Şeker-İş Dergisi 123.Sayısını okumak için tıklayınız.
Transkript
Şeker-İş Dergisi 123.Sayısını okumak için tıklayınız.
başyazı Değişim Dalgası ve Şeker Sanayiinin Aktüalitesi Geleceğe umutla bakan Türkiye’nin inşası için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İsa GÖK 2 şeker-iş dergisi • ocak 2011 Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı başyazı Ülkemizde yıllardır süre gelen terör belası Türk ve Kürt adı altında yüzyıllar boyu birlikte yaşamış aynı kaderi paylaşmış kardeşleri birbirine düşürmektedir. Ne yazık ki millet olarak kardeşlik ve barış içinde kucaklaşacağımız günleri bekler olduk. Bizlerin, memleketimizin kutsal topraklarına nifak tohumları eken terör örgütü ve siyasi uzantılarının işlediği insanlık suçunun milli irademizin ortaya koyduğu birlik ve beraberliğimizden aldığımız güç ile aşılacağına olan inancımız tamdır. Fakat, ülkemiz bütünlüğüne gölge düşüren hain terör olaylarının son bulması konusunda kararlı, net adımların biran önce atılması gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin yarınlara güvenle bakabilmesi adına bugüne kadar çekinmeden göğsünü düşmana siper ederek şehitlik mertebesine erişmiş askerimiz, polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Polis Teşkilatımıza ve milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı askerlerimize ise acil şifalar diliyorum. Her geçen gün yeni gelişim ve dönüşümlere tanıklık etmekteyiz. Bu hareketlilik hayatımızın her noktasında yer alırken ve dünya büyük bir değişim sınavından geçerken buna kayıtsız kalmak, kendini yeniliğe kapatmak pek de mantıklı gözükmemektedir. Yaklaşık 1,5 sene önce Tunus’ta başlayan bağımsızlık ateşi, bahsettiğimiz değişim olgusunun en yakın ve sıcak örneği olarak karşımızda durmaktadır. Bu coğrafyada baş gösteren özgürlük hareketine sadece yönetsel eksende bakmak yanlış değil ama eksik kalacaktır. Senelerdir tek kişinin vesayeti altında kalmış, demokrasiden olabildiğince uzaklaştırılmış, yaşadıkları toplumun parçası olmalarından dolayı en doğal hakları olan “yönetimde yer alma” hakkını kullanamayan insanların gösterdikleri bu büyük mücadeleler, bunca yıl sonra idari platformda söz sahibi olabilme isteklerinin bir yansıması olarak karşımızda durmaktadır. Tabi bu madalyonun bir yüzüdür. Diğer taraftan bakıldığında “işsizlik, sosyal adaletsizlik, adil paylaşım” gibi emeğin unsurlarını da içinde barındıran bu hareket aslında bizlere bu yönüyle de bir hak arama mücadelesini göstermektedir. Bölge ülkelerinde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal eşitlikten yoksun toplumsal kesimler, kaderlerini değiştirmek için harekete geçmişlerdir. Libya’da yaşanan olaylar orada çalışan 20 bin kişinin işsiz kalmasına, Suriye’de yaşananlar da ülkemizle olan ticaretin durma noktasına gelmesine bu nedenle pek çok işletmenin ve dolayısı ile çalışanın zarar görmesine yol açmıştır. Kısacası yaşananlar tarihi bakımdan kaçınılmaz olmakla beraber emek kesimini de doğrudan ilgilendirmektedir. Dünyada yaşanan bu hareketlilik her alanda olduğu gibi; üretimin şeklinde ve yerinde, işgücünde, istihdamın mesleksel ve sektörel dağılımında, dolayısıyla da işçi-işveren ilişkilerinde değişikliklere neden olmuştur. Bu çerçevede büyük, hiyerarşik ve bürokratik işletmelerin sayısı gün geçtikçe azalmış, çalışanların sayı olarak azaldığı fakat daha nitelikli hale geldiği, yönetim ve karar alma süreçlerine katılımlarının teşvik edildiği, yetkilerin ve sorumlulukların dağıtıldığı küçük işletmeler çoğalmıştır. Küreselleşmenin en www.sekeris.org.tr 3 başyazı çok etkilediği gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer alan ülkemiz de bu dönüşümlerden fazlasıyla etkilenmiştir. Küçülen işletmelerde stabil şekilde uygulanamayan “iş sağlığı ve güvenliği” tedbirleri yaşanan iş kazaları ve sonucunda ortaya çıkan vahim bilançolarla kendini açık bir şekilde göstermiştir, göstermektedir. Konu ile ilgili olarak çıkartılan yönetmeliklerin, tebliğlerin ve hali hazırda yürürlükte olan iş kanununun yetersizliği bu alanda müstakil bir yasa çıkarmayı zorunlu kılmıştır. Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası” bu alandaki pek çok eksikliği gidermek adına oldukça isabetli maddeler içermekle beraber, bunların eksiksiz bir şekilde uygulanabilmeleri noktasında bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Kanun ile Avrupa Birliğinin 12 Haziran 1989 tarihli ve 89/391/EEC sayılı direktifinin mevzuatımıza kazandırılmasının yanında iş sağlığı ve güvenliği alanında kabul ettiğimiz 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmelerine uygun müstakil bir kanuni düzenlemeye gidilmesi amaçlanmıştır. Kanun 39 madde ve 8 geçici maddeden oluşmaktadır. Kanun’da yapılan en önemli düzenleme kapsamın artık kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacak olmasıdır. Çalışan sayısı olarak toplamda yaklaşık 14 milyon kişiyi, işyeri olarak da toplamda 1 milyondan fazla işyerini kapsamına alacak olan kanun sağlıklı bir şekilde uygulanıp uygulanamayacağı, konudaki altyapı yetersizliği nedeni ile zihinlerde soru işareti bırakmaktadır. Çalışma hayatında yaşanan bir diğer önemli gelişme de geçen seneden beri devam eden kıdem tazminatının fona devredileceği yönündeki tartışmalardır. Konu ile ilgili olarak hazırlanan taslakta ortaya konan hükümlerin kabul edilebilir bir yanının bulunmadığı açıktır. Gerçekleştirilmesi düşünülen bu uygulamalar ile çalışanlar kötü bir senaryonun aktörleri olma yoluna hızla itilmektedirler. İşçinin yıllarca çalışarak hak ettiği, aldığı ücretin bir parçası olan ve emekli olduğunda bir nebze olsun rahat edebilmesine imkân tanıyan, ayrıca işverene olan sadakat borcunu gösteren ve aynı zamanda iş güvencesi sağlayan bu hakkın tabir-i caizse gaspa uğratılması üzüntü vericidir. Hazırlanan taslakta kıdem tazminatı çalışma karşılığı ödenen aylık ücretin parçası haline getirilmek istenmekte, vergiye konu edilmekte, yıllık hak ediş bazında yarıdan daha fazla bir kayba yol açarak çalışanın namına bir fonda biriktirileceği belirtilmektedir. Ayrıca hakkın mutlak korunmasına karşın kapsamlı koruyucu bir düzenleme getirilmemektedir. Daha fazla ve daha ucuz üretim adına diğer maliyet kalemleri dururken en son ele alınması gereken işgücü maliyetlerinin ilk sırada yer alarak düşürülmeye çalışılması manidardır. Sendikal sorumluluklarımız çerçevesinde; yaşanan tüm dayatmalara, baskılara, güçsüzleştirmelere karşı işçilerin insan onuruna yakışır bir şekilde, güvenceli bir ortamda, hak kayıplarına uğramadan çalışmalarını sağlama noktasında geçmişte olduğu gibi bugün de meşru ve hukuki her türlü mücadeleyi göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Saygılarımla... başyazı Kapitalizmin tüm dünyaya yayılmasıyla artan neo-liberal politikalar kapsamında ortaya çıkan ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında büyük pay sahibi olan sektörlerde artarak uygulanan özelleştirme faaliyetleri ülkemizde de büyük öneme haiz pek çok sektörde kendisine uygulama alanı bulmaktadır. Bu çerçevede, ülke tarımının ve istihdamın can damarı, ekonominin tüten bacası olan şeker sanayimizi abluka altına alan özelleştirme uygulamaları, sendikamızı yıllardır süren bir mücadele ile karşı karşıya bırakmıştır. 11 senedir devam eden meşru ve hukuki mücadeleler kapsamında büyük yol alınmış, portföy grupları halinde satışa çıkarılan şeker fabrikalarımız; açtığımız davalar sonucunda verilen hukuk kararları ile sektörle alakası olmayan, buralarda üretimin devamlılığını istemeyen, çalışan binlerce insanı ve onlara bağımlı yaşayan milyonlarca kişiyi düşünmeyen, buralara başka amaçlarla talip olan kişilerin eline bırakılmamıştır. Son olarak Portföy B ve Portföy C grubu fabrikaların satışlarının iptali için bir üst mahkeme olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda açmış olduğumuz dava halen devam etmektedir. Bugün dünyada güvenilir gıda konusu yoğun şekilde tartışılır hale gelmiştir. Konu ile ilgili olarak paydaşların ortak kanısı tarımsal üretimin arttırılması gerekliliği olmakla birlikte, üretilen bu gıdaların da güvenilirliği noktasında belirli bir istikrarın sağlanması elzem hedefler arasında yer almaktadır. Bilgi çağında hızla ilerlerken, üretim teknolojilerini üst seviyelere taşımanın çabasındayken, evimizde, işyerimizde, hayatımızın her noktasında önlenmez şekilde mekanikleşmeye doğru yol alırken, insan olduğumuzu, suya, toprağa ve tabi ki ihtiyacımıza uygun gıda tüketmeye mecbur olduğumuzu unutmamız gerekmektedir. Konu ile ilgili olarak, Şeker Kanunu ile tanıştığımız Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotaları ile mücadelemiz de yıllardan beri devam etmektedir. Halk sağlığını tehdit eden bu ürünler pek çok platformda bahsettiğimiz gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabilmektedirler. Pancardan elde edilen doğal şekerin üretiminin desteklenerek arttırılması hem halk sağlığı hem de ülke ekonomisi açısından bu denli önem arz ederken, örnek aldığımız, yüzümüzü döndüğümüz AB ülkelerinde NBŞ üretimleri kanunla neredeyse sıfıra yakın kotalarla belirlenirken bu yaptırımların hangi düşünce yapısı ile gerçekleştirilmek istendiği büyük bir soru işaretidir. Şeker-İş Sendikası olarak bizler, ülkemizin yerli üretimden gelen gücünün kullanılması noktasında bugüne kadar üzerimize düşen sorumluluğu yenilikçi ve etkin bir anlayışla yerine getirdik, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. İnsan onuruna yakışır şekilde çalışma imkânı sağlayan, hakları kısıtlanmamış, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip çalışanlarıyla geleceğe umutla bakan Türkiye’nin inşası için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. içindekiler 8 > Haber Ülkelerin İlginç Yasaları 09 > Haber 9 Yılda İş Kazalarında 10 bin 804 Kişi Öldü ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ İsa GÖK Genel Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Basri GÜZEL 11 > Haber Şeker-İş Sendikası Hakkari’deki Saldırıyı Kınadı… Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ Diye Bir Sorunu Yoktur.” Editör Önsel ÜNAL Yönetim Yeri Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 59 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 418 42 73-74 Faks: 0.312 425 92 58 www.sekeris.org.tr [email protected] Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15 Kızılay / ANKARA Tel: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr [email protected] Baskı: Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0.312 395 81 44 Faks: 0.312 395 81 45 www.aydogduofset.com [email protected] 19 > Haber Kayseri Şeker, Çiftçisi ve Personeli İle İftarda Buluştu Haber < 16 Haber < 21 Haber < 22 Haber < 23 Kart Sahipleri Bu Ücretlerden Haberdar mısınız? Ankara Şeker’den Karnaval Tadında Voleybol Turnuvası Adapazarı’nda İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Semineri Yapıldı Baskı Tarihi: 12.09.2012 Yayın Türü: Yaygın süreli Ücretsiz Dağıtılmaktadır. (3 aylık dergi) Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar ‘Yapay Tatlandırıcılara Hayır’ Kampanyası içindekiler 24 > Şeker Şube 48 > Haber En Çok Kadınlar Part Time Çalışıyor 58 > Haber Şeker-İş’ten Recep Konuk’a Geçmiş Olsun Mesajı 59 > Haber Bilgi Edinme Başvurusunda Rekor Kırıldı 60 > Haber Recep Konuk Gücünü Bir Kez Daha İspatladı 62 > Şeker Özel 94 > Basından Haber rin ele ç Ülk lgin İ rı la sa Ya Singapur Umumi tuvaletlerde sifonu çekmemeniz sonucunda yüksek para cezasına çarptırılabilirsiniz. Ülkeye üzerinizde sigarayla giriş yapmanız hakaret olarak kabul edilir. Caddede karşıdan karşıya geçen bir yayaya 50 metreden fazla yaklaşmak yasaktır. Eğer üç kez sokağa çöp atarken yakalanırsanız, üzerinde “Ben çevremi kirletiyorum.” yazısı bulunan bir önlükle, Pazar günleri sokakları temizlemek zorundasınız. Ve bu, yerel basın tarafından duyurulur. Tayland Araba kullanırken bir gömlek giymeniz gereklidir. Eğer sokağa çiğnenmiş bir sakız atarsanız, 600 dolarlık para cezası alırsınız. Avustralya Avustralya’da ömür boyu hapis cezasının süresi 25 yıldır. Çocukların sigara satın alması yasaktır ama sigara içmeleri yasak değildir. Meksika Guadalajara Bölgesi Halka açık alanlarda, yüksek sesle küfredilmesi yasalara aykırıdır. Aguascalientes Bölgesi Çıplak olarak yapılan her türlü sanatsal gösteri kanunen yasaktır. 8 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Kore Trafik polisleri, sürücülerden aldıkları bütün rüşvetleri rapor etmek zorundalar. Çin Sadece tek çocuk sahibi olabilirsiniz. Yoksa ceza ödersiniz. Üniversiteye gidebilmek için zeki olmanız gerekiyor. İngiltere Kadınların toplu taşım araçlarında çikolata yemesi yasaktır. İtalya Etek giyen erkekler tutuklanır. Avustralya-Victoria Pazar günleri pembe pantolon giymek yasaktır. Singapur Metroda sakız çiğneyen tutuklanır. Bank Street’te pazar günleri dondurma yemek yasaktır. (Kanada-Ottawa) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Türkiye’nin iş kazaları karnesini açıkladı. CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün konuyla ilgili soru önergesini yanıtlayan Çelik, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre, 2002 yılından 2011’e kadar geçen süre içinde meydana gelen iş kazalarında 10 bin 804 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. DHA’nın haberine göre SGK verilerine göre ayrıca, aynı yıllar arasında yurt genelinde 735 bin 803 kaza meydana geldi. 2005- 2011 yılları arasında meydana gelen 502 bin 961 iş kazasından ise 287 bin 59’unun soruşturması tamamlandı. Çelik, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde meydana gelen kazalara ilişkin de bilgiler verdi. SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı müfettişleri tarafından yapılan incelemeler sonucu 2003 yılından bu yana 44 ölümlü iş kazası soruşturması yapıldığını ifade etti. Çelik, 5 Nisan 2012 günü ’Ada Denizcilik’ adlı tersanedeki bir gemide meydana gelen ve 2 işçinin ölümü ve 6 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2 müfettişi aynı gün görevlendirdiğini belirtti. Tuzla’daki Kaza Raporu Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İstanbul Tuzla Haber 9 Yılda İş Kazalarında 10 bin 804 Kişi Öldü Tersaneler Bölgesi’nde faaliyetini sürdüren Ada Denizcilik ve Tersane İşletmeciliği unvanlı işyerinde 5.04.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası Bakanlığımız 2 iş müfettişi tarafından aynı gün incelemeye alınmış olup, halen inceleme ve rapor yazımı devam etmektedir. Söz konusu işyeri, Bakanlığımızın 2012 yılı Teftiş Programı’nda yer alan ’Tersane İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Teftişi’ kapsamında teftiş programına alınmış olup 13.02.2012 tarihinde yüksekten düşme, elektrik ve İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonunu da kapsayacak şekilde genel teftiş yapılarak noksan husus olarak 24 madde tespit edilmiştir.” Bakan Çelik, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili verilere ulaşılabildikleri tek kaynağın SGK istatistikleri olduğunu da belirtti. Tamamlanan Soruşturma Son 6 yılda 502 bin 961 iş kazasından 287 bin 59’inin soruşturması tamamlandı. 735 bin 803 Kaza Türkiye’deki iş kazalarında son 9 yılda 10 bin 804 kişi hayatını kaybederken, ilgili dönemde yurt genelinde 735 bin 803 kaza oldu. www.sekeris.org.tr 9 Haber Kars Şeker-İş Futbol Turnuvasının Birincisi Ofis Takımı Kars Şeker-İş Sendikası 2012 yılı kısımlar arası düzenlenen futbol turnuvasının birincisi Ofis takımı, ikicisi Muhasebe, üçüncüsü Ham Fabrika takımı oldu. Turnuvada in centilmen futbolcu ise Serhat Othan seçildi. Şeker-İş’ten GDO’lu Ürün Kullanmayan Güllüoğlu’na Teşekkür Şeker-İş Sendikası ülkemize gıda amaçlı 29 GDO’nun girmesi için başvuruda bulunan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu ile ilişkisini kesme kararı alan Güllüoğlu Baklavalarının sahibi Nadir Güllüoğlu’na teşekkür mesajı gönderdi. Tüketici sağlığını ön planda tuttuğunu açıklayan firma,ürünlerinde hiçbir zaman GDO’lu ürün kullanılmadığını, bundan sonra da kullanılmayacağını duyurmuştu. İsa Gök imzalı mesajın içeriği şöyle; Sayın Nadir GÜLLÜ Baklavacı Güllüoğlu Gıda San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu’nun gıda ürünlerinde kullanılacak 29 GDO türünün ithali için harekete geçmesi üzerine, Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği ve TGDF üyeliğinden çekilerek halk sağlığı için göstermiş olduğunuz hassasiyet sendikamızca büyük bir memnuniyet ve takdirle karşılanmıştır. İki asırlık köklü bir tarihe sahip olan firmanızın; tüketici sağlığını ön planda tutan ve ticari kaygılardan uzak kalarak kamu yararını gözeten bu kararı Türk Gıda Endüstrisi adına atılmış büyük bir adımdır. Maliyetinin düşüklüğünden dolayı, bugün ne yazık ki tatlı sektöründe hemen hemen her üründe yer alan glikoz 10 şeker-iş dergisi • eylül 2012 şurubunun yerine doğal yollardan elde edilmiş şekeri kullanmanız toplum sağlığı ve ülke ekonomisine verdiğiniz değerin büyük bir göstergesidir. Attığınız bu önemli adımın, sektörde faaliyet gösteren diğer firmalar açısından da örnek teşkil edeceğine inanmaktayız. Halkımızın sağlığını gözeten bu örnek davranışınızdan ötürü teşekkürü bir borç bilir, bundan sonraki çalışmalarınızda şahsım ve Şeker-İş Sendikası Yönetim Kurulu adına başarılar dilerim. Saygılarımla, İsa GÖK Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ Diye Bir Sorunu Yoktur.” Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ diye bir sorunu yoktur. Sorun, terör örgütü ve onlardan beslenmeye çalışan çapulcu zihniyetli siyasilerdedir” dedi.Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Hakkari’deki saldırıda 8 askerin şehit olmasının ardından başsağlığı mesajı yayınladı. Gök, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca’da Yeşiltaş Karakoluna hain terör örgütü tarafından düzenlenen saldırıda 8 askerin şehit olması, 16 askerin yaralanmasının tüm Türkiye’yi yasa boğduğunu ifade ederek, “Yüreklerimize kor alevi gibi düşen hain saldırı bir takım gerçekleri yeniden karşımıza çıkarmıştır. Saldırının terörün bitirilmesine yönelik atılan adımlarla barışın egemen kılınması noktasında gerçekleştirilmesi manidar olduğu kadar düşündürücüdür. Söylenecek sözler artık söylenmiştir. Hain teröristlerin ve onların siyasi uzantılarının sözde Kürt sorununu öne sürerek ülkemizi bölmeye, insanlar arasına nifak tohumları ekmeye yönelik gayretlerine önceden olduğu gibi bundan sonra da en güzel cevabı yine başta hükümeti ve muhalefeti ile milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kararlılığı verecektir” diye konuştu. Ülke olarak bundan sonra yapılması gereken tek işin, şehitlerimizin bıraktığı emanete leke sürdürmemek adına kararlılıkla terörle mücadele etmek olduğunu belirten Gök, bundan böyle özellikle terör örgütü PKK’ya söylemleriyle sürekli destek veren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne açıkça meydan okuyan, evlatlarımızın katillerinin siyaset yapmasına ve bu ülkeden beslenmesine izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Gök, “Bu konuda TBMM’nin acil olarak toplanması ve acil karar alması gerekmektedir. Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ diye bir sorunu yoktur. Sorun, terör örgütü ve onlardan beslenmeye çalışan çapulcu zihniyetli siyasilerdedir” dedi. “Ateş düştüğü yeri yakar misali bizler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşı olarak her ne kadar konuşursak konuşalım, yine de şehit ailelerinin yüreklerine bıçak gibi saplanan acılarını onlar gibi hissetmemiz mümkün değildir” Gök, şunları kaydetti: “Ancak, dualarımız sınır bekçiliği yapan kahraman Mehmetçiklerimizedir, dualarımız, şehitlik mertebesine erişmiş şanlı askerlerimizedir. Şeker-İş Sendikası olarak tüm Türkiye’yi sükunet içerisinde ancak daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Bu mübarek üç aylarda ülkesi ve milletinin aydınlık yarınları adına bugüne kadar çekinmeden göğsünü düşmana siper ederek şehitlik mertebesine erişmiş askerimiz, polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Polis Teşkilatımıza ve ulusumuza başsağlığı ve sabır, yaralı askerlerimize ise acil şifalar dileriz. Yüce Allah, bu ülkenin evlatlarını korusun, Türkiye’nin başı sağ olsun.” - Ankara www.sekeris.org.tr 11 Haber Şeker-İş Sendikası Hakkari’deki Saldırıyı Kınadı… Köşe Bireysel Emeklilikte Sisteme Devlet Katkısı Fatma BEKTAŞ Şeker-İş Eğitim Müdürü Hükümet yurt içi tasarrufları artırmak için bireysel emekliliğe teşvik getiren yeni düzenlemeye gitti. Bireysel emeklilik sisteminde vergi indirimi sistemi yerine devlet katkısı getiren Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi Gazete’de yayımlandı. Bireysel emeklilikte bu güne kadar uygulanan vergi teşvik avantajının yerini devlet katkısı almıştır. Yapılan düzenleme ile katılımcıların doğrudan devlet katkısı yöntemi ile daha etkin şekilde teşvik edilmesi hedeflenmiştir. Yeni düzenleme ile bireysel emeklilik sistemine katılan herkes için istisnasız yüzde 25 oranında devlet katkıda bulunacaktır. İşveren tarafından ödenenler hariç, katılımcı adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı paylarının yüzde 25’ine karşılık gelen tutar, devlet katkısı olarak hesaplanacaktır. Devlet katkısı, katkı payı ödemelerinden ayrı olarak bir hesapta takip edilecek ve Müsteşarlıkça belirlenen yatırım araçlarında yatırıma yönlendirilecektir. Ancak, devlet katkısı tutarının hesaplanmasına esas teşkil eden katkı paylarının toplamı, hesaplamaya ilişkin dönemin sona erdiği tarihte geçerli brüt asgari ücretin hesaplama dönemine isabet eden toplam tutarını aşamayacaktır. Katılımcıların devlet katkısı ve getirilerine hak kazanma yüzdeleri sistemde kalma sürelerine göre farklılık göstermektedir. Buna göre; devlet katkısı ve getirilerinin ; a) Sistemde en az 3 yıl kalanlar yüzde 15, 12 şeker-iş dergisi • eylül 2012 b) Sistemde en az 6 yıl kalanlar yüzde 35, c) Sistemde en az 10 yıl kalanlar yüzde 60 d) Sistemden emeklilik hakkı kazananlar ile vefat veya maluliyet nedeniyle ayrılanlar yüzde 100’ ünü almaya hak kazanacaklardır. Bu surelerin hesabında emeklilik sözleşmesi esas alınır. Devlet katkısı ve getirilerinden hak kazanılan tutarlar sistemden ayrılma veya emeklilik durumunda katılımcıya ödenecek, hak kazanılmayan tutarlar genel bütçeye gelir kaydedilecektir. Yeni düzenleme ile; bireysel emeklilik katılımcılarının, bireysel emeklilik hesaplarına ödenecek devlet katkısı nedeniyle bir vergi yükümlüğü doğmaması için, bireysel emeklilik hesabına yapılan devlet katkılarının hak kazanılan kısımları, Veraset ve İntikal Vergisi’nden muaf tutulmuştur. Tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemelerin tamamı gelir vergisinden müstesna tutulmuştur. Emeklilik şirketleri ile bireysel emeklilik katılımcıları arasında en fazla anlaşmazlık yaşanan ve yargıya taşınan sistemden ayrılırken yapılan stopaj kesintileri konusu yeni kanunla çözüme kavuşturulmuştur. Yeni bireysel emeklilik sisteminde, stopaj sadece getiriden kesilecektir. Eski uygulamada, stopaj hem anapara hem de getiri üzerinden yapılıyordu. Yeni düzenlemeye göre, uygulama geçmişe dönük olarak da uygulanacaktır. Yani, 29 Ağustos 2012’den önce bireysel emeklilik sisteminde 10 yılını tamamlamadan veya 56 yaşını doldurmadan ayrılanlar, şirketlerine başvurarak anaparadan yapılan kesintilerini alabileceklerdir. Kanunun yayımlandığı tarihte yürürlükte olan orana göre hesaplanan tutarı aşan kısmı, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde hak sahiplerince tevkifatın yatırıldığı vergi dairelerine başvurulması ve dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla iade edilecektir. 29 Mayıs 2012 tarihi itibariyle bireysel emeklilik sistemine dahil olup, 29 Haziran 2012 tarihinden itibaren 2 yıl içinde bir emeklilik sözleşmesi birikimlerini alarak sonlandıran katılımcıların, 31 Aralık 2014 tarihine kadar ödeyeceği katkı payları için devlet katkısı ödenmeyecektir. Katılımcıların Devlet katkısına esas teşkil eden katkı paylarının doğru hesaplanmasından şirketler sorumlu tutulmuştur. Devlet katkısı ve getirileri haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek, iflas masasına dahil edilemeyecektir. Bireysel Emeklilik Şartları Bireysel emeklilik sistemine fiil ehliyetine sahip kişiler katılabilirler. Sisteme katılmak için şirket ile emeklilik sözleşmesi yapılması gereklidir. Emeklilik sözleşmesi; şirket nezdinde bireysel emeklilik hesabı açılması, hesaba katkı payı ödenmesi, ödenen katkı paylarının tercih edilen fonlarda yatırıma yönlendirilmesi ve hesapta biriken paraların hak sahiplerine ödenmesine ilişkin esas ve usuller ile tarafların bu kapsamdaki diğer hak ve yükümlülüklerini düzenleyen sözleşmedir. Emeklilik sözleşmesi, katılımcı ile bireysel emeklilik sözleşmesi şeklinde veyahut bir istihdam ilişkisine dayalı olarak veya katılımcı adına bir kuruluş ile grup emeklilik sözleşmesi şeklinde yapılabilir. Bireysel Emeklilik sözleşmesinde belirtilen esaslar dahilinde, şirket nezdinde katılımcı adına açılan bireysel emeklilik hesabına katkı yapılır. Şirket, katkı paylarını, en geç şirkete intikalini takip eden ikinci iş gününde yatırıma yönlendirmek zorundadır. Katılımcı, emeklilik sözleşmesinde yer alan şartlar çerçevesinde, katkı payını bir- den fazla fon arasında paylaştırabilir. Katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerinin başka bir emeklilik şirketine aktarılmasını talep edebilir. Aktarım talebinde bulunulması halinde şirket, bildirimin ulaşmasından itibaren en geç on iş günü içinde talebi yerine getirmekle ve birikimlerle birlikte hesaba ilişkin bilgi ve belgeleri aktarmakla yükümlüdür. Başka bir şirkete aktarım talebinde bulunulabilmesi için şirkette en az bir yıl süreyle kalınmış olması gereklidir. Müsteşarlık, bu süreyi üç yılı aşmamak üzere yeniden belirlemeye yetkili kılınmıştır. Katılımcı, sisteme giriş tarihinden itibaren en az on yıl sistemde bulunmak koşulu ile 56 yaşını tamamladıktan sonra emekli olmaya hak kazanır. Emekliliğe hak kazanan katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerinin bir program dahilinde ödenmesini, tamamının defaten ödenmesini ya da yapacağı yıllık gelir sigortası sözleşmesi çerçevesinde kendisine maaş bağlanmasını talep edebilir. Emeklilik sözleşmesi süresi içinde, katılımcının vefat etmesi halinde lehdarı, malûliyet durumunun ortaya çıkması halinde ise katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerin kendisine ödenmesini talep edebilir. Katılımcının emekliliğe hak kazanmadan sistemden ayrılma talebinde bulunması halinde şirket, bildirimin ulaşmasından itibaren yirmi iş günü içinde katılımcının birikimlerini tamamen ödemek zorundadır. www.sekeris.org.tr 13 Köşe Kanunda ayrıca sistemde kalmayı teşvik etmek, özendirmek amacıyla da düzenlemeye gidilmiştir. 1 Ocak 2013 tarihinden önce sisteme girmiş olan katılımcıların, devlet katkısına hak kazanmaya esas süresinde dikkate alınmak üzere 1 Ocak 2013 itibarıyla sistemde bulundukları toplam süreye (bu tarihten itibaren üç yıl sistemde kalmak koşuluyla) üç yılın sonunda bir defaya mahsus olmak üzere sistemde 3 yıldan fazla 6 yıldan az bulunan katılımcılara 1 yıl, sistemde 6 yıldan fazla 10 yıldan az bulunan katılımcılara 2 yıl, sistemde 10 yıldan fazla bulunan katılımcılara 3 yıl süre eklenecektir. Emekli şirketlerinin kurucuları, ortakları, yönetim kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imza yetkililerinin, ‘’terörün finansmanı’’ suçundan hüküm giymemiş olması gerekmektedir. Sağlık Doktorlar Artık Reçete Yazmayacak Sağlık alanında yaşanan suiistimallerin önünü geçecek elektronik reçete uygulaması, 24 Nisan’da pilot il Eskişehir’de başlayacak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), birçok usulsüzlüğün yaşandığı sağlık harcamalarını kontrol altına alacak bir projeye imza atıyor. Sağlık hizmetlerinden faydalanan tüm vatandaşları ilgilendiren sistemle sağlık karnesinde olduğu gibi kağıt reçete de uygulamadan kalkıyor. Yeni sistem ile hem daha sağlıklı bir işleyiş hem de suiistimallerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Sistemin hizmete başlaması ile vatandaş ilacını TC kimlik numarası ile eczaneden alabilecek. Yanlış ilaç verme, hekimin bilgisi dışında reçete yazılması, başkasının adına ilaç alma, sahte reçete, reçetenin kaybolması veya yırtılması gibi problemler ortadan kalkacak. Kamunun bu sektörde yapılan usulsüzlükler nedeniyle uğradığı trilyonlarla ifade edilen zararların da önüne geçilebilecek. Günde 300 reçete yazan var Bugün’ün haberine göre SGK, yaptığı denetimde bir günde 60 ila 300 arasında reçete yazan 861 hekim tespit etti. Bir hekimin bir yılda yazdığı reçete sayısı ise 67 bini buluyor. Toplamda 861 hekim bir yılda 12 milyon 400 bin reçete yazmış. Bir başka örnekte ise bir bayan hastaya bir yıl içerisinde 49 adet reçetede 120 değişik ilaç yazıldığı tespit edildi. SGK yeni sistem ile bu tür suiistimallerin önüne geçecek ve daha kolay denetleme imkanına kavuşacak. Horlama Kanseri Tetikleyebilir Kanser oranlarını inceleyen bilim insanları, uykuda ağır solunum güçlüğü yaşayanlarda kanser riskinin, hiçbir sorun yaşamayanlara göre yaklaşık 5 kat arttığı görüşünde. Daily Telegraph’ta yer alan bir habere göre kimi bilim çevreleri, kandaki oksijen seviyesinin düşük olmasının habis tümör ve bu tümörleri besleyen damarların gelişimini tetikleyebileceğini söylüyor. Bu çevrelere göre gelecekte doktorlar, horlama sorununu çözerek kanserli hücre gelişimini de önleyebilir. Veriler, ABD’de 1500’ü aşkın deneğin katılımıyla 22 yılı kapsayan bir araştırmaya dayanıyor. Bu kişilerde söz konusu dönemde kanser oranlarını inceleyen bilim insanlarına göre, uykuda ağır ağır nefes güçlüğü yaşayan kişiler, hiçbir sorun yaşamayanların yaklaşık beş katı oranda kanser riski taşıyor. Bu tür nefes alma güçlükleri arasında en yaygın olanı, uyku apnesi. Uzmanlar, yine de bu alanda daha fazla araştırma yapılmasının gerekli olduğunun altını çiziyor. 14 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Çocuklarda uyku sorunlarının sonuçları Amerikan Araştırma Dergisi Pediatrics’te Mart ayında yayımlanan başka bir araştırma da horlama veya diğer uykuda nefes alma problemleri olan çocukların davranış sorunları yaşama riskinin arttığını göstermişti. Araştırmacılara göre, uyku apnesi ve horlama gibi sağlık sorunları olan çocukların ileri yaşlarda hiperaktif olma olasılıkları daha yüksek. İngiltere’de yaşayan 11 bin çocuk üzerinde yapılan araştırma heyetinin başkanı Karen Bonuck uyku problemlerinin çocukların beyin gelişimlerine zararlı olabileceğini açıkladı. Bir tahmine göre, her on çocuktan biri düzenli olarak horluyor ve çocukların yüzde 2 ila yüzde 4’ü uyku apnesinden muzdarip. Bu da uykularının bölünmesine ve nefes alma sorunları yaşamalarına neden oluyor. Bu rahatsızlıklara sıklıkla bademcik ve geniz etinden kaynaklanan sorunlar yol açıyor. Mucize Sebzeler: Öğ ünlerimiz daha sağlıklı bir hale getirmek istiyorsak, mevsiminde çıkan sebzelerle ç e ş i tl en d i r er e k zenginleştirmeliyiz. Sindirim sistemi rahatsızlıklarından kolestrole, kalp hastalıklarından kansere kadar pek çok faydası bulunan mucize sebzeler enginar ve kuşkonmazı öğünlerimizden eksik etmemeliyiz. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya bu mucize sebzelerin faydaları ile ilgili şu bilgi veriyor. Sindirim sistemi dostu: Enginar “Çok değerli bir sebze olan enginarın besin değeri çok yüksektir. Birçok sebze türünden farklı olarak yüksek düzeyde karbonhidrat ve protein içerir. Vitamin ve mineral açısından da çok zengin bir sebze olan enginarın hazmı kolaydır ve düşük yağ içeriğinden dolayı kilo dostudur. İshali önler En sert maddelerin bile sindirilmesine yardımcı olan ‘sinarin’ isimli madde enginarda bulunur; karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur. Yağların sindirimin ve absorbe edilmesini de sağlayan enginar, adeta bağırsakları yıkayarak temizler ve ishali önler. Kalbiniz için enginar yiyin A, D, D2, B6 ve C vitaminleri açısından zengin olan enginar, beyin yorgunluğunu giderir. Yüksek protein içeriği nedeniyle kalp adalelerini kuvvetlendiren enginar, üre ve kolestrolü düşürerek kalbin rahat çalışmasını sağlar. Kandaki şekeri düşeren bu değerli sebze, şeker hastaları için de çok faydalıdır. Mide ve bağırsakları dezefenkte eder, vücuda canlılık verir. • • • • • • • • Enginarın faydaları Karaciğeri korur, karaciğer hastalıklarının daha çabuk iyileşmesini sağlar. Böbrek ve bağırsakların düzenliçalışmasına yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Kandaki şeker oranını ayarlar, kolestrolü düşürür. Vücuda dinçlik verir. Kalp sağlığı için faydalıdır. İshali keser. Kanı temizler. Doğal ödem çözücü: Kuşkonmaz Vücut sisteminde detoks etkisi gösteren kuşkonmaz, K vitamini, B vitamini (folat), C vitamini ve A vitamini açısından oldukça zengindir. Folat dışında B1, B2, B3 ve B6 vitaminleri de bulunan kuşkonmaz, lif, manganez, bakır, fosfor, potasyum ve protein için iyi bir kaynaktır. Kuşkonmazda yüksek miktarda bulunan B vitamini (folat), sağlıklı bir kalp damar sistemi için çok önemlidir. Folat seviyesinin düşmesi kalp hastalıkları riskini artırır. Bir porsiyon kuşkonmaz, günlük B vitamini ihtiyacının yüzde 66’sını karşılar. Sodyum içeriği oldukça düşük olan kuşkonmaz, potasyum açısından da zengindir. Mineral profili, içerdiği aktif aminoasitle birleşince diüretik bir etki oluşturur. Bu nedenle, özellikle adet döneminde vücudunda su toplanması (ödem) oluşan kadınlara iyi gelir. Bağırsakları korur. Kuşkonmazda ‘inüln’ adlı özel bir karbonhidrat vardır. Bu karbonhidrat, bağırsakta iyi bakterilerin gelişimini ve aktivitesini artırır. Bu da zararlı bakterilerin bağırsakta tutunmasını zorlaştırır. Böbrek ve gut hastaları tüketmemeli! Böbrek sorunu veya gut problemleri olan kişilerin kuşkonmaz gibi pürin içeren yiyecek tüketimlerini kısıtlamaları veya kesmeleri gerekir. Pürinden çabuk etkilenen kişilerin bu maddeyi çok almaları sağlık sorunlarına yol açar. Vücutta fazla pürin birikimi fazla ürik asit birikimine yol açar. Ürik asitle bağlantılı sorunların iki örneği ise gut hastalığı ve böbrek taşı oluşumudur. Kuşkonmazın faydaları Kalp hastalıkları riskini azaltır. Detoks etkisi yapar. Bağırsakları korur. Yaşlanma karşıtı özelliği vardır. Ağrıyı iltihabı azaltır. Afrodizyak etkisi gösterir. Kuşkonmaz yiyenler, iyotlu besinler ya da iyotlu tuzu almayı ihmal etmemelidir.” Kaynak: www.pudra.com • • • • • • Dr. Ayça Kaya İç Hastalıkları Uzmanı www.sekeris.org.tr 15 Sağlık Enginar ve Kuşkonmaz Haber Kart Sahipleri Bu Ücretlerden ? Haberdar mısınız Artık hepimizin cebinde bir kredi kartı ya da banka kartı var. Peki bu kartlara bankalar hangi ücretleri kesiyor ve ne kadar ödüyoruz biliyor musunuz? Bankaların banka kartı ve kredi kartları için almış olduğu komisyonlar birçok kişiyi şaşırtacak. Tüketiciler ile bankaların arasındaki savaşın nedenlerinin başında kredi kartları ve banka kartları geliyor. Şikayet Portalı Şikayet var tüketicilerin gönderdiği şikayetler sonrası ortaya çıkardığı banka komisyonları herkesi şaşırtacak. Buna göre bankalar hiçbir fırsatı kaçırmıyor. İşte ücretler ve şikayetler şöyle: Kredi Kartı Aidat Ücreti: “Banka tarafından verilen kredi kartından rızamız dışında yıllık kullanım bedeli olarak ücret kesilmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ‘Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar’maddesinde Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle mü- 16 şeker-iş dergisi • eylül 2012 zakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhinde dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.’ hükmü yer almaktadır. Kesilen yıllık kredi kartı bedelinin tarafımıza iadesiyle bundan sonraki yıllarda kesinti yapılmamasını istemekteyiz.” Hesap İşletim Ücreti: “Kredi kartının ekstresine hesap işletim bedeli eklenmiştir. Bu ücreti ödemek istemiyo- cuğumuza ek kart almak istersekher banka birine yarısı kadar ek kart ücreti alıyor.” Nakit Çekme Ücreti: “Banka hiç bir şekilde bilgilendirme yapmadan, sözleşmemde dahi bu şekilde bilgi yer almamasına rağmen kredi kartımızdan nakit çekince sırf para çektiğim için 11 TL l nakit avans ücreti olarak 11 TL kesmiş.” Limit Aşım Faizi: “Kredi kartı ekstremde limit aşım faizi gördük. Limit aşılınca faiz uygulandığını söylediler. Limiti aşmadan önce bize hiç bir bilgi verilmedi.Bilgi verilse başka kartlarımızı kullanırdık. Limit aşılırsa limit koymanın anlamı nedir? Benim anladığım limit :Sen buraya kadar harcama yapabilirsin demektir. Onların mantığıyla bakarsak; limiti doldurmadığım zaman ödemede azaltma mı yapıyorlar?” Fatura Ödeme Komisyonu: “Banka verdiğimiz otomatik ödemeleri fatura tutarına göre komisyon alıyor. Bunun yanında da yıllık ücreti devam ediyor. Bunu nasıl bir mantık anlayamadım. Yıllık aidatlarımın iadesini, komisyon ücretlerinin kalkmasını istiyoruz.” Taksitlendirme Komisyonu: “Yaptığımız alışveriş sonrası taksitlendirme sonunda kesilen aylık hesap işletim ücreti alındı. Daha sonra ekstrede taksitli avans işlem komisyonu kesildiğini gördük. Sebebi nedir?” Bakiye Sorma Ücreti: “Ortak ATM uygulaması ile bakiyemizi sorgulayalım dedik komisyon ücreti aldılar.” Ödeme Noktası İşlem Ücreti: “Kredi kartımızı ödemek için bankaya ya da ATM’ye gidemediğimiz için ödeme noktalarından ya da PTT şubelerinden gerçekleştirdiğimiz ödemelerden bankalar bir sonraki ekstre döneminde işlem ücreti aldı.” www.sekeris.org.tr 17 Haber ruz ki hesabımızdan kesilmiş bile. Bankaların müşterilerine sormadan hemen hesaptan ödemeleri vs. tahsil etmesi de doğru mu bilmiyoruz. Son olarak da bu hesap işletim ücreti nedir? Yani banka olarak sizi seçtik siz de bize hizmet verdiniz diye mi? Zaten faiz alıyorsunuz.” Yenileme Ücreti: “Bankaya kredi kartımı kaybettiğimizi bildirdik. Kart yenileme ücreti geldi. Kart yenileme ücreti gibi kavramlara ödeme yapmayacağımızı yinelemek isteriz.” Hesap Özeti Ücreti: “Banka tarafından gönderilen hesap özetinde 6 TL hesap özeti bedeli olduğunu görmüş bulunmaktayız. Ki biz bütün işlemlerimizi internet üzerinden ve e-posta yoluyla hallederken bu hesap özeti ücretinin neyin nesi olduğunu anlamış değiliz.” Aylık İşlemsizlik Ücreti: “Kredi kartı onayı verdikten sonra işlemsizlik ücreti adı altında e-posta ve sms aldım. Bankalar artık kullanılmayan kredi kartına da ‘Aylık işletimsizlik ücreti’ bedeli altında aylık 3 TL para kesmeye başladı.” ATM Paylaşım Sistemi Nakit Çekme Ücreti: “Banka kartınızla para para çekerseniz bu işlem bedava ancak başka bankamatiği kullanım onun ATM’sinden para çekerseniz banka ücret alıyor.” Ek Kart Ücreti: “Eşimize, üniversite de okuyan ço- Haber Şeker-İş Sendikası Müslümanların Regaip Kandilini Yayınladığı Mesajla Kutladı. İsa Gök İmzalı Kutlama Mesajı Şöyle; Manevi duyguların yoğunlaştığı mübarek üç ayların başlangıcı ve müjdeleyicisi olan Regaip Kandili gibi özel günlerin özellikle sosyal ve kültürel bütünleşmelerde büyük etki ve katkısı vardır. Toplumsal huzurun, barışın, birlik ve beraberliğin sağlam temeller üzerinde kurulmasına yönelik katalizör vazifesini gören böylesi mübarek gecelerde yardımlaşma, dayanışma hislerinin hayır ve iyiliklerin artarak yoğunlaştığı, sevgi ve gönül huzuru ile kardeşlik ve beraberliğimizin güçlenmesi en büyük temennimiz olmalıdır. Ancak, bugün üzülerek ifade etmek gerekirse bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir ilerleme kaydettiği süreçte günümüz Türkiyesinde ferdi ve ailevi mutluluğumuzu, toplum hayatımızı, barış, huzur, dayanışma ve kardeşlik içinde bir arada yaşamamızı tehdit eden pek çok olumsuzluklar yaşanmakta, bunun etkileri bireysel ve sosyal hayatımız da da her geçen gün daha yakından hissedilmektedir. Üç ayların manevi iklimine girildiğinin habercisi olan Regaip Kandili bizlere, hayatın sonsuzluk okyanusunda buluşmak üzere akıp gittiğini ve geride sadece Allah’ın rızasına uygun iyi ve yararlı amellerin kalacağını bir kez daha hatırlatmakta, nefsimizin sonu gelmez heveslerinden, tuzak ve yanıltıcı arzularından uzaklaşarak özümüze dönmemizi sağlayacak bir bilinç tazeleme imkanı sunmaktadır. Mübarek aylara girdiğimiz bugünlerde şeker sektöründen ekmek yiyen milyonlarca insanın bir kez daha bu müstesna gecede umutla ancak, boyunları bükük dua edeceği şüphesizdir. Şeker-İş Sendikası olarak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri adına, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Bakanlar Kurulu, Milletvekilleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarının konuya hassasiyetle yaklaştıkları bilinciyle; Aziz milletimizin Regaip Kandili’ni en içten duygularla tebrik ediyor, mübarek kandilin milletimizin geleceğine, hayır ve mutluluğuna vesile olmasını diliyorum.” 18 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş., Ramazan Ayı’nın ilk günlerinde düzenlediği iftar programlarında çiftçileri ve personeli ile bir araya geldi. Yüzlerce çiftçinin katıldığı iftar programlarında Yönetim Kurulu Üyeleri ve Şirket Yetkilileri, üreticiler ile bolca sohbet etme imkânı buldu. İftar programının ilk günlerinde, Kayseri Şeker Fabrikası’na bağlı ekim yapan köy, kasaba ve İlçelerden gelen pancar üreticilerini ağırlayan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş., daha sonra şirket personeli ili buluştu. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Şirket Yetkilileri ile Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök , Genel Sekreter Fevzi Şengül, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ve Şube Başkanı Ahmet Tatar’ın katıldığı iftar programlarında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, çiftçiler ile bir araya gelmek için çeşitli programlar tertiplediklerini belirterek, üreticiler ile bir araya gelmekten büyük mutluluk duyduklarını kaydetti. Akay, kampanya öncesi çiftçinin refahı adına birçok önemli gelişmeye de imza attıklarını belirterek, şöyle devam etti. “Birçok konu ve vesile siz değerli üreticilerimiz ile bir araya gelmeye çalışıyoruz. Aslında de bu vesileleri arttırarak, sizlerle bir araya gelmek için özel bir çaba sarf ediyoruz. Geçen sene bir şekilde faaliyetlerimiz oldukça iyi bir şekilde sonuçlandı. Özellikle pancarlarımız sağlıklı bir şekilde üretildi, fabrikamız sorunsuz çalıştı ve tüm bu olumlu gelişmelerin ardından şirketimiz; 71 milyon lira kar elde etti. İşte bu noktada, çalışmalarımızı önümüzdeki sene de aynı tempoda sürdürmek ve başarımızı devam ettirmemiz gerekmektedir. Eğer başarımızı her yıl arttırarak devam ettirebilirsek, bunun dönüşü yine siz değerli çiftçilerimize olacaktır. Bu konuda hiçbir şekilde rehavete kapıldığımızı ve rahatlama yaşadığımızı düşünmeyin. Bu olumlu gelişmelerin ve kazanımların sizlere yansıtılması için de çok önemli bir takım çalışmalar yapmaktayız. Yine bu çalışmaların devamında bir takım da kararlar almaktayız ve bu kararlarımızın da sizlerin menfaatine olduğundan asla şüphe etmeyin istiyorum.” İftar programlarının sonuncusu ise şirket çalışanları ile gerçekleştirildi. Önce Kayseri Şeker Fabrikası personeli ile bir araya gelen Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu, ardından da Boğazlıyan Şeker ve Mamulleri Entegre Tesisi çalışanları ile bir araya geldi. Çalışanlara yönelik verilen iftar yemeğinde konuşan Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, şirket yöneticilerinin çalışanları ile sık sık bir araya geldiğini ve bundan da büyük mutluluk duyduklarını belirterek, gerek Kayseri Şeker’de, gerekse de Boğazlıyan Şeker Fabrikası’nda verilen bu iftar davetlerine katılım gösteren tüm fabrika çalışanlarına teşekkür etti. www.sekeris.org.tr 19 Haber Kayseri Şeker, Çiftçisi ve Personeli İle İftarda Buluştu Köşe Sendika Hakkı ve Sendikal Hak İhlalleri Aysun Konakoğlu Özel Kalem Müdürü Anayasalar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden bir tanesi insanların sivil toplum kuruluşlarını kurabilme veya bunlara üye olabilme hakkıdır. İnsan hakları kavramının ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden birisi de güçsüz olan bireyin güçlü karşısında korunmasının amaçlanması esasından gelmektedir. İnsanların haklarını aramalarının bireysel olarak olanaksızlığı karşısında sivil toplum kuruluşları toplu hareket ederek hak aramanın etkin bir yol olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Dünyada yaşayan her insanın çalışmaya, çalışacağı işi serbest bir şekilde seçebilmeye, adil ve elverişli çalışma şartları ile işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Bu açıdan sendikalar temsil ettikleri çalışanlarına toplu sözleşme ve grev hakları ile hem ücret hem de daha iyi koşullarda çalışma olanağı sağlamaktadır. Sendikalar, en yaygın tanımı ile çalışanların ekonomik ve sosyal hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek amacı ile kurulan örgütler olduğudur. Sendikal haklar; sosyal hakların sağlanmasında önemli bir yere sahip olduğu kadar ülkenin siyasal ve ekonomik yaşamında da önemli sorumluluklar sağlayan kazanımlardır. Diğer bir açıdan sendikal haklar, uluslararası hukuk alanında Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen birçok sözleşmede doğrudan veya dolaylı olarak güvence altına alınmışlardır Bu haklar, çalışma yaşamında insan haklarının göstergesi olarak yer almaktadırlar. Sendika hakkının toplu sözleşme ve grevi içeren toplu eylem hakkı ile bir bütünü oluşturduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durum İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ nin denetim organı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin yanı sıra Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) denetim organları ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın denetim organı Sosyal Haklar Avrupa Komitesi’nce benimsenmiştir. 20 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Ayrıca ILO’nun denetim organları toplu pazarlık ve grev hakları ile sendika hakkının birbirinin varlık nedeni olduğunu kabul etmişlerdir. Ancak ILO’ nun Sendika Hakkı ve Sendika Özgürlüğünün Korunmasına İlişkin 87 ve Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına ilişkin 98 sayılı sözleşmeleri ile tanımlanan ve garanti altına alınan bu haklar her yıl sadece ülkemizde değil dünya genelinde yoğun şekilde ihlale uğramakta ve ILO tarafından yayınlanan sendikal hak ihlalleri raporlarında detaylara yer verilmektedir. Raporlarda en sık karşılaşılan ise sadece temel insan hakkı olan sendikalaşma hakkının gereğinin yerine getirme çabası içerisinde olan çok sayıda çalışanın işlerine son verilmesi ve sendikal yıldırma politikaları çerçevesinde sendikadan uzaklaşmalarının gerçekleşmesidir. Özellikle 1980 sonrasında liberal politikaların artan etkisine bağlı olarak gerek kamu da gerekse özel sektörde işçilere karşı daha baskıcı ve sendikasızlaştırmaya yönelik uygulamalar hızlanmıştır. Taşeron işçilik, geçici çalışma, uzaktan ve güvencesiz çalışma gibi pek çok uygulama yaygınlaşmış ve bu uygulamalara bağlı olarak da sendikaların örgütlenme çalışmaları büyük oranda engellenmeye çalışılmıştır. Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de sendikal örgütlenme daha kamu alanında ağırlıklı olduğundan özellikle küreselleşme ile beraber gelen dayatmacı özelleştirme politikaları ile birçok kamu kuruluşunun özelleştirilmesi kamu alanında yoğunlaşan sendikaların üye kaybetmesine neden olmuştur. Çalışanların temsil gücünün oldukça azaldığı ve toplumda yaygın olan genel güvensizlik hali ile günümüzde sendikalar açısından birlik ve dayanışma sorunları kendini daha çok hissettirmektedir. Bugün dünya genelinde çalışanlara ve sendikalara karşı gelişen baskı ve saldırılar karşısında çalışma barışı adına sendikaların ve çalışanların birlikte daha güçlü bir yapılanma içerisine girmeleri ve örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik etkin çözümlerüretmeleri gerekmektedir. Bu noktada işçi-sendika ilişkisi ve işçilerin sendikalarına karşı olan tutum ve davranışlarıetkin rol oynayacaktır. Nitekim bugüne kadar yapılan birçok araştırmalarda işçilerin genel olarak sendikal harekete ve örgütlü bir toplum yapısına karşı olumlu bir tutum içerisinde oldukları, hak ve çıkarlarını korumak için sendikaların gerekli olduğuna inandıkları bilinmektedir. Hiç şüphesiz sendikalar çalışma barışı, dayanışma ve kazanımlar sağlayan önemli örgütsel yapılardır. Bu durum önümüzdeki dönemde sendikaların özel sektörde örgütlenme faaliyetleri ve çabalarındaki başarıları ile yeniden kendini gösterecektir. Amacı üyeler ve mensuplar arasında birlik, beraberlik, dostluk ve kardeşliği geliştirerek sağlıklı yaşam için sporu sevdirmek olan ve geleneksel olarak her yıl düzenlenen Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi Bahar Voleybol Turnuvası sona erdi. Şeker Enstitü, Emaf, Tohum İşleme Fabrikası, Kazan Dairesi, Ham Fabrika, Rafineri-Makinistlik, Elektrik Atölyesi, Boruhane, Arıtım Tesisi İdare Voleybol Takımlarının katılımıyla başlayan turnuvada ElektrikAmbarlar takımlarıyla Rafineri-Makinistlik takımları finale yükseldi. Turnuvaya Türkiye Şeker Fabrikaları Teftiş Kurulu Başkanı Erdoğan Günaydın, Eğitim Dairesi Başkanı İlyas Şirin, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt, Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz, Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay, Kars Şube Başkanı Ertan Altunoğlu ile Şeker, Makina, Emaf, Tohum ve Enstitü fabrika Müdürleri katıldı. Tam anlamıyla bir karnaval havasında geçen final maçına Kadri Suyabakan İlköğretim Okulu folklor ekibi güzel oyunlarıyla damgasını vurdu. Turnuva finalinde Rafineri-Makinistlik takımını 3-1’lik Skorla yenen ElektrikAmbarlar takımı 2012 yılının şampiyonu oldu. Şeker-iş Sendikası Ankara Şube Başkanı Sayın Murat Taşlıyurt turnuva sonrası yaptığı konuşmada geleneksel olarak düzenlenen turnuvanın birlik ve beraberliklerini pekiştirmesinde çok önemli rol oynadığını söyledi. Taşlıyurt, “Şeker Sanayinin zor ve sıkıntılı günler geçirdiği bu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz en hassas dönemden geçmekteyiz. Bu gibi etkinliklerin güzelliklerini hep beraber yaşamış olmamızın ana gayesi bu fabrikaların bacalarının tütmesinden kaynaklandığını hepimizin unutmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Fabrikalarımızın bacalarının tütmesi ve ayakta dimdik olması burada bu güzel günleri yaşamamıza vesile olmaktadır. Bu yüzdendir ki biz çalışanlar olarak fabrikalarımıza bundan önce nasıl sahip cıktıysak bundan sonra da aynı kararlılık ve azimle sahip çıkmaya devam edeceğimizin herkes tarafından bilinmesini istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle başta bu turnuvayı düzenleyen komitemize katkılarından dolayı genel merkezimize fabrika müdürlerimize ve turnuvaya katılan tüm takımlarımıza teşekkür eder saygılar sunarım” diye konuştu. Turnuva sonunda derece alan takımlara kupaları Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül ve Şekerİş Genel Mali Sekreteri Eyyup Şen tarafından verildi. www.sekeris.org.tr 21 Haber Ankara Şeker’den Karnaval Tadında Voleybol Turnuvası Haber Adapazarı’nda İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Semineri Yapıldı 17-18 Mayıs tarihleri arasında Türk-İş’in düzenlemiş olduğu İş sağlığı güvenliği eğitim seminerine Şeker-İş Sendikası Sakarya şubesi 20 üyesi ile katıldı. Eğitim seminerinde başarılı olan kursiyerler düzenlenen törenle sertifikalarını Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay’ın elinden aldılar. Kalay, Bakan Ergün’e Endişelerini Aktardı Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Oğuz Kalay, Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün’e Adapazarı şeker fabrikasının sorunlarını ve ülkemiz insanlarının sağlığını olumsuz yönde etkileyen Nişasta bazlı şekerlerin kotalarının arttırılmasının sakıncalı bulduğunu söyledi ve bu konulardaki endişelerini aktardı. 22 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Haber ‘Yapay Tatlandırıcılara Hayır’ Kampanyası Şeker-İş Sendikası Turhal Şubesi, Tokat ve Turhal’da ‘yapay tatlandırıcılara karşı hayır’ isimli imza kampanyası düzenledi. Turhal’da Abdullah Gül Parkı ile Tokat’ta Yeraltı Çarşısı üzerinde düzenlenen imza kampanyasına vatandaşlar destek verdi. Şeker-İş Sendikası Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz, sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği için ‘yapay tatlandırıcılara hayır, pancar şekerine evet’ konulu bir imza kampanyasını resmen başlattıklarını söyledi. Amaçlarının yapay tatlandırıcıların insan sağlığına verdiği zararları halkın dikkatine sunmak olduğunu belirten Başkan Mehmet Elvan Yılmaz, vatandaşları doğal tatlandırıcı ve şekerleri kullanmaya davet etti. Avrupa ülkelerinde yapay tatlandırıcılara belli sınırlamalar getirildiğini hatırlatan Yılmaz, halkın ilgisinden dolayı memnuniyetini dile getirdi. Yılmaz, şöyle konuştu: “Kullanmış olduğumuz yapay tatlandırıcılar, çeşitli hastalıklara davetiye çıkarmakta ve sağlığımızı tehdit etmektedir. Nişasta Bazlı Şeker nedir? Mısırdan elde edilen şekerdir. Mısır şurubu olarak da bilinir. Ketçap, toz kahve kreması, bisküvi, meşrubat, şekerleme, hazır meyve suyu, çikolata, gofret, hazır puding, kek, hazır çorba gibi pek çok gıdanın üretiminde kullanılmaktadır. Üreticiler sağlık bir yana pancar/şeker kamışından üretilen şekerden daha ucuz olduğu gerekçesiyle Mısır şurubunu tercih etmektedir. Büyük bir oranı vücutta fruktoza dönüşmektedir. Fruktoz çok masum olmayan bir şeker cinsi olarak bilinmektedir. İnsülin direncini tetikleyerek aşırı şişmanlığa yol açabildiği, kandaki trigliserid değerlerini artırabildiği yönünde bilim çevrelerinin şüpheleri mevcuttur. Ülkemizde de nişasta bazlı şeker kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Obeziteden kanser ve kalp hastalıklarına, karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalıkla bağlantısı inceleme konusu yapılan NBŞ’lere yönelik olarak Avrupa’da ciddi şüpheler vardır ve kullanımı kotalar yoluyla sınırlandırılmaktadır.” www.sekeris.org.tr 23 Şeker Özel 24 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker Özel www.sekeris.org.tr 25 Şeker Şube Şeker-İş Ankara Şube’den NBŞ’ye Hayır!.. Şeker-İş Sendikası tarafından yurt genelinde düzenlenen ‘NBŞ’ye hayır pancar şekerine evet’ konulu imza kampanyası sona erdi. Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi imza kampanyasını Yüksel Caddesi ve Sakarya Caddelerinde kurduğu standlarda sürdürdü. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt, iki hafta boyunca halktan imza topladıklarını belirterek kampanyanın amacına ulaşacağını ümit ettiklerini söyledi. Taşlıyurt, “Düzenlemiş olduğumuz bu imza kampanyası ile halkımızdan aldığımız genel 26 şeker-iş dergisi • eylül 2012 tepki bu ürünlerin yasaklanması noktasındadır. Konunun bir an önce yetkililer tarafından ele alınıp gerekli tedbirlerin acilen alınması gerektiği halkımız tarafından bizlere imza yoluyla iletilmiştir. Bu kampanyaya halkımız büyük destek verirken, sivil toplum kuruluşlarının bu konu üzerinde yeterli duyarlılık göstermediği imza veren vatandaşlar tarafından dile getirilmiştir” diye konuştu. Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz ay sona eren ‘NBŞ’ye hayır pancar şekerine evet’ imza kampanyasında vatandaşlardan toplanan 224 bin imzalı klasörleri hükümet yetkililerine ulaştırılmak üzere Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’ya teslim etti. Toplam 30 ilde Şeker-İş Şubelerince gerçekleştirilen kampanya sonunda imzaların tesliminde TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Genel Sekreter Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter Eyyup Şen, Genel Eğitim Sekreteri Hasan Basri Güzel ile Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt hazır bulundu. Ereğli Şeker-İş’ten NBŞ’ye Karşı 7 bin 800 İmza Şeker-İş sendikası Ereğli Şubesinin NBŞ’ye hayır, pancar şekerine evet imza kampanyası vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Şube Başkanı Yüksel İlaslan, 3 gün boyunca sürdürdükleri imza kampanyasında 7 bin 800 imza topladıklarını söyledi. İlaslan, “İmza kampanyamızın amacı vatandaşlarımızın özellikle de çocuklarımızın sağlığına dikkat çekmek. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak kararı ile okul kantinlerinde nişasta bazlı ürünlerin satışı yasaklandı. Ama tehlike dışarıda yani sokaklarda devam ediyor. Halk sağlığı nişasta bazlı ürünlerin satışı ile tehdit ediliyor. Bir sivil toplum kuruluşu olarak vatandaşlarımızı, aileleri uyarıyoruz. Nişasta bazlı şekerlere ve bunların ürünlerine karşı dikkatli olalım” diye konuştu. www.sekeris.org.tr 27 Şeker Şube Şeker-İş’den NBŞ’ye Karşı 234 bin İmza Şeker Şube Milletvekili Ağbaba’dan NBŞ’ye hayır imza kampanyasına destek Veli Ağbaba: “Şeker Fabrikasının Satışına ve Nişasta Bazlı Şekerlere Karşıyız” Şeker İş Sendikası Malatya Şubesi’nin “Nişasta bazlı ürünlere karşı hayır, doğal pancar şekerine evet” konulu imza kampanyasına, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da destek verdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Enver Kiraz, merkez ilçe başkanı Abdulvahap Ayzabar ve bazı partililerle birlikte eski belediye meydanındaki kampanya standına gidip imza atan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, yaptığı açıklamada, “Şeker Fabrikası’nın satışını desteklemek Malatya’ya ihanettir. Satılması Malatya halkının yararına olmayacaktır. Bu sebeple hep beraber bu satışa karşı çıkmamız gerekir. Birinci açıdan, özelleştirme ile geçmişte yapılanlar gibi üretimi yok edilip kapatılacaktır. İkinci olarak ise, burada pis koku var. Bu satışta çıkar ve peşkeş vardır” ifadelerini kullandı. Ağbaba, dünya şeker pancarına yönelip şeker bazlı ürünler yasaklanırken, Türkiye’de şeker bazlı kamış şekerlerinin getirilmesine ve dövizin ithalata gitmesine karşı olduklarını ifade etti. Şeker İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat ise, milletvekili Ağbaba’ya imza kampanyasına verdiği destekten dolayı teşekkür edip, “Kampanyanın bugün 4’üncü günündeyiz. Bu alanda Türkiye’de yaklaşık 10 milyon insan ekmek yiyor. Yılda yaklaşık 100 milyar dolar katma değer sağlayan şeker fabrikaları ve pancar için herkesi desteğe bekliyoruz” diye konuştu. Malatya Şeker-İş Sendikası Malatya Şubesi şeker fabrikalarının kapanmaması için imza kampanyası başlattı. Eski belediye binası meydanında yapılan imza kampanyasına Şeker-İş Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, MHP İl Başkanı Arif Yıldız, Ziraat Odası Başkanı Bayram Polatbaş, Demiryolİş Genel Sekreteri Necmettin Aysan, Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek ve şeker fabrikası çalışanları katıldı. Şeker-İş Malatya Şubesi Başkanı Nuri Murat, “Türkiye’de mısırdan üretilen, yüksek früktozlu mısır şurubu olarak bilinen nişasta bazlı şekerlemeden, şekerli ve unlu ürünlere, bisküvi ve geleneksel tatlılardan dondurma, helva, reçel ve marmelat çok geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Nişasta bazlı ürünlerden yapılmış bu gıda ve içecekler obezite ve kansere davetiye çıkarmaktadır. Son zamanlardaki istatistiklere bakıldığında Malatya’da şişmanlık oranı bir hayli artmış olduğunu görürsünüz” dedi. Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek ise, nişasta bazlı şekerlerin insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söyledi. Yapılan konuşmaların ardından şeker fabrikalarının kapanmaması için imza kampanyası başlatıldı. I hafta sürecek olan kampanyaya destek veren bir esnaf, katılımcılara halka tatlı ikram etti. 28 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Şeker Şube Çarşamba Şeker-İş’ten NBŞ’ye Hayır İmza Kampanyası Şeker-İş Sendikası tarafından yurt genelinde düzenlenen ‘NBŞ’ye hayır pancar şekerine evet’ konulu imza kampanyası sona erdi. Nişasta bazlı şekerin kullanımının azaltılması ve pancar şekerinin kullanımının arttırılması için imza kampanyası başlattıklarını dile getiren Şeker-İş Çarşamba Şube Başkanı Sinan Türe, “ABD, Fransa, İspanya gibi gelişmiş ülkelerde nişasta bazlı şeker kullanımı yüzde 1-2 oranında, ancak Türkiye gibi 3. Dünya ülkelerinde bu oran yüzde 10. Biz bu oranın düşürülmesi ve pancar şekerinin kullanılması için bu imza kampanyasını başlattık. Bu oranı düşürmek Bakanlar Kurulu’nun elinde, ancak Bakanlar Kurulu bu oranı hiçbir zaman düşürmedi. Bu senede yüzde 35 arttırımına gidildi. Nişasta bazlı şeker ülkesi olduk. Biz Bakanlar Kurulu’nun bu oranı daha aşağılara çekerek yüzde 2’lere düşürmesini istiyoruz” diye konuştu. Çarşamba için mücadele ettik Şeker fabrikasında çalışan işçiler için hiçbir zaman bir şey istemediklerini mücadelelerinin Çarşamba için olduğunu dile getiren Türe, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başlattığımız imza kampanyasında hedefimiz 5 bin imza, ancak şu ana kadar 3 bin imzayı geçtik. Halkımızın bu ilgisiyle 5 bin imza hedefimizi geçeceğimize inanıyorum. Duyarlı vatandaşlarımızın yanında duyarsız vatandaşlarımızda var. Bana ne şeker fabrikası kapanırsa diyenler oluyor, ancak biz şeker fabrikasında çalışan işçiler için hiçbir zaman bir şey istemedik, bizim mücadelemiz Çarşamba içindir. Pancar şekerinin kullanımının arttırılması pancar ekim alanlarının artmasını ve çiftçilerin gelirlerinin artmasını sağlayacak. Bu nedenle Şeker-İş Çarşamba Şubesi olarak Çarşamba için mücadele ettiğimizi tekrar belirtmek istiyorum.” www.sekeris.org.tr 29 Şeker Şube Muş Şeker-İş’den Tatlandırıcılara Hayır Pancar Şekerine Evet İmza Kampanyası Dünyada gittikçe kullanımı kısıtlanan ülkemizde ise gittikçe kullanımı ve üretimi artan tatlandırıcılar ve nişasta bazlı şekerlerin tehlikelerine karşı kamuoyunda bir duyarlılık oluşturmak adına Şeker iş sendikasınca imza kampanyası başlatıldı. Hedef, Bakanlar Kurulunca her sene artırılan tatlandırıcı kotasının pancar şekeri lehine çevirebilmek. İthal mısırdan üretilen tatlandırıcılar kanserojen olduğu defalarca uzmanlarca açıklanmıştır. Pancar kotasının artması halinde ise kendi çiftçimiz kazanacak, fabrikalarımız tam kapasite çalışacak. Dolayısı ile hayvancıya küspe, yemciye melas, nakliyeciye iş geçici işçiye fazla çalışma imkanı ve iller için kalkınma yolu olacaktır. Sendikamızca halkımıza kampanyamıza verdikleri destek ve gösterdikleri duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyoruz. Desteklerinin devamını tüm halkımızdan, sivil toplum örgütlerinden, siyasilerimizden ve ilimiz medyasından bekliyoruz. Susurluk Şeker-İş’den NBŞ’ye Hayır Bakanlar Kurulu’nun Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) kotasını yüzde 35 oranında arttırılmasına yönelik kararına tepki olarak, 30 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Şeker-İş Sendikası Türkiye genelinde “NBŞ’ye Hayır, Pancar Şekerine Evet!” kampanyası başlatarak, Bakanlar Kurulu’nun kararını halkoyuna sundu. Şeker-İş Sendikası’nın bu kampanyasını Susurluk Şeker-İş Sendikası 06-13 Haziran 2012 tarihleri arasında Şehit İbrahim Çınar Meydanı, Park önü ve Minibüs Garajında imza stantları açarak uygulamaya koydu. Halkın yoğun ilgi gösterdiği kampanyada 6 bin 768 imza toplandı. PTT önünde toplanan sendika üyeleri adına konuşan Şeker-iş Sendika Şube Başkanı Murat Karamoçu, şeker üreticilerinin sağlık bir yana, pancar ve şekerden daha ucuz olduğu gerekçesiyle Mısır şurubunu tercih ettiklerini söyledi. Türkiye’de nişasta bazlı şekerin kullanımının giderek yaygınlaştığını belirten Karamoçu, “Obeziteden, kanser ve kalp hastalıklarına, karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalıklarla bağlantısı inceleme konusu yapılan nişasta bazlı şekerlere (NBŞ) yönelik Avrupa’da ciddi şüpheler vardır ve kullanımı kotalar yoluyla sınırlandırılmaktadır. Buna karşı ülkemizde yasa ile belirlenmiş yüzde 10 kota sürekli arttırılmak istenmektedir” dedi. Şeker pancarından üretilen şekerin katkı maddesine ihtiyaç olmadığını söyleyen Karamoçu, şöyle konuştu: “Anadolu insanının yüzyıllardır bir geleneği haline gelen pancarı, kamışı, üzümü kaynattığınızda şeker oluyorsa bu ürünlerden elde edilen şeker doğaldır. Çünkü bu ürünler doğada var olduğu şekliyle soframıza gelmektedir. Mısırı kaynattığınızda ise ondan şeker yerine kimyasal enzimlerle ayrıştırılmış yapay tatlandırıcı elde edersiniz. O halde soruyoruz sağlıklı nesiller için, hasta çocuklar değil gürbüz çocuklar istediğimiz için doğalı varken niçin yapayını tüketelim? Biz diyoruz ki, Türkiye Pazar olmasın, şeker fabrikalarının bacası pancar üreticisi, işçi, devlet eliyle tütsün.” Burdur Şeker İş Sendikası “NBŞ’lere HAYIR! Pancar Şekerine EVET” kampanyası başlattı. Cumhuriyet Meydanı’nda Belediye önünde açılan stantta, Şeker İş Sendikası Başkanı Mustafa Onay, vatandaşlardan imza topladı. Şeker Şube Afyon Şeker-İş’in NBŞ’ye Hayır İmza Kampanyasına İlgi Yoğundu Şeker-İş Afyonkarahisar Şubesi, nişasta bazlı şekerlerin satılmasına tepki göstererek, pancar şekerinin satışının ve tüketiminin artırılması ile ilgili imza kampanyası başlattı. Ayrıca kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla, Şeker İş Sendikası Üyeleri vatandaşlara “İşte tatlandırıcı gerçeği” “Şeker Pancarı Üreticisi; Bayrağına, Toprağına, Ekmeğine Sahip Çık!” “Şeker İş Sendakıs Aileleri Uyarıyor” “Çocuklarınızı NBŞ’li Ürünlerden Uzak Tutun” başlıklı bilgilendirme broşürleri ve Şeker İş Sendikası Gazetesi ve Dergisi dağıttılar. Bilindiği üzere Şeker İş Sendikası, uzun zamandır nişasta bazlı şekerlerin, genetiği oynanmış mısırlardan elde elde edildiği ve bu nedenle de insan sağlığına zararlı olduğu konusunda halkı bilgilendiriyor. Bunun yanında Şeker İş Sendikası, ülkemizde Şeker Pancarı’ndan elde edilen şeker yerine, nişasta bazlı tatlandırıcı kullanmanın ülke ekonomisine zararlı olduğunu, şeker pancarının, çiftçinin emeği, işçinin emeği, Türkiye’nin geleceği olduğu, nişasta bazlı şeker ve tatlandırıcıların şeker pancarına alternatif olamayacağını vurgulayan açkılamalar yapıyor. Son olarak Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesi, Cumhuriyet Meydanı’nda açtığı standla hem vatandaşları bilgilendirdi, hem de “NBŞ’lere HAYIR! Pancar Şekeri’ne EVET” kampanyasıyla imza topladı. www.sekeris.org.tr 31 Şeker Şube Adapazarı Şeker-İş’ten 11 bin İmza Şeker-İş Sendikasının başlattığı “NBŞ’lere hayır pancar şekerine evet” imza kampanyası Sakarya’da sivil toplu ve siyasi partilerden büyük ilgi gördü. Sakarya Kent Park’taki imza standına Saadet Partisi Sakarya İl Başkanı ve ekibi de destek verdiler. Şube Başkanı Oğuz Kalay’a çok iyi bir hizmet olduğunu söyleyen partililer yetkililerin bugünkü uygulamalarının çiftçileri desteksiz ve korumasız bıraktığını, doğal ürün olan pancarın yeterince desteklenmediğini oysa NBŞ üreten Cargill ve buna benzer şirketlerin desteklendiğini kaydettiler. NBŞ kotalarının arttırılmasıyla doğal pancar kotalarının düşürüldüğüne de vurgu yapan Saadet Partisi yetkilileri bu noktada telafisi mümkün olmayacak sorunların ve hastalıkların ülkemizin yakasını bırakmayacağını ifade ettiler. Demiryol-İş, Tes-İş, Türkmetal, Koop-İş,Yol-İş,Haber-İş Sakarya Şube Başkanları Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Şube Başkanı Cemal Yaman Başkanlığında Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin ‘NBŞ’lere hayır,pancar şekerine evet’ imza kampanyasına destek vermek için Kent Park’ta açılan standını ziyaret ettiler.Destek ziyaretinde tüm şubeler adına Türk-İş il temsilcisi ve Demiryol-İş Şube Başkanı Cemal Yaman,çok yerinde ve gerekli bir imza kampanyası olduğunu söyleyerek,bu imza kampanyasına destek olmanın çalışma hayatına,gelecek nesillerimize,çiftçilerimize,esnafımıza ve sağlık yönünden de tüm insanlık alemine destek olacağı anlamına geleceğini söyleyerek Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Oğuz Kalay’ı ve çalışma arkadaşlarını tebrik etti. Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin “NBŞ’lere hayır,pancar şekerine evet” imza kampanyasına destekler artarak devam ediyor.Kent Parktaki imza standını ziyaret ederek destek veren Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Şeker-İş Sendika başkanına yaptığı açıklamada; “NBŞ’ler ve yapay tatlandırıcılarla ülkemiz tatlandırıcı cenneti haline gelmiştir. Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi insan sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle etrafımıza baktığımızda maalesef obez çocuklarımızın çoğalmakta olduğunu üzüntüyle görmekteyiz. Uzmanların açıklamalarına göre NBŞ’lerin kanser başta olmak üzere 20’ye yakın hastalığa neden olduğu noktasında birleştiklerini de belirtiyorlar. Ziraat odası başkanı olarak buradan çağrı yapıyorum. İnsanlarımız çiftçilerimizin ürettiği pancardan elde edilen şekerli ürünleri tüketsinler. Şeker-İş Sendikasını tebrik ediyorum ve destekliyorum. Halkımızın bu imza kampanyasına destek vereceğine inanıyorum” diye konuştu. Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin “NBŞ’lere hayır,pancar şekerine evet” imza kampanyasına destekler artarak devam ediyor.Kent Parktaki imza standını ziyaret ederek destek veren Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Şeker-İş Sendika başkanına yaptığı açıklamada; “NBŞ’ler ve yapay tatlandırıcılarla ülkemiz tatlandırıcı cenneti haline gelmiştir. Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi insan sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle etrafımıza baktığımızda maalesef obez çocuklarımızın çoğalmakta olduğunu üzüntüyle görmekteyiz. Uzmanların açıklamalarına göre NBŞ’lerin kanser başta olmak üzere 20’ye yakın hastalığa neden olduğu noktasında birleştiklerini de belirtiyorlar. Ziraat odası başkanı olarak buradan çağrı yapıyorum. İnsanlarımız çiftçilerimizin ürettiği pancardan elde edilen şekerli ürünleri tüketsinler. Şeker-İş Sendikasını tebrik ediyorum ve destekliyorum. Halkımızın bu imza kampanyasına destek vereceğine inanıyorum” diye konuştu. 32 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Eskişehir’de’ Pancar Şeker’i için imza toplandı. Şeker-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, “Nişasta Bazlı Şekerlere Hayır”, “Pancar Şekerlerine Evet” kapsamında imza kampanyası başlattı. Hamam Yolunda gerçekleşen kampanyaya çeşitli dernek, siyasi parti ve sendikalarda destek verdi. Şeker-İş Şube Başkanı Nuri Davut Köroğlu son günlerde gıda sektörüne yönelik arka arkaya gündeme gelen olumsuz haberlerin tüketicilerin güvenini zedelediğini söyledi. Günlük hayatta çok sık kullanılan ürünlerde sağlığa zararlı maddelerin bulunmasının da insanlar üzerinde tedirginlik yarattığını ifade eden Köroğlu,” Gıda skandallarına her gün bir yenisinin eklendiği ülkemizde, özellikle piyasada satılan balların sahte olduğu yönündeki iddialara, zeytinyağında hile şüphesi, salam, sosis ve sucuklarda virüse rastlandığına ilişkin haberler, tüketicilerin sektöre olan güvenini kaybetmesine neden olurken, gelinen noktada insanların kafasında “Biz artık hangi ürüne nasıl güveneceğiz” şeklinde soru işaretleri bırakmıştır” dedi. Yapay tatlandırıcıların ithalatındaki artışın şekere göre çok daha ucuz olması gerektiğini ifade eden Köroğlu,” Kimyasal tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin, market raflarındaki diyet kola, düşük kalorili yoğurt ve şekersiz sakızın yanı sıra açıktan satılan baklava, reçel, helva ve süt tatlıları gibi birçok üründe rahatlıkla şeker yerine geçerken, insanlarımız aldığı birçok ürünün içinde kimyasal tatlandırıcı kullanıldığını bilmemekte, ucuz olduğu gerekçesiyle bu ürünleri tercih etmektedir, ilgili bakanlıklar nişasta bazlı şekerlerin kotalarını ülkemiz insanının sağlığı adına yeniden gözden geçirmeli. NBŞ kotalarını ülkemiz insanının sağlığı adına yeniden gözden geçirerek, NBŞ kotalarını AB ülkeleri seviyesine çekmesi ve halkın sağlığıyla oynayanlara en ağır müeyyideleri uygulamalıdır. Aksi takdirde NBŞ’lerde her kota artırımı karşımıza sahte bal gibi çok farklı ürünleri de çıkartacak, Türkiye’nin sağlığı giderek bozulacaktır” şeklinde konuştu. www.sekeris.org.tr 33 Şeker Şube Eskişehir’de Pancar Şeker’i İçin İmza Toplandı Şeker Şube Kastamonu Şeker-İş’ten 19 bin İmza Erzincan Şeker-İş Başkanı Bulut: “NBŞ’ye Karşı Toplumda Duyarlılığı Artırdık” Şeker-İş Sendikası’nın tatlandırıcı ve yapay gıdalara dikkat çekmek üzere Türkiye genelinde başlattığı “NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet” kampanyası vatandaşın yoğun ilgisi ile karşılandı. Şeker-İş Erzincan Şube Başkanı Bülent Bulut, Nişasta bazlı ve tatlandırıcılı şekerlere karşı mücadele için bu standı açtık. Her yıl bakanlar kurulu ile şekerlendirici kotaları yüzde 50 arttırılıyor. Bu senede yüzde 35 arttırıldı. Tatlandırıcılar ve Nişasta bazlı maddeler hem kanserojen hem de obeziteye yol açtığı için buna karşın Türkiye genelinde olduğu gibi Erzincan’da da 4-20 Haziran tarihleri arasında yaptığımız imza kampanyasında ülke genelinden 234 bin imza toplandığını 34 şeker-iş dergisi • eylül 2012 söyledi. Toplanan bu imzaların Başbakan Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerine iletilmek üzere dosyalar halinde Türk-İş’e teslim ettiklerini ifade eden Bülent Bulut, “NBŞ’ye karşı toplumda duyarlılık giderek artmakta. Bu duyarlılığı ülkemizin geleceği için önemsiyoruz. NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet” konulu imza kampanyasında yoğun bir ilgi ile karşılaştık. Türkiye genelinde düzenlenen kampanyada 234 bin imza toplandı. NBŞ’lere karşı halkı bilinçlendirmek ve şeker pancarına sahip çıkılması başlattığımız kampanyalarımız devam edecek. Toplumdaki bu duyarlılığı Başbakan Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerine de göstermek için toplanan imzaların yetkililere teslim edildi” dedi. ‘NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet’ Adı Altında İmza Kampanyası Başlattı Şeker-İş Sendikası, 4-20 Haziran tarihleri arasında ‘NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet’ adı altında imza kampanyası başlattı. Kampanyada Şeker-İş Sendikası, Türkiye genelindeki şubeleri ve Şeker Platformu üyesi sivil toplum kuruluşları aracılığıyla kurulacak stantlarda el ilanı, broşür dağıtarak, basın toplantılarıyla kamuoyunu NBŞ’lerin zararları konusunda uyardı ve halktan imza topladı. Sendikadan yapılan açıklamada kampanya sonunda toplanan imzaları başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bakanlar Kurulu ve Şeker Kurulu’na posta yoluyla ulaştıracakları bildirildi. Hatırlanacağı üzere Bakanlar Kurulu geçtiğimiz günlerde nişasta bazlı şekerlerin kotasının artırılması yönündeki inisiyatifini Danıştay 13. Dairesi’nin kararına ve Şeker-İş Sendikası’nın uyarılarına rağmen her yıl olduğu gibi bu yıl da nişasta bazlı şekerden yana kullanmıştı. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Şeker Kurulu üyelerinin ülkenin ekonomisinin ve tüketicinin aleyhinde hazırladıkları rapor doğrultusunda Bakanlar Kurulu’nu yanlış bilgilendirdiklerini ve alınan kararın ‘yüzyılın en büyük felaketi’ olarak değerlendirilebileceğini belirterek, söz konusu durumun ileride NBŞ’lerin kontrolden çıkmasına davetiye hazırlayacağını söyledi. Bu ürünlerin tüketilmesine meydan veren kararlara imza atılmasını manidar bulduklarını ifade eden Gök, tek çarenin halkın NBŞ’lere karşı bilinçlendirilmesi olduğunu ve bu amaçla bir imza kampanyası başlattıklarını kaydetti. www.sekeris.org.tr 35 Şeker Şube Şeker-İş Sendikası, 4-20 Haziran Tarihleri Arasında Şeker Şube Susurluk NBŞ’ye Karşı 12 bin İmza Belediyesi’nden Pancar Şekerine Büyük Duyarlılık Alpullu Şeker’işten Şeker-İş Sendikası Alpullu Şubesi, tatlandırıcılara ve NBŞ ürünlerine karşı imza topladı. Alpullu 9. İlk Şeker Kültür ve Müzik Festivalinde, tatlandırıcılara ve NBŞ ürünlerine karşı sürdürülen imza kampanyasına Belediye Başkanı Ahmet Durgun’un yanı sıra festivale katılanlar da büyük destek verdi. Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Orhan Saltık ve yönetim kurulu üyeleri Birol Uzun, Behçet Çınar, Mülayim Güler, Süleyman Akbalık ve sekreterler Koray Örük ile Sezgin Kartal 10 binin üzerinde imza topladı. Konu hakkında bir açıklama yapan Başkan Orhan Saltık ‘’Şeker-İş Sendikası olarak, NBŞ ve tatlandırıcılara Hayır, doğal pancar şekerine evet demek için bugün buradayız” dedi. 10 milyon insana ekmek kapısı olan ve yıllık 3 milyar dolar katma değer sağlayan şeker sanayinin yanlış özelleştirme politikasından büyük bir yara alacağını vurgulayan ve hükümet yetkililerine seslenen Saltık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğal pancar şekerini tüketmek istiyorsanız, çocuklarımızın sağlıkla büyümesini istiyorsanız sentetik şeker de denilen kimyasal tatlandırıcılardan ve bunların kullanıldığı gıdalardan uzak duralım, tüketmeyelim. Doğal pancar şekerini tüketerek Şeker Sanayine dolaylı olarak destek vermiş olacaksınız. Özelleştirme ile yok edilmek istenen şeker sanayi, yerine NBŞ üretimi yapılan bir sektör olmasın. Şeker-İş Sendikası olarak pancar tarımının yapıldığı yerlerde basın açıklamalarımız sürecek, halkımızı bilinçlendirmeye devam edeceğiz. Başlatmış olduğumuz NBŞ’lere hayır, Pancar Şekerine evet imza kampanyası için tüm halkımızdan destek olmalarını istiyoruz. Sağlığımızı korumak, pancarımızı korumak, emeğimize sahip çıkmak, fabrikalarımızın kapanmasını önlemek için bu imzalar sesimiz, gücümüz olacak.’’ şeklinde konuştu. 36 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Balıkesir Susurluk Belediyesi Şeker-İş Sendikası tarafından başlatılan ‘Nişasta Bazlı Şekerle Hayır, Pancar Şekerine Evet’ imza kampanyasına şehir güzergahına astırdığı afişlerle büyük destek verdi. Diğer belediyelere de örnek olan bu yaklaşım, vatandaşlar tarafından da büyük alkış aldı. Belediye afişinde ‘Belediyemiz işletme ve tesislerinde sadece pancar şekerinden üretilen doğal şeker kullanılmaktadır. Neden mi? çiftçimiz için işçimiz için, sağlığımız için, geleceğimiz için…’ vurgusuna yer verdi. Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetimi de Susurluk Belediye Başkanı Tahsin Bozoğlu ve çalışma arkadaşlarına halkın bilinçlendirilmesi adına gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür etti. Şeker-İş Ağrı Şubesince NBŞ’ye hayır şeker pancarı şekerine evet konulu imza kampanyası düzenlendi. İmza kampanyası için kurulan stantlarda bir taraftan imza toplanırken bir taraftan da hazırlanan broşürler halka dağıtıldı. Oluşturulan ekiplerce Bütün esnaf ziyaret edilerek, arkadaşlarımız tarafından halk sözlü anlatım yoluyla NBŞ’nin zararları ve şeker pancarı tarımının gerekliliği yönünde bilgilendirildi. Kampanyaya halktan ve yerel basında büyük ilgi olması Şube başkanı ve yöneticileri tarafından memnuniyetle karşılandı. Konuyla ilgili basına açıklama yapan Ağrı şube başkanı Agit Arslan, kampanyaya gösterilen ilginin kendilerini son derece memnun ettiğini, bu ilgi sayesinde mücadelenin daha şevk ve azimle yürütüleceğini söyledi. Ağrı halkının fabrikasına sahip çıktığını söyleyen Arslan, bu mücadelenin hem toplum sağlığı açısında hem de Ağrı ili ve ülkemiz ekonomisi adına gerekli gördüklerini ve mücadelenin kutsallığını sözlerine ekledi. Kampanyaya hanımların beklenenden daha fazla ilgi göstermesini anlamlı bulduklarının söyleyen Arslan, bunun sebebinin anne duyarlılığı ve koruyuculuğu olarak gördüklerini belirtti. Arslan “NBŞ kotalarının artırımının hem toplum sağlığını tehdit etmesi, hem de şeker pancarı tarımında daralmaya yol açması bakımından bizlerin ve çocuklarımızın geleceği için tehdit oluşturmaktadır. Nitekim Fransa Ulusal Tüketim kurumunun yaptığı kolalı içecekler üzerindeki araştırmanın sonucu mücadelemizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha doğrulamıştır. Bu konunun görmezlikten gelinmesinin faturasını toplum alarak maalesef çok büyük bedellerle ödeyeceğimiz bir gerçektir” şeklinde konuştu. Arslan konuşmasının son bölümünde Ağrı halkına ve basına konuya olan ilgilerinden dolayı teşekkür etti. İmza Kampanyası Şeker-İş Ağrı Şubesince 16/06/20012 ve 18/06/2012 tarihleri arasında NBŞ’ye hayır şeker pancarı şekerine evet konulu imza kampanyası düzenlendi. İmza kampanyası için kurulan stantlarda bir taraftan imza toplanırken bir taraftan da hazırlanan broşürler halka dağıtıldı. Oluşturulan ekiplerce Bütün esnaf ziyaret edilerek, arkadaşlarımız tarafından halk sözlü anlatım yoluyla nbş’nin zararları ve şeker pancarı tarımının gerekliliği yönünde bilgilendirildi. Kampanyaya halktan ve yerel basında büyük ilgi olması Şube başkanı ve yönetecileri tarafından memnuniyetle karşılandı. Konuyla ilgili basına açıklama yapan Ağrı şube başkanı Agit Arslan; Kampanyaya gösterilen ilginin kendilerini son derece memnun ettiğini, bu ilgi sayesinde mücadelenin daha şevk ve azimle yürütüleceğini söyledi. Ağrı halkının fabrikasına sahip çıktığını söyleyen Arslan Bu mücadelenin hem toplum sağlığı açısında hem de ilimiz ve ülkemiz ekonomisi adına gerekli gördüklerini ve mücadelenin kutsallığını sözlerine ekledi. Kampanyaya hanımların beklenenden daha fazla ilgi göstermesini anlamlı bulduklarının söyleyen Arslan; bunun sebebinin anne duyarlılığı ve koruyuculuğu olarak gördüklerini belirtti. www.sekeris.org.tr 37 Şeker Şube Ağrı Şeker-İş’den NBŞ’ye 5 bin Kere Hayır Şeker Şube Kütahya Şeker-İş’ten NBŞ’ye Karşı 32 bin İmza Şeker-İş Sendikası tarafından başlatılan ‘NBŞ’lere hayır pancar şekerine evet’ imza kampanyası sona erdi. Kütahya Şeker-İş Sendikası kampanyada 32 bin kişiye NBŞ’lere hayır pancar şekerine evet imzası attırarak kampanyada ilk sıralarda yer aldı. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Kütahya Şube Başkanı Kenan Piynar, duyarlılıklarından dolayı Kütahya halkına teşekkür etti. Kütahya Şeker Fabrikasının satışının gerçekleştirildiği 2004 yılından bu yana her seçim döneminde siyasi malzeme yapıldığının altını çizen Piynar,”Bizler, Şeker-İş Kütahya 38 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Şubesi olarak ihale süreci ve sonrası devamlı takip ettik. Satış öncesi ve sonrası hiçbir yanlışlık ve usulsüzlük görmedik. Yapılan ihale tamamen yasal olarak kanun ve kurallara uygun yapılmıştır” dedi. “Kütahya Şeker Fabrikasını siyasi malzeme yapmaktan vazgeçin” diye seslenen Piynar, şöyle konuştu: “Dedikoduyu bırakın. Gelin, fabrikamızın pancar kotasının artırılması mücadelesini hepbirlikte verelim. Siyasi partiler olarak Kütahya çiftçisine, nakliyecisine, besicisine, esnafına ve tüm Kütahya halkına en büyük katkınız bu olacaktır.” NBŞ’ye Karşı İmza Kampanyası Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi, başlattığı “Sağlığımız için, geleceğimiz için, Türk şekeri için, Türkiye için, NBŞ’ye hayır” imza kampanyası için Niğde Hükümet Meydanı’nda stant açarak imza topladı. “NBŞ’ye hayır, doğal pancar şekerine evet” kampanyası başlatan Şeker –İş Sendikası Bor Şubesi, geçtiğimiz gün Bor İlçesi Şelale Parkı’nda açtığı imza toplama kampanyasına dün de Niğde de devam etti.NBŞ’nin yüzyılın felaketleri arasında gösterildiğini dile getiren Şeker-İş Sendikası Bor Şube Başkanı Atalay Demirörs, NBŞ kotalarının artırılmasının da Türkiye’nin sağlığına en büyük tehdit olduğunu söyledi. Bedelini Sağlığımızla Ödeyeceğiz Şekerden yüzlerce kat daha tatlı olan ve sağlığımızı olumsuz etkileyen yapay tatlandırıcıların ithalatındaki artışın temel nedeninin şekere göre çok ucuz olmasından kaynaklandığını söyleyen Demirörs, “ Amerika’da bir dönem yasaklanan, kansere neden olduğu iddia edilen diyetisyen ve doktorlar tarafından kullanılmaması tavsiye edilen yapay tatlandırıcıların ülkemizde özellikle büyükşehirlerde tezgahlarda çok ucuz fiyatlara açıktan satılması bu ürünlerin ithalatını her yıl daha da artırmaktadır. Oysa ki işin sağlık boyutu dikkate alındığında on kat daha ucuza alınan ürünün sağlığımız üzerindeki olumsuz etkisi sebebiyle cebimizden kat kat daha fazlası çıkarak, bedelini vücudumuz ödeyecektir. Yani ucuz etin yahnisi bize çok pahalıya patlayacaktır” diye konuştu. NBŞ’ler Yüzyılın Felaketleri Arasında Nişasta bazlı şekerlerin günlük hayatta tüketilen ürünlerin imalatında kullanılmasının, gelecekte insan sağlığı açısından önü alınmayacak boyutlara ulaşmasına neden olabileceğinin altını çizen Demirörs, şeker pancarından elde edilen doğal şeker yerine farklı işlemlerde geçirilerek enzimlerine ayrıştırılan mısır şurubunun kullanılmasının başta obezitiye bağlı olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarmasının uzmanlar tarafından dile getirildiğini kaydetti. Demirörs, “Alınması gereken tedbirlerin en başında ise ilgili bakanlıkların yapay tatlandırıcıların ithalatı ve nişasta bazlı şekerlerin kotalarını ülkemiz insanının sağlı adına yeniden gözden geçirerek, NBŞ kotalarını AB ülkeleri sayesinde çekmesi ve halkın sağlığıyla oynayanlara en ağır cezai müeyyideleri uygulaması gelmelidir. Aksi takdirde NBŞ’ler de her kota artırımı karşımıza sahte bal gibi çok farklı ürünleri de çıkartacak, Türkiye’nin sağlığı giderek bozulacaktır” dedi. www.sekeris.org.tr 39 Şeker Şube Bor Şeker-İş’ten Şeker Şube Ilgın Şeker-İş’den NBŞ’ye Karşı 21 bin İmza Şeker-İş Sendikası Ilgın Şubesi’nin bölge halkını ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla NBŞ’ye HAYIR – PANCAR ŞEKERİNE EVET slagonu altında başlatmış olduğu imza kampanyasına vatandaşlarımızdan büyük ilgi gördü. İmza kampanyası başta Ilgın merkezi olmak üzere Doğanhisar, Akşehir, Çeltik, Yunak, Kadınhanı ve Sarayönü ilçeleri ile bağlı kasaba ve köylerde yoğun ilgi gördü. Şeker-İş Sendikası Ilgın Şube Başkanı Yusuf Yazır, “Bu yoğun ilgi halkımızın bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu, nişasta bazlı şeker ve tat- 40 şeker-iş dergisi • eylül 2012 landırıcıların yerine, şeker pancarının kullanılması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca tıp otoriterlerince tatlandırıcıların insan sağlığına da zararlı olduğu ileri sürülmektedir. Şeker pancarının çitçinin ekmeği, işçinin emeği, besicilerin geçim kaynağı, nakliyecilerin ekmek kapısı kısacası Türkiye’nin geleceği olduğu, dolaysıyla nişasta bazlı şeker ve tatlandırıcıların şeker pancarına alternatif olamayacağı bir gerçektir. Bu duyarlılığı attıkları imzalarla gösteren ve kampanyamıza destek veren halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz” diye konuştu Emekliler Derneği Çorum Şubesi Şekerİş Sendikası Çorum Şubesini ziyaret etti. Emekliler Deneği Çorum Şube Bakanı Hıdır Kınıklı ve yönetim kurulu üyeleri Fahri Hızarcı, îrfan Karaoğlu, İrfan Delibaş ve İsmet Özüdoğru Şeker-İş Sendikası Çorum Şubesi Başkanı Sefer Kahraman’ı ziyaret ederek çalışmalarında başarılar diledi. Kahraman, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Emekliler Derneği yönetimine teşekkür etti. Emeklikler Derneği Başkanı Hıdır Kınıklı ve yönetim kurulu üyeleri daha sonra ise Şeker-İş tarafından açılan “NBŞ’ye Hayır Şeker Pancarı Şekerine Evet” kampanyasına imzalarıyla destek verdiler. Şeker-İş Sendikası Konya Şubesi üyeleri, kent merkezinde yayaların yoğun olduğu Şelale Park’ta stant açarak imza kampanyası başlattı. Sendikanın yönetim kurulu üyesi Ali Akdeniz burada yaptığı açıklamada, ülkeye NBŞ’li ürünlerin girmemesi için toplanacak imzaları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na göndereceklerini söyledi. Ali Akdeniz, “Çocuklarımızın geleceği, yarınlarımız ve ülkemiz için NBŞ’li ürünlere hayır, şeker pancarına evet diyoruz. Şeker-İş sendikası olarak imza kampanyası başlattık. 6 gündür buradayız, 4 gün daha burada kalacağız. Hedefimiz ne kadar çok imza toplanırsa o kadar ülkemize NBŞ’li ürünlerin az girmesi, şeker pancarı üretiminin artırmasıdır. Hem çiftçimiz kazanacak hem çalışanlarımız kazanacak” dedi Sendikanın Konya’nın Ereğli ilçesindeki şubesi de imza kampanyası başlattı. Ereğli Şube Başkanı Yüksel İlaslan, 3 gün boyunca imza kampanyasının devam edeceğini belirterek, “İmza kampanyamızın amacı vatandaşlarımızın özellikle de çocuklarımızın sağlığına dikkat çekmek. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak kararı ile okul kantinlerinde nişasta bazlı ürünlerin satışı yasaklandı. Ama tehlike dışarıda yani sokaklarda devam ediyor. Halk sağlığı nişasta bazlı ürünlerin satışı ile tehdit ediliyor. Bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak vatandaşlarımızı, aileleri uyarıyoruz. Nişasta bazlı şekerlere ve bunların ürünlerine karşı dikkatli olalım” diye konuştu. Şeker-İş Sendikası tarafından, ‘Nişasta Bazlı Şekere (NBŞ) Hayır’ sloganıyla imza kampanyası başlatıldı. www.sekeris.org.tr 41 Şeker Şube Konya Şeker-İş’ten Emeklilerden Ailelere NBŞ Uyarılı Şeker İş’e Destek İmza Kampanyası Köşe Kayıtdışı İstihdam İle Mücadelede Sendikaların Rolü Gülara BAŞBOZKURT Toplu İş Sözleşmesi Uzmanı En basit hali ile ekonomik faaliyetlerin gizlenen kısmı olarak bilinen kayıtdışı ekonomi, ülkemizde yıllardır üstüne gidilmediği için çözülemeyen ve her geçen gün yarattığı sorunları büyüterek yaygınlaşan bir nitelik kazanmıştır. Kayıtdışı ekonominin çalışma hayatına yansıyan kısmını ifade eden kayıtdışı istihdam ise, gerek ekonomik gerekse sosyal hayatı yakından ilgilendiren ciddi bir tehdit olarak kaşımıza çıkmaktadır. Yaşanan birçok sorunun kaynağına dönüşen ve sendikal hakların kullanımını da kısıtlayan bu alan, ancak ekonomik, mali, siyasal ve sosyal açıdan alınacak önlemlerle çözümlenebilecektir. Bu anlamda, kayıtdışı istihdam, kayıtdışı ekonominin bir parçası olmakla birlikte, sonuçları toplumsal bir etki yaratan ve “hep birlikte mücadele edildiğinde” etkili bir sonuç alınabilecek boyuttadır. Aynı zamanda kayıtdışı ekonomi geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinden başlayarak uygulanan neo-liberal ekonomi politikalarının da bir sonucudur. Bu model bir yandan sermayenin karlılığı için işçi haklarının azaltılmasını öngörürken, diğer yandan sosyal refah devletinin kazanımlarını ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda ele alındığı zaman kayıtdışılık yalnızca ülkemizin değil neo-liberalizme kendini kaptırmış olan ülkelerin de sorunudur. Bugün ekonomimizin neredeyse yarısı kayıtdışı alanda gerçekleşmektedir. Gayri Safi milli hâsılanın yarısı, istihdam edilenlerin yarısı kayıtdışıdır. Bu somut gerçek, tüm resmi kurumlarca tekrarlanmakta, boyutları ve büyüklüğü ile ilgili istatistikî veriler açıklanmaktadır. Yaşanan sorunların odağında yer alan bu alanla ilgili tüm kurumlar, yapılması gerekenleri söylemesine rağmen bu sorun ne yazık ki gerçekliğimizin bir parçası olmayı sürdürmektedir. Kayıtdışı istihdam olgusunun ortaya çıkmasına neden olan birçok gerekçe söz konusudur. Ülkemizde kayıtdışı istihdam; daha çok tarım ekonomisinin yaygın, bölgesel gelişmişlik farklarının ve göç olgusunun fazla yaşandığı bölgelerde yoğun bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere, kayıtdışı istihdam konusunda tarım sektörünün payı oldukça yüksektir. Bu duruma bölgeler arası gelişmişlilik farklılıkları ve yoğun göç olgusunu eklediğimizde ülkemizde kayıtdışılık kaçınılmaz olmaktadır. Kayıtdışı istihdam genelde iki şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki çalışanların hiç bildirilmemesi diğeri ise çalışanların eksik ya da yanlış bildirilmesidir. Hiç bildirilmeme işlemi işveren, işçi, ekonomik koşullar veya her üç faktörden de kaynaklı olabilir. Kayıtdışı istihdamın en yaygın olan şeklidir. İş hayatında hiç bildirimleri yapılmadan çalıştırılan gruplar arasında; yabancı kaçak işçiler, çalışan çocuklar, Sos- 42 şeker-iş dergisi • eylül 2012 yal Güvenlik Kurumundan gelir ve aylık alanlar, kayıtdışında çalışan erkek ve kadınlar, kayıtdışında çalışan dul, yetim ve maluller yer almaktadır. Bir diğer kayıtdışı istihdam nedeni de, çalışanların eksik ya da yanlış bildirilmesidir. Bilindiği üzere çalışan bireyler çalışmaları karşılığında ücret ve çalışma süresi gibi bir takım parametrelere bağlı olarak ilgili kurumlara prim, vergi vb. adlarda ödeme yaparlar. Çalışılan süre ve ödenen ücret arttıkça yapılması gereken ödeme miktarı da artar. Gerek işveren gerekse işçiler bu yükümlülüklerden kurtulabilmek adına ilgili kurumlara eksik ya da yanlış bilgiler vererek kayıtdışı istihdama neden olurlar. Eksik ya da yanlış bilgilendirme işveren açısından farklı şekilde olabilir. İşverence gerçekleştirilen eksik ya da yanlış bildirimler: işçinin hizmet gününün eksik bildirilmesi, işçinin ücretinin eksik ya da yanlış bildirilmesi, işçinin başlamasının geç bildirilmesi, işçinin işten ayrılışının erken bildirilmesi şeklindedir. İşçi tarafından gerçekleştirilen eksik ya da yanlış bildirimler; kayıtsız ikinci veya daha fazla işte çalışma, primini kendisi tahsil ederek bildirilmesini engelleme şeklinde olmaktadır. Kayıtdışılığın nedenleri arasında; hızlı nüfus artışı, kırdan kente iç göç, bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları, işgücü maliyetlerinin (vergi-sigorta prim yükü) yüksek olması, bürokratik işlemlerin fazla ve karışık olması, etkin denetimin gerçekleştirilememesi, bilgilendirme ve bilinçlendirme kampanyalarındaki eksiklikler, sosyal güvenlik hizmetlerinin yeterli olmaması, çalışma ilişkilerinde meydana gelen değişmeler, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve işsizlik, istihdamın katma değerinin düşük olması, enflasyonun yüksek seviyelerde olması, büyük sanayinin işgücü arzını karşılayacak istihdamı yaratamaması, ekonomik büyüme problemleri ve ekonomik krizlerin varlığı, çalışma mevzuatındaki esneklik hükümlerinin uygulanamaması ve sendikalaşma oranının düşük olması sayılabilir. Ülkemizde kayıtdışı olgusunun yarattığı sorunlar sadece emekçilerin işsiz kalması, daha kötü koşullarda çalıştırılması, ücretlerinin düşmesi ile sınırlı değildir. Kayıtdışılık emekçilerin ülkede yaratılan katma değerden daha az pay almaları, refahtan yararlanamamaları, daha az kamu hizmeti, niteliksiz eğitim, düşük sağlık hizmeti, düşük emeklilik geliri, ikincil yaşam standartları demektir. Kayıtdışılık, toplumun yurttaşlık hakları temelinde oluşan bir kültür birikimine ulaşmasının ertelenmesi, gelecek kaygısı içinde yaşayan bireylerin çoğalması, sosyal devlet kurumlarının ve değerlerinin yerini çağdışı çözümlere ve mistik değerlere terk etmesi demektir. Kayıtdışı istihdam, emekçiler arasında ve kuşaklar arasındaki dayanışma kurumlarını ve örgütlü mücadeleyi ortadan kaldırarak, toplumsal dayanışmayı tehdit etmektedir. Emekçilerin bugününü ve yarınını etkileyen sonuçlar yaratmaktadır. Kayıtdışı ile mücadelede sendikal hakları kullanmanın, “sendikal örgütlenmenin etkili bir araç olduğu” bilinen bir gerçektir. Bu alandaki engellerin ortadan kaldırılmasıyla, sendikaların kayıtdışı alanı görünür kılmaya katkıda bulunacak işlevleri olduğu ortadadır. Sendikal örgütlenme ile ilgili yasal koşulların değişmesi, tüm çalışanların sendikaya ulaşabileceği bir sistemin kurulmasıyla, bu sorunun ortadan kalkacağını düşünülmekle birlikte ne yazık ki yıllardır bu aşamada somut bir adım hayata geçirilememektedir. Ülkemizi ve toplumumuzu yakından ilgilendiren bu sorunun çözümü noktasında belirlenecek politikalar sendikal merkezli olarak oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. İmza Kampanyasında İmza Veren Vatandaşlar Tarafından Sarfedilen İlginç Sözler - Bana göre 1980’lerden sonraki sendikalar holdingleştiler. Ama yine de sizin bu kampanyanızı destekliyorum. - Ben bir Tv kanalında şekerle ilgili bir program izlemiştim. Konu hakkında bilgim var. - Para vermiyoruz değil mi kampanyaya? - Memleketim Konya. Elbette destekliyorum. - Sizi desteklemem mi her zaman. - Dünya da acaba şeker olmasaydı sağlıksız mı olurduk? - Benim akrabalarım da şeker fabrikasında çalışıyorlar - Bu tür kampanyalar yapılıyor ama bilinçli insan sayısı az. Ortaçağ’da yaşıyoruz. Yakında buğdaya da kota gelir. - Özelleştirme hangi kurumda oluyorsa o sendika mücadele veriyor. Diğerleri duyarsızlar. - İnşallah başarırsınız ama insanlarımız çok duyarsız. - Ben 68 kuşağındanım. Siz bu iş buraya gelmeden tedbirinizi alacaktınız. - Kampanyanıza şimdi katılamam. Arabam uygunsuz bir yerde. - Biz obez olmak istemiyoruz. - Özelleştirmenin her türlüsüne karşıyız. - Doğal olan her şeyin yanındayız. - Milli olan varlıklar, özelleşmemesi gerekenler özelleşti. Bu sektörler stratejik sektörler. Mutlaka elde kalmalı. İnşallah dilediğiniz olur. - Bir bankada çalışıyorum. Bayram Meral’in yeğeniyim. İmza atarım ama size banka kartımızdan vermek şartıyla. - Şeker pancarını bitirdiler. - Kızım kendi geleceğiniz için siz de imza atın. - Mustafa Kumlu’nun amcasının oğluyum. Kampanyanızı destekliyorum. Amcama selam söyleyin. - Sizi karşı kaldırımdan görüp geldim. İnşallah şeker fabrikalarının özelleştirmeleri durur. - Bizi şekersiz mi bırakacaklar? - Hastaneden geliyorum. Şu an imza atamam. - Sendikalar ağalık düzeninde ama yine de imza vere yim. - Bilmediğim bir şeye imza atamam. - Zaten karşı kaldırımdan sizi gördüm ve desteklemek için geldim. - Yeter kardeşim. Yabancı sermayeye hayır diyoruz. - Ben ziraatçı adamım. Elbette imza veririm. Bir tomar arkadaşım var şeker fabrikalarından emekli olan. - Şekerden vazgeçmiyorum. - Ben aslında eniştemin fabrikadan çıkartılmasını istiyorum. İmza atmasam mı acaba? - Pancar şekeri nedir? - Doğru olan şeyler yapıyorsunuz. - Böyle şeylere her zaman evet deriz. - Ben şeker hastasıyım, tatlandırıcı kullanıyorum ama. - Emekçinin olduğu her şeye varız. - Ben diyetisyenim. Her türlü şeker zararlı ama tatlandırıcı mı, doğal şeker mi? derseniz elbette pancar şekeri. - Dershanede öğretmenim. Sizin broşürlerinizi aldıktan sonra derste öğrencilere tatlandırıcıların zararlarını anlattım. - Lenin şeker fabrikalarının öncüsü. Fabrikaları Rusya’da kurdu. İlk öldürülen bir banka müdürüdür şeker fabrikası için. Sizi de öldürürler, kaçın buradan. - Ülke de şeker mi kaldı? Zaten satılıyor hepsi. - Merhaba ya ayıp olmasa bir adres soracam. Çekindim. Burada evlendirme dairesi varmış. Nerede acaba? - Kampanyanızı tatil için tanıtım kampanyası sanmıştım. - Biz imza atalım da isteyen istediğini yapsın. - İnşallah, ama inşallah imzalarımız yerini bulur. - Biz Libyalıyız. No obezite. Beet sugar yes. - Mücadeleniz inşallah meyvesini verir, bizler de görürüz. - Azeriyim. Benim gelinim Türk. Ona da bu broşürleri okutturacağım. Sizi destekliyorum. - Ben fındıkçıyım. - Tekel işçileri direnirken nerdeydiniz? - Bu ülkenin fabrikaların özelleştirilmesinden gelecek paraya ihtiyacı yok. Eğer varsa vay halimize… - Ben her şeye destek olurum. Çünkü imza atarken kendimi çok önemli bir insan olarak görüyorum. - Yaptığınız işi destekliyorum. Fakat sendikalar, sendikanız hükümeti destekliyor. Bu ülke o yüzden kaybediyor. www.sekeris.org.tr 43 Şeker Şube ‘NBŞ’lere Hayır Pancar Şekerine Evet’ Haber Şeker-İş’ten Ramazan’da Tatlı Uyarısı… Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Gök: “5 TL’lik Tatlı Hayatınıza Mal Olabilir” Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, yaklaşan Ramazan ayı öncesi vatandaşları ucuz tatlılar konusunda uyardı. Ramazan’da iftar sofralarının sembolü haline gelen baklava tarzı tatlıları alırken insanların dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Gök, tüketildiğinde genizde ve midede yanma yapan mısır şurubundan üretilen tatlılardan uzak durulması gerektiği, aksi taktirde ileride insanların hayatına mal olabilecek hastalıklara davetiye çıkarabileceği uyarısında bulundu. “Kilosu 5 TL’ye satılan ucuz tatlılar zehirlenmelere yol açabilir” Tatlı tüketiminin çok fazla olduğu ülkemizde özellikle Ramazan ayında sofralarımızın vazgeçilmezi olan baklava tarzı tatlılar insanların ekonomik zaafından faydalanan bazı merdiven altı imalatçılar tarafından çok düşük fiyatlarda piyasaya sürülüyor. Öyle ki; piyasada 5 TL’ye kadar tatlı bulmak mümkün. Ancak, merdivenaltı diye tabir edilen imalatçılar tarafından insan sağlığını hiçe sayarak üretilen bu tatlılar tüketildiğinde insanın ömrünü karartabilecek hastalıkların da önünü açabiliyor. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, özellikle Ramazan ayında iftar sofralarında tatlı tüketiminde vatandaşların temkinli davranması gerektiğinin altını çizdi. Tüketilen tatlıların kalitesinin insan sağlığı açısından büyük önem arzettiğini kaydeden Gök, şunları söyledi: “NBŞ kotaları Danıştay Kararına rağmen her yıl olduğu gibi bu yıl da Şeker Kurulu’nun akıl almaz raporları doğrultusunda hükümet tarafından yüzde 35 oranında artırıldı. Bu karar aslında insan sağlığına atılan bombadan farksızdır. Ne yazık ki artırılan kota oranları sebebiyle piyasada emsallerinden 4-5 kat daha ucuza satılan tatlandırıcılardan üretilen mamullere alım gücü düşük insanlar büyük rağbet göstermektedirler. Yapay tatlandırıcıdan üretilen ürünlerin kullanılmasıyla dünya ülkeleri örneklerinde olduğu gibi obeziteye bağlı yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması, kalp rahatsızlıkları ve pankreas kanseri sayısında ülkemiz için de kara tablo ortaya çıkabilir.. Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak bilinen mısır şurubundan elde edilen tatlandırıcıların cirit attığı piyasada bu ürünler son zamanlarda pancardan elde edilen şekerin yerini almaya çalışmaktadır. Yapay tatlandırıcı katkılı tatlıların gündelik hayatta kontrolsüzce yaygınlaşması paralelinde özellikle Ramazan ayında ve bayramlarda yoğun olarak tüketimi de artış göstermektedir.” “Ramazan ayı fırsatçılarına fırsat vermeyelim” Yapay tatlandırıcıdan üretilen tatlıların gıda güvenliği ve insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaması için tüketicilere önemli sorumluluklar düştüğüne vurgu yapan Gök, “İşte Şeker-İş Sendikası olarak bu manada sorumlu sendikacılık gereği insanlarımızın sağlığını gözeterek bilinçlendirilmeleri adına geçtiğimiz ay düzenlediğimiz ‘NBŞ’lere hayır pancar şekerine evet’ kampanyasında 300 bine yakın imza topladık. Halkımızın teveccühüyle imza kampanyasına büyük destek vererek hislerimize tercüman olması bizleri fazlasıyla memnun etmiştir. 44 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Sendikal Örgütlenme Önündeki Engeller Dünya ekonomisinde, özellikle 1980 sonrası dönemde yaşanan temel dönüşümlere referans olarak gösterilen küreselleşme kavramı ile yeni bir ekonomik sistemin inşa edildiği görülmektedir. Bu olgu iktisadi, siyasi ve sosyal açıdan pek çok alanda değişim ve dönüşümün gerçekleşmesine aracılık etmiştir. Sosyal devlet anlayışının yıkılması sonrasında yeni pazar arayışları ile ortaya çıkan ve temel dönüşümünüöncelikle üretim ilişkileri ve koşullarında uygulayan küreselleşme olgusu, bu alanda neo-liberal politikaların yoğun şekilde uygulanmasına imkân tanımıştır. Uygulanan bu politikalar dünya çapında bir sosyal kriz yaratmış; işsizlik, yoksulluk ve sosyal dışlanma gelişmekte olan ve özellikle az gelişmiş ülkelerde yaygın ve derin bir sosyal yıkıma dönüşmüştür. Bu gelişmeler üretimin şeklini ve yerini, işgücünü, istihdamın mesleksel ve sektörel dağılımını, dolayısıyla da işçiişveren ilişkilerini değişikliğe uğratmıştır. Kısacası, büyük, hiyerarşik ve bürokratik işletmelerin sayısı gün geçtikçe azalmış, çalışanların sayı olarak azaldığı fakat daha nitelikli hale geldiği, yönetim ve karar alma süreçlerine katılımların teşvik edildiği, yetkilerin ve sorumlulukların dağıtıldığı küçük işletmeler çoğalmıştır. Ayrıca üstün vasıflı işgücünün öneminin artması, işçilerin taleplerinde farklılaşmaya da neden olmuştur. Nitelikli işçi, kendisi için ücret ve çalışma koşullarında daha iyi şartlar talep etmiş, bu da bireysel iş sözleşmelerinin artmasına, toplu iş sözleşmesi sisteminin bozulmasına yol açmıştır. Bu minvalde, işletme içerisinde farklı istihdam biçimlerinin aynı anda uygulanarak istihdamın parçalanması, kısmi süreli, geçici ya da taşeron işçiliği gibi standartların dışında çalışma biçimlerinin yaygınlaşması gibi uygulamalar sendikal örgütlenme üzerinde negatif etkiler yaratmıştır. Ülkemizde de ithal ikameci modelin terk edilmesiyle ücretli çalışanların aleyhine bir kazanç sistemi ortaya çıkmış, benimsenen dışa açık ekonomi politikası ülke içi üretimin daralmasına, bilhassa tarımsal üretimin alt seviyelere çekilmesine neden olmuştur. Bu durumun sonucunda; yaptığı tarımsal faaliyetin, yetiştirdiği ürünün, kısacası emeğinin karşılığını alamayan tarımsal nüfusun büyük bir bölümü, köylerden kentlere göç etmeye başlamış bu da işsizlik sorununu beraberinde getirmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin refaha ulaşmaları adına kullanmaları gereken; tarımdan sanayiye oradan da hizmetler sektörüne geçiş formülünün tarım ayağı ülkemizde yeterin- a- Sendikaların Kendilerinden Kaynaklanan Engeller aa- Örgütlü Olunan İşyerlerindeki Engeller • Üyeleri tutmakta güçlük çekilmiştir. • Uzunca bir süre sendika üye sayısı yeterli görülmüştür. • “Kamu sendikacılığı” geleneği kırılıp, yeni koşullara uygun sendikacılık geliştirilememiştir. • Sendikalara güven sorunu oluşmaya başlamıştır. ab- Yeni Örgütlenen İşyerlerindeki Engeller: • Sendikalar, örgütsüz işçiler için yeterince çekim merkezi olamamaktadırlar. • Sendikasız işçilere yeterince ulaşılamamaktadır. • İşten atılmaları önleme yönünde kararlı bir çaba ortaya konamamaktadır. • Yargı engelini aşmada başarılı olunamamaktadır. b. Sendikaların Dışından Kaynaklanan Engeller: • İşsizlik, sendikalaşmanın da en büyük düşmanı olmuştur. • Üye olmak isteyen işçilere yönelik baskılar, başta işten çıkarmalar olmak üzere, çok daha artmıştır. • Sendikalaşma nedeniyle işten atılmaların yaygınlaşması, caydırıcılığı da artırmıştır. • Özelleştirmeler, sendikasızlaştırmaya neden olmuştur. • Esnekleşme uygulamaları, sendikal örgütlenmeyi zorlaştırmıştır. • Ucuz işgücü ülkesi olmaya dayalı rekabet politikalarının benimsenmesi, sendikasızlaştırmaya ek bir ısrar olarak yansımıştır. Bu yönde güçsüzleştirilmiş, parçalanmış, esnekleştirilmiş emeğin, sendikal mücadele çerçevesinde hukuksal temelde her yönüyle gözetilemediğini de göz önünde bulundurduğumuzda, sendikal platformda örgütlenebilme yetisi ve kararlılığı daha da alt seviyelere çekilecektir. Kaynaklar: Köstekli, İlyas; Örgütlenme El Kitabı I, TÜRK-İŞ Yayını, Ziraat Matbaacılık A.Ş, Ankara 2003, s. 35-45. www.sekeris.org.tr 45 Köşe Emrah DEVECİ Örgütlenme Uzmanı ce desteklenmediği için, sanayi sektörü adına gereken katma değer oluşturulamamış bu nedenle de sanayi sektörü tam olarak beslenememiştir. Sanayi sektöründe tam verimlilik sağlanamadan hizmetler sektörüne geçilmiş, çalışmak zorunda ve büyük çoğunluğu vasıfsız olan kişiler de daha çok hizmetler sektöründe düşük ücretlerle çalışmaya razı olmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, sendikaları büyük bir tehdit ile karşı karşıya bırakmıştır. Yaşanan üye kayıpları sendikaları mali açıdan da zayıflatarak, güçsüz durumda bırakmıştır. Sendikaların yaşadığı örgütlenme sorunlarının temel nedenleri yukarıda da belirttiğimiz gibi uluslararası rekabet, üretimin yeniden yapılandırılması ve istihdam ilişkilerindeki değişim gibi unsurlar olmakla beraber, sendikaların değişime hazırlıksız yakalanmalarının ve sermayenin teknolojik gelişimine ayak uyduramamalarının etkisi de bu noktada göz ardı edilmemelidir. Örgütlenme konusu üzerine yapılan bir çalışmada örgütlenme önündeki engeller “sendikaların kendilerinden” ve “sendikaların dışından kaynaklananlardan” olmak üzere ikiye ayrılmış; birinci bölüm de kendi içerisinde “örgütlü olunan işyerlerinde” ve “yeni örgütlenilen işyerlerinde” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Köşe Biyoyakıt Üretim Politikalarına Küresel Bakış Mehtap Aksungur AR-GE Uzmanı Son yıllarda, dünyada petrol kaynaklarının azalması ve fiyatlarının yükselmesi, biyolojik yakıtların kullanımını arttırmıştır. Fosil yakıtların günden güne tükenmesinin yanı sıra insanoğlunun enerji ihtiyacının da sürekli artması, mevcut enerji kaynaklarının enerji talebini karşılamasını güçleştirmektedir. Birincil enerji ithalinin artan maliyetlerinin yanı sıra, çevresel kirlilik ve iklim değişikliklerinin olumsuz etkileri sebebiyle fosil kökenli yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit (CO2) salınımlarının indirgenmesi ve küresel ısınma karşısında Kyoto Protokolü hedeflerinin karşılanmasına katkıda bulunacağı fikrinin kabul görmesi ile hızlanan çalışmalar, biyoenerji ve biyoyakıtların (biyodizel, biyoetanol, biyogaz, biyokütle) gelişimine ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlamıştır. 21. yüzyılın başıyla birlikte tarihinin en parlak dönemine giren biyoyakıt sektörü, büyük ölçüde artan petrol fiyatlarının da etkisiyle, dünya enerji gündeminin en önemli konusu halini almıştır. Bu nedenle, ABD ve Brezilya’nın yanı sıra birçok ülke tarafından biyoyakıt üretimi ve tüketimine yönelik olarak başlatılan girişimler, biyoyakıtların dünya genelinde tanınmasını sağlamıştır. Bugün, Brezilya akaryakıt ihtiyacının % 80’ini biyoyakıtlardan karşılamayı başarmış durumdadır. Hatta ABD ile ihracat anlaşması imzalamıştır. Çin 46 şeker-iş dergisi • eylül 2012 ve Hindistan’ da ise on binlerce biyoyakıt tesis yatırımı yapılmıştır. Biyoyakıt üreten ülkeler, üretim sürecinde kullanılan hammaddeleri ithal etmek yerine, ülke içerisinde yetiştirilen tarımsal ürünlerden sağlamaya çalışmaktadırlar. Böylece, yerel üretime ağırlık verilip yeni istihdam ve gelir imkanları yaratılmış olmaktadır. Birçok ülke tarafından benimsenen bu üretim politikaları, tarım sektörünün gelişmesi ve kırsal kalkınmanın sağlanması noktasında oldukça faydalıdır. Diğer yandan, biyoyakıt üretiminde ülkelerin spesifik bir tür biyoyakıt üretimine ağırlık vermesi, göze çarpan bir diğer politika uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece biyoetanol üretimine veya sadece biyodizel üretimine yoğunlaşılması, üretimde ekonomik etkinliği sağlayacağı için olumlu görülmektedir. Aynı kapsamda, ülkelerin biyoyakıt üretimlerinde kullandıkları tarımsal hammaddeler genellikle spesifik bir ürün olmaktadır. Başka bir deyişle, ülkeler iklim şartlarına uygun bir tarım ürününde uzmanlaşmakta ve özellikle o ürünü biyoyakıt üretiminde kullanmaktadırlar. Biyoyakıt üretiminde önde gelen dünya örnekleri incelendiğinde, ülkelerin belli bir üretim planı çerçevesinde oluşturdukları programlar ile çalışmalarını yürüttükleri gözlenmektedir. Biyoetanol üretimine ilişkin faaliyetlerini 1975 yılında başlatmış olduğu Ulusal Biyoetanol Programı (ProAlcool) çerçevesinde gerçekleştiren Brezilya, biyoyakıt üretimini bir program kapsamında yürüten ilk ülke olmuştur. 1978 yılında hazırlamış olduğu Gasohol Programı ile de araçlarda E10 olarak bilinen (yüzde 10 biyoetanol, yüzde 90 benzin) yakıtın kullanımını yaygınlaştırmaya çalışan ABD ise, Brezilya’dan sonra biyoyakıt konusunda özel bir program uygulayan ikinci ülke olmuştur. 2003 yılında Hindistan hükümetinin başlatmış olduğu Ulusal Biyodizel Programı da biyoyakıt üretiminin bir program çerçevesinde gerçekleştirilmesine ilişkin bir diğer güncel örnektir. Bu örneklere Çin, Endonezya, Malezya gibi ülke- lanması gerekmektedir. Günümüzde birçok ülke, çiftçi gelirlerinin azalması, çeşitli nedenlerden dolayı tarım sektöründen ayrılan işgücünün yerinde istihdam edilememesi gibi ekonomik problemlerin yanı sıra kırsal alandan kopan işgücünün büyük şehirlere göçünün meydana getirdiği çarpık kentleşme, yoğun trafik ve artan suç oranları gibi sosyal sıkıntılar ile de mücadele etmektedir. Birçok ülke bu sorunların çözümü için özel kırsal kalkınma politikaları uygulamaktadır. Bu politikaların temelinde de çiftçi gelirlerinin artırılması ve kırsal ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi gelmektedir. Bu bağlamda, enerji, çevre ve tarım gibi farklı disiplinlere ait problemlerin çözümünde biyoyakıtlar birçok ülke tarafından ciddi bir seçenek olarak görülmektedir. Söz konusu fırsatın iyi değerlendirilmesi açısından bu hususta önemli kararlar alan, bu kararları sistematik bir biçimde ve titizlikle uygulayan ülkeler biyoyakıtlara ilişkin politikalarını belirlemektedirler. Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) tarafından yapılan tahminler, mevcut enerji politikaları ve enerji arzı tercihlerinin devam etmesi durumunda dünya birincil enerji talebinin önümüzdeki 30 yıl içerisinde yüzde 36 oranında artacağına işaret etmektedir. 2035 yılına kadar olan dönemde küresel talep artısının yaklaşık yüzde 93’lük bölümü OECD üyesi olmayan gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak, Çin ve Hindistan enerji tüketimindeki paylarını belirgin şekilde artıracaktır. Dünyadaki birçok ülkenin petrol ithalatçısı konumunda olması, dahası petrol üreten ve ihraç eden ülkeler tarafından belirlenen enerji fiyatları üzerinde hiçbir etkilerinin bulunmaması dışsal bir faktör olarak ulusal ekonomileri ciddi şekilde etkilemektedir. Enerji fiyatlarında meydana gelen bir artış, üretim maliyetlerini arttırmakta, işsizliği körüklemekte ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına, hatta gerilemesine neden olmaktadır. Bunlara ilaveten, ithalatçı ülkelerin dış ticaret dengeleri bozulmakta ve yüksek fiyatlarla ithal edilen petrolün ülke bütçelerine olan yükü artmaktadır. Bu nedenlerle, artan enerji fiyatlarıyla başlayan, ulusal ekonomileri ve bütçeleri olumsuz etkileyen bu durumdan kurtulmak için diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de biyoyakıtlara olan yönelimi arttıracak ciddi bir uygulama alanı oluşturulması gerekmektedir. Kaynakça: 1. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2. www.surdurulebilirkalkinma.gov.tr 3. www.geleceginenerjisi.com 4. www.albiyobir.org.tr www.sekeris.org.tr 47 Köşe lerdeki uygulamaları da eklemek mümkündür. Diğer yandan Çin, Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC-National Development and Reform Commission) tarafından 2007 yılında hazırlanan Yenilenebilir Enerji Orta ve Uzun Vadeli Kalkınma Planı (Medium and Long Term Development Plan for Renewable Energy) ile yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi içerisinde biyoyakıtların payının yol haritasını ayrıntılı olarak belirlemiştir. Ayrıca, 2005 yılında başlatmış olduğu Ulusal Biyoyakıt Politikası (National Biofuel Policy) sayesinde çok kısa bir süre içinde biyodizel üretiminde dünyada söz sahibi olan ve kendi üretiminin yüzde 75’ini ihraç eden Malezya, belirlemiş olduğu politika hedeflerinde önemli aşamalar kaydetmiş bir ülke olarak dikkat çekmektedir.Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, ülkelerin biyoyakıt üretimlerini bir program çerçevesinde, sistematik ve düzenli bir şekilde yürüterek başarı şanslarını arttırmalarıdır. Türkiye’de 2000’li yılların başında gündeme gelen biyodizel ve biyoetanol, 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nda harmanlanan ürünler arasında yer almıştır. Kanun amacı, yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlamak şeklinde ortaya konmuştur. Tabii ki sektörün kanuni düzenlemelerden önce hızlı ve yanlış gelişimi acil önlem alma gereğini doğurmuş ve mevcut kanuni yapıya ilavelerin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak gelinen noktada anlaşılmıştır ki biyoyakıtlar kendisini ifade etmeyen bir kanun içinde yer aldıklarında gelişme sağlayamayacaklardır. Bugün tıkanma noktasına gelen biyoyakıtlar enerjide dışa bağımlığımız ve gelecekteki riskler de göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmalı, tarımda yeni fırsat açılımları yaratılırken karbondioksitle mücadele eden dünya ile de bütünleştirilmelidir. Ülkemiz iklim koşulları itibariyle biyoetanol üretiminin en verimli hammaddesi olan şeker pancarı tarım alanlarının genişletilmesiyle tarımsal üretim artışını sağlamak avantajımıza olacaktır. Çünkü Türkiye tarımsal potansiyelleri, biyodizel ve biyoetanoldeki kurulu kapasiteleri itibariyle Avrupa Birliği’ne önemli bir tedarik merkezi olabilecek konumdadır. Planlama ve düzenlemelerle çok kısa bir sürede Türkiye, AB’nin biyoyakıt tedarikçisi olabilir. Biyogazda ise daha çok kat edilecek mesafe bulunmakla birlikte biyogazın doğalgaza çevrilebildiği düşünülecek olursa Türkiye’nin biyogaz mevzuatını bir an önce hazırlaması ve ciddi yatırımlara altyapının sağ- Haber En Çok Kadınlar Part Time Çalışıyor AA muhabirinin OECD istihdam verilerinden derlediği verilere göre 2010 yıl sonu itibariyle OECD ülkelerinde part time istihdam ortalaması yüzde 16,6 olarak gerçekleşti. Toplam istihdamda part time çalışma oranı en yüksek ülke yüzde 37,1’le Hollanda, yüzde 26,3’le İsviçre ve yüzde 24,9’la Avustralya oldu. OECD ülkeleri arasında toplam istihdamdaki part time çalışma oranı en düşük ülkeler ise yüzde 3,6’yla Macaristan, yüzde 3,7’yle Slovak Cumhuriyeti, yüzde 4,3’le Çek Cumhuriyeti olarak sıralandı. Part time çalışma oranı en düşük ülkeler, erkeklerde yüzde 2,3’lük oranıyla Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, kadınlarda ise yüzde 5’le Slovak Cumhuriyeti olurken, en yüksek oran erkeklerde yüzde 17,2, kadınlarda da yüzde 60,6 ile Hollanda’da. Türkiye’de ise toplam istihdamın yüzde 11,5’ini part time çalışanlar oluşturuyor. Part Time Çalışma Oranı Kadınlarda Daha Yüksek Listedeki ülkelerin genelinde part time çalışma oranının kadınlarda daha yüksek olduğu görülüyor. OECD ülkelerinde part time istihdam oranı kadınlarda yüzde 26,3, erkeklerde ise yüzde 8,9 olarak gerçekleşti. Part time istihdamın en yüksek olduğu Hollanda’da erkeklerin yüzde 17,2’si, kadınların da yüzde 60,6’sı part time çalışıyor. İsviçre’de kadınların yüzde 46,4’ü, erkeklerin yüzde 9,6’sı, İngiltere’de kadınların yüzde 39,4’ü, erkeklerinse yüzde 11,6’sı part time istihdam ediliyor. Kadınlar en düşük yüzde 5’le Slovak Cumhuriyeti, yüzde 5,2 ile Macaristan, yüzde 7 ile Çek Cumhuriyeti’nde part time çalışıyor. Toplam istihdamdaki part time oranının yüzde 11,5 olduğu Türkiye’de ise erkeklerin yüzde 6,7’si, kadınların yüzde 23,4’ü part time çalışmayı tercih ediyor. Yaşlandıkça Part Tıme Tercih Ediliyor Verilere göre, OECD ülkelerinde 15-24 yaş aralığındaki toplam istihdamın yüzde 29,8’i part time olarak çalışıyor. 25-54 yaş aralığında yüzde 13 olan bu oran, 55-64 yaş aralığında yüzde 18,4 düzeyinde. Türkiye’de 15-24 yaş aralığında yüzde 11,9 olan part time istihdam oranı, 45 yaşına kadar düşme eğilimi gösterirken, bu yaştan sonra tekrar yükselerek 60-65 yaş aralığında yüzde 25,4’e kadar ulaşıyor. Kısmi süreli çalışma, günlük 8 saatlik çalışma sisteminin dışında haftada bir-kaç gün veya günde bir kaç saat olabiliyor. Tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışma “Kısmi süreli çalışma” olarak tanımlandığı Türkiye’de kısmi çalışma süresi işyerindeki normal haftalık çalışma süresinin 2/3’ü olarak belirlemiş durumda. 48 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Tüketiciler Birliği Genel Sekreteri Mehmet İmrek, sürpriz borçlara karşı tüketicileri uyardı. Tüketiciler Birliği Genel Sekreteri Mehmet İmrek, önceden sabit telefon abonesi, GSM abonesi, banka kredi kartı veya mevduat hesabı müşterisi ve daha birçok türden abonelik hizmeti alanların yıllar sonra karşılarına beklemedikleri bir anda sürpriz borçların çıkarıldığını söyledi. Bu borcun, ‘kırıntı borç bakiyesi’ olarak adlandırıldığını belirten İmrek, “Telefon abonesi iken bir şekilde hattının kapama işlemini yapmış bir tüketiciyi 10-12 yıl sonra şirketin hukuk servisi arayarak borcunun bulunduğunu, derhal 3 gün içinde ödenmesinin gerektiğini, aksi takdirde evine haciz getirileceği tehdidi yapılmaktadır. Bunu bankacılık, iletişim, internet sağlayıcısı firmalar ile taksitli alışveriş yapan firmalar da yapıyorlar” diye konuştu. İmrek ayrıca, icraya intikal etmeden, tüketiciden bir de avukatlık ücreti eklenerek, söz konusu avukatların tüketiciden bunu tahsil etmeye çalıştığını belirterek, şöyle devam etti: Sentetik şeker beyne zararlı California Üniversitesi yapılan bir araştırma sentetik şekerin beyin faaliyetlerini yavaşlatabileceği ve hafızayı olumsuz etkileyebileceğini ortaya koydu. Sentetik şekerin beyin faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyebileceği belirlendi. California Üniversitesi’nden Fernando Gomez-Pinilla ve ekibinin fareler üzerinde yaptığı araştırma, şekerli içecekler ve bazı gıda maddelerinde yaygın kullanılan sentetik şekerin beyin faaliyetlerini yavaşlatabileceğim ve hafızayı olumsuz yönde etkileyebileceğini gösterdi. Daha önceki araştırmaların sentetik şekerin, yetişkinlerde şeker hastalığını, obeziteyi ve karaciğerde yağlanmayı tetikleyebileceğini ortaya koyduğunu ancak bu araştırmayla ilk kez söz konusu şekerin beyne de zarar verebileceğinin belirlendiği vurgulandı. Gomez-Pinilla, bu tür sentetik şekerle beslenmenin uzun vadede öğrenme ve hafıza bozukluklarına yol açabileceğini ancak balık, keten tohumu gibi Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin besinlerin alımıyla zararın en aza indirilebileceğini belirtti. Araştırma “Journal of Physiology” dergisinde yayımlandı. Borç 17 Yılda 1500 Tl Oldu İmrek, 17 yıl önce Düzce’deki sabit telefon hattını kapatarak İstanbul’a taşınan bir vatandaşa 1500 lira borç çıkarıldığını ve avukatlık ücreti talep edildiğini belirterek şunları söyledi: “Avukatlık Kanunu’na göre mahkemenin gerekçeli kararında avukata vekalet ücreti takdir edilmesi söz konusudur. Yasal dayanağı olmadan avukatlık ücreti alınamaz. Kaldı ki sözleşmenin feshi ve aboneliğin sonlandırılmasında içeride neden bakiye kırıntısı tutulmaktadır? Bir sonraki ay fatura çıkabileceğini sözlü olarak söylemesine ve adres değişikliği olmamasına rağmen neden fatura tahakkuku yapılmamaktadır? Abone Mernis sisteminde kayıtlı olmasına rağmen, yıllar sonra neden borçlu olduğu bilgisi sözlü veya mesaj olarak verilmektedir? Abone borçlu ise neden aboneye yazılı bildirim gönderilmemektedir? Abonelik iptali veya bankacılık hizmetinin sonlandırılması sonrasında aboneye/tüketiciye yazılı olarak iptal işleminin yapıldığı bilgisinin verilmesi yasal emir olmasına rağmen neden yapılmamaktadır? Zaman aşımı süresi 10 yıldır. Neden bu süre beklenmekte ve daha fazla yıl geçtikten sonra alacak takibi yapılmaktadır?” www.sekeris.org.tr 49 Haber Sentetik Şeker Sürpriz Borçlara Beyne Zararlı Dikkat! Şeker Şube İlköğretim Okullarından Şeker-İş Üyesinden NBŞ’ye Karşı Yoğun Anlamlı Sergi Seminer Talebi Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer talepleri gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda Sakarya Üniversitesi öğrencilerine verilen seminerlerden sonra en son Sakarya Erenler Işık İlköğretim Okulu 4-5-6-7 ve 8. sınıf öğrencilerine Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı, Şekerİş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay, NBŞ’lerin zararlarını, sağlık, istihdam, ekonomik, sosyal yönlerini detaylarıyla anlatarak öğrencileri bilgilendirdiler. Öğrenciler de seminer sırasında, hazırladıkları “NBŞ’ye hayır,pancar şekerine evet”,”pancar şekerinden yapılmış ürünleri istiyoruz.” yazan dövizlerle konuşmacıları desteklediler. Şeker-İş Sendikası Sakarya şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer talepleri gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda Sakarya Üniversitesi öğrencilerine verilen seminerlerden sonra en son Sakarya Erenler Işık İ.Ö Okulu 4-5-6-7 ve 8. sınıf öğrencilerine Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı, Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay, NBŞ’lerin zararlarını, sağlık, istihdam, ekonomik, sosyal yönlerini detaylarıyla anlatarak öğrencileri bilgilendirdiler. Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer talepleri gelmeye devam ediyor. Sakarya Erenler Işık İ.Ö. 4-5-6-7 ve 8. sınıfı öğrencilerine verilen faydalı seminerlerden sonra Işık İlköğretim Okulu müdürü tarafından Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı ve Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay’a faydalı çalışmalarından dolayı tebrik ederek birer çiçek takdim etti. 50 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Çevre haftası münasebetiyle 7-8-9 Haziran tarihleri arasında, Şeker-İş Üyesi Nuran İşmar Niğde Kültür Merkezi’nde “Evsel atıkların geri dönüşümü” konulu bir sergi düzenledi. Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi yönetimi sergi sahibi Nuran İşmar’ı kutlayarak, başarılarının devamını diledi. Bor Şeker-İş Voleybol Turnuvası Sona Erdi Şeker- İş Sendikası Bor Şubesi’nin ve Bor Şeker Sporun geleneksel olarak düzenlediği 2012 Yılı bahar veloybol turnuvası yapıldı. Altı takımın katılımı ile yapılan turnuvada çekişmeli maçların sonunda finale Ölçü Kontrol-Türbin ile Ofis takımları kaldı. Zevkli ve çekişmeli geçen mücadele sonucunda birinciliği Ölçükontrol-Türbin takımı, ikinciligi Ofis, üçüncülüğü ise Ham Fabrika alırken, turnuvanın en centilmen takımı Kazan Dairesi oldu. Turnuva sonunda Fabrika Müdürü Niyazi Develi katılan tüm takımları kutlayıp birinci takımın kupasını elden verdi. Amasya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce Sigorta Primlerini düzenli ödeyerek çalışanlarının haklarını koruması hususunda Amasya İl genelindeki işverenlere 15 Mayıs 2012 Salı günü Amasya Büyük Otel’de ödül töreni düzenlendi. Törene Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Metin Uysal, Fabrika Genel Müdürü Selahattin Akbel ve Personel Müdürü İbrahim Aydın katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan SGK İl Müdürü Ömer Eker, katılan tüm davetlilere teşekkür ederek 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hakkında yapılan son değişiklikler hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Ödül töreninde Amasya Valisi Abdil Celil Öz tarafından Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Metin Uysal’a Amasya Şeker Fabrikasının en yüksek sigorta primlerini düzenli bir şekilde ödemiş olmasından ve çalışanlarının haklarını koruması hususunda göstermiş olduğu titizlik ve gayretlerinden dolayı teşekkür ederek birincilik plaketi verildi. Amasya Şeker Fabrikası’na 2 ISO Belgesi Haber Amasya Şeker Fabrikası Sigorta Pirim Şampiyonu Oldu Ödül töreni öncesi Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Akbel, yaptığı konuşmada, işletmenin ISO 22000 Gıda Güvenliği ve ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi belgeleri aldığını belirtti. ISO kalite belgeleriyle bu kategoride az sayıdaki büyük firmalar arasındaki yerlerini aldıklarını ifade eden Akbel, “ISO belgelerimiz, daima ürün ve hizmetin kaliteli olması noktasındaki titiz çalışmalarımızın kaçınılmaz bir sonucudur” dedi. Şeker Fabrikasının 150 trilyonluk cirosu ile Amasya bölgesinin en büyük işletmesi olduğunu vurgulayan Akbel, “En büyük hedefimiz Suluova ilçemizde bulunan fabrika tesislerimizde ve Suluova Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) yeni yatırımlar yaparak yeni istihdam alanları oluşturmaktır. Bu belgeler AB standartlarına uygunluğumuzun bir kanıtı ve firmamızın insan sağlığı acısından güvenli, ürettiğimiz ürünlerin ve hizmetlerimizin kaliteli olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca genel performansımızı ve pazar fırsatlarımızı da arttıracak, sektörümüzde ürün ve hizmetlerimiz daha çok tercih edilecektir” diye konuştu. Amasya Şeker’İş’den Gök’e Plaket Amasya Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Hasan Batak, Genel Merkez Yönetimini temsilen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’e şeker sanayisinin ayakta kalması ve özelleştirmelerin Türkiye Şeker Sanayisine vereceği zararların anlatılmasındaki özverili çalışmalarından dolayı Amasya Şeker çalışanları ve Amasya Şubesi adına bir plaket verdi. Gök, yaptığı konuşmasında Amasya Şeker fabrikası çalışanlarını ziyaret etmekten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek çalışanlar ve Amasya Şubesini temsilen verilen plaket için teşekkür etti www.sekeris.org.tr 51 Şeker Şube Kastamonu Şube Başkanı Çufadaroğlu: “Hükümet Gıda Terörüne El Atsın” Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu hükümet gıda terörüne el atsın dedi. Son günlerde gıda sektörüne yönelik yayınlanan haberler tüketicilerin güvenini zedeliyor. Konu ile ilgili bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadoroğlu, günlük hayatta çok sık kullanılan ürünlerde sağlığa zararlı maddelerin bulunmasının halkımızı endişelendirdiğini belirterek, “Özellikle piyasada satılan balların sahte olduğu yönündeki haberler ve zeytinyağında hile şüphesi, salam, sosis ve sucuklarda virüse rastlandığı iddiaları kafaları karıştırmaktadır. Halkımızın tüketimine sunulan tavuklara büyüme hormonu veriliyor olması tüketicilerin kafalarında “biz artık hangi ürüne güveneceğiz” sorusunu oluşturmaktadır” dedi. “Geçtiğimiz günlerde hammaddesi bir böcek olan ve kola, çikolata, bisküvi, sakız, dondurma, meyve suyu, yoğurt, ve bir çok gıda sektöründe kullanılan karminin maddesi gündeme gelmesi konunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi” diyen Ali Çufadaroğlu, “Bütün bu gelişmeler yaşanırken Türk Gıda Kodeksinin bu tür katkı maddelerine davetiye çıkaran yaklaşımı ilginçtir” dedi. Merdiven altı imalat ve nişasta bazlı şekerlerin kotalarının her yıl Bakanlar Kurulu’nca arttırılmasının affedilemez bir hata olduğuna dikkat çeken Çufadaroğlu, meydanı boş bulan nişasta bazlı şeker kartellerinin, reçelden bala çikolatadan süt ürünlerine kadar bir çok gıdanın üretiminde nişasta bazlı şeker kullanarak insan hayatını hiçe saymalarına sebep olduğunu bildirdi. Çufadaroğlu nişasta bazlı şekerlerin başta kanser olmak üzere obezite ve çocuklarda büyüme geriliği ve hormon bozukluğuna yol açtığına dikkat çekerek “Başta Hükümetimizden sonra halkımızdan, geleceğimiz adına bu konuya hassasiyet göstermelerini bekliyoruz” diye konuştu. Muş Şeker Voleybol Turnuvası Sona Erdi Muş şeker fabrikası çalışanları arasında düzenlenen Voleybol turnuvasında Güvenlik ekibi birinci, Rafineri kısmı ikinci laboratuar kısmı üçüncü ve Makinistlik ekibi ise dördüncü Oldu. Dereceye giren takımların ödülleri fabrika müdürü, birim müdürleri ve sendika yetkililerince verildi. İşletme ve muhasebe karması takım ise centilmenlik kupasına layık görüldü. En centilmen oyuncu ise Selahattin Akman seçildi. 52 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Turhal Kaymakamlığı Voleybol Turnuvası’nda Turhal’da 21 takımın katılımıyla 2 Nisan 2012 tarihinde başlayan ve ilçede geleneksel hale gelen Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası 23 Mayıs Çarşamba günü oynanan final maçlarıyla tamamlandı. Çok sayıda sporseverin izlediği final maçları büyük çekişmelere sahne oldu. İlçede kurumlar arası diyalogun artması, sporun daha geniş kitlelere yayılması amacıyla düzenlenen ve artık geleneksel hale gelen, bu yıl 21 takımın mücadele ettiği Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası Turhal Mehmet Uzun Kapalı Spor Salonu’nda oynanan iki final karşılaşmasıyla sona erdi. Final karşılaşmalarını Kaymakam Mehmet Ünlü, Turhal Belediye Başkanı Ali Gözen, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Güven Özyurt, Turhal İlçe Emniyet Müdürü Salih Turalı, Muammer Tuksavul Turhal Şeker Fabrikası Müdürü Şahin Ucuzal, Türk İş Tokat İl Temsilcisi ve Şeker İş Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz ile vatandaşlar ilgiyle izlediler. Turnuvanın en önemli karşılaşması olan şampiyonluk maçı İlçe Emniyet Müdürlüğü Voleybol Takımı ile Şeker Fabrikası Voleybol Takımı arasında oynandı. 2011 yılında oynadığı final maçında Kaf-Der Voleybol Takımı’na yenilerek turnuva ikincisi olan İlçe Emniyet Müdürlüğü Voleybol Takımı rakibine üstünlük sağlayıp maçı 3 – 0 kazanarak 2012 Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası şampiyonu oldu. Final maçlarının tamamlanmasının ardından ödül törenine geçildi. İlk dörde giren takımlara kupaları ile turnuvaya katılan diğer takımlara plaketleri Kaymakam Mehmet Ünlü, Turhal Belediye Başkanı Ali Gözen ile Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Güven Özyurt başta olmak üzere protokol mensupları tarafından verildi. Kupa töreninde kısa bir konuşma yapan Kaymakam Mehmet Ünlü, “Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası’nı bugün oynanan maçlarla tamamladık. Başta şampiyon olan Turhal İlçe Emniyet Müdürlüğü Voleybol Takımı olmak üzere turnuvaya katılan tüm takımlarımızın oyuncularını tebrik ediyorum. Kazanmak, şampiyon olmak tabi ki çok güzel ve önemli bir olay. Ama daha önemlisi ve daha güzeli, sporda kazanmak kadar kaybetmenin de olduğunu bilerek sportmence mücadele etmektir” diye konuştu. Turnuvada Turhal Şeker-İş Sendikası tarafından protokole ve seyircilere yüzde 100 pancar şekerinden imal edilmiş tulumba tatlısı ikram edildi. Davetlilere yapay tatlandırıcıların (NBŞ) insan sağlığına zararları ile ilgili broşürler dağıtılarak bilgiler verildi. Turhal Şeker-İş’den Gök’e Plaket Şeker-İş Sendikası Genel Merkez yöneticileri Turhal Şeker-İş Şubesi’ni ziyaret etti. Ardından Turhal Makine fabrikasını geçerek çalışanlarla sohbet ederek fabrika yemekhanesinde sorunları dinlediler, sektörde yaşanan son gelişmeler hakkında bilgilendirmede bulundular. Konuşmaların ardından Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’e şeker sanayiinin bu günlere gelmesinde yaptığı çalışmalarından dolayı Turhal Şeker Fabrikası çalışanları adına Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz tarafından teşekkür plaketi verildi www.sekeris.org.tr 53 Haber Turhal Şeker Fabrikası İkinci Oldu Haber Erciş Şeker-İş Kurumlar Arası Voleybol Turnuvası Şampiyonu Fabrikamızda düzenlenen kısımlar arası voleybol sona erdi. Birlik ve beraberliğin sağlanması ve dostluğun pekiştirilmesi amacıyla düzenlenen turnuvada, M.Ambarı-M. Atölye-Meyden-Boruhane-ŞekerAmbarı-İnşaat kısımlarının birleştiği takım rafineri takımıyla final oynadı final sonucu maçı 3-2 alan M.Ambarı-M.Atölye-Meydan-Boruhane-Şeker Ambarı-İnşaat kısımlardan oluşan takım birinci oldu. İkinciliği ise Rafineri kısmı oldu. Ayrıca Fabrika voleybol takımı Erciş’te düzenlenen kurumlar arası voleybol turnuvası şampiyonu ve Van’da düzenlenen Kurumlar arası voleybol turnuvasında yine şampiyon oldu. VEFAT Şehit Piyade Kıdemli Astsubay Çavuş Metin Gümüş Ilgın Şeker Fabrikası Makinistlik kısmından emekli Metin Gümüş’ün oğlu Piyade Kıdemli Astsubay Çavuş Ali Gümüş, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde teröristlerce girdiği çatışmada şehit olmuştur. Şeker-İş Sendikası olarak Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesi, yakınları ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz. Mekan-ı Cennet olsun. Eskişehir Makina Fabrikası Bakım Onarım Atelyesinde çalışan arkadaşımız A.Akif İKİZOĞLU yakalandığı amansız hastalık sonucu 03.02.2012 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. 54 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Üzeyir Yıldız Adapazarı Şeker Fabrikası İdari İşler kısmında mevsimlik işçi olarak çalışan arkadaşımız Üzeyir yıldız, geçirdiği rahatsızlık sonucu 20.07.2012 tarihinde vefat etmiştir. Arkadaşımıza Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz. Eskişehir Şeker Fabrikası Ham Fabrika kısmında çalışan arkadaşımız A.HAKKI KESKİN geçirmiş olduğu ani bir rahatsızlıktan dolayı 23-06-2012 tarihinde vefat etmiştir. KÖKLEN BAĞCI 25.07.1954 yılında doğmuştur. 06.10.1986 yılında susurluk şeker fabrikası burhaniye pancar bölge şefliğinde ekim söküm çavuşu olarak çalışmaya başlamıştır.evli ve 2 çocuk babasıdır.yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak 11.07.2012 tarihinde vefat etmiştir. Eskişehir Şeker-İş Turnuvası Muhtarlar Derneği ve Sivil Toplum Örgütlerinden Şeker-İş’e Büyük Destek Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Sekreter Fevzi Şengül, Ilgın Şeker Fabrikasında Ziraat Odaları, çiftçi birlikleri, muhtarlar derneği ve diğer sivil toplum örgütü temsilcileri ile bir araya geldiler. Toplantıda bir konuşma yapan Gök, şeker fabrikalarının ülkemiz için vazgeçilmez olduğunu söyledi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın sonunu bilmeden fabrikaları sat-kurtul mantığı ile özelleştirme çabası içerisinde olduğunun altını çizen Gök, “Bu fabrikalar özelleştirilecekse pancar üreticisinin, işçinin ve devletin içinde olduğu bir model üzerinde durulmalıdır. Böylesine katma değer yaratan bir sektör dururken, aksi yönde özelleştirme politikaları bu ülke ekonomisinin altına dinamit koymaktan başka bir şey olmayacaktır” diye konuştu. Şeker-İş Ilgın Şube Başkanı Yusuf Yazır da özelleştirme sürecinde Şeker-İş Sendikası’nın yanında olan tüm sivil toplum kuruluşlarına teşekkür etti. Pancar üreticisini ve işçiyi yok sayan özelleştirmelerin sektörden ekmek yiyen milyonlarca insanın ekmeğini elinden almakla eşdeğer olduğuna değinen Yazır, “İnsanlık tarihi kadar eski olan gıda maddesi şeker, ne yazık ki bilinçsiz özelleştirme politikaları ile ileride yok olmayla karşı karşıya kalacaktır. Bu sebeple özelleştirmede akli selim hareket edilerek, pancar üreticisini, işçileri ve sektörden ekmek yiyen insanları mağdur etmeden yeni bir yol haritası belirlenmelidir” dedi. www.sekeris.org.tr 55 Haber Eskişehir şubesinin her yıl geleneksel olarak düzenlediği bahar kupası futbol turnuvası bu yılda çoşkulu ve kaynaşma içerinde yapıldı. Bu yılki turnuvamıza çalışırken vefat eden arkadaşımız merhum AKİF İKİZOĞLU adına düzenlendi. Yaklaşık 1 ay süren turnuvamız sonucunda Makinaspor 1. Rafinerispor 2. Dökümspor 3. olarak tamamladı. Kupa törenine fabrika müdürü ve birim müdürleri, Şeker-İş Sendikası çalışanları katılımıyla tamamlandı. Haber Şeker-İş 14. Çalışma Ekonomisi Kongresine Katıldı Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümleri, üyeleri arasında kurumsal akademik ve kişisel ilişkileri güçlendirmeyi ve aynı zamanda sosyal politikanın temel ve güncel konularının tartışıldığı, çözümler üretildiği 14. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri kongresi 25- 27 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Kongreye ülkemizde 35 farklı üniversitenin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri bölümlerinde görev yapan akademisyenler, Türk-İş Konfederasyonu yöneticileri ve Türk-İş’ e bağlı sendikaların yönetici ve uzmanları katıldı. Sendikamızdan özel kalem müdürü Aysun Konakoğlu ve örgütlenme uzmanı Emrah Deveci’nin katıldığı kongrede Güncel Sosyal Politika Sorunları, Sendikal Örgütlenmenin Yaşadığı Sorunlar, Ekonomik Krizlerin Sosyal Politikalara Etkisi, Kadınlara, Çocuklara ve Engellilere Yönelik Sosyal Politikalar olmak üzere çalışma yaşamına yönelik birçok konu başlığı ele alındı. Kongrede günümüzde küreselleşme ile beraber sendikaları zayıflatmaya yönelik politikaların hızla yayılmaya başlandığı, çalışan kesimin çalışma şartları hızla ağırlaştığı, taşeron çalışmanın yaygınlaştığı, esnek çalışma, uzaktan çalışma ve özelleştirme adı altında sosyal güvence ve örgütlü yaşam adeta yok edilmeye çalışıldığı konularına vurgu yapıldı. TÜRK-İŞ Sendikacılık Koleji İlk Mezunlarını Verdi… Türk-İş Konfederasyonu tarafından düzenlenen ve Aydın Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Sendikacılık Sertifika Programı” na sendikamızı temsilen Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt ve Alpullu Şube Başkanı Orhan Saltuk katıldı. Yaklaşık 2,5 ay boyunca 144 saat eğitimin verildiği program boyunca çeşitli üniversitelerden, alanında uzman olan 18 hoca tarafından Çalışma Psikolojisi, İş hukuku, Motivasyon-Verimlilik, Muhasebe, 2821-2822 sayılı kanunlar, Türk Dili, Konuşma Hitabet, Türk ve Dünya İşçi Tarihi, Yeni Toplu İş İlişkileri Kanunu gibi alanlarda dersler verildi. Eğitimlerin ardından ilk mezunlarını veren Sendikacılık Akademisi sertifika törenine Türk-İş yöneticileri ve sendika başkanları da katıldı. Eğitimleri başarı ile tamamlayan şube başkanlarına törenin ardından sertifikaları verildi. 56 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Dün Gen ya çliği nin www.sekeris.org.tr Haber SGK Başkanı Fatih Acar: Emeklilik sisteminde ana parametrelerimiz; yaş, prim ödeme gün sayısı, aylık bağlama oranı ve güncelleme kat sayısı. Yani artık ne kadar prim ödeniyorsa o kadar aylık alınabilecek. Artık geleceğe dönük kaygılara gerek yok. Artık ayağı sağlam yere basan bir sosyal güvenlik reformu söz konusu. Acar, ‘Sosyal Güvenlik Reformu, Hedefler, Sosyal Sigortacılık ve Teşvik Uygulamaları’ konulu toplantıya katıldı. İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) tarafından tertip edilen toplantıda sosyal güvenlik reformunu sunumla anlatan Acar, Türkiye’de sigortalı sayısının günbegün arttığını belirtti. Ülkede 17 milyon 291 bin sigortalı çalışan olduğunu, 10 milyon 80 bin de emekli bulunduğunu aktaran Acar, “10 milyondan fazla emeklimiz var. Bu, olmaması gereken bir şey. Çalışan bağlamında etkenin edilgene oranı 1,85. Esasında sıhhatli bir şekilde 4 etkenin 1 edilgene bakması gerekiyor. Türkiye’de bu oran 1,85. Yani daha çok çalışmalı, çok yollar almalıyız.” ifadelerini kullandı. Sosyal güvenlik açıklarının Türkiye’yi güç durumda bıraktığına temas eden Fatih Acar, “Daha evvel açıklar 850 milyar lira olup büyük oranlardaydı. Bu açıklar olmasa Türkiye, ikinci bir Türkiye olabilirdi. Eğer sosyal güvenlik reformu yapılmasa açıkların Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranı artacaktı. Bu da sistemin karaya oturması demekti.” yorumunu yaptı. Sosyal Güvenlik Reformunun 4 ana bileşeni olduğunu açıklayan SGK Başkanı, şöyle konuştu: “Bunlar tek emeklilik sisteminin kurulması, genel sağlık sigortası, kurumsal yapının hayata geçirilmesi ve primsiz ödemelerin toplu hale getirilmesiydi. İlk 3’ünü biz hayata geçirdik. Dördüncüsü de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılacak. Emeklilik sisteminde ana parametrelerimiz; yaş, prim ödeme gün sayısı, aylık bağlama oranı ve güncelleme kat sayısı. Yani artık ne kadar prim ödeniyorsa o kadar aylık alınabilecek. Artık geleceğe dönük kaygılara gerek yok. Artık ayağı sağlam yere basan bir sosyal güvenlik reformu söz konusu. Daha evvel 38’inde insanlar emekli ediliyordu. 20 sene sistemde bırakılıyor, 40 sene ödeme yapılıyordu. Yine 25 senede emekli olan birini göz önüne alalım. Bu insan 22 sene asgari ücretten ödeme yapıyor son 3 senede normal ödemeye dönüyor. Emeklilik aylığında son 3 sene temel alınıyor. Biz, bu yanlışların faturasını ödüyoruz. Keşke Türkiye bunları yapmamış olsaydı. Keşke imkanlarımızı olumlu yerlere kanalize etseydik. Yine Türkiye’nin tamamı genel saglık sigortası kapsamında. Çocuklar ya da gençler 18›ine kadar, okuyorlarsa 25’ine kadar sigorta altında. Burada ana ve babalarının sigortalı olup olmadığına da bakılmıyor.” Kurumsal yapı bağlamında SSK, Bağkur ve Emekli Sandığı’nın tek çatı altında toplandığına işaret eden Fatih Acar, konuya dair 5 yasanın da 1 yasaya indirgendiğinden söz etti. 57 Haber Şeker-İş’ten Recep Konuk’a Geçmiş Olsun Mesajı Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz günlerde Konya Şeker’e ait Avrupa’nın en büyük Et ve Süt Gıda Entegre Tesislerinde çıkan yangın için bir mesaj yayınladı. Recep Konuk’a gönderilen mesaj şöyle: “Her geçen gün yaptığı yeni yatırımlarla gerek bulunduğu bölgede gerekse ülke genelinde tarım ve sanayinin gelişimine büyük katkılar sağlayan Konya Şeker’in, bu alanda Avrupa’nın en büyük kapasitesine sahip Et ve Süt Gıda Kompleksi Entegre Tesisi olarak kabul gören 203 milyon lira değerindeki kuruluşunda dün meydana gelen yangın bizleri derin bir üzüntüye sevk etmiştir Önümüzdeki ay faaliyete geçmesi planlanan, 3000 kişinin istihdam edileceği, taşıyıcı ve besiciler ile yaklaşık 60 bin insanımızın ekmek kapısı olacak böylesi dev bir yatırımın zarar görmesi sadece Konya Şeker’e bağlı bir iştirakin kaybı değil, kaybolan katma değer ile ülke tarımımızın, hayvancılığımızın, sanayimizin bu kapsamda taşıyıcımızın, besicimizin yani ülke ekonomimizin yaşadığı yerli katma değer kaybıdır. Çıkan bu yangın sadece Panagro tesislerini değil aynı zamanda Konya’da yaşayan çiftçimiz, besicimiz, esnafımız ve işçimizin evini de yakmıştır. Başımıza gelen bu elim olay bölgede yaşayan ve bu tesisten ekmek yiyecek olan binlerce insanımızı büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. 58 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Yaşadığımız bu üzücü olay bizleri daha fazla kenetlenerek birlik ve beraberliğimizden alacağımız güçle yaralarımızı sarmaya, üreticimizi ve işçimizi yılmadan her zamankinden daha fazla çalışmaya sevk ederek, yarınlara daha emin adımlar atmamıza vesile olacaktır. Konya Şeker öncülüğünde hayata geçirilmesi planlanan, coğrafyamızda yer alan bu büyük ve rakipsiz yatırım ile bundan sonra ülke nezdinde yapılması düşünülen yeni iştirakler dışarıdan gelecek her türlü tehdit unsurları ve yıldırmalara karşı daha fazla korunmalı ve desteklenmelidir. Bu yönde politikalar bir an önce hayata geçirilerek, somut adımlar atılmalıdır. Bölge ekonomisinde derin yaralar açan ve çıkış nedeni henüz belli olmayan bu yangın her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun, bizlere bundan sonra başımıza gelebilecek bu tarz olaylara karşı daha dikkatli ve tedbirli olmamız gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Can kaybının olmaması ile teselli bulduğumuz bu acı olay karşısında, Şeker-İş Sendikası olarak şahsınızda Konya Şeker A.Ş. çalışanlarına, Konya halkına ve ülkemize geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.” Saygılarımla, İsa GÖK Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu’na 2011 yılında toplam 1 milyon 423 bin 636 kişi bilgi edinme başvurusu yaptı. (İHA) - Derlenen bilgilere göre, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun kapsamına giren bütün kurum ve kuruluşlara 2011 yılı içerisinde toplam 1 milyon 423 bin 636 adet bilgi edinme başvurusu yapıldı. Bu başvurulardan 1 milyon 244 bin 995 olumlu cevaplandırıldı. Böylece kurum ve Kuruluşlarca toplam başvuruların yüzde 87,5’ ine olumlu cevap verildi. Toplam başvurulardan 86.507’sine kısmen olumlu, kısmen de olumsuz cevap verildi. Bu sayının toplama başvurulara oranı ise yüzde 6 oldu. Toplam başvurulardan 87 bin 500 adedi reddedildi. Böylece toplam başvuruların yüzde 6’sına olumsuz cevap verildi. Toplam başvurular içerisinde gizli ya da sır niteliğindeki bilgiler çıkarılarak bilgi ve belgeye erişim sağlanan başvuruların adedi 4.606 olup; toplama oranı ise, yüzde 0,3. başvurusu reddedilenlerden yargıya itiraz edenlerin toplam sayısı 720 olarak gerçekleşti. Kamu Kurum ve Kuruluşlarına 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvuruların her yıl artma eğilimi gösterdiği anlaşıldı. Aynı şekilde kurum ve kuruluşların talepleri karşılama oranı da arttı. Bu yıl ki başvuruların yüzde 87,5 gibi büyük bir oranda olumlu cevaplanması en önemli göstergelerden biri. bu oran 2004 yılında yüzde 87,9, 2005 yılında yüzde 86,5, 2006 yılında yüzde 86,4, 2007 yılında yüzde 79,9, 2008 yılında yüzde 86,2, 2009 yılında yüzde 86,8, 2010 yılında ise yüzde 81,2 olarak gerçekleşmişti. Reddedilen veya bir başka deyişle olumsuz cevap verilen başvurular ise yüzde 6 gibi düşük bir oranda seyir izledi. Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu 2011 yılı içerisinde 24 adet toplantı yaptı. 2011 yılı içerisinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na Kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlarca 4982 sayılı Kanun ile Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin uygulanmasında karşılaştıkları ve tereddüde düştükleri hususlarla ilgili olarak 18 adet başvuru olurken bunlar hakkında söz konusu Kurul kararlar alarak ilgili kurumlara tebliğ edildi. Yine 2011 yılı içinde bilgi edinme hakkı sahiplerince kurum ve kuruluşlardan aldıkları cevaba itirazen Kurula 1569 adet itiraz başvurusu oldu. Bu itirazlardan 291 adedi “Kabul” edilerek, kurum ve kuruluşlarca verilen cevaplar yerinde görülmedi. İtirazlardan 140 adedi ise, “Usulden kabul” edilerek kurum ve kuruluşların Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde cevap vermeleri sağlandı. YILLARA GÖRE BAŞVURULAR 2011 : 1.423.636 2010 : 1.353.620 2009 : 1.091.589 2008 : 1.099.133 2007 : 998.442 2006 : 864.616 2005 : 626.789 2004 : 395.557 www.sekeris.org.tr 59 Haber Bilgi Edinme Başvurusunda Rekor Kırıldı Haber Recep Konuk Gücünü Bir Kez Daha İspatladı Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin (Panko) 60. Olağan Mali Genel Kurulu, mali genel kurul olmasına rağmen binlerce üreticinin katılımı ile yapıldı. Genel Kurul’da Recep Konuk, ezici bir üstünlükle 6 bin oy alırken, Konuk’un karşısında yer alan Aslan Üstündağ’ın listesi ise 7 oy aldı. Genel Kurulda ilk olarak Divan Başkanlığı oluşturulması için iki önerge verildi. Yapılan seçim sonrasında Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un listesi 6 bin oy alırken, Aslan Üstündağ’ın listesi ise sadece 7 oy alabildi. Genel Kurul sırasında görüşülen tüm gündem maddelerinin oylanması sırasında da aynı sonuçların çıkması dikkat çekti ve üreticiler bu genel kurulda da daha önceki genel kurullarda olduğu gibi Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un gücüne güç kattı. Sabahın erken saatlerinde başlayan ve binlerce üreticinin katılımı ile gerçekleşen genel kurulda konuşan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük tesisi olan Panagro Et-Süt Entegre Gıda Kompleksi’nde çıkan yangınla ilgili üreticilere bilgi verdi. Geçtiğimiz Cuma günü deneme üretiminin yapılacağını ve ardından da açılışının müjdeleneceğini söyleyen Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “çok üzgünüm, çok üzüntülüyüz. Bu ülkenin geleceğinde, milletimizin rahat etmesinde, Anadolu’nun alacağı mesafede hepimizin fukaralık gibi bir derdi def edeceğimiz bir zamanda üretime başlamış olacaktık, ama olmadı” dedi. Panagro Et ve süt Entegre Tesisleri’nde çıkan yangının sebebini henüz bilmediklerini, sabotaj, kundaklama, kaza ve ihmal mi vardır bu saat itibariyle bilmediğini ifade eden Konuk, tüm ihtimalleri araştırdıklarını, emniyet, itfaiye ve kendi ekiplerimizle uzman ekiplerin sahada çalıştıklarını belirterek, “Sonuç ne olur bilemiyorum. Ama sonuç bunlardan hangisi olursa olsun, sebebi ne olursa olsun tekrar Allah kısmet ederse güzde açacağımız tesisleri, kim neyi yaparsa yapsın, kim hangi engeli koyarsa koysun bu kurum, hep beraber önümüzdeki yılın baharında tekrar açacaktır. Artık, Anadolu yola çıkmıştır. Kutlu yürüyüş başlamıştır. Bu kutlu yürüyüşü Allah’ın izni ve inayetiyle hiç kimse durduramayacaktır. Bizim 10 yılda gerçekleştirdiğimiz 28 tesisin tamamından bugün üreticilerimiz yararlanıyor. Yapılan fabrikaların karşılığını üreticilerimiz almaya başladı” diye konuştu. Konuk, dünyanın trendinde, geleceğinde tarım ve enerjinin dikkat çektiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda gıdanın çok daha değerli olacağını, dolayısıyla üretilen 60 şeker-iş dergisi • eylül 2012 ürünlerin çok fazla değerleneceği süreci hep birlikte yaşayacağımızı ifade ederek şunları söyledi: “Bugün başta Çin ve Hindistan’da olan gelişmeler, oralardaki artan tüketim eğilimi, bizim gibi gıda üreticisi ülkelerin üretimine olan ihtiyacı artıracaktır. Bakın burada yeni yeni ürünler üretilecek, yeni yeni gelişmeler olacak. Biz buna yeter ki hazırlıklı olalım. Burada bizim 2 temel eksikliğimiz var. Bunlardan bir tanesi girdi fiyatlarıdır, diğeri ise ürettiğimiz ürünün, malın değerinin oluşmamasıdır. Ülkemizin, insanımızın fukaralığını bitirmek, onların kaderinin fukaralık olmayacağını göstermekte elbette hepimizin işidir. Ben bu yıl Allah nasip etti fırsat doğdu değerli hemşehrilerimi ziyaret ettim. Teravih namazına müteakip bir çok kasabada toplantı yapma fırsatı buldum. Orada değerli hemşehrilerimizin katkılarını, önerilerini dinleme fırsatı buldum. Bu toplantılardan çok istifade ettim, çok faydalı oldu. Bu gezilerde değerli hemşehrilerimiz kooperatiften bahsetti, girdilerden bahsetti, faizden bahsetti. Ama ne olur Panagro’yu bitirin dedi bize.” Paradan “Para Kazananları” Bitirdik Üreticilerin desteklenmesi adına her türlü imkanları üreticiler lehine kullandıklarını anlatan ve özellikle temlik kredileri üzerinde duran Recep Konuk, bundan 10 yıl önce üreticilerin temlik kredilerini yüzde 200-250 faizle kullandıklarını, geçen yıl ise tüm masraflar dahil kullanılan temlik kredisinin faizinin yüzde 9 olduğunu vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim hemşehrilerim geçen sene tüm masraflar dahil toplam yüzde 9 faizle temlik kredisi kullandı. Şimdi burada üreticilere para veren tefeciler kendine göre haklılar, çünkü biz tefecilerin ayağına bastık. İki kişinin alacağı yüksek mazot fiyatlarını bitirdik, bitti. Diğer taraftan da bize para satanlar, bizi parasıyla kullananlar, paradan para kazananlar var ya işte onları da bitirdik. Öyle değil mi? Herkes bu kurumun garantisinden, gelişmesinden, büyümesinden iftihar ediyor, onunla paralel yürüyor, onunla gurur duyuyor. Onunla seviniyor. Peki, kimler şikayetçi bu durumdan? Bu kurumu çiftlik gibi kullanamayanlar şikayetçi. Hatırlayın geçen yıl yem fabrikamızda depolar doldu, ne oldu yem fiyatları hemen düştü. Fabrikalar var ki üreticinin malı para ediyor. Merak etmeyin daha çok fabrikalar kuracağız. Bakın şimdi Ayçiçek, kanola var. Konya Şeker, ne zaman fiyat verecek, ne zaman açıklayacak diye soruyorlar. Konya Şeker olmasaydı şimdi siz fiyatlar ne olacaktı biliyor musunuz?” Haber Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin (Panko) 60. Olağan Mali Genel Kurulu, mali genel kurul olmasına rağmen binlerce üreticinin katılımı ile yapıldı. 50 Yılda 1 Tane Fabrika Yapmamışlar Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, son zamanlarda ortaya bir mesajcıların türediğini ve yolladıkları yalan-yanlış, iftira dolu bilgilerle milletin kafasını bulandırmaya çalıştıklarını belirterek konuşmasında bu konuya şöyle değindi: “Bu mesajcılar var ya, aradığınız zaman çıkmıyor. Hani kaçakçılar var ya onlar gibi bunlarda. İşte onlar var ya onlar bu fabrikaları hazmedemiyor. Konya Şeker’deki gelişmeleri çekemiyorlar. Onlar burada sınır ötesinin figüranlığını yapıyorlar. Ben onların ağa babaları ile uğraşıyorum, kim bunlar? Bunlar figüran, alışmışlar yan gelip yatmaya. Bu adamlar 50 yıl bu kurumun başında kalmışlar. Biz 10 senede 28 tane fabrika yapmışsak, onların ataları niye 10 tane fabrika yapamamışlar. Aynı hesapla çalışmış olsalardı bugün Konya’ya 280 tane fabrika yapılmış olacaktı. Var mı ortada bir fabrika? Benim hakkımda davalar varmış. Olacak tabii. Bu hizmete talip olmuş insanların mutlaka davaları olacaktır. Bu adamlar benim hakkımda savcılığa 18 tane şikayette bulunmuşlar. Bunun 17 tanesi savcılar tarafından mahkemeye gerek görülmeyerek reddedilmiş. 1 tanesini mahkemeye gerek görmüşler. Bütün hayatım boyunca benim hakkımda “Recep Konuk şu davadan mahkum oldu” diye 1 tane mahkeme kararı getiremezler.” Ayçiçek Avans Fiyatı 1400 Lira Olarak Açıklandı “Anlattıklarımızdan çok daha ötesini yapacağız” diyen Konuk, “Et-Süt Entegre Tesisleri biliyorsunuz, Ham yağ fabrikamızla ilgili olarak fiyatı siz değerli üreticilerimizle fikir birliği yaparak 1400 lira avans fiyat olarak açıkladık. Günde bir ton yağ işleyecek bu fabrika. Anadolu’nun hem toprağı hem ahırı, hem de ağılı iş bulacak. Bu Etonal tesislerinde havaya giden gazdan da para kazanmaya başladık. Korige boru açılıyor devreye giriyor devam ediyor. Elektrik santralimiz bitti, Çumra ve Seydişehir’e yetecek enerji üreteceğiz. Bizim çiftçilerimizin, üreticilerimizin büyük bir çoğunluğu eskilere gidiyor. Ve iyi yerlerde de yatmıyorlar. Adeta oralarda sağlığı için uğraşıyor. Herkesin 5 yıldızlı otellerde Allah nasip ederse Ilgın’da elin Hans’ı nasıl yatıyorsa Hans’tan parasını alacağız, Hasan’da orada gönül rahatlığı içinde kalacak. Bizim sağlığımızda inşallah hep beraber düzgün olacak. Al-i İmran suresi. ‘Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız muhakkak üstün olan sizsiniz’ diyor. Bir şey yapın yapamıyorsanız çekilin. Hiç değilse bizi yalan yanlış işlerle uğraştırmayın. Güzel bir söz daha var; Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan da çamur atar.” www.sekeris.org.tr 61 Şeker Özel 62 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Şeker Özel www.sekeris.org.tr 63 Şeker Özel Ağrı Sivil Toplum Örgütlerinden Şeker-İş’in Özelleştirme Mücadelesine Destek Şeker-İş Ağrı Şube Başkanı Agit Arslan ve şube yönetim kurulu üyeleri özelleştirme ile ilgili olarak hem bilgilendirme hem de destek amaçlı STK’lara ziyaretlerde bulundular. Bu kapsamda ziyaret ettikleri Ziraat Odası Başkanı Yavuz Aydemir, Şoförler Ve Otomobilciler Odası Başkanı Cengiz Alpaslan ve Muhtarlar Derneği Başkanı Bedrettin Taşdan ile karşılıklı görüş alış verişinde bulunuldu. Şube Başkanı Agit Arslan şeker sektörünü ve fabrikalarını bekleyen tehlikeleri STK’lar ve halkla paylaşmak, özelleşme ve kapatılma konusunda toplumun karşı karşıya kalacağı sosyal ve sağlık sorunları hakkında bilgilendirme yapmak için bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerinin söyledi. Bunun bir sendikacılık görevinden ziyade bir vatandaşlık görevi olduğunu vurguladı. Ziraat Odası Başkanı Yavuz Aydemir, Şeker fabrikalarının özelleşmesinin ya da kapatılmasının sadece işçinin sorunu olmadığı, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir sorun olduğunu, ilimiz gibi sanayisi olmayan, hayvancılığın bitme noktasına geldiği bir bölgede tarımı da baltalayacaktır diye konuştu. Aydemir; Şeker fabrikasının sağlamış olduğu istihdam ve katma değer göz önünde bulundurulursa Ağrı gibi illerde bu istihdamın kaybolması ya da zayıflaması, Şehir için telafisi güç sonuçlar doğura bilir. Bölgedeki siyasi ve sosyal sorunların giderilmesi 64 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Şeker fabrikası gibi kurumların kapatılmasıyla değil, bu gibi kurumların çoğaltılmasıyla mümkün olacaktır dedi. Aydemir, “Şeker-İş Sendikasına bu anlamda verdiğimiz desteği, esnafımıza, çiftçimize, sanayimize, besicimize vermiş gibi addediyoruz. Her anlamda ve her platformda bu desteğimiz devam edecektir” dedi. Şoförler ve Otomobilciler Derneği Başkanı Cengiz Alpaslan da Ağrı’nın ekonomik anlamda tek dinamiği sayılan şeker fabrikasına, işçisine ve şeker pancarına tüm Ağrı halkının ve siyasilerin fikri ne olursa olsun sahip çıkması gerektiğini söyledi. Alpaslan, “Şoförler ve nakliyeciler olarak Şeker fabrikasının sektörümüze yaptığı katkı çok büyüktür. Buranın kapanması halinde Nakliyecilerimiz de İşçilerimiz gibi ekmeğini dışarıda aramak zorunda kalacaktır. Bizlerin beklentisi kamu yatırımlarının özelleşmesi ya da kapanması yolunda değildir. Aksine Kamu yatırımlarının daha da artması yolundadır” dedi. Muhtarlar Derneği Başkanı Bedrettin Taşdan ise “Çiftçimizin, köylümüzün başlıca geçim kaynağı olan şeker pancarı tarımı NBŞ kotalarının artırılması ve şeker pancarı tarımının destekleme dışı bırakılması yüzünden her geçen gün bitme noktasına gelmektedir. Destekleme dışı bırakılan şeker pancarı tarımının bölgemizde devam edebilmesi için Şeker fabrikalarının özelleştirmenin dışına çıkarılması gerekmektedir” diye konuştu. “1953 yılında şeker üretimine başlayan, artık bulunduğu kentin dokusunu, kimliğini belirleyen, kendi kültürünü kentin kültürüne katan, olağanüstü bir yeşil alan sağlayan, sadece pancar üreticisine fabrika çalışanlarına değil, bütün kente katma değer sağlayan bir fabrika, 2012 yılı itibariyle ölüme terk edilmiş durumdadır. Hükümet, fabrikanın kredi aldığı banka, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreten fabrikaların oluşturduğu bir örgütlü şebeke, fabrikaya savaş açmıştır ve tek amaçları fabrikanın yok edilmesidir. Bu örgütlü şebeke, üretim, istihdam, dışa bağımlılığın azaltılması gibi taleplere kulağını tıkamıştır ve tek amacı yeni rant alanları yaratmaktır. 1999 yılında, 7 yıllık üretim yapmadan geçirilen zamandan sonra, depremden hasar gören fabrikayı pancar üreticisi satın alır. Belki de fabrikaya karşı gösterilen tahammülsüzlük bundandır: pancar üreticisi fabrikanın sahibi olmasın, “ayaklar baş olmasın”. Zaten büyük bir zararla devralınmış fabrikayı canlandırmak için harcanan bütün çabalar boşunadır çünkü Hükümet fabrikanın üretim kotasını sürekli düşürmektedir. Kota düşürüldükçe fabrika bankadan kredi almak zorunda kalmaktadır. Bütün beklenti, fabrikanın üretim kapaösitesine yakın bir kotanın sağlanması ve artan üretimle birlikte borçların ödenmesi iken, bir yandan fabrika arazisine gözünü dikmiş olan banka, diğer yandan Nişasta Bazlı Şeker üreticisi fabrikalar ve halkın değil bunların temsilciliğini yapan Hükümet, kotanın sürekli düşürülmesini sağlar. Burada vurgulanması gereken şudur: Fabrika başarısız olduğu için değil, pancar alabileceği ekim alanları kısıtlı olduğu için zarar etmiştir. Şeker oranı düşük Adapazarı pancarıyla birlikte Eskişehir’den de pancar almış ve bunun için cezalandırılmıştır. Oysa bunun yanlış olduğu sonradan kabul edilmiş ve Torba Yasa olarak bilinen 6111 sayılı yasa, ekim alanlarını serbest bırakmıştır. Yani artık serbest olan bir uygulamadan dolayı aldığı ceza yüzünden Fabrika yok oluşa sürüklenmektedir. NBŞ’lerin sağlığa verdiği zarar hakkında yığınla bilimsel çalışma varken, bilim insanları, sağlıkçılar NBŞ tüketiminin sonlandırılması gerektiği çağrısı yaparken, Hükümet her pazarlama yılında NBŞ kotasını artırır. Artık marketten aldığımız her gıda ürününde, tatlandırıcılar, NBŞ’ler kullanılmaktadır. Halk sağlığı, büyük tekellerin, çokuluslu gıda devlerinin kar ve rant hırsına kurban edilmektedir. Şeker pancarı şekeri üreten fabrikaların kotası düşürülürken, pancar üreticisine, çalışanlara yani bütün kamuya ait şeker fabrikaları satılırken, NBŞ üreticinin desteklenmesi, ödüllendirilmesi sürdürülür. Öyle ki ,Bir muhalefet partisinde iken, ulus-aşırı gıda devi, NBŞ üreticisi Cargill fabrikasının, birinci sınıf tarım arazisine, koruma alanına kurulduğunu ve çevreye verdiği zararı Meclis gündemine getiren milletvekili, iktidar partisi milletvekili olunca Cargill’in hukuksuz yerleşimini meşrulaştıran, Cargill’e af getiren kanunun hazırlayıcısı olur. Cargill, dünyanın dört bir yanında gıda rejimini belirleyen bir politik Engin ÖZKOÇ CHP Sakarya Milletvekili bir güce sahiptir. Cargill üretim yaptığı ülke ve bölgelerin tarım politikasını belirlemektedir. Cargill tarım politikalarını belirlerken, Hükümet izleyici ve onaylayıcı konumundadır. Şeker Fabrikasının getirildiği durumu en iyi özetleyecek ifade Sakarya Milletvekili Sayın Şaban Dişli’nin açıklamasıdır. Sayın Dişli, bir yerel gazeteye yaptığı açıklamada, “Kotanın 49 bin ton olması için bütün hazırlıklar yapıldı. Hatta bakanın onayı için masasına kadar geldi. Ama bakan Nihat Ergün imzalamadı. Bakan Nihat Ergün’ün kotayı niye ve hangi gerekçeyle onaylamadığını anlayamadık. Birileri bu işe engel oldu. Kota artırımına kimin engel olduğunu araştırıyoruz” demiştir. Sayın Dişli’nin sözünü ettiği “birileri” hala bulunabilmiş değildir ama söyledikleri bizim bütün söylediklerimizi haklı çıkarmaktadır. O “birilerinin” kim olduğunu ortaya çıkarmak, başta iktidar partisi olmak üzere hepimizin boynunun borcu olmalıdır. Aslında Fabrikanın sorununu çözmek son derece kolaydır. Nitekim hazırladığımız Kanun Teklifi, Torba Yasayla zaten serbest bırakılmış olan ekim alanı sınırlamasından dolayı verilen cezaların bir defaya mahsus olmak üzere affedilmesini istemektedir. Kaldı ki yaptığımız açıklamada, AKP’li vekillerin Fabrikanın kota sorununu çözecek bir kanun teklifiyle gelmeleri halinde kendi kanun teklifimi geri çekeceğimi ve getirilen teklifi destekleyeceğimi ve destekleteceğimi açıkladım. Buna rağmen ne bir kanun teklifi getirildi ne de ilgili Komisyon Başkanıyla, TBMM Başkanıyla özel olarak görüşmeme rağmen benim verdiğim teklif Meclis Genel Kuruluna getirildi. Şeker fabrikaları göz göre göre yok edilmektedir. Ancak, her şeye rağmen, hakikati gören ve haykıran cesur insanlar da vardır. Pancar üreticisi, fabrikaların emekçileri, onların örgütlü sesi her şeyin farkındadır. Bu neden bu öykü burada bitmez: umut ilkesi, her zaman olduğu gibi, yine iş başındadır.” www.sekeris.org.tr 65 Şeker Özel “Bir Şeker Fabrikasının Yok Edilmesinin Öyküsü” Şeker Özel “Özelleştirme Gerçeği ve Yozgat” Sadir DURMAZ Yozgat Milletvekili-MHP Genel Başkan Yardımcısı “Ülkemizde Şeker Pancarı tarımı, şeker pancarı üretimiyle geçimini temin eden yaklaşık 500 bin çiftçiyi, diğer bir ifadeyle 3 milyon insanı ilgilendirmektedir. Şeker pancarı, alternatif ürünlere göre, dış pazar değeri ve tarıma dayalı sanayiler arasında verimlilik, kârlılık ve katma değer yönünden üstünlüğe sahiptir. Yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki olmasının yanı sıra, üretim ve işlenme periyodu içinde kullanılan girdiler ile birçok sektörde dolaylı olarak katma değeri artırıcı önemli bir rol oynamaktadır. Şeker pancarı tarımı ülkemiz için büyük önem taşımasına rağmen, şeker fabrikalarının kontrolsüz bir şekilde özelleştirilmesi bir kayıp olarak karşımızdadır. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. Şeker Fabrikalarının özelleştirilerek satılması hiç kimseye fayda sağlamayacaktır. Et - Balık Kurumu ve SEK’in özelleştirilmesi örneği karşımızdadır. Bu özelleştirmelerin ardından üretim azalmış, fabrikalar kapanmıştır. Şeker üreten dünya ülkelerine baktığımızda şeker üretimi şahısların değil, çiftçinin, işçinin ve devletin elindedir. Ülkemizdeki Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesinin kime hangi faydayı sağlayacağının cevabı verilememiştir. Şeker Fabrikalarının Varlık Satışı yöntemiyle satışa çıkartılmaları şeker üretimini doğrudan etkileyecek ve şeker pancarı üretimi ile geçimlerini temin eden çiftçilerimizi büyük sıkıntıya sokacaktır. Çünkü şeker fabrikalarının üretime devam edip etmeyeceği belli değildir. Bugün sanki bir lütufmuş gibi sunulan 5 yıl üre- 66 şeker-iş dergisi • eylül 2012 tim yapma garantisi almaya çalışmak tek kelimeyle acizliktir. Şeker Fabrikalarının satılması ile üretim yapmamaları durumunda ülkemizde şeker pancarı üretimi biteceği gibi ülkemiz şeker üretiminin dışa bağımlı hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Yozgat ilimizde on yıldır istihdama dönük, katma değer sağlayan bir kamu yatırımı yapılmamıştır. Son olarak Şeker fabrikasının özelleştirilmesi sadece oradan maaş alan çalışanlara değil; tarım, hayvancılık; yani yem, ilaç, et, süt, nakliye ve hizmet sektörleriyle de iç içe geçmiş bütün sektörlere dolayısıyla ilin bütün ekonomisine darbe olacaktır. Bu özelleştirme ve sonrasındaki muhtemel gelişmeler, TUİK’in 2011 yılı verilerine göre göç hızı, deprem yaşanan Van ilimizden sonra en yüksek ikinci il olan ve zaten hiçbir yatırım yapılmayan Yozgat’ın ekonomik hayatının sonu olacak ve göç artarak devam edecektir. Fabrika arazisinin ve varlıklarının yangından mal kaçırırcasına, sat-kurtul mantığıyla alelacele satışı Yozgat ekonomisine vurulacak son darbe olacaktır. Yozgat’a milyonlarca liralık katma değer sağlayan, binlerce insanın ekmek yediği şeker fabrikası birkaç insanın rant ve çıkarları sevdasına kurban edilmek istenmektedir. Şeker fabrikalarının illa ki özelleştirilmesi gerekiyorsa kurallar doğru konulmalıdır. Yani özelleştirme doğru yapılmalıdır. Özelleştirme kararı ve biçiminin hem ülkemiz hem de Yozgat’ımız için mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.” Şeker Özel Burdur’dan Yükselen Ses Mecliste Yankı Buldu Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesinin düzenlediği “Nişasta bazlı kimyasal tatlandırıcılara HAYIR, doğal pancar şekerine EVET” kampanyası sonucu, konu üzerinde daima titizlikle duran, düzenli bir şekilde takipçiliğini yapan CHP Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, vakit kaybetmeden konuyu tekrar meclis gündemine taşıdı. Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın soru önergesiyle GDO’lu mısır ve soyadan elde edilen ürünlerin doğrudan tüketilmesi halinde, insan sağlığına vereceği zararların açıklanmasını istedi; Özkan’ın soru önergesi şöyle: “TBMM BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü gereğince Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi EKER tarafından yazılı olarak cevaplanmasını arz ederim. Bakanlığınızca ithal edilen Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların değerlendirmesini yapan bilimsel komite GDO’lu mısır ve soyaların ithalatına ilişkin kararlar almıştır. Bu kararlara göre, MON 40-3-2, A 20704-12, MON 89788-1 soya çeşitlerinin yem ve gıda olarak kullanılmasının herhangi bir risk oluşturmadığına; GA 21 mısır çeşidinin de aynı şekilde yem ve gıda olarak kullanılmasının risk oluşturmadığına; MON 863, MON 963XMON 810, MON 863XNK mısır çeşitlerinin yalnızca yem olarak kullanılabileceğine, başka amaçla kullanılamayacağına; Bt 11,DAS 1507, MON 810, NK 603XMON810 mısır çeşitlerinin ise taze konserve, un, irmik ve mamulleri gibi doğrudan tüketimleri dışında yem ve gıda olarak kullanıldıklarında risk oluşturmayacaklarına karar verilmiştir. Belirtilen bu veriler doğrultusunda; 1. Yukarıda anılan mısır ve soya çeşitleri dışında risk analizi yapılan ve ithaline izin verilmeyen ürünler var mıdır ? Ramazan Kerim ÖZKAN Burdur Milletvekili 2. Ülkemize ithal edilmekte olan ve risk analizi yapılan GDO’lu ürünler eğer yalnızca yukarıda belirtilen ürünler ise ve bunların hiç birinin ithalat edilmesinde sakınca bulunmadığına göre GDO’lu ürünler için risk analizi yapmanın ne gibi bir mantıklı açıklaması vardır? Bu durumda analiz için harcanan maliyetin Bakanlığınız bütçesinden karşılanması konusundaki düşünceleriniz nelerdir ? 3. Bir kısım GDO’lu ürünlerin risk analizi sonucunda taze, konserve, un, irmik ve un mamulleri gibi doğrudan tüketim dışında kullanıldıklarında risk oluşturmayacakları belirtildiğine göre bu ürünlerin anılan biçimlerde kullanıldıklarında sağlık için risk oluşturacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda anılan ürünlerin taze, konserve, un, irmik ve mamulleri gibi biçimlerde tüketilmeyecekleri nasıl garanti edilecektir? Bu şartlarda bu kontrollerin Bakanlığınızca gereken ciddiyette denetlenmesi mümkün müdür? 4. Bu ürünlerin taze, konserve, un, irmik ve mamulleri olarak doğrudan tüketilmesinde ortaya çıkacağı düşünülen muhtemel riskler nelerdir? 5. Tüketiciler sözü geçen ürünlerin taze, konserve, un, irmik ve irmik mamulleri için kullanılıp kullanılmayacağını nereden bileceklerdir? Bunların anlaşılması için bilinen geçerli basit bir yöntem var mıdır? Bunları tüketicilerimizin anlaması mümkün müdür ? Anlamaları mümkün değilse oluşabilecek muhtemel risklerin sorumluluğunu kim ya da kimler üstlenecektir? www.sekeris.org.tr 67 Şeker Özel “Şeker Fabrikası Şehrimizin Candamarıdır” Şaban YAĞAN S.S Sorgun Nakliyeciler Kooperatifi Başkanı 68 şeker-iş dergisi • eylül 2012 “Nakliyeciler olarak şeker fabrikasının kapatılmasını düşünmek bile istemiyoruz. Fabrika şehrimizin can damarı, yılda yaklaşık 50 bin ton şeker ve 90 bin ton yaş küspe üretilmektedir. Bu üretim için ise Yozgat bölgesinden yaklaşık 400 bin ton pancar ilçe ve köylerden fabrikaya taşınmaktadır. Bölge nakliyecisi fabrikanın üretime başlamasını dört göz ile beklemektedir. Pancar kantarlarından ve tarladan pancar nakliyecilerimiz tarafından taşınmakta ayrıca şekerin satışı durumunda da yine nakliyecimiz tarafından nakliyesi yapılmaktadır. Bu nakliyelerden alınan ücretler bölgemize büyük ekonomik faydalar sağlamaktadır. Şeker pancarı sadece nakliyeci esnafı için değil bölgemizde bulunan diğer esnaf sanayici ve köylüler içinde can damarı durumundadır. Bölgemiz hayvancılık sektörü de fabrikanın açılışından sonra büyük artışlar sağlamıştır. S.S. Sorgun Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi olarak fabrikanın kapatılmasını istemiyoruz, fabrikanın çalışması için gereken bütün çabalara destek olacağız.” “Fabrika Pancar Üretiminin Sürekliliğini Sağlayacak Şekilde Özelleştirilmeli” Kürşat ARSLAN Yozgat Pancar Ekicileri Kooperatifi ler bunun sonucu Yozgat’ta nüfusun azalmasına sebep olmuştur. Kamu şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonrasında işletme faaliyetleri devam etmez ise bu olumsuz koşulların üreticilerimiz, çalışanlarımız ve bölgemiz açısından çok daha ağır olacağı kesindir. Bölgemizde fabrikanın faaliyetinin sona ermesi nakliyecisi, çapa işçisi ve hayvancılık yapanlarla birlikte yaklaşık 100 binin üzerinde aileyi etkileyecektir. Özelleştirmeye karşı değiliz ancak, geçmişte ETBALIK, SEKA ve bölgemizdeki BİRA fabrikasının özelleştirilmelerinden ders almalıyız. Özelleştirmenin içerisinde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi mutlaka hammadde üreticisinin olması gerekir. Bölgemizde pancar üretiminin devamlılığı için ve şeker fabrikasının dumanının devamlı tütmesi için bu şeker fabrikasının mutlaka üreticinin ortak olduğu pancar ekicileri kooperatifine işletme devrinin verilmesi veya mülkiyet satışlarının yapılması gerekmektedir. Türk çiftçisi hükümetten şeker fabrikaları özelleştirmesinin üretimde devamlılığı garanti alacak bir yöntemle yapılmasını beklemektedir. Bu fabrikaların sosyal karşılığını tarım ve hayvancılığa etkilerini iyi analiz etmeden yapılacak bir özelleştirmenin yaratacağı sosyal maliyet bu fabrikaların satışlarıyla elde edilecek gelirden kat be kat fazla olacaktır. Saygılarımızla www.sekeris.org.tr 69 Şeker Özel Yozgat Şeker Fabrikası ilimizde sosyal boyutları ile beraber istihdam özelliği taşıyan bir sanayi kuruluşudur. Bölgemizde verim ortalaması dekara 6 ton olmakla birlikte bazı yörelerde 9-10 tona kadar verim alınabilmektedir. Bölgemiz, gece gündüz sıcaklık farkının fazla olması, güneşlenmede sıcaklık farkının ve ışıklanmanın yeterli olması v.b. gibi iklimsel etkiler nedeniyle de pancar üretimi açısından en uygun bölgelerden biridir. Bölgemizde yetiştirilen pancarın kalitesi yüksek olup şeker varlığı yüzde 17-18 civarındadır. Yozgat şeker fabrikasının günlük pancar işleme kapasitesi 3 bin 500 tondur. 2011-2012 kampanya döneminde 360 bin ton işlenecek pancardan; 55 bin ton şeker, yan ürün olarak da 12 bin ton melas ve 110 bin ton yaş küspe üretilmesi planlanmaktadır. Melas, yem sanayine maya fabrikalarına ve besicilere satılmaktadır. Yaş pancar küspesinin yüzde 75’i de bölgede hayvan beslenmesinde kaba yem olarak pancar çiftçisine ücretsiz olarak verilmektedir. Şu anda ki çalışma kapasitesiyle bile üretilen kristal şeker ve melas bu günkü satış fiyatından değerlendirildiğinde, yılda 110-120 milyon TL yurt ekonomisine katkı sağlamakla birlikte; bulunduğu çevrenin pancar üreticilerine, besicilerine, nakliyecilerine, kömür ocaklarına, esnaflarına kısaca yurt ekonomisine büyük katma değer sağlamaktadır. Hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgemizde en yakın şeker fabrikasından gelecek olan küspenin sadece nakliyesinin maliyeti 30-354 TL./ton olmaktadır. Üretilecek 110 bin ton yaş küspenin bölge çiftçisine verilmesi ile yaklaşık 3 milyon 850 bin TL. naklinden dolayı bölge çiftçisinin kazancı olacaktır. Şeker pancarı tarımı ve sanayi kendi sektörü dışında, bölgemizdeki taşıma sektörüne de pancar, melas, küspe ve şeker olarak yılda yaklaşık 500550 bin ton iş hacmi yaratmaktadır. Bu yönüyle şeker pancarı, tarım ve endüstri kesiminde yarattığı geniş istihdam alanı ile etkin bir sosyal boyut kazanmaktadır. Amerika ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş olan devletler; dünyada petrolü kontrol eden ülkeler, gıdayı kontrol eden ise tüm insanlığı kontrol eder politikası uygulanmaktadırlar. Nitekim şeker, yaşam için en önemli gıda maddesidir. Şeker sektöründe yanlış yapılacak bir özelleştirme modeli ülkemize ileride telafisi olmayan yaralar açabilir. Gelişmiş olan ülkeler tarımı sübvanse etmişler ve gıda üretimini kesintisiz yapmak içinde sanayi kuruluşlarını, üreticinin içinde bulunduğu model olan kooperatiflere devrederek çözmüşlerdir. Ülkemizde de Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin bölgenin kalkınmasında, üretimin devamlılığında ve özelikle gıdanın güvenirliliğinde yapmış olduğu çalışmalar, özelleştirmenin nasıl yapılması gerektiği hakkında güzel bir örnektir. Yöremizde Yozgat Bira Fabrikası, bünyesinde 250 kişi çalıştıran ve bölgeye katma değer sağlayan küçük bir tarımsal kuruluştu. Gerekli önlemler alınmadan ve üretim şartı getirilmeden özelleştirilmesi sonucu bu gün yıkılarak yerine maalesef lüks konutlar yapılmıştır. Bu sektörden para kazananlar iflas etmişler veya diğer İllere göç etmiş- Şeker Özel Şeker Fabrikasının “Şeker Pancarından Kapanışı Susurluk Yapılan Şekeri Esnafının İdam Destekliyorum” Fermanı Olur Gaffur Uzuner Oyuncu Ben oyuncuyum. Kanal A Televizyonunda gezi programı yapıyorum. Şu an Ağrı’da çekimdeyim. Anadolu’yu köy köy, karış karış geziyorum. Programlarım boyunca özellikle köylerde yaşayan insanlar arasında yaptığım izlenimlerde doğal ürünlerle beslenenlerin uzun ömürlü olduğunu gördüm. Köyün birinde 93 yaşında bir teyzeyle tanıştım. Yaşına göre dinçliğini neye borçlu olduğunu sorduğumda doğal ürünler tükettiklerini söyledi. Bana göre mantıklı her vatandaşın yapay ürünlere karşı duracağına inanıyorum. Ben de yapay olan her şeye karşıyım. Şeker pancarından yapılan şekeri ve bu yönde imza kampanyanızı destekliyorum. 70 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Aydın SAİT Susurluk Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı İlçemiz Marmara yı Ege’ye bağlayan 44 bin kişinin yaşadığı ve Susurluk Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na bağlı 740 esnafın yaşadığı şirin bir ilçedir. İlçe ekonomisinde esnafımız açısından Şeker Fabrikası olmazsa olmazlarımızdan Şeker Fabrikamız ilçemizde kapanırsa veya özelleştirilip çalıştırılmazsa Susurluk’da küçük işletmelerin idam fermanı hazırlanmış olur, zaten iki kampanya döneminde işçilerimiz diğer fabrikalara görevlendirildi. Bu bile ilçe esnafımızı perişan etti. Özellikle bu konuda Balıkesir Milletvekillerimize fabrikamız sorunlarıyla ilgilenmelerini ve konuyu mecliste sık gündeme getirmelerini sorunun çözümünün meclis olduğunu hatırlatır, ilçe ekonomimizin lokomotifi olan fabrikamızın inşallah tekrar biran önce faaliyete geçmesini ve ilçe esnafımızın yüzlerinin gülmesini temenni ederim. “1923 Cumhuriyetin kuruluşu, 1926 Şeker sanayinin ilk fabrikasının açılışı, takiben Sümerbank, Etibank, Demiryolları ve diğerlerinin kuruluşları, 1933’te dört şeker fabrikasına ulaşılması. Uşak, Alpullu, Eskişehir ve Turhal, cihan halinde şanmış, yıkılmış bir ülkede sanayinin kuruluşu, Atatürk diyor ki; “Memleketimizin her müsait mıntıkasında Şeker Fabrikalarının çoğalması ve bu suretle memleketin şeker ihtiyacının temini mühim hedeflerimiz sırasında tanınmalıdır.” 30.12.1930 tarihli Alpullu konuşmasından sonra 05.12.1933 tarihinde Eskişehir’de şöyle diyordu; “Şeker fabrikaları sayısı yirmiye çıkmaz ve şekeri ekmek kadar kolay alınır hale getiremezsek, gürbüz çocuklara hasret kalacağız.”… Bu istek ve kararlılıkla tarihe geçen Şeker Sanayii, 1953 yılında Adapazarı, 1954 yılında Konya, Amasya, ve Kütahya, 1955 yılında Susurluk, burdur ve Kayseri ve 1956 yılında Erzurum, Erzincan, Elazığ ve Malatya Fabrikalarını işletmeye açmayı başarmıştır. Toplam 15 şeker fabrikasına ulaşan sanayimiz de şeker pancarının daha kaliteli olmasından yeni fabrikaların kendi atölyelerinde yapılmasına, hatta ülke ihtiyacı olan diğer sanayi dallarında başarılı çalışmalar yapmaya başlamış. Bu suretle kendini aşmış ve başarılarını kanıtlamıştır. Bu sırada 1962’de Ankara, 1963 tarihinde Kastamonu Şeker Fabrikaları tamamen yerli sanayi olarak yapılmıştır. Şeker sanayinin önemi şuradadır; Şeker fabrikasının kurulduğu her bölgede kalkınmaya ve gelişmeye öncü oluşudur. Pancar Kooperatifleri aracılığı ile bölge halkıyla iç içedir. Sosyal konularda daima yardımcı ve destekçi olmuştur. İşlediği pancarın ekiminden fabrikaya ulaştırılmasına kadar yakın takipçisidir. Pancar küspesinden melasın işlenmesi, atık maddelerin değerlendirilmesi ve çevre sağlığının korunmasında önemli görevler yüklenmiştir. Ayrıca, şehirlerin uzağında kurulu fabrikalarımız okulu, camisi. Alışveriş merkezi ile yaşam kentleri kurmuşlardır. Yapı kooperatifleri ile mensuplarının mesken ihtiyaçlarını karşılamışlar, sitelerin kurulmasını sağlamışlardır. Bulunduğu bölgelerde, yetişkin teknik ve meslek uzmanlarıyla sorunların çözümünde çok değerli destekler M. Sadık ŞİDE Şeker-İş Sendikası Eski Genel Başkanı sağlandığı bilinmektedir. Şeker fabrikalarının kurulu bulunduğu bölgelerde tarım alanlarında önemli gelişmeler kaydedilmiş, bölge halkı bunlardan görgü ve uygulama suretiyle faydalanmışlardır. Sanayimizin kurulduğu bölgelerde, tarla, mahsul, hayvan yetiştiriciliği ve süt, yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile ünlüdür. Çiftlik işletmelerinden Sarımsaklı, Kazanazmaz, Alpullu, Eskişehir gibi üretimleriyle çevresine değer kazandıran merkezler oluşmuş, yıllarca yurt içinde ve dışında ürünler yapmışlardır. Batı, böylesi üretken kuruluşlara büyük değer verip korurken, Bizde tam tersine yok etme politikalarının uygulamaya geçirilmesi üzücü ve kahredicidir. Şeker Sanayii, ülkemizin çok önemli bir kuruluşu ve 86 yıllık maziye sahip dev bir endüstrisidir. Hammaddesi pancarın ilmi tarifi özetye şöyle yapılmaktadır; ‘Pancar olmasaydı icat edilmesi gerekirdi….’ (Duymayanlara duyurulur) Şeker-İş Sendikamızın sürdürdüğü çok yönlü mücadeleyi destekliyor, engin başarılar diliyorum.” www.sekeris.org.tr 71 Şeker Özel “Bizde Şeker Sanayi Neden Önemlidir?” Şeker Özel “Emanete Sahip Çıkalım…” 50’li yıllarda Şeker Fabrikamızın nasıl kurulduğunu… O yıllarda, ne yokluklarla, ne zorluklarla, ne engellerle mücadele edildiğini… Nihayetinde… Kararlı, azimli, engellerden yılmayan ve sonuna kadar giden insanlar sayesinde faaliyet geçtiğini, bu kasabada yaşayan herkes biliyor. O insanlar bizlere emanet ettiler bu fabrikayı… “Sahip çıkın” dediler… “Çalışın” dediler… “Üretin” dediler… Bizler de yıllarca ürettik, çalıştık fabrikamızda… 58 yıl boyunca bir ağaç misali meyvelerini yedik… Ailelerimize baktık… Çocuklarımıza iş verdik… Oraya bir mahalle kurduk, okul kurduk, cami kurduk, bir “yaşam” kurduk… Ramazan S. TOPRAKTEPE Susurluk Kardeş Gazetesi Köşe Yazarı Bu yaşamın içinde, ya kendimiz çalışarak, ya bir akrabamızla, ya bir tanıdığımızla veya arkadaşlarımızla yer aldık. Camilerimizde hala “Şeker Fabrikasında emekli…” diye başlayan sela’lar okunuyor. Şimdiye kadar “çalıştık”, “ürettik” ve artık “sahip çıkma” zamanı geldi… Bin bir zahmetle, yokluklarla, zorluklarla kurulan Şeker Fabrikamızın bir çırpıda yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor. Anılarımızın yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor… Orada bir “hayatın” yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor… Biliyorum… Büyük bir çoğunluk da benim gibi düşünüyor. Ama görüyorum ki kurtarmak için de çok fazla bir şey yaptığımız yok. Sanki birileri gelip “tamam, fabrikanız kapanmayacak, her şey şakaydı” diyecek sanıyoruz. Yine kampanya süresince yüzlerce işçi çalışacak, yine çiftçilerimiz pancarlarını ekecek, yine küspe traktörlerini, 72 şeker-iş dergisi • eylül 2012 pancar taşıyan kamyonları fabrikamızın giriş kapısında göreceğiz sanıyoruz… Oysa ekonomimizin can damarlarından biri yok oluyor… Tıpkı otoyol geçtiğinde tesislerimizin durumunu düşünmediğimiz gibi bu da umurumuzda bile değil. Ne kaldı ki elimizde YÖRSAN’dan, Dinlenme Tesislerinden, Şeker Fabrikasından başka? YÖRSAN’ı küstürdük, dinlenme tesislerimizi umursamadık, Şeker Fabrikamızı kapattık. Sırada ne var? Nerede çalışacak çocuklarımız? Nerede kaldı emanete sahip çıkmak? Bu umursamazlığımız nereye kadar? “Şeker pancarı” hem ülkemiz, hem de Susurluk için “stratejik” öneme sahip tarımsal bir ürün. Yarattığı istihdamı bir düşünün. Yüzlerce ailenin, binlerce çiftçinin ekmek kapısı… Aynı zamanda “hayvancılık” ve “tarım” sektörlerinin gelişmesini de sağlıyor. Pancar melası, hayvan yemi olarak kullanılarak hayvancılığın gelişmesine etki ediyor. Münavebeli tarım, yani aynı arazi parçası üzerinde belirli bitkilerin, belirli sıraya göre arka arkaya yetiştirilmesi yoluyla çevrede yetişen diğer ürünlerin verimleri artırılıyor. Her yönüyle Şeker Fabrikamız, ilçemize ekonomik anlamda ve toplumsal anlamda bir katma değer sağlıyor. Ama geçtiğimiz sene çalışmadı Şeker Fabrikamız… Bacası tütmedi… Çiftçiler, traktörleriyle pancar kapısında beklemedi… İşçiler, sabah evlerinden çıktıklarında Esentepe’ye değil, Konya’ya, Van’a, Burdur’a, Eskişehir’e doğru yola çıktılar… Fırıncılar, her gün sattığı ekmeklerden… Marketler, her gün sattığı ürünlerden… Kahveciler, her gün sattığı çaylardan, hep bir eksik sattılar. Çocuklar her akşam yaptıkları gibi babaları işten geldiğinde koşup sarılmak yerine, telefonlara sarıldılar… Geçtiğimiz sene çalışmadı Şeker Fabrikamız, etkisini bu kasabada yaşayan herkes hissetti… Ve ne yazık ki, fabrikamızın bacası bu sene de tütmeyecek… Bu fabrikanın çalışabilmesi için esnafından köylüsüne, çiftçisinden memuruna, iktidarından muhalefetine kadar herkes “tek yürek” olmalı… Çünkü bu fabrika, Susurluk ekonomisinin can damarı… Geçmiş geçmişte kaldı. Geriye bakıp üzülmenin bir anlamı yok artık. Bizler fabrikamızı kurtarmanın mücadelesini verelim. Çabalayalım… Koşturalım… Terleyelim... Biz elimizden geleni yapalım, varsın o zaman yine kapansın. Ama biz Susurluklular olarak, hep birlikte fabrikamız için “mücadele ettik” diyebilelim. “El birliğiyle çalıştık” diyebilelim. “Bir araya geldik, uğraştık” diyebilelim. Bugün bu mücadeleyi vermezsek, yarın kimsenin ağlamaya hakkı olamaz… Başlıktaki sözler Türkiye’nin 1930’lardaki ilk planlı kalkınma hamlesinin mimarı İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey’indir. Tümce şöyle biter: “… Türklerin değil, ecnebilerin elindeydi.” Şeker ve şeker pancarı üretimi, Türkiye’de “sanayi ve ticaret”in “ecnebiler”in elinde olmaması gerektiğine inanan o “milli iktisat” ve “devletçilik” döneminin ürünüdür. Üstelik, şeker üretimi, kuruluşundan bu yana, hem sınai ve tarımsal açıdan, hem de siyasi bir ürün olarak varlığını korumuş tek alandır. “KİT, KİT” dediğin… 24 Ocak 1980 kararlarından başlayarak iktisadi açıdan neredeyse “tu kaka” ilan edilen ve sabah akşam kötülenen KİT’ler, yani “kamu iktisadi teşebbüsleri”, yalnızca devletin, yani kamunun ekonomik faaliyet alanları değildir. Evet, Genç Cumhuriyet’in sermaye birikimi sürecinde lokomotif görevini üstlenen sektörlerin başında gelenlerden biri şeker fabrikalarıdır ve katkıları büyüktür; ama, yalnızca sanayi ve ekonomiye mi katkı sağlamışlardır? İster şeker fabrikaları olsun, ister Sümerbank, ister Etibank, ister Karabük Demir Çelik ya da SEKA ya da diğerlerinden herhangi biri, bu KİT’ler yalnız sanayide değil, kültürel ve toplumsal yaşamda da bir “okul” olmuşlardır. Kuruldukları yörelerin yalnız ekonomik gelişmesine değil, toplumsal gelişmesine de en az sanayi kadar önemli katkılar sağlamışlardır. KİT demek, okul demektir; KİT demek, sosyal tesis demektir; KİT demek, sinema demektir; KİT demek, tiyatro demektir; KİT demek, spor demektir; kısaca KİT demek, yaşam demektir. Şeker fabrikaları gibi diğer tüm KİT’ler de, bir toplumsal dönüşümün öncüleridir. “Özelleştirme, özelleştirme” dediğin… Ulusal ekonominin inşaası ve bağımsız bir ekonomi için vazgeçilmez olan KİT’ler, Özal’dan başlatılırsa son otuz yıldır, Özelleştirme Kanunu’ndan başlatılırsa yaklaşık yirmi yıldır hızla tasfiye edilmektedir. Bu uzun dönem, siyasi ve ekonomik açıdan dünya ekonomisine boyun eğmiş sağ-orta-sol hükümetlerin, Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki politikalarının tam tersine politikalar izlediği bir dönemdir. Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan neo-liberal ekonomi programlarının “tek yön” olarak gösterdiği “yapısal uyum” altında, KİT’lerin -aralarında yerlileri olsa da çoğunlukla- yabancı sermayeye pazarlanma yöntemi “özelleştirme”dir. “Şeker, şeker” dediğin 2002’de, Kemal Derviş’in, Türkiye’nin IMF’nın soktuğu ekonomik krizden, yine IMF’nın yazdığı reçete çerçevesinde kurtuluşu için “tek çıkış” olarak gösterdiği “15 günde 15 yasa”dan biri de “şeker”di. Bu reçete, Türkiye’de şeker pancarı yerine “mısır nişastası”nın pazardaki payının artırılmasını, bunun için “bağımsız” (!) bir üst kurul kurulmasını, şeker pancarı ekiminin azaltılmasını ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesini öngörüyordu. Bu planın onuncu yılında, Cargill gibi bir Amerikan şirketinin bir tarım arazisi üzerinde yasaya aykırı olarak fabrika kurması, bunun iptali üzerine yargı kararını uygulamamak için yasa çıkarılması gibi şeyler “becerildi” ise de, hâlâ asıl amaca ulaşılamadı. Bu nedenle bu zamana kadar bu alanda mücadele eden başta Şeker-İş olmak üzere tüm emeği geçenleri kutlamak bir gönül borcudur. Şeker pancarı üreticileri bu mücadeleye daha aktif olarak katılmalıdır. “Cumhuriyet” dediğin… 1930’ların İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey neyi yıkacaklarını açıklarken, Osmanlı’daki o sömürgeleştirilmiş ekonomiyi tarifi ediyordu: Mehmet S. KESİMOĞLU CHP Kırklareli Milletvekili “Bu memlekette bir vakitler şimendiferler, bankalar, ticaret, sanayi, milli şirketlerin hisse senetleri, hatta en iyi tarlalar ve şehirler dahilindeki en iyi emlâk, Türklerin değil ecnebilerin elinde idi. (…) Milli iktisattan bahsetmek bir vakitler bir kabahat, bir vakitler de bir muammadan bahsetmek gibi bir şeydi.” Cumhuriyet’i kuranların o müthiş deneyiminden yaklaşık seksen yıl sonra, yine “milli iktisat”ı bir kabahat olarak görenler, hâlâ “liberal ekonomi”yi savunanlar ve bunun için şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gerektiğini savunanlar var. Bunlara karşı çok söz söylenebilir, ama biz sözü, Cumhuriyet’in en önemli isimlerinden biri olan, İktisat Vekilliği de yapan ama asıl Medeni Kanun’la ve onun klasikleşmiş “Gerekçesi”ni yazmakla tanınan Mahmut Esat Bozkurt’a bırakalım: “Bir gün gelecek, işe payını vermeyen ekonomsal liberal devletler, hani şu ekonomsal liberalliğiyle gurur duyan siyasal kurumlar, müzelerde işkence aletleri sırasına konacaklardır. Yarının insanları, bunları tıpkı bir balta, bir satır, engizisyonun kol bacak kıran bir tekerleği, göz çıkaran bir çivisi gibi seyredeceklerdir.” www.sekeris.org.tr 73 Şeker Özel “Bu Memlekette Bir Vakitler Şimendiferler, Bankalar, Ticaret, Sanayi…” Şeker Özel Nişasta Bazlı Şeker Gerçeği (İnsan Sağlığı İle Oynanıyor) Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ), mısırdan elde edilen şekerdir. Bu şekerin büyük bir oranı vücutta fruktoza dönüşür. Fruktoz insülin direncini tetikleyerek aşırı şişmanlığa yol açabildiği gibi kandaki trigliserid değerlerini artırabilmektedir. İlgililerin tespitlerine ve bildirilerine göre, fruktozun aşırı kullanımı sonucu aşağıda vurgulayacağım olumsuz etkilerini saptayan Avrupa ülkelerinde ciddi kotalar uygulanarak nişasta bazlı şekerin kullanımı yüzde 1’le sınırlandırıldığı halde, ülkemizde bu kullanım oranının yüzde 10 dan yüzde 15 ‘e çıkartılması oldukça düşündürücüdür. Şeker, organizma için önemli bir eleman olup, şeker kamışı,şeker pancarı ve mısırdan elde edilir. Mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker, büyük oranda fruktoz içermesi nedeni ile tokluk hissini önleyerek obezite ve obezitenin sebep olduğu bir çok kronik hastalığın tetikleyicisi olması açısından özellikle yetişme çağındaki çocuklar ve genç nesiller için tehlike arz etmektedir. (pankreas kanseri, karaciğer yetmezliği, kalp hastalıkları gibi) Mısırdan H. Yalçın KÖKSAL Uzman Veteriner Hekim Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri elde edilen nişasta bazlı şeker türü mısır şurubu olarak da biliniyor. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Mısır şurubu, günlük yaşamımızda hiç de küçümsemeyecek oranda tüketilmekte olan, gazoz ve kola gurubu içeceklerin yanı sıra, ketçap, bisküvi, krema, meşrubat, şekerleme, hazır meyve suyu, çikolata, gofret, hazır puding, kek, hazır çorba gibi pek çok gıdanın üretiminde pervasızca kullanılmaktadır. Dikkat edilirse adı geçen bu ürünlerin önemli bir bölümü özellikle çocuklarımız için son derce cazip ürünlerdir. Nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla ton başına 250-300 dolar daha ucuz olması, ilgili sektör tarafından kullanımını özendirmektedir. Sanayi tesislerindeki yüzde 15 kullanım oranının, merdiven altı üretim olarak adlandırılan ve kayıt ve kontrol dışı 74 şeker-iş dergisi • eylül 2012 üretim yapılan mekanlarda bu oranın çok daha üst seviyelerde olacağını bilmek için ulema olmaya gerek yoktur. Fruktozun çok düşük yüzdelerde kullanılması gerekirken, özellikle son haftalarda çeşitli yazılı ve görsel medyada boy gösteren kişilerin, fruktozu aklamaya çalışmaları son derece tüyler ürperticidir. Oysa konunun gerçek sahibi olan ve halk sağlığını her şeyin önünde gözetme erdemine sahip olan bilim adamlarımız, fruktozun bazılarının dediği gibi masum bir şeker cinsi olmadığını, insülin direncini tetikleyerek şeker hastalığına yol açtığını dile getirerek halkı uyarmak için çırpınmaktadırlar. Burada isimlerini açıklamadığım, ancak konuya ilgi duyan tüm duyarlı insanlarımızın bildiği, sayıları 5-6 civarında olan tesislerin toplamda yaklaşık 1 milyon tona varan kapasiteleri ile yaptıkları üretim tehlikenin hangi boyutlarda olduğunun önemli bir kanıtıdır. Bu arada Cola üreticilerinin de ton başına 250 – 300 dolar daha ucuz olan Nişasta Bazlı Şekeri tercih ettiklerini vurgulamaya gerek var mı bilmiyorum. Mısır şurubunun, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı olması, yukarıda belirttiğim gibi daha ucuz olması, doğal olarak gıda üreticileri için kârlılık anlamında cazip olmakta ve tercih sebebi olmaktadır. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahiptir. Yıllık şeker tüketimimiz 2 milyon ton kabul edilmektedir. Mevcut şeker fabrikalarımızın tam kapasite ile çalıştırılması halinde yaklaşık 3 milyon ton şeker üretebilecek kapasitede olduğu çeşitli kaynaklar tarafından ifade edilmektedir. Yani programlı bir üretim ile nerede ise 1 milyon ton tüketim fazlası ve ihracata dönük şeker üretebilecek bir potansiyel gücümüz varken, şeker pancarı üretiminin kotalara bağlanarak şeker üretiminin ithal mısıra indirgenmesi( Özellikle ithal edilen mısırlardaki GDO riski de göz önüne alındığında) halk sağlığını tehlikeye düşürmesinin yanı sıra ekonomik ve sosyal olarak şeker pancarı yetiştiriciliği gibi çok önemli bir istihdam kaynağından ülkemizi mahrum bıraktığını da çok iyi algılamak gerekir. Bu kaynak incelendiğinde aile tarımı olan şeker pancarı yetiştiriciliğinde yaklaşık olarak (tüm aile bireyleri ile) 2 milyon insanımızın geçimlerini sağlayacaklarını ayrıca tam kapasite ile çalışan şeker fabrikalarında da 25- 30 bin işçinin istihdam edileceğini de göz önünde tutmak gerekir. Ayrıca şeker pancarı hayvan beslenmesinde de ucuz bir yem kaynağıdır. Şu anda ülke insanlarımız, sağlık yönünden bir yandan GDO bir yandan da NBŞ tehdidi altındadır. Hem sağlığımız ve hem de ülke ekonomimizi çıkmaza sürükleyen bu politikalara karşı uyanık ve duyarlı olmak zorundayız. Netice olarak, tüketicileri bilinçlendirerek halk sağlığı üzerinde oynanan oyunlara son vermek gerekmektedir. İnsanlarımız ne tükettiğini bilmek hakkına sahiptir. Tüketeceğimiz ürünlerin etiketlerindeki göz boyayıcı, tüketiciyi yanıltıcı ifadeleri çok sıkı takip edip, kamuoyunu bu konuda aydınlatmak ve yetkilileri sıkı kontrole mecbur etmek zorundayız. Zira geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız ve gençlerimizin sağlıklı beslenmelerini çıkar çevrelerinin gönlüne bırakarak sağlıklı nesiller yaratamayız. Ülkemizde 500 bin çiftçi ve aileleriyle birlikte yaklaşık olarak 3 milyon insan geçimini şeker pancarı tarımından sağlamaktadır.Şeker pancarı ;ekimiden başlayarak üretiminin bütün evrelerinde bir çok sektörle iç içedir.Pazara sunulurken çapa,söküm,nakliye gibi bir çok konu ve sektörle bütünlük teşkil etmektedir.Şeker pancarı üretimi büyük ölçüde insan emeğine dayalıdır.Konusu geçen sektörlerde hesaba katılırsa ürünün üretiminden sağlanan istihdam 10 milyon kişinin üzerindedir.Altarnatif tarım ürünleri olan ayçiçeğine göre 5,buğdaya göre 20 kat daha fazla istihdam oluşturmaktadır.Şeker pancarı çiftçiyi tarlaya ve köye bağlar,ailenin tüm fertlerine çalışma ve istihdam imkanı sağlar.Yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki olmasıyla bir çok sektörde dolaylı olarak katma değeri arttırıcı önemli bir rol oynamaktadır.Tarımın sanayiye entegre olmasını sağlamış vegıda sanayinin temel taşını oluşturmuştur. Şeker,altarnatif ürünlere göre dış Pazar yönünden de üstünlük sağlamaktadır. Ülkemizde şeker fiyatları pancardan şeker üreten ülkelerdekifiyat seviyelerinin üzerine çıkmamaktadır. Sonuçlar, Türkiye’nin,çoğunluğunun AB ülkelerininoluşturduğu pancar şekeri üreten ülkeler arasında, fiyatlar bakımından orta sıralarda yer aldığını göstermektedir. Yani ürettiğimiz şeker pancarı pahalı olmadığı gibi ihracıyla ülke kalkınmasına fazlasıyla katkı sağlayabilecek bir üründür. Şeker fabrikalarımız Türk ekonomisine 3 milyar doların üstünde değer katmaktadır.Gayri Safi Milli Hasıla’ya etkileri büyüktür. Özetle Türkiye’nin şeker pancarı üretiminde fazlasıyla ihtiyacı vardır.Fakat Türkiye pancar sektörünü desteklemeyen ve hatta kamudan alınıp özelleştirmesi için çaba sarf eden tek ülkedir. Ülkemizin coğrafyası sebebiyle şeker pancarının üretimi konusunda bu kadar verimli olması, istihdama yararları ve ürünün ülke ekonomisine katkıları göz önünde bulundurulduğunda çok sayıda şeker fabrikamızın özelleştirilme çabalarını anlamak mümkün değildir.Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan özelleştirme politikalarıyla şeker sektörünün kamudan çıkarılması kabul edilemez. Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’ın bundan birkaç ay önce çiftçilere yönelik ‘’Pancar ekmek kadar değil,başka birşey de eke bilirler’’sözleriyle hükümetin şeker pancarı sektörünü bunca katkılarına rağmen tümüyle gözden çıkardığını göstermektedir. Şeker pancarı sektörüne zarar veren tek konu özelleştirilme aşamasında değildir. Hükümetin uyguladığı kota uygulamaları da başka bir unsurdur. Üretim aşamasında sıcaklık,haşerelenme v.s gibi ürün miktarını etkileyen faktörler bulunmaktadır. Sonuç olarak, üretici ektiği şeker pancarından ne kadar ürün elde edeceğini bilemez fakat kota fazlası ya da eksiği için ceza ödemektedir. Bu, haksız ve üreticiyi teşvik etmekten çok uzakta bir uygulamadadır. ABD başta olmak üzere, şeker pancarı üretimi bir çok ülkede devlet tarafından desteklenen ürünlerin başında yer almaktadır.Üretimi için teşvik verilmektedir.Hükümetimiz ise özelleştirmelerle birlikte,bu sektörü yok etme tehlikesiye bırakma konusunda kararlıdır. Birçok il ve ilçede bulunan ve yöre halkının geçimini sağladığı şeker fabrikalarından birisi de, 1989 yılında kurulan Çarşamba Şeker Fabrikasıdır. İlimiz ekonomisi ve istihdamına katkıları göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Fabrikamız da diğer şeker fabrikaları gibi özelleştirilme aşamasındadır. Bu durum binlerce yöre insanını mağduredecek ve Çarşamba’nın ekmeği elinden alınmış olacaktır. Bununla birlikte Çarşamba da istihdam alanı yaratılmaya çalışılırken, var olan istihdam alanı da satılacaktır. Bütün bunlar fabrikamızın bugüne kadar hiç zarar etmemesine rağmen yapılmaktadır. Özelleştirmeler gerçekleştiğinde ilçemizde istihdam Ahmet İhsan KALKAVAN CHP Samsun Milletvekili azalacak ve en önemli konulardan birisi de göç başlayacaktır. Göçle beraber ekonomik, sosyal ve kültürel faturaların yükünü ülke olarak hissedeceğimiz aşîkardır. Bilinçsiz özelleştirme politikaları;ülkemiz ekonomisi için önemli bir sektör olan şeker pancarı şektörünü bitirecektir ve çiftçimizin tarım alanındaki rolünü azaltacaktır. Samsun olarak biz, Çarşamba Şeker Fabrikamızın özelleştirilmesine engel olmak istiyoruz. Bu da; sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi kuruluşlarımızla ortak hareketle sağlanabilecek bir durumdur. Hükümetten; üreticinin sorunlarını ve çözüm yollarını belirlemesini bekliyoruz. Hükümetin özelleştirme politikalarına ve sektörel uygulamalarına bir dur demek istiyoruz. Bunun için de tüm hemşerilerimle savaşımızı vereceğiz. www.sekeris.org.tr 75 Şeker Özel Benim Bakışımdan … Şeker Özel Artık Çaylarımızın Tadı Kaçtı… Şeker insanlık tarihi kadar eski temel bir gıda maddesidir.Türkiye’de şeker pancarından üretilen şerker başka ülkelerde şeker kamışı gibi farklı ürünlerdende üretiliyor. Ancak Türkiye’nin iklim şartları toprak-su yapısı şeker kamışı üretmine uygun değildir. Ama, Türkiye topraklarının çok büyük bir bölümü şeker pancarının ekimine müsaittir.Şeker pancarı aynı zamanda önemli bir enerji kaynağıdır.Bir bakıma şeker pancarı petrolle eşdeğer bir üründür.Türkiye’nin tükettiği benzini şeker pancarından üretmek mümkün. Bunun için sağlam ve kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç var. Şeker pancarının teşvik edilmesi için ise bu ürünün ana girdi maddesi olan, maliyeti arttırıcı unsur lan gübre fiyatlarının düşürülmesi veya en azından 18 olarak uygulanan KDV oranlarının makul bir seviyeye çekilmesi gerekiyor. Cemalattin ŞİMŞEK Samsun MHP Milletvekili Pancar tarımının Türkiye ekonomisine bir çok katkısı vardır. Bunlar İstihdam, İç Göçün engellenmesi, Tarıma, Hayvancılık,Yan Sektörler, Gıda Sektörü, Nakliye Sektörü, İlaç Sektörü, Biyoyakıt ve Çevreye olan katkılarıdır. Çarşamba Şeker Fabrikası 1989 yılında açılmış güzide fabrikalarımzdan biridir. Ama maalasef özelleştirme ile Samsunumuzun kamuya ait kalan tek fabrikasıda’da kapanmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Pancarımız uygulanan yanlış politikalarla ve kotalarla yok edilmiştir.İktidar, 76 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Pancarımızın yok olma sebeplerini araştırarak önlem almak yerine sat kurtul politikası ile Çarşambamızı mağdur etmiştir. Kamu sektöründe meydana gelen zararların neden kaynaklandığının araştırılması gerekmektedir. Özelleştirme eliyle zararların önlenmesi için ne gibi tedbirler aınabilir. Hükümetin özel sektörün bunu yapacağına ilişkin güvencesi ne olduğunu anlamamaktayız. Özelleştirmelerin sorunları nasıl ortadan kaldıracağı bizleri ikna edici deliller ortayaa konmamaktadır.Madem özelleştirerek bazı tedbirler alınabiliyorsa kamu sektörünün bu tedbirleri alamamış olması ve devletin denetleme mekanizmalarının harekete geçirilmemesi insanların kafasında soru işareti olarak kalmasına sebep olmaktadır. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Bu durumda 500 binin üstünde pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak, 13 binden fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, aileleri ile birlikte düşünüldüğünde bundan doğrudan etkilenenlerin sayısı 3 milyona ulaşacaktır. Yan sektörler göz önüne alındığında ise yaklaşık 6 milyon kişi şeker sektöründeki gelişmeden olumsuz etkilenecektir. İşsizliğin dahada büyümesine neden olacak bu durum ; büyük şehirlerin varoşlarına olan göçü arttıracak, terör olayalarını tırmandıracak ve ülkemizin güvenlik sorunları önüne geçilmez bir hal alacaktır. Fabrikaların kapanması halinde Türkiye , şeker ve şekerin yan ürünleri olan melas, küspe,yem,alkol gibi ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir. Daha ucuza şekr üretildiği gerekçesi ile nişasta bazlı şekere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek ve sanayi şekeri tümüyle mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerlere dayandırılacaktır.Olası sağlık sorunlarının yanı sıra, NBŞ sanayi piyasasının yüzde 75’ine çok uluslu şirketler egemendir, dolayısıyla üretilen katma değerde bunlara transfer edilecektir. Şeker sanayi özelleştirmelerinin aklı selimle bir daha düşünülüp hiçbir mağduriyete mahal vermeden çiftçimiz in,işçimizin,milletimizin menfaatleri doğrultusunda tekrar ele alınması lazımdır. Kaçak şeker sorunun çözümü, fabrikaların modernizasyonu, düşen hammadde fiyatları, yıldan yıla azalan kotalar, her yıl düzenli artırılan nişasta bazlı şeker kotaları şeker sektörünün yok olmaması için dikkat edilecek en önemli ayrıntılardır. Sonuç olarak, işçiyi, çiftçiyi pancar sektöründen ekmek yiyen milyonları aldatanların hepimiz daima karşısında olacağız ve bu yanlışlarından dönmeleri için çaba sarf edeceğiz. Özelleştirme ihalesinin defalarca yargı kararı ile satışı durdurulduktan sonra, aynı şartname ile ihale yapılıp Danıştay 13. Dairesinin Şeker-İş’in açmış olduğu davayı 5-0 gibi reddetmesini anlamak kolay değildir. Hangi şartlar değiştide yargı böyle bir karara imza atmıştır Bugün gelinen noktanın öncesinin araştırılması gerekmektedir.4-5 yıl öncesi ne kadar 300 bin ton pancar işleyen Çarşamba Şeker Fabrikası, yöre çifcisine ne olduda şimdi bu üründen vaz geçti. Bulunduğu bölge halkına ,çiftçisine ,hayvan üreticisine, Nakliyatçı esnafına çok daha büyük bir çevreye katkı sağlayan Şeker Fabrikası neden yaşatılması değilse, kapatılması noktasına gelmiştir. Bankalar Kurulu Kararı ile NBŞ, oranının yüzde 10 dan her yıl yüzde50 artırılarak ülkemiz yapay tatlandırıcı cennetine çevrilmiştir. Oysaki sadece Avrupa ,amrika devletinin kozmetik ve ilac sayide kullandıkları oranın yüzde1,5 geçmediği halde bu oranın ülkemizde derhal sınırlandırılması ve hatta yasaklanması gerekmektedir. İnsan sağlığı, çocuk gelişimini yapılan deneyler ile olumsuz etkileyen yapay tatlandırıcıların önüne geçilmesi Doğu fabrikaları gibi katma değer ve istihdam sağlayan Çarşamba, Kastamonu gibi fabrikalarımızın da yaşatılması gerekmektedir. Samsun’un ilçelerinde tarım ve hayvancılığı nasıl kalkındırabiliriz? diye ilçede sivil toplum örğütleri ile toplantılar yapacaksın ama tarıma dayalı olan çok büyük sanayi kuruluşu olan Şeker Fabrikalarını Özelleştirme sonucu kapatılma ile karşı karşıya getireceksin? Bu mantığı anlamak mümkün degildir. Buda gösteriyor ki; yapılan toplantı sadece kamu oyunu yanıltmak amaçlıdır Özellikle yıllarda yüzde 14 alt sınır olarak alınan pancar çifcisine ödenen paranın gene aynı seviyede tutulup Bafra ,Çarşamba,Kavak ve Ladik çifçisini pancara yönelmesi saglanmalıdır. Görülüyor ki; her yıl çarşambada oldugu gibi Kastamonu, Turhal, Malatya, Elazığ, Susurluk, Alpullu, Kars ve daha birkaç fabrikanın pancar ekimi düşmektedir.Bu da o yöre fabrikalarının kapanma ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Hiç zaman kaybetmeden NBŞ nin önüne geçilmeli; Tarıma dayalı Şeker Fabrikasını verimli çalışması için ne gerekirse bunun adımının bir an önce atılması gerekmektedir. Haluk KOÇ CHP Samsun Milletvekili www.sekeris.org.tr 77 Şeker Özel Fabrikalar Neden Kapanma Aşamasına Geldi Bunun Araştırılması Gerekir Şeker Özel “Sivil Toplum Kuruluşlarına Büyük Görevler Düşmektedir” Mehmet İNCE Suluova Ayrancı Grup Köylere İçme Suları Birlik Başkanı 78 şeker-iş dergisi • eylül 2012 “Suluova Orta Karadeniz’in iç bölgesinde yer alan geçiminin büyük bir bölümünün tarıma dayalı olan ve bunun yanında hayvancılık küçük ve büyük tarım işletmeleri organize besi ve organize sanayi ile bölgemizin en büyük sanayisi konumunda olan şeker fabrikamız 1954 yılında faaliyete geçmiş olup yöremize istihdam tarıma ve tarımla uğraşan köylerimize öğretici ve eğitici bir kurum olmuştur. Kuruluşundan bu yana halkımıza sağladığı iş imkanı, çiftçilerimizin bin bir zahmetle üretmekte olduğu şeker pancarlarının şeker haline dönüştürülüp pazara sunulması ve posasının da yine hayvan yemi olarak kullanılan yaş ve kuru küspe elde edilerek farklı bir Pazar imkanıyla maddi kaynağa dönüştürülmesi halkımızın geçiminde büyük bir fırsattır. Bölgemizde tarım ve hayvancılıktaki gelişmeler şeker fabrikamızın katkılarıyla sağlanmıştır. Bu nedenledir ki köylünün vazgeçilmez durumda olan şeker pancarı ve yörenin can damarı olan şeker fabrikası yöreye sağladığı katma değer ile bölge ekonomisinin lokomotifi olmuştur. İlçemizde var olan su kaynaklarından en temiz ve kaliteli bir şekilde 27 köye ve 1500’ e yakın aboneye hizmet götürmeye çalışan Suluova Ayrancı Grup köyleri içme suları birlik başkanlığı olarak abonelerimizin hizmet karşılığı ödemelerde bulunmaktadır. Şeker fabrikamızın avans sisteminden yararlanmaları bizimde hizmetimizi aksatmadan yerine getirmemize yardımcı olmaktadır. Yapmış olduğum birçok projede ve hizmette desteklerini esirgemeyen Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. ye teşekkürlerimizi sunuyorum. Ülkemiz açısından baktığımızda şeker pancarı ve şeker üretimi köyden tabana yayılmış sermayenin tek kelimeyle başarılı örneği, planlı üretimin uygulayıcısı olarak bilinmesi gerekmektedir yukarda bahsedilen konuların Amasya Şeker Fabrikasının bölgedeki önemini ve varlığını sürdürebilmesinin gerekli olduğunun kanıtıdır Amasya Şeker Fabrikası kurulduğu yıldan bu yana özellikle son yıllarda ülkedeki en büyük 500 sanayi kuruluşlarının arasında yer alan bir kuruluştur yaşaması ve yaşatılması için çiftçilerimize yani bizlere temsil ettiğimiz sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. İlçemiz halkının ve çevre il ve ilçelerin bu değerimize sahip çıkılmasını temenni ediyorum.” Şeker Özel “Damarımızı Kesmeyin” Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemiyoruz. Özelleştirme sonrasında fabrika kapanma aşamasına gelecek, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran bölge esnafı sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Ülkemiz ekonomisine küçümsenmeyecek boyutlarda yerli katma değer sağlayan, doğal şeker üretimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde büyük katkıları olan şeker sanayi sektörünün, yeniden yapılanma sonucunda rekabet üstünlüğü ile bölge ve dünya ekonomisinde hak ettiği yeri bulması elbette ki büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu bağlamda özelleştirilmesi düşünülen Bor Şeker Fabrikası sadece 2011 yılı verilerine bakıldığında il ekonomisine olan katkısının 164 milyon liradır. 500 kişiyi doğrudan istihdam ettiği,4 il 8 ilçe de 3500–4000 çiftçi ile yapılan pancar üretiminin tamamının kullanıldığı çiftçisinden esnafına yan sektörde çalışanlarına kadar doğrudan ve dolaylı şekilde aileleri birlikte yaklaşık 10–12 bin kişiyi etkilediği görülmektedir. Bu nedenle de Bor Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmemesi gerekmektedir. Zira özelleştiği takdirde bu fabrika kısa bir zaman sonra kapanma aşamasına gelecektir. Yöremizde Şeker fabrikasından başka tarıma dayalı bir sanayi kuruluşu bulunmamaktadır ve bölgeye katma değer sağlayan önemli bir tarımsal kuruluştur Özelleştirilmesi sonucu esnafımız bundan çok büyük zararlar görecektir. Geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Sonuçta mevcut ülke şeker sanayi çökecek, stratejik önemi olan pancar üretimi bitecek, gümrük duvarları koruyucu olmayacak ve sonuçta da Türk şeker sanayi çökecek ve Türkiye pancar şekeri üretiminde stratejik önemini yitirecek ve dev uluslar arası şirketlerin pazarı olacaktır. Bu nedenle böylesine öneme sahip Bor Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmemesi gerekmektedir. Şeker sanayinin yeniden yapılandırılarak, içinde Devletin, pancar ekicilerinin, bölge esnaf odalarının, ziraat odalarının, işçisinin, ticaret sanayi odalarının içinde bulunacağı bir yapıya dönüştürülerek üretimin devamı sağlanmalıdır. Esnaf odaları olarak inanıyoruz ki bu yapı ile şeker fabrikaları ülke ekonomisine çok daha büyük katma değerler verecektir. Böylelikle dünyada’ da Türkiye pancar tarımı ve şeker üretimi yıldız ülke konumuna gelecektir. Fahri EKER Niğde Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı www.sekeris.org.tr 79 Şeker Özel “Kotolarla Türk Tarımına Balta Vuruldu” “Temelleri 1953 yılında Rahmetli Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından atılan Amasya Şeker Fabrikası, bir fabrikanın bölgeye neler verebileceğinin en büyük örneklerinden birisidir. Boş bir ova ve batanlıktan ibaret olan Suluca’da, 1954 yılında Şeker Fabrikasının açılmasının ardından hızla nüfusu artmaya ve gelişmeye başlamıştır. Suluova isminin kazınılmasında ki en büyük pay hiç şüphesiz ki Amasya Şeker Fabrikasınındır. Sadece küçük bir nahiye olan Suluova, Şeker Fabrikasının açılmasının ardından hızlı bir gelişme ve büyüme sergilemiştir. Büyük bir ekonomik kaynak oluşturan Amasya Şeker Fabrikası, sadece bölge halkının değil, birçok şehirden iş imkânı için gelen insanlara ekmek kapısı olmuştur. Suluova her şehirden insanı bağrına basmış ve ekmek için bir araya getirmiştir. Amacı şeker olan, fabrika işçisi, tarım işçisi, tarla sahibi, nakliyecisi bir arada Suluova’da bir ekonomi oluşturmuşlardır. Bu ekonomi 2000’li yılların başına kadar hızlı bir seyir izlemiş ancak 2002 seçimleri sonrası gelen hükümetin izledi tarım politikalarıyla Şeker Fabrikası ve Şeker işçileri ezilmeye başlamıştır. Avrupa Birliği süreci diye başlanıp ülkede ki insanları önce iyi bir şeymiş gibi gösterilen kotalarla Türk tarımına büyük bir balta vurulmuştur. Gelişmiş bir ülke gösteremezsiniz ki bana ülke tarım politikalarına dışarıdan müdahale edilsin. Kotalarla içeride ki üreticinin yıldırılma Ramis TOPAL Amasya Milletvekili Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi 80 şeker-iş dergisi • eylül 2012 planı önce fazla üretimi önlemek için olduğu söylenmiştir. Ancak durumun hiç de böyle olmadığı çok geçmeden anlaşılmıştır. Nişasta bazlı şeker ithal edilmeye, pancardan üretilen şekerin kısılmaya çalışıldığı ortaya çıkmıştır. Nişasta bazlı şekerin sağlığa ne kadar zararlı olduğu bütün sağlık kurumlarınca tespit edilmiş ve mahkeme kararlarıyla kullanımı kısıtlanmıştır. Ancak burada hükümet devreye girerek bu oranları arttırmıştır. Neden Şeker Pancarı diye sorulursa bunların cevabını vermek aslında çok kolaydır; • Öncelikle Şeker Pancarı tarımıyla uğraşan yaklaşık 500.000 insan bulunmakta bunu hane halkıyla birlikte değerlendirirsek yaklaşık 2.500.000 insana tekabül etmektedir. Şeker Fabrikalarında ise yaklaşık 30.000 işçi çalışmaktadır. Bu istihdam rakamlarına göre ayçiçeği tarımına göre 4,4, buğday tarımına göre de 18 kat fazla istihdam sağlar. Sağladığı yüksek istihdam oranıyla köyden kente göç büyük ölçüde engeller. • Şeker Pancarı çiftçisi devlete yük olmadan 200.000 hektara yakın bir alanı kendi alın teriyle tarımsal alana dönüştürmüştür. Devlet bu sayede 350 Milyon $ yakın gelir elde etmiştir. Şeker Pancarı tarımsal harcamada da diğer ürünlerden daha ekonomiktir. Ton başına buğdaydan 3,7 kat, ayçiçeğinden 7 kat daha düşüktür. Buna karşın buğdayda 3,3, ayçiçeğinde 2 kat fazla katma değer sağlar. • Şeker Pancarı sadece şekeriyle değil baş, yaprak, posa ve melası ucuz hayvan yemi olarak kullanır. Suluova gibi hayvancılığın yoğun olduğu bir yerde bu yem imkânları, hayvancılığa büyük destek sağlar. Bu saydıklarımızın yanında birçok yararı olan Şeker Pancarının yanlış politikalarla bu duruma gelmesinden gerçekten üzüntü duyuyoruz. Suluova halkıyla özdeşleşen Amasya Şeker Fabrikası, çiftçisiyle, işçisiyle, nakliyatçısıyla bir bütünün parçalarıdır. Bu bütünü daha büyütmek ve geliştirmek gerekirken, yanlış politikalarla küçültmeye ve parçalamaya çalışmak büyük bir gaflettir. Nitekim 2000 yıllara kadar hızla gelişen ve nüfusu artan Suluova, 2000’den sonra nüfusu azalmaya başlamıştır. Amasya Şeker Fabrikası, Suluova’nın şah damarıdır. 1950’lerde nahiye olan sulucayı, ,ilçe yapıp göz bebeği haline getiren Amasya Şeker Fabrikasına hakkı teslim edilmeli ve hak ettiği eski günlerine geri döndürülmelidir. Bu duygu ve düşüncelerimle tüm emekçi arkadaşlarıma, çiftçilerimize, nakliyatçılarımıza, yani bir bütün olan Amasya Şeker Fabrikasının bünyesinde ki tüm kardeşlerime selam ve saygılarımı sunarım.” Şeker Özel “Bölge Halkımızı Fabrikamıza Sahip Çıkmaya Davet Ediyorum” “Amasya Seker Fabrikası’nın kurulup üretime geçtiği zamandan günümüze kadar gelen zaman arasında Suluova ilçesi ve diğer ilçelere ve Amasya bölgesine ayrıca Samsun, Tokat, Çorum il ve ilçelerine her yönüyle katkıda bulunmuş bölgemizdeki ve Suluova esnafımızın ticari hayatını sürdürebilmesinde en büyük katkısı olan Amasya Şeker Fabrikası A.Ş ‘nin kuruluşundan sonra çiftçilerimize esnafımıza besicilerimize açık öğretim imkanları sunarak bilinçli tarım ve kazanç yollarını gostermesindeki gayretlerini bilen istihtam ve ekonomiye katkılarının önemini iş kültür alanına sagladığı katkılarını yakınen tanıyan bilen birisi olarak bulundugumuz Suluova ilçesine sagladığı ekonomik katkılarını biliyor ve takdir ediyorum. Ben; Amasya Seker Fabrikasın’dan açlışıp emekli olmuş bir işçi evladıyım bizler şeker ekmeğiyle büyüyerek bugünlere geldik şuanda bulunduğum Suluava Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı olmaktan ve şeker emeklisi çocuğu olmaktan onurduymaktayım ben bir Amasya Şeker Fabrikası emeklisinin evladı ve Suluova Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı olarak çevremizdeki şeker fabrikalarının özelleşmesine karşıyım. Özelleşecekse de çiftçinin, bölge esnafının, şeker işçisinin ve kamunun içinde olacağı bir özelleştirme diliyorum. Çevremizdeki fabrikalar özelleştiğinde Amasya Şeker Fabrikasının yaşam sahalarının dağılacağını biliyor, yaşanacak kayıpları tahmin ederek kaygılarımı dile getiriyorum. Tüm bölge halkımızı fabrikamıza sahip çıkmaya davet ediyorum.” A. Serdar BURTAÇGİRAY Suluova Esnaf ve Sanatkarları Odası Başkanı www.sekeris.org.tr 81 Şeker Özel Şeker Pancarı Yöremizin Vazgeçilmezi “Bölgemiz İç Anadolu bozkır topraklarında yer alan bir yöredir. Geçim kaynakları sınırlıdır. Hayvancılık ve bunun yanında küçük tarım işletmeleri Bor Şeker Fabrikası gibi ve bazı sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Bor ilçesinde bulunan Bor ekonomisi ile büyük katkı sağlayan Bor Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamına alınması sebebiyle tedirginlik hadsafhasına ulaşmıştır. Şeker pancarı yöremizin vazgeçilmezi olup başka ürünümüz bulunmamaktadır. Pancarımızın kalitesi çok yüksektir. Bor Şeker Fabrikasına ürün yetiştirmek Bor ve Aksaray Niğde gibi illeri kapsamaktadır. Niğde çevresinde ise pancar üretimi yapılmaktadır. Şeker fabrikamız ülke ekonomisine çok şeyler kazandırdığını herkes tarafından biliniyor. Pancar küspesi hayvancılığın temel besin kaynağıdır. Şeker pancarı yaklaşık 6 aylık yetiştirme ve üretime geçme suretiyle uzun dönem dışarıdan gelenlere dahi iş imkânı sağlıyor. İlimizin milletvekillerine Muhtarlar Derneği olarak bu konuda Şeker Fabrikasına sahip çıkılması için görüşmeler yapıldığını ilçemizin kaderi ile oynanmasını dile getirdik. Yetiştirme alanlarının geliştirilmesini talep ettik. İlçe ekonomisine zarar verip alışverişlerin azalacağını belirttik. Çiftçimizin ayakta kalabilmesi için özelleştirmenin durdurulmasını talep ediyoruz. Bor Şeker Fabrikası Türkiye’deki Şeker Fabrikaları içinde en kâr eden kuruluştur. İlçemizin can damarı şeker pancarıdır. Çok aile geçimini pancar yetiştiriciliği ile sağlamaktadır. Pancar şeker haline geldiğinde nakliyecilik sektörü de canlanmaktadır. Tekrar ediyoruz pancar ekim alanlarını genişletilmesini istiyor gerekirse halk olarak demokratik hakkımızı kullanarak Bor ve Aksaray halkını fabrikaya sahip çıkmaya ve ulusal basın yerel basında kamuya oluşturmaya davet ediyoruz.” Ali ÖNSAY Muhtarlar Derneği Başkanı 82 şeker-iş dergisi • eylül 2012 “Bağımsızlık Savaşımızın kazanılmasının ardından, siyasal alanda kazanılan bağımsızlığın, ekonomik alanda da sağlanarak kalkınmanın gerçekleşmesi için bilinçli bir yol izlenmiştir. Atatürk tam bağımsızlık dediği zaman elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri v.s bağımsızlık vurgusu yapmıştır. Anadolu ihtilalı karşısında yenilgiye uğrayan emperyalist ülkeler, kin ve öfkelerinin intikamını almak için, bu kez silah yerine paralarını kullanarak, saldırıda bulunuyorlar. Yayılmacı ülkelerin amaçları, ulus devletleri her türlü alanda ortadan kaldırarak, dünyanın her yerindeki ekonomik kaynaklardan sınırsız şekilde yararlanmaktır. Ulus devletleri yok edip şirket devletlerinin getirilmesi amaçlanmaktadır. Atatürk ne demişti? “Hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir.” Ürünlerimizi dünyanın her yerinde satacağız diye başlatılan sürecin sonunda, bugün tarımımız, sanayimiz çökertilmiştir. Dışa açılma balonu patlamıştır. Ekonomimizi yabancılara teslim etmek yoksullaşmaktır, köleleşmektedir. Atatürk ilkeleri bir bütündür. Bunları birbirinden ayıramazsınız. Devletçilik ilkesini yok saymak büyük bir yanılgıdır.. Küresel sermaye “devleti küçült” diyor, “sat” diyor satılıyor, küçültülüyor. “Özelleştir” diyor, özelleştiriliyor. Oysa özelleştirmelerde Türk ulusu kaybediyor. Kazananlar ise hep aynı “Uluslararası büyük sermaye ve onun işbirlikçileri”. Özelleştirme adı altında Türkiye’nin ekonomik kaleleri satıldı, satılıyor. İçimiz yanıyor. Şeker-iş sendikasının bir broşürünü inceliyorum. Biz toprağı, fabrikayız! Biz vatanız, halkız! Ve kazanan biz olacağız! Diyor. Kutluyoruz, destekliyoruz. Atatürk KİT’leri kurarken, halkın ekonomik kalkınmasını düşünmüştü, gelir dağılımını düşünmüştü, sosyal adaleti düşünmüştü. Ekonomiye yön vermek, dışa bağımlı kalmamak için kurmuştu. 1929 da dünya krizdeyken biz Duyun-u umumiyenin borçlarını da ödemiştir. Bizler, Cumhuriyet kazanımlarımıza dokunamazsınız diyoruz. Bor Şeker fabrikası da bu değerlerimizden birisidir. Borda şeker fabrikası halkın umududur. Sosyal, kültürel birikimdir. Çölün ortasında bir vaha gibidir. Bu kuruluşları kapatarak NBŞ’leri insanlarımıza dayatmak halkımızın geleceği ile oynamak değil midir? NBŞ’ler ve kimyasal tatlandırmalar halkın sağlığı ile oynamak değil midir? Halkın daha da fakirleşmesi değil midir? NBŞ’lere izin vermek arazilerimizde pancarın az ekilmesi değil midir? Bizler diyoruz ki Cumhuriyet kazanımlarımıza dokunmayın. Bizler diyoruz ki tarlalarımızın pancar yeşilliğiyle kaplanmasını istiyoruz. Bizler sağlıklı yaşayabilmek için pancar şekeri tüketmek istiyoruz. Bu ülkenin umudu çocuklarımız ve onların geleceğini düşünmek zorundayız. Şeker Pancarı üreticisini Atatürkçü Düşünce Derneği Bor Şubesi olarak destekliyoruz. Bor Şeker fabrikamıza sahip çıkıyoruz. Tüm emekçilere binlerce selam…” Ganime ŞEREN Atatürkçü Düşünce Derneği Bor Şube Başkanı www.sekeris.org.tr 83 Şeker Özel Ulusal Değerlerimiz Şeker Özel “Denize Düşen Yılana Sarılır” Ali Rıza ÖNAL Bor Pancar Ekicileri Kooperatifi Denetim Kurulu Üyesi Ülkemiz 80 li yıllardan önce köylü ve çiftçi ağırlıklı nüfusa sahip di. Dolayısıyla o yıllarda hep söylenirdi. Milli gelirin yarısından fazlası tarım ve hayvancılıktan elde edilirdi. Zaten Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk’te ‘milletin efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür.’ demişti. Zamanla bu yapı hızla ters düz oldu köyden kente göç başladı nüfus yapısı ve üretim ilişkileri değişti. Bununla birlikte sosyal ve ekonomik yapıda dışa bağımlılık oluşup kendi iç dinamiği ile gelişemeyen ekonomimiz teknoloji ithal etmek durumunda kaldı. Bu durum dış borç yükünü arttırdı dışa bağımlı olarak gelişen ülkemiz emperyalizmin cirit attığı bir arena haline geldi. Ekonomik krizden çıkış yolu olarak özelleştirme dayatıldı bu uygulama ancak askeri darbeler ile toplumun dinamik kesimleri susturulup baskı altına alınarak hayata geçirilebilirdi. Tam da öyle oldu. Türk toplumunun tüm değerleri bu kapitalist dayatmalar sonucu alt üst edildi. Tarım ülkesi olan ülkemiz şekeri, buğdayı, pirinci ve yem bitkilerini ithal eder hale geldi. Üretim arttırma bahane edilerek gıdaların genetiği ile oynandı. Ülkemizi yönetenler çok matah bir şeymiş gibi özelleşmeye sarıldılar. Zengin babaya hayırsız evladın yaptığı gibi ülkemizin tüm birikimleri çarçur edildi. Bugün itibari ile şeker fabrikaları özelleştiğinden 300 bin aile pancar üretemez hale gelecek buna bağlı olarak zaten dibe vurmuş olan hayvancılıkta olumsuz olarak etkilenecektir. Özelleştirme ülkemizde krizden çıkış yolu olmalıydı. Tam aksine dış borç ikiye katladı işsizlik arttı ülkemizin emekçileri taşeronlaşmaya mahkûm edildi. Özelleştirme uygulamasını ilk defa ülkemizde uygulamaya koyan iktidarlar sadece zarar eden kurumlar satılacak demişti. Bu durumu ‘özelleşecek güzelleşecek’ sloganı ile yutturmuşlardır. Şimdi bakıyoruz hiç bir şey güzelleşmedi. Bu fabrikaları bu üretim araçlarını bizden öncekiler kolay kurmadılar. Bizden sonrakilere de bu mirasımızı geliştirip büyüterek bıraka bilmeliydik. Bizler özelleştirmeyi; denize düşenin yılana sarılarak kurtulmaya çalışmasına benzetiyoruz. Ey! Bizi yönetenler gelin bu sevdadan vazgeçin. 84 şeker-iş dergisi • eylül 2012 “Özelleştirme Mantığını Anlamıyoruz” Mevlit Asım KEŞ Ziraat Odası Başkanı Kadınhanı / KONYA Bölgemizde 30 yıldır, 1982 yılından bu yana, binlerce insana iş, aş, ekmek kapısı olan Ilgın Şeker Fabrikası bölgemizde önemli sanayi kuruluşudur. Bölge çiftçilerimizin bir tek sanayi ürünü olan pancarın işlendiği fabrika yıllardır hizmet vermiş, hala Türkiye’deki Şeker Fabrikaları içerisinde karlılık oranı en yüksek olan fabrikalardan bir tanesidir. Dolayısıyla karlı bir kuruluşun özelleştirilme mantığını anlamamakla birlikte eğer özelleştirilecekse, içerisinde üreticilerinde olduğu bir özelleştirme modelinin daha gerçekçi bir yöntem olacağı kanaatindeyiz. En yakınımızdaki Konya Şeker örneğinde olduğu gibi bir yol, yöntem izlenirse bölgemiz üreticisine, işçisine ülke ekonomisine katkısı büyük olur kanaatindeyiz. Ilgın Şeker özelleştirilmesinde kamunun denetleyici olarak bulunduğu, üretici ve işçisi ile bölge halkına verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Şeker pancarı üretimi Türkiye’de iki yüz bini aşkın üreticiyle gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de bugün 330 bin hektar alanda 17 ile 18 milyon ton civarında pancar üretilmekte, iki ile üç milyon ton arasında da şeker üretilip satılmaktadır. Bu üretimin ekonominin tamamında doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu çoğaltan, çarpan ve hızlandıran etkileri dikkate alındığında karşımıza devasa bir mekanizma çıkar. Türkiye’de şeker pancarı üretimi yalnız ekonomik değil aynı zamanda sosyolojik, siyasal ve hatta kültürel bir olgudur. Bu bakımdan şeker pancarı sorununa kâr/zarar ya da üretim/tüketim parametreleriyle bakmak yanlıştır. Türkiye için şeker ve şeker fabrikaları bölgesel kalkınmaya katkı sağlayan, doğudan batıya ve köylerden kentlere göçü engelleyen ciddi ve dengeleyici stratejik bir sektör kimliğindedir. Zira şeker fabrikaları kırsal yörelerde üretim yapan nadir büyük işletmeler arasındadır. Doğu Bölgelerinde faaliyet gösteren şeker fabrikalar verimlilik yönünden sorunlu olmakla birlikte sosyolojik yönden hayati bir görev yerine getirmektedir. Şeker pancarı üretimi, en azından insanları yaşadığı topraklara bağlayan bir sebep olmaktadır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi suretiyle etkin, verimli ve kârlı hale getirileceği düşüncesi de Türkiye şartlarında üzerinde iki defa daha düşünülmesi gereken bir husustur. ‘Kamu sektörü verimsiz, hantal ve etkisiz çalışır. Özel sektör verimli, karlı, etkin çalışır. O halde şeker fabrikaları konusunda da özelleştirmeye gitmek en uygun yoldur’ şeklindeki yaklaşım her şart altında doğru değildir. Dünyada şeker üretimi ve şeker fabrikaları konusundaki uygulama ve deneyimler de bu konuda dikkatle irdelenmelidir. 18 şeker fabrikasının 11’ini 3 farklı Alman yatırımcı gruba satan Polonya bu süreçte şekerle ilgili olarak ciddi kriz yaşamıştır. Bu yüzden de özelleştirmelerden sıkıntı yaşayan Polonya, elinde kalan 7 fabrikanın kesinlikle yabancıya ve özel sektöre satılmaması için 2001 yılında Meclis kararı almıştır. Polonya, özelleştirme sonrası şeker ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir. Almanya ve Fransa ise küçük ve eski teknoloji kullanan fabrikalar ya kapatmış ya da teknoloji ve kapasiteleri büyütülerek ekonomiye kazandırılmışlardır. Kapatılan fabrikaların bulunduğu bölgelerde üreticilere ve fabrika sahiplerine yardımlar yapılarak alternatif üretimlerle ayakta durmaları sağlanmıştır. AB’de kota uygulanan şeker üretiminde artık kotaların kaldırılması önerilmektedir. Türkiye’de bir yandan şeker fabrikaları özelleştiriliyorken, diğer yandan Tarım Bakanlığı, GDO’lu ürünlerin ithalatına kapıyı sonuna kadar açıyor. Bilindiği gibi artık mısırdan da şeker üretilebiliyor. Türkiye’de Amerikan Şirketleri bunun için yerleştiler. Türkiye’deki mısırın çoğu Şeker Özel Şeker Fabrikaları, Özelleştirme ve Amerikan Şirketleri Özcan YENİÇERİ MHP Ankara Milletvekili Amerika’dan ithal ediliyor ve bunlar GDO’lu. Mısır’dan şeker üretmek için, daha doğrusu mısır nişastasını şekere (früktoz şekeri) dönüştürmek için biyoteknoloji ürünü, yani GDO’lu enzimler kullanılmaktadır. Mısır şurubu Amerikan şirketlerine çok yüksek kâr sağlıyor. ABD şirketlerinin kârlarını sürekli ve yüksek tutabilmesi için şeker pancarına dayalı üretimin Türkiye’de sınırlandırılması gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye’deki şeker fabrikalarının özelleşmesinden geçiyor. Bu fabrikaları Amerikan şirketleri satın alarak kontrol etmeseler bile, bu özelleşme sonunda şeker fabrikalarının çoğunun kapanacağını hesap ediyorlar. Şeker fabrikalarının kapanmasıyla meydana gelen şeker açığı, Amerikan şirketleri tarafından üretilen mısır şurubu ile kapatılacak. Mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz mısırdan üretilse bile şeker pancarı şekerine göre çok daha fazla sağlığa zararlıdır. ABD’de kullanılan şekerin yarısı bu mısır şurubudur. Bu yüzden ABD’de bazı eyaletlerde halkın yarısından çoğu aşırı şişmandır. Bunlara bakılırsa ABD halkı en yüksek milli gelirle, dünyada en kötü beslenen toplumu haline gelmiştir. Türkiye’yi yönetenler özelleştirme politikalarıyla ekonomik yönden değil ama fiziki yönden, Türk halkını ABD’li obezlere çevireceklerdir. Özelleştirme hırsı iktidarın gözünü köreltmiştir. İktidar Şeker fabrikalarını özelleştirme adı altında haraç/mezat satarak elden çıkarmaya çalışıyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu ortaya çıkma ihtimali olan işsizlik, göç, kargaşa ve hastalık gibi sosyal sorunlar iktidardakileri hiç ilgilendirmiyor. Halbuki, Şeker fabrikaları yalnız ekonomik değil aynı zamanda ülke güvenliği, toplumsal sağlık ve sosyal denge yönünden de stratejik öneme haizdir. Şeker fabrikalarının özelleştirme konusu, nedeni, niçini, zamanı, yöntemi ve nasılı ile bir değil iki defa düşünülmelidir. www.sekeris.org.tr 85 Şeker Özel “Özelleştirme “Hükümet Doğru Modelinde Pancar Olanı Yapacaktır” Üreticisi de Olmalı” Galip YAVAŞ Ziraat Odası Başkanı Akşehir / KONYA Bölgemizde ekonomik istikrarı sağlayan Ilgın Şeker Fabrikası devletimize katma değer sağladığı gibi, bölgemiz çiftçilerine, nakliyecilere, besicilere ve esnafımıza geçim kaynağıdır. Dolaysıyla geçmişteki özelleştirmeler göz önüne alındığında fabrikamızın özelleştirilmesi demek bu kaynağın kuruması demektir Diğer bir hususta sağlıklı bir nesil düşünüyorsak Başbakanımız üç çocuk istemektedir, tamam katılıyoruz ama bu üç çocuğumuzu da tatlandırıcılardan uzak GDO su ile oynanmamış besinler ile yaşatmalıyız. Yani sağlıklı nesiller yetiştirmeliyiz. Bu da tatlandırıcı kotalarının düşürülmesi pancar kotasının artırılması ve GDO’su oynanmamış ürünler ile olmaktadır. Özelleştirme bir dünya gerçeği olarak fabrikamızın pancar üreticisinin de içinde olduğu bir özelleştirme modeli ile yapılmasının daha uygun olacağı ve hükümetimizin özelleştirmeyi bu model üzerinden yapacağını ümit ediyoruz. 86 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Mustafa SAK Ziraat Odası Başkanı Tuzlukcu / KONYA Ilgın Şeker Fabrikasının bulunduğu bu coğrafyada ekonomik istikrarı sağlayan pancar ekimi, çiftçilerimize, besicilerimize, nakliyecilerimize ve bölgemiz esnaflarına geçim kaynağı sağlamaktadır. Böyle geniş kitleye hitap eden fabrikamızın zarar ediyor diye bahane edilerek özelleştirilmeye çalışılması maalesef çok yanlıştır. Şayet özelleştirilme kaçınılmaz bir gerçek deniliyorsa özelleştirme Pankobirliğin de içinde olduğu yeni bir model üzerinde durulması doğru olacaktır. Bölgemizde pancar yoksa hayvancılık yok olmaya yüz tutacaktır. Nakliyecilerin, esnaflarımızın mağdur olması demektir. Ayrıca sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyor isek tatlandırıcıların hayatımızdan çıkması lazım. Avrupa’da bu kotalar bizim ülkemizden çok düşük. Son zamanlardaki tatlandırıcıların zararları anlatılmaktadır. Dolaysıyla pancar kotalarının artırılması tatlandırıcıların düşürülmesi sağlıklı bir nesil için en tabi hakkımızdır. Bütün bunların göz önünde bulundurulacağını hükümetin yanlışlıktan kaçınıp doğru olanı yapacağını ümit ediyoruz. Yusuf GÜLMEZ Ziraat Odası Başkanı Yunak / KONYA Odamıza bağlı bulunan bölgemiz çiftçileri ağırlıklı olarak pancar çiftçiliği ile ilgili hayatlarını sürdürmekte , diğer ürünler münavebe ekimlerinde değerlendirilmektedir. Dolaysıyla pancar bizim bölgemizde olmazsa olmaz ürünlerin başında gelmektedir. Bu nedenle özelleştirmeye bölgemiz çiftçileri kesinlikle sıcak bakmamaktadır. Ancak özelleştirme bir dünya gerçeği deniliyorsa bu özelleştirme pancar ekicilerininde içinde bulunduğu bir özelleştirme modeli ile geliştirilmelidir. Ayrıca tatlandırıcılar ile ilgili kotalar tekrar gözden geçirilmeli, çiftçilerimizin geçim kaynağı olan pancar üretim kotaları ne kadar artırılır ise bölgemiz için o kadar faydalı olacaktır. Büyük çoğunluğu pancar çiftçisi olan, bölgemiz halkının bu isteklerinin hükümetimiz tarafından göz ardı edilemeyeceğini ve özelleştirmenin de bu hassasiyet üzerinde olacağını temenni ediyoruz. Muhittin SEVER Ziraat Odası Başkanı Doğanhisar / KONYA Ilgın Şeker Fabrikasının kurulduğundan bugüne kadar bölgemizde her alanda katkıları tartışılmaz. Biz Doğanhisar Ziraat Odası olarak özelleştirmenin bu işi bilen, bu işin içinde olan, Fabrikamızın daimi çalışmasını temenni edecek emin ellere ihale edilmesini dilemekteyiz. Ayrıca tatlandırıcılar ile ilgili faaliyet sürdüren firmalara nasıl kotaları artırılıyor ise biz pancar çiftçilerinin de kotalarının artırılmasını talep ediyoruz. Kaldı ki tatlandırıcı kotaları diğer ülkelerde bizim ülkemizdeki kotadan çok düşüktür. Basından izlediğimiz kadar maalesef tatlandırıcıların sağlığımız ile ilgili iyi bir besin kaynağı olmadığı bir gerçektir. Bütün bu gelişmelerin değerlendirilmesini ümit eder, pancar çiftçisinin yüzünü güldürecek kararların alınmasını en büyük dileğimizdir. www.sekeris.org.tr 87 Şeker Özel “Pancar Bölgemizin “Çiftçimizin Olmazsa Yüzünü Güldürecek Olmazlarındandır” Kararlar Alınmalı” Şeker Özel Şeker Fabrikaları Sanayi devriminin iyice hissedilmeye başladığı dönemlerde Osmanlı Devleti, şeker fabrikaları kurma yönünde çeşitli girişimlerde bulunmuş ancak netice elde edememiştir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında özel girişimciler eliyle kurulması için atılan adımlar 1926 yılında ilk şeker fabrikasının açılmasını sağlamıştır. 1930’lu yıllardan itibaren özel sektör girişimlerinin yetersiz kalması nedeniyle Emin ÇINAR MHP Kastamonu Milletvekili şeker fabrikalarının kurulması bir devlet politikası haline getirilmiştir. İlerleyen yıllar itibariyle ülkemizin artan nüfusuna paralel olarak şeker ihtiyacının karşılanması için peş peşe açılan şeker fabrikalarının sayısı bugün itibariyle 33’ü bulmuştur. Bu fabrikaların 25 tanesi Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet göstermektedir. Dünya’da üretilen şeker’in yüzde 80’i şeker kamışından, yüzde 20’si ise şeker pancarından elde edilmektedir. İklim koşulları nedeniyle Türkiye’de gerçekleştirilen üretimin tamamı şeker pancarından yapılmaktadır. Hemen hemen ülke genelinde yapılan üretim verimliliğin en yüksek olduğu Orta Anadolu Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Bugün 60’ın üzerinde ilde ve 5000 civarında köyde şeker pancarı yetiştirilmektedir. Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin önemli bir kolu olan şeker sektörü, sulu tarım ve üstün tarım tekniklerinin kullanılması bakımından ülke kırsalının en önemli gelir kaynaklarından birisidir. Üreticiler şeker pancarı üretiminde makine, gübre ve tarım ilacı kullanarak çağın gereklerine uygun üretim gerçekleştirmektedir. Bu nedenle şeker pancarı kendisinden sonra tarlaya ekilen ürünlerin verimini artırmaktadır. Fabrikalardan elde edilen atıklar bedelsiz ya da çok düşük ücretle hayvan yetiştiricilerinin yem açığını kapatmaktadır. Yetiştirilen şeker pancarının 88 şeker-iş dergisi • eylül 2012 fabrikalara taşınması, bölgede taşımacılık sektörünün de canlanmasına neden olmaktadır. Üretilen şeker hem ülke genelinde ihtiyacın karşılanması hem de ülke dışına satışın yapılması nedeniyle yüksek ekonomik bir değere sahiptir. Türkiye, dünya pancar şekeri üretiminde, Amerika, Fransa, AB ve Rusya’dan sonra 5. sırada yer almaktadır. Türkiye’nin dünya pancar şekeri üretimindeki payı % 8 civarındadır. Son yıllarda ar-ge’ye verilen önem nedeniyle de şeker pancarı üretiminde verimlilik artışı gerçekleşmiş üretim 18 milyon tona çıkmıştır. Bu üretim ülke gayri safi milli hasılasına yaklaşık 4 milyar dolarlık bir katkı sağlamaktadır. İstihdam açısından bakıldığında sektör yaklaşık 25 bin kişiye iş sağlamakta, 200 bin civarında çiftçi de şeker pancarı yetiştirmektedir. Alt ve yan sektörlerle birlikte düşünüldüğünde istihdam açısından oldukça önemli bir yere sahip olan sektör fabrikaların kurulu bulunduğu arazilerin değeri açısından da ekonomik açıdan çok değerlidir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmeye çalışılması binlerce kişinin işini kaybetmesine neden olacak, ülke ekonomik açıdan önemli bir değerini, yaklaşık yüz yıllık bir birikimini kaybetmiş olacaktır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için düşünülen meblağ ancak arazi değerini karşılar niteliktedir. Zaten hükümetin uygulamış olduğu yanlış kota anlayışı nedeniyle ihtiyacımızı karşılayıp ihraç ettiğimiz üründe ithalatçı konumuna düşmüş bulunmaktayız. Fabrikaların bu şekilde özelleştirilmesi Türkiye’nin yararına olmayacaktır. Varlık yöntemiyle yapılan özelleştirmeler daha önceki özelleştirmelerde görüldüğü üzere fabrikaların kapanmasına neden olmaktadır. İhaleyi alan firma fabrikayı kapatarak araziyi farklı amaçlarla kullanmakta ve işçiler işsiz kalmaktadır. Bu özelleştirme furyası zaten dibe vurmuş olan hayvancılık sektörünü iyice zor duruma sokacak, şeker pancarı yetiştirerek geçimini sağlayan vatandaşlarımız için önemli bir gelir kaynağı ortadan kalkacak, sektör dışa bağımlı hale gelecek, 25 bin çalışan olumsuz etkilenecektir. Örneğin Kastamonu şeker fabrikası bölge halkı açısından son derece önemli bir gelir kaynağı niteliğindedir. Yaklaşık 10 bin çiftçi şeker pancarı yetiştiriciliği yapmakta, çok sayıda işçi fabrikalarda çalışmaktadır. Aileleriyle birlikte düşünüldüğünde şeker fabrikaları bölge halkı için hayati öneme sahiptir. Ancak Kastamonu Şeker Fabrikası Özelleştirme İdaresi tarafından varlık satış yöntemiyle özelleştirilmiştir. Bu fabrikanın faaliyetlerine devam edip etmeyeceği muammadır. Kastamonu Şeker Fabrikasının kapatılması şeker pancarı üretiminden geçimini sağlaya yöre halkını olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle özelleştirmeden vazgeçilerek teknolojik destekle sektörün büyümesi sağlanmalı, kotalar azaltılarak dünya genelinde pazar payımız artırılıp, ekonomik açıdan daha kazançlı bir ortam yaratılmalıdır. İsmet KURUTLUOĞLU Kırşehir Muhtarlar Derneği Eski Başkanı ve Aşıkpaşa Mahallesi Muhtarı Özelleştirme çalışmaları Kırşehir ve bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan pancar, şeker üretimini doğrudan etkileyeceğini düşünmekteyiz. Kırşehir’imiz genel geçim kaynağı tarıma dayalı olduğundan tarıma sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu sebeple memleket ekonomisine çok büyük katkısı olan şeker fabrikamızın olası özelleştirilmesi halinde kapatılma riski söz konusu olabilecektir, bununda on binlerce pancar ekicisi çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olacağı kaanatindeyiz. Kırşehir Muhtarlar Derneği Eski Başkanı ve Aşıkpaşa Mahallesi Muhtarı olarak ; Pancar ekicisi ve Şeker Fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanınızdayız. “Her Türlü Desteğe Hazırız” Kırşehir Pancar Ekici Çiftçileri Kırşehir İlimizin genel geçim kaynağı tarıma dayalı olduğu için tarıma sahip çıkılması gerekmektedir. Memleket ekonomisine ve biz çiftçilerin geçim kaynağına çok büyük katkısı olan şeker fabrikamızın özelleştirilmesi halinde kapatılma riski söz konusu olabilecektir, bununla birlikte bizim gibi on binlerce pancar ekicisi çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olacaktır. Kırşehir çiftçileri olarak ; Şeker fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanındayız ve her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu ilgili makamların bilgisine sunarız. www.sekeris.org.tr 89 Şeker Özel “Özelleştirilirse Kapatılır” Şeker Özel “Esnafta İflas Kaçınılmaz Olur” Mustafa YAĞMUR Kırşehir S.S. 13 Nolu Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı Şeker Fabrikalarımızın özelleştirilmesini kati suretle istemiyoruz. Özelleştirme sonrasında fabrikamızın kapatılma olasılığı gündeme geleceğinden, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanına dayanan esnaflar olarak büyük sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Kırşehir Şeker Fabrikamızda taşıyıcılar olarak durgun iş ortamında, sonbahar ve kış aylarında şeker fabrikamızın yaklaşık 550 bin ton pancar, 150 bin ton küspe , 60 bin ton şeker nakliyesi çok büyük iş potansiyeli oluşturmaktadır. Kırşehir S.S. 13 Nolu Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi olarak ; Kırşehir Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası’na bugüne kadar olan desteğimiz artarak bundan sonrada devam edecek olup, Şeker Fabrikamızın özelleştirilmesine karşı fabrika çalışanlarının sonuna kadar yanında olacağımızın bilinmesini isteriz. 90 şeker-iş dergisi • eylül 2012 “Fabrikalar Özelleştirmeye Kurban Edilmemeli” Hüseyin ALPER Vezirköprü Ziraat Odası Başkanı Geçim kaynağının temelini tarım ve hayvancılık oluşturan Vezirköprü ilçemizde şekerpancarı tarımı yanlış politikalar neticesinde azalmakla birlikte ilçemize ve bölge halkına ciddi katma değer sağlamaktadır. Bunu kısaca özetlemek gerekirse; 2011 yılında ilçemizde şekerpancarı tarımıyla geçinen 3200 aile bulunmakta ve fabrikaya net olarak 85.172 bin ton pancar teslim edilmiş ve çiftçilerimize net yapılan ödeme 10 milyon 40 bin TL olmuştur. Bu üretimden kamyoncu ve aileleri de nasiplenmiş yaklaşık 2 milyon tl gelir elde etmişlerdir. Bu halka çoğalarak ilçe ve bölge halkına, esnafına yansımakta ve azda olsa yüz güldürmektedir. Başka bir konu ise çiftçilere bedelsiz olarak teslim ettiği pancarın yüzde 20 oranında verilen yaş küspedir ki hayvancılık için ciddi önem arz etmekte ve can çekişen hayvancılık sektörüne de bi nebze olsun merhem olmaktadır. Şekerpancarı hasat sonrası hızla işlenmesi gereken bir ürün ve bölgemizde sekerpancarı tarımının var olması için Amasya Şeker Fabrikası ilçemiz için büyük öneme sahip sayılı fabrikalardan biridir. Stratejik öneme sahip şeker üretimi ve fabrikalarımız ülkemiz için özellikle savaş seslerinin çokça dillendirildiği bu günlerde özelleştirilme ve kota uygulamalarına kurban edilmemelidir. Şeker Özel “Özelleştirilirse Pancar Üreticileri de Ortak Edilmeli” Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi en son düşünülmesi gereken bir konudur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili konu 23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma takvimi içerisinde de değişik vesilelerle Meclisin gündemine geldi. O zaman söyledik. Yapılacak en son özelleştirmenin şeker fabrikaları olması gerektiğini ve yanlış bir adımı Hükûmetin atmaktan geri durmasının yararlı olacağını defalarca söylememize rağmen maalesef Hükûmet bu yanlış adımı atmaya devam etmektedir. Her şeye rağmen siyasallaşan bir hukuk sistemi de olsa bugün söz konusu Erzincan, Elâzığ, Elbistan ve Malatya şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kararını Danıştay 13. Dairesi 15.12.2009 tarihinde iptal etmiştir. Bu iptal kararına rağmen yeniden bu konunun Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hukukun arkasından dolanarak Türkiye’nin gündemine getirilmiş olması çok büyük bir talihsizliktir. Çünkü şeker fabrikaları sadece birer fabrika değildir. Şeker fabrikaları 100 binlerce insanın ekmek kapısıdır, insanın evine giden ekmeğinin üretimine aracı olan çok önemli fabrikalardır. Bu fabrikalar; üretilen şeker pancarıyla üreticilerin, melasla hayvancılık sektörünün, yaş küspeyle yine hayvancılık sektörünün, ayrıca şekerle tatlandırıcı sektörünün çok önemli birer fabrikası halindedir ve bulundukları illerde önemli birer istihdam kaynağıdır. Bu yararlarını bırakıp, yıllar önce, 60’lı yıllarda devletin sosyal devlet anlayışından yola çıkılarak kurulan bu fabrikalar sadece “Kâr etmiyor” veya “Faaliyet dönemini zararla kapatıyor” düşüncesinden yola çıkarak özelleştirilirse yüz binlerce doğrudan, dolaylı olarak da milyonlarca insanın ekmeğiyle oynanmış olacaktır. Ülkemizin değişik illerinde bulunan ve birçok insanımızın evine ekmek götürmesine vesile olan bu fabrikalarla ilgili tekrar düşünmemiz ve mutlaka geniş kapsamlı bir araştırmanın sonucunda varsa sorunlarının giderilmesi, yasal düzenleme gerekiyorsa bunun yapılması konusunda gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu fabrikaların kesinlikle özelleştirilmemesinden yanayız. İktidar partisi neden bu fabrikaların özelleştirilmesinde ısrar etmektedir? Bunu anlayabilmek için, ülkede tatlandırıcı sektörünü ve nişasta bazlı şeker sanayisini yöneten kartellerin kimler üzerinde etkili olduğuna bakmak lazım. Bu fabrikalardan elde edilecek gelirin öyle düşü- Prof.Dr. Alim IŞIK MHP Kütahya Milletvekili nüldüğü gibi çok fazla olmayacağı da yaşanan örneklerden kolaylıkla anlaşılabilir. Bu fabrikaların birçoğunun arazisi artık şehir merkezlerinde kalmış, âdeta birer arsa sahibi fabrikalardır. Bu fabrikaların özelleştirilmesinin altında rant yatmaktadır, nişasta bazlı şeker sektörünün Türkiye’deki iki büyük temsilcisinin baskısı yatmaktadır. Şeker fabrikalarının yaşanan örneklerde olduğu gibi iktidarın düşündüğü şekilde gruplar halinde özelleştirilerek birilerine rant kaynağı yapmak yerine, daha verimli biçimde çalışmaları sağlanmalı ya da pancar üreticileri ortak edilerek özelleştirilmeleri sağlanmalıdır. www.sekeris.org.tr 91 Şeker Özel “Herkes Sahip Çıkmalı” Fahri ŞAHİN Havza Ziraat Odası Başkanı Amasya Şeker Fabrikasının önemi ehemmiyeti Havza ve Havza çiftçileri açısından çok önemlidir. Şöyle ki Amasya Pancar Ekiciler Kooperatifi 1951yılında kurulmuştur. O yıllar ekilen Şeker Pancarları Tokat Turhal Şeker Fabrikasında işlenrnek üzere ilçemizde yetiştirilmiştir. Daha sonra 1953 yılında Türkiye Cumhuriyetinin ilkelerden olan en öndeki Amasya Şeker Fabrikasının temeli atılmış, 1954 yılında da faaliyete geçerek Türkiye Cumhuriyetinin ilk özel şekerinin üretimini başarıyla yaparak Türk milletinin dimağlarında yerini bulmuştur. Samsun’un Kurtuluş Savaşındaki önemi Havza karargahında başlamış yüce ve ulu önder Atatürk Havza’da 18 gün kalmış ve Amasya tamiminin ilçemizde hazırlanmıştır. Bundan dolayıdır ki Samsun ve diğer ilçelerinden önce şeker pancarı ile tanışmıştır. Üretime Turhal şeker fabrikası ile başlamış Amasya 92 şeker-iş dergisi • eylül 2012 şeker ile yoluna devam etmiştir ve etmektedir. Türkiye Şeker Fabrikalarının Türk tarımına sağladığı teknikler ve makineleşmenin Bayrağı ilçemizde Amasya şeker fabrikası çekmiştir. Şeker traktörlerle tanışmış topraklarımız ıslah edilmiştir. Şeker pancarı ile ilk defa su ile ürünler tanıştırılmış yüzde 50 ürün daha fazla alınmıştır. 2002 yılında ise Havza’nın ürettiği şeker pancarı zirveye ulaşmış 105 bin tonu bulmuştur. ilçemiz fabrikaya 17 km mesafede bulunmaktadır. Amasya pancar ekicileri kooperatifine 10750 pancar ekicisi kayıtiıdır. Her yıl ortalama 2000 ile 3000 kardeşimiz şeker pancarı üretmektedir. ilçe dahil toplam nüfusumuz 65 binden 486 bin 15’e düşmüştür. Buna Türkiye’nin şeker politikaları etkendir. Ortalama her yıl 10000 ile 12000 dekar civarında şeker pancarı ekimi yapılmaktadır. Yukarıda izaha çalıştığını konuların ana kaynağı Amasya şeker fabrikasıdır. Eğer o şeker fabrikası yapılmamış ya da üretim yapmamış olsa idi tarımda beklide 30 yıl gerilerde olacaktık bunlar üreticilerle ilgili tesbitlerdir. Sanayi kısmını sanayicilere, taşımacılara, elektirik kurumlarına, kömür madeni üreten ocaklara, doğal gaz üreten şirketlere bırakıyorum. Çünkü bu nedenlerden dolayı istihdam rakamlarını kendileri bilirler. Özet fikrimi de açıkça yazıyorum. Özel Fabrikalar 1954 yılında faaliyete geçmiş, halen çalışıyorlar. Hükümet olarak bu fabrikaları desteklemesi gerekenler desteklemiyor. Hep özelleşme diyorlar. 58 Yıldır özelliğini sürdüren Amasya Şeker Fabrikasına sahip çıkılmasını siyasilerin birlik ve beraberlik içerisinde sahiplenmelerini temsil ettiğim toplum adına istiyorum. Amasya Şeker Fabrikasının arazisinin Mindehor köyü ileri gelenleri tarafından bağış yapılmasıyla özerk fabrika olarak 1953 yılında inşaatının başlamasıyla küçük bir yerleşim merkezi olan Suluca köyü fabrikanın çalışmaya başlamasıyla çevre il ve ilçelerden gelen çalışanların yerleşmesiyle 1954 yılında ilçe olan Suluova bugün yaklaşık 50 bin nüfusuyla Şeker fabr ikasının bölgeye yarattığı katma değerden yararlanan ilçedir. Fabrikamız bölgemizin gelişim ve değişimine eğitici bir sektör olarak damgasını vurmuştur Şeker sanayinin kurulduğu diğer illerdede bu durum aynı söz konusu olmuştur. Fabrikamızın önemi çiftçilerimizin modern tarıma gelinmesinde ziraat aletleri kullanımının yaygınlaşmasında traktörler,söküm makineleri, kamyon ve M. Ali USTAOĞLU Suluova Sanayi Sitesi Başkanı kamyonetlerin tamiri taşıyıcılar kooperatifin kamyonların pancar çekiminden sanayiye verdiği maddi imkan, şeker fabrikası çalışanlarının araçlarının bakım ve onarımın sanayimize yarattığı katma değer etkisi şeker fabrikamızın ay, gün, saat,dakika değil saniye bile çalıştığında ilçemizin ekonomik katkısının değerini en çok bizler sanayici ve sanayi esnafı olarak biliyor değerini anlıyor ve taktir ediyoruz. Fabrikamız konumu itibariyle özerk fabrikadır. Dolayısıyla sahibi üreticilerimiz olan çiftçilerimizdir,bu anlamda çevre halkı olarak bizlere düşen görev malımıza sahip çıkmaktır. Bölgemizde bulunan ve çevre il ve ilçelere en yüksek düzeyde katma değer sağlayan tek büyük sanayi kuruluşunun bacasını her daim tüttürmek için çevremizdeki siyasilere,sivil toplum kuruluşlarına ve bölge insanımıza büyük görevler düşmektedir.bu duygu düşüncelerle tüm bölge halkımıza selamlarımı sunuyorum. “Esnaf Sıkıntıya Düşer, İflaslar Yaşanır” İlçemizdeki Şeker fabrikasının özelleştirilmesi bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan pancar ve şeker üretiminin geleceğini doğrudan etkileyecektir. Yozgat genelinde, ilçelerinde, köy ve kasabalarında ekilen pancarlar ilçemiz ekonomisine ciddi boyutlarda hareketlilik sağlamaktadır. Yozgat Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi halinde geçimini büyük ölçüde şeker fabrikasının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Ülkemiz ve ilimiz ekono- Nihat ALAN Sorgun Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı misinin ağırlıklı olarak tarıma dayalı olması nedeni ile; yurt içi şeker ihtiyacının yurt içi kaynaklardan karşılanması büyük önem taşımaktadır. Şeker fabrikası ve şeker pancarı İlimiz açısından, çiftçilerimizin ve ilimizin kalkınması konusunda ekonomik önem arz etmektedir. Özelleştirildiği takdirde büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenlerden dolayı Sorgun Ticaret ve Sanayi Odası olarak Yozgat Şeker Fabrikasının kapanmaması hususunda siyasi parti temsilcileri, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile odamızda toplantılar düzenleyerek lobi çalışması yapmış bulunmaktayız. Yozgat ve ilçelerinin sosyo-ekonomik durumunu iyileştirici bir sanayi bitkisi olan ve ilimizin kalkınmasında önemli bir kilometre taşı olan şeker fabrikasının üretim ve yönetiminin devlet eliyle devam ettirilmesi hususu bölgemizin geleceği açısından önem arz etmektedir. www.sekeris.org.tr 93 Şeker Özel “Malımıza Sahip Çıkalım” Basından 94 şeker-iş dergisi • eylül 2012 Basından www.sekeris.org.tr 95 Basından 96 şeker-iş dergisi • eylül 2012