9. PAMUKOVA

Transkript

9. PAMUKOVA
“PAMUKOVA” GAZETESĠ
PAMUKOVA gazetesi Iğdır‟ın altıncı, Mecit Hun‟un da dördüncü
gazetesidir. 30 Temmuz 1954 tarihinde yayın hayatında giren PAMUKOVA,
pedal sistemiyle çıkan ikinci gazetedir.
PAMUKOVA gazetesinin çıktığı dönemin özelliklerini Ģöyle
özetleyebiliriz. Millet Partisi Türkiye genelinde 27 Ocak 1954 tarihinde
kapatılınca Millet Partisi Ġlçe BaĢkanı Mecit Hun bir süre bağımsız olarak
siyasi yaĢamını devam ettirir. 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde Demokrat
Parti, Abdürrezak GüneĢ‟i veto edince, Mecit Hun ve eĢraftan kimseler
DP‟nin bu haksız durumunu protesto amacıyla Cumhuriyetçi Millet
Partisine girerler. Seçimleri izleyen aylarda Mecit Hun, Cumhuriyetçi Millet
Partisinden kopar, Bağımsız Demokrat olarak DP ilçe yönetimine karĢı
mücadele eden muhalif cephesi içinde yer alır. Bu kez, iki yıl önce siyasi
arenada kapıĢtığı eski DP ilçe baĢkanı Nurettin Kirman‟la birlikte hareket
eden Mecit Hun, yeni DP ilçe yönetimine karĢı yükselen muhalefetin sesi
olmaya çalıĢır. ĠĢte bu siyasi koĢullarda Mecit Hun, PAMUKOVA gazetesini
yayın hayatına sokar.
Mecit Hun 25 Ekim 1954 tarihinde DP‟ne aktif üye olur. Ancak bu
beraberliği kısa sürer, Aralık 1954‟te DP‟den ayrılır, Bağımsız Demokrat
olarak siyasi çalıĢmasını devam ettirir.
PAMUKOVA gazetesi Iğdır tarihinin en önemli ve en yoğun siyasi
hareketliliğinin yaĢandığı 1954-55 yıllarında yayımlandığından, önemli
polemiklere sahne olur. 2000‟li yıllara kadar uzanan siyasi gruplaĢmaların
köklerini merak edenler için PAMUKOVA vazgeçilmez bir belge
özelliğindedir.
Kanımca, yoğun bir fikir ve polemik gazetesi olan PAMUKOVA,
Iğdır siyasi tarihinin elde mevcut en önemli belgesidir. (Diğer gazete
arĢivleri ne yazık ki yok olmuĢtur)
Mecit Hun, Pamukova‟da kaleminin gücünü, sadece siyasi analiz ve
polemik üstatlığını pekiĢtirmek anlamında değil, fırsat buldukça mizah ve
ince espriyle yüklü makaleler yazarak da kanıtlar.
Mecit Hun‟un PAMUKOVA gazetesiyle Cemil Aydın‟ın YENĠ IĞDIR
gazetesi amansız bir polemiğe girerler. Hasan Karalar ve Enver Araslı bir
yanda, Mecit Hun diğer yanda taraflar birbirlerini pes ettirmek için tüm
güçlerini kullanırlar. “Brütüs” gibi tarihi Ģahsiyetlere atıfların yapıldığı,
Ziya PaĢa‟dan dizelerin araya sıkıĢtırıldığı bu yazılar yoğun bir entelektüel
çabayla yoğrulmuĢtur. YENĠ IĞDIR gazetesi nüshaları elimizde
olmadığından bu polemikleri tek yanlı olarak PAMUKOVA‟da okumakla
yetineceğiz.
Sayı
1-115
116 - 145
Tarih
30.07.1954 - 9.05.1955
10.05.1955 – 28.07.1955
Sahibi
Mecit Hun – K. Karadağ
Mecit Hun
Mesul Müdür
Mecit Hun
Mecit Hun
Yer
IĞDIR
IĞDIR
Yıl:1 Sayı: 1
30 Temmuz 1954
Cuma
TARAFSIZ SĠYASÎ GAZETE
(30 Temmuz 1954 Cuma)
SAHİPLERİ
Mecit Hun Kâmil
Karadağ
Yazı ĠĢlerini Fiilen Ġdare Eden
Mes’ul Müdür: Mecit
Hun
Fiyatı 10 KuruĢ
Abonesi
Yıllık: 1250 Kr.
6 Aylık: 650 Kr.
(30 Temmuz 1954 Cuma)
PAMUKOVA
Pazartesi ÇarĢamba Cuma günleri
çıkar
Tarafsız siyasi Gazete
Uray Cadesi No:3 IĞDIR
CHP’den Ġstifalar (2 Ağustos 1954)
CHP son il kongresinde ortaya çıkan bâzı zıt cereyanlardan sonra
Kars vilâyeti dahilinde bu partiden istifalar vuku bulmuĢ ve ilçemizde de
ilçe idare kurulu baĢkanı Hasan Tezel, Ġdare Kurulu üyesi EĢref BaĢaran ile
Kurban Akar CHP‟den çekilerek Ģimdilik serbest kalmayı tercih etmiĢtir.
Tezel ile arkadaĢlarının istifaları Kars gazetelerinde neĢredilmiĢ ve
ayrılmağa sebep olarak parti içindeki görüĢ ayrılığı gösterilmiĢtir.
Ayrıca vilâyet ile diğer kazalarda da geniĢ mikyasta (ölçekte)
istifalar olmuĢtur.
Doktor Necdet Koçak
Dahiliye Mütehassısı
Terhis olmuĢ ve Söğütlü Mahallesi
ġehit Mehmet ÇavuĢ Caddesi
Cırcır Sokağındaki Muayenehanesinde
Hastalarını Kabule BaĢlamıĢtır
Gazetemizi Matbaamız ve Gülten
Kitapevinden Temin Edebilirsiniz
Ana Davâlarımız-I
9 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 5
VĠLÂYET OLMA DAVÂMIZ (Geçen sayıdan devam)
Geçen sayımızda, Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi icap ettiren
coğrafi ve iktisadî sebeplere temas etmiĢ ve hazırlanan tasarının bir an evvel
kanunlaĢmasını temenni etmiĢtik. Bugünkü yazımızda ise tasarının bu kadar
sürüncemede kalması sebeplerini araĢtıracak ve politikanın ana
davâlarımızın tahakkukuna (gerçekleĢmesine) nasıl set çektiğini izah
edeceğiz.
1950 seçimlerinden hemen sonra coğrafi ve iktisadî vaziyeti göz
önünü alınarak vilâyet haline getirilmesi uygun görülen Iğdır‟ın bu gün hâlâ
bir kaza halinde bulunması ve kendisinden sonra tasarısı hazırlanan UĢak,
Adapazarı, Adıyaman ve NevĢehir‟in tahakkuk eden (gerçekleĢen)
arzularına rağmen Iğdır vilâyet tasarısının komisyondan komisyona havale
edilmekte olması Ģüphesiz ki biraz da politik sebeplere istinat etmektedir
(dayanmaktadır).
1950-54 devresinde Kars‟ı temsil eden mebusların hareket tarzı ile
birbirleriyle olan husumetlerini memleket davâlarına intikal ettirmelerini
baĢlıca sebep olarak zikredebiliriz. Parti değiĢtiren 3 mebusun CHP safında
kalan 7 mebusa karĢı cephe alarak, (velev ki (kaldı ki) memleket için hayırlı
da olsa) ak dediklerine kara demeleri ve tahakkuk yolunda bulunan mühim
davâlarımızın bu suretle hükümet nezdinde takipsiz kalması, Ģüphesiz ki
vilayet olma davâmızı da aksatmıĢ bulunmaktadır. Yine bu devre
mebuslarımızın top yekûn Kars‟ın mümessili (temsilcisi) olmaktan ziyade
bölgevi bir politika takip etmeleri de maalesef bu davâmızın tahakkukunda
aksi tesir icra etmiĢtir. Mesela, Ģimal (kuzey) kazalarıyla irtibatı bulunan
mebusların Ardahan‟ı Iğdır‟a tercih etmeleri ve henüz tasarı halinde bulunan
Iğdır vilâyet mevzuu yanında, “Bu hak Iğdır‟dan ziyade Ardahan‟ındır;
çünkü Iğdır‟ın karpuzu kadar Ardahan sığır yetiĢtirmektedir” demek
suretiyle Ardahanlıları da aynı maksatla harekete geçirmeleri Ģüphesiz ki
üzerinde hassasiyetle durulan bu mevzuun ehemmiyet derecesini azaltmıĢtır.
Diğer taraftan; Kars‟tan ayrıldığı taktirde Doğubeyazıt‟ı da içine
alarak bir vilâyet merkezi haline getirileceği söylenen Iğdır‟a karĢı
Doğubeyazıt halkının cephe alması hiçte makul olmayan bu teĢebbüslerin
hükümet nezdinde hatırı sayılır mebusları tarafından desteklenmesi Iğdır‟ın
bu ana davâsına ikinci büyük darbeyi indirmiĢtir.
Nihayet, Iğdırlı da müttehit (birlikte) hareket etmesini bilmedi. En
ufak bir seçimde dahi silâh olarak kullanılan zümrecilik fikri, bu davâmızda
da aĢılanarak Iğdırlının leh ve aleyhte olmak üzere iki cepheden hareket
etmelerin sebebiyet verildi.
ĠĢte bu sebepler bir araya gelince tabii olarak tasarıda komisyondan
komisyona havale edilmekte veya Ģimdilik uyutulmaktadır.
Politik mülâhazalarla hareket edilmeyerek muvafık (uygun gören),
muhalif ve bitaraf Iğdırlı aynı noktada samimiyetle birleĢip hareket ettikleri
takdirde hiçbir kuvvet Iğdır‟ın vilâyet olmasını köstekleyemez.
Kaf Dağının Ötesinden
9 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 5
Kaf Dağının ötesinde, Kaf Dağı kadar meçhul bir vatan parçası
vardır. Eskilerin, “Sürmeli Çukuru” ismini verdikleri bu vatan parçası
seneler senesi meçhul bir diyar olarak kalmıĢ; altın toprakları, dağı ve
ovasıyla hafızalarda silik bir iz bırakmaktan ileri gidememiĢtir.
15. asırda yeni bir dünyada altın diyarı arayanlar mevhum (hâyâl)
zannettikleri Kaf Dağının bugünkü Ararat (Ağrı) olduğunu bilselerdi,
efsanevi altın hazinelerini Sürmeli Çukurunun zengin topraklarında
keĢfedecek ve bu bahtsız diyarı 20. asra kadar meçhul kalmıĢ bir toprak
parçası olmaktan kurtaracaklardı.
Anayurdun öz çocukları bile coğrafi malûmatlarıyla yarım yamalak
tanıdıkları bu vatan köĢesini bugün dahi derebeylerin ve ġeyhlerin hüküm
fermanı oldukları bir yer zannederek hizmete gönderilen memurlar için bir
sürgün diyarı addederler.
Aras vâdisinin bu bahtsız toprak parçasını 20. asra kadar devam eden
meçhul bir âlemden (Kafdağı‟nın ötesinden) kurtarıp, dağı, ovası, altın kadar
kıymetli toprakları ve bütün hususiyetleriyle ortaya koymak ve bu yurt
köĢesinin coğrafi kıymetini tebarüz etmek (belirtmek) suretiyle asrımızın
nimetlerinden istifade ettirmek bizim vazifemizdir.
Pamukova, bu sütunlarda Iğdır‟ın meçhul kalan bütün
hususiyetlerine temas edecek ve onları efkârı umumiyenin (kamuoyunun)
gözleri önüne serecektir.
Ahmet Caferoğlu Kazamızda
9 Ağustos 1954
Kıymetli profesörlerimizden Ahmet Caferoğlu kendi branĢına giren
mevzularda bazı tetkiklerde bulunmak üzere birkaç günden beri kazamızda
bulunmaktadır.
Sayın Profesörün Iğdır‟ı ziyaretlerini saygı ve Ģükranla karĢılarız
Sed ĠnĢaatı
9 Ağustos 1954
Aras boyunda müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından yapıla inĢaata
çalıĢan iki ekskavatöre ait bazı parçaların kırılması sebebiyle bir aydan beri
âtıl kaldığı hatırlardadır.
Çınar
Terzihanesi
Sayın müĢteri ve
hemĢehrilerimizin
bayramlarını kutlar
saadetler diler.
Çınar.
Veli Orkun Ġstanbul’ a Tayin Edildi
(9 Ağustos 1954)
Yarı resmî kaynaklardan öğrenildiğine
göre, uzun bir zamandan beri Iğdır
Ortaokul müdürlüğünü muvaffakiyetle
ifa etmekte bulunan Veli Orkun kendi
isteği üzerine Ġstanbul valiliği emrine
tayin edilmiĢtir.
Ana Davâlarımız
II
13 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 6
ĠSKÂN DAVÂMIZ
Bu sütunlarda iĢaret edilmesi lâzım gelen ana davalarımızdan birisi
de, 34 yıldan beri sabır ve tevekkül ile (kadere boyun eğerek) hallini
beklediğimiz ve her yıl bir çok vatandaĢı mezara bir o kadarını da
hapishaneye gönderen Ġskân davamızdır.
KurtuluĢtan sonra, Ermeni ve Yezidilerden metruk kalan köylere,
gelen muhacirlerin veya yerli halkın geliĢi güzel bir Ģekilde yerleĢmesi,
alâkalı makamların ise iyi bir iskân siyaseti güdememesi ve nihayet arada bir
yapılan yarım yamalak ve tarafgirane (taraf tutarcasına) yerleĢtirmelere
birkaç seneden beri yasak bölge iĢleri de ilâve olunca iskân iĢlerimiz Arap
saçına dönmüĢ ve temizlenmesi mümkün olmayan bir mesele halini almıĢtır.
Ġskân iĢlerimizin bu derece aksamasında ki sebepleri izah ve faydalı
bir neĢriyat yapabilmemiz için Iğdır‟ın iskân tarihine kısaca bir göz atmak
kâfidir.
Rus idaresinde iken Iğdır havalisi ve bağlı bulunan köylerinin bir
kısmı Ermeni ve Yezidilerle meskûn bulunmakta idi. Milli Mücadeleyi
müteakip (sonra) bu köyler metruk kalmıĢ ve fakat iskâna müstahak (hak
etmiĢ) olmayan yerli halk tarafından füzulen iĢgal edilmiĢtir.
Alkamer, Halfeli, HoĢhaber, Karakuyu, Zor, Kuça, Hakveyis, Pulur,
Panik, Evci, Tecirli, Kızılzakir‟in yarısı, MürĢütali, Alican, TaĢburun,
Alikızıl ve Kaza merkezinin bir kısmı bu meyanda zikredilebilecek
yerlerdir.
1936 tarihine kadar münferit Ģekilde Rusya‟dan Anavatana gelen
Türk muhacirler müstesna (hariç) olmak üzere, hiçbir iskân faaliyeti
gösterilmedi. Yalnız 1926 tarihinde 2510 sayılı Ġskân Kanununun bazı
hükümleri tatbik edilmek suretiyle yerli halktan bir kısmı zulüm ve iĢkence
altında Garbi Anadolu‟da muhtelif yerlerde mecburi iskâna tabii tutulmak
istendi ise de bir müddet sonra eski yerlerine dönme imkânlarını buldular.
1936 tarihinde Kaymakam Nedim Akyıldırım zamanında Iğdır‟ın Ermeni ve
Yezidilerden metruk yerlerinin hiçte iskâna müstahak olmayan yerli halka
tevzi (dağıtma) ve temliki (mülk olarak verme) yapılmak suretiyle iskân
tarihimize ikinci bir kara sayfa eklendi. Kimin nereden ve ne suretle geldiği,
muhacir veya mülteci olup olmadığı tahkik edilmeden kanunsuz ve usulsüz
Ģekilde iskân muameleleri yapıldı. Bu keyfî iĢler devam edip giderken 1937
tarihinde Iğdır‟a Bulgaristan ve Romanyalı Türk göçmenlerin
yerleĢtirilmesine karar verilerek gerekli hazırlıklara baĢlandı.
Dördüncü ana cadde üzerinde hükümet tarafından inĢa ettirilen
evlere yerleĢtirilen yüzlerce aileye istimlâk ve tahsis suretiyle verilen
arazilerin 1936 tarihinde Nedim Akyıldırım tarafından baĢkasına temlik
edildiği (mülke olarak verildiği) hususu dahi tahkik edilmedi ve bu suretle
esasen karıĢık bir hal alan Ġskân faaliyetini biraz daha içinden çıkılmaz
vaziyete getirdiler.
Halk, eski iktidarın lâyüsel (sorumsuz) idarecileri tarafından Türk ve
Kürt gibi tefriklere tâbi tutularak 1929 tarihinde Ağrı isyanı münâsebetiyle
yasak bölge haline getirilen köylerden kaldırılan yüzlerce aile iskânsız,
yersiz ve yurtsuz süründürüldü. Bazı açık gözler, Ağrı isyanı sırasında
öldürdükleri masum vatandaĢların listesini zulüm ve terör devri idarecilerine
vererek iki ve hatta üç kat iskân hakları (!) çiftliklere (!) hakim oldu. Devlete
intikal eden metruk yerler iskân ismi altında türlü yollardan kapıĢıldığı bir
sırada ikinci bir sınıf açıkgöz daha türeyerek birkaç yalancı Ģahitle binlerce
dakarlık araziyi, baba mülkü diye, hazineyi maliyeden kaçırdılar.
Her gün tatbik edilen yeni bir iskân sistemi Iğdır‟ı bugün bir iskân
davası ile karĢı karĢıya bırakmıĢ bulunmaktadır.
Gelecek yazımızda yine bu mevzua temas edecek ve iskân iĢlerinin
düzeltilmesi hususundaki temennilerimizi aziz okuyucularımıza sunacağız.
Ana Davâlarımız
Mecit Hun
II
16 Ağustos 1954
Yıl: 1 Sayı: 7
ĠSKÂN DAVAMIZ
Ġskân iĢlerimizi bir dava haline getiren hususlardan birisi de Ağrı
Ġsyanı sırasında men edilen yerlerini yasaklığının kaldırılmıĢ olması ve
esaslı bir Ģekilde yerleĢtirilmeğe tabi tutulmamasıdır.
2510 sayılı kanunla hazineye intikal eden bu köylerin tekrar eski
sakinlerine iskân yoluyla verilmesini tazammun (içeren) eden 5098 sayılı
kanunla bilahare bu mevzuda vazedilen hükümlerin sureti tatbikindeki
aksaklık ve gecikmeler Ġskân iĢlerimizi daha da kötü mecraya sürüklemiĢ ve
altından çıkılmaz bir hale sokmuĢtur.
Yasak bölge halkına iskân muaveneti (yardımı) faslından yapılan
800 er liralık nakdi yardımlara mukabil yerleĢtirme iĢlerinin bugüne kadar
ele alınmaması ve ekilmeğe müsait arazilerin tespit edilmemesi bu bölgeye
yüzlerce yabancı ailenin girmesine yol açmıĢ ve hatta asayiĢ iĢlerinin
bozulmasına ve jandarmamıza yeni vazifelerin tahmiline (yüklenmesine)
sebep olmuĢtur.
Ağrı yasak bölgesinde birkaç hanelik köylerin köy olabilme
vasıflarına göre nazara alınmaması ve geliĢi güzel bir Ģekilde iĢgal edilerek
az bir nüfus kesafetinin çok büyük ve gayri müsait bir sahaya yayılması
Ġskân siyasetimizle telif edilememektedir.
Sağlık, su, yol ve arazi bakımından Ġskâna müsait olmayan yerlerin
bugün meskun birer mahal haline gelmesinin ileride tevlit edeceği
(doğuracağı) zararları Ģimdiden kestirmek mümkündür. Bu sebeple bu
köyleri birleĢtirip karakolu, mektebi ve içme suyu ile mücehhez (donanmıĢ)
modern köyler haline getirmek ve fuzuli (gereksiz) iĢgallere mahal
vermemek çok isabetli bir yol açacaktır.
Her birisi ayrı birer mevzu olan Iğdır‟ın değiĢik iskân iĢleri bu
sebeple esaslı Ģekilde ıslaha muhtaçtır. Gazetemiz bu sütunda bu davaya
yine temas edecek ve ilgili makamların nazarı dikkatine çekecektir.
Yükselmenin Yolu
16 Ağustos 1954
Medet (Medet Akçora)
Yıl: 1 Sayı: 7
(Bu yazı Kars Nüfus Müdürü Medet Akçora tarafından kaleme
alınmıĢtır. Mücahit)
Memleketimizin dertlerini ve noksanlarını halletmek gibi Ģerefli ve
ağır bir vazifeyi deruhte eden (üzerine alan) “Pamukova” ya benim de bir
yazı yazmam söylenince düĢündüm, ben de elimden geldiği kadar
çırpınmalıyım. Vatanımıza hizmet, hepimiz için en kutsal vazifedir, borçtur.
Fakat senelerden beri istismar edilmiĢ olan verimli kasabamızın niçin geri
kaldığını, fertlerinin hâlâ haklarına diledikleri gibi sahip olmadıklarını yalnız
sayın Mecit Hun mu ifadeye çalıĢmalıdır!...Hayır. Hepimiz, bütün
aydınlarımız ve gençlerimiz. Bu hayırlı yolda herkes yürümek ister.
Ġnsan, yaratılıĢı icabı hata yapabilir. Ancak, kendisine ikâz edildiği
ve hatasını gördüğü taktirde ondan hayır beklenir.
Haklı olan tenkitlere kızmak değil hürmet etmek gerekir. Kusurun
üstü örtbas edildiği - hele sosyal meselelerde- taktirde bütün iyilikler ve
güzellikler yok olmuĢ demektir. Zaten, demokratik idarenin en tatlı meyvesi
nedir: Tenkit etmek...
Diktatörler senelerce insanları istibdat altında ezmiĢlerdir. Çünkü
kendileri her Ģeyin en iyisini, en uygununu bildiklerini zannederler. Bütün
nüfuz onlarındır. Kendilerine dile uzatanları dağıtmak, sürmek, yok etmek
gibi bir küçüklüğün zebunu (âciz) olmuĢlardır. ġüphesiz ki en olgun adamlar
bile her Ģeyi bilmez. Tenkit insanı bir tekâmüle götürür.
Umumi efkâr hadiselerinin seyrini görmek ve kendisine sadece
gösterileni kabul eden bir topluluk olmaktan uzaklaĢmalıdır.
Bazı zevatın (kiĢiler), bizi tenkit ediyor diye Sayın Mecit Hun‟u
hedef almaları veya gücenmeleri hayret vericidir. Halbuki o, yalnız değildir;
keskin görüĢüyle bütün iyi kalplilerin mübeĢĢiridir (müjdeleyicisidir). Gün
gelmiĢ, çoktan geçmiĢtir bile. Bu vadide en ağır yük, münevverlere
(aydınlara) düĢer. Bu kadar sessizlik kafidir.
Ġçtimai meselelerde her Ģeyi idarecilerden beklemek de acizlik olur.
Bunu itiraf etmemiz lâzım gelir. Her ne kadar icrai kudret (yürütme erki)
onların elinde ise, onlara yine biz muavenet (yardım) etmeliyiz. Yoksa, asıl
ümit ettiklerimize kavuĢmak mümkün olmaz.
EĢit bir idarenin olmadığı bir yerde fert ne kadar ihtiraslarının esiri
olup, bir üstünlük hevesine kapılırsa, fertlerin yardımı olmadan idareciler de
muvaffak olamazlar. Olmaya da imkân yoktur.
Ferdin anlayıĢı ve kendisini düĢündüğü kadar cemiyeti düĢünmesi de
Ģarttır. Hususi (özel) arzular hiçbir zaman umumi hallerin üzerinde
düĢünülmemelidir. ġahsi huzur kadar bir topluluğun mevcut oluĢu göz
önüne alınmalı. Biraz daha objektif olmaktan sıyrılıp, biraz daha insani
haller düĢünülürse memleketin mukadderatı (yazgısı) daha iyi bir nika
(güzele) yönelmiĢ olur.
(...) ĠĢte yükselmenin yolu: DüĢünmek, çalıĢmak ve yükselmek...
Memleketimiz senelerce birçok imkanlardan mahrum kalmıĢtır. Ne
kadar üzülsek yeridir. Onun için hepimiz çalıĢmalıyız; söz söylemek
hepimizin hakkıdır.
Iğdır Ortaokul Yapma Derneği Ana Nizamnamesi
(16 Ağustos 1954)
I. Bölüm: Umumi Esaslar
1 – Madde: Iğdır Ortaokul Yapma Derneği adı ile bir dernek
kurulmuĢtur. Merkezi Iğdır‟dadır. Siyasi gaye takip etmez ve
siyasi partilerle ilgisi yoktur.
2 – Madde: Gayesi ilk okulu bitirip ortaokula gelen
öğrencilerin okuma imkanlarını temin etmektir.
II. Bölüm: Müesses (kurulu) Azalar
Ali Ural
Tüccâr
Osman Ataman
Fabrikatör
Hüseyin Yaycı
Tüccâr
Hasan Öztürk
Müteahhit
Nağdeli Parlar
Tüccâr
Feci Bir Kamyon Kazası
Pamukova
18 Ağustos 1954
Yıl: 1 Sayı: 8
Evvelki gün (17 Ağustos) kasaba ile Melekli köyü arasında feci bir
kamyon kazasında yolculardan 2 tanesi derhal ölmüĢ diğerleri de ağır ve
hafif vaziyette yaralanmıĢtır.
Kaza hakkında gerek ilgililer nezdinde ve gerekse mahallinde
yaptığımız tahkikata göre, Bayat köyünden Muharrem Karaca‟ya ait Tuzluca
11 plaka numaralı kamyon oğlu Mehmet Karaca idaresinde TaĢburun
nahiyesi köylerinden aldığı 5 ton kadar çuvallanmıĢ buğday ve 30 yolcu ile
Iğdır‟a gelmekte iken, Baharlı mahallesindeki göçmen evlerin bitiminde
karĢıdan gelen bir bisiklete çarpmamak için yolun dıĢına direksiyon kırmıĢ
ve hemen akabinde frene basmasıyla kamyonun takla atmasına ve feci
kazaya sebep olmuĢtur.
Gayet düz ve manevraya müsait bulunan bir yerde böyle bir kamyon
kazasının vukuunu ehliyetli ve tecrübeli Ģoförler, sürat fazlalığı ve Ģoförün
ehliyetsizliğine hamletmektedirler (yormaktadırlar). Zira mahallinde
(yerinde) yapılan keĢif ve tetkik sonunda, Ģoförün yolunu solunu takiben
geldiği bir sırada çok fazla olan sürati kesmeden kamyonu yoldan çıkararak
tekrar yola doğru ani bir direksiyon kırdığı ve aynı anda da fren yaptığı ve
böyle bir halde kazanın muhakkak olabileceği neticesine varılmıĢtır.
Kaza neticesinde kamyon tam ve ani bir takla attığından gerek Ģoför
mahallinde gerekse kamyon üzerinde bulunan yolcular neye uğradıklarını
fark edememiĢ ve bir anda yolcularla buğday çuvalları birbirlerine
karıĢmıĢlardır.
Kaza yerine ilk yetiĢen Melekli köyü muhtarı Kadir Erol ile aynı
köyden Eyüp Yıldız, devrilmiĢ bulunan kamyonu kriko ile kaldırarak
yaralıları buğday çuvallarının altından çıkarmaya baĢlamıĢlardır. (...)
Neticede Alican köyü muhtarı ve Iğdır‟ın tanınmıĢ Ģahıslarından Ġsa
YoĢ‟un (Medet Serhat‟ın babası) Ģoför mahallinde ve Bayat köyünden
Mansur‟un da bir buğday çuvalının darbesiyle kamyonun enkazı altında
öldükleri tespit ve cesetleri yakınlarına teslim edilmiĢtir.
Yaralılardan Hasan Öcer, Hüdaverdi Aras, Abdi Akpolat, Musa
Aslan, Muharrem Güner, Mehmet Gökçe, Muharrem BaĢaran, Kurban
Çiftçi, Mehmet Kök, Hüseyin Kaya, Hüseyin Genç ve Ġsmail Aydın‟ın
hafifçe olan yaralarının ilk tedavisi yapılarak evlerine gönderilmiĢtir.
Diğer yaralılardan Muharrem Bağcı, Rıza Aygün, Sefer Aras,
Mehmet Yılmaz, Mesim Ayten, Mehti Bozkır, Rıza Bağda, ġakir YoĢ, Kadir
Gökçe, Miro Yılmaz ve Hacer Alagöz‟ün yaraları çok ağır olduğundan
Hastaneye yatırılmıĢ ve bir kısmı ameliyat edilmiĢtir. (...)
Kazanın vukuunda Ģu ana kadar büyük bir fedakarlıkla çalıĢmakta
bulunan baĢ tabip Abbas Çöllü, Hastane Ġdare memuru Ahmet Birdoğan,
Ebe MüĢerref ve Hasta bakıcısı ġehriban ile Kerem‟in insan takatini aĢan
gayretleri ve (...)
Ġki Günde Bir
20 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 9
AKILLI MANDA
Geçenlerde Iğdır‟dan manda alan bir dostumuz Ġstanbul‟a gittikten
sonra bir mandanın noksan olduğunu görmüĢ ve hayvanın Çilli gediğinde
(dağ geçidinde) kamyondan düĢtüğüne hükmederek aranıp bulunması için
Iğdır zabıtasına müracaat etmiĢ.
Garip ve enteresan haberler nakletmekle maruf olan Hürriyet
gazetesi için bir baĢ manĢet mevzuu olan bir habere dudak büküp
geçmeyelim.
Biraz kafamızı yorarsak iĢin püf noktasın bulabiliriz...
Manda sahibi dostumuz, mandasının kendiliğinde jandarmanın
tuzağına düĢen Sakaltutan soyguncusu kadar akılsız olmadığını bilseydi bu
telgrafı çekmezdi.
DOĞRULUK!
Bir mektep inĢaatı ihalesine yüzlerce adam koĢar...Kooperatif
pamuklarının nakliyesini nerdeyse bedava yapacak kadar müĢterisi var!...
Ofisin buğday nakliyesi, belediyenin motorin mubayaasından (satın
alma) tutun, umumi helâların temizlenmesine kadar her iĢe her sınıftan
yüzlerce adam göz diktiği halde Ģu yarım kalan camimizin çatı inĢaatına
talipli bulmak için ne belediye müdavisinin (tellâl) avazı, ne de gazetelerin
sütunlar dolusu ilânı kâr etmedi.
Sebebini öğrenmek için fazla kafa yormağa lüzum yok...Cami
inĢaatında da ilaveyi keĢif yapacak veya malzeme çalacak değiliz ya!...
VUR ABALIYA!
Kasap belediyeyle bozuĢur bizler et yiyemeyiz.
Kahveci darılır çay içirmez; sebzeciler kokmuĢ ham sebze
yedirmekte yarıĢ ederler.
Bir sağlam taraf kasabanın umumi helâsı kalmıĢtı. Onu da Ennağı iki
de bir burun kaldırıp grev eder, ibrikleri toplar.
Hasılı ne tarafa dönersen, çomak abalının baĢında...
ĠMAM BĠLDĠĞĠNĠ OKUR
Seçimler arifesinde ateĢle oynayan çocuklar gibi belediyemizde bile
bile kendisini tehlikeye atmakta devam ediyor!...
ġimdi de lokantacı ve kasapların birkaç ay sonra atacağı reyi nazara
almadan et ve yemek fiyatlarında tenzilât yaptı!...
Hele her lokantaya bir fiyat listesi asmak büyük bir cesaret iĢi
doğrusu!..
Ama birkaç satırla belediyeyi de ĢımartmıĢ olmayalım. Duvardaki
listeye kim bakar? Ġmam bildiğini okur.
ġakacıktan
20 Ağustos 1954
Mecit Hun
Dün, Birlik genel kurul toplantısına müteakip ufacık bir hadise oldu.
Birlik seçimi ile âlakalı iki zat yek diğerine sokakta küfür ettiler, sonra da
akĢam yemeğini beraber yediler...
SövüĢmeğe ve koklaĢmağa Ģahit olan bir arkadaĢımız bu iĢin hikmetini
Ġsmail Gödekli‟den sordu
“Günün icabı ĢakalaĢmıĢlar”, dedi.
TeĢekkür
Feci bir kamyon kazası neticesinde
kaybettiğimiz kıymetli aile reisimiz ve
babamız Ġsa YoĢ‟un gerek cenazesinde
bulunmak ve gerekse bizzat evimize
kadar gelmek suretiyle baĢsağlığında
bulunan kıymetli dostlarımıza
teĢekkürlerimizi arz ederiz.
Ġsa YoĢ ailesine namına
Eyüp YOġ (Serhat)
Doğudan Sovyetlere Hayvan Ġhracı Zarar Değil, Fayda Getirecektir
Mecit Hun
20 Ağustos 1954
Sovyetlerin, hükümetimizden 5 milyon liralık hayvan satın almak
üzere yaptığı müracaat hakkında, “Ekonomi” gazetesinin bir yazısını tahlil
eden Ekinci (Cengiz) refikimizin bu bahse ait Ģayanı dikkat makalesini
geçen nüshamızda iktibas etmiĢtik.
Bilhassa kazamızı yakından alâkadar eden bu mesele Ekinci
refikimizle tamamen hemfikir olduğumuzu peĢinen kaydetmek isteriz.
1937 tarihine kadar ġark‟ın birinci derecede hatta yegâne hayvan
ihraç merkezi olan kasabamızın, aradan geçen 17 yıl gibi uzun bir zaman
rağmen hâlâ 17 yıl evveline nispeten çok geride bulunduğu inkâr kabul
etmez bir hakikattir. Ruslarla ticari münasebetimizin kesildiği tarihten
bugüne kadar bölgemizde istihsal edilen kasaplık hayvanın hepsine müĢteri
bulunmuĢ mudur? Ve bu hayvanlar baĢka tarafa ihraç edildiği takdirde
Ġstanbul gibi istihlâk merkezleri et sıkıntısı çekecek midir?
Bu sualin cevabını verebildiğimiz taktirde Ekonomi gazetesinin
mesnetsiz ve tetkik mahsulü olmayan tezi kendiliğinden çürüyecektir.
Cevabımızı yalnız Iğdır‟a inhisar ettirelim. Kazamızda her yıl yüz
binlerce kasaplık koyun ve sığır yetiĢtirilir. Bunlardan ancak yüzde30-40
nispetinde cüzi bir parçası seçilerek ikinci eller vasıtasıyla veya doğrudan
doğruya büyük istihlâk merkezlerine sevk ve yüzde 5-10 u da mahallinde
sarf edilir. Asgari yüzde 40 da müĢteri bulunamadığından ikinci seneye
bırakılır.
Müstahsilin (üreticinin) elinde kalan miktarın ikinci seneye ancak
yüzde 50 zayiatla çıkarılabildiği tecrübelerle sabittir. Zira birkaç senelik
hayvancılığımızın vermiĢ olduğu netice bu rakamı değiĢtirememiĢtir.
Halbuki Rusya‟ya hayvan ihracı mümkün olursa imkânsızlıklar içinde kıĢın
pençesine terk edilen hayvanlar mühim bir döviz halinde kasalarımızda
kalacak ve iktisaden (ekonomik olarak) mahvolmuĢ bulunan bir bölgenin
kalkınması sağlanmıĢ olacaktır.
Hükümetimizin bu sebeplerle Kars müstahsilini koruyacağını ümit
ederiz.
PTS Birliği Genel Kurul Toplantısı Sükûnet Ġçinde Sona Erdi
Mecit Hun
20 Ağustos 1954
Iğdır Pamuk SatıĢ Tarım Kooperatifleri Birliğinin normal genel
kurul toplantısı dün sinema salonunda yapılmıĢ ve toplantı sükûnet içinde
cereyan ederek sona ermiĢtir.
Evvelâ, delegelerden Ali Aksu‟nun (muhtemelen Ali Karasu)
baĢkanlığı altında kongre divanı teĢekkül ettirildikten sonra, Ticaret Vekâleti
Komiseri Kaymakam Hakkı Albayrakoğlu ve Birlik Genel Müdürü Ulvi
Gömüç‟ün müĢahedesi (gözetimi) altında gündemin maddeleri sırayla
görüĢülerek karara bağlanmıĢtır. (...)
Gündem maddelerinin müzakeresi esnasında Tufan (Talat)
aleyhtarlığı yapan bir grubun kaĢ-gözle anlaĢmak istediği ve sükûneti ihlâl
için çarelere baĢvurdukları gözden kaçmıyordu.
Calibi dikkat (dikkati çeken) olan bir hususta Alkamer delegesi
Enver‟in (Enver Sever) bir hesapları tetkik komisyonu kurmak için
çırpınmasıydı. AnlaĢılan bu delege bu suretle ufakta olsa ayağına bir yer
yapmak veya böyle bir fırsatta birkaç kuruĢ hakkı huzur koparmak
arzusunda idi. (...)
Yapılan gizli seçim sonunda eski idare heyetinin aynen kalarak
yalnız Muhtar Yıldırım yerine Ahmet Armağan‟ın geçtiği ve kontrol
kurulunda bir değiĢiklik olmadığı, yönetim kurulu yedek üyeliklerine ise
Esadullah Aras‟la Ġslâm Selçuk‟un getirildikleri anlaĢıldı.
Kongrenin cereyanı devamınca gerek genel müdür ve gerekse de
yönetim kurulu baĢkanı Talat Tufan genel kurula tatmin edici izahat
verdiler.
Ġki Günde Bir
23 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 10
TEġBĠH
Farslılarda, Sadî ġirazî gibi büyük Ģairler için ilham kaynağı olan
enteresan masallar var.
Bir gün, yolcunun biri, nefes nefese ve düĢe kalka kaçan bir tilkiye
rastlar. Ömründe tilkiyi bu kadar telâĢlı görmeyen yolcu ile tilki arasında
Ģöyle bir muhavere cereyan eder:
- Neden bu kadar telâĢlısınız, tilki kardeĢ?
- Ah!..Sorma dostum. ġehirde develeri hizmete çağırdılar,
yüklüyorlar onun için firar ediyorum.
- Deveyle aranda ne münâsebet var? Yoksa delirdin mi?
- Sen orasını bilmezsin. Ya üç tane yalancı Ģahit çıkar da, “Bu
devedir” diye beni yükleseler postumu kim kurtaracak?..
Durup
dururken
bu
masalı
nakletmekte
manasızlık
aramayınız...Memurlar hakkındaki “Tasfiye kanunu” hatırımıza
geldi de...
LEVHADA ZÜMRECĠLĠK
Ticaret odasının bulunduğu sokaktan geçenler dikkat etmiĢler ve sol
kolda Ģöyle bir levhayı muhakkak okumuĢlardır:
“D.P. EĢiret (AĢiret) Terzihanesi”
Bu levhadaki yazının neyi kastettiğini her halde izaha lüzum yoktur.
Zümreciliği bertaraf etmek için dilimizde tüy bittiği Ģu sırada, bir de
levhalarla mı mücadele edelim?
Yarın birisi de cesaret alıp dükkânının kapısına, “Azeri Çayevi”,
“Laz Nakliye Evi”, “Türk Sigara Bayii” veya “C. Millet Partisi Tenekecisi”,
“C.H.P. Sebzecisi” levhasını yapıĢtırsa ne yapacağız?
Bizim bildiğimiz Milli bütünlüğümüzle kabili telif olmayan bu
hâreket suçtur ve cezayı müstelzimdir (gerektirir). Fakat alâkalıların bugüne
kadar mezkûr (adı geçen) levhaya göz yummalarına ne diyelim?...
DOSTLAR ALIġVERĠġTE GÖRSÜN
Bir zamanlar Kağızman‟daki askeri birliklere Iğdır‟daki stoklardan
buğday vermek icap etmiĢti. O zaman alâkalılar buğdayı Kağızman‟a teslim
etmek için evvela kamyonlarla Kars‟a ve sonra da Kağızman‟a nakletmek
suretiyle maliyetinden çok kira vererek yâranı (dostları) faydalandırıyordu.
Devir değiĢti, iktidar da değiĢti. Ama galiba o zaman ki zihniyet hâlâ
devam ediyor. Geçen sene Iğdır‟ın yemeklik ve tohumluk buğdayını
Bayburt‟tan getirenler Ģimdi de Iğdır ve civar kazalarının gayet az olan
buğday istihsalini nazara almadan günlük ofis mubayaasını (satın alma)
Trabzon‟a nakletmekte berdevamdır.
Bakalım Iğdır‟dan giden buğday çuvalları kaç gün sonra, “Iğdırlının
yemeklik ve tohumluk ihtiyacını karĢılamak üzere Trabzon‟dan Iğdır‟a sevk
edilecek?
ġakacıktan
23 Ağustos 1954
Mecit Hun
Dün Ağrı‟ya hırsız takibine çıkan jandarmamızı, susuzluğun
pençesinden hırsızların bırakıp kaçtığı birkaç karpuz kurtarmıĢ!..
Bu haberi duyunca Osmanlı tarihine geçen meĢhur bir hikâyeyi
hatırladım.
Kanunî zamanında ölen veziri âzam yerine namzet aranırken
saraydan da o zaman ġark vilayetlerinden birisinde mutasarrıf bulunan
Rüstem PaĢanın bu vazifeye getirilmesi için gayret sarf ediliyormuĢ. Fakat
PaĢa‟yı çekemeyenler, onun cüzam illetine müptelâ olduğunu ileri
sürmüĢler...
Hekimlerle temas edilmiĢ ve cüzam adamlarda bit bulunmayacağı
iler sürülerek habersizce PaĢa‟nın çamaĢırlarının aranmasına karar verilmiĢ.
Tesadüf bu ya, devrin mutasarrıfında bir bit bulunmuĢ ve derhal saraya
müjdeler verilerek Rüstem PaĢa veziri âzamlığa (baĢ vezir) getirilmiĢ!
Devrin Ģairlerinden birisi bu münasebetle Ģu güzel beyti edebiyat
tarihimizde ebedileĢtirmiĢ.
Bir kiĢinin ki ola bahtı kavi talihi yâr
Kehlesi bile mahallinde iĢe yarar
Kendiliğinden tuzağa düĢen Sakaltutan soyguncusu ve çaldığı
hayvanları bırakıp kaçan Ġranlı hırsızlardan sonra Ağrı‟nın susuzluktan
kavrulan mağaralarında jandarmamızın karpuz bulması, doğrusu Rüstem
PaĢa‟nın Ģansına taĢ çıkarttı. Allah nazardan korusun!
Câmimiz Ġçin Iğdırlılar Hamiyet YarıĢına Girdiler 25 Ağustos 1954
Pamukova
Dün Komiteye yatırılan bağıĢların miktarı 4000 liraya baliğ oldu (eriĢti).
HAMĠYETPERVERLERĠN LĠSTESĠNĠ VE YAPILAN BAĞIġI NEġREDĠYORUZ
Hacı Ekber Çöllü
Hüseyin Yaycı
Hasan Öztürk
Feyzullah Ġnan
Ömer ġark
Yasin Bademci
500
500
500
300
250
250
Hacı Kulem Parlar
Hamdi Kalafat
Talip Kalafat
Gulem Çağlar
Hacı Hüseyin Çağlar
Ali IĢık
200
200
200
100
100
100
Aziz Güney
100
Hacı Abbas Açıkgöz 100
Kerem Zengi
100
Feyzullah Zengi
100
Bağır Aras
100
Zihni Türkmen
100
Abdurrahman Albayrak 100
Mecit GüneĢ
100
Talat Tufan
100
Abdurezzak GüneĢ
100
Talip Sayan
100
Hacı ġebap ġek
100
Ali Baburhan (Orkun) 100
Mehmet Teko (HoĢhaber) 100
Ali Yardım
100
Lütfullah Demirci
100
Enver GüneĢ
100
Zöhrap Makinist
75
Kadir Parlak
50
Abdullah Çınar
50
Veli Yaycılı
50
Tağı Karasu (Hakveyis) 50
Emin GüneĢ
50
Necdet Perin
50
Obalı Hacı Mehmet 50
Dr. Necdet Koçak
50
Sadık Karasu
50
Kadir Erol (Mel. Muh.)50
Fethi Kavalcı
50
Ahmet Sahran
50
Hacı HaĢem Çakmaz 50
Ġbrahim Karadeniz
50
Yusuf Ġsa
50
Hasan Tezel
50
Veli Gökçe
50
Tağı Demirel
50
Cihangir Turan
50
Mehmet Karadeniz
50
Ağalı Tunç
50
PaĢa Çağatay
50
Hasan Ġğneci
50
Abidin AktaĢ
Recep Savacı
Abbas Önay
Dr. Abbas Çöllü
Hüsnü Özerdem
Rıza Yalçın
Ahmet Armağan
Ağayar Sürmeli
Ali Ural
Temur Toksöz
Musa BaĢkent
Muhtar Demirbulak
Abbas Odoğlu
Kadir Günde
Menaf Yıldırım
Ferman Aykut
Tağı Solmaz
Rıfat ÇalıĢır
Tahir GüneĢ
Nurettin Kirman
Rahim Akyüz
Ġsmail Özgür
Hamit Hun
Selim Özler
Tevfik Karadağ
Ġbat Tuncer
Nazım Kalafat
ġoför Ali Genç
Celil Cantürk
EĢref Kaya
Halit Uzun
Ġdris Kılıç
Mehmet Karaali
Hüseyin Ersoy
PaĢa Akgerdan
Hüccet Aydın
Göçmen Halil
Esat Atasever
Ġbrahim Nevruzhan
Hacı Ekber Tufan
Kel Bayram
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
50
40
30
30
30
25
25
25
25
25
25
25
25
25
Kemal Akar
25
Vahap Akar
25
Hüseyin Kalafat
25
Rasim Sönmez
25
Rıfat Kalafat
25
Kasım Zengi
25
Fazıl Bozyel
25
Haydar Akyüz
25
Cafer Alay
25
Abbas GüneĢ
25
Necef Yıldız (Yaycılı) 25
Medet GüneĢ
25
Ġbrahim AltıntaĢ(Melekli) 20
Adil Çatak
20
Hüseyin Ayaz
20
Haydar ġahin
20
Ġslam Yılmaz
20
Cihangir Aras
20
Ġskender Yalçın
20
Hacı Hasanali Bağcı 20
Hüseyin Çöllü
20
Mehmet Ekmekçi
20
Hacı Hüseyin Aras
20
Kerim Kerimi
20
Fikri Kalafat
20
Yusuf Dedeyi
20
Ġbrahim Ağayar
20
Sadık Akyüz
15
Haydar Cantürk
15
Niyazi Yılmaz
15
Abdullah Alibaco
15
Nevruz TaĢkın
15
Ali Aydın
15
Ġbat Aras
15
Dursun Toprak
15
Ali Kuk
15
Kadir Bayat
11
Ahmet Gülcan
10
PaĢa Baycan
10
Hüseyin Candemir
10
Ġslam Parlar
10
Timur Demirci
Cabbar Aksoy
Asker Özgündüz
Mehmet Aslan
Selman Aras
Ġslam Keskin
Musa Bakdemir
Timur Doğu
Mecit Zahireci
Hacı Recep
Rıza Kulu (Melekli)
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
Ġbrahim Turan (Melekli) 10
ġah Hüseyin Turan
10
Seferali Kurban
10
Hüseyin Sallar
10
Ali Yıldırım
10
Ġsa Polat
10
Ahmet Dedei
10
Ali Günal
10
Sait Balkar
10
Saim Erdem
10
Abdurrahman AktaĢ 10
Sefer Sağlam
10
Niyazi Okacak
10
Kerem SektaĢ
10
Resul Mızrak
10
Kahveci Veli
10
Ali Tenzil
10
Ali Yayla
10
Müslüm Ata
10
Ali Kurs
10
Rıza Özmen
5
Mehmet Göncü
5
Musa Kaplan
5
Haber Murat
5
Mahir Yakut
5
Ġsrafil Kamerli
5
ġaban Kamerli
5
Osman Can
5
Mirali
5
Ġbrahim Yazar
2,5
Turgut Çeliker
ġakacıktan
1,5
25 Ağustos 1954
Mecit Hun
YĠNE ġANSA DAĠR
Ġnsanlar yaĢayıĢlarında iki manevi varlığın tesiri altında kalırlar:
“Akıl ve ġans”
Her ikisi de yerine göre kıymetlidir. Yalnız aklın Ģanstan üstün olan
geniĢ bir sahasının bulunduğu inkâr edilemez. Her baĢarılan iĢte aklın
öncülüğü vardır.
Ġnsanlar arasında meĢhur Rüstem PaĢa gibi Ģanslılara sık sık tesadüf
edilir. Fakat, Ģans bir yıldız kaymasıdır. Akıl ise bir güneĢ gibi daima
etrafındakileri aydınlatır ve nurlandırır.
Akıl ile Ģans bir gün bahse tutuĢurlar. Ġnsanların hangisine daha çok
kıymet verdiğini denemek isterler. Ġnsanların kalabalık olduğu bir yere
gitmeğe karar verirler. Bir kiliseye girerler. ġans kendisinin her yerde üstün
olduğunu göstermek için, halkın önünde divan durup takdis (kutsama) ettiği
altın bir öküz baĢı içine saklanır. Akıl ise kendisine münasip bir yer seçerek
neticeyi bekler. Âyin sonunda cemaat, öküz kafasının önünde hürmetle eğilir
ve çıkar. Kilise boĢaldıktan sonra, Ģans öküz kafasından bahsi kazanmanın
gururu ile çıkar. Akıla, bahsi kazandığını söyler. Akıl, “Evet yükseldin, fakat
bir öküz baĢı içinde” diye cevap verir. Ne dersiniz?
Akıl mı? ġans mı?
Iğdır Pamukçuluğunun Âkıbeti
25 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 11
ġark‟ın yegâne pamuk istihsal merkezi kabul edilen Iğdır Ovasının
pamuk ziraatında kaydettiği inkiĢaf ve gerilemelerin milli ekonomimiz
üzerinde küçümsenemeyecek tesirler yaptığı muhakkaktır.
Son yıllarda pamuk ziraatına müstahsilin rağbet göstermemesi ve
istihsalin seneden seneye azalması Iğdır pamukçuluğunun istikbalinden
bizleri endiĢeye sevk etmektedir.
Rus idaresinden kurtulduktan sonra 1937 tarihine kadar mahsulüne
yurt içinde ve dıĢında istihlâk merkezi bulmakta güçlük çekmeyen pamuk
müstahsilimiz bir çok menfi sebeplerin inzimamıyla (eklenmesiyle) bugün
mühim bir servet olarak pamuk ekimini terk etmek üzeredir. Pamuk tarlaları
yerine her gün buğday ve sebze ziraatını ikame ettirmekte devam eden
sebepleri Ģu Ģekilde hülasa edebiliriz.
Evvelâ, nazariyatta (teoride) gayet iyi esaslar ihtiva eden
kooperatifçiliğin tatbikatta kötü neticeler vermesi ve müstahsil malının
suiistimallere maruz kalması ile kooperatiflerden malını
kaçırmak
mecburiyetinde kalan ortakların serbest eller arama arzusu beklenen iyi
gayelerin tahakkukuna mani olmuĢ ve bu sebeple de her yıl zararla
neticelenen bilançoların ağır yükü altında ezilen müstahsil, pamuk ekimini
hafifletmek ve Ziraat Bankası da verilen kredileri kısmak zorunda kalmıĢtır.
Saniyen (ikinci olarak) Ġkinci Dünya Harbinin bilumum yiyecek ve
giyecek maddelerinde tevlit ettiği fiyat artıĢına rağmen pamuk fiyatlarının
kıyas edilmeyecek derecede diğer mahsullerin dûnunda (aĢağısında) kalması
ve dünya pamuk istihsalinin fazlalığı dolayısıyla ihracatın günden güne
azalması pamuğa karĢı olan alâka ve isteği zayıflatmıĢ ve bunun tabii bir
neticesi olarak da pamuk ziraatı alıcının alâkası nispetinde azaltılmıĢtır.
Diğer taraftan hububat fiyatlarındaki müsait havanın devam etmesi
ve bir pamuk tarlasına sarf edilen emeğe nispetten daha az bir emekle aynı
tarladan daha fazla buğday veya sebze mahsulünün elde edilmesi ve nihayet
hububat ile sebzeye her zaman için hazır müĢteri bulunması da pamuk
ziraatının azalmasına yardım eden hususlardan birisidir.
ġu halde Iğdır pamukçuluğunu geri götüren amilleri (etkenleri)
arayıp bulmak ve onları bertaraf etmek hatta icap ederse yeni tedbirler almak
icap eder.
Kanaatimize göre, Adana ve Ege‟ye nazaran pamuk istihlak ve ihraç
merkezlerine binlerce kilometre geride bulunan Iğdır pamuğunun, borsaların
en hareketli zamanında alıcıya yetiĢtirilmememsi ve beher kilo pamukta 2025 kuruĢ gibi mühim bir nakliye farkının maliyete ilâvesi nazara alınırsa
Iğdır‟da, Iğdır pamuğunu iĢleyebilecek bir iplik fabrikası kurulmadığı
taktirde pamuğumuzun yukarıda izah edilen kötü akıbetten kurtulması
mümkün olamayacak ve müemmen (güvenilir) bir istikbalin beklenmesi
ancak hayal mahsulü olacaktır.
Halk Partisi iktidarı zamanında Iğdır pamuğunu iĢleyecek fabrika
temelinin hatır ve gönül için Erzincan‟a atılması ve kıymetli Kaymakamımız
Hakkı Albayrakoğlu‟nun gayretlerine rağmen Iğdır‟da bir iplik fabrikası
kurulması teĢebbüsünün alâkasızlığımız yüzünden tahakkuk safhasına
intikal edememesi pamukçuluğumuzu bekleyen kötü âkıbeti daha da imkân
dahiline sokmaktadır.
Iğdır ovasının istikbaline müessir olacak bu mühim mevzuda
alakalılarımızın elbirliği ile çalıĢmasını istemek her vatanseverin vazifesidir.
Ġki Günde Bir
25 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 11
ALİ CENGİZ OYUNU
Hani BektaĢi‟nin biri, bir Ramazan günü müftüyü iğfal eder
(aldatır), orucunu bozdurduktan sonra üstelik birkaç kadeh Ģarapta ikram
eder ve ikisi kol kola sarhoĢ vaziyette sokağa çıkarlar. Taassubun
(bağnazlık) hakim olduğu o devirde müftüyle BektaĢi‟yi yakalayıp kadıya
götürürler. Derhal mahkeme kurulur ve her iki suçlu huzura alınırlar.
Kadı evvelâ BektaĢi‟nin ismin sorar, “Karabet” cevabını alınca:
- Sen Ermeni‟sin, Ģöyle bir kenarda bekle!, der.
Sonra Müftü‟ye döner:
- Ulan zındık herif, utanmıyor musun? ġehrin müftüsü mübarek
Ramazan günü sarhoĢ olur orucunu bozar mı? ġu herife 50 sopa
atacaksınız!
Hoca falakaya yatırılıp bir kere sopa yiyince feryadı göğe çıkar.
BektaĢi arkadaĢı dayanamaz ve hemen kadının ayağına kapanır.
- Aman kadı efendi meğer ne güzel bir dininiz varmıĢ. Bir oruç
bozmanın cezası 50 sopa ise ben Hıristiyan olduğuma piĢmanım,
Müslüman olacağım, der.
Kadı bir gâvuru hidâyete (doğru yola) getirmenin hazzı içinde
müftüye indirilen sopaları durdurur ve kısa bir merasimi diniye ile kendisini
Karabet ismiyle takdim eden BektaĢi güyâ Ġslâm dinine alınır.
Merasimi müteakip (sonra) müftüye sopa atılmasına devam emri
verilince, BektaĢi müdahale eder.
- Aman Kadı efendi, bak beni dininize almakla büyük bir sevap
kazandınız. Bu adamı da bu defalık bana bağıĢlayın, der ve bu
teklifi kabul edilir. Kadının huzurundan çıkarken BektaĢi
Müftüye hitaben:
- Bak dostum! Gâvur oldum kendimi sonra da Müslüman olup
seni kurtardım, der.
Bizim gazete satıcısı Filit‟in baĢına da Müftü oyunu getirmiĢler.
Tapudaki hissesini satmak için bir ölüm kâğıdı doldurup öldürmüĢler. ġimdi
de mahkemeye müracaat ettirip kim bilir ne maksatla diriltmeğe çalıĢıyorlar.
Güzel ama, Filit sağ iken öldürenlerden hiç hesap sorulmayacak mı?
Dost Acı Söyler
25 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 11
Hamiyetperverlik!
Geçen gün bir memur arkadaĢımız hasta çocuğunu Karaköse‟de
bulunan Kulak-Burun-Boğaz mütehassısına götürmüĢ. Memur diyince
katlandığı masrafın ehemmiyeti ve ne zahmetlerle bir iki günlük izin
alabildiği kendiliğinden anlaĢılır.
Bin bir meĢakkatten sonra doktor beyin evi bulunmuĢ, dıĢ kapıdan
kendisine haber verilmiĢ fakat nafile. Doktor Bey istirahat zamanı olduğunu
söyleyerek hastayı kabul edemeyeceğini buyurmuĢ!.. Biraz sonra Iğdır‟a
dönmek zorunda olan arkadaĢımızın rica ve yalvarmaları da para etmemiĢ ve
doktorun hamiyet damarlarını kabartamamıĢ.
Ordu hizmetinde BinbaĢılığa kadar yükselen bir mütehassısın
mensup bulunduğu mesleğin Ģerefini unutarak kendisine gelen hastanın
hayatını birkaç dakikalık istirahatına feda etmesi ve bir ailenin hasta
çocuğuna hamiyet elini uzatamayarak o aileyi acı içinde bırakması acaba
hoĢ görülebilir mi?
Doktor beyin kendisine sorarsanız belki de kabahati hastasında
bulacak!
ĠĢ Bankasının 30. Yıldönümü
(27 Ağustos 1953)
400 den fazla davetli dün gece yarısına kadar neĢe
içinde bankanın kuruluĢ yıldönümünü kutladılar. ĠĢ Bankası
müdürü Fehmi Bilen‟in konuĢmasını aynen neĢrediyoruz:
“Pek muhterem misafirlerim. Bugün bankamız 30. yıl
dönümünü ikmal etmiĢ olduğundan bu mesut günümüzü
(...).
Burada konuĢmama son verirken iĢ bu konuĢmamı
aynen 27 Ağustos tarihli gazetesi sütunlarına aksettirmeği
vaat eden PAMUKOVA müdürü ve baĢyazarı Mecit Hun‟a
teĢekkürü bir borç olarak kabul ediyorum.(...)
Dost Acı Söyler
27 Ağustos 1953
Mecit Hun
ASAYĠġ
Gazetemizin 25 günlük koleksiyonunda asayiĢe dair haberlerin ufak
bir istatistiğini çıkardık. Yalnız Iğdır mıntıkasında bir ayda 5 soygunculuk, 4
büyük baĢ hayvan hırsızlığı, bir hudut hadisesi iki ağır yaralama, bir adam
öldürme hadiseleri olmuĢtur.
Bunlar sadece gazeteye intikal eden vukuat olduğuna göre, muttali
olmadıklarımızı da nazara alınırsa korkunç bir netice doğrusu...
Hele faili meçhul soyguncu vakalar âdeta huzurumuzu
kaçırmaktadır.
Ġranlı çapulcu ve hırsızlar dıĢarıdan, bizimkiler de içeriden çalıĢa
dursunlar.
Bakalım sonu neye varacak?...
Türk Ġran Hudut Hâdiseleri
30 Ağustos 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 13
Senelerden beri Iğdır, Doğubeyazıt, Çaldıran, Muradiye ve Van gibi
hudut vilâyet ve kazalarının emniyet ve huzurunu bozan bir unsurla karĢı
karĢıyayız: Ġran çapulcuları...
Ġkinci Dünya Harbini müteakip Ġran‟ın Ruslar tarafından kısmen
istilâsı üzerine Saadabat Paktı hükümleri ihlâl edilmiĢ ve Ġran-Irak-Türkiye
hudutları arasında kargaĢalığa sebep olan kötü unsurlar serbest kalarak
tekrar bu bölgeye sızmalarına meydan verilmiĢti. Ruslar çekilip gittiktin
sonra da mahdut miktarda bulunan bu hırsız ve çapulcu gurubu Türkiye ile
hem hudut bulunan Ġran köylerinde yerleĢip kalmıĢlardır.
Ġran hükümetinin çok zayıf olan ve hatta mevcudiyetinden Ģüphe
edilen emniyet ve asayiĢi, hırsızlık ve soygunculuğu meslek (!) haline
getiren bu bir avuç insanı ıslaha kâfi gelemediğinden zaman zaman hudut
hâdiseleri vukua gelmiĢ ve bu suretle Ġran hududuna yakın olan köy ve
kasabalarımızın asayiĢ ve sükunu ihlâl edile gelmiĢtir.
1944-45 yıllarında Ġran‟a sürülen on binlerce hayvanımız tarihi
dostluk ve komĢuluğumuza hâlel getirmedi! Ancak hayvan sahiplerinin
mağduriyet ve periĢanlığı yanımıza kâr kaldı. Müteakip seneler
soygunculuk, çapulculuk, adam öldürme vakaları birbirini takip etti. Hüküm
giyen, suç iĢleyen, cezaevlerinden kaçanlar Türk-Ġran hududundaki bu bir
avuç çapulcu gurubuna iltihak ettiler. Ġran hükümeti Ģu ana kadar hâlâ
seyirci ve hâlâ hükümranlık iddiasındadır. Hükümetimiz ise belki de tarihi
bir komĢuluğun hatırı için müsamahakâr davranmakta ve siyasi
münasebetlerin iyi bir Ģekilde devamını temine çalıĢmaktadır.
Son günlerde vukua gelen 5 soygunculuk vakası ile Iğdır DÜÇ‟den
çalınan koyun faillerinin de Ġran‟da oldukları, hudutlarımızdan sızan bu
çapulcuların emniyet ve asayiĢ iĢlerimizde ne derece büyük müĢkülatlar
doğurduğu açık bir hakikat olarak gözlerimizin önündedir.
Ġran hükümetinin komĢuluğa yakıĢmayan bu lakayt siyaseti daha
ziyade devam etmemeli ve Iğdır Üretme çiftliği iĢçilerine ait yüz numarayı
yakacak kadar hükümrânlık hakkını kullanan bir hükümet, hudutlarına ve
hududu içindeki çapulcu ve soygunculara sahip olmasını bilmelidir.
TaĢlıca Köyünde Yeni Bir Hâdise
23 Ağustos 1954
Pamukova
Ġki gün evvel TaĢlıca köyünde enteresan bir hâdise olmuĢtur.
Gazetemize verilen malûmata göre, TaĢlıca köyünden Mirze AktaĢ‟a
ait bir gayri menkule müdahale eden Ali Tırpan taraftarları bir hâdisen
dolayı tevkif edilince bu defa karıları tarafından “Kaymakamlığın men
kararına” rağmen müdahalede devam olunmuĢ ve karara infaza giden zabıta
ile köy muhtarına karĢı gelinmiĢtir. Bununla da yetinmeyen suçlu kadınlar
birisi oğlunu taĢ ve sopa ile muhtelif yerlerinden yaralamıĢ ve kolunu
kırmıĢtır.
Bir Jandarma Eri Ġntihar Etti
30 Ağustos 1954
Pamukova
Ġntihara Cezaevinden Çıka Bir Yaralama Hâdisesi Sebep Oldu.
27.08.1954 gününü 28 Ağustosa bağlayan gece Iğdır cezaevinde
jandarma erlerinden birisinin intiharına sebep olan bir yaralama hâdisesi
olmuĢtur.
Resmi kaynaklardan ve hususî mahiyette öğrendiğimize göre,
kazamız tüccârlarından Timur Demirci‟yi bıçakla öldürmeğe teĢebbüsten 9
seneye mahkûm olarak Iğdır cezaevinde tutuklu bulunan Kasım Çetinel
adında birisi gardiyan ve nöbetçilerden saklı halde temin ettiği bir 180lik
rakıyı içtikten sonra sarhoĢluk sakiyle ceza evinde tutuklu bulunan TaĢlıça
köylü Ömer oğlu Reis Tırpan‟ı bıçakla karnından yaralamıĢtır.
Vukuu anında hâdiseye derhal müdahale edilerek yaralı hastaneye
kaldırılmıĢ ve Kasım‟a içki temin ettiği zannedilen merkez bölüğü jandarma
erlerinden Ahmet Karslı ile suçlu Kasım hapishaneden alınıp merkez
jandarma karakoluna getirilmiĢlerdir.
Tahkikat ile bizzat C. Müddeiumumisi Fuat Eribol ile jandarma Bl.
Kumandanı Kıdemli YüzbaĢı Hüsnü Ergünsu gece geç vakte kadar meĢgul
olup ayrıldıktan sonra sabaha yakın bir saatte nezarette bulunan Ahmet
Karslı nöbetçinin uzaklaĢmasında faydalanarak temin ettiği tüfekle kendisini
sol bacağından ağır surette yaralamıĢ ve kaldırıldığı sağlık merkezinde
ölmüĢtür.
Ahmet Karslı‟nın ne gibi his ve düĢünceler tahtında (altında) intihar
ettiği henüz tespit edilememekle beraber müntehirin (intihar eden) hâdise
gecesi karakolda feci bir Ģekilde dövülmesi ve baygın vaziyette nezarete
atılmasını müteakip kendisine gelince haysiyet ve Ģerefine rencide
edildiğinden müteessir olarak intihar ettiği kuvvetle tahmin edilmektedir.
Ahmet Karslı‟nın cenazesi üzerinde yapılan otopsi neticesinde de
yüz ve kafada büyük mikyasta darp eseri tespit ve raporla tevsik edilmiĢtir.
Ahmet Karslı‟nın cenazesi otopsiyi müteakip belediyenin çöp
arabasıyla hastaneden çıkarılmıĢ ve asrî mezarlığa defnedilmiĢtir.
Hâdise umumiyetle muhitte derin bir teessür doğurmuĢ ve
öğrendiğimize göre alakalı bazı Ģahıslar keyfiyeti lazım gelen makamlara
intikal ettirmiĢlerdir. Bu sebeple Ahmet Karslı‟nın intiharına kapanmıĢ bir
mesele gözüyle bakılmamalıdır.
Dost Acı Söyler
30 Ağustos 1953
Mecit Hun
SERZENĠġ!..
Dün bir dostum serzeniĢte bulundu. Meğer Feyzullah Zengi‟nin
kahvehanesi önünde otururken Belediyenin çöp arabasında intihar eden
jandarma erinin cenazesi varmıĢ; biz de hürmeten ayağa kalkmağı ihmal
etmiĢiz!
Dostumuza peĢinen hak verelim. Ama, bizim bildiğimiz her
cenazenin bir de cenaze alayı olur. Hele cenaze vatan hizmetini ifa etmekte
iken ailesinden uzakta vefat eden bir jandarma erine ait olursa cenaze
alayının baĢında baĢta kendi komutanlarıyla askerî ve mülki erkânın da yer
alması ve Ģehir müftüsünün refakat etmesi icap eder. Yoksa belediyenin çöp
arabasında cenaze olduğunu bilmek için insanın kâhin olması gerekir.
Kabahat cenaze âdabını bilmeyenlerle cenazeye lâyık olan kıymeti
veremeyenlerde...
Darılmaca olmasın; ne yapalım ki dost acı söyler.
Gazetemiz Takibata Uğradı
1 Eylül 1954
Pamukova
Müntehir Ahmet Karslı hakkındaki neĢriyat da mahkeme
kararıyla men edildi.
Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharı hakkında dün verdiğimiz
malûmatı, intihâr hâdiselerinin mahiyeti hakkındaki neĢriyatı men eden
kanun hükümleri ile basın kanununa aykırı gören C. Müddeiumumiliği,
gazetemiz hakkında takibata geçmiĢ ve mes‟ul müdürümüz Mecit Hun celp
edilerek ifadesi alınmıĢtır. (...)
Son Dakika: Gazetemiz baskıya verildiği sırada müntehir Ahmet Karslı‟nın
intiharına taalluk eden yazı ve haberlerin neĢredilmemesi hakkında Iğdır
Sulh Ceza yargıçlığının kararı gazetemize tefhim edilmiĢtir.
Mezkûr karara göre hiçbir gazete ve mevkute bu yolda neĢriyat
yapamayacaktır.
Kırzıoğlu Kazamızda
(1 Eylül 1954)
Kars Tarihi müellifi (yazarı), tarihi etütler yapmaktadır.
Milli kütüphanemize Kars Tarihi ismiyle ciddî bir
tetkik mahsulü olan kıymetli bir eser ilâve eden Diyarbakır
tarih hocası sayın Fahrettin Kırzıoğlu evvelki gün
kazamıza gelmiĢtir.
Esasen Karslı olup uzun müddet Kars Lisesi Tarih
hocalığı yapan Kırzıoğlu, ayrıca Kars Yaylası, Kars‟ın
KurtuluĢunun 30.Yıldönümü Hatırası, Dede Korkut Oğuz
nameler, Kürtlerin MenĢei, Karslı Divan Ģairlerimiz, Karslı
Büyüklerimiz, Ġzahlı Kars Albümü ve Kars Folklor ve
Etnografyası eserlerinin müellifidir. (...)
ġAKACIKTAN
1 Eylül 1954
Mecit Hun
ZEKÂT
Falancanın öküzü filancanın atı, eĢyası derken nihayet Devlet
Üretme Çiftliğinin de 25 koyunu Ġran‟a uçuruldu. Filhakika çiftliğin koyun
sürüsü insaflı hırsızlara rastlamıĢ. Ağrı‟daki çapulculuk tarihinde Ģimdiye
kadar sürünün hepsi var iken birkaç tanesini ayırıp mütebakisini sahibine
bağıĢlamak (!) görülmüĢ Ģey değil doğrusu...
Kim bilir, zekât niyetine götürülmediği ne malûm?
ġAKACIKTAN
3 Eylül 1954
Mecit Hun
BURUN SOKMAK!
Ġtalya‟da FaĢizm idaresinin tam manasıyla teessüsünden sonra Kralın
mahdut olan salâhiyetleri de elinden alınmıĢ ve devletin bütün idaresini
Musolini ele geçirmiĢti.
Bir gün Kral ile Musolini, Roma saraylarından birisinin bahçesinde
konuĢurken Kral‟ın mendili düĢer. Musolini eğilip mendili vermek isterken
Kral mâni olur ve,
“Zahmet buyurmayınız kendim alırım. Zira burnunu sokmadığın
yalnız mendilim kalmıĢtı”, der.
Bizim de her Ģeye burnunu sokan sabık bir
dostumuz vardı. Sırayla her tarafı yokladıktan sonra nihayet askerî mahfele
de burun sokmuĢ; ama, galiba bu defasında müsamaha görmemiĢ ve
burnunu kırmıĢlar.
GeçmiĢ olsun...
Kasabanın Elektrik Ġhtiyacı
(1 Eylül 1954)
Pamukova
Her gün inkiĢaf halinde bulunan Iğdır‟ın
elektrik ihtiyacını tam manasıyla karĢılamak üzere
belediyemizin bir seneden beri ısrarla yaptığı
teĢebbüs nihayet tahakkuk etmiĢ ve keyfiyet meali
aĢağıda bulunan telgrafla Belediyemize bildirilmiĢtir.
(...)
Ġller Bankası vasıtasıyla temin edilen yeni
motor 140 beygir kuvvetinden olup tesisat ikmal
edildiği taktirde gündüzleri de kasabaya cereyan
verilmesi mümkün olacak ve göçmen mahallelerine
de ıĢık verilecektir. (...)
Siyasi Partilerimizin Durumu
3 Eylül 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 15
2 Mayıs seçimlerinden sonra dört ay geçti. Ġç politikamızda kısa da
olsa bu dört aylık ilk devrenin önemi çok büyüktür. Ġktidar partisinin
önümüzdeki 4 senelik faaliyet devresine nasıl bir programla gireceği;
muhalefet partilerinin ise bu müddet içinde muhalefet vazifelerini ne suretle
ifa edecekleri bu birkaç ay zarfında öğrenilmiĢ gibidir.
KuruluĢunu müteakip hiçbir siyasi partiye nasip olmayan çok kısa
bir zamanda maddi ve manevi her türlü güçlükleri bertaraf ederek milletin
hakiki reyi ile iktidarı ele alan DP, bugün kendi teĢkilâtı içinde isabetli bir
kararla temizlik ve tasfiye faaliyetine girmiĢtir.
Siyasi nüfuz peĢinde giden parti kodamanları ile devlet iĢlerine kadar
burun sokmak suretiyle huzursuzluk ve nahoĢluk yaratan Ocak-Bucak
baĢkanları artık tarihe karıĢmak üzeredir. Diğer taraftan parti
kademesindeki, “Müfrit particilik” zihniyeti de yıkılmaktadır.
DP‟nin bu dahili ıslahat faaliyetine muvazi (paralel) olarak diğer
partilerde kendileri için seçimlerden aldıkları dersle istikrarlı bir yol seçmek
için çırpınmaktadırlar.
CHP ve CMP‟den seçimler akabinde vuku bulan mühim istifalar
bunun hakiki bir tezahürüdür. CHP de teĢekkül ettirilen ıslahat komisyonları
Ģüphesiz ki bu gayeyle çalıĢtılar. Neticede tam bir muvaffakiyet elde edilmiĢ
olmazsa dahi böyle bir maksatla harekete geçmek ümit vericidir.
Bu arada üzerinde durulacak mühim noktalardan birisi de partiler
arası münasebetlerin iyiye doğru götürülmesidir.
Seçimlerden evvelki gerginliğe ilaveten KırĢehir‟i kaza haline
getiren layiha (yazı) ile memurların tasfiyesine dair kanun layihasının
muhalefetin itirazlarına rağmen kabulü, DP‟nin muhalefete karĢı haĢin bir
hareket tarzı takip ettiğine iĢaret sayılmakta ve bu sebeple seçim kanununda
yapılan bazı tadiller de ileri sürülerek muhalefet partileri, önümüzdeki
seçimlere boykot ilân etmektedirler.
Bizce muhalefetin bahis mevzu ettiği hususlar seçimlere girmeme
için mühim bir sebep olmamalı ve müfrit bir particilik zihniyetine kapılarak
kendi mensuplarının mukaddes ola seçmek ve seçilmek hakları muvakkat bir
zaman için dahi olsa ellerinden alınmamalıdır. Zira, bu Ģekildeki bir hareket
tarzından Ģu veya bu partiden ziyade memleket zarar görecektir.
Nüfus Müdürü ile Vilayet Jandarma Kumandanı Geldi (3 Eylül 1954)
Aynı zamanda vilayet hukuk iĢlerini de idare eden nüfus müdürümüz
Medet Akçora ile vilayet jandarma kumandanı dün kazamıza gelmiĢlerdir.
GeliĢlerinin intihar eden jandarma eri ile alakalı olduğu tahmin
Edilmektedir.
Plâkasız Bisiklet Yasağı
Para Bulundu
(3 Eylül 1954)
Son günlerde bazı kazalara
sebebiyet vermelerinden dolayı
plakasız bisikletlerle mücadele
eden emniyet mensupları dün,
köylerden kasabaya gelen
plakasız bisikletleri
toplamıĢtır(...)
(3 Eylül 1954)
Ġki gün evvel hastane yolunda
bir senet ile bir miktar para
bulunmuĢtur.
Sahibinin Mecit Hun Ģoförü
Abdurrahman AktaĢ‟a
müracaatı rica olunur.
Iğdır-Doğubeyazıt Yolu
3 Eylül 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 15
Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi etrafında leh ve aleyhte
münakaĢaların devam ettiği Ģu sırada defalarca hatırlattığımız gibi
boĢboğazlık yapacağımıza vilâyet olmağı tacil edecek (hızlandıracak)
sebepler hazırlamamız daha yerinde bir tedbir olacaktır.
Bu meyanda üzerinde duracağımız mühim mevzulardan birisi de
Karagüney‟den geçen Iğdır-Doğubeyazıt yolunun yapılması ve
nakliyecilerin Çilli güzergâhından kurtarılmasıdır.
Her yıl on binlerce ton pamuk, sebze ve buğdayı bu yoldan ihraç
eden Iğdır, yolun müsaadesizliği dolayısıyla yeteri kadar nakil vasıtası temin
edemediği gibi fazla miktarda da kira farkı ödemek zorunda kalmakta ve
böyle olunca da Iğdır‟ın iktisadi bakımdan kalkınması tam manasıyla
tahakkuk safhasına girememektedir.
Hatırlarda olduğu gibi geçen yıl yine bu mevsimde bu mühim
davamız gerek Kaymakam Hakkı Albayrakoğlu ve gerekse o zaman
neĢrettiğimiz ġarkın Dili Gazetesi tarafından ele alınmıĢtı. Fakat bugüne
kadar müspet bir belirtiye Ģahit olamadığımız için keyfiyeti bir daha
ilgililere duyurmayı faydalı buluyoruz.
Iğdır‟ı iktisadi bakımdan geliĢtirmek için Iğdır-Karagüney –
Doğubeyazıt yolunun en kısa bir zamanda yapılması Ģarttır.
AsayiĢi Kendimiz Bozuyoruz
6 Eylül 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 16
AsayiĢsizlikten Ģikâyet eder dururuz. Geçen nüshalarımızdan
birisinde asayiĢle alakalı hâdiselerin bir aylık bilançosunu yapmıĢ ve elde
ettiğimiz korkunç netice karĢısında yeni tedbirler ittihazını kanaat olarak
ileri sürmüĢtük.
Bu tedbirler ne olabilir? Bir Allah bendesi çıkıp da, “Ne oluyor ve
nereye gidiyoruz, birbirini takip eden bu vakaların sonu nereye varacak?”
demedi.
Sakaltutan‟da veya filan mevkide falanca adam soyuldu. Elbisesi,
atı, eĢyası alındı. Jandarmamız sanki soyguncu Sakaltutan‟da kendisini
bekliyormuĢ gibi bir gün sonra oraya devriye çıkar ve baĢka tarafta bir
hadise zuhur edinceye kadar soyguncu veya hırsızı ilk hadise mahallinde
bekler. Tabii elde edilecek netice menfi ve faili de serbestçe icrayı sanatında
(!) devam eder.
Kaza hudutlarının son noktalarına kadar nüfuz eden soyguncunun
jandarmanın pususuna düĢmeyecek kadar muhite aĢina ve bir defa hâdise
çıkardığı yere ikinci defa gelecek kadar aptal olmadığını kabul edersek,
bunları takip edeceğimize, kökünü; müzaheret (yardım) gördükleri yerleri
tespit etmek daha iyi neticeler doğuracaktır.
Meselâ: Yasaklığı kaldırılan yerlerden Ġran hududunda bir Ahura
köyü vardır. Bu köyde halihazırda 45 hane ikâmet etmektedir. Soyguncuyu
yakalayacağım diye, bu dağ senin bu yayla benim, diyerek takip yaptıran
alakalılar, Ahura‟daki bu 45 hanenin kimler olduğunu, nereden gelip bu
hudut mıntıkasında yerleĢtiklerini, soyguncularla irtibat derecelerini hiç
tetkik ettiler mi? Tabii ki hayır!
Halbuki Ahura‟da Ahura‟nın asıl yerlisinden (ki bunlar da birkaç
sene evvel Ġran‟dan iltica etmiĢlerdir) 7 ile 10 hane vardır. Geri kalan 35
hanesi, Ardahan, Karaköse, Doğubeyazıt ve Iğdır‟ın diğer köylerinden gidip
idareten yerleĢmiĢlerdir. Hatta bu 45 hane içinde Türk tebaası olmayan ve
her gün bir ayakları Ġran‟da bulunan kimseler de var. Kaldı ki bahis mevzuu
olan köy sakinlerinin Ġran‟daki çapulcu ve soyguncu gurubu ile olan alakası
malum bulunduğuna göre falanca yerde veya filanca semtte biri birini
takiben vuku bulan soygunculuk ve hırsızlık hadiselerine hayret etmemek
lazımdır.
Ġran‟dan gelinip sınırlarımız içinden hayvan kaçırılmıĢ veya adam
soyulmuĢsa faali muhakkak içimizdedir. Ekmeğimizi yiyen ve
kanunlarımızın himayesinde yaĢayan bu soysuzları tedip etmedikçe Iğdır ve
civarında mutlak bir asayiĢ tesis edilemez.
Gülten Kırtasiye Evine Hırsız Girdi
6 Eylül 1954
Evvelki akĢam saat 20 ile 21 arasında Gülten kırtasiye evinin kilidi kırılarak
çekmecedeki 417.5 lirası alınmıĢtır. Öğrendiğimize göre dükkanın kapısında
kilit olmadığını gören emniyet bekçilerinden birisi keyfiyetten Mehmet
Gülten‟in haberdar etmiĢ ve bilâhare de kilidin kuvveti bir demir ile kırılarak
içeri girildiği ve çekmecedeki günlük satıĢ bedelinin alındığı anlaĢılmıĢtır.
(...)
ġAKACIKTAN
6 Eylül 1954
Mecit Hun
ASLINA RÜCU
Dün sabahleyin üç tonluk bir römork (yani traktör arabası) iki öküzle çekilip
götürüldüğü sırada yanımda bulunan bir arkadaĢım, “Bütün traktörlerin
akıbeti bu olacak!” dedi.
DüĢündüm ve hak verdim. Zira her Ģey aslına rücu eder (geri döner).
Mahkememize Yarın BaĢlanacak
6 Eylül 1954
Pamukova
Mesul Müdürümüz Mecit Hun Ġlk Defa Bir Basın Suçu Ġddiası Ġle
Muhakeme Edilecek.
17-18 Ağustos gecesi intihar eden jandarma eri Ahmet Karslı
hakkındaki neĢriyatımız, C. Müddeiumumiliğince Basın Kanununa aykırı
görüldüğünden Gazetemiz Mesul Müdürü Mecit Hun hakkında takibata
geçildiğini geçen nüshamızda bildirmiĢtik.
Mecit Hun‟un C.Müddeiumumiliğince ifadesi alındıktan sonra Basın
Kanunun 36. maddesine göre toplu basın mahkemesi teĢekkül ettirilmiĢ ve
duruĢmamızın 7 Eylül 1954 Salı günü yapılacağı gazetemize tebliğ
edilmiĢtir.
Ġki Günde Bir
6 Eylül 1954
Mecit Hun
AsayiĢ Babından
Tüfeğe meraklı, fakat mermiyi hedefe isabet ettirme kabiliyetinden
mahrum bir arkadaĢım vardı. AtıĢta (mübalağa olmasa) karavanadan gayri
nasibi olmayan bu arkadaĢ, birinci mermiyi nereye isabet ettirmiĢse ikinci
merminin de oraya düĢeceğini zannederek hedefi sırtlayıp isabet noktasına
göre yer değiĢtirmekten canı çıkmıĢtı.
*
*
*
Jandarmamız da son hâdiseler dolayısıyla bizim niĢancının (!)
durumuna düĢtü galiba. Sakaltutan‟da birisi soyulur, sanki soyguncu her gün
Sakaltutan‟a gelecek veya baĢka tarafta soyamazmıĢ gibi Allah‟ın günü
burada devriye gezdirilir. Derken, hedefi sırtlayıp gezdiren karavanacı gibi
jandarmamız da soygun yerlerinde pusu kurmakla meĢgul!..Hani bir
defasında keçi bulduğu dereyi her gün yoklamağa giden BektaĢi gibi.
*
*
*
Merhum hocanın Ģu hikâyesini bilirsiniz: Hoca bir gün akĢam yemeğine
hazırlamak üzere eve bir okka et gönderir. Fakat Hocanın müsrif karısı konu
komĢu ile beraber eti kemali afiyetle mideye indirdikten sonra akĢam
yemeğine gelen kocasına da, “Aman Hoca, Ģu kedinin yaptığını gördün mü,
gönderdiğin etin hepsini sahandan almıĢ ve yemiĢ” der. Hoca bir karıya bir
de kediye bakar sonra kediyi yakalayıp teraziye kor. Tartınca tesadüf bu ya
tam bir okka gelir. Hoca, pürhiddet karısına dönerek:
“Karı, anlamadım bu iĢi. Bu kedi tam bir okka çekti. “Kedidir” desen
et nerede, “Ettir” desen kedi nerede?”, der.
Jandarmamız da soyulma vakalarını “Pek mühimsemeyin” diyor.
Güzel bir tavsiye, kabul edelim. Ama, soyulma yoktur desek soyulanlara ne
diyelim, vardır desek failleri nerede? Biz de ĢaĢtık kaldık doğrusu.
Iğdır Devlet Üretme Çiftliğine Müzahir Olmalıyız (Desteklemeliyiz)
Mecit Hun
6 Eylül 1954 Yıl: 1 Sayı: 17
Rus ve Ġran hudutları arasında yarım asra yakın uzun bir zaman
kendi haline terk edilmiĢ hatta tabir caizse vahĢileĢmiĢ yüz binlerce
dönümlük bir arazi üzerinde Iğdır Devlet Üretme adıyla kurulan bir çiftliğin
bir senelik faaliyetleriyle hükümet tarafından dökülen milyonları müĢahede
etmekteyiz.
Ġki hudut arasında aczin ve tembelliğin örneği olan vahĢi bir toprak
parçası, sivrisinek yatağı olan bir bataklık yerine muktedir ve muasır bir
Türkiye‟nin sembolü olan bir mamure vücuda getirmek ve yüz yıllar
boyunca yakın tarihimize kadar bir üvey evlât muamelesi gören ġarki
Anadolu hükümet elini uzatmak suretiyle bu bölge sakinlerini her türlü
imkânlardan istifade ettirmek gayesiyle kurulan Iğdır DÜÇ‟nin faaliyetlerini
yakından takip ederek ona müzahir olmak ve müĢküllerini kudretimiz
dahilinde bertaraf etmek Ģüphesiz ki bizim için büyük bir mükelleftir.
Bazı ufak hataları hoĢ göreceğimize, onları büyüterek efkârı
umumiyeye aksettirmek ve bu suretle her bakımdan Ģefkat ve himayeye
muhtaç olan taze bir teĢebbüsü sabote etmek Ģüphesiz ki yalnız ġark için
değil memleket çapında da bir ziyan olacaktır.
Politik bazı sebeplerle Iğdır DÜÇ‟nin birkaç Ģahsın arzusu üzerine
kurulduğunu ve Ģahsî ihtirasların tahakkuk yolunda bulunan bu mühim
davamızda müessir olabileceğini zanneden hemĢehrilerimiz var. Bu
düĢünceler bir suiniyetin mahsulü olmadığı taktirde muhakkak ki bu zanda
olanlarımız yanılmıĢlardır. Devlet Ģu veya bu zevatın hatırına binaen
milyonları dökecek kadar gaflet içinde değildir. Kalkınan ve her gün büyük
bir hızla imar edilen Türkiye‟mizde iyi gayelerle ele alınan teĢebbüsleri
Ģahsi ve politik mülâhazaların dıĢında mütalaa etmek ve asıl maksadımızı
muasır devletler seviyesine ulaĢmak olduğunu idrak etmeliyiz.
Iğdır DÜÇ henüz kuruluĢ safhasındadır. Tecrübe mahiyetinde
yapılan ekim tabii olarak beklenen netice ve randımanı vermeyebilir.
Kadrosunda ve umumi çalıĢmalarda bir intizamsızlığın göze çarpması çok
görülecek ve tenkidi mucip bir hal olmamalıdır.
Birkaç dönümlük bir tarlanın bile ıslahı ve istifade edilebilir bir hale
getirilmesi senelere mütevakkıf (bağlı) iken henüz bir yıl evvel yüz binlerce
dekarlık geniĢ bir sahayı ihata etmek (çevrelemek) üzere kurulan bir
çiftlikten bu yıl için istifade beklemek biraz insafsızlık olur.
Bununla beraber çiftliğin iyi ellerde olması ve birkaç sene içinde
istihsal edilecek neticeyi lüzumsuz Ģekilde uzatacak ihmalkârlık ve
acemiliğin çiftlik idaresinde baĢlangıçta hakim olmaması da Ģayanı tercihtir.
Iğdır DÜÇ Ģüphesiz ki birkaç yıl sonra Iğdır‟a milyonları akıtacak ve
milli istihsalimizin baĢ mevkiinde yer alacaktır.
Bu sebeple çiftliğe biraz müsamahakâr ve kudretimiz dahilinde de
müzahir (destekleyici) olabilirsek beklenen neticeyi çabuklaĢtıracağımızı
tahmin ediyorum.
Ziraat Bankası Ġdare Meclisi Reisi Tetkiklerde Bulundu 8 Eylül 1954
Pamukova
TC Ziraat Bankası Meclisi Ġdare Reisi Atıf Güray‟ın kazamıza
teĢrifini geçen nüshamızda bildirmiĢtik. (...) ġube Müdürümüz Mahmut
Uzman, Muhasebeci Tayyar Malkoç ve PTS Kooperatifleri Birliği idare
heyeti Reisi Talat Tufan Iğdır‟ın iktisadi durumu hakkında verdikleri geniĢ
tafsilat bankanın Ġdare Meclisi Reisini Iğdır hakkında kafi miktarda malumat
sahibi kılmıĢ (...)
Ġranlı Çapulcular Hayvan Kaçırmakta Berdevam
8 Eylül 1954
Pamukova
Ağustos ayı içinde birbirini takip eden soygunculuk ve büyük baĢ
hayvan hırsızlıkları kısa bir fasıla ile durmuĢ ise de üç gün evvel BaĢköy
nahiyesine bağlı Kulukent köyünden Ġran‟a üç atın kaçırılması yeniden
asayiĢe müessir vakaların baĢ göstermekte olduğunu ortaya koymuĢtur. (...)
ġAKACIKTAN
8 Eylül 1954
Mecit Hun
BaĢlarında kavak yeli estiği sıralarda bir kavak kooperatifi açmağa
yeltenmiĢlerdi.
Kavaklar henüz dikilmeden bilânçolar, kâr ve zarar hesapları kâğıt
fabrikası kurma tasavvurları, hasılı bir rüya alemi birkaç ay onları ve bir o
kadar da bizi meĢgul etti derken bizim Ağır Ceza Reisinin (Hüsnü Özerdem)
tekaüdü çıkınca, Ģimdi de hesapları tasfiyeye ve kooperatifi feshetmekle
meĢguller. Ġyi ama hayallerinde dikilen milyonlarda kavağın hesabını nasıl
verecekler?
Aras Boyundaki Kıyı Tahkimatı
8 Eylül 1954
Pamukova
Aras nehrinin mecra değiĢtirmesine mani olmak maksadıyla
yaptırılmakta bulunan mahmuzlarla kıyı tahkimatının ikinci kısmına da
baĢlanmıĢ bulunmaktadır. Ankara‟da Esat Kuter firmasına ihale edilen ikinci
iĢ 800,000 liralıktır.
Ragıp Hacaloğlu tarafından yapılmakta olup bitmek üzere bulunan
iĢe ilâveten 20 adet mahmuz inĢa edilecek ve mahmuzlar arasındaki nehir
kıyısı tahkim edilecektir. (...)
Belediye ve Ġmar Plânı
10 Eylül 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 18
ġimdiki Milli Müdafaa Vekili Sayın Ethem Menderes, Dahiliye
Vekili sıfatıyla kazamıza teĢrif ettikleri sırada Iğdır‟ın ne zaman vilâyet
olacağına dair kendilerine tevcih edilen sualler manzumesine Ģu kısa cevabı
vermiĢlerdi: “Kasabanızın zengin ve mühim iktisadi hususiyetlere haiz
olduğu bizce malûmdur. Ancak vilâyet olma talebinizden evvel bu zengin
kasabayı köy manzarasından kurtarmanız icap eder.”
Yine Kars‟a teĢrifleri sırasında muhterem CumhurbaĢkanımız Celâl
Bayar‟a da aynı mevzu intikal ettirilmiĢ ve Ģu cevap alınmıĢtı: “Iğdır‟da bir
iplik fabrikası kurunuz, kasabanız ancak bu Ģekilde geliĢebilir”
Aradan iki yıl geçti. Ne Sayın CumhurbaĢkanımızın ve ne de o
zamanın Dahiliye Vekilinin tavsiyeleri yerine getirilmedi.
Iğdır bugün hakikaten büyük bir köyden farksızdır. Gayri muntazam
cadde ve sokakları, çamurdan mamul binaları ve her akĢam kasabayı toz ve
pislik tufanına boğan hayvan sürüleriyle bir Ģehir ve hatta temiz bir kasaba
manzarası arz etmekten çok uzaktır. Belediyemizin elinde kasabayı 50 sene
içinde imar edebilecek bir plân mevcuttur. Fakat ne yazık ki mali
imkânsızlıklar bu plânın tahakkukuna set çekmekte ve imar plânımız sadece
nazari bir harita olarak kendi halinde kalmaktadır.
Tek tük inĢaatlara yeni plâna göre ruhsat verilmekte ise de sadece
vatandaĢın gayretine bırakılmakla kazanın köy manzarasından
kurtarılmasına imkân yoktur.ü
O halde Belediyemizin yeni gelir kaynakları araması ve plânın
tahakkukunu sağlamak için lâzım gelen yerlerden yardım istihsali icap eder.
Bugünkü vaziyette her ne kadar Belediyemizin derhal hareketini icap ettiren
bir durum mevcut değilse de Iğdır‟ın istikbaline müessir olacak bu çok
mühim davayı da oluruna bırakmamalıyız.
Yoksa dört sene için seçilen Belediye meclisi azaları ile reisleri
kendilerinden sonra geleceklere sadece mühürlü ve tasdikli bir imar planı
tesliminde devam ederse Iğdır için iyi bir istikbal beklemek faydasızdır.
Yeni Bir Hırsızlık Vakası
(10 Eylül 1954)
Son günlerde kazada
artan hırsızlık vakalarından birisi
de iki gün evvel Kundo köyünde
zuhur etmiĢ ve Mecit GüneĢ’e ait
zahire deposu geceleyin yarılarak
içinden 1000 kilo kadar buğday
alınmıĢtır (...)
Hasanhan Köyünde de 3 At ile 3
Öküz Ġran’a Kaçırıldı
(10 Eylül 1954)
Birkaç gün evvel
Hasanhan
köyünden bazı Ģahıslara ait üç at ve üç
öküzün çalınarak Ġran‟a kaçırıldığı hakkında
bir iddia evvelki gün jandarmaya intikal
ettirilmiĢtir.(...)
ŞAKACIKTAN
10 Eylül 1954
Mecit Hun
Sağ olsunlar
Bizim Gülten‟in (Mehmet) baĢına gelen malum... Ġstanbul‟dan,
Erzurum‟dan ve daha Türkiye‟nin akla hayale gelmeyen vilâyetlerinden
toplayıp getirdiği kırtasiye, tuhafiye, zücaciye ve nice „ye‟ ve „ya‟ ile biten
mal satıĢlarından bir ayda biriktirdiği hasılatını, kapısını kırmak suretiyle
çekmecesinden alıp götürdüler.
Bu mağduriyetine yüreği sızlayan dostları meyanında biz de hırsızın
hamiyet damarına rastlayan eĢyalarını yeniden tâdat etmekle meĢgul olduğu
bir sırada Gülten‟e uğradık ve tahkikatın ne merkezde olduğunu sorduk. Çok
kısa bir cevapla olup bitenleri izah etti:
- Bütün dostlarım gibi onlar da birer birer gelip “GeçmiĢ olsun
Mehmetçiğim” dedi ve geçtiler. Sağ olsunlar.
Ġçme Suyu Yine Gayri Muntazam
10 Eylül 1954
Pamukova
Kazamız içme suyu son günlerde yine gayri muntazam akmağa
baĢlamıĢtır.
Bu intizamsızlığa öteden beri Çimen mevkiinde patlak veren borular
sebebiyet vermektedir.
Öğrendiğimize göre Belediyenin bütün ihtimam ve tedbirlerine rağmen boru
patlamalarının önüne geçilememiĢtir.
Kerbelâ Vakası Münâsebetiyle
10 Eylül 1954
Mecit Hun
Müslüman âleminin büyük bir kısmı Ġslâm tarihinin en kara mâtem
gününün yıldönümünü dün acı ve teessür içinde yâd etti. Bugün Irak
hükümeti hudutları dahilinde bulunan Kerbelâ mevkiinde peygamberimiz
Hz. Muhammet‟in torunları, Emeviler saltanatı müessisi (kurucusu)
Muaviye‟nin oğlu Yezit tarafından kılıçtan geçirilmiĢ ve bu menfur hadise
Ġslâm tarihine “Kerbelâ Vakası” adıyla geçmiĢtir.
Bin bir hile ve desiseden sonra binlerce kiĢilik Yezit ordusunun,
miktarı 70-80‟i bulmayan Peygamber evlâtlarını Kerbelâ Çölünde
susuzluktan kıvrandıktan sonra tüyler ürpertici bir Ģekilde kılıçtan geçirmesi
aradan binlerce sene geçmesine rağmen tabii bir matem günü kabul edilerek
teessürle anılmaktadır.
Vakanın teferruatı ve mahiyeti üzerinde durmaktan ziyade bu tabii
hadisenin manevi cephesine temas edelim.
Son Halife Hz.Ali zamanında KureyĢi kabilesinden Ebüsüfyan oğlu
Muaviye, ġam‟da halifeliği ilân edip Ġslâm âleminin büyük bir kısmına
hükmetmeğe baĢladıktan sonra o sırada bir suikast neticesinde Ģehit olan Hz.
Ali‟nin oğlu Hasan‟ı da zehirlemeğe muvaffak olmuĢtu. Fakat Muaviye ve
oğlu Yezit devirleri zulmüne rağmen halkın büyük bir kısmı Peygamberin
ikinci torunu Hüseyin‟in etrafında toplanıyor ve Emevi sülâlesinin hilâfetini
kabul etmiyorlardı. ġam hükümeti ise ne pahasına olursa olsun rakiplerini
bertaraf etmek maksadıyla baĢlarında Hz. Hüseyin‟in bulunduğu Peygamber
sülâlesini imhaya çalıĢıyordu. ĠĢte Kerbelâ faciası böyle menfur bir gayeyle
iĢlenmiĢ ve Ġslâm tarihine kara bir sayfa eklemiĢtir. Bu günün mâtemini her
yıl milyonlarca Müslüman tutmakta ve Ġslâm dininin müessisi olan
Peygamberimizin evlâtlarını yürekleri sızlamadan kılıçtan geçirenlere lânet
okumaktadır.
Kerbelâ faciası aynı zamanda Müslüman âleminde yeni fırkaların
çıkmasında ve asırlar boyunca devam ede gelen bir ihtilâfın zuhurunda
mühim bir rol oynamıĢtır.
Iğdır Ġsmi Etrafında Muhtasar (Kısa) Bir Etüt
10 Eylül 1954
Fahrettin Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nden
Yıl: 1 Sayı: 18
(Tarih araĢtırmacısı Fahrettin Kırzıoğlu, hazırladığı bir kitapla ilgili
olarak bilgi ve belgeler toplamak için 1 Eylül 1954 günü Iğdır‟a gelince,
Mecit Hun, bu ziyareti fırsat bilip, Kars bölgesi tarihi üzerinde çeĢitli
kitapları olan tanınmıĢ yazarı onurlandırmak amacıyla, „Kars Tarihi ‟ adlı
eserinden bir bölümü, 3 Eylül 1954‟ten itibaren 16 tefrika halinde
Pamukova gazetesinde yayınlar. “Iğdır‟ın ismi” ve “Avrupalı bir seyyahın”
izlenimleriyle ilgili kısımları ilginizi çeker düĢüncesiyle sunmak istedim.
Mücahit)
1404 yılında Anadolu‟nun doğu ucunda eski bir kaleye adlarını
verecek kadar çok yerleĢik olan Oğuz-Iğdır-Ġgdır boyundan bir kolun
Sürmeli Çukuru‟nda yaĢamıĢ olması çok mühimdir. Ruslar geçen asırda,
93‟den (1878) sonra ZarĢat kalesine yaptıkları gibi, Iğdır kalesini de
taĢlarından istifade için hepsini söktürmüĢlerdir. ġimdi ki Iğdır kazası
merkezi bu kaleden uzakça ve düzlükte kurulmuĢtur. Bu bakımdan hiçbir
eski hatıra taĢı yoktur. Anadolu‟da 24 Oğuz boyu adlarıyla pek az kale-Ģehir
vardır. Bilindiği gibi, “Igdır-Ġğdir” 24 Oğuz boylarından 21.si sayılıp Üç
Oğuz-Üç Ok kolundan ve Oğuz Han‟ın altı oğlundan en küçüğü olan ve
Kara Koyunluların da mensup bulunduğu “Deniz-Alp-Han”ın dört oğlundan
en büyüğünden gelen boy sayılır. Oğuz töresine göre “Ġyi, büyük yiğit”
manasına gelen Iğdır‟ın küçük kardeĢleri, Boğduz-Bögdüz, Yıva ve
Kınık‟tır.
SarıkamıĢ‟ın Selim nahiyesindeki „Iğdır‟ köyünden burayı ayırt
etmek için Karslılar buna “Sürmeli-Iğdır”, köy olanına da “Türkmen-Iğdır”ı
derler. Burada acı bir hatırayı da analım: 93 felâketinden sonra 40 yıl
düĢman iĢgali altında inlemiĢken kurtulma mutluluğuna eren Kars iline
gelen kültürsüz idare amirlerinden birçoğu düĢman propagandasına kapılmıĢ
olarak buralara kötü gözle baktılar. Buradaki eski yer adlarını
“Ermenice‟den ve Rusça‟dan kalmadır” diye, Vilâyet Umumi Meclisi
toplantılarında, kaymakamlar reisliğindeki Kaza Ġdare Heyetlerinde bunları
uzun uzadıya münâkaĢa ve müzakere ettirdiler. Birçoklarını değiĢtirmek
için “tutanak”lar yapıp Ankara‟ya gönderdiler. Bu arada, millî tarih ve
gerçeklerden haberi olmayanları “danıĢman” yaptılar. Verien kararlarda:
“Ermenice cennet mânasına gelen Iğdır” kaza merkezi adını da resmen
değiĢtirmeğe çalıĢtılar. Fakat “Türklük, Türkçülük” adına davrandıklarını
söyleyen bu âmirler 93‟ten sonra Rusların taktığı adlardan Kars‟ın doğu ve
batı yolları üzerindeki ilk köylere resmen „Petrofka‟ ve „TaĢkof‟ denilip
mühürlerin de böyle kazınmasına bir Ģey demediler!...
Bir Ġspanyol Seyyahına Göre Sürmeli Tarihi
10 Eylül 1954
Fahrettin Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nden
Yıl: 1 Sayı:
18
(1404 yılının Mayıs ayında bir Ġspanyol seyyahın yolu Sürmeli
(Iğdır) ovasına düĢer. Seyyahın kaleme aldığı, Karakala‟dan Korhan‟a
doğru uzanan yolculuğa iliĢkin izlenimleri, Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nde,
aĢağıdaki gibi aktarılmıĢtır. Mücahit)
“Artık Sal-Marin (Sur-Mari, Sürmelü) Ģehrini tarif edeceğiz. Çünkü
bize anlatıldığına göre, Tufandan sonra , Ağrı Dağı‟nın tepesinde duran
gemiden oğulları ve gelinleriyle Sürmeli çukuruna inen Nuh Nebi‟nin eliyle
ilk inĢa olunan yer burasıdır. Buraya Mayıs‟ın yirmi dokuzuncu gününe
müsadif PerĢembe günü öğle üzeri muvasalat ettik (vardık). Sürmeli, büyük
bir Ģehirdir. Ararat Dağı buradan altı fersah mesafeye kadar uzanıyor. 155
gün süren Tufandan sonra suların taĢması azalınca, Nuh‟un Gemisi bu dağın
üzerine konmuĢtu. Aras nehrinin kenarında olan Sürmeli, bir taraftan derin
bir vadi ile çerçevelenmekte sonra yüksek dağlarla (Tercümede hata var.
„Diktepelerle‟ olacak. F. Kırzıoğlu) çevrilmekte ve bu yüzden Ģehrin mevkii
son derecede muhkemleĢmektedir. ġehrin kapısı üzerinde kuvvetli kuleleri
olan bir kale bulunuyor. Kalenin birbiri ardında (içiçe) iki kapısı vardır.
Hakikatte bu Sürmeli Ģehri, Tufandan sonra kuru toprak üzerine inĢa
olunan ilk Ģehirdir. ġehri kuranlar Nuh‟un oğulları, Yafes, Ham ve Sam‟dır.
Sürmeli‟de çok güzel ve eski mebaniye sık sık tesadüf edilir. Armeya‟nın
her tarafından geçiyorken bize ve maiyetimizdeki (kervancı at ve hizmet
sahiplerine) bol bol gıda maddeleri verilmiĢ, bize atlar temin olunmuĢtur.
Çünkü buralar Timur‟un idaresine geçeli sulh ve sükûn hüküm sürmektedir.
Ertesi gün Cuma günü (30 Mayıs) Sürmeli‟dan hareket ederek
ilerledikten sonra, bir kaya üzerinde kurulmuĢ bir kaleye tesadüf ettik. Kale
bir Kadın (Hatun) tarafından iĢgal olunmuĢtu. Dul olan bu Kadın, kalenin
(Iğdır‟ın) sahibesiydi. Kendisi, Timur Bey‟e vergi veriyordu. Eskiden bu
kale eĢkıya barındırmakta idi. Ve bu eĢkıyalar gelip geçen yolcuları
soymakla geçiniyorlardı.
Timur bu kalenin yanından geçiyorken oraya hücum ederek kaleyi
zaptettikten sonra eĢkıya reisini idam etmiĢ sonra bütün Aras boyundaki
köylerle birlikte merkez olan (Iğdır) kaleyi onun zevcesine Kars‟taki
“Khatun oğulları” hanedanına adını veren oymak baĢı yiğit Khatuna
bırakmıĢtı. Timur kalenin tekrar eĢkıya barındırmaması için bütün kapılarını
kaldırmıĢ ve bir daha buraya kapı yapılmamasını emretmiĢti. Biz buraya
vardığımız zaman kalenin hiçbir kapısı yoktu. Buranın ismi Iğdır‟dır. Ararat
dağının ucunda (kuzey eteğinde) duran bu kale tam Hz. Nuh tarafından inĢa
olunan Geminin Tufanda durduğu yerdedir. Bu dağda da Trabzon‟dan beri
gördüğümüz gibi çırılçıplaktır. Kalesinin Hâkimesi olan kadın bize
fevkalade misafirperverlik göstermiĢ, bizi Cuma günü Iğdır‟dan hareket
ederek Nuh‟un Gemisi‟nin durduğu dağa vardık.”
GüneĢ ve Balçık
22 Eylül 1954
Yeni Sabah Gazetesinden
Yıl: 1 Sayı: 23
(Mecit Hun, arada bir, Ġstanbul çıkıĢlı Yeni Sabah gazetesinden
aldığı, Iğdır insanının tarih zevkine hitâp eden bazı makalelere Pamukova
gazetesinde yer verir. Bunlardan birini ve belki de en zevklisini aktarıyorum.
Mücahit )
Çeyrek asır yüz binlik Rus ordularına karĢı beĢ on bin gönüllü ile
savaĢan ġeyh ġâmil, 1859 senesi Ağustos ayında üç yüz kiĢi ile Gunip
kalesine çekilmiĢti; burası dimdik uçurumlarla çevrilmiĢ olan bir düzlüktü.
DüĢman günlerce top ateĢi açtı, sonra Ruslar ip merdivenlerle yukarı çıktılar
ve 7 Eylülde ġeyh ġâmil mücadeleyi terk etti.
Yalnız Kafkasya için değil bütün Avrupa ve Asya için üzücü olan o
kara günün 95. yıldönümü münasebetiyle Kuzey Kafkasya Türk Kültür
Derneği bir toplantı yaptı. Sohbet Ģeklindeki bu toplantıda ġeyh ġâmil ve
kahraman arkadaĢlarına dair konuĢuldu, fıkralar anlatıldı:
*
*
*
ġeyh ġamil Ruslara teslim olduktan sonra Çar onu öldürtmek istedi,
fakat yüksek subaylar ve generaller itiraz ettiler:
- ġâmil büyük bir kahramandır, savaĢlarda asaletten asla
ayrılmamıĢtır, böyle bir komutana saygı göstermek icap eder,
onu öldürtmek alçaklık olur, dediler.
Çar bu arzuya uymak zorunda kaldı.
*
*
*
ġeyh ġâmil bir gün Çar ve generallerle oturuyordu. Canı sıkıldı ve
esnedi. Ona yakın olan bir general hemen yerinden kalktı, uzaklaĢtı.
Sebebini soran arkadaĢlarına:
- Korktum, beni yiyecek sandım, cevabını verdi.
Ötekiler gülüĢtüler. ġeyh ġâmil merak etti ve bu gülüĢmenin
sebebini sordu; anlattılar. O zaman ġeyh ġâmil Ģöyle dedi:
- Korkmasın, biz çok Ģükür Müslüman‟ız, bize domuz eti
haramdır!
Evvelki nükteye gülümseyen Çar bu ikinci nükteye somurttu.
*
*
*
ġeyh ġâmil bir gün Moskova‟da geziyordu. Yolda sakat bir Rus onu
görünce son derece saygı ile yaklaĢtı, elini öptü. ġeyh ġâmil‟in takibine
memur edilen Rus albayı buna ĢaĢtı ve Rus‟a sordu:
- Niçin onun elini öptün, bizim en büyük düĢmanımızdır.
Sakat Rus cevap verdi:
- Ben onunla savaĢtım, yaralandım ve esir düĢtüm, beni tedavi
ettirdi. Hayatımı ona borçluyum. DüĢmanımızdır, bizimle çetin
savaĢlar yapmıĢtır, fakat esirlere de pek iyi muamele etmiĢtir,
çok adil ve kahraman bir adamdır.
*
*
*
Ruslar 1909‟da Gunip‟de ġeyh ġâmil‟in esir ediliĢini canlandırdılar.
Onun kıyafetine girmiĢ olan bir Rus albayı Sus komutanının önüne doğru
gidiyordu. BaĢını eğmiĢti ve pısırık bir hali vardı. O sırada topal ve ihtiyar
bir Avar ileri yürüdü, sahte ġâmil‟e bağırdı:
- Vallahi yalan! ġâmil hiçbir zaman senin gibi değildi. Dimdik,
heybetle yürürdü. Teslim olurken de vakarını aslâ kaybetmedi.
*
*
*
ġeyh ġâmil BolĢevik Ġhtilâli sırasında Ruslar, “Halk kahramanı”
diye tebcil ediyorlardı. Fakat haber aldığımıza göre Ģimdi, “Türklerin ve
Ġngilizlerin ajanı” diye kötülemeğe çalıĢıyorlarmıĢ. GüneĢ balçıkla
sıvanamaz!
Doktor Burhanettin Arslanoğlu
Askeri Hastane baĢtabibi
Burhanettin Arslanoğlu izinden
dönmüĢ ve muayenehanesinde
hastalarını kabule baĢlamıĢtır.
ġüpheli vakalarda röntgen filmi
çekilir.
Doktor Operatör
Abbas Çöllü
Hastane BaĢtabibi
ġehit Mehmet ÇavuĢ Cad.
muayenehanesinde
hastalarını kabule
baĢlamıĢtır.
Müessif Bir Hâdise
24 Eylül 1954
Pamukova
22.9.1954 gecesi saat 18:30 sıralarında Nurettin KaĢkar isimli bir
Ģoför, hükümet konağındaki jandarma santralına giderek BaĢköy bucağında
bulunan patronu Kurban ile mühim bir iĢ için konuĢmak istediğini
söylemiĢtir.
Bu sırada santralde nöbetçi bulunan jandarma eri Hüseyin AkbaĢ,
yüzbaĢının emirleri gereğince sivillerin santralden konuĢmalarının yasak
olduğunu Nurettin‟e söyleyerek, santralı derhal terk etmesini bildirmiĢtir.
Nurettin‟in aksini iddia etmesi üzerine aralarında çıkan münakaĢa az sonra
kavgaya dönüĢmüĢ ve durum merkez karakoluna telefonla derhal bildirildiği
için mevcut jandarmalar hâdise mahalline giderek orada bulunan Nurettin‟i
döve döve zorla karakola götürmeğe uğraĢırlarken Nurettin‟in feryadına
sokaklarda ve kahve önlerinde bulunan halk yetiĢerek müdahalede
bulunmak istemiĢtir. Buna muvaffak olamayan halk karakolun önüne kadar
seyirci kitlesi halinde müessif hâdiseyi takip etmekten baĢka çare
bulamamıĢtır.
Durumu öğrenen sayın Kaymakamımız bizzat karakola giderek
gerekli kanuni muamelenin yapılmasını emir buyurduktan sonra halkın
karakolun önünde dağıtılmasını temin etmiĢlerdir.
Öğrendiğimize göre adliyeye intikal eden hâdise üzerinde
hassasiyetle durulmaktadır.
Dahili Vekilimiz Namık Gedik Kazamızı Ziyaret Etti 4 Ekim 1954
Pamukova
Refakatlerinde Erzurum Mebusu Rıza Toğçuoğlu, Jandarma Genel
Komutanı Korgenaral Tahsin Çelebican, Kars Valisi Hadi Üçer, DP BaĢkanı
ve birçok partililer ve basın mensupları olduğu halde kendilerini karĢılayan
Ağrı Valisi Muhlis Babaoğlu, Ağrı Tümen komutanı Hayati Ataker olduğu
halde Dahiliye Vekilimiz Dr. Namık Gedik evvelki gün kazamızı ziyaret
etmiĢlerdir. (...)
Iğdır için umumi arzu ve istekler kısaca Ģunlar oldu:
1-Iğdır‟ın Vilâyet olması: DP icraatından halkımızın memnun
olduğu ve bilhassa iktisadi ve içtimai sahada geliĢen kazamızın vilâyet
olması hususunun ön plânda tutulması
2- Yol iĢleri: Gerek köy yolları, gerekse Iğdır Doğubeyazıt yolunun
inĢa ve seyrüsefere mani olmayacak Ģekle sokulması
3- Iğdır‟da bir iplik fabrikasının kurulması
4- Sebzecilik: Ziraat Bankasının toprağa değer vermesiyle sebze ve
meyveciliğin daha çok olacağı
5- Su iĢleri: Barajın yapılmasında daha titiz ve dikkatli davranılması
6- Modern binaların yapılması ve Emlâk Kredi Bankasının bir Ģube
açması
7- Yedek parça kıtlığı yüzünden bir tarım memleketi olan kazamızda
traktörlerin kullanılmaz olduğu
8- Iğdır‟da lise açılması.
(...)
Mahsul Verimsiz Çiftçi Borçlu
8 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 29
Türkiye‟nin bazı bölgelerinde olduğu gibi Iğdır‟da da bu yıl geçen
seneye nazaran mahsulün bir hayli verimsiz olduğunu, çiftçi olanlar zahire
ambarlarının ve dolayısıyla keselerinin boĢluğundan; tacir ve memur
tabakası da gazete sütunlarından öğrenmiĢ bulunmaktadır.
Iğdır‟ımızın toprağına güvenerek kendisini toprağa bağlayan ve bu
bereketli topraktan geçinmek, refah ve saadete kavuĢmak emeli içinde
çırpınan ve buna mümasil olarak aynı zamanda memlekete faydalı olmak
için bir çok müteĢebbis çiftçimiz makine ile ziraat yapmaya karar vererek
binlerce lira borçlanmak suretiyle teĢebbüslerinde muvaffak olmuĢlardır.
Prensip itibarıyla daima teĢebbüsleri destekleyen hükümetimizin bu
sahada, azami derecede suhulet göstermesine müzahir olduğu muhakkaktır.
Zira kredi ile alınan zirai makine ve aletlerine ait yıllık taksitlerin
ödenmesi için bereketli mahsulün Ģart olduğuna hepimiz müdrikiz.
Iğdır‟ımızda her yıl hüküm süren anormal iklim maalesef yukarı da
belirttiğim gibi çiftçinin yüzünü güldürmemiĢtir. Bu sebeple çok makine
sahibi çiftçimiz yıllık taksitlerini ödeyecek durumda olmadıklarından
Ģimdiden endiĢe duymaktadırlar.
Hakikaten verimsiz mahsul dolayısıyla bu yıl mağdur olan zirai
makine ve alet sahibi vatandaĢlarımızın kalkınmasını temin meyanında
yapılan yardımların en mühimlerinden birisi de bu yılın taksitlerini temdit
etmek olacağını tahmin ederiz.
Mağdur vaziyete düĢmüĢ makine sahibi Iğdırlı çiftçinin 1954
taksitinin temdidi cihetine gitme imkânları sağlanmadığı taktirde ya tarlasını
veya traktörünü satmak mecburiyeti ile karĢı karĢıya olduğunu yapmıĢ
olduğumuz tetkikler neticesi olarak katiyetle ifade edebiliriz.
Milli bir vazife olan bu mevzu ile ilgili makamların yakından
alakadar olacaklarına emin bulunmaktayız.
ŞAKACIKTAN
8 Ekim 1954
Mecit Hun
Jandarma ve Muhtar
Tuzluca kazasına bağlı Sükü köyü muhtarı Hüseyin ÇoĢkun‟un
görülen lüzum üzerine ilçe merkezine jandarma marifetiyle getirilmesi emir
buyrulmuĢ.
Gayet tabii ki istenen Ģahsı merkeze getirmek jandarma için emre
riayet etmek ve istenen Ģahıs için vazifedir. Vazifesini ifaya çalıĢan
jandarmaya mukavemet eden muhtar, piyade gidemeyeceğini ve hükümetin
kendisine vesait göndermeye mecbur olduğunu ileri sürerek jandarmadan atı
zorla alıp kendisi binmiĢtir. Yayan yürümeye mecbur kılınan jandarmanın
ayakları bir hayli kabarmıĢtır.
GeçmiĢ senelerin insan sırtında seyahat eden ve sopası ile nice
ayaklar ĢiĢiren jandarması vardı. Bugün de ayak ĢiĢiren muhtarı ve kulak
kabartan baĢkanları vardır.
Tuzluca’nın KurtuluĢu Kutlandı
8 Ekim 1954
Pamukova
Sabahın saat 8 inde köylerden gelmiĢ bulunan atlılar üç koldan silâh
sesleriyle ilçeye girerek merasimdeki yerlerini almıĢlardır. O günün
unutulmaz hatırasını canlandıran atlılar arasında o günü bizzat yaĢamıĢ
kahraman mücahitlerimiz de mevcuttu. Atlı guruplar meydana girince silâh
sesleri kesilen kurbanlar ve alkıĢ tufanı ile Allah Allah nidaları o günü bütün
topluluğa bir an için yaĢatmaya kâfi idi.
Ġstiklâl marĢını müteakip Ģanslı Tuzluca‟nın müteĢebbis kaymakamı
Tayyar Toprak, Belediye Reisi Tevfik Ayrım ve Hasan Karalar tarafından
günün ehemmiyetini belirten konuĢmalar yapılmıĢ. (...)
Bir Hırsızlık Vakası
8 Ekim 1954
Pamukova
Melekli köyünden Kelbayı ġah Ġsmail adında birisi, kasabada
manifatura mağazası bulunan akrabası Zöhrap Makinist‟e sık sık uğrayarak
hasbıhal ederlermiĢ. KonuĢma ve mağazada oturma sırasında fırsat bulan
vefalı akraba (!) mağazadan veresiye olarak sırtına geçirmiĢ olduğu paltonun
altına manifatura toplarını yerleĢtirip köyüne yollanıyormuĢ. Vaziyetten
Ģüphelenen mağaza ortağı Ali Rıza, Savcılığa ihbarda bulunmuĢ. Dün ġah
Ġsmail‟in Melekli köyündeki evinde yapılan aramada ismi geçen mağazaya
ait bir hayli mal yakalanmıĢ ve ilk sorgusunu müteakip vefalı (!) akrabası
tevkif edilmiĢtir.
Bir EĢek Ġkiz Doğurdu
(8 Ekim 1954)
Ġki gün evvel Kazamızın
Alican köyünde bir merkep iki
yavru birden doğurmuĢ. Her iki
yavrunun vücut teĢekkülleri
normal olup halen
yaĢamaktadırlar.
AsayiĢte Bir Aylık Ġcmal
11 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 30
Son aylarda asayiĢe müessir hadiselerin çoğalması üzerine gazetemiz
bu vakaların efkârı umumiyeye bertafsil (açıklamalı) arzını vazife telakki
etmiĢ ve bu suretle alâkalıların dikkatini çekmiĢtir. Geçen ayın korkunç
bilançosuna vakıf olan alâkalılar da lâzım gelen tedbirlerin imkân nispetinde
alınmasını sağlamaktadırlar.
Bir aylık kısa bir ayrılığı müteakip Iğdır‟a avdet ettiğim zaman
hâdiselerin iyiye doğru azaldığını ve bihakkın didinen zabıtamızın
çalıĢmaları ile iyi neticeler alındığını memnuniyetle müĢahede etmiĢ
bulunuyoruz. Fakat iĢi temelinden halledecek tedbirlerin halen alınmadığı da
maalesef müĢahedelerimiz meyanında bulunmaktadır. Mahalli idarenin
geceli ve gündüzlü çalıĢıp didinmesinden ziyade kökü baĢka bir devlette
bulunan çapulcu ve hırsızlardan tam manasıyla kurtulabilmek için merkezi
hükümetin de harekete geçerek diplomasi yollarıyla hal çaresi araması
elzemdir.
Geçen bir aylık asayiĢle alâkalı vakaların hiçte küçümsenmeyecek
derecede olduğu alınan haberlerden öğrenilmiĢtir. Ġran hududuna pek yakın
olan Aralık Nahiyesi köylerinden 15 baĢ sığır ve 4 atın ayrı ayrı tarihlerde
Ġran çapulcuları tarafından götürülmesi ve kaza merkezine pek yakın bir
yerde iki çadırın soyulması, diğer taraftan hayvan hırsızlıklarının da biri
birini takip etmesi endiĢe verici olmakla beraber bir ay evveline göre
mukayese edilirse, soygunculuk ve yol kesme vakalarının zuhur etmeyiĢi de
Ģayanı Ģükrandır.
ġurası muhakkaktır ki jandarmamızın
sistemli ve gayretli
çalıĢmaları asayiĢ vakalarının azalmasında mühim rol oynadığı gibi
Kaymakamımız Hakkı Albayrakoğlu ile Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı
Cemal Pınar‟ın verimli mesaileri de takdire Ģayandır.
Vaziyet ne olursa olsun Ġranlı çapulcu ve hırsızlık Ģebekesinin
devamlı ve ısrarlı hadiseleri karĢısında Ġran hükümetiyle diplomasi
yollarıyla kati bir hal çaresi bulmak icap eder. Aksi halde mal emniyetini
temin ve Ġran‟la ezeli dostluk ve komĢuluk münasebetlerinin idamesi müĢkül
olacaktır.
DP, Belediye Encümen ve Reis Vekillikleri Seçimini Kazandı
11 Ekim 1954
Pamukova
7 Ekim 1954 PerĢembe günü yapılan Iğdır Belediyesi Encümen ve
Reis vekillikleri seçimini Demokrat Parti kazanmağa muvaffak olmuĢ ve
Encümen azalıklarına EĢref BaĢaran, EĢref Kaya, Hasan Tezel ile Ali IĢık;
Reis vekilliklerine de Nebi Akar ile Timur Toksöz seçilmiĢlerdir.
Seçilenlerden Timur Toksöz ile EĢref Kaya DP‟nin eski
mensuplarındandır. Hasan Tezel, Nebi Akar, EĢref BaĢaran ise Kars CHP
kongresini müteakip CHP‟den istifa ederek DP‟ye geçmiĢlerdir. Ali IĢık da
seçim günü parti değiĢtirmiĢ ve bu suretle seçimin DP lehine neticelenmesi
sağlanmıĢtır.
Belediye seçimleri arifesinde bu durumun CHP muhaliflerinde nasıl
bir tepki yarattığı hususunda yaptığımız temaslarda muhalefetin kuĢkulu
olmadığı neticesine varılmıĢtır. Yeni encümen üyeleri Kasım ayı seçimlerine
kadar vazife göreceklerdir.
Cevdet Ergin Geldi
11 Ekim 1954
Pamukova
Ġthalat ve ihracatla alâkalı tüccarlarımızdan sayın Cevdet Ergin
birkaç gün evvel kazamıza gelmiĢtir. Ergin‟in Rusya‟ya ihraç edilecek
hayvanların mubayaa ve teslimi iĢiyle meĢgul olacağı öğrenilmiĢ ve durgun
olan hayvan piyasası bu münasebetle biraz canlanmağa baĢlamıĢtır.
Ġlk Tedrisat Zorluğu
11 Ekim 1954
Pamukova
Ġlk tedrisatın Anayasayla mecburi kılındığı memleketimizde kültür
seviyemizin çok düĢük olmasına rağmen henüz ilk tedrisat davasını lâyıkıyla
tahakkuk ettiremeyiĢimizi ilk okullarımızın içinde bulundukları feci vaziyet
göstermektedir. (...)
450 talebelik 12 Kasım Ġlkokulu hâlen 2 öğretmenle idare (!)
edilmektedir. (...)
Kasım Çetinel Yakalandı
11 Ekim 1954
Pamukova
Öldürmeğe teĢebbüsten 8,5 yıl ağır hapse hükümlü olarak Iğdır
cezaevinde tutuklu bulunduğu sırada Reis Tırpan adında birisini bıçakla
yaraladığından jandarma nezaretine alınan Kasım Çetinel‟in bir jandarmanın
muavenetiyle nezareti delerek kaçtığını evvelce bildirmiĢtik.
Bir aydan beri hali firarda bulunan Kasım‟ın nihayet Iğdır‟dan
gönderilen polis memuru ve merkez jandarma karakol kumandanı tarafından
Ġstanbul‟da yakalandığı Ekinci Gazetesi tarafından alınan bir habere atfen
bildirilmektedir. (...)
DıĢ Ġtibarımız
13 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 31
14 Mayıs 1954 seçimlerinden bu yana DP iktidarının amansız ve
insaftan mahrum aleyhtarları ağzında sakız gibi çiğnenen hususlardan birisi
de dıĢ itibarımız ve yabancı memleketlerde temsil edilmemiz mevzuudur.
Bunlara göre DP iktidarının takip ettiği dıĢ siyaset beğenilmemekte ve
yabancı memleketlerde lâyık olduğu Ģekilde temsil edilmediğimiz ileri
sürülmektedir.
Büyük gazetelerimizde bu bahse ait ciddi yazıları hemen her gün
okumaktayız. Leh ve aleyhte yapılan bu neĢriyata istinaden temas ettiğimiz
mevzu cidden milli itibarımız bakımından önemlidir.
1950 den sonra Atlantik Parkı ve NATO, harici siyasetimizin bir
Ģaheseri olarak Türk siyasi tarihine geçmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletlerde ve
Güvenlik Konseyinde Türkiye‟yi temsil eden delegelerimiz dünya
diplomatlarını görüĢ ve fikirleriyle daima mağlup edecek kudrettedirler.
Muhalif bazı gazetelerin sırf muhalefet yapmak maksadıyla vaki neĢriyatları
dıĢında hür dünya basını ve Türk matbuatı dıĢ memleketlerdeki
temsilcilerimizden sitayiĢle bahsetmektedirler.
Geçenlerde Ġran‟a seyahat eden Fazıl Baykal arkadaĢımız Tahran
Büyük Elçiliğimizden gördüğü sıcak alâka ve Türk Elçiliğinin Ġran‟daki
varlığının nasıl bir iftihar vesilesi olduğundan sitayiĢle bahsetti. Tahran‟daki
elçilikler içinde Türk Elçiliğinin iĢgal ettiği mümtaz mevkii tebarüz ettiren
arkadaĢımız (Fazıl Baykal) Ģöyle demektedir: “Ben hükümetimizin kuvvet
ve kudretini kısa zaman kaldığım Ġran‟da daha iyi anladım. Bu kudreti
Ģüphesiz ki Tahran‟daki Büyük Elçiliğimiz tel etmektedir”
Bu sözler Yakın Doğudaki milli itibarımızın azametini en iyi Ģekilde
ortaya koymaktadır.
Milli mevzularda günlük politika oyunlarından sıyrılıp yeknesak bir
vücut halinde hareket etmek ve düĢünmek dıĢ siyasetimizin temeli olmalıdır.
Zira Tahran‟daki Büyükelçiliğimiz yardımda bulunduğu vatandaĢlarımıza
Halk veya Demokrat Partili değil, Türk olduğu içi alâka göstermektedir.
Demokrat Partiye Akın BaĢladı
13 Ekim 1954
Pamukova
DP ilçe idare kurulu baĢkanı Hacı Nağdeli Parlar‟dan aldığımız
malûmata göre mahalli seçimler için baĢlayan seçim kampanyası baĢlangıcı
olan Ģu günlerde yüzlerce vatandaĢ meyanında aĢağıda isimleri yazılı
Ģahıslarda partilerinden istifa ederek DP‟ye intisap etmiĢlerdir.
Yeni DP‟liler Ģunlardır:
Iğdır ilçe idare kurulundan Mehmet Ali Kutlay, Yaycı köyünden
Yahya Süvari, Çiftlik köyünden Muhtar ve Ocak baĢkanı Veli Çiftlik,
Yukarı Çiftlik köyünden ocak baĢkanı Nebi Yılmaz, Yukarı Çiftlik
köyünden Abbasali Aras, Yukarı Aratan köyünden ocak baĢkanı Mehmet
Aras, Ortaköy‟den Hüseyin Turgut, Ortaköy ocak baĢkanı Yadullah Çelik,
Yukarı Aratan muhtarı Abbas Aras, BaĢköy‟den Merdan Turan, BaĢköy
bucak baĢkanı Süleyman Bayat, BaĢköy‟den Mehmet Turan, BaĢköy‟den
Mürsel Yılmaz, Ali Yılmaz, muhtar Kurban Yenigün, Yahya Akansu,
BaĢköy bucak idare kurulundan Haydar Taner ve Bayat köyünden Kerem
Yılmaz.
Ġl Genel Meclisi Üyeliği Ġçin Namzetler
13 Ekim 1954
Pamukova
Henüz kati tarihi tespit edilmeyen Ġl Genel Meclis üyelikleri için DP
ve CHP saflarıyla tarafsızlar arasında Ģimdiden namzetleri tespiti iĢine
hususi mahiyette baĢlanmıĢ ve gerekli temaslar temin edilmektedir.
DP listesinde Kadir Günde, Sadık Tezel, Ġsa Yiğit, Muhtar Aydın;
CHP listesinden de Abdullah Armağan, Hüseyin Yaycılı, Hasan Çetinel,
Aziz Çiftlik gibi isimlerin yer alacağı söylenmekte ise de gerek köylüler ve
gerekse münevver muhitin, daha ziyade parti listeleri dıĢında kuvvetli
Ģahıslar aradığı ve bu arada halk tarafından bihakkın (hakkıyla) sevilip
tutulan ve halkın dertleriyle yakından alakalı bulunan Ġsmail Gödekli ve
Enver GüneĢ gibi Ģahısların daha ziyade tutulacağı ve hatta istekli olmasalar
dahi namzetlik için tahrik edilecekleri ısrarla söylenmektedir.
Partilerin kazanma Ģansından ziyade Ģahıslara ve kuvvetli isimlere
itibar edileceği ve hatta iktidar partisinin de bu kuvvetli isimlerden istifade
cihetine gideceği anlaĢılmaktadır.
Ġki Zıt Yolu Yolcuları
15 Ekim 1954
Ömer Ġpekli
Bir aile tanıyoruz. Mütevazı bütçesiyle çalıĢıp didinerek ve üç öğün
yemeklerini ikiye indirerek biricik yavrularını Galatasaray‟da okuttular.
Yüksek mühendis yaptılar. Okul bittiği gün ben de bu mesut ana ve babayı
tebrik etmiĢtim. Gözlerinde toplanan sevinç damlaları iç saadetlerinin ve asıl
vazifelerini yapıp bitirmelerinin verdiği tatlı huzurun ifadesi idi. Acaba
diyorduk, oğulları da bu emeklerin karĢılığını verecek mi?
Seneler sonra...Bir gün yurdun ücra bir yerinden geçiyorduk.
Muazzam bir köprü yapılıyordu. Mühendisten izahat almak istedik. GüneĢin
tunçlaĢtırdığı sevimli çehre yukarıda anlattığımız çocuktu (Hüsnü Hasan).
Anasını, babasını da yanına almıĢ, iĢini ilerletmiĢ ve Ģimdi bitirmeye
çalıĢıyor. Yani yurdundan ve milletinden aldığı feyizle vatanını imar ediyor.
***
Bir tesadüfle yolumuz Rus hududunda, mütevazı fakat önem
verilirse büyük inkiĢaflar gösterme istidadında olan Iğdır‟a düĢtü. BeĢ on
gün kalacaktık. Mahdut gazino ve bahçelerinde herkesin tekrarladığı bir isim
var: Operatör Abbas Çöllü.
Herkes iyiliğinden minnetle bahsediyor. Bu sırada müthiĢ bir
kamyon kazası oldu. Kafası kopanlar, bacağı parçalananlar, 25-30 vatandaĢ
yaralı! Hepsi de kazanın yegâne sağlık merkezine taĢındılar. Biz de gittik.
Sağlık yurdunun harap binası dolu. Küçücük bir ameliyat odası, doktor
sabahın altısından beri kesiyor, dikiyor, alçıya alıyor. Yanında tek yardımcı
Karaköseli bir hademe...Ne dahiliyeci var, ne de bir asistan. Bu doktor da
milletin emeğiyle yetiĢip mütehassıs olan bir genç. Diplomasını alır almaz
Ġstanbul, Ġzmir, Ankara hastalığına tutulmamıĢ, devletin tayin ettiği bu uzak
yerde kendini milletinin hizmetine vermiĢ, canla baĢla çalıĢıyor.
Evet, yer yer mühendis, doktor, subay, polis, kaymakam, vali, hâkim
hulâsa bu vatanın ve milletin emek vererek yetiĢtirdiği münevver evlâtları
bu vatanın ve asil milletinin saadeti yolunda durmadan, dinlenmeden çalıĢıp
diniyorlar. Çünkü onlar kanları asil, ruhları tertemiz, vatanlarının saadetiyle
mesut ve felâketi ile ıstırap duyacak karakterli insanlar... (...)
Bunların karĢısında 700 Amerikalı doktor, Amerikan doktorlarının
rağbet edip gitmedikleri Amerika‟nın ücra kasabalarında hizmet etmek için
vatana dönmeyi reddetmiĢler. ĠĢin daha hazin tarafı bu hareketi destekleyip
müdafaa ederek gazetelere yazılar gönderenlerin bulunmasıdır. Yurdun
yoksulluğundan ve pisliğinden bahsederek:
- Ne yapsınlar, tabii gidecekler, diyorlar
Uğurlar olsun baylar...Demek ki siz de o fikirdesiniz. Fırsat
bulamadığınızdan hâlâ buralarda yaĢadığınıza mı üzülüyorsunuz?
(...)
Mahkememiz Evvelki Gün Yapıldı
15 Ekim 1954
Mecit Hun
Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharı münasebetiyle gazetemizin
30 Ağustos 1954 tarihli nüshasında verdiği haber üzerine Iğdır C.
Müddeiumumiliğince hakkımızda takibat açıldığını evvelce bildirmiĢtik.
Ġntihar hadiselerinin mahiyeti hakkında haber çerçevesini aĢmak
suretiyle okuyanları tesir altında bıraktığımız iddiasıyla sevk edildiğimiz
toplu Basın mahkemesinde gazetemiz mesul müdürü Mecit Hun‟un ilk
sorgusu 13 Ekim ÇarĢamba günü yapılmıĢtır. Mahkeme heyeti Turgut
Çeliker‟in baĢkanlığında Hasan Ġçellioğlu ve Saim Erdem‟den teĢekkül
etmiĢ ve iddia makamını da müddeiumumi Enver Günaydın iĢgal etmiĢtir.
Mahkeme salonunu dolduran kalabalık bir dinleyici kitlesi huzurunda
duruĢmaya aleni olarak baĢlanmıĢ ve Mecit Hun‟un sorgusuna geçilmiĢtir.
Mesul müdürümüz sorgusunda, Ahmet Karslı hadisesinin iki
cepheden mütalaa edildiğini, haberin sadece Karslı‟nın karakolda
dövülmesine taalluk ettiğini, intihar haberinin ise Basın kanunu hükümlerine
göre, haber çerçevesini aĢmadığını bildirdikten sonra bu nevi haberlerin
Ġstanbul ve Ankara gazetelerinde intiĢar ettiği halde takibata maruz
kalmadığını söylemiĢ ve Ġstanbul gazetelerinden misaller göstererek bir
gazeteyi delil olarak göstermiĢtir. Mahkeme kısa bir müzakereyi müteakip
yazımızın Basın Kanunu hükümleri dahilinde suç olup olmayacağı
hususunun tespiti için Ankara Ceza Hukuku profesörlerinden Faruk Erem‟in
bilirkiĢi tayinine karar vermiĢ ve duruĢmamızı 10 Kasım 1954 tarihine talik
etmiĢtir.
Baraj ĠnĢaatı
15 Ekim 1954
Pamukova
Birkaç ay evvel müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından inĢasına
baĢlanan Serdarabat Baraj Priz inĢaatının bitmek üzere olduğu ve barajın
bize ait kısmına takılacak kapıların bugün Ġstanbul‟dan yüklenmiĢ olup
tahminen 25 Ekimde Iğdır‟a geleceği ve bu suretle inĢaatın en çok Kasım
ayı ortalarına kadar teslime hazır vaziyete getirileceği memnuniyetle
öğrenilmiĢtir. (...) Yine Hacaloğlu tarafından yapılması taahhüt olunup
geçen seneden beri inĢa edilmekte olan Arapkir mahmuzları da bitmek
üzeredir.
Yine mi Kulüp?
20 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 33
Cemiyetler kanununa göre büyük kasabalarımızla vilâyet
merkezlerinde kurulan kulüplerin ekseriya paralı oyunları kanun himayesi
altında oynatmak maksadına matuf olduğu ve daha doğrusu resmi birer
kumarhane Ģeklinde icrayı faaliyet ettikleri malûmdur.
Ankara‟daki Anadolu Kulübünden tutun da en ufak kasaba veya
nahiyedeki kulüplerde aynı tempo ile devam etmekte olan oyunların geçen
yıl Iğdır Ģehir kulübünün baĢını nasıl yediği de keza malûmumuzdur.
Birkaç salâhiyetli zatın cemiyet için zararlı addederek bir o kadar
adamı kumarbazlık damgasıyla teĢhir ettikten sonra kapattıkları kulübünü
yeniden açmak üzere son günlerde teĢebbüse geçtiklerini hayretle öğrendik.
Yeni kulüp eğer kumar oynanmak için kuruluyorsa geçen seneki kulüple
Ģeref ve haysiyetleri beĢ para edilenlerin günahı ne idi? Yok eğer bir
kahvehaneye ihtiyaç varsa Iğdır gibi 10.000 nüfuslu bir kasabada mevcut
olan 30-40 kahvehaneye birisin daha ilâve etmek günah ve hatta kanunen
imkansız olmaz mı?
Iğdır Ģehir kulübü kapatıldığı zaman, “Biz de halktan bir parçayız
onların oturduğu yerde otururuz” diyenler bugün neden aristokratik bir
mahal aramak lüzumunu hissediyorlar.
Iğdır‟ın bugün için bir Ģehir kulübüne katiyen ihtiyacı yoktur. Bu
fikri ortaya atanlar birkaç masum Iğdırlıya yeniden kumarbazlık damgası
vurmak isteyenlerdir. Tahmin edersek kendisini bilen hiçbir Iğdırlı geçen
seneki hâdiseden sonra kulübün müteĢebbisleri arasına girmeyecektir.
Bir Ġntihar Hâdisesi
TeĢekkür
(20 Ekim 1954)
(22 Ekim 1954)
Geçen Pazar günü saat 5 sıralarında
KeĢiĢoğlu bağında bir armut ağacına
asılı bir ceset görülmüĢ ve keyfiyet
ilgililere ihbar edilmiĢtir.
Yapılan tahkikatta cesedin, Iğdır
tüccârlarından Niyazi Yılmaz‟ın kardeĢi
Sabri‟ye ait olduğu ve iple bir ağaç
dalına kendisini asmak suretiyle intihar
ettiği anlaĢılmıĢtır. (...)
Uzun zamandan beri rahatsız
bulunan eĢim Güzel‟i kısa bir
tedaviyi müteakip hastalıktan
kurtaran Dahiliye mütehassısı Dr.
Necdet Koçak‟a alenî
teĢekkürlerimi arz ederim.
Adetli Köyü
Kolos YalçıntaĢ
Zaruri Bir Açıklama
22 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 34
Seçimler arifesinde harcama siyaseti güden çevreler, Ģahsımız ve
gazetemiz hakkında politik bazı mütalaalarda bulunduklarından durumumuz
hakkında sayın okuyucularımızı tenvir edecek bir açıklamada bulunmak
zaruretini hissettik.
Evvelemirde gazetemiz Ģu ana kadar her hangi bir partinin sözcüsü
olarak intiĢar etmemiĢ ve bitaraflılığını daima muhafaza etmiĢtir.
ġahsımıza gelince, 2 Mayıs (1954) seçimlerinde Ģahsen veya kitle
halinde gösterdiğimiz faaliyetten Ģu veya bu partinin azası olduğumuz
neticesi istihraç edilmediği taktirde hiçbir parti ve siyasi teĢekkül ile
alâkamız olmadığını resmen belirtebiliriz. Zira Ģahısları harcamaktan gayri
maksatları olmayan ve politikayı yalnız Ģahsi menfaatleri için yapanlar 2
Mayıs seçimlerinin Kars‟taki ĢaĢırtıcı havasını aleyhimizde istismar etmeğe
kalkıĢmıĢ ve efkârı umumiyede Ģu veya bu parti ile âlakamızı iddiaya
kalkıĢmıĢlardır.
Her vatandaĢ istediği siyasal parti veya teĢekküle aza olarak girme
hakkına haizdir. Bu kanuni ve hatta tabii hakkını kullanan kimse hiçbir
suretle muaheze edilemeyeceğine göre ilâh siyasi bir parti ile alakamızı
iddia etmenin istinat ettiği sebepleri anlayamıyorum.
ġu anda gerek muhalefet partileri ve gerekse iktidar partisiyle
rabıtamızın mevcut olmadığını ve siyasi partilerden birisine intisabımız
bahsi mevzu olduğu taktirde keyfiyeti sayın okuyucularımıza
açıklayacağımızı bildiririz.
ŞAKACIKTAN
22 Ekim 1954
Mecit Hun
Yeni Kirvalık
Ġstanbul‟da iken bizim cerideye bir ilân verilmiĢ. Ġlânı veren dayımız
olduğu için tabii bedava tarafından neĢri talep edildiğinden gazeteden çoluk
çocuk besleyen mürettipler neĢrinden sarfınazar etmiĢler.
Efendim, ilân Ģu:
“Yeni kirva tuttuğumdan eskilerin hükmü olmadığı ilân olunur. ĠSA YĠĞĠT”
Bu ufacık ilâna muttali olan Temur Toksöz, Rıza Yalçın ve Osman
Ataman gibi eski kirvalar da gücenmiĢ ve gazetemize müracaat etmiĢler.
Zannımızca dayımızın hakkı var. Zira bir belgenin de yenisi
alındığında eskisinin hükmü olmaz.
Sağ olsun yeni ve resmi kirvalarımız
Birlik BaĢkanımız Talat Tufan Ankara’da
22 Ekim 1954
Pamukova
Iğdır PTS Kooperatifleri Birliği‟nin geçen senelere ait pamuk
satıĢlarından mütevellit bir milyon liralık zararın kooperatiflerin kredi
teminine mani olduğu ve Ziraat Bankasına olan bu borç ödenmedikçe kredi
almakta müĢkülat çıkarıldığı malumdur.
Sayın BaĢvekil Adnan Menderes‟in Erzurum‟a vaki seyahatleri
sırasında Birlik BaĢkanımız Talât Tufan‟ın kooperatifler adına yapmıĢ
oldukları rica kabul edilerek mezkûr borç 10 sene müddetle temdit
edilmiĢtir. Talât Tufan‟ın müteakiben kredi temini maksadıyla Ticaret
Vekâleti nezdindeki temasları da müspet netice vermiĢ, (...)
Feci Bir Traktör Kazası
22 Ekim 1954
Pamukova
Geçen Salı gecesi saat 18 sıralarında Ramazankent köyüne çimento
götürmekte olan Fabrikatör Osman Ataman‟a ait Massey Harris 744 Traktör
yapılmakta olan BaĢköy seddesinin bitim noktasına geldiği sırada rot
çıkmasıyla devrilmiĢ ve feci bir kazanın vukuuna sebep olmuĢtur.
Kaza neticesinde römorkta bulunan Ramazankent köylü Ömer oğlu
Tahir adındaki Ģahıs çimento torbalarının altında kalarak ölmüĢtür.
ġoför Kemal Güner sağ omuzu ile sol kol bileğinden yaralanmıĢtır.
(...)
Mirza Yiğit’in EĢyalarını Çalanlar Yakalandı
22 Ekim1954
Pamukova
Tahminen bir ay önce Hanbaba çimeninde bulunan Mirza Yiğit‟in
çadırından bir miktar ev eĢyasının çalındığını bildirmiĢtik.
Öğrendiğimize göre eĢya sahibi ile jandarmamızın müĢterek mesaisi
neticesinde eĢyaların bir kısmı ile hırsızlardan iki tanesi yakalanmıĢtır.
Yakalananlardan birisi Hakmemet köyünden Ali Çeti adıyla maruf
DerviĢ ve diğeri de Kuzugüden köyünden Halit‟tir. Rutto namıyla maruf
Yusuf‟un da iĢtirâk ettiği tespit edilmiĢse de kendisi halen askerde
bulunduğu için yakalanamamıĢtır.
Gazetemiz Sahip ve Mesul Müdürü Mecit Hun da DP’ye Ġntisap Etti
Pamukova
25 Ekim 1954
Pamukova, bundan sonra iktidar partisi (DP) namına neĢriyata
devam edecek.
Gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun da iki gün evvel
bugünkü nüshada okuyacağınız baĢyazıyı (Politika Ġbresi) beyanname
mahiyetinde neĢretmek suretiyle DP‟ye intisap etmiĢtir.
Mecit Hun‟un intisabı üzerine Pamukova Gazetesinin bundan böyle
DP namına neĢriyata devam etmesi kararlaĢtırılmıĢ bulunmaktadır.
Politika Ġbresi
25 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 35
Çok parti rejimine girdiğimiz günden beri siyasî partilerle bu parti
mensupları arasındaki münasebetleri gösteren politika ibresinin iyiye ve
kötüye doğru olan hareketlerini dikkat ve hassasiyetle takip etmekteyiz.
DıĢ politikamızda aynı istikamette ve iyiye doğru hareket eden
ibrenin iç politikadaki aksi hareketi muhakkak ki bütün vatansever
yurttaĢları üzmekte ve top yekûn bizleri partiler arası münasebetlerin
düzeltilmesi mevzuunda düĢündürmekte idi.
DP, muhalefet safında çalıĢtığı sırada bu parti liderlerini büyük bir
vatandaĢ kitlesinin takip ettiğini kuĢku ve korku ile seyreden o zamanın
CHP iktidarı veya o iktidarın mensupları muhaliflerini komünistliğe kadar
varan ithamlarla sindirmek ve tuttukları demokrasi yolundan alıkoymak
istediler.
14 Mayıs (1950) seçimlerinde Türk milletinin büyük bir ekseriyetle
DP‟yi iktidara lâyık görmesi üzerine bu defa aynı unsurlar yeni iktidar
mensuplarını vaatlerini tutmamak, yalancılık, acemilik ve Ģeflikle ithama
kalkıĢtılar. Fakat herkesin dağarcığında ne olduğunu bilen Türk milleti 1954
seçimlerinde daha büyü bir ekseriyetle DP‟yi iktidara getirdi. Çünkü sandık
baĢına gidildiği sırada kalplerinde ve zihinlerindeki 27 senelik karanlık ve
zalim bir mazinin acı hatıraları seçmeni manevi bir kuvvetle DP‟ye
bağlıyordu. Bugün aynı manevi kuvvet beni de DP bağlamıĢ bulunmaktadır.
Bitaraf kalmak ve muhalefetin bir gün insafa gelmesini beklemek
arzum, DP‟nin baĢ döndürücü icraatı ve muhalefetin ardı sıra devam eden
isnat ve iftiraları karĢısında tahakkuk edemedi.
Yalnız millet ve memleket için ele alınan mevzularda dahi
muhalefetin çığırtkanlığı ve milli teĢebbüsleri iktidar hırsı ile sabote ediĢi
gün geçtikçe benim gibi binlerce vatandaĢı DP saflarına imanla bağladı.
Bugün artık muhalefet politika ibresini istediği istikamette hareket
ettirmek kudretinden mahrumdur. Çünkü bu ibrenin mihrakı birkaç
muhterisin elinden çıkmıĢ Türk milletinin milli varlığına intikal etmiĢtir.
Ġran Makamları Sığırları Ġade Etti
25 Ekim 1954
Pamukova
Ġran çapulcuları tarafından bir müddet evvel Ġran‟a götürülen 18
baĢ sığırdan 13 adedi iki gün evvel Ġran makamları tarafından
Hükümetimize iade edilmiĢtir. (...)
Milli Kalkınmanın Fedakarları
25 Ekim 1954
Mecit Hun
Dünya Gazetesinden iktibasen sütunlarımıza alınan “Ġki Zıt Yolun
Yolcuları” adlı yazının intiĢarını müteakip bir çok okuyucularımız çok
sevdiğimiz yazı muharriri Ömer Ġpekli‟yi tebrik için istirhamda bulundular.
Bu samimi tebriklerin asıl maksadı Iğdır‟ın fedakar evlâdı Dr. Abbas
Çöllü‟yü takdir eden bir yazara Iğdırlıların Ģükranlarını iletmek üzere
Gazetemizi vasıta etmekti. Gazetemiz böyle bir kararda iken elimize Dr.
Abbas Çöllü‟ye hitaben yazılmıĢ bir mektup geçti.
Iğdır Sağlık Merkezinde hasta yatan Hasan Abalı ismindeki bir
hemĢehrinin kaleminden çıkan bu çok samimi mektubun bazı kısımlarını
sütunlarımıza almadan geçemeyeceğiz.
AZĠZ DOKTORUM ABBAS BEY:
7.10.1954 tarihinden beri mahiyetinizde tedavide bulunmaktayım.
Bu müddet zarfında gerek sizden ve gerek bilumum hastabakıcılardan
gördüğüm Ģefkate cidden minnettarım.
Sayın doktorum, ben kendimi hayatta sakat, dudağı yırtık bir adam
zannederek her Ģeyden ümidimi kesmiĢ bulunuyordum. Halbuki 11.10.1954
günü sargım açılınca sevincimden ne yapacağımı ĢaĢırdım, yalnız sizin
ayaklarınıza kapanarak öpmek istedim fakat dudağımda henüz o kuvveti
bulamayınca baĢka bir zamana bıraktım. O günden beri size karĢı bir
bağlılık hissettim. Kendim de bu gün bir “Pamukova” gazetesi aldım
okudum. Birden bire gözüme sizin isminiz iliĢince nazarı dikkatimi çekti.
Sizin geçenlerde otomobil kazasında yaptığınız baĢarıları yazıyordu. Cidden
e mutlu biz Iğdırlılara! Vallahi kendi nefsime çok gururlandım. KeĢke
amcamın Ġstanbul‟daki oğlu Turan Tevfik Atasever‟de yüksek Ziraat
mühendisliğini ve diğer kardeĢi Ali Atasever ĠnĢaat mühendisliğini Iğdır‟da
yaparak hiç olmasa birer eser bırakmıĢ olsalardı, ne iyi olurdu. Ne yazık ki
hiçbir eserleri mevcut değildir.
Iğdır, sizi bağrında yaĢatacak ve bu ebedi hatıralarınızı asla
unutmayacaktır. Bunu ruhumdan doğan kalbimin sesi söylüyor. Ne mutlu biz
Iğdırlılara!
Siz Iğdır‟a Ģifa, siz Iğdır‟a uğur, siz Iğdır‟a bereket getirdiniz. Sizin
yeriniz cennet ve her iki dünyada yüzünüz ağ olsun
ÖMER ĠPEKLĠ DOSTUM!
Milli bir yaraya parmak bastığınız için cidden tebrike lâyıksınız.
Yüzlerce Türk doktoru, bir kısmı tabiiyet değiĢtirmek suretiyle, baĢka
milletlere hizmet edebilir. Onlara göre belki Anadolu bir cehennem veya
zindandır. Fakat en çıkar...Kalkınmağa azmetmiĢ bir memleketin
milyonlarca evlâdı yanında birkaç milliyetsizin lâfı bile olmaz. Onların
menfi istikametteki faaliyetlerinin memleket ve aile yuvası içinde bırakacağı
boĢluğu Ġpekli‟ler ve Çöllü‟ler daima fedakâr ve feragatkâr çalıĢmalarıyla
doldurabileceklerdir.
Sizleri kucaklayan ve bağrına basan 20 milyon Türk‟ün lânetine
uğrayan o zavallılar sadece acıyorum.
Pişman Olmak İstemiyorsanız
(25 Ekim1954)
Mecit Hun
Manifatura ve Tuhafiye Mağazasına
TeĢrif Edin!.
Giyim eĢyasının en iyisi görmekle temin edilir.
Mevsimin en iyi desenleri, en ucuz fiyatla ancak HUNOĞLU
Mağazasında temin edilebilir.
Merinos, Hereke ve Bahariye‟nin en iyi kumaĢ, battaniye ve palto, pardösüleri,
kadın ve erkek trikotaj çeĢitleri, ipekliler, jarse takımları, kadın ve erkek çorapları,
en cazip manifatura çeĢitleri tahminlerin fevkinde bir ucuzlukta olup Sayın
MüĢterilere her türlü suhulet gösterilir.
Ġstanbul’dan yeni gelen çeĢitlerimizi görmekte acele
ediniz!.
Siyasi Partilerde Prensip - I
27 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl:1 Sayı: 36
Siyasi partileri bilhassa memleketimizde yaĢatacak ve geliĢtirecek en
mühim amil, Parti prensiplerinin muhafazası ve partilerin bu prensiplere
riayet etmesini bilmesidir.
Her içtimaî teĢekkül evvelâ kendi mensupları arasında bir fikir ve
prensip beraberliği vücuda getirmek ve bu prensiplere de ne pahasına olursa
olsun muhterem bir doktrin olarak hizmet etmek zorundadır.
Prensiplere sadakatsızlığın siyasi ve içtimai hayatımızda doğurduğu
uçurumlar yakın tarihimizdeki misallerle varittir.
Millet Partisini tüzük ve prensiplerine riayetsizlik yıktı. 31 senelik
CHP‟ni merkez ile teĢkilât arasındaki fikir ayrılığı bugün mezara
götürmektedir. Bunlar rakip partileri sevindirecek hususlar değildir ve bugün
DP iktidarı geliĢme yolunda olan demokrasimizin tekâmülü konusunda
muhalefetin içinde bulunduğu bu feci manzarayı teessür ile takip etmektedir.
Muhakkak olan Ģudur ki DP iktidarı karĢısında sağlam, anlayıĢlı ve
prensiplerine sadık bir muhalefetin aĢığıdır. Bu sebeple iktidar
mensuplarının ve bilhassa Sayın BaĢvekilimizin ikaz mahiyetindeki
konuĢma ve demeçleri çok zaman muhalefeti sinirlendirmektedir.
Gerek CHP ve gerekse CMP muhalefeti iktidar davası gütmeden ve
DP iktidarına karĢı münferit veya müĢterek cephe almadan önce kendi
prensiplerine sadakatle bağlansa ve bir parti tesanütü vücuda getirseler
muhakkak ki daha iyi bir iĢ yapmıĢ olacaklardır.
ĠĢte DP‟nin muhalefetten istediği de budur.
DP’nin Namzet Tercihine Rağmen
27 Ekim 1954
Pamukova
7 Kasım‟da yapılacak olan muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerine
seçim kanunu gereğince namzet gösterilmesi hususunda Ġlçe Seçim
Kurulunun vaki talebi üzerine, DP ilçe idare kurulu iki günden beri köylüler
ve Ocak-Bucak teĢkilâtlarıyla temasa geçmiĢtir. (...)
DP ilçe idare kurulu baĢkanı Nağdalı Parlar ile as baĢkan Sadık
Tezel, dün TaĢburun nahiyesinde yaptıkları temaslardan sonra kazaya avdet
etmiĢ (...)
Hudut Taburu Satın Alma
Komisyonu BaĢkanından
(27 Ekim 1954)
Tabur ve karakolların erat ihtiyacı için
aĢağıda gösterildiği üzere dört kalem sebze
açık eksiltme suretiyle satın alınacaktır.
Patates
Lahana
Havuç
Kuru soğan
35,000
15,000
7000
25,000
kilo
kilo
kilo
kilo
Siyasi Partilerde Prensip - II
29 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl:1 Sayı: 36
Çok partili rejime geçeli 9 sene kadar uzun bir zaman olduğu halde
hâlâ parti ve partili arasındaki münasebetlerin iyice idrak edilmediğini ve
parti tüzüğü ile prensiplerinin ehemmiyetini lâyıkıyla kavrayamadığımızı
her fırsatta görmekteyiz. Bu ihtiyatsızlığı yalnız muhalefete mensup
vatandaĢlar arasında değil kendi içimizde de müĢahede edebiliriz.
7 Kasımda yapılacak olan muhtar ve ihtiyar heyeti seçimi
münasebetiyle DP sandık kurulu azalıkları ve muhtar, ihtiyar heyeti
adaylıkları için teĢkilâtla temaslar yapıp gerekli kararları almakta devam
ederken, kendi mensuplarından bazılarının müstakil listeler peĢinde
koĢtuklarını ve parti kararlarına muhalefet ettiklerini görmekteyiz. Bu
hareket, muhalif partilerin mevcudiyetlerinin yokluğundan ileri gelmekte ise
de muhakkak ki parti tüzük ve prensiplerin aykırıdır. Zira DP tüzüğünün 24.
maddesi aynen Ģöyle demektedir:
“Her türlü seçimlerde parti kararı olmadan müstakil olarak
adaylığını koymak, diğer partiler veya bağımsızlara rey vermek veya onların
lehine propaganda yapmak veya parti namına tespit ve ilân edilen adaylar
aleyhine açık veya gizli olarak çalıĢmak onların isimlerini oy
pusulalarından çıkarmak veya onların yerine baĢka isimler yazmak inzibatı
takibatı gerektirir”
Tüzüğün bu açık ve kati hükmü karĢısında hiçbir parti mensubunun
bundan böyle muhalif harekette bulunmayacağını tahmin etmekle beraber
hareketlerinde ısrar edenlere karĢı parti teĢkilatının da daha fazla seyirci
kalmayacağı tabiidir.
EĢref BaĢaran Birlik Genel Kurulu Ġçin Delege Seçilemedi
Pamukova
29 Ekim 1954
Dün yapılan Iğdır PTSK Genel Kurul toplantısında Birlik için tespit
edilen delege adayları içinde ismi mevcut olmasına rağmen EĢref BaĢaran
seçimi kaybetmiĢ ve delege olamamıĢtır.
60 kiĢilik liste içinde sadece EĢref BaĢaran‟ın kazanamaması
kooperatif seçimlerinde ihtisas sahibi ortaklar arasında hayretle
karĢılanmakta ve BaĢaran‟ın Birlik Ġdare Heyeti BaĢkan veya azalığına
kuvvetli namzetlerden bulunması hasebiyle rakipleri tarafından kasten
listeden silindiği ileri sürülmektedir.
Kendisiyle görüĢtüğümüz EĢref BaĢaran müteessir olmadığını, ancak seçim
gününün ana mukavelenameye göre ilân edilmeyiĢini ileri sürerek itirazda
bulunacağını, bu itirazı nazara alınmadığı takdirde yedekte bulunması
hasebiyle delege dostlarından birisini istifa ettirerek yerine geçmeğe
çalıĢacağını beyan etmiĢ ve muhakkak Birlik seçimine iĢtirak edeceğim
demiĢtir.
Iğdır PTS Kooperatif Seçimi Yapıldı
29 Ekim 1954
Pamukova
Iğdır Pamuk Tarım SatıĢ Kooperatif seçimi dün kooperatif ortakları
tarafından yapılmıĢtır.
Seçim neticesinde Ġdare Heyeti asıl azalıklarına Hüseyin Turan,
Cihangir Erkut, Alirıza Bağane ve Mehmet Sönmez; Yedek azalıklara
Abbas Yıldırım ile Ġsmail AkkuĢ ve Kontrol Kuruluna da Cihangir Aras ile
Kenan DadaĢ Gürcan seçilmiĢlerdir.
Ayrıca Birlik Genel Kuruluna iĢtirak edecek olan 60 delege de Genel
Kurulca seçilmiĢtir
Iğdırlılar Hastane Ġstiyorlar
29 Ekim 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 37
Iğdırlılar, Iğdır Sağlık Merkezinin Hastane Haline Getirilmesini
Ġstiyorlar.
Sağlık merkezleri teĢkilat ve kadrosunu değiĢtiren Sağlık ve Sosyal
Yardım Vekâleti talimatnamesi evvelki gün kaza hıfzıssıhha meclisinde
görüĢülmüĢtür.
Bilindiği gibi, yeni talimatnameye göre Sağlı Merkezleri kadrosunda
bundan sonra mütehassıs tabip bulunmayacak ve hiçbir suretle ameliyat
yapılmayacaktır. Ancak ameliyata muhtaç ağır hastalar geldiği takdirde
böylelerinin en yakın hastaneye sevkı temin edilmiĢ olacaktır.
Iğdır gibi hastane merkezine uzak ve bilhassa kıĢ mevsiminde
muvasalat (ulaĢım) imkanlarından mahrum olan bir yerde derhal ameliyat
edilmesi zaruri olan bir hastanın vaziyeti ile Sıhhat ve Sosyal Yardım
Vekâletinin yürürlüğe koyduğu yeni talimatnameyi bir arada mütalaa
edersek vaziyetin ciddiyeti kendiliğinden meydan çıkar.
Bununla beraber biz hiçbir suretle, böyle bir talimatnamenin
lüzumsuzluğu fikrinde de değiliz. Filhakika, bugünkü hekim buhranı ve
mevcutların da Ġstanbul, Ankara gibi büyük merkezlere toplanması keyfiyeti
karĢısında hükümetin hastane ve sağlı merkezlerine ne gibi Ģartlar tahtında
hekim bulduğuna da müdrikiz. Bu sebeple ekseriyeti hastane merkezlerine
çok yakın olan Sağlık Merkezlerinin böyle bir kayıt altına alınması
muhakkak ki zaruri bir icaptır ve faydadan hali değildir. Fakat bu umumi
icaptan Iğdır gibi istisnai hususiyet gösteren yerleri tefrik etmek icap eder.
Bu sebeple Iğdır Sağlık Merkezinin mutlak surette hastane haline getirilmesi
fikri evvelsi gün yapılan Hıfzısıhha Meclisinde hakim olduğu gibi Iğdırlıları
da bu yolda haklı dilek ve müracaata sevk etmiĢtir.
Bu münasebetle Vilâyet makamına iki gün evvel aĢağıdaki telgraf
çekilmiĢtir:
Kars Valiliği Sayın Makamına
KARS
Sağlık merkezleri kadrosunun pratisyen hekimlerden teĢekkül ettirilmesi ve
badema sağlık merkezlerinde ameliyat yapılmayarak bu gibi hastaların en
yakın hastanelere sevkını istihdaf eden sağlık merkezleri talimatnamesi
bugünkü kaza hıfzıssıhha meclisinde yürürlüğe konacaktır. Stop. Iğdır‟ın
nüfus kesafeti ve hastane merkezlerine olan uzaklığı ile bilhassa kıĢ
mevsiminde yolların müsaadesizliği nazara alınırsa mezkûr talimatnamenin
sağlık merkezimize tatbiki Iğdırlının sıhhati için yıkım ve felâket olacaktır.
Stop. Bu sebeple bizler sıhhatimiz mevzuunda ciddi bir endiĢe duymaktayız.
Stop. Sayın Vilâyet makamının Iğdırlıların bu his ve düĢüncelerine tercüman
olarak ve mezkûr talimatnamenin verdiği yetkiye istinaden Iğdır Sağlık
Merkezini ufak çapta bir hastane haline getirmek üzere alakalılar nezdinde
teĢebbüse geçmesini saygılarımızla arz ve istirham ederiz:
Belediye Reisi:
Ali Ural
DP BaĢkanı:
Nağdali Parlar
Ticaret Odası Reis:
Abdurrezak GüneĢ
Belediye Encümen Azası:
Hasan Tezel
Meclis Umumi Azası:
EĢref Kaya
Meclis Umumi Azası:
Musa Doğan
Fabrikatör:
Osman Ataman
Encümen Azası:
Ali IĢık
Encümen Azası:
EĢref BaĢaran
Birlik BaĢkanı:
Talât Tufan
Tüccâr:
Fazıl Baykal
Gazeteci:
Mecit Hun
Bütün icraatında sadece halkın huzur ve menfaatlerini hedef tutan
DP iktidarının Iğdırlıların bu haklı olduğu kadar mühim dileğini yerine
getireceğine kaniiz.
Cumhuriyet Bayramı Kutlandı
1 Kasım 1954
Mecit Hun
Cumhuriyet Bayramının 31.yıl dönümü Cuma günü muntazam ve
coĢkun bir törenle kutlandı.
Gayet itinalı Ģekilde giydirilen yavrularımızla muntazam saflar
halinde cadde boyunda yer alan süvarilerimiz, bu yılki bayram için gerekli
hazırlığın önceden ve lâyıkıyla yapıldığını gösteriyor ve Belediye önündeki
meydana bayrama iĢtirak edenler zor sığıyordu. Bu suretle göze batan ilk
husus, Iğdır‟ın daha müsait ve geniĢ bir meydan muhtaç olduğu keyfiyeti
oldu. Biçimsiz bir Ģekilde meydanın ortasına kondurulan Belediye binasının
biran evvel geriye alınması zarureti belediyecilerimiz tarafından da kabul ve
teslim edilmekte idi.
Yavrularımızın kıyafetleri kadar tarihi bilgileri de takviye edilmiĢti.
Ġnkılâp Tarihimiz hakkında 12 Kasım ilkokulu talebelerinden
Songül Zengi‟ye sorduğumuz suallerle Cumhuriyet Bayramının mana ve
mahiyeti hakkında aldığımız tatmin edici cevap ve izahat takdire Ģayandı.
Ortaokul öğrencileri tarafından okunan Ġstiklâl marĢında geçen
bayramlardaki intizamsızlığın aksine iyi bir ahenk temin edilebildi.
Günün mana ve ehemmiyetini tebarüz ettirmek üzere ilk sözü
Kaymakamımız Albayrakoğlu aldı. Halkın milli duygularına heyecanla hitap
eden bu veciz konuĢmasının tam metni diğer sütunlarımızdadır. Müteakiben
yavrularımızdan birkaç tanesi gayet iyi hazırlanmıĢ Ģiirler okuyarak
alkıĢlandılar.
Geçti resmi geçen bayramlardan intizamlı idi. Piyadelerimizin
Amerika talim metoduyla ve süvarilerimizin muntazam saflarla merasim
geçiĢi fasılasız alkıĢlandı.
Esnaf derneklerinden önce bir teĢhir geçidi yapan Ziraî Donatım
kurumu da merasime tam bir yenilik getirmiĢti. Ağır ağır yürüyen seyyar
tamir atölyesi, traktör pulluk, biçer bağlar ve harman makineleri ile makineli
ziraat ve suni gübrelemeyi teĢvik mahiyetindeki levhalar, Zirai çalıĢmalar
için iyi bir propaganda mevzuu oldu ve Cumhuriyet Bayramımızın 31.
yıldönümü için yapılan merasim tam bir olgunluk içinde sonra erdi.
Buna rağmen noksan taraflarımız da mevcuttu.
Evvelâ bayram münasebetiyle ticarethane ve resmi müesseselere
asılan bayrakların yüzde sekseninden fazlası Türk
bayrağı
talimatnamesindeki evsaftan mahrum olduğunu bazılarının da aydan büyük
yıldız, tek taraflı ay yıldız ve eğri büğrü dikiĢ bu milli mevzudaki
lakaydimizin hala devam etmekte olduğunu teessürle gösteriyordu.
Belki meydanın da darlığı sebebiyle, merasime iĢtirak eden askeri
kıta ve okullar yerlerini almakta müĢkülat çektikleri gibi bilahare de yer
değiĢtirmek zorunda kaldıklarından merasim alanının bir müddet
karıĢmasına sebep olundu.
Esnaf gruplarının geçiĢi çok laubali idi. Hele nalbantların arabaya
koydukları bir merkep, halkın dakikalarca gülmesine sebep oldu ise de hoĢ
karĢılanmadı.
En büyük noksanlarımızdan birisi de bu en büyük Milli günümüzde
Kaymakamlık ve Belediyenin adet haline gelmiĢ olan bir gece tertibini
düĢünememeleridir. Buna rağmen Askeri Mahfilde askeri erkân tarafından
tertiplenen geceye de herhangi bir mecburiyet olmamakla beraber kaza ileri
gelenlerinden protokole mensup Ģahıslardan bir kısmının tefrik edilerek
çağrılmayıĢı iyi bir tesir bırakmadı.
Bununla beraber merasimin cereyan ettiği olgun hava bize bu
noksanları unutturdu ve mazur gösterdi.
Tasfiye Kanunu Münasebetiyle
3 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 39
Bir idarede rejim ve iktidar değiĢtikçe içtimai ve iktisadi düzende
yeni icaplara göre ayarlanır. Bu formül bugün bütün dünya demokrasilerinde
hakim olan umumi bir teamül haline gelmiĢtir.
Filhakika, bugünkü demokrasilerde iktidar değiĢmesi yeni bir siyasi
partinin milli iradeyle iĢ baĢına gelmesi suretiyle olur. Bu takdirde yeni
hükümetin bünyesine ve çalıĢmalarına kendi programlarının hükümleri
hakimdir. Devletçi veya liberal ise kabul ettiği rejimi tatbik eder. ĠĢte bu
sebepledir ki yeni iktidarlar muvaffak olmak ve kendi programlarını
tahakkuk ettirmek için millet ve amme hizmetlerine kendi doktrinlerini
benimsemiĢ ve itimat edilecek kimseleri getirirler.
Amerika gibi en ileri demokrasinin hakim bulunduğu bir memlekette
dahi Cumhuriyetçiler veya Demokratlar arasında iktidar el değiĢtirdikçe
amme hizmetleri, yani memurlar da buna muvazi olarak yer değiĢtirirler. Ġlk
zamanlarda tenkit edilen bu hal sonraları tabii bir icap vaziyetine geldi.
Biraz da bu sebeple tasfiye kanunu hazırlandığı zaman muhalif parti
ve gazeteler derhal bir tenkit kampanyası açtılar. Mesele, bir Anayasa
mevzuu ve hatta hürriyeti gasbetme Ģeklinde mütalaa edilmek istendi. Türk
efkârı umumiyesinde istihza ve kaydı ihtiyatla karĢılanan bu yaygara ve
propagandalar kısa zamanda sükûnet bularak DP‟nin iyi niyetleri karĢısında
susmak mecburiyetini hissettiler.
DP‟nin böyle bir tedbire baĢvurması ve kanuni müeyyidelerle
takviye etmesi zaruri idi. Zira, memurlar içinde muhalefet partilerini kavlen
(sözle) ve fiilen destekleyen bazıları DP iktidarının icraatını kendilerine
kanun ve nizam dairesinde teslim edilen hudutlar dahilinde ve kendi
salâhiyetleri çapında sabote etmekten ve yeri gelince muhalefet lehinde
devlet sırlarını ifĢadan çekinmiyorlardı. Ġktidarı elinde tutan ve milli irade ile
hizmete getirilen bir parti teĢkilâtının bu hale seyirci kalması imkânsız
olduğuna göre, yukarda belirtildiği Ģekilde iktidarın muvaffak olma
gayretlerine engel olanların devlet hizmetinden uzaklaĢtırılması prensipleri
bugün tabii karĢılanmalıdır.
Parti teĢkilâtlarının bu mevzuda daima uyanık bulunması parti
mevzuu dıĢında milli bir zarurettir.
DP’ye Ġntisaplar Devam Ediyor
3 Kasım 1954
Pamukova
Gazetemiz sahip ve mes‟ul müdürü Mecit Hun‟un DP‟ye geçmesi
üzerine gerek merkez ve gerekse köylerdeki taraftarları da DP‟ye akın akın
girmeğe baĢlamıĢlardır.
Bu meyanda merkezde baĢta Hayri Öztürk olmak üzere 30 kiĢi dün
partiye resmen geçerek baĢka partilerle alâkalarının kalmadığını
bildirmiĢlerdir.
Yeni müntesipler Ģunlardır: Hüseyin Ağrıdağ, Ali Ağrıdağ, Lâtif
Ağrı, ġükrü Ağrı, Baki Ağrı, Rıza TaĢkaya, Abdullah TaĢkaya, Ġbrahim
Çetin, Mustafa Baydar, Celil Olgun, Ġsmail TaĢtan, Mehmet Ünver, Mahir
Ünver, Hamit Manvi, Kemal Yavuz, Nazım Ege, Sadık Askaya, Tajdin
Teter, Resul Teter, Kemal Teter, ġerif Baycı, Hüseyin, Sabri ÇavuĢ, Recep
Diğer taraftn Dağ ve Aralık bucağı köylerinde de çözülme baĢlamıĢ
olup Mecit Hun taraftarı olanlar DP‟ye müracaata baĢlamıĢlardı.
Aliköçek, Kuça, TaĢlıca, Karahisar, Karakuyu, Adetli, Hıdırlı,
Kulukent, Karahacılı, MürĢitali, Alican, Alıkızıl, Maksozillo, Korhan
köyleri top yekûn DP saflarına geçmektedirler.
Bu köylerden DP‟ye yeniden intisap eden Ģahısları sıralamağa
sütunlarımız müsait olmadığından bazı isimleri vermekle yetineceğiz.
Aliköçek köyünden:
PaĢa Ato, Hasan Nar, DerviĢ Ergün, Ali
Karagöz
Kuça köyünden:
Hasan Akpınar, Sado Çakmaz
TaĢlıça köyünden
Muhtar Bekir Yalçın, Mirza AktaĢ, Tahir Gül,
Medet Güney
Karakuyu köyünden
Mirza Temel, Ġbrahim Açık, Hasan Çakmaz,
Korhan köyünden
Abbas Araklı, Mehmet Naz
Maksozillo köyünden
Ali Çakmaz, Selim Çakmaz
Karahacılı köyünden
Mecit Gören, Sado Karapınar
Adetli köyünden
Nadir Yalçın, KeleĢ Ölçek, Geylo Karapınar
MürĢitali köyünden
Ömer Yılmaz, Hacı Kasım
Alican Köyünden
Eyüp YoĢ (Serhat)
Ve taraftarları Parti saflarında çalıĢmağa baĢlamıĢlardır.
Bu suretle öteden beri müfrit muhalefet safında çalıĢanlar iktidar
partisinin müspet icraatını beğenerek Mecit Hun‟u takip etmiĢlerdir.
Sadık Karasu da Delege Olamadı.
3 Kasım 1954
Pamukova
Evvelki gün TaĢburun PTS Kooperatifinin senelik genel kurul
toplantısı yapılmıĢ ve yapılan seçimde Ali Karasu taraftarları yönetim kurulu
azalıkları ve Birlik delegeliklerini kazanmıĢlardır.
Halen Birlik idare heyeti azası bulunan Sadık Karasu, Ali Karasu‟ya
muhalif grubu desteklediğinden Birliğe delege seçilememiĢtir.
EĢref BaĢaran‟dan sonra Sadık Karasu‟yun delege olmayıĢları
önümüzdeki sene yapılacak Birlik seçimleri için Ģimdiden tedbir alındığını
göstermektedir.
DP Ġlçe BaĢkanı Hacı Nağdalı Parlar ve Ġkinci BaĢkan Sadık Tezel
Köylerdeki Temaslarına Devam Etmektedirler.
(3 Kasım 1954)
Muhtar seçimleri münasebetiyle üç gün evvel Aralık ve TaĢburun
nahiyesi köylerine giden DP ilçe baĢkanı Hacı Nağdalı Parlar, ikinci baĢkan
Sadık Tezel ile Ġsa Yiğit, parti ile alâkalı görüĢmelerini bitirerek Iğdır‟a
avdet etmiĢlerdir.
Ġlçe baĢkanı gittiği bütün köylerde sıcak bir
âlaka ile
karĢılandıklarını ve uğradıkları yerlerde muhalif partililere rastlamadığını
beyan etmiĢtir.
Haddizatında 2 Mayıs seçimlerinden sonra DP‟ye akın halinde vuku
bulan intisaplar bugün CHP‟yi Iğdır‟dan silmiĢ gibidir. (...)
Ġdeal Maarifçilerimiz
3 Kasım 1954
Mecit Hun
Dün, methini çok duyduğumuz 12 Kasım Ġlkokulu ile bahçesini
Maarif memurumuz ġevket Kızılkor‟la beraber gezdik.
17 sene evvel (1937) mezun olduğum ve Ģimdiye kadar benim gibi
binlerce Iğdır çocuğunu kültür hayatına hazırlayan bu emekli okulu cidden
değiĢmiĢ buldum.
Kendi haline terkedilmiĢ ve kocaman bir tarla halindeki bahçesi
bugün muntazam duvarlarla çevrilmiĢ ve içinde 5-10 sene sonra yüz binlik
bir sermaye olabilecek muazzam bir kavaklık tesis edilmiĢ. Okulun giriĢ
cephesinde 17 sene evvel patiklerimize yapıĢan çamur yol, kumla
doldurularak adeta asfalt haline getirilmiĢ, saatlerce baĢında nöbet
bekleyerek pis bir kova ile su çektiğimiz kuyu yerine Iğdır‟a göre modern
bir çeĢme yapılmıĢ, her tarafı temiz bir okul...
Okulun içine giriyoruz...
BaĢöğretmen ve Maarif memuru odası okullarımızdaki tahsisat
noksanlığı ve imkansızlıklara rağmen gayet temiz Ģekilde tefriĢ edilmiĢ,
sınıflar eski pislik ve tozdan kurtarılarak gayet sıhhi duruma getirilmiĢtir.
Okulun bugün bin lira değerinde pikaplı radyosu, teksir makinesi ve
telefonu var.
Üstelik okul gelirinden bahçe içinde güzel bir ev inĢa edilmiĢ
bulunmaktadır. Geçen sene okul idaresi tarafından getirilen okul
kitaplarından temin edilen kâr ile bahçe gelirinden 650 liraya mal edilen bu
bina bugün 2000 lira borcu da ödendiği takdirde Özel Ġdareye bedelsiz
olarak kazandırılmıĢ olacaktır. Maarif memuru ġevket Kızılkor, önümüzdeki
yaz mevsiminde bahçede ekilecek sebze ile evin mütebaki borcunu
kapatacağını söylemektedir.
Hele çocukların kıyafeti, sanki bu yüzlerce çocuğu bir anne baba
aynı biçimde giydirip okula göndermiĢ. Siyah önlükleri ve elbiselerinden en
ufak bir leke aramayınız.
Doğrusunu söylemek lâzımsa 12 Kasım Ġlkokulu bugünkü
vaziyetiyle ġevket Kızılkor‟la hoca arkadaĢlarının eseridir. Kendilerini ne
kadar tebrik ve takdir etsek yeridir.
Dikkat Edelim
3 Kasım 1954
Mecit Hun
Gazetemizin DP‟nin resmi organı olarak neĢriyatına devam ettiği Ģu
sıralarda, bazı Ģahıslar parti ile gazete arasındaki münasebetleri yanlıĢ
anlayarak Partiye hakim olduğumuzu ve parti tarafından alınan kararların
gazetemizden mülhem olduğunu zannederek bu yolda beyan fikir
eylemiĢler.
DP Tüzüğünün 24. maddesinin tefsiri suretiyle geçen nüshalarımızda
yazdığımız bir yazıyı müteakip aynı madde hükmüne göre Parti Ġlçe Ġdare
kurulundan bir yazılı ihtar alan partililerden birisi bu vakıayı ileri sürerek
yukarıdaki iddiayı teyide çalıĢmıĢtır.
Gazete ile parti arasındaki münasebet Ģüphesiz ki resmi organ olması
hasebiyle ciddidir. Fakat o anlayıĢın aksine neĢriyat mevzuu parti tarafından
gazeteye tevdi edilir, hangi hususlar üzerinde ne Ģekilde yazı yazılacağı,
mahallin en yüksek parti kademesi tarafından tespit ve tensip edildikten
sonra parti organı olan gazeteye bu yolda talimat verilerek neĢri temin edilir.
Binaenaleyh parti konusunda gazetemiz de yapılan neĢriyat bizim
değil partinin resmi görüĢüdür. Sayın okuyucularımızın keyfiyeti bu Ģekilde
bilmesini rica ederiz.
Fırsatı Kaçırmayınız!.
(3 Kasım1954)
Gülten Kitap ve
Kırtasiye
Evinde Her ÇeĢit Zilber
Gömlekleri fatura üzerinden
yüzde 5 kârla satılmaktadır.
Toptan alacaklar için vade
yapılabilir.
Fırsatı Kaçırmayınız!
Mahmut Yılmazoğlu
ŞARK PAZARI
Tuhafiye, Kantariye ve
Hırdavat
Görüp Beğendikten Sonra Para Veren
PiĢman Olmaz.
ġark Pazarı ucuzluğun ve iyi kalitenin
sembolüdür.
Yeni Meclis ÇalıĢmaları Münasebetiyle
5 Kasım 1954
Mecit Hun
Büyük Millet Meclisi 1954-55 çalıĢmalarına Reisicumhurumuz
Sayın Celâl Bayar‟ın nutkuyla baĢladı.
Büyük bir gayret ve sürâtle kalkınan Türkiye‟nin Ġktisadi ve mali
sahadaki çeĢitli iĢleri ile iç ve dıĢ politikayı alakadar eden mühim
mevzularına ait kanun tasarıları ve çeĢitli sözlü ve yazılı soru önergeleriyle
dolu olan gündemde Iğdır‟a ve Iğdır‟ın ana davalarına ait mevzuları da
görmek Ģüphesiz ki en büyük arzumuzdur.
Ġktisadi ve coğrafi bütün avantajları vilâyet olma lehinde mevcut
olan Iğdır‟ın bu ezeli arzusunun tahakkuk safhasına girdiğini görmek
muhakkak ki hakkımız ve hatta en zaruri talebimiz olmalıdır.
Iğdır, Rus ve Ġran hudutları arasında geniĢ bir pamuk istihsal ve
istihlâk merkezi, tüten fabrika bacalarını ihtiva eden bir sanayi Ģehri ve
yepyeni bir vilâyet olarak kalkınan Türkiye‟nin sembolü olmalıdır.
ĠĢte bu gaye ve maksatla hareket edildiği takdirde Iğdır birkaç sene
sonra Türkiye‟nin turistik bir merkezi olarak göreceğiniz muhakkaktır. Bu
hususu Iğdırlı düĢünmelidir. Ama DP‟li, CHP‟li CMP‟li veya bitaraf Iğdırlı
değil Iğdır‟ın top yekûn sakinleri...
Birkaç ay evvel Ankara‟ya gönderilmek için hazırlanan heyetleri
Meclis‟in açıldığı Ģu sırada yeniden teĢekkül ettirmek ve onları alakalı
makamlara Iğdır‟ı ilgilendiren hususlarda tenvir edecek broĢürlerle takviye
etmek lâzımdır.
Belediyeye yük olmak suretiyle değil Ģahsi fedakârlık yapmak
suretiyle hemĢehrilerimizi bu davada hüsnüniyetle (iyi niyetle) birleĢmeğe
davet ediyoruz.
Bir Tilki Jandarmanın Teçhizatını Çaldı
(5 Kasım 1954)
Birkaç gün evvel BaĢköy nahiyemize bağlı Adetli köyündeki asayiĢ
karakolu erlerinden birisi sabahleyin kuĢanmak üzere hazırlandığı sırada,
kütüklük ve kasaturasının sırra kadem bastığını görmüĢ ve bilahare çadırdan
kumluğa doğru giden bir tilki izi takip edildiği sırada teçhizatın bir kısmı
bulunmuĢ ve fakat kütüklük ile içindeki 70 merminin bulunması mümkün
olmamıĢtır.
Teçhizat hırsızının kurnaz bir tilki olduğunu anlayan jandarma erleri
ikinci akĢam nöbet bekleyerek tekrar kütüklük hırsızlığına gelen tilkiyi
öldürmüĢlerdir.
ŞAKACIKTAN
5 Kasım 1954
Mecit Hun
Dayımızın Parmağı Var
Geçenlerde Adetli asayiĢ karakolu erlerinden birisinin, içinde 70
mermisi bulunan kütüklüğü kurnaz bir tilki tarafından aĢırılmıĢ ve ikinci
akĢam alıĢkanlık icabı kütüklük hırsızlığına geldiği sırada öldürülen tilkinin
hüviyeti tespit edilmiĢ, sözde Hıdırlı köyü sakinlerinden olduğu
anlaĢılmıĢtır.
Günlerden beri muavin koruyucu olarak aldığı tüfek için mermi
isteyen dayımız Ġsa Yiğit’in tilkiyi teĢvik etmediği ne malûm...
Seçimleri Iğdır’da DP Mutlak Ekseriyetle Kazanıyor 8 Kasım 1954
Mecit Hun
Rüstem Başaran Baharlı Mahallesi, Mirza Temel Karakuyu köyü,
İsa Yiğit Alikızıl köyü muhtarı oldu.
Dün, muhtar seçimleri bütün köylerle kasaba merkezinde sükûnet
içinde cereyan etmiĢ ve sabahın erken saatlerinde seçmeler sandık
alanlarında toplanmağa baĢlamıĢlardır. Hemen bütün muhtarlıklar için
DP‟nin aday gösterdiği ve çalıĢmaların bu merkezde toplandığı
anlaĢılıyordu.
Gerek köylerde ve gerekse merkezde DP‟li adaylar karĢısında
muhalif bir parti yerine ikinci DP‟li bir grubun yer alması kazada
muhalefetin artık tutulur tarafı kalmadığını alenen gösteriyordu. Ġki veya
daha ziyade gruplar halinde halkın seçime girdiği yerlerde iĢtirak nispetinin
çok fazla ve seçimin heyecanlı; tek adayın bulunduğu sandıklarda ise iĢtirak
nispetinin tahminler hilafına az olduğu seziliyordu.
Kaymakamlık ve jandarmamız tarafından alınan fevkalade tedbirler
ve seçimin devamı müddetince köylerde gezdirilen devriyelerle muhtemel
hâdiseler önlenebildiği gibi Alkamer, Halfeli, Panik ve TaĢburun gibi karıĢık
yerlerde hâdiselerin önü dirayetle alındı.ü
Seçimin kazanılması hususunda DP erkânının gösterdiği faaliyette
gözden kaçmıyordu.
Ġlk seçim haberleri Mezre köyünden geldi. Gayet ustalıkla hareket
eden eski muhtar Kerem‟in son dakikaya kadar seçmenleri oyalaması ve
seçim günü aday olarak ortaya çıkması üzerine Seçim Kanunu hükümlerine
muttali olmayan köylüler, kasabaya koĢuĢmuĢ ve fakat hareketlerinin
hatasını Seçim Kuruluna baĢvurduktan sonra anlamıĢlardır.
Akâbinde Halfeli‟den nahoĢ haberler gelmeğe baĢladı. Adet
bakımından az olan bir grup ikinci tarafı tehdit etmek suretiyle rey
kullanmalarına mani olduğundan burada da 350‟ye yakın seçmen oy
kullanamadı. Ve seçime itiraz edildi.
Panik köyü sandığı, birbirine muhalif iki tarafın hâdise çıkarması
göz önünde bulundurularak, her iki tarafın müĢahitleri huzurunda Iğdır‟a
getirilerek jandarma nezareti altında tasnif yapıldı.
Saat 17‟ye kadar iĢtirak nispeti yüzde yüz olan veya tasnifi derhal
yapılan 8 köyden neticeler gelmiĢti. Buna göre AĢağı Çarıkçı‟dan Aziz
Çinar, Karakuyu‟dan bir rey farkla Mirza Temel, HoĢhaber‟den Mahmut
Çam, Kasımcan‟dan Kerem Tufan, Yukarı Çarıkçı‟dan Mehmet Ayhan,
Mezre‟den Kerim Kaya, Amarat‟tan Yusuf Ersoy ve Necefali‟den Celil
Gül‟ün DP adayı olarak muhtarlığı kazandıkları anlaĢılıyordu.
Tasnif esnasında müĢkülatla karĢılanan husus parti adaylarının
durumu idi. Zira yeni seçim kanununa göre partilerin özel iĢaretini taĢıyan
pusulalarda yapılan silintilerle yeniden yapılan ilâveler hükümsüz olup
listenin tamamı muteber olacağından bu kayıttan bihaber olan sandık
kurulları tasnifte zorluk çektiler. Bu sebeple seçim kurulu baĢkanı Turgut
Çeliker bizzat merkez sandıklarını gezerek tasnifle yakından ilgilenmek
zorunda kaldı.
Saat 18‟e doğru merkez sandıklarının durumu da belli olmuĢtu.
Baharlı mahallesinde de Rüstem BaĢaran‟a karĢı adaylığını koyan
Muharrem Aslan, BaĢaran listesinin topladığı büyük ekseriyet karĢısında
hezimete uğradı.
Söğütlü mahallesinde Alirıza Bağane‟den gayri aday olmadığından
liste rakipsiz kazandı.
Karaağaç mahallesinde de büyük bir hararetle devam eden seçim
neticesi saat 17‟ye doğru anlaĢıldı. Seçime iĢtirak eden taraflar parti
mensubu olduğunda parti idarecilerinin bu mahalleye müdahale etmedikleri
ve her iki tarafı da kendi haline bıraktıkları anlaĢılıyordu. Neticede Ahmet
Güngör listesi ufak bir farkla kazandı.
Kiti köyü seçimi de enteresan oldu. Son dakikaya kadar hesapta
olmayan Nurettin Aydın iki rey fazla temin etmek suretiyle muhtarlığı
kazandı.
Kazanın en karıĢık yeri olan Panik sandığının yapılan tasnifi
sonunda Ali Kızılay‟ın 18 rey farkla kazandığı tasnif heyeti tarafından seçim
kuruluna bildirildi.
Saat 20 de seçim kurulundan gazetemize gelen malûmat Ģu idi:
Kuzugüden‟den Ali Demirtekin, Alut‟tan Bedir AkkuĢ ve Orgof‟tan
Mehmet Dönmez DP adayı olarak muhtar seçildiler. Bu suretle saat 20‟ye
kadar neticesi alınan 16 köyün hepsini DP adayları tam ekseriyetle kazanmıĢ
oluyordu.
Geç saatlere kadar diğer köylerden malûmat alınamadı. Ancak,
Nahiye köylerinden aldığımız telefon haberlerinde Hıdırlı, Adetli,
Karahacılı, Kulukent, Mahsozillo, ve AĢağı Alikızıl köylerini bağlı
bulundukları Ali Kızıl Muhtarlığını Ġsa Yiğit‟in ve BaĢköy merkez
muhtarlığını is Nerman Turan‟ın kazandıklarını TaĢburun ile diğer köylerin
tasnif neticesinin henüz alınmadığını bildirildi. Bu adayların da DP mensubu
oldukları alınan haberler arasındadır. Seçim haberlerinin mütebakisini
önümüzdeki nüshada vereceğiz.
Kazamız Kaymakamlığına Bala Kaymakamı Galip Alaçayır Tayin Edildi
Pamukova
10 Kasım 1954
Kaymakamımız sayın Hakkı Albayrakoğlu‟nun Iğdır‟daki 3 senelik
hizmetini müteakip Emniyet Genel Müdürlüğü 1. ġube Müdürlüğüne tayin
edildiğini geçen nüshamızda bildirmiĢtik.
Öğrendiğimize göre Sayın Albayrakoğlu‟dan münhal kalan Iğdır
Kaymakamlığına Bala kaymakamı Galip Alaçayır tayin edilmiĢ ve
kararnamesi yüksek tasdikten çıkmıĢtır. (...)
Iğdır Ağrı Ceza Reisliğine Yeni Bir Tayin
(8 Kasım 1954)
Haber aldığımıza göre Hüsnü Erdem‟den münhal kalarak bir
müddetten beri Turgut Çeliker tarafından vekâlet edilen Iğdır Ağır Ceza
Reisliğine Ġzmir C. Müddeiumumi muavini Hikmet Aksu tayin edilmiĢtir.
Bir Açıklama (10 Kasım 1954)
Pamukova Gazetesi Yazı ĠĢleri Müdürlüğüne
7 Kasım Pazar günü köyümüzde yapılan muhtar seçimi için
CHP‟den sandık kurulu azası gösterilmiĢ olduğumu öğrendim. Haddizatında
bu partiyle hiçbir alakam olmadığı gibi DP‟nin de 1946 dan beri mensubu
olduğumdan keyfiyetin Sayın Gazeteniz vasıtasıyla efkârı umumiyeye
duyurulması ve bu yolda seçim kuruluna verilen malumatın yanlıĢ olduğunu
tavzihini rica ederim.
TaĢlıca Muhtarı Bekir Yalçın
Abbas Çöllü Terfian Sağlık Merkezi BaĢtabipliğine ve Hükümet
Tabipliğine Tayin Edildi
Yeni Sağlık Merkezleri talimatnamesi üzerine birleĢtirilen Sağlık
merkezi baĢtabipliği ve Hükümet tabipliğine Abbas Çöllü‟nün 60 liraya terfi
ettirilmek suretiyle tayin edildiği memnuniyetle öğrenilmiĢtir.
Hükümet Tabibi Yusuf Aksoy‟da Sağlık Merkezi tabipliğine tayin
edilmiĢ bulunmaktadır.
Hatırlarda olduğu üzere Sağlı Merkezleri talimatnamesinin bazı
maddelerinin tadili veya değiĢtirilmesi konusunda Iğdırlılar, ilgililer
nezdinde müracaatta bulunmuĢ ve Gazetemiz tarafından yapılan neĢriyatın
bu yerinde müracaatları desteklemesi üzerine keyfiyetle Valimiz Sayın Hadi
Üçer bizzat alakadar olarak bugünkü netice sağlanmıĢtır. (...)
Avukat Ġsmail Alaca da CMP’den Ġstifa Etti (10 Kasım 1954)
2 Mayıs 1954 seçimlerinden kısa bir müddet evvel Kars‟ta kurulan
Cumhuriyetçi Millet Partisi müteĢebbislerinden Cengiz Ekinci‟den sonra
Avukat Ġsmail Hakkı Alaca da istifa ederek bağımsız kalmayı tercih etmiĢtir.
Seçimler Münasebetiyle
10 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl :1 Sayı: 42
Geçen Pazar günü bütün yurdumuz meyanında ve Iğdır‟da muhtar
seçimleri tam bir sükûnet ve vakar (ağırbaĢlılık) içinde yapıldı. Medeni
haklarına haiz bütün vatandaĢlar o güne mahsus çekiĢme, münakaĢa ve
mücadelelere rağmen kanunların tayin ettiği Ģekilde hâdise çıkarmadan
sandık baĢına gelerek mukaddes hakkını kullandı, mukaddes vazifesini
yerine getirdi.
Seçim günü bir karıĢıklığa Ģahit olacaklarını zannedenler hüsrana
uğradılar.
TaĢburun, Karakuyu, Panik, Halfeli ve BaĢköy gibi seçim havasının
en had safhaya girdiği yerlerde bile burun kanamadan netice alınması
göğsümüzü iftiharla kabartmaktadır.
Türk Milleti 1950‟den bu yana Ģuur ve basiretiyle bütün dünya
milletlerine örnek olmasını bilmiĢ ve milli iradenin en salim yoldan tecelli
etmesinin sırrına vakıf olmuĢtur.
Birkaç gün evvelki seçimin hâdisesiz geçmesini muhakkak ki birinci
derecede Seçim Kurulu baĢkanının ehliyet ve muhite vukufiyeti (çevreyi
tanıması) temin etmiĢtir. 4 seneden beri mahkemenin her kademesinde
halkın adliyemize karĢı teveccüh ve itimadının takviyesini temine muvaffak
olan sayın Turgut Çeliker‟in bu seçimlerdeki muvaffakiyetini inkâr
etmemek lâzımdır.
Seçim günü en ufak sandıklarda bile zuhur eden en uzak bir ihtilâfı
bizzat mahalline gitmek suretiyle halleden ve Melekli gibi tarafların
birbirine girdiği köylere giderek halkın sükûnete gelmesini temin ettikten
sonra her iki tarafça alkıĢlanan ehliyetli bir seçim kurulu baĢkanı Ģüphesiz ki
nahoĢ hâdiselerin zuhuruna mahal vermeyecektir. Bu sebepledir ki Turgut
Çeliker gibi Türk hakimleri mevcut iken bu memlekette karıĢıklık umanlar
daima hüsrana mahkûm olacaktır.
P.T.S. Kooperatifleri Birliği Genel Kurulu Üs Normal Toplantıya mı Davet
Ediliyor?
(10 Kasım 1954)
Birlik Ġdare Heyetinde Talat Tufan, Sadık Karasu, Ahmet
Armağan ve Kadir Erol gibi ehliyet sahibi ortaklar bulunduğu müddetçe
Birlik iĢlerinin aksamayacağını ve bilhassa Birlik Genel Müdürlüğü
vazifesini liyakatle deruhte etmekte bulunan Ziraat Bankası Müdürümüz
Sayın Mahmut Uzman‟ın Birliğe karĢı ortaklar arasında bir antipatiğe
meydan vermeyeceğini tahmin etmekteyiz. (...)
Sayın Iğdırlı!...
Hayır kapınızın önündedir.
Senelerden beri inĢaatı
tamamlanmayan Câmiye
elinden ve kalbinden koptuğu
kadar yardım et.
Aras Sinemasında
Prenses ve Korsan
Filmini Mutlak Görünüz
KurtuluĢun Kısa Tarihçesi
12 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 43
Birinci Dünya Harbinde müttefiklerimizin mağlubiyete uğramaları
üzerine 30 Ekim 1918‟de gayet ağır hükümler ihtiva eden Mondros
Mütarekesi imzalanmıĢ ve Osmanlı Devleti‟nin hükümranlık hakları
tamamen ortadan kaldırılmıĢtı. MeĢru hükümetimizin kayıtsız ve Ģartsız
galip hükümetlerin ağır Ģartlarını kabullenmesi üzerine Türk milleti kendi
mukadderatını bizzat tayin etmek üzere Anayurtta milli bir harekete
giriĢmiĢtir.
Anadolu‟da yer yer giriĢilen milli mücadele vazifesine Kars‟ın
kahraman evlâtları da katılmıĢ ve Kars‟ın kendi bünyesinden doğan “Kars
Ġslâm ġûrası” 5 Kasım 1918‟de kurulmuĢtu. Bir ay sonra toplanan vilâyet
kongresi bu milli teĢkilâta, “Kars Milli ġûrası” ismini verdi.
Ġbrahim Cihangiroğlu, Ali Rıza Bey ( Ali Ataman), Hasanhan
Cihangiroğlu, Dr. Esat Bey (Oktay), Piroğlu Fahrettin Bey (Erdoğan), Iğdırlı
Ali Bey oğlu Mehmet Bey gibi zevattan teĢekkül eden Milli ġûra, reisliğe
Ġbrahim Cihangiroğlu ve reis vekilliğine de Kağızmanlı Alirıza Bey‟i seçti.
Gayret ve fedakârlıkla çalıĢan Milli ġura azaları 17-18 Ocak 1919
gecesi büyük kongreyi toplayarak, “Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti
Muvakkati Milliyesi”ni kurdular.
Bu sırada Ġngilizler de anlaĢma gereğince Kars ve civarını
Ermenilere teslim etmek üzere Ermeni kuvvetlerini Gümrü‟den Kars
Ġstasyonuna kadar getirmiĢlerdi. BaĢta Ali Bey olmak üzere Milli ġûra
azaları Ġngilizlerin bu hareketini istihza ile karĢılamıĢ, “Biz kendi
hükümetimizden baĢka kimseyi tanımayız” diyerek Ermeni kuvvetlerinin
geri çekilmesini rica etmiĢlerdi. Bir taraftan da Ermenilerin geri
püskürtülmesi ve Ġngiliz Askeri komutanlığının da bir müddet misafireten
(misafir olarak) Kars‟ta bulunması hususu Hükümetten rica edilmiĢtir.
Kars‟ta ki bu milli hareket Anadolu‟nun diğer vilâyetlerine de
sirayet ettiği bir sırada 12 Nisan 1919 akĢamı Ģimdiki vilâyet konağı olan
Parlamento binası basılarak Milli ġura azaları tevkif edilip, Ġngilizler
tarafından Malta‟ya sürüldüler.
Bu sırada yanmıĢ bulunan Kars telsiz istasyonunun faili iddiasıyla
Kağızmanlı Ali Rıza Bey (Ataman), Batum divanı harbiyesine sevk edildi.
Uzun bir muhakemeden sonra tekrar Malta‟ya sürülmesi kararlaĢtırılan Ali
Bey, Batum‟daki milliyetperver Türklerle temas ederek Ġngilizlere bir
mektup bırakmıĢ ve kaçmağa muvaffak olmuĢtur.
Ali Bey‟in tarihe mal olan mektubu Ģöyledir:”Firar ettiğimi
zannetmeyin. Memleketimin bu sıkıĢık durumunda hizmete koĢuyorum”
Kağızmanlı Ali Bey, Erzurum‟da Ordu kumandanı Kâzım Karabekir
PaĢa ile görüĢtükten sonra SarıkamıĢ‟ın Karakurt nahiyesine gelerek tekrar
mücadele bayrağını açtı. ĠĢte bu mücadele sırasıyla Kağızman, Tuzluca ve
Iğdır‟a da intikal etti.
1920 yazından itibaren Iğdır‟daki milli kuvvetler de teĢkilâtlanmağa
baĢlamıĢtı. Henüz teĢkilâtlanmıĢ bulunan iki fahri Alay, 8.Alayla birlikte
KamıĢlı istikametinde ilk taarruzu Eylül 1920 de yaptı. Ermeniler eski
huduttan tamamen püskürtülüp Iğdır ovasına ve kısmen Aras nehrinin
ötesine atıldıktan sonra teĢkilâtçı ruh bütün Aras boyuna hakim oldu.
Karaköse‟deki Hamidiye Alayları da Iğdır üzerine yürümeğe baĢladı.
Ekim 1920‟deki vaziyet Ģöyle idi: Karakale-Küllük hattı Hasanali
Bey oğlu ġamil Bey (Ayrım) idaresindeki fahri Ayrım; Karakale-Tuzluca
hattı Eyüp PaĢa oğlu Resul Bey idaresindeki Hamidiye alayları; KüllükIğdır hattı Liva kumandanı Abdulkerim Bey idaresindeki bir süvari Bölüğü
ve 4 top; Orgof-Erhacı-Halfeli hattı Hamit Bey oğlu Kerem Bey (GüneĢ)
idaresindeki fahri Zilan; Kültepe-Yarmalar hattı ġeyh Abdükadir
idaresindeki Celâli Hamidiye; Karakoyun-TaĢburun hattı Ahmet Bey
oğlu Ġsa Bey (Konyar) ve Ġbrahim Ağa (Çoktin) idaresindeki iki Celâli
Hamidiye ve TaĢburun-Hasanhan hattı da Ali Mirza Bey (Yiğit)
idaresindeki fahri Celâli Alayları tarafından tutulmuĢ ve Iğdır-TaĢburun
hattındaki mahalli kuvvetler Karakoyun tepelerine yerleĢtirilen 17. Alay
komutanı Firuz Bey idaresindeki askeri birliklerle Gilesorlu Veli Bey,
Gergerli Ġsrafil Bey (Emekli BaĢtabip Ġsrafil Gökçe) ve Hüseyin Bey
idaresindeki SaraĢlı Hamidiye alayı ile takviye edilmiĢti.
Fırka kumandanı Cavit PaĢa‟nın karargâhı Orgof‟ta idi.
Yerlerini muntazam bir Ģekilde alan askeri ve mahalli kuvvetler bir
müddet Kars‟ın kurtulmasını beklediler. Fakat ufak tefek çarpıĢmalar
oluyordu.
Ermeniler ise Milli Mücadele kuvvetleri karĢısında mukavemet
edemeyeceklerini anlayınca Aras‟ı geçerek ufak bir kuvvetle Iğdır‟ı
savunuyorlardı. Nihayet 5 Kasım‟da akdedilen 7 günlük bir mütârekeden
sonra üç istikametten Iğdır üzerine yürüyen KurtuluĢ kuvvetleri Anavatanın
bu köĢesini iĢgal ettiler. Kasabada Ermenilerin askeri kuvvetleri olmadığı
için çarpıĢma olmadı ve bu suretle Iğdır 34 yıl evvel bugün Anavatana ilhak
edildi.
Iğdır‟ın kurtuluĢunda emekleri bulunan binlerce vatandaĢımız bugün
34 yıl öncesinin hatırası ve kurtuluĢun heyecanıyla bu mutlu günü
kutlamaktadır.
KurtuluĢun Ģehitlerini hürmetle yad ederiz.
KurtuluĢ Hatıraları - I
15 Kasım 1954
ġefi Öcal
Yıl: 1 Sayı: 44
Iğdır‟ın kurtuluĢu 12.11.1954 günü arzu ettiğimiz bir canlılık ve
heyecanla kutlandı. Yapılan temsili gösteri ile 34 yıl öncenin hatırasını ve o
mutlu günün heyecanını yaĢadık. Çocuklarımız o güne ait hatıraları milli
hisleriyle mezcederek (birbirine katarak) kürsüden bizlere naklettiler.
KonuĢanlardan
birisi
de
Mecit
Hun‟du.
KurtuluĢun
kahramanlarından bahsettiği zaman benim de ismimi söyledi. Fakat belki de
zamanın darlığı sebebiyle olacak, daha birçok isimler vardı. ĠĢte bu
isimlerden bahsetmek ve bizzat yaĢadığım kurtuluĢ gününü en sahih Ģekilde
nakletmek için hatıralarımı neĢre karar verdim.
KurtuluĢa takaddüm (önce gelen) eden günlerde bizler Ermeni
zulmünden kurtulmak için D.Bayazıt‟a kaçmıĢtık. Orada toplanarak Alay
kumandanı Firuz Bey‟e derdimizi dökmeğe karar verdik. Firuz Bey, Iğdır‟ın
iĢgali için emir almıĢ ve fakat vesait olmadığından hareket emrini
veremiyordu. Kendisine aç ve çıplak olduğumuzu, evlerimiz ve köylerimizin
düĢman iĢgali altında bulunduğunu söyleyerek yardımını istedik. Firuz Bey,
mevcut imkânsızlıkları bize anlattıktan sonra eğer BaĢköy civarında bulunan
Çobankerelilerin develerini temin ederseniz sizi yuvanıza ve toprağınıza
kavuĢturacağız dedi. Bu vazifeyi derhal üzerime aldım. Benle refakatime
verilen iki eri BaĢköy‟e ulaĢtırmak üzere Ağrı eteklerindeki AĢiret reislerine
hitaben birer mektup Firuz Bey‟den alarak hareket ettik. Mektuplar
Merhum Ali Mirza (Yiğit), Ahmet ġemo (Hun) ve Gür Hasso‟nun kardeĢi
Yusuf‟a verilecekti. Ġlk geceyi Ahmet ġemo‟nun evinde geçirdik. Bizi çok
iyi karĢılayarak lâzım gelen yardımı yaptıktan sonra Ali Mirza‟nın evine
gönderdi. Ertesi günü Yusuf Ağa‟nın da mektubunu verdikten sonra onların
verdikleri adamlarla BaĢköy‟e yardım ve Çobankereli Hacı Cafer oğlu
Mehmed‟in evine gittim. (Devamı var)
KurtuluĢ Hatıraları - II
22 Kasım 1954
ġefi Öcal
Yıl: 1 Sayı: 46
Kelbayı namıyla maruf Hacı Cafer oğlu Mehmet‟le karĢılaĢırken
Muhaceret, Harp ve sefalet içinde bunalan bizler birbirimize sarıldık.
Kelbayı Mehmet, geliĢimin sebeplerini sordu. Kendisine bizce çok mühim
olan bir ricada bulunacağımı söyleyerek, Alay kumandanı Firuz Bey
tarafından gönderildiğimi Iğdır‟ı iĢgal etmek üzere yapılan askeri hazırlığın
vesaitsizlik yüzünden geri kaldığını, Ģayet develeri bir müddet için bu
hizmete verdikleri takdirde Iğdır üzerine yürünüleceğini izah ettim. Kelbayı
Mehmet derhal amcası oğlu MeĢedi Elekber ile konuĢarak dedi ki, “Bizler
seni Çarlık Rusyası‟ndan beri tanıyoruz ve sana sonsuz inancımız var. Türk
askerine develerimiz değil evlâtlarımız da fedadır.”
Derhal deve sahipleri çağrıldı. Kelbay Mehmet onlara vaziyeti
Ģöylece anlattı: “KardeĢlerim, benim çadırımda oturan adam Iğdırlı ġefi
Bey‟dir. Yanındakiler de iki Türk neferidir. Ordumuz Iğdır üzerine yürümek
istediği için bizden yardım bekliyorlar. Erzak ve cephaneyi taĢımak üzere
develerimizi göndereceğiz. Onun için herkes develerini hazırlasın yarın
erken saate Bayazıd‟a yolcu olacağız”
KurtuluĢ Münasebetiyle
17 Kasım 1954
Hacı Ekber Tufan
Yıl: 1 Sayı: 45
1905 yılında Türklerle Ermeniler arasıdaki gerginlik ve mücadeleden
sonra Millî hissiyatın uyanması ve Ġslâm-Türk aleminin ittihada karĢı
temayül göstermesi mevzuunda sarf ettiğimiz gayretler ve yapmıĢ
bulunduğum naçizâne hizmetlerden bahsetmeyeceğim. Ancak kurtuluĢun
bâzı hatıralarından bahsetmeği faydalı addetmekteyim.
1334 (1918) yılında Ordumuz Kafkasya ve Ġran‟dan çekilmiĢ ve
Fırka kumandanı Ali Kemal Bey, BinbaĢı Mehmet Bey‟den halkı
teĢkilâtlandırmak üzere 4 kiĢi istemiĢti.
Mehmet Bey‟in de tensibiyle Hamit Bey oğlu Fettah GüneĢ, Ali Bey
oğlu Tayfur (Burukan AĢiretinden Eli Ağa‟nın oğlu Tayfur Kederli.
Mücahit), Melekli köylü Ağabey ve ben vazifelendirildik. Cephane ve tüfek
ile halı intizamlı bir Ģekilde teĢkilatlandırmak için subay getirmek üzere
Kars‟ta Yakup ġefki PaĢa nezdinde bir heyet gönderilmesi kararlaĢtırıldı.
Giden heyet, merhum AlieĢref Bey (GüneĢ) ve Revanlı Rıza Bey‟lerdi.
Yakup ġefki PaĢa o günkü vaziyet icabı yardımda bulunamadığından heyet
eli boĢ dönmüĢ ve maneviyatları kırılan halk da Iğdır‟ı terk ederek Ġran‟a
gitmek zorunda kalmıĢtır. Çobankereli ve Revanlılar Xoy‟da; SaraĢlılar,
Gödekliler ve Ahuralılar da Karaköse ve Erzurum‟da yerleĢtiler. Tabii zayıf
kalan bizler de teĢkilâtı kurmağa muvaffak olamadık.
Bu arada ben ailemle birlikte ġeril‟e, akrabalarım Esat, Kurban,
Medet ve Celil de D.Bayazıt‟a gittiler. Bir müddet sonra gelip bizi de Ġran
tarikiyle Doğubeyazıt‟a getirdiler.
Bu arada Ermeniler, Iğdır ve civarında Müslümanları tazyike ve
katliam hazırlılarına baĢladılar ve Türklerin en çok barınağı olan Melekli‟yi
Kire tarafından muhasara etmiĢlerdi. O zaman Beyazıt‟ta muhacir olarak
bulunan Söğütlü Mahallesinden Tüccar Abbas‟la birlikte Fırka kumandanı
Cavit Bey‟e giderek vaziyeti anlattık. Birkaç günlük intizardan sonra bize
bir Ģey yapamayacağını ancak AĢiret reisleriyle görüĢmemizin faydalı
olacağını resmen bildirdiler. Derhal, bilahare Bayazıt Mebusu ġevket Bey‟e
baĢ vurduk. ġevket Bey, ġeyh Ġbrahim Bey, Abdülvahap Bey ve Zorzade
Ġzzet Efendi‟yi çağırarak kısa bir müĢavereden sonra bizzat kendisi de
iĢtirak etmek suretiyle Melekli‟yi kurtarmağa karar verdiler. Fakat ġevket
Bey‟in bu hareketi tahrirat kaleminden istifasını icap ettirdiğinden yerine,
Bro Hesso Telli namıyla maruf Ġbrahim Ağa gönderildi.
Giden bu AĢiret kuvveti Ermenilere büyük telefat (can kaybı)
vererek 3000‟e yakın Türk‟ü kurtarıp Erhacı‟ya getirdiler.
O zaman Ermeniler de katliama baĢlamıĢtı. Kılıçtan ve zulümden
kurtulanlar Erhacı‟ya sığınıyordu.
Kerimbeyli‟de Cengiz Bey adında bir subayımız teĢkilât kuruyor ve
bir taraftan da BulakbaĢı mevkiine asker gönderiliyordu. Bu yeni
teĢkilâtlanma Erhacı‟ya da gönderiliyordu. Bu yeni teĢkilâtlanma Erhacı‟ya
da sirayet etti ve buradaki dağınık kuvvetler talimli bir Ģekilde bir araya
gelmek üzere asker gönderildi. Erhacı‟daki teĢkilâtta Hacı Xanlar Bey, ġefi
Öcal, Melekli Mirza Memet oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife‟nin
büyük emekleri var. Bunlar bir taraftan da erzak topluyorlardı. Birkaç gün
sonra Erhacı‟daki yığınak Iğdır‟a taarruz etti. Evvelâ bu cemaati asker
zanneden Ermeniler kaçmıĢlarsa da bilahare vaziyete muttali olarak tekrar
Iğdır‟a döndüler. Bunun üzerine Erhacı‟daki halk Orgof‟a çekilmek zorunda
kaldı. Buradan Bayazıd‟a gelinerek Ġran‟a geçildi. ĠĢte bu suretle gerek
Ermeni mezalimi ve gerekse erzak noksanlığı yüzünden bütün Iğdır halkı
Ġran‟a çekilmiĢti. Bizler ekseriyetle Hoy civarında olan Senger, Tazeköy ve
KiĢmiĢ Tepe‟de yerleĢtik. KıĢı burada geçirdikten sonra tekrar Beyazıd‟a
geldik. Bu sırada Ordu Iğdır‟ın iĢgali hazırlığına baĢlamıĢ ve Gündeli
Süleyman birkaç neferle birlikte yanlarında Melekli Cevat Han, Abdullah
oğlu Yusuf ve Salman oğlu Feyzullah oldukları halde Bayazıd‟a geldiler.
Iğdır üzerine yürüyen Askeri kıtada kardeĢim Eset, Bahçeli oğlu
Hüseyin, Abbas oğlu HaĢim de gönüllü bulunuyordu. Birinci defasında
Iğdır‟ı alamadık.
Ġkinci seferde AĢiret Alaylarının iĢtirakiyle Iğdır 12 Kasım 1920
tarihinde iĢgal edildi.
Iğdır’ın KurtuluĢu ile Alâkalı Bir Mektup ve Düzeltme 14 Ocak 1954
Mecit Hun
Kıymetli büyüğümüz Hacı Ekber Tufan‟ın Iğdır‟ın kurtuluĢunu takip
eden günlerde gazetemizde çıkan bazı hatıralarının kısmen tavzih ve
düzeltilmesine lüzum hasıl olmuĢtur. Gazetemize gönderdiği mektupta
muhterem Hacı Ekber (Tufan) Ģöyle demektedir:
“Elli senelik Milli mücadele hayatımdan bir kısmını istek üzerine 12
sene evvel (1942) yazarak büyüklerimize sundum. 1951 yılında Demokrat
Parti iktidarının muhterem liderlerine bir suretini takdim ettim. Hayatım
meydanda, mücadelem Iğdır‟dadır. YaĢı müsait ve hakkı teslim edenler
bilirler. Dava ve harp meydanlarında kahramanlık gösterenler kendilerine
süs vermemelidir. Onlara ayıplar olsun. Ruslar zamanında Çarlık idaresi
bize askerlik mükellefiyetini tatbik etmediği için onların talim ve terbiyesini
bilmem. Çetecilik de yapmıĢ değilim. Ben fikir ve politika mücadelesi
yaptım. Cephede veya çetesinde 50 düĢmanı yere seren bir kahramandan
daha çok faydalı olabildim.
Büyüklerimizin irĢat ve talimatıyla teĢkilâtlar kurup açlık, felâket ve
düĢman propagandası ile mücadele ettim. Milyonlarca vatandaĢı ölüm ve
esaretten kurtarmak için maddi ve mânevi varlığımı feda etmekten
çekinmedim. Birinci Cihan Harbindeki baĢarılarım meydandadır. Bunu
daima tefrika edebilecek kudretteyim.
KurtuluĢa ait hatıralarımdan bâzı hususlar gazetenize noksan
geçirilmiĢtir. AĢağıdaki Ģekilde düzeltilmesi gerekir.
1- Çobankereliler diğer Revan köylüleri meyanında Ġran‟ın Hoy
kasabası ve köylerinde yerleĢtiler.
2- Kurban, Doğu Beyazıd‟a gelmemiĢti.
3- Ġbrahim Ağa (Bro Heseki Telli) Melekli‟yi kurtarmak için
Doğubeyazıt‟tan Iğdır‟a giderken evimde kalan kayınbiraderim
Celil‟i de beraber gönderdim.
4- Fırka tarafından gönderilen Hacı Ağa, Mehmet ÇavuĢ ve
arkadaĢları Erhacı‟da teĢkilâta baĢladılar. Ve orada iaĢe
teminiyle vazifeli olan Hacı Hanlar Bey, ġefi Öcal, Mirza Memet
oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife, Melekliler ve AĢiretle
birlikte birkaç gün sonra Iğdır‟a taarruz ettiler. Fakat netice
alamadılar, geri çekilmek zorunda kalındı.
5- Ben kıĢı Hoy değil Makû‟nun Senger köyünde geçirdim. Babam
ve ailem orada vefat etti. Yazın Söğütlü mahallesinden Abbas
Bey‟le beraber Beyazıd‟a döndük.
6- Birkaç ay sonra fıkra maiyetindeki aĢiret alaylarıyla beraber
Iğdır‟a taarruza baĢladık. Ġran‟dan gelenlerle birlikte hareket
ettiler. Fakat Iğdır yine iĢgal edilemedi. Fırka avdet edince
Ġran‟dan gelenler tekrar Ġran‟a döndüler. Ġkinci taarruzda çetin
mücadeleler sonunda Iğdır iĢgal edilebildi.”
Böyle mi Olacaktı?
12 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 43
Yeni bir Sağlık Merkezleri talimatnamesi çıktı. Talimatnameye
vazedilen esaslara göre, kadro tamamen pratisyen hekimlerden teĢekkül
edecek. Sağlık Merkezlerinde ameliyat yapılamayacak ve bu gibiler en
yakın hastanelere gönderilecek. Sağlık Merkezi tabipleri muayenehane
açmayacaktı. EndiĢe ettik ve derdimizi alakalılara bildirdik. Tabii CHP devri
olmadığı için bu arzumuz derhal nazara alınarak talimatnamedeki
müĢkülâtlar bertaraf edildi. Ama, bu meyanda aynı talimatnamenin baĢka bir
maddesine göre de Sağlık Merkezleri baĢtabipleri ve hükümet tabipliğinin
birleĢtirilerek bir Ģahsın uhdesine tevcihi icap ettiğinden Sağlık Vekâleti
tarafından bu vazifeye Dr. Abbas Çöllü tayin edilmiĢ. Tabii bu suretle
açıkta kalan Hükümet tabibi arkadaĢımız Yusuf Aksoy‟da Sağlık Merkezi
kadrosuna tabip olarak tayin etmiĢler.
Fakat ne yazık ki böyle bir neticenin en kısa zamanda istihsal
edilmesine rağmen bazıları (!) derhal cereyan eden bu muameleye bir mim
koymuĢ ve basmıĢlar yaygarayı.
Onlara göre, müracaatçı Iğdırlılarla Pamukova gazetesi böyle bir
teĢebbüste bulunmakla Aksoy arkadaĢımızı mevkiinden etmiĢler!...
Fesuphanallah!...
Evvelâ, biz neĢriyat ve müracaatı yapmadan önce bu talimatname
tanzim edilmiĢ ve meriyete (yürürlüğe) girmiĢti.
Saniyen, münacatımızda, “Hükümet tabipliği ile Sağlık Merkezi
baĢtabipliğini birleĢtirin” diye bir ricada bulunmadık.
Salisen, talimatnamenin bu hükmü bütün Türkiye‟de istisnasız tatbik
edildiğine ve bizlerde Dr. Aksoy‟un her Ģeye mim koymağa çalıĢan bu
yaygaracılar kumpanyasından çok daha fazla takdir ettiğimize göre nahoĢ
havayı yaratmakta ki maksat ne idi?
Yeni Refikimiz
15 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl:1 Sayı: 44
Son günlerde kasabaya ikinci bir pedal makinesinin getirildiğini
hepimiz biliyoruz. Bâzı noksan malzemesini bekleyen yeni makine pek
yakında faaliyete geçecek ve rivayetlere göre biri siyasî, diğeri de aktüel
olmak üzere iki mecmua ile bir günlük gazete çıkarılacakmıĢ!.. Çıkarılacak
gazete ve mevkutelerin sahip, mesul müdür, ressam, foto muhabir ve yazı
ailesi mensuplarının kimlerden teĢekkül edeceği hususunda henüz bir belirti
olmamakla beraber sözde Pamukova‟ya cephe olmak için lâzım gelen her
tedbire baĢvurulacakmıĢ!... Hemen her gün malûm kaynaklar tarafından
kulağımıza getirilen bu haberlere gülüp geçmek lazım. Zira, gazeteciliğin
bizim için maddi bir cephesi olduğunu zannedenler inĢallah iĢin içine girince
yanıldıklarını anlayacaklardır.
Manevi cepheye gelince: Biz imkân nispetinde bu yurt köĢesine
sağlam fikir ve kalemler üzerinde tesis edilecek gazetelerin hizmet
edebileceğine kani ve bütün kuvvetimizle taraftarız. Yeni bir gazete veya
mecmuanın intiĢarı herkesten önce bizi sevindirecektir. Yalnız neĢri
tasarlanan gazetenin hedefi Pamukova‟ya rekabet yerine memlekete hizmet
olduğu takdirde...
Birkaç mecmuanın neĢri hülyası ile gününü geçirenler iki sayfalı
haftalık bir gazete çıkarmağa muvaffak oldukları takdirde kendilerine ilk
samimi tebriki Pamukova gönderecektir.
Gazeteciliği sokak çığırtkanlığı zannedenler bizi yeni bir gazetenin
intiĢar haberiyle tehdit edemez, sadece sevindirirler. Allah muvaffak etsin...
Rusya’ya Yeni bir Parti Hayvan Daha Verilecek 15 Kasım 1954
Pamukova
Öğrendiğimize göre evvelce Cenup Ġhracatçılar Birliği
Tüccarlarından Naif Uraz‟ın Rusya‟ya ihraç ettiği hayvanlardan baĢka vaki
talep üzerine 25.000 koyunun da ikinci partide ihracı için Kars Mebusu
Fevzi AktaĢ ve Sinemacı Hakkı Akın‟a Hükümetimiz tarafından müsaade
verilmiĢtir.
(...) ve ihracat mahalli olan Kızılçakçak‟ta da yüz bine yakın hayvan
besleyecek yem stokunun önceden temin edilmemesi hayvan sahiplerini
ciddi zarara uğratmıĢtır.
Iğdır’ın KurtuluĢu CoĢkun Bir Törenle Kutlandı 15 Kasım 1954
Pamukova
Iğdır‟ın kurtuluĢunun 34. yıldönümü münâsebetiyle 12 Kasım günü
coĢkun bir tören yapılarak bu mutlu günümüz kutlanmıĢtır.
(...) Askeri birliklerin kasabaya temsili Ģekilde giriĢini müteakip
kurbanlar kesilmiĢ ve Ortaokul Müdürü Veli Orkun, Nurettin Kirman ve
Mecit Hun tarafından günün tarihçesiyle manasını izah eden konuĢmalar
yapılmıĢtır.
(..) Müteakiben ġehit Mehmet ÇavuĢ abidesi topluca ziyaret edilerek
kısa bir merasimle çelenk konulmuĢ ve Musa Doğan tarafından kısa ve
heyecanlı bir hitabette bulunulmuĢtur.
ŞAKACIKTAN
17 Kasım 1954
Mecit Hun
Muhtarlık - Vekillik
Bir gazete haberine göre eski Dahiliye Vekili Münir Hüsrev Göle,
muhtarlığa adaylığını koymuĢ ve kazanmıĢ. Diğer bir habere de bakılırsa
Eski Meclis Reis vekillerinden Feridun Fikri DüĢünsel ile 1950-54 devri
Kars mebuslarından birisi aday olarak hayli uğraĢtıkları halde muhtar
olamamıĢlar!..
Bunu, Amerika‟da bir ip cambazını Vali, Türkiye‟de bir Dahiliye
Vekilini muhtar yapan ve Mebuslara muhtarlığı reva görmeyen politikanın
nankörlüğüne mi, hamletmek lazımdır, bilmiyoruz.
Fakat siyaset nankör olsaydı bizim Mirza Temel, Karakuyu muhtarı
olmazdı. Demek ki, muhtarlıkla vekillik arasında bir bıçak sırtı kadar fark
olmayan bir devirde yaĢıyoruz.
Allah siyasilerin encamını hayretsin!.
ŞAKACIKTAN
22 Kasım 1954
Mecit Hun
Ticarette Keramet
Pamuk mubayaasının bütün hararetiyle devam ettiği son günlerde
baĢta PTS Kooperatifleri Birliği olmak üzere tüccarlar biri birine tuzak
kurmakla meĢguller.
Köylere kadar gönderilen pamuk simsarları, teslim ve tesellümdeki
sürat ve kolaylık bir yana, bizim Ömer ġark’ın icadına cidden hayran
olduk.
Ömer ġark, emniyet ve itimadın hakimiyeti altında rakiplerinden
fazla mubayaa yapmak için düĢünmüĢ taĢınmıĢ, kantarın baĢına bir Molla
koymayı en uygun çare bulmuĢ.
Tabii müstahsil de, “Molla haram yemez” kanaatiyle Ömer ġark‟a ha
bire pamuk taĢımaktadır.
Bu gidiĢle galiba Birlikle diğer tüccarlar da kantar baĢı için, Ahunt,
Hacı, ġeyh ve Seyit arayacaklar
Hakları da var. Ticaret siyaset değildir ki siyasetle bağdaĢmasın.
Doğu Palas
Remzi Acarbay
Temizliği ve Konforu ile Sayın
MüĢterilerin yegâne istirahat yeri
olacaktır.
Eski Kapan Sokak IĞDIR
Birlik Pamuk Baremini Tespit Etti
(17 Kasım 1954)
Birlik Akala 1.A‟ya 75; Akala 1.B‟ye 65 ve Akala 2‟ye 55 kuruĢ
avans verecektir.
Günlerden beri Birliğin tespit edeceği baremi bekleyen pamuk
tüccarları bu fiyatlar üzerinden alıma baĢlamıĢlardır
Yine Çığırtkanlık
22 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 46
Son günlerde iki gazete havadisi muhalefete mensup bazıları için
yeni bir çığırtkanlık vesilesi oldu. Tenkit ve dedikodular derhal baĢladı.
Muhalif gazeteler avaz avaza bağırmak için yeni bir sermaye bulabildiler!..
Memleket ve millet iĢlerinin düzen içinde yürütüldüğü müddetçe
somurtkanlıklarına Ģahit olduğumuz muhalifler, sanki bu gazete
havadislerini bekliyorlarmıĢ gibi Ģimdi neĢe ve sevinç içindeler.
Muhaliflerimiz ellerinde koz yaptıkları iki husustan biri,
Cumhuriyetçi Millet Partisine mensup bir mebusun muhtar seçimleri
sırasında KırĢehir‟de polis tarafından dövüldüğü iddiasıdır. Haberin sıhhati
hakkında kati malûmat sahibi değiliz. Fakat bu haber doğru ise acaba iktidar
partisi ve bu partinin baĢında bulunanlar böyle bir hadiseye sevinmiĢler
midir? Yolsa vazifesini bilmeyecek derecede aĢırı hareket eden bir polis
memurunun hatasından dolayı top yekûn bir hükümeti suçlu mu görmek
icap eder? Her iki suale de aklıselim sahiplerinin verecekleri cevap tabiidir
ki , “hayır” dır. Muhalefet biraz sabır ve temkin gösterip müsebbiplerinin
cezasız kaldığını ve bir mebusa yapılan bu nahoĢ hareketin iktidar tarafından
alkıĢlandığını görseydi haklı olabilirdi. Demek ki hadise varit dahi olsa
muhaliflerimizin derhal olanları sakız gibi çekiĢtirmesi ve böyle münferit
hadiseleri iktidar aleyhinde istismar etmeleri katiyen hoĢ görülecek bir
hareket değildir.
Ġkinci hususta: Kars mebusu Sırrı Atalay‟ın Meclisteki bir
konuĢmasını müteakip DP‟li bir mebus tarafından tokatlanmıĢ olduğu
haberidir. Haberin bu kadarı muhalefeti çileden çıkarmağa kâfi gelmiĢ
olacak ki, “Ġktidarın yaptığı baskı yetmiyormuĢ gibi Ģimdi de sayısı pek
mahdut olan muhalif mebusları tokatlamaya çalıĢıyorlar” denmektedir.
Ama, verilen haberler meyanında, Parlamento adabına riayet
etmeyen iki mebusun Meclis iç tüzüğü gereğince birer celse Meclisten tart
edilmek suretiyle cezalandırıldıklarını
ve haberin DP mahfillerinde
teessürle karĢılandığı hususları da belirtilmiĢ. Ne çıkar...Muhaliflerimiz bu
kadarcıkla (!) tatmin olabilirler mi hiç? Sanki Sırrı Atalay‟ı tokatlayan
Mebusları Sayın Adnan Menderes veya Kabine Azaları teĢvik etmiĢ gibi bir
hava estirilmek isteniyor.
Bu iki Mebusa daha ne yapılabilir di? Meclis mevzuatında daha ağır
bir ceza olmadığına ve bu Mebusların da hareketleri münferiden ve sadece
kendilerini alakadar ettiklerine göre, muhaliflerimiz nasıl bir ceza istiyorlar?
Kendileri Meclis kürsüsünden en ağır itham ve küfürleri
savurdukları halde DP çoğunluğu tarafından bu derece ağır bir cezaya
çaptırılmayan muhaliflerimize sadece insaf ve basiret temenni ederiz.
Abbas Çetin Kazamızda
(22 Kasım 1954)
Halen Emekli Sandığı Meclisi Ġdare Reisi bulunan kıymetli
hemĢehrimiz Sayın Abbas Çetin hususi iĢleri dolayısıyla 3 gün evvel
kazamıza gelmiĢlerdir.
Iğdırlıların sevgi ve saygısına mazhar (eriĢen) olan Abbas Çetin,
gerek parti binasında (DP) ve gerekse misafir bulundukları yerde binlerce
hemĢehrisi tarafından ziyaret edilmiĢtir.
Abbas Çetin, Emekli Sandığı tarafından yaptırılmakta bulunan
Hilton Oteli inĢaatını teslim almak üzere Ġstanbul‟a gideceklerdir.
Kendilerine hoĢ geldiniz der, memleket iĢlerinde deruhte ettikleri
önemli hizmetler de baĢarılar dileriz.
Oda Seçimleri Münasebetiyle Bir Temenni
20 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 47
Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinin yapılmakta olduğu Ģu sırada
Iğdır ticaret sahasında vukufiyet (bilgi) ve dirayetiyle temayüz eden Oda reis
ve azalarıyla Pazar günü toplanacak olan Iğdır tüccarlarının, üzerinde
ehemmiyetle durumları gerekli bir mevzu vardır.
Bilindiği gibi iki seneden beri (1952)Rus hükümetiyle yeniden ticari
bir anlamaya varılmıĢ ve bilhassa ġark‟ın yegâne istihsal mahsulü olan canlı
hayvanın Rusya‟ya ihracı mümkün olabilmiĢtir. Gerek geçen sonbahar
mevsiminde ve gerekse Ģu günlerde Rusya‟ya yapılan hayvan ihracı
müstahsili bazı mevzularda haklı endiĢelere sevk etmekte ve tüccarlarımızı
düĢündürmektedir.
Filhakika, son iyi ay içinde Kızılçakçak‟tan 10.000 kadar Iğdır
koyunu ihraç edildi. Ġhracatta ikinci el vazifesi gören tüccarlarımızın hemen
hepsi zarar ettiler.
Iğdır‟dan Kızılçakçak‟a kadar hayvan nakli, çoban masrafları,
hayvanın yorgunluk ve yemsizlikten mütevellit (meydana gelmiĢ) kilo
düĢürmesi ve Kızılçakçak‟ta günlerce sıra bekleyerek gayet fahiĢ fiyatla ot
yedirilmesi böyle bir zararın husule gelmesini tabii kılan sebeplerdir. Bu acı
misali gören Iğdır hayvan müstahsili Kızılçakçak‟a hayvanlarını
göndermektense ucuz fiyatla mahallinde satmağı tercih etmek
mecburiyetinde kalınca Iğdır‟ın iktisadi bünyesinde buna muvazi olarak
zayıflamaktadır.
En basit hesaba göre Markara kapısından yapılacak senelik ihracat
Iğdır için 50.000 baĢ hayvandan aĢağı düĢmez. Iğdır‟dan Kızılçakçak‟a
gönderilen her bir hayvan için 15 lira bir zarar kaydedilirse Iğdır her yıl
iktisadi bünyesinden 750.000 lira zarar etmiĢ addedilir. Diğer taraftan
Markara kapısından yapılacak ihracat için Karaköse, Van, Beyazıt ve ErciĢ
gibi yakın vilayet ve kazalardan gelecek olan yüz binlerce hayvanın
bırakacağı milyonlarca liralık kazancı da muhakkak ki Iğdır için kayıp
sayılmalıdır.
Halbuki ötenden beri canlı hayvan ihracatının Markara kapısından
yapılmıĢ bulunulması, Iğdır‟ın eski avantajına sahip olması için iler
sürülecek en iyi bir sebeptir. ĠĢte bu mülâhazalarla ticari sahadaki faaliyet
birdenbire müspet bir veçhe (yön) arz edebilecek ve milyonlarca liranın
Iğdır müstahsilinde kalması temin edilebilecektir.
Ġki gün sonra seçim münasebetiyle tüccarlarımızın yapacağı
toplantıda politika yerine Iğdır‟ı kalkındıracak bu zihniyetin ve müteĢebbis
bir ruhun hakim olmasını temenni ederiz.
ŞAKACIKTAN
29 Kasım 1954
Mecit Hun
Kirvelik
Henüz kirve olduklarının haftasında geçimini hırsızlıktan temin
eden birincisi, ikinci kirvenin atını (Ağa) çalmak üzere tavlasına girmiĢ.
UĢaklar, hizmetçiler vaziyeti fark ederek Ağalarına imdat etmiĢler.
Erken saatte büyük cesaret göstererek hırsızlığa gelecek adamın
kirvesi olacağını tahmin eden Ağa, hırsıza dokunulmamasını tembih etmiĢ.
Fakat hırsız kirve, atı tavladan dıĢarı çıkarırken kendisini etraftan seyreden
hizmetçilere, “Ağanıza benden selâm söyleyin. Bu atın günün birinde
tarafımdan çalınacağını bildiği halde nallarını çaktırmaması kirveliğe
yakıĢır mı hiç?” demiĢ.
Allah daha da artırsın...Iğdır‟da da her gün birkaçımız kirve
oluyoruz. Ama seçimler arifesinde tesis edilen bu akrabalığın seçimlerde
foyası çıkmazsa!.
Cevdet Evgin Geldi
(29 Kasım 1954)
Bir müddetten beri Kızılçakçak‟tan Rusya‟ya yapılan hayvan
ihracatı ile ilgili olarak Kars‟ta bulunan kıymetli tüccarlarımızdan Cevdet
Ergin dün kazamıza gelmiĢtir
Musa Doğan Geldi
(26 Kasım 1954)
Kağızman‟da intiĢarı tasarlanan bir gazeteye idarehane temini ve
gerekli hazırlıkları yapmak üzere birkaç günden beri ayrılan Ġl Genel
Meclisi Üyesi Musa Doğan dün posta otobüsüyle gelmiĢtir.
Serdarabat Barajından Elektrik
(29 Kasım 1954)
Evvelki gün (...) bir fen heyeti kazamıza gelerek Serdarabat
Barajından elektrik enerjisi istihsali mevzuunda etüt hazırlıklarına
baĢlamıĢlardır. (...)
Öğrendiğimize göre Ģimdiye kadar toplanan malumata nazaran
Kiti‟de yapılacak hidroelektrik santralından 1400-2000 kilovat enerji ile
kurulması tasavvur olunan iplik fabrikasının da iĢletilmesi mümkün
olacaktır
Saadetler Dileriz
(29 Kasım 1954)
Kıymetli gençlerimizden Çıldır Kaymakamı Yavuz Nazaroğlu ile
Iğdır Sağlık Merkezi memurlarından Ahmet Birdoğan kerimesi Yıldız
Birdoğan‟ın evlenme merasimleri üç gün evvel seçkin bir davetli kitlesi
huzurunda icra edilmiĢtir.
Genç evlilere saadetler temenni ederiz
Geçmiş Olsun (26 Kasım 1954)
Bir müddetten beri rahatsız bulunan değerli hemĢehrilerimizden
sayın Hüseyin Yaycılı’nın mustarip olduğu hastalıktan tamamen iyileĢmiĢ
olduğunu memnuniyetle öğrenmiĢ bulunmaktayız. Kendilerine geçmiĢ
olsun der sıhhat ve afiyetler dileriz
Bir Mektup Münasebetiyle
29 Kasım 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 48
Eski Maarif Vekili Sayın Tevfik Ġleri, Iğdır‟a seyahat ettikleri sırada
hemĢehrilerimizden birisi,
ortaokul ve
lise mezunlarının iĢ
bulamadıklarından yana yakıla Ģikâyet etmiĢ ve Sayın Tevfik Ġleri‟den,
“Bizde üniversite mezunları memuriyet için sıra bekliyor, varsın onlar da
tulumları giyip iĢ sahasına atılsınlar. Bu memlekete iĢçi ve iĢ adamı da
lâzımdır” cevabını almıĢtı.
Gerçekten, bizde ilk ve ortaokul tahsillilerin, gözlerini devlet
kapısına dikmeleri ve hayatlarını memuriyetle idameye yeltenmeleri kötü bir
itiyat halini almıĢtır. Birkaç senelik mektep hayatından sonra bedenen
çalıĢamaz bir hale geliriz. Yarım yamalak tahsilimizle fikir ve kafa
çalıĢmasından da mahrum kaldığımız için “iki cami arasında niyazsız”
sürünüp gideriz. Böylelerinin kendilerine olduğu kadar cemiyete de faydası
yoktur. Ekseriya ukâla ve havaî, saygı ve edep hissinden mahrumdurlar.
Yersiz münakaĢayı ve inatçılığı severler. Çünkü dağarcıkları boĢ ve umumi
kültürden nasipsizdirler. Bunlar bir cemiyetin terakkisi için yegâne
maniadır. Parazit gibi ayağımıza dolaĢmaktan zevk duyarlar. Alakalı
olmadıkları meselelere burun sokar, ilme, fazilete, kültür ve ahlaka dudak
bükerler. ĠĢte bu kategoriye dahil Karaköseli bir genç “ġakacıktan”
sütunumuzda intiĢar eden mizahi bir fıkramızı ele alarak bâzı tavsiyelerde
bulunmak ve edep dıĢı ifadelerle bir ailenin iki ferdi arasındaki hususiyetlere
burun sokmak istiyor. Ġfadesinden, mizah ve ciddiyeti tefrik edemeyecek
derecedeki kabiliyetsizliğinden bu gencin kültürlü, münevver ve yetiĢkin
olmadığı neticesine hemen varabiliriz. Böyleleri cevaba lâyık değillerdir.
Fakat varlıkları cemiyetin ahengini bozar.
O halde iktisadi sahada geliĢmeğe muvazi (paralel) olarak umumi
kültürümüzü, ahlak kültürünü de ön planda milli bir dâva olarak ele
almalıyız. Bu takdirde cemiyetimizi muasır medeniyetler seviyesine
ulaĢmaktan alıkoyan parazit unsurlardan kurtulabiliriz.
Tabipsiz Tuzluca
1 Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 49
Birkaç gün evvel Tuzluca‟da 5 vatandaĢımızın ölümüyle neticelenen
bir zehirlenme hadisesi oldu. Dün de aynı vakadan dolayı ağır hasta bulunan
Tuzlucalılar için Iğdır Sağlık Merkezi‟nden tabip istendi.
Basit bir zehirlenme vakasında 5 vatandaĢımızı mezara götüren
amilleri merak ettik. Tuzluca‟da aylardan beri Hükümet Tabipliği
kadrosunun münhal bulunması ve bu vakanın zuhuru anında da tedbir
alabilecek bir tabibin olmayıĢı bu feci neticeyi hazırlamıĢ!...
Iğdır Sağlık Merkezi‟nin yardımı ve alakası olmasa idi belki bu acı
bilanço biraz daha kabaracaktı. Ne hazin vaziyet! 600 doktorumuz
Amerikalılara hizmet ederken Anadolu‟nun bu kasabasında 5 vatandaĢımız
tabipsizlikten can veriyor.
Ġlgililerin aylardan beri tabip bekleyen Tuzluca‟nın haline
acıyacağını ümit ederiz.
Lâtif Aküzüm Toprak Mahsulleri Ofisi Ġdare Meclisi Reisliğine
Getirildi.
(1 Aralık 1954)
Emin kaynaklardan aldığımız bir habere göre eski Kars mebusu
Avukat Lâtif Aküzüm Toprak Mahsulleri ofisi idare meclisi reisliğine tayin
edilmiĢtir.
Gerek avukatlığı ve gerekse mebusluğu sırasında geniĢ ve samimi
bir muhit teminine muvaffak olan Lâtif Aküzüm‟ün iktisadi geliĢmemizde
birinci derecede âmil olan bir müessesenin baĢına getirilmesi umumiyetle
müspet karĢılanmıĢtır.
ġahsi menfaatini daima memleketine hizmete feda eden Aküzüm‟ün
yeni vazifesinde de beklenen muvakkakiyeti göstereceğine eminiz.
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
1 Aralık 1954
Kıyas
Aziz Güney’in tuzlu ot üzerine içtikleri suyla ölen 40 koyunundan
bahsediyorduk. Bizi kenardan dikkatle dinleyen Feyzullah Zengi, birkaç
tabak ve bardak kırığı getirip önümüze koydu ve, “Aziz‟in koyunu öldü
benim de bardaklar kırıldı. Onunkilerin derisi, barsağı para eder. Biz ne
yapalım? Ġyisi mi 40 koyun üzerine 4 bardak çay içiniz...”
Dikkat ettim Rasim Ağa da sarhoĢların geçen akĢam kırdığı tabak
parçalarını toplamakla meĢguldü.
Azizcik de Feyzullah‟la Rasim‟i gördükten sonra haline Ģükretti.
Basında Hürriyet
6 Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 50
Basın kanunuyla alâkalı bir tasarının hazırlanmakta olduğu Ģayiaları
muhalefet yazarlarını
yine harekete geçirdi. Kalemlerini memleket
menfaatinden ziyade ihtiras ve Ģahsi çıkarları için kullanan bu yazarların
ekseriyeti de memleket çapında Ģöhret yapmıĢ kimselerdir.
Bu kalemler, Basın Kanunundaki son tadillerin sebep olduğu
mahkûmiyetleri sıralayarak bu yetmiyormuĢ gibi vazolunacak (konulacak)
yeni hükümlerin korkunç (!) neticelerine ağlamaktadırlar. Bunlara göre bir
gazeteci eline kalemi aldığı zaman en hafifinden bir BaĢvekil veya vekilini
Ģeref ve haysiyetini beĢ paralık edecek ve onu efkârı umumiye nezdinde
çalıĢma kudretinden mahrum kılabilecek hak ve hürriyete sahip
olmalıymıĢ!..
Ne hâzin ve korkunç bir zihniyet... DüĢünmüyorlar ki Ģeref ve haysiyetine
dil veya kalem uzatılan kimse velev ki bir milletin mukadderatında müessir
olacak vazifeleri uhdesinde bulunduran bir vekil yerine lalettayin (rastgele)
bir vatandaĢ olsa (..) en azından kendisi kadar Ģeref ve haysiyetinin teminat
altına alınması Ģarttır. Bu teminat kanunlarla sağlanır. Cezai müeyyidelerle
takviye edilir. Tecavüze maruz kalacak Ģahıs bir baĢvekil veya vekil ise
Ģahsına veya makamına tevcih edilecek itham ve tecavüzler onu efkârı
umumiyet nezdinde çalıĢamaz ve mesaisini Ģüpheyle karĢılanacak hale
getirir. Bundan bütün bir memleket zarar görür.
Binaenaleyh muhaliflerin istediği basın hürriyeti tek taraflı ve
milletin bünyesini zayıflatacak, vatandaĢların Ģeref ve haysiyetini ihlal
edecek bir mahiyet taĢır ki bunun da Demokrasi yolunda emin adımlarla
yürüyen cemiyetimize tabii ki imkânsızdır. Onlar böyle bir nizamı
memlekette hakim kılmak sevdasıyla hareket ettikleri içindir ki daima Türk
Adliyesinin pençesine düĢmektedirler.
ġimdi de gazeteciliği avantürist (maceracı) ve Ģahsi menfaat güden
bir yola sevk etmek istiyorlar. Bu memleketin ideal gazeteciliğe ihtiyacı
vardır. Gazetecilik milli bünyemizin inkiĢafına muvazi bir Ģekilde Ģerefle
yürütülecek bir meslek olmalıdır.
Hükümet bu konuda tedbir almak lüzumunu hissediyorsa bundan
ancak muhaliflerimiz memnun olmalıdır. Demek ki onlar her tutulan iyi
yolun dikeni olarak iktidarın paçasına yapıĢmayı memleket severlik
addediyorlar.
TeĢebbüs Bekliyoruz
6 Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 50
Malatya Vilâyetine bağlı Adıyaman kazasının vilâyet haline
getirilmesi münasebetiyle Büyük Millet Meclisi Reisimiz Sayın Refik
Koraltan ile Dahiliye Vekili Namık Gedik Adıyaman‟a gittiler. Ajans ve
gazeteler Adıyamanlıları neĢe içinde bayram yaptığını sütunlar dolusu
yazılarla efkâr umumiyeye bildirmektedir. Adapazarı, NevĢehir ve UĢaklılar
da aynı bayram havasını kısa bir müddet evvel yaĢadılar. Fakat Iğdır ve
Iğdırlı hâlâ Adıyaman, Adapazarı, UĢak ve NevĢehirli‟yi seyretmekte ve
böyle mutlu bir günü kendisine de nasip olmasına intizar etmektedir.
ġurası muhakkaktır ki coğrafi ve iktisadi sebepler Iğdır‟ın vilâyet
olmasını sağlayacak birer avantaj olarak çok kuvvetlidir. Büyük bir süratle
geliĢen Iğdır‟ın iktisadi bünyesi 186 kilometre mesafedeki vilayet merkezine
bağlı bir kasaba olarak kalmasına müsaade etmemektedir.
Iğdır bir iktisadi kalkınma hamlesiyle milyonlarca liralık sermayeyi
sinesinde barındıran bir Devlet Üretme Çiftliği ve halen etüt ve projeleri
ikmal edilmek üzere bulunan Kiti Hidro-Elektrik enerjisi santraliyle yakın
istikbalin bir sanayi merkezi haline gelmek imkânlarına sahip olmuĢtur. Her
yıl milyonlarca liralık pamuk, pirinç, sebze ve hububat istihsal eden Iğdır
ovası bugün devlet kasasından akıttırılan milyonlarla tahtı emniyete alınmıĢ
olup baraj, set, kıyı tahkimatları ve sulama kanalları ovanın iktisadi
veçhesini değiĢtirmektedir. Iğdır artık baĢlı baĢına bir vilayet olma
avantajlarına sahiptir. Yeni sebepler beklemek âbes ve yersiz olacaktır. O
halde Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesine mani olan hususlar mı var? Hayır.
Hükümetin düĢüncesi müspet ve tasarısı hazırdır. Bu tasarı sadece Kars
mebusları ile Iğdırlıların gayret ve teĢebbüsünü beklemektedir. Iğdır‟ın bu
ana davasını tahakkuk ettirmeğe yardım edecek mebusları olmadığına göre
bizzat Iğdırlının harekete ve 1955 yılı bütçesinden önce ilgililerle temasa
geçmesi Ģarttır. Bizce tevekkül ve sabır Iğdır‟ı daha senelerce bu meĢru
hakkından alıkoyacaktır.
ŞAKACIKTAN
6 Aralık 1954
Mecit Hun
Yeni Ġhracat
Geçenlerde Dünya Gazetesi‟nin Türkiye‟de eĢek sayısının artmıĢ
olduğunu açıklaması üzerine bazı ihracatçı firmalar Yunanistan ve emsali
memleketlerle bu mevzuda ticari temaslara baĢlamıĢ ve teklifler almıĢlardır.
Bu meyanda ağabeyimiz Cemal Toksöz‟ün de böyle bir niyeti olacak
ki piyasadan nal, mıh, semer ve yular tedarikiyle meĢguldür.
Haydi hayırlısı, bu gidiĢle galiba memleket yeni milyarderler
kazanacak!..
Ġl Genel Meclisi Üyeleri Gittiler
(6 Aralık 1954)
Vilâyette toplanacak olan Ġl Genel Meclisine katılmak üzere
Iğdır‟dan Musa Doğan ile EĢref Kaya posta ile gitmiĢlerdir.
Köy yolları, içme suyu, okul ve daha bir çok mevzularda karar alma
salâhiyetine haiz bulunan Ġl Genel Meclisinde, üyelerimizin Iğdır‟la alakalı
hususlarda müessir olup olamayacakları mevzuunda Ģimdiden kati bir
beyanda bulunmak imkanı olmamakla beraber Meclisi Umumi azalarımızın
sadece harcırah almak üzere Kars‟a koĢuĢtukları da seçmenler tarafından
ileri sürülmekte ve üç seneden beri Iğdır‟a tatminkâr bir hizmetin
yapılmayıĢı misal gösterilmektedir.
Tashihe Muhtaç Meselelerimiz – I
6 Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 50
Kanunun hakim olduğu bir memlekette yeni bir hukuk devletinde
vatandaĢ hak ve hürriyetleri gayri meĢru yollarla tahdit edilmeyeceği gibi
devlet icraatı da kanunların emrettiği Ģekilde yürütülür. Haksızlık ve gayri
kanuni muamelelerin en acı misallerini CHP‟nin 25 senelik iktidarında
daima görebiliriz. Garba senelerce sürgün gönderilerek mağdur edilen
binlerce vatandaĢımızın acınacak vaziyetleri sebepsiz olarak mahkemesiz,
sorgusuz ve sualsiz kurĢuna dizilen yüzlerce vatandaĢın yetim ve dul kalan
efradı ailesi bu icraatın acı birer misali olarak gözlerimizin önünde ve
hafızalarımızın içindedir. Bu devrin mağdurları madden ve manen ezilmiĢ
ve kanuni haklarından mahrum edilmiĢ olmalarına rağmen bugün hâlâ eski
iktidarın zulüm ve gadriyle vücuda gelmiĢ bulunan bazı davaların intizama
sokulmadığını görmekteyiz. DP iktidarının bütün çalıĢmaları CHP‟nin
kanunlardan inhiraf ettirdiği meselelerle uğraĢmağa inhisar etmekte ve
bunların tashihine uğraĢılmaktadır.
Yasak bölge halkına kifayetsiz de olsa haklarının iade edilmesi,
Ġskân kanunundaki anti demokratik hükümlerin ilgası, DP icraatı için birer
misaldir. Bu davalarımızı birer birer ele alarak tetkik ettirmek ve alakalı
makamlarda vakıf olduğumuz hususlarda yardımcı olmak üzere bu
sütunlarda temas edilmesi gerekli noktaları beraber yazacağız.
Ele alacağımız meselelerden birisi, Alikızıl köyü ihtilâfıdır. Bilindiği
gibi Ağrı Ġsyanını müteakip Yukarı ve AĢağı Alikızıl ismiyle andığımız bu
iki köy de yasak bölge içine alınmıĢtı. 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre
hazineye intikal eden yasak bölgelerde Ģahısların yerleĢtirilmesi
“yasaklığından da anlaĢılacağı üzere” men edilmiĢ olmasına rağmen Yukarı
Alikızıl köyüne yasaklığın devam ettiği sıralarda bâzı haneler yerleĢtirilerek
kendilerine kanunun sarih hükümlerine muhalif olarak iskân yoluyla temlik
yapıldı. Ne acıdır ki aynı köyün eski sakinleri de Ağrı Ġsyanıyla alakaları
olmadıkları halde o tarihlerde yersiz ve yurtsuz bir halde süründürülmekte
idiler ve yine Alikızıl‟a yerleĢtirilen aileler de yerli halktan olup Ġskâna
müstahak (hak etmiĢ) muhacir ve mülteciler değillerdi. Bu suretle meni
kanunlar ve Devlet nizamı o devrin idaresi tarafından çiğnendi. Nihayet bu
köyün de diğer bölgeler meyanında yasaklığı kaldırıldı.
5098 ve 5826 sayılı kanunlarla yasak bölge sakinlerinin eski
yerlerinde yerleĢmesi hakları tanınınca Alikızıl köyünün eski sahipleri
köylerine döndüler. ġimdi bir tarafta hiçbir günâhı olmadığı halde senelerce
evvel devlet eliyle yerleĢtirilen aileler diğer taraftan da kanunun kendilerine
hak bahĢettiği memnu mıntıka halkı birbiriyle mücadele edip durmaktadır.
Hangi taraf haklı? Muhakkak ki her iki tarafta... Ortada haksız olan yalnız
25 sene bu memleketi keyif ve emirle idare eden zihniyettir. ĠĢte mesele, bu
zihniyetin tevlit ettiği Alikızıl davasını halletmek ve tashihi cihetine
gitmektir. CHP‟li muhaliflerimiz iktidarı ne gibi Ģartlar tahtında ve ne
vaziyette teslim ettiklerini bu ufak misalle anlayabilirler.
Gelecek nüshalarımızda tashihe muhtaç davalarımıza iĢarette devam
edeceğiz.
Tashihe Muhtaç Meselelerimiz – II
8Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 51
Geçen nüshamızda tashihe muhtaç meselelerimizden Alikızıl
çıkmazına temas etmiĢtik. Bugünkü yazımızda da yasak bölge köylerinin
durumundan bahsedeceğiz.
Ağrı memnu mıntıkasının 5098 sayılı kanuna istinat eden Bakanlar
Kurulu kararnamesiyle kaldırılmasını müteakip serbest hale getirilen bu
bölgedeki köylere eski sakinlerinin yerleĢtirilmesi hususu alakalılara tebliğ
edildikten bugüne kadar bu bölgede esaslı bir yerleĢtirme politikasının tatbik
edilmemesi maalesef yasak bölge iĢini de hal ve tashih edilmesi gerekli bir
mesele haline koymuĢtur.
Esasen ufak tefek 30‟dan fazla köyü ihtiva eden bu bölgede yeniden
muhtelif bakanlıkların iĢbirliğiyle 5 veya 6 büyük köyün kurulması ve bu
bölge halkından iskâna muhtaç olanların yeni teĢekkül edecek köylerde
iskân mevzuatına göre yerleĢtirilmesi ilk zamanlarda ele alındığı halde
bilahare bu isabetli tedbirin tatbikata intikal ettirilmeyiĢi Ģu sırada Ağrı
eteklerinde sıhhi ve idari mevzularda hayli müĢkülat doğuran yüzlerce
meskûn mahallin vücuda getirilmesine ve geliĢi güzel bir yerleĢmenin
vukuuna yol açmıĢtır. Bu sebepledir ki kazanın hatta Türkiye‟nin asayiĢ ve
emniyeti bakımında hayli önemli olan Ağrı bölgesine kimlerin ne suretle
yerleĢtiği hususu dahi alakalılarca bilinememektedir. BaĢka köylerde iskân
edilen, mürettep (sonradan düzenlenmiĢ) yerlerini terk eden veya satan,
köyünden veya komĢusundan darılan ve hatta hayvanının bir kıĢlık geçimini
sağlamak isteyenler umumiyetle bu köylerde toplanmaktadır. Bunların
içinde muhakkak ki hırsız, çapulcu ve soyguncu mevcuttur. Nitekim birkaç
ay evvel bütün bir vilâyetin huzurunu kaçıran nahoĢ hadiseler zuhur etti.
Jandarmamız aylarca takipte yoruldu ve meĢgul oldu.
Diğer taraftan bu köylerin eski sakinlerinden olup mukadderatını
buraya toplayan temiz vatandaĢlarımız var. Tarlası, çayırı ve merasına zorla
müdahale ve geçimine mani olunmakta ve keyfiyet alakalılara bir Ģikayet
mevzuu olarak intikal ettirildiği zamanlarda “hazineye aittir henüz hususi
temlik yapılmamıĢtır. Biz karıĢmayız” cevabı alınmaktadır. Bu suretle bir
tarafta geçimi ve huzuru bozulan temiz bir vatandaĢ kitlesi ve diğer tarafta
da huzursuzluk yaratmak suretiyle hükümeti meĢgul eden kötü niyet
sahipleri bu talihsiz bölgede mücadele edip durmaktadırlar. Muhtar teĢkilâtı
yol ve köprü olmadığından idari ve sıhhi murakabe (denetleme)
güçleĢmektedir. Emniyet ve asayiĢi bozan son zamanlarda kurulan birkaç
asayiĢ karakolunun kuvveti dıĢında kalmaktadır.
ĠĢte bu sebepler, Ağrı bölgesini artık kökünden halli veya tashihi
lazım gelen bir mesele haline koymuĢtur. Alakalıların bu mühim meseleyle
daha ciddi bir Ģekilde meĢgul olmalarını bekleriz
ŞAKACIKTAN
8 Aralık 1954
Mecit Hun
Köpek Salgını
Cemal (Toksöz) Bey eĢek ihracatıyla meĢgul ola dursun, Ģimdi de
Iğdır‟a her gün sayısı artan köpek salgını arız oldu.
Sabahtan gece yarısına kadar sokaklarda çöp tenekeleri civarında
dolaĢan serseri köpeklerle mücadele edemeyen Belediyemiz üstelik
lokantalardan çıkan yemek ve ekme artıklarıyla onları beslemektedir.
Ekseriya Belediye civarında ve bankalar karĢısındaki meydanda
dolaĢan sıska, tüyleri dökülmüĢ, zayıf boz renkli pis cinslerinden tutun da
son günlerde Ticaret Odası karĢısındaki eski kapanda mekân tutan kabadayı
ve saldırgan tiplerine kadar rengârenklerini görüyoruz. Bazıları sadece
kemik ve ekmek kırıntısı, bazıları da her önlerine gelene saldırmak suretiyle
belâlarını ararlar.
ġimdi Belediyenin ihmalini gelin de hoĢ görün! Ġhraç metası değil,
sürüye gitmez, sahibine sadakat göstermez, üstelik Ģunun bunun paçasına
asılır.
Bittik usandık doğrusu..
Bari Cemal Bey bir çıkar yol bulsa!...
Un ve ÇamaĢır Sandığından Çıkarılan Sevdalılar
(8 Aralık1954)
Geçen Pazar günü çok enteresan bir kız kaçırma vakası olmuĢ ve
Mehmet Yıldırım adında birisi Hakveyis köyünden Safiye YeĢilkaya‟yla
birlikte bir aralık ortadan kaybolmuĢlardır. Safiye‟nin ailesi tarafından
keyfiyetin jandarmaya ihbarı üzerine sevdalıların saklanması ihtimali olan
Karaağaç mahallesinde Abbasali‟nin evi aranarak Mehmet ve Safiye
saklandıkları un ve çamaĢır sandıklarından çıkarılmıĢlardır.
Safiye ve Mahmet reĢit oldukları ve kendi istekleriyle
birleĢtiklerinden serbest bırakılmıĢlardır.
NeĢriyatımız Muhalifleri Sindirdi
20 Aralık 1954
Mecit Hun
Son günlerde DP kaza idarecilerinin parti teĢkilâtı içinde takip
ettikleri yanlıĢ politikaya karĢı parti muhitindeki infial ile gazetemizin
müessir neĢriyatı bir taraftan arzu edilen neticenin tahakkukunu
kolaylaĢtırırken diğer yandan da kaza idare heyetinin devamlı surette mesai
yapmasını sağlanmıĢ bulunmaktadır.
Filhakika, parti içindeki tesanüt ve beraberliği bozmak maksadıyla
parti
muhitine
sokulan
muhalifler
son
günlerde
partiyi
parçalayamayacaklarını anlayarak sinmiĢ ve hezimete uğramıĢlardır.
Diğer taraftan gazetemizin neĢriyatını dikkat ve itina ile takip eden
hemĢehrilerimiz gruplar halinde matbaamıza baĢ vurarak hassasiyetimizi
tebrik etmektedirler.
ŞAKACIKTAN
20 Aralık 1954
Mecit Hun
Bir Sohbet
DemiĢler ki kendisi DP‟li ve gazetesi parti organı olmadığından
savcılığa yazıp neĢriyatını durduracak ve gazeteyi kapattıracağız!...
Ne âlâ tedbir!...
Partili olmadığımı Hacı (Nağdali Parlar) söylemez. Çünkü beni
partiye takdim eden ve beyannamemi imzalayan odur. Parti baĢkanı ve
alelhusus (özelikle) Hacı olduğu için de inkâr ve yalanı sevmez.
Hani Hocaya yaĢını sormuĢlar, otuzumdayım, demiĢ. On sene sonra
sormuĢlar yine otuz cevabını vermiĢ ve kiĢide söz birdir demiĢ. Her halde
Hacı emim de 40 gün evvelki sözünden dönmez ne dersiniz?..
Böylece Sadık‟la (Tezel) Hacı‟nın sayesinde partili olduğumuzu bir
kere daha belirttikten sonra beraber düĢünelim.
Müddeiumumilik bir tebliğ vasıtası olmadığına göre ve DP‟li olup
olmamak da bir suç teĢkil etmediğine göre Hacı emmimin bu muhterem
makamın ismini günlük politikaya karıĢtıracak kadar cahil olmaması gerekir.
Gazetenin kapanması meselesine gelince, bunu da Hacı‟yla Sadık
Bey her halde mazur görürler. Çünkü daha önümüzde Ġlçe kongresi gibi
mühim mevzularla Seyfi ve Kâmil‟in geçim meselesi var...
Tahminimize göre Hacı söylese de Ģaka etmiĢtir.
Ah ġu Fena Zihniyet!
27 Aralık 1954
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 57
Dün Alican köyünden hiçte hoĢa gitmeyen bir haber geldi. Sözde
Askeri yasak bölgeye giren birkaç atın sahibini tespit maksadıyla karakol
kumandanı bir asteğmen, bir manga askeri teçhiz ederek köy muhtarının
evini sardırmıĢ ve iddiaya göre mesken masuniyetini ihlal etmek suretiyle
köyde birkaç saatlik bir tedhiĢ havasının hüküm sürmesine sebep olmuĢtur.
Filhakika, mesuliyeti iddia edilen Asteğmen alakalı makamlara
Ģikayet edilmiĢ ve hakkında tahkikat yapılmaktadır. Suçu sabit görülürse
muhakkak tecziye (cezalandırılacaktır) edilecektir. Fakat bütün bunlardan
ziyade bizi alakadar eden ve efkârı umumiyeyi düĢündüren hususlar var.
Askeri yasak bölgeye bir veya birkaç hayvanın sokulduğunu bir an
için kabul edelim. Bu bir kabahat veya suç ise suçlusunu yakalamak için bir
manga askerin teçhiz ve tahrik edilmesi ve bir köyün huzur ve sükûnunu
bozmak yetmiyormuĢ gibi köy muhtarının mesken masuniyetinin pervasızca
ihlâl edilmesi hiçte af veya müsamaha edilecek bir hareket tarzı değildir.
Kabahatliyi arayan Karakol Komutanı hislerine kapılmak suretiyle
kanundan inhiraf ettiği için Ģu anda kanun ve efkârı umumiye nezdinde
suçlu mevkiindedir.
Bu hareket tarzı Demokrasi ve hukuk devleti anlayıĢımızla da telif
edilecek mahiyette değildir. CHP‟nin 25 senelik iktidarını inkıraza götüren
bir zihniyetin hortlamasını velev ki münferit de olsa Türk milleti müsamaha
ile karĢılayacak durumda değildir.
Hukuk prensiplerine Mustafa Muğlalıları feda eden bir milletin bir
Asteğmenin düĢman gözü önünde tedhiĢ havası yaratmasına ve halkın
hürriyetlerini tahdit etmesine göz yummayacağı bilinmelidir.
Sağlık Merkezi – ġifa Merkezi
Aralık 1954
Mecit Hun
27
Sağlık Merkezini gezmeye karar verdiğim zaman, birkaç ay evvel
gördüğüm harap, sıvaları dökülmüĢ, intizamsız ve umumiyetle periĢan eski
Memleket Hastanesi binasıyla karĢılaĢacağımı zannederek bedbin bir hissin
tesiri altındaydım.
Merkezin sevimli BaĢtabibi ve kıymetli hemĢehrimiz Abbas
Çöllü‟yle birlikte caddeye açılan kapıdan girdik. Daha ilk nazara bu asırlık
binada esaslı bir değiĢiklik göze çarpıyordu.
Kâmil Akpınar‟ın kırık, dökük bir halde bıraktığı kapı ve
pencerelerle hastane demirbaĢı tamir edilerek boyanmıĢ, sıvaları dökülmüĢ
bulunan duvarlar henüz inĢa edilmiĢ bir binadan farksız hale getirilmiĢtir.
Abbas Çöllü yaptığı iĢleri Ģu Ģekilde izah ediyordu: “Öteden beri
biriken tahsisatla Sağlık Merkezi binasıyla müĢtemilâtı bir Ģifa evine yakıĢır
hale getirildikten maada merkezin iç tertibatı da değiĢtirilmiĢtir”
Cadde kapısından içeri girerken sağ taraftaki mütevazı tabip odası,
hemen karĢıdaki kâtip odasından tutun da pansuman poliklinik,
ameliyathane ve hasta koğuĢlarına kadar her taraf tertemiz ve tam bir
intizam içinde...
Merkezin eski derbederliği ile periĢan halini düĢünüyorum. Bu kadar
kısa bir zaman içinde yapılan bu tebeddülatı (değiĢimleri) mevcut imkânlar
muvacehesinde (karĢısında) ancak “inkılap” kelimesiyle ifade etmek
lazım...Hastabakıcılarla hademeler adeta birer temizlik sembolü gibi her an
hastalarla alakadar...
Erkekler koğuĢunun dip yataklarından birisinde romatizmadan
mustarip olarak yatan muhafaza memuru ġükrü Ülgen‟e Merkezin durumu
hakkında intibalarını soruyorum: “Aman efendim burası hastane değil adeta
kendi evim. Sizi temin ederim ki ailem ve çocuklarım dahi Ģu hastabakıcılar
kadar müĢfik değil...Ġntizam ve mükemmeliyet mefhumları ancak Iğdır
Sağlık Merkezi‟nde hakimdir diyor.
Kadınlar koğuĢunda hasta çocuğunu bekleyen MürĢitali köylü bir
anne de Ģöyle diyor: “Çocuğuma doktorlar bile bakmak istemedi. Verdiğim
muayene paraları Ģifa yerine felâket getiriyordu. Allah çocuğumun ömrünü
doktora bağıĢlasın. Sanki kendi evimizde imiĢiz gibi alâka görüyoruz.
Ġnanınız ki yapılan iyi muameleyi çocuğum bugüne kadar benden ve
babasından bile görmemiĢtir”
Diğer hastalardan soruyoruz. Hepsi doktorlardan, hemĢire ve
hastabakıcılardan fazlasıyla memnun ve ömürlerine duacı...
25 yatak üzerinden çalıĢan sağlık merkezinde boĢ yatak aramayın.
Bazı ahvalde 30 kiĢi de yatırılıyormuĢ...
Merkezin bir senelik çalıĢmalarını tetkik ve mukayese ediyoruz.
1954 yılı baĢından Ağustos ayına kadar poliklinikte 790 hastaya
bakılmıĢ, 196 kiĢi yatırılmıĢ ve 16 ameliyat yapılmıĢ olmasına rağmen,
Abbas Çöllü‟nin dört aylık hizmeti müddetince poliklinik muayenesi 3316,
ameliyat 96 ve yatırılan hasta miktarı ise 500‟e çıkmıĢtır.
8 aylık bir devre ile 4 aylık ikinci devrenin çalıĢma kapasitesini bu
rakamlardan daha iyi izah edecek müspet delil bulunabilir mi?
ġurası da Ģayanı Ģükrandır ki Abbas Çöllü‟nün Ģifalı eliyle ameliyat
ve tedavi edilen bu binlerce hastanın hepsi Sağlık Merkezi‟nden Ģifahen
çıkmıĢtır.
Abbas Çöllü‟nün Sağlık Merkezi‟ne getirdiği iki yenilikte var.
Birincisi, doğumların hastanede yaptırılmasıdır. Filhakika, Çöllü‟nün
iĢe baĢladığı tarihten bugüne kadar ekserisi ameliyatlı olmak üzere 26
doğum yaptırılmıĢ ve çocukların sağ olarak dünyaya gelmesinden baĢka
annelerinin sıhhati de tahtı emniyete alınmıĢtır.
Ayrıca Sağlık Merkezinde iki tanede “prostat” ameliyat
yapılmıĢ...Bir çok büyük merkezlerde dahi tatbik edilemeyen bu ameliyatlar
muvaffakiyetle neticelenmiĢtir.
Ameliyatların ekserisinin cerrahi olması ve erkeklere tatbik edilmesi
Abbas Çöllü‟nün mesleki ehliyetini izaha kâfidir.
Merkezin kıymetli tabiplerinden Yusuf Aksoy‟la Vehbi BaĢkurt‟un
canla baĢla çalıĢmaları ve BaĢtabibin iĢin kolaylaĢtırmaları ayrı bir takdir
mevzuu.
Hükümet Tabipliği ve Sıtma Mücadele iĢlerini tedvir eden bu iki
kıymetli tabibimizin her an Sağlık Merkezinde de çalıĢmaları Ģüphesiz ki bu
iyi neticenin husulünde birinci derecede rol oynamıĢtır.
Ġdare memuru Ahmet Birdoğan, hemĢire Saadet Arısoy, hastabakıcı
Kerem Elmas ile Güzel Karaduman‟ın hastalara karĢı müĢfik ve takdirkar
alakaları da muhakkak ki Sağlık Merkezi‟nin bugünkü vaziyete
getirilmesine âmil olmuĢtur.
Hele Merkez teknisyen ve Ģoförü Osman Çil‟in bir hastabakıcı gibi
çalıĢması, fedakârlığın iyi bir örneğini teĢkil etmektedir.
Ġftihar ve memnuniyetle belirtilmesi gerekli bir hususta, Iğdır Sağlık
Merkezi‟ne Kağızman, Tuzluca ve Doğubeyazıt‟tan birçok vatandaĢların
gelmesi ve Ģifa bularak ailelerine avdet etmesidir.
Sağlık Merkezi‟nde yaptığımız tahkikatın bizde bıraktığı iyi intibalar
ve çalıĢma kapasitesinin birden bire artması, alakalıların da Iğdır Sağlık
Merkezi‟yle yakından ilgi göstermesini ve her türlü yardımı esirgememesini
gerektirmektedir.
GEL GÖR
Lâtif Çınar Terzihanesi
Ġstanbul Beyoğlu Remzi ġakir
terzihanesinde hususi olarak
diktirdiğimiz son model manto, plize
eteklerini görmeniz menfaatiniz
icabıdır.
Bu fırsatı kaçırmamak için acele
ediniz!
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
Miat Meselesi
NeĢriyatımızın Ġlk Semeresi
(27 Aralık 1954)
Parti içinde geçimsizlik yaratan Sadık Tezel vazifesinden alı
yerine EĢref BaĢaran getirildi. DP ilçe kongresinin yaklaĢması sebeb
parti kademeleri içinde ihtilâf ve geçimsizlik zuhurun sebep olan Ġlçe
kurulundan bazı Ģahısların durumu vilayeti de yakından meĢgul etmiĢ
bilhassa gazetemizin haklı neĢriyatı göz önüne alınarak As BaĢkan Sa
Tezel‟in vazifesinden ıskatı kararlaĢtırılmıĢtır. (...)
27 Aralık 1954
Hiçbir politika üstadının düĢünemediği, siyasi partilerin hatırından
bile geçiremediği nice Ģeyler var ki Hacı amcamızın siyasî icadı olarak
Iğdır‟da tatbik ediliyor.
Efendim, partiye beyanname mi verdiniz? Sizi kabul ve parti
tüzüğüne kaydeder. Fakat sakın Hacı‟yı tenkit etmeyin: Zira iki gün sonra size
Ģöyle bir ihtarname gelir:
“Eskiden Hacı Nağdalı‟nın aleyhinde ötede beride konuĢtuğunuz için
sizi tecrübe etmek üzere elinize DP vesikası verilmiĢtir. Son günlerde Rahim
(Akyüz) ve Ali Yardım‟la konuĢtuğunuz tespit edildiği için namzetlik
devresinde muvaffak olamadığınız anlaĢılmakla kaydınız iptal edilmiĢtir.
Ġmza: DP BaĢkanı Nağdalı Parlar”
Partinin kurucusu ve eski müntesibi iseniz böbürlenmeyin. Hacı onun
da kolayını bulmuĢ. ĠĢte örneği:
“Dün sokaktan geçerken Hacı Nağdalı‟ya selâm vermediğiniz
görüldüğünden ve esasen partideki çalıĢma miadınız da dolduğundan
kaydınız silinmiĢtir. Ġmza: Hacı Nağdalı”
Güzel bir usul, ama merak ettiğimiz bir nokta var. Acaba Hacı‟nın
baĢkanlık miadı ne zaman dolacak?
Bize sorarsanız, partide yalnız Hacı kaldıktan sonra...
Teşekkür
(27 Aralık 1954)
EĢim Mesme Çapan
Iğdır Sağlık Merkezinde yapı
ameliyatını muvaffakiyetle
neticelendiren kıymetli Dr.
Operatör Abbas Çöllü ile
hastanede yattığı müddetçe y
alakalarını esirgemeyen hem
Saadet Arısoy, hastabakıcı
Kerem Elmas ve Güzel
Karabulut‟a aleni teĢekkürler
sunmayı bir borç bilirim.
EĢi
Pamukova Gazetesi Mürett
Seyfi Çapan
Zayi
Iğdır Nüfus Memurluğundan
aldığım nüfus hüviyet cüzdan
zayi etti. Yenisini alacağımda
eskisinin hükmü yoktur.
HoĢhaber köyünden Hamit oğ
Mehmet Toka
Susabilir miyiz?.
12 Ocak 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 62
Memleket ve millet mukadderatını elinde bulunduran DP iktidarının
siyasi particilikteki çalıĢmalarının efkârı umumiyece nasıl bir hassasiyet ve
dikkatle takip edildiğini izaha lüzum yoktur.
CHP‟nin en büyük icra organı olan parti meclisinin içinde
bulunduğu ihtilaf ve bocalamalar yanında DP‟nin bir ocak kongresine daha
fazla önem verilmesi bizdeki mevcut siyasi anlayıĢın tabii bir tezahürüdür.
ĠĢte bu sebep ve saiktır (nedenle) ki bizi DP‟nin prestij ve
prensipleriyle kabili telif olmayan ve parti nizamnamesiyle taban tabana zıt
olan mevzularda tenkit ve konuĢmaya sevk etmektedir. NeĢriyatımız Hacı
veya birkaç arkadaĢını sinirlendirebilir fakat DP‟li olmanın ciddiyet ve
samimiyeti yanında devede kulak addedilecek basit mülahazalara kıymet
veremeyeceğimizden arzu ettiğimiz netice tahassul (hasıl oluncaya)
edinceye kadar kalemi elden bırakamayacağız.
Nasıl ve niçin susalım?
Kahve köĢelerinde parti liderlerinin evinde veya gece yarıları yapılan
ocak bucak kongreleri, vilayetin dinlenmeyen kararları, aza kütüklerinin
kahveci defteri gibi her gün silinip yazılması bizi nasıl susturabilir?
Bir vatandaĢın siyasi ikbali ve mukadderatı bir ocak baĢkanının
husumet damarının hareketine göre ayarlanırsa ve siyasi bir partinin malik
olduğu kuvvet ve kudret birkaç Ģahsın arzusuna adet edilmek istenirse gayet
tabiidir ki susmamıza imkân olmaz.
Hacı ve arkadaĢları DP‟lilerin dürüst rey izhar etmelerinden
çekindikleri için sandalyelerini muhafaza etme gayesiyle siyasi bir partinin
en mukaddes varlığı olan parti tüzüğünü çiğnemekten ve gayri meĢru yollara
tevessül etmekten çekinmiyorlar.
Parti içinde muhit ve nüfuz sahibi Ģahısları bertaraf etmek için baĢ
vurdukları çareler ne particiliğe ne de parti kaidelerine uymayacak kadar
ciddiyet ve samimiyetten mahrumdur.
Kendisine alet olacağınızı zannedecek kadar basit bir mülâhaza ile
sizi DP‟ye davet eder. ġahsi ihtiraslarının maĢası olmadığınızı görünce sözü,
imzası ve hatta Ģahsiyetinden fedakârlık ve parti prensiplerinden haklı
olmadığı halde feragat ederek partiyle alâkanız olmadığını iddia eder.
Elinizde onun imzasıyla parti mührünü taĢıyan vesikaların hepsi bir
anda hükümsüz olur. Bir ocaktan delege seçilmiĢseniz onun için en mühim
mesele buna mani olacak çareler aramaktır. Bir taraftan kütükteki kaydınız
diğer taraftan eldeki vesikalarınıza rağmen karar defterine aleyhinizde seri
halinde kararlar vazedilir. Hatta efkârı umumiyenin sahip olduğu kanaat bile
bu vesikalar kadar hükümsüz sayılır.
ġimdi gelin de bu garabetler karĢısında tenkit ve neĢriyattan
sarfınazar ediniz.
Haftanın Şakası
Ocak 1955
Mecit Hun
12
Faaliyet Raporu
Hacı‟nın (Nağdalı Parlar) ilçe kongresinde okunmak üzere
hazırladığı senelik faaliyet raporundan haberiniz var mı?
Sadık‟ın (Tezel) notlarına istinaden hazırlanıp Büyük Hacı‟nın
(Gulem Parlar) sansüründen geçen raporun mühim kısımlarını neĢrediyoruz.
“Sayın delege arkadaĢlarım!
Bir senelik çalıĢmalarımızı 40 gün 40 gece söylesek bitmez. ġimdi
biz diyelim siz dinleyin.
Başlangıç: Bundan tam 1 sene 6 ay 20 gün 10 saat 15 dakika evvel
(18.06.53 Mücahit) Zeki Aras Iğdır‟a gelmiĢti. Ben ve Sadık o zaman Halk
Partisinin taĢını göğsümüze vuruyorduk. Bizi çağırdı ve Demokrat Partiyi
ikimize teslim etti. Sofi Sülo‟yun oğlu Mehmet (Gülten) de bizimle beraberdi.
Mührün birisini ona verdim birisi de bende kaldı ve baĢladık çalıĢmağa.
2 Mayıs (1954) Seçimleri: Bu sırada yerinden kalkan ben Demokratım
diyordu. Baktım iĢ kötüye gidecek bir yolunu buldum. Muhaliflerimizin
bağırıp çağırma, devamlı neĢriyat ve nutuklarla baĢaramadığı iĢi 20 günde
yaparak Demokrat Partiye verilecek 15.000 reyi 4000‟e indirmeğe muvaffak
oldum. Seçim tutanakları Allah Ģahididir. Bu suretle 10 partilimizin 4 sene
Ankara‟da mecburi ikametine mani oldum ve onların yerine Halk partilileri
gönderdim.
Tüzük İşleri: Senelerden beri büyük kongrelerle hususi komisyonların
devamlı çalıĢmalarına rağmen bir maddesini dahi değiĢtirmeğe muvaffak
olamadıkları parti tüzüğünü okur yazar olmadığınız için temelinden
kaldırdım.
Kayıt ve Kabuller: Bir senede 7000 kiĢi zorla, yalvarmayla partimize
geçmek istedi. Onlarla yalnız baĢıma mücadele ederek partiye sokmadım.
Kimisini kandırdım, kimini de Büyük Hacı‟ya havale ettim. Allah Sadık‟ın
da eksikliğini vermesin. ġimdi Allah‟a bin Ģükür partide biz bize kaldık.
Ocak Bucak Kongreleri: 110 ocak kongresinden 25‟i bizim evde 25‟i de
Sadık‟ın evinde yapıldı. 40 tanesini gece, 10‟nu kahvede ve 15‟ini de sabaha
karĢı yaptığımız halde Ehmedi ġemo‟yun oğlu (Mecit Hun) bize iftira
etmektedir. Güya hiç kongre yapmamıĢız!
Partililerimizin imza ve mührü olmadığı için kendilerine zahmet
vermeyerek yerlerine parmak bastım.
Mecit Hun, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Rahim Akyüz ve EĢref
BaĢaran‟ın isimleri bulunan 20 kongre zabtını yuttum. Seçimden sonra
yerine yenisini yaparız.
Ticaret Odası Seçimleri: Bu arada düĢmanlarımız bizi Ticaret Odasına
sokmak istediler. Maksatları partiyle Hüseyin Ali Beyi tutuĢturmaktı.
Yanıma Sadık‟ı da alıp Abdurrezak Bey‟in dükkânına gittim. Elini öptüm.
Sağ olsun bizi kırmadı ve partiyi Ticaret Odasına girmekten kurtardı.
Muhtar Seçimleri: Karaağaç, TaĢburun, BaĢköy Gobi köylerinde derhal
harekete geçtim. Tam seçimi kazanacağımız sırada akĢam oldu, sandığı
kapattılar yoksa kazanacağımız garantili idi. ġireci‟de de dana, koyun ve
keçi düĢmanı birisi muhtar olmak istedi. Evvel Allah eline kına koydum.
Memurla Münasebetimiz: Evvel Allah hükümet olduğumuz için memurlara
hiç yüz vermedim. 90 memurdan 85‟ni Ģikâyet ettim. 5‟nin de istidası
hazırlanmaktadır.
Jipin Faaliyetleri: Parti jipi bir senede 69 defa Büyük Hacı‟yı ġireci‟ye
götürdü. 40 defa da köylere baĢsağlığına gittim, 15 defa da çocuklarımızı
düğüne götürmek suretiyle rekor kırdı.
Hacı sanat iĢlerini de rapora koymayı ihmal etmemiĢti. Bir senede
2914 dürbün kapladığını rapora ilave ederek delegelerin reyini istiyordu.
Bu icraatı karĢısında delege olsam ben de reyimi Hacı‟ya
verecektim.
Malmüdürlüğü Tavzihi
Mecit Hun
12 Ocak 1954
(Malmüdürü Recep Aker, Pamukova‟nın 5.1. 1955 tarihli ve 60
sayılı nüshasında Mecit Hun tarafından kaleme alınan, “Yasak Bölge
köyleri Ģimdi de kiraya veriliyor” baĢlıklı yazısına, Basın Kanunu hükümleri
gereğince yayınlanmasını istediği bir tekzip gönderince, Mecit Hun,
Malmüdürünün tam sayfa olarak yayınlanan yazısına kendi cevabını
eklemeyi de ihmal etmez. Polemiklerle dolu bu uzun metninden bazı ilginç
pasajları sizlere sunuyorum. Mücahit)
Cevabımız aĢağıdadır:
1- (...) Zira sayın Maldürlüğü de pek iyi bilirler ki kiraya vermek
istedikleri arazi boĢ olmadığı gibi eski kiracıları da o arazinin kanuni
sahipleridir.(...)
2- Sayın Malmüdürlüğü tavzihe sarılmadan önce 5098-5826 ve 6093
sayılı kanunları daha etraflı ve dikkatle tetkik zahmetine katlansa idi,
yasak bölgenin 2510 sayılı kanunla hazineye intikal eden tasarruf ve
idaresi yerine iskana tabi tutulmayan yasak bölge halkına iade edilen
haklarının kaim olduğuna muttali olur ve böylece cevap verme
külfetinden de kurtulurdu. (...)
Filhakika tasarruf ve idare iddiasında bulunan bir devlet
dairesinin bu intizamsızlıktan yana yakıla Ģikayet etmesi bir aczin
ifadesidir ki bunu amme hizmeti gören bir müesseseye yakıĢtırmak
istemeyiz.(...)
3- Yasak bölgede yerleĢecek olan ailelerin 6093 sayılı kanun
hükümlerine göre evvelce iskân edilmemiĢ ve yasak bölge halkından
olması gerektiğini biliyoruz. (...) Bu taktirde Malmüdürlüğünün
ortaya atılarak muhtaç ve hak sahibi vatandaĢın ihtiyacını
karĢılayamayacak derecede az olan araziyi kiraya vermeye çalıĢması
kanaatimize göre bu ailelerin hukukuyla bağdaĢacak bir hareket tarzı
değildir ve katiye olmamalıdır.
Görülüyor ki Malmüdürlüğü neĢriyatımızı tekzibe gayret
ederken farkında olmadan bizi teyit etmiĢ ve haklı çıkarmıĢtır.
Ne gariptir ki tavzihle yetinilmemiĢ olacak ki, mektubun
sonunda adeta neĢriyata hakkımız olmadığı ima edilmiĢ ve acayip
bir mantıki tahlile (!) giriĢilmiĢtir.
Efendim, amiri, murakıbı (denetçi) ve müfettiĢi bulunan bir
amme müessesi olduğu için malmüdürlüğü hata üstüne hata iĢlese
dahi tenkit hakkı bir neĢriyat organına verilemezmiĢ...
Sanki Matbuat en hafifinden kendileri kadar bir amme
hizmetlisi değilmiĢ ve sanki matbuat kanunu ile cari matbuat
kaideleri oyuncak imiĢ gibi acayip bir ifade tarzı. Müdür Bey
matbuat hakkını da iskân hakkı mı zannediyor acaba!..
Yoksa kendisini mevki ve Ģahsiyeti bakımından bir vekil gibi
addederek olur olmaz tenkitten hoĢlanmadığını mı anlatmak istiyor.
Matbuat, devlet dairelerinin hangi kademesinden olursa
olsun amme için zararlı gördüğü hususatı (konuları) efkârı
umumiyeye bildirmekle mükelleftir. (...)
Herkes kendi vazifesini bilse ne bir yasak bölge gailesi ne de
oturduğumuz maroken koltuğun havasına uyarak amme
hizmetlilerini küçümseme hastalığı doğmaz ve fuzuli bir meĢguliyet
vücuda getirmez.
Nurettin Kirman da mı Partili Kabul Edilmek Ġstenmiyor?
Ocak 1954
Mecit Hun
14
Hacı ve arkadaĢları son günlerde bir taraftan Nurettin Kirman
aleyhinde yeni bir kampanya açmıĢ ve gittikleri her köyde kendisinin partili
olmadığı yolunda telkin ve propagandalarda bulunmaktadırlar.
Malum bulunduğu üzere Nurettin Kirman DP‟nin kurucularından
olup 1952 tarihine kadar devamlı denilecek Ģekilde partinin kaza reisliğini
yapmıĢ ve Iğdır‟da parti teĢkilatını esaslı bir Ģekilde kurmağa muvaffak
olmuĢtu.
Bu arada vilayette DP teĢkilatında vuku bulan bir tebeddülat neticesi
olarak Zeki Aras‟ın vilâyet reisliğine gelmesi ve Nurettin Kirman‟ın da Zeki
Aras grubunu vilâyet kongresinde desteklememiĢ olması hasebiyle devam
eden ihtilâf ve fikir ayrılığı nihayet birkaç ay sonra patlak vermiĢ ve Zeki
Aras tarafından Kirman baĢkanlığındaki idare heyeti ıskat (düĢürme)
edilerek yerine öteden beri Demokrat Parti aleyhtarlığı yapan Nağdalı Parlar
getirilmiĢti.
O tarihe kadar Demokrat Partiyle zerre kadar alâkası bulunmayan
Hacı Nağdalı Parlar mülkiyetini evvelce kooperatife 15.000 liraya teklif
ettiği fabrikasını 40.000 liraya icara vermek için yaptığı teĢebbüsü
baltaladığından Nurettin Kirman‟a karĢı husumet beslemiĢ ve fırsatı ganimet
bilerek Zeki Aras‟la müĢavereden sonra Kirman ve arkadaĢlarını ıskat
(düĢürme) ettirmeğe muvaffak olmuĢtu.
Ne gariptir ki o zaman Zeki Aras‟a, Mehmet Gülten, Naci GüneĢ,
Süphan GüneĢ ve Musa Doğan‟dan baĢka kimseyle çalıĢamayacağını beyan
eden Hacı, bugün içinde bulunduğu müĢkül durumdan kurtulmak için
aleyhtarlarını bu Ģahıslarla teĢriki mesai ettikleri iddiasıyla itham etmekte ve
efkârı umumiyeyi kandırmağa çalıĢmaktadırlar.
Zeki Aras‟ın Kars siyasi tarihine büyük bir hata olarak geçecek olan
bu hareketi karĢısında Demokrat Partiden ayrılan Nurettin Kirman uzun bir
müddet bağımsız kalmıĢ ve hatta Halk Partisi‟nin ısrarlı tekliflerini dahi
reddederek DP lehinde çalıĢma basiretini göstermiĢtir.
2 Mayıs seçimleri arifesinde Nurettin Kirman‟ın varlığına kanaat
getiren DP kendisini partiye davet etmiĢ ve Kirman bu suretle yeniden
DP‟deki çalıĢmalarına devam etmiĢtir.
ĠĢte bugün de Hacı ve arkadaĢları bu hakikatlere rağmen Kirman‟ın
da partili olmadığın iddia edecek kadar gülünç mevkie düĢmektedirler.
Hacı Hakkındaki NeĢriyatımız Alaka Uyandırdı
Mecit Hun
14 Ocak 1954
Parti tüzük ve prensiplerini hiçe sayarak Demokrat Partiyi Ģahsi
arzularına alet etmeğe çalıĢan Hacı Nağdali Parlar‟la arkadaĢları hakkındaki
neĢriyatımız Ankara‟da da alâka uyandırmıĢtır. Bu münasebetle kıymetli
hemĢehrimiz Avukat Tevfik Araslı‟dan aldığımız telgrafı neĢrediyoruz:
Sayın Mecit Hun
Iğdır
Partimizin ve memleketin yüksek menfaatleri için giriĢtiğiniz
mücadele ve yaptığınız çok faydalı neĢriyatı hassasiyetle takip etmekteyiz.
Bilhassa üç Ocak tarihli gazetenizdeki neĢriyat mevzuu dolayısıyla gerekli
muameleye geçilmiĢtir. Partimizi ve memleketin hak ve menfaatleri uğrunda
bütün samimiyetinizle giriĢtiğiniz teĢebbüslerinizde Iğdırlı hemĢehrilerimizin
müzaheretlerini diler, sevgilerimi sunarım.
Avukat Tevfik Araslı
3 Ocak tarihli gazetemizdeki neĢriyat, Demokrat Partinin Iğdır‟da
Hacı tarafından sabote edildiği hususunu ihtiva etmektedir.
NeĢriyatımız üzerine Hacı hakkında gerekli disiplin takibatına
tevessül edileceği ihtimalleri kuvvetlenmektedir.
Hacı Bizi ġikâyet Etti Ama Cevabını Aldı
Mecit Hun
14 Ocak 1954
DP Ġlçe Ġdare Kurulu baĢkanı Nağdalı Parlar ile arkadaĢlarının Parti
Tüzüğüne muhalefet etmeleri ve Ocak kongrelerini geliĢi güzel bir Ģekilde
yapmaları üzerine devamlı neĢriyatta bulunmamız kendilerini sinirlendirmiĢ
olacak ki aleyhimizde Iğdır C. Müddeiumumiliğine müracaatta
bulunulmuĢtur.
Öğrendiğimize göre bu mevzudaki bazı haber ve fıkraları havi
Pamukova Gazetesinden iki tanesini bir tahrirata (!) ekleyip C.
Müddeiumumiliğine tevdi eden Hacı, “Eğer suç varsa hakkımızda kanuni
takibat yapılmasını” talep etmiĢtir.
Hacı‟nın talebini tetkik eden Müddeiumumilik makamı da,
Pamukova neĢriyatının parti içindeki hizipleĢmelere mütedair haberleri
ihtiva ettiği cihetle her hangi bir suç unsuru bulunmadığını ve suç iddiasında
bulunulduğu takdirde de pullu bir istida ile müracaatları gerektiğini
kendisine tebliğ etmiĢtir.
Müddeiumumiliğin tebliğinden de anlaĢıldığı gibi Hacı resmi bir
makama ne Ģekilde müracaat edilmesi gerektiğini henüz bilmemekle beraber
durup dururken de Partiyi müĢkül vaziyete sokmuĢtur.
Hakkımızda takibat yaptırmağa muvaffak olamayan Hacı ve avenesi
(yardakçıları) bu defa neĢriyatımızı cevaplandırmak için bazı çarelere ve bu
arada Birlik gazetesine baĢvurmuĢtur.
Basın kanununa göre hakkındaki neĢriyatı sütunlarımızda
cevaplandırma hakkına haiz bulunan Hacı‟nın bu cihetten kaçınarak vilâyet
gazetelerine dehalet etmesi ve bu arzusunun Birlik tarafından yerine
getirilmemesi partililer arasında hayret ve teessüfle karĢılanmıĢtır.
Haklı neĢriyatımız karĢısında bakalım Hacı daha ne çareler
arayacaktır?
Hacı PeriĢanlık Ġçinde Bocalıyor
Ocak 1954
Mecit Hun
17
Sandalyesini elden bırakmamak endiĢesiyle akla hayale gelmeyen
çarelere tevessül eden Hacı Nağdalı, mutat usullerle Karaağaç ocağı ile
BaĢköy bucak kongresini de yapmağa muvaffak (!) olmuĢtur.
Geçen Cuma günü BaĢköy‟e giden Hacı ve arkadaĢları BaĢköy‟deki
üç beĢ taraftarıyla istiĢareden sonra sağdan soldan toplayıp delege süsü
verdikleri birkaç Ģahısla, bucak kongresini yapmıĢlardır. Bilindiği gibi Mecit
Hun‟u destekleyeceklerine ihtimal verilen Adetli, Karahacılı, Kulukent,
Gomik ve Çamurlu ocaklarında kongre yapılmamıĢ ve vaziyeti kurtarmak
maksadıyla kongresi yapılan, Hıdırlı, Ahura, Pırço, Hacıağa, Gödekli,
Aratan ve Tazeköy delegeleri de davet edilmeden yapılan Bucak kongresine
(!) Ramazankent ve Çiftlik delegeleri itiraz ederek iĢtirakten çekinmiĢlerdir.
Birkaç ay evvel Halk Partisinden ayrılarak DP‟ye intisap eden birkaç
Ģahsın iĢtirak ettiği kongrede Hacı‟nın arzusuna göre 17 delege seçilerek
avdet edilmiĢtir.
Diğer taraftan, evvelki gün de Karaağaç ocak kongresi eski
kapandaki bir kahvehanede 27 kiĢi ile yapılmıĢ (!) ve 11 dakika devam eden
kongre (!) neticesini tespit eden zabıtlar merasimle parti binasına
getirilmiĢtir.
Hacı ve arkadaĢları dün de TaĢburun bucak kongresini yapmak üzere
Kacar köyüne gitmiĢlerdir. Bilindiği gibi bir müddet evvel TaĢburun‟da
hezimete uğrayan Hacı, vaziyeti Ģahsı için tehlikeli addettiğinden bucak
kongresini Kacar köyünde yapmağa karar vermiĢti.
Ġplik Fabrikası Mevzuu
17 Ocak 1954
Mecit Hun
Iğdır pamuğunu değerlendirmek ve pamuk istihsalini teĢvik
maksadıyla Iğdır‟da bir iplik fabrikası açılmasının öteden beri üzerinde
durulan meselelerden olduğunu biliyoruz. Vali Niyazi Akı zamanında
hükümetin yardım vaadi sağlanmak suretiyle esaslı bir Ģekilde etüt edilen
iplik fabrikası iĢi yeni valimiz Muhlis Babaoğlu tarafından yeniden ele
alınmıĢ ve Kars iktisadiyatını yakından alâkadar etmesi hasebiyle Kaslı
tüccarlara da intikal ettirilmiĢtir.
Aldığımız habere göre gayet müspet karĢılanan bu teklif üzerine
Karslı tüccarlar fabrikanın Kars‟ta açılması Ģartına bağlı olarak 1.250.000
lira sermaye koyacaklarını vaat etmiĢlerdir.
Ġplik fabrikası iĢinin çok kısa zamanda geliĢmesi ve tüccarlarımız
tarafından desteklenmesi mucibi memnuniyet olmakla beraber Karslı
hemĢehrilerimizin iĢtiraklerini fabrikanın Kars‟ta kurulması Ģartına bağlı
tutmaları yerinde bir teklif olması gerektir.
Tamamen ticari bir gayeye istinat eden bu hayırlı teĢebbüsü
yaparken en münasip yeri seçmemiz ve fabrikanın kurulmasında amil olacak
faktörlerin nerede tecemmu (toplandığını) ettiğini gözden kaçırmamamız
lâzımdır.
Filhakika böyle bir fabrikanın nerede açılacağını münakaĢa etmeden
iĢçi, hammadde ve enerji durumunu tetkiki etmemiz icap eder. Fabrikanın
ham maddesi olan pamuk Iğdır‟dadır. Etüt ve projesi yapılmıĢ bulunan Kiti
hidro elektrik santraliyle fabrikaya lazım olacak enerji tahtı emniyete
alınmıĢ ve hatta proje buna göre hazırlanmıĢtır. ĠĢçi mevzuunda da Iğdır,
Kars‟a göre tercihe Ģayan avantajlara malik olduğuna göre Karslı
hemĢehrilerimizin fabrikayı vilâyet merkezinde açma fikrini ortaya atmaları
teĢebbüsünün akamete uğramasından baĢka bir fayda temin edemeyecektir.
Temenni edelim ki Iğdır ve Kars ticaret odaları bu çok mühim
davamızın tahakkukunda fikir beraberliği temin etsin.
Birliğe Müstakil Müdür Tayin Edildi
Ocak 1955
Mecit Hun
21
1952 yılında Birlik haline getirilen Pamuk Tarım SatıĢ
Kooperatiflerinin Ziraat Bankası müdürleri tarafından vekâleten idare
edildiği malumunuzdur.
Birliğe kredi veren müessese olarak murakabesi prensip bakımından
kararlaĢtırılan Ziraat Bankasının 3 seneyi dolduran idaresinden sonra dün
aldığımız bir telgraftan Birliğe müstakil bir umum müdür tayin edildiği
öğrenilmiĢtir.
Umum Müdürlüğe getirildiği bildirilen Cezmi Öztekin‟in tayin emri
banka ile Birliğe tebliğ edilmiĢ ve kendisi yeni vazifesine baĢlamak üzere
Ankara‟dan hareket etmiĢtir.
Mesaisinin pamuk müstahsili ve Birlik ortakları için hayırlı olmasını
temenni eder baĢarılar dileriz.
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
17 Ocak 1955
Hacının Lügatçesi
PARTĠ:
PARTĠ BAġKANLIĞI:
DELEGE:
KONGRE:
TÜZÜK:
SEÇĠM:
SEÇMEN:
MUHALĠF:
MUVAFIK:
KARAR:
KÜTÜK:
BEYANNAME:
TUTANAK:
PROTOKOL:
FABRĠKA:
DOSTLUK:
HAC:
DÜġMANLIK:
Hükümet
Hacılık ile politikanın birleĢtiği makam
Hacının düdüğünü çalanlar
Partinin ruhuna fatiha okumak için yapılan bir toplantı
Okunur fakat âmel edilmez
Daima kaybedilen bir nesne
Dürbün sahipleri
Muhacir
Sadık (Tezel) ile Büyük Hacı (Kulam Parlar)
Yalnız Hacı‟nın imzasını taĢıyan fermanlar
Yaz boz tahtası
Ġki ay sonra hükümsüz addedilen bir vesika
Kese kağıdı olarak kullanılmak üzere Behlül‟e verilen parti evrakından
Ġki ocak, bir bucak baĢkanı
Kıymeti 15.000 senelik icarı 40.000 lira olan metruk bir arsa ve müĢtemil
Menfaate göre ayarlanan iyi münasebetler
Politikanın beĢ Ģartından biri
Rahim Akyüz‟le selamlaĢma
DP Alikamer Bucağı Reisliğinden
(21 Ocak 1955)
DP Alikamer semt bucak kongresi
bucağımıza bağlı ocaklardan seçilen
delegelerin iĢtirakiyle bucağımızın merkezi
Alikamer köyünde 23.1.55 Pazar günü saat
9‟da baĢlayacağından sâmiîn (dinleyici)
sıfatıyla sayın vatandaĢların teĢrifleri rica ve
ilan olunur.
DP Alikamer Semt Bucak Reisi
Enver Sever
Sadık Deve (21 Ocak 1955)
Geçen sene çapulcular tarafından
Ġran‟a götürülen 6 deveden birisi birkaç gün
evvel Ġran‟dan kaçarak sahibinin Kıraçbağı
köyündeki deve sürüsüne iltihak etmiĢtir.
Deve sahibi Hamit GüneĢ evvelki
gün sadık devesini köyde otlarken görmüĢ ve
hayret etmiĢtir.
Kaymakamımız Galip Alaçayır
Gazetemizi Ziyaret Etti
(21 Ocak 1955)
(...) ġeker iĢinin tatmin edici bir Ģekilde
halledilerek 200 sandık Ģekerin ilk fırsatta kaza
ihtiyacı için getirilmiĢ bulunduğunu ve ayrıca iki
vagon Ģeker içinde Feyzullah Ġnan‟la Cihangir
Turan‟a mutemet vesikası verildiğini
bildirmiĢlerdir. (...)
Mahkememiz Neticelendi
Pamukova
Bir Tenkit Münasebetiyle
(21 Ocak 1955)
(...) Hal böyle iken Sayın Musa Doğan
belki de meselenin mahiyetine muttali olmadan
145.000 liralık iĢi 30.000 lira olarak Genel Mec
aksettirmesi insaflı bir tenkit Ģekli olmasa gerek
(...) Musa Doğan muhalif olduğu için tabiatıyla
Hükümete ve Hükümetin icraatına muhalefet
edecektir..(...) Cumhuriyetçi Millet Partisi aday
Doğan tarafından tenkit edilmesi tenkitlerin isti
ettiği sebepleri izaha kafidir. (...)
24 Ocak 1955
Mecit Hun’un Suçu Sabit Görülmediğinden Beratına Karar Verildi.
Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharına dair gazetemizin verdiği
bir haberin Basın Kanunu‟nun 32. maddesine aykırı olduğu iddiasıyla Iğdır
C. Müddeiumumiliğince gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun
aleyhine Iğdır Toplu Basın Mahkemesine ikame edilen dâva üç gün evvel
neticelenmiĢtir.
Hatırlarda olduğu üzere Iğdır cezaevinde vuku bulan bir yaralama
hadisesinde mahkumlardan Kasım Çetinel‟e rakı tedarik etmek ve beraber
içip sarhoĢ olmaktan suçlu görülen cezaevi nöbetçilerinden Ahmet Karslı
adındaki jandarma eri hadise gecesi jandarma karakolunda amiri tarafından
feci bir Ģekilde dövülmüĢ ve ertesi gün de intihar etmiĢti. Gazetemizin bu
haberi nakletmesi üzerine Iğdır C. Müddeiumumiliği Basın Kanununun ,
“haber çerçevesini aĢarak intihar vakalarına dair haberlerin mahiyeti
hakkında okuyanı tesir altında bırakacak veya acındıracak Ģekilde mufassal
malumat vermeyi men eden” 32nci maddesine istinaden aleyhimize dâva
ikame eylemiĢti.
Müddeiumumiliğin iddianamesi ile gazetemizi tetkik eden mahkeme
heyeti müdafaamızı da dinledikten sonra yazıda suç unsuru olup olmadığı
hususunu ehlivukuf sıfatıyla Ankara‟da Ceza Hukuku profesörü Faruk
Erim‟den sormuĢ ve bu duruĢmada ehlivukuf raporu da mahkemeye gelmiĢ
bulunuyordu.
Sanık Mecit Hun‟un müdafaasını müteakip iddia makamını iĢgal
eden müddeiumumi Enver Günaydın‟da ehlivukuf raporuna uyularak beraat
talebinde bulunmuĢ ve Turgut Çeliker, Hasan Ġçellioğlu ile Saim Erdem‟den
müteĢekkil toplu basın mahkemesi beraat kararı vermiĢtir.
Bu suretle ilk basın dâvamız gazetemiz lehinde neticelenmiĢtir.
MüĢkülat Değil Müzaheret (Destek) Bekliyoruz
24
Ocak 1955
Mecit Hun
Yeni Caddenin eski periĢan halini bilirsiniz. ġahsi teĢebbüsle
yaptırılan inĢaat ilerledikçe kasabanın çehresi de değiĢmektedir. Ġki sene
evvel mal ve araba meydanı olarak kullanılan Yeni Caddenin bugün
kasabanın en iyi çarĢısı haline gelmesinde muhakkak ki birinci derecede
hemĢehrilerimizden Talip Kalafat‟ın rolü vardır. ÇarĢının hemen dörtte
birini ihtiva edip mülkiyeti kendisine ait bulunan büyük bir sahayı çok kısa
zamanda inĢa ederek dükkan haline getirmesi ve Iğdır‟a modern Ģekliyle bir
ĠĢ Bankası binası kazandırması bunun açık misalidir. Talip Kalafat gibi
müteĢebbis hemĢehrilerin desteklenmesi ve kendilerine her sahada kolaylık
gösterilmesi icap ederken teessürle haber aldığımıza göre Belediye Fen
Memurluğunca inĢaatına müdahale edilmek ve müĢkülat çıkarılmak
istenmiĢtir.
Gazetemize verilen malumat Ģudur:
Büyük emeklerle inĢaatı ikmal edilmek üzere bulunan ĠĢ Bankası
binasının önüne mülk sahibi Talip Kalafat tarafından blokaj bir kaldırım
yapılmakta iken Belediye Fen Memuru bunun da bir inĢaat olduğunu ve
Belediyeden müsaade alınmadıkça kaldırımın yapılamayacağını bildirmiĢ ve
müdahalede bulunmuĢtur.
Bilahare mülk sahibi tarafından vaziyet ve yaptırılan kaldırımın
faydaları izah edilmek suretiyle inĢaatın devamı temin edilmiĢse de bu
hareketin Ģahsi teĢebbüsü ve kasabayı kalkındırma gayretini baltaladığını
belirterek tekerrür etmemesi temenni edilmektedir.
Kalkınmaya ve imara muhtaç Iğdır‟ın hakikaten acınacak olan
bugünkü durumundan kurtulması için alakalıların müĢkülat yerine
müzaheret göstermesini beklemek herhalde Iğdırlının tabii bir hakkı
olmalıdır.
Nağdalı Parlar Hadise Çıkardı
Mecit Hun
4 ġubat 1955
Birkaç gün evvel DP binasında müessif bir hadise çıkmıĢ ve BaĢkan
Nağdalı Parlar bir gün sonra yapılacak Ġç Bucak kongresinin aleyhinde
cereyan edeceğini anlayınca Ġç Bucak idare heyetini feshetmeğe teĢebbüs
etmiĢtir. Tertipli olarak BaĢkan Kadir Karadeniz‟le kâtip Abdullah Alibaco
hariç diğer dört yönetim kurulu azaları istifa ettirilmek istenmiĢ ve fakat
tüzüğün 10. maddesi müsaade etmeyince sarfınazar edilmiĢtir.
Ġlçe baĢkanının bu Ģekildeki hareketinden Ģüpheye düĢen Ġç Bucak
idarecileri parti binasındaki evrak ve defterlerini yedlerine (mülklerine)
almaya teĢebbüs edince de Nağdalı Parlar‟la arkadaĢları Abdullah
Alibaco‟ya hücum ederek hadise çıkartmıĢlardır. Biraz sonra münakaĢa
kavgaya inkılap (dönüĢmüĢ) etmiĢ ve Nağdalı Parlar hakaret ve tecavüze
maruz kaldığı iddiasıyla karakola baĢvurmuĢtur. ÇarĢı karakolunda gerekli
tahkikatın icra edildiği bir sırada Nağdalı Parlar‟ın oğlu Orhan da, Mehmet
Gülten‟e küfretmiĢ ve bu suretle hadise iki suçüstü dâvası halinde adliyeye
intikal ettirilmiĢtir. Tarafların mahkeme huzurunda Ģahsi davalarından
feragati üzerine mahkeme davaların düĢmesine karar vermiĢtir.
Nağdalı Parlar‟ın bir parti baĢkanına yakıĢmayan hareketi muhitte
teessürle karĢılanmıĢtır.
Cemiyet Ġçindeki Vazifemiz Bilelim
Mecit Hun
4 ġubat 1955
Cemiyet içinde her fert kendisine taalluk eden mevzularda hizmetle
mükelleftir.
Devlet memuru kanun ve nizamlarla kendisine tevdi edilen ve
salâhiyetine terk edilen huduttan dıĢarı çıkamayacağı gibi resmi sıfatı
olmayan bir vatandaĢ da devlet memurunun vazifesine müdahale
etmemelidir. Bu kaide, cemiyet içinde mevki, yaĢ ve hususi sıfatlar için de
değiĢmez.
Bir politika adamı ile bir tüccar bir gazeteci ile bir hacıyı bu
kaideden istisna edemeyiz.
Politika icabı tek ayak üstünde bin bir yalan söyleyen, yeri geldiği
zaman küfretmek, baĢkasına iftirada bulunmaktan çekinmeyen bir kimsenin
Hacılık davasında bulunması ne kadar gayri tabii ise kendisini Hak yolunda
gören üstelik Hacılık sıfatını taĢıyan bir Ģahsın da fesat, yalan ve iftira
cereyanlarına kendisini kaptırması o derece gülünç ve anormaldir.
Cami ve ibadet yerlerindeki minderlerini bırakıp siyasi partilerde
mevki peĢinde koĢanlar bizim kadar düĢünebilseler hürmete lâyık hacılık
sıfatını ayağa düĢürmemiĢ olurlar.
Aksi halde her gün bir hacının falancaya küfür veya iftira etti diye
polis tarafından mahkeme kapılarına sürüklenmesine arzu etmeyerek Ģahit
olacak ve sadece üzüleceğiz.
Ġç Bucak Kongre Divanından
4 ġubat 1955
Pamukova
30.1.1955 Pazar günü yapılan Ġç Bucak kongresinde (DP) ilçe
kongresine iĢtirak etmek üzere seçilen delegelerin isimleri aĢağıdadır.
6.2.1955 tarihinde kaza kongresine katılmaları hususu ilân olunur.
Rahim Akyüz, Ali Karasu, Mirzeli Aydın, Ali Kızılay, Mecit Hun, Nurettin
Kirman, Ali Yardım, Ġsa Yiğit, Kadir Karadeniz, Abdullah Alibaco,
Muzaffer IĢık, Ahmet Aydın, Behman Aras, Muhsin Yılmaz, Mustafa Zor,
Nefes Ünal, Kâzım Çallar, Abdullah Okçular, Zürbe Morgül, Sait Bulut,
ġakir Öztürk, Mahmut Yılmaz, Aziz Güney, Rüstem BaĢaran, Abdulbari
TaĢan, Memet Borine, Memet Dönmez, Hüseyin Karadeniz, Mecit Ucrak,
Hüseyin Aydın, Salman Aras, Yadullah Entekin, Yusuf AkkuĢ, Davut
Akçay, Alirıza Akbulut, Muharrem Aslan, Cemal GüneĢ, Abdulbari Ġbin,
Memet Ġdem, Teymur Ural, Kurbanali Ennem, Kaffar GüneĢ, Süleyman
AkkuĢ, MüĢir Aslan, Celil Gül, Zahir Demir
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
17 Ocak 1955
Cerme!
Demokrat Parti baĢkanı idi. Parti binasında dövüldüğünü iddia ederek Ġç Bucak kâtibi ile birlikte mahkeme
huzuruna çıktı.
DüĢündü taĢındı bir gün sonraki kongreyi de hesaba katarak en iyi yolu davadan feragat etmekte buldu.
Kafasından geçenleri mahkemede de tekrarladı ve hakim kararını yazdırdı:
“Gereği düĢünüldü: Davanın düĢmesine ve 1000 kuruĢ harcın Nağdalı Parlar‟dan tahsiline...”
Karar henüz bitmemiĢti ki Hacı dinleyicilere dönerek:
“Ay cemaat, gördünüz değil mi? Dövüldüm, parmağım yaralandı, biyabır oldum, min kuruĢ cermeyi de men
çekirem. Allah kabul eylemesin”
Demokrat Parti Ġç Bucak Kongresi Yapıldı
Pamukova
4 ġubat 1955
DP Ġç Bucak kongresi günlerce devam eden hazırlık ve
faaliyetlerden sonra sinema salonunda yapılmıĢ ve TaĢburun, BaĢköy ve
Alkamer bucaklarında yapılan kongreler gibi Ġç Bucağı da oldu bittiye
getireceklerini zanneden baĢkan Nağdalı Parlar gurubu büyük bir hezimete
uğramıĢtır. (...)
Ġç Bucak kongresi 186 delegenin iĢtiraki ve dört yüze yakın samiin
huzurunda tam saat 10‟da baĢlamıĢ ve baĢkan Abdülkadir Karadeniz alkıĢlar
arasında kongreyi açmıĢtır. Kadir Karadeniz kısa süren konuĢmanın
müteakip delegeler Nurettin Kirman, Mecit Hun, Muhsin Yılmaz ve
Muzaffer IĢık‟tan müteĢekkil kongre divanını seçerek gündeme konan
hususların müzakeresine baĢladı. (...)
Bu sırada Mehmet Gülten, partideki hizmetlerini bahis mevzuu
ederek bugün partili kabul edilmek istenmediğinden bahisle kongrenin
hakkında bir karara varmasını arzu ettiğini bildirdi. Reye kondu ve
Gülten‟nin partideki hizmetleriyle bugün dahi gösterdiği yakın alaka
dolayısıyla partili olarak kalması kararlaĢtırıldı. (...)
Gizli reyle yapılan seçim neticesinde Ġç Bucak Ġdare Heyetine Kadir
Karadeniz, Muhsin Yılmaz, Ali GüneĢ, Abdulbahri Ġbin, Abdullah Alibaco,
Ahmet Aydın ve Ġsmail AktaĢ seçildiler. (...)
Hüsnü Bingöl Vefat Etti
ġubat 1955
Pamukova
7
Sabık (Eski) Milli Emniyet MüfettiĢinin cenazesi muazzam bir
törenle Asri mezarlığa defnedildi.
Emekli BinbaĢı ve sabık Milli Emniyet müfettiĢi Hüsnü Bingöl dün
uzun zamandan beri devam eden kalp ve karaciğer hastalığından vefat
etmiĢtir.
Çeyrek asırlık uzun ve Ģerefli Milli Emniyet müfettiĢliği vazifesini
dirayet, bitaraflık, vukuf, titizlik ve doğrulukla ifa etmeye muvaffak olan
Hüsnü Bingöl‟ün vefatı memleket çapında bir kayıp olmuĢtur.
Vazifesinin ehemmiyetine binaen hakkaniyetten ayrılmayan ve
devlet hizmetinde Ģeref ve doğruluk timsali olmasını bilen Hüsnü Bingöl,
bütün Ģark vilâyetlerinde hükümetin en gizli istihbarat iĢlerini idare etmiĢ ve
vazifesindeki ehliyetiyle komĢu devletlerde dahi temayüz etmiĢ kıymetli bir
emniyetçi idi.
Emperyalist ve Kızıl Rusya‟nın istihbarat servislerini alt üst ederek
en mühim sevkülceysi (stratejik) bölgelerimizde Ģerefli ve milli bir vatan
hizmeti yapmaya muvaffak olan Bingöl, aynı zamanda Türk ordusuna
değerli ve kudretli elemanlar yetiĢtiren mümtaz bir aileye mensuptu.
Vefat haberi kısa bir zamanda, Karaköse, Erzurum ve Kars
vilayetlerinde duyulmuĢ ve civar kaza ve vilayetlerden gelen heyetlerin de
iĢtirakiyle tertiplenen muazzam bir cenaze töreniyle merhumun nâĢı Askeri
mezarlığa defnedilmiĢtir.
Kendisine Allah‟tan mağfiret, Milli Emniyet teĢkilatımızla Bingöl
ailesine baĢsağlığı dileriz.
Hüsnü Bingöl’ü Kaybettik
ġubat 1955
Hasan Karalar
7
Dün (6 ġubat 1955) saat 9.30 sıralarında Iğdır‟a bir kara haber
yayıldı. Bu kara haber biraz sonra Ağrı‟ya, Kağızman‟a kadar uzadı. 25 yıl
ömrünü vatan ve millet hizmetine vakfeden emekli BinbaĢı ve Milli
Emniyet müfettiĢliğinden sıhhi sebeplerden dolayı yakın zamanda ayrılan
Hüsnü Bingöl Bey amcamız fani dünyaya arkasını dönmüĢ, gözlerini
ebediyen hayata kapamıĢtı. O, uzun bir yolculuğa çıkmıĢ, bir daha bu
yolculuktan dönmeyecek, sevdiklerini görmeyecek, toprak üzerinde
gezmeyecek, bahçede oturup piposunu içmeyecektir.
YapıĢan dudaklarına dünya nimetini tattırmayacak, yavrularına hem
ana ve hem de babalık vazifesi yapamayacaktır. Üniforması sırtındayken
Türk ordusuna, üniforması çıktıktan sonra Türk Genel Kurmayına hizmetini
seve seve yapan, ġark‟ın kilidi Sovyet Rusya‟nın bir numaralı düĢmanı,
milli duyguların temel taĢı, vatanperverlik sembolü Bey amca, bu gün kara
toprakların altında sandukası içinde artık ebedi uykusuna yatmıĢtır.
Çocukla çocuk, büyükle büyük tevazuu asil karakteri, insanlık
duyguları onu hiç kimsenin kalbinden sökemeyecektir. Kara haber
Tuzluca‟da yediden yetmiĢe herkesi teessüre gark etti (boğdu). Derhal
toplanıp ona son vazifemizi yapmak için Iğdır‟a koĢtuk. Dün onun
cenazesine bütün Iğdır ağlıyordu. Münevverinden köylüsüne kadar
mendiller gözlerde, dudaklar kilitlenmiĢ, bu aziz ölüye son vazifeye
koĢuluyordu. Mezarın baĢında inleyen halk, hıçkıran gençlerin ona karĢı son
vazifelerini yapmaları en büyük tesellimiz olmuĢtur.
Bey amca! Uzun yıllar vatan hizmetine vakfettiğin ömrünün son
gününde ve tabutunun altında kadirĢinas Iğdırlılar seni ebediyete giden yola
götürdüler. Hatıran bir meĢale olarak kalplerimizde yanacaktır.
Ruhun Ģad olsun ve müsterih uyu!
Teşekkür
Babamız ve pek kıymetli aile büyüğümüz Sayın Hüsnü Bingöl‟ün ebediyete intikali dolayısıy
bizzat iĢtirak eden ve acılarımızı paylaĢmak suretiyle müteaddit defalar evimize kadar gelen v
bilhassa telgraf, telefon ve gazete ile kadirĢinaslık gösteren değerli Iğdır halkına ve kahraman
ordu mensubeynine (mensuplarına) ve memur, zabıta ve müftülük mensuplarına derin minnet
ve Ģükranlarımızı arz ederiz
Kızları ġükran, Müjgân ve amcazadesi Ziya Güner
Hüsnü Bingöl’ün Arkasından
Mart 1955
Ramiz Özer
16
Ömrünü yurt için harcayan insan!
Kalbini millete bağlayan insan!
Bizi acısıyla dağlayan insan!
Sana “öldü” diyen diller ağlasın!..
Aras da yas tutmuĢ mahzun akıyor
En büyük yas her yüreği yakıyor
Elde değil gözler hasret bakıyor
Pınar, çeĢme hatta göller ağlasın!..
Velinimetimiz , söndün bu sabah
Gözlerimizde yaĢ, kalbimizde ah
Ağlattın Iğdır‟ı eyleriz vah vah
Tabutun geçtiği yollar ağlasın
Siyah bulutlara büründü Ağrı
Onunda kanıyor elbette bağrı
Kalbine dikmeli sarı gül barı
Bu mezarı öpen yeller ağlasın
Yurt için göğsünü düĢmana gerdin
Vatana, millete aĢkını verdin
Tanrı huzurunda cennete erdin
Bahar matem edip güller ağlasın!..
Nemli gözler bir birine bakıĢır
Cenazeye bütün millet akıĢır
Tabutuna bayrak güzel yakıĢır
Dost, akraba hatta eller ağlasın
Milletçe bu matem büyük acımız
Gittin elimizden ey baĢ tacımız
Metin olsun ġükran, Müjgân
bacımız
Dağlar, taĢlar, deniz, seller ağlasın
ġair inlet sazı.... Ağlamak gerek
Al değil karalar bağlamak gerek
Kalbimizi bu gün dağlamak gerek
Mızraplar kırıldı teller ağlasın!..
Hüsnü Bingöl için
Hamit Dönmez
25 Mart 1955
Dertle, elemle ruhum yoğruldu
Ağla gözüm, ağla! Matem günüdür!.
Kalbime bir yara daha vuruldu
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!.
Bu yara hep yaralarımdan derin
Ağla, sızla siyalara sen bürün
Parçala sineni, çırpın ve döğün
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!
Yurt uğruna vücudunu bitirdi
Zalim felek aldı bizden götürdü
Vatan bir muhteĢem evlat itirdi
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!.
Bu bir büyük derttir, büyük bir acı
Bu büyük ölünün nurlardan tacı..
BaĢka bir âlemdir onun amacı!.
Ağla gözüm ağla, matem günüdür...
Bayrak sarılı bir tabut göründü
Öksüz kızlar güvercin tek döğündü
Kıyamet kopmuĢtur kıyamet imdi!.
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!
“Hüsnü Bingöl” o ulvi bir Ģahsiyet
Maddeten kaybettik onu bu bir dert
Kalbimizde yaĢayacaktı, evet!
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!
Süsleyin yolları, yoldan çekilin!
Cenaze geliyor saf saf eğilin!..
En büyük askere ağlayın, deyin!
Ağla gözüm ağla, matem günüdür!
Iğdır’da Demokrat Parti Kaza Kongresi Yapıldı
Mecit Hun
7 ġubat 1955
Kongre divanı teĢkil ettikten sonra baĢkanlığa getirilen Alkamer
delegesi Enver Sever sanki meĢru bir kongrenin meĢru reyiyle seçildiğini
ima ederek delegelere hitap etti:
“Büyük bir alaka görüyoruz. Vilayetten gelen heyet bunun
misalidir” dedi. Halbuki dıĢarıda parti tüzüğü katledilmek suretiyle hakları
gasp edilen binlerce vatandaĢ kongre salonunda olup bitenleri protesto
ediyor ve nümayiĢ havası esiyordu. Bu içten gelen samimi bir tezahürdü.
Tahrik ve teĢvikten azade rencide edilen milli hislerin icabıydı. Celâl Bayar,
Adnan Menderes, Köprülü ve Koraltan partisinin ne Ģekilde istismar
edildiğinin en müdellel misaliydi.
Kongre baĢkanı, itiraza uğrayan Ġç Bucak kongresinin tetkiki ve
karara bağlanması hakkında 5 kiĢilik bir komisyon seçilmesini teklif ettiği
sırada il idare kurulu azalarının yüzüne baktım. Onlar da ne yaptıklarının ve
ne yapıldığının farkında değillerdi. Aynı gün ve saatte aynı kademe için
akdedilen iki kongrenin müzakere değil disiplin takibatı ve hatta partinin
prestij bakımından adli takibatı icap ettirdiğini bilmek istemiyorlardı.
Vaziyet hem gülünç ve hem de feci idi. Kura ile 5 kiĢilik komisyon seçildi,
dosyanın kapağı bile açılmadan rapor yazılıyordu. Tabii Hacı‟nın yegâne
avukatı Enver Sever bir taraftan kongreyi idareye çalıĢırken diğer taraftan da
tetkik komisyonuna suflörlük yapmağı ihmal etmiyordu. Ne gariptir ki
Tüzüğün sarih hükmüne rağmen Ġç Bucağın her iki kongresine mensup
delegeler de müzakereye iĢtirak etmiĢti. Tetkik komisyonu beyaz bir kağıda
birkaç kelime karalayarak kongre divanına verdi. Kongre baĢkanı papağan
gibi ezberden bir sayfa okudu. Bu birkaç satırın 15 dakika müddetle
okunmasını ben gülme, idare heyeti taaccüp (ĢaĢkınlık) ve delegeler takdirle
karĢıladılar. Her iki kongre sözcülerinden Nurettin Kirman‟la Abbas
Türkdönmez‟e mikrofon
tevdi edildi ama söz verilmedi. Abbas
Türkdönmez‟in bir Ģeyler yumurtlayacağı leblerinden belliydi fakat kısmet
olmadı.
Kongre divanı tetkik komisyonu ve hatta delegeler sinema salonunda
yapılan Ġç Bucak kongresinin kanuni vesaik ve tutanaklarını yüzlerini
kızartmak ve yalan söylemek suretiyle inkâra kalktılar hele tüzük Hacı‟nın
sözleri kadar da muteber olmuyordu.
Yıllık faaliyet raporunun okunacağını baĢkan bildirdiği zaman
delegeler hasta arkadaĢları için tabip raporu zannettiler. Hatta bir delege,
“Bizim kentte de 3 öküzümüz öldü ama baytar rapor vermedi” diyerek
sâmiîni (dinleyicileri) güldürdü.
Ġsmail Çınar evvelâ sözüm ona bir konuĢma yaptı: “Kongreyi DP‟ye
yakıĢır Ģekilde yapalım. Partiyi zayıf ellere bırakmayalım. Muhalifler
aramıza girmesin” dedi.
Kongre salonuna göz gezdirdim, delegelerin yüzde sekseni Halk
Partili idi. Kongre nüfuz ve temsilden mahrum en zayıf eĢhastan teĢekkül
etmiĢ ve hiçte iktidar partisine yakıĢmıyordu.
Çınar, vatandaĢların hücrelere sokulup iğfal edildiğinden Ģikâyet etti.
Bu noktada haklıydı. Hacı‟nın evi ile bir fesat yuvası haline getirilen parti
binasını hatırladım.
Raporun okunmasına baĢlandı. Bu bir ilçe idare kurulu raporu
değildi. Reisicumhurumuzun Büyük Millet Meclisini açıĢ nutuklarından
birisinin kopyasıydı.
Baraj, set, yol, köprü inĢaatları ve hatta muvazenei umumiyeyi
(genel dengeleri) ilgilendiren meseleler ilçe idare kurulunun faaliyetleri
meyanında mütalaa edildiği sırada dikkat ettim, aklı baĢında olan herkes
müstehzi bir hal ile gülümsüyordu.
Ankara‟ya bir yıl evvel giden heyetin marifetleri de raporda yer
almıĢ ve fakat Hacı‟nın Adnan Menderes‟ten ne Ģekilde kamıĢ istediği
hikâye edilmemiĢti. Gayri ihtiyari Hasan Tezel‟le göz göze geldim. O
zaman, “Hacı heyetten ayrıldı, BaĢvekilden kamıĢ istedi” mealinde
gazetemize telgraf çeken Tezel, Ģimdi Hacı ile omuz omuza oturmuĢ faaliyet
raporunun bu kısmını avuçlarını patlatırcasına alkıĢlıyordu.
Ġdare heyeti partiye yapılan kayıtlar hakkında rakam veremiyordu ve
zaten veremeyeceği de önceden bilinmekte idi. Ama 15.000 aza kaydettik
deselerdi ne lazım gelecekti. Zira tencere yuvarlanıĢ kapağını bulmuĢtu.
Hükümet icraatı Hacı‟nın Ģahsi fedakârlığı Ģeklinde naklediliyordu. Yalnız
biraz daha ileri gidip, “Kongrenin hazırlıkları dolayısıyla 5 günden beri
memurlarıma maaĢ veremedim” diyemedi, diyebilirdi. Yılda bir defa da olsa
utangaçlıkları tutmuĢtu galiba!..
Bur sırada parti jipinin hesabatı hülesa ediliyordu. Bazı kötü
niyetliler Hacca gitmiĢ ve Allah yoluna kendisini vakfetmiĢ bir
hemĢehrimize yani Hacı Nağdalı‟ya iftira etmiĢlermiĢ...Ahlak, fazilet ve
doğruluk timsali olan bir vatandaĢa, parti baĢkanı bulunması da ilave
edilirse, iftira etmek ne demektir?
ĠĢte hesap: 2686 lira hasılat temin edilmiĢ ama masraf 8062
lira...Hani partinin kütük ve demirbaĢını dahi Hacı‟ya versek parti yine
borçlu....O halde baĢkanlığın Hacı‟da kalması için Sayın vilayet baĢkanın
çırpınmaları hiçte haksız ve yersiz telakki edilmemelidir.
Rapor bitti, müzakeresine geçileceği sırada Karaağaç delegesi ve
Kurban Akar eliyle delegelere iĢaret ediyor.
Rapor üzerinde konuĢulmamasını tavsiye ediyordu. Ġstediği oldu,
rapor aynen kabul edildi. Bu sırada Sadık Karasu tarafından bir takrir
verilerek haklarında muvakkat çıkarma kararı bulunan Rahim Akyüz‟le Ali
Yardım‟ın tekrar partiye alınmalarını istendi. Bu takrir vilayet heyetinin
istek ve tavsiyesiyle verilmiĢ ve kongreden önce de Bucak baĢkanlarıyla
istiĢare edilmiĢ olmasına rağmen samiin arasında bulunan Hacı Kulem‟in
menfi bir iĢareti reddi için kâfi geldi. ġimdi bozulmak ve kızarmak sırası
vilayet heyeti azalarınındı. Dudaklarını ısırıyor, atlatıldıklarını gizlemek
istiyorlardı. BaĢkanın mükerrer ısrarları Hacı Kulem‟in talimatını yenemedi
ve bu suretle Ahmet Yılmaz‟la arkadaĢları da hezimet uğradı.
Kongre baĢkanı tekrar akıl hocalığına baĢlayarak delegelere nasıl rey
verecekleri yolunda izahatına devam ederek, “reylerinizi vicdan azabı içinde
veriniz” dedi. Kongre baĢkanı sürçü lisan yapmıĢtı ama hakikati söylemiĢti.
Zira bu kongrede verilecek reylerin hiç birisi vicdan huzuru içinde
kullanılamazdı.
Bu komedyaya daha fazla seyirci kalamayacaktım. Delegelerin
arasından sıyrılarak çıkabildim.
Bilahare seçimin yapılarak idare heyetine, Nağdalı Parlar, Kadir
Günde, Feyzullah Ġnan, Ahmet Armağan, Talât Tufan, Kurban Akar ve
Sadık Tezel‟in seçildiklerini öğrendik.
Vilayet müĢahitleri de öğle yemeğine biran evvel yetiĢmek için
iĢtahlarıyla mücadele ederek kongre salonunu terk ettiler.
Nağdalı Parlar BaĢkanlıktan DüĢtü
Pamukova
7 ġubat 1955
Dün yapılan DP Ġlçe kongresi neticesinde ilçe idare kuruluna
Feyzullah Ġnan, Sadık Tezel, Kurban Akar, Nağdalı Parlar, Talat Tufan,
Kadir Günde ve Ahmet Armağan seçilmiĢ ve yapılan vazife taksiminde
baĢkanlığa Feyzullah Ġnan getirilmiĢtir.
Öteden beri Demokrat Parti safında tarafsız ve samimi hizmetiyle
temayüz eden Feyzullah Ġnan‟ın baĢkanlığa getirilmesi parti muhitinde
memnuniyetle karĢılanmıĢtır.
Mesailerinin memleket için hayırlı olmasını candan temenni ederiz.
DP Ġç Bucak Kongrelerinin
Ġkisi de Reddedildi
(7 ġubat 1955)
DP Ġç Bucak kongresinin bazı
sebeplerle iki yerde yapılması üzerine
dünkü kaza kongresinde keyfiyet
müzakere edilmiĢ ve her iki kongrenin
iptaline karar verilmiĢtir. (...)
Aratan’da Yapılan Sürek Avında
13 Domuz Ġtlâf Edildi
(7 ġubat 1955)
Ziraat muallimi Ġdris Ataman‟ın
teklifi üzerine kaymakam Galip Alaçayır ve
Askerlik ġubesi baĢkanı BinbaĢı Emir
Erol‟un iĢtirakiyle Aratan köyünde bir sürek
avı tertiplenmiĢ ve 13 domuz itlâf edilmiĢtir.
(...)
Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - I
Mecit Hun
Sayı: 69
18 ġubat 1955
Yıl: 1
Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi maksadıyla son günlerde beliren
yeni hareket ve teĢebbüsler nihayet Iğdır ve mülhakatından bir heyetin
Ankara‟ya gönderilerek ilgililerle teması neticesine bağlanmıĢ ve heyete
iĢtirak edecek zevatın tespitine baĢlanmıĢtır. Iğdır‟dan bu heyete kimlerin
iltihak edeceği yolunda istiĢareler devam ederken bir taraftan da Kağızman
ve Tuzluca ile temaslarda bulunulmaktadır.
Böyle bir heyetin muvaffak olup olmayacağı ve merkezi hükümette
nasıl bir tesir bırakacağı hususunda mütalaada bulunmaktan ziyade
maksadımız, Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesini istemekten ziyade, Iğdır‟ı
vilâyet olmaya layık vaziyete getirebilmek ve teĢebbüsün hükümet
tarafından yapılmasını temin etmenin daha faydalı olabileceğini izaha
çalıĢmaktadır.
Mevcut Ģartlar muvacehesinde Iğdır‟ın vilâyet olması mümkün
müdür? Coğrafi ve iktisadi cepheden keyfiyet tahlil edilirse mani sebep
bulamayız. Filhakika Iğdır coğrafi cephede halen vilayet merkezi olan
Kars‟tan tamamen ayrılmaktadır. Rakım, iklim ve hatta arazi yapısı yani
jeolojik durum Iğdır‟ın Kars‟tan ayrılmasını icap ettirmektedir.
Ġktisadi mevzuda da Iğdır‟la Kars arasında esaslı bir irtibat iddia
edilemez. Iğdır pamuğu, sebzesi ve buğdayı Kars haricindeki merkezlerde
piyasa bulabilmekte ve Kars‟ın her hangi bir avantajından istifade
edememektedir. Her iki merkez arasında ticari beraberlikte yok denecek
kadar azdır ve Iğdır kendi mahsulüyle daima Kars‟tan üstün bir iktisadi
bünyeye maliktir.
Hal böyle iken Iğdır‟ı vilâyet yapalım , teklifinde bulunduğumuz
zaman hükümeti ikna etmekte niçin müĢkülat çekiyor ve teĢebbüsün
hükümetten gelmesini neden arzu etmiyoruz? ĠĢte meselenin asıl ruhu
buradadır.
Iğdır vilâyet olmadan evvel imara, kalkınmaya ve her cepheden
ihtimama muhtaçtır. Mesele, bu ihtiyaçları tespit edip gidermektir. Bu
taktirde herhangi bir heyetin yorulmasına ve ilgililerin rahatsız edilmesine
lüzum kalmadan, Iğdırlı muhalefet etse bile, mesele kendiliğinden hal olacak
ve hükümet mahalli teĢebbüse lüzum görmeden Iğdır‟ı Kars‟tan ayırmakta
tereddüt göstermeyecektir.
Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - II
ġubat 1955
21
Mecit Hun
Yıl: 1
Sayı: 70
Geçen nüshamızdaki görüĢümüzü takviye maksadıyla vilâyet olması
için çırpındığımız Iğdır‟ı muhtelif cephelerden tetkik edelim.
Belediye ĠĢleri: Iğdır, Demokrat Parti iktidarının iki Dahiliye Vekili
tarafından görülüp gezilmiĢ ve hakkında hükümetin resmi kanaati izhar
edilmiĢ bir kasabadır.
Sayın Ethem Menderes, Dahiliye vekili olarak Iğdır‟a teĢrif ettikleri
sırada mutat teklifimizi Ģöyle cevaplandırmıĢtı: “Kasabanız büyük bir köy
manzarası arz etmektedir. Her Ģeyden önce esaslı bir imarla Iğdır‟a bir Ģehir
veçhesi vermeye çalıĢmalısınız!”
Geçen Eylül ayında Iğdır‟dan geçen Dahiliye vekili Sayın Namık
Gedik de, “Iğdır‟ı kasaba haline getirmeye muvaffak olduktan sonra vilâyet
olma teklinde bulunabilirsiniz” sözleriyle sayın Ethem Menderes‟in
görüĢünü teyit ve Iğdır hakkındaki kanaatlerini resmen izhar
buyurmuĢlardır.
Demek ki, hükümet Iğdır‟ın vilâyet haline gelmesi hususunda
Ģimdilik müspet bir kanaat sahibi olmadığı gibi Iğdırlıdan da evvelemirde
Ģehircilik ve Ġmar gibi belde iĢlerinin hızlandırılmasına önem verilmesini
istemekte ve hatta Iğdır‟ın vilâyet olması davasını bu Ģarta bağlı tutmaktadır.
Hükümetin bu arzusunun tahakkukla mükellef bulunan
Belediyemizin son 4 senelik çalıĢmalarına kısaca göz atarsak bir bakıma
hiçte tatminkâr olmadığını itiraf zorundayız.
Filhakika 1950 yılında 115.335 lira olan belediye bütçesi her yıl
muayyen bir artıĢı kaydederek 1954 yılında 357.823 liraya iblağ edilmiĢ,
Ġller Bankasından sağlanan 1.400.000 lirayla kasabaya içme suyu, 78.000
lirayla gündüzleri elektrik ihtiyacını karĢılayabilecek ikinci bir motor temin
edilmiĢ ve 65.000 lirayla kasabanın imar planı ile 6.000 liraya kanalizasyon
keĢif ve projeleri yapılmıĢ ama Ġmar ve Ģehircilik cephesinde ise esaslı bir
faaliyet gösterememiĢtir.
1950 sayımına göre 7800 nüfuslu bir kaza merkezi iken bugün
12.000 nüfuslu büyük bir kasaba haline gelmiĢ ve geçmiĢ yıllara nazaran,
sınai, ticari ve iktisadi sahalarda muazzam bir geliĢme kaydetmiĢ bulunan
Iğdır, maalesef esaslı bir imar programından mahrumdur.
Gerçi geçen seneye kadar kasabanın imar planının yapılmamıĢ
olması belediye için bir müdafaa bahanesi olabilir fakat iĢi samimi ve
hakiki tarafı belediye meclisinin kifayetsizliği ve ehliyetsizliğidir. Nitekim,
imar planının tatbikinden beri 29 inĢaata ruhsat verilmiĢ olması Iğdır‟da
imar iĢlerinin programdan ziyade kendi tabii seyrine terkedilmiĢ olduğunu
bariz Ģekilde göstermektedir.
1955 yılı faaliyetini birkaç gün evvel tespit eden belediye meclisi,
Ġller bankasından da yardım aldığı takdirde, yollar için 50.000 yeni gazhane
inĢaatına 60.600, eski hamam onarımına 10.000, belediye binası inĢaatına
150.000 ve hayvan pazarı, açık pazar, küçük sanatkârlar hali ile kasap hali
yerlerinin istimlaki için de 20.000 lira tefrik etmiĢtir. ġu noktaya da temas
edelim ki azda olsa programa alınan bu yeni inĢaat tasarısı belediye
meclisinden ziyade belediye reisi ile memurlarının gayret ve teĢebbüsünden
neĢet etmiĢtir. Meclis azaları içtima müddetince Ģahsi hislerinin mağlup ve
esiri olarak Ģahıslarla uğraĢmak ve Iğdır‟ın kalkınmasını tekmelemekten
baĢka bir Ģey yapamamıĢtır. Meclis müzakerelerine daima Ģahsi menfaat ve
ihtiras fikirleri hakim olmuĢ ve geçen nüshamızda bahsettiğimiz Ankara
heyeti fikri de, birkaç kiĢi hariç bu zihniyeti tahtında ortaya atılmıĢtır.
Belediye için yeni bir bina yapmak veya bir hamamı onarmak yüzde
doksan çamur ve kamıĢtan mamul Iğdır‟ın veçhesini uzun yıllar
değiĢtiremeyecek ve Iğdır‟da vilâyet olmanın hasretini bununla muvazi
olarak çekecektir.
Iğdır‟a samimi olarak hizmet arzusuyla tutuĢan hemĢehrilerimize
birinci tavsiyemiz, belediyemize bütün imkansızlıklara rağmen müzahir
olmak ve vilayet olmak gibi bugün için müĢkül ve imkansız olan bir
mevzudan ziyade Iğdır‟ın süratle imar ve geliĢmesini sağlayacak imkân ve
yardımları hükümetten talep etmek üzere bir heyet teĢkil ve Ankara‟ya
tahrik ettirmektir. ĠĢte vilâyet olmanın birinci sırrı budur. Aksi halde
gitmekte olan heyet Dahiliye vekilinden Iğdır‟da aldığı cevabın aynısını
alarak eli boĢ dönmeye mahkûmdur.
Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - II
I
23
ġubat 1955
Mecit Hun
Yıl: 1
Sayı: 71
Iğdır‟ın vilâyet olması lehinde mütalaa edilen faktörlerden en
mühimi Ģüphesiz ki baĢlı baĢına iktisadi bir bünye vücuda getiren ziraat ve
hayvancılığıdır. Kasabada birkaç çırçır fabrikasından baĢka fabrika ve sınai
tesisler olmadığından Iğdır‟ı ayakta tutan yegâne iktisadi avantajı denilebilir
ki ziraat ve hayvancılıktır.
Ekime elveriĢli 1.500.000 dönüm araziye sahip bulunan Iğdır Ovası
lâyıkı veçhiyle bu araziden istifade edebiliyor mu? Pamuk, hububat, sebze
ve çeltik ekimini fenni ve tatmin edici Ģekilde geliĢtirmek, bu ürünlerin
istihsaline milli istihsalatımızda mühim bir mevki vermek ve nihayet ovanın
bazı sebeplerle ekilmeyen kısımlarından istifade etmek için gerekli tedbirler
alınmıĢ ve Iğdır için bir kalkınma programı hazırlanmıĢ mıdır?
Yaptığımız etüde göre 1954 yılında 219.580 dönümü buğday,
24.800‟ü arpa, 22.000‟i pamuk 5850‟si çeltik 21380‟i sebze olmak üzere
ceman 293.610 dönüm arazi ekilmiĢ ve ovanın diğer kısmından istifade
edilememiĢtir. Ġster Ankara‟ya giden heyet bu noktada kafasını yorabilirse
bir yıl sonra Ankara‟ya teĢrif zahmetine katlanmazsak bile Iğdır, vilâyet
olmak için birinci sınıf namzetler arasında girebilecektir.
Iğdır‟ı kalkındırabilecek bütün imkânlar Hükümet tarafından
hazırlanmıĢ ve tatbik mevkiine konmuĢtur. Gaye bu teĢebbüsleri tacil etmek
ve biran evvel netice elde etmek üzere ilgililer nezdinde teĢebbüste
bulunmaktır. Meselâ Iğdır‟ın mukadderatına hakim bulunan Serdarabat
Barajının kapıları takılmıĢ ve ovanın su almasına müheyya duruma
getirilmiĢ olmasına rağmen ana ve tali kanalların çıkarılması henüz kati
Ģekle bağlanamamıĢtır ve bu sebeple de Iğdır Ovasının 1955 Ekim
mevsiminde diğer yıllar gibi esaslı bir sulamadan mahrum kalacaktır.
Halbuki bu meselenin bir an önce tahakkuku Iğdır‟a milyonları
kazandırabilecek mahiyettedir.
1952-1953 yılında 2.000.000 kiloyu bulan iĢlenmiĢ pamuğumuz
1953-54 yılında 943.000 kiloya ve bu yılda bu miktarın daha da dûnuna
inmiĢtir. Iğdır‟ın yüzünü ağartan pamuk istihsalinin tereddiye doğru
gitmesinin sebepleri niçin araĢtırılmıyor? Senelik pamuk ekimini birkaç
misli arttırarak Iğdır‟ı bir pamuk istihsal ve sanayi merkezi haline getirmek
dururken sanki bir kaymakam az geliyormuĢ gibi hükümetten ısrarla bir de
vali istemekte ne mana vardır? Iğdır hükümete yalvaracağına kendisini
valiye idare edilmeye lâyık duruma getirerek hükümetin takdirkâr
nazarlarını üzerine çevirebilir.
Iğdır pamukçuluğunun istikbalini tahtı emniyete almak maksadıyla
yıllardan beri bir iplik fabrikası açılması yolundaki teĢebbüslerimiz fiiliyata
intikal ettirilemiyor. Top yekûn Iğdırlı 125.000 liralık sermayeli bir Ģirket
kurmaktan aciz iken bu gün vilâyet olmanın hayali içinde yaĢamak ve bu
teklifi hükümete götürmek saflığında bulunursa eminiz ki alınacak cevap
istihza ve tebessüm olacaktır.
Kars, Karaköse ve hatta Erzurum‟u besleyen sebzeciliğimiz hala
iptidailikten kurtarılamamıĢtır. Kasabada ufak çapta da olsa bir konserve
imalatına teĢebbüs edilemezken vali istiyoruz.
Kanal ve sulama iĢleri, iplik ve dokuma sanayi ile konservecilik ve
fenni ziraat vilayet olmağa bağlı keyfiyetler olmadığına göre bu manasız
ısrarlarımız biraz da Ģuursuzluğumuza hamledilebilir. Iğdırlının bunlardan
kaçınması ana davalarına sarılması gerekmektedir.
Vilâyet olalım, dediğimiz zaman bir mesken ferahlığı içinde
bulunmamızda birinci derecede mütalaa edilmelidir. Bir nüfus kâtibine ev
bulamayan ve 2 odalık bir kerpiç evi 70 liradan aĢağı fiyatla kiraya
vermeyen Iğdır, yüzlerce vilâyet memurunu nerede barındıracaktır?
Mürettep ağır ceza mahkemesinin ihdası iki seneden beri bir çok devlet
dairesini açıkta bırakmıĢtır. Ankara heyeti yarın kendisine bu mevzuda
tevcih edilecek sualleri cevaplandırma kudretini bulabilecek midir?..
Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - IV
25 ġubat 1955
Mecit Hun
Yıl: 1
Sayı: 72
Vilayet olması için çırpındığımız Iğdır kasaba merkezinin 1945
sayımına göre 9000 nüfusu varken 1954 yılında bu miktarın 7161 kiĢiye
indiği kati nüfus istatistiklerinden anlaĢılmıĢtır. 1955 yılından sonra askeri
birliklerin Iğdır‟dan çekilmesi bu tereddiye sebep gösterilebileceği gibi biraz
da iktisadi buhranı nazara almak zorundayız.
Bugün için Iğdır Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı tüccar ve esnafın
miktarı 655 ve dükkân sayısı 562dir. Ticari mevzuların hemen hemen
tamamını manifatura, tuhafiye, bakkaliye, hırdavat gibi iktisadi kalkınmaya
müsait olmayan meĢgaleler teĢkil etmektedirler.
1937 yılından beri Ruslarla kesilen ticari münasebetlerimizin tabii
bir neticesi olarak Markara Kapısının kapanması sebebiyle ithalat-ihracat ve
Iğdır‟da bir sanayi geliĢmesi vücuda getirilmediğinden fabrika ve teknik iĢçi
yok gibidir.
Bu sebeple ticaret, sadece bir geçim kaygısı halinde idame
ettirilmekte ve Iğdır‟ı kalkındıracak ticari hareketlere rastlanmamaktadır.
Kasabada faaliyet gösteren iki Bana Ģubesi de ancak ticari muvazenesizlik
ve iktisadi sallantıların tanzimiyle meĢguldür. Halk iĢsizlik içinde
bunalmakta ve birer tembel yuvası olan kahvehanelerin sayısı artmaktadır.
Emniyet ve belediye kayıtlarına göre kasaba merkezinde halen faaliyette
bulunan 47 kahveye her gün devamlı olarak oturan Iğdırlının sayısı 1200‟ü
aĢmaktadır. 7000 olan kasaba nüfusundan kadın, çocuk ve memurları hariç
tutarsanız top yekûn Iğdırlı devamlı kahve müĢterisi olmaktan gayri iĢ
bulamıyor demektir. Bu acı vaziyet karĢısında müessir tedbirler alınamaz
mı? ĠĢte vilâyet olmadan önce tedavisi gerekli içtimai ve iktisadi iki yara!..
Kars vilâyeti dahilinde celepçilikte birinci planda bulunan Iğdır, iki
seneden beri büyük zarar ve meĢakkatler pahasına hayvanını Kızılçakçak
kapısından ihraç etmekte ve cenup ihracatçı birliğinin tavassutuna
sığınmaktadır. Bu bariz haksızlık karĢısında Iğdırlı ve Iğdır tüccarı müktesep
hakkını hatırlatarak Markara kapısından istifade edilmesini hükümetten talep
etmiĢ ve haklı bir teĢebbüste bulunmuĢ mudur? Hayır...
Iğdırlı, büyük bir ekseriyeti iĢsiz olan hemĢehrilerini kahve
köĢelerinden kurtaracak bir sanayi tesisin meselâ lâyık olduğu halde bir
iplik, dokuma ve yağ fabrikasının açılması mevzuunda maddi fedakarlıkta
bulunarak ciddi bir teĢebbüs yapmıĢ mıdır? Hayır...
Bu Ģartlar tahtında farzı muhal Iğdır‟ı vilâyet yapmaya muvaffak
olsak bile bu içtimaî ve iktisadî çöküntüyü tedavi edemeyeceğimize göre
faydasız hayallerle kıymetli vaktimizi harcamaya bilmem lüzum var mıdır?
Iğdır Ģu anda esaslı bir okul ihtiyacı içinde kıvranmaktadır.
Merkezdeki iki ilkokul, ihtiyacı tatmin edecek kadro ve kapasiteden
mahrumdur.
AltmıĢı resmi muhtarlık olan104 köyümüzde 19‟u beĢ sınıflı olmak
üzere ancak 28 ilkokul vardır. Orgof‟tan TaĢlıça‟ya kadar 17 köydeki
çocuklarımız Türkçe konuĢmasını dahi bilmez ve buralara üç sınıflı da olsa
birkaç ilkokul yaptıramazken bu milli yarayı devasız bırakarak vilâyet olma
sevdasına kapılmamızın manasızlığı ve teklifin tevlit edeceği mahcubiyeti
idrak etmeliyiz.
Dava kalkınmak ve tekâmül etmekse evvela içtimaî, kültürel ve
iktisadî sahada geliĢmeyi milli bir prensip addetmeli ve hükümete bu
taleplerimizi götürmeliyiz. Bunları tahakkuk ettirmeye muvaffak olduğumuz
gün Iğdır‟a hizmet etmiĢ sayılırız.
Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - V
ġubat 1955
Mecit Hun
Sayı: 73
28
Yıl: 1
Iğdır köylerinin içme suyu sıkıntısı da üzerinde hassasiyetle
durulması gerekli bir davadır. Öteden beri Aras‟ın çamurlu ve gayri sıhhî
suyunu içmeye mahkûm Iğdır köylüsünü, temiz suya kavuĢturmak
maksadıyla bugüne kadar ciddi bir çalıĢma müĢahede edilmemiĢtir. DP
iktidarı zamanında yüz binlerce lira sarfıyla bir artezyen sondaj makinesi
faaliyete geçirilmiĢ ise de mezkur makine Melekli‟deki 17 metrelik bir
sondajı müteakip âtıl hale gelmiĢ ve istifade imkânları sağlanamamıĢtır.
Diğer taraftan BaĢköy nahiyemizle köyleri de Karasu‟yun acı ve pis
suyundan kendisini kurtaramamıĢtır.
1953 yılında mahalli idarelerden Iğdır köyleri içme suyuna yapılan
1500 ve 1954‟de yapılan 1200 liralık yardımlar bu büyük davanın devede
kulak kadarını bile halledememiĢtir. Ancak son günlerde on köyün içme
suyunun hükümetçe ele alındığını memnuniyet verici bir haber olarak kabul
etmek zorunda olmamıza rağmen, Oba köylerinin bu programın dıĢında
bulunması davanın temelinden ele alınmadığını göstermektedir.
Arazi ihtilâfları mahkeme ve ilgili dairelerin mesaisini tamamen
iĢgal edecek derecede çok ve ciddidir. Kazada faaliyette bulunan Tapu
Kadastro ekibi, tam bir kadroya sahip olmadığından çalıĢmalarında tatmin
edici bir randıman elde edilememekte ve Iğdır‟ın Kadastro davasında
tahakkuku bu sebeple uzamaktadır. Bütün imkânsızlıklar ve kötü Ģartlar
tahtında Kadastrosu ikmâl edilen on köyde tespit edilen hazine arazilerini
muhtaç çiftçiye tevzi edecek toprak komisyonunun her ne kadar 1955
yılında Kars‟tan Iğdır‟da faaliyete geçirilmesi temin edilmiĢse de Kadastro
kadrosunun ihtiyaca cevap verecek Ģekilde tamamlanmadığı nazara alınırsa,
semereli bir çalıĢmanın elde edilemeyeceği muhakkak gibidir. Ġskân iĢleri
Arap saçına dönmüĢ ve yasak bölge meselesi de ağır bir yük halinde
kendisini hissettirmiĢtir. Son günlerde usulsüz ve sahte kesildiği tespit edilen
yüzlerce tapu Iğdır‟da nispeten mevcut olan mülkiyet haklarını temelinden
sarsmıĢ ve çiftçi ile toprağı birbirine bağlayan rabıtaları gevĢetmiĢtir.
Yasak bölge köylerinde yerleĢen binlerce hane, kanuni Ģartların
tahakkukuna rağmen iskân suretiyle toprağa bağlanamamıĢtır.
Hasılı, Kadastro ve Ġskân davamız de henüz askıdaki iĢler arasında
mütalaa edilebilecek bir mahiyet arz etmektedir.
Görülüyor ki her cepheden Iğdır, imar, inkiĢaf, ihtimam ve emek
isteyen bir kasaba olarak kendisini göstermekte ve ana davalarının kısmen
de olsun halledilmediği neticesine varılmaktadır.
Hal böyle iken bütün bu hususatı bir tarafa bırakarak vilâyet olmaya
çabalamak, kel baĢa ĢimĢir tarak istemekten baĢka Ģekilde izah edilemez.
Iğdır‟ın güzel bir hudut vilâyeti olmasını arzu edenlerin baĢındayız. Fakat bu
arzunun tahakkuku için teĢebbüse kuyruktan baĢlamak ve programlı
çalıĢmalardan kaçınmak bu ezeli ve ebedi davamızı baltalamaktan gayri
fayda temin edemeyecektir.
Temennimiz, her türlü Ģahsi mülahazalardan azade bir beraberlik ve
olgunlukla Iğdır‟ın askıda kalan davalarının tahakkukuna çalıĢmak ve
vilâyet olma teĢebbüsünü hükümetten getirmeye muvaffak olmaktır.
Ağrı Dağını Tanıyalım – I
18 ġubat 1955
Veli Orkun
Yıl: 1
Sayı: 69
Dünya üzerinde tepesine çıkılabilen yüksek dağlardan beĢincisidir
Ağrı Dağı. Türkiye‟mizin, en yüksek tepelerini teĢkil eden Ağrı Dağı‟ndan,
Hazar Denizi, Kars, Kafkaslar, Elbruz dağları ile Bingölleri görmek
mümkündür. GörüĢ sahası bu kadar geniĢ olan Ağrı Dağı‟nın yüksekliği
hakkında Ģimdiye kadar kati bir rakam verilememiĢtir. Coğrafya kitaplarında
ve birçok haritalarda 5165 metre yükseklik gösterilmiĢse de hakikatte Ağrı
Dağı‟nın en yüksek tepesi SavaĢeri oluğu 5176 metre rakımındadır. Dünya
kabuğunun katılaĢım ve oluĢum devirlerinden üçüncü zaman sonu ile
dördüncü zaman baĢlarında meydana gelen Ağrı Dağı, yakın tarihlere kadar
bir yanardağ halinde idi.
En son indifai 1840 yılına rastlar. Bu kükreyiĢinde çok Ģiddetli
gürültüler, büyük kaymalar ve dünyayı yerinden oynatır derecede depremler
meydana getirmiĢtir. Bu gün yamaçlarında ve eteğinde görülen siyah sünger
Ģeklindeki taĢlar Ağrı Dağı‟nın son fırlattığı volkan tüfleridir. Bilhassa
yamaçlarında görülen büyük mağaralar hep bu son sarsıntının bıraktığı
izlerdir.
Ağrı Dağı hakkında pek çok masallar ve mitolojik söylentiler vardır.
Bu ciheti baĢka bir sefere bırakarak asıl Ağrı Dağı‟nın coğrafi durumunu
kısaca açıklayalım. Eskiden beri “Ararat” adını taĢıyan bu yükseltiye “Ağrı”
ismi 1840 tarihinde vukua gelen indifada, kuzey yamacında bulunan Ahura
köyünün batmasından sonra bu köyün adı kendisine isim olarak verilmiĢtir.
Ağrı Dağı‟nın üzerinde pek çok çok tepeler vardır. Dağın Ģimale bakan
yamaçları bazı yerlerde derin yarıklar ve kayalıklarla, bazı yerlerinde ise
tatlı meyillerle aĢağıya kadar geniĢ yaylalarla sona erer. Doğu ve güney
yamaçları ise oldukça dik ve az geçit veren sarp yereyle örtülüdür. Ağrı
üzerinde çeĢitli iklimler ve farklı hava Ģartları vardır. Eteğinden tepesine
doğru gidildikçe havanın sertleĢtiği ve rüzgarların Ģiddetlendiği görülür.
3500 metre yüksekliğine kadar çeĢitli bitki topluluklarına tesadüf edilir.
3500‟den yukarılarda ise yosunluklar görülmeye baĢlar. AĢağı kısımlarında
çalılıklar, kamıĢlıklar ve palamut ağaçları bulunur. En çok “yavĢan” denilen
kısa boylu ve halkın yakacak ihtiyacını çalılar görülür. Bitki çeĢidi çok
fazladır, esaslı etüt yapılmadığı için bitki nevileri tasnif edilmemiĢtir.
Ağrı Dağı hayvan çeĢitleri bakımından da oldukça zengindir. BaĢta
sürülerle yabani keçi, yabani koyun, geyik, karaca gibi eti yenir hayvanlar
gelir.
Ağrı Dağını Tanıyalım – II
21 ġubat 1955
Veli Orkun
Yıl: 1
Sayı: 70
Ġri cüsseli ayı, kurt, tilki, tavĢan, sansar, porsuk, yabani kedi ve
sincap bulunmaktadır. Türkiye‟mizin hiçbir yerinde görülmeyen büyük ve
zehirli yılanlar, akrepler ve kertenkeleler yaĢamaktadır. Yılanlar hakkında
halk arasında hayli rivayetler dolaĢır. Ayaklı, boynuzlu, kanatlı ve daha pek
çok çeĢitli yılan cinslerini görenler vardır.
Ağrı Dağı‟na bugüne kadar 27 defa ecnebiler 8 defa da biz Türkler
tarafından çıkıĢlar yapılmıĢtır. Ġlk çıkıĢı 1829 tarihinde Ruslar yapmıĢlardır.
Ġkinci defa Alman profesörlerinden Frederik Parrot yapmıĢtır. Daha sonra
Rus astronomi alimi Spaski Altonomof, yine Alman jeologlarından Herman
Abich bilahare Ġngiliz alimlerinden Syemoun çıkmıĢtır. Bu bilginlerin
yaptıkları ayrı ayrı tetkikler Ağrı‟yı yine lâyıkıyla tanıyamamıĢtır.
1934 tarihinde Ağrı Dağı civarında bulunan Hudut Dağcılık
Tugayımız her sene Ağustos ayında Ağrı Dağı‟na çıkmayı programa
almıĢtır. Son yıllarda Doğubeyazıt‟taki subaylarımız bilahare de Amerikan
ve Fransız heyetleri Ağrı Dağı‟na çıkmaya muvaffak olmuĢlardır. Ağrı
hakkında baĢka bir yazımızı yakında aynı sütunlarda tekrar sayın
karilerimize (okuyucularımıza) duyuracağımızı bildiririz.
Yollar (YSE) 10. Bölge Müdürlüğünden Ricamız
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 69
18 ġubat 1955
Çilli gediğine kar mücadelesi için sar fedilen parayla Iğdır
Doğubeyazıt yolu Karagüney’den geçirilebilir.
Iğdır-Doğubeyazıt yolunun bugünkü durumu hepimizce malumdur.
Karakuyu taĢlığından Karabulak köyüne kadar olan 25-30 kilometrelik
kısım fazla meyil, sert ve tehlikeli virajlarla dolu olduğundan her sene sarf
edilen on binlerce lira ve hesapsız emeğe rağmen hiçbir vasıtanın emniyetle
geçmesi sağlanamamaktadır. Üstelik yolun Çilli gibi çok yüksek bir
gedikten geçit alması kıĢ mevsiminde sık sık kapanmasına sebep olmakla
beraber her yıl 50.000 liraya yakın paranın kar mücadelesi için sarfını icap
ettirmekte ve bu suretle devlet bütçesine hatırı sayılacak derecede yük
tahmil etmektedir.
Diğer taraftan Ağrı yasak bölgesinin ihdas edildiği tarihten bugüne
kadar terkedilmiĢ ikinci bir güzergah mevcuttur. Orgof köyünün hemen
altından aynı seviye ve düz bir hat istikametinde Karagüney ve Caf
köylerinden geçerek Doğubeyazıt kazasının Tahilki köyünü geçtikten sonra
Karabulak civarında bugünkü Ģoseye mülaki olan bu güzergâh muntazam ve
çok geniĢ bir Ģose haline gelmek için çok az bir masraf ile biraz emek
beklemektedir. Senelerden beri ısrarla üzerinde durduğumuz bu meselenin
bir memleket iĢi olarak tekrarında muhakkak ki fayda mülahaza edildiğinden
ilgililerin dikkatini çekmek ve hayırlı bir teĢebbüse önayak olmak
maksadıyla mezkûr güzergâhta bir etüt ve tetkikat yaptırdık.
Orgof‟un hemen altından Caf köyü yanındaki eski Rus kıĢlasına
kadar olan 8 kilometrelik kısımda motorlu vasıtaların geçmesine mani bazı
münferit taĢlarla mütebaki 7 kilometrelik kısımda mevcut ufak tefek
molozlar toplattırıldığı ve basit bir tesviyeye tabi tutulduğu taktirde Çilli
gediğinden daha mükemmel bir geçit elde edilmiĢ olacaktır. Ufak bir hesap
yapılırsa Karagüney‟den arzu edilen geçidi temin için Çilli gediğine sarf
edilen bir senelik kar mücadelesi parası kifayet edeceği gibi bu taktirde
Iğdır-Doğubeyazıt arasındaki 55 kilometrelik yolun 41 kilometreye
indirilmesi sağlanacak ve binnetice Çilli gediğinin bütün meĢakkat ve
tehlikeleri bertaraf edildikten maada 14 kilometrelik bir mesafede iktisat
edilmiĢ olacaktır.
Bugün için birçok motorlu vasıtaların Çilli‟den kaçınmak
maksadıyla yüzlerce kilometreyi göze alarak Kars üzerinden Iğdır‟a
geldikleri ve bu suretle de yüzlerce liralık akaryakıt ve yedek parça israfına
katlandıkları inkâr ve su götürmez bir hakikattir. Hal böyle iken Çilli yoluna
yüz binleri dökmekte ısrar etmek ve senede yüz binlerce liralık yedek parça
ile akaryakıtın israfına meydan vermek bugünkü iktisadi politikamızla hiçte
bağdaĢacak mahiyette değildir. Diğer taraftan Karagüney yolunun motorlu
vasıtalara açılması anında Iğdır gibi muazzam sebze ve pamuk membaı olan
bir bölgeye girecek nakil vasıtalarının adedi birkaç misline çıkacak ve
iktisadi kalkınmamızda muazzam bir sürat ve hareket göze çarpacaktır.
Asırlar boyunca ihmal edilmiĢ bu bölgenin yol gibi en hayati
mevzuunda eldeki imkânlardan azami derecede istifade ederek taktire değer
neticeler istihsal eden ve Karslıların çok iyi tanıdığı mühendis Sakıp
Hatunoğlu ile ehliyet ve liyakatında bilatereddüt ittifak edilen Yollar (YSE)
Bölge Müdürü Tahsin Ünalp‟ten bu ricamızın isafını bekler, 107.ġube
ġefliğine gerekli talimatın biran evvel verilmesini temenni ederiz.
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
18 ġubat 1955
BaĢkan Buhranı
Hani Ģu Tuzluca Belediyesinin hali Fransa
kabinesine benzemiyor değil! Bir baĢkan buhranıdır ki
devam edip gidiyor.
28.000 lira bütçeli bu belediyecik kendisini
idare edecek baĢkan bulabilecek veya Tuzluca
Belediyesi geçte olsa bir istikrar temin edebilecek mi?
Bu sualleri Tuzlucalı isterse teenni ile hareket
etmek suretiyle kendi lehinde cevaplandırabilir. Fakat
komĢu kaza olarak bizim de endiĢe etmekte hakkımız
var.
Temenni edelim ki, ipin ucu elden çıktıktan
sonra Tuzluca Belediyesi, Fransa vari olmaktan da
çıkıp Suriye‟de olduğu gibi darbe hükümetlere maruz
kalmasın!..
Tuzluca Belediyesinde Ġstikrar
(18 ġubat 1955)
(...) Hatırlarda olduğu üzere eski Belediye reisi
Hüseyin Bayram da ayni meclisin kifayetsizlik kararıyla
düĢürülerek yerine Belediye Meclisi haricinden Tevfik
Tosun Ayrım getirilmiĢti. Bu tarihten itibaren Hüseyin
Bayram taraftarları her fırsatta yeni reisi düĢürmeye
çalıĢmıĢ ve hatta iki ay evvelde muvaffakiyetsizlikle
neticelenen bir istizah takriri vermiĢlerdi. (...)
Tuzluca’nın AktiĢ Köyünde Bir Cinayet
ĠĢlendi
(18 ġubat 1955)
Tuzluca özel muhabirimiz Vahap Akar
bildiriyor:
Birkaç gün evvel ilçenin AktiĢ köyünde
geçimsizlik yüzünden zuhur eden kanlı kavgada Kelbay
Ġlyas adında birisi ölmüĢ ve köylülerden 5 kiĢi
yaralanmıĢtır.
Katil Kelbay Oruç yakalanarak adalete teslim
edilmiĢtir.
ŞAKACIKTAN
Mecit Hun
21 ġubat 1955
Tedavi Böyle Olur
Bakü Radyosu NeĢriyatı Dahiliye
Vekâletince Men Edildi. (21 ġubat 1955)
Bakü radyosunun Demir Perde gerisinden
Azeri Ģivesiyle yayınladığı Ģarkı ve türküler
programının radyo vasıtasıyla dinlenmesi Dahiliye
Vekâletinin bir tamimi ile men edilmiĢtir.
Vekâletin bu hususta ki emri polis
tarafından imzaları alınmak suretiyle radyo
sahiplerine v umumi yerlere tebliğ edilmiĢtir.
Geçenlerde Tuzluca‟nın AĢağı mahallesinde
Mehmet adında birisi sancılanmıĢ!...Hayli
kıvrandıktan sonra yarım bardak gaz içerek kendisini
tedavi etmiĢ, hatta iddiaya göre de iyileĢmiĢ.
Birkaç gün önce de hekime gelen Iğdırlı bir
vatandaĢ Doktor Çöllü‟nün muayenehanesi önünde
intizar ederken doktordan Ģefaat bekleyen tanıdık bir
Iğdır Heyeti Gidiyor (23 ġubat 1955)
hocaya rastlamıĢ ve 10 liraya bir muska yaptırarak
Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesini sağlamak
köyüne avdet etmiĢ. Tabii Hoca da saf köylünün on
maksadıyla ilgililerle temas etmek üzere Ankara‟ya
lirasıyla kemali afiyetle muayene olmuĢ!
gidecek olan heyet
“Deccalġimdi
Geliyor”
21birkaç güne kadar hareket edecektir.
gelinde iĢsizlikten Ģikâyet eden
Öğrendiğimize göre heyet DP Kaza reisi
ġubat 1955 aklına ĢaĢmayın...Ayol, muska ve
hekimlerimizin
Feyzullah Ġnan, Belediye reisi Ali Ural, Alikamer‟li Env
gazla
tedavi Özel
dururken
size günde
bir hastada gelirse
Karaköse
Muhabir
( Muhtemelen
Süleyman Kutlay)
Sever, Hasan Tezel, Abdulhadi KuĢ, Nağdalı Parlar, Nec
öpüp baĢınıza koyunuz.
Yıldız, Hakveyisli Hacı Kerem ile Merdan Turan‟dan
teĢekkül
Karaköse köylülerinden birisi birkaç gün evvel
Ģehreedecektir.
inerek aldığı
iki teneke gazı merkebine yükleyip köyüne avdet ederken bir aralık
hayvanın ıslandığını fark etmiĢ ve ıslaklığın neden mütevellit olduğundan
tereddüt ettiğinden merkebin tüylerine kibriti temas ettirince tenekeden sızan
gazla ıslanmıĢ bulunan hayvan tutuĢarak alevler içinde köyün yolunu
tutmuĢtur.
Merkebi ve gaz tenekelerinin alevler içinde kalmasına rağmen
muzipliği elden bırakmayan köylü bu defa, “Deccal geliyor” diyerek köyü
velveleye vermiĢ ve tutuĢmuĢ bir vaziyette köye giren merkebi Deccal
zanneden köy halkı geceyi dıĢarıda telaĢ içinde geçirmiĢtir.
Belediye Meclis BaĢkanına
ġubat 1955
25
Nurettin Kirman (ġehit Mehmet ÇavuĢ Cad. No:71)
Uzun senelerin ihmal acılarını büyük bir ağırlıkla duymuĢ olan
Iğdırımızın son senelerde geniĢ bir Hükümet alâkasına mazhar olduğu açık
bir hakikattir. Bu alaka kalkınma sahasında semere vermiĢ olmakla da biz
Iğdırlıları Hükümete ve onun muhterem Reisine müteĢekkir kılmıĢtır. Bir
Iğdırlı olarak bu Ģükran borcumuzu Sayın Adnan Menderes‟e Iğdır‟ın fahri
hemĢehrilik payesini tevcih etmek suretiyle nispeten olsun yerine getirmeyi
isabetli görüyorum.
Yüksek meclisimiz (Iğdır Belediye Meclisi) bu teklifimi tasvip
buyurup o hususta bir karar ittihaz ettiği taktirde hiç Ģüphesiz yalnız bir
Ģükran borcunun edası ile beraber Adnan Menderes gibi bir hemĢehriye
sahip olmanın da hazzını duyacağız.
Keyfiyeti bu suretle muhterem Meclisin âli takdirlerine arz ederim.
Saygılarımla.
Ziraat Müdürü Behram Öcal Takdir Edildi (28 ġubat
1955)
Kars Ziraat Müdürlüğünü iki seneden beri ehliyet ve dirayetle
idare eden kıymetli hemĢehrilerimizden Behram Öcal‟ın
müspet mesaisi Ziraat Vekâleti tarafından takdirle karĢılanmıĢ
ve Behram Öcal 400 lira ikramiye ilet taltif edilmiĢtir. (...)
Belediye Meclisi Ankara Heyetini Tespit Etti
Mecit Hun
“Yeni Iğdır” (28 ġubat 1955)
Gençlerimizden Cemil Aydın
tarafından çıkarılan “Yeni Iğdır”
gazetesi neĢir hayatına girmiĢtir.
Yeni refikimizi tebrik ve
uzun ömürlü olmasını temenni ederiz.
28 ġubat 1955
Belediye Meclisi son içtimaını Cumartesi günü akdederek Ankara‟ya
gidecek olan Iğdır heyeti tespit edilmiĢtir
Heyete Belediye Meclisinden kimlerin iĢtirak edeceği hususu hayli
münâkaĢalı geçtikten sonra Belediye Reisi Ali Ural‟ın harcırahla ve
Belediye Meclisinden Osman Ataman‟la Feyzullah Ġnan‟ın harcırahsız
gitmeleri kararlaĢtırılmıĢtır.
Diğer taraftan heyete DP BaĢkanı sıfatıyla Feyzullah Ġnan ve
köylülerimizden Sadık Karasu, Hacı Kerem Çiftçi ile Bahçali Aslantürk
iĢtirak edecektir.
Belediye Reisinin izinli bulunduğu müddetçe yerine Meclis
azalarından Ali IĢık‟ın vekâlet etmesi kararlaĢtırılmıĢtır.
Dün Ankara‟ya götürülen mevzular hakkında fikrine müracaat
ettiğimiz Osman Ataman, gazetemize Ģu beyanatta bulunmuĢtur:
“Gayemiz Iğdır‟a taalluk eden bütün mevzularda alakalılarla
temasta bulunmak, Iğdır‟a hükümetin yardım elinin uzatmasını sağlamaktır
Okul kifayetsizliği, Rusya‟ya yapılan hayvan ihracatının Markara
veya Karakale kapılarından yapılması, Sümerbank‟la Iğdır‟da bir iplik ve
dokuma fabrikasının tesisi, Iğdır Ovasının sulama programıyla Kiti
Hidroelektrik santralı tesisleri tahakkukunun bir an evvel ikmali, IğdırDoğubeyazıt yolunun Karagüney‟den geçirilerek Iğdır2ın en emin ve kısa
yoldan Ġran, Trabzon Transit Ģebekesine bağlanması, Erhacı Gölüyle
Karasu mecrasının kurutulması ve ıslahı gibi meseleler programımızın baĢ
kısmında yer almaktadır. Bunun dıĢında ilgili dairelerle de temaslarda
bulunarak halli ve Ankara‟ya götürülmesi gerekli hususlarda tespit
etmekteyiz” demiĢtir.
Iğdır heyetine muvaffakiyetler temenni ederiz.
Ankara’ya Giden Heyete Niçin Katılmadık?
2 Mart
1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 75
Aylardan beri dedikodusu kahve köĢelerinden en uzak köylerimize
sirayet eden, “Ankara Heyeti” davasının birinci safhası nihayet dün 3 kiĢinin
Ankara‟ya hareketiyle kapanmıĢ bulunmaktadır.
Heyete iĢtirak etmeyiĢimiz, aleyhimizde istismar ve propaganda
mevzuu yapıldı. Memleketin ana davalarında kendileriyle ittifak
etmediğimiz fikri hemĢehrilerimize telkin edilmek istendi. Hasılı her
sohbette hareketimizle, teĢebbüslerini sabote ettiğimiz ileri sürüldü.
HemĢehrilerimiz muhakkak ki bu dedikodu ve söylentilerin
mahiyetini öğrenmek ve hakikatlere muttali olmak arzusunu
göstermektedirler.
Ankara‟ya gidecek Iğdır heyetine niçin katılmadık? Bu sualin
cevabını tam manasıyla vermiĢ olabilmek ve kıymetli hemĢehrilerimizi
tatmin edebilmek için cereyan eden hadiselerin kısa bir tahlilini yapacağız.
DP iktidarının memleket hizmetindeki parlak icraatı ve bölge farkı
gözetmeksizin yapmıĢ olduğu muazzam kalkınma kampanyasından
senelerin ihmaline uğrayan Iğdır‟ı da yararlandırmak ve 1950-1954
seçimlerinde kendisini layıkıyla temsil ettirememek bedbahtlığına uğrayan
bu talihsiz yurt köĢesine hükümetin yakın alakasını teksife etmek
maksadıyla Iğdır‟a layık mahalli bir heyetin, biran evvel Ankara‟ya gitmesi
fikrini arkadaĢlara biz telkin ettik.
Maksadımız, her yıl milyonlarca kilo pamuk, yüz binlerce baĢ
hayvan, mühim miktarda hububat istihsal ve Doğunun sebze ve meyve
ihtiyacının büyük bir kısmını temin eden Iğdır‟ın iktisaden kalkınmasına
mani olan engelleri bertaraf etmek ve yeni imkanlar hazırlamak suretiyle
Ticaret, Kültür, Sağlık, Münakalat, Sanayi ve Ġçtimai sahalarda da bir
inkiĢaf sağlamaktı. Iğdır‟ın ezelî ve ebedî davası olan “Vilâyet olma” arzusu
da ancak bu Ģekilde tahakkuk edebilirdi. Günün politikacıları bunu idrak
edemediklerinden yukarıda maruz hususatın tahakkukuna lüzum görmeden
ve bu ciddi mevzularda her hangi bir etüt yapmadan bir çırpıda 40 kiĢilik bir
heyetle Iğdır‟ı derhal vilâyet yapabileceklerini zannettiler.
Mevzu, iki sene evvel Kars‟a teĢriflerinde sayın Reisicumhurla DP
iktidarının iki Dahiliye Vekili Ethem Menderes ve Dr. Namık Gedik‟e de
intikal ettirildiği zaman alınan cevap “Iğdır‟ı iktisaden kalkındırmak”
tavsiyesinden ileri gidememiĢti.
Hal böyle iken politikacıların heyeti, tahakkümleri altına alarak
bedâhet ve hakikatlere muhalefet etmeleri ve bu mevzuda samimi
münâkaĢadan kaçınmaları bizi heyete katılmaktan alıkoyan sebeplerin
baĢında gelmektedir.
Biz, Ankara‟ya gidecek heyet mensuplarının resmî ve hükmi
Ģahsiyeti haiz daire ve müesseselerle temas ederek belde ihtiyaçlarının en
salim ve salâhiyetli Ģekilde etüt edilmesi fikrini müdafaa ettik. Onlar her
Ģeye vakıf olduklarını ileri sürerek muhalefet ettiler.
Biz, Iğdır‟ın kültürlü, temsile salâhiyetli mahdut ve yeknesak bir
heyetle temsilinin daha müessir ve faydalı olabileceğini ileri sürdük. Onlar
parası olan her vatandaĢın iĢtirakinde beis görmediler.
Biz, müstakbel Aras vilâyetinin birer kazası olabilecek Tuzluca ve
Kağızman‟ın davalarına iĢaret ettik. Onlar bizi, heyeti oyalamak ve sabote
etmekle itham ettiler.
Görülüyor ki, Ankara‟ya gitmekte olan Iğdır heyetine mantık ve
aklıselimden ziyade politik ve hissi bir ruh hakimdir. Bu mülahazaların
tahrikine tabi olan bir heyetin faydalı olabileceğine kani olmadığımız için
katılmaktan çekindik.
Heyete iĢtirak eden olgun ve memleket sever hemĢehrilerimizde
Ankara‟daki temaslardan sonra bize hak vermekte gecikmeyecek ve tahmin
edersek yeni heyet de evvelkiler gibi eli boĢ dönmeye mahkûm olacaktır.
Muvaffakiyetin Sırrı
1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 74
2 Mart
Gazetemizin geçen birkaç aylık koleksiyonunu gözden geçirdik.
Bilhassa asayiĢ ve emniyetle alakalı haberlerin Eylül ayından beri birden
bire azalması ve bu korkunç grafiğin en yüksek noktadan sıfıra inen bir
çizgiye nihayetlenmesi, huzur ve sükûnumuz zaviyesinden hakikaten Ģayanı
Ģükrandır. Birkaç ay evvel gazete sütunlarını dolduran asayiĢ haberleri
yerine bugün jandarmamızın sistemli ve muvaffak çalıĢmalarını takdirle
karĢılayan ifadelerin yer alması muhakkak ki devamlı bir mesai ve emeğin
neticesidir.
Iğdır‟ın hususiyetleri ile coğrafi ve içtimai bünyesinde, asayiĢi bozan
soygunculuk, hırsızlık gibi hadiselerin zuhuruna mani olacak bir değiĢiklik
olmadığına göre, bu muvaffakiyeti hiç Ģüphe yok ki değiĢen idarecilerin
kabiliyet ve mesaisinde aramak lazımdır.
Geçen Temmuz ve Ağustos aylarındaki korkunç vukuat bilançosu
yanında bugün huzur ve sükûn ifade eden normal vaziyet, vatandaĢın mal ve
can emniyetinin sağlam esaslar üzerinde yeniden tesisini temin etmiĢ ve onu
bir Ģükran mükellefiyeti altında bırakmıĢtır.
Ġran‟dan hudutlarımız dahiline sızan çapulcular bugün sinmiĢ ve
onlara kolaylık gösterenlerle yataklık yapan mazarrat yuvaları tamamen
tedip edilmiĢtir. Ġran hududuna yakın olan geçit merkezlerinin yeni jandarma
karakollarıyla takviyesi ve jandarmanın asli vazifesi olmadığı halde bir çok
hadiselere hassasiyetle müdahalesi bugünkü neticenin istihsalinde birinci
derecede amil olmuĢtur.
Birkaç ay evvel vaki hadisata iĢaretle sert tenkitlere yere veren
Pamukova sütunlarının bugün hakkı teslim ederek huzur içindeki halkın
Ģükran ve taktir arzularına tercüman olması, jandarmamız için haklı bir
gurur vesilesi olmalıdır.
ġahsi TeĢebbüsü Destekleyelim
4 Mart
1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 75
Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi konusunda Ankara‟ya gitmekte
olan heyette bazı temennilerde bulunmuĢ ve evvelemirde kasabanın imarı
hakkında ilgililerle ciddi temaslarda bulunulmasını tavsiye etmiĢtik.
ġehir planının tatbik edilmeye baĢlandığı Ģu sırada, mevcut imkânlar
nispetinde Belediyemiz müspet faaliyetlerde bulunurken Ģahsî teĢebbüsün de
buna muvazi olarak yürütülmesi ve alâkalılarca teĢvik edilmesi, Iğdır‟ın
kalkınması bahsinde kaçınılmaz bir zaruret halinde kendisini
hissettirmektedir.
Son birkaç ay içinde Tezel kardeĢler tarafından üç cadde kavĢağında
yapılan dükkân, yine Merkez Kredi Kooperatifi baĢkanı Hasan Tezel‟in
gayretiyle inĢa edilen Tarım Kredi Kooperatifi binası ve diğer taraftan yeni
caddede Talip Kalafat‟ın inĢa ettirdiği ĠĢ Bankası binası ve sıra mağazalar
hiç Ģüphe yok ki kalkınma ve imar yolunda olan Iğdır‟ın veçhesini kısmen
de olsun değiĢtirmeye muvaffak olmuĢtur.
Feyzullah Zengi tarafından “Zengi”namı altında ġehit Mehmet
ÇavuĢ Caddesinin Belediye parkına nâzır en iĢlek yerinde yaptırılan gazino,
Ģahsî teĢebbüsün iyi bir örneği olmuĢtur. Sermaye ve mülk sahibi
hemĢehrilerimizin tam bir emniyet ve itimat için de büyük ve faydalı
inĢaatlara çekinmeden sarılması Belediyemiz için Ģahsi teĢebbüsü teĢvik ve
himaye gibi büyük bir mükellefiyet doğurmaktadır.
Tahminen 300.000 liraya mal olacağı söylenen muazzam bir inĢaata
da Hacı Kulem ve Hacı Nağdalı kardeĢler tarafından baĢlanmak üzeredir.
ġehit Mehmet ÇavuĢ caddesinde 125 metrelik geniĢ bir cephe üzerinde
mükemmel ve büyük bir turistik otel bununla hemayar bir lokanta ve gazino,
sinema, hamam gibi kasabanın birçok ihtiyaçlarını bir arada halledebilecek
ve bu caddenin bugünkü harap vaziyetini temelinden değiĢtirebilecek olan
bu inĢaat Ģahsî teĢebbüsün eseri olacaktır. ĠnĢaata baĢlanabilmesi için kâfi
miktarda çimento, demir ve kereste gibi malzemenin en seri ve kolay yoldan
temin mükellefiyeti Belediyemizle alakalı makamların baĢlıca vazifeleri
meyanında mütalaa edilmelidir. ĠnĢaata kifayet edecek taĢ aksamı,
ocaklardan mahalline getirilmiĢ olup proje ve iĢçi hazırlanmıĢ olduğu halde
sadece yukarıda iĢaret edilen malzemenin teminine intizar edilmesi bu
önemli teĢebbüsü Iğdır‟ın kalkınması aleyhine geciktirmektedir.
ġahsi teĢebbüs Belediye Fen ġubesinde müzahir olmasını temenni
eder varlıklarını Iğdır‟ın kalkınması yolunda sarf eden hemĢehrilerimizi
tebrik ederiz.
Iğdır Devlet Üretmek Çiftliği
4 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 75
Iğdır Devlet Üretme Çiftliği bir ay sonra 3ncü faaliyet yılında
girecektir. Yarım asırdan fazla uzun bir zaman insan ayağının değmediği
150.000 dönümlük arazinin ıslahı için insanla tabiat arasındaki mücadelenin
en güzel misalini veren Iğdır Devlet Üretme Çiftliği 40.000 dekarlık büyük
bir sahayı ekime müheyya hale getirmeye muvaffak olmuĢ ve bu kısa
müddet içinde milyonlarca lira değerinde tesisler vücuda getirmiĢtir.
Çiftliğin yegâne endiĢesi olan su baskınları, Karasu‟yu takiben
Boralan karakolundan Aras kavĢağına ve oradan da Aras boyunca devam
eden muazzam bir setle bertaraf edilmiĢ ve iki ekskavatör çalıĢmasına
devam etmektedir.
Makine, tarla ve hayvancılık Ģubesi kendi branĢlarında bu geniĢ arazi
üzerinde muazzam eserler vücuda getirmek için gece gündüz çalıĢmalarına
devam ederken bir taraftan da Hükümet tarafından buraya milyonlar
akıttırmaktadır.
Önümüzdeki nüshalarda, faaliyetleri hakkında geniĢ tafsilat
vereceğimiz Iğdır Devlet Üretme Çiftliği muvaffakiyet Ģansıyla faydalı
olması hususunda istifham yaratmak isteyenler bu etüdümüzü okuduktan
sonra hakikatleri anlayacak ve hükümetin bu çiftlik hakkındaki kanaatine
muttali olacaktır.
Doğubeyazıt’ın Muhtaç Olduğu Hükümet Alakası
9 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 76
Senelerden beri Doğubeyazıt kazasının kalkınmasını köstekleyen
muazzam bir davası vardır. Öyle bir dâva ki, ferdi takatin biraz fevkinde
ufak bir hükümet alâkasıyla, hal ve tahakkuku mümkün olabileceği gibi
muazzam bir bataklığın da ıslahı ve mezru hale getirilmesi kabil olacaktır.
Iğdır-Beyazıt Ģosesinin Karabulak köyünden itibaren 5 kilometrelik
bir geniĢlik üzerinden itibaren 5 kilometrelik bir geniĢlik üzerinden takip
ettiği bataklık, Ġran hududuna doğru 50 kilometre devam ve tahminen
250.000 dekarlık bir arazi ihtiva etmektedir.
Doğubeyazıt kazasının en büyük köyleri olan Karabulak, Tahilki,
Örtülü, Kurtkapan, Kıjık, Çiftlik, ġeyhli, Gültepe, Karaca, Burun ve Celâl
bu bataklığın içinde ve etrafındadır. 7000 vatandaĢ bu muazzam hastalık
yuvasının içinde yaĢamaya adeta mahkûm ve mecbur edilmiĢtir.
Yazın birkaç ayını yaylada geçiren halk, lâakall (en azından) 3
mevsim müddetle sivrisinek ve sıtma ile mücadele halindedir. Köylerin
birbirleri ile kasaba merkezi ile olan irtibatları fasılasız olarak devam eden
bu bataklık sebebiyle temin edilememektedir.
Tahilki köyünde bir gece misafir kalarak durumlarını tetkik ettik. Bir
belediye teĢkilâtının kurulmasına yeter miktarda nüfus barındıran bu
muazzam köyde ziraat yapacak bir dekar arazi yoktur. Köyün tahminen 3040 bin dönümlük arazisi bataklık ve sazlık haldedir. Köy halkı hayvancılıkla
geçinmek mecburiyetinde kaldığı halde 50.000‟i aĢan koyun ve sığırın
yemini dahi teminde müĢkülat çekmektedir. Diğer köylerin hepsi bu
durumda imiĢ...
DP iktidarı zamanında ve fennin bütün imkansızlıklara meydan
okuduğu asrımızda 250.000 dönümlük bir arazinin sıtma ve hastalık yuvası
halinde bırakılması ve muazzam bir istihsal sahası haline getirilmemesi
insanı cidden acındırmaktadır.
Karabulak ve Tahilki mevkiindeki mahdut birkaç kaynaktan çıkan
suyun muayyen kanallarda akıttırılması ve bataklığın iĢgal ettiği sahada bazı
su toplama kanallarının açılmasıyla bu muazzam arazinin ıslahı ile 7000‟e
yakın
nüfusun toprağa bağlanması mümkün olabileceği gibi
Doğubeyazıd‟ın iktisaden kalkınması da sağlanmıĢ olacaktır.
Hele Doğubeyazıt gibi Demokrat Partiye iltifat ve itimat etmiĢ bir
kasabanın hükümet alakasından mahrum kalıĢı da bir bakıma teessürü mucip
olmaktadır.
Islah edildiği taktirde meyvecilik ve her türlü ziraata elveriĢli hale
geleceği muhakkak olan Doğubeyazıt bataklığının kurutulması ve binlerce
nüfusun müstahsil hale gelmesine ilaveten Doğubeyazıt‟ı tehdit eden bir
hastalık yuvasının ıslahı, tahmin edersek DP programında yer alacak
mahiyet ve hususiyet arz etmektedir.
Mecliste, Maarif Vekili Celâl Yardımcı ile Kasım Küfrevi gibi
kuvvetli mebuslarla temsil edilen Doğubeyazıtlı, bu mevzuda sekiz sene
evvel Halk Partisi iktidarı zamanında resmen müracaat etmiĢ ve fırsat
buldukça ilgililere bu davalarının mahiyeti hakkında rica ve temennilerde
bulundukları gibi, seçim propagandası sıralarında kendilerine iltifat eden
adaylarından da müteaddit defalar söz ve teminat almıĢlardır.
Hatta bu meselenin
Sayın Yardımcı ile Küfrevi‟nin seçim
beyannamelerinde de yer aldığı söylenmektedir.
Iğdır kazasının Rus ve Ġran hudutları arasında uzayan 150.000
dönümlük metruk bataklığın milyonları akıttırarak bir Devlet Çiftliği haline
getirmekten çekinmeyen DP iktidarının, 7000 nüfusun sıhhat ve
mukadderatına müessir olan bir bataklığı ıslah gibi ufak bir külfetten
kaçınmayacağını zannediyoruz.
Ufak bir âlaka ve emek, Doğubeyazıt‟ı Iğdır seviyesinde bir istihsal
merkezi haline getirebilir. Yeter ki alakalılar ihmal acıları içinde kıvranan
Doğubeyazıt‟ın bu derdini tetkik lüzumunu hissetsin.
Maksatlı NeĢriyat
11
Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 77
Vakit Gazetesinin Atatürkçülük Yaprağı‟na Diyarbakır‟dan bir
mektup yazılarak, bazı cami ve medreselerde talebelere Kürtçe basılmıĢ
ilmihal, mevlit ve destanlar okutturulduğu, Türklüğün Ģark vilâyetlerinde
hakaret manasına alındığı ve çiftlik sahibi ağaların ilkokul binalarını kasten
yıktırdıkları ihbar olunmuĢ.
16 ġubat tarihli Cumhuriyet Gazetesi de bu haberi birinci sayfasında
“Yazıklar Olsun” baĢlığıyla bir fıkra mevzuu yaparak, ġark‟ı, Türklük,
Atatürkçülük, Misaki Milli ve inkılâp aleyhtarlığı ile itham ettikten sonra,
Ģarklıya milliyetini belletemeyen (!) gelmiĢ ve geçmiĢ idare âmirleri, askeri
ve mülki erkânla gazetecilerin kurulacak fevkalâde mahkemeler marifetiyle
en kısa zamanda cezalandırılmasını teklif etmektedir.
Diyarbakır, Siirt ve Mardin gibi bu ithamlara en çok maruz kalan
vilâyetlerin milliyetçi gençleri de bu kabil neĢriyatı maksatlı ve tahrik
mahiyetinde gördüğünden Cumhuriyet ve Vakit Gazetelerini protesto etmiĢ
ve hatta okunmaması için bazı tedbirlere baĢvurmuĢlardır.
Haddizatında, Ġstanbul ve bazı ahvalde Ankara basınından muayyen
gazeteler, fırsat buldukça ġark‟a çamur atmaktan ve ġarkta ikamet eden
vatandaĢların milliyetine dil uzatmaktan çekinmemiĢlerdir. Vakit Gazetesine
yazılan mektubun samimiyet derecesi ne olursa olsun , efkârı umumiyeyi
bulandırmak için baĢvurulan bir tertip mahsulü olduğuna Ģüphe yoktur.
Türk efkârı umumiyesinde hâlâ yankıları devam eden VARTO
MEKTUPLARI meselesi de böyle bir tertip ve maksadın mahsulü değil
miydi?
Milliyetçi bir gazeteci olarak tanıdığımız Sedat Simavi bile kabinede
yer alan birkaç ġarklı mebusu kastederek, “Menderes ve birkaç Kürt”
tabiriyle ġarklının millî hisleriyle alay etmemiĢ miydi?
BaĢvekil yardımcılığına getirilen sayın Samet Ağaoğlu‟nun Sedat
Simavî ve Falih Rıfkı Atay‟ın ithamlarına ne Ģekilde maruz kaldığı henüz
unutulmamıĢ nâhoĢ hâdiselerdir.
Halk Partisi saltanatı devrinde de bir Cevdet Kerim çıkarak ġarklıya
HESSO, MEMO tesmiye ederek milyonlarca vatandaĢla istihza etmiĢ ve
onlara memleket hizmetinde sandalye veremeyeceklerini meclis
kürsüsünden haykırmıĢtı.
Bu hâdiseler manzumesi muvacehesinde ġark, vaki ithamlara sadece
gülmüĢ ve Türklük, inkilâp gibi mefhumlara sadakattan ayrılmayarak
demokrasi yolunda emin adımlarla yürümesini bilmiĢtir.
Orta Anadolu ve Garp vilâyetlerinde bir ticari hareketi baĢgösterip
Atatürk heykelleri kırıldığı, bu vilâyetlerdeki parti kongrelerinde taaddüdü
zevcat ve fes istendiği sıralarda, Garb‟ı, Atatürk aleyhtarlığı ve irtica ile
itham edemeyen gazetelerin bugün tertipli bir mektuba sütunlarını tahsis
ederek milyonlarca vatandaĢı itham yağmuruna, milli bütünlüğümüzü
zedeleyecek mahiyettedir.
Türk umumi efkârının tercümanı addedilen büyük memleket
gazetelerinin milli mevzularda daha hassas ve temkinli hareket etmeleri ve
hükümetin de bu kabil maksatlı neĢriyata katiyen cevaz vermeyecek yeni
tedbirler ittihaz etmesi artık zaruret halini almıĢtır.
Mehmet Emin Resulzade Vefat Etti
11
Mart 1955
Hamit Dönmez
Yıl: 1
Sayı: 77
Sabık milli Azerbaycan hükümeti müessis (kurucusu) ve teĢkilâtçısı
sayın Mehmet Emin Resulzade 7 Mart 1955 günü Ankara‟da, çoktan beri
muzdarip bulunduğu Ģeker hastalığından ani olarak vefat etmiĢtir. Bütün
ömrünü millet ve milliyet uğruna feda eden bu büyük Cumhuriyet kurucusu
Ġslâm ve Türk dünyasının ilk Demokrasi ve Cumhuriyetinin kurucusudur.
Yaptığı, yarattığı “Azerbaycan Türk Halk Ademi Merkeziyet ve Müsavat
Fırkası”nın lideri ve Milli Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümetinin Millet
Meclisi reisliğini yaptığı gibi istidatlı bir kalem sahibi olup büyük bir
muharrir ve gazeteci idi. Bu büyük adamı Ġslâm ve alelhusus Türklük
aleminde tanımayan az kimse vardır. Sayın ölünün efradı ailesine ve
yakınlarına baĢsağlığı dilemekle onları yaslarına iĢtirak eder ve bu
muhterem müteveffaya cenabı haktan mağfiretler dileriz.
Iğdır Ovasının Sulanması Projesi
Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 78
14
Bayındırlık Vekâletinden edindiğimiz malûmata göre, Serdarabat
Barajından alınacak suyun ovaya tevziini temin edecek kanal ve tesislerin
ihalesi, 3.200.000 lira ile 21 Mart günü yapılmak üzere gerekli ilânat
(ilanlar) icra edilmektedir.
Bilindiği gibi Ġkinci Dünya Harbinden evvel, Ruslarla
münasebetlerimiz iyi devam ettiği sıralarda, Aras nehrinden mütesaviyen (eĢ
zamanlı) istifadeyi sağlayacak bir anlaĢmaya istinaden yarı bedeli bilâhare
hükümetimiz tarafından ödenmek kaydıyla Serdarabat mevkiinde bir baraj
tesisi edilmiĢ ve fakat siyasi münasebetlerimizin bozulması üzerine Iğdır
Ovası bu barajdan istifa edemediği gibi Rus hükümeti de bazı bahanelerle su
almamıza müsaade etmemiĢti.
Hükümetimizin müteaddit temas ve ısrarları üzerine iki sene evvel
Rusya‟nın anlaĢmaya rıza göstermesinden bilistifade barajın bize ait kısmı
teslim alınarak kapıları takılmıĢ ve müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından
barajın noksan tarafları da ikmal edilmiĢtir.
Kiti civarındaki toplama havuzundan itibaren ovanın Karasu
bölgesine kadar olan kısmını sulayacak kanal projeleri ile sulama haritası bir
seneye yakın bir çalıĢma sonunda sular idaresi tarafından hazırlanarak,
Bayındırlık Vekâletine tevdi edildiğinden 3.200.000 lira tutarındaki bu
muazzam iĢ bu suretle birkaç gün sonra ihale edilecektir.
BulakbaĢı köyünde Iğdır Üretme Çiftliği‟ne kadar devam eden ikinci
kısmın etüt ve çalıĢmaları da bitmiĢ olduğundan ilk fırsatta ihale edilerek top
yekûn Iğdır ovasının sulaması temin edilecektir.
Iğdır ovasının istikbalini tahtı emniyete almak suretiyle zirai istihsali
birkaç misline çıkaracak olan bu muazzam iĢin DP iktidarına nasip olması
Iğdırlıyı bugünkü hükümete ebediyen minnettar ve müteĢekkir kılacaktır.
Iğdır Üretme Çiftliğinde Zirai ÇalıĢmalar
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 78
14 Mart 1955
(...) ġimdiye kadar su baskınlarına maruz kalan Çiftlik arazisi 6
kilometre uzunluğunda muazzam bir setle tahtı emniyete alınmıĢ ve çeltik
ekimini müteakip fennî sulama için alınacak tedbirlerden önceki sulamalar
santrifüjler ve mevcut imkânlar nispetinde hazırlanan kanallar vasıtasıyla
yapılacaktır.
1955 çalıĢma programına 50 dekarlık bir kavaklık ihdası da
konulmuĢ ve ayrıca 2000 adet dıĢbudak dikilmiĢtir. Çiftlik muhitine Iğdır
Ziraat fidanlığından temin edilen aĢılı meyve fidanları dikilmektedir.
Turfandacılığı tecrübe maksadıyla yapılan sıcak yastıklara icap eden
sebzeler ekilmiĢ ve Ģose ameliyesi için yer hazırlığına giriĢilmiĢtir.
Bunlara ilâveten yol inĢaatı da hızla devam etmektedir. Çiftlik
dahilinde 15 kilometrelik ana yol ile buna amut tali yollar ve Çiftliği BaĢköy
nahiyesine bağlayan 26 kilometrelik Ģose ikmal edilmiĢtir. Çiftlik emrinde
çalıĢan bir greyder diğer lüzumlu yolların ikmaline çalıĢmaktadır.
Hasılı, baĢtanbaĢa sazlık, bataklık ve vahĢi bir toprak parçası olan
“Dil” bugün muazzam bir istihsal merkezi haline gelmek üzeredir. Ġki
senede 20.000 dönüm arazisi ekime müsait hale getirilmiĢ ve bir o kadarı da
ıslah edilerek çayıra ifrağ edilmiĢtir.
BaĢta Müdür Ziya Ayrım olmak üzere her türlü tabii mânilere göğüs
gererek en nâmüsait (uygun olmayan) Ģartlar tahtında bile çalıĢmaktan ve
tabiatla mücadele etmekten çekinmeyen çiftlik personelini ne kadar taktir ve
tebrik etsek yeridir.
Acaba?
16 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 79
DP Kaza reisi Feyzullah Ġnan, Iğdır heyeti meyanında Ankara‟ya
giderken, riyaset iĢlerinin tedvirine Talat Tufan‟ı vekil bırakmıĢtı.
Yanılmıyorsak, 26 Mart‟ta yapılması takarrür eden vilâyet
kongresine iĢtirak edecek olan delegelere çıkarılan davetiyeleri de reis vekili
sıfatıyla bu zat imzalamakta ve zannedersek Talat Tufan her gün
muntazaman kaza merkezine gelip gitmektedir.
15 Mart tarihli “Yeni Iğdır” refikimizdeki duyurmanın altında DP
ilçe idare kurulundan Kadir Günde‟nin ismini görünce ĢaĢmadık değil!..
Öyle ya!.. Reis vekili. Allah korusun, hasta değil, kasabadan ayrılmıĢ
da değil, Kadir Günde nispeten iĢini de bilir.
Gelin de ĢaĢmayın!..AnlaĢılan beyler çok ağır olan (!) riyaset iĢini
münâvebe ile yapmaya karar vermiĢler...
Erzurum’un KurtuluĢu Münasebetiyle
Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 79
16
KomĢu Erzurum‟un KurtuluĢ günü dört gün evvel muazzam bir
törenle kutlandı. Birkaç ay devam eden bir hazırlığı müteakip askeri
birlikler, vekiller, mebuslar ve muhtelif vilâyetlerden gelen milli oyun
ekiplerinin iĢtirak ettiği bu milli günü, yalnız Erzurumlu değil bütün Türkiye
zevk ve heyecan içinde yaĢadı.
Ankara Radyosu 3 günlük programının büyük bir kısmını
Erzurum‟un folklor ve tarihi hatırasına tahsis etmekle Erzurumlunun sesini
bütün Türkiye‟ye duyurma imkânlarını bahĢetti.
Gelen haberlere bakılırsa, o gün için hususi Ģekilde donatılan
Erzurum, münhasıran milli ve tarihi varlığı ile baĢ baĢa kalarak bihakkın
eğlendi ve yurdun dört bucağını bu milli gününe iĢtirak ettirmeye muvaffak
oldu.
Aynı gün Maarif Vekilimiz Sayın Celâl Yardımcı da bütün ġark‟ı
sevindiren bir müjde haberiyle Erzurum‟da ikinci bir bayram havası estirdi.
Müjde, senelerden beri tetkikatı yapılan Atatürk Üniversitesinin
Erzurum‟da açılmasının resmen açıklanmasıydı. Erzurumlu da ġark‟ın
kültür ve feyiz merkezi olmanın sevinciyle bayram yapıyordu. Müjde, âdeta
Erzurum‟un Türk tarihindeki kahramanlık menkıbelerinin bir mükâfatını
ifade etmektedir.
KomĢu vilâyetin bu bahtiyarlığı muhakkak ki bizi de aynı derecede
mahzuz (memnun) ve mesrur etmiĢtir. Fakat bu arada Kars‟a temas etmeden
geçemeyeceğiz.
Bizim de kurtuluĢ günlerimiz var. Mebuslarımız âlelusul bir telgrafla
atlatır; devlet ricalı peĢinen özür dilemek suretiyle gelemeyeceğini üzülerek
(!) bildirir; radyo, birkaç eski plakla –güzel musikimizi de rezil ederektahsis ettiği türküler programıyla geçiĢtirmeye gayret eder; kutlama
komitelerimiz ya KurtuluĢ Günü arifesinde veya KurtuluĢ Günü teĢekkül
eder. Hâsılı usul yerini bulsun kabilinden o günümüzü lâkaydi içinde
geçiririz.
Bunun kabahati hükümette midir? Hayır. Zira mahalli bayramlar
mahalli teĢebbüs ve komitelerin faaliyetiyle yapılır. Hükümet erkânı
önceden haberdar ve ısrarla davet edilirse Erzurum‟a gösterilen alâkadan
mahrum kalınmayacağı muhakkaktır.
Mebuslarımızın bigâneliği ile içtimai teĢekküllerin baĢında bulunan
hemĢehrilerimizin lâkaydisi sona ermedikçe biz daima komĢu vilâyetin
kurtuluĢuna, kalkınmasına ve terakkisine gıpta edeceğiz.
Tahakkuk Edecek mi?
18 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 80
Partiler arası yaklaĢmadan sık sık bahsedildiği Ģu sırada CHP
saflarında da yeni bir çözülme baĢ göstermiĢtir.
Halkçı Gazetesi sahip ve baĢyazarı Nihat Erim ile bu gazetenin eski
ve yeni mensupları, iktidar partisine daha ziyade iltifat etmek suretiyle
alelusul parti teĢkilâtı tarafından Ģiddetli tenkit ve tecavüzlere maruz
kalmakta ve CHP partisiyle alâkalarını kesecek derecede bir gediğin
açılmasına zemin hazırlamaktadırlar.
Nizamettin Nâzif Tepedelenlioğlu‟nun “Siyasi Mevta” tabiriyle
vasıflandırdığı ve Hıfzı Oğuz Bekta‟nın söz düellosuna davet ettiği profesör
Erim aleyhindeki temayüller haysiyet divanına sevk edilmekle bu gedik
gittikçe geniĢlemek istidadını göstermektedir.
Bahusus, Halkçı mesullerin temyiz mahkemesince beraat edilmesi ve
Nihat Erim‟in 100.000 liraya yakın tazminatının kaldırılması mürit Halkçılar
tarafından istifhamla karĢılanmıĢ ve Sayın Menderes‟in Irak seyahatinden
avdetinde, Nihat Erim‟e hediye ettiği bir paket ġam Baklavası hikâyesi
hatırlatılarak Erim‟in partiden ihracı ısrarla talep edilmiĢtir.
Diğer taraftan Halı Partisi liderleriyle DP ileri gelenleri arasında da
siyasi bir yakınlık müĢahede edilmektedir. Siyasi havanın çok gergin
bulunduğu sıralarda Adnan Menderes‟le Ġsmet Ġnönü‟nün sokakta samimi
Ģekilde selamlaĢmaları, Halk Partisi Genel Sekreteri Kasım Gülek‟in
iktidarın hislerini okĢayacak mahiyette Amerikan ajans ve gazetelerine
verdiği demeçleri, Reisicumhur sayın Celâl Bayar‟ın çay ziyafetine Halk
partili mebusların tereddütsüz iĢtiraki, Akis gazetesi sahibi Metin Toker‟le
Halk Partisi liderinin kızı Özden Ġnönü‟nün nikâh merasimine Menderes
hükümeti vekillerinden ikisinin iĢtiraki ve nihayet sayın Menderes‟in Irak
Paktı münâsebetiyle tertipledikleri ziyafete Nihat Erim, Safa Kılıçoğlu ve
Turgut Göle gibi muhaliflerin daveti halk efkârında dahili siyasetimizde
mühim bir değiĢiklik vukuuna iĢaret sayılmaktadır.
Bütçe müzakerelerinin hâdisesiz geçmesi ve iktidarla muhalefet
arasında beklenen tartıĢmaların zuhur etmemesi ile bütçe mevzuundaki
tenkitlerin “lisanı münâsip ve mülâyimle” yapılması, partiler arası bir
yakınlaĢmanın siyasi parti liderlerince de candan arzu edildiğini ortaya
koymuĢtur.
Vaziyet ne olursa olsun Halk efkârı, senelerden beri dahili
siyasetimize hâkim olan âsap havasıyla husumet hislerinin yatıĢmasını arzu
etmekte ve karĢılıklı ithamlardan sıyrılmayı memleketin rahat ve huzuru
bakımından zaruri görmektedir.
DP liderleri tarafından açılan dostluk kampanyasına muhalifler de
iĢtirak ettiği taktirde arzu edilen netice tahakkuk edecektir.
Ġcaplara Riayet Edelim
21 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 81
Memleketimizde hakiki Demokrasi rejiminin teessüsü mevzuunda
kat ettiğimiz merhaleler yanında, bazı ipuçları henüz ayak uyduramayıĢımız
acı bir hakikat halinde kendisini göstermektedir.
Cemiyet için zararlı ve hatta kanunun suç saydığı bir çok fiilleri
mubah kılmak gibi aĢırı bir hürriyet arzusundan tutun da amme
hizmetlilerine tahakküm gibi kötü bir zihniyetin tesisine kadar birçok
mevzularda hâlâ acemi ve hâlâ cehaletin tesiri altındayız.
ġahsi menfaatlerimiz bahis konusu olduğu anda, amme menfaatlerini
korumak, kanuni imkânsızlıklara katlanmak ve hatta o iĢin memurunu –tabii
olarak- mazur görmek Ģöyle dursun, yanlıĢ anladığımız demokrasiyi silah
yaparak medeni bir insana yakıĢmayan çarelere baĢvururuz. Ama, memur
vazifesini huzur içinde ifa edemez, kanun ve otorite ihlâl edilir, amme iĢi
oyuncak haline gelir veya cemiyetin nizamı bozulurmuĢ...ĠĢte bunu takdir
edecek seviyeye eriĢemediğimiz için düĢünemiyor ve kavrayamıyoruz.
ġahsi ahar veya hazineyi maliyeye ait gayri menkuller üzerindeki
mülkiyet hakkına usulsüzlük ve sahtekârlıkla tecavüz ederiz. Ġlgili makam
vaziyete muttali olup kanuni yollardan tashihi muameleye tevessül edince de
sanki kabahatli Malmüdürü imiĢ ve sanki kanuni hakkımızı haleldar
ediyormuĢ gibi, haksızlığa maruz bir vatandaĢ tavrıyla, ortaya atılır Ģikâyet
ederiz. Hele iktidar partisiyle ufak bir alakamız da var ise, Allah
göstermesin, Ankara‟yı alt üst etmeye çalıĢırız.
Bir banka müdürü salâhiyet ve imkânları nispetinde muhtelif
mevzularda müĢterisine kredi açar, ikrazat (borç verme) yapar. Anormal ve
isafında imkân olmayan taleplerle karĢısına çıkarız. Gayet tabiî olarak menfi
cevap alınca da seyredin Ģamatayı!..Tabii bize göre vatandaĢ haklı, memur
haksız...
Bu hâdiselerden envayı (çeĢitli) türlüsünü devlet dairelerinin her
kademesinde bulabilirsiniz. Tahakkuk ederseniz yüzde yüz haksız olan
biziz...Ama, ne çıkar. Buna rağmen günde bir devlet memurunu Ģahsi
kaprislerimize ve politikaya alet etmekten çekinmeyiz.
Demokrasiyi bu mânada anlamamıza yazıklar olsun.
Heyet Eli BoĢ Dönüyor
23 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 82
Bir müddet evvel Ankara‟ya giden Iğdır heyetinin iĢlerini bitirerek
(!) peyderpey avdet etmekte olduğunu gelen haberlerden öğreniyoruz.
Gittikleri zaman Ankara‟ya neler götürmediler ki? Hususi iĢleri bir
tarafta, en hafifi Iğdır‟ı vilâyet yapmaktan tutunda, çeĢitli belde iĢlerine
kadar düzinelerle dert ve dava...
Ankara‟da kimlerle görüĢtüler, ne yaptılar bilmiyoruz. Ama, Ģimdi
eli boĢ dönüyorlar. Bilumum resmi temaslardan elde ettikleri muvaffakiyeti
(!) DP BaĢkanı Feyzullah Ġnan partisine, Belediye Reisi Ali Ural da Iğdır
Belediyesine tafsilâtıyla bildirdi.
Serdarabat Barajından ovanın sulanması iĢinin 21 Mart günü ihale
edileceğini bildirdiler. Halbuki heyet henüz Iğdır‟da iken gazeteler
3.200.000 liralık baraj iĢinin ilânını yapıyordu.
Erhacı Gölü kurutulacakmıĢ...Aynı heyet iki yıl evvelki temaslarında
da bu gölü kurutma vaadini almıĢ ve Iğdır‟a müjdelemiĢti. Belki de 1957
yılında gidecek bir heyete aynı terane tekrarlanacak...
Bir seneden beri gelmesini beklediğimiz ikinci motorun yeniden
ihaleye çıkarıldığı bildirildi. Halbuki Belediye Reisimiz bu motoru teslim
almak üzere Belediye Meclisinden 40 gün izin almıĢtı.
Geriye topu topu biraz DDT ile Belediye için temin edilen 40.000
lira istikraz kalıyor. Bu kadarcık iĢ için bir heyetini Ankara‟ya gitmesine
insanın güleceği geliyor. Ġki satırlık bir yazıyla halli mümkün olan iĢi acaba
muvaffakiyet addedecek ve hesap verebilecekler midir?
Bizler, ilkokul davamızın bir hal çaresine bağlanması, Markara
kapısının açılarak Iğdır‟ın müktesep ticari hakkının iadesi, Karasu
mecrasının kurutulması, nahiyelerimizin tam teĢkilâtlı hale getirilmesi,
belediye için tatminkâr yardım sağlanması, köylerimizin içme suyu derdine
bir hal çaresi bulunması gibi mühim ve hayati davalarımızın tahakkukunu
bekliyorduk.
Iğdır‟ı ilah vilâyet yapacağız diyenler bu hususta da bir kelimecik
olsun iĢarda (yazı ile bildirim) bulunmadıklarına göre evdeki pazarın çarĢıya
uymadığı anlaĢılmaktadır.
Fakat biz Iğdır‟ın kırılan prestijinin müsebbibi olarak onları, daima
mesul görmekte tereddüt etmeyeceğiz.
Münevverlerimiz
25 Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 83
Iğdır, Kars‟ın kazaları içinde en çok yüksek tahsilli genç yetiĢtirmiĢ
ve fakat evlâtlarından en az istifade eden bir kasabadır.
Karakter ve meziyet bakımından bazı farklar, kültürlü, münevver ve
olgun gençlerimizi gaye ve düĢünüĢ cephelerinde bariz bir Ģekilde
ayırmaktadır.
Bazısı, hayata atılmaya muvaffak olduktan sonra Iğdır‟ı, akran ve
arkadaĢlarını ve hatta bin bir meĢakkatle kendilerine bu günü hazırlayan
ebeveynini bile unutur. Mâzi artık onların hayalhanesinde kayıtlıdır. Iğdır ve
Iğdırlıya taalluk eden (ilgilendiren) hiçbir mevzu onları alâkadar etmez.
Bâzısı, birinci tipin aynıdır. Fakat Ģahsî menfaatlerine Iğdır‟ı her
zaman alet ederler. Seçimden seçime Iğdırlıya hemĢehri ve akraba olurlar.
Onlar seçilmek için her türlü çareye baĢvururlar. Kendilerine rey verilmediği
takdirde Iğdır‟da avukatlık yapacaklarını vaat ederler, sonra rahat bir idare
meclisi reisliği koltuğu bulunca rahatlarına bakarlar. Iğdır mahvolsa
umursamazlar ama bir ticaret odası seçimi için bin bir zahmete katlanarak
Iğdır‟a gelmekten çekinmezler. Kendi gaye ve ideallerine alet olabilecek
birkaç Ģahsı Kars gibi büyük vilâyetin baĢına musallat ederek Karslıda huzur
bırakmazlar.
Bazısı ve maalesef yukarıdaki iki gruba nispeten çok azı da,
Ģahıslarına harcanan emeğe mukabil kendi muhitlerine hizmeti birinci
derecede Ģiar edinenlerdir.
Onlar, kendi mesleklerinde ki ehliyet ve kadroları Iğdır‟da hizmete
müsait olmadığı halde, kendi muhitlerine takatleri nispetinde faydalı olmak
için çırpınırlar. ġahsi menfaatlerini daima amme menfaatlerinden sonra
düĢünürler.
Fakat, Ģu menhus politika ufak bir manevrayla Iğdırlının sırtına binip
kanını emmek isteyenleri muvakkat bir zaman için Iğdırlıya alkıĢlatabiliyor.
Birkaç ay sonra yapılacak Belediye seçimine reis namzetliği için kaç
kiĢinin ağzını burnunu düzelttikten sonra, “Ben de Iğdırlıyım, reyinizi bana
verin” diyeceğini bizzat görüp bana hak vereceksiniz.
Prestij mi?
Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 84
28
“Yeni Iğdır” refikimizin 8 sayılı nüshasında “Ankara‟ya giden heyet
dönüyor” baĢlıklı haberini okuyanlar gülmekten kendilerini alamamıĢlardır.
Refikimiz diyor ki:
“Iğdır‟a taalluk eden ihtiyaçlarının hükümet erkânıyla görüĢmek üzere
giden heyetten Osman Ataman, Nağdali Parlar, Hacı Kerem tayyareyle
Erzurum‟a gelmiĢ ve ilçeye müteveccihen hareket etmiĢlerdir. Bu gün, yarın
Iğdır‟da olacaklardır, Evvelce bildirdiğimiz gibi heyet birçok iĢleri
becermiĢtir ancak. Kendilerinin, ifadesine müracaat etmeden arabi pazar
tahmin yürütüp, esasa isnat etmeyen haberi umumi efkara yayıp ve bundan
da gazete prestijini düĢürmeyi aklımızdan geçirmek istemiyoruz”
ġimdi refikimizin âmiyane tabiriyle (baĢka bir tabir bulamadığı için)
„arabi bazar‟ diye ifadelendirdiği mütalaalarımızı önümüzdeki nüshaya
bırakıp kırılmasından endiĢe ettikleri prestijlerine bir nebzecik iĢaret edelim.
Prestij kelimesinin –Ģayet manasını biliyorlarsa- senelerce neĢriyatlarını
idame ettirebilmiĢ, geniĢ bir okuyucu kitlesine sahip olmuĢ ve hiç olmazsa
memleketin birkaç ana davasının tahakkukuna önayak olabilmiĢ bir gazete
kullansaydı mazur görülebilirdi. Henüz sekizinci sayısında bulunan
refikimizin baĢtan aĢağı tenkit mevzuu olan bir aylık koleksiyonunu
müteakip prestij iddiasında bulunması gülünç olmaz mı?
Hangi prestij?
Her sayısında bariz Ģekilde göze çarpan yüzlerce tashih hatası mı?
“Ġlçemizden seyyah geçti” haberini iki cümle ile ifade edemeyen ve
güzel Türkçe‟mizi rezil etmekten gayri semere vermeyen neĢriyatları mı?
“Becermek” ve “BaĢarmak” kelimelerinin manâsını tefrik edemeyen
cehaletleri mi?
Hürriyet, Cumhuriyet ve Yeni Sabah gazeteleriyle günlük haber
bültenlerinden derlenip kopya edilerek Mes‟ul Müdürün kalıbı tahtında
neĢredilen baĢ yazıları mı?
Ve nihayet her satırı, sütunlar dolusu tenkit mevzuu olan
koleksiyonları mı?
Eğer refikimizin kırmak istemediği prestiji bu ise, “Arabi bazar”
tahmin yürütmekten sarfı nazarda devam etsin. Ama böyle prestijin
kırılması herhalde daha isabetli olur. Gelinde bu prestiji beraber kırıp
refikimize bizim anladığımız manada bir prestij tesis edelim!..
Sende mi Oğlum Bürütüs?
Mart 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 85
30
Geçen nüshamızdaki “prestij” baĢlıklı yazımıza cevap veren Yeni
Iğdır gazetesi, “Maskesini Ġndirdi” baĢlığı altında bir yazı yayınladı. BaĢtan
sona kadar imlâ ve ifade hatası ile dolu bulunan bu yazı, cevap vermeğe
lâyık kalitede bir kalemin mahsulü olmamakla beraber, bazı kısımlarını
teĢrih etmeden geçemeyeceğiz.
NeĢir hayatına atıldığı günden beri sadece günlük haber bültenleriyle
bazı Ġstanbul gazetelerinden kopya suretiyle haber vermekten baĢka bir
marifet göstermeyen bu “derleme ceride”nin, günün birinde Pamukova‟ya
dil uzatacak kadar küstâhlık göstereceğini aklımızdan bile geçirmezdik.
Yeni Iğdır‟ın intiĢarı hakikaten uykumuzu kaçırmıĢtır. Fakat bu
endiĢe, münhasıran gazetelerinin intiĢarını müteakip, muhtevası ile kalem
sahiplerinin muhitimizde tevlit ettiği sükut-u hayalden ileri gelmektedir. Biz
Iğdır‟da Iğdırlıya hizmet edecek bir gazete beklerken , iki cümleyi bir araya
getirmekten âciz ve Kars gazetelerinin hemen ekserisinde Ģansını denedikten
sonra ekarte (saf dıĢı) edilmiĢ malûm bir kalemin saçmalarıyla karĢılaĢınca,
tabiî olarak sükut-u hayale uğradık ve uykumuz kaçtı. Ve yine kulağımızın
dibinde gazetecilik dene Ģerefli mesleğin bizce kutsi olan itibarını
sarsmaktan çekinmeyen bu birkaç acemi kalemi tenkitten dahi sarfınazar
etmek suretiyle kısa bir zaman susmayı tercih etmekle refikimizi Ģımartmak
gibi büyük bir hata iĢledik.
Pamukova‟yı mugalata yapmak ve amme hizmetkârlarına çatmakla
itham eden refikimiz, bu iddiasıyla mugalâta yaptığının farkında
değil...Kopyacılığını inkâr ve prestijini (!) kurtarmak için çırpınıyor.
Sorarım Yeni Iğdır’a?
Hasan Karalar imzalı 7 Mart 1955 tarihli nüshasındaki “BaĢvekil
Adnan Menderes‟i AlkıĢlıyoruz” baĢlıklı yazının Atom; 15 Mart tarihli sayıda
Cemil Aydın kalıbıyla yayınlanan ve CumhurbaĢkanımızın yurda avdetine
dair BaĢyazı (!) ile, Hüseyin Ragıp Baydur‟un vefatına ait haberin aynen
Hürriyet Gazetesinden derlendiğini inkâr edebilir mi?
Sorarım Yeni Iğdır’a?
1 nci sayınızda “Çalınan yüzük”
2 nci sayınızda “BeĢ dakikalık nöbet”
4 ncü sayınızda “Ġlçemizden seyyah geçti”
6 ncı sayınızda “Akla dönelim” yazılarınızı Türkçe bilen birisine
okutup ifade ettiği manayı sordunuz mu?
Sorarım Yeni Iğdır’a?
“Câmi-ül-Ezher” ismini bir yazı içinde “Cam-ül-Ezher, Cami-ül
Ezhari, Cami-üi-Ezher” gibi hiçbirisi asıl ismine uymayan üç Ģekilde
yazmak ve Türkçe‟mize, “ imarî, telofon, kanalazyon, mahtuf” gibi aslı
yanlıĢ kelimeler ilâve etmek cehaletin örneği değil midir?
Sorarım Yeni Iğdır’a?
3 Mart 1955 tarihli nüshasının Cemil Aydın imzasıyla neĢredilen baĢ
yazısındaki, “ġarkın Ġncisi ve hilkatın cömert mevhibelerine mazhar olmuĢ
olan ve her karıĢ toprağın da altun biten...”cümlesi Hasan Karalar‟ın uzun
zaman istihza mevzuu olmuĢ bir tekerlemesi değil midir?
Hocaya, “Helâda sakız çiğnemek nasıl olur?” diye sormuĢlar. Hoca
cevap vermiĢ: “Çiğnenmesine çiğnenir ama gören baĢka bir Ģey yiyor
zanneder”
Yeni Iğdırlılar, helâda sakız çiğner gibi yazdıklarıyla övüne
dursunlar biz teĢrihimize devam edelim.
Menfaatlerimizin bölünmesini bir feveran (öfkelenme) vesilesi
addeden yazar da biliyor ki, Pamukova, bugüne kadar menfaat peĢinde
koĢmayı beceremeyen ve yazar gibi düĢkün vatandaĢları senelerce yedirmek
ve giydirmek suretiyle geçindiren yegâne gazetedir.
Yazılarının en Ģaheser (!) tarafı, parolalarıdır. Bir sürü saçmanın
altında “Parolamız Yeni Iğdır dır” cümlesini yerleĢtiren kalem, acaba neyi
kastediyor?
Iğdır‟a hizmet hepimizin gayesidir. Fakat, Yeni Iğdır‟ın cahil
muharriri, bir ismi de Nov‟i Iğdır olan “Yeni Iğdır”ın, Demirperde gerisinde
bir kızıl Ģehri olduğunu bilmeyecek kadar gafil ise yazıklar olsun!..
ĠĢte gaflet ve acemilik içinde çırpınan refikimizin parola ve
prestiji!...
Bürütüs’ü Tanımayan Okuyuculara
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 86
1
Yeni Iğdır gazetesinin bir yazısına cevap mahiyetinde, geçen
nüshamızda neĢrettiğimiz yazı baĢlığı mânasını bilmeyen bir çok
okuyucularımızın “Sen de mi oğlum Bürütüs?” cümlesinin izahını ve
istihdaf ettiği manayı rica etmektedirler.
Eski Roma diktatörlerinden Jül Sezar, Mısır‟dan Britanya‟ya kadar
muazzam bir hakimiyet tesis etmiĢ ve “Millet Babası” lakabını alan Sezar,
yardım ettiği düĢkün ve kimsesizler meyanında Bürütüs adında birisini de
evlâtlık edinerek uzun müddet beslemiĢ, Roma‟da mevki sahibi etmiĢti.
Büyük Diktatör, bir gün Senatoda suikasta maruz kalır. Kılıcını
çekip kendisini müdafaa edeceği sırada mütecavizler arasında Bürütüs‟ü de
görünce sarsılır ve elindeki kılıcı yere atar: “Sen de mi oğlum Bürütüs?”
diyerek kadere boyun eğer.
Nankörler için kullanılması yerinde olan bu hikâyenin istihdaf ettiği
(amaçladığı) manayı da herhalde okuyucularımız takdir edeceklerdir.
Naçizane bir tavsiye:
“Sen de mi oğlum Bürütüs” baĢlıklı yazımızdan dolayı bazı gafiller
Yeni Iğdır yazı ailesini aleyhimizde takibat yaptırmaya teĢvik ediyorlarmıĢ...
Bir yazı yazıldı, bir cevap verildi. Gazetecilikte bundan daha tabii bir
Ģey olamaz. Fakat, ne gayeye hizmet ettikleri meĢkuk ve hüviyetleri malûm
bazı eĢhasın sinsi bir tarafgirlikle tahrik ve teĢviklerde bulunmalarına mana
veremiyoruz. Acaba Yeni Iğdır‟ın tecrübesiz yazı ailesi Ziya PaĢa‟nın:
Anlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat
Bir türlü teseyyüp bulunur hânelerinde
Beytinin muhataplarını henüz tanıyamadılar mı? Günün birinde uçurumun
eĢiğine gelirlerse kendilerine diyeceğimiz yegâne Ģey yine Ziya PaĢa‟nın Ģu
beyti olacaktır:
Gökte yıldız arayan nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzarında
Yıl:1 Sayı: 87
4 Nisan 1955
Pazartesi
Fiyatı 5 KuruĢ
Abonesi
Yıllık: 1500 Kr.
6 Aylık: 800 Kr.
GÜNLÜK SĠYASÎ DEMOKRAT GAZETE
SAHİPLERİ
Mecit Hun Kâmil Karadağ
Yazı ĠĢlerini Fiilen Ġdare Eden
Mes’ul Müdür: Mecit
Topuna Birden – I
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 87
Hun
Gazetemiz Günlük ĠntiĢar
Edecek
Pamukova, okuyucularından
gördüğü yakın alaka dolayısıyla bugünden
itibaren günlük intiĢar etmeye karar
vermiĢtir.
Bu vesileyle aziz okuyucularımıza
Ģükranlarımızı arzederiz.
4
Yeni Iğdır Gazetesinin münâkaĢayı devam ettirme arzusu, 1 Nisan
1955 tarihli nüshasının birinci ve ikinci sütununda “Pamukova‟ya Cevap”
baĢlığıyla yayınladığı bir yazıdan anlaĢılmaktadır.
Mezkur (adı geçen) yazının, aynı zamanda pedal hanesinin makinist
ve mürettibi bulunan mesul müdür Cemil Aydın‟la, dağarcığında doğru
dürüst belleyemediği birkaç Osmanlıca veya Lâtince kelimeden gayri
sermayesi bulunmayan tipik muharririn (!) kaleminden çıkmadığını aziz
okuyucularımız da bilirler.
ġimdiye kadar intiĢar eden birkaç nüshasındaki yazı ve haberlerin
yarısından fazlası iktibas ve aĢırma olan Yeni Iğdır, gazetemizin ifĢaatı
üzerine efkârı umumiye muvacehesinde düĢtüğü müĢkül durumdan
kurtulmak ve neĢriyatımıza cevap verme kudretini bulamadıklarından, bu
ağır hamulenin altından sıyrılmak için el etek öperek avukat Enver
Araslı‟ya kendilerini müdafaa ettirmek zaruretini hissetti.
Tencere yuvarlanıp kapağını bulduktan sonra, baĢkasına himmet
eden muhtacı himmet avukat, ceviz kabuğunu doldurmayan beĢ madde
sayarak, Yeni Iğdır‟ın intiĢarından tedirgin olduğumuzu ileri sürüyor.
Avukata göre: “Hâdiseleri istedikleri renk ve karakterde vatandaĢa
aksettirip hisse çıkaranların imkânlarına set çekilmiĢ, bugüne kadar tek
gazeteye verilen ilânların müsavat esası üzerine iki gazeteye de verilmesi
temin edilmiĢ, basına karĢı gösterilen sempati ve alâkayı Ģahsi
menfaatlerinin kalkanı gibi kullanıp kalemciklerinin tehdidi ile
gerçekleĢtirmeye çalıĢtıkları sindirme ve menfaatlenme politikası iflâs
ettirilmiĢ, ideal bir gazetenin nasıl olabileceği halkın gözleri önüne serilmiĢ
ve nihayet Iğdır‟da zümre ve gelenek farklarını körükleyenlerin çanına ot
tıkanmıĢ...”
Tabiî, Avukatın nazarında muvaffakiyet Yeni Iğdır‟ın (!), hezimet de
Pamukova‟nındır (!).
Ġlahî Avukat!.. Hafızanızın bu kadar zayıf olacağını tahmin
etmezdim.
Birkaç sene evvel Karaköse‟nin bazı köylerinde zabıta tarafından
yakalan birkaç ateĢli silâhı mevzu yaparak, “ġark silahlanıyor, ġark isyan
ediyor” diye feryat eden; 2 Mayıs (1954) seçimlerinde adaylığı elde
edemeyince sözcülüğünü yaptığı CHP‟ne, gazetesi ve varlığı ile hücum
ettikten sonra birkaç yüz liralık bir menfaat karĢılığında derhal tornistan
eden; Kars‟ta Ekinci ve Birlik gazetelerinin intiĢar etmediği, meydanın boĢ
bulunduğu sıralarda, elindeki muazzam matbaada el büyüklüğünde çıkardığı
bir ceridede resmi ilânları anterlinle ĢiĢirip devlet parasını gayri meĢru
yollarla sindirenin muhterem pederiniz (Fuat Araslı) olduğunu ne çabuk
unuttunuz?
Bu babanın oğlu Ģimdi de Pamukova‟yı Ģantajcılık ve zümrecilikle
itham ediyor. Yavuz hırsızın ev sahibine baskın çıkması gibi.
Pamukova sahibini kültürel ve fizyolojik iktidarsızlık, iktibasçılık,
siyaset bukalemunluğu ile itham eden avukata soruyor:
“Bir saat önce yetmiĢ yedi ceddini mezardakine kadar yağladıktan
bir saat sonra bir baĢka menfaatin eteğine yapıĢıp söylediklerinden dolayı
özür dileyen ikinci efendisi hesabına aynı Ģevk aynı heyecanla diskur çeken,
kalem oynatan siyasî müflis bu haykırıĢ, bu saldırıĢ neden?..”
Sayın Avukat, bu noktada da yanılıyorsunuz. 2 Mayıs seçimlerinde
DP listesinde CHP‟li pederiniz Fuat Araslı‟ya rakip olarak adaylığını koyan,
amcanız Tevfik Araslı‟nın yedi ceddini gazetesiyle yağlayan ve kendi
ailesine Ģuursuzca tecavüz eden her halde Avukat Enver Araslı idi.
Pamukova‟ya hücum etmenin hırsı içinde bu kadar unutkan ve bu
kadar münkir olmanızın sebebi nedir?
ĠĢte bu hüviyetinizle de kalkıp Yeni Iğdır adında henüz kırkını
doldurmamıĢ bir ceridenin âlemdarlığını yapıyorsunuz.
Akıl ve mantık muhitinin fersahlar ötesinde fizyolojik iktidardan,
bilgi ve görgünün mahrumiyeti içinde kültürden bahsetmeniz, o kadar
gülünç ve manasız geliyor ki bize...
Sonra da, adalet huzurunda hesap vereceğimizi ihtar etmekle bizi
tehdide kalkıĢırsınız. Bizim vereceğimiz hesabın Yeni Iğdır‟ın yüzünü
ağartacağını acaba nasıl istidlâl ettiniz?
Yeni Iğdır sütunlarında lafla müdafaası yapılan cefakeĢ Iğdırlının bin
bir mahrumiyet içinde sayın Avukata ücreti vekâlet olarak verdiği paranın
hesabı verilmiĢ, günde birkaç müvekkili, davasının satılmıĢ olduğu
iddiasıyla adalet kapısını aĢındırmamıĢ ve Avukat hakkında bu sebeple
kanuni takibat yapılmamıĢ olsaydı, Enver Araslı‟nın bizi Adalet huzurunda
hesap vermekle tehdit etmesini bir dereceye kadar hoĢ karĢılardık.
Biz hesap vermeye her zaman hazırız, acaba Yeni Iğdır‟ın maskeli
muharrirliğini yapan Avukat da bu hesapları verebilecek mi?
Topuna Birden – II
1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 88
5Nisan
Yeni Iğdır‟ın maskeli muharriri (Avukat Enver Araslı) varlığını Iğdır
ve Iğdırlının hizmetine vakfeden Gazetemizi, henüz hangi ideali taĢıdığı
meĢkûk olan gazetesi safında hizmete davet ediyor.
Biz, pederimiz tarafından reddedilmek veya boğaz tokluğuna
çalıĢmak suretiyle, Iğdır‟a iltica edenlerden olmadığımız için Iğdırlıya Ģevk
ve huzur içinde hizmet etmeyi Ģiar edinenlerdeniz.
Muayyen birkaç kiĢinin perde gerisinden kukla gibi idare ettiği yeni
Iğdırcılar, bizi melek gibi görseler bile, korktuklarını ilân ediyorlar. Ne
acayip bir iddia!.. Halbuki onların muhitinde günün orta zamanında Diyojen
feneriyle arasanız Iğdır‟a hüsnüniyetle hizmet eden birisine
rastlayamazsınız...
Sanki Iğdır ve Iğdırlının onların himayesine ihtiyacı varmıĢ ve sanki
hizmet denen mefhumun manasını biliyorlarmıĢ gibi sureti haktan
görünmelerini Iğdırlı takdir edemiyor mu? Onlardan ihsan bekleyecek kadar
acz içinde değiliz, yeter ki daha fazla gölge yapmakta devam etmesinler.
Olduğumuzdan baĢka Ģekilde görünmek de prensiplerimize uymaz.
Dedemiz bu memlekete eser (!) olarak kilise hediye etmediği ve
babamız Milli varlığımıza tehlike teĢkil etme sebebiyle mecburi sürgün ve
ikamete tabi tutulmadığı için kefaret vermeye veya melek kılığına girmeye
ihtiyacımız yoktur.
Bir millî varlık olan siyasî partilerimizin faaliyetlerine katılmak,
çekilmek veya bu memleketin bir evlâdı olarak tenkit etmek bir nâkısa
(kusur) ise evvelâ pirinizi (Abbas Çetin) ıslâh etmeniz icap ederdi. Daha dün
siyasi partilerimizin hepsinde Ģansını denedikten sonra, Iğdır‟daki siyasi
huzursuzluğu var kuvvetiyle körükleyen pirinize biatte (bağlılıkta) devam
ederken, Hunoğlu‟nun münfesih Millet Partisi‟nden sonra DP‟ye intisap
etmek isteyiĢini neden hazmedemiyorsunuz? Sizi ayaklandıran ve size
talimat verenlerin kimler olduğunu iyi biliyoruz.
Bir Mecit Hun için 48 köyde kongre yapmamak suretiyle parti
tüzüğünü feda eden, Demokrat Partinin kurucularından Nurettin Kirman,
Rahim Akyüz, Ali Yardım ve arkadaĢlarını Ģahsî kaprislerine âlet
olmadıkları için ceffelkalem (bir çırpıda) partiden tart ederek
(uzaklaĢtırarak) 2 Mayıs‟ın Halk Partililerine Demokrat Partinin
anahtarlarını teslim eden liderlerinizin efal (iĢleri) ve hareketi yanında Mecit
Hun her halde zemzemle yıkanmıĢ kadar tenkit ve siyasî hatâdan
münezzehtir (uzaktır).
Yeni Iğdır, resmi ilânların mütesaviyen taksimi için yapmıĢ olduğu
müracaatı da bizi tedirgin eden sebepler meyanında zikretmektedir. Bizler
münâkaĢamızda maddi hususattan içtinap (sakınmak) ettiğimiz halde, bizi
“Haris menfaatlerin zebunu” olarak efkârı umumiyeye tanıtmak isteyen
Yeni Iğdır basit bir menfaat talebini mühim bir koz olarak kullanacak kadar
küçülmektedir.
Topuna Birden – III
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 89
6
Yeni Iğdır‟ı, Pamukova‟ya takıĢtıran unsurlardan birisi de Ankara‟ya
giden heyettir. Aziz okuyucularımız da hatırlarlar ki heyet henüz teĢekkül
edip Ankara‟ya hareket etmeden çok zaman önce gazetemiz heyetin gidiĢ
Ģekli ile kalitesini tenkit etmiĢ ve eli boĢ döneceklerini peĢinen ifade etmiĢti.
Ankara‟da kısa bir müddet ikameti müteakip bazı bahanelerle birer ikiĢer
avdet eden heyet mensupları Iğdırlıya hesap vermekten kaçınarak sadece
Yeni Iğdır gazetesinin 1 Nisan 1955 tarihli nüshasında DP BaĢkanı
Feyzullah Ġnan imzasıyla bir beyanat yayınlamakla iktifa etmiĢlerdir.
Feyzullah Ġnan‟ın beyanatını okuyan hemĢehrilerimiz bilirler ki:
1- Iğdır Üretme Çiftliğinde bir küspe fabrikası ile 2 karakol açılması
çok eski bir tasarıdır. Hatta karakol binalarının inĢası için gerekli
tahsisat bir sene evvel gönderilmiĢ ve müteahhit Lâtif Polat‟a geçen
sene ihale edilmiĢtir.
2- Ziraat Bankası ticari plasmanının 800.000 lira iblağı Iğdır tüccarına
hiçbir fayda sağlayamamıĢtır. Zira, “Alakalıların beyan ettiğine göre,
matlup olan, Ģahıs kredilerinin arttırılması iken ve heyete de bu
yolda talimat verildiği halde, plasmanın biraz teyit edilmesi
Iğdırlının lehine mütalaa edilecek bir muvaffakiyet (!)
addedilemeyeceği gibi tevdiatın (yatırımın) arttırılması ile de
plasman darlığının giderilmesi imkanları her zaman mevcuttur.
Bununa beraber eskiden mevcut plasmana bugüne kadar bir kuruĢ
dahi ilave yapılmamıĢtır.
3- Ġplik Fabrikası açılması konusunda bir tetkik heyetinin gönderileceği
vaadini kendisine mal eden Iğdır heyeti sözcüsü, Ankara‟ya hareket
etmeden evvel Kars mebuslarının sayın BaĢvekile yaptıkları temas
neticesinde Kars‟ın umumi ihtiyaçlarını tespit meyanında iplik
fabrikası mevzuunu da etüt etmek üzere 4 kiĢilik mütehassıs bir
heyetin gönderileceğini Ekinci Gazetesinde okumuĢtur.
4- BaĢköy nahiyesinin kaza ve TaĢburun‟un tam teĢekküllü nahiye
haline getirilmesi teĢebbüsü de çok eskidir. Hatırlarda olduğu üzere
Sayın Reisicumhurumuzun Kars‟a ve Meclis BaĢkanımız Refik
Koraltan‟ın Iğdır‟a teĢrifleri sırasında bu mevzuu o zamanki DP
BaĢkanı Nurettin Kirman tarafından kendilerine yazılı olarak
intikal ettirilmiĢ ve o zamanki Kars valisi Niyazi Akı tarafından da Ġl
Genel Meclisinden karar istihsal edilmiĢti.
5- Meyvecilik kredisi ile toprak baremi konusunda kendileriyle temas
ettiğimiz Ziraat Bankası müdürümüz sayın Mahmut Uzun, Iğdır‟da
meyveciliği teĢvik maksadıyla kredi talebinin resen banka tarafından
1954 Eylül ayında yapılıp müspet neticenin birkaç ay evvel istihsal
edilerek bir çok müracaatçıları muamelelerinin ikmal edildiğini,
arazi barem iĢinin bir sene evvel yine bankanın talebiyle hakiki
değerine iblağ edilerek bu esas üzerinden rehinli ikrazat yapıldığı ve
Iğdır‟da 500-1000 liralık barem tatbikinin imkânsız olduğunu
belirtmiĢlerdir.
6- Iğdır Sağlık merkezinin hastane halien ifrağı mevzuu 28 Ekim 1954
gün ve 37 sayılı nüshamızda, “Iğdırlılar , Iğdır Sağlık Merkezinin
hastane haline getirilmesini istiyorlar” baĢlığıyla müdafaa edilmiĢ ve
baĢta Belediye, DP, Ticaret Odası reisleri olmak üzere birçok
hemĢehrilerimizin imzasıyla alakalılara telgraflar çekilmiĢtir. Bu
aradan keyfiyetin ilgili vekâlet (yani Sağlık Vekâleti) tarafından
tetkik edileceği Kars valisi Hadi Üçer tarafından Iğdır
kaymakamlığına bildirilmiĢtir.
7- Beyanatlarının haricinde baraj ihalesini yaptırdıklarına dair
telgraflarına gelince, ihalesi heyetin Ankara‟ya muvasalat ettiği
günlere tesadüf eden bu mevzu, geçen sene etüt edilmiĢ, projeleri
hazırlanmıĢ ve yeni yıl bütçesinde tahsisatı ayrılmıĢ olduğundan
buradan da heyete en ufak bir muvaffakiyet payı isabet
etmemektedir.
Buraya bir nokta koyduktan sonra Iğdır‟ın takip edilmesi gerekli ana
davalarını beraber gözden geçirelim:
1- ġark‟ın büyük bir hayvan istihsal merkezi olan Iğdır‟ın kendi
sakinlerine mahsus yaylası mevcut değildir.
2- Iğdır köylerinin içme suyu davası askıdadır.
3- Yasak bölge iĢi arap saçına dönen Ġskân ve Tapu muamelâtını bir kat
daha müĢkül duruma sokmuĢtur.
4- Iğdır Belediyesi imkânsızlıkla için kıvranmaktadır
5- Muazzam bir ziraat ve hayvancılık sahası olan Iğdır‟da bugüne kadar
teknik bir zirai teĢkilat kurulamamıĢtır.
6- Ovanın yarısı bataklık halinde olan Iğdır‟ın sıtma mücadele davasına
el atılmamıĢtır.
Topuna Birden – IV
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 90
7
7- Plasman ve kredi imkânları çok az olan Kredi Kooperatiflerimizin
durumu değiĢen Ģartlar muvacehesinde yeniden gözden
geçirilmemiĢtir. (Esasen giden heyet tüccarlardan müteĢekkil olduğu
için Iğdır köylüsünün bu derdiyle alakadar olmak lüzumunu
hissetmemiĢlerdir)
8- Iğdır‟ın en mübrem ihtiyaçları meyanında bulunan Ģehirlerarası
telefon mevzuu ilgililere hatırlatılmamıĢtır.
9- Emniyet kadrosunun takviyesi düĢünülmemiĢtir
10- Ġki nahiye merkezi ile milyonlarca liranın akıttırıldığı Iğdır Devlet
Üretme Çiftliğini kasabaya bağlayan yolun stabilizesi için tahsisat
istenmemiĢtir.
11- Hidroelektrik ve Karasu mecrasının kurutulması konusu etüt edildiği
halde, tahakkukunun çabuklaĢtırılması için en ufak bir teĢebbüs
yapılmamıĢtır.
Buraya da bir nokta koyduktan sonra gazeteciğimizin yapmıĢ
olduğu hizmetleri sıralayalım:
1- Kasabaya 100 abonelik bir santral temininde önayak olmuĢtur
2- Iğdır-Doğubeyazıt yolunun Karagüney‟den geçirilmesi mevzuunu
karayollarına etüt ettirmeye muvaffak olmuĢtur.
3- Markara köprüsünün açılması konusunda ilgilileri tatmin edecek
esbabı mucibe (gerekçeleri) serd ederek (ifade ederek) hükümeti
harekete geçirmiĢtir.
4- Iğdır Sağlık Merkezi‟nde ameliyat yapılmasına mani teĢkil eden
sağlık merkezleri talimatnamesindeki hükmün değiĢtirilmesinde
mühim rol oynamıĢtır
5- Ġplik Fabrikası mevzuunun ciddi Ģekilde etüt edilmesini temin
etmiĢtir
6- Yasak bölge iĢinin müstaceliyetle halli için ilgilileri harekete
geçirmiĢtir
7- Ve nihayet her konuda alakalıları desteklemek suretiyle birçok
noksanların giderilmesinde amil olmuĢtur
Buraya da Iğdır heyeti bir nokta koyduktan sonra bizi
dinlesin
Muhterem heyet azaları! Bu izahatımız karĢısında Iğdır‟ın asıl
dâvalarına el atmadığımızı ve tahakkuk safhasında olan iĢleri kendinize mal
etmek suretiyle Iğdırlıyı aldattığınızı inkâr edemezsiniz. Ankara‟da birçok
iĢlerle meĢgul olduğunuzu biliyoruz. Efkârı umumiyeyi tatmin maksadıyla
muvaffakiyetlerinizi sıralayalım:
1. Hususi inĢaatlar için miktarı kâfi demir, çimento ve kredi
teminine tevessül edilmiĢtir.
2. Iğdırlıların Sayın BaĢvekil Adnan Menderes‟e karĢı olan
bağlılık ve Ģükranlarını ifade eden Fahri HemĢehrilik kararı,
Sayın BaĢvekile tevdi edilememiĢtir.
3. Petrol Ofisi ve Toprak Mahsulleri Ofisi nakliyesine ait kâr
ve zarar hesapları tasfiye edilmiĢtir.
4. Heyet azalarının menfaatine alet olmayan birkaç bigünah
memurun Iğdır‟dan nakli için ciddi teĢebbüsler yapılmıĢtır
5. Müstakbel Belediye Meclis listesi Emekli Sandığı binasında
(Abbas Çetin kastediliyor. Mücahit) tespit edilmiĢ ve hatta
Belediye reisliğine Osman Ataman‟ın getirilmesi tensip
edilmiĢtir
6. Mamak‟ta askerlik hizmetini yapan birkaç hemĢehrimize izin
sağlanmıĢtır
7. Pamukova‟nın maddeten iflas ettirilmesi için prensip
kararına varılmıĢtır
8. ġemistan Koçulu ve taraftarlarının il kongresinde ne Ģekilde
ekarte edilecekleri yolunda talimat alınmıĢtır
Aziz okuyucular! ĠĢte heyetimizin muvaffakiyeti bunda ibarettir...
Bize karĢı açılan husumet cephesinin âlemdarlığını yapanların
Iğdırlıya hizmeti, baĢarısı ve seyahatlerinin hikâyesi bundan baĢka Ģekilde
izah edilemezken, hiçbir menfaat beklemeden kudret ve kuvveti nispetinde
size hizmete azmeden Pamukova‟yı susturmağa veya neĢriyatından
alıkoymaya çalıĢmalarının sebebini takdir edersiniz.
Yeni Iğdır‟ın memleket davalarının yer almasını arzu ettiğimiz
sütunlarında bize küfrettirmek ve sonrada kanunen mesul olan yazarlarını
(!) alkıĢlayıp uçuruma yuvarlamak fazilet ve marifet değildir. Yeni Iğdır,
melek kılığına girip kendilerini tehlikeli ve meçhul bir akıbete
sürükleyenleri görmemek gafleti içinde, bizi melek gibi görmekten
korkmakta devam ederse, vebal ve günahlarının mesuliyeti kendilerine ait
olacaktır.
Belediye Seçimleri
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 88
5
Haziran ayı içerisinde yapılacak olan belediye seçimleri için siyasi
parti mensupları arasında Ģimdiden istiĢarelere baĢlanmıĢtır.
DP‟nin bu seçimlere nasıl bir liste ile iĢtirak edeceği henüz kati
olarak bilinmemekle beraber son kaza kongresi arifesinde DP idarecilerinin
çok sakat bir politika takip ederek parti kurucularını ekarte etmeleri bu
partinin kazanma Ģansını tamamen zayıflamıĢtır.
Merkezde Hacı Ekber Çöllü, Abdurrezak GüneĢ, Ali Yardım, Rahim
Akyüz, Nurettin Kirman, EĢref BaĢaran, Fazıl Baykal gibi kuvvetli, nüfuz
sahibi Ģahısların Demokrat Parti listesine girmeyecekleri tahmin
edilmektedir.
Bu taktirde seçimlerin büyük bir ekseriyetle partinin bu eski
müntesipleri tarafından kazanılması münâkaĢa götürmez bir hakikat olacak
ve Demokrat Parti idarecileri hatalarının cezasını çekeceklerdir.
Diğer taraftan Kars mebusu Rıza Yalçın da CHP‟nin seçimlere ne
Ģekilde gireceğini tespit maksadıyla birkaç gün sonra gelecektir.
Seçimlerin DP, CHP ve Eski Demokratlar arasında hararetli
geçeceği istiĢarelerin erken baĢlamasından bellidir.
DP muhitinden sızan haberlere bakılırsa, bugünkü durumda
kendilerini çok zayıf hisseden idareciler kongrede hırpaladıkları eski
demokratlarla anlaĢarak karma bir liste yapma niyetini izhar ve kendileriyle
temas ettiğimiz DP kurucuları da takip edilen politika muvacehesinde parti
listesine giremeyeceklerini beyan etmektedirler. Vaziyet pek yakında
tavazzuh edecektir.
Sürmeli Spor Gençlik
Kulübü
Ġlk ve Orta Mektep Derneği
Kuruldu
(5 Nisan 1955)
Sürmeli Spor Gençlik Kulübünün
senelik genel kurul toplantısı Pazar günü
yapılmıĢtır.
Kulübün faaliyetleriyle yeni yıl
çalıĢma programı müzakere edildikten
sonra seçimlere geçilmiĢ ve neticede
baĢkanlığa Kenan Gürcan, as baĢkanlığa
PaĢa Turan, muhasipliğe Kâmil Taner ve
kontrol kuruluna da Ahmet Tekin ile
Orhan Çiftlik seçilmiĢlerdir.
(5 Nisan 1955)
Geçen PerĢembe günü Ticaret ve Sanayi
odasında Kaymakamımız Galip Alaçayır‟ın
riyasetinde yapılan bir toplantıda, öteden beri
Iğdır‟ın muhtaç olduğu üçüncü bir ilk mektep binası
yapılması hususunda müspet adım atılmıĢ ve bu iĢle
ilgili bir dernek kurulmuĢtur. (...)
Hacı Nağdalı Parlar riyasetinde Ali IĢık,
HaĢim YeĢilyurt, Ġhsan Arıcan (Ġlköğretim MüfettiĢi
–Mücahit) ve Cihangir Turan‟dan teĢekkül eden
dernek idare heyeti faaliyetlerine baĢlamıĢtır. (...)
Müstakil Demokratlarda Faaliyete Geçti
Nisan 1955
Mecit Hun
7
Yıl: 1 Sayı: 90
Belediye seçimlerinin yaklaĢması dolayısıyla siyasî partiler arasında
istiĢarelerin devam ettiği son günlerde DP kurucuları da bu mevzu etrafında
temaslara baĢlamıĢlardır.
Bilindiği gibi 2 Mayıs 1955 mebus seçimlerinden sonra Kars
vilâyetinde DP‟ye hakim olmak isteyen bazı Ģahıslar parti genel merkezinin
Kars‟ı ihmal etmesinden istifade ederek partinin ilk kurucuların ı ekarte
etmek maksadıyla bütün Kars mülhakatında müĢterek bir kampanya açmıĢ
ve partinin nüfuzlu elemanlarını parti dıĢı etmeye muvaffak olmuĢlardır.
Bu meyanda Iğdır‟da da Abdurrezak GüneĢ, Hacı Ekber Çöllü,
Mehmet Gülten, Nurettin Kirman, Rahim Akyüz, Ali Yardım, Kerem Zengi,
Fazıl Baykal, Süphan GüneĢ gibi muhit ve nüfuz sahibi kimseler kısmen
ihraç edilmek kısmen de usulsüz kongrelerle ekarte edilmek suretiyle parti
teĢkilâtı 2 Mayısın muhalifleri olan Hasan Tezel, Kurban Akar, Feyzullah
Ġnan, Osman Ataman ve Musa Doğan gibi Ģahısların idare ve himayesinde
kalmıĢtır. (...)
“Yeni Iğdır” Takibata Uğradı
Nisan 1955
Pamukova
Yıl: 1 Sayı: 90
7
Yeni Iğdır gazetesi 5 Nisan 1955 tarihli nüshasında Hasan Karalar
imzasıyla yayınladığı “Kervan Yürüyecektir” baĢlıklı yazısından dolayı
C.Müddeiumumiliğinin takibatına uğramıĢtır. Bu münasebetle gazetemiz
sahip ve mesul müdürü Mecit Hun da maruz kaldığı tecavüz ve hakaret
dolayısıyla Iğdır Müddeiumumiliğine müracaatta bulunarak Yeni Iğdır
gazetesi mesul müdürü Cemil Aydın‟la yazı sahibi Hasan Karalar hakkında
yapılacak takibata muvafakat etmiĢ bulunmaktadır.
BaĢtan sonuna kadar hakaret iftira ve tecavüzle dolu bulunan bu
yazının cevaplandırılmasın aile terbiyemiz ve içtimai durumumuz müsait
olmadığı için, kendilerini muhatap olarak karĢımıza almayacak ve sadece
adaletin tecellisini bekleyeceğiz.
Fikre küfürle mukabele etmek suretiyle Iğdır‟ın münevver muhitinde
tiksinti ve esefle karĢılanan Yeni Iğdır‟ın son nüshası, Yeni Iğdırcılarla
tahrikçilerinin içtimai seviyesini ortaya koymuĢtur.
Maarif Vekili Celâl Yardımcı’ya Açık Mektup
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 91
8
Maarif Vekili olarak kabinede yer aldığınız günden beri Türk
Maarifine hizmet için bütün imkanlara baĢvurduğunuz inkâr kabul etmez bir
hakikattir.
Liselerdeki tedrisat Ģeklinin değiĢtirilmesi ve ilkokul davamızın
süratle tahakkukundan tutun da, senelerden beri münakaĢa edilen Atatürk
Üniversitesinin Erzurum‟da kurulmasına kadar birçok hususlarda hizmet ve
muvaffakiyetiniz Türk Maarif tarihinde ebedileĢecektir.
Atatürk Üniversitesinin ġark‟ın mühim bir merkezi olan Erzurum‟da
açılması konusunda vekâletinizin almıĢ olduğu karar yalnız Erzurum‟u ve
ġark vilâyetlerini değil bütün Türkiye‟yi ve maarif sever vatandaĢları
sevindirmiĢtir.
Atatürk Üniversitesinin Erzurum‟da açılmasına dair hükümet
kararını radyoda dinlediğim zaman, haklı gurur ve sevincim bir sene evvel
“Mıstık” imzasıyla bir mecmuada neĢredilen bir karikatürü hatırlamakla kısa
bir müddet zail oldu.
Karikatürde, henüz mağara devrinde yaĢayan insanlara benzetilen
ġarklı vatandaĢlardan bir kaçı ikamet ettikleri mağaranın kapısından
karĢılarındaki bir binayı yekdiğerine göstererek, “ĠĢte Atatürk Üniversitesi
dedikleri Ģey budur” deniliyor ve bu suretle o zamanki Maarif Vekâleti ile
hükümetin mutasavver kararı istihza mevzuu yapılıyordu.
Bununla beraber Mıstık‟a bir bakıma da hak veriyoruz.
Sayın Bakanım:
Gazetemizin intiĢar ettiği Iğdır, sizlerin de yakinen tanıdığınız ve
bildiğiniz bir hudut kasabasıdır. Nüfusu 40.000‟i tecanüs eden bu kasabanın
104 köyünde 19‟u beĢ sınıflı olmak üzere 28 ilkokul vardır. Bunlardaki
tedrisat imkânsızlıkları ile öğretmen ihtiyacı da nazara alınırsa, Iğdır,
ortaokul ve liselere talebe göndermek imkânlarından mahrumdur. Bu gün
kasabanın otuza yakın köyündeki çocuklarımız ilkokullara devam etmek
Ģöyle dursun, ana dili Türkçe‟yi henüz öğrenememiĢtir.
Iğdır‟ın ġark kazalarına nispeten üstün olan kültür seviyesini nazara
alırsanız, ġark‟ın maarif cephesinden ne kadar geri kaldığını taktir
buyurursunuz. Hususiyle ġark‟ı bizden daha iyi bilmeniz, bu hakikatlere
muttali olmanız muhakkak ki maarifimizin en salâhiyetlisi olarak sizleri de
düĢündürmektedir.
Kanaatimize göre, Atatürk Üniversitesine yeter miktarda talebe
bulmak ve bu irfan ocağından lâyıkıyla istifade edebilmek için evvelemirde
ilk öğretim müesseselerini takviye etmek zaruretindeyiz.
ġarkta açılması takarrür eden irfan ocağının ebediyen tütmesi ve
asırlar boyu kültürden mahrum kalmıĢ anayurdun bu köĢesine feyiz
saçmasını temin sizin elinizdedir.
Ġman ettiğimiz kudret ve ehliyetimizle bu ana derdimizi
halledeceğinize inanıyoruz.
Pamukova Hakkında Takipsizlik Kararı
Nisan 1955
Pamukova
8
Yeni Iğdır gazetesinin bir nüshasında neĢredilen bir yazının
“Parolamız ġudur: Yeni Iğdır” cümlesiyle biten kısmını tenkit etmemiz
üzerine, mezkûr gazete mensuplarının C. Müddeiumumiliğine baĢvurarak
hakkımızda takibat istediğini okuyucularımız bilirler.
Parola kelimesini yerinde kullanamadıkları için, haklı tenkitimize
maruz kalan Yeni Iğdır‟cıların Ģikayeti yerinde görülmediğinden,
C.müddeiumumiliğince hakkımızda takipsizlik kararı verilerek dün Yeni
Iğdır gazetesine tebliği edilmiĢtir.
Diğer taraftan baĢtan aĢağı küfürlerle dolu olan Yeni Iğdır
gazetesinin “Kervan Yürüyecektir” baĢlıklı yazısı da müddeiumumilikçe
tetkik edildikten sonra yazı mesullerinden Cemil Aydın ve Hasan Karalar
hakkında lüzumlu mahkeme kararı verilerek Basın Kanununa göre toplu
Basın mahkemesine sevk edilmiĢlerdir.
Haddimizi Bilelim
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 92
9
Okuyucularımız da fark etmiĢ ise, son günlerde Iğdır‟da bariz bir
huzursuzluk hüküm sürmektedir. Bir müddet sonra yapılacak olan belediye
seçimlerinde kazanma Ģansını çok zayıf gören DP idarecileri (!) muhtelif
vesilelerle parti saflarından ayrılmak veya pasif kalmak mecburiyetini
hisseden nüfuz sahibi Ģahıslara seçimlerin bitimine kadar yeni bir manevra
ile kendilerini destekletmek maksadıyla tahrik ve tertiplere
baĢvurmaktadırlar.
Iğdır‟ın politik havasını çok iyi bilen hemĢehrilerimizin hususi
maksatlarla
çıkarılan
asılsız
haber
ve
Ģayialara
kendilerini
kaptırmayacaklarını çok iyi bildiğimiz için, sadece bazı mühim noktalara
temasla iktifa edeceğiz.
Evvelâ parti idarecileri safında, siyasi partilere mensubiyet ve
politika ile meĢguliyetleri hususi kanunlarla men edilmiĢ devlet memurlarını
görmekteyiz. Birçok politik toplantılara iĢtirak ve umumi yerlerde aleni
propaganda yapan bu devlet memurlarının isim ve hüviyetleri tespit edilmiĢ
olmaklar beraber kendilerine tevdi edilmiĢ vazifelerde (!) bizce malumdur.
Hatta bazı dairelerde katip, odacı ve tahsildarlık gibi hizmetlerle maiĢetlerini
temin eden bir çoklarının DP kaza idarecilerine olan yakınlıkları
dolayısıyla amirlerinin de nazarı dikkatini celp edecek Ģekilde siyasi mesai
yaptıkları vakidir.
DP idarecilerinin, devlet memurlarını politikaya alet etmek gibi
tehlikeli ve kanunsuz yollara sevk etmeleri muhakkak ki gözden
kaçmayacaktır. Fakat bu halin halk arasında bıraktığı menfi tesirle manevi
huzursuzluğun tashihi de gayri kabil olacaktır.
Saniyen, iktidar partisinin kaza idarecileri sıfatıyla millet hizmetinde
Ģerefle çalıĢan bazı memurların Ģikayet veya nakillerinin talep edildiğini
duyuyoruz. Devlet memuru kendi salâhiyetine tevdi edilen iĢlerin kanun
muvacehesinde müstakim ve bitaraf Ģekilde yürütülmesinden daima
mesuldür. Fertlerinde anayasamıza göre Ģikayet edilmesi ve kendisinden
kanuni yollarla hesap istenmesi mümkün iken, siyasi partilerin devlet
mekanizmasına hulul etmek isteyiĢi ve devlet iĢlerine siyasi müdahalelerin
yapılması rejimimiz için ciddi bir tehlike teĢkil etmektedir.
Salisen yukarda iĢaret ettiğimiz küçük memurların çalıĢtıkları daire
veya riayetle mükellef oldukları amirlerinin resmi sırlarını gayri resmi
Ģahıslara ifĢa etmeleri de üzerinde durulacak hususlardan birisidir.
DP baĢkanın devlet dairelerinden hususi ajanlar kullanarak resmi ve
kanunen ifĢası zararlı olan malumatı toplamaya ve istediği memuru azi veya
naki (görevden alma veya nakil) ettireceğini hissettirecek Ģekilde bir tedhiĢ
havası estirmeye hakkı yoktur.
ĠĢte bütün bu tehlikeli manevralar iki ay sonra yapılacak olan mahalli
bir seçimin hazırlıklarıdır. DP kaza idarecilerinin güttüğü bu politikanın
mevcut huzursuzluğun izalesi için iflasına bütün kudretimizle çalıĢacağız.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - I
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 92
9
BÜYÜK TEZEL (Cafer Sadık Tezel)
1952 yılında kadar CHP Iğdır Ġdare heyeti azalığı yapmıĢ müfrit
muhaliflerdendir. DP‟nin iktidara geçmesini müteakip birçok sondajlar
yapmıĢ ise de parti değiĢtirmemiĢ ve Kars‟ta DP‟nin keĢmekeĢ içinde
bulunduğu bir sırada kardeĢi Hasan Tezel‟i CHP‟deki sandalyesine
oturttuktan sonra DP‟ye intisap etmeye muvaffak olmuĢtur.
Partiye intisabından birkaç gün sonra idare heyetine geçen Sadık
Tezel bugüne kadar aktif vazifelerde bulunmuĢ ve fakat “erkânı harpliğini”
yaptığı partisini, 2 Mayıs seçimlerinde yanlıĢ tabya kullandığından
kaybettirmiĢtir. Bir aralık partideki as baĢkanlık vazifesinden de ıskat
(düĢürme) edilen Sadık Tezel‟in ismine uygun bir sadakatle çalıĢıp
çalıĢmayacağı ancak politik hava veya menfaatlerin seyri tayin edecektir.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - II
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 93
KÜÇÜK TEZEL (Hasan Tezel)
11
DP‟nin seçimler sonrası müntesiplerindendir. Büyük kardeĢi Sadık
Tezel‟in iki sene evvel iktidar partisine geçmesi üzerine 2 Mayıs 1954
seçimlerinde CHP‟nin kazanma ihtimalini gözden kaçırmayan Hasan Tezel,
CHP‟nin ateĢli müdafileri arasına geçmiĢ ve DP listesi aleyhinde bütün
gücüyle çalıĢmıĢtır.
CHP kaza reisi Rıza Yalçın‟ın Kars mebusluğuna seçilmesini
müteakip Hasan Tezel, vilâyet kongresinin yapıldığı tarihe kadar ana
muhalefet partisinin kaza reisliğini de ifa etmiĢ ve fakat o zamana kadar
Iğdır emrine çalıĢan parti jipinin vilâyetçe istirdat (geri alınmasına)
edilmesinde üzülerek (!) DP‟ye intisap etmiĢtir.
Öteden beri herkesin nabzına göre Ģerbet verme prensibini güden
Tezel‟in, bu politikası son zamanlarda iflas ettiğinden gönlünden geçirdiği
Belediye Reisliği ihtimali de suya düĢmüĢtür.
Hasan Tezel halen DP‟nin Iğdır‟da sağ kolunu (!) teĢkil etmektedir.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - III
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 94
12 Nisan 1955
OSMAN ATAMAN
Son günlere kadar DP‟nin baĢlıca muhalifleri arasında idi. 1950
seçimlerinde DP listesinde yer almaya muvafakat etmiĢse de bir gün sonra
CHP‟yi tercih ederek DP listesine karĢı cephe almıĢ ve o zaman CHP idare
eden Hacı Nağdalı Parlar‟ın kendisini Belediye Reisi yapacağını vaat
etmesi üzerine bu safta çalıĢmıĢtı. Mezkûr seçimde Halk Partililer kazandığı
halde belediye reisliğini Ali Ural‟dan alamamıĢ ve bu mağlubiyetin tesiri
altında 4 sene sustuktan sonra 2 Mayıs (1954) seçimleri arifesinde Iğdır‟da
Cumhuriyetçi Millet Partisini kurmuĢtur. (Cumhuriyetçi Millet Partisi, 27
Ocak 1954 tarihinde kapatılan Millet Partisinin yerine 9 ġubat 1954 yılında
kurulmuĢtur. Mücahit)
Bu partideki faaliyetine dair bir karar suretini aynen neĢrediyoruz.
Karar No. 3
Karar Tarihi. 15.4.1954
BaĢkan vekili Osman Ataman riyasetinde Musa Doğan, Kâmil
Taner, Ferudun Karadağ toplanarak aĢağıdaki hususları müzakere etmiĢ ve
Ģu karar verilmiĢtir.
1 - Partiye verilen beyannamelerin idare heyeti toplantılarına lüzum
kalmadan Musa Doğan tarafından tanzim ve kayıtlarının yapılmasına
2 – Partimize rey vermeyecekleri kanaatiyle ova köylerinde teĢkilât
kurulmasın mahal olmadığına
3 – Kazaya gelecekleri haber alınan DP adayları Abbas Çetin ve Lâtif
Aküzüm‟ün yapacakları mitinge karĢılık olmak üzere Musa Doğan‟ın idaresi
altında mukabil bir miting tertipleneceğinin seçim kuruluna bildirilmesi
4 – Partimizin seçimleri kaybetmesi ihtimali düĢünülerek DP listesi
aleyhinde icap ederse CHP‟lilerle teĢriki mesai etmede bir mahzur olup
olmadığının vilâyetten sorulmasına karar verildi.
DP aleyhine bu kadar müfrit bir kampanya açan Osman Ataman,
Ģimdi Hacı Nağdalı Parlar‟ın imza ve mührüne havi bir DP kimlik cüzdanı
taĢımakta ve partinin idarecileri arasında bulunmaktadır.
Ankara‟ya son seyahati sırasında kendisine DP listesinde baĢkanlık
vaadi yapılan Osman Ataman‟ın 1950 deki akıbete uğrayacağına muhakkak
nazariyle bakılabilir.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - IV
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 95
13 Nisan 1955
BÜYÜK HACI
Siyasi hayata Hac farizasını yerine getirdikten sonra atılmıĢtır.
1946 ve 1950 Belediye seçimlerinde CHP adaylarını kazandırmak
için var kuvvetiyle çalıĢmıĢ ve 2 Mayıs 1954 tarihine kadar CHP idare
heyeti azalığı vazifesini sadakatle ifa etmiĢtir.
DP‟nin muhalefette bulunduğu sıralarda (1946-50) kuruculardan
Rahim Akyüz, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Ziya Güner, Mehmet Gülten,
Ali Ünal, Hüseyin Aydın, Fazıl Baykal ve arkadaĢlarına en ağır ithamlarda
bulunmaktan çekinmemiĢ ve fırsat buldukça DP‟yi bile itham etmek
suretiyle bu yolda Ģöhret (!) yapmıĢtır.
Küçük kardeĢi Nağdalı Parlar‟ın 1953 yılında iktidar partisine
yaslanmasına rağmen 2 Mayıs 1954 seçimlerini bitirinceye kadar CHP‟ye
hizmette devam etmiĢtir.
Iğdır‟da Yerlilik-Muhacirlik tasnifinin mucitlerinden olan Hacı
Kulem Parlar, DP‟nin iktidarı muhafaza etmesi üzerine derhal parti
değiĢtirmiĢ ve DP‟nin kaza ekâbiri arasında yer almıĢtır. Halen önümüzdeki
Belediye seçimleri için zemin hazırlamakla meĢguldür.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 95
KÜÇÜK HACI
13
1953 tarihinde DP‟ye intisap etmiĢ ve o sıralarda kuruculara karĢı
açılan husumet kampanyasının tabii neticesi olarak, Nurettin Kirman
baĢkanlığındaki idare heyetinin ıskat (düĢürme)ı üzerine de bir yolunu bulup
geçici parti baĢkanlığına getirilmiĢtir.
Uzun zaman bütün Iğdır‟ı Ģahsiyle kaim ve emri altında göstermeye
muvaffak olan Nağdalı Parlar, Iğdır‟ın en zeki politikacılarındandır.
Çok defa “Hacılık” sıfatını bile politikaya feda etmekten
çekinmediği için vilâyet ve genel merkez tarafından desteklenmiĢ, fakat 2
Mayıs seçimlerinde Iğdır‟da nüfuz sahibi olmadığı anlaĢılınca partinin
gözünden düĢmüĢ politika kurbanlarındandır.
2 Mayıs 1954 mebus seçimleri arifesinde DP namzetlerine 15.000
rey vaat eden Küçük Hacı malum hezimete uğradıktan sonra eski taktiğinde
devam etmiĢse ve tertipli kongrelerle getirdiği delegelerden bile iltifat
görmemiĢtir.
Halen Feyzullah Ġnan riyasetindeki kaza idare heyetinde azadır.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V I
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 95
14
FEYZULLAH ĠNAN
2 Mayıs 1954 Mebus seçimlerini DP‟nin kazanması üzerine petrol
ofisi acenteliğinin akıbetini düĢünerek CHP‟ye kayıtlı olduğu halde DP‟li
olduğunu iddia edenlerdendir.
Iğdır‟da parti kurucularıyla mideciler arasında ki had mücadelede
ikinci tarafa intisap ederek kaza kongresinde tarafların birbirine
düĢmesinden bilistifade baĢkan olmuĢtur.
Seçimlerdeki sinir gerginliğinin izalesini müteakip, rey tasnifinde
hile yapılmak suretiyle idare heyetine seçildiği yolunda Hacı Nağdalı
tarafından bir müddet propaganda yapılmıĢ ise de muvaffak olunamamıĢtır.
Feyzullah Ġnan‟ın tercümeihali (özgeçmiĢ) hakkında Doğubeyazıt‟ta
dava vekilliği ile iĢtigal eden Sayın Hakkı Çakan tarafından gazetemize
enteresan malumat verilmiĢ ise de bu bahiste sadece politik hayatından
bahsetmekle iktifa ediyoruz.
ġoför muavinliği, Adliye odacılığı, zabıt kâtipliği gibi mesleklerde
çalıĢtıktan sonra ticaret hayatına atılmıĢ ve kısa zamanda hemĢehrilerimizce
malûm sebeplerle temayüz etmiĢtir
Bir tesadüf eseri olarak baĢkanlığa getirilen Feyzullah Ġnan‟ın siyasi
ikbaline tereddüt ve Ģüphe ile bakılmaktadır.
Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V II
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 98
16
TALAT TUFAN
1950‟den sonra DP‟ye intisap etmiĢ ise de bugüne kadar Ģahsi
menfaat veya nüfuz temini gayesinden uzak bir dürüstlük ve sadakatle
çalıĢmıĢtır.
Ġdareciler arasında muhit ve rey bakımından en avantajlı eleman
sayılabilir. Kendisi aynı zamanda PTS Kooperatifleri Birliği Ġdare Heyeti
Reisidir. 6000 ortaklı Iğdır Birlği‟nin rakipsiz baĢkanı olan Talât Tufan
tarafsızlığı ve doğruluğu ile hemĢehrilerinin sevgi ve sempatisini kazanmıĢ
ise de maalesef partide lâyık olduğu yeri iĢgal edememiĢtir.
Son Kaza Kongresinde, Hacı Nağdalı Parlar‟ın baĢkanlıktan düĢmesi
için efkârı umumiyede baĢ gösteren temayülün Talât Tufan lehinde tezahür
edeceği tahmin edilmiĢ ve fakat Feyzullah Ġnan‟ın baĢkanlığa getirilmesi
bütün muhitte hayretle karĢılanmıĢtır.
Mevcut vaziyet muvacehesinde de Ģimdiki idare heyeti içinde DP
Kaza reisliğini dirayetle yapabilecek evsafı haiz yegâne elemandır.
Talât Tufan riyasetindeki bir idare heyetinin Iğdır‟da DP muhitini
mevcut keĢmekeĢten kurtaracağı tahmin edilebilir.
Emniyet ve Jandarma Sıkı ĠĢbirliği
ġehit Mehmet ÇavuĢ Abidesi
(11 Nisan 1955)
(...) Cumartesi günü saat 7 sıralarında
Ġbrahim Durak, Ali Avcı ve Tahir Fidan isminde en
büyüğü 17-18 yaĢlarında üç kafadar tarafından
Baharlı Mahallesinden Cemile adında 12 yaĢında
bir kız kaçırılmıĢ, (...), BaĢköy istikametine
götürüldüğü anlaĢılınca jandarmamız hareket
geçmiĢ ve Alikızıl köyü civarında yakalanmıĢlardır.
(11 Nisan 1955)
Yıllardır ihmal edilen Melekli
caddesindeki ġehit Mehmet ÇavuĢ
Abidesinin inĢası, genç tabur komutanımız
BinbaĢı Necati Kırca‟nın himmetiyle
tamamlanmıĢ ve bilhassa Abidenin
bulunduğu saha tamamen tesviye edilerek
kumlattırılmıĢtır. (...)
Sayın Adnan Menderes’e Açık Mektup
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 94
12 Nisan 1955
1946 yılında beri atılmıĢ olduğunuz Demokrasi davasında ġark‟ın
serhat vilâyeti Kars‟ı, safınızda görmediğiniz için üzüldüğünüzü biliyoruz.
27 senelik bir terör ve Ģiddet idaresinin bütün haksızlıklarına maruz
kalmıĢ; hak, hukuk, adalet ve hürriyet mefhumlarından mahrum edilmek
suretiyle sorgusuz, sualsiz kurĢuna dizile; evinden, yerinden ve ecdadının
kendisine bıraktığı yuvasından alınarak, bütün emvali müsadere edildikten
sonra, sürgüne tabi tutulmuĢ; yüz binlerce masum vatandaĢa bahĢettiğiniz
hürriyet ve iade ettiğiniz haklara rağmen, safınızda görmeyiĢiniz
üzüntünüzün ne kadar haklı olduğunu izaha kâfidir. Karslıyı bu milli dava
da sizinle aynı yolda, aynı adımlarla yürümekten alıkoyan sebepler nelerdir?
CHP‟nin, çeyrek asırlık zulüm ve iĢkencesini benimseyecek kadar
hissiz; DP iktidarının, ferdin hak ve hukukuna riayetini inkâr edecek kadar
da nankör olmadığımıza göre, bizi demokrasi kervanına katılmaktan men
eden bir sebebin mevcudiyeti asla inkâr edilemez.
SAYIN MENDERES: 1950 ve 1954 seçimlerinde sizden ayrıldığını
zannettiğiniz Karslı, sizinle beraberdir. Fakat onu eteğinden tutup yolundan
alıkoyan bazı sebepler vardır. ĠĢte dava bu manilerin tespit ve bertaraf
edilmesidir. Maksadımızı tam manasıyla izah edebilmek için yakın
tarihlerde Kars‟taki bazı siyasi hadiselerden bahsedeceğiz.
DP‟nin Kars‟ta kurulduğu sıralarda, yıllar boyu ezilmiĢ ve
haksızlığın sillesini yemiĢ olan Karslı, uzun zaman korku, Ģüphe ve tereddüt
içinde hadiselerin geliĢmesini beklemiĢ ve Halk Partisinin sizlere karĢı takip
ettiği hareket tarzına seyirci kalmıĢtır. Büyük bir cesaretle bu davaya atılan
hemĢehrilerimiz komünistlik, memleket hıyaneti gibi en ağır isnat ve
ithamlara maruz kaldılar. Fakat CHP‟nin bütün muhalefet ve müĢkülâtına
rağmen bu serhat vilâyetin her köĢesine hak ve hürriyetin sembolü addedilen
DP iĢaretinin hakkedilmesi ve hatta Karslının kalbine iĢlenmesi önlenemedi.
Zaman geçti, CHP saflarına mideleriyle bağlı olan bazı zevat (!) iktidara
hulul etmek suretiyle mevki ve sandalye sahibi oldular. 2 Mayıs 1954
seçimlerine kadar münferit Ģekilde hissedilen bu politika seçimleri müteakip
bütün Ģiddet ve dehĢetiyle tatbik edildi. ġimdi DP Kars ve mülhakatında
istisnasız olarak 2 Mayısın muhalifleri tarafından idare edilmektedir. Bu
yetmiyormuĢ gibi, DP‟nin muhalefette bulunduğu sıralarda kendisiyle
mücadele eden parti kurucuları da muhtelif vesile ve bahanelerle tasfiye
edildi. Dünün muhalifleri bugün partinin idaresine hakim. Bütün varlığını,
atıldığınız Demokrasi davasının tahakkuku için feda etmekten çekinmeyen
samimi mensuplarınız da parti dıĢı kalmıĢlardır.
Dün kendisine Ģiddet, terör ve iĢkence ile her türlü ceza ve cefayı
reva görenleri, Karslı bugün demokrasi yolunda görünce, haklı olarak
tereddüt ve Ģüphe içinde kalmaktadır. Karslıyı bu yoldan alıkoyan DP‟nin
prensipleri değil, DP‟li görünmek suretiyle bu milletin huzurunu bozmaya
çalıĢanlara karĢı itimatsızlık ve güvensizliktir.
1946 yılından beri Demokrasi uğrunda yıpranmıĢ bir vatandaĢ,
henüz beĢ ay evvel Cumhuriyetçi Millet Partisinin bir mebus adayı veya bir
CHP baĢkanını, partisinin teĢkilâtına hakim görürse tabii olarak üzülecek ve
ona itimatsızlığının tabii bir neticesi olarak çok sevdiği partisinin listesine
iltifat edemeyecektir.
Büyük emeklerle hakim kıldığınız demokrasinin ve Demokrat Parti
prensiplerinin nasıl bir pervasızlıkla çiğnendiğini, bu milli davanın Kars‟ta
nasıl suiistimal edildiğini görüp daha fazla üzüleceğinizi taktir etmekle
beraber, yarım milyon nüfusun DP safında yürümek Ģerefinden mahrum
edilmemesi için de sizden hususi bir alâka beklemek zorundayız.
Kars‟ı, Karslıyı ve Ģiddet idaresi mesullerinin suiistimal ettiği DP
prensiplerini ancak siz kurtarabilir ve Kars‟ın siyasi mukadderatını siz
değiĢtirebilirsiniz.
Lâtif Aküzüm Geliyor
Askeri Hastanenin Yeni Tabibi
(12 Nisan 1955)
Toprak Mahsulleri Ofisi Ġdare
Meclisi reisi ve eski Kars mebusu Lâtif
Aküzüm birkaç güne kadar Kars‟a ve oradan
da kasabamıza gelecektir.
Aküzüm‟ün seyahati Toprak
Mahsulleri Ofisine müteallik hususlarla
ilgilidir.
Daha Ġyi Olmaz mı?
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 95
Bülent Fahri Akınsal
Sıtma Mücadele Binası KarĢısındaki
Muayenehanesinde Hastalarını Kabule
BaĢlamıĢtır.
13
Dünkü Ġstanbul gazetelerinin verdiği habere göre, Erzurum da
kurulması kararlaĢtırılan Atatürk Üniversitesi için Erzurumlular kudretleri
nispetinde yardımlarda bulunarak bugüne kadar bir milyon lirayı mütecaviz
bir hasılat temin etmiĢlerdir.
Dün tahkik ettiğimize göre, Iğdır‟da faaliyete geçen ilk ve orta
mektep yaptırma dernekleri bugüne kadar halktan bir kuruĢluk yardım bile
sağlayamamıĢlardır.
Bu iki haberi bir arada tetkik edersek, Iğdır‟ın kalkınması hususunda
anlatılan masalların bizi sürüklediği feci akıbeti takdir etmemeye imkan
yoktur.
Çocuklarımızın ilkokul kifayetsizliği sebebiyle cahil kaldığını, okul
ve öğretime karĢı hükümetin lakayt bulunduğunu ileri sürecek kadar cesaret
gösteririz. Kayıt zamanında mevcut imkânsızlıkları müĢkülat Ģeklinde iddia
ve tefsir ederek maarifçilerimizi Ģikâyet eder, olmadık yerlere baĢvururuz.
Günü gelip bu ihtiyacımızın giderilmesi mevzuunda bir dernek kurulunca
beĢ kuruĢ yardımda bulunmamak için türlü bahane ve mazeretler icat
etmekten geri kalmayız.
Erzurum‟da açılacak Üniversite, yalnız Erzurumluya irfan ve ilim
öğretmeyecektir. ġark vilâyetlerinin hepsinden yüzlerce gencimiz bu irfan
ocağında yetiĢecek ve kendisini memlekete faydalı bir seviyeye getirmeye
çalıĢacaktır. Yarın Iğdır‟dan da bu Üniversiteye çocuklarımız, kardeĢlerimiz
gideceğine göre Erzurumluyu yardım sahasında yalnız bırakmamalı idik.
Fakat bundan da sarfınazar ederek derneklerimizin Ģu periĢan haline
acıyoruz. Birkaç ay sonra bizler milli eğitim memurluğunun eĢiğini
aĢındıracak, kaymakam, vali ve hatta vekile kadar Ģikâyetnameler
yağdırarak çocuklarımızın kaydedilmemesinin sebebini soracağız. Fakat
derneğe 10 liralık bir yardım bahisi mevzuu olduğu zaman da yan çizeriz.
Ankara‟ya heyetler gönderip Iğdır2ı vilâyet yapma hayalleriyle
meĢgul olacağımıza, Ģu acı hakikati görüp çarı arasak daha iyi olmaz mı
dersiniz?
Bir Duyuruma da Bizden
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 96
14
Dünkü Yeni Iğdır gazetesinin arka sayfasında büyük puntolarla
neĢredilen Ģu duyurmayı her halde okumuĢsunuzdur!..
“Iğdır‟da münteĢir Pamukova gazetesinin Sahibi ve Yazı ĠĢleri
Müdürü Mecit Hunoğlu‟nun partimizle bir güna ilgisinin olmadığını ve
gazetesinin Partimizin organı olmadığını sayın halkımıza duyurmayı faydalı
buldum! DP İlçe idare kurulu başkanı Feyzullah İnan”
DP Ocak kongrelerinin cereyan Ģekli ile kaza kongresinde ki
usulsüzlükleri ve bunları Tüzük muvacehesinde ki mesullerini Ģiddetli bir
lisanla tenkit ve Parti üst kademelerinin dikkatini çekmek suretiyle
yaptığımız devamlı neĢriyat, Iğdır‟da bir nüfuz ticareti tesisine çalıĢanları
hiddetlendirmiĢ ve aleyhimizde harekete geçirmiĢtir. Yukarıdaki duyurma
bu cereyanın tabiî bir neticesi Ģeklinde tezahür ettiğinden hiçte hayret
etmedik.
Haddizatında mevcut keĢmekeĢ muvacehesinde DP Kaza
idarecileriyle mensubiyet iddia edecek kadar basit bir yola baĢvurmuĢ
olmadığımız gibi, neĢriyatımızla da bunu fiilen ortaya koymuĢ bulunuyoruz.
Biz Hacı veya Petrol Ofisi acentesinin hoĢuna gitmek onlara
dalkavukluk yapmak suretiyle huluskârlıkta bulunmak için değil bütün
imanımızla benimsediğimiz DP prensiplerine hizmet ve DP Ġktidarının
müspet hizmetinden Iğdır‟ı takatimiz nispetinde istifade ettirmek maksadıyla
DEMOKRAT sıfatını taĢıyoruz. Bu sıfata lâyık Ģekilde faaliyet göstermemiz
ve Partiyi kendi Ģahsi menfaatlerine alet edenleri teĢhir etmemiz tabiatıyla
böyle bir gediğin açılmasına yol açacak ve huzurları kaçan Feyzullahları
aleyhimizde tahrik edecektir.
Mecit Hun ve arkadaĢları, meĢru Ģekilde yapılacak her türlü
mücadelede onları yere serecek kudret ve kuvvete sahip olduklarından
Demokrat Partiye itimat ve sempatilerinden zerre kadar inhiraf etmemek
suretiyle DP‟yi onların haris nüfuzundan halâs etmeye çalıĢmaktan geri
kalmayacaklardır.
Pamukova, bundan böyle yine DP organı olarak neĢriyatına devam
edecek ve fakat Demokrat Partiyi sömürge zannedenlere alet olmayacaktır.
Iğdır Ġlkokul Yapma Derneği Ana Nizamnamesi
(14 Nisan 1955)
1- Derneğin adı: “Iğdır Ġlkokul Yapma Derneği” dir. (...)
4- Derneğin kurucu üyeleri aĢağıdaki Ģahıslardan müteĢekkildir:
Musa Doğan
EĢref Kaya
Ali IĢık
Hacı Nağdalı Parlar
Cihangir Turan
Hasan Öztürk
HaĢim YeĢilyurt
Hacı Ekber Çöllü
Abdurrezak GüneĢ
Veli Orkun
Ġhsan Arıcan
Cemil Aydın
Hamit Çiftlik
Ġl Genel Meclisi üyesi
Ġl Genel Meclisi üyesi
Tüccar
Tüccar
Tüccar
Müteahhit
Esnaf
Tüccar
Ticaret Odası BaĢkanı
Ortaokul Müdürü
Ġlköğretim MüfettiĢi
Gazeteci
P.T.S.Kooperatifi Birliği Kontrol Memuru
Zihni Türkmen DP’ye Ġntisap E
(16 Nisan 1955)
Uzun zamandan beri
tarafsızlığını muhafaza eden
müteahhit ve tüccarlarımızdan Zih
Türkmen iki gün evvel DP‟ye
intisap etmiĢtir.
Gerek ticari hayattaki
doğruluk ve muvaffakiyeti ve
gerekse çok geniĢ olan aile
muhitiyle temayüz eden Zihni
Türkmen‟in bu hareketi iktidar
çevrelerinde memnuniyetle
karĢılanmıĢtır.
Türkmen‟e tayin ettiği ye
siyasi yolda muvaffakiyetler
temenni ederiz.
Heyet ve Ötesi!...
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 99
18
28 ġubat 1955 Pazartesi günü...Belediye riyasetinin dar salonunda
son içtimai akdetmek üzere toplanan meclis azaları, mutat saat geçtiği halde
esnemek ve sigara dumanından halka yapmakla meĢguller. Reis, telefonla
Ali IĢık‟ı toplantıya ısrarla davet ederken, Feyzullah Ġnan birkaç gün evvel
parti baĢkanı olmanın gurur ve azametiyle meclisini sükunetini bozdu:
“Ankara‟ya gidecek arkadaĢları hemen tespit edelim. Ben petrol ofisi
hesaplarını tasfiye ve Osman Bey (Ataman) de inĢaatı için demir almak için
derhal Ankara‟ya hareket zorundayız”
Meclis azalarının asabiyetleri yüzlerinden okunuyordu. Osman
Ataman, bermutat kelimeleri inci tanesi gibi dökerek: “Anlayamadığım bir
cihet var. Ankara‟ya kimlerin gideceği geçen sene meclis tarafından
kararlaĢtırılmıĢtı. Benle EĢref Kaya, harcırah verilmek suretiyle, tensip
edilmiĢtik. Meclisin bugün aleyhte temayül göstermesine taraftar değilim”
dedi.
Birkaç günden beri bu mesele etrafında hazırlanan Hasan Tezel, sinir
buhranları geçiriyor ve elindeki kibrit çöpünden intikam almaya çalıĢıyordu.
Zira anlaĢmaya göre, Hamit Çiftlik‟e harcırahlı bir Ankara seyahati ve
Hasan Tezel‟e de Ali Ural‟ın izinli bulunduğu müddetçe Belediye reis
vekilliği temin edilecekti. Osman Ataman‟ın fikri bu sebeple Tezel‟i de
münâkaĢaya iĢtirak ettirdi.
Hasan Tezel, Ataman‟ın bahsettiği Ģekilde bir meclis kararı olmadığı
iddia ettikten sonra, Belediye meclisinden heyete katılacak kimselere
harcırah verilmesi lâzım geldiğine zayıf bir esbabı mucibe ile iĢaretle Hamit
Çiftlik‟in gitmesine taraftar olduğunu belirtti.
Ankara‟da hususi iĢlerini takip zorunda bulunan Feyzullah Ġnan ile
Osman Ataman, Hasan Tezel‟in tezine Ģiddetle muhalefet ediyordu.
Meclisin, tahsil ve kabiliyet bakımından en avantajlıları meyanında
kabul edilen Hamit Çiftlik ise, Ģahsı üzerinde fazla münakaĢa yapılmasına
taraftar olmamakla beraber Hasan Tezel‟i destekliyor ve Feyzullah Ġnan‟la
Osman Ataman‟ın esasen hususi iĢleri için gideceklerini fırsat buldukça
ortaya atıyordu. Artık ok yaydan çıkmıĢ, meclis iki hizip halinde birbirine
girmiĢti.
Uzun münâkaĢalardan sonra, Hamit Çiftlik ticaret vekâletinden izin
istihsal etmek zorunda olduğunu ileri sürerek feragat ettiğinden, Osman‟la
Feyzullah‟ın harcırahsız olarak heyete iltihak etmeleri kararlaĢtırıldı.
Aradan hayli zaman geçti. Ankara heyeti (!) petrol ofisi hesaplarıyla
Osman Ataman‟ın demir iĢini sağlam kazığa bağladıktan sonra Iğdır‟a avdet
etti.
Gazetemiz, velev ki kendi parasıyla seyahat etmiĢ olsalar bile, heyet
mensuplarının eli boĢ dönmesini Iğdır‟ın prestiji bakımından hoĢ
karĢılamadığını samimi bir lisanla tenkit etti.
Ġddiamız Ģu idi: Feyzullah Ġnan‟ın petrol ofisi iĢi ile Osman
Ataman‟ın demir meselesini halleden bir heyetin, Iğdırlının BaĢvekil Adnan
Menderes‟e olan bağlılık ve Ģükran hislerinin bir niĢânesi addedilen Fahri
HemĢehrilik kararını bile takdim edemeden avdet ediĢi muvaffakiyet
addedilemezdi.
Ġddiamız Ģu idi: Osman Ataman inĢaatına yeter miktarda demir
alamadıkça, nasıl ki Ankara‟da beklemek zorunda ise, Iğdırlının kendisine
tevdi ettiği bir vazifeyi de yerine getirmek için icap ederse aylarca
beklemeliydi.
Ġddiamız Ģu idi: Iğdırlıyı BaĢvekil Sayın Menderes gibi kıymetli bir
hemĢehriye sahip kılacak tarihi kıymeti haiz bir kararı Ali Ural‟ın üzerine
atıp Kars kongresine yetiĢmek için çırpınılmamalıydı.
Nihayet iddiamız Ģu idi: Fahri HemĢehrilik kararını CHP‟li Belediye
reisi Ali Ural vasıtasıyla takdim etmekle, Sayın BaĢvekil, kendi partisinin
rozetini taĢıyan yeni hemĢehrilerinden kalabalık bir heyeti görmemenin
üzüntüsü içinde bırakılmamalı idi.
Aradan kısa bir zaman daha geçti. Feyzullah Ġnan Iğdır heyeti
hakkındaki tenkitlerimizi Ģu cümlelerle cevaplandırmak istedi: “Ankara‟ya
Belediyenin parası ile gitmek isteyen ve bu emellerine eriĢemeyip de refüze
(ret) edilenleri, yerli yersiz bu muhterem Ģahıslar hakkında isnatlarda
bulunanları aralarına almadıkları için, adı geçen heyetin kalitesizliğinden
bahsedenlerin, kaliteleri Iğdırlılarca malum olduğundan varsın birkaç
menfaat ve etiket meraklısı da beğenmeyi versin, ne çıkar!”
Ne garip cevap değil mi?
Ankara‟ya Belediyenin parasıyla gitmek için çırpınan Osman
Ataman‟la, Hasan Tezel‟in bile, ĢakĢakçılığını yaptıkları veya bizzat mensup
oldukları heyetin kalitesini beğenmediğini Feyzullah Ġnan‟ın kendisinden
hayretle iĢitiyoruz.
Yine ne gariptir ki Feyzullah Ġnan, bizi cevaplandırmak endiĢesiyle
siyasi mücadele sahasındaki arkadaĢlarını dahi teĢhir etmekten çekinmemiĢ,
onları refüze (ret) edilmekle itham etmiĢtir.
ĠĢte aziz okuyucular! Bizimle mücadele bayrağını çekenleri kendi
liderlerinin kaleminden okuyup tanıyınız.
Öyle bir lider ki (DP ilçe baĢkanı Feyzullah İnan) , bir Mecit Hun‟a
cevap vereceğim diye yüzlerce Iğdırlıyı itham ve teĢhir etmekten çekinmez.
Öyle bir lider ki, bu memlekette tek bir rey sahibi olmadığı halde
basit bir taktikle parti baĢkanı, Ticaret Odası idare heyeti azası ve hatta
Belediye meclisinde sandalye sahibi olabiliyor.
Öyle bir lider ki, dün zabıt kâtipliğinden ayrılıp bugün Iğdır‟ın
Hacısı, münevveri ve nüfuz sahibini peĢine takarak Iğdırlının aleyhine teĢvik
ve tahrik edebiliyor.
Öyle bir lider ki, Kirmanlar (Nurettin), Saraçoğullarını atlatıp petrol
ofisi acentesi; Bedrileri atlatıp yapılı ev ve bark; Tezelleri, Hacıları,
Tufanları atlatıp parti baĢkanı; Atamanları atlatıp Ticaret Odası idare heyeti
azası; Turanları atlatıp Ģeker bayii olabiliyor.
Öyle bir lider ki, dün kendisini partinin baĢına getiren Ahmet
Yılmaz‟ı bir tarafa bırakıp ġemistan Koçulu‟nun rey pusulasını atacak kadar
cesareti kendisinde bulabiliyor.
Ve nihayet bu lider, bugün Mecit Hun‟un yarın baĢka bir
hemĢehrimizin partiyle âlakası kalmadığını ileri sürecek kudreti kendisinde
bulabildiği gibi Ģahsi hesabını görebilmek için de lalettayin bir heyetle
Iğdır‟ın prestijini ayak altına almakta tereddüt etmiyor.
ĠĢte mücadelemizin can noktası ve bizi kendi hemĢehrilerimizin
itimadından mahrum bırakmak maksadıyla istismar edilen neĢriyatımızın
mahiyeti budur aziz okuyucular!...
Bu Ne Pervasızlık! - I
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 100
19
Yeni Iğdır gazetesinin dünkü nüshasında “Pamukova‟nın Ġftiralarına
Cevap” baĢlığı altında malum neĢriyat serisinden birisini daha okuduk.
DP Kaza reisi Feyzullah Ġnan tarafından, “Topuna Birden” baĢlıklı
yazımızı cevap olarak gazetemizde neĢri istenen mezkur yazı, Basın
Kanunu‟nun 19ncu maddesi gereğince Sulh Ceza hakimliğine tevdi edilmiĢ
ve 14.4.1955 tarih, 955/79 sayılı kararla neĢri men edilmiĢti.
Keyfiyet gazetemizin Cumartesi günü çıkan nüshasında efkârı
umumiye meyanında Feyzullah Ġnan‟a da duyurulduğu halde yazının aynen
Yeni Iğdır gazetesinde intiĢar etmesi hayret ve teessürle karĢılanmıĢtır.
Feyzullah Ġnan‟ı dünkü nüshamızda layık olduğu Ģekilde
cevaplandırdığımız cihetle sadece bazı hususlara temasla iktifa edeceğiz.
Heyetin, ticarethanesinin levhasını baĢkaları namına çeviren, Ali‟nin
külâhını Veli‟ye, Veli‟ninkini de Ali‟ye giydirmeye çalıĢanların,
bankalardan çektikleri kredileri ödemeyip de protesto edilenlerin,
utancından köylere gizlenenlerin itibarını iade eylemek ve bu gibilere
plasman veya kredi temin etmek için gitmemiĢ olduğunu biz de biliyoruz.
Fakat DP BaĢkanının neĢriyatımız, Ģahsımız ve gazetemizle zerre kadar
alâkası olmayan böyle bir ithamda bulunmasının sebep ve saikını
anlayamadık.
Bahusus bu beyanın, ticaret odasında idare heyeti azalığı yapan bir
kimse tarafından yapılması ve Iğdır‟da ticarethanesinin levhasını iyi
niyetlerle değiĢtiren bazı hemĢehrilerimizle banka kredilerinin ödenmesinde
maruz kalınan geçici sıkıntıların teĢhir edilmesi Ģayanı dikkattir.
Iğdır‟la yakından veya uzaktan alâkalı banka, ticari müessese ve
çeĢitli firmalar beyninde Iğdır tüccarı aleyhinde biri istifham yaratmaya
çalıĢmak, sadece bir basın suçu değil ticari bir cürümdür. Bu cürümün cezası
ticaret odası tarafından Feyzullah Ġnan‟a çektirilmelidir.
Mezkur yazının Yeni Iğdır gazetesinde intiĢarı müteakip bütün Iğdır
tüccarı endiĢe içinde bize Ģu suali sormaktadır.
Velev ki muvakkat bir sıkıntı ve mali buhran içinde Iğdır tüccarı
borcunu ödememek gibi bir meĢakkatle karĢı karĢıya kalsa dahi, bir tüccarın
– hususiyle ticaret odasında salâhiyet sahibi bir kimsenin- bunu gazete
sütunlarında teĢhir etmesine göz yumulacak mıdır?
Mezkur neĢriyat, milli bankalarımızı da Ģüphe altında bırakacak
menfi bir hava yaratmaktan hâli kalmamıĢtır.
Her tüccar kendi sahasında ve kendi kudreti nispetinde bankalarla
alâkalıdır. Ġstikraz yapar, kredi alır, hesabı cari açar ve bazı ahvalde borcunu
zamanında kapatamamaktan mütevellit protesto edilir. Fakat bunlar, tüccar
ve bankanın mesleki sırlarıdır. En ufak bir Ģekilde ifĢa edildiği taktirde ticari
huzursuzluk baĢlar. Kasabada iki bankanın bu mevzulardaki hassasiyetleri
Ģayanı takdir olduğu halde keyfiyetin bu Ģekilde tezahür etmesi, Iğdır
tüccarını haklı olarak Ģüphe ve endiĢeye sevk etmektedir.
Görülüyor ki, “Mecit Hun‟u cevaplandırmak endiĢesi DP baĢkanı ve
Ticaret Odası Ġdare Heyeti azası Feyzullah Ġnan‟ı ĢaĢkınlık içinde bırakmıĢ
ve onu kanunen suç, ticari teamüller muvacehesinde de cürüm sayılacak bir
yola sevk etmiĢtir.
Bu hareket müsamaha hududunu aĢtığından gerekli cevabı alâkalılar
vermelidir.
Bu Ne Pervasızlık! - II
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 101
20
Gazetemizin Ankara‟ya giden Iğdır heyetinin mesaisi hakkında
yaptığı ciddi ve samimi tenkitlerin DP Kaza Ġdare Heyeti reisi ve heyet
mensubu Feyzullah Ġnan‟ı ne Ģekilde ĢaĢkınlık içinde bıraktığını geçen
nüshalarımızda belirtmiĢtik.
Mahkemenin (Ademi neĢir) kararı ve 5680 sayılı Basın Kanunu
hükümlerine rağmen, Yeni Iğdır gazetesinde neĢredilen cevapta (!) bazı
tarizlerde bulunulduktan sonra Ģöyle denilmektedir:
“Vilâyet iĢi mi? Ne çabuk unuttun? Geçen sene bu zamanlar da
Iğdır‟ın vilâyet olacağı hususunda ki nihai kararı iĢittiğin zaman, adetin
veçhiyle feryadı koparıp, tahrik ve teĢvikçileri alkıĢlayan, Iğdır‟ın
Karaköse‟ye bağlanmasını isteyen sen değil miydin?”
Hayır Feyzullah, Doğubeyazıt‟ın Iğdır‟a bağlanmasını arzu etmiyor
diye Maarif Vekili Sayın Celâl Yardımcı‟yı 2 Mayıs seçimlerine takaddüm
eden günlerde binlerce hemĢehrinin huzurunda tenkit eden bendim. Ama,
Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmemesi için Osman Ataman‟ın dikte ve
talimatıyla Ankara‟ya telgraflar yağdıra bugün kuzu postunda görünmek
isteyen Feyzullah Ġnan‟ın bizzat kendisiydi. Bu hakikate rağmen ben sizi
Iğdır‟ı Karaköse‟ye bağlamaya çalıĢmakla itham etmiyorum. Zira, bu bir
hata değil, sizce daha uygun olan bir kanaat ve fikir olabilir. Fakat, Iğdır‟ı,
Karaköse‟ye bağlamak maksadıyla biran için mesai sarf ettiğimi kabul etsem
dahi, bu hareketi bir hıyaneti vataniye derecesinde büyütmekte ki kastınız
nedir acaba? Karaköse, milli hudutlar dıĢında yabancı bir diyar mıdır?
Hayır. Karaköse, Demir Perde gerisinde bir kızıl memleket midir? Hayır.
Karaköse, Türk ırkının karakteristik vasıflarını ve Türk kanı taĢımayan
insanlarla mı meskûndur? Hayır, hayır, hayır! Milli hudutlar dahilinde ki bir
kasabayı yine aynı hudutlar içinde kalan bir vilâyete bağlamak veya
bağlamağa çalıĢmak sizce suç addediliyorsa yazıklar olsun, ayıplar
olsun...Siz bu basit manevralarla efkârı umumiyede makes (yankı)
bulamayacaksınız Feyzullah...
2 Mayıs seçimleri arifesinde binlerce Iğdırlıya hitaben, “Iğdır‟ın
vilâyet olması DP iktidarı tarafından kararlaĢtırılmıĢtır. Nâçiz bir
hemĢehriniz olarak hallettiğim bu davaya, mebus seçilmezsem bile, partim
iktidara geldiği taktirde hepimiz Ģahit olacak ve Iğdır‟ı vilâyet olarak
görmenin hazzını duyacağız” vaadine rağmen birkaç gün evvel Ankara‟ya
giden Iğdır heyetinin (!) bu yoldaki teklifini “mahsul vermeyen tarlaya
tohum ekilmez” diyerek reddeden ben değil sizi bu Ģekilde yazmaya ve
konuĢmaya teĢvik eden Abbas Çetin idi...
“Demokrat Partiye kayıtlı olmadığınız ve parti ile de bigüna
alakanız bulunmadığı halde partili süsü vererek asil ve necip iktidar
partisinin forsundan istifadeye yelteniĢinizin bu etikete özeniĢin 2 Mayıs
seçimlerinden evvel ve bu seçimlere takaddüm eden günlerde el kadar varak
parenle(kağıt parçası) hangi cenaha yaslanıp nereden menfaatleneceğini
ĢaĢırmıĢ olarak mütemadiyen güneĢe balçık atar gibi DP‟ye saldırıĢın de
hepimizce malûmdur”
Bir insanın aciz içine çırpınması ve ĢaĢkına dönmesinin en iyi
niĢanesini Feyzullah‟ın bu satırları arasında bulabilirsiniz. Mecit Hun‟un 2
Mayıs seçimlerinde DP‟ye muhalefet ettiğini inkâr edemeyiz. Fakat aynı
seçimlerin muhalifi bulunan HasanTezel, Kurban Akar, Muhtar Aydın,
Osman Atman, Musa Doğan, Kulem Parlar ve arkadaĢlarını bugün DP‟nin
baĢında görmemizin sebebini Feyzullah efkârı umumiye huzurunda izah ve
bizi ikna edebilecek mi? Mecit Hun‟un muhalefetini kabul edelim. Fakat 2
Mayıs seçimlerini DP‟ye kazandırmak için her türlü fedakarlığa katlanan
Rahim Akyüz, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Ġsa Yiğit, Hüseyin Aydın, Ali
Ünal ve daha binlerce hemĢehrimizin günah ve kabahati nedir?
Pamukova, 2 Mayıs seçiminden birkaç ay sonra neĢir hayatına
girdiği halde bu seçimlerde gazetemizin herhangibir partiye mensubiyetini
iddia edecek kadar ĢaĢkınlık, efkârı umumiyenin gözünden kaçmamıĢtır.
ĠĢte biz Feyzullah‟ı bu ĢaĢkınlık ve çırpınıĢ içinde hayret ve teessürle
seyrederken, o hâlâ cevap göndermekle meĢguldür. Ne acınacak bir
manzara!...
Bu Ne Pervasızlık! - III
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 102
21
Yeni Iğdır‟cılarla Feyzullah Ġnan‟ın üzerinde ısrarla durdukları bir
cihette efkârı umumiyece de malum olan pamuk meselesidir.
“Kendi tabirlerince” sıkıntı da kaldıkları anda “Denize düĢüp köpüğe
sarılanlar” gibi dört elle yapıĢtıkları bu mesele hakkında iĢin adliyeye intikal
etmesi hasebiyle fazla malumat veremeyeceğiz.
Ancak, Ģu noktayı belirtelim ki, 1950 yılında yapıldığı iddia edilen
pamuk suiistimali o tarihten beri birçok adlî safhalar arz etmiĢ ve en son
olarak da mesullerin mahkumiyetine dair mahkeme kararı temyizce
nakzedilmiĢtir. Mecit Hun, bu suiistimal iddiasının muhakkikidir
(soruĢturmacı). Vazifesini bütün hemĢehrilerinin takdir edeceği bir
ciddiyetle yapmıĢ ve Türk Adliyesi huzurunda hesabını vermiĢtir.
Hal böyle iken, Feyzullah Ġnan, “cevap verememek” külfeti içinde
henüz adli safhada bulunan bir davayı neĢren alevlendirmeye çalıĢması ve
efkârı umumiyeyi mahkemenin kanaatine müessir kılacak Ģekilde tahrike
yelteniĢi teessürle karĢılanacak bir mahiyet arz etmektedir.
TeĢriî salâhiyeti haiz olan Büyük Millet Meclisi dahi, Adliyeye
intikal eden mevzularda müzakere ve münâkaĢadan çekinirken, Iğdır‟da
tesadüfen DP baĢkanlığına getirilen bir Feyzullah‟ın bu pervasızlığı
göstermesi cidden Ģayanı hayrettir.
Adliye vekili, mahkemeye intikal etmiĢ bulunması hasebiyle
Zonguldak‟taki grizu ve Dumlupınar faciaları hakkında mebusların sual
takrirlerini cevaplandıramazken, Iğdır‟daki ocak baĢkanlığı saltanatının
pervasızlığına üzülmemek elde değil.
Mühim olan bir noktada, mezkûr pamuk suiistimali davasında
maznun olarak mahkeme edilenlerden bir kısmının halen DP Kaza Ġdare
Heyeti azası olarak Feyzullah Ġnan‟la politik sahada kader beraberliği
yapmıĢ olmalarıdır. Ve DP baĢkanının, “Ankara‟ya giden Iğdır heyeti
kooperatifini malûm pamuk meselesinin halledilmesi için gitmemiĢtir”
Ģeklindeki ifadesi maalesef efkârı umumiyenin Ģüphe ve husumetini mevcut
DP Ġdare Heyeti azalarından bazıları üzerinde toplamıĢtır.
ĠĢte aziz okuyucular, Feyzullah mahkemenin “Ademi neĢir” kararına
rağmen Yeni Iğdır gazetesinde yayınladığı cevabı budur!..
Efkârı umumiye, Pamukova‟yı cevaplandıracağım diye, ticarî bir
huzursuzluk ile bazı hemĢehrilerimiz üzerine husumet ve Ģüphe tevcihi
suretiyle nahoĢ bir hava yaratan Feyzullah Ġnan‟ın akıbetini merakla
beklemektedir!...
Bir Telgraf: (20 Nisan 1955)
Yalanlama
(22 Nisan 1955)
Sayın Mecit Hun
Pamukova Gazetesi
IĞDIR
Hakkınızdaki takibatı üzüntü ile takip
ediyorum. Verildiğini öğrendiğim takipsizlik
kararından dolayı duyduğum sevinçle Ģanlı
adliyemizi bir kerre daha saygı ile selamlar,
memleket ve millet menfaati uğrunda giriĢtiğiniz
mücadelede muvaffak olmanızı dilerim
Tevfik Araslı
Meğer Neler SöylemiĢiz!..
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 103
Dünkü Yeni Iğdır gazetesinde “Taarruza Uğradık
baĢlığı altında neĢredilen haber tamamen asılsız ve
uydurmadır.
Filhakika Hasan Karalar adındaki Ģahıs dövüldüğ
iddiasıyla adliyeye baĢvurmuĢsa da, kendisinin gazetemiz
sahip ve mesul müdürü Mecit Hun‟la akrabalığı bulunan b
kimselerle münâkaĢa ve kavga etmesi Mecit Hun‟un tahrik
ve teĢvikini iddia edecek kadar basitliği gerektirmez.
Biz fikre küfürle mukabele eden bir gazetenin bu
isnadını da hoĢ karĢılamakla iktifa eder, hâdiseye sadece
üzüldüğümüzü bildiririz.
22 Nisan 1955
Yeni Iğdır‟ın bütün sütunlarını bize tahsis ettiği dünkü nüshasında,
Tevfik Araslı‟ya yapılan sitemi hayret ve taaccüp içinde okuduk. Meğer
Yeni Iğdır‟a neler söylememiĢiz ki!..
Parola kelimesinin lügatimizdeki karĢılığını bilmeyen Yeni
Iğdır‟cıların “Parolamız ġudur: Yeni Iğdır “ ifadesini tenkit ve ikaz
maksadıyla:
“Iğdır‟a hizmet hepimizin gayesidir. Fakat, Yeni Iğdır‟ın cahil
muharriri, bir ismi de Novi Iğdır olan Yeni Iğdır‟ın Demir Perde gerisinde
bir kızıl Ģehri olduğunu bilmeyecek kadar gafil ise yazıklar olsun!”
Dememiz, onları, komünistlik ve komün formun niĢanesini
taĢımakla itham etmekmiĢ!...
“Dedemiz bu memlekete eser (!) olarak kilise hediye etmediği ve
babamız millî varlığımızla tehlike teĢkil etme sebebiyle mecburî sürgün ve
ikamete tabi tutulmadığı için kefaret vermeye veya melek kılığına girmeye
ihtiyacımız yoktur”
Demekle, onların isnatlarına karĢı Ģahsımızı ve gazetemizi
müdafaaya çalıĢtık. Onlar menfi olduklarını ve dedelerinin kilise yaptığını
efkâr umumiye huzurunda ilân ve ikrar ettiler. Meğer biz dedelerini gâvura
hizmet etmekle topunu birden muazzep (sıkıntı) etmiĢiz!.
“Menfaatlerimizin bölünmesini bir feveran vesilesi addeden yazar
da biliyor ki, Pamukova bugüne kadar menfaat peĢinde koĢmayı
beceremeyen ve yazar gibi düĢkün vatandaĢları senelerce yedirmek ve
giydirmek suretiyle geçindiren yegâne gazetedir”
Demek suretiyle bir hakikate temas etmekle sanki günah iĢlemiĢiz.
Biz, bütün imanımızla bağlandığımız Demokrat Partinin menfaat
avcılarıyla mideciler tarafından sömürülmesine müsamaha etmediğimiz için,
Demokrat Partiyi arkasından vurmuĢuz!
Biz, muazzam bir ziyafette –lâyık olmasa da- tesadüfen bulunan
Abbas Çetin gibi bir hemĢehrimizi hazirûnun mânalı nazarlarının kahredici
kudretinden bir an için kurtarmak maksadıyla bir yakınlık gösterip, bilâhare
de Abbas Çetin “mahsul vermeyen tarlaya tohum ekilmez” vecizesini (!)
tenkit etmekle meğer küfretmiĢiz!
Biz, Fuat Araslı‟nın bizce muhterem bir Ģahsiyet olan kendi kardeĢi
Tevfik Araslı hakkındaki isnat ve dedikodularına esef etmekle aynı sulpten
(dölden) olan iki kardeĢi birbirine düĢürüyormuĢuz!..
Biz, onların pirine ve ağasına (Abbas Çetin) huluskârlık
yapmadığımız için günde bir gömlek değiĢtiriyormuĢuz!
ġu bir hafta içinde yaptıklarımızın bilançosunu Yeni Iğdır‟da
üzülerek okuduk. Fakat buna rağmen refikimizi mazur görüyoruz. Zira,
ahtapot kelimesini peĢinde adam gezdirmek, manasına kullandığını
mahkeme huzurunda kemali safiyetle ifade eden bir kimseden daha fazla bir
Ģey beklenemez.
Her gün efkârı umumiye muvacehesinde bu kötü duruma
düĢeceklerine bari biraz da Türkçe öğrenseler! Ne çıkar, gazetecilik değil
Yıldırım
DüĢtü
Ocak Kongresine
mi, uydur
uydur yaz!
(23 Nisan 1955)
(25 Nisan 1955)
21 Nisan 22 ye bağlayan gece saat 4
sıralarında Bendemurat köyünde arkadaĢımız
Mehmet Gülten‟in kayınbiraderi Nadir
Özdemir‟in evine yıldırım isabet etmiĢtir.
Öğrendiğimize göre Nadir‟in evine
düĢen yıldırım bitiĢikte ki ahırlara sirayet ederek
21 sığırın ölümüne sebebiyet vermiĢ ve yıldırımın
tesiriyle kırılan bir ağaç da Nadir‟in karısını
baĢından yaralamıĢtır.
ArkadaĢımız Mehmet Gülten‟e geçmiĢ
olsun dileriz.
mi?
Mütehassıslar (Uzmanlar) heyetinin dün tetkik
maksadıyla Iğdır Devlet Üretme Çiftliğine yaptığı
seyahate gazeteci olarak davet edilmediğimiz halde Kars
mebuslarına ait hususi vasıtadan istifade ederek katıldık.
Vilâyetin tahsis ettiği maka arabasıyla
kaymakamlık cipinde yer alanları biliyor musunuz?
DP BaĢkanı, As BaĢkanı, Ġdare Heyeti azaları!
Kendilerine yer verilmeleri lâzım gelen
Belediye reisi, Ticaret Odası reisi, Birlik BaĢkanı ise
maalesef davet edilmemiĢ bile!
Hayret ettik doğrusu! Beyler tetkike mi yoksa ocak
kongresine mi götürülüyordu?...
Hayırseverlik
Örnek Bir Hamiyetperverlik
(27 Nisan 1955)
(26 Nisan 1955)
Uzun zamandan beri vasıtaların
geçmesine mani olan Topçular caddesindeki bir
köprü, kıymetli ve hayırsever tüccarlarımızdan
Hacı Ekber Çöllü tarafından birkaç gün evvel
çimento ile yeniden yapılmıĢtır.
Muhterem Hacımız Ekber Çöllü‟nün bu
hareketinin politika ile meĢgul olan Hacılara da
örnek olmasını candan temenni ederiz.
Bu da mı Acemilik?..
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 108
Kasabamızın genç ve hamiyet sever
tüccarlarından Cihangir Turan 23 Nisan Çocuk
Bayramı münâsebetiyle yoksul ilkokul
öğrencilerinden 9 erkek ve bir kız çocuğunu
giydirmiĢtir. Bayram günü hali vakti yerinde olan
çocuklarımız gibi neĢe içinde eğlenen bu kabil
yavrularımıza yardım etmek isteyen hamiyetli
tüccarlarımızın da harekete geçmesini bekleriz.
28 Nisan 1955
Kars’ı Anavatandan Ayıran Kalemi Kırmak Lâzımdır.
“BaĢvekilin Erzurum‟a gelip, oradan Kars‟a gelmeden vatana
dönmesi Karslıları hem üzmüĢ hem de zikirlerinde (Bu kelimenin mânası
anlaĢılamamıĢtır. Mecit Hun) istifam (Türkçe‟deki istifham yerine
kullanılmıĢ olacak. Mecit Hun) yaratmıĢ idi...Memleketi bir kül halinde bir
bütün olarak gören hükümet reisi son yaklaĢmaların bu görüĢleri daha fazla
çoğaltacağını birkaç defa beyan etmiĢtir”
Yukarıdaki satırlar Yeni Iğdır adıyla intiĢar edip bir müddetten beri
Türk dili ve gramerini gülünç hale getiren bir gazetenin (!) 26 Nisan 1955
tarihli nüshasındaki “Daha iyi neticeler bekliyoruz” baĢlıklı yazısından
alınmıĢtır.
Yazının, sözüm ona muharriri, “BaĢvekil Kars‟a gelmeden vatana
döndü” ifadesiyle neyi kastediyordu?. Bir tesadüf eseri olarak gözümüze
çarpan bu cümle üzerinde saatlerce düĢündük, kafa yorduk...Demek ki,
Kars, Vatanın bir parçası değildi! (Veya muharrir (!) böyle kabul ediyordu)
Demek ki, BaĢvekil, Erzurum‟dan avdet etmekle, Yeni Iğdır‟a göre, vatan
dıĢında mütalaa edilen Karslıları üzmüĢ ve hatta zihinlerde istifham
yaratmıĢ!.. Dahası var: Memleketi bir bütün olarak gören Hükümet Reisinin
bu görüĢü, son yaklaĢmalarla (Yani partiler arası yaklaĢmalarla) daha
ziyade çoğalacakmıĢ (Yani kuvvetlenecekmiĢ)
Muharririn (!) ifadesinden anlaĢıldığına göre, BaĢvekil Sayın
Menderes bile bu güne kadar Kars‟ı Anavatanın bir parçası olarak
kabullenmemiĢ ve partiler arası yaklaĢma, Hükümet Reisini mecburen bu
anlayıĢa sevk etmiĢtir...Bu suretle yekdiğerini teyit ve tamamlayan iki
cümleyle, Kars‟ı milli hudutlar dıĢında bir vilâyet olarak kabul ve Sayın
BaĢvekili de bu fikri mükerrer defalar ifade etmekle itham eden gazete,
kendi mantığı çerçevesinde bir sürü manasız cümlelerle yazısını
bitirmektedir.
Bu tuhaf, gülünç ve bir o kadar da tehlikeli fikri muharrire (!)
empoze eden âmil ne olabilir ki... Gaflet ve cehalet mi? Fakat aynı gazete
“Parolamız Yeni Iğdır” ifadesine karĢı kendilerini ikaz eden gazetemizi,
“Bizi komünistlikle itham etti, biz cahil ve gafil değiliz, Türkçe‟ye vakıfız
ve bilerek yazıyoruz” iddiasıyla dava etmedi mi? O halde bu ihmal olamaz ..
Kasti mi?
Ama, baĢlarının üzerinde dalgalanan Türk bayrağı ve daha dün Tipik
ve Mantolu muharrirlerine yapılan adi bir hakaretin failini en kısa zamanda
tecziye eden Türk Adliyesi, Kars‟ın milli hudutlar dahilinde bir Türk diyarı
olduğunu bu, kaleminin yazdığını gözü görmeyen, ağzından çıkanı kulağı
iĢitmeyen, kültür yoksulu gazeteye hâlâ telkin edemedi mi? Buna da ihtimal
vermiyoruz.
Ġftira mı?
Fakat, 1950 ve 1954 mebus seçimlerinde partisine iltifat etmediği
halde, Kars‟ı kalkındırmak için en kıymetli mütehassıs elemanları seferber
eden, yalnız Iğdır ovasının sulama ve emniyeti ile inkiĢâfı için yüz milyona
yakın para sarf eden bir hükümet reisine, Kars‟ı vatanın bir parçası kabul
etmiyor, Ģeklinde iftirada bulunmak, memleket severlik duygularıyla telif
edilemez.
Görülüyor ki gazetenin hiçbir cepheden, bitaraf Ģekilde mütalaa
edildiği taktirde, kaçamak yolu ve tevil imkânı kalmamıĢtır.
Yeni Iğdır, Kars‟ın millî hudutlar dıĢında bir vilâyet olduğunu
bililtizam yazmıĢ veya hükümet reisine iftira etmiĢtir. Her iki cephesi de
bizim kadar ve bizden ziyade Türk Adliyesini alâkadar etmektedir
Yeni Bir Kitap
Acı Bir Kayıp
(28 Nisan 1955)
(28 Nisan 1955)
Aynı zamanda tarih hocası olan Iğdır Ortaokulu müdürü
Veli Orkun tarafından, “Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adı altında
hazırlanan bir kitap Kars‟taki Ülkü matbaasında tabedilmek
üzeredir.
Bu münasebetle uzun bir müddetten beri Kars‟ta izinli
bulunan Veli Orkun Iğdır‟a avdetini müteakip Iğdır için hususi
bir kıymete haiz eserini satıĢa arz edecektir.
Tarihin eski zamanlarından bugüne kadar Iğdır‟ın
geçirmiĢ olduğu tarihi istihaleleri ciddi bir tetkik neticesinde bir
araya toplayan Iğdır Tarih ve Coğrafyasını bütün Iğdırlılara
tavsiye ederiz.
Iğdır‟ın tanınmıĢ
tüccarlarından Ağayar Sürmeli
dün müptelâ olduğu kalp
kifayetsizliğinden kurtulamayarak
vefat etmiĢtir.
Ağır baĢlılığı, doğruluğu
ve ticari ahlakıyla kendisini bütün
muhite sevdiren Ağayar
Sürmeli‟ye Allah‟tan mağfiret
ailesine baĢsağlığı dileriz.
Saçmalar Koleksiyonu ve Bir Anket
Mecit Hun
Sayı: 109
29 Nisan 1955
Yıl: 1
Gazetemiz bugünden itibaren Yeni Iğdır gazetesinin muhtelif
sayılarından bazı cümleleri iktibas ederek her gün bu sütunda neĢredecektir.
Okuyucularımızdan bu cümlelerin ifade ettiği mânayı bulup
gazetemize bildirenler arasında en çok puan kazan 5 kiĢiye Pamukova‟nın
birer senelik abonesi hediye edilecektir.
Verilecek cevaplarda cümlenin aslı ile ifade ettiği mananın temiz bir
kâğıda alt alta yazılması ve posta vasıtasıyla gönderilmesi Ģarttır:
1- Ümit ve istikbale teveccüh göstermeyen mazi varlıklarının ruh ve
hayatını kaybetmiĢ asıl sahibinin kisvesinde miras kalmıĢ, asılı
madalyalardan ne farkı vardır? (Yeni Iğdır 18 Nisan 1955, Sayı 16)
2- Kuvvede kalan yarı yolda tarımar olan ve nice sarsılmaz azmin naçiz
birer ömrü fani sayıldığı teĢebbüs sahasında maziden kalan varlığını
çizdiği sevki‟i tabiinin akıntısına uymak suretiyle iktisap edilen
mevki ve gösteriĢin ehil gayretbezi olduğu olduğumuzu iddiaya
çalıĢmak medyun ve Ģükran bulunduğumuz hatıraların sıhhatv ve
kutsiyetini karalamak nev‟inden boĢ vehi bir gayret olur. (Yeni Iğdır
18 Nisan 1955, Sayı 16)
3- Bir diğerinin konuĢmasını sırf imtihan olacağım diye cerh edip
memleket hayrına matuf konuĢmaları frenlemelidir. (Yeni Iğdır 27
Nisan 1955, Sayı 24)
4- Politik olayların yeknâsak vatandaĢlara teĢmili herkesce malûmdur
(Yeni Iğdır 28 Nisan 1955, Sayı 25)
Saçmalar Koleksiyonu ve Bir Anket
Mecit Hun
Sayı: 110
30 Nisan 1955
Yıl: 1
5 Ancak kaza ve vilâyet namına konuĢacak insanların natıkadan
mevkut
olmamaları
o
yerin ileriye gidip gitmemesine lâzım olacak çok büyük Ģartların
birisidir. (Yeni Iğdır 17 Nisan 1955 Sayı 24)
6 – Vefatı kalabalık bir halk kitlesi Belediye asri mezarlığına
defnetmiĢlerdir. (Yeni Iğdır 17 Nisan 1955 Sayı 24)
***
Saçmalar koleksiyonuna devam edeceği. Ancak Yeni Iğdır Gazetesinde
geçen “Türkçe ve Osmanlıca‟dan galat” bazı kelimelerin karĢılığını da
vermekle okuyucularımıza bir kolaylık yapacağımızı zannediyoruz.
Mutaariz
Mütecaviz
Muvahebe
Murakabe
CalıĢmaklarÇalıĢmalar
Natıkadat mevkut (Bu terkibin manasını biz de çıkaramadık)
Sobortor
Sabatör
TeĢ‟i
TeĢyi
Mualefet
Muhalefet
Pilvevzetör
Pülverizatör
Tedafu
Tedafüi
Tevsir
Tefsir
Ankete Gelen Yazıları NeĢrediyoruz:
CEVAP 1:
Bu da Deryami’den (Ali Erdoğan)
Kim tenkit ediyor Yeni Iğdır‟ı,
Susuz derelerde sel değirmeni,
Bin kelimesinde bir çeyrek mana,
Muallakta dönen yel değirmeni.
Çok güzel yazmıĢtır kendi hesapda,
Hiçte sakımadan çıkarır tabda,
Sözü ne lugatta ne de kitapta,
Arpası bulunmaz dul değirmeni.
Manası bir ama, bin anlamıĢsın,
Yıldızın yanında gün anlamıĢsın,
Sıfır sözlerini ben anlamıĢsın,
Virane sahada çöl değirmeni.
Ne mübarek çıkar yazdığın yazın,
Bir bacağı kısa birisi uzun,
Biri yazın doğar birisi güzün,
Çiçeksiz arıda bal değirmeni.
Sen sana kalırsan viran yaparsın,
Yakını uzaktan gören yaparsın,
Iğdır hayrına fren yaparsın,
Kendi kafasında bel değirmeni.
“Tüstüm” ün yerine “küstüm” konuĢma,
“Astım” ın yerine”kestim” konuĢma
“Üstüm” ün yerine “sustum” konuĢma
Ne mükemmel Ģive dil değirmeni
Deryami Ģiire emek etmiĢem,
Mübarek sözlerin tefsir etmiĢem,
Bir sene abone ben hak etmiĢem,
Çünkü izahlandı kul değirmeni
CEVAP 2:
Saçmalar koleksiyonun 1,2,3 ve 4 üncü cümlelerin manası aĢağıda
izah edilmiĢtir:
1- Kısmen saçma olan bu cümle, içindeki kelimler ayrı ayrı birer mana
ifade etmekte ise de, bir araya getirildiği taktirde manasız bir hal
almaktadır. Tefsirine imkân yoktur.
2- Tamamen saçmadır. Yazarın kendisi hal edebildiği taktirde, ben
gazetenizin iki yıllık abonesini kendisine deruhte etmeye hazırım.
Bununla beraber Türk Dil Kurumu‟nun dahi bu saçmayı
ifadelendireceğine kani değilim.
3- Bu cümlenin manası sarihtir. Yazar, memleket hayrına olan
konuĢmalara mani olunmasını alenen istemektedir.
4- Yazar, bu cümlesinde yeknesak kelimesini kullanmasaydı, manasız
bir cümle vücuda gelebilirdi, Meselâ, “politik olayların vatandaĢlara
teĢmili herkesçe malûmdur” gibi.
Hasılı, dam üstüden saksağan vur kazmayı beline.
Sayın Pamukovacı, aboneyi hak ettiğimi tahmin ediyorum.
Ya aksinin ispatını veya abonemi isterim. Saygılarımla.
GÜLTEN Kitap ve Kırtasiye Evi Sahibi Mehmet Gülten
(Ġlk Mektep Mezunu)
Yorganı Yakmayacağız
Nisan 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 109
29
Bu yazıda efkârı umumiyenin hayret ve taaccüp etmekten kendisini
alamadığı bu hususun izahına çalıĢacağız.
Bu husus, DP vilâyet ve kaza teĢkilâtının bariz husumetine rağmen,
bizim Demokrat Parti iktidarına karĢı olan bağlılık ve itimadımızın tevlit
ettiği istifhamdır.
TeĢkilâtın muhtelif kademe kongrelerinde takip edilen hattı hareketle
kongrelerden sonra hüküm süren asabi hava, DP‟ye karĢı sempati
besleyenleri memnuniyetsizliğe sevk etmiĢ olduğu gibi teĢkilâtla hükümet
icraatı arasında ki tenakuzun siyasi hayatımızdaki menfi tesirleri de açıkça
hissedilmiĢtir.
Parti teĢkilâtının muayyen bir zümrenin hakimiyeti altında, hükümet
icraatı aksine nahoĢ bir istikamet tutturması, muhakkak ki bizim kadar her
aklıselim sahibi DP mensubunun müĢkülata maruz bırakmıĢtır.
Bu keĢmekeĢ ve ahenksizlikten hükümeti, partinin yüksek
kademelerini ve hatta bu kademelerde fiilen vazife alan zevatı bir dereceye
kadar mesul tutamayız.
Filhakika, DP tüzüğünün bütün icap ve mükellefiyetlerine rağmen,
vatandaĢı siyasi partilere karĢı olan fiili münâsebetlerinden ziyade, dil,
mezhep ve bölge farklarına göre tasnif etmek, siyasî nüfuz ve Ģahsi menfaat
sahibi olabilmek için halkın hakiki arzu ve reyini çiğneyerek gizli ve tertipli
kongreler akdetmek, bir Ģahsın arzusuna uyularak Ģüphe edilen ocak ve
bucak kongrelerini yapmaktan sarfınazar etmek, partinin üst kademelerini
yakından ve ciddi Ģekilde alâkadar etmekle beraber bu hareketlerin teĢkilatta
bir maraz halini alması da – tashihinin zaman mütevakkıf olması sebebiyleüst kademeleri Ģimdilik mazur duruma sokmaktadır.
Binaenaleyh, halen Cumhuriyetçi Millet Partisine ait evrakı kabul
etmek veya CHP idare heyetlerinde faal vazifelerine devam etmek suretiyle
iki veçheli politikadan medet uman bazı Ģahısların ceplerinde DP hüviyeti
ile yakalarında bu partiye ait rozetleri taĢımaları veya Iğdır‟da olduğu gibi
Demokrat Parti teĢkilâtına da hükmetmeleri ömürsüz olacaktır.
Iğdır‟da yaratılan Kürtlük, Acemlik ve Muhacirlik tefrikasından
Hükümet Reisini mesul tutamayız.
Iğdır‟ın ocak teĢkilâtı bulunan ve muhtar seçimlerini DP‟ye
kazandıran 20 köyünde, sakinleri Kürt‟tür mülâhazasıyla, kongre
yapılmasından, bütün teferruatına kadar vakıf olan vilâyet teĢkilatı dururken,
genel idare kurulunu mesul addedemeyiz.
2 Mayıs seçimlerinde DP listesini didik didik eden muhalefet
erkânının bugün iktidar partisinin mukadderatını tayin edecek Ģekilde
teĢkilâtın baĢına bilâtereddüt yerleĢtirilmesi ve partiye samimiyetle bağlı
olan eski müntesiplerinin aktif hizmetlerden uzaklaĢtırılmasından Ģimdilik
GündeĢler, Köprülüleri mesul tutamayacağız.
Hal böyle iken yukarıda izah ettiğimiz sebeplerle maruz kaldığımız
husumet muvacehesinde hâlâ DP iktidarının müsmir icraatından sitayiĢle
bahsediĢimiz bazı okuyucuları haklı bir tereddüde sevk etmiĢtir.
TeĢkilâttan tevellüt eden bu gibi hata ve haksızlıklara münfail olarak
hükümete karĢı hasmane bir cephe açmak, pireye kızıp yorganı yakmaktan
farksızdır.
ĠĢte bu sebeple daha çok istifade etmek arzusunda olduğumuz
yorganı, Ģimdilik bize meydan okuyan pireden kurtarmaya çalıĢacağız.
Hayvan Islahında ġahsî TeĢebbüs
(30 Nisan 1955)
Mütehassıs Heyet
Ġptidai vaziyette bulunan hayvancılığımızın
ıslahı mevzuunda Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinin
faaliyetlerine ilâveten Ģahsî teĢebbüsler de kendisini
hissettirmektedir.
Bu meyanda Iğdır hayvancılığı için ciddi bir
hizmete tevessül eden kıymetli hemĢehrilerimizden
Ticaret Odası Reisi Abdurrezak GüneĢ , tesis ettiği
inekhane için Karacabey kazasından iki tane
Montafon boğa getirmiĢ bulunmaktadır. Bu
teĢebbüsün hayvancılıkla iĢtigal eden bütün
hemĢehrilerimize örnek olmasını temenni ederiz.
(25 Nisan 1955)
(...) Karslıların sevinç ve ümit içinde
bekledikleri mütehassıs heyet 21 Nisan günü K
muvasalat edip bazı tetkiklerde bulunduktan so
de beraberlerinde mebuslarımızdan Ġbrahim Us
Remzi Çakır olduğu halde Iğdır‟a gelmiĢtir. (...
Mert Olunuz!..
2 Mayıs 1955
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 111
Bâzı haĢarı çocuklar olur, anneleri sabahleyin yıkar, saçını tarar,
itina ile giydirir ve temizliğini, edebini muhafaza etmesi için nasihatte
bulunur. Çocuk saatlerce ebeveynini dinler, nasihatlerini tutacağını vaat
eder. Fakat onu bir saat sonraya ya yüznumarada oynarken veya çamurda
yuvarlanırken görürsünüz. Tükürseniz utanmaz, tokatlasanız suçunu inkâr
eder.
Yeni Iğdır da uslanmak bilmeyen haĢarı bir çocuk gibi bizi uğraĢtırıp
durmaktadır.
Günün birinde burnunun dibindeki bir kızıl Ģehrini parola yapacak
kadar gaflet içinde çırpınır. Tenkit ve ikaz edince üstelik bizi suçlandırmaya
kalkıĢır. Aradan hafta geçmez Kars‟ı vatandan ayıracak bir ifade tarzı ile
yeni bir marifet yapar. Bu defa da mürettip hatasından dem vurur ve bütün
bunları yaparken Ģahsiyetimize tecavüz etmeyi de ihmal etmez!..
26 Nisan 1955 tarihli Yeni Iğdır‟ın bir sütununda aynen Ģöyle bir
cümle vardı: “BaĢvekilin Erzuruma gelerek oradan Karsa gelmeden
vatana dönmesi Karslıları hem üzmüĢ ve hem de zikirlerinde (!)
istifam yaratmıĢ idi..”
Gazetemiz bu ifade üzerinde hassasiyet gösteren okuyucularına
tercüman olarak yazıyı olduğu gibi sütunlarına aldı. Ve, Türkçe bilen her
kesin anladığı manada, tahlil ederek millî varlığına bağlı her Türk‟ün
yapacağı tenkit vazifesini efendice yerine getirdi. Gazetemiz bu vazifesini
yaparken ne Hasan Karalar‟la Cemil Aydın‟ın ve ne de onlara kumanda
eden birkaç siyasi muhterisin Ģahsiyetine edep dairesinde olsa dahi temas
etmedi. Esasen gayeleri mazisi ve Ģahsiyeti efkârı umumiyece bilinen
kimselerin bahse değer meziyetleri tutmak bir nevi teĢhir olduğundan
gazetemiz böyle bir basitliğe tevessül edemezdi.
Fakat buna rağmen Yeni Iğdır‟ın 29 Nisan 1955 tarihli nüshasında
ĢaĢkınlık ve acemilikle kaleme alınıp kaĢ yapayım derken göz çıkaran
müdafaa namelerini okuyunca esef etmekten kendimizi alamadık.
Filhakika bir deli bir kuyuya bir taĢ atmıĢtı. Fakat bu taĢı çıkarmanın
gayretkeĢliği içinde seferber olanlar taĢı çıkarmak Ģöyle dursun –baĢkasının
ipiyle kuyuya inenin akıbetini idrak etmeksizin- saplandıkları çamurdan
kurtulamadılar.
Bakın kendilerini nasıl müdafaa ediyorlar?
“26 Nisan tarihli gazetemizde bir mürettip hatası olarak, sayın
BaĢvekilimizin Erzurum‟a gelip oradan Kars‟a gelmeden Van‟a dönmesini
evirip çevirip inek altında buzağıyı arar manada ortalığı bulandırma
sevdalısı, çatma hastalığına müptela, Pamukovanın sahip ve müdürü
mugalata mugalata üstüne sütunlarımız dolsun! AnlayıĢsızlığıyla
çırpınmakta devam ediyor..”
Demek ki, Yeni Iğdır “Van” yazacağına “Vatan” yazmakla mürettip
hatası yapmıĢ!.. Ne alâ müdafaa!..”V” harfi ters yazılsa, “n” yerine ”m”
konsa idi hiçbir suitaksiri (kabahat) olmadan topun ağzına verilen Yeni
Iğdır‟ın bigünah mürettibini kabahatli görebilirdik.
Mürettibin boyundan büyük olan bu hataya düĢtüğünü kabul edelim.
Ya musahhihi nasıl mazur gösterecekler, musahhihin de kör olduğunu farz
edelim, ya ertesi gün baltayı taĢa vurduğunu bizzat gazetesinde okuyan
mesul müdürün, müteakip nüshada derhal bir itizar veya düzeltme
neĢretmemesini nasıl bağıĢlayalım?
Esasen gazete de, bu kabahatlerinin inek altında buzağı aramak
kadar tabii olduğunu müdafaasında ikrar ettiğine göre, buzağıyı öküz
altında aramadığımızı okuyucularımız bizzat Yeni Iğdır‟dan öğrenmiĢ
bulunmaktadır.
ĠĢte aziz okuyucular hem suçlu ve hem güçlü olan Yeni Iğdır bu
hakikate rağmen, yalan söylediğini kendiside bildiği halde bizi mugalata
yapmak, ortalığı bulandırmak, kendilerine çatmakla itham etmeye çalıĢıyor.
Diyor ki:
“Kendisi BaĢvekilin Erzurum‟dan vatana değil, Vana döneceğini,
bir evvelki cümleden anlamamak acemiliği içinde iken bize acemi diyerek
gülünç duruma düĢtüğünü görmüyor veya görmek istemiyor”
Ne gariptir ki muharrir müdafaasının bu noktasında da Van‟ı
vatandan ayıracak bir ifade tarzı kullanıyor. “Kendisi BaĢvekil‟in
Erzurumdan vatana değil, Vana döneceğini anlamaması” Ģeklindeki ifade,
Van‟ı vatandan bariz Ģekilde ayırmaktadır. Biz Kars‟ı vatana ilhak etmeye
çalıĢırken muharrir Van‟ı ayırmaya çabalıyor. Ne acı vaziyet!..
ġimdi biran için Yeni Iğdır‟ı mazur görüp, aynı cümledeki “Vatan”
kelimesi yerine “Van” koyarak ifadeyi tahlil edelim. Bu takdirde gazete
Ģöyle diyecekti.
“BaĢvekilin Erzuruma gelerek oradan vana (vatan kelimesi yerine
kullanılmıĢtır. Mecit Hun) dönmesi Karslıları hem üzmüĢ hem de
zikirlerinde (!) istifham (!) yaratmıĢ idi”
Evvelâ Sayın BaĢvekil Erzurum‟a vaki seyahatlerinin hiç birisini
Van‟a kadar temadi ettirmediğine göre, Yeni Iğdır akıl hocalarından iyi bir
tevil yolu öğrenmemiĢ demektir.
Saniyen “dönmek” kelimesinin Türkçe‟mizde “geldiği yere tekrar
gitmek” manasında kullanıldığı ve Sayın BaĢvekilin Van‟dan Erzurum‟a
gidiĢ ve dönüĢü vukuu bulmadığı hatırlanırsa Yeni Iğdırcıların ĢaĢkınlığı
derhal kendisini hissettirmektedir.
Görülüyor ki Gazete (yani Yeni Iğdır) kuyuya atılan taĢı
çıkaramıyor. Çünkü o taĢı bir akıllı değil bir deli atmıĢtır. Tıpkı, Yeni Iğdır‟ı
“Parola” yaptıkları gibi...
ġımarık ve kabahatli çocuğu fazla sıkıĢtırdığımız taktirde –kendisini
müdafaadan aciz olduğu için Ģuursuzca üzerinize nasıl hücum ve küfrederse
Yeni Iğdır da beĢ on satırlık bir müdafaadan sonra aynı yolu tutmakta
gecikmemiĢtir.
Bakın ne diyor!.
“Sen a kuzum sen! Kimsin? ve nesin ki? Varakparenle halka,
memurlara çatmaktan baĢka ne bilirsin, ne Ģöhretin var ki? Kimin tehlikeli
fikir taĢıdığını ne emele hizmet ettiğini bu halk anlamıĢ, yakın zamanlarda
bazı vesikalara Ģahit olup iyice anlayacaktır”
Ben Ermeni katliamı sırasında mezalimden kaçan sizin gibi
binlercesini, “Müslüman‟dır, Türk‟tür” diyerek yedirip içiren, sizin Ġran‟a
olan muhaceretinizde burnunuzun kanamaması için her türlü fedâkarlığa
katlanan, nankörlük ve küstahlığın ne demek olduğunu bilmeyen bir ailenin
çocuğuyum. Mazim temiz yüzüm aktır.
Üzerimde bir menfilik sıfatı ve geçmiĢimin de Moskofa hizmet ve
vatan hıyaneti Ģaibesi yoktur. Milli mücadelede, Ağrı harekâtında ve tarihin
her devrinde Türklük, milliyet ve milli bütünlük için kanını seve seve
akıtmaktan çekinmeyen bir aileye sıçratmak istediğiniz çamuru daima
yüzünüzde göreceksiniz.
Mecit Hun nasıl mert ve erkekçe yazıyor ve sakınmıyorsa
bahsettiğiniz vesikaları mertçe ortaya koyun. Milli bütünlüğe taalluk eden
mevzularda memleket aleyhine bildiğini ve gördüğünü gizlemek vatan
hıyanetidir. ġüphe ve tereddüt yaratmak maksadıyla yaptığınız blöflere
metelik verilmeyecektir. Milli Ģeref ve haysiyet taĢıyorsanız dilinizin
altındaki baklayı çıkarınız.
Bilâistisna aĢını ve yemeğini tattığınız, senelerce himayesinde
yaĢadığınız bir aileyi ve o ailenin bir çocuğu olan Mecit Hun hakikati
haykırıyor, doğruyu söylüyor diye size inkâr ettiren sebep beĢ kuruĢluk
menfaatinizle bir sandalye davası ise lânet olsun!..
Memura çatıyormuĢuz!..Komplo hazırlamakla meĢgul imiĢiz!..
Hangi memura ve ne sebeple çattık? Yeni Iğdır ve tahrikçileri
yarınki sütunlarında bir misal vermek mertliğini gösterebilirler mi? Bu güne
kadar yüzlerce amme hizmetlisini müspet mesaisiyle taktir etmek suretiyle
sevk ve emniyetli çalıĢmaya teĢvik eden Pamukova bu iddiaya sadece
tebessüm etmektedir.
Kime ve ne maksatla komplo hazırlayacağız? Iğdır‟a Acemlik,
Kürtlük, Yerlilik ve Muhacirlik tefriki sokanlara mı? Memleket hizmetine
giden evlâtlarımızın ailelerine verilmesi lazım gelen birkaç liralık cüzi bir
yardımı suiistimal bedbahtlığına uğrayanlara mı? Boğaz tokluğuna çalıĢmak
için Iğdır‟a iltica edenleri mi yoksa muhtacı himmet olan sizler mi?
EndiĢeniz bu ise, asaletim, idealim ve Ģahsiyetimin buna müsait olmadığını
size müjdeleyebilirim.
Diyorlar ki:
“Çağrılmadığın halde bir mebusun cipine binerek altı oklu forsu
açtırıp köylerde dolaĢmanla meĢgul olup vazifene devam etsen daha iyi
olur”
Yeni Iğdır, gidilen yerin bir ziyafet veya kokteyl partisi değil
Iğdır‟ın kalkınmasına taalluk eden bir tetkik seyahati olduğunu bildiği halde
bu ifadeyi kullanmaktan hicap etmemiĢse yazıklar olsun.
Yeni Iğdır, altı oklu forsun Orak-Çekiç komünist arması değil milli
bir partinin alâmeti olduğunu bilmeyecek kadar cahilse varsın istediği kadar
yazsın
Fakat refikimize Ģunu da hatırlatalım ki tenkit ve ikaz Ģahsiyet
demek değildir. Memlekete hizmet etmek istiyorlarsa biraz kültür ve tecrübe
sahibiDP‟deki
olmaya çalıĢsınlar.
Ġhtilâf Aleniyete
Döküldü
(30 Nisan 1955)
DP Iğdır Kaza Ġdare Heyeti azaları arasında
birkaç gün evvel baĢ gösteren ihtilâf, nihayet dün
âleniyete dökülmüĢ ve Tezel kardeĢler de, geç
olmakla beraber, mevcut idare heyetinin partiden
ziyade Ģahsi menfaatlerini kolladıklarına kanaat
getirerek vaziyeti üst kademelere Ģikâyet etmiĢleridir.
(...)
Kıyamet Alâmetleri
Mecit Hun
Tezel KardeĢlerin Tekzibi
(5 Mayıs 1955)
(...) Partimiz (DP) içinde ihtilâf mev
olmadığı gibi tesanüt halinde ve Ģevkle çalıĢa
kurulumuz ve partili arkadaĢlarımız parti dav
titizlikle görmektedir. Bir Ģikâyetim de yoktu
Balon uçurmalarınız bu birliğimizi bozamaya
NeĢriyatınızı yalanlarız.
Hasan Tezel ve Sadık Tezel
6 Mayıs 1955
Tuzluca‟nın Güllüce köyünden Halit Can‟ın bir koyunu iki baĢlı, iki
ağızlı, dört gözlü ve dört kulaklı bir yavru doğurmuĢtur. Hilkat garibesi kuzu
yaĢamaktadır.
*
*
*
Sadık ve Hasan Tezel kardeĢler gazetemizi nifak tohumu ekmekle
itham ettiler.
*
*
*
Karaağaç Mahallesinden Seyfullah Zorba‟ya ait kuluçkadan iki baĢlı
bir civciv çıkmıĢtır.
*
*
*
Iğdır‟da baĢ gösteren politika buhranı neticesinde DP Kaza reisliğine
Feyzullah Ġnan‟dan baĢka getirilecek kimse bulunamadı.
*
*
*
Alicanlar köyü muhtarı Eyyüp YoĢ‟un (Serhat) bir merkebi ikiz
doğurmuĢtur.
*
*
*
Yeni Iğdır‟ın dünkü nüshasında intiĢar eden bir yazıda Türkçe‟ye ve
imlâ kaidelerine uygun yazılmıĢ 6 kelimeye rastlandı.
*
*
*
Nağdalı Parla, kahvede yaptığı bir konuĢmayı kimseye küfretmeden
bitirmeye muvaffak oldu.
*
*
*
Iğdır Tapu memurluğu ile Ağır Ceza Reisliğine –Ģayet gelirlerseyeni tayinler yapıldı.
*
*
*
Mirzo Temel ekseriyetin reyi ile 150 hanelik Karakuyu köyüne
Muhtar seçildi ve bu yıl yoklama kaçağı koyunlar hakkında her hangi bir
ihbarda bulunmadı.
*
*
*
Alıkızıl muhtarı Ġsa Yiğit muhtarlığına bağlı köylerin levha parasını
cebinden ödedi.
*
*
*
Yasin Bademci; Söke, et, Ali Dumlu, bono, Hasanhan, Altunzade,
muhtarlık ve çiftlik mevzuunda – Talip Ağa‟nın motopomp meselesi hariçson günlerde kimseye Ģikâyette bulunmadı.
*
*
*
Hüseyinali BaĢkentli, et bulamadığından geçen Pazar günü bozbaĢ
piĢiremedi.
*
*
*
Belediye reisimiz Ali Ural dün bir arabacıya sinirlenerek 50 kuruĢ
ceza kestirdi.
*
*
*
Doğrusunu isterseniz bu kadar alâmetten sonra kıyametin kopmak
üzere oluĢundan ben korkuyorum. Azizi okuyucularım bilmem hak verirler
mi?
Kulağını Tersine Gösterme!
Mecit Hun
7 Mayıs 1955
5 Mayıs 1955 tarihli Yeni Iğdır‟da neĢredilen iki açıklamayı okurken
gülmekten kendimizi alamadık.
Bunlardan birincisi kıymetli gençlerimizden Cihangir Turan‟ı
istihdaf eden (hedef alan) bir Ģiirin gazetelerinde intiĢarını müteakip,
hayırsever vatandaĢların uğradıkları sukutu hayalı tamir maksadıyla,
“Tavzih” baĢlığı altında neĢredilmiĢtir.
Malum olduğu üzere, Cihangir Turan, 23 Nisan Çocuk Bayramı
münasebetiyle ilkokul talebelerinden on yoksul yavruyu giydirerek
kendisine mümasil zenginlerimize örnek bir hamiyetperverlik yapmıĢ ve bu
hareketi gazetemizin 26 Nisan 1955 tarihli nüshasında övülerek muhterem
gencimizin bir de kliĢesi basılmıĢtı.
Bizim ak dediğimize kara demeyi prensip ve memleket hizmeti (!)
kabul eden Yeni Iğdır, ertesi gün (yani 27 Nisan günü) çala kalem baĢlıksız
bir Ģiir neĢrederek Cihangir Turan‟a çatmaktan kendisini alamadı:
Bu mert gibi unvan duyduran var mı?
Paranı hak yolunda kıydıran var mı
Dünyada on çocuk giydiren var mı
BaĢ sütunda beyin resmi çıkıyor
Verilen ketenler acep neyedir
Ahirete yaramaz hep dünyayadır
Yapılan iĢler kökten riyadır
Haklı sözüm size pismi çıkıyor
Ve daha buna benzer 5 kıta Ģiirle hamiyetperverlik ve
hayırseverlikten gayri kabahati olmayan Cihangir Turan‟a tecavüz eden
Yeni Iğdır mensupları, aynı adamın senelerden beri muntazaman yardımda
bulunduğunu kimsesiz ve fakir çocuklar meyanında yakın bir akrabalarının
da olduğunu ve neĢriyatlarının bilâistisna nefret ve teessürle karĢılandığını
öğrenince yukarıda bahsi geçen Ģu tavzihi neĢrettiler.
“Birkaç sayı evvel gazetemizde çıkan BaĢsız (BaĢlıksız olmalı. Mecit
Hun) bir Ģiirden dolayı kıymetli tüccârlarımızdan Cihangir Turan‟ın
üzüldüğünü ihsas etmiĢ bulunuyoruz.
Kat‟iyen ve kat‟iyen bir güzide tüccarımıza karĢı en ufak bir suiniyet
taĢımıyoruz ”
Demek ki, Yeni Iğdır yeni bir tertip hatası daha yapmıĢtı! Bahsettiği
adam Cihangir Turan değil baĢkasıydı. Merak ederek soruĢturduk ve
Cihangir Turan‟dan baĢka bir tüccarımızın böyle bir yardımda
bulunmadığını tespit ettik. Koleksiyonumuzu inceledik, Turan‟ın kliĢesi
basılmıĢ, hamiyetperverliğinden bahsedilmiĢti. Hem bu defa ki tertip hatası
(!) VATAN-VAN hikâyesine de benzemiyordu.
Esasen Cihangir Turan‟dan gayri bir hemĢehrimizin de böyle bir
yardımda bulunduğunu ve bu ithamın ona müteveccih olduğunu kabul etsek
bile, netice değiĢmeyecek ve bir vatandaĢ hayırseverliğinin cezasını çekerek
Yeni Iğdır‟ın gazabına uğramıĢ olacaktı.
Garip olan taraf Ģudur ki, Yeni Iğdır‟ın Cihangir Turan‟a çattığı 27
Nisan tarihli nüshasında Ģöyle bir ifade de vardı.
“Memleket hayrına matuf konuĢmaları frenlemelidir”
Gazetemiz Cihangir Turan‟ı övmekle memleket hayrına koĢtuğuna
göre, Yeni Iğdır‟ın mezkûr Ģiiri neĢretmekle bizi frenlemeye çalıĢmasını,
ilân ettiği gayesi muvacehesinde tabii karĢıladık. Ama, neden sonra böyle
bir tavzihin neĢrine akıl erdiremedik. Hem bir tavzih değil, bir yalvarma ve
af dileme idi.
Bize kalırsa, Yeni Iğdır, bu kadar uzun yoldan kulağını
göstereceğine, “Mürettip hatasıdır” deyip iĢin içinden çıksaydı bizi de bu
kadar uzun bir tahlil yapmaktan kurtarmıĢ olurdu. (Ġkinci yazıyı Pazartesi
günü bekleyiniz!)
Kulağını Tersine Gösterme!
9 Mayıs 1955
Mecit Hun
“Kulağını tersine gösterme” baĢlığı altında geçen nüshamızda
neĢrettiğimiz yazının ikinci parçasını bugünkü gazetemize koyacağımızı aziz
okuyucularımıza vaat etmiĢtik.
HemĢehrilerimizden bazıları cevap verilmeye değmeyen bir gazeteye
mukabele etmemizin doğru olamayacağını ileri sürerek ricada
bulunduklarından neĢrinden sarfınazar ettik. Özür dileriz.
“Iğdır Tarih ve Coğrafyası” Adlı Kitap Hakkında 7 Mayıs 1955
Veli Orkun
Uzun çalıĢmalarım sonunda meydan getirebildiğim “Sürmeli Çukuru
Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adlı küçük kitabımla önce vatanıma ve sonra da
Iğdırlı hemĢehrilerime ufak bir hizmette bulunmak istedim.
Bundan tam yedi yıl evvel, 1948 sonbaharında, Iğdır‟a nakil emrim
çıktığı gün çok üzülmüĢ, hatta gelmemek için Ankara‟ya kadar giderek bir
hayli de uğraĢmıĢtım. Bursa gibi Türkiye‟mizin ileri uygarlığa sahip bir
bölgesinden, Ağrı eteğinde ve hudut üzerinde bulunan bir yere gelmenin
verdiği üzüntüyü taktir edersiniz.
Yurdun bu güzel köĢesi ilk geldiğim günlerde üzerimde çok menfi
tesirler bırakmıĢtı. Bu tepkiyi yaratmakta da haklı idi. Çünkü o tarihlerde
kasaba içinde ne içilecek su, ne yürünecek yol, ne yatılacak otel ve ne de
yemek yenebilecek esaslı bir lokanta vardı. Yıllar birbirini kovalar gibi gelip
geçti. 7 yılda yukarıda iĢaret edilen noksanlar arka arkaya giderildi. Iğdır
maddi bakımdan bir hayli ilerlemeler kaydetti. Bu durumu yakından gören
benim gibi bir çok vatan evlâtları haklı olarak sevindiler. 7 yıl havasını
teneffüs ettiğim ve pek çok kıymetli dostlar edindiğim bu kahramanlar
diyarı serhat kasabaya ben de kendi çapımda faydalı olmaya karar verdi.
DüĢündüm, Iğdır‟ın maddi noksanlıkları milletçe ve devletçe gayet iyi bir
Ģekilde giderilmeye çalıĢılıyor. Zamanla bu günkü eksikliklerin hepsi
ortadan kalkacak. Yalnız bir nokta gözden uzak kalmakta. O da Iğdır‟ın
manevi cephesi ve manevi noksanlığı. Bir çok yaĢlı hemĢehrilerimden
duydum ki Iğdır‟a Ermeniler sahip çıkıyorlarmıĢ, hatta daha ileri giderek
“Iğdır” adının kendi dillerinde “Cennet” olduğunu iddia ediyorlarmıĢ. Bir
Türk öğretmeni ve bir tarih hocası olmam hasebiyle bu havadis içimi titretti.
Uzun, uzun düĢündüm. Bu yersiz iddiayı nasıl çürütebilirim? ĠĢte sayın
Iğdırlılar: Bugün bir çoklarınızın okuduğu ve okuyacağı “Sürmeli Çukuru
Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adlı kitap bu hain ve cahil hayalperestlerin
gözleri önüne hakikatleri sermek için yazıldı.
Kitabımda üç esas nokta hedef tutulmaktadır. Sıra ile arz edeyim:
1Ġnsanlığın tarih sahasına intikal ettiği andan bugüne kadar
daima Türk olarak kalan Aras havzasına sahip çıkmak
isteyen bedbahtlara ve dünkü uĢaklara cevap vermekte
2Asırlardan beri ihmale uğrayan ve bir kısım kötü niyetli
cahil politikacıların silah olarak kullandıkları ve öz
kardeĢleri bir birine düĢman eden ve onları ayıran
zümrecilere ve tefrikacılara ĢaĢkınlıklarını göstermek
3Türklüğün Anadolu‟ya yayılıĢı ve milli birliğin uyanıĢı
bakımından Aras bölgesinin daima ön plânda geldiğini
tarihi bir hakikat olarak ortaya koymak için yazılmıĢtır.
Kitabımda bir hayli noksanlıkların olduğu muhakkaktır. Bilhassa
Ġstiklâl SavaĢı sıralarında ve daha sonraki yıllarda geçen olaylar
biraz kısa olarak ele alınmıĢtır. ĠnĢallah ileride Iğdır hakkında
yazacağım iki kitabımla bu noksanlıkları da telafiye çalıĢacağım. 7
yıl evvel üzülerek geldiğim Iğdır‟dan Ģimdi ayrılmak istemediğimi
de bu arada ayrıca iĢaret ederim.
Tertip Hatası mı?
Mecit Hun
7 Mayıs 1955
Iğdır‟daki Aras ve Sürmeli Gençlik Spor Kulüplerine mensup
gençlerimiz, hem kulüplerini kalkındırmak ve hem de halk ile gençlik
arasında samimi bir rabıta tesis etmek maksadıyla bir gece tertip ederler.
Parti baĢkanı mani olmaya çalıĢır.
Bilet satıĢı yapılır. Tavassut ve himaye Ģöyle dursun üstelik müĢkülat
çıkarmaya uğraĢılır.
MeĢhur tarihi bir hikâye vardır:
Ġtalya‟da FaĢizmin henüz temel bulduğu sıralarda, Mussolini Kral‟ın
bütün salâhiyetlerini tedrici surette elinden almıĢ ve her sahada Ġtalya‟ya
olduğu gibi ona da hükmetmeye muvaffak olmuĢtur.
Bir gün Kral ile Mussolini saray bahçesinde otururlarken, Kral‟ın
mendili düĢer. Mussolini, bir defacık olsun, hürmet ve iltifat maksadıyla
mendili yerden almaya teĢebbüs edince, Kral mani olur ve:
- Yeter artık!..Burnunu sokmadığın yalnız mendilim kalmıĢtı,
müsaade edin de bari kendi mendilime sahiplik edebileyim.. ,
der ve Mussolini‟ye çıkıĢır.
Politika ile alâkası tasavvur edilemeyen Spor Kulüplerimizle gençlik
teĢekküllerine karĢı güdülen nüfuz ve tahakküm siyasetinin Ģahidi olmakla
üzülmemek ve yukardaki hikâyeyi gayri ihtiyari de olsa hatırlamamak
mümkün değildir.
Parti baĢkanı, spor kulüplerimizi Semt Ocağı veya Parti Ocağı
zannediyorsa yanılıyor.
Mamafih, parti baĢkanı da bu iĢte bir tertip hatası yapmıĢ olabilir.
Tuzluca’da Ortaokul Açılmalıdır
Mayıs 1955
Mecit Hun
9
KomĢu Tuzluca kazasının en mühim dertlerinden birisi de bir
ortaokula sahip olmayıĢıdır.
Ġlk tedrisat davasının süratle tahakkuk ettirildiği ve Erzurum‟da
Atatürk Üniversitesinin açılmakta bulunduğu Ģu sırada orta öğretime
verilmesi lazım gelen önemi belirtmeye lüzum yoktur.
ĠĢte bu maksat ve zaruret Tuzluca‟da bir ortaokul yapma derneği
kurulduğunu geçen nüshalarımızda bildirmiĢtik.
Ġki gün evvel Iğdır‟a gelen Dernek Reisi arkadaĢımız Vahap Akar
gazetemize Ģu malumatı vermiĢtir:
“Tuzluca bugün mahrumiyetler içinde çırpınan kazalarımızın
baĢında yer almaktadır. ÇeĢitli ihtiyaçlarının yanında ortaokulsuzluk
kendisini en çok hissettiren noksanımızdır. Senelerden beri lakaydi ve
ihmale kurban giden ilk tedrisat davamız tahakkuk etmiĢ gibidir. 1953-54
yılında ilk mekteplerimizin mezun ettiği talebe sayısı 43 olduğu halde, kaza
merkezinde orta mektep olmadığından bunlardan hiç birisi tahsile devam
edememiĢtir. Yarının Atatürk Üniversitesi, Ġstanbul ve Ankara‟dan değil,
Tuzluca gibi kültür ve irfan eĢiğine henüz ayak basan kasabalarımızdan
talebe bekleyecektir. Biz bu mülâhazalarla bir ortaokul yaptırma derneği
kurduk. Hazinece temin edilmiĢ kıymetli bir arsamızla cüzi bir paramız
vardır. Umumi vaziyet plânı ve diğer resmi evrak vilâyet makamı vasıtasıyla
vekâlete sunulmuĢ olup cevap beklemektedir.
Diğer taraftan Maarif Vekilimiz Sayın Celâl Yardımcı‟ya da resmi
ve hususi kanallardan bu davamızın tahakkuku mevzuunda kıymetli
yardımlarını esirgememeleri için temenni ve istirhamlarda bulunulmuĢtur.
Kazaya tayin edilen memur çocukları da nazara alınırsa bir orta
mektebe hak kazanan Tuzluca‟nın bu davasında kıymetli valimiz Muhlis
Babaoğlu‟nun da tavassutlarını esirgemeyeceğine inanıyoruz”
Bir Delegenin SergüzeĢti
Mayıs 1955
Mecit Hun
9
Demokrat Parti kaza kongresi birkaç gün sonra yapılacaktı. Bir
Pazartesi günü kasabaya gelen delegeyi Rahim Akyüz hükümet konağı
önündeki caddede yakalayarak kulüp bahçesinde limonlu bir çay içirdi. Bu,
Rahim‟in o günkü sekizinci avıydı. Bir hayli konuĢtular. DP‟yi kurarken
maruz kaldıkları haksızlık ve müĢkülatla o zamanki muhaliflerinin (bugünkü
DP erkânı) ithamlarından bahsederek göz yaĢı döktüler. Delege, dört gözü
dört çeĢme Rahim‟i dinliyordu. Rahim ve arkadaĢlarını destekleyeceğini
vaat etti. Fakat kuru vaat Rahim‟i tatmin etmemiĢti. ĠĢi sağlam kazığa
bağlamak için onu Yeni Câminin avlusuna sürükledi ve kısa süren bir yemin
merasimini müteakip yolcu ettikten sonra etrafına göz gezdirdi, dokuz
numaralı delegenin koluna girerek kulübe doğru gittiler.
Rahim‟den kan, ter içinde kurtulan deminki delege henüz caddeye
çıkmamıĢtı ki, elindeki tespihin tanelerini, içinde bulunduğu asap
bozukluğunun tesiriyle üçer üçer geçiĢtirerek “lâ havle” çeken Hacı
Kulem’le (Parlar) karĢılaĢtı. Büyük Hacı bir karaağacın arkasından
deminden beri onları tarassut ediyordu. Delegenin hal keyfi ile mal ve
davarını sorduktan sonra:
“Ede, yeke Rahim‟nen ne danıĢırdın? Bilirsen ki o muhacirdi. Özüde
Ehmedi ġemo‟yun oğlu (Mecit Hun) ve Sofi Sülo‟yun oğluynan (Mehmet
Gülten) bir oluptu. Dedeyin evinü yığıp seni baĢtan çığarallar, özünü Hacı
Nağdalı‟dan kurtaramıyacağsan. Partinin baĢına onları keçirseyiz,
pambuğunuza çiğit vermiyecek ve Hacı Yusup‟un nevesiyle (Hacı Ömer
ġark) Bitlisli ĠreĢit (ReĢit Keki) andolsun Allaha ki birimcinizi (pirincinizi)
bir meyjdiyeye (mecidiye: 20 kuruĢ değerinde Osmanlı sikkesi) de
almıyacağlar. Milletin vabalını aparmayın. Hacı bu il (yıl) ofisin yükünü
aparmasaydı (götürmeseydi) gettiğim beyt (ev) hakkı için, tağılınızı
(tahılınızı) alan olmuycağtı. Tez durma dükkâna, Hacı‟nın yanına get, özüne
nisye, paltar maltar da alarsan”
Delege bu bâdireyi de zor belâ atlatmıĢtı ki Ali Yardım koluna girdi.
“Efendime söyliyeyim...bilirsen ki bu Hacılar bizi partiden ihraç
edipler. Bir mazbata yazmıĢığ, sen de delegesen, imza et! “
Delege imzası olmadığını ileri sürdüyse de kendisini kurtaramadı ve
günahını Ali Yardım‟ın boynuna koyarak bir parmak bastı.
Fakat bu manzara Sadık Tezel’in gözünden kaçmamıĢtı. Muazzam
göbeğini kendisine verdiği gururla delegeye yanaĢtı.
“Menem Sadığ Telemem, partinin Iğdır‟da baĢ kumandanıyam.
Hacıynan Rehim seni çağırsalar, denen ki men Sadığ Tezel‟in koĢunuyam.”
Sadık da kemiĢini çekti, zavallı delege periĢan bir vaziyette
Feyzullah‟ın (Zengi) kahvesine kapanıp bir çay içmek için tenha taraftan
yürüdü. Birden bire Enver Sever’le karĢılaĢtı.
Enver delegenin yakasına yapıĢtı ve Ģakrak, gür sesiyle:
“ArkadaĢ, tüzük ahkâmına göre senin benden izin almadan
kasabaya gelmen ve bâzı adamlarla konuĢman ihracı muciptir. Kongre
gününe kadar seni görmeyeceğim. Aksi halde tüzük ahkâmını tatbik
edeceğim”
Tüzükten, ahkâmdan bir Ģey anlayamayan delege buna da bir
“eyvallah” dedikten sonra, hastası için bir kilo Ģeker bile alamadan köyün
yolunu tuttu. Sonradan öğrendik ki kongre günü bu zavallı delege, hastayım
diyerek yataktan kalkmak istememiĢ ve yerine yedeklerden birisini
göndermiĢler.
Halk Edebiyatında Cinas
Mayıs 1955
10
Mecit Hun
Yıl: 1 Sayı: 116
Edebiyat tarihimizin muhtelif devirlerinde Türk halk Ģiirinin çok
güzel ve orijinal örneklerine her zaman rastlamak mümkündür. Arapça ve
Farsça‟nın tesirinden ziyade Öz Türkçe‟yi terennüm eden halk ve saz
Ģairlerimizin deyimlerinde bazen çok kuvvetli Ģiir tekniğine rastlamak
mümkündür.
Divan Edebiyatımızın yıldızları sayıla, Nefi, Baki, Nedim, Nabi ve
Ruhi‟ler gazel ve kasidenin en Ģahane örneklerini edebiyat tarihimize
iĢlerken halk Ģairlerimiz de öz Türkçe ile yazılmıĢ destan, koĢma ve mani
vadisinde Ģiirimizi süslemekten geri kalmamıĢtır.
Bu gün dahi Anadolu‟nun her tarafında yüzlerce halk ve saz Ģairi
milli edebiyatımıza istidat ve sanatlarıyla hizmet etmektedir.
Aruzdan ziyade hece vezni ile yazılan halk Ģiirleri ekseriyetle
önceden intihap edilen bir “ayak” etrafında vezin ve kafiyenin mahirane
iĢlenmesiyle meydana çıkar. Bazılarında çok kuvvetli Ģiir sanatına rastlamak
her zaman mümkündür. Bu nevi Ģiirlerde en kuvvetli sanat cinastır.
ġiirde cinasın ehemmiyetini izah maksadıyla kaleme aldığımız bu
yazıda, bu vadide çok orijinal eserler vermiĢ olan Deryami (Ali Erdoğan)
dan bazı örnekler vereceğiz:
Benim derdim Ģu dilber bilmemesi daha hoĢ,
Bırak gözüm kan ağlasın silmemesi daha hoĢ,
Bu dilber gözümde gezer yüzbin bir cilveyle,
Gülmesi hoĢuma gitti gülmemesi daha hoĢ.
Bu kıtada gayet ustalıkla iĢlenmiĢ cinas sanatını görmek
mümkündür.
Meselâ, birinci mısrayı ele alalım. ġair, derdinin iĢaret ettiği dilber
tarafından bilinmemesini arzu etmektedir. Fakat dikkatli okunduğu taktirde
Ģu manayı da çıkarabiliriz.
Benim derdim Ģu dilberdir ama bilin ki memesi daha hoĢ..
ĠĢte cinas sanatı burada kendisini bariz Ģekilde göstermektedir. Diğer
mısralarda da aynı sanat hakimdir.
Deryami‟den ikinci bir misal verelim:
Ey sevgilim bana buse verdin ise ele ver,
Sende insaf eleği var, ince düĢün ele ver,
Ben sana düĢman olmadım sen bana düĢman mısın?
Eğer beni tuttun ise hemen götür ele ver.
Bu kıtanın her mısrasında daha hakim ve orijinal bir cinas
mevcuttur. “Ele ver” kelimesi “ele vermek, yakalatmak, baĢkasına vermek,
elemek ve mahalli Ģiveye göre de karĢılıksız vermek manalarına
gelmektedir. Her kelimeye göre de bu mısranın iĢaret ettiği mana
değiĢtiğinden Ģair dörtlü bir cinas vücuda getirmiĢ bulunmaktadır.
Deryami‟den misalleri çoğaltabiliriz:
Yanma yan ateĢime,
Gel de yan ateĢime,
Yanacaksan doğru yan,
Yanmayan ateĢime.
Al hançeri yar sinemde yara ver,
Nâme yazdım tezden götür yara ver,
Madem güzellikten bana fayda yok,
Güzelliğin haram olsun götür onu yara ver.
Bütün bu misaller halk Ģiirindeki teknik ve sanatın ayrı birer
örneğidir. Fırsat buldukça sütunlarımızda halk edebiyatından örnekler
vererek yetiĢtirdiğimiz Deryami‟leri okuyucularımıza tanıtmaya çalıĢacağız.
Yeni Iğdır’ı Biz de Gördük
11 Mayıs 1955
Yayla Gazetesi – Ağrı (Bu yazı Celal Başer tarafından kaleme alınmıĢtır.
Mücahit)
(5 Mayıs 1955 tarihli Yayla gazetesinden aynen iktibas edilmiĢtir)
KomĢumuz Iğdır kazasında ikinci bir gazete neĢir hayatına atılmıĢ
bulunmaktadır. Bir gazeteci olarak bundan memnunuz. Lâkin bu yeni refik –
belki de- farkında olmadan bir hata iĢlemiĢ bulunmaktadır. Tahminimin
doğru çıkması samimi temennimdir.
Bu gazetenin yek nazarda bir hatası hiçte nazar çekici değildir. Hele
samimi olanlar için bu hata hiçbir Ģeyi hatırlatmayacağı gibi üzerinde insanı
durduracak bir durumu da yoktur.
Fakat, meselelere basit gözle ve olduğu gibi bakmanın zamanı
geçmiĢtir. Zaten bizleri millet olarak çökerten cihette, her Ģeyi olduğu gibi
kabul etmemiz ve bir de bütünü tehlikeleri dahi küçümsememizden ileri
gelmekte olduğunu bir an mantıklarımızı iĢletecek olursak kabulde zorluk
çekmeyiz.
ĠĢte yeni refikin bu hatası ismini seçememesinden ileri gelmektedir.
BaĢta da dediğimiz gibi bu isim samimi olanlar içini hiçbir kötü mâna ifade
edemez. Sonra, çıkaranların bir Türk vatandaĢı olduğu bir an nazarlara
alınırsa artık burada kötü niyet aramakta kötü niyetin niĢânesi sayılır. Yalnız
öküzün altında buzağı arayacak bir zamanda yaĢadığımızı da idrak
etmeliyiz.
Bu hata isimden ileri gelmektedir. Ġsim de Ģudur: “Yeni Iğdır” . Bu
gazete bu ismi niçin aldı? Iğdır‟da “Iğdır” yahut “Eski Iğdır” diye bir baĢka
gazete mi mevcut idi ki bu arkadaĢ da “Yeni” ismini almak mecburiyetinde
kaldı. Bizim bildiğimize göre böyle bir sebep mevcut değildir. Öyleyse niçin
alındı? Bizim nâçiz kanaatimize göre, bu vaziyet düĢünülmeden yapılan bir
hareketten baĢka Ģekilde tavsif edilemez.
Nasıl ki dikkat edilmeden atılan bir taĢ ya göz çıkarır, yahut ta baĢ
yarar. ĠĢte bu minval üzere bu hata meydana gelmiĢtir diyebiliriz.
Halbuki “Yeni Iğdır”ın kurucuları da çok iyi bilirler ki bu isim ezeli
düĢman Moskofun sırf Iğdır‟ın hülyasıyla, tam Iğdır‟ın karĢısına bu isimle,
yani “Yeni Iğdır” namıyla bir Ģehir inĢa etmiĢtir. Bu vaziyet malum iken, bu
ismi almak bilmem ki ne derece doğru sayılır. Çünkü Iğdırlılar çok iyi
bilirler ki, “Novi Iğdır” sırf Iğdır‟ın hülyasıyla meydana gelmiĢtir. Bir defa
bu cihetten bu hata affedilemez.
Saniyen Ģu Moskoflara bir tek propaganda imkânı vermemek için
bizler “kızılay” ismini kabul etmek istemez, bir Mayıs Bahar bayramını
protesto ederken sen kalk ta o ismi hem de tam Iğdır‟da her gün duyur. ĠĢte
buna Türk olarak müsamaha edemeyiz. Velev ki karĢıdaki iyi niyet sahibi
bulunsa dahi Iğdırlı gazeteci hemĢehrimizden rica ediyoruz. Pamukova ile
atıĢmalarına bakmasınlar. Bunu inat meselesi de yapmasınlar. Sözlerimizi
samimi ve memleket davası kabul etsinler ve bu ismi değiĢtirsinler. “Iğdır”
alsınlar, daha saf daha orijinal.. Burada milli bir dava var. Samimiyet
aranamaz.
Bir TeĢebbüsün Mahiyeti
Mecit Hun
Sayı: 118
12 Mayıs 1955
Yıl: 1
Petrol Ofisi acentesinin yağ ve benzin kokusuyla dolu satıĢ
mağazasında Feyzullah Ġnan, Kurban Akar, Hacı Nağdalı, Osman Ataman
ve Hasan Tezel baĢ baĢa vermiĢ konuĢuyorlardı.
Hasan Tezel bugün daha riayetkâr ve mülayimdi. Feyzullah‟la
Osman‟ı dikkatle dinliyor ve Hacı Kulem gibi onların içini dıĢını
öğrenmeden konuĢmak istemiyordu. Nihayet mesele anlaĢıldı. Osman
Ataman‟la Feyzullah Ġnan partiyi Ģimdi de Ģahsi hınçların alet etmek istiyor
ve Belediye meclisinin DP‟li ekseriyetini ileri sürerek Ali Ural‟ı ıskat
(düĢürme) çaresi arıyorlardı. Yumurtanın anası Hacı Kulem‟di. Fakat,
civcivi partiye çıkartmak istiyordu. Teklif, Hasan Tezel‟in de hoĢuna gitti.
Ama, teĢebbüsün muvaffak olmaması ihtimali de nazara alınarak dikkatli
davranmak icap ediyordu. DüĢündü taĢındı hatta orucunu da bozarak bir
sığara yaktıktan sonra:
“Parti bu hususta bir prensip kararı almadıkça muvaffak olamaz. O
taktirde ihraç korkusuyla hepimiz mazbataya imza koymak mecburiyetinde
kalırız, mesele de halledilir”
Tezel‟in gayesi mesuliyeti partiye yüklemek suretiyle bu câzip fırsatı
kaçırmamaktı.
Deminden beri sureti mahsusa (bilerek) uyuklayan Hacı Kulem,
Hasan‟a çıkıĢtı:
“Buna at kuyruğu düğümlemek diyerler. Ne yapacağsaz imdi yapın,
bitirin. Millet sizi bekliyir”
Kısa bir müzakereden sonra Hasan Tezel‟in fikri kabul edildi.
Ertesi gün yapılan içtimaa Belediye Meclisi azalarından bir kaçı da
iĢtirak etmiĢ ve üstelik parti idare heyeti de prensip kararına varmıĢtı.
Feyzullah Ġnan, vaziyeti parti kararından da bahisle izah etti. Meclis
azaları kaval dinler gibi dinlediler. Demoklesin kılıcı gibi masada
kendilerini tehdit eden partinin siyah ciltli karar defteri olmasaydı belki de
muhalefet edeceklerdi.
Partiye karĢı boyunları kıldan ince olan meclis azaları belki de
istemeyerek Ali Ural‟ın ıskat (düĢürme)ına rıza gösteriyorlardı. Hacı Kulem
bir köĢede yine uyuyor, Hasan Tezel ise tahakkuk eden gayesinin tevlit ettiği
neĢeyle gülümsüyordu.
Fakat Ģu sualleri sorabilecek birisinin yokluğunda kendisini bütün
Ģiddetiyle hissettiriyordu.
Denilebilirdi ki: “Peki ama Osman Ataman‟ın aldığı 5 reye mukabil
14 reyle Ali Ural‟ı zorla evinden alıp Riyaset sandalyesine oturtan sizler
değil miydiniz?
Ġki ay evvel yaptığınız normal meclis içtimaında, Reis Ali Ural‟ın
senelik mesai raporunu alkıĢ ve ittifakla kabul ve onu takdir eden siz değil
misiniz?”
Sizden iki ay evvel itimat reyi alan bir Belediye Reisi o zamandan
beri de izinli olduğu halde nasıl bir esbabı mucibiyle ıskat (düĢürme)
edilebilir?
Fakat bu hususları düĢünen yoktu. DüĢünseler dahi konuĢmak
iĢlerine gelmiyordu.
Öyle ya! Ali Ural asker ailelerinin parasında her hangi bir suiistimal
yapmamıĢ ve belediye hasılatıyla ticarethane açmamıĢtı. Fakat meselenin
mühim olan bir tarafı da vardı. Riyaset makamına kim getirilecekti?
Bunu da konuĢtular.
Osman Ataman Cumhuriyetçi Millet Partisi, Hasan Tezel de CHP
idare heyetinden henüz ayrılmamıĢlardı bile...Ceplerindeki DP kimlikleri bu
cepheden pek sağlam değildi. Zaten Feyzullah Ġnan da bu iĢe iĢtahlı olan iki
rakibini bu suretle ekarte edeceğini bildiğinden ayağına yer yapıyordu.
Bütün gayet parti ve Ticaret Odasında olduğu gibi mevcut
geçimsizlik ve anlaĢamamazlıktan istifade ederek Belediye Reisliğini de ele
geçirmekti. Fakat bu maksadı mahdut bâzı Ģahıslar sezebiliyordu. Bu
sebeple niyetin gizli kalması daha isabetli görülerek toplantıya son verildi.
TeĢebbüs halen kuvvetlidir. Dün partide yapılan bir toplantıdan sızan
habere bakılırsa iktidar partisinin forsu, birkaç güne kadar Ģahsi hınç ve
ihtiraslara maalesef alet olacaktır.
Iğdır Sürmeli Gençlik Spor Kulübü
BaĢkanlığından (12 Mayıs 1955)
Görülen lüzum üzerine isimleri liste halinde
gösterilen aza arkadaĢların 15 Mayıs Pazar günü Iğdır Ģehir
kulübü salonuna teĢrifleri rica olunur.
Kulüp Reisi Kenan Gürcan.
Üyeler: Kâmil Taner, Yusuf Aksoy, Kenan Gürcan, Aydın
Balırak, Mecit Hun, Ali IĢık, Aziz Güney, Musa Malgaz,
Hasan Kaplan, Orhan Çiftlik, Ahmet Tekin, Rahim Akyüz,
EĢref Kaya, PaĢa Turan, Ġkbal Bilge, Tevfik Solmaz, Ziya
Yüksel, Cemalettin GüneĢ, Naci GüneĢ, Mehmet Ekmekçi,
Enver GüneĢ, Hidayet Yalçın, Ġsmail Gülcan, Ġdris Kılıç,
Timur Toksöz, Hamit Çiftlik, Hamza Mızrak, Yunus
Özdemir, Cihangir Turan, Ahmet Küçük, Yunus Aygün,
Ġsmail Karadağ, ġamil Arslan, Ekber Yücel
Aras Gençlik Kulübü
(17 Mayıs 1955)
Aras Spor Gençlik
Kulübü Temsil kolu baĢkanı
Hidayet Yalçın‟ın riyasetinde
23.5.1955 Pazartesi akĢamı
vereceği müsamere ve
eğlencelerini arz eder, gençlik
sever hemĢehrilerimizin
teĢriflerini bekleriz.
Kulüp BaĢkanı
Kâmil Yüksel
Hoppala!
17 Mayıs 1955
Kenan Gürcan
Ġki kelimeyi bir araya getirip cümle yapmaktan aciz Yeni Iğdır
gazetesinin maruf muharriri (Hasan Karalar kastediliyor. Mücahit) Ģimdiye
kadar içinde çırpındığı kötü durumdan henüz kendisini kurtaramamıĢ iken,
Pazartesi günkü nüshasında da Sürmeli Gençlik Spor Kulübüyle
mensuplarına sataĢmaya yeltendi. Bereket versin ki yazdıklarını
kendilerinden baĢka anlayan, söylediklerini onlardan gayri dinleyen yok.
Hamit Çiftlik‟i, Aziz Çiftlik yapacak kadar Iğdırlıya bigâne olan
muharririn Ģayet anlarsanız on kuruĢunuza kıyarak, “Sürmeli Gençlik Spor
Kulübü” baĢlıklı yazısını siz de okuyunuz.
Her kelimesi bambaĢka bir hata ihtiva eden cümleler arasındaki
rabıtaya ve ifadelerin manasızlığına bir ilkokul talebesi bile gülüp geçerken
onlar hâlâ gazeteciliği maskaralık haline getirmekten vazgeçmezler.
“Füzuli”yi “fuzul”, “grekoromen”i “gragromen”, “çurçur”u “çarçur”,
“tesadüf”ü “tasadüf”, “mihrak”ı “mihrank”, “antreman”ı “antroman”,
“mütalaa”yı “mütelaâ” yapmak suretiyle güzel dilimizi her gün biraz daha
bozmaya çalıĢan Yeni Iğdır‟ın malum muharriri, belki de kendisine karĢı
yapılan istihza ve istikalı ciddi bir itibar vesilesi yaparak, “milli benliğimize
taalluk eden yurt dıĢına çıkmalarında bir çok Ģeffaf sel ihtiyaçları karĢısında
bulunduğunu unutmak gaflet olur” ve “Ġkisinin daha ilâvesi veya üç kiĢinin
münfesih addedilmesi” gibi manasız ve saçma ifadeler icat etmekte
devamede gelirse bu yazıları sütunlarında neĢreden mahalli bir gazetenin
feci durumunu Ģimdiden tahmin ederek üzülüyorum.
Kenan Gürcan‟ın baĢkanlıktan ayrılması veya istifa etmesi gibi basit
ve tabii olan bir hadiseyi baĢka bir Ģekil ve karakterde efkârı umumiyeye
aksettirmeye çalıĢmakta nasıl bir fayda olabilir?
Fahri olan bir hizmetten uzaklaĢmak veya iĢleri dolayısıyla baĢka
yere nakletmek mecburiyeti karĢısında yerini baĢka bir arkadaĢına bırakmak
o Ģahsın aciz veya kifayetsiz olduğunu gösteriyorsa veya muharrir böyle
anlıyorsa yazıklar olsun demeden geçemeyeceğim.
Milyonluk bir müessesenin kontrolörlüğünü 6000 ortağın reyi ile ifa
etmekte olan Kenan Gürcan, Ġstanbul‟a gideceği için uhdesinde bulunan bir
spor kulübü baĢkanlığını güvendiği bir arkadaĢına terk etmekte tereddüt
etmemiĢ ve bunun takdir edilmesi lâzım gelirdi.
Yeni Iğdır‟ın mezkûr yazıyı bu sebeple benim gibi bütün okuyanları
müteessir etmiĢ ve hassaten Hasan Karalar gibi herkesçe malum birisine
muhatap oluĢumuz bu teessürümüzü artırmıĢtır.
Esasen yazdığı mektubu okumak için Konya‟ya gitmek ihtiyacını
duyan hoca gibi, Yeni Iğdırcılar da yazdıklarını Türkçe‟ye vakıf birisi
vasıtasıyla tercüme ettirmedikçe maksatları anlaĢılmayacağından biz bu
yazıya bir cevap değil samimi bir tenkit maksadıyla bu ikazı neĢretmek
lüzumunu hissediyoruz.
Hâlâ gazetecilik iddiasında bulunan birisinin gençlik kulüplerinin
teĢebbüslerinden bihaber oluĢunu gazete sütunlarında ikrar etmesi daha acı
ve elimdir. Sözde, arkadaĢım Dr. Yusuf Aksoy‟la Kâmil Taner‟e de baĢarı
dilemek suretiyle yazısındaki günahlarının kefaretini vermeye çalıĢıyor.
Fakat bilmelidir ki Iğdır gençliği hizip ve grup halinde bir birini yok etmeye
çalıĢan siyasi parti mensupları değil birlik ve beraberlikle samimiyet ve
fedakarlığı Ģiar edinen bir gayenin müdafileridir.
Hasan Karalar‟la emsallerinin saçmaları bu birliği bozmayacak ve
Iğdır gençliğini yolundan alıkoyamayacaktır.
En aĢağısı Hasan Karalar‟la onu alet olarak kullananların birkaç
misli kültür, tecrübe, bilgi ve fedakârlık sahibi bulunan Iğdır gençleri ve
idarecilerinin kendisini sevk ve idare etmekten aciz olanların yardımına
ihtiyacı yoktur. Onlara nâçizane tavsiyemiz kafaları girmediği yere
vücutlarını sokmamaları ve Türkçe yazıp konuĢmasını öğrendikten sonra
gazetecilik yapmalarıdır. Yoksa karalamakla daima alay mevzuu olmaktan
kendilerini kurtaramayacaklardır.
Kızılay Sel Felâketzedelerine
Yardımda Bulundu
(18 Mayıs 1955)
Çarıkçı köyünde vukua gelen yağmur
ve dolu felâketi dolayısıyla evleri hasara
uğrayan ailelerin barınması için Kızılay Genel
Merkezince 50 adet çadırın Erzurum‟dan
gönderildiği bir telgrafla Iğdır Ģubesine
bildirilmiĢtir:
Kızılay Reisi Rahim Akyüz’e gelen
telgraf Ģöyledir:
Dolu felaketzedeleri için elli çadır
Erzurum‟dan yüklendi. GeçmiĢ olsun. BaĢka
ihtiyaçlarınızın tellenmesi. Kızılay
Bahar Mağazasında
Mevsimin en zengin çeĢitleri
Her nevi Erkek, Kadın ve Çocuk
ayakkabıları, her çeĢit Tuhafiye,
Parfömeri, Zücaciye çeĢitlerini
Bahar Mağazasından
Temin Edebilirsiniz. Ġstanbul‟dan yeni
getirilen çeĢitleri görmekte acele ediniz.
Nurettin Kirman
Gençliğin TeĢebbüsüne Saygı Gösterilmelidir
Mayıs 1955
Kâmil Taner (Sürmeli Gençlik Kulübü Ġdarecilerinden)
20
Gençliği teĢebbüslerinden alıkoymak veya gençler arasında bir
anlaĢmazlık husule getirmek maksadıyla muayyen bazı kaynaklar tarafından
çıkarılan Ģayialarla sarf edilen gayretleri üzüntü ile müĢahede etmekteyiz.
(6 Haziran 1955)
Bir siyasi partinin herhangi bir kongresi ile bir ticari firmanın
faaliyetine karıĢmamak suretiyle saygı gösteren bir gençlik teĢekkülü haklı
olarak bu hareketinin her zaman mukabilini beklemek arzusunda olduğu gibi
kendi faaliyetlerine baĢkasının burun sokmasına da rıza gösteremez ve
tahammül edemez.
Birkaç gün evvel Rahim Akyüz‟e ait gazino da Sürmeli Gençlik
Spor kulübünün yapmıĢ olduğu içtima ile bu içtimada varılan kararlar
maalesef gençliği ve gençliğin teĢebbüslerini köstekleyecek Ģekilde tavsif
edilmek istendi. Tahrik ve teĢviklerin en maksatlarla nereden geldiğini gayet
iyi bildiğimiz için sadece Ģu noktaya temas etmek isteriz ki kulüp baĢkanı
muhterem arkadaĢımız Kenan Gürcan mazeret beyan ederek kendi isteği ile
baĢkanlıktan ayrılmak arzusunu izhar etmiĢ ve Yeni Iğdır‟ın iddia ettiği
Ģekilde bu tebeddülata en ufak bir husumet veya geçimsizlik müessir
olmamıĢtır.
Hatta kulübün salâhiyetli bir mensubu olarak Ģunu da diyebilirim ki
çalıĢkanlığı ve gençler arasında bıraktığı müspet intibaları ile kendisini
saydırmasını bilen Kenan Gürcan bugün bile en ufak bir arzu izhar ettiği
taktirde kendisine baĢkan olarak çalıĢma imkânları seve seve verilecektir.
Bizler gençlik ve spor kulübü olarak Ģahsi menfaatlerle hususi
gayelerin tahakkukuna mesai sarf etmediğimiz veya politika oyunlarına alet
olmadığımız için bahsedilen husumeti mühimsemiyor ve yolumuzdan zerre
kadar inhiraf etmiyoruz.
Ġran‟a vaki seyahat tasavvurumuz ise hiçbir zaman milli bir spor
teması mahiyetinde olmayıp sadece kulübümüzün spor görgüsünü artırmak
maksadıyla yapılacak bir dostluk ve komĢuluk temasıdır.
Tahakkuk ettiği taktirde bu seyahatimiz sırasında belki komĢu Ġran
takımlarıyla her hangi bir karĢılaĢma da yapılmayacaktır. Bilindiği gibi spor
kulüplerinin gayesi sadece top oyunlarıyla atletik hareketler değil aynı
zamanda gezi ve kültür temaslarının da teminidir.
Sanki olimpiyatlara iĢtirak ediyor veya milli bir maça gidiyormuĢuz
gibi kulübümüzün sırf tecessüs ve gezi maksadıyla yaptığı bu teĢebbüsü
kösteklemeye çalıĢanlarla feryadı basanlar iyi bir zihniyetle hareket
etmiyorlar.
Tekrar hatırlatmak isteriz ki onların her türlü tahriki bizi güttüğümüz
yolda ve gayemizde biraz daha teĢvik edecektir.
Deryami’den Bayram Hediyeleri
Mayıs 1955
Bir bahçede iki gül var neĢ‟eli hayat lazım,
21
Ġkizlerin ikisine ilerde murat lâzım
Aziz Savcı Fuat beye bayram hediyemiz bu,
Ġki kızı Allah vermiĢ iki de damat lâzım.
Yıldız ıĢığı yetmiyor gece zindan ay lâzım,
KurulmuĢ seçim hedefi ok atmaya yay lâzım,
Ali Ural beyimize bir hediye verelim,
Yığılsın Iğdırmavalı ona bol bol rey lâzım.
Can içinde cananına can duran Ģapka gerek,
Lisanı baldan tatlıdır Ģan duran Ģapka gerek,
Muhterem Turgut beye bol bol hediyemiz bu,
Ali IĢık dükkânından yan duran Ģapka gerek.
Ġbâdete müptelâdır silmiĢ kalbin hissini,
Ġçine sanki bağlanmıĢ ilahi deryasını,
Bir aydır teravih kıldı yine asla doymadı,
Uzattık Komiser beyin bir ay teravisini.
Al kalemi geç masana bakın tezden geliyor,
Katar katar bağlamıĢlar delidüzden geliyor,
Aziz ġube YüzbaĢısı gözün aydınlar olsun,
Yoklama kaçağı olan onbin cüzdan geliyor.
Sevmez Ģehir caddesinde asla asla pisliği,
ġehri güzel seviyor illah ilah süslüğü,
Hasan Tezel beyimize bir bahĢiĢ bağıĢladım,
Arife gecesi görsün rüyada reisliği.
Çalındı gönül kemanı borazan çıktı Ģükür,
Yine size sarılacak binlerce sızan Ģükür,
Bir ay Ramazan boyunca oldu kulüp perhizi,
Aziz Abbas beyim benim Ramazan çıktı Ģükür.
Hepsinden iyisini sana verecem gülüm,
KıĢ ayında gül dalında benim öten bülbülüm,
Sinemacı Aziz beye gidin müjdeler verin,
Pamukova bağıĢladı çevrilmemiĢ bir film.
Rahim Akyüz’e Ait Gazinoda Yangın
Çıktı (27 Mayıs 1955)
Bayramın arife günü Belediye Parkı içinde
Rahim Akyüz‟e ait gazinoda gece yarısından sonra
zuhur eden bir yangın neticesinde binanın ocak
kısmı içindeki eĢyalar ve berber Abdil‟e ait
malzemeyle birlikte tamamen yanmıĢtır.
Yapılan tahkikata göre yangının elektrik
kontağından çıktığı anlaĢılmıĢ ve zararın 3000 lira
civarında olduğu tespit edilmiĢtir.
Yıl:1 Sayı: 127
6 Haziran 1955
Pazartesi
GÜNLÜK SĠYASÎ DEMOKRAT GAZETE
Sahip ve Mes’ul Müdürü
Mecit Hun
Uray Caddesi No: 3 IĞDIR
Niçin Çıkmadık?
6 Haziran 1955
Mecit Hun
Fiyatı 10 KuruĢ
Abonesi
Yıllık: 3000Kr.
6 Aylık: 1500 Kr.
Gazetemiz bir haftadan beri intiĢar etmemekte idi. Dostlarımız
Pamukova‟nın yokluğundan duydukları üzüntüyü her vesileyle izhar
ederken muarızlarımız aleyhimizde akla hayale sığmayan dedikodular
uydurdular.
Bazısı, Pamukova‟nın hükümet tarafından kapatıldığını ileri sürecek
kadar safdillik gösterdi.
Bir kısmı, Yeni Iğdır‟la olan yazıĢmaları vesile ederek susmak
zorunda kaldığımızı iddia ettiler.
Hepsini dinledik ve Pamukova‟nın intiĢarını huzuru kalp ile
bekledik.
Muarızlarımız bu gün muhakkak mahcup olmuĢ ve yalanlarını tevil
etmek için yeni çarelere baĢvurmuĢlardır. Fakat bunların hiçbirisi
Pamukova‟yı alâkadar etmez. Sadece aziz okuyucularımıza Ģunu hatırlatmak
isteriz ki, gazetemiz zaruri sebeplerle neĢriyatına ara vermiĢ ve bu müddet
içinde de elinde olmayan sebeplerle bahis mevzuu Ģayialar uydurulmuĢtur.
Bilindiği gibi, matbaa ve gazetemiz bugüne kadar bir ortaklıkla idare
edilmekte idi. Ortağımız Kâmil Karadağ‟ın pek yakında askerlik hizmetini
ifa etmek üzere ayrılacağı düĢünülerek müessesemizin hesapları tasfiye
edilmiĢ ve 7 günlük bir fasıladan sonra Pamukova bütün haklarıyla Mecit
Hun‟a devredilerek neĢriyatına baĢlamıĢtır.
Ġftiharla müĢahede ettiğimiz bir nokta da Pamukova‟nın intiĢar
etmediği çok kısa zamanda okuyucuları tarafından ısrarla aranmıĢ olmasıdır.
Biz, okuyucuların gösterdikleri bu âlaka ve güvene lâyık olmaya bütün
kudretimizle çalıĢacağız.
Günün Aktüalitesi
Haziran 1955
Mecit Hun
7
VAR ĠSE GÜNAHKÂR KĠM?
Günün en mühim mevzuunu Ģüphesiz ki Sağlık Merkezi BaĢtabibi
Doktor Abbas Çöllü‟nün Erzurum‟a tayini teĢkil etmektedir.
Iğdır gibi bir kasabanın Sağlık Merkezi BaĢtabipliğinden Erzurum
gibi büyük bir merkezin Doğumevi mütehassıslığı ve BaĢtabipliği ile Ebe
Okulu müdürlüğüne yapılan tayin muhakkak ki Abbas Çöllü lehine bir taltif
ve takdirin semeresidir. Abbas Çöllü, bu vazifeyi Sağlık Vekâletinden bizzat
talep etse idi belki de muvaffak olamayacaktı. Fakat, bu kıymetli
doktorumuzdaki feragat ve fedakarlık hissi O‟na Iğdır‟ı tercih ettirmektedir.
Hal böyle iken her hadiseye politik bir veçhe vermeye alıĢık olan
bazı Ģüpheci muhitler gayet normal olan bu tayin haberini de istismar
etmeye yeltendiler. Onlara göre AbbaĢ Çöllü‟nün terfian Erzurum‟a tayini
normal değildir ve bu karar Abbas Çöllü‟nün aleyhtarları tarafından yapılan
bir müracaatın neticesidir. Fakat Iğdır‟da Çöllü aleyhtarlığı diye en ufak bir
cereyana Ģahit olmadığımız halde; mesaisi, mesleki ehliyeti ve hususi
münasebetleriyle herkesin kalbini kazanan bu kıymetli hemĢehrimizi mutlak
surette bir husumetin kurbanı olarak göstermekteki maksat nedir?
Yedisinden yetmiĢine kadar bütün hastalarına Ģefkat ve ihtimamdan baĢka
bir muamele tatbik etmeyen kıymetli mütehassıstan Iğdır‟ın mahrum
edilmesi üzüntüsü içinde teessürle iĢittiğimiz bu Ģayiaların tamamen asılsız
olduğunu bildiğimiz halde, üzüntümüz bir kat daha artmaktadır. Hem böyle
bir müracaat siyasi partiler veya Ģahıslar tarafından yapılmıĢ ise en güzel
cevabı Sağlık Vekâleti bu tayin kararı ile vermiĢ bulunmaktadır. Bu
demektir ki, Abbas Çöllü gibi Türkiye‟nin sayılı bir mütehassısını
istemeyecek kadar aptal iseniz Erzurum gibi büyük merkezlerin onun
varlığına ihtiyacı vardır.
Hızır‟dan demir asâsının ağaç olmasını temenni eden aptal yolcu
gibi hareketimizin cezasını sonradan çekersek kabahati baĢkasında
aramamalıyız.
Hüseyin Yaycılı Vefat Etti
Abbas Çöllü’nün Tayini
Durduruldu
( 8 Haziran 1955)
(...) Erzurum’a yapılan tayin iptal
edilmiĢ ve bu suretle Abbas Çöllü’nün
Iğdır’daki hizmetine devam etmesi
sağlanmıĢtır. (...)
Aras Sinemasının Asil bir Jesti
(8 Haziran 1955)
Muhterem tüccarlarımızdan
Hüseyin Yaycı‟nın vefatı münasebetiyle
Aras Sineması dünkü seanslarını tatil
etmiĢtir
Aras Sinemasının bu jesti
takdirle karĢılanmıĢtır.
(8 Haziran 1955)
Kıymetli iĢ adamlarımızdan Belediye Meclisi azası
Hüseyin Yaycılı evvelki gün geçirdiği bir kalp krizi
neticesinde vefat etmiĢtir.
Uzun zamandan beri Vilâyet ve Belediye
meclislerinde Iğdır‟ı bihakkın temsil eden bu güzide ve
dürüst hemĢehrimizin vefatı Iğdır için acı bir kayıp olmakla
beraber tecrübe ve çalıĢmalarından mahrum oluĢumuz da acı
bir teessür yaratmıĢtır.
Bir senedenberi kalp kifayetsizliğinden muztarip
olan merhum bir müddet Ġstanbul‟da tedavi olmuĢ ve vefat
ettiği ana kadar bu tedavisini dikkatli bir Ģekilde devam
ettirmiĢtir.
Siyasi ve ticari cephesiyle kendimize örnek
saydığımız Hüseyin Yaycılı unutulmayacak ve daima
kendisini aratacak kıymetlerimizdendir. Kendisine Allah‟tan
mağfiret ailesine ve Iğdır‟a baĢsağlığı dileriz.
Kazada Bir Tuz Öğütme Değirmeni
Tesis Ediliyor (8 Haziran 1955)
Memnuniyetle öğrendiğimize göre
kasabanın öğütülmüĢ tuz ihtiyacını nazara alan
tüccarlarımızdan Ali ġaki ile Hacı Kerem Aras
bütün hazırlıklarını ikmal ederek bir tuz öğütme
değirmeni açmak üzere belediyeden ruhsat
talebinde bulunmuĢlardır. (...)
Günün Aktüalitesi
Haziran 1955
Mecit Hun
Turan Atasever D. Üretme Çiftliği Müdür
Muavinliğine Atandı
( 9 Haziran 1955)
Kıymetli gençlerimizden Turan Atasever‟in
askerlik hizmetin ikmal ederek Iğdır Devlet Üretme
Çiftliği Müdür muavinliğine tayin edildiği
memnuniyetle öğrenilmiĢtir.
Ziraat Fakültesi mezunu olan Turan Atasever
kısa bir müddet evvel tayin emrini almıĢ olup yakında
vazifesine baĢlayacaktır.
Kendisini tebrik eder baĢarılar dileriz.
9
CEZA MUAFĠYETĠ
Evvelki gün belediye parkında bilâistisna hepimizi üzüntüye sevk
eden ve hatta umumi bir mahcubiyet tevlit eden nahoĢ bir hadise cereyan
etti.
Kasabanın ileri gelen bir Ģahsı, büyük emeklerle vücuda getirilen
çiçek göbeklerinden
muhtelif fideleri toplarken belediye bahçıvanı
tarafından suçüstü yakalandı.
Aynı zamanda, “Hacı”lık gibi mukaddes bir sıfatın da sahibi bulunan
bu zat yaptığı hareketin çirkinliğini idrak etmek istemeyerek fütursuzca iĢine
devam etti ve bahçıvandan fazlasıyla mukavemet görünce de: “Gözün kör
değil ya, görüyorsun ki çapa yapıyorum” dedi.
Bu sahneyi seyreden hemĢehrilerimizden çoğu güldüler. Fakat biz
müteessir olduk. Bir çiçek fidesini ihtiyarı haricinde ezen vatandaĢa beĢ
liralık ceza makbuzunu uzatan belediye zabıtası, hâdisenin seyircisi ve hatta
nizamsızlığın müdafii olursa, Ģu kasabada belediye mükellefiyetine riayet
edecek vatandaĢ bulmak biraz müĢkül olur kanaatindeyiz.
Dost Acı Söyler
Haziran 1955
Mecit Hun
11
14 Mayıs 1950 tarihinde çeyrek asırlık Cumhuriyet Halk Partisi,
kahir bir ekseriyetle seçimi kazanan DP‟ye iktidarı teslim etti.
2 Mayıs 1954 tarihinde DP daha büyük bir ekseriyetle iktidar
koltuğunu muhafaza etti.
Fakat!.. Iğdır‟daki siyasi parti mensuplarına bir göz atarsanız siz de
hayret etmekten kendinizi alamazsınız.
Dünkü iktidar partisi erkânı, bu günkü iktidar erkânıdır. Dünkü
muhalifler bugün yine muhaliftir.
O halde 14 Mayıs neyi değiĢtirdi?
Iğdır‟a bakılırsa sadece parti rozetlerini...
Toprak Bayramı
Haziran 1955
Mecit Hun
13
Çiftçiyi topraklandırma kanununun meriyete girmesinden sonra her
Haziran ayının 11nci gününü takip eden Pazar günlerinin Toprak Bayramı
olarak kutlanmasını göz önünde bulunduran Iğdır Devlet Üretme Çiftliği,
kuruluĢunun ikinci yıldönümünü de vesile ederek bu iki bayramı bir arada
kutladı.
Bu münasebetle, Dil‟e davet edilen zevat meyanında bini mütecaviz
Iğdır köylüsü de bu günün sevinç ve iĢtiyakı içinde yüzlerce kilometrelik
muazzam bir yolun yorgunluğuna katlanarak muhtelif vasıtalarla Rus-Ġran
hududu arasındaki Boralan tepesinde toplanmıĢtı.
Henüz inĢaatı ikmal edilen binalarla bir Ģehir manzarası arz eden
Boralan tepesinin Ġran‟a bakan eteğindeki su baĢında Çiftlik Müdürü Ziya
Ayrım bini mütecaviz misafir topluluğuna Ģu hitabete bulundu:
“Aynı zamanda toprak bayramı olan bu neĢeli gününüzü
Çiftliğimizin kuruluĢ yıldönümü münasebetiyle aramızda geçirdiğiniz için
çok bahtiyarız. Ġhtiyar ettiğiniz zahmetten dolayı hepinize teĢekkür ederim.
Çiftliğin kuruluĢunda büyük gayret ve emekleri bulunan Erzurum valisi
sayın Niyazi Akı‟nın bu neĢemize bizzat iĢtirak etmesini canı gönülden
arzuladık. Fakat misafirleri olduğu için bir teessür telgrafı çekerek
üzüntülerini beyan etmektedirler.
Çiftliğimizin kuruluĢ günü buraya kadar zahmet buyuran muhterem
misafirlerimiz bugün iki senelik faaliyetimizi bizzat müĢahede ederek bir
mukayese yapacak olurlarsa bu kısa zamanda baĢarılan hizmeti taktir
edeceklerdir. Biz kuruluĢ gayesi gayet mühim sebeplere istinat eden Iğdır
Devlet Üretme Çiftliğinde, Çiftlik personeli olarak zevk içinde hizmet
etmekteyiz.
Rus ve Ġran hudutları arasındaki Dil‟de bir Devlet Çiftliği kurulması
derin manalar ifade etmektedir.
Çiftliğimiz, evvelâ zengin Iğdır ovası sakinlerine toprağa tam
manasıyla bağlanma hususunda tam bir emniyet bahĢederek zirai
kalkınmamıza büyük bir hizmet sağlamıĢtır.
Saniyen, hemen karĢımızda bulunan ezeli düĢmanımıza, bu
toprakların hakiki sahibi olduğumuzu fiilen ihtar etmekle milli kudretimizin
bir sembolü olmuĢtur.
Haddizatında muhtelif sahalarda çiftçimize zirai önderlik yapacak
olan Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinin bir kâr gayesi mevcut değildir.
Maksadımız ıslâh edilmiĢ hayvan cinsleri, her nevi tohum ve hususi
mahiyette yetiĢtirilecek aĢılı meyve fidanlarıyla bölgemizin ihtiyacını
karĢılamak ve arzu edilen zirai reforma bir an evvel vasıl olmaktır.
Bu yıl Montafon tohumundan elde edilen otuza yakın dana, sığır
yetiĢtiricilerine tevzi edilmekle gayemize doğru ilk adım atılacaktır.
Çiftliğimiz her gün biraz daha fazla makineleĢen Iğdır‟ın tamir
külfetini de bertaraf edecektir. Henüz ikmal edilmeyen sabit tamirhaneye
rağmen seyyar tamirhaneyle bugüne kadar çiftçimize ait 17 traktörün tamiri
yapılmıĢ ve normal Ģekilde çalıĢmaları sağlanmıĢtır.
Gayemiz sizlere hizmet etmektir”
Politikada Bir Garabet Örneği
Mecit Hun
15 Haziran 1955
Halk Partisinin çeyrek asırlık zulmüne karĢı yurdun her tarafında
beliren antipati havası içinde 1947 tarihinde Iğdır‟dan da siyasi ve medeni
cesaret sahibi bazı hemĢehrilerimiz DP‟nin bir Ģubesini kurmaya muvaffak
olmuĢlardı.
O zamanki iktidarın her türlü tehdit ve baskılarına boyun eğmeyerek
demokrasi ve hürriyet aĢkıyla maddi varlıklarını bu hemĢehrilerimiz
arasında hepimizin yakından tanıdığı Rahim Akyüz de vardı.
O zaman çalıĢtırdığı iki otelin geliri sadece DP‟ye harcanıyordu.
Rahim Akyüz‟ün Ģahsi parasıyla temin edilen yüzlerce sandalye, masa ve
demirbaĢ eĢyayla tefriĢ edilen DP binasının içine giren Ģöyle dursun
kapısından bile geçenler bugün DP Kaza Ġdare Heyetini teĢkil eden zevat
tarafından hükümete jurnal edilerek fiĢleniyorlardı. Onlara göre DP
mensupları komünizme hizmet ediyor ve memlekete nifak sokuyorlardı.
Zaman geçti DP iktidara geldi. CHP‟nin Iğdır erkânı mide ve
menfaat kaygısıyla iktidara sempati beslemeye baĢladılar. DP‟nin fedakar
kurucuları ise CHP saflarına menfaat bağlarıyla bağlı bulunan bu Ģahıslardan
partiyi kurtarmak için yeni ve çetin bir mücadeleye giriĢmek zorunda
kalmıĢlardı. Fakat Kars‟taki parti teĢkilatının ihtilafa düĢmesi üzerine
Iğdır‟daki tesanüt bozuldu. Tüzük hükümleri kale alınmayarak 1947
tarihinin CHP‟li erkânı tedrici surette DP saflarına alındılar. Nihayet bugün
gördüğünüz gibi zahiren DP‟li zannedilen bu zevat, iktidar partisi teĢkilâtına
hakim olmaya muvaffak oldular.
14 Mayıs 1950 tarihinden evvel DP‟li olarak onlarla mücadele eden
Rahim Akyüz ve arkadaĢları aynı fikir ve ideali taĢıyan aynı Ģahıslarla
mücadele etmektedir. Ne gariptir ki Rahim Akyüz ve arkadaĢları onlara göre
partili bile değildir. Hatta birkaç gün evvel partiye geçmeleri için Parti reisi
Feyzullah Ġnan tarafından istida vermeleri teklif edilmiĢ ve lütfen partiye
kabul edilecekleri kendilerine bildirilmiĢtir.
Partilerine samimi bir imanla bağlı olan Akyüz grubunu istida
vermekte tereddüde sevk eden yegâne sebebi her halde anlamıĢsınızdır.
Dünün Halk Partisi erkânı, dünün DP kurucusunu DP‟ye davet ediyor, ne acı
ve ne garip bir tecelli.
Halbuki, henüz akisleri devam eden muhtar ve Ticaret Odası
seçimlerini bugün DP‟ye davet edilen eski demokratlar kazandı ve neticeyi
bağlı oldukları DP Genel Merkezine bağlılıklarıyla beraber bildirerek bu
zaferlerini DP‟ye mal ettiler. Yarınki belediye seçiminin de akıbetinin
bundan baĢka Ģekilde tezahür etmeyeceğini Kars da, Iğdır da biliyor. Fakat
bu hakikatlere rağmen takip edilen yanlıĢ yoldan dönmemeye inat etmenin
siyasi sebeplerini bir türlü anlayamıyoruz. Onlar bu inatlarıyla Akyüz ve
arkadaĢlarını Halk Partisine yaslandırmaya muvaffak olmayacak ve belki de
yakın bir gelecekte eski partilerinin saflarına avdet edeceklerdir.
Demokrat Partinin eski borçlarını ödemekte devam eden Rahim
Akyüz, eski muhalifleriyle samimi bir DP „li olarak yine mücadele
halindedir. Fakat muhaliflerin yakasında bu defa CHP yerine DP rozeti
vardı.
Onlar parti tüzüğüne sadakat gösteremeyip halk partisinden miras
kalan alıĢkanlıklarıyla hareket ettikçe partinin bu samimi mensuplarını
galiba aralarında görmeye muvaffak olamayacaklardır.
Ali Ataman Vefat Etti
Haziran 1955
Mecit Hun
20
Eski Kars Mebusu Ali Ataman Dün Vefat Etti.
Merhumun cenazesi muazzam bir töreni müteakip Kağızman’a
nakledildi.
Milli Mücadele kahramanlarından Kars Milli ġura müessis azası ve
birinci devre Kars Mebusu Ali Ataman dün öğle yemeğini müteakip bir kalp
krizi neticesinde vefat etmiĢtir.
Birinci Cihan Harbinden mağlup çıkan Osmanlı Ġmparatorluğunun
meĢum Sevr muahedesiyle Ermenilere terk ettiği ġark vilâyetlerini kanı ve
varlığı ile müdafaa ederek Ermeni mezalimine karĢı koyan milli
kahramanlarımız arasında ismi Milli Türk tarihine geçen Ali Ataman, Kars
Milli ġura Hükümetinin de müessislerindendir.
Kendileri Birinci Cihan Harbinin devamı sırasında, Çar Hükümeti
tarafından Türklere temayül etmesi hasebiyle ġimali Rusya‟daki (Erkutski)
vilâyetine sürülmüĢtü.
Milli ġuranın Ġngiliz iĢgal kuvvetleri tarafından basılıp feshedilmesi
üzerine, Batum ve Tiflis vilâyetlerine bazı arkadaĢlarıyla geçerek, Milli
harekâtı ne pahasına olursa olsun destekleyen Ali Ataman, bir aralık
Kağızman‟a geçmeye muvaffak olmuĢ ve Kars, Kağızman, Iğdır‟ın
kurtuluĢunda çok büyük hizmetlerde bulunmuĢtur.
Ankara‟da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulması
üzerine Birinci Devre Kars Mebusu intihap edilerek burada vazifesine
devam eden Ali Ataman, cesareti, doğruluğu ve mazbut karakteriyle
kendisini saydırmasını bilmiĢ büyüklerimizdendir.
Bilhassa Mebusluğu sırasında açık ve dosdoğru konuĢmasıyla devrin
hükümet erkânını tenkit etmekten çekinmeyen bu Milli Mücadele kahramanı
tarihe mal olmuĢ bir kıymet olarak ebediyen yâd edilecektir.
Merhuma Allah‟tan rahmet ve mağfiret, Ataman ailesine baĢsağlığı
dileriz.
Ali Ataman Vefat Etti
Haziran 1955
Veli Orkun
22
Ġki gün evvel ölümün insafsız pençesi kıymetli bir vatan çocuğunu
daha aramızdan ayırdı. Her fani gibi o da ebediyete intikal etti. Ġçimiz
sızlaya sızlaya, gözlerimiz dola dola ve gönlümüz burkula burkula
taĢıdığımız tabutu toprağa vermek üzere götürdük. Evet toprağa...O toprak
ki: Dün düĢmanın saldırıĢına maruz kalırken onu korumak için kılıç sallayıp
at oynattığı, siper yapıp saklandığı ve yastık yaparak yaslandığı toprak. Bu
gün Ģan ve Ģerefiyle kendini koruyan kahraman evladını bağrına alıyor, O‟nu
huzur ve sükûn ile sinesinde barındıracak, aziz ruhunu kendi semalarında
yaĢatacaktır. Büyük Ģair Akif‟in, “Bu vatan kimin?” sorusunun cevabı
böylece bir daha tahakkuk ediyor:
Bu vatan, toprağın kara bağrında,
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.
Ali Ataman yalnız Kağızman‟ın veya Kars‟ın hatta ġark‟ın değil
bütün vatanın sathına yayılan kahramanlık vasıflarıyla milli tarihimizin
malıdır. Ġnsan olarak çok üstün meziyetlere sahiptir. Vatan ve millet
mevzularında istiklâl ve hürriyet bahislerinde önünde durulmayan bir çığ
gibi coĢardı. Çünkü esaretin en acısını tatmıĢtı.
Kars ve Kafkas hapishanelerinde kelepçeye vurulmuĢ, Sibiryalara
sürülmüĢ, Malta‟da çürütülmek için Batum‟a kadar sevk edilmiĢti. Yurt ve
istiklâl uğrunda hakaretlere maruz kalmıĢ, milli Ģerefini koruduğu için en
ağır iĢkencelere uğratılmıĢ, muvaffak olunamayınca aldatılmak istenerek
büyük servetler ve Ģöhretler vaat edilmiĢ. Fakat, kahraman vatan evlâdı bu
tehditlerin ve bu vaatlerin hiç birine inanmadan inandığı dâvanın peĢinden
koĢmuĢtur.
Ali Ataman, olgun olduğu kadar tevazu ve tecrübeleriyle de
hepimize örnek bir insandı. ġu sözünü hiçbir zaman unutamayacağım:
“Ġnatçılık yerinde yapılırsa çok büyük kıymet kazanır, hele memleket ve
millet mevzularında olursa”
Hatıralarını anlatırken asla kendinden bahsetmezdi. Bütün yapılan
iĢleri arkadaĢlarına mal eder kahramanlıkları ecdattan kalma büyük bir miras
sayardı.
Bu gün için aramızdan ayrılmıĢ bulunan Ataman‟ı Türk Ulusu ve
Milli Türk Tarihi dünya durdukça hürmetle anacak, mübarek kabrini büyük
bir ihtiramla ziyaret edecektir. Nur içinde yatsın.
Adaletin Tecellisi
1955
Mecit Hun
21
Haziran
Çırçır-Pres suiistimali iddiasıyla yargılanan PTS Kooperatifi
mensupları beraat etti.
1950 yılında Iğdır PTS Kooperatifi binasında vuku bulan bir
yangında zayi olan iki adet presle bir adet çırçırın tamiri dolayısıyla o
zamanki kooperatif mensupları aleyhinde Iğdır Ağır Ceza mahkemesinde
açılan dava dün beraatla neticelenmiĢtir.
Ziraat Bankası müfettiĢlerinden Hasan Mirza tarafından yapılan
tahkikat ve tertip edilen evraka istinaden evvelâ Kars Ağır Ceza
Mahkemesine ihtilas suçuyla sevk edilen Kooperatif idare heyeti baĢkan ve
azaları EĢref BaĢaran, Kurban Akar, Esat Ogan, Ahmet Armağan,
Kooperatif Müdürü Rahim Yadigâr, Muhasip Kasım Özel, Veznedar PaĢa
Turan, Makinist Ali Sivri ve Kontrolör Mecit Hun ve Nurettin Kirman
bilahare sahte evrak tanzimi iddiasıyla Iğdır Ağır Ceza Mahkemesinde iki
seneden beri yargılanmakta idiler.
Geçen celsede mütalaasını serd eden Müddeiumumi Fuat Eribol,
sanıklardan EĢref BaĢaran‟la Ali Sivri‟nin sahte evrak tanzimi; Kurban
Akar, Esat Ogan, Ahmet Armağan‟nın vazifeyi memuriyeti ihmal; Rahim
Yadigâr‟ın vazifeyi memuriyeti suiistimal suçlarıyla tecziyesinin; Mecit
Hun, Nurettin Kirman, Kasım Özel ve PaĢa Turan‟ın beraatlarını talep
etmiĢti.
Dünkü duruĢmada son müdafaalar yapıldıktan sonra Mahkeme
Heyeti, sanıkların müsnet suçu iĢlemediklerini beyan ederek cümlesinin
beraatine karar vermiĢtir.
ġakacıktan
23 Haziran
1955
Mecit Hun
Yeni Bir Ceza ġekli
Dün bir fayton bir vatandaĢı ezecek
istical ve kayıtsızlıkla dört nala caddeyi geçti.
Belediye zabıtası seyirci idi.
Biraz sonra yanında sahibi olmayan bir
arabanın katırları parladı. Zabıta sahibini
cezalandırdı.
Birincisinde kabahat arabacıda, ikinci de
katırlarda idi.
AnlaĢılan Belediyemiz cezayı adama
değil hayvana kesiyor.
Rıza Yalçın Geldi
Haziran 1955
Mecit Hun
Ölüm (23 Haziran 1955)
Teessürle öğrendiğimize göre
kıymetli gençlerimizden Ġsmail Gödekli‟nin
pederi Veli Gödekli Erzurum‟da vefat etmiĢ
bulunmaktadır.
Kendisine Allah‟tan mağfiret ,
Gödeklilere baĢsağlığı dileriz.
Kayıp (24 Haziran 1955)
Iğdır Nüfus memurluğundan aldığım
hüviyet cüzdanımı kaybettim yenisini
alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Halfeli Köyünden Ömer oğlu CimĢit GüneĢ
23
Kars’ın CHP’li Mebusu Hararetle Ġstikbal Edildi
Meclis tatilinden bilistifade seçmenlerini ziyaret etmek üzere seçim
dairesini gezen Kars Mebusu Rıza Yalçın dün Iğdır‟a gelmiĢtir.
Rıza Yalçın‟ı getiren otobüs Belediye meydanında yüzlerce Iğdırlı
tarafından karĢılanmıĢ ve Yalçın‟ın geliĢi meĢkuk olduğu halde büyük bir
kalabalık kendisini sevgi ve muhabbetle kucaklamıĢtır.
Filhakika, bir senelik parlamento hayatında gayet aktif faaliyetleri
görülen Rıza Yalçın Iğdır ve Iğdırlının kendisine intikal ettirilen en ufak
mevzularıyla bile usanmadan meĢgul olmuĢ ve daima müspet neticeler
istihsal etmiĢtir.
Dün Yalçın‟ı ziyaret edenler arasında DP Ġlçe Ġdare Kurulu‟na
mensup bazı müfrit demokratlar da göze çarpmıĢ ve bu hareket Rıza
Yalçın‟ın Ģahsına gösterilen saygı ve itimadın bir tezahürü addedilmiĢtir.
Kıymetli Mebusumuza hoĢ geldin deriz.
Fikirler
Fetullah Kakioğlu
23 Haziran 1955
BAġLARKEN
Muhterem okuyucularım!
Bundan sonra imkân ve zemin bulduğum takdirde sizlere bu
sütunlarda hitap edeceğim. Bilhassa güzel Iğdır‟ımızı ilgilendiren edebi,
mizahi, siyasi, içtimai, iktisadi ve ekonomik mevzular üzerinde fikirlerimi
neĢretmeye çalıĢacağım.
Tam bir vatanperver olarak duyduğum hisleri ve gördüğüm olayları
hiçbir kimsenin tesiri altında kalmadan yazacağım. Bu suretle memleketime
ve sizlere faydalı olmaya çalıĢacağım. Sizlere biraz da olsa faydalı
olabilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim.
Hepinize iyi günler ve hayırlı iĢler temenni ederim. Hürmetlerimle.
Fikirler
Fetullah Kakioğlu
24 Haziran 1955
Halk Sandığına Ġhtiyaç Var
ġark‟ın incisi addedilen güzel Iğdır‟ımız her cephede olduğu kadar
ekonomi bahsinde de milli ekonomimizde geniĢ ve önemli bir mevki iĢgal
etmektedir. Esasen bu hakikati anlayan DP iktidarı da gün geçtikçe Iğdır‟a
lâyık olan değeri vermektedir.
Bilindiği gibi ilk fırsatta yıllar boyu halî bırakılan Dil bölgesinde bir
Devlet Üretme Çiftliği açılarak iktisadî kalınmamız kamçılanmıĢ ve ĠĢ
Bankasının bir Ģubesiyle de ticarî inkiĢafımıza hız verilmiĢtir. Son günlerde
Ģayi olan bir habere göre yine Iğdır‟da Pamukbank‟ın bir Ģubesinin açılması
düĢünülmektedir.
Fakat bu arada bizimde ilgililerden bir temennimiz var. O da arada
ezilen ve imkânlardan istifade edemeyen küçük esnafla zanaat erbabının
kalkınmasını temindir. Bu, ancak Iğdır‟da bir halk sandığının açılmasıyla
mümkündür.
Iğdır‟daki küçük esnafın kalkınması artık kaçınılmaz bir zaruret
halini almıĢtır. Zira, sermayedarlar, geniĢ imkân sahipleri karĢısında her gün
biraz daha pasifleĢen bu esnaf grubu bir gün, geçim Ģartlarından da mahrum
olacaktır. Bu ihtimali Ģimdiden önlemek ilgililerin baĢlıca vazifesi olmalıdır.
Yol Arar Gezer
1955
Müseyyip Zeyemli
24
Haziran
AĢağıdaki Ģiir Demokrat Parti Iğdır kurucularından olup halen parti
dıĢı kalan Ģair Müseyyip Zeyemli tarafından yazılmıĢtır.
Dertli gönül bir çıkmaza düĢmüĢtür,
Avare avare yol arar gezer.
Haksızlığı göre göre bıkmıĢtır,
Kendini atmaya göl arar gezer.
Halk Partisinin sevdalısı nevcivân,
Bize solcu, çıplan diyen kahraman,
Demokrat Partiye olmuĢ eleman,
Arı olmuĢ Ģimdi bal arar gezer.
Karanlık iken kim yaktı bu feneri,
Bu binanın hani usta mimarı,
Kurucular olmuĢ kapı dıĢarı,
BaĢına dökmeye kül arar gezer.
Bu bahçeye nerede gül ekenler?
Etrafına taze fidan dikenler,
Gülleri koparıp fidan kesenler,
ġimid girmiĢ bağa gül arar gezer.
Hey Zeyemli mükâfatın bir “Ah!” mıĢ,
Sadık olmak herhalde günah mıĢ,
Sevgili Partin de seni bırakmıĢ,
Kocadan boĢanmıĢ dul arar gezer.
Sayın Yolcularımızın Nazarı
Dikkatine...
Her türlü konfora haiz 955 Model Yolcu
Otobüslerimiz her gün IĞDIR-KARS arası
muntazam seferlerine baĢlamıĢtır.
Rahat ve emin bir yolculuk yapmak
isterseniz YENĠ GARAJ‟a uğramanız
menfaatiniz icabıdır.
NOT:
Iğdır – Tuzluca: 2 lira
Iğdır - Pernavut 3 lira
Iğdır – Kağızman4 lira
Iğdır - Kars
5 lira
Yeni Garaj Sahibi
Hüseyin YARDIM
Bir Bardak Çay On BeĢ
KuruĢa
Bir müddetten beri devam eden çay
ve Ģeker buhranı son raddede olup ikinci sınıf
çayhanelerde 10 kuruĢa satılan çay
otomatikman 15 kuruĢa çıkmıĢtır.
Bilindiği gibi çayın 15 kuruĢa
satılması için yalnız Feyzullah Zengi‟ye
ruhsat verilmiĢti. (...)
DiĢini Çektirirken Ġğneyi
Yuttu
Birkaç gün evvel kazada çok garip bir
diĢ çektirme hadisesi zuhur etmiĢ ve fabrikatör
Kâmil Taner’in diĢine yapılan bir morfin
Encümenimizin Tespit Ettiği Buz Fiyatları Normaldir
Haziran 1955
Hasan Tezel (Belediye Encümen Azası)
25
Buz fiyatlarının encümenimiz tarafından 10 kuruĢ olarak tespiti
üzerine bâzı tahriklere Ģahit olmaktayız. Bu arada buz imalâthanesi sahibi
Ali Yılmaz Kazancı‟nın, karar kendisine tebliğ edildiği gün buz imalâtından
sarfınazar etmek isteyiĢi, Yeni Iğdır gazetesinin mesnedi bilinmeyen
tarafgirane neĢriyatı ve fabrikanın baĢka bir yere nakledileceğine dair
tehditiâmız haberler kulağımıza kadar geldi.
Encümenimiz, Belediye mevzuatı gereğince fiyat tespiti yaparken,
hatır, gönül yapmayı, tehdit ve tarize maruz kalmayı asla düĢünmez. Çünkü
mesaimize Ģu veya bu Ģahsın değil ammenin menfaati mesnettir. Bizleri
kıymetli reyleriyle hizmet mükellefiyeti altında bulunduran Iğdırlının
mukaddes menfaatlerini korumak maksadıyla alacağımız her tedbir ve
varacağımız her karar uzun tetkik ve münakaĢaların semeresidir. Bunda his
ve telkinin zerre kadar tesiri asla varit olamaz.
Nitekim buz fiyatlarının tespitinde dahi bu prensip güdülmüĢ ve
imalathanenin menfaatleri de göz önünde bulundurularak tenkit mevzuu
yapmak istenen karara varılmıĢtır.
Geçen sene Ali Yılmaz Kazancılı bizzat encümenimize kadar
gelerek dere sularından imal edilen buzların satıĢında belediyece mani
olunduğu takdirde, Iğdır‟a 5 kuruĢtan ihtiyacı kadar buz verebileceğini
beyan etmiĢ ve bu beyanını bir dilekçeyle tevsik ederek belediyemizle Ģifahi
bir anlaĢmaya varmıĢtı ki bu dilekçesi halen encümenimizde mahfuzdur.
Geçen seneye nispeten buz imaline mahsus iptidai madde ve iĢçi
fiyatlarında anormal bir değiĢiklik vuku bulmadığına göre, 10 kuruĢluk
fiyata imalâtçının rıza göstermemesi ve encümenimize husumet tevcihi
teessürle karĢılanacak bir haldir.
Zira, bunun iptidai maddesi olan su, motorun muharrik kuvveti
bulunan motorin ve bedenen çalıĢan iĢçi fiyatları geçen yılların aynıdır.
Ayrıca, encümenimiz imalathanenin bilumum masraflarını da
hesaplamak suretiyle bu fiyatını tespit ederken imalatçıya, fabrikasının
amortisman kıymetini de hesaba katarak, normal ve tatminkâr bir kâr hissesi
tanımıĢtır.
Vaziyet bu merkezde iken, belde sakinlerinin itimadını suiistimal
eden bazı Ģahsi menfaat müdâfileri buz imalatçısını müdafaa kastıyla
encümenimize tarizlerde bulunmaktan kendilerini alamamıĢtır.
Bizler sadece Ali Yılmaz Kazancılı‟nın değil top yekûn beldenin
menfaatini düĢünmekle mükellef bulunduğumuz cihetle Yeni Iğdır gazetesi
veya Ali Yılmaz‟ın falanca akrabası gibi düĢünemeyiz.
Temenni ederiz ki onlarda Iğdır‟ın bir sakini olarak kendi
menfaatleri derecesinde Iğdırlının da menfaatlerini düĢünebilsinler.
Haftanın Aktüalitesi
Haziran 1955
Mecit Hun
27
Soğuk Bir Mücadele
Geçen hafta Belediye encümen tarafından buz fiyatlarının 10 kuruĢa
indirilmesi imalatçı ile belediye arasında esaslı bir mücadeleye yol açtı.
Belediye encümeni, dere sularından imal edilen gayri sıhhi buzların
satıĢına engel olunmak Ģartıyla, Ali Yılmaz‟ın 5 kuruĢluk teklifine rağmen
fabrika buzunun kilosuna 10 kuruĢ rayiç tespit etmiĢtir.
Ġmalatçı Ali Yılmaz Kazancılı ise, bu istihlâkinin tatminkâr
olmadığını ileri sürerek bu fiyata itiraz etti ve Belediyenin kendisine verdiği
100 lira cezaya da aldırmayarak 15 kuruĢtan satıĢına devam etmektedir.
Dün de Belediye zabıtası buzun encümen kararı hilâfına 15 kuruĢa
satıldığını muhtelif zabıtlarla tespit ve tevsik ederek Belediye encümenine
keyfiyeti bildirdi.
Ġki tarafın da inatla üzerinde durdukları buz hikâyesinin tatlıya
bağlanacağına dair en ufak bir emâre mevcut olmamakla beraber,
encümenin bugün vereceği karar meseleye yeni bir istikamet verebilir.
Netice itibarıyla ya Belediyemiz otoritesini ya da Ali Yılmaz
Kazancılı 5 kuruĢluk kârını feda edecektir.
Ġki Sergi Açıldı
Dün biri Kaza merkezinde ve diğeri de BaĢköy‟de olmak üzere iki
dikiĢ sergisi açıldı. Mahrumiyet içinde sekizer ay devam eden bir
fedakârlığın mahsulü olan bu sergilerden Iğdır‟dakini gezdik ve gördük.
Bu sergiyi vücuda getiren kursun ne gibi Ģartlar altında çalıĢıp bu
mükemmel neticeyi elde ettiğini diyebilirim ki hiç birimiz öğrenmek
lüzumunu hissetmemiĢtik. Çok harap bir binada Iğdırlının ve hatta kurs
talebesi velilerin dahi bigâne kaldığı uzun bir tedrisattan sonra bu sanat
yuvasında hazırlanan eserler hakkında Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı
Emir Erol hayranlığını Ģu Ģekilde ifade etti:
“ĠbriĢimle ipliğin iğne elinde dile getirildiği bu zarif tablolarda biz
aynı zamanda Türk kızının ince ruhu ile sanat kabiliyetini de gördük. NakĢı,
oyası ve dikiĢi ile daha Ģimdiden evine hakim olmuĢ bu çocukların bu bilgi
ve gayretle dünyanın zarafet alanlarında isim yapmaması için hiçbir sebep
yoktur. Gördüklerimizden gerçek bir haz duyduk gurur haklarıdır. ÇalıĢkan
ve bilgili hocalarıyla talebelerini tebrik ederiz”
BaĢköy‟de açılan ikinci sergiye davetlilerden kimse gitmedi ve
gitmek istemedi. BaĢköy gibi en anormal hayat Ģartlarının hüküm sürdüğü
bir nahiye merkezinde kendisine tevdi edilen vazifeyi yerine getirmek için
bütün gücüyle çalıĢan bir Türk kızının talebeleriyle birlikte meydana
getirdiği sergiyi görmek mevzuunda bu derece kayıtsız olmamalı ve sekiz
aylık bir yorgunluğun mahsulünü iki saatlik yolculuk zahmetini feda etmeli
idik.
Örnek Bir Hayırseverlik
1955
Mecit Hun
28
Haziran
Karaköse‟de münteĢir Yayla gazetesinden öğrendiğimize göre,
Doğubeyazıt‟ta yapılmasına teĢebbüs edilen bir caminin bütün inĢa
masrafları, Ġstanbul‟da icrayı ticaret eden D.Beyazatlı tüccarlardan Mehmet
Bayazıt tarafından deruhte edilmiĢtir.
Iğdır‟daki cami inĢaatının geçirmiĢ olduğu safhalarda göz önündedir.
Evvelâ bir dernek kuruldu. Bu dernek birçok vesilelerle halkın
hamiyetine müracaat ederek cami için yardım talebinde bulundu. Temel
atıldı, duvarı kaldı. Duvara baĢlandı, tamamlanamadı. Bin bir müĢkülâtla
üzerine bir çatı konulabildi. ġimdi tavan, döĢeme, pencere ve kapıdan
mahrum bir ibadethaneye sahibiz. Birkaç hamiyetli vatandaĢ çıkıp Hacca
gideceğine bu ibadethanemizi tamamlama sevabını kazanmak istemiyor.
Her bayram veya Cuma namazında cemaattan toplanacak birkaç yüz
liralık ianeyle yüzümüz ağarmaz. Bizim de Ġstanbul‟da, Erzurum‟da ve hatta
Iğdır‟da Mehmet Bayazıt ayarında tüccarlarımız var. Fakat, niçin onun
kadar hizmet ve hayır sahibi olmak istemeyiz.
Bir seçim uğruna binleri harcamaktan çekinmeyen tüccarlarımız bir
ahret uğruna ve Allah rızası için neden birkaç lirasını feda etmesin?

Benzer belgeler