şeker-iş dergisi 124.sayı okumak için tıklayınız.
Transkript
şeker-iş dergisi 124.sayı okumak için tıklayınız.
başyazı Şeker Üzerinden Geleceğin Yol Haritasını Çizmek... Dimdik durdukça, sadece şekerin değil Türkiye’nin de yol haritasını çizmiş olacağız... İsa GÖK 2 şeker-iş dergisi • ocak 2011 Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı başyazı Hedefimiz, bireysel güç yerine küresel şeker pazarında Türkiye’nin etkin bir aktör olmasını sağlayacak toplumsal gücü harekete geçirmek.. Bu amaca dönük Türk Şeker Sektörünün önünü açmak adına ikincisini düzenlediğimiz Şekerin Geleceği ‘Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz’ sempozyumunu 50 yıllık geçmişimize yakışır bir katılımla gerçekleştirdik. Birlik ve beraberlik vizyonunun inşasına değer katan siyasilerimizden akademisyenlere, tıp dünyasının önemli isimlerinden sivil toplum kuruluşlarına değin çok yönlü katkıların harmanlandığı bir toplantının gerçekleştirilmesinden ötürü duyduğum gururu sizlerle paylaşıyor, ilgi ve katılımıyla şeker’e ışık tutan tüm katılımcılara ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum. Hayata geçirilecek milli bir politika oluşumuna ev sahipliği yapan Şeker-İş ailesi, 50. yılında, Türk Şeker Endüstrisine yeni bir dinamizm katmayı planlıyor. Bunu gerçekleştirmek üzere çalışıyor, araştırıyor, dahası başta Sayın Başbakanımız olmak üzere siyasilerimizin de olurunu alıyor... Bugün, yıllardır Şeker Sanayii üzerine oynanan oyunların sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Bu yargıya ulaşırken izlediğimiz çizgi, dünya ölçütlerini referans alan çalışmalar üzerinden ilerledi. Hatta, rekabet gücü ve şeker üretimiyle dünyada belirleyici rol üstlenen birçok ülke şeker endüstrisinin dünden bugüne gelişimini masaya yatırdığımızda gördük ki; aynı kalkınma stratejisinin uygulanması ‘sektörü’ hak ettiği konuma ulaştırmış. Nitekim Avrupa’da şeker üretiminde söz sahibi olan ülke temsilcileri altını çizerek vurgulamakta; “Şeker sektöründe işletmeciliğini özel sektörün yürüttüğü endüstriyel tesislerin birçoğunun tarımsal üretim planlamasında yetersiz kaldığı ve entegrasyonda yaşanan bu kopukluğun uzun vadede hem ülke toplam üretimini hem tarımsal üretimdeki verimliliği hem de sanayi üretimindeki verimliliği olumsuz etkilediğini gözler önüne sermektedir.” Bizleri, bu mücadeleye sevk eden şeker üretiminde sürdürülebilirliğin ancak; çalışan, üretici ve kamunun içinde yer aldığı bir model ile sağlanacağı gerçeğidir. Gerçekleştirdiğimiz sempozyumda, Türkiye’de şeker sektörünün sürdürülebilirliği için “Ülkemizde Nasıl Bir Model Uygulanmalıdır?“ sorusuna cevabımız, ‘üretici bazlı sektörel kalkınma modeli’ için gereken yeni bir yol haritasının oluşturulması konusunda sektörün tüm taraflarının görüşü ile mutabık kalınarak, verilmiştir. Temel politika ise “Ülkemizin kurumsal altyapısı ve yarattığı katma değer ile şeker sektörünün mevcut üretim potansiyelinin değerlendirilmesi suretiyle dünya ile rekabet edebilirliği güçlü, ihracat potansiyeli yüksek ve şeker üretimini garanti altına alan endüstriyel bir yapının oluşturulması temel öncelik olmalıdır,” şeklinde ortaya konmuştur. www.sekeris.org.tr 3 başyazı Hatta, Sendikamız öncülüğünde bu milli politika konusu üzerinde ülke ve endüstri önceliğini gözeten söz konusu girişime hız vermek adına yeni bir oluşum sürecini de başlatmış bulunuyoruz. “Sektörde Yıldız Ülke” olma iddiasını gerçekleştirmek üzere şeker pancarı sektörünün bütün paydaşlarını bir araya getiren “pancar çalışma grubu” adı altında, dünya ölçeğinde yaşanan gelişmeleri, güncelliğini yitirmiş mevcut özelleştirme politikalarını yeniden ele alan ve bu çerçevede yeni bir şeker üretim stratejisi oluşturacak, gönüllülük temelinde bir yapının zaman geçirilmeksizin kurulmasını hedefliyoruz. Amacımız, başta şeker pancarı üreticileri olmak üzere çalışanlar, hayvan yetiştiricileri ve üretim prosesinin her aşamasında katkı yaratan tüm kesimlerin içinde yer aldığı bir katılım modeli ile Türk Şeker Sektörüne dinamik bir işleyiş kazandırmaktır. Zira, Türk Şeker Sanayii taraflarının bir araya gelerek bu modeli uygulama kapasite ve iradesi vardır. Tarımsal kalkınmayla endüstriyel gelişmeyi dengeli bir şekilde yürütecek bu stratejinin hayata geçirilmesi ile eşzamanlı olarak, şeker fabrikalarının sosyal amaçlı üretim yapan tesislerine yatırım yapılması ve üretim şartlarının iyileştirilmesi hususu da son derece önemlidir. Türkşeker’in özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak, bugün teknolojik gelişme ve yenileme yatırımları konusunda imkan verilmeyen fabrikaların yeni yapı içerisinde rehabilite edilmesi için kendi yönetim yapılarına sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Türkşeker bünyesindeki fabrikalar sektörü bilen yönetici kadrolarıyla, uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla, mühendislik ve teknik bilgisiyle, piyasa süreçlerine karar verme yetki ve sorumluluğu kriteri doğrultusunda ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmeli, kadroya geçirilen işçi sayısının ihtiyacı karşılamaktan uzak kalması ve halen mevcut çalışan üyelerimizin yüzde 70’nin emekliliğe hak kazanması nedeniyle kadro sorununu çözüme ulaştıracak gerekli adımlar atılmalıdır. Küresel ölçekte kabul gören “Geleceğin en güçlü silahı tarım ve gıda sektörü olacaktır.” yaklaşımından hareketle, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi ve stratejik konum itibariyle doğrudan tarımsal üretimin ve işlenmiş tarımsal ürünlerin dünya pazarına iletilmesi ile ilgili potansiyelimizi değerlendirmek elimizdedir. Diğer yandan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu kalkındırmak için çare aranan ve bu amaçla çeşitli teşvikler verilen bir dönemde, hiçbir teşvik bu üretim gücünün yerini tutmayacaktır. Bu nedenledir ki şeker sanayii, Türkiye için hem sektörel hem de sosyo-politik olarak son derece büyük önem taşımaktadır. Tarımsal üretimde ülke insanımızın beslenmesi, ihracatın artması ve ilave olarak alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilmesi bakımından stratejik planlamaya büyük oranda ihtiyaç vardır. Gıda güvenliğinin sağlanmasında, entegre bir mücadele yaklaşımı gereklidir. Bu nedenle üreticiler, sivil toplum başyazı örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlar gıda güvenliğinin sağlanmasında ortak sorumluluk taşımaktadır. Gerek pancar üreticisi gerek çalışanlar gerekse kamunun korunması, daha açık bir ifadeyle kamu yararının ön planda tutulması amacına hizmet eden her türlü girişimin geleceğin Türkiye’sine ışık tutacak olması, hepimizi her birimizi daha güçlü kılacaktır. Bizler, üreticinin dışlandığı, bölgesel ve ülkesel planlama ve organizasyon gücünden yoksun bir yapının karşısında dimdik durdukça, sadece şekerin değil Türkiye’nin de yol haritasını çizmiş olacağız... Sendikamızın 50. yılına ulaşmanın gururuyla, kuruluşundan bugüne şeker’e gönül veren tüm kurucularımıza, yöneticilerimize, şeker çalışanlarına, pancar üreticilerine ve desteğini her zaman yanımızda hissettiğimiz sivil toplum örgütlerine şükranlarımı sunuyor, Türkiye’nin geleceğine ışık tutacak bir endüstriyel gelişim hamlesinin bir an önce hayata geçirilmesini temenni ediyorum. Saygılarımla... içindekiler 10 > Haber Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Türkiye’yi Organik Ürün Tüketimine Davet Ediyor 14 > Haber İsa Gök: “Şeker Fabrikaları Zarar Etmiyor” ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ İsa GÖK Genel Başkan 17 > 50. Yıl Özel Gurur Dolu 50 Yıl Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Basri GÜZEL Editör Önsel ÜNAL Yönetim Yeri Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 59 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 418 42 73-74 Faks: 0.312 425 92 58 www.sekeris.org.tr [email protected] Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15 Kızılay / ANKARA Tel: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr [email protected] Baskı: Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0.312 395 81 44 Faks: 0.312 395 81 45 www.aydogduofset.com [email protected] Baskı Tarihi: 08.03.2013 Yayın Türü: Yaygın süreli Ücretsiz Dağıtılmaktadır. (3 aylık dergi) Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar 22 > Haber Şekerin Geleceği Başkentte Masaya Yatırıldı Haber < 34 Makale < 42 Hollanda Üretici Olmadan Asla Diyor İşveren Dayatmalarına Rağmen Türkiye’nin Girişimci Ruhunu Ortaya Çıkarmak... Haber < 44 Makale < 50 AK Parti Kastamonu Milletvekili Gülşen Şeker Fabrikasını Ziyaret Etti Bir Ayı Aşan Ücretsiz İzin Kullanan İşçiler İle Özel Sektörde Kısmi Süreli Çalışan İşçiler Genel Sağlık Sigortası Pirimi Ödeyecek Makale 50. Yılında Şeker-İş Sendikası < 52 içindekiler Sendikası Başkanlar Kurulu 36 > Şeker-İş Toplantısı KKTC’de Gerçekleştirildi... 56 > Makale 62 > Makale Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Sendikal Özgürlükler Karşısında Yeni Bir Engel mi? Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Getirilen Düzenlemeler 66 > Makale Türkiye’den, Dünya Tarım Destekleme Politikalarına Bakış 69 > Makale Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede STK’ların Kapasitesinin Güçlendirilmesi 70 > Basından 72 > Makale Şeker-İş’te Öğrendilerim Kısa Kısa Akaryakıtta Yeni Dönem Akaryakıtta yeni bir dönem başlıyor. 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren benzin türlerine yerli tarım ürünlerinden etanol harmanlanması uygulaması resmen başladı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) Benzin Türlerine Etanol Harmanlanması Hakkında Tebliği çerçevesinde, rafinerici lisansı sahipleri tarafından kara tankeri dolumu üniteleri vasıtasıyla teslim edilen benzin türleri ve dağıtıcı lisansı sahipleri tarafından bayilerine bir takvim yılı içerisinde teslim edilen benzin türlerinin toplamının, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren en az yüzde 2’si, 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren de yüzde 3’ü oranında yerli tarım ürünlerinden üretilmiş etanol içermesi zorunluluğu getirilmişti. Enerjide Dışa Bağımlılık Azalacak Bu uygulama ile AB biyoyakıt politikalarına ve hedeflerine uygun bir adım daha atıldı. AB’nin 2009 yılında yürürlüğe giren 2009/28/AT sayılı yönergesi ile 2020 yılı hedefleri belirlenerek, ulaştırma sektöründe kullanılan enerjinin en az yüzde 10’unun ve tüketilen tüm enerjinin de en az yüzde 20’sinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji ile karşılanması öngörülmüştü. Bu gün birçok Avrupa ülkesinde biyoyakıt harmanlama zorunluluğu bulunuyor. Öte yandan, Türkiye petrol ihtiyacının çok büyük bir kısmının ithalat yoluyla karşılandığı dikkate alındığında, yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtlar (etanol ve biodizel) enerjide dışa bağımlılığı azaltacak ve enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak. Enerji ve tarım uzmanları, yerli tarım ürünlerinden biyoyakıt üretiminin teşvik edilmesiyle belirli tarım ürünlerine olan talebin artacağını ve tarım sektörü için ek gelir ve istihdam imkanı oluşabileceğine işaret ediyor. Uzmanlar, atıl tarım alanlarının kullanılabileceğini, bunun yanı sıra, çevreye de olumlu katkılarının olacağını da ifade ediyor. Benzinde yüzde 2’lik bir harmanlama yapılmasının zorunlu hale gelmesi ile 2011 yılı benzin türleri tüketimi dikkate alındığında yaklaşık 52 bin metreküp etanol ihtiyacı ortaya çıkacak, 611 bin 154 ton şeker pancarı veya 144 bin 301 ton mısır üretimine ihtiyaç duyulması bekleniyor. Enerji uzmanları, benzin ve motorinin ham petrolün rafine edilmesiyle elde edildiğini, Türkiye’nin ham petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 90’lık kısmının ithalat yoluyla karşılandığına işaret ederek, ‘’Bu kapsamda getirilen yükümlülükler çerçevesinde benzin türlerine yüzde 2’lik yerli tarım ürünlerinden üretilmiş etanol harmanlanmasının cari açığın azaltılmasına yaklaşık 40 milyon dolarlık bir katkı sağlayacağını’’ belirtiyor. ‘Türkiye’de Obezite Oranı Yüzde 32’ye Yükseldi’ Güvenli gıda günleri kapsamında düzenlenen “Harekete Geç, Doğru Beslen, Obeziteden Korun” adlı sempozyumda, günümüzün en yaygın hastalıklarından biri olan obezite hakkında bilgi verildi. Konak Belediyesi ile KalDer’in düzenlediği sempozyumun oturum başkanlığını, Ege Üniversitesi (EÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel Karakaya yaptı. Sempozyumda konuşan EÜ Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Saygılı, “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 400 milyon obez ve 1 milyar 600 binden fazla kilolu birey bulunmaktadır. WHO’nun yaptığı araştırma kapsamında dünya genelinde obezite hastalığı, en fazla ABD’de görülmektedir. Ülkemizde ise Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinoloji Hastalıkları Prevalans Çalışması (TURDEP)’nın araştırmalarına göre yüzde 22 olan obezite oranı, yüzde 32’ye yükselmiştir.” dedi. Obezitenin teşhisi ve türleriyle yol açtığı diğer hastalıklar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Saygılı, tedavi yöntemlerine de değindi. 8 şeker-iş dergisi • mart 2013 Kısa Kısa Bilim Adamlarından Hayat Kurtaracak Buluş! Bilim adamları, yaralanmalarda meydana gelebilecek iç kanamayı azaltabilmek amacıyla özel bir köpük geliştirdi. Hawaii’nin Kauai kenhtinde düzenlenen Amerika Travma Cerrahisi Derneği’nin yıllık toplantısında sunulan araştırmaya göre, köpük iki sıvıdan oluşuyor. Bu sıvılar, vücuda enjekte edildiğinde birleşip yayılıyor ve yaranın çevresini kaplayarak iç kanamayı kontrol altına alıyor. Henüz sadece domuzlar üzerinde denenen ürünün geliştirilmesi için ABD Savunma Bakanlığı (Pertagon), 15,5 milyon dolar kaynak sağladı. Karın ve göğüs bölgesindeki iç kanamaların durdurulması için hastane dışında herhangi bir yöntem bulun- madığına işaret eden bilim adamları, poliüretan polimer köpüğün iç kanamayı en az bir saat boyunca kontrol altına alabildiğini, böylece yaralıların hastaneye yetiştirilip, kurtarılması şansını yükselttiğini belirtti. Ameliyat sırasında vücuttan kolayca çıkarılabilen köpük, karaciğer yaralanmalarından 3 saat sonra bile yaşama oranını yüzde 8’den yüzde 72’ye yükseltiyor ve kan kaybını önemli oranda azaltıyor. Poliüretan köpükler, halihazırda buzdolaplarının metal ve plastik kısımlarında ısı yalıtımı için kullanılıyor. Namaz Alzheimer Hastalığı Riskini Azaltıyor Amerikalı ve İsrailli bazı araştırmacılar namazın etkisini araştırdı. 892 kişi üzerinde yapılan araştırmada namazın Alzheimer hastalığı riskini alınan eğitimden dahi daha fazla azalttığı anlaşıldı. İsrail-Amerikan ortak bilimsel araştırması, Müslümanlar’a farz kılınan namazın Alzheimer hastalığına yakalanma riskini yüzde elli azalttığını ortaya koydu. Şiva, Hallel Yafa hastanelerinden, Tel Aviv ve Ben Gurion Üniversitelerinden İsrailli, Claibland Üniversitesi’nden Amerikalı araştırmacılar, ABD’deki NIH Ulusal Sağlık Kulübü’nün finanse ettiği çalışmaları sonucunda namazın etkisinin, eğitimsel kurumlardaki (aynı araştırmaya göre bu hastalığa yakalanma riskini yüzde 24 azalttığı ortaya konan) eğitim faktörünün olumlu etkisinden daha büyük olduğunu keşfetti. İsrail’deki Arap köyü Vadi Ara’da yaşayan 65 yaşın üzerinde 892 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre içlerinden 497’sinin herhangi bir hastalığı bulunmuyor. www.sekeris.org.tr 9 Haber Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Türkiye’yi Organik Ürün Tüketimine Davet Ediyor Geçtiğimiz sayıda dergimizde yer verdiğimiz ‘organik gıdalar koca bir yalan’ başlıklı yazımız üzerine Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği konuya ilişkin yazılı bir açıklama gönderdi. Bir internet sitesinden alınan ve teknik bir hatadan kaynaklanan yazı için özür diliyor, dernek tarafından gönderilen yazıdan önemli bölümleri detaylarıyla yayınlıyoruz. Stanford Üniversitesi tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var” başlıklı açıklamayı, ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de pek çok uzman, “yetersiz” ve “taraflı” bir araştırma olarak nitelerken, Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği de konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada gerçek gıdaya ulaşmanın giderek zorlaştığı günümüzde tüketicilerin, doğal olarak gıdanın güvenilirliğini ve besleyici değerini sorgulama konusunda daha hassas davrandığına vurgu yapıldı. Geçtiğimiz günlerde Stanford Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü uzmanları tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var” başlıklı basın açıklamasının, ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de pek çok uzman tarafından yetersiz ve taraflı bir araştırma olarak nitelendiğini hatırlatan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, organik gıdanın besleyici değerlerinin sadece yetiştirme yöntemleriyle değil, tohumuyla, yetiştirildiği toprakla ve ürünlerin olgunluk ve tazeliğiyle doğrudan ilişkisi olduğuna dikkat çekti. Geçen hafta ABD’de yayımlanan ve Stanford Üniversitesi’nin yaptığı araştırmanın “kusurlu” olduğuna işaret eden başka raporlar da, besleyiciliği etkileyen pek çok faktör olduğunu belirten Dernek yöneticileri Minnesota Üniversitesi’nden Jim Riddle’ın açıklamasını değerlendirdi. “Birincisi, Stanford Üniversitesi’nin raporu hazırlanırken yeni hiçbir araştırma yapılmadı; çalışmayı yapan ekip sadece yapılmış araştırmaları inceledi. Bu araştırmalar, birkaç farklı organik gıda standardı uyarınca yürütülmüş ve hepsi de USDA Ulusal Organik Gıda Programı Mevzuatı’nın yürürlüğe girdiği 2002 yılından önce yapılmıştı. İncelemenin sonucunda organik gıdaların kesin olarak daha az zirai ilaç (böcek zehri ya da pestisit) artığı ve antibiyotiğe dirençli bakteri ihtiva ettiği ve organik süt- 10 şeker-iş dergisi • mart 2013 te faydalı besinlerin belirgin bir şekilde daha fazla olduğu sonucuna varıldı.” “Daha fazla yiyeceğin bedeli daha az besin olmamalı” Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güneşin Aydemir, gıda politikalarının ucuzluk ve verimliliğin ötesine geçebilecek, geniş bir perspektifle ele alınması gerektiğini vurguladı. Aydemir, “Belirlenen ekonomi politikaları, gıdaya ucuzluk ve kısa vadede bolluk parametresinden değil, bütünsel ve uzun vadeli olarak bakmalı. Halka ucuz gıda kadar kaliteli ve besleyici gıda ulaştırarak sağlıklı nesillere sahip olmak, organik tarım yaparak toprak, su gibi yaşamsal kaynaklarımızı uzun vadeli korumak, enerji tüketimini, petrokimyasallara dayalı tarımı azaltmak, kuraklık, hastalıklar, stres ve iklim değişikliklerine dayanıklı yerel türleri kullanmak da tarım politikalarımızı ve gıda güvenliğimizi çok yakından ilgilendiriyor.” diye konuştu. Riddle’ın ayrıca 2003’te yayımlanan Amerikan Epidemoloji dergisi, Tarımsal Sağlık Raporu ile Environmental Health Perspectives’in (Çevrsel Sağlık Perspektifleri) raporlarındaki endüstriyel tarımda kullanılan zirai ilaçların kanser yapıcı etkilerine de dikkat çektiğine işaret eden Dernek, Stanford’un yayımladığı raporda zirai ilaçların çiftçiler, toprak işçileri ve yerel halkın sağlığına etkisi üzerinde de hiç durulmadığına dikkat çekti. Zirai ilaçlara maruz kalınmasının prostat kanseri riskini artırdığı ve araştırmaların Iowa’lı çifçilerin çocuklarının, kontrol grubuna oranla iki katı sayıda çocukluk çağı lenfomasına yakalandığını ortaya koyduğunu da ifade eden Buğday Derneği yöneticilerinden yüzde 100 Ekolojik Pazarlar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu, objektif sonuçların elde edilebilmesi için, besin değerlerinin karşılaştırılması sırasında aynı şartların sağlanması gerektiğini söyledi. Karşılaştırılan ürünlerin tohumu/çeşidinin farklı olmasının besin değerlerinde de farklılıklar yaratacağını ifade eden Şehirlioğlu, bu tür araştırmaların çok hassas terazileri olması gerektiğini savundu. Şehirlioğlu, “Örneğin aynı yöntemle yetiştirilmiş salkım domates ile pembe domatesin ya da ayşe kadın fasülye ile nazende fasülyenin bile besleyici değer aynı değildir. Etkenler o kadar çok ki; yetiştirildiği toprak/arazi, ürünlerin tazeliği ve olgunlukları aynı olmalıdır. Ne yazık ki bir çok araştırma bunları dikkate almıyor” diye konuştu. Şehirlioğlu şöyle devam etti: “Politikalar ticaret, ticarette kârlılık üzerine kurulu olduğu sürece daha fazla kilo, daha çok parayı getirecek ancak bedeli daha az besin, daha sağlıksız bireyler, uzun vadede çöken bir tarım politikası ve kıtlık, açlık olacaktır. Üretim-kullanımın döngülerini dönüştürecek en büyük güç, talep, yani tüketicidir ve tüketicileri yerel tohumları destekleyen kampanyalara, etkinliklere desteğe ve organik ürün tüketimine davet ediyoruz.” Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, da İngiltere ve Amerika’da yapılan araştırma sonuçlarına dikkat çekti: “İngiltere’de 1930’da ve 1980’de Tarım Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği sebze ve meyvelerin mineral madde değerlerini içeren araştırmaların sonuçları karşılaştırıldığında, bu süreçte sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve sodyumda, meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve potasyumda gerilemeler olduğu görüldü. Sonuçlar bu düşüşlerin endüstriyel tarımın gelişmesinden veya çeşitlerin değişmesinden meydana gelebileceği şeklinde yorumlandı. ABD’de ise 1950–1999 yılları arasındaki süreçte 43 sebze ve meyvedeki 13 besin maddesindeki değişimler incelendi ve protein, kalsiyum, fosfor, demir, riboflavin ve askorbik asit düzeylerinde düşmeler görüldü. Örneğin ıspanakta askorbik asitte (C vitamini) düşme oranının yüzde 52 olduğu ortaya çıktı.” Buğday Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Oluş Molu ise organik ürün tüketiminin amacını şöyle açıklıyor: “Anne rahmindeki çocuğun beyninde bile olumsuz etkileri belirlenmiş zirai ilaç kalıntılarından, hormondan, fenni gübreden, zararlı katkı maddelerinden ve ürün işlenirken kullanılan sağlığa zararlı uygulamalardan arınmış ürünlerle beslenmek; gelecek nesiller için temiz su kaynakları, yaşanabilir bir dünya, tarım yapılabilir topraklar bırakmak (ne yazık ki suni gübrelere ve ot ilaçlarına maruz kalan tarım toprakları üretkenliğini yitiriyor, kullanılamaz hale geliyor) ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak…” www.sekeris.org.tr 11 Haber “Politikalar ticaret, ticaret de kârlılık üzerine kurulu olduğu sürece daha fazla kilo, daha çok parayı getirecek ancak bedeli daha az besin, daha sağlıksız bireyler, uzun vadede çöken bir tarım politikası ve kıtlık, açlık olacaktır. Haber Başkan Konuk Yılın Ekonomi Ödülüne Layık Görüldü Türkiye’yi üç kat büyüttük” diyen Başbakan Erdoğan konuşmasında satırbaşı olarak şunları söyledi; “ IMF’ye borcumuz mayısta bitiyor. Biz IMF’ye 5 milyar dolar borç vereceğiz. Türkiye’nin G-20’ye girmesi sıradan bir olay değil. Yolsuzlukla mücadele çok büyük başarılar elde ettik. Göreve geldiğimizde toplanan vergi faiz giderlerini karşılamakta zorlanıyordu Şu anda oran yüzde 1516. Sadece Güneydoğu ve Doğuda 36 katrilyon yatırım yaptık. 29 Ekim’de Marmaray’ın açılışına hazırlıyoruz. Zonguldak’ta hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Hükümet olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli adımları attık. Afrika’dan ayağımızın tozuyla buraya katılıyoruz. Çok verimli temaslarda bulunduk. Halkın ve idarecilerin sevgilerine ve tezahüratına mazhar olduk. Sömürgeciler Afrika kıtasına geliyor, acımasızca ne bulurlarsa alıp götürüyorlar. Biz Afrika’ya tıpkı ecdadımız gibi bakıyoruz. Anadolu Aslanları İşadamları Derneği’nin (ASKON) bu yıl 8’incisini düzenlediği Olağan Genel Kurul’da Konya Şeker, “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü Şirket” olarak “Ekonomi Ödülü”ne layık görüldü. Ödülü Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan aldı. Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) tarafından iki yılda bir düzenlenen Olağan Genel Kurul’da verilen Ekonomi ve İletişim Ödülleri Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. Konya Şeker “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü Şirket” olarak “Ekonomi Ödülü”nü kazandı. Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk ödülünü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’nın elinden aldı. Toplam 17 ödülünün verildiği törende, diğer ödül alan Konyalı kuruluşlar, Kenzel Mobilya, İdolwin Pen, Nursan Treyler oldu. ASKON, üyelerinin uluslararası rekabette daha saygın ve güçlü; ulusal pazarlarda ise daha etkin ve verimli olmaları yönünde kendilerini geliştirmeleri için onlara destek veriyor ve rehberlik ediyor. Vizyonunu “Haklı Zenginlik” sözleriyle özetleyen ASKON’un İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Olağan Genel Kurulu’nun ana teması ise “Hakkaniyet Hattı” oldu. Ödül töreni sonrası ASKON Genel Kurulunda konuşan Başbakan Erdoğan, gündemdeki konulara değinirken, işadamlarına önemli mesajlar da verdi. “On yılda 12 şeker-iş dergisi • mart 2013 Afrika ile bir hakkaniyet hakkı kurma mücadelesi veriyoruz.” ASKON tarafından Ekonomi alanında verilen başarı ödüllerinden “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü Şirket” ödülünü Konya Şeker adına Başbakan Erdoğan’dan alan PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, yaptığı değerlendirmede; “Öncelikle Anadolu Aslanlarına Konya Şeker’i bu ödüle layık gördükleri için şükranlarımı sunuyorum. Büyük bir nezaket gösterdiler, iltifatta bulundular. Kendilerine ait kürsüyü paylaşma konusunda gani gönüllü davrandılar. Başarıyı alkışlama, ödüllendirme konusunda cömertliklerini sergilediler. Maalesef ülkemizde belli kalıplar, belli ezberler var. Birçok kurum, birçok demek bendense iyidir, değilse üç maymunu oynarım, yani görmem, duymam, söylemem yaklaşımını bir türlü üzerinden atamadı, atamıyor. ASKON bu anlamda kalıpları kırıyor, kırdı. Bizden olanlar, olmayanlar demedi, biz tarifini hepimiz, hepimizin başarısı olarak genişletti. Ülkemizin, milletimizin faydasına olan işi kim yaparsa yapsın takdirde ve iltifatta cömert olduklarını gösterdiler. Hepsine, özellikle de ASKON’un Türkiye genelindeki tüm üyelerine teşekkür ediyorum, hassasiyetleri, cömertlikleri, verdikleri moral güç, şevk ve heyecanımızı katlamamızı sağlayan iltifatları için şükranlarımızı sunuyorum,” diye konuştu. Haber Şeker-İş’ten Bakan Şimşek ve Çelik’e Bilgilendirme Ziyareti Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Merkez Yönetimi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i makamında ziyaret ederek şeker sektörüne ilişkin sorunlar ve özelleştirme konularında bilgilendirmede bulundular. Şeker fabrikalarının özelleştirilme politikaları ve sektörün geleceğine ilişkin detaylı bir dosyayı her iki Bakan’a da sunan İsa Gök, görüşmelerin çok olumlu geçtiğini belirterek özellikle Şeker Fabrikalarının özelleştirme kapsam ve programından çıkarılması ile şeker sanayinde üretimin sürdürülebilmesi açısından ihtiyaç olan teknik ve idari personel açığının giderilmesine ilişkin ilgili Bakanlara bilgilendirme yaptıklarını söyledi. Görüşmelerde ayrıca Şeker-İş Genel Merkezi tarafından fabrikalarda geçici işçi statüsünde çalışan işçilerin kadroya alınmaları için hazırlanan hesaplamalı raporlar ve özelleştirme konularında üretici bazlı sektörel yapılanma modelini içeren raporlar da sunuldu. Hazırlanan raporlar aynı zamanda, TŞFAŞ Genel Müdürlüğü’ne, KİT Komisyonu Başkanı ve Komisyon üyeleri’ne, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz’a, AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek’e, AK Parti Genel MKYK üyesi Öznur Çalık ile birçok milletvekiline Genel Başkanımız İsa Gök ve merkez yönetim kurulumuz tarafından bizzat görüşmeler esnasında elden verildi. Şeker fabrikalarının özelleştirilme politikaları ve sektörün geleceğine ilişkin her iki Bakana dosya sunuldu. www.sekeris.org.tr 13 Haber Şeker Sektörünün Geleceği Ankara’da Masaya Yatırılıyor… İsa Gök: “Şeker Fabrikaları Zarar Etmiyor” sektörünün Türkiye’deki probleminin özelleştirme olduğunu bildiklerini ve yaşadıklarını ifade eden Gök, şeker sektörünün yaşaması için ne gerekiyorsa sendika olarak gereken gayreti göstereceklerini kaydetti. “Şeker Sektörü Türkiye’de İnşallah Yaşamaya Devam Eder” Şeker sektörünün Türkiye’de yaşamaya devam edeceğini söyleyen Gök, “Dün şekerin özelleştirilmesini hukuki ve siyasi kararlarla 10 yıla yakın bir zamanda çeşitli vesilelerle erteledik. Bunu başardık. En son 10 fabrikamızla ilgili bir milyar dolara yakın bir satış gerçekleşmişti. Sayın Başbakanımız, Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı olarak özeleştirmeleri imzalamayarak 1 milyar doları elinin tersiyle bir kenara itmiştir. Bunu Şeker-İş olarak şöyle yorumluyoruz; ‘Türk şeker sanayisinin özelleştirilmesinde bazı çekinceleri olduğunu, bunları tespit ettiklerini biliyoruz.’ Bunda da şeker işçisinin ve pancar üreticilerinin çok büyük emekleri olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. Türkiye Şeker Sanayii İşçileri Sendikası (Şeker-İş) Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye’deki şeker fabrikalarının 2003 yılından bu yana Hazine’den yardım almadan kendi yağıyla kavrulduğunu belirterek, Türkiye’deki şeker fabrikalarının zarar ettiği yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu söyledi. Şeker-İş Sendikası’nın öncülüğünde gerçekleştirilecek olan “Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz” konulu sempozyum, 4-5 Şubat tarihlerinde Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde yapılacak. Geçtiğimiz yıl ilki gerçekleştirilen ve büyük ses getiren sempozyumda şeker sektörüne ilişkin tüm yeni gelişmeler, konunun uzmanları eliyle bir kez daha masaya yatırılacak. Türkiye’nin 30 ilinden Pankobirlik, Sanayi ve Ticaret Odaları, Ziraat Odaları, Sulama ve Taşıma Birlikleri Başkanları ile hükümet ve muhalefet partisinin temsilcilerinin katılacağı sempozyumda şeker sektörünün geleceğine ilişkin yol haritası çıkarılacak. Şeker-İş Sendikası’nın 50. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilecek sempozyum öncesi bugün gazetecilerle kahvaltılı basın toplantısında bir araya gelen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, şeker fabrikalarının satışının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından iptalinin ardından sektörde yaşanan son gelişmeleri ve yeni yol haritasını açıkladı. Rixos Oteli’nde gerçekleştirilen toplantıya çok sayıda gazetecinin yanı sıra Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri de katıldı. Şeker-İş Sendikası’nın 50. yılının 3 Şubat’taki kutlamalarına herkesi davet eden Gök, 4-5 Şubat tarihinde “Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz” konulu sempozyum düzenleyeceklerini açıkladı. Şeker 14 şeker-iş dergisi • mart 2013 “Şeker Sektörünün Özelleştirme İle Yok Olmaya Doğru Gittiğini Görüyoruz” Dünyada şeker sektörünün stratejik bir ürün olarak görüldüğünü herkesin bildiğini ve Türkiye’de de stratejik bir ürün olarak algılanması için ellerinden gelen bütün gayreti gösterdiklerini belirten Gök, dünyaya bakıldığında Türkiye’deki şeker sektörünün özelleştirilmesindeki yapılan hatayı görmenin mümkün olacağını açıkladı. AB’de yüzde 70’lerin üzerine çıkan pancar üreticilerinin hakimiyetini, dünyanın en liberal ülkesi ABD’de bir tane şahsi şeker fabrikasının olmamasını, Türkiye’deki şeker fabrikalarının özelleştirmelerde yapılacak hatayı engellemek bakımından ellerinde bulunan bir veri olarak kabul ettiklerini söyleyen Gök, konuşmasına şöyle devam etti: “Şeker-İş Sendikası olarak Polonya ve Hollanda’da “Nişasta Bazlı Şekerin Halk Sağlığını Tehdit Ettiğini Gündeme Getirmeye Çalışıyoruz” Pancardan şeker üreten ülkelere bakıldığında nişasta bazlı şeker üretiminin taban yaptığının görüldüğünü vurgulayan Gök, Polonya’nın nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 2, Hollanda’nın ise nişasta bazlı şeker üretiminin sıfır olduğunu söyledi. Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 10’lar seviyesinde devam ettiğini kaydeden Gök, “Bununla ilgili Şeker-İş Sendikası’nın hukuki mücadeleleri devam ediyor. Nişasta bazlı şekerin dünyada halk ve insan sağlığı açısından tartışıldığını görüyoruz. Türkiye’nin gündemine bunu getirmeye gayret ediyoruz. Pancar üreticimi açısından tehdit meydana getiriyor. Türkiye’de şuanda kendine yetecek kadar mısır üretimi olmadığını ve başka ülkelerden ithal etmek mecburiyetimizde olduğunu biliyoruz. Çünkü geriye doğru bakıldığında 1 milyon tonla 500 bin ton arasında ithalat yapıyoruz. Nişasta bazlı şeker üretimine devam edecek olursak başka ülkelerin çiftçilerini Türkiye olarak beslemiş olacağız. Onları teşvik etmiş olacağız. Pancar üretiminin katma değer bakımından bakıldığında dünyada ve Türkiye’de en büyük tarımsal alanda katma değer sağlayan, en büyük istihdam sağlayan bir sektör olduğunu söylemek mümkün diye düşünüyorum” dedi. “Türkiye’de Şeker Fabrikalarının Kesinlikle Zarar Etmiyor” Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gök, bir gazetecinin ‘Türkiye’de şeker fabrikaları zarar ediyor mu?” sorusuna, “Zaman zaman Türkiye’nin pahalı şeker tükettiği ile ilgili basına söylemlerde bulunan siyasilerimiz ve bazı kuruluşların temsilcileri oluyor. Türkiye’de şuanda şeker fabrikaları kesinlikle zarar etmiyor. Hatta şunu söylemek mümkün, 7 yıl içerisinde Türkiye’nin çiftçisini ve ihracatçısını Türk şeker fabrikaları 1 milyon TL destekledi. Zararı pahasına dünya borsa fiyatlarının iç piyasaya ihraç şartıyla şeker vermeye devam etti. Yani burada Türk şeker fabrikaları kendileri zarar etmesine rağmen 1 milyon TL, Türkiye’nin işçisini ve ihracatçısını desteklediğinin altını çizmek istiyorum. Türk şeker fabrikaları kesinlikle zarar etmiyor, birincisi budur. İkincisi ise şeker fabrikaları zarar ediyor diye söylemek Türkiye’deki şeker fabrikalarının yapısını bilmiyor manası çıkıyor ortaya. Çünkü Türkiye’deki şeker fabrikalarının yapısını bilmeyenin, Türkiye’de şeker sektörü hakkında bir şey söyleme haklarının olmadığını düşünüyorum. Türkiye’deki şeker fabrikaları sosyal amaçlı şeker fabrikalarıdır” diye konuştu. 2003 yılından bu yana şeker fabrikalarının Hazine’den yardım almadan kendi yağıyla kavrulduğunu ifade eden Gök, “Kendi yağıyla kavrulurken hem 1 milyon TL pancar üreticisini destekleyecek, Türkiye’deki pancar üretiminin garantisi olacak. Pancar üretimi bitmemişse Türkiye şeker fabrikalarının bu politikasından dolayı bitmemiştir. Pancar üretimi durmamıştır, üretim devam etmiştir. Çok akıllı bir politika izlendi diye düşünüyorum. Diğer taraftan çok fiyatlı şeker tüketiliyor deniyor, hepiniz internete girebiliyorsunuz ve okuma yazmanız var. Almayan ihtiyacının iki katı üretiyor. Diğer ülkeler de üretiyor. Perakende şeker üretiminin fiyatına bakın” dedi. www.sekeris.org.tr 15 Haber şeker sektöründe bir tespit yapmak için gezi düzenledik. Polonya’da 2001 yılında bir kanun çıkartılmış. Hollanda’ya bakıldığında yüzde yüzü pancar üreticilerinin hakim olduğu bir sektör. Türkiye’ye bakıldığında özelleştirmeyle yok olmaya doğru gittiğini görüyoruz. Burada şunun altını çizmek istiyorum; ‘pancar üreticisini endüstriyel ilişkinin içine sokmaz iseniz, pancardan şeker üretmenin mümkün olmadığını söylemek mümkün.’ Dünyadaki pancar üreticisine hakim olan gücün pancar üreticilerinin kendisi olduğunu görüyoruz. Fabrikalara hakim olan gücün pancar üreticilerinin bizzat kendisi olduğunu görüyoruz. Yapacağımız sempozyumda da bu konuyu işlemeye gayret edeceğiz. Dün özelleştirmeye uğraşıyorduk, bugün şeker sektörünün kurtuluşunun yol haritasını çizmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Düne kadar şeker işçisi şunu söylüyordu; ‘Pancar üreticisinin, şeker işçisinin ve kamunun içinde olduğu yeni bir yapılanla olsun’ şeker sektöründe diye söylüyordular. Bugün bunun altını doldurmaya gayret edeceğiz. Siyasetin bu konudaki söylemlerinin ne olduğunu görmek için gayret edeceğiz.” 50. YIl Özel Yüce Önder Atatürk, Şeker-İş Sendikası ve şeker sanayii çalışanları olarak; sendikamızın 50. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle huzurunuzda bulunuyoruz. Cumhuriyetimizin ilk sanayi hamlesi olan şeker fabrikalarını kuruluşundan bugüne, ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını her zaman en üst seviyede tutmayı ilke edinmiş ve bu yönde çaba sarf etmiş olan Sendikamız Şeker-İş’in; milli kaynaklarımız ile kurulan ülkemiz şeker fabrikalarına sahip çıkarak, dün olduğu gibi bugün de ülkemizin mevcut potansiyelini değerlendirecek yeni bir vizyonun oluşturulması konusundaki gayret, mücadele ve çalışmaları devam edecektir. Bu inançla, Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun 50. yıl dönümünün ülkemize, çalışanımıza, üreticimize ve sanayimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyorum. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa GÖK 16 şeker-iş dergisi • mart 2013 Gurur Dolu Bir 50 YILI Geride Bıraktık GURUR DOLU 50 YIL Şeker-İş Sendikası 50. Kuruluş yılını coşkuyla kutladı. Kırık bir masa, gaz tenekesi ve iskele tahtasının üzerinde sendikal hayata adım atam Şeker-İş bugün 50. yılına ulaşmanın haklı gurur ve mutluluğunu yaşıyor. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Genel Merkez Yönetim Kurulu ve sendikaya bağlı tüm yetkili organlar sabahın erken saatlerinde aileleriyle birlikte Anıtkabir’i ziyaret ettiler. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Şeker-İş sendikası Genel Başkanı İsa Gök, mozaleye çelenk koydu. Toplu fotoğraf çekiminin ardından Anıtkabir özel anı defterini imzaladı. Törenlerin ardından 50. Yıl Gala Gecesi Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirildi. Siyaset ve sivil toplum kuruluşlarının büyük ilgi gösterdiği gecenin açılış konuşmasında Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, duygu yüklü bir konuşma yaptı. Gök’ün konuşması şöyle: “Çok değerli misafirler... Koca bir yarım asırı geride bıraktık. Acısıyla, sevinciyle, hüznüyle… Geçen bu süreçte ışığı bol, karanlığa mum olmuş gündüzler, gecelere tanıklık ettik. Kimi zaman bahçesine umut çiçekleri uğramamış mücadeleler olsa da kaçmadık, kimi zamansa anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmak için acıları kendimize siper ettik, hiçbir zaman yüreksiz olmadık, yılmadık, bıkmadık ve nihayetinde yoğrulduk… Düşündükçe var olduğumuzu hissettik, var oluşumuzun ise geçen süreçte bu dünyada bir anlamı olduğunu öğrendik. Çok değerli mesai arkadaşlarım; Hazreti Mevlana’nın “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini şaşırmayasın.” Veciz sözü mensubu olduğumuz Şeker-İş Sendikası ile aramızdaki 50 yıllık bağı anlatan en güzel söz olsa gerek. Değişim: Kimilerine göre ‘Sıfırlanan bir noktanın başlangıcıdır’. Şeker-İş Sendikası’nın kurucularından çok değerli eski Genel Başkanım Sayın Sadık Şide’nin anlattığı gibi bundan 50 yıl önce iki gaz tenekesi, bir tahta iskele ve üzerine konulan kırık bir masayla Şeker-İş doğuyor. Bu zorluklardan Şeker-İş’i bugünlere kadar getiren neydi? Diye sorarsanız; Bana göre İnanç ve Aşk’tır. İşte Şekerİş’e o günlerde gönül verenler, bu inanç ve sendikalarına olan bağlılıklarıyla gururla taşıdıkları bayrağı başı dik bir şekilde bugün bizlere emanet etmişlerdir. Kısaca o yıllarda yapılan aşı tutmuş, yukarıda bahsettiğim gibi Şeker-İş Sendikası sıfırlanan bir noktanın başlangıcı olarak doğmuştur. İşte mana ve gücünü, milletimizin ortak iradesiyle ve büyük bir imanla gerçekleştirdiği Kurtuluş Mücadelesinin eseri olmasından alan Cumhuriyetimizin 90. yılında sendikamız Şeker-İş bugün 50. yılını mücadelelerle dolu mazisi temiz geçmişinden aldığı güçle; kararlılık, azim, inanç ve demokrasiye olan bağlılığıyla kutlamanın mutluluğunu yaşamaktadır. www.sekeris.org.tr 17 50. YIl Özel Atatürk’ün ifade ettiği ve bugünlerde hepimizin bildiği gibi ‘kılıçla kazanılan zaferler geçici, ekonomiyle kazanılan zaferler ise kalıcı olmuştur’. Zaten bu düşüncelerle de ilk temeli atılan fabrikalar şeker fabrikaları olmuştur. Millet olarak geçmişteki zorlu şartlarda yekvücutla kurulan şeker fabrikalarının ve şeker sanayinin bugün ülkemizin bir atardamarı misali üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmesinin de ayrı gururu ve kıvancı içerisindeyiz. Şüphesiz ki, yarattığı katma değerle ekonomik alanda ilerleyişinin önemli kilometre taşlarından biri olan ve adını tarih sayfalarımıza altın harflerle yazdıran şeker fabrikaları, var olduğundan bu güne başlarımızı hep dik tutturmuştur. Sevgili dava arkadaşlarım; Yürüyüşte mesafe alabilmenin yolunun öncelikle ‘niçin buradayım’ sorusuna gerçek cevabı vermekten, sonra yaptığının doğru olduğuna inanmaktan, sonra da doğru bir zeminde sağlam adımlarla yürümekten geçtiğini hepimizin bilmesini isterim. İşte yıllardır birbirine adeta kenetlenmiş Şeker-İş ve Şeker Sanayiine gönül 18 şeker-iş dergisi • mart 2013 verenler, ülkesinin geleceği ve mutlu yarınları adına örnek mücadeleleriyle az önce ifade ettiğim ‘niçin buradayım’ sorusuna en iyi cevabı veren kesim olmuştur. Sözün burasında Paulo Coelho isimli yazarın güzel bir öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Hikaye şöyledir: “Tarlada üç adam taş kırıyordu. Yoldan geçen biri neden taş kırdıklarını merak ediyor, birinci adamın yanına sokulup “Ne yapıyorsun?” diye soruyor. Adam: ‘Görmüyor musun, taş kırıyoruz işte’ diyor. Aynı soruyu ikinci adama soruyor. O da ‘Görmüyor musun hayatımı kazanmaya çalışıyorum. Sevdiğim bir ailem, çocuklarım var’ diyor. Bu kez üçüncü adamın yanına yaklaşıp, ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorduğunda ‘Görmüyor musun’ diyor. ‘Ben bir katedral inşa ediyorum’. İşte taş kırarken devasa bir eser inşa ettiğimizin bilincine varabilirsek ve o inşayı tamamlayabilirsek işte o zaman önümüzde duran bütün engelleri nasıl aşabileceğimizin de çözümünü bulmuş olabileceğiz. Sözlerimi uzatmadan, Yine Atatürk’ün; “Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur” vecizesini hatırlatarak bu anlamlı günde başta ulu önder olmak üzere bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi, gazilerimizi, aramızdan ayrılan mesai arkadaşlarımızı bir kez daha sonsuz rahmet, şükran ve minnetle anıyor, bugüne kadar yakaladığımız gelişme ivmesini koruyarak, yarının daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh Türkiye’sini elbirliğiyle inşa etmek için Cumhuriyetimizin kurulduğu günlerden bugüne kadar vargüçleriyle çalışarak sektörümüzü ayakta tutmaya çalışan, şeker fabrikalarının temeline bir harç koyan başta devlet büyüklerimize, Şeker-İş Sendikamızın kurucu başkanlarına, pancar üreticileri, işçilerimiz, bizimle olan sivil toplum kuruluşlarına ve mesai arkadaşlarıma bir kez daha şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Nice yıllara… AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Haluk İpek: “Sefer tasında babasına yemek taşıyan Haluk haklarınızın savunucusu olacak” Gök’ün konuşmasının ardından kürsüye gelen AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Haluk İpek de duygu yüklü bir konuşma yaptı. İpek konuşmasında kendisinin de şeker ailesine mensup bir aileden geldiğini ifade etti. Şeker sanayinin diğer fabrikalardan çok farklı ve şeker üretimindeki zincirin de birlikte üretmenin bir parçası olduğunu dile getiren İpek, “Hükümet de bunun farkında, bundan hiç kimsenin endişesi olmasın” dedi. İpek şöyle konuştu: “Esasen buraya davet edilirken siyasetçi kimliğimle davet edildim ama masaya oturduğumda şöyle bir düşündüm. Doğduğum yılları düşündüm, doğduğum yeri düşündüm. Beni yetiştiren anamı, babamı düşündüm. Tüm bunları düşününce şekerci kimliğim siyasetçi kimliğimden daha öne geçti. Çünkü hani 1970 yılında grev yapılmıştı diye görüntüler vardı. Orada halay çekenlerden biri babam Haluk İpek. O grevde ben ona sefer tasında yemek götürürdüm. Yedi yaşındaydım. Esasen bir gün önce benim de doğum günümdü. Gerçekten şeker sanayinin ki o gün Rahmetli Adnan Menderes ekibi ile birlikte bu fabrikaların kuruluşunda çok büyük emekler sarfetmişler. Babalarımız o zaman köylerden gelmişler, köyden gelip fabrikada bir sosyal statü kazanmışlar. O statü ile birlikte üretmeyi, üretmeni keyfini yaşamışlar. Sonra sendikaları kurmuşlar v e sendika ile birlikte örgütlenmeyi başarmışlar ama üretirken çiftçi ile de bir arada olmayı, çiftçiyle kucaklaşmayı becermişler. Gerçekten şeker sendikası ve şeker sanayi esasen Türkiye’nin bugüne kadar ki gelişiminde ve gelişmesinde çok gizli kahramanlar yetiştirdi. Bizatihi sanayinin, sendikanın faaliyetlerinin birçok alanda bir okul olduğunu ve bugüne kadar bu işi çok güzel taşıdığını ve Türkiye’ye çok şey kattığını gönülden, yürekten söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten bu 50 yıl içinde Türkiye’nin gelişiminde, bizlerin gelişiminde çok 50. YIl Özel AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Haluk İpek büyük katkıları, emekleri olmuştur. Nice ellinci yıllara diyorum. “İsa Gök ideolojik sendikacılık yapmıyor” Bu arada Genel Başkan İsa Bey, bana sık sık geliyor. Güzel raporlarla geliyor. Problemleri çok iyi analiz etmiş. Hatta o raporları anlatırken, hani o geçmişte 12 Eylül döneminde ideolojik sendikacılık dönemleri vardı. Yani işçi ne kadar verirse versin biz yine de grev yaparız anlayışı vardı. İsa Bey tüm bunları aşmış, şeker sanayii yaşayacaksa bunun yaşaması için işçi olarak, işçi sendikası olarak biz de her türlü fedakarlığa hazırız diyerek bizim yanımıza geliyor. Sıkıntıları anlatıyor. Biz de bunu gerekli yerlere iletiyoruz. İletirken şeker mensubu ailenin bir evladı olarak yardımcı oluyorum. Özelleştirmelerle ilgili işçi dahil, sanayi dahil, şeker fabrikaları da dahil ki şeker fabrikaları diğer sanayilerden çok çok farklıdır. Orada çiftçiden tutun ona gübre sağlayan, ona bir çok alanda ilaç sağlayan onun üretimi, sökümü, taşınması, şeker haline gelinceye kadar o zincirin birbiri ile olan halkaları doğuda Güneydoğu’da, İçanadolu’da, Karadeniz’de bir çok yerde birbiri ile çok iç içe, birlikteliğin bir parçası ve hükümetimiz de bunun farkında. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Şu an kendim için de duygusal anlar yaşıyorum. Tüm içten duygularımla yüreğimle söylüyorum. Grevdeki babasına sefer tasında Ramazan aylarında hem iftarda, hem sahurda babasına yemek taşıyan bir işçinin oğlu olarak hepinizin huzurunda söz veriyorum. Haklarınızı söylenecek her yerde dile getireceğim. Nice yıllara diliyorum. www.sekeris.org.tr 19 50. YIl Özel DSP Genel Başkanı Masum Türker DSP Genel Başkanı Masum Türker: “Şeker gömleğini sonuna kadar giymeye hazırız” Gala Gece’sinde söz alan bir başka isim ise DSP Genel Başkanı Masum Türker oldu. Türker, konuşmasında “Şeker Fabrikaları kapatılmamalıdır” diyerek Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Yönetimini gösterdikleri örnek mücadeleden dolayı tebrik etti. Ülkenin stratejik öneme sahip ürünlerinin korunması gerektiğini belirten Masum Türker, “Şekerin korunması ve milli şeker sanayinin güçlendirilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Şekere yapılacak hizmetler sadece şeker fabrikalarında çalışan işçiler için olmayacaktır. Her şeyden önce ülke ekonomisi bakımından bu konu büyük önem taşımaktadır” diye konuştu. Masum Türker, Türkiye’de şeker fabrikalarının kapatılmaması gerektiğini vurgularken, “Mevcut şeker fabrikaları da özelleştirilmemelidir” dedi. Türker konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şeker-İş, aslında iki anlamda bizim için önemlidir. Biraz önce kuruluş yıldönümü olan 1963 yılı aslında partimizin kurucusu Bülent Ecevit’in toplu sözleşme ve grev hakkıyla sendikalar kanununu tam hakları içerecek şekilde çıkarttığı ve o yasal düzenlemeler arkasında kurulmuş olan bir kurum Şeker-İş. O yasaları gelen hükümetler geri ala ala hala o hakları bitiremediler. Hele son zamanlarda emeğin sahip olduğu hakların adeta ülke ekonomisine kambur olduğunu söyleyenler bile çıkıyor. Çünkü onlar işçinin nasıl örgütlendiğini, biraz evvel burada gördüğümüz tanıtım filminde kırık bir masa, iki gaz tenekesi ve tahta iskeleden nasıl meydana geldiğini bilmiyorlar. Şekerin ikinci anlamı benim şahsımla ilgilidir. Biliyorsunuz bir dönem Türkiye’de liberalleşme hareketlerinin dışarıdan özellikle 2001 senesinde dayatıldığı bir süreci yaşamıştır. O zaman benden önceki Ekonomi Bakanı bütün şeker fabrikalarının, hemen elden çıkartılması ile ilgili yasal alt yapıyı hazırlamış, bir tek stratejisinin belirlenmesi kalmıştı. Bakan olduğum gün ilk önüme getirilerek hemen bunları imzalarsanız gereken parayı 20 şeker-iş dergisi • mart 2013 buluruz denilmişti. Ben de inceleyerek önüme konulan o dosyalardan ikisini imzalamadım. Biri tütün ve sigara fabrikaları diğeri ise şeker fabrikaları idi. Bana saaatlerce bize zarar verdiğini ekonomiye yük olduğunu, pancar üretiminin belli bir dönem olduğunu, fabrikaların atıl çalıştığını anlattılar. Ben tam tersi bir çalışma yaptım ve Rahmetli Bülent Ecevit’i aradım. Başbakanlık’ta kendisine bugüne kadar çıkartılmış yasalardan iki yasada hata yapıldığını anlattım Birisi tütün yasası, diğeri şeker yasası idi. Ben Sayın Ecevit’ten şu izni aldım. Göreve devamım sözkonusu olacaksa Bu stratejileri Özelleştirme İdaresine taşımayacaktım ve bunları imzalamadım. Ama o tarihte bazı gazeteciler bu işi yapmadım diye iki elim yakanda kalacak diye söylediler. Biraz da üzülüyordum ama seçim sürecinde beni Konya Şeker Fabrikası’na davet ettiler. İşçilerin gösterdiği o sevgiden sonra o yazarın öbür dünyada o benden değil, benim ondan hesap soracağımı öğrettiniz. Bunun için hepinize teşekkür ediyorum. Ama ne yazık ki bizden sonra bu stratejiler imzalandı. Şu anda sigara fabrikalarımız yok, tütün üretimimiz yok ve tütünü dışarıdan ithal ediyoruz. Eğer şeker fabrikalarında direnmezsek, şeker pancarında direnmezsek bir gün gelecek biz yine dışarıdan gelecek olan şekeri tüketeceğiz. Ben kendi adıma ve partili arkadaşlarım adına şekerin korunması için kendi milli şeker sanayimizin güçlendirilmesi için ne lazımsa yaparım. Hatta gömleği sadece sembolik olarak üzerimize giymeyiz. O günler geldiğinde giyeceğimiz kadar birlikte giymeye hazırız. Şekere bütün hükümetler artık sağlık açısından bakmalıdır. ABD’nin obezite ile mücadelesinde şekerin üretimine nasıl önem verdiğini örnek almalıyız. Allah’tan dileğim bu dur ki şeker fabrikaları hiçbir zaman kapanmasın, hükümet sahip çıksın ve tam rekabetin oluşması sağlansın. Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergun Atalay: “Sendikalar özelleştirme mücadelesinde sınıfta kaldılar” TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergun Atalay, özelleştirme müca- Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergun Atalay “Meclis’te sendikacı kökenli milletvekili bir elin parmağını geçmez” Ona rağmen maalesef biz Meclis’te işçiler olarak bir elin parmakları kadarız. Beş yüz elli milletvekilinin içerisinde sağdan say, soldan say altı tane işçi kökenli, sendikacı kökenli milletvekili zor bulursunuz. Zor bulduğunuz için de inanın sıkıntılarınızı zor anlatırsınız. Sayın Genel Başkan Masum Türker bey gibi, Haluk İpek Bey gibi bakan insanlar bir elin parmakları kadardır. Biz sendikalar özelleştirme meselesinde maalesef sınıfta kaldık. İyi yaptıklarımız da var, iyi yapamadıklarımız da var. Derdimizi iyi anlatmaya çalıştık ama derdiğimizi iyi anlatamadık. Biz Şeker-İş meselesinde sendikalar, Türk-İş, Şeker-İş’in dağ gibi Genel Başkanı, onun değerli çalışma arkadaşları bundan evvel görev yapan değerli başkanlar, değerli yöneticiler! İnanın öyle profesyonelce bir çalışma yaptılar ki son on senede onu her noktasında en iyi yaşayan insanlardan bir tanesi de benim. Biz, derdimizi iyi anlattık. Şeker fabrikaları, demiryolları, Sümerbank fabrikaları şimdi ortada yok ama bu fabrikalar kuruldukları bölgeye hayat verdiler. Gittikleri bölgede sosyal hayatı götürdüler, sinemayı, tiyatroyu götürdüler, sporu götürdüler. O bölgeler- 50. YIl Özel delesinde sendikaların sınıfta kaldığını kaydetti. Dertlerini iyi anlatamadıklarının altını çizen Atalay, Şeker-İş Sendikası’nın özelleştirme mücadelesinde tüm sendikalara örnek teşkil eden çalışmasıyla şeker fabrikalarının özelleştirmesini durdurduğuna vurgu yaptı. Atalay şunları söyledi: “Şeker-İş’in 50 yıllık bu yolculuğunda ülkemizin değişik bölgelerinden Şeker-İş’e güç katan muhtarımızdan, sanayi odamızdan, besicimizden, taşıyıcımızdan esnaf odalarına kadar burada bulunan tüm katılımcıları şahsım ve sendikam adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Değerli dostum, değerli kardeşim İsa Başkan Şekerİş’in bugüne kadar yaşadığı olayları, badireleri bölüm bölüm anlattı. Sendikamızın kuruluşunda şu anda aramızda olan değerli Aydemir Sezginer abimiz yaşadıklarının bir bölümünü anlattı. Biz sendikacılar işe girdiğimiz zaman iş adamı olacağız, siyasetçi olacağız, esnaf alacağız, bürokrat olacağız gibi öyle bir temennimiz hiç olmadı. Biz işyerlerine girdiğimiz zaman işçi olarak girdik. Cenab-ı Allah izin ve ömür verdiğinde de o işyerlerinde emekli olmayı hayal eden insan topluluğuyuz. Şu an salonda bulunan ve 30 vilayetten burada olan Şeker-İş’in değerli başkanları buradalar. Değerli yöneticileri burada. O bölgede görev yapan Şeker-İş’e katkı sağlayan sivil toplum örgütlerinin başkanları burada. Sayın Genel Sekreterimiz, milletvekilimiz Haluk İpek Bey, bir şeker işçisinin çocuğu olarak yaşadıklarının bir bölümünü anlattı. Bundan 30-40 sene evvel üniversiteye giden bir tek işçi çocuğu bulamazdınız. Liseye gideni az bulurdunuz. Şimdi yaradana sonsuz şükürler olsun ki profesörü var, öğretim üyesi var, siyasetçisi var, kitle örgütü başkanı var, Türkiye’nin değişik bölgelerinde sözsahibi insanlar var. Şeker-İş Sendikası’nın kurucu eski Şube Başkanı Aydemir Sezginer de en iyi misafirhaneler Şeker-İş’in, demiryollarının misafirhanesi, Sümerbank’ın misafirhanesi idi. O bölgelerde o salonlarda düğün yapmak, o futbol takımlarında top oynamak inanın öyle önemli olay ki yani o misafirhanelerin lokantalarında bir yemek yemek bizim yaştaki insanhlar için çok önemli olgulardan bir tanesi idi. Maalesef özel sektör Muş’a fabrika kurmaz, Erzurum’a fabrika kurmaz, özel sektör Ağrı’ya fabrika kurmaz. Dün de kurmadı, bugün de kurmak noktasında ayak dürtüyor. Devlet o bölgelere sahip çıktı, bu bölgelerde tesisleri kurdu. Şu an da şeker sanayinin bacası tütüyor. Ona önemli katkılar sağlayan Genel Müdürümüz, kitle örgütlerimizin başkanları burada. Şeker-İş Sendikası, bu topluluk özelleştirmeyi durdurmasaydı inanın bu geceyi burada yapamazdık. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Bu gece kucaklaşma, gülme, sohbet etme gecesi. Ben katkısı olanlara, özellikle iktidarından muhalefetine kadar bölge milletvekillerine, sivil toplum örgütlerine, sendikacılara, o bölgedeki vatandaşlara Şeker-İş adına, Türk-İş adına teşekkür ediyorum. Şeker-İş Sendikası’nın kurucu eski Şube Başkanlarından Aydemir Sezginer: “Kum tanesi ve Şeker-İş” Elinize bir avuç kum alın. Bütün gücünüzle bir cama atın. O kum tanelerinin birer birer aşağıya indiğini göreceksiniz. Ama yine aynı kumu bir torbanın içine koyun, ağzını bağlayın ve o cama tekrar atın. Camın tamamının aşağı indiğini göreceksiniz. İşte insanların dinde, vicdanda, siyasette, sendikada, toplumsal hareketlerde inandıkları davalarda bir kum tanesinin avucunuzla attığınızda değil ama bir torba halinde cama attığınız zaman neler yaptığını hayretler içinde görürsünüz. Bir gaz tenekesinin üzerinde başladık sendikacılığa. Sendikanın tek dosyasını eve götürecek gönüllüler arardık eskiden. Şimdi binalarımız var, yerlerimiz var, yurtlarımız var ve şanıyla, şerefiyle, itibarıyla dev gibi bir Şekerİş’le karşı karşıyayız. Ben hepinize nice yıllar diliyorum. Konuşmaları ardından davetliler Türk Sanat Müziği dinletisi ile coşkulu bir gece yaşadılar. www.sekeris.org.tr 21 Şeker Özel ŞEKERİN GELECEĞİ BAŞKENTTE MASAYA YATIRILDI Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, pancardan şeker üreten Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin nişasta bazlı şeker üretim kotasını sıfır düzeyine çektiğini belirterek, “Türkiye’de zaten çok yüksek olan yüzde 10 düzeyindeki kotanın yüzde 50 oranında arttırılabilmesi dünya gerçeğiyle büyük ölçüde çelişmektedir” dedi. Şeker-İş Sendikası’nın 50. kuruluş yıldönümü ve “Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz” konulu sempozyumun ikincisi Büyük Anadolu Termal Otel’de düzenlendi. Sempozyuma, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü Azmi Aksu ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan, CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat, TÜRK-İŞ Eski Genel Başkanı Salih Kılıç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve ziraat oda- 22 şeker-iş dergisi • mart 2013 ları yetkilileri, taşıma, sulama birlikleri, TESK yöneticileri Sanayi ve Ticaret Odaları Birlik Başkanları ile şeker sektörünün önemli isimleri katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Hedefimiz, ülkemizi ve Türk şeker sektörünü bir basamak daha taşımak iken beklentimiz, sektörümüz adına verilen siyasi kararın oluşturulacak yeni bir kalkınma modeli ile taçlandırılmasıdır” dedi. Gök, sonuca giden yolda atılacak adımlar ve dünya uygulamalarını referans alan politikalar ışığında Türkiye’de şeker üretiminin sürdürülebilirliğinin garanti altına alınacağını vurguladı. Şeker sanayiinin, hem tarımsal üretimin düzenlenmesine katkı yapan, hem tarımsal endüstrilerin kurulmasını sağlayan, hem de doğrudan doğruya endüstriye değer aktaran bir sektör olduğunu anlatan Gök, “Önümüzde, sağlıklı gıda üretimine olan talebin hızla yükseldiği, gıda üretiminin nispi değerinin arttığı yeni bir dönem bulunmaktadır. Küreselleşme konusunda Tür- kiye önemli meselelerle karşı karşıyadır. Bu meselelerden ilki, her geçen yıl nişasta bazlı şeker kotasının arttırılarak, piyasadaki kullanım hacminin genişletilmesidir. İkinci mesele ise pancara dayalı şeker üretiminin, yani doğrudan tüketilen sağlıklı şekerin veya gıda endüstrisinin kullandığı pancar şekeri üretiminin tasfiye edilmesi çabasıdır” diye konuştu. Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan: “Abrahamlar’ın değil, İbrahimler’in pancar ürettiği bir Türkiye istiyoruz” Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan ise, Birleşmiş Milletler’in 2012 yılını “kooperatifçilik yılı” ilan ettiğini hatırlatarak, “Ülkemizde ne yazık ki kooperatifçiliğe verilen önem bugüne kadar verilmedi. Kamu sektörü maalesef stabil kaldı. Özel sektörde aşırı kar hırsı var. İşte bu ikisinin ortası olan hem ülke ekonomisi hem de sosyal alanda başarılı olacak model, kooperatifçilik modeli” dedi. Türkiye ekonomisinin şeker sektöründe yıldız ülke olabileceğini belirten Tan, “Çünkü Türkiye gözünü AB’ye çevirdi. Yarın sadece siyasi sınırlarının kaldırıp gümrük duvarlarının yıkıldığı bir ülkede bizim çiftçimiz, Fransızla, İngilizle, Almanla yarışacak” dedi. Tan, şekerin özelleştirilmesinin herkes için önem taşındığını belirterek, “Üreticisiyle çalışanıyla, nakliyecisiyle hayvancılığıyla, yem sanayiden yan sanayiye kadar toplam 10 milyona yakın insanın geleceği yatıyor şekerin geleceğinde. Dolayısıyla Türkiye’de şekerdeki özelleştirme bütün sektörlerden daha farklı. Çünkü bu sektörde yanlış bir özelleştirmede geri dönüş söz konusu değil” diye konuştu. Tan şunları söyledi: “Bütün dünyada bir kamu sektörü, özel sektör ve bir de çığ gibi büyüyerek gelen kooperatifçilik var. Birleşmiş milletler 2012 yılını Dünya Kooperatifçilik yılı ilan etti. Bunu niye söylüyorum. Ülkemizde maalesef kooperatifçiliğe bugüne kadar gereken önem verilmedi. Kamu sektörü hepinizin bildiği gibi maalesef stabil kaldı. Özel sektörde aşırı kar hırsı var. İşte bu ikisinin ortası olan hem ülke TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat: “Kendi işçisini sokağa atan bir siyasi anlayış yerleşti” Şeker-İş Sendikamızın uzun zamandır hepimizin temel gıda maddesi olarak bildiğimiz şeker konusunda bilhassa kullanmakla beraber Nişasta Bazlı Şekerlerin zararlarının kamuoyunda bilinç oluşturulması yönündeki www.sekeris.org.tr 23 Şeker Özel Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan ekonomisi, hem de sosyal alanda başarılı olacak tek model kooperatifçilik modelidir. Şeker sektörünün geleceğinin tartışıldığı bu toplantıda buraya güzel bir başlık atmış Şeker-İş. Diyor ki; ‘Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz’. Evet iddialı bir söz. Türkiye olarak sektörde yıldız ülke olabiliriz. Niye? Çünkü bugün Türkiye yönünü AB’ne çevirdi. Yarın sadece siyasi sınırların kaldığı, gümrük duvarlarının yıkıldığı bir ülkede, bizim işçimiz, bizim çiftçimiz Fransızla, İngilizle, Almanla bu sektörde yarışacak. Şeker pancarı da bugün Avrupa’da ve dünyada yarışacağımız yegane ürünlerden bir tanesi. Bu açıdan şekerin özelleştirilmesi hepimiz için büyük önem arzediyor. Üreticisiyle, çalışanıyla, nakliyecisiyle, hayvancılığıyla, yem sanayiye, yan sanayiyle toplam 10 milyona yakın insanın geleceği yatıyor bu sektörde. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 15’ini ilgilendiren bir durum. Dolayısıyla Türkiye’de özelleştirme, her zamankinden bütün sektörlerden çok daha farklı. Çünkü bu sektörde yapılacak yanlış bir özelleştirmede geri dönüş sözkonusu değil. Burası herhangi bir kurumun özelleştirilmesi gibi değil. Onun için özelleştirmenin doğru yapılması gerekmektedir. Ülkemiz özelleştirmelerde çok acı tecrübeler yaşadı. Et-Balık’ta, SEK’te, Orman Ürünleri Sanayii’nde, Tekel’de çok yanlış özelleştirmelerin faturasını bugüne kadar ödedik. Aynı faturanın bu sektörde de çıkmaması için özelleştirmenin doğru yapılması gerekmektedir. Hepinizin bildiği gibi ülkemizde 33 tane şeker fabrikası var. 5 tanesi Pankobirlik’e, 3 tanesi de özel sektöre ait. Geçtiğimiz yıl on şeker fabrikasının ihalesi yapıldı özelleştirme kapsamında. Eğer ki bu on şeker fabrikasının özelleştirilmesi onaylansa idi bugün burada çok farklı bir tablo ile toplanmış bulunacaktık. Türkiye özelleştirmede çok acı tecrübeler yaşadı. Biz, Hans’lar değil, Hasan’lar şeker üretsin istiyoruz. Abrahamlar’ın değil, İbrahim’lerin pancar ürettiği bir Türkiye istiyoruz.” Şeker Özel çalışmaları ve uyarıları gerçekten takdire şayandır ve bu çalışmalarından dolayı da kendilerini tebrik ediyorum. Şeker-İş Sendikası aynı zamanda, sağlığın yanında ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan şeker sanayinin gelişimi ve ayakta kalması için Türkiye kamuoyuna çok önemli açıklamalar yapıyor. Şunu çok iyi biliyoruz ki ülkelerin gelişmişliği, kalkınmışlığı ve demokratik kültürün yerleşmesi ancak ve ancak sanayi ile olabilmiş, sanayi devrimi tamamlanmış ülkelerde olabilmiş. Dolayısıyla bu bilinç içerisinde Büyük Atatürk’ün Cumhuriyetimizin ilk yıllarında İktisat Kongresi ile başlayan kararlılığı ile beraber bilhassa özel sermayenin yoğun olduğu yıllarda karma ekonomi anlayışıyla devlet destekli bizim adına KİT dediğimiz yatırımların başlangıcının yapılması bugün gelinen noktada sanayinin temelini oluşturmuş, hele hele şeker sanayi, tekstil ve derin sanayi gibi sektörlerde devletin öncülük yapması bu işin önemi açısından değerlendirilmesi gereken hususlardır. Kimse böbürlenmesin. Bu ülke sanayileşsin anlayışıyla bu ülkenin kaynakları özel sermaye kalkınmacı devlet anlayışıyla sunuldu. Ancak ne yazık ki bugüne kadar teşvikler yerinde kullanılmadı. Ülke kalkınmasında en büyük istihdamı sağlamış KİT’lerin bozuk yönetimlerinden sonra 1980’li yılların sonundan itibaren başlayan devletin üretimden çekileceği anlayışı, her şeyin rekabet olduğu, para olduğu ancak insanı dışlayan yapının bizim ülkemiz tarafından da özümsenmesi ve bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin içinde de hiçbir üretim ve istihdamın yer almadığı ve peşkeş çekilen kurumların yanında kendi işçisini sokağa bırakan bir siyasi anlayışın yerleştiğini görüyoruz. Halen daha bu yapıya devam edilmek istendiğini görüyoruz. Kırılgan bir yapıyla bugüne kadar ki özelleştirmelerin elbette yanlışlığını ifade eden bizler oluyoruz. Bugüne kadar ki siyasi yapılanma da muhalefette iken başka türlü, ama iktidara geldiklerinde hep başka türlü oldular. Ama gıda sanayini, şeker sanayini ilgilendiren bu hususlarda kesinlikle bilinmezliğin ve kırılganlığın ortadan kaldırılması çalışanlarımızın huzura kavuşturulması gerekmektedir. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan “Türkiye sadece şekerde değil her alanda dünyanın yıldızı olacaktır” Burada siyasetçileri çağırırken bir önceki sempozyumda bir beklentiniz, bir talebiniz vardı. Bunu başardınız. Sizleri kutluyorum. Sizlerin böylesine katılımlı, bilimsel ve düzenli çalışmalarınızdan siyasetçiler etkilendi. Dört parti gurubunun da değerli temsilcileri var ancak, sadece Sayın başbakan’ın durdurun bu özelleştirmeyi demesi yetmiyor. Yasaların değişmesi lazım, yeni yasaların konulması lazım. Bugünkü bu toplantının amacı, sizlerin biz siyasilerden beklentisi, bu işi hakkıyla yapana, üretene, emeği geçene devredin konusundaki mecliste çalışmalar yapmamız. Doğru olan da budur. Burada oturumlar yapılacak. Çok değerli konuşmacılar var. Şeker-İş bilimsel olarak çok güzel incelemeler yapmış. Polonya modelin- 24 şeker-iş dergisi • mart 2013 BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan den tutun Hollanda modeline, ABD modeline kadar. GDO’lu ürünlerden NBŞ’lere, özelleştirmeden devlet yatırımlarına ancak siyasilerin biraz kafası karışık. Modelde, eksende karışık. Hangi eksende olduğumuz daha net değil. Özelleştirme kapsamındaki haritalara bakın ve dikkat ediniz. İç Anadolu, Doğu ve kısmen Güneydoğu. Yani bölgesel dengesizliğin olduğu yerler. Ve bunun giderilmesi yükümlülüğü altında olan bir Türkiye’nin bir tarım sanayi endüstrisi stratejisi yok. GAP var. Kırk yıllık bir rüya ama halen su kanalları Mardin Ovası’na ulaşamadı. 5 milyon istihdam demek. GAP var, DOP var. Konya Ovası projesi var. Bütün bunların içinde bir tarım stratejimiz yok. Neden; çünkü teşviki, vergiyi, pirim indirimini hep yabancı sermaye ve özellikle sanayi alanındakiler gelsin diye kurgulamışız. Siz Muş Ovası’nı, depremin vurduğu Erciş’i, Malatya’yı, Tokat’ı, Kars’ı ve Eskişehir’e oradan Adapazarı’na kadar kooperatifleşerek emeğini en güzel değerlendirebileceği bir olanağa sahipken birden bire Türkiye’nin sağlığı ile oynanmaya başlandı. Bakmayın siz Kutsal Ramazan Bayramı’nın adını Şeker Bayramı koyduğumuza. Ne zaman ki şeker üreticisi, pancar üreticisi gerçek haklarına kavuştuğu zaman işte o zaman Şeker Bayramı bu ülkede kutlanacak. Eğer bir ülkenin işsizi en çok Ziraat Mühendisleri ise bu ülkenin göstergesidir. Sayım bekleyen rekor oran ziraat mühendislerinde. Böyle bir ülke politikasıyla siz bu ülkenin tarımını, hayvancılığını nasıl başarıya ulaştıracaksınız. Biz 2009 krizinden kaçarken sadece savaş müteahhitliğinde mi iş yapacağız? Hayır. Bu ülke bütün Afrika’ya, bütün Ortadoğu’ya, bütün Uzakdoğu’ya tarım ve hayvansal ürünlerini sanayileşmiş boyutuyla ihraç edecek müthiş bir kapasiteye sahiptir. Ama gel gör ki narenciye dalında kalıyor. Zeytinin başına gelenleri gördük. Bir önceki toplantıda araştırma önergesi vereceğime söz vermiştim. Bunu meclise indirdim ama ne dediler? Bunun için sadece özelleştirme dursun demek yetmiyor. Hem araştıralım hem de sizlerin istediği ve dört parti gurubuna getirin. Ben istersem yarın veririm bu teklifi ama böyle yapmayın. Teklifinizi siz hazırlayın ve kooperatif üreticilerine devri için ve özelleştirilmenin kaldırılması için siz hazırlayın. Getirin bütün parti guruplarını ziyaret edin. Ak koyun, kara koyun kim belli olsun MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya “Türkiye’nin sorunu üretim karşıtlığıdır” MHP Genel başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya da konuşmasında üretim karşıtlığına değindi. Ana sorunun üretim karşıtlığı olduğuna dikkat çeken Karakaya, yerli üretim karşıtı ithalatçı ve yabancı lobilerin Türkiye’de etkili olduğunu ifade etti. Şeker pancarının ve şekerin ekonomik bir faaliyet olmaktan çok daha öte stratejik olarak ifade edilmesindeki temel gerekçeleri birçok sektöre sağladıkları katma değer ve bunun yanında ekonomik olarak çoğu zaman ölçülmesi mümkün olmayan değerler olduğunun altını çizen Karakaya, “Bugün burada stratejik bir ürün olan şekerin geleceğini konuşmak, tartışmak, öneriler geliştirmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu vesile ile bu sempozyumu düzenleyen, sempozyuma konuşmacı olarak katılan, katkı veren herkesi bir kez daha saygıyla selamlıyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.” Diye konuştu. Karakaya şöyle devam etti: “Şekerin, şeker pancarının önemini kabul etmeyen, küçümseyen hiç kimsenin olduğunu düşünmüyorum ancak uygulamalar, uygulanan politikalar şekerin tadını kaçırmakta, pancarın önemini azaltmakta. Konu, çok boyutlu, çok yönlü. Konunun tarımsal boyutu, sanayi boyutu, pazarlama boyutu var. Ekonomik yönü, sosyal ve kültürel yönü var. Stratejik bir ürün olmasın nedeni ile siyasi yönü var. Çok yönlü ve çok boyutlu. Ben buradan bir bildiri sunma niyetinde değilim. Konunun uzmanları var burada. Onlar tüm dünyayı, geçmişi, bugünü ve geleceği buradan size sonucaklar, anlatacaklar. Bilimsel olarak ifade edecekler. Onların önünde ahkam kesme niyetinde de değilim. Ancak, ekonomi programının adını üreten ekonomi olarak koymuş, bunun unsurlarını da üretimi harekete geçirmek, küresel rekabet gücünü artırmak, hakkaniyetli paylaşımı sağlamak, kaynak ve yönetimde etkinliğini yükseltmek olarak ifade eden bir siyasi hareket, Milliyetçi Hareketin temsilcisi olarak burada gördüğümüz ve nasip olduğu iktidara da geldiğimizde de taahhüt ettiğimiz konuyla da doğrudan alakalı birkaç hususun altını çizmek istiyorum. “Türkiye’de üretim karşıtı lobiler var” Türkiye’deki şekerin de, buğdayın da, pancarın da yani üretenin, üretilenin tek bir sorunu var. O da üretim karşıtlığıdır. Ana sorun, üretim karşıtlığı sorunu olmakla birlikte zamanı da dikkate alarak bu ana sorunu üç ana üç alt problem cümlesi ile ifade etmem mümkün. Birincisi, yerli üretim karşıtı ithalatçı ve yabancı lobilerinin Türkiye’de etkin olmasıdır. Kimdir bu üretim karşıtı lobiler? Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki, düşük kur politikalarıyla ekonomik büyümeyi sıcak paraya dayandıran on yıllık sürede 450 milyar dolar dış açık 335 milyar dolar cari açık veren hükümettir. Üretimlerinde ağırlıklı olarak ithal ürün kullanan ithalatçılardır. Yabancı şirketlerin temsilcileridir. Bunları daha da artırmak mümkündür. Bunun karşısında kim var? Üreten kesimdir. Üretimde çalışan kesimdir. Öncelikle de Şeker-İş Sendikası’nın çok değerli mensupları sizler varsınız. Çünkü üretimin olmaması, istihdamın olmaması, katma değerin artmaması sizi de doğrudan etkilemektedir. İkincisi özellikle tarımsal üretimi salt bir ekonomik faaliyet olarak görme yanlışlığıdır. Biraz önceki çok değerli konuşmacıların da ifade ettikleri gibi şeker pancarının, şekerin ekonomik bir faaliyet olmaktan çok daha öte stratejik olarak ifade edilmesindeki temel gerekçeleri birçok sektöre sağladıkları katma değer ve bunun yanında ekonomik olarak çoğu zaman ölçülmesi mümkün olmayan değerleridir. Bu bir ekolojik dengeye sağladığı katkı, atmosferin temizlenmesine sağladığı katkı, özellikle bizdeki temel yaklaşımlarda önleme maliyetleri değil, gerçekleşen zararların karşılanması hep ön planda olduğu için bugün hastalıklarla mücadelede ne kadar bir harcama ve külfetinin ne olduğunu düşünmüyoruz . Aslında üretmenin maliyeti değil, üretmemenin maliyeti olarak bakmamız lazım. Şeker pancarını, şekeri üretmediğinizde bize nelere mal olacağından bakmak belki fotoğrafının bütünün görmek açısından çok doğru yaklaşım olacaktır. Üçüncü problem. Özellikle ülkemizde tarımsal üretimlerin hatta üretim, üretilen ürün maliyetlerinin yani kar zararlarının hesaplanmasında küresel fiyat, yerli maliyet bazlı denklemleri kullanma cehaleti veya hinli- www.sekeris.org.tr 25 Şeker Özel istiyoruz. Artık hak ararken yıllardır beklemekten usandık. İnanın Meclis’e geldiğimiz 2007 yılından bu yana defalarca verdiğimiz sorular reddediliyor yeniden veriyoruz. Madencilikte, zeytinde, internette, darbe komisyonlarında, böcekte tele kulakta verdik. Reddedildik yine verdik. Geldik şekerde de sizin bu kararlılığınız olduğu sürece çok kısa sürede sonuca ulaşacaksınız. Bu muhteşem emeği, böylesine güzel savunan kardeşlerim karşısında bu ülkenin umuyorum ki çok yakında barışına kavuşacak ve buna herkesin desteğini, hepinizin desteğini istiyoruz. Doğusuyla Batısıyla, Kuzeyiyle Güneyiyle bir şairin dediği gibi ‘Bir tas sıcak süttür barış… ve şöyle bitirir dizelerini. Barış; bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir ve inanın biz de barışımızı sağladığımız zaman sadece şekerde değil, her alanda Türkiye dünyanın yıldızı olarak parlayacaktır. Teklifinizi bekliyoruz ve dört guruba da getirin diyoruz. Şeker Özel ğidir. Dört yıl boyunca bir Kamu İktisadı Teşebbüsünde Türkiye’de hububat Piyasasını belirleyen bir kurumun başında Genel Müdürlük yaptım. Köylü çocuğuyum. Hububat ve pancar tarımının içinde yerleştim. Eğitimimde de pancarında katkısı vardır. Ama burada gördüğüm şuydu; Dünya fiyatı diye bir fiyatın uydurulmuş olduğu idi. Türkiye’de üretim yapmak istediğinizde hemen çıktılarınızı dünya fiyatlarıyla değerlendirirler. Eğer dünya fiyatıyla üretim yapamıyorsanız rekabet gücünüz yok derler. Ancak o üretimi yapmak için kullandığınız girdinin maliyetine gelindiğinde onu görmezden gelirler. Yani küresel satış fiyatı, yerel maliyetidir. Bunun karşılaştırmasına da bizim üreticimiz rekabet gücü olmayan üretici kategorisine alınır. Öncelikle bunun düzeltilmesi lazım. “Pahalıya üret ucuza sat mantığı hakim” Hiç kimse pancar üreticisine neden Avrupa’daki, ABD’deki gibi pancar üreticilerine göre daha yüksek maliyetle üretim yaptığını sormaz? Ama şunu sorar. Neden ABD’deki ya da Avrupa’daki pancar üreticisinden daha fazla fiyat istediğini sorar. Pankobirlik Genel Müdürünün söylediği gibi Hanslar değil, Hasanlar üretsin. Hayır. Türkiye’deki dayatma pahalıya üret, ucuza sat. Pahalıya üretip ucuza satamıyorsan o zaman Hasan sen bırak, Hans üretsin. Temel dayatma budur. Birçok şeyi tartışıyoruz. Bugün şekerin kotasının azaltılması noktasındaki gerekçelere bakın. Birçok konudaki ithalat lobilerinin gerekçelerine bakın. Hepsinde rekabet edemediğimiz, üretimimizin pahalı olduğu ve bunun sanayimizi olumsuz etkilediği ve dışarıda rekabet yapamadığımız. Bir defa biz gömleğimizin düğmesini baştan yanlış iliklemişiz. Başlangıç düğmesi yanlış, biz yakayı bir araya getirmeye çalışıyoruz. Oysa yapmamız gereken, öncelikle girdi fiyatlarını dünya fiyatları ile uyumlu hale getirmektir. Bugün siz mazottan Avrupadakinden, ABD’dekinden çok daha fazla vergi alıyorsanız, bütçe açıklarınızı kapatmak için mazotun bedelinden daha fazlasını vergi olarak alıyorsanız, diğer taraftan üreten kesimin vergi ödemediğini söylüyorsanız haksızlık ediyorsunuz. Burada üreten, üretim yapan kesim var. Allah sizleri eksik etmesin. Bu mücadelenizde, bu çalışmalarınızda özellikle Şeker-İş’in şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusundaki mücadeleden dolayı da tebrik ediyorum.” CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın: “Şeker Fabrikaları Halkımızındır” CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın da tarımsal üretimin artırılması için önce mazot fiyatlarının düşürülmesi gerektiğini söyledi. Şeker konusunun 1925 yılından bu yana fabrika bazında konuşula geldiğinin altını çizen Günaydın, konunun yüzeysel bir konu olmadığını kaydetti. Günaydın, konuşmasında “Mazot 4 Lira iken köylü nasıl üretim yapsın? Bu ülkede tarım yok oluyor. Sama- 26 şeker-iş dergisi • mart 2013 CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın nı bile ithal eder hale geldik. Daha ne söyleyelim? Şeker Fabrikaları halkımızındır. Başbakan, nasıl özelleştirmeye cüret eder” dedi. Günaydın şöyle konuştu: “Şeker meselesi Türkiye’de 1925 yılından bu yana fabrika bazında konuşulan bir mesele ve sanıldığı kadar da yüzeysel basit bir konu değildir. Ancak biz burada detaylarda kaybolarak gerçek soruna ilişkin ilgimizi kaybetmemeliyiz. Onun için izninizle ben bir tarafları sizinlerle paylaşmak istiyorum burada bir terazi var terazinin de doğal olarak iki kefesi var bu kefelerden birincisinde milyonlarca pancar çiftçisi pancar işinde çalışan tarım işçisi, üretilen pancarı fabrikaya taşıyan kamyoncu, fabrikada bunu işlemek için gayret eden fabrika işçi kardeşim ve elbette bu iktisadi faaliyetten kendi çarkını döndüren milyonlarca esnaf kardeşim var ve tabi unutmamız gerekir ki bu şeker pancarının posasından ve artıklarından da hayvancılık, besicilik önemli ölçüde yarar sağlıyor ve maliyetlerini düşürüyor. Bu tarafta saydığım kefede bir tane yabancı yok bu kefenin bir diğer önemli aktörü tüketici, tüketici de işte Türkiye’nin topraklarında kendi işçimizle kendi çiftçimizle ürettiğimiz sağlıklı şekeri tüketiyor. Kefenin birincisi bu birde burada terazinin bir diğer kefesi var arkadaşlar burada Amerika’dan Türkiye’ye ithal edilen GDO’lu mısır var sonra bu mısırı üretmek için bu mısırdan nişasta bazlı şeker üretmek için kurulmuş olan fabrikalar var 5 fabrika var bu fabrikaların kapasitelerinin yüzde 75’ni Cargill ve Cargill-Ülker ortaklığı sağlıyor. Burada üretilen NBŞ Türkiye’nin sanayi şekerinin neredeyse tamamına yakın olmak üzere üretim yapıyor ve aynı zamanda burada uzman arkadaşlarım var aranızda bugün ifade edeceğimiz şeker Amerikan obezitesinin de kaynağı yani bugün ABD’de 250 milyon gariban zencilerin vücutlarının nasıl böyle yağlandığını sorduğumuz zaman en temel cevaplardan bir tanesi; işte GDO’lu mısır ve NBŞ’dir. Şimdi biz bu iki kefeden birini tercih edeceğiz. Hem birazcık bu olsun azıcık şunların da gönlünü alalım diyerek hayat devam edemez. Net bir duruş göstereceğiz. Bu fabrikanın arsa arazi sorunlarını çöz, hukuk sorunlarını çöz, kota meselesini hallet diye baskı yapıyorlar. Biz de ABD’ye karşı çıkamıyoruz. Onun için yüzde 10’luk bir kota verelim, sonra da yüzde 50 artıralım ama 300 bin Türkiye’de mazot çok pahalı Mazot bugün Türkiye’de 4 lira 30 kuruş. Dedik ki biz CHP olarak iktidara gelirsek mazotu 1,5 liraya vereceğiz. Başbakan ve korosu hemen başladı. Bunlar atıyorlar, muhalefette oldukları için sallıyorlar, kimse mazotu 1,5 liraya veremez, çünkü biz mazotta dışarıya bağımlıyız. Doğru mu söylüyor? evet doğru. Türkiye ihtiyacı olan mazotun yüzde 90’ını ithal ediyor, dışarıdaki fiyatlara bağlıyız.” AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık: “Özelleştirmelerde Ulusal Çıkarlı Düşüneceğiz” Sempozyumda en son söz alan AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, Ankara’da düzenlenen “Şekerin geleceği, sektörde yıldız ülke olabiliriz” konulu sempozyumda konuştu. Milletvekili Çalık, “Pancar tarımı ve şeker sanayinin; tarım ve sanayi entegrasyonunun en ve- Şeker Özel tonluk kapasiteleri varken 1 milyon ton kapasiteli fabrika kurmalarına da ses çıkarmayalım. İşte 300 bin ton üretiyormuş gibi yapsınlar ama 1 milyon tonu da piyasaya sürüversinler, dolayısıyla ne şiş yansın ne kebap diyebiliriz ama biz şunu söylüyoruz. Eğer bu memlekette bu memleketin bize verdiği imkânlarla okumuş yetişmiş ve bir aydın namusu içerisinde bu memleketten başka hiç kimseye hizmet etme görevi ve sorumluluğu olmayan siyasi kadrolar olarak, bizim meselemiz; Türkiye’de kendi şeker sanayimizi desteklemek ve geliştirmektir. Bu iki tercihi net olarak yapmak zorundayız. Arkadaşlar sırayla bahsettim. Gelelim yavaş yavaş üretime. Türkiye bundan 10 yıl evvel 18-19 milyon ton şeker pancarı üretiyordu. Bugün ne kadar üretiyoruz? 14 milyon ton şeker pancarı üretiyoruz. Yani Türkiye üretiminin 5 milyon tonunun kaybetmiş, 6 milyon tonunu kaybetmiş peki acaba diğer ülkeler nasıl üretiyorlar? Fransa yılda 30 milyon ton pancar üretiyor, Almanya’nın üretimi 25 milyondur, ABD 25 milyon ton, Rusya 22 milyon ton, Ukrayna 16 milyon ton ama bize kafamızda boza pişirerek söylediler ki bu 19 milyon ton çok fazla. Şeker pancarına kota getirildi mi arkadaşlar? Aynı kota hem pancara hem de NBŞ’ye getirildi. NBŞ’de üretimi artırmak için şeker pancarında üretimi azaltmak için kota bu iki iş için birlikte getirildi ve Türkiye’de üretimi yavaş yavaş aşağıya doğru çektik. Burada izninizle küçük bir parantez açmak istiyorum sadece şekeri değil, sadece pancar meselesini tarımın genelini konuşalım çünkü o pancar üreticisi pancar üretebilmek için mazot parası ödemek zorunda, gübre parası ödemek zorunda bunların çok pahalı olduğundan şikayet ediyoruz değil mi? Şimdi yer altı sularına sayaç takıyorlar. Yok öyle memleketin suyunu bedavaya kullanmak. Çiftçi isen vereceksin kardeşim parasını. Eskiden köylerde içme ve kullanma suyu ücretsizdi. Bütün şehir yasasını açın bakın artık içme ve kullanma suyunu kullanmak paralı. Yok öyle memleketin suyunu bedava kullanmak. Eğer çiftçi isen bu yüksek maliyetlerle mücadele etmeye çalışıyorsun. AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık rimli örneklerinden biri olarak takdim etmek istiyorum. Bugün en gelişmiş ülkelerin bile sanayilerini tarıma dayalı hale getirdiklerini akılda tutarak, sizlere neden böyle bir takdimi uygun gördüğümü açıklayayım; gıda maddeleri her geçen gün çeşitleniyor ve toplumun gıda talebine yetişilemiyor. Tarım, ekolojik dengeye katkı sunan eski bir dost gibi burada imdada yetişiyor ve sanayinin sırtına destek veriyor, iyi ki de yapıyor çünkü tarımın destek verdiği sanayilerin ülkelere sunduğu milli gelir, ihracat ve istihdam katkısı çok daha fazla sürdürülebilir oluyor. Bu fotoğraf içinde, şeker sanayii ve şeker sanayiini destekleyen pancar tarımı ülkemiz için oldukça stratejik bir sektörü arz ediyor. Türk şeker sektörü, yalnız şeker üretmek için hammadde kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda, yan sektörlere ve istihdama katkılarıyla çiftçiye en fazla geliri sağlayan sektör oluyor. Bu da; yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer demek,” dedi. Şeker sektörünün sadece taşımacılık sektörü için 25 milyon ton iş hacmi yarattığının altını çizen Çalık, şöyle devam etti: “Tarımda, hayvancılıkta, kimya, alkol, ilaç, yem ve maya sektörlerinde dışa bağımlılığın önüne geçmek demek. Doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilendirilen 10 milyon insanımıza iş ve ekmek kapısı demek.1980’li yıllardan itibaren teknolojik gelişmelerle birlikte, dünyanın ekonomik ve siyasi görünümünde de hızlı bir değişim sürecine girildiği hepimizin malumu. Bu sürece; küreselleşme, demokratikleşme ve özelleştirme damgasını vurdu. Ekonominin temel prensipleri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine imkan vermek üzere, devletin birçok sektörde üretim ve ticaretten çekilmesini zorunlu kıldı. Kamunun iktisadi hayat içerisinde yerinin sorgulandığı bu yeni dönemde, Türkiye’de de birçok sektörde olduğu gibi şeker sanayi için de özelleştirme süreci başladı. 2002 yılında, başta Adapazarı olmak üzere 7 şeker fabrikasının tasfiye edilmesine karar verildi. Aynı yıl, Başbakanımız gazetelere verdiği röportajlarda; ‘şeker ihracına başlamamız lazım, www.sekeris.org.tr 27 Şeker Özel neden biz dünya pazarlarında yer bulamıyoruz’ diyor ve Adapazarı Şeker Fabrikasını kapalı tutmanın kamuya darbe olduğunu söylüyordu.” ‘Özelleştirme girişimleri 2009 yılında Portföy C ve Portföy B grubu şeker fabrikalarının ihale ilanının yayınlanması ile yeniden gündeme geldi. Şeker-iş Sendikası bu konuyla ilgili hukuki bir süreç başlattı ve Portföy C grubu fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanının ve şartnamesini yürütmesinin durdurulması kararı verildi. 2011 yılına gelindiğinde 14 Eylül 2011 tarihinde Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ.’ye ait Portföy B ve Portföy C grubu şeker fabrikaları için yeniden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihale kararlan yayınlandı. Portföy B ve portföy C şeker fabrikalarının ihalesi 29.11.2011 tarihinde gerçekleştirildi” diyen Çalık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekim 2012’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ.’ye ait olan ve Özelleştirme idaresi Başkanlığı’nca 29 Kasım 2011 ‘de yapılan nihai pazarlık görüşmelerinde satılmasına karar verilen Portföy B Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan Şeker Fabrikaları ile Portföy C; Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarının ihalelerini iptal eden karara imza attı. 2002 yılından bu yana, AK Parti olarak biz, özelleştirmenin daha rasyonel bir ekonomik yapının oluşması için öneminin farkında olduk. Özelleştirme, ekonomide verimi arttırmayı, devleti tam rekabet ortamını bozabilecek faaliyetlerden uzaklaştırmayı sağlayacak bir uygulamadır dedik” ifadelerini kaydetti. Çalık, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bütün bu gerçeklerin yanında, biz özelleştirme yapılırken hem ilgili bölgenin hem kurumun hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak menfaatlerinin bir paydada düşünülmesi gerektiğine inandık. Kritik sektörlerdeki özelleştirmeler söz konusuysa; önce, ulusal stratejik tercihlerimizi, vatandaşımızın sürece duyduğu güveni özelleştirmenin şeffaf denetimini göz önünde tutacağımızı söyledik. Malatya Şeker Fabrikası’nın durumu da bu anlamda özeldi. Bazı fabrikalar vardır; kurulu olduğu bölgedeki tüm farkları siler; herkes için iş, aş ve refah üretir. Türkiye’nin az gelişmiş bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğuda bulunan fabrikalarımız, bu bölgelerde hem istihdam yaratmakta; hem toplumun refahına büyük katkı sağlamaktadır. 347 bin 790 metrekarelik alanda kurulu olan ve bugün 346 kişinin istihdam edildiği Malatya Şeker fabrikamız böyle bir misyon ve motivasyonla çalışır. Fabrikamız, bölgemizden bin 27 çiftçimizin pancar ekimi yaptığı ve 167 bin ton 28 şeker-iş dergisi • mart 2013 pancarın işlenerek 21 bin 850 ton şeker ile birlikte 6 bin 800 ton melas üretiminin gerçekleştiği bir yaşam ve üretim alanıdır, işte böylesi eşsiz bir tesis olan Malatya Şeker Fabrikasının kapanması ihale sürecinde özellikle birtakım hukuki boşluklardan dolayı elverişli hale gelmişti. Biz fabrikamızın kapanırsa çiftçimiz ve esnafımız açısından büyük olumsuz etkiler yaratacağını gördük ve özelleştirme ihalesinin ertesi, süreci yakın takibe aldık. Bu süreci yaşarken AK Parti iktidarı olarak büyük bir açıklık ve samimiyetle, özelleştirmeye karşı olmadığımızı söyledik. Fakat şunu da ekledik: Bu özelleştirme gerçekleşecekse, bir satış olacaksa; vicdanen en ufak bir tereddüt bile duymamalıyız. Yüreklerimiz bunun haklı ve doğru bir satış olduğu konusunda hemfikir olmalı. Böyle bir karar alabilmek için de iki şart öne sürdük: Bir, arsa uygun fiyata satılmalı; iki, fabrika özelleştikten sonra en az iki yıl çalıştırılmalı. “Şeker-İş’in ‘Kazanan Ülkemiz Olsun’ ideali yerini bulacaktır” Sayın Şeker-iş Genel Başkanımız, Sayın Maliye Bakanımız, Sayın Özelleştirme İdaresi Başkanımız ve son aşamada Sayın Başbakanımızla yaptığımız istişare ve görüşmeler neticesinde Malatya’nın hassasiyetleri göz önünde bulunduruldu ve Başbakanımız Malatya Şeker Fabrikası özelleştirme ihalesinin altına imza atmadı. Bu iptal kararı inşallah hayırlı olmuştur. Sayın Başbakanımıza tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz siyasileri aydınlatan ve bilgilendiren çalışmalarıyla, bir sivil toplum örgütünün üstlenmesi gereken sorumluluğu büyük bir özveriyle gerçekleştiren Şeker-İş Sendikasının ‘Kazanan Ülkemiz Olsun’ ideali, inanıyorum ki yerini bulacaktır. Sektörün dinamiklerini ve önceliklerini dikkate aldığı, Kanunla yetkilendirilmiş kurumların satış fiyatlarındaki dengeleyici ve belirleyici rolüne sahip çıkılan üretime köstek olmayan ihracatçılara yönelik destekleyici politikaları destekleyen bir özelleştirme süreci bizi ancak tatmin edebilir. Ve AK Parti, hükümetimiz ancak böyle bir özelleştirme sürecinin arkasında durabilir.” Konuşmaların ardından öğleden sonraki programda oturumlara geçildi. Oturumlarda Tarımsal Kalkınma ve Şeker Sanayii, Özelleştirme ve Şekerin Geleceği, Gıda Sanayiinde Tatlandırıcı Sorunları ve Sağlıklı Beslenme konuları uzmanlar tarafından detaylı bir şekilde anlatıldı. Şeker Özel Şekerin Geleceği Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Açıklandı… Şeker-İş Sendikası tarafından gerçekleştirilen ‘Şekerin Geleceği Yıldız Ülke Olabiliriz Sempozyumu’nun sonuç bildirgesi açıklandı. Şeker İş Sendikası 04-05 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Otel’de yapılan ve Türkiye’nin çeşitli illerindeki sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, konunun uzmanları ve siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen “Şekerin Geleceği-Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz II” konulu sempozyum sonuç bildirgesi kamuoyuna açıklandı. Altı madde altında toplanan sonuç bildirgesinde, “Ülkemizde kurumsal alt yapısı ve insan gücüyle, üretim potansiyeli ve oluşturduğu katma değerle şeker sektörünün mevcut üretim potansiyelinin değerlendirilmesi suretiyle ‘sektörde yıldız ülke’ iddiasını gerçekleştirmek adına dünya ile rekabet edebilirliği güçlü, ihracat potansiyeli yüksek ve şeker üretimini garanti altına alan endüstriyel bir yapının oluşturulması temel öncelik olmalıdır” denildi. “Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından biri olan şeker sanayinin geleceğinin aydınlığa kavuşması adına geniş katılımlı,çalışanların ve kamunun da içinde yer aldığı ‘üretici bazlı sektörel kalkınma modeli’ için gereken yeni bir yol haritasının oluşturulmasına olanak sağlayacak hukuki alt yapının hazırlanması gerekmektedir.”denilen bildirgede şu maddeler kamuoyuna açıklandı:” -Sektörel yönetim modeli kapsamında; başta şeker pancarı üreticileri olmak üzere çalışanlar, hayvan yetiştiricileri, yan sanayi yöneticileri ve çiftçiden başlayan üretim prosesinin her aşamasında katkı yaratan paydaşların içinde yer aldığı bir katılım modeli ile Türk Şeker Sektörü dinamik bir işleyiş kazanacaktır. -Bu perspektifle, Türkşeker özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak özerk bir yönetim yapısına kavuşturulmalı, teknolojik gelişme ve yenileme yatırımları konusunda imkan verilmeyen fabrikaların yeni yapı içerisinde rehabilite edilmesi için kendi yönetim yapılarına sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Türkşeker bünyesindeki fabrikalar; sektörü bilen yönetici kad- rolarıyla, uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla, mühendislik ve teknik bilgisiyle, piyasa süreçlerine karar verme yetki ve sorumluluğu kriteri doğrultusunda ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmelidir. -Tarımsal kalkınmayla, endüstriyel gelişmeyi dengeli bir şekilde yürütecek bu strateji için, şeker fabrikalarının sosyal amaçlı üretim yapan tesislerine yatırım yapılması ve üretim şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, tarımsal destek politikalarıyla da teşvik edilmeli, bölgesel kalkınmanın etkin hale getirilmesi sağlanmalıdır. -Tarımsal kalkınma, gıda sanayi, petro-kimya sanayi, maya, kozmetik, ilaç endüstrilerinin yanı sıra petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına milyarlarca dolar harcayan ülkemizde cari açık sorununun çözümüne katkıda bulunacak alternatif ve temiz bir enerji kaynağı olan biyoetanol üretimi, şeker sanayinin yarattığı dolaylı etkiler gözetilerek teşvik edilmeli, düzenleyici tedbirler alınmalıdır. -Sağlıklı gıda üretimine olan talebin hızla yükseldiği, dolayısıyla organik gıda endüstri ürünleri üretiminin önem kazandığı bugün; dünya ülkeleri nişasta bazlı şeker (NBŞ) kökenli yapay tatlandırıcılar ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların sağlık boyutunu tartışmakla beraber yüksek fruktozlu mısır şuruplarına ilişkin insan sağlığını tehdit eden birçok saptama bilimsel raporlar vasıtasıyla ortaya konmaktadır. Bu sebeple Türkiye’nin sağlıklı gıda tüketimi için, sağlıklı şeker üretim potansiyelini her geçen yıl daha da daraltan NBŞ kotaları, pancardan şeker üreten AB ülkelerinde uygulanan seviyeye indirilmelidir.” Açıklamada, sektörde yıldız ülke olunması için şeker pancarı sektörünün bütün paydaşlarını bir araya getiren “pancar çalışma grubu” adı altında, dünya ölçeğinde yaşanan gelişmeleri, olumsuz-tutarsız ve güncelliğini yitirmiş mevcut özelleştirme politikalarını yeniden ele alan ve bu çerçevede yeni bir şeker üretim stratejisi oluşturacak, gönüllülük temelinde bir yapının zaman geçirilmeksizin kurulması hedeflendiği bildirildi. www.sekeris.org.tr 29 Şeker Özel Sempozyumdan Kareler 30 şeker-iş dergisi • mart 2013 Şeker Özel www.sekeris.org.tr 31 Haber İşçiler Zalimce Çıkartılıyor Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi Başkanı Bahri Topçu, Aksaray’da bulunan Balküpü Şeker Fabrikası’nda işçilerin zalimce işten çıkarıldığını belirterek, balküpünün zehir küpü olduğunu söyledi. Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi Başkanı Bahri Topçu, Aksaray’da bulunan Balküpü Şeker Fabrikası’nda işçilerin zalimce işten çıkarıldığını belirterek, balküpünün zehir küpü olduğunu söyledi. 29 Haziran 2012’de Toplu İş Sözleşmesi yapmak için gerekli çoğunluğu sağladıktan sonra, İşveren sistemli bir şekilde sendikalı işçileri zalimce işten çıkarmaya başladığın belirten Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi Başkanı Bahri Topçu, “2012 yılı kampanyasını fedakarca fazla çalışarak başarıyla tamamlayan Şeker-İŞ Sendikası üyeleri, maalesef Balküpü Şeker Fabrikası’ndan alın terinin karşılığını alamadığı gibi, Kampanya biter bitmez işçi arkadaşlarımızın bir kısmı baskıyla işyerinden istifaya zorlamış, bir kısmı da küçülüyoruz bahanesiyle işten çıkarılmıştır” dedi. Balküpü Şekir Fabrikası’nın adeta zehir küpüne dönüştüğünü belirten Bahri Topçu, “Ramazan ayında başlayan kıyım, sistemli bir şekilde devam ediyor. Aksaray gençlerinin fabrikanın kuruluşundan bu yana sefalet ücretine çalışarak, ülkemizin en karlı şeker fabrikası yapmalarına rağmen, bu gençlerimizin emeği acımasızca sömürülmüş, keyfi davranışlar ve haksızlıklar karşısında anayasal hak olan sendikalaşma hakkını hayata geçirmiş, işyerinde büyük bir çoğunlukla toplu iş sözleşme yapma hakkını kazanmışlardır. İşçilerin bu Anayasal hakkını içine sindiremeyen Balküpü Şeker Fabrikası işvereni ve vekilleri, sadece sendikalı olmaları sebebiyle çeşitli bahanelerle işçileri işten çıkartarak balküpü, zehir küpü olmuştur” dedi. Konuyla ilgili gerekli yasal mücadeleyi başlattıklarını kaydeden Bahri Topçu, “Bal Küpü Şeker Fabrikası’nda çalışanların hakları alınıncaya kadar, ne gerekiyorsa sonuna kadar sürdürülecektir. Çalışanlar sahipsiz değildir. Usulsüz uygulamalar karşısında, herkes yasalar önünde mutlaka hesap verecektir. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır. Bağımsız yargı tek güvencemizdir. Sendikalaşma hakkımız ve Toplu İş Sözleşmesi yapma hakkımız ne yaparsanız yapın engellenemeyecektir. Buradan Balküpü Şeker Fabrikası işverenine sesleniyoruz. İşçilerin haklarına saygı gösterin. İşçinin ekmeğiyle oynamayın. İşçi varsa siz varsınız. Dinimizde en büyük suç Kul hakkıdır. Yukarıda Allah’a, aşağıda yasalara saygı gösterin. Bu insanların ne suçu var? Sizi insafa, Allah korkusuna davet ediyoruz” diye konuştu. Şeker-İş Yönetiminden Aksu’ya Ziyaret Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Genel Sekreter Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter Eyyup Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ve Genel Eğitim Sekreteri Hasan Basri Güzel, 2013 Nisan ayında emekli olacak Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürü Azmi Aksu’yu makamında ziyaret ederek on yıldan bugüne şeker sektörüne yaptığı katkılarından dolayı teşekkür ettiler. Daha sonra Aksu’ya Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, hatıralık el işlemesi bakır ibrik hediye etti. 32 şeker-iş dergisi • mart 2013 Haber Gök, TİKON Genel Kurulu’na Katıldı Medya ve İletişim mesleğinin en büyük sivil toplum örgütü Türkiye İletişim Konfederasyonunun (TİKON) 1. Olağan Genel Kurulu, Ankara Rixos Otel’de yaptı. Siyaset ve medya dünyasının büyük ilgi gösterdiği genel kurula Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök de katıldı. TİKON Genel Kurulu sonrası Şeyda Açıkkol Genel Başkanlığa seçilirken, EGEM TV Genel Müdürü Utku Demiröz Genel Başkan Yardımcılığına, Soner Demiröz ise yönetim kurulu üyeliğine seçildiler. Genel Kurul sonrası verilen yemekte Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Cantimur, Ak Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş ve Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök EGEM TV yöneticileri ile birlikte aynı masada uzun süre sohbet ettiler. Bolulu Hasan Ustaya Pancar Şekeri Ödülü Türkiye’nin sütlü tatlı denildiğinde ilk akla gelen Bolulu Hasan Usta ürünlerinde tatlandırıcı yerine pancar şekeri kullanması Şeker-İş Sendikası tarafından takdirle karşılandı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, gösterdiği hassasiyet sebebiyle Bolulu Hasan Ustaya teşekkür ederek ödüllendirdi. Ödül töreni öncesi konuşan Gök, piyasada merdivenaltı imalat yaparak insan sağlığını düşünmeden hareket eden çok sayıda firma olduğunun altını çizerek böylesine hassas bir konuda özellikle çocuklarımız ve torunlarımızın sağlıklı gelecekleri adına ürünlerinde pancar şekerini tercin eden Bolulu Hasan Usta’nın tüm sektöre örnek olduğunu söyledi. Bolulu Hasan Usta da süt tatlıları olarak “en iyi ürün en iyi hammadde ile üretilir” anlayışıyla üretim yaptıklarını iade ederek ürünlerinde kullandıkları şekerin Türkiye şeker fabrikalarının şeker pancarından ürettiği beyaz kristal şeker olduğunu vurguladı. www.sekeris.org.tr 33 Haber Hollanda Üretici Olmadan Asla Diyor… Hollanda şeker pancarı üreticileri kooperatifi Royal Cosun Yönetim Kurulu Başkanı Jos Van Campen, Hollanda’da şeker pancarından şeker üretiminin tamamının kooperatifin 2 fabrikasında yapıldığına belirterek, “Şeker fabrikalarında üreticinin içinde olmadığı bir model başarılı olamaz” dedi. Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök ile Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan, Royal Cosun Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Van Campen’i ziyaret etti. Van Campen, 19 yüzyıl başlarında Hollanda’da şeker pancarından şeker üreten 30 şeker fabrikası olduğunu, bunların özel işletmeler yeklinde faaliyet gösterdiğini ifade etti. O dönemde üreticilerle fabrika yöneticilerinin çoğu kez karşı karşıya geldiğini anlatan Van Campen, 1899 yılında ilk pancar üreticileri kooperatifinin kurulduğunu söyledi. Bu kooperatifler çatısı altında şeker fabrikalarının kurulduğunu dile getiren Van Campen, 1920 yılında 20 özel şeker fabrikasının ise 7 şirket çatışı altında birleştiğini anlattı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bazı şeker fabrikalarının kapandığını, kooperatiflerin elinde 6, özel sektörde 6 olmak üzere 12 şeker fabrikasının faaliyetini sürdürdüğünü aktardı. Van Campen, şöyle konuştu: “2000’li yılların başına kadar kooperatif fabrikaları ile özel fabrikalar arasında vahşi bir rekabet yaşandı. Bu yıllarda 3 kooperatif ve 2 özel şeker fabrikası kalmıştı. AB’nin şeker sektörünü yeniden yapılandırması sürecinde özel sektör şeker fabrikalarını kooperatiflere sattı. Bu özel şirketlerin tek işleri şeker üretimi değildi. Diğer yatırımlarını büyütmek istediler ancak 3 sektörde birden büyüyemeyeceklerini düşündüler. AB’de şeker sektörünün yeniden yapılanması sürecinde rekabetçi olamayacaklarını düşündüler. Dünya pazarı ile rekabet edebilmek için büyük olmanız lazım. Kooperatifler, üreticiyle hareket ettiği için güçlü bir yapıları olduğu için başardı. Üretici, sahibi olduğu fabrikada, kendi malını ürettiği için kooperatife sahip çıkıyor, bu nedenle kooperatif ve fabrikaları yaşatmak istiyorlar. Şeker fabrikalarında üreticinin içinde Haber olmadığı bir model başarılı olamaz. Şu anda Hollanda’da şeker pancarından şeker üretiminin tamamı kooperatifin 2 fabrikası eliyle yapılıyor. 1960’larda 12 fabrika 1 milyon ton şeker üretirken, şu anda biz de 2 fabrika ile 1 milyon ton şeker üretiyoruz. 1850’lerde 25 bin şeker pancarı üreticisi varken şu anda Hollanda’da 10 bin pancar üreticisi var. 130 bin hektarda pancar ekiyorduk, şu anda 73 bin hektarda pancar ekiyoruz. 30 yıldaki büyüme çok hızlı oldu. Üretimdeki artışın temel nedeni modernizasyon.” “Türkiye, Hollanda ile arasındaki farkı koşarak kat etmek zorunda” Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye’deki şeker fabrikaları özelleştirmesinde sermayenin tabana yayılması için mücadele verdiklerini anlatarak, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde Türkiye’ye özgü bir model oluşturulmalı. Bu modelin içinde işçi, üretici ve devlet bir arada olmalı” dedi. Hollanda’da şeker pancarından şeker üretiminin tamamının kooperatifler eliyle yapıldığına işaret eden Gök, Türkiye’nin Hollanda ile arasında oluşan farkı koşarak kat etmek zorunda olduğunu söyledi. Gök, Türkiye ile AB’nin nişasta bazlı şekerlerle ilgili birlik ve güç oluşturması gerektiğini de kaydetti. “Şeker fabrikalarının işletme devrini istiyoruz, tapusunu değil” Pankobirlik Genel Müdürü Tan da Türkiye’deki şeker fabrikalarından 25’inin özelleştirme kapsamında olduğunu hatırlatarak, 10 fabrikanın özelleştirmesinin yapıldığını ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından satışın iptal edildiğini hatırlattı. Şeker fabrikalarının satışının iptal edilmesiyle bir yanlıştan dönüldüğünü savunan Tan, “Avrupa’daki ve ABD’deki örnekler de gösteriyor ki üreticinin içinde olmayacağı bir özelleştirme modeli başarılı olamaz” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’de 500 bin pancar üreticisinin olduğunu dile getiren Tan, 20 bin kişinin şeker fabrikalarında istihdam edildiğini, yaklaşık 10 milyon kişinin de dolaylı ya da dolaysız şekilde şeker pancarından ekmek yediğini söyledi. Pankobirlik’in şeker fabrikalarının Türkiye’nin şekerinin yüzde 40’ını ürettiğini bildiren Tan, “Biz, şeker fabrikalarının işletme devrini istiyoruz, tapusunu değil” diye konuştu. Royal Cosun’un net cirosu 1 milyar 800 milyon avro Royal Cosun’un şeker fabrikası Suiker Unie’nin CEO’su Albert Markusse, kooperatifin bünyesinde 10 bin şeker pancarı üreticisi bulunduğunu söyledi. Kooperatifin şekerin yanı sıra patates, inulin, meyve ve hayvan yemi üretimi üzerine de fabrikaları olduğuna işaret eden Markusse, tüm fabrikalarda 3 bin 600 işçi çalıştığını belirtti. Şeker üretim maliyetlerinin gelecek yıllarda düşeceğini ve üretim miktarının artacağını düşündüklerini anlatan Markusse, şeker pancarı veriminin de yıllar içinde arttığını dile getirdi. Suiker Unie Genel Müdürü Jan William Van Rossel de, Hollanda’da devletin şeker üretimine müdahale etmediğini belirterek, şeker üretim kurallarını ise AB’nin belirlediğini vurguladı. Royal Cosun’un net cirosunun 1 milyar 800 milyon avro, net karının ise 115 milyon avro olduğuna dikkati çeken Van Rossel, karın, kooperatif üyesi şeker pancarı üreticileriyle paylaşıldığını vurguladı. Rossel, kooperatif yöneticilerin seçimle iş başına geldiğini, 9 kişilik yönetim kurulunun 6 üyesinin çiftçilerden, 3 üyesinin de profesyonellerden oluştuğunu söyledi. www.sekeris.org.tr 35 Şeker Özel Şeker-İş Sendikası Başkanlar Kurulu Toplantısı KKTC’de Gerçekleştirildi… “En Büyük Tehdit Özelleştirme” Şeker-İş Sendikası 2013 yılının ilk Başkanlar Kurulu toplantısını yavru vatan KKTC’de gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ün yaptığı toplantıda özelleştirme sürecinden çalışma hayatındaki değişikliklere dair ve hukuki süreç konusunda çok kapsamlı konulara değinildi. Özelleştirme süreciyle çalışma hayatındaki değişikleri değerlendiren Şeker-İş Sendikası yayınladığı sonuç bildirgesinde ‘En büyük tehditin özelleştirme’ olduğunu bildirdi. Toplantıda Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü Azmi ve Aksu ve Genel Müdür Yardımcıları ile Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Vedat Bilgin ve Doç. Dr. Aydın Başbuğ ile E-Devlet Projesi ve kullanımı konusunda uzman Hakan Kuzucu birer sunum yaptılar. Konuşmasında Sendikalar Yasası’nın Türkiye’nin emeğini koruyan, ekonomik ve sosyal gelişimini teşvik eden, destekleyen bir yasa olmasını ümit ederken; aynı zamanda bunun ülkenin demokratikleşmesine katkı yapmasını beklediklerini ifade eden Gök, “Öncelikle, devlet ve toplum ilişkilerinin demokratikleşmesi devletin içindeki kurumların toplumla olan münasebetlerini, seçimlerle olan iradeyi esas alacak bir dönüşümden geçmesini kapsamaktadır. Milletin egemenliğini ve iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi’nin üstünlüğünün devletin içindeki bütün kurumların karşısında tespit edilmesi, devlet içindeki yapılanmanın bu hiyerarşiye göre yapılması elzemdir. Bunun yapılması demek; ordu, devlet ve istihbarat başta olmak üzere çeşitli güvenlik kuruluşlarının demokratik otorite içerisinde kendilerine düşen rolü benimsemeleri demektir” şeklinde konuştu. 22 milyon işgücünde 600 bin sendikalı ciddi bir eksiklik Yaklaşık 22 milyon işgücünün istihdam edildiği bir ekonomide sadece 600 bin işçinin sendikalaştırılmış ol- 36 şeker-iş dergisi • mart 2013 masının ciddi bir eksiklik olduğunun altını çizen Gök, büyük çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan kuruluşların sendikalaşma ile ilgili tavırlarının ekonomik bakımdan kayıt dışı ekonominin büyümesine destek anlamını taşıdığını söyledi. Gök, “Bizler, dayatmalar karşısında direnen ve değişim yönlü hareketlerle ülkemiz lehine gerçekleşecek oluşumlara yön vermek zorundayız. Sendikal örgütlenme önündeki engelleri kaldıracak mücadele yöntemlerini geliştirmek zorundayız” dedi. Konuşmasında şeker sektörüne ilişkin özelleştirme politikalarına da değinen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Şeker Endüstrisinin, Özelleştirme İdaresi’ne terk edilen fabrikalar nedeniyle sektördeki çok hızlı gelişmelere ayak uydurma imkanından mahrum bırakıldığını iddia etti. Gök şöyle devam etti: “Son 20 yılda, hızla ilerleyen teknolojik gelişim karşısında Özelleştirme İdaresi, adete şeker sanayiyi bu gelişmelerin dışında tutarak, geri bıraktıracak bir politika izlemiştir. Bütün bunlara rağmen şeker sanayinin mevcut üretim potansiyeli, Özelleştirme İdaresi’ne rağmen kendi yağıyla kavrulma imkanını yaratmıştır. Yaklaşık 12 yıllık mücadelemizde, Şeker Endüstrisinde özelleştirmenin daha önce Et-Balık’ta yaşandığı gibi, şeker üretimini tasfiye edip Türk Gıda Sanayini ithalata dayanan bir yapay şeker üretimine pazar yapmaya götüreceğini defalarca kez anlattık, gerek siyasi gerekse hukuki alanda çalışmalarımızı sürdürdük. Şeker sanayinin; bir toplum için tarımsal endüstri, tarımsal kalkınma ve sağlıklı beslenmenin önemli bir değer olduğunu hafızalara kazıdık. Çünkü dünya şeker endüstrisinde sağlıklı beslenmenin; gıda sanayinin sağlıksız tatlandırıcılardan uzaklaştırılarak yerli şeker sanayiyle kuracağı ilişkiye bağlı olduğunu ve bunun da ülkemizde uygulanmasını öngördüğümüz politikalarla kesiştiğini gördük. Şeker sanayinin özelleştirilmesi ko- Polonya-Hollanda ve ABD üreticileri ile güçlüler Şeker sektörüne ilişkin dünyadan da örnekler vererek konuşmasını sürdüren Gök, Avrupa’nın en büyük şeker üreticilerinden Polonya’nın 22 yıllık bir özelleştirme sürecini yaşadığını ve ülkenin 18 şeker fabrikasının Alman ve İngiliz şirketlerin eline geçtiğini kaydetti. Yaşadığı acı deneyimler sonucunda ciddi sıkıntılar yaşayan Polonya’nın, konuyu tam bir ulusal mesele olarak mütalaa ederek, elinde kalan 7 fabrikanın kesinlikle yabancıya ve özel sektöre satılmaması için 2001 yılında meclis kararı aldığına vurgu yapan Gök, “Fabrikaların, pancar üreticisine ve fabrikalardaki işçiye satılması şartını içeren bu karar doğrultusunda, Polonya Hükümetinin 2011 yılı Eylül ayında fabrikaların işçiye ve üreticiye devir tarihini açıklamasıyla birlikte sürecin sonuna gelinmiştir. Belirtilmesi gereken diğer bir husus da, özelleştirme sürecinin veya mülkiyetinin halka devrinin 10 yıl uzamasının nedeninin Parlamento’nun fabrikaları gerekli yatırımları yaptıktan sonra işçi ve üreticiye karlı bir halde devretmek istemesinden kaynaklanmış olduğudur. Polonyalı pancar üreticisi ve şeker işçisi, bir anlamda fabrikalardan aldıkları kar paylarıyla fabrikaların sahibi olacaklar ve ulusal varlıkları da ellerinde kalmaya devam edecektir. Keza, ABD ve birçok AB ülkesinde olduğu gibi Hollanda da, dünya pazarı ile rekabet edebilmek için üreticileriyle hareket eden güçlü yapılarıyla dünya şeker sahnesinde tüm iddiasını ortaya koymaktadır” dedi. Gök’ün konuşmasının ardından ödül törenine geçil- Şeker Özel nusunda bir takım çıkar gruplarıyla kurulan ittifaklar ve çalışmalar boşa çıktı ve Başbakanımız, bu konuda taleplerimizi karşılayan tavrı sergiledi. Bu çerçevede; bugüne kadar yanlış yönlendirilen siyasilerimize sunduğumuz raporlarımız ve çalışmalarımız neticesinde Türkşeker bünyesinde yer alan 10 fabrikamızın özelleştirilmesine ilişkin yapılan ihalelerin iptaline yönelik vuku bulan bu siyasi kararın, ülkemiz şeker sektörü açısından bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Alınan bu yerinde kararın ardından; yurt içi dinamiklerimizi yok sayan politikalara karşın, rekabet gücü yüksek dünya ülkelerinde uygulanan üretici ve çalışanlara devir seçeneğinin değerlendirilmesi ile nihai amaca ulaşacağımıza inanıyorum.” di. Sektöre hizmetlerinden dolayı TŞFAŞ Genel Müdürü Azmi Aksu’ya Gök tarafından bir plaket verildi. Ardından Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar’a da bu görevinde 26. Yılını doldurması sebebiyle Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök tarafından plaket verildi. Törende konuşan TŞFAŞ Genel Müdürü Azmi Aksu duygularını şöyle ifade etti: “Emaneti korumak zorundayız” “Görevde bulunduğum 10 yıldır, Şeker-İş Sendikasıyla hiçbir problem yaşamadık. Bu 10 yıl şeker sektörünün en zor 10 yılıydı ki fabrikalar özelleştirme programına alınmıştır. Ama çok şükür ki fabrikalarımız özelleştirilmedi. En zor şartlardan aldık bugünlere getirdik. Ayrıca bu yıl çok güzel bir kampanya dönemi geçirdiğimizi belirtmeliyim. Şu an da 5 kampanya dönemi devam ediyor. Bizlerde fabrikalarımıza sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Almadan vermek Allah’a mahsustur. Taşıma suyuyla değirmen dönmez. Emaneti korumak mecburiyetindeyiz. Şayet pancar var ise fabrikaların çalışmaması mümkün değildir. Hepimiz bu sektör için sanayimiz için çalışıyoruz. Şeker-İş’le iftihar ediyor, her platformda sendikamızı savunuyoruz. Sağduyulu insanlardan meydana geldiğini her yerde bayan ediyoruz.” Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar da kendisine takdim edilen plaketten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Plaket takdim törenin ardından Şube Başkanları Sonuç Bildirgesi okundu. ‘En büyük tehditin özelleştirme’ olduğuna vurgu yapılan bildirge şu şekilde: www.sekeris.org.tr 37 Şeker Özel KKTC Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi “06-09 Ocak 2013 tarihinde Girne’de toplanan Şekerİş Başkanlar Kurulu, Şeker Sanayi’nin mevcut durumunu ve özelleştirme süreci ile çalışma hayatındaki değişikleri değerlendirerek, ortaya konan görüş ve öneriler doğrultusunda bu konudaki yaklaşımlarını aşağıdaki sonuç bildirisi ile üyelerimize, basınımıza ve kamuoyuna duyurmaya karar vermiştir. Alınan kararlar doğrultusunda; • Özelleştirme, tüm kamu kurumlarında olduğu gibi sendikamızın örgütlü olduğu şeker fabrikalarında da çalışanlara ve sendikamıza yönelik en büyük tehdit unsurlarından biridir. Son olarak; Türkşeker bünyesinde bulunan 10 Şeker fabrikasının satışa çıkması ile başlayan ihale sürecinde hükümetin, şeker sanayi ve tarımsal üretime olası olumsuz etkilerini hesap ederek kullandığı inisiyatif ile verilen iptal kararı, ülkemiz şeker sektörünün geleceği adına atılan büyük bir adımdır. Sendikamız, dünya şeker üretiminde söz sahibi olabilmemiz adına sürdürdüğü çalışmalarının ABD ve Polonya, Hollanda gibi Avrupa ülkeleri örneklerinde örtüştüğünü görerek Şeker endüstrisinin sürdürülebilirliğinin ancak, çalışanların ve üreticilerin içinde bulunduğu bir yapılanma ile mümkün olacağı sonucuna varmıştır. • Özelleştirmenin yanı sıra sektörümüzün maruz kaldığı en önemli sorunlardan biri de üretim aşamasında ihtiyaç duyulan teknik ve idari personel açığıdır. Bu konu, başta verimlilik ve çalışma barışı olmak üzere işçiler üzerinde psikolojik bir baskı oluşturmaktadır. Sendikamız, bu konuda yapmış olduğu çalışmaların siyasi irade nezdinde kabul görmesi noktasında elindeki tüm imkânlarını seferber etmiş ve bu çalışmalarını yetkili mercilere ulaştırmıştır. Şeker Sanayi’nin varlığını tehdit eden bu sorunun bir an önce çözüme kavuşturulması hususunda şubelerimizin de görüş ve 38 şeker-iş dergisi • mart 2013 istekleri doğrultusunda şekillenen çalışmalarımızın artarak devam edeceği kararlaştırılmıştır. • 2013-2015 yıllarını kapsayacak 25. Dönem Toplu İş Sözleşmesi hazırlık çalışmalarımız kapsamında; şubelerimizden gelen talep ve beklentiler ayrıntıları ile incelenerek, ortak bir görüş oluşturulmuş ve toplu sözleşme taslağımızın genel çerçevesi belirlenmiştir. • Çalışma hayatımızı düzenlemeye yönelik yürürlüğe giren 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu uygulanması noktasında birçok aksaklığı beraberinde getirecektir. Yeni yasayı tüm ayrıntıları ile inceleyen Başkanlar Kurulumuz kanunun 12. ve 15. maddelerinin son fıkraları gereğince şube genel kurulu seçimlerinin veya kurulların iptali halinde sendikaya kayyum tayin edilmesini demokratik esaslara aykırı bulmuştur. Bu nedenle söz konusu hükme ilişkin olarak sendikamız tarafından gerekli uyarı ve çalışmalar başlatılmıştır. • Başkanlar Kurulumuz; kuruluşundan bu yana teşkilatının her kademesinde emek ve mücadele ruhu ile olgunlaşan Sendikamız Şeker-İş’ in, bu yıl 50. kuruluş yıldönümü gerçekleştirilecektir. Aynı dönemde ikincisi gerçekleşecek olan Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz Sempozyumu’nun, 3-5 Şubat 2013 tarihinde düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Köklü bir geçmişi olan teşkilatımızın, her geçen gün büyüyen güçlü bir yapıya kavuşması umuduyla 50. yılımızın şeker sanayine tüm teşkilatımıza ve çalışanlarımıza hayırlı olmasını dileriz. 2013 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk Başkanlar Kurulu toplantımızın başta teşkilatımız ve şubelerimiz olmak üzere sanayimize hayırlı olmasını temenni ederiz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur” denildi. www.sekeris.org.tr Şeker Özel Başkanlar Kurulu Toplantısından Kareler 39 Haber Şekerdeki İptale Mısırlı İlgisi… Mısır Gıda İşçileri Sendikası’ndan Şeker-İş’e Ziyaret “Mısır’da 160 bin üyesi bulunan Gıda İşçileri Sendikası l’inci Başkan Yardımcısı Halit Abdullatif Eyş, Şeker-İş’i ziyaretinde, “Türkiye’de özelleştirilen fabrikaların siyasi bir kararla satışlarının durdurulması dikkatimizi çekti. Bu kararın ülkemizdeki yöneticilere de örnek olmasını istiyoruz” dedi. Şeker fabrikalarının bilinçsiz bir şekilde özelleştirilmesine karşı verdiği mücadeleden dolayı dikkatleri üzerine çeken Şeker-iş Sendikası’na Mısır’da aynı iş kolunda örgütlü bulunan Gıda işçileri Sendikası, anlamlı bir ziyarette bulundu. Ziyarette Mısır’daki şeker sektörü ve sendikaları hakkında kapsamlı bilgi veren Gıda işçileri Sendikası l’nci Başkan Yardımcısı Halit Abdullatif Eyş, “160 bin üyemiz ve ülke genelinde 132 şubemiz bulunuyor” dedi. Mısır’da şekerin ağırlıklı olarak şeker kamışından üretildiğini ancak şekerpancarının da önemli bir yerinin bulunduğunu dile getiren Abdullatif Eyş, “1 milyon 500 bin ton civarında yıllık üretimimiz var ancak bu tüketimimizi karşılamıyor. 700-800 bin ton ithalatımız var” diye konuştu. Mısır’da bulunan 18 tane şeker fabrikasının 5’inde şeker pancarından şeker üretimi yapıldığının altını çizen Abdullatif Eyş, bunun için Türkiye’de izlenen özelleştirme politikası ve gelinen son durumun kendileri için de hayati önemi bulunduğunu bildirdi. “Siyasi bir kararla fabrikaların özel sektöre satışlarının durdurulması bizim de dikkatimizi çekti. Şeker fabrikalarının üreticiler eliyle çalıştırılmasını biz de önemsiyoruz” diye konuşan Abdullatif Eyş, “siyasetin bu kararı neden aldığını ve bu süreçte ortaya koyduğunuz sendikal mücadeleyi yerinde görmek istedik” dedi. Şeker-İş’ten Mısır’a destek sözü Şeker-iş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ise, Mısırlı sendikacıların yaptıkları ziyareti önemsediklerini belirterek, bu ziyaretin özelleştirme ihalesi yapılan B ve C portföyündeki 10 şeker fabrikasının satışlarının geçtiğimiz ay Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından iptal edilmesinin ardından gerçekleşmesinin kendileri için de büyük anlam ifade ettiğini vurguladı. “Bu ziyaret bizim haklılığımızı bir kez daha ortaya çıkarmıştır” diye konuşan Gök, Mısırlı sendikacılara her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirtti. Şeker-İş Heyeti Mısır’da Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz aylarda davet ettiği Mısır Gıda İşçileri Sendikasına iade-i ziyarette bulundu. Şeker-İş Sendikası Ilgın Şube Başkanı Kamil Çomak, Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt, Erciş Şube Başkanı Yavuz Şahin ve Kırşehir Şube Başkanı Işık Şimşek’ten oluşan heyet karşılıklı fikir alışverişinin ardından Mısır Kamış Şekeri Fabrikası’nı ziyaret ettiler. 40 şeker-iş dergisi • mart 2013 Şeker-İş Sendikası Ölüm ve Sosyal Yardımlaşma Vakfının Denetim Kurulu Başkan Kenan Piynar, Raportör Sefer Kahraman ve Üye Nuri Murat tarafından Genel Merkez Binası’nda gerçekleştirildi. Hazırlanan raporda ise şöyle denildi: “19-22 Şubat 2013 tarihleri arasında Şeker Anadolu Mutfağı, Şeker-İş Sıhhiye Misafirhanesi ve Vakfın iştiraki olan Şeker-İş Sigorta Aracılık Hizmetleri Haber Şeker-İş Vakfı ve Genel Merkez Denetimi Tamamlandı Ltd. Şti. ile Anadolu Şeker Turizm Ltd. Şti. Merkez ve Grand Şeker Hotel Şubesi’ne ait bütün kayıtlar incelenmiş olup, kayıt ve kararların Yönetmelik ve Tüzüğe uygun olarak zamanında yapılmış, kayıt ve evraklarda herhangi bir eksiğe rastlanmamıştır. Denetim Kurul olarak Yönetim Kurulunun yapmış olduğu başarılı çalışmalardan dolayı teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.” Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Denetimi 19 Şubat-1 Mart 2013 tarihleri arasında Başkan Salih Ünal, Üye Veli İlkay ve Raportör Osman Erik tarafından gerçekleştirildi. Denetim sonrası tutulan tutanakta bütün kayıtların incelenerek kayıt ve kararların yönetmelik ve tüzüğe uygun olarak zamanında yapıldığı, kayıt ve evraklarda herhangi bir eksikliğe rastlanmadığına vurgu yapılarak yönetim kurulunun yaptığı çalışmalara teşekkür edildi. www.sekeris.org.tr 41 Makale İşveren Dayatmalarına Rağmen Türkiye’nin Girişimci Ruhunu Ortaya Çıkarmak... Ülkemiz üretim politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi ve sosyal gelişimin sağlanmasında en önemli faktör; hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir çalışma hayatıdır. Bu amaca hizmet etmek üzere bugün; Dokuzuncu Kalkınma Planı ve buna bağlı olarak hazırlanan Orta Vadeli Programlarda çalışma hayatına üretkenlik kazandıracak, çalışanlar açısından sağlıklı ve huzurlu bir iş ortamı oluşturacak bir takım hedef ve tedbirlerle önemli adımlar atılmıştır. Planın son yıllık programı olan 2013 Yılı Programında da hakim olan söz konusu anlayış, hazırlıkları devam eden Onuncu Kalkınma Planında da kilit rol oynayacaktır. Bu hedefler doğrultusunda ilerlerken, ne yazık ki ülkemiz çalışma hayatı tam anlamıyla otokratik, dayatmacı bir yönetimle idare edilmeye devam etmekte, hatta işverenlerle olan ilişkilerimiz kurumsallaşmanın ötesinde; bireysel çaba, diyalog ve girişimlere dayanmaktadır. Bugün, çalışma şartlarının insan hak ve özgürlüklerine yakışır biçimde işlemesi gerekirken işveren ve sermaye temsilcilerinin emek aleyhtarı yürüttükleri politika, emeğin korunmasını ciddi bir sorun haline getirmiştir. Bırakınız işçi sınıfının değerinin ne olduğunu, sendikanın ne işe yaradığını dahi tartışan emek karşıtı bu kesim sadece kendisini gözeten ve toplumu yok sayan ideolojileri çerçevesinde çalışanı bir meta olarak görmeye devam etmektedir. Ülkemiz gıda sektörünün temel endüstrisi sıfatını omuzlamış Türk Şeker sektörünün varlığı ve gelişimi konusunda süregelen çalışmalarıyla klasik sendikacılık anlayışını aşan ve örnek teşkil eden, sektörün içinde yer alan kuruluşlara diyalog kapılarını hiçbir zaman kapatmayan sendikamızın dahi söz konusu işveren tutumuyla karşı karşıya kalması, ülkemizde işveren profilinin alın terine hak edilen değeri vermede ne denli kapalı olduğunu göstermektedir. Dün olduğu gibi bugün de, çalışanın emeğini yok sayarak kendini tayin edici olarak gören işveren ve işveren temsilcilerinin keyfi ve inisiyatifine kalmış bir düzeni oturtma anlayış ve çabası; emeği hor gören zihniyetin değişmediğini, işveren kesiminin emeğin kutsal bir değer olduğunu hala kavrayamadığını gözler önüne sermektedir. Hatta işveren kesimlerince örgütlenme, üretimin karşısında yer alan en büyük engel olarak görülmektedir. Nitekim işverenin baskı, zulüm ve dayatmacı tavrına maruz 42 şeker-iş dergisi • mart 2013 İsa Gök-Genel Başkan kalan fakat peşine düştüğü ekmeğini evine götürme davasından başka bir kaygı taşımayan çalışanlarımız var gücüyle çalışmaktadır. Ne var ki, çalışanları hor görerek ortak paydanın dışına iten yaklaşım sonucu ekmeğinin hatırına susan çalışanlarımızın bastırılmış sessizliğinin sona erecek olması göz ardı edilmektedir. İçerisinde bulunduğumuz dönem, endüstriyel gelişim hamlesini ‘tarafların entegre yaklaşımı’ ile ülkemiz ölçeği dışına çıkarma, hatta uluslar arası düzeye taşıma önceliğini gerektirmektedir. Bunu gerçekleştirmek üzere izlenecek yol ise sendikaları tehlike ya da tehdit olarak gören yahut sendikaların kendi güçlerini zedeleyeceği korkusunu taşıyan işveren anlayışının terk edilmesinden geçmektedir. Üretimin geleceğini garanti altına almada üstlendiği rol ile çalışanlarımız, kullanılan bir araç değil amaca giden yolu tırnaklarıyla kazıyarak inşa eden büyük bir güçtür. Bu nedenledir ki işverenin kendi çıkarları lehine işleyen bir sistematiğin oluşturulması yerine örgütlü ve dayanışmanın hakim olduğu yapısal bir oluşum ile üretimde demokrasi hakim kılınmalıdır. Demokratik işleyişin özünü devreye sokarak, sorunların çözümü adına ortak mücadele alanında yer aldığımızın farkındalığı ile diyalog ve danışma ortamının oluşturulması gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle, çalışanların temsilcilerine; işletmenin ya da işyerinin faaliyetleri, istihdamın yapısı ile olası gelişimi ve özellikle istihdamı tehdit eden bir durumda alınması düşünülen önlemler hakkında önceden bilgilendirme yapılması ve danışılması çalışma hayatımıza güçlü bir temel sağlayacaktır. Ülkemizde hakim kılınmasını istediğimiz refah toplumu, katılımcı sosyal diyalog, toplumsal adalet, güçlü toplum adına sendikalar ve emek gücünün toplumsal barış ile ülke demokrasisinin en temel gereksinimi olduğu unutulmamalıdır. Bir ülkenin demokratik işleyişinin sağlanmasında oynadığı etkili rol ile emek gücü; ülkenin durmaksızın işleyen ana dinamiği, üretim yapısının baş aktörüdür. Güçlü bir toplum, güçlü bir Türkiye’nin inşası için ortak akılda buluşularak birlik ve beraberlik kıstası pekiştirilmeli, üretimin geleceğini garanti altına alma adına bir an önce düğmeye basılmalıdır. Bilinmelidir ki, ‘ortak eylem’ düzlemi çerçevesinde yan yana yer almadıkça, çözüm kapılarının önünde değil arkasında kalmaya devam edeceğiz.. Haber İsa Gök’e 50. Yıl Hediyesi Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetimi Sendikanın 50. kuruluş yılı münasebetiyle çalışmalarıyla şeker sektörünün gelişimine büyük katkılar sağlayan ve bu manada taraflı tarafsız tüm kesimlerin büyük takdirini toplayan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’e kuruluş yılı anısına bir hediye verdiler. Çorum Şeker-İş’ten Bozdağ’a Çiçekli Teşekkür Şeker-İş Çorum Şube Başkanı Sefer Kahraman, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a beklentilerini dile getiren bir dosya ve çiçek sundu. Ak Parti İl Başkanlığını ziyaret eden Bozdağ ile bir süre görüşen Kahraman, şeker fabrikalarının özelleştirme ihalesinin iptal edilmesinde katkısı olan ve şeker fabrikalarının bacasının tütmesini sağlayan hükümete teşekkür etti. www.sekeris.org.tr 43 Haber AK Parti Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen Şeker Fabrikasını Ziyaret Etti… “Bize Düşen Görev Fabrikayı Dolu Dolu Çalıştırmaktır” Ak Parti Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen Kastamonu Şeker Fabrikasını ziyaret etti. Gülşen’e Ak Parti İl Başkanı Metin Çelik, Ak Parti Merkez İlçe Başkanı Feridun Öztürk ve Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Mehmet Kayıkçı eşlik ettiler. Ziyaret sonrası bir açıklama yapan Gülşen, Şeker Fabrikasını ve Şeker-İş Sendikasını ziyaret ettiklerini belirterek, fabrika çalışanları, sendika ve fabrika müdürü ile görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. Gülşen şöyle devam etti: “Biliyorsunuz Kastamonu Şeker Fabrikası ile ilgili bir özelleştirme süreci yaşandı. 44 şeker-iş dergisi • mart 2013 Sayın Başbakanımızın talimatıyla satış ihalesi iptal edildi. Şimdi bize düşen fabrikayı daha verimli ve dolu dolu çalıştırmaktır. Kastamonu Şeker Fabrikasının üretim kapasitesini ve ürün kalitesini artırmalıyız. Çiftçilerimiz geçen yıl yaşanan süreç nedeniyle pancar ekmekte tereddüt etmişlerdi. Bu yıl pancarda ton başı taban fiyat 135 lira olacak. Ürün kalitesine göre bu fiyat ton başı 165 liraya kadar çıkacak. Dolayısıyla önümüzdeki yıl pancar ekiminin artmasını bekliyoruz. Çiftçimiz artık gönül rahatlığıyla pancar ekip Şeker Fabrikasına sahip çıkmalıdır.” Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Balküpü Şeker Fabrikası işçilerinin “skandal niteliğinde sayılabilecek” işten çıkarmalarla karşı karşıya kaldığını söyledi. Şeker-iş Sendikası üyeleri, Keskinkılıç Gıda Sanayine bağlı Balküpü Şeker Fabrikası’nda 2012’den itibaren 69 işçinin işten çıkarılması nedeniyle fabrika önünde, protesto gösterisi düzenledi. Protestoya Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Genel Sekreter Fevzi Şengül ve Genel teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum temsilcileri de katıldı. Jandarma ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı eylem, Şeker-İş Sendikası Genel Başkam İsa Gök’ün fabrika girişme siyah çelenk bırakmasıyla başladı. İşten çıkartılan işçilerin de katıldığı eylemde basın açıklaması yapan Gök, üretim gücünü işçisine borçlu olan bir işletmenin sadece sendikalı oldukları gerekçesiyle kendi işçisini işten çıkartmasının bu ülkenin katma değer yaratan diğer sektörlerine kötü örnek teşkil ettiğini dile getirdi. İşten çıkarmaların kabul edilemez olduğunu vurgulayan Gök, “Balküpü Şeker Fabrikası kendi vizyonu ve temel değerleri ile çelişen yaklaşımını terk etmedikçe bundan böyle tüketiciler nezdinde de işçisine kıyan işveren olarak anılacaktır. Balküpü Şeker Fabrikası işçileri skandal niteliğinde sayılabilecek işten çıkarmalarla karşı karşıya kalmıştır” dedi. Açtıkları pankartlarla işten çıkartılmaları protesto eden sendika temsilcileri ve üyeleri, yapılan açıklamaların ardından dağıldı. İmza kampanyası başlatıldı Şeker-İş Sendikası üyesi işçiler daha sonra Balküpü Şeker Fabrikasındaki işçilerin çıkartılması üzerine, destek için Vilayet meydanında imza kampanyası başlattılar. Aksaray Balküpü Eyleminde Şeker-İş’e Sivil Toplum Desteği Balküpü Şeker Fabrikasından çıkarılan işçilere destek amaçlı sivil toplum kuruluşları ve siyasiler destek verdi. Geçtiğimiz günlerde Aksaray’da Şeker-İş Sendikası tarafından düzenlenen yemeğe Şeker İş Genel Başkanı İsa Gök, MHP Aksaray İl Başkanı Rıfkı Karabatak, MHP MYK üyesi Turan Yaldır, CHP Aksaray İl Başkanı Doğan Koşar, Merkez İlçe Başkanı Gülhan Tosun, Baro Başkanı Levent Bozkurt, Kamu-Sen İl Başkanı Ali Toprak, SağlıkSen İl Başkanı Mücahit Tokmak ve işçiler katıldı. Gök : “Sırf Sendikalı Diye İşten Çıkarıldılar” İşçilere destek için burada olduğunu belirten Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök;“Bugün Aksaray’da bulunmamın sebebi örgütümüze destek olmaktır. Balküpü Şeker Fab- rikası kendi vizyonu ve temel değerleri ile çelişen yaklaşımını terk etmedikçe bundan böyle tüketiciler nezdinde de işçisine kıyan işveren olarak anılacaktır. Balküpü Şeker Fabrikası işçileri skandal niteliğinde sayılabilecek işten çıkarmalarla karşı karşıya kalmıştır. Emekçi arkadaşlarımızın balküpü şeker fabrikasından sırf sendikalı diye işten çıkarıldılar. 214 işçi ile yetki aldığımız bir fabrikadan 80’i sadece sendikalı olduğu için işten çıkarıldı. Geçen haftadan beri bu arkadaşlarımızı örgütlü olarak hep destekçisiyiz. Buradan Aksaray halkının da bu işçilere destek vermelerini bekliyoruz” dedi. Yemekte CHP Aksaray İl Başkanı Doğan Koşar ve MHP İl Başkanı Rıfkı Karabatak Şeker-İş’e destek veren birer konuşma yaptılar. www.sekeris.org.tr 45 Haber Gök: “Balküpü, İşçisine Kıyan İşveren Olarak Anılacak” Haber Burdur Şeker’de Hizmet Ödülleri Sahiplerine Verildi Burdur Şeker Fabrikasında, fabrikaya 20 ve 30 yıllık emeğini vermiş olan ustalara ödülleri, Fabrika Müdürü Abdulkadir Gülsün, Şeker-iş sendikası Burdur şube başkanı Mustafa Onay, birim müdürleri Yaşar Alkan, Mustafa Paralı, Hasan Ali Yıldırım, Mehmet Avşar, müdür muavinleri Mehmet Gazi Boğazpınar, Güven Karataş, Ali Şahin Çelik ve baş temsilci Hakan Bostancı tarafından takdim edildi. Ödül töreninde kısa bir konuşma yapan Fabrika Müdürü Abdulkadir Gülsün, “ortalama insanın 60 yıl yaşadığı ülkemizde, ömrünün yarısını şeker şirketine hizmet ederek geçirmiş değerli çalışanlarımıza, alınlarının teriyle hak ettikleri bu ödülleri vermekten dolayı mutluluk duyuyorum. Sizlerle çalışmış olmak, şu kısa dönemde olağan üstü değişimlere sizlerle birlikte imza atmak, bana gurur ve mutluluk veriyor” dedi. Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdür Muavini Dr. Abbas Sueri Burdur Şeker Fabrikası’nda T.Ş.F.A.Ş. genel müdür muavini Dr. Abbas Sueri, Burdur Şeker Fabrikası’nda yapılan yatırımları yerinde incelemek üzere Burdur Şeker Fabrikasına ziyarette bulundu. Geride bıraktığımız 3 yıl içerisinde, teknolojik gelişmeler ve çevre düzenlemeleri adına Burdur Şeker Fabrikasında gözle görülür seviyede yenilenmeler ve yatırımlar gerçekleştirildi. Yapılan 4.800 kw/h’lık yeni türbiniyle enerji darboğazından çıkan Burdur Şeker Fabrikası, geçtiğimiz sene faaliyete giren 7.5 ton luk 4 adet pancar yüzdürme havuzu ve 60 tonluk yeni boşaltma makinesi ile de pancar stoklama ve günlük tesellüm kapasitesini arttırarak, düzenli sirkülasyon ile meydan hizmetlerinde çiftçilerini rahatlatmış oldu. Fabrika içerisinde farklı tesislerde yapılan yeniliklerin ardından, temiz çevre ve verimli enerji kullanımı adına 46 şeker-iş dergisi • mart 2013 atılacak son adım olarak doğalgaz dönüşümünü de bu sene gerçekleştiren Burdur Şeker Fabrikası kısa dönem hedeflerini başarılı bir şekilde tamamlamış oldu. T.Ş.F.A.Ş. genel müdür muavini Dr. Abbas Sueri ise, çok kısa bir sürede büyük bir özveri ile gerçekleştirilen bütün bu yenilenmeleri yerinde görmek ve bu başarılı çalışmalardan dolayı başta Burdur Şeker Fabrikası Müdürü Abdulkadir Gülsün olmak üzere Şeker-iş sendikası Burdur şube başkanı Mustafa Onay ve tüm fabrika çalışanlarına teşekkürlerini bildirmek üzere Burdur Şeker Fabrikasına ziyarette bulundu. Yatırım alanlarını Fabrika Müdürü Abdulkadir Gülsün ve Şeker-iş Sendikası şube başkanı Mustafa Onay eşliğinde tek tek gezen Sueri, istasyonlarda bulunan fabrika çalışanlarına teşekkür etti. Fabrika istasyonlarına gerçekleştirdiği ziyaretin ardından, Şeker-iş Sendikası Burdur Şube Başkanı Mustafa Onayı makamında ziyaret eden Dr. Abbas Sueri, bütün yatırımlar boyunca gerçekleştirilen başarılı ve uyumlu çalışmalar için, tüm işçilerimiz adına Başkan Onay’a bizzat teşekkürlerini bildirdi. İçilen kahveler eşliğinde fabrikamız adına gerçekleştirilebilecek yeni hedefler üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu. Nabi Avcı’ya Ziyaret İsmail Karadayı: “Bir Devin Yeniden Uyanması İçin Çaba Sarfediyoruz” Şeker-İş Sendikası Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı, temeli dönemin Cumhurbaşkanı Bayar tarafından atılan ve 1954’te Başbakan Menderes tarafından açılan Susurluk Şeker Fabrikası’nın 56 yıllık maratonun ardından geçen sezon faaliyetlerinin durduğunu söyledi. Mantar hastalığı fabrikanın kaderini değiştirdi Günlük 7 bin ton pancar işleme kapasitesi bulunan fabrikanın uzun yıllar ortalamasına göre 450-500 ton pancar işlediğini anlatan Karadayı, özellikle 2003’ten sonra polar üzerinden fiyat uygulamasına gidilmesiyle fabrikanın kaderinin değiştiğini dile getirdi. Fabrikanın pancar aldığı bölgede görülen mantar hastalığının, çiftçinin bu üründen uzaklaşmasında asıl etken olduğunu vurgulayan Karadayı, şöyle devam etti: “Bölgemizde şeker oranı düşük. Mantar hastalığı yüzünden ilaçlama yapılıyor. İlacın köke gitmesi için de yoğun sulamaya gidiliyor. Bu sulama sonucunda pancar normalden fazla büyüyor. Doğu ve İç Anadolu Bölgesi’nde dekara 3-6 ton olan verim, bizim bölgemizde sulama yüzünden 1013 tona çıkıyor. Üretim artıyor ancak içindeki şeker oranı düşük kalıyor. Bu da pancarın fiyatını düşürüyor. Çiftçi düşük bedelle pancar sattığı için de üretiminden vazgeçiyor.” Fabrikanın kapasitesi artırılmasaydı Geçen sezon kampanya yapılmadığını, bu yıl da bölge üretiminin 100 bin tonda kalması nedeniyle fabrikanın çalışmadığını belirten Karadayı, “Ülkenin sayılı fabrikalarından biri. 1987’de revizyon yapıldı ve kapasite günlük 4 binden 7 bin tona çıkarıldı. Bu fabrika 4 bin tonda kalsaydı her zaman çalışacak pancarı bulabilirdi. “Bölgemizdeki pancarı Eskişehir’e gönderiyoruz” Karadayı, fabrikanın bölgeye sağladığı yıllık katma değerin 100 milyon liranın üzerinde olduğuna dikkati çekerek, “2010’da son yaptığımız kampanyada 248 bin ton pancar işledik. Nakliyeye verdiğimiz yük ise 445 bin tondu. Pancar ve üretilen şeker taşınıyor. Küspesi var, nakliyeye veriliyor. Enerjimizi kendimiz üretiyoruz, kömür getiriliyor. Filtrasyon için kireç taşı geliyor. Hepsinin toplamı 445 bin ton yük oluyor. Çalışanları, şoförleri derken fabrikanın kasasından çıkan 100 milyon liranın üzerinde” diye konuştu. Küspesiyle hayvancılığın gelişmesinde önemli rol oynadı Balıkesir’in, ülke hayvancılığında ilk sıralarda gelmesinde Susurluk Şeker Fabrikası’nın önemli rol oynadığını vurgulayan Karadayı, şunları kaydetti: “Küspe, hayvancılık sektöründe en değerli ve ucuz yemdir. Çiftçiye küspe iki şekilde veriliyor. Çiftçi, teslim ettiği pancarın yüzde 20’si kadar bedelsiz küspe alıyordu. 100 ton pancar verdiniz, 20 ton küspe alıyorsunuz. Pancarın ekilme nedenlerinden birisi buydu. Hem çiftçilik hem de hayvancılık yapan çok sayıda aile var.” Umutları gelecek yılda Tesisteki işçilerin geçici olarak diğer fabrikalarda görevlendirildiğini ve ilçe esnafının iki yıldır zor günler geçirdiğini belirten Karadayı, “Fabrika çalışmadıkça zarar ediyor. İşçilerine ödenen harcırahlar, nakliye bedelleri derken milyonlarca liralık zarar var. Böylesine büyük bir fabrikada çarklar durmamalı. Ülke ekonomisine büyük katkısı var” dedi. Gelecek yıl pancara tekrar bir yönelme olacağına ve fabrikada çarkların döneceğine inandığını vurgulayan Karadayı, “Ziraat odaları ve pancar üreticileriyle toplantılar yapıyoruz. Ciddi bir çalışma içindeyiz. Bir devin tekrar uyanması için çaba harcıyoruz. Bursa, İzmir, Balıkesir ve Manisa çiftçisi de yaptığımız çalışmalara destek veriyor” diye konuştu. www.sekeris.org.tr 47 Haber Şeker-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Davut Köroğlu ve yönetimi Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Nabi Avcı’yı makamında ziyaret ederek yeni görevinde başarı dilediler. Haber Malatya Şube Başkanı Nuri Murat Mevsimlik İşçilerin Sorunlarını Anlattı Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, Şeker Fabrikası”nda çalışan mevsimlik işçilere kadro istediklerini bildirdi. Sendika üyesi işçilerle Şeker Fabrikası önünde basın açıklaması yapan Şeker İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, “Özelleştirme kapsamı ve programında olan şeker sanayi ne yazık ki ihtiyacı olan personeli temin edememekte, üretim sürecinde zorunlu olan teknik ve idari personeli dahi karşılayamaz hale gelmektedir. Özelleştirme kapsamına alındığı 2000 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ bünyesinde memur, sözleşmeli ve işçi olmak üzere toplam 30 bin 612 personel çalışmakta iken, 2012 yılında bu sayı yaklaşık yüzde 56 oranında azalarak 14 bin kişiye kadar düşmüştür. Bu sayının 4 bin 777’si de kadro bekleyen kampanya ve geçici işçilerimizdir. Bunun yanı sıra mevcut işçilerimizin yüzde 70’inin emekliliğe hak kazanmış olması, unvanlı kadroların yetersizliği ve yıllardır süre gelen ancak bir türlü çözüme kavuşmayan kadro sıkıntısının had safhaya ulaşması nedeniyle ağırlaşan çalışma koşulları da göz önüne alındığında bu durum sanayinin asıl faaliyetlerinin yürütüldüğü bölümlerde üretim devamlılığını tehdit eder hala gelmiştir. Bu konu KİT komisyon toplantılarında da dile getirilmiştir, üretim aşamasında bulunan alanlarda yer alabilecek nitelikli personel eksikliği nedeniyle ortaya çıkan iş gücü açığı işveren tarafından işin yürütülebilmesi ve üretimin sürdürüle birliği adına alt işveren tarafından satın alınan hizmet alımı ile karşılanmaktadır” ifadelerini kullandı. Murat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşanan olumsuzluklar daha önce Türkiye Şeker Fabrikaları genel müdürlüğü tarafından 21 Nisan 2012 tarih ve 4556 sayılı ‘Acil personel ihtiyacı’ konu başlığında hazırlanan yazısı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilmiş fakat halen ÖİB tarafından bir cevap verilmemiştir bunun yanı sıra toplantılarında ÖİB yetkilileri tarafından fabrikalarımızda yaşanan personel ihtiyacının karşılanması yoluna gidileceği söylenmiş ancak üzerinden iki kampanya dönemi geçmiş olmasına rağmen konu ile ilgili somut bir adım atılmamıştır. Ülkemizde şeker üretimi alanında personel yetiştirecek bir kurum bulunmadığından üretim aşamasında yer alabilecek nitelikli personel ancak şeker sanayi bünyesinde yetiştirilebilmektedir. Bu bağlamda 25 şeker fabrikamızda işletme, üretim, bakım, onarım ve enerji faaliyetlerinin ekonomik olarak devam ettirilebilmesi için gerekli olan nitelikli elemanların temini öncelikle fabrikalarımızda yıllardır geçici statüde kampanya ve mevsimlik işçi olarak çalışan ve alanında yetişmiş yeterli teknik bilgiye sahip personelin kadroya alınması ile sağlanmalıdır. Sanayimize gerekli kadroların tahsisi ve bu kadrolara geçici işçi statüsündeki üyelerimizden atama yapılması çalışma barışının ve iş yerlerimizde huzurun sağlanmasına da büyük katkı yapacaktır. Sayın Başbakanımızın, ‘Bir daha geçici işçi sözünü duymak istemiyorum’ sözünden ilham alarak bu sorunun çözümünde başta Başbakanımız olmak üzere bütün devlet büyüklerimizin desteklerini bekliyoruz.“ Muhtarlardan Destek Ziyareti Malatya Muhtarlar Derneği Şeker-İş Sendikası Malatya Şubesi’ni ziyaret ederek özelleştirme ile ilgili desteklerini iletip sendika yönetimine başarı dilediler. 48 şeker-iş dergisi • mart 2013 Kadro Bekleyen İşçilerden Mektup Var… Şeker Fabrikasında kuruluşundan itibaren çalışıp kadro alamayan 300’ü aşkın geçici işçi olarak çalışıyoruz. 30 yıldır. Fabrikanın verimli çalışmasını sağlayan emekçiler olarak her pancar kampanyasına kadro umudu ile giriyoruz. Maalesef her defasında hayal kırıklığı ile ayrılıyoruz. Pek çok çalışanımız dört ay fabrikamızın çarklarını döndürdükten sonra çoluk çocuğunun rızkını nasıl temin edebilirim, batıda ne iş bulabilirim diye gurbet yollarına düşüyor. Hükümetimiz tarafından yaklaşık 180 işçi 6 aylık çalışma süresini aştığı için kadroya alınırken aynı işi yapan ama belki sahipsizlikten altı ay çalışması olmadığından kadro dışı kalanlar büyük huzursuzluk ve umutsuzluk içerisindeler. Dolayısı ile mevcut durum çalışma barışına olumsuz etki yapıyor. Gelişen, büyüyen, milli geliri artan bir Türkiye’de sayısızca öğretmen polis v.s kadroları artırılırken bu çalışanların da bu ülkenin vatandaşı ve emekçisi olduğu unutulmamalı. Elli yaşını doldurmuş insanların başka kurumların kapısında iş araması mümkün değil. Emeklilik yaşındaki insanların yeterince primleri olmadığı için emekli olmaları da mümkün değil. Bu insanların çalışmalarının hiç olmazsa son üç yılını kadrolu çalıştırılıp günlerinin doldurmalarını sağlamak en makul bir iş olacak. Bilindiği gibi 2007 yılında 217 bin gibi büyük bir rakamda işçiler kadroya alınırken Demiryolları, Şeker Fabrikaları, Çay-Kur gibi ağırlıklı olmak üzere 21 bin civarında işçi bu haktan mahrum bırakıldı. Hükümetimiz ve yetkililerin bu insanların da hayır dualarını almak isteyecekleri şüphesizdir. Şeker-İş Sendikası olarak Genel merkezimiz başta olmak üzere bütün Şubelerimizle konuyu siyasilerimize iletmek üzere çalışma içerisindeyiz. Haber Bu İşçiler Kadro Hak Ediyor Kastamonu Şeker-İş’ten Mevlit Kastamonu Şeker Fabrikası Müdürlüğü, Şeker-İş Sendikası ve Şeker Camii Dayanışma ve Yaşatma Derneği, öğle namazını takiben Şeker Camiin’de fabrikanın kuruluşundan bugüne başta devlet büyükleri olmak üzere emeği geçen ve ahrete irtihal eden mensupları için mevlit okuttu. Mevlite Kastamonu halkı ile şeker fabrikalarından emekli olmuş tüm şeker mensubu, pancar üreticileri, fabrika çalışanları katıldı. Saygılarımızla… Kadro bekleyen bir gurup işçi www.sekeris.org.tr 49 Makale Bir Ayı Aşan Ücretsiz İzin Kullanan İşçiler ile Özel Sektörde Kısmi Süreli Çalışan İşçiler Genel Sağlık Sigortası Pirimi Ödeyecek Celal TOZAN TÜRK-İŞ Sosyal Güvenlik Danışmanı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden, itibaren ülkemizde uygulanmasına başlanan genel sağlık sigortası gereğince, genel sağlık sigortalılığı ve tüm sigortalıların her ay 30 gün prim ödemesi zorunludur. Sigortalılar kedi sigortalılıklarından dolayı sağlık yardımlarından yararlanma hakkına sahiptir. Ancak genel sağlık sigortasının zorunlu uygulanması, 01.01.2012 tarihine kadar çalışanlar ve aylık alanlar hariç gönüllülük esasına bırakılmış, bu tarihten itibaren Yasada ön görüldüğü şekli ile zorunlu uygulamasına başlanmıştır. Bu nedenle 01.01.2012 tarihinden itibaren Yasada belirtilen süreden fazla ücretsiz izin kullanan sigortalılar fazla kullandıkları ücretsiz izin sürelerinde; özel sektörde kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalılar ise ay içinde çalışmadıkları sürelerde veya aylarda genel sağlık sigortası primini kendileri ödemek zorundadır. Kamuoyunda “Torba” Yasa olarak bilinen Yasa ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında değişiklik yapılmış, ücretsiz izin kullanan sigortalı işçilerin, genel sağlık sigortasından yararlanma koşulları yeniden düzenlemiştir. Yapılan düzenleme, sigortalı işçilerin lehine imiş gibi gösterilse de, toplu iş veya bireysel iş sözleşmeleri uyarınca mazeretleri gereği bir takvim yılı içinde bir aydan fazla ücretsiz izin kullanmak zorunda kalan işçiler mağdur edilmiştir. İşçilerin genel sağlık sigortalılıklarının devam edeceği ücretsiz izin süreleri Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında yapılan değişiklikle hangi hal ve sürelerde kullanılan ücretsiz izinlerde sigortalı işçinin genel sağlık sigortalılığının devam edeceği belirlenmiştir.1 Buna göre İş Yasaları uyarınca; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu md. 36 1 50 şeker-iş dergisi • mart 2013 Ücretli izne ayrılan sigortalıya iki gidiş, iki dönüş olmak üzere toplam dört gün verilen ücretsiz yol izni sürelerinde2 Kadın sigortalı işçilere verilen doğum öncesi ve sonrası toplam onaltı haftalık süre ile (ikiz gebelik halinde doğum öncesi iznine ilave edilecek iki haftalık süre toplama eklenecektir) doğum sonrası iznini bittiği tarihten itibaren kullanacağı altı aylık ücretsiz izin sürelerinde 3 Diğer iş yasalarında, Basın ve Deniz İş Yasalarında, öngörülen ücretsiz izin sürelerinde, Bir takvim yılı içinde işverenler tarafından verilen bir ayı geçmeyen ücretsiz izin sürelerinde, sigortalı işçinin genel sağlık sigortalılığı devam edecektir. Yukarıda belirtilen ücretsiz izin sürelerinde sigortalı işçiler, genel sağlık sigortası primi ödemeden kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri sağlık yardımlarından ücretsiz olarak yararlanacaktır. İşçilerin genel sağlık sigortası primi ödeyecekleri ücretsiz izin süreleri Yukarıda belirtilen ücretsiz izin süreleri dışında, toplu veya bireysel iş sözleşmeleri uyarınca işçinin mazeretine istinaden işvereni tarafından verilen ücretsiz izin sürelerinin, bir takvim yılı içinde bir ayı aşması halinde, bir ayı aştığı tarihten sonra kullandığı ücretsiz izin sürelerinde çalışmasından doğan genel sağlık sigortalılığının sona erdiği varsayıldığından, bu sürelerde genel sağlık sigortası primini işçinin kendisi ödemek zorundadır. Aksi taktirde kendisi ile bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri, sağlık yardımlarından yararlanamayacaktır. Kurum bu sürelere ilişkin ödenmeyen genel sağlık sigortası primlerini sigortalı işçiden icra yolu ile tahsil edecektir. Örneğin, kamu veya özel sektörde çalışan sigortalı işçinin 2013 yılı içinde farklı aylarda toplu iş sözleşmesi uya4857 sayılı İK.Md. 54, 854 sayılı Deniz İş Kanununda yol izni süresi yedi gündür md.40/VI 2 3 4857 sayılı İK. Md. 74 Özel sektörde kısmi süreli çalışan işçiler ay içinde eksik çalıştıkları süreler ile çalışmadıkları ayların genel sağlık sigortası primini ödeyecek Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında genel sağlık sigortası primlerinin her ay otuz gün üzerinden ödenmesi öngörülmüştür. Yasanın bu zorunlu hükmü dikkate alınarak kamuda kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin, İş Sözleşmesi askıda iken ay içinde otuz günden eksik çalıştıkları süreler ile çalışmadıkları ayların genel sağlık sigortası primini işverenlerinin ödemesi hükme bağlanmıştır. Her ne kadar Kurum, kamuda ay içinde otuz günden eksik çalışan sigortalı işçinin ay içinde ki eksik günlerine ilişkin genel sağlık sigortası primlerini kendisinin, hiç çalışmadığı aylara ilişkin primlerini işvereninin ödeyeceği şeklinde uygulamayı başlattıysa da; uygulamanın Yasaya aykırı olduğu, kamuda kısmi süreli çalışan işçinin, gerek ay içinde eksik çalıştığı günlerin, gerekse hiç çalışmadığı aylara ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin işveren tarafından ödenmesi gerektiği, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından Kuruma bildirilerek hatalı uygulamanın düzeltilmesi talep etmiştir. . Ancak özel sektörde kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin iş sözleşmeleri askıda iken ay içinde otuz günden eksik çalıştığı süreler ile hiç çalışmadıkları aylara ilişkin genel sağlık sigortası primlerini Yasa gereği kendileri ödemek zorundadır.4 Örneğin özel sektör işvereni ile yapılan bireysel yada toplu iş sözleşmesinde kısmi süreli çalışan işçilerin, her yılın Ocak, Şubat ve Mart aylarında çalışmayacaklarını, bu sürelerde iş sözleşmelerinin askıda kalacağını, iş durumuna göre işvereni uygun göreceği yılın üç ayında ise onbeş gün süre ile çalıştırılacaklarını varsayalım. Kısmi süreli çalışan işçiler, iş sözleşmelerinin askıda olup hiç çalışmayacakları Ocak, Şubat ve Mart ayları ile işverenleri tarafından onbeş gün süre ile çalıştırılacakları aylarda 4 5510 sayılı SSGSSK md. 88 çalışmadıkları sürelerin genel sağlık sigortası primlerini kendileri ödeyecektir. Bir takvim yıl içinde otuz günden fazla ücretsiz izin kullanan işçiler ile özel sektörde kısmi süre ile çalışan işçilerin genel salık sigortası primi ödeyecekleri gelirlerinin tespiti ve ödenmesi Bir takvim yıl içinde otuz günden fazla ücretsiz izin kullanan işçiler ile özel sektörde kısmi süre ile çalışan işçiler genel sğalık sigortası primi ödeyecekleri gelirlerinin tespiti için, ikametlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakıflarına başvurarak gelir testi yapılmasını talep edeceklerdir. Gelir testi için, sigortalı işçinin Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemin de yer alan adresinde, aynı hane içinde yaşayan eşi, yaşlarına bakılmaksızın evli olmayan çocukları ve işçinin ana ve babası dikkate alınacaktır. Sigortalı işçinin aynı hanede yaşamayan ancak öğrenim nedeniyle başka bir hanede yaşayan, evli olmayan yirmibeş yaşını doldurmamış olan çocukları varsa bunlarda gelir tespitinde aile içinde değerlendirilecektir. Aile içinde ki tüm bireylerin harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, her türlü kazanç ve irattan elde ettikleri gelirlerin toplamının aileyi oluşturan kişi sayısına bölünmesi sonucu hesaplanacak miktar sigortalı işçinin genel sağlık sigortası primini ödeyeceği aylık kazancını olacaktır. Sigortalı işçi çalışmadığı aylarda ve günlerde tespit edilen bu kazancın yüzde onikisi oranında genel sağlık sigortası primi ödeyecektir. Yapılan gelir testi sonucu, sigortalı işçinin aile içinde kişi başına düşen aylık gelirinin; Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilenler, prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının üçte biri, Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olduğu tespit edilenler, prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük miktarı, Asgari ücretin iki katından fazla olduğu tespit edilenler ise , prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının iki katı, tutarında genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. Buna göre 2013 yılının ilk altı ayında yapılan gelir testi sonucu aile içinde kişi başına düşen aylık geliri; 326,20 lira ila 978,60 lira arasında olanlar aylık 39,14 lira, 978,60 lira ila 1957,20 lira arasında olanlar aylık 117,43 lira, 1957,20 liradan fazla olanlar aylık 234,86 lira, hiç çalışmadıkları aylar için genel sağlık sigortası primi ödeyecektir. Eksik çalıştıkları aylar için ise çalışmadıkları günlerin genel sağlık sigortası primini ödeyeceklerdir. Yapılan gelir testi sonucu, işçinin ailesi içinde her türlü kazanç ve irattan elde edilen aylık gelirin, kişi başına düşen miktarı asgari ücretin üçte birinin altında ise (326,20 liranın altında ise ) yoksul kabul edilecek ve primleri devlet tarafından ödenecektir. www.sekeris.org.tr 51 Makale rınca mazereti nedeniyle farklı süreler ile ücretsiz izin kullanacağını ve bir aylık ücretsiz izin süresinin 05.06.2013 tarihinde dolacağını varsayalım. Bu işçi, 05.06.2013 tarihinden sonra toplu iş sözleşmesi yada bireysel iş sözleşmesi gereği de olsa kullanacağı ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortası primini ödemek zorundadır. Keza işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde doğum yapan kadın işçiye İş Yasasında belirtilen izinleri dahil doğum yaptığı tarihten itibaren toplam oniki ay ücretsiz izin verilmesini öngördüğünü varsayalım. Kadın işçi doğum tarihinden sonra İş Yasası uyarınca kullanacağı sekiz haftalık doğum sonrası izni ile bu tarihten itibaren kullanacağı altı aylık ücretsiz izin süresinin dolduğu tarihten sonra kullanacağı ücretsiz izin sürelerinde eşi sigortalı da olsa, kendisi sigortalı olarak çalıştığı için genel sağlık sigortası primini ödemek zorundadır. Makale 50. Yılında Şeker-İş Aysun KONAKOĞLU Sendikası Özel Kalem Müdürü Bugün 4 Şubat 2013 yani Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun 50. yıl dönümü. Kuruluşundan bu yana 50 yıllık dönem zarfına önemli başarılar sığdıran, acı tatlı birçok gelişmeye tanıklık eden sendikamızın yarım asrını geride bıraktığı gündür. Sendikamızın kurucularından üyelerine siyasilerinden sivil toplum kuruluşlarına çalışanlarından sevenlerine herkesin bir arada bulunduğu gala gecesinde, yarım asra ulaşmanın gururu, sevinci ve heyecanının yanı sıra mutluluk hakimdi. Yaşanmışlıkların ve bugünlere ne kadar zorlu yollardan gelindiğini anlatan kısa ama tarih kokan sinevizyon da ise adeta insanın tüylerimizi diken diken eden köklü bir geçmişin izleri yer almaktaydı. O gece de tıpkı eski genel başkanlarımızdan Sayın Sadık ŞİDE’nin de ifade ettiği gibi sendikamız Şeker-İş’in iki teneke, tahta iskele ve kırık bir masadan doğup yıkılmaz bir kaleye doğru gidişinden kareler yer almaktaydı. 50. kuruluş yıldönümü gecesi, kuruluşundan bu yana kurucuları ile bugüne gelmesinde emeği ve katkıları bulunan herkesin kendisi ve teşkilatı ile gurur duyması gereken bir geceydi. Ülkemizde Cumhuriyet tarihi ile yaşıt şeker fabrikalarının kuruluşları ve onu izleyen dönemde şeker sanayinin geliştirilmesi ile TÜRKŞEKER’in kurulması, bugün 50. yılını dolduran Şeker-İş Sendikasının doğuşunu beraberinde getirmiştir. Sendikamız Şeker-İş, Türk ekonomisine yön veren, üreten, istihdam ve katma değer yaratmakta köklü bir kuruluş olan Türk şeker sanayi üretim gücünün sürdürülebilmesi ve çalışma yaşamında dengelerin korunması noktasında, çağdaş ve sağduyulu yaklaşımları ile olumlu adımlar atılmasına vesile olmuştur. Özellikle 2000’li yıllarla beraber Türkşeker’de başlayan özelleştirme süreciyle devletine, milletine, teşkilatına sahip çıkmayı temel alan mücadelesini ortaya koymuştur. Sendikamız Şeker-İş, köklü ve kurumsal yapısı ile her daim kendini yenileyebilmiş titiz çalışmalarıyla zamanı yakalamayı başarmış bir sivil toplum kuruluşudur. Çalışanların insanca yaşayabilmesi adına mücadele veren, mevzuat ve kanun değişiklikleri noktasında akademisyen ve hukukçu kadroları ile vakit kaybetmeden hareke- 52 şeker-iş dergisi • mart 2013 te geçmektedir. Sorumlu sendikacılık anlayışıyla, sadece üyelerinin değil toplumun genelini etkileyen sorunlar ile mücadele verdiğini her zaman ortaya koymuştur. Ülkemizde sendikacılık anlayışının yerleşmesi son derecede güçlüklerle dolu bir maziye sahiptir. Küreselleşme ile birlikte endüstrileşmenin yerini alan teknolojik gelişmeler çalışma hayatını birçok yönden etki altına almıştır. Özellikle 1980 sonrasında özelleştirmeler nedeniyle kamusal istihdamın azalması, sendikaların önemli oranda zayıfladığı bir dönemi başlatmıştır. Kazanılmış haklarda uğranılan kayıplar günümüze kadar gelmiş, ucuz emeğin yaygınlaşmasıyla esnek çalışma, güvencesiz çalışma ve taşeronluk kavramının da getirdiği zorlu süreçleri beraberinde getirmiştir. Böyle bir dönemde sendikacılık yapabilmek belli ilkeler doğrultusunda durmadan yorulmadan çalışmaktan, dünya ve ülke gerçeklerini doğru algılamaktan, bilgi ve teknolojiden kopmamaktan geçmektedir. Dolayısıyla günümüz sendikalarına büyük görevler düşmekte ve burada Hazreti Mevlana’nın Aşk davaya benzer, cefa çekmekte şahide şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki sözü bizlere çok şeyler ifade etmektedir. Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından biri olan şeker sanayinde yüzde yüz örgütlü olan sendikamız, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş İlişkileri Grev ve Lokavt Kanunu’nu birleştirerek yeniden düzenlenmesi ile bundan sonra yerini alan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile gıda iş kolunda yoluna devam edecektir. 50 yılda teşkilatının her kademesinde çaba gösteren emek ve mücadele ruhu ile olgunlaşan sendikamız gıda işkolunda yer alma sınavını da başarı ile verecektir. Bağlılık, bilgi, azim ve çalışma ruhu ile geçen bir 50 yılın ardından köklü ve kurumsal bir yapı meydana getiren Şeker-İş Sendikası geride bıraktığı yıllara önemli başarılar sığdırmıştır. Hiç şüphesiz ki bundan sonrasında da yoluna aynı azimle devam edecektir. Dolayısıyla başarılı işler yaptığını görmek bizlere gurur vermekte ve yarınlara umutla bakmamızı sağlamaktadır. Çalışma yaşamında nice 50 yıllara… Haber Şeker-İş Eğitim Semineri Antalya’da Yapıldı Şeker-İş Sendikası Baştemsilci ve Temsilci Kadro Eğitim Semineri Grand Şeker Otel’de gerçekleştirildi. Bir hafta süren eğitimde şeker sektörüne ilişkin gelişmeler masaya yatırıldı. Açılış konuşmasını Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ün yaptığı seminerde ayrıca özelleştirme süreci, sosyal güvenlik uygulamaları, sendikacılık ve örgütlenme ile Sendikalar Kanunu konunun uzmanları tarafından detaylı bir şekilde anlatıldı. www.sekeris.org.tr 53 Haber Şeker-İş Yönetimi Erzurum’da Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Erzurum Şeker Fabrikasını ziyaret ederek üye işçilere yönelik bilgilendirmede bulundu. Gök, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ile birlikte gittiği Erzurum’da bir dizi temaslarda bulundu. Fabrikada yapılan toplantıda konuşan Gök, kadro meselesi, geçici işçiler ve şeker fabrikalarının ayakta kalmasına yönelik Genel Merkez olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. “Özelleştirmeler Ülkeyi Yoksullaştırıyor” CHP İstanbul Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Şeker-İş Sendikası’nı ziyaret ederek Şube Başkanı Sefer Kahraman ile görüştü. Ziyaretin gündeminde özelleştirme çalışmaları ve geçici işçilerin kadro sorunu vardı. Özelleştirmelerin sonucu işsizlik sorununu büyüdüğünü ve taşeronlaşmanın yaygınlaştığını söyleyen Süleyman Çelebi, “Devletin üretimden el çekmesi, özellikle stratejik kurumların özelleştirilmesi çok yanlıştır” dedi. Şeker İş Sendikası Şube Başkanı Sefer Kahraman da açıklamasında örgütlü kesimin ve çalışanların önünde çok büyük sorunların olduğunu ifade eden Kahraman “Demokratik ve hukuki mücadelemiz sürdürüyoruz” dedi. AK Parti Malatya Milletvekili Şahin’e Ziyaret Şeker-İş Malatya Şube Başkanı Nuri Murat ve bir gurup geçici işçi AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’e kadro taleplerini içeren bir dosya sundular. 54 şeker-iş dergisi • mart 2013 Geçici işçilerle ilgili sorunlara da değinen Kahraman, Türkiye’de 28 bin geçici işçinin, Çorum’da ise 120 işçinin kadro beklediğini açıkladı. Erzurum şeker fabrikasında çalışan mevsimlik işçiler, fabrika binası önünde toplanarak, ellerindeki pankartlarla kadro isteklerini dile getirdiler. İşçiler adına açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Erzurum Şube Başkanı Metin Keskin, fabrikanın özelleştirme kapsamından çıkarılmasının olumlu bir adım olduğunu belirterek, aynı duyarlılığın geçici işçilere kadro verilmesinde de gösterilmesini istedi. Türkiye şeker fabrikasının 2000 yılında özelleştirme kapsamına alındığını anımsatan Keskin, şunları kaydetti. ‘’Fabrikaların satışları yöre ekonomisine büyük darbe vuracağını siyasilere, tabanda bizler, Ankara’da Genel Başkanımız büyük gayretlerle anlattık. B ve C portföy olan Kırşehir, Turhal, Çorum, Yozgat, Kastamonu, Çarşamba, Erzincan, Elazığ, Malatya ve Elbistan Şeker Fabrikaları, Başbakanın talimatıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunun 9 Ekim 2012 kararıyla iptal edilmiştir. Bizler için, bu durum çok iyi bir gelişmedir. Başta sayın Başbakanımıza, Genel Başkanımıza bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyoruz.’’Şeker sanayisinde 2012 yılı ekim ayı itibariyle 4 bin 777 işçinin istihdam edildiğini anımsatan Keskin, Erzurum Şeker fabrikasında 165 mevsimlik işçinin çalıştığını söyledi. Mevsimlik işçilerin 120 gün çalıştığını hatırlatan Keskin, belirtilen süre içerisinde işçilerin toplam maliyetinin 90 milyon TL olduğunu vurguladı. Şeker Fabrikalarında Haber Erzurum Şeker İşçilerinden Kadro Talebi çalışan geçici işçilerin 200 gün ek sürede çalışmaları halinde maliyetin 112 milyon TL olacağını belirten Keskin, alt işverene ödenen yaklaşık 33 milyon TL’nin ve işçilerin çalışmaları halinde ödenmeyecek olan genel sağlık sigortasının yüzde 12 oranında düşüldüğü takdirde çalışan maliyetinin şirkete 76 milyon TL’ye mal olacağını dile getirdi. Geçici işçilerin kadroya geçmesi halinde senelik izin haklarının ortalama 30 gün kabul edildiğinde maliyetin 76 milyon TL’den 59 milyon TL’ye düşeceğini belirten Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizde şeker üretimi alanında personel yetiştirecek bir kurum bulunmadığından üretim aşamasında yer alabilecek nitelikli personel ancak şeker sanayi bünyesinde yetiştirilebilecektir. Yılda 4 ay çalışan işçilerimizin yaş ortalaması 45 yaşın üzerinde olup, başka bir kuruluşa girme şansı olmayan işçilerimiz 4 ay çalışmayla 70 yılda emekli olabiliyor. Böyle bir işçi 20 yaşında işe girerse 90 yaşında emekli oluyor. Türkiye’de yaşam süresi, ortalama 68 olduğuna göre mezarda emekli olan bu insanlık dramına son vermek için 2006 yılında 5620 sayılı yasa ile verilen kadrolar gibi bu soru nu çözmek için sayın Başbakanımıza ilgili bakanlıklara genel merkezimiz talepte bulunmuştur.” www.sekeris.org.tr 55 Makale Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Sendikal Özgürlükler Karşısında Yeni Bir Engel mi? Doç.Dr. Aydın Başbuğ Gazi Üniversitesi, İk. ve İd. Bil. Fk., İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi. Toplumu ilgilendiren kanunların değiştirilmesini ortaya çıkaran ihtiyaçlar; ya kanunun toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermeyecek kadar eskimesi ya da özgürlüklerin önünü açılmasına dayanmaktadır. Kanunların bu ihtiyaçtan dolayı değiştirilmesindeki usul de teknisyenlerin ve bürokratların teknik bilgi ve becerileri doğrultusunda olmayıp, toplumun değişik çıkar gruplarına menfaatlerini yine bu çıkar gruplarının talepleri dikkate alınarak demokrasinin ve hukuk devletinin ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesidir. 12 Eylül askeri darbesinin ardından gerçekleştirilen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu kabul edildiğinden bu güne kadar ciddi eleştiri konusu olmuştur. Uluslararası alanda Türkiye aleyhine yapılan değerlendirmelerin esasını teşkil etmiştir. Özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Genel Kurullarında sendikal hakların söz konusu kanunlar tarafından ihlal edildiğini sıklıkla dile getirmiştir. Gerek içeride gerekse uluslararası alanda getirilen engeller nedeniyle her iki kanunda da 12 Eylül döneminden bu yana önemli değişiklikler yapılmıştır. 56 şeker-iş dergisi • mart 2013 Hakların ve özgürlüklerin önündeki engeller büyük ölçüde kaldırılmıştır. 2821 ve 2822 sayılı kanunların üzerinde değişik zamanlarda çok sık değişiklikler yapılmasına rağmen bu kanunları kaldırarak yeni bir kanun yapma ihtiyacı nereden doğmaktadır? Yeni yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun değerlendirilmesinde bu sorunun cevabı oldukça önemlidir. 2821 ve 2822 sayılı kanunlarda demokratik dönemde yapılan değişiklikler sendikal özgürlüğün gereğince kullanılmasına yetmemektedir. Ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın 12 Eylül döneminin gölgesi kaldırılamamaktadır. Bu durum Türkiye’de sendikalaşma oranının ve sendikal özgürlüğün kullanılmasında ciddi sorunlar meydana getirmektedir. Demek ki 6356 sayılı yeni kanunun kabul edilmesindeki temel amaç “dostlar alışverişte görsün” misali olmayıp sendikal özgürlüğün geliştirilmesi ve ülkemizdeki sendikalı işçi sayısının arttıracak ortamı sağlamasıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği’nin de Türkiye’nin önüne çizdiği yol haritası bu değişikliğin yapılmasını zorunlu kılmıştır. ILO ve Avrupa Birliği’ni, ile Anayasa değişikliği gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklik ile işçi sendikalarının toplu iş sözleşmesi hakkına benzer bir hak olan toplu sözleşme hakkı memur sendikalarına da tanınmıştır. Ancak anayasa değişikliği sonrası nasıl bir toplu sözleşme düzeni olmalıdır? Toplu sözleşmenin düzeyi ve türü ne olmalıdır? Konfederasyonların ve sendikaların toplu sözleşme görüşmelerindeki rolü ne olmalıdır? Sorularına memur sendikalarının da hazır olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle ortaya görünüşte toplu sözleşme hakkı veren ancak görünüşte eskisinden daha kötü bir yasa yukarıda bahsettiğimiz memurlarca ortaya çıkarılmıştır. Sonuçta hakları ve özgürlükleri genişletmek olan siyaset bürokrasinin şartları arasında bükülerek “Dostlar alışverişte görsün” misali bir sistem ortaya çıkmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında memur sendikalarının da önemli bir payı bulunmaktadır. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu da bu eleştirilerden uzak değildir. Bu önerimizi ispat eden ispat için tek bir örnek vermek yeterlidir. 2821 sayılı eski Sendikalar Kanunu sendikaya üye olmak için noter şartını öngörmüştür. Üyelik hususundaki bu düzenlemenin sendika özgürlüğünü ihlal ettiğini ILO kabul etmiş ancak bunun Türkiye aleyhine ağır bir yaptırıma karar verilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varmıştır. Dolayısıyla kanun, notere başvurmakla üyelik hakkını güçleştirdiği için sendikal hakkı ihlal etmekteydi. Sendikal hakkın önündeki engelleri kaldırmak v sendikal hak ve özgürlükleri geliştirerek AB standartlarında bir çalışma hayatını kurmayı hedefleyen 6356 sayılı kanun elektronik ortamda üyelik sistemini getirmiştir. İlk bakışta üye olmanın önündeki engelleri kaldırarak sendikal hakkın kullanılmasını kolaylaştırdığı izlemini verecek olan kanun dikkatli bir inceleme sonucunda bunun aksini olduğu ve eski 2821 sayılı kanundan daha geri bir düzenleme olduğu anlaşılacaktır. Çünkü 6356 sayılı kanun iş sözleşmesiyle çalışanlar dışında eser, nakliye, komisyon, vekalet, adi ortaklık sözleşmesiyle ve işçi çalıştırmaksızın bu sözleşmelerle iş gören kişileri de işçi kabul ettiği halde elektronik ortamda bu kişilerin sendikaya üye olması imkansızdır. O zaman şu soruyu sormak gereklidir. Bu kişilerin işçi sayılması ve sendikaya üye olma hakkının tanınmasının anlamı nedir? Kullanılamayacak bir hakkın kanunda yer alması kadar abes bir durum söz konusu olamaz. 6356 sayılı kanun bu defolu durumunu iş sözleşmesiyle çalışan işçiler için de sürdürmüştür. Üye olma hakkı için iş sözleşmesi ile çalışmayı yeterli görürken diğer taraftan kanunda açıkça yazmamakla birlikte ön görmüş olduğu sistemle üye olma hakkını sigortalı olma ön şartına bağlanması; bununda ötesinde hukuken kaçak olarak çalıştırılan sigortalıların sigortalı kabul edilmiş olmasına rağmen sendika üyeliği için SGK’ya bildirilmiş olma gibi ikinci bir ön şartın aranması sendikal özgürlüğün önündeki engelleri ne derece kaldıracaktır? Yani SGK’ya bildirilmeyen ve hukuken sigortalı ve işçi sayılan kişiler nasıl sendikaya üye olacaktır. Aynı sıkıntı taşoran işçileri için de söz konusudur. Fiilen www.sekeris.org.tr 57 Makale Türkiye’den talebi %3-4’lerde olan sendikalaşmanın %20 -25’lere yükseltilmesi, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işyerleri ve işçi sayısının sendikalaşma oranında daha fazla olacak şekilde arttırılması, memurlara toplu sözleşme ve grev hakkının verilmesi ile üyelik ve grev hakkını kullanılması önündeki engellerin kaldırılmasıdır. 2010 yılında gerçekleştirilen Avrupa Birliği üyelik görüşmelerinde Türk hükümetini temsilen görüşmeye katılan bakanların imza attıkları ve gerçekleştirmeye taahhüt ettikleri değişiklik talepleri esas olarak bu noktada toplanmaktadır. Dolayısıyla 2821 ve 2822 sayılı kanunların değiştirilmesi belirtilen bu hedef ve verilen sözler çerçevesinde gerçekleştirilmek istenmiştir. 2821 ve 2822 sayılı kanunların değiştirilmesi ihtiyacı karşılığında en önemli sorun teknik ve bürokratik süreçte yaşanmıştır. Yukarda değindiğimiz sosyal ve siyasal hedefleri gerçekleştirmekle görevli olan teknik personel bu amaçlardan uzak bir şekilde konuyu ele aldığı için ortaya ihtiyaçtan tamamen farklı ve yeni sorunlar yaratan bir kanun çıkmıştır. Yaşadığımız bu sorunun en önemli sebebi teknik memur kesimin “kimse bilmez ben bilirim” anlayışı yer almaktadır. Bu nedenle sivil toplum örgütlerini küçümseyen, aşağılayan ve değer vermeyen memur zihniyeti sivil siyasetin ve sivil toplum örgütlerinin önünü tıkamıştır. Ortaya çıkan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu sendikalaşma oranını arttırıcı, örgütlü bir toplumu geliştirici ve demokrasiye katkı sağlayıcı, sendikal hakları koruyup geliştirici olmaktan uzak kalmıştır. Aksine görünüşte kısa ve serbestlikten yana olan kanun örgütlenmenin önünde yeni ve bilinmeyen engeller çıkarmaktadır. Önemli bir sivil toplum örgütlenmesi olan sendikaların da tutum ve tavrı da kendisini her şeyin üzerinde gören teknisyen memuru da haklı çıkarmaktadır. 6356 sayılı kanunun hazırlandığı gündem yürürlük tarihine kadar geçen süreçte özellikle konfederasyonların böyle bir ortama hazır olmadığı anlaşılmıştır. Bilim heyetinin hazırladığı tasarı taslağına yöneltilen eleştiriler bunu göstermektedir. Bu eleştirilerden anlaşılmaktadır ki konfederasyonlar şikayette bulundukları kanun karşısında nasıl bir talepte bulunduklarını bilmemektedir. Bu nedenle tutarsız ve çoğu zamanda temsil ettiği kitleler aleyhine olduğunun farkında olmadan talepte bulunmuşlardır. Yine bu süreç göstermektedir ki sivil toplum örgütleri kendilerini ilgilendiren ve uygulanan kanunların yabancısıdır. Çoğu zaman da bu tür işler bir veya iki uzmanın sırtına yıkılmıştır. Bu nedenle teknisyen memur kesiminin eline malzeme bırakılmıştır. Benzer durum memurların toplu sözleşme haklarının verilmesinde de yaşanmıştır. Sendikal ve tolu sözleşme haklarını elde etme gayretinde olan memur sendikaları toplu sözleşme ve grev hakkını elde etmek için uluslararası alanı kullanmışlar; demokratik ve sivil taleplerle, doğrudan veya dolaylı olarak siyasileri etkileyerek bir hak elde etmişlerdir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum Makale asıl işverenin işyerinde o işyerinin girdiği iş kolunda çalışan taşoran işçileri 6356 sayılı kanuna göre de taşoronun fiilen çalıştığı iş kolunda kabul edilmiş olmasına rağmen işkolunun tesbitinde ciddi sıkıntılar meydana gelmektedir. Alt iş veren asıl iş verenin işyeri numarasına ek olarak işçiyi bildirmiş ise o işyerinde yaptığı işe göre iş kolu tesbit edilecektir. Ancak alt işveren işyerini asıl işverenden bağımsız olarak bildirmiş ve işçiyi de bu iş yerinden SGK’ya sigortalı göstermiş ise işçinin hangi sendikaya üye olacağı ciddi problemlere gebe kalmaktadır. Yukarıda verdiğimiz örnek meramımızı anlatmaya yeterlidir. Benzer şekilde birçok konuda sendikal örgütlenmenin önünde ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. 6356 sayılı kanunun getirmiş olduğu bu zihniyet uygulamaya ve alt mevzuatının şekillenmesine de yansımaktadır. Bunun en güzel örneği iş kolları yönetmeliğidir. Kendilerini her şeyin üzerinde gören memur zihniyeti işkollarının tespitinde Avrupa Birliği’nin istatistik programında olan NACE sisteminin sendikaların ve sendikalaşmanın önüne yeni bir engel olarak ortaya koymuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki 6356 sayılı kanunun iş kollarının tespitinde NACE’nin uygulanmasını emretmemiştir. Buna karşılık iş kolları tespit edilirken “Uluslararası sözleşmelerin dikkate alınacağı” hükmünden başka bir meşruluk kaynağı bulamamıştır. Defalarca tekrar etmiş olmamıza rağmen yine belirtelim ki NACE, iş kollarıyla ilgili uluslararası bir 58 şeker-iş dergisi • mart 2013 sözleşme değildir. Bu, sadece istatistik değerlendirme için kullanılan bir kodlama sisteminden ibarettir. Kaldı ki 145 sayfa ve binden fazla faaliyetten ibaret olan NACE’nin hangi mantıkla 40 sayfa civarında iş kolları yönetmeliğinde sayılan faaliyetlerden ibaret görülebilir. Mevcut bir listeden bazı başlıkların seçilerek ve kısaltılarak aktarılması ne derece asla uygundur? Bu konuda ne kadar mantık dışı kalındığını belirtmek için sadece bir örneği vermeyi yeterli görmekteyiz. İş kolları yönetmeliğinde gıda iş kollarında sayılan 10.41.05 numaralı “Prina yağı imalatı (diğer küspelerden elde edilen yağlar dâhil) (mısır yağı hariç)” faaliyeti dikkat çekicidir. Burada parantez içerisinde “mısır yağı hariç” denmektedir. Peki o zaman mısır yağı üretimi hangi iş kolunda değerlendirilecektir? Bazı kişiler konu hakkında bilgi sahibi olmadıkları halde NACE’nin bunu kimya iş kolunda kabul ettiği gibi bir açıklama getirdikleri görülmektedir. Oysa gerçek durum NACE’ye de uygun değildir. NACE sisteminde mısır yağı üretimi 10.62.06 kodlu olarak gıda faaliyetinin içinde ve listede 10.41.05 numaralı faaliyetin bir kaç sayfa arkasında yer almaktadır. Kısaca mısır yağı üretimi gıda faaliyeti kabul edildiği halde bu durumun iş kolları yönetmeliğindeki karşılığı nedir? Yine bu soruya NACE’nin mısır yağı üretimini kimya iş kolunda kabul ettiğini savunan kişinin konumu nedir? İşte bizim de anlatmak istediğimiz budur. Kanun yapmak ciddi biri iştir. Şeker-İş Burdur Şube Yönetimi Nuri Aslan’ı Yalnız Bırakmadı Şeker-İş Sendikası Burdur şube yönetiminden, Başkan Mustafa Onay, İdari Sekreter Osman Çelik, Mali Sekreter Halil Öztürk, Burdur Şeker Fabrikası Ziraat servisinde çalışan Nuri Aslan’ı Hastanede ziyaret etti. Burdur Şeker Fabrikası Ziraat servisi Gölhisar bölgesinde 25 yıldır görev yapmakta olan Nuri Aslan, geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı Burdur Devlet Hastanesi Ortopedi servisinde kontrollü tedavi altına alındı. Tedavi sürecinin seyrine göre cerrahi operasyon geçirme ihtimali olan Aslan’ı Şeker İş sendikası yalnız bırakmadı. Sendika yönetimi Aslan’ı hastanede ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti ve herhangi bir sıkıntısının olup olmadığını sordu. Aslan, yönetimin ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek “böyle zor anlarımızda, siz sendikacılarımızı yanımızda bulmak, bizlere hem mutluluk hem de cesaret veriyor. Bizlerin her zaman yanında olan, sorunlarını sorun edinen bir sendika yönetimine sahip olmaktan son derece memnunuz. Hakkıyla yerine getirdiğiniz bu görevi daha uzun yıllar devam ettirmeniz en büyük temennimdir” dedi. Ak Parti Burdur Milletevekili Bayram Özçelik, Şeker-İş Burdur Yönetimi ile ‘Mevsimlik İşçi Kadrosu’ konulu dosyayı görüştü. Konuya ilişkin dosyayı Özçelik’e vermek için Ak Parti İl Bürosunu ziyaret eden, Şeker -İş Başkanı Mustafa Onay, Mevsimlik işçi sorunlarına çözüm aradıklarını söyledi. Burdur Şeker-İş Başkanı Mustafa Onay, Şeker Fabrikası mevsimlik işçilerinin kadroya aktarılmasıyla ilgili olarak, hazırladıkları dosyayı, Ak Parti Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e sundu. Ak Parti Burdur İl Merkezinde gerçekleşen ziyaret ve görüşmede, Şeker Fabrikası’nın özelleşme sorunlarından, işçi ve üretim sorunlarına kadar, Burdur ekonomisinin temel meselelerine ilişkin görüş alıverişinde bulunuldu. Şeker üretimi ve Burdur üreticilerinin sorunlarının çözümünün önemli olduğunu belirten Başkan Onay, “Fabrikamızda, özellikle işgücü eksikliğinden kaynaklanan sıkıntılar, giderek artmakta, taşeronlaşmadan kaynaklanan işgücü verimsizliği bulunmaktadır” dedi. Şeker-İş Başkanı Onay’ı dikkatle dinleyen Özçelik, Şeker Fabrikası mevsimlik işçi sorunlarını takip ettiklerini, çözüm için gerekeni yapacaklarını ifade etti. Ak Parti Merkez İlçe Başkanı Ali Çoban’ın da bulunduğu ziyarette, Şeker-İş Yönetiminden İdari Sekreter Osman Çelik, Mali Sekreter Halil Öztürk, İşyeri Temsilcisi Hasan Fatih Can da yer aldı. www.sekeris.org.tr 59 Haber Vekil Özçelik, Başkan Onay’la Mevsimlik İşçi Konusunu Görüştü Haber Susurluk, Alpullu ve Çarşamba Şube Burdur’da Şeker-İş Sendikası Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı, Alpullu Şube Başkanı Orhan Saltuk ve Çarşamba Şube Başkanı Sinan Türe tüm şubelere gerçekleştirdikleri motivasyon ziyaretleri kapsamında Şeker-İş Burdur şubesini de ihmal etmediler. “Bu tip geziler düşünce zenginliği oluşturur” Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı birlik beraberliği pekiştirmede önemli yeri olan bu tür gezilerde aynı zamanda elde edilen kazanımların ve karşı karşıya kalınabilecek problemlerin çözümlerinde oluşturacağı düşünce zenginliğine dikkat çekti. Sendikacının potansiyel bir aktivist olduğunu da belirten Karadayı, bu gezilerin sendikacıdaki aktivist ruhu da taze tuttuğunu belirtti. Daha sonra Susurluk, Alpullu ve Çarşamba şeker fabrikalarından Burdur şeker fabrikasına görevli gelen mesai arkadaşlarını da ziyaret eden heyet, Şeker-İş Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay ve ekibine göstermiş oldukları yakın ilgiden dolayı teşekkür ettiler. Muhtarlardan Şeker Pancarı Üretimi İçin Destek İstendi Samsun’un Çarşamba ilçesinde şeker pancarı üretiminin yeniden başlaması için muhtarlara yönelik bilgilendirme toplantısı yapıldı. Şeker fabrikalarının özelleştirme sürecinin askıya alınmasının ardından çalışma başlatan Çarşamba Şekerİş Sendikası, Çarşamba Ovası’nda yeniden şeker pancarı üretiminin başlaması ve fabrikaya ham madde sağlanması konusunda büyük çaba harcıyor. Bu konuda Çarşamba 60 şeker-iş dergisi • mart 2013 Kaymakamlığı tarafından organize edilen toplantıda muhtarlara şeker pancarı konusunda bilgiler verildi. Yapılan toplantıya İlçe Kaymakamı Caner Yıldız, Çarşamba Şeker Fabrikası Müdürü Sezgin Öncü, Çarşamba Şeker-İş Sendikası Başkanı Sinan Türe, Çarşamba Ziraat Odası Başkanı İsmail Güngör, Çarşamba İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Akman ve pancar tarımının yapıldığı yaklaşık 30 köyün muhtarı katıldı. Toplantıda açıklamada bulunan Çarşamba Şeker Fabrikası Müdürü Sezgin Öncü, bu yıl Çarşamba Şeker Fabrikası’na verilen kotanın 20 bin ton olduğunu dile getirirken, bu konuda çiftçilerin fabrikalarına sahip çıkmaları gerektiğinin altını çizdi. Çarşamba Kaymakamı Caner Yıldız da fabrikanın önemine dikkat çekerek, muhtarlardan bu konuda destek vermelerini istedi. Haber Oğuz Kalay Sakarya Üniversitesi’nde Öğrencilerle Buluştu Sakarya Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay’ı daveti üzerine, burada ders veren Kalay, “Sendikalara toplumun bakışı” konulu sunum yaptı. Öğrencilerin yüksek katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantı verimli geçti. Öğretim üyeleri ve öğrenciler aldığı cevaplardan memnuniyetlerini ifade ederek Şeker-İş Sendikası’nın çalışmalarının, toplumun sendikalara olumsuz bakışlarını düzeltecek nitelikte olduğunu belirterek, topluma karşı sorumlu sendikacılıkta örnek gösterilebilecek bir sendika olduğunu ifade ettiler. Ayrıca daha önceden Şeker-İş Sendikası’nın halk sağlığına zarar veren Nişasta Bazlı Şekerler (NBŞ) ve diğer tatlandırıcılarla alakalı yaptığı çalışmaları ile toplumu bilinçlendirerek bu zararlı gıdalara karşı başlatmış olduğu “Pancar şekerine evet, NBŞ’ye hayır” konulu imza kampanyalarının örnek bir uygulama olduğuna dikkat çekerek Şeker-İş Sendikası’na bu konuda da teşekkür ve takdirlerini sundular. Şeker İşçisine 50. Yıl Hatırası Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun 50. yılı nedeniyle, sendika üyesi işçilere 50. yıl hatırası hediye edildi. Şeker-İş Sendikası Elbistan Şube Başkanı İsmail Şahin, sendikalarının 50 yaşına bastığını ifade ederek, bu nedenle hazırlatılan hediyeleri sendika üyesi işçilere hediye ettiklerini söyledi. Şahin, “Bu yıl sendikamızın 50. kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Bu nedenle sendikamızın genel merkezi tarafından hazırlatılan ve 50. yıla özel olan çini işlemeli hediyeleri, işçi arkadaşlarımıza takdim ediyoruz. Şeker-İş Sendikası için nice 50. yıllar diliyorum. Karınca kararınca hazırlanan bu hediyeleri biz de arkadaşlarımıza takdim ediyoruz” dedi. www.sekeris.org.tr 61 Makale Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Getirilen Düzenlemeler Fatma BEKTAŞ Eğitim Müdürü 6385 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 19/01/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 5510 Sayılı Kanunda önemli değişiklik öngören Kanun sigortalı lehine düzenlemeler içermektedir. Emekli olduktan sonra Kamuya ait veya kamu ortaklığı bulunan bir işte çalışanların aylıklarının kesilmesi, bunlar işten ayrıldıktan sonra da aylıklarının bağlanması için yazılı talepte bulunmaları gerekmekteydi. Yapılan düzenlemeyle, kesilen aylıkların tekrar başlatılması için gerekli olan yazılı talep şartı kaldırıldı. Kanunla, SGK Yönetim Kurulunda, esnafların da temsil edilmesini sağlamak için SGK Genel Kurulunun yapısında değişiklik yapıldı. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasına bir cümle eklenerek; lise ve dengi öğrenim görülmesi sebebiyle bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatıyla sağlık hizmetinden yararlandırılan çocukların, 20 yaşını dolduracakları tarihi aşmamak kaydıyla bu öğrenimlerini bitirmelerini izleyen tarihten itibaren 120 gün süreyle daha aynı kapsamda sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlandı. Böylece lise öğrenimi gören çocukların, liseyi bitirdikleri tarih ile üniversiteye başladıkları tarih arasında oluşan boşluk kapatılmıştır. 5510 Sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “ kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları tarafından sevk edilmesi halinde” 62 şeker-iş dergisi • mart 2013 ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Böylece; terörle mücadele veya emniyet ve asayişin sağlanmasına ilişkin görevleri sebebiyle malul kalanlar ya da Kore, Kıbrıs ve İstiklal Savaşı gazisi olarak şeref aylığı bağlanmış olanlar veya bunların eşlerinden, özel hastaneye müracaatlarında kamu idaresi sağlık hizmeti sunucusu tarafından sevk edilmiş olma şartı aranmayacak, ayrıca bunlardan ilave ücret alınamayacaktır. 5510 Sayılı Kanunun 81 inci maddesine göre, Kısa vadeli sigorta kolları prim oranı, yüzde 1 ile 6,5 arasında değişmekte idi. 81 inci maddede yapılan değişiklik ile kısa vadeli sigorta kolları prim oranı yüzde 2 olarak sabitlenmiş ve bu oranı yüzde 1,5’a indirmeye ve yüzde 2,5’a çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Yapılan sabitlemeye paralel olarak artık uygulanma kabiliyeti kalmayan işyeri tehlike sınıf ve derecelerinin belirlenmesi ve değiştirilmesiyle ilgili 5510 Sayılı Kanunun 83 ve 84’üncü maddeleri de yürürlükten kaldırılmıştır. Yapılan bu düzenlemeler 1/9/2013 tarihinde yürürlüğe girecek, uygulama bu tarihten itibaren başlayacaktır. Basamak İntibakından Kaynaklanan Sürpriz Borçlara Son Verildi Kanunla getirilen düzenleme ile esnaf ve tarım BağKur’luların Bağ-Kur’a ilk defa kayıt oldukları tarihteki basamaklarının esas alınması sağlanacaktır. Bu şekilde ilk kayıttan önce SSK veya Emekli Sandığı çalışmaları olanların başlangıç basamağının değişmesi ve sigortalılara emeklilik aşamasında sürpriz borçlar çıkması önlenecektir. Ancak bu düzenleme de 1/9/2013 tarihinde yürürlüğe girecek. Yersiz Sağlık Hizmeti Alanlara Af Getirildi 5510 sayılı Kanuna geçici 45 inci madde eklenerek, yersiz yapılan sağlık giderleri nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgililere çıkarılan borcun terkini yani silinmesi imkanı getirildi. Buna göre; Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk Sosyal Güvenlik Destek Primi ve Yersiz Olarak Ödenen Aylıklar Yapılandırıldı SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığından emekli olup da ticari faaliyet yürütmesi nedeniyle ödenmesi gereken sosyal güvenlik destek prim borçları ile SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığından emekli olduktan sonra kamuya ait bir işte çalıştığı için aylıkları kesilmesi gerekenlerden bildirim yapılmadığı için aylıkları ödenmeye devam edilen ve bu durumu sonradan tespit edilerek çıkarılan borçların 01.02.2013 tarihinden itibaren 4 ay içinde başvuruda bulunmaları halinde 6111 Sayılı Kanuna göre yeniden yapılandırılacak. Bu düzenlemeyle birlikte söz konusu borçlar taksitler halinde ödenebilecektir. Kanun ile; 5510 Sayılı Kanunun “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40’ıncı maddesinde yapılan düzenleme ile; Basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanlar, Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda Basın Kartı yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle, haber hizmetinde fiilen çalışanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan Bakanlar, fiili hizmet süresi zammı uygulamasına dâhil edilerek, belirtilen işyerlerinde çalışılan her 360 günlük hizmet karşılığında toplam prim ödeme gün sayılarına 90 gün fiili hizmet verilmesi sağlandı Ayrıca, 5510 Sayılı Kanuna eklenen geçici 48 inci madde ile de fiili hizmet süresi zammı kapsamına alınanların 2008 Ekim ayı başından 2013 Şubat ayı başına kadar geçen sürelerinin de fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmesi sağlandı. Kanun ile; 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun geçici 6. maddesinin üçüncü fıkrasına bir cümle eklendi. Buna göre; En son yayımlanan 2009 istatistiğinde, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi için başvuru hakkına sahip işçi sendikalarının 7/11/2012 tarihinde ve sonrasında bu fıkraya göre yapacakları yetki tespit talepleri, 41 inci maddede yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılacak. www.sekeris.org.tr 63 Makale ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmeyecek, yani silinecek. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden de Kurumca vazgeçilecektir. Haber Şeker-İş Geçici İşçi Sorunları İçin Meclis’te Şeker-İş Sendikasınca geçici işçilerin kadro talepleri milletvekillerine iletildi. Başta Şeker-İş Genel Merkezi olmak üzere Şeker-İş Şube Başkanlarınca meclisteki vekiller ziyaret edilerek fabrikaların elemansızlıktan kaynaklanan zararların giderilmesi ve uzun yılladır kadro umudu ile bekleyen geçici işçilerin mağduriyetini gidermek amacı ile açıklayıcı birer dosya hazırlanarak Milletvekillerimize ve gurup başkan vekillerine sunuldu. Her şube başkanı kendi milletvekilini ziyaret ederek destek istenmiştir. Milletvekillerinden geçici işçilerin beklentilerinin Başbakan Erdoğan’a iletilmesi talep edildi. Muhalefet partisi milletvekillerinden ise konunun takip edilmesi, gündemde tutulması ve meclis genel kurulunda dile getirmeleri istendi. Fabrika Müdürüne Plaketli Veda Susurluk Şeker Fabrikası Fabrika Müdür Vekili H.Şahin Dokuyucu 15.10.2012 Tarihinde emekli oldu. Dokuyucu’nun emekliliği onuruna verilen yemekte, Susurluk Şeker Fabrikasında görev yaptığı süre içerisinde hoşgörülü ve yapıcı davranışlarından ve bugüne kadar yaptığı hizmetlerden dolayı, Şeker-İş Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı tarafından plaket takdim edildi. Vefat İzzet Kılıç Hüseyin Karanfil Alpullu Şeker Fabrikası Rafineri Bölümü’nde Maniplant Yardımcısı olarak çalışan üyemiz yakalandığı amansız hastalık sonucu 07.10.2012 tarihinde vefat etti. Karanfil, evli ve iki çocuk babası idi. Nihat Çalışkan Alpullu Şeker Fabrikası Müdürü Nihat Çalışkan, 21.11.2012 tarihinde vefat etti. 1948 yılında Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi Yağlıpınar Köyü’nde doğan Çalışkan, evli ve 2 çocuk babası idi. 64 şeker-iş dergisi • mart 2013 1962 Elbistan Kandil Köyü doğumlu, olan üyemiz İzzet Kılıç, yakalandığı hastalık sonucu 23 Şubat 2013 tarihinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur. 2012 Yılında yapılan 9.Olağan Genel Kurulda Şube İdari Sekreteri olarak görev yapan İzzet Kılıç, evli ve 5 çocuk babası idi. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesi ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz. Teşekkür Hastalığım ve tedavi sürecim boyunca bizzat hastaneye gelerek ya da telefonla arayarak ilgilenen başta Genel Başkanımız Sayın İsa Gök olmak üzere Genel Merkez Yönetim Kurulu’na ve tüm Şeker-İş Sendikası camiasına teşekkür ederim. Mustafa Toker Şeker-İş Sendikası Ağrı Şube Başkanı Agit Arslan, satışı Başbakan Erdoğan tarafından iptal edilen şeker fabrikaları için teşekkür amaçlı Ak Parti İl başkanı Abbas Aydın’ı ziyaret etti. Arslan, İl Başkanı Aydın’dan Başbakan’a tüm şeker çalışanları adına teşekkürlerini iletti. Ayrıca geçici işçilere kadro verilmesi için kendisinin ve milletvekillerinin çalışmada bulunması talebinde bulundu. Arslan şunları söyledi: “Bilindiği üzere şeker sanayi tarıma dayalı sanayiler arasında verimlilik, karlılık, sosyal boyut ve katma değer yönünden diğer sanayilerle kıyaslandığında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip bir sanayi dalıdır. Pancar tarımı ve şeker sanayi faaliyette bulunduğu alan dışında hayvancılık, et, süt ve nakliye sektörü gibi pek çok yan sektörde ortaya çıkardığı 3 milyar doları aşkın rakamla ekonomimize güç verdiği gibi ülke nüfusunun yüzde 15 ‘ini yakından ilgilendirmektedir. Şeker pancarı tarımının Nişasta bazlı şeker kotalarının artırımı karşısında yaşadığı daralma sektörü tehdit ettiği gibi NBŞ kotalarının artırımı halkımızın yüzde 100’ünün sağlığını tehdit etmektedir. Şeker pancarı aile içi iş gücünün tamamını kullanmasını sağlamakla ve en yüksek oranda çiftçi geliri yaratan ürün olma özelliğini taşımaktadır.” Geleceğin yakıtı olarak tanımlanan biyoetonel üretiminde şeker pancarının ham maddelerden biri olduğuna değinen Arslan, Dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan Haber Şeker-İş’ten AK Parti’ye Teşekkür Ziyareti ülkelerin bu alternatif enerji kaynaklarına yöneldiğini söyledi. Amerika ve Brezilya’dan örnek veren Arslan, “Dünya ülkeleri bu ülkelerden Biyoetenol enerji ithal etmektedir. Dünyada hal böyleyken, ülkemizde alternatif enerji kaynağı sayılan şeker pancarı bitme noktasına gelmiştir. Bu olumsuzluklar karşısında Dünya ülkeleri alternatif enerji kaynakları arayışını sürdürürken, ne yazık ki ülkemizde fabrikalar özelleştirilmek veya kapatılmak istenmektedir. Sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bu özelleştirmenin yanlış olduğu kanısına vardı ve on adet şeker fabrikasının satışını iptal etti. Ağrı Şeker Fabrikası çalışanları adına bir kez daha sayın Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.” Konuşmasında geçici işçilere kadro verilmesine de yer veren Arslan şöyle konuştu: “Çalışması sürdürülen 4B kapsamındaki çalışanların kadroya geçirilmeleri ile ilgili taslağın kapsamının genişletilerek, Şeker fabrikalarında çalışan geçici işçilerimiz inde kapsama dahil edilmesini istiyoruz. Fabrikalarımıza 1998 yılından beri eleman alımı gerçekleşmemiştir. Yetişmiş eleman gücümüz her geçen gün zayıflamaktadır ve bu durum üretimimizi olumsuz etkilemektedir. Geçici işçilerimizin kadroya geçirilmesi hem üretimin önündeki bazı engelleri açacaktır hem de geçici işçilerimiz ve onların ailelerinin uzun zamandan beri yeşerttikleri umutlarını gerçekleşmesini sağlayacaktır.” www.sekeris.org.tr 65 Türkiye’den, Dünya Tarım Destekleme Makale Politikalarına Bakış Mehtap AKSUNGUR AR-GE Uzmanı Tarım sektöründe geçmişten günümüze politik, ekonomik ve sosyal nedenlerle çeşitli yapısal sorunlar olduğu görülmektedir. Nitekim bu sorunlar, geçmişten bu yana süregelmiş ve Türk tarım politikasında devamlı olarak revizyona gidilmiştir. Bu çerçevede, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne tarım sektörü için çeşitli destekleme politikaları uygulanmış, fakat fazla bir ilerleme kaydedilmemiştir. Türk çiftçisinin 2013 tarım desteklerinin açıklandığı bu günlerde, dünya ve ülkemiz tarım politikaları kapsamında işleyen destek sisteminin irdelenmesi faydalı olacaktır. 2012 yılında tarıma verilen 7.7 milyar liralık desteğin bu yıl kabul edilen bütçeye göre 9.1 milyar lira verilmesi beklenmektedir. Bu, yüzde 20’lik artış olumlu gibi görünse de geçmiş yıllarla kıyaslandığında Türkiye’de tarıma verilen desteğin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Diğer yandan, ülkemiz tarımsal destek sisteminin ABD ve AB uygulamaları ile karşılaştırıldığında miktar ve desteklerin açıklanmasına ilişkin takvimle ilgili birçok farklılık bulunmaktadır. Avrupa Birliği, tarımsal destekleme bütçesini 7 yıllık dönemler itibariyle belirlerken bu yıl tarıma 370 milyar euro destek vermeyi planlamaktadır. Böylelikle, Avrupalı çiftçi 7 yıl içerisinde hangi ürün için ne kadar destek alacağını bilerek üretim yapmaktadır. ABD’de ise, tarımsal destekleme bütçesi 5 yılda bir hazırlanarak, çıkarılan yasa dahilinde Amerikalı çiftçiler 5 yıl boyunca hangi ürüne ne kadar destek verileceğini bilmektedir. Ülkemize baktığımızda, 1 yıllık belirlenen tarımsal destekler çoğu zaman üretim başladıktan sonra açıklanmakta, çiftçi ne kadar destek alacağını bilmeden üretime karar vermektedir. Halbuki, Türkiye’de tarımsal destekleme politikaları ile; ülke gereksinimlerine uygun 66 şeker-iş dergisi • mart 2013 optimum üretim deseninin sağlanması, üreticinin korunarak uygun gelir olanağına kavuşturulması ve böylece tarımın ülke ekonomisine olan katkısının arttırılması amaçlanmaktadır. Fakat, Türkiye’de tarımsal üretimin arttırılması dışında tarım politikasının belirgin bir amaca hizmet ettiğine rastlanmamaktadır. Bugün AB, tarımsal destekleme politikalarını sağlıklı olarak yürüten müdahale kuruluşlarını güçlendirirken, Türkiye bu görevi yapan kurumlar özelleştirmekte ya da tasfiye etmektedir. AB’de destek kurumları tek ve merkezi olup, ürünlerin kalitesi ve bölgenin gelişmişlik düzeyine göre ayarlanabilmektedir. AB’de temel amaç, tarım ürünlerinde serbest dolaşımın sağlanarak ortak piyasaların oluşturulması ve birliğe dahil tüm ülkelerin tarımsal ürün ihtiyaçlarının karşılanarak AB’nin tüm tarımsal ürünlerde kendine yeterli hale gelmesidir. Oysa Türkiye’de dağınık yapılı ve ürün çeşidine göre değişen, ürün kalitesi ve bölge gelişmişliğini dikkate almayan bir politika söz konusudur. Türkiye’deki zayıf üretici örgütlenmesine karşın, AB’de güçlü bir örgütlülüğün bulunması ve kapsamlı yapısal politikaların uygulanması tarım politikalarında bir üstünlük sağlamaktadır. Bu nedenle Türkiye, özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artmasını sağlayacak etkin teknoloji kullanımı ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi gibi politikalara ağırlık vermelidir. Aksi takdirde Türk tarımı, gerek AB gerek dünya tarımı karşısında ciddi bir rekabet sorunu yaşayacak, kısa dönemde telafisi mümkün olmayan sorunlarla karşılaşabilecektir. Türk tarımında yapısal bir değişikliğin meydana gelmesi, tarımsal işletme alanlarının büyümesi ve modern tekniklere geçilmesiyle mümkündür. Türk tarımı ancak, uzun dönemde yapacağı iyileştirmeler ile AB ve dünya tarımı ile belirli bir rekabet gücüne ulaşabilecektir. Kayseri Şeker-İş Haber Fabrikalarda Üyelerini Bilgilendiriyor Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, Kayseri ve Boğazlıyan Şeker Fabrikalarında üye bilgilendirme toplantılarına devam ediyor. Fabrikaları kısım kısım ziyaret ederek üyeleri ile sıcak ilişkiler kuran Tatar, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi dönemindeki talepler ve sergilenecek kararlılığa ilişkin görüşlerini aktardı. ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... Zİ.. Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ü makamında ziyaret ettiler. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Sekreter Fevzi Şengül AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ı makamında ziyaret ettiler. www.sekeris.org.tr 67 Haber KAYNAKÇI KARDEŞ EMAF çalışanları emekli olan personele veda yemeği verdi. Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi’nin de katıldığı yemekte duygulu anlar yaşandı. Fabrikaya pancar geliyor akın akın İşin çoktur, biter deme sakın, Mutlu günler ha bu gün, ha yarın Sen gururumuzsun kaynakçı kardeş. Kampanya başladı ayrıldı vardiyalar Kaynakçı bir oraya, bir buraya koşar Arıza bitince o da sevinir coşar, Çok sevecendir kaynakçı kardeş. Şeker üretiyor fabrika kampanyada Kaynakçı bir orada bir burada Şimdi çürük hatlar var sırada İşin bitmez kaynakçı kardeş. Mutluluk elbet onunda hakkıdır Kafasında türlü bilgiler saklıdır Her ne derse desin çok haklıdır Emekçidir kaynakçı kardeş. Katipim anlattım derdimi dinle Biz çok mutluyuz sizinle Daha nice kampanyalara birlikte Sağlıcakla kal kaynakçı kardeş. Katip SONKURT Ankara Şeker Fabrikası Borucu-Kaynakçı Postabaşısı 68 68 şeker-işdergisi dergisi••mart mart2013 2013 şeker-iş Çorum Şeker-İş Fuarda Çiftçileri Bilgilendirdi Çorum Tarım ve Hayvancılık Fuarı geçtiğimiz ay açıldı. Fuarda son teknoloji ürünü tarım aletleri ile üretici birlikleri ve sivil toplum kuruluşları da yer aldı. Şekerİş Sendikası Çorum Şubesi de fuarda stant açarak şeker pancarının önemini hakkında bilgilendirme yapıyor. Şeker İş Çorum Şube Başkanı Sefer Kahraman stant da şeker pancarı ile bundan üretilen şeker ve diğer ürünler ile ilgili bilgilendirici broşürler dağıttıklarını söyledi. Kahraman ayrıca NBŞ’den üretilen tatlandırıcıların zararları hakkında da çiftçileri bilgilendirdiklerini belirtti. Gülara BAŞBOZKURT Toplu İş Sözleşmesi Uzmanı İnsan yaşamının her alanında görülebilen ve dünyada giderek artan önemli bir toplum sağlığı sorunu olan şiddet, ne yazık ki en yaygın şekilde kadına yönelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Temelinde kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin var olduğu bilinen kadına yönelik aile içi şiddet; toplumsal sınıf ya da eğitim düzeyine bakılmaksızın, AB üye ülkeleri de dâhil olmak üzere, tüm ülkelerde ve toplumun tüm kesimlerinde bulunan büyük bir yapısal ve toplumsal sorundur. Günümüzde her geçen gün artan kadına yönelik şiddet; yaşam, güvenlik, özgürlük, onur, fiziksel ve duygusal dokunulmazlık konularındaki temel hakların bir ihlali niteliğindedir. Bu hakların ihlaline hiçbir gerekçeyle müsamaha gösterilmemesi ve bu karmaşık sorunun; hukuk, sağlık, eğitim ve sosyal politika boyutlarını da içeren bir dizi farklı bakış açısıyla ele alınması gerekmektedir. Kadınları en temel insan haklarından ve özgürlüklerinden yoksun bırakan, sağlıklarını olumsuz etkileyen sosyal ve ekonomik hayata etkin biçimde katılmalarına engel olan şiddet; çoğu kez kişisel ya da ailevi bir mesele, kültür ve geleneğin bir parçası ya da biyolojik bir durum olarak değerlendirildiğinden üzerinde durdurulması gereken bir suç olmaktan ziyade, kaçınılmaz olarak görüldüğünden insanlar genellikle kadına yönelik şiddet konusunda sessiz ve tepkisiz kalmaktadırlar. Oysa aile içi şiddet sadece kadının sorunu değildir. Anayasamızın 41. maddesinde belirtildiği gibi, aile toplumun temelidir ve aileyi oluşturan bireylerin, kadının, çocuğun korunması, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmesi, kişisel güvenlikleri anayasal güvence altındadır. Anayasa ile ailenin korunması için gerekli önlemlerin alınması görevi devlete verilmiştir, bu nedenle şiddetin önlenmesi için devletin kararlı bir politikası olması ve uygulaması gerekmektedir. Bu kapsamda, şiddetin olumsuz etkileri ve şiddet konusunda farkındalık yaratmak, sessizlik çemberinin kırılmasına destek vermek üzere sivil toplum kuruluşlarına da ihtiyaç duyulmaktadır. 1980’lerin sonunda kadın hareketi yoluyla kamu hareketinin bir parçası olan kadına yönelik şiddet, o tarihten bu tarafa toplumsal cinsiyet eşitliği konularının bir parçası haline getirilmiş ve mevzuata dâhil edilmesiyle bu alan- da ülkemizde ilerleme kaydedildiği bilinmektedir. Son yıllarda üzerinde daha çok durulmaya başlanılan kadın haklarının iyileştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin konuların mevzuatımıza dahil edilmesi hususunda AB çeşitli kamu kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını desteklemektedir. Ülkemizde yaşanan bu önemli sorun hakkında yayınlanan istatistiklere bakıldığında karşılaşılan tablo ne yazık ki ülke ve toplum olarak duyarsızlığımızı gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin AB’ ye katılımına yönelik hazırlıkların önemli bir unsuru haline gelen bu konu bir an önce çözüme kavuşturulmalı ve sivil toplum kuruluşları daha etkin hale getirilmelidir. Bu noktada; şiddetin olumsuzluklarını kamuoyuna paylaşma noktasında medyaya ve ilgili her kuruma ve herkese görev düşmektedir. Aile içi şiddetle etkin mücadele, ancak devlet kurumlarının, hükümetlerin kararlı tutumu ile kadın kuruluşlarının deneyimlerinin bir araya getirilmesiyle mümkün olabilir. 6284 sayılı yasa hakkında bilgilendirme toplantıları düzenlenerek ilgili her kuruluşa ”hizmet içi eğitim verilmeli, kurumlar arası koordinasyon sağlanmalı, “kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete son verme çalışmaları” kararlı bir devlet politikasıyla sürdürülmelidir. Ekonomik gelir düzeyleri, fertlerin eğitimleri, aile içi meslek farklılığı, ailedeki statü dağılımları, aile içi iletişim biçimleri ve gelecekle ilgili beklentiler, gibi pek çok nedene bağlı olarak yaşanan bu önemli sorunun ortadan kaldırılması için kadının toplum içindeki statüsünün güçlendirilmesi gerekir. Ailenin gelir düzeyi, statü farkı ve iletişim bozuklukları ancak sağlam bir eğitim ile ortadan kaldırılabilir. Gelişen ve hızla değişen dünyaya ayak uydurabilmek ve gelişmiş ülkeler içinde yer alabilmek adına; toplum olarak kadınlara karşı daha duyarlı, daha saygılı ve ölçülü olmalıyız ki; hayatımıza bir anlam katabilelim. Tarihin her döneminde çok büyük görevler üstlenen kadınımıza verilen değerin en büyük ve emsalsiz kanıtı şüphesiz ki dinimizde yer aldığı üzere “cennet anaların ayakları altındadır” hadisidir. Toplumumuzda kadınlarımızın hak ettiği değeri bulması dileğimle.. www.sekeris.org.tr 69 Makale Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede STK’ların Kapasitesinin Güçlendirilmesi Basından 70 şeker-iş dergisi • mart 2013 Basından www.sekeris.org.tr 71 Makale Şeker-İş’te Öğrendiklerim Merve BAHAT Gazi Üni. Stajyer Öğrenci İş hayatında tecrübesiz bir birey olarak, kariyer gelişimime yönelik ilk adımımda, üniversitemizin saygın öğretim üyelerinden Doç. Dr. Aydın Başbuğ’nun da teşvik ve desteğiyle, Şeker-İş Sendikasıyla tanıştım. Sendikaya adımımı attığım anda, sendikanın naif ve güler yüzünü temsil eden Özel Kalem Müdürümüz Aysun Konakoğlu’yla, tüm heyecanım yerini bir anda huzura bıraktı, sonrasında Şeker-İş Sendikası Genel Başkanımız Sayın İsa Gök ve Başkanlarımızla, tanışdığımda anladım ki; bu huzur sendikanın her yerine dağılmış güzel bir koku gibiydi. Sendikaya adımımı attığım ilk günden itibaren güler yüzünü eksik etmeyen tüm çalışanları, çay ocağından tutun başkanlarımıza kadar herkese bana verdikleri bu yazı imkanı vesilesiyle, teşekkür ediyorum. Eminim onlar yalnızca oldukları gibi, prensip edindikleri üzere, güler yüzleri ve samimi tavırlarıyla beni karşıladılar ama bu; üniversiteden mezun olmaya hazırlanıp, iş hayatına dair en ufak bir bilgisi olmayan bana, verilmiş en güzel hediyeydi. Onların sayesinde iş hayatına dair sağlam temellerim oluştu. İş hayatı artık benim için korkutucu uçsuz bucaksız bir bilinmezlik değil, hayatımda belki de en güzel mutlulukları yaşayacağım, huzurla yolumda gideceğim keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus oldu. 72 şeker-iş dergisi • mart 2013 Sendikaların işlevlerini, görev ve amaçlarını, üniversitede okuduğum bölüm itibariyle de derslerimizden bilmeme rağmen gerçekte; savundukları ve onlara inanan onca insanın kalbi olduğunu burada yaşayarak öğrendim. Burada çalışan insanlar, statü farkı gözetmeksizin, iş ahlakı çerçevesinde fakat; büyük bir aile samimiyetinde, savunucuları oldukları işçileri temsil etmektedir. Burada öğrendiğim ve gelecekteki iş hayatımda da prensip edineceğim en önemli şey; menfaat gözetmeksizin, insan ahlakına yaraşır, adaleti terazi edinerek, kişi ayırt etmeksizin, mensubu olduğum topluluğu temsil etmenin, ileride atılılacak adımlar için ne denli önemli olduğudur. İş hayatında tecrübe edineceğim bir yer olarak sendikayı ve bu sendikanında Şeker-İş Sendikası olmasından dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Sendikacılık artık kitaplardan öğrendiğim siyah beyaz görüntülerden; hayata geçmiş renkli bir yaşam alanı oldu. Burada geçirdiğim hergün, hafızama kazınan bir diğer güzel fotoğrafı niteledi. Sendikalar ve tüm çalışanları, onlara inanan ve onlarında daha iyisi için mücadele ettikleri bu yolda kendini adamış insanlar ve onların kocaman yürekleriyle ayakta duruyor. Onlar tek bir yürek olmuş, aynı idealler için onlara güvenen onca işçiyi tek tek ele alarak yollarında yürüyorlar. Gerek iş hayatı gerek sendikacılık... Her şeyden önce bana, hala bencillikten gözü kör olmamamış, fedakar insanların var olduğu inancını perçinlediler. Her bir çalışanına tek tek teşekkür ediyor ve bana bu güzel atmosferde filizlenme imkanı verdikleri için, onları asla unutmayacağımı söylemek istiyorum. Saygı ve Sevgilerimle