mimar.ist | Sayı 38
Transkript
mimar.ist | Sayı 38
ED‹TÖRDEN 2010’u Uğurlarken... Aral›k 2010 • Y›l: 10 • Say›: 38 Yay›n Türü: Yerel, süreli Yay›nlayan TMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi Sahibi TMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi ad›na Deniz ‹nceday› Genel Yay›n Yönetmeni Deniz ‹nceday› Yay›n Koordinatörü Fatma Öcal Yaz› ‹flleri Sorumlusu Metin Karada¤ Yay›n Kurulu Zafer Akay, Ayflen Ciravo¤lu, T. Gül Köksal, Kubilay Önal, Ahmet Tercan, H. Bülend Tuna, Mücella Yap›c› Dan›flma Kurulu Zeynep Ahunbay, Nur Ak›n, Ülkü Alt›noluk, Bilge Ar›kan, Ersin Ar›soy, Harun Bat›rbaygil, Afife Batur, Cengiz Bektafl, ‹hsan Bilgin, Çelen Birkan, Hasan Çak›r (Almanya), H. Besim Çeçener, Oktay Ekinci, Cengiz Eruzun, Nur Esin, Nuran Zeren Gülersoy, Sümer Gürel, Ersen Gürsel, Yücel Gürsel, Havva Kanbur (‹spanya), Ruflen Kelefl, Do¤an Kuban, Mehmet Küçükdo¤u, Derya Oktay (K›br›s), Sabri Orcan, Selim Ökem, Deniz Erinsel Önder, Hakk› Önel, Gülflen Özayd›n, Hasan Cevat Özdil, Asl› Erim Özdo¤an, Y›ld›z Sey, fiükrü Sürmen, Mete Tapan, U¤ur Tarhan, Necdet Teymur, Afflar Timuçin, Rüksan Tuna, Hülya Turgut, Y›ld›z Uysal, Mücella Yap›c›, Hüsnü Ye¤eno¤lu (Hollanda), Zekiye Yenen, Emre Zeytino¤lu Tarand›¤› ‹ndeksler 2010’un son günlerine İstanbul’un değerli bir kültür miras varlğnda yaşanan yangn damgasn vurdu. Tarihî Haydarpaşa Gar, mimarlk açsndan olduğu kadar, kültürel ve toplumsal bellek değerleriyle de kent açsndan simgeleşmiş bir yap. Birinci grup tarihî eser olarak koruma altnda. 100 yl aşkn süredir İstanbullularn ve ziyaretçilerinin ulaşm amacyla kullandklar, hikâyelerini paylaştklar yap, toplumsal bellek açsndan o denli yüklü ki, İstanbullulardan yangn sonrasnda bitip tükenmeyen tepkiler yağd ve yağmaya devam ediyor. Yapnn, onarm çalşmalar srasnda bu talihsiz yangn yaşamas, çalşma sürecinde böylesi bir ihmale uğrayabilmesi, kentliler, sivil toplum örgütleri ve koruma uzmanlar tarafndan kolay anlaşlabilir değil. Farkl birçok açlardan miras değeri taşyan yapda, asgari önlemlerin alnmadan risk içeren çalşmalarn sürdürülmesi ayrca, sadece Haydarpaşa Gar için değil, kentin diğer birçok kültürel varlğ için de geçerli olabilecek bir endişeyi de beraberinde getiriyor. Koruma alanndaki “duyarllğn” sadece yangn olayna ilişkin değil, bir bütün olarak bir kez daha altn çiziyor. Kentsel mekânda sürdürülen çalşmalar açsndan benzer değerlendirmeler yaplabilir, tedirginlikler dile getirilebilir. Bunun ötesinde, bugün yaşadğmz sorunlara bakarak toplumun ve şehircilik biliminin çağdaş ölçütlerinin, yöntemlerinin kentsel mekânda ne denli farkl biçimlerde yorumlandğ da söylenebilir. Hzla değişen ve dönüşen mekânda bu hza paralel olarak bir tehdit ve kayp süreci ile de karş karşyayz. Gündeme çeşitli söylemlerle (güvenlik, modernleşme, deprem, yenileşme vb.) getirilen “çağdaş” yaklaşmlar, kavramlarn farkl yorumlaryla, mekânda ciddi ironiler sergileyebiliyor, geri dönülemez tehditlere sahne olabiliyor. Hatta bunlarn yansmalar, toplumsal ayrşmaya, toplum ile birey ilişkisindeki kopukluğa, geçmişle gelecek arasndaki bağlarn yok olmasna kadar uzanabiliyor. İronik ya da eleştirel bir bakşla, bu konuda kentimizin projelerinden çokça örnekler vermek ne yazk ki olanakl. DAAI - Design and Applied Arts Index Dönüşüm; rant, ykm ve yeni yaplaşma arac olarak; koruma; ideolojik Yay›n Yönetim Yaz›flma Adresi temsilin arac olarak; modernleşme ve shhileştirme ise; etnik ayrmclğn ve bellek silinmesinin arac olarak kullanlabiliyor. Kemankefl Cad. No.31 Karaköy, Beyo¤lu 34425 ‹stanbul Tel: (212) 251 49 00 Faks: (212) 251 94 14 e-posta: [email protected] www.mimarist.org/yayinlar/mimarist Mali Koordinasyon Sami Y›lmaztürk Görsel Yönetmen Zehra fieno¤uz Ofset Haz›rl›k Ekol Tan›t›m Kireçburnu, Prof.Dr. Aykut Barka Cad. Alpaslan Sok. No: 42/2 Sar›yer 34457 ‹stanbul Tel/Faks: (212) 223 81 51 (pbx) e-posta: [email protected] Bask›-Cilt Mü-Ka Matbaas›, ‹stanbul Tel: (212) 549 68 24 Bask› Tarihi Aral›k 2010 Da¤›t›m Zip Da¤›t›m Reklam ve Yap›m Organizasyon Mimarl›k Vakf› ‹ktisadi ‹flletmesi Kemankefl Cad. No.31 Karaköy, Beyo¤lu 34425 ‹stanbul Tel: (212) 244 86 87 pbx Faks: (212) 244 86 88 Fiyat›: 7,50 TL Y›ll›k abone ücreti: 26,00 TL Ö¤rencilere % 50 indirim uygulan›r. “mimar.ist” dergisi Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi üyelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yaz›larda ileri sürülen görüfllerin sorumlulu¤u yazarlar›na aittir. Dergi ad› belirtilmek kofluluyla al›nt› yap›labilir. Oysa, dönüşümün sosyal ve kültürel renovasyonun arac olarak kullanldğ, toplumsal refahn, kamu haklarnn ve toplam yaşam kalitesinin tamamlaycs olarak alglandğ çağdaş bilimsel yaklaşmdan söz etmek de olanakl. Toplumun ve yaşam koşullarnn değişimi, güncel gereksinimlere yant verebilmesi, dünyada başarl örneklerin sergilendiği gibi, kültür değerlerinin bir bir yitirilmesini beraberinde getirmemeli. Bugün çağdaş sanat ve bilim açsndan öncü ülkelerin, değişimi sosyal ve kültürel boyutlaryla ele aldklarn, kamusal alana toplumsal duyarllğ artrc bir rol yüklediklerini izleyebiliyoruz. Kentimiz açsndan yln son günlerinde değerlendirmeler yaparak bu olumsuz saptamalar yapmak hepimizi düşündürüyor. Projelerin uzman katklaryla yakndan denetlenememesi, bilgi kirliliğinin önlenememesi, mekânsal dönüşümün salt rant üzerinden değerlendirilmesi, soyut değerlerin, manevi varlğn göz ard edilmesi sürecinin içinde, kentsel tartşma başlklarn dergimizin sayfalarnda güncel tutmaya, tartşmaya açmaya ağrlk vermek istiyoruz. Ayrca, İstanbul’un önemli semtlerinin, tarihlerinin farkl boyutlaryla irdelenmesi ve tartşlmas da ayn bakşla, dosyamza konu oldu. Bu saymzn dosyasnda, Üsküdar kentinin tarihinden, bugünkü gelişmelerinden, toplum ilişkisinden, kültürel sorunlarndan söz eden farkl katklar bulabilirsiniz. İstanbul’un farkl semtleri için de aralkl olarak bu kentsel/tarihsel araştrmay sürdürmeyi planlyoruz. Bir sonraki dosya konumuz ise İstanbul’un modern mimarlk mirasna odaklanacak. Bu çerçevede yaz önerilerinizi bekliyoruz. Katklarnzla meslek alanndaki iletişimimizi sürdürmek, güçlendirmek ve sadece “yaşanlr” değil, “daha sağlkl, daha güvenli, daha özgür ve demokratik” kentlerde ve çevrelerde buluşabilmek dileğiyle nice mutlu yllar… Deniz İnceday mimar•ist 2010/4 1 mimar.ist Aral›k 2010/4 ISSN 1302-8219 2 mimar•ist 2010/4 4 HABER / ETK‹NL‹K Dam Notlar›... / Hasan Çak›r ............................................................................................................................ 4 6 KÜTÜPHANE Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi / Derya Karada¤............................................................................... 6 Yaflanan Mimari / Aylin Ayna .......................................................................................................................... 7 8 GÖRÜfi Tarihî ‹stanbul’un Yeni Sorunu: Karayolu Tüp Geçit Projesi / Zeynep Ahunbay ............................................... 8 12 ‹STANBUL 2010 Tansel Korkmaz: “‹mparatorluk Baflkentinden Küresel Kente: ‹stanbul’un Bir As›rl›k Öyküsü” / Söylefli: Zafer Akay ......................................................................................12 16 TASARIM Kentin Kamusal Mekânlar›n› Farkl› Bir Yoldan Anlamaya Çal›flan ‹ki Çizgi-Projesi: Urban Tomography ‹stanbul / Markus Jeschaunig ........................................................................................... 16 21 ‹NCELEME Mimari Korumaya De¤iflen Ba¤lamsal Yaklafl›mlar -Arap Yar›madas›’nda Üç Farkl› Örnek Üzerinden Karfl›laflt›rmal› Bir Okuma- / Murat Çetin ........................... 21 31 PROJE / PROF‹L Jo Noero: “Kuram ve Bilgiyi Mimarlı¤ın Özüne Çevirerek Kaybetti¤imiz Zemini Geri Almalıyız” / Söylefli: Deniz ‹nceday› ........................................................................ 31 ‹Ç‹NDEK‹LER 39 D O S YA : “ ‹ S TA N B U L’ U N S E M T L E R ‹ : Ü S K Ü D A R ” Üsküdar’›n Önlenemeyen Yozlaflmas›! / H. Besim Çeçener ............................................................................. 40 Üsküdar An›lar› / Do¤an Hasol ........................................................................................................................ 44 Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler, Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve Meydana Etkileri / Z. Hale Tokay - Serap Da¤tafl .............................................................................................. 49 Üsküdar Tarihî Kent Dokusu ve Ulafl›m Sisteminin ‹rdelenmesi / Bilge Ulusay Alpay ..................................... 58 Marmaray-Üsküdar Arkeolojik Kaz›lar› / fiehrazat Karagöz ............................................................................. 64 Üsküdar ‹mgelemini Sinematografik Mekân Üzerinden Okuma / Ayla Ayy›ld›z Potur ...................................... 74 ‹tibarl› Bir Mevki: Salacak / Murat fiahin ....................................................................................................... 78 Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi / Acar Avunduk .................................................................................... 84 93 E⁄‹T‹M ACE ve EAAE Ortak Toplant›s›ndan Mimarl›k E¤itimi Üzerine Düflünceler / Derleyen: Deniz ‹nceday› .....................................................................93 103 K E N T ‹stanbul ve Mimarl›¤›n Kente Bitiflik Öyküsü / Aykut Köksal .........................................................................103 108 F A R K L I ‹NSANLIK DURUMLARI Okuluma Dokunma! -Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezinin Boflalt›lmas› Giriflimi ve Kent/E¤itim/Sakat Haklar›- / Sibel Yard›mc›............................................................108 mimar•ist 2010/4 3 HABER ETK‹NL‹K DAM Notlar› Belediyenin haz›rlay›p aç›k tart›flmaya sundu¤u Frankfurt Suriçi imar konsepti tasla¤›. 4 mimar•ist 2010/4 Aç›k Planlama Frankfurt Belediyesi’nin “Aç›k Planlama Projesi”ni yöneten flehirci mimar söze flöyle bafllad›: “fiehircilik, kentte gezinti yapman›n bilimidir.” Bu y›l bafl›nda Frankfurt Belediyesi, kent merkezi imar plan›n› bir Aç›k Planlama sürecinde gelifltirme ifline giriflti; haz›rlad›¤› plan tasla¤›n› ahalinin tart›flmas›na sundu. Aç›k planlama sürecinin ilk aflamas›, 25 A¤ustos’ta çal›flma gruplar›n›n ortak toplant›s›yla sona erdi. Toplant›da, bu ilk aflamada gelifltirilen ara planlar –yap›laflma, kamusal alan ve kent içi ulafl›m plan›– tart›fl›ld› ve ikinci aflama program› yap›ld›. Y›l sonuna kadar sürecek ikinci aflamada ara planlar sergilenecek ve kamu alemin tart›flmas›na sunulacak. Aç›k planlama projesinin yöneticisi sözlerini flöyle bitirdi: “Plan kuflkusuz kent merkezinin bütün dertlerine deva olmayacak. ‹mar plan›n›n elefltiriye ihtiyac› var. Tart›flmalar› sürdürmeliyiz. Plan yeni fikirlere aç›k olmal›...” Kentlerde, kent sakinleriyle birlikte keyifli bir gezinti yapman›n baflka yolu var m›? 40’›nc› Pazartesi Stuttgart kentinde yetkililer, aylardan beri süregelen “Pazartesi Gösterileri”ni göz ard› etti, ahalinin “Ana gar üstte kals›n!” ça¤r›s›na kulak asmad›. 40. Pazartesi gösterisinin arifesinde ana gar› gömme inflaat› bafllad›. Tarihî gar binas›n›n bir köflesi y›k›ld›. Bu olay kentte gergin bir hava yaratt› ve Stuttgart’ta küçük k›yamet koptu. Projeye karfl› olan Stuttgartl›lar 40. Pazartesi günü gar önünde büyük bir gösteri yapt›. Göstericiler, y›k›m›n durdurulmas› ve tart›flmalar›n sürdürülmesini istedi. Gösteriye çoluk çocuk, yafll› genç on binlerce Stuttgartl› kat›ld›... Yetkililer ald›r›fl etmedi, “Projeye yasalara uygun ve demokratik bir flekilde karar verildi, tart›flma yap›ld› ve bitti, ‘daha önceleri neredeydiniz’” diyerek inflaata devam edeceklerini aç›klad› ve saray bahçesindeki tarihî ç›narlar›n kesimi bafllad›. Ç›nar kesimiyle hava daha da gerildi. Kesim büyük bir gösteri ile protesto edildi. Gösteride h›r ç›kt›. A¤aç kesimini protesto eden ahali biber gaz› ve bas›nçl› su püskürtmeleriyle da¤›t›ld›. Bu olaylardan sonra ahaliyle yetkililerin aras› iyice aç›ld›: Projeye karfl› olan kent sakinleri bir oldubittiyi kabul etmiyor, inflaat›n durdurulmas›n› ve tart›flman›n sürdürülmesini istiyordu... Yetkililer, “Tart›flma s›n›rs›z olamaz, bir yerde karar vermek gerekiyor. Yoksa hiçbir projeyi uygulayamay›z,” diyor ve inflaat devam ediyordu... Bu, “Ahali tart›fl›yor, inflaatlar devam ediyor” durumu havay› iyice bozdu. Yetkililerin umursamaz tavr›na karfl› tüm kentlerde elefltiriler bafllad›… Elefltiriler, protesto gösterileri derken yetkililer, ahalinin temsilcileriyle masaya oturmay› ve ana gar› gömme projesini tart›flmay› kabul etti. Sayg›n bir politikac›, taraflarca arabulucu seçildi ve bir tart›flma süreci bafllad›. Arabulucu, daha iflin bafl›nda, oldukça ilginç bir durum de¤erlendirmesi yapt›. Bu de¤erlendirmede dikkatimi çeken birkaç cümle flöyle: “Proje yasal ama ahali istemiyor. Bu durumda bir uzlaflma noktas› bulmak durumunday›z...” “Yetkililer yan›labilir ve yan›ld›¤›n› söylemek demokratik politikaya aittir...” “Her fley daha önce olmal›yd›. ‹nflaata bafllamadan önce ahali tart›flmalarla planlama sürecine kat›lmal› ve ikna edilmeliydi...” “Günümüzde kent ahalisi kentinin imar›na kar›flmak istiyor. Ahalinin kat›l›m› olmadan, ahaliyi dinlemeden, ikna etmeden böyle büyük projelere karar vermek, geçen yüzy›llara ait bir anlay›flt›r.” “Karar verildi, tart›flma bitti politikas›, ben yapt›m oldu politikas› günümüzün demokrasi anlay›fl›na uymuyor...” “‹kna edici bir gerekçe varsa karar gözden geçirilebilir, de¤ifltirilebilir, HABER ETK‹NL‹K yeni bir karar verilebilir...” “Tart›flmalar fleffaf olacak, kamu alem önünde yap›lacak ve bir televizyon kanal›yla kamuoyuna aktar›lacak, dileyen herkes internet üzerinden tart›flmalara kat›labilecek...” ... Uzlaflma toplant›lar› yedi hafta sürecek. Bu süreç nereye varacak görece¤iz, ama bir fley flimdiden belli: Stuttgart olay›, kent imar›nda ve kent planlamada bir dönüm noktas› olacak. Anlafl›lan, flehircilikte bir aç›k planlama dönemi geliyor. Ne dersiniz? Kent yöneticileri, kentte ahaliyle birlikte keyifli bir gezinti yapamaz m›? Güzellik Kazand›r›r Bir gazete haberine göre, ‹talya’da yap›lan bir araflt›rma, güzel bulunan bir sanat eserine bakman›n a¤r› kesici etki yapt›¤›n› ortaya koymufl... Bu y›l ki “E¤ilimler” (Tandanslar) fuar›n›n kap kacak, çatal b›çak, ev, mutfak ve süs eflyalar› sergilerine göz ve gönül gezdirirken fark›na vard›m: ‹yi tasarlanm›fl, her biri bir sanat eseri çatal b›çak, tencere tabak görmek, her gün kulland›¤›m›z eflyalar›n esteti¤i ifltah aç›c› ve a¤r› kesici bir etki yap›yor. Fuarda dikkatimi çeken sergilerden biri ‹MM‹B’in (‹stanbul Maden ve Metaller ‹hracatç› Birlikleri) “Endüstriyel Tasar›m Yar›flmalar› Sergisi” ol- du. ‹MM‹B genç endüstri tasar›mc›lar›m›z›n maharetlerini, ideyi biçime çevirmedeki hünerlerini sergilemifl. Hem sergi güzel hem de sergilenifl. Güzel bir katalog da cabas›... Daha Az ve Daha Çok E¤ilimler Fuar› vesilesiyle, Tatbiki Güzel Sanatlar Müzesi de fuarda bir sergi açt›. Sergi, tasar›m ustalar›ndan Rams’›n eserlerini sunuyor. “Daha az ve daha çok”, Rams‘›n tasar›m ilkesi. Rams’›n iyi tasar›m üzerine 10 tezi var. fiöyle: ‹yi tasar›m yenilikçidir. ‹yi tasar›m ürünü kullan›fll› yapar. ‹yi tasar›m estetiktir. ‹yi tasar›m samimidir. ‹yi tasar›m rahats›z etmez. ‹yi tasar›m uzun ömürlüdür. ‹yi tasar›m çevresine zarar vermez. ‹yi tasar›m olabildi¤ince az tasar›md›r. ‹yi tasar›m ürünü anlafl›l›r yapar. ‹yi tasar›m son ayr›nt›s›na kadar tutarl›d›r. Bunlara bir tez de ben eklemek isterdim: ‹yi tasar›m kazand›r›r, alan da satan da memnun olur. Bana göre Rams’›n iyi tasar›m tezleri kentlerin ve konutlar›n mimari tasar›m› için de geçerlidir. Kentlerde bafl› a¤r›madan gezmek için kentlerimizi ve binalar›m›z› hiç de¤ilse çatal b›çak kadar iyi tasarlamal›y›z. Bu Dam Notlar›n› da güzellik üzerine bir güzel sözle ba¤layal›m. Unkapan›’ndan Fener’e do¤ru giderken, yol kenar›nda bir tabelada yaz›l›: “Güzel gören güzel düflünür.” Hasan Çak›r, [email protected] Üstte, Yap›laflma ve Kamusal Alan Planlar›. Solda, Stuttgart ana gar binas› ve saray bahçesi. mimar•ist 2010/4 5 KÜTÜPHANE Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi Apartman; Galata’da Yeni Bir Konut Tipi , Ayfle Derin Öncel, Kitap Yay›nevi, 2010, ‹stanbul, 421 sayfa, 16,5 x 21 cm. 6 mimar•ist 2010/4 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ö¤retim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Ayfle Derin Öncel’in Apartman; Galata’da Yeni Bir Konut Tipi bafll›kl› kitab›, uzun y›llara yay›lan ve sürekli yeni belgelerle zenginlefltirilen bir çal›flman›n ürünü. 19. yüzy›lda yaflanan modernleflme döneminin etkisiyle sosyal, ekonomik ve fiziksel yap›s›n›n yan› s›ra nüfus yap›s›nda da de¤iflimler olan ‹stanbul’un Beyo¤lu bölgesinde, modernleflmenin kentsel ve mimari yap›daki yans›malar› net bir flekilde gözlemlenebilmektedir. Beyo¤lu’nun kozmopolit nüfusunun art›fl›, konut ihtiyac›n›n da h›zla artmas›na neden olmufltur. 19. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren ‹stanbul’un di¤er mahallerinde de yayg›nlaflmaya bafllayan apartmanlar›n ilk örnekleri Galata’daki apartmanlard›r. Frans›z Anadolu Araflt›rmalar› Enstitüsü (Institut français d’études anatoliennes - IFEA) ve Kitap Yay›nevi ortak yay›n› olan kitab›n temellerini, Ayfle Derin Öncel’in Galata apartmanlar› üzerine bir araflt›rma çal›flmas› olarak bafllad›¤› ve daha sonra Stefan Yerasimos ve Pierre Pinon’un dan›flmanl›¤›nda haz›rlay›p 2002 y›l›nda Paris 8 Üniversitesi’nde savundu¤u doktora tezinin baz› bölümleri oluflturuyor. Bu temelden hareketle yay›n, 2002’den bu yana ulafl›lan belgelerle zenginlefltirilmifl. Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi, alt› ayr› bölümden olufluyor. Birinci bölümde, “Kent Mekânlar›nda Yaflanan De¤iflim” bafll›¤› alt›nda, temelleri Osmanl›’n›n Bat› kültürünü tan›maya bafllad›¤› 18. yüzy›la dayanan, 19. yüzy›l modernleflme sürecinde oluflan yeni kurumlar ve bunlar taraf›ndan gerçeklefltirilen kentsel ve mimari mekânlardaki çal›flmalardan bahsediliyor. Tanzimat dönemindeki kent reformlar›, 6. Daire’nin kuruluflu ve Galata’da yürüttü¤ü çal›flmalar, sur duvarlar›n›n y›k›m›na kadar ve y›k›mdan sonras›ndaki de¤iflim dönemi, yol çal›flmalar› ve kadastro düzenlemelerinin nitelikleri, yeni yerleflimler ve geniflletilen sokaklar; dönemin planlar›, belediye raporlar›, haberleri ve makalelerinin de katk›s›yla irdeleniyor. “Apartmanlardan Önceki Konutlar ve De¤iflen Koflullar” bafll›kl› ikinci bölümde ise 19. yüzy›l modernleflme süreci öncesinde Galata’da bulunan, ancak zaman içinde çok az iz b›rakarak ortadan kalkm›fl olan dokunun izi sürülmüfl. Bütün zorluklar ve belirsizliklere karfl›n, bölge ile ilgili bilgi veren seyahatnameler, 19. yüzy›lda yap›lm›fl resimler, yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan bu yana çekilmifl foto¤raflar, belediye ait eski kadastro planlar› ve Karaköy-Pera metro hatt›na ait k›smi planlar›n yard›m›yla, bu dönem öncesine ait konutlar, detayl› olmasa da incelenebilmifl. Galata’y› betimleyen eski litografilerden ve foto¤raflardan hareketle ahflap konutlar, modernleflme sürecindeki y›k›mlardan kalan tafl bina örnekleri yard›m›yla tafl konutlar, Sedad Hakk› Eldem’in kaynaklar›ndan da hareketle tu¤la kâgir konutlar incelenmifl, apartmanlar›n ortaya ç›k›fl›n› haz›rlayan koflullar ve apartman öncesi aile-kira konutlar›n›n üzerinde durulmufl. Bu dönemde haz›rlanan özel mülkiyet haklar› ve yap› alan›ndaki yeni kararnameler de bölümün sonunda yer al›yor. 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde, yeni bir konut tipi olarak yayg›n biçimde kullan›lmaya bafllayan apartmanlar›n, yap›m teknikleri ve mekânsal özelliklerine paralel olarak bölgedeki sosyal dönüflüm, kitab›n üçüncü bölümü olan “Apartmanlar›n Mimari Biçimlenmesi”nde ele al›n›yor. Örnekler üzerinden flemalar ve flekillerle de desteklenerek, yap› adas›nda binan›n yeri ve bitiflik olma durumu, apart- manlar›n yönlenmeleri, binalar›n konumlar› ve sokaklar›n topografik nitelikleri, manzaran›n iç mekân organizasyonu üzerine etkileri, parsel biçimleri ve buna ba¤l› mekân organizasyonlar› ve kendine özgü biçimleri olan apartmanlar anlat›l›yor. Önceki bölümlerden farkl› olarak “Sosyal Hayat ve Yaflam Biçimleri”nde fiziksel çevrede yaflanan dönüflümlere paralel olarak de¤iflen sosyal yap›, sosyal hayattaki yenilikler, Galata’da 19. yüzy›l›n sonunda ikamet edenlerin sosyal kimlikleri ve yeni toplumsal s›n›ftan bahsediliyor. Bu bölümde de örnekler üzerinden “tek aile konutlar›”, “apartman konutlar›nda kolektif yaflam” ve “apartman daireleri içinde süregelen yaflam biçimi” aktar›l›yor. Kitab›n beflinci bölümünde, apartman dairelerinin iç mekân organizasyon prensipleri; s›n›fland›rmalar ve plan tiplerinin belirlendi¤i tablolar üzerinden okunuyor. Bu verilerden elde edilen sonuçlarla, 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde Galata bölgesinde, yaflam biçimleri ve mekân anlay›fl›nda gerçekleflen geliflim süreci sorgulan›yor. Ayfle Derin Öncel’in çal›flmas›n›n bu bölümünde dikkat çeken önemli bir nokta ise eski bir iç mekân eleman› olan sofan›n, yeni konut tiplerinin belirlenmesinde de etkin rol oynamas›d›r. Burada konuttaki yenili¤in eski yaflam biçimlerine adapte edilmesi aflamas›nda ortaya ç›kan ara biçimleri de okumam›z mümkün oluyor. Burada karfl›m›za ç›kan s›n›fland›rma, sofa kavram›n›n, yeni bir konut tipi olan apartman tipolojilerindeki yerinin alg›lanmas›na yard›mc› oluyor. 18. yüzy›ldan itibaren Osmanl› ‹mparatorlu¤u taraf›ndan davet edilmifl veya büyükelçiliklerde görev alan veya tamamen kendi giriflimleri ile ço¤u Frans›z ve ‹talyan olmak üzere di- KÜTÜPHANE ¤er Avrupa ülkelerinden de birçok mimar ve mühendisin ‹stanbul’a gelmifl oldu¤u bilinmektedir. Çal›flman›n son bölümünde, Galata’da incelenen apartman örneklerinin mimar veya kalfalar›n›n mesleki profilleri üzerinde duruluyor ve yap›tlar üzerindeki olas› etkileri irdeleniyor. Ayfle Derin Öncel’in Apartman - Galata’da Yeni Bir Konut Tipi kitab›, böl- genin tarihsel, ekonomik ve sosyal yap›s› ile bat› mimarl›¤›n›n etkisini ayr›nt›l› bir biçimde incelemektedir. heykel, sahne sanatlar›, sinema vb. di¤er sanat dallar›yla da iliflkilendirip mimar› kimi zaman bahç›vanla, kimi zaman bir tiyatro oyuncusuyla yan yana getirerek mimarinin gündelik hayat içerisindeki gücünü ve yerini de ortaya koyuyor. Mimariye ve di¤er sanat dallar›na dair temel gözlemlerle bafllayan kitap, mimariyi oluflturan kütle, boflluk, renk, ölçek, orant›, ritim, doku, ›fl›k gibi elemanlar› salt mimarlar›n anlayabilece¤i teknik boyutunun d›fl›na ç›kartarak, yine o sade anlat›m› ile incelemeye ve örneklendirmeye devam ediyor. Smoky Da¤› eteklerinde yaflayan Cherokee K›z›lderililerinin yapt›¤› kare tabanl› bafllay›p yuvarlak sonlanan, kendilerine has desen ve dokulara sahip sepetlerden heykellere, Hindistan’daki Ma¤ara Tap›nak’tan Danimarka’daki brüt beton Su Kulesi’ne, Le Corbusier’den Philip Johnson’a uzanan yelpazede örnekler ve aralar›nda kurdu¤u ba¤lant›larla bak›fl aç›m›z› geniflletiyor. Yaflanan Mimari, çeflitlenen örnekleri ve örnekleri inceleme, iliflkilendirme ve yorumlama biçimi ile mimarinin duyusal, alg›sal ve sosyokültürel boyutlar›n› da çözümlememize f›rsat veriyor. Yazar, mimar olmayan okuyuculara mimari ile ilgili fikir sahibi olma, kullan›c› olarak mimariyi tan›ma ve anlama konusunda yard›mc› olup yol gösterirken; mimar okuyuculara da teknik, karmafl›k yaklafl›mdan s›yr›l›p farkl› bir aç›dan mesle¤ine ve tasar›mlar›na yaklaflma imkân› veriyor. Derya Karada¤ Yaflanan Mimari Danimarkal› mimar Steen Eiler Rasmussen taraf›ndan 1959 y›l›nda yaz›lm›fl ve dilimize çevirisi ilk olarak 1994 y›l›nda yap›lm›fl olan Yaflanan Mimari yenilenen bas›m› ile yeniden raflarda yer ald›. Mimar-yazar Rasmussen kitab›nda, dünyan›n çok farkl› noktalar›nda birbirinden farkl› zaman ve kültürlerde gerçeklefltirilmifl tasar›mlar› inceliyor ve yorumluyor. Meslek d›fl›ndaki insanlara mimariyi, yapt›klar›m›z› anlatabilmenin son derece önemli oldu¤unu düflünen mimar-yazar, kitab›nda kullanmay› tercih etti¤i yal›n anlat›m›yla da bu düflüncesini destekliyor. Kitap, karmafl›k mimari dünyas›n›, bu dünyan›n pek de içinde olmayan insanlar için dahi son derece kolay alg›lanabilir hale getiriyor. Mimariyi Düzeltme 37. say›m›z›n “Kütüphane” bölümünde yer verdi¤imiz Vassilis Colonas’›n Greek Architects in the Ottoman Empire (19th-20th centuries) bafll›kl› kitab›n›n tan›t›m yaz›s›n›n bafll›¤›, yazar› taraf›ndan, kitap ‹ngilizce oldu¤u için orijinalinde oldu¤u gibi ‹ngilizce olarak bize iletilmiflti. Yay›m aflamas›nda bafll›¤›n Türkçeye çevrilmesi ve çevirinin “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Yunan Mimarlar (19-20. Yüzy›l)” fleklinde olmas› baz› tart›flmalar› beraberinde getirmifltir. Yaz›n›n bafll›¤›ndaki “Greek Architects” ifadesinin “Rum Mimarlar” olarak Aylin Ayna Yaflanan Mimari, Steen Eiler Rasmussen, Çev.: Ömer Erduran, Remzi Kitabevi, 2010, ‹stanbul, 250 sayfa, 13 x 20 cm. çevrilmesi gerekirken “Yunan Mimarlar” olarak çevrilmesi yanl›fl olmufltur. Bu iki deyim aras›nda anlam fark› oldu¤u; “Yunan Mimarlar” bafll›¤›n›n bu topraklarda çal›flm›fl, ürün vermifl meslektafllar›m›z›n yabanc› mimar olarak alg›lanabilece¤i endiflesini beraberinde getirmifltir. Bu konuda çal›flma yapan mimarl›k tarihçilerinin de Rum mimarlar nitelemesini kulland›klar›n› biliyoruz. Nitekim bugünlerde ‹stanbul’da aç›lan sergide de “Bat›l›laflan ‹stanbul’un Rum Mimarlar›” bafll›¤› tercih edilmifltir. Yanl›fl anlafl›lmamas› için bu düzeltmenin yap›lmas›n› uygun gördük. mimar•ist 2010/4 7 GÖRÜfi Tarihî ‹stanbul’un Yeni Sorunu: Karayolu Tüp Geçit Projesi Zeynep Ahunbay T ürkiye’nin seçkin kültür miras›, flu anda Dünya Miras› Listesi’nde dokuz an›t ve sitle temsil edilmektedir. Ço¤u arkeolojik olan bu sitler büyük ölçüde Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n denetimi alt›ndad›r. Safranbolu, Göreme, ‹stanbul gibi kentsel a¤›rl›kl› dünya miras› alanlar›n›n durumu ise oldukça farkl›d›r; do¤ru yönetimleri ve korunmalar› için Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n yan› s›ra, yerel yönetimlerin, Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’nün ve özel mülk sahiplerinin katk›lar›na gerek duyulmaktad›r. Dünya miras›n›n yönetimi hassas ve uzmanl›k gerektiren bir konudur; baflar›ya ancak ilgililerin korunacak de¤erleri iyi tan›malar›, bu de¤erlerin korunmas›n›n gere¤ine inanmalar› ve eflgüdüm içinde çal›flmalar›yla ulafl›labilir. Tarih boyunca Akdeniz ülkeleriyle olan ba¤lant›lar›, imparatorluklar›n yönetildi¤i merkez kimli¤iyle sahip oldu¤u prestijli konum ve ona ba¤l› olarak geliflen an›tsal Bizans ve Osmanl› eserlerinin yo¤unlu¤u ‹stanbul’u tart›flmas›z olarak bir dünya miras› yapmaktad›r. Ancak, en de¤erli varl›klar dahi, kötü yönetim ve hoyrat davran›fllarla bozulabilir. Dolay›s›yla, ola¤anüstü evrensel de¤er tafl›yan alanlar› sürekli bak›mla, tutarl› çabalarla korumak, gelece¤e aktar›lmalar›n› tesadüfe b›rakmamak gerekir. Koruman›n sürekli¤ini sa¤lamak konusunda karfl›lafl›labilecek sorunlar› öngören UNESCO, evrensel de¤erlerin durumunu izlemek için bir denetim mekanizmas› gelifltirmifltir. Dünya miras› alanlar› içinde veya tampon bölgelerinde yap›lmak istenen yeni düzenlemelerin, bay›nd›rl›k projelerinin UNESCO’ya bildirilmesi ve de¤iflikli¤in dünya miras› de¤erleri üzerindeki etkisiyle ilgili de¤erlendirme raporu haz›rlanmas› istenmektedir. ‹zleme sürecinde olumsuzluklar gözlendi¤inde, ilgili ülke uyar›lmaktad›r. Süleymaniye ve Zeyrek’teki ahflap dokunun süregelen harapl›¤›, kara surlar›n›n ihmali ve kötü onar›mlar›, Four Seasons Oteli’nin arkeolojik alan üzerinde yay›lmas›, Haliç Metro Köprüsü’nün Süleymaniye siluetini olumsuz etkilemesi konular› ‹stanbul’un dünya miras›n›n izlenmesi s›ras›nda gündeme gelen sorunlard›r. 8 mimar•ist 2010/4 Bunlara flimdi bir de “Lastik Tekerlekli” olarak an›lan karayolu tüp geçidi projesinin eklenmesi, ‹stanbul’un korumas›yla ilgilenenlerde ciddi kayg› yaratm›flt›r. Motorlu araçlar›n Bo¤az’› geçifline olanak verecek olan tünel projesi bat›da Tarihî Yar›mada’y›, Anadolu yakas›nda ise Üsküdar bölgesini etkilemektedir. Tarihî Yar›mada yönünde konuyla 4 Numaral› Koruma Kurulu ile Yenileme Kurulu ilgilenmektedir. Tarihî Yar›mada’n›n güney k›y›s›n› genifl yollarla donatarak, k›talar aras› transit aks› haline getirmeyi öngören bu projenin sak›ncalar› iki y›l önce ‹stanbul Dünya Miras› Alan› Baflkan› Y. Mimar ‹hsan Sar› taraf›ndan saptanm›fl ve durdurulmas› için yöneticilerin uyar›lmas›na çal›fl›lm›flt›. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Planlama Dairesi taraf›ndan benimsenmeyen proje, geçen y›l ‹stanbul 4 Numaral› Kültür ve Tabiat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’na sunuldu¤unda uygun bulunmam›fl ve tüm üyelerin kat›l›m›yla reddedilmiflti. Ancak Ulaflt›rma Bakanl›¤›’n›n projeyi ihale etmesi ve gerçekleflmesi yönünde ›srar›n› sürdürmesi karfl›s›nda, konu tekrar ilgili kurullar›n gündemine tafl›nm›fl ve Ekim 2010 içinde kabul edilmifltir. Projenin gerçekleflmesi Tarihî Yar›mada’n›n özgün arkeolojik ve kentsel de¤erlerinin, yaflam kalitesinin ciddi bir flekilde zedelenmesi anlam›na gelmektedir. Bu proje ‹stanbul ve dünya miras› de¤erlerini tehdit eden önemli bir sorun olarak karfl›m›zdad›r ve durdurulmas› gereklidir. Dünya Miras› Sözleflmesine imza atan devletler; - Kültürel mirasa ve do¤al çevreye toplumun yaflam›nda bir ifllev vermeye yönelik politikalar› benimsemek ve kültür miras›n›n korunmas›n› planlama çal›flmalar›yla bütünlefltirmek, - Kültür varl›klar›n› korumak ve halka sunmak için gerekli hizmetleri oluflturmak, bu görevleri yerine getirecek personeli istihdam etmek, - Kültürel ve do¤al miras› tehdit eden tehlikelere karfl› koyabilecek bilimsel ve tek- GÖRÜfi nik araflt›rmalar› yürütmek ve uygulama yöntemlerini yaflama geçirmek, - Kültür miras›n›n tespiti, korunmas› onar›m› ve sunumu, rehabilitasyonu için gerekli yasal, bilimsel, teknik, yönetimsel ve finansal kaynaklar› sa¤lamak, - Kültürel ve do¤al miras›n korunmas› konusunda e¤itim verecek merkezler kurulmas›n› ve gelifltirilmesini teflvik etmek ve bu alanda bilimsel araflt›rmalar› desteklemek, gibi görev ve sorumluluklar› üstlenmektedir. 1982 y›l›nda gelifltirilen Dünya Miras› Sözleflmesi’ni imzalayan ülkemiz, uygar dünyan›n bir parças› olmaktan onur duyarak, yukar›da say›lan sorumluluklar› gönüllü olarak üstlenmifltir. Bu kapsamda Dünya Miras› Listesine girmek üzere önerilen ‹stanbul’un tarihî alanlar› 1985’te bu statüyü alm›flt›r. O tarihten günümüze kadar geçen y›llar ‹stanbul’un dünya miras› de¤erlerinin ne oldu¤u konusunda e¤itim ve bilinçlendirme için gere¤ince de¤erlendirilmemifltir. Yukar›da say›lan ve alt› çizilen konular teker teker incelendi¤inde, bugünkü durumun belirtilen sorumluluklar›n tam olarak yerine getirilmemesiyle yak›ndan iliflkili oldu¤u gözlenmektedir. Kültür varl›klar›n› koruman›n yasal yönü ülkemizde mevcut mevzuatla sa¤lanm›fl gibi görünmekteyse de, Kurullar›n kararlar›n›n bir y›l içinde de¤iflebilmesi ve al›nan koruma kararlar›n›n gerekti¤i gibi desteklenmemesi hâlâ eksiklerimiz oldu¤unu göstermektedir. Kültür ve Turizm ile D›fl ‹flleri Bakanl›klar› dünya miras› konular›n› benimseyen ve prestijli dünya miras› sitlerinin bu statülerinin devam et- mesi, yeni dünya miras› alanlar› önerilmesi konular›nda çaba gösteren kadrolara sahiptir. Milli Parklar dolay›s›yla Orman Bakanl›¤› da, özellikle arkeolojik sitlerle birlikte de¤erlendirilen do¤al alanlar konusunda çal›flmalar yapmaktad›r. Tarihî köprülerin bak›m onar›m›n› yürüten Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›, tarihî yollar üzerinde yer alan önemli eserlerle ilgilenmekte ve korunmalar› için projeler gelifltirmektedir. Ancak di¤er bakanl›klar›n bu konuda fazla birikim sahibi olmad›klar›, yapt›klar› projelerden anlafl›lmaktad›r. Son zamanlarda merkezî yönetimin temel koruma ilkeleriyle çeliflen kararlar ald›¤› ve bunlar›n uygulanmas›n› istedi¤i gözlenmektedir. Kültür miras›n›n korunmas›n›n bir planlama konusu oldu¤u ve kentsel, ülkesel planlama çal›flmalar›yla bütünlefltirilmesi gerekti¤i, yaln›z Dünya Miras› Sözleflmesi içinde yer almamakta, Türkiye’nin onaylad›¤› ve yasaya dönüfltürdü¤ü Y›llard›r ‹stanbul için haz›rlanan koruma planlar› kent ve gelece¤i için nelerin uygun oldu¤unu tan›mlamaya ve bunlara uymay› telkin etmeye çal›flm›flt›r. ‹stanbul’la ilgili hiçbir ölçekteki planda yer almayan, öngörülmeyen tüp geçidin tepeden inme bir yöntemle gündeme gelmesi ve uygulamaya konulmas› yasa tan›mazl›kt›r. Koruma ilkelerine ayk›r› projelerin, ad› Koruma Kurulu olan kurumlardan onay alarak yasallaflmas› ise tart›fl›lmas› gereken ciddi bir sorundur. Tarihî Yar›mada art›k akl›na esenin üzerinde proje yapaca¤›, yeni k›talararas› geçitler tesis edece¤i bir yer mi olmufltur? Tarihî Yarımada’nın güneyinden bakıfl... mimar•ist 2010/4 9 GÖRÜfi Avrupa Arkeolojik Miras›n› Koruma (Valetta) Sözleflmesinde de vurgulanmaktad›r. Ne yaz›k ki, Ulaflt›rma Bakanl›¤› bu yasalardan hiç haberi yokmufl gibi davranmakta, yapt›¤› bask›larla Kurul kararlar›n› altüst etmektedir. Kuflkusuz kurallar, tüzükler, yasalar ça¤dafl yaflam›n temelini oluflturur ve kurallara uymamak bir yasa tan›mazl›k/anarfli gösterisidir. Y›llard›r ‹stanbul için haz›rlanan koruma planlar› kent ve gelece¤i için nelerin uygun oldu¤unu tan›mlamaya ve bunlara uymay› telkin etmeye çal›flm›flt›r. ‹stanbul’la ilgili hiçbir ölçekteki planda yer almayan, öngörülmeyen tüp geçidin tepeden inme bir yöntemle gündeme gelmesi ve uygulamaya konulmas› yasa tan›mazl›kt›r. Koruma ilkelerine ayk›r› projelerin, ad› Koruma Kurulu olan kurumlardan onay alarak yasallaflmas› ise tart›fl›lmas› gereken ciddi bir sorundur. Tarihî Yar›mada art›k akl›na esenin üzerinde proje yapaca¤›, yeni k›talararas› geçitler tesis edece¤i bir yer mi olmufltur? fiehircilik ilkelerinin çi¤nenmesi, kenti korumak için çal›flanlar aras›nda infial yaratmaktad›r. Dünya miras› de¤erlerini tan›mayan ve sayg› duymayan yöneticilere karfl› meslek adamlar›n›n bir araya gelerek, görülmemifl kirlilik ve bozulmaya neden olacak bu projeyi durdurmas› gerekmektedir. Bu proje planlama bilimini de, ‹stanbul için anayasa gibi kabul edilen koruma plan›n› da tümüyle yok sayan bir yaklafl›m sergilemektedir. UNESCO taraf›ndan ‹stanbul için haz›rlanan 2010 raporunda bu proje ile ilgili bilgi verilmesi istenmifltir. Yöneticilerimiz bu konuda karfl› tarafa hiçbir veri sa¤lamadan projeyi Kurullara onaylat›p bir emrivaki yapmay› tercih etmifllerdir. Proje kamuoyuna aç›klanmad›¤›, gizlilik içinde kurullardan geçirildi¤i için, haz›rlanan düzenlemenin sadece Mimarlar Odas› gözlemcisi olarak bulundu¤um ‹stanbul 4 Numaral› Koruma Kurulu’nda görebildi¤im k›sm› üzerinde görüfl belirtmek durumunday›m. Günde 60.000 – 75.000 arac›n geçmesi öngörülen yeni sahil yolu, Tarihî Yar›mada’ya kara surlar›n›n güney ucundan, Mermer Kule yan›ndan girmektedir. Burada kara ve deniz surlar› birleflmekte, kara surlar›n›n 1 Numaral› kulesi yolun kuzeyinde kalmaktad›r. Deniz surlar›n›n bafllang›c›n› belirten Mermer Kule, yeni düzenlemeden büyük zarar görmektedir. Bilindi¤i gibi, asl›nda Marmara k›y›s›nda bir burç olan Mermer 10 mimar•ist 2010/4 Kule, 1950’lerde sahil yolu yap›m› s›ras›nda güneyine yap›lan dolgu nedeniyle karakter de¤ifltirmifl; sahil yolunun kente girifli, 1. kule ile aras›ndaki perde duvar›n›n y›k›nt›s› kald›r›larak sa¤lanm›flt›r. Mermer Kule’den do¤uya do¤ru uzanan deniz surlar› da sahil yolu dolay›s›yla kald›r›ld›¤›ndan, bugün Mermer Kule sahil yolunun güneyinde, kara surlar›ndan ayr› olarak tek bafl›na durmaktad›r. Denizle iliflkisi kesilmifl olsa da, genifl bir yeflil alan içinde yükselen Mermer Kule’nin an›tsall›¤›, kara ve deniz surlar›yla ba¤lant›lar› rahatça alg›lanmaktad›r. Yeni projede Mermer Kule’nin güneyinden genifl bir yol geçirilmekte ve kule etraf›ndan sürekli trafik akan bir ada içine hapsedilmektedir. Alg›lanmas›, yaklafl›lmas› k›s›tlanan bu dünya miras› parças›n›n durumunun düzeltilmesi için UNESCO’nun onaylanan projeden haberdar edilmesi ve gerekli incelemelerin bafllat›lmas› gerekmektedir. Tarihî Yar›mada’n›n Yedikule’den Yenikap›’ya kadar olan kesimi yenileme alan› içinde kalmaktad›r. Bu kesimde genifl k›y› dolgular›n›n yap›lmas› söz konusudur. Tarihî Yar›mada, topografyas› ile özel bir kara parças›d›r ve k›y› çizgisinin keyfi olarak de¤ifltirilmesi kabul edilecek bir durum de¤ildir. Yeni dolgular yap›lmamal›, deniz surlar›n›n k›y› ile iliflkileri olabildi¤ince korunmaya çal›fl›lmal›d›r. Tarihî Yar›mada’n›n güney k›y›s› boyunca uzanan yeni yollar, Suriçi’nde yaflayanlar›n genifl trafik ak›fl›n› aflarak sahile ulaflmas›n› engelleyecek bir düzenleme getirmektedir. Yeflil alanlar olarak tüm kente hitap eden ve özellikle hafta sonlar›nda halk›m›z taraf›ndan hava almak için kullan›lan bu rekreasyon alanlar›na ulaflabilme ve orada oturarak temiz hava alma olana¤› kald›r›lmaktad›r. Yo¤un trafik ak›fl›n›n yarataca¤› gürültü ve kirlilik bu alanlar›n çekicili¤ini yok edecektir. Yenikap›’dan Tarihî Yar›mada’n›n güney sahili boyunca do¤uya do¤ru ilerleyen otoyolun Bo¤aziçi’ne dal›fl› ve Anadolu k›y›s›nda tekrar yeryüzüne ç›k›fl› ile ilgili teknik ayr›nt›lar›n de¤erlendirmesi kuflkusuz uzmanl›¤›m›z d›fl›nda kalmaktad›r. Bizi ilgilendiren Bo¤az alt›ndaki tünelin havaland›r›lmas›yla ilgili bacalard›r. Bunlar›n konumu ve boyutlar› Tarihî Yar›mada silueti aç›s›ndan çok önemlidir. Bukoleon Saray›’n›n karfl›s›na yerlefltirilen bacan›n onaylanan yüksekli¤i 5 metredir ancak çap› ve yüksekli¤i konusunda flimdiden kesin birfleyler söylemenin zor oldu¤u belirtilmektedir. Yer seçimi çok flanss›z olmufltur ve dünya miras›n›n de¤erini tehlikeye sokacak niteliktedir. Bacan›n ünik bir GÖRÜfi saray yap›s›n›n karfl›s›na yerlefltirilmesi projeyi yapanlar›n ‹stanbul’u ve de¤erlerini hiç tan›mad›klar› konusunda kesin bir kan›tt›r. Bir alan dünya miras› olarak tescil edildikten sonra, bu karar›n al›nmas›n› sa¤layan de¤erlerin, evrensel sayg›nl›k kazand›ran koflullar›n sürdürülmesi için özgünlü¤ü zedeleyecek, çevrenin de¤erini azaltacak eylemlerin engellenmesi beklenir. Bu nedenle bir alan›n niçin dünya miras› olarak de¤erlendirildi¤inin ilgililerce bilinmesi ve anlafl›lmas› önemlidir. Alan› hiç tan›mayan ve sayg› duymayanlar›n proje yapmalar› ‹stanbul’u risk alt›na sokmaktad›r. Do¤al veya insanlar›n neden oldu¤u hasarlarla tehlikelerin ço¤ald›¤› dünya miras› alanlar› Tehlikede Olan Dünya Miras› Listesine al›nmakta ve uluslararas› destek sa¤lanarak bu durumdan kurtar›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Umar›z ‹stanbul bu safhaya gelmeden yanl›fl yoldan dönülür. Kötü Projelerle Zaman Kaybetmeyelim! Tarihî ‹stanbul, Avrupa Kültür Baflkenti oldu¤u 2010 y›l›nda flimdiye kadarki risklerden daha büyü¤üne maruz b›rak›lm›flt›r. Y›llard›r yap›lan koruma planlamas›na karfl›n, hiçbir flekilde tart›fl›lmadan lastik tekerlekli araçlar için sahil yolundan Üsküdar’a geçecek bir tüp geçifl için ihale yap›lm›flt›r. Önce 4 Numaral› Koruma Kurulu taraf›ndan reddedilen konu tekrar gündeme getirilmifl ve üye kompozisyonu de¤ifltirilerek “olumlu” sonuç al›nm›flt›r. Asl›nda geliflmifl, çevre etki de¤erlendirilmesi yap›lm›fl bir proje yoktur. Sahil yolu geniflletilerek günde 75.000 arac›n geçece¤i bir güzergâh›n oluflturulmas› ‹stanbul’un gürültü, araç trafi¤i egzozu ile kirlenmesi ve dünya miras› de¤erlerini yitirmesi anlam›na gelmektedir. Bukoleon Saray› karfl›s›na yerlefltirilen havaland›rma bacas›n›n 5 metre yüksekli¤inde olmas› belki kent silueti yönünden uygun olabilir, ancak bacadan ç›kan zehirli gazlar özellikle lodos rüzgâr›yla tamamen Sultanahmet bölgesi üzerine yönelecek ve yörede yaflayanlar, dolaflan turistler için büyük bir risk oluflturacakt›r. Bacan›n yükseltilmesi ise, Tarihî Yar›mada’n›n silueti aç›s›ndan kabul edilemeyecek bir konudur. Dünya miras› de¤erlerini tan›mayan ve sayg› duymayan yöneticilere karfl› meslek adamlar›n›n bir araya gelerek, görülmemifl kirlilik ve bozulmaya neden olacak bu projeyi durdurmas› gerekmektedir. Bu proje planlama bilimini de, ‹stanbul için anayasa gibi kabul edilen koruma plan›n› da tümüyle yok sayan bir yaklafl›m sergilemektedir. UNESCO taraf›ndan ‹stanbul için haz›rlanan 2010 raporunda bu proje ile ilgili bilgi verilmesi istenmifltir. Yöneticilerimiz bu konuda karfl› tarafa hiçbir veri sa¤lamadan projeyi Kurullara onaylat›p bir emrivaki yapmay› tercih etmifllerdir. ‹stanbul’un arkeolojik ve kentsel de¤erlerini risk alt›na sokan proje hakk›nda UNESCO’ya bilgi verilmeli ve gere¤inin yap›lmas› istenmelidir. Evrensel de¤erlerimizi zedelememek, gelece¤e güvenle aktarabilmek için kurumlar aras› eflgüdüm, titiz bilimsel çal›flmalar gerekmektedir. Kamu yarar› gözetmeyen projelerin fazla ilerlemeden durdurulmas› zorunludur. Tüm planlama ve koruma kurallar›n› hiçe sayan bu tür projelerin uygulanmas› halinde uluslararas› sayg›nl›¤›m›z, güvenilirli¤imiz büyük ölçüde zedelenecektir. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr., ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü A New Risk for Historic Istanbul The position of historic Istanbul is exceptional with its Marmara, Bosphorus and Golden Horn views. The presence of Roman, Byzantine and Ottoman heritage makes the city a living museum with unmatched cultural resources. Historic areas of Istanbul were included in the World Heritage List in 1985 for their outstanding universal value. However, with pressure from development and traffic projects, the protection of Istanbul’s cultural heritage has become a big problem. At the moment, the urban transportation system is being modified with a subway which enters the historic city from the west, reaching the ancient harbour at Yenikap› and proceeding towards the active business center at Sirkeci. The subway then dips into the Bosphorus towards Üsküdar on the Asian side. The construction of this system, which interfered with archaeological levels, was tolerated in order to stop further traffic disturbance above ground. However, the decision makers in Ankara want to construct a tunnel for cars under the Bosphorus. The project will cause chaos along the southern coast of the city. The Marble Tower will be badly affected from new traffic arrangements; the coastline will be filled to build wider roads. The prospect of historic Istanbul being mostly a pedestrian city, offering possibilities to walk along the city walls and the Marmara coast will be totally lost. The pollution caused by the gases emitted from the ventilation tower positioned close to the Bukoleon Palace is another of the disasters which will be caused by the project. mimar•ist 2010/4 11 ‹STANBUL 2010 Tansel Korkmaz: “‹mparatorluk Baflkentinden Küresel Kente: ‹stanbul’un Bir As›rl›k Öyküsü” Söylefli: Zafer Akay ‹ stanbul 2010 Avrupa Kültür Baflkenti Ajans› ve ‹stanbul Bilgi Üniversitesi, 15 Eylül - 21 Kas›m 2010 tarihleri aras›nda “‹stanbul 19102010: Kent, Yap›l› Çevre ve Mimarl›k Kültürü Sergisi”ni Santralistanbul’da hayata geçirdi. H›zl› de¤iflim temposu nedeniyle birbirine kar›flm›fl yak›n geçmifl tasavvurlar›n›n berraklaflmas›n› amaçlayan serginin küratörlü¤ünü, ‹hsan Bilgin, Günkut Ak›n, Burak Boysan, Sibel Bozdo¤an, Murat Güvenç, Tansel Korkmaz ve Eda Yücesoy üstlenmiflti. Birçok Avrupa kentine k›yasla çok daha h›zl› bir büyüme ve dönüflüm yaflayan ‹stanbul’un bu süreç sonucunda oluflan durumunun gözler önüne serildi¤i ve kentin gelecek vizyonunun tart›fl›ld›¤› sergiyi, küratörlerden Tansel Korkmaz ile konufltuk... Öncelikle bu kapsaml› serginin öyküsünü anlatabilir misin bize? ‹stanbul Bilgi Üniversitesi yüksek lisans program›n› açt›¤›m›z 2005’ten beri, ‹stanbul üzerine çokça düflünüp çal›flan, proje yapan bir grubuz. Stüdyolarda da ‹stanbul bütünü ya da büyük parçalar› üzerine düflünülüyor, çal›fl›l›yor, böyle derslerimiz var. Dolay›s›yla, flehrin makro formu, metropol hayat›, çokça üzerinde düflündü¤ümüz bir fleydi. Sonra ‹stanbul 2010 Avrupa Kültür Baflkenti olunca, bir araya gelip ne yapabiliriz diye düflündük ve bir sergi fikri olufltu. 20. yüzy›l öncesi ‹stanbul, herkesin ilgilendi¤i, daha çok çal›fl›lan, sergilenmifl bir dönem, ama modern ‹stanbul diyece¤imiz 20. yüzy›l ve sonras› bir bütün olarak çok hikâye edilmedi asl›nda. Bunun üzerine “1910-2010” fikri ortaya ç›kt›. Bunu da haz›r malzemeyi sergilemek gibi düflünmeyelim dedik, zaten o anlamda haz›r bir malzeme de çok yok. Önce bunun araflt›rmas›n› yapal›m, ortaya ç›kacak özgün malzemeyi sergileyelim diye düflündük. ‹ki sene boyunca yedi küratör, 15 asistan ve bir gönüllü ordusuyla çal›flt›k. Asl›nda orada gördü¤ünüz malzemenin hemen hemen befl kat› kadar malzeme ürettik. Sonlara do¤ru zaman›m›z›n ço¤unu, insanlar› bo¤mamak ad›na, malzemeleri seçmekle, elemekle, sergileyece¤imiz panolar› sadelefltirmek12 mimar•ist 2010/4 le geçirdik. Özetle iki sene süren çok yo¤un bir çal›flman›n sonucu bu sergi. Ben biraz flöyle düflündüm: 50’lere kadar kentin belli bir resmi var kafam›zda. Ama daha yak›n dönem için, belki kentin çok büyük oluflundan dolay›, malzemeyi bir arada canland›rmak çok kolay de¤ildi. Bu sergiyle özellikle yak›n dönem, belki 70’ler sonras›, sanayileflme sonras› ve göç sonras› ‹stanbul’un resmini görebilmek çok ilginç geldi bana. 1910’u bir bafllang›ç olarak kabul etmek espriliydi, çünkü sergiye mekân olan santralin kuruluflu da 1910’lar. Bunun sadece teknoloji tarihi aç›s›ndan de¤il, ‹stanbul’un modernleflmesi, sosyal tarihi aç›s›ndan da çok önemi var; çünkü elektrik demek asl›nda gerçek bir modernleflmenin bafllamas› demek. Bunu bafllang›ç noktas› ald›ktan sonra, tüm dünya için büyük buhran dönemi olan 1930’u da bir s›n›r olarak koyduk. O dönemde ilk modernleflme çabalar›n›, altyap› çabalar›n› görüyoruz, ama bir yandan da insan hep Paris, Viyana modernleflmesini düflünüyor. Oralarda bütün flehri dönüfltüren modernleflme çabalar›n›n yan›nda buradakinin, kaynak yoksunlu¤undan, ne kadar mütevaz› kald›¤›n› görme flans›m›z oluyor. fiu an bile üzerinde çok tart›fl›lan bat›l›laflma, kendi köklerimize dönme gibi tart›flmalar›n da biraz bafllang›çlar› orada, onun izini sürme flans› da oluyor. Bugün çok içinde nefes ald›¤›m›z görsel kültürün de oluflmaya bafllamas› yine bu dönemde; Günkut Ak›n bunlar›n alt›n› çok güzel çizdi, “Payitaht›n Günbat›m›” diye çok fliirsel bir bafll›k att›. Hakikaten bir yandan günbat›m›, ama bir yandan da bafllang›çlar›n tohumunu içinde bar›nd›r›yor. Ondan sonra 1930-1950 dönemi geliyor. 1950 çok partili dönem anlam›nda bir eflik, bütün dünyada üretimin artmas› anlam›nda bir bafllang›ç; 2. Dünya Savafl›ndan ç›kma, yaralar› sarma, “Alt›n Ça¤lar” diye an›lan dönem olmas› aç›s›ndan bir eflik. 1930-1950 aras› bütün dünya için çok zor geçti flüphesiz; ‹stanbul’da da “Cumhuriyetin Hamlesi” diye bir bafll›k ‹STANBUL 2010 koymufltu Sibel Bozdo¤an. Art›k bütün flehri bir anda düflünen, kontrol etmeye çal›flan modern zihin, yani flehrin bir bütün olarak plan›n›n yap›lmas› dönemi bu. Sibel burada, bütün hayatlar›n nas›l modernleflti¤ini, evlerin, kurumlar›n nas›l modernleflti¤ini, hepsini çok güzel örneklerle sergiledi. Bu iki dönem bir kattayd›. Afla¤›ya inince, büyük bir maket var biliyorsun: 1920-40 aras› Pervititch haritalar›ndan yap›ld›, çünkü sigorta haritalar›nda binalarla ilgili çok titiz bilgi var, kaç katl›, malzemesi ne, durumu nedir... Bu maketi yapt›k çünkü flehir için dönüm noktas› bir tarih, tam 1950’ye bafllamadan önce. ‹nsan çok flafl›r›yor: sadece Tarihî Yar›mada, Bo¤az ve Haliç’in k›y›s› ve Üsküdar, Kad›köy’de yerleflim var. fiimdiyle karfl›laflt›r›lmayacak kadar küçük bir ‹stanbul. Özellikle Dolmabahçe Vadisindeki binalar›n azl›¤› ve seyrekli¤i, flehrin içerisinde o kadar büyük bir boflluk olmas›, bana çok inan›lmaz gelmiflti. Asl›nda sadece geçen yüzy›ldan bahsediyoruz: 1950 öncesi ‹stanbul. Tabii o haritayla bafllay›nca, ard›ndan 1950’yi görmek çok etkileyici oluyor, hakikaten insan hayat›n nas›l h›zland›¤›n› anl›yor. Bir yandan çok h›zl› bir kentleflme, bir yandan 1958 devalüasyonundan sonra bütün kayna¤›n kentleflmeye de¤il, sanayileflmeye ayr›lmaya karar verilmesiyle birlikte, yeni gelenleri destekleyecek sosyal programlar›n yoksunlu¤undan insanlar›n enformel stratejileri devreye sokarak kendi bafl›n›n çaresine bakmas›: Bu- gün bir enformel kent olarak tan›d›¤›m›z ‹stanbul’un bafllang›çlar› da tam orada. “Minibüslü, gecekondulu, iflportal› flehrin” bafllang›c›n› ve olgunlaflmas›n› görüyoruz orada. Ayn› zamanda kitle kültürünün yeflermeye bafllamas›: sinemalar, kitle tüketimi, süpermarketler bütün bunlar›n sahnesi haline geliyor flehir. Bu da ‹hsan Bilgin’in dönemiydi. Genelkurmay’dan o dönemin gecekondu bölgelerinin hava foto¤raflar›n› bulduk, onlar çok etkileyiciydi. Burada içe patlama kavram› hakk›nda da biraz konuflabilir miyiz? Bununla flunu ima ediyor ‹hsan: fiehir birdenbire çok büyüdü ve gerçek bir metropol oldu, çünkü ‹stanbullu olmayanlar da flehre müthifl katk› yapt›lar, flehrin bir parças› oldular, ama hâlâ flehir Türkiye ölçe¤inde büyük bir flehirdi. ‹mparatorluk ‹stanbul’unu hat›rlarsak, dünyayla iliflkileri çok güçlü, dünya sahnesinde çok önemli rolü olan bir kentti. 1950’den sonra ‹stanbul çok h›zland›, çok büyüdü, çok önemli oldu diyoruz, bu bizi yan›ltmas›n diye içe patlamay› vurguluyor, çünkü asl›nda Türkiye ölçe¤inde ancak önemli oldu ve büyüdü. 1980 sonras› ise tekrar dünya sahnesine ç›kt›¤›n› görüyoruz ve özellikle 90’lardan sonra küresel bir kent olarak an›lmaya bafll›yor. Bugün S. Sassen’in 40 küresel flehrinden biri ‹stanbul, birçok baflka s›ralamada da önemli bir yeri var. Fakat bir yandan da bunun bir bedeli var ve bu bedeli de flehrin büyük bir ço¤unlu¤u ödüyor hiç flüphesiz. Asl›nda biz sergide benim bölümümde küreselli¤i birçok boyutuyla sergiledik: say›lar- ‹stanbul 1910-2010: Kent, Yap›l› Çevre ve Mimarl›k Kültürü Sergisi, 15 Eylül 21 Kas›m 2010, Santralistanbul. Serginin 1950-2010 dönemini kapsayan bölümü 16 Ocak 2011 tarihine kadar uzat›ld›. mimar•ist 2010/4 13 ‹STANBUL 2010 la/istatistiklerle, haritalarla, gazete manfletleriyle... “Küresel kent” deyince birden “yaflas›n, yine önemli oldu” duygusu oluyor çünkü bu bir yandan da küresel yat›r›mlar›n buraya akmas› demek, bununla birlikte hep bir “ama” var, çünkü bunun bedelini ödeyenler var: Mekânsal ve sosyal kutuplaflma artarken kent yoksullar›n›n gitgide gelecekle ilgili bütün umutlar›n›n yok oldu¤unu görüyoruz. 80’lerin bafllang›c›nda biraz daha farkl› grafiklerle, tablolarla karfl›lafl›yoruz. 1980-2010 dönemini ben haz›rlam›flt›m ve bizim malzememiz herkesinkinden çok farkl›. Toplant›larda, önceki dönemlere ait malzemeleri görünce hepimiz heyecanlan›yorduk, oysa biz içinde yaflad›¤›m›z flehri çal›fl›yoruz ve her gün gördü¤ümüz fleyleri sergilemenin s›k›c› olma tehlikesi vard›. Bir tarafta flimdi olmayan yerlerin foto¤raflar›, eski Türk filmleri vs. cazip malzemeler; biz ne yapaca¤›z diye endifleleniyorduk. O yüzden de serginin dilini çok önemsedik ve son zamanlarda bütün dünyada flehir sergilerinde çok kullan›lan dili kulland›k biz de: Mapping. Haritalamak meselesini, kartografiyi serginin diline dahil ettik. Murat Güvençlerin grubundan istihdam haritalar›n›, e¤itim profillerini vs. ald›k. Say›lar› kullanmak istedik; flehrin nas›l de¤iflti¤ini ayn› zamanda say›larla anlatmaya çal›flt›k. Gazete kupürleri, bütün grubun kulland›¤› bir malzemeydi zaten, ama bunlar› kar›flt›rarak kullanmaya çok özen gösterdik; çok katmanl› olsun sergi malzemesi, herkes kendine göre cazip bir k›sm›n› yakalayabilsin diye. Birçok insan “Türkiye’de mimarl›k m› var?” sorusunu soruyor. “Türkiye’de mimarlar ne yap›yor? ‹yi mimarl›k nerede?” dediklerinde, onlara gösterebilece¤imiz fleyler, ço¤unlukla kent merkezinde olmuyor. Asl›nda dünya kentlerinin ço¤unda mimarl›k kentin % 5-15’ini infla ediyor. Ama art›k yüzdeden ba¤›ms›z bir flekilde tasarlanan alanlar görünür olmaya bafllad›. Art›k mimarlar rol modeli olmaya bafllad›lar. Asl›nda ikinci salonda biraz göstermeye çal›flt›k ki; dünyada ne varsa üç afla¤›, befl yukar› burada da ayn› fleyler yap›l›yor art›k, “bizde mimarl›k yok” yak›nmas›na yer yok. Bunu görmek için biraz merkezin d›fl›na ç›kmak gerekiyor. Merkezin d›fl› büyük lokmalar halinde mimarlar taraf›ndan tasarlan›yor: yeni zenginlerin kapal› siteleri veya orta s›n›f›n toplu konut istifleri... 14 mimar•ist 2010/4 2. salonda mimarl›k prati¤i ile flehrin çekim noktalar›n›n iliflkisini göstermeye çal›flt›k. Ama 1. salon, benim için biraz daha önemli bir bölümdü. Asl›nda küresel kentin en büyük dezavantaj› sosyal ve mekânsal kutuplaflma; bunun ‹stanbul’da nas›l gerçekleflti¤ini göstermek istedik. Kent merkezini göze hofl görünen bir sahne gibi düzenlemek u¤runa kent yoksullar› görünmez k›l›nmaya, yerinden edilmeye çal›fl›l›yor. Bu fliddet ne medyada do¤ru dürüst kendine yer buluyor, ne de onlar› sahiplenen kurumlar var. Mimarlar Odas›’n›n d›fl›nda hiçbir kurum, bu kentin sadece gayrimenkul penceresinden görülmesine elefltirel bakm›yor. Üst-orta s›n›fla yerel yönetimlerin herhalde tek anlaflt›klar› konu buras›. Herkesin gözü kent yoksullar›n›n mahallelerinde; buralar boflalt›ls›n, bir an önce p›r›l p›r›l yeni kapal› siteler olsun, AVM’ler olsun, ofis bloklar› olsun... ‹flte, Sulukule’den bildi¤imiz fley, Bafl›büyük’te büyük fliddetle gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan fley, Tarlabafl›’nda yap›lmaya çal›fl›lan fley, Fener, Balat’ta yap›lmaya çal›fl›lan fley... Bütün kent bu fliddeti görmemezlikten geliyor. 1. salonun üçlü bir yap›s› var, belki onu da vurgulamak gerek. 1 Süreçler: fiehri dönüfltüren süreçler. 2 Aktörler: fiehri dönüfltüren aktörler farkl›lafl›yor ve ço¤al›yor. 3 Tortular: Bu aktörler ve süreçler bir araya gelip flehirde bir tortu b›rak›yor: dokular. Süreçlerde de flehrin dönüflümünü ne tetikliyor? ‹ki tane çok önemli fley var: Biri dev altyap› çal›flmalar›; 2. köprünün ne yapt›¤›n› göstermeye çal›flt›k. Alt salonda da 1. köprü flehri nas›l dönüfltürüyor onu gördük. Asl›nda 1. ve 2. köprü flehrin kentleflme dinamiklerini tafl›yan ajanlar. Dolay›s›yla, 3. köprünün ne yapaca¤›n› görmek için kâhin olmaya gerek yok. 3. köprü kentleflmeyi kuzeye tafl›yacak hiç flüphesiz ve kuzeyde flehrin ormanlar› var, do¤al su havzalar› var, bunlar zarar görecek. Hakikaten köprüyü ve çevre yollar›n› sadece trafik ajan› olarak görmek imkâns›z, böyle görmek isteyenlerin de sergiyi gezmelerini dilerdim, biz iki köprünün de nas›l dönüflüm yaratt›¤›n› sergiledik. Marmaray da hiç flüphesiz radikal bir dönüflüm gerçeklefltirecek dev bir altyap› projesi, biz bunu çok olumlu bir dönüflüm olarak görüyoruz, çünkü Marmaray, flehri herkes taraf›ndan kolay ulafl›labilir k›lacak. Ulafl›labilirlik kent hukuku aç›s›ndan çok önemli bir kavram... Çok önemli bir nokta... Acaba metro flehri nas›l dönüfltürdü, yani Taksim-Levent veya ‹STANBUL 2010 bugün Darüflflafaka aks› kenti nas›l dönüfltürdü, Marmaray nas›l dönüfltürebilir? Metro flu anki haliyle tek bir çizgide çal›flt›¤› için, kenti dönüfltürmeyi pek beceremiyor, ama Marmaray’la birlikte, hafif rayl› sistem ve metro entegre olunca, bunlar bir a¤ oluflturacaklar. Bütün flehri kaplayan a¤, flehri her an herkes için ulafl›labilir k›lacak. Bu çok önemli bence. Kentler genelde tekerlekli ulafl›m veya rayl› sistem aras›nda bir seçim yap›yor. ‹stanbul’da flu anlafl›lmaz bir fley: Bir yandan Marmaray, hafif rayl› sistem infla ediliyor, ama ayn› zamanda yine Bo¤az’› alttan geçecek, arabalar için, dev bir tünel yap›l›yor. Marmaray Tarihî Yar›mada’y› arabadan kurtaracakt›, ama siz yine oraya 6-8 fleritlik yollar infla ederek araba yüklüyorsunuz! Bir yandan köprü, çevre yollar› falan yap›l›yor, bir yandan tüneller yap›l›yor, metrobüs yap›l›yor, biraz kafas› kar›fl›k ‹stanbul’un. Kentin bir seçim yapmas› ve bunu zaman›nda gerçeklefltirmesi çok önemli, süreçlerde biraz bunlar› vurgulamaya çal›flt›k. ‹kinci önemli ajan, sektörel dönüflüm; yani imalat sanayinden hizmet sanayisine dönüfl hikâyesi. Bunun kent mekân›nda nas›l okundu¤unu da say›larla, haritalar ve foto¤raflarla göstermeye çal›flt›k. Bundan baflka, hepimizin bildi¤i, önemli akslar›n üzerinde konuttan iflyerine dönüflüm var. Ama ilki daha büyük ölçekli bir dönüflüm, eski sanayi alanlar›n›n Haliç’te gördü¤ümüz gibi, bugünkü kültür zonuna dönüflmesi veya Büyükdere’de gördü¤ümüz gibi ofis bloklar›na, ifl merkezine dönüflümü veya Kartal’da gördü¤ümüz gibi, daha karma kullan›mlara dönüflümü. Baz›lar› da bir belirsizli¤e mahkûm gibi görünüyorlar, flu an Avrupa yakas›ndaki Maltepe gibi; baz› büyük fordist yap›daki sanayi alanlar› gidiyor, küçük sanayi bir yere gidemeyip orada kal›yor, bir yandan Koç Üniversitesi t›p fakültesini oraya tafl›yor vs., böyle bir belirsizlik var. En cazip k›sm› da o galiba bu alanlar›n, belirsizlikleri. Tam da bu süreçlerle dönüflen kent, kendi için iki türlü tehdit olmaya bafllad›. Bunlardan birincisi, daha önce bahsetti¤imiz kentin do¤al rezervlerinin tehdit alt›nda olmas›. TEM’in kuzeyi flimdiden, kapal› sitelerle, üniversite kampuslar›yla, “beach club”larla vs. art›k iflgal edilmeye baflland›. Bu da farkl› bir enformellik çeflidi; 1950’yle 1980 aras›nda olan, insanlar›n daha çok bar›nmak için kendi bafllar›n›n çaresine bakt›¤›, devletin sosyal programlar sa¤layamamas› yüzünden yeni gelenlerin müthifl bir pratiklikle, enformel stratejilerle kentleflmeyi ger- çeklefltirmesiydi. Fakat flimdi TEM’in kuzeyinde olan enformellik, flehrin daha yeni zenginlerinin, daha vars›l kesimlerinin enformelli¤i. Burada müthifl bedeller ödenece¤i ortada, çünkü hem su havzalar›, hem de ormanlar söz konusu. Dolay›s›yla, e¤er buna izin verirsek, izin vermenin ötesinde 3. köprüyle de bunu k›flk›rt›rsak, kent kendini yenileyemeyecek, bu çok önemli bir tehdit. ‹kinci önemli tehdit de, kentin kutuplaflmas›, farkl› gruplar›n kendi içinde homojen kamplara bölünmesi ve böylece karfl›laflma mekânlar›n›n yok olmas›. Bunu kapal› sitelerde görebiliyoruz, al›flverifl merkezlerinde görebiliyoruz, kent farkl› kesimler taraf›ndan paylafl›l›yor ve gönüllü veya zoraki ayr›flmalar›n mekân› haline geliyor. Dolay›s›yla art›k insanlar eskisi gibi birbirleriyle karfl›laflm›yorlar, bunu tercih de etmiyorlar. Bunun asl›nda kentleflme için büyük bir tehdit oldu¤unun alt›n› çiziyoruz, çünkü kentin cazibesi bizim gibi olmayan insanlarla karfl›laflt›¤›m›z yer olmas›; bu yolla da bizi e¤itiyor, dinç tutuyor. Bu anlamda, flu an ‹stanbul kendisi için ikili bir tehdit oluflturuyor. ‹ki ‹stanbul var asl›nda, küreselleflmenin do¤al sonucu bu. Birbirine hiç de¤meyen, birbiriyle karfl›laflmayan iki ‹stanbul var, bunun fark›nda olmak çok önemli. E¤er kent bir kent olmaya devam edecekse, bu ikilili¤in üstesinden gelmenin bir yolunu bulmas› laz›m, kamusal alanlar›n› çok baflka türlü infla etmenin yolunu bulmas› laz›m... Çok teflekkürler, hepinizi tekrar kutluyorum, bu güzel sergiyi kazand›rd›¤›n›z için. Tansel Korkmaz: “From an Empire Capital to a Global City: Agelong Story of ‹stanbul” Interview by Zafer Akay ‹stanbul 2010 Europen Capital of Culture Agency and Istanbul Bilgi University have organized an exhibition titled “‹stanbul 1910-2010: The City, Built Environment and Architectural Culture” between September 15 and November 21 in Santralistanbul. ‹hsan Bilgin, Günkut Ak›n, Burak Boysan, Sibel Bozdo¤an, Murat Güvenç, Tansel Korkmaz and Eda Yücesoy were the curators of the exhibition aiming at clarifying the envisions of recent history that have been intermixed due to fast-paced changes. We have interviewed to one of the curators, Tansel Korkmaz, about the exhibition in which social-spatial structures of one hundred years, consolidation and dissolving processes of social and economic geography and built environment, priorities in architectural culture and their change are all presented to visitors through maps, models, drawings and various visual communications devices. mimar•ist 2010/4 15 TASARIM Kentin Kamusal Mekânlar›n› Farkl› Bir Yoldan Anlamaya Çal›flan ‹ki Çizgi-Projesi Urban Tomography ‹stanbul Markus Jeschaunig ‹ngilizceden çeviren: Perihan Usta U 1. Uluslararas› Ö¤renci Trienali Sergisi, Marmara Üniversitesi, 7-30 Haziran 2010. 2. ‘Süreksizli¤i’ (‹stanbul’un kentsel alan›) ‘süreklilik’le (çizgi) araflt›rmak. 3. Plan: çizgilerle ifade edilen mekânsal izler (Bizans - 1453 Osmanl› ‹stanbul 2010) 4. Ayasofya Müzesi. Bir flehrin zaman-mekân›n›n, kentsel alanda bir çizginin orta noktas›na s›k›flt›r›lmas›. (Montaj: M. Jeschaunig) 16 mimar•ist 2010/4 rban Tomography ‹stanbul (‹stanbul’un Kentsel Tomografisi) 2010 y›l›nda ‹stanbul’da düzenlenen 5. Uluslararas› Ö¤renci Trienali kapsam›nda sunulan ve do¤rusal bir güzergâh üzerinde yürüme projesi olan “‹stanbul on Line” (2007) projesi ile “Urban Tomography” (2010) video enstalasyonundan oluflan bir projeler dizisidir. Amerikal› kuramc› Jane Jacobs’›n dedi¤i gibi, “evlerin d›fl›, flehrin içidir”.1 Evimizin önündeki ‘bofl’ alan›n anlam› nedir? Bugün yaflad›¤›m›z kamusal mekânlar› hangi güçler etkiliyor ve flekillendiriyor? Bütün bu sorular, bir ö¤renci de¤iflim program›yla 2007 y›l›nda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarl›k Bölümü’ne geldi¤imde benim için önem kazand›. ‹stanbul, geniflli¤iyle, formuyla ve kent kültü- rüyle orta Avrupa kentlerinden farkl›yd›. Kent, sonsuz görünüyordu ve toplam geniflli¤ini, s›n›rlar›n› görebilmek güçtü. “Its hard to be down, when you are up! / Yukardaysan›z, afla¤›da olmak zordur!”2 ‹stanbul on Line / Çizgi Üzerinde ‹stanbul 2007 bahar›nda, ‹stanbul’u yürüyerek keflfetmek üzere “çizgi” konseptini gelifltirdim. Proje için Situationist International’dan3 esinlenmifltim ve ‹stanbul flehir haritas› üzerinde, do¤ubat› yönünde 26 km.lik düz bir çizgi çizdim. Bat›da Atatürk Havaliman›’nda bafllayan 26 km.lik çizgi do¤uda Ümraniye bölgesine dek devam ediyordu ve tarihî bir simge olan Ayasofya Müzesi’nin tam ortas›ndan geçiyordu. Çizginin soyut yap›s› “kesmeye” ve herhangi bir böl- 1 2 3 4 TASARIM genin mevcut strüktürünü bafltanbafla geçmeye izin verir. Üç gün boyunca ‹stanbul’un içinden geçen 26 km.lik “çizgi”yi yürümek için Fransa’dan Elsa Berrada, Almanya’dan Carla Mevissen ve Türkiye’den Perihan Usta ile birlikte uluslararas› bir ö¤renci/sanatç› grubu oluflturduk. Keflif amac› fluydu: “Bat›dan do¤uya do¤ru giderken kamusal alan›n içinden geçen en k›sa ve en direkt yolu kullanmak.” Yavafl ve sürekli olan bu hareket, geçti¤imiz kamusal alanlar›n (çevrenin) de¤iflimini görmemizi ve 26 km.lik mesafeyi kendi bedenimizle hissetmemizi sa¤lad›. Ana trafik koridorlar›n›n uza¤›nda dümdüz bir hat üzerinde yürümek; s›n›rlarla yüz yüze gelmek, tart›flmalar üretmek ve ‹stanbul’un perde arkas›n› görmek aç›s›ndan önemliydi. “Line on paper is abstract. Put a Line on a city, and it´s becoming multi-dimensional Real Life” / K⤛t üzerindeki çizgi soyuttur. Çizgiyi bir kentin üstüne koyun, çok boyutlu gerçek hayata dönüflür.”4 “Çizgi üzerinde” geçen üç günden sonra, grup flöyle düflünüyordu: “Daha önce hiçbir kentte yaflamad›¤›m›z, çok yo¤un bir deneyim oldu ve hiç kuflkusuz kentler hakk›nda, daha önce herhangi bir kent planlama dersinde ö¤rendiklerimizden çok daha fazlas›n› ö¤rendik.” Projenin sonuçlar›, kaydedilen tüm verilerin (zihinsel harita, genifllik, profil, zaman, isimler, de¤iflim, tohumlar) üzerine ifllendi¤i 140 x 72 cm. boyutlar›nda bir harita ile belgelendi. Bu harita, ziyaretçi elefltirmenler Orhan Esen, Jean Francois Perouse ve Oda Projesi eflli¤inde, 2007 y›l›nda Tophane-i Amire binas›ndaki MSGSÜ Kültür Merkezi’nde bir workshop’ta sergilendi ve www.8ung.at/jesh adresinden indirilebilir. “A city is a dense and restless field of uncountable parallel activities. / Kent, say›s›z paralel etkinliklerle dolu yo¤un ve hareketli bir aland›r.” 5 Urban Tomography ‹stanbul üzerine bu yo¤un araflt›rmadan sonra çizgi konseptini biraz daha gelifltirdim. Urban Tomography projesi, ayn› zamanda ‹stanbul’un bir portresini ç›karmak üzere, 26 km.lik ilk çizgiyi bir görsel-iflitsel kay›t rotas›na dönüfltürdü. Bu proje de, bir video enstalasyonu olarak Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Haziran mimar•ist 2010/4 17 TASARIM 3 gün / 26 km / 1 çizgi – “ISTANBUL on LINE” belge-haritas› (2007). 18 mimar•ist 2010/4 TASARIM mimar•ist 2010/4 19 TASARIM 2010’daki 5. Uluslararas› Ö¤renci Trienali’nde sergilendi. Urban Tomography projesi, ‹stanbul flehrinin, kesit alma (çizgi) yöntemiyle kaydedilmifl dijital bir portresini sunmaktad›r. Konseptin amac› “bir flehrin zaman-mekân parametrelerinin tek bir noktaya s›k›flt›r›lmas›”n› kurgulamakt›r. ‹stanbul’un içinden geçen 26 km.lik bu düz hat boyunca, bir günde eflzamanl› üç video kaydedildi. Bu videolar Marmara Üniversitesi’ndeki mekânda üç ayr› ekranda gösterilecekti. 26 km.lik çizgi, ‹stanbul’un do¤u-bat› yönelimine ve kentin durumuna uygundur ve tarihî bir simge olan Ayasofya’n›n orta noktas›ndan geçecek flekilde yerlefltirilmifltir. Kamusal mekân›n eflzamanl› bir kesiti, ses ve görüntü yoluyla sergi salonuna aktar›lm›flt›r. Mikro ile makronun ya da daha çok, “içinde bulundu¤umuz çevre” ile “genifl ölçe¤in” karfl› karfl›ya gelmeleri eflzamanl› bir görsel-iflitsel flehir portresi ortaya ç›karm›flt›r. Asl›nda, bu video enstalasyonu, Avrupa Kültür Baflkenti ‹stanbul 2010 kapsam›nda bir görsel sanatlar projesi olarak gelifltirilmiflti ve 52 monitörle Ayasofya Müzesi’nin ana kubbesi alt›nda sergilenmesi planlanm›flt›. Beral Madra’n›n “Ayasofya Müzesi’yle ilgili izin problemleri sebebiyle” projeye son vermesiyle, daha küçük bir enstalasyon olarak üç ekranla, Marmara Trienali’nde gerçeklefltirildi. 6 fiehrin içinden geçen 26 km.lik hatt›n bat›, orta ve son noktas›ndaki alanlar›, ayn› anda sergi salonunda deneyimlenebildi. Enstalasyon, Avusturya Kültür Ofisi (‹stanbul) taraf›ndan desteklenmiflti. 26 kilometre ‹stanbul, 3 Haziran 2010, 17.15-18.00 Bat› Ucu: Sanayi Caddesi, Atatürk Havaliman› Orta Noktas›: 2. Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Do¤u Ucu: 3. Aziz Bulvar›, Ümraniye Markus Jeschaunig, Mag. arch., Mimar-Sanatç› Viyana-‹stanbul, [email protected] Görseller: Elsa Berrada, Annette Bozorgan, Markus Jeschaunig, Carla Mevissen, Can Yücel. Notlar: 1. “The outside of the houses is the inside of the city”, Jane Jacobs. 2. Dieter Spath, Bernd Vlay, “City Joker”, 1995, Avusturya. Urban Tomography Istanbul After the previous project ‘Istanbul on Line’ (2007) –a line-walking project along a 26 km straight line across Istanbul, made by an international group of art & architecture students to explore the real borders and dimensions of the city– the ‘line’ (as a tool to analyze public spaces) was brought to an audio-visual level. The project “Urban Tomography” shows a digital portrait of the city Istanbul, recorded through the method of a cross-section and displayed in form of a video installation in the exhibition space. The concept intends to create a simultaneous portrait of the city by filming different spots at the same moment of time. The space-time compression of the city on one single point allows experiencing a complex urban territory simultaneously. Concept: Markus Jeschaunig / Team: Elsa Mekki-Berrada (FR), Carla Mevissen (DE), Perihan Usta, Deniz Tarsus, Çagdas Çorbac›o¤lu and P›nar Subas (TR) / Exhibition: 7th - 30th June 2010, 5th Int. Student Triennial Istanbul 2010, Faculty of Fine Arts Marmara University, Kadikoy / Info: www.8ung.at/jesh 20 mimar•ist 2010/4 3. 1960’larda Fransa’da ortaya ç›km›fl entelektüel hareket. Kentsel çevrenin içinden h›zl› geçifl tekni¤idir, deneysel bir davran›fl olan “dérive”› gelifltirmifltir. 4. Elsa Berrada, Carla Mevissen, Perihan Usta, “Istanbul on Line” (belgesel harita), 2007, ‹stanbul-Linz. 5. Markus Jeschaunig, “Urban Tomography”, yüksek lisans tezi, 2010, Linz. 6. A¤ustos 2010’da nihayet Urban Tomography kavram›n›, 22 monitörlük bir video enstalasyonu ile Graz flehri için Künstlerhaus Graz’da gerçeklefltirebildim: Eflzamanl› kaydetti¤im videolar Graz flehrinin bat›-do¤u yönünde 10 km.lik bir portresini sunuyordu. Linkler ve Daha Fazla Bilgi ‹çin: www.8ung.at/jesh http://www.arkitera.com/e3504-urban-tomographyaudio---visual-city-cross---section-of-istanbul.html http://gsf.marmara.edu.tr/ ‹NCELEME Mimari Korumaya De¤iflen Ba¤lamsal Yaklafl›mlar -Arap Yar›madas›’nda Üç Farkl› Örnek Üzerinden Karfl›laflt›rmal› Bir OkumaMurat Çetin K ültürel ve mimari miras› koruma otonom ve doktrinel yap›ya sahip bir disiplin midir? Mimarl›k ortam› içinde oldukça tutarl› ve kat› bir cephe gibi görünen, pozisyonu da oldukça net olan bu disiplinin de kendi içinde yine mimarl›ktaki farkl› ak›m ve tav›rlara benzer varyasyonlar› olabilir mi? Ya da koruma yaklafl›mlar› farkl› koflullar alt›nda farkl› biçimler alabilir, de¤iflen yöntemler gelifltirebilir mi? Tüm bu sorulara yan›t bulmak için koruma manifestosu ve etkin co¤rafyas› d›fl›nda yer almakla birlikte koruma ve onarma etkinli¤inin gündelik bir pratik olarak, belki de koruma ad› dahi verilmeden, do¤al ve serbestçe gerçeklefltirildi¤i bölge ve kültürlere bakmak gerekir. Koruma genellikle tekil, homojen ve kendi içinde tutarl› bir disiplin olarak alg›lan›r ve böyle kabul edilir. Ne var ki, koruma da genifl bir yaklafl›m çeflitlili¤i yelpazesi ile ezeli “eski-yeni” (dolay›s›yla “koruma-mimarl›k”) kutupsal tart›flmas›ndan kaynaklanan çeliflkiler içerir. Bu makale sözü edilen bu ön kabullere, Arap Yar›madas›’n›n do¤u yakas›ndaki birbirine oldukça yak›n fakat ayn› zamanda bir o kadar da farkl› bölgelerden koruma uygulamalar› çeflitlili¤inin perdelerini aralayarak meydan okur. Kültürel miras›n korunmas› olgusuna yaklafl›mlardaki farkl›l›klar; mevcut morfoloji ve tipolojilerin oldu¤u gibi muhafazas›n› savunarak yeni mimarinin bu dokularda yer almas›na neredeyse hiç izin vermeyen “koruma için koruma” tavr›ndan, geliflim ve ilerleme u¤runa eskiyi taklit ederek gizlenen yeni yap›lar›n özgün kültürel miras›n kayb› pahas›na onlar›n yerini almas›na kadar uzanan yelpazede çeflitlilik gösterir. Ayr›ca, vernaküler unsurlar ve geleneksel ö¤elerle ça¤dafl form, teknik, malzeme ve stillerin sentezlenmesine veya bu kutupsal pozisyonlar›n dengelenmesine dayal› ara ve orta çözümler de bu genifl yelpazede yerlerini al›r. Bu marjinler içinde koruma ve müdahale seviyelerinin yerel sürdürülebilirlik ve küresel ekonominin girdileri aras›ndaki çeliflkili dinamiklerce belirlendi¤i gözlenir. Bu çal›flma toplumda gömülü faktör- lerin çoklu¤unca koflulland›r›lan söz konusu bu çeliflkiye Arap bölgesinden seçilen farkl› örneklere referansla karfl›laflt›rmal› bir anlay›flla cevap verecektir. Temelde, koruma kültürel bir konudur ve bu nedenledir ki, bir toplumun yaflam›n kendisine nas›l yaklaflt›¤›n› da tamam›yla yans›t›r. Kültürel üretime karfl› tak›n›lan içsel toplumsal tutum bir toplumun iflleyifl mant›¤›n› oluflturur. Üzerinde toplu olarak uzlafl›lan ve paylafl›lan bu “içsel yap›” her unsur ve eylemde, özellikle de kolektif çevreyi oluflturan tüm etkinliklerde izlerini b›rak›r. Bu çal›flma yaflam›n sosyoekonomik unsurlar›na dair farkl› perspektiflerin insanlar›n fiziksel çevrelerini infla ve restore etme biçimlerine nas›l etki etti¤ini araflt›rmay› hedefler. Bourdieu (1977) tüm davran›fl ve uygulama tiplerini bir dizi kolektif davran›fl, alg›lama ve dolay›s›yla kamusal bilifle iliflkilendirir. Bu do¤rultuda, bu çal›flma koruma olgusunu her toplumun kendisine özgü de¤erler setiyle belirlenen infla pratikleri olarak görme tutumunu benimser. Bu nedenle de kültürel flemadaki küçük farkl›laflmalar veya sosyoekonomik ba¤lam ve sosyopolitik alandaki de¤iflen dinamikler kentsel çevrenin yeniden inflas›na dair farkl› yaklafl›mlar›n gelifltirilmesinde etkin hale gelir. Ortado¤u’daki mevcut dönüflüm de bu duruma en güzel örne¤i sergiler. Koruma, uzun ve mücadeleli bir yol kat ederek köklü ve otonom bir disiplin haline gelmesine ra¤men hâlâ bünyesinde kendi evrim süreci içinde flekillenmifl olan farkl› yaklafl›mlar› bar›nd›r›r. Üstelik özellikle Ortado¤u gibi, dünyan›n belirli bölgelerinde koruma, evriminin hâlâ erken safhalar›ndad›r. Bu nedenle koruman›n Ortado¤u’daki ve özellikle de Arap yar›madas›ndaki durumu bu farkl›l›klar yelpazesi aç›s›ndan ilgi çekicidir. Koruma olgusunda oldu¤u gibi, Ortado¤u’nun kendisi de bir baflka genellefltirme konusu olarak belirir. Halbuki bu görünürde homojenize edilmifl kültürel co¤rafya da, ayn› koruman›n kendisi gibi, kendi içinde birçok mimar•ist 2010/4 21 ‹NCELEME önemli alt-kültür bar›nd›r›r. Bu küçük farklar›n koruma uygulamalar›na yans›malar› afla¤›da ele al›nacakt›r. Bu amaçla, çal›flma yaln›z kültürel ve mimari miras›n koruma ve restorasyon çerçevesini belirleyen koruma kuramlar›n› (örn. Fielden, 2003) de¤il, çeflitli kentsel ve mimari kuramlar›n yan› s›ra felsefe ve sosyolojiye referans veren çokdisiplinli analizlere de baflvuracakt›r. Koruma Felsefesi ve Koruma Çeflitleri Bu çal›flma, koruman›n varyasyonlar› konusunu onlar›n kuramsal arka plan› perspektifinden ele alacakt›r. Kültürel miras›n korunmas›n›n tarihî geliflimi (Price vd., 1996) boyunca hitap edilen konular ve koruma konusundaki mevcut bilgi birikimi (Fielden, 2003; Jokilehto, 1999) incelendi¤inde, koruma etkinli¤inin arkas›ndaki itki ve teknikler aç›s›ndan üç farkl› yaklafl›m›n belirlenebilece¤i ileri sürülebilir: popülist, elitist ve pragmatist. Bu üç yaklafl›m s›ras›yla flu olgulara karfl›l›k gelmektedir: Popülist koruma yaklafl›m› miras› kamu taraf›ndan üretilmifl olarak görür, dolay›s›yla tarihin ve yerel mimarinin görsel betimlemeleriyle daha çok ilgilenir. Yine ayn› sebeple miras›n deforme edilmifl versiyonlar›n› üreterek koruma fikrinin özüne ayk›r› bir sonuca varma tehlikesini de bar›nd›r›r. Elitist koruma yaklafl›m› ise mimari miras› entelektüel bir de¤er olarak görür ve bu yüzden de onu bir yüksek sanat ürünü olarak alg›layarak onun görsel dilini çeflitli elefltirel yorumlama, soyutlama ve sentezleme ifllemlerine tabi tutar. Koruma söylemlerinin ço¤unlu¤u kültürel miras›n korumas›nda koruma profesyonellerinin ve entelektüellerinin rollerinin üstünlü¤üne vurgu yapar. Kültürel varl›¤a atfedilen de¤erlere dair kriterler ve bu süreçte uzman›n kiflisel tercihlerinin sübjektifli¤i olas›l›¤› genellikle sorgulanmaz. Pragmatist koruma yaklafl›m› ise söz konusu kültürel miras› üreten, kullanan ve yaflayan s›radan insanlar›n gerek gündelik hayatlar›n›n pratik gereksinimlerince, gerekse malzeme ve teknik olanaklar› ile ekonomik s›n›rlamalar› taraf›ndan belirlenir. Tüm bu say›lan girdiler kültürel ürün ve süreç her ne kadar ilkel görünse de sürdürülebilirlik ve kültürel süreklili¤in, ki bunlar koruma felsefesinin özünde yatan ilkeleri oluflturur, koflullar›n› tam anlam›yla yerine getirir. Bu yaklafl›mlar› tan›mlayan söylemlere iliflkin, afla¤›daki mimari ve koruma kuramlar› gözden geçirilebilir. Popülist yaklafl›m düflünsel temellerinin bir bölümünü Venturi’nin (1977, 2001 ve 2002) postmodern yaklafl›m›n›n tarihselci kanal›nda 22 mimar•ist 2010/4 bulur. Bafllang›çta fiziksel çevrenin dünya çap›nda homojenize edildi¤i modern mimariye insanlar›n yabanc›laflmas›na tepki olarak beliren yaklafl›m, giderek geleneksel miras›n görsel dilinin içinden rasgele ö¤elerin seçilerek ve tamamen tesadüfen yeniden bir araya getirilebildi¤i bir pota olarak alg›land›¤› bir hal alm›flt›r. Bu yaklafl›m giderek tüm kültürel ve mimari gelenekleri sadece bir yüzey süslemesine indirgeyen bir boyuta ulaflm›flt›r. Koruma prati¤inde ise bu süreç özgün yap›lar›n y›k›l›p yerine ça¤dafl malzeme ve teknolojilerle üretilmifl sahte geleneksel mimari kopya ö¤elerle cepheleri kaplanm›fl yeni yap›larla sonuçlanm›flt›r. Bir kültürel retorik olarak bafllayan bu yaklafl›m giderek içeri¤inden, sosyokültürel ba¤lam›ndan, üretim teknoloji ve inflaat teknikleri ba¤lam›ndan kopuk kitsch ürünler ortaya koymaya bafllayan bir hal alm›flt›r. Elitist yaklafl›m›n düflünsel kökenleri ise Boito’nun (1884) koruma-geliflme kutupsal dikotomisi aras›ndaki pozisyonuna temellenmifltir. Bu yaklafl›m›n köklerine Frampton’›n (1992) critical regionalism görüflü kadar Cantacuzino’nun (1989) Re-Architecture nosyonunda da rastlan›r. Bu sentetik yaklafl›m tipolojik ak›mlardan (de Quincy, [1832]; Rossi, 1982) ba¤lamc› tav›rlara (Brolin, 1980) kadar uzanan genifl bir çözümler yelpazesi sunar. Brandi’nin (1963), özellikle yeni müdahalenin özgün k›s›mlardan ayr›flmas› gere¤ine iliflkin, koruman›n eti¤i üzerindeki görüflleri müdahale olgusunun de¤iflik yorumlar›na dair yelpazenin oluflumu yolundaki tafllar› döflemifltir. Larkham’in (1996) koruman›n daima mevcut ve süregelen bir ba¤lam içinde gerçekleflti¤ine yapt›¤› vurgu, bu yaklafl›m› tasar›m stratejileri, malzemeleri, yöntem ve görünümleri aç›s›ndan (Philippot, 1996) çok daha esnek k›lm›flt›r. Bu yüzden bu yaklafl›m genifl bir uygulama çeflitlili¤i sunar. Bu yaklafl›m; k›smi restorasyon, rehabilitasyon, rekonstrüksiyon, renovasyon, yeniden kullan›m›n yan› s›ra eklentilere kadar uzanan de¤iflik stratejilerin kombinasyonlar›n› içerir. Bu yaklafl›m›n ürünleri, yap›n›n inflaat teknolojisi ve tarihsel ba¤lam› konusunda kullan›c›y› bilgilendiren daha rafine sonuçlar sa¤laman›n yan›nda eski ve yeni aras›nda malzeme, teknik ve stil bak›m›ndan önemli uzlaflmalar ortaya koyar. Son olarak, pragmatist yaklafl›m›n kuramsal arka plan› Lefebvre’in (1974, 1947) kamusall›k ve gündelik hayat nosyonlar›yla da iliflkilendirilebilir. Ayr›ca, kökenleri Ruskin (1880) ve Mor- ‹NCELEME ris’in (1878) “restorasyon yerine onar›m” konusundaki görüfllerinde izlerini bulur. Bu yaklafl›mlar›n özü yank›lar›n› Fathy’nin (1973) “fakirler için mimarl›k” fikrinde de bulur. Bu yaklafl›m›n gerçek prati¤i basit, ucuz, dönüflümlü malzemeler ve profesyonel olmayanlarca kolay üretim ilkelerine dayanmaktad›r. Afla¤›da incelenecek örnekler sosyokültürel ba¤lamdaki de¤iflmelere ba¤l› olarak bu söylemlerin nas›l somutlaflt›¤›n› ortaya koyacakt›r. Yukar›da de¤inildi¤i üzere, koruma yaklafl›mlar›ndaki bu varyasyonu iki bileflen belirlemektedir; itkiler ve teknikler. Uygulamalar›n arkas›nda yatan bu belirleyici itkiler aras›nda sosyoekonomik faktörlerin önemli rol oynad›¤› gözlenir. Örne¤in, popülist koruma yaklafl›m› tarihe ve onun diline karfl› tüketici bir tav›r bar›nd›rd›¤›ndan yerel mimari unsurlar› ba¤lamlar›ndan ba¤›ms›z olarak ticarilefltirmesi e¤ilimini de tafl›r. Buna karfl›n elitist yaklafl›m ise ekonomik katma de¤er yarat›lmas›na dair bir alt-ajanda da bar›nd›rmaya olanak sa¤lar. Bu nedenle, yerel inflaat sektörünün yan› s›ra küresel inflaat endüstrisinin ürünleri ve pazar ekonomisinin mekanizmalar›yla kaynafl›r. Pragmatist koruma anlay›fl›ysa, aksine, fukaral›k, malzeme yoklu¤u, e¤itimli iflgücünün yoklu¤u veya maliyeti ile a¤›r do¤al koflullar gibi çok farkl› bir ekonomik girdiler setince flekillenir. Di¤er taraftan, uygulamaya dolay›s›yla da bu yaklafl›mlar aras› ay›rt edici tekniklere gelindi¤inde ise flu konular vurgulanmal›d›r. Popülist yaklafl›m ça¤dafl materyal ve teknikleri tarihî ve geleneksel mimarinin imgelerini üretmek için kolayca adapte eder. Elitist yaklafl›m bu ça¤dafl materyal ve teknolojileri eski malzeme ve inflaat teknikleriyle kombine eder. Pragmatist yaklafl›m kapsam›nda ise yak›n çevrede mevcut ahflap, tafl, çamur vs. gibi yerel ve ço¤unlu¤u kolayca yeniden kullan›ma ve dönüflüme uygun malzemeler ve onlarla uyumlu basit inflaat teknikleri kullan›l›r. Afla¤›daki örnekler sadece yukar›daki yaklafl›mlar› örneklemekle kalmaz, ayr›ca her yaklafl›mla özdeflleflen itki ve teknikleri de gösterir. Üç Örnek, Üç Farkl› Yaklafl›m Arabistan Yar›madas›’n›n do¤u bölümünde birbirine yak›n fakat birbirinden farkl› üç bölgedeki koruma uygulamalar› yukar›da sözü edilen koruma yaklafl›mlar›n› yans›tmalar› amac›yla seçilmifltir. Bu do¤rultuda, Suudi Arabistan’daki Al-Houfuf, Bahreyn’deki Al-Muharraq ve Yemen’deki Hadramuth vadisindeki baz› özgün koruma uygulamalar› de¤erlendirilmifltir. Yaz›- n›n bu bölümü sosyokültürel faktörlerle teknik ve felsefi unsurlar aras›ndaki iliflkilere odaklanmaktad›r. Bu nedenle, her örnek, ilki sosyokültürel ba¤lam, ikincisi de yukar›daki itki ve teknikler do¤rultusunda belirlenen spesifik koruma yaklafl›m› olmak üzere iki bölümde incelenmektedir. Suudi Arabistan (Houfuf) Ba¤lam Suudi Arabistan’›n ekonomisi halen petrol üretimi ve ihracat›na dayanmaktad›r. Al-Houfuf’un bulundu¤u Al-Ahsa, ülkenin en büyük vahas› içinde yer al›r ve hurma üretimiyle bilinir. Son on y›lda Suudi Arabistan, global ekonomik sisteme entegre olmaya bafllamas› sebebiyle (Çetin, 2010a) h›zl› ve kapsaml› bir dönüflüm sürecinden geçmektedir (Çetin, 2010b). Dolay›s›yla, ülke aniden mimari miras›n›n önemli bir bölümünün h›zla kayb› durumuyla karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Bu nedenle, sosyal ekonomik politik ve dolay›s›yla kültürel ba¤lam da önemli de¤iflikliklere maruz kalm›flt›r. Her ne kadar mevcut sosyal ba¤lam içe dönük, muhafazakâr ve geleneksel bir karakter sergilese de, oldukça esnek ve adaptif bir niteli¤e sahiptir. Politik ba¤lam›n da yönetim sisteminden dolay› oldukça istikrarl› olmas› ekonomik ba¤lama olumlu etkiler yapmaktad›r. Kentsel Koruma Yaklafl›m› Burada, bizim kültür miras› olarak tan›mlad›¤›m›z ancak bölgede “eski” olarak adland›r›lan unsurlara dair önyarg›; onlar›n bak›m› zor ve pahal› ve ça¤dafl konfor koflullar›na yükseltilmesi külfetli ö¤eler oldu¤u fleklindedir (Çetin, 2010c). Suudi Arabistan’daki miras›n korunmas›na dair problemlerin üç tarafl› oldu¤u gözlenir. Öncelikle materyal problemlerden söz edilebilir ki kerpiç, çamur harc›, ahflap vs. gibi geleneksel malzemelerin inflaat kolayl›¤› ile ça¤dafl konfor gereksinimlerin uyumlulu¤u aras›nda halen önemli bir çeliflki bulunmaktad›r. ‹kinci olarak, geçmifle ve geleneksel (di¤er deyiflle Bedevi) köklere karfl› hâkim olan olumsuz tav›r geleneksel mimarinin korunmas› yönünde önemli bir engel oluflturmaktad›r. Öyle ki, geleneksel yerleflimlerin toplu halde y›k›larak ça¤dafl inflaat alanlar› oluflturulmas›, takdir gören bir politika olarak alg›lanmaktad›r. Ayr›ca, eskiye ait patinan›n verdi¤i dokunsal duyudansa yeni ve par›lt›l› görünüm yönündeki tercih de restorasyonlar›n yapayl›¤›n› ve korunacak kimli¤in zaman boyutuyla özgünlü¤ünün kayb› gibi mimar•ist 2010/4 23 ‹NCELEME Restorasyon uygulamalar›nda patina kayb›, Al-Houfuf, S. Arabistan (üstte). Geleneksel çat› konstrüksiyonu onar›m›nda çelik eleman kullan›m› (sa¤da). Geleneksel ahflap çörtenlerin yan›nda plastik ya¤mur borusu yerlefltirilmesi, Al-Houfuf, S. Arabistan (altta). 24 mimar•ist 2010/4 olumsuzluklar› beraberinde getirmektedir. Son olarak, koruman›n tektonik bir konu olarak de¤il, görsel bir sorun olarak alg›land›¤› ifade edilebilir. Böylece mimari miras›n onar›m›; konstrüksiyon ve detaylar›n göz ard› edilip d›fl çeperin taklidine indirgenmektedir. Örne¤in, Arabistan’daki Osmanl› eserlerinden biri olan ‹brahim Saray› özgün mimari unsurlar ve kerpiç mimarisinin tipik karakterlerini yans›tan bir yap›d›r (Warren, 1993). Toprak mimarisinin tipik ve bu bölgeye özgü tavan / döfleme konstrüksiyon sistemlerini bar›nd›r›r (Ragette, 2003; King, 1998). Ancak, burada yürütülen restorasyon program› ise, bu özgün tekni¤in çelik putrel kirifllerle kombine edilmesinde bir beis görmemektedir. Bu mimarinin bir di¤er karakteristik özelli¤i saman ve çamurdan oluflan geleneksel çamur s›vas›d›r (Cornerstones Community Partnerships Staff, 2006; Minke, 2009). Yine buradaki restorasyon uygulamas› kimyasal olarak uyumsuz olan kireç ve çimento harc›n› (McHenry vd., 2000) yap› kompleksinin baz› bölümlerinde kullanmaktad›r. Bu tür müdahaleler onar›m›n özgünlü¤ü ve dürüstlü¤ü ilkelerini (Orbafll›, 2008) ihlal etmektedir. Bir baflka özgün mimari ö¤e de palmiye a¤ac› gövdelerinden yap›lan çörtenlerdir. ‹brahim Saray›’nda süregelen restorasyon yine bu çörtenlerin hemen yan›na plastik ya¤mur inifl borular›n› çamur s›va ve kerpiç duvar› zedeleyecek flekilde yerlefltirmekte hiç sak›nca görmemektedir. Bu tip müdahaleler kuflkusuz pragmatik gerekçelerle gerçeklefltirilmekte ancak mimari ö¤enin kültürel boyutuna, bilgileri gelecek kufla¤a aktaran bir de¤er olarak hemen hiç önem verilmedi¤i gözlenmektedir. Tüm bu göstergeler koruma yaklafl›m›n›n yaln›zca koruma ad›na de¤il, kültürel bir sorumluluk olarak yerine getirilmesi gerekti¤ini ortaya koyar. Aksi takdirde, yukar›da da görüldü¤ü gibi restorasyon uygulansa bile mimari ürün, kimi zaman patina, kimi zaman da özgün ö¤elerinin veya bileflenlerinin kopyalar›yla yer de¤ifltirmesi durumlar›yla kolayl›kla karfl› karfl›ya kalmaktad›r. Bu nedenle, as›l problemin özgün ö¤elerin korunmas›yla onun görüntüsünün kopyalanmas› aras›ndaki büyük farkta yatmakta oldu¤u vurgulanmal›d›r. Di¤er deyiflle, tarihî miras ö¤elerinin bilgi ve tarih de¤erleriyle onlar›n inflai ve materyal boyutlar›n› anlay›p onlar›n statüsünü yükseltmeden yaln›zca görünümlerini yeniden yaratma e¤ilimine karfl› bir strateji gelifltirilmelidir. Yukar›da görüldü¤ü gibi Houfuf’taki koruma uygulamalar›, materyal ve ‹NCELEME konstrüksiyonel kayg›lardan ba¤›ms›z olarak “tarihî imgenin yeniden üretimi” olgusuna odaklanm›flt›r. Bu yüzden de kültürel olarak beslenmemekte, ticari ve turistik temelli olarak var olmaya çal›flmaktad›r. Bu nedenle koruma giriflimlerinin popülist ve tüketimsel bir karakter sergiledi¤i söylenebilir. Bahreyn (Al-Muharraq) Ba¤lam Azalan petrol rezervleri karfl›s›nda Bahreyn Krall›¤› bir süredir ekonomisini turizm ve finans sektörüne kayd›rmaktad›r. Afla¤›da incelenecek olan Al-Muharraq bölgesi baflkent Manama içerisinde yine ayn› adl› bir ada içerisinde kurulmufl farkl› bir belediyedir. Kuzeyindeki Bahreyn Uluslararas› Havaalan›’na komflu olmas›na ra¤men genellikle konut a¤›rl›kl› bir yerleflim yeri olan bu bölgede halen çeflitli al›flverifl mahalleleri ve suklar bulunmaktad›r. ‹kinci en büyük kent olan Al-Muharraq 1923’e kadar baflkent idi. Yerleflim tarihi milattan önce ikinci milenyuma kadar uzanan kent, Yunan, Portekiz ve ‹ran kontrolüne girdikten sonra 18. yüzy›l sonunda Al-Khalifah hanedan›n›n kontrolüne geçti (Yarwood, 1991). Tarih boyunca bir liman kenti olan kent, 1930’lara kadar inci endüstrisinin merkezlerinden biriydi. Ekonomisindeki kayma sebebiyle günümüzde kültürel etkinlikler, sanat festivalleri, müzik ve zanaat merkezi haline gelmektedir. Denizin doldurulmas› suretiyle özel sektör taraf›ndan lüks konut ve karma ifllev alanlar› yarat›lmas› kent morfolojisini flekillendiren en temel emlak faaliyeti haline gelmifltir. Ancak, Muharraq merkezi halen, Bahreynli sahiplerince yabanc›lara kiraya verilen, Krall›¤›n en eski yerleflim yerlerini bar›nd›rmaktad›r. Buna ek olarak, Shaikh ‹sa bin Ali Konutu, Siyadi Konutu, gazeteci Abdullah Al Zayed Evi ve mahallesi, 16. yüzy›la tarihlenen Arad Kalesi ve bölgeye özgü rüzgâr kuleleri gibi ilgi çekici tarihî binalar ve ö¤eler, flehrin kalabal›k sokaklar›nda yer almaktad›r. Kentsel Koruma Yaklafl›m› Yukar›da de¤inildi¤i üzere, petrolden turizme kayan ekonomi, Bahreyn’in kültür miras›n› da ilgi oda¤› haline getirmifltir. Özellikle de Manama’n›n içinde ama ondan kopuk ve yar› ba¤›ms›z bir ada olmas›, Al-Muharraq’›n ayr› bir kültür adas› olarak geliflimine olanak sunmufltur. Bu bölge kültür odakl› ve entelektüel arka planl› bir kentsel koruma giriflimine öncü olmufltur. Muharraq’›n tarihî merkezinde birkaç evin restorasyonu çabalar›yla parçac›l denebilecek giriflimler olarak bafllam›fl olmakla birlikte (Çetin, 2010d), projede daima üst ölçekler için geleneksel mahallenin yeniden canland›r›lmas› do¤rultusunda kayg›lar bar›nd›ran bir yaklafl›m benimsendi¤i görülmektedir. Yerel elitin kendi geleneksel köklerini canland›r›p yörelerine yeni ifl imkânlar› yaratarak o bölgede ikameti ve sosyoekonomik hareketlenmeyi cesaretlendirmeye katk›da bulunma konusundaki ilgisi, kendi aile adlar›n› bu restore edilen yap›larla onurland›rma arzusuyla birleflerek “eski” hakk›ndaki önyarg›lar›n y›k›lmas› ve onlar› özellikle de e¤itimli orta ve üst gelir grubu taraf›ndan talep edilir hale getirme yönünde çok büyük ve önemli bir giriflim bafllatm›flt›r. Bu koruma ve yenileme hareketinin arkas›ndaki temel objektif, boflalt›lm›fl ve kötü durumdaki geleneksel emlak stokunun yeniden pazarlanabilir k›l›nmas› ve bu amaçla kültürel miras›n imaj›n›n düzeltilerek de¤erinin zarif detaylar ve fl›k görünümün verdi¤i dokunufllarla yükseltilmesidir. Bu do¤rultuda, vernaküler mimarinin geleneksel yöntemlerle ancak tam anlam›yla geleneksel malzemeye ba¤l› kalmaks›z›n yeniden üretilmesi hedeflenmifltir. Öncelikle, mevcut tarihî bina stokunun kapsaml› bir belgelemesiyle bafllayan çal›flmalar›, minimal dil ile yerel etnik dilin sentezine dayal› iç tasar›m projeleriyle desteklenen detayl› restorasyon projeleri takip etmifltir. Bu çal›flmalar, halk›n dikkatini çekerek kültür miras› hakk›nda fark›ndal›k, duyarl›l›k yaratmak ve uzun vadede kat›l›m ve sürdürülebi- Koruma müdahalesinde kaliteli detay ve bitifl uygulamalar›, Al-Muharraq, Bahreyn. mimar•ist 2010/4 25 ‹NCELEME lirlik sa¤lamak amac›yla geleneksel mahalle sokaklar›n›n rehabilitasyonu uygulamalar›yla devam etmifltir. Bu çal›flmalar mevcut durum itibar›yla amac›na ulaflm›fl görünmektedir. Koruma uygulamas›nda geleneksel malzeme ve tekniklere gösterilen duyarl›l›k (üstte). Koruma uygulamalar›nda eski ve yeni sentezi, Al-Muharraq, Bahreyn (yanda ve üstte). 26 mimar•ist 2010/4 Yemen (Hadramuth) Ba¤lam Yemen Arap Yar›madas›’n›n güneyinde yer alan, bat›s›nda K›z›l Deniz, güneyinde de Aden Körfezi, Arap Denizi ve Hint Okyanusu’yla çevrilmifl bir ülkedir. Özellikle Hadramuth Vadisi, kanyonlar›yla çok özgün bir co¤rafi karaktere sahiptir. Yemen’in ekonomisi a¤›rl›kl› olarak petrol üretimiyle tar›m ve bal›kç›l›¤a dayal›d›r. Güneyde ise ba¤›ms›zl›k öncesi ekonomik aktivite a¤›rl›kl› olarak liman kenti Aden’de yo¤unlaflm›flt›r. Ancak, Süveyfl Kanal›’n›n kapanmas› ve ‹ngiltere’nin 1967’de Aden’den çekilmesiyle Geleneksel mahalle sokaklar›nda yenileme ve rehabilitasyon çal›flmas›, Al-Muharraq, Bahreyn (üstte). ‹NCELEME ekonominin ba¤l› oldu¤u transit ticaret giderek önemini kaybetmeye bafllam›flt›r. Ancak, Mukalla gibi liman kentleri hâlâ sahil ekonomisinden faydalanmakta ve k›y› kentleflmesi ile geleneksel bal›kç› teknelerinin oluflturdu¤u tabloyla özgün bir karakter sergilemektedir. Ülkenin güneyinde çok genifl bir co¤rafi alan› kaplayan Hadramuth Vadisi, tarihte çok önemli ticaret yollar›na ev sahipli¤i yapm›flt›r. Hadramuth Vadisi’nin kentsel morfolojisi vadi yamaçlar›na da¤›lm›fl, her yerleflkenin kerpiç evlerin dik e¤imli yamaçlarda organik y›¤›flmalar›yla flekillenen köy ve kasabalardan oluflur. Milattan önce 1400’den bu yana bölgenin en önemli kenti olan Seyoun, kerpiç saraylar kenti olarak da tan›mlanmaktad›r. Ortado¤u’da çeflitli medeniyetlerin yönetimine giren Yemen, Etiyopya ve Pers egemenli¤ine de girmifl, 7. yüzy›ldan itibaren teokratik bir yönetimle idare edilmifltir. 11. yüzy›lda M›s›r’›n kontrolü alt›na girmifl, 16. yüzy›lda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun önemli bir liman› olmufl, 19. yüzy›lda ise Aden çevresi ‹ngiltere’nin kontrolü alt›na girmifltir. 20. yüzy›lda Kuzey Yemen ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl ve daha sonra da Cumhuriyet olmufltur. Güney hükümeti 1970’ lerde komünist bir rejim benimsemifl, ancak 1990’larda iki k›s›m birleflmifltir. Sosyoekonomik aç›dan bak›ld›¤›nda, Arap dünyas›n›n en fakir ülkesidir. 2007 verilerine göre % 40 oran›nda iflsizlik ve çok düflük bir gayrisafi milli has›lan›n yan› s›ra tükenen do¤al kaynaklar ve h›zl› nüfus art›fl› ülkenin genel durumunu ortaya koymaktad›r. Dolay›s›yla özellikle de kentli fakirler için bölge çok kötü yaflam koflullar› sunmaktad›r. Ayr›ca, Yemen’in hâlâ bir kabile toplumu olmas›, ekonomik eflitsizliklerin daha da büyümesine yol açmaktad›r. Bunlara ek olarak giderek t›rmanan yolsuzluk olgusu da ülkenin ekonomik gelifliminin önünü t›kamaktad›r. Yönetimin çeflitli ekonomik, idari ve yasal reform programlar› uygulamas›na ra¤men ekonomik sorunlar giderek artmaktad›r. Bu programlar su yönetimi ve fakirlik odakl› sosyal sektör iyilefltirmelerine odaklanm›flt›r. Seller ve salg›nlar gibi do¤al ve çevresel koflullar yaflam flartlar›n› daha da zorlaflt›rmaktad›r. Sa¤l›k sistemi de yap›lan at›l›mlara ra¤men oldukça geri durumdad›r. Tüm bu olumsuzluklara ra¤men, bu koflullarla flekillenen kültür, Arap Yar›madas›’n›n di¤er bölümlerinden farkl›, Kuzey ve Do¤u Afri- Hadramuth Vadisi’nde yerleflim morfolojisi, Yemen. Hadramuth Vadisi’nde yerel mimarinin ba¤lamsal karakteri, Yemen. mimar•ist 2010/4 27 ‹NCELEME ka özellikleri tafl›yan çok özgün bir karakter sergiler. Tarihte bar›nd›rd›¤› pek çok medeniyetin etkileriyle çok zengin bir kültüre sahip olan Yemen’de dans, müzik, mutfak sanatlar› ve ahflap kilit, kap›, pencere panjuru imalat› gibi zanaatlar ve özellikle de kerpiç mimarl›¤›n›n ilginç örnekleri yer al›r. Hadramuth Vadisi’nde ekonomik statü göstergesi olarak mimarl›k, Yemen (yanda ve altta). 11. Hadramuth Vadisi’nde sürdürülebilir inflaat malzemesi olarak kerpiç, Yemen (en altta). 28 mimar•ist 2010/4 Kentsel Koruma Yaklafl›m› Yerel bir ö¤rencinin “buraya tarihî binalar› görmeye geliyorlar ama bunlar bizim için tarihî de¤il ki, biz böyle infla edip böyle yafl›yoruz” sözleri, Hadramuth Vadisi’nde yer alan yerleflimlerdeki koruma aktivitesinin do¤as›n› aç›kça ortaya koymaya yetiyor. Yemen’de süregelen bina faaliyeti ne mimarl›k ne de koruma olarak adland›r›labilir. Bunun yerine sadece yerel flartlarla uyum içinde bir bar›nma etkinli¤i olarak tan›mlanabilir ve ekonomik kayg›larla koflulland›¤›ndan oldukça gündelik ve pragmatik bir niteli¤e sahiptir. Bu nedenle özgün bir yerel yap›m teknolojisi hem kaç›n›lmaz hem de do¤al olarak geliflmifltir. Malzeme üretimi ve inflaat teknikleri ilkel görünse de oldukça ekolojik ve sürdürülebilir niteliktedir. Sosyolojik aç›dan bak›ld›¤›nda, üretim do¤rudan kullan›c› taraf›ndan ve pragmatik olarak gerçekleflti¤inden, gündelik hayat (popülist tan›m›n›n d›fl›nda ele al›nacak olursa) Yemen mimarl›¤›nda tamam›yla içsellefltirilmifltir. Bina faaliyeti burada tamamen kamusal bir etkinlik olmakla birlikte popülizm ile özdefllefltirilemez çünkü ekonomik koflullar insanlar›n küresel etkilerin sömürüsüne de¤il, gündelik hayat›n gerçekliklerine teslim olmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Yerel olanaklar ve malzeme çoklu¤u göz önüne al›nd›¤›nda kerpiç bu özel co¤rafyada ve ekonomik ba¤lamda temel inflaat malzemesi olarak kendili¤inden beliriverir. Bu malzeme, tarihçesi prehistorik dönemlere dek uzanan kendi inflaat yöntemlerini de gelifltirmifltir. Malzeme, söz konusu iklimde yal›t›m kapasitesi aç›s›ndan da çok uygun bir malzeme ve teknik oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Ancak, bu bölgedeki yo¤un sel olgusu bu evleri büyük kayalar üzerinde infla etmeye insanlar› zorlam›flt›r. Buna ra¤men büyük sellerde vadilerdeki pek çok yap› y›k›labilmektedir. Ne var ki, malzemenin do¤as› ve yap›m tekniklerinin kolayl›¤› nedeniyle bu y›k›lan yap›lar›n malzemeleri do¤al bir flekilde topra¤a kar›flarak dönüflümü sa¤lamakta ve ekstra maliyete neden olmadan tekrar yap› malzemesi olarak kullan›lagelmektedir. ‹NCELEME Sonuç Bu çal›flma, Arap Yar›madas›’n›n do¤usunda birbirine çok yak›n ancak önemli farklar gösteren bölgelerindeki koruma uygulamalar›n›n çeflitlili¤ini incelemifltir. Bu çeflitlili¤in toplumlar›n sosyoekonomik ve sosyokültürel dinamiklerinde gömülü çeflitli faktörlerce koflulland›¤›n› göstermifltir. Çal›flma, popülist, elitist, pragmatist olmak üzere üç farkl› koruma yaklafl›m› belirlemifltir. Al-Houfuf’taki koruma uygulamalar› görsel vurgusuyla popülist yaklafl›m› temsil etmektedir. Di¤er tarafta, Al-Muharraq’daki koruma uygulamalar› eskiyle yeninin sentezine dayal› artikülasyonlar›yla elitist yaklafl›m› örnekler. Son olarak, Hadramuth Vadisi’ndeki inflaat faaliyeti, gündelik hayat taraf›ndan belirlenen basitli¤i ve sürdürülebilir nitelikleriyle pragmatist yaklafl›m› temsil eder. Elitist yaklafl›m, tüm dünyada benimsenen orta karar koruma uygulamalar›n›n karakteristiklerini sergiler. Ancak, popülist ve gündelik kavramlar› aras›ndaki fark, inflaat faaliyetinin ekonomik boyutu ve bunun inflaat sektörünün nas›l flekillendi¤ine etkilerinde yatmaktad›r. Suudi Arabistan ve Yemen aras›ndaki koruma uygulamalar› fark› bu noktay› ispatlar. Sonuç olarak, bu çal›flma farkl› sosyoekonomik ba¤lamlar› olan üç farkl› ülkeden üç farkl› koruma yaklafl›m›n› ortaya koymufltur. Bu nedenle, koruman›n sosyal ve ekonomik koflullar›n do¤rudan bir yans›mas› oldu¤u sonucunu do¤rular. ‹nflaat endüstrisinin dinamiklerine benzer flekilde koruma yaklafl›mlar›n›n da restorasyon inflaat› faaliyetinde bulunan taraflar›n ekonomik ç›karlar›nca belirlendi¤i söylenebilir. Di¤er bir deyiflle, bir uygulama olarak koruma, spesifik sosyoekonomik ve kültürel dinamiklerin oluflturdu¤u bir “içsel yap›”n›n yans›mas› olarak ortaya ç›kar. Herhangi bir kültürel co¤rafyada gelifltirilen ve uygulanan koruma yaklafl›m›, o bölgede hayat›n alg›lan›fl› ile koruman›n alg›lan›fl› aras›ndaki iliflkinin do¤rudan ve önemli bir ürünü olarak belirir. Readings in Conservation; Historical and Philosophical Issues in the Conservation of Cultural Heritage, (eds. N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,), Getty, LA, s.230-235, 339-342. • Brandi, C. (1966) “Restoration & Conservation; General Problems”, Encyclopedia of World Art, V.12, C.194-7. McGraw Hill, NY. • Brolin, B.C. (1980) Architecture in Context; Fitting New Buildings with Old, Van Nostrand Reinhold, NY. Cantacuzino, S. (1989) Re-Architecture; Old Buildings, New Uses, Abbeville Press, NY. • Çetin, M. (2010a) “Emergent ‘Double Identity’ of Historic Cities; Problems of Urban -Architectural Heritage in Islamic Domain”, Proceedings of the First International Conference for Urban & Architecture Heritage in Islamic Countries: Its role in Cultural & Economic Development, 23-28 May, Riyadh. • Çetin, M. (2010b) “Dualite, H›z, ve Duvar; Do¤u Arabistan’›n Yeni Kent Dokusu Üzerine Bir Okuma...”, Arredamento Mimarl›k, Say› 224+4, s.63-70. • Çetin, M. (2010c) “Dynamics of Ever-Expanding Modern Urbanism and Endangered Cultural Sustainability of Urban Heritage in Middle Eastern Cities”, Proceedings of ICSAUD 2010, Penang, Malezya, s.411-421. • Çetin, N, (2010d) “Gulf House Engineering SPC Direktörü Dr. Souheil El-Masri ile Al-Muharraq’›n korunmas› konulu röportaj”, 10 Nisan 2010, AlMuharraq, Bahreyn. • Cornerstones Community Partnerships Staff, (2006) Adobe Conservation; A Preservation Handbook, Sunstone Press, Santa Fe, NM. • Eben Saleh, M.A. (1998) “Learning from tradition: the planning of residential neighborhoods in a changing world”, Habitat International, 28, s.625–639. • Elshestawy, Y. (2008) The Evolving Arab City; Tradition Modernity and Urban Development, Routledge, NY. • Erder, C. (1986) Our Architectural Heritage; From Consciousness to Conservation, UNESCO Press, Paris. • Fathy, H. (1973) Architecture for the Poor, University of Chicago Press, Chicago. • Fielden, B.M. (2003 [1982]) Conservation of Historic 12. Kerpiç yap›n›n geri dönüflüm imkânlar›, Hadramuth Vadisi, Yemen. Murat Çetin, Y. Doç. Dr., King Fahd Üniversitesi Mimarl›k Bölümü Kaynakça: • Al-Hariri-Rifai, M. (1990) The Heritage of the Kingdom of Saudi Arabia, Eurasia Press, Singapore, s.169-172. • Boito, C. (1974[1884]) I restauratori, Florence. • Bourdieu, P. (1993) The Field of Cultural Production, Columbia UP., NY. • Bourdieu, P. (1992) The Logic of Practice, Stanford UP. • Bourdieu, P. (1977) Outline of a Theory of Practice, Cambridge UP., Camb. • Brandi, C. (1996[1963]) “Theory of Restoration”, mimar•ist 2010/4 29 ‹NCELEME Building, Butterworth Heinemann. • Frampton, K. (1992) Modern Architecture: A Critical History, Thames & Hudson, Londra. • Harris, S. & Berke, D. (1997) Architecture of the Everyday, Princeton Archtectural Press, NY. • Jokilehto, J. (1999) A History of Conservation, Butterworth Heinmann, Oxford. • King, G.R.D. (1986) The Historical Mosques of Saudi Arabia. Longman, Londra & New York, s.169-172. • King, G. (1998) The Traditional Architecture of Saudi Arabia. I.B. Tauris, Londra. • Kostof, S. (1993) City Shaped; Urban Patterns and Meanings Through History, Bulfinch, NY. • Kostof, S. (2005) City Assembled; Elements of Urban Form Through History, Thames & Hudson, NY. • Larkham, P.J. (1996) Conservation and the City, Routledge, Londra. • Latham, D. (2000) Creative Re-Use of Buildings, Donhead, Dorset. • Lefebvre, H. (1991 [1947]) Critique of Everday Life, Verso, Londra. • Lefebvre, H. (1991 [1974]) Production of Space, Blackwell, Oxford. • McHenry, P.G.Jr., Kerschner, H. K. (2000) The Adobe Story, University of New Mexico Press, NM. • Minke, G. (2009) Building with Earth: Design and Technology of a Sustainable Architecture, Birkhäuser Architecture. • Morris, W. (1878) The Decorative Arts: Their Relation to Modern Life and Progress, Ellis and White, Londra. • Orbafll›, A. (2009) “The conservation of coral buildings on Saudi Arabia’s northern Red Sea coast”, Journal of Architectural Conservation, 15, s.1. • Orbafll›, A. (2008) Architectural Conservation, Blackwell, Londra. • Orbafll›, A. (2007) “Conservation training in the Middle East”, Built Environment, 33, 3, s.307-22. • Orbafll›, A. (2006) “Tourism and the ‘Islamic’ Town: social change, conservation and tourism in traditional neighbourhoods”, Tourism in the Middle East: Continuity, Change and Transformation (ed. R. Daher) Channel View, s.161-187. • Philippot, P. (1996) “Restoration from the Perspective of Humanities”, Readings in Conservation; Historical and Varying Contextual Approaches to Conservation -A Comparative Reading Over Three Different Cases from Arabian PeninsulaThe paper elucidates the relationship between heritage conservation and variations of its conception in regard to the socio-cultural context. The paper challenges the established assumption regarding conservation as a uniform concept and its practice as a homogenous activity regardless of its context. The study argues that the issue of heritage conservation contains a wide range of diversity and questions the reasons behind this diversity. Having defined conservation as a cultural activity, the paper discusses that culture-specific inputs embody the approach to the issue of conservation. Therefore, conservation activity emerges as a derivative of the ‘internal structure’ on which majority of the society collectively agrees. The paper tackles the issue of the correlations between conceptualization of conservation and existing cultural context through a comparative study with specific references to conservation practices of Al-Houfuf in Saudi Arabia, Al-Muharraq in Bahrain and Hadramuth in Yemen. 30 mimar•ist 2010/4 Philosophical Issues in the Conservation of Cultural Heritage, (eds. N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,), Getty, LA, s.216-229. • Philippot, P. (1996) “Historic Preservation; Philosophy, Criteria, Guidelines”, Readings in Conservation; Historical and Philosophical Issues in the Conservation of Cultural Heritage, (eds. N.S.Price, M.K.Talley [Jr.], A.M.Vaccaro,), Getty, LA, s.268-274, 358-364. • Price, N.S., Talley (Jr.) M.K., Vaccaro, A.M. (eds.) (1996) Readings in Conservation; Historical and Philosophical Issues in the Conservation of Cultural Heritage, Getty, LA. • Ragette, F. (2003) Traditional Domestic Architecture of the Arab Region, American University of Sharjah, Axel Menges Editions. • Rapoport, A. (1990) History and Precedent in Environmental Design, Plenum Press, London, New York. • Rapoport, A. (1982) The Meaning of the Built Environment: A Non-Verbal Communication Approach, Sage, Beverly Hills, Calif., Londra. • Rapoport, A. (1980) “Vernacular Architecture and the Cultural Determinants of Form”. Buildings and Society: Essays on the Social Development of the Built Environment (ed. A.D. King). Routledge & Kegan Paul, Londra. • Rasmussen, S.E. (1964) Experiencing Architecture, Chapman & Hall, Londra. • Rossi, A. (1982 [1959]) Architecture of the City, MIT Press, Camb. MA. • Ruskin, J. ([1880] 1989) The Seven Lamps of Architecture, Dover Publications, New York. • Stedman, M & Stedman, W. (1987) Adobe Architecture, Sunstone Press, Santa Fe, NM. • Van Schaik, L. (2008) Spatial Intelligence; New Futures for Architecture, Wiley, Londra. • Venturi, R. (2002 [1966]) Complexity and Contradiction in Architecture, MoMA, NY. • Venturi, R. (2001) Out of Ordinary; Architecture, Urbanism &Design, MoMA, NY. • Venturi, R. (1977) Learning from Las Vegas: The Forgotten Symbolism of Architectural Form, MIT Press; Camb. MA. • Warren, J. (1993) Earthen Architecture: The Conservation of Brick and Earth Structures. A Handbook, ICOMOS, Colombo. • Yarwood, J.R., El-Masri, S. (2006) Al Muharraq: Architectural Heritage of a Bahraini City, Miracle Publishing, Manama. • Yarwood, J.R. (1991) Al Muharraq: Architecture, Urbanism & Society in a Historic Arabian Town, Sheffield Academic Press, Londra. • http://www.alnokhba.com/saudi-arabia/citiesinformation-alhofuf.htm PROJE / PROF‹L Jo Noero: “Kuram ve Bilgiyi Mimarlı¤ın Özüne Çevirerek Kaybetti¤imiz Zemini Geri Almalıyız” Söylefli: Deniz ‹nceday› ‹ngilizceden çeviren: Fatma Öcal M imarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi olarak her y›l ekim ay›n›n ilk haftas›nda, UIA (Dünya Mimarlar Birli¤i) taraf›ndan “Dünya Mimarl›k ve Habitat Günü” olarak belirlenmifl olan özel gün çerçevesinde haz›rlad›¤›m›z etkinliklerimiz bu y›l Güney Afrikal› mimar Jo Noero’nun konferans›yla bafllam›flt›. Jo Noero, küresel iliflkiler ve geliflmeler sürecinde mesle¤e farkl› yaklafl›m›yla özgün bir kimli¤e sahip. Kendisinin mesle¤e yaklafl›m›n› düzenledi¤imiz “Gündelik ve S›rad›fl›” bafll›kl› konferansla mimarl›k ortam›na aktarabilmeyi, ayr›ca halen çal›flmalar›n› sürdürdü¤ü Noero Wolff Mimarl›k Bürosu’nun eserlerinden oluflan bir sergiyle bunu desteklemeyi Mimarl›k ve Kent fienli¤i program›na alm›flt›k. Tasar›m sürecini ve mimari ürünü sosyal adaletin, demokrasinin ve bar›flç›l çözümlerin parças› olarak gören Noero, mimarl›¤›n estetik ve yararl› olmas› kadar gündelik yaflam içinde anlam kazanmas›n›n da gereklili¤ine inan›yor. “Mimarl›k her fleyden önce toplum ve insanlar taraf›ndan yönlendirilen sosyal bir sanatt›r” söylemiyle tan›nan mimarla etkinliklerin sonras›nda bir söylefli yaparak bunu sizlere Mimar.ist arac›l›¤›yla ulaflt›rmak istedik. Ünlü mimar Jo Noero’nun gelecekteki çal›flmalar›n›, farkl›laflan yeni dünya düzeni karfl›s›ndaki mimari tavr›n› izlemeyi de sürdürebilmeyi amaçl›yoruz... Sohbetimizi öncelikle mimarl›¤a ve mesle¤inize yaklafl›m›n›z üzerine düflüncelerinizle açmak istiyoruz. Mimarl›¤a ilginizden ve mesleki e¤itim sürecinizden bafllayal›m isterseniz... 16 yafl›nda liseden mezun olduktan sonra önce t›p fakültesine girdim. ‹ki y›l devam ettikten sonra bana göre olmad›¤›n› anlay›p b›rakt›m. Baflka fleyler yapt›m, gezdim, bir y›l Brezilya’da yaflad›m, mimarl›¤›n d›fl›nda fleylerle ilgilendim. Mimarl›kla, liseyi bitirdikten tam yedi y›l sonra, 23 yafl›ndayken tesadüfen karfl›laflt›m. Mimarl›k okuyan bir arkadafl›m beni stüdyolar›nda bir partiye davet etmiflti. Her fley çok hofluma gitti, insanlar, müzik, maketler, çizimler... Böylece 1978 y›l›nda Güney Afrika’n›n Durban kentin- deki Natal Üniversitesi’ne kayd›m› yapt›rd›m. ‹lk ödevimizi hat›rl›yorum, en sevdi¤imiz binay› çizmemiz istenmiflti. Ne yapaca¤›m› bilemiyordum çünkü daha önce böyle bir fley üzerine hiç düflünmemifltim. Bir a¤aç çizdim, pencereden gördü¤üm herhangi bir fleydi! Ben çok korkuyordum fakat profesörüm, çok be¤endi, ak›ll›ca buldu. Böylece anlad›m ki mimarl›kta bol miktarda a¤aç bulunur! Natal’den mezun olduktan sonra mimarl›k tarihi üzerine çal›flmak üzere Cambridge Üniversitesi’nden bir burs ald›m. Fakat oraya gitti¤imde iki üç y›l boyunca bunu yapmak istemedi¤imi anlad›m ve bursu de¤ifltirerek baflka bir üniversiteye geçip mimarl›k felsefesi üzerine çal›flt›m. ‹ngiltere’de yaflarken anti-apartheid hareketlere kat›lm›flt›m ve 1980 y›l›nda Güney Afrika’ya dönmeye karar verdi¤imde, hareketin ‹ngiltere’deki liderlerinden biri bana Desmond Güney Afrika Johannesburg’da do¤an Jo Noero, mimarl›k e¤itimini tamamlad›ktan sonra 1985 y›l›nda Cape Town’da Jo Noero Architects’i kurdu. 2000 y›l›ndan itibaren çal›flmalar›n› Heinrich Wolff ile birlikte Noero Wolff Architects ad› alt›nda sürdürmeye bafllad›. Tekil konuttan büyük müzelere, adliye yap›s› ve okul gibi çeflitli kurumsal binalara varan, genifl bir yelpazede 150’nin üzerinde uygulamaya imza att›. 1980’lerde Güney Afrika toplumunda mimari tasar›m hizmetinden faydalanma olana¤› olmayan kesimlere yönelik olarak sivil toplum alan›nda çal›flmaya bafllayarak kentlerin bu tür bölgeleri için konut, spor merkezi, sosyal merkez ve kilise tasar›mlar› yapt›, sosyal ve kültürel tasar›m konusunda derin bir bilgi ve anlay›fl gelifltirdi. ‹ngiltere, Portekiz, Norveç, ‹sveç, Finlandiya, Danimarka, ABD, Peru, Kolombiya, Arjantin, Botswana ve Namibya gibi ülkelerde çal›flmalar› hakk›nda konuflmalar yapt›, dersler verdi; halen Cape Town Üniversitesi’nde profesör olarak derslere girmektedir. Çal›flmalar› pek çok dergide yay›mlanan, çeflitli ülkelerde proje sergileri aç›lan Noero, ulusal ve uluslararas› alanda pek çok ödülün de sahibi. mimar•ist 2010/4 31 PROJE / PROF‹L Tutu’nun adresini verdi, Johannesburg’a gidip onunla görüflmemi, bu kiflinin bana göz kulak olaca¤›n› söyledi. Dedi¤ini yapt›m, Desmond Tutu bana bir ifl verdi ve Johannesburg’daki Anglikan Kilisesi’ne ba¤l› piskoposluk mimar› olarak çal›flmaya bafllad›m. Bu arada 1981 y›l›nda yine Johannesburg’da bulunan Wits Üniversitesi ders vermem için beni davet etti. Böylece uygulaman›n yan›nda e¤itmenlik kariyerim de bafllam›fl oldu. St. Paul’s Anglikan Kilisesi, White City, Soweto, 1984. Ö¤renim y›llar›nda ve mesle¤in ilk y›llar›nda sözünü etti¤iniz bu kiflilerin bugünkü özgün mimari anlay›fl›n›zda etkili olduklar›n› söyleyebilir miyiz? Tabii, Durban’da ö¤renciyken Hans Hallen ve Paul Mikula isminde iki mimar›n yan›nda çal›flm›flt›m. Çok iyi mimarlard›, onlardan çok fley ö¤rendim. Ben zor bir ö¤renciydim, hep kendime ait fikirlerim vard›. Bu yüzden, hocalar›m›n beni cesaretlendirdi¤i iyi bir okulda okumak büyük bir flanst›. Natal’da okumufl olmaktan memnunum çünkü teknik bir e¤itimi vard›. Nesnelerin nas›l bir araya getirildi¤ini anlamay› ö¤retti, çizim yapmay›, üç boyutlu düflünmeyi ö¤retti. ‹ngiltere’ye gitti¤imde felsefe çal›fl›rken iki y›l boyunca tek çizgi çizmedim. Sadece kitap okudum ve makale yazd›m. Bu bana, kuram› teknik e¤itimle birlefltirme olana¤›n› sa¤lad›. Sizin mimarl›¤a yaklafl›m›n›z aç›s›ndan düflünüldü¤ünde, ilk mesleki e¤itiminizi kendi ülkenizde alm›fl olman›z›n özel bir anlam› var san›r›m. Yerel ve kültürel sorunlar›, insan›/toplumu yak›ndan tan›mak, önerdi¤iniz mimari çözümlere bak›ld›¤›nda önemli bir etken. O nedenle öncelikle Güney Afrika’da, ard›ndan ‹ngiltere’de e¤itim alm›fl olman›z bir flans diyebilir miyiz? Evet. Benim Güney Afrika’da mimarl›k e¤itimi ald›¤›m y›llar, ülkenin büyük gerginlikler yaflad›¤›, 1976 y›l›nda Soweto’da ö¤renci ayaklanmalar›n›n oldu¤u dönemlerdi. Hepimiz bir politik bilince sahiptik. Mimarl›¤›n ‘insanla’ ilgili oldu¤u kesin olarak do¤ru gelmifltir bana her 32 mimar•ist 2010/4 zaman. Yapmam›z gereken fley, insanlar›n ihtiyaçlar›n› karfl›lamak. Ve mimarl›k bunu en güzel bir biçimde yapmak zorundad›r. Ancak bugün izledi¤imiz gibi, “y›ld›z” mimar yaklafl›m›nda ve mimarl›k ortam›nda tersi bir durum geçerli. Mimarl›k tüketim nesnesine dönüfltürülüyor ve özündeki daha yaflan›l›r, daha kaliteli çevre fikriyle de çelifliyor büyük ölçüde. Mimari ürünün bugün bu pazar mekanizmalar› içinde yer al›fl› hazin bir tablo olarak görülebilir mi? Mimarlar bugün art›k dünya çap›nda çal›fl›yorlar. Oysa bir yerde hiç vakit geçirmeden, çal›flt›¤›n yeri gerçekten anlamadan, örne¤in Portekiz’den kalk›p bir bina yapmak için Japonya’ya ya da Çin’e gitmek bana çok tuhaf geliyor. ‹nsanlar›n dünyada dolafl›p yapt›klar› fleyi her yerde uygulayabilmeleri fikriyle bir sorunum var benim. Küresel mimarl›k otomobil modellerine benzemeye bafllad›. Baz› mimarlar markalaflan biçimler yarat›yorlar ve bu biçimi her y›l güncelliyorlar. “Y›ld›z” mimar meselesiyle ilgili bir endiflem yok çünkü böyle devam etmeyecek. Sistemin içinde silinecek, ekonomik durgunluk bunun üstesinden gelecek. Zaten pratikte de sürdürülebilir bir durum de¤il bu. Benim as›l ilgimi çeken fley flu ki, son 20-30 y›lda mimarl›¤a zarar veren bir fley oldu. O da flu: Mimarl›k disiplini d›fl›ndaki akademisyenler, do¤ru bir anlay›fla sahip olmadan mimarl›k alan›nda kuramlar ürettiler. Bizim de, e¤itimimizin do¤as› gere¤i, mimarl›k hakk›nda konuflmay› bu akademisyenlere b›rakma e¤ilimimiz oldu ve bu yüzden flu anda mimarlar olarak, entelektüel aç›dan güvende de¤iliz. Bugün mimarl›k, do¤rudan mimarl›kla çok az ilgisi olan kuramsal yaklafl›mlarla ilerliyor. Ve öyle görünüyor ki, mimarl›k kuram›n› ve bilgisini yeniden mimarl›¤›n özüne çevirerek, kaybetti¤imiz zemini geri almal›y›z. Bunu yapt›¤›m›z zaman inan›yorum ki y›ld›z mimarl›k da kaybolup gidecektir. Baz› kuramsal katk›lar›n mimarl›¤› çok yönlü tan›madan yap›lmas›n› sak›ncal› bulman›z› anl›yorum. Mimarl›k farkl› disiplinlerin katk›lar›na aç›k kuflkusuz, ama bu her fleyden parçalar›n eklendi¤i bir bütün anlam›na gelmiyor, tersine karfl›l›kl› etkileri bar›nd›ran bir bütün. Mesle¤in özüne dönük, insan›, toplumu, kültürü, yereli ve evrenseli içine almas› beklenen bu bütünlük bugün parçalan›yor. Birçok bat› kenti, hatta küçük kentler, y›ld›z mimarlar›n damgalar›yla turistlere pazarlan›yor. Y›ld›z mimarlar da bunu kullanmay› seviyorlar, sosyal, kültürel PROJE / PROF‹L hatta çevresel ba¤lam onlar› çok fazla ilgilendirmeyebiliyor. Örne¤in Zaha Hadid 2005 ‹stanbul Dünya Mimarl›k Kongresi sonras›nda, davetli yar›flmac› mimar olarak ‹stanbul’da önemli bir ifl ald›. Kartal bölgesi için kapsaml› bir kentsel tasar›m/mimari proje haz›rlamas› istendi kendisinden. O da haz›rlad›; ama bu sonuç hakl› olarak tart›flmalara elefltirilere de neden oldu. Hiç tan›mad›¤› bir ortama, tarihe, insanlara, kültür de¤erlerine soyut denilebilecek bir fikir getirdi. Sivil toplum ve örgütleri baflta olarak buna yerel yönetim birimlerinden de itirazlar geldi. Sizin bize anlatt›¤›n›z yaklafl›mla da çeliflkili bir tutum bu. Sormak isterim; size ayn› öneri getirilseydi, nas›l yaklafl›rd›n›z? Büyük bir proje söz konusuysa, çok zor olurdu elbette. Muhtemelen ofisimizi buraya tafl›rd›k veya befl-alt› mimar ‹stanbul’a gelip bir süre burada yaflar, iyi yerli mimarlar› araflt›r›r, bulur, onlarla iliflki kurar ve birlikte çal›fl›labilecek insanlarla bir ekip olufltururduk. Örne¤in Alvaro Siza çok sevdi¤im bir mimard›r, çok da hofl, düflünceli bir insand›r. Ömrünün sonuna yaklafl›rken bugün art›k mimarl›k yapmak için Portekiz’in d›fl›na ç›kmak istemedi¤ini, Porto’da kalmak istedi¤ini söylüyor, çünkü yeri biliyor, oraya ait teknolojiyi tan›yor; bu daha rahat. Bizler için de ‹stanbul’da bir proje yapman›z güzel bir flans olurdu. Sadece proje aç›s›ndan de¤il, farkl› bir uygulama süreci ve modeli yaratmas› aç›s›ndan. Örne¤in Port Elisabeth liman projenizdeki gibi, kamu binalar›n›n mimari kimlikleri aç›s›ndan yeni mesajlar verebilirdiniz. Nas›l kullan›labilecekleri, topluma nas›l mal olabilecekleri, ya da nas›l tan›mlanabilecekleri ve yeniden düzenlenebilecekleri gibi. San›r›m bu önemli bir mesaj olurdu... Zaman alan bir fley tabii. Bugün yaflad›¤›m›z dünyada bir sorun da flu ki, binalar›n yap›m iflini verenlerin ço¤u ya politikac›lar ya da ifladamlar›. Bu insanlar›n da ufuklar› çok k›sa vadeli, belki en çok befl y›l. Befl y›l içinde infla etmeleri gereken bir projeleri var. Ve e¤er konufltu¤umuz türde inflaat projeleri yap›yorsan›z, uzun zamana ihtiyac›n›z vard›r. Çünkü insanlar›n size güvenmesi gerek ve bu güveni infla etmek için de mimarl›¤›n zamana ihtiyac› vard›r. Konuflman›z gerek. Yani h›zl› üretim süreci ile al›flma/tan›ma süreci aras›nda bir çeliflki söz konusu. Örne¤in yak›n zamanda böyle bir ifl teklifi geldi bize, söz etti¤im tan›ma sürecine ay›racak vakit yoktu, biz de ifli reddettik. Toplumda mimarl›k fikrini gelifltirebilmek ve yayg›nlaflt›rabilmek çok önemli. Uygulamalar›n sürdürülebilir olmas› aç›s›ndan bu tek çözüm. Sizin projelerinizde de özellikle vurgulad›¤›n›z, kamusal hizmet ve kamusal kat›l›m düflünceleri bu nedenle bugünün çevre üretiminde yaflamsal bir noktada duruyor. Önemli olan flu: ‹nsanlar size ne yapaca¤›n›z› söylememeliler. Tersine, sizin önderlik etmeniz gerek, yani düflünce gelifltirmek zorundas›n›z ki insanlar bu düflüncelere inans›nlar, güvensinler ve bunlardan olumlu yönde etkilensinler. Günümüz mimarl›¤›nda, örnek verdi¤iniz Alvaro Siza gibi toplumcu yaklafl›m› benimsemifl mimarlar›n say›s›n›n çok oldu¤unu düflünüyor musunuz? Güney Amerika’da, Hindistan’da, Avrupa’da ilginç ifller yapt›¤›n› düflündü¤üm mimarlar var. Mesele flu: romantiklefltirilen yoksullu¤un fark›nda olunmas› gerek. ‹nsanl›k için mimarl›k sahneye ç›kt›¤›nda bunu yapt›. ‹htiyac›m›z olan fley, güvenilir bir mimarl›k kültürü oluflturmak için çok çal›flan, iyi ve somut insanlard›r. Yaklafl›k üç y›l önce Peru’da, Ulusal Katolik Üniversite’nin dünyan›n çeflitli bölgelerinden on mimar› davet etti¤i bir kolokyuma kat›lm›flt›m. Güney Afrika’dan da gerçekten iyi ifller yapan ola¤anüstü insanlar vard›... Pelip Konut Birimi, New Brighton, Port Elizabeth, 1999 mimar•ist 2010/4 33 PROJE / PROF‹L Bat› dünyas›nda özellikle y›ld›z mimarl›k kavram› ve mimarlar› empoze ediliyor. E¤itim, uygulama ve medya onlar›n etkisi alt›nda... Sorun, bu ak›ld›fl› delice küresel mimarl›k konusuna bir alternatif mimarl›k sunmak de¤il, o zaman da bir fleyin yerine baflka bir fleyi koymufl oluyorsunuz. Örne¤in sürdürülebilirli¤i ele alal›m, çok yetenekli “biçim üreticiler” var, o ç›lg›n binalar› yap›yorlar... Dolay›s›yla, mimarl›¤›n ne oldu¤unu hat›rlay›p oraya dönmek gerekti¤ini düflünüyorum. Do¤ru olan bu. Hepimiz böyle çal›flmal›y›z. Az önce söyledi¤ime bir örnek vereyim: Buraya gelmeden önce New York’ta MOMA’da Small Scale, Big Change (Küçük Ölçek, Büyük De¤iflim) isimli bir sergideydim. Serginin küratörünü tan›yordum ve ça¤r›ld›¤›mda kat›lmak istemedi¤imi, çünkü bir sonraki “olay” olmak istemedi¤imi söyledim. “Hay›r, hay›r” dedi bana, “sadece senin dünyada küçük fleyler yaparak nas›l büyük de¤ifliklikler yaratt›¤›n› göstermek istiyoruz.” fiimdi internet bloglar›na, Architectural Record’a bakt›¤›mda deniyor ki, “Bu sergi, yeni bir mimarl›k dalgas›n›n habercisi. Mimarlar art›k küresel e¤ilimlerden vazgeçiyorlar ve yeniden insanlarla ba¤ kuruyorlar...” Fakat hay›r! Bu da sadece baflka bir moda! As›l mesele, ö¤renci ve genç mimar nesillerini gelece¤e Delft South Anaokulu, Delft, Cape Town, 2002. 2005 Ulusal Baflar› Ödülü. 34 mimar•ist 2010/4 tafl›yabilecek ve bir de¤er yaratabilecek sa¤lam bir mimarl›k kültürü için do¤ru temellerin nas›l oluflturulaca¤›. San›r›m benim mücadelem bu... Çok hakl›s›n›z. Konferans›n›zda da “sürdürülebilir”, “yeflil” mimari ve çevre düflüncesinin meslekte bir pazarlama arac› olarak kullan›ld›¤›na dikkat çekmifltiniz. Binalar›n sat›fl flans›n› ve gelir getirilerini yükseltmek ve bu anlamda bir pazar yaratmak düflüncesiyle “ekolojik” özelliklerin etiketlefltirilerek kullan›lmalar› sürecini yafl›yoruz. Bence iyi bir mimar insanlar› dinler, amaca uygun yap› yapar, güzel mekânlar üretir: Sürdürülebilir yap› budur, hepsi bu. San›r›m sorun bugün gerçek sürdürülebilirlik üzerine bir söylemi, kavramlar› gelifltirebilmek ve topluma tan›tabilmek. Bir de flu var; son elli y›la bakt›¤›m›zda, biçimifllev tart›flmalar› vs. gibi düflünceler hep mimarl›k d›fl›ndaki alanlarda üretilmifl ve mimarl›¤a girmifltir. Do¤rusu, di¤er disiplinlerden düflünceler ödünç alarak mimarl›¤›n baltaland›¤›n› düflünüyorum. Ve mimarlar olarak o kadar güvensiziz ki, buna dur demiyoruz. Her tasar›mda düflünsel bir yaklafl›m var kuflkusuz. Ancak, bir ö¤retim üyesi olarak mimarl›k e¤itiminde disiplinleraras› aç›l›mlar›n yarar›n› da yads›yam›yorum. Birçok üniversitede mimarl›k, örne¤in kentsel planlama ve tasar›mdan kopart›lm›fl durumda, ya da sosyal bilimlerle, ekonomiyle, çevre bilimleriyle iliflkileri kurulam›yor. Bu kolay anlafl›l›r bir fley de¤il. Tabii ki, farkl› disiplinler ve alanlar aras›nda karfl›l›kl› etkileflim, iflbirli¤i ve ortak araflt›rmalar flart. Bu tür bir zenginleflme bugün kaç›n›lmaz. Di¤er taraftan sizin de de¤indi¤iniz gibi bu, mimarl›¤›n temelini zay›flatmadan yap›lmal›. Bu kritik bir nokta. Konuya nas›l bakt›¤›m› aç›klamaya çal›flay›m. Sistem teorisinde, bir sisteme bakt›¤›n›zda sistemin bir s›n›r›n› çizersiniz, çünkü bir s›n›r belirlemezseniz sonsuza dek gider. Ve sistem mühendisleri der ki, iyi bir sistem mühendisi, s›n›r› tam olarak nereye çizece¤ini bilen kiflidir. Bu, bilimsel olarak rasyonel bir karar de¤ildir, sezgiseldir. Mimarl›kta da ayn› fleyin oldu¤unu düflünüyorum. Önemli olan, bir disiplin olarak mimarl›¤› koydu¤umuz yerde s›n›rlar› nereye çizdi¤imiz... ‹flbirli¤i modelleri yaratabilmek, tasarlayabilmek önemli. ...ve bu her ifl için her seferinde farkl› olacakt›r. PROJE / PROF‹L ‹sterseniz biraz da ‹stanbul’dan konuflal›m. ‹stanbul hakk›ndaki ilk izlenimlerinizi merak ediyoruz. Bu ilk gelifliniz de¤il biliyorum ama, kald›¤›n›z bu k›sa sürede mimarl›¤a dair izlenimleriniz neler oldu? ‹stanbul’da bir mimarl›k ö¤rencisi olabilmeyi çok isterdim çünkü buras› mimarl›¤›n ö¤renilece¤i, yaflayan laboratuarlar içinde bence en s›ra d›fl› olan›. 4000 y›ll›k bir kültür geçmifline, geleneksel yap›lara, dünyadaki en iyi binalar›n baz›lar›na sahip olmak büyük bir flans. Çok büyük yap›lar›n d›fl›nda çok fazla ça¤dafl mimarl›k örne¤i görmedim. Gördüklerimin, dünyan›n herhangi baflka bir yerinde gördüklerimden bir fark› yok. Bu benim için büyük bir üzüntü oldu çünkü ola¤anüstü tarihî yap›larla dolu bir flehir, ama ça¤dafl yap›lar› çirkin... Gördü¤üm modern yap›lar flehrin geçmiflinden bir fley ö¤renmemifller. Yani, eski insanlar›n yap› yapma biçimlerine bak›yorum, sokaklar› tasarlama biçimlerine, ticaret yapt›klar›, yaflad›klar›, çal›flt›klar› mekânlara bak›yorum; sonra bütün bu ifl merkezlerini görüyorum, sokaktan soyutlanm›fl Amerikan tarz› yap›lar... Bence çok trajik bir durum. Red Location Müzesi (Kontrollük: John Blair Architects), New Brighton, Port Elizabeth, 2005. 2007 Ulusal Baflar› Ödülü, 2005 Dünya Öncülük Ödülü, 2006 Uluslararas› RIBA Ödülü, 2006 Dedalo Minosse Baflar› Ödülü. S›ras›yla; do¤u cephesi, giriflte pergola ve saçak, sergi galerisi,“An› Kutusu” ve giriflin uzaktan görünümü. (Foto¤raflar: David Southwood) Sizin mimarl›¤a, tasar›ma yaklafl›m›n›z s›kl›kla konufluluyor, mimarl›kta kamu fikriniz tart›fl›l›yor ve toplumla mimarl›¤› buluflturan uygulamalar›n›z izleniyor. Bugünün meslek prati¤i için acaba sizin acil önerileriniz neler olabilir? Her fley öncelikle e¤itimden geçiyor. Onun d›fl›nda yap›labilecek en önemli fleylerden biri de kurulufllar›n mimarl›k komisyonlar› oluflturarak yar›flmalar açmas› ve devletin bunlara deste¤inin sa¤lanmas›. Toplumun ilgisini çekebilmek, belirli bir bilinç düzeyine ç›karabilmek için yar›flmalara ihtiyaç vard›r. ‹spanya y›llarca böyle yar›flmalar düzenledi, görece küçük ölçekli projeleri genç mimarlara yapt›rd› ve Bat› Avrupa’dan farkl› olarak bir büyük modern yap›lar gelene¤i oluflturdu. ‹yi bir yar›flma düzenlemesi, iyi ve güçlü bir mesle¤in oluflmas›na büyük katk› sa¤lar. Bafll› bafl›na bir e¤itim gibidir. Ayr›ca kamusal bir ilgi yarat›r. Ben insanlar›n mimarl›¤a ilgi duymad›klar›na inanm›yorum, bu çok komik. Size biri gelir ve bir ev yapt›rmak ister. Birlikte oturursunuz ve nas›l yaflad›klar›n›, çocuklar›n›n neler yapt›¤›n› vs. ö¤renmeye, anlamaya çal›fl›rs›n›z. Veya birisi gelir bir ofis binas› yapt›rmak ister. Hiçbir zaman çöpü toplayan kiflileri ya da ofis çal›flanlar›n› ya da sekreterleri ya da kap›da dikilen görevliyi görmez, onlarla konuflmazs›n›z. Dolay›s›yla bence, insanlar mimarl›¤a ilgisiz mimar•ist 2010/4 35 PROJE / PROF‹L hale getirildi çünkü hiçbir zaman kendilerine önemli olduklar› söylenmedi. Hep bir baflkas› taraf›ndan tasarlanm›fl mimarl›¤› almak zorunda kald›lar. Mimarl›¤› bir sonuç de¤il, bir süreç olarak görmek daha do¤ru olur san›r›m... Hat›rlarsan›z MSGSÜ’deki konferansta bir kad›n bir soru sormufltu. Yaflad›klar› bölgede bir kamu binas› yap›ld›¤›n› ve insanlar›n be¤enmedi¤ini anlatt› ve bu konuda ne yapabiliriz dedi. Ben de bunun için bir sihir filan olmad›¤›n› söyledim. Yap›lacak fley, insanlarla konuflmakt›r, ama ifl bittikten sonra de¤il, önce... Inkwenkwezi Ortaokulu (Sonja Spamer Architects ile), Du Noon, Cape Town, 2007. 2007 Bölgesel Baflar› Ödülü. Foto¤raflar: Iwaan Baan (üstte). Dave Southwood (yanda ve altta). Mimarl›kta demokrasiye, mekân›n demokratikleflmesine ait birçok örnek gösterdiniz konferans›n›zda. Bu örneklerde mekân hem fiziksel aç›dan demokratik olarak organize ediliyor, hem de insanlara eflitlikçilik ve demokrasi fikirlerini sanat ve tasar›m üzerinden aktar›yor. Örne¤in sizin bir uygulaman›z üzerine okurken görmüfltüm ki, mekân› tasarlaman›n ötesinde getirdi¤iniz fonksiyonlarla toplumsal baz› süreçleri de (örne¤in okuma-yazma seferberli¤i, gece çal›flma kurslar› vb. gibi) öneriyorsunuz, destekliyorsunuz. Bunlar Türkiye için çok önemli örnekler. San›r›m bu tür uygulamalarda yerel yönetimlerin deste¤i de önemli bir faktör oluyor. Her fleyi do¤ru yapm›fl olabilirsiniz, çok iyi tasar›m, iyi insanlar vs. fakat sonras›ndaki ifl yönetimi yap›s›n› kurmazsan›z bir ifle yaramaz. Örne¤in bir halk kütüphanesinde çal›flan bir kütüphaneciyi düflünün ki fazladan mesaiye kald›¤›nda kendisine para ödenmiyor. O zaman bu kütüphaneci saat beflten sonra çal›flmayacakt›r ama bunun karfl›l›¤› ödenirse veya bir yard›mc› verilirse o zaman bu kütüphane kentte yetiflkinler için bir ö¤renme merkezi haline gelir. Mimarl›k için de ayn› fley söz konusu. Yerel yönetimlerin sorumluluk almas› gerekiyor. ‹stanbul’da son dönemde gerçeklefltirilen fazla say›da kentsel dönüflüm, “soylulaflt›rma” projeleri var. Kent içinde önemli rant de¤erleri yarat›l›yor, ancak bu yeni düzenlemelerde yerel halk ve farkl› kültür miras› de¤erleri göz ard› edilebiliyor. Bölge sakinleri yerlerinden ediliyor ve ekonomik güçleri olmad›¤› için baflka alanlara göç etmeye zorlan›yorlar. Sizin ülkenizde, kentinizde de benzer süreçler yaflan›yor mu? Bu politik bir mesele. Güney Afrika için böyle 36 mimar•ist 2010/4 PROJE / PROF‹L bir fleyin geçerli olmayaca¤›n› düflünüyorum çünkü orada insanlar çok politize; harekete geçerler, gösteri yaparlar, parlamenterlerle görüflürler, bas›na giderler, herkesin üzerinde bask› kurarlar. En baflta da bunu söylemeye çal›flm›flt›m; mimarl›k kültürüyle el ele giden baflka bir fley, insanlar›n, kendi hayatlar›n›n idaresini ellerine alma yönündeki politik alg›lar› ve duyarl›l›klar›d›r. Bunlar› ellerinden alman›z çok zordur. Dolay›s›yla, insanlar›n, hak sahibi olduklar›n› bilmeleri gerek. Buldozerlerle gelip evleri y›kmaya kalkt›klar›nda ve insanlar› oralardan ç›kmaya zorlad›klar›nda “hay›r, bunu yapamazs›n›z” diyebilecek do¤ru hukuki düflünceye sahip olmak zorundalar. ‹zlenmesi gereken yol budur. Buna bir de bellek de¤erleri sorununu ekleyebiliriz. Kentsel mekânda belle¤in kültürel bir de¤er olmas› konusu, sadece tarihî binalar için de¤il, modern mimarl›k miras› için de geçerli. ‹stanbul’da son y›llarda bu konuda son derece ciddi sorunlarla karfl›laflt›k. Atatürk Kültür Merkezi gibi tarihî ve sembolik bir de¤eri olan kültür merkezimiz ve güçlü bellek de¤eri tafl›yan bir sinemam›z y›k›lmak isteniyor. Bu, günümüzde kapitalizmin bir yöntemine dönüfltü; belle¤in silinmesi ve “felaket” söylemi yarat›larak bambaflka amaçlara yer aç›lmas›. Biliyorsunuz bunu Naomi Klein da No Logo yap›t›nda ekonomik, siyasi aç›lardan ele alarak aç›klam›flt›. Yarat›lan “felaket söylemi” kullan›larak yeni sermayeci projelere ve pazarlama yöntemlerine f›rsat verebilmek, daha da tehlikelisi kentsel mekân› bu amaçla kullanmak, sosyal kültürel belle¤i yok sayabilmek... San›yorum Birleflmifl Milletlerdi, 1960’larda varoflun tan›m›n› de¤ifltirdi ve fiziksel tan›mdan, sosyolojik tan›ma çevirdi. Burada insanlar›n hâlâ bu argüman› kullanabilmelerine biraz flafl›rd›m çünkü genellikle kabul edilen odur ki, insanlar çok yoksul gibi görünen koflullarda yaflayabilirler ama güçlü bir topluluk kimli¤ine sahip olabilirler. Kenar mahallelerde yaflayan insanlar birbirleriyle konuflmuyorlar, bu sosyal varofltur. Bu, kentin kime ait oldu¤uyla ilgili bir mesele; istedi¤i herhangi bir kent parças›n› al›p istedi¤i flekilde gelifltirme hakk›na sahip özel giriflimciye mi ait, yoksa insanlar›n kendilerini belirli bir güvenlik düzeyinde kentin içinde konumland›rma haklar› var m›? San›r›m burada yasal düzenlemeler önem kazan›yor. Burada sadece fiziksel haklardan söz etmiyo- ruz, bir de kamunun somut olmayan miras de¤erleri üzerindeki haklar› var. Her bireyin kendi an›lar›ndan kaynaklanan, toplumun ortak belle¤inde yeri olan özel mekânlar ve hikâyeler bunun parçalar›. Ancak bugün yetkili yönetimler bu tür manevi kültür de¤erlerini rahatl›kla göz ard› ederek de¤eri sadece rant üzerinden tan›ml›yorlar ve bunu da geliflme olarak adland›rabiliyorlar. Sizin bu konudaki deneyimleriniz nas›l, yine baflar›l› Port Elisabeth liman projesi örne¤i var hemen an›msad›¤›m... Güney Afrika’da çok iyi bir miras hukukumuz var. 50 y›ldan yafll› binalar› y›kamazs›n›z. Nokta. Ancak yerel yönetimden izin al›rsan›z yapabilirsiniz bunu. ‹zin almadan d›fl cephede bile de¤ifliklik yapamazs›n›z, penceresini de¤ifltiremezsiniz. Bir bina 50 y›ldan eskiyse, yerel yönetimin izni olmadan hiçbir de¤ifliklik yapamazs›n›z. fiu anda yapmaya çal›flt›¤›m›z fley 50 y›ldan genç modern yap›lar› da kay›t alt›na alabilmek. St. Cyprians Okulu Sosyal Merkezi, City Bowl, Cape Town, 2009. mimar•ist 2010/4 37 PROJE / PROF‹L Bizim sorunumuz sizin Türkiye’de yaflad›klar›n›zdan daha farkl›. Tüm ülkede toplam 3000 mimar var. Yasal düzenlemeleri yönetecek, denetleyecek kiflilerin eksikli¤ini yafl›yoruz. Bizim üniversite bu konuda yar› zamanl› bir master program› açt› ve mimari miras hukuku konusunda yeni bir nesil yetifltirmeye çal›fl›yoruz. Genifl ölçekte, insanlar›n neler yap›p neler yapamayaca¤›n› belirleyen yasal düzenlemelerimiz var. Ama önemli olan bu konuda uzmanlafl›p yasalar›n do¤ru uygulanmas›n› sa¤layacak yetiflmifl insanlar›n olmas›. Cape Town Üniversitesi’ndeki ö¤rencileriniz hakk›nda neler söyleyebilirsiniz? Sizin yaklafl›m›n›za nas›l bak›yorlar? Hepsi çok ak›ll› çocuklar. Ülkedeki en iyi lisans e¤itimini al›yorlar. Ama çok ortadalar. Baz›lar›n›n, mezun olduktan sonra ne yapmak istedi¤ine dair çok iyi, net düflünceleri var, fakat ço¤u çok tuhaf bir dijital teknoloji ve internet dünyas› içinde yetifltiler. Bilgiye eriflim artt›kça, sa¤lam temelli gerçek bilginin azald›¤›na inan›yorum. Dolay›s›yla, pek çok fleyden haberlerinin oldu¤u ama çok az bilgi sahibi olduklar› bir dünyada yafl›yorlar. Ve biz de bu bilgi temelini yeniden kurmaya çal›fl›yoruz ki bu da çok zor bir fley. Fakat genifl anlamda toplumu ilgilendiren konularla ilgilenmeye çal›flan ö¤rencilerin yeni bir ruh oluflturmaya bafllad›¤›n› da söylemek zorunday›m. E¤itimde cinsiyetler aras›nda denge nas›l? Baflar› oranlar›nda bir farkl›l›ktan söz edebilir miyiz? K›z ö¤renciler yüzde 55 oran›yla ço¤unlu¤u Jo Noero: “We Have to Reclaim the Ground that We Have Lost by Locating Theory and Knowledge in Architecture Itself” Interview by Deniz ‹nceday› We have aimed at sharing Jo Noero’s approach to the profession with our colleagues by organizing his conference titled “The Everyday and The Extraordinary” as part of the “Architecture and Urban Festival” held by the Istanbul Metropolitan Branch of Chamber of Architects of Turkey. In the same scope we have also prepared an exhibition of his works as the Noero Wolff Architects Office. And in this issue we are presenting the interview with Jo Noero who is known with his discourse as “Architecture is, first of all, a social art directed by the society and people.” In this global relations and developments process Noero has his own unique identity with his different approaches to the profession. Seeing the design process and the architectural product as a part of social justice, democracy and peaceful solutions, he believes that besides its being aesthetical and useful architecture needs to have a meaning within the daily life. We hope to continue to follow his future works and his architectural attitude against the new world order under change. 38 mimar•ist 2010/4 oluflturuyorlar. En baflar›l› ö¤rencilerimiz onlar aras›ndan ç›k›yor her y›l. Fakat ayn› baflar›y› uygulamada görmüyoruz, Güney Afrika’daki büyük projeleri yürüten bir kad›n mimar olmad› henüz. Çok baflar›l› kad›n mimarlar mezun ediyoruz, mesle¤e bafll›yorlar fakat her nedense o büyük projelerin bafl›na geçmediler henüz. Bunun nedenini bulmaya çal›fl›yoruz, çünkü Güney Afrika’daki uygulamalarda hâlâ erkekler hâkim. Büyük bir uygulama projesinde bir kad›n CEO’muz yok. San›r›m bu sadece mimarl›k için söz konusu de¤il, hemen her alanda bu tür sorunlarla karfl›laflabiliyoruz. Fakat bunun için bir neden göremiyorum, çünkü tan›d›¤›m pek çok kad›n mimar›n çocu¤u yok örne¤in, kayg›lanacaklar› bir “aile hayat›” filan yok, tamamen ifllerine ba¤l›lar, çok yetenekliler, ama öyle görünüyor ki bir fley onlar› durduruyor. Bunun araflt›r›lmaya de¤er bir konu oldu¤unu düflünüyorum çünkü kad›nlar›n okula girmesi ve oranlar›n onlar lehine çevrilmesi için çok çal›fl›yoruz ve bunun sonucunu meslek yaflam›nda da baflar›l› uygulamalarda görmek istiyoruz. Dünyada da bunun çok tekil örnekleri var. Mimarl›k ö¤rencilerinin derin düflünürler oldu¤una inan›yorum. Tasar›m, problem çözmek de¤ildir, o mühendisin iflidir. Tasar›m, kritik kararlar almakla ilgilidir. Asla bir do¤ru ya da yanl›fl yoktur. Ve çok derin süreçleri kapsar, çok zaman al›r. Di¤er yandan, baflka mesleklerde yüzeysel ö¤reniciler vard›r: bir art› bir eflittir iki. Derin düflünürlerle yüzeysel ö¤renicileri h›rs, istek, baflar› odakl› olma aç›s›ndan karfl›laflt›r›rsan›z, yüzeysellerin daha istekli ve baflar› odakl› oldu¤unu, derin düflünürlerdeyse bunun düflük seviyede kald›¤›n› görürsünüz. Bunun nedenlerinden biri, derin düflünme sürecinin insan›n zaman›n›n ço¤unu almas›d›r, baflka bir fley yapmaya vaktiniz kalmaz. Oysa yüzeysel olanlar ifli çabucak halleder ve geriye bol miktarda zamanlar› kal›r. Bu yüzden deriz ki, bir mimarl›k okulundan ç›kanlar›n yüzde ellisi bir kentteki bütün büyük binalar› yapacakt›r. Çünkü iflin bitirilmesi için minimum gereklilikte çal›fl›rlar ve sonra bir sürü fley yapacak enerjileri kal›r. Ama derin düflünürler tasar›ma o kadar yo¤unlafl›rlar ki baflka hiçbir fley yapamazlar ve her zaman arka odadaki kifli olarak kal›rlar. Demek ki ihtiyac›m›z olan fley istekli, tutkulu, baflar› odakl› derin düflünürler! Size bu güzel söylefli için çok teflekkür ederim. DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Dosya ‹stanbul’un Semtleri: Üsküdar Mimar.ist elinizde bulundurdu¤unuz bu say›dan bafllayarak her y›l bir dosya konusunu ‹stanbul’un semtlerine ay›rmay› tasarl›yor. Yerleflim monografileri olarak da adland›rabilece¤imiz bu çal›flman›n gündeme tafl›nmas›n›n temelde üç nedeni oldu¤u söylenebilir. Bunlardan ilki, farkl› kentsel politikalar ba¤lam›nda h›zla dönüflmekte oldu¤unu duyumsad›¤›m›z bu dönemde yerleflmelerin haf›zalar›na tan›kl›k etme ere¤i olarak aç›klanabilir. ‹kincisi ise, dönüflümün izlerini kentsel doku ve toplumsal yaflam üzerinden tart›flmakt›r. Son olarak, yerleflmeler özelinde farkl› perspektifler çizilme olanaklar›n› araflt›rman›n dosya kurgusunun tamamlay›c› bir parças› olarak öne ç›kt›¤› dile getirilebilir. Böylesi bir hedefle yola ç›kt›¤›m›z bu dosyada son y›llarda ‹stanbul’un belki de en fazla de¤iflime tan›kl›k eden semtlerinden biri olan Üsküdar’› ele ald›k. Bu çerçevede izleyen sayfalarda öncelikle H. Besim Çeçener’in Üsküdar’daki de¤iflimi kentsel doku ve toplumsal yaflamdaki izleri üzerinden tart›flt›¤› ve dönüflümü “soylulaflt›rma”dan öte, bir “soysuzlaflt›rma” deneyimi olarak ortaya koydu¤u yaz›s›n› bulacaks›n›z. Do¤an Hasol ise kendi yaflam›ndan yola ç›karak bizi Üsküdar’›n haf›zas›nda bir yolculu¤a götürüyor. Üsküdar Meydan›’n› mercek alt›na alan makalelerinde Z. Hale Tokay ve Serap Da¤tafl, tarihsel süreçten bugüne meydan› oluflturan ve dönüfltüren dinamikleri gözler önüne seriyorlar. Bilge Ulusay Alpay Üsküdar’da ulafl›m sistemini Üsküdar Meydan›’n› merkez alarak inceliyor. fiehrazat Karagöz ise Marmaray kaz›lar› sonucunda ulafl›lan arkeolojik buluntular› aktaran yaz›s›nda bizi ‹stanbul’un geçmifline ait ilginç sonuçlarla bafl bafla b›rak›yor. Üsküdar’› sinematografik aç›dan inceledi¤i yaz›s›yla Ayla Ayy›ld›z Potur okuyucuyu Üsküdar imgeleminin derinliklerine tafl›yor. Murat fiahin ise Salacak’›n de¤erleri ve imgesi üzerinden bugününe dair gelecek perspektifleri sunuyor. Son olarak Acar Avunduk Üsküdar Selimiye Camisi ve Külliyesinin restorasyonunu bizlerle paylafl›yor. Kuflkusuz Üsküdar’a belirli bir çerçeveden bakt›¤›m›z bu ilk deneyimimizde dosyan›n baflta koydu¤umuz hedeflerin tümünü tart›flt›¤›n› öne sürmek haks›zl›k olacakt›r. Üsküdar’a farkl› perspektiften bakan metinlerin, izleyen say›larda katk›lar›n›zla geliflece¤ini umuyoruz. Dosya Editörü: Ayflen Ciravo¤lu, Yrd. Doç.Dr. YTÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü mimar•ist 2010/4 39 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar’›n Önlenemeyen Yozlaflmas›! H. Besim Çeçener E debiyat türlerinden biri olan monografi, genellikle bir kifli ve/veya köklü bir aile ile ilgili araflt›rmad›r; onlar›n sosyal, ekonomik ve kültürel düzeylerinin incelenmesidir. Ancak kent biliminin yaflayan bir varl›k olarak betimledi¤i kentsel yörelerle ilgili monografiler de yap›labilir. Bu incelemeler daha çok, art›k kaybolmufl veya de¤iflikli¤e u¤ram›fl co¤rafi yöreleri kapsar. Mimar.ist dergisinin bafllatt›¤› bir dizi “kentsel monografi”nin Üsküdar’dan bafllat›lm›fl olmas›, bana göre çok isabetli olmufltur. Çünkü Üsküdar, 1850 ile 1920 y›llar› aras›nda çok h›zl› de¤iflime u¤rayan Beyo¤lu ilçesinden sonra, ayn› h›zda de¤iflime u¤rayan ikinci yerleflme alan› olmufltur. Ancak, hemen söylemek gerekir ki, Beyo¤lu’nun nitelikli de¤iflimine karfl›n Üsküdar, soysuz denecek kadar topyekûn bir de¤iflime u¤rat›lm›flt›r. Bugün yafl› ellinin alt›nda olan kuflaklara, o eski soylu Üsküdar’› anlatmadan böyle bir monografi yazmak olanaks›zd›r. Genç okurlara eski Üsküdar’› anlatmadan evvel, olaya öncülük eden Beyo¤lu ilçesi de¤ifliminin çok farkl› nitelik ve niceli¤ine özet olarak de¤inmek gerek. Eski ad› “Pera” olan yerleflim alan›, surlarla çevrili Galata’da konufllanan yabanc› temsilcilik- Soka¤a bakan balkonu olan ender konaklardan biri; Ayazma semti. 40 mimar•ist 2010/4 lerin, Kanuni Sultan Süleyman devrinde gemicilerden tedirgin olarak surlar›n d›fl›na tafl›nmas› ile oluflmaya bafllam›flt›r. Bu prestijli yerleflim, ticaretle zenginleflen Levantenleri ve gayrimüslimleri k›sa süre içinde bu alana çekmifl, yöre o tarihten sonra çekici niteli¤ini kaybetmemifltir! Yabanc› devletlerin temsilciliklerinin varl›¤› esasen daha önce bafllam›fl olan Avrupa ülkeleri ile Osmanl› Devleti aras›ndaki ticari iliflkilere arac›l›k eden Levantenlerin, bu yerleflim de¤iflikli¤inin do¤al görülmesine sebep olmufltur. Ancak, yapt›klar› ticari arac›l›ktan çok zengin olan bu toplumsal s›n›f, zenginliklerini sergilemekten korktuklar› için kendilerine uzun süre Avrupa mimari tarz›nda görkemli konutlar yapamam›fllard›r. Bizim bugün koruma alt›na ald›¤›m›z ve “do¤u eklektikli bat› mimarisi” olarak betimledi¤imiz binalar, “Tanzimat Devrinde” sadece Levantenlere tan›nan ayr›cal›kl› mülkiyet haklar› ile oluflmufl görkemli binalard›r. Büyük Avrupa ülkelerinin garantisi alt›na al›nan servetlerini korkmadan ortaya ç›karan Levantenler, farkl›l›klar›n› göstermek ve özledikleri Avrupa kültürüne göre yaflamak için, bat›dan birçok mimar getirdiler. Avrupa tarz› evlerinin içini o mimariye uygun olarak tefrifl ettirdiler. Bu büyük kentsel dönüflüm, yaklafl›k 1850’den 1920 y›llar›na kadar sürmüfltür. Olay, tam anlam›yla bir gentrifikasyondu. Yani soylulaflt›rmayd›. Günümüzde, Beyo¤lu’nda be¤enilmeyen ve topyekûn y›kt›r›lan konutlardan sadece iki örnek kalm›flt›r. Oysa inceleme konumuz olan Üsküdar’da son elli y›l içinde yap›lan topyekûn de¤iflim, tam aksine, çok soylu bir kentsel bölgenin gerek mimari gerek sosyal yaflam olarak soysuzlaflt›r›lmas›d›r! Bunun bir imar plan›na dayal› olarak yap›lm›fl olmas› ise en hafif deyimiyle bir yüzkaras›d›r! Çünkü o plan, gerek kent bilimi kurallar›na, gerek imar mevzuat›na ayk›r› bir pland›. Öncelikle, ortada 6785 say›l› “‹mar Kanunu”nun amir hükmü gere¤ince yap›lmas› gereken bir “Naz›m ‹mar Plan›” yoktu. O nedenle, planlanan 495 hektar (Üsküdar’›n yo¤un merkez mahallelerinin toplam büyüklü¤ü) alan›n DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR bilimsel aç›dan hedef nüfusu saptanamam›flt›. Hedef nüfusun bilinmemesi nedeniyle sosyal ve teknik altyap› tesislerinin plan ve programlanmas› da mümkün olamad›. Su, elektrik, telefon, gaz ve kanalizasyondan sorumlu olan kurumlar ayr› ayr› oldu¤undan, cadde ve sokaklar defalarca kaz›ld›. Kapasite hesaplar› yap›lamad›¤›ndan, yeni döflenen tesisatlar k›sa bir süre sonra yetersiz kal›p tekrar yap›lmak zorunda kald›. Hiç kimse, devlet kesesinden yap›lan bu savurganl›¤a karfl› ç›kamad›. Çünkü as›l yanl›fll›¤›n plans›zl›ktan kaynakland›¤› dile getirilemedi. Halk›n günlük yaflam›n› do¤rudan etkileyen bu teknik altyap› olumsuzlu¤u yan› s›ra, “Uygulama ‹mar Plan›”n›n temel sorunlar›ndan biri olan sosyal altyap› çözümlerinin hiçbiri ele al›nmad›. Kentsel yaflam›n en önemli sorunlar›ndan biri olan ilk ve ortaö¤retim okullar›, planda her ne kadar baz› parsellere yerlefltirilmesine karfl›n, o parsellere tan›nan spekülatif inflaat haklar› nedeniyle çok yüksek de¤er kazand›klar›ndan, kamulaflt›r›lmalar› adeta imkâns›z hale geldi. Milli E¤itim Bakanl›¤›, sorunun çok küçük bir bölümünü, mevcut okullar›n bahçelerine ek binalar infla etmekle çözmeye çal›flt›. Yani, çocuklar› oyun oynamaktan mahrum etti. Okulda oyun oynamalar› engellenen bu çocuklar için okul saatleri d›fl›nda oynayabilecekleri alanlar da plan›n önemli eksiklerinden biriydi. Bir süre asfalt yollarda oynayan çocuklar, her caddenin ve soka¤›n özel otopark haline gelmesiyle, bu olanaktan bile mahrum oldular. Kuflkusuz, sosyal altyap›lardan sa¤l›k tesisleri, parklar, küçük çocuk oyun bahçeleri, kütüphaneler, tiyatro ve sinemalar, kültür evleri, merkezi çarfl›, semt pazaryerleri, aç›k ve kapal› spor alanlar› vb. sosyal altyap›lara da “Uygulama ‹mar Plan›”nda yer verilmemesi veya verilmifl olanlar›n da gerçeklefltirilmemesi, en az ilk ve ortaö¤retim okullar› kadar Üsküdar halk›n› olumsuz etkilemifl ve etkilemektedir. Bu monografinin bir elefltiriye dönüflmesinin önemli nedenleri var. bunlardan en önemlisi, Üsküdar’da yaflayan ve elli yafl›n alt›nda olan Üsküdarl›lar›n, o nostaljik Üsküdar’› yaflamam›fl olmalar› ve apartman yaflam›n› kaç›n›lmaz yazg› olarak kabul etmeleridir. Oysa biz yafll› Üsküdarl›lar, apartman yaflant›s›n›n bir yazg› olmad›¤›n›, insan do¤as›n›n ayd›nl›k, sa¤l›kl› ve müstakil konutlarda yaflamak oldu¤unu geçmifl deneyimlerimizle çok iyi bilmekteyiz. Bildi¤imiz bir baflka fley, apartman yaflam›n›n ça¤›n gere¤i ve konut mimarisinin de bir reform oldu¤u yanl›fl bilincinin gençlere afl›land›¤›d›r. Oysa apartman yaflant›s› bir ekonomik edimdir. As›l amac›, kapitalist sistemde ücretle çal›flan kiflilerin konut gereksinimini ucuzlatmak ve ücretlerini azaltmakt›r! Çünkü kapitalizmin bir sonraki aflamas› olan emperyalizm, emek sömürüsüne dayanmaktad›r. Tümüyle yok etti¤imiz Üsküdar’›n üstünlükleri neydi? ‹nsan fiziki ve moral sa¤l›¤›na yapt›¤› katk›lar nelerdi? Günümüzün konforuna sahip olmamas›n›n günah› o güzel ahflap evlerin miydi? Altyap› konforu ile onarmak olana¤› yok muydu?!.. Kuflkusuz vard›. Her fleyden evvel bu konutlar, onu yapt›ran ailenin özgün ve özel gereksinimlerini çözümlemek için infla edilmifllerdi. Kullananlar›n toplum içindeki sosyal konumunu yans›t›rlard›. Günümüzde ticari amaçlar için infla edilen apartman dairelerinin dayatt›¤› fiziki ortama göre yaflam tarzlar›n›n de¤ifltirmek zorunlulu¤u yoktu. Tan›mad›klar› ve uyuflamayaca¤› baflka ailelerle ortak kullan›m›n yaratt›¤› sorunlar söz konusu de¤ildi. Bir ailenin en önemli fleyi olan aile mahremiyetini korurlard›. Her evin, o ailenin sosyal ve ekonomik düzeyine göre bir bahçesi mutlaka olurdu. O bahçede süs ve meyve a¤açlar› yetifltirirler, çiçek zevkini giderirlerdi. O nedenle, insanlar do¤a sevgisine sahiptiler. Bu bahçeler, evcil hayvan beslemeyi kolaylaflt›- ‹nsanca yaflamaya olanak veren kent yerleflme örne¤i; ‹mrahor semti (üstte). Simetri¤in en güzel örneklerinden biri olan bu büyük ev, 19. yüzy›l›n sonunda dahi Türk mimarisinin tükenmedi¤inin kan›t›d›r; Do¤anc›lar tepesi (altta). mimar•ist 2010/4 41 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA 42 mimar•ist 2010/4 r›r, özellikle çocuklar hayvan sevgisi ile büyürlerdi. Sokak cephesinde yer alan yüksek bahçe duvarlar›, aile mahremiyetini korumakla birlikte, soka¤›n da sükûnetini korur, s›cak yaz günlerinde geçenlere gölge sa¤lard›. Üzerlerinden soka¤a sarkan çiçekli sarmafl›klar soka¤› süslerken kentli olman›n kente ve di¤er kentlilere sayg›l› olma gere¤inin niflanesi olurdu. Kimse çöplerini soka¤a atmaz, s›k s›k evinin önünü süpürürdü. O nedenle, genellikle arnavut kald›r›m› olan sokaklar, ayn› malzemeden olan yüksek bahçe duvarlar› ile ahenk kurar, adeta o evin parças› gibi alg›lan›rd›. Arnavut kald›r›mlar› aras›ndan ç›kan otlar duvarlardan sarkan çiçeklere efllik eder, yoldan geçen insanlar›n estetik duygular›n› güçlendirirdi. Sokak kaplamas›n›n bir di¤er yarar›, ya¤mur sular›n› toprak alt›na s›zd›r›p sokakta birikmesini önlemesi, e¤imli yerlerde ya¤murun sel olmas›n› engellemesi idi. Eksi kent dokusunun bir özelli¤i de bat› ülkelerinde oldu¤u gibi büyük meydanlar olmay›fl› idi. Çünkü sakin ve dingin olan eski insanlarda, toplu gösteri gelenekleri yoktu. Dolay›s›yla meydana da gerek yoktu. Buna karfl›n, büyük camilerin an›tsal a¤açl› avlular› vard›. Bu a¤açlar, genellikle ç›nar, atkestanesi ve çitlembik olurdu. Sokaklar› yeflillendiren bir baflka fley hazirelerdi (mescit ve tekkelerin özel küçük mezarl›klar›). S›k s›k rastlanan bu mezarl›klar›n a¤ac› mutlak servi olurdu. Küçük ve flirin mezarl›klar, asli görevlerinin yan› s›ra önemli bir psikolojik görevi de yerine getirirdi. Müslüman mahallelerinde oturan kifliler, ölümü an›msatan bu mezarl›klarla ömürleri boyunca iç içe yaflad›klar›ndan, Müslümanlar için ölüm ola¤an bir fley olarak kabul edilirdi. Üsküdar, fiziki aç›dan bütün bu güzelliklere sahip bir ilçe idi. Ancak sosyal aç›dan da övgüye lay›k nitelikleri vard›. Ayn› mahallede oturan kifliler kendilerini adeta akraba gibi kabul ederlerdi. Yafll›lara sayg›, küçüklere sevgi duyarlard›. Sokakta karfl›laflanlar selamlafl›p hal hat›r sorarlard›. Sorunlar› olanlara içtenlikle yard›m etmeye çal›fl›rlard›. Yaln›z yaflayan yafll›lar› yaln›z b›rakmazlard›. Kimsenin aç kalmas›n› göz ard› etmezlerdi. (oysa günümüzde, on daireli bir apartmanda oturan kiflinin, merdivende karfl›laflt›¤› komflusuna selam dahi vermemesi, apartman yaflam›n›n getirdi¤i kötü bir yabanc›laflmad›r.) Müslüman ailelerin akflam komflulu¤u gelene¤i, tüm mahalleyi büyük bir aile haline getirirdi. Müslüman olmayan mahallelerde ise ev ifllerini bitiren han›mlar›n “kap› önü muhabbetleri” ünlüydü. Çocuk e¤itiminde de baz› gelenekler vard›. ‹lkokul ça¤›na gelmemifl çocuklar, genellikle sokakta oynat›lmazd›. Onlar›n oyun alanlar›, kendi bahçeleri idi. O tarihlerde yüksekö¤renimin alt›nda ilk, orta ve lise olarak üç kademe vard›. ‹lk ve ortaö¤renim ça¤›ndaki çocuklar kendi mahalleleri içinde, uygun bir bofl arsay› bulur, sekiz y›l boyunca o arsada çeflitli oyunlar oynarlard›. Çelik-çomak, birdirbir ve kullan›lm›fl tenis toplar› ile futbol bafll›ca oyunlar› idi. Çember çevirmek, k›fl›n karl› havalarda merdivenlerle yokuflta kaymay› da çok severlerdi. Uzuneflek diye adland›r›lan sak›ncal› bir oyunlar› da vard› ama anneler bu oyundan pek hofllanmazd›. Yaz aylar›n›n favori oyunlar› gece oynanan saklambaçt›. Alelacele akflam yeme¤ini yiyen çocuklar soka¤a f›rlar, geç saatlere kadar ba¤›ra ça¤›ra oynarlard›. Annelerin onlar› eve sokmalar› biraz zor olurdu! Ancak ne yaz›k ki aileler bu oyunlara k›z çocuklar›n› sokmazlard›. Onlar, ip atlama, seksek ve kayd›rak gibi oyunlar oynarlard›. ‹lginçtir, bu oyunlar› oynayan çocuklar›n bir grubu olurdu. Her mahallede, oyun arsalar› farkl› üç befl grup olurdu. Bu gruplara girmek çok zordu. Uzak sokaklarda oturanlar› kadrolar›na almazlard›. Zaten anne ve babalar da ailesini tan›mad›klar› çocuklar›n bu gruplara girmesine engel olurlard›. Yani olay, ailelerin uzaktan denetimi alt›ndayd›. Bu denetimi, biraz daha yak›ndan, a¤abeyler ve ablalar yaparlard›. Sokak kültürü bu küçükler için, yaflama haz›rlanma misyonunu tafl›rd›. Baflkas›n› sevmelerini sa¤lar, paylaflmay› ö¤renirlerdi. Özverili olurlard›. Kötü ve iyinin ay›r›m›n› yaparlard›. Dayan›flman›n güç yaratt›¤›n› keflfederlerdi. Bu dayan›flma bazen ömür boyu sürerdi. Bat› ülkelerinden ald›¤›m›z gentrifikasyon deyimi, o ülkelerde toplumun en alt s›n›flar›n›n s›f›rdan oluflturduklar› düflük standartl› kentsel yerleflim alanlar› için kullan›l›r. Pozitif nitelikli bir deyimdir. Çünkü soylulaflt›rma olarak dilimize çevrilen bu deyim, ekonomik aç›dan çok zay›f olan toplum katlar›n›n, düflük standartl› yaflamlar›n› sa¤l›kl› hale getirmek demektir. Gentrifikasyon eyleminin içeri¤inde, o yörelerde yaflayanlar›n yaflam›n› yükseltmek, bir üst s›n›fa ç›karmak amac› vard›r. Onlar› kendi yerlerinden ç›kartmak bizim “gecekondu” dedi¤imiz evlerini y›kmak, yerine daha üst s›n›flar›n standard›na uygun konutlar yapmak de¤ildir. Hele bunu bir kazanç sa¤lamak için yapmak hiç de¤ildir! Gentrifikasyon olay›, devletin yapmas› gereken bir görev ve sorumluluktur. Geçmiflte DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Beyo¤lu’nda yaflanan olay de¤iflik bir soylulaflt›rmad›r. Levantenlerin kendi standartlar›na uymayan konutlar›n›n adeta restitüsyonudur. Kendilerinin finanse ettikleri bir olayd›r. Ancak gene de, kendi ekonomik koflullar›na uygun bir gentrifikasyon olarak kabul edilebilir. Son 50-60 y›l içinde Üsküdar’da yaflanan, sonra di¤er semtlere s›çrayarak Anadolu’nun di¤er kentlerine yay›lan olay, san›r›m dünyada örne¤i olmayan bir sistemdir. Olayda, gerek fiziki, gerek kültürel aç›dan herhangi bir soylulaflt›rma yoktur. Tam tersine, gerek fiziki, gerek kültürel bir “katliam” söz konusudur! Yukarda gençler için yapt›¤›m eski Üsküdar betimlemesinden de anlafl›laca¤› üzere, Üsküdar, sadrazamlar›n, vezirlerin, paflalar›n konuflland›¤›, son derece yüksek standartl› bir kentsel aland›. Cumhuriyetimizin bafllar›nda köklü ailelerin yaflad›¤› bir co¤rafyayd›. ‹lk darbe, aç›lan tütün depolar› oldu. Olanakl› aileler, Üsküdar’› terk etmeye bafllad›. Görkemli ve soylu konaklar›n her birine dört befl aile s›¤›nd›. Üsküdar, adeta iflçi mahalleleri haline geldi. Kültür çat›flmas› kaç›n›lmazd›. Boflalan evlerin kiralar› çok düflüktü. Mal sahipleri atalar›ndan kalan bu soylu evleri gözden ç›kartt›. Onar›lmayan ahflap evler giderek harap oldu. Ama gene de soylu nitelikleri yok olmad›. 1960 askerî darbesinden sonra, 5500 yüksek rütbeli subay emekli edildi. Sadece onlara, emekli ikramiyesi iki kat olarak ödendi. Hemen hemen hepsinin evi yoktu. Ellerine geçen 40 bin lira ile bahçeli müstakil ev al›nam›yordu. ‹flte yukarda “dünyada efl olmayan sistem” dedi¤im “arsa karfl›l›¤› daire sistemi” o zaman keflfedildi. Emekli subaylar ikramiyeleri ile 120 metrekarelik bir daire alabileceklerdi. Tercih ettikleri semt, Selimiye K›fllas›’n›n bulundu¤u Selimiye Mahallesi idi. Uygulama h›zla bafllad›. Kadastro Kanunu sat›fllar› engelliyordu. Hükümet 1964 y›l›na Kat Kanunu’nu ç›kar›p sorunlar› çözdü. Ortada imar plan› yoktu. Belediye, bu yeni keflfedilen sistemin çal›flmas›n› sa¤lamak için tüm parsellerin inflaat haklar›n› dört befl kat art›ran bilim d›fl› bir “Üsküdar ‹mar Plan›” yap›p onaylad›. ‹nflaat konusunda hiçbir bilgisi olmayan kifliler kendilerine “mütayit” (!) kartlar› bast›r›p 8-10 daireli apartmanlar yapmaya bafllad›. Ortaya kifliliksiz bir mimari ç›kt›. Önce Selimiye Mahallesi’ndeki görkemli ve soylu ahflap evler yok oldu. Ve k›sa say›labilecek bir zaman içinde Üsküdar’daki tüm ahflap evler y›kt›r›ld›. Olay›n ilk bafllad›¤› Üsküdar, ilk tükenen “kentsel sit alan›” oldu. Çünkü o tarihlerde gerek koruma mevzuat›nda, gerek imar mevzuat›nda ya- sal “sit” kavram› ülkemize 1973 y›l›nda 1710 say›l› “Eski Eserler Kanunu” ile geldi. Ama art›k Üsküdar’› kurtarmak için zaman çok geçti. O nedenle, Üsküdar’›n önlenemeyecek yozlaflmas› gerçekleflti!... H. Besim Çeçener, Mimar Valide Sultan Camii avlusu: Can›n› cami avlusuna borçlu olan bir ç›nar a¤ac›!... Uncontrollable Degeneration of Üsküdar As a class of literature, monograph is a research about someone and/or a old and well-known family; their social, economical and cultural world is investigated. However, monographs can also be done for an urban place which is described as a living being by the discipline of urban planning. Those researches mostly cover the places that have been lost or changed. Writing a monograph of Üsküdar is impossible without narrating that old noble Üsküdar to the generation younger than fifty today. And there are important reasons for this monograph to turn into a criticism. The most important one is that the residents of Üsküdar younger than fifty did not experience that nostalgic Üsküdar and have accepted the life of apartment blocks as an unavoidable destiny. But we, the old residents, do know very well through our previous experiences that a life within apartment blocks is not a destiny and that the human nature requires to live in lightened, hygienic, detached houses. It is imposed to the young generation that the life of apartment blocks is a need of our times and this type of housing architecture is a reform. In fact the apartment block is an economical act. Its actual goal is to cheapen the housing needs of the wage laborers in the capitalist system and decrease their wages! Because a step further from capitalism, namely imperialism, is based on exploitation of labor. What were the superiorities of Üsküdar which we have completely destroyed today? What were its contributions to the physical and moral health of humans? Why were those beautiful wooden houses blamed for the lack of today’s comfort? Couldn’t they be repaired by enhancing the infrastructure? Of course they could be... I have tried to remind all these in this article. mimar•ist 2010/4 43 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar An›lar›* Do¤an Hasol Ç ocukluk ve gençlik y›llar›m›n önemli bir bölümü Üsküdar’da geçti. Bu süre 194464 aras›na rastl›yor. Sonra da 1994 sonundan bu yana yine Üsküdar’day›m; dolu dolu 15 y›l da orada var. K›sacas›, 35 y›ll›k Üsküdarl›y›m. Ömrümün neredeyse yar›s›... Yaflam›mda Üsküdar’›n önemli bir yeri var. Y›l 1944... Babam›n Erzincan’daki devlet memurlu¤u görevinden ayr›lmas›ndan sonra ailece ‹stanbul’a gelmifltik. Aile için art›k kesin dönüfltü bu. Üsküdar’da ‹nadiye Yokuflu üzerinde üç katl› bir ev kiraland›; oraya yerlefltik. Üsküdar’daki bu arnavutkald›r›m› yokuflun nedense çeflitli adlar› var: ‹nadiye Yokuflu, Menzilhane Yokuflu, Gündo¤umu Caddesi gibi... Osmanl›’da ordunun sefere ç›karken ilk geçti¤i yollardan biri. Afla¤›da tafllar› e¤rilmifl, art›k kullan›lmayan, bak›ms›z küçük bir mezarl›k... Kenar›nda akflamlar› dikilen dilek mumlar›n›n ›fl›kland›rd›¤› salafl bir türbe: ‹skender Baba Türbesi. Karfl›s›nda erkekler ve kad›nlar için ayr› bölümleriyle A¤a Hamam›; öteki yanda A¤a Camisi... Evler büyük ço¤unlukla ahflap, iki ya da bizimki gibi üç katl›. Ço¤unun arkas›nda bahçesi var. Bizim bahçe epeyce büyük... Çok farkl› türden erik a¤açlar› ile dut ve kay›s› a¤açlar› meyvelerini cömertçe sunuyor. Bu evlerde yaflam, yaz›n kolay ve zevkli, k›fl›n sobayla ›s›tma zorunlulu¤u nedeniyle epey çileli. Gördü¤ü günden uzaklaflm›fl, giderek yoksullaflm›fl bir mahalle... ‹skender Baba Türbesi’nin karfl›s›nda büyük bir ahflap konak var. Oda oda kiraya verilmifl. Bitifli¤indeki iki katl› evin sahipleri, sarayl› iki han›m... Onlar da art›k bir hayli yafllanm›fl. Bir süre sonra, tifoya yakaland›klar› için kap›lar›na sar› karantina k⤛d› yap›flt›r›lacak, sonra da bu dünyadan ayr›lacaklar. Biraz ötede, P›rnal Soka¤›’nda Ethem Pehlivan’›n evi vard›. ‹ri yar› Ethem Pehlivan, ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere eski bir pehlivand›, tramvayc› üniformas›n›n gö¤sünde sürekli olarak bir ‹stiklal Madalyas› tafl›rd›. Kuvay›milliye’ye kat›lm›fl, aya¤›ndan sakatlanm›fl. Bu nedenle bastonluydu ve sekerek yürürdü. Hayli 44 mimar•ist 2010/4 ilerlemifl yafl›na karfl›n, Ba¤larbafl› tramvay deposundaki görevini hâlâ sürdürmekteydi. Ama as›l ünü, pehlivanl›ktan kalma deneyimiyle(!) mahallenin ç›k›kç›s› olmas›ndan gelirdi. Gün gelecek, benim de ç›kan sol dirse¤imi ustal›kla yerine oturtacakt›. ‹skender Baba Türbesi’nin karfl›s›ndaki sevimli küçük camiden herkesin anlad›¤› duru bir Türkçeyle ezan sesi yükselir: “Tanr› uludur... Tanr› uludur... Tanr›’dan baflka yoktur tapacak!..” O zamanlar hoparlör daha 盤›rtkanl›k ifllevini üstlenmemifl. Bazen de mahallenin çocuklar›ndan birinin tiz sesi müezzinin sesinin yerini al›r: “Tanr› uludur!..” Mahallede hemen herkes, bütün aileler birbirini tan›r: Kaymakam Beyler (o zaman yarbay da böyle an›l›rd›), nüfus memurlar›, tapucular, komiserler, Trabzonlu teyzeler vb... Komfluluk canl›d›r. Aileler s›k s›k evlerde toplan›rlar, aralar›nda iyi bir dayan›flma vard›r. Mahallenin renkli simalar› da eksik de¤ildir. Örne¤in, sucu veya o zamanki deyiflle “saka” Cemile Han›m... Cemile Han›m, eski bir memur olan bakkal-muhtar Muhsin Bey’den ve Ethem Pehlivan’dan sonra mahallenin en çok tan›nan kiflisidir. Gün boyu evlere su tafl›r. Evlerin bir bölümünde terkos suyu vard›r, fakat ço¤u kez kesilir, akmaz. Cemile Han›m, suyu nereden bulursa bulur, efle¤inin s›rt›na vurdu¤u dört tenekeyle imdada yetiflir. ‹stanbul’un say›l› k›fllar›ndan birini an›ms›yorum. Sürekli ya¤an kar, yokuflumuzu doldurmufl. Savafl y›llar›n›n s›k›nt›lar› sürüyor. Karne karfl›l›¤›nda al›nm›fl kok kömürüyle yanan sobalar›m›z›n s›ca¤›na s›¤›nm›fl›z. Akflamlar› bir görevlinin gelip ucu fitilli uzun sopas›yla tek tek yakt›¤› sokaklardaki havagaz› fenerlerinin kör ›fl›klar› alt›nda, mahallenin delikanl›lar› k›zak olarak kulland›klar› el merdivenleriyle yokuflun tepesinden kendilerini topluca koyveriyorlar, sekiz tek dümencili gibi. Kâh yuvarlan›yorlar, kâh yokuflun dibine varabiliyorlar; sonra s›rtlar›nda merdiven, t›rman›fl yeniden bafll›yor. Herkese yetecek kadar k›zak olmad›¤› için el merdi- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR venleri k›zak olarak kullan›l›yor. Biz, s›ms›cak odam›z›n penceresinden çocuk gözlerimizle, keyifle seyrediyoruz bu cümbüflü. Baz› akflamlar da bozac›n›n ya da tahin-pekmezcinin sesi yank›lan›yor. Mahalle bekçisinin tiz düdü¤ü zaman zaman uykumuzu bölse de bize güven veriyor. *** Çocukluk y›llar›mda Üsküdar, flirin kent dokusu, eski ahflap evleri, çok say›daki irili ufakl› camileri, çeflmeleri, imaretleri, mezarl›klar›yla, ‹stanbul’un az dokunulmufl semtlerinden biriydi. Zaman içinde yoksullaflm›fl olmas›, belki de h›zl› bir flekilde yenilenme yoluyla doku ve çehre de¤iflikli¤ine u¤ramas›n› ve böylece tahrip olmas›n› önlemiflti. ‹nsanlar birbirlerine yak›nd›lar ve komfluluk bilinci, dayan›flmas› yayg›nd›. Savafl, insanlar› büsbütün yak›nlaflt›rm›flt›. Kaçgöç yoktu... K›yafet de ça¤daflt›. Eskinin esintisi olarak siyah çarflaf tek tük görülürdü. O da yafll› kad›nlarda... Bugün toplumsal (hatta siyasal) kavgas› yap›lan türban, o dönemin k›yafeti de¤ildi. Mütevaz› dükkânlar›n duvarlar›n›, ço¤u kez Atatürk, ‹smet ‹nönü ve Fevzi Çakmak’›n taflbask›l› renkli portreleri süslerdi. Yine s›k görülen “fianl› Yavuz” resimlerine, ‹stanbul ziyaretinden sonra Missouri’ninkiler de eklendi. Yine yayg›n posterlerden biri de, veresiye istenmemesini sa¤lamak üzere as›lan “peflin satan”, “veresiye satan” esnaf› temsil eden posterdi. Bir yanda peflin satan adam vard›: Göbe¤ini fliflirerek koltu¤una kurulmufl, keyifle çubu¤unu tüttüren; öte yanda arkas›ndaki, kapa¤› aç›k kasada farelerin oynad›¤› zay›f, çelimsiz, kahrolmufl bir adam... Bu, veresiye satand›. Ayakkab›c› Yaflar, Foto Kenan, K›rtasiyeci Acem Cevat, fiekerci Zekeriya Bey’in dükkânlar›, Ömer Kenan Eczanesi, Elektrikçi Nurettin Bey, Alptekin Pastanesi, Kanaat Lokantas› Üsküdar’›n tan›nm›fl al›flverifl ve buluflma noktalar›yd›. fiemsipafla’da ve Paflaliman›’nda tütün depolar› vard›. Ayn› zamanda tütün ifllenen bu tesisler, ‹nhisarlar (Tekel) ‹daresi’ne ait olmakla birlikte Frans›zcadan gelen eski adlar›yla “Reji” olarak an›l›rd›. Çevrelerine buram buram tütün kokusu yayan bu tesislerde çok say›da kad›n-erkek iflçi çal›fl›rd›. Tam bir toplumsal mozaik söz konusuydu. Rumlar›n, Yahudi ve Ermenilerin yan› s›ra, esnafta etnik kökenleriyle an›lanlar da vard›: Bulgar sütçü, Boflnak manav, Arnavut dondurmac›... Bunlar›n birço¤u savafllarla oradan oraya savrulmufl insanlard›; bir bölümü de Osmanl› mozai¤inin son örneklerini oluflturuyordu. Üsküdarl›lar›n k›fll›k e¤lence yerleri Hale ve Bizim adl› sinemalard›. Bizim Sinema hangar gibi bir yerdi. Hale ise düzgün yap›lm›fl bir sinemayd›. Bunlara daha sonra Do¤anc›lar yokuflunda özenle infla edilen Sunar Sinemas› eklendi. (Bugün bunlar›n hiçbiri yok art›k.) Ayr›ca, çok say›da yazl›k bahçe sinemas› vard›. Filmlerdeki öpüflme sahnelerinde birkaç seyircinin “Eyi muz” diye ba¤›rmas› ola¤and›. Üsküdar’daki ilk büyük de¤ifliklik 1950’lerdeki “Menderes imar›” ile oldu. Çarfl›n›n bulundu¤u Hâkimiyet-i Milliye Caddesi geniflletilecekti. Önce yolun iskeleye inerken sa¤ yan›ndaki dükkânlar y›k›lmaya bafllad›. Bu arada tarihî ve dinî yap›lar›n bile gözünün yafl›na bak›lmad›: Büyük Hamam’›n soyunmal›k bölümleri, Horhor’da K›s›kl›’ya dönen yolun köflesindeki K›rklar Türbesi y›k›l›verdi. Türbede üzerleri yeflil örtü kaplanm›fl sandukalar vard›. San›yorum ki, yat›rlar›n say›s› 40’t› ve türbe de ad›n› buradan almaktayd›. Y›k›nt›lar uzun zaman, oldu¤u gibi b›rak›ld›. Yol geniflletme amac›yla bal›kç›lar ve meyvecilerin oluflturdu¤u çok renkli çarfl›n›n bir bölümü yok olmufltu. Bu arada neyse ki cadde üzerinde bulunan ›hlamur a¤açlar›na dokunulmas› gerekmemiflti. Bu sayede bugün bile haziran aylar›nda Üsküdar çarfl›s› ›hlamur kokar. Yolun geniflletilmesi yine yayalardan çok tafl›tlara yarayacakt›, çünkü iki yakay› birbirine ba¤layan araba vapurunun bir iskelesi Kabatafl’ta, ötekisi Üsküdar’dayd›. Geniflletilen Üsküdar ‹skele Meydan› da ileride araba vapurunun bekleme otopark› olarak uzun y›llar hizmet edecekti. Zaten otoparka ya da otobüs-minibüs duraklar›na dönüflmek, bizde bütün meydanlar›n ortak kaderi de¤il midir? Önceleri, araba vapurlar› alt› yedi otomobil alabilecek büyüklükteydi ve yaln›zca bir ucu aç›kt›. Daha do¤rusu liman tahliye gemileri ara- 20. yüzy›l bafllar›nda Üsküdar iskelesi ve çevresi. Arkada Mihrimah Sultan Camisi. mimar•ist 2010/4 45 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA 1950’lerde Üsküdar vapur iskelesi. Arka planda sonradan y›k›lan Tekel Tütün Depolar› ve fiemsi Pafla. 46 mimar•ist 2010/4 ba vapuru gibi kullan›l›yordu. Bu vapurlara otomobiller al›n›r, vapur, hareket ettikten sonra deniz ortas›nda 180 derece dönerek karfl› yakadaki iskeleye yönelirdi. ‹skeleye yanaflt›¤›nda da otolar›n arka arka ç›kmalar› gerekirdi. fiimdi, bu biraz tuhaf gelebilir ama kimsenin telafl› yoktu o dönemde; zaten otomobil, ifle gidip gelme arac› da de¤ildi. Geçifl, otomobilin karfl› yakaya geçirilmesi zorunluysa olurdu. 1945-50 aras›nda nüfusu 1 milyon kadar olan ‹stanbul’da tafl›t olarak özel otolar yerine vapurlardan ve tramvaylardan yararlan›l›rd›. Bir de Tünel Meydan›Karaköy aras›ndaki emektar Tünel’den... Daha sonra, bir ucundan girilen, öteki ucundan ç›k›lan büyük araba vapurlar› ithal edildi. Ard›ndan, bu araba vapurlar›n›n kopya edilmesiyle bizim tersanelerde yerli yap›m bafllad› ve giderek daha büyükleri, 70-80 arabal›k olanlar› üretildi. Hatta daha da ileride, eski gemilerin parçalar›ndan yararlan›larak Karamürsel adl›, yandan çarkl› çok büyük –yan›lm›yorsam 120 otoluk– ama biraz hantal bir araba vapuru yap›lm›flt›. Üsküdar-Sirkeci hatt› ise Kabatafl’›n yükünü azaltmak üzere daha sonraki y›llarda devreye girdi. 1960’l› y›llarda arabas›yla karfl›ya geçmek isteyenlerin ço¤almas›yla birlikte araba vapurlar›n›n say›s› da artt›; vapurlar›n say›s› artt›kça da arabalar›n... Ancak, s›k aral›klarla gece-gündüz kesintisiz iflleyen araba vapurlar› arabal›lar kadar, arabas›z yolculara da hizmet verir olmufltu. Yaz›n, pazar akflamüstleri Üsküdar ‹skele Meydan›, Kabatafl’a geçmek üzere s›ra bekleyen arabalarla dolard› ve kuyruklar›n bazen çarfl› içine, hatta zaman zaman Do¤anc›lar’a kadar uzand›¤› olurdu. ‹flte bütün bunlar ileriki y›llarda Bo¤aziçi Köprüsü’nün yap›m karar›n›n öne sürülen gerekçesini oluflturacakt›. Üsküdar ‹skelesi ile Kad›köy ve K›s›kl› ara- s›nda tramvay çal›fl›rd›. Anadolu yakas›ndaki tramvaylar, ‹stanbul taraf›ndakilerden farkl› olarak, ‹ETT’ye ait de¤ildi; bunlar› özel bir flirket, Üsküdar-Kad›köy ve Havalisi Halk Tramvaylar› fiirketi (ÜKHT) iflletirdi. Bu tramvaylar›n renkleri de karfl› yakadakilerden farkl›yd›. Birinci mevki tramvaylar sar›, ikinciler zeytin yefliliydi. Kad›köy kalk›fll› tramvaylar ise Üsküdar, K›s›kl›, Bostanc›, Fenerbahçe, Moda ve Gazhane’ye (bugünkü ad›yla Hasanpafla) giderdi. Kad›köyBostanc› ve Kad›köy-Fenerbahçe aras›nda fazla engebe olmad›¤› için çift tramvay ifllerdi. Tramvayc› dilinde öndeki vagon motris, arkadaki römorktu. Yaz günleri, bu hatlarda römork olarak kullan›lan, yanlar› tümüyle aç›k tramvay arabalar›yla seyahatin keyfine doyum olmazd›. Tramvaylar k›fl›n da iyi hizmet vermekten geri kalmaz, karl› yokufllarda kaymay› önlemek amac›yla raylar›n üzerine bir yandan kum dökerek güvenle yol al›rlard›. Tramvaylar delikanl›l›k günlerimizde bir iflimize daha yarard›. Bisikletle yokufllar› ç›kman›n en kolay yolu sa¤ elle gidonu tutarken sol elle bir tramvay›n arka kap›s›na tutunarak gitmekti, elbette vatman ya da biletçi görüp müdahale etmedikçe. Tramvay, yokufllar› göreli olarak yavafl ç›ksa da bisikletle tramvaya efllik etmek yine de kolay bir ifl de¤ildi ve ustal›k isterdi. Ustal›k mertebesine ulaflmak için de birkaç kez düflüp kalkmak göze al›nmal›yd›. Giderek say›lar› artan otomobillere yol açmak için trafik s›k›fl›kl›¤›na neden olduklar› ileri sürülerek 1961 y›l›nda ‹stanbul ve Beyo¤lu yakas›ndaki tramvaylar kald›r›ld›. Ayn› modaya Üsküdar-Kad›köy yakas› da uymakta gecikmedi; 1966 y›l›nda bir gün tramvaylar Anadolu taraf›nda da törenler ve çiçeklerle, daha sonra Tramvay Müzesi olacak Gazhane’deki depolar›na u¤urland›lar. De¤erbilmezli¤imizin bir sonucu olarak daha sonra o müze de yok oldu. Son tramvaylar böylece u¤urland›ktan sonra, Anadolu yakas›na otobüsler gelirken Avrupa yakas›nda troleybüsler devreye girmiflti. Boynuzlu (!) troleybüslere sonradan o denli k›z›ld› ki, onlara seferden kald›r›l›rken çiçekli u¤urlama bile yap›lmad›. Ard›ndan bütün ‹stanbul’da dolmufl egemenli¤i bafllad›. fiimdi, y›llar sonra tramvay› yeniden getirmeye çabal›yoruz. Bu kararlardan hangisi do¤ruydu acaba? Tramvayla ilgili olarak Üsküdar’da da olumsuz bir an›m vard›r. Bir gün Üsküdar ‹skelesi’ne inmek üzere tramvaydayd›k. Tam Do¤anc›lar’›n köflesini dönmek üzereyken, bir askerî kamyonun çarpmas›yla tramvay›m›z raydan ç›kt› ve içeridekilerin 盤l›klar› aras›nda k›sa bir süre DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR –neyse ki k›sa bir süre– parke tafl› kapl› yol üzerinde, eski Halkevi yeni Kaymakaml›k binas›na do¤ru yol ald› ve frenleyerek nas›lsa durabildi. ‹ndik, çok flükür kimseye bir fley olmam›flt›. Daha flaflk›nl›¤›m›z geçmeden çok büyük bir patlama sesiyle irkildik. Ne oldu¤unu anlayamadan gergin sinirlerle eve döndük. Biraz sonra radyo haberleri, Sütlüce’de patlay›c› maddeler üreten bir fabrikada çok büyük bir patlama oldu¤unu, tesisin tümüyle yand›¤›n›, ölenleri, yaralananlar›, çevreye yayd›¤› korkuyu duyuracakt›. Sütlüce’deki patlama öylesine fliddetli olmufltu ki, sesini biz Üsküdar’da duymufltuk. Do¤al ki yine, ‹stanbul’un karfl›laflt›¤› pek çok felakette oldu¤u gibi, fabrika ruhsats›z olarak çal›flmaktayd› ve bu çarp›k durum yine patlamadan sonra anlafl›lm›flt›. Do¤anc›lar’daki Üsküdar Halkevi, canl› bir kültür merkeziydi. Orada sergiler izledim, konferanslar dinledim. Ercüment Ekrem Talû’nun bir konferans›n› hat›rl›yorum. O tarihlerde Galatasaray’da ortaokuldayd›m, Ercüment Ekrem lise bölümünde edebiyat ö¤retmeniydi. Benim ilk ve son kez bir sanatç› (!) olarak sahneye ç›k›fl›m da yine Üsküdar Halkevi’nde olmufltur. Bir ilkokul müsameresi s›ras›ndayd›. Yüzümü gözümü boyam›fllar, bir de sakal takm›fllard›. Sahneye girip ç›kmak ve “20. yüzy›lday›z kim inan›r periye?” demek d›fl›nda ne yapt›¤›m› pek an›msam›yorum. 21. yüzy›lda cine periye inananlar›n artaca¤›n› kim düflünebilirdi ki? Daha sonra, bütün halkevleri gibi, Üsküdar Halkevi de Demokrat Parti’nin yoz anlay›fl›n›n kurban› oldu. Toplumumuzun ayd›nlanma sürecinde çok önemli bir yeri olan halkevleri CHP’nin yuvaland›¤› yerler olarak görüldü¤ü için iktidardaki DP iktidar›n›n ald›¤› bir kararla kapat›ld›, ayr›ca bütün mallar›na el konuldu. Üsküdar Halkevi de bu kapsamda kaymakaml›¤a dönüfltürüldü. Halkevi’ne çok yak›n bir noktada, Üsküdar’›n yazl›k bahçe sinemalar›ndan biri olan Aypark’ta baz› yaz akflamlar› Sadi Tek ve ekibi Shakespeare oyunlar›n›n uyarlamalar›yla Üsküdarl›lar›n huzuruna ç›karlard›. Oyunlar›n›n ad›, ço¤u kez özgün ad›ndan farkl› olurdu. Örne¤in, “Othello”, “Arab›n ‹ntikam›” olmufltu. Üsküdar’›n özellikli semtlerinden biri de Salacak’t›; daha do¤rusu Salacak-Harem k›y›s›. Daha Üsküdar-Harem k›y› yolu aç›lmam›flt›. Salacak-Harem aras›nda iri yuvarlak çak›llar›n oluflturdu¤u do¤al bir k›y› fleridi uzan›rd›. Buras› tarihî ‹stanbul yar›madas›na bakan, Ayasofya, Sultanahmet Camisi, Topkap› Saray› silu- etiyle ‹stanbul’un hiç kuflkusuz en güzel manzaras›na sahiptir. Salacak’ta ve Harem’de denize uzanan ahflap-çelik kar›fl›m› vapur iskeleleri vard›. Üzerlerinde de küçük, flirin birer ahflap iskele binas›. Bu iskelelere yaln›zca, Köprü-HaremSalacak ring seferini yapan küçük vapurlar u¤rard›. Daha büyükçe vapurlar K›zkulesi-Salacak aras›ndaki s›¤ sualt› yolu nedeniyle oradan geçemezler, K›zkulesi’nin d›fl›ndan dönmek zorunda kal›rlard›. Salacak’ta, K›zkulesi’nin tam karfl›s›ndaki bir yamac›n üzerinde ünlü Salacak Bahçesi vard›. Çok yeflil bir park görünümündeki bu alan bir lokanta-gazino olarak kullan›l›r, burada toplu sünnet dü¤ünleri yap›l›r, yaz›n pazar günleri ve geceleri ‹stanbul’un ünlü “ses ve sahne sanatç›lar›” Üsküdar’› flenlendirirlerdi. Hamiyet Yüceses, Perihan Alt›nda¤, Müzeyyen Senar, halk sanatç›s› ‹smail Dümbüllü ve Arkadafllar›, Ca¤alo¤lu’ndaki Çiftesaraylar Bahçesi’nin oldu¤u gibi Salacak Bahçesi’nin de kadrosundayd›lar. Ortaoyunuyla ünlü ‹smail Dümbüllü, Üsküdar’da otururdu ve Üsküdarl›lar›n sevgilisiydi. Yoldan geçifli hep, tan›d›klar›yla karfl›l›kl› at›flmalarla olurdu. Salacak Bahçesi’nin ete¤inde Salacak Plaj› bulunurdu ama biz çocuklar›n ve delikanl›lar›n as›l plaj› Harem-Salacak aras›ndaki Çiftekayalar’d›. Çiftekayalar’a ço¤u kez, Do¤anc›lar’da önce halkevi sonra kaymakaml›k olan binan›n yan›ndan inilirdi. Çürüksulu Yal›s›’n›n deniz taraf›ndaki cephesinin önünden inen arnavutkald›r›m› merdivenli yol bizi Çiftekayalar’a ulaflt›r›rd›. Ya da ‹hsaniye taraf›ndan gelinecekse Köprülü Konak’›n köprüsünün (bu köprü yok art›k) alt›ndan geçilerek Yal›boyu’na ulafl›l›r, oradan, çam a¤açlar› aras›ndaki dik e¤imli, dar yaya yolundan k›y›ya inilirdi. Çif- Paflaliman›... Eski Nemli Tütün Deposu (Mimar Vedat Tek yap›s›) ve iskeleye do¤ru yal›lar (Foto¤raf: D. Hasol, Mart 2010). mimar•ist 2010/4 47 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA tekayalar, çam a¤açlar›n›n kaplad›¤› bir yamac›n ete¤inde, çak›ll› bir düzlü¤ün önünde yer alan çok iri kayalar›n çevreledi¤i, dibi kumsal, büyükçe bir do¤al havuzdu. O y›llarda Üsküdarl› çocuklar›n hemen hepsi yüzmeyi Çiftekayalar’da ö¤renmifltir. Kayalar tek tek, adlar›yla an›l›rd›: ‹ndi¤imiz noktadaki Motorlar ve ‹DO iskelesi... Yamaçta ölçek bozulmas› (Foto¤raf: D. Hasol, 2010). Reminiscences of Üsküdar Üsküdar is one of the oldest settlements on the Asian side of Istanbul. My childhood and most of my youth were spent there. In 1944 our family settled in Üsküdar, where we lived in a three-storey house on a steep street lined by historic wooden houses. In those years Üsküdar was one of the most unspoilt districts of Istanbul, with its picturesque urban texture, old wooden houses, many mosques of all sizes, imarets and cemeteries. Over time the district had become impoverished, which meant there had been no rebuilding and modernisation, and it had remained untouched. Close relations and solidarity between neighbours continued, and the difficult years of World War II had brought people even closer together. The first major structural change in Üsküdar happened in the 1950s during the urban renewal of the Prime Minister Menderes period. The main road where the main shopping centre was situated was to be widened. Demolition began with the shops on one side of the road, not sparing even historic and religious buildings. Widening the road was intended for the benefit of vehicle traffic rather than pedestrians, because one of the piers for the car ferry that linked the two shores of the Bosphorus was located in Üsküdar. For many years the enlarged square beside the pier served as a car park for vehicles waiting for the ferry. The square used to fill up with vehicles waiting their turn to cross to the other side, and sometimes the queues stretched for hundreds of metres. In later years this was cited as the reason for deciding to build the Bosphorus Bridge. The shore of Üsküdar commanded the finest views of the old city, Haghia Sophia, the Blue Mosque and Topkap› Palace from the Asian side. The faint buzz of the city in the distance, the cries of gulls and the plashing of the sea formed a natural music. Despite living in a large city, nature was still an integral part of life here. When in later years city life became dependent on the car, a broad coast road was built, flattening the entire shoreline like a steam roller. This road separated Üsküdar from the sea. Today Üsküdar is nothing like the old Üsküdar. Just as Istanbul is nothing like the old Istanbul. 48 mimar•ist 2010/4 kaya K›rm›z› Kaya’yd›. Ortadaki, Orta Kaya, en uzaktaki en büyü¤ü ise Baflkaya’yd› ve Baflkaya’ya kadar yüzebilen, art›k yüzmeyi ö¤renmifl say›l›rd›. Daha iyi yüzenlere Çiftekayalar dar gelir, onlar Baflkaya’n›n üzerinden cakayla atlayarak do¤al havuzun d›fl›nda yüzmeyi ye¤lerlerdi. Çiftekayalar ayn› zamanda bir mesire gibiydi. Kimi zaman aileler piknik için a¤açlar›n alt›na yay›l›r, yemek ve deniz sefalar› birbirini tamamlard›. Buras›, mehtapl› gecelerde daha bir güzel, daha bir canl› olurdu. Birkaç kez ay ›fl›¤›nda, ‹stanbul’un görkemli silueti karfl›s›nda burada denize giriflimiz yaflant›m› süsleyen en güzel an›lar›m aras›ndad›r. Çiftekayalar’dan k›y›ya çekilmifl sandallar›n aras›ndan, yuvarlak iri çak›llar üzerinde Salacak’a yürüdü¤ümüz ve günefl batarken oradaki salafl gazinoda dünyan›n en güzel silueti karfl›s›nda demli akflam çay›m›z› yudumlad›¤›m›z olurdu. fiehrin ve liman›n uzaktan uza¤a gelen u¤ultusu, sürekli olarak pike yap›p yükselen mart›lar›n sesleri, denizin h›fl›rt›s›, aya¤›m›z›n alt›ndan kayan çak›llar›n ç›kard›¤› sesle birleflerek neredeyse do¤al bir müzik olufltururdu. Bir büyük flehirde hâlâ do¤ayla iç içeydik. Daha sonraki y›llarda kent yaflam› otomobile ba¤›ml› k›l›n›nca Üsküdar’› Harem’e ba¤layan genifl sahil yolu aç›ld› ve bütün k›y› fleridini silindir gibi ezip geçti. Bu yol, karay› K›zkulesi’ne çok yaklaflt›rd›¤› gibi denizle Üsküdar’›n da aras›n› açt›. Sunay Ak›n’a göre: “Çocu¤unu asma köprüde sallayan bir annedir ‹stanbul ki onun içi süt dolu biberonudur K›z Kulesi so¤usun diye suya tutulan” Bilmem ki hâlâ öyle midir? Salacak Plaj› yolun alt›nda yok olmufltu. Salacak Bahçesi uzun y›llar bofl kald›. Sonra onun yerine “Son ‹stanbul” ad› alt›nda turistik (!) villalar yap›ld›. K›y› yolu öylesine geçirildi ki sözümona korunan Salacak ‹skelesi yolun kara taraf›nda garip bir flekle büründü. Çiftekayalar bak›ms›z bir bal›kç› bar›na¤›na dönüfltü. Harem yük liman› oldu, eski vapur iskelesinin izi bile kalmad›. Do¤an Hasol, Y. Müh. Mimar * An›lar Kufllar Gibidir adl› kitab›mdan derlenmifltir. DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler, Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve Meydana Etkileri Z. Hale Tokay - Serap Da¤tafl Üsküdar Meydan› ve Yak›n Çevresinin Tarihsel Geliflimi Üsküdar’›n ilkça¤ ve ortaça¤ tarihi ile Osmanl›’n›n ‹stanbul’un fethi öncesi dönemine ait bilgiler oldukça s›n›rl›d›r. Bununla birlikte, bu dönemlere ait s›n›rl› say›daki kaynak ve “Üsküdar Marmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›”nda1 elde edilen buluntular bize ilk ça¤lardan itibaren Üsküdar’›n önemli bir yerleflim merkezi oldu¤unu göstermektedir.2 Osmanl› ‹mparatorlu¤u Öncesi Dönem Antik dönemden beri varl›¤› bilinen ve Krysopolis, Skytarion, Scutari ve Eskidar isimleri ile tarih sahnesinde olan Üsküdar’da bu dönemde oldukça derin ve korunakl› bir liman, ticaret iskeleleri ve tersaneler vard›r. Önceleri derin bir koy olan Üsküdar liman›n›n, MS 4. yüzy›lda tüm do¤u Akdeniz havzas›n› yerle bir eden uzun süreli depremler ve sonras›nda gelen yabanc› istilalardaki y›k›mlar sonucu, tamamen olmasa bile bir k›sm›n›n dolduruldu¤u anlafl›lmaktad›r. Liman›n di¤er k›sm› da Bizans ‹mparatorlar› taraf›ndan, barbarlar›n gizlenecek ve kaçacak bir yer bulamamas› için doldurulmufltur (Konyal›, 1976). Ayr›ca Çavufl ve Bülbül derelerinin getirdi¤i alüvyonlar›n dere a¤›zlar›n› doldurdu¤u da düflünülmektedir (Harita 1,2). 11-12. yüzy›lda, Bizans döneminde birçok haberleflme kulesi, manast›r (Khrysopolis ve Philippikos Manast›r›, Hagia Marina fiapeli ve Manast›r›) ve yazl›k saray›n (Skoutorion Saray›) infla edildi¤i bilinmekle birlikte Üsküdar, önemli bir yerleflme yeri olarak tarihe geçmemifltir (Harita 3). Osmanl› ‹mparatorlu¤u Dönemi Üsküdar’da kal›c› Türk izlerinin görülmesi 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra olmufl, ‹znik’in fethinden sonra (1078) Üsküdar’da erken dönem Türk yerleflmeleri bafllam›flt›r (Konyal›, 1976). Üsküdar, 1351’den, 1402 Ankara Sava- fl›’nda tekrar Bizansl›lar›n eline geçene kadar Osmanl›larda kalm›flt›r. Bölgeye o tarihlerde hâlâ Krisopolis denmektedir. ‹stanbul’un 1453’te Türkler taraf›ndan fethedilmesiyle deniz k›y›s›ndan gelebilecek tehlikeler ortadan kalkm›fl, Üsküdar, h›zla geliflmeye bafllam›flt›r. Bugünkü Üsküdar’›n yap› tafllar›n› oluflturan tarihî de¤erlerin hemen hepsi fetih sonras› Osmanl› döneminden kalm›flt›r. Fatih Sultan Mehmet, ilk olarak Salacak’ta kendi ad›yla an›lan Fatih Mescidini yapt›rm›fl, böylece Üsküdar’›n ilk mahallesini ortaya ç›karm›flt›r. Fatih’in buradaki ikinci eseri ‹skele Meydan›’nda yapt›rm›fl oldu¤u bedestendir; bu yap›yla çarfl›n›n ve ticaretin geliflmesi sa¤lanm›flt›r (Haskan, 2001a). Bundan sonra Üsküdar h›zla geliflmeye bafllam›fl, 1455’te Durbali Mescidi, 1460’ta Kaptan Pafla (Hamza Fakih), 1471’de Rum Mehmet Pafla ve 1506’da Selman A¤a Camileri yap›lm›fl (Harita 4), ‹stanbul’un her taraf›nda oldu¤u gibi, Üsküdar’da da ilk mahalleler bu camilerin etraf›nda geliflmifltir. 1547’de Mihrimah Sultan Külliyesi yap›lm›fl, külliye yap›lar› infla edilirken liman hayli dolmufltur. Sultantepe’den inen keskin yamaca külliye yap›lar›n› oturtmak için yer aç›l›rken, ç›kan hafriyat limana dökülmüfl, 1708 y›l›nda yap›m›na bafllanan Yeni Valide Külliyesi bu liman› biraz daha doldurmufltur (Konyal›, 1976) (Harita 5,7). Limanla bütünleflen merkezde çok say›da depolama ve konaklama birimi gereksinmesi oluflmufl, bu nedenle, Mihrimah Sultan ve Yeni Valide Külliyeleri’ninki baflta olmak üzere pek çok kervansaray, han, çarfl› içi hamamlar› ve dükkânlar yap›lm›flt›r (Coflkun, 2004). Bahsedilen bu ticari hareket Haydarpafla’ya kadar gelen demiryolunun Üsküdar’›n kervan ticaretini ortadan kald›rmas›na kadar sürmüfltür. Üsküdar, ticaret yolunun var›fl noktas› olma özelli¤ini yitirdi¤inde, kervansaraylar ve hanlar ifllevlerini ve zamanla mimari varl›klar›n› kaybetmifltir. mimar•ist 2010/4 49 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA 1 MÖ 650-530 Arkaik Dönem 2 Olas› arkaik dönem k›y› çizgisi Olas› k›y› çizgisi. Bülbüldere ve Çavufldere’nin getirdi¤i alüvyonlar, depremler ve yabanc› istila y›k›mlar› sonucu liman dolmufltur. 7 8 18. Yüzy›l Dönemi 1710 Yeni Valide Sultan Külliyesi (Bu külliyenin yap›m› s›ras›nda ç›kan hafriyatlar›n limana dökülmesiyle deniz biraz daha doldurulmufltur.) 1728 Meydana III. Ahmet Çeflmesi, 1769 Mihrimah Sultan Külliyesi avlusu içine kâgir muvakkithane, 1778 Yeni Valide Sultan Külliyesi avlusu d›fl›nda imaret binas›n›n yan›na Sineperver Valide Sultan Çeflmesi, avlu içine ahflap hünkâr kasr›, yang›n havuzu ve ek birimler, 1799 Halil Pafla Türbesi yap›lm›flt›r. MS 4. Yüzy›l Dönemi 19. Yüzy›l Dönemi 1848 Mihrimah Sultan Külliyesi içine müezzin ve kayyum odalar› olarak bilinen kâgir yap›, 19. yüzy›l sonu Mihrimah Sultan Külliyesi içine ahflap hünkâr kasr› ilavesi yap›lm›flt›r. MÖ 1. Yüzy›l - MS 21. Yüzy›l Aras› Üsküdar Meydan› De¤iflimi (Da¤tafl, 2010). 50 mimar•ist 2010/4 3 11-12. Yüzy›l Bizans Dönemi Liman›n dolmas›ndan sonra, meydandaki 11 ve 12. yüzy›l Bizans Dönemi Apsidial Yap›s› ile Küçük Hamam ve Selman A¤a Camii’ni içine alan alanda oldu¤u iddia edilen, olas› “Hagia Marina fiapeli ve Manast›r›” s›n›r›. 9 20. Yüzy›l›n ‹lk Yar›s› 1930’lu y›llarda Üsküdar Meydan›’nda ahflap ve kâgir dükkânlardan oluflan yap› adalar› görülmektedir. Ayn› y›llarda yap›lan meydan düzenlemesiyle III. Ahmet Çeflmesi tafl›narak bugünkü yerine al›nm›flt›r. DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR 15. Yüzy›l Osmanl› Dönemi 16. Yüzy›l ‹lk Yar›s› Osmanl›’n›n ‹stanbul’u fethetmesinin ard›ndan, Fatih Sultan Mehmet’in Üsküdar’da yapt›rd›¤› camiler, civar›nda kurulan mahalleler ve çarfl›lar Üsküdar’›n geliflim sürecini h›zland›rm›flt›r. 1455 Salacak Fatih Mescidi ve Durbali Mescidi 1455 ‹skele Meydan›’nda bedesten 1460 Kaptan Pafla Camii (Hamza Fakih) 1471 Rum Mehmet Pafla Camii 1489 ‹skele Meydan›’nda hamam 1506 Geliflen çarfl›n›n içinde Selman A¤a Camii 1539-40 Küçük ölçekli Gülfem Hatun Camii yap›lm›flt›r. 10 20. Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s› LEJAND 1933 Yap›lan yol geniflletilmesi s›ras›nda Mihrimah Sultan Külliyesi birimlerinden Kurflunlu Han ile ‹maret binas› 1956 Yap›lan meydan düzenlemesiyle Mihrimah Sultan Külliyesi birimlerinden ahflap yap›, kâgir müezzin, kayyum odalar›, muvakkithane ve meydanda, Mihrimah Sultan Külliyesi önündeki dükkânlar›n oluflturdu¤u yap› adas›n›n bir k›sm› 1959 Meydan düzenlemesi ile meydandaki dükkânlar›n Yeni Valide Sultan Külliyesi yan›ndaki bölümleri, Bedesten ile beraber y›k›lm›fl, meydandaki iki büyük külliyenin aras› tamamen boflalt›lm›flt›r. Meydan S›n›r› Dereler Yollar Sahil S›n›r› Yerleflim S›n›r› Yerleflim S›n›r› Olas› “Hagia Marina fiapeli ve Manast›r›” S›n›r› 5 16. Yüzy›l ‹kinci Yar›s› 1547 Mihrimah Sultan Külliyesi (Fatih döneminde yap›lan hamam, bu dönemde Mimar Sinan taraf›ndan tekrar infla edilmifltir. Bu külliyenin yap›lmas› s›ras›nda liman biraz daha dolmufltur.) 1567 Ahmet Çelebi Camii 1580 fiemsi Pafla Camii 1583 Mimar Sinan Hamam› 1598-99 Aziz Mahmut Hüdai Camii 11 21. Yüzy›l Dönemi 1985 Üsküdar-Harem sahil yolunun aç›lmas› (Bu yolun aç›lmas›yla meydan tamamen araç yolu trafi¤i ve kavflaklarla iflgal edilmifltir.) 2000’li y›llarda Marmaray Tüp Geçit Projesi kaz›lar› bafllamadan önceki durum. DÖNEMLER 4 6 17. Yüzy›l Dönemi 1645 fieyh Devati Camii 1680 Mihrimah Sultan Külliyesi’ne d›fl yol çeflmesi ilavesi 1679 Bulgurlu Mescidi 12 Üsküdar Meydan› Düzenlenme Projesi Bu projede, Üsküdar Meydan› ve çevresinin kötü yap›laflmadan ar›nd›r›lmas› hedeflenmifl, meydan›n yaya kullan›m›na aç›lmas› için trafi¤in tamamen yerin alt›na al›n›p bugün katl› otopark bulunan bölgede, bir yeralt› otopark› yap›lmas›, yaya alanlar› düzenlenmesi, ÜsküdarÜmraniye metro hatt› ve Marmaray hatt›n›n Üsküdar ‹stasyonu’nda yaya entegrasyonu sa¤lanmas› amac›yla yeralt› meydan› oluflturulmas›, Hâkimiyeti Milliye Caddesi’nin yayalaflt›r›lmas›, Üsküdar’›n mevcut dokusu ile uyumlu olarak tasarlanan ticaret alanlar› yap›lmas› öngörülmektedir (www.uskudar-bld.gov.tr). MÖ 650-530 Arkaik Dönem 17. Yüzy›l Dönemi MS 4. Yüzy›l Dönemi 18. Yüzy›l Dönemi 11-12. Yüzy›l Bizans Dönemi 19.Yüzy›l Dönemi 15. Yüzy›l Osmanl› Dönemi 20.Yüzy›l›n ‹lk Yar›s› 16. Yüzy›l›n ‹lk Yar›s› 20.Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s› 16. Yüzy›l›n ‹kinci Yar›s› 21. Yüzy›l Dönemi mimar•ist 2010/4 51 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Cumhuriyet Dönemine Geçifl Sürecinde Üsküdar 18 ve 19. yüzy›lda Üsküdar Meydan›’nda ortada III. Ahmet Çeflmesi, arkas›nda Mihrimah Sultan Camii ön k›s›mda da iskele binas› bulunmakta, ticaret bölgesi/pazar III. Ahmet Çeflmesi’nin etraf›ndaki alanda, meydan›n ortas›nda yer almaktad›r. Bu dönemlerde meydanda fazla bina bulunmamakta, mevcut olan yap›larsa ahflap olup iki kat› geçmemektedir. 1854’te Üsküdar’la ‹stanbul aras›nda vapur seferleri bafllam›fl, 1870’te ilk arabal› vapur seferi gerçeklefltirilmifltir. Vapur seferlerinin kolaylaflt›rm›fl oldu¤u ulafl›m, nüfus art›fl›n› tetiklemifl ve bu etkenler Üsküdar Meydan›’nda ihtiyaç duyulan donan›mlar›n de¤iflmesine neden olmufltur. Ulafl›mla ilgili gerçekleflen bir di¤er çarp›c› de¤iflim Haydarpafla Gar› ç›k›fll› demiryolu hatt› olmufl, demiryolunun Haydarpafla’ya kadar gelmesi Üsküdar’›n kervan ticaretini ortadan kald›rm›fl, kervansaraylar ve hanlar ifllevlerini kaybetmifltir. Bu nedenle Üsküdar, ticaret yolunun var›fl noktas› olma özelli¤ini daha fazla koruyamam›flt›r. Eskiça¤ Khrysopolis’inden görünürde pek bir fley kalmam›fl, sürekli iskân edilen yerleflmede yeni yap›laflmalar eski kal›nt›lar› h›zla ortadan kald›rm›flt›r (Serdaro¤lu vd., 1986). Cumhuriyet Döneminde Üsküdar 1922-1945 y›llar› aras›nda çizilen Pervititch sigorta haritalar›nda (Pervititch, 2001) Üsküdar’›n bu dönemine ait yerleflim birimleri aç›kça görülmektedir. Ne yaz›k ki, bu yap›lar›n ço¤u günümüze ulaflamam›flt›r. Bu durum, özellikle 1956 ve 1980 y›llar›nda zaman›n yönetimlerince, “‹stanbul Meydanlar›n›n ‹yilefltirme Planlar›” ad› alt›nda kentin çeflitli alanlar›nda de¤ifliklik yap›lmas›ndan kaynaklanm›flt›r (Karagöz, 2006). Zaman içinde yanl›fl imar hareketleri ve meydan düzenlemesi ad› alt›nda bölgedeki bütün yap›lar y›k›lm›fl, meydan için çeflitli planlamalar yap›lm›flsa da, alan dört taraf› araç yoluyla çevrili bofl bir mekân haline gelmifltir (Harita 910). Üsküdar Meydan›’nda, Marmaray Tüp Geçit Projesi kapsam›nda yap›lan kaz›larda, tüm kaz› alanlar›n›n yüzeyinde meydan› tamamen kaplayan 0,35-0,45 cm. kal›nl›¤›ndaki, -betonkum-çak›l-asfalt-gibi maddelerden oluflan zeminin alt›nda 19. yüzy›l ortas›ndan 20. yüzy›l sonuna kadar çeflitli amaçlarla kullan›lan ve zaman içinde y›k›lan yap›lar›n (depo, dükkân, imalathane, ma¤aza, limana özgü yap›lar vb.) temel 52 mimar•ist 2010/4 ve duvar izleri ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu yap›lar›n ço¤unlu¤u, denize dikey inen, kaba flekilli tafl ya da arnavutkald›r›m› döfleli sokaklara aç›lmaktad›r. Arazi deniz k›y›s› çizgisine paralel e¤imlidir. Kay›klara ait çekekler, özel sahil konutlar› ve yal›lar›n varl›¤› sadece temel izlerinden anlafl›lmaktad›r. Üsküdar Meydan›n› Tan›mlayan Ö¤eler, Bu Ö¤elerin Tarihsel Süreçteki De¤iflimi ve Meydana Etkileri Üsküdar Meydan›’n›n tarihsel süreçteki de¤iflimini görebilmek ve tam olarak kavrayabilmek için, meydan› oluflturan ö¤elerin ayn› süreçte gösterdikleri de¤iflimin görülmesi gerekmektedir. Buradan hareketle Üsküdar Meydan›’n› oluflturan yap›sal ö¤eler afla¤›da ayr› ayr› incelenmifltir. Külliyeler ve Camiler Üsküdar’›n merkezinde yer alan ticari-sosyal ö¤eleri, onlarla bütünleflmifl farkl› ölçeklerde dinî ö¤eler tamamlam›flt›r. En eski dinî ö¤e olan Selman A¤a Cami (1506) merkezde, yollar›n birlefli¤i k›s›mdaki konumuyla, meydan›n s›n›rlay›c› ö¤esi durumundad›r. Davut Pafla (1510) ve Gülfem Hatun (1540) Camileri mütevaz› ölçekleri ve merkezin yak›n›ndaki konumlar›yla, kervan yolu omurgas› üzerinde bulunmakta, fiemsi Pafla Camii (1580) ise, yap›lar›n›n çevreye muhteflem uyumu ile merkezin yo¤unlu¤undan uzakta yer almaktad›r. Buna karfl›l›k, Mihrimah Sultan (1547) ve Yeni Valide (1710) Külliyeleri merkezî konumlar› ve an›tsal ölçekleriyle merkez ve civar›ndaki di¤er dinî ö¤elerden farkl›laflmaktad›r. Selman A¤a Cami 1506 y›l›nda Abdullah o¤lu Selman A¤a taraf›ndan yapt›r›lan Selman A¤a Camii, Üsküdar Meydan›’ndaki en eski dinî ö¤edir ve mütevaz› ölçekteki boyutuyla, küçük bir çarfl› içi cami özelli¤indedir. Meydan›n do¤u s›n›r›nda Selman-› Pak ve Hâkimiyet-i Milliye Caddeleri’nin birleflti¤i yerde bulunan yap›, meydan›n flekillenmesine ve üst s›n›r›n çizilmesine katk›da bulunmaktad›r. ‹lk cami, yap›lan onar›mlar s›ras›nda y›k›larak ayn› yerinde tekrar yap›lm›fl, bu s›rada yap› özgün halinden uzaklaflm›flt›r. Günümüzde Selman A¤a Camii’nin etraf› binalarla tamamen sar›lm›fl durumdad›r (Harita 4). Mihrimah Sultan Külliyesi Merkezdeki konumu ve meydandaki en eski DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR külliye olma özelli¤iyle, Üsküdar Meydan›’n› en çok etkileyen an›tsal ö¤elerin bafl›nda, tarihsel süreçte pek çok birimi y›k›lm›fl olan Mihrimah Sultan Külliyesi gelmektedir. ‹skele Camii ad›yla da an›lan Mihrimah Sultan Camii, Kanuni Sultan Süleyman’›n Haseki Hürrem’den do¤an k›z› ve Rüstem Pafla’n›n han›m› Mihrimah Sultan taraf›ndan 1540-1547 y›llar›nda bir külliye olarak yapt›r›lm›flt›r (Haskan, 2001a). Mimar Sinan’›n mimarbafl› olduktan sonra fiehzade Külliyesi ile efl zamanl› olarak infla edip ayn› anda bitirdi¤i ilk önemli yap› gruplar›ndan olan külliye, ‹stanbul fizyonomisinin Anadolu yakas›ndaki önemli ö¤elerinden biridir. Bu eser, Mimar Sinan’›n Üsküdar’daki ilk eseri olmas› bak›m›ndan da önemlidir. Mihrimah Sultan Külliyesi Üsküdar ‹skele Meydan›’n›n kuzeyinde, Paflaliman› Caddesi bafllang›c›nda, Sultantepesi’nin ete¤inde denize hâkim bir set üzerinde infla edilmifltir. Eski kaynaklarda “leb-i derya”3 kurulmufl olarak gösterilir. Mihrimah Sultan Külliyesi’nin yap›ld›¤› s›rada denize flimdikinden daha yak›n oldu¤u bilinmektedir (Harita 5,6). ‹lk yap›ld›¤› zaman cami, medrese, tabhaneimaret (kiler, ambar), kervansaray (misafirhane, ah›r), sübyan mektebi, çeflme, sebil ve hazireden oluflan külliyeye zaman içinde çifte hamam, muvakkithane, ahflap kas›r ve türbeler ilave edilmifltir (Tokay, 1994). Deniz k›y›s›na e¤imli bir arazi üzerine yerlefltirilen külliye yap›lar›, topografyadan dolay› kuzey-güney do¤rultusunda da¤›n›k bir flekilde yerlefltirilmifltir. Külliye binalar›n›n ortas›nda bulunan cami ve medrese, önündeki sahil yolundan yaklafl›k 2 m. yükseklikteki genifl bir d›fl avlu içinde, han bunlar›n kuzeyinde, sübyan mektebi ve bugün ma¤aza olarak kullan›lan, külliyeye ait olup olmad›¤› kesin olarak bilinemeyen çifte hamam güneyde yer alm›flt›r; imaret-tabhâne binas›n›n yeri ile ilgili çeflitli görüfller olmas›na ra¤men yap›n›n yeri tam olarak tespit edilememifltir (Orman, 2005). Cami, medrese ve türbelerin yer ald›¤› d›fl avluya, Selman A¤a Soka¤›, ‹skele Meydan› ve Pafla Liman› Caddesi ile medreseye aç›lan dört kap›dan girilmektedir. Yüksekçe bir teras üzerinde yer alan avlunun ‹skele Meydan› ve Pafla Liman› Caddesi’ndeki girifllerine tafl merdivenlerle ulafl›lmaktad›r. Mihrimah Sultan Külliyesi, Bo¤aziçi’nin bafllang›c›ndaki konumu, k›y›dan yükselen istinat duvarl› bir set üzerinde yer alan denize yönelmifl çift revakl› son cemaat mahalli, onu örten büyük saça¤› ve köflkü, cami avlusunun asimetrik giriflleri ve her ne kadar özgün oldu¤u kesin olmasa da merdivenlerinin yap›n›n ihtiflam›n› art›ran pitoresk etkisiyle, Sinan’›n arsan›n konumuna ve çevreye duyarl› mimari tasar›m›n›n güzel örneklerinden biridir. Mihrimah Sultan Camii, büyük meydan camisi kimli¤iyle tam da meydan›n ortas›nda yo¤un yaya sirkülasyonunu da bar›nd›ran bir flekilde, avlusunu merdivenleriyle meydana ba¤layarak, meydan-avlu iliflkisine Üsküdar Meydan› aç›s›ndan güzel bir örnek oluflturmakta, d›fla nispeten daha kapal› ikinci bir meydan niteli¤inde olan cami avlusu ve caminin son cemaat mahalli ise, içerdi¤i fonksiyonlar›yla farkl› öl- Mihrimah Sultan Kulliyesi ve III Ahmet Cesmesi (Ünlü vd. 2003). mimar•ist 2010/4 53 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA çekte bir sosyalleflme mekân› oluflturarak meydan› beslemektedir. 1710 y›ll›nda yapt›r›lan Yeni Valide Külliyesi’nin hafriyat›ndan ç›kan topraklar, Mihrimah Sultan Camii önüne dökülerek denizin biraz daha dolmas›na sebep olmufl, böylece külliye deniz kenar› özelli¤ini kaybederek içeride kalm›flt›r. Bunu takiben külliyeye, cami avlusuyla meydan› ba¤layan merdivenler, çeflme, türbeler, mükebbirlik eklenmifl, camiye sonradan eklenen muvakkithane, müezzin ve kayyum odalar›, hünkâr kasr› meydandaki ihtiyaca cevap veren önemli yap›lardan olan imaret ve deniz ulafl›m›n›n ç›kt›¤› önemli ticaret noktas›nda bulunan kervansaray/han y›k›lm›flt›r. Külliyeye ait oldu¤u düflünülen ve vaktiyle çok ifllek olan çars› hamam› ile medrese binas› ise özgün ifllevlerini yitirip yeni ifllevlere bürünmüfllerdir. Külliyenin önündeki doldurulan alan meydan olarak düzenlenmifl, buraya 1728 y›l›nda Sultan III. Ahmet Çeflmesi yap›lm›flt›r (Harita 7). Yeni (Cedid) Valide Sultan Külliyesi 1708-1710 y›l›nda Sultan III. Ahmet’in annesi Gülnufl Emetullah Sultan ad›na yapt›r›lan Yeni Valide Sultan Külliyesi’nin mimar›, Lale Devri bafl mimar› Kayserili Mehmet A¤a’d›r. Merkezde e¤imin çok az oldu¤u bir noktada yer alan Yeni Valide Külliyesi; cami, hünkâr mahfili, çeflme, sebil, muvakkithane, mektep, imaret, flad›rvan, havuz, su deposu, arasta çarfl›s› (bedesten-bat pazar›), türbe, hazire, meflruta evleri ve mahyac› odas›ndan oluflmaktad›r (Haskan, 2001a; Tokay, 1994) (Harita 7). ‹maret, imaret köflesine eklemlenmifl barok çeflme ve arasta çarfl›s› d›fl›ndaki tüm yap›sal ö¤eler caminin avlu duvarlar› içinde planlanm›flt›r. Avlu duvarlar›n›n cami ekseninde yer alan, üzerinde sübyan mektebinin bulundu¤u ana girifl kap›s›, camiyi imaret, çeflme, arasta ve Balaban ‹skelesi’yle iliflkilendirmifltir (Coflkun, 2004). Yeni (Cedid) Valide Külliyesi, infla edildi¤i dönemde Üsküdar’›n eski mahallelerinden Gülfem Hatun Mahallesi’nde, yak›n zamana kadar ‹skele Caddesi denilen oldukça dar ve k›vr›ml› bir yol kenar›nda, çarfl›n›n ortas›nda, arasta/bedestenin yak›n›nda, son devirlere kadar Üsküdar’›n ünlü Cuma pazar›n›n kuruldu¤u Uncular Soka¤›’na komflu durumunda idi. Çarfl›n›n ortas›nda yer alan konumunu, etraf›ndaki binalar›n y›k›lmas›yla yitirerek, günümüzde tamamen ortaya ç›km›fl olan Yeni Valide Külliyesi, bugün Hâkimiyet-i Milliye ve Balaban Caddesi ile ‹mam Nas›r Soka¤›’n›n çevreledi¤i genifl bir 54 mimar•ist 2010/4 alan› kaplayarak Üsküdar Meydan›’n›n güney s›n›r›n› belirlemektedir. Cami befl kap›l› büyük bir d›fl avlu içindedir. Avlunun d›flar› aç›lan bu befl kap›s›n›n konumlar› ve aç›ld›klar› yerler, ikincil bir meydan olma özelli¤i tafl›yan cami avlusunun meydanla birebir iliflkilenmesi aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Yeni Valide Külliyesi zaman içinde çeflitli de¤iflikliklere u¤ram›flt›r. D›fl avluda, ana girifl kap›s›n›n solundaki abdest yerleri ve ana girifl kap›s›n›n yan›ndaki büyük yang›n havuzu sonradan yap›lm›fl, hünkâr mahfiline ba¤l› olarak caminin güneydo¤u köflesine yap›lan ahflap hünkâr kasr› geç devirde infla edilmifl, Uncular Caddesi’ne aç›lan avlu kap›s›n›n d›fl›nda cami ile ayn› tarihte (1710) yap›lan çeflmenin karfl›s›ndaki cami meflrutalar› y›k›lm›flt›r. ‹maretin bitifli¤indeki Sineperver Valide Sultan Çeflmesi, külliyeye sonradan eklenmifl (1778), imaret yap›s› ifllevini yitirmifl, bedesten/arasta çarfl›s› tamamen ortadan kalkm›fl, 1956 meydan düzenlemesi s›ras›nda külliyenin meydan taraf›nda kalan birçok birimi y›k›lm›flt›r (Haskan, 2001a). Cami avlusu ana girifl kap›s› karfl›s›nda fodla (ekmek) f›r›n›, genifl avlusu ve meflrutas› ile bütün olarak Cumhuriyet dönemine kadar ifllevini sürdüren imaret 1965-1970 y›llar› aras›nda kötü bir restorasyon geçirmifl, bu restorasyon s›ras›nda yap›lan uygulamalar yap›n›n görsel olarak oranlar›n›n bozulmas›na sebep olmufltur (An›tlar Kurulu Arflivi, 4). 1980’lerde sat›fl ma¤azas› ve depo olarak kullan›lan ve çevresine büfe, çay oca¤› gibi eklentiler yap›lan imaretin Üsküdar Meydan›’na do¤ru uzayan avlusu y›k›lm›fl, yap› d›fl etkenlere aç›k flekilde terk edilmifltir. Günümüzde imaretin cepheleri de¤iflmifl durumdad›r. Balaban Caddesi’nde yap›n›n özgün girifli olmas›na ra¤men, meydana bakan güney duvar›na girifl yapt›r›lm›fl, ayr›ca kuzeybat› yönünde, denize bakan duvardaki mevcut pencere iptal edilerek kap› aç›lm›flt›r. Bu de¤ifliklikler ifllevi de¤iflen imaret yap›s›n›n meydana entegre olmaya çal›flmas›n›n bir sonucudur. 1932 tarihli Pervititch haritas›nda (Pervititch, 2001) detayl› olarak görülen bedesten /arasta çarfl›s› günümüze ulaflamam›flt›r. 1958 tarihli An›tlar Kurulu Raporuna göre hayli harap bir durumda oldu¤u anlafl›lan yap› için valilik taraf›ndan y›kt›r›lma karar› al›nm›flt›r. An›tlar Kurulu Karar›’na4 göre korunmas› gerekli kültür varl›¤› olan ve bu nedenle y›k›lamayaca¤› karar› al›nan arasta, bu karara ra¤men, 1959 tarihinde belediye taraf›ndan y›kt›r›lm›flt›r. DOSYA Sultan III. Ahmet Çeflmesi 1728’de, Sultan III. Ahmet’in emriyle, Sadrazam Nevflehirli Damat ‹brahim Pafla taraf›ndan sultan›n annesi Gülnufl Emetullah Valide Sultan için Hassa Mimar› Kayserili Mehmet A¤a’ya yapt›r›lm›flt›r (Egemen, 1993; Arslan, 1992) (Harita 8). Sultan III. Ahmet Çeflmesi, Üsküdar’da Mihrimah Sultan Camii’nin önündeki ‹skele Meydan›’nda, Paflaliman› ve Hâkimiyet-i Milliye Caddelerinin kesiflti¤i kavflakta yer almaktad›r. Bir meydan çeflmesi olarak meydan› en çok etkileyen, nirengi noktas› oluflturan elemanlardan biri olan III. Ahmet Çeflmesi, ilk yap›ld›¤› tarihten günümüze kadar geçirdi¤i de¤iflikliklerle meydan› da etkilemifl, flekillendirmifltir. ‹lk yap›ld›¤› zaman denizin kenar›nda olan III. Ahmet Çeflmesi, 1940’larda yap›lan meydan düzenlemesi s›ras›nda meydan› geniflletmek amac›yla sökülerek bugünkü yerine getirilmifl, bu tafl›nma s›ras›nda zarar gören çeflme onar›larak bugünkü halini alm›flt›r (Konyal›, 1977). Eski resimler ve gravürlerden görüldü¤ü kadar›yla, ilk yap›ld›¤›nda deniz seviyesinden biraz yüksekte, cadde kenar›nda ve iskele meydan›n›n orta k›sm›nda, etrafa hâkim bir durumda olan çeflme, r›ht›m›n yap›lmas› ve meydan zemininin yükseltilmesiyle çukurda kalarak eski görünüflünü kaybetmifltir. 1955 y›l›nda An›tlar Kurulu karar›5 ile çeflmenin yol kotuna yükseltilmesine karar verilmifl, çeflme yaklafl›k bir metre yükseltilerek eski görünüflünü yeniden kazanm›flt›r. Bu çal›flma s›ras›nda, çeflmeye iki basamakla ç›k›lan mermer bir seki eklenmifltir (Egemen, 1993). Çeflmeye ait gravürlere bak›ld›¤›nda, en önemli de¤iflikli¤in, çeflmenin çat› k›sm›nda meydana geldi¤i görülmektedir. 1830-1840 ta- ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Çeflmeler Konumu itibariyle büyük önemi olan, kervanlar›n Bo¤az’› geçmek için topland›¤› Üsküdar Meydan›, yolcular›n konaklama ve gerekli sosyal hizmetleri karfl›lama amac›na yönelik çeflitli yard›m kurumlar› ve vak›flarla donat›lm›flt›r. Bu eserler aras›nda, devrin zenginleri ve saraya mensup kifliler taraf›ndan Üsküdar’da yapt›r›lan çeflmeler önemli yer tutmaktad›r (Ödekan, 1993). Deniz kenar›na yerlefltirilen III. Ahmet Meydan Çeflmesi önemli yap›lardan biri olup devrin mimarisini ve süsleme üslubunu bünyesinde toplamakta ve Üsküdar Meydan› imaj›n›n oluflmas›nda önemli bir yer tutmaktad›r. rihleri aras›nda yap›lan gravürlerde6 çat›n›n üstünde tekne tonoz fleklinde bir üst örtü bulunmaktad›r. Daha sonraki dönemlerde, üst örtünün de¤iflerek, çat›n›n genifl saçakl› ahflap beflik çat› haline geldi¤i anlafl›lmakta, 1863 tarihli baflka bir gravürde7 çeflme, k›rma çat›s›yla bugünkü haline benzemektedir. Bu gravürden çat›n›n Abdülmecit döneminde (1839-1861) de¤iflerek bugünkü fleklini ald›¤› anlafl›lmaktad›r (An›tlar Kurulu Arflivi, 3). ‹skeleler ve Sahil S›n›r› ‹skeleler Üsküdar, konumu itibariyle bo¤az trafi¤inin çok yo¤un oldu¤u bir bölgededir, bu bak›mdan flehri Avrupa yakas›na ba¤layan Üsküdar iskeleleri Üsküdar Meydan›’n›n oluflumunda ve flekillenmesinde önemli bir yer tutmaktad›r. ‹stanbul merkezine yak›n oluflu nedeniyle Üsküdar k›y›s›nda 1400’lerden itibaren Osmanl› Türklerinin yerleflmifl oldu¤u, ‹stanbul’a geçenleri kontrol ettikleri ve Anadolu ticaret yolunu ellerinde tuttuklar› bilinmektedir. Sahil S›n›r› Üsküdar sahili yüzy›llard›r sürekli doldurularak yer kazanma yoluna gidilmifl bir sahildir. Osmanl›, hatta Bizans döneminden itibaren gerek insan eliyle, gerekse do¤al olaylar sonucu sahilin sürekli doldu¤u ve k›y› fleridinin de¤iflikli¤e u¤rad›¤› bilinmektedir. Yaz›l› kaynaklar›n da do¤rulad›¤› bu bilgiye eski gravür, foto¤raf ve haritalar› inceleyerek de ulaflmak mümkündür. Üsküdar Meydan›n›n ilk ça¤larda bugünkü gibi olmad›¤› kesinleflmifl bir gerçektir. Bülbülderesi ve Çavuflderesi’nin, getirdikleri alüvyonlarla bugünkü meydan›n bulundu¤u alan› doldurdu¤u bilinmektedir. Derelerin doldurdu¤u alan civar›ndaki topografya, mevcut yollar ile izohips e¤rileri vas›tas›yla analiz edildi¤inde bu alan›n düz bir alan oldu¤u ve bunu yamaçlar›n, tepelerin sard›¤› görülmektedir. Buradan hareketle bu dolan alan›n s›n›rlar› ve arkaik dönemdeki k›y› çizgisi anlafl›labilmekte, veriler incelendi¤inde ilk ça¤lardaki sahil s›n›r› ve doldurulan alan›n eski s›n›r›n›n yüksek olas›l›kla bugünkü karan›n içerilerine kadar girdi¤i düflünülmektedir (Karagöz, 2006) (Harita 1). Bunun d›fl›nda Üsküdar sahilinde devlet eli ile yap›lan deniz doldurma uygulamalar›na da çokça rastlanmaktad›r. Daha önceleri küçük bir koy olan bugünkü ‹skele Meydan›, 1547-1548’de Mihrimah Sultan Külliyesi yap›l›rken bir miktar doldurulmufl, mimar•ist 2010/4 55 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA daha sonra 1710’da Yeni Cami hafriyat›ndan ç›kan topraklar›n Mihrimah Sultan Cami önündeki koya dökülmesi sonucu bugünkü s›n›rlar›na yaklaflm›flt›r8 (Haskan, 2001b). Bu uygulamalar s›ras›nda büyük iskele yer de¤ifltirmifl, denizin kenar›nda yap›lan III. Ahmet Çeflmesi içeride kalm›flt›r. 1851 y›l›nda kurulan fiirket-i Hayriyye flimdiki büyük iskeleyi yaparken denizi biraz daha doldurmufltur (Konyal›, 1977). 1953 y›l›nda Haydarpafla Liman› geniflletilmifl,1903 y›l›nda yap›lan dalgak›ran›n a盤›na ikinci bir dalgak›ran yap›lm›fl, 1985 y›l›nda deniz doldurularak Üsküdar’dan Harem’e kadar uzanan bir sahil yolu infla edilmifl, bu s›rada Balaban ‹skelesi ve o do¤rultudaki di¤er iskeleler ortadan kalkm›flt›r. Günümüzde Üsküdar Meydan› 1930’larda Hâkimiyet-i Milliye, daha sonra ‹skele Meydan›, sonraki düzenlemeyle de Demokrasi Meydan› ad› verilen Üsküdar Meydan› günümüzde maalesef, ço¤u di¤er örnekte oldu¤u gibi sadece araç trafi¤ini kolaylaflt›rmakta, kentin toplumsal yaflam›n›n merkezi olamamaktad›r. Geçmiflten bugüne dek tafl›d›¤› anlam ve bar›nd›rd›¤› önemli tarihsel yap›lara karfl›n, meydan›n bugün kentin günlük yaflam›ndan soyutland›¤› görülmektedir. ‹stanbul’daki kent yaflam›n›n önemi bir parças› olan Üsküdar’›n en önemli kamusal mekân› olan meydan›, kentin kalbi olma özelli¤ini yitirmifl ve merkezde ticari ifllev a¤›rl›k kazanm›flt›r. Özellikle 1960’lardan bu yana tarih-do¤a-yap› dengesini giderek yap›laflma yönünde yitiren Üsküdar Meydan›, binalardan ve yollardan arta kalan anlams›z bir boflluk olarak görülmekte, onu çevreleyen kavflaklar›yla sadece araç trafi¤ini kolaylaflt›rmakta, yaya kullan›m› için ayr›lan kentsel mekânlar›n azl›¤› sebebiyle sosyalleflme mekân› ve toplumsal yaflam›n merkezi olma özelli¤ini kaybetmektedir. H›zla artan nüfus ve sanayileflmenin do¤urdu¤u h›zl› ve düzensiz kentleflme, eski yerleflim bölgelerine gerekli özen gösterilmeden yetersiz imar planlar›yla yeni inflaatlar›n yap›lmas›, binalar›n çevresinden ba¤›ms›z olarak düflünülerek tek parsel ölçe¤inde çözüm üretilmeye çal›fl›lmas› ve tarihî bölgelerde koruma bilincinin tam oluflamamas› gibi sorunlar tarihsel süreç içinde Üsküdar kent merkezini karmafl›k ve düzensiz bir flekle sokmufltur. Bölgesel çözümler zaman zaman sorunlar› çözmüfl gibi görünse de, uzun vadeli plan yap›lmad›¤› için ortaya ç›kan yeni sorunlar Üsküdar Meydan›’n› alt üst ederek 56 mimar•ist 2010/4 kimliksizlefltirmifltir. Üsküdar Meydan› yüzy›llar boyunca pek çok medeniyetin mücadelesine sahne olmufl, ya¤malar, afetler, yang›nlar ve baflka birçok etken sonucunda sürekli de¤iflime u¤ram›fl, y›k›nt›lar›n üstünde tekrar yap›lanma gereklili¤i do¤mufltur. Bugüne kadar normal bir tarihsel ak›flla devam eden bu de¤iflim süreci, Marmaray Projesi ile farkl› bir tarihsel kesintiye u¤ram›flt›r. Çeflitli nedenlerle insan ve do¤a eliyle ortadan kalkan ve giderek varl›¤› unutulan birçok yap›n›n asl›nda gelece¤e yönelik bir ulafl›m projesi arac›l›¤›yla kal›nt›lar halinde yeniden gün yüzüne ç›kmas› ilginçtir. Ani bir toplumsal haf›za dönüflü, insanlar› bu kentin ve bu meydan›n uzun müddet toprak alt›nda kalm›fl tarihiyle yüzleflmeye zorlamaktad›r. Kal›nt›lara ne olaca¤›na dair tart›flmalar süresince ve sonras›nda kaz› süresi uzam›fl, bu süreç boyunca trafik kesintiye u¤ram›fl, toplu tafl›ma araçlar›n›n duraklar› iflgal edilmifl, güzergâhlar de¤iflmifl, esnaf›n ticari faaliyetleri sekteye u¤ram›flt›r. Bu flekilde, meydandan geçen herkes, gündelik yaflama dair bu s›k›nt›lardan etkilenirken ayn› zamanda bilinçli veya bilinçsiz olarak o kal›nt›lar›n varl›¤›yla da iliflkilenmek zorunda kalm›flt›r. Bugün, meydanda bir tarafta kal›nt›lar, di¤er tarafta da çeflitli etkenlerden dolay› kalamayanlar mevcuttur. Üsküdar’›n tam da bu durumuyla, bugünkü haliyle var olmas›nda kalanlar kadar kalamayanlar›n da etkisi oldu¤u inkâr edilemez bir gerçektir; yok olanlar›n yerine baflka yap›lar›n yap›lmas›yla meydan bugünkü haline kavuflmufltur. Kalan yap›lar ise, ifllevleri, mimari bütünlükleri ve nas›l var olduklar› aç›s›ndan de¤iflimlere u¤ram›flt›r. Yok olanlar›n kendilerini hat›rlatmalar›n›n yan›nda, var olanlar›n ne flekilde varl›klar›n› sürdürdükleri de meydan aç›s›ndan önemli ve dikkat edilmesi gereken bir noktad›r. Bu çerçevede, bütün görkemiyle meydanda kendini gösteren camiler ve külliyeler ile meydan› etkileyen iskele, çeflme gibi yap›lara, meydan›n ifllevini tan›mlamalar› ve asl›nda meydan›n ö¤esi olarak meydan›n tarihini de anlat›yor olmalar› sebebiyle önem vermek gerekmektedir. Umar›z ki, bu Üsküdarl›larca paylafl›lmadan tasarlanan, Üsküdar Meydan› ve çevresini kötü yap›laflmadan ar›nd›rmay› hedefleyen proje; Üsküdar Meydan›’n› nitelikli, yaya kullan›ml›, meydanla iliflkilenen, insanlar›n yaflam kalitesini art›ran bir merkez haline getirir ve bunu yaparken de vaat etti¤i gibi meydan› oluflturan an›tsal DOSYA Z. Hale Tokay, Yrd. Doç Dr., MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü Serap Da¤tafl, Y. Mimar, Restoratör Notlar: 1. “Marmaray Tüp Geçidi kapsam›ndaki ÜsküdarMarmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›” 2004 y›l›nda ‹stanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlü¤ü’nce, Müzeler Müdürü Dr. ‹smail Karamut’un resmî baflkanl›¤›nda bafllat›lm›fl, kaz› sorumlusu Arkeolog fiehrazat Karagöz ile birlikte bir mimar, 13-15 serbest arkeolog ve yaklafl›k 6590 iflçiden oluflan bir ekip ile yürütülmektedir (Karagöz, 2006). 2. 2004 y›l›nda bafllat›lan Marmaray Tüp Geçidi’nin Üsküdar Meydan›’ndaki k›sm›nda yürütülen ÜsküdarMarmaray Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›’nda, M.Ö. 4. yüzy›ldan, son dönem Osmanl› mimarisine kadar pek çok yap›n›n temellerine rastlanm›flt›r. Kaz›n›n Mihrimah Sultan Camii ve market önündeki alan›nda dikdörtgen planl›, apsis k›sm› kuzeydo¤u do¤rultusunda olan tek nefli bir yap› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Temel duvarlar› Bizans dönemi mimarisine ait özellikler gösteren yap›n›n duvar örgü tekni¤inden, 11-12. yüzy›lda infla edildi¤i belirlenmifltir. Bulunan bu tek nefli apsidial yap›, kuvvetli bir ihtimalle bir tepenin yamac›nda oldu¤u söylenen Hagia Marina Manast›r›’na aittir. Selman A¤a Camii olarak adland›r›lan tek mekânl› ufak caminin, olas›l›kla bu manast›r kompleksinden ayakta kalan bir bölüm olup Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde camiye çevrildi¤i, Selman A¤a Camii’nin karfl›s›ndaki Üsküdar Küçük Hamam olarak tan›nan, bugün ma¤aza olarak kullan›lan yap›n›n da Bizans devrinde bu manast›r kompleksine ba¤l› bir ayazma olmas› ihtimalinin yüksek oldu¤unu iddia edilmektedir (Karagöz, 2006). 3. Leb-i derya: Denizin duda¤›nda. 4. 16.05.1958 tarih ve 911 say›l› An›tlar Kurulu Karar› (An›tlar Kurulu Arflivi, 1). 5. 14.03.1955 tarih ve 354 say›l› kurul karar› (An›tlar Kurulu Arflivi, 2). 6. Allom, Barlett, Preault ve Lewis’e ait gravürler. 7. 1863 tarihli Eugene Flandin’in gravürü. 8. Mihrimah Sultan Camii infla edildi¤i tarihte denizin cami merdivenlerine kadar geldi¤i, sultanlar›n kay›klarla yanaflarak camiyi ziyaret ettikleri söylenmektedir. Kaynakça: • An›tlar Kurulu Arflivi 1 (1958) 16.05.1958 tarihli Dr. Semavi Eyice Raporu, Yeni Valide Camii, ‹stanbul. • An›tlar Kurulu Arflivi 2 (1995) 14.03.1955 tarih ve 354 say›l› kurul karar›, III. Ahmet Çeflmesi, ‹stanbul. • An›tlar Kurulu Arflivi 3 (1998) 09.12.1998 onay tarihli Ada Sanat’›n haz›rlad›¤› Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Raporu, III. Ahmet Çeflmesi, ‹stanbul. • An›tlar Kurulu Arflivi 4 (2004) 16.12.2004 / 001563 tarih ve onay no.lu Hanart Mimarl›k’›n haz›rlad›¤› Yeni Valide Cami ‹mareti Rölöve Raporu, ‹stanbul. • Arslan, N. (1992) Gravür ve Seyahatnamelerde ‹stanbul (18. Yüzy›l sonu ve 19. Yüzy›l), ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Kültür Daire Baflkanl›¤› Yay›nlar›, ‹stanbul. ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR ve sivil yap›lara, meydan elemanlar›na gereken önemi veren, meydan› ve insanlar› bu yap›lardan koparmayan bir anlay›fl sergiler. • Coflkun, N. (2004) Yaflayan Organik Kente Bir Örnek: Üsküdar, Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, ‹stanbul. • Da¤tafl, S. (2010) Üsküdar Meydan›’n›n ve Bu Meydan› Tan›mlayan An›tsal Yap›lar›n Tarihsel Süreçteki De¤iflimi, Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, ‹stanbul. • Egemen, A. (1993) ‹stanbul’un Çeflme ve Sebilleri, Ar›tan Yay›nevi, ‹stanbul. • Haskan, M. N. (2001a) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, Cilt I, Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›, ‹stanbul. • Haskan, M. N. (2001b) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, Cilt III, Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›, ‹stanbul. • Karagöz, fi. (2006) “Marmaray Projesi Üsküdar Meydani Aç-Kapa ‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›”, 15. Müze Çal›flmalar› ve Kurtarma Kaz›lar› Sempozyumu 24-26 Nisan, s.137-166. • Konyal›, ‹. H. (1976) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Cilt I, Yeflilay Cemiyeti Yay›nlar›, ‹stanbul. • Konyal›, ‹. H. (1977) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Cilt II, Yeflilay Cemiyeti Yay›nlar›, ‹stanbul. • Orman, ‹. (2005) “Mihrimah Sultan Külliyesi”, Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, Cilt 30, Türkiye Diyanet Vakf› Matbaac›l›k ve Ticaret ‹flletmesi, ‹stanbul. • Ödekan, A. (1993) “Ahmet III Çeflmesi”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, Cilt 1, Kültür Bakanl›¤› ve Tarih Vakf› Ortak Yay›n›, ‹stanbul. • Pervititch, J. (2001) Sigorta Haritalar›nda ‹stanbul, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul. • Serdaro¤lu, Ü., Sinemo¤lu, N., ‹flözer, E. (1986) Üsküdar Kentsel Tasar›m Proje Yar›flmas›, Taç Vakf› Mimarl›k Bürosu, ‹stanbul. • Tokay, Z. H. (1994) Osmanl› Külliyelerinin Genel Özellikleri ve Günümüz Ortam›nda De¤erlendirilmeleri, Doktora Tezi, MSGSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, ‹stanbul. • www.uskudar-bld.gov.tr: Üsküdar (27 Nisan 2010) Elements Defining Üsküdar Square, Transformation of Them and Their Impacts on Square in History In spite of being a settlement of major importance since ancient times, Üsküdar whose existence has been endorsed since Antiquity and which has always had a role in history with different names developed primarily in Ottoman Era. All cultural assets which constitute the basic building elements in Üsküdar belong to the period after the conquest of Istanbul. In time many buildings of religious, social, cultural and commercial functions have been built in the district. These monuments were mostly erected close to the harbour which had contributed to the formation, development and afterwards transformation of a square connected with the pier. These monumental buildings which formed the borders of the square have in history been subject to change. Some haven’t been able to survive, have been demolished where others have changed their original places. Some others have lived throughout our times although going through severe changes. Within this period, each stage of transformation of these elements caused a change in either the form or the borders or the meaning of the square. In this study, Üsküdar Square is analyzed while its transformations before, during and after Ottoman Era are determined. Meanwhile the transformations of each element such as monuments, ports and roads which compose the square are studied. Their impacts on the whole square are evaluated. By analyzing the historical maps, the differences between periods of transformation of Üsküdar Square are introduced. In the conclusion part, present state and problems of the living and changing Üsküdar Square are examined. mimar•ist 2010/4 57 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar Tarihî Kent Dokusu ve Ulafl›m Sisteminin ‹rdelenmesi Bilge Ulusay Alpay G ünümüzde pek çok kentin merkezinde bulunan tarihî kent dokusu kentin belle¤ini oluflturur. Geçmiflte yarat›lm›fl bu mekânlar sadece kültürel çevre de¤il, ayn› zamanda sosyoekonomik yaflam› da içinde bar›nd›ran fiziki çevrelerdir. Kentin geliflimine paralel ortaya ç›kan yeni ifllevler ve yaflam biçimi, bu bölgelerin geleneksel yap›s›n› zorlayarak trafik s›k›fl›kl›¤› ve park yeri sorunlar›n› do¤urmaktad›r. ‹stanbul’daki en önemli eski Türk yerleflmelerinden biri olan Üsküdar; Osmanl› dönemi boyunca büyük imar faaliyetlerine sahne olmufl, bugün de hâlâ Osmanl› cami mimarisi örnekleri, geçmifli yaflatan ev ve sokaklar›yla, ‹stanbul Bo¤az›’n›n Anadolu yakas›nda, Paflaliman› ile Salacak aras›nda Üsküdar ilçesinin merkezini ve Eski Üsküdar haritas›. 58 mimar•ist 2010/4 tarihsel çekirde¤ini oluflturan bir semttir. Üsküdar Meydan› y›llardan beri, s›k›fl›k bir araç trafi¤i ve canl›, yo¤un bir ticaret bölgesi ile kuflat›lm›flt›r. Trafik meydan› olarak Anadolu yakas›n›n önemli bir aktarma fonksiyonuna sahiptir. Halen otobüs, minibüs, dolmufl, vapur, özel oto, yaya için bir transfer noktas›d›r. Üsküdar’›n Tarihî Dokusu ve Mimari Özelli¤i MÖ 7. yüzy›lda bir Greg kolonisi olarak kurulan Halkedon’un (Kad›köy) iskelesi ve tersaneleri bugünkü Üsküdar’›n yerleflti¤i alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Alt›n fiehir) denirdi (Belge, 2000). Üsküdar, II. Mehmed döneminde; yönetsel aç›dan dört bölgeye ayr›lan ‹stanbul’un -iskân bölgelerinden biri olmufltur (Pervititch, s.245). 1471 y›l›nda, Osmanl› veziri Rum Mehmet Pafla taraf›ndan yapt›r›lan ve günümüze ulaflan Rum Mehmet Pafla Camii ya da Rumi Mehmet Pafla Camii, Üsküdar’›n en eski Osmanl› yap›lar›ndan olup ‹stanbul’un Anadolu Yakas›’na yapt›r›lan ilk cami olma özelli¤ini tafl›maktad›r. ‹stanbul Bo¤az›’n› gören bir tepe üzerinde bulunan cami, bugün tümüyle apartmanlar›n aras›nda kalm›flt›r ve halen yap›m› sürmekte olan denizalt› rayl› sistem hatt› Marmaray’a oldukça yak›n bir konumda bulunmaktad›r (tr.wikipedia.org). Üsküdar Meydan›’ndaki en eski dinî yap›, çarfl› içi cami özelli¤indeki (1506 y›l›nda inflas› biten) Selman A¤a Camisi’dir. Ayr›ca, bugün Üsküdar iskelesinin Salacak taraf›nda 1580’de Mimar Sinan’a yapt›r›lan fiemsi Pafla Külliyesi yer al›r. 16 ve 17. yüzy›llarda Üsküdar önemli bir ticaret merkezi olmufl, Anadolu’ya, oradan da Ermenistan ve ‹ran’a ulaflan ticaret yolu buradan bafllam›flt›r. Bölgenin an›tsal görünüflüne en önemli katk›lardan biri olan ‹skele Camii, Mimar Sinan’›n eseridir ve meydan›n kuzeydo¤usunda s›n›r oluflturur (www.itusozluk.com). 18. yüzy›lda Bo¤aziçi ve Üsküdar nüfusunda bir yo¤unlaflma bafllam›fl, Üsküdar’daki köflk ve saraylar›n say›s› da artm›flt›r. Ayr›ca, Yeni Valide Camii ve Ayazma Camii günümüzde de si- DOSYA Meydan Oluflumu ve Üsküdar Meydan› Kentsel meydanlar, kamusal mekânlar alt›nda özel bir öneme sahiptir, kentin zirve noktas› olarak anlafl›labilirler. Meydanlar, pek çok neslin (kufla¤›n) talebini temsil ederler. Geçmiflte meydanlar›n aral›kl› yerlefltirilmifl yap›larla kuflat›ld›¤› anlafl›l›r, bugünkü anlay›flta ise bir meydan, “binalardan bofl b›rak›lan ve kamusall›¤a hizmet eden” bir mekând›r. ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR luete egemen mimari yap›tlard›r. 1728’de yapt›r›lan III. Ahmet Çeflmesi halen iskele meydanda yer alan ve an›lmaya de¤er eserlerdendir (Pervititch). 19. yüzy›lda an›t yap›lar aras›ndaki konut mimarisi Üsküdar’da konak, köflk ve yal›lar fleklinde infla edilmifl, bak›ml› bahçeler ve koruluklarla çevrelenmiflti. B. R. Davies’in 1840’da çizdi¤i bir haritaya göre, Haliç’in girifline bakan Üsküdar, Bo¤az’›n Anadolu sahilindeki en büyük yerleflmeydi. Dar bir alana s›k›flmam›fl olan bu semtte Müslüman, Ermeni, Rum ve Yahudiler birlikte yaflarlard› (Çelik,1986). 1845’ten sonra, Üsküdar iskelesinden sürekli vapur seferleri düzenlenmifl, 1858’de Kabatafl-Üsküdar aras›nda ilk arabal› vapur çal›flmaya bafllam›fl ve bölgede yerleflik nüfusun artt›¤› gözlenmifltir. Günümüzde ise yo¤un nüfusa sahip bir semttir ve özellikle Üsküdar merkezi, bünyesinde genifl çarfl›lar›, pazarlar›, pasaj ve dükkânlar› bar›nd›r›r (Pervititch). trafi¤i fonksiyonunun da olumsuz etkisi azalt›labilir (Pesch vd., 2010). Uzun süreden beri trafik meydanlar›nda, büyük ölçüde araç trafi¤i bask›n (dominant) rol oynuyordu. Son y›llarda, kent içi trafi¤in çevreye duyarl›l›¤› üzerine oturan yeni bir hareketlilik kültürü çerçevesinde, ihmal edilen kent mekânlar›n›n yeniden de¤erlendirilmesi için yeni fikirler ortaya ç›kmaktad›r. Böylece daralt›lan yol izleri, geniflletilen yaya kald›r›mlar›, a¤açland›rma ve oturma olanaklar›, duraklama kalitesi vb. ile trafik meydanlar›ndaki güvenlik art›rabilmektedir (Aminde, 2005). Metro istasyonu ç›k›fllar›nda trafi¤e kat›lanlar›n tümü yayad›r. Farkl› ulafl›m araçlar›na geçifl niteli¤indeki kentsel mekâna girifl-ç›k›fllarda, koruyucu çat› çözümleri ve bilgilendirme araçlar› vb.nin yerlefltirilmesi gerekir (Pesch vd., 2010). Biçimine Göre Meydan Tipolojisi: Form ve Kapal›l›k Kentin morfolojisinde meydanlar›n mekânsal etkisi, tüm kamusal mekân sistemi içinde önemli bir rol oynar. Meydanlar; kapal›, yar› kapal›, aç›k, yap›lanm›fl, merkezî, grup halinde vb. olmak üzere kent plan›ndaki biçimlerine göre farkl›lafl›r. Üsküdar Meydan›, bunlardan yar› kapal› biçime uygundur. Yar› kapal› meydanlar bir çanta Üsküdar haritas› (Pervititch, 1930). Kullan›m Türüne Göre Meydan Tipolojisi Kentte meydanlar, bir konut içindeki odalara benzer biçimde çeflitli görev ve kullan›mlara hizmet ederler. Kentsel meydanlar a¤› içinde bir meydan›n, hangi s›rada yer ald›¤› ve hangi iflleve göre belirlendi¤i önemlidir. Kullan›m türüne (kent merkezi, kültürel, semt, mahalle/komfluluk birimi, trafik, istasyon meydan› vb.) göre, meydanlar›n kamusall›k derecesi de de¤iflmektedir. Bu kullan›m türlerine göre, Üsküdar meydan›n› hem semt, hem de trafik meydan› olarak tan›mlayabiliriz. Çok merkezli geliflmifl kentlerde, kamusal mekânlar›n genifl bir a¤› görülmekte ve bu a¤ içinde ana merkezdeki meydanlar›n yan› s›ra, ikincil kentsel mekânlar olarak da semt meydanlar› yer al›r. Bu meydanlar semtteki yaflam›n ve oradaki halk›n kimli¤ini yans›t›r (Aminde, 2005). Bu tür meydanlarda, trafi¤i sakinlefltirilmifl alanlar yarat›larak veya meydandaki araç trafi¤i yo¤unlu¤u azalt›larak al›flverifl alan› düzenlenmelerine gidilmektedir. Böylece meydan› tanjant geçen caddeler mevcutsa, bunlar›n araç mimar•ist 2010/4 59 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA formunda geliflir ve kapal› taraf bir mekânsal bütünlük için cadde ve meydana ba¤lan›r. Dördüncü kenar ise aç›k kal›r veya bu k›s›mda ince bir ay›r›c› olarak a¤açlar, sütunlar ya da aç›k bir alan yer alabilir. Üsküdar Meydan›, üç taraftan tarihî yap›larla (Rumi Mehmet Pafla Camii, Yeni Valide Camii, Mihrimah Sultan Camii ve Külliyesi, Selman A¤a Camii, fiemsi Pafla Camii vb.) ile çevrelenir ve deniz dördüncü kenar olarak s›n›r oluflturur. Yeralt› fiehircili¤i ve Metro Ç›k›fl Noktalar›n›n Devam› Olarak Yerüstü Tasar›m› Camillo Sitte’den beri, flehircili¤in bilimsel kavramlar› yerüstü alana iliflkin çok fazla olmas›na karfl›n, yeralt› alanla ilgili söyleme pek fazla rastlanmaz. Kevin Lynch (1998), yerüstü ve yeralt› flehircili¤inin ba¤lant› sorunlar›yla ilgilenmifl ve flu sonuca varm›flt›r: “...görünmeyen yol sistem- Michaelerplatz, Viyana. Yol kotu alt›ndaki Virgil Kilisesi ve meydan döflemesi üzerine ifllenmifl kilise plan›. 60 mimar•ist 2010/4 leri boyunca düzenlenen yeralt› metro istasyonlar›, stratejik dü¤üm noktalar›n› olufltururlar... Bu anahtar istasyonlar, yerüstünün herhangi bir anahtar ö¤esiyle ba¤lant› halindedir...” Bu anahtar ö¤elerden biri olarak Viyana kent merkezindeki Stephansplatz Meydan›’ndan örnek verilebilir: ‹ki ayr› metronun kesiflim noktas› olan istasyonun yerüstü yaya alan›na ba¤lanmas› ve metro kaz› çal›flmalar› s›ras›nda yol kotunun alt›nda Virgil Kilisesi’nin kubbeli bir odas›na rastlanm›flt›r (Kurz, 1981). Bu kal›nt›, ara kotta sergilenmektedir. Ayr›ca, yerüstünde 17. yüzy›lda yap›lm›fl ancak y›k›lm›fl olan küçük kilisenin plan› meydan döflemesi üzerine ifllenerek geçmiflten bir izi sunmaktad›r. Michaelerplatz’da yeni metro hatt›n›n inflas› s›ras›nda bulunan (Rönesans, Ortaça¤ ve Roma döneminden) tarihî kal›nt›lar da, Hans Hollein’›n tasar›m›na göre dairesel bir form içinde meydan yüzeyinin bir k›sm›n› bofl b›rakan yar›k ile, yaya sirkülasyonunu engellemeden geçmiflle bugün aras›nda bir köprü kurmufltur (MA18, 1993). Yaya-Tafl›t Ulafl›m Ba¤lant›lar› Tarihî kültürel merkezde, hareket kanallar› kentin karakteristik fiziki dokusunu oluflturur. Bu dokudaki yol mekânlar›n› ve ulafl›m sistemini iyilefltirme ilkeleri; yol kademelenmesine, d›fl ve iç ba¤lant›lar›n iyilefltirilmesine ve yaya alanlar›n›n tasar›m›na dayan›r: - Tarihî alan›n çevresindeki ulafl›m›n (yol kademelenmesi içinde) düzenlenmesi, mevcut motorlu araç trafi¤inin zamansal - mekânsal aç›dan s›n›rland›r›lmas›, iptal edilen ulafl›m için alternatif ek sistemlerin gelifltirilmesi, araç trafi¤inin art›fl›n› cayd›r›c› önlemler al›nmas›, - D›fl ba¤lant›lar için rayl› ulafl›m sistemi ile eriflilebilirli¤in sa¤lanmas›, yüksek kapasiteli bir kamusal ulafl›m türünün gelifltirilmesi, bunun son istasyonu yan›nda büyük otoparklar›n inflas›, - Yaya alanlar›n›n tasar›m›nda; yaya dolafl›m alanlar›n›n art›r›lmas›, uygun ›fl›kland›rma ve çevre mimari karakterine uyumlu tasar›mlar gerekir. Üsküdar’da Ulafl›m›n Geliflimi 18. yüzy›lda ‹stanbul’da atl› arabalar ve kay›klarla ulafl›m sa¤lan›yordu. 1850 y›l›nda Eminönü-Üsküdar aras›nda günde dört sefer yapan vapurlar çal›flt›r›l›yordu (www.iett.gov.tr). ‹lk Osmanl› vapur flirketi olan fiirket-i Hayriye’nin 1888 Nizamnamesi’nde söz edilen ve yedi hattan en çok kullan›lan Üsküdar-Eminönü hatt› ile Üsküdar’›n baflkente ba¤lanmas› gerçeklefl- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR mifltir (Çelik, 1986). 1928 y›l›nda, ÜsküdarBa¤larbafl›-K›s›kl› tramvay hatt› aç›lm›flt›r. Üsküdar Meydan› bafllang›çl›, Üsküdar-K›s›kl› ve Üsküdar-Kad›köy hatlar› 1965 y›l›ndan itibaren kald›r›lm›flt›r (www.istanbululasim.net). Günümüzde belediye otobüsleri, Anadolu yakas›n›n pek çok bölgesine (yaklafl›k otuz ayr› hatta; Kad›köy, Pendik, Üst Bostanc›, Ataflehir, Ünalan, Esatpafla, Sultanbeyli, Alemdar vb.) hizmet vermektedir (www.iett.gov.tr). Halen Üsküdar ‹skelesi ve iskele meydan›; Anadolu ve Avrupa yakas›n›n denizyolu ile birleflmesini sa¤layan önemli bir ulafl›m noktas›d›r. Bu meydanda, flehir hatlar›, motor iskeleleri, ayr›ca minibüs, otobüs, dolmufl, taksi duraklar› yer almakta ve hem toplu tafl›ma araçlar› hem de özel araçlar yo¤unlu¤u yaflanmaktad›r. Ayn› zamanda, Üsküdar Meydan›, bu araçlara eriflim amac›yla yayalar için de önemli bir dü¤üm noktas›n› oluflturmaktad›r. Ancak yaya-tafl›t trafi¤i birbirinden düzenli bir flekilde ayr›lmad›¤› ve Marmaray istasyonu infla çal›flmas› devam etti¤i için tam bir trafik karmaflas› yaflanmaktad›r. ayn› ifllevi görecektir. Her iki istasyonda, otobüs yolcular›, feribot yolcular›, hafif rayl› sistem trenlerini (HRS) ve tramvay hatlar›n› kullanan yolcular ve yayalar için gerekli aktarma tesisleri bulunacakt›r” denilmektedir (www.arkitera. com). Projenin 1/1000 ölçekli Uygulama ‹mar Plan› çal›flmas› devam etmektedir. Bat›klar›n proje alan›nda sergilenmesi için Marmaray ve metro istasyonlar› için tasarlanan müze projesi çal›flmalar›na bafllanm›fl ve ‹mar Plan› üzerinde müze alan› gösterilmifltir. Ayn› alanda Pervititch haritas›nda çizilmifl olan bir tabakhaneye ait mimari kal›nt›lar ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu alan›n üst katmanlar›nda yap›lan kaz› çal›flmalar›nda Pervititch haritas›nda da görülen 1930 y›llar›na ve sonras›na ait Tekel binalar›n›n kal›nt›lar›na da rastlan›lm›flt›r (www.ntvmsnbc.com). Sonuç Günümüzde halen Osmanl› mimarisinden ve kentsel doku örneklerinden izler tafl›yan ve tarihsel çekirdek niteli¤indeki Üsküdar merkezi Üsküdar meydan›ndan görüntüler. Üsküdar Meydan ve Çevresi Kentsel Tasar›m Projesi Üsküdar Meydan› için bir kentsel ulafl›m ve kentsel tasar›m projesi haz›rlanm›fl, An›tlar Kurulu’nca onaylanm›flt›r. Bu projede, “‹stanbul’un tarihî merkezlerinden biri olan Üsküdar, ‘Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile Karayolu Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m Uygulama Projesi’ ile yeni çehresine kavuflacakt›r. Yaya ve tafl›t trafi¤inin ayr›lmamas› sebebiyle meydan olma özelli¤ini kaybeden Üsküdar Meydan›, yeniden düzenlenecektir. Üsküdar için yaya alanlar› düzenlenerek, Üsküdar-Ümraniye Metro Hatt› ve Marmaray Hatt›’n›n Üsküdar ‹stasyonu’nda yaya entegrasyonu sa¤lanacak, böylece yaya ç›k›fllar›n›n ve yeralt› meydan›n›n oluflturulmas› hedeflenmektedir” (www.ibb. gov.tr) (www.uskudar-bld.gov.tr). Üsküdar Meydan›’n›n, Marmaray ile di¤er kent içi ulafl›m sistemlerinin sekiz ana entegrasyon noktas›ndan biri olaca¤› belirtilmifltir. Ayr›ca, “‹stanbul’un genel trafik sisteminin bir parças› olarak planlanan Marmaray Projesi, toplu ulafl›m sisteminin bat›-do¤u koridorunu, halen yap›m aflamas›nda olan Metro Projesi ise Avrupa yakas›ndaki kuzey-güney koridorunu oluflturmaktad›r. Bu iki projenin tamamlanmas›yla birlikte Yenikap› istasyonu, ‹stanbul’un Avrupa yakas›ndaki en önemli aktarma istasyonlar›ndan biri haline gelecektir. Asya yakas›nda ise Üsküdar istasyonu ayn› öneme sahip olacak ve mimar•ist 2010/4 61 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile Karayolu Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m Uygulama Projesi. Pervitich haritalar›nda Üsküdar Meydan›. ve meydan› özellikli bir örnektir. Kullan›m türü aç›s›ndan Üsküdar Meydan›, bir semt meydan› niteli¤indedir ve bunun yan› s›ra, tamamen araç trafi¤i a¤›rl›kl› olarak kullan›lmaktad›r. Biçimlenifl bak›m›ndan ise, yar› kapal› bir özelli¤e sahiptir. Anadolu yakas›n›n en büyük tarihî iki camisi konumundaki Mihrimah Sultan ve Valide Sultan camileri ile Selman A¤a Camii, meydan›n üst s›n›r›n›n çizilmesine katk›da bulunmaktad›r. Küçük ölçekli fiemsi Pafla Camii, yo¤un kesimden uzakta merkezin bir di¤er s›n›rlay›c›s› durumundad›r. III. Ahmet Çeflmesi ise, meydan›n merkezini vurgulay›c› konumdad›r. Meydan›n bir kenar› aç›k olup denizle s›n›rlan›r. Ancak, bu tarihî yap›lar ve deniz gerek kara, gerekse yo¤un araç trafi¤inden do62 mimar•ist 2010/4 DOSYA Bilge Ulusay Alpay, Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi fiehir ve Bölge Planlama Bölümü Kaynakça: • Aminde, H.-J. (2005) “Plaetze in der Stadt heute”, Lehrbausteine Staedtebau - Basiswissen für Entwurf und Planung, Universitaet Stuttgart, s.147. • Belge, M. (2000) ‹stanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakf› Yurt ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR lay› yeterince alg›lanamamaktad›r. Yeni tasar›m projesi ile, bu an›tsal yap›lar›n çevresinin kötü yap›laflmadan ar›nd›r›larak yaya alan›na dönüfltürülmesi fikrinin uygulanmas› halinde önemli bir geliflme sa¤lanacakt›r. Di¤er taraftan, gelecekte yeralt› ve yerüstü tasar›m ba¤lant›lar›n›n iyi çözümlenmesi ve bütünlefltirilmesi gerekir. Geçmiflten kalan izlerin günümüzde yans›t›lmas› ve bu özellikli mekânda sergilenmesinin gerçeklefltirilmesi, geçmiflle bugün aras›nda görsel bir köprü kurulmas›n› sa¤layacakt›r. “Üsküdar Meydan› ve Çevresi Rayl› Sistemler ile Karayolu Entegrasyonlar› ile Kentsel Tasar›m Uygulamas› Projesi”nce öngörülen hedeflerden baz›lar›, ulafl›m sistemini iyilefltirme ilkeleri aç›s›ndan de¤erlendirildi¤inde; - “Üsküdar Meydan›’n›n daha çok yaya kullan›m›na aç›lmas›n› sa¤lamak amac›yla, Selman› Pak Caddesi ile Paflaliman› Caddesi aras›ndaki ba¤lant› karayolu alt geçitle gerçeklefltirilecektir.” Bu durumda, meydan›n yak›n çevresi transit tafl›t trafi¤i bask›s›ndan kurtulamayacakt›r. Meydan›n yak›n çevresindeki ba¤lant›lar yol kademelenmesi içinde düzenlenmeli, iptal edilen yollar yerine alternatif çözümler üretilmeli, motorlu araç trafi¤inin art›fl›n› önleyecek zaman ve mekân aç›s›ndan k›s›tlamalar art›r›lmal›, - “Transfer merkezi kapsam›nda, rayl› sistem ile karayolu sisteminin entegrasyonunu sa¤layan otopark alanlar› tasarlanm›flt›r. Oluflturulacak otopark alanlar›; özellikle denizyolu, demir yolu ve karayolu ulafl›m sistemlerini kullanan yolcularca kullan›lacakt›r.” Ancak, otopark alanlar› özellikle tarihî merkezlerde çekici unsur yaratmamal›, motorlu araçlar için cayd›r›c› park yeri politikalar› araflt›r›lmal›, - “Proje kapsam›nda yaya alanlar› düzenlenecek. Üsküdar-Ümraniye metro hatt› ve Marmaray hatt›n›n Üsküdar istasyonunda, yaya entegrasyonunun sa¤lanmas› amac›yla, yaya ç›k›fllar› için yeralt› meydan› oluflturulacak.” Bu alanlarda çevre mimari karakterine uyumlu tasar›mlar için gerekli analizler yap›lmal›d›r. O halde, Üsküdar meydan›; sadece transit geçilen yo¤un bir ulafl›m aktarma noktas› de¤il, özellikli mekân hedefli bir eriflilebilirli¤e kavuflturulmal›d›r. Yay›nlar›, ‹stanbul, s.297. • Çelik, Z. (1986) 19. Yüzy›lda Osmanl› Baflkenti De¤iflen ‹stanbul, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul, s.5,35. • Kayra, C. (1990) Eski ‹stanbul’un Eski Haritalar›, ‹BB. • Kurz, E. (1980) Die Staedtebauliche Entwicklung der Stadt Wien in Beziehung zum Verkehr, Magistrat der Stadt Wien, 1980 s.197. • Lynch, K. (1998) Das Bild der Stadt, Braunschweig, s.92. • MA 18 (1993) Magistrat der Stadt Wien, Stadt-RaumErleben, s.18-19. • Jacques Pervititch Sigorta Haritalar›nda ‹stanbul, Axa Oyak-Tarih Vakf›, ‹stanbul, s.245. • Pesch, F., Werrer, S. (2010) “Der öffentliche Raum”, Lehrbausteine Staedtebau - Basiswissen für Entwurf und Planung, Universitaet Stuttgart, s.202-204. • www.arkitera.com, 23.10.2010 • www.ibb.gov.tr, Kentsel Dönüflüm ve Meydanlar, 22.10.2010 • www.iett.gov.tr, 24.10.2010 • www.istanbululasim.net, 24.10.2010 • www.itusozluk.com, 20.10.2010 • www.ntvmsnbc.com, 22.10.2010 • www.uskudar-bld.gov.-tr, 22.10.2010 • tr.wikipedia.org, 20.10.2010 Historical Urban Pattern and Transportation System in Üsküdar Comprising the memories of the city and being present in many city centers, the historic structure contains not only the cultural environment but also the socioeconomic life in itself. The traditional structure of these areas is under the pressure of vehicle traffic with the city developing. Being one of the oldest settlements in Istanbul, Üsküdar is on a major vehicle route in the Anatolian side with its still present patterns of Ottoman architecture and urban structure. Squares, which have a special value under public areas, can be perceived as the peak point of the city. The determination of a square according to which function is important and surrounded by an intensive housing and trade zone, Üsküdar square can be defined as both a neighborhood square and a major traffic junction according to its purpose. Squares play a key role in the morphology of the city and they vary with their structures pursuant to the city plan. Üsküdar square is structured as half covered within this framework. It is surrounded by historic structures on three sides and the sea forms the border as the fourth side. An urban transportation and urban design project have been done, and this area has been stated as an important transportation integration point with Marmaray. The project in question should be put into practice with a complete solution of underground-aboveground transportation junctions, reflection of the patterns coming from the past, measures to prevent the vehicle traffic from entering into this area, and pedestrian areas harmoniously combined with the historical/architectural character of the area. mimar•ist 2010/4 63 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Marmaray-Üsküdar Arkeolojik Kaz›lar› fiehrazat Karagöz Proje ve Kaz› Tarihçesi Marmaray (Özmen, 2007:22 vdd), T.C. Ulaflt›rma Bakanl›¤› Demiryollar›, Limanlar ve Hava Meydanlar› Genel Müdürlü¤ü’nün (DLH), Bo¤az tüp geçifline ait uluslararas› düzeyde olan ve ön çal›flmalar› 1983 y›l›nda bafllayan bir devlet projesidir. Proje, ‹stanbul’un Asya yakas›nda Gebze-Haydarpafla, Avrupa yakas›nda Halkal›Sirkeci aras›ndaki banliyö hatlar›n›n iyilefltirilmesini de kapsayan ve toplam hat uzunlu¤u 77 km. olan geçifl yolu ve Asya ve Avrupa k›talar›n› Bo¤aziçi alt›ndan birlefltirmektedir. Projenin, Tarihî Yar›mada içindeki Sirkeci, Yenikap› ve Yedikule istasyonlar› ile Asya yakas›ndaki Üsküdar Aç-Kapa ‹stasyonu arkeolojik kaz›lar›, ‹stanbul’un tarihsel geçmifline yeni buluntular kazand›rm›flt›r. Bu kaz›lar aras›nda Üsküdar Meydan›, projenin ilk kazma vurulan alan›d›r. Bu nedenle, bafllang›ç olarak, bu proje kapsam›nda kaz› alan›n›n özel bir yeri bulunmaktad›r. Kaz›ya; Kültür ve Turizm Bakanl›¤› ‹stanbul III. Numaral› Kültür ve Tabiat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’nun 24.12.2003/14237 ve 20.04.2004/14544 tarihli, “...‹stanbul Ar- Üsküdar Meydan›’ndaki ilk grid plan. 64 mimar•ist 2010/4 keoloji Müzeleri Müdürlü¤ü’ne ba¤l› ‹stanbul konusunda uzman, biri akademik unvana sahip yönetici olmak üzere 3 kiflilik arkeolog grubu” karar› gere¤i, kaz› alan sorumlusu olarak 16 Haziran 2004 tarihinde taraf›mdan bafllanm›flt›r.1 Ancak daha önce 2004 Nisan-May›s aylar›nda Üsküdar Meydan›’nda Aç-Kapa ‹stasyon Alan› inflas› yap›lacak bölümün grid plan›n›n oluflturma çal›flmalar› ile gerekli dokümantasyon incelemeleri yap›lm›flt›r. Bu grid plan 5x5 metrelik boyutlardaki karolaj sisteminden oluflmaktad›r. ‹lk kaz› açmalar›, grid planda belirlenmifl ve kaz›n›n verdi¤i sonuçlara göre, ileride aç›lmas› planlanan açmalar da saptanm›flt›r. Böylece, ilk kez 2004 y›l› kaz› bafllang›c›nda taraf›m›zdan haz›rlanan ve günümüze dek gelen grid plan, geliflerek sürekli kullan›lm›flt›r. Ancak ilk kez Haziran 2004 tarihinde bafllay›p yurtd›fl› sergi haz›rlama görevim nedeniyle b›rakt›¤›m kaz›ya Haziran 2005’te Müdürlükçe tekrar görevlendirildim. Böylece 2005-2008 y›llar› aras›nda kaz› tamamlanm›fl olup kaz› buluntular›n›n tasnif-envanter çal›flmalar›n› içeren atölye halen Kas›m 2010 tarihi itibariyle Müzede sürdürülmektedir. DOSYA Yaflanan Bir Kent ‹çinde Arkeolojik Kaz› Yapman›n Zorluklar›, Antik Kent Kaz›lar›ndan Çok Farkl›d›r Kaz›lar çok ifllek olan meydan trafi¤i içinde, bazen yerel yerleflime ait ara sokaklarda, ana caddelerde yap›l›rken, geçici olarak iptal edilen bu trafik ba¤lant›lar› nedeniyle, oldukça güç koflullar ile karfl›lafl›lm›flt›r. Bölge, 1950’li ve 1980’li y›llarda zaman›n yerel yönetimlerince, “‹stanbul Meydanlar›n›n ‹yilefltirme Planlar›” ad› alt›nda, kentin di¤er meydanlar› gibi erozyona u¤ram›flt›r. Çünkü kaz› yap›lacak tüm alanlarda 0,35-0,45 cm. kal›nl›¤›ndaki, modern dolgu maddelerinden oluflan zeminle karfl›lafl›lm›flt›r. Di¤er yandan, hem tüp geçit çal›flmalar›n› aksatmamak hem de çevre halk›n yaflam›n› güçlefltirmeyecek flekilde çal›flmak gerekti¤inden, kaz›lacak cadde-sokak açmalar›ndaki konum, “öncelikli” ya da “daha sonraki k›s›m” stratejileriyle saptanm›flt›r. Bölgedeki esnaf›n ekonomik durumun durgunlu¤unu bile bu kaz›lara ba¤la- ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Tarihte Bo¤az Geçiflleri ve Köprü Geçifl Projeleri Tarihte Avrupa ve Asya k›talar› aras›ndaki geçifl, antik kaynaklara göre baz› tarihsel olaylar sonucunda gerçekleflmifltir. Bilinen en eski tarihî olaya göre MÖ 512-513 y›l›nda ‹skitlere sefer yapan Pers Kral› Dareios, sandal dizisinden oluflan ahflap bir köprü ile Bo¤az’› geçer. Olas›l›kla, bu köprü geçifli Ortaköy-Beylerbeyi aras›na rastlamaktad›r. Di¤er bir tarihî olay da, Bizans ‹mparatoru I. Herakleios (610-641) zaman›nda yaflan›r. Yaflam›n›n son y›llar›nda psikolojik bir rahats›zl›k sonucu bunal›ma girer. Falc›lar›na göre yaflam› su nedeniyle son bulacakt›r; bu nedenle su ve suyla ilgili her fleyden çekinmekte ve korkmaktad›r. Ancak, ‹mparator do¤uya yap›lan bir Suriye seferinden dönüflte Bo¤az’› geçerek yar›madaya gitmek zorundad›r. Denizi görmeden geçmesi için, sandallardan oluflan ve kenarlar› saz ve tahtalarla kapat›lan bir köprü infla edilir ve I. Herakleios at üzerinde bu köprüden geçer (Eyice, 2007:30 ve dn.28). Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde de Bo¤az geçifl projeleri düflünülmüfltür. 1860 y›l›nda Padiflah Abdülmecid ve 1902 y›l›nda Padiflah II. Abdülhamid zamanlar›nda F. Storm, F. T. Lindman, A. Hilliker ve S. Preault’a, SarayburnuÜsküdar aras›nda, “Tünel-i Bahri” tan›ml› ‹stanbul Bo¤az› alt›ndan geçen tünel projeleri haz›rlat›lm›flt›r. Ancak bu projeler sadece tasar›m aflamas›nda kalm›fl ve konuflland›r›lmam›flt›r. mas›yla da, kaz› çal›flmalar›n›n zaman zaman kesilmesi gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kal›nm›flt›r. ‹stanbul gibi iki yakaya yay›lm›fl dünya metropolü bir kent içinde arkeolojik kaz› yapmak, antik bir yerleflimdeki çal›flmalarla karfl›laflt›r›lamaz. Antik bir kent kaz›s›nda, ortaya ç›kar›lan buluntulara göre sa¤a ya da sola do¤ru serbestçe kaz›da ilerlemeniz mümkündür. Ama Üsküdar’da merkezî yo¤un trafik yollar› ve toprakalt›nda elektrik-su-do¤algaz gibi Üsküdar Meydan› havadan görünüfl ve kaz› alan›. Asfalt cadde alt›nda tahrip olmufl eski sokak dokusu. Kaz›da rastlanan altyap› tesisat›. mimar•ist 2010/4 65 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar Meydan›’ndaki kaz› alanlar›. altyap› donan›mlar› büyük bir engel olarak karfl›m›za ç›km›flt›r. Özellikle bu altyap› tesislerinin flebeke kaz›lar› s›ras›nda tüm alanlar›n tahrip edildi¤i, eski yerleflime ait izlerin dikkate al›nmadan derin tahribat yap›ld›¤› da bu kaz›larda aç›kça görülmüfltür. Üstelik bu altyap› tesisleri aras›nda örne¤in ayr› su borular› ayn› kuruma ait oldu¤u halde, hangisinin ifllevini sürdürdü¤ünü belirleyememe problemi de yaflanm›flt›r. ‹lgili kurumlara baflvuruldu¤unda, farkl› yerel yönetim zamanlar›nda farkl› kiflilere verilmifl ihaleler oldu¤u ve proje arflivi gibi bir bölümlerinin bile bulunmad›¤› ifade edilmifltir. Üsküdar Arkeolojik Kaz› Alanlar›, Güncel Trafik - Güncel Yaflam - Tüp Geçifl ‹nflaat Üçgeninde Sürdürülmüfltür ‹stanbul’un Anadolu’dan gelen yollar›n›n son noktas› olan bölgede arkeolojik kaz› alanlar›, çevredeki günümüz yap› ve caddelerine göre adland›r›lm›fl, böylece kaz›lan alanlar›n kolay anlafl›lmas› sa¤lanm›flt›r. Tarihî Yar›mada’ya en yak›n tarihî banliyö ve limandan dolay› yo¤un deniz yolculu¤unun olmas› nedeniyle bölgede yerleflik bir trafik durumu bulunmaktad›r. Tüm alan› içeren vaziyet plan›nda bu adland›rmalar yaz›lm›flt›r. Orta alan ve genel çevresi ilk kaz› bafllang›c›. Pervititch haritas›na göre Müteahhit Sokak ve Kavak ‹skelesi dokusu. Pervititch haritas›na göre Arasta ve Tabakhane temel kal›nt›lar›. 66 mimar•ist 2010/4 Ana ‹stasyon Açmalar›: fiemsipafla Camii-Kütüphanesi: Di¤er yan› Atik Valide Sultan ‹mareti taraf›nda bulunan, gidiflgelifl sahil trafik yollar›, otobüs duraklar›, dikdörtgen ana metro istasyonu ve buna ba¤l› merdivenler ile hava boflluklar› k›s›mlar›na gelen açmalar. Kara Deplase Hatt› (KDH): ‹stasyonun do¤u taraf›ndaki, bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi’nden di¤er ucu III. Ahmet Çeflmesi’ne dek uzanan açmalar. Sahil Deplase Hatt› (SDH): Deplase hatt›n›n sahil taraf›ndaki, bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi’nden di¤er ucu III. Ahmet Çeflmesi’ne dek uzanan açmalar. III. Ahmet Çeflmesi-Mihrimah Sultan CamiiKüçük Hamam Önü Açmalar› ile Hakimiyeti Milliye Caddesi Açmalar›. Pervititch sigorta haritalar› yak›n geçmifli ayd›nlatan önemli bir kaynakt›r. Yak›n dönem kentsel plana dair bilgiler Jacques Pervititch sigorta haritalar›ndan ö¤renilmektedir. Elimizdeki tek kaynak budur. Pervititch, 1922-1945 y›l- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Pervititch haritas› üzerinde kaz› açmalar›. lar› aras›nda Türkiye Sigortac›lar Daire-i Merkeziyesi için, ‹stanbul’un baz› bölgelerinin yerleflme planlar›n› yapm›fl topograf-mühendistir. Ailesi H›rvat as›ll› olup ‹stanbul’a göç etmifl ve yaflamlar›n› burada geçirmifltir. Bu konuda araflt›rmalar Müsemma Sabanc›o¤lu taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. Üsküdar Meydan› Kaz›s›nda Ortaya Ç›kar›lan Genel Yak›n Tarih Kent Dokusu Kapsama alan›n›n bir ucu fiemsipafla Camii-Kütüphanesi sahil k›sm›nda, di¤er ucu Atik Valide Sultan ‹mareti taraf›nda bulunmakta olup Bo¤aziçi’nden Kad›köy’e gidifl yo¤un sahil trafik yollar›n› da içine almaktad›r. Marmaray projesinde 2004 May›s ay›nda ilk arkeolojik kaz› yap›lan yer buras›d›r ve grid plan› haz›rlat›larak kaz› yap›lacak ilk kareler saptanm›fl ve çevrenin konumuna göre tüm istasyon alan› içinde yap›lacak kaz› alanlar› da planda görüldü¤ü gibi iflaretlenmifltir. Bu mekânlar çeflitli yiyecek ve malzeme depolar› niteli¤indedir. Genellikle tümü denize dikey inen kaba tafl ya da arnavutkald›r›m› döflemeli sokaklara aç›lmaktad›r. Bu dükkânlarda tah›l-kiremit-kömür gibi maddelerin depoland›¤› Pervititch haritalar›ndan anlafl›lmaktad›r. Bir zamanlar bu sahillerde, deniz k›y› çizgisine dikey meyilli flekilde, kay›k çekekleri, özel konutlar ile yal›lar›n var oldu¤u, kaz›da buldu¤umuz temel izlerinin ise bu yap›lara ait oldu¤u Pervititch haritalar›ndan anlafl›lmaktad›r. Sonuç olarak, orta alanda ve refüj kaz› alanlar›nda yak›n dönem yerleflme d›fl›nda antik dönemlere ait mimari bulguya rastlanmam›flt›r. Ayr›ca, antik liman›n ortas› oldu¤u için de burada antik yap›laflma olmas› da arazinin statik aç›s› bak›m›ndan beklenemez. Ancak, liman›n kuzey ve güney k›y›lar›n› doldurmaya bafllayan Bülbül ve Çavufl Derelerinin liman› dolduran bu k›s›mlar›nda ortaya ç›kar›lan ahflap dikmelere göre, yerleflmeler kenarlarda yap›labilmifltir. Dolgu toprakta s›rl›-s›rs›z Osmanl› çanak-çömlek parçalar›, ithal porselen ve seramikler, geç döneme ait cam parçalar›, bol miktarda lüle parçalar›, ‹znik ve Kütahya ifli çini-seramik parçalar›, bol miktarda flamdan parçalar› ile az miktarda Osmanl›-Bizans grafiti çanak-çömlek parçalar› toplanm›flt›r. Bu kaz› alanlar›nda, yak›n geçmiflin dolgu zemini kald›r›lmas› sonras› Pervititch’in 1933 y›l› çiziminde Duhan Tütün fiirketi olarak görülen yap›n›n, güneydo¤u kanad›n›n temel duvarlar›, Müteahhit Sokak, Kavakl› ‹skele yolunun bir bölümü, ‹skele yolu do¤usunda yer Orta refüj ile kara deplase hatlar› ve sahil deplase hatlar› kaz› açmalar› genel (altta). Selman-› Pak Caddesi Selman A¤a Camii Hakimiyeti Milliye Caddesi açmalar› (en altta). mimar•ist 2010/4 67 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Helvac› dükkân›ndaki tah›l küp kal›nt›lar›. 68 mimar•ist 2010/4 alan iki katl› beton yap›n›n devam› ve Çevre duvar›-Kavakl› ‹skelesi aras›nda kalan Kay›khane ortaya ç›kar›lm›flt›r. Ayr›ca, kaz› bafllang›ç zamanlar›nda ç›kar›lan depo, tabakhanenin bir bölümü, Arasta Sokak kal›nt›lar› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Hem kara hem de sahil taraf›nda uzanan ve ortadaki esas istasyonuna ba¤l› olan bu kaz› açmalar›n›n genifllikleri 2,5-5 m. aras›nda de¤iflmektedir. Tümü trafik güzergâh›n›n üzerinde bulunmaktad›r. Bu nedenle kaz›lar sistemli yan yana açma s›ras›ndan ziyade, trafi¤in uygun flekilde aktar›m›na ba¤l› olarak yap›labilmifltir. Kara deplase hatlar› (KDH) uzunlu¤u yaklafl›k 565-570 metre, sahil deplase hatlar› (SDH) ise 370-380 metre uzunlu¤undad›r. Kaz›lar eski Üsküdar Meydan›na iliflkin yak›n geçmifl ve geç Osmanl› binalar›na ait y›k›nt› temel izlerini ve onlarca altyap› boru parçalar›n› vermifltir. Hem kara, hem de sahil deplase hatt› kaz›lar›, Pervititch haritalar›ndan anlafl›ld›¤›na göre, arkeolojik nitelikte olmayan ve yak›n geçmifle ait sivil mimari kal›nt›lar› içermektedir. Bölgede limana ba¤l› yo¤un ticari depolar›n ifllikleri oldu¤u görülmektedir. Deplase Hatt› III. Ahmet Çeflmesi, Mihrimah Sultan Camii, Küçük Hamam Önü, Selman› Pak Caddesi, Selman A¤a Camii, Hakimiyeti Milliye Caddesi açmalar›nda, önce di¤er yerlerde oldu¤u gibi, üst kotlarda Cumhuriyet sonras›nda da kullan›lan Geç Osmanl› dönemine ait basit ve kabaca yap›lm›fl mimari temel kal›nt›lar› saptanm›flt›r. Birbiri ard› s›ra dizili ufak dükkânlar, ifllikler ve bunlar›n aç›ld›¤› sokaklar oldukça tahrip olmufl durumdad›r. Yang›n, deprem ya da ifl de¤ifltirme gibi nedenlere ba¤l› adeta yama niteli¤indeki kal›nt›lar asfalt›n yaklafl›k 60-80 cm. alt›ndad›r. Üst tabaka kaz›s›nda ortaya ç›kar›lan ifllik kare bir mekân içinde yan yana s›ralanm›fl, dört adet üst k›sm› k›r›k ve yitik devasa Pithos bulunmufltur. Pervititch haritalar›na göre, buras› bir helvac› dükkân› kal›nt›lar›d›r. Bu deplase alan›n›n, III. Ahmet Çeflmesi, Mihrimah Sultan Camii ve Küçük Hamam önünde ise, yaklafl›k 3,00 metrede bir Orta Bizans dönemi yap›s› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Erken Osmanl› dönemi yap›lar›ndan olan Küçük Hamam’›n mülkiyeti Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’ne ait olup binan›n özgün mimarisi de¤iflmifl durumdad›r, çünkü günümüzde ticari amaçla kullan›lmaktad›r. Bu yap› önünde bulunan kaz›lardaki su-elektrik kanallar›, antik Osmanl› hamam›n›n çeflitli altyap› donan›mlar›n› da parçalam›fl, flimdiki durumuna uygun kullan›lmas› amac›yla da tahrip edildi¤i aç›kça görülmüfltür. Mihrimah Sultan Camii önündeki alanda, Pervititch’in çiziminde yer alan bir bahçe duvar› ile dükkânlara ait temel izleri, bu soka¤›n iki evreli oldu¤unu göstermektedir. ‹lginçtir bugün buras› sokak de¤il, meydana ait yaya yoludur. Burada yak›n geçmifle ait temel izleri alt›nda, yaklafl›k 250-350 metrekarelik bir alanda, dikdörtgen planl›, apsis k›sm› kuzeydo¤u do¤rultusunda olan tek nefli bir yap› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Sadece temel duvarlar› ç›kar›lan yap› Orta Bizans dönemi mimarisi özellikleri göstermektedir. Bu yap›n›n plan› ve bunu s›n›rlayan d›fl çevre duvarlar› yak›n tarihe ait binalar›n temelleri ile kaplanm›fl durumdad›r. Apsidal yap›n›n infla edildi¤i tarihin 11-12. yüzy›l oldu¤unu gizli duvar tekni¤i (Tünay, 1983:1691vdd) örgüsü belirtmektedir. Yap› zeminini araflt›rma kaz›lar›nda döfleme dokusuna rastlanmam›fl olup mekân›n içinde ve çevresinde temel duvar seviyesi alt›nda gömülü iskeletler bulunmufltur. Bu ilginç görüntüde, tümü yan yana alt ve üst s›ra halinde apsidal yap› içinde ve ayr›ca çevresindeki duvar alt›nda da ayn› toprak seviyesinde, gömülü durumdad›r. Yanlar›nda mezar hediyesi bulunmamaktad›r. Tarihsel bilgilerin verilerine göre, bu yap›n›n bir tepenin yamac›ndaki Hagia Marina Manast›r›’na ait k›s›m olmas› büyük olas›l›kt›r (Karagöz, 2010:416vdd). Yukar›daki sat›rlarda söz edilen ve bugün market olarak kullan›lan eski Osmanl› yap›s› Küçük Hamam’›n, Bizans devrinde de bu manast›r kompleksine ba¤l› olarak bir kaynak/p›nar gibi ayazma olmas› da ayk›r› DOSYA Arkaik Dönem Buluntular› ve Antik Liman Üsküdar Meydan› herhangi bir antik kent gibi farkl› iskân katlar›n›n üst üste yafland›¤› bir yerleflme de¤ildir çünkü buras› antik limand›r. Kaz›larda ele geçen amfora, ç›pa, olta gibi tafl›n›r buluntular ile iskele, r›ht›m, mendirek gibi tafl›nmaz kal›nt›lar, bölgenin antik kaynaklarda bahsedilen antik liman oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Kentin ilk kuruldu¤u MÖ 7-6. yüzy›llardaki karan›n içine do¤ru derin koy fleklindeki liman yap›s› ile bölgenin flimdiki co¤rafi durumu çok farkl›d›r. Ayr›ca, meydan›n zemin etüt çal›flmalar› ile çevredeki di¤er yap› temel kaz›lar›n- ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR görünmemektedir. Bizans döneminde çevreye yay›lm›fl büyük bir manast›r kompleksinin trapeza bölümü (yemekhane) olas›l›¤› tafl›yan yap›n›n benzerleri olarak Tarihî Yar›mada’da Haliç yamaçlar›ndaki Kefeli Mescidi (Grossman, 1966:241vdd) ile Anadolu’da Antalya’da Korkut Camii (Eski Cumanin Camii), Lykia bölgesinde Alaca Yayla civar›nda ve Sura Vadisi’nde, Ni¤de civar›nda Eski Andaval, Konya Karaman’da Binbir Kiliseler say›labilir (Nausch, 1976:2vdd). Apsidal yap› içinde ve çevresinde da¤›n›k durumda ortaya ç›kar›lan bafll›klar ile baz› mimari parçalar, alanda önemli mimari bir yap›n›n antik dönemdeki varl›¤›n› göstermektedir. Kompozit, impost, ion-impost, korint ve kübik bafll›k örnekleri 5-6. yüzy›la tarihlenir. Bilindi¤i üzere bu tarihlerden sonra bafll›klar yayg›n olarak yap›lmamaktad›r. Ayr›ca ele geçen sütun ve parçalar› da Bizans devrinin 5. yüzy›l sonu ile 6. yüzy›l bafllar›na tarihlenir. Zira, ihtiflaml› yap›lar›n yap›ld›¤› I. Justinianus zaman›ndan (yani 6. yüzy›ldan) sonra sütunlar›n yap›lmad›¤›, yaflanan depremler, istilalar ve de¤iflik tahribat nedenlerine ba¤l› olarak y›k›lan daha evvelki yap›lara ait parçalar›n, 11-12. yüzy›llarda yap›lan binalarda mimari elemanlar olarak tekrar kullan›ld›¤› bilinmektedir. Apsisli yap› içerisinde ve çevresindeki dolgu toprak içerisinden ç›kan oldukça fazla say›da Osmanl› ve Bizans dönemine ait çanak-çömlek parçalar›, ço¤unlu¤u s›rs›z 10-13. yüzy›llar aras›na ait kulplar› damgal› amfora parçalar›, Geç Roma kerami¤i (African Slap Ware) ile kandiller, unguentariumlar, grafito yaz›tl› ekmek piflirme tekne parçalar› ve madeni buhurdan ile haç formlu rölikerler, bölgede dinsel bir yap›n›n varl›¤›n› belirten önemli bulgulard›r (Hayes, 1972:246vdd; 1992:Pl.1-11; 1992:Pl.18-25), Karagöz, 2008:Fig.7, Fig.11,12). daki topra¤›n durumu eski ça¤lardaki liman› aç›kça iflaret etmektedir. Marmaray Projesinin DLH taraf›ndan yapt›r›lan zemin etüt sonuçlar›na göre, bölgenin alt› ayr› alan›nda yap›lan 34,00-41,70 metre derinlikteki sondajlarda alüvyonel dolgu ve midye parçac›kl› denizsel kal›nt›lar görülmüfltür.2 Ayr›ca, çevredeki baz› inflaat temellerinden elde edilen bilgilere göre, halen kaz› alan›na 800-1000 m uzakl›kta Kara Davut Pafla Camii’nin 1980 y›llar›ndaki flad›rvan inflaat›nda3 Küçük Hamam önündeki kaz› alan› (bugün ticari yap›) (en üstte). Küçük Hamam, apsidal yap› temel kal›nt›lar› ve antik mendirek (ortada). Alta sa¤da, apsidal yap› zeminindeki basit toprak gömü mezarlar (yanda). mimar•ist 2010/4 69 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Kara Davut Pafla Camii flad›rvan inflaat›ndaki balç›k zemin. Arkaik ve Klasik dönem keramik kal›nt›lar›. 70 mimar•ist 2010/4 rastlanan zemin balç›kt›r ve bu yumuflak toprak yüzeyini sa¤lamlaflt›rmak için kullan›lan ahflap dikmeler görülmüfltür. Burada infla edilen flad›rvan temeli için 3 metre kadar derinli¤e inilmifltir ve balç›k zeminde bulunan ahflap radyal direklerin konumundan, liman›n karan›n içine do¤ru giden co¤rafi konumu anlafl›lmaktad›r. Bu nedenle, en önemli sürpriz buluntular mimari kal›nt›lar›n izlerinin son buldu¤u ve zeminin balç›k oldu¤u deplase alan›ndaki yaklafl›k 8 metre derinlikte aç›lan sondaj kaz›lar›nda ele geçmifltir. 5x5 metre boyutlar›ndaki sondaj çukurlar›nda at›klardan oluflan deniz ve at›k sularla kar›fl›k balç›k tabakas›, tafl›nabilir kütleler halinde al›n›p el ile yo¤rularak incelenmifl ve Khrysopolis antik kentinin Arkaik dönemine ait ilk çanak çömlek parçalar› görülmüfltür. Bu tip keramiklerin sadece Ege antik kentlerinde ç›kt›¤› bilinirdi. Ancak, Do¤u Yunan Keramik araflt›rmalar›n›n son y›llarda birçok yerde araflt›r›lmas›yla kuzeye do¤ru yeni merkezler oldu¤u görülmektedir. Ele geçen keramik ve amfora parçalar› bat› Anadolu buluntular› ile özellikle MÖ 650-620’lere tarihlenen Klazomenai (Do¤er, 1990:701vdd) amforalar› ile çok yak›n analoji vermektedir. Khrysopolis’in Arkaik devir keramikleri analoji bak›m›ndan, bölgede büyük olas›l›kla Kla- zomenai (Urla) ile ana kent ve koloni kent gibi bir ba¤lant›s› oldu¤unu göstermektedir (Ersoy, 1996:Pl.79, Pl.114; Posementir-Solovyov, 2006:Abb.18, Abb.34). Ayr›ca, kaz›da ele geçen amfora parçalar›n›n, uzun kal›n boyunlu, baston kulplu, gövde-a¤›z-omuzlar› flerit ve omuzda yatay ‘S’ k›vr›m› boyal› özellikleri, MÖ 650-620’lere tarihlenen Klazomenai Amforalar› ile karakteristik birlikteli¤ini göstermektedir (Sezgin, 2004:170 vdd, Fig.1-5). Khrysopolis kaz›lar›nda belirli say›da olan bu amforalar›n, Kolonizasyon devrindeki sosyoekonomik koflullara göre ilk gelen kurucu kolonistlere ait eflyalar olmas› akla gelmektedir. Erken Do¤u Yunan çanak çömlek parçalar› erken Klazomenai amfora desenlerine benzer, omuzda yatay ‘S’ biçimli bezemeli Oinokhoe parçalar› saptanm›flt›r (Ersoy, 1996:Pl.128, Pl.171). Amforalar›n MÖ 630-620’lere tarihlendi¤i düflünülürse, Khrysopolis’in, Kalkhedon’u kuran Megaral›lar›n önce gelen baflka kolonistlerce kuruldu¤u görüflü a¤›r basmaktad›r. Arkaik devirde Bat› Anadolu güney ‹onia atölyelerinin üretti¤i flerit boyal› kâseler hakk›ndaki formlar, geliflim, tipoloji, atölye saptamalar›, yay›l›m alan› gibi çal›flmalar son y›llarda dikkati çekmektedir (Kerschner, 2006:156; Schlotzhauer, 2000:407-416). fiimdiye dek sadece Bat› Anadolu’da birkaç kent üretimi olan kâselerin Karadeniz’e kadar yay›l›m alan› oldu¤u hatta yerli üretim atölyeleri oldu¤u yeni kaz›lar ile saptanmaktad›r. Khrysopolis antik kentinin de Arkaik devire ait geçen buluntular›n de¤erlendirilmesiyle bu tip bir yerli atölye olmas› olas›l›¤›n› kuvvetlendirmektedir. Bu konuda çanak çömlek parçalar›n›n nötron-aktivasyon analizi (Posamentir vd., 2009:49) görüfllerimizin tesadüf olmad›¤›n› göstermektedir. Klasik ve Helenistik dönem keramikleri Üsküdar ile çevresinde ilk kez bulunmufltur. MÖ 4. yüzy›l bafllar›na tarihlenen siyah firnisli keramikler, Büyük ‹skender’in siyasi politikas› sonucu do¤uya yapt›¤› Helenizm seferlerinde Khrysopolis’te de ufak bir Helenistik dönem yerleflme bulundu¤unu göstermektedir. Karakteristik Bat› Yamac› Kerami¤inin Bat› Anadolu’da herhangi bir antik kent kaz›s›nda ele geçmesi do¤ald›r. Ancak yaflayan bir kentin önemli bir merkezi olan Üsküdar Meydan›’nda asfalt alt›ndaki sondaj kaz›lar›nda bulunmas› ise ilginç ve önemlidir. Buras›, Klasik devirde de önemini koruyan, henüz MÖ 5-3. yüzy›lda antik liman›n dolmad›¤› Bithynia’n›n ileri bir k›y›-liman kenti idi. Sadece meydan de¤il, tüm bölgede araflt›r- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR malar›n yap›lmam›fl olmas› Helenistik dönem bilgilerimizi keramiklerle k›s›tl› k›lmaktad›r. Roma Devrinde bölgede scuti denilen deri kalkan tafl›yan askerlerden oluflan bir Roma k›fllas› oldu¤u ve bu kalkan kelimesinden türeyen scutarii teriminin yüzy›llarca sonra birdenbire yer ad› olarak ortaya ç›kt›¤› gibi tezler bulunmaktad›r (Eyice, 1976:49, dn.106). 1203 y›l›nda ‹stanbul’a gelen Haçl› ordusundan Geoffroy de Villehardouin an›lar›nda buraya “Escutaire” demektedir. MÖ 1. yüzy›lda Amasial› tarihçico¤rafyac› Strabon Geographika (XII. IV. 2) isimli eserinde Üsküdar’dan erken dönemdeki ismi olan “Khrysopolis” olarak söz etmekte ve “Bu son ülkede, Pontos’un a¤z›nda Megaral›lar taraf›ndan kurulmufl olan Kalkhedon ve bir köy Khrysopolis ve Kalkhedonlar tap›na¤› bulunur” cümlelerine yer vermektedir. Kentin Helenler devrindeki erken surlar›ndan art›k yoksun oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Roma devrinde hâlâ Geç Helenistik kültürünün yafland›¤› MÖ 1. yüzy›lda bile “Khrysopolis” denildi¤i anlafl›lmaktad›r. Ancak, kaz›da ele geçen yo¤un keramikler, kandiller, bilezik, bardak, fliflecik gibi cam eflyalar, ilginç bir piflmifl toprak bal›k tavas› ve say›s›z k›r›k çanak-çömlek parçalar› ile mermer heykel ve stel parçalar› (Karagöz, 2008:Fig.7-8), Strabon’un basit köy yerleflmesinden farkl› bir zengin görüntü sunmaktad›r. Üsküdar Meydan›’na inen vadilerde eski ça¤larda iki dere akmakta idi. Antik devirlerde Çavufl ve Bülbül derelerinin akt›¤› güzergâh, günümüzde yo¤un trafik alk›fl› olan caddelerdir. Her iki suyolunun getirdi¤i alüvyonlar ile bugün Üsküdar Meydan› sahilden içeriye do¤ru dikkat çekici flekilde dolmufl olan bir düzlüktür ve bu düzlük bitiminde yukar› do¤ru e¤imli yokufllar bafllar. Bölgenin co¤rafi konumu hakk›nda Marmaray Projesi bafllang›ç çal›flmalar›nda yap›lan sondajlar›n, jeolojik zemin incelemeleri tüm Üsküdar Meydan›’n›n tarihsel kaynaklarda söz edilen Bo¤az giriflinde içeri do¤ru girintili olan Khrysopolis Liman›’n› iflaret etmektedir. Geç Bizans döneminde de bu dolgu liman durumundan yararlan›larak yerleflim mekânlar› ile eski liman kaplanm›flt›r. Kaz›da ele geçen çok say›da amfora parçalar› ile tafl ç›palar ArkaikHelenistik devirde Khrysopolis, Roma devrinde Scutari ismini alan limana ait önemli buluntulard›r. Tafl›n kal›c› malzeme olmas›, günümüze kadar gelmesini sa¤lam›flt›r. Ortaya ç›kar›lan tafl ç›palar, -5, -6 metre deniz kotundaki sondaj çal›flmas›nda ele geçmifltir. Meydan Düzenlemesinde Apsidal Yap› Antik Kal›nt›lar›n›n Yeri Herhangi bir antik yap› kal›nt›s›n›n konservasyon-restorasyonu yap›larak yerinde korunmas›, tercih edilen ideal bir çözümdür. Bu nedenle ilk bak›flta ‘Apsidal Yap›’n›n üzerinin, fleffaf malzeme ile örtülerek halen bulundu¤u yerde korunmas› ve gelecekteki metro istasyonu ve meydan düzenlemesi ile ba¤lant›l› sergilenmesi, ideal bir koruma flekli olarak görünmektedir Fakat bu çözümün uygulamas› olanaks›z görünmektedir. Çünkü Deplase At›k Su Hatt›- Deplase alan›nda geçici yap›lan ‹SK‹ at›k su donan›m›. Apsidal yap›n›n gelecekteki meydan›n kentsel tasar›m sergilenme çal›flmas› (Tasar›m: fi. Karagöz, Çizim: Mim. Y. Bahad›r). mimar•ist 2010/4 71 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA 72 mimar•ist 2010/4 n›n buradan geçmek zorunda kalmas›, Apsidal Yap›y› yerinde ideal sergileme ve koruma olana¤› çözümünden yoksun b›rakmaktad›r. Marmaray kaz›lar› öncesi, meydan ortas›ndan geçen ve Aç-Kapa ‹stasyon çal›flmalar› nedeniyle, bölgenin Deplase-‹SK‹ ya¤mur suyu hatt› buradan geçmek zorunda kalm›fl ve Hakimiyeti Milliye Caddesi’nde kaz›lara bafllanm›fl idi. ‹SK‹ at›k su kanal çal›flmalar›, 12.07.2006 tarihli 1857 say›l› ve 19.09.2006 tarihli, 1957 say›l› Kurul kararlar› gere¤ince, Apsidal yap› arkas›ndaki tahrip olmufl d›fl çevre duvar› aras›nda kalan bofllu¤a boyutlar› 220-85 cm. aras›nda de¤iflen duvar dokular› kesilerek geçici kald›r›lm›fl ve at›k su borular› bu bölgeye yerlefltirilmiflti. Ayr›ca, yerinde kalmas› halinde, geçici olan söz konusu bu at›k su kanallar›n›n ileride yarataca¤› teknik yetersizlik ve bas›nç nedeniyle, tüm bölgenin tahribata u¤ramas› riskinin bulundu¤u, teknik yetkililerce ifade edilmektedir. Bu nedenle, kaz›lar›m›zda ortaya ç›kar›lan ve korumakla yükümlü oldu¤umuz antik kal›nt›n›n, örne¤in on y›l sonra oluflabilecek bir zarar›n› da düflünmek zorunday›z. E¤er bu oluflabilecek zarar durumunu flimdi öngörmezsek, tarih önünde kurum olarak taraf gösterilme riski ile karfl›lafl›labilir. Bu nedenle ideal çözüm, apsidal yap›n›n, konservasyonu-restorasyonu yap›larak, uygun teknik flartlarda kesilerek yerinden kald›r›larak, geçici olarak korunakl› bir alanda/mekânda tutulmas› olabilir. Üsküdar tüp geçifl çal›flmalar› tamamland›¤›nda yeniden düzenlenece¤i kamuoyunca bilinen meydanda, evvelce yerinden kesilerek kald›r›lm›fl olan tüm parçalar tekrar bir araya getirilerek rekonstrüksiyonu yap›labilir. Rekonstrüksiyonu yap›lan antik kal›nt›n›n, meydanda, halen bulundu¤u yerin üst k›sm›na rastlayan alanda sergilenmesi, kültürel bak›mdan tarihsel çevreyle de ba¤daflmaktad›r. Halbuki evvelce Üsküdar’da antik mimari bulunmad›¤› için daha eski bir geçmifl olmayaca¤› görüflleri bulunmakta idi. MS 11-13. yüzy›la ait bölgenin en eski mimari kal›nt›s›n›n, tüp geçifl istasyon alan› içinde de¤erlendirilerek, meydanda korunakl› flekilde sergilenmesi ve kentsel tasar›m içinde de¤erlendirilmesi gerekmektedir. Böylece, e¤er apsidal yap› yerinden kald›r›l›p Üsküdar at›k su borular›n›n bu deplase alan› içinde donat›m› yap›l›rsa hem gelecekte istasyon ve meydan olas› sel taflk›n›na u¤ramaz, hem de bölgenin en eski mimari kal›nt›s› meydanda sergilenip gelecek kuflaklara aktar›lan bir tarihsel emek niteli¤ini ta- fl›r. Düzenlenmesi bitmifl meydanda rekonstrüksiyonu yap›lan apsidal yap›n›n üzeri, dayan›kl› fleffaf bir malzeme ile korunakl› duruma getirilebilir ve Üsküdar Meydan›’ndaki di¤er tarihsel yap›lar› aras›nda yerini alabilir. Ayr›ca, kaz› s›ras›nda antik mimari ile ba¤lant›l› ortaya ç›kan çok say›da büyük mimari parçalar›n›n da, bulundu¤u yöreden uzaklaflt›r›lmayarak apsidal yap› ile sergilenece¤i bir ortam gerekmektedir. Tüp geçifl çal›flmalar› tamamland›¤›nda, yeniden düzenlenecek Üsküdar Meydan›’nda kaz› buluntular›n›n sergilenece¤i bir müzenin ve bu kuruma ba¤l› arkeolojik park›n bulunmas› gerekmektedir. Kaz› s›ras›nda ortaya ç›kar›lan ufak buluntular ve kompozit, impost, ion-impost, korint, kübik bafll›klarla sütunlar ve büyük mimari parçalar birlikte sergilenmelidir. Meydan›n Bo¤az’a do¤ru olan sol yan›nda ortaya ç›kar›lan apsidal yap› da sergilenecek flekilde restore edilmeli, müze binas› ile tamamlay›c› nitelikte oldu¤undan istasyon meydan düzenlemesinde dikkate al›nmal›d›r. Bu müze binas› için, apsidal yap›n›n hemen arkas›nda, Erken Osmanl› dönemine ait bina olan ve günümüzde market olarak kullan›lan Küçük Hamam ile karfl›s›ndaki Valide ‹mareti (ticari amaçla kullan›lmak üzere restorasyondad›r) uygun yap›lard›r. Ancak, bunlar›n olmas› için yerel yönetimlerin kararlar› gerekmektedir. Marmaray kaz›lar› öncesi, efsanelerde söz edilen Üsküdar’›n antik dönemleri gerçe¤e dönüflmüfltür. Bunun için müze oluflumu gereklidir. Marmaray-Üsküdar kaz› sonuçlar› çok önemli bir noktay› göstermifltir ki, bölgede özellikle meydan ve meydan› çevreleyen semtlerde yap›lacak her tür altyap› ya da temel kaz›lar›n›n arkeolojik disiplin denetiminde yap›lmas› zorunludur. Çünkü Marmaray kaz›lar› meydanda infla edilen istasyon alan›n› kapsad›¤› için kaz› k›s›tl› alanlarda yap›lm›flt›r. Bunun için ileride yap›lacak herhangi bir kaz›da ele geçen buluntu ve mimari kal›nt›lar, bugüne dek taraf›m›zdan ortaya ç›kar›lan ve bilimsel incelemeleri yap›lanlar›n devam›n› getirecektir. Sonuçta, antik kent Khrysoplis ve liman› hakk›nda Marmaray projesi alan› içindeki k›s›tl› alanda kaz›lar yap›lsa da, önemli ve ilk kez ortaya konulan sonuçlara ulafl›lm›flt›r. Marmaray projesinin arkeolojik kurtarma kaz›lar›, bölgenin en eski devirlerine ulaflmam›z› sa¤lam›flt›r. E¤er bu büyük proje olmasayd›, arkeoloji dünyas› önemli buluntulara ulaflamaz, bölgenin MÖ 7. yüzy›la giden tarihi bilinemez ve antik kaynaklarda efsane ile gerçe¤in kar›flt›¤› tarihsel DOSYA fiehrazat Karagöz, Dr., Arkeolog Notlar: 1. Kaz› tarihçesi için: Karagöz, 2007c, s.2 vdd. 2. Bu bilgileri elde etmemize yard›mc› olan Ulaflt›rma Bakanl›¤› DLH ‹stanbul Bölge Müdürü Say›n Dr. Müh. Haluk Özmen’e teflekkür ederim. 3. Bu inflaat kaz›s›n› yapan ve zaman›nda foto¤raflar› çekerek, bugün faydalanmam› sa¤layan Say›n Mimar Demirhan Akyüz’e (‹nsa) teflekkür ederim. 4. N. Tuna, Gebze-Haydarpafla, Sirkeci-Halkal› Banliyö Hatt› ‹yilefltirme Etüdü / Bo¤aziçi Tüp Geçifl Ba¤lant›s› Do¤al ve Kültürel Varl›klar›n Etki De¤erlendirme Ek Raporu, Kas›m 1997, Üsküdar k›sm›, s.14-15. Seçilmifl Kaynakça: • Do¤er, E. (1990) “Klazomenai’de Antik Kaynaklara Dayal› Tar›msal ‹hraç Ürünler ve Ticari Amphora Üretimleri Üzerine Gözlemler”, X. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1986/2, 701-710, lev.332-337. • Ersoy, Y. (1996) Clazomenae: The Archaic Settlement, (Ph.D.Diss.Bryn Mawr College 1991) • Eyice, S. (1976) Bizans Devrinde Bo¤aziçi, ‹stanbul Eyice, S. (1998) “‹stanbul’da XVIII. Yüzy›lda Mescide Dönüfltürülen Son Bizans Kiliseleri”, 17. Yüzy›l Osmanl› Kültür ve Sanat›” 19-20 Mart Sempozyum Bildirileri. • Grossmann, P. (1966) “Beobachtungen an der KefeliMescid in ‹stanbul”, ‹stMitt16, s.241-249, Abb.1-2, Taf.49-50. • Hayes, J.W. (1972) Late Roman Pottery, Roma. • Hayes, J.W. (1992) Excavations at Saraçhane in Istanbul, V.1-2, Princeton. • Karagöz, fi. (2005) Eskiça¤da Depremler, TEBE Yay›n›, ‹stanbul. • Karagöz, fi. (2007a) “Marmaray Projesi - Üsküdar Meydan› Aç-Kapa ‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›”, 15. Müze Kurtarma Kaz›lar› Semineri, 20-24 Nisan 2006, Alanya. • Karagöz, fi. (2007 b) “Üsküdar: Gerçe¤e Dönüflen Kent”, Arkeo-Atlas, say›: 6, s.162–67. • Karagöz, fi. (2007c) “Khrysopolis’in Koloni Kenti Olarak Tarihte Yeri”, Gün Ifl›¤›nda ‹stanbul’un 8000 Y›l› Marmaray, Metro, Sultanahmet Kaz›lar›, Yay. Haz. ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR gerçeklerden hâlâ bihaber kal›n›rd›. Marmaray projesinin, tarihî çevre ile ilgili “kültürel fizibilite” raporlar›nda bölgenin tarihsel ve arkeolojik de¤erleri hakk›nda bilgiler yetersiz kalm›flt›r. Sadece, Üsküdar ‹stasyonu metro girifllerinin, havaland›rma bacalar›n›n oluflumuyla günümüzdeki binalara göre uygunluk durumlar› ele al›nm›flt›r.4 Fatih devri yap›s› olan ve bugün market olarak Küçük Hamam’dan bile, “günümüzdeki ticari bina” olarak söz edilmesi dikkat çekicidir. Göz ard› edilen bölge tarihi bilindi¤i üzere, herhangi bir el kitab›nda ya da ansiklopedide bulunmamaktad›r ve özellikle ciddi bir kaynak araflt›rmas› gerektirmektedir. E¤er, proje haz›rl›k aflamas›nda bu konuyu ilgili Klasik tarih e¤itimi alm›fl uzmanlarca incelenerek gerçek bir rapor haz›rlansayd›, hem arkeolojik kaz›lar›nda hem de inflaat çal›flmalar›nda sorunlar yaflanmaz, yaflansa bile asgari düzeyde kal›rd›. A.Karamani, ‹stanbul, s.32-53 ve kat.no.Ü1–Ü20. • Karagöz, fi. (2007d) “Marmaray Projesi Üsküdar ‹stasyonu Arkeolojik Kurtarma Kaz›lar›” ‹dol, say›: 34, s.215. • Karagöz, fi. (2008) “Marmaray Kaz›lar›n›n Arma¤an› Bir Antik Kent: Khrysopolis-Scutari”, Haberler, Türk Eskiça¤ Bilimleri Enstitüsü, say›: 26, s.1-6, Res.1-7. • Karagöz, fi. (2010) “Marmaray-Üsküdar Kaz›lar›nda Ortaya Ç›kar›lan On ‹kinci ve On Üçüncü Yüzy›l Yap›s›”, 1. Uluslararas› Sevgi Gönül Bizans Araflt›rmalar› Sempozyumu: On ‹kinci ve On Üçüncü Yüzy›llarda Bizans Dünyas›nda De¤iflim (First International Sevgi Gönül Byzantine Studies Symposium: Change in the Byzantine World in the Twelfth and Thirteenth Century), 25-28 Haziran 2007, ‹stanbul, s.413-423. • Knoblauch, P. (1977) Die Hafenanlagen und die Anschlissenden Seemauer von Side, Ankara TTK yay›n›. • Özmen, H. ‹. (2007) “Tarihe ve Kültüre Sayg›: Marmaray”, Gün Ifl›¤›nda ‹stanbul’un 8000 Y›l› Marmaray, Metro, Sultanahmet Kaz›lar›, Yay. Haz. A.Karamani, ‹stanbul, s.22-27. • Nausch, H. (1976) Untersuchungen zur Pfeilerbasilica im 9. Jh. in Kleinasien, Inaugural-Dissertation zur Erlangung des Doktorgrades des Philosophie am der Ludwig-Maximilian-Universitaet zu München, Wien, 225. • Petrus Gyllius, Petri Gyllii, De Bosporo Thracio, Libri III, MDLXI (‹stanbul Bo¤az›, Lat.Çev. E. Özbayo¤lu, ‹stanbul, 2000). • Posamentir, R-Solovyov, S. (2006) “Zur Herkunftsbestimmung archaisch–ostgriechischer keramik: die Funde aus Berezan in der Eremitage von St.Petersburg” ‹stMitt 26, 103-127. • Posamentir, R., Arslan, N., Birzescu, I., Karagöz, fi., Mommsen, H. (2009) “Zur Herkunftsbestimmung archaisch-ionischer Keramik III: Funde aus den Hellespontstädten,Histria u. Olbia” ‹stMitt 59, s.35-50. • Sezgin, Y. (2004) “Clazomenian Transport Amphorae of the Seventh and Sixth Centuries”, Klazomenai, Teos and Abdera: Metropoleis and Colony (Proceedings of the International Symposium held at the Archaeological Museum of Abdera, 20-21 October 2001), Thessaloniki. • Tünay, ‹. (1983) “Geç Bizans-Erken Osmanl› Duvar Teknikleri”, VIII. Türk Tarih Kongresi, C.III, Ankara, s.1691-1696. • Villehardouin, G. de (1880-1870) La Conquete de Constantinople, Paris, (E. Faral Bask,1938). Archaeological Excavations of Marmaray in Üsküdar Although limited in surface area, the excavations conducted in Üsküdar within the frame of Marmaray Project brought light in valuable information about Khrysopolis and its harbor. Portable items like amphorae, anchors and fishinghooks as well as the immoveable finds such as the remains of piers, quay and breakwaters provide evidence for the harbor site mentioned in ancient sources. Without this great project, the world of archaeology could not reach these important results which remain ignorant about the early history of this area reaching back to the 7th century BC. The oldest extant architectural remains of the area dating to the 11th - 13th centuries AD must be displayed under protection within the urban planning concept. Our studies with the excavation architects has led to the removal of the apsidal building, while it is on the displacement line, to be rebuilt and replaced at the Üsküdar Square. In case the apsidal building is removed and the waste water system of Üsküdar is installed in this displacement line it will be possible to prevent a lot of flooding to the station and the square, and also to prevent the oldest architectural remains of the area to carrying them to the future. mimar•ist 2010/4 73 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar ‹mgelemini Sinematografik Mekân Üzerinden Okuma Ayla Ayy›ld›z Potur S osyoloji, toplumu bir dikotomi ekseninde kavramsallaflt›r›r. Bu kutupsallaflt›rma, toplumsal iliflkilerin Gemeinschaft ve Gesellschaft olmak üzere iki temel biçimi oldu¤unu öne süren Tönnies’e (2001) dayan›r. Gemeinschaft, sözleflme, planlama ve bilinçli örgütlenmeye dayanmayan bir toplum birimini tan›mlarken, Gesellschaft ise, önceden tasarlanarak kurulmufl, niteli¤i gere¤i sözleflmeye dayanan bir toplumsal iliflki ile aç›klan›r. Gemeinschaft, dayan›flma türü do¤al kuvvetlerle sa¤lanan bir topluluk biçimidir. Do¤an›n ürünüdür. Toplulu¤un oluflumunda kiflisel iradelerin herhangi bir etkisi yoktur. Birey, dünyaya geldi¤i andan itibaren kendisini nas›l bir yuvaya ait olarak görürse, bu topluluk birimini de benzer biçimde içsellefltirir. Üyeleri parça parça bireyler olarak de¤il, tüm insanlar olarak birbirine ba¤l›d›r. “Birlik”, Gemeinschaft için önemli bir anahtar kelimedir. Bu nedenle, bu örgensel topluluk biçiminde, birey istemi, kamu iradesinin gerisindedir. Gesellschaft kavram› ise, birbirlerinden kopuk durumdayken kendi özel ç›karlar›n› etkili bir biçimde sürdüremeyece¤ini kavrayan ve bu yüzden bir araya gelen bireyler taraf›ndan önceden tasarlanarak kurulmufl bir toplumsal iliflki ile aç›klan›r. Do¤an›n bir ürünü ve do¤al bir örgenlik olarak aç›klanamayan bu toplumsal iliflki, “mekanik” dayan›flmaya dayanan bir etkileflimle ifadelendirilir. Bu iliflki türünde, Gemeinschaft yap›ya dayal› toplumlar taraf›ndan önemli görülen “ortak irade” yerine, “bireysel irade”, “sorgusuz kabul” yerine “ö¤reti, doktrin”, “töre, adet” yerine “bireysel seçim”, “do¤al dayan›flma” yerine “sözleflmeli dayan›flma”, “kolektif mülkiyet” yerine “kiflisel mülkiyet” etkendir. Sosyolojinin, Gemeinschaft / Gesellschaft kavramlar› üzerine kurulu dikotomik yaklafl›m›, toplumsal dönüflümü, gelenekselin hâkim oldu¤u bir düzenden (gemeinschaft) rasyonalitenin hâkim oldu¤u bir düzene (gesellschaft) evrilmesiyle aç›klar. Bu evrilme, modern toplumun kentleflme sürecinin zorunlu bir dinami¤i olarak karfl›m›za ç›kar. 74 mimar•ist 2010/4 Gelenek, “bizden” ve “di¤eri”, “içerideki” ve “öteki” kavramlar›n› birbirinden ay›r›r. “‹çerideki” olmak yaflamsal de¤er tafl›d›¤›ndan ötekilerden ayr› olmay› gerektirir. Ancak buna ra¤men, geleneksel toplumlarda “mahallelilik” kavram›, farkl› köken, mezhep, etnisiteden gelen insanlar›n farkl›l›klara ra¤men bir arada “birlik” içinde yaflad›¤› bir örüntüyü temsil eder. Her ne kadar, sosyolojik paradigma, Gemeinschaft’›n geleneksel toplumun d›fl›nda, modern toplumda da varl›¤›n› koruyabilece¤i olas›l›¤›n› çekinceli bulsa da, “mahallelilik” olgusuna yaklafl›m farkl›laflmaktad›r. Gesellschaft yönelim, komfluluk, kolektif aidiyet gibi iliflki a¤lar›na da alternatif kamusall›klar aras›nda yer vermektedir. K›rsaldan kentsele, Gemeinschaft’tan Gesellschaft’a eklemlenme sürecinde, “yaln›zlaflma”, “yabanc›laflma”, “aidiyetsizlik” duygular›n›n oluflma olas›l›¤› bu tolerans› beraberinde getirmifltir. Dönüflüm, ayn› zamanda, “yersel kimlik”, “aidiyet”, “kendileme” gibi kavramlar›n çevresel psikoloji vokabülerine girdi¤i gündemle paralellik göstermektedir. Anlay›fla göre, “kendileme” insan ruhunun belki de en önemli, fakat en az bilinen ihtiyac›d›r. Bireyin çevresine (evrene) demir atmas›, kök salmas›, antropolojik olarak bir yere ve bunun da ötesinde bir yersel kimli¤e ihtiyaç duymas› son derece do¤ald›r. “Oraya ait oldu¤unu hissetme”, “benim kentim/semtim/mahallem diyebilme”, “orayla özdeflleflerek, sahip ç›karak, içsellefltirme” gibi olgular, modernist düflünce yap›s›n›n toplum bilimlerine yaklafl›m›n›n farkl›laflt›¤› gündemle beraber önem kazanm›flt›r. (Low ve Altman, 1992; Hidalgo ve Hernandez, 2001; Jorgensen ve Stedman, 2001; Stedman, 2002; Kyle vd., 2004; Lewicka, 2005). Üsküdar, sinematografik mekânda pitoresk imaj›n›n yan› s›ra, geleneksel kent karakteristi¤ini yans›tan, mahalle kültürünün sürdürüldü¤ü “yer” imgesiyle yaflam bulur. 1940 ve 1950’li y›llarda gerçeklefltirilen “Senede Bir Gün”, “Mahallenin Namusu”, “Üsküdar ‹skelesi”, “Kâtibim”, “Son Beste”, 1960’l› y›llarda ger- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR çeklefltirilen “Gurbet Kufllar›”, “Ah Güzel ‹stanbul”, “Gecelerin Ötesi”, “Son Kufllar”, “Bizim Mahalle”, “Berdufl” isimli sinema filmleri bunlardan baz›lar›d›r. Özellikle, Gurbet Kufllar› (Halit Refi¤, 1964) filminde, Anadolu’dan göç eden ailenin Haydarpafla Gar›’ndan kente girifli, k›rdan kente göçün beyaz perdeye yans›d›¤› ilk sahne olarak sineman›n unutulmazlar› aras›ndaki yerini alm›flt›r. Yabanc›laflma, aidiyet, kentte yer edinme, mahalleli olma temalar› üzerine odaklaflan çal›flmada “yaflanan mekân” Üsküdar Selimiye’dir. K›rsaldan kentsele, Gemeinschaft’tan Gesellschaft’a geçifl süreci, göç edilen yeni yaflamsal çevreyle uyum sorunlar› Selimiye’nin geleneksel kent dokusu tan›kl›¤›nda gerçekleflir. Göçle gelinmifl olan bu kentsel doku, ailenin köklerinin yer ald›¤› yerleflime oranla çok farkl› özellikler göstermemesine ra¤men, eklemlenme süreci oldukça sanc›l›d›r (Aç›k, 2005). Üsküdar bu çal›flmada, 1980’li y›llara de¤in gerçeklefltirilmifl olan ‹stanbul filmlerinin ortak vurgusunda oldu¤u gibi “Bo¤az” iliflkileri ile dikkat çeker. Her ne kadar, 1996 yap›m› “‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda” filminde “Üsküdar” ifadesinde “Bo¤az” imgelemi kaç›n›lmaz olsa da, son çeyrek yüzy›lda sinematografik çal›flmalarda Üsküdar’›n pitoresk kimli¤ine yönelik vurgunun azald›¤›n› gözlemlemek mümkündür. Bu dönemde gerçeklefltirilen çal›flmalarda, sinematografik mekân olarak Üsküdar, özellikle komfluluk, mahallelilik, kolektif aidiyet gibi iliflki a¤lar›na vurgu yapmak üzere seçilmektedir. Üsküdar’›n sinematografik mekânda yans›mas›nda Kuzguncuk önemli bir rol kazan›r. Yörenin fiziksel dokusunun yan› s›ra, sosyal dokusunun fon destekli kapsaml› programlar olmaks›z›n korunabilmifl olmas›, literatürde “seçkinlefltirme”, “soylulaflt›rma”, “mutenalaflt›rma” gibi çeflitli ifadeler ile kavramsallaflt›r›lan dönüflümün (gentrification) (Hamnett, 1984; Kennedy ve Leonard, 2001; Ley, 2003), yöre sakinlerinin “yerinden edilmesi” süreci (displacement) (Schill ve Nathan, 1983; Roberts ve Sykes, 2000) ile sonuçlanmam›fl olmas› bunda etkendir. Mills’in (2004, 2006) “‹lya’n›n Bostan›n› Korumak: Kuzguncuk’ta Bir Mahalle ‘Landscape’i Özlemini Gerçeklefltirmek” bafll›kl› çal›flmas›nda ifadelendirildi¤i üzere, yöredeki korunmuflluk “kimlik çizme” hareketi ile aç›klanmaktad›r. Çeflitli araflt›rma sonuçlar›n›n da destekledi¤i üzere (Ayy›ld›z ve Atasoy, 2000), yöre halk› yaflad›¤› mekâna sahip ç›kmaktad›r. Yap›laflma tehlikesine karfl› bostan› koruma mücadelesi, trafo talebine karfl› gerçeklefltirilen sistematik karfl› durufl gibi sivil toplum hareketleri ile de somut olarak desteklenen bu sahiplenme duygusu, yöredeki yerleflik nüfusun, yaflad›klar› konutu elden ç›kar›p baflka bir çevreye yerleflerek, tüketim standartlar›n› yükseltmek yerine, ekonomik rant ba¤lam›nda, eskisinden daha de¤erli bir konutta, Kuzguncuk’ta yaflamaya devam etme tercihini kullanmas› ile sonuç bulmufltur. Kira bedellerinin yükselmesi nedeniyle, yöredeki yerleflik nüfusun ikinci, üçüncü ve sonraki kuflaklar›n›n yöreden ayr›lmamas›n› sa¤lamak amac›yla, Kuzguncuklunun Kuzguncuklu için farkl› bir kira politikas› uygulad›¤›n› gözlemek mümkündür (Morgül, 2006). Yaflayanlar, kendisini Kuzguncuk’a, Kuzguncuk’u kendisine ait hissetmektedir ki, yörenin özgün niteli¤i olan di¤er çevrelere oranla daha iyi korunabilmesinin ard›nda yatan temel etmenlerden biri de, bu “aidiyet” duygusudur. mimar•ist 2010/4 75 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Foto¤raflar: Aç›k, B. (2005) “Türkiye’de Yaflanan Göçün Yaratt›¤› Toplumsal De¤iflme ve Türk Sinemas›”; www.kanald.com.tr; www.showtv.com.tr. 76 mimar•ist 2010/4 Bu nedenlerle, yöre, komfluluk, mahallelilik, kolektif aidiyet gibi iliflki a¤lar›na vurgu yapma amac›n› tafl›yan sinematografik aray›fl aç›s›ndan biçilmez kaftan niteli¤indedir. Kuzguncuk’ta gerçeklefltirilen “Perihan Abla”, “Ekmek Teknesi”, “Hayat Bilgisi” gibi televizyon dizilerinde, yöre yaflayanlar›, Gemeinschaft örgensel topluluk biçimlerinde oldu¤u gibi yaz›l› kurallara dayanmayan kolektif bir dayan›flma sergiler. Kentleflmenin ve küreselleflmenin beraberinde getirdi¤i sorunlara karfl› “birlik” ilkesine dayal› bir direnifl söz konusudur. Yaflad›klar› “kentsel parça”, “sokak”, “mahalle”, yaflayanlar› aç›s›ndan s›n›rlar› belirlenmifl, s›¤›n›labilir, korunakl›, yeniden canlanabilmek için sinematografinin belgeleyici niteli¤ine baflvurur. Bu ba¤lamda, mekâna yönelik farkl› bak›fl aç›lar› gelifltirerek insan gözünün yerini alan sinema dilinin (Öztürk, 2008), Üsküdar imgelemine yönelik fark›ndal›¤› art›rd›¤›n› söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Özellikle geleneksel kent dokular›na yönelik toplumsal hassasiyet (?) konusundaki ezberi bozan bu okuma, mekân kurgusunun tarihî - kültürel - yaflamsal bütününe yönelik imgesel bir hat›rlatma de¤eri kazanmaktad›r. Gündelik yaflam içinde fark edilmeyen, basit yüzeysel kalan, s›radanlaflan, kentli için herhangi bir haf›za bar›nd›rmayan mekânsal iliflki, sinematografinin güvenli bir yuva niteli¤indedir. Yöre yaflayanlar›, nesillerdir bir aradad›r. Geleneksel sosyal iliflki a¤lar› süreklilik gösterir ve bütünlefltiricidir. Farkl› köken, mezhep, etnisiteden gelen bireyler, ötekiliklerine ra¤men, bir bütünün tamamlay›c› parçalar›n› oluflturur. Sinema dili “ben” duygusundan daha a¤›rl›kl› olarak “biz” duygusunu yans›t›r. “Hababam S›n›f›” (Kofluyolu), “Süper Baba” (Çengelköy), “Yaprak Dökümü” (Çengelköy), “Hat›rla Sevgili” (Beylerbeyi) gibi film ve dizilerde de benzeri bir sinematografik yans›may› gözlemek mümkündür. Çal›flmalar bir bütün olarak de¤erlendirildi¤inde, kamusal olanla iliflkisi zaman içinde tekrar tekrar yeniden örülen sinema dilinin, Üsküdar imgeleminin d›flavurumunda iflaretsel de¤eri oldukça yüksek kitlesel bir iletiflim arac› olarak ifllev kazand›¤› gözlenebilir. Yerin ruhunu kaybetti¤i bir gündemde (Auge, 1997), sinematografi, röperleri kendi zaman› ile iliflkilendirerek kaydetti¤i için Üsküdar kent imgelemi aç›s›ndan hat›rlat›c› bir bellek rolü kazan›r. Yeni teknolojiler ve iletiflim kanallar› ile beraber de¤iflimin h›z›na yetiflilemeyen gerçekli¤inde, as›lacak, tutunacak noktalar bulamayarak toplumsal bellekten yitip gitmek üzere olan hat›ralar katk›s›yla farkl›lafl›r. Toplumsal haf›zada kaydedilmifl kentsel imgelerin üzerine, kendi araçlar›yla oluflturdu¤u yeni imgeleri çak›flt›rma gücüne sahip olan sinema dili, bir anlamda Üsküdar kolektif imgelemini yeniden oluflturma potansiyeline sahiptir. Yüklenilen yeni anlamsal ba¤lamlarla “hat›rlat›lan” Üsküdar, “yaflanan” Üsküdar’›n ötesinde bir kimlik kazan›r. Sinematografik mekân olarak Üsküdar’›n seçildi¤i örneklerde, kentsel kurgunun adeta filmin ana karakterlerinden birini temsil etti¤ini söylemek mümkün olabilir. Hatta baz› durumlarda, karakterlerin Üsküdar temsilinin yan›nda arka planda kald›¤› dahi gözlenebilir. Bu örneklerde gündelik yaflam özelliksiz bir fon olmaktan öte kavramsal bir nosyon olarak öne ç›kar. Sinema dili, Üsküdar’› ifadelendirirken, gerek yaratt›¤› gerekse de içinde bulundu¤u zaman›n kültürel arkeolojisini ortaya ç›kart›r. Son söz olarak söylenilebilir ki, Üsküdar, sinematografik çal›flmalarda, kente iliflkin her türlü ölçek, ›fl›k, renk, ak›flkanl›k, ötekilik ve mimari kod ile sinemasal olan karede kendisini hissettirir. Dethier’›n (1993) “Yüce ve sefil burada el eledir. ‹flte bu da, bu çevreyi bu denli pitoresk k›lar” söylemiyle ifadelendirdi¤i Üsküdar imge- DOSYA Ayla Ayy›ld›z Potur, Ö¤r. Gör. Dr. GYTE Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü Kaynakça: • Aç›k, B. (2005) “Türkiye’de Yaflanan Göçün Yaratt›¤› Toplumsal De¤iflme ve Türk Sinemas›”, Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskiflehir. • Auge, M. (1997) Yer olmayanlar: Üstmodernli¤in Antropolojisine Girifl (Non-lieux Introduction a une Anthropologie de la Surmodernite), Kesit Yay›nc›l›k, ‹stanbul. • Ayy›ld›z, A. ve Atasoy, A. (2000) “An Appraisal on Identity, Place Attachment and Appropriat›on, Case Study: Kuzguncuk - Istanbul”, Which Perspectives? Cities, Social Life and Sustainable Development, Eds.: G. Moser, E. Pol, Y. Bernard, M. Bonnes, J. Corraliza and M.V. Giuliani, Metropolis, 2000, Publicacions de la Universitat de Barcelona, Barcelona. • Dethier, P.A. (1993) Bo¤aziçi ve ‹stanbul, Eren Yay›nlar›, ‹stanbul. • Hamnett, C. (1984) “Gentrification and residential location theory: A review and assessment”, Geography and the Urban Environment, Eds.: D. Herbert and R. Johnston, Wiley and Sons, New York. • Hidalgo, M. C. ve Hernandez, B. (2001) “Place attachment: conceptual and empirical questions”, Journal of Environmental Psychology, 21, s.273-281. • Jorgensen, B. S. ve Stedman, R. C. (2001) “Sense of place as an attitude: Lakeshore owners attitudes toward their properties”, Journal of Environmental Psychology, 21, s.233-248. • Kennedy, M. ve Leonard, P. (2001) Dealing with neighbourhood change: A primer on gentrification, The Brookings Institution, Washington. • Kyle, G. T., Mowen, A. J. ve Tarrant, M. (2004) “Linking place preferences with place meaning: An examination of the relationship between place motivation and place attachment”, Journal of Environmental Psychology, 24, s.439-454. • Lewicka, M. (2005) “Ways to make people active: Role of place attachment, cultural capital and neighborhood ties”, Journal of Environmental Psychology, 4, s.381-395. • Ley, D. (2003) “Artists, aestheticisation and the field of gentrification”, Urban Studies, 49 (12), s.2527-2544. • Low, S. M. ve Altman, I. (1992) “Place attachment: A conceptual inquiry”, Place attachment, Eds.: I. Altman, S. M. Low, Plenum Press, New York and London. • Mills, A. (2004) “Streets of Memory: The Kuzguncuk Mahalle in cultural practice and imagination”, unpublished doctoral dissertation, The University of Texas at Austin. • Mills, A.. (2006) “‹lya'n›n Bostan›n› Korumak: Kuzguncuk'ta Bir Mahalle ‘Landscape’i Özlemini Gerçeklefltirmek’ (Saving Ilya’s Garden: Realizing Desires for a Neighborhood Landscape in Kuzguncuk), ‹stanbul'da Soylulaflt›rma: Eski Kentin Yeni Sakinleri (Gentrification in Istanbul: An Old City’s New Residents), Eds.: D. Behar and T. Islam, Institut Francais d'Etudes Anatoliennes, Bilgi University Publications, Istanbul. • Morgül, T. (2006) “Kuzguncuk Üzerine Kafas› Kar›fl›k Bir Deneme”, Mimar.ist, 21, s.64-68. • Öztürk, M. (2008) Sinematografik Kentler Mekânlar, ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR lemini, sosyal kültürel fiziksel tüm bileflenleriyle sinematografik mekân üzerinden okumak mümkündür. Hat›ralar, Arzular, Agora Kitapl›¤›, ‹stanbul. • Roberts, P. ve Sykes, H. (2000) Urban regeneration, Sage, London. • Schill, H.M. ve Nathan, P.R. (1983) Neighborhood reinvestment and displacement, Sate University of New York Press, Albany. • Stedman, R. C. (2002) “Toward social psychology of place. Predicting behavior from place-based cognitions, attitude, and identity”, Environment and Behavior, 34, s.561-581. • Tönnies, F. (2001) Community and Civil Society, Cambridge University Press. Reading Üsküdar Imagination from the Cinematographic Space Gemeinschaft and Gesellschaft are dichotomic sociological categories of human association. Gemeinschaft is an association in which individuals are oriented to the large association as much if not more than to their own self interest. Individuals in Gemeinschaft are regulated by common ideas or beliefs about the appropriate behaviour and responsibility of members of the association to each other and to the association at large, associations marked by “unity of will” Gemeinschaft could be explained with “shared place” and “shared beliefs”. In contrast, Gesellschaft is maintained through individuals acting in their own self interest. Gesellschaften emphasize secondary relationships rather than familial or community ties (Tönnies 2001). In modern society transformation from Gemeinschaft to Gesellschaft is unavoidable. Üsküdar is reflected to cinematographic space with not only its spectacular “pitoresk” traditional characteristic but also culture of neighbourhood. “Gurbet Kufllar›” as a cinematographic study is an example of the dilemma (Gemeinschaft - Gesellschaft). Üsküdar is chosen as a cinematographic place in order to reflect some social relationships such as “mahallelilik”, “neighbourliness”, “collective belonging” and etc. In this context Kuzguncuk gains an important role. The case of Kuzguncuk is differentiated from other gentrification experiments in terms of process dynamics. It represents a model of successful conservation of valuable social and physical environment through community action process. It can be defined as a successful example neighbourhood activism, which is a way of achieving urban regeneration in settlements facing tremendous displacement pressure. In the case of this region, with the sense of community and environmental awareness, displacement of original local residents is prevented. Therefore, Kuzguncuk is an appropriate cinematographic place to reflect traditional relationships such as “mahallelilik”, “neighbourliness”, “collective belonging”, and etc. In several examples (Çengelköy, Beylerbeyi, Selimiye) it is possible to observe a similar cinematographic reflection. The common characteristic of these studies is the reflection of urban relations. Urban relation gains an important role in the cinematographic narration. In these studies, Üsküdar can be observed in cinematic frames with all the scale, light, colour, continuity, otherness and architectural code of the city. mimar•ist 2010/4 77 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA ‹tibarl› Bir Mevki: Salacak Murat fiahin S Salacak, kendisinin olmad›¤› bir resimle temsil edilir ço¤u zaman, K›z Kule’li ya da K›z Kule’siz. alacak, Üsküdar’›n eski ‹stanbul’a bakan sahilinde, tafl›d›¤› soyut ve somut de¤erlerle kentin ve kiflilerin haf›zas›nda önemli yer tutan tarihî bir semttir. Bu yaz›, küçük olmas›na karfl›n yayg›n olarak bilinen semtin, geçmiflte ve bugün, tafl›d›¤› ve kaybetti¤i de¤erleri ele alarak, yerleflim içindeki sayg›n yerinin gerekçelerini zaman-mekânsal boyutta incelemektedir. Yaz›n›n temel amac›, yerin önemini bir kez daha ortaya koyarak, mekânsal de¤iflimin boyutlar›na iflaret etmek ve gelecekte yap›lacak olas› iyilefltirici çabalara ›fl›k tutmakt›r. Çal›flmada, literatür araflt›rmas› ve gözlem yard›m›yla yerin kimli¤ini tan›mlayan ö¤eler belirlenmifl, bu ö¤elerdeki korunan yönler ve de¤er kay›plar› ortaya koyulmufltur. Öznel anlat›mlara da yer verilen yaz›n›n ilk bölümünde, söz konusu yerin etimolojik aç›dan ve sosyokültürel ba¤lamda kent bütünü ve sosyal-fiziksel çevre içindeki anlam› tart›fl›lm›fl, ikinci bölümünde, Salacak’› geçmiflte itibarl› k›lan yap›lar ve olaylar aktar›lm›fl, son bölümde de¤er kayb›na neden olan etmenlere yer verilerek mevcut durumun tespitine iliflkin ç›kar›mlar yap›lm›flt›r. Sonuçta geçmifl-bugün-gelecek ekseninde bir karfl›laflt›rma olana¤› yarat›lm›flt›r. Salacak’›n Yeri ve Etimolojik Anlam› Salacak olarak bilinen semt, Üsküdar’›n Tarihi Yar›mada’ya bakan ve K›z Kulesi ile bütünleflmifl olan k›y›s›nda, kuzeyde Ayazma, güneyde ‹hsaniye semtleri, do¤uda Do¤anc›lar Caddesi ile belirlenmifl olan aland›r. Yak›n geçmiflte, Sinanpafla ‹mrahor Mahallesi, ‹hsaniye Mahallesi ile birlefltirilip resmî olarak s›n›rlar› yeniden belirlenen k›y› bölgesi “Salacak Mahallesi” ad› ile tan›mlanm›flt›r. 78 mimar•ist 2010/4 Her ne kadar de¤iflik alg›lanan s›n›rlar› olsa da Salacak, Üsküdar Meydan›’ndan Harem’e kadar uzanan k›y› band› ile geri plan›ndaki konut a¤›rl›kl› yerleflmeden ve yüz yüze bakt›¤› ‹stanbul’dan mekânsal ve sosyal aç›dan ba¤›ms›z olarak ele al›namayacak kadar kapsaml› bir etkileflim a¤› içindedir. O nedenle bu yaz›da da Salacak’›n s›n›rlar› oldu¤undan genifl çizilmifltir. Salacak isminin nereden geldi¤i konusunda pek çok görüfl ve söylence bulunmaktad›r: Solmaz (1991:34), “Sala”n›n köy, “Salacak”›n ise köycük anlam›na geldi¤ini belirtmektedir. ‹çinde çeflmesi olan küçük meydan› ve onu saran ahflap evler ve k›vr›ml› sokaklar düflünüldü¤ünde bu yaklafl›m semtin köy benzeri dokusu ile örtüflmektedir. Abdülbaki Gölp›narl›’ya (1984) göre ise Salacak ismi, ölü çekenler ya da ölü çekilen dört kollu tabut anlam›n› tafl›yan “Salaca”dan gelmektedir. Salaca, Anadolu’da kullan›lm›fl olan dört kollu bir tahtad›r. “Ölüyü bu tahtan›n üzerine yat›r›rlar, üstünü flalla, örtüyle örterler... Üsküdar’daki Salacak sarayda ölenler o iskeleden karfl›ya geçirildi¤i için bu adla adland›r›lm›flt›r” (Gölp›narl›, 1984:92). Salacak’›n sözlük anlam›n›n kerevet, teneflir, tabut, sedye ve teskere (Arseven, 1983:1749) olmas› bu görüflü güçlendirmektedir. Le Corbusier’in (1996:90) “toz ve unutulmufllukla örtülmüfl eski bir kabristan” olarak tan›mlad›¤› bir yer olan Üsküdar’da bir semtin ölümle ilgili bir ad›n›n olmas› ola¤an say›labilir. Ancak geçmiflte Salacak, bu hüzünlü anlam›n›n aksine, konumu ve tafl›d›¤› özellikler nedeniyle, oldukça itibarl› ve “çok-de¤erli” bir mutluluk mekân› olmufltur. Yerin ‹mgesi E¤er “Salacak” ad›nda bir resim kurgulanmas› ya da foto¤raf çekilmesi istenseydi, K›z Kulesi, iskele, vapur, Salacak köyünün camisi, arkada plaj ve gazino bahçesindeki a¤açlar, daha da arkada ‹stanbul (bu imge ço¤u zaman minareli yüzdendir), önde-çekek ve sandal yap›m yerlerinin bir arada gözüktü¤ü, 1970’de Çürüksulu DOSYA yol geçen plaj, plajdaki k›sa bir kayal›ktan sonra aya¤›n bast›¤› yumuflac›k kum; efsanesinin d›fl›nda, K›z Kulesi’ne gitmekten vazgeçiren ak›nt›; flimdi yol kotunun alt›nda kalan eski iskele binas›; Sadun Boro’nun Atlantik’i geçen kotras›n›n da yap›ld›¤› (Çeçener, 2007:67) çekek ve sandal yap›m yerleri; tafll› genifl yokufl ve Çürüksulu Ahmet Pafla Yal›s›; ‹hsaniye’deki Sinan Pafla Camii (16. yüzy›l), setüstü ve a¤açlar›n ard›ndaki ahflap dizi; Harem’e do¤ru a¤açl›k setin üzerinde eski ahflap biletçi kulübesi; muhteflem manzara- tepeden eski ‹stanbul, (muhtemelen eski Kavak Saray›’n›n s›n›rlar› içindeyiz) ve Çiftekayalar (hayallerde kalan), Harem. Salacak’ a dönersek; Salacak Meydan› ve ortas›nda restorasyonun h›flm›na u¤rayan çeflme; az ilerisinde iskeleye inen yokuflun üzerinde tek tük kalabilmifl ahflap evler; Üsküdar’da ilk yap›lan cami olan fakat orijinalinin ahflap oldu¤u san›lan, Salacak Fatih Camisi (1455-60), ve köflede Fatih ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Ahmet Pafla Yal›s›’ndan çekilen foto¤raftan daha uygunu bulunamazd›.1 Öte yandan, yerin imgesine dair zihinsel bir harita yapmak gerekseydi, Salacak’tan öteye taflan imgelerin de kat›l›m›yla, afla¤›da sayacaklar›m›z iyi bir özet oluflturabilirdi: 19. yüzy›lda tarih olmufl saraylar›n ve bahçelerin gravürlerden bildi¤imiz imgeleri, küçüklü¤ümüzde bize “Kuflkonmaz Camii” olarak tan›t›lan fiemsi Pafla Camisi ve onun ifllevsel flemas›, kütüphanesi ve flirin ölçekleri; ‹. H. Konyal›’n›n III. Ahmed döneminde fiemsipafla Saray›’n›n yerine yap›ld›¤›n› belirtti¤i fierefâbâd (flerefli mevki) Kasr›’n›n oraya buraya serpilmifl parçalar› (Konyal›, 1977:254), buradaki eski lunapark, çam a¤açlar›, fetihten hemen sonra yap›lm›fl olan Rum Mehmet Pafla Camii; Atatürk heykeli; sosyal tesis olarak kullan›lan eski karakolun yan›ndaki birkaç eski köflkün estetik durufllar›; sahil yolunun kaz›klar›n›n çak›lma sesleri ve görüntüleri; heykelin önündeki otopark, ola¤anüstü güzel kuflevleri ile Ayazma Camii ve meydan›, arkas›nda Mimar Kemalettin’in ilkokulu, onun arkas›nda hâlâ duran büyük sa¤›r depo, onun da arkas›nda y›k›lan eski karakol ve çocuk park›; di¤er park›n içindeki kal›nt›; yine Ayazma Meydan›’nda çift cumbal› ahflap ev; sokak içinde ayn› s›rada di¤er ahflap evler ve karfl›s›nda Ayazma Camii’nin k›rm›z› fleritli duvar› ile oluflturdu¤u fliirsel sokak mekân›, eski Belediye Gazinosu ve duvar›ndan sarkan çiçekler, içindeki ulu a¤açlar ve bahçenin biri büyük, di¤eri küçük iki kap›s›, toprak zemin ve eski 10 TL’lik banknotun arkas›nda da geçen o fliirsel manzara: önde K›zkulesi, arkas›nda Tarihî Yar›mada, afla¤›da üzerinden Salacak’›n zihinsel haritas›. 1970 y›l›nda Salacak. Foto¤raf: Reha Günay (Reha Günay Arflivi). mimar•ist 2010/4 79 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Salacak burnunda iki belirgin ö¤e: K›z Kulesi ve Ayazma Camii. Altta,Pervititch Haritalar›’nda Salacak. 80 mimar•ist 2010/4 Çeflmesi... ‹mrahor Çarfl›s›’n›n bulundu¤u yerde, Ayazma Camii’nin avlu duvar› gibi duvar› olan Mihrimah Sultan Mektebi (1579), yan› bafl›nda yan yana payandal› iki iri ç›kmal› ahflap ev (önceki resimlerde üç taneler), altlar›nda kahve, karfl›lar›nda ç›narlar, köflede çeflme, arkada alt kotta küçük mezarl›k, sonra çarfl› ve ahflap evler, ‹mrahor kahvesi, Mevlevihane ve Salacak’›n etkileflim alan›n› daha da geniflletebilece¤imiz di¤er imgeler... (Geçmiflte) Salacak’ta denize girmek, Suadiye’de denize girmekten farkl›d›r. Birinde sayfiyenin verdi¤i bir hafiflik ve nefle, di¤erinde kentin tüm a¤›rl›¤› vard›r. Suadiye’de kum, burada kayal›k ve midye vard›r. Kent, denize girerken Antalya veya Barselona’n›n k›y›s›nda oldu¤u gibi yaln›zca arkan›zda kalmaz, her yan›n›zdad›r. Burada hafiflik duygusunu, ancak sandala binerek yaflayabilirsiniz. Kan›ksanan ‹stanbul imgesi ile bütünleflen Salacak, genellikle kendisinin olmad›¤› bir resimle temsil edilir. K›z Kulesi, bu temsiliyetin vazgeçilmez ön zemini iken, arka fonda ‹stanbul co¤rafyas› üzerine eklenen Do¤u Roma-Bizans ve Osmanl›’n›n soylu yüzü görünmektedir. Salacak’› ‹tibarl› K›lan Baz› De¤erler Üsküdar ve Sarayburnu aras›nda kalan bo¤az›n girifl bölümünün “mukaddes a¤›z” olarak tan›mland›¤› belirtilmektedir (Uzunçarfl›l›, 1999:430,466). Böylesi anlaml› bir girifl yerinde bulunan Salacak, idari merkez ile yak›n temas içinde olan, avantajl› bir co¤rafi yere sahip olmufltur. Bu nedenle, idari merkez bu bölgeyi, ikinci bir yerleflim yeri olarak kullanm›flt›r. Kaynaklardan, Üsküdar’›n eski ‹stanbul’a bakan söz konusu sahilinde, hem Bizans hem de Osmanl› döneminde saraylar, köflkler, yal›lar ve bahçeler oldu¤unu, buralarda zaman zaman yabanc› konuklar›n da a¤›rland›¤›n› ö¤reniyoruz. Buradaki bahçe ve yap›lar›n ço¤unun tam olarak yap›m y›llar› bilinmemekle beraber, belgelerden hangi tarihlerde var olduklar›n› anlayabiliyoruz. Bu bölgedeki yap›lar›n en yo¤un oldu¤u dönemin 17 ve 18. yüzy›llar oldu¤u söylenebilir. Eldem, Türk Bahçeleri kitab›n›n “Hasbahçeler” bölümünde, Baflbakanl›k arflivine dayanarak Asakiri Mansure Dönemi’nde (1826-39 aras›) bu k›y›da Ayazma, Üsküdar ve Salacak Bahçeleri oldu¤unu belirtmektedir (Eldem, 1976:365). Osmanl› döneminin bu k›y› boyunca s›ralanan en önemli saraylar› kuzeyden güneye do¤ru flöyle s›ralanabilir: fiemsipafla ve Ayazma aras›ndaki k›y›da, bir k›sm› dikmeler üzerinde ve simetrik düzen içindeki fierefâbâd Kasr› (1816); bugünkü Ayazma Camii’nin oldu¤u bölgedeki Ayazma Saray›; Salacak’ta gazinonun oldu¤u alan›n uzant›s›nda, Kuban’›n Ahflap Saraylar kitab›nda da sözünü etti¤i, Rüstem Pafla’n›n Mihrimah Sultan’dan olan k›z› Ayfle Sultan’ kalan Saray (Kuban, 2001:22); Harem’den Salacak’a kadar uzanan Üsküdar Has Bahçesi’nin içinde, ‹hsaniye taraf›nda, Tanp›nar’›n III. Selim’in emriyle y›k›ld›¤›n› belirtti¤i Üsküdar Saray› (Tanp›nar, 2010:197); Selimiye taraf›nda Kavak Saray›; Salacak Meydan›’nda bulunan çeflmenin arkas›nda Mustafa Pafla Saray›; k›y›da da Fatma Sultan Bahçesi ve Saray›. Saraylar›n yok olmas›ndaki en büyük etkenin, 20. yüzy›la kadar uzanan, Osmanl›’da saraylar›n ahflap olmas› gelene¤i (Kuban, 2001: 10) oldu¤u söylenebilir. Bugün art›k olmasalar da, geçmiflte kalan varl›klar› flu soruyu sormam›z› engellemiyor: Hangi co¤rafyaya bu kadar saray s›¤m›flt›r? 1934 tarihli Pervititch Sigorta Haritalar›nda, Salacak olarak gösterilen bölge küçük bir alan› kaplamaktad›r. Bu belgeye göre, Salacak’ta yerleflmenin ölçe¤ine oranla büyükçe bir iskele, is- DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR kelenin yan›nda bugün olmayan bir cami (Teflrifatç› Camii), Ayazma Camii ve arkas›nda mektep, konaklar, köflkler, içinde “Ruines” yazan bahçeler ve gevflek bir düzen içinde tam bir jeomorfik köy dokusu görülmektedir. Denizin k›y›s›nda k›y› çizgisi düzenlenmifl bir plaj ve onun soyunma kabinleri bulunmakta, merdivenlerle ç›k›lan bir setin üzerinde ise “K›zkule Kazinosu” yazan bir bahçe uzanmaktad›r. ‹çinde a¤açlar, küçük köflkler, pavyonlar olan duvarlarla çevrili bu bahçenin hem Salacak, hem de Ayazma taraf›ndan karfl›l›kl› birer girifl kap›s› yer almaktad›r. Kömürcüyan’›n anlat›m›ndan, Salacak plaj ve gazinosu ile onun arkas›ndaki alan›n Ayfle Sultan Saray›’na ait oldu¤u anlafl›lmaktad›r (Haskan, 2001:1403). Gazino bahçesi, duvarlar›ndan sarkan çiçeklerle, arkalar›ndan yükselen a¤açlar ve ufuktaki ‹stanbul ile resimlenerek, defalarca dondurulmak istenilen bir güzellik olmufltur. Nirengi noktas› olarak, Salacak aç›klar›nda, fonunda Tarihî Yar›mada olan denizin ortas›ndaki K›z Kulesi ve Ayazma Camii, bölgenin en belirgin iki ö¤esidir. Yer olarak, Salacak ve fiemsipafla bir seyr-i sefa yeridir. Evliya Çelebi, bu k›y›n›n imgesi haline gelen bu özellikten söz etmektedir: “Burada dahi bütün dilberler temmuz ay›nda denizde çimerler... (fiemsipafla’da) bütün âfl›klar ikindiden sonra gelip-giden kay›klar› seyredip hava al›rlar.” (Haskan, 2001:1283) K›z Kulesi’nin baflka baflka k›l›klarda gözüktü¤ü çok say›da resmine rastlamaktay›z. Ahflap olur, sonra tafltan bir kale, sonra ince narin bir kule, sonra deniz hamaml› K›z Kulesi, sonra hamams›z, sonra kulenin külah› de¤iflir; bir kal›nlafl›r, bir incelir. Foto¤raflara bir de mevsimlerin ve günlerin de¤iflik saatlerinin halleri de eklenir; ço¤unda gün bitmek üzeredir. Fon hiç de¤iflmez, de¤iflse de etkisi de¤iflmez: Karfl›da duran Eski ‹stanbul bir türlü hatlar› seçilmeyen gerçek anlamda bir siluet, günbat›mlar›n› da yan›na alan fliirsel ve tarihsel bir kent imgesidir. ‹lhan Berk’in “kapan›k, durgun bir resim” olarak betimledi¤i (Berk, 2007:31) Üsküdar’›n aksine, bu foto¤raflar›n hepsinde ve anlat›lan söylencelerde çeflitli isimler alan ve farkl› yüzlere bürünen K›z Kulesi, dinamik, efsanevi ve eriflilmez bir imgedir. 70’lerin bafl›nda, Salacak’ta hâlâ bir sayfiye havas› hâkimdi. Gündelik yaflam aç›s›ndan, buras› üst s›n›f›n yaflad›¤› bir semt olarak bilinmektedir. Üsküdar’›n, Yahya Kemal’in d›fl›nda, fakirli¤ini ve ekonomik yönden durgun bir ortam›n›n oldu¤unu belirten bir deyifl vard›r: “Üs- küdar, r›zk› dar.” Üsküdar daha çok, çal›flan orta s›n›f›n yaflad›¤› bir yerleflmedir. K›y›, do¤al olarak gerisindeki karadan ekonomik ve kültürel anlamda ayr›l›r. Üsküdar’›n gerilerinde yaflayan, çal›flan orta s›n›f için ise Salacak’ta yaflamak hep bir ütopya olmufltur. Salacak’ta 1852’de fiirket-i Hayriye taraf›ndan ilk vapur iskelesi kurulmufltur, ancak bugünkü ana meydandaki iskelenin yap›m›yla ifllevini zaman içinde kaybetmifltir. Sahil yolunun geçirilmesi s›ras›nda ahflap iskele tamamen y›k›lm›fl, iskele binas› ise lokale dönüfltürülerek korunmufltur. ‹skele’nin yak›nlar›nda, Harem’e do¤ru, 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›na kadar, Bizans döneminden kald›¤› söylenen bir liman kal›nt›s›n›n izleri bulunmaktayd› (Anon., 1993: 422). Salacak’ta, yukar›da belirtilen yap›lar›n yan› s›ra; Cumhuriyet döneminin önemli mimarlar›ndan Turgut Cansever ve Reha Günay’›n ‹hsaniye’de restore etti¤i ve bölgedeki en görkemli sivil mimari örnek olan Çürüksulu Ahmet Pafla Yal›s›; eski iskeleye yak›n bir konumda bir yanda Behruz Çinici’nin restore etti¤i ve ofis olarak kulland›¤› ahflap bir yap›; di¤er yanda Eldem’in tasarlad›¤› son derece mütevaz› ölçek ve görünümlü bir ev de yer almaktad›r. Radikal De¤iflimler Salacak’›n itibar›n›n korunamama nedeni, tüm ‹stanbul’un bafl›na gelenlerden farkl› de¤ildir. Bu süreç, temelde, göçler, sahilin doldurularak k›y›dan yol geçirilmesiyle k›y›n›n do¤al çizgisinin yok olmas›, istimlakler ve çok yönlü kirlilik, insanlar›n, yap›lar›n kayb›, yanl›fl imar uygulamalar› ve kaçak yap›laflma sonucu mekân›n sosyal ve fiziksel olarak de¤iflmesi ve bozulmas› olarak özetlenebilir. Eski Salacak için yaz›lan fliirler, çizilen resimler, çekilen foto¤raflar, söyle- Salacak ‹skelesi, Thomas Allom, 1839 (Kahraman vd., 2003, Üsküdar Hat›ras›, Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul). mimar•ist 2010/4 81 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar sahili 2010. nen güzel sözler, bugünkü Salacak için de sarf edilebilir mi? Eskiden kimler yafl›yordu, flimdi kimler yafl›yor? Hangi yap›lar vard› eskiden, flimdi hangi yap›lar var? Vapurla geçerken görünen Salacak karfl›s›ndaki duygular›m›z nas›l? Bölgenin kaderini de¤ifltiren en önemli efliklerden biri 80’li y›llar›n sonunda, k›y›dan “kaz›kl› yol” olarak bilinen sahil yolunun geçirilmesi olmufltur. O y›llara do¤ru, göçle gelen demografik yap›daki de¤iflimler, zaten Üsküdar’da gözle görülür bir hale gelmeye bafllam›flt›. Bu süreçten Salacak’›n da pay›n› almas› çok do¤ald›. Üsküdar meydan›n art›k dayan›lmaz hale gelen trafik s›k›fl›kl›¤› için sahil yolu bir çözüm olarak görüldü. Sahil yolunun yap›m› ile beraber, Balaban’daki kum iskelesi kald›r›ld›, dü¤ün salonu ve iriyar› Tekel binalar› y›k›ld›. Böylece meydan›n trafi¤i, k›y›dan, önce Harem’e daha sonra da E-5’e ba¤lanm›fl oldu. K›y›ya kayalar yerlefltirilerek bal›kç› bar›na¤› yap›ld›. Kirlilik nedeniyle kapat›lan plaj›n kullan›lmayan kabinleri y›- Salacak sahili daha önce sadece cafe ve restaurantlarda oturan halk›n hizmetine tahsis edilmifl oldu. (Dönderalp, 1999:109) Ayn› yay›nda, sahil yolu üzerinde iki adet tuvalet yap›ld›¤› da belirtilmektedir (Dönderalp, 1999:110). Salacak, zamanla arkas›nda y›¤›lan karasal apartmanl› yerleflimlere fiziksel, görsel ve sosyal aç›dan yak›nlaflt›. K›y›dan art›k minibüsler çal›fl›r olup akflamlar› ve hafta sonlar› Ümraniye ve Üsküdar’›n s›rtlar›ndan arabalar›yla k›y›ya gelenler, yüksek sesle kendilerine ait olan müzikleri dinle(t)meye bafllad›lar. 90’l› y›llarda, ne yaz›k ki, daha önce kamu kullan›m›na tamamen kapat›lm›fl olan eski gazinonun bulundu¤u bahçe üzerine, hatta içine ve alt›na do¤ru uzanan, etraf› duvarlar ve tel örgülerle çevirili, bo¤az arabeski biçeminde konutlar yap›ld›. Proje derslerinde, tasar›m konusu olarak verilen bu alan›n, Salacak ve Ayazma meydanlar›n› birbirine ba¤lamak için bir f›rsat oldu¤unu defalarca konufltu¤umuzu hat›rl›yorum. Hangi alan bu kadar de¤erli bir panoramaya sa k›ld›. Daha sonra, k›y›n›n denizle olan yükseklik fark› sayesinde, denize do¤ru basamaklanarak inen oturma yerleri yap›ld›. Ayakkab›lar ç›kar›larak, yer sofras› benzeri sehpalarda çay içerek gün bat›r›l›yordu art›k. O s›rada kentte, vitrinlere hamur açan kad›nlar yerlefltirerek yufka açt›rma ve gözleme yapt›rma modas› h›zla yay›lmaktayd›. Üsküdar Belediyesi Alt›n Y›llar 1994-99 adl› kitapta, k›y›da yap›lan bu seyir teras› düzenlemesi flöyle anlat›lmaktad›r: hiptir? Hangi alan bu kadar tarihî olaya, s›radan hayatlar›n özelleflmesine böylesine flahitlik yapm›flt›r. S›radan parklar›n, rekreatif de¤erleri ve k›sa geçmiflleri nedeniyle bile “scenic landmark” statüsünde koruma alt›na al›nmas›na ra¤men, saraylar›n, camilerin, köflklerin, yal›lar›n orta yerinde bir kent balkonu niteli¤indeki bu bahçe için koruma gere¤i duyulmam›flt›r. Yine ayn› dönem içinde, K›z Kulesi, Turizm Bakanl›¤› taraf›ndan, turizm amaçl› olarak kullan›lmak üzere özel bir kurulufla ihaleyle verilmifltir. Bu kararla, ulafl›lamayan yer K›z Kulesi, içinde tuvalet olan, k›y›s›nda teknelerin ba¤l› oldu¤u s›radan bir nesneye dönüflmüfltür. K›y›da büfeler, aç›kta lokanta vard›r art›k. Salacak’ta Marmaray projesi devam ederken, ifl makineleri yavafl yavafl bu bölgeden kald›r›lmakta, eski iskele bölgesinde yer döflemesi de¤ifltirilerek gerçeklefltirilen “güzellefltirme” çal›flmas›, bugün Ayazma Camii çevresinde de sürdürülmektedir. Temiz hava solumak ve gezinti yapmak için özellikle hafta sonlar›nda ak›na u¤rayan Salacak sahiline Üsküdar Belediyesi taraf›ndan seyir teras› kuruldu. K›z Kulesi’nin bulundu¤u ve Bo¤az siluetinin en keyifli flekilde izlendi¤i Salacak sahiline hal›lar serildi. Akflamüstü Salacak’a gelen çevre halk› K›zkulesi ile birlikte, Bo¤az’›n ve Marmara’n›n nefis manzaras›n› izleme f›rsat› buluyor. Böylece 82 mimar•ist 2010/4 DOSYA Murat fiahin, Yrd. Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü Not: 1. 40 y›l önce çekmifl oldu¤u Salacak foto¤raf›n› yaz›mda kullanma f›rsat› veren Say›n Reha Günay’a teflekkürlerimi sunar›m. Kaynakça: • Anon (1993) “Salacak”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakf› Yay›nlar›, Cilt: 5, s.422. • Arseven, C. E. (1983) Sanat Ansiklopedisi, Cilt IV, Milli E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul s.1749. • Berk, ‹. (2007) Aflk Taht›, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul, s.31. ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR Son Söz Salacak’› yak›n ve uzak çevresi içinde itibarl› k›lan özellikler nelerdir? Yaz›dan da anlafl›laca¤› üzere, bu sorunun çok say›da karfl›l›¤› bulunmaktad›r: Bir yanda flerefli yer (fierefâbâd) olarak adland›r›lan k›y›n›n komflulu¤unda olmak, hemen di¤er yan›nda so¤uk sular›yla Ayazma, karfl›da anlatmaya bile gerek duyulmayacak kadar de¤eri bilinen Tarihî Yar›mada ve flimdi bir nesneye dönüflmüfl olan efsaneler mekân› K›zkulesi ile, “Mukaddes A¤›z” olarak tan›mlanan Bo¤az’›n giriflinde, ayn› mekân›n içinde yer almak; biraz daha uzakta Galata, yaln›zca paflalar›n, sultanlar›n de¤il, flairlerin, ressamlar›n ve renkli kifliliklerin de yaflad›¤› bir mekân olmak, geçmiflte flehrin içinde denize girilen tek plaja sahip olmak, fetih y›llar›nda metruk ve harap durumda olan Anadolu yakas›nda fetih sonras› ilk yerleflilen yer olmak, kamusal ve özel bahçeler, saraylar, köflkler, çeflmeler, iskelelerle, bir yap›lar ve yaflant›lar birikimi olmak, ilk etapta say›labilir özelliklerdir. Salacak’›n sahip oldu¤u, mekânsal, toplumsal tarih ve yaflant›lar içindeki çok katmanl› de¤erler birikimi ve prestijli konum, fliirlere, romanlara, hikâyelere ve filmlere konu olmas›na da yol açm›flt›r. Yap›lan müdahaleler, kent ve ülke bütününü kapsayan göç, istihdam, kentleflme, yap›laflma gibi konulardaki planlama ve tasar›m problemlerinin ve yanl›fllar›n›n bölgeye yans›mas› sosyal ve fiziksel peyzaj›n de¤iflimine neden olmufl ve yüzy›llara dayanan itibarl› konum, hâlâ sürmesine karfl›n, önemli ölçüde de¤er kayb›na u¤ram›flt›r. Gelecekte, Marmaray projesinin tamamlanmas›yla artacak talep ile yeni imar düzenlemelerine gidilmesine ve çevrenin farkl› “güzellefltirme” çal›flmalar›na sahne olaca¤› öngörülebilir. • Çeçener, B. (2007) Üsküdar An›lar›, Kaknüs Yay›nlar›, ‹stanbul. • Dönderalp, A. ed. (1999) Üsküdar Belediyesi Alt›n Y›llar 1954-99, Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul. • Eldem, S. H. (1976) Türk Bahçeleri, Kültür Bakanl›¤› Türk Sanat Eserleri: I, Milli E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul, s.365. • Eldem, S. H. (1986) Köflkler Kas›rlar, Taç Vakf› Yay›n›, ‹stanbul, s.375. • Gölp›narl›, A. (1984) Mesnevi Tercemesi ve fierhi V-VI. Cilt 2, ‹nk›lap ve Aka Kitabevleri, ‹stanbul. • Hamadeh, S. (2004) The City’s Pleasures Istanbul in the Eighteenth Century, University of Washington Press, Seattle&London, s.99. • Haskan, M. N. (2001) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul. • Konyal›, ‹. H. (1977) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Ahmet Sait Matbaas›, ‹stanbul. • Kuban, D. (2001) Kaybolan Kent Hayalleri Ahflap Saraylar, YEM, ‹stanbul, s.10. • Le Corbusier (1996) fiark Seyahati ‹stanbul 1911, Çev.: Alp Tümertekin, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, ‹stanbul, s.90. • Solmaz, M. (1991) Tarih Boyunca Asya’n›n Kap›s› Her Yönüyle Üsküdar, Acar Matbaac›l›k, ‹stanbul. • Tanp›nar, A. H. (2010) Befl fiehir, Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul. • Uzunçarfl›l›, ‹. H. (1999) Büyük Osmanl› Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, I.Cilt, s.466. An Influential Spot: Salacak Located on a legendary spot, facing the historical peninsula of Istanbul, Salacak, where there is a peculiar settlement with its tangible and intangible values, occupies a significant place in the collective and individual memory of the people and the history of the city. Evaluating the distinct character of the place, this article investigates the eligible grounds for the noteworthy position of Salacak within the city. The main objective of this study is to re-underscore the significance of the place, to accentuate its spatial and social transformation, and to shed light on the prospective studies for improving the quality of this space. The components of the distinctive and definitive character of the place were re-defined with the help of a literature review, observation and analysis. A mental map was created in order to recognize and reflect the image of the place. Firstly, the location of the neighbourhood and the etymological meaning of Salacak were illustrated. Secondly, the meaning of the place within the urban whole, the social and physical environment was delineated. Finally, transformations and important changes in this influential space, which have caused a loss of values, were discussed. In conclusion, the change of the place in time gives an insight into change of the image of the place and its changing reputation. mimar•ist 2010/4 83 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi Acar Avunduk S on günlerde TOK‹ taraf›ndan gündeme getirilen çakma Selimiye’yi* saymazsak mimarl›k tarihimizde iki Selimiye Camii vard›r. Bunlardan birincisi hemen hemen herkes taraf›ndan bilinen ve tan›nan padiflah II. Selim zaman›nda mimar Koca Sinan’a Edirne’de yapt›r›lan ve Sinan’›n “ustal›k eserim” diye tan›mlad›¤› ve gerçekten de bir baflyap›t olan Edirne Selimiye Camii’dir. ‹kinci Selimiye Camii ise flair, bestekâr, reformist padiflah III. Selim taraf›ndan Üsküdar’da Selimiye K›fllas›’n›n hemen yan› bafl›nda ve özellikle de k›fllaya hizmet etmesi için infla ettirilen yap›d›r. Bu Selimiye’yi ise pek az›m›z bilir ve tan›r›z. ‹flte bu yaz›n›n amac› 20042005 y›llar› aras›nda mimarl›k ofisimiz taraf›ndan (rölöve, restorasyon ve restitüsyon) projeleri haz›rlanan ve bu az bilinen/tan›nan yap›y› siz okurlara ve mimarl›k kamuoyuna daha fazla tan›tmay› sa¤lamakt›r. Tarihçe Günümüzde Üsküdar Selimiye K›fllas›’nda konufllanan 1. Ordunun protokol camisi de olarak Selimiye Camii, genel konum, havadan görünüfl. Pervititch haritalar›nda Selimiye Camii ve Selimiye K›fllas›. 84 mimar•ist 2010/4 kullan›lan bu yap› Edirne Selimiye Camii’nden yaklafl›k 230 y›l sonra padiflah III. Selim taraf›ndan 1802-1805 y›llar› aras›nda yapt›r›lm›flt›r.2 Mimar›n›n kim oldu¤u tam olarak bilinmemektedir.3 Mimar Ahmet Nurettin A¤a inflaata bafllam›fl, ‹brahim Kamil A¤a devam etmifl, mimar Musa A¤a ise tamamlam›flt›r. May›s 1805 tarihli bir padiflah ferman›nda ise Selimiye Camii’ne hizmetlerinden ötürü Foti Kalfa ve o¤ullar›na ayr›cal›k (özel imtiyazlar) tan›nd›¤› yaz›l›d›r.4 Tüm bunlar göstermektedir ki camiye çok say›da mimar, kalfa ve ustan›n eli de¤mifl ve ortaya oldukça gösteriflli, III. Selim’e yak›fl›r nitelikte an›tsal bir yap› ç›km›flt›r. Selimiye Camii, Selimiye K›fllas› yap›ld›ktan sonra ihtiyaçtan do¤mufl ve k›fllan›n hizmete aç›lmas›ndan bir y›l sonra cami inflaat›na bafllanm›flt›r.5 Osmanl› padiflah› k›flla ve camiyi yapt›rd›ktan sonra, yap› ve çevresine akar olarak kullan›labilecek çok say›da konak ev, kumafl imalathanesi, dükkân ve bir de hamam yapt›rm›flt›r. K›sacas› yenilikçi III. Selim Nizam-› Cedid askerleri için yapt›rd›¤› Selimiye K›fllas›’n›n yan›na, camisi, müfltemilat ve akarlar› ile adeta yeni bir yerleflim bölgesi kurmufl ve modern flehircilik örneklerinden ilkini de genifl ve düzgün yollarla, geometrik bölünmüfl “›zgara plan” flemas› ile bu bölgede gerçeklefltirmifltir.6 Günümüzde Selimiye K›fllas›, çal›flma konumuz olan cami ve müfltemilatlar (s›byan mektebi, muvakkithane, imam ve müezzin odalar, tuvaletler) ayakta olup dokuma fabrikas›, matbaa ve di¤er akar dükkânlardan hiçbiri mevcut de¤ildir. Sadece hamam›n bir bölümü askerî alanda kald›¤› için bugün ayaktad›r (Bkz. Vaziyet Plan› ve Çevre Plan›). Rölöve Çal›flmalar›, Yap› ve Çevresindeki Saptamalar Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi’nin rölöve çal›flmalar› 2004 y›l›nda restoratör mimar, mimar, tezhip ressam›, harita mühendisi ve sanat tarihçisinden oluflan yaklafl›k 12 kiflilik bir ekiple yürütülmüfltür.7 Büyük ölçüde lazerli total station ile nokta okumalar› yap›lan yap›da DOSYA kâgir olan ilk Osmanl› camilerindendir. Yap›n›n tüm çat› örtüsü kurflun kapl› olup kurflunlar›n tepelerdeki birleflme noktalar›na bak›rdan yap›lm›fl ve hepsi de¤iflik boylarda alemler yerlefltirilmifltir. D›fl cephelerde strüktürü ortaya ç›karan kemerler, a¤›rl›k kuleleri, payandalar ve kornifller (silme tak›mlar›) gibi yap›sal elemanlarda özenli bir tafl iflçili¤i sergilenmifltir. Tüm bunlar aras›nda caminin güneydo¤u (mihrap) cephesinde yer alan kuflevleri (serçe saray) kendi türünün en seçkin örnekleri aras›ndad›r. Yap›n›n içi ana mekânda bulunan çok say›da pencere ve vitray sayesinde oldukça ayd›nl›k ve feraht›r. Ana mekân›, tümüyle masif mermerden (marmara mermeri) yap›lm›fl mihrap, minber ve vaiz kürsüsü gibi Osmanl›/Türk barok sanat›n›n ustal›k eserleri ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR 15.551 adet nokta tespiti yap›lm›flt›r. Yaklafl›k 2500 adet dijital foto¤raf çekilmifltir. Aletin kurulamad›¤› veya nokta tafl›namayan alanlarda ise geleneksel yöntem ve lazer metre ile çal›fl›larak rölöve saptamalar› yap›lm›flt›r. Ayr›ca avluda yer alan tüm a¤aç rölöveleri, hazire (mezar tafllar›) tespitleri tek tek yap›larak, tüm arazi topografyas› da (plankote) ç›kar›lm›flt›r. Yaklafl›k üç ay süren bu alan çal›flmas›ndan sonra rölöve çizimlerine bafllanabilmifltir. Buna göre; genel yerleflim olarak cami yaklafl›k 10.000 m2’lik (10 dönüm) bir avlu içersinde yer al›r. Avluya, biri as›l girifl kap›s› olmak üzere dört büyük kitabeli kap›dan girilir. Avlunun kuzeydo¤u bölümünde flad›rvan, muvakkithane, tuvaletler ve s›byan mektebi (günümüzde Selimiye Halk Kütüphanesi) yer al›r. Avlu an›tsal nitelikli a¤açlarla çevrilidir. Yine bu avluda sonradan yap›ld›¤› anlafl›lan bir mermer masa bulunmaktad›r. Avlu çevresindeki sokaklara de¤iflik kotlardan ulafl›l›r. Bu nedenle as›l girifl kap›s›nda oluflan oldukça yüksek kot fark›n› gidermek için ikili bir rampa yap›lm›fl ve alt›na tabutluk yerlefltirilmifltir (Bkz. Vaziyet Plan› ve Çevre Plan›). Genifl avlunun ortas›nda yer alan cami yaklafl›k 1250 m2’lik bir alana oturmaktad›r. Bu alan›n yar›s› kubbealt›n› (sah›n k›sm›), di¤er yar›s› ise hünkâr dairesini oluflturmaktad›r. Selimiye Camii bu özelli¤i ile büyük bir hünkâr dairesi ile camiyi birlefltiren ilk örnek say›labilir.8 Caminin bu özelli¤i içinde klasik camii tipolojisi ile 19. yüzy›lda hünkâr dairesinin egemen oldu¤u yeni camiler aras›nda bir geçifl dönemi tasar›m›d›r denebilir. Camide yap›m tekni¤i olarak, kenetli kesme tafl kaplama ile moloz tafl duvar kullan›lm›flt›r. Gövde duvarlar› ve ana kubbe çepeçevre iki s›ral› dövme demirden gergiler ile sa¤lamlaflt›r›lm›flt›r (Bkz. Kesitler ve Gergi Demirleri).9 Caminin as›l girifline göre sol yanda kad›nlar mahfili ve imam konutu, sa¤ yan›nda ise bugün ‹. Hakk› Konyal› Kütüphanesi olarak kullan›lan hünkâr mahfili yer al›r. Her iki bölümün malzeme ve yap›m tekni¤i ana binadan farkl› olarak ahflap strüktürlü kafes sistem olup üzerleri ba¤dadi s›vad›r. Bu verilere bakarak caminin bu bölümlerinin sonradan infla edilmifl olabilece¤i veya sonradan ciddi müdahaleler gördü¤ü düflünülmektedir.10 Caminin birer flerefeli oldukça narin iki minaresi, giriflteki son cemaat k›sm›n›n sa¤ ve sol yan›nda yer al›r. Minarelerin gövdesi, flerefe ve külah› dahil kesme tafltan infla edilmifltir. Külah› Vaziyet plan›, restorasyon. Zemin kat plan›, restorasyon. mimar•ist 2010/4 85 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA süsler. Ana mekân›n tavan ve duvarlar›nda ve hünkâr mahfilinin büyük bir bölümünde klasik dönem Osmanl› kalemifllerinin örneklerini görmek mümkündür. Barok bir yap›da bu tür kalemifllerini görmek, yap›n›n bir dönemde geçirdi¤i onar›m çal›flmalar› s›ras›nda bu kalemifllerinin yeniden yap›ld›¤›n› ve özgün barok bezemelerin ne yaz›k ki ortadan kald›r›ld›¤›n› akla getirmektedir.11 Kubbealt›nda gövde duvar›n› bütünüyle saran ve “Fetih suresini” içeren hat sanat›n›n en nadide örneklerinden biri, mermer kabartma üzeri alt›n yald›z olarak yer almaktad›r. Zemin katta orijinal pencereler ahflap kapakl› olup do¤ramalar›n ço¤u de¤ifltirilmifltir. Üst kat veya tepelik pencereleri ise içte her biri bir- birinden de¤iflik renk ve motifle vitray, d›flta ise beton d›fll›k olarak yap›lm›flt›r. Hünkâr mahfili ve kad›nlar mahfili bölümlerinde ise pencerelerde ayr›ca ahflap kafesler kullan›larak ilave bir mahremiyet sa¤lanm›flt›r. Yap›n›n Restorasyon Öncesi Fiziksel Durumu (2004) Çat› örtüsü olan kurflun kaplama büyük ölçüde y›pranm›fl, yer yer delinmifl ve yap› birçok bölümden su almaktad›r. Bu nem, s›valar›, hünkâr mahfilindeki ahflap k›s›mlar› ve süslemeleri olumsuz etkilemektedir. Ana yap› strüktür olarak geçirmifl oldu¤u tüm depremlere ra¤men oldukça iyi durumda- 1. kat tavan plan›, rölöve. B-B kesiti, restorasyon. d›r. Gövdede kullan›lan ikili veya dörtlü gergi demirlerinin bu iflte büyük katk›s› olmufltur (Bkz. Kesitler ve Gergi Demirleri). D›fl cephelerde, kesme tafl kaplamalarda büyük ölçüde tafl›n özelli¤ine (sertlik, kavk›l› vb. gibi) ba¤l› olarak ufalanma, k›r›lma, çatlama ve yer yer dökülmeler mevcuttur. Özellikle demir kenetlerinin pasland›¤› yerlerde ve kuzey cephelerinde bu tahribat daha fazlad›r. Kubbe ve tonozlarda yer alan bak›r alemler k›smen k›r›k, k›smen düflmüfl olup ve hemen hemen hepside oksidasyona u¤rayarak, yeflillenmifltir. Yine kubbe üstlerinde yer alan babalar ile ana kubbeyi destekleyen payandalarda, a¤›rl›k kulesi pencere ve sövelerinde k›r›k, çatlak ve dökülmeler mevcuttur. Yap›n›n birçok yerinde kullan›lan metal aksam›n (gergi demirleri, kenetler, pencere parmakl›klar›, kanca ve milleri gibi...) hemen hemen 86 mimar•ist 2010/4 DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR hepsi paslanm›fl ve bak›m gerektirmektedir. Baz› d›fll›k pencereleri ile bir k›s›m vitray pencere k›r›lm›fl ve cami içerisine kufllar girmektedir. Minarelerin ikisinde de flerefe korkuluklar› ve gövde duvarlar›nda ciddi y›pranma ve afl›nmalar oluflmufltur. Avlunun kuzeydo¤usunda yer alan müfltemilat yap›lar› (muvakkithane, flad›rvan, tuvaletler ve yan bölümleri) çat›, duvar ve düzen olarak özgün durumdan uzaklaflm›fl, bak›ms›z durumdad›r. Avlu duvarlar›, avlu girifl kap›lar› ve kitabeleri, ahflap ve demir kap›lar› y›pranm›fl, onar›lmay› beklemektedir. Avlu kap›lar›nda kahverengi ahflap ya¤l› boya kullan›lm›flt›r. Yine bu büyük avlunun döfleme kaplamas› ve peyzaj› caminin mimarisine yak›fl›r durumda de¤ildir. Döfleme kaplamas› olarak kullan›lan beton parke tafllar›, avlu kotunu fazlas› ile yükseltmifl, ço¤u yerde sütun kaidelerini bile kapat›r olmufltur. Avluda abdest musluklar› için kullan›lan PVC tesisat borular› ve düzene¤i hiç de estetik olmayan bir görünüm sergilemektedir. Caminin ve avlunun genel ayd›nlatmas› ve kameral› güvenlik önlemleri iyi niyetli çabalara ra¤men çok yetersiz kalmakta, cami görevlilerinin ifadesine göre s›k s›k h›rs›zl›k olaylar› yaflanmaktad›r. Bunun en son örne¤i camiye bitiflik kütüphaneden yak›n zamanlarda el yazmas› eserlerin çal›nm›fl olmas›d›r (Bkz. Rölöve Saptamalar›, Analitik Rölöve ve Foto¤raflar). Restitüsyon Bilgi ve Belge Araflt›rmalar›, Restitüsyon Projesi Haz›rlamas›12 Restitüsyon bilgi ve belge araflt›rmalar› için Encümen, Kurul, Vak›f ve Osmanl› Arflivlerinde, Abdülhamit Albümlerinde, konuya iliflkin tüm literatürde, ‹. H. Konyal› Kütüphanesi dahil çeflitli kütüphanelerde araflt›rma yap›lm›flt›r. Bu araflt›rmalar sonucu bulunan foto¤raflar, yaz›l› kaynaklar ve bilhassa da 1820’li tarihli Thomas Allom’un gravürü restitüsyon projelerini haz›rlamada bize yard›mc› olmufltur. Yap›n›n y›llar içerisinde geçirdi¤i de¤ifliklik ve eklere de zaman zaman de¤inilmifl ancak ilkesel olarak, yap›l›fl y›llar›ndaki mimari biçim ve özgünlük ana hedefimiz olmufltur. Bu ba¤lamda elimimizdeki en eski ve güvenilir kaynak Thomas Allom’un yaklafl›k 1820 tarihli gravürüdür.13 Thomas Allom’un gravürüne yönelik Selçuk Batur’un makalesinde yer yer baz› çekinceler olsa da, konu derinlemesine incelendi¤inde bu elefltirilerin fazlaca yerini bulmad›¤›n› görmekteyiz. Thomas Allom mimar ve ressamd›r. Kendisi çok say›da yap› da infla etmifl bir meslek adam›d›r. ‹yi bir gözlemci ve detayc›d›r. Selçuk Batur caminin 1960’l› y›llardaki hali ile Allom’un gravürünü çizdi¤i 1820 tarihli halini karfl›laflt›rarak birçok bölümde uyuflmazl›k oldu¤unu ve mimari ö¤elerin benzemedi¤ini ileri sürmektedir.14 Oysa geçen süreler içerisinde (18201960) cami mimarisinde önemli ölçüde de¤ifliklik ve ilaveler olmufltur. Bunun en aç›k ve kesin kan›t› ise minare külahlar›nda görülmektedir. Günümüzdeki minarenin külahlar› tafltan yap›l- D-D kesiti, restorasyon. mimar•ist 2010/4 87 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Thomas Allom Gravürü, 1820’ler. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Muvakkithane görünüflü (altta). m›fl ve barok çizgiler tafl›maktad›r. Oysa caminin ilk yap›l›fl›ndan 1820’li y›llara kadar (18051820) Allom gravüründeki gibi külah sivri ve kurflun kapl›, klasik dönem minareleri ile ayn›d›r. fierefeden itibaren kal›nlaflan minare gövdesi, flerefe alt› iyonik süslemeler ve iyonik sütun bafll›klar› barok mimari ile uyum göstermekte ve üslup birli¤ini tamamlamaktad›r. Minarelere iliflkin belge ve verileri inceledi¤imizde gerçekten de minarelerin ilk önce Allom gravüründeki gibi kal›n gövde ve sivri kurflun külah ile yap›ld›¤›n›, ancak bilahare III. Selim’in kal›n minareleri be¤enmemesi üzerine, tafllar›n d›fl yüzeylerinin t›raflland›¤›n› (yontuldu¤unu) ve bunun sonuncunda da her iki minarenin fliddetli bir lodos f›rt›nas› sonucu 1823 y›l›nda y›k›ld›¤›n› bilmekteyiz.15 Y›k›lan bu minarelerin yerine ise bugün gördü¤ümüz külah› tafl olan ve flerefe alt› süsleri sadelefltirilmifl yivli minareler infla edilmifltir. 19. yüzy›l bafl›n› düflünerek haz›rlad›¤›m›z Restitüsyon projesinde de minarelerin kurflun külahl›, kal›n gövdeli ve süslü flerefeli olarak önerilmesi kaç›n›lmaz olmufltur. Avluda yer alan müfltemilatlara gelince; Allom gravüründe ne yaz›k ki caminin sade- ce bir cephesi resmedilmifltir. Di¤er cepheler ve özellikle de müfltemilat›n oldu¤u k›s›m hiç görülmemektedir. Bu konuda elimizdeki en güçlü kaynak Osmanl›-Türk sanat›na bilhassa da tarihî eserlere gönül vermifl bir üstattan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’den gelmektedir. Süheyl Ünver Selimiye Camii Hünkâr Mahfilinin bir k›sm›n›, müfltemilatlar›n (muvakkithane, flad›rvan, müezzin odalar›, s›byan mektebi vb. gibi) büyük bir bölümünü oldukça gerçekçi bir anlat›mla suluboya olarak resmetmifltir.16 Rölöve bilgileri ve bu resimlerin ›fl›¤›nda müfltemilat odalar›n›n demir ve plastik olan pencereleri özgün hale getirilmifltir. Abdesthane ise 19. yüzy›l anlay›fl› ile yeniden düzenlenmifltir. Bugün bir karmafla halinde olan (kurflun + kurflun taklidi flap, marsilya kiremit, alaturka kiremit, cam, eternit, rufoline vb. gibi) çat› örtüleri, ça¤›na ve yap›lar›n mimarisine uygun bir biçimde çözülmüfltür. Yine bugün aç›kta b›rak›lan tu¤la saçak, s›byan mektebindeki ve Süheyl Ünver’in resmindeki gibi s›val› e¤risel bir barok saça¤›na dönüfltürülmüfltür. Bu do¤rultuda yap›n›n hiyerarflik mekân flemas›n› oluflturan kapal› mekân (kubbealt›), yar› aç›k-yar› kapal› mekân (son cemaat k›sm›) ve nihayet aç›k mekân (avlu) düzeni a盤a ç›kar›lm›fl ve son cemaat bölümünün camlarla kapat›lan cepheleri aç›lm›flt›r (Bkz. Restitüsyon Projesi). Restorasyon Projelerinin Haz›rlanmas› Ünlü gezgin, ressam ve mimar Allom’un gravüründen yola ç›karak haz›rlad›¤›m›z Restitüsyon projesi bugünkü yap›dan oldukça farkl›d›r. Bu da yap›n›n Allom gravüründen bu yana (1820) bir hayli de¤iflikli¤e u¤rad›¤›n› göstermektedir. Yap› üzerindeki bu radikal de¤ifliklikleri, yine yap›ya ait 20. yüzy›l foto¤raflar›nda da aflama aflama gayet net olarak görmekteyiz. Tüm bu somut olgulara karfl›n yap›n›n günümüzdeki görünümü de 200 y›ll›k geçmiflinin izlerini tafl›makta ve “dönem belgeseli” olarak de¤er kazanmaktad›r. Bu süreçteki de¤iflimlerin bir k›sm› yap›sal zorunluluk sonucu oldu¤u gibi, (çat› örtüsü form de¤iflikli¤i, alemlerin kald›r›lmas›, f›rt›nadan y›k›lan minare külah›n›n yeniden yap›l›rken de¤ifltirilmesi, tafl›y›c› mermer sütunlar› y›k›lan abdest alma saça¤›n›n tümüyle kald›r›lmas› gibi), keyfi isteklerin sonucunda da ortaya ç›kmaktad›r. (Yerden ›s›tma sistemi için döflemeye çimentolu flap dökülmesi, son cemaat revaklar›n›n demir do¤rama ve renkli camlarla kapat›lmas›, cami içine sunta müezzin ofisi yap›lmas› vb. gibi.) Yap›sal zorunluluk bir noktaya 88 mimar•ist 2010/4 DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR kadar kabul görebilir, ancak keyfi edinimi anlamak olanak d›fl›d›r. Örne¤in cami mekân hiyerarflisindeki üç tip mekân (kapal› mekân: sah›n, yar› aç›k mekân: revaklar ve son cemaat, aç›k mekân: avlu) ortadan kald›r›lm›fl ve tüm yar› aç›k k›s›mlar kapat›lm›flt›r. Bu türden de¤iflikliklerin kabul edilmesi olanaks›zd›r. K›saca özetlersek; 2004 y›l›nda haz›rlanan Üsküdar Selimiye Camii restorasyon projelerinde, yap›ya yararl› olan (hem yap› fizi¤i ve hem de estetik olarak uyum sa¤layan ve bilimsel koruma anlay›fl› ile çat›flmayan) süreç içerisindeki de¤iflimler dönem belgeseli olarak da kabul edilerek korunmufl, yap›ya zarar veren ve görüntü kirlili¤i yaratan unsurlar ay›klanarak kald›r›lm›flt›r (Bkz. Restorasyon Projesi ve Raporlar, Avunduk Mimarl›k 2005). 2008-2009 y›llar› aras›nda ihale edilmifl ve bizden habersiz restorasyon çal›flmalar› tamamlanm›flt›r! Ne yaz›k ki bu denli emek ve bilgi birikimi aktar›lan ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤› 2. Ulusal Mimarl›k Koruma Ödüllerinde (2007) Teflvik Ödülü alan bu projenin uygulama sürecinde, çal›flma ekibimiz yap›n›n ne flekilde restore edildi¤ini izleme, inceleme ve denetleme olana¤› bulamam›flt›r. Proje ekinde haz›rlam›fl oldu¤um restoras- Sonsöz Yerine Yaklafl›k yedi ay boyunca çal›flma ekibimizin üstün gayret ve performans› ile haz›rlanan tüm projeler, ilgili Koruma Kurulu’nda 20.03.2007 tarih ve 2375 say›l› ile onaylanm›flt›r. Uygulama aflamas›na gelince proje müellifi olarak, taraf›m›za haber verilece¤ini ve mimari mesleki kontrollük (M.U.S.) yapaca¤›m›z› beklerken bir de haber al›yoruz ki yap› Kuzeybat› cephesi rölöve ve restorasyonu. mimar•ist 2010/4 89 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA Güneybat› cephesi, rölöve ve restorasyon. Yap› elemanlar› detay, rölöve. 90 mimar•ist 2010/4 DOSYA ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR yon raporunun sonucunda “umar›m ve dilerim ki bu denli özenli bir çal›flma sonucu haz›rlanan rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ve projedeki öneriler yine ayn› duyarl›l›kla uzman ve deneyimli kifli/kiflilerce onar›m aflamas›na ve restorasyon sürecine yans›t›l›r” demifl, cümlelerimi bitirmifltim. Proje müellifinin bile uygulama sürecine kat›lmad›¤› ya da kat›lmas›n›n istenmedi¤i bir ortamda, yukar›daki mesleki duyarl›l›k ve sorumlulu¤u içeren ça¤r›lar›m›n dikkate al›nd›¤›ndan ciddi biçimde kuflku duymaktay›m. Acar Avunduk, Y. Mimar * Çakma: taklit. “TOK‹ taraf›ndan yap›lan bir aç›klamaya göre ‹stanbul Ataflehir’de TOK‹ Konutlar›nda Edirne Selimiye Camii’nin birebir kopyas› bir camii yap›lmaktad›r.” 6 Ekim 2010 tarihli Milliyet gazetesi haberinden, Yap›, Say›: 348, s.51. Notlar: 1. ‹stanbul Selimiye Camii ve Külliyesi rölöve, restitüsyon, restorasyon proje ve raporlar› 2004-2005 y›llar› aras›nda Avunduk Mimarl›k taraf›ndan haz›rlanm›flt›r. 2. Hadîkatü’l-Cevâmi’ye göre Üsküdar Selimiye Camii’ne 18011802 senesinde, bina emiri Uzun Hüseyin Efendi nezaretinde bafllanm›fl ve 05.04.1805 tarihinde tamamlanm›flt›r. Yine ayn› kaynakta “tamamlanmas›ndan birkaç hafta sonra ise padiflah III. Selim ve maiyeti taraf›ndan selaml›k, etmifllerdir” diye anlat›lmaktad›r. 3. Mimar› konusunda biraz tereddütler vard›r. Örne¤in Kevork Pamukciyan bir makalesinde Selimiye Camii’nin mimar›n› Hassa mimar› Foti Kalfa olarak göstermekte ve buna ba¤l› olarak padiflah taraf›ndan mükâfat olarak baz› imtiyazlar tan›nd›¤›n› yazmaktad›r (Kevork Pamukciyan, “Üsküdar Selimiye Camii”, Tarih ve Toplum, say› 73, s.21-23, 1990). Ancak bir k›s›m tarihçilere göre ise bu mimar›n ad› hiçbir eserde geçmemektedir. 1801 senesinde Hassa mimarbafl› Ahmet Nurettin A¤a idi. Bir sene sonra ise ‹brahim A¤a bafl mimar olmufltur. 1803-1805 aras› ise mimar Musa A¤a bafl mimar olmufltur. Dolay›s›yla bu mimarlar Selimiye Camii’ni yapm›fllard›r diye bir görüfl sunulmaktad›r (Mehmet Nermi Haskan, Yüzy›llar Boyunca Üsküdar Camii ve Mescitler, cilt: 1, s.328-329, Üsküdar Belediyesi Yay›nlar›). Minare, rölöve. 4. Kevork Pamukciyan, “Üsküdar Selimiye Camii”, Tarih ve Toplum, say› 73, s.21-23, 1990. 5. Selimiye K›fllas› (birinci k›flla) 1800 y›l›nda bafllad›. K›smen ahflap olan bu k›flla 1812’de yand›, kâgir olan ikinci k›flla ise 1825-27 y›l›nda yap›lm›flt›r. A¤›rl›kl› olarak mimar Krikor Balyan’›n eseridir. Cepheden detay “kuflevi”, rölöve. Avlu Kap›s›, rölöve. mimar•ist 2010/4 91 ‹STANBUL’UN SEMTLER‹: ÜSKÜDAR DOSYA 6. Üsküdar Selimiye semtinin, ‹stanbul’daki bat›l› örnekleri gibi geometrik ›zgara bölünmeli ve parklar›, yollar› ve yap›lar› ile ilk düzenli mahalle örne¤i oldu¤u görülmektedir. Selçuk Batur, “Üsküdar’da Selimiye Camisi”, ‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara, 1988, s.375-395. Do¤an Kuban, “‹stanbul’un Tarihi Yap›s›” Mimarl›k, say›: 79 (1970-5), 26-48. Luigi Piccinato, “Büyük ‹stanbul Nâz›m Plan› Ana Hatlar› ‹zah Raporu”, Mimarl›k, say›: 79 (1970-5), s.49-54. 11. Barok yap›da klasik dönem bezemeleri... Vak›f arfliv araflt›rmalar›nda 1950-60 y›llar› onar›mlar› s›ras›nda yap›n›n büyük ölçüde elden geçirildi¤i ö¤renilmifltir. Ancak bezemelerin bu dönemde mi de¤ifltirildi¤i, yoksa daha önceki dönemlerde mi de¤ifltirildi¤i tam olarak ö¤renilmemifltir. Ama bilinen odur ki bir dönem “barok bezemenin” restoratör meslektafllar taraf›ndan fazla benimsenmeyip birçok dönem yap›s› bezemesinin “klasik dönem” bezeme anlay›fl› ile de¤ifltirildi¤i do¤rultusundad›r. 7. Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi proje çal›flmalar›nda yer alan Avunduk Mimarl›k ekip arkadafllar›m›z flöyledir: Acar Avunduk (Y. Mimar, Proje Müellifi ve Proje Yürütücü), Eda U¤ur Selçuk (Mimar), K›v›lc›m Tar›m Do¤du (Mimar), Eylem Efe (Mimar), Gülçin K›l›çarslan Kurflun (Mimar), P›nar Aksoy (Mimar), Burcu Arpac› (Mimar), Müge Meriç (Y. Mimar), Salim Merkaül (Mimar), Berrin Do¤an (Restoratör), Gül Deniz Çokcan (Restoratör), Asl› Varol (Restoratör). 12. Bu camiye iliflkin tarihçe, belgesel ve arfliv araflt›rmalar› de¤erli sanat tarihçi Hayri Fehmi Y›lmaz taraf›ndan yap›lm›flt›r. 8. Say›n Do¤an Kuban’a göre Selimiye Camii, büyük bir hünkâr kasr› ile camiyi birlefltiren ilk örnek say›labilir. Do¤an Kuban, Osmanl› Mimarisi, YEM Yay›nlar›, s.544. 9. Üsküdar Selimiye Camii’nin de bütün gövdeyi saran ve yaklafl›k 2-2,5 metrede bir geçen, içi dolu, dövme demirler ile adeta sar›ld›¤› (2 adet, 70x110 mm) tespit edilmifltir. Bu demir kuflaklar›n y›¤ma duvarlar› çekme kuvvetine ve yatay yüklere karfl› korumak amac›yla yerlefltirildi¤i düflünülmektedir. Her bir demir kesitinin yaklafl›k 70 ton çekme kuvvetine karfl› koydu¤u düflünülürse, yap›n›n bu konudaki önlemlerinin ne kadar ciddi ve do¤ru saptanm›fl oldu¤u görülmektedir. Nitekim yap› 1999 Gölcük depremini hiçbir hasar almadan atlatabilmifltir. 10. Arfliv araflt›rmalar›nda ve yap› üzerindeki araflt›rma raspalar›nda, yap›n›n özellikle kütüphane ve hünkâr mahfili bölümünde rabitz telli porland çimentolu onar›mlara rastlanm›flt›r. 1802-1805 y›llar›nda henüz porland çimento bulunmad›¤› ve yap›m faaliyetlerinde kullan›lmad›¤› düflünülürse bu onar›mlar›n 1920-30 sonras› oldu¤u ortaya ç›kacakt›r. Yap›lan arfliv araflt›rmalar›nda Vak›flar Bölge Müdürlü¤ü’nce 1950-60, 1970-80 ve en son 1990’l› y›llarda yap› üzerinde çeflitli onar›mlar yap›ld›¤› saptanm›flt›r. Üsküdar Selimiye Mosque and Külliye In our architectural history we have two mosques called ‘Selimiye’. The first is the one in Edirne known by almost everyone built by Architect Sinan in the period of Sultan Selim II, of which the architect himself calls as ‘my work of mastership’. The second Selimiye Mosque is the one that was built by the poet, composer, reformist Sultan Selim III right beside the Selimiye Barracks in Üsküdar, ‹stanbul to serve especially for the barracks, and very few of us know this mosque. The aim of this article is to introduce this building through the relief, restoration and restitution projects designed by Avunduk Mimarl›k architecture office between the years 2004 and 2005. The office staff worked with enormous effort and performance for about seven months and all the relief, restoration and restitution design projects were approved by the related Conservation Council of the Ministry of Culture and Tourism on 20.03.2007. However the mosque was given out by contract between 2008 and 2009 and the restoration works were completely implemented, all unbeknown to us. Unfortunately, our project team could not have the opportunity to monitor, investigate and supervise the implementation process of our restoration project which has been also awarded by the Ministry of Culture and Tourism with Encouragement Award in the 2nd National Awards of Architectural Conservation. 92 mimar•ist 2010/4 13. Bkz. Thomas Allom (mimar-ressam) hakk›nda bilgi ‹stanbul Ansiklopedisi cilt: 1, s.206. 14. Selçuk Batur, “Üsküdar’da Selimiye Camisi”, ‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara, 1988, s.381, dn.10. 15. Ayvansarayl› Hüseyin Efendi, s.600, Hadîkü’l-Cevâmi. 16. Üsküdar Selimiye Camii Suluboya resimleri: 10. VII. 1961, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver 4. VII. 1956, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver 1945, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Kaynakça: – (1973) Meydan Larousse, cilt: 11, s.156-157. – (2003) Üsküdar Hat›ras›, s.16, 36, 49, 58, 76, Üsküdar Belediyesi, ‹stanbul. • Arel, Ayda (1975) Onsekizinci Yüzy›l ‹stanbul Mimarisinde Bat›laflma Süreci, ‹stanbul. • Ayvansarayi, Hüseyin (2001) Hadîkatü’l-Cevâmi; ‹stanbul Camileri ve Di¤er Dini-Sivil Mimari Yap›lar, Ankara. • Bak›r, Betül (2003) Mimaride Rönesans ve Barok, Osmanl› Baflkenti ‹stanbul’da Etkileri, Ankara. • Batur, Selçuk (1988) “Üsküdar’da Selimiye Camisi”, ‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›ya Arma¤an, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara, s.375-396. • Batur, Selçuk (1993) “Selimiye Camii”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, cilt: 6, s.512-515. • Cezar, Mustafa (1972) Sanatta Bat›ya Aç›l›fl ve Osman Hamdi, ‹stanbul. • Denel, S. (1964) Selim III’ün Biyografisi. • Haskan, Mehmet Mermi (2001) Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, cilt: 1, s.323-332; cilt: 2, s.1393. • ‹nci, Nuran (1985) “18. Yüzy›lda ‹stanbul Camilerine Bat› Etkisiyle Gelen Yenilikler”, Vak›flar, say› XIX, s.232236. • Konyal›, ‹brahim Hakk› (1976) Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, cilt: 1, s.259-267, ‹stanbul. • Kuban, Do¤an (1954) Türk Barok Mimarisi Hakk›nda Bir Deneme, ‹stanbul. • Önge, Y›lmaz (1968) “‹stanbul Camilerinde Hünkâr Mahfilleri”, Önasya, cilt: 4, say›: 40, s.8-11. • Öz, Tahsin (1962) ‹stanbul Camileri, Ankara. • Pervititch Haritalar› (1930) • Sakao¤lu, Necdet (1999) “Selim III”, Yaflamlar› ve Yap›tlar› ile Osmanl›lar Ansiklopedisi, cilt: 2, s.517-521, ‹stanbul. • Sar›öz, Perihan (1996) Bir Zamanlar ‹stanbul, s.239. • Ünver, A. Süheyl (1996) Süheyl Ünver’in ‹stanbul’u, s.204-206, ‹stanbul. • Y›ld›r›m, Sercan Özgencil (2002) Gravürlerle Türkiye, “‹stanbul 2”, s.170-172; “‹stanbul 3”, s.94, 103, Ankara. Foto¤raflar: Library of Congress, Prints and Photographs Division; Alman Arkeoloji Enstitüsü. E⁄‹T‹M ACE ve EAAE Ortak Toplant›s›ndan Mimarl›k E¤itimi Üzerine Düflünceler Derleyen: Deniz ‹nceday› ‹ngilizceden çeviren: Arif fientek A CE (Avrupa Mimarlar Konseyi) bünyesindeki E¤itim Grubu (WGE); çal›flmalar›nda mesle¤in e¤itim ve uygulama alanlar›n›n iliflkisini güçlendirmek ve mimarl›k okullar›yla iletiflimi sa¤lamak amac›yla EAAE (Avrupa Mimarl›k E¤itimi Birli¤i) ile 29 Ocak 2010 tarihinde ortak bir toplant› düzenlemiflti. Fransa’n›n Paris kentinde, Belleville Yüksek Mimarl›k Okulu’nda (Ecole Nationale Superieure d'Architecture de Paris, Belleville) gerçeklefltirilen toplant›n›n amac›, meslek alan›ndaki geliflmeler karfl›s›nda e¤itimde ve pratikte yap›lacak düzenlemeler konusunda tart›flabilmek ve bu farkl› alanlar›n bak›fllar›yla ortak de¤erlendirmeler yapabilmekti. ACE ve EAAE üyelikleri bulunan farkl› ülkelerden yaklafl›k 30 kiflinin kat›l›m›yla gerçeklefltirilen toplant›da, “beyin f›rt›nas›” oluflturarak kat›l›mc›lar› farkl› yaklafl›mlarla düflünmeye davet etmek ve bu farkl› görüflleri tart›flmak hedefleniyordu. Bugün yaflanan karmafl›k süreç karfl›s›nda, e¤itim + pratik + mesleki yeterlilik alanlar›nda amaçlanan iflbirli¤inin önemi kat›l›mc›lar taraf›ndan s›kl›kla yinelendi. Mimar›n formasyonunda zamana ba¤l› olarak geliflen/geliflecek sürekli dinamiklerden söz edildi. A¤›rl›k kazanan görüfller e¤itim ve meslek prati¤i alanlar›nda kaç›n›lmaz olan iflbirli¤inin sürdürülmesine ve örgütlenmesine yönelikti. Bu nedenle bu tür çok kat›l›ml› toplant›lar›n sürekli k›l›nmas› ve sonuçlar›n›n yetkililere iletilmesi karar›na var›ld›. Bu derlemede de, Belleville Mimarl›k Okulunda Ocak 2010’da gerçeklefltirilen söz konusu atölye çal›flmas› niteli¤indeki toplant›da sunulan görüfller özet olarak ve temel bak›fl aç›lar›yla ortaya konulmaktad›r. Herman Neuckermans “Yetkinlikte Yetkin Olma” Kalite güvencesi’ (Quality Assurance) ve ‘kalite kontrolu’, ekonomi (miti) ile yönetilen dünyam›zda bütün aktivitelerin içine ifllemifl durumda. ‘Kaç paraya hangi kaliteyi alaca¤›m’ sorusu, önce endüstride, daha sonra da e¤itimde, ilgili kurumun finansman tarz›ndan, kamu kuruluflu veya özel kurulufl oluflundan ba¤›ms›z sorulan bir soru. Ço¤u ülke, bu küreselleflen dünyada ö¤rencilerin (örne¤in Erasmus kapsam›nda) ve meslek adamlar›n›n giderek yayg›nlaflan dolafl›m›ndan dolay›, ayr›ca s›n›r ötesi hizmetlerdeki art›flla da ilgili olarak, bir tav›r almak zorunda kald› veya kal›yor. Avrupa üzerine, daha özelde AB üzerine odaklan›ld›¤›nda, mesleki yeterliklerin karfl›l›kl› tan›nmas›n› düzenleyen ‘2005 Mesleki Yeterlikler Direktifi’ne bakmak gerekir ve mesle¤ini ba¤›ms›z olarak uygulayan bir mimar söz konusu oldu¤unda, ‘1985 Mimarlar Direktifi’nden al›nan ünlü 11 madde dikkate al›nmal›d›r. Bu maddeler, bir mezundan çeflitli alanlarda sahip olmas› beklenilen ‘fark›ndal›k’ ve ‘yetenek’leri belirlemektedir. Bu de¤ifliklikler, neredeyse bütün dünyada, ö¤retim programlar›n›n düzenli bir flekilde de¤erlendirilmesine ve akreditasyonuna yol açt›; ulusal sistemler (örne¤in Estonya...), uluslararas› ortakl›klar (örne¤in VSNU-Hollanda ve Flamanlar, RIBA-‹ngiltere, Britanya Uluslar Toplulu¤u ve istenildi¤inde NAAB-ABD ve Çin’de...) olufltu. AB’ye bakacak olursak: Bolonya süreci, ö¤renci dolafl›m›n› düzenleyen bir araç olarak AKTS (ECTS) Avrupa Kredi Transfer Sistemi’ni getirmifltir. Bir AKTS kredisi, 25-30 saatlik ö¤renci çal›flmas›na denktir. Bir lisans program› 180 ve bir yüksek lisans (master) program› 60120 AKTS kredisi gerektirmektedir. Fakat belirli bir konu üzerinde yap›lan çal›flmalar›n süresi, ne bu çal›flman›n, ne de bu çal›flma sonunda ö¤renilenlerin kalitesi hakk›nda fazla bir fley ifade etmektedir. Bir AKTS kredisinin de¤eri, bu krediyi veren kurumun kalitesine ba¤l›d›r. Bu ba¤lamda, iyi okullar di¤er iyi okullarla birlikte bir a¤ oluflturmaktad›r. Bu arada yeterliklerin, yetkinlik ve ö¤renmenin içeri¤i üzerinden sonuçta var›lan ö¤renme düzeyi aç›lar›ndan formüle edilmesine yönelik çabalar›n giderek artt›¤›n› görmekteyiz (örne¤in mimar•ist 2010/4 93 E⁄‹T‹M ‘tenCOMPETENCES’, ‘TUNING’, genel olarak AB Projeleri). Uzun vadede e¤itim programlar›, belirli bir konuya ayr›lan zaman süresi veya yüzdesinden çok, kazan›lan yetkinlik ile ifade edilecektir. Daha kolay anlafl›labilmesi için, ‘yetkinlik’in, bir e¤itim ve ö¤renim süreci sonras›nda edinilen ‘bilgi, fark›ndal›k, beceri ve davran›fllar’› temsil etti¤ini kabul edelim. Bloom’un s›n›fland›rmas›na göre e¤itimin, sadece biliflsel (kognitif, zekân›n iflleyifli ile ilgili) yeteneklere odaklanmad›¤›, di¤er zihinsel yetenekler üzerinde de önemli etkileri bulundu¤u aç›kt›r; psikomotor beceriler (örne¤in fiziki becerilerde ustal›k, bilgisayar kullan›m›, maket yap›m›...) ve dinamik-efektif davran›fl ve beceriler (ba¤›ms›z çal›flma yetene¤i, grup halinde çal›flma yetene¤i, liderlik yapabilme, yöneticilik becerileri...) gibi. Ek-1 Baflar› Seviyeleri ARB (Mimari Kay›t Kurulu, ‹ngiltere) Fark›nda olma: Bilgiyi yorumlama veya özetleme zorunlulu¤u olmaks›z›n; genel kavramlara, konulara, kurallara, yöntemlere ve usullere aflinal›k. Ö¤renciler, kendi ‘fark›ndal›k’lar›n›n s›n›rlar›n› tan›mlayabilmeli ve gerekti¤inde daha ayr›nt›l› bilgi alabilecekleri kaynaklara baflvurabilmelidir. Bilme: Maddi gerçekler, tan›mlar, kurallar, yöntemler, süreç ve düzenlemeler dahil olmak üzere, belirli bilgilere, uygulamaya iliflkin yönlerinin tamam›n› görebilme zorunlulu¤u olmaks›z›n yak›nl›k. Anlama: Bilginin tan›mlanmas›, özümlenmesi ve kavranmas›. Ö¤renciler, pratikte uygulan›fl› da dahil olmak üzere, bilgiyi do¤ru olarak yorumlayabilmeli, özetleyebilmeli ve di¤er bir materyalle ilintisini kurabilmelidirler. Yetenek: Görevlerin yerine getirilmesi için gereken belirli bilgilere iliflkin beceri. Ö¤renciler herhangi bir durum için uygun bilgiyi do¤ru olarak seçebilmeli ve bu bilgiyi sorunlar›n çözümünde kullanabilmelidirler. NAAB (Mimarl›k Ulusal Akreditasyon Kurulu, ABD) Anlama: Bilgiyi s›n›fland›rma, karfl›laflt›rma, özetleme, tan›mlama ve/veya yorumlama. Yetenek: Bir görevin yerine getirilmesi için belirli bir bilginin kullan›lmas›nda yeterlik sahibi olma, uygun bilgiyi do¤ru olarak seçme ve belirli bir sorunun çözümünde do¤ru olarak uygulama, ayn› zamanda uygulaman›n getirece¤i sonuçlar› kavram›fl olma. 94 mimar•ist 2010/4 Ek-2 NAAB (Mimarl›k Ulusal Akreditasyon Kurulu, ABD) Ö¤renci Performans Kriterleri (Yetenek ve Anlama Seviyelerinin Ölçülmesi ‹çin) 1. Konuflma ve yazma becerileri 2. Kritik düflünme becerileri 3. Grafik ifade becerileri 4. Araflt›rma becerileri 5. Biçimsel düzenleme becerileri 6. Temel tasar›m becerileri 7. Ortak çal›flma becerileri 8. Bat› gelenekleri 9. Bat›l› olmayan gelenekler 10. Ulusal ve bölgesel gelenekler 11. Örneklerden yararlanma 12. ‹nsan davran›fllar› 13. ‹nsan topluluklar›nda çeflitlilik 14. Eriflilebilirlik 15. Sürdürülebilir tasar›m 16. Program haz›rlama 17. Arazi koflullar› 18. Strüktürel sistemler 19. Çevresel sistemler 20. Can güvenli¤i 21. Yap›da örtü (zarf) sistemleri 22. Yap› servis sistemleri 23. Yap› sistemlerinde entegrasyon 24. Yap› malzemeleri ve montaj› 25. ‹nflaatta maliyet denetimi 26. Teknik dokümantasyon 27. Mimarl›kta iflverenin rolü 28. Kapsaml› tasar›m 29. Mimar›n yönetici ifllevi 30. Mimarl›k meslek uygulamas› 31. Mesleki geliflim 32. Liderlik 33. Yasal sorumluluklar 34. Etik ve mesleki yarg› Öncelikle ‘genel kapsaml›‘ (generic) ve ‘alana özgü‘ (domain specific) yetkinlikler aras›ndaki farka bakal›m. ‘Genel kapsaml›’ yetkinlikler, temel olarak e¤itim düzeyi ile iliflkilidir; lisans, yüksek lisans... gibi. AYA (EHEA) Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› (European High Education Area) ba¤lam›nda 8 AYÇ (EQF) Avrupa Yeterlikler Çerçevesi (European Qualifications Framework) düzeyi tan›mlanm›flt›r. Mimarl›k e¤itimindeki farkl› aflamalar için AYÇ düzeyleri flöyledir: AYÇ Düzey 6 = Lisans AYÇ Düzey 7 = Yüksek lisans AYÇ Düzey 8 = Doktora ‘Alana özgü’ yetkinlikler, mimarl›k, t›p, hukuk, ekonomi gibi belirli bir uzmanl›k alan› için geçerlidir. Mimarl›k alan›nda, ünlü 11 madde (bak›n›z Ek-1), AB ölçe¤inde programlar›n de¤erlendirilmesine temel oluflturan tek sa¤lam kaynakt›r. Bu 11 madde, ABD’de NAAB (Ulusal Mimarl›k Akreditasyon Kurulu) taraf›ndan kullan›lan denetim listesi (checklist) (bak›n›z Ek-2) ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda ortaya ilginç bir sonuç ç›kmaktad›r. NAAB’›n listesi, en az›ndan günümüz uygulamalar›na daha yak›nd›r ve söz konusu 11 maddeden daha akla yatk›n gelmektedir. Burada amac›m bir politik veya hukuki tart›flmaya girmek de¤il, emsal durumlar› karfl›laflt›rarak incelemek. Hukuki çerçevede nelerin, nas›l, nerede de¤ifltirilebilece¤i veya de¤ifltirilmeyece¤ine de¤inmeyece¤im. Söz konusu AYÇ düzeyleri aras›ndaki farklar› netlefltirmek için, de¤iflik baflar› düzeyleri aras›ndaki farkl›l›klar› belirginlefltirmek ve bunlar› belirli bir AYÇ düzeyi ile iliflkilendirmek gerekir. Bu amaçla ‘Dublin Tan›mlay›c›lar›’ (Dublin Descriptors) diye adland›r›lan ‘seviye tan›mlay›c›lar›’ kullan›lmaktad›r. Bu tan›mlay›c›lar, s›ras›yla flu baflar›lar›n art›r›lmas›n› öngörmektedir: - bilme/fark›nda olma, - anlama, - uygulama, - yarg›lama, - iletiflim, - ö¤renmeyi ö¤renme. Bir örnek verelim; e¤er bir kiflinin ‘strüktür’ konusunda ‘yetkin’ oldu¤u söyleniyorsa bu, o kiflide de¤iflik özelliklerin tümünün de¤iflik düzeylerde bulunmas› anlam›na gelmektedir, örne¤in: - her yap›n›n bir strüktüre sahip oldu¤unu bilme, E⁄‹T‹M - bir yap›n›n strüktürel davran›fllar›n› anlama, - bir strüktürün hesaplar›n› yapabilme, - bir strüktürü tasarlayabilme... gibi. Bütün e¤itim etkinliklerinin (dersler, seminerler, tasar›m stüdyolar›, egzersizler...), hangi yetkinlikleri kazand›rmay› amaçlad›¤›n› belirterek tan›mlamak, çok istenilen bir fleydir ve bu, akreditasyon sürecinde yap›lan çal›flmalarda halen bütünüyle ayr›nt›land›r›lm›fl durumdad›r. Aç›kças› bu s›k›c› bir ifltir, ama bir kez yap›ld› m› yeniden kullan›lmas› ve e¤itim programlar› de¤iflti¤inde kolayca uyarlanmas› mümkündür. Bu, öncelikle ö¤retim programlar›n›n (müfredat›n) ba¤daflt›r›lmas›nda güçlü bir araçt›r. ‘Yetkinlikler’i esas alan yaklafl›m, hangi yetkinli¤in okulda, hangi yetkinli¤in mesleki staj s›ras›nda edinilece¤ini de kolayca belirlemeye olanak vermektedir. Ve bu durum, bugün Avrupa’n›n de¤iflik ülkelerinde oldukça farkl›d›r. Hangi yetkinliklerin öncelikli olarak ‘akademik’, hangilerinin ‘mesleki’ oldu¤u, okulda ve sonras›nda kimlerin neler yapt›¤›, bir politik seçim konusudur ve bu, ancak finansal argümanlarla flekillenebilmektedir. Bütün yetkinliklerin toplam›na, bunlar›n nerede (okulda m› veya meslek içinde mi) edinildi¤inden ba¤›ms›z olarak bak›lmas›, farkl› ulusal sistemlerin ve sistemlerdeki farkl›l›klar›n geçerlilik kazanmas›na olanak verecektir. Bu ayn› zamanda, bir program›n mimarlar› mesle¤e mi yoksa mimarl›kla iliflkili baflka bir mesleki etkinli¤e mi haz›rlad›¤›n› da ortaya koyacakt›r. Loughlin Kealy UCD Hem akademik çevreleri, hem de meslek toplulu¤unu ilgilendiren iki belirgin konu var: Birincisi, mimarl›k ve yap›l› çevrede araflt›rma sorunu; ikincisi, ‘sürdürülebilirlik’te gündemi izleme çabas›. Kuflkusuz ikisi birbiriyle ba¤lant›l›. Birincisinin üzerinde durulmas› gereken felsefi ve pragmatik yanlar› var. Bu arada konu, ACE’nin ‘araflt›rma’ sorununa iliflkin tutumuyla da ilgili. ACE’nin bir araflt›rma politikas› var m›? Bir zamanlar vard› ve ACE’nin özel ilgi alan›na giren çok say›da araflt›rma dizisine de¤inilmiflti. Zaman›nda, bu araflt›rmalar›n bir yerlerde zaten yap›lm›fl m› oldu¤u, yoksa bu çal›flmalar›n yap›lmas›n›n özellikle mi istenildi¤i ama sonra pek pefline mi düflülmedi¤i, benim için merak konusu olmufltur. Her neyse, mimarl›kta araflt›rma sorunu her yönüyle giderek önem kazanm›fl ve flimdi dünyan›n her yerindeki mimarl›k okullar›nda bafll›ca ilgi alan›n› oluflturmufltur. Konu, üçüncü seviye kurumlar›n fonlar›nda önemli yer tutan bir bileflendir ve mimarl›k okullar›, araflt›rmalara fon sa¤layan kurulufllardan yeterli fon deste¤ini sa¤lamakta sorunlar yaflamaktad›r. ACE ve EAAE, Avrupa Birli¤i nezdinde, yap›l› çevre tasar›m›yla ilgili araflt›rma konular›n›n gelecek ‘Çerçeve Program’a al›nmas› yönünde lobi yapmak üzere bir iflbirli¤ine gidebilir mi? Buradan ikinci önemli soruna geliyorum. Tasar›m mesle¤inin, varl›¤›n› koruman›n d›fl›nda karfl›laflt›¤› en can al›c› sorun, ‘sürdürülebilirlik’tir. Bu konudan b›kk›nl›k duyulmufl olmas› çok mümkündür. Ama iflin gerçe¤i, tasar›m mesle¤i ve tasar›m okullar› bu konuda olmalar› gereken yerin çok gerisindedir. Bu sadece bir teknoloji, tasar›m stratejisi, yap› ekonomisi sorunu de¤il, ayn› zamanda bir tasar›m teorisi ve uygulamas› sorunudur. Bugüne kadar çeflitli AB ülkelerinde mesle¤in, mimarl›k okullar› üzerinde belirli bir etkisi olmufltur. Bu etkinin, e¤itim programlar›n›n yukar›da anlat›lanlar ba¤lam›nda gelifltirilmesini teflvik edici yönde kullan›lmas› ve inand›r›c›l›¤› olan araflt›rma programlar›n›n gelifltirilmesi gerekir. Mimari araflt›rmalar ile uygulama aras›nda iflbirli¤ine yönelik önemli bir potansiyel söz konusudur. Bu do¤rultuda yap›lanlar vard›r, ama çok azd›r ve zaten pek dikkati çekmemektedir. Belki ACE ve EAAE, aralar›ndaki iflbirli¤ini ve mevcut araflt›rma inisiyatiflerini vurgulamak üzere bir atölye/konferansta bir araya gelebilir ve ‘örnek olay’ araflt›rmalar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas› için çal›flabilirler. Geçmiflte, ‘SOLINFO’ ve ‘ARCHISOL’ gibi projelere AB fon sa¤lam›flt›. Bugün de kentsel alanlarda yenilenebilir enerji konusundaki çal›flmalara fon sa¤lamay› sürdürmektedir. Ancak bu inisiyatifler, hem okullar›n, hem de meslek toplulu¤unun ufkunun çok alt›ndad›r. ACE ve EAAE, her ikisi de, daha yüksek bir profile nas›l eriflebileceklerini düflünmelidir. Francis Nordemann EAAE Baflkan› EAAE/ACE ortak çal›flma grubunun yeni bir üyesi olarak, 2008 Eylülünde Hanya’da yap›lan y›ll›k ‘Okul Baflkanlar› Toplant›s›’nda baflkanl›¤›m›n ilk dakikalar›ndan itibaren, mimarl›k e¤itiminin mimarl›k disiplinine yönelik sorumluluklar› konusunda sürmekte olan tart›flmalara dahil oldum. Bu e¤itim, veya daha aç›k olarak sorumlulumimar•ist 2010/4 95 E⁄‹T‹M ¤umuzun söz konusu oldu¤u bu ‘mimarl›k e¤itimi’ nedir? Mimar›n disipliner s›n›rlar› art›k çok net de¤il. Çevremizin oluflumuna çok say›da baflka uzman kat›lmakta ve disiplinler aras› iflbirli¤ine ek olarak, ‘mimarl›k’›n dallanm›fl budaklanm›fl alanlar›nda çal›flmam›z, bizi gerçek hayat›n karmafl›kl›¤›yla u¤raflmak zorunda b›rakmaktad›r. Bu yeni durum, mimarl›k e¤itimini etkilemekte ve okullar kendilerini, komflu yeni alanlarla beslenerek geliflen bir disiplinin temel bilgilerini ö¤retme göreviyle karfl› karfl›ya bulmaktad›r. Brüksel’de (Avrupa Direktifi ile) ‘yetkinlikler’in tan›m›n›n yap›ld›¤› bir dönemde, ‘disiplin’in geçirmekte oldu¤u evrimin hepimiz için önemli oldu¤undan söz ediyorum. Elbette okullar›m›z›n verdi¤i ‘ürün’, yeni mezunlar› istihdam eden k›demli meslek adamlar› için mesle¤i sürdürme aç›s›ndan önemlidir. Dünya h›zla de¤iflmekte; her gün ortaya yeni teknikler, yeni talepler, yeni yöntemler, yeni malzemeler ve yaz›l›m programlar› ç›kmaktad›r. Ö¤retilen beceriler ve ö¤renilen deneyimler itibariyle ‘yetkinlik’ bu de¤iflime ayak uydururken, yeni mezunlar ile k›demli meslek adamlar› aras›ndaki boflluk giderek aç›lmaktad›r. Bunun ötesinde, dünya ölçe¤inde d›fl kaynak kullan›m›n›n yayg›nlaflt›¤› bir zamanda, ‘yetkinlik’ kavram› daha da çaprafl›klaflmaktad›r. Konunun can al›c› noktas› fludur: Disiplin nas›l de¤iflmektedir, bu de¤iflikli¤i ne yönlendirmektedir ve okullar buna nas›l yan›t vermelidir? Akademik çevreler taraf›ndan organize edilen ve denetlenen, akademisyenler ve meslek adamlar› taraf›ndan verilen ‘Yaflam Boyu Ö¤renim’ (Lifelong Learning – LLL), flu anda, teknik ve yetkinliklerdeki de¤iflime yan›t vermektedir kan›s›nday›m. Mesle¤in gerçekli¤i içinde yer alan meslek kurulufllar›n›n yönlendirmeleriyle oluflan ‘Yaflam Boyu Ö¤renim’ programlar›n›n yap›s›, d›fl koflullara uygun olarak de¤iflebilir ve de¤iflmektedir. ‘Yaflam Boyu Ö¤renim’, lisans ö¤renimi temeli üzerine oturmaktad›r. Böyle bir temeli oluflturmak üzere okullar›m›z›n, sürekli yenilenme ve tasar›m alan›ndaki de¤iflikliklere uyum gösterme düflüncesini desteklemeleri gerekir. Stüdyo e¤itimi ve elefltirel analiz, bizim befl y›ll›k ö¤retim program›m›z›n taban›n› oluflturmakta ve mezunlara proje esas›na dayal› mimarl›k disiplinine iliflkin bafllang›ç mahiyetinde bir anlay›fl kazand›rmaktad›r. Meslek adamlar› olarak, meslekte ve ilgili yan alanlarda yaflanan de96 mimar•ist 2010/4 ¤iflikliklere uyum sa¤lama, varl›¤›n› sürdürmek ve gelifltirmek isteyen herkes için zorunludur. Kökleri eski ça¤lardan gelen bir disiplinin ana esaslar›n› ö¤retmekte ›srarc› olmal›y›z. Mimarl›¤a özgü olan; tasar›m› temel almas›, tasar›mla beslenmesi ve stüdyo e¤itimidir. Proje çal›flmalar› yoluyla tasar›m›n ö¤retilmesi esast›r ve mimarl›¤›n orijinal özünü oluflturmakta, mimarlara özgün durumlara iliflkin mekânsal tasar›mlar gelifltirme ve önerme yetisi kazand›rmaktad›r. Bir tasar›m›n amaca uygunlu¤unu de¤erlendirme ve uygun öneriler gelifltirme yetene¤i, belki de gerekli olan tek beceridir. Di¤er yetkinlikler bunun ard›ndan gelmektedir. Bir tasar›m› gerçe¤e dönüfltürmek belki en kolay konudur. Mimar için temel yetkinlikler –‘bir tasar›m›n amaca uygunlu¤unu de¤erlendirme’ ve ‘uygun öneriler gelifltirme’– gerçekte mimarl›¤›n temel yetkinlik konular›d›r. Daha spesifik yetkinlikler bunu izler ve gerektikçe de¤iflir. Bana göre bir baflka nokta da çok önemlidir. Mimarl›k e¤itimi, sadece ‘mimarl›k’ mesle¤ine giden yolu de¤il, baflka diyarlara yönelen çok say›da yolu da açmaktad›r. Mezunlar›m›z›n tümü ayn› ifli, ayn› ifllevleri yerine getirmemekte, ama hepsi mimarl›¤› uygulamaktad›r. Planlamac›lar, set tasar›mc›lar›, kentsel tasar›mc›lar, obje tasar›m› yapanlar, program/flartname tasarlayanlar, moda tasar›mc›lar›, gayrimenkul gelifltirme iflinde çal›flanlar, dan›flmanlar, iflverenler, yang›n önleme ifliyle u¤raflanlar, inflaat uzmanlar›, bu alandaki ö¤retim üyeleri, araflt›rmac›lar ve bunlara ek olarak Avrupa Birli¤i’nde lobi çal›flmalar› yürütenler – hepsi mimard›r; hepsi mimarl›¤› uygulamaktad›r. Bütün mezunlar tasar›m› temel alan bir disiplini uygulamaktad›rlar; ama çocuklar›n; itfaiyecileri ‘yang›n söndürenler’, polisleri ‘h›rs›zlar› yakalayanlar’ veya palyaçolar› ‘insanlar› e¤lendirenler’ olarak hayal ettikleri gibi klifle flekliyle, ‘evler yapan’ mimarlardan beklenen ‘yetkinlik’ veya ‘mesleki beceriler’e sahip olmak zorunda de¤illerdir. 2008’de Hanya’da yap›lan EAAE ve ENHSA toplant›s›nda, mimarl›k e¤itiminin ana esaslar›n› ve dolay›s›yla disiplinde süreklili¤i, yenilenmeyi sa¤layan mimari derslerin ortak köklerini tan›mlamaya duyulan ihtiyac› belirtmifltik. Araflt›rma, kuflkusuz bu süreçte önemli bir role sahiptir. Son olarak, söylediklerimin yan› s›ra, mesleki aç›dan, aç›kl›k kazand›r›lmas› gereken bir baflka nokta var: Yap›l› çevrenin kalitesinde mimar›n ‘sorumlulu¤u’ndan s›kça söz ediliyor ama, kent- E⁄‹T‹M sel yaflam kalitesinin, oluflumunda her türlü aktörün rol ald›¤› bir ‘ürün’ konumunda oldu¤u bir ortamda, mimar›n bu geniflleme sürecindeki ‘rol’ü aç›kça belirlenmifl de¤ildir. Avrupa’da hiçbir k›lavuz belge, kentsel dokunun üretiminde farkl› roller oynayan kentsel tasar›mc›lar›n, planlamac›lar›n, flehircilerin ve di¤erlerinin de yer ald›¤› bir durum için tavsiyeler getirmemifltir. Benim görüflüme göre, mimarlar, kentlerin tarihsel ve mekânsal süreklili¤inden, ayr›ca kentsel mekânlar›n ve yap›lar›n kalitesinden sorumlu olabilirler. Kuflkusuz, ‘kent’ sözcü¤ü ile ‘iskân bölgeleri’ni, do¤al ve yap›l› çevre aras›nda kentsel dünyam›za katk›da bulunan her türlü kesiflmeyi kastetmekteyim. EAAE bu düflüncelere katk› getirmelidir. Konseyden, bu konular›n incelemeye aç›lmas›n› ve mimarl›k e¤itimi çerçevesinde, projelerin ve a¤lar›n, ekolojik kentsel dünyada bize düflen görevi yerine getirmek üzere önümüzde duran konular dikkate al›narak yeniden grupland›r›lmas›n› istiyorum. Chris Younès “Mimarl›k: Uyum Gerektiren Bir Meslek” Farkl›laflma ve uzmanlaflman›n giderek daha fazla etkin oldu¤u bir meslek haline gelen mimarl›k, günümüzün çalkant›l› dalgalanmalar› içinde varl›¤›n› sürdürmektedir. Mesle¤in resmî olarak (unvan, e¤itim, etrafl›ca belirtilmifl yasal yetkiler ve düzenlemeler gibi aç›lardan) tan›nmas› ve kentsel, k›rsal ve çevresel konular›n ele al›nd›¤› genifllemifl kapsam› ile köklü de¤iflikliklere u¤ram›fl olmas› gerçe¤ine ve ö¤rencilerin Ecole Nationales Supérieures d’Architecture benzeri okullar›n kap›lar›na y›¤›lmalar›na karfl›n, mimarl›k hâlâ “tehdit alt›nda bir meslek” olarak görülmektedir.1 Daha 1973’te Raymonde Moulin, proje yönetimi kapsam›nda yeni ifl bölümüne iliflkin bafll›ca de¤ifliklikleri tan›ml›yordu.2 Do¤rudur; yap›l› çevrenin gelifltirilmesinde, bir yanda meslek adamlar› (mühendisler, ekonomistler, proje planlama mühendisleri, peyzaj tasar›mc›lar›, kent planc›lar› vb.) aras›nda hararetli bir rekabet yaflanmakta; s›n›rl› sorumlu ortaklar, proje yönetimi ortaklar› ve kullan›c›lar›n yer ald›¤› karmafl›k bir oyun düzeni mimar›n konumunu etkilemekte ve onun ifllevlerini zay›flatarak hareket alan›n› s›n›rland›rmaktad›r... Öte yandan, üzerinde uzlafl›lm›fl prosedürlerin birlefltirilmesine duyulan ihtiyac›n, mimar›n yapaca¤› ifli, bir dizi önemi azalm›fl kararlar› verme düzeyine indirdi¤i veya hesaplamalar ve da- n›flman önerileriyle belirlenmifl bir eylem plan›na uyma durumunda b›rakt›¤› da görülmektedir. Teknolojiye verilen öncelikli rol nedeniyle ve genel olarak her fleyin tart›fl›ld›¤› bir ortamda, mimar›n temel ifllevlerinden beklenenler azalm›fl gibi görünmektedir. Ama bir yandan da, ileri düzeyde uzmanl›k gerektiren projelerde bile (yenileme, konut, hastaneler, havaalan› vb. projeler) veya kentsel ve bölgesel geliflim projelerinde, iflverenlerle kurduklar› diyalog veya karar alma süreci içinde sa¤lad›klar› destek dolay›s›yla mimarlar›n gösterdikleri uyumu takdir etmiyor muyuz? Bu, de¤iflik sektörlerle birlikte çal›flma yetene¤i nereden geliyor? Do¤rudur; mimari projelerle ba¤lant›l› sigorta sistemlerinin (dolay›s›yla farkl› disiplinlerin birlikte çal›flmas›n›n – ç.n.), güvenli¤e önem veren bir toplumda önemi vard›r, ama bu konuda esas katk›, mimarl›k okullar›nda sürdürülen e¤itim projelerinin farkl› disiplinleri içeren yap›s›ndan gelmektedir. 19, yüzy›lda yap›lan bir tan›ma de¤inerek “fiunu anlaman›z gerekir” diyen Jean-Pierre Epron’a göre; “günümüzde flirketlerin yaflad›¤› savafl havas› içinde, mimar›n gerçek gücü ve etkisi, sadece içinde mimar›n yer ald›¤› ve tüm denetimini elinde bulundurdu¤u ve baflar›yla sürdürdü¤ü projelerde görülmektedir.”3 Arka planda, mimarl›k mesle¤inin ve bu meslekle ilgili becerilerin yeniden yap›land›r›lmas›na yönelik, kültürel, bilimsel ve teknik de¤iflikliklerin var oldu¤u bir ortamda; kentsel, bölgesel ve k›rsal mimarl›k projelerinin yönetimi, yeni uzmanl›k becerilerini gündeme getirmektedir. Daha 1968’de; fildifli kulelerinde oturan, toplumdaki bütün de¤iflikliklere ve düflünce farkl›laflmalar›na kulaklar› t›kal› mimarlar/sanatç›lar yetifltiren ‘güzel sanatlar’ e¤itimi konusunda flüpheler dile getirilmeye bafllam›flt›. Sonuçta elde edilen, çok say›da oyuncu ve farkl› becerilerin etkin oldu¤u bir sosyoekonomik ba¤lamda mesle¤in nas›l uygulanaca¤›na ve mimarlar›n kendi konumlar›n› nas›l belirlemeleri gerekti¤ine iliflkin daha genifl bir fark›ndal›k olmufltur. Projelerin uzmanl›k gerektiren yap›s›; belirli bir konuya veya bir di¤erine öncelik verilmesi veya d›fla kapal› bir mesleki arenada uzmanl›k alanlar› yarat›lmas› veya bir ölçe¤in di¤erine tercih edilmesi anlam›na gelmemektedir. Asl›nda burada daha çok; insanl›k durumundaki huzursuzlu¤u yans›tan aç›k ve ikircikli aray›fl›n bir parças› olarak, bu de¤iflik konular› tan›mlamaya, aralar›nda ba¤lar kurmaya ve alg›lar dünyas›na sürekli olarak aç›kl›k kazand›rmaya yönemimar•ist 2010/4 97 E⁄‹T‹M lik bir süreç söz konusudur. Bir mimar olarak siz, gelece¤e yönelik bir bak›fl aç›s› çerçevesinde verilmifl stratejik kararlar yoluyla bir dizi verinin yan yana nas›l konulaca¤›n› bilerek, mekân› tasarlama ve dolay›s›yla mekân› yans›tma, ifade etme becerisini edinmifl olacaks›n›z. Bir proje hiç yoktan ortaya ç›kmaz – flu anda elinizde varolanlar›n anlafl›lmas› ve dikkate al›nmas› gerekir, ama ayn› zamanda de¤iflikliklerin nas›l planlanaca¤›n› da bilmelisiniz. Bu, gerçekte varolmayan, ama flekillenerek gerçekleflmesi istenileni tasarlamakt›r. Mimar›n önünde duran en önemli sorun, gerçekle ilintili olarak mümkün olabilenleri ortaya koymak, zaman ve mekân aras›nda bir tür çapraz iliflki kurmakt›r. Bu, birbiriyle geçiflkenlik içinde olan iki yönlü karfl›l›kl› al›flverifli tan›mlamakta ve yaflam deneyimini de¤ifltirerek yayg›nlaflt›rma olana¤› vermektedir. Çünkü, proje hedefleri bizi bilginin karmafl›k bir iflleme tabi tutulmas›na yönlendirse de bu, uzmanl›¤›m›za ba¤l› ve mimari tasar›m sürecinde kaç›n›lmaz olarak yer alan belirsizlik ve eksiklikleri tümüyle ortadan kald›rmaya yetmeyecektir. Ö¤eler aras›nda iliflkiler kurulmas›, onlar›n rasyonel ve duyarl› bir dil arac›l›¤›yla görünür k›l›nmas›, bunun çat›flan taleplerle dolu gerilimli bir alanda yap›lmas› ve bu taleplerin adil bir flekilde uzlaflt›r›lmas›, flekillendirilmesi, esnetilmesi; genifl ölçüde maddi biçimlerde gelifltirilmifl becerilerdir ve önemli bir bölümü, ister bir program, isterse çevre veya malzeme ile ilgili olsun, bir bireysel de¤erler sistemi ve kiflisel tarz konusudur. Bu ayn› zamanda, söz konusu ö¤elerin, az›msanmayacak say›da bilinmeyen karfl›s›nda, bir uyum gözetilerek kristalize edilmesi olay›d›r. Asl›nda bu, dünya ile ba¤lant›lar› flekillendirebilmek için; kendinizi resmetmenin, bir mekân› doldurman›n ve öncelikli sorunlarla yüzleflmenin sorumlulu¤unu alma ile ilgilidir. Ço¤u mesleki uygulama bu idealden uzak olsa da, bir flekilde, mimar›n hedefi temelde ‘arkhè’nin, yani bugün varolan ‘bafllang›ç’›n, ‘ilk’in, denetimini elinde tutmak ve bu denetimi sürdürmektir. Mimarl›kta varolan ve herkesin kabul edemedi¤i bu yarat›c› ve s›n›rlar› zorlayan perspektif, bir sunufl fleklinin ötesine genifllemifl bir evreni gerektirir, bir yandan da strateji, sorumluluk ve fizikselli¤i birbirinden ay›rmaks›z›n birlefltirir. Günümüzde ekolojik zorunluluklar›n belirledi¤i kritik s›n›rlamalarla karfl› karfl›ya kalan çevresel mimarl›k, flimdi bu ba¤lamda çözmesi gereken yeni bir durumu yaflamaktad›r. 98 mimar•ist 2010/4 1. Florent Champy, Sociologie de l’architecture, Paris, La Découverte yay›nevi, Repères dizisi, 2001. 2. Raymonde Moulin, Françoise Dubost, Alain Gras, Jacques Lautman, Jean-Pierre Martinon, Dominique Schnapper; Les architectes. Métamorphose d’une profession libérale, Paris, Calmann-Lévy Yay›nevi, 1973. 3. Jean-Pierre Epron, “Architecture, architectes – sociologie, histoire”; Jean-Yves Toussaint, Chris Younès (derleyenler), Architectes, ingénieurs, des métiers et des professions, Paris, Éd. La Villette Yay›nevi, 1997. Frédéric Bonnet “Uyum: Okullar ve Meslekler Aras›nda Karfl›l›kl› Etkileflim” Meslek ve e¤itim aras›ndaki iliflkilerin tarihinde, süregitmekte olan de¤iflikliklerle ilgili baz› belirgin ‘dönüm noktalar›’ vard›r. Örne¤in, 60’lar›n sonunda Fransa’da ‘ö¤retim modülleri’ne (teaching modules) dönüfl, büyük mimarl›k stüdyolar›yla sürdürülen e¤itimin yavafl yavafl terk edilmekte oldu¤unun iflaretlerini veriyordu. Bugün de ‘sürdürülebilirlik’ kavram›, her ne kadar art›k asap bozucu bir hale gelmifl olsa ve ondan kurtulmak istesek de –ve kendinizi genelgeçer görüfllerden farkl›laflt›rman›n en son moda laf› olsa da– bize göz ard› edilemeyecek sorunlar› hat›rlatmaktad›r. Mimarl›kta, ‘sürdürülebilir geliflme’nin, mesle¤in ve onunla ba¤lant›l› e¤itim yöntemlerinin geliflimi üzerinde önemli bir etkisi vard›r. Böyle bir geliflme sürecinde, teknoloji ile politika ve uzman görüflleri ile toplumdaki tart›flmalar aras›ndaki iliflkilere de¤in sorular gündeme gelmektedir. ‘Sürdürülebilir geliflme’ye iliflkin teknokratik ve standartlaflt›r›lm›fl kesin kararl› yaklafl›mlara karfl› duyulan korku, mimarl›kta sorumluluklara ve üretilen projelere yönelik toplumsal arenada yap›lan karfl›l›kl› tart›flmalara aç›kça bir h›z kazand›rm›fl, giderek artan bir flekilde yararl› sonuçlar›n al›nmas›n› sa¤lam›flt›r. Olumlu bir ortam oluflturmak, bir denge sa¤lamak üzere do¤ru zamanlarda yap›lacak aray›fllar›n ve tart›flmalar›n teflvik edilmesine ihtiyaç vard›r. Böylelikle ‘program’, art›k infla edilen objenin yarat›l›fl sürecinden tümüyle kopuk bir emrivaki olmaktan ç›kacak, mekânsal tasar›mla karfl›l›kl› etkileflime girecek ve çal›flma süresince gelifltirilecektir. Bir mimar›n böyle bir geliflim içinde yer alabilmesi için, mimarl›kta e¤itim ve uygulaman›n çok yönlü yap›s›na yeniden a¤›rl›k verilmelidir. LiMaDo (Lisans + Master + Doktora – ç.n.) olarak adland›r›lan ‘reform’un direkt etkisi sonucu, çok aç›k bir flekilde, deneyimlerin parçalara bölünmesi, proje düflüncesinde süreklili¤in ortadan kalkmas› ve ‘uzmanlaflma’ yönünde güçlü bir e¤ilim, her geçen y›l daha da yayg›n bir hal E⁄‹T‹M almaktad›r. Gene de mimar, sentezler üretmeye yetecek düzeyde disiplinleraras› bak›fl aç›s›na sahip az say›da ‘aktör’lerden biri olarak kalm›flt›r. Mimari proje hizmetleri aç›s›ndan, ço¤u kez mimar›n rolünü vazgeçilmez k›lan, çal›flt›¤› özgün uzmanl›k alanlar›n›n kapsam› kadar, mimar›n bu yetene¤idir. Bu, bilgi k›r›nt›lar›n› birbiri üzerine y›¤an “alakart” ö¤retim sistemiyle, çok de¤iflik ölçek ve sorunlar› kapsayan ve mimar›n o çok de¤erli uzlaflt›r›c› rolünü koruyan çeflitlendirilmifl bir mimarl›k kültürünü nas›l gelifltirebilece¤iz? Biz yapam›yorsak bu ba¤lant›lar› kim sa¤layacak? Nazik bir konu; ve ayn› zamanda k›sa dönemli verimlili¤e ve giderek daha da darald›¤› farzedilen kariyer seçeneklerine uyum sa¤lamaya odakl›, birbirine yak›n ilgi alanlar› aras›nda Foucault’nun çok önem verdi¤i karfl›l›kl› ba¤lar› kurma kapasitesini yitiren di¤er üniversite disiplinleriyle ba¤lant›l› bir durum oldu¤u kabul edilebilir. Keza ayn› flekilde, ister yap›lar, isterse kamusal alanlar ve bölgeler söz konusu olsun, mimarl›k hizmetlerinde artan karmafl›kl›k, di¤er disiplinlere yönelik gelifltirilmifl bir iflbirli¤ini ve daha genifl bir anlay›fl› gerektirmektedir. E¤er mimar, di¤er alanlarla diyalog sa¤layabilmesi için, kendi disiplininin özgün yanlar›n› tan›mlayabilirse, bu yararl› olacakt›r; sa¤lam, zengin ve özel çaba gerektiren bir e¤itim bunu baflarmas›na yard›m edecektir. ‘Birlefltirilmifl disiplinler’, yani okullar, bundan daha fazlas›n› verebilecek durumdad›r ve ifllevleri mimara sadece belirli bir uzmanl›k alan›nda e¤itim ve bilgi sa¤lamakla kalmamal›d›r. Buralarda, hem e¤itim, hem de araflt›rma yoluyla, gelecekte meslek kapsam›nda ek alanlar oluflturacak ‘proje yönetimi’ çevresinde çal›flma yöntemleri gelifltirilmesine ihtiyaç vard›r. ‘Sürdürülebilir geliflim’, bu metodoloji konular›n›n ötesinde, mimarl›k disiplininde birbirinden ayr›lamayan iki alan›, meslekte ve okullarda flimdi yeniden geçerlik kazanan iki tart›flma alan›n› vurgulamaktad›r: Daha iyisini nas›l infla edebiliriz? Bir projenin de¤iflik ölçeklerini birbirine nas›l daha iyi eklemleriz? Farkl› infla etme: Hem uygulamada, hem de okullarda flimdi; malzemeler, üretim yöntemleri, birlefltirilmifl uzmanl›klar, planlar›n uygulanmas› ve strüktürel tasar›m konular› üzerinde çok a¤›rl›kl› olarak durulmaktad›r. Bu konular mimarl›k alan›nda her zaman var olmufltur, ama flimdi daha üst s›ralarda yer almaktad›r ve karbon ayak izi-üretim enerjisi gibi konular da dahil olmak üzere; kaynaklar, uyum yetene¤i ve termal performansa daha fazla önem verilme- si gerekmektedir. Elbette geçmiflten al›nacak çok fley vard›r –örne¤in do¤al tafl bir kez daha yeniden güvenilir bir ‘temel’ malzeme durumuna gelmifltir– ancak, yeniden ortaya konmas› gereken çok say›da bulufl söz konusudur. Bunun, okullarda oldu¤u kadar uygulamada da, yeni deneyimler ve endüstri ile araflt›rma çevreleri aras›nda daha önce varolmayan iflbirli¤i yoluyla oluflmakta oldu¤unu söylemek do¤ru olacakt›r. Bu alanda akademik dünya ile sorumluluk sahibi uygulay›c›lar aras›nda iflbirli¤inin kaç›n›lmaz oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Ço¤u kez oldu¤u gibi, kurallar bu iflbirli¤i ile yürütülen çal›flmalardan ç›kacakt›r. Tersi düflünülmemeli, standartlar›n ö¤retilmesi okullar›n ifli de¤ildir. Öte yandan, okullarda araflt›rma için ay›r›lan kaynaklar›n yoklu¤undan ancak üzüntü duyabiliriz. Bir projede ölçeklerin eklemlenmesi: Sadece on y›l önce bu, kuflkulu ve gizemli bir konuydu, ancak flimdi de¤iflik ölçeklerin bir örgü olufltururcas›na birlefltirilmesi ‘sürdürülebilir’ projeler için kaç›n›lmaz bir gereklilik durumuna geldi ve hem politik, hem de teknik alanlarda birbirine benzer flekillerde içsellefltirildi. Konuyu açmaya çal›flal›m: K›r ve kentin birlikte ele al›nd›¤› bölgesel düzeyde bir global ekonomi aray›fl›, bütün ölçekler aras›nda her türlü ifllemin önceden gerçeklefltirilmifl oldu¤unu varsaymaktad›r. ‹nflaat tercihi, mevcut kaynak ve lojistik olanaklar bilinerek yap›lm›fl; program, ulafl›m sistemleri ve bölgesel altyap› ile iliflkilendirilmifl; inflaat›n kendisi, yap›n›n nas›l kullan›laca¤›, yap›l› ve yap›l› olmayan çevre, aç›k peyzaj ve kentsel ayak izi aras›ndaki dengeler aç›s›ndan gözden geçirilmifl olmal›d›r. Bu Chirs Younès taraf›ndan üzerinde durulan ‘çevre mimarl›¤›’d›r. Ama bunu, birbiriyle çeliflik ölçeklerin yan yana durdu¤u bir ortamda sürdürece¤iniz etkinlik veya deneyimlerle hiçbir zaman baflaramazs›n›z. Y›llard›r ö¤retildi¤i gibi ‘kentsel proje’nin ‘ayr›’ bir sorun olarak görülmesi ve mimarl›ktan ayr› tutulmas›, art›k mümkün de¤ildir; nas›l ele al›naca¤›n›n yeniden keflfi gerekir. Bir kez daha belirtelim, karmafl›k bir plan› düzenlemek için gerekli olan zaman ölçe¤inden uzaklaflt›r›lm›fl yaklafl›mlarla yap›land›r›lan bir e¤itim, tersine teper, amac›na varamaz. Ölçekler, birbirinden kopar›lm›fl olarak ve de¤iflik zaman boyutlar›nda ele al›nd›¤›nda, bu ölçekler aras›nda ba¤lar›n nas›l kurulaca¤›n› ö¤renmek mümkün de¤ildir. Bu eklemleme için yeni araçlar, yeni iliflkiler ve yeni tür hizmetler gerekmektedir. mimar•ist 2010/4 99 E⁄‹T‹M Gerçekte, son on y›lda mimarl›k uygulamalar›nda yaflanan deneyimler çok de¤erlidir ve dikkate al›nmas› gereken yaflamsal önemde malzemeler sa¤lamaktad›r. Bu bak›mdan, mimarl›k prati¤i ile e¤itim ve araflt›rmada gerçeklefltirilen deneyimlerle elde edilen katk›lar birbirini tamamlamaktad›r. Bunun ötesinde mesle¤i uygulayan kesimin, birlikte de¤erlendirilecek ve paylafl›lacak araflt›rma ve deneysel çal›flmalarda yer almas›na, ki bu bugüne kadar sa¤lanamam›fl hatta reddedilmifltir, olanak verilmelidir. Ve okullara deneyler için kaynak sa¤lamam›z ve proje ö¤retimine ayr›lan sürelerin güncel konulara daha uygun duruma getirilmesi gerekmektedir: Gerçe¤i görmezden gelmeyelim; 14 haftal›k bir süre içinde hangi karmafl›kl›k düzeyini aflmay› baflarabilirsiniz? Sarah Lupton MA DipArch LLM RIBA CIArb, ARB, ‹ngiltere “Gelecek ve Tasar›mda Liderlik: Mimarl›k E¤itimi ve Uygulamas›na Etkileri” Mimarl›k e¤itiminin, mimar›n tasar›m öncesi (pre-design) ve tasar›m sonras› (post-design) rollerini etkin bir biçimde kapsamas›n›n kritik bir konu oldu¤unu düflünüyorum. Tasar›m öncesi; çünkü, muhtemel bir projenin ilk düflünce aflamalar›ndan bafllayarak mimarla temas kurulmaktad›r ve bu nedenle mimar›n, fizibilite çal›flmalar›, ön tasar›m özeti (briefing) gibi ifllerde beceri sahibi olmas›, politika, ekonomi ve yasal mevzuata iliflkin konular› anlamas› gerekmektedir. Tasar›m sonras›; çünkü, ancak bu yolla mimar projenin gerçeklefltirilmesini ve kullan›ma aç›lmas›n› güvence alt›na alabilir ve iflverenin belirledi¤i özgün hedeflere var›labilmesini sa¤layabilir. Bu, proje ve sözleflme yönetimi gibi alanlarda beceri sahibi olmay› ve bu konular› anlamay› gerektirmektedir. ‹ngiltere’de, tasar›m öncesi ve sonras› beceri ve anlama yetileri, mimara e¤itim süreci boyunca ö¤retilmektedir. Bununla birlikte, ö¤retilenlerin içeri¤i basittir ve konulara girifl mahiyetindedir ve konular›n ço¤uyla esas Bölüm 3’te (6 ve 7. y›llarda) u¤rafl›lmaktad›r. ‹ngiltere’de mimar olarak kaydolabilmek için bir mezunun Bölüm 1, 2 ve 3’teki yeterlikleri edinmifl olmas› gerekir. Mimarlar Kay›t Kurulu (ARB) her aflama için gerekli yeterlikleri onaylar ve derslerin içeri¤ini ve ç›kt›lar›n› de¤erlendirmede kulland›¤› kriterleri yay›nlar. Bu kriterler, son kez revize edilmifl haliyle yak›nda yay›nlanacakt›r. Bölüm 3’teki bütün derslerin, 100 mimar•ist 2010/4 ARB kriterleriyle asgari bir uyum içinde olmas› gerekmektedir. Bölüm 3 program› geleneksel olarak verilen bir dizi sözlü dersten oluflmakta ve bitiminde s›navlar ve ö¤renci ile yap›lan bir görüflme ile sonuçlanmaktad›r. Bölüm 3’ün bir akademik yeterlik olarak düzenlenmesinde bir alternatif, bu e¤itimin ö¤renci uygulama alanlar›nda çal›fl›rken verilmesidir. Örne¤in, ben Cardiff Üniversitesi Mimarl›k Okulunda Bölüm 3 dersi yönetmekteyim (Mesle¤i uygulayan bir mimar›m, hukukta yeterli¤im var ve mimarl›¤›n mesle¤e iliflkin ve sözleflmelerle ilgili alanlar›nda uzmanlaflt›m). Ders, ‘Mesleki Çal›flmalar’da ‘diploma/master’ program› fleklindedir. ‹ki y›lda bitirilebilir, ama ço¤u ö¤renci ‘modül’leri iki y›l›n ötesine yaymaktad›r. Programda alt› ‘modül’ bulunmaktad›r; ‹ngiltere’de ‹nflaat Endüstrisi, ‹nflaat Sözleflme Hukuku, Proje Yönetimi, Mesleki Hizmetler, Uygulama (ifl) Yönetimi ve Uluslararas› Sat›nalma/‹haleler. Bütün ö¤renciler program boyunca ayn› zamanda bir iflyerinde tam zamanl› olarak çal›flabilmekte ve e¤itimin önemli bir bölümü ‘uzaktan ö¤retim’ yöntemleriyle ve bu ifl için düzenlenmifl bir web sitesi kullan›larak verilmektedir. Ö¤renciler üç kez; interaktif atölye çal›flmalar›na, ö¤rencilerin sunumlar›na, grup egzersizlerine ve geri beslemeye a¤›rl›k verilen birer haftal›k ders programlar› için okula gelmektedirler. Ö¤rencilerin uygulamada edindi¤i deneyimler de izlenmekte ve ö¤renime katk›s› sa¤lanmaktad›r. Derste ö¤renilenler; ö¤rencilerin yazd›klar› raporlar (essays, makaleler), haz›rlad›klar› ödevler (örne¤in bir fizibilite araflt›rmas› gibi), s›navlar ve bir görüflme ile de¤erlendirilmektedir. Modüller, pratik veya ifle yönelik e¤itim konular› olarak görülmemekte, her alan›n uzmanlar› taraf›ndan akademik çal›flma ve araflt›rma düzeyi yüksek tutularak ö¤retilmektedir. Program, ARB’nin istedi¤i minimum koflullardan fazlas›n› içermektedir, örne¤in uluslararas› uygulamalar ARB’nin kapsam›nda yoktur, ama bizde di¤er ülkelerdeki inflaat endüstrisi ve mimarl›k uygulamalar›n› kapsayan bir modül bulunmaktad›r. Ö¤rencilerin üretti¤i çal›flmalar›n, özellikle yazd›klar› raporlar›n standard› yüksektir ve ço¤u ö¤renci seçti¤i araflt›rma konusunda uzmanlaflmas›n› sürdürmekte ve baz›lar› mezuniyetten sonra kendi uzmanl›k alanlar›nda ders vermek üzere okula davet edilmektedirler. Program›n çok yo¤un olmas› ve ö¤rencilerden yo¤un bir çal›flma beklenmesinin yan› s›ra, ö¤- E⁄‹T‹M rencilerin kendilerinin de istekli oldu¤u ve mimarl›k e¤itimlerinin bu bölümünün önemini kavrad›klar› dikkati çekmektedir. Bu bir ölçüde, ald›klar› e¤itimin daha iyi koflullarda ifller bulmalar›na ve uygulamada baflar›l› olmalar›na yard›mc› olmas›ndan gelmektedir, ama ayn› zamanda konular› çok ilgi çekici ve doyurucu bulmalar›ndan da kaynaklanmaktad›r. Özetlersek, mimarlar›n hem tasar›m öncesi, hem de tasar›m sonras› alanlarda bilgi sahibi olmalar›n›n önemli oldu¤unu düflünmekteyim ve ayr›ca baz› mimarlar›n bu alanlarda uzmanlaflmalar›n›, yeterli düzeyde bir uzmanl›k ve araflt›rma ortam›n›n oluflturulmas› aç›s›ndan gerekli görmekteyim. Bu, mesle¤e inflaat endüstrisinde itibar kazand›racak ve di¤er dan›flmanlar›n yan›nda ikinci planda kalmamalar›n› sa¤layacakt›r. Jüri Soolep Estonya Sanatlar Akademisi, Nordik Mimarl›k Akademisi “Arka Plandaki Düflünceler” En karmafl›k ve en fazla geliflmifl ‘el sanatlar›’ndan biri olan mimarl›¤›n ‘meslek’e dönüflümü, son derece yavafl ve sanc›l› olmufltur. ‘El sanat›’, bütüncül bir imgelemi flekillendiren pratik formül ve tan›mlar temelinde oluflmaktad›r. Bu formül ve tan›mlar çok karmafl›k olabilir, ola¤anüstü bir ustal›k ve duyarl› sezgilere ihtiyaç gösterebilir. Öte yanda ‘meslek’ ise, kuramsal imgelem çevresinde, düflünceler üzerinde oluflur. ‘El sanat›’ndan ‘meslek’e geçifl, belirli bir alandaki uygulamada (praksis) bütün ö¤elerin yeni bir yönlendirmeye (reorientation) u¤ramas› demektir. Mimarl›kta bu dönüflüm binlerce y›la yay›lm›flt›r. Bir mimar›n paletinde bulunan ve antik ça¤larda geliflen yetenek ve sezgileri, bilimsel düflünce biçiminde yeniden düzenlemek zorlu bir iflti. Mimarl›k alan›n› bilimsel düflünce biçimine dönüfltürmeye yönelik say›s›z giriflime karfl›n, mimarl›k bugüne kadar hâlâ uygulamada ustal›k kazan›larak yap›lagelmifltir. Mimarl›k e¤itiminde en önemli figür, bir ‘bilim adam›’ de¤il, ‘usta’d›r; ‘yeniden anlatan’ de¤il, ö¤rencilerin neler bilmesi ve edinmesi gerekti¤i konusunda bir ‘sunucu’d›r. Mimarl›¤›n bir ‘meslek’e dönüflmesindeki en önemli tek çeliflki de¤ilse bile, çeliflkilerden biri, eyleme yönelik entelektüelleflme süreci ile arkaik yap›s›n› sürdürmekte olan ‘el sanat›’ gelene¤inin ataleti aras›ndaki çat›flmad›r (Rappaport, Somov, 1990:20). Mimarl›k alan›nda, zihinsel ufuklarda, bilinçli ve bilinçsiz düzeylerde, ‘el sanat› gelene- ¤i’nin etkin olmas› bir paradokstur. Her mimarl›k ö¤rencisi; ustal›klar›na güvenilen hocalar›ndan edindi¤i bilgi ve yarat›c› yöntemler, gelenekler, arketipler (ilk örnekler), imgelem yoluyla, bir mimar olarak kendi kimli¤ini oluflturmak zorundad›r. Her mimar böylece, özgün bir düflünce tarz› ve farkl› ‘elyaz›s›’na sahip, tekil (ünik) bir yarat›c› olmaktad›r. ‘Sarmafl›k Birli¤i’nin (Ivy League; ABD’deki sekiz üniversitenin oluflturdu¤u birlik – ç.n.) en tan›nm›fl üyelerinden Harvard, 2007 y›l›nda ö¤retim konusuna yaklafl›m›n› yeniden de¤erlendiriyor ve ‘e¤itimci’nin rolünü yeniden tan›ml›yor, ‘Bilgi deryas›nda bir insan neleri bilmelidir?’ sorusunun yan›t›n› ar›yordu. Harvard’taki profesörler kurulu, 1970’lerde tasarlanm›fl olan genel ö¤retim programlar›n› yeniden flekilendirmiflti. Çal›flmay› yürüten grubun eflbaflkan› Alison Simmons flöyle diyordu: “E¤itim görmüfl bir insan›n flunu, bunu veya bir baflka fleyi bilmesi gerekti¤ini söylemeye çal›flm›yoruz. Söylemeye çal›flt›¤›m›z, e¤itim görmüfl bir kiflinin bir dizi yetene¤e sahip olmas›d›r: Dünya yüzünde ona yard›mc› olacak, yorumlama yetene¤i, problem çözme yetene¤i, düflünsel yetenekler ve elefltirel yetenekler.” (Financial Times, 13.03.2007) Gururla belirtelim ki bu yeteneklerin edinilmesi, bilebildi¤imiz kadar eski ça¤lardan bu yana mimarl›k e¤itiminin hedefi olmufl ve bunlar› elde etmeye yönelik yöntemler, mimarl›k alan›nda bir ‘tefsir ilmi’ (hermeneutics) ve flairane bir birikim oluflturmufltur. Bunlar, mimarl›kta yarat›c› tasar›m›n ö¤renildi¤i stüdyo kültürünün vazgeçilmez bir parças›d›r. Düflünceler (Kayg›lar): Düflünce 1: Nicel, Matematiksel ve Pragmatik Dünya Mimarl›k e¤itimi çok say›da bilim dal›ndan ve befleri disiplinden oluflmaktad›r, ama temelinde nihai olarak tasar›m –çevremizdeki dünyan›n ço¤u kez çeliflik ve farkl›laflm›fl parçac›klar›n›, yarat›c› bir flekilde, aç›k seçik ve bir bütün oluflturacak çözümlerle bir araya getirme yetene¤i– yer almaktad›r. Bu yetene¤in; nicellefltirilebilen göstergelerle, matematiksel süreç tan›mlar›yla veya ampirik verilerle tan›nmas› zordur. Asl›nda, genel olarak toplumda kolayca anlafl›labilen ve bir baflar›n›n iflareti olarak abart›larak de¤erlendirilen, tam da bu biçimsel verilerdir. Düflünce 2: Endüstrinin Tüketicili¤i Ço¤u durumda mimarl›k, yap› üretimi alan›nmimar•ist 2010/4 101 E⁄‹T‹M dan ayr› tutulamaz. Burada; kaynaklar, endüstri, büyük ifl çevreleri ve kitlesel büyüklükte tüketici söz konusudur. Çok s›k olarak mimarl›kta tasar›m›n getirdi¤i ‘katma de¤er’, tüketicinin korunmas› ve ifl ortam›n›n di¤er konular› ile özdefllefltirilmektedir. Bunlar önemli konular olmakla birlikte, mimarl›¤a iliflkin daha önemli de¤erlerin –mimarl›¤›n insan kültürünün önemli bir parças› oldu¤u gerçe¤inin– dikkatten kaçmas›na neden olmaktad›r. Mimarl›¤›n uzun vadede geçerli, örne¤in kültür gibi, temel de¤erleri, ticari ortama egemen olan tüketim e¤ilimlerinin k›sa vadeli de¤erlerine kurban edilmektedir. Düflünce 3: Bolonya Sistemi Bolonya sisteminin önemli yararlar›, Avrupa’da de¤iflik kurumlardaki e¤itimin birbiriyle karfl›laflt›r›labilmesine olanak vermesi ve ö¤rencilerin dolafl›m›n› kolaylaflt›rmas› olarak görülebilir. Bununla birlikte, sistemin kolay kavranabilecek aç›kl›kta oluflu ve e¤itim bürokrasisinin formel olanaklar›, bu sistemi e¤itimin bütün alanlar›nda genelgeçer bir konuma getirmifltir. Sistem, farkl›laflmay› vurgulamaktad›r, ama uygulamada bir üniversite için ‘birlefltirilmifl’ (tektiplefltirilmifl) ve ‘benzer’ olmak daha kolayd›r. Uzun vadede sistem, Avrupa’da yüksek e¤itiminin kalite ve rekabet gücünü azaltabilir ve bu da Bolonya sisteminin hedeflerinin tam tersidir. Düflünce 4: Kurallar› Belirleyen Direktif ve Formel Eflgüdüm Direktifte (1985 Mimarlar Direktifinde – ç.n.) yer alan 11 maddenin sürdürülebilir ve kullan›labilir oldu¤u kan›tlanm›flt›r. Sorun, bunlar›n Notes from the Joint Meeting of EAAE and ACE WGE (Work Group Education) of ACE (European Council of Architects) and EAAE (European Association of Architectural Education) have organized a joint meeting in January 2010 in Paris, School of Architecture, Belleville (Ecole Nationale Superieure d'Architecture de Paris, Belleville) in order to discuss the problems and issues due to the integration of the Bologna Process and to compare the impacts in the different architectural schools and curriculum. The main aim of the meeting can be defined as to review the new structuring in education and architectural practice and to combine the different approaches in that context. Therefore the format was set as a “brain storming” of the participants from different countries and universities. To be able to discuss the relation between the education, practice and professional competences as adopted by the Bologna Process, the participants were asked to prepare some short papers to summarize their main points of view. The importance of the coordination between the schools of architecture and the professional practice has been emphasized as a main goal and new proposals have been made by each member of the working group. In this short file, we would like to share the views of the participants of the said meeting and to keep the important topic on the agenda. 102 mimar•ist 2010/4 dengeli bir biçimde uygulamaya konulmas›, getirilen kurallar›n, amac›n›n ötesinde afl›r›l›kta olmamas› veya tersine, yetersiz kalmamas›d›r. Bu arada, formel ve niceliksellefltirilmifl tan›mlar üzerinden giderek yapaca¤› yorumlarla belirli bir e¤itim program›n›n temelleri ve niteli¤i üzerinde fikir yürütecek olan kurullar›n, kendi niteli¤i de önemlidir. EAAE, ACE veya bölgesel olarak bir araya gelen okullar, ‘muteber’ akademisyen ve uygulamac›lar› listeler halinde belirlemektedir. Listeler, kiflilerin gerçeklefltirdi¤i yarat›c› ifller, yapt›klar› yay›n ve toplumsal uygulamalar dikkate al›narak oluflturulmaktad›r. Hükümetlerin ve akreditasyon/onay (validation) süreciyle ilgili e¤itim kurumlar›n›n yararlanmas› için haz›rlanan bu tür listeleri destekliyorum. Düflünce 5: Mimarl›k Kültüründe ve Mimarl›k E¤itimi Kültüründe Yitirilenler Küreselleflen dünyada flu anda genifl ölçüde www dijital platform üzerinden oluflan, mimari kreasyon ve mimari düflüncenin tekleflmesi ve benzeflmesi sürecinin h›zla sürece¤i anlafl›l›yor. Mimari düflüncede ve mimarl›k e¤itiminde özgün ve özellikli bir yeri olan okullar, yukar›da belirtilen nedenlerden dolay›, kolayl›kla ortal›ktan silinebilir. Mimaride ve mimarl›k e¤itiminde de¤iflik kültürlerin tan›nmas›na, tan›mlanmas›na ve de¤erlendirilmesine yönelik bir fark›ndal›¤› takdir ediyorum, destekliyorum. Araflt›rmalarda bu konular›n üzerinde özel bir dikkatle durulmas›na ihtiyaç var. Deniz ‹nceday›, Prof. Dr. MSGSÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü KENT ‹stanbul ve Mimarl›¤›n Kente Bitiflik Öyküsü* Aykut Köksal ‹ stanbul’da mimarl›¤›n öyküsünü, iki yüz elli y›l› bulan bir modernleflme anlat›s› üzerinden okumak gerekir. Bir geleneksel Osmanl› kenti olarak ‹stanbul, Bizans’tan devrald›¤› kentsel yap›y› sürdürüyor, organik bir yol dokusu tan›mlayan bu bellek üzerinde, ahflap evlerden oluflan sivil mimarl›k kentin ay›r›c› mimari karakterini veriyordu. Bu sivil mimarl›¤›n en önemli özelli¤i ise geçici olmas›yd›; karfl›l›¤›n› yap› malzemesinde, yani “ahflap”ta bulan geçicilik, do¤rudan anlam dünyas›yla ilgiliydi ve öznenin geçicili¤ini iflaret ediyordu. Baflka bir deyiflle, kent, kal›c› bir yap› (structure) üzerinde, öznenin geçicili¤ine ve de¤iflimine ba¤l› olarak sürekli kendini yenileyen, yeniden üreten bir geleneksel sivil mimarl›¤a sahipti. Bizans an›tsal yap›lar›na eklemlenen Osmanl› an›tsal mimarl›¤› ise, yedi tepeli kentin de¤iflmez imgesini oluflturan kal›c› boyuttu. Ayasofya, hem tipolojisiyle bu mimarl›¤› do¤rudan etkilemifl, hem de Osmanl› döneminde eklenmifl minareleriyle birlikte, bu kent imgesinin do¤urucu ö¤esi olmufltu. Modernleflen Bat› karfl›s›nda, gecikme dinamikleri üzerinden var olan Osmanl› modernlefl- mesi, öncelikle bir “bat›l›laflma” hareketi olarak ortaya ç›kar. Bunun mimarl›ktaki ilk yans›mas›, 18. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Osmanl› an›tsal mimarl›¤›n›n kendi geleneksel sözlü¤ünü terk etmesi ve bat›l› bir sözlükle geleneksel Osmanl› mimarl›¤› tipolojilerini buluflturmas› olacakt›r. “Osmanl› baroku” olarak da adland›r›labilecek bu dönem, Bat›’dan devflirilen yeni sözlü¤ün ne denli güçlü bir biçimde içsellefltirildi¤ini gösterir. ‹thal edilmifl olmalar›na karfl›n, sözlük ö¤elerinin tümüyle Osmanl› mimarl›¤›n›n diline ait k›l›nd›¤›n› söylemek yanl›fl olmaz. Sivil mimarl›k ise bu de¤iflimin d›fl›nda kal›r, geleneksel anonim dili sürdürür. Gerek kentin modernleflmesinde, gerekse de mimarl›¤›n bu modernleflme çizgisine koflut de¤ifliminde, 19. yüzy›l, keskin k›r›lma noktalar›n›n görüldü¤ü bir dönüflüm yüzy›l› olacakt›r. Kentin modernleflmesinde yaflanan en büyük de¤iflim, merkezin surlarla çevrili tarihi yar›maday› terk ederek kuzeye do¤ru kaymaya bafllamas› olur. ‹stanbul’un, bugüne dek ulaflan, modernleflme ve metropoliten bir yap›ya evrilme süreci de hep merkezin ayn› eksen üzerinde ku- Ya¤c› Hac› fiefik Bey Yal›s› (1905), Osmanl› seçmecili¤inin Bo¤az k›y›s›ndaki geç bir örne¤i. mimar•ist 2010/4 103 KENT zeye do¤ru ilerlemesiyle kendini gösterecektir. Bu ilerlemede ilk ad›m 19. yüzy›l›n ortas›nda Haliç’e yap›lan Galata Köprüsü’dür. Köprüyle ulafl›lan Galata, art›k modern ‹stanbul’un yeni finans merkezidir. Ayn› dönemde Sultan da yar›maday› (Topkap› Saray›’n›) terk eder, kuzeyde, Bo¤az k›y›s›nda Dolmabahçe Saray›’na yerleflir; bu yer de¤ifltirmeyi k›sa sürede yönetici erkân da izleyecektir. Bu arada kentin nüfusu da artm›fl, 1840’larda 390.000 olan nüfus, 1880’ lerde 850.000’e ulaflm›flt›r. 19. yüzy›ldaki de¤iflim ve modernleflme, mimari üretimde de kendini gösterir. Ne var ki bu kez 18. yüzy›l›n içsellefltirilmifl tekil dili, yerini ço¤ulcu bir seçmecili¤e b›rakm›flt›r. Yar›madan›n d›fl›nda, kuzeyde, özellikle de Bo¤az’›n Avrupa k›y›lar›nda yap›lan yeni saray yap›lar›, k›fllalar, camiler, yeni bir “modern” program olarak ortaya ç›kan banka yönetim binalar› (bunlara yar›mada içindeki ve Asya yakas›ndaki gar binalar› da eklenebilir), baroktan neoklasisizme, ampirden oryantalist seçmecili¤e, yeni-Osmanl› denemelerden neobizanten yorumlara uzanan bir ço¤ulluk gösterir. Bu de¤iflime koflut olarak, mimarl›k da art›k modern bir meslek olarak Osmanl› dünyas›nda var olmaya bafllayacakt›r. Bu dönemde etkinlik gösteren mimarlar aras›nda, özellikle Saray’›n hizmetinde çal›flan Balyan ailesi üyelerini en baflta saymak gerekir. Balyanlar, yeni saray binalar›n›n, askeri binalar›n ve camilerin büyük bir bölümünü gerçeklefltirirler. ‹stanbul’a yerleflmifl Avrupal› Levanten ailelerden gelen mimarlar›n yan› s›ra, bu dönemde ‹stanbul’a gelmifl çok say›da Avrupal› mimar›n da et- Mimar Kemalettin’in Dördüncü Vak›f Han› (1916-1926), yeniOsmanl› mimarl›¤›n›n modern bir programla buluflmas›. 104 mimar•ist 2010/4 kinlik gösterdi¤ini görüyoruz. 19. yüzy›l›n seçmeci mimari dili, özellikle Haliç’in kuzeyindeki yeni yerleflim alanlar›n›n mimari karakterinde belirleyici olur. Kentin kuzeye do¤ru geliflmesi, bir yandan ana büyüme ekseni çevresindeki yap›laflma alanlar›nda ortaya ç›kar, bir yandan da Bo¤az k›y›s›nda, bu eksene koflut olarak kuzeye do¤ru uzanan fleritte görülür. Ana eksen çevresindeki yeni yap›laflma alanlar›nda, ‹stanbul’un geleneksel ahflap mimarl›¤› yerini kâgir konutlara b›rakm›flt›r. A¤›rl›kl› olarak Müslüman olmayan nüfusun ve yabanc›lar›n oturdu¤u bu yeni semtler, kentin, yeni toplumsal s›n›flar›n gereksinimlerine yan›t verecek yeni bina tipolojileriyle tan›flmas›n› getirir. ‹stanbul’un ilk çok katl› apartmanlar›, alt gelir gruplar›na yönelik s›ra evler, bu dönemin yeni bina tipleridir. Bu yap›lar›n genel mimari karakteri, hem yüzy›l›n seçmeci dilinin etkisindedir, hem de cumba gibi, kentin geleneksel mimarl›¤›ndan gelen ö¤eler içerir. Yeni “bat›l›” dille ‹stanbul’un geleneksel ahflap mimarl›¤›n›n buluflmas›n›n görkemli örnekleri ise Bo¤az’›n k›y›lar›nda infla edilen ahflap yal›lard›r. 19. yüzy›l›n sonuna ulafl›ld›¤›nda, tarihi yar›madan›n geleneksel karakteriyle, Haliç’in kuzeyinin “modern” kimli¤i belirgin bir karfl›tl›k içindedir. Ne var ki art›k, tarihi yar›mada da ba¤dafl›k bir bütünlük göstermekten uzakt›r; geleneksel doku belirli yerlerde modern müdahalelerle parçalanm›flt›r. Bu ba¤lamda, kenti hep tahrip etmifl büyük yang›nlar›n önemli bir rol oynad›¤›n› belirtmeliyiz. Yang›nlar›n yeni müdahalelere haz›r hale getirdi¤i semtlerde, ‹s- KENT tanbul’un ilk imar düzenlemeleri gerçeklefltirilir. Buralarda yap›lan düzenlemeler, kentin geleneksel organik dokusuyla karfl›tl›k gösteren dik aç›l› planlamalard›r. Yeni planlanan bu semtlerdeki yap›laflma ise, bitiflik düzende dar parsellerde konumlanm›fl kâgir konutlardan oluflur. Eski organik geleneksel dokunun görece gevflekli¤iyle, yeni dik aç›l› yap›laflma alanlar›n›n yo¤unlu¤u aras›ndaki belirgin farkl›l›k, geleneksel-modern karfl›tl›¤›n›n mimari dokudaki yans›mas›d›r. r›), yönetim binas›, okul, postane binas›, hastane, otel, vapur iskelesi vb. Ne var ki bu mimari dilin anonim kent mimarl›¤›na yans›mas› daha k›s›tl› olur. Cumhuriyet’in ilan›yla birlikte, Türkiye’nin yeni baflkenti Ankara olacak, ‹stanbul bir süre ülkenin modernleflme dinamiklerinin d›fl›na itilecektir. 1923-1950 aras›nda ülkenin tüm olanaklar›, hem yeni baflkentin imar›na, hem de Anadolu’ya yay›lan sanayi hamlelerine yönelecek, Osmanl›’n›n baflkenti genç Cumhuriyet ta- Turgut Cansever ve Abdurrahman Hanc›’n›n Büyükada Anadolu Kulübü (1951), Le Corbusier’nin izinden giden modernist bir yap›. 1890’larda ‹stanbul yeni bir mimari dille tan›flacakt›r: Art nouveau. Ünlü ‹talyan mimar D’Aronco’nun yap›lar› art nouveau’nun kentteki seçkin örneklerini olufltururken, kentin anonim mimarl›¤› da art nouveau’dan ald›¤› sözlü¤ü içsellefltirir, sadece yeni modern binalarda de¤il, kentin geleneksel ahflap mimarl›k ürünlerinde de, art nouveau ö¤eler görülür. Bu ahflap mimarl›¤›n korunabilmifl örneklerini, Bo¤az k›y›s›n›n köylerinde ve Adalar’da bugün de görmek mümkündür. Kentin modernleflmesinde en önemli k›r›lma noktas›, 1913’te, Haliç’in bitim noktas›nda infla edilen elektrik santralinin üretime bafllamas› olur. Bu k›r›lma noktas›n›n mimarl›ktaki temsil edici yans›mas› ise, yine modernleflme sürecinde önemli bir ad›m oluflturan yeni-Osmanl› mimarl›¤›n ortaya ç›k›fl›d›r: Osmanl› kendi neoklasisizmini üretmifltir (elektrik santralinin yönetim binas› da yeni-Osmanl› dille biçimlendirilmifltir). Dönemin yeni-Osmanl› yap›lar›, ayn› zamanda modernleflme sürecini iflaret eden programlara sahiptir: ‹fl merkezi (Vak›f Hanla- raf›ndan unutulacakt›r. 1950’ye dek, ‹stanbul’daki nüfus art›fl› ülke ortalamas›n›n gerisindedir. Bu arada, Cumhuriyet’in ilan›ndan k›sa bir süre sonra yeni-Osmanl› mimarl›k terk edilmifl, yeni paradigma do¤rultusunda, hem yabanc› mimarlar –özellikle Ankara’n›n imar› için– ülkeye davet edilmifl, hem de modernizmin erken örnekleri ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r. 1920’ler sonu ve 1930’lar›n ilk yar›s›nda, ‹stanbul’da, Sanayi-i Nefise Mektebi’nden (Güzel Sanatlar Akademisi) mezun genç mimarlar›n, k›s›tl› say›da da olsa, modernist mimarl›¤›n öncü örneklerini verdi¤ini görüyoruz. Bu yap›lar›n a¤›rl›kl› bölümü üst gelir gruplar›na yönelmifl apartmanlar ya da ba¤›ms›z konutlard›r. 1930’lar, kentin anonim mimarl›¤›nda, art déco etkilerinin de yo¤un bir biçimde görüldü¤ü bir dönemdir. 1930’lar›n resmi söylemi ise temel bir paradigma de¤iflimine sahne olur: 1929 dünya ekonomik bunal›m›ndan sonra zorunlu içe kapanma ve Avrupa’da yükselen totaliter rejimlerin etkisi, Cumhuriyet’in ulus-devlet oluflturma sürecinde izledi¤i siyasetin yeniden biçimlenmesimimar•ist 2010/4 105 KENT Nevzat Erol’un Belediye Saray› (1952), uluslararas› modernizmin ‹stanbul’daki en baflar›l› örneklerinden biri. Sedad Hakk› Eldem’in Sosyal Sigortalar Kurumu Kompleksi (1962-1964), tarihsel çevreyle iliflki kurmay› deneyen ba¤lamsalc› bir sav tafl›yor. Foto¤raflar: Aykut Köksal 106 mimar•ist 2010/4 ni getirecek, ulusalc›l›k her alanda ülkenin resmi söylemine egemen olacakt›r. Mimarl›kta da, kendisine kaynak olarak “halk mimarl›¤›”n› alan ulusalc› mimarl›k döneme damgas›n› vurur. Bu dönemde, say›lar› çok olmasa da, ‹stanbul’da infla edilen kamu yap›lar›, hem ulusalc› sav›n peflinden giden, hem de totaliter rejimlerin etkisini yans›tan bir mimarl›kla biçimlendirilmifltir. Türkiye’nin modernleflme serüveninde önemli bir dönemeç oluflturan 1950 dönüflümü, ‹stanbul’un modernleflme sürecinde de belirleyici olur. 1950’de Ankara’da yönetim de¤iflmifl, liberal bir programla iktidar› devralan yeni parti, Cumhuriyet’in kurulufl y›llar›n›n devletçi ve ulusalc› siyasetini terk etmifl, ülkenin Osmanl› geçmifliyle daha bar›fl›k bir iliflki gelifltirmesinin yolunu açm›fl, bu arada ‹stanbul da yeniden bir “çekim” merkezi olarak önem kazanm›flt›r. Henri Prost’un 1950 öncesinde belirledi¤i planlama ilkelerinin izinden giden imar düzenlemeleri, 1950’lerde hayata geçecek, kimi yerde tarihsel dokuyu derinlemesine tahrip eden yeni arterlerle ‹stanbul, büyük bir kentsel “operasyon”a tabi tutulacakt›r. 1950’lerin liberal siya- seti mimarl›¤a da yans›m›fl, ulusalc› mimarl›k yerini uluslararas› modernizmi izleyen bir çizgiye b›rakm›flt›r. Bu dönemde gerçekleflen yönetim binas›, otel, plaj tesisi, çarfl›, sanayi yap›s›, villa, apartman, toplu konut vb. uygulamalar› Le Corbusier, Oscar Niemeyer, Richard Neutra etkilerini yo¤un bir biçimde yans›t›r. Ne var ki as›l büyük de¤iflim, kentin 1950’den bafllayarak göç almas› ve nüfusunun büyük bir h›zla artmaya bafllamas› olacakt›r. Kentin yeni gelen nüfusu bar›nd›racak konut stoku yeterli de¤ildir. Sonuçta, k›sa bir sürede, sur d›fl› (extra muros) alanlar, bat›da ve kuzeybat›da, genifl gecekondu alanlar›na dönüflür. Bu arada kentin kuzeye do¤ru geliflmesi devam ederken, Asya yakas› da do¤uya do¤ru yeni yerleflim bölgeleri oluflturarak genifller. ‹stanbul’un nüfusu 1950’de 1.166.000 iken, 1970’te 3.019.000’e ulafl›r. 1950’den bafllayarak, 20 y›l içinde tarihi yar›mada içindeki geleneksel doku da tümüyle ortadan kalkacak, yerini –art›k ‹stanbul’a kal›c› karakterini verecek olan– betonarme apartmanlara b›rakacakt›r. Bu yap›laflma ba¤lam›nda art›k “mimari bilgi”nin varl›¤›ndan söz etmeye olanak yoktur. Genellikle kalfa eliyle üretilmifl bu yap›lar, anonim bir kendili¤indenlikle kentin yeni kimli¤ini oluflturur. 1973’te aç›lan ve kentin Avrupa yakas› ile Asya yakas›n› birlefltiren Bo¤az Köprüsü, 19. yüzy›lda ana do¤rultusu belirlenmifl eksen üzerindeki merkezi daha da kuzeye iter. Köprü çevre yollar›n›n etraf›nda oluflan informel yap›laflma alanlar› ise, son derece niteliksiz bir yap› stokunun ortaya ç›kmas›na yol açar. Bu arada, 1950 sonras›n›n gecekondular› da ad›m ad›m, ayn› türden betonarme apartmanlara dönüflmektedir. Köprünün getirdi¤i bir baflka sonuç ise Asya yakas›n›n k›sa sürede geliflmesi ve kentin “yatak odas›”na dönüflmesi olacakt›r. Bu arada tarihi yar›madan›n eski sakinleri sur içini terk etmifl, ya kentin kuzeyindeki yeni yerleflim alanlar›na, ya da Asya yakas›na tafl›nm›flt›r. Orta ve üst gelir gruplar›n›n oturdu¤u bu semtlerdeki apartmanlar da yüksek bir mimari nitelik tafl›maktan uzakt›r; genellikle bu yap›lar›n mimarisi imar yönetmelikleriyle belirlenmifl anonim bir dille biçimlenmifltir. Baflka bir deyiflle, art›k ‹stanbul’un çehresine, ister formel, isterse de informel yollardan üretilmifl olsun, ayn› türden binalar›n oluflturdu¤u oldukça ba¤dafl›k bir karakter egemen olur. Neoliberal siyasetlerin uyguland›¤› 1980’ler, ‹stanbul’a radikal müdahalelerin yap›ld›¤› yeni bir dönemi getirir. ‹ktidar›n vizyonu, kenti Ortado¤u’nun yeni finans-kapital merkezine dö- KENT nüfltürmektir. Bu dönemde ‹stanbul çok katl› otellerle tan›flacak, bu kez küresel dünyan›n anonim mimarl›k dili, yeni kent simgelerini biçimlendirecektir. Yap›laflmaya aç›lan Bo¤az s›rtlar›nda infla edilen yeni kapal› yerleflmeler ise, üst gelir gruplar› için, hâlâ mimarl›¤›n anlaml› bir “katma de¤er” oluflturmad›¤›n› gösterir. Bu konutlar, hem modernizm sonras› keyfili¤in sonucudur, hem de geleneksel mimarl›¤a yap›lm›fl “zorunsuz” at›flar tafl›r. Ne var ki, bu kendili¤inden oluflmufl tipoloji, talep yaratan bir “imge” tan›mlayacakt›r. Bo¤az’a yap›lan ikinci köprü 1988’de aç›l›r. ‹lkinin daha kuzeyinde infla edilen bu köprüyle birlikte, merkez ayn› eksen üzerinde daha da kuzeye t›rmanacak, k›sa süre içinde de gökdelenler yeni merkezin belirleyici ö¤eleri olacakt›r. Kuflkusuz, bu gökdelenler ba¤lam›nda ‹stanbul’a özgü bir mimarl›ktan söz etmeye olanak yok. Küresel dünyan›n yok-yer (non-lieu) mekânlar›, belirli bir kimlikten ar›nm›fl anonim mimarl›klar›n› da birlikte getirmifltir. Ayn› anonim mimarl›¤› baflka bir yok-yer mekân› olan al›flverifl merkezlerinde de görüyoruz. ‹stanbul ilk al›flverifl merkeziyle 1988’de tan›fl›r, yirmi y›l içinde say›lar› 100’ü geçer ve merkezden çevreye kentin bütününe yay›l›r. 1990’lara ulafl›ld›¤›nda ‹stanbul’un nüfusu 7 milyonu aflm›flt›. Art›k bir “kent”ten de¤il, dev bir metropolden söz etmek daha do¤ru olacakt›r. Büyük bir bölümü informel yollarla üretilmifl niteliksiz binalar, metropolün çeper alanlar›n› tümüyle kaplam›flt›r. Bu y›llarda ortaya ç›kan yeni bir oluflum ise, sermayenin konut üretimine el atmas› ve kent d›fl›nda infla edilen kapal› yerleflmelerin özellikle üst gelir gruplar›na yönelik bir arz oluflturmas›d›r. Kapal› yerleflmeler, konumland›klar› “yer”den ba¤›ms›z (birer “yok-yer” tan›mlayan) ve tümüyle pazarlamaya odaklanm›fl konseptlerle biçimlendirilmifltir. Belirleyici konsept, nedensiz tarihsel imgeleri ya da zorunsuz biçimleri üreten “kitsch” bir ba¤lam da tan›mlayabilir, vernaküler mimarl›¤› yeniden üreten sözde-tarihsel bir çevre de. Son y›llarda, bu kapal› yerleflmelerde nitelikli mimarl›¤›n da art›k talep oluflturucu bir etmen oldu¤u görülüyor, ne var ki bunun oldukça s›n›rl› kald›¤› da söylenmeli. Son olarak, özellikle korumaya al›nm›fl tarihsel çevrelerde gerçeklefltirilen kentsel dönüflüm projelerinin önemli mimari tart›flmalara yol açt›¤›n› belirtmeliyiz. Son tahlilde, soylulaflt›rma (gentrification) boyutu öne ç›kan bu projeler, tan›mlad›klar› toplumsal sorunlar bir yana, hem korumay› yanl›fl bir biçimde araçsallaflt›r›yorlar, hem de tarihsel imgelerin dekoratif yeniden üretimini öne sürüyorlar. Son y›llarda infla edilen kamu binalar›nda da, –bu kez bir “koruma” gerekçesine s›¤›nmadan– benzer tarihselci e¤ilimler görülüyor. Ne ki bu yaklafl›m›n mimarl›k d›fl› bir sorunsal tan›mlad›¤›n›, Türkiye’nin son y›llar›na damgas›n› vuran “kimlik” tart›flmalar›nda belirli bir taraf oluflturan iktidar›n, kamu yap›lar›nda tarihselcili¤i “resmi” bir tercih olarak öne sürdü¤ünü söyleyebiliriz. ‹stanbul, bugün ulaflt›¤› metropoliten boyutlarla, büyük bir yap› üretimine sahne oluyor. Mimarl›k bilgisinin, bu üretim içinde belirleyici bir rol oynamad›¤›n› ileri sürmek yanl›fl olmaz. Mimari tercihlerin tayin edici oldu¤u durumlarda ise, geçmifl dönemlerde oldu¤u gibi tek bir e¤ilimden söz etmek olas› de¤il. Belki de bu yüzden, ‹stanbul’daki yeni e¤ilimleri anlatacak tek bir sözcük olabilir: Ço¤ulculuk. Aykut Köksal, Mimarlik ve Sanat Kuramc›s›. * Bu metin, Urbanisme dergisinin Eylül-Ekim 2010 tarihli 374. say›s›nda yer alan “‹stanbul” dosyas›nda Frans›zca yay›mlanan yaz›n›n Türkçesidir. Istanbul and the Story of Architecture Adjacent to the City The story of architecture in Istanbul should be read over the 250 year-old narrative of modernism. The major change in the modernism of the city was the beginning of the shift of the center from the historical peninsula towards the north. This change also stood out in the architectural production. At the end of the 19th century the traditional characteristic of the historical peninsula was in a distinctive opposition with the eclectic ‘modern’ identity of the north of the Golden Horn. The primary breakpoint in the modernization process of the city was the launch of the power station built at the end of the Golden Horn in 1913. The neo-Ottoman architecture, which was also an important step in the modernization process, started to appear in the same period. Istanbul remained under the shadow of the new capital Ankara after the proclamation of the republic in 1923, and the nationalist architecture which took the ‘public architecture’ as a source in 1930s marked the period. This period lasted until 1950, after which the liberal policies reflected on architecture, and thus the nationalist architecture left its place to a style that followed the international modernism. However the actual major change was the fast increase of the urban population and, as a result, the transformation of the areas beyond the old city walls into squatter housing neighborhoods. The Bosphorus Bridge, which has been inaugurated in 1973, pushed the center more to the north and resulted in poor quality building stocks around the peripheral highways. The neoliberal policies in 1980s brought a new period in which radical interventions were made in Istanbul. The second bridge on the Bosphorus has been inaugurated in 1988, the center has been stretched more to the north on the same axis, and the skyscrapers have become the distinctive elements of the new center in a short time. With its metropolitan size reached in the 1990s Istanbul is now a scene of a huge amount of building production and the knowledge of architecture remains far away from having a determinative role in this act of production. mimar•ist 2010/4 107 FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI Okuluma Dokunma! -Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezinin Boflalt›lmas› Giriflimi ve Kent/E¤itim/Sakat Haklar›Sibel Yard›mc› Ö zellikle okullar›n aç›k oldu¤u dönemde Reflitpafla’y› denize do¤ru k›vr›larak kat eden Tuncay Artun Caddesi’ne yolunuz düfltüyse, beyaz bastonlar›n sesi de kula¤›n›za çal›nm›flt›r mutlaka. Bu bastonlar› kullananlar›n hemen hepsi, neredeyse k›rk y›ld›r orada hizmet vermekte olan Rehabilitasyon Merkezi’ne gidip gelen, az gören veya hiç görmeyen kiflilerdir. Oradaki hareketlili¤i görebilmeniz için, bir kez yolunuzu oraya düflürmenizi öneririm. Rehabilitasyon Merkezi’nin, hem verdi¤i temel ve mesleki e¤itimle, hem de bahçesi ve çevresiyle bu kifliler için ne ifade etti¤ini anlaman›z için de, bu gereklidir. Rehabilitasyon Merkezi’nin hikâyesi 1970 y›l›nda bafll›yor.1 Ancak biz biraz daha geriye gidip merkezin kurulmas›na öncülük eden Alt› Nokta Körleri E¤itme ve Kalk›nd›rma Derne¤i’nin kuruldu¤u 1950 y›l›ndan bafllayabiliriz. Doktor Mithat Enç ve arkadafllar› öncülü¤ünde kurulan dernek, ilk döneminde daha çok e¤itim ve istihdam konular›na e¤iliyor. 1970 y›l›nda körlerin toplumsal yaflama kat›l›mlar›n› kolaylaflt›rmak ve istihdam olanaklar›n› art›rmak kayg›s›yla, bir rehabilitasyon merkezinin kurulmas› için gerekli çal›flmalara bafllanm›fl. Önce Reflitpafla’da 10 dönümlük bir arsan›n intifa hakk› 30 y›ll›¤›na ‹stanbul Belediyesi’nden al›nm›fl; sonra da körlerin rehabilitasyonu alan›nda çal›flmak üzere bir vakf›n kurulmas›na karar verilmifl. ‹stanbul Belediyesi’nin vakf›n kurucusu olarak vak›f senedine imza atmas› dikkat çekici. Vakf›n di¤er kurucular› aras›nda, dönemin Belediye Baflkan› Fahri Atabek, Vefa Poyraz, Suna K›raç gibi isimler, ‹stanbul Valili¤i, Milliyet gazetesi ve çeflitli Lions ve Rotary kulüpleri var. Böylece Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf› 1972 y›l›nda çal›flmaya bafllam›fl. Rehabilitasyon merkezi için at›lan ikinci ad›m, Milliyet gazetesinin yurt çap›nda düzenledi¤i kampanya. Merkez inflaat›n›n tamamlanmas› için ihtiyaç duyulan maddi kaynaklara bu kampanya arac›l›¤›yla ulafl›lm›fl. Böylece vakf›n kurulmas›ndan iki y›l sonra, Sa¤l›k Bakanl›¤› ile 108 mimar•ist 2010/4 yap›lan bir protokol uyar›nca Alt› Nokta Körler Rehabilitasyon Merkezi de hizmete girmifl. Rehabilitasyon Merkezi’nin Hayat›m›za Katt›klar› Bugün, Reflitpafla Rehabilitasyon Merkezi’nde y›lda iki dönem (5 buçuk ay) boyunca e¤itim veriliyor. 40 yatak kapasitesi var. Temel e¤itim kapsam›nda, körlerin gündelik hayatlar›n› sürdürebilmeleri için gerekli bilgiler (okuma-yazma, el ve özbak›m becerileri, baston kullanma gibi) ö¤retiliyor. Araflt›rmam›z kapsam›nda görüflme yapt›¤›m ve kendisi de görmeyen, Alt› Nokta Körler Derne¤i E¤itim ve Kültür Sekreteri Halil Köseler’in ifadesiyle, körler “kendine yeterli insan” olmay› burada ö¤reniyorlar. Üstelik merkezde mesleki e¤itim de veriliyor: temel e¤itim alan 40 ö¤renci aras›ndan e¤itmenler taraf›ndan seçilen 10 kifli, temel e¤itimi tamamlad›ktan sonra masaj e¤itimi al›yor. Görmeyen kiflilerin “e¤itimini ald›klar› her ifli yapabilecekleri” fikrinden hareketle, ofis çal›flan› yetifltirme yönünde giriflimler sürüyor. Bu merkezin ‹stanbul’da yaflam›n› sürdüren görmeyen/az gören kifliler için ne derece önemli oldu¤unu anlatmak kolay de¤il. Elbette burada sunulan temel ve/ya mesleki e¤itimin bunda katk›s› çok. Ancak Reflitpafla’n›n önemi bununla s›n›rl› de¤il. Yeni insanlarla tan›flmak, arkadafl olmak, birisini sevmek, politikleflmek gibi basitçe temel/mesleki e¤itimle s›n›rland›r›lamayacak birçok deneyim burada ve bu merkez sayesinde mümkün olabiliyor. Körler aras›nda 1970’lerden itibaren flekillenen politik hareketlilik, görüflme yapt›¤›m›z birçok kifli taraf›ndan körlerin burada e¤itim almalar› ve böylece haklar›n›n bilincine varmalar› ile iliflkilendirildi. Merkezin y›llard›r ayn› mahallede hizmet vermesi, mahallelinin körlerin yaflam›na “efllik” etmeyi ö¤renmesini sa¤lam›fl. Özetle Reflitpafla, bir Rehabilitasyon Merkezi ve bir mahalle olarak, hem görmeyen veya az gören bireyler hem de “herkes için eriflilebilir” olmay› hedefleyen ‹stanbul2 aç›s›ndan politik ve/ya ekonomik ç›karlara feda edilemeyecek derecede önemli. FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI Okuluma Dokunma! Ne ki, bu politik ve ekonomik ç›karlar ‹stanbul’u artan bir h›zda yeniden flekillendiriyor. Kentin dönüflümden geçmeyen hemen hiçbir yeri kalmad› gibi: Ayazma’dan Bafl›büyük’e, Befliktafl-Karaköy sahil fleridinden Beykoz s›rtlar›ndaki ormanlara, pek çok bölgede, bar›nma hakk›n› yok sayan, çevresel tehditleri görmezden gelen “çal›flmalar” sürüyor. Reflitpafla’daki Rehabilitasyon Merkezi de benzer bir tehditten nasibini alm›fl görünüyor: 30 May›s 2007 tarihinde, ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan merkeze arazisini yedi gün içinde boflalt- lam›fl; sahiplenme sürecini kolaylaflt›rm›fl olmal›. Bu noktadan sonra, dayan›flma öneren kurum say›s› art›yor ve Okuluma Dokunma Platformu kurulmufl oluyor. Destek verenler aras›nda Alt› Nokta Körler Derne¤i3, Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf›, Görme Özürlüler Derne¤i, Fiziksel Engelliler Federasyonu, Türkiye Sakatlar Derne¤i, Engelliler Konfederasyonu, Türkiye Körler Federasyonu, E¤itim-Sen, Sa¤l›k ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas›, D‹SK Dev Sa¤l›k-‹fl, D‹SK Sine-Sen, TMMOB ‹stanbul ‹l Koordinasyon Kurulu, Türk Tabipler Birli¤i, Gülensu-Gülsuyu Güzellefltirme Derne¤i, Kuz- mas›n› talep eden bir tebligat gönderilmifl. ‹flte “Okuluma Dokunma!” slogan› bu tehdide karfl› sesini yükselten kiflilerin ve kurumlar›n ortak tavr›n› ve müdahalesini temsil ediyor. Tebligat›n merkeze ulaflmas›yla sakat örgütlenmelerinin ve demokratik kitle örgütlerinin bafl›n› çekti¤i bir hareketlenme bafll›yor. Alt› Nokta Körler Derne¤i hemen bir yürüyüfl ve merkezin bahçesinde bir flenlik ve bir konser düzenleniyor. Bu etkinli¤e Alt› Nokta ile do¤rudan ba¤lant›s› olmayan mahallelinin de ilgi göstermesi, bizce, merkezin genifl bir kesim taraf›ndan sahiplenildi¤ini ispatl›yor. Toplant›lar›n okulun bahçesinde yap›lmas›, daha önce sakatlarla bir arada bulunmam›fl kiflilerin onlarla iletiflime geçmesi aç›s›ndan önemli bir katk› sa¤- guncuklular Derne¤i, Sar›yer Bar›nma Hakk› Platformu, Halkevleri, ‹MECE Toplumun fiehircilik Hareketi, Kuzguncuklular Derne¤i, M‹MDAP, Reflitpafla Kumo¤lu Derne¤i, Yurtsever Cephe/‹stanbul Mimar Mühendis fiehir Planc›lar›, Türkiye Yazarlar Sendikas›, Alternatif Yaflam Derne¤i ve ‹nsan Haklar› Derne¤i var. ‹stanbul genelinde tehdit alt›nda olan mahallelerle iflbirli¤ine girilmifl, emek örgütlerine ulafl›lm›fl olmas› da dayan›flman›n kapsam›n› göstermesi aç›s›ndan bizce önemli. Platform, “Kör Olas›n Demiyorum, Kör Olma da Gör Bunu”, “Rant h›rs›yla kör olanlar, kamu yarar›na kör bakarlar!” veya “Bu arazi kamunun mal›, kamu da biziz!” gibi sloganlar›n dile getirildi¤i etkinlikler bafllat›yor, www.okumimar•ist 2010/4 109 FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI lumadokunma.org web sitesi kuruluyor ve vapur iskeleleriyle kalabal›k yerlerde merkezin kapat›lmamas›n› talep eden binlerce imza toplan›yor. 8 Eylül 2007’de Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydan›’na; 17 Kas›m 2007 günü ise Unkapan› SSK binas› önünden ‹BB önüne yürüyüfller yap›l›yor. 11 Eylül’de de ‹BB’ye gidiliyor. 17 Kas›m’da, platformdakilerin görüflme iste¤ini defalarca reddetti¤i halde bir televizyon program›nda “provokatörler” yüzünden “masaya gelmediklerini” iddia eden Kadir Topbafl’a cevaben, ‹BB önünde bir masa kuruluyor. Bar›flaRock Festivali’nde de bilgilendirme/imza kampanyas› için bir masa aç›l›yor. Radyolarda anonslar yap›l›yor ve k›sa bir film çekilip paras›z yay›nlamay› kabul eden pek az kanalda yay›nlan›yor. Bu s›rada Kadir Topbafl’›n kat›ld›¤› aç›l›fl törenlerinde pankart aç›p slogan atan platform kat›l›mc›lar›n›n fena halde tartakland›¤›n›, pankart ve dövizlerin güvenlik elemanlar›nca parçaland›¤›n›; platform temsilcisi 6-7 kiflinin kamuoyuna duyurarak belediye encümen toplant›s›n› ziyarete gittikleri gün kap›ya iki otobüs çevik kuvvet y›¤›ld›¤›n›, Belediye Meclisi’ne girip gruplar› ve üyeleri bilgilendirme giriflimlerinin belediyenin “güvenlik” elemanlar› taraf›ndan Rehabilitasyon Merkezi’nin y›llard›r orada hizmet vermesi demek, körlerin al›flt›klar› ve onlara al›flm›fl bir çevrede günlerinin önemli bir bölümünü geçirmeleri, mahalleli ile neredeyse kiflisel iliflkiler kurmufl olmalar›, toplu tafl›ma veya baflka yollarla buraya gelip gitmeyi ö¤renmifl, örne¤in otobüs dura¤› ile okul aras›ndaki ad›m say›s›n›, kald›r›m geniflli¤ini biliyor olmalar› demek. Dolay›s›yla buradan tafl›nmak, yaln›zca binan›n yer de¤ifltirmesi anlam›na gelmiyor. Bir görüflmecimizin ifadesiyle, baflka yere tafl›nmak, körler için “on y›l geriye gitmek” demek. 110 mimar•ist 2010/4 zor kullan›larak engellendi¤ini eklemek isterim.4 Belediyeden Geri Ad›m ve Bundan Sonras› Sonuç olarak, yükselen ses amac›na ulaflm›fl; ‹BB talebini ask›ya alm›fl gibi görünüyor – tabii bunun kesin bir sonuç oldu¤unu söylemek mümkün de¤il. Nitekim görüflmecilerimiz ‹BB’nin yeni bir giriflimde bulunmas› durumunda flimdilik beklemede olan Okuluma Dokunma Platformu’nun yeniden hareketlenebilece¤ini söyledi. (Bu arada Okuluma Dokunma Platformu, Taksim Ticaret Lisesi gibi farkl› örneklerde ve de¤iflen paydafllarla birlikte e¤itim hakk›n› savunmaya devam ediyor.) Yine de biz Rehabilitasyon Merkezi’nin boflalt›lmas› ihtimali ve bu durumun getirebilece¤i sonuçlar üzerine düflünmeye devam edelim. ‹BB’nin talebine temel teflkil eden nokta, Alt› Nokta’n›n araziyi kullanma hakk›na sahip oldu¤u 30 y›ll›k sürenin dolmufl olmas› (sürenin 2000 y›l›nda zaten dolmufl oldu¤una dikkat çekilebilir ve “Öyleyse neden flimdi?” sorusu da sorulabilir). Boflaltma karar›n›n taraftarlar›, Alt› Nokta Derne¤i’ne söz konusu arazinin tahsis edilmesini mümkün k›lan anlaflman›n, derne¤in de¤il de Alt› Nokta Körlere Hizmet Vakf›’n›n etkin olmas› nedeniyle do¤al olarak feshedilmifl olaca¤›n› da vurgulad›lar. Daha önce görüflme yapt›¤›m›z AKP milletvekili Lokman Ayva (kendisi de görmemektedir), ‹BB’nin araziyi talep etmesinin ard›nda, kamu kaynaklar›n›n yeterince iyi kullan›lmamas› oldu¤unu belirtmiflti. Ayva’ya göre, 70 kifli e¤itim al›rken 200 kiflinin s›rada bekliyor olmas› merkezin yeterince baflar›l› olmad›¤›n›n kan›t›. Onun yerine bu de¤erli arazi sat›l›p daha ucuz bir yerde 200 yatakl› bir tesis yap›labilir. Ancak bu, görüfltü¤ümüz birçok kifliye göre geçerli bir görüfl de¤il, çünkü Rehabilitasyon Merkezi’nin y›llard›r orada hizmet vermesi demek, körlerin al›flt›klar› ve onlara al›flm›fl bir çevrede günlerinin önemli bir bölümünü geçirmeleri, mahalleli ile neredeyse kiflisel iliflkiler kurmufl olmalar›, toplu tafl›ma veya baflka yollarla buraya gelip gitmeyi ö¤renmifl, örne¤in otobüs dura¤› ile okul aras›ndaki ad›m say›s›n›, kald›r›m geniflli¤ini biliyor olmalar› demek. Dolay›s›yla buradan tafl›nmak, yaln›zca binan›n yer de¤ifltirmesi anlam›na gelmiyor. Bir görüflmecimizin ifadesiyle, baflka yere tafl›nmak, körler için “on y›l geriye gitmek” demek. Bu noktada, ‹BB’nin/AKP’nin kentin kullan›m›yla ilgili önceliklerini, sakatlar›n kente kat›- FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI l›m ve e¤itime eriflim haklar›n› dikkate almadan belirledi¤ini söylemek mümkün. Öte yandan AKP’nin sakat politikas›na dikkatlice bakt›¤›m›zda, ilgili haklar›n/hizmetlerin kald›r›lmas›ndan ziyade, AKP’nin/‹BB’nin veya onlarla iliflkili kurumlar›n çat›s› alt›nda verilenlerle ikame edilmeye çal›fl›ld›¤›n› görebiliriz (Reflitpafla Rehabilitasyon Merkezi arazisinden ç›kar›l›rken, ‹BB’ye ba¤l› ‹stanbul Özürlüler Müdürlü¤ü taraf›ndan verilen e¤itimlerin çeflitlenmesi veya Lokman Ayva’n›n baflkan› oldu¤u Beyaz Ay Derne¤i’nin destekledi¤i ve Hayrünisa Gül’ün himayesinde gerçeklefltirilen “E¤itim Her Engeli Aflar” kampanyas› gibi).5 Daha aç›k bir ifadeyle, AKP sakat haklar› ve onlara verilen hizmetler konusunda at›lacak ad›mlar›n kendi ad›yla birlikte an›lmas›n› istiyor. Burada oy beklentisi kadar, bu alanda üretilecek hizmetlerden elde edilecek önemli kârlar›n da bir rolü olmal›. Reflitpafla, yukar›da özetlemeye çal›flt›¤›m nedenlerden dolay›, hem görmeyen ve/ya az gören kifliler için hem de ‹stanbul için önemli bir imkân. Okuluma Dokunma Platformu da e¤itime bir hak olarak vurgu yapmas›, kamu yarar›n› öne ç›karmas› ve birçok farkl› örgütü bir araya getirmesi nedeniyle dikkate de¤er bir giriflim. ‹stanbul’u sarsan kentsel dönüflüm dalgalar› dikkate al›nd›¤›nda, hem kentsel dönüflüm tehdidi alt›nda olan kurumlara, hem de bu tehditlere karfl› giriflilen mücadelelere sahip ç›kmaya haz›r olmam›z gerekti¤ini düflünüyorum. Sibel Yard›mc›, Yrd. Doç. Dr. MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Notlar: 1. Bu yaz›da ele ald›¤›m Alt› Nokta Körler Derne¤i ve Alt› Nokta Körler Vakf› ile “Okuluma Dokunma” platformu ve kampanyas›yla ilgili çal›flmalar, TÜB‹TAK taraf›ndan desteklenen 109K074 numaral› proje kapsam›nda gerçeklefltirilmifltir. Bu çerçevede dernekte, vak›fta ve platformda çal›flm›fl/çal›flan kiflilerle görüflmeler yapt›m; burada görüflmecilerimi korumak amac›yla isimlerini sakl› tutuyorum. Alt› Nokta Körler Derne¤i ve Vakf› ile ilgili bilgilerin pek ço¤una, s›ras›yla derne¤in www.altinokta.org.tr ve vakf›n www.6nokta.org.tr web sayfalar›ndan da ulafl›labilir. Son olarak, terminoloji ile ilgili bir not düflmek isterim: Biz çal›flmam›z kapsam›nda engelli/görme engelli yerine sakat/kör terimlerini kullanmay› tercih ediyoruz ve bu tercihin sakatl›k çal›flmalar›na hâkim olmas›n› diledi¤imiz elefltirel durufla uygun oldu¤unu düflünüyoruz. Kendileri de kör olan Selim ve Kerim Alt›nok’un web sayfalar›nda bu terminolojik tercihle ilgili bilgi bulunabilir (http://www.selimkerim.com/korluk/?page_id=4). 2. Herkes için Eriflilebilir ‹stanbul Koordinasyon Kurulu, ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi öncülü¤ünde toplanan ve do¤rudan Kadir Topbafl’a ba¤l› olarak çal›flan bir kurul. Kentin eriflilebilirli¤i meselesinin, özellikle 2005 y›l›nda ç›kan Özürlüler Yasas› nedeniyle gündeme girmeye bafllamas› sonucunda kuruldu. Yasa uyar›nca kentin 2012 y›l›na kadar tümüyle eriflilebilir hale getirilmesi gerekiyor; söz konusu süre dolduktan sonra, bireyler bu konuda karfl›laflt›klar› s›k›nt›lar nedeniyle dava açabilecekler. 3. 1950 y›l›nda Alt› Nokta Körleri E¤itme ve Kalk›nd›rma Derne¤i ad› alt›nda kurulan dernek, 1980’lerde bir yeniden yap›lanma sürecinden geçiyor. Körlere hizmet için çal›flan de¤il de, körler taraf›ndan sakatlar›n kendi kaderini tayin hakk› çerçevesinde savunuculuk yapan bir dernek olarak hayat›na devam etmesi yönünde al›nan karardan sonra, derne¤i ad› da Alt› Nokta Körler Derne¤i olarak de¤ifltiriliyor. 4. Sürecin detaylar› için ‹mece Toplumun fiehircilik Hareketi taraf›ndan haz›rlanan ‹stanbul Kent Raporu - Son Befl Y›l›n Muhasebesi (2004-2009) çal›flmas›na bak›labilir. Ben ayr›ca, yukar›da aç›klanan araflt›rma kapsam›nda yapt›¤›m görüflmelerden ve “Bir kez daha ‘Okuluma Dokunma’ dediler” bafll›kl› haberden yararland›m (haber için bkz. http://www.toplumunsehircilik hareketi.org/index.php?option=com_content&view=articl e&id=96:bir-kez-daha-okuluma-dokunma dediler&catid=1:haberler&Itemid=27). 5. “E¤itim Her Engeli Aflar” kampanyas›n›n “samimiyetini” sorgulamam›za yol açan tek neden Reflitpafla’da yaflananlar de¤il. Türkiye Körler Federasyonu taraf›ndan haz›rlanan Körler Okullar› Hakk›nda De¤erlendirme Raporu benzer birçok örnek oldu¤unu ortaya koyuyor. Rapora göre, körler okullar› aç›ld›klar› bölgenin ihtiyaçlar› konusunda araflt›rma yap›lmadan planlanmakta, devam›nda da ö¤renci azl›¤› gündeme getirilerek kapat›lmaktad›r. Raporda ad› s›kça geçen örnek, 50 kapasiteli ve 2005 y›l›nda 34 ö¤rencisi olan Ni¤de Cemil Meriç Görme Engelliler ‹lkö¤retim Okulu’dur. Okul, 10 Temmuz 2008 tarihinde Milli E¤itim Bakanl›¤›’nca ö¤renci azl›¤› gerekçe gösterilerek kapat›lm›flt›r. Oysa ö¤renci say›s›ndaki düflüflün nedeni, 2005-2008 y›llar› aras›nda okula yeni ö¤renci kayd› yap›lmam›fl olmas›d›r. Ayn› dönemde (2005) ö¤renci say›lar› Ni¤de’deki okuldan düflük olan Erzurum ve Diyarbak›r körler okullar› ise kapat›lmam›flt›r, dolay›s›yla ö¤renci azl›¤›n›n gerçekçi bir gerekçe olmad›¤› ortaya ç›kmaktad›r. Raporun yay›nland›¤› web sitesinde ayn› zamanda Ni¤de’deki okul binas›n›n ‹mam Hatip Lisesi ö¤rencileri için yurt olarak kullan›lmas›n›n planland›¤› da yazmaktad›r (Söz konusu de¤erlendirme raporu için bkz. http://www.okulumadokunma.net/index.php?page=news &haber=KÖRLER%20OKULLARI%20HAKKINDA%20 DE⁄ERLEND‹RME%20RAPORU). Stay Away My School! -Attempts to Vacate the Rehabilitation Center in Reflitpafla, Educational/Disability Rights and Right to the CityThis article briefly describes the coming together of various disability, nongovernmental and democratic mass organisations to form the “Stay Away My School!” platform, and to fight, via the latter, Istanbul Metropolitan Municipality’s aggressive urban transformation strategies, which lately started to target the Rehabilitation Center in Reflitpafla. The center has been providing basic and vocational training for people with different degrees of visual impairment since the mid-1970s, and has therefore been a key institution for the integration of the latter in further educational institutions, the job market and the city itself. The Municipality recently asked the center to vacate its premises, under the pretext that the agreement that had conferred the right of use of the land for 30 years to the Rehabilitation Center, expired. Actions and demonstrations by the platform seem to have saved the center for the moment, but considering that the Municipality has just suspended its demand but not renewed the agreement hint at further conflict in the future. mimar•ist 2010/4 111