Hal Kayıt Sistemi Tanıtıldı “Toprak Bayramı” Kutlandı - Köy-Koop

Transkript

Hal Kayıt Sistemi Tanıtıldı “Toprak Bayramı” Kutlandı - Köy-Koop
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
TEMMUZ 2014
Yıl:3 Sayı:32
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Köy-Koop 16. Olağan
Genel Kurulu Yapıldı
»» Köy-Koop 2013 yılı faaliyet dönemine ilişkin 16. Olağan Genel Kurulu, 27 Haziran 2014
tarihinde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlık Toplantı Salonu’nda gerçekleşti.
Genel Kurul’a; Merkez Birliğine bağlı birlik
temsilcileri, Türkiye Milli Kooperatifler
Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Niksarlı, Köy-Koop eski Genel Başkan Yardımcısı Aslan Eyce, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Reformu Genel
Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün, Kontrolörler Başkanı Ahmet Mendil, Kontrolörler Başkan Yardımcısı Hasan Aytuğ,
Alman Kooperatifleri Konfederasyonu
(DGRV) Türkiye Temsilciliği Koordinatörü İfakat Gürkan, Türkiye Orman Kooperatifleri Teftiş Kurulu Başkanı Cüneyt
Akova ve Eğt. Arş. ve Proje Koordinatörü
Ünal Örnek, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk,
Dr. Yener Ataseven, Dr. Özdal Köksal, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve
basın mensupları katıldı. » Syf 4’de
Yazıcı, “Bu sistemi birlikte
başarıya ulaştıracağız. Bizim
çabamız, gayretimiz bu. Bu
başarıya ulaşınca herkes kazanacak.” dedi. » Syf 17’de
» Syf 12’de
aslında bu bir kazanç değil,
önemli ve büyük bir kayıptır.
Biz bu anlayışla, bu idrakla,
bu bilinçle Toprak Bayramının yeniden kutlanmasını,
Türkiye’nin gündemine yeniden getirilmesini arzuladık”
diye konuştu. » Syf 5’te
Arazi Kanununda
Değişiklikler Yapıldı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü`nün
(FAO) düzenlediği ‘2014 Uluslararası Aile
Çiftçiliği Yılı` çalıştayının açılışı 12 Haziran
2014 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Çalıştay’ının açılış töreninde
Tarım yapmanın tek gayesinin “para kazanmak” olması
halinde spekülasyon riski
oluşabileceğini vurgulayan
Yatırımcı kimliği ve sosyal
sorumluluk projeleriyle;
eğitimden spora, sağlıktan
ağaçlandırmaya kadar iddialı
projelere imza atan Konya Şeker
ve Pankobirlik Yönetim Kurulu
Başkanı Recep Konuk bu ayki
konuğumuz.
Törende konuşan Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, 1945’te çıkan Toprak
Bayramı Kanunu ile bir kez
toprak bayramının kutlandığını ifade etti. Bakan Eker,
kalkınmanın, gelişme ve refah
artışının çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Ama bütün
bunlar yapılırken, alternatifi
olduğu halde, başka bir alanda yapılması mümkünken,
sadece daha çok rant, daha
çok gelir ve daha çok kazanç
uğruna eğer toprak harcanıyorsa, tahrip ediliyorsa,
2014 Uluslararası Aile
Çiftliği Yılı Çalıştay’ı
»» Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı
Antalya'da düzenlenen Hal Kayıt Sistemi
Tanıtım Toplantısına katıldı.
“Pankobirlik’te yaptığımız;
kooperatifçiliği, kooperatifçi gibi
o sorumluluğa sahip çıkarak
yapmaktan ibarettir”
“Toprak Bayramı”
Kutlandı
»» Toprak Bayramı, 16 Haziran 2014
tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Mehmet Akif Ersoy Konferans
Salonu’nda düzenlenen etkinliklerle kutlandı.
Hal Kayıt Sistemi
Tanıtıldı
Sistem ile tarladan sofraya,
üretimden satışa ve tüketiciye erişimine kadar sebze ve
meyve sektörünün tüm aşamalarının kayıtlı hale geleceğini anlatan Yazıcı, teknolojik
ve bilişim olanakları hazırlanarak uygulamaya konulan
sistemin başında bazı aksaklıklar olabileceğini, yaşanan
aksaklıkların da zaman içinde çözüleceğini kaydetti.
2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakan Mehdi Eker, spekülasyonların şu anda dünya
çapında bir milyara yaklaşan aç insan sayısının daha
da artmasına katkı sağladığını, bunun en önemli sigortalarından birisi olan aile
çiftçiliğinin sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekliliğine vurgu yaptı. » Syf 9’da
»» Yeni kanun bazı yaptırımları ve
uygulamada değişiklikleri öngörüyor.
5403 sayılı kanunda değişiklik
yapan 6537 sayılı kanun, 15
Mayıs'tan beri yürürlükte.
Yeni kanun bazı yaptırımları ve uygulamada değişiklikleri öngörüyor. Değişen
arazi kanununa göre artık
ikinci bir arazi alımı ve satımı için tüketici Tarım İl
Müdürlüğü'nden izin almak
zorunda. » Syf 9’da
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -32» Syf 2’de
Ekonomide Yeni Arayışlar
ve Kooperatifler -II» Syf 10’da
Kooperatifçiliğimiz
Kişisel Egolara Kurban
Edilemez » Syf 11’de
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Tarımsal Araştırmaların
Planlanması Üzerine
Önermeler » Syf 4’te
Çiftçi Afetler Nedeniyle
Güç Durumda
» Syf 5’te
Tarlada Başlayan
Madende Biten Ömürler
» Syf 19’da
Dr. Nezaket CÖMERT
Dr. Erhan EKMEN
Belgin GÜNAY
Mikrokredi ve Kırsal
Alanda Kadın
Kooperatifçilikte
Uluslararası İlişkilerin
Önemi » Syf 16’da
Pahalı Bir Hastalık
Olan Ketosis
» Syf 15’te
» Syf 18’de
KOOPERATİFÇİLİK
21/07/2017
• Haziran 2014 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı
ve Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Müşterek Bahislere İlişkin Eğlence
Vergisinin Beyanı ve Ödemesi ile Diğer Eğlence Vergilerine
İlişkin Eğlence Vergisinin Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Elektrik ve Havagazı Tüketim
Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı
ve Ödemesi
24/07/2017
1-15 Temmuz 2014 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz
Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
31/07/2014
• 2013 Yılına ilişkin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi
• Motorlu Taşıtlar Vergisi 2. Taksit Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30.
Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname
ile Beyanı ve Ödemesi
• Nisan-Mayıs-Haziran 2014 Dönemine Ait Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı ve Ödemesi (GVK 98. Maddesinin
3. Fıkrasına Göre Üçer Aylık Beyanname Verme Hakkından
Yararlananlar İçin)
• Nisan-Mayıs-Haziran 2014 Dönemine Ait GVK Geçici 67.
Madde Kapsamında Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname
ile Beyanı ve Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı ve
Ödemesi
• Nisan-Mayıs-Haziran 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin
Özel Tüketim Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve
Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil
Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefi yeti Bulunanlar İçin
Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
ve Ödemesi
• Haziran 2014 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin
Bildirim Formu (Form Ba)
• Haziran 2014 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin
Bildirim Formu (Form Bs)
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
V E D İ Ğ E R TA
BİR
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
Mr. Herman Von Rensalaar Türkiye’de
Hollanda Büyükelçiliğine bağlı olarak
Çalışma Ataşeliği yapıyordu. Kendisine yaptığım bir ziyaretten sonra gelip
fabrikamızı gördü. Sonra Hollanda ile
görüşüp bizim çalışmalarımızla ilgili
bilgi verdi.
Ayrıntılarını gazetemizin önceki sayılarında anlattığım olaylardan sonra bir
gün bana “Size vermek istediğimiz hibe
desteğinin akıbetini biliyorsun. Kooperatifler Bankasına vereceğimiz desteğin
benzer akıbete uğramaması için bir küçük banka kurun ya da bir küçük bankayı satın alın. Ben böyle bir durumda
devreye gireceğim ve size bir Kooperatifler Bankası kurulması konusunda
yardımcı olacağım.” dedi.
Konuyu Köy-Koop Merkez Birliğinin
yönetim kurulu toplantısına götürdüm. Rahmetli Mahmut Türkmenoğlu
ve Mustafa Başer İzmir’de böyle küçük
bir banka bulunduğunu söylediler. Bir
araştırma yapıp daha ayrıntılı bilgiyle
geleceklerini söylediler.
- sürecek -
Haziran 2014 Dönemine Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu
Kesintisi Bildirimi ve Ödemesi
L
Beklenmedik Bir Olay
15/07/2014
F
rumlu Genel Başkan Yardımcısı,
Aslan Eyce- Basınla ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak
görevlendirildiler.
Seçilen Yönetim Kurulu, örgütlenmeyi
mümkün kılacak bir Genel Merkez Binası edinmeyi programının önceliğine
aldı. Bunun için Genel Müdür Gürmen
Kökten’i görevlendirdi. Öncelikli programa Dünya kooperatifleriyle ilişkiler
kurmak, onlarla ticari ilişkilere girmenin yollarını aramak, Türkiye’de kooperatifçiliği geliştirmek için her türlü
faaliyeti ön görev olarak ele almayı kararlaştırdı.
Genel
Müdür
Gürmen
Kökten
Ankara’da Maltepe semtinde inşaat halinde 10 katlı bir bina bulduğunu söyledi. Binanın sahibi bina için 15.000.000
lira istiyordu. Biz fiyatı pahalı bulduk.
13.000.000 liraya verirse alabileceğimizi söyledik. Aslan Eyce devreye girdi ve binayı 12.500.000 liraya aldık.
Bir süre sonra da yeni binaya taşındık.
Binanın iki katı zemindeydi. Bir giriş
kapısı yaparak en alt katı araba parkı
yaptık. Zemin katından başlayarak muhasebe, genel müdürlük, örgütlenme,
genel başkanlık olarak binayı alttan yukarı doldurduk. Sonradan traktör ithalatı başlayınca teknik servisi de ekledik.
Daha sonra Türkiye çapında daha fazla
kooperatif kurulmasını, bu kooperatiflerin birliklerini oluşturup Köy-Koop
Merkez Birliğine katılım seferberliğine girdik. Dünya kooperatifleriyle
işbirliği yapmak amacıyla Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA)
ne üye olduk. Bu Birliğe bizden öne
girmiş bulunan Türk Kooperatifçilik
Kurumu’nun adı listede vardı ama yıllardır toplantılara katılmıyordu.
Köy-Koop yönetim kurulu içinde yabancı dili çok iyi bilen tek kişi olarak
toplantılarda Köy-Koop’un sürekli
temsilciliğini yaptım. Hemen her toplantıda Köy-Koop’un neler yaptığını
anlatıyor, ayrıca konuşmalarda eleştirilerde bulunuyor, Kendi hazırladığım
konuşmayı yapıyordum. Uluslararası
Kooperatifler Birliği (ICA) o zaman
Köy-Koop’u en faal üye olarak adlandırmıştı. Öyle ki, Fransız Kooperatifler
Birliği Başkanı Mösyö Deumeng Genel
Kurula bir öneri getirdi. Kooperatiflerin dünya çapında ticarete de girmesi
gerektiğini, buna Fransız Kooperatifler
Birliği, zengin TIR filolarına sahip Bulgaristan ve tarım ürünleri bakımından
çok çeşitliliğe ve bolluğa sahip Türkiye
içinde bulunduğu bir şirketle başlanması gerektiğini söyledi ve bunu Genel
Kurul’a onaylattı. Bulgaristan’ın yanında Türkiye’nin seçilmesinde Orta Doğu
Ülkelerine bir geçiş merkezi durumunda olmasının çok önemli olduğunu
söyledi ve Fransa’nın organizatörlük,
Bulgaristan’ın taşıyıcılık, Türkiye’nin
ihraç malları sağlayıcılığı yapacağı
bu şirketin örnek bir şirket olacağına, bunu başarılı olması halinde diğer
bölgeler için de benzeri şirketler kurulabileceğine vurgu yaptı. Şirketlerin
sahipleri kooperatif birlikleriydi. Ana
Sözleşmesini hazırlattı, bir suretini de
imzalamak üzere bize gönderdi. İngilizce yazılmış Ana Sözleşmeyi Türkçeye
çevirdim ve imzaya hazır hale getirildi.
16-30 Haziran 2014 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz
Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
KA
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
09/07/2014
Ğİ • KÖY
Hadi İLBAŞ
Bu arada Mösyö Deumeng Türkiye’ye
geldi. Ve bizden Ulaştırma Bakanı ile
görüştürülmesini istedi. Bakandan
randevu aldık Bakanın makamına gittiğimizde Mösyö Deumeng, Uluslararası
Kooperatifler Birliği’ne (ICA) bağlı üç
kooperatif arasında bir şirket kurulduğunu, Fransa’nın koordinatörlük
yapacağını, ortaklardan Bulgaristan’ın
çok güçlü bir TIR filosuna sahip olduğunu, Türkiye’nin tüm tarım ürünlerini geliştirerek Orta Doğu, Kuzey Afrika
ve bazı Asya ülkelerine ihracat yapılacağını söyledikten sonra, bu hareketin
gelişmesi halinde, gemilerle nakliye
gereksinimi duyulacağını, bumum için
de tüm ihraç mallarının Türkiye’den
sağlanacağı nedeniyle Türk Limanlarına ihtiyaç duyulacağını sözlerine
ekledi ve şöyle devam etti: bize liman
yapabileceğiz koylar gösterin ve buraları “Biliyorum sizin mevcut limanlarınızın kapasitesi dolu. O nedenle bize
liman yapabileceğimiz koylar gösterin
ve buralara liman kurmamıza müsaade
edin.” Bakan şaşırmıştı. Bize, “Yahu bu
istenenler çok büyük şeyler ve büyük
yatırımları gerektirir. Siz bir hayal kurmuş olmayasınız.” Biz bakana b unun
bir hayal olmadığını, arkasında 100 küsur ülkenin içinde olduğu Uluslararası
Kooperatifler Birliğinin bulunduğunu
söyledik Bu liman yerlerinin saptanmasında biz de kendilerine yardımcı olacağımızı bildirdik. Türkiye’nin bu şirket
içinde en güçlü ortak olduğunu, şirketim merkezinin Ankara olarak saptandığını vurguladık.
Sonra ne oldu? Bu sonra ne oldular?
Hep karşımıza çıkacak. Bunun yanıtının 12 Eylül ihtilali olarak gösterenlere
yazık ki, ihtilalden önce neler döndüğünü açık açık konuşmadılar, konuşamadılar. Biz “sonra ne oldular’ ın yanıtlarını açıkça ortaya koyacağız. Türkiye
Kooperatifler Tarihini yazmayı üstlenmiş bir kişi olarak gerçekleri tek tek
ortaya koymak, üstlendiğimiz görevin
gereğidir.
Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin
Genel Kurulu her yıl değişik bir ülkede
yapılıyordu. Gittiğimiz ülkelerde ne durumda olduğunu da inceleme fırsatı buluyorduk. Bizi şaşırtan olaylardan biri
de Köylere varıncaya dek Kooperatifler
Bankasını şubelerinin açılmış olması
idi. Türkiye kooperatiflerinin de böyle
bir bankaya gereksinimi olduğunu içimizde hissediyor ve Türkiye’de de bir
Kooperatifler Bankası’nın kurulmasını
çok istiyorduk.
İ
AT
Dünden Bugüne Kooperatifçilik yazı dizisini hazırlarken bunu iki bölümde ortaya koymanın daha mantıklı olacağını
düşündüm:
1. Kuruluşundan 1980 ihtilaline kadar
olan dönem.
2. 1980 ihtilalinin kapısına kilit vurduğu Köy-Koop Merkez Birliğinin açılışı
ile birlikte bugünkü kooperatiflerden
ve Birliklerden örnekler.
Önce 1971 de kurulan Köy-Koop
Merkez Birliğinin kuruluşu ve geçirdiği evreleri ele alacağız. Sonra
Kooperatifler Kanunu çıktıktan
sonra faaliyete geçen kooperatiflerden ve birliklerden söz edeceğiz.
Kooperatifler Kanunu 1969 da çıkarıldı.
B u kanun çıkmadan önce birlikler ve
merkez birliği yoktu. 1969 da birlikler
kurulmaya başlandı ve 1971 de merkez
birliğinin temeli atıldı. O tarihte Turan Kapanlı Adalet Partisinden Tarım
Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürü
idi. 1971 de 1971 de Köy-Koop Merkez
Birliğinin kurulmasında onun çok büyük katkısı oldu. İlk kurulan Merkez
Birliği’nde şu isimler yer almıştı:
Ahmet Altun - Samsun, Sabri Çolak - Giresun, Ahmet Ataman – Sivas, Osman Zor - Denizli, Mahmut
Türkmenoğlu – İzmir, Ethem Beydoğan - Isparta, Aslan Eyce - Mersin
İlk kurulan Köy-Koop Merkez
Birliğinde ilk genel başkan Sabri
Çolak’tı Genel Başkanlığı 2 ay sürebildi. Daha sonra Genel Başkanlığa Osman Zor getirildi. Osman Zor’un Genel
Başkanlığı da 6 ay sürdü. 1971 Yönetim
Kurulu’nun son Genel Başkanı Ahmet
Altun oldu ve 1974 Genel Kurulundan
sonra kurulan Yönetim Kurulunda da
bu yerini korudu.
İlk kurulan yönetim kurulu, önce KöyKoop Merkez Birliğini anlamaya çalıştı.
Sonra “Ne yapabiliriz?” sorusuna cevap
aramaya başladı. İzmir Caddesinde 3
oda b ir salonlu b ir daire kiralayarak burasını Genel Merkez olarak kullanmaya
başladı. Kooperatifler Genel Müdürlüğünde çalışan Gürmen Kökten’i Genel
Müdür olarak atadı. Ve orada Türkiye
çapında örgütlenmeye çalıştı. 1974 Genel Kuruluna gelinceye dek Köy-Koop
Merkez Birliği ancak Merkezde örgütlenebildi. Onu dışında Türkiye çapında
bir varlık gösteremedi. Bu pasif dönemde bazı birlik başkanları Köy-Koop
olarak neler yapabiliriz sorusuna cevap
aramaya başladılar. 1974Genel Kuruluna gelinceye dek kurulmuş olan ve
Köy-Koop Merkez Birliğine katılmamış
pek çok birlik 1974 ten sonra Köy-Koop
Merkez Birliğine katıldı.
1971 de kurulan Kurucu Yönetim Kurulu merkez birliğinin ne yapacağını tam
olarak bilmiyor. Dünyada kooperatifçiliğin nasıl kurulduğu ve o anda neler
yaptığını araştırma yönünde bir çaba
harcamıyordu…
1974 Genel Kurulu ilk genel kurulda
seçilen yönetimin bu tutumuna karşı
bir tepki genel kuruluydu. Benim divan başkanlığı yaptığım genel kurulda
ateşli konuşmalar yapıldı. Ve yapılan
seçimde
Ahmet Altun, Hadi İlbaş, Mustafa
Başer, Ethem Beydoğan, Aslan
Eyce, Cemal Temelli, Nedim
Tarhan, Tuncer Ergüler,
Selahattin Kök, Nurettin
Almasulu, Veli Bektaş
Yönetim Kuruluna getirildiler.
Ahmet Altun Genel Başkan olarak yerini korudu.
Hadi İlbaş- Ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı,
Nedim Tarhan- Örgütlenmeden so-
RLİ
1971 Köy-Koop Merkez Birliğinin Kuruluşu
Bİ
»»
Değerli Kooperatif Yöneticileri ve
Kooperatif Ortakları,
Temmuz 2014 Dönemi muhasebe işleri ile
ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. 0120 Temmuz arası mali tatil olduğu için
bu tarihler arasında resmi kurumlar tarafından herhangi bir inceleme, teftiş vs
yapılmayacak olup eğer resmi kurumlardan böyle bir istek
gelirse de mali tatilin bitimini izleyen günden sonra teslim
süresi başlayacak ve ya devam edecektir.
Z
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -32-
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Temmuz 2014 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
Tarımsal Araştırmaların
Planlanması Üzerine
Önermeler
»» Küresel sistemin doğayı hoyratça kullanması,
dünyamızın sorunlarını giderek artırıyor.
Sağlıklı çevre giderek yok oluyor. Örneğin suyun kirlenmesi de ölümlere ortam yaratıyor.
Bir milyarın üstünde insan
temiz suya erişemiyor.
Doğanın su depoları artan
sıcaklığın tehdidi altında.
Yeraltı su seviyesi düşüyor,
nehirler kuruyor. Göller yok
oluyor.
Buzullar eriyor, dünya su düzeyi ve
karbon düzeyi yükseliyor. Yıkıcı fırtınalar artıyor.
Otlaklar çölleşiyor. Orman arazisi küçülüyor. Tarım toprakları erozyonla giderek verimsizleşiyor. Bitki ve hayvan
çeşitliliği her gün biraz daha azalıyor.
Çiftçiler, tarımı terk etmek zorunda bırakılıyor.
En azından bir milyar insan açlık sınırında yaşıyor. Bunun en büyük bedelini çocuklar ödüyor.
Bütün bunlar doğanın çöküşü ile birlikte insanlığın çöküşünün göstergeleridir. Ortaya çıkan sonucun, çok basite
indirgeyerek, iki somut sorumlusu olduğu söylenebilir.
Birincisi, zaman zaman çöküş belirtileri veren küreselleş(tir)me adıyla dünyaya dayatılan liberal kapitalizm ve
onun arkasındaki büyük sermayedir.
İkincisi ise bu sistemin denetlediği bilim ve bilimcilerdir.
Bu bağlamda sağlıklı bir çözümleme
için temel ön koşul, emperyal kapitalizmin taleplerinin sınırlanması ve daha
ileri düzeyde tasfiyesine bağlı olacaktır.
Bunların üzerine bilimi kullanarak toplumsal-ekonomik planlama yapılabilir.
Sırası gelmişken değinelim. Burada
kast edilen, kapitalizmin hizmetinde
olmayan bilim ve bilimcilerdir.
Bu bakış acısıyla doğa ile barış içinde
yaşamak açısından, öncelikle “Tarımsal Araştırmaların Planlanması”
konusu üzerinde durulmalıdır.
Bu yaklaşım, iki nedenden kaynaklanıyor. Birincisi, insanın sağlıklı ve dengeli beslenmesi, birincil gereksinmesidir. Bunu da tarım karşılar.
İkincisi de tarımın doğayla barışık olması gereğidir. Çünkü doğayla uyumlu
olmayan tarımsal etkinlikler, sözgelişi
endüstriyel tarımın doğayı kirlendiği
bilinen, ancak yeterince dile getirilmekten kaçınılan bir konu olarak ortadadır.
Sağlıklı ve dengeli beslenme için, öncelikle yeterli ve kaliteli tarımsal üretim
gerekiyor. Bu amaca yönelik olarak
toprak ve su verimliliğini artırma ve
enerji veren gıdalar dışında daha verimli proteinleri üretme gibi teknik çözümlemeler sıralanabilir.
Toprak ve su verimliliğini
artırma için:
• Kuraklık ve soğuğa daha dayanıklı
bitki çeşitleri geliştirmek,
• Yeterli suyun olduğu yerlerde nöbetleşme ile bitki yetiştirmek,
• Erken olgunlaşan bitkisel çeşitler elde
etmek,
• Birden fazla bitkiyi aynı toprakta bir
arada yetiştirmek
• Daha verimli sulama teknolojileri geliştirmek doğrultusunda ARGE çalışmaları üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Daha verimli proteinleri üretmek için:
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
• Ülkeler ve bölgelerin mera ve çayırları dikkate alınarak en uygun hayvan
türlerinin belirlenmesi,
• Besi ya da elden beslenmeye dayalı
yetiştiricilik yerine meraya dayalı hayvan yetiştirme teknik ve sistemlerinin
geliştirilmesi çalışmaları,
• Yerli gen kaynaklarının korunması ve
geliştirilmesi.
• Yerli gen kaynaklarının taban olacak
yeni gen soyları geliştirilmesi,
• Kırmızı et üretiminin kısıtlanması,
bunun yerine yemden yararlanma katsayısı daha yüksek kümes hayvanları
ve çiftlik balıkçılığının geliştirilmesi
çalışmaları,
• Balık yetiştiriciliğinde tarımsal atıklardan yararlanma,
• Balık yetiştiriciliğinin geliştirilmesinde deniz parkları oluşturma çalışmaları gibi Ar-Ge konuları akla gelebilir.
Anılan teknik çözümlemelerin başarıya
ulaşması ise, iki temel ekonomi-politik
koşulun yerine getirilmesi ile olası gözükmektedir.
Bunlarda birincisi, dev
tarımsal işletmelere göre
doğayı korumada daha
özenli olduğu bilinen aile
çiftçiliğinin geliştirilmesi
doğrultusundaki üretimden
pazarlamaya değin ekonomipolitikaların devreye
sokulmasıdır. Büyük dev
tarımsal işletmelerin ya da
başka bir deyişle endüstriyel
tarımın doğayı kirletmede
başat rol oynadıkları
saklanamaz olumsuz bir
gerçek olarak ortadadır. Bu
işletmeler, kullandıkları
tarımsal girdiler (ilaç,
gübre, GDO’lu tohum
gibi) ve çıktılarla çevreyi
kirletmektedirler.
İkincisi ise merkez ülkelerinin tarımsal
pazarlamada yapacakları dampinglerinin sınırlandırılmasıdır. Çünkü merkez ülkeler ellerinde biriken tarımsal
stoklardan kurtulmak için zaman zaman Dünya Borsa Fiyatları Aldatmacası ile damping yaparak üçüncü dünya
ülkelerinin tarımını çökertmektedirler.
Köy-Koop 16. Olağan
Genel Kurulu Yapıldı
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlık Toplantı Salonunda
gerçekleşen Genel Kurul’da; Divan
Başkanlığını Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu
Başkanı Muammer Niksarlı, Divan
Başkan Yardımcılığını, Köy-Koop
Denizli Birlik Başkanı Mehmet
Varol, Katip Üyeliklerini; KöyKoop Kastamonu Birlik Başkanı
Erol Akar, Köy-Koop Bursa Birlik
Başkanı Erdoğan Yıldız yaptı.
Merkez Birliğimiz,
Ülkemizdeki en köklü
kooperatif örgütlerinden
birisidir.
16. Olağan Genel Kurul Toplantısında açılış konuşmasını yapan
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız, “Ülkemizdeki kooperatif örgütlerinin genel durumuna bakıldığında, Merkez Birliğimize ortak
olan birliklerin ve bağlı kooperatiflerin ülkemiz kooperatifçiliğini
bugüne taşıyan kuruluşlar olduğu
görülecektir. Merkez birliğimiz,
ülkemizdeki en köklü kooperatif
örgütlerinden birisidir.” dedi.
Yıldız, “Her türlü olumsuz koşullara rağmen birliklerimizin, Merkez
Birliği Yönetim Kurulumuzun ve
personellerimizin özverisi ile 2013
yılı içerisinde önemli çalışmalar
yapılmıştır. Göreve geldiğimiz
günden bugüne kadar Köy-Koop
Bölge ve İl Birliklerimizin kuruluşuna izin verilmemektedir. Ana
sözleşmemizde faaliyet alanı Türkiye olmasına rağmen örgütlenme
konusunda sıkıntı çekilmektedir.
Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliğimiz, çok amaçlı olması
nedeni ile Tarım ve Hayvancılık
birliklerinin ortak edilmesine devam edecektir.” diye konuştu.
1163 Sayılı kooperatifler kanuna
göre kurulmuş olan ve merkezi düzeyde üst örgütlenmesini tamamlamış merkez birliklerinin tek
çatı altında toplanması en büyük
dileğimizdir diyen Yıldız, “Türkiye deki Üretici örgütlerinde yeni
bir model oluşturma çalışmaları
Merkez Birliğimizce yürütülmektedir. Konu uzmanları ile çalışmalar devam etmektedir. Köy-Koop
Merkez Birliği olarak, Türk tarımının modernleşmesi ve kooperatifçiliğinin en üst seviyede temsili konusunda her tür desteği tüm
kesimlere vermeye hazırız. Genel
Kurulumuzun, ülkemiz tarım ve
hayvancılığına, kooperatiflerimize
ve ortaklarına hayırlı olsun” dedi.
Genel Kurul’a konuk olarak katılan
Köy-Koop eski Genel Başkan Yardımcısı ve Taşucu Eğitim ve Doğal
Hayatı Koruma Vakfı Başkanı Arslan Eyce yaptığı konuşmasında,
“1972 yılından 1980 yılları arasın-
da Köy-Koop Yönetim Kurulunda
Genel Başkan Yardımcısı olarak
görev aldım. 1975 yılında Türkiye,
ilk kez kırsal kesimden bir kooperatifçi olarak Türk Kooperatifçilik
Kurumu’nda 2 yıl Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Genel Başkan
Yakup Yıldız’ın davetini aldığım
zaman Genel Kurul’a katılmanın
heyecanını yaşadım. 12 Eylül 1980
yılında hükümete karşı yapılan askeri darbe, aynı zamanda biz kooperatifçilere, Köy-Koop’a karşı da
yapıldı. Kolu kanadı kırılmış bir
şahin gibi uçamaz hale getirildi.
Ama bugün çok mutluyum. O kolu
kanadı kırılıp uçamaz hale getirilen Köy-Koop’u uçar durumuna
getiren Yönetim Kurulu’na ve bu
davaya gönül veren tüm kooperatifçi kardeşlerimi kutluyorum.
Büyük bir hizmet yaptıklarını bu
vesileyle ifade etmek istiyorum.”
diye konuştu.
Ülkemiz tarihinde kooperatifçiliğin yaşamış olduğu sıkıntılara da
değinen Eyce, “O dönem Taşucu
Balıkçılık Kooperatifi binansının
önüne; ‘Kooperatif kur, sefaletten
kurtul. Emek birleşmezse özgürlük olmaz’ yazısını yazdım. On
gün sonra Cumhuriyet savcısının
huzuruna kominizm propagandasından sanık olarak çıktım. O
günkü zihniyet ne ise, bu günkü
zihniyette değişmemiştir. Nasıl Köy Enstitüleri kapatılmışsa
Köy-Koop’un kapatılması da aynı
zihniyetin ürünüdür. Ama bugün
yine biraradayız. 1980 yılında
kaybetmiş olduğum kardeşlerimle
kucaklaşmak heyecanı ve mutluluğu içerisindeyim. Bizleri bir araya
getirenlere bir kez daha teşekkür
ediyorum.” dedi.
Demokratik
kooperatifçiliğin olmadığı
yerde modern tarımın
gelişmesi mümkün
değildir.
Köy-Koop’un 1979 yılına gelindiğininde 36 birlikten oluşan, 4.5
milyon üyesiyle büyük bir kuruluş haline geldiğini belirten Eyce,
“Karaborsada 550 bin liraya satılan bir traktörü biz o dönem
Romanya’dan 15 bin traktör ithal
ederek, üreticimize 90-110 bin fiyat aralığında ulaşmasını sağladık.
Bugün AB ülkeleri hür türlü üretim
ürünün yüzde 96’sını kooperatifler
eliyle pazarlıyor. Fabrikası, paketleme tesisleri, pazarlama kuruluşlarıyla Kooperatifler, üçüncü bir
sektör durumundalar. Türkiye’nin
bir ili büyüklüğünde, toprağının
yüzde 15’ini denizi kurutarak kazanmış olan Hollanda’nın yılda 80
milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı var. 76 milyonluk ülkemizde
ise 21 milyar dolar tarım ürünleri
ihracatımız var. Bugün Hollanda
da yılda 6 ton süt veren inek, bizim ülkemize geliyor, yılda 2-2,5
tona düşüyor. Bu karşılaştırmaları
yaptığımız zaman tarım sektöründe hangi durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.” değerlendirmesinde
bulundu.
Her platformda kooperatifçilerle
bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı
Mehmet Özgün “Kooperatiflerin
çok parçalı ve çok yapılı olmasından kaynaklı sıkıntıları hepimiz
yaşıyoruz. Bakanlık olarak bu sıkıntıların giderilmesi yönünde
birtakım çalışmalarımız var. Çalışmalarımız olgunlaştığı zaman
Köy-Koop Merkez Birliği ve diğer
tüm Merkez Birliklerinin mutlaka
görüşleri ve katkıları alınarak ona
göre gerekli çalışmalar yapılacaktır.” diye konuştu.
Yeni Kooperatifler Yasası’nın yolda olduğunu, Türkiye’nin yoğun
gündemi içerisinde inşallah Yasanın en kısa sürede TBMM’ne intikal edeceğini belirten Özgün, “Bakanlık olarak kooperatifçiliğe ve
kooperatiflere elimizden geldiğince büyük miktarda destek vermeye
çalışıyoruz. Bunun için de birtakım
projeler ürettik. Ödemelerin ve
desteklemelerin merkez birlikleri
üzerinden yapılması, kırsal kalkınma projelerinde, makina-ekipman
ve diğer uygulamalarımız bunların
birer örneği. Bakanlığımızın diğer
uygulamaları, hem kooperatifleri
hem de kooperatiflerin ortaklarına
yönelik çalışmalarımızın bir sonucudur.” dedi.
Özgün, “BM geçen yıl Genel
Kurulu’nda 2014 Yılının Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan
edilmesi kararını almıştı. Bu güzel
bir karar. Ancak dikkat ederseniz
burada herkes aile çiftçisi. Bu aile
çiftçilerinin biraraya gelmesiyle
kooperatifler, kooperatiflerin biraya gelmesiyle bölge birlikleri
ve merkez birlikleri oluşmuştur.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın bütün politikası Aile
Çiftçiliğini güçlendirme yolunda
yapılan çalışmalardan oluşmaktadır. 2003 yılında uygulamaya koyduğumuz hayvancılıkla ilgi projemizin amaç kısmına bakarsanız,
BM’in Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan
etmesindeki amaçların en başında
yer almaktadır. Gerçekten biz bu
konuya önem veriyoruz, çok önem
verdik ve önem vermeye de devam edeceğiz. Köy-Koop Yönetim
Kurulunu yaptığı çalışmalardan
dolayı kutluyor, Genel Kurul’un
Merkez Birliğine, bağlı birliklerine
ve Türkiye’mize hayırlı olmasını
diliyorum” diye konuştu.
Konukların konuşmalarının ardından Gündem maddeleri karara
bağlanarak dilek ve temennilerle
Genel Kurul sonlandı.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
TARIM
“Toprak Bayramı” Kutlandı
»» Toprak Bayramı, 16 Haziran 2014 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Mehmet Akif Ersoy Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliklerle
kutlandı.
Törende konuşan Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
1945’te çıkan Toprak Bayramı
Kanunu ile bir kez toprak bayramının kutlandığını ifade etti.
Bakan Eker, kalkınmanın, gelişme ve refah artışının çok önemli
olduğunu vurgulayarak, “Ama
bütün bunlar yapılırken, alternatifi olduğu halde, başka bir
alanda yapılması mümkünken,
sadece daha çok rant, daha çok
gelir ve daha çok kazanç uğruna eğer toprak harcanıyorsa,
tahrip ediliyorsa, aslında bu bir
kazanç değil, önemli ve büyük
bir kayıptır. Biz bu anlayışla, bu
idrakla, bu bilinçle Toprak Bayramının yeniden kutlanmasını,
Türkiye’nin gündemine yeniden
getirilmesini arzuladık” diye konuştu. Toprağa hiçbir canlının
insan kadar zarar vermediğini vurgulayan Bakan Eker, çok
kısa vadeli bir kar düşüncesiyle
toprağa zarar verildiğini, aslında uzun vadeli düşünüldüğünde
varlık nedeni olan toprağın bu
kadar kolay gözden çıkarılamayacağını söyledi.
Bakan Eker, “Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu uygulamaya girdikten sonra müracaat edip de uygun görülmeyen,
reddedilen ve böylece aslında
kurtarılan, üretim yapılabilir
tarım arazisinin miktarı 4,5 milyon dönüm.” dedi.
Tarım Reformu Genel Müdürü
Gürsel Küsek ise yaptığı konuşmasında Toprak Bayramına yönelik ilk kutlamaların Konya’da
1 milyon fidan dikilerek gerçekleştirildiğini ve 301 ağacın da
Soma’da şehit olan madencilerin
adına tescil edildiğini söyledi.
TEMA Vakfı adına konuşan
Mahir Gürbüz, sivil toplum kuruluşlarının demokratik katılımına en önemli örneğin 2005
yılında yürürlüğe giren Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu olduğunu söyledi. Tarım
arazilerinin bölünmesinin engellenmesine yönelik düzenle-
menin çok önemli bir kilometre
taşı olduğunu vurgulayan Gürbüz, “Artık arazi parçalanmayacak” dedi.
Konuşmaların ardından Eker,
Bakanlık Kampüsünün bahçesinde açılan tarımsal ürünlerin
sergilendiği stantları gezdi. Bakan Eker, Köy-Koop Bursa Birliği stantını da ziyaret etti.
TBMM tarafından 1 Haziran
1945 tarihinde kabul edilen 4753
sayılı Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu, toprağı olmayan ya da
yetmeyen çiftçilerin aileleriyle
birlikte geçimlerini sağlayacak
ve işgüçlerini değerlendirecek
ölçüde toprak edinmeleri amacıyla çıkartılmış, fakat istenilen
hedefe ulaşamamıştı. TBMM,
4760 Sayılı Toprak Bayramı Kanunu ile Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun kabul edildiği 11
Haziran tarihini takip eden ilk
Pazar gününü, “Toprak Bayramı” olarak ilan etmişti.
5
Çiftçi Afetler Nedeniyle Güç Durumda
»» Ülkenin birçok yerinde kuraklık, don, dolu, sel gibi afetler
tarımsal üretimi tahrip etti.
Bununla ilgili bir Bakanlar
ğe ihtiyacı vardır. Ayrıca
özel bankalardan borç
Kurulu kararı ile üreticialanların durumu ne olalerin Ziraat Bankası ve
cak. Bu konuda çiftçileri
Tarım Kredi Kooperatifyeni üretim döneminde
lerinden aldıkları kredi
destekleyecek ciddi mali
borçları -bir faiz de ekleyardımların yapılması generek- bir yıl süre ile errekiyor.
telendi. 13 Mayıs 2014 taProf.Dr. Tayfun ÖZKAYA Afetlerin bu düzeyde sıkrihinde Resmi Gazete’de
yayımlanan “Çeşitli Afet- Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi laşmasının nedeninin kü[email protected]
ler Nedeniyle Zarar Göresel iklim değişikliği olren Gerçek veya Tüzel
duğu artık anlaşılmalıdır.
Kişi Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Buna karşılık Türkiye bu sorunu arttıracak
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Dü- termik santraller gibi yatırımlara hızla deşük Faizli Kredi Kullandırılmasına İlişkin vam ediyor. Endüstriyel tarımın da küresel
Bakanlar Kurulu Kararları Kapsamında- iklim değişikliğine çok büyük katkısı olduki Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair ğu biliniyor. Bir düşünürseniz tarımda yaKarar” kapsamında bu uygulamalar ya- kıttan, gübreye, tarım ilacına kadar birçok
pılıyor. Bir de tarım sigortası var. Ancak şeyin kökeni petrol.
tarım sigortası yaptıranların oranı düşük.
Sigorta şirketleri uzun süren bir lobi çalış- Bu yıl tekrar saman ithaline
masından sonra tarım sigorta primlerinin izin verildi. Bir ülkenin saman
yarısını devletin ödemesini kabul ettirdi- ithal ediyor olması bize alarm
ler. Ancak bu karardan sonra primler de zillerini çaldıracak bir olaydır.
iki misli dolayında arttırıldı. Dolayısıyla
devlet desteği şirketlere akmış oldu. Sigor- Bu konuda da ciddi bir uyanış görmüyota şirketlerinin kârlılığı artmış oldu. Sigor- ruz. Bu konu hiç olmaz ise ülke gündemine üç gün için girse de biraz toplumca
ta her riski de karşılamıyor ayrıca.
düşünsek. Tarım konuları ne yazık ki çok
Afetlerden zarar görenler her yörede var.
geri plana atılıyor.
Ancak aklımızda kalan kayısı üreticileri
ve fındık üreticileri oldu. Kayısıda üre- Şimdi biz bunları yazarken belki bazıları
timin çoğu yok oldu. Afetlerden zarar da “çiftçiler güç durumda kalırsa köylegören çiftçiler zararlarını il ve ilçelerde rini terk eder büyük şirketler de onların
kurulacak hasar tespit komisyonlarında topraklarını ucuza kapatır, böylece ülke
tespit ettirmelidirler. Ne yazık ki alacak- kalkınır” diye düşünüyorlardır.
ları ancak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Alınan birçok kararın küçük ve orta çiftZiraat Bankası’ndan almış oldukları kre- çilerin tarımı terk etmesine yol açtığı
dilerin -faiz de eklenerek- bir yıl ertelen- düşünülürse bu neoliberal saplantılı dümesidir. Bu birçok çiftçi için çok yetersiz şüncelerin yaygınlığı anlaşılabilir bir dubir destektir. Üretimin çoğunu kaybeden rumdur. Et ithal et, yetmesin saman ithal
çiftçinin daha yüksek düzeyde bir deste- et. Tarımımız nereye gidiyor?
6
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Köy-Koop Kastomun Birliği
Genel Kurulu’nu Yaptı
»» Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği’nin 2013 yılı Mali Genel Kurulu 14
Haziran 2014 tarihinde gerçekleştirildi.
Kastamonu Tarım İl Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda
yapılan genel kurula Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü Kontrolörler Daire Başkanı Ahmet Mendil, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü
Kontrolörler Daire Başkan
Yardımcısı Ercan Aktaş, KöyKoop Genel Başkanı Yakup
Yıldız, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı ve Isparta Köy-Koop
Başkanı M.Barış Aydın, Or-Koop
Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün, Denizli Hay-Koop Birlik başkanı Mehmet Varol ,Or-Koop Genel
Müdürü Erdem Kaplan,Or-Koop
Teftiş Kurulu Başkanı Cüneyt Akova,
Kastamonu Tarım İl Müdürü Osman
Yaman ve Köy-Koop’a bağlı kooperatiflerin başkan ve temsilcileri ile
vatandaşlar katıldı.
Toplantıda Köy-Koop’un faaliyetleri ve 2013 yılında yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Köy-Koop
Başkanı Erol Akar, süt pazarlama
çalışmaları kapsamında önceliği soğuk zincirin oluşturulmasına
verdiklerini ve 31 bölgede 143 tonu
aşkın kapasiteye ulaştırdıklarını
belirterek şunları söyledi, “2013 yılında Anaç Sığır Desteklemesinde
215 kooperatifin 4 milyon 117 bin
350 lira, Süt Desteklemesinden is
170 kooperatifin 1 milyon 325 bin
135 lira katkı alındı.”
Orman Bakanlığı’nca son yıllarda
uygulanan orman politikalarının orman köylüsü ve kooperatiflere son
derece olumsuz yansımaları olduğunu ifade eden Akar, “Dikili satışın
orman köylüsünün mağdur edilmesinin yanında yerel ekonomilere de
ciddi zararlar veriyor. 6831 sayılı
Orman Kanunu’nun 34 ve 40’ıncı
maddelerinde bazı değişikliklere gidilmesi ile ilgili yasa tasarısı hazırlanıyor. Bu tasarının onaylanması
halinde orman köylüsüne verilen
tüm hakların ortadan kaldırılması
söz konusudur. Bürokrasinin ve siyasetin orman köylüsüne ve kooperatiflerine bakış açısının değişmesi
gerektiğine inanıyoruz. 2013 yılı faaliyet dönemini 638 bin 154 lira ile
kapattık.” diye konuştu.
Toplantı sonunda birlikteki görevlerinden ayrılan Ahmet Tutoğlu ile
Esin Emiroğlu’na kooperatife uzun
yıllar vermiş oldukları hizmetlerinden dolayı plaketleri verildi.
Denizli Hay-Koop Genel
Kurulunu Yaptı
»» Köy-Koop Merkez Birliğine Bağlı Denizli Hay-Koop
Bölge Birliği 24 Haziran 2014 tarihinde Mali Genel
Kurulunu yaptı.
Hayvancılık kooperatifleri
Denizli Bölge Birliğinin
2013 Olağan Genel Kurulu
çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleşti.
Genel kurula; Denizli İl
Tarım Müdür Yardımcısı
Mehmet Atmaca, Kırsal
Kalkınma ve Örgütlenme
Şube Müdürü Ferruh Bacanlı, Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Ali Uzakgider, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı
İsmail Topaloğlu, 200 kooperatif ortağı ve çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleşti.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Bölge Birlik Başkanı Mehmet
Varol, “ Denizli Tarım ve hayvancılık konusunda hep önde bir il oldu.
Biz hayvancılık kooperatifi olarak
hayvancılık alanındaki sıkıntıları en
aza indirmek için çalışıyoruz. Bizim
yanımızda yer alan bütün birliklerde
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
Genel Kurulu Yapıldı
»» Genel Kurul, 27 Haziran 2014 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Genel Kurulun açılış konuşmasında,
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
Genel Başkanı Muammer Niksarlı, “10 yıldan bu yana AB ülkelerinin hükümetleri kooperatifçiliğe
karşı bir duruş sergiliyorlar. Son
yıllarda Japonya’da tarım kooperatiflerine müthiş bir karşı hareket
başladı. Bu karşı hareketin karşısında ICA’ye bağlı diğer üyeler biraz çekindi, ürktü. Sebebi şudur.
Eğer Japonyadaki bu karşı hareket
tutarsa, bu hareketin Kore’ye Çin’e
ve diğer ülkelere de yayılır düşüncesiyle bir tavır koyma kararı aldı.
Bu konuda ICA Japonya hükümeti
nezninde çalışmalar yapıyor. Sorun
henüz sona yaklaşsa da çözülmüş
değil. Nasıl ki, dünyanın her hangi bir yerinde, kooperatiflerle ilgili
bir olay olduğu zaman, olayı ciddi
tahlil edebilecek ülke kooperatifleri
silsile kendi ülkelerine de gelir diye
korkuyorlarsa, biz de ülkemizde
her hangi bir noktada, hangi cinsten olursa olsun bir kooperatifin
yaptığı hatanın hepimize fatura
edileceğini unutmamamız gerekiyor. Son yıllarda şunu gördüm.
Bizim çok fazla iğneyi kendimize
batırmamız lazım. Biz malesef çok
fazla çuvaldız kullandık. Bundan da
bir sonuç alamayacağımızı gördük.
Yani şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Hep çözümü
başkalarında, siyasi partilerde, ilgili
genel müdürlüklerden bekleyen bir
kooperatifçilik olamaz. Kooperatifçiliğin özü herşeyi devletten beklememek esasına dayanır. İhtiyaç sahipleri bir araya gelir, ihtiyaçlarını
gidermeye çalışır, birlikten güç doğar diye bu gücü kullanırlar. Ama
bu güç yeterli olmadığı zaman da
devletin, devlet gibi davranmasını
talep ederler. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği olarak çalışma ağırlığımız birlikletiliğimiz korumaya
çalışmak olmuştur.” diye konuştu.
Başbakanın açıkladığı Türkiye Koooperatifçilik Strateji Belgesi’nin 4
yıllık sabırlı bir çalışmanın sonucu olduğunu belirterek, çalışmaya
emeği geçen herkese teşekkür eden
Niksarlı “Yine bu sabrı Türkiye’de
kooperatiflerin dirilmesi, belli bir
noktaya ulaşarak, güç haline gelmesi için kullanmak zorundayız. Ben
bu sorunları aşacağımıza inanıyorum. ICA 2015 yılında Türkiye’de
97 ülkeden, 1000 temsilcinin katılacağı bir toplantı düzenleyecek.
Dünyanın her yerinde bu tür toplantıların açılışlarını Cumhurbaşkanları veya Başbakanlar yapar.
Eğer Türkiye’de yapılacak olan
bu toplantının açılışını, Cumhurbaşkanımıza veya Başbakanımıza
yaptırabilirsek, siyaset ve basın
arenasında farkındalık yaratarak,
varlığımız hissettirebiliriz. Bu çalışmaları Milli Birlik olarak yapmaya
gayeret edeceğiz.” diye konuştu.
Geçtiğimiz aylarda, Japonya
Tarımsal Kooperatifler Merkez
Birliği JA-ZENCHU’nun Başkan
Yardımcısı Mitsuo Murakami, Japon Hükümetinin tarımsal reform
programı adı altında tarımsal kooperatiflerin de içinde bulunduğu
tüm tarımsal örgütleri sermaye
şirketlerine dönüştürmeyi amaçladığını söyleyerek, bu kötü gidişin
durdurulması için hem ICA’dan
hem de tüm dünya kooperatiflerinden destek istemişti.
Divan Başkanlığını, Abdulkadir
Akgül, Divan Başkan Yardımcılıklarını Ramazan Özkaya ile Mehmet
Abidinoğlu, Katip Üyeliklere Nihat
Sözen ile Ömer Gümüş’ten oluştu.
Yapılan seçimlerinde;
Başkanlar Kurulu; Muammer
NİKSARLI Genel Başkan, Abdulkadir AKGÜL, Mehmet ABİDİNOĞLU, Ramazan ÖZKAYA, İlhami
TEKE Genel Başkan Yardımcıları
olarak belirlendi.
Yönetim Kurulu ise şu şekilde
oluştu: Bahri ŞARLI -TESKOMB,
Cafer YÜKSEL Or-Koop, Sabri
ÖZGÜN Or-Koop, Necat BUĞDACİ Tarım Kredi Koop.Mer.Birliği,
Yakup YILDIZ Köy-Koop, Erdoğan YILDIZ Köy-Koop, S. Nihat
SÖZEN Türkkonut, H. Mehmet
AKSOY Türkkent, Kemal YILMAZ
Sür-Koop, Yakup ESEN Tükobirlik,
Ahmet DAĞ Tükobirlik, Mehmet
ÖZKURNAZ Tarım Koop, Ahmet
ERKEN Tarım Koop, Cemil OK,
Tüm Mot.Taş.Koop.Mer.Birl., İhsan TEMEL Tüm Mot.Taş.Koop.
Mer.Birliği, A. Halis UYSAL, T.
Sulama Koop. Mer.Birliği, Hüseyin
YAVUZ, T. Sulama Koop. Mer.Birliği Fazlı YILMAZ, Mar.Bl.Küç.San.
Sit.Ya.Koop.Mr.B., Recep KONUK
Pankobirlik, Ali ÜNAL Ecza-Koop.
Denetleme Kurulu’nda ise, Tahsin Bekir YAZICI TESKOMB, M.
Muhittin BIYIKOĞLU Pankobirlik,
M. Sait YÜCEL Eczakoop yer aldı.
Isparta Tarım Kooperatifleri Birliği Genel
Kurulunu Yaptı
»» Köy-Koop Merkez Birliğine Bağlı Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birliği
30 Haziran 2014 tarihinde ‘2013 Yılı Mali Genel Kurulu’nu yaptı.
tarım ve hayvancılığın gelişmesi konusunda büyük çalışmalar yapılıyor.
Ülkemizde hayvancılık yapmak gerçekten zor. Biz üreticiler bu zorluk
içinde üretim yapmaya çalışıyoruz.
İlimizde tarım ve hayvancılık konusunda güç birliği yapmak için bir
platform kurduk. Bu platform tarım
ve hayvancılık alanındaki sıkıntıları
hemen tespit edip çözmek için çalışıyoruz.” diye konuştu.
Konukların konuşmalarının ardından Birliğin 2013 yılı Faaliyet Raporu ortaklar tarafından onaylandı.
Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Konuk Evi’nde gerçekleşen Genel Kurul’a Isparta İl Gıda Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüğü, Kırsal
Kalkınma Şube Müdürü Ayhan Yaman, kooperatif ortakları ve davetliler katıldı.
Genel Kurul’da Divan Başkanlığını; Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Başkan Yardımcılığını
Lokman Kumcu, Katip Üyelikleri;
Şenol Demirtaş ve Durmuş Tunçbilek, Oy Tasnifçiliklerini ise Adil
Özdemir ve Halil Akkulak yaptı.
Aile Çiftçiliğinin Temeli
Kooperatiflerdir
Genel Kurul’un açılışında bir konuşma yapan Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birlik Başkanı M.
Barış Aydın, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerde 500 milyonun üzerinde ailenin çiftçilikle geçimini
sağladığına dikkat çekerek, bu ailelerin ürettikleri ürünlerin milyarlarca kişinin gıda ihtiyacının karşılanmasını sağladığını, kalkınmakta
olan ülkelerin pek çoğunda tarım
üretiminin yüzde 80’inin aile çiftçiliği sayesinde gerçekleştirildiğini
ifade etti. Aydın, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği yılı aracılığıyla çiftçi ailelerin ve
küçük çiftçilerin öneminin vurgulanması ve bu kesimin küresel açlık
ve yoksullukla mücadele, gıda ve
beslenme güvenliğinin sağlanması,
gelir kaynaklarının artırılması, doğal kaynakların ve çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın
tesisi gibi hayati konulardaki katkı-
larının, uluslararası topluluğun dikkatinin çekilmesi amaçlandı. İşte bu
noktada kooperatiflerin ve kooperatifçiliğin önemi birkere daha ortaya
çıkmış oldu. Dünyada yaşanan son
ekonomik krizde kooperatif örgütlenmesinin gerçek manada güçlü
olduğu ülkeler, krizi en az yaşayanlar olmuştur. Sürdürülebilir tarımın
vazgeçilmez temel taşı kooperatiflerdir, aile çiftçiliğinin temeli de kooperatiflerdir.” diye konuştu.
Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birliğin 2013 yılı faaliyetlerinin
ortaklarca onaylanmasından sonra
Genel Kurul sona erdi.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
GÜNDEM
‘İklim Değişikliği ve Tarım-Çevre
Etikileşimi’ Paneli Düzenlendi
»» TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından 23 Haziran
2014 Pazartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi`nde "İklim
Değişikliği-Tarım-Çevre Etkileşimi" Paneli düzenlendi.
Panelin açılışında, tarımda bu yıl üst
üste pekçok olumsuzluklar yaşandığını, kuraklığın ardından don,
dolu ve sel felaketiyle, yağışlardaki
azalma nedeniyle bu yıl buğday ve
arpa üretiminde yüzde 15 civarında
düşüş beklendiğini belirten Ziraat
Mühendisleri Odası Genel Başkanı
Özden Güngör, “Mera ve otlaklarda
verimde azalma ve saman miktarında da olumsuz etkilenme sonucu hayvancılık açısından da sıkıntılı bir dönem yaşanacağı tahmin
edilmektedir. Don ve dolu nedeniyle de
özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde fındık, kayısı, elma,
kiraz, kivi, çay bahçelerinde zararlar oluşmuştur. Tarımsal üretiminin yüzde 80’i
oranında yağışlara bağlı olan Türkiye’de,
kuraklık halen tarım sigortası kapsamı dışındadır. Tarımda gelir düşüklüğü, ithalat
bağımlılığı, kuraklık ve çölleşme tarımın
kaderi olmamalıdır.” dedi.
Kuraklığın ve don zararının tazmini için
uygun önlemler geliştirilerek, üreticinin
mağduriyetinin giderilmesinin gerketiğini belirten Güngör, “Tüm bu yaşananların
ardından; 2,5 milyon ton buğday, 1 milyon
ton arpa, 500 bin ton mısır ve 200 bin ton
pirinç olmak üzere toplam 4,2 milyon ton
tahıl ithalatı için TMO’ne yetki verildi. Ülkemizde ekilen tarım alanları son 10 yıllık
süreçte 2,8 milyon hektar küçülmüştür.
Bu alan Belçika’nın toplam yüz ölçümüne
yakın bir alandır. Meteorolojik olaylar nedeniyle tarımsal üretimdeki açık elbette ki
ithalat yoluyla kapatılmalıdır. Ancak tarım
arazilerinin, tarım dışı amaçlara tahsis edilerek yok edilmesi, tarım politikaları nedeniyle çiftçinin üretimden vazgeçerek tarım
arazilerini boş bırakmaları ya da var olan
suyun tarımsal üretimle buluşturulamaması, büyük bir sorundur. Coğrafyamızda
yetişmesi uygun olan ürünlerde ülkemizin
öncelikle kendine yeterliliğini hedefleyen
tarım politikalarının uygulanması gerekmektedir” dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr.
Levent Şaylan "İklim Değişikliği – Tarım
Etkileşimi" ve Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Aykut Çoban " İklim Değişikliği Çevre Politika Etkileşimi" konu başlıklı sunum gerçekleştirdiler.
ZMO Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent
Gülçubuk tarafından yönetilen panelde,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanı Bekir
Engürülü İklim Değişikliğine Karşı GTHB
Stratejisi, Aksaray Üniversitesi’nden Doç.
Dr. Alptekin Karagöz İklim Değişikliği ve
Bitkisel Üretim, Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Zootekni Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gürsel Dellal
İklim Değişikliği ve Hayvancılık, ve Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlkay Dellal İklim
Değişikliğinin Ekonomik Etkileri konularında konuşmacı
olarak yer aldılar.
İlgiyle izlenen panel ‘Günün
Değerlendirmesi’ bölümünde
TEMA Vakfı Temsilcisi Mahir
Gürbüz’ün yaptığı konuşma ile
son buldu.
TBMM’ye Gönderilen Yasa Tasarısı
İle Zeytin Bahçeleri, Enerji ve
Maden Yatırımlarına Açılacak
»» Yeni hazırlanan, ‘Zeytinliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’ ile
zeytinlik alanlara en az 3 kilometre mesafede yatırım sınırı kaldırılıyor.
Buna göre zentinlik bahçelerine, ‘Jeotermal,
ilgili bakanlıkça kamu
yararı alınmış madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik
yatırımlar, petrol ve
doğalgaz işletme faaliyetleri, savunmaya
yönelik stratejik ihtiyaçlar, kamu yararı
gözetilerek! yol altyapı ve üst yapı faaliyetlerinde bulunacak
yatırımlar için’ yatırım yapılmasına Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı izin
verecek. Bakanlık gerektiğinde
bu yetkisini valiliklere devredebilecek. Vali başkanlığında
dokuz kişiden oluşan kurul bu
yetkiyi kullanabilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından, 3 Nisan
2012 tarihli Resmi Gazete‘de
yayımlanan Yönetmelik ile Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin
Aşılattırılmasına Dair Yönet-
melikte değişikliğe gidilmişti.
Yapılan değişiklik, zeytinyağı
fabrikası hariç hiçbir tesis yapımına izin verilmeyen zeytinlik
alanlarda; jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
kamu yararı kararı alınmış
plan ve yatırımlar, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı
elektrik üretim tesisleri, kamu
yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, petrol ve doğal
gaz arama ve işletme faaliyetleri ile savunmaya yönelik strate-
Bahçeniz için
en iyi seçim!
Terör Tavuk ve Yumurtanın
Yolunu da Kesti
»» Irak’taki son aylarda yaşanan terör olayları kanatlı
sektörü için can simidi olan pazarı tehdit ediyor.
Beyaz et ve yumurta ihracatının yüzde
80′inini Irak’a yapan kanatlı sektörü, ihracatın tamamen durmasından
endişe duyuyor. Ege Su Ürünleri ve
Hayvansal Mamüller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bedri Girit, Irak’taki gelişmelerin
sektörde, hem beyaz et hem de yumurtada Türkiye’nin ana ihracat pazarı olan Irak’a sevkiyatın durmasının
sektörü olumsuz etkileyeceğini belirtti. Türkiye’nin Irak pazarındaki hakimiyeti sayesinde yumurta ihracatında
dünya ikincisi olduğunu vurgulayan
Girit, “Kuzey Irak’taki toptancılar, güneye mal gönderemedikleri için alımlarını durdurdu. İhracat tamamen
durmuş değil ama büyük sıktı var.
İhracatın önünde ticari bir engel yok.
Güvenlik sıkıntısı var. Onlar sipariş
verdikleri malları çekemiyorlar” dedi.
Kanatlı Tanıtım Grubu (KTG) Başkan
Yardımcısı Derya Pala, Irak pazarını
kaybetme şıkkını akıllarına bile getirmek istemediklerini söyledi. Kanatlı
sektörünün en önemli pazarları olan
Irak’ta, IŞİD’in Musul kentini kontrol
altına almasıyla güneye giden yolların kapandığını ve sevkiyatın durduğunu vurguladı.
TÜİK verilerinden derlediği bilgilere
göre, Türkiye’den Irak’a, 2010 yılında 6 milyar dolar, 2011′de 8.3 milyar
dolar, 2012′de 10.82 milyar dolar,
2013′te ise 11.95 milyar dolar ihracat
yapıldı. Türkiye, Almanya’dan sonra
en büyük ihracat pazarı olan Irak’a,
hububat ve bakliyattan demir çeliğe,
elektronik alet ve makineden bitkisel
yağlara her kalemde mal satıyor.
Türkiye, geçen yıl yaptığı 626 milyon 913 bin dolarlık beyaz et ihracatının 440 milyon 330 bin dolarlık
kısmı ile 406 milyon 711 bin dolarlık
yumurta ihracatının 372 milyon 767
bin dolarlık bölümü Irak’a gerçekleşti. Türkiye’den Irak’a geçen yıl 4
milyar 141 milyon 51 bin 602 adet,
bu yıl 1 Ocak-15 Haziran tarihlerinde ise 2 milyar 88 milyon 184 bin
716 adet yumurta ihraç edildi.
Frutteto 3 Classic
Bahçe profesyonelleri için en iyi tercih!
SDF Euro III, 3 ve 4 silindirli, turbo intercooler motor ile, 62 HP’ den 96 HP
ye kadar güç seçeneği, 30+15 vites, 540- 540 ECO - 1000 devir PTO, yüksek
manevra kabiliyeti ve ideal ölçüleri ile bahçeler Frutteto ile daha verimli olacak.
Orjinal yağları ve soğutucuları kullanmanız tavsiye edilir.
SAME, bir
same-tractors.com
7
markasıdır.
jik ihtiyaçlara yönelik
tesisler yapılabilmesini içeriyordu. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı
ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında
Kanuna açıkça aykırı
olan yönetmelik değişikliğine karşı ZMO,
Peyzaj Mimarları Odası ve çeşitli STK tarafından açılan davalar
neticesinde, Danıştay
yürütmenin durdurulması kararını vermişti.
Tasarının bu haliyle kanunlaşması, tarım alanlarının amaç
dışı kullanımı ve HES‘ler ile
talan edilen, yok edilen toprak
ve su kaynaklarına, zeytinlik
alanlar da eklenmiş olacak.
Sektör temsilcileri bakanlıkları sağduyuya davet ederek,
Meclis’in yasayı onaylaması
halinde sonun başlangıcı olacağı, zeytinlik alanların talana
uğrayacağı değerlendirmesinde bulunuyorlar.
8
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
Tarım Ürünlerinin İhracatının En
Fazla Yapıldığı Ülke Irak
DAP, GAP, KOP, DOKAP Projeleri Kapsamında 35
İlde Hayvancılığa Destek Geliyor
»» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı
İbrahim Yetkin, tarım ürünleri ihracatının en fazla
yapıldığı ülkenin Irak olduğunu, Bölgede barışın
sağlanması tarım sektörünü de doğrudan etkilediğini,
İhracatta yaşanan sorunların iç piyasada da dengeleri
bozarak istikrarsızlığa neden olduğunu belirtti.
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Doğu Anadolu Projesi (DAP), Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) ve Doğu Karadeniz Projesi
(DOKAP) kapsamında yeni başlattığı uygulama ve desteklerine Erzurum’dan başladı.
Yetkin, açıklamasında, TÜİK verilerine göre, bu yılın ilk 4 ayında yapılan
toplam 6 milyar dolarlık tarımsal ihracatın yüzde 21'inin Irak'a yapıldığını ifade etti.
Irak'a yapılan ihracatın 1.2 milyar
dolar olduğuna dikkati çeken Yetkin,
geçen yıl yapılan toplam 16.9 milyar
dolarlık tarımsal ihracatın yaklaşık
yüzde 21'i olan 3,5 milyar dolarlık
kısmının Irak'a yapıldığını belirten
Yetkin; "Bu da bize Irak'ın tarımsal
ihracat açısından ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. Bölgede
barışın sağlanması tarım sektörünü
de doğrudan etkilemektedir. İhracatta yaşanan sorunlar iç piyasada
da dengeleri bozarak istikrarsızlığa
neden olmaktadır. Örneğin Irak'a
yumurta ihracatı yapıldığında iç pi-
yasada fiyatlar belli düzeyde tutulmaktadır. Ancak ihracat kesildiğinde
iç piyasada fiyatlar çok düştüğü için
üretici büyük bir zarara uğramaktadır. Sektörde çok ciddi sıkıntılar yaşanmakta ve beyaz et sektörü büyük
zarara uğramaktadır." dedi.
Sığır Cinsi Hayvanların
İzlenmesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapıldı
»» Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve
İzlenmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Yönetmeliğe göre, sığır cinsi hayvanların tanımlanması doğumundan
itibaren en geç 3 ay içinde, ancak 3
aydan önce hayvan doğduğu işletmeyi terk edecekse işletmeyi terk
etmesinden önce gerçekleştirilecek.
Yönetmelikteki, ''Hayvan pasaportu’
nun tanımı, ''Bakanlıkça belirlenen
hayvana ait bilgileri içeren il/ilçe
müdürlüğü veya yetkilendirilmiş kurum veya kuruluş tarafından düzenlenen imzalı belge'' şeklinde yeniden
düzenlendi.
Hayvan sahibi, işletmesine ve
işletmesinden yapılan sığır cinsi hayvan hareketlerini 7 gün
içinde, bu hayvanların doğumlarını, ölümlerini, işletmede
zorunlu kesimlerini, yetiştiricinin kendisine ve işletmesine ait
bilgilerini 30 gün içinde ilgili
il/ilçe müdürlüğüne bildirecek.
Bakan Eker hedefleri sıralarken de;
Küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin fiziki altyapılarının iyileştirileceğini, mevcut hayvanların ıslah
edileceğini, bölgedeki mera potansiyelinin en iyi bir şekilde değerlendirileceğini ve böylece et yönü
ön planda olan hayvancılığın geliştirileceğini ifade etti. Hayvansal
üretimde kırsal istihdama verilen
önemin artırılacağını belirten Bakan Eker, 2018 yılına kadar devam
TL ilave destekten faydalanacaktır.
Yetiştiricilerin desteğe erişimini
kolaylaştırmak için amacıyla başvuruda ölçek ve birlik üyelik şartı
aranmayacaktır"dedi.
Hibe projeleri ve
uygulanan desteklerden
faydalanacak iller şunlar:
edecek projelerle bölgesel üretim
modellerini ön planda tuttuklarını
ifade etti.
Büyükbaşta 10-50 baş anaç kapasiteli, küçükbaş hayvancılıkta ise
100-200 baş anaç kapasiteli ahır ve
ağılların tadilatı veya yeniden yapımında inşaat yatırımlarının yüzde
50′sini, büyükbaş hayvancılık işletmelerine, etçi veya kombine ırk damızlık boğa alımında yüzde 80 hibe
desteği sağlayacaklarını ve bölgede
anaç hayvan başına 570 TL yeni
destek verileceğini söyleyen Eker;
“Tabii veya suni tohumlama ile etçi
veya kombine tohum kullanan ve
ön soy kütüğüne kayıtlı; anaç hayvan başına 350 TL, doğacak Buzağı
için ise 150 TL olmak üzere toplam
500 TL destek veriyoruz. Ayrıca
yetiştirici soy kütüğüne üye ise 70
Doğu Anadolu Projesi kapsamında;
Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Hakkâri,
Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli
ve Van illeri,
Güney Doğu Anadolu Projesi kapsamında; Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin,
Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illeri,
Konya Ovası Projesi kapsamında;
Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray
Doğu Karadeniz Projesi kapsamında; Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Bayburt ve Gümüşhane.
Bu illerdeki küçük ve orta ölçekli
aile işletmelerinin desteklemelerden faydalanabilmeleri için Gıda
Tarım ve Hayvancılık İl/İlçe Müdürlüklerine müracaat etmeleri yeterli olacak.
Türk Gıda Kodeksi Salça ve Püre
Tebliği yayımlandı
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın “Türk Gıda Kodeksi Salça ve Püre
Tebliği” Resmi Gazete'de yayımlandı.
Herhangi bir nedenle bu yönetmelik
hükümlerine uygun olarak gerekli
bildirimleri yapılmayan sığır cinsi
hayvanların hareket, ölüm, kesim,
işletmede zorunlu kesimleri ile yetiştiricinin kendisine ve işletmesine ait
bilgiler, yönetmelikte belirtilen bildirim süresine bakılmaksızın 31 Aralık
2014 tarihine kadar güncellenecek.
Hububat ve Baklagil Fark
Ödemesi
»» Tebliği 17.06.2014 tarih ve 29033 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak 1 Ocak 2014 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Türkiye Tarım Havzaları Üretim
ve Destekleme Modeline göre 2014
yılı ürünü Yağlı Tohumlu Bitkiler,
Hububat ve Baklagil Fark Ödemesi
Desteğine İlişkin Uygulama Esasları ile ilgili 2014/25 no’lu tebliğiye
göre fark ödemesi desteğinden faydalanmak isteyen üreticilerin başvuru başlangıç tarihi 01/10/2014,
son başvuru tarihi ise kütlü pamuk,
yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve aspir için 01/04/2015; dane
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Karadeniz
ve Konya Ovası Projesi kapsamında
yer alan 35 ili, ülkemizin kırmızı et
arzının karşılanmasında en önemli
girdi olan, besi materyali üretimi
için hibe desteği kapsamına aldıklarını açıkladı.
Bakan Eker, Özellikle küçük ve orta
ölçekli aile işletmelerimize önemli hayvancılık destekleri sağlamak
suretiyle, kırsal istihdamı ve çiftçi
gelirini daha fazla artırmayı hedeflediklerini söyleyerek, projelerle
bölgedeki yetiştiricilerin gelir düzeyini yükselterek bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldırmayı
arzuladıklarını dile getirdi.
mısır, buğday, arpa, çavdar, tritikale, yulaf, çeltik, kuru fasulye nohut
ve mercimek için fatura başlangıç
tarihi 01/05/2014, son başvuru tarihi 30/04/2015. Bu tarihten sonraki
başvurular kabul edilmeyecek.
Türk Gıda Kodeksi Salça ve Püre Tebliği, domates salçası, domates püresi, biber salçası ve biber püresini
kapsayacak; ketçap, domates sosu
ve benzeri domates ürünleri ile biberin doğal bileşenlerinin tat ve
aromasını değiştirecek baharat, soğan, sirke gibi bileşenleri içerecek
şekilde çeşnilendirilmiş biber sosu
ve benzeri biber ürünlerini kapsamayacak.
Ürünler için ambalaj
doldurma oranı yüzde
90'dan az olmayacak
Tebliğe göre, domates salçası, domates püresi, biber salçası ve biber
püresi kendine has renk, tat ve kokuda olacak, yabancı tat ve kokuda
olmaz, yabancı madde içermeyecek. Tebliğ kapsamındaki ürünler
için ambalaj doldurma oranı, yüzde
90'dan az olamayacak. Ürünlerde
hammaddenin doğasından gelen
tuz miktarı, toplam kuru maddede kütlece yüzde 3'ü geçemeyecek.
Tebliğ kapsamında yer alan ürünlerde tuz miktarı, hammaddenin
doğasından gelen tuz miktarı da
dâhil olmak üzere toplam kuru
maddede kütlece yüzde 5'i geçemeyecek. Ürünler birbirleri ile karıştırılarak piyasaya arz edilmeyecek.
Tebliğe göre, ürünlere aroma verici ve aroma verme özelliği taşıyan
gıda bileşenleri ilave edilmeyecek.
Ürünlerde uygun ambalaj malzemeleri kullanılacak. Aynı zamanda
ürünler hazır ambalajlı olarak piyasaya arz edilecek.
Ürünlerin etiketlerinde
sos, domates sosu, biber
sosu gibi ürün isimleri yer
almayacak
Domates salçası, domates püresi,
biber salçası ve biber püresi etiketlerinde tüketiciyi yanıltacak şekilde sos, domates sosu, biber sosu
gibi ürün isimleri yer almayacak.
Domates sosu olarak adlandırılan
ürünlerin etiketlerinde bu ürünle-
rin domates salçası ya da püresi olduğu izlenimini verecek domates ve
benzeri resimler ile biber sosu olarak adlandırılan ürünlerin etiketlerinde bu ürünlerin biber salçası ya
da püresi olduğu izlenimini verecek
biber ve benzeri resimler yer almayacak. Domates salçası ve biber
salçası etiketlerinde diğer ürünlere
üstünlük sağlayacak şekilde özel,
geleneksel, yöresel, ev tipi, köy tipi
gibi ifadeler kullanılmayacak.
Tebliğe aykırı
davrananalar hakkında
idari yaptırım uygulanacak
Biber salçasına ait ürün etiketi
üzerinde, salçanın acı ya da tatlı
olduğu ürün adı ile aynı görüş alanında olacak şekilde belirtilecek.
Tebliğ kapsamında yer alan ürünlere hammaddenin doğasından gelen tuz hariç olmak üzere dışarıdan
tuz ilave edilmemesi halinde, ürün
etiketlerinde ürün adı ile aynı görüş
alanında “ilave tuz içermez” ifadesi
yer alacak.
Tebliğe aykırı davrananlar hakkında Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun ilgili
maddelerine göre idari yaptırım
uygulanacak. Tebliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda
işletmecileri 1 Ocak 2015 tarihine
kadar Tebliğ hükümlerine uymak
zorunda olacak. Tebliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda
işletmecileri tarafından piyasaya
arz edilen bu Tebliğ kapsamındaki
ürünler 1 Temmuz 2016 tarihine
kadar piyasada bulunabilecek. Tebliğ 14 Haziran 2014 tarihi itibariyle
yürürlüğe girdi.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
GÜNDEM
9
Arazi Kanununda Değişiklik 2014 Uluslararası Aile Çiftliği Yılı
»» Yeni kanun bazı yaptırımları ve uygulamada
değişiklikleri öngörüyor.
5403 sayılı kanunda değişiklik
yapan 6537 sayılı kanun, 15
Mayıs'tan beri yürürlükte.
Yeni kanun bazı yaptırımları ve uygulamada değişiklikleri öngörüyor. Değişen
arazi kanununa göre artık
ikinci bir arazi alımı ve satımı için tüketici Tarım İl
Müdürlüğü'nden izin almak
zorunda.
Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu'na toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin
sınıflandırılması,
asgari
tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal
arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve
bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal
arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin
çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma
ilkesine uygun olarak planlı kullanımını
sağlayacak usul ve esasları belirlemek
için başvuruluyor.
Tarım arazilerinin mevcut ölçülerinin
korunmaması, miras yoluyla misalen
kardeş sayısına göre önce dörde sonra
ona bölünmesi tarımsal üretimi zedeliyor. Bu bölünmelerin ardından tarım
arazileri işlevlerini yitirebiliyor. Kanunda yapılan değişikliğin amacı, esasen bu
bölünmelerin ardından gerçekleşebilecek değer kaybının önüne geçmek.
8. Maddeye göre, asgari tarımsal arazi
büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından
belirlenecek. Belirlenen asgari büyüklüğe erişmiş tarımsal araziler, bölünemez eşya niteliği kazanmış olacak. Bu
şekilde de tarımsal arazilerin değeri
korunmuş olacak.
Kanunda asgari büyüklük mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri
ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü
altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük olamayacak şekilde düzenlenmiş durumda. Günün koşullarına göre artırma seçeneği de kanun da
belirtiliyor. Ancak belirlenen büyüklüğün altına inilemiyor, pay ve paydaş
adedi artırılamıyor.
Tarım Dışı Kullanım İzni
Verilen Alanlar
İstisnai olarak tarım dışı kullanım izni
verilen alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak ihtiyaçları
olan bitkilerin yetiştiği alanlarda arazi
özellikleri nedeniyle belirlenen asgari
tarımsal arazi büyüklüğünden daha küçük parsellerin oluşması gerekli olduğu
takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile
daha küçük parseller oluşturulabiliyor.
Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin hesaplanmasında, aynı kişiye ait
ve bakanlıkça aralarında ekonomik bütünlük bulunduğu tespit edilen tarım
arazileri birlikte değerlendirilecek. Yeter gelirli tarımsal arazilerin ekonomik
bütünlüğe sahip olmayan kısımları bakanlığın izni ile satılabilecek.
Kanun, mümkün oldukça arazinin tek
kişide toplanmasını amaçlıyor.Bu kapsamda miras kalan tarımsal arazi ve
yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin devri esas alınıyor. Tek bir mirasçıya mülkiyetin devri öngörülüyor.
Devir Davası Açılabilir
Mirasçılar arasında anlaşma sağlanması hâlinde, mülkiyeti devir işlemleri
mirasın açılmasından itibaren bir yıl
içinde tamamlanabiliyor. Tamamlanmadığı takdirde her bir mirasçı dava
açıp devir isteme hakkına sahip.
Çalıştay’ı Düzenlendi
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü`nün (FAO) düzenlediği ‘2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı` çalıştayın
açılışı 12 Haziran 2014 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Davanın açılmaması hâlinde, Yeter
gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin bir
yıllık sürede devredilmediğinin kamu
kurum veya kuruluşları ile finans
kurumları tarafından öğrenilmesi
hâlinde, durum, bu kurum veya kuruluşlar tarafından derhâl Bakanlığa bildirebilir. Bakanlık bu Kanun hükümlerinin uygulanması için mirasçılara üç
ay süre veriyor. Verilen süre sonunda
devir olmaması hâlinde, Bakanlık resen veya bildirim üzerine bu yerlerin
istemde bulunan ehil mirasçıya, ehil
mirasçı olmaması durumunda en fazla teklifi veren istekli mirasçıya devri,
aksi hâlde üçüncü kişilere satılması
için ilgili sulh hukuk mahkemesi nezdinde dava açabilir.
Taraflar arasında anlaşma sağlanamamış ve mülkiyetin devri dava kapsamında gerçekleşmişse, sulh hukuk
hâkimi, mülkiyetin devrini uygun bulduğu mirasçıya, diğer mirasçıların miras paylarının bedelini mahkeme veznesine depo etmek üzere süre veriyor.
Belirlenen süreler içinde bedelin depo
edilmemesi ve devir hususunda istekli
başka mirasçı bulunmaması durumunda sulh hukuk hâkimi, tarımsal arazinin veya yeter gelirli tarımsal arazinin
açık artırmayla satılmasına karar verir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus
mülkiyeti kendisine devredilen mirasçıya faiz desteği sağlanmasıdır. Kendisine yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyeti devredilen mirasçılardan, diğer
mirasçıların paylarının karşılığını öz
kaynakları ile ödeyemeyecek durumda
olanların bu ödemeleri gerçekleştirmek için bankalardan kullanacakları
kredilere Bakanlığın ilgili yıl bütçesine
bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak üzere faiz desteği verilebilir.
Verilecek kredi miktarı diğer mirasçıların payları karşılığı tutarın toplamından fazla olamaz.
Kanunun 8/E maddesi taşınırların
devri konusunda arazi mülkiyeti kendisine devredilen kişiye çok önemli bir
hak tanımaktadır.Yeter gelirli tarımsal
arazi mülkiyeti kendisine devredilen
kişi, bu araziler için zorunlu olan araç,
gereç ve hayvanların mülkiyetinin gerçek değerleri üzerinden kendisine devredilmesini isteyebilir.
Mirasçılar arasında limited şirket kurulması hâlinde yeter gelirli tarımsal
araziler için gerekli olan taşınırlar da
şirket malvarlığına dâhil ediliyor.
Yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyen
ve buna ehil tek mirasçı olduğu anlaşılan mirasçının bu konudaki istem
hakkı, ölüme bağlı tasarrufla ortadan
kaldırılamıyor.
Kanun sınırdaş tarımsal arazi sahiplerine yasal önalım hakkı tanıyor. Tarımsal arazilerin satılması hâlinde sınırdaş
tarımsal arazi malikleri önalım hakkına sahip oluyor. Birden fazla sınırdaş
olması durumunda hâkim, tarımsal
bütünlük arz eden sınırdaş arazi malikine mülkiyetin devrini uygun görüyor.
​2014 Uluslararası Aile Çiftliği Yılı
Çalıştay’ının açılış töreninde
Tarım yapmanın tek gayesinin
“para kazanmak” olması halinde spekülasyon riski oluşabileceğini vurgulayan Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
spekülasyonların şu anda dünya
çapında bir milyara yaklaşan aç
insan sayısının daha da artmasına
katkı sağladığını, bunun en önemli sigortalarından birisi olan aile
çiftçiliğinin sürdürülebilirliğinin
sağlanması gerekliliğine vurgu
yaptı.
“Dünyada 500 milyona
yakın aile çiftliği var”
Bakan Eker, “Dünyada 570 milyon
tarımsal işletme var, bir manada
570 milyon çiftlik var. Bunun 500
milyonu aile işletmesi. Demek ki
bütün dünyada profesyonel manada, başkaları için büyük ölçekli çiftlik sayısı 70 milyon. Geride
500 milyon var. Hala büyük kısım
orada. O halde büyük kısmın üretimini verimli sürdürebilmesi için
gerekli şartların oluşturulması lazım. 2014 Aile Çiftçiliğin esası bu.
Bunun üzerinde tekrar tekrar düşüneceğiz” diye konuştu.
Eker, ayrıca çiftçilerin kooperatif
kurmalarına yönelik destekleme sistemi oluşturduklarını ve buna çok
büyük kaynak aktarıldığını belirtti.
“Aile çiftçiliği açlığın
ortadan kaldırılması
açısından çok önemli”
FAO Orta Asya Alt Bölge Ofisi Genel Direktörü Mustapha Sinaceur,
işaret etmek için 2014 yılının “Aile
Çiftçiliği” yılı olarak ilan edildiğini söyledi. Aile çiftçiliği ve küçük
aile çiftçiliğinin gıda güvenliğinin
sağlanması ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasında oynayacağı
rolü takdir ettiklerini ifade eden
Sinaceur, “Aile çiftçiliği geçmişte
çözülmesi gereken bir sorun olarak görülüyordu. Bu değiştirilmesi gereken bir unsur. Onlar aslında
kalkınma için çözümün bir
parçası” diye konuştu.
“Aile Çiftçiliği Eylem
Planı hazırlanacak”
Tarım Reformu Genel Müdürü
Gürsel Küsek, küçük işletmelerin kayıt atına alınması, finansal
örgütlenmesi ve eğitim gibi ihtiyaçlarının belirleneceği “Aile Çiftçiliği Eylem Planını” kısa sürede
tamamlayacaklarını bildirdi.
Gerçekleşen çalıştayda Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarımı Ekonomisi Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK, "Sosyo-Ekonomik Boyutta
Aile Çiftçiliğinin Önemi" konulu
bir sunum gerçekleştirdi.
Etkinliğin düzenlendiği Otelin
bahçesinde kurulan stantlarda
Aydın, Adana, Çorum, Tekirdağ,
Malatya, Konya, Kars, Van, Trabzon bölgelerindeki üreticilerin yetiştirdiği yöresel ürünler tanıtıldı.
Mazot ve Gübre Desteklemeleri Açıklandı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014 yılında yapılacak tarımsal
desteklemeler kapsamında Çiftçi
Kayıt Sistemine dahil olan çiftçilere mazot, gübre ve toprak analizi
destek ödemesi yapılmasına dair
tebliğ 3 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. En yüksek destek yağlı tohumlu bitkiler
ve endüstri bitkileri için verilecek.
Tebliğe göre; mazot, gübre ve toprak analizi destekleme uygulamasından çiftçilere, üretim yılı içerisinde işledikleri ÇKS’de kayıtlı
tarım arazisi büyüklüğü dikkate
HAL VE GİDİŞ
alınarak mazot, gübre ve toprak
analizi destekleme ödemesi yapılacak. Toplam arazi miktarı 1
dekarın altında olan çiftçilere mazot, gübre ve toprak analizi destekleme ödemesi yapılmayacak.
Bakanlığının duyurduğu ödeme
miktarlarına göre; Peyzaj ve süs
bitkileri, özel çayır, mera ve orman
emvali alanları için dekar başına
3.1 TL mazot, 4.3 TL gübre desteği
verilecek. Hububat, yem bitkileri,
baklagiller, yumru bitkiler, sebze
ve meyve alanları için dekar başına
4.6 TL mazot, 6 TL gübre desteği
verilecek. Yağlı tohumlu bitkiler
ve endüstri bitkileri alanları için
dekar başına 7.5 TL mazot, 7.5 TL
gübre desteği verilecek.
Toprak analizi desteği ise dekar
başına 2,5 TL olarak belirlendi.
Mazot, gübre ve toprak analizi desteğinden faydalanmak isteyen çiftçilerin, 31 Aralık 2014 günü mesai
saati bitimine kadar ilçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık müdürlüklerine, merkez ilçede ise il Gıda, Tarım
ve Hayvancılık müdürlüklerine
başvuru yapmaları gerekiyor.
Sait MUNZUR
10
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Ekonomide Yeni Arayışlar ve Kooperatifler-II
Kuşkular ve Umutlar
»» Umutlar...
Ne yapmalı ? Nasıl Yapmalı ?
Toplumla ekonomiyi uzlaştırmak:
Neden ? Nasıl?
İnisiyatif ile dayanışmayı uzlaştırmak: Niçin ? Nasıl ?
Dayanışma ekonomisinin politik boyutunu olumlamak: Neden ? Nasıl ?
Kooperatif nedir ?
“Bir kooperatif, mülkiyeti kolektif
olan ve yönetimi demokratik olarak
gerçekleştirilen bir girişim aracılığı
ile ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve özlemleri tatmin
etmek için gönüllü olarak bir araya
gelmiş insanların özerk birliğidir.”
Kooperatif girişimin
karakteristikleri
Kooperatif düşünce üç özellik
üzerine dayanır:
Her kooperatif girişim, yerel veya
bölgesel düzeyde ortak bir ihtiyacın
tanımı üzerine kurulur ve onu yanıtlamak için insanları işbirliği yapmayı öngörür;
Kooperatif girişim üyeleri için kar
aramazlar;
Ekonomik demokrasi, kooperatif girişimin organizasyon tarzını belirler
(bir üye-bir oy).
Kooperatif etik:
Erdemlilik, saydamlık, toplumsal
sorumluluk ve özgecilik
Kooperatif değerler:
Dayanışma, eşitlik, hakseverlik, kişisel sorumluluk ve yükümlülük alma,
yardımlaşma, demokrasi.
Kooperatif ilkeler :
Üyelerin ekonomik katılımı, herkese açık ve gönüllülük, demokratik
yönetim, özerklik ve bağımsızlık,
eğitim-formasyon ve enformasyon,
kooperatifler arası işbirliği, topluma
ve çevreye karşı sorumluluk.
Kooperatifçiliğin Düşünsel temeller:
Emeksiz gelir yoktur, aralarında
daha çok değerler vardır, devrim
işçi sınıfıyla yapılır, sanayide daha
fazla değer yaratılır, insanın insan
tarafından sömürülmesi, işçilerin
ve tüketicilerin ezilmişliği, bir ulusun gerçek zenginliği sadece parasal
varlıklar değildir, emek ve tüketim
gerçek zenginliğin temel öğeleridir .
Kooperatiflerin Sosyoekonomik Boyutu
ganizasyonlar ile işbirliğini daha sıklıkla tercihi ve daha düzenli pazarlar
üzerinde genel çıkar faaliyetlerini
geliştiren öteki gruplar” (Monzon
Campos, 1999, p. 183).
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
Genellikle gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik hareketi de gelişmiştir.
Özellikle AB ülkelerinde kooperatif
sektör ekonominin önemli bir sektörü olarak kabul edilmekte, özellikle
tarım politikalarının uygulanması
kooperatifler üzerinden hayata geçirilmektedir.
Dünyada, kooperatif
üye sayısı 1(bir) miyara
ulaşmıştır. Çokuluslu
şirketlerden % 20 daha
fazla istihdam yaratan
kooperatiflerin istihdam
ettiği insan sayısı 100
milyonu aşmıştır.
Uluslararası tanınmamaya
doğru uzun bir yürüyüş
• 1983: AB Parlamentosunda Mir raporunun kabulü;
• 1992: BMÖ’nün Temmuz ayının
ilk cumartesi gününü Uluslararası
Kooperatifler Günü ilan etmesi;
• 2002 : ILO’nun Tavsiye 193 Kararı;
• 2004 : İLO ve ICA arasında Milenyumun amaçlarına katkıda bulunabilecek bir Kooperatif Gündem oluşturma anlaşması imzalanması;
• 2009 : BMÖ’nün 2012 yılını UKY
ilan etmesi;
• 2012: Bütün dünya ülkelerinde Uluslar arası Kooperatifler Yılı
(UKY) kutlamaları.
• 2012 : 1. Uluslararası Kooperatifler
Zirvesi toplandı;
• 2012 : ICA Genel Kurulu’nda “World
Co-operative Monitor” ve “Blueprint for a co-operative decade: 20112020” projeleri devreye sokuldu;
• Ekim 2014 : 2. Uluslararası Kooperatifler Zirvesi Kanada –Québec’te
toplanacak .
Değişim Güçleri
Kooperatiflerin değişim pozisyonlarını etkileyen etmenler :
• Piyasa ekonomisinin genişlemesi,
• Serbest-değişim bölgeleri,
• Sermayelerin mobilitesinin artması,
• Ekonominin finansallaşması,
• Kooperatiflerin duyarlı olabileceği
alanlardan devletin çekilmesi,
• Küreselleşme ?
Eski ve Yeni Kooperatifler
Kooperatifler de bir de kuşak sorunu
ortaya çıkmıştır:
• Eskiler, “rekabet edebilme gücü ve
bozulmuş pazarlar üzerinde çalışan
özel malları üreten kooperatiflerdirler”;
• Yeniler iki şekilde sunulmaktadırlar:
- “Rekabetçi pazarlarda özel mallar
üreten teknoloji konusunda yoğunlaşmış küçük ve orta girişimlerin
grubu”;
- Özel, kamu ve kar getirmeyen or-
Kooperatifçiliğin Yeni
Alanları
• İnsanları hizmetlere ve mesleğe
katma,
• Kırsal bölgeleri canlandırma ve
hizmet sunma,
- Çok sektörlü ve çok fonksiyonlu
kooperatifler,
- Sağlıkta ve sosyal güvenlikte gözlenen kooperatifler,
- Adil ticaret
Demokrasi, katılım ve yönetim
- Değişim olarak algılanan katılım,
bir kooperatif organizasyonun yaşamının farklı evrelerinde gerçekleşir :
- Kooperatif ağının üst düzey fonksiyonlarının önemli
miktarının
merkezileşmesi, katılımcıların çıkar
kaybına uğradığı düşüncesini öne
çıkarmıştır;
- Kooperatife olan aidiyet duygusu
oldukça azalmıştır;
- Çoğulcu bir toplumda kooperatizm, “ekonomik dayanışmanın işlevselliği üzerinde özel bir bakış
noktası” olarak bireylerin tümünü
temsil etmek istemeyebilir;
- Büyük kooperatif organizasyonlarında üyelerin heterojenliği, sermaye temininde karşılaşılan güçlükler,
üye olmayanların sermayeye katılımıyla sistem içinde yer almasının
yarattığı avantajlar ve dezavantajlar
Yasalar ve Devletle İlişkiler
- Son onlu yıllarda, pek çok ülkede,
kooperatif mevzuat üzerinde önemli
düzenlemeler yapıldığı gözlemlenmektedir;
• Özellikle kooperatiflerin finansal
boyutunu çözüm arayan, onları ortakları dışında finansal kaynak yaratabilecek düzenlemeler üzerinde
çalışılmakta, rezervlerin oluşturulması, ve dağıtım kuralları konusunda mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır;
• Yönetim kurullarının yetki alanları, özellikle finans hizmetleri veren
kooperatiflerde, genişletilmektedir.
Sonuç
Kooperatifler, çok acil yerel ve küresel sorunların çözümüne anlamlı
katkılarda bulunmaktadır. Bu nedenle :
• Kooperatifleri daha çok insanı tanıtmak;
• Onlara gerekli araç ve desteği sunmak;
• Kooperatif kurmak,
• Onları finanse etmek;
• Sürdürülebilir gelişmesini sağlamak;
• Kendi yolları üzerindeki her türlü
engelleri kaldırmak….
… gerekir.
Kısacası, kuşku ve
umutsuzluk çağının “Umut
Ağacı” kooperatifler olarak
görülmektedir.
Daha detaylı bilgi için “2012 : Kooperatifler Zirvesi” Bildiri Sonuçlarını
bakınız. (http://www.sommetinter.
coop/cms/home/bibliotheque-virtuelle/articles-scientifiques.html)
Kaynak:
• ADÜ Ziraat Fakültesi ve Aydın
ZMO Şubesi’nin 10 Ocak 2014’de
düzenlediği “Tarım Eğitimi’nin 168.
Yılı” dolayısıyla verilen konferans
metni-Özet.
• www.agir21.org
• www.nationaldebtclocks.org/
• İnternational Institue for sustainable Development, 1992
• Alliance coopérative international,
1995
• Monzon Campos, 1999, p. 183
Kuraklığa Dayanıklı Domates ve
Kavun Yetiştirildi
Türkiye’de Kekik Üretiminin Yüzde 89’u
Denizli’den Karşılanıyor
»» Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK) desteğiyle 2010 yılında başlayan 'Türkiye
F1 Hibrit Sebze Çeşit ve Nitelikli Hat Geliştirme Projesi'
meyvelerini vermeye başladı.
»» Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün organizasyonunda
Pamukkale İlçesi Gözler Kasabasında kekik hasadı yapıldı.
Temmuz ayında sona erecek proje
kapsamında, Batı Akdeniz Tarımsal
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü'nde
(BATEM) geliştirilen domates, hıyar ve kavun çeşitleri tanıtıldı.
BATEM'in Yukarı Kocayatak mevkindeki seralarında tanıtılan hat ve
çeşitler içinde kuraklığa dayanıklı
domates ile kavunlar dikkat çekti.
BATEM ile Çukurova Üniversitesi
tarafından birlikte yürütülen çalışmalar sonunda kuraklığa dayanıklı
domateste 8, kavunda 3 hat geliştirildi.
Kuraklığa dayanıklı ürünlerin; Çukurova Üniversitesi' nin elindeki
domates ve kavun çeşitlerinin BATEM'dekilerle melezlenmesi sonucu
elde edildiğini anlatan BATEM Müdürü Abdullah Ünlü, bu çalışmalar
sonunda kuraklığa dayanıklı 8 domates, 3 kavun hattı geliştirdikleri
bilgisini verdi. Amaçlarının, geliştirilen bu hat ve çeşitleri özel sektörün
hizmetine sunmak olduğunu ifade
eden Ünlü, "Bunlar daha aday çeşitler. İçinde bazıları hat. Bununla
ilgilenen firmalara devri yapılacak.
Onlar bunları daha da geliştirecek.
Bunları Çukurova bölgesinde denedik. Bizim bölgede çok denenmedi.
Türkiye'nin değişik yerlerinde denenerek performansı piyasaya kazandırılmış olacak. Bir iki yıl içinde
piyasaya rahatlıkla çıkacağını düşünüyoruz." dedi.
Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürü Sezgin Kutlu yaptığı
konuşmasında “İl Müdürlüğümüz tarafından 1992 yılında Ege
Tarımsal Araştırma Enstitüsünden temin edilen Kekik fideleri
ile başlanmıştır. 2000 yılından
sonra kekik üretimi çiftçilerimiz
tarafından benimsenerek İlimiz
genelinde hızlı bir şekilde yayılış
göstermiş ve günümüzde 83.445
dekar alanda 12.183 tonluk üretim
seviyelerine ulaşılmıştır. Türkiye’de
üretilen 13,7 bin ton kekiğin 12,2 bin
tonu Denizli’de üretilmektedir. Dolayısıyla Denizli tek başına Türkiye
kekik üretiminin % 89’unu karşılar
durumdadır. Böylece Denizli Ülkemiz ve Dünya kekik üretimi açısından söz sahibi bir merkez haline gelmiştir.” diye konuştu.
Kutlu, Gözler Kasabasında 2003
yılında Tarımsal Kalkınma Kooperatifi bünyesinde 600 ton/yıl kapa-
siteli Kekik İşleme Tesisi kurularak,
işlenmesi ve pazarlanması konusunda çalışmalar yürütüldağünü
hatırlatarak, “Baharat, ilaç, kozmetik ve kimya sektörü başta olmak
üzere pek çok kullanım alanı bulunan kekik, ülkemizin tıbbi ve aromatik bitkiler dış ticareti içerisinde
oldukça önemli bir yere sahiptir.
Dünyada kekik dış ticaret hacmi doğadan toplananlarla birlikte
13–15 bin ton civarındadır. Bunun
yaklaşık % 80-85’i ülkemiz tarafından karşılanmakta ve yıllık 40
milyon $ gelir elde edilmektedir.
Dış ticarete konu olan kekiğin
önemli bir kısmı ise İlimiz tarafından sağlanmakta olup, dünya
kekik üretimi ve ticaretinde Denizli ayrı bir yere sahiptir. İlimizde üretilen kekikler başta ABD,
Almanya, İtalya, Kanada, Polonya, Hollanda, Fransa, Japonya ve
Avustralya olmak üzere dünyanın
pek çok ülkesine ihraç edilmektedir.” dedi.
İl Müdürü Sezgin Kutlu, “2014 yılı
kekik üretimi sezonu ise başlangıçta kurak bir sezon geçirmiştir. Vejetasyon sonu itibariyle meydana
gelen yağışlar bitki gelişimine katkı
sağlamıştır. Kekik üretim alanlarında ise bir miktar artış gözlenmiş
olup, bu yıl yaklaşık 84 bin dekar
alanda 12,5 bin ton kekik rekoltesi
hedeflenmektedir.” dedi.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
TARIM
11
Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemi'ne
Katılan Tarımsal İşletmelere, 375 TL
Katılım Desteği
Kooperatifçiliğimiz Kişisel
Egolara Kurban Edilemez
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı
sistemine gönüllü olarak dahil olan tarımsal işletmelere katılım
desteği ödenmesine ilişkin usul ve esasları düzenledi.
»» Türkiye, özellikle 1980 li yıllardan sonra, diğer alanlarda olduğu
gibi ekonomik alanda da önemli değişimler yaşıyor. Uygulanan
ekonomik modelin rekabete dayalı olması, ancak üretici adına
rekabeti sağlayacak kooperatif yapıların oluşturulamamış olması,
diğer taraftan gümrük birliği ve Dünya Ticaret Örgütü gibi
kuruluşlarla yapılan anlaşmalar, ekonomideki dengeleri ülkemiz,
özellikle de üreticimiz aleyhine bozmuştur.
Destek kapsamında, tarımsal işletmelere, Bakanlar
Kurulu Kararına istinaden işletme başına ve
yılda bir kez olmak üzere
2014 yılında 375 TL katılım desteği ödenecek.
Resmi Gazete'de yayımlanan Tebliğ, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemi'nin
kurulduğu iller olan İstanbul,
Samsun, Malatya, Adana,
Konya, Bursa, Erzurum, Şanlıurfa, Nevşehir, Tekirdağ, Giresun, İzmir, Antalya, Aydın,
Balıkesir, Burdur, Çanakkale,
Denizli, Hatay, Manisa, Muğla, Mersin ve Osmaniye'de gönüllülük esasına dayalı olarak
sisteme katılan işletmelere
2014 yılı için yapılacak olan
katılım desteği ödemesine ilişkin usul ve esasları kapsıyor.
Ödemeler,
Çiftçi
Kayıt
Sistemi'ne (ÇKS) veya Bakanlık tarafından oluşturulan herhangi bir idari kayıt
sistemine kayıtlı olup, Çiftlik
Muhasebe Veri Ağı sistemine
dahil olan, bir muhasebe yılı
süresince tarımsal faaliyetlerine ilişkin muhasebe veri-
komisyonu
tarafından
Bakanlıkça
belirlenen
seçim planına göre seçilecek. Seçilen işletmelerle il müdürlüğü arasında
katılım anlaşması imzalanacak.
lerini belirlenen zamanlarda
veri toplayıcılarla paylaşan
ve verileri sorumlu birim tarafından yapılan kontroller
sonunda doğrulanan tarımsal
işletmelere yapılacak.
Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Katılım Desteği ödemeleri uygulaması, Sorumlu Birim, Merkez ve il Çiftlik Muhasebe Veri
Ağı Komisyonu ile il müdürlüğü tarafından yürütülecek.
İşletmelerin bir muhasebe
yılı boyunca gerçekleştirdiği
tarımsal faaliyetlerine ilişkin
veriler takip eden yıl içinde,
anket yoluyla toplanacak. Her
işletme için sadece bir anket
formu düzenlenecek. Sorumlu birim tarafından her bir il
için bildirilen sayıda işletme
il Çiftlik Muhasebe Veri Ağı
Destek Kapsamı
Dışında Kalacak
Tarımsal İşletmeler
Tebliğ ile Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Katılım Desteği
uygulamasından yararlanamayacak tarımsal işletmeler
belirlendi. Buna göre ilgili
muhasebe yılında Çiftçi Kayıt
Sistemi'ne veya Bakanlık tarafından oluşturulan herhangi
bir idari kayıt sistemine kayıtlı olmayan, katılım anlaşması
imzalamak suretiyle başvuru
yapmayan, verilerini istenen
zamanda ve doğru olarak veri
toplayıcılar ile paylaşmayan,
sorumlu birim tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda formları doğrulanmaya
ve kendi isteğiyle sistemden
çıkanlar Çiftlik Muhasebe
Veri Ağı Katılım Desteğinden
yararlanamayacak.
Ülkemizde özelleştirme süreci
ile birlikte, tarımsal alandaki KİT ler ulusal veya uluslararası sermayenin eline
geçmiş, büyük sermaye kuruluşları ülkemizin tarımsal
politikalarına yön vermeye
başlamıştır. Diğer taraftan
uluslararası
anlaşmalarla
verilen taahhütler, tarımsal
politikaların kendi inisiyatifimizle belirlenmesine de
engel teşkil etme noktasına
gelmiştir.
Fiyatlar ekonominin doğal
koşulları içerisinde oluşmamaktadır. Üretici piyasanın
arz ve talep dengesini gözleyecek ve ona göre dengeleri
oluşturacak, rekabeti sağlayabilecek mekanizmaları
oluşturamamıştır.
Yıllardan bu tarafa pazardaki
hâkimiyet unsurları değiştirilememiştir. Çünkü fiyatların oluşturulmasında üretici
ile nihai tüketicinin etkin
olmasını sağlayabilecek kooperatif yapıların oluşması
veya gelişmesi sağlanamamıştır. Üreticinin korunmasına yönelik argümanlarda
geliştirilememiştir.
Üretici örgütlerinin başarılarının bilimsel ve objektif
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
değerlendirilmesi yapılmamıştır. Bu güne kadar kooperatiflerin ekonomiye katkısı,
yarattığı istihdam, kayıt dışının kayıt altına alınmasındaki rolü, hizmet sektörüne
katkıları bilinmemekte, bu
konuda ciddi araştırmalarda
bulunmamaktadır. Bu verilere ulaşılmadan ve bilimsel
değerlendirmeler yapılmadan kooperatiflere ön yargılarla yaklaşılmaktadır.
Yıllardan bu tarafa, belkide kasıtlı olarak, kooperatifçilik siyasi bir hareket
olarak değerlendirilmiş,
olumsuz algılar oluşturulmaya çalışılmıştır.
Türkiye’ye özgün bir kooperatif modeli geliştirilememiştir. Son on yıl içerisinde
kooperatifler
kanununda
defalarca değişiklikler yapılmış, hatta kooperatiflerin yerine ikame kuruluşlar oluşturulmaya çalışılmıştır.
Kooperatifçiliğimizde
yıllardan bu tarafa biriken sorunların aşılmasına, yeniden
güven veren ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi fonksiyonel
kooperatifçiliğe geçiş için
inancımızı kaybetmeden, yılmadan mücadeleye devam
etmek gerekmektedir.
Üretici örgütlerinin gelinen
noktadaki mevcut örgütlenme ve yapısal durumu kurumsal kimlik kazanmasına
engel teşkil etmektedir. Çoğu
zaman yöneticilerin kişisel davranışları ve bireysel
egolarının tatmini ön plana
çıkmaktadır. Hatta kişisel
hırsları ve kaprisleri aklın ve
mantığın önüne geçebilmektedir. Bu zihniyetle ve davranış tarzıyla kooperatifçiliğimizin ilerlemesi de mümkün
olmayacaktır.
Kooperatifçiliğimiz Ülkemiz
için o kadar önemlidir ki yöneticilerin kişisel egolarının
tatmini için kullanılamaz.
Buna fırsat verenler de temsil ettikleri kesimin vebalinden kurtulamayacaklardır.
Tavuklar Günde 3 Kez Yumurtlayamaz!
»» Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı Hasan
Konya, yumurtanın hile yapılamayan tek gıda olduğunu ancak bazı
kesimlerin sistemli olarak yumurta karşıtı açıklamalarının medyada
yer aldığını savundu.
YUM-BİR Başkanı Hasan Konya yaptığı
basın toplantısında, “ Doğal ambalajı içinde hile yapılamayan tek gıda
olan yumurta, son günlerde bazı
kişiler tarafından sistemli ve kasıtlı
şekilde sofralarımızdan eksiltilmeye çalışılıyor. Yıllarca kolesterol bahane gösterilerek en değerli hayvansal
protein kaynağından mahrum bırakmaya
çalışanlar, son günlerde başka yalanlar ile
yumurtaya iftira atmaya başladılar.” diyerek
konuya açıklık getirdi.
Hasan Konya “Ülkemizde üretim yapan tüm
yumurta çiftlikleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na kayıtlı olup, Bakanlığın denetim ve gözetiminde üretim yapmaktadır.
Yedirilen yemler, kullanılan ilaçlar ve aşılar,
ya ülkemizde izinli ve ruhsatlı fabrikalarda
üretilmekte ya da yine Bakanlık izni ile ithal
edilmektedir. Öte yandan Türkiye, Codeks
Alimentarius Komisyonu (CAC) ve Avrupa
Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) gibi teknik
çalışmalar yapan uluslararası gıda otoriteleri
ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. ” dedi.
Tavukların günde 3 kez yumurtlatıldığı iddiasına yanıt veren Hasan Konya, “Birçok bilimsel yayın ve ders kitabında da belirtildiği
üzere; yumurta oluşumu için en az 25 saat
gereklidir ve yumurtlama gerçekleşmeden
yeni bir yumurta hücresi olgunlaşamaz. Tavuk bünyesinde geçen yumurtanın oluşum
sürecinden hareketle sarısı ve akı şu kadar
saatte oluşuyor, öyle ise yumurtanın oluşum
süreci kısaldı demek doğru değildir. Yumurta
hücresi ile yumurta farklıdır, 3-5 saatte oluşan yumurta değil yumurta hücresidir, kabuğu oluşmamış
yumurta; yumurta değildir ve
kabuksuz yumurta üretimi diye
bir şeyde yoktur. Tavuklar günde
3 kez yumurtlatılıyor diyerek, tavuğun metabolizmasına müdahale
edildiğini ima edilmekte ve yumurtaya
bir sunilik yakıştırılmaya çalışılmaktadır. Bu
kesinlikle doğru değildir.” dedi.
Basın toplnatısı sırasında soruları cevaplayan,
YUM-BİR Genel Sekreteri Hüseyin Sungur ise
yumurta sektörünün son 5 yılda ihracatta 2.
sıraya yükseldiğini, bunu geriletmek isteyenlerin olabileceğini bildirdi. Sungur, "Türkiye
hayvansal protein açığı olan bir ülke. Gelişmiş
ülkelerin beşte biri kadar daha az protein tüketiyoruz. Karbonhidrat ile beslenen bir toplumuz. En ucuz protein kaynağı olan yumurtanın karalanmasını gerçekten biz anlamıyoruz.
Bu iddialar, toplumu bilinçlendirmek adına
ortaya atılmıyor. Yumurta, 'Doğada beyaz
yumurta yoktur', 'Tavuklar 3 kez yumurtlatılıyor' gibi iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı
yoktur. Bunu ortaya atanlar yabancı firmalar
olabilir. Türk yumurta sektörünün dış pazardaki büyümesinden rahatsız olan kesimler
olabilir." Sungur, Türk yumurta üreticilerinin,
2009 yılında AB tarafından katkı kalıntı izleme
programı onaylanmasının ardından ihracat
yapabilme hakkını elde ettiğini kaydederek,
"tavuklara antibiyotik, kafein veriliyor" gibi
iddialara itibar edilmemesi gerektiğini söyledi.
12
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
Röportaj:
Emel TUĞRUL
“Pankobirlik’te Yaptığımız; Kooperatifçiliği,
Kooperatifçi Gibi O Sorumluluğa Sahip
Çıkarak Yapmaktan İbarettir”
»» Ülke tarımının nasıl kalkınması gerektiğini ve tarımsal sanayinin nasıl geliştirilebileceği konusunda gerçekleştirdiği
yatırımlarla, ülke ekonomisine sağladığı katkılarıyla dünyaya örnek olan, yatırımcı kimliği ve sosyal sorumluluk
projeleriyle; eğitimden spora, sağlıktan ağaçlandırmaya kadar iddialı projelere imza atan Konya Şeker ve Pankobirlik
Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk bu ayki konuğumuz.
ancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği
“Çiftçi kendisini
tarla ile sınırlarsa,
yani tarladan sonra
başlayan süreçte
yer almazsa ayakta
durmakta yarın
bugünkünden
daha çok zorlanır.
Buğdayı ürettiniz,
yetmez. Makarna
veya bisküvi olana
kadar sürecin
içinde olacaksınız.
Marketteki rafa da
o makarnayı sizin
teslim etmeniz
lazım. Sürecin
tamamında
üretici olacak ki,
tarladaki üretimle
başlayan hatta o
üretim olmazsa
başlayamayacak
katma değerli
süreçte dolaşan
cirodan pay
alabilsin. Üreticinin
sermaye problemi
var, tek başına bu
süreci inşa edemez.
Ama birlik olarak
bunun üstesinden
gelebilir. Dünya
bunu yapmış. Nasıl?
Kooperatiflerle.“
Köy-Koop Haber - Pankobirlik’in
kuruluşu ve genel yapısı
hakkında bilgi verir misiniz?
Recep Konuk - Pankobirlik 1972 Yılında 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu ile yasal zeminin oluşması üzerine
19 Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifinin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Bu kooperatiflerin üst birliği
olarak kurulan Pankobirlik, o tarihten
sonra yeni şeker fabrikalarının açılması ile birlikte kurulan kooperatiflerin de dâhil olmasıyla ortak kooperatif sayısını 31’e çıkarmıştır.
Şeker fabrikalarının ülkemizde yaygınlaştırılması için 1950’li yılların
başında kooperatifçilik bir yatırım
modeli olarak desteklenmiştir. Fabrikaların kurulması için gerekli sermayenin oluşturulmasının yanı sıra
pancar üreticilerinin kooperatif çatısı
altında örgütlenmesi devlet tarafından desteklenmiştir. Konya Şeker’in
de içinde bulunduğu beş fabrika bu
dönemde kooperatif ortağı çiftçilerin
topladığı sermaye ile kurulmuş, her
şeker fabrikası bölgesindeki üreticiler, kooperatif çatısı altında örgütlenmiştir. Modern tarımın öncüsü olan
pancar kooperatifleri bitkisel üretimlerinin devamı olan hayvancılığı da
modernleştirerek entegre tarımsal
üretim yaklaşımını da Anadolu’da
hayata geçirmişlerdir. Pancar kooperatifleri benim gözümde bir kırsal kalkınma modelini başarıyla uygulamış,
tarım okullarıdır, Türk tarımının son
yüzyılına damga vurmuş sayılı tarım
organizasyonudur. Bizim kooperatiflerimiz bugün coğrafi olarak pancar
tarımının yapılamadığı sahil kesimi
hariç Türkiye coğrafyasının %90’ına
hizmet götürmektedir. 64 ilde faal
olan Pancar Ekicileri Kooperatiflerinin ortak sayısı 1 milyon 567 bindir
ve kooperatiflerimizin çatısı altındaki
tarım nüfusunun beşte ikisi örgütlüdür. Halen fiilen pancar ekmeyen çiftçilerimiz bile kooperatif ortaklıklarını
muhafaza ettirmektedirler. Bunun bir
anlamı vardır. Bizim kooperatiflerimiz yüklendiği anlam ve işlev itibarıyla pancar dışında diğer üretim faaliyetlerinin de Türkiye’deki en büyük
destekçisidir.
K.K.- Kuruluş amacı, üreticiye
ve ekonomiye katkıları
nelerdir? Öngördüğünüz
amaçlara ne ölçüde ulaşılabildi?
R.K.- Pankobirlik kooperatiflerin
üst birliğidir. Ucuz tohumluk, ucuz
gübre, ekipman gibi üretim girdilerinin kooperatif mağazalarına ulaştırılması, idari işleyişin ve kooperatif
organizasyonlarının daha etkin şekilde yönetilmesine, kurumsal yapının
güçlendirilmesine yönelik çalışmalar,
eğitim faaliyetleri, sektörle ilgili ürün
geliştirme çalışmaları gibi hizmetler
üst birliğimizin işlevlerinden sadece
bir kaçıdır.
Pankobirlik’te yaptığımız; kooperatifçiliği, kooperatifçi gibi o sorumluluğa
sahip çıkarak yapmaktan ibarettir.
Teorideki kooperatifçiliği uygulamaya taşıdık. Bir üretici kooperatifi ne
yapar? Bir, piyasa mekanizması içinde ortaklarının pazarlık gücünü arttırır. Yani ucuz girdi temin ederken,
demiyorum elbette. Ama o gözyaşı,
o feryat beni hırslandırıyor, yorulduğumda bir vazifemin olduğunu, fiziki
yorgunluğa mağlup olma hakkımın olmadığını hatırlatıyor.
ürünü değerinde satar. İki, sermaye
birikimini sürekli kılarak, küçük sermayelerin birleşmesini sağlayarak
çeşitli ekonomik süreçlerde ortaklarının yer almasını sağlar ve bu işleviyle
genel ekonomik büyümeye de katkı
sağlar. Üç, üretim ve paylaşım sürecinde yer alarak ekonomik tıkanıklığın aşılmasını sağlar. Dört, pazarlık
gücünü toplulaştırarak ortaklarının
rekabet gücünü arttırır. Beş, piyasaların yapısını ve işleyişini düzenler.
Altı, üretim için gerekli finansman
ile makine ve ekipmanı üyeleri için
ucuz temin eder. Yedi, üyelerinin yeniliklerden haberdar olmasını, yeni
üretim teknik ve metotlarının ortakları aracılığı ile kullanılmasını sağlar.
Özetle; çağdaş bir tarım kooperatifinin teoride hangi işlev ve etkinliği
tarif edilmişse pancar kooperatifleri o
işlevleri yerine getirmiştir, daha fazlasını da yerine getirme konusunda her
geçen gün mesafe almaktadır. Bugün
AB ülkelerinde kooperatiflerin payı
gıda sanayinde %50, tarımsal girdi
sağlama da %55, pazarlamada %60 ve
ihracatta %50’den fazladır. Şeker sektörü açısından baktığımızda rakamlar
daha çarpıcıdır. Dünyanın en liberal
ülkesi olan ABD’de bile pancar şekeri
sanayinin %100’ü, AB’de ise ortalama
%70’i kooperatiflere aittir. Ülkemizin iktisadi sistemine de kooperatifçiliğin sinerjisini katmanın mümkün
olduğunu, bunda başarı elde edilebileceğini düşünüyoruz. Pankobirlik ve
bizim ortağımız pancar kooperatifleri
bunun sahadaki öncüleridir. Konya
ve onun gibi girişimci ve döneminin
ilerisindeki pancar üreticileri kooperatiflerinin 1972’de kurduğu Pankobirlik bugün ülkemizin 64 ilinde,
13.639 yerleşim biriminde pancar
üretimi yapan veya yapmış, 1 milyon
567 bin pancar üreticisini temsil ediyor. Bağlı bulunan, 31 kooperatifin
310 satış mağazası, 5 şeker fabrikası
ve 50’nin üzerinde tarımsal amaçlı iştirakiyle, tarımsal üretimden, sanayiye, pazarlamadan yatırım stratejileri
oluşturmaya kadar tüm ekonomik süreçlerde yer alıyor. 643milyon dolar
sermayeye sahip Pankobirlik, 6009
kişiye doğrudan istihdam sağlıyor. Yıl
içerisinde 254 milyon dolar ayni ve
nakdi avansla üretimi desteklerken,
hazineye 138 milyon dolar vergi ödüyor. 1,807 milyar dolar aktif toplamı
bulunan Pankobirlik’in cirosu 1,758
milyar dolara ulaşıyor. Ve bu ekonomik büyüklüğe ulaşan Pankobirlik
devletten destek alarak ayakta duran
bir kuruluş değildir. Bizim devlete tek
kuruş yükümüz yoktur.
Karşılaştığımız sorunlar ise bizim iştigal sahamızla veya işleyişimizle ilgili
değildir. Türkiye’deki kooperatifçiliğin işlevinin henüz tam tarif edilememiş olmasından kaynaklanan sorunlardır.
K.K.- Pankobirlik bir kooperatif
şirketi. Pankobirlik’i yatırım
ve büyüme konusunda motive
eden hususlardan bahseder
misiniz?
R.K.- Genelde Pankobirlik’i özelde
Konya Şeker’i yatırıma motive eden,
başarıya mecbur kılan çok sayıda etmen var. Tarım sektörünün her hangi
bir yerinde bir mesuliyet üstlenmişseniz uyku uyuyamaz, bananecilik
yapamazsınız. Tarım sektörünün kaybettiği zamanı 9-18 mesaisi ile geri
kazanamazsınız. Yorulduğunuz zaman yine çalışarak dinleneceksiniz.
Kooperatifçilikte biz bu modeli 15 yıldır uyguluyoruz. Bu büyük bir enerji
gerektiriyor. Bu enerjiyi de eğer sizi
motive eden unsurlar ya da hedefleriniz yoksa kendinizde bulamazsınız.
Bizim hem hedeflerimiz var hem de
bizi motive eden, enerjimizi katlamamızı sağlayan tarlanın ve üreticinin
gerçekleri ile tarihten aldığımız dersler var.
Mesela, Kazım Güzel ismini hatırlar
mısınız? Ya da İlyas Güzel ismini? Hatırlayanlar saygısızlık kabul etmesin,
ancak ben hatırlatayım. Kazım Güzel
Eylül 2008’de Şırnak’ta şehit düşen
İlyas Güzel’in babası. Mesleği çiftçilik. Şehidimizin aziz naaşı önünde
“kontörüm yoktu arayamadım. Belki
helallik isteyecekti. Arayamadım” diye
ağlıyordu. Mesleği çiftçilik. Yani ürettiğinin değeri kontör almaya yetmiyor.
Hiçbir ana-baba evlat acısı yaşamasın.
Bu acıları dindirmek devletimizin işi.
Ancak bir üretici kuruluşunun yöneticisi olarak acıları katmerleyen ekonomik ortamı değiştirmek için mücadele etmek, gayret etmek zorundayım.
Bunu tek başıma ben başaracağım
Ben köy çocuğuyum. Kerpiç
evde doğdum. Benim için
kerpiç ev, üç öğün yufka ve
yağsız keş peyniri ile karın
doyurma hatıralarımda
kaldı. O yufkanın, keş
peynirinin tadını, kerpiç evin
kokusunu özlüyorum. Ancak
Anadolu’nun köylerinde
çocuklar 365 gün, üç öğün
tarhanayla, katıksız yufkayla
yetinmek zorunda kalıyor.
Kışın ayazında çocukların
üzerinde kat kat yazlık
tişörtler modayı takip için
giyilmiyor. Yazlık kışlık
gardıroplar yok. Birilerinin
bunu değiştirmek için suyun
akışının tersine yüzmesi
gerekiyor.
Üç isim, üç olay ve tarihten süzülmüş
bir dersi paylaşacağım sizinle. 1913 yılında, Birinci Cihan Harbinin bir sene
öncesinde İstanbul’da şekerin kilosunun fiyatı 2 kuruştur ve ülkede bir tane
bile şeker fabrikası yoktur. Osmanlı
İmparatorluğu o yıllarda hemen her
kalemde ithalatçıdır, işlenmiş olarak
ihracatçı pozisyonunda olduğu en
iddialı kalem ise lokum, helva, elvan
şekeri gibi şekerli mamullerdir. 1913
yılındaki ihracatı 14 milyon kuruşun
üzerindedir. Birinci Cihan Harbinin çıkmasıyla ithalat imkânsız hale
gelmiş, şekerin kilo fiyatı 1917 yılına
gelindiğinde 195 kuruşa çıkmıştır. Şekerli mamuller imalatı yapılamaz hale
gelmiş, belki bugün dünya devi olacak
firmalarımız hammaddedeki ithalata
bağımlılık nedeniyle kapılarına kilit
vurmuşlardır. Bir üretici olarak, bir
sanayici olarak ben bundan dersimi
çıkardım. Mutlaka ve mutlak surette
üretim. Bu dersi sadece ben çıkarmadım. Genç Cumhuriyetimiz de çıkardı. Hem de Cumhuriyeti ilan etmeden
önce. İzmir İktisat Kongresinin en
önemli kararlarından biri Şeker Sanayinin kurulması kararıdır. Ve o kararın altında çiftçi komisyonu başkanı
olarak Manisalı Kâni Bey’in imzası
vardır. Kâni Bey kongrede şunu söylüyordu; “Emin olabilirsiniz ki, saban
tarladan ayrılmadıkça çiftçiler de
müşterek misaktan ayrılmayacaktır.”
İkinci isim Uşaklı Nuri Şeker’dir.
İktisat Kongresinden üç yıl sonra
köylerden topladığı yumurtayı, yapağıyı, buğdayı paraya çevirerek
Uşak’ta ilk şeker fabrikasının temelini atan lakabı gibi şeker, Nuri Abimiz. Bizim de Avrupalılar gibi fabrikalarımız olmalı, memleketin bu
husustaki büyük ihtiyacını şiddetle
hissediyordum.”diyordu.
Üçüncü isim Konya Mebusu ve Konya Şeker Fabrikası’nın ilk İdare Meclisi Reisi Himmet Ölçmen’dir. Konya
Şeker’in açılışında üreticiye zenginlik
sözü verirken, “asırlar boyunca muazzam ovalarında sadece arpa ve buğ-
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
RÖPORTAJ
dayın sapsarı manzarasını seyreden
Konyalılar bugün gözlerini binlerce
dekar pancarın yeşilliklerine, tonlarca pancarın bembeyaz şekerine
çevirmiş bulunmaktadır. Konya Şeker Fabrikası kâğıt üstü hayallerini
hakikat yapan ve müstakbel Avrupai
Konya’nın müjdecisi olacaktır” diyordu.
Onların onlarca yıl önce yaktığı meşalelerden biri şimdi bizim elimizde.
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Pankobirlik’in bir parçası. Konya
Pancar Ekicileri Kooperatifinin büyük hissedar olduğu Konya Şeker’e
Pankobirlik ve 15 Pancar Ekicileri
Kooperatifi değişik hisse oranlarında ortak. Yani Konya Şeker sanayi
de yaklaşık 900.000 pancar üreticisinin girişimci ruhunu temsil ediyor.
Konya Şeker son yıllarda hem faaliyet alanlarını hızla genişletiyor hem
de etkileyici bir büyüme performansı sergiliyor. Bu değişimi ve süreci
özetler misiniz?
Konya Şeker’de ilk ve en önemli değişim, sektörün makas değiştirmesini sağlayan dönüşümdür. Biz Çumra
Şeker Entegre Tesisleri yatırımını
gerçekleştirene kadar şeker fabrikaları pancarı üreticiye ektirir, kampanya döneminde pancarı kapı teslimi alır, 90 veya 120 gün boyunca
pancarı işleyerek kristal şeker üretir.
Geri kalan 8-9 ay boyunca şalterleri indirir, tek bir sanayi faaliyetinde bulunmazdı. Eldeki kristal şeker
bitince de tüm işletme bir sonraki
kampanya dönemine kadar sessizliğe bürünür, hiçbir faaliyeti olmazdı.
Konya Şeker bu asırlık sektör ezberini bozan ilk şirket oldu. Bu değişim
Konya Şeker’in yan sektörler ile şekerin girdi olarak kullanıldığı katma
değerli alanlara doğru genişlemesinin de başlangıcını oluşturur.
K.K.- 1999’da göreve
geldiğinizde bir şeker
fabrikasına sahip olan Konya
Şeker’in bugün için ulaştığı
nokta nedir?
R.K.- Konya Şeker, bugün tarım ve
hayvancılık alanında üretici ortağının refahını arttıracak her alanda faaliyet gösteriyor. Konya Şeker Fabrikası bizim ilk fabrikamız. O başta
olmak üzere 7 ayrı sanayi kampüsünde 32 üretim tesisimiz bulunuyor. 7 sanayi kampüsümüz dışında
üç ayrı bölgede kurulu çiftliklerimiz
mevcut. 10 sene önce tek üretim
kalemi kristal şekerden ibaret olan
Konya Şeker bugün, tarım, gıda,
kimya, enerji ve turizm olmak üzere
5 ana sektörde faaliyet gösteriyor ve
1000’ aşkın kalem ürünün üreticisi
konumunda.
K.K.- Bu yatırımların tarım
sektörüne, üreticiye doğrudan
etkisi nedir?
R.K.- Konya Şeker’in birinci önceliği tarım sektöründe üretimde sürekliliği ve sürdürülebilirliği sağlamaktır. Önümüze gelen her projede
önce üreticiye faydası ne olacak diye
bakarız. Konya Şeker’in ardından
2004 yılında Çumra Fabrikamızın
tamamlanmasıyla şeker üretim kotası iki katına çıktı ve artan üretim
bölge pancar üretim hacmine de
yansıdı. Bölgemizde şeker pancarı
üretim kotası ikiye katlandı. Bu kota
da üretici ortaklarımıza üretimleri
ile orantılı olarak dağıtıldı. Hem şeker pancarı ekim alanları genişledi
hem de üreticinin tarımsal üretim
hacmi katlanarak arttı. Buna yem
fabrikasının devreye girmesiyle mısır, arpa gibi ürünlerin ekim alanlarının genişlemesi, Dondurulmuş
Parmak Patates Tesisinin, Hamyağ
Fabrikasının devreye girmesiyle
bölgedeki patates, ayçiçeği üretim
hacminin artması gibi tarımsal üretimi olumlu etkileyen yatırımlar düşünüldüğünde Konya Şeker’in son
yıllarda gerçekleştirdiği yatırımların
asıl etkisi tarlayadır, üreticiyedir.
Üreticimizin hayvansal üretimini
değerlendirmek, bölge hayvancılığını ayağa kaldırmak için dünyanın
tek kampüs içinde en büyük yatırımımız olan Et-Süt Entegre Gıda
Kompleksini Konya’ya kazandırdık. Bu tesis günde; 2.000 ton süt,
1.200’ü büyük, 3.000’i küçükbaş
olmak üzere günde 4.200 baş besi
işleyecek. 50.000 aile süt ve besi
hayvancılığı yapacak. Geçtiğimiz yıl
bölgenin hayvan varlığı %25’in üzerinde arttı. Bu daha da büyüyecek ve
inşallah bölge bitkisel üretimden kazandığından daha fazlasını hayvancılıktan kazanmaya başlayacak.
K.K.- Hedeflerinizde başka
neler var? Devam eden
projeleriniz var mı?
R.K.- Biz de inşaatta, yatırım da
bitmez. O nedenle tek tek proje saymayacağım Birbirine bağlı iki tane
hedefimiz var. Biri üretici ortaklarımıza yani tarlaya yöneliktir, diğeri
ticaridir. Büyüme stratejimiz Konya
Ovasındaki her ürün ve her üreticiye teminat oluşturana kadar devam
edecektir. Yani Konya’da üretilen
veya üretilebilecek ekonomik değeri
yüksek her ürünü işleyebilecek bir
yatırım bütünlüğüne ulaşıncaya kadar tarımsal ürünü işlemeye yönelik
yatırımları Konya’ya kazandırmaya
devam edeceğiz. Ticari hedefimiz
ise sınırlarımızı aşan bir hedeftir.
Dünyanın en önemli tarımsal üretim havzaları arasında ilk onda yer
alan Konya Ovasında yükselen ve
ovanın potansiyeline inanan bir şirket olarak ülkemizin en büyük gıda
şirketi olma hedefi ile kendimizi ve
ufkumuzu sınırlayamazdık. O potansiyele ve öneme uygun bir hedef
belirledik ve dünyanın en büyük
beş gıda üreticisinden biri olma hedefini önümüze koyduk. Bu hedefe
ulaşmak için de Cumhuriyetimizin
100’ncü kuruluş yılını ilk eşik olarak
belirledik.
K.K.- Üretim ne kadar iyi olursa olsun pazarlama ayrı sorun.
Sizin ürünlerinizin bu kadar
yaygınlaşması ve aranır olmasını neye bağlıyorsunuz?
R.K.- Küresel bir markanın CEO’su
bir panelde şu tespiti yapmıştı; bir
marka arkasında anlattığı hikâyesi
kadar
büyüktür.
Torku’nun
hikâyesinin içinde Konya’dan
56 bin, Türkiye Genelinde 900
bin kahraman var. İlk zamanlar marka isimlendirme konusundaki tercihimizle ilgili bize gelen
eleştiriler bugün gelmiyor, çünkü
hikâyemize düne göre daha çok insan
vakıf. Torku artık alelade bir marka
isminden çok tarladaki üreticinin
ekonomik süreçlere dâhil olmasının
adı olarak algılanıyor ve bu algı gittikçe de güçleniyor. Torku markalı
her üründe Anadolu’nun kalbide
eli de temiz insanlarının emeği var.
Tüketici sağlığıyla ilgili endişe taşımadan lezzetli ürünlere erişilebilir
fiyatlarla ulaşabiliyor. Ben şu kadarını söyleyebilirim. Bu kurum bu kurumu yönetenlerin veya çalışanların
kendi çocuklarının, torunlarının tabağına koyamayacağı, onlara yediremeyeceği hiçbir ürünü üretmedi,
üretmeyecek. Bizi kısa sürede faal
olduğumuz sektörlerde pazarın büyükleri arasına taşıyan husus budur.
K.K.- Üretmiş olduğunuz ürünlerde ihracat yapıyor musunuz?
R.K.- Son 10 yılda gerçekleştirdiği yatırım ve üretim hamlesi sonucu ürün portföyü hızla genişleyen
Konya Şeker, ülkemizin ihracatını
en çok arttıran şirketlerinden de
biridir. 2013 yılında 45 ülkeye 530
kalem ürün ihracatı gerçekleştirip,
ülkemize 20 milyon doların üzerinde döviz kazandırırken bu rakamları
2014’ün ilk 6 ayında geçtik.
Konya Şeker’in ülkemiz ekonomisine en büyük katkılarından biri ithalatı daraltan veya ülkemizi ithal ikamesinden kurtaran yatırımlarıdır.
Bu çerçevede ülkemizde üretimi olmadığı için ülke ihtiyacının tamamını ithalat yoluyla karşıladığımız ilaç
şekeri ve patates nişastası üretimine
başlanmış, damla sulama sistemleri ilk defa ülkemizde Konya Şeker
tarafından üretilmiş, uluslararası
pazarlardaki fiyat dalgalanmalarına
bağlı olmak üzere her yıl 2-3,5 milyar dolar döviz sarf ettiğimiz yağ ve
yağlı tohum açığımızın Konya Ovasının potansiyeli harekete geçirilerek azaltılabilmesi amacıyla Hamyağ Fabrikası yatırımı yapılmıştır.
Ülkemizin ithalata harcadığı dövizin
bölge üreticisinin gelir hanesine yazılması amacıyla yapılan bu yatırımların tam kapasiteye ulaşıldığında
ülkemiz ekonomisin en büyük problemlerinden biri olarak ifade edilen
cari açığın azaltılmasına etkisi, ilaç
şekeri ile 5,5, biyoetanol ile 13,2, patates nişastası ile 30, damla sulama
ile 25, Hamyağ Fabrikası (yeni yatırımla 700 bin ton işleme kapasitesine ulaşıldığında) ile 350 milyon
dolar olmak üzere toplamda 423,7
milyon dolar civarında olması beklenmektedir.
K.K.- Şeker üreticisi
hammadde üretirken şimdi
mamul madde üreticisi
durumunda, yani sanayici
oldu.Değişim nasıl oldu, neler
değişti?
R.K.- Dünyanın gerçeği şu; Üretmek yetmiyor, ürettiğinizi değerli
hale getirmeniz, oluşan katma değerin üreticide kalmasını sağlayacak
organizasyonu ya da organizasyonları da kurmanız gerekiyor.
Çiftçi kendisini tarla ile sınırlarsa,
yani tarladan sonra başlayan süreçte
yer almazsa ayakta durmakta yarın
bugünkünden daha çok zorlanır.
Buğdayı ürettiniz, yetmez. Makarna veya bisküvi olana kadar sürecin
içinde olacaksınız. Marketteki rafa
da o makarnayı sizin teslim etmeniz
lazım. Sürecin tamamında üretici
olacak ki, tarladaki üretimle başlayan hatta o üretim olmazsa başlayamayacak katma değerli süreçte dolaşan cirodan pay alabilsin. Üreticinin
sermaye problemi var, tek başına
bu süreci inşa edemez. Ama birlik
olarak bunun üstesinden gelebilir.
Dünya bunu yapmış. Nasıl? Kooperatiflerle. Biz Konya Pancar ekicileri
Kooperatifi olarak yaptık. Başkaları
da yapabilir, yapmalı. Tarım Bakanlığımızın önceki yıl bütçe sunuşlarında Türkiye’de kişi başına milli
gelir 10.469 $ iken tarım kesiminde
bu rakam 3.602 $ olarak belirtildi.
Geçtiğimiz yıl itibarıyla kişi başına
milli gelirimiz 10.800 dolarlar seviyesine çıktı. Tarım kesimindeki milli
gelir ortalaması ise yine 3.600 dolar
seviyesinde.
Tam da Necip Fazıl’ın dediği durum.
Allahın on pulunu bekleye dursun
on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye
bir pul.
Bizim kimsenin cebindekinde de
tabağındakinde de gözümüz yok.
Bizim derdimiz dokuz kişiye düşen
bir pulu dokuza ona çıkarmak. Derdimiz başkalarından alınıp çiftçiye
verilmesi değil, çiftçinin daha çok
üretmesi ve ürettiğinin kıymetinin
arttırılması.
Bu nedenle; tarladan rafa uzanan
sürecin tamamında olacağız. İstanbul Şişli’de bir markettin kasasından
geçen bisküvi paketi için ödenen paradan, İzmir Kordon’da yapılan kahvaltıda içilen süt, yenilen sucuklu
yumurta için ödenen hesaptan çiftçiye pay alacağız.
Bizim şeker fabrikası ve sıvı
şekerden sonra ilk yatırımlarımızdan biri çikolataydı. Çiftçinin pastadan pay almasını
engellemek için içerden, dışarıdan hücum ettiler.
Çikolatayla işiniz ne diyenlere ne
cevap vereyim. Türkiye fındığın
ana üreticisi, şekerde de problemimiz yok. Dünyanın en kaliteli şekeri
Konyalının pancarından üretiliyor.
13
Kakao zaten her tarafa aynı yerden
geliyor. Üretici kuruluşu olarak niye
o alandan geri duracağız? Pazardan
pancar üreticisi için pay istiyorum
ve alacağım. Almaya da başladık.
K.K.- Pankobirlik’in uyguladığı
sözleşmeli tarım hakkında
kısaca bilgi verir misiniz?
R.K.- Pancar üretimi tüm Türkiye’de
planlı ve sözleşmeli yapılıyor. Her
fabrikanın kampanya döneminde ne
kadar pancar işleyeceği belli ve bu
miktar her fabrikanın kendi bölgesindeki üreticiler tarafından sözleşmeli olarak üretiliyor. Hem fabrika
kendi üretimini teminat altına alıyor
hem de üretici ürettiği ürünü hasattan sonra ne yapacağını kime satacağını düşünmüyor. Konya’da bu
sistemi genişlettik. Kooperatif üyesi
ortaklarımızın tek tarımsal üretim
kalemi pancardan ibaret değil, biz
çiftçi kooperatifiyiz, ortaklarımızın
pancar dışında ürettiği ürünler için
de aynı modeli geliştirebiliriz diyerek bakış açımızı genişlettik. Pancarın yanı sıra patateste sözleşmeli
üretimi başlattık. Mısır, buğday,
arpa, ayçiçeği, kanola da kontrollü
üretim sürecindeyiz. Sütte sertifikalı
üretici modelini geliştirdik, beside
de benzer bir modele geçeceğiz. Kendi bölgemizde üreticinin her ürettiği
veya üretebileceği üründe hem üreticiye satış garantisi sunan, hem de
sanayi üretimini teminat altına alan
bir organize üretim sürecinde ciddi
mesafe kat ettik.
K.K.- Ülkemizde nişasta bazlı
şeker (NBŞ) üretiminin toplam
üretimdeki payının %10’dan
%15’e yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz. AB ülkeleri ile kıyaslama yapar mısınız?
R.K.- Şeker pazarında kuralları dolayısıyla da kullanım oranlarını Şeker
Kurumu belirliyor. 4634 sayılı Şeker
Kanununun temel amacı, yurtiçi talebin yurtiçi üretimle karşılanmasını
sağlamaktır. Bu Kanunun uygulayıcısı olan Şeker Kurumu da amacın gerçekleştirilmesi için öncelikle yurtiçi
talep miktarını tespit edip, daha sonra bu miktarı karşılayacak miktarda
üretimi, şirketlere kota tahsisatı suretiyle dağıtmaktadır.
Kanuna göre toplam Şeker Tüketiminin %10’luk kısmı NBŞ
kotası olarak düzenlenmiştir.
Bu kotayı %50 oranında arttırıp
eksiltme yetkisi de hükümetlere tanınmıştır. Ancak; nedense
Kanunun hep arttırma yetkisi
hatırlanmış ve neredeyse NBŞ
kotasının her yıl %50 arttırılması kural haline gelmiştir.
Şimdi bu oranın %15’e sabitlenmesi konuşuluyor. Dünyadaki
seyirle çelişen bir durum var.
ABD’de ve AB ülkelerinde bunun tersine düzenlemeler yapılan bir dönemde yarı yarıya
bir artış yapmak toplum sağlığı açısından göğüslenecek yeni
riskleri, ilave sağlık tehditlerini bir yana bıraksak bile dünyadaki yaklaşımlarla örtüşmediği
için ticari anlamda da ülkemiz
açısından avantaj sağlamayacaktır. %10’luk rakam bile son
derece yüksektir.
Bunu ezbere de söylemiyorum, AB
ülkelerinde NBŞ kotası toplam şeker tüketiminin %4-5’i ile sınırlıdır.
Türkiye’nin yıllık NBŞ üretimi tüm
Avrupa’nın üretiminden fazladır.
14
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
K.K.- Bünyenizde bulunan Biyoetanol Tesislerinde üretmiş
olduğunuz Biyoetanol üretimi
hakkında bilgi verir misiniz? Bu
üretim dalında orta ve uzun vadeli projeleriniz ve hedefleriniz
nelerdir?
R.K.- Biyoetanol üretimi sıfır yan
ürün ve sıfır atıkla üretim yaklaşımımızın bir sonucudur. Pancarı teslim alan
Konya Şeker pancarı işleyip kristal
şekeri üretiyor. Sonuçta iki yan ürün
çıkıyor.Melas ve küspe. Melası daha
değerli hale getirmek için Biyoetanol
Tesisinde işliyor ve araçlar için üreticinin pancar benzini dediği biyoetanolü
üretiyoruz. Bu süreçte fermantasyon
esnasında çıkan karbondioksit gazını
da havada yakalayıp sıvı karbondioksite dönüştürüyoruz. Tüm bu süreçten
sonra çıkan yan üründen organik gübre üretiyor, kalan yan ürünü de yem
üretiminde değerlendiriyoruz.
Şeker üretim prosesi sonrası çıkan
diğer yan ürünümüz küspenin önemli bir kısmını ülkemiz dışında sadece
ABD’de bulunan teknoloji ile Buharlı Küspe Kurutma Tesisimizde kuru
küspe üretiminde değerlendiriyoruz.
Küspenin değerine değer katan bu işlem sonucu ürettiğimiz kuru küspe ile
ülkemiz hayvancılığını desteklerken,
bu ürünümüzü Güney Kore’ye bile ihraç ediyoruz. Küspemizin geri kalan
kısmını da preselerde sıkıp Paketli
Küspe Tesisimizde ultraviyole ışınları
geçirmeyen vakumlu ambalajlarda besicilerin hizmetine sunuyoruz. Pancarın bir gramını dahi zayi etmeden
sıfır atıkla çalışıyoruz. Üretim
prosesinde kullandığımız sıcak
suyu soğutma kulelerinde enerji
harcayarak soğutmak yerine kurduğumuz seralarda dolaştırarak
hem seralarımızın ısıtılmasını
sağlayarak sera ürünleri üretip
gelir elde ediyor hem de soğutma
için harcayacağımız enerji maliyetinden kurtuluyoruz.
Bu anlattıklarım pancarın üretim prosesine kattığımız yeniliklerdir.Biyoetanole dönersek, Bizim üretim kapasitemiz yıllık 84 milyon litredir. Bu
kapasite ülkemizin biyoetanol kurulu
kapasitesinin %56 sına karşılık gelmektedir. Biyoetanol enerji açığı olan
ve yakıt için kullandığı petrolün neredeyse tamamını ithalatla karşılayan
ülkemiz açısından yeni ancak enerji arzında yerli kaynak kullanımı açısından
son derece önemlidir. Pancardan üretilen ve benzinle harmanlanarak kullanılan pancar yerin 30 santim altında üretilebiliyor ve ülkemiz bu alanda
olabildiğince zengin. Şimdilik toplam
benzin tüketimimizde biyoetanolün
harmanlanma oranı %3. Bu rakamı
arttırmak bizim elimizde ve bunun kat
be kat fazlasını üretmeye hazır bir tarım sektörümüz de mevcut. Biz ilk nesil
biyoetanol üretimiyle bir adım attık ve
ülkemizdeki seyirle de paralel olarak
ikinci, üçüncü nesil biyoyakıtlar konusunda da adım atmaya hazırlanıyoruz.
K.K.- Ağaçlandırma konusunda
yaptığınız çalışmalarınız dikkat
çekiyor. Bu konuda neler yaptınız, bundan sonra neler yapmayı
düşünüyorsunuz?
R.K.- Projenin rakamlar penceresinden ulaştığı boyut şudur; Konya ve
çevresinde sağlı sollu 4.475 km.’lik mesafede 241 ayrı güzergâhta, köy, kasaba, karayollarında bazı yerlerde 8-10
sıraya varan çift taraflı ağaçlandırma.
8.650 dekarlık bir alanda 64 ayrı yerde
toplu ağaçlandırma. Yol boyları ve toplu ağaçlandırma alanlarında 12 Milyon
fidan. 450 dekar alanda kurulu ve 3,1
milyon kapasiteli Fidan Üretim Merkezi. Tozlaşmayı sağlamak için toplu
orman alanlarında 460 kovan arı. Geyikler, sincaplar, yaban hayvanları ile
süslü şimdilik kontrollü habitat alanı.
Hedefimizi Türkiye nüfusu kadar
ağaç olarak belirledik.
Gerçekleştirdiğimiz iş henüz projenin
yaklaşık %17’sidir.
Bizim ağaçlandırma çalışmalarına başladığımız ilk yıllarda, diktiğimiz ağaçlar
kırılıyor, yerinden sökülüyordu. Ağaçlarla canlanacak doğal hayatın ve bölgede artacak kuş varlığının ürüne zarar
vereceği düşünülüyordu. Israr ettik,
ağaç dikmeye devam ettik. Ağaçlandırmanın faydalarını kapı kapı dolaşarak
anlattık. Ovaya diktiğimiz ağaçların
tarımsal üretime olumlu etkisi kısa sürede somut olarak görünmeye başladı.
Ağaç varlığının artmasıyla oluşan nem
regülasyonu sayesinde birim alandan
alınan verim artarken ağaçlar sayesinde oluşan biyolojik çeşitlilik süne ile
mücadelede tarım ilaçlarıyla elde edilemeyen başarının çok kısa sürede elde
edilmesini sağladı.
Konya Şeker, bölge içindeki yerel özellikleri dikkate alarak genellikle, akasya, dişbudak, akçağaç, karaağaç, çınar,
katalpa, ceviz, badem, iğde, gladiçya,
ahlat, ıhlamur, atkestanesi, sedir, karaçam, mavi selvi ve meşe palamudu gibi
ağaç türlerinin dikimini gerçekleştirmektedir.
Dikimini gerçekleştirdiği fidanların
önemli bir kısmını Çumra’da ağaçlandırma çalışmalarını sürekli hale getirmek için kurduğu yıllık 3,1 milyon üretim kapasitesine sahip Fidan Üretim
Merkezinde kendi imkânlarıyla ürettiği
ağaçlarla karşılamaktadır.
Ağaçlandırma çalışmalarında da birinci ve öncelikli amacımız, üreticiye ve
tarımsal üretimde sürekliliğe hizmet
etmektir.
K.K.- Türk çiftçisine,
kooperatifçisine önerileriniz
nelerdir?
R.K.- Geçtiğimiz yıl Anadolu Ajansı
bir haber geçmişti; “Köyler ninelere
emanet” diye. 2012 yılı nüfus sayımına
göre köylerdeki 65 yaş üzeri kadınların
oranı önceki 5 yıla göre %6-7 civarında arttığı için bu başlığı atmışlardı.
Maalesef köylerimiz yaşlanıyor. Gençlerimiz mecbur kalmadıkça geleceğini
tarlada ve tarım sektöründe aramıyor.
Ülkemiz tarım sektörünün 2023’te
dünyanın en büyük ilk beş ekonomisi
arasında yer alacağı ilk yapılacaklar
listesine yazıldı. Bunu kim başaracak,
köyler ve üreticiler. Sektör cazip hale
getirildiği zaman başarılır. Onun için
sektörü hem zihnen hem de fiziken
gençleştirmemiz lazım. Bunun yolu da
kooperatifçilikten geçiyor. Yani çiftçi
kardeşlerim başka bir elin gelip kendilerini kurtaracağını beklemesin, biz
kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.
Kendi derdimize kendimiz çare bulacağız. Kendi ürünümüzü kendimiz
işleyeceğiz ki pastanın paylaşıldığı
masalarda kendimize yer açabilelim.
Konya Şeker olarak, Pankobirlik olarak
biz o süreci başlattık, inşallah bu yolda
omuz omuza, kol kola yürüyeceğimiz,
bir birimizden güç alacağımız daha çok
kardeş şirketimiz olur, olması lazım.
▪
Temel Bitkisel Ürünlerde
Kendimize Yeterli miyiz?
»» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 2012-2013 piyasa yılı için açıkladığı
rakamlara göre sebzelerde, meyvelerde, tahıllarda ve diğer bitkisel ürünlerde
kısacası temel bitkisel ürünlerde Türkiye için kendine yeterlilik oranları belli oldu.
Toplumun en önemli ihtiyacı hiç
kuşkusuz beslenme ve gıdadır. Bu
gıdaları sağlayacak olan sektör ise
tarımdır. İşte, tarımın hayatımızda ve dolayısıyla da beslenmemizde son derece önemli bir rolü vardır. Sürdürülebilir gıda güvencesi
bağlamında tarım olmazsa olmaz
bir rol oynamaktadır. Türkiye’de
tarım politikalarının önde gelen
amaçlarından bir tanesi de gıda
ihtiyacının yurtiçi olanaklarla
sağlanması dolayısıyla da kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.
Türkiye’de son yıllarda izlenen
tarım politikaları neticesinde
stratejik bazı ürünler açısından
üretimde sorunlar oluşmaya başlamıştır. Özellikle, Türkiye’nin
daha önceden kendine yeterli olduğu bazı baklagil ürünlerinde
ve yağlı tohumların neredeyse tamamında günümüzde önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu ürünlerdeki yetersiz arz ve dolayısıyla
fiyatlarda meydana gelen önemli
artışlar gıda güvencesi açısından
sorunların veya beslenmede yetersizliklerin ortaya çıkmasına
neden olmaktadır.
Burada hemen şunu açıklamanın
yararlı olacağını düşünüyorum.
Nedir bu kendine yeterlilik kavramı? Kendine yeterlilik oranı,
basit bir anlatım ile üretim miktarından tüketimin çıkarılması
şeklinde hesaplanmaktadır. Eğer
bir üründe üretim miktarı iç tüketimden fazla ise ihracat yapılmakta, üretim miktarı iç tüketimden
az ise ihtiyaç olan kısım ithalat
yolu ile karşılanmaktadır.
Konuya 2012-2013 piyasa döneminde meyveler açısından bakıldığında Türkiye’nin bu konuda
sıkıntı yaşamadığı görülmektedir. Bu alanda en yüksek yeterlilik
oranı %1.639 ile incirde gerçekleşmiştir. Diğer önemli meyvelerde kendine yeterlilik oranı ise
örneğin sert kabuklu meyvelerde
en yüksek yeterlilik oranı %699
oranı ile fındıkta, %111 oranı ile
antep fıstığında ve kestanede olmuştur. Turunçgiller grubunda
yer alan meyvelerin tamamında
kendine yeterliliğin sağlandığı
görülmektedir. Greyfurtta yeterlilik oranı %252, limonda %223,
mandalinada %185 ve portakalda
%111 olarak gerçekleşmiştir. Yine
kendine yeterlilik oranının yüksek olduğu ürünlerden kayısının
yeterlilik oranı %415, narın %147,
üzümün %142, elmanın %110 olduğu görülmektedir. Meyveler
konusunda Türkiye’nin kendine
yetemediği tek ürün %45 yeterlilik oranı ile muz olmuştur.
Gelelim sebzelerde kendimize yeterlilik konusuna. Genel olarak
sebzeleri
değerlendirdiğimizde
bu konuda da sorun olmadığı görülmektedir. Toplam sebze ürünlerinde yurtiçi üretimin yurtiçi
talebi karşılama oranı %106 olarak gerçekleşmiştir. Sebzelerde
en yüksek yeterlilik oranı %112
ile taze soğanda olmuştur. Diğer
sebze ürünlerinde kendine yeterlilik oranı domateste %111, havuçta %109, hıyarda %108, biberde
%108 olarak gerçekleşmiştir. Baklagil sebzelerinden ise bezelyede
yeterlilik oranı %101, baklada ve
taze fasulyede %100 olmuştur.
Gıda ve beslenme ihtiyacı açısından önemli olan bir diğer grup da
tahıllardır. Bu konuda bazı sıkıntıların olduğu söylenebilir. Toplam tahıl ürünlerinde 2012-2013
piyasa döneminde yurtiçi üretimin yurtiçi talebi karşılama oranı
%93 olarak gerçekleşmiştir. Toplam tahıl üretiminde en büyük
paya sahip olan buğdayın yeterlilik oranı %98 olarak gerçekleşmiştir. Bir diğer önemli ürün olan
pirinçte ise kendine yeterlilik
oranı %87’dir. Yem sanayinin en
önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik oranı %91 ve mısırın
ise %77 olmuştur.
Beslenme ve protein açısından
önemli olan baklagil gıda grubunda da kendine yeterlilik açısından sorunlar yaşanmaktadır. Bu
grupta kendine yeterlilik oranının
en yüksek olduğu ürün %122 ile
kırmızı mercimek olmuştur. Toplumda sofralarımızda tüketimin
çok fazla olduğu ürünlerden no-
hutta yeterlilik oranı %99, kuru
fasulyede %83 ve yeşil mercimekte ise %54 olarak gerçekleşmiştir.
Yine, en çok tüketilen gıdalardan
olan patateste ve şekerde kendine
yeterlilik oranı %105’tir.
Türkiye açısından bitkisel üretimde asıl sorunların yaşandığı ürün
grubu ise yağlı tohumlu bitkilerdir. Bu ürünlerin çok büyük bir
kısmı yurt dışından ithalat yolu ile
sağlanmaktadır. Örneğin, ayçiçeğinde kendine yeterlilik oranı %52,
kolzada %44 ve soyada %9 düzeyinde gerçekleşmiştir. Görüldüğü
gibi yağlı tohumlar ürün grubunda
önemli sıkıntılar yaşanmaktadır.
Soya üretiminin çok düşük olması
aynı zamanda yem sanayisini de
olumsuz etkilemektedir. Yağlı tohumlu bitkiler açısından kendine
yeterliliğin en yüksek olduğu ürün
%99 ile pamuktur.
Genel bir değerlendirme yapıldığında Türkiye açısından bilinenin tekrarı bir durumla karşılaşmaktayız. Zaten üretimde
sorun yaşanmayan meyve ve sebze ürünlerinde kendine yeterlilik
sağlanmışken, yağlı tohumlu bitkilerde ise önemli arz açıklarının
olduğu görülmektedir. Pamukta
yeterli bir durum olduğu söylenebilirken buna karşılık ayçiçeğinde, kolzada ve soyada önemli
üretim açıkları yaşanmaktadır.
Peki, ne yapılması
gerekir? Birkaç cümle
ile buna da değinmek
isterim. İthalat yolu ile
arz açığının kapatılmaya
çalışılması kısa vadede
bir çözüm yolu olarak
görünse de sorunu
sadece gizlemeye
çalışmaktan öteye gitmez.
Yapılması gereken şey
arz açığı olan ürünlerde
üretim olanaklarının
sağlanmasına
çalışmaktır.
Bunun yanında, istikrarlı politikaları sağlayacak önlemlerin
alınması da önemlidir. Yani, dışarıdan almak yerine yurt içinde
üretim olanaklarının yaratılmasına çalışmak gerekmektedir.
Bu vesile ile yaz sıcaklarının kendini gösterdiği bugünlerde tüm
çiftçilerimize bereketli bir ürün
dönemi dilerim...
Biyolojik Mücadeleye Destek Verilecek
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ nca bitkisel üretimde kimyasal
ilaç yerine faydalı böcek ve bitki
zararlılarını kendine çekerek zararsız hale getiren bir biyolojik
mücadele yöntemi olan feromon
veya tuzak kullanan çiftçilere destek verilecek.
Bakanlıkça bitki zararlılarına karşı biyolojik mücadele uygulayan
çiftçilere sağlanan destekle, hem
zararlılarla mücadelede daha az
kimyasal ilaç kullanımı hem de
daha az maliyetle üretim yapılması hedefleniyor.
Desteklemeden faydalanmak isteyen çiftçilerin üretici kayıt defteri
tutması ve yürüttüğü mücadele
faaliyetlerini entegre mücadele
dahilinde yürütmesi gerekiyor.
Örtü altında yetiştirilen
domates, biber, patlıcan,
hıyar, kabak gibi sebzeler
için biyolojik mücadele
desteği dekara 350 TL,
biyoteknik mücadele
desteği dekara 110 TL,
açıkta domates, elma,
üzüm ve kayısı için
biyoteknik mücadele
desteği dekara 35 TL.
Bu destekten faydalanmak isteyen çiftçiler, elma ve üzüm için 29
Ağustos, kayısı için 27 Haziran,
açıkta domates yetiştiriciliği için
26 Eylül, örtü altı için 31 Aralık
tarihine kadar İlçe Müdürlüklerine başvuru yapabilecek.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
TARIM
Mikrokredi ve Kırsal Alanda Kadın
15
»» Dünyada özellikle 1970’li yıllarda etkisini göstermeye başlayan ekonomik küreselleşmenin en önemli olumsuz sonuçlarından biri, özellikle
gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde çeşitli krizlere yol açarak toplumların yoksullaşmasına neden olmasıdır.
Bu sonuç, ulusal ve uluslararası düzeyde yoksulluğa karşı mücadele
için birçok metot ve politikaların
geliştirilmesini gündeme getirmiştir. Mikrokredi de yoksulluğun önlenmesinde ortaya atılan politikalardan birisidir. Bu uygulama, 1974
yılında Bangladeşli ekonomist Prof.
Dr. Muhammed Yunus tarafından
Chittagong Üniversitesi’nde yapılan ve 2006 yılında kendisine Nobel Barış ödülünü getiren Grameen
Projesi’nin sonucudur. Mikrokredi,
mikrofinansın içinde bulunan mikrosigorta, mikrotasarruf gibi hizmetlerden bir tanesidir. Mikrokredi, geleneksel bankacılık anlayışına
tamamen ters olup, toplumda kırsal
alandaki yoksul kadınlar gibi dezavantajlı konumdaki insanların yaşamlarını kimseye bağımlı olmadan
sürdürebilmeleri için, küçük ölçekli
işletmeler kurup, üretici faaliyetlerde bulunarak ekonomik bağımsızlıklarına ulaşmalarını sağlayan küçük
miktarlardaki kredidir. Bu kredi,
Muhammed Yunus tarafından, 1983
yılında ilkeleri tamamen güven ve
dayanışma temeline dayalı olarak
kurulmuş olan Grameen Bank (Köy
Bankası) tarafından sağlanmaktadır
(http://tgmp.net).
Grameen Bank metodolojisi geleneksel bankacılık metodolojisinin
neredeyse tamamen tersidir. Geleneksel bankacılık anlayışı ‘‘Ne kadar
çok mal varlığın varsa o kadar çok
kredi alabilirsin’’ anlamına gelen teminat ilkesine dayanırken, Grameen
Bank anlayışı ise ‘‘Çok az veya hiç
mal varlığın olmasa da kredi alabilirsin ’’anlamında teminat zorunluluğu içermeyen bir ilkeye dayanmaktadır. Sonuç olarak, geleneksel
bankacılığın teminat ilkesine dayalı
olması yüzünden, dünya nüfusunun
yarısından fazlası geleneksel bankacılık hizmetlerinden mahrum kalmaktadır.
Grameen Bank’ın ilkelerini geleneksel bankacılık ilkelerinden ayıran
özellikleri şunlardır (http://www.
grameen-info.org) :
• Grameen Bank’ın ilkesi, kredi bir
insan hakkı olarak kabul edilmelidir inancı ile başlar ve hiçbir maddi varlığa sahip olmayan bir kişinin
kredi almada yüksek önceliğe sahip
olabileceği bir sistem üzerine kurulmuştur
• Grameen metodolojisi, bir insanı
maddi varlığı ile değerlendirmeye
dayalı olmayan, ancak bir insanın
potansiyeline değer veren bir anlayışa dayanmaktadır. Bu metodoloji aynı zamanda, yoksullarda dahil
tüm insanların sonsuz bir potansiyele sahip olduğuna inanır
• Geleneksel bankacılık anlayışının
hedef kitlesi genellikle zenginler ve
özellikle erkekler iken, Grameen
Bank’ın hedef kitlesi özellikle kırsal
alandaki yoksul kadınlardır
• Geleneksel bankaların temel amacı karı maksimum düzeyde tutmak
iken, Grameen Bank’ın temel amacı yoksulların ve özellikle de kırsal
alandaki kadınların yoksullukla mücadele etmelerine yardımcı olmak,
belirli bir ekonomik refah seviyesine
yükselmelerini sağlamak ve finansal
hizmetler vermektir. Bu anlayış da
sosyal ve ekonomik çıktıları olan büyük bir amacı kapsamaktadır
• Grameen Bank’ın borçlularının
yaklaşık % 97’si kırsal alandaki yoksul kadınlardır ve öncelik erkeklerden çok kadınlara aittir. Bu banka
yoksul kadınların mal varlığına sahip olmalarını sağlayarak ailelerinde
ve toplum içerisinde bir statü kazanmalarına olanak verir
• Grameen Bankası şubeleri iş ve
kent merkezlerine mümkün olduğunca yakın yerlere kurulmaya
çalışan konvansiyonel bankaların
şubelerinin aksine, kırsal alanlarda
kurulmaktdır.
• Grameen Bankasının diğer bir temel prensibi, müşterilerinin bankaya gelmesinin yerine, kendisinin
müşterilerine gitmesi gerektiğidir.
• Grameen Bankası verdiği kredileri haftalık taksitler halinde bölerek
geri alıyor ve müşterilerine büyük
bir ödeme kolaylığı sağlıyor
Nobel ödüllü Grameen Mikrofinans Programı’nın Türkiye ayağı, kar amacı olmayan bir iktisadi
kuruluş olarak Türkiye Grameen
Mikrofinans Programı (TGMP) adı
altında, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı öncülüğünde ilk olarak 2003 yılında Diyarbakır’da başlatılmıştır.
Bugün TGMP 100’den fazla şubede
faaliyet göstermektedir. 2013 itibariyle 110.000’dan fazla dar gelirli
kadınlara 220 milyon TL’den fazla
mikrokredi verilmiştir. Bu programın amacı, Türkiye’de kırsal alanda
yaşayan, gelir düzeyi hiç olmayan
veya oldukça düşük olan dar gelirli
kadınlara hibe yerine küçük oran-
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
larda krediler verilerek değişik
alanlarda iş imkânı sağlamaktır.
Bu mikrokredi, geleneksel bankacılık sisteminin aksine,
çerçevesinde oluşturulan fonlarla,
bazı bankalar, çeşitli sivil toplum
kuruluşları ve belediyeler tarafından desteklenmektedir. Mikrokredi
kaynağının önemli bir kısmı bağışçılardan gelmektedir. Yapılan her
bir bağış kırsal alandaki dar gelirli
bir kadın veya birçok kadının geleceğine umutla bakmasına neden
olmaktadır. Mikrokredinin kaynakları Şekil1’de gösterilmiştir (http://
tgmp.net/Microcredi) :
(http://www.grameen-info.org,
http://tgmp.net/Microcredi)
Mikrokredinin Alınması
Kırsal alanda yaşayan dar gelirli
kadınlar mikrokredi alabilmek için
aşağıdaki yolları takip etmelidirler:
• Öncelikle bir kadın bir mikro işletme fikrini ortaya koymalıdır
• Her kadın kendi çevresinden birinci derece akrabaları dışındaki
kadınlarla ve kendisiyle birlikte
toplam 5 kadından oluşan bir
grup oluşturmalıdır
teminatsız ve T.C kimlik numarası dışında hiçbir belge istenilmeden verilmektedir. Bu mikrokredinin özellikleri şunlardır:
• TGMP personeline işletme fikrini anlatmalıdırlar
• Krediyi bir insan hakkı olarak
değerlendiriyor
• 5 kişilik grup 3günlük eğitimle
krediyi nasıl kullanacakları ve
geri ödeme planları hakkında bilgilendirilirler
• Mikrokredinin misyonu, yoksul
ailelerin yoksullukla mücadele
etmelerine yardımcı olmak ve bu
konuda özellikle kırsal alandaki yoksul kadınları hedef almaktır.
• Mikrokredinin en ayırt edici özelliği herhangi bir kanuni sözleşmeye
veya teminata dayalı bir yasal prosedürünün olmaması olup, sadece
‘‘güven’’ üzerine dayalı olmasıdır
• Mikrokredinin temel prensiplerinden birisi, gelir getirici faaliyetler için ve evi olmayan fakir aileler
için ev almada kullanılmak amacıyla
verilmesi ve direkt olarak tüketim
amacıyla kullanılmamasıdır
• Kırsal alandaki kadınların sahip
oldukları maddi varlıkları ile değil,
geleceğe dönük çalışma azimleri ve
potansiyellerinin değerlendirilmesi
gerektiği ilkesine dayanmasıdır
• Tüm mikrokredi çeşitleri haftalık
veya iki haftalık taksitlerle son derece küçük miktarlara bölünerek geri
ödenmektedir
• Borçluları için zorunlu ve gönüllü
tasarruf programları mevcuttur
• Aynı anda birden fazla kredi borçlu
tarafından alınabilir. Krediler sıraya
konur ve her bir kredinin ödenmesi
bittiğinde ikinci kredi başlatılır.
Mirokredi Destekçileri
Mikrokredinin kaynağı, kişi veya
kuruluşların yaptığı bağışlardan ve
değişik fonlardan sağlanmaktadır.
Ülkemizde İl Özel İdaresi Kanunu
• İş için gereken kredi miktarı
TGMP’ye bildirilmelidir
Şekil 1. Mikrokredi Destekçileri
Mikrokredi Çeşitleri
Kırsal alandaki dar gelirli kadınların
ekonomiye kazandırılabilmeleri için
verilen mikrokredi çeşitleri şunlardır:
• Temel Kredi (Giriş Kredisi)
• Girişimci Kredisi(işyeri olan eski
üyelerine verilen kredi)
• Hayvancılık Kredisi (küçük ölçekli
küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvan beslemek)
• Sosyal Kalkınma Kredisi(üyelerin
temizlik malzemeleri vb. satmaları
için)
• İletişim Kredisi (üyelerin iletişim
ihtiyaçlarının (cep telefonu vb. sağlamasında)
• Mücadeleci Vatandaş Kredisi (dilenen insanlara kendi paralarını kazanmaya teşvikte)
• Eğitim Kredisi (üniversite öğrencilerinin eğitimleri için düşünülmekte)
• Mikrosigorta (ferdi kaza sigortası
için)
• Mikrokonut (üyelerine sağlanan
mikrokrediler karşılığında konutları
için ferdi kaza sigortası)
• Gönüllü tasarruf (Her bir TGPM
üyesinin gönüllü 1 TL kendi hesabına yatırması)
• Özel bir törenle talep ettikleri
krediyi alırlar
Sonuç olarak, kırsal alandaki dar
gelirli kadınlara ekonomik bir özgürlük sağlayan mikrokredi desteği ile
kadınlar hem kendi aile ekonomilerine hem de yaşadıkları yerin ekonomisine ve tanıtımına önemli katkılarda
bulunabilmektedirler. Ayrıca dünün
yoksul, çaresiz ve umutsuz kadınları
yarınlara büyük bir özgüvenle bakarak, maddi ve manevi bir yeterlilik
duygusuyla yaşamlarının sürdürülebilirliğini sağlayarak, kendilerinin
ve toplumun geleceğinin belirlenmesinde çok önemli rollerinin olduğunu
ve bir kadının potansiyelinin gücünü ortaya koymaktadırlar. Dünyada
ve ülkemizde var olan ve uygulanan
Mikrokredi Sisteminin kırsal alandaki kadın potansiyelimizin harekete geçirilmesi ve milli ekonomimize
kazandırılması açısından, daha çok
desteklenmeye ve yaygınlaştırılmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenlerden
dolayı kamu kurum ve kuruluşları,
sivil toplum örgütleri, üniversiteler,
araştırma kuruluşları ve tarımsal
amaçlı örgütlerimizin; kırsal alanda
kalkınmada etkili ve alternatif finans
yöntemlerinden birisi olan Mikrokredi Sistemi ile ilgili var olan çalışmalarını, maddi ve manevi desteklerini
daha çok arttırarak ve özellikle bu sisteme ilişkin farkındalığın yaygınlaştırılmasına katkılar sağlayarak önemli
roller üstlenebilirler.
5 Haziran Dünya Çevre Günü müydü?
»» Birleşmiş Milletler, 1972’de İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Çevre Konferansı’nda daha temiz ve daha yaşanılır bir dünya için 5 Haziran’ı
aldığı bir kararla Dünya Çevre Günü olarak ilan etmişti. Ancak kötüye gidiş daha da hızlandı. Günlük hayatımızda hepimiz bu değişimin
sonuçlarını daha yakından hisseder olmaya başladık. Artık ‘kutlama’ yerine ekolojik yıkımla mücadele etmek gerekiyor.
Her gün doğal varlıkları sermaye birikimine sokan, halkı kentsel dönüşüm projeleri adı altında yaşam
alanlarından uzaklaştıran, tarihi ve
kültürel dokuları düşünmeye bile
gerek görülmeden yok edildiği, doğanın ticarileştirilmesine, sermaye
talanına açılmasına, suyun ve doğal
varlıkların metalaştırılmasına karşı
her kesimin tavır takınması gerekiyor artık. Çünkü çevre ile ilgili rakamlar ürükütücü boyutlara ulaştı.
• Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin
verilerine göre bugün her 13 dakikada bir tür yok oluyor. Bir başka deyişle gezegenimizde her 13 dakikada bir,
1 canlı türü için kıyamet yaşanıyor.
• Her gün 100 milyon ton sera gazı
atmosfere salınıyor. 60 bin hektar
yağmur ormanı yok edilerek, 2 milyon ton zehirli atık deniz ve nehirlere bırakılıyor.
• Geçen yıl 20 Ağustos’ta Ekolojik Ayak İzimiz gezegenin kapasitesini aştı. Yani Ağustos’tan sonra global sermayemizden yemeye
“hesaptan fazla para çekmeye” başlı-
dioksitin özümsenmesinin ayrı ayrı
ölçülmesi.
• Ekolojik açık; balık stoklarının,
ağaçların ve diğer doğal kaynakların tükenmesiyle, karbondioksit gibi
atıkların atmosferde ve okyanuslarda birikmesiyle sonuçlanıyor.
• Daha çarpıcı olanı, bu yok oluş hızının dinozorların yok olduğu zamanın 1000 katı olması.
• Modernleştikçe ihtiyaçları artan ve
ihtiyacı arttıkça doğayı yalnızca hammadde olarak gören insan ve onun
gezegende kurduğu yaşam biçimi.
yoruz. WWF ve Küresel Ayak İzi Ağı
Raporu’na göre Dünya Limit Aşım
Günü 2011 yılından beri her yıl üç
gün öne kaydı. Yani bu yıl büyük ihtimalle 17 Ağustos’ta gezegenin bir
yıllık kaynağını tüketmiş olacağız.
• Ekolojik ayak izi: İnsanlığın doğa
üzerindeki talebi; gıda gereksinimi, hammadde temini ve karbon-
• Aşırı tüketim arttıkça, ödediğimiz
bedel de artıyor: Ormanlar daralıyor, biyolojik çeşitlilik kayboluyor,
balıkçılık azalıyor, toprağın verimi
düşüyor, gıda sıkıntısı baş gösteriyor, atmosferde ve okyanuslarda
daha fazla karbondioksit birikiyor.
• Ormanların ve okyanusların özümseyebileceği miktardan daha fazla
sera gazı emisyonunun açığa çıkma-
sının sonucu olan iklim değişikliği,
ekolojik limit aşımının en önemli ve
yaygın etkisi olarak gezegendeki yaşamı tehdit ediyor.
• Küresel Ekolojik Ayak İzi Raporu’na
göre dünyadaki herkes bir Türkiyeli
gibi yaşasaydı insanlığın 1.5 gezegene ihtiyacı olacaktı.
• Türkiye’de, kişi başına düşen ekolojik ayak izi 2,7 küresel hektar (kha).
• Bütün insanlık ortalama bir Endonezyalı gibi yaşasaydı gezegenin
biyolojik kapasitesinin üçte ikisi kullanılmış olacaktı.
• Ortalama bir Amerika vatandaşı
standardını yaşamak içinse bize tam
4 gezegen daha ihtiyaç olacaktı.
16
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
Kooperatifçilikte Uluslararası İlişkilerin Önemi
»» Dünyanın her yerinde gıdanın tarladan sofraya kadar uzanan bir yolculuğu vardır. Bu yolculuğun her aşamasında üreticinin ürettiği gıdaya
değer katan birileri bulunmaktadır.
Fakat bu değer artışı aynı zamanda gıdanın fiyatının artmasına da neden olmaktadır. Sonuçta tüketici, üreticinin
ürünün sattığı fiyatın 10 katı tutarında
bazen daha da fazlası bir parayı ödemek zorunda kalmaktadır. Gelişmiş
ülkelerde gıda zincirinde yer alan halka sayısı özellikle kooperatifler aracılığıyla azaltılarak bu fiyat farkı küçültülebilmektedir. Bizim ülkemizde de
gelişmiş ülkelerdeki gibi bir sisteminin
oluşturulabilmesinde kooperatiflere
büyük sorumluluk düşecektir. Bu açıdan kooperatiflerimizin gelişmiş ülkelerdeki uygulamaları yerinde görmeleri, işin mantığını anlamaları ileriye
yönelik planlamalar acısından büyük
önem taşımaktadır.
Burada akla gelen ilk soru, kooperatiflerin bunu nasıl yapacakları olacaktır.
Bunun en doğru yolu, bölgesel ve ülke
düzeyinde örgütlenmesini tamamlamış üretici örgütlerimizin, çevre ülkeler ya da Dünya’da kendi faaliyet alanlarında ileri gitmiş ülkelerdeki üretici
örgütleri ile ya da Dünya çapında örgütlenmiş Uluslararası Kuruluşların
tarım teşkilatları ile işbirliği amaçlı
protokoller imzalamaları olacaktır. Bu
yolla, kooperatiflerimiz gelişmiş ülkelerdeki emsalleri ile karşılıklı işbirliğine gidilerek bilgi ve deneyim paylaşımı
yaparak, örgütlerinin geliştirilmesini
ve ekonomik açıdan güçlendirilmesini sağlayabilirler. Bu tip protokoller
ile eğitim, kurumsal kapasite gelişimi,
fiziksel altyapılarının artırılması gibi
ihtiyaç duydukları konularda ortak
faaliyetlerde bulunulabilirler. Bu kapsamda yurt içinde veya dışında ortak
eğitim/seminer/çalıştay gibi etkinlikler düzenleyerek üyelerinin bilgi ve
görgüleri arttırabilir, zihinlerinde yeni
ufuklar açabilirler. Hatta bölgesel ya
da uluslararası fuar ve panayırlar düzenleyebilir ya da bu tip etkinliklere
ortak katılımlar sağlayarak yeni pazarlara daha güçlü açılmanın yollarını
arayabilirler. Aslında en güzeli, birlikte üretim, işleme ve pazarlama amaçlı
ortak yatırım girişimleri ya da ortak
projeler yürütebilirler.
Bu aşamada akla gelen ikinci soru,
bunu kimler ile yapacakları olacaktır.
Bu konuda işbirliği yapılacak birçok
hedef ülke grubu ve uluslar arası kuruluş bulunmaktadır. Bunlar gruplar
halinde aşağıda sıralanmıştır.
İşbirliği yapılabilecek ülke grupları:
AB ülkeleri, Balkan ülkeleri, Orta Doğu
ülkeleri- Müslüman ülkeler, Orta Asya
ülkeleri- Türk Kökenli ülkeler, Kuzey
Afrika- Akdeniz ülkeleri, Karadeniz ülkeleri, G20 ülkeleri gibi.
Uluslararası kuruluşlar olarak ilk
akla gelenler;
• Uluslararası Kooperatifçilik Teşkilatı
(ICA),
• Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ),
• Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD),
• Dünya Bankası, İslam Kalkınma
Bankası,
• Uluslararası Yatırım ve Kalkınma
Bankası (IBRD),
• Japon İşbirliği Teşkilatı (JICA),
Birleşmiş Milletler (BM) ve BM’nin alt
kuruluşları
• Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO),
• Uluslararası Tarımsal Kalkınma
Fonu (IFAD),
• Kalkınma Programı (UNDP),
• Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) gibi
tarım ile ilgisi bulunan kuruluşlar sıralanabilir. Bu örneklerin sayısı ve tipi
daha da arttırılabilir.
Bu örgütler ile nasıl işbirliği kurulabileceğine ilişkin birkaç örnek verelim.
Türkiye, FAO ile 2006 yılında imzaladığı anlaşma ile yardım alan değil,
projelere yardım veren (donör) ülke
konumuna geçmiştir. FAO Orta Asya
Alt Bölge Ofisi Ev Sahibi Ülke olarak,
ülkemizde 2007 yılında açılan FAO
Orta Asya Alt Bölge Ofisi (FAO-SEC)
sayesinde FAO-Türkiye Ortaklık Programının (FTPP) kapsamında, Orta
Asya ülkelerinde uygulanacak projeler
için bugüne kadar toplam 10 milyon
dolar katkıda bulunulmuştur. Önümüzdeki yıllarda bu miktar daha da
artacak ve bu projeler uygulanırken
kooperatiflerimiz ciddi birer paydaş
olacaklardır.
Bir başka örnek ise; Uluslararası Kooperatifçilik Teşkilatı (The International Cooperatives Alliance-ICA) ile
ilgili verilebilir. Kooperatifler ile doğrudan ilişkili olduğu için özellikle ICA
ile ilgili kısa bir bilgi ve sürdürülen
başarılı ilişkiler üzerinden detaylı bir
örnek verelim.
Çok eski bir geçmişe sahip bu örgüt,
1895’de kurulmuş. Uluslararası İttifak,
bilgi temini, kooperatifçilik ilkelerinin
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
tanımlanması ve savunulması ile uluslararası ticaretin geliştirilmesini amaçlayan ICA; 118 yıldır barış, demokrasiye
bağlılık ve siyasi tarafsızlık konusunda
ilkelerini korumuş. Bugün 96 farklı
ülkeden 271 üyesi bulunan ICA tarafından Dünya Kooperatifçilik Günü
kutlanmakta ve bu konuda bir bilinç
oluşturulmaya çalışılmaktadır. ICA,
bugüne kadar bünyesi içinden büyük
örgütler çıkartmıştır. ICA’nın sektörel
organizasyonlardan biri olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü
(the International Co-operative Agricultural Organisation - ICAO) 1951’de
kurulmuştur. 1966 yılında bunun bir
alt komitesi olarak kurulan Balıkçılık
Komitesi 1976 yılında Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Örgütü (the International Co-operative Fisheries Organisations - ICFO) adını almıştır.
ICA, 1992 yılından itibaren yeni bir yönetim sürecine geçerek Dünya çapında
dört bölge kurmuştur. Bunlar Afrika,
Amerika, Avrupa ve Asya-Pasifik bölgeleridir. Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı (the Cooperatives Europe) 1995
yılında kurulmuştur. Türkiye’den Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatına (The
Cooperatives Europe) üye olan 4 örgütümüz bulunmaktadır. Bunlar; Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği,
Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği
ve Türk Kooperatifçilik Kurumu’dur.
Bu örgütlerimizin faaliyetleri sayesinde, Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatının Genel Kurul toplantısı ve müteakiben çalıştayları geçen yıl Mayıs
ayında, İstanbul’da yapılmıştır. 35
Avrupa ülkesinden gelen kooperatifçiler ile yapılan genel kurul sonrasında, Türkiye’den Tarım Kredi Ko-
operatifleri Merkez Birliği Yönetim
Kurulu’na seçilmiştir. ICA altındaki
örgütler içinde ülkemiz adına ilk başarı daha önce Orman Kooperatifleri
Merkez Birliği’nin Uluslararası Tarım
Kooperatifleri Örgütü – ICAO’da Yönetim Kurulu’na seçilmesitir. Bunlara
ek olarak, ICA’nın 2015 yılında yapılacak Büyük Kongresi’de Antalya’da
yapılması kararı da tarım kooperatiflerimizin ülkemiz adına övünç verici
başarılarından biridir. Bu konuda son
başarı Su Ürünleri Kooperatiflerimiz
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Dünya çapında su ürünleri kooperatiflerinin en üst teşkilatı
olan Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Örgütü (the International Co-operative Fisheries Organisations - ICFO) ile ülkemizde
bu konuda en üst örgüt olan Su
Ürünleri Kooperatifleri Merkez
Birliği (SÜRKOOP) arasında Haziran ayında bir mutabakat imzalanmıştır.
İmza törenine ICFO Başkanı ve Genel
Sekreteri ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı katılım sağlamıştır.
Böylelikle SÜRKOOP’da ülkemizde
bir üst lige geçen kooperatifler arasına
girmiştir. Bundan sonra SÜRKOOP,
kooperatiflerinin büyümesi ve gelişmesinde Dünya çapında iyi uygulamalar ve anahtar kişiler ile temas edebilecek ve teknik yardım imkanlarına
ulaşabilecektir. ICFO yada ICFO üyesi ülkelerin kooperatifleri ile bilgi ve
deneyim paylaşımı yapmak amacıyla
karşılıklı işbirliği yaparak ortaklarına
yeni fırsatlar yaratabilecektir. Bu konuda çalışmalara uluslararası fuarlarda birlikte stant açarak başlayabilirler.
Rekabet şartlarının gittikçe zorlaştığı
piyasalara birlikte daha güçlü girebilirler. Bunları nasıl gerçekleştirebileceklerine ilişkin yurdumuzda ya da
başka bir ülkede ortak konferanslar
düzenleyebilirler. Bütün bu çalışmaların sonunda kooperatif ortaklarının,
yabancı ortaklar ile yatırım yapmalarının yollarını bulabilirler.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Teşkilatlanma Dairesi ülkemizde
örgütlenme alanındaki uluslararası
ikili ilişkiler kapsamında faaliyetlerin
gerçekleştirilmesinden
sorumludur
ve kooperatiflere her zaman destek
olmaktadır. Bu sorumluluk doğrultusunda üretici örgütlerimiz için fayda
sağlayabilecek olanakları araştırmak,
geliştirilmesinde yarar bulunan sektörleri tespit etmek, bunların sürekli
takibini yapmak, muhatap ülkenin
sunduğu olanakların değerlendirilebilmesi için karşılıklı işbirliği yöntemlerini belirlemek ve bu olanakların ülkemizdeki üretici örgütleri tarafından
değerlendirilebilmesi için işbirliği olanaklarını arttırıcı tedbirler almak gibi
konularında faaliyet göstermektedir.
Ülkemizde büyük bir atılım dönemine giren kooperatifçilik hareketinin
bütün sorunlarına rağmen, uluslararası ilişkileri kullanarak gelişimini
artan bir hızla devam ettirmesi gerçek
memnuniyet verici bir durumdur. Bu
başarıların diğer örgütlerimize de örnek olacağına ve ülkemizde bu tip yeni
girişimlerin giderek artacağına inanıyorum.
İnsan iradesinin nefsine hükmetmeyi ve şükretmeyi öğrettiği Mübarek
Ramazan Ayının, ülkemize ve bütün
Dünyaya barış ve huzur getirmesini
diliyor ve şimdiden Bayramınızı kutluyorum.
Ülkemizde Kooperatifçilik Bilincinin Gelişmesinde Koopearatif Eğitiminin Önemi
»» Kooperatifçiliğin en sevdiğim tanımlarından biri insanların cinsiyet, yaş, din, etnik, millet farklılıkları olmadan birlik beraberlik içerisinde
çalışabilecekleri işletmeler kurmak için beraber hareket etikleri organizasyonlardır.
Bu tanım kooperatifçiliğin ortak bir
yaşam felsefesi konusunda bize bilgi verir. Gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik eğitimi ilkokuldan başlamaktadır. Bunun en önemli nedeni
kooperatifçiliğin ulus devlet ve millet bilincinin geliştirilmesinde en
önemli faktör olarak görülmesidir.
Ülkemizde ise kooperatifçilik eğitimi ne yazık ki ilkokullarda başlamamakta ve ön lisans ve halk eğitim
benzeri kurumlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Köy enstitüleri
kapatıldıktan sonra kooperatifçilik
eğitimi lisans düzeyinden ön lisans
düzeyine indirilmiş olup Bundan
Dolayı bir nesil kooperatifçilik bilincinden yeteri kadar faydalanmadan
yetişmiştir. Bu da ülkemizde kooperatifçiliğe geliştirecek bir kadroların yeteri kadar yetiştirilmesinde
zorluklarla karşılaşılmıştır. Bu süreç
Köy-Koop ‘un 1971 yılında tekrar
kurulması ile yeni bir misyon ve vizyon yaklaşımı ile tekrar şaha kalkmıştır. Fakat Köy-Koop ‘un 1980 li
yıllarda kapatılmasından ülkemiz
kooperatifçiliği ciddi zararlar görmüştür. Köy-Koop üreticinin köylünün ve öğrencileri kooperatifçilik
konusunda bilgi vermek için üstün
gayretlerle ülkemizden her yerinde
kooperatifçilik alanında seminer,
kurs vermiştir. Bu gayretlerini 2012
yılında Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu ile protokol hazırlayarak örnek bir modelleme kurmuştur. Köy-Koop eğitim
projesi Halen Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksek Okulu Kooperatifçilik bölümünde uygulanmaktadır. Öğrenciler stajlarını ve mesleki
S. Sedat AKGÖZ
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü
Öğretim Görevlisi
eğitimlerini Köy-Koop bağlı birliklerde yapmakta ve deneyim kazanmaktadırlar. Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi ön lisan düzeyinde sekiz
üniversitenin meslek yüksekokullarında verilmektedir.
2012 -2016 yılı Kooperatifçilik eylem
planında kooperatifçilik eğitiminin
yaygınlaştırılması için ‘Kooperatifçilik Eğitim Girişimciliği Projesi’ uygulamaya konulmuştur. Bu eğitimin
halk eğitimlerinde beraber en az 12
katılım ile açılması hedeflenmiştir.
Eğitime katılma şartları olarak asgari ilkokul mezunu şartı aranmıştır.
Bu durum çok üzücüdür. Nitelikli
kooperatifçilik için eğitim şartı en az
ön lisan ve lisans olmalıdır. Bakanlığın anlaşmayı halk eğitim merkezleri ile beraber kooperatif birlikleri
ve üniversitelerle yapsaydı bunun
kooperatifçilik eğitimine ciddi katkıda bulunacağı düşüncesindeyim.
Kooperatifçilik bölümü hocası olarak bu projenin başarılı olmasında
ciddi zorluklarla karşılaşılacağı kanaatindeyim. En önemli sorunların
bu alanda kooperatifçilik eğitimi
verecek nitelikte elemanların azlığı
ve asgari eğitim düzeyinin ilkokul
mezunu olması projenin başarılı olmasında ciddi engel olacaktır.
Bakanlığın KGEP projesi başarılı
olması için acilen bir eğitim komisyonu kurulması gerekmektedir. Burada eğitimlerin koordinasyonun
kooperatif süt birlikleri ve Köy-Koop
vb. organizasyonlar tarafından yürütülürse projenin üretici ve halk
tarafından benimsenmesinde ciddi
faydaları olacaktır. Bakanlık bu eğitimi Halk eğitim merkezleri yerine
internet tabanlı bir eğitim modeli ile
üniversitelerde ve kooperatif üst birliklerinde verirse projenin halk tarafından benimsenmesi daha kolay
kanaatindeyim. Hepinize kooperatifçiliğe adanmış bir ömür dileğiyle.
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
TARIM
“Tarım ve Hayvancılık
Politikalarımız AB Normalarında
Yeniden Yapılandırılmalı”
»» Bu ayki Üretici Gözüyle köşemizde, S.S. Balıkesir Bölgesi
Hayvancılık Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Üyesi
Ahmet Köseoğlu ile ile söyleşimizi yaptık.
Ahmet Bey kısaca kendinizi tanıtır
mısınız?
İsmim Ahmet Köseoğlu, 1964 yılında
Balıkesir’in Bigadiç İlçesi Mecidiye
Köyünde doğdum. Ortaokul mezunuyum. 1982 yılından beri inşaatçılık ve
çiftçilikle uğraşıyorum.
Kooperatifçilikle tanışmanız
nasıl oldu?
Kooperatifçiliği 1972 yılında köyümüzde kurulmuş olan S.S. Üretim
Pazarlama ve Tüketim Kooperatifi ile
tanıdım. 1982-83 yıllarında İlçemizde kurulu olan tavukçuluk kooperatifince projelendirilen yem fabrikası
inşaatında çalıştığım dönemde kooperatifçilik hakkında da bilgi sahibi
oldum. 1992 yılında S.S. Mecidiyeköyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifine ortak olmamla beraber, kooperatifçiliğe gerçek anlamda adım atmış
bulundum. Kooperatifçiliğin gerçek
anlamını, değerini burada öğrenmeye
başladım.
Kooperatifinizin çalışmaları
hakkında bilgi verebilir misiniz?
1993 yılında kooperatifimiz ortaklar
mülkiyetinde 100 aile x 2 baş süt sığırcılığı projesi ve işletme binamızın
devreye girmesiyle birlikte günlük 3
ton olan süt miktarı, proje sayesinde
birkaç yıl içinde 8 tona ulaştı. Hayvancılığın bilinçli bir şekilde yapılması ile bugün üretilen süt miktarı 17-18
tona kadar çıkmakta.
Topladığınız sütleri ne şekilde
değerlendiriyorsunuz?
Kooperatifimizin 20 ton/gün soğutma
kapasitesi olan süt alım merkezimizde, ortaklarımızdan alınan sütleri ulusal bir firmaya pazarlıyoruz.
Kooperatifinizin ortaklarına
başka ne gibi hizmetleri var?
Hangi tarımsal faaliyetlerde
bulunuyorsunuz?
S.S. Mecidiye Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifimizin Başkanı İsmail Uzunoğu ve Yönetim Kurulunda
görevli bulun bizler, ortaklarımızın
yem, kaba yem, kesif yem, yem hammaddesi, mazot, gübre, kömür, ihtiyaçlarını da karşılıyoruz. Kooperatifimiz, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının uyguladığı % 50 hibe
destekli, promotik mibzer ve balya
makinesi alarak ortaklarımızın hizmete sunduk. 280 ortağı olan Kooperatifimizin aylık yem tüketimi 400450 tondur. 6 çalışan personeliyle
birlikte özel veteriner kliniğimizle de
ortaklarımıza hayvancılık konusunda
katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ayrıca,
Kooperatifimiz seminer ve fuarlara
katılım organizasyonları düzenleyerek ortaklarımızın bilinçlenmesine
katkıda bulunmaya çalışıyor.
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
Ülkemizde tarım ve hayvancılığın
geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Öncelikli olarak üreticilerimizin yaşadıkları zorlukları sıkıntıları anlamak
gerekli. Bunun üzerine ülkemizin
tarım ve hayvancılığının iyi bir planlamadan geçmesi gerektiğine inanıyorum. Bürokrasinin yoğunluğu ve
engellerini aşmalıyız. Tarım ve hayvancılık politikalarımızın AB normalarında yeniden yapılandırılmalı. Kooperatiflerin üretimden pazarlamaya
kadar ülkede söz sahibi olacak atılımların gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Ülkemizdeki Kooperatif örgütlenmesi ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Uzun yıllardır kooperatiflerde, birliklerde ve merkez birliklerinde görevlerim oldu. Yönetici ve üretici gözüyle
şunları söyleyebilirim; örgüt kirliliğinden çok şikayetçiyim. Kooperatifçilik mutlaka birleşmekten, biraraya
gelmekten geçiyorsa bizlerde bir arada, birlik olmalıyız. Sahada yaşanan
yetki karmaşasının bir an önce son
bulması gerekiyor. Bunun zorluğunu
ve sıkıntısını yaşayan kooperatifçilerin ortak akılla doğruyu bulacağına
düşünüyorum. Örgütlerde dikey yapılanmayla, tek çatı altında birliktelikle
çözüme kavuşacağına inanıyorum.
17
Hal Kayıt Sistemi Tanıtıldı
»» Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı Antalya'da düzenlenen Hal Kayıt
Sistemi Tanıtım Toplantısına katıldı.
Sistem ile tarladan sofraya, üretimden satışa ve tüketiciye erişimine
kadar sebze ve meyve sektörünün
tüm aşamalarının kayıtlı hale geleceğini anlatan Yazıcı, teknolojik
ve bilişim olanakları hazırlanarak
uygulamaya konulan sistemin başında bazı aksaklıklar olabileceğini, yaşanan aksaklıkların da zaman içinde çözüleceğini kaydetti.
Yazıcı, “Bu sistemi birlikte başarıya ulaştıracağız. Bizim çabamız, gayretimiz bu. Bu başarıya
ulaşınca herkes kazanacak. Üreticinin ürettiği ürün kamyonlara
yüklenip yollara dökülmeyecek,
çöplüklere atılmayacak. Üretici
de komisyoncu da emeğinin karşılığını alacak” diye konuştu.
Sistemle ilgili rehberlik yapacak
ve sistemi denetleyecek kurumun
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olduğunu kaydeden Yazıcı, görevini
yerine getirmeyenlere de ağır yaptırımlar uygulanacağını bildirdi.
Yeni Hal Kanunu ile üreticinin
üzerindeki hal rüsumu yükünün
kaldırıldığını belirten Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, üreticinin bundan sonra hal rüsumu
ödemeyeceğini, komisyoncunun
ödeyeceğini dile getirdi.
Belediyelerin tahsil edilen rüsumu paylaşımına ilişkin de kriterler
getirildiğini ifade eden Yazıcı, bu
paylaşımın hiçbir çekişmeye mahal vermeden tamamen elektronik
ortamda yapılacağını söyledi.
Künye koymamak ya da
farklı koymanın cezası
6 bin liradan başlıyor.
Yeni hal kayıt sistemi ile ürünlerin künyesinin olacağını kaydeden Yazıcı, şöyle konuştu:
“Satın almak için tedarikçiye gittiğinizde ihtiyacınız olan domatesi
alırken künyesine bakacaksınız.
Nerede üretilmiş, ne zaman hasadı yapılmış, tüm bunları göreceksiniz. Ürünün künyesi olacak,
bunu ileride çok daha yaygın hale
getireceğiz. Künyeyi aslında renkli çıkaracaktık ama maliyet artmasın diye siyah-beyaz yaptık. İleride
bu belki barkoda dönüşecek. Artık
hiçbir satıcı her domatesi Ayaş
domatesi diye satamayacak veya
her portakala Finike portakalı,
Anamur muzu diyemeyecek. Çün-
kü künye olacak. Künyeyi değiştirirse ne olur? Cezası 6 bin liradan
başlıyor. Künye koymamak ya da
farklı koymanın idari yaptırımı 6
bin lira. Bu alanda bugüne kadar
var olan sorunları, kayıtdışılığı,
tarladan sofraya inşallah hem
üretici hem de bu işin ticaretini
yapanlar hak kuralları içerisinde
hak ettiklerini alacaklar. Tüketici
de kaliteli, hijyenik, standardı belirlenmiş meyve ve sebzeye güven
içinde erişebilecek.”
İmaj Değişecek
Eskiden gümrükçülere hep farklı
bakıldığını, fakat bugün gümrükçülerin imajının önemli ölçüde
değiştiğini kaydeden Bakan Yazıcı,
hal, toptancı imajını da yeni sistemle değiştireceklerini söyledi.
Yazıcı, “Bu alanda da var olan
şüpheleri ortadan kaldıracağız.
Özellikle çöpe attığımız meyve ve
sebzenin kurtarılmasını sağlayacak olan ambalajlama ve nakliye
standartlarıdır” diye konuştu.
Ürün standardına ilişkin çalışmaların aslında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından
yapıldığını ifade eden Yazıcı, söz
konusu bakanlıkla bir protokol
imzalayarak, meyve ve sebzeyle ilgili standart belirleme işlemlerinin
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütüleceğini bildirdi.
Türkiye’nin Büyüme
Rakamları
Türkiye’nin bulunduğu coğrafyaya bakıldığında ekonomik büyümelerin ya düşük ya da eksilerde olduğunu ifade eden Yazıcı,
Türkiye’nin büyüme hedeflerinin
bazı uluslararası kuruluşlar tarafından yüzde 3, yüzde 2,5 şeklinde
revize edildiğini, ancak 2014 yılı
ilk çeyreğinde Türkiye’nin yüzde
4,3 büyüdüğünü kaydetti.
Yazıcı, “Bu başarı sizin başarınız, hepimizin başarısı. Türkiye,
bütün bunları yaparken kendi
gücüne, insanına güveniyor. Büyük yatırımlar projelendiriyoruz.
Dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz. Marmaray 150
yıllık rüya. Gezmediyseniz mutlaka gidin. İstanbul’a gittiğinizde
Marmaray’dan geçin ve Türkiye
Cumhuriyeti ile övünün” dedi.
Yatırımların önünü açarak, ekonomiyi güçlendirerek, rekabet
gücünü artırarak, üretilen ürünleri çöpe değil tüketiciye ulaştırarak, fazla üretimini dünya
pazarlarına sunarak ülkeyi büyütmeye çalıştıklarını anlatan Yazıcı, Türkiye’nin 2023 hedeflerine
ancak böyle ulaşabileceğini kaydetti. Yazıcı, “Daha fazla kazanacaksınız, daha fazla vergi ödeyeceksiniz. Türkiye’yi 2023’e öyle
taşıyacağız. Bazıları için hayal,
oturursan senin için de hayal. Hayalci olmayacaksınız ama hayal
edeceksiniz. Çünkü hayal hedeftir, vizyondur” diye konuştu.
Perakende Ticaretin
Düzenlenmesi
Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısını
yaklaşık iki yıla yakın süre çalışarak hazırladıklarını da bildiren
Yazıcı, bakanlık tarafından hazırlanan taslağa son şeklini verdiklerini ve Başbakanlık’a sevkettiklerini söyledi. Taslağın önümüzdeki
süreçte Bakanlar Kurulu gündemine taşınmasını ümit ettiğini belirten Gümrük ve Ticaret Bakanı,
buradan da Meclis’e gitmesini
sağlayacaklarını kaydetti. Yazıcı,
söz konusu tasarının bu yılın sonuna kadar yasalaşmasını hedeflediklerini de bildirdi.
Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın
bir çerçeve kanun olacağını da
dile getiren Yazıcı, konunun “mecelle” gibi her alanını detaylandırarak düzenlenmesinin doğru olmayacağını ifade etti.
Denizbank 10 Üreticiye Traktör Hediye Edecek
»» DenizBank, Üretici Kart'ın 10. yılında 10 üreticiye 2014 model marka traktör
hediye ettiklerini açıkladı.
Tarımsal üreticiye destek vermeye
devam eden DenizBank, bu kapsamda düzenlediği Milli Piyango
İdaresi kampanyası kapsamında
31 Mayıs - 31 Ekim 2014 tarihleri
arasında Üretici Kart’ını kullanacak 10 müşterisine 2014 model
Tümosan marka traktör kazanma
fırsatı sunuyor.
Üretici Kart sahibi tarımsal üreticilerin 31 Ekim 2014’e kadar tek
seferde 100 TL ve üzeri tutarında
mazot, gübre, yem, zirai ilaç, tohum, fide gibi tüm tarımsal girdi
satışı yapan anlaşmalı bayilerden
yapacakları tarımsal girdi harcamalarına çekiliş hakkı veriliyor.
7 Kasım 2014 tarihinde yapılacak
çekilişle belirlenecek talihliler 2014
model “4155 2 WD ROLLBARLI”
Tümosan marka traktör kazanacak.
13 Kasım 2014 tarihli Güneş gazetesi ile Yeni Şafak gazetelerinde ve
“www.denizbank.com”da kazanan
tahliler ilan edilecek. Üreticiler
kampanya ile ilgili detaylı bilgiye “www.denizbank.com” ve “444
6 800” no’lu DenizBank Tarım
Hattı’ndan ulaşabilecek.
Özel bankalar arasında tarım sektörüne en fazla kredi kullandıran
banka olarak sektöre verdikleri
toplam kredi tutarının 3,5 milyar lirayı aştığını aktaran Sun,
“DenizBank olarak öncü uygulamalarımızla tarımsal üreticilerimizin hayatını kolaylaştırmaya
ve yeni fırsatlar sunmaya devam
edeceğiz. Üreticilerimizi, Üreti-
ci Kart’larını avantajlı alışveriş
kampanyalarımızda kullanarak
son model Tümosan traktör sahibi olmaya çağırıyoruz” dedi.
Üretici Kart ile üreticiler, kapalı
devre çalışan ve sadece yapmış olduğu tarımsal faaliyetler için gerekli olan gübre, tarım ilacı, yem,
akaryakıt, tohum, fide gibi tarımsal girdi alımlarını DenizBank’ın
anlaşmalı üye işyerlerinden Üretici Kartları ile 5 aya varan vadeye
kadar olan kısmını faizsiz olarak
kullanabiliyor.
Üreticiler DenizBank şubelerinden, anlaşmalı üye işyerlerindeki POS makinalarından,
ATM’lerden, DenizBank web sayfasından ya da bir SMS atarak cep
telefonlarından Üretici Kart başvurusunda bulunabiliyor.
18
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
HAYVAN HASTALIĞI
Pahalı Bir Hastalık Olan Ketosis (Asetonemi)
»» Ketosis, diğer adıyla asetonemi ineklerde görülen ve çiftliklere çok pahalıya mal olan bir hastalıktır. Doğum sonrası enerji eksikliği sebebiyle
ortaya çıkan Ketosis sütün ve süt proteininin azalması, zayıflama, döl tutmama gibi ekonomik sorunları beraberinde getirir.
Ancak; çok pahalıya mal olması sadece bu sebeplerden değildir. Ketosis
rahim yangısına (metritis), şirdenin
kaymasına (abomasum deplasmanı),
topallığa ve meme yangısına (mastitis) zemin hazırlar. Ketosisli ineklerde sonun atılamaması riski daha
fazladır. Sürüden mecburi çıkarma
oranı artar. Avrupa’da Ketosisin
inek başına maliyetinin, yıllık 350
Euro olduğu hesap edilmektedir.
Ketosis modern
yetiştiriciliğin bir
hastalığıdır. Süt sığırları
genetik olarak yüksek
verimli hayvanlar arasından
seçildiğinden süt verimi
için harcanan enerji yüksek
olmakta, alınan enerji
bu kaybı karşılayamazsa
hastalık oluşmaktadır
(Negatif enerji dengesi).
Yüksek verimli ineklerin ketosise
yatkınlığı vardır. Bu durum Holstein ırkı ineklerde ketosis görülme
sıklığını arttırmaktadır. Ketosis vücudun savunma sistemini de kötü
yönde etkileyen bir bozukluk olduğundan doğum sonrası meme ve
rahim yangılarının artmasına da yol
açar.
Hayvanların doğumdan önce aşırı
yağlandırılmaları hastalığı hazırlayıcı rol oynar. Bir ahırdaki ineklerin
tümüne verimine bakılmaksızın aynı
miktarda yem verilmesi durumu
hastalığı oluşturan başlıca etkendir.
Bu şekilde besleme ineklerin doğuma yakın süt verimlerinin aşırı düştüğü dönemde fazla yem almaları
nedeni ile yağlanmalarına, doğumdan sonra ise eksik beslenmelerine
neden olmaktadır. Bu nedenle ahırdaki ineklerin süt verimleri belirli
aralıklarla tespit edilerek her hayvan
verimine göre farklı beslenmelidir.
Ketosise, ineklerde süt
veriminin en yüksek olduğu
yaş dönemlerinde rastlanır.
Hastalık ilk doğumunu
yapanlarda pek görülmez.
En sık olarak 4. ve 5. doğumunu yapan ineklerde meydana gelir. Fazlaca yağlı inekler ve ikiz taşıyanlar
daha fazla riske sahiptirler. Bir kez
ketosis hastalığı gösteren inekler diğer senedeki doğumlarında da risk
altındadırlar.
Hastalık hayvanlarda süt
veriminin başladığı ve süt
veriminin en üst seviyede
olduğu dönemlerinde
gözlemlenmektedir.
Olayların %90′ı doğumdan sonraki ilk 2 ayda ve bunların da çoğu ilk
ayda gözlenir. Hem merada hem de
ahırda beslenen ineklerde ketosis
görülebilir. Ayrıca ketosisin ortaya
çıkışı, süt verme süresinin uzaması,
mevsimler ( en sık olarak kış sonu ve
ilkbahar), iklim, barındırma ve yedirilen rasyonun özelliği gibi faktörlerle de ilişkilidir.
Sığırlarda ketosis ayrıca A ve B12
vitaminleri, kobalt, fosfor, mangan
gibi iz element noksanlıkları, hayvanların hareketsiz bırakılmaları,
karaciğer hastalıkları, böbrek üstü
bezindeki fonksiyon bozuklukları
durumlarında da ortaya çıkabilmektedir.
Hastalığın Belirtileri
KORUMA VE KONTROL
Hastalıkta iştahsızlık, kuru dışkı (at
dışkısı gibi), süt veriminde azalma,
depresyon gibi belirtiler gözlenir.
Hastalık gösterdiği belirtilere göre
gizli (subklinik), sindirim ve sinirsel
olmak üzere üç formda gözlemlenebilir. Sindirim ve sinirsel formu hastalığın ilerlemiş devrelerinde daha
da belirgin hale gelir.
Süt ineklerinin enerji gereksinimlerinin tam olarak karşılanmasıyla
ketosis hastalığı önlenebilir. Fakat
yüksek verimli süt ineklerinin doğumdan sonraki ilk iki ay içerisindeki enerji gereksinimlerinin tam
olarak karşılanması oldukça zordur.
Bu nedenle, yüksek verimli süt ineklerinde doğumdan sonra görülen ketosisi önlemek için;
Belgin GÜNAY
Veteriner Hekim
[email protected]
Resim 1. Ketosis hastası olan bir inek
Gizli form:
En yaygın tipi olup, yalnız süt verimi
ve döl veriminde azalma ile seyrettiğinden direkt olarak üzerinde durulmamakta veya gözden kaçmakta; bu
nedenle de büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Sindirim formu:
Süt ineklerinde bu formun görülme
oranı daha fazladır. Hastalık doğumdan birkaç hafta sonra başlar ve
yavaş gelişen bir hazımsızlıkla seyreder. Hayvan başlangıçta sadece kuru
ot ve saman gibi kaba yemleri yemeği yeğler veya yemini seçerek alır, genellikle tane yemleri veya konsantre
yemleri yemeği reddeder, ara sıra
yenilmeyecek şeyleri yeme (duvarların yalanması, altlıkların yenilmesi)
gözlemlenebilir.
Bir süre sonra hayvan hiç yem yemez
ve su içmez. İşkembe hareketleri ve
geviş getirme tamamen durmuş, dışkılama seyrekleşmiş, dışkı kurudur.
Bazen inatçı bir ishal de gözlenebilir. Süt verimi azalır (1/4 oranında),
kıvamı koyulaşır ve kaynatıldığında
pıhtılaşır. Hayvan hızlı bir şekilde
zayıflar. Yürürken sallanır, çoğunlukla yarı uyku halindedir. Sürü dışında kalır. Bu dönemde solunum
havasında, deride ve sütte tipik bir
aseton kokusu algılanır.
Sinirsel formu:
Sinirsel bozukluklar hayvanlarda
doğumda ve sonrasında gözlenmeye
başlar. Hayvan birdenbire tutarsız
hareketler gösterir. Zaman zaman
böğürür, duvarlara ve yemliklere
çıkar, saldırgandır, gözleri döner,
ayaklarını yere vurur, dairesel hareketler yapar, yerinde duramaz, ön
ayaklarını çapraz olarak tutar, başını
bir yere dayar, bazen geçici bir süre
körlük dikkati çeker. Vücudunu duvarlara sürter veya durmadan yalar,
yenilmeyecek şeyler yeme belirtileri,
boşa çiğneme hareketleri, diş gıcırdatma ve tükürük miktarında artış
görülür. Hayvan hafif titremeler ve
kasılmalar gösterir, hareketleri anlamsızdır. Ender olarak kusma görülür. Sinirsel hareketler 1-2 saatlik
nöbetler şeklindedir, bu süre sonunda hayvan normale döner, 10-12 saat
aralıklarla nöbetlerin tekrarlandığı
gözlenir. Bu nöbetler sırasında hayvan kendini yaralayabilir. Hayvanın
sütünde, derisinde ve idrarında aseton kokusu algılanır.
Resim 2. Sinirsel Ketosis belirtisi
gösteren bir inek
Hayvanlarda süt verimi aniden azalır fakat tamamen ortadan kalkmaz.
Sütün kıvamı artar, krema görüntüsünü andırır, kokusu ve tadı değişir.
Arka kısım felcinden dolayı yürürken tökezler. Hayvanın zaptı raptı
zordur ve ileri safhalarda hayvan
yere yatar ve komaya girerek ölür.
İneğin fazla strese maruz kaldığı ve
zayıf olduğu durumlarda yavru atma
ve buzağının ana rahminde öldüğü
bazı durumlarda da annenin doğururken öldüğü gözlenebilir.
Resim 3. Sinirsel Ketosis belirtisi
gösteren bir inek
Hastalığın Teşhisi:
Hastalığın kesin teşhisi kan, idrar
veya sütte keton testlerinin yapılması ile mümkündür. Miktar ile ya da
mor renk oluşması ile teşhise gidilir.
Hastalığın sürüdeki sıklığı kötü yönetilen çiftliklerde %50 yi bulabilir.
Genellikle sıklık %15 civarındadır.
Sütü çiftlikten alan mandıra
veya süt fabrikaları eğer
üreticiye süt proteini ve
süt yağı hakkında geri bilgi
veriyorsa, sütteki protein/
yağ oranı gizli Ketosis’ten
şüphelenmeyi arttırır.
Holstein ineklerde %3 protein, %3,5
yağ içeriği normaldir. Örneğin; %3
protein, %4 yağ oranı söz konusu ise
normal değer aralığındadır. Ama ;
%4,5 yağ, %2,5 protein bildirilirse,
Ketosis’ten şüphelenmek gerekir.
Protein oranı düşük, yağ oranı yüksek süt, ketosis göstergesidir. Süt
proteini, süt yağı oranı %75 olmalıdır. Bu oran %70 in altında ise, Ketosis şüphesi artar.
Örnek;
%4 yağ, %3 protein ¾ = %75
Normal,
%4,5 yağ, %2,5 protein,2,5/4,5 =
%55, Ketosis şüphesi
• İnekler doğuma 2 ay kala sağıma son verilmeli ve bu sürede 3-4
kg’dan fazla konsantre yem verilmemelidir. Kaliteli kuru ot yeterince varsa fabrika yemi (kesif yeme)
vermeye gerek yoktur. Bu dönemde
yonca ve silajdan uzak durulmalıdır.
Bu dönemde ineklerin hareket etmeleri sağlanmalıdır.
• Doğuma 1-2 hafta kala ve doğumu takiben glükoz içeren katkıların
yeme katılması büyük yarar sağlar.
Glükoz katkıları olarak gliserin,
propilen glikol, kalsiyum propionat,
sodyum propionat, karbonhidrat
ve yağ metabolizmasını düzenleyici
olarak niacin verilebilir.
• Doğumdan sonra verimin artması
için yavaş yavaş arttırılma koşuluyla
3 litre süt verimi için 1 kg konsantre
yem ve 100 kg canlı ağırlık için 3kg
miktarında iyi kalitede kuru ot veya
diğer yemler verilmelidir. Haşlanmış patates, 500 gr şeker veya pekmez, 500-1500gr melas verilmesi
yararlıdır. Yedirilen rasyonlardaki
protein miktarı %16-18’i geçmemeli
ve sindirilebilir karbonhidrat miktarı yeterli olmalıdır. Eğer tane yemler
veriliyorsa ezilip verilmelidir.
• Doğumdan sonraki ilk dönemlerde
kötü hazırlanmış silaj yemleri, çürümüş ve acımış yem maddeleri, acımış yağlar ve yağlı tohum küspeleri
gibi yemler mümkün olduğu kadar
az kullanılmalıdır.
• Kuru ot ve diğer yemler bozuk, küflü ve ıslak olmamalıdır.
• Ahırdaki sığırlar her gün gezindirilmelidir.
• Rasyonlara yeterli miktarda kobalt,
fosfor, mangan gibi iz elementler ve
A vitamini ilave edilmeli, ayrıca doğumdan sonra 1-1,5 ay süreyle günde
100 gr miktarında Sodyum propiyonat yemle birlikte verilmelidir.
• Yakın geçmişe ait çalışmalarda buzağılamadan önce ineklere günlük
6gr nikotinik asit eklenmiş rasyon
verildiğinde, iyi sonuçlar alındığı
gözlemlenmiştir.
Hastalığın tedavisi için Veteriner
Hekime başvurulur. Hastalığın belirtileri gizli seyrederse, yani gizli
ketosis söz konusuysa veteriner hekime başvurma, dolayısıyla tedaviye yönelme gecikir. Hastalık sinsi
bir şekilde sürer. Devamında döl
tutmama problemleri başta olmak
üzere, yukarıda sözünü ettiğimiz
diğer hastalıklar da ortaya çıkar.
Geç kalınmayan olgularda tedavisi
mümkün olan bir hastalıktır. Ancak
tedavinin çok güç olması ve iyileşen
hayvanların da o süt verimi döneminde bir daha eski verimine ulaşamaması nedeniyle ekonomik önemi
büyük bir hastalıktır.
Ketosis tedavisinde hipertonik,
%50’lik Dextroz solüsyonu kullanılabilir. Ancak yavaş infuzyon tarzında
damar yoluyla vermek ve ikişer saat
arayla 500’er ml.lik dozlarda, günde
3 kez tekrarlamak gerekir. Görüldüğü gibi pek pratik bir metot değildir.
Tedavide dexamethazone ile birlikte
acil enerji maddeleri olarak yukarıda sözü edilen glükoz katkılarını
kullanmak yerinde olur. Yemlere
vitamin + mineral katkıları katmak
tedaviyi destekler.
Ketosisi önleme yönündeki çabalar; daha çok süt, daha sağlıklı
inek, daha iyi döl verimi, daha az
metritis, daha az mastitis, daha az
topallık demektir.
Ketosisi önleyebilirsek, sürüde abomasumun yer değiştirmesi olayları
olmayacak veya çok az sayıya düşecektir.
Sürüden mecburi çıkarma oranı azalacak, inekler işletmeye daha uzun
süre verimli bir şekilde hizmet edecekler, işletmenin ekonomisi bozulmayacaktır.
Avrupa ve ABD’de ketosisi önlemek için gösterilen çabaların
ekonomik yönden 1’e, 10 kazanç
sağladığı hesaplanmaktadır.
Kaynakça:
1-Ege Vet Hayvancılık San. ve Ticaret Limited
Şirketi, Ketosis Hastalığı, http://www.egevet.com.tr/
2- Prof. Dr. Hasan BATMAZ, U.Ü. Veteriner
Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Süt Sığırlarının Önemli Hastalıkları ve Korunma Yolları, SÜTAŞ Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezi Yayınları, Hayvancılık
serisi 3 Yetiştirici Broşürü, Bursa
3-Denizli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği,
Teknik Bilgiler, Ketosis, http://www.denizlidsyb.org.tr/
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
KOOPERATİFÇİLİK
Tarlada Başlayan
Madende Biten Ömürler
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
»» 2014 Uluslararası Aile tarımı Yılını kutladığımız şu günlerde ülke gündeminde
başlangıçta tek tük yer bulan maden kazaları ve son olarakta Soma’da yaşanan
maden faciası sadece Türkiye’de değil dünyada yankı buldu. Maden kazası günlerce
ülke ve dünya medyasında haberlerde yer aldı.
Değerli okurlar,
Sizlere bu sayıda, Afrika’daki tarımsal amaçlı bir kooperatifinin başarı
hikâyesini aktaracağız. Kooperatiflerin gıda ticaretinde ne kadar önemli
olabileceklerini ve üreticinin gelirini
arttırabileceğine ilişkin bu hikâye,
aynı zamanda kooperatiflerin kırsal
kalkınmadaki rollerine ve FAO ile
ilişkilerine de güzel bir örnek.
Mübarek Ramazan Ayının bereketinin bütün çiftçilerimize ulaşmasını,
ülkemize mutluluk ve huzur getirmesini diliyoruz. Şimdiden Bayramınızı kutlarız.
“Çiftçilerin Kârlarını
Arttırmak”
Uganda’nın güneyindeki Bushenyi
Bölgesinde, Ticaret, Sanayi ve Kooperatifler Bakanlığının mevzuatına
göre 2007 yılında kurulan Nyabubare ACE Koopeartifi’nin
30 tane çalışanı ve kadınlar,
erkekler, gençler ve engelli insanlardan oluşan 2020 ortağı
bulunuyor. Kooperatif, aynı
zamanda kırsal alanda kurulmuş 10 tane üretici örgütünü çatısı
altında toplayan bir üst örgüt özelliği
taşıyor., muz, bal, çiftlik hayvanları
(domuz ve kanatlı), balık yetiştiriciliği, şarap ve kahve olmak üzere 6
farklı alanda faaliyet gösteren bu tarımsal amaçlı bu kooperatif, son zamanlarda sorgum yetiştiriciliğini de
gerçekleştirerek faaliyet alanlarını
7’ye çıkarmış.
Kooperatif, ortakları için yerel, bölgesel ve ulusal pazarlarla bağlantı
kurarak ortaklarının komisyonculara mahkûm olmalarını önlemekte
ve ürünleri için hak ettikleri fiyatın
oluşumunu sağlayarak ortaklarının karlı bir satış yapmasına imkân
vermekte, böylelikle tarımsal amaçlı
kooperatiflerin başarısının anahtarı
olmaktadır.
FAO’nun 9 Ekim 2013 tarihinde yayınladığı en son açlık raporuna göre,
dünyada yaklaşık 870 milyon insanın
günlük temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamadığı belirtilmektedir. FAO
19
aynı zamanda tarımsal amaçlı kooperatiflerin kırsal alandaki açlık probleminin çözümünün büyük bir
parçası olduğunu ifade etmiştir. Uganda’da tarımsal amaçlı kooperatifler, ortaklarının
üretimini daha çok arttırarak
ortaklarının yaşam standartlarını yükseltmektedirler. Aynı zamanda ortaklarının daha kaliteli ürün
elde etmeleri, daha duyarlı olmaları
ve daha fazla gelir elde etmelerinde
etkili olacak ürünün katma değerini
arttıracak yöntemler konusunda eğitimler de vermektedirler.
Kooperatif, bazı hizmetlerini kendisinin ortağı olan kırsal alanda kurulmuş 10 tane üretici örgütü aracılığı
ile yerine getirmektedir. Bu durum
ortaklarının kendine güvenini arttırarak, ürünlerini uluslararası pazarlarda dahi pazarlayabilecekleri bir
güç ve umut vermektedir.
Dünya medyası gerçekleri çeşitli yönleri ile gündemlerine taşımasına
rağmen, ülkemizde medyanın büyük bölümü kazayı gerektiği kadar
işlemedi. Nedenler konusunda bizleri gerektiği kadar aydınlatamadı.
Tepkileri azaltma yanında sorumluların hangi hataları yaptıkları,
neden tüm uyarılara rağmen zamanında tedbir almadıkları konusunda bizleri tatmin edemediler.
Tarladan madene uzanan yolda
köleleştirilen taşeron eğitimsiz işçilerin yaşadıklarını yeteri kadar
dile getirmediler. Tarladaki ve madendeki yangını, sokaklardaki öfke
onları fazla ilgilendirmiyor gibiydi.
Maden sahipleri neredeyse kazayı
çalışanların üstüne olayları yıkmanın telaşı içinde idiler. Sayıları 302
olarak açıklanan, fakat hiç inandırıcı bulunmayan ölümler herkesi hüzne boğdu. Akan gözyaşları
sel oldu. Tabii tablo sadece böyle
değildi. Tüm madenlerde böylesi
acı olaylar yaşanıyordu. Bu arada
Şırnak’ta maden kazasında olan
insanlarımızın adeta es geçildi. Güneydoğuda adı demokrasi görünen,
bölünmenin hesabını yapan, hak
ve demokrasiyi kendi gözlükleri ile
gören siyasi ve bölücüler bu resmi
görmek bir tarafa başka hesaplar
yapıyorlardı.
Ölen madenciler
tarlada doymayan,
madende ekmek arayan
insanlarımızdı. Yüzleri ve
bedenleri kömür karası
görünse de sonuçta
tertemiz, çalmadan,
kolay menfaat peşinde
koşmadan Soma’dan
Şırnak’a tarladan gelip
madene giren bizim
insanlarımızdı. Batıdan
doğuya bu ülkedeki tüm
insanlarımız üzerine
oynanan büyük oyunun
bedelini ödüyorlardı.
Tarımdaki başarı sayılan dönüşüm
özelleşen, taşeronlaşan sanayi ve
ticaret sektöründe adeta çaresiz köleler yaratmıştı. Bölünme ve iç çatışmaya doğru giden bir ülkede akil
olmayı hüner zanneden çiftçinin
ve işçinin temsilcisi olduğunu iddia edenler bu gidişe sadece seyirci
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
kalmışlardı. Tarladan gelip maden
işçiliğinde son bulan gencecik hayatların önünde adeta timsah gözyaşları döküyorlardı. Göstermelik,
siyasi menfaat taşıyan birkaç demeç ile bir an önce olayları geçiştirmenin hesabı yapılıyordu.
Hatalı özelleşme politikaları tarımda yaralar açmıştı. Yanlışlar başarı diye halka sunulmuştu. Dünya
2014 Uluslar arası Aile Tarımı Yılında açıklık ve yoksulluk karşısında büyük bir kısmı aile tarımı
yapan çiftçiliği savunmaya başlamışken, bizler bırakın aile tarımını korumayı hızla boşalan köyleri
ve beldeleri, boş kalan tarlaları ve
hayvancılık işletmelerini seyreder
duruma düştük. Bazı yörelerimizde
onlara madene gitmekten başka bir
çıkış yolu bırakmadık.
1980 sonrası özelleşen ekonomi
içinde iş yaratmasını beklediğimiz
iş çevreleri bırakın yeni iş yaratmayı özelleşen kuruluşların tamamına
yakınını kapatmış elden çıkarmıştı.
Özelleşmeyi ve taşeronlaşmayı marifet sayan iktidarlar meydanı para
kazanma hırsı içinde olan iş çevrelerine bırakmıştı. Yok olan sendikal
mücadele, kendini sivil toplum örgütü sayan bazı mesleki kuruluşların tepkileri göstermelik kalmıştı.
Tarladan biten umudu madende
arayan yüzlerce insan ölüyordu.
İnsanlar feryatlar için tepki gösteriyordu. Ama sorun devam ediyordu. Acı tablo hep tekrar ediliyordu.
Sonuç ortadaydı. Tarladan çıkan ve
tarımın geleceği olan gencecik bedenler Soma’da Şırnak’ta ve daha
birçok bir maden ocağında kalmıştı
ve aileleri ile birlikte kurdukları hayaller o madende yanmıştı.
Evet madende güvenlik ve bakım
için onca ikaza rağmen göz göre
göre insanlarımız ateşe atılmıştı.
O taşeronlar, maden sahipleri ve
ülke para kazanmıştı. Sendikalar
ve meslek kuruluşlarındaki madencilerin haklarını savunması gerekenler yine koltuklarında kalmıştı.
Siyasiler nutuklar atmıştı. Tepki
gösterenler şiddet ve baskı ile susturulmuş ve hatta kimileri güvenliği sağlaması gerekenlerin desteği
ile dövülmüştü. Basındaki manşetler inmiş, madenciler adeta sinmiş
gibi gösterilmişti.
Şimdi adalet ve insanlık
arıyoruz Hesap soruyoruz
vicdanlara. Soma’dan
Şırnağa. Geçim derdi için
tarladan çıkan maden
ocağında biten ömürlerin
umut yolunda kaybolan
canları için.
Söyleyin vicdanlarımız rahat mı!
Mevsimlik Tarım İşçileri Örgütleniyor
»» Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını gidermek için Şanlıurfa’da “Mevsimlik
Tarım İşçileri Derneği” kuruldu.
com
Dernek, mevsimlik tarım işçiliğinin
yıllarca devam eden sorunlarını
kamuoyu ile paylaşmak, duyarlılık
oluşturmayı amaçlıyor.
Mevsimlik Tarım İşçileri Derneği
Kurucu Başkanı Mehmet Göbek,
ilgili STK ve yetkili kurumları bilgilendirmek ve harekete geçirmek
istediklerini belirterek, "Tarımsal
üretimin yaygın olduğu ülkelerde, kaza, yaralanma, hastalık ve
erken ölümler açısından kadınlar,
çocuklar, yaşlılar ve mevsimlik tarım işçileri (MTİ) özel risk grubu
olarak tanımlanır. insanlarımıza;
göç ettikleri yerlerde barınma, alt
yapı, yaşam koşulları, temel sağlık
hizmetleri, ön yargı, ayrımcılık, dışlanma, temiz içme suyu sıkıntısı, kız
çocuklarımıza ait sorunlar, eğitim
sorunları, ulaşım, vb. gibi sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır"dedi.
Eğitim ve ekonominin tarım işçilerinin en önemli sorunları arasında
geldiğini dile getiren Göbek, ülkemizde en fazla ölüm tarım sektöründe yaşanıyor. Dernek, mevsimlik tarım işçilerinin ve aracılarının
yaşam koşulları ile sosyal, kültürel,
eğitim, sağlık ve ekonomik alanla-
rında gelişmelerine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Mevsimlik
tarım işçiliğine yönelik eğitim, araştırma, girişimcilik, danışmanlık ve
uygulama faaliyetlerinde bulunmak amacı ile kurulmuştur. Mevsimlik Tarım İşçiliğinin karşılaştığı
eğitim, sağlık, ekonomik, barınma,
ulaşım ve sosyo-kültürel sorunlara
çözüm bulmaya katkı sunacağız.
Mevsimlik tarım işçilerinin kanuni
hakları konusunda insanlarımızı
bilgilendirerek, yetkilileri de görev
ve sorumluluklar konusunda hizmet etmeye davet edeceğiz.” dedi.
20
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Yeni nesil kooperatifçilik-I
»» Yeni nesil kooperatifçilik ile çağdaş bir model geliştirmek,
hem mevcut kooperatifleri hem de yeni girişimcileri teşvik
edecek.
Yeni nesil kooperatiflerin ortaklarına; güvenli bir pazar, pazarlama gücü, iş ve
gelir oluşturma imkânları sağlanması
bekleniyor. Kooperatifçiliğin daha aktif olabilmesi için verilecek olan destek
kapsamında, danışmanlık, rehberlik,
belgelendirme, enformasyon, bilişim,
eğitim, ürün künyeleme gibi hizmetler
de bulunuyor.
Günümüzde gelişen ekonomiye bağlı
olarak gelişen ve kendini daima yenileyen şirket oluşumları karşısında tüketicinin ve küçük üreticilerin kendilerini
organize ederek korumaları katrilyonlar
dönen dünya pazarında küçük sermayeli
işletmelerin kendilerine bir yer edinmeleri gerekir. Her ne kadarda üretici sistemli bir şekilde kendini idare edip aile
ekonomisini korumaya çalışsa da, yada
küçük ölçekli işletmeler her ne kadar
rekabete girişip tüketiciyi cezbetmeye
çalışsa da bu bir yere kadar olup elbette
kendilerinin binlerce katı olan yerli veya
yabancı işletmelere dayanamayarak bu
sundukları cazip hizmetlerden bir yerde
taviz verip sermayesi büyük şirketlere
ezilmeye başlayacaklardır.
Her ne kadar bu ezilmeleri yaşamamak
için bir takım çalışmalara gidilip organize bir şekilde hareket edilse de değişen küresel pazarlar ve ülkeleri deviren
mali krizlere bir yere kadar dayanabileceklerdir. İşte bunun içindir ki asırlar
öncesinden bir sistem kurulmuş, bu
sistem doğru çalıştırıldığında ne mali
krizlerden etkilenmekte ne piyasaya
bağlı kalma zorunluluğu olmakta nede
başı çeken büyük şirketlerin açıkladığı
yıllık mali kar zarar ve satış fiyatlarına
bakmaktadır.
Turgay SOLMAZ
Köy-Koop Genel Müdürü
bu kooperatifler için “yeni dalga kooperatifler”, “belirli üyeli birlikler”, “katma
değer yaratan pazarlama kooperatifleri”
veya “kapalı kooperatifler” gibi isimler
de verilmektedir.
Bu kavramlar, özellikle katma değer
yaratan pazarlama kooperatifleri için
kullanılmaktadır. 1920 ve 1940’lar da
ortaya çıkan ve daha çok tarımsal ürünleri işlemeden hammadde olarak pazarlamaya dönük kooperatifler geleneksel
kooperatifler olarak Nitelendirilmektedir (USDA 2002). Yeni nesil kooperatifler Kaliforniya’da yıllar önce başlamış
olmakla birlikte, esas itibarıyla 1970’lerde şeker pancarı üreticilerinin örgütlenmesi ile North Dakota ve Minnesota’da
ortaya çıkmıştır. Burada sağlanan başarı üzerine, Uygulamalar buğday, mısır,
sığır eti gibi ürünler için de yaygınlaşmıştır. Son yıllarda ise bu tür örgütler
tarımsal üretimi de içine alacak şekilde
faaliyetlerini genişletmektedirler.
Evet herkesin yıkamadığı
ama herkese kapısı açık olan
temelleri sağlam olunca
yıkılmayan bu sağlam yapının
adı dilimizde kooperatiftir.
Ne mali sıkıntılarda ne küresel pazarın
ani değişimlerinde işletme adı altında kurulan sistemler gibi ne çok fazla
olumsuz etkilenmektedirler nede büyük
mali sıkıntılar ve yönetim sorunları yaşamaktadırlar.
Kooperatiflerin bir takım
temel ilkelere uygun örgütler
olması beklenirken, dünyada
bu ilkelerin tümüne uyan
homojen bir kooperatif
yapısı olmadığı gibi mevcut
kooperatifler de sürekli
değişim içindedirler. Bu
değişimler kooperatiflerin
karşılaştıkları güçlüklerle
açıklanmaktadır.
Kooperatiflerin özellikle
sermaye yaratma, dönem
fazlalarının dağıtımı ve
Yönetim konularında içsel
sorunları bulunmaktadır.
Bunun yanında tarımda kamu Desteklerinin azalması, işleme ve pazarlamada
yoğunluğun artması, tüketici isteklerinde Değişmeler gibi dışsal faktörler de
kooperatifleri değişmeye zorlamaktadır (Fulton ve Sanderson 2002). Tarımın yapısında yaşanan bu değişimlerin
üreticiye yansıması daha çok Fiyatların
düşmesi ve yaratılan katma değerin tarım dışı işletmelere kayması şeklinde
Olmaktadır. Özellikle ABD, Kanada ve
Avustralya’da yaşanan değişimlere konu
olan kooperatifler yeni nesil kooperatifler olarak adlandırılmaktadırlar (Cook
ve Iliopoulos 1999, Schank ve Fulton
2002). Değişik yayın ve araştırmalarda
Özellikle mısır ve soya üreticileri ürettikleri ham maddeleri değerlendirme amacıyla Tavukçuluk ve besiciliğe yer veren
“üretim kooperatifleri” kurmuşlardır.
Bu tür büyük ölçekli İşletme girişimleri
yumurta üretimi, domuz yetiştirme yanında süt sektöründe de Yaygınlaşmaktadır (Torgerson 2001). ABD, Kanada,
Avustralya’da yaygın olan ve AB’de de
Gündeme gelen bu kooperatiflerin başarıları kadar, kooperatifçilik ilkeleri
açısından nitelikleri de tartışmalıdır.
Burada yeni nesil kooperatiflerin ortaya çıkmasına temel olduğu iddia edilen
sorunlar üzerinde durularak, yeni nesil
kooperatiflerin geleneksel kooperatiflerle farklılıkları hakkında özet bilgiler
sunulmaya çalışılacaktır.
Geleneksel kooperatiflerin,
benzer faaliyetlerde bulunan
şirketlere göre bir takım
sorunlara sahip oldukları
iddia edilmektedir.
Bu sorunlar özellikle bir yatırıma sahip,
katma değer yaratan kooperatifler için
söz konusu edilmektedir. Yeni nesil kooperatiflerin bir ölçüde bu sorunları çözmeye yönelik oldukları belirtilmektedir.
Söz konusu sorunlar; yatırımla ilgili sorunlar ve karar verme ile ilgili sorunlar
olarak iki ana gruba ayrılmaktadır.
Önümüzdeki sayımızda Yeni Nesil
Kooperatifçilik konu başlığı altında yatırımlarla ilgili sorunlara devam edeceğim.
Türkiye Ekonomi Raporu
»» Türkiye dünyanın belki de en karmaşık bölgelerinden birinde konumlanmış
ancak çevre ülkelerin sorunlarından kendi arındırmış bir ülke olarak
bugünlere gelmiştir.
Çevresindeki olaylara bakınca insan biraz karamsarlığa kapılıyor
olsa da Dünya Bankası’nın 20143, “Türkiye Ekonomi Notu”
raporu dikkatle incelendiğinde
ekonomik olarak durumun çok
da etkilenmediği görülmektedir.
Böyle bakınca girişimcilerin bu
olaylardan etkilenerek yatırımlarını ertelemek yerine hibe desteklerinin de katkısıyla yeni yatırımlarını gerçekleştirmeleri daha
doğru bir yaklaşım olacaktır.
Unutulmamalıdır ki her kriz yeni
fırsatları da yaratır. Yatırımcılara
ışık tutacağını düşündüğüm söz
konusu raporun bazı bölümleri
aşağıda aktarılmıştır.
“İç talepte bir ivme kaybı
olmasına rağmen, 2014 yılının ilk çeyreğinde GSYH
büyüme oranı direncini korumuştur.” 2014 yılının ilk çeyreğinde ekonomi bir önceki yılın
aynı çeyreğine göre yüzde 4,3
büyüdü. Ancak, yavaşlayan özel
sektör talebi ile birlikte, iç talebin
büyümeye katkısı 2013’ün üçüncü çeyreğinde 4,6 yüzde puan ve
dördüncü çeyreğinde 6,0 yüzde
puan olarak gerçekleşirken, 2014
yılının ilk çeyreğinde 2,8 yüzde
puana düştü. Ekonomik büyümeye katkıda bulunan temel etken,
AB’deki ekonomik canlanma ve
kurdaki değer kaybı sayesinde artan ihracat olmuştur. Net ihracat
2013 yılının tamamında büyümeyi 2,3 yüzde puan aşağı çekerken-,
2014’ün ilk çeyreğinde büyümeye
2,7 yüzde puan katkıda bulunmuştur. Sonuç olarak, Türkiye
ekonomisi tekrar yeniden dengeleme sürecine girmiştir. Hızlı
istihdam artışı devam etti. 2012
yılındaki ekonomik yavaşlama
işgücü piyasasını gecikmeli olarak etkilemiş ve mevsimsellikten
arındırılmış işsizlik oranı Haziran
2012’de yüzde 8,1 ile rekor düzeyde düşük bir seviyede iken Eylül
2013’te yüzde 9,5’e yükselmişti. O
zamandan bu yana, işgücüne katılım oranının hızlı bir şekilde artarak yüzde 50,4 ile rekor seviyeye
ulaşmasına rağmen, işsizlik oranı
istikrarlı bir şekilde azalarak Mart
ayında yüzde 9,1’e gerilemiştir. İstihdam artışı geniş tabanlı olmakla birlikte, inşaat sektöründeki istihdam artışı özellikle hızlı olmuş
ve bir önceki yıla göre neredeyse
yüzde 12,4 artmıştır.
Avrupa Birliği’ndeki (AB) toparlanma ve kurdaki değer
kaybı sayesinde Türkiye’nin
cari açığı bir nebze azalmıştır, ancak dengesizlikler halen yüksektir. 2013 yılında cari
açığa GSYH’nin yüzde 1,4’ü oranında katkıda bulunan net altın
satışları için düzeltme yapıldığında, 12 aylık cari açık bir önceki yılın aynı döneminde yüzde 6,7 iken
Mart 2014 itibariyle GSYH’ınn
yüzde 6,2’sine düşmüştür. Mart
ayında altın hariç ihracattaki yıllık yüzde 7,2’lik artışın altında
yatan temel faktörler AB’deki toparlanma ve reel efektif kurda
yıllık bazda yaşanan yüzde 6,6’lık
değer kaybı olmuştur. Kısa vadeli
sermaye girişleri 2013 yılında cari
açık finansmanının neredeyse yarısını oluşturmuştu. 2014 yılının
ilk çeyreğinde, finansal piyasadaki çalkantılar portföy çıkışlarına
sebep olmuş ve rezervlerden kullanımlar ile birlikte net hata ve
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
noksan kalemi cari açık finansmanının büyük bir kısmını oluşturmuştur. Bu gelişmelere rağmen,
bankacılık sektörü ve şirketler
kesiminin borç çevirme oranları rahat bir şekilde yüzde 100’ün
üzerinde kalmıştır. Daha yakın
dönemde, belirsizliklerin azalması ve iyileşen küresel beklentiler
ile birlikte sermaye girişleri tekrar
başlamıştır. Nisan ayında, yabancı
doğrudan yatırım girişleri toparlanarak 3,2 milyar $’a ulaşmış, portföy girişleri 4,2 milyar $ olarak
gerçekleşmiş ve döviz rezervleri
2,7 milyar $ artmıştır.
yeniden fiyatlandırma turunun
dış finansmanı daha pahalı hale
getirmesi ile birlikte, orta vadede
büyümenin yakın geçmişteki ortalamaların altında kalması beklenmektedir. Baz senaryomuzda,
Türkiye daha yüksek bir maliyetle
olsa da GSYH’nin yaklaşık yüzde
6,0’sı kadar bir cari açığı finanse
edebilecektir. Küresel enerji fiyatlarında sadece ılımlı bir değişim
varsayıldığında, bu açık düzeyi
orta vadede yüzde 4’e yakın bir
büyüme oranı ile uyumludur. Bu
arada, 2016 yılına kadar enflasyonun gevşeyerek yüzde 5’lik resmi
hedefe ineceği ve kurdaki değerlenmenin sınırlanmasına yardımcı olacağı öngörülmektedir.
Küresel likidite koşullarının
normalleşmesi ve yeni bir
risk yeniden fiyatlandırma
turunun dış finansmanı daha
pahalı hale getirmesi ile birlikte, orta vadede büyümenin
yakın geçmişteki ortalamala-
2013
2014
2015
2016
2017
4.0
3.5
3.5
3.7
3.9
7.4
8.2
6.2
5.0
5.0
0.9
0.6
1.2
1.0
0.9
40
39.1
37.8
36.6
35.1
Cari denge (milyar dolar)
-64,9
+52,2
+54,4
+55,8
+54,5
Brüt Dış Borç/ GSYH
47,3
48,0
48,3
48,6
48,7
Döviz Rezervleri
( Milyar dolar)
110,3
112,6
113,4
116,0
116,7
Büyüme %
Dönem sonu
TÜFE enflasyonu
Faiz dışı kamu kesimi genel
dengesi/ GSYH %
Brüt kamu borcu/GSYH
Olumsuz enflasyon görünümüne rağmen, TCMB Mayıs
ayında politika faiz oranını
50 baz puan düşürmüştür.
Banka politika faiz oranını (1
haftalık repo) düşürürken, gecelik borç alma ve borç verme
oranlarını değiştirmeyerek sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 12 olarak
sabit tutmuştur. Bu gelişmelerin
sonucu olarak, ağırlıklı ortalama
TCMB fonlama maliyeti yüzde
10,2’den yüzde 9,5’e düşmüştür.
TCMB faiz oranını düşürmesinin
gerekçeleri olarak belirsizliklerdeki azalmanın ve risk primlerindeki düşüşün altını çizmiştir.
Enflasyon beklentilerindeki kötüleşme göz önünde bulundurulduğunda, TCMB’nin enflasyonu
hedeflenen oranlara düşürebilmesi için sıkı bir duruş sergilemesi gerekecektir.
Vergi gelirlerindeki düşük
performans ve büyük reel
harcama artışları sebebiyle
mali sonuçlar biraz kötüleşmiştir. Bir önceki yılın aynı
döneminde 4,3 milyar TL fazla
veren merkezi yönetim bütçesi,
bu yılın ilk beş ayında 2,8 milyar
TL açık vermiştir; faiz dışı fazla
yıllık bazda yüzde 15 düşerek 22,1
milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Yıllık bazda reel harcamalar yüzde 6,3 artarken, reel gelirler yüzde
1,9 artmıştır. Vergi gelirleri reel
bazda yüzde 0,6 artmıştır. Bununla birlikte, istikrarlı büyüme
ile birlikte yılsonu hedeflere ulaşılabileceği görünmektedir. Gelirlerin döngüsel yapısı ve zorunlu
harcamaların artan ağırlığı mali
riskler sunmaya devam etmektedir. Küresel likidite koşullarının
normalleşmesi ve yeni bir risk
rın altında kalması beklenmektedir. Baz senaryomuzda,
Türkiye daha yüksek bir maliyetle
olsa da GSYH’nin yaklaşık yüzde
6,0’sı kadar bir cari açığı finanse
edebilecektir. Küresel enerji fiyatlarında sadece ılımlı bir değişim
varsayıldığında, bu açık düzeyi
orta vadede yüzde 4’e yakın bir
büyüme oranı ile uyumludur. Bu
arada, 2016 yılına kadar enflasyonun gevşeyerek yüzde 5’lik resmi
hedefe ineceği ve kurdaki değerlenmenin sınırlanmasına yardımcı olacağı öngörülmektedir.
Daha hızlı ve daha sürdürülebilir ekonomik büyüme
nihayetinde yatırımların ve
ekonomik rekabet gücünün
arttırılmasına bağlı olacaktır. Bunun için, şeffaflığı arttıracak, iş ortamını iyileştirecek ve
böylelikle yatırımcı güvenini yükseltecek yapısal reformlar kritik
öneme sahiptir. Hükümetin son
zamanlardaki şeffaflığı arttırmaya yönelik çabaları bağımsız finansal denetim ve yatırımcıların
korunması üzerinde odaklanmıştır, ancak hukukun üstünlüğünün ve kamu sektöründe yönetişimin güçlendirilmesi için ilave
adımlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Orta vadeli yapısal reformlar
Hükümet’in 2014-18 Kalkınma
Planında belirtilmiştir ve rekabet gücü, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik zorlukları kapsamlı
bir şekilde içermektedir. Ülkenin
finansman ihtiyaçları ve yabancı
yatırımın getirebileceği teknolojik gelişim potansiyeli düşünüldüğünde, Türkiye’nin yabancı
doğrudan yatırımlar için cazibesini arttırmaya yönelik çabalara
özellikle ihtiyaç duyulmaktadır. “
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
SAĞLIK
Dondurma Yedikten Sonra
Soğuk Su İçmeyin
»» Dondurma büyük, küçük herkesin severek tükettiği
soğuk bir tatlıdır. Fakat bu vazgeçilmesi zor tatlıyı
tüketilirken bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor.
Özellikle çocuklarda dondurmayı
ağızda tutarak ve eriterek yemelerinin hastalıkların önüne geçmede en
etkili yoldur. Yoğun alerji yaşayan ve
çok sık hasta olan bir çocuğun enfeksiyon dönemi bitmeden dondurma
yememeli. Mevsimler allerji şikayeti
olan kişilerde bu dönemin daha zor
atlatılmasına sebep olur. Bununla
beraber kilo kontrolü içinde miktarına ve yanında kullanılan soslarada
mutlaka dikkat edilmelidir.
Meyveli Dondurma Tüketin
Farkında olmadığımız özellikle reflü
şikayeti olanlarda süt allerji % 70 görülmektedir. Doğal olarak yapılmış
meyveli dondurmalar ilk tercihimiz
olmalı. Aslında bilinçli yendiğinde
ve fazla sık tüketilmediğinde dondurmayı zararlı bir gıda gruba sokulmamış olur. Gerçekten süt katılarak
yapılan aşırı şeker eklenmemiş dondurmaların yararlı yönleri de vardır.
Örneğin; bol sütlü sade dondurma
aynı zamanda iyi bir kalsiyum ve az
da olsa protein kaynağıdır. Doğal
meyvelerden yapılan dondurmalar
ise meyvenin çeşidine göre hem antioksidan özellik gösterir hem de iyi
bir C vitamini kaynağı olabilir.
Havaların ısınması ile beslenmemizde ani sıcaklık farkları yaratacak
şekilde beslenmemeliyiz. Biranda
soğuk su tüketimine başlamamamız
gerektiği gibi dondurma tüketimin-
de de hem miktar hemde sıklık olarak kontrollü tüketilmesi uygundur.
Eğer beslenmenize dikkat ediyorsanız ; dondurma yerken kilonuzu korumak için nelere dikkat etmeliyiz.
• Haftada bir veya en fazla 2 kez
dondurma tüketin. Bu dondurma
miktarları 2 küçük top veya 1 iri topu
geçmesin.
• Dondurmayı tok karnına yemeyin,
ara öğün olarak tüketin.
• 2 küçük top sade dondurmayı ayran, yoğurt, süt gibi bazı ara öğünlerin yerine değişim olarak kullanabilirsiniz.
• Dondurmayı yedikten sonra üzerine soğuk su içmeyin.
• Boğazınızın hassasiyetini korumak
için dondurma yedikten sonra üzerine 1 fincan ılık sıcağımsı su veya 1
fincan nane çayı içmek uygun olur.
• Dondurmayı yedikten sonra diş
sağlığınızı korumak için ağzınızı ılık
su ile çalkalamak faydalıdır.
En Etkili Öksürük İçeceği
»» Uzmanlar en etkili öksürük içeceğinin günde 2- 2,5
litre su olduğunu belirtiyor
Öksürükleri
yumuşatmak için ballı süt ya da
bal-karabiber karışımını
tavsiye eden uzmanlar,
en etkili öksürük şurubunun günde 2 – 2,5 litre su tüketimi olduğunu
belirtiyor.
Öksürük başta üst solunum yolu rahatsızlıkları
olmak üzere pek çok hastalığın belirtisi. Etkin bir tedavi için öksürüğe
eşlik eden belirtilerin doğru değerlendirilmesi çok önemli. Öksürük
bir hastalık değil, boğaz ve solunum
yollarını temizlemeye yarayan bir
savunma mekanizmasıdır. Öksürük,
balgamlı-balgamsız ve
kronik-akut olmak üzere
iki farklı şekilde sınıflandırılabilir. Balgamsız öksürük, kurudur ve
boğazda bir gıcık verir.
Eğer öksürükle birlikte
balgam adı verilen sıvı
geliyorsa buna ‘prodüktif öksürük’ denir.
Üç hafta ve daha uzun süren öksürükler kronik öksürük olarak kabul
edilir. Akut öksürük enfeksiyonları
ise sinüzit, farenjit, nezle, akciğerlere yabancı cisim kaçması gibi nedenlerle oluşur. Kronik öksürükler
bazen seneler sürebilir.
Dt. Coşkan ARAS
İŞİTME TESTİ
Yaşlı adam, karısının kulağının
ağır işittiğini düşünüyormuş. Doktor arkadaşına danışmış. Arkadaşı,
karısının ne kadar uzaktaki sesi
duymadığını sormuş, adam bilememiş, işitme testi önermiş.
Adam eve gelmiş, eşine 5 adımda
durup seslenmiş:
- Kaybolan takma dişlerimi buldun mu, canım?
mu, canım?
Bir adım yaklaşıp sormuş:
Bir adım yaklaşıp sormuş:
- Kaybolan takma dişlerimi buldun
- Kaybolan takma dişlerimi buldun mu, canım?
mu, canım?
Kulağının dibine gelip bağırmış:
Bir adım yaklaşıp sormuş:
- Kaybolan takma dişlerimi buldun
- Kaybolan takma dişlerimi buldun mu, canım?
mu, canım?
Kadın hiddetle kocasına dönmüş:
Bir adım yaklaşıp sormuş:
- Ne bağırıyorsun be adam, 5 sefer- Kaybolan takma dişlerimi buldun dir “Hayır” diyorum ya !!!
21
Sıcak Havada Kalp Krizi Riski Artıyor
»» Uzmanlar, mevsim normallerinin çok üzerinde seyreden sıcakların kalp krizi ve
ölümleri tetiklediğini söyledi.
Sıcaklarda sadece orta yaş ve üzeri
gruplar değil, gençler de kalp krizi
riskiyle karşı karşıya. Dünyada kalp
krizi geçirenlerin yarısı hayatını
kaybediyor.
Kalp krizine yol açan olan sebepler arasında sigara, şeker hastalığı,
fazla kilo, yüksek tansiyon, genetik
faktörler ve ileri yaş gibi nedenler
yer alıyor. İlaç kullanımı, başka organ hastalıkları ve iklim değişiklikleri de kalp krizini tetikliyor. Soğuk
havalarda donma noktasına gelme
durumlarında da yine en sık ölüm
şekli kalp krizi. Mevsim normallerinin çok üzerinde seyreden sıcak
havalar, kalp krizi ve ölümleri neden
oluyor. Vücudumuzdaki terlemeden
dolayı bol su tüketilmeli, günün en
sıcak olduğu 10.00 ile 16.00 saatlerinde mümkünse dışarı çıkılmama-
lı. Öğle saatlerinde denize girmek,
uzun süre plajda durmak ve güneş
altında kalmak, çok tehlikeli.
Sigaraya dikkat!
Sıcak havalarda sigara kullanımıhem vücudun sıvı dengesi hem de
damar gerginliği bozuyor. Bu durumda alınan sigara, vücuda daha
zararlı hale geliyor.
Kalp krizini tetikleyen diğer
bir sebep besin zehirlenmesi.
Özellikle yaz aylarında bu duruma
çok sık rastlamak mümkün. Besin
zehirlenmelerin en çok tavuklu,
dondurmalı ve çikolatalı yiyeceklerde görülüyor. Besin zehirlenmelerinde çok aşırı sıvı kaybedilmesi
neticesinde ölümler meydana gelmekte. Sağlıklı bir insanın dikkat
etmesi gerekirken, kalp hastalığı
olan birinin daha da dikkatli olması
gerekiyor. Örneğin, hastalar tansiyon ya da idrar söktürücü ilaçlar
alıyorsa dozlarının ayarlanması
gerekli, çünkü tansiyonun sebep olduğu, vücuttaki su kaybı nedeniyle
fazla ilaç alındığında insanların susama refleksi de bozuluyor. Vücut
yeterli miktarda sıvı alamadığı için
sıvıya ihtiyaç duyacaktır.
Egzama Nedenleri ve Tedavisi
»» Egzama kızarıklık, şişme ve kaşıntı ile kendini belli eder. Egzamanın tedavisi için
hangi türde egzamaya sahip olduğunuzu bilmekte önemlidir.
Seboreik Dermotit
Seboreik dermotit egzama saçlarda kendini kaşıntı ve kepek ile belli
eder. Cildinizde sebum oranının
yüksek olduğu bölgelerde bu egzama türü rastlanır. Yağlı bölgelerdir.
En çok görülen bölge kafa derisidir.
Ayrıca bu egzama göbek deliği etrafında, burun delikleri kenarlarında,
göğsün ortasında, kulakların arkasında ve kaşlarda da görülebilir.
Seboreik dermatit olan bölgelerde
kırmızılık ve pul pul dökülme meydana gelir. Zamanla şişer ve akıntı
yapar. Kaşıntılı ama günlük hayatınızın engelleyen bir tür değildir.
En çok sonbahar ve kış aylarında
görülür. Mevsim değişmelerinde ve
strese bağlı etkisi artabilir.
Egzama Tedavisi kolaydır. Doğru
şampuan seçimi, cildin temiz olması, stresten uzak durmak ve doktorun söylediğine uymak tedaviyi
olumlu sonuçlandırır.
Şampuanlarınız tıbbi olmalı ve kullandığınız şampuanları dönüşümlü
olarak değiştirmelisiniz. Çünkü saç
deriniz şampuana alışır ve tedavi
olumlu sonuç vermez.
Kontakt Dermatit
Cildinize alerji yapan nesneyi bulmak ve mümkün oldukça kullanmamaktan geçer. Yani kontakt
kir. Eldiven giyerek önlem almanız
şarttır. Dermatoloğunuz verdiği
önlemleri alın ve deterjan kullanımında eldivensiz iş yapmayın. Sabun kullanımında doğal sabunları
tercih edin. Diğer türlü sıvı olanları
kullanmamaya özen gösterin.
Atopik Dermatit
dermatit alerjik reaksiyondur. Cilt
kızarır, kabarır, şişer, kabuklar ve
yaralar oluşur. Bu cildinizde oluşan
sorunlar kısa zaman içinde geçmez
ise doktora gitmenizde yarar var.
Bu egzama türünün birinci düşmanı bayanların evde kullandıkları
kimyasal temizleyicilerdir deterjanlar. Cildiniz kullandığınız ürünlerde tepki verip kaşıntı başlatıyorsa ya doğal temizlik maddelerini
tercih edin ya da eldiven kullanmadan temizlik yapmayın. Bazen iş gereği de kullanılan araçlar egzama ya
sebebiyet verebilir. Bunların adına
profesyonel egzama denir. Alerji en
fazla ellerde nükseder.
Dermatite Yol Açan Başlıca
Örnekler
Lanolin, lastik, deterjanlar, saç boyaları, kozmetik ürünler, sabunlar,
krom metaller, nikel ve sert temizlik malzemeleri.
Teşhis konulduğu andan itibaren
neye alerji olduğunu bulmanız ve
bu üründen uzak durmanız gere-
Çoğunlukla çocuklarda ve bebeklerde görülür kalıtımsaldır. Yaşam
boyunca bu konuda dikkatli olmak
gerekir. Görülen belirtiler diğer
belirtilerle aynıdır yani kızarma,
şişme ve kaşıntı. Vücudun hemen
birçok bölgesinde kızarmalar ve
pullanmalar olur. Yüz bölgesi, el ve
ayak bileklerinde, diz ve dirseklerde. Alerjiye sebep veren her türlü
maddeden uzak durulmalıdır. Çocuğunuzda var ise odası hijyenik
olmalı oyuncaklarına dikkat edilmeli halı ve tüylü eşyalar odadan
çıkarılmalıdır. Bu egzama türü olan
insanlar diyet yaparak da korunmalıdırlar. Doktorun önerdiği ve
önermediği yiyecekler baz alınarak
beslenme uygulanır.
Kızarma kaşıntı boyunda ise kolyenizden kulak bölgesi ise küpenizden kaynaklı alerji olabilir. Metaller alerjinin düşmanıdır. Mümkün
olduğunca takmamaya gayret gösterin. Saat kayışları kemerlerde de
metal bulunduğundan kaşıntınız
artıyorsa dikkate almalısınız.
Kansere Karşı Maydanoz ve Kereviz
»» Akciğer kanseri olanların, kemoterapi sırasında antioksidan içeren gıdalar
tüketmesi gerekiyor. Özellikle maydanoz ve kereviz etkili oluyor
Genellikle 50-70 yaş grubunda rastlanan akciğer kanseri, son yıllarda
40 yaşın altındakilerde de görülmeye başladı. Akciğer kanserinin
tedavisi sırasında şunlara dikkat
etmelisiniz:
Radyasyon tedavisi; pnömoni (zatürre) ve pulmoner fibroza (akciğer dokusunun hasar görüp yara
oluşması) sebep olabilir. Antioksidanlar; bu hasarların oluşmasını
önleyebilir. Antioksidanlar; yaban
mersini, çilek, domates, soğan,
üzüm, fındık, kırmızı et ve balık
gibi gıdalarda bulunur. Tedavi sırasında kereviz, bergamot ve may-
danoz gibi gıdalar bolca tüketilmelidir. Ancak hastaların, bu gıdaların
yanı sıra antioksidan içeren besin
takviyeleri de alması gerekir.
Yapılan bir araştırmaya göre; kemoterapi sırasında alınan vitamin
takviyeleri, eser elementleri ve yağ
asitleri; küçük hücre akciğer kanseri olan hastaların yaşam süresini
uzatıyor. Cisplatin ve karboplatin
gibi platinyuma bağlı ajanlar; küçük
olmayan hücre kanseri (NSCLC) tedavisi için öncelikli kemoterapi çeşitleridir. Ancak bu ajanlar, periferal nöropatiye (sinir sistemenin bir
kısmının zedelenmesi) sebep olabilirler. Yapılan araştırmalar; gingko
özünün, nöropatinin süresini ve
şiddetini azalttığını ortaya çıkarmıştır. Yüksek derecede oksotoksik
bir madde olan Cisplatin, duyma
kaybına neden olur.
22
Temmuz 2014 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
TEMMUZ 2014
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
TEMMUZ AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Hasadı yapılan hububat tarlalarında anız
bozulur. Nadasa bırakılmış tarlalarda ot mücadelesi ve yeşil gübre ihtiyacı nedeniyle ikileme, üçleme yapılır.
b) İkinci mahsul olan bitkilerin ekimi yapılır.
c) Çapalama, sulama, boğaz doldurma, seyreltme, sırıklara bağlama gibi bakım işleri
devam eder.
02.07.2014 - 06.07.2014
ETSİF 2014
Traktör ve Tarım Ekipmanları, Otomobil, Beyaz ve Kahverengi Eşya, Elektronik
Aletler Fuarı - Edirne Fuar Alanı
Traktör ve Tarım Ekipmanları, Otomobil, Beyaz
ve Kahverengi Eşya, Elektronik Aletler, Tarım ve
Hayvancılık Teknolojileri
Renkli Fuarcılık
d) Her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele yapılır.
e) Hasat ve harman işleri çeşitli bölgelerde
ay boyunca yürütülür. Ambarlanır, saklanır,
değerlendirilir.
04.09.2014 - 07.09.2014
TRAK SHOW 2014
Traktör, Taşıyıcı Ekipmanlar, Tarım Makine ve Ekipmanları Fuarı- İFM Yeşilköy
Traktör, Biçerdöver, Taşıyıcı Ekipmanlar, Toprak
Hazırlama, Ekim ve Dikim Makineleri, İlaçlama,
Hasat, Bahçe, Sera ve Hayvancılık Ekipmanları
Meridyen Fuarcılık
18.09.2014 - 21.09.2014
GIDA-TEK 2014
Gıda ve İçecek Üretim Makine ve Teknolojileri, Gıda Güvenliği, Katkı ve Yardımcı
Maddeler Fuarı- Tüyap İstanbul
Sıvı Gıda, Et, Süt, Unlu- Çikolatalı Mamüller,
Üretim Makine Sistem ve Ekipmanları, Gıda Güvenliği, Kalite Kontrol Cihaz ve Sistemleri, Soğutma, Havalandırma, Depolama
Reed Tüyap Fuarcılık
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele yapılır.
e) Her çeşit sebzenin hasadı, ambalajı, pazara sevki devam eder.
BAĞCILIK
lundurulmalı ve dezenfeksiyon yapılmalıdır.
a) Bağlarda toprak işlemesi durmuştur.
b) Dikim işleri görülmez.
c) Bağlarda uç alma, filiz alma, yaprak seyreltme, sülük ve bilezik alma, koltuk alma ve
hereklere bağlama işleri devam eder. Sulama, çapalama gibi bakım işleri yürütülür.
d) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile
mücadele edilir.
e) Bağlarda üzüm hasadı başlar. Ambalaj ve
pazara sevki yanında değerlendirme usullerine de başvurulur. Özellikle kurutmacılık ay
sonunda başlar.
06.08.2014 - 10.08.2014
Tarımtech 2014
Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik,
Sulama Teknolojileri Fuarı- Tekirdağ
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları,
Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
Renkli Fuarcılık
pılır. c) Sebzeler sık sık sulanır. Çapalama ay
boyunca devam eder. Gübreler şerbet halinde verilir. Sebzelerde seyreltme ve dip doldurma işleri yapılır.
b) Hayvanlar her ne kadar meralarda besleniyorsa da yem yetersizliği bakımından takviye yemleme yapılır. Özellikle buzağılar ve
kuzular için özel besleme yapılmalıdır. İlkbaharda doğan kuzularda kırkım başlar.
c) İlkbaharda erken yavru almak amacıyla
ılık bölgelerde koç katımı yapılır.
d) Çayırlar, yem bitkilerini hasadına devam
edilir. Otlar kurutulur, balyalanır, toplanır
ve muhafaza edilir.
e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlıları ile
mücadele edilir.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri deva)
Kümeslerde havalandırma, temizlik ve dezenfeksiyon işleri yürütülür.
MEYVECİLİK
b) Tavuklara bol yeşillikle birlikte çeşitli
yemler verilir. Uygun anızlara tavuklar salıverilir. Civciv ve piliç beslemesine önem verilmelidir.
a) Toprak işlemesi bazı bölgelerde görülebilir.
b) Dikim yoktur.
c) Genel olarak durgun göz aşısı başlar.
Meyve seyreltme, su buharlaşmasını önleme amacıyla filiz alma, yaprak yolma ve bazı
dalların kesilmesi şeklinde budama yapılır.
Sık sık sulama yapılır. Gübre şerbetleri de
verilir. Ot alma ve çapalama işleri devam
eder.
SEBZECİLİK
a) Sonbahar turfandası için sebze bahçeleri
hazırlanır.
b) Sonbahar turfandası sebzeler ile ikinci
mahsul sebzelerin ekimleri ve dikimleri ya-
c) Çeşitli tavuk hastalıkları ile zararlılarına
karşı mücadele edilir.
ARICILIK
a) Kovanların temiz ve kullanışlı olmasına
dikkat edilir. Kovanlar sarsılmadan çiçeği
bol yerlere nakledilir.
HAYVANCILIK
b) Zayıf kovanların birleştirilmelidir.
a) Hayvanların çoğunlukla dışarıda ve merada
bulunması dolayısıyla ahır işleri azdır. Ahır besisi yapılan bölgelerde ahırlar temiz, havalı bu-
c) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilir.
d) Bal hasadına devam edilir.
c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır.
Mevzuat
▶▶ 3 Haziran 2014 Tarihli ve
29019 Sayılı Resmî Gazete, Çiftçi
Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere
Mazot, Gübre ve Toprak Analizi
Destekleme Ödemesi Yapılmasına
Dair Tebliğ (No: 2014/20)
▶▶ 3 Haziran 2014 Tarihli ve
29019 Sayılı Resmî Gazete, Yurt
İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi
ve Standart Fidan Kullanımı
Desteklemesi Hakkında Tebliğ
(No: 2014/21)
▶▶ 3 Haziran 2014 Tarihli
ve 29019 Sayılı Resmî Gazete,
Bitkisel Üretimde Biyolojik
ve/veya Biyoteknik Mücadele
Destekleme Ödemesi Uygulama
Tebliği (No: 2014/23)
▶▶ 4 Haziran 2014 Tarihli
ve 29020 Sayılı Resmî Gazete,
2014/6359 Doğu Anadolu,
Güneydoğu Anadolu, Konya
Ovası ve Doğu Karadeniz Projeleri
Kapsamındaki İllerde Hayvancılık
Yatırımlarının Desteklenmesine
İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı
▶▶ 7 Haziran 2014 Tarihli ve
29023 Sayılı Resmî Gazete , Çiftlik
Muhasebe Veri Ağı Sistemine
Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere
Katılım Desteği Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2014/24)
▶▶ 7 Haziran 2014 Tarihli ve
29023 Sayılı Resmî Gazete, Balıkçı
Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara
Yapılacak Destekleme Tebliği (No:
2014/26)
▶▶ 7 Haziran 2014 Tarihli ve
29023 Sayılı Resmî Gazete, Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme
Tebliği (No: 2014/27)
▶▶ 12 Haziran 2014 Tarihli
ve 29028 Sayılı Resmî Gazete,
Islah Amaçlı Hayvan Yetiştirici
Birliklerinin Kurulması
ve Hizmetleri Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 13 Haziran 2014 Tarihli
ve 29029 Sayılı Resmî Gazete,
6831 Sayılı Orman Kanununun
31, 32 ve 33 üncü Maddelerinin
Uygulanmasına Dair Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 14 Haziran 2014 Tarihli ve
29030 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Salça ve Püre Tebliği
(No: 2014/6)
▶▶ 17 Haziran 2014 Tarihli
ve 29033 Sayılı Resmî Gazete,
Türkiye Tarım Havzaları Üretim
ve Destekleme Modeline Göre
2014 Yılı Ürünü Yağlı Tohumlu
Bitkiler, Hububat ve Baklagil
Fark Ödemesi Desteğine İlişkin
Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama
Tebliği (No: 2014/25)
▶▶ 21 Haziran 2014 Tarihli ve
29037 Sayılı Resmî Gazete, Sığır
Cinsi Hayvanların Tanımlanması,
Tescili ve İzlenmesi
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Köy-Koop Haber Temmuz 2014
SPOR-TARIM BULMACA
Rakı Şişesinde Sporcu Olma!
23
»» Medyada özellikle yurtdışı bazı yarışmaların sonunda ödül kürsüsünde sporcuların şampanya patlama geleneğini görmüşsünüzdür.
Araba yarışları, tekne yarışları ya da
tenis müsabakaları gibi zengin organizasyonların ardından gelen ödül
sunumlarında ülkemizde pek yapılmayan, kürsüde şampanya patlatma
adedi son zamanlarda bizde de özenilerek yapılmaya başladı. Görünüşte çok masumane yapılan bu gösterinin ardındaki alkol tüketme arzusu,
makul sınırlar içinde kaldığında belki zararsız gibi görünse de, bilinçsiz
alkol tüketimi spor ve sporcular için
son derece zararlıdır.
Alkol ya da bilimsel adıyla
“etanol” dünyanın en eski
içkisidir. Yeryüzündeki tüm
kültürlerde farklı şekillerde
ve tatlarda tüketilen alkolün
insanlar için amacı keyif
ve rahatlama olsa da, spor
yapan insanlar için son
derece zararlı etkilerinin
olduğu bilinmektedir.
Son zamanlarda sosyal ortamlarda
görünmeye çalışan Ian Thorpe, geçen yıl piyasaya çıkardığı hayatını
anlatan kitapta da alkol ve depresyona karşı mücadelesine yer veriyor.
Thorpe kitabında ‘’Sürekli depresyona karşı mücadele ettiğimin ailem
bile farkında değil’’ ifadesini kullanıyor. Yine kitabında alkolü, içinde
bulunduğu zor durumla mücadele
etmek için kullandığını dile getiren
Thorpe için bir arkadaşı, ‘’Çok iyi bir
insan ama içinde bulunduğu problemlerin çokluğunu anlamakta zorluk çekiyor’’ diye konuştu…”
3
4
5
6
7
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
durumlar, aşırı alkol
kullanımının sporcuları ne
hale getirdiğinin en güzel
örnekleridir.
runlarına, karaciğer problemlerine
ve sıvı kaybına (dehidrasyon) neden
olabilir.
Dolaşım sisteminde:
Kan basıncı sorunlarına, kalp sorunlarına neden olabilir.
Alkol tüketimi, vücut sistemlerini bozmasının yanında onlarca sağlık sorununu beraberinde getirmektedir:
Bunların yanında erkeklerde cinsel
işlev sorunları, kadınlarda ise adet
düzensizlikleri aşırı alkol tüketiminde karşılaşılan sık şikâyetlerdir. Ve
tabiî ki insanoğlunun en büyük dertlerinden olan kanser sorunu da alkol tüketiminde zirveyi zorlayanları
Beyin ve sinir sisteminde:
Geçici bellek kaybına, uyku bozukluklarına, zaman ve yer kavramı
bozukluklarına ve halüsinasyonlara
neden olabilir.
Mide tahribatına, besin emilim so-
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- Köy-Koop Burdur Birliğinin 24 Mayıs 2014 tarihinde açtığı tesis... 2- Asya’da bir göl... Toplumun en küçük yapısı... Şarkı, türkü
3- Toplam, hepsi... Hayvan otlatılan büyük ve geniş arazi 4- Tahıl
tozu... Kuzey Karadeniz’de yaşayan bir Türk toplumu... Yegane 5Sıtma ilacı 6- Sıvı bir metal... Kir 7- Muğla’nın bir ilçesi... Asker
paltosu... Kuzu sesi 8- Yayla atılır... Matem... Ozan 9- Güvenilir...
İsim... Bir bağlaç 10- Yabani hayvan yakalayan... Alt kademede olan
11- Bir kürk hayvanı... Baston... Asetatın simgesi 12- El değememiş,
işlenmemiş... Dağlık çayırlarda yetişen ince ve sert yapraklı bir bitki, nardus.
Yukarıdan Aşağıya
1- Çörek otunun diğer bir adı 2- Mahsul... Temel düşünce, kanı... Bir
haber ajansı 3- Lezzet... Havva’ya Hırıstiyanlarca verilen ad... Başı darbelerden korumak için sertleştirilmiş sentetik maddelerden yapılmış
sağlam başlık. 4- Üflemeli bir çalgı... Sarmal, çıkıntı... 5- Bir meyve...
Şeker yapımında kullanılan bir bitki 6- Baryumun simgesi... Demirin
oksitli hali... Açıklık, doğruluk 7- İkiyüzlü... Beyaz 8- Vilayet... Riziko... Rusça evet 9- Kötü... Ceset... Irmak taşıtı 10- Ahlaki... İlişkin
11- Tiz ses çıkaran uyarıcı alet... Bir uzunluk ölçü birimi... Bir hayvan
12- Uzak... Maydanozgillerden, ince yapraklı, bazı yemeklere konulan
güzel kokulu bir bitki.
‘Beyaz Adam’ gelir ve size
anlaşma önerirse sakın
imzalamayın...”
Amerika ilk aya insan göndereceği zaman ayda akrabalarının yaşadığına inanan Kızılderililer Nasa'nın yolunu tutmuş ve ellerindeki mektubu yetkililere vererek aydaki akrabalarına iletilmesini istemişler. Nasa bir iki gün onları
geri çevirdikten sonra bakmış ki bu insanlar ısrarcı olmaya
devam edecekler; tamam demişler mektubunuzu bize verin. Teslim alınan mektubun aya gidip gitmediği hususunda kimsenin bilgisi yok ama yetkililer mektubu açıp okumuşlar tabi ki. Mektup çok kısa ve özmüş:
"sevgili akrabalarımız, size bir uyarımız var. ‘Beyaz Adam’
gelir ve size anlaşma önerirse sakın imzalamayın..."
Kızılderili Sözleri
• Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık
öldüğünde. beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
• Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde
yürüme, takipçin olmayabilirim. Sana uymayabilirim. Yanımda yürüki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit
oluruz.
• Yeryüzünün sonuna gittim.
Suların sonuna gittim.
Gökyüzünün sonuna gittim.
Dağların sonuna gittim.
Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım...
Spor yapanlar şunları
unutmayın:
Alkol besin vitamin değeri olmayan
bir maddedir. Alkol, ortalama olarak gram başına 7 kalori barındırır.
Yani masumane bir şekilde içtiğiniz
bir şişe bira ya da bir duble rakının
ardından alacağınız boş kaloriler,
size vermeniz gereken fazladan kilolar olarak eklenecektir. Antrenman
sürecinizi olumsuz olarak etkilediği
bilimsel olarak da ispatlanmış alkol
tüketimi aynı zamanda bedeninizde
gerekli olan hormon seviyelerinizi
etkiler. Deneyler testosteron (erkeklik) hormonunun azaldığını ve östrojen (kadınlık) hormonunun artış
gösterdiğini göstermiştir. Büyüme
hormonunun bile anormal sayılacak
şekilde düşmesi aşırı alkol tüketiminin tehlikeli boyutları hakkında fikir
verebilir.
Bazen bir kadehten bir şey olmaz
anlayışı ile başlayan
masum
ilişkinin,
bedeninizde ne gibi
yaralar açtığını anlayacak ileri görüşte olmanız umudu
ile…
Atacağınız büyük
adımlar ve spor
dolu günler sizinle olsun…
Sindirim sisteminde:
TARIM BULMACA
2
Adnan YAHŞİ
Yine dünya çapındaki
Maradona (futbolcu), Ariel
Ortega (futbolcu), Sinan
Şamil Sam (boksör), Naim
Süleymanoğlu (Halter)
gibi sporcuların düştüğü
Ocak 2014 tarihli bir basın haberi alkolün dünya çapındaki bir sporcuyu
ne hale getirdiğini gösteren en güzel
örneklerdendir:” …Olimpiyat ve dünya rekortmeni Avustralyalı ünlü yüzücü Ian Thorpe, alkol ve depresyondan kurtulmak için rehabilitasyon
merkezine başvurdu. Avustralya’ya
1998 ve 2004 yılları arasında birçok
dünya ve olimpiyat şampiyonlukları
getiren rekortmen yüzücünün özellikle 2012 Londra Olimpiyatları’nda
yaşadığı başarısızlıktan sonra normal hayata uyum sağlamakta güçlük
çektiği belirtiliyor.
1
bekleyen tehlikenin en başında gelmektedir.
KİTAP
Tarım Bağımsızlıktır
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Yayınları
Kitap özellikle Türkiye Tarımında
olumsuzlukları tespit etmek ve çözüm
yollarına öneriler geliştirmek için kaleme alındı. Bu bağlamda kitap, son
otuz yıldır uygulanan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin de sahip çıkarak
sürdürdüğü ekonomi politikalarının
tarımda yarattığı çöküşler sergilendi.
Bu sergileme yapılırken emperyal politikaların işlevi temel alındı. Bu nedenle, tarımda kapitalist paradigmaya karşı seçeneklerin neler olabileceği
konusuna da yer verildi.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Başka Bir
Hayvancılık Mümkün
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman
da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa
mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu
sorulara cevap arıyor.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı • Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 18. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 18. Sayı Bildirim Formu (Form Ba) • Haziran 2014 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 49. Sayı KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, i...

Detaylı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretim...

Detaylı