YASAL MÝRASÇILAR_v4 - Türkiye Noterler Birliği
Transkript
YASAL MÝRASÇILAR_v4 - Türkiye Noterler Birliği
MİRASÇILIK BELGESİ GENEL AÇIKLAMALAR 23-24 AĞUSTOS 2011 DANIŞMA KURULU ÜYESİ TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ HAKKI DİNÇ TASLAKTIR Sayfa 2 / 27 YASAL MİRASÇILAR VE MİRASÇILIK BELGESİ Miras hukuku, ölen bir kimsenin hak ve borçlarının hayatta olan gerçek ve tüzel kişilere intikalini sağlayan kuralların topluluğudur. Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kazanırlar. Kanunda gösterilen özel haller saklı kalmak koşulu ile miras bırakanın ayni hakları, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetlikleri doğrudan mirasçılarına intikal eder. Mirasçılar miras bırakanın borçlarından da kişisel olarak sorumlu olurlar. ( TMK m.599 ) Kanuni mirasçılar kural olarak miras bırakanın terekesinin külli halefidirler. Haklar ve borçlar herhangi bir nakli işleme gerek kalmadan mirasçılara geçer. Miras hukukumuzda taşınır taşınmaz ayırımı da yapılmamıştır. Teslime, temlike ya da tescile de gerek yoktur. Miras hukukundaki hakların intikali kendisine özgüdür. Türk Medeni Kanununun 575/1 inci maddesinde, bu durum “miras, miras bırakanın ölümü ile açılır” şeklinde ifadesini bulmuştur. Miras bırakanın şahsına sıkı sıkıya bağlı hakları bu külli intikalin dışındadır. Velayet, soy bağının reddi, dernek üyeliği gibi, buna rağmen bazı haklar miras bırakanın şahsına sıkı bir şekilde bağlı olmasına rağmen mirasçısına geçmesi de imkan dahilindedir. Bunlar özel olarak düzenlenmiştir. Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi halinde kocanın alt soyu, anası ve babası, şartların oluşması halinde soy bağının reddini dava edebilirler. ( TMK m. 291 ) Çocuğun ölümü halinde altsoyu da tanımanın iptalini dava edebilir. (TMK m. 298 ) Miras bırakanın mamelek hukukundan kaynaklanan hakları külli intikal kuralı gereğince kanuni mirasçılara intikal edeceği gibi, bu maddi mallar yanında telif hakları, marka üzerindeki, ihtira beratı gibi hakları da intikale konu olacaktır. Ancak bazı haklar mamelek hukukuna konu olmasına rağmen mirasçılarına intikal etmemektedir. Hizmet, ariyet, istisna, vekalet, neşir ve komisyon gibi sözleşmeden kaynaklanan haklar kural olarak yasal mirasçılara intikal etmez. Yine bir kısım hukuki işlemlerden kaynaklanan haklarda kural olarak mirasçılara intikal etmez. Örnek olarak İntifa, sükna gibi hakları gösterebiliriz. Bu sayılanların aksinin, miras bırakanın yapacağı sözleşmede kararlaştırılması imkan dahilindedir. TASLAKTIR Sayfa 3 / 27 Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir. ( TMK m.575/2 ) Miras, miras bırakanın yerleşim yerinde açılır. ( TMK m.576/1 ) Miras bırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür. Buradaki yetki kesin yetkidir ve mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Usule ilişkin kurallar genel olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiştir. Ancak mehaz kanundan kaynaklanan bir alışkanlıkla maddi hukuk içersinde de birçok usul hükmü bulunmaktadır. İşte mirasın açılması ve yetkili mahkemenin belirlenmesi bir usul kuralı olmasına rağmen maddi hukuk içersinde yerini almıştır. Mirasla ilgili usul kuralları maddi hukuk yanında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda da düzenlenmiştir. Sözü edilen yasanın 11 inci maddesinde, terekenin taksimine ve kısmen butlanına ve feshine ve mirasçılar arasında terekenin idaresine ait iddialar, terekenin taksimi katisine kadar tereke aleyhine ikame olunan davalar müteveffanın ikametgah mahkemesinde bakılacağını ön görmüştür. Ancak “ Verasetin ispatına, miras hisselerinin tayinine mütedair davalar, mirasçıların her birinin bulunduğu mahal mahkemesinde de rüyet olunabilir.”şeklinde kaleme alınmıştır. ( HUKM. 11-2/3 ) Yeni Usul Kanunumuzun 11/3 maddesinde, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda mirasçıların birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir şeklinde ifadesini bulmuştur. Bu açıklama karşısında mirasçılık belgesi, her bir mirasçının yerleşim yerinde ya da oturduğu yerde açılabilecektir. Hasımsız olması sebebiyle de yetki itirazının ileri sürülmesi söz konusu olmayacaktır. Yetkiye ilişkin bu kural noterler içinde geçerlidir. Nitekim 6217 sayılı kanunla Noterlik Kanununa eklenen 71/B Maddesinde ifadesini bulan “İşlem yapılırken o işlemle ilgili özel kanunlardaki usullerde gözetilir” ibaresinin anlamı budur. 5718 Sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 20 inci maddesi, mirasın ölenin milli hukukuna tabi olduğunu, Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukukunun uygulanacağını, mirasın açılması sebeplerine iktisabına ve taksimine ilişkin hükümlerin terekenin bulunduğu ülke hukukuna tabi olacağını, Türkiye’de bulunan mirasçısız terekenin devlete kalacağını, ölüme bağlı tasarrufun şekline yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabileceğini, ölenin milli hukukuna uygun olarak yapılan ölüme bağlı tasarruflarında geçerli kabul edileceğini, ölüme bağlı tasarrufta bulunanın ehliyetinin, tasarrufta bulunanın tasarrufu yaptığı andaki milli hukukuna tabi olacağını hükme bağlamıştır. Bu şekilde yabancılık unsurunu ihtiva eden mirasta yukarıdaki kuralların uygulanması gerekecektir. Miras ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk hukuku uygulanır. (2675 Sayılı MÖHUK m22/1 ) 2644 Sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesine göre karşılıklılığın araştırılması zorunludur. Karşılıklılığın olup olmadığı, Adalet Bakanlığından sorulmalıdır. ( 2.HD. 16.3.2005 gün ve 762/4066 SK ) Suriye uyruklu şahsın gayrimenkulleri, mirasçı Türk dahi olsa ona intikal etmez. Sadece emanete alınan bedelleri Türk mirasçısına verilir. Suriye uyrukluların Türkiye de bulunan taşınmaz malları üzerinde Bakanlar kurulunun 13.11.1939 gün ve 2/10250 sayılı, 18.11.1966 tarih 4/7104 sayılı kararnameleri ile takyitli bulunmaktadır. ( 2.HD. 15.3.2004 gün ve 1803/3241 SK ) TASLAKTIR Sayfa 4 / 27 Miras bırakanın ölüm tarihine göre, Bulgaristan ile Türkiye arasında mirasın geçişi yönünden karşılıklılık yoktur. ( 2.HD.4.10.2004 gün ve 8871/11063 SK ) Yabancı mahkemeden verilmiş olan mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebileceğine göre bu belge kesin hüküm özelliğini taşımaz. Açıklanan sebeple de tanıma kararı verilemez. ( 2.HD.21.12.2004 gün ve 13533/15443 SK ) Miras, miras bırakanın ölümüyle açılır. (TMK m. 575/1 ) 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17 inci maddesine göre “mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. Benzer hüküm 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin kabulünden sonra yürürlüğe giren 864 sayılı “Kanuni Medeninin Sureti Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanunun 16 cı maddesinde de ifadesini bulmuştur. Burada Eski kanun zamanında ölen bir kimsenin mirası Medeni Kanunun Yürürlüğünden sonra dahi eski kanun hükümlerine tabi olur şeklinde ifade edilmiştir. Bu kural hem mirasçılık sıfatı ve hakkı, hem de mirasın geçişi hakkında uygulanır. Miras bırakan hangi tarihte ölmüşse o tarihteki kurallar esas alınarak mirası, mirasçılarına intikal edecektir. 1926 dan önce ölenler hakkında, feraiz ve tevsii intikal kanunlarının uygulaması bu hükümlerden kaynaklanmaktadır. Mirasçısız tereke yoktur. Mirasçılık sıfatı yasadan kaynaklandığı gibi, miras bırakanın tasarrufundan da kaynaklanabilir. Yasal ve atanmış mirasçı mevcut değilse, devlet mirasçı olur.( TMK m.501 ) Medeni Kanunumuz Kanda en yakın olanı mala da en yakın kabul ederek düzenlemesini yapılmıştır. Kanuni mirasçılar önceliklidir. Karı ve koca da kan hısımları yanında kanuni mirasçıdır. Karı kocaya verilecek miras payı zümre ( parantel ) yakınlığına göre değişmektedir. Bu durum Türk Medeni Kanununun 499 uncu maddesinde ifadesini bulmuştur. Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirastan değişik oranda pay almaktadır. Miras bırakanın alt soyu ile mirasa iştirak ederse 1/4 nispetinde, ana baba zümresiyle mirasçı olursa 1/2 nispetinde. Büyük ana büyük baba zümresiyle mirasa iştirak ederse 3/4 nispetinde pay alır. Bunlar yoksa, sağ kalan eş mirasın tamamına sahibi olur. Eşin mirasçılığı zümre sisteminin özünü zedelemektedir. Bu sistemde miras bırakanla hiçbir kan bağı olmayan eş, yalnızca eş olma sebebiyle mirasçı olmaktadır. Zümre, bir aile hukuku kavramı olup, kan hısımlığını ifade eder. Kan hısımlılığının derecesi hısımları birbirine bağlayan doğum sayısı ile belli olur. Biri diğerinden gelen kişiler arasında üst soyalt soy hısımlığı, biri diğerinden gelmeyip de ortak bir kökten gelen kişiler arasında yansoy hısımlığı vardır. ( TMK m.17 ) Önceki yasadaki usul-furuğ hısımlığı, üst soy-alt soy hısımlığı, civar hısımlığı ise yeni yasamızda yansoy hısımlığı olarak ifade edilmiştir. Hısımlar müşterek bir kök babadan veya anadan ya da onların alt soylarından gelen guruplardan oluşmaktadır. Bu guruplar zümreyi teşkil eder. Kök başı olan kendi babasının ya da anasının ferisi durumundadır. Miras bırakanın içinde bulunduğu gurup ikinci zümredir. Bu sistem kendi içersinde uzayarak devam etmektedir. Sistem ana ve baba yönünden farklılık göstermez. Miras hukuku bakımından zümreler arasında bir öncelik söz konusudur. Bu sistemde en yakın zümrede mirasçı varsa diğer zümre içindeki kişiler mirasçı olamazlar. Miras bırakanın birinci derecede mirasçıları onun alt soyudur. ( TMK m.495/1 ) Alt soy TASLAKTIR Sayfa 5 / 27 yoksa, miras bırakanın anne ve babası mirasçıdır. Anne ve baba ile alt soyları ikinci zümreyi oluşturur. Anne baba miras bırakandan önce ölmüşlerse yerini alt soyları alırlar. Bu durumda ikinci zümredeki kişiler miras hakkına sahip olurlar. ( TMK m.496 ) Bu zümrede de mirasçı yoksa, üçüncü zümredeki mirasçılar aynı kurallar çerçevesinde mirası iktisap ederler. Üçüncü zümre mirasçıları miras bırakanın büyük anne ve büyük babalarıdır. Bunlarda miras bırakandan önce ölmüşlerse alt soyları mirasçı olurlar. Zümre esasını benimsemiş sistemde, zümreler arasında öncelik bulunmaktadır. Yakın zümrede mirasçı varsa uzak zümredeki kişilere miras intikal etmez. Örneğin ölenin torununun torunu varsa, ölene kan bağı itibariyle daha yakın olan babasına ya da anasına miras geçmez. Miras bırakanın ana ve babası bakımdan iki zümre başı, büyük ana ve büyük baba bakımından ise dört zümre başı bulunmaktadır. Her zümre içinde, zümre başının diğer taraftaki mensuplarına nazaran önceliği bulunmaktadır. Bu açıklama ikinci ve üçüncü zümreler bakımından önem arz etmektedir. İkinci ve üçüncü zümrelerde miras daima zümre başına gider. Zümre başında mirasçı yoksa, mirası onun mirasçılarına iner. Her mirasçı kendi mirasçılarının zümre başını oluşturur. Her kök başı, kendi kökünün başı sağ olsaydı ne kadar miras alacak idiyse o miktar ölçüsünde mirasçı olur. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları temsil ederler. ( TMK m.495/2 ) Miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alırlar. ( TMK m.496/2 ) yine miras bırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babanın yerini de her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları temsil ederler. (TMK m.497/2 ) Ana ve babanın muhtelif evliliklerinden olma çocukları da eşit olarak mirastan pay alırlar. Evlilik dışı doğmuş soy bağı zaman zaman çıkan af kanunlarıyla, tanıma ya da hakim hükmü ile kurulmuş çocuklar da baba bakımından evlilik içinde doğmuş çocuklar gibi mirasçı olurlar. Bunların miras payları arasında fark yoktur.( TMK m. 498 ) Medeni Kanunun üçüncü kitabı, ( TMK m.495-628 maddeleri ) miras hukukuna ayrılmıştır. Birinci kısım ( TMK m.495-574 ) mirasçıları, birinci bölümü ise ( TMK m.495-501 ) yasal mirasçıları göstermektedir. Yasal mirasçılar miras bırakanın kan hısımlarıdır. ( TMK m.495-498 ) Bunlar miras bırakanın alt soyu ( TMK m.495 ), ana ve babası ( TMK m.496 ), büyük ana ve büyük babasıdır. ( TMK m.497 ) Sağ kalan eşte yasal mirasçılardandır.( TMK m.499 ) Yine miras bırakanın evlatlığı ( TMK m.500 ) ve devlette ( TMK m.501 ) yasal mirasçılardandır. TASLAKTIR Sayfa 6 / 27 Zümre içindeki mirasçılar; ÜÇÜNCÜ ZÜMRE Büyük ana Hala Büyük baba Büyük ana Amca Büyük baba Dayı Teyze İKİNCİ ZÜMRE Baba Kardeşi Kardeşi Anne Miras bırakan (M) Kardeşi BİRİNCİ ZÜMRE Yeğenler Yeğenler Yeğenler Yeğen çocukları Çocuklar Torunlar Torunların çocukları TASLAKTIR Yeğen çocukları Çocukları Torunlar Torunların çocukları Çocuklar Torunlar Torunların çocukları Sayfa 7 / 27 Mirasçı olabilmek için kural olarak, miras bırakanın ölümü anında sağ olmak ve bunun yanında mirasa da ehil olunması gereklidir. ( TMK m.580/1 ) Mirasın açıldığı anda sağ olan kimse sonradan ölürse onun mirası kendi mirasçılarına intikal eder. ( TMK m.580/2 ) Aynı anda ölenler bir birlerinin mirasçısı olamazlar. Örneğin bir trafik kazasında ya da deprem sırasında karı kocanın hangisinin daha önce öldüğü tespit edilememesi halinde bir diğerinin mirasçısı olamayacağına göre kocanın mirası kadının önceki evliliğinden olma çocuklarına, kadının mirası da kocanın önceki evliliğinden olma çocuklarına intikal etmeyecektir. (2.HD.9.2.1976 gün ve 698/955 SK ) Bu kural çocuklar içinde geçerlidir. Bir kişinin diğerine mirasçı olabilmesi için kimin önce öldüğünün ispat edilmesi gerekir. Çocuğun babasından sonra öldüğü ileri sürüldüğüne göre öncelikle bu sorunun çözümlenmesi gerekir. Medeni Kanunun 28 inci (TMK m.29 ) maddesine dayanılarak açılan bu davada tanık ta dinlenilebilir. ( Y.2H.6.4.1964 gün ve 1906/1794 SK ) Mirasçılık belgesi düzenlenirken mahkemece kesin hükmün varlığı dikkate alınmalıdır. Kesin hüküm dava şartıdır. Kesin hükümden söz edilebilmesi için önceki hükmün konusunun, taraflarının ve dayanılan maddi hadiselerin mevcut dava ile aynı olması gerekir. Husumet kendilerine yöneltilmeden daha önce alınan veraset ilamında isimleri belirtilmiş ve kendilerine miras payı verilmiş olsa bile bu kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemez. Bu kişilerin yokluğunda alınan mirasçılık belgesinin bağlayıcılığı yoktur. Önce alınmış bir mirasçılık belgesinin iptali isteniyorsa husumet o ilamda isimleri geçen tüm mirasçılara, ölenler varsa mirasçılarına yöneltilmeli, gösterdikleri takdirde delilleri toplanmalı ve önceki mirasçılık belgesi iptal edilip yeni bir mirasçılık belgesi düzenlenmelidir. ( 2.HD. 12.10.2004 gün ve 10482/11691 SK, 2.HD. 21.9.2005 gün ve 10331/12539 SK, 8.3.2004 gün ve 1967/2844 SK. 10.11.2005 gün ve 12711/15374 SK) Mirasçılık belgesi aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan bir belgedir. ( 2.HD. 22.6.2006 gün ve 3425/9942 SK ) Yine mirasçılık belgesi her yer mahkemesinden istenilebilir. Yetki söz konusu değildir. ( 2 HD.22.3.2006 gün ve 19549/3934 SK ) Mirasçılık belgesi düzenlenirken açıkta pay bırakılmamalıdır. Pay ve paydanın toplamı eşit olmalıdır.( 2.HD.24.1.2006 gün ve 15523/255 SK ) Mirasçılık belgesi kişiler arasındaki soy bağı ilişkisini gösterir. Mirastan feragat eden kişinin mirasçılar arasında gösterilmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Mirastan feragatın hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceği belirtilmek suretiyle feragat edenin mirasçılar arasında gözetilmek suretiyle hüküm kurulması gerekir. ( 2.HD.5.12.2005 gün ve 19346/16874 SK) Mirastan ıskat, mirasın reddi veya mirastan feragat halleri, veraset belgesinin istenilmesine engel oluşturmaz. Hukuki sonuçlar terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine işaret edilerek ve bu durumlar yok sayılarak miras payları gösterilmek suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekir. (2.HD.21.2.2005 gün ve 1048/2427, 28.6.2005 gün ve 3443/10144, 10.11.2003 gün ve 14536/15192 SK ) Mirasçılık belgesinin terekenin paylaşılması dışında emekli sandığı, bağ kur gibi bazı kurumlardaki işlemlerde de kullanılması imkan dahilindedir. TASLAKTIR Sayfa 8 / 27 Padişahların Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki taşınmazları 431 sayılı yasa uyarınca millete intikal ettiğinden bu taşınmazlar padişahların mirasçılarına intikal etmez.( 2.HD. 24.9.2002 gün ve 7226/10636 SK ) Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davaya bakma görevi sulh hukuk mahkemesine aittir. (2.HD. 25.6.2003 gün ve 8028/9512 SK ) Miras paylarının hesabına esas alınacak paydanın bütün paylara taksim edilerek, payları kesirsiz şekle sokacak tarzda hesaplanması zorunludur. İnfazda tereddüt yaratmayacak nitelikte mirasçılık belgesi düzenlenmelidir. Mirasçılık belgesinin verilmesine ilişkin karar çekişmesiz yargıyı ilgilendirmesi sebebiyle davada taraf olmayan bakımından kesin hüküm oluşturmaz. Çekişmesiz yargı işi de olsa, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, ana baba adının değiştirilmesi, nikahın subutu gibi ön sorunların çıkması halinde, öncelikle bu konuda açılmış bulunan davaların sonucu beklenilmelidir. ( HUKM m 222-225 ) Mirasçılık belgesinin verilmesinde mutlaka nüfus kayıtlarına dayanma zorunluluğu yoktur. İrs ilişkisi her türlü delille ispat edilebilir. Boşanma kararı usul hükümlerine uygun olarak kesinleşmiş ancak bu kararın nüfusa işlenmemiş olabilir. Soy bağı reddedilmiş yine nüfusta düzeltme yapılmamış olabilir. Tanıma işlenmemiş olabilir. Bu durumun anlaşılması halinde davacıya süre verilip gerekli düzenleme yapıldıktan sonra mirasçılık belgesi verilmelidir. Mirasçılık belgesinin iptali hakkındaki davada husumet nüfus idaresine düşmez. İptal davasının mirasçılık belgesinde isimleri geçen tüm kişilere, bunlardan ölenler varsa onların mirasçılarına yöneltilerek devam edilmesi gerekir. Bu şekilde müteaddit iptal davalarının açılmasının önü kapatılmış olur. Yüksek Yargıtay’ın uygulaması da bu doğrultudadır. Mirasçılık belgesinin iptali de her yer mahkemesinden istenilebilir. Yetki söz konusu değildir. Ancak tüm mirasçıları hiç ilgisi olmayan bir mahkemeye gelmeye mecbur etmekte dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. İslam hukukunda evlat edinme ( tebenni ) kurumu bulunmamaktadır. nüfus kaydında evlatlığı şeklindeki açıklamaya değer verilmez. 1-Birinci zümredeki mirasçılar; Türk Medeni Kanununun 495 inci maddesi, “miras bırakanın birinci derecede mirasçıları onun alt soyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alır” şeklinde kaleme alınmıştır. Bu madde, birinci zümredeki mirasçıları düzenlemektedir. Birinci zümrede mirasçı varsa diğer zümredeki mirasçılar mirastan pay alamazlar. Ancak sağ kalan karı ve koca bu zümredeki mirasçılarla beraber mirasa iştirak ederler. Bir feri mirasçının karı ya da kocası, miras bırakanın kan hısımı olmadığından bunlar mirasçı olarak kabul edilmezler. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini onların alt soyları alır. Örnek olarak bir babanın oğlu, babasından önce ölmesi halinde gelini kayın pederinden miras alamayacaktır. Ancak miras bırakan tasarruf özgürlüğünün sınırları içersinde mal varlığının tamamında veya bir kısmı üzerinde vasiyet ya da miras sözleşmesi yaparak kanuni TASLAKTIR Sayfa 9 / 27 mirasçılarından olmayanları da mirasına dahil edebilir. ( TMK m.514 ) Mirasa ehil çocuk sağ olduğu sürece bu çocukların çocukları da mirastan pay alamazlar. Çocuklar varken torunlar mirasçı olamazlar. Miras bırakanın alt soyu, evlilik içinde doğan çocuklardır. Çocuk ile ana arasındaki soy bağı doğumla kurulmaktadır. ( TMK m.282/1 ) Çocuk, yanlış kayıt sebebiyle başka bir kadından doğmuş gibi nüfus siciline tescil edilmişse bu yanlış kaydın düzeltilmesi, Nüfus Kanununa dayanılarak istenilebilir. Açılacak dava soy bağına ilişkin bir dava özelliğini taşımaz. Dava münhasıran yanlış kaydın düzeltilmesine ilişkin olup kendi kurallarına göre değerlendirilir. Hukukumuzda analık davası yoktur. ( Taraflara ait nüfus kayıtlarının yandığı tespit edilmiştir. Ölen çocuk ile davacı arasında nikah rabıtası mevcut olmasa bile bu çocuklar kadının mirasçısı olabilirler. Bu yolda tetkikat yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi yanlıştır. 2.HD.4.12.1959 gün ve 6546/6080 SK ) Çocuk ile baba arasındaki soy bağı ise, babanın ana ile evlenmesiyle ( TMK m.292 ), tanımayla ( TMK m.295 ) ya da hakim hükmüyle ( TMK m.301 ) ya da zaman zaman çıkan af kanunlarıyla kurulur. Bu dört halde de çocuklar kök başı babadan evlilik içinde doğmuş çocuklar gibi mirasçı olurlar. Diğer bir anlatımla birinci zümredeki mirasçılar içinde kabul edilirler. Evlat edinme suretiyle de soy bağı kurulmuş olur. (TMK m.282/3 ) Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyi niyetli olmasalar bile, evlilik içersinde doğmuş kabul edilirler. (TMK m.157/1 ) Kural olarak butlan hükmünde, işlem başından beri hiç yapılmamış kabul edildiği halde burada çocukların yararı da dikkate alınarak, butlana özel bir anlam yükletilerek, butlan hükmüne kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarının doğacağına işaret edilmiştir. Ana babanın niyetinin de önemi bulunmamaktadır. ( Taraflar iyi niyetli olmasalar bile feshine hükmolunan evlenmeden doğan çocuklar, soy bağı düzgün çocuklar gibidir ve mirasçı olurlar. ( Y.2.HD.24.5.1954 gün ve 2432/2713 S.K ) 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 443/1 maddesi” Nesebi sahih olmayan hısımlar ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haizdir. Baba cihetinden mirasçı olabilmeleri babanın kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına muafıktır. Baba tarafından nesebi sahih olmayan bir çocuk yahut füruğu, babanın nesebi sahih furuğuyla içtima ederse nesebi sahih çocuğun veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır” şeklinde kaleme alınmıştır. Bu maddenin birinci cümlesindeki” baba cihetinden itibaren olan kısmı ile ikinci fıkranın tamamı Anayasa Mahkemesinin 11.9.1987 gün ve 1/18 sayılı kararı ile Anayasanın 10, 35, 41 maddelerine aykırı bulunduğu kabul edilerek iptal edilmiştir. Bu iptal kararından sonra 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin 443 üncü maddesi 14.11.1990 gün ve 3678 sayılı kanunla değiştirilmiş, nesebi sahih olmayan hısımlarında nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına sahip olacakları esası benimsenmiştir. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 498 inci maddesi de” Evlilik dışında doğmuş ve soy bağı tanıma veya hakim hükmüyle kurulmuş olanlar baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar” eklinde düzenleme yapılmıştır. Anayasa mahkemesinin iptal kararı ve sonrasındaki değişiklikle artık nesebi sahi ve sahih olmayan çocuklar arasındaki mirastaki eşitsizlik ortadan kaldırılmıştır. TASLAKTIR Sayfa 10 / 27 Burada şu hususa da işaret edilmesi gerekmektedir. Evlilik dışında doğmuş ancak babalığı konusunda tanıma ya da hakim hükmü mevcut olmayan çocuklar baba yönünden mirasçı olamayacaklardır. Bu çocuklar babanın nüfusuna kayıtlı değillerdir. Ananın bildirdiği baba adı ile ananın nüfusuna tescil edilmişlerdir. Bu çocuklar baba yönünden miras alamayacaklardır. İşte tabi babalığına karar verilen çocuklarda nesepsiz oldukları kabul edilerek baba yönünden mirasçılığı bulunmamaktadır. Ancak 22.2.1997 gün ve 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile bunlar da mirasçılık yönünden evlilik içinde doğan çocuklar gibi tam mirasçı olacakları kabul edilmiştir. İçtihadı Birleştirme kararları kazanılmış hakların istisnasını oluşturur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da geçmişe etkilidir. Yeni durum dikkate alınarak karar verilmelidir. Nitekim 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının gerekçesinde, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ise de henüz anlaşmazlık halinde olanların iptalin kapsamı dışında kalacağı, iptal edilen hükmün sonraki uyuşmazlıklarda uygulanmayacağına işaret edilmiştir. Bu ayırımın yapılması, düzgün soy bağı olmayanların, düzgün olanlara nispeten yar pay almaları anayasamızın temel ilkelerine aykırı bulunmuştur. Bu yöndeki bir uygulama kamu düzenimize aykırı olur. O halde miras bırakan 14.11.1990 gününden, diğer bir anlatımla 3678 sayılı kanunun yürürlüğünden önce ölmüş olsa bile yürürlük yasasının 17 inci maddesindeki, ölüm tarihindeki yürürlükte olan hükümlere göre karar verilir kuralı burada geçerli kabul edilmeyecektir. Alt soy mirastan feragat etmişse, mirasçılık sıfatını kaybeder. ( TMK m.528/2 ) Bir karşılık sağlanarak yapılan mirastan feragat sözleşmede, aksi öngörülmedikçe feragat alt soyu için sonuç doğurur. (TMK m. 528/3 ) Mirastan feragat bir karşılık alınmadan yapılmış ise feragat eden, miras bırakandan önce ölmüş gibi kabul edilir ve miras feragat edenin mirasçılarına intikal eder. Bu halde feragat edenin eşi de mirastan pay alamayacaktır. Çünkü miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini halefiyet suretiyle onun çocukları alacaklardır. Yine yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı mirasın açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçecektir. (Mirası reddedenler ferileri adına reddetmemiş olmaları sebebiyle mirasın furuğlarına intikal ettirilmesinde bir kanunsuzluk görülmemiştir. ( Y.2.HD.12.6.1964 gün ve 3364/3134 SK.) En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilen miras devlete intikal etmez. Burada özel bir durum yaratılmıştır. Tereke resmi tasfiyeye tabi tutulacaktır. Tasfiye sonucu borçlardan arta kalan mallar, miras reddedilmemiş gibi mirasçılarına intikal edecektir. ( TMK m.612 ) Miras bırakanın eşi ve çocukları, onların çocukları en yakın mirasçı kavramına girerler. İkinci ve daha sonraki zümredeki kişiler en yakın mirasçı kavramı içersinde kabul edilmezler. Tasfiye sonucu terekeden arta kalanı yasal mirasçılar yinede kabul etmezlerse, arta kalan kısım sahipsiz mal kabul edilerek yine hazineye intikal edecektir. Mirastan yoksun olanlarda mirasçı olamazlar. Mirastan yoksun olanlar ( ıskat edilenler ) miras bırakandan önce ölmüş gibi kabul edilir ve miras onların alt soylarına intikal eder. (TMK m.579/2 ) Örneğin miras bırakanı öldüren kişi onun mirasından mahrum olur. Ancak mahrumiyet şahsidir. Fiil öldürenin furuğuna tesir etmez. Öldüren kişi hayatta değilmiş gibi miras onun furuğuna intikal eder. TASLAKTIR Sayfa 11 / 27 Olayda A. C. nin evlatlığı iken, miras bırakanı öldürmüş bulunduğuna göre Medeni Kanunun 447 ( TMK m.500 ) inci maddesi delaletiyle 521( TMK m.579 ) inci maddesi gereğince C .nin mirası evlatlığı A nın furuğuna geçer.Davacı ise A nın çocuklarından birisidir. O halde C nin verasetinin A. nın furuğuna intikal ettiği gözetilerek payların tespit edilmesi ve buna göre veraset belgesi verilmesi gerekir. (2.HD.15.10.1973 gün ve 6051/5820 SK ) Çocuklar, baba ve annelerine mirasçı olurlar. Anne ya da baba, eşinin ölümü üzerine evlenir ve sonra ölürse, ikinci evlilikten olan çocuklar miras bırakana birlikte mirasçı olurlar. Ancak ikinci evlilikten olan çocuklar önceki eşin mirasçısı olamayacaklardır. Çünkü miras bırakanla aralarında zümre ilişkisi bulunmamaktadır. (Ortak miras bırakan 1966 da ölümü ile ana baba bir kardeşinin iki çocuğuna kaldığına göre mirasın yarısının babasına, yarısının da anasına ait olup, babanın payının tamamının baba bir kardeş davacıya, ananın payı ise ana baba bir kardeş ile ana bir kardeşin ferilerine geçer. Şu durumda miras 8 pay kabul edilerek 4 pay babadan, 2 pay anadan olmak üzere 6/8 payı ana baba bir kardeşe, 1/8 erden 2/8 payı da ana bir kardeşin iki çocuğuna düşer. Bu yönün gözetilmemesi yanlıştır. (2.HD.17.10.1968 gün ve 4738/5950 SK ) Örnekler; M M A B C 1/3 1/3 A 1/3 M B 2/6 C 2/6 D E 1/6 1/6 A B 1/4 1/4 C D 1/4 1/4 M F H A B 2/6 G TASLAKTIR D E 1/6 1/6 C 2/6 Sayfa 12 / 27 2-İkinci zümredeki mirasçılar: Alt soyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları ana ve babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar. ( TMK m.496/1 ) Miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alırlar. ( TMK m.496/2 ) Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.( TMK m.496/3 ) Bu madde ikinci zümre mirasçılığını düzenlemektedir. İkinci zümredeki kişilerin mirasçı olabilmeleri için birinci zümrede mirasçının bulunmaması gerekir. Ana ve babanın sağ olması kardeşleri miras dışında bırakır. Miras önce yukarı doğru ana ve babaya çıkar. Ana ve babanın birinin ya da her ikisinin ölmesi halinde kök başından aşağı doğru kardeşlere, onların ölümü ile de kardeş çocuklarına intikal eder. Ana baba sağ ise bunlar eşit olarak, diğer bir anlatımla 1/2 oranında pay alırlar. Daha önce ölmüş olan ana ya da baba yerine ana ve babanın alt soyları açıklanan kurallar çerçevesinde mirasçı olurlar. Kardeşler ölmüşse, ölenin yerine onların çocukları mirasçı olurlar. Ana veya baba tarafında mirasçı yoksa, miras diğer tarafa intikal eder. Baba, miras bırakandan önce ölmüş, babanın başka çocuğu yoksa ya da onlarda miras bırakandan önce ölmüşlerse, miras ana tarafına gidecektir. Bu husus Medeni Kanunun 496/3 maddesinde, bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde bütün miras diğer tarafa intikal eder şeklinde açıklanmıştır. Ölenin babası sağ iken büyük babanın alt soyu olan dayı ve teyzeye miras düşmez.( 2.HD. 9.2.1952 gün ve 823/861 SK ) Ölenin yalnız anası varsa mirasın tamamı ona kalır. Ana sağ iken amcaya miras düşmez. ( 2HD.22.10.1951 gün 6516/6714 SK ) Miras bırakanın ana tarafından mirasçısı bulunmadığına göre mirasın tamamının baba kolundan gelen mirasçılara geçeceği Medeni Kanunun 440 ıncı maddesi gereği iken, bu hüküm gözetilmeden mirasın yarısının hazineye ait olduğuna karar verilmesi doğru değildir. ( 2.HD.16.1.1951 gün ve 8235/407 SK ) Evli ve çocuksuz ölen kişinin mirası eşine ve ana babasına ve onların ferilerine geçer. Ana babadan birinin furuu yoksa o koldaki miras da öbür tarafa geçer. Yani kardeş varken hala, amca, dayı, teyze mirasçı olamazlar. Kardeşin ana baba bir olması veya ana bir ya da baba bir kardeş olması da bu kuralı değiştirmez. (2.HD. 7.7.1977 gün ve 5439/5551 SK ) Ölenin kardeşinin furuu varken amca ve onun ferileri mirasçı olamazlar.( 13.3.1951 gün ve 8942/1985, 15.3.1968 gün ve 822/1702 SK ) Hangisinin önce yada sonra öldüğünün tayini mümkün olmaksızın ölenler bir anda ölmüş sayılırlar. ( MK m.28/2 )Aynı anda ölenler bir birlerine mirasçı olamazlar. ( 2.HD.9.2.1976 tarih 698/955, 29.1.1985 gün ve 214/698 SK ) Furuu olmaya müteveffanın mirasçıları ana ve babasıdır. (MK 440/1 )Miras bırakandan önce ölmüş bulunan ana ve babanın yerini her derecede halefiyet suretiyle kendi alt soyları alır. Baba ve ana yarı yarıya mirasçı olurlar. Bir tarafta mirasçı yoksa miras diğer tarafa geçer. Müteveffa Burak, annesi Gönül, babası Ali, kardeşi Buğra 18.1.1999 da vefat etmişlerdir. Kimin önce öldüğü tespit edilememiştir. Hepsi aynı anda öldüğü kabul edilmiştir. Uğur ve Ayşegül müteveffa Burak’ın baba bir kardeşidir. Baba bir kardeş varken dayısı mirasçı olamaz . (2.HD. 2.6.2003 gün ve 3982/8097 SK ) TASLAKTIR Sayfa 13 / 27 Örnekler; A B 1/2 C A B 1/2 M D A B 4/8 2/4 C 1/4 M D C 2/8 M 1/4 D 2/8 E F 1/8 1/8 Üçüncü zümre mirasçılığı; Alt soyu, ana ve babası ve onların alt soyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları büyük ana ve büyük babalarıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları alır. Ana yada baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri alt soy bulunmaksızın miras bırakandan önce ölmüşse ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır. Ana yada baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların ikisi de alt soy bırakmaksızın miras bırakandan önce ölmüşlerse, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır. Sağ kalan eş varsa büyük ana ve büyük babalardan birinin miras bırakandan önce ölmüş olması halinde, payı kendi çocuğuna yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya; bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olması halinde onların payları diğer tarafa geçer. (TMK m.497 ) Medeni Kanunun 497 inci maddesi, büyük ana ve büyük baba zümresinin miras payını düzenlemektedir. Miras dört eşit kısma bölünmektedir. Büyük ana ve büyükbaba köküne eşit olacak şekilde, 1/4 nispetinde pay verilmektedir. Artık burada üçüncü zümrenin mirasçılığı söz konusudur. İkinci zümredeki kurallar üçüncü zümre içinde geçerlidir. Miras, büyük anne ve büyük babalara doğru yukarıya çıkmaktadır. Büyük ana ve büyük babaların sağ olması halinde, bunlar mirası eşit olarak paylaşırlar. Diğer bir anlatımla 1/4 oranında paya sahibi olurlar. Büyük ana ve büyük babalardan birinin miras bırakandan önce ölmesi halinde, onun payı halefiyet kuralları çerçevesinde kendi mirasçılarına intikal eder. Büyük anne, büyükbabanın ölümü halinde bunların yerini baba tarafından amca, hala, anne tarafından ise dayı ve teyze mirasçı olurlar. Bunların ölümü halinde ise miras alt soylarına intikal eder. Burada tam anlamı ile kök içinde halefiyet kuralları geçerli olur. Ancak miras bırakanın eşi sağ ve üçüncü zümre ile mirasa iştirak ediyorsa amca, hala, dayı ve teyzenin kendileri kök içinde halefiyet kuralından istifade ederek mirasa sahip olurlar. Sağ eş varsa bunların çocukları için sözü TASLAKTIR Sayfa 14 / 27 edilen kural işlemez. Amca, hala, dayı ve teyzenin çocukları mirası iktisap edemezler. ( TMK m.499 ) Miras bırakandan önce ölen büyük ana ve büyük babanın alt soyu yoksa ona isabet eden pay en yakın kök başına intikal eder. Bir taraftaki her iki zümrede mirasçı yoksa, miras diğer zümreye geçecektir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 444 üncü maddesi 14.11.1990 gün ve 3678 sayılı kanunla değiştirilmiş, sağ kalan eşin, miras bırakanın büyük baba ve büyük analarıyla birlikte mirasçı olması halinde mirasın 3/4 nispetinde payına sahibi olacağını kabul etmiştir. Sözü edilen bu kabul karşısında artık amca, hala, dayı ve teyzenin mirasçılığı kalmamıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu düzenlenirken bu kişilerle miras bırakan arasında yakın kan bağının bulunduğu dikkate alınarak, sağ kalan eşle birlikte, sınırlı da olsa mirasa iştirak etmelerinin toplumun yapısına daha uygun olacağı düşünülmüştür. Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babadan birinin miras bırakandan önce ölmüş olması halinde payının kendi çocuğuna yoksa o taraftaki büyük ana ya da büyük babaya her ikisinin de ölmüş olması durumunda onların payının diğer tarafa geçeceği kabul görmüştür. Bu düzenleme ile miras bırakandan önce ölmüş bulunan büyük ana ve büyük babaların miras payları kendi çocuklarına, diğer bir anlatımla amca, hala, dayı ve teyzeye intikal edecektir. Ancak bunlar ölmüş olması halinde, onların çocukları mirasçı olmayacaklardır. Amca, hala, dayı ve teyzenin ölmüş olmaları halinde sağ kalan eş mirasın tamamını alacaktır. Bu şekildeki düzenlemeyle Medeni Kanunun sağ eşin miras payını düzenleyen 499 uncu maddesi ile de uyumlu hale getirilmiştir. Mirasçılık belgesi düzenlenirken burada miras bırakanın ölüm tarihine dikkat edilmesi gerekecektir. Miras bırakan 14.11.1990 tarihinden sonra 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden önce ölmüş, eş sağ ve üçüncü zümrenin mirasçılığı söz konusu ise amca, hala, dayı, teyze ve bunların halefleri miras alamayacaklardır. Mirasın tamamı eşe ait olacaktır. TASLAKTIR Sayfa 15 / 27 Örnekler; C D E F C D E F 2/8 1/4 1/4 1/4 1/4 Amca 1/8 A B C D F 1/4 A C 1/8 1/8 E F B D 1/2 B D 1/8 1/4 A M C Dayı Teyze M E 2/4 Hala A M 2/8 1/2 B M E F 4/8 A B Dayı Teyze 2/8 M Teyze çocuğu Teyze çocuğu 1/8 1/8 Evlilik dışında doğmuş olan çocukların mirasçılığı; Çocuk ile ana arasındaki soy bağı doğumla, ( TMK m.282/1 ) çocukla baba arasındaki soy bağı ise evlilikle, tanıma ile ya da hakim hükmüyle kurulur.( TMK m.282/2 ) Soy bağı evlat edinme suretiyle de kurulabilir. ( TMK m.282/3 ) Evlilik devam ederken ya da evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğacak çocuğun babası kocadır.( TMK m.285/1 ) Tanıma, babanın nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senetle veya vasiyetnamesinde yapacağı bir beyan ile olur. ( TMK m.295 ) Burada babanın tek taraflı iradesi söz konusudur. Baba nüfus memuru huzurunda, ya da sulh hakimi huzurunda tanıma iradesini TASLAKTIR Sayfa 16 / 27 açıklayabilir. Babalık iradenin açıklanması üzerine, bu merciler durumu geciktirmeden çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne bildirirler. Tanıma noterde resmi senetle de yapılabilir. Bu halde noter durumu çocuğun nüfusa kayıtlı olduğu yerdeki nüfus memuruna bildirir. Yine baba yapacağı vasiyetnamesiyle de tanıma iradesini açıklayabilir. Vasiyetname resmi olabileceği gibi yazılı ya da şartları mevcutsa sözlü de olabilir. Bu halde vasiyetname usulüne göre açıldıktan sonra, dava açılmış ise kesinleştikten sonra çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus idaresine bildirilmesi gerekir. Ancak bir başka erkekle soy bağı bulunan çocuk tanınamaz. Çocukla baba arasındaki soy bağı, ananın ve çocuğun açacağı babalık davası ile de belirlenebilir.( TMK m.301 ) Çocuk evlilik dışında doğmuş ancak anne ve baba sonradan evlenmişse çocuğun soy bağı kendiliğinden düzelir. ( TMK m.292 ) Anne ve baba nüfus idaresine bu durumu bildirmeleri yeterlidir. Evlat edinme ilişkisi hakim hükmüyle kurulur. Evlat edinmeye, evlat edinenin oturma yeri, birlikte evlat edinmede ise eşlerden birinin oturma yerindeki aile mahkemesi evlat edinme kararını verir.( TMK m.315) ) Bu halde de evlatlık evlat edinenin mirasçısı olur.( TMK m.314/2 ) 4721 sayılı Türk Medeni kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden önce kurulmuş olan evlat edinme sözleşmeleri de bütün hükümleriyle birlikte geçerliliğini korur. ( 4722 SK m.4 ) Ana bakımından soy bağı doğumla kurulduğundan mirasçılık bakımından evlilik dışında doğan çocuk, evlilik içinde doğan çocuk ayırımı söz konusu değildir. Bunlar aralarında hiçbir fark gözetilmeden mirasçı olurlar. Evlilik dışında doğmuş ve soy bağı açıklanan şekilde kurulmuş olan çocuklar baba yönünden de evlilik içinde doğmuş çocuklar gibi mirasçı olurlar.( TMK m.498 ) Evlilik dışında veya evliliğin sona ermesinden üç yüz gün geçtikten sonra doğan veya baba tarafından mahkeme kararıyla soy bağı reddedilen çocuk anasının bekarlık hanesine, anasının soyadı ve onun bildireceği baba adı ile tescil edilirler. Anne halen başkası ile evli ise, çocuk anasının bekarlık hanesine bekarlık soyadıyla ve anasının bildireceği baba adı ile tescil olunurlar. Bu halde çocuk anasının mirasından, evlilik içinde doğan çocuklar gibi eşit pay alırlar. Ancak baba olarak bildirdiği kişiden miras alamazlar. Bu halde baba ile çocuk arasında tanıma, babalık hükmü ya da af kanunları gereğince yapılmış bir işlem bulunmamaktadır. Evlat edinenin sonradan doğan çocuğu ile evlatlık arasında kardeşlik bağı yoktur. Bir kişi, birden fazla kişiyi evlat edinmiş olsa bile yine bu evlatlıklar arasında kardeşlik bağı bulunmamaktadır. Evlatlıklar bir birlerinin mirasçısı olmazlar. Evlatlık daha önce ölmüş ise, onun alt soyu evlat edinenin mirasçısı olur. Evlatlığın, evlat edinme işleminden önceki çocuğu da evlat edinenin mirasçıları arasındadır. Evlatlık ve alt soyu evlat edinene kan hısımı gibi mirasçıdır. Evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlat edinen miras bırakandan önce ölmüşse evlatlığa miras intikal etmez. Evlat edinenin ölümünden sonra başkasından gelen mirastan evlatlık yararlanamaz.( 2HD. 22.3.1976 gün ve 2275/2471, 15.4.2004 gün ve 3755/4800 SK ) TASLAKTIR Sayfa 17 / 27 Medeni Kanunun 317 ve müteakip maddelerine göre evlatlık ilişkisinin kaldırılması konusunda dava açılmışsa bu husus mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin talepte bekletici mesele yapılmalıdır. Örnekler; M A Evlatlık 1/2 TASLAKTIR M B 1/2 A Evlatlık + 3/4 B C 1/4 Sayfa 18 / 27 Sağ kalan eşin mirasçılığı; Sağ kalan eş, miras bırakanın alt soyu ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte birine, miras bırakanın ana baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa mirasın yarısına, miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte üçüne, bunlarda yoksa tamamına sahip olur. ( TMK m.499 ) Sağ kalan eş, kan hısımlarından daha imtiyazlı duruma getirilmiştir. Amacı, eşinin ölümünden sonra ona evliliğin devamı sırasında sağlanan yaşam koşullarını temin etmektir. Eşin kadın ya da erkek olmasının miras payına etkisi bulunmamaktadır. Eşin miras payı ile eşler arasındaki mal rejimi de sıkı ilişki içersindedir. Özellikle 1.1.2002 tarihinde 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu kabul edilmiş ve bu kanunda önceki 743 sayılı kanundan farklı olarak “edinilmiş mallara katılma rejimini” yasal mal rejimi olarak benimsemiştir. Hangi mal rejimi kabul edilmiş olursa olsun, önce eşin mal rejiminden kaynaklanan alacağı terekenin borcu kabul edilerek kendisine ödenecek, daha sonra da miras payı verilecektir. Mal rejiminin tasfiye edilmemesi mirasçılık belgesi verilmesine engel teşkil etmez. Eşin miras payına sahip olabilmesi için öncelikle aralarında yasal anlamda gerçekleşmiş bir evliliğin bulunması gereklidir. Evlenme, evlendirme dairesinde, evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılması zorunludur. Şekil geçerlilik koşuludur.( TMK m.141 ) Evliliğin sicile nasıl işleneceğini gösteren ayrı bir yönetmelik bulunmaktadır. Evlenmenin gerçekleşmesi için önemli olan resmi memur ve iki tanığın huzurunda tarafların evlenme iradesinin açıklanmış olmalarıdır. Evlenmenin nüfus siciline ve evlendirme defterine işlenmesi tamamlayıcı bir unsurdur. Bu ek şekli kuralların bulunmaması evliliği geçersiz hale getirmez. Yine eşin mirasçı olabilmesi için diğer bir unsur, miras bırakanın öldüğü anda evlilik bağının devam etmiş olmasıdır. Eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları ya da hakimin ayrılık kararına dayanarak ayrı yaşamaları eşin mirasçılığını ortadan kaldırmaz. Boşanma davası devam ederken, eşlerden birinin ölümü halinde kural olarak sağ kalan eş mirasçı olur. Çünkü evlilik artık boşanma ile değil ölümle sona ermiştir. Boşanan eşler bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar. Eşler boşanmada önce yaptıkları ölüme bağlı tasarruflarla birbirlerine tanıdıkları hakları, aksi yaptıkları tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. ( TMK m.181 /1) Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde eş mirasçılık hakkını kaybeder. ( TMK m.181/2 ) Anayasa Mahkemesi 21.1.2010 gün ve 2008/102 esas, 2010/14 sayılı kararıyla davacının mirasçıları yanında davalının mirasçılarının da davaya devam edebilmeleri gerekir düşüncesiyle sözü edilen maddeyi iptal etmiş, 31.3.2011 gün ve 6127 sayılı kanunla da ölen eşin mirasçılarına eşit imkan sağlanmıştır. Batıl olan evlenmelerin hangileri olduğu, Türk Medeni Kanununun 145, 148, 149, 150, 151 inci maddelerinde gösterilmiştir. Butlan hallerinde evliliğin kendiliğinden yok sayılması düşünülemez. Batıl olan bir evlilik ancak hakim kararı ile sona erdirilir. Mutlak butlan halinde bile evlenme hakim kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını meyda TASLAKTIR Sayfa 19 / 27 na getirir. Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara intikal etmez. Ancak mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda, evlenmenin yapıldığı sırasında iyi niyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.( TMK m.159 ) Bu madde daha önce ifade edilen Medeni Kanunun 181 inci maddenin karşılığıdır. Eşlerden bir hakkında gaiplik kararı verilmesi halinde, ölüme bağlı haklar aynen gaibin ölümü gibi kullanılır.( TMK m.35/1 ) Sağ kalan eş gaibin mirasçısı olur. Ancak gaiplik kararı ölümde olduğu gibi evliliği kendiliğinden sonlandırmaz. Mahkemece gaipliğine karar verilen kişi hakkında evliliğin feshine karar verilmedikçe yeniden evlenme gerçekleştirilemez. Gaiplik kararının aile hukukundaki sonuçları miras hukukundan farklı kaleme alınmıştır.( TMK m.131/1 ) Sağ kalan eş, zümre içinde mirasçı değildir. Sağ kalan eş miras bırakanın alt soyu ile birlikte mirasçı olursa mirasın 1/4 payını alır. Kalan 3/4 pay ise çocuklara intikal eder. Miras bırakanın ana ve baba zümresiyle mirasçı olursa mirasın 1/2 payını alır.( TMK m.499/2 ) Sağ kalan eş miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ile ve onların çocuklarıyla mirasçı olması halinde mirasın 3/4 ünü, bunlarda yoksa mirasın tamamını alır. ( TMK m.499/3 ) Burada sağ kalan eşin, amca, dayı, hala ve teyzesiyle mirasçılığı söz konusudur. Her kök başı mirası eşit olarak paylaşırlar. Kök başlarından bir ölmüşse ona ayrılmış olan pay mirasçılarına geçer. Maddeden de anlaşıldığı gibi miras kök başının çocuklarının çocuklarına geçmez. Kök içinde halefiyet kuralı burada tam anlamı ile geçerli olmaz. Kök başının çocukları ile sınırlıdır. Bir tarafta bu kurallar çerçevesinde mirasçı yoksa miras diğer tarafa intikal eder. Amca, hala, dayı, teyze, çocukları sağ kalan eşle birlikte mirasçı olamazlar. Madde düzenlenirken miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocuklarından söz etmiş, 497 maddenin ikinci fıkrasındaki gibi halefiyet suretiyle kendi alt soylarına geçer biçiminde bir ibareye yer vermemiştir. Bir tarafta büyük anne ve büyük baba yoksa onların payı diğer taraftaki kök başına intikal eder. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde kabul edilmiş olan eşin iştirak ettiği zümreye göre intifa hakkı 14.11.1990 gün ve 3678 sayılı kanunla kaldırılmıştır. TASLAKTIR Sayfa 20 / 27 Örnekler; M E A M E 1/4 E 2/8 3/4 A B 1/4 1/4 1/4 A B A 3/8 3/8 1/4 1/4 A B C 1/4 B C 6/48 M M E D F M G 12/48 E 24/48 H 2/4 2/48 2/48 İ 1/48 TASLAKTIR J 1/48 Sayfa 21 / 27 G 1/16 F D C 1/16 1/16 1/16 A B M G F E 12/16 D C 1/16 (Dayı) İ 1/16 A B 1/16 1/16 M G J (Amca) F E 12/16 D C 2/16 A B H (Amca) 2/16 M E 12/16 Batıl olan bir evlilik ancak hakimin kararı ile sona erer. Mutlak butlan halinde bile evlenme, hakimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurmaktadır.( TMK m.156 ) Evli iken yeniden evlenen kişinin ikinci evliliği iptal edilmeden ölürse her iki eşte mirastan eşit pay alacaklardır. ( 2.HD. 8.11.1956 gün ve E.5747 K.5488) Evlatlığı mirasçılığı; TASLAKTIR Sayfa 22 / 27 Evlatlık ve alt soyu evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlat edinen ve hısımları evlatlığa mirasçı olamazlar. ( TMK m.500 ) Evlatlığın evlat edinene mirasçı olabilmesi için usulüne uygun kurulmuş evlatlık bağının bulunması gereklidir. Evlat edinmeye Aile Mahkemesi karar verecektir. Mahkemenin kararının kesinleşmesiyle evlatlık ilişkisi kurulmuş olur.( TMK m.315/1 ) Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rıza alınması gereken kişiler, küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır bir biçimde zedelenmeyecekse hakimden evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilirler.( TMK m.317 ) Evlat edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa Cumhuriyet savcısı veya her ilgili de evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir. ( TMK m.318/1 ) Ancak evlat edinen ve evlatlık kendi iradeleriyle bu evlatlık ilişkisini kaldıramazlar. Mirasçılıktan çıkarılma sebebi varsa ( ıskat sebebi varsa ) miras bırakan evlatlığını mirasçılığından çıkartabilir. Kesinleşmiş bir karar bulunmadığı sürece evlatlık evlat edinenin mirasçısı olur. ( TMK m.510 ) Mirasçılıktan çıkartılan kimse mirastan pay alamayacağı gibi tenkis davası da açamaz. Miras bırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça mirasçılıktan çıkartılan kimsenin miras payı, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi mirasçılıktan çıkartılanın varsa alt soyuna, yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalır.( TMK m.511 ) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 305/2 inci maddesi, şartlarının oluşması halinde, evlat edinenin çocuğu olsa bile evlat edinebileceğini hükme bağlamıştır. Bu halde evlat edinilenle, evlat edinenin diğer düzgün soy bağına sahip olan çocukları arasında hiçbir fark gözetmeden mirası iktisap ederler. Evlat edinme kararından sonra, evlat edinenin çocuğunun olması da sonuca etkili değildir. Evlat edinme sebebiyle evlatlık hakkında, miras bırakanın saklı payı zedelediği ileri sürülerek tenkis davası da açılamaz. Evlatlık ve evlatlığın alt soyu, evlat edinenin mirasçısıdır. Eşler birlikte evlat edinmemişlerse ( TMK m 306 ) evlatlık yalnızca kendisini evlat edinenin mirasçısı olur. Evlat edinilen ile diğer düzgün soy bağlı çocuklar arasında kardeşlik bağı da mevcut değildir. Evlatlık bağının kurulması ile evlatlık iki yönlü mirasçı olur. Evlatlık kendi anne ve babasından miras alacağı gibi evlat edinenden de miras alacaktır. Evlat edinen ve hısımları evlatlığa mirasçı olmayacaktır. Devletin mirasçılığı; Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer. ( TMK m.501 ) Devletin mirasçı olabilmesi için birinci, ikinci ve üçüncü zümrede mirasçısının ve bunun yanında sağ eş ile evlatlığının da bulunmaması gereklidir. Yine miras bırakanın bu sayılan mirasçılarının bulunmamasına rağmen atanmış mirasçısı varsa miras yine devlete intikal etmez. ( TMK m.514 ) Devlet mirasçı olmasına rağmen sorumluluğu sınırlıdır. Mirasın devlete geçmesi halinde sulh mahkemesi kendiliğinden terekenin resmi defterini tutar. Terekeden alacaklı olanları tespit eder. Borçlar ödenir. Kalan miktar devlete intikal eder. Devlet terekenin borçlarından miras suretiyle elde ettiği değerler ölçüsünde sorumludur. ( TMK m.631 ) Devletin mirasçılık sıfatı sebebiyle üçüncü kişilere karşı alacak davası, iptal davası açma imkanı da mevcuttur. Ancak devletin saklı paylı mirasçılar arasında sayılmaması sebebiyle tenkis davası açma yetkisine sahip bulunmamaktadır. TASLAKTIR Sayfa 23 / 27 Türk Kanuni Medenisinin Sureti Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki 4.10.1926 gün ve 864 sayılı kanun, Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği günden önceki işlemlere, sözü edilen olaylar hangi tarihte meydana gelmişse o tarihteki kanunun uygulanacağını, eski kanun zamanında ölen bir kimsenin mirasının Medeni Kanunun yürürlüğünden sonra dahi, eski kanun hükümlerine tabi olacağını, bu kuralın hem mirasçılık sıfatını hem de mirasın geçişini kapsadığını hükme bağlamıştır. (864 SK m.16 ) Bu açıklama karşısında 1926 tarihinden önce ölenler hakkında, ölüm tarihindeki mevzuata göre, diğer bir anlatımla tevsii intikal kanunları ve feraiz hükümlerine göre mirasçılık belgesi düzenlenmesi gerekecektir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi 23.11.1990 tarihinde 3678 sayılı kanunla değişikliğe tabi tutulmuştur. Yapılan değişiklikten önce sağ kalan eşin, birinci zümre ile mirasçı olması halinde 1/4 mülkiyet veya 1/2 intifa, ikinci zümre ile mirasçı olması halinde 1/4 mülkiyet yanında 2/4 intifa, üçüncü zümre ile mirasçı olması halinde 2/4 mülkiyet yanında 1/4 intifa hakkına sahip iken, sözü edilen kanunla eşin intifa hakkı kaldırılmış, birinci zümre ile mirasçı olması halinde 1/4 mülkiyet, ikinci zümre ile mirasçı olması halinde 1/2 mülkiyet, üçüncü zümre ile mirasçı olması halinde 3/4 mülkiyet hakkına sahip olacağı kabul edilmiştir. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu da 3678 sayılı Kanunda kabul edilen miras payı oranlarını benimsemiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin nasıl uygulanması gerekeceğini gösteren 864 sayılı Kanun kabul edilmişse, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun uygulanmasına ilişkinde 4722 sayılı Kanun kabul edilmiştir. 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17 inci maddesinde, mirasçılık ve mirasın geçişinin miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceğini kabul etmiştir. Bu açıklama karşısında kendisinden veraset ilamı istenen 4.10.1926 dan önce ölmüşse, emlakte feraiz hükümlerinin, arazide ise Tevsii intikal kanunlarının uygulanacağı, Türk Kanunu Medenisinin yürürlüğe girdiği 4.10.1926 tarihinden 3678 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihine kadar ölenlerde ise, değişiklikten önceki Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, bu tarihten Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar 3678 sayılı kanunla yapılan değişiklik hükümlerinin, 1.1.2002 den sonra ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 538 inci maddesi, vasiyetnamede mirasçı nasbedilmiş olup ta, hakları kanuni mirasçılar yahut tarihi eski olan bir tasarruf ile yararlarına kazandırma yapılanlar tarafından açıkça itiraza uğramayan kimselere, tebliğden bir ay geçtikten sonra Sulh Hakimi tarafından mirasçılık sıfatını gösteren resmi bir belge verilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu belgenin kesin hüküm özelliğini taşımadığına da işaret ederek her çeşit iptal ve miras sebebiyle istihkak davası açılabileceğine de işaret edilmiştir. Kanuni mirasçılara verilen mirasçılık belgesinin kaynağını bu madde oluşturmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 598 inci maddesi konuyu iki başlık halinde değerlendirmiş ve daha açık hale getirmiştir. Sözü edilen kanunun 598/1 inci maddede, başvuru üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere sulh mahkemesince mirasçılık sıfatını gösteren bir TASLAKTIR Sayfa 24 / 27 belge verileceğine açıkça işaret edilmiştir. Bu açıklığı 743 sayılı yasanın 538 inci maddesinde görmek mümkün değildir. Birinci fıkrada yasal mirasçılara ikinci fıkrada ise atanmış mirasçılara mirasçılık belgesi verileceği öngörülmüştür. Mirasçılık belgesi, istek üzerine mirasçıya verilen ve onun mirasçı olduğunu gösteren bir belgedir. Mirasçı kendisine verilen bu belge ile tereke üzerinde tasarruf yetkisine sahip olur. Mirasçılık belgesi kural olarak kesin hüküm özelliğini taşımaz. Miras bırakanın mirasçılarından olduğunun karinesidir. Aksinin de ispatı imkan dahilindedir. Mirasçılık belgesi miras bırakanla mirasçılar arasında irs ilişkisini gösterdiği gibi mirasçının hak ehliyetinin olduğunu da gösterir. ( HGK 22.4.2004 gün ve 2004/3304-5177 SK ) İşte bu sebepledir ki mirasçılık belgesini düzenleyen mahkeme, mirasçılık belgesi isteyen yanında diğer mirasçıların da mirasa hak ehliyetine haiz olup olmadıklarını araştırmak zorundadır. Noterlerin mirasçılık belgesi vermesi; 31.3.2011 gün ve 6217 sayılı kanun ile Noterlik Kanununun 71 inci maddesinden sonra gelmek üzere 71/A maddesi ilave edilmiş, ilave edilen bu madde ile sulh hakimleri yanında noterlere de mirasçılık belgesi düzenleme yetkisi verilmiştir. Sözü edilen kanunun 19 uncu maddesinde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 598 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ sulh mahkemesince” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya noterlikçe” ibaresi eklenmiştir. Bu şekilde yasal mirasçılar dilerse sulh mahkemesinden, dilerse noterden mirasçılık belgesi alabilecektir. İlgilinin seçimlik hakkı söz konusudur. Kendileri mirasçı atananlar ya da vasiyet alacaklıları Türk Medeni Kanununun 598/2 maddesine dayanarak mirasçılık belgesi istemeleri halinde, noterlerin mirasçılık belgesi düzenlememeleri gerekir. Bu halde yetkili merci Sulh Mahkemeleridir. Yasal mirasçılardan birinin başvurusu üzerine noter veya noterlik dairesinde kendisine imza yetkisi verilmiş hukuk fakültesi mezunu görevli yada noter stajyeri tarafından mirasçılık belgesi düzenlenecektir. (6217 SK m.71/B-2 ) Maddede ifade edildiği gibi noter işlemi kendisi yapacaktır. Ancak noterlik dairesinde hukuk fakültesi mezunu görevli mevcutsa ve kendisine bu konuda imza yetkisi de verilmişse noter yanında bu kişide mirasçılık belgesi düzenleme imkanına sahiptir. Yasal mirasçı olduğunu ileri sürenin başvurusunu alan noter ya da bu özelliğe sahip görevli işlemi başından belgenin düzenlenmesine kadar işlemde bütünlük kuralı gereğince süreci kendisinin tamamlaması gerekecektir. Yasal mirasçı bir dilekçe ile ya da sözlü olarak notere başvurabilir. Bu yönde başvuruyu alan noter, ister yazılı olsun ister sözlü yapılsın konu ile ilgili olarak bir tutanak düzenlemesi zorunludur. İlgiliden kimden mirasçılık belgesi istediği açıklattırılır. İsteğin özü tespit edilir. Tutanak ilgili ve noter tarafından birlikte imza altına alınır. (6217 SK m.71/B-1) Kendisinde var olan belgenin düzenlenmesine yardımcı olacak belge örnekleri de alınabilir. Kendisinin nüfus kayır örneği de yol göstermesi bakımından evraka eklenebilir. TASLAKTIR Sayfa 25 / 27 Mirasçılık belgesinin verilmesi yargılama yapılmasını gerektiriyorsa noter mirasçılık belgesi vermemesi gerekir.( 6217 SK m.71/B-3) Yukarıda açıklandığı gibi miras bırakanın ölüm tarihindeki yasa dikkate alınarak mirasçılık belgesi düzenlenecektir. Miras bırakan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlüğe girdiği 1926 dan önce ölmüş ise burada tevsii intikal kanunları ve feraiz hükümlerinin uygulanması söz konusudur. Böyle bir durumda tanık dinlenmesi gündeme gelebilir, gerektiğinde bilirkişiden de görüş alınması ile karşılaşılabilir. Talebin bu unsurları içermesi karşısında mirasçılık belgesinin sulh hakiminin düzenlemesi uygun olacaktır. Bilindiği gibi 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin eşin miras payını düzenleyen 444 üncü maddesinin 23.11.1990 gün ve 3678 sayılı yasa ile değiştirildiğine işaret edilmiştir. Bu değişiklikten önce eş, birinci zümre ile mirasa iştirak etmesi halinde 1/4 mülkiyet veya seçimlik olarak 1/2 intifa, ikinci zümre ile iştirakinde 1/4 mülkiyet ve 2/4 intifa, üçüncü zümre ile iştirakinde 2/4 mülkiyet yanında 1/4 intifanın da sahibidir. Yapılan değişiklikle eşin intifa hakkı kaldırılmıştır. Uygulamada eşe “gel tercihini kullan, gelmezsen mülkiyeti seçmiş kabul edilerek mirasçılık belgesi düzenlenecektir” şeklinde davetiye gönderilmekte sonucu uyarınca işlem yapılmaktadır. Bu uygulama biçimi de yargılamayı gerektirdiğinden sulh hakiminin mirasçılık belgesinin düzenlemesi gerekecektir. Yine başvuruda bulunan Türk olsa bile, isteği yabancı unsuru ihtiva etmesi halinde, noterin mirasçılık belgesi vermemesi gerektiği düşüncesindeyim. Örneğin kardeşlerden biri Suriye uyruklu ise, gizli kararnamelerin araştırılıp tartışılması, başka bir ülkenin vatandaşı ise Tapu kanununun 35 inci maddesi karşısında o ülke ile karşılıklılığın olup olmadığının belirlenmesi gerekecektir. Yine vatandaşlıktan çıkanlar ve çıkartılanların durumu tartışılacaktır. Bu hallerde de iş yargılamayı gerektirdiğinden mirasçılık belgesini yine sulh hakimi tarafından düzenlenecektir. Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin başvurudan, mirastan ( ıskat), mirasın reddi ya da mirastan feragatın varlığının anlaşılması halinde buna ilişkin belgelerin istenilip değerlendirilmesi gerekeceğinden bu durumda da noterin mirasçılık belgesi düzenlememesi gerekmektedir. 6217 sayılı Yasanın 71/B-3 maddesinde nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması halinde de noterin mirasçılık belgesi vermemesi gerektiğine işaret edilmiştir. Talebi alan noter ilgilinin elektronik ortamda nüfus kayıt bilgilerine ulaşacaktır. Bu her zaman da kolay olmayacaktır. Nakiller ya da kapalı kayırların bulunması halinde ilgili kişilerin gittiği yer kayıtları araştırılacaktır. Nüfus kayıtlarının her zaman sağlıklı tutulmadığı da görülecektir. Bazı nüfus dairelerinin yanması, deprem sebebiyle kayıtların yok olduğu, bazı hallerde de gerçekte var olan evliliklerin ya da boşanmaların zamanında nüfusa işlenmediği görülecektir. Bu ve benzeri hallerde nüfus kayıtlarına ulaşılamaması halinde yine noterin mirasçılık belgesi vermemesi gerekir. Artık ülkemizde birçok yabancı yaşamaktadır. Bunlardan bazılarının taşınmazları da bulunmaktadır. Miras ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır. (MÖHUK m.20 ) Yabancının mirasçılık belgesi istemesi halinde kendi maddi hukukunun araştırılıp sonucu uyarınca belge düzenlenecektir. Esasen bu yargılama yapılmasını da gerektirecektir. Taşınmazının Türkiye de olması Türk Medeni Kanununun mirasa ilişkin hükümlerinin TASLAKTIR Sayfa 26 / 27 uygulanacağı anlamını taşımaz. İstekte bulunanın yabancı olması halinde de noter mirasçılık belgesi veremeyecektir. Noter mirasçılık belgesini düzenlerken özel kanunlardaki kuralları da dikkate almak zorundadır. Mirasçılık belgesi hakkındaki yukarıda ayrıntılı açıklanan kurallar ilgisi ölçüsünde özel kurallardır ve bu kurallarında göz önünde bulundurulması gerekecektir. Noter bu açıklanan kurallar çerçevesinde miras bırakanın mirasçılarını ve paylarını gösteren belgeyi düzenler ve istek üzerine yeteri kadar örneğini talepte bulunana verir. Noterlerin verdikleri mirasçılık belgesine menfaatleri ihlal edilenler herhangi bir yerdeki sulh hakimine itiraz edebilirler. İtiraz yapılırken mirasçılık belgesinde ismi geçenler davalı olarak gösterilmeli, ölenler varsa husumet onların mirasçılarına yöneltilmeli, tarafların delilleri sorulup toplanmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yolun izlenmemesi halinde sonu gelmez davalar açılacak, çelişkili mirasçılık belgelerinin alınması yolu açılacaktır. Sulh mahkemesinin vermiş olduğu karın bu gün için temyizi kabildir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 12.1.2011 gün ve 6100 sayılı kanunla köklü değişikliğe uğramıştır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, mahkemelerin görevini düzenleyen 8/5 inci maddesinde mirasçılık belgesinin sulh hukuk mahkemesi tarafından verileceği hükme bağlamıştır. 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, sulh hukuk mahkemelerinin görevini düzenleyen 4 üncü maddesinde bu hükme yer verilmemiştir. Ancak 6100 sayılı kanun önceki yasada yer almayan “Çekişmesiz Yargı” işleri 382-388 maddeleri arasında düzenlemiş, miras hukukundaki çekişmesiz işler arasında mirasçılık belgesinin verilmesi de göstermiştir. ( 6100 SK m.382/c-6 ) Sözü edilen kanunun 383 üncü maddesinde çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme olmadığı takdirde sulh hukuk mahkemesi olduğuna işaret edilmiştir. Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan ilgililer özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla kararın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içersinde istinaf yoluna başvurabilirler. (6100 SK m.387) Bölge Adliye Mahkemesinin mirasçılık belgesinin verilmesine ilişkin kararına karşı artık temyiz yoluna başvurulamayacaktır. Diğer bir anlatımla mirasçılık belgesi hakkında bölge adliye mahkemesinin verdiği karar kesindir. ( 6100 SK m.362/ç ) Noterler 1.10.2011 tarihinden sonra mirasçılık belgesi verebileceklerdir. (6217 SK m. 32 ) Hakkı DİNÇ Danışma Kurulu Üyesi TASLAKTIR Sayfa 27 / 27