indir

Transkript

indir
İmam Ebu'l-Hasen el-Kerci'nin İ’tikadı
www.almuwahhid.com
1
Şeyhu'l-Harameyn Ebu'l-Hasen Muhammed bin Abdi’l-Melik elKerci (458H- 532H)
Muhammed ibni Abdi’l-Melik ibni Muhammed ibni Ömer. Künyesi Ebu'lHasen el-Kerci'dir. (İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Hicretin
Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/394-395)
458H yılında doğmuştur. (İbnu's-Sem'ani, Şezeratu'z-Zeheb, 4/100)
Takvalı, fakih bir imamdır. Müfti bir muhaddistir, edebiyatçıdır. Ömrünü
ilim tahsiliyle ve ilmi yaymakla geçirdi. (İbnu's-Sem'ani, Şezeratu'zZeheb, 4/100)
Çeşitli beldelere gidip hadis dinledi. Fetva veren bir fıkıhçıydı. Ebu
İshak'tan ve diğer Şafiiler’den fıkıh dersleri aldı. Fesahatli bir şairdi. (İbni
Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Hicretin Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat
Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/394-395)
Abdi’l-Kafi es-Sübki, şunu nakleder: Muhaddis fakihlerden Ebu’l-Hasen
Muhammed ibni Abdi’l-Melik el-Kerci eş-Şafii’nin (ö. 532H) sabah
namazında kunut duası okumadığı nakledilir. Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)’in sabah namazında kunut duasını terkettiği bilgisinin sahih
olduğu kanaatini serdeder.
Rivayete göre şöyle bir rüya gördüğünü anlatır: Bir gece rüyamda Ebu
İshak eş-Şirazi’yi (ö. 476H) gördüm. Ona selam verdim ve elini öpmek
istedim. Ancak yüzünü çevirip elini öptürmedi. Bunun üzerine: Muhterem
efendim! Ben sizin hizmetçiniz sayılırım. Derslerimde sizin eseriniz olan
el-Mühezzeb’i okuturum, dedim. Bana: Niçin sabah namazında kunut
duası okumayı terkettin? dedi. Ben de: İmam Şafii: Eğer Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’den sahih olarak bir hadis gelirse benim
görüşümü terkedin. Hadis neyi ifade ediyorsa benim görüşüm odur, der.
Bu (sabah namazında kunut okunması) da Şafii’nin görüşlerinden biridir,
dedim. Daha sonra onunla birlikte hadisin şerhini yapmaya başladım. Beni
dinledi ve sonunda yüzüme gülümsedi. Bu olayı kendisinden İbnu’sSem’ani, (ö. 562H) nakleder. Hocamız Hafız ed-Dimyati (ö. 705H) de
Salatu’l-Vusta konusunda bunu anlatmıştı. (Taki ed-Din Ali ibni Abdi’l-Kafi
es-Subki, Ma’na kavli’l-İmam el-Muttalibi iza Sahha’l-Hadis fehuve
Mezhebi)
Şafii mezhebi’nin büyüklerinden olmasına karşın sabah namazında kunutu
terk etmesi meşhurdur. (Şezeratu’z-Zeheb, 4/100) İbni Kesir de buna
2
değinir:
Sabah namazında kunut okumaz ve bu hususta şöyle derdi: Bununla ilgili
sahih bir hadis varid olmuş değildir. İmamız Şafii derdi ki: Hadis sahih
olursa işte benim mezhebim odur. Sözümün sahih hadisle çeliştiğini
görürseniz benim sözümü duvara çarpın. (İbni Kesir, el-Bidaye ve'nNihaye, Hicretin Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur
Şahsiyetler, 12/394-395)
Hocamız ed-Dimyati, Muhammed ibni Abdi’l-Melik el-Kerci’yi zikredince:
O, Ebu İshak eş-Şirazi’nin büyük talebelerindendir, demişti. Ancak oğlum
Abdu’l-Vehhab (ibni Ali es-Subki), Kerci’nin Şirazi’nin öğrencisi olmadığını
bilakis öğrencilerinin öğrencisi olduğunu söyledi. Kerci derslerinde elMuhezzeb’i okuturmuş. (Taki ed-Din Ali ibni Abdi’l-Kafi es-Subki, Ma’na
kavli’l-İmam el-Muttalibi iza Sahha’l-Hadis fehuve Mezhebi)
Zehebi onun Şafii fakihlerinin büyüklerinden olduğunu ifade eder.
(Zehebi, Muhtasar el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Azim, #344)
Birçok eseri vardır. Mesela büyük imamların itikadına dair el-Fusul adlı
eseri vardır. Bu eserinde Selefilerin itikada dair mezhep ve görüşlerini
anlatır. Garip ve güzel birçok şeyler nakleder. Ayrıca fikha dair bir kitabı
ve tefsiri de vardır. (İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Hicretin
Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/394-395)
Fıkha dair bir muhtasarı vardır. Adı ez-Zerai fi İlmu'ş-Şerai'dir. (İbnu'sSem'ani, Şezera-tu'z-Zeheb, 4/100)
Zehebi Ebu’l-Hasen el-Kerci’nin ikiyüz beyitten uzun olan kasidesinden
onun Ashabu’l-Hadis inancı üzere olduğuna dair şunu nakleder: Büyük
ilim adamı Şeyhu’l-İslam Herevi’nin arkadaşı Ebu’l-Hasen meşhur
akidesinin başında şöyle diyor:
Hadis Ashabı’nın akidesi pek yüksek yerlere çıkarılmıştır.
Allah’ın dinine mensup olanları en yüksek mertebelere
Onların akidelerine göre şüphesi ilah zatıyla
Arşı üzerindedir. Bununla birlikte gaybları da bilir. Rabbin istivası akıl ile
kavranılır.
Ama keyfiyyeti hakkında yaşlıların bilgisizliği gibi bilgisiz kalınır. (Zehebi,
Muhtasar el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Azim, #344)
3
Edebiyatçı kimliğiyle de bilinmektedir. Muhammed ibni Abdi’l-Melik güzel
suretli, geçimi hoş bir kimseydi. Hoş sohbetli şiirlerinden biri şudur:
Evi benden uzaklaştı. Lakin güzelliğinin hayali kalbimde duruyor.
Gönül onunla dopdolu olduktan sonra
Etraftaki mekanlarda onun bulunmayışı bana zarar vermez. (İbni Kesir,
el-Bidaye ve'n-Nihaye, Hicretin Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden
Meşhur Şahsiyetler, 12/394-395)
Muhammed ibni Abdi’l-Melik 532H senensinde doksan yaşına yaklaşmış
iken vefat etti. (İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Hicretin
Beşyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/394-395;
Zehebi, Muhtasar el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Azim, #344) Semani de, 532H
yılının Şaban ayında vefat ettiğini bildirir. (İbnu's-Sem'ani, Şezera-tu'zZeheb, 4/100)
İmam Ebu'l-Hasen el-Kerci'nin İ’tikadı1
Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye, İmam el-Kerci’nin görüş ve itikadını; "elFusul fi'l-Usul ani'l-Eimmeti'l-Fuhul İlzamen li Zevi'l-Bidai ve'l-Fudul" isimli
eserinden uzun uzadıya nakletmiştir:
"Şeyhu'l-Harameyn Ebu'l-Hasen Muhammed bin Abdi’l-Melik el-Kerci bu
nakilleri aktaranlardan biridir. Şafii mezhebine mensup imamlardan biri
olan bu zat, "el-Fusul fi'l-Usul ani'l-Eimmeti'l-Fuhul İlzamen li Zevi'l-Bidai
ve'l-Fudul" isimli eserinde; Şafii, Malik, Sevri, Ahmed ibni Hanbel, Buhari,
Süfyan ibni Uyeyne, Abdullah bin el-Mübarek, Leys bin Sa'd ve İshak bin
Rahuye'nin görüş ve itikadlarını nakletmiştir.
Söz konusu bu alimleri tanıtırken de İslam düşüncesindeki önem ve
mertebelerine dikkat çekerek bunlarla yetinmesinin sebebini, onların
peşlerinden gidilebilecek önderler olmaları ve doğuda da, batıda da
görüşlerine başvurulan kimseler olmalarıyla açıklamaktadır. Çünkü onlar
1
İbni Teymiyye, Külliyat, 4/164-172
4
önder ve imam olma şartlarını başkalarından daha çok taşımaktadırlar.
Nakilleri başkalarından daha iyi hıfzetmiş, basiret, zeka, Kur'an ve
Sünnet'i tanıma, icma, rivayet senedi ve ravileri bilme, Arab dili ve
kullanışına vukufiyet, tarih, nasih-mensuh gibi konularla sahih ve sahih
olmayan rivayetleri tanıma; kısacası hem nakil, hem de akıl yönünden
başkalarından üstün oldukları gibi güvenilirlik ve dine bağlılıkta kararlılık
ve dayanıklılık yönünden de başkalarından üstündürler.
el-Kerci yine şöyle demektedir: "Bunlardan herhangi birinin yukarıda
saymış olduğumuz konuların birinde bir eksiği söz konusu olduğunda,
Sahabe ve Tabiin dönemine yakınlığı o eksiğini gidermektedir. İşte bu
anlamıyla adı geçen alimler başkalarından farklıdırlar. Başkaları, imamlık
seviyesinde olsalar bile özet olarak sıraladığımız şartların bir kısmını haiz
değiller. Söz konusu şartları özet olarak sıraladık, çünkü onları, ayrıntılı
bir biçimde ele almanın yeri burası değildir."
Ayrıca şöyle demektedir: "Belirtmemiz gereken üçüncü bir vecih de
şudur: Onlardan yapılan nakillerde, fıkıh konularında bir müctehidin
mezhebini takip etmekle birlikte akide konusunda ona muhalefet eden
kimsenin aleyhine delil vardır. Çünkü bu durumda olan kişi, mezhebini
kabul ettiği müctehidi akide açısından ya sapıklığa, ya bid'ata, ya da
tekfire nisbet etmiş olmalı ki, bu konuda onu kabul etmiyor. Akide
konusunda ona muhalefet etmekle birlikte fıkıh konusunda mezhebine
tabi olmak şeri’at açısından da, insan fıtratı açısından da cidden
yadırganacak bir durumdur. Her kim: "Ben, fıkıh yönünden Şafii, itikad
yönünden de Eş'ari'yim" derse, cevap olarak ona deriz ki: Bu, zıdları
cemetmektir, hatta irtidattır. Çünkü Şafii itikad yönünden Eş'ari değildi.
Yine her kim: "Ben fıkıhta Hanbeli, itikadda Mu'teziliyim" derse, ona deriz
5
ki: O halde sen, ileri sürdüğün bu görüş sebebiyle sapıtmışsın. Çünkü
İmam Ahmed itikad ve ictihadda Mu'tezili değildi."
Yine şöyle demektedir: "Malikilerden bir kısmı kendilerini Eş'arilerin
görüşlerine kaptırdılar. Allah'a yemin ederim ki, o büyük alimlerin
mezhebini kendisine rehber edinmiş biri için, bu utanılacak bir durumdur,
vebal ve felaketle sonuçlanacak bir sapmadır. O büyük alimlerin
görüşlerini; Cehmiyye, Mu'tezile, Kaderiyye, Vakıfiyye gibi fırkaları ve
Lafziyye görüşünde olanları tekfir edişlerini nakletmiştik".
el-Kerci "Lafz" mes'elesini enine boyuna anlatır ve nihayet anlattığını şu
sözlerle düğümler: "Zikrettiğimiz imamların dışındakilerin mezheblerine
intisap eden yoktur. Bu nedenle görüşlerini nakletme ihtiyacını
duymadık."
Yine şöyle demektedir: "Eğer biri çıkıp: "Mezhebi yaygınlaşan Şafii, Malik,
Sevri ve Ahmed gibi hadis ehlinden, mezhebinin bağlıları bulunan
imamların görüşlerini nakletmekle yetinseydiniz ya. Çünkü Evzai, Leys
vesairenin mezheblerine intisap eden kimseler görmüyoruz" derse cevap
olarak deriz ki: Çünkü -bu alimler dışında- andığımız imamlar, genelde
görüşlerin sahipleridir. Zira onlar, kendi çağlarında önder idiler. Sonra
diğer görüşleri, muteber imamların görüşlerinin kapsamına girmiştir.
Mesela İbni Uyeyne kendi çağında önder idi. Ne var ki benimsediği
görüşleri bir eser halinde te'lif edip yazmamıştır. Eser te'lif edenler; Şafii,
Ahmed ve İshak gibi talebeleridir. Böylece onun görüşleri, bu talebelerinin
görüşlerinin kapsamına girmiştir. el-Leys bin Sa'd'a gelince, talebeleri
görüşlerini derlememişlerdir. Şafii: "Ona talebe nasip olmamıştır"
demektedir. Ama görüşleri ya İmam Malik'in ya da Sevri'nin görüşleriye
uyuşmakta (bir mes'elede İmam Malik'in görüşüyle uyuşuyorsa, başka bir
6
mes'elede Sevri'nin görüşüyle uyuşmaktadır). Böylece onun mezhebi,
mezheblerinin kapsamına dahil olmaktadır. Evzai'ye gelince, mes'elelerin
çoğunda onun görüşü ya Malik'in, ya Sevri'nin ya da Şafii'nin görüşüyle
uyuşmaktadır. Böylece görüşleri, onların görüşlerinin kapsamına
girmektedir. Aynı şekilde İshak'ın görüşleri de Ahmed'in görüşlerinin
kapsamında sayılır."
el-Kerci, bu anlattıklarının kaynağını da şöyle anlatır: "Şayet onların
görüşlerinin bu alimlerin görüşleri kapsamına girdiğine dair bu ayrıntılı
bilgiyi nereden aldın denecek olursa, derim ki: Alimlerin ihtilaf ettikleri ve
ittifak ettiklerini içeren; ahkamın ve büyük alimlerin görüşlerini ve
delillerini açıklama hususunda mezheblerin divanı ve onları mükemmel bir
şekilde anlatan değerli alim Ebu Hamid el-İsferayini'nin "Ta'lika"sından
aldım."
Yine şöyle demektedir: "Ebu Zur'a ve Ebu Hatim'in namaz ve ahkamla
ilgili okuduğum ve duyduğum görüşleri, Ahmed'in görüşlerine muvafıktır
ve görüşlerinin kapsamına girmektedir. Kaldı ki bu husus ilim ehlince
meşhurdur. Buhari'ye gelince, onun tercih ettiği görüşleri olduğuna şahit
olmadım. Ancak Hafız Muhammed ibni Tahir'den duyduğuma göre bazı
ictihadları olmuştur ve bunlar da Ahmed'le İshak'ın görüşlerine uygundur.
İşte bu sebeblerledir ki adlarını zikrettiğimiz kimselerin görüşlerini
nakletmekle yetindik. Çünkü genelde görüş sahipleri onlardır, imamet
şartlarını haiz oldukları için de rehber edinilme ehliyetine sahiptirler.
Diğerleri, her ne kadar büyük imamlar iseler de, onların yolundan
gitmişler ve onların seviyesinde değiller.
Her imamı ayrı ayrı başlıklar altında anlattıktan sonra "Onikinci Bölüm"
başlığı altında imamların görüşlerinin özetlerini vererek şöyle diyor: "Bu
7
imamlardan yapılan nakilleri inceleyip onlara nisbetle sahih olanları tesbit
edince, akaidle ilgili görüşlerini yukarıda anlattığım şekliyle bir tasnife tabi
tutarak fasıllara" ayırdım. Her fasılda, imametlerine şahit ve onlara
ittibaya bir çağrı olsun, bir de görüşlerine uymanın vacib, onlara
muhalefet etmenin ise haram olduğunu ortaya koysun diye iyiliklerinden
bir kısmını zikrettim. Çünkü çağımızda akaid konularında bu imamlara
tabi olmak, sahabe ve tabiinden bize ulaşan icmaya tabi olmakla eş
değerdedir. Hiçbir müslüman onlara muhalefet edemez ve bu hususta
mazur sayılamaz. Çünkü doğru, söylediklerinin dışında değildir. Onlar, yol
göstericilerdir; bu ümmetin mezheblerinin erleridir. Ümmetin ileri
gelenleri ve önder alimleridir. Din ve diyanet, sıdk ve emanet ehli
müctehidlerdir. Bu sebeble ümmet onları fer'i mes'elelerde de rehber
edinmiş, kendileri ile Allah arasında onları vesile ittihaz edinmiştir.
Nihayet onların mezhebi doğuda ve batıda yayılmıştır. Aynı şekilde akaid
konusunda da onların rehber edinilmesi ve görüşlerine uyulması gerekir.
Bilgilerin üstünlüğü, imamet şartlarını haiz olmaları ve Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’le ashabının çağına yakın olmaları sebebiyle
kesin olarak biliyoruz ki, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ondan
sonra ashabının inançla ilgili görüşleri konusunu başkalarından daha iyi
biliyorlardı. Nitekim bu hususları kitabımızın baş taraflarında anlattık."
el-Kerci yine şöyle demektedir: "Sonra, -bazı kardeşlerimin isteği
doğrultusunda- andığım alimlerin görüşlerinin özetini ve bizzat
kendilerinin sözlerinden bazısını aktarmak istedim. Çünkü sözleri daha
kolay ezberlenir türdendir ve Kur'an'ın ihtiva ettiği mananın özüdür.
Kendisine tevekkül edilenden yardım dileyerek diyorum ki: Sözlerinden
naklettiklerimiz iki başlık altında toplanır:
Sünnet'in ve onun faziletinin açıklanması,
8
Bid'at ve bid'at ehlinden uzak durmak.
Bilesin ki "Sünnet", Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yolu ve onu
uygulamaktır. "Sünnet"; "söz, amel ve itikad" olmak üzere üç kısımdır.
Rivayet edilen zikir ve tesbihat kavli sünnete; namaz, oruç ve zekatın
kurallarıyla, iyi davranışlar ve ahlaki kurallarla benzeri hususlar da fiili
sünnete girer.
Bu iki kısım sünnetin bir kısmı; mutlaka uyulması gereken, bir kısmı da;
uyulması hoş karşılanan hususlardır. Onlara uymakla kişi ecir ve sevab
kazanır.
Üçüncü kısım olan; itikadi sünnet olup imanla ilgilidir ve temel kurallardan
biridir.
Allah'ın yardımını dileyerek dağınık bir şekilde olup onlardan
naklettiklerimin özetini zikrediyorum ve nakil yoluyla bana ulaşmayıp
akaidle ilgili kitablarda derlenenleri de ona ilave ediyorum.
Ayrıca gücüm yettiğince özetleyerek bir düzen içerisinde görüşlerini,
sunmaya çalışacağım ki, ezberlemek isteyene kolaylık olsun.
Bu ölçüler çerçevesinde diyorum ki: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in sünnetine uymak isteyen şunu bilsin ki; "akaidle ilgili sünnet"
üç çeşittir:
Allah'ın isim, zat ve sıfatlarıyla ilgili olanlar,
9
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mucizeleri ve ashabıyla ilgili
olanlar,
Müslümanlar ve onların dünya ve ahiretleriyle ilgili olanlar.
Birinci çeşit: Allah'ın kadim ve gayr-i mahluk isim ve sıfatlarının
bulunduğuna inanmalıyız. Nitekim Kur'an onları zikretmiş, Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’in onları ashabına haber verdiği güvenilir
raviler tarafından nakledilmiştir. Güvenilir eleştirmenler, bu rivayetlerin
sahih olduklarını belirtmiştir ve Kur'an da onların doğruluğuna delalet
etmektedir.
Buna göre Allah (öncesi olmayan) Evvel, (sonrası olmayan) Ahir, (ortağı
bulunmayan) Ahad, (varlığının öncesi olmayan) Kadim, (hiçbir şeye
ihtiyacı olmadığı halde her şeyin kendisine muhtaç olduğu) Samed,
(keremi bol) Kerim, (her şeyi bilen) Alim, (her suçluya cezasını verecek
güçte olduğu halde onlara yumuşak davranan) Halim, (pek yüksek) Aliyy,
(her şeyin büyüklüğüne şahitlik ettiği) Azim, (dilediği kulunun sanını
yücelten ve pek yüce olan) Rafi ve (şanı büyük) Mecid'dir. Şiddetli
çarpması vardır. Mahlukatı hiç yoktan ve örneksiz olarak ilk baştan
yaratan ve onları yok ettikten sonra tekrar diriltendir. Dilediğini yapandır.
(Pek güçlü) Kaviyy, (istediğini, istediği gibi yapmaya muktedir) Kadir'dir.
(istemediği şeyin meydana gelmesine engel olan) Mani ve (dilediğine
yardım eden, onu başarıya ulaştıran) Nasir'dir.
"Zatına benzer hiçbir şey yoktur. O işiten, görendir." (eş-Şura 42/11)
Vesair isimleriyle; Nefs, Vech, Ayn, Kıdem, Yed, İlm, Nazar, Sem, Basar,
İrade, Meşiet, Rıza, Gazab, Mahabbet, Dahk (gülme), Ucb, İstihya,
10
Gayret, Kerahet, Sahat (hoşlanmama), Kabz, Bast, Kurb, Dünuvv,
Fevkiyet, Uluvv, Kelam, Selam, Kavl, Nida, Tecelli, Lika, Nüzul, Suud,
İstiva gibi sıfatlarla Allah'ın gökte oluşu, Arş'ının üzerinde ve
yaratılmışlarının dışında oluşu.
İmam Malik: "Allah göktedir, ilmi ise her yerdedir." demiştir.
Abdullah ibni Mübarek: "Rabbimizi yedi göğünün fevkinde, Arş'ının
üzerinde ve yaratılmışlarının dışında biliriz. -Yeri işaret ederekCehmiye'nin dediği gibi O, buradadır, demeyiz." demiştir.
Süfyan es-Sevri; 'Nerede olursanız O, sizinle beraberdir' ayetinin
tefsirinde: "O'nun ilmi sizinle beraberdir." demiştir.
İmam Şafii: "O, kendi göğünde, Arşı'nın üzerindedir, yaratıklarına dilediği
şekilde yakın olur." demiştir.
İmam Ahmed de: "O, Arş'ı üzerine istiva etmiştir ve her yeri bilmektedir."
demiştir.
O, her gece dilediği şekilde dünya göğüne iner. Kıyamet günü dilediği
şekilde iner. Kürsünün üzerine çıkar. Arş ve Kürsü ile onlar hakkında varid
olan ayet ve haberlere iman edilir. Güzel söz O'na çıkar. Meleklerle ruh
O'na yükselir. Adem'i elleriyle yaratmıştır. Kalem, Adn cennetini ve Tuba
ağacını elleriyle yaratmıştır. Tevrat'ı da elleriyle yazmıştır ve iki eli de sağ
eldir.
İbni Ömer (radiyallahu anhum) şöyle demiştir: "Allah dört şeyi elleriyle
yaratmıştır: Adem'i, Arş'ı, Kalem'i ve Adn cennetini. Diğer yaratıklara ise
11
"ol" demiş ve onlar da olmuşlardır."
Allah, vahiy yoluyla dilediği şekilde konuşur.
Aişe (radıyallahu anha) şöyle demiştir: "Allah'ın benim hakkımda metlüv
bir vahiy indireceğini tasavvur etmiyor ve kendimi buna layık
görmüyordum."
Kur'an, bütün yönleriyle indirilmiştir ve yaratılmış (mahluk) değildir.
Yaratılmış bir tek harfi yoktur. Allah'tan başlamış ve O'na dönecektir.
Abdullah ibni Mübarek şöyle demiştir: "Kur'an'ın bir harfini bile inkar
eden, küfre girmiştir. Biri, Kur'an'dan tek bir "lam" harfi için "bunun
Kur'an'dan olduğuna inanmıyorum" diyecek olsa kafir olur. Peygamberlere
indirilen yüz sahife -ve dört kitabtır- Allah'ın kelamı yaratılmış değildir.
Ahmed şöyle demiştir: "Levh-i Mahfuz'da olan, Mushaf'ta olan, nasıl
okunur ve nasıl vasfedilirse edilsin insanların tilaveti, Allah'ın kelamıdır ve
O'nun kelamı yaratılmış değildir."
Buhari şöyle demiştir: "Mushaf'taki Kur'an'dır ve kişilerin göğüslerindeki
(ezberleri) Kur'an'dır. Bundan başkasını söyleyenin tevbe etmesi istenir,
değilse yolu, küfür yoludur."
Şafii, delillere dayanılarak itikad edilecek şeyleri zikreder ve şöyle der:
Allah'ın isim ve sıfatları vardır. Kur'an onları bize getirmiş, ve Peygamber
de onları ümmetine haber vermiştir. Allah'ın yaratıklarından hiç kimse,
delile karşı koyamaz. -Şafii, bir takım açıklamalarda bulunduktan sonra
sözü şuraya getirmektedir:- Mesela Yüce Allah, her şeyi duyup işittiğini
12
bize haber vermektedir.
"Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır." (el-Ma’ide 5/64) sözüyle iki elinin
bulunduğunu;
"Gökler de sağ elinde durulmuştur." (ez-Zümer 39/67) sözüyle sağ elinin
bulunduğunu;
"O'nun yüzünden başka her şey helak olacaktır." (el-Kasas 28/88) ve
"Yalnız Rabbinin, celal ve ikram, sahibi yüzü baki kalacaktır." (er-Rahman
55/27) sözüyle yüzünün olduğunu;
"Rab ayağını (Cehennemin) üzerine koyuncaya kadar..." sözüyle de
ayağının bulunduğunu bize haber veriyor. (Buhari; Müslim)
Allah, mü'min kuluna güler. Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem), Allah yolunda ölen hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah, gülerek
onu karşılıyor." (Nesai; Ahmed, Müsned)
Yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in haber verdiği gibi her gece
Allah dünya göğüne iner. Allah, bir gözü kör değildir.
Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Deccal’den bahsederken
(şöyle buyurur): "Onun bir gözü kördür. Oysa Rabbinizin bir gözü kör
değildir." (Buhari; Müslim; Ebu Davud; Tirmizi)
Mü'minler, mehtaplı gecede dolunayı gördükleri gibi Kıyamet Günü
Rablerini gözleriyle görürler.
13
Yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şu hadiste belirttiği gibi
Allah'ın parmağı vardır: "Hiçbir kalb yoktur ki Rahman'ın parmaklarından
ikisi arasında olmasın." (İbni Mace; Ahmed, Müsned)
Şafii'nin naklettiği bu hadisler dışında daha nice hadis var ki Sıhah ve
Müsned'lerde rivayet edilmiş, ümmet tarafından güzel karşılanmış ve
tasdik edilmişlerdir. Bu hadislerden bir kısmı şöyledir:
"Allah'tan daha gayret (namus konusunda hassasiyet gösterme) sahibi
kimse yoktur." (Buhari);
"Sa'd'ın bu gayretine şaşıyor musunuz? Allah'a yemin ederim ki ben,
ondan daha gayretliyim ve Allah da muhakkak benden daha gayret
sahibidir." (Buhari; Müslim; Darimi);
"Allah'tan çok kendisinin övülmesini seven yoktur. Allah'tan çok gayret
sahibi olan da yoktur. Bu sebebledir ki O, gizli ve açık kötülükleri
yasaklamıştır." (Buhari; Müslim; Tirmizi),
"Allah'ın eli doludur." (Buhari; Müslim);
"Diğer elinde mizan vardır ve o mizan bir aşağı iner, bir yukarı kalkar."
(Buhari);
"Kıyamet Günü Allah, yerleri kabzeder ve gökler sağ elindedir. Sonra
şöyle buyurur: Hükümdar benim." (Buhari; Müslim; İbni Mace);
"Allah'ın avuçlarıyla üç avuç…" (İbni Mace),
14
"Allah, Adem (aleyhisselam)'ı yarattığında sırtını sağ eliyle sıvazladı"
(Buhari; Malik, Muvatta),
Ebu Rezzin hadisinde şöyle denilmektedir: "Dedim ki: Ya Rasulullah,
Rabbimizle karşılaştığımızda Rabbimiz bize ne yapacak? Şöyle cevap
verdi: "Her yanınız kendisince görülür olarak O'na arzedileceksiniz, O'na
hiçbir şey gizli kalmaz. Rabbin eliyle sudan bir avuç alacak ve size doğru
saçacak. Hayatıma yemin ederim ki o sudan her birinizin yüzüne damla
düşecektir." (Ahmed, Müsned);
"Cehennem'den çıkardığı avuç, asla hayır işlemeyen topluluktur ve onlar
kömüre dönüşmüşlerdir. (Allah) onları, hayat nehri denilen nehirlerden
birine atar…" (Buhari; Müslim),
"Rabbimi en güzel suret üzere gördüm…" (Kaynaklarda bulunamadı.
Benzeri hadisler için bkz. Keşfu'l-Hafa, 1/436),
"Adem'i kendi sureti üzere yarattı…" (Buhari; Müslim),
"Sizden biriniz Rabbine o kadar yaklaşır ki, dağarcığını üzerine kor…"
(Buhari; Müslim; İbni Mace),
"Çabalayarak Rabbinle konuş.",
"Sizden hiç kimse yok ki, arada bir tercüman olmadığı halde Rabbi onunla
konuşmasın.";
"Rabbimiz, Kıyamet Günü gülüyor olarak bize tecelli edecektir.",
15
Buhari'nin Mi'rac hadisinde şöyle denilmektedir: "Sonra izzet sahibi
Allah'a yaklaştı. O kadar yaklaştı ki arada iki yay kadar, yahut daha az bir
mesafe kaldı." (Buhari)
Yine hadislerde şöyle buyurulmaktadır:
"Allah bir kitab yazdı ve o kitab O'nun yanında Arş'ın üzerindedir. (İşte o
kitabta) rahmetim, gazabımı geçmiştir (yazılıdır)…" (Buhari; Müslim),
"(İnsanların) Cehennem'e atılmasına devam edilir ve Cehennem: Daha
daha var mı, der. Nihayet izzet sahibi (Allah), ayağını üzerine kor ve
Cehennem büzüşerek: Yeter, yeter, der!" (Buhari; Müslim),
"Allah, kendisini tanıdıkları surette onlara gelir ve: Ben Rabbinizim,
buyurur. Onlar da: Evet Rabbimizsin derler…" (Müslim; Ahmedl, Müsned),
"Allah kulları toplar ve uzak olanın da, yakın olanın da duyacağı bir sesle:
Hükümdar Benim, hesaba çeken Benim buyurur!" (Buhari)
Bu gibi konularda, ister bizi ürkütmüş olsun, ister olmasın; ister
ulaşmamış olsun daha nice hadis vardır. Hem bu hadislerde, hem de
sıfatlarla ilgili ayetlerde anlatılanların hepsine iman ederiz. Onları tahrif
etmeden, nasıllığı üzerinde durmadan kabul ederiz. Onları akıllara
hamletmediğimiz gibi yaratılmışların sıfatlarına da benzetmeyiz. Onlar
hakkında fikir yürütme yönüne gitmez ve onlara ne ilavede bulunur, ne de
onlardan eksiltme yaparız. Aksine onlara iman eder, her hususta
önderlerimiz olan selef-i salihinin yaptığı gibi ilmini alimine bırakırız.
16
İshak'ın da şöyle dediğini rivayet etmiştik: "Allah'ın kendisini, ya da
Peygamberin O'nu vasıfladığı hiçbir sıfatı ne sözümüzle ne de kalbimizle
reddederiz. Müslüman, Allah'ın kendisini vasıflandırdığı her sıfatın hem
gereğine göre davranır, hem de kalben ona inanır. Ayrıca gönderilmiş
Peygamber de olsa, mukarreb (yakınlaştırılmış) melek de olsa ancak
Allah'ın o sıfatı, kendisine tanıttığı isimle bilir ve tanıttığı şekilde anlar.
İnsanoğlunun o sıfatları idrak etmesine gelince, hiç kimse idrak
edemez..."
Aynı şekilde Malik, Evzai, Süfyan, Leys ve Ahmed İbni Hanbel'in de
görüşlerini nakletmiş ve onların Rü'yet ve Nüzul ile ilgili hadisler hakkında,
'rivayet edildikleri gibi onları kabul edin.' dediklerini belirtmiştir.
Yine -Ebu Hanife'nin talebesi- Muhammed bin el-Hasan'ın, Allah'ın dünya
göğüne ineceğine dair hadislerle benzerleri hakkında: 'Bu hadisleri
güvenilir raviler nakletmişlerdir. Biz de onları rivayet eder, onlara inanır
ve onları tefsir etmeyiz.' dediği rivayet edilmiştir."
el-Kerci (rahmetullahi aleyh)'in sözü burada son buldu."
17

Benzer belgeler

Şeyhu`l-İslam Abdullah İbn Mübarek`in İ`tikadi Görüşleri

Şeyhu`l-İslam Abdullah İbn Mübarek`in İ`tikadi Görüşleri ilim tahsiliyle ve ilmi yaymakla geçirdi. (İbnu's-Sem'ani, Şezeratu'zZeheb, 4/100) Çeşitli beldelere gidip hadis dinledi. Fetva veren bir fıkıhçıydı. Ebu İshak'tan ve diğer Şafiiler’den fıkıh dersl...

Detaylı