sufiterapinewsletter3Türkçe

Transkript

sufiterapinewsletter3Türkçe
www.sufitherapy.ca www.sufiterapi.net www.sufitherapy.net
SAYI 3
.
Devleti ve bireyi yıkan Haset
Kalbin Zümrüt Tepesi: Tefekkür
Benötesi psikoloji nedir?
Nazar duaları
Nâme-i Peygamberî
3. Sufi Terapi Seansı
Bireysel Sufi ve Sufilik
Hasede ilaç Risale-i Nur Terapi
.
Psıkoterapist Notu
Sayfa 2
Bireysel Sufi ve Sufilik
İnsan hakları merkezli Sufizm toplum vicdanını aydınlatır, kişisel
ruhsallık ile toplumun ruhi vicdanı arasında köprü kurar. Modern
terapi yöntem ve tekniklerini etkileyebilir, zengin ve alternatif bir manevi
tedavi metodu sunar. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Sufi yorumunu
gösteren en önemli eseri “Kalbin Zümrüt Tepeleri” Sufizm terminolojisi
konusunda yararlanılması gereken birincil kaynaktır. Kişisel olarak Sufi
tecrübeleri yaşamak ve izlenimlerimi pozitif Sufi terapi ve iyileştirme
yöntemi olarak ortaya çıkarmak gençlik hayalimdi.
İletişim
Sufi Therapy
Counselling
Email:
[email protected]
İngilizce Siteler
www.sufitherapy.ca
www.sufitherapy.net
Türkçe Site
www.sufiterapi.net
Twıtter hesabı
@sufiterapi
SAYI NO 3
Orta yaş kemale erince 25 yıldır sürekli ertelediğim, zihnimin
derinliklerinde yaşayan projeyi gerçekleştirmeye Wilfrid Laurier
Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümü Psikoterapi uzmanlik tezimde karar
verdim ve tezimi kabul ettirdim. Bunda Gülen’in son beş yıldır
konuşmalarında bireylerin gelişiminde kalp ve ruhsallığa, iç manaya büyük
önem vermesi etkili oldu. İnsanlık, kültürel ve ahlaki hassasiyeti olan yeni
bir pozitif psikoterapi modeline sevgi ve kabul edilme merkezli olarak
ihtiyaç duyuyor.
İnsanın gerçeğe yolculuğu ve arayışı sürekli engellerle karşılaşıyor.
Bireyselciliğe dayalı kapitalizm kültür işgali altında olduğumuz 21. yüzyılda
nefis terbiyesi daha fazla önem kazandı. Sufizm içinde insan sevgisi ve
kültürleri kabullenme vardır ve insan haklarına saygıya dikkati çeker. Sufi
terapi ile ruhsal boyutu teşvik ederek akıl, ruh, kalp ve zihnimizdeki diğer
fakültelerin içselleştirilmesi gerekiyor. Eşrefi Mahluk olan insanda Allah’ın
esmaları ve tecellileri gizlidir. Ruh ile kalp arasında bağı sağlayan bu
tecelliler öldürülürse insan insanlıktan çıkar. Hangi eğitim durumu ve
statüye sahip olursa olsun ‘Latifeyi Rabbaniye’sini yitirmiş birey, Sufi
geleneğe göre 14 ayrı hayvanın karakteristik özelliğine bürünür. Temiz
insan fıtratı bozulur. Oysa Latifeyi Rabbaniye, Rabbimizin esması gibi
sonsuz sayıdadır ve ruh kumaşımızı işleyecek terzidir.
Sufi terapi modelinin Risale-i Nur’dan 40 Sufi tekniğini çıkardım. ‘4 kapı,
40 makamda müftü gerekmez’ diyen Yunus Emre, insanın ulaşabileceği
zirveyi, meleklerden üstün hale gelme kıvamını göstermiştir. İnsan
hayvanlardan aşağıda düşebilir, meleklerden yukarıda çıkabilir. Çünkü, akıl,
şehvet ve öfkesine sınır konmamış, son nefesini verene kadar nefsi ile büyük
savaş yaparak terakki etme şansı verilmiştir.
Bu sayıda nazar duaları, “Mühr-ü Şerif Hicab” adıyla meşhur “Kara Büyü,
Nazar, Cin Musallatı ve Kazadan Koruyan” duaya yer verdim. Ebu
Dücane’nin(ra), Allah Rasulü(asm)’nden aldığı cinlere karşı “Nâme-i
Peygamberî” adıyla bilinen dua çok etkilidir. İbni Abbas’tan rivayet
başağrısı, ateş ve sair hastalıklara karşı peygamberimizin (sas) duası da
yapılabilir. 3. Seansta pozitif düşünme ve bağışlama ufkunu işledim ve
“Mevlana Terapi” denilen “Bibliyoterapi” yöntemine başladım. Yunus (AS)
peygamberin Kur’an’da geçen ismi azam duasını ezberlemenizi ve günde 3
veya 7 defa okumanızı istiyorum. Risale perspektifinden terapi sunuyorum.
Gizli kalp ilimlerinin sahibi Şemsi Tebrizi’den kesitler veriyorum.
25 Nisan 2014
Faruık Arslan
CUMA
MSW, RSW, Psikoterapist
Sufi Terapi/Kitap
Sufi Terapi'nin Fethullah Gülen Hocaefendi'den Sosyal Bilimlere
ve Psikoterapiye kazandırdığı yeni tanımlama “Vecd-ihlas
Vicdan” terminolojisi vicdanın temiz hali olarak bilimsel
kayıtlara Kanada’nın Wilfrid Laurier Üniversitsi’nde girdi. Batılı
bilim adamları Gülen’in tanımını daha önce “Kozmik Vicdan” ve
“Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi.
Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç
eğilimdir. “Trans-Vicdan”lı, ihlas, samimiyet ve kalp merkezli
Sufi Terapi der ki: “Allah'a kul olan, köle olan kula kul olmaz,
kimseye köle olmaz, satın alınamaz çünkü vicdanı hür ve temiz
özgür bir savaşçıdır.”
.Kalbin Zümrüt Tepeleri-1
SKalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde
yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan
ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde
farklı bir bakış açısı sunan bu serinin ilk kitabında toplam 47 başlıkbulunuyor.
Kalbin Zümrüt Tepeleri-2
Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde
yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan
ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde
farklı bir bakış açısı sunan bu serinin ikinci kitabında toplam 50
başlık bulunuyor.
Kalbin Zümrüt Tepeleri-3
Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde
yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan
ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde
farklı bir bakış açısı sunan bu serinin üçüncü kitabında toplam 32
başlık bulunuyor.
Kalbin Zümrüt Tepeleri-4
Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde
yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan
ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde
farklı bir bakış açısı sunan bu serinin dördüncü kitabında toplam 13
başlık bulunuyor.
Sayfa 3
.
Sufi Terapi/ Risale Perspective
Sayfa 4
Hasede ilaç Risale-i Nur Terapi
Geçmiş milletlerin çöküşü ve kurdukları devletlerin yıkılışı ekonomik yetersizlik ya da kaybedilmiş savaşlar
nedeniyle değildir. Milletleri yıkan kötü ahlaktır. Ahlaki çöküntüdür. Ne yazık ki geçmiş milletlerde görülen
hastalıklar çağımızdaki milletleri de etkisi altına almıştır. Bugün ya da yarın güzel insani değerlere sahip
çıkma konusunda gevşek davranılırsa veya hakiki insani değerlerden uzaklaşılırsa nefsani hastalıklar
günümüz milletlerini de tesiri altına
alacaktır. Bu tür hastalıklar bulaşıcıdır. Nedir geçmiş milletlerdeki
bu hastalıklar?
Şımarıklık,
Küstahlık,
Servet çokluğuyla övünme,
Birbirine sırt dönüp uzaklaşma,
Çekememezlik, kıskançlık, haset.
Said Nursi’nin değerli eseri Risale-i
Nur’da; 5. Şua, Kastamonu Lahikası,
Emirdağ Lahikası, 1. Şua, 14. Şua, 24.
Söz, 15. Mektup dışında ahir zaman
fitnesini tamir edecek Mehdiyetle veya
Şahsı Manevi ile ilgili en geniş ve
stratejik işaretler içeren Risalesi, 29.
Mektup’un 7. Kısmıdır. Sosyal ve
siyasi hareketleri remzeden bu yedinci
kısmın isminin de "İşarat-ı Seb’a” olması, insanların materyalizm ve dağılmaktan dolayı stratejik davranamayacaklarını bildiriyor.
Üstad üç soru sorar ve net olarak yedi işaret ile cevaplar. "Hakkın Şahsı Manevisi”ni temsil eden cemaat veya
camia, fesadın çıkış sebebi olan yolsuzluk, israfa ve rüşvete dayanan bozuk düzeni devleti yıkmadan tamir
edecektir. "Büyük Sufi”nin yardımcılarının emniyet ve yargı güçleri olacağını ifade eden Nursi, Seyyidler
cemaatının zor zamanda yardımına, imdatına koşacağını belirtir. Nursi ne yazmış aktarayım, siz kararınızı
verin…
29. Mektup’un 7. Kısım 6. işarette, devlet burjuvazisi ve oligarşisi israf ve rüşvetle toplumu ifsat ettiği
hengamede, Said Nursi o nuranî cemiyetin ortaya atılarak, ıslah çareleri sunacağını, devlete adalet ve istikamet vereceğini izah ediyor. Yukarıda saydığım 5 hastalık bu dönemin karakteristik özelliğidir.
29. Mektup’un "Hücumatı Sitte” adlı Altıncı Kısım’da anlatılan insani ve cinni şeytanların altı fitnesine karşı
altı hücum ve akim bırakma yolları izah ediliyor. Beşinci şeytani desiseden, çağımızın süfyanilerinin enaniyeti, kıskançlığı kullanarak Hz. Yusuf’un çağımızdaki muadilini veya varisi olan alim zata zulmetmesi remz
ediliyor. Nur’un 10 kardeşinin en mümtaz olanı kuyuya atması, bir kardeşinin ihanet etmediği çıkartılabilir.
Altıncı Kısmın Zeylinde üstad, o asrın densizlerinin yüzüne tükürmüş ve altı sualine cevap istemiştir.
29. Mektup’un "Telvihatı Tis’a” adlı kısmında bu devirde velayet yoluna dokuz telvihte bulunan üstad Said
Nursi, Sufilik yolunun tarikatsız bireysel olarak nasıl yaşanacağını ve davayı ehli velayet olmayanların
yürütemeyeceğini ve yollarda çakılıp kalabileceğini anlatıyor.
Ahir zaman fitne fesadı pek çok insanın elenmesine yol açacak ve geriye kalan sağlam adanmış ruhlarla tamir
edici hakkın şahsı manevisini temsil eden cemaat, fitneleri tamir edecektir. İman davası, tahkiki iman taşıyan
kalp sultanı Sufilerle "111 Hak çekirdeğini” açtıracaktır. Hz. Ali (RA), Gavzı Azam Abdülkadir Geylani (KS)
ve Hz. Hızır (RA) nice işaretlerle bu orduya yardım edecektir. Zaten başında Peygamber Efendimiz (SAV) ve
ashabının olduğu bir ordu var ve "Süfyan Cemiyeti” ile harp ediyor iken, suskun "Büyük Sufi Alime” ve
cemaatına bozgun yoktur.
Sufi Terapi/Zikir
Dat
e
and
Ti
me
English
Arabic
There is no god but
God
Lâ ilâhe illallah
Sayfa 5
Times
KALBİN ZÜMRÜT
TEPELERİ SUFİ TERAPİ
ZİKİR TAKVİMİ
200
Table 2 – The Daily Dhikr Schedule, Recitation
God
Allah
66
He
Hu
200
The Truth
Hak
108
The All-Overwhelming
Kahhâr
306
The All-Powerful
Kâdir
314
The All-Strong
Kaviyy
116
of God's Names
Table 4 – The Daily Dhikr Schedule,
“Sekine” (Peacefulness), Recitation of God's
The All-Compelling
Cebbâr
206
The Master
Mâlik
90
The All-Loving
Vedûd
2
0
The Peerlessly AllSingle
Vâhid
19
The One
Ehad
13
The Eternally Besought
-of-All
Samed
134
Names
Date and
Time
English
The
Unique
Turkish
Number
or Arabic of Times
Ferd
33
The AllLiving
Hayy
14
The SelfSubsistent
Kayyûm
156
The Just
Adl
104
The Judge Hakem
68
The Pure
One
170
Kuddus
Sufi Terapi/ Nazar Duaları
Sayfa 6
Mühr-ü Şerif Hicab
(Kara Büyü, Nazar, Cin Musallatı ve Kazadan Korur)
Not:Mührü kopyalamanızda,
yazdırmanızda, eve asmanızda yada üzerinizde kurallarına riayet ederek
taşımanızda (helaya girerken çıkarmak
gibi) bi sakınca yoktur.
Sufi Terapi/ Nâme-i Peygamberî
Ebu Dücane ra, Allah Resulü asm’in huzuruna gelip: “Ya
Rasulullah! Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi, arı vızıltıları
gibi sesler işitiyorum. Şimşek parıltısı gibi şeyler görüyorum.
Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun
gölge gibi bir şeyin olduğunu görüyorum. Yakalamak için elimi
uzattığımda derisinin üzerindeki kılların kirpi kılları gibi olduğunu
ve ağzından yüzüme doğru ateş parçaları attığını görüp beni
yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.” dedi. Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdular: “Ey Ebu Dücâne, evinize gelen
korkunç bir mahluktur. Bana bir kağıt ve kalem
getiriniz.” Getirilen kağıt ve kalemi Hazreti Ali kv’e verdi ve
“Bismillah diyerek (aşağıdaki mektubu) yaz.” buyurdu.
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki: “Resulü Ekrem (s.a.v.)’in yazdırdığıbu
mektubu götürüp yastığımın altına koydum ve yattım. Gece
yarısı uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç ses geldi:
- Lat ve Uzza’ya yemin ederim ki bizi yaktın. Bu mektubun sahibi
hakkı için bu mektubu kaldır. Senin evine bir daha gelmeyeceğiz.
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki: “Sabahleyin erkenden kalkıp Resulü
Ekrem (s.a.v.) in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin
feryadını Resulü Ekrem (s.a.v.)’e haber verdim.” Resulü Ekrem
(s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Ey Ebu Dücane! O mektubu kaldır.
Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki
eğer o mektubu kaldırmazsan onlar kıyamete kadar azap içinde
kıvranırlar.“(HasâisıKübrâ, c.2, 369)
.
Sayfa 7
Bismillâhirrahmânirrahıym.
Hazâ kitâbün min muhammedin rasûlî
rabbil âlemiyn. ilâ men tarakad dara
minel ummâri vez züvvâri ves
sâlihıyne illâ târikin yatruku bi hayrın
yâ rahmânü emmâ ba’dü; fe inne lenâ
ve leküm fil hakkısiaten fe in tekü
âşikan mûlian ev fâciran muktehımen
ev râıyen hakkan mübtılen hazâ
kitâbüllâhi yentıku aleynâ ve aleyküm
bil hakkıinnâ künnâ nestensihu mâ
küntüm ta’melûne ve rusülünâ
yektübûne mâ küntüm
temkürûne ütrukû sahibe kitabî hazâ
ventalikû ilâ abedetil asnâmi ve ilâ
men yez’umü enne meallâhi ilahen
âhara lâ ilahe illâ hüve küllü şey in
hâlikün illâ vechehû lehül hükmü ve
ileyhi türceûne tuğlebûne hâ miym lâ
tünsarûne ha miym ayn siyn kâf. Teferraka a’dâüllâhi ve beleğat
huccetüllâhi ve lâ havle ve lâ kuvvete
illâ billahi fe se yekfiykehümüllâhü ve
hüves semiy’ul aliym.
Sufi Terapi/ Bilinçaltı Sayfa 8
BİLİNÇALTIMIZIN 11 ÖZELLİĞİ
1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve
geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey
doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir
anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir.
Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı
birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.
3- Tüm anıları organize eder. Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı
yerlere kodlar. Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise
önünde uzanmış olabilir. Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil
eder.
4- Çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile
ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik
hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
5- Bastırılmış anıları çözüm için sunar. Bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu
yapar. Ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. Sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için
“sahibine” hak vermeniz yeterlidir.
6- Bedeni işletir. Bunun için detaylı bir planı vardır: Vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir.
Bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. Bazen bunu kendisi de yapar. Örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini
korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. Ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. Aynı zamanda Yüksek Benliğin işleyişini kontrol eder.
7- Bedeni korur. Bedenin bütünlüğünü korur. Hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar
bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. Siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz.
8- Duyguların hâkimidir. Bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. İnsan duygudan bir an bile
çıkamaz. Bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. Bilinçaltı olaylar
ve duygular arasında bağlantılar kurar. Kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. Bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz
kalmaktır. Örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez. Bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir.
.
9- Son derece ahlaklıdır. Size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. Tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. Bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir
mahrumiyet yaratabilir.
10- Hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar. Bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu
verir. Yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere
ulaşmamızı çabuklaştırır. Bundan dolayı Hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir.
11- İstenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. İsteme noktasında dikkatli
olmak gerekir. Sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık
yaratmaya itebilir…
Sufi Terapi/Kalp Merkezli Farkındalık
Sayfa 9
Benötesi psikoloji nedir?
Benötesi psikolojisi insanda bilgeliği, üst görüşü oluşturmak için
çabalar. Bu anlamda insana yeni bir görüş boyutu kazandırır.
Benötesi psikoloji, psikolojideki dört ana ekolden bir tanesidir.
Psikanaliz, davranışçı ekol, hümanist psikoloji ve benötesi. Benötesi
psikoloji, insana sadece maddi değerler içinde yaklaşmaz. İnsanı
sonsuz gelişme potansiyeli olan bir varlık olarak kabul eder ve bitmiş
değil, gelişme halinde bir ekoldür. Benötesi deneyimler, tanımları
itibarıyla kimlik duygusu ve benlik kavramını aşar. İnsanlığın
maneviyatını ve daha geniş yönlerini ihtiva eder. Bunlar da; ruh, hayat, evren ve hatta evren ötesidir.
Benötesi psikoloji çerçevesinde uygulanan bu terapinin diğerlerinden farkı, insana sadece maddi değerler
içinde yaklaşmayıp insanı sonsuz gelişme potansiyeli olan bir varlık olarak kabul etmesi. Kısaca ‘Benötesi’
deneyimler; ruh, hayat, evren ve hatta ötesi ile ilgilendiğinden, kimlik duygusu ve benlik kavramını aşıyor.
Terapi teoriden çok bir tutumdur. Terapi, karşıdaki kişinin ihtiyacına göre şekillenir. Belli bir sürece gelip,
gelişmeye başlayınca da gerisi gelir. Yani, rüyalar, tavsiye edilen tasavvuf kitapları, mesnevi ve bir nevi sufi
sohbetleri… Benötesi psikoloji çerçevesinde; aktif hayal kurma metotları, konsantrasyon metotları gibi çok
çeşitli metotlar var. Aktif hayal kurma metodu; algılanan ama yorumlanamayan, nesnesiz bir düşünme
sürecidir. Elbette tüm bu metotlar vakti geldiği zaman uygulanıyor. Henüz tasavvufa hazır olmayan bir
insana, veya ateist bir insana dinsel bir mesaj verilemez.
Mistik tedaviler söz konusu olunca; şakra tedavileri, Budist öğretiler, değişik meditasyon teknikleri vs. de
giriyor elbet işin içine. Tüm bu yapılanlar kozmik bir lunaparktır. İnsanların buradan kurtulması gerekir.
Çünkü ruhsal bazı deneyimler yaşayıp tekrar bu dünyaya gelmenin büyük bir tehlikesi var. İnsanın belli bir
manevi potansiyeli var ve bunu heba etmemek, çabuk tüketmemek lazım. Bu uygulamalarda görülenler ve
gidilen boyut, bu dünyada bulunamayınca, tam tersi, bir süre sonra insan büyük bir depresyona girebilir.
İşte Zen Budizm gibi öğretilerle İslami öğretilerin farkı da burada başlıyor. Bu tür uygulamaların ateşi
sönüyor. Şakracılar, parapsikologlar, yogalar, Budalar peşinde koşan bizler, acaba içinde büyük bir zenginlik
taşıyan İslam ve tasavvufun insan psikolojisi üzerindeki etkileri ile ne kadar ilgiliyiz. Bir İslam ülkesi olarak
Türkiye, elindeki bu gücün acaba ne kadar farkında? Tasavvuf yolunda yürümekse, o hiç sönmeyen ateşi
yakıyor. Tasavvufa göre, her an bu dünyaya yepyeni olarak yeniden geliriz. Depresyon, geçmişin acısını
hatırlamak ve geleceğin kaygısını yaşamaktır. Yani o anı yaşayamamaktır. Eğer siz her an yeniden kurgular,
yeni öykü yazarsanız, depresyon da kaybolur. Manevi yolların insanı getirdiği yer de, anı yaşamaktır. İslam
.
ve tasavvuf bir ölme ve tekrardan dirilmedir. İnsan sonsuz tekamül içinde yaratılmıştır. Duraklama olursa,
insan doğum kanalında sıkışır kalır ve daralır. Varoluş daralması dediğimiz budur. Sufi terapi, Allah’ı, evreni,
insanları ve daha da ötesini derinliğine düşünme metodudur. Böylece diyaloğa hazırlanan hastanın tedavisi de
başlamış oluyor.
Dolayısıyla insan bir yerde takılmayı kabul etmez. İslam’ı yaşayan insanlar her secdede ölür ve ayağa
kalktığında yeniden dirilir. Ölüm korkusuna karşı bağışıklık kazanır böylece. Müezzin namazda, ‘Şu
görünmez boyutu yarıp geçin’ der. İnsan namaz esnasında yeniden doğar.
Sufi Terapi/3. Seans
Sayfa 10
3. Seans Pozitif Düşünce ve Bağışlama
Halk psikoterapi teknikleri içinde korku, ümitsizlik ve endişeyi giderici öyküler
anlatıp metaforları manevi anoloji haline getirme ve böylelikle yeni pozitif
düşünme yolları ortaya koyma önemlidir. Özgüven artırıcı örnekler, önyargıları
ortadan kaldıran hikayeler, yanlış düşünceleri düzeltir ve alternatif farkındalık
sağlar. Güncellenen sosyal normları bularak Bibliyoterapi yöntemiyle bundan analiz
ve çıkarımlar elde edilir ve daha derin ama pozitif düşünmemiz hedeflenir. Travma
çözücü çıkarımlar, insanın hayatı boyunca kullandığı hataları fark etmesine
yardımcı olur. Ancak bazı insanlar yenilikten, değişimden ölesiye korkarlar.
Özellikle belli yaşlardan sonra öğrendiğini farklı öğrenme zorlaşır. Kalp marazı
denilen kötü sıfatlarla kararan, mühürlenen kalpler, bulanık zihinler vicdan ihlasını
kaybetmiştir.
Ben ötesi psikolojide öncelikle korku ve kaygılarımızla yüzleşmemiz gerekir. “Ben
dili” kullanılarak en güzel doğruyu bile anlatsak muhatabınızın egosu incinebilir.
Eğer birine “sen” diye cephe hücumu yapılırsa, o kişi nefis savunması yapar ve ego savaşları başlar. Mevlana, Said
Nursi ve Fethulah Gülen Hocaefendi Hazretleri, halk tebliğ metodunda şahıslarla uğraşmaz, önce nefsine söyler, iyi
ile kötü sıfatları ayırmaya çalışırlar. “Halk içinde Hakk ile beraber” olma bilgeliği işte budur. Bilgi sahibi edindiği
bilgiyi ve ilmi kendisine uygulayarak bilge olur. Alim olan bilgiyi başkasına da anlatır. Bilgi kişi önce kendine şekil
verir. Arif olan insan ise hem başkasına hem başkasına şekil verir. Mevlana, tıpkı üstad Nursi gibi, “Bir yandan
korkuya, bir yandan ümide düştün mü iki kanadın olur. Bir kanatlı kuş katiyen uçamaz, acizdir” demektedir.
Bir gün İmam-ı Azam’a bir çocuk getirilir, çok bol yediği için her tarafı yara bere içinde kalmıştır, oysa bal yemek
Hz. Muhammed’in (SAV) hadisine göre şifadır. Babası çocuğa okumasını talep eder. İmam-ı Azam, 40 gün sonra
gelmelerini söyler. Baba ve çocuk çaresiz geri dönerler ve 40 gün sonra tekrar gelirler ve İmam, “Bir daha bal yeme
evladım” der. Çocuk, “olur amca bir daha yemem” der. Babası şaşkındır: “Neden 40 gün önce söylemedin” diye
çıkışır. Ebu Hanife, “40 gün önce bal yemiştim, eğer o gün söyleseydim sözümü dinlemez, bal yemeye devam ederdi.
Ben 40 gün yemedim. Şimdi çocuğun bal yemeyecek ve yaraların kapanacak” diye tarihi bir psikoterapi dersi verir.
Gerçektende öyle olur.
Buradan iki ders çıkıyor. Bal yemek her zaman şifa olmayabilir. Üstad Nursi, su içmek bile hastalığa göre bazen
haram bile olabilir der. İkinci ders, sadece yapdıklarınızı söylerseniz başkasında etkili olabilir. Yapmadığınızı
evladınıza söylerseniz asla etki etmeyecektir. Bugünün psikoterapist, psikiyatrist ve psikologların en büyük sorunu
budur. “Ata et, ite ot verilmez”, her bireye özgü psikoterapi tekniği bulunmalıdır. Toplumumuzda en büyük
depresyon, stres ve ansiyete sorunu, bağışlama kültürümüzün bozulmasıdır. Bırakın başkasını kendisini dahi
suçlayarak hiç af etmeyen, Allah’ın her günahı tevbe ederse af edeceğini bilmeyen, boğazına kadar bataklıkta yaşayan
insanlarımız var. Oysa ümitsizlik müslümanca düşünce değildir. Bir haksızlık, zulüm, eşitsizlik, ayrımcılık ve
adaletsizle karşılaştığınızda üç çözüm yöntemi ve stresten kurtulma seçeğiniz vardır:
Unutma 2. Yok sayma. 3. Bağışlama
Bazıları nefret, kin ve intikam duyguları ile hareket eder, öfkesine yenilir ve kendi kübüne zarar verir. Kötü duygular
ruhumuzu, kalbimizi ve bedenimizi zehirler. Unutmak her zaman çare değildir, insan hafızası güçlüdür, bilinç altına
atsa bile başka bir olayda eski travma tetiklenir ve tekrar psikolojimizi olumsuz etkiler. Sorunu yok sayarak belli bir
zaman kazanmış olabilirsiniz ama halen problem orada sizin çözmenizi bekler. Nice yok sayılanlar hep zihinde var
kalmıştır. Kur’an’da ve hadislerde bağışlama, af edicilik en önemli takva ve manevi yükselme unsuru olarak
sayılmıştır. Merhamet etmeyene ahirette de merhamet edilmez. Bu nedenle negatif bir düşünceyi pozitife çevirmek
için tamamen bağışlamak gerekir. Yunus (AS) peygamberin bağışlanmayı bize öğreten ismi azam duası her gün
okunmalıdır. “Ben hatalıyım, yanlış yapanım, bağışla beni, sen noksan sıfatlardan münezzehsin Yarabbi” duası, bir
Kur’ani Terapi yöntemidir.
“Üzülme” der, Mevlana... “Eğer istediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için... Yada gerçekten de olmaması
gerektiği için olmuyordur...”
Sufi Terapi/3. Session English
Sayfa 11
Session Three: Forgiveness
If you are going through very difficult things in
your life right, a way to cope is found through special
prayers, and the only way is turn to Allah. Gülen’s advice to me was from a prophetic supplication as follows:
The Prophet Mohammad (peace and blessings be upon
him) said, “The supplication of my brother Dhun Nun
(Yunus, peace be upon him), who called on Allah while
in the whale’s belly: ‘There is no deity but You. Glory
be to You! Verily, I have been among the wrongdoers’ (Quran 21:87). No Muslim person says it, for any
situation whatsoever, except that Allah Most High answers his call.” [Tirmidhi] In Arabic is “La ilaha illa Anta, Subhanaka, inni kuntu mina z-zalimin.” I recommend memorizing the Arabic version and saying this prayer seven times
in a day.
As a Sufi, when I am hurt, insulted or face injustice, I have three options in dealing with these feelings: I can
forgive, ignore and forget. Some individuals may choose to hate, harbour grudge and rancour, and live to seek revenge. Both choices are hard. But their results are opposite. Hatred, bitterness and hostility intoxicate your body
(Hallowel, 2004). Negative feelings can throw you into frustration, stress, anxiety, depression; they can weaken your
system and make your nerves tense. Anger, rancour and revenge are debilitating sentiments that poison the soul and
add nothing but pain. Harbouring animosity and bitterness consumes a tremendous amount of valuable energy. Sufi
therapy uses forgiveness as a tool that transcends the soul and frees you from your destructive negative energy.
Forgiveness heals you not only emotionally, but also physically and mentally (Ayad, 2008, p. 331). It is worth
it to get rid of the burden of anger, hatred and in order to receive support. Forgiveness is a prevailing feature of Sufi
therapy, one that promotes a person’s positive emotions, reduces anxiety and stress and readjusts hormonal balance,
blood pressure and heart rate. As a matter of fact, lots of people refuse to forgive, thinking it a sign of weakness; they
think that by forgiving they are surrendering to their offenders. On the contrary, by forgiving you cease to be the victim of hatred and anger, and you triumph over your own evil. Sufis believe that whosoever is patient and forgives,
indeed is of the steadfast heart of things. Whoever worries too much sickens their own body. A Sufi keeps imploring
until he or she reaches to the highest rank where the self is really purified. God deposited within human beings
knowledge of all things, and then blocked them from perceiving them; this is one of the divine mysteries that reason
denies totally and thinks impossible (Harvey & Hanut, 1999, p. 35). The best test of faith lies in showing forbearance
and forgiveness.
I sought forgiveness through the most beautiful words during my erbain period. I recited several prayers from
the Sufi tradition such as: “My God, Surely I have been one of the wrongdoers, have mercy on me,” “Forgive all believers; you are the Most Merciful of the merciful,” “O my Lord! I try my best to keep my covenant with You,” “I
seek refuge in You from the evil of what I have done,” “ I acknowledge Your favors upon me, acknowledge my sins,”
“So, forgive me, for truly no one forgives sins except You, ” “I beg for help. Rectify all my states and leave me not to
myself. Even for a moment shorter than the blinking of an eye! I am helpless. Increase my knowledge let not my
heart stray after You have guided me.”
Table 9- Homework for Session Three
Reading
Meditation
Sufi Technique
Prayers
Concepts
Humility
13 Names Dhikr
Sufi Technique
Nine
Morning
Forgiveness
Suffering
6 Names Dhikr
Sufi Technique
Ten
Afternoon X2
Freedom
Sorrow
Special Dua
Sufi Technique
Eleven
Evening
Fleeing
Confidence
Memorize Dua
Sufi Technique
Twelve
Night
Hope
Sufi Terapi/ Duygu ve Düşünce Takip Ödevi
Sayfa 12
Ev Ödevi olarak Excel dosyasına haftada en az üç gün yapmanız şartıyla aşağıdaki olay, duygu ve düşünce
takip cetvelini koyuyorum. Hergün yaparsanız daha iyi olur ama zor gelir diye haftada üç ile başlayalım. 10
baremli not verme çizelgesinde kendi kendine not veriniz.
Olay
Kim, ne,
ne zaman,
nerede
Duygular
Ne hissettin?
Her düşünceye 0
ile 100 arası not
ver?
Otomatik
Düşünceler,
Hayaller
Zihninde böyle
düşünmeye
başlamadan
önce neler
oluyordu?
Ağır basanları
işaretle.
Hangi olay
bu sıcak
düşünceleri
destekliyor?
Hangi olay bu
sıcak
düşünceleri
desteklemiyor?
50
orta
70
çok
Alternatif
balans
düşünceler
neler?
Bunları yaz
ve her
alternatıfe
ve balans
düşünceye
0 ile100
arası not
ver.
DÜŞÜNCE ÇETELESİ
Duygular Not Baremi:
0
Yok
1
2
3
4
5
10
az
20
az
30
az
40
orta
60
orta
80
çok
90
güçlü
100
güçlü
Duygul
arı
Şimdi
Yenide
n
Notland
ır
2.
bölümd
e yer
alan
duygula
ra ve
yeni
duygula
ra not
ver
Sufi Terapi/Haftalık İsmi Azam Dua
Sayfa 13
Hz. Yunus’un duası: 3 veya 7 defa okunmalıdır.
"Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün
noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, affını
bekliyorum Rabb’im!”
(Enbiya 87).
ِ ‫الظلُ َم‬
ُّ ‫ون اذ َّذ َه َب ُمغَا ِض ًبا فَ َظ َّن َأن لَّن ن َّ ْق ِد َر عَلَ ْي ِه فَنَادَى ِِف‬
‫ات‬
ِ ُّ‫َو َذا الن‬
َّ ‫نت ِم َن‬
ُ ‫َأ ِن ََّّل ا َ ََل ا ََّّل َأ َنت ُس ْب َحان ََك ا ِّن ُك‬
‫الظا ِل ِم َي‬
ِ
ِ ِ
Sufi Terapi/Haftalık Risale-i Nur Tekniği
Sayfa 14
Risale-i Nurdan Nefsime 4 Nasihat
9. Şirk sadece birden fazla Allah var demek değildir, Allah’tan başkasına bel bağlamak, sevmek,
dayanmak ve farkında olmadan dünya nimetlerini, kadını, malı, evladı, makamı, kariyeri, şöhreti,
putları Allah’tan üstün tutmaktır. Gizli şirk açık şirkten daha tehlikelidir, bildirmeden kalbini, ruhunu
kirletir. Tevhidin özünü kalbe koy lafzını değil.
10. Kendini Allah’a ulaşmak için sev, çünkü sen Allah’ın 99 esmasının cilvelerini, Letaifi Rabbani’yi
üzerinde emanet olarak taşıyan büyük sanatkarın nadide eşrefi mahlukusun. Her günah, hatada bir
esmayı öldürdüğün için katilsin, bazı esmalar dirilmez, bazıları gizlenir, bazıları sitem eder. Derini
yüzsen esma fışkırır, bukelemonlarda ise maske.
11. Üzerinde hangi esmanın daha fazla öne çıktığını keşfet. Sen belki Habirsin, ama aynı zamanda bu
asırda ihtiyacın olan Ferd, Hayy, Kayyum, Adl, Hakem ve Kuddüs isimlerini asla öldürme, geliştir.
Sekine, ilham, feyiz inecek kalbine, bu ihsan da senden değildir.
12. Mutlak adalet bu dünyada yok, zira Hakem, Hakim, Adil, Kahhar, Cebbar, Gafur, Rahim olan Rabbin
gerçek adaleti büyük mahkemede tescil ettirecek, istemez misin bu dünya Allah düşmanlarının ahiret
senin olsun. O halde ne diye insanlardan adalet ister, isyan bayrağı açarsın? Adalet, eşitlik, hürriyetin
tek yolu Allah’a köle olmaktan geçer.
Sufi Terapi/Haftalık Kalbin Zümrüt Tepeleri Sayfa 15
Tefekkür
Herhangi bir mevzuda, geniş, derin ve sistemli düşünme mânâlarına gelen tefekkür; erbâbınca, kalbin çırası, rûhun
gıdası, bilginin rûhu ve İslâmî hayatın da kanı, canı ve ziyâsıdır. Tefekkür olmayınca kalb karanlıklaşır, ruh
hafakanlara girer ve İslâmî hayat da kadavralaşır.
Tefekkür, kalbde öyle bir nurdur ki, hayır ile şer, fayda ile zarar, güzel ile çirkin onunla görülür ve sezilir.. kâinat
onun sayesinde okunan bir kitap hâline gelir ve Kur'ân'ın âyetleri onunla kendilerine has ayrı bir derinliğe ulaşır.
Tefekkür, hâdiselerden ibret alma ve çeşit çeşit netice çıkarmanın çerağı, tecrübelerin altın anahtarı, hakikat
ağaçlarının fideliği, kalb nurunun da gözbebeğidir. Onun içindir ki, her güzel şeyde olduğu gibi tefekkürde de
zirveleri tutan Ufuk İnsan: "Tefekküre denk ibâdet yoktur; öyle ise gelin Cenâb-ı Hakk'ın nimet ve kudret eserlerini
tefekkür edin! Ama zinhâr Zât-ı Bârî'yi tefekküre kalkışmayın; zira O, insan düşüncesini aşan bir mevzudur."[1]
meâlindeki sözüyle, düşünebileceğimiz sahanın sınırlarını belirler ve bize, güç, imkân ve iktidarlarımızın hudutlarını
ihtâr eder.
Bu hususu hatırlatma sadedinde Minhâc sahibi ne hoş söyler:
‫َرط راهست‬
ِ ‫دَر آالء فِكر كَردن ش‬
ُ
‫حض گناهست‬
ِ ‫َولى دَر ذا‬
ِ ‫ت َحق َم‬
‫اطل‬
ِ ‫ب َُود دَر ذَا‬
ِ َ‫ت َحـق اَندِيشه ب‬
‫ُمحا ِل َم ِحض دان ت َحصي ِل َحاصل‬
"Nimetleri tefekkür etmek bu yolun şartıdır. Ne var ki, Cenâb-ı Hakk'ın Zât'ında tefekkür apaçık bir günahtır. Evet,
Allah hakkında düşünmek bir bâtıldır; O'nu hem bir muhâl hem de hâsılı tahsil bil..!"
Zâten Kur'ân-ı Kerîm de: " ‫ض‬
ِ ‫س َم َوا‬
َّ ‫ق ال‬
ِ ‫ت َواْأل َ ْر‬
ِ ‫ َويَت َ َف َّك ُرونَ فِي خ َْل‬Onlar göklerin ve yerin yaratılış ve şekillendiriliş
keyfiyetinde tefekkür ederler."[2] meâlindeki âyetleriyle, kâinat kitabını, bu kitabın yazılış keyfiyetini, harf ve
kelimelerinin hususiyetlerini, cümleleri arasındaki nizâm ve âhengi, hey'et-i umûmiyesindeki rasânet ve sağlamlığı
nazara vererek bize en yararlı düşünme yolunu salıklamıyor mu?
Evet, her düşünce, her tasavvur ve her davranışta Hakk'ın Kitabı'na yönelmek, onu anlamaya çalışmak, hayatı ondan
anladığımız şeylere göre tanzim etmek ve yaşamak; kâinat kitabındaki ilâhî sırları keşfedip ortaya koymak ve insana
her an ayrı bir imanî derinlik ve renkliliği duyurup tattıran bu yeni keşif ve tesbitlerle, imandan mârifete, mârifetten
muhabbete, muhabbetten, rûhânî hazlara uzayan bir ışıktan yolda bütün hayatı zevk hâline getirmek, sonra da âhiret
ve rıdvân-ı ilâhîye yürümek; işte insan-ı kâmil olmanın nurlu yolu..!
Tefekkür, araştırma sahası itibarıyla bütün ilimlere açıktır; ama, aklî ilimler, pozitif tesbitler, bu büyük netice için
sadece birer mukaddime, birer vâsıta ve birer yoldur. Bunların hemen hepsi de, gerçek muhtevâ ve yüzleriyle ilm-i
vâhid-i ilâhîye müteveccihtirler. Tabiî insan dimağı yanlış muâlecelerle inhirâfa uğratılmamışsa...
Evet, varlığı bir kitap gibi mütâlaa ve tefekkür ancak, bütün eşyâ ve eşyâya ait hususiyetlerin Allah tarafından
yaratılmış olduğunu kabul etmekle beklenen semereyi verir ve bereketli bir vâridat kaynağı hâline gelir ki, bu da her
şeyin her hâliyle, Allahü Teâlâ'ya istinadını yakînen idrâk eden mârifetullah, muhabbetullah ve zikrullah ile itminâna
ulaşmış kalbî ve rûhî hayat kahramanlarının şiârıdır.
Sufi Terapi/Haftalık Kalbin Zümrüt Tepeleri Okuma Sayfa 16
TEFEKKÜR
Mebde'de her şeyi Cenâb-ı Hakk'a istinad ettirme esasına göre sistemleştirilmeyen bir tefekkür, neden sonra Allah'a
yönelip ve neticede O'nda mütenâhî olmasına mukabil; tâ baştan halk ve emir, her şeyi O'na bağlama esasına göre
plânlanmış bir tefekkür ise, sonsuza kadar hep yeni yeni buudlarıyla sürer gider ve kat'iyen inkıtâa uğramaz. Yani
böyle bir tefekkür "Evvel" ve "Zâhir" isimleriyle Allah'tan başlayıp sonra yine "Âhir" ve "Bâtın" isimleriyle Allah'a
müteveccih olacağından mütenâhî değil, lâtenâhîdir. İşte böyle, tâ işin başlangıcında hedefi belirlenmiş bir tefekküre
teşvik, aynı zamanda varlığın şekil ve tecelli yollarını tesbite çalışan tabiî ilimlerin usûl ve sistemlerini öğrenip
kullanmaya da bir irşattır.
Evet, gökler ve yer bütün eczâ ve mürekkebâtıyla, Allah'ın mülkü olduğundan varlık kitabında mütâlaa edilen her
hâdise, her şe'n ve her nizâm, Yüce Yaratıcı'nın şerîat-ı fıtriyedeki ahkâm ve tasarruf keyfiyetlerini de okumak
demektir. Bu kitabı hakkıyla okuyabilen ve okuduğu şeylere göre hayatını düzenleyen birinin yolu herhalde hidâyet
ve takvâ yolu, varacağı yer cennet, içtiği de kevser olacaktır. Evet, dünyada çeşit çeşit nimet ve rengârenk
güzelliklerin gerçek sahibi olan Allah'tan gaflet ve hep İblis'in rehberliğiyle nankörlük vâdilerinde dolaşan felâket ve
hüsran ashâbına karşılık, o, her şeyin gerçek sahibi Mün'im-i Hakîki'yi tanıyıp, O'na iman ve imandaki şuur ile
inkıyad ederek, melâike, enbiyâ ve sıddîkînin öncülüğünde, hep şükür-nimet, nimet-şükür daireleri içinde dolaşır ve
dökülen dökülene yığınların mahvoldukları aynı vâdilerde Yüce Yaratıcı'nın lütuflarına mazhariyetin hakkını verir ve
ömrünü bir tefekkür üveyki gibi geçirir. Şayet bir tümseğe ayağı takılsa, fikir dünyasını zikirle buudlaştırır; tedbirden
teslime, temkinden tefvîze geçer, âlemin mesâfelere esir düştüğü yerlerde o, göklerde tayerân ederek gider hedefine
ulaşır...
َ‫صين‬
ِ ‫موا‬
َّ ‫ق ال‬
ِ ‫ت َواْأل َ ْر‬
ِ َ‫سيِِّ ِد ْال ُمتَفَ ِ ِّك ِرينَ َو َعلَى آ ِل ِه ْال ُم ْخل‬
َ ‫س ِلِّ ْم َعلَى‬
َ ‫ص ِِّل َو‬
َ ‫ض َو‬
ِ ‫اَللَّ ُه َّم اجْ عَ ْلنَا ِمنَ الَّذِينَ يَذْ ُك ُرونَكَ قِيَا ًما َوقُعُودًا َو َعلَى ُجنُوبِ ِه ْم َويَت َ َف َّك ُرونَ فِي خ َْل‬
َ ‫س‬
Sızıntı, Ağustos 1992, Cilt 14, Sayı 163
Fethullah Gülen
[1] el-Beyhakî, Şuabü'l-îmân 1/136; Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ 6/67; el-Aclûnî, Keşfü'l-hafâ 1/370-371
[2] Âl-i İmran sûresi, 3/191. Ayrıca bkz. Ra'd sûresi, 13/3; Nahl sûresi, 16/1-18, 65-72; Rûm sûresi, 30/19-27; Câsiye
sûresi, 45/12-13 vd Bu Sayfayı Sitenizde İktibas Edin
Sufi Terapi/Haftalık Ev Ödevi Sayfa 17
BU HAFTANIN OKUMA ÖDEVLERİ ŞUNLAR:
RECA NEDİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1908-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-reca.html
FİRAR NE DEMEKTİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1857-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-firar-ve-itisam.html
SUFİ NEDEN HÜZÜN DUYAR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1873-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-huzun.html,
VERA NE ANLAMA GELİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1958-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-vera.html,
FAKR U GINA SUFİYE NEDEN LAZIMDIR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1852-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-fakr-u-gina.html,
ÇİLE NASIL ÇEKİLİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-2/1844-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-cile.html,
DERVİŞ KİMDİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-2/1847-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-dervis.html
TEVBE, İNABE VE EVBE ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?
http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1943-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-tevbe-inabe-ve-evbe.html
Sufi Terapi/Haftalık Şiir veya Günlük
Sayfa 18
Son ev ödevi Kalbin Zümrüt Tepeleri’nden bu 8 Sufi konsepti okuduktan sonra şiir yazma veya günlük tutmadır. Bir
not defteri alınız, bilgisayara değil, elyazınızla yazarak günlük tutmaya başlayınız.. Eğer şiir yazamıyorsanız bunu
yapabilirsiniz.. Öğrendiklerinizi şiir ve günlüğe dökmeye çalışınız ve yazarak zihne, kalbe, ruha kazıyınız.
ÖRNEK BİR ŞİİRİM. ÜSTAD SAİD NURSİ’NİN SİNEK RİSALESİNE YAZILMIŞTIR: RÜYETİ MAHLASIM.
Sufi Terapi/ Risale-i Nur Ufku Sayfa 24
Risale-i Nur Terapi : Şefkat ve Tefekkür Yolu
İstibdat ve kaos dönemlerinde üstad Said Nursi’nin acz, fakr, tefekkür ve
şefkat yolu daha fazla önem kazanır. Hz. İsa’da kurulu düzene karşı
çıkarken şefkat dedi ve kalbe yöneldi. Sinangog ve Havralarda’daki
yobazlığı, Roma’nın zulmünü insanlarla gönül, kalp yolu bularak aştı.
Mevlana Rumi, bir şefkat ve reca kahramanıdır. Vahşi işgalci Moğolları
iki nesil içinde şefkatli sinesinde eriterek müslüman olamalarına vesile
oldu. Rahman, Rahim ve Hakim isimleri üstad Nursi’nin galibi
esmasıydı. Cmhuriyet’şn en karanlık, en ağır baskı ve zulüm şartlarında dahi direndi ve şahs -ı manevinin
temelini atmayı başardı. Benzer esmalar Fethullah Gülen Hocaefendi de bulunur, Gülen özellikle şefkatı,
merhameti, af ediciliği hoşgörü ve barış mesajları ile önplana çıkardı. Herkese kalbinde bir sandalye yer
ayırdı. Gülen, bizim yolumuz şevk yolu diyerek dört temel özelliğe beşinciyi ekledi.
Üstad Nursi, aslında dini ve kurtuluş yolunu bu ahir zamanda oldukca şu sözleriyle kolaylaştırdı: Şu kısa
tarîkın evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil -i erkân ile
kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır. Nursi’nin acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkını şöyle
anlatıyor:
Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat tarîkatlerin
bâzısı bâzısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kâsır fehmimle
Kur’ân’dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkıdır.
Evet, acz dahi, aşk gibi, belki daha eslem bir tarîktir ki, ubûdiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi
Rahmân ismine îsâl eder. Hem şefkat dahi, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki, Rahîm
ismine îsâl eder. Hem tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm
ismine îsâl eder. Şu tarîk, hafî tarîkler misillü, “letâif-i aşere” gibi on hatve değil; ve tarîk-ı cehriye gibi
“nüfûs-u seb’a,” yedi mertebeye atılan adımlar değil; belki Dört Hatveden ibârettir. Tarîkatten ziyâde
hakikattir, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın; acz ve fakr ve kusurunu Cenâb -ı Hakk’a karşı görmek demektir.
Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.
Birinci hatvede “Felâ tüzekkû enfüseküm” [Nefislerinizi temize çıkarmayın. (Necm Sûresi: 32.)] âyeti işaret
ediyor.
İkinci hatveye “Velâ tekûnû kellezîne nesullâhe fe ensâhüm enfüseküm” [Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki,
Allah da onlara kendi âkıbetlerini unutturmuştur. (Haşir Sûresi: 19.)] âyeti işaret ediyor.
Üçüncü hatveye “Mâ esâbeke min hasenetin fe minellahi ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike” [Sana
her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir. (Nisâ Sûresi:
79.)”] âyeti işaret ediyor.
Dördüncü hatveye “Külli şey’in hâlikun illâ vechehu” [Her şey helâk olup gidicidir; O’na bakan yüzü
müstesnâ. (Kasas Sûresi: 88.)] âyeti işaret ediyor.
“Kad eflaha men zekkâkâ” [Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Sûresi: 9.)] sırrıyla şudur
ki: Kemâlini kemâlsizlikte, kudretini aczde, gınâsını fakrda bilmektir.
Dördüncü Hatvede, “Külli şey’in hâlikun illâ vechehu” dersini verdiği gibi; nefis, kendini serbest ve müstakil
ve bizzat mevcud bilir. Ondan bir nevi rubûbiyet dâvâ eder. Ma’buduna karşı adâvetkârâne bir isyanı taşır.
İşte gelecek şu hakikati derk etmekle ondan kurtulur.
Sözler, Yirmi Altıncı Söz, Zeyl
Sufi Terapi/ Sufi Telkini
Sayfa 20
Şems-i Tebrizi
Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar
zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya
yaşat ya da öldür; ama asla yaralı
bırakma.
Ey İnsan kaf dağı kadar yüksekte olsanda,
kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma ...herşeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.
Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yârimden de...
Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kapımıza değil ; Kalbimize vuran buyursun !
Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi
yürekli olana yakışır.
Otunu, suyunu bilmediğin gönüllerde koyun gütme! Yoksa, 'kaçırcağın keçilere' çobanlık yapamazsın ...!
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve
esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.
Diyorlarki Dost acı söyler? Acıyı söyleyene Dost denilmez ki.!Seni sevmeyen acı söyler Dostun sana
söyleyeceği acı dahi olsa senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler.
İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden...
İnsanoğlunun edepten nasîbi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir...
Yaşarken anlayamadıkları değerleri, öldükten sonra anlamanın kimseye faydası yok. Sevdiğinizi
dirileştirmenin yolu, hayatın tazeliğinde itiraf ve ifade etmektir.
Sözler hakikat değildir ağızdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır.
Sen ol da; ister yâr' ol, ister 'yara'; lütfun da başım üstüne, kahrın da.
Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım.
Kalakalmışım. Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle,
geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.
Sanmayasın ki; aşk akıl işidir. Gül ki her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder. Kimini de dikeniyle
irşad eder. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın
ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye
bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve
bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
Kalp ruha der ki :Ben severim, aşık olurum;ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir : Sen
yeterki sev.
Hayatta her şey olabilirsin; Fakat mühim olan hayatın içinde "İNSAN" olabilmektir.
Sufi Terapi/ Haset
Sayfa 21
Devleti ve bireyi yıkan Haset
Çeşitli hikmetlere binaen haset insanların genlerinde var edilmiştir.
Haset bir başkasını çekememe, onu kıskanma demektir. Her hangi bir
insanın şerefini, başarısını, sağlık ve sıhhatini, rahat ve huzurunu,
zenginliğini, makam ve statüsünü, eda endam güzellik ve
yakışıklılığını, bilgi ve zekasını, mutluluk ve afiyetini çekememek,
kıskanmak, en azından gıpta etmektir.
Haset edilen kişideki güzel vasıf ve özellikler, aslında o kişinin
kendisine ait değildir ki kıskanılsın. Her türlü güzellik O’na aittir ve
O’nun tarafından verilmiştir. Başka bir kişiye O’nun tarafından verilen
bu nimetler karşısında duyulan hazımsızlık hissidir haset. Haset eden
kişi aslında bu özellik ve vasıfların kendisinde olmasını istemektedir.
Hasid (haset eden) güzellikler ve iyilikler başkasında bulununca iç
huzursuzluk ve rahatsızlık duyar. Haset eden kişi başkalarında olan
özelliklerden rahatsızdır. Bir başkasının başarısı onu rahatsız eder.
Düşman yerine koyduğu kişiye verilen nimetlerden dolayı üzülür.
Neden onda var da bende yok der. Aslında temeldeki rahatsızlık ego rahatsızlığıdır. Her şeyi yüksek egosuyla
sahiplenen hasid insan güzelliklerin nereden geldiğinin farkında değildir aslında. Nimetin geldiği asıl kaynağı
bilemediğinden az şükür etmektedir. Kendisindeki güzelliklerin şükrünü tam olarak yerine getiren bir kişi
kıskanmaz. Neden kıskansın ki her şeyi dağıtan O’dur. “O adildir. Vardır bir bildiği” der ve kendisine düşene,
nasibine razı olur, şükreder. Şükürsüz insan kendindeki iyi özellikleri görmez, başkasındakine bakar.
Haset eden kişi kıskandığı kişinin başına gelen sıkıntılara sevinir. Haset eden kişi egoizminin ve kibrinin
altında ezilir. Hayır işlerinde bile hayır sahibini kıskanır. Vereni kıskanır, alanı kıskanır. Kendisinde de vardır
ama vermez. Hem vermez hem de vereni kıskanır. Bu mefistonun oyunu değil de nedir? İyilik ve hayırları bile
kıskanan hasetçinin durumu aslında ciddi bir hastalığın belirtisi değil de nedir? Böyle bir kişiye deli de
denebilir. Haset edenler de derecesine göre bu delilikten pay alırlar.
Hasetçinin hayalleri, düşünceleri kirlidir. Düşünce ve hedefleri seviyesizdir, fikirleri bulanık, sisli ve
dumanlıdır. Doğruyu göremez, doğru düşünemez, doğru değerlendiremez. İyiliklere kötülük der. Kendine ait
değilse güzellikleri çirkin görür. Kendisine nispet edilmeyen en önemli insani değerlerin gerçekleştirilmesine
karşı dahi savaş ilan eder. Dahası, gücünü, kendi değerlerini yükseltmeye sarfedeceğine, başkalarının
başarılarını karalama, küçük gösterme ve tahrip etme yönünde kullanır. Böyle davranır ve çok defa
hasımlarını yakmak için tutuşturduğu ateşte içten içe cayır cayır yanar. Yine de çekememezlikten bıkmaz
usanmaz. Kötülük ateşlerini körükler durur. Karşı tarafı küçük düşüreyim diye çırpınır durur. Ama küçük
düşen yine kendisi olur. Böylece aslında kendine zarar verir. Kazanacakken kaybeder. Fırsatları kaçırır.
Başkalarına zindan projeleri hazırlarken, koskoca dünyayı kendine zindan eder. Yaşamın güzellik ışıklarını
karanlığa mahkum eder. Ve kıskançlığın piri mefistoyu sevindirir.
Aslında her ne şekilde olursa olsun hasetin –nazar dışında– kıskanılan kimseye hiçbir zararı yoktur, olamaz
da. Şayet bir zarar söz konusu ise, o da hasetçinin kendisinedir. Çünkü kıskançlık, kıskanılandan daha çok
kıskananın işini bitirir. Evet böyle biri her zaman rahatsızlık içindedir. Çekemediği kimselerde gördüğü
güzelliklerden, global kaderin ona verdiği nimetlerden rahatsız olur. Oturur kalkar hasım kabul ettiği şahıstaki
üstün gördüğü özellikler karşısında kinle, nefretle homurdanır durur. Hatta O’nun ona verdiklerini içten içe
sorgular. Duaya inanıyorsa, kıskandığı kimseye beddua bile eder. Hatta onun için büyüye başvurur. Böylece
kendi hayatını çekilmez bir azaba çevirir.
Böyle bir hasid, O’nun takdirine rıza göstermemektedir. Haset eden kaderi planların kendi heva ve hevesi
istikametinde olmasını ve gelişmesini istemektedir. Bu bir hezeyandır. Böyle biri açık kapalı her zaman
kaderi tenkit eder. O’nun eylemlerini ve isteklerini sorgular. Bu da haddini aşmadır. Hikmet bilmezliktir.
Parmak ucunu görememektir.
Sufi Terapi/ Kıskançlık
Sayfa 22
Kıskançlık hafakanları ile kendi yaşamını mahveder. Kendi eliyle gider; kendini sıkan, boğan, öldüren bir
darlığın içine hapseder. Yalnız kendini değil çevresini de rahatsız eder. Dedikodu eder, laf taşır, insanları
birbirine sokar. Hem rahatsız eder, hem rahatsızlığa maruz kalır. Böyle bir darlık içinde geçirdiği her dakika,
her saat, patlamaya hazır bir bomba görüntüsü sergiler ve bu haliyle en yakınlarını dahi huzursuz eder. Tabii
ki bu iç sıkıntılarının ardından nevrotik hastalıklar gelir. Burada asıl tedavi edilmesi geren kaygı, depresyon
değil, haset duygusudur. Sınıflandırmalar:
Kontrol Altına Alınmayan Haset Duygusunun Aşamaları:
Değişik rekabet hisleriyle dışa vuran kıskançlık duygu, düşünce ve davranışları;
Hazımsızlığa hazımsızlıkla karşılık verme şeklinde ortaya çıkan çekememezlik;
Gidip sanrı ve hezeyana dönüşen, sonra da adeta bir tufan halini alan daha şiddetli haset hissi…
Bir insanda haset hastalığı varsa, onun için bir sürü çekememezlik nedeni hazır demektir. Çok basit bir
düşünce değişikliği ile çözülebilecek çekememezlik, hazımsızlık nedeni olabilir:
Bazıları için aynı kulvarda koşma kıskanma nedenidir: Böyle bir kişi şöyle der. “O kim ki benimle aynı
kulvarda koşabiliyor. Ben farklıyım. Özellikliyim” gibi;
Bazılarınca karşı taraf kadar başarılı olamama veya beklediği ölçüde başarılarının karşılığını görememe;
Kimilerince de bencillik ve kibir tepelerinden baktığında hep hasmına göre kendine biçtiği seviyenin
gerisinde kaldığını düşünme ya da kalma.
Hastalığın Gidişi:
Bir çok problem ve hastalık insanın duygu, düşünce ve davranışlarıyla nefsin olumsuz arzu ve isteklerine
cevap vermesiyle oluşur. Nefsi arzu ve isteklerinin peşinden koşarken bir yandan da mefisto kulağına fısıldar
durur. Küçükken kardeş kıskançlığı, okulda arkadaş kıskançlığı, evlilikte elti, gelin, kaynana, eş kıskançlığı
ve iş arkadaşının, eşin, dostun, yoldaşın, akrabanın kıskançlığıyla yaşam devam eder gider. Yaşamda kimi
zaman kıskanan, kimi zaman kıskanılan oluruz. Hangisi olursak olalım kıskançlık sıkıntılara sebep olur.
Problemler büyür ve çeşitli hastalıklar böyle meydana gelir. Asıl sebep hasettir. Ve depresyon, kaygı veya
nevrotik bozukluk tedavi edilse bile asıl tedavi edilmesi gereken kıskançlık, haset duygusudur. Temeldeki
patoloji tedavi edilmezse nevrotik bozukluk tedavi edilse bile sorun tekrarlayacaktır.
Eğer hasedin önü alınmaz, tedavi edilmez ve yaşam kıskançlıkla sürüp giderse, zamanla kıskanılan kimselere
karşı olan bu çekememezlik hissi büyür, genişler düşünce ve hissiyatı tamamen kuşatır. Zamanla hasid bütün
iyiliklere, güzelliklere sövüp sayan bir saldırgan haline gelir. Öyle ki, artık böyle birinin bütün sözleri döner
dolaşır, hep gelir düşman konumundaki kişilere takılır. Kıskançlık pençesinde kıvranıp duran şanssız hasid
bütün olumsuzlukları gider kıskanılan kişiye dayandırır. Ne yapar?
Bazen hasmını hafife alır, küçültür, aşağılar, küçümser,
Bazen onun hakkında gıybetlere girer,
Bazen de iftiralar ile karalayarak hep ona karşı
düşmanlık duygularıyla oturur kalkar.
Tedavi:
İyi terbiye, tedavi edilmezse haset insanı yer bitirir.
İnsan kendi kendini rehabilitelerle, Allah’ın huzuruna
günde birkaç kere çıkarak, boşlukları doluya çevirerek
bu ciddi kayış rampasından kurtulabilir.
Her insanda potansiyel kıskançlık duygusu mevcuttur.
Bu olumsuz duygu değişik terbiye yöntemleriyle
kontrol altına alınmalıdır. Evet olumsuz duygular, sivri ve rahatsız edici kişilik özellikleri, kötü alışkanlıklar
terapi ile tedavi edilebilir. İnsanları his, şuur ve şuuraltı dünyalarıyla iyi okuyup iyi değerlendirebilen iç
derinlikli psikolog, psikiyatrist, rehber ve insan sarrafı terbiyeciler aracılığıyla, kişinin olumsuz yönlerinin
zararlı bir şekilde ortaya çıkmasına fırsat verilmeyebilir. Bu tür kötü hisler önceden sezilerek, hoşgörüye ya
da başkalarına ait meziyetlere dayanılabilmeye, tahammül edilebilmeye hatta onların güzel özellikleriyle
övünmeye çevrilebilir. Böylece tüm kötü his, duygu, düşünce ve davranışlar düzeltilebilir. Kişiye kendi
kabiliyet ve özellikleri ile yapabilecekleri gösterilebilir. Böylece kıskançlığın derecesi azaltılabilir. Bu şekilde
hasetçinin kendini harap etmesi kısmen de olsa önlenebilir. Kıskançlık mefistonun dolaplarından bir dolaptır.
Sufi Terapi/ Haset Tedavisi
Sayfa 23
Haset, bir kötülük saplantısıdır. Bir yıkma ve yok etme hissidir. Akli ve mantıki yollarla bunun kıskanç
kimseye hiçbir şey kazandırmadığının anlatılması yararlı olur. Hemen tesir etmese de zamanla bir şey ifade
edeceği, hiç olmazsa bu duygunun frenlenmesini sağlayacağı söylenebilir. Ayrıca, kıskanç kimsede
başkalarına yararlı olma hissinin uyarılması, yaşama duygusu yerine yaşatma duygusunun geliştirilmesi
faydalı olabilir. Ve tabii her şeyden evvel yaşamı ve amacını Allah’ın hoşnutluğuna bağlı götürme hedef
olmalıdır. Rehabilitasyonda O’nu hoşnut etme gayreti içerisinde olma hissi uyandırılmalıdır. İnsan nefsin ve
bedenin kölesi olmaktan kurtarılmalıdır.
Haset, insanın bir kısım iç zaaflarının belli şahıslarda haset dürtülerine dönüşmesidir. Aslında hasetçi kendini
yetersizliğinin farkındadır. Çünkü asıl güç sahibini iyi tanımamaktadır. İnsanlarda var olan mal, mülk, çoluk,
çocuk, çevre, dost, tip gibi gölge özelliklerin O’ndan geldiğini fark edememekte ve karşısındakine
vermektedir. Kıskandığı özellikler kendinde olmadığından dolayı yetersizlik duygularına ve aşağılık
kompleksine kapılmaktadır. Oysa bilse ki her şey O’ndandır. Güzellikler sadece O’na aittir ve O’ndan gelir.
Güzel özellikler kıskandığı şahsa ait değildir. Bir nevi kıskanmak O’na isyan etmek demektir. Kıskanmak
O’nun verdiğini yetersiz bulmak demektir. Hasid, güzellikleri kıskandığı kişiye verir. Gölgelerin gerçek
sahibini görmez. Kıskandığın kişideki özellikleri Asıl Sahibine değil de aciz insanoğluna verilirse ondaki
yetersizlikler, eksiklikler, acizlikler hasidi kıskanılan kişiyi yenme, yok etme ve yıkma yoluna götürebilir.
Böylece kendi üstünlüğünü sağlamaya çalışır. Hem karşındakine zulmetmiş olur, hem haksızlık yapmış olur.
Paçayı nefsine kaptırmış bir hasetçinin içi temiz duygulardan uzak kalır. Kötülükler içini sarmıştır. Böyle bir
kişide tedavisinde izlenecek rota şöyledir:
İçindeki bencillik hissi yok edilmelidir. Egosu küçültülmeli, diğergamlık hissi artırılmalıdır. Başkaları için
de sevinmesi öğretilmelidir. Kendini yermesi öğretilmelidir. İnsan hatalarını görebilmeli; iyi yönlerini
kötü yönlerini masaya yatırıp değerlendirmeli; hatalarını görmesi sağlanmalıdır. Var olanla, kendisine
verilmiş güzelliklerle kanat etme duygusu uyandırılmalıdır.
Nimetlere şükür etmesi öğretilmelidir. Yoksa hayattan hiç zevk alamaz tüm dünyayı ele geçirse de. İki
krala bir dünya yetmezken, iki dervişe bir kilim yetermiş.
Hasetçinin kibir duygusu, görünme zaafı, alkışlanma arzusu ile savaşılmalıdır. Bu zaaflar hastanın içinden
atılmalıdır.
Haset duygusu varken hakikî insan olmak hayaldir. Yaşamdan zevk alması da mümkün değildir. Hasetçi bu
duygusunu yenmediği müddetçe iyileşmez bir hastalığın pençesindedir. Düzelmedikçe bu haliyle bir şey
dinleyip bir şey anlaması da mümkün değildir.
Diğer hastalıklar gibi haset rahatsızlığının da erken teşhisi çok önemlidir. Eğer rahatsızlık dışa vurmadan
sezilir; kıskanılan kimse veya bir başkası tarafından kıskanç adam değişik rehabilitelerle kalbi ve ruhi hayata
yönlendirilebilirse, bu öldürücü duygu belli ölçüde de olsa baskı altına alınmış olur.
İnsan iç dünyasını sürekli ölçmeli haset ve kıskanma duygusundan uzak durmalıdır. Hasetle iyilik bir kalbde
beraber bulunmaz. Ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi haset de iyilikleri öyle yer bitirir. Hasede girmedikleri
sürece insanlar hep güzellikle oturur kalkarlar. İnsanlar hakkında iyi düşünmeli, kötü zandan uzak
durulmalıdır. Haset çok tehlikelidir. Dedikodu ile ömür ve güzel işler tüketilmemelidir. Başkalarının
kusurlarının takipçisi olunmamalıdır. İnsanlar birbirine karşı çekememezlik ve kıskançlığa girmemelidir.
İnsanlara kin ve nefret güdülmemelidir. Yoksa sadece kendimize yazık etmiş oluruz.
Kıskanılan Kişi Neler Yapabilir?
Bu arada haset edilen kimselerin de yapabileceği şeyler vardır. Birisinin kendisini kıskandığını fark edenler
şöyle davranabilir:
Sahip oldukları nimetleri paylaşma ve herkesi faydalandırma;
Kıskanma ve çekememe konumunda bulunan kimseleri görme, gözetme ve gönüllerine girme;
Hazımsız olduklarına olasılık verdikleri kimseler hakkındaki iyi düşünce ve fikirler onlara ulaştırılma;
Ellerinden geldiğince en güzel işlerde bile başkalarını rahatsız edecek şekilde önde görülmemeye çalışma;
O’ndan gelen güzellikleri herkesin görüp bileceği tarzda kullanarak iştahları kabartmama;
Gıpta damarlarını uyandırmaktan bile kaçınma.
Yarışma ile gıpta karıştırılmamalıdır. İyi işlerde yarışmak; gıpta etmek ve “Bak o ne güzel işler yapıyor. Ama
ben de yaparım inşaallah” demekte zarar yoktur. Güzellikleri yaşama ve yaşatmada, O’nun istediği gibi hakiki
insan olma yolunda yarışmada mahsur yoktur. Gene de bize düşen karşımızdakinin gıpta damarını
uyandırmamaktır.

Benzer belgeler

sufiterapinewsletter4Türkçe

sufiterapinewsletter4Türkçe “Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi. Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç eğilimdir. “Trans-Vicdan”l...

Detaylı

sufiterapinewsletter2Türkçe

sufiterapinewsletter2Türkçe Vicdanı’ bilim dünyasına sundum. Genel olarak bu varoluscu teoriler içinde yerini aldı. Autoetnografi metoduyla yapıtığım ‘qualitative’ araştırmanın en orjinal ve ilginç tarafı, Sufizmde kullanılan...

Detaylı

sufiterapinewsletter7Türkçe

sufiterapinewsletter7Türkçe Sufi Terapi'nin Fethullah Gülen Hocaefendi'den Sosyal Bilimlere ve Psikoterapiye kazandırdığı yeni tanımlama “Vecd-ihlası Vicdanı” terminolojisi vicdanın temiz hali olarak bilimsel kayıtlara Kanada...

Detaylı

sufiterapinewsletter1Türkçe

sufiterapinewsletter1Türkçe “Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi. Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç eğilimdir. “Trans-Vicdan”l...

Detaylı