İndir - Ayrıntı Dergisi

Transkript

İndir - Ayrıntı Dergisi
Prof. Dr. Duran Canatan
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları /Kan Hastalıklar/ Genetik
Hastalıkları Uzmanı
Arapsuyu Mh.600 Sk.39/1-2 Konyaaltı Antalya
Tel:0242.2488840 Mail: [email protected]
ÖZET: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları- Kan Hastalıkları- Genetik
Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Duran Canatan: “Kapari kan şekerini
düzenler. Şeker hastalığı tedavi edilmezse sonuç damar sertliği, kalp
yetmezliği, göğüs anjini, görme zayıflığı, katarakt, karaciğer
hastalıkları, siroz olabilir.
Kaparinin antialerjik ve antihistaminik etkileri vardır.
Kaparinin antioksidan etkileri de bulunmaktadır. Yapılan
çalışmalardan anlaşılmaktadır ki, kapari çayı ve ürünleri her gün
tüketilerek vücudun antioksidan gereksinimini karşılanmaktadır.
Ayrıca, ağrı kesici ve ateş düşürücü özellikleri çeşitli çalışmalarda
kanıtlanmıştır.
Çocuklarda kanser kemoterapisi ve kaparinin karaciğer koruyucu etkisi bulunur. Şeker hastaları hekimlerinin önerdikleri medikal
tedavilerine, beslenme ve yaşam tarzlarına ek olarak düzenli kapari
çayı tükettiklerin de kan şekerinin kontrol altına alınması daha kolay
olmaktadır. Kapari her türlü enfeksiyonlarda yararlı özelliktedir.
Kadınların menopoz dönemini rahat geçirmeleri için Kapari
ovata bitkisinden yararlanılması gerektiği, bitkinin menopoz
dönemindeki sıkıntıları en aza indirdiği ve antioksidan düzeyini
değiştirdiği deneysel olarak gözlemlendi.
Yapılan çalışmalardan anlaşılmaktadır ki, kapari çayı ve
ürünleri her gün tüketildiğinde, vücudun kan yağlarını düşürdüğü
gösterilmiştir.”
ANAHTAR KELİMELER: Prof. Dr. Duran Canatan, kapari,
antialerjik, rinit, spinoza, aterosklerozis, hepatit, menopoz, sarılık,
kanser, kemoterapi, alerji, stres, glutatyon.
ABSTRACT: The expert of Blood and Genetic Diseases and
Children Health Prof. Dr. Duran Canatan reports: ‘Caper regulates
the blood sugar. If not treated diabetes are prone to atherosclerosis,
cardiac failure, pulmonary quinsy, sight defects, cataract, liver
diseases and cirrhosis.
Caper has antiallergenic and antihistaminic effects. It also has
antioxidant effect. Research showed that if it is consumed everyday
Caper tea and products supply the antioxidant need of the body. Its
pain killer and antipyretic effects are also proved by the research.
Caper protects the liver and helps the cancer chemotherapy at
child patients. If diabetics regularly use Caper tea in addition to the
lifestyles and treatment method advised by their doctors, controlling
the blood glucose could be easier.
In the experiments it is observed that Caper should be referred to
comfort the menopause period, it reduces the pains and regulates the
antioxidant level.
Research showed that if it is consumed everyday Caper tea and
products decrease the fat in blood.’
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60
KAPARİ İLE YAPILMIŞ
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR
KAPARİNİN ALERJİEYE YARARI
KAPARİNİN ANTİALERJİK VE
ANTİHİSTAMİNİK ETKİLERİ
Alerjinin tanımı: kişilerin aslında
zararlı olmadıkları halde bazı
maddelere karşı aşırı reaksiyon
göstermesidir. Normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi bazı
insanlarda zararlı olmayan birtakım
maddelere de aşırı yanıt verir. Bu
reaksiyonlara aşırı duyarlılık ya da
alerji adı verilir.
Alerjen tanımı: Alerjik reaksiyona yol açan antijene de alerjen adı
verilir. Bu maddeler solunum yolu ile
alınabildiği gibi, ciltten temas ya da
yiyecek şeklinde ağızdan da alınabilir.
Bu maddeler alerjik reaksiyon
gelişebilmesi için vücuda daha
önceden girmiş olmaları gerekir. Yani
vücudun bağışıklık sisteminin bu
maddeyle daha önce karşılaşması ve
bunlara duyarlı hale gelmesi gerekir.
Daha sonraki karşılaşmalarda çok hızlı
bir şekilde reaksiyonlar gelişir. Reaksiyon gelişiminden de vücuttaki mast
hücrelerinin alerjenler aracılığı ile
parçalanması ve içinden "histamin"
denilen maddenin çıkması sorumludur. Aşağıda özellikle solunum yolu
ile alınan ve en sık karşılaşılan alerjenler verilmiştir.
Belirtileri: Alerji belirtileri
kaşıntı, kurdeşen ya da astım, alerjik
rinit ( saman nezlesi) belirtileri,
hapşırma, burun akıntısı, burun ve
genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve
geniz akıntısı olarak görülebilir. Kişi,
eğer bazı maddelerle temasından
dolayı alerji oluyorsa, o maddenin
uzaklaştırılması
ile
sorun
çözümlenmiş olur.
İmmün (bağışıklık) sistem: yabancı
maddelerle karşılaştığında onları tanımayı ve
belleğine almayı öğrenir.
Ardından yabancı maddelere (antijenlere )
karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama
özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış
yanıt başlar. Bu nedenle örneğin, saman nezlesi
olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca
immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen
reaksiyon gösterir.
Alerji tedavisi: Alerjiyi tedavi etmenin en
etkili yolu tepkimeye neden olan alerjik
maddeler
ile
temastan
olabildiğince
kaçınmaktır. Burun akıntısı, ağız kaşıntısı ve
aksırma gibi alerjilerin yaygın semptomlarını
tedavi etmede kullanılabilecek birçok ilaç vardır.
Belirtilere göre tedaviye, lokal antihistaminiklerden sistemik antihistaminiklere ve
steroidlere kadar tedavi yöntemleri vardır. Bazı
bitkiler ile çalışmalar yapılmıştır.
Kapari ve alerji: Kapari spinozanın
anti-allerjik özelliği yeni yayınlar arasında
bulunmaktadır. Yine yapılan başka bir
çalışmada Kapari zeylenicanın bağışıklama
sistemini kuvvetlendirdiği gösterilmiştir.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içiniz.
Diğer kapari ürünleri de yemeklerle
beraber günlük tüketilebilinir.
Kaynaklar:
1. Trombetta D, Occhiuto F, Perri D, Puglia
C, Santagati NA, De Pasquale A, Saija A, Bonina
F. Antiallergic and antihistaminic effect of two
extracts of Capparis spinosa L. flowering buds.
Phytother Res. 2005 Jan;19(1):29-33
2. Ghule BV, Murugananthan G, Nakhat
PD, Yeole PG. Immunostimulant effects of
Capparis zeylanica Linn. leaves. J Ethnopharmacol. 2006 Nov 24;108(2):311-5
EN ÖNEMLİ ANTİOKSİDAN
OLARAK KAPARİ
KAPARİNİN ANTİOKSİDAN
ETKİLERİ
Antioksidan
nedir:
oksitlenmeyi
yavaşlatan madde demektir. Canlılarda, oksijen
kullanımı esnasında meydana gelen atık
maddelere serbest radikal denir, oksitlenme
serbest radikallerden kaynaklanır. Yüksek
derecede reaktif olan serbest radikaller farklı
moleküller ile kolayca reaksiyona girebilir ve
böylece hücrelere, canlıya zarar verebilir.
Antioksidanlar serbest radikallerle reaksiyona
girerek hücrelere zarar vermelerini önler.
Antioksidan
maddeler:
Antioksidan
özelliği keşfedilen birçok farklı madde vardır. Bu
maddelerin bir kısmını günlük besinler ile alır
iken, bir kısmını vücut kendisi, serbest
radikallere karşı bir savunma sistemi olarak
üretir.
Vücudun serbest radikallere karşı
savunma olarak ürettiği antioksidanlar; katalaz,
glutatyon peroksidaz, ve SOD gibi enzimlerdir.
Başlıca antioksidanlar: Alfa tokoferol ( E
Vitamini), Askorbik Asit (C Vitamini ), Betakaroten , Flavonoidler, Koenzim Q ve Likopen
lerdir.
Antioksidanların başlıca yararları: Oksitlenmeye veya paslanmaya yol açan serbest
radikaller bir çok hastalıklara yol açtığı gibi ileri
yaşlarda ortaya çıkması beklenen bazı
hastalıkların da daha erken yaşlarda ortaya
çıkmasına sebep olur.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 61
Bu bağlamda, antioksidanların başlıca
yararları:
1. Yaşlanma sürecini geciktirir.
2. Vücut yağ profilini düşürür,
3. Aterosklerozis riskini azaltır.
4. Kalp ve damar hastalıklarına karşı korur,
5. Kronik akciğer hastalıklarına karşı korur,
6. Vücuda alınan kanserojenlerin zararlı
etkilerini azaltır,
7. Pek çok çeşit kanser riskini azaltır.
8. Tümörlerin büyümesini durdurmaya
yardım eder.
Yapılan
çalışmalarda
Kaparinin
tomurcuklarında lipid, alkaloid, glukokaperin
gibi glukozinolatlar ve antioksidan özelliği
bulunan flavonoid ve diğer polifenoller gibi
birçok antioksidan madde bulunduğu
yayınlanmıştır.
Kapari ekstrelerinin hidrojen donörü
olarak görev yaptığı, lipid radikallerle reaksiyon
vererek antioksidan özellik gösterdiği
kanıtlanmıştır.
Ayrıca metanolik ekstrelerin demir
oto-oksidasyonunu artırarak ferröz demiri ferrik
hale dönüştürerek hidroksil radikal oluşumunu
inhibe ettiği gösterilmiştir.
Talasemi hastalarda demir atıcı ilaçlar ile
birlikte düzenli kullanıldığı zaman, anti oksidan
etkileri belirgin bir şekilde gösterilmiştir. Ayrıca
bu hastalarımızda vücut demir düzeyleri hızla
düştüğü için karaciğer enzimleri de anlamlı
şekilde düşmüştür.
Yapılan çalışmalardan anlaşılmaktadır ki,
kapari çayı ve ürünleri her gün tüketilerek
vücudun
antioksidan
gereksinimini
karşılanmaktadır.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içebilirler. Kapari reçelini veya
marmelatını günde üç öğün tüketebilirler.
Kaynaklar:
1. El-Ghorab A, Shibamoto T, Özcan M;
Chemical Composition and Antioxidant Activities of Buds and Leaves of Capers (Capparis
ovata Desf. var. canescens) Cultivated in Turkey.
Journal of essential oil research 2007;19(1):7277
2. Proestos C, Boziaris I.S, Nychas JE,
Komaitis M. Analysis of flavonoids and phenolic
acids in Grek aromatic plant Investigation of
their antioxidant capacity and antimicrobial
activity. Food Chemistry 2006;95(4):664-671
3. Tesoriere L, Butera D, Gentile C, Livrae
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 62
MA. Bioactive Components of Caper (Capparis
spinosa L.) from Sicily and antioxidant Effects in
a Red Meat Simulated Gastric Digestion. J. Agric.
Food Chem 2007;55( 21):8465-8471
4. Germano MP, Pasqualo RD, Angelo
V,Catania S, Silvari V,Costa C. Evaluation of
Extracts and Isolated Fraction from Capparis
spinosa L. Buds as an Antioxidant Source. J.
Agric. Food Chem . 2002; 50: 1168-1171
5. Tlili N, Khaldi A, Triki S, Munné-Bosch S
Phenolic Compounds and Vitamin Antioxidants
of Caper (Capparis spinosa).Plant Foods Hum
Nutr. 2010 Jul 29.
6. Yang T, Wang C, Liu H, Chou G, Cheng X,
Wang Z.: A new antioxidant compound from
Capparis spinosa.Pharm Biol . 2010
May;48(5):589-94.
7. Duman H, Canatan D, Alanoğlu G, Sütçü
R, Nayır T,. The antioxidant effects of capparis
ovata and deferasirox in patients with thalassemia majör. International Food, Agriculture
and Gastronomy Congress. 15-19 February,
2012 OPC 10.2 pp. 180
KAPARİ KAN ŞEKERİNİ
DÜZENLİYOR
ŞEKER HASTALIĞI VE KAPARİ
Halk arasında Şeker hastalığı olarak bilinen
Diabet hastalığının iki tipi vardır. Tip I Diabet
veya İnsüline bağlı diabet daha çok çocukluk ve
gençlik döneminde ortaya çıkar, yaşam boyu
insüline bağımlıdır. Tip II Diabet ise ileri yaşlarda
ve obez kişilerde ortaya çıkar, genelde yaşam
şeklinin düzenlenmesi, beslenme ve ilaçlar ile
kontrol altına alınır.
Vücudun şeker yakmasında ortaya çıkan
bozukluğun neden olduğu bir hastalıktır.
Pankreas, kandaki şeker miktarını kontrol eden
ve adına insülin denilen bir madde salgılar.
Pankreas bu görevini yerine getirmezse,
kandaki fazla şeker, karaciğere depo edilir.
Aç karnına alınan 100 gram kanda 80
miligram şeker vardır. Bu miktar yemekten 1-2
saat sonra 140 miligrama kadar yükselir.
Belirtileri:
• Sık sık idrara çıkma
• Aşırı susama
• Bulanık görme
• Halsizlik,
• Yorgunluk,
• Bitkinlik
• Beklenmedik kilo kaybı
• Çok yeme hissi
• Mide bulantısı
• Kusma
• Nefes Kokusu
• Sık idrar yolları enfeksiyonu
• Kuru ve kaşıntılı cilt
• Yaraların geç iyileşmesi
Şeker hastalığı tedavi edilmezse sonuç
damar sertliği, kalp yetmezliği, göğüs anjini,
görme zayıflığı, katarakt, karaciğer hastalıkları,
siroz olabilir.
İki çeşit şeker koması vardır. Diabetik
komada kan şekeri yüksektir, Hipoglisemik
komada kan şekeri düşüktür.
Tedavisi:
Tip I Diyabetin tedavisi insülin enjeksiyonudur. Bu tip şeker hastalığında insülin kullanmak bir zorunluluktur ve hayat kurtarıcıdır.
Tedavinin diğer temel taşları ise sağlıklı
beslenme, düzenli egzersiz ve eğitimdir. İdeal
kan şekeri düzeyinin sağlanması için gün boyu
belirgin özen ve günlük bakım gerekir. Kişinin
kendini iyi hissetmesi ve sağlıklı yaşam
sürdürmesi için gereken bakımı hayat biçimi
haline getirilmelidir. Tip II diabetin tedavisinin
birinci aşaması beslenme alışkanlıklarının
düzenlenmesi, yaşam tarzının değiştirilmesi,
egzersiz programlarının uygulanmasıdır. Eğer,
bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan
şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa
ağızdan hap olarak alınan şeker düşürücü ilaçlar
tedaviye eklenir. Ancak bazı Tip II diyabetliler
kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde
tutabilmek için insüline ihtiyaç duyulabilir. Bu
durumlarda uygun dozda yapılan insülin
enjeksiyonları ile tedavi desteklenir. Gerek Tip I
ve gerekse Tip II Diyabet tedavisinde beslenme
çok önemlidir. Beslenme programları medikal
tedavi ile birlikte uygulanmalıdır. Halk arasında
bir çok yiyecekler veya bitkiler önerilmektedir.
Kapari ve şeker hastalığı:
Kaparinin şeker hastalığını kontrol ettiğine
dair bir çok bilimsel çalışmalar üzerine durmak
istiyorum. Bu konuda yapılan çalışmalara
aşağıda verilen kaynaklardan ulaşılabilinir.
Kapari spinoza ile farelerde yapılan
çalışmalarda şeker hastalığını düzenlendiği
gösterilmiştir.
Farelere 45 gün süre uygulandığında açlık
kan şekerinde düşme, insülin düzeyinde artış
olduğu gösterilmiştir.
Hipoglisemik etkileri ile ilgili olarak yapılan
başka bir çalışmada streptozosin ile diabet
oluşturulan ratlara 14 gün süre ile 20 mg/kg
dozunda kapari spinosa verilerek, bazal insülin
değerlerinde değişiklik olmaksızın kan
şekerinin normale döndüğü gözlenmiştir .
Şeker hastaları hekimlerinin önerdikleri
medikal tedavilerine, beslenme ve yaşam
tarzlarına ek olarak düzenli kapari çayı tükettiklerin de kan şekerinin kontrol altına alınması
daha kolay olmaktadır.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içiniz.
Diğer kapari ürünleri de yemeklerle
beraber günlük tüketilebilinir.
Kaynaklar:
1. Kanaujia A, Duggar R, Pannakal ST,
Yadav SS, Katiyar CK, Bansal V, Anand S, Sujatha
S, Lakshmi BS. Insulinomimetic activity of two
new gallotannins from the fruits of Capparis
moonii. Bioorg Med Chem. 2010 Jun
1;18(11):3940-5. Epub 2010 Apr 18.
2. Sharma B, Salunke R, Balomajumder C,
Daniel S, Roy P. Anti-diabetic potential of
alkaloid rich fraction from Capparis decidua on
diabetic mice. J Ethnopharmacol. 2010 Feb
3;127(2):457-62. Epub 2009 Oct 25.
3. Selvamani P, Latha S, Elayaraja K, Babu
PS, Gupta JK, Pal TK, Ghosh LK, Sen
DJ.Antidiabetic Activity of the Ethanol Extract of
Capparis sepiaria L Leaves. Indian J Pharm Sci.
2008 May-Jun;70(3):378-80.
4. Kamalakkannan N, Prince PS. Rutin
improves the antioxidant status in
streptozotocin-induced diabetic rat tissues.
Moleculer
and
Cellular
Biochemistry
2006;293(1-2):211-219.
5. Eddauks M, Lemhadri A, Mihel JB.
Caraway and Capper: potential anti- hyperglicaemic plants in diabetic rats. Journal of
Ethnopharmacol.2004 ;94(1):143-8.
KAPARİ HER TÜRLÜ
ENFEKSİYONLARDA YARARLIDIR
KAPARİNİN ENFEKSİYONLAR
ÜZERİNE ETKİLERİ
Enfeksiyon
tanımı:
Bir
mikro
organizmanın herhangi bir yolla insan yada
hayvan vücuduna yerleşerek çoğalması
durumuna enfeksiyon denir. Enfeksiyon
hastalıkları insandan insana bulaşabilmektedir.
Enfeksiyon hastalıklarının bir insandan başka bir
insana geçerek enfekte etmesine bulaşma, bir
insandan başka bir canlıya geçebilen
hastalıklara bulaşıcı hastalıklar denir.
Enfeksiyon etkeni olan mikroskopik
canlılar, bakteri, virüs veya mantarlar dan
oluşmaktadır. Yaşam alanımıza bu mikroplar
salgın hastalık, alerji, kötü koku veya kötü
görüntü gibi zararlar vermektedir.
Yıllardan beri bu mikropları yok etmek için
farklı ilaçlar ve ürünler denenmiş fakat bu
mikroplar değişime uğrayarak veya bağışıklık
sistemini değiştirerek daha güçlü hale gelmektedir.
Kaparinin
Enfeksiyonlar
üzerine
etkileri: Kapari spinosanın hücre çoğlmasını
önleyici( anti proliferatif), virüs hastalıklarına
karşı (anti viral), mantar hastalıklarına karşı (anti
fungal) etkileri ile, AIDS hastalığına direnç
kazandırdığı ( HIV-1 reverse transkriptaz
inhibitör) yayınlanmıştır.
Kapari spinoza ve deciduanın özütünün
(ekstraklarının) enflamasyon giderici etkileri (
anti-inflamatuar ) yani ağrı kesici ve ateş
düşürücü özellikleri çeşitli çalışmalarda
kanıtlanmıştır . Yine yapılan başka bir çalışmada
Kapari zeylenicanın bağışıklama sistemini
kuvvetlendirdiği gösterilmiştir.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içiniz.
Diğer kapari ürünleri de yemeklerle
beraber günlük tüketilebilinir.
Kaynaklar:
1. Lam SK, Ng TB. A protein with antiproliferative, antifungal and HIV-1 reverse
transcriptase inhibitory activities from caper
(Capparis spinosa) seeds. Phytomedicine. 2009
May;16(5):444-50. Epub 2008 Nov 18
2. Arena A, Bisignano G, Pavone B,
Tomaino A, Bonina FP, Saija A, Cristani M,
D'Arrigo M, Trombetta D. Antiviral and immunomodulatory effect of a lyophilized extract of
Capparis spinosa L. buds. Phytother Res. 2008
Mar;22(3):313-7
KAPARİ KANSER TEDAVİSİNDE
DESTEKLEYİCİDİR
ÇOCUKLARDA KANSER
KEMOTERAPİSİ VE KAPARİNİN
KARACİĞER KORUYUCU ETKİSİ
Çocuklarda kanser erişkinlere göre daha az
sıklıkta görülmesine karşın, çocuk kanserlerinin
önemli özelliklerinden biri, çok hızlı çoğalan ve
büyüyen kanserler olmalarıdır. Birkaç hafta
içinde hızla büyüyüp belirgin hale gelirler. Hızlı
büyüdükleri için de ilaç tedavisi ve ışın tedavisine duyarlıdırlar. Bu nedenle çocuk kanserlerinin üçte ikisi tamamen şifa bulmaktadır. Çocuk
kanserlerinde genellikle cerrahi, ışın ve ilaç
tedavileri birlikte kullanılır. Genellikle tedavinin
kesilmesinden sonra 2-3 yıl geçmiş ve kanser
tekrarlamamışsa hasta tamamen iyileşmiştir.
Çocukluk çağı lösemilerinin günümüzde %
75-80’i iyileşmektedir. Lenf bezlerinin kanseri
olan Hodgkin Lenfoma % 90, Hodgkin-dışı
lenfoma % 75 oranında iyileşmektedir. Kemik
tümörü olan osteosarkoma ve Ewing sarkoma
erken yakalanmışsa % 60, böbrek tümörü
Wilms ise % 90 oranında iyileştirilebilir.
Çocukluk döneminde kanserlerin görülme
sıklığı sırayla şöyledir. Lösemiler , Lenfomalar,
Sinir Sistemi tümörleri , Nöroblastoma ,Wilms
tümörü, Rabdomyosarkom, Kemik tümörleri,
Germ hücreli tümörler, Retinoblastomalar ve
Karaciğer tümörleridir.
Kanser nedenleri: çocukluk kanserlerinde de yapısal ve çevresel nedenlerin rol
oynadığı bilinmektedir. Ailevi yatkınlık,
doğumsal hastalıklar, doğumsal anomaliler,
gen bozuklukları, bağışıklık sistemi bozuklukları
başlıca yapısal nedenlerdir. Çevresel nedenler
arasında ise; ,radyasyon, ilaçlar, endüstri tarım
ürünleri, virüsler ve beslenme gibi faktörler yer
almaktadır. Akraba evlilikleri çocukluk çağı
kanserlerinde önemli bir faktör olduğundan,
korunmanın başlıca yollarından biri akraba
evliliklerinin önlenmesidir.
Belirtileri: Hastada solukluk, deride nokta
kanamalar veya morluklar, halsizlik, yorgunluk,
kemik ağrısı gibi belirtiler varsa; dalağı ve
karaciğeri, bezeleri büyümüşse, ateş, gece
terlemeleri, halsizlik, kilo kaybı, kaşıntı gibi
belirtiler eşlik ediyorsa, ağrısız bir karın kitlesi,
deri altında küçük şişlikler , öksürük , gözlerin
tek veya çift taraflı öne fırlaması ve göz çevresinde morluk gibi belirtiler, kemik ağrıları bulgular olabilir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 63
Tedavisi: Cerrahi, kemoterapi ve
radyoterapidir.
Kemoterapi belirli aralıklarla kemoterapi
ilaçlarının ağız veya damar yolu ile verilmesiyle
yapılır. Kemoterapinin süresi genellikle 6 ay ile 2
yıl arasında değişir.
Kemoterapide kullanılan ilaçların bazı yan
etkileri olmaktadır ancak bu etkiler geçicidir ve
bir takım ilaçlarla başarılı bir şekilde önlenebilmektedir. Kemoterapinin dıştan fark edilen
en belirgin yan etkisi ise saçların dökülmesidir.
Çocuklara, tedavileri biter bitmez saçlarının
hemen çıkmaya başlayacağı bilgisi verilmelidir.
Kemoterapinin en önemli yan etkileri
kemik iliği baskılanması sonucu akyuvarların
düşerek
enfeksiyon
riskinin
artması,
trombositler düşerek kanama riskinin artması,
eritrositler düşerek anemi ortaya çıkmasıdır.
İkinci önemli yan etkisi ise karaciğer
üzerine toksik etki ile karaciğer enzimlerinin
yükselmesidir. Bu durumda tedaviye ara verilir,
enzimler kısa sürede normal hale gelir ise tedavi
yeniden planlanır, uzun sürerse kemoterapiye
de uzun süre ara verilmiş olunur ki hastalığın
tekrarlama riski vardır.
Bu nedenle kemoterapinin yan etkilerini
azaltmak için çok çeşitli çalışmalar
yapılmaktadır. Süleyman Demirel Üniversitesi
Çocuk sağlığı ve Hastalıkları Ana bilimde Uz. Dr.
Tuğçe Tulumen’in tez çalışmasında kemoterapide en sık ve her gün uygulanan 6 Merkaptopurin ve kapari ovata üzerine deneysel
çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada Kapari alan
farelerde ilacın karaciğere toksik etkisini
önlediği ortaya çıkmıştır. Ayrıca kapari alan
farelerde kemoterapinin kemik iliğini baskısının
da azalttığı ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle kanser tedavisi gören hastalara kemoterapileri ile birlikte kapari çayı tüketmelerini öneriyoruz.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içebilirler. Kapari reçelini veya
marmelatını günde üç öğün tüketebilirler.
Kaynaklar:
1. Gadgoli C, Mishra S. Antihepatotoxic
activity of p-methoxy benzoic acid from
capparis spinosa. Journal of Ethnopharmacol.
1999:66(2);187-192
2. Tülümen T, Ayata A, Özen M, Sütçü R,
Canatan D. Protective effects of capparis ovata
on experimental 6-Mercaptopurine hepatotoxGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 64
city and oxidative stress in rats. International
Food, Agriculture and Gastronomy Congress.
15-19 February, 2012 OPC 10.3 pp. 181
KAPARİ MENAPOZ
STRESİNDE ETKİLİDİR
Kadınlarda Menopoz Stresi ve Kapari
Kadınlarda Menopoz yaşamın bir dönemidir
ve
kesinlikle
hastalık
olarak
değerlendirilmemelidir. Bu dönem de , kadının
yakınması olmasa dahi koruyucu hekimlik
uygulamalarından yararlar sağlayacak ve
kendini korumuş olacaktır. Menopoz dönemindeki koruyucu hekimlik uygulamalarının
temel amacı yaşla birlikte ortaya çıkma riski
artan şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği gibi
hastalıkların taramasının yapılması ve erken
dönemde tedavisinin sağlanmasıdır. Menopoz
belirtilerinin ortaya çıkıp çıkmamasının toplumdan topluma bile değişebildiği bilinmektedir.
Örnek olarak, uzak doğu ülkelerindeki
kadınların çoğu ateş basması belirtisini
yaşamazlar ve bu ülkelerin konuşma dillerinde
bu belirtiyi tarif edecek bir kelime bulunmaz.
Menopoza bakış açısı, şartlanmalar, ön yargılar
özellikle ateş basması, ruhsal çökkünlük hali,
"sinirlilik" gibi belirtilerin şiddetini etkileyebilmektedir.
Menopozda östrojen azalmasıyla direkt
ilişkili olduğu düşünülen belirtiler
• Ateş basmaları
• Uyku Bozuklukları
• Kemik erimesi
• Damar sertliği gelişme eğilimi ve kalp
hastalıkları
• Cinsel organlarda gerilemeye bağlı
belirtiler
• Yüzde kırışıklıklar
• İdrar yollarında gerilemeye bağlı belirtiler
• Stres
Ateş basması ve uyku bozuklukları en
erken ortaya çıkan belirtilerdir ve yıllar içinde
önce cinsel organlarda ve idrar yollarında gerilemeye bağlı belirtiler, daha geç dönemlerde ise
kemik erimesi ve kalp damar sistemine bağlı
belirtiler ortaya çıkar. Tüm belirti ve hastalıklar
bir çok kadında hormon tedavisiyle tedavi
edilebilir ve hastalık gelişme süreci
yavaşlatılabilir.
Menapoz stresi üzerine kaparinin
etkisi: Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp
Fakültesi, Biyofizik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.
Dr. Mustafa Nazıroğlu başkanlığında yürütülen
deneysel çalışmada , kadınların menopoz dönemini rahat geçirmeleri için Kapari ovata bitkisinden yararlanılması gerektiğini, bitkinin
menopoz dönemindeki sıkıntıları en aza
indirdiğini
ve
antioksidan
düzeyini
değiştirdiğini deneysel olarak gözlemlediler.
Deneyde Kapari ovata özütü kullandılar,kapari
özütünü farelere 28 gün boyunca uyguladılar.
Kapari verilen farelerden karaciğer, böbrek ve
beyin dokuları aldılar.
Sonuç olarak, Kapari ovatanın menopoza
girmiş farelerde oluşan stres üzerine koruyucu
etkisi olduğunu ortaya koydular.
Kapari çayının önerilen kullanımı:
Kapari çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet
kapari çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre
suyu ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika
demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içebilirler. Kapari salamurasını,
reçelini veya marmelatını günde üç öğün tüketebilirler.
KAPARİNİN MS HASTALIĞINDA
YARARLARI
MULTİPL SKLEROZİS
(MS)HASTALIĞI VE KAPARİ
Multiple skleroz tanımı: beyni ve omuriliği
tutan özbağışıklıkhastalığıdır. Hastalığın adı iki
sözcükten oluşmaktadır: Multipl: Bir ya da daha
çok bölgede etkin olup, bir veya daha çok belirti
vermesi. Skleroz: Vücudun savunma gözelerinin
myelin kılıfına saldırması sonucu, bu kılıfı
sertleştirerek işlevsiz duruma getirmesidir.
Kısaca MS olarak anılır.
Başka bir deyişle MS, santral sinir sisteminin miyelinsizleşmesini ve yangısını içeren bir
özbağışıklık hastalığıdır. Özbağışıklık; kısaca
bağışıklık sisteminin kişinin kendi hücrelerini
tanıyamaması, bunun sonucunda vücuda
yabancı madde sanıp yok etmeye çalışması ve
sonuç olarak vücudun kendi kendine zarar
vermesi olarak açıklanabilir.
Belirtileri nelerdir:
1. Ataksi: Kasların birbirleriyle ilişkisiz
çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz
seyretmesi hali; vücut hareketlerinde düzensizlik,
2. Bulanık ya da çift görme,
3. Nistagmus :gözbebeklerinin istemsiz
hareketi
4. Dizartri: Konuşma bozukluğu,
5.
Duygu
durumlarda
kolayca
değişebilme niteliği,
6. Yorgunluk
7. Hemiparezi: Vücudun tek tarafını tutan
felç durumu,
8. Parestezi: His kaybı, uyuşma ve
karıncalanma hissi,
9. Sık idrara çıkma ve idrar kaçırma
10. Erkeklerde iktidarsızlık,
11. Koordinasyon bozukluğu
12. Denge kusuru ve baş dönmesi.
Tedavisi: Günümüzde hastalara betainterferon tedavisi verilmekle birlikte, yeni
çalışmalar umut vericidir. Ayrıca bağışıklık
sistemini baskılayan ilaçlar üzerinde de
çalışmalar yapılmaktadır.
Bu medikal tedaviler yanında tamamlayıcı
ve alternatif tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.
Bunlar ise; beslenme ile ilgili olanlar,
psikolojik ve davranışsal yöntemler, farmakolojik ve biyolojik yöntemler ve Alternatif medikal
sistemlerdir.
Beslenme ve doğal yöntemler arasında
Kaparinin ayrı bir yeri vardır. Yapılan gözlemsel
çalışmalarda bir çok hastanın yarar sağlaması
üzerine deneysel olarak çalışma planlanmıştır.
Kapari ile ilgili bilimsel çalışma:
KOSGEB desteği ile , Pamukkale Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümünde Prof. Dr.
Aladdin Şen ve arkadaşları tarafından yapılan
çalışma deneysel olarak MS yapılan farelerde
Kapari Ovata dan MSCOV isimli bir ekstrat elde
edilerek farelere uygulanarak etkinliği
araştırılmıştır. Çalışmada Kapari ovata meyve ,
tomurcuk ve çiçek materyali Burdur- Aşcı Murat
Kapari Şirketi tarafından sağlanmıştır, KOSGEB
proje desteğini de aynı firma sağlamıştır.
Çalışma sonucunda Kapari Ovata dan elde
edilen ekstrelerin yani özütünün deneysel
olarak MS yaratılan farelerde koruyucu ve
iyileştirici etkileri gösterilmiştir.
Günümüzde bitki ve bitkisel kaynaklı
alternatif tedavi ürünlerine olan ilginin arttığı
arttığı dikkate alınarak MSCOV ekstresinin MS
tedavisinde güçlü alternatif ve tamamlayıcı bir
tedavi ajanı olarak önemli bir potansiyele sahip
olduğu, bu amaçla ileri düzeyde araştırmalar
için yeni projeler hazırlanmıştır.
Bu bilimsel çalışma verilerine ve yıllardan
beri MS hastalarının kapari meyva (karpuzu),
tomurcuk (salamura) ve çiçeği (çayı) kullanarak
elde edilen olumlu gözlemler ve yanıtlara
dayanarak MS li hastaların hekimlerinin
önerdiği ilaçlara ek olarak kapari ürünlerini
düzenli olarak kullanmasını öneriyoruz.
KAPARİNİN SARILIKLARDA
YARARI
KARACİĞER VİRAL
ENFEKSİYONLARI VE KAPARİ
Halk arasında bulaşıcı sarılık ,tıp dilinde
viral hepatit olarak bilinen hastalık , virüslerin
oluşturduğu, karaciğerin yaygın iltihabi
hastalığına verilen isimdir. Virüslerin dışında,
ilaçlar, toksik maddeler ve alkol de hepatite
neden olmaktadır. Hepatite neden olan başlıca
virüslere alfabenin harfleri verilmiştir. Bunlardan
en önemlileri: A, B, C, D, E ve G dir.
Hepatit A ve E: Hepatit A ve E virüsünün
neden olduğu hepatittir. Hepatit A ve E, virüsü
taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyveler) ağızdan alınması sureti
ile bulaşırlar. Virüs ellerde saatlerce canlı
kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kolları, tuvaletlerdeki musluklar virüs taşıyan dışkı ile kirlenebilir, buralardan
eller aracılığı ile ağızdan bulaşma daha kolay ve
yaygın olmaktadır. Yaklaşık %99'u kendiliğinden
ve tam olarak iyileşir, kalıcı karaciğer hasarı
oluşturmaz. Bir kez geçirildiği zaman tekrar
etme şansı çok düşüktür.
Hepatit B,C,D, ve G: kan ve vücut sıvıları ile
bulaşır. En yaygın olanı Hepatit B ve C dir.
Buradaki temel mekanizma virüsle bulaşmış
kan ya da vücut sıvılarının, bütünlüğü
bozulmuş cilt aracılığı ile yeni bireyin dolaşım
sistemine bulaşmasıdır. Bu nedenle tıbbi
girişimler , kan nakilleri, cinsel ilişki başlıca risk
faktörlerini oluşturmaktadır. Hepatit B’ de cinsel
yolla bulaşma ön planda iken Hepatit C’ de ise
kan yolu ile bulaşma ön plandadır. Hepatit B
%15-25 oranında karaciğerde kalıcı hasara
neden olur ve bunun bir sonucu olarak
taşıyıcılık, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri,
karaciğer yetmezliği ve ölüm meydana gelebilir.
Hepatit C virüsünün yaklaşık %80 oranında
ilerleyerek kalıcı karaciğer hasarına neden olur.
Kronikleşerek karaciğer sirozu ve karaciğer
kanseri oluşturma riski yüksektir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 65
Belirtiler:
Hepatit geçiren kişide bazen hiç bir bulgu
olmayabilir. Özellikle, çocukların büyük
çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir kısmında
sarılık ortaya çıkmayabilir veya silik kalabilir. Bu
nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki
çocuklarda hastalık teşhis edilmeden geçip
gidebilir, Üstelik çocuklarda belirtiler daha hafif
ve kısa sürelidir. Bazen de ateşten eklem
ağrılarına kadar varan ciddi bir tablo oluşabilir.
Ancak sıklıkla görülen belirtiler şunlardır: Halsizlik, İştahsızlık, Karın ağrısı, Bulantı, Cilt ve göz
renginde sararma ve idrar renginde
koyulaşmadır.
Tedavisi: Akut hastalıkta özel bir tedavi
yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler verilir.
Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi
glikozdan zengin besinlerin mönüde yer alması
uygundur. Hasta istirahat ettirilir. Akut hastalık
genel olarak 4-6 haftada kendiliğinden iyileşip
şifa ile biter. B virüsü hepatitinde, hasta
görünürde iyileşmiş olsa bile, virüs, 6 aydan
sonra hala kanda bulunmakta devam ediyorsa,
hastalık kronik döneme geçmiş demektir. Bu
kişiler için düzenli doktor kontrolü esastır.
İlerleyen (kronikleşen ) hepatit B ve hepatit
C enfeksiyonları için tedavi seçenekleri vardır
ancak başarı şansları çok yüksek değildir. Bu
tedaviler; IFN-α monoterapisi; HCV-RNA da
özellikle genotipe bağlı olarak, başarı şansı
oldukça düşüktür.
Ribavirin ile kombine uygulama; Kalıcı
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 66
tedavi cevabı %50-60 civarındadır. Bu
tedavilerin başlıca sorunları, yüksek tedavi
maliyeti, düşük tedavi cevabı ve yan etkileridir.
Cevap alınamayan hastalarda son yıllarda
karaciğer koruyucu tıbbı aromatik bitkiler
uygulamaya girmiştir.
Korunma: Hepatit A ya karşı bağışıklama
yoksa aşı yapılmalıdır. Dışkı ile bulaşmış su ve
yiyeceklerle bulaştığı için her tuvaletten sonra,
yemek hazırlamaya başlamadan ve yemek
yemeden önce mutlaka ellerini yıkanması çok
önemlidir.
Hepatit B ve C de; Eğer hepatit B’ ye karşı
bağışıklık yoksa mutlaka aşılanmalıdır. Yeni
doğan döneminde şaı programına alınır.
Hepatit C nin aşısı yoktur.
Önlem olarak; Kişisel bakım malzemeleri
(diş fırçası, jilet, tırnak makası gibi)
paylaşılmamalıdır. Güvenli seks için mutlaka
prezervatif kullanılmalıdır. Dövme, piercing
girişimleri risklidir.
Eğer Hepatit B taşıyıcılığı veya hastalığı var
ise, tıbbi bir girişim öncesi doktora mutlaka
haber verilmelidir.
Kaparinin karaciğer koruyucu etkisi:
yapılan çalışmalarda karaciğerdeki toksik
durumu önlediği yani anti-hepatotoksik olarak
rol oynadığı gösterilmiştir.
Son zamanlarda akut viral hepatitin
tedavisinde kullanılan tıbbı aromatik bitkilerden yapılan en önemli tablet Liv 52. DS
tabletidir. İçeriğinde kapari spinozanın özütü
(ekstraktları) bulunmaktadır. Antioksidan
tedaviler ile birlikte olumlu sonuçlar elde
edilmiştir. Kaparinin çayının hem antioksidan
etkisi hem de karaciğer koruyucu etkisi olması
nedeni ile önerilmektedir.
Kapari çayının önerilen kullanımı:
Kapari çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet
kapari çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre
suyu ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika
demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içebilirler. Kapari reçelini veya
marmelatını günde üç öğün tüketebilirler.
Kaynaklar:
1. Yeşilada E. Kronik hepatitler ve
fitoterapi.Yeditepe
Ü.
Eczacılık
F.
www.ekmud.org.
2. Fleig W.W., Morgan M.Y., Holzer M.A.,
1997. The Ayurvedic drug Liv 52 in patients with
alcoholic cirrhosis. Results of a prospective,
double-blind, placebo-controlled clinical trial. J.
Hepatol. 26 (Suppl.1): 127.
3. Baijal R, Patel N, Kolhapure SA. Evaluation of efficacy and safety of Liv.52 DS tablets in
acute viral hepatitis: A prospective, doubleblind, randomized, placebo-controlled, phase III
clinical trial. Medicine Update 2004; 12(5), 41-53
4. Huseini HF, Alavian SM, Heshmat R,
Heydari MR, Abolmaali K. The efficacy of Liv-52
on liver cirrhotic patients: a randomized,
double-blind,
placebo-controlled
first
approach. Phytomedicine. 2005 Sep;12(9):61924
KAPARİ VÜCUT YAĞLARINI
DÜŞÜRÜYOR
KAPARİNİN ANTİLİPİD (VÜCUT
YAĞLARI ÜZERİNE) ETKİLERİ
Lipidlerin tanımlanması: Lipitler canlı
organizmaların
en
önemli
enerji
kaynaklarından birisidir. Yetişkin ve 70 kg
ağırlığında bir insan yaklaşık 10 kg lipit depo
edebilir. Vücutta depo edilen lipitler ya besinlerle alınmakta veya ihtiyaçtan fazla
karbonhidratların
yağ
asitlerine
dönüştürülmesi ile temin edilmektedir. Kan
plazmasında en çok bulunan lipitler serbest ve
total kolesterol, fosfolipitler ve trigliseritlerdir.
Plazmanın herhangi bir andaki lipit düzeyi,
besinlerle alınan lipitler, depo yağları ve sarfedilen lipitler arasındaki dengenin sonucudur.
Normal kan plazmasında açlıkta bir hayli
lipit bulunduğu halde, bu lipitler proteinler
tarafından ince bir emülsiyon halinde
tutuldukları için serum berrak görünür.
Plazmanın proteinleri ile birleşmişolan lipitlere
"lipoproteinler" adı verilir.
Lipoproteinler yoğunlukluklarına en kalın
veya en ağır şeklinden en ince şekline göre
şöyle sıralanır. Şilomikronlar ,Çok düşük
dansiteli lipoproteinler (VLDL), Düşük dansiteli
lipoproteinler (LDL) ,Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL), Çok yüksek dansiteli lipoproteinlerdir.
Hiperlipidemi ve Hiperkolesterolemi :
kanda yağların hepsinin veya bir kaçının
artması hiperlipidemi kolesterol artması ise
hiperkolesterolemi denir.
Nedenleri: Birincil veya genetik nedenler:
• Tek anormal gen - örneğin, ailesel
hiperkolesterolemi ,
• Birkaç gende önemsiz değişikliklerle
birlikte, yağdan zengin şekilde beslenmek
• Ailesel kombine hiperlipidemi (yüksek
kolesterol ve trigliserid düzeyleri)
• Nadir genetik bozukluklar
Sonardan oluşan nedenler:
•Şeker Hastalığı
•Şişmanlık
•Aşırı a lkol tüketimi
•Hipotiroidi (yeterli etkinlikte bulunamayan tiroid bezi)
•Karaciğer hastalığı
•Böbrek hastalığı
•ilaçlar - örneğin, ağır akne tedavisinde
kullanılan Roaccutane, sıvı retansiyonu ya da
yüksek kan basıncı tedavisinde kullanılan
tiyazid diüretikleri, yüksek kan basıncı ya da
anjin tedavisinde kullanılan bazı beta blokerler
Ailesel
hiperkolesterolemi
bulunan
hastaların akrabalarında genellikle erken
koroner kalp hastalığı (KKH) öyküsü vardır ve
bazen ailenin birkaç kuşağını etkileyebilir.
Kalıtsal veya edinesl hiperkolesterolemi
bulunan kişilerde KKH gelişme riski, bu durum
bulunmayanlardan önemli ölçüde daha
yüksektir. Kolesterolün düşürülmesi kalp
hastalığını önler. Kolesterolün düşürülmesi
yaşam süresini uzatır.
Tedavisi: Hiperkolesterolemiyi tedavi etme
nedeni, KKH riskini azaltmaktır. KKH riskini
azaltmada kullanılan temel tedavi, beslenme ve
yaşam tarzının değiştirilmesidir. Birkaç yaşam
tarzı değişikliği, KKH riskini azaltır. Bunlar
arasında sigaranın bırakılması, aşırı alkol tüketmemek, kilo vermek ve aerobik egzersizi
artırmak vardır. Kan kolesterol düzeyini
düşürmek için, yüksekliğin nedeni ne olursa
olsun, beslenmede değişiklik yapmanız şarttır.
Diyete iki yaklaşım söz konusudur: Genel olarak
yediğiniz yağ miktarını azaltmak ve belirli
yiyecek ya da katkılar kullanmak veya
bunlardan kaçınmak.
Kapari ve kan yağlarının yüksekliği
(hiperlipidemi): kan yağları yüksek 15 erişkinle
yapılan çalışmada kapari decidua ekstreleri
kullanılmış ve plazma trigliserid, total lipid ve
fosfolipid konsantrasyonlarında azalma olduğu
saptanmıştır.
Yine kapari spinosa ekstreleri ile yapılan
streptozosinin indüklediği diabetli ratlarda
kolesterol ve trigliserid düzeylerinin 2 hafta süre
ile düşük kaldığı gösterilmiştir . Tavşanlarda
yapılan başka bir çalışmada ise kapari desidua
ekstreleri kullanılmış ve serum total kolesterol,
LDL, trigliserid ve fosfolipid düzeylerinde
azalma saptanmıştır .
Kaparinin kan yağ düzeyini düşürdüğünü
gösteren çalışmalar da yapılmıştır. Kan lipid
düzeyi olan farelerde ve tavşanlarda
kullanıldığında plazma trigliserid, total
kolesterol,
LDL
ve
fosfolipid
konsantrasyonlarında
azalma
olduğu
saptanmıştır.
Yapılan çalışmalardan anlaşılmaktadır ki,
kapari çayı ve ürünleri her gün tüketildiğinde,
vücudun
kan
yağlarını
düşürdüğü
gösterilmiştir.
Kapari çayının önerilen kullanımı: Kapari
çayının hazırlanışı; bir termosun 1 adet kapari
çayı poşeti atıp üzerine kaynamış bir litre suyu
ilave edip ağzını sıkıca kapatıp 10 dakika demledikten sonra poşeti çıkarınız, gün boyu
şekersiz olarak içiniz.
Kapari ürünleri olarak, salamura, marmelat
ve reçelini de yemeklerle beraber günlük
tüketilebilirsiniz.
Kaynaklar:
1. Goyal R, Grewal RB. The influence of
teent(capparis decidua) on human plasma
triglycerides, total lipids and phospholipids.
Nutr Health. 2003;17(1):71-6
2. Eddauks M, Lemhadri A, Mihel JB.
Hypolipidemic activity of aqueous extract of
capparis spinosa L. İn normal and diabetic rats.
.Journal of Ethnopharmacol 2005;98(3):
345-350
3. Purohit A, Vyas KB. Hypolipidaemic
efficacy of Capparis decidua fruit and shoot
extracts in cholesterol fed rabbits. İndian J Exp
Biol. 2005 ;43(10):863-866
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 67

Benzer belgeler