Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin

Transkript

Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin
Yayınlayan: Ankara Üniversitesi KASAUM
Adres: Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Cebeci 06590 Ankara
Fe Dergi: Feminist Eleştiri Cilt 7, Sayı 2
Erişim bilgileri, makale sunumu ve ayrıntılar için:
http://cins.ankara.edu.tr/
“Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin
Feminist İncelemesi”
İrem İnceoğlu
Çevrimiçi yayına başlama tarihi: 23 Aralık 2015
Bu makaleyi alıntılamak için İrem İnceoğlu ,“Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin Feminist
İncelemesi”, Fe Dergi 7, no. 2 (2015), 87-94.
URL: http://cins.ankara.edu.tr/14_7.pdf
Bu eser akademik faaliyetlerde ve referans verilerek kullanılabilir. Hiçbir şekilde izin alınmaksızın
çoğaltılamaz.
87
İnceoğlu
“Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin Feminist İncelemesi”
İrem İnceoğlu 1
Bu çalışma Yeni Türkiye Sineması içinde gelişmekte olan feminist sinema üzerine bir tartışmayı teşvik
etmeyi amaçlamaktadır. Bu maksatla kadın temsiliyetlerine bakmak ve feminist sinema dilini analiz
etmek üzere, yakın zamanda çekilen Mavi Dalga (2013) filmine odaklanmaktadır. Taşrada yaşayan
liseli genç kadınların sıradan öyküsünün anlatıldığı film, kadınların genellikle fettan kadın/masum kız
karşıtlıklarında yer bulan normatif anlatılarından kaçınmaktadır. Bununla birlikte kadınların sadece
kurbanlar olarak anlatılması yükünden de sıyrılabilmektedir. Bu makale, sinemada belli bir anlatısı
olan eril ve ataerkil söylemlere değinerek feminist film anlatıları sayesinde bu döngünün kırılabilme
olasılığını ele almaktadır.
This article aims to provoke a discussion on feminist cinema in Turkey. It scrutinises a recent film Mavi
Dalga (The Blue Wave) (2013) in the way it represent women and the feminist cinema discourse. The
narrative of mundane story of young women in a provincial setting refrains from the normative
storylines that usually position women in binary profiles of femme fatale/innocent girl. It also skillfully
escapes from the burden of narrating women as victims only. Considering these features, this paper
will explore the ways in which the male and patriarchal discourses of cinema would impose a certain
way of narrating stories of women, and th possible ways of breaking this cycle with the introduction
of feminist film narratives.
Beyaz Perdede Kadın Anlatısı: Mavi Dalga filminin Feminist İncelemesi
Sinema ve feminizmin Türkiye’de çetrefilli bir ilişkisi olduğunu söylebiliriz. Türkiye sinemasının yüz yıllık
tarihinde az sayıda kadın yönetmen olduğunu görüyoruz. Bunun da ötesinde “kadın” ve “kadınlık” konusunun da
genelgeçer bir temsiliyet bulduğunu söylemek mümkündür. Gelişmekte olan yaratıcı endüstrisilerden biri olarak
sinema sosyal ve kültürel konuların ortaya çıkarılması ve değerlendirilmesi bakımından önemli bir alan
sunmaktadır. Kaçınılmaz olarak toplumsal cinsiyet de bu konulardan biri olarak öne çıkmaktadır. Bununla
birlikte pek çok eleştirmenin ve araştırmacının da belirttiği gibi Türkiye sineması son yıllarda uluslararası
paltformlarda da kendini göstererek gelişti ve çeşitlendi. Bu bağlamda, Yeni Türkiye Sineması’nda kadın ve
kadınlık durumlarının temsiliyeti de Yeşilçam Sineması’na kıyasla çeşitlenme göstermekte. Örneğin
Yeşilçam’daki kalıplaşmış ahlaki temsiliyet kalıplarının yerine cinsel özgürlüğünü yaşayan kadın figürleri
görünür olmaya başladı. Ancak bu durum kolayca Yeni Türkiye Sineması’nda feminist filmler üretildiği
anlamına gelmemektedir. Büyükdüvenci ve Öztürk (2007,40) Yeşilçam sinemasının melodramın klasik
özelliklerini yansıttığını dolayısıyla filmlerin “aşırı zıtlıklar, tesadüfler, yüce bir aşk ilişkisi; filmdeki gerilim
kadın ve erkeğin kavuşup kavuşamamalarına” dayandığını, ahlakçı kodların işlediğini, kötü kadınların
cezalandırılarak doğru yola getirildiğini ve bu süreçte şiddet uygulandığı saptamasını yapmaktadır. Bununla
birlikte yazarlar Yeni Türkiye Sineması’nda kadın karakterlerin anlatının odağında neredeyse hiç yer
almadıklarını ve yeni filmlerin erkekler arası dayanışma ve ilişkileri yücelterek sunduğunu belirtmektedir. Bu
saptama genel anlamda Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve Çağan Irmak filmlerine yönelik olarak
düşünülerbilir. Bununla birlikte 2010 itibariyle Yeni Türkiye Sineması da kendi içinde çeşitlilik göstermeye
başlamıştır. Bu çerçevede, Türkiye Sineması örneklerinden 2013 yılında vizyona giren Mavi Dalga filmini
inceleyerek Türkiye sinemasında benzerine sık rastlanmayan feminist film örneklerinden biri olarak
değerlendirerek filmin sinema anlatısı açısından sunduğu yeni imkanları tartışmaya açmak istiyorum. Feminist
bir film olarak Mavi Dalga’nın nasıl sadece geleneksel anlamda ataerkil kadınlık normlarını sarsmakla
kalmadığını kadınların sinemadaki temsiliyetine de alternatif bir bakış açısı getirdiğini göstermeyi amaçlıyorum.
88
Mavi Dalga Filmi
Ancak bu makalenin bir sinema eleşrisi ya da film analizi alanında olmak iddiası taşımadığını, medya ve kültürel
çalışmalar alanında bir metin incelemesi olarak ele alınması temennisini de ifade etmeliyim. Dolayısıyla
feminist film teorisi yardımıyla örnek filmin bir söylem analizi yapmayı amaçlamaktayım.
Claire Johnston (2000) feminist sinemayı göstergebilim açısından analiz etmekte ve buna göre gösterge
olan “kadın”ın bir yapı, üzerinde uzlaşılmış bir kod olarak incelenebileceğini belirtmektedir. Bu
kavramsallaştırmaya göre “kadın” “erkek olmayan” olarak bir olumsuzlama ekseninde temsiliyet bulur. Bu
analiz sinemanın gerçeği yansıttığı anlayışının sinemanın gerçeklik algısı inşa ettiği anlayışıyla yer değiştirmesi
bakımından önemlidir. Postyapısalcı bakış açısından ele alındığında sinemasal temsiliyet normatif kadınlık ve
erkeklik durumlarını normal, doğal, gerçekçi olarak sunan bir söylem inşa eder. Bu bağlamda Smelik (1998)
sinemayı erkeklik ve kadınlık söylemlerinin yerleştirildiği, yeniden üretildiği ve temsil edildiği bir kültürel pratik
olarak tanımlar. Bu önermeyi kabul ettiğimiz anda ise kültürel mücadele feminist hareket açısından bir siyasal
imkana dönüşmektedir. İste bu nedenle, siyasal bir imkan olabilmesi bakımından feminist sinema ile ve özel
olarak da bir feminist film örneği olarak tanımladığım Mavi Dalga filmi ile ilgileniyorum. Feminist sinema
vurgusunu yaparken kadınlar tarafından senaryolaştırılarak çekilen filmlerden ziyade normatif toplumsal cinsiyet
temsiliyetlerine eleştirel biçimde yaklaşan, bununla da kalmayıp bu normları ters yüz etme iddası taşıyan
filmlerden söz ediyorum. Hande Öğüt’ün ifade ettiği biçimiyle:
Toplumsal cinsiyeti kuran söylemleri eleştiriden geçirmeye, bu söylemsel yapıları kendi içinde
bozmaya ve yerinden etmeye yönelen feminist filmlerde önemli olan, kadınların yok sayıldıkları
alanlarda varolduklarının söylenmesi ve erkeklerle belirli başlıklar altında eşitlenmesi değil, söz
konusu cinsiyetçi yapının, filmin söylemsel yapısının içinde istikrarsızlaştırılmasıdır (2009, 203).
Bu perspektiften bakınca Mavi Dalga filmi sadece anaakım ataerkil temsiliyeti değil daha geleneksel
feminist kadın temsiliyet biçimlerini de sorgulayarak yeni bir feminist sinemaya işaret etmekte olduğu iddia
edilebilir. Film, sinema için “kadınsı” bir anlatı imkanını kullanarak alışık olmadığımız bir hikaye ve
karakterizasyon sunmaktadır. Başka bir deyişle olağan dışı ana karakterler ve beklenmeyenin gerçekleşeceği olay
akışı yerine sıradan bir öyküyü aktarmaktadır ve bunu tam anlamıyla kadın bakış açısyla sunmaktadır. Filmin
senaristliği, yönetmenliği ve yapımcılığını birlikte üstlenen Zeynep Dadak ve Merve Kayan ile filmin kurgusunu
yapan Çiçek Kahraman açık açık feminist olduklarını ifade eden sinemacılardır. Dolayısıyla Mavi Dalga sadece
bir kadın hikayesi anlatan, kadın filmi olmanın ötesinde sinemasal göstergelere bilinçli bir feminist yaklaşım
iddiası da taşımaktadır.
Bu iddiayı filmi kısaca özetledikten sonra anlatıdaki bazı unsurları örnek olarak kullanarak
derinleştireceğim. Mavi Dalga Balıkesir ilinde yaşayan bir grup liseli gencin sıradan hikayesini filmin baş
karakteri Deniz’in hikayesi ve ilişkileri yolu ile aktarmaktadır. Filmin plotu son derece basittir; taşrada orta sınıf
bir hayat süren Deniz ve arkadaşları yaz tatili sonrası evlerine dönmüş ve Türkiye’deki hemen her liseli genç gibi
hayatlarının geri kalanını belirleyeceğine inandıkları ufuktaki üniversite sınavının gerginliğini taşımaktadırlar.
Özetle filmin öyküsü bir kaç orta sınıf gencin çocukluk ile yetişkinlik arasındaki gel gitlerini, ne biri ne diğeri
olabildikleri araf durumunu anlatmaktadır. Bu bağlamda Mavi Dalga pek çok platformda sinema eleştirmenleri
ve festival komitelerince gençlik filmi olarak kategorize edilmiştir. Örneğin Antalya Altın Portakal jürisi
tarafından en iyi ilk film ve en iyi kurgu ödüllerinin yanı sıra festival komitesinin yaptığı açıklamaya göre
“gençliği ve gençliğin sorunlarını özgün bir dille aktarabildiği için” en iyi senaryo ödülüne de layık görülmüştür.
Bunun da ötesinde film, pek çok uluslararası gençlik filmleri festivalinin yanı sıra 64. Uluslararası Berlin Film
Fesitvali’nde çocuk ve gençlik filmlerine ayrılan “Generations” (Kuşaklar) kategorisine yarışma filmi olarak
gösterilmiştir. Mavi Dalga film eleştirmenleri ve festival komiteleri kadın filmi ya da feminist film olarak
tartışılmamış ve değerlendirilmemiş olmasına rağmen feminist sinema anlatısı ve bakış açısıyla Yeni Türkiye
Sineması’nın özgün bir örneği olduğunu düşünüyorum. Bu makalenin inceleme alanı olan Mavi Dalga filmi
sadece (genç) kadınların öyküsüne odaklanan bir film değil kadın sinemacılar tarafından üretilen bir metindir.
Dolayısıyla filmin feminist vurgusu bir metin olarak filmin yanı sıra yönetmenleri ile yapılan ropörtajlarda da
öne çıkmaktadır. Ancak bu makale analizini film ve anlatısıyla sınırlı tutarak sinemanın bir feminist dil
üretebilmesi olanakları üzerinde durulacaktır.
Yeni Türkiye Sineması sayıca artmakta olan kadın sinemacıları ve kadın hikayelerini de müjdelemektedir.
Gerek belgesel gerekse kurgusal sinemada sıradışı kadın hikayeleri anlatılmakta olduğunu görüyoruz. 2 Bu
bağlamda Mavi Dalga’yı gerek içerik, gerekse anlatı yöntemi bakımından staükoyu sarsan bir alternatif feminist
89
İnceoğlu
film örneği olarak ele almak istiyorum. Şöyle ki; film sadece kadınlığın ve kadınların ataerkil temsiliyetini
sarsmakla kalmıyor, taşralı genç kadınların sıradan hikayesini beyaz perdeye taşımaya değer bularak feminist
sinemanın çerçevesini de genişletiyor. Bunun da ötesinde sıradanlık, kadınların pek çok diğer filmde karşımıza
çıkan şiddet, taciz, tecavüz ya da kader kurbanı vb. rollere hapseden geleneksel ve basmakalıp temsiliyetler
yerine güçlendirici bir öğe olarak sunuluyor. Bazı (erkek) eleştirmenler tarafından “içinde hiç çatışma
barındırmayan silik hikayesi”3 nedeniyle ya da “...tamamen karakter ve insan ilişkileri açısından ölü…. en az
küfür olan film…, hiçbir ciddi vukuat yok.., güler-yüzlü” 4 olması nedeniyle sert hatta hakarete varan yorumlar
aldı.5 Tam da bu eleştirilerde yer alan “dramatik çatışmanın” olmaması ve kahramanların bu çatışmalar
bağlamında değil sıradanlıkları doğrultusunda beyaz perdede yer bulabilmesi dolayısıyla Mavi Dalga’nın
feminist bir anlatıya sahip çıktığını öne sürüyorum. Başka bir deyişle, film baş karakterlerinin “kahramanca” var
oluşları ve film süresince bir kahramanlık hikayesinin açılımına dayalı eril dili reddederek taşrada yaşayan bir
kaç genç orta-sınıf kadının sıradan yaşamını sinemasal estetik ile sunarak bu alanda çok da alışık olmadığımız
bir anlatıyı önümüze sürüyor. Böylece tansiyonu yükselmeyen, kurbanları ya da kahramanları olmayan, genç
kadınların kendi bireyselliklerini keşfettikleri güçlendirici bir dili ve söylemi etkin kılıyor.
Mavi Dalga’da baş karakter onyedi yaşındaki lise öğrencisi Deniz olarak karşımıza çıkıyor. Deniz’i film
boyunca özellikle üç kız arkadaşıyla görüyoruz. Bunun yanı sıra düzenli olarak buz pateni pistine götürdüğü
kendinden küçük kız kardeşini, tipik taşra orta sınıfı ebeveynler olarak temsiliyet bulan anne ve babasını, filmin
en başından beri Deniz ile arkadaşlığına tanık olduğumuz ve zaman içinde romantik/cinsel ilişki partneri de olan
Kaya da yine Deniz’in hikayesinin unsurlarından. Bunlara ek olarak, lisede öğretmenlik yapan ve Deniz’in
“aşık” olduğu Fırat karakteri bulunmakta. Tüm bu karakterler kendi sıradan hayatlarını sürerken izleyici onlarla
sadece Deniz ile ilişkilenmeleri üzerinden perdeye taşınır ve bu durum filmin anlatısında genç kadının bakış
açısını odak yapmaktadır.
Deniz ve arkadaşları arasında cinsellik, aile, gelecek kaygısı ve idealler bağlamında birbirlerine güvene
dayalı bir ilişkisi vardır. Filmin başlarında şehre ve okula yeni gelen Perin ve Deniz arasında bir gerginlik ve
rekabet olabilecekmiş gibi görünse de iki genç kadın arkadaş olmayı başarır ve “kriz” anlarında birbirleriyle
dayanışarak gerginlik beklentisini boşa çıkartırlar. Bu anlamda film, pek çok ana akım anlatıda yer bulan “bir
kadının en büyük rakibi başka bir kadındır” ya da “arzulanan erkeğin ilgisi için kadınlar birbirini nasıl ekarte
etmeye çalışır” vb. kadınlığa özgü olduğu iddia edilen çekişme anlatısını tersine çevirerek alternatif bir söylemi
benimsemektedir.
Başka bir alternatif anlatı ise Deniz’in kendisinden yaşça büyük ve öğretmen-öğrenci ilişkisi dolayısıyla
hiyerarşik bir konumda gördüğümüz Fırat karakteri ile ilişkilenmesinde karşımıza çıkmaktadır. Liseli genç
kadınlar olarak Deniz ve arkadaşları okullarına büyük şehirden gelmiş, etraftaki diğer yetişkinlere göre alternatif
giyinen, konuşan ve görünen bir erkek olarak Fırat’ı çekici bulmaktadır. Bir süredir Fırat’ın dikkatini çekebilmek
için uğraşan Deniz sonunda bunu başarır ve bir akşam Fırat’ın oturduğu apartmanın önünde karşılaşmalarını
takiben onunla Fırat’ın dairesine çıkar. Fırat’ın evinde sohbet ederler ve bir noktada aralarında bir elektirik
hissedilir. Deniz gitmek ister, kapı önünde Fırat Deniz’e sarılır, ne yapacaklarını bilemez bir halde görünürler.
Deniz ise bu durumda kararını vererek evden çıkar. Ancak bu çıkış sahnesi Deniz’i ne panik ve korku halinde
kaçarken ne de çaresizlik halinde gösterir. Fırat ile aralarındaki elektriğin aslında beklediği şey olmadığını
anlarız. Öte yandan Deniz’in Fırat’ın evinden ayrılışı ahlakçı bir anlatıya da bürünmez. Genç kadının cinsellikten
korktuğu ya da bunu ahlaksız bulduğuna dair bir algı oluşturmaz yukarıda bahsi geçen karşılaşma.
90
Mavi Dalga Filmi
Deniz ve Fırat, Mavi Dalga
Pek çok ana akım televizyon ve sinema örneğinin tersine cinsellik ve ilk cinsel ilişki Mavi Dalga filminde
tabu ya da kutsanacak durumlar olarak temsil edilmemektedir. Deniz, ilerleyen aşamada kendisyle filmin
başından itibaren utangaç biçimde flört eden ve zamanla arkadaşlığı ilerlettiği Kaya ile sevişir. Kaya ve Deniz
ilişkisinde her hangi bir güç dengesizliğine rastlamayız. Genç bir kadın ve erkeğin birbirleriyle güvene dayalı
ilişkisi ve bir noktada cinsellik denemesidir karşımıza çıkan durum. Deniz ve Kaya’nın sevişmesi filmde,
seyircinin başka örneklerde alışık olduğu gibi romantize edilmez. İlk kez cinsel ilişki yaşayan genç kadının
“bekaret” gibi kaybettiği bir şeyden söz edilmez. Ya da ilk ilişki kutsamasına maruz kalmayız. Aksine, Deniz ve
Kaya arasındaki cinsellik her ikisinin de memnun kaldığı ancak büyük patırtıya gerek olmayan değerli bir
deneyim olarak sunulur seyirciye. İki genç arasındaki mutabakata dayalı cinsellik ne sarsıcı ne de aşırı heyecan
gösterilecek bir deneyimdir. Sıradan bir durumdur. Yani ana akım sinema dilinden alışık olduğumuz kışkırtıcı
kadın-fırsatçı erkek ikileminin dışında bir tasvirle eşitler arası bir durumdan söz edilmektedir.
Deniz ve Kaya, Mavi Dalga
Ana akım sinematik anlatıda pek çok kez karşılaştığımız alkol, sigara ve cinselliğin gençleri “kötü yola”
düşürme etkisini, özellikle de edepli kadınları yoldan çıkartmadaki rolünü düşünürsek Mavi Dalga’da genç kadın
91
İnceoğlu
ve erkeklerin birlikte parti yapması, sigara ve alkol kullanması gibi durumların perdeye taşınması ancak bu
durumların hiç birinin bildiğimiz anlamda “kötü” sona götürmemesi de filmin normatif anlatıya ve tabulara karşı
bir alternatif bakış önerisi olarak yorumlanabilir. Filmde gençler, ebeveynleri olmaksızın birlikte bir evde
toplanmakta, müzik dinlemekte, dans etmekte, içki/sigara içmekte ve hatta birbirleriyle flört etmektedirler.
Ancak bu durumlar sonunda beklenilen “kötü” olaylar gerçekleşmez. Sarhoş olan erkekler kadınları taciz etmez,
kadınlar erkeklerin ilgisini çekmek için birbirleriyle kavga etmez, daha popüler olabilmek için çeşitli numaralar
çevirmezler. Deniz ile Perin arasında başlarda popülerlik yarışına dönebilme ihtimali olan ilişki filmde gelişen
dostluk ve dayanışma olarak sunulmuştur. Filmdeki sahnelerde daha önce izlemiş olduğumuz ve bir noktada
kadınların kurbanlaştırıldığı gerilim ve şiddet sahnelerini de bulamayız. Hatta yetişkin bir erkek olan Fırat ile
Deniz ilişkisinde Fırat yaşça büyük, erkek ve öğretmen vasıflarıyla iktidar olarak tanımlanabilecek, Deniz ise
genç, kırılgan ve naif olarak konumlandırılabilecekken film bu durumu tersine çevirmiş, ve her hangi bir
mağduriyet ve/ya eril iktidar ilişkisinin kurulmadığı bir karşılaşmayı kurgulamıştır.
Yukarıda örneklerini verdiğim filmin dramatik gerilimi olmamasına dair eleştiriler bu anlamda haksız
değildir. Söz konusu dramatik gerilim, iyi ve kötünün ayrıştırıldığı, baş karakterlerin mağdur olma durumlarına
şiddetle karşılık vererek kahramanlaştığı, ayak oyunları ve tuzaklar üzerinden ahlakçı derslerin verildiği bir
anlatı Mavi Dalga’da yer bulmamaktadır. İzleyicinin alışık olduğu genç bir kadına normatif toplumsal cinsiyet
rolleri dahilinde biçilen (ve sinemada defalarca temsiliyeti gözlemlenen) her yaş grubundaki erkekler tarafından
her an taciz edilmeye müsait, ilişkilerinde devamlı kendini koruması ve kendini “tehlikeli durumlara”
sokmaması gereken, masumiyet ve iffetinin garantisi olan bekaretini kaybeden dolayısıyla cinsellik söz konusu
olduğunda aktif değil ancak pasif olarak var olabilen, diğer kadınlarla arasındaki iktidar mücadelesinde anlamsız
kavgalar ve kaprislerle kendini konumlandıran ve bütün bu durumlarda kendisine biçilen normlara uygun
davranmadığında da başına geleceklere katlanması gereken mağdur roller Mavi Dalga’da bu şekilde karşılık
bulmaz. Filmin asıl dramatik gerilimi seyirciye sunduğu sıradanlığın estetikleştirilmesi noktasında karşımıza
çıkar. Hep bir olay olacakmış gibi beklerken (ki bu beklenti seyircideki alışılagelmiş sinema dilinin
içselleştirilmiş olmasındandır) hiç bir şeyin olmaması esas olarak Mavi Dalga filminin sunduğu yenilikçi
feminist yapıdır. Didaktik olmadan, genç bir kadının kendini özne olarak konumlandırmasının anlatısıdır Mavi
Dalga filmi ve iste bu nedenle de alternatif bir feminist anlatı örneği olarak ele alınabilir.
92
Mavi Dalga Filmi
Deniz ve arkadaşları , Mavi Dalga
Benzer şekilde film boyunca genç kadınların eğlenmesi, giyinip kuşanması, süslenmesi de erkek bakışına
yönelik unsurlar olarak çıkmaz karşımıza. Tam tersi, bu sahneler kadın bakışıyla sıradan ve gündelik hayat
görüntüleri olarak sunulur ki bu da röntgenci erkek bakışına sunulan destansı anlar olmaktan uzaklaşmaları
anlamına gelir. Genç kadınların katılacakları ev partisi öncesi birlikte makyaj yaptıkları sahne süslenmenin erkek
beğenisinden ziyade kadınların birlikte keyfini çıkardıkları ve paylaştıkları bir durumun anlatısına dönüşür.
Laura Mulvey’e (1990) göre geleneksel sinema yapısı içinde erkek karakter aktif ve erk sahibi fail olarak
kurgulanır ve dramatik yapı bu kahraman etrafında açılır. İzleyicinin kendisini özdeşleştirdiği de iste bu erkek
karakterdir. Bununla birlikte dişi karakter bakılacak bir nesneye dönüştürülmektedir. Mulvey (1989) sinemasal
kodların bir bakış yarattığını görsel kültür endüstrisinin seyirciyi ideolojik anlamda şekillendirebilecek gücü
olduğunu söyler.
Hollinger (2012,7) ise Mulvey’in analizinde kadınların anaakım temsiliyetine dair herhangi bir yenilikçi
gelişme umudu vaad etmediğini iddia eder. Ana akım sinemadaki ataerkil kodlara dair karamsarlığın hakim
olduğu bu yaklaşıma bazı feminist film teorisyenleri deneysel sinema aracılığıyla bir karşı-sinema pratiği
geliştirilebileceğini önermektedir.6 Ancak bu deneysel filmlerin izleyicisi kim olacak sorunsalını da beraberinde
getirmektedir. Mary Gentile (1990, 396) bir feminist film olarak ele aldığı Marleen Gorris’in A Question of
Silence filmi için yaptığı analizde feminizmin metin olarak filmde değil filmin okumasında yer alacağını ve
savunmakta ve filmlerdeki içkin siyasal mesajların metnin okumasına sınırlılık getirdiğini savunmaktadır. Bu
argümanıyla Gentile, siyasal mesaja odaklanan bir feminist filmin fazlaca didaktik olma ve aslında halihazırda
benzer görüşte olanlara ulaşabilme riski taşıdığının altını çizer. Öte yandan feminist bilinci içselleştirerek mesaj
kaygısı misyonunu odağı haline getirmeden de feminist içerik sinemasal anlatıda yer bulabilir. Bu bağlamda
Mavi Dalga başta gençler olmak üzere, çeşitli ve geniş bir izleyici kitlesine ulaşarak sıradan bir hikayeyi
içselleştirilmiş feminist dille anlatabilme potansiyeli taşımaktadır. Bu tür bir filmde gündelik hayat bir mücadele
alanı olabilmekte, sinemasal estetik için kahramanlaştırılmış öznelere gereksinim duymadan da görsel estetiğin
hazzını yaşayabilmekteyiz. Bu açıdan bakıldığında Mavi Dalga Annette Kuhn’un önerdiği yapıbozumsal sinema
örneği olarak da değerlendirilebilir. Kuhn analizinde şöyle der:
Yapıbozum sürecinin amaçlarının bir aşamasında metinsel hareketler ve üslüpların işaret ettiği
baskın sinema özellikleri hedef alınmaktadır. Amaç izleyiciyi baskın kodların varlığı ve etkinliği
konusunda farkında olmaya tahrik etmek ve dolayısıyla bu kodlara karşı eleştirel bir tutuma ön
ayak olmaktır. Tahrik, farkındalık ve eleştirel tutum izleyici ve metin arasındaki ilişkinin
dönüşmesini önermektedir... Dolayısıyla yapıbozumsal sinema izleyicinin rahatını bozmayı hedefler
(1994, 155).
Eril bakış açısı kadını mağdur/kurban konumunda erkek bakışının nesnesi olarak sunan anlatılarla
karşımıza çıkmaktadır. Bu bakışla üretilen filmlerde kadın seyirlik bir (cinsel) nesnedir, bir arzu nesnesidir.
Dolayısıyla kadının makyaj yapması, giyinmesi, soyunması, saçını taraması vb. eril bakışın hazzına sunular
eylemlerdir. Feminist sinema olarak tanımlanan alanın ataerkil normların yeniden üretildiği eril sinema dil ve
93
İnceoğlu
formunu değiştirmek için çeşitli yenilikler önerme iddiasını taşıması beklenir. Örneğin kadınların fetiş nesnesine
dönüşmesini eril bakışı yapı bozuma uğratıp kadının cinselliği olan bir özneye dönüşmesini sağlayarak
önleyebilmelidir. Bir özne olarak cinselliğinin farkında olan kadın bu aşamada erkek bakışı ve hazzı için sunulan
bir nesneden ziyade kendi eylemliliğini sahiplenen bir özne olarak temsiliyet bulur. Kadın bakış açısıyla çekilen
filmler arzu ve fantezinin kadını manipüle ettiği eril filmlerden farklı olarak kadını erkekten ve erkek bakışından
bağımsız kimliklendirir.
Kuhn’un (1994) önerdiği yapı bozumsal sinemada film bir parçalama süreci olarak işlevseldir, zira film
boyunca seyirciye – ana akım sinema türlerinde bekleneceği gibi- gerilim yaratan sahneler sunulur ancak bu
gerilimler gerçek bir krizi takiben katarsize ulaşmadan çözülür. Bu anlamda Mavi Dalga yapı bozumsal film
dilinin başarılı bir örneğini oluşturmaktadır. Film, kadınların temsiliyetinde süregelen indirgemeci ikiliklerin
yarattığı masum kız/fettan kadın çemberini kırmakla kalmayıp kadın meselesini kadının mağduriyeti üzerine
kurulmuş anlatıdan da koparmaktadır. Bu anlamda da ahlakçı değerleri sorguya açar. Mavi Dalga kadınların
anlatının merkezinde olduğu çağdaşı diğer filmlerde sıkça karşımıza çıkan fiziksel ve/ya psikolojik tacize
uğramış, şiddet mağduru kadınları ve bu kadınların maruz kaldıkları şiddet döngüsü ve gerilimleri yerine
sıradanlık içinde bir kadınlık durumunu ve öznelliğini dile getirir. Bu anlamda da yenilikçi ve aykırı bir film
olarak ele alınmalıdır. Mavi Dalga ile izleyiciye sunulan kadın, mağduriyetinden kurtulmak için eril iktidarı ele
geçirmek ya da onun bir parçası olmak durumunda hissetmez kendini. Zira buradaki kadın “erkek olmayan”
olarak negatif biçimde tanımlanmamaktadır. Aksine, anlatının merkezi ve kurucu öğesidir, fail olan bir öznedir.
Smelik’in Sally Potter’ın filmi Thriller (1979) tartıştığının benzeri biçimde feminist karşı sinema korku filmi
türünün gerektirdiği tipik bileşenleri kullansa da filmin anlatısı bu tür gerilimlere yer vermeyerek bilinçli olarak
türün kodlarını yapı bozuma uğratır (Smelik 2014). Mavi Dalga örneniğinde ise gençlik filmi türünden
beklediğimiz bileşenleri bulmakla beraber bu tür filmlerde görülen anlatı kodlarının sarsıldığını görüyoruz. Mavi
Dalga’da anlatı filmin en başından sonuna gerilimi bertaraf etmek üzerine kurulur. Sinemasal anltımda gerilim
yaratabilecek unsurlardan şiddet, sır, entrika bize görünür gibi oldukları anda ortadan kalkar. Hikaye sıradanlığa
kavuşur ve o şekilde devam eder. İzleyici taraf tutmaya itilmez, özdeleştirme bir mağduriyet ya da kahramanlık
hikayesi üzerinden gerçekleşmez.
Sıradanlık, bu bağlamda eril anlatı normlarının yıkılmasının bir aracı olarak önem taşır. Janet Bergstorm
(1999) Chantal Akerman’ın çektiği Jeanne Dielman (1975) filminin yılında Le Monde gazetesince “feminist
sinema için bir başyapıt”
olarak tanımlanmasına değinir ve Akerman’ın kadınların beyaz perdeye
yansıtılmasında yeni bir yol keşfettiğini vurgular. Jeanne Dielman’da gündelik hayatın rutin döngüsü uzun uzun
ve detaylıca verilir. Bir ev kadının ev işlerini en ince ayrıntısına kadar sahneleyerek Akerman, sinemasal
anlatıda önemsiz, değersiz görülen (kadınsı) gündelik hayat pratiklerini film anlatısının tam da merkezine
almıştır (Öztürk 2000). Kanımca Mavi Dalga sinemasal anlatıya getirilen bu müdahalenin izlerini taşımakta ve
Akerman’ın yapı bozumsal feminist sinemasından aldığı ilhamla Yeni Türkiye Feminist sinemasının anlamlı bir
örneği olmaktadır.
1
Asst. Prof. İrem İnceoğlu, Affiliation: Kadir Has University Faculty of Communications
Nar (Ü. Ünal, 2011); Sen Uçtun Ben Kaldım (M.M. Arslan, 2012); Araf (Y. Ustaoğlu, 2012); Kurtuluş Son Durak (Y. Pirhasan,
2012); Şimdiki Zaman (B. Söylenmez, 2012); Jin (R. Erdem, 2013); Kusursuzlar (R. Matin, 2013) Yeni Türkiye Sinemasının sıradışı
kadın öykülerine örnek olarak gösterilebilir.
2
3
Şen, Murat Tolga “Altn Portakal'da Tehlikeli Yakınlaşmalar” Medyaradar,19 Ekim 2013, http://www.medyaradar.com/altinportakalda-tehlikeli-yakinlasmalar-haberi-107247 (son erişim 20 Haziran 2014).
4
Atam, Zahit “Orta Sınıfın Hayatımızı Yadsıyışı” BirGün e-Gazetesi, 12 Ekim 2013, http://birgun.net/yazi-goster/zahitatam/12-10-2013/orta-sinifin-hayatimizi-yadsiyisi-819.html (son erişim 20 Haziran 2014).
5
BirGün Gazetesi Zahit Atam’ın yazısına istinaden “Gazetemiz yazarlarından Zahit Atam'ın 12 Ekim 2013 günü BirGün'de
yayımlanan "Orta Sınıfın Hayatımızı Yadsıyışı" yazısında Bulut Film tarafından çekilen "Mavi Dalga" filminin eleştiri yazısında
kullanılan bazı ifadeler eleştiri sınırlarını aşarak hakaret boyutuna gelmiştir… BirGün gazetesi olarak, yazıda adı geçen “Mavi
Dalga” filminin senarist-yönetmenleri, yapımcıları, çalışanları, yapım şirketleri ve filme destek veren kurum ve kuruluşlardan özür
dileriz....” şeklinde bir özür yayınladı. Bkz. http://www.medyatekzip.com/hakarete-varan-film-elestirisine-birgunden-ozur-geldi6635h.htm (son erişim tarihi 10 Temmuz 2015).
6
Bkz. Claire Johnston Claire Johnston, “Women’s Cinema as Counter-Cinema” in Feminism and Film, ed. E. Ann Kaplan (Oxford:
Oxford university Press, 2000).
Kaynakça
Atam, Zahit. “Orta Sınıfın Hayatımızı Yadsıyışı.” BirGün, 12 Ekim 2013, http://birgun.net/yazi-goster/zahit-atam/1210-2013/orta-sinifin-hayatimizi-yadsiyisi-819.html (son erişim 20 Haziran 2015).
Aytaç, Duygu ve Çağla Özbek. “Konuşan kadın karakterler yaratmak istiyorduk” (Zeynep Dadak and Merve Kayan
ile söyleşi), 5 Harfliler, 6 Mart 2014, http://www.5harfliler.com/mavi-dalga-zeynep-dadak-merve-kayanroportaj/ (son erişim 20 Haziran 2015).
Bergstrom, Janet. "Keeping a distance." Sight & sound 9.11 (1999): 26-28.
Büyükdüvenci, Sabri ve Ruken Öztürk, “Yeni Türk Sineması’nda Estetik Arayışı” Felsefe Dünyası, Sayı:46, 2007: 40.
Gentile, Mary. “Feminist or Tendentious? Marleen Gorris’s A Question of Silence” in Issues in Feminist Film
Criticism, ed. Patricia Erens, (Bloomington: Indiana University Press, 1990), 395-404.
Hollinger, Karen. Feminist Film Studies (London: Routledge, 2012).
Johnston, Claire. “Women’s Cinema as Counter-Cinema” in Feminism and Film, ed. E.Ann Kaplan (Oxford: Oxford
University Press, 2000), 22-33.
Kuhn, Annette. Women’s Pictures: Feminism and Cinema (London: Verso, 1994).
Mulvey, Laura. “Visual Pleasure and Narrative Cinema” in Issues in Feminist Film Criticism, ed. Patricia Erens,
(Bloomington: Indiana University Press,1990) 28-40.
Mulvey, Laura. Visual and Other Pleasures (Basingstoke: Palgrave, 1989).
Öğüt, Hande. “Kadın Filmleri ve Feminist Karşı Sinema” Cogito, 58 (2009): 202-217.
Öztürk, S. Ruken. Sinemada Kadın Olmak (Istanbul: Alan, 2000).
Smelik, Anneke. And the Mirror Cracked: Feminist Cinema and Film Theory (Basingstoke: McMillan Press, 1998).
Smelik, Anneke. "Feminist Film Theory: Feminist Criticism of Film." The Feminist eZine (2014)
http://www.feministezine.com/feminist/film/Feminist-Film-Theory.html, (son erişim 20 Haziran, 2015).
Şen,
Murat Tolga. “Altn Portakal'da Tehlikeli Yakınlaşmalar” Medyaradar, 19 Ekim 2013,
http://www.medyaradar.com/altin-portakalda-tehlikeli-yakinlasmalar-haberi-107247 (son erişim 20 Haziran
2015).

Benzer belgeler

FEMİNİST AKSİYON FİLMİN İMKÂNI: MAD MAX

FEMİNİST AKSİYON FİLMİN İMKÂNI: MAD MAX aksiyon serisinin son filmi olan Mad Max Fury Road ise, geleneksel olarak erkek türü olarak anılan bir türün içinde kadın anlatısının imkânını tartışmaya açmıştır. Film serisine adını veren Max’in ...

Detaylı