PDF Yükle - Red Thread

Transkript

PDF Yükle - Red Thread
Editör Notu Bu sayı, Red Thread e-­‐dergisi ile TATLI 60'lar projesinin işbirliği sonucunda hazırlandı. Red Thread; gözden uzak kalmış bölgelerin 1960'larda geçirdiği devrimi güncel sanat perspektifinden ve teorik açıdan mercek altına alan ve ilgili kişi ve kurumların işbirliğiyle geniş bir uluslararası ağ oluşturan uzun vadeli, deneysel ve bilimsel bir araştırma, eğitim ve küratörlük projesi olan TATLI 60'lar için teorik bir platform sağladı. Karşılaştırmalı bir analiz yapan ve 60 ve 70'lerin sanat, kültür ve toplumlarında görülen tarihsel gelişmeleri bir bağlama oturtarak günümüzdeki sosyopolitik ve kültürel durumlara etkilerini araştıran TATLI 60'lar projesinin, küratörlük ve sanat çalışmalarındaki odağı, "ideoloji sonrası toplumlar"dır (Sovyet dönemi sonrasındaki, sosyalizm sonrasındaki ülkeler, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Batı ve Orta Asya ile Kuzey Afrika ülkeleri ve ikinci adımda, Çin ve Latin Amerika). 60'larda küresel kültürü etkisi altına alan ve henüz hâlâ tam anlamıyla gün ışığına çıkmamış değişim ile birlikte, bu değişimin, devrimci döneme dair tarihi incelemelerde göz ardı edilen ülkelerdeki etkileri ve "Prag Hattı" ötesinde gelişen durumlar projenin ana odağını oluşturmaktadır. Genel algıda, 60'lar hâlâ Batı kültürü ile ilişkilendirilmektedir ve "periferi"de yahut "kenarda kalmış" bölgelerde Batı'daki süreçlerin biçimsel ve bölük pörçük kopyalarına rastlandığı düşünülmektedir. Jeopolitik ve sosyokültürel bağlamların farklılığına rağmen, Batı Asya, Ortadoğu, Güney Kafkaslar ve (Arap dünyası da dahil olmak üzere) Kuzey Afrika'daki ülkelerde 60'ların ortalarından beri süregelen siyasi, sosyal ve kültürel süreçler, birbirleriyle yakından ilişkili olmuştur ve hem bölgesel, hem de küresel açıdan sonraki gelişmelerin şekillenmesinde ciddi rol oynamıştır. Söz konusu dönemde inşa edilmiş siyasi, toplumsal ve kültürel paradigma ve kurguların altında yatan anlayışın ve yol açtığı etkilerin izlerini günümüzde de sürmek mümkündür. Aynı zamanda bugün bu "isyan coşkusuyla" dolup taşmış devrin kültürleştirilmesine ve estetize edilmesine tanık olmaktayız. Proje; toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik alanlardaki (toplumsal/siyasi hareketler ile mimari, edebiyat, görsel sanatlar, sinema, popüler kültür, kitle kültürü ve alt kültürdeki vs. başlıca çalışma ve trendler gibi) önemli sembol, ifade ve gelişmeleri (güncel sanat perspektifinden ve eleştirel yaklaşımlarla) karşılaştırmalı bir şekilde analiz ederek, bu çalkantılı dönem açısından söz konusu ülkelerdeki fark ve benzerlikleri incelemektedir. 60'ların başında, o dönem periferi veya taşra olarak görülen pek çok sanat çevresine ve atölyelere umutlu bir modernizm ruhu ulaşmıştı. Stalinist gerçekçilik diktası boyunca tırmanan varoluşsal korkularla birlikte, Sovyet Bloğu diye adlandırılan bölgede daha 1956 yılında bile karşı tepkiler görülmeye başlamış, sonuç olarak da aşırı öznellik yeniden filizlenmişti. Batı ve Orta Asya'nın yanı sıra, Arap Dünyası ile Kuzey ve Orta Afrika'daki totaliter ve kolonyal sanat çevrelerinde ortaya çıkan yeni grup ve görüşler, uluslararası geç modernist evrenselci sanat ruhuna katıldılar ve kinetik objeleri, ışık yerleştirmeleri ve yapısal-­‐geometrik soyutlamalarıyla kendilerini yeniden uluslararası kanonun bir parçası olarak görebildiler. Savaştan sonraki ikinci on yıllık dönemde, Demir Perde'nin her iki yanından ve eski kolonilerden bir kuşak neokonstrüktivist sanatçı bir tür uluslararası birlik oluşturmuştu. Söz konusu dönemde, baskıcı atmosferin etkisinin azalması sanatsal ifadeyi özgürleştirmiş, estetik çalışmalar için de yeni bir yaklaşımın yolunu açmıştır. Neokonstrüktif modernizm, yeni soyutlama, bir devrin kapanışını simgelemekle kalmamış, bir açıdan baskı mekanizması işlevi de görmüştür: yeni modernizm; fordizm, sosyalizm ile onların toplumsal modernizasyon modellerinin hata ve kusurlarının da telafisiydi; kitle kültürünü ve kültürün rutin nesnelerini eleştirmiş, sanat çalışmalarını formu temel alan soyut bir uzama taşımış ve Soğuk Savaş dönemi dünyasının birleşme noktası olmuştu. Neo-­‐avangardlar dönemi dünyanın dört bir yanında etkiler bırakmıştır. Oysa günümüzde kanonu oluşturan hâlâ, merkezde yer almış neo-­‐avangardlardır. Günümüzde kabul gören egemen anlatıların ve tarihi kanonların aksine, proje, 60'lardaki süreçleri, tekil bir patlamanın dünyanın diğer bölgelerinde yankı bulması olarak Sayı #2 1 Editör Notu değerlendirmemekte; küresel ölçekte yaşanmış ve farklı radikal sosyopolitik ve kültürel süreçlerin gelişmesine bağlı olarak dünyanın her köşesinde paralel moderniteler oluşmasına yol açmış genel bir sosyokültürel, siyasi ve ekonomik durum olarak görmektedir. İngilizceden çeviren: Gülin Ekinci Sayı #2 2 Sovyet 60’ları: Projenin Sona Ermesinden Hemen Önce Keti Chukhrov İnsanların çokluğunda, sizin mekânlarınızda çözülüp gidiyoruz Politeknik... A. Voznesenskiy I Sovyet 60’ları çok çelişkili bir anlatılar manzumesi sunar. 60’lar bir taraftan meşhur Yumuşama’nın [Thaw] gerçekleştiği ve Sovyet ütopyasının atılımına yönelik siyasal beklentilerin olduğu bir dönemdi. Öte yandan, sonu 1968 Prag İlkbaharı ile biten ve demokratik canlanma ve kültürel gelişimin durgunluğa girdiği acımasız hayalkırıklıklarının onyılı oldu. Çelişkiler belirgindir: Gagarin’in uzaya uçuşu (1961) ve Berlin duvarının inşası (1961); uluslararası mekânlar, festivaller ve hükümetin “Manege” sergisine uyguladığı kötü üne sahip sansür (1962); sanatta ve gündelik hayatta “Batılı” “formalist” ifade türlerine yönelik ciddi kovuşturmalar; sanatçıların, sinemacıların ve müzisyenlerin “Sovyet karşıtı” faaliyetler yaptıkları gerekçesiyle sansürlenmesi (örneğin 1
1965’teki Daniel ve Sinyavskiy vakası ) ve sinema, şiir, görsel sanatlar ve müzikte avangard anlatı biçimleri ve stratejilerin yükselişi. Avrupa ve Birleşik Devletler’deki siyasi direnişle ilgili konulara girmeden, 60’lı yılların Sovyet Rusyasında sanat ve kültürün 1957-­‐1964 yılları arasında gerçekleşen Yumuşama’ya rağmen, hem tüm dünyada süregiden modernleşme süreçlerinden, hem de sanattaki neo-­‐avangard akımlardan ayrıksı bir konumda kaldığı genel kabul gören bir görüştür. 60’lı yılların Batısı’nda sanat ve siyasetteki sınırları ihlal etme yoğunluğunu göz önüne aldığımızda bu sav büyük ihtimalle doğrudur. Sovyet parti bürokrasisinin yönetimi altında, Batı’dakine benzer bir şeylerin olması mümkün değildi. Öte yandan, 50’lerin sonundan itibaren Batı’ya ulaşan Sovyet edebiyatı, sanatı ve kültürünün temel olarak muhalif ve yönetim karşıtı olduğuna da dikkat etmek lazımdır; ancak Sovyet rejimine karşı eleştirellikleri bu eserlerin avangard veya siyasi anlamda sınırları ihlal edici oldukları önkabulünü geçerli kılmaz. Tam tersine, bu tür edebiyat ve sanat her ne kadar parti otoritesine karşı bir direniş gösterse de genelde muhafazakar veya hatta gerici ve gelenekçi oldu. Başka bir deyişle Batı, genelde yeraltında olmayan veya hatta “resmi” Sovyet olarak adlandırılan (mimari, bilim, sinema, müzik, tiyatro, sanat, toplum mühendisliği gibi) alanlarda görünür olan modernleşmeci eğilimleri bilme şansına sahip olmadı; kültürün bu katmanlarının, uluslararası arenada “Sovyet” oldukları için kabul görmemelerinin nedeni budur. 1962 yılı – pek çok kuşaktan Sovyet sanatçının işlerinin gösterildiği “Manege” adlı serginin Kruşçev tarafından ciddi şekilde 2
sansürlendiği yıl – kültürün resmi olan ve olmayan (veya konformist olmayan) diye ikiye ayrıldığı yıl oldu. Bilindiği üzere, parti eleştirisinin temeli, sanatta modernist, soyut ve formalist yöntemlerin “kötüye kullanılması”ydı. Formalizme ve soyuta konan bu yasak, sosyalist gerçekçi kanonun yavaş yavaş iskartaya çıkarılmasına rağmen dokunulmadan kaldı ve ta Perestroyka’ya kadar sürdü. Öte yandan, soyuta konan yasak dışında, görsel kültür alanına özgü başka yasaklar yoktu. Dolayısıyla 60’lı yılların tüm soyut sanatı, konformist olmayan bir sanat olarak kendini ortaya koydu ve sıklıkla değeri bilinmemiş “büyük” sanat olarak görüldü; çoğunlukla Sovyet yeraltı sanatı örneklerinden oluşan Rutgers Üniversitesi Zimmerli Sanat Müzesi’ne ait Norton Dodge Koleksiyonu temelli pek çok sergide bu durum gözlenebilir. 3
“60’lı ve 70’li Yıllar Moskovası’nda Gayri Resmi Hayata Dair Notlar” adlı metninde İlya Kabakov , 60’lı yılların sanatını son derece kişisel bir sanat olarak niteler; her ne kadar Sovyet propagandacı sanatından uzaklaşan bir eğilim olsa da, uluslararası eğilimler bağlamında bakıldığında ilerici bir sanattan söz edilemeyeceğini söyler. Kabakov, 60’lı yılların sanat entelijensiyasındaki bölünmenin, parti konformiziyle Sovyet karşıtı konformizm karşıtlığı ayrımının ötesine geçtiğinin de altını çizer. Yani “gayri resmi” sanat entelijensiyasının bir kısmı, Rus avangardının estetik metodolojilerini yeniden düşünme eğilimindeydi. Örneğin 60’lı yıllarda yükselen Lev Nusberg ve grubu “Dvijenie” 1
Sovyet yazarlar Andrey Sinyavskiy ile Juli Daniel, yurtdışında Abram Terz ve Nikolai Arzhak takma adlarıyla eserlerini yayımlamaktan suçlu bulunarak yedişer yıl hapis cezası aldılar. 2
Bkz. Juri Gerçuk, Haemorrhage MOSKH, M., Novoe Literaturnoe Obozrenie, 2008. 3
İlya Kabakov, 60-­‐s, 70-­‐s… Notes on the Unofficial Life in Moscow, M., Novoe Literaturnoe Obozrenie, 2008, (Rusça).
Sayı #2 1 Sovyet 60’ları: Projenin Sona Ermesinden Hemen Önce
Keti Chukhrov [Hareket] sanatlarını, Naum Gabo’nun konstrüktivist fikirleri üzerine inşa etmişti. Her ne kadar resmi sanat nomenklaturasından oldukça uzak olsa da Nusberg yine de kendini Leninist bir ütopyacı olarak adlandırıyordu ve çalışmalarını çevrenin estetik örgütlenmesi olarak niteliyordu. Kinetizmin potansiyellerini araştıran Nusberg ilgilerini, makine hareketlerinin insanmerkezci arkaplanını ve insan davranışlarının makinesel izlerini incelemeye yöneltmişti. Avangard fütürolojiye ve sentetik sanat pratiklerine duyulan ilgi, mekanik olanla doğal olan arasındaki ilişkiler, Fransisko Infante’nin yanı sıra “Dvijenie” grubunun daha sonra “Mir” adlı kendi yaratıcı projesini kuran bir başka üyesi Viaçeslav Koleyçuk’un çalışmalarında da tezahür etmişti. Infante 60’larda, geometrik nesnelerle doğal manzaralari bir araya getiren fotoğraf projeleri icat etmiş, bunlara insan yapıtı demişti. Fakat Nusberg ve Koleyçuk’un aksine, onunki herhangi bir ütopik bir arkaplandan veya konstrüktivist tasarıma dayalı bir projeksiyondan tamamen ari bir itkiydi. İlginçtir, yukarıda söz ettiğimiz (genelde form açısından soyut denebilecek) pratikler, konformist olmayan Julo Sooster, Eduard Shteinberg, Oscar Rabin, Vladimir Nemukin gibi ressamların daha muhafazakar resimlerinin aksine sansürlenmiyordu. Bunun sebebi büyük ihtimalle, bu sanatçıların eserlerinin ciddi ölçüde, mimari tasarım ve bilimsel deneysellik ve sibernetik formatlarıyla örtüşüyor olmasıydı. 50’li yılların sonunda ve sonrasında ortaya çıkan Yuri Zlotnikov, Oleg Prokofiev veya Boris Turetskiy gibi soyutlamacı sanatçılar da büyük ihtimalle aynı sebeplerden ötürü kovuşturmalara maruz kalmadılar. Örneğin Zlotnikov’un pek çok soyut resmi, işaret sistemlerinin psikofizyolojisi üzerine meta-­‐sanatsal araştırmalarına, mekanizmalar ve algı süreçleri üzerine incelemelerine dayalı disiplinlerearası çalışmalarından çıkmıştı ve genelde matematik ve sibernetik bilgisine dayanıyordu. Onun örneğinde soyutlama, nesnel iletişim dilleri ve çevrenin maddi özellikleri üzerine araştırma için vesile olmuştu. Tüm o deneyselliğe rağmen, yukarıda sözü edilen gruplar özlerinde 60’ların avangard hareketleri arasında sayılmalılar mı yoksa sadece 20’li yılların formlarının ve fikirlerinin birer kopyasılar mı meselesi hala bir soru olarak önümüzde duruyor (örneğin Kabakov bu grupları gecikmiş ütopyanizm çerçevesinde tanımlıyor). 60’lı yılların konformist olmayan muhalif gruplarına – örneğin Lianosov grubu (Eduard Shteinberg, Oscar Rabin, Evgeni Kropivnitskiy, oğlu Lev Kropivnitskiy, Vladimir Nemukin, Lidia Masterkova, Genrich Sapgir, Igor Holin ve diğerleri) gibi gruplara – gelince, anti-­‐estetik olarak adlandırdıları kaçış yanlısı bir estetiği benimsediler ve kendilerini 60’lı yılların sosyalist ve komünist yeniden yaratı projelerinin taban tabana zıttı olarak ortaya koydular. Lianosov grubu üyeleri, sanatsal iletişim ve üretim yolu olarak son derece hermetik bir ortaklık geleneğini kuran ilk 4
sanatçılardandı. Kasıtlı olarak toplumsal hayatla ve siyasal tartışmalarla ilgili her türlü mesele üzerinde düşünmeyi reddettiler, sanatsal meseleleri kişisel metafiziğe indirgediler ve gerçekliği, saçılmış bir şekilde tezahür eden fenomenlerden oluşan bir girdap olarak gördüler; bu duruşun adı somutçuluktu ve bir ölçüye kadar Moskova kavramsalcılığını etkilemişti. Juri Zlotnikov bu duruşu, yeraltının metafizik salonu diye adlandırdı. Her ne kadar “gayri resmi” sanat altındaki iki eğilim arasında – yani muhalif ve neo-­‐avangard yeraltı sanatları arasında – büyük bir fark olsa da ortak noktaları, gerçekliğe karşı belirli bir kayıtsızlıktı; ki bu tutum, o sık sık ortaya çıkan elitist tutumlarıyla Sovyet entelijensiyası nezdinde ideolojik söylemin bir simulakrumundan başka bir şey değildi. Ezoterik ve metafizik meselelere ve bilimsel soyutlamalara duyulan ilgi de bunun bir sonucuydu. Eric Bulatov, İlya Kabakov, Andrey Monastirskiy, Dmitriy Prigov gibi sanatçıların işlerindeki kavramsalcı sanat-­‐deneyimlerinin Sovyet ideolojisine yönelik analitik ve eleştirilel bir bakış üretmesi ancak daha sonraki yıllarda, 70’lerde gerçekleşti. Güncel sanat fikrinin daha o zamandan güncelliğin vücut bulduğu bir alan haline geldiği 60’lı yılların Batılı sanat ortamının aksine, Sovyet görsel sanatının 60’ları, modernite üzerine yaygın bir düşünüm uzamı olarak ele alınamaz. Var olan değerleri ihlal eden radikal sanat stratejilerinin devamı olarak görülen güncel sanat pratikleri, görsel sanat ortamında ancak Moskovalı kavramsalcıların, kültürel üretimin ve “sosyalist” propagandanın dillerini değerleri ihlal eder şekilde sorgulamaya yönelik ilk 4
50’li ve 80’li yılların konformist olmayan Sovyet sanatı için bkz. Karl Eimermacher: “From Uniformity Towards Diversity”, M., Lotman Institute of Russian and Soviet Culture, 2004. Sayı #2 2 Sovyet 60’ları: Projenin Sona Ermesinden Hemen Önce
Keti Chukhrov girişimleriyle birlikte ortaya çıktı. Gerçekliğin bu şekilde göstergebilimsel açıdan analizi, 60’lı yılların yarı modernist sembolizminden kaçışı ve ütopyanın tüketilmiş imgelerinin katı retorik örgüsünün yapıçözüme uğratılmasını mümkün kıldı. Aynı zamanda (Kabakov örneğinde de olduğu gibi) kavramsalcılar içsel heterotopyalar, “öteki” uzamlar, yani devlet aygıtı veya güzel sanatların hastalıklı tutkuları tarafından (ki bunlar 60’lı yılların sanat kuşakları açısından hala baki olan tutumlardı) hazmedilemeyecek kadar absürd ve şiirsel dünyalar yarattılar. II Bu arada karşımızda şöyle bir soru duruyor: Konu avangard stratejilerin izini sürmek olunca, bu stratejilerin ana öznesi ve merkezi neden güncel sanat olarak görülüyor? Köken itibarıyla avangard sadece, sanatsal veya hatta kültürel araçlarda yeniliklere indirgenemez, genel anlamda hayat ve siyaseti yeniden düşünmeyi amaçlar. Dolayısıyla avangardda siyasal açıdan önemli olan, hayat tarzlarında ve kendi kendine organize olan kolektivitelerde de aranabilir. Şayet avangardı belli bir yenilikçi sanatsal metodoloji olarak ele alırsak (yani ona güncel sanat tarihi bakış açısından bakarsak) 70’li yılların Moskova kavramsalcılığı, kendinden önce gelen 60’lı yılların sanatından daha avangarddır diyebiliriz. Ancak avangardı hayatın üretilmesi ve toplumsal kesişmeler için açık alanlar yaratılması ruhu üzerinden; herkesin iyiliği için özgür yaratıcı zamanın ortaya çıkşı üzerinden yeniden ele almak 60’larda, avangard ruhu siyasal ve sanatsal faaliyetlerin alanına taşımak için daha fazla ve yaygın bir çaba harcandığını gösterir, 70’li yılların kavramsalcılığıyla mukayese edildiğinde bile. Dolayısıyla, Sovyet 60’larını, sanat tarihinin doğrusallığına indirgenmeyen bir potansiyellik olarak yeniden düşünmek üretken bir açılım olabilir. Değişim atmosferine ve sosyalist modernleşme fikirlerinin teşvik edilişine tanıklık etmek için Sovyet 60’larının doğrudan güncel sanatla ilintili olmayan veçhelerini ele almalıyız. İdeolojik baskıya rağmen bu nitelikler belirgindi: alt toplumsal katmanların yükselişi, kentsel mekânlarda ve kent sakinlerinin buralarda yaşama yordamlarında vuku bulan değişimler (örneğin 60’larda köylülere şehirlere gidebilmeleri için pasaport ve göç etme, oralarda yüksek eğitim alma özgürlüğü verildi), kırsal kesimin kentleşmesi, felsefede, edebiyatta ve sinemada, Stalinist kültür politikalarında neredeyse yok olmaya yüz tutmuş neo-­‐
Marksist temaların ortaya çıkışı. İlginçtir ki Stalin sonrası Sovyet 60’larının kitle propagandası sık sık demokratik süreçlerle örtüşüyordu. Böylesi bir örtüşmede şöyle bir paradoks vardı: Benimsediği toplumsal programla resmi ideolojinin pek çok durumda yeraltı sanat çevrelerinin bir çoğundan, kendini “prestijli olmayan” mesleklerden insanlardan, işçilerden, çiftçilerden ayrı bir yere koyan – dolayısıyla da proleter toplumsal katmanlara karşı elitist bir tutum sergileyen – muhalif entelijensiyanın “anti totaliteryen” kavgasından daha demokratik olduğu ortaya çıktı. Bu şu anlama geliyordu: “Yeni”, “taze” akımlar – “resmi” kültür diye adlandırılan şeyin bünyesinde gelişenler de dahil – anaakım parti ideolojisine rağmen, o zamana dek unutulmuş avangard projeyi, formalist bir metodoloji olarak değil, Ekim Devrimi’nin ve onun mirasının bir uzantısı olarak yorumladı. Bu durum, Marlen Hutsiyev’in filmlerinde ve özellikle de “Temmuz Yağmuru” (1966) veya “İlyiç’in Kapıları” (1964) gibi filmlerindeki komünist ütopya melankolisinde; Genaldi Şpalikov ve onun Mayakovski’yi konu alan senaryosunda (Şpalikov, Husiyev’in yukarıda sözü edilen filmlerinin de senaristiydi); Larisa Şepitko ve makinelere ve teknik alandaki gelişmelere yönelik şiirsel bir yaklaşım ile 2. Dünya Savaşı kahramanlıklarının kucaklanması ve tüketim toplumuna yönelik yükselen ilgiyi birleştirmeyi başardığı filmi “Kanatlar”da da (1966) geçerliydi. 60’lı yılların kontrolden ari toplumsal uzamı Sovyet tarihinde çok kısa bir dönem süresince, belki de 60’ların Batısının devrimci kuşağının talep ettiği, mücadelesini verdiği özellikleri kendinde geliştirmişti: Tüm toplumsal tabakaların üniversitelere kabul edilmesi; kültürel alanlardaki hiyerarşiye yönelik eleştiri; burjuvazinin, sanat, bilim ve kamusal alanın aslında herkese açık olması gereken değerlerini kendine mal etmesine yapılan saldırılar gibi. Başka bir deyişle partinin – ister soyut ister formalist olsun – belli estetik unsurlara karşı düşmanlığı, toplumsal eşitliğin Sayı #2 3 Sovyet 60’ları: Projenin Sona Ermesinden Hemen Önce
Keti Chukhrov olduğu, katmanlaşmanın olmadığı yaşayan mekânlarla birleştirilebilirdi. Öte yandan (Sovyet elitist sanat entelijensiyasının hayran olduğu) Greenberg’ci ve Adorno’cu modernist safçılığın yanı sıra 5
(Sovyet “stilyaga”larının hayran olduğu ve Sovyet üniversitelerinde yasak olan) tüketim kültürünün görkemli çekiciliği, 60’ların Batılı kuşakları ve yeni ortaya çıkmakta olan Sitüasyonist veya feminist pratikler tarafından eleştirilmiyor muydu? Kesinlikle mutant bir sosyalizm olan Sovyet sosyalizminin paradoksu şudur: Olgunlaşmamış bir kapitalist sistemden doğmuştu ve gelişmiş burjuva toplumunda olması gereken tüm o – bireysel haklar, sivil toplum, yüksek hayat ve tüketim standartları gibi – özgürlükler onda yoktu. Fakat gariptir, sosyalizm için kaçınılmaz olan teknik ve ekonomik olgunluktan yoksun olan Sovyet sosyalizmi kendinde, komünizmin olgun hümanist tutkularına giden belirli özellikler geliştirmişti: Herkese açık eğitim, bilim ve kültüre ve yaratmak için gereken serbest vakte, herkesin paylaştığı en temel değerler olarak görüp büyük değer verilmesi gibi. Stalinist dönemde, iktisadi ve siyasi kontrol sayesinde sınıfsız parametreleri koruyan toplum – ki 50’li yılların sonundan itibaren otoriter müdahaleden ari kalmıştı – belki de 60’ların sonuna doğru şu iki şeyi birleştirmeyi başardı: Sınıfsız toplum ve geçmiş yirmi yılın çetin proleter emek talepelerinden göreli bir özgürleşme. Bu örnekte sınıfsız toplum zorlama yaratılan bir koşul değil, toplumun içinden çıkan gerçek bir istekti – o sıralar henüz mutenalaştırılmış katmanları olmayan ve hâla, hayat standartlarına, metalara, modaya ve kaliteli tüketim değerlerine yönelik proleter ilgisizliğe dayalı bir istek. Yukarıda sözü edilen Marlen Hutsiyef ve Larisa Şepitko’nun filmlerine dönersek; bu filmler, Sovyetler’de 60’larda ortaya çıkan ve sonra 70’lerin başında toplumu ikiye bölen temel toplumsal ve kültürel çatışmayı yansıtan birkaç örneği teşkil ederler. Bu çatışma şuydu: Ekim Devrimi’nin başarmış olduğu radikal toplumsal değişime nasıl sadık kalmalı ve aynı zamanda Stalinizmi toplumsal projeyle özdeşleştirmemeyi nasıl başarmalı; proleter kahramanlık projesini ve onun tarihsel mirasını, komünizmin avangardını geç sanayi ve sanayi sonrası topluma geçiş koşullarında konumlandırmasını nasıl anlamlandırmalı; kültürü, bir taraftan bünyesinde hâla büyük öçlüde köylülüğü barındıran büyük çoğunluğa, öte taraftan yükselen apolitikleşen okumuş kültürlü elite açık bir uzam haline nasıl getirmeli; kapalı sınırlar içinde ve soğuk savaş rejimi altında nasıl demokratik kalmalı. Marlen Hutsiyef, 60’ların ortalarında çektiği iki klasik filminde, yani “Temmuz Yağmuru” ve “İlyiç’in Kapıları”nda, gündelik hayatın ideoloji dışı mekânlarını, yeni Stalin sonrası kuşağın rastgele kalabalıklarını ve flaneur’lüğünü yeniden üretir. Aynı zamanda, gündelik sükunet boyutunun yavaş yavaş nasıl bir kendinden memnuniyete dönüştüğünü gözlemler – bu duruş etik ve siyasal açıdan bir nevi omurgasızlıktır, komünist projenin daha fazla yaygınlaştırılması konusunda isteksiz bir duruştur. Bu, büyük ölçüde Sovyet 60’larının çıkmazı, ikilemidir: Sosyalist fikirler, mücadele veya kahramansı fedakârlıklar olmadan, basit gündelik hayatta canlı kalabilir mi kalamaz mı? 1 Mayıs emek ve dayanışma gösterileri, “İlyiç’in Kapıları”nda, kişisel melankoli ile özel hayatın aşıldığı bir yer haline gelir; tekil hikâyeler ile kolektivitelerin örtüştüğü veya daha doğrusu, tekil olayın sadece kolektiviteden çıkabildiği bir yer: Aşk, dostluk ve geleceğe yönelik toplumsal tutkular, tek bir uzamda ortaya çıkar. Böylesi bir insan topluluğu, hem Antonio Negri’nin hem de Paolo Virno’nun çokluklarından farklıdır. Virno’ya göre birliktelikler ve çokluklar, toplaşmak veya ortak bir zevk uzamı oluşturmak zorunda değildirler. Temel nokta, somut üretime yönelik amaçların dürtüsüyle hareket eden bireyler arası ilişkidir. Bu çoklukların kapitalist üretimin gerçekleştiği mekânları dönüştürmek zorunda oldukları post-­‐fordist kapitalist toplumlarda doğaldır. Bu tip toplumlarda “ortak payda” maddi olmayan emeğin yordamları üzerinden paylaşılan genel akıl olarak algılanır. Böylesi ortak genel akıl, herkesi kapsayacak şekilde genel değilse veya herkes arasında eşit bir şekilde paylaşılmıyorsa, çoklukların toplu akınlarından 5
SSCB’de 50’li yılların sonunda ortaya çıkan ve Batılı hayat tarzını takip eden bir altkültür; kasten, hayata karşı gayri siyasi ve Sovyet etiğine karşı negatif bir tutum benimseyen bir gruptu bu. Stiliagas yarı İngilizce bir argo kullanarak konuşurdu, müzik, dans gibi eğlencelere çok düşkündü ve Sovyet hayat tarzıyla, yani minimalizm ve tarzda bir örneklikle tezat oluşturan grotesk bir giyim kuşam tarzını benimsemişti. Sayı #2 4 Sovyet 60’ları: Projenin Sona Ermesinden Hemen Önce
Keti Chukhrov çıkarılmalıdır. Bu durumda “ortak payda” sivil bir potansiyellik olarak anlaşılır ve illa ki o şekilde deneyimlenecek diye bir şey yoktur. “İlyiç’in Kapıları”ndaki kolektivite ise bundan farklıdır. Somut ilişkisel hamlelere dayanmaz ve hatta üretken de değildir. Emek dayanışmasının kutlandığı gün sadece bir tatil günüdür, çalışmadan geçirilen serbest bir gün. Burada “ortak payda” ve “genel”, takasın somut ütiliter hatlarının ve hedeflerinin ötesine geçen bir deneyimdir ve zaten erişilmiş olan, kapitalizmden ari bir toplumda (bunun gerçekten başarılmış bir şey olup olmaması önemli değildir), sömürünün olmadığı, eşitliğin olduğu bir uzamı başkalarıyla birikte hissetmek anlamına gelir. Özgür eşitlikçi emek, tam da o çalışılmayan zamanın fazlalığını beraber hissetmektir. Böylesi çalışmadan geçirilen serbest zaman sadece ve sadece başkalarıyla paylaşıldığında veya genel toplumun iyiliği için geçirilen bir zaman olduğunda ilerici bir içerik kazanır. Kişilerin mahrem yalnızlığında veya kişisel ütiliter amaçlar bağlamında deneyimlendiğinde melankoli ve boşa harcanmış bir zaman olduğuna dair bir şüphe doğurur. İşte bu nedenle 60’ların toplumsal anlatısı iki kahramanın birbiriyle çatışmasını içerir: Biri kolektvisit, 2. Dünya Savaşı’na kahramanca katılan veya hatta devrimci geçmişi hatırlayan, pek iyi eğitimli olmayan fakat siyasi açıdan kafası net kişi; öteki, daha şimdiden hayatın sunduğu eğlenceler karşısında heyecan duyan, bilgili, eğitimli, birazcık bohem ve etik süper-­‐ego ve onun uydusu olarak komünizme sadakat meselesinden bıkmış bireyci genç. Şepitko da Hutsiyef de bu ikilemi, anlatılarına bir karakter yerleştirerek çözer: Bu, devrimci romantizm ile hayata ve emeğe yönelik katılımcı bir tutumu kendinde birleştiren bir karakterdir. Şepitko’nun “Kanatlar”ındaki, sonradan okul müdürü olan 2. Dünya Savaşı kahramanı eski pilot; veya “İlyiç’in Kapıları”nda kız arkadaşının bohem partisini, misafirler köylülerin ve işçilerin hayat tarzıyla alay edince rezalet çıkararak terk eden genç öğrenci işçi gibi. 70’lerin anlatılarında da bu tip karakterlere hala büyük değer verilirdi, ancak bunlar artık büyük çoğunluk tarafından aptal veya kurala istisna oluşturan kişiler olarak görülmeye başlanmıştı. *** 6
Sovyet felsefeci Evald İliyenkov 60’ların sonlarında kaleme aldığı “Genel Üzerine” adlı makalesinde, bu nosyona dair Marxist bir yorum geliştirir. “Genel” denilen şeyin ne gerçekliğin üzerinde asılı duran veya ona dayatılan metafizik bir düşünce, ne de genel’i soyut bir değişmez olarak ele alan pozitivist mantığın bir kategorisi olduğunu iddia eder. Herkes için ortak olan bir şey aynı zamanda herkesin içinde bulunur. Başka bir deyişle Genel, sadece nesnel gerçeklik, maddi fenomenler ve onların vuku buluşları kanalıyla ortaya çıkar. Fakat sadece bu vuku buluşlar Genel’e, Genel olana dönüşen özgül özellikleri, kaçınılmazlığı verir. Bu diyalektik meseli, herkes için ortak olanın (ve hatta evrensel olanın) ne dağılım veya yaygınlaşma ne de spekülatif soyutlama olduğunu gösterme eğilimindedir. Bu, her şeyden önce maddi dünyada deneyimlenir, orada hissedilir ve oradan çıkıp gelişir, bunun tersi doğru değildir. Ayrıca bu, süreç yaşanırken doğrulanmak zorundadır. Dolayısıyla ideal olarak görünen her şey, hayattan çıkar ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi onunla çelişmez. Sovyet 60’ları hala evrenselci tutkular ve hayat tarzı arasında böylesi bir sürekliliği korusa da (yani “İlyiç’in Kapıları”nın kahramanının ifadesiyle “düşünceler ile eylemler arasındaki sürekliliği”), daha 70’lerin başlarında geri dönülemez bir kopuşu açığa çıkarmıştı. Genel’e yapılan atıf, basitçe dile indirgenmiş, hayattan ve eylemlerden kopuk bir şey olarak ortaya çıkmıştı. Bu kopuş, Sovyet sosyalizmi projesini yavaş yavaş sonuna erdirmiştir. İngilizceden çeviren: Çiçek Öztek 6
Evald İliyenkov, “On the General”, Philosophy and Culture, Moskova, Izdatelstvo Politicheskoi Literaturi, 1991, ss. 320-­‐
339 (Rusça). Sayı #2 5 !"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
D%&$38+&9(13.3=%3?*93E
(
!
"#$%&'(#)!*+,-&!.#!/+,-0!10--2342!56789-2.12!:8912-&9(!;#4#32-!<6%=63&1#(&!>5:;<?!98-!@#A2=(2B&!C#B!
$8B!B&'&!(232D0A42A!&'$&-#3#!2&(!EF1EA#(&%!9&9(#%&A&A!7#-&'(&3#G&-4&H&!.#!B2C&(2-&9(!9&9(#%&!B232B(#3&F#!
#4#A! EF#-! %I-B&1#(#! .#! :8.1#(J(&C&! 98912-&F%&! B232B(#3&F#! #4#A! 4#.-#(! %I-B&1#(&A#! B23'0!
K(8C-6%92-!%I-B&1#(L!B2.32%0!232@0-0H01-2!1#A&!%I-B&1#(!&-&'B&-#3&A#!&'-#3-&B!B2F2A4032G&-4&H&!&$&A!G&3!
%84#-! I-B#! 8-232B! 7E3I-%#B(#14&M! N#! .23! B&)! 42=2! 42! 98-42! 1#3! 2-2A-23! &$&A! 5:;<! 3#.&F18A&9(! G&3!
I-B#14&!.#!O+,-&!10--230A!G2'0A42!G&3!(I3!K&-!98@&2-&9%8!G837=#9#LA&A!!7#-&'%#9&A#!18-!2$%0'(0!>P(2-12A!
G&3!B8%IA&9()!1#A&!&A'2!#4&-#A!EF#-!B8A6(-230!.#!1#A&!#-&(-#3#)!12A&!KB0F0-!G63Q6.2F&L1#)!.#!EF#--&B-#!4#!
/+,-230A! #B8A8%&B! 3#D83%-230A42A! 98A32! 83(212! $0B2A! 1#A&! (#BA8B32(! 90A0D2! 2&(! =2D(298A6!
!"#",-230A0! 7E34IB(#A! 98A32! KG63Q6.2! 98912-&F%&L! (2A0%0A0! B6--2A%0'(0?M! R6! 3#D83%-23! 90A03-0!
4IF#14#! EF#-! %I-B&1#(#! >BI$IB! E-$#B-&! &%2-2(! .#! (&@23#(#?! &F&A! .#3%&'! D2B2(! I3#(&%! IF#3&A4#!
GI38B32(&B!4#.-#(!4#A#(&%&A&!%6=2D2F2!#(%&'(&S!48-210901-2!5:;<!I$!(I3!%I-B&1#(!G&$&%&A&A!4#!.23!
8-46H6!G&3!I-B#1#!4EAI'%I'(IM!!
!
5:;<! 21A0! F2%2A42! K3##-! 98912-&9(L! I-B#-#3! 23290A42! >163(40'0A2! 9#12=2()! 1232(0@0-0B! .#! =2((2! G&3!
9#.&1#1#! B2423! 9&129&! 2A-2%42! %6=2-&D! &D24#-#34#! G6-6A%2! 9#3G#9(-&H&! G6-6A2A?! #A! -&G#32-! I-B#!
8-232B! 7E3I-%#B(#14&! .#! G6! 1IF4#A! T.36C2-0! 98912-! 4#%8B32(-23! B2423! C#B! $8B! -&G#32-&A! 4#!
=2132A-0H0A0! B2F2A%0'(0U! K98912-&F%&A! &A92A&! 1IFIL! '#B-&A4#! (2A0%-2A2A! G&3! %84#-4#A!
G2=9#4&-#G&-%#9&A&! 92H-2%0'(0M! 5:;<VA&A! $EBI'! =&BW1#9&! C#B! $8B! B&'&! (232D0A42A! X+,-&! 10--230A!
98A6A42!KB8%IA&F%L&A!12'240H0!7#A#-!$EBI'IA!#A!324&B2-!7E9(#37#9&!8-232B!2-70-2A%0'(0M!N#!.23!B&)!
5:;<V4#!$EB#A!B2(0!G&3!B8%IA&9(!4&B(2(E3-IB!>Y8%2A12V42B&!<#269#9@6!12!42!T3A2.6(-6BV(2B&!ZA.#3!
[8@2! E3A#B-#3&A4#! 8-46H6! 7&G&?! 4#H&-)! 3#D83%&9(! 98912-! 4#%8B329&1#! 8-46B$2! 12B0A! >924#@#! $8BJ
C23(&! 9&9(#%&A&A! A8B92A! 8-46H6?! G&3! %84#-4&M! R6! A#4#A-#! 56789-2.12VA0A! 98A6A6! 98912-!
4#%8B329&A&A)! X+,-&! 10--230A! 3#2B9&18A#3-&H&! 9I3#9&A@#! 12'240H0! $EFI-%#1-#! G&3-&B(#! 4I'IA%#B!
F836A4210FU! 56789-2.12VA0A! 98A6! 9#3(! G&3! B8%IA&9(! 8(8B329&A&A! 98A2! #3&'&A4#A! F&124#! 98912-!
4#%8B329&A&A! 7#A#-! B3&F&A&A! G&3! C23$290! 8-232B! 7E3I-%#-&M! R6A6A! 12A0! 9032)! 56789-2.12V42B&! 92.2'!!
#(A&B! $2(0'%210! G&3! 12A2! B812392B)! EF#--#'(&3%#1#! .#! >\23]V0A! EF#(-#4&H&! G&$&%&1-#! KB21A2B-232! #-!
B8A6-%290)!D#(&=)!12H%2!12!42!BE-#-#'(&3%#L!232@0-0H01-2!#-4#!#4&-#A?!K9#3%21#A&A!&-B9#-!G&3&B&%&LA#!
42&3! 9#%C(8%2(&B! G&3! %84#-! 83(212! B81%6'(6)! GE1-#-&B-#! G6! 92.2'! ^8H6! T.36C2V42! @8'B6-6!
G&$&%4#! 2-B0'-2A2A! B2C&(2-&9(! 4EAI'I%IA! "#3$#BV&A#! B23'0-0B! 7#-%#B(#14&M! ^8-210901-2! 29-0A42!
5:;<VA&A!98A6!EA@#-&B-#!PB&A@&!^IA12!:2.2'0!98A3290A42!7#-&'(&3&-%&'!8-2A!>R2(0!I-B#-#3&A4#!&B(&4232!
7#-#A! G#--&! G2'-0! C#B! $8B! 98912-&9(! C23(&A&A! 8-46H6! 7&G&! K4#%8B32(&B! 9#$&%-#3#L! B2(0-%212! B2323!
.#3#A! 3#D83%&9(! B8%IA&9(! C23(&-#3&A! C38732%-230A42! 42! %#.@6(! 8-2A?! 98912-! 4#%8B329&! &4#2-&A&A!
98A6A2! &'23#(! #(%#B(#14&M! R6! 98A! 21A0! F2%2A42! A#8J-&G#32-&F%&A! 7IA@#-! &4#8-8Q&B! 2H03-0H0A0A! 42!
G2'-2A70@0A2!4#AB!4I'%#B(#14&M!
!
5:;<! G6! A#4#A-#! (8C-6%92-! 242-#(! .#! &B(&924&! 3#D2=2! 42&3! .22(-#3! &$#3#A! G&3! 38-! %84#-&! 8-232B!
2-70-2A%2B(2A!$0B0C!7IA@#-!&B(&924&!.#!9&129&!2B0%-230A!#'&H&A4#!G&3!2A-2%!&D24#!#(%#1#A)!G2'23090F!
.#! 6A6(6-%212! %2=B6%! G&3! 4#A#1! 8-232B! 4#H#3-#A4&3&-%#1#! G2'-2A%0'(0M! 5:;<V#! 42&3! 7IA@#-!
4I'IAI%-#3!A89(2-Q&B!G&3!98-!%#-2AB8-&4#A!>29-0A42!924#@#!98-2!42!2&(!4#H&-!G6!A89(2-Q&_?!98A!.&(#9!
G&3! 2A(&JB8%IA&9(! 2'2H0-2%212! B2423! 6F2A2A! G&3! 1#-C2F#1#! 92=&CM! TA(&JB8%IA&F%! &-#! B232B(#3&F#!
8-2A!12B-2'0%!A#3#4#19#!GI(IA!#9B&J56789-2.!K6-69J4#.-#(L-#34#B&!9&129&!.#!2B24#%&B!9E1-#%-#3#!
=2B&%! 8-%6'! 4636%42S! 4&H#3! 12A42A! A89(2-Q&B! 12B-2'0%-23! 42! 56789-2.! %&3290A0A! G&3! (I3!
BI-(I3#--#'(&3&-%#9&A#! %#1-#(%#B(#M! 5:;<VA&A! (#%#-! 2B(E3I! B8A6%6A42B&! `8F&C! R38F! a&(8! 42! G6!
83(2%42!12!D#-2B#(-#3#!18-!2$%0'!G&3!8(8B32(!8-232B!-2A#(-#A%#B(#)!12!42!3#AB-&!&%2Q0A2!7E9(#3&-#A!
A89(2-Q&B! &-7&! A#4#A&1-#! G&3! KB2%CL! D&7I3I! 8-232B! B6(92A%2B(2! >(2G&&! B&! G6! &-7&! KBI-(I3#-!
B2C&(2-&F%L&A! 36=6! .#! 8A2! 2&(! (IB#(&%#! 4212A2A! G&(&%9&F! KEF1232(0%L! 9I3#@&! &F-#A#3#B! B8-21@2!
K(&@23&!8GQ#L1#!4EAI'(I3I-#G&-%#B(#?M!!
!
^8-210901-2!56789-2.!(&C&!98912-&F%&!(23(0'03B#A!#-#'(&3#-!G&3!F&=&A!G#332B-0H0A2!92=&C!8-%2B!.#!8A6A!
EFIA4#!92=&C!8-46H6!4#.3&%@&!2A-210'2!>12A&!Kb-692-!c63(6-6'!:2.2'0L!defgeJefg*h!903290A42B&!2A(&J
D2'&9(!C23(&F2A!%I@24#-#A&A!B636@6!6A9636!8-232B!98912-&9(!4#.3&%#?!9240B!B2-%2B!8-46B$2!F83!G&3!
&'M! KY#9(83#! #4&@&! A89(2-Q&L! .#! A#3#4#19#! IF#3&A4#! 6F-2'0%2! .230-%0'! B2(%#3-&! 2'2H0-2%2-23!
23290A42)! G6! EA#%-&! 9&1292-)! &B(&924&! .#! BI-(I3#-! %84#-&! #-#! 2-%2B! B8A696A42! 1#A&! 232$-23!
7#-&'(&3%#B!G&3!F836A-6-6B!8-232B!83(212!$0B0183M!TB0A(012!B23'0!1IF%#1#!B23'0-0B!7#-4&H&!.#!12C092-)!
!"#$%&'%
(%
!"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
$%"&'()"*+,'-'.%'/0*'1
!
(
s56789-2.12!>J98A3290?!
:2A2(0A42B&!:&129&!j32(&B-#3s!
9#37&!2$0-0'0!
K^&42B(&B!:#37&L!
B636%92-!.#!EF#--&B-#!2B24#%&B!4#9(#B(#A!18B96A!8-2A!.#!5:;<VA&A!#3(#9&A4#!8-6'2A!1#A&!I-B#-#3&A!
=&$! G&3&A4#! G6! 4EA#%&! 1#A&4#A! 4I'IA%#1#! 1EA#-&B! G&3! 9&129&! &324#! G6-6A%240H0! &$&A! F83! G&3! &'! i!
G#-B&! 5:;<V1&! BI-(I3#--#'(&3#A! A89(2-Q&B! 2B0%-230A! #A! 7I$-I9IAIA! 12'2A40H0! .#! 1#A&! #-#'(&3#-! &-7&-#3!
48H6346H6!:-8.#A12V42!G&3!A#GF#!42=2!B8-21!8-2G&-&3M!:2.2'!98A3290A42B&!KG230'%2L!4EA#%&A4#!G6!
I-B#-#3&A!23290A42!B636-2@2B!&'G&3-&H&!$8H6A6A!#B8A8%&B!$0B230A2!2%2!56789-2.!%84#-&A&!1#A&4#A!
4I'IA%#1#! 42&3! #A! 6D2B! G&3! =#.#9! %#.@6(! 4#H&-S! G6! 4#A#1&%! 81G&3-&H&1-#! G2'23090F-0H2! %2=B6%!
#4&-%&'!.#!%#F232!7E%I-%I'!4636%42M!!
!
5:;<!232'(03%2-230!B8A696A42!IA&.#39&(#!9&9(#%&!&$&A4#!=#3=2A7&!G&3!&-7&!%#.@6(!
8-%210A@2!>7IA@#-!92A2(!.#!#-#'(&3#-!B632%!2-2A0A42A!7#-#A?!G&3!7636C!G2H0%90F!
E37I(! K56789-2.12! >J98A3290?! 92A2(0A42B&! 9&129&! C32(&B-#3L&! 1#A&4#A! 4I'IA%#B!
IF#3#! 7#A&'! E-$#B-&! G&3! C38Q#1#! 7&3&'(&-#3! .#! 23210'0! C38Q#! G2'-0H0A2! 42! 2$0B$2!
e
12A90((0-23M ! R6! E37I(-#3! BI-(I3#-! .#! 92A2(92-! 2-2A0A! 98912-&F%J98A3290A42B&!
1#A&4#A! E37I(-#A%#9&! 9I3#@&A4#! B636-%6'-2340! .#! =2-&=2F0342! 42! #9B&J
56789-2.12! @8H32D1290A42B&! B636%92-! C32(&B-#3#! #7#%#A! 8-2A! EH3#(&%)! I3#(&%!
.#! 96A6%! G&$&%-#3&A#! B23'0! #A! 7I$-I! BI-(I3#-! %6=2-#D#(&! &D2! #4#3! 4636%42-23M!
j38Q#)!j3#-8%!B8-#B(&D&!>R#-7324?)!k[k!B8-#B(&D&!>l273#G?)!B642M837!>N8.&!:24?!
.#! :<<Tmj38G2! >:2321G89A2?! (232D0A42A! (2923-2A40! .#! 7#3$#B-#'(&3&-4&M! j38Q#A&A!
&-B! B#F! 7#A&'! E-$#B-&! G&$&%4#! B2%692-! 7E3IAI3-IB! B2F2A%290! j3#-8%!
B8-#B(&D&A4#A! `#-#A2! n#9&oV&A! BI32(E3-IHIA4#! KY#(389C#B(&D! +eL! G2'-0B-0! 9#37&4#!
7#3$#B-#'(&M!:#37&!R#-7324V(2B&!56789-2.!a23&=&!\IF#9&VA4#B&!9#37&!92-8A6A42!p++f!10-0A0A!98A6A42!
&F-#1&@&1#! 96A6-46M! 5:;<V4#B&! BI-(I3#-! .#! 92A2(92-! I3#(&%#! 42&3! 232'(03%2-230! 9I3#B-&! G&$&%4#!
@#923#(-#A4&3%&'!8-2A!R#-7324!"IA@#-!:2A2(!\IF#9&VA&A!.#34&H&!@&44&!4#9(#B!K4#.-#(!B636%-230LA0A!
G6! 2-2A42B&! #A4#3! (#F2=I3-#3&A4#A! G&3&! 8-232B! B2142! 7#$(&M! ! :#37&! G&$&%&A4#! G&3! 96A6%! '#B-&A4#!
7#3$#B-#'(&3&-%&'! 4#! 8-92)! C38Q#! 3#9%&! 2B24#%&B! 9&9(#%&A! G6! %&329! IF#3&A#! =&$! G&3! @&44&! &-7&!
7E9(#3%#4&H&!G&3!83(2%42!%#.@6(!EH3#(&%9#-!G8'-6H6!48-463%210!G2'232G&-4&M!
!
qA@#-&B-&!8-232B!C38Q#)!56789-2.!92A2(0A2!42&3!7#-&'(&3&-%&'!8-2A!%#.@6(!2A-2(0-232!B23'0!G&3!2-(#3A2(&D!
7#(&3%#B(#! 2%2! G6A6! 12C23B#A! K56789-2.! BI-(I3#-! 2-2A0LA0! (292..63! #(%#1#! 4#.2%! #(%#B(#M!
:EFB8A696! 2A-2(0-23! '6! '#B&-4#! EF#(-#A#G&-#@#B! G29&(-#'(&3&-%&')! $&F7&9#-! G&3! %2A(0H0! &F-#%#B(#U!
56789-2.12VA0A! :8.1#(! #(B&9&A4#! 8-46H6! B092! 9I3#! 42=&-&A4#! 12'2A2A! K98912-&9(! 7#3$#B$&-&BL&A!
2340A42A)!*+,-&!10--230A!G2'-230A42A!&(&G23#A!K3#9%&!92A2(L!9&1292-90F-2'(030-%0'!G&3!92A2(92-!EF#3B-&H&!
92.6A2A! K98912-&9(! %84#3A&F%L! A8918A6! 232@0-0H01-2! (2A0%-2A%0'(0! .#! 7#A#-! (8C-6%92-!
%84#3A-#'%#A&A!G&3!G816(6!8-232B!&'-#.!7E3%I')!21A0!F2%2A42!%23Q-2342!G6-6A2A!.#!42=2!-&G#32-!
(8C-6%92-! &-&'B&-#3! &$&A! 92.2'0%! .#3#A-#3#! 4#! K%6=2-&D! 92A2(L! 12C%2! 8-2A2H0! (2A0%0'(0M! K5::jL!
C38Q#9&A4#!&'(#!G6!$&F7&9#--&B!.#!G2F0!=2B&%!92A2(J(23&=9#-!B2.32%-23!9836A92--2'(030-0183M!^87%2(&B!
98912-&9(!7#3$#B$&-&B!A8918A6A2!B23'0!B63(6-6'!92.2'0!903290A42B&!KC23(&F2A!92A2(0LA0A!1#A&!.#!=#AIF!
&-7&!7E3%#%&'!G816(-230!4&BB2(#!2-0A0183!.#!232'(030-0183M!T3(0B!7#A#-!B2G6-!8-232B!&'-#1#A!.#!3#9%&!
BI-(I3IA! 2C8-&(&B! .#! D0392($0! G&3! (I3IA#! B23'0-0B! 7#-#A! 98912-&9(! %84#3A&F%!
B2.32%0A2! B23'0)! 9#37&! G6! %84#3A&9(! #H&-&%-#3! &$&A4#! 1#3! G6-%6'! #H&(9#-! .#!
EF7I3-#'(&3&@&!6A963-230!EA#!$0B23%2B(2M!n#!98A!8-232B!K%6=2-&D!BI-(I3L!A8918A6!
>.#! 8A2! #'-&B! #4#A! 8(8B32(&B! 9&129&! 9&9(#%! 2-(0A42! 9&.&-! 2@0-23! $#B&183! 8-%2!
'#B-&A4#! D83%I-#! #4&-#A! KB2=32%2A-0BL! 9#A231896?! 1#3&A#! 9#37&! O+,-&! 10--2342B&!
324&B2-!98-!D&B&3-#3#!12B0A!4632A!#-#'(&3#-!92A2(!C32(&B-#3&!IF#3&A#!18H6A-2'%2B(2M!
R6A6A! 12A0A42)! C38Q#! 1#A&! G&3! $&F7&9#-! (23&=! '2G-8A6! EA#3&183! 4#H&-)! G6A6A!
1#3&A#!9&9(#%&A!%23Q0A42!.6B6!G6-%6'!2%2!1&A#!4#!(2%!2A-2%01-2!9&9(#%!&$&A4#!
B2-2A! .#! 48-210901-2! A89(2-Q&B! 4I'-#%@&-&B! &-#! B2G2! 2'2H0-2%2A0A! E(#9&A4#!
#-#'(&3#-! G&3! G2B0'! (2-#C! #4#A)! EA#%-&! 2%2! 1230! 6A6(6-%6'! 2)"3-230! G&323212!
7#(&3%#1&!.#!96A%210!(#3@&=!#(%#B(#M!!
!
jj5b23(!9#37&9&A&A!7#A#-!%84#-&)!96A6-2A!(23&=&!8-21-2342A!G&3&A&!(2B(&B9#-!G&$&%4#!E3A#B!2-%2B-2!
&'#! G2'-0183! 7&G&M! k[k! B8-#B(&D&A&A! C38Q#1#! 8-2A! B2(0-0%0! l273#G! B#A(&A4#! ef*O! 10-0A42! 8372A&F#!
#4&-%&'! >.#! 42=2! 98A32! G2'B2! 56789-2.! B#A(-#3&A4#! 4#! 7E9(#3&-%&'?! K^&42B(&B! :#37&LA&A! G&3!
e
!"#$%&'%
'%
!j8-&(&rB#!C32B9#!>C89(?Q6789-8.#A9B#!6%#(A89(&!>jj5b23(?M!
!"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
$%"&'()"*+,'-'.%'/0*'1
!
(
3#B8A9(3IB9&18A6!IF#3&A#!B636-%6'!.#!>42=2!EA@#B&!10--2342!1#A&J&A'2@0!ZtTa!*e!&9&%-&!(8C-6-6B!&-#!
G2H-2A(0! B63%6'! 8-2A?! G&3! 7636C! l273#G-&! 92A2($0A0A! >8! 4EA#%4#! 2B24#%&4#! #7#%#A! 8-%212!
G2'-212A! G&$&%! 2A-210'0A2! B23'0-0B! 7#-#A! BIG&F%J98A3290! 7#-#A#B! 1#3&A#! &A'2@0! 7#-#A#B! IF#3&A#!
(#%#--#A#A?! 324&B2-! 9816(-2%2! D&B3&A#! 12170A-0B! B2F2A403%2! $2G290A2! 0'0B! (6(%2B(2140M! T$0B!
G&$&%4#!9&1292--2'(030-%0'!&$#3&%-#3#!92=&C!G6!(I3!G&3!92A2(92-!EF#3B-&B!2A-210'0!=#%!`42A8.@6!B2(0!
487%2(&F%&A! =#%! 4#! 4#.3&%! 98A3290A42! K=212((2! B2-%2L10! G2'232A! .#! IF#3&! E3(I-I! G&3! G&$&%4#!
B636%92-! 92A2(! KG#H#A&L9&A&! #(B&-#%&'! 8-2A! G63Q6.2! B232B(#3-&! BI-(I3#-! G#B-#A(&-#3&A! $0B2340H0!
#A7#--#%#3&A! =#4#D&! =2-&A#! 7#-%&'(&M! ef*O! 10-0A42B&! K^&42B(&B! :#37&L1&! %84#-! 2-2A! C38Q#! i9#37&)!
83&Q&A2-! 92A2(! 12C0-230A2! 6-2'0-2%2%290! 12! 42! B636%92-! &=%2--#3! A#4#A&1-#! A#3#4#19#! (2%2%#A!
3#C384IB9&18A-2342A! 8-6'%2B(2140S! %#9#-2! .23! 8-2A! (#B! 83&Q&A2-! \8A43&2A! 3#9%&! R#-7324V42B&!
b-692-! \IF#VA&A! #A! 4#3&A! %2=F#A-#3&A4#! %6=2D2F2! #4&-%#B(#14&! i! 9#37&1&! D#(&'&9(! G&3! &F-#A@#!
8-232B! 4#H&-)! 92A2(! 12C0(-230A0A! B2%692-! $2(0'B0-23! 2-2A0! &$&A4#! G&3! (I3! BI-(I3#-! $EFI%-#%#!
%2-F#%#9&A#! 4EAI'(IHI! #H&(9#-! G&3! .2B2! &A@#-#%#9&! 8-232B! G&$&%-#A4&3&183M! jj5b23(! (2%! 42! G6!
'#B&-4#! &F-#1&@&1#! 96A6-6183U! D#(&'-#'(&3&-%&'! 92A2(! 12C0(-230A42A! 8-6'(636-%6'! G&3! 9#$B&! 4#H&-!
>G63242! G#-&3(%#B! 7#3#B&3! B&! 98912-&9(! 56789-2.12! 4EA#%&A4#A! 92A2(! 12C0(-230! G67IA! T.69(6312-0!
Z39(#! R2ABV0A! 12! 42! 42=2! BI$IB! G816(-6! EF#-! B8-#B9&18A#3-#3&A! 92=&C! 8-46H6! B8-#B9&18A-23!
42=&-&A4#! 2H03! G&$&%4#! D#(&'&F#! #4&-%#B(#?)! 92A2(92-! .#! 9&1292-! 232'(03%2-230A! .#! (23(0'%2-230A!
9I34I3I-#G&-#@#H&!G&3!4#39=2A#!'#B-&A4#MMM!R6!K4&42B(&BL!G816(!>G&-&'9#-!G&3!8-6'!G&$&%&A&A!%I%BIA!
8-%240H0A2!&A2A2A!#7#%#A!#A(#-#B(I#-!9&A&F%&A!92.6A46H6!7&G&?!B2$0A0-%290!7#3#B!G&3!'#1!8-232B!
7E3I-%I183)! (2%! (#39&A#! 7IA@#-! 4636%! IF#3&A#! #(B&A! G&$&%4#! 12A90(0-%290! 7#3#B#A! G&3! 6A963!
8-232B! 4#H#3-#A4&3&-&183M! PB&A@&! 8-232B)! K^&42B(&B! :#37&L! E3A#H&)! 924#@#! B8%IA&9(! 1EA#(&%&A!
B2-0C-2'%0'! BI-(I3#-! 487%2-2301-2! 4#H&-! 21A0! F2%2A42! ! 92A2((2B&! G63Q6.2! #H&-&%-#3&A! 8-6'(6346H6!
GI(IA! G&3! %&329-2! 42! (2A0%-2A%0'! 8-2A! &4#8-8Q&B! 2-2A0! >k[kVA&A! ef*O! 9#37&9&A&A!
8372A&F2(E3-#3&A4#A! u.2A! j&@#-Q! &-#! 7#3$#B-#'(&34&H&! %IB#%%#-! 9E1-#'&4#! G2=9&! 7#$(&H&! 7&G&)! G6!
4636%! R#-7324! b-692-! \IF#VA&A! B#A4&A#! 2&(! \8A43&2A! 3#9%&! B23'090A42B&! (6(6%6A42! 721#(! &1&!
G&$&%4#!E3A#B-#A&183?!B#9&A(&1#!6H32(%2!$2G290A2!B23'0-0B!7#-&183M!
!
P4#8-8Q&B! 2-2A0A! G6! '#B&-4#! (2A0%-2A%290! G67IA#! 4#B! KC23(&F2A! 92A2(0LA2! 98A!
4#3#@#! 90A03-0! G&3! &-7&! 7E9(#3&-%&'! 8-%290A0! 42! 2$0B-212A! A#4#A-#34#A! G&3&M!
^8-210901-2! Kj23(&F2A! 92A2(0A2! 42&3! A#! 7&G&! 4I'IA@#-#3! I3#(#G&-&3&FvL! G&$&%4#!
D83%I-#!#4&-#A!>.#!\&B-2.w!c8%#-Q)!x&4&Q2!Y248Q#.&o)!a2AQ2!n#-27&o!.#!`8w#!R23y!
7&G&! :-8.#A! 232'(03%2@0-23! (232D0A42A! 1I3I(I-#A?! C38Q#! EA#%-&! G&3! '#1&! 1#A&4#A!
B#'D#4&183M!T%2!G6A6A!42!E(#9&A4#!G6!C38Q#!7IA@#-!(23(0'%2-23!&$&A4#!EA#%-&!
G&3! 2H03-0H2! 92=&C! $IABI! KB8-#B(&D! 4#.3&%@&! EFA#--&BL&! '#B&--#A4&3%#! 9I3#@&A4#!
K=#AIF! .23! 8-%212A! &$&A! G8'! G&3! F#%&A! 2$%2BL! &$&A! G&3! B030-%2! A8B(290!
8-6'(632@2B! 92A2(0A! 1#A&! B8834&A2(-230A0! 83(212! B81%2B! IF#3&A#! 18H6A-2'%0'!
4636%42! .#! G6! 1IF4#A! 7IA@#-! 92A2((2! #-#'(&3#-! 4I'IAI%! &$&A! G&3! G2'-2A70$!
A8B(290! 8-232B! 4#H#3-#A4&3&-#G&-&3M! ^8-210901-2! >$8H6! :-8.#A! 23'&.-#3&A4#A!
sj23(&F2A!92A2(0A2!42&3!A#!7&G&!4I'IA@#-#3!
(8C23-2A%0'! .#! 18H6A-6B-2! C23(&F2A! '&&3-#3&A&! &$#3#A! 2%2! 21A0! F2%2A42! G38'I3!
I3#(#G&-&3&Fvs!
.#!4&H#3!(I34#!G290-0!%2-F#%#-#3!&$&A)!=2((2!G8%G2!.#!9&-2=!B6--2A0%0A2!1EA#-&B!
B6--2A0%! B6-2.6F-230! &$&A! =2F03-2A2A! $&F&%! .#! (29230%! (I3IA4#! 7E39#--&B-#3&! 4#!
&$#3#A?! KC23(&F2A! 92A2(L! .2B290! A#! .6-7#3! G&$&%4#! 232$92--2'(030-%0')! A#! 4#!
K%6(-2B!92A2(L!A8918A6A2!12B0A!4632A)!G6A-230A!(#39&A#!K40&!'+'-45&(67)686&"+
4"9%"-"&:"+ -03!"&+ 24;3"&! 1#A&! EF#3B-&B! 2A-210'0A0A! G#32G#3&A4#! 7#(&34&H&!
4212A0-%2F!7#3&-&%&!B8A6!#4&A#AL!G&3!612A0'!8-210A0!EAI%IF#!B81%2B(2M!!
:#37&! (23&=&! 8-21-232! A#8J-&G#32-! .#! %&--&1#($&! &4#8-8Q&-#3&A! #7#%#A-&H&A#! B23'0(!
G&$&%4#! B8A6%-2A4030-%0'! 4I'IAI%-#3! &$#3#A! 7IA@#-! 92A2(! $2-0'%2-230A0! 42!
&$#3%#B(#M!Y69!B8-#B(&D&!<=(8!^#-2(vV&A!C23(&F2A!%I@24#-#A&A!#.3#A9#-@&!%&3290!
&-#!7IA@#-!B&%-&B!C8-&(&B2-230A0!12A12A2!7#(&3#A!.#!B&%-&B!736C-230A0A!G&3G&3-#3&1-#!
2-WB290F! $0B23! 23210'-2301-2! 2130'%0'! G&3! 4&3#A&'&A! #7#%#A! &4#8-8Q&1#! B23'0!
GI(IA-IB-I! G&3! 4636'! 8-6'(632%212H0A2! &'23#(! #4#A! K<"%.'7"&+ =2&>(?'0)L+
dR#-7324! [&BW1#9&h+ G2'-0B-0! $2-0'%290! G6! E3A#B-#34#A! G&3&M! R&3! 12A42! G&3! C23(&F2A! B83896! >C23(&F2A!
4&3#A&'&A!98912-&9(!4EA#%!&$&A4#!(&C&B!G&$&%4#!BI-(I3#--#'(&3&-%#9&A&!=2(32!7#(&3&3!G&$&%4#?!4636183!
EAI%IF4#S! 4&H#3! 12A42! &9#! #F#A! B8A6%6A42B&! >-&G#32-! 9&129#($&)! %&--&1#($&! 9&129#($&)! F#A7&A! &'!
@<"%.'("&+=2&>(?'0)@!
!"#$%&'%
)%
!"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
$%"&'()"*+,'-'.%'/0*'1
!
(
242%0)!92.2'(2A!BW3!#4#A!9&-2=!(I@@230)!.9M?!.#!#F&-#A!B8A6%42B&!>Y8%2A)!-#FG&1#A)!92.2'!72F&9&!.#!
&'$&?! 7IA@#-! B232B(#3-#3! 1#3! 2-0183M! R3#@=(1#A! (23F42! =#3! G&3&! B#A4&! 98912-! K7IA4#%L&A&!
9#9-#A4&3&183S! .#! B83842B&! E-I! C23(&F2A-23-2! &-&'B&-#3&A4#! G6! 2130'%0'! B232B(#3-#3&A! G&3! (I3! 1#A&4#A!
G&323212!7#-&'&!$2H3090A42!G6-6A6-6183M!^8-210901-2!G6!$2-0'%2)!C23$2-232!GE-IA%I'!98912-!736C-230A!
2130'(030-%0'! $0B23-230A0A! 40'0A42! B2-232B)! EF7I3-#'%#! 9&129#(-#3&A4#B&! 1#A&! #.3#A9#-@&-&B!
%I@24#-#9&A#!B2(B042!G6-6A6183M!5&A#!4#!G6!$2-0'%2!BI-(I3#-!2&4&1#(!>-#FG&1#A-&B)!Y8%2A!B&%-&BMMM?!
IF#3&A#! B636-6! G2F0! 736C-23! &-#! 7#A#-#B9#-! 8-232B! 4#.3&%@&! EFA#A&A! (#%#-! D&7I3I! 8-232B!
4#H#3-#A4&3&-%&'!8-2A!!'#A'!(#%#-!B&%-&H&1-#!EF4#'-&B!B63%2B!7&G&!G&3!&B&-#%&!4#!&$&A4#!G230A4030183M!
P'$&!D&7I3I!-&G#32-!#.3#A!&$&A4#!BI-(I3#-#'(&3&-%&'!4636%42!2%2!G6!D&7I3IA!G29&($#!4&H#3-#3&!7&G&!G&3!
BI-(I3#-!B&%-&H#!>G29&($#!G&3!Y8%2A!12!42!#'@&A9#-!4#!K&'$&L!8-2G&-#@#H&!&$&A?!4EAI'%#9&!%I%BIA!
4#H&-)!G6!A#4#A-#!$2-0'%2!C#B!$8B!(23(0'0-%290!7#3#B#A!9836!&'23#(&A&!83(212!B816183!.#!G6!4636%!
$2-0'%212!48H3642A-0B!#(B&9&!B2F2A4030183M!!
:#37&4#B&! 4&H#3! 7IA@#-! 12C0(-23! 23290A42)! ^2.&4! \2-QB8.&oV&A! D&-%&! >KZ%#B-&!
R&$&%L?! n8Q&A! R2B&oV2! 2&(! >ef/X! 10-0A42! l273#GV4#B&! TA0(! j23B0V2! 4&B&-#A?! PB&A@&!
^IA12!:2.2'0VA0A!B63G2A-230A2!242A%0'!=#1B#-!$2-0'%290!IF#3&A4#!18H6A-2'0183M!
\2-QB8.&o! #-&A4#B&! B2%#321-2! =#1B#-&A! 9816(! G&$&%&A&! &A@#-&183! 2%2! 8A6!
GI(IA-IHI! &$&A4#! 7E9(#3%&183! =&$S! =#1B#-! &-#! G&3! (I3! &-#(&'&%! (#9&9! #(%#1#!
$2-0'0183M! R6! $2-0'%2! 9#37&A&A! G&3! G2'B2! (23&=9#-! G816(61-2)! k[kVA&A! 42=2!
EA@#B&! G&3! (23&=(#! n8Q&A! R2B&o! IF#3&A#! 7#-&'(&3%&'! 8-46H6! C38Q#1-#! &-&'B&-#A&183M!
^IF#A-&! G&$&%4#! =#1B#-! 9&C23&'-#3! 2-2A! R2B&o! 98912-&9(! 4EA#%&A! K3#9%&!
92A2($0L-230A42A! G&3&! 8-232B! 7E3I-#G&-&3S! 2%2! 12C0(-230A0A! A&(#-&H&! .#! 92A2(! &-#!
&4#8-8Q&! 23290A42B&! &-&'B&! IF#3&A#! 7#-&'(&34&H&! 2A-210'! &9(&9A2&! B8A6%42140! .#!
k[kVA&A! (2A0%-240H0! G&$&%&1-#! R2B&oV&A! 81A240H0! 38-! KGI38B32(&B! &B(&423!
2170(0A42A!42=2!&-#3&@&!8-2A!98912-&F%!&4#2-&LA#!&'23#(!#(%#B(#14&M!R6!C38Q#!21A0!
F2%2A42! 7IAI%IF! [03.2(&9(2A0VA42! 92A2($0A0A! 2A(&JB8%IA&9(! .#! %&--&1#($&!
%8(&.2918A-23-2! 7EF4#A! 6F2B! (6(6-6183! 8-%290A0! 42! 83(212! B816183U! R2B&oV&A!
B&%&!EA#%-&!$2-0'%2-230!f+,-0!10--2342B&!92.2'!903290A42!(2=3&C!#4&-%&'(&)!'&%4&!&9#!
=#1B#--#3&! 12! 7EF! 2340! #4&-&183! 12! 42! 487%2(&B! C23(&! $&F7&9&A#! B23'0! 92A2(92-! G&3!
EF#3B-&H&! 92.6A%6'! 8-2A! G&3#19#-! G&3! $2G2A0A! I3IAI! 8-232B! 4#H#3-#A4&3&-&183M!
R2B&o! .2B290A0A! G&F#! 7E9(#34&H&! '#1! 98912-&9(! 4#.3&%! 8-210A2! 9240B! 8-2A! EF#3B!
>B8%IA&9(J%84#3A&9(?! G6! 92A2($0A0A! D&7I3IAIA! 3#9%&! C23(&! $&F7&9&! (232D0A42A!
G29&(! G&3! G&$&%4#! 232$92--2'(030-%0'! 8-232B! 4#H#3-#A4&3&-#%#1#@#B! 12C0(-23!
I3#(%&'!8-%290M!!
!
sZ%#B-&!R&$&%s!
52B0A! 4EA#%#! 2&(! G&3! 4&H#3! 92A2(92-! C38Q#! (#B323-2%2)! 2A8%&%-&B! .#! 1#A&4#AJ
#B-#%-#%#! 7&G&! (#BA&B-#3&A! 12340%01-2! /+,-0! 10--230A! 98A-230A42A! &(&G23#A! F#%&A!
B2F2A2A! K1#A&! 92A2(92-! C32(&B-#3L&A! &-B! E3A#B-#3&A4#A! G&3&! 8-2A! .#! :C-&(V(#B&!
Y8%2! 4EA#%&A#! 2&(! %#'=63! 1#3-#'&%4#! 7#3$#B-#'(&3&-#AKc03%0F0! j#3&9(&-L! &9&%-&!
2A8A&%! %I42=2-#1&! #-#! 2-%2B(2140M! effO! 10-0A42! u783! "36G&o! G6! %I42=2-#!
E3A#H&A&A!GI(IAIAI!G&3!(#B323!8-232B!1#A&4#A!92=A#-#%&'(&!!i!(#B!D23B-2)!83&Q&A2-!
%I42=2-#4#! 1#3-#'&%&! G812%2B! &$&A! B6--2A0-2A! B03%0F0! 3#AB! 1#3&A#! 9&12=! 3#AB!
B6--2A0-%0'(0M! "36G&oV&A! %I42=2-#9&A&A! G&3! 4&H#3! D23B0! 42! K7&F-&L! G&$&%4#!
7#3$#B-#'(&3&-%#%&'! 8-%290140S! 92A2($0! B2%692--0H2! B23'0! 4616-2A! 7IAI%IF!
6%2390F-0H0A42A! 12323-2A232B! B#A4&A&! GE-7#4#! (2%&3! &'-#3&! 12C%2B-2! K7E3#.-&L!
G&3! '2=09! 8-232B! (2A0(%0'(0M! z9(#-&B! 92A2($0! 12A42B&! 4IBBWA0A! .&(3&A&A#! Kc03%0F0!
j#3&9(&-! 736G6A6A! 2A090A2! {+! 10-! 98A32S! (8C-6%92-! 7#3$#B-&H&A! 4636%6A6! 9&=&3-&!
G&3! 21A2! 7&G&! 12A90(2A! G&3! C#3&9(&-L! 12F0-0! G&3! C2A8! 29%0'(0M! c#A4&! 7#-&'(&34&H&!
KG&3#19#-! B8-#B(&.&F%L! B2.32%0! 61230A@2! "36G&o! $2-0'%290A0! c03%0F0! j#3&9(&-!
736G6A6A! E3A#B-#4&H&! 92A2(92-! B8-#B(&.&F%! &-#! &-&'B&-#A4&3&183M! R#AF#3! B8-#B(&D!
E3A#B-#3! 9#37&A&A! u.2A2! R278! .#! TA(8A&2! \2Q2r2V42A! 8-6'2A! ^#xn#! &9&%-&! B8-#B(&D&! (232D0A42A!
=2F03-2A2A! Kc2-2G2-0B(2A! bF2B-2'(030-%0'L! G2'-0B-0! G&3! 4&H#3! (23&=9#-! GE-I%IA4#! >/+,-0! .#! O+,-&!
10--2342![03.2(&9(2A!:8912-&9(!<6%=63&1#(&VA4#B&!C38732%2(&B!B8-#B(&D-#3&A!40'0A42B&!8-6'6%-23?!#-#!
2-0A0183M!!
!
!
Ln8Q&A!R2B&os!
s:&12=!j#3&9(&-s!
!"#$%&'%
*%
!"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
$%"&'()"*+,'-'.%'/0*'1
!
(
!
!
efOpV4#!:c<V42!$#B&-#A!D8(8H32D!
s!
efO+V-#34#!qH3#A@&!cI-(I3!\#3B#F&!n2B290!>:c<?s!
!
sc&A8!G#-#yB#s!
!
!
efO/!10-0A42!:c<VA0A!40'!46.230!IF#3&A#!3#9%#4&-#A!
s56789-2.!=2-B0A0A!x2(&A!T%#3&B2!=2-B0!&-#!
4212A0'%290s!&9&%-&!3#9&%)!^23&AB2!j8C!\&(&o!
!"#$%&'%
+%
PF-#1&@&1#! 96A6-2A! 4&H#3! C38Q#-#3! /+,-230A! 98A-230A42A! X+,-#3&A! G2'0A2! B2423!
6F2A2A! K1#A&! 92A2(92-! C32(&B-#3L&A! D23B-0! G816(-230A0! 12A90(%2B(2M! j3#-8%!
B8-#B(&D&VA&A! KefO+V-#34#! qH3#A@&! cI-(I3! \#3B#F&! n2B290! >:c<?L! G2'-0B-0!
232'(03%290! R#-7324V42! G6! %#3B#F4#! 8! 4EA#%4#! >Y2y2! a8489&Q#.&o)! \23&A2!
TG32%8.&o)! N#y2! j23&C8.&o)! l832A! j8C8.&o)! "832A! ^Q834Q#.&o! 7&G&! 92A2($0-23!
(232D0A42A?! I3#(&-%&'! 8-2A! EA#%-&! 92A2(! 12C0(-230A0! 4#H&-)! :c<VA0A! ef/X! 98A3290!
2(%89D#34#B&! B636%92-! %I42=2--&H&A&! 83(212! B812A! $#'&(-&! G#-7#-#3&)!
2$0B-2%2-230)!B6CI3-#3&!.#!D8(8H32D-230!G&323212!7#(&3&183M!"E9(#3&%#!42=&-!#4&-#A!
x6(F!R#@B#3V#!2&(!98A!4#3#@#!EA#%-&!B'&2+C0)0D40!G2'-0B-0!.&4#8!4EA#%&A!EA#%-&!
B&'&-&B-#3&A&! .#! 8A-232! 2&(! 92A2(92-m9&1292-! (6(6%-230! 7E3IAI3! B0-0183M! j38Q#!
K2-(#3A2(&D! BI-(I3LIA! B636%92--2'%290A0A! &-B! E3A#H&A#! .#! 98912-&9(! G&3! I-B#4#B&!
K98-! %6=2-#D#(L#! 2&(! &4#8-8Q&B! 7#3&-&%-#3#! 0'0B! (6(6183M! ^23&AB2! j8C! \&(&oV#! 2&(!
G&3! 7IA@#-! 46.23! 3#9%&! 4#! G6! C38Q#1-#! &-&'B&-#A&183M! efO/! 10-0A42! :c<VA0A! 40'!
46.230! IF#3&A#! 3#9%#4&-#A! K56789-2.! =2-B0A0A! x2(&A! T%#3&B2! =2-B0! &-#!
4212A0'%290L! &9&%-&! 3#9%&A! 1#A&4#A! 12C0-%290! IF#3&A#! B636-6! G6! $2-0'%2!
B2.32%92-! 92A2(! 92=A#9&A#! F#%&A! B2F2A403%0'! 8-2A! :c<VA0A! K&$L&! &-#! 2$0B!
G&$&%4#! 3#9%&! C38C872A42! 2%2@01-2! B6--2A0-2A! K40'L0! 23290A42B&! G6-2A0B!
&4#8-8Q&B!&-&'B&1&!9836A92--2'(030183M!!
B642M837! B636%6! (232D0A42A! 7#-&'(&3&-#A! K:I3#B-&! :2A2(! ^#39&! i! /+,-2342! .#!
O+,-#34#!N8.&!:24!N#8JT.2A72340L)!C#B!7E3IAI3-IB!B2F2A%2%0'-0H0!.#!BI-(I3#-!
%23Q-232!$#B&-%&'-&H&1-#!7IA@#-!92A2(0A!9&1292-!981BI(IHI!IF#3&A4#!4#3&A!#(B&-#3!
G032B%0'! G#AF#39&F! G&3! 1#3#-! E3A#H&A! IF#3&A4#! 4636183M! q(#! 12A42A)! TA2!
`2A#.9B&!(232D0A42A!=2F03-2A2A!KN#!F2%2A!7EFI%I!2$92%!G&3!D&-%!7E3I1836%!i!
/+,-0! .#! O+,-&! 10--2342! 56789-2.! 92A2(0A42! 4#A#19#--&BL! G2'-0B-0! C38Q#! l273#G)!
R#-7324!.#!:C-&(V(#!B636-%6'!2%2(E3!9&A#%2!B6-IC-#3&A&!.#!7#A#-!2A-2%42!2A(&J
92A2(! .#! 2A(&J616%92--0B! (2.03-230A0A! '#B&--#A%#9&A4#! K2%2(E3&F%L&A! 38-IAI!
&A@#-&183M! :8A! 8-232B)! Kan! "2-#3&L! &9&%-&! C38Q#! K1#A&! 92A2(92-! C32(&B-#3L&A! X+,-&!
10--230A! G2'0A42B&! 98A! I3IAI! 8-232B! 7E3I-#G&-#@#B)! R#-7324! (#-#.&F18A6A42! &-B!
4#D2! G6! (I3! 92A2(! IF#3&A#! 18H6A-2'2A! C38732%-23! =2F03-212A! ^6AQ2! R-2w#.&o,&A!
92A2(! C38732%-230A0! B8A6! 2-0183M! ! R-2w#.&o! O+,-&! 10--230A! G2'0A42! :c<VA0A! 72-#3&!
GE-I%IAIA!B636@6-6H6A6!.#!&-B!BI32(E3-IHIAI!I9(-#A%&')!X+,-&!10--230A!G2'0A42!
an! "2-#3&! C38732%0A0A! #4&(E3-IHIAI! 12C%0')! G67IA! 4#! 5::j! C38Q#9&A&A! &$&A4#!
:2321G89A2V42A! :<<TmC38MG2V10! (#%9&-#A! C38Q#! 83(2B-0H0A0! I9(-#A%&')! 12A&!
C38Q#A&A!4#H&A4&H&!D23B-0!4EA#%-#3&A!$8H6A42!G&FF2(!#(B&A!8-232B!.23!8-%6'!G&3!
B&'&M!!
RI(IA! G6! C38Q#-#3! &$#34&B-#3&! 232'(03%2! G816(61-2! (23&=9#--#3! 2%2! EA#!
$0B2340B-230! %#9#-#-#3! 232@2H0-01-2! 42! 98A! 4#3#@#! 7IA@#--#3U! 1#3#-! G2H-2%42!
EA#%#!=2&F!324&B2-!92A2(!E3A#B-#3&A&A!7IAI%IF4#!7E3IAI3-IB(#A!6F2B-2'%290)!
#H&(&%!9&9(#%&A&A!.#!G67IAIA!%#41290A0A!G6!E3A#B-#3#!1EA#-&B!&-7&9&F-&H&)!8-6'2A!
G8'-6H6! 48-463%212! $2-0'2A! G2H0%90F! %I42=2-#-#3)! C38D#918A#-&F%! .#!
2%2(E3&F%! 23290A42B&! 2130%0A! &4#8-8Q&B! &$#3&%-#3&)! 7IAI%IF! %#41290A0A!
(23&=9#-!.#12!7IA@#-!GI(IA!324&B2-!92A2(!C32(&B-#3&A#!B23'0!&-7&9&F-&H&!.#!.#!7#A#-!
8-232B!56789-2.12V42!%84#3A-#'%#!9(32(#Q&9&A&A!.#!#H&(&%!9I3#@&A&A!EA#%-&!G&3!
6A9636! 8-232B! &'-#.! 7E3%I'! 8-2A! (#-#.&F18A6A! G6! EF#--&H&A&! (2%2%#A!
B21G#(%#9&MMM! j38Q#A&A! =2F03-210@0-230! >B636%92-! .#! 1EA#(9#-! K9(2A423(-23L2!
61232B! .#! $8B! 42=2! 1IB9#B! GI($#-#3! $0B23(232B?! (23&=9#-! G&3! 92A2(! 9#37&9&!
12C%2B! 1#3&A#! &'G&3-&H&! &$#3#A! G&3! (2B(&B9#-! 1EA(#%-#! G#-7#9#-! A&(#-&B-&! G&3! 9#37&!
12C090!B63%210!(#3@&=!#4&183M!R2H0%90F!G&$&%4#!B#A4&A&!E37I(-#%#!&-B#9&!IF#3&A#!
B636-6! C38Q#! 83(2B! G&3! $2G2! 8-232B! #H&(&%! B636%-230A0A! &D2! #(%#9&! 7#3#B#A!
#H&(9#-!.#!232'(03%212!1EA#-&B!&'-#.-#3&!I9(-#A&183S!.#!#-#!2-0A2A!92A2(92-!%&3290!
7E3%#F4#A!7#-#A!B636%92-!&-7&9&F-&H#!B23'0!G&3!4636'!9#37&-&183M!R6!9836%-6-6H6!
.#! (23(0'%2-0! B8A6-230A! IF#3&A#! 7&4&-%#9&! 1IBIAI! I9(-#A#A! C38Q#! 98912-&9(!
!"#$%&'&$()*+*$(,*%(-&.&$()*+*/*0(1*23+'3%!((
4!567#8+&9:&(48#$%&8;<(8&$&=;$'&(83:&8&+(>%&=30+*%!(>%#?*83(@A*%3$*(B&A;('@C@$@.+*%<(
$%"&'()"*+,'-'.%'/0*'1
!
(
4EA#%!9I3#9&A@#!I3#(&-%&'!56789-2.!92A2(0A0A!BI-(I3#--#'(&3&-%#9&A#!.#!D#(&'-#'(&3&-%#9&A#)!'2B21-2!
B230'0B! G&3! G&$&%4#! ! K56789-2.! :2A2(0A0A! Z39(#! R2AB! a23&=&L! 8-232B! (2A0%-2A2G&-#@#B! 7IA@#-!
1836%-232! B23'0! G&3! 2-(#3A2(&D! 96A6183M! Z9B&! 56789-2.12! @8H32D1290! IF#3&A4#B&! B636%92-! B3&F4#A!
$0B23!92H-212A!7I$-I!B636%-230A!=2F03-240H0!G6!9I3#$!#9B&!Q#8JC8-&(&B!2130'%2-230!(#%#-!2-2A!BI-(I3#-!
A&(#-&B-&!1#A&!=#7#%8A12!G&$&%-#3&A&A!1210-%290A0!42!G#32G#3&A4#!7#(&3&183M!!
s:I3#B-&!:2A2(!^#39&!J!T-(%0'-2342!.#!5#(%&'-#34#!
N8.&!:24!N#8JT.2A72340s!
!
!
sN#!F2%2A!7EFI%I!2$92%!G&3!D&-%!7E3I1836%!J!
T-(%0'-0!.#!5#(%&'-&!10--2342!56789-2.!92A2(0A42!
4#A#19#--&Bs!
5::jV4#! 7E9(#3&-%#B(#! 8-2A! [&(8! :(#1#3-V2! 2&(! E2;%&")+ &2FG! G2'-0B-0! .&4#842! 42!
2$0B! G&$&%4#! 40'2! .636-46H6! 7&G&)! BI-(I3#-! B636%-232! 42&3! #-#'(&3&! 7#A#-! 8-232B!
7#3&@&! G&3! A&(#-&H#! 92=&C! #7#%#A! I9-6G2! %#1-#4&183! i! %&--&1#($&! #-#'(&3&! G6!
B636%-230A!
K1#3#-L)!
8(2A(&B!
G&3!
BI-(I3!
D&B3&!
$#3$#.#9&A4#!
(#%#--#A4&3&-#%#1#@#H&A&! 9E1-I183S! 4&H#3! 12A42A! A#8J-&G#32-! #-#'(&3&! G6! (I3!
B636%-230A! C&1292A0A! 7#3#B-&-&B-#3&A#! 616%! 92H-212%240B-230A0! 9E1-#1#3#B!
EA#%9&F-#'(&3%#1#! $2-0'0183M! ^8-210901-2! C38Q#! A2&D! G&3! 98-@6! B636%! #-#'(&3&9&A#!
4I'%#! (6F2H0A42A! EF#A-#! B2$0A0183S! #H&(9#-! .#! BI-(I3#-! B636%-230A! 12C%290!
7#3#B#A! &'-#3&! I9(-#A#3#B! B#A4&A&! K1#3I9(ILA4#! d2*0%>%2;&!h! E37I(-#1#@#B! .#!
#-#'(&3#-! &'G&3-&B-#3&! 7#-&'(&3#@#B! 1#A&! 1EA(#%-#3&A! %IF2B#3#9&A#! 7&3&'&183)!
8-6%-210@0!G&3!2-(#3A2(&D&A!I3#(&-%#9&!&$&A!6H32'!.#3&183M!!
N#8J-&G#32-&F%&A! B636%92-! 92=2A0A! (2=B&%! #4&-%#9&1-#! 2-2B2-0! 8-46H6!
9E1-#A#%#FS!2130@2!7IA@#-!sG032B0A0F!7#$9&A-#3s!BI-(I3IA#!$EBI'!9I3#@&A4#B&!G6!
B636%92-! 9&9(#%#! 92-403232B! B23'0! $0B%2B! 42! %I%BIA! 4#H&-4&3M! N#8J-&G#32-&F%!
.#!8A2!B23'0!B8A6%-2A2A!BI3#9#--&BJB23'0(0!%6=2-#D#(!21A0!C232A0A!&B&!1IFI!7&G&)!
G&3G&3-#3&A#! (2%2%#A! G2H0%-0-23M! c636%-230A! F210D-2(0-%290! 9I3#@&)! A#8J-&G#32-!
C23$2-2A%2A0A! .#! B2%692--0H0A! EF#--#'(&3&-%#9&A&A! G2'-0@2! 2%2$-230A42A! G&3&!
B8A6%6A42! .#! 21A0! F2%2A42! 42! 1#3-#'&B! 4IF#A#! B23'0! 7#-#A! =23#B#(&A! 92=&C!
8-46H6! C23$2-0)! %#3B#F9&F! 4IA12! B2.3210'0! (232D0A42A! 42! 92.6A6-%2B(2M!
c636%-23! &$-#3&! G8'! B2G6B-232! 4EAI'%#B(#-#3)! (0CB0! G8'! 3#9%&! 42&3#-#3&A! A#8J
-&G#32-!#B8A8%&A&A!=2A(2-!9&%7#-#3&!=2-&A#!7#-%#9&A4#!8-46H6!7&G&M!R6!1IF4#A)!
%#.@6(! 4636%2! .#3&-%#9&! 7#3#B#A! 12A0(! B636%-230A! (2=3&G&! IF#3&A#!
7#-&'(&3&-%#%#-&S! 12C0-%290! 7#3#B#A! '#1! #A(#-#B(I#-! .#! 9&1292-! 2A-2%42! G6!
B636%-230A! &$&A#! 1#3-#'%#B)! 8A-230! s9|62(s-232! 4EAI'(I3%#B! 12! 42! G6!
B636%-230A! G8'! B2G6B-230A2! #9A#B! G&$&%4#! &-&'#@#B! 1#A&! BI%#-#A%#-#3! &A'2!
#(%#B! 8-%2-0! JJ! 83(2$2H42! #9B&! Y8%2! 723A&F8A-230! #(32D0A2! 4&F&-#A!
G2-$0B! .#! 92%2A42A! 12C0-%2! #.-#34#! 8-46H6! 7&G&M! R6! (I34#A! G2H0%90F! E37I(-#3!
.#! &((&D2B-23! A#8J-&G#32-! (8C-6%92-! $EBI'IA! 18-! 2$(0H0! #H&(&%! .2B6%6A6! (#-2D&!
#4#G&-&3! JJ! #(32D0A42! >12! 42! &$&A4#?! &'-#4&B-#3&! B636%-2342A! 9&%7#9#-! 2A-2%42!
42=2!B6..#(-&!8-%2!&44&2-230!8-46H6!9I3#@#M!
!
!
PA7&-&F@#4#A!$#.&3#AU!Z34#A!c898.2!!
!
Kan!"2-#3&L!!
!"#$%&'%
,%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
DEF)$&G2)/*H#.3#$&&
!
!
)*+,*-"%!./01"+$%"2$,%3"-"%+"4*/5%
678491%:;%
!
"#$#%&'()&!*+,+!-./.'.'!0&1/&$.'&!)&23&4.'.!%5$&'!6/&-7!8$2#'9!:;<;2#=9'9'!"#$#%&'!>#:$9!?&$9:!
%#!@;/=;$!A'.=/&$.!B94=#49(')#!0#/9$/9!)#C919</9</#$#!39=2#49'9'!:#2#'!&$).')&'!0&1/&-&'7!3D$;/2#)9<!
09$!&<=9%94=!:&$#<#=9!6/)5E!FDG!<6'545!)#C919</9</#$7!H+(/&$.'!3#I!26)#$'94=!292&$949'9'!J&$/&<!09$!
D$'#C9! 6/&'! K64<6%&! F9'#2&4.('.'! &I.<! :&%&! 4&/6'5-/&! 9/39/9-)9L! AI.<! :&%&! 4&/6'5! /94=#)#'!
I.<&$./2.1=.!%#!4&/6'5'!-.<./2&4.!%#!-#$9'#7!F=&/9'(9'!M+(/5!-.//&$)&!-;$;==;C;!)9'!<&$1.=.!<&2J&'-&!
4.$&4.')&! -6<! #)9/#'! F=E! N63:64ON#=$64! PAG9G! N&%/54! %#! N#=$54Q! <9/94#49'9'! 9'1&! #)9/2#49!
D'3D$;/;-6$)5E!!
!
@&$&$! )#$:&/7! PI&J.! 9=90&$9-/#Q! :9I! 0#</#'2#)9<! 09$! =#J<9-#! -6/! &I=.E! RK64<6%&!
F9'#2&4.! AI.<! S&%&! F&/6'5('5! @5$=&$&/.2T! 9492/9! 09$! U&V#066<! 3$505! <5$5/)5!
%#! <.4&! 4;$#)#! HE+++()#'! W&G/&! ;-#-#! <&%51=5E! A-$.V&! I#19=/9! #-/#2/#$7! :&/<&!
&I.<! W6$52/&$! %4E! D$3;=/#-#'! 09$! &<=9%94=! 9'949-&=9W9! D$3;=/#')9E! 8'! #=<9/9!
#-/#2/#$)#'! 09$9! 6/&'! 09$! :&W=&/.<! 92G&! <&2J&'-&4.! 06-5'V&7! K64<6%&!
F9'#2&4.!AI.<!S&%&!F&/6'5('5'!25:&W&G&!#)9/2#49!9I9'!*HE+++!92G&!=6J/&').E!
X#19=/9! 2#4/#<! 09$/9</#$97! F?@(/&$! %#! 0&1<&! <&254&/! <5$5/51/&$! 9'949-&=9W#! )#4=#<!
%#$)9E! @&2J&'-&! <&256-5')&! -&'<.! 05/)5<I&7! 4D-/#2! )&:&! 3#'#/!
464-6<;/=;$#/! %#! J6/9=9<! );G#-/#$#! -&-./).Y! 05! 94#! 3#$#<! :;<;2#=! 3#$#<! <9/94#!
&I.4.')&'!0#</#'2#)9<!%#!94=#'2#-#'!09$!)5$52)5E!"&G./.!0&4.'7!?Z7!$&)-6!%#!
9'=#$'#==#! 4;$#'! &=#1/9! =&$=.12&/&$.! 2;=#&<90#'7! :#2! <9/94#! :#2! )#! :;<;2#=!
3#$9! &).2! &=2&-&! %#! 09$! 4;$#/9C9'#! J/&'/&$.'.! &4<.-&! &/2&-&! <&$&$! %#$)9E!
K#4#/#'9'!I#19=/9!<6294-6'/&$&!:&%&/#!#)9/)9C9'9!&I.</&)./&$Y!<9!05!)&7!46$5'5'!
K64<6%&!F9'#2&4.!&I.<!:&%&!4&/6'57!,^Ha
3#$I#<=#'! =&$=.1./.-6$! 6/2&4.! 9:=92&/9! <&)&$7! <&256-5'5'! 9/3949'9! )&C.=.J!
!
2#%G5-5! 46C5=2&<! &2&V.-/&! 09/)9<! 09$! =&<=9C9'! 5-35/&'2&4.! 9:=92&/9'#! )#!
91&$#=!#)9-6$!6/&09/9$)9E!!!
!
K64<6%&! F9'#2&4.('.'! &I.<! :&%&! 4&/6'5-/&! 9/39/9! 2#%G57! 9/<! 0&<.1=&!
3D$;');C;')#'! I6<! )&:&! <&$2&1.<! &4/.')&E! [&$9J! 09$! 09I92)#7! 49'#2&'.'!
<5$5/)5C5! )D'#297! 6! )D'#29'! 3#$9/92/#$9'97! DG3;$/;<I;! #'#$\9/#$9'9! %#!
J&$&)6<4/&$.'.7! 053;';'! '#6/90#$&/! 464-6J6/9=9<! %#! <;/=;$#/! 3;')#29'9'! -#'9!
25:&W&G&<]$!0&C/&2.-/&!05/51=5$5-6$E!
!
AI.<! :&%&! 4&/6'5! ,^H_! 9/&! ,^HH! -.//&$.')&! 292&$/&$! FJ&$=&<! @')#3:=4-&'! %#!
?#/2&'! [#%6$3-&'! =&$&W.')&'! 9'1&! #)9/)9E! `9'&7! F=&/9'! 46'$&4.! F6%-#=! 8$2#'9!
292&$949')#7! "#$#%&'! <#'=9'9'! -6C5'! 09I92)#! 0;-;2#49'#! J&$&/#/! 6/&$&<!
3#/91#'7!-#'9)#'!V&'/&'2.1!91/#%4#/V9!-&</&1.2/&$.'!#'!9-9!D$'#</#$9')#'!09$9)9$E!
K92&$/&$! 54=&/.</.! 09$! 09I92)#7! 9<9! 09'&! &$&4.'&! 4.<.12.1! 09$! &%/5-5! $&4-6'#/!
6/&$&<! <5//&'./&'! 09$! 5G&2&! )D';1=;$);/#$Y! 0D-/#/9</#! "#$#%&'! <#'=9'9'!
2#$<#G9')#7! 0#=6'! W6$2/&$! -&J./&12.1! 5G&2/&$/&! 09$/#19J! )6C&! 5'45$/&$.-/&!
K64<6%&!F9'#2&4.!&I.<!:&%&!4&/6'5
0;=;'/#1#$#<!2;2=&G!09$!0;=;'!6/51=5$)5E!!
!
!
`9$! &2W9! =9-&=$6! %#! &/=.')&<9! 0;-;<! W5&-#)#'! 6/51&'! -&J.7! 3#I291=#! <#'==#<9! #'! J6J;/#$! %#! &<=9W!
<&W#/#$)#'!09$9-)9E!A2W9!=9-&=$6-5!<&/).$.2&!0&C/&-&'!3#'91!=#$&47!2#%V5=!=6J63$&W9<!3#62#=$9'9'!
<&=./.C.'.! <.$2&<! &).'&! 05! =6J63$&W9-#! :#2! 2;)&:&/#! #)#$! :#2! 5-52! 4&C/&$<#'Y! <&/).$.2)&<9!
&C&I/&$.'! 0#=6'5'! &$&4.')&'! 0;-;2#49'#! 92<]'! =&'.-&$&<7! :#2! 292&$9'9'! :#2! )#! 6'5! 4&$&'!
3#$I#</9C9'!3DG/#2/#'#09/#V#C9!J#<!I6<!-#'9!J#$4J#<=9W!)#!-&$&=.-6$)5E!A'V&<!05!292&$9'9'!0#'92!
#/#! &/2&<! 94=#)9C92! #'! D'#2/9! DG#//9</#$9')#'! 09$9! P&-'.! )D'#2)#! "#$#%&'! %#! 8$2#'94=&'()&!
-&$&=./2.1!J#<!I6<!0&1<&!292&$9!W6$2)&!)&!6/)5C5!3909Q!<#'=4#/!I#%$#)#!061!-&!)&!R#<4=$&!&/&'/&$T!
6/&$&<! '9=#/#'#09/#V#<! &$=.! 5G&2/&$! 6/51=5$2&4.-).Y! 05! &/&'/&$! <#'=4#/! 5G&2&! )&9$! -#'9!
J#$4J#<=9W/#$97!-#'9!<#'=4#/!<;/=;$/#$9!%#!49-&4#=9!09I92/#')9$9-6$)57!<9!05'/&$.'!6/51525!)&!G&=#'!
<#'=! &$&G949')#! '9=#/! %#! DG4#/! 0&<.2)&'! -#'9! 5G&2/&$.'! 6$=&-&! I.<.1.-/&! 9I! 9I#! 3#I291=9E! A'V&<7!
^+(/&$.'! 6$=&4.')&'! 0#$97! 4DG! <6'545! 5G&2/&$! -&! -6<! #)9/#$#<! -&! )&! =&'.'2&-&V&<! )#$#V#)#!
!"#$%&'%
(%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
06G5/&$&<! <#'=4#/! I#%$#)#'! <&-06/5-6$E! `5! -&J./&$.'! %#! 5G&2/&$.'Y! -#'9! -#'9! 3#/91#'! 09$! 9)#6/6\9!
46'$&4.!=6J/52)&7!-#'9!464-6<;/=;$#/!J&$&)932&'.'!#<6'629!%#!49-&4#=9'#!5-2&<=&!3;I/;<!I#<#'!
W&$</.! 09$! =;$;'! D$'#</#$9! -&! )&! <&/.'=./&$.! 6/)5C5'5! );1;'2#<! 2;2<;'E! `&:94! <6'545! -&J.! %#!
5G&2/&$.'! 2&<4&=/.! 09$! 09I92)#! -.<./2&4.7! =&$9:9! &'/&=./&$.'! -#'9)#'! 3DG)#'! 3#I9$9/2#49'#! J&$&/#/!
09I92)#! 9/#$/9-6$! %#! <#'==#<9! 05! R#<4=$&! &/&'/&$.'T! 4923#4#/! 09I92)#! 913&/! #)9/2#49! &4/.')&! 0#/9$/9!
0D/3#/#$9'!<6/#<=9W!:&W.G&)&'!49/9'2#49'#!=#<&0;/!#)9-6$Y!4DG!<6'545!6/357!H+(/&$)&!<#'=!5G&2.')&!
061! &/&'/&$! 6/51=5$5/2&4.! #C9/929'9! J&$&)6<4&/! 09$! 09I92)#7! <6/#<=9W! :&W.G&)&! 061/5</&$!
6/51=5$5/2&4.! 9/#! -&'-&'&! 3#=9$9-6$E! b6/&-.4.-/&7! 4#2J=62/&$.'.'! 9G/#$9! H+(/.! -.//&$&! <&)&$!
4;$#09/#V#<!09$!V#0$9!-&!)&!)6C&/7!<6/#<=9W!&2'#G9-/#!<&$1.!<&$1.-&!05/5'5-6$5GE!
!
<*40,=.>%"1/0?.%-0@-0#"%ABC4$%#$44"DE",.%F*G%/*,="4"D%
!
F6%-#=/#$9'! H+(/.! -.//&$.'&! 053;')#'! 0&<=.C.2.G)&7! <&$1.2.G&! 46'! )#$#V#! 06/!
29<=&$)&! 09/397! 3D$;'=;7! <919! %#! &'/&=.7! &-$.V&! 05'/&$&! )&9$! -6$52/&$! I.<4&! )&7!
P:#2! F6%-#=! )D'#29')#! :#2! F6%-#=! 46'$&4.! )D'#2)#Q! J6/9=9<! %#! <;/=;$#/!
J&$&)932&)&<9! )#C9192/#$/#! 0&C/&'=./.! J#<! &G! 4&-.)&! 9'V#/9</9! -#'9)#'!
)#C#$/#')9$2#! -&J./2.1=.$E! `5! 5'45$/&$! &$&4.')&<9! 0&C/&'=.! 9'4&'.'! 3DG;'#!
6/)5<I&! I#/91<9/97! :&==&! 0&G#'! G6$/&2&! 3D$;'#09/9$Y! &)#=&7! &</.'.G)&<9! 09$!
3D$;'=;-#! 3D$#! 09$! -&J06G5! 09$/#1=9$2#-#! I&/.1.-6$25145'5G7! &2&! J&$I&/&$!
09$09$9'#! 5-25-6$251! -&! )&! 0&1<&cW&$</.! J&$I&/.! $#492/#$! 6/51=5$5-6$251! %#!
&$&)&!3#'91!061!0D/3#/#$!<&/.-6$251!3909E!
!
S#$!'#!<&)&$!H+(/.!-.//&$7!F6%-#=!46'$&4.!=6J/52/&$.'!<6/#<=9W!:&W.G&4.'&7!9/#$)#!
<;/=;$#/7! 464-&/! %#! J6/9=9<! 6$=&2/&$.')&! -&1&'&V&<! )#C919</9</#$9! J#<! I6<!
0&<.2)&'!<615//&').$&'!46'!)#$#V#!D'#2/9!09$!=&$9:9!)D'#2!6/&$&<!<&G.'2.14&!
)&7! 05! :&W.G&! 0#/9$/9! 6/&-/&$&! %#! %#$9/#$#! 4&09=/#'291! )5$52)&).$Y! 4DG! <6'545!
6/&-!%#!%#$9/#$7!-&/'.GV&7!05!=6J/52/&$.'!2#%V5=!)5$525'5!$&4-6'#//#1=9$2#<!
9I9'! 0&1%5$5/&'! -#$/#19<7! -#$#/! =&$9:97! =#2#/! &'/&=.-/&! 9/91<9/#')9$9/9$E! bD'#2#!
)&9$!&G!4&-.)&<9!<&-'&<!&4/#'!0#/9$/9!<6'5/&$&!6)&</&'.$!%#!05'/&$.!6/)5<I&!)&$!
%#! 09$#-! #<4#'/9! 0&C/&2/&$)&! #/#! &/.$E! A2&! R"5251&2&T! d/+,0e7!
F=&/9'!&'.=.7!"#$#%&'!P,^a+!j!,^H*Q
R1("23$)1,4,(T7! 25:&/9W! <;/=;$! %#! 49-&4#=7! %#! 29//9! DG09/9'V9'! -#'9)#'! )6C515!
<6'5/&$.')&<9! )&9$! 0&42&<&/.J! %#! 3#'#/! :9<]-#/#$9'! D=#49'#! 3#I9J! )#7! H+(/.!
!
-.//&$.'! 9'4&'/&$.-/&! H+(/&$&! )&9$! <6'51=5C5'5G! G&2&'7! 4.<! 4.<! 9/39'I! &2&!
J&$&)6<4&/! 09$! )5$52/&! <&$1./&1.$4.'.GL! `5! )D'#2#! )&9$! I6<! <;I;<! 09$!
3D')#$2#! )&:97! -6C5'! 09$! J&$I&/.7! 1&:49! &'.! &<.1.'.! %#! 05'5'/&! 9I! 9I#! 3#I291!
0D/;<!JD$I;<!&2&!J&$/&<!923#!%#!)5-35/&$.!:&$#<#=#!3#I9$9-6$Y!&'V&<!)#$9'!%#!
';W5G! #)9/#2#G! 09$! /#<#/9! :&W.G&! #=<949! 4.<! 4.<! 05! &<.1.! <#49'=9-#! 5C$&=.-6$E!
S&W.G&'.'! 05! 4#I9V9! 91/#2#! 4;$#V97! <9194#/! %#$9/#$9! 4;$#</9! 6/&$&<7! 3#$#<! P<6/#<=9W!
:&W.G&! 6/)5C5'&! 9'&'./&'Q! =&$9:9! &'/&=.'.'! G&2&'! I9G#/3#49'#! <&G.'2.1! 0#/9$/9!
5C$&</&$/&7! 3#$#<! R$62&'=9<! 94-&'<&$! )D'#2T! J&$&)932&4.-/&! =&2! 09$! G.=/.<!
9I9')#! 05/5'5-6$! 3D$;'#'! 2#%V5=! 0&C/&2/&! 0&C)&1=.$.-6$E! A'/&=.-&! 5-2&-&'!
5'45$/&$7! 6=64&'4;$#! =&09! =5=5/5-6$7! 3DG&$).! #)9/9-6$! -&! )&! 0&49=I#! :&W.G&)&'!
49/9'9-6$E!!
!
"#$#%&'! 1#:$9'9'! H+(/&$)&<9! )D';1;2;';! 9'V#/#$<#'7! 1#:$9'! #'! 3D$;';$!
4#206//#$9'9'!)#C91929'#!)&9$7!46'!)#$#V#!9/39'I!09$!<6/#<=9W!:&W.G&!<&-0.!%&<&4.!
<#1W#==92E!!!
!
,^H*! -./.'.'! 0&1/&$.')&7! 09$! =#J#'9'! ;G#$9')#'! "#$#%&'! <#'=9'9! R4#-$#)#'T!
F=&/9'! &'.=.! <&/).$./).! %#! 0D-/#/9</#! :#-<#/9'! )#%! J6)-525! 6/&$&<! 91/#%! 3D$#'!
f<9'V9! b;'-&! F&%&1.! g&W#$9! K;G#49('9'! I&=.4.! ,^Hh! -./.'&! <&)&$! 061! <&/).E!
Ri/54/&$.'! `&0&4.T')&'! 061! <&/&'! -#$#7! 05! 0#1! -.//.<! &$&)&'! 46'$&! 0&1<&! 09$!
8$2#'94=&'!A'&!&'.=.!P,^HhQ
&'.=7!8$2#'94=&'!A'&!:#-<#/9!-#$/#1=9$9/)9E!!!
!
!
f$6'9<!3#/#V#<!&2&7!"#$#%&'()&<9!F=&/9'!&'.=.'.'!=&2!6/&$&<!'#!G&2&'!9')9$9/)9C9'9!6$=&-&!I.<&$2&<!
#J#-!G&2&'!%#!I&0&!3#$#<=9$)9E!S#$!'#!<&)&$!:#-<#/7!F#$3#-!K#$<5$6%(5'!F6%-#=/#$!`9$/9C9(')#<9!
!"#$%&'%
'%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
#'! 0;-;<! %#! =&'.'2.1! #4#$/#$9')#'! 09$9! 6/4&! )&7! :#-<#/9'! 9')9$9/2#49! '#! <9=&J! '#! 0#/3#4#//#$)#!
,
-#=#$9'V#!<&J4&2/.!09I92)#!#/#!&/.'2.1=.$E !!
!
`&G.!<919/#$!:#-<#/9'!-#$9')#'!#)9/)9C9!=&$9:7!F6%-#=/#$!`9$/9C9!@62;'94=!N&$=949('9'!,^aH!-./.')&<9!*+E!
@6'3$#(49')#7! @$51I#%(9'! F=&/9'(9'! 91/#)9C9! 45I/&$&! %#! -&$&==.C.! R1&:.4! <;/=;T'#! -D'#/9<! #/#1=9$9/#$/#!
9/91<9/#')9$9-6$)5E! `&G./&$.-4&7! :#-<#/9'! ,^Hh! =&$9:9')#7! 8$2#'94=&'! A'&! :#-<#/9'9'! &-'.! -#$#!
)9<9/2#49')#'!:#2#'!D'V#!9')9$9/)9C9!W9<$9'#!4&09=/#'291=9E!k/&-&!)&9$!<6/#<=9W!:&W.G&-&!<&G.'&'!=#<!
1#-7!:#-<#/9'!9')9$9/2#49!4.$&4.')&!:&-&=.'.!-9=9$#'!9<9!91I9'9'!:9<]-#49-)9E!!
!
l&<6%! g&$60-&'! P,^H+O,^HH! )D'#29')#! 8$2#'94=&'! F6%-#=! m52:5$9-#=9! @62;'94=! N&$=949! 09$9'V9!
4#<$#=#$9Q! :&<<.')&! 6C/5! n9<9=&! g&$60-&'! =&$&W.')&'! <&/#2#! &/.'&'! <9=&J=&7! "#$#%&'()&! F=&/9'(9'!
:#-<#/9'9'! 9')9$9/)9C9! )D'#29'! 0;=;'! 49-&49! 0&C/&2.'.! $#42#)#'! I6<! 9/39'I! 09$! &-$.'=.! 2#%V5=E!
A4/.')&! "#$#%&'! F=&/9'! :#-<#/9'9! #'! 3#I! <&/).$&'! F6%-#=! 0&1<#'=/#$9')#'! 09$9-)9Y! #4<9! 09$9'V9!
4#<$#=#$9'! 6C/5! )&! 05! 3#V9<2#'9'! '#)#'9! 6/&$&<! 8$2#'94=&'! %#! [;$V94=&'! &$&4.')&<9! 39G/9!
)9J/62&49-#! 91&$#=! #)#$E! `5! :9<]-#! &-'.! G&2&')&7! F6%-#=9<! 3#I291#! &9=! 09$! )9C#$! ;4=;! D$=;/2;1!
%#c%#-&!5'5=5/251!)D'#2/#!0&C/&'=./.).$E!!
!
F6%-#=/#$! `9$/9C9! @62;'94=! N&$=949('9'! ,^aH! -./.')&<9! *+E! @6'3$#(49'9'! :#2#'! &$).')&'! 3#$#<!
?9W/94(=#! 3#$#<! [;$V94=&'(.'! )9C#$! <#'=/#$9')#! P[6$97! F6:527! `&=52Q! 0;-;<! I&J/.7! <#')9/9C9')#'!
D$3;=/#'#'!3D4=#$9/#$!3#$I#</#1=9Y!$#'V9)#!6/251!3D4=#$9V9/#$7!:#21#$9/#$9!l64#W!F=&/9'(9'!I9C'#'#'!
6'5$5'5!4&%5'2&-&!I&/.1.-6$)5E!`#1!3;'!4;$#'!Pa!9/#!,+!K&$=!&$&4.Q!?9W/94!94-&'.7!&4<#$9!09$/9</#$V#!
19))#=/9!09I92)#!0&4=.$./).!P:&-&=.'.!<&-0#)#'/#$9'!4&-.4.'&!)&9$!=&:29'/#$!09$<&I!);G9'#)#'!09$<&I!
-;G#!<&)&$!)#C919$Q!%#!F6%-#=!=&$9:9')#!09$!<.$./2&!'6<=&4.!%#!4#2J=62&=9<!09$!%&<&!=#1<9/!#==9E!`9$!
=6J/525'! F=&/9'! 29=9'9'! 46'&! #$2#49! <&$1.4.')&! 3D4=#$)9C9! &V./.! 09$! =#J<9! 6/2&4.'.'! -&'.! 4.$&7! 05!
6/&-7! -#'9! 09$! =6J/524&/! );G#'9'! 6/&09/9$/9C9'#! -D'#/9<! =6J/524&/! 9'&'I4.G/.C&! J&$&/#/! 09I92)#!
1#<9//#'#'! F6%-#=! 464-6OJ6/9=9<! %#! <;/=;$#/! <615//&$.')&7! -#'9! 29//9-#=I9! 0&C/&2/&$.'! %#! &-$./.<I.!
*
4D-/#2/#$9'!3#/91929'9'!0&1/&'3.I!'6<=&4.'.!)&!=#1<9/!#==9 E!!
!
l&<60! g&$60-&'(&! )&9$! &'./&$)&7! ?9W/94(=#<9! 3D4=#$9/#$/#! "#$#%&'()&<9! F=&/9'! :#-<#/9'9'! 3#V9<2#/9!
6/&$&<!<&/).$./2&4.!&$&4.')&<9!0&C/&'=.7!)D'#29'!8$2#'94=&'!F6%-#=!m52:5$9-#=9!@62;'94=!N&$=949!
09$9'V9! 4#<$#=#$9'9'! [;$V94=&'(/&! 9-9! <6215/5<! 9/91<9/#$9! 4;$);$2#! -6/5')&<9! 46'! )#$#V#! 4625=! %#!
M
0&49=!'9-#=9-/#!&I.</&'.$E !`5!&I.</&2&!J#<!)#!46W94=9<#!3D$;'2#4#!)#7!09$!0&C/&2!<&-2&4.'&!91&$#=!
#)#$L! `5! I#%$#! V52:5$9-#=97! 29//9! 2#4#/#/#$#! )&9$! );G#'/#2#/#$9'! &$=.<! F=&/9'! )D'#29')#<9! 3909!
6=6$9=#$! 09$! )#'#=92#! =&09! 6/2&).C.'.'! 09/9'V9-/#7! <6215/&$.-/&! 9/91<9/#$9'9'! 3#/#V#<=#<9! 3#/91929!
0&C/&2.')&!4=$&=#\9<!D'V#/9</#$9'9!=&'.2/&-&$&<!<#')9!DG#$<!49-&4#=9'9!9G/#2#-#!<&$&$!%#$291=9Y!05!
&-'.! G&2&')&7! 6'0#1! F6%-#=! V52:5$9-#=9'9'! :#$! 09$9')#<9! 464-6O<;/=;$#/7! #<6'629<! %#! 49-&49!
<615//&$!I#$I#%#49')#!3#/912#-#!0&1/&-&'!09$#-/#12#!4;$#V9'#!&=0&1.!39==9E!
!
,
! S#-<#/9'! 6/2&).C.! 09$! &$19%! 3D$;'=;4;! 05/2&<! )&! 2;2<;'! 6/2&).Y! 6-4&! &$<&J/&'.')&! F=&/9'! :#-<#/9! -&! )&! 46'$&4.')&!
8$2#'94=&'!A'&!:#-<#/9!05/5'&'!&9/#!W6=6C$&W/&$.!#J#-!J6J;/#$)9E!`5!=;$!09$!3D$;'=;!&$&2&-&!)#%&2!#)9-6$527!&'V&<!&-'.!
G&2&')&7! 05! =;$! 3D$;'=;/#$9'! '#)#'! #<49<! 6/)5C5! )&! #J#-! &I.<L! @924#'9'! &</.'&! 061! 09$! J6)-525'! -&! )&! 6/2&-&'! 09$!
9<6'5'!D';')#!$#492!I#<=9$2#<!3#/291!6/2&4&!3#$#<E!
*
!Z/&)929$!@6G/6%7!5646%7$.$%&89%4$(6.4$&::;5&<&/=>4"7&)$&?1-6@,(&:6*-$76&'(,*A%@,16&B,(2A-4A1&0&1/.</.!<9=&0.')&7!F6%-#=/#$!
`9$/9C9(')#!F=&/9'7!@$51I#%!%#!`$#\'#%!)D'#2/#$9')#<9!J#<!I6<!0#'G#$7!<;I;</;!0;-;</;!94-&'!&$&4.')&!,^aH!-./.')&<9!?9W/94!
94-&'.'.'!3#/91929')#'!)#!0&:4#)#$Y!05!6/&-.!#'!4#2J=62&=9<!94-&'/&$)&'!09$9!6/&$&<!'9=#/#$<#'7!05'&!3#$#<I#!6/&$&<!)&!
F=&/9'9G2! =&$&W=&$/.C.'.'! 29//9-#=I9! 09$! &$<&J/&'/&! 9I! 9I#! 3#I2#49')#'! )6/&-.! 6/&-.'! 0&1/&'3.V.')&! 4#209-6=9<! 09$! <&$&<=#$#!
4&:9J! 6/2&4.'&! 91&$#=! #)#$L! F6'5')&! 6/&-! P3D4=#$9/#$9'! _E! 3;';')#Q7! 6! )D'#2! 9I9'! 9'&'./2&G! 09$! 09I92)#7! [;$V94=&'(.'!
F6%-#=/#$! `9$/9C9(')#'! &-$./2&4.! -6//5! I&C$./&$&! %&$2.1=.E! "&G&$7! 05! I&C$./&$.'! J&$I&/.! %#! DG3;/! 09$! <&$&<=#$9! 6/4&! )&7!
[;$V94=&'()&7!)9C#$!FFm`!V52:5$9-#=/#$9')#!%#!F64-&/94=!`/6<(=&<9!464-6O<;/=;$#/!%#!49-&49!)5$525'!9/#$9<9!#%$929!;G#$9')#!
2;=:91!09$!#=<9!-&$&==.C.!4&%5'5$E!!
opqrstsu! vpwxyqzru{|s}! ~{p{|! ÄÅÇÉoÅÑÖÄÜá! ÑÑÑàE! âàäÖÇoäÑÖäãÄÇÅ! Ävàäåv! Ç! oçvÑÖÇ! ,^aMO,^éa! èpq|q!
hâäçÇÖÇêÅÑ~ÇÅ!oäçÄÅÄÇã!o!èàëÉÇÇ!âäÑçÅ!íí!ÑìÅÉåv!~âÑÑ!:==JLcc<$6=6%E9'W6c/90î4#Vc,,î<c6Gc/6%î%&_E:=2!
Çrqïwpñyï|{! óäçòvOâàÅÑÑô! ,*^+ha7! ò{yx|q7! É|wrzöõ! úùpñ|qu7! *M! óäçòvOâàÅÑÑô! |û{rsï! |! üuù††ù! x{t†qzsõ!
Évä!óäçòv!òÅåÇv!èàëââô!â{r†syqz{!|!†w}qïñ!**E,,E+a!
M
! n9<9=&! g&$60-&'7! Rl&<6%! g&$60-&'! %#! )D'#297T! "#$#%&'7! °54! 8$2#'9! PF/&%Q! ¢'9%#$49=#49! -&-.'.7! *++é7! 4E! ^*E! g&W#$!
N&$<.(')&<9!F=&/9'!A'.=.'.'!f')9$9/2#49!!
!Äsxsïq! Équ{ú£z! óãx{|! Équ{ú£z! s! wü{! §†{ûqô! Åuw|qz7! srqïwpñyï|{! àvë! j! à{yysõyx{! vut£zyxsõ! PÑqp|£zyxsõQ!
ëz|wuysïwï!*++é7!yïu!^*!åwt{zïq•!t{zùtwzïq!Ñïqpsz!|!âquxw!â{úwrö
!"#$%&'%
H%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
?9W/94!94-&'.!%#!@$51I#%!)D'#29')#!F6%-#=/#$!`9$/9C9(')#!3#$I#</#1#'!J#<!I6<!0&1<&!94-&'!PK5$62!
,^H,7!n6%6V:#$<&44<!,^H*7!F523&9=!,^HM7!%4EQ!46'!)#$#V#!<&$2&1.<7!I6<06-5=/5!%#!9I!9I#!3#I291!
09$!<&$&<=#$#!PF=&/9'!-&'/.4.7!=6J/524&/7!J6/9=9<7!&'&$194=Q!4&:9J=9!%#!=#2#/)#!-&=&'!26=9%&4-6'/&$/&!
'9:&9! =&/#J/#$! &$&4.')&! 0;-;<! W&$</&$! 6$=&-&! I.<&09/9-6$)5E! `$#\'#%! )D'#29'9'! 0&1/&$.')&<9!
3D4=#$9/#$4#7! 4625=! J6/9=9<! =&/#J/#$9'! D'#! 4;$;/2#49! &'/&2.')&7! )&:&! <#49'/9<! <&G&'2.1! 09$!
<&$&<=#$!&$G!#)9-6$)5!P"#$#%&'!,^Ha7!K64<6%&!,^Ha7!%4QE!A2&!:#$!:&/;<]$)&7!=&$9:=#<9!05!D'#2/9!
=6J/524&/! &-&</&'2&! )D'#2/#$9'9'! :#J49! F6%-#=! -D'#=929! &/=.')&! =&2! &'/&2.-/&! 09$#$! =&05-)5E!
`5! )D'#2/#$! 4&)#V#! 94-&'/&$&! <&=./&'! -#$#/! :&/<.'! :&W.G&4.')&! -&1.-6$7! &2&! 29=/#1=9$9/)9<I#! %#!
0&C/&24&/!DG3;//;</#$9'9!<&-0#==9<I#!39)#$#<!49/9</#19-6$/&$E!!
!
N&$&)6<4&/! 3D$;'#09/9$7! &2&! F6%-#=/#$! `9$/9C9('9'! -.<./2&4.')&'! 46'$&! )&:97! 05! =&$9:9! )D'#2/#$9'!
4&)#V#!<;I;<!09$!0D/;2;7!6!)&!<.42#'7!3;'!-;G;'#!I.<&$./).E!`5!=6J/524&/!94-&'/&$.'7!09$!0&<.2&!
=&2!)&!)D'#29'!25C/&<!<&$&<=#$9'9!-&'4.=&'!I6<06-5=/5!DG;7!05!&'/&=./&$.'!<&256-5'&!4#I9V9!%#!
J&$I&/.! -6$52/&$! <&'&/.-/&! &<=&$./2&4.'.'! 0#/<9! )#! =#2#/! '#)#'9-)9E! F6%-#=! 46'$&4.! =6J/52/&$)&7!
<62;'94=!3#I2919'!&'/&=.!%#!923#/#$9'9'!$#%9G-6'5-/&!P&'.=!%#!4#206//#$9'!-6<!#)9/2#49Q!0&1/&-&'!
=&$9:9'! 3DG)#'! 3#I9$9/2#49! 4;$#V97! 09$! D/I;)#7! /90#$&//#1=9$9V97! 9)#6/6\9! 46'$&4.! =6J/525'! 49-&49! %#!
<;/=;$#/! 0&C/&2/&$.'&! 5-&'! 3#I291! )D'#2/#$9! -#'9)#'! V&'/&').$).E! [#'#/! 6/&$&<! 05! -6$52/&$!
29=4#/!09$!&'/&=.-&!06-5'!#C)9/#$!%#!#'!9/39'V97!3D$;'=;/#$!=&$&W.')&'!=#-9=!#)9/291!)#C9/)9/#$E!A-'.!
1#<9/)#7! F=&/9'(9'! :#-<#/9'9'! 9')9$9/2#49-/#! -#'9! 8$2#'94=&'! A'&! :#-<#/9'9'! )9<9/2#49! &$&4.')&<9!
4;$#)#<9!061!J6)-52&!&9=!'&4./!3D$;'=;!-6<4&7!4DG!<6'545!6/35-&!)&9$!09/39!45'&V&<!%#c%#-&!0&1<&!
0&C/&2!6<52&/&$.!4&C/&-&V&<!J#<!I6<!0&1<&!3D$;'=;!)#!-&!<&-.J=.$!-&!)&!)6/&1.2)&'!%#!&$).')&'!
<6/#<=9W!:&W.G&)&'!<&/).$./2.1=.$E!!
!
,^H*! %#! ,^Hh! -.//&$.! &$&4.')&<9! )D'#2#7! -&'9! W&$</.! )D'#2/#$9! %#! W&$</.! 49-&49! %#! <;/=;$#/!
:#3#26'-&/&$.! 4923#/#-#'! 9<9! &'.=4&/! 4#206/;'! -#$! )#C91=9$2#49')#! 4625=/&1&'! 09$! )D'#2!
)#C91929'9'! 6$=&4.')&! 6$=&-&! I.<&'! 4J#49W9<! G&2&'4&/! R061/5<T&! )D'#$4#<7! 05! )D'#29'! 464-6O
<;/=;$#/7!49-&49!%#!:&==&!#<6'629<!3#$I#</9C9'9'!W&$</.!<&=2&'/&$.')&!&-'.!=;$)#!061/5</&$.'!6$=&-&!
I.<.1.'.'! 9G9'9! 4;$2#<! 2;2<;');$E! `5'/&$7! /9)#$9'9! <&-0#==9<=#'! 46'$&! RJ&$/&<! 09$! 3#/#V#<T! W9<$9'9!
)#! -9=9$2917! <&W&4.! <&$.1.<! 09$! =6J/52)&! 6$=&-&! I.<&V&<! =;$)#'! 061/5</&$! )#C9/)9! 0&49=I#E! `5! 46'!
=9J=#<9! 061/5</&$7! 9)#6/6\9<! 2#-/9')#'! 4.-$./2.1! =6J/525! <6'=$6/! #=2#'9'! -#'9! 494=#29! 6/&$&<!
_
R29//#=!<;/=;T';' !I6<!<.4&!4;$#)#!R1&:.4!<;/=;T';!9<&2#!#=2#49!45$#=9-/#!)6/)5$5/)5E!!
!
F;$#I! I6<! )&:&! <&$2&1.<! %#! I6<! <&=2&'/.-).Y! =6J/525'! <#')949! <&)&$! <&$2&1.<! %#! <&=2&'/.E! k!
9)#6/6\9/#$&$&4.!0;-;<!061/5C5'!-&'.!4.$&Y!&-'.!=6J/52!=&$&W.')&'!5G&24&/!%#!9)#6/6\9<!PW6$2#/!%#!
#'W6$2#/7! -#'9! %#! #4<9Q! 4.'.$/&2&/&$.! 3#'91/#=2#<7! -&! )&! 3#I29197! 053;';! %#! 3#/#V#<! %9G-6'/&$.'.!
DG#$<!09$!09I92)#!-#'9)#'!)#C#$/#')9$2#<!9I9'!G&2&'4&/!061/5C5!5G&=2&<!;G#$#!;$#=9/291!-&!)&!
=6J/52! 9I9')#! 0#/9$2917! W&$</.! 06-5=! %#! <&$&<=#$/#$)#! J#<! I6<! 0&1<&! 061/5C5'! )&! 05/5')5C5'5!
0#/9$=2#<!-#$9')#!6/5$E!!
!
"#$#%&'(.'! %#! <.$4&/! 0D/3#/#$9'! &<=9W! 09I92)#! 9/#$/#-#'! <#'=/#12#! 4;$#V9Y! I#19=/9/9<! &$G! #)#'!
#');4=$9/#$9'! 0;=;'! V52:5$9-#==#! -6C5'! 09I92)#! 3#/91929! %#! <&)#2#/9! 09I92)#! 9/#$9! =#<'6/6\9!
;$;'/#$#! -D'#/91Y! 09/924#/! <5$5/51/&$.'! =#4949Y! :&-&=! 4=&')&$=/&$.'.'! 9-9/#12#49Y! );'-&-/&! 9/91<9/#$9'!
-6C5'/&12&4.!P,^H+(/.!-.//&$!b9-&4J6$&()&<9!8$2#'9/#$9'!#'!46'!0;-;<!-5$)&!)D';1!)&/3&4.'&!=&'.<!
6/)5QY! %#! J#<! I6<! 0&1<&! 9/#$9V9! 3#/912#7! F6%-#=! ;=6J-&/&$.'.! -#'9)#'! V&'/&').$&$&<! :&<9<&=#'! )#!
3#$I#</9C9! #=<9/#291=9E! "#$#%&'! %#! V52:5$9-#==#<9! )9C#$! J#<! I6<! 1#:9$7! F=&/9'94=! 292&$9-/#! =#G&=!
=#1<9/! #)#'! -#'9! %#! 26)#$'94=! 09$! 3D$;';2#! <&%51251=5E! @#'=4#/! 5G&2)&! -#'9! 6$=&2/&$.'!
0#/9$2#49'#!J&$&/#/!09I92)#7!-#'9!09$#-!923#/#$9!6/51=5$&'!-#'9!<#'=4#/!<;/=;$/#$!6$=&-&!I.<.-6$)5E!
b;'-&! I&J.')&<9! 464-6J6/9=9<! %#! <;/=;$#/! 4;$#I/#$/#! P:#$! '#! <&)&$! <.429! %#! 2#4&W#/9! 6/4&! )&Q!
-#'9)#'!0;=;'/#12#!%#!0;-;<!F6C5<!F&%&1!)D'#29'9'!\#6J6/9=9<!<5$3545')&<9!<#')9!$6/;'#!)&9$!
'#=! 09$! %9G-6'7! 09$! -&')&'! -#$#/! 09$! 6)&C.! 6/4&! )&! #%$#'4#/! 09$! <&$&<=#$! 4#$39/#-#'! J#$4J#<=9W/#$9!
:&$#<#=#! 3#I9$)97! D=#! -&')&'! <#')9! 26)#$'/#12#! =&$9:9'9'! j! ,^,éO,^*+! -.//&$.! &$&4.')&! 9/<!
V52:5$9-#=9'! 6/51525! %#! &$).')&'! ,^*+()#! F6%-#=! F64-&/94=! V52:5$9-#=9'9'! <5$5/515! 3909! j!
09/9'#'!%#-&!5'5=5/251!&'/&=./&$.'.'!-#'9)#'!)#C#$/#')9$9/2#49'9!3;')#2#!3#=9$)9E!H+(/&$)&!I#19=/9!
#'=#/#<=;#/! %#! 49-&49! 4D-/#2/#$)#! F6%-#=/#12#7! ).1! <D<#'/9! %#! -#'9! 09$! 4D2;$3#/#12#! 6/&$&<!
_
!A-'.!)D'#2)#!'#$#)#-4#!:#$!29//9!F6%-#=!V52:5$9-#=9')#!A'&%&=&'/&$.'!&'.=4&/!4#206//#$9!)9<9/)9!P[;$V94=&'!A'&7!@9#%!
A'&7!`#-&G!°54-&!A'&7!%4EQE!
!"#$%&'%
I%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
)#C#$/#')9$9/2#-#! 0&1/&').! %#! 05! W9<9$! )#7! =6J/52)&! )6C$5)&'! %#! )6/&-/.! 09I92/#$)#! -&-./).!j*+E!
-;G-./.'! 0&1.')&'! 0#$9! @&W<&4/&$.'! <62;'94=! %#! 464-&/94=! )#%$92V9! :&$#<#=/#$9'! 3#/91=9C9! D'#2/9!
2#$<#G/#$)#'!09$9!6/2&4.'&!$&C2#'E!!
!
FDG! <6'545! )D'#2)#! 3#$I#</#1#'! %#! 0;=;'! 464-6J6/9=9<! %#! <;/=;$#/!
J&$&)932&'.'! 9/#$9<9! #%$929'9! 0#/9$/#-#'! )9C#$! D'#2/9! 3#/912#7! DC$#'V9/#$9'! %#!
#'=#/9\#'49-&'.'! ! "#$#%&'()&! *_! n94&'! ,^Ha! =&$9:9')#7! k42&'/.!
f2J&$&=6$/5C5('5'! ,^,a(=#! 3#$I#</#1=9$)9C9! 8$2#'9! F6-<.$.2.('.'! <&05/!
#)9/2#49! =&/#09-/#! -&J=.C.! P%#! &$).')&'! 0;-;<! I&J/.7! 5/54&/! 09$! 3D4=#$9-#!
)D';1#'Q!#-/#29-)9!j!<9!05!<6'5!F=&/9'!)D'#29')#!<#49'/9</#!-&4&</&'2.1=.E!f<9!
-./! 9I9')#7! "#$#%&'()&<9! ?49=4#$'&<&0#$)! =#J#49'#! F6-<.$.2! &'.=.! )9<9/)9! %#! 05!
&'.=7!0;=;'!);'-&-&!)&C./2.1!8$2#'9/#$9!09$/#1=9$#'!09$!4#206/!:&/9'#!3#/)9E!!!
!
@92/9<7! =&$9:7! 3#/#V#<! J#$4J#<=9W/#$9! %4E! <6'5/&$.'&! )&9$! 0;=;'! 05! %#! J#<! I6<!
W&$</.! 4;$#I/#$! %#! -#'9! 3#/91#'! 4D-/#2/#$7! <6/#<=9W! 09/9'I! %#! :&W.G&)&! -#'9!
5G&2/&$! &I=.E! `&G.! 5'5=5/251! J&$I&/&$.! &<=9W! <./2&'.'! %#! )9C#$/#$9'9! '94-&'&!
´C$#'V9/#$9'!%#!#'=#/9\#'49-&'.'!k42&'/.!
9=2#'9'! )#! D=#49')#7! 05'/&$7! ;=6J-&! &/3./&$.! 9/#! %&$6/515'! /&'#=/9! 4&09=/9C9!
f2J&$&=6$/5C5¨'5'!,^,a¨=#!3#$I#</#1=9$)9C9!8$2#'9!
&$&4.')&7! 26)#$'9G2/#$! %#! &'=926)#$'9G2/#$! &$&4.')&! 09$! 5G&2! )&! &I=.L!
F6-<.$.2.('.'!<&05/!#)9/2#49!=&/#09-/#!-&J=.C.!#-/#27!
B#'9'!K#-)&'.7!"#$#%&'7!*_!n94&'7!,^Ha
?#W#<<;$7!3#$9/927!<&W&!<&$.1.</.C.7!C4D%$(6$!dU$E!3#G9'=97!&-/&</.<e!9I9'!#/%#$91/9!09$!
&I.<! 5G&2E! 8$2#'9! #)#09-&=.7! 49'#2&=63$&W949! %#! 292&$949')#! H+(/&$.'!
!
6$=&4.')&!0#/9$#'!09$!5G&2E!
!
A$=&%&G)! N#/#4:9&'! W9/2/#$9')#7! 5G&24&/OG&2&'4&/! -&J.'.'! %#! 3D$;'=;-/#! 4#4!
&$&4.')&<9! 9/91<9'9'! -#'9)#'! =&'.2/&'2&4.'&! )&-&'&'! R2#4&W#/9! 26'=&\T!
=#<'9C9'9! :&-&=&! 3#I9$2#<! 45$#=9-/#7! 4#<&'4/&$! &$&4.')&! 0#/9$/9! 09$! 5G&2!
-&$&=.-6$7!4#<&'4/&$.!09$09$9'#!-&<.'/&1=.$.-6$!-&!)&!5G&</&1=.$.-6$!%#!9G/#-9V9'9'!
05! 5G&2&! 39$2#49'9! %#! 6'5! );1;'2#49'97! 26)#$'9G2! %#! &'=926)#$'9G2!
923#/#$9! &$&4.')&! 39)9J! 3#/2#49'9! 4&C/.-6$)5E! N#/#4:9&'! <.4&! W9/2/#$9')#7! 05!
-D'=#29! W&$</.! G&2&'4&/! %#! )5$524&/! 0&C/&2/&$)&! 3#I#'! #J946)/&$.'!
#1G&2&'/./.C.'.!-&J./&').$2&<!9I9'!<5//&'.-6$!%#!P4;$#</9!)#%9'927!3DI7!3#I91!%#!
)D';1;2/#$7! &W#=/#$! %4E! -6/5-/&! 0#=92/#'#'Q! %&$6/515'! 6'=6/6\949-/#! =#G&=!
6/51=5$&'!0#-:5)#/9C9!26)#$'!)D'#29'!J6#=9<&4.!6/&$&<!#)9-6$)5E!`#-:5)#/9<!
a
#%$#'4#//#1=9$9/9-6$!%#!46'45G/5<!2#W:525-/&!DG)#1/#1=9$9/9-6$)5E !
!
8$2#'9!F6-<.$.2.!&'.=.'.' 9'1&4.!!
U$5'G#! b6%/&=-&'(.'! RF#/&27! 0#'! 3#/)92¶T! PKÉruq|yï|ùõ7! §ï{! £¶T% A$2#'W9/27! ,^HaQ! W9/29')#<9!
P,^HaO,^HhQ
H
3#'I! 09/92&)&2.! A$=#2 7! <#')9! :&W.G&! 5G&2.')&! )5$2&)&'! "#$#%&'! %#! K64<6%&! 9I9')#! %#!
!
&$&4.')&! 3#G9'9$7! &/=#$! #36(45-/&! 09$! )9-&/63! 3#$I#</#1=9$9$Y! 3#I291! %#! 3#/#V#<! &$&4.')&!
4;$;</#'2#<=#7! -6/! 06-5'V&! )&! W9<9$! -;$;=2#<=#)9$E! k'5'! -&1&).C.! C4D%$(6$! 09$! 0&<.2&! 0;=;'!
W9/29'! &'&! 4;$#V9! %#! &'/&2.! :&/9'#! 3#/9$Y! W9/29'! 46'5')&! <&:$&2&'.2.G.'! 3#I291#! )&9$! &'&/9G9'9!
&'9)#'! =&2&2/&2&4.7! P09$! =;$! 9/:&2/&Q! <#')9! <92/9C9'9! %#! <&)#$9'9! &/3./&2&4.! %#! 061! 061!
4;$;</#'2#!5G&2.'.!=#$<!#=2#49!%#!46'!4&:'#)#!)&C/.<!2&'G&$&-&!)6C$5!-D'#/2#49-/#!09$/9<=#!05!
4;$#I!0#</#'2#)9<!09I92)#!<#49'=9-#!5C$&$E!:==JLccßßßE-65=50#EV62cß&=V:®%©^°Z2S™U?,@<!
!
`5! 061O&I.<O4#$0#4=! 5G&2/&$.'! W9G9<4#/! 6/&$&<! 4625=/&12&4.! <#'=4#/! 5G&2/&$.'! %#! F6%-#=! 8$2#'9!
292&$949'9'! H+(/.! -.//&$)&<9! ODG#//9</#! "#$#%&'()&<9O! )D';1;2/#$9')#! )&:&! 9-9! 09I92)#!
3DG/#2/#'#09/9$E!
!
%
%
a
!RS&/<.'!?6J$&C.T!oèÇ~!PFFm`!b#%/#=!F9'#2&=63$&W9!8'4=9=;4;Q!,^HH!-&J.2.Y!R`&1/&'3.IT!oèÇ~!PFFm`!b#%/#=!F9'#2&=63$&W9!
8'4=9=;4;Q!,^Hh!-&J.2.7!R`fgT!"#$#%&'!`#/3#4#/!U9/2!F=;)-6457!,^H^!-&J.2.E!!
H
!A'&!<&$&<=#$!3#$I#<!09$!<919-#!)&-&'.-6$)5L!U9G9<I9!A$=#2!A/9<:&'9&'Y!F6%-#=/#$!`9$/9C9(')#!';</##$!W9G9C9'!<5$5V5/&$.')&'7!
"#$#%&'!U9G9<!8'4=9=;4;(';'!%#!A$&3&=4!)&C.')&!M*a+!2E!$&<.2)&!05/5'&'!<6G29<!.1.'!94=&4-6'5'5'!<5$5V545!%#!"#$#%&'!
49'<$6=$6'5'5'!-&$&=.V./&$.')&'!09$9E!!
:==JLcc#'Eß9<9J#)9&E6$3cß9<9cA$=#2îA/9<:&'9&'!
!"#$%&'%
J%
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
A06%-&'!F6<&C.!;G#$9')#<9 -5%&$/&<!:&%5G/&$!!
yuvarlak havuzlar
!
F&-&=On6%&!@&W#!
!
A06%-&'!F6<&C.!;G#$9')#<9 I&$)&</&$!!
!
k=60;4!)5$&C.!
!
!"#$%&'%
A%
ABC4$%#$44"D$/%E8/9G91%L02.D0/%M0D0-"/C$/E"%0,+=D"%"4"/4"D%
%!
8$2#'94=&'(.'! )9C#$! <#'=/#$9-/#! <.-&4/&').C.')&! "#$#%&'7! H+(/.! -.//&$)&! 0;=;'!
<&$&<=#$9'9!#=<9/#-#'!#'!-6C5'!%#!$&)9<&/!)D';1;2/#$9!3#I9$#'!<#'==9$E!@#'=9'!
0D-/#49!&<=9W!09$!09I92)#!3#/91929'9'!'#)#'/#$9')#'!09$!=&'#497!"#$#%&'(.'!,^a,!
-./.')&!3#/91=9$9/#'!ME!A'&!N/&'(.')&!0#/9$/#'#'!6$&'.!0;-;<!D/I;)#!&1&'!-6C5'!
';W54! &$=.1.-).E! ,^H,()#7! _E! A'&! N/&'! I&/.12&/&$.! 0&1/&).E! `5! J/&'! <#'=9'!
3#/91929'#!)&9$!-#'9!D/I#</#$!%#!4=$&=#\9/#$!<&05/!#=2#</#!<&/2.-6$7!09$!1#<9/)#!
F6%-#=! ;=6J-&/&$.-/&! PD$'#C9'! @$51I#%(9'! F6%-#=! =6J/525'5'! é+(/#$! <&)&$!
#$<#'! 09$! =&$9:=#! <62;'9G2#! %&$&V&C.! 1#</9')#<9! 2#1:5$! &I.</&2&4.Q! 9/91<9/9!
6/&'! &2&! &-'.! G&2&')&! #$<#'! F6%-#=! ;=6J-&/&$.'.'! $&)9<&/! %9G-6'/&$.')&'!
W&$</.!09$!464-&/!%#!<;/=;$#/!-&J./&'2&-/&!<&$1.!<&$1.-&!6/&'!-#'9!09$!W#/4#W#-#!)#!
)&-&'.-6$)5E!!
!
8$<#'! F6%-#=! 292&$949! %#! <#'=! J/&'/&2&4.')&<97! M+(/&$)&! <#49'=9-#! 5C$&=./&'!
26)#$'94=! #C9/92/#$! H+(/.! -.//&$)&! -#'9)#'! V&'/&').E! A-'.! )D'#2)#! *+(/9! %#!
M+(/5! -.//&$.'! &%&'3&$)! <6'4=$;<=9%94=! 3$5J/&$.'&! )&:9/! 6/&'! <929! D'#2/9!
292&$/&$! PK9V:&#/! K&G2&'9&'! %#! [#%6$3! @6=V:&$! 3909Q! 4;$3;')#'!
8$2#'94=&'(&! )D');! %#! &<=9W! 09$! 09I92)#! "#$#%&'7! )9C#$! <#'=/#$! %#! <.$4&/!
8$2#'94=&'(.! <&J4&-&'! 292&$9! %#! <#'=4#/! 3#/9192! J$6\#/#$9'#! <&=./).E! ,^aH!
-./.')&! K9V:&#/! K&G2&'9&'! D')#$/9C9')#<9! 09$! 3$5J! 292&$7! "#$#%&'()&<9!
AV:&J'-&<! 4#2=9! 9I9'! 4&)#V#! PB("23$)1,& 6/&$&<! 09/9'#'Q! J$#W&0$9<! #%/#$)#'!
2#'<5/! 09$! -#$/#192! 0D/3#49! J/&'.! :&G.$/&).! %#! ,^h,()#! -9'#! K&G2&'9&'(.'!
-D'#==9C9! 09$! 3$5J7! "#$#%&'(.'! =#2#/! 92&$! J/&'.'.! 3#/91=9$)9Y! 05! 4&-#)#! <#'=!
)&:&! %5$35/5! 09$! 26)#$'! <&$&<=#$#! 0;$;');! %#! 3#/#V#<=#<9! 3#/9192! 09I929!
0#/9$/#')9E!!
!
[#%6$3!@6=V:&$!)&!J#<!I6<!9/39'I!292&$9!J$6\#!3#$I#</#1=9$)9E!H+(/&$)&7!&4/.')&!
*+(/#$9'! 46'5')&! =&4&$.2! %#! 9'1&4.'&! 0&1/&).C.! 09$! )9G9! 292&$9! <62J/#<4! %#!
0;=;';! )#%&2! #==9$2#! %#! =&2&2/&2&! W.$4&=.! -&<&/&).E! `5'/&$.'! #'! 9-9! D$'#C97!
F#%&'()&<9!"&G&$/&$!`9$/9C9!-&G/.<!=#4949)9$E!!
!
8$<#'! )D'#29'! <6'4=$;<=9%94=! 3$5J/&$.'&! )&:9/! 6/&'! 292&$/&$! :&$9V9')#7!
-5$=).1.'&! 39=2#! %#! :&==&! <.4&! )D'#2/9! #C9=92! %#! &$&1=.$2&/&$&! <&=./2&! 1&'4.!
-&<&/&2.1!3#'I!<51&<=&'!J#<!I6<!292&$!)&!%&$).E!H+(/&$)&7!F6%-#=/#$!`9$/9C9('9'!
)D$=! 09$! -&'.')&<9! 292&$9! =6J/5/5</&$.7! A%$5J&7! A`b! %#! l&J6'-&()&'!
292&$/&$.'! 3#$I#</#1=9$)9C9! J$6W#4-6'#/! 3#G9/#$#! J&$&/#/! 09I92)#7! ;/<#'9'!
).1.')&! %#! 9I9')#! J$6W#4-6'#/! 5G2&'/.<! 3#G9/#$9! %#! )#C9192! J$63$&2/&$.!
6$3&'9G#! #=2#-#! 0&1/&).E! A-'.! )D'#2)#7! A%$5J&('.'! 0#/9$/9! 292&$9! )#$39/#$9!
);G#'/9! )6/&1.2&! 39$)9! %#! K92&$/&$! `9$/9C9! <;=;J:&'#49! 8$2#'94=&'(&! W&$</.!
-6//&$)&'! PJ$6W#4-6'#/! &/.1%#$91/#$7! b9-&4J6$&! 0&C/&'=./&$.! %4EQ! 39$#'!
J$6W#4-6'#/!-&-.'/&$!4&-#49')#!3;'!0#!3;'!G#'39'/#1=9E!
!
`5! )D'#2)#! )#%/#=! 292&$9! W9$2&/&$.7! 0#/#)9-#/#$! %#! :;<;2#=9'! -&'.! 4.$&7!
K92&$/&$! `9$/9C9! )#! <&$&$! %#$2#! 4;$#I/#$9'#! <&=./&'! %#! 292&$9! %#! <#'=4#/!
3#/9192! J$6\#/#$9! <6'545')&! &<=9W! =&$=.12&/&$&! G#29'! 45'&'! D'#2/9! <&25!
<5$5/51/&$.')&'! 09$9-)9E! FDG! <6'545! =&$=.12&/&$.'! #/#! &/).C.! <6'5/&$.'! #'!
D'#2/9/#$9')#'! 09$97! 292&$9'9'! 91/#%4#//9C9! J#$4J#<=9W9')#'! W6$2! 9'1&4.! 9/<#/#$9!
%#! 05'5'! -#$#/! 0&C/&2.'! DG3;//;</#$9-/#! 6/&'! 9/91<949-)9! j! 4DG! <6'545! 9/91<9!
292&$9! 6/&'.'! 4&)#V#! )6C&/! )#C9/! <;/=;$#/! I#%$#-/#! 6/&'! 9/91<949'9!
)#C#$/#')9$2#-9!9I#$9-6$)5E!A4/.')&!057!*+(/#$)#'!0#$9!4;$#'!&2&!M+(/5!-.//&$.'!
6$=&4.')&! 9<9! &'&! 292&$9! 3$5Jc#<6/! P5/54&/! #<6/! %#! <6'4=$;<=9%94=/#$Q! &$&4.')&!
<#49'=9-#! 5C$&-&'! 6/)5<I&! -6C5'! 09$! 4D-/#29'! )#%&2.-).! %#! @$51I#%!
)D'#29'9'7! 2&/9! <.4.'=./&$! 3#$#<I#49-/#! 9'1&&=! '6$2/&$.'&! <&=.! 4.'.$/&2&/&$!
3#=9$#'!-#'9!9)#6/6\9<!0&C/&2.')&!-#'9)#'!V&'/&'2.1=.E!
!
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
@&W#!A$&3&4=
!
"#$#%&'¨.'!<5G#-!39$919')#<9 RK&$=.T!-6/!91&$#=9!
!
!"#$%&'%
N%
a+(/9! -.//&$.'! 9<9'V9! -&$.4.! 06-5'V&7! -#'9/9</#$9'! -&/'.G! <#'=! 3#/91929! &/&'.')&!
2;2<;'! 6/)5C57! 4.<.V.! %#! 4=&')&$=/&12.1! 09$! 292&$9! 9V$&! #)#'! 292&$/&$! %#!
-#$#/! -D'#=9V9/#$7! H+(/.! -.//&$.'! 0&1/&$.')&! 26'6=6'! 9'1&&=! %#! 0;=I#!
G6$5'/5/5</&$.'.! &12&'.'! -6//&$.'.! 05/)5/&$! %#! );1;<! 0;=I#/9! &2&! 46'! )#$#V#!
9/39'I!292&$9!W6$2/&$!-&$&==./&$!!O!05!W6$2/&$!H+(/.!-.//&$.'!<#'=!<&$&<=#$9'#!-#'9!
09$!#'#$\9!%#!-#'9!923#/#$!=&1.).E!!
!
H+(/.!-.//&$.'!-5<&$.)&!0&:4#==9C929G!061!5G&2!6/51=5$2&!#C9/92/#$9'#!)D'#$4#<7!
@&W#!A$&3&4=
05! )D'#2)#! 3#/912#-#! 0&1/&-&'! 8$2#'9! 292&$949! 05! =;$! #<4=$&! &/&'/&$.'7! -&!
)&!#<4=$&!:&V92/#$9'!2;<#22#/!D$'#</#$9'9!45'5-6$)5Y!:#$!'#!<&)&$!)D'#29'!
9)#6/6\9<!)6<=$9'9!292&$9)#!&1.$./.C&!<&$1.!09$!4&%&1!9/&'!#=291!6/4&!)&E!!
!
!
`9$! :9<]-#-#! 3D$#7! F6%-#=! @62;'94=! N&$=949! /9)#$9! @$51I#%! ,^H,! -./.')&!
8$2#'94=&'(.!G9-&$#=!#)#$!%#!"#$#%&'!1#:$9'9'!<5G#-!I.<.1.')&7!-6/!<#'&$.!91&$#=9!
6/&$&<! <5//&'./&'7! 2&$=.-.! &').$&'! <;I;<! 09$! 292&$9! :&V92! 3D$;'V#! 2;=:91!
DW<#/#'9$!P%#!05!DW<#7!G&2&'.'!F6%-#=!0&4.'.!=&$&W.')&'!9-9V#!-&-./&'!0;-;<!09$!
4<&')&/&!)D';1;$QE!`#=6')&'!-&J./2.1!05!292&$9!:&V92!P<9!&4/.')&!46'!)#$#V#!
);1;<!0;=I#/9-)9Q!@$51I#%(9'!19))#=/9!#/#1=9$949'#!2&$5G!<&/).E!Ri/545'!J&$&4.'.!
)#2#<! 0D-/#! :&$! %5$5J! :&$2&'! 4&%5$5-6$45'5G¶T! 1#</9')#<9! 4DG/#$9! )9C#$!
V52:5$9-#=/#$#!-D'#/9<7!05!=;$!&1.$./.</&$)&'!5G&<!)5$2&/&$.!-D';')#!09$!5-&$.!
:&/9'#!3#/)9E!!
!
S#$!'#!<&)&$!@$51I#%!05!<;I;<!292&$9!:&V29!94$&W!6/&$&<!3D$);-4#!)#7!<#'=4#/!
I#%$#/#$)#7! 09$! 0&<.2&! 92<]'7! &/&'! %#! <5//&'.2! G9-&'.! 6/&$&<! 3D$;/#09/#V#<!
-6C5'! 09$! -#'9! 5G&2! %#! :&V92! 3#/91929! 4DG! <6'545-)5E! `;=I#! 4.'.$/&$.!
&1./2&<4.G.'7! 292&$/&$! %#! -#$#/! -D'#=9V9/#$! <#'=4#/! 5G&2.'! 6$3&'9G&4-6'5'&!
-D'#/9<! -#'9! =&<=9</#$! %#! -#'9! 09$! W#/4#W#-9! :&-&=&! 3#I9$)9E! "#'9! 46<&</&$.'! %#!
V&))#/#$9'!9'1&4.!P,^HM(=#!&I./.1.!-&J./&'!F&-&=!n6%&!V&))#49!3909Q7!<#'==#<9!0&G.!
#4<9!46<&</&$.'!-#'9)#'!9'1&4.7!1#:9$!J&$</&$.'.'!9-9/#1=9$9/2#497!-#'9!061!G&2&'!
&/&'/&$.!6/51=5$5/2&4.7!<#'=#!-#'9!09$!-&=&-!<&$&<=#$!<&=&$&<!-&-&/&$!9I9'!3#'91!
0D/3#/#$!6/51=5$)5E!!
!
U&$</.! D/I#</#$)#! 45! -;G#-/#$9! %#! 3#62#=$9<! 1#<9//#$7! J&$</&$)&7! :&==&! -#'9)#'!
9'1&! #)9/#'! 0&G.! 46<&</&$.'! <&/).$.2/&$.')&! 0#/9$)9E! `5! :&%5G/&$.'! -&'.! 0&1.'&!
)9<9/#'! <&2#$9-#! =;$;! -&J./&$7! -&! &I.<! :&%&! <&W#/#$9! P05! )D'#2)#! "#$#%&'()&!
3#/91#'! -#'9! %#! D'#2/9! <&254&/! 5G&2/&$Q! 6/&$&<! <5//&'./).7! -&! )&! %&$/.</&$.-/&!
<&/).$.2/&$)&<9!91/#%49G!-&!)&!I6<91/#%/9!&/&'/&$&!91&$#=!#==9E!"#$#%&'()&!H+(/&$)&!
6$=&-&!I.<&'!&I.<!:&%&!<&W#/#$9!4&)#V#!-#'9!09$!<#'=!<;/=;$;!6/51=5$&'!-#'9!09$!
<&254&/!5G&2!6/2&</&!<&/2.-6$7!&-'.!G&2&')&7!3#$#<!6$3&'9<!292&$9'9'!<929!
)6C$5)&'! #=<9/#$9'9'! 3#$#<! 26)#$'! l&J6'! 292&$949')#'! 3#/#'! 061/5<!
<&%$&2.'.'! <929! -&'<./&$.'.'! 3D$;/);C;7! -#'9! -&=&-! 292&$9'9'! J&$/&<!
D$'#</#$9'9!=#1<9/!#)9-6$)5E!!
!
"#$#%&'()&! <&254&/! 5G&2.'! DG3;$/#12#49! %#! )#26<$&=9</#12#49! 292&$9)#!
26)#$'94=! #C9/92/#$9'! -#'9)#'! V&'/&'2&4.'&! J&$&/#/! 09$! 09I92)#! 9/#$/#$<#'7!
5/54&/! ;4/505'! =&$9:4#/V9! 9/<#/#$9! P<9! 05'/&$! M+(/&$)&'! 0#$9! F=&/9'94=! ;4/5J/&!
0;=;'/#1291=9Q! 3#$9! I#<9/#$#<7! )&:&! #%$#'4#/V9! 09$! DG! =&1.-&'! 4#$0#4=! )#'#-/#$!
9I9'! <.4&! %#! 3#I9V9! 09$! &$&/.<! 0.$&<=.E! K92&$9)#! 2#%V5=! 5/54&/! %#! F=&/9'94=!
;4/5J/&$/&! =#G&=! 6/51=5$&'! 4DG! <6'545! )#'#-/#$7! 4&)#V#! "#$#%&'(.'! -#'9!
<&$&<=#$9'9! )#C9/7! &-'.! G&2&')&! <#'=! -&1&2.')&! -#'9! 09$! 464-&/7! <;/=;$#/! %#!
J49<6/6\9<!)5$525!1#<9//#')9$)9E!@#'==#7!9<9!:#3#26'9<!&'.=4&/!4#206/!&$&4.')&!
-&1&'&'! 05! <.4&! D2;$/;! )D';1;27! -#'9! 09$! =6J/52! %#! -#'9! 09$#-/#$9'!
-;<4#/919'9!4&C/&2&-.!0&1&$).L!`5!09$#-/#$7!3#I2919'!#4=#=9C9')#'!DG3;$!6/&'!%#!
3#/#V#C9! 1#<9//#')9$2#-#! )&9$! )6C$5)&'! :.$4/&$.! 6/2&-&'! -#'9! <#'=9'! %#! -#'9!
292&$9'9'! #<4=$&! 5G&2/&$.')&! 3#G9'9$<#'! <6'52/&$.'.! 4#I2#! 1&'4.'.!
-&<&/.-6$)5E! `5! 292&$9'9'7! 5G&2.'! $&4-6'#/! )&C./.2.! %#! <5//&'.2.! 9/<#/#$9'#!
A06%-&'!F6<&C.!
;G#$9')# X&$)&<!&I.<!
:&%&!<&W#49
!
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
@$5'<!°#4=&5$&'=
!
!
F#%&'¨)&<9!"&G&$/&$!`9$/9C9!-&G/.<!=#4949
!
)&-&'&'! 91/#%4#/! DG;7! &-'.! G&2&')&7! 5G&2.'! #,21,! 6/&4.! 91/#%4#//9</#$9'#! )&9$!
09$! 4D-/#29! 0#$&0#$9')#! 3#=9$)9Y! 05! 91/#%4#//9</#$7! 0#=6'! W6$2/&$.'! %#! -&J./&$.'!
0&49=! <62J6G94-6'/&$.-/&! 09$! 2;1=#$#</9<! :9449'9! :&$#<#=#! 3#I9$#09/9-6$! %#!
09$#-4#/!#4=#=9<!%#!<&%$&24&/!IDG;2/#$/#!09$!09$#-4#//9<!:9449'9!%#$#09/9-6$)5E!
!
A'V&<! 05! 292&$9! W6$2/&$.'! 3;')#2#! 3#=9$)9C9! #'! D'#2/9! )#C9192! DG'#! %#!
292&$9! &$&4.')&! -#'9! 09$! <6$#/&4-6')5Y! -&$&=./&'! #<4=$&! 5G&2/&$7! :#$! 1#-)#'!
D'V#7! 05! 292&$9-9! )#C91=9$#V#<7! #</#2/#-#V#<! %#! 3#$I#</#1=9$#V#<! DG'#'9'!
%&$/.C.'.! =&/#J! #)9-6$)5E! `5'&! <&$1./.<! 05! -#'9! DG#//9<Y! DG'#! %#! 2;1=#$#</9<!
&$&4.')&7! =9<#/! %#! #%$#'4#/! &$&4.')&! -#'9! &2&! 25C/&<! 09$! <&$1./.</.! 9/91<9!
6/51=5$5-6$)5E! `9$! -&')&'7! 3#/#V#C9! 1#<9//#')9$2#! 92<]'.! 45'&'! #%$#'4#/V9!
);'-&! J#$4J#<=9W9'9'! 4&C/&).C.! DG<5%%#=! 2;=:91! 09$! :#-#V&'! -&$&=.-6$)5Y! D=#!
-&')&'7! 2;1=#$#</9C9'! <924#-#! &9=! 6/2&-&'! #<4=$&! &/&'/&$.')&! -5=5/2&! -&! )&!
<&-06/2&!<6$<545')&'!<&-'&</&'&'!0#/9$/9!3#$9/92/#$#!-6/!&I.-6$)5E!!
!
FDG! <6'545! #C9/92! 4&)#V#! 09$<&I! -./! 9I9')#! )#C91=9! P:&==&! 05'5'! 09$! J&$&/#/!
4;$#I!6/&$&<!3#/91=9C9'9!4D-/#-#09/9$9GQ!%#!DG3;//;<!-#$#/!464-&/7!49-&49!%#!<;/=;$#/!
4;$#I/#$9! );G#'/#-#'! 09$! &'&! 9/<#! :&/9'#! 3#/)9E! H+(/&$.'! 46'5'&! 3#/9')9C9')#7!
-#'9!R-#$#/!26)#$'9=#T!26)#//#$9!0#/9$2#-#!0&1/&).E!`5'/&$.'!0&G./&$.!5/54;4=;!
292&$9'9'!0;-;<!I&J/.!D$'#</#$9-)9!P:#$!'#!<&)&$!I#/91<9/9!3909!3D$;'4#!)#7!h+(/9!
%#!é+(/9!-.//&$.'!3#I!26)#$'94=!8$2#'9!292&$949!&-'.!G&2&')&!F6%-#=/#$!`9$/9C9!
9I9')#! 5/54&/! 09$! DG3;//;<! 6/&$&<! 3D$;/2;1=;$QY! 0&G./&$.-4&7! 3#/#'#<4#/!
292&$9'9'! W6$2/&$.'.! 26)#$'94=! 09$! 7=@"*& =>$(,%@6! d91/#-91! =&$G.e! 9I9')#!
<&%$&24&//&1=.$&'! %#! 0&C/&2&! 6=5$=&'! -#'9! 09$! 5/54&/! 292&$9! =&$G.'.'!
D$'#</#$9-)9E!!
!
`5!<.4&!D2;$/;!<#'=!<;/=;$;!<&=2&'.'.'!-&J./&$.!%#!J#-G&\/&$.Y!H+(/&$.'!R#<4=$&!
&/&'/&$T.')&'! W&$</.7! #,21,! 91/#%/#$#! 4&:9J! R&1.$.T! 5G&2/&$! 3#/91=9$2#-#! )#%&2!
#)#'!0;-;<!D/I#</97!=#249/9!292&$9'9'!DG3;//;</#$9!=&$&W.')&'!3D/3#/#')9E!!!
!
N&$%&'&!@&W#7!S$&G)&' @&'-6'57!"#$#%&'
!
!
!R°54-&≠!F9'#2&4.!9'1&&=.!Ph+¨/#$9' 0&1.)
!
!
!"#$%&'%
O%
P,+=D"%"4"/4"D$/%,"E0D.%%
-0%
)*+,*-"%!./01"+$%"2$,%3"-"%+"4*/5%%
678491%7;!%
!
`53;'7! "#$#%&'()&! H+(/&$.'! 292&$949! -&! =&2&2#'! 49/9'291! -&! )&! =&'.2&-&V&<!
)#$#V#)#! 06G5/251=5$E! n#6/90#$&/! 9<=94&).'! %#! <#'=! J6/9=9<&4.'.'! #=<9/#$9! 9/<!
6/&$&<!<&254&/!5G&2/&$)&7!061!G&2&'!&/&'/&$.')&7!<#'=9'!=&$9:9!2#$<#G/#$9')#!
%4E!:944#)9/)9E!@#'=9'!4&/).$3&'V&!-#'9)#'!09I92/#')9$9/)9C9!05!4;$#I=#7!#/0#==#7!
W&$</.!)D'#2/#$#!&9=!09'&/&$!%#!0D/3#/#$!-.<./).!%#!05!-.<.2/&$.'!:#$!09$9'9'!<#')9!
=&$9:I#49! %#! 46$5'/&$.! %&$).E! >5! )&! %&$! <97! 1#:9$! 2#$<#G9'9'! $&)9<&/! 09I92)#!
26)#$'/#12#49'9! D'3D$#'! 0#/9$/9! J$6\#/#$! P@5G#-! m&))#49('9'! 9'1&&=.! 3909Q!
&4/.')&!"#$#%&'(.'!9/<!92&$!J/&'/&$.')&'!05!-&'&!3#/91=9$9/9-6$)5E!!
!
A-$.V&!#/0#==#7!1#:$9'!,^E!-;G-./!46'5!%#!*+E!-;G-./!0&1.')&!3#/91=9$9/291!4#2=/#$9!
<&-06/5$<#'Y!<6'4=$;<=9%94=!%#!F=&/9'94=!;4/5J/&$.'!%#!3#I!26)#$'94=!292&$9'9'!
4#206/9<!D'#2)#<9!-&J./&$.!<.42#'!-&!)&!<;//9-#'!-.<./.$!-&!)&!<6$<5'I!1#<9/)#!
06G5/5$<#'! PFJ6$! @629=#49! `9'&4.7! F#%&'! k=#/97! #4<9! °54-&! F9'#2&4.7! [#'I/9<!
F&$&-.7! %4QY! <#'=9'! 09=919<! -#19/! &/&'/&$.! %#! 061! G&2&'! 0D/3#/#$9! J&$I&/&'.$! %#!
-#'9!)9<9/#'!09'&/&$.'!V#J:#/#$9'9'!&$).')&!<&/.$<#'Y!&4/.')&!09$!464-&/!46$5'!%#!
<#'=! J/&'/&2&4.! 2#4#/#49! 6/&$&<! <&254&/! 5G&2/&$.'! <&-0.! 4DG! <6'545-<#'Y!
H+(/&$)&! 3#/91=9$9/291! <.4&V.<! D2;$/;! 5G&2/&$/&! 9/39/9! 2#4#/#/#$! <5/&C&! '&9W! %#!
$62&'=9<!3#/#09/9$)9E!!
!
n#!%&$!<97!8$2#'94=&'()&<9!2#%V5=!464-&/7!49-&49!%#!<;/=;$#/!4;$#I/#$!3DG!D';'#!
&/.').C.')&7! K64<6%&! F9'#2&4.! &I.<! :&%&! 4&/6'5! 2#4#/#497! 3#$I#<=#'!
!"#$%&'($)*&+$&,("")-.+/)&0)1(23&4(")%.+5&6#578#$7$&!(9&!:";)")2+&
3#&<#&=>?"7&@7""#2<#&@)2)/#$&4)$.*)"&A8#17$7$&B:$C9C1C&&
!"#$%&'($)*+,-.,%&&
&
4#2J=62&=9<! 09$! 3D$;';2#! 0;$;'2#<=#)9$L! `5! 2#%G57! 9'&'./2&G! 09$!
<#')9/9C9')#'! D$3;=/#'291! <&256-5! =#J<949'#! -6/! &I2.1Y! 05! =#J<97! 3DG&$).!
#)9/2917!;4=;!D$=;/2;1!%#!5'5=5/251!09$!1#-9!3#$#<!-&J.!3#$#<!W6$2!9=90&$9-/#!
=&1.-&'! 09$! 292&$9-9! <6$52&<! 9I9'! 49-&49! 9<=9)&$/&! %#! <9/94#-/#! 2;V&)#/#! #)#'!
V9))9!09$!=6J/524&/!:&$#<#=#!)D';12;1=;$E!!
!
"#$#%&'¨)&<9! [#'I/9<! F&$&-.! PH+¨/&$.'! 46'5')&
=&4&$/&'2.17!h+¨/#$9'!0&1.')&!9'1&!#)9/291=9$Q!!
!
!
F9'#2&!#=$&W.')&!3#/91#'!)5$525'!<&$2&1.</.C.'.!<&%$&2&'.'!&'&:=&$/&$.')&'!
09$97!8$2#'94=&'(.'!2#%V5=!`&10&<&'.!?93$&'!F&$<94-&'!=&$&W.')&'!*++é!-./.')&!
-&-.2/&'&'! E$)4$-6%& :=%"& F.,& @,& 8$%6& 56(& /=>4"7*,4& G(HI-4$%7$& 563676J&
h
0&1/.</.! 2#=9')#! 05/5'&09/9$ K! F&'&-9! 46'$&4.! =6J/52/&$)&! )#%/#=/#$9'! #%$929'9!
9'V#/#-#'! ?93$&'! F&$<94-&'! 15& 46'5V&! %&$.$L! L5"HI%M& #64@6N676O& #63676.4$&
@$)4$-6%& *=%"& .,14,2A.=(K& P%"%& .$(6%6M& .$%6M& ,N& #636746& 1,7"*,4& 9(HI-4$%7$&
C=(74,(A&,4A.=(KQ&!
!
"#$#%&'¨)&<9![#'I/9<!F&$&-.('.'!9'1&4.
!
"#$#%&'¨)&<9![#'I/9<!F&$&-.('.'!-.<.2.!P*++MO*++_Q
!
>5! 4DG/#$9! 3D$;1/#$9'9! DG#=/9-6$L! L:,%,.6& *=%(,*A& @I%.,@,M& .$%6& C$4*$C$& )$&
=%-=4=R6.4$&"."74"&#6(&#6367@$M&9%S$4614$&,N&#636746&9O9(HI-4$%7$&C=(74,(A%@,16&
($1,#$-&I*-I%4I14$(676O6&1,)(,7*,44,2-A(7,4A.AOK&/,(6+6%&>$(6C$(6*6%@$%&*A.(A47,&
)$& .$%6& #6(& ,N& #636746& ".H,(4A1& .,(,-7,& 671D%A%,& *,+6#6OT& U(7$%6& EI%.,*AK&
8"1,(A@,&-,(6C&$@64$%&7$-=@=4=R6&)$&+6>=-$O4$(&A2ANA%@,M&U(7$%64$(6&#6(&,N&=4,(,1&
1,)(,7*,44,2-A(,#646(6OK&/,(6+M&@$)4$-&),*CA%A&1,.#$--61-$%&*=%(,&U(7$%6&+,41A%A%&
,4-$(%,-6C& #6(& 9O9(HI-4$%7$& C=(7"& *$(H64$.$($1& "4"*"%& +,.,--,& 1,47,*A%A&
*,N4,@ANA%A& H9*-$(6.=(K& 4+"+*)I& #"& 9O@IO$%4$7$& 624$)6%6& I*-4$%6(& +,4$& H$4762-6K&
G.4$& 16M& 1646*$%6%& 1"44,%@ANA& 9(HI-4$%7$& .9%-$74$(6& )$& C=(7"& ,N& 7,%-ANA.4,&
"."7&636%@$.@6KQ&&
&
`&10&<&'(.'! 2#='9')#'! -&J./&'! 05! &/.'=.7! -&J06G5'7! =;2! $#429! =&2&2/&-&'!
D'#2/9!09$!J&$I&4.!6/&$&<!3D$;/#09/9$E!A/.'=.Y!26)#$'94=!#%$#'4#//9<!%9G-6'/&$.!9/#!
DG3;//;C;'! P-&'9! =6J/524&/! DGD$3;=/#'2#! 4;$#I/#$9! ;G#$9')#<9! <6'=$6/;'Q!
<&-0.'&!)&9$!W609/#$!&$&4.')&<9!&-'.!5G&2c061/5<c3#$9/92!9/#!9/39/9)9$E!!
!
[#$#<!8$2#'9!0&C/&2.')&!3#$#<!J#<!I6<!)9C#$!0&C/&2)&7!H+(/.!-.//&$.'!46'5!05!
9<9!%9G-6'5'!0&49=I#!;4=!;4=#!09')9$9/2#49'9!3;')#2#!3#=9$)9Y!05'5'!46'5V5')&!
DG3;//;<!#%$#'4#//#1#$#<7!5/54!%#!<9/94#!3909!<&)92!9<=9)&$!<5$52/&$.'.!-#'9)#'!
V&'/&').$).!%#!#%$#'4#//#1=9$)9E!!
!
K64<6%&! F9'#2&4.! &I.<! :&%&! 4&/6'5-/&! 9/39/9! 2;V&)#/#7! &4/.')&! 09$! 0&<.2&!
09'&'.'!292&$949'9'!P%#!6!)D'#2)#'!<&/&09/291!)9C#$!'&)9$!26)#$'94=!292&$9!
D$'#</#$9'9'! 292&$949'9'Q7! J&$I&/&'2.17! F6%-#=! 46'$&4.! =6J/52/&$)&! 09$/9<! %#!
DGD$3;=/#'2#! :9449'9! 053;'#! )#<! =#1%9<! #)#09/#'! 0&1<&! #%$#'4#//9<!
26)#//#$9'9'!<&'.=.!%#!=&1.-.V.4.!:&/9'#!3#/)9C9!6!#4<9!2;V&)#/#'9'!)#%&2.-).E!!
!
!
f'39/9GV#)#'!I#%9$#'L!`&$.1!"./).$.2!
!
!
h
!"#$%&'%
Q%
!:==JLccßßßE36%E&2cW9/#4c)6V4c*,hEJ)W!
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
='&>%(?8""*@*0A*0()*(;*80A(742B''2&--*0(
!
!
"#$%&$'()*+)! ,-.$(/)! 0/10/0! ,020/3'! 4$%! 5-.%&'6,&0#0780! #3! 9&)/0.0%&! 808)'0(3! (3&3'0.:3! )20.)+;'<!
).:),! %)#)2! %-.')%;! +=.38! 9-#(3&! 8-+3'.0780! ,-.$%$.+),0! >0/10! >0'0,080! ?@/@! %;.;'/;+;'A! B$!
+$'$8<! =73//0,/3! C3'0D3'0! >=/13/3'0.+3! 23?0'! C/)./)8):;/;E;! )/).;.+)! 13F3'/0+0'A! B$! C'-G3.0.!
)8)F/)';.+).! >0'0<! 9-#(3&! 23?0':0/0E0.0.! %)+3:3! #3! %)+3:3! 8-.-&-.! >3&-.! (;E;.;! &-C/$! ,-.$&/)'!
6'3&83+0E0.0<!(3'!(3'!+0,,)&!F3,0:0!-'0G0.)/!$.%$'/)'!&)2;().!#3!C3,!F-,!)F;+).!B)&;/;!C/)./)8):;/;,!
)./)(;2;! #3! ,)#')8/)';(/)! >3.73'/0,/3'! 1=%&3'3.! >0'! 23?0':0/0,! )./)(;2;! -/+$E$.$! +)! 1=%&3'83,A! B$!
808)'0!F)E;!>3/13/383,<!>$16.!F-,!%)(;+)!>0.)<!(;,;/8)!#3()!&3',!3+0/83!&3?+0+0!)/&;.+)(,3.!%-.!
+3'3:3!):0/!>0'!=.38!&)2;(-'A!
!
!)*#+,%-+./0%12"32"4"5$2$6$3$3%783+42+0/%
!
HIHJ! K3#'080.+3.! %-.')! B-/23#0,/3'! 23?0'/3'+3,0! :).! (),;:;! ,-.$&! 83%3/3%0.0<!
-'&)!%;.;D/)';!3#/3'0.+3.!)&)'),!F=783(3!F)/;2&;/)'A!L73/!86/,0(3&0.!>3/3+0(3.0.!
3/0.3! 13F83%0.0.! )'+;.+).! (3&,0/0/3'! +)0'3/3'0! >0'! ,)F! ?).3.0.! (3'/323>0/3:3E0!
>=/83/3'3! )(;'+;/)'A! B$! M!"##$%&'(&N! +0(3! >0/0.3.! ,-86.! )C)'&8)./)';! -.!
(;//)'!>-($.:)!9-#(3&!()2)8!>0F080.0.!+3E02837!$.%$'/)';!-/)13/+0A!B0'!().+).!
+)! OP*/0! (;//)'+)! 23?0'/3'+3<! &-C/$8$.<! %-%()/! #3! 3%&3&0,! )F;/)'+).! ')+0,)/! >0'!
23,0/+3! (3.0/3.83%0.0! )8)F/)().! >0'! +070! )#).1)'+! 0.2))&! (6'6&6/6(-'+$A!
Q/$2$8! )2)8)%;.+)! 10>0! 1='6.3.! %-%()/0%&! 6&-C()/)';.! F3,080.3! ,)C;/).<!
)')/)';.+)!R'.%&!S)(!#3!T)..3%!S3(3'*0.!+3!>$/$.+$E$!()>).:;!808)'/)'!+)!
4$%()*()! ),;.! 3&&0A! B$! ,020/3'! 6/,3(3! ()./)';.+)! ,3.+0! C/)./)';.;<! >0.)/)';.;!
13&0'+0/3'A!9-#(3&!>),;2!)F;%;.+).!>),;/+;E;.+)!M23?0'/3283N!3.!>)2&)!&)8)83.!
^/$%)/!4)+(-!_3283%0<!"/8)&; `5)7),0%&).a!
,)C0&)/0%&!>0'!-/1$(+$A!B$!+)!0,0!M%-%()/0%&!23?0'N!#07(-.$.)!(-/!)F&;U!B0'!&)')D&).!
!
M,3.&! #3! ,;'! ,)'2;&/;E;N.;.! 6%&3%0.+3.<! 23?'0.! 13/0283%0.0.! %;.;'/).+;';/)';/8)%;!
#3! ,=(/3'0.! 3.+6%&'0(3//32&0'0/83%0! %)(3%0.+3! 13/0.3:3,&0A! L&3! ().+).<!
M(-E$./)2)'),! 23?0'/3283N! 0/,3%0.3! +)().).! R%,0! "#'$C)! 23?0'/3'0! 8-+3/0.3!
,)'2;! M13#23,! >0'! ()C;+)! 1'$C/).).! >0.)/)'! ,).)/;(/)! &-C/$8%)/! ?0G(3.N! &)/3>0!
13/02&0'0/802&0A! 9-%()/0%&! 8-+3/0.! )'+;.+)! ()&).! &383/! D0,0'! F)/;28)! #3! ()2)8)!
)/)./)';! )')%;.+)! (),;.! 83,@.%)/! >)E/).&;/)'! ,$'$/8)%;! #3! >$! 0,0! )/).;.!
>0'>0'0.+3.! (320/! ,$2),/)'/)! )(';/8)%;! 0+0A! B$! 8-+6/<! >0'>0'0.0.! &;C)&;C! )(.;%;!
>0'08/3'+3.! -/$2).! ).)! 3,%3.! >-($.:)! $7).).! 83,@.%)/! >0'! )/&! %0%&38!
-/$2&$'+$<! >$./)';.! >6&6.6! +3! 23?'0A! K-E'$%)/! %).)(0! 23?'0! +0(3! )+/).+;';/).!
,)#')8<! V-/1-1')+! #3()! S)1.0&-1-'%,! 10>0! 23?0'/3'! ,$'$/$',3.! ,;%83.!
$(1$/).+;A! B$16.! >$! +=.383! 9-#(3&! 23?0':0/0E0.0.! M,-.%&'6,&0#0%&! )2)8)%;N!
5$//).;/8)().!>0'!-&3/<!B),6 `"73'>)(:).a
+3.0(-'A!
!
!
WP*/)';.!>)2/)';.+)!9&)/0.!)#).1)'+!3%&3&0,&3.!,-C$/8)%;.;!38'3&&0A!X)'&0!>$!&0C!
808)'0! +3.3(/3'0.! MD-'8)/0%&N! #3! M>$'G$#)N! -/+$E$.$! 0/).! 3&&0A! S-+3'.0780.!
(3'0.3<! 8-+3//3'0.0! HIA! (67(;/! 4$%()*%;.+)! )')().! >0'! &6'! .3-,/)%0%078! ,-.+$A!
9-#(3&! 808)'/)'+).! M2)./;! 80//0! 808)'0! 80')%;N! :)./).+;'8)/)';! #3!
13/02&0'83/3'0! 0%&3.+0A! Y68! 9-#(3&! :$8?$'0(3&/3'0.0.! >)2,3.&/3'0.+3! 9-#(3&!
+3#/3&0! D0,'0.0! 16F/6! >0'! 23,0/+3! =.! C/).)! F;,)').! #3! ?3'! >=/13.0.! ,3.+0! 80//0!
,6/&6'3/!13/3.3E0.0!#$'1$/)().!).;&%)/!>0.)/)'!+0,0/+0A!Z3.0!)C)'&8)./)'!()!3%,0!
8)?)//3/3'0.!0F0.+3!()!+)!23?'0.!+;2!F3C3'/3'0.+3,0!&-C/$!,-.$&/)'!,)C%)8;.+)!
0.2)! 3+0/0(-'+$A! R%&3&0,! =73//0,/3'0! &)8)83.<! 7)8).;.! ?@,08! &-C/$8%)/!
0+3)//3'0.0! ().%;&;(-'+$A! B$! +=.38+3! 0.2)! 3+0/3.! >0.)/)'+)! 02F0/0,! 0(0(+0<!
0F/3'0.+3!()2)8)%;!1='3:3!,-.D-'/$(+$A!
K02/0!+380(-'(-/$!0%&)%(-.$<!Y0D/0%!`b6':0%&).a
!
[/,3!0F0.+3,0!):;8)%;7!,-/-.0/32&0'83!%&')&3G0%0.0.!)%/;.+)!,-:)8).!>0'!6/,3(0!13'0!,)/8;2!>0'!&)';8!
!
&-C/$8$.+).! %).)(0/32802! >0'! &-C/$8)! +=.62&6'83! 10>0! >0'! 3&,0%0! -/+$\! =&3! ().+).! 23?0'/3'+3!
%).)(0+3! 0%&0?+)8! C)&/)8)%;<! 0?&0()F! +$($/).! ,-.$&/)';.! 0.2)%;.+).! F-,! +)?)! ?;7/;! 13/02&0A! ]3?0'!
.6D$%$.$.! >6(6,! >0'! ,;%8;.;.<! )2;';! ,)/)>)/;,! ,-86.! )C)'&8)./)';.+)! #3()! >)'),)/)'+)!
()2)8),&).!>)2,)!%3F3.3E0!(-,&$A!
!
!"#$%&'%
(%
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
!'&$)*+"%%,-,./,.*0,*1,"./*2345''4&##,.(
(
(
Y3,.0,![.0#3'%0&3<!"/8)&;!`5)7),0%&).a
!
X/).3&)'($8<!"/8)&;!`5)7),0%&).a
!
_)+;'<!5)')E).+;!`5)7),0%&).a
!
_)+;'<!5)')E).+;!`5)7),0%&).a
!
!"#$%&'%
'%
9&)/0.*0.! =/686.6.! `HIcWa! )'+;.+).! 808)'/)'! +3,-')&0D! >0.)/)'! ()C8)!
C')&0E0.+3.! $7),/)28)()! >)2/)+;/)'A! Y)'0?%3/:0/0,/3! 0/10/0! %-'$.<! 10'0D&! %6%/6!
D)%)&/)';.!>3E3.0/8383%0.+3.!70()+3<!>$!&)'7!808)'0.0.!7).))&,@'!.0&3/0E0(/3<!
?3'! 13F3.! 16.! )'&).! %;.)0! 0.2))&! 83&-&/)';.;.! 13/02&0'0/83%0! 0?&0():;! )')%;.+),0!
F3/02,0(+0A!B=(/3:3!(3.0!C)'&0!/0+3'0!5'$2F3#!&)')D;.+).!>)2/)&;/).!'3D-'8$.!).)!
)(),/)';.+).! >0'0.0! ,-.$&! %-'$.$.)! ?;7/;! #3! ,)C%)8/;! >0'! F=768! >$/8),!
-/$2&$'+$A! 5'$2F3#<! 5)%;8! HIcd*&3! &-C/).).! Y68! 9-#(3&/3'! B0'/0E0! S08)'/)'!
5-.D3').%;*.+)<! 3%,0! 0.2))&! &3,.-/-G0/3'0.3<! %6%/6! >0.)! D)%)&/)';.)! #3! >0.)!
&0C/3'0.0.! %&).+)'&/)2&;';/8)%;.+),0! (3&3'%07/0,/3'3! ,)'2;! >0'! C-/380,! >)2/)&&;A!
HIce! (;/;.+)! &-C/).).! 9-#(3&/3'! B0'/0E0! 5-86.0%&! X)'&0%0! OPA! 5-.1'3%0! =.6.3<!
(0'80!(;/!0F0.+3!,-.$&!%-'$.$.$!F=783!?3+3D0.0!,-(+$A!^7$.!(;//)'+;'!9&)/0.0%&!
%).)(0/3283! C-/0&0,)/)';! &)')D;.+).! 0?8)/! 3+0/3.! 0.2))&! %).)(0.3! +)?)! >6(6,!
>0'! D-.! )(';/+;<! (=.3&08! >$! %3,&='+3! 6'3&080.! )'&;';/8)%;! ,-.$%$.+),0!
,)')'/;/;E;.;!)F;,F)!0/).!3&&0A!
!
-+./05/2/9%7/:/;2/32+0/3/3%<#"6"%="29$>$%
!
5'38/0.! /0+3'/0E0! 208+0! )'&;,! >0/08! 0.%)./)';.;<! &3,.0%(3./3'0! #3! 808)'/)';! ,3.+0!
+0%0C/0./3'0.+3! ')+0,)/! >0'! 8-+3'./3283! 0F0.\! +)?)! 0/3'0! B)&;/;! 83&-&/)';!
=E'3.83/3'0! 0F0.! ?)'3,3&3! 13F83(3! &32#0,! 3&&0A! B0'! ().+).! X)'&0! %).)&! 10>0!
)/)./)'+)! -/)%;! M%)C8)/)')N! ,)'2;! %;.;'/)(;:;! &$&$8$.$! ,-'$',3.<! 8-+3'.!
808)'0(3! &)8! &3'%0.3! >6(6,! =/F6+3! =716'/6,/3'! &).;+;<! 70')! 808)'/;,!
0+3-/-G0+3.!)'0!>0'!&3,.-/-G0!-/)'),!1='6/6(-'+$A!
!
"'&;,! 9-#(3&! 3.&3/3,&63//3'0! #3! $78)./)';(/)! ()>).:;! ,$'$/$2/)'! )')%;.+)!
&38)%/)'<!9&)/0.0%&!+=.383!,;()%/)!F-,!+)?)!')?)&&;\!&)>0!(0.3!+3!>$!&38)%/)'!
9-#(3&! 107/0! %3'#0%0.0.! (),;.! &),0>0! )/&;.+)! %6'+6'6/6(-'+$A! B$! )/;2#3'02/3'! ,;%)!
7)8).+)! 9-#(3&! 808)'/)';.;.! ,3.+0/3'0.3! ?)%! (3.0! &3,.-/-G0,! F=768/3'!
6'3&83/3'0.3! -/).),! &).;+;A! B)&;! 808)'/;E;(/)! 0/10/0! ,0&)C/)'<! 0/,! =.:3! F3#0'0!
83&0./3'! 23,/0.+3! +)?)! %-.')! -'0G0.)/! +0//3'0.+3! ()(;8/).+;A! B0'! 7)8)./)'!
MD-'8)/0%&N!+0(3!>$'$.!,;#';/).!f3!g-'>$%03'<!h)/&3'!b'-C0$%!#3()!f$+i01!S03%!
#).! +3'! 4-?3! 10>0! >6(6,! 8-+3'.! 808)'/)'! 208+0! )'&;,! ()(1;.! ,)>$/! 1='83(3!
>)2/)8;2&;A! cP*/0! (;//)';.! %-.$.+).! >)2/)()'),<! =73//0,/3! j').%;7! #3! 9-#(3&!
23?0':0/3'! +)?)! (),;.! 02>0'/0,/3'0.3! 10'02&0/3'A! B=(/3:3! >3&-.! ,)/;C! 83&-+$(/)!
0.2)! 3+0/3.! 0/,! 9-#(3&! ,-.$&! >/-,/)';<! >0'! j').%;7! 0.2))&! %0%&380.3! +)().)'),!
()C;/8)()!>)2/).+;A!
!
j),)&!3.!=.38/0!()>).:;!3&,0<!K-E$!"#'$C)*+),0!%-%()/0%&!6/,3/3'+3.!13/+0A!Z3.0!
9-#(3&! 3%&3&0E0! ?3'! 23(+3.! =.:3! _3,-%/)#),()! #3! X-/-.()*+)! ()(;8/).).!
83&0./3'+3.! 3%0./3.+0A! B$! 0,0! 6/,3! 808)'0%0.+3! #3! &)%)';8;.+),0! 8-+3'.!
),;8/)'<! dP*/)';.! %-.$.+)! #3! cP*/3'0.! >)2;.+)! ,;%)! >0'! ,3%0.&0! +;2;.+)! ?3C!
+3#)8! 3&&0A! B)2,)! >0'! 3%0.! ,)(.)E;! 0%3! M>6.(3+3,0! ()>).:;! 6/,3N/3'+3.! ().0!
B)/&;,! :$8?$'0(3&/3'0.+3.! 13/+0\! >$! 6/,3/3'! (3.0! >0'! &)'7! 13/02&0'83! %6'3:0.3!
),&0D!-/)'),!,)&;/+;/)'A!B)/&;,!6/,3/3'0!0,0!+6.()!%)#)2;!)')%;.+)!(6,%3,!,)/0&3/0!>0'!
808)'0! 8-+3'.078! 13/02&0'802/3'+0A! HIdP! (;/;.+)! 9-#(3&/3'! B0'/0E0*.3! ,)&;/).!
B)/&;,! >=/13%0! 6/,3/3'0.+3,0! 23?0':0/0,! +0%0C/0./3'0<! %)+3:3! ,;%)! >0'! %6'3/0E0.3!
,3.+0/3'0.0! 9&)/0.0%&! +)()&8)/)')! $()'/)8),! +$'$8$.+)! ,)/+;/)'A! B$!
:$8?$'0(3&/3'0.<! +)?)! 3.! >)2;.+).! 9-#(3&/3'! B0'/0E0*.3! >)E/;! -/).!
:$8?$'0(3&/3'3! .)7)').! 8-+3'.! %&).+)'&/)';! +)?)! 3',3.! >3.08%383/3'0.0.!
.3+3.0!>$+$'A!
!
5-.%&'6,&0#0%&!+=.380.!3%&3&0E0!+3<!13.3/+3!>)%0&!D-'8/)'/)!-/%)!+)<!'3?)>0/0&3!
3+0/+0A! 5)%;8! HIcc*&3! F;,)';/).! 0,0! ,)')'.)83<! 0.2))&! %3,&='6.+3! %)+3:3!
%).)(0/3283(0! #3! 8)/0(3&/3'0.! +626'6/83%0.0! >)2/)&8),/)! ,)/8)+;<! ?3'! &6'/6!
D)7/)/;E;! #3! %6%6! +3! ()%),/)+;A! R/>3&&3! 9-#(3&! 808)'/)';.! $(8)%;! 13'3,3.!
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
!'&$)*+"%%,-,./,.*0,*1,"./*2345''4&##,.(
(
(
,)C%)8/;! ,$')//)'! #3! +673./383/3'! #)'/;,/)';.;! %6'+6'+6A! 9)+3:3! +3#/3&!
C/)./)8)!&32,0/)&;.;.!>3/0'/3+0E0!2)'&/)')!1='3!?)'3,3&!3+3>0/0(-'<!?)'D0!?)'D0.3!
$(1$/).8)%;! 13'3,3.! M0.2))&! .-'8/)';! #3! +673./383/3'0N! &)')D;.+).!
%;.;'/).;(-'/)'+;A! S08)'0! C/)./)'<! C'3D)>'0,! 0.2))&! C)'F)/)';.;.! (3'! )/+;E;! >0'!
,)&)/-E)!>)E/;!,)/;.)'),!()C;/;(-'+$\!>$!,)&)/-1!F-,!%;.;'/;!>0'!%3F,0!%$.$(-'+$A!
K0%0C/0.0! +)?)! >0/08%3/! ,;/8),! 0F0.! 808)'/;,! -D0%/3'0.3! )'&;,! M5-.$&<! Q,$/! #3!
T)%&).3! b3/02&0'83! "')2&;'8)! R.%&0&6/3'0N! +3.0(-'+$A! B0'! >0.).;.! 808)'0%0! 0/3!
0/10/0!,)')'/)';!&)8)83.!&3,.0,!#3!3,-.-80,!02/3#/3'0.0!1=73&3'3,!)/8)!F)>)%;<!
9-#(3&! 23?0':0/0E0.+3,0! D)(+):;! 3E0/08/3'0! 16F/3.+0'+0A! S)/0! 13&0'0! #3! 0.2))&!
(=.3&080.0.! +)()&&;,/)';<! %).)&%)/! 83%3/3/3'0.! #3! ,)/0&3(/3! 0/10/0! %-'$./)';.!
=.6.3! 13F802&0A! B$! 3.! &383/! -/).)! 0.+0'13.02<! &68! >0'! 808)'/;,! C')&0E0!
673'0.+3! 07! >;'),&;<! =73//0,/3! +3! ,-.$! &-C/$! ,-.$&! 0.2)%;! -/$.:)A! 9)+3:3! )7!
%)(;+)! 808)';.<! &0()&'-/)'<! 8673/3'<! %-%()/! >0.)/)'! #3()! %C-'! %)/-./)';! 10>0!
+)?)!>0'3(%3/!C'-G3/3'!673'0.+3!F)/;28)!2).%;!-/+$A!
^/$%)/!Y0()&'-<!B),6!`"73'>)(:).a
!
!
^/$%)/!Y0()&'-<!B),6!`"73'>)(:).a
!
^/$%)/!Y0()&'-<!B),6!`"73'>)(:).a
!
9$!+3C-%$!1=73&83.!3#0<!S3+3-!`5)7),0%&).a
!
!"#$%&'%
?%
HIcJ!(;/;.+)!(6'6'/6E3!10'3.!0.2))&!C'-1')8;<!HIeP!(;/;.)!,)+)'!83#:$&!,-.$&!
%)(;%;.+)! HH! 80/(-.! 83&'3,)'3.0.! 673'0.+3! >0'! )'&;2! =.1='+6A! B$.+).! 0,0! (;/!
%-.')<! 0/,! ,-.).! ?3+3D/3'0.! +3! (3&3'%07! -/+$E$! +626.6/83(3! >)2/).+;! #3!
?3+3D/3'! :0++0! >-($&/)'+)! (6,%3/&0/+0A! k.2))&! %3,&='6.6.! %).)(0/3283%0!
%)(3%0.+3! HIcP! %3.3%0.+3! C'3D)>'0,! C)'F)/)';.! %3,&='+3,0! (67+3%0! (67+3! Oc!
0,3.<! HIcl*+3! (67+3! JP*3! (6,%3/+0A! Y$E/)! )'&;,! 13'0/0E0.! %0813%0<! 3,-.-80,!
)F;+).! #3'08%07! #3! %).)(0/3283(0! 3.13//3(3.! >0'! 8)/7383! -/)'),! 1='6/83(3!
>)2/).+;A!K$#)'/)';.!()C;8;.+)!&$E/)!(3'0.3!10+3'3,!+)?)!D)7/)!%;,;2&;';/8;2!&)2!
,$//).;/8)()! >)2/).+;\! F3/0,/3! 16F/3.+0'0/802! >3&-.)'83<! >0'! 7)8)./)'! >0.)!
&383//3'0.+3! ,$//).;/).! 8-/-7! &)2/)';.;.! (3'0.0! )/+;A! eP*/)';.! >)2/)';.+)!
&$E/)+).! ()C;/8;2! (3.0! >0.)/)';.! -').;! ?@/@! (6,%3,&0<! )8)! (3.0! #3! 0/3'0! 0.2))&!
8)/7383/3'0.0.!,$//).;8;!)'&;,!(6,%3/023!13F802&0A!
!
X'3D)>'0,!&)#)./;!#3!0F!+$#)'/;!>0'0.:0!.3%0/!&$E/)!3#/3'0.!)'+;.+).!,;%)!>0'!%6'3!
%-.')! >6(6,! =/F3,/0! >/-,/)';.! 0.2)%;.)<! +)?)! %-.')! +)! >6(6,! =/F3,/0! C).3/!
0.2)%;.)!(=.3/0,!>0'!+3E0208!83(+).)!13/+0A!]08+0!)'&;,!%3'0!6'3&08!#3!8-.&)G<!
0.2))&!='16&/3.83%0.3!?@,08!-/8$2&$A!Z3.0!%).)(0/32802!6'3&08!83&-&/)';(/)<!
16.6.! ,-2$//)';.)! 1='3! (3.0+3.! &).;8/).8;2! ,-.$&! &0C-/-G0/3'0.0! >0'/32&0'83!
0?&0():;<! (3'/3208! 8-+3/0.+3! $7$.! 3'08/0! +3E020,/0,/3'3! (-/! )F&;A! 9&)/0.!
+=.380.0.!-'&)%;.+)!>)?F3!3&')D;.+)!>/-,/)'!-/).!&0C0,!23?0'!,-.$&!>/-,/)';.;.!
(3'0.0! >)E;8%;7! )C)'&8).! ,-8C/3,%/3'0! )/+;A! B)2/).1;F&)! >0'>0'0.3! &;C)! &;C!
>3.73(3.!>32!,)&/;<!)%).%='%67!+-E'$%)/!>0.)/)'+).!-/$2).!8)?)//3/3'!-/$2&$\!
>$!&0C!8)?)//3/3'+3!>0.)/)'!>0'>0'0.3!C)')/3/!#3!+0,!+-E'$/)'!>-($.:)!+070/0(+0A!
9-.')<! eP*/)';.! -'&)/)';.+).! 0&0>)'3.! >$! >32! ,)&/;! >0.)! 8-+3/0<! 1='3:3! (6,%3,!
8)/0(3&/3'0.+3.! +-/)(;! C)?)/;! 1='6/83(3! >)2/).;C! &3',! 3+0/+0A! B$./)';.! (3'0.0!
+-,$7!0/)!-.!0,0!,)&/;!,-.$&!>/-,/)';!#3!-.!)/&;!0/)!-&$7!,)&/;!1=,+3/3./3'!)/+;A!
!
S-+3'.! 9-#(3&! 808)'0%0<! %&).+)'&! >0.)! &0C/3'0! 0/3! +3.3(%3/! 808)'0! )')%;.+),0!
)')(67+3! 13/02&0A! cP*/0! (;//)';.! %-.$.+)<! ?3+3D/3.802! -/).! >0.)! %)(;%;.;.! (67+3!
IP*;.;.!%&).+)'&!&0C&3!-/8)%;!=.1='6/862&6<!13'0(3!,)/).!(67+3!HP!0%3!0.-#)&0D<!
=73/!F=768/3'3!)(';/8;2&;A!
!
".:),! >$! 02/3#%3/:0! ,3%0./0,! D)7/)! $7$.! %6'83+0A! eP*/;! (;//)'+)! HIWP*/$! (;//)';.!
808)'0! )(';.&;/)';! >0'! ,37! +)?)! %$! (676.3! F;,&;A! _320&/0! 9-#(3&!
:$8?$'0(3&/3'0.+3<! =73//0,/3! +3! 5)D,)%()! #3! Q'&)! "%()*+)! $/$%)/! 13/3.3,/3'3!
+)().).<! +)?)! >0'3(%3/:0! 808)'0! &)'7/)'! -'&)()! F;,&;A! ".:),! >$! %3D3'! 9&)/0.!
+=.380.+3! -/).! >0&3.0.! ),%0.3<! '3&'-%C3,&0D! >0'! &)'7)! 13'0! +=.62<! 8-+3'.!
808)'0! +)E)':;E;.)! #3! %;.)0! 0.2))&! (=.&38/3'0.3! +)().+;';/+;A! S08)'/)'<!
M&)'0?%3/!,=,/3'0.3N!+=.83(0!%)+3:3!8-.-&-.!02/3#%3/:0/0E0.!`C-%&8-+3'.a!>0'!
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
!'&$)*+"%%,-,./,.*0,*1,"./*2345''4&##,.(
(
(
!
3/32&0'0%0! F3'F3#3%0.+3! %3F83+0/3'<! :$8?$'0(3&/3'+3! (6,%3/3.! $/$%)/:;!
0+3-/-G0/3'0.!3&,0%0!)/&;.+)!+)!,)/+;/)'A!
<3$,:"2%A+09+B/2/9%*+%C+,)3"04+%C2)92"0%
!
9-#(3&! 23?0':0/0E0.0.! ,0/0&! ,)#')8/)';.+).! >0'0<! &-C/$8$! 23?0'! C/)./)8):;/;E;(/)!
23,0//3.+0'83,&0A! S08)'/;,<! %0813%3/! >0'! 3+08! -/)'),<! 13/3:3,&3,0! 5-86.0%&!
?)()&! &)'7/)';.;! ().%;&).! ).;&%)/! ?3(,3/:0/0,! -/)'),! )/1;/).;(-'+$A! T)/,! 0/3!
X)'&0*.0.! >0'/0E0.0.! )/&;.;! F073:3,! 1=',38/0! 83,@./)'! ()')&8),&;! )8)FA! T3'! .3!
,)+)'! 9&)/0.! +=.380.0.! +$(1$%)/:;/;E;<! 5'$2F3#! &)')D;.+).! M()C;>-7$8)N!
$E')&;/8;2!-/%)!+)<!+3#/3&!#3!X)'&0!/0+3'/0E0!1=76.6!831)!C'-G3/3'3!#3!1=%&3'02/0!
5)?#3<!"/8)&;!`5)7),0%&).a!
()C;/)')! +0,83(3! +3#)8! 3&83,&3(+0A! ]3?0'! C/)./)8):;/;E;.;.! 80%(-.$<!
!
&-C/$8%)/! ?0(3')'20/3'3! )F;,! #3! .3&! >0'! D070,%3/! 0D)+3! #3'83,&0A! 9)?.3! ;2;,/)';!
9-#(3&! ,-/3,&0D0.0.! 673'0.3! F3#'0/3:3,&0\! >$! 02/3#! F-,! >6(6,! 80&0.1/3'/3! +3!
(3'0.3! 13&0'0/0(-'+$<! &68! >$./)'! X)'&0*.0.! ?@,080(3&0.0! 832'$/)2&;'8)()! +)!
()';(-'+$A! B$! &0C! ,)/)>)/;,! 1=%&3'0/3'! 0F0.! (6'6(62/3'0.! ()C;/):)E;! F-,! 13.02!
>$/#)'/)')! `M#&67)8.&'Na! 0?&0()F! #)'+;A! ^F%$7! >$:),%;7! 83(+)./)';.! F3#'3%0.+3!
!
?6,683&! #3! X)'&0! >0.)/)';<! )/;2#3'02! 83',37/3'0<! ,6/&6'! %)')(/)';! #3! ).;&/)'!
1'$C/).8;2&;\! >$! 83(+)./)'! 16()! M02F0/3'0.N! >0'! )')()! 13/3>0/3:3,/3'0! %0()%3&!
83',37/3'0(+0<! )8)! )%/;.+)! >=(/3%0.3! 16F/6! >0'! +3#/3&! -&-'0&3%0.0.! ,)'2;%;.+)!
>0'3(0.!,3.+0.0!&)8)83.!F)'3%07!?0%%3&83%0!10>0!>0'!3&,0!()')&;(-'/)'+;A!
!
S3',37+3! +$').! 8)?)//3<! ?0(3')'20,! ,3.&%3/! +-,$.$.! ,'0%&)//3283! .-,&)%;.;!
Y0()&'-!D$)(3%0<!9$81)(;& `"73'>)(:).a
-/$2&$'$(-'+$A! 9)+3:3! 23?0'! ?0783&/3'0.0.! -+)E;! 02/3#0! 1='83,/3! ,)/8;(-'<!
9-#(3&! +3#/3&! 16:6.6! m! ?38! %0()%)/<! ?38! ,6/&6'3/<! ?38! +3! (=.3&08%3/!
)./)8+)! m! &38%0/! 3&83,! 10>0! >0'! 1='3#! +3! 6%&/3.0(-'+$A! 90()%)/! >0'! 83',37!
-/$2&$'8)()! (=.3/0,! 23?0'! C/)./)8):;/;E;! ,)#')8;<! 99gB*.0.! &)! %-.$.)! ,)+)'!
&383/! -+),! -/8)! ,-.$8$.$! %6'+6'+6A! B$')+)! >3/0'/3(0:0! -/).<! &68! ,3.&%3/!
!
C'-G3/3'0.<! =73/! 86/,0(3&0! 1=73&83+3.! (6'6&6/3>0/0(-'! -/+$E$! 13'F3E0(+0A!
5)C0&)/0%&!&-C'),!C)(/)2;8;.)!+)()/;!3,-.-80.0.!()%)/)';!D3%?3+0/802&0A!B=(/3:3!
,$'$/).! 0,&0+)'! %)?.3%0<! &)8)83.! +626.6/6C! C/)./).8;2! >0'! +673./383(0!
&38%0/! 3+0(-'+$<! #3! >)7;! ='.3,/3'+3! ')+0,)/! >0'! (3.0+3.! ()C;/).+;'8)!
13'F3,/32&0'0/0(-'<! >)73.! >0'! 23?'0.! >6&6.! >0'! >=/13%0! &)8)83.! (;,;/;(-'+$A!
"8)F! 23?'0! &3,! >0'! ,)/;C&).! F;,)'8),&;<! 23?0'+3,0! &3,0/! $.%$'/)'! >6&6.%3/! >0'!
&-C/)8)!>-($.!3E3:3,/3'+0A!
5)?#3<!"/8)&;!`5)7),0%&).a!
!
9-#(3&!23?'0.+3!F320&/0/0,!(-,&$A!MB)&;N+),0!C'-/3&3'!8)?)//3/3'0.+3,0!+$'$8$.!
),%0.3<!,3.+0.3!?)%<!()';!,)8$%)/!&)'7/)';(/)!>)'/)'+)<!-($.!%)/-./)';.+)!#),0&!
13F0'83,!%$'3&0(/3!-!:3.+3'3!)/&;.+),0!?)()&!,-2$//)';.+).!,)F8).;.!>0'!(-/$!
(-,&$A!5).&0./3'!#3!,)D3/3'!?;7/)!(383,!(3.0C!F;,;/):),!(3'/3'+0<!'3%&-')./)'+)!
!
(383,! 0%3! ,)&;! ,$')//)')! &)>0(+0! #3! %-.! +3'3:3! C)?)/;(+;A! B0'! +3! ?)/,)! )F;,!
&$#)/3&/3'! ,-.$%$.+)! :0++0! >0'! %;,;.&;! #)'+;<! +)?)! +)! ,=&6%6! #)'! -/)./)'! +)!
13.3/+3! ,)C)/;(+;A! Z3&,0/0/3'<! ,)&;! ,)8$! +673.0! C-/0&0,)/)';(/)<! +0/3.:0/3'0<!
%),)&/)';! #3! D)?023/3'0! ,)8$%)/! )/).;.! +;2;.)! )&8)()! F)/;2;(-'/)'+;A! B$! )F;+).!
>),;/;.:)<! 9-#(3&! 23?0'/3'0.+3<! &0C0,! ,)C0&)/0%&! 83&'-C-/3! ,;()%/)! &-C/$8$.!
8)'G0.)/!$.%$'/)';.;.!+)?)!)7!1='6.6'!-/+$E$!%=(/3.3>0/0'A!
!
]3?0'!83',370.+3,0!+')8)&073!+673./383/3'0.!F3C3'/3'+3,0!,)'2;/;E;<!>3&-.)'83!&-C/$!,-.$&/)'+;A!
Q&->6%!&3'80.)/0<!Y0D/0%
K3#/3&0.! ,-.$&! +673./383%0<! 9-#(3&! =+6/! %0%&380.0.! &)8)8/)(;:;! >0'! C)'F)%;.;! -/$2&$'$(-'+$A!
(b6':0%&).a!
!
"C)'&8)./)'<! >)2#$'$! %)?0>0.0.! D))/0(3&/3'0.3! #3! .6D$7$.)! 1='3! +)E;&;/;(-'+$A! X-/0&0,):;/)'<!
!
)%,3'/3'! #3()! 3.&3/3,&63//3'! 10>0! &-C/$8$.! M)(';:)/;,/;N! D016'/3'0! 23?0'! 83',37/3'0.+3! ()2)',3.!
%;')+).!?)/,!()!,-86.!)C)'&8)./)';.+)!()!+)!23?0'!F3C3'/3'0.+3!13/023.!+3#)%)!&-C/$!,-.$&/)'+)!
()2;(-'/)'+;A! Y-C/$! ,-.$&&)! .0:3/0,! #3! ,@'/;/;,! =.! C/).+)! -/+$E$.+).<! ,)>)! #3! 0.:3! 0.2))&;.!
,)/0&3%0.+3.! =+6.! #3'0/0(-'+$A! "(.;! 23,0/+3! &-C/$! &)2;8)! )/&()C;%;.;.! #3! ,)8$()! )F;,! +0E3'!
&3%0%/3'0.! 13/02080<! -! F3C3'! >=/13/3'+3,0! +0.)80,! >6(683.0.! 13'0%0.+3! ,)/;(-'+$A! cP*/3'+3! #3!
!
!"#$%&'%
@%
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
!'&$)*+"%%,-,./,.*0,*1,"./*2345''4&##,.(
(
(
eP*/)';.! >)2;.+)! 0.2)! 3+0/3.! (3.0! )C)'&8)./)'! %-.! +3'3:3! ,6F6,&6<! D),)&! =.:3+3.! >0'!
M!"##$%&'(&N+)! ()2)8;2! -/).! ?3'?).10! >0'0<! ,3.+0.3! )0&! >0'! 8$&D)E)<! >).(-()! %)?0C! -/8)(;<!
8$%/$,/)';.+).! %$($.! ),8)%;.;<! 83',370! ;%;&8)! %0%&380(/3! ;%;.8)(;! F-,! >6(6,! >0'! 0/3'/383!
%)(;(-'+$A!"C)'&8)./)';.!>-($&$!%-.$.+)!B'3G.3#!F)E;.+)!>6(6(6.:3<!?;7/)!#3!+626,!8)/0(3&/3'3!
0.2)! 3+0/3.! M!.$9:,0"(&N/)'! +)! )'&;,! -! ,)+)'! F3,0:0! -/8)8)()! >)2/)+;A! X3,! F-,! (3.0! &-C/$! ,-.$&!
C'-G3%0.0.<!=73//0,/3!+3!8).7)')(;!,)C/)().!>32!,)&/;!)C)'&8)./)';.!3%&3&0,!)F;+).!8-.-&-.!-/$2$<!
9-#(3&!?)/,;!&)')D;.+).!%;,!%;,!3/32&0'0/3.!>0'!23(+0A!
!
]3?0'!C/)./)8):;/;E;.+)!=.38/0!>0'!&383/!-/$2&$').!)+;8/)'+).!>0'0!+3!HIcl!%3.3%0.+3!(6'6'/6E3!
10'3.! M]3?0'! X/)./)8)! #3! b3/02&0'83! 5$')//)';! #3! n-'8/)';N(+;A! B$! ,)')'.)83(/3! >0'/0,&3! )'&;,!
23?0'/3'<!()2)8)!)/)./)';<!%).)(0!>=/13%0<!&')D0,!#3!>3/3+0(3!?0783&/3'0!10>0!D)',/;!02/3#%3/!>0'08/3'3!
)(';/8;2&;\!>$!>0'08/3'0.!?3'!>0'0!+0E3'/3'0.+3.!(320/!)/)./)'/)!)(';/;(-'+$A!M;7(.".&<"%N!)+;!#3'0/3.!
>0'08/3'<! &-C/$! ,-.$&! C'-G3/3'0.0.! &383/! 83,@.%)/! >0'080.0! -/$2&$'8)()! >)2/)8;2&;A! B$./)';.!
>-($&$!P<W!0/)!P<c!,0/-83&'3(+0<!HPAPPP!0/)!HcAPPP*/0,!.6D$%/)';.!,$//).;8;.)!)F;,&;!#3!&383/!23?0'!
5$//).;/8)().!>0'!+3C-<!!
Y0D/0%!`b6':0%&).a!
23>3,3/3'0.+3.! D)(+)/).)>0/0(-'+$A! 9-.')! C3,! F-,! #7(.".&<"%! >0'/323'3,<! ,3.+0! +6,,@./)';<!
!
,/0.0,/3'0<! ,6/&6'3/! 83',37/3'0! -/).! >0'! ,-.$&! >=/13%0! -/$2&$'$(-'+$A! 9-.')! +)! 23?0'! 83',37/3'0<!
%),0./3'0.0.<!)/;2#3'02!83',370<!&0()&'-<!-&3/<!6.0#3'%0&3!10>0!+)?)!=73/!0?&0()F/)';.)!:3#)C!#3'0(-'+$A!
".:),!B'3G.3#!F)E;.;.!+3#!&-C/$!,-.$&!C'-G3/3'0!>0/3!.0?)(3&0.+3!,6F6,!,)%)>)!:38))&!?)()&;.;.!
0+3)//3'0.3!+)().;(-'+$A!X)',/)'<!F-:$,!-($.!)/)./)';<!1)')G/)'!#3!+0E3'!=73/!0/3&0208!+673./383/3'0!
#)'+;A! B$! &6'! (=.3&0/3>0/3:3,! >6(6,/6,&3,0! >0'! (3'/3208! >0'080<! %),0./3'0! )')%;.+),0! 3&,0/32080!
!
+3'0./32&0'83,! 673'3! &)%)'/).8;2&;<! >$! +)! +6.().;.! -! >=/13%0.+3.! )20.)! -/+$E$8$7! ,-82$/$,!
,)#')8;.;.! 9-#(3&! #)'()%(-.$.$! &38%0/! 3+0(-'+$A! MZ3'/3208! B6'-/)';N! #3! MZ3'/3208! 5-80&3/3'0N!
10>0! =7(=.3&08! ,$'$8/)';.;.! ()'+;8;(/)! (3&,0/0/3'! >0'! &6'! ,-/3,&0D! ()2)8! >0F080.0! +)?)! F-,! &32#0,!
3&83(3!F)/;2;(-'/)'+;A! j),)&! )(.;! B)&;*+)! -/+$E$! 10>0! &-C/$8%)/! 13'F3,/0,! >$.+).! &)8)83.! D)',/;!
>0'! '3%08! %$.+$A! 9),0./3'0.! F-E$! +3#/3&! ,-.&'-/6.+3.! ,)F;.8)()! F)/;2;(-'+$A! R#/3'0.! F-E$.+)!
16.+3/0,!?)()&/)'<!)0/3!#3!)',)+)2/)'!)')%;.+)<!#7(.".&<"%*/)';.!()C;%;.)!+3.,!+6283(3.<!,020/3'0.!
,3.+0!F)>)/)';(/)!-/$2&$'+$,/)';!:38))&/3'!)')%;.+)!%6'+6'6/6(-'+$A!
!
!)*#+,%-+./05/2/6/3/3%E+4+2%F3:G02"0$%
%
QC3')!>0.)%;<!!
lP*/3'0.!-'&)/)';.+)!9-#(3&!.6D$%$.$.!6F&3!0,0%0!23?0'/3'+3,0!&-C/$!,-.$&/)'+)!()2;(-'+$\!?)/>$,0!
Y0D/0%!`b6':0%&).a!
+3#'08! 7)8).;.+)! >$! -').! %)+3:3! (67+3! Hl! 0+0A! B$')+)! +0,,)&! F3,0:0! -/).<! >6(6,! 23?0'/3'+3,0!
!
8$)77)8!(-E$./)28)+;'A!OP*/3'0.!-'&)%;.+)!%)+3:3!S-%,-#)!#3!f3.0.1')+*;.!.6D$%$!>0'!80/(-.$!
13F3',3.<! HIIP*)! 13/0.+0E0.+3! 80/(-./$,! .6D$%)! %)?0C! 23?0'/3'0.! %)(;%;! (0'80! +='+3! F;,8;2&;A!
B=(/3:3!99gB<!+6.()+)!320!>3.73'0!1='6/83802!>-($&/)'+)!>0'!23?0'/3283!%6'3:0!()2)8;2!-/+$A!
!
!
T3'! .3! ,)+)'! B)&;/;! ,)#')8/)'/)! F320&/0! C)')/3//0,/3'! 1=%&3'%3! +3<! 9-#(3&/3'!
B0'/0E0*.0.! 23?0'/3283! %6'3:0.+3<! &-C')E;.! #3! 86/,0(3&0.! +3#/3&/32&0'0/83%0.0.!
=&3%0.+3!>0'!1'$C!=716/!=73//0,!=.3!%6'6/3>0/0'A!L'.3E0.!3,-.-80!C-/0&0,)%;!)F;,!
>0'! 23,0/+3! >=/13%3/! #3! ,3.&%3/! C/)./)8)! C-/0&0,)%;.)! ?@,08! -/8$2&$'!
+3.0/3>0/0'A!Y-C'),!,$//).;8;!C'-1')8;<!6'3&08!(3'/3'0.0.!+)E;&;8;.;!+673./3(3.!
13.3/!C/).)!&)>0(+0A!['3&08!)/)./)';!0F0.!?).10!>=/13/3'0.!)(';/8)%;!13'3,&0E0.3!
+)0'!&)#%0(3/3'0.!().;!%;')!>$!C/).<!>=/13%3/!,3.&%3/!%0%&38/3'0.!13/02&0'0/83%0(/3!
0/10/0<!6'3&08!C'-G3/3'0.3!+)().).!'3?>3'!0/,3/3'0!+3!>3/0'/0(-'+$A!
!
9)?)+),0!,3.&%3/!#3!808)'0!C/)./)8)+).!%-'$8/$!,020<!0/10/0!>3/3+0(3!(6'6&83!
,-80&3%0.0.!>)2!808)';(+;A!B$!838$'/)'<!99gB!B),)./)'!5$'$/$*.)!>)E/;!K3#/3&!
k.2)!5-80&3%0*.3!#3!?38!13.3/!C/).;!?38!+3!0.2))&!C/).;.;<!)(';:)!>$!C/)./)';.!
$(1$/).8)%;.;.! %&).+)'&! 0/,3/3'! #3! .-'8/)')! $($8/$! -/$C! -/8)+;,/)';.;!
"&/)8)!C/)&D-'8$<!Y0D/0%!`b6':0%&).a!
+3.3&/3(3.! K3#/3&! 90#0/! B0.)/)'! #3! S08)'/;,! 5-80&3%0*.3! >)E/;! F)/;2;(-'/)'+;A!
!
Z0.3! +3! &68! >$! 83',370(3&F0! (),/)2;8)! ')E83.! >=/13%3/! #3! (3'3/! (3&,0/0/3'0.!
!
?@/@! >0'! 80,&)'! %3'>3%&! ?)'3,3&! %)?)/)';! #)'+;A! X/)./).8;2! C'-G3/3'/3! 0/10/0!
,)')'/)'! S-%,-#)*+)! )/;.;(-'<! >$./)';.! >6&F3/3'0! +3! -')+).! F;,;(-'+$\! ).:),!
13'F3,! (=.3&08%3/! C')&0,/3'+3<! )/&! >0'08/3'! )F;,F)! &).;8/).8;2! ?6,683&!
C-/0&0,)/)';.;! 1=7! )'+;! 3+3>0/0(-'/)'+;\! )%/;.+)<! 3//3'0.+3,0! ,)(.),/)';! .)%;/!
!
!"#$%&'%
D%
!"#$%&'()*(+,",-&'(+*./"(
+,-&0'#.$&()*(1*2,0(3'&"'&-&4#'#5#"6&(78)9*$(+86*0",:-,"*(;,0,<(
!'&$)*+"%%,-,./,.*0,*1,"./*2345''4&##,.(
(
(
,$//).):),/)';!83%3/3%0.+3!%-.!%=7!-./)';.!-/$(-'+$A!9)?&3!')C-'/)'!#3!().;/&;:;!
8).3#')/)'/)!(3'3/!838$'/)'<!,3.+0!=.:3/0,/3'0.0!83',370!'3G080.,0/3'0.!=.6.3!
13F0'3>0/0(-'/)'+;A!
!
Y0()&'-<!9$81)(;&!`"73'>)(:).a
!
!
!
"C)'&8).<!Y0D/0%!`b6':0%&).a
!
!
B6(6,!F)+;'<!B),6!`"73'>)(:).a
!
!
!
K02/0!&'3.!0%&)%(-.$<!Y0D/0%!`b6':0%&).a!
!
!
!
!"#$%&'%
H%
_-,!3&.0/0!9-#(3&!+3#/3&0.0.!D3+3')/!()C;%;!+3!>3.73'!23,0/+3!>$')+)!=.38/0!>0'!
'-/!-(.$(-'+$A!90()%)/!)F;+).!=.38/0!M".)!^/$%/)'N!>0'/0E3!>)E/;!:$8?$'0(3&/3'!
%&)&6%6.6! ,-'$(-'/)'+;A! K3#/3&! #3! X)'&0! )(1;&;.+)<! MC-70&0D! )(';8:;/;,N! 0/,3%0.3!
+)()/;! >0'! 023! )/8)! #3! &3'D0! 3&83! C-/0&0,)%;! ?@,08+0\! :$8$?$'0(3&/3'3! )+;.;!
#3'3.!3&.0%0&3(3!83.%$C!,020/3'!,)(;';/;(-'<!>$')/)'+).!13/3.!,020/3'!(3'/0!/0+3'/0,!
%)D/)';.+)!=.38/0!(3'/3'0!021)/!3+0(-'/)'+;A!B$!+-/)(/;!(=.3&08!>0F080!-/8)+).<!
9-#(3&/3'0.!=(/3%0.3!+3#)%)!>0'!6/,3(0!(=.3&83/3'0!868,6.!-/8)7+;A!S3',370!
'3G08<! >0'/0,&3,0! :$8?$'0(3&/3'0.! ,$//).;8;.)! 8)++0! #3! D0.).%)/! ,)(.),/)';!
%$.8$2&$<! >$! ,)(.),/)'! >6(6,! =/F6+3! M>=/13%3/! C'3.%/3'0.N! (=.3&080.3!
>)E;8%;7!>0'!23,0/+3!,$//).)>0/3:3,/3'0!23,0/+3!#3'0/802&0A!5-.$!,6/&6'3/!02/3'3!#3!
808)'/;,! C'-G3/3'0.3! 13/0.:3! 13.3/+3! +)?)! +)! >6(6,! >0'! =716'/6,! %=7!
,-.$%$(+$A! B$! =716'! ?)'3,3&! %)?)%;.)! %)?0C! -/8).;.! ,)'2;/;E;.+)! >=/13%3/!
/0+3'/3'<!S-%,-#)*+),0!3.!6%&!'6&>3/3'0.!6%&6./6E6.6!,)>$/!3&83,!7-'$.+)(+;A!
!
5)(.),/)'!#3!D0.).%)/!()'+;8/)'<!>0'!?0(3')'20!0/,3%0.3!1='3!+)E;&;/;(-'+$A!9-#(3&!
13/0208! %&')&3G0%0.0.! =+6//3.+0'+0,/3'0<! S-%,-#)*.;.! ().;! %;')<! >0'/0E3! >)E/;!
:$8?$'0(3&/3'+3,0!>6(6,!83&'-C-//3'!#3!6/,3.0.!3,-.-80!C-/0&0,)%;!)F;%;.+).!
?)()&0!=.38!&)2;().!%;.)0!23?0'/3'+0A!B$!23?0'/3'!-').&;%;7!=/F6+3!>-.,='!+3#/3&!
+3%&3,/3'0! )/+;/)'\! ,6F6,! #3! -'&)! >6(6,/6,&3,0! 23?0'/3'%3! ?3C! +37)#).&)G/;!
+$'$8+)! ,)/+;/)'A! "(';:)! ,3.&! #3! ,;'%)/! )')%;.+)! >3.73'! +3'0.! >0'! $F$'$8!
-/$2&$A! 43G080.! &)8)83.! (;,;/8)%;.)! ,)+)'<! ,;'%)/! ,3%08+3! ()2)().! 0.%)./)'!
)/3(?0.3! )(';8:;/;,! ()C).! %-.! +3'3:3! %;.;'/)(;:;! >0'! #073! %0%&380! #)'+;\! )8)F!
83&'-C-//3'0!,-.&'-/%67!>0'!0F!1=F3!,)'2;!,-'$8),&;A!Z0.3!+3!0F!1=F!?)'3,3&/3'0!
,-.&'-/+3.! F;,&;A! 5;'%)/+).! &-C/$! ,)F;2<! ,=(/3'0! >-8>-2! >;'),&;! #3! 23?'3! ,;'%)/!
?)()&!>0F08/3'0.0!&)2;+;A!B$!-/1$.$.!3&,0/3'0!>$16.!+3!?@/@!?0%%3+0/0(-'A!
!
I>/,2/9:/B%A+9J32"0$3%K0+,/4/%
%
j').%;7! D0/-7-D! #3! 83,@.! ,$')8:;%;! T3.'0! f3D3>#'3<! &)! JP*/3'+3! 99gB*.0.!
F=,626.6! &)?80.! 3&802&0A! 9-#(3&! 8-+3/0.0.<! ,)C0&)/0%&! %3'8)(3! >0'0,080.0.!
'3#073! >0'! #3'%0(-.$! -/+$E$! 1='626.6! 0/3'0! %6'862&6<! >$! 8-+3/0.! >$! %6'3:0!
+)?)! +)! ?;7/).+;'+;E;.;! +626.6(-'+$A! Z-E$./)2&;';/8;2! >6(683<! 3.! >)2&)!
>)2)';/;!6'3&08!>=/13/3'0.3!)(';:)/;,!&).;()'),!13'F3,/323:3,&0A!
43%80! 0+3-/-G0.0.! 0++0)! 3&&0E0.0.! ),%0.3<! >$! >=/13%3/! ,)#')8;! )%/)! &68! 6/,3+3!
,3.+0.3! (3&3'/0! >0'! 13/02080! ?)'3,3&3! 13F0'83(3! (3&3:3,! %0.3'G0! 3&,0%0.0!
6'3&83(0! >)2)')8)+;A! T0(3')'20,! ()C;/)'! %)+3:3! >6(683.0.! ()')&&;E;!
,$&$C/)28).;.!+3'0./3283%0.3<!0?8)/!3+0/3.!>=/13/3'0.!7)(;D/)8)%;.)!(-/!)F&;A!
B=(/3:3! >6(6,! C'3%&0G! C'-G3/3'0! #3! ).;&%)/! >0.)/)'! .0?)(3&0.+3! ($,)';+).!
+)()&8):;!>0'!&)#';.!&08%)/0!-/8),/)!,)/+;/)'<!%38>-/0,!>6&6./32&0'83:0!16F/3'0<!
%0%&380.! 832'$/$E$.$! $7$.! =86'/6! >0'! 23,0/+3! 16#3.:3! )/&;.)! )/8)()!
()')8)+;A!b6:6.!+')8)&073!3+0/020.0.!?)()/0!$7)8;!0/3!16.+3/0,!?)()&;.!13'F3,!
$7)8;! )')%;.+),0! F=76/3837! F3/02,0! +3! )(.;! 23,0/+3! 9-#(3&! 08C)')&-'/$E$.$.!
=/68!D3'8).;.;.!087)/).8)%;.)!,)&,;+)!>$/$.+$A!
!
!
k.10/07:3+3.!F3#0'3.U!_0F3,!L7&3,!
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
12$,+%'34&45,*%'67$-%89:';)'<$%*'(=%>%&4;'6?,05)5:'7&%@9*A%5,'?,&'B%&890-%'
!
!
)%
%
*+,-#"%!./.0-1"2!"#$%&!%'%$!()*+,-!.#/%$+%.+#!'0.!12#+!3%-!41$#&4%5!6,78-+,&,9,!3,:+,98$;,!<=,7+8!
()*+,->! 3,:+8?8$8$! '0.! 9#-%$4#! 0+4@?@$@! A,-.! #4%90-@&B! CD#7E! 12#7+#E! F#-! :#9! '0;@./@! 3%-!
4@9G@/,++8.!7,:890-4@B!H/+0+,$!%/#E!'0;@.+@?,!4,%-!319+#!3%-!$0/7,+I%4#$!/0$-,E!:%&4%.%!41$#&%$!;,$!
/8.8;8!0+&,/8E!!0!2,&,$+,-8$!$#!.,4,-!9,-,78;8!0+4@?@!.0+,9+8.+,!A,-.!#4#3%+%-/%$%2B!C3#D#9$+#-%&%2%$!
.@:,?8E!9#-#+!&04#-$+%?%$!/%$%-!&#-.#2%$%!3@+&,!.0$@/@$4,!3,:,-8+8!0+4@B!=J&!3@!%$/,$+,-E!.#:A%$!
/8$8-8$4,! 3@+@$@90-4@B! K+@/+,-,-,/8! 3,?+,&! 3%-4#$3%-#! 9#-#+! $J,$/+,-! 3,-8$48-,$! ,&,!
&,-I%$,++%.7#$! @2,.E! 9#$%! 3%-! :#9#! 41$J:7JB! L,F,! /0$-,! 3@! .,930+4@! D#! :%&4%! ,9,.+,-! ,+78$4,!
'%?$#$%90-B! "@-,4,! 3@E! 19+#! ,+8:8+48.! 3%-! 4@-@&! .%M! N$;#! 3%-! :#9! %$:,! #7E! /0$-,! 98.O! "@$@$! 3#$%&!
J2#-%&4#!J2J;J!D#!98P-,78;8!3%-!#7.%/%!0+@90-B!
!
H+7&8:+,-! G%3%! 319+#! 12#+! 3%-! .0$@$@$! @2&,$8! 0+&,48?8&824,$! 17J-J! .0$@! J2#-%$4#! 04,.+,$&,.!
3#$%&! %'%$! 20-4@! #+3#77#B! C$! ,28$4,$! 3#$! 3@! .0$@4,! @2&,$! 4#?%+%&! D#! /,$8-8&! /#$! 4#! 4#?%+/%$B!
"19+#!12GJ+!.0$@+,-E!%:%$!%'%$#!4,+&,$8!G#-#.7%-%90-!,&,!3@!3@-,4,E!&J&.J$!0+4@?@$;,!F82+8!9,$87!
D#-&#$! G#-#.#$! 319+#! 3%-! 0-7,&4,! P#.! &J&.J$! 0+&@90-B! Q#$4%&%! 3%-,2! 4,?8+&8:! F%//#7&#&%$!
U
/#3#3%! 3@B! N7#! 9,$4,$! RSCTD%/%0$ ! P-0I#/%$#! ,%7! &,+2#&#9%! %-4#+#&#9#! 3,:+,48?8&4,! D#9,! VCB!
X
W,+%$0D/.,9,*$8$ Y! !"#$ %&$ '()*+#")#,(-.$ /%0,1"0#2$ %&$ '.1-#3$ -04$ '.1-#3$ 5(%6+0)"! VH+&,78*$8$!
W%&,-%! H$87+,-8! D#! H+&,78! Z#F-%Y! .%7,38$8! 0.@&,9,! .09@+4@?@&4,E! 78.,$8P! .,+48&B! Q%7,P! 12#++%.+#!
H+&,78! &%&,-%/%! %+#! %+G%+%! D#! :@! ,$! 3@! .0$@4,! 3%-'0.! J2J;J! &#/#+#! %+#! %'! %'#9%2B! [#7.%+%+#-%&%2! 7J&!
7,-%F%!3%$,+,-8!98.&,9,!',+8:890-+,-B!W%&,-%!,$87+,-,!'0.!.0-.@$'!:#9+#-!9,P890-+,-O!
!
3,"1%45"6"/.72$ '1-$ 7".8+$ 4"$ 7,$ *"9$ 7:3."34+$ $ ;<".+=1"$ 4:0"1."(+0+>$ 7,$ 4:0"1."(+$ 3"0+4"0$
7+?+1."04+(1"$ 4:0"1."(+$ +@.+3%($ %.-1-@$ 1AB$ C-0-$ :3."$ <".+3%($ 8+$ 7,0,0.-$ +.<+.+$ 7+(8-?$ 2%(,$
2%(1-1A@$.-@A1D$
$
C+(+0)+$ 2%(,1$ =,$ %.-)-8E$ FGH.-($ 4"0"3+1+04"$ 7+@+1$ +?+0$ =+14+>$ +?+04"$ 7,.,04,I,1,@$ 4:0"1$
+#+7-(+3."$7,$8-4-($:0"1.+$%.-0$="3$0"4+(B$J8+0)+$2%(,1$+2"E$K$4:0"1$-?A2A04-0$:@".$%.-0$="3$0"34+$
6"$2:@$8%0,2,$4:0"1+0$&-(8.A$2-0-#.-(4-8+$#"@-*L(."(+$0-2A.4AB$
$
!:@<".+1+>$FGH.-(A0$MA(<A@$2+0"1-2A0A$"."$-.-)-8$%.4,I,1,@4->$1%4"(0+@1+0$8+=+.+8$7+?+1."(+$-(-3A=A$
="8.+04"$ #"@-*L($ "##+I+0+$ <:(L3%(,@D$ C,>$ ,.,2-.$ 8:8."(>$ ,.,2-.$ 8+1.+8>$ 3"(".$ 7-I.-1.-($ 6"$ :0"1.+$
=-*2+3"#."($ ;7"..+$ #L(4"0$ @-.+1$ 6"$ <L?.L$ 8-(-8#"(."(;$ $ +?"("0$ ?%8$ &[email protected]$ 2-3A4-$ "2"(+0$ %(#-3-$
?A81-2A0-$ 3%.$ -?#AD$ N"#+)"4"$ 3+#+(+.1+=$ :@"..+8."(+0$ 3"0+4"0O)-0.-04A(A.1-2A$ -(-)A.AIA3.-$ <".+=1"8#"$
%.-0$3"(".$7+($1%4"(0+@14+$7,D$C+?+12".$%.-(-8$+&-4"$"#1"8$<"("8+(2">$P-9%0$6"$J#-.3-0$2+0"1-2A0A0$
7,(-4-8+$"#8+2+0+0$<:(L0L($%.4,I,0,$2:3."3"7+.+(+@D$
$
'3(A)-$ Q"28+4"0$ R(,0@"$ -4A3.-$ 7+.+0"0S$ C+=8"8H#"$ 4"$ -?A8?-$ 1%4"(0+2#$ %.-0$ +.8$ 9(%T"."(+0$ FGH.-(A0$
7-=.-(A04-$1+1-(+$-.-0A04-$%(#-3-$?A8#AIA0A$2:3."3"7+.+(+@D$C,$1,*#"1"."0$/+"2$6-0$4"($U%*"H0+0>$
V%(7,2+"(H+0$ "#8+2+0+0$ 6"$ P-9%0$ 1+1-(+2+0+0$ +@."(+0+$ #-=A3%(4,$ ;-?A8$ 2"?+8$ 9.-0.-(>$ 2-4"$ 6"$ 0"#$
8-(-(.-(>$)-1.A$7"#%0.-($7-28A04AD$C,0,0$3-0A$2A(->$8%19%@+23%0$4L=L0)"2+$7-8A1A04-0$*"($="3$7+($
8,2,(2,@.,8$+?"(+3%(4,>$-1-$7,0.-(A0$*+?7+(+$0"$1"8W0$+."$0"$4"$3"(".$7-I.-1$+."$7+(."=#+(+.+3%(4,D$
C:.L8$9:(?L8$7+($,.,2.-(-(-2A$L2.,9$2"(<+.+3%(4,D$$$
$
!./.0-1"2!H&,!3%2!H+&,78*4,!&%&,-%4#.%!3@!3,?+,$789,!/,F%P7%.B!
!
45"6"/.7E$XGH."(+0$7-=.-(A04-$$Q6"$-(4A04-0$4->$YGH."(+0$2%0,04-$6"$ZGH."(+0$7-=A04-S$7,$7-I.-0#A$
7+($ 2L2."1"$ 6"$ 2:@4"O1+..+$ 1%#+&."($ 7+?+1+04"$ %(#-3-$ ?A81A=#AD$ '(4A04-0>$ FGH.-(A0$ 7-=A04->$
1%4"(0+2#$ 1+1-(.-($ #L("4+>$ L2#".+8$ 7+(?%I,$ L.8"3"$ 4-*-$ 3"0+$ <".1+=#+D$ C,(-4-$ %0.-(-$ 7+(?%8$ +=$
6"(+.4+>$ -1-$ +3+$ "I+#+1.+$ %.4,8.-(A$ 6"$ /%28%6->$ ["0+0<(-4$ 6"3-$ 7-=8-$ 7+($ 1+1-(+$ "8%.L0$ "#8+2+04"$
%.4,8.-(A$ -=+8W(4AD$ '6(,9-$ 1+1-(+2+04"$ 0"."($ %.,9$ 7+##+I+0+0$ &-(8A04-34A.-(>$ 4%.-3A2A3.-$ 7,(-3-$
U
!RSCTD%/%0$!()\])E!()*+,-8$!Q8-G82!/%$#&,/8!%+#!])*+,-8$!Q8-G82!/%$#&,/8$8!.,-:8+,:78-&,9,!D#!9#$%4#$!4J:J$&#9#!91$#+%.!3%-!
,-,:78-&,48-E!9#$%!&#7%$+#-4#$!D#!,-:%D!&,7#-9,++#-%$4#$!0+@:&,.7,48-!V,-,:78-&,$8$!3,:!#4%71-JE!K+,$!LI,P,-0D*4@-YB!
X
!C+%/,3#7F!W,+%$0D/.,9,E!,.,4#&%/9#$!D#!X)B!D#!XUB![J298+!Q,2,.%/7,$!D#!^-7,!H/9,!&%&,-%/%!@2&,$848-B
!"#$%&'%
(%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
*-@A(.A8.A$ <".1+=."(4+D$ !"0+0$ 4"$ 7+.+3%($ %.-7+.")"I+0$ <+7+>$ C+=8"8H#"$ +.8$ 1+1-(.A8$ &-8L.#"2+$ FGH.-(A0$
2%0,0-$4%I(,$-?A.4A$6"$&-8L.#"$+.8$1"@,0.-(A0A$FGH.-(A0$2%0,04-$6"$YGH."(+0$7-=A04-$6"(4+D$
$
`I."0)".+$7+($="34"0$2:@$"4"3+1D$
$
a
V"0<+@$ '3#1-#%6 $ MA(<A@$ 2+0"1-2A0A$ 4"(+04"0$ "#8+."1+=#+D$ K0,0$ 1-2-..-(A0->$ :38L."(+0"$ 6"$
(%1-0.-(A0-$4-3-0-0$?%8$&[email protected]$2-3A4-$2"0-(3%$6-(4A(D$_L1$MA(<A@$&+.1."(+04"$&++."0$2-9#-0-7+.")"8$
7"..+$7+($?+@<+$%.1-2A0A0$0"4"0+$7,$;1+..+>$"#0%<(-&+8$7+($?+@<+>$:3."$%.1-2-$7,0,$2-9#-3-7+.+($1+34+1$
7+.1+3%(,1D$
$
'2.A04-$1+1-(+4"$,.,2.-(-(-2A$7-I.-1A0$"#8+2+$7-28A04AD$b"0".4"$1+1-(+$="8+.."($6"$="*+($9.-0.-1-$
8-(-(.-(A>$1"8W0->$1"8W0A0$(,*,0-$6"$+1<"."(+0"$67D$7,$@-(+&$7-I.A.A8#-0$3%82,04,D$
$
J=#"$ ?".+=8+$ 4"$ 7,E$ 7-@A$ 2-0-#2-.$ +1<"."(>$ +1<"$ *-.+0"$ <".4+."(>$ *-##-$ -2.A04->$ "4"7+3-#$ 6"$ 2+0"1-$
d
-(-)A.AIA3.-$ 8+1.+I+1+@+0$ 1"8W0A$ %.4,.-(D$ c(0"I+0$ CD$ !*-12*+"6H+0 $ ef*+#"$ !#"-12*+9g$ QC"3-@$
b"1+S$ &+.1+>$ *"1"0$ *"1"0$ YGH."(+0$ 7-=A04-$ ?"8+.1+=#+D$ C:3.")"$ 2+0"1-$ -(-)A.AIA3.-$ eC"3-@$ b"1+g!
%&G#/%$%$E! _//8.! `1+*4#.%! .,P+8;,98! 7,/,-+,9,$! &%&,-+,-! J2#-%$4#! GJ'+J! 3%-! #7.%/%! 0+&@:7@! aJ/7#+%.!
/,4#;#! 9#-#+! 3%-! #7.%4#$! 4#! /12! #4#&#9%2E! ,9$8! #7.%$%$! %2+#-%$#! W0/.0D,*4,! 4,! -,/7+,-82D$ C:3.")"$
8-6(-12-.$%.-(-8$7,$9(%#%#+9#"0$<".+=#+(4+8."(+$7+($0"20"$3-(-##A.-(D$5.-0.-1->$3-9A$6"$7-@A$2-0-#2-.$
8-(-(.-(4-$ 7,$ 7".+(<+0$ %.-(-8$ <:(L.L3%(4,D$ ^%.-3A2A3.-$ YGH."(+0$ 7-=A04->$ FGH.-(A0$ Q"4"7+3-##-8+>$
2+0"1-4-8+$67DS$1+..+>$"#0+8>$7:.<"2".$9(%#%#+9."("$4-3-.A$#"1".$?-.A=1-.-(A0A0$"#8+2+>$<:(2".$2-0-#.-($
6"$1+1-(+4"$3-3<A0.-=1-3-$7-=.-4AD$C:3.")"$4-*-$2%0(-$YGH."(4"$6"$ZGH."(4"$1+1-(+1+@$7,$1+..+$
+1<"."(+$6"$1%#+&."(+$8,..-01-3-$3:0".4+D$h-44+@-#A04-$7-=#-0$2%0-$#L1$!!VC$#%9(-8.-(A04-$7,0-$
7"0@"($7+($="3$<"(?"8."=1"8#"34+D$
$
`I."0)".+$ 7+($ 4,(,1$ 4-*-$ 6-(E$ ^-*-$ 2%0(-$ QFGH.-(A0$ %(#-2A04-S$ 1+1-(.-(A0$ ?%I,$ 9%2#1%4"(0$
%3,0.-($ %30-1-3-$ 7-=.-4A$ ;7,0,$ "8."8#+8$ <:(L0")"I+$ 8%(8,2,$ #-=A1-4-0$ &-(8.A$ L2.,9.-(A>$ &-(8.A$
7-I.-1.-(A$ 8,..-01-$ :@<L(.LIL0L$ *+22"#1"0+0$ 1L18L0$ %.4,I,$ 3A..-(4-$ 3-9#A.-(D$ ^"(8"0$ e3"(".$
:@<L..LIL0g$,3<,.-01-2A$7,$#L($7+($1"2."8+$%3,0,0$,02,(,$*-.+0"$<".4+D$
$
C+@4"0$ :0)"$ 4">$ +?+04"$ 7,.,04,8.-(A$ 2%0$ 4"(")"$ 8A2A#.A$ 8%=,..-($ -.#A04-$ 7+."$ -0.-1.A$ 7+($ ="3."($
3-91-3-$ ?-.A=1A=$ +02-0.-($ %.4,I,$ <"(?"I+0"$ 4+88-#$ ?"81"8$ +2#+3%(,1>$ -1-$ 7,>$ &-(8.A$ 2-0-#$
4+2+9.+0."(+04"$ &-(8.A$ ="8+.."(4"$ #"@-*L($ "##+D$ i+14+$ 7"0+1$ +?+0$ -2A.$ :0"1.+$ %.-0$ 8%0,>$ 7+($ 2L("8.+.+8$
,I(-IA$%.1-2AD$c0)"8+$8,=-8.-(A0$4"0"3+1+04"0$7+@"$<:("$+.<+0?$%.-0$="3."($0"."(4+(j$*"(*-0<+$7+($
1"#0+$ -?A8.-1-3A$ %0.-(A0$ 2-0-#2-.$ T"2#."(+0+0$ 9"(29"8#+&+04"0$ 7-8A9$ -0.-3-7+.+($ 1+3+@B$ N"#+)"$
+#+7-(+3.">$ 1,*#"1"."0$ 7+@+1$ 8,=-IA1A@A0$ 4-$ 8"04+0"$ -+#$ 7+($ -1-)A$ 6-(D$ M+1$ 7+.+(>$ 7".8+$ 4"$ FGH.-($
4"0"3+1+$7+($="3+$3"0+4"0$-0.-1-1A@-$3-(4A1)A$%.-)-8#A(D$'1-$1--."2"&$1+1-(+0+0$4(-1-#+8$7+($
,I(-IA$6-(j$7+(+2+$7L#L0.L8.L$7+($2-0-#2-.$+&-4"$2,01-3-$?-.A=#AIA04->$7,[email protected]$8:*0"."="7+.+3%(>$
3"0+4"0$8,(<,.-0-7+.+3%($6"3-$7+($8.+="$*-.+0"$<"."7.+3%(DDD$C:3.")"$="8.+0+$3+#+(+3%(D$
$
!./.0-1"2! CD#7! 3@-,4,.%! &%&,-%! %'%$! 4#! 7%P%.! 3@! 4@-@&B! Q%7,P+,-8! #+%&#! ,+8P! %$;#+#&#9#!
3,:+,48?8&4,! 3#$! 4#E! /#$%$! 4#! 3%+4%?%$E! 7J&! 0! &%&,-%! ,$87+,-8&828$E! 1-$#?%$! b#$%$! c,-,98*$8$!
VU]d)*4#!%$:,!#4%+4%E!&%&,-+,-8!eB!H++#E!eB!Q%&E![B!S,7@/F$9%E!fB!S#P%$/.%9E!HBc0.0+0DE!bB!K.F03070D!
D#!4%?#-+#-%94%E!GJ$J&J24#!g@&F@-%9#7!c,-,98!,489+,!3%+%$%90-YE!Q,2,.%/7,$!^7#+%*$%$!VU]hU*4#!%$:,!
#4%+4%E! &%&,-+,-8! bB! K.F03070DE! [B! S,7@/F$9%E! HBH$;F@G0D! D#! eBQ,/F7,$0D*4@YE! CD+#$4%-&#!
c,-,98*$8$! VU]dU*4#! %$:,! #4%+4%E! &%&,-+,-8! HB! b#PP%.! D#! WBW#$4%.@+0D*4@YE! 7J&! 3@! 9,P8+,-8$!
&04#-$! 3,?+,&,! ,:%$,! 0+,$! D#! g0-3@/%#-*4#$! F,3#-4,-! .%:%+#-! 7,-,A8$4,$! 9,P8+48?8$8! A,-.! #77%&B!
H&,! .#$4%! &%&,-%! 3%'%&+#-%$4#! 9#-#+! 3%-! A%GJ-,7%A! 9,.+,:8&! @9G@+,&,9,! ',+8:78+,-B! 6#-! 2,&,$!
40?-@4,$! 40?-@9,! 0+&,/,! 4,E! 9#$%! %&G#+#-! ,-,;8+8?89+,! 9,P78+,-! 3@$@! a! 1-$#?%$! b#$%$! c,-,98*$4,!
3%-!.#2!4,F,!G1-#3%+#;#?%&%2!G%3%E!4,%-#/#+!3%-!P+,$!90.7@-!,&,!9%$#!4#E!0-9,$7,+!3%-!F,D,/8!D,-48-B!
[,! 4,! H+&,iH7,! ^7#+%! 1-$#?%$4#E! %+.! 3,.8:7,! F%//#4%+#&#9#$! 0-9,$7,+! 3%-! :#9! D,-48-! D#! 3@! 4,E!
j
!g#$G%2!H97&,70D!VU]XhiX))hY!J$+J!Q8-G82!9,2,-k!-0&,$+,-8!Q8-G82!/,$,78$8!D#!.J+7J-J$J!4#-%$4#$!#7.%+#&%:7%-!VC"3-@$b"1+E!
`.6"4-$bL.2-(A!D#!4%?#-+#-%YB!
l
! "0+07! cF,&/F%#D! &#:F@-! Q8-G82! /%$#&,! 91$#7&#$%B! m8.8:! A%+&%! <W,$,/;F%>E! ^3#-F,@/#$! A%+&! A#/7%D,+%$4#! 3J9J.! 14J+J!
.,2,$&8:78-B!C$!P0PJ+#-!A%+&+#-%E!U](h!7,-%F+%!<cF07!0$!7F#!Q,-,/F!n,//>E!U]do!!7,-%F+%!<"#9,2!`#&%>!D#!4%?#-+#-%4%-B
!"#$%&'%
'%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
.#/%$+%.+#!40?-@4,$!0+&,/,!4,E!&04#-$%/7!3%-!9,.+,:8&!/#-G%+%90-4@-!7,&!4,B!C/,/#$!F0:@&,!G%4#$!
3%-!:#9!3@B!!
!
45"6"/.72$C"..+$7+($L2.,9$1,$7,DDD$
%
!./.0-1"2! 6,98-E! ,/+8$4,! J/+@P! 4%9#&#9%2E! 4,F,! 2%9,4#! 3%-! 3%'%&! ,-,98:8! D#! 3%-! 3,?+,$78! F,778!
,-,;8+8?89+,! 9#-#+! 3,?+,&8! 40+,9+8! 0+,-,.! %A,4#! #4%90-B! "@-,4,! /12J$J! #77%?%&%2E! 9#-#+! 12GJ$+J.!
7#&#+%$4#! 2,7#$! 9#-+#:%.! F,+#! G#+&%:! 0+,$! D#! 40+,9/82! %&G#+#-4#$! 2%9,4#! 4@9G@+,-8$! #7.%/%$%!
7,:89,$! 3%-! &%&,-%B! L0?-@4,$! 40?-@9,! 0-9,$7,+! 3,?+,&! %+#! 3,?+,$78+8! 0+,$! c%-.! D#9,! 6,&,&!
1-$#.+#-%$4#! %/#! 3@! '0.! ,'8.78-B! L0+,98&+,$&8:! %&G#4#$! /12! #4#;#.! 0+@-/,.5! W%&,-+,-8&82!
G#$#++%.+#! 3%$,+,-4,E! ;#PF#+#-4#! GJ$#:! .8-8;8+,-! 9#-%$#! F#&! 4#.0-,7%A! F#&! 4#! %:+#D/#+! 0+,$!
<-#D,.+,->! G%3%! .J'J.! :#9+#-! .@++,$890-+,-48B! "@-,4,! %:%$%$! #F+%! %$/,$+,-8$! ',+8:78?8! ,'8.78-B! H&,!
o
3@GJ$!%/#!3@$4,$!P#.!#&%$!4#?%+%&E!1-$#?%$!",%7#-#. !,$878&82!$,/8+!%$:,!#4%+4%!,;,3,p!=,/+,?8$8!
(
g@&F@-3,:.,$8*$8$!P#'#7#9#!'%24%?%$#!4,%-!3%-!:#F%-!#A/,$#/%!4@94@&B!e0-039#D*+#- !3@$@!J2#-%$#!
3%-! ! P-0I#! 9,P78B! q/7#+%.! 3@$@$! 0! .,4,-! '0.! 1-$#?%! D,-! .%O! <Q82! %+#! 4,$/! #7&#.! %'%$! .%&! P,-,!
D#-#;#.p>! W,,+#/#A! &%&,-%&%2! 3@GJ$! '0.! :JPF#+%! 9,-,78;8+,-! %+#! <4,$/! #4%90->B! f#! 9,P890-+,-p!
c12G#+%&%!cP0-!c,-,98&82!VU]((*4,!%$:,!#4%+4%E!&%&,-+,-8!eBQ,7;#D!D#!^B!f,@&0D,*948Y!a!A%GJ-,7%A!
3%-! 7,-,A8! D,-! V2,7#$! D,-48E! F,+,! D,-Ya! 9,-8i4,%-#/#+! 3%-! ',78/8! D,-48E! 3%$,$8$! 1$! ;#PF#+#-%$4#!
d
c%40-.%$*%$ ! G-,AA%7%+#-%! 3@+@$@90-4@5! "%$,98! :%&4%! 3,:7,$! /0$,! 9#$%4#$! %$:,! #77%+#-B! f#9/#! .%E!
W%&,-+,-! "%-+%?%! D#! c,$,7'8+,-! "%-+%?%! G-,AA%7%+#-%! .0-@&,$8$! 3%-! 90+@$@! 3@+4@k! G-,AA%7%+#-%! 1$;#!
4@D,-+,-4,$!.,+48-48+,-!D#!4,F,!/0$-,!G#$%:+#7%+&%:!9#$%!4@D,-+,-,!7#.-,-!9#-+#:7%-4%+#-B!H&,!$#!D,-!
.%E!3%$,!3J/3J7J$!4#?%:7%!.#/%$+%.+#B!
!
45"6"/.72$FGH.-(A0$7-=A04-$+0=-$"4+.1+=$2%0$4"(")"$+.<+0?$7+(8-?$1%4"(0+2#$7+0-$
6-($ Q:(0"I+0$ /D$ R(,0@"$ /L@"2+$ 7,0.-(4-0$ 7+(+>$ &%&,-+,-8! [B! Q,-%.F! D#! `B!
Q@7,7#+,42#SD$ b".<".".+1$ C+=8"8H#"$ "0$ 2"64+I+1$ 7+0->$ U,2$ ^(-1-$ _+3-#(%2,$$
Q&%&,-8! HBH+3,$/.%9YD$ FGH.-(A0$ %(#-.-(A04-$ #-2.-8$ ?+@+1."(+$ 2,0,.4,$ 6"$ 4-*-$
2%0(-$FGH.-(A0$2%0,04-$+0=--#$7-=.-4A$6"$3A..-()-$2L(4LD$C,$7+0-$8"2+0.+8."$0:#(>$
*-.7,8+$ %(3-0#-.$ +1<"."(+0$ 1+1-(+4"8+$ "#8+2+$ 4-*-$ 2%0(-$ <:(L0L($ *-."$ <".4+D$
U,2$ ^(-1-$ _+3-#(%2,H0,0$ 1+1-(+2+$ ?%8$ '6(,9-+>$ *-##-$ 7L3L8$ :.?L4"$ R+0$
1+1-(+2+0+>$ '.6-(%$ '-.#%H0,0$ L2.,7,0,$ -04A(A3%($ 3-$ 4-$ 7".8+$ 4"$ e7%=.,8g$
8-6(-1.-(A3.-$ P-9%0.-(A0$ "#8+2+0+0$ 7+($ L(L0L4L(>$ 8+1$ 7+.+(B$ h"($ 0"32">$ *+?7+($
4%I(,4-0$<:04"(1"2+$3%8D$\+0"$4"$7+0-0A0$^,7%63+$5-(8AH04->$8L?L8$4:(#$3%.$
-I@A0-$ 8%0,1.-04A(A.1-$ ="8.+04">$ "#(-&A04-$ 0-2A.$ 7+($ ,@-1$ 3-(-##AIA04-$ 6"$
7-(A04A(4AIA$ 1"(4+6"0."(>$ ("08.+$ )-1.A$ 9"0)"("."($ 6"$ 4+I"($ ="3."($ <+7+$ &-(8.A$
-3(A0#A.-(A04-$ 6"$ :I"."(+04"$ 3-@-(A0$ 8+=+2".$ #"()+*."(+$ 6"$ 4,3<,2,$ -?A8?-$
*+22"4+."7+.+3%(D$J=#"$7,$:(0"8#"$6"(+."0$1+1-(+$8-(-(.-(>$*"(*-0<+$7+($9(%#%#+9+$
%.-0>$ "#0+8$ 6"3-$ 4+0+$ e^%I,.,)-g$ <:04"(1"."($ #-=A3-0$ *+?7+($ :@<L.$ +1<"3"$
4-3-01-1-8#-4A(D$ U,2$ ^(-1-$ _+3-#(%2,$ 7+0-2A$ :(0"I+04"$ 0-2A.$ 7-@A$ 3"0+$
#-(@.-(A0$3"(."=+8$*-."$<".4+I+>$#-0A12A@>$0"("4"0$<".4+I+$7"..+$%.1-3-0$7+($="8.+0$
,@-1A$ 0-2A.$ 7+(."=#+(+9$ 3-@-(A0$ -0.-3A=A0-$ ,3<,0>$ 8"2+0.+8."$ 7L27L#L0$ &-(8.A$ 7+($
0+#".+8$8-@-04A(4AIA0A$<:(1"8$1L18L0D$
%
!./.0-1"2! L0?-@! /19+J90-/@$E! 3,$,! 4,! 19+#! G#+%90-k! 3@! &%&,-+,-8$! '0?@!
W0/.0D,*4,.%! J$%D#-/%7#+#-4#$! D#9,! 3,:.,! J$%D#-/%7#+#-4#$! &#2@$! 0+,$! D#!
h
H+&,78u4,!.0$@7+,-E!H+#v,$4#-!KG,9u8$!A070?-,A+,-8!
J+.#/%$#! 41$#$! 9#$%! .@:,.! &%&,-+,-k! 1-$#?%$! S#P%$/.%9 E! Q%#D!
q$%D#-/%7#/%*$4#$!&#2@[email protected],$!/0$-,!3%-!/J-#!rF0+70D/.%*$%$!D#!e#/$%$/*%$!
/7J490+,-8$4,!',+8:78!D#!/0$-,!41$4J5!H&,!F#P/%!4#E!'0.!7#&%2E!F,7,/82!D#!!
o
! ",%7#-#.E! Q,2,.%/7,$*8$! 9#$%! 3,:.#$7%! H/7,$,*4,! 3@+@$,$! 3%-! ,$87i.@+#4%-B! n-0I#$%$! 9,-,78;8/8E! 7,$8$&8:! s$G%+%2! &%&,-!
f0-&,$! t0/7#-*48-B! H$878$! G%2+%! 9,-,78;8/8$8$! Q,2,.%/7,$! g@&F@-3,:.,$8! f@-/@+7,$! f,2,-3,9#D! 0+4@?@! 3%+%$&#.7#4%-B!
W%70+0I%9#! D#! /%&G#+#-#! 3%-'0.! .,D-,&/,+! G1$4#-&#! %'#-#$! 9,P8E! Q,2,.%/7,$! F,+.8! 7,-,A8$4,$! VJ$+J! 3%-! :#.#-#! 3#$2%90-!
0+&,/8$4,$!17J-JY!<gF@P,igF@P/>!0+,-,.!,4+,$48-8+&,.7,48-B!
(
![#+#$,!D#!e%;70-!e0-039#DE!Q,2,.!GJ$;#+!/,$,7'8+,-B!!
d
![#DG#$%9!c%40-.%$!VU]j)iU]hXYE!c0D9#7!/,$,7'8E!ccg"!Q,2,.%/7,$8!c,$,7!s:'%/%!^$@-!$%:,$8!/,F%3%4%-B!
h
!f%.0+,9!S%P%$/.%9!VU])(iU](]YE!J$+J!Q,2,.!&%&,-E!3,:,-8+,-8$4,$!40+,98!ccg"!L#D+#7!^$@-!$%:,$8!D#-%+&%:7%-B!"%-'0.!J$+J!
.J+7J-! .%:%/%! G%3%! 0! 4,E! 3,/.89,! &,-@2! .,+&8:! D#! Q,2,.%/7,$*4,$! /J-GJ$! #4%+&%:7%-B! Q,2,.! &%&,-%/%$%$! %+#-%4#.%! G#+%:%&%! %+#!
3%-+%.7#!,$8+&,.7,48-B
!"#$%&'%
8%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
!
.#$4%+#-%$%! %:+#-%$#! ,4,&8:! 3%-! :#.%+4#! ',+8:890-+,-48B! ^$+,-4,! F#-! :#9! 7,&,&#$! 0-G,$%.! 0+,-,.!
G#+%:%90-4@B!
%
45"6"/.72$\,.+3->$7,$2:3."4+I+0$?%8$*%=,1-$<+##+E$eM"04+."(+0+$+=."(+0"$-4-1A=.-(Dg$C+.+3%(2,0$7-@"0$
:@".$ 7+($ 3"($ Q"#0+8$ 6"3-$ #-(+*2".$ 7+($ 7-I.-1S$ +."$ ?-.A=#AIA04->$ 2%0,04-$ :3."$ 7+($ %.,($ 8+$ %(#-3-$ 4"(.+$
#%9.,$ 7+($ +=$ ?A8-(k$ \-$ 4-$ 7-@"0$ 7-=8-$ 7+($ 4"I+=+8.+8$ *-2A.$ %.,(D$ J.."$ 4"$ 7"..+$ 7+($ 1"2"."3"$ #-8A.A9$
8-.1-0$ <"("81"@>$ -1-$ Q,@-12-.$ 6"3-$ 2:@".$ 6"3-$ 8L.#L(".S$ *"(*-0<+$ 2%1,#$ 7+($ 4,(,1-$ :@".$ 7+($
4+88-#$ <:2#"(+(2"0$ 7+($ "2"(>$ 0"20"$ 67D$ 3-(-#A(8"0$ #-1-1"0$ %$ 2%1,#$ 4,(,1.-$ +.+=8+$ 8,(1-3-$
7-=.-(2A0D$C,$2L("?$7%3,0)->$&-(8A04-$%.1-82A@A0$7-@A$+.<+0?$="3."($%(#-3-$?A8-7+.+(D$c@"0.+$6"$#+#+@$
?-.A=#AIA0>$ +=+0"$ 2-3<A$ 4,34,I,0$ +?+0$ #-1$ 4-D$ h%=,1-$ <+4"0$ 7+($ ="3$ 7,D$ C,$ :I("#+."(+>$ 1+..+$ 6"3-$
4+I"($ #L(.L>$ #-8A0#A$ *-.+0"$ <"#+(1+=$ 8+=+."($ 4">$ 8L.#L(".>$ #%9.,12-.$ 6"$ *-##-$ 9%.+#+8$ -.-0.-($ ,I(,0-$
2-0-#A0$-.-0A0A$#"(8$"##+."(D$l"$7,$-.-0.-(4-$7-=8-$%3,0.-($2:@$8%0,2,34,DDD$
$
!./.0-1"2! "#+.%! 4#E! ,/+8$4,! G#D:#.+%.+#-%$4#$! 17J-J! 319+#! 0+4@E! /0$@'7,! /#$%$! 4#! 3%+4%?%$! G%3%! 3@!
J+.#! 0$+,-8$! .,$8! ;,$8! 4#?%+4%B! "#+.%! 4#! 3%-! 7J-! .8-8+G,$! 3%-! 3,?+,&! %+#! ',+8:890-&@:! G%3%! 3@$@$+,!
',+8:&,.! 0$+,-! %'%$! 4,F,! .0+,948B! "@! 3,?+,&+,-! %+#! %+G%+%! 0+,-,.! /%9,/#7#$! 40?-@! 0+&,+,-8!
G#-#.%90-4@B!H9$8!S#P%$/.%9E!,9$8!2,&,$4,!$#+#-!9,P78p![#-#+!&%&,-+,-8!G#+%:&#9#!7#:D%.!#77%?%$%!
F#-.#/!3%+%90-B!^$4,$!1$;#!/,4#;#!c0D9#7+#-!"%-+%?%*$%$!A,-.+8!9#-+#-%$4#$!Q,2,.%/7,$*,!9#$%!G#+&%:!
&%&,-+,-+,! 40+@94@! 0-7,+8.B! <M-@<+9(%2#(%+9(%T"2+>$%$! 3,:8$8! 0! '#.%90-4@E! 7#.! 3,:8$,! 4#?%+! 3#+.%E!
#.%3%9+#!3%-+%.7#!9,P890-4@!3@$@E!,&,!0+/@$B!
%
45"6"/.72$ '.1-#A$ 6"$ C+=8"8H#"8+$ Q"28+$ -4A3.-$ R(,0@"H4"8+S$ 4,(,1.-($ 7+($ ="8+.4"$ 7+(7+(+0"$ 7"0@+3%(D$
C+($ 2L("$ :0)">$ :.?"8$ 6"$ -#1%2&"($ 7-8A1A04-0$ 7+(7+(."(+0"$ 7"0@+3%(.-(4AD$ /+1-(+4">$ 2+0"1-4-$ 6"$
4+I"($-.-0.-(4-$%0$7"=$3+(1+$8+=+$6-(4A$0"("4"32"D$'0.-1.A$7+($-1-)A$%.-0$2%1,#$8+=+."(4"0$%.,=-0$
<(,9.-($ 6-(4A$ 1"2".-D$ b"0".$ 7+($ 4-.<-3A$ 3-8-.-3A9$ +?+04"$ 7,.,04,8.-(A$ <"(?"8$ 4,(,14-$ 7+($ ="3$
3-91-3-$ ?-.A=A3%(.-(4AD$ \+0"$ 4"$ 7,(-4-$ +0)"$ 7+($ -3(A1$ 6-(E$ U,2?-$ 8%0,=-0$ *-.8.-($ +."$ U,2?-$
8%0,=1-3-0$*-.8.-(A0$4"I"(."04+(1"."(+$6"$3-8.-=A1.-(A$-(-2A04-$7+($&-(8.A.A8$6-(k$b"?1+=$7-@"0$
+4"-.."=#+(+.+3%(D$
$
!%63"#$ 4:0"1+$ 2L("2+0)"$ R(,0@"$ 6-#-04-=.-(A0-$ 4-+($ #,#,.-0$ +2#-#+2#+8$ 8-3A#.-(A0A$ +0)"."1"3"$
7-=.-4AIA14->$YGH."($6"$ZGH."(4"$MA(<A@$#-7++3"#+0"$2-*+9$6-#-04-=.-(A0$#L1$0L&,2,0$2-4")"$m$nnO
nYH.+8$7+($8A21A0A$%.,=#,(4,I,0,$:I("04+I+14"$?%8$=-=A(4A1D$c(0"I+0$2A0A&A1A@4-8+$dG$:I("0)+4"0$
2-4")"$-.#A2A>$3"4+2+$e-2A.$,.,2,0gQ3-0+>$MA(<[email protected](A0S$#"12+.)+2+34+D$C,>$7+($,),$2A8A=A8>$4+I"($,),$-=A(A$
"20"3"("8>$3-3$%.1-$:@"..+I+0+$8-37"#1+=$7+($3-3-$7"0@+3%(>$2-4")"$2A8A=1A=$8A2A14-8+."($MA(<[email protected](A$
#"12+.$"4+3%($".7"##"D$
$
\-9A.-(A$ 7-8A1A04-0$ *"1$ '.1-#A$ *"1$ 4"$ R(,0@">$ 3-7-0)A.-($ ;$ '6(,9-$ 8L.#L(L0L$ #-=A3-0$ 3"0+$
<"."0."($;$#-(-&A04-0$8,(,.1,=$="*+(."(4+D$
%
!./.0-1"2! "@GJ$! %$/,$+,-8$! GJ$;#+! /,$,7! F,..8$4,! /19+#4%?%! :#9+#-%! ',?-8:78-890-! 78P.8M! <",78!
HI,$8>5!N9+#9/#!0$+,-!4,!&04#-$%/7!",78!,I,$+,-8948O!
!
45"6"/.72$`6"#$"6"#$8"2+0.+8."D$\"(".$"0#"."8#L".."(+$#"12+.$"4"0."(>$3"(.+$0L&,2,$#"12+.$"4"0."($7+."$
2-3A)-$%$8-4-($&[email protected]$4"I+.4+$0+29"#"0D$'1-$3+0"$4">$8L.#L(>$7+.+1$6"3-$*L8L1"#$3-9A.-(A04-$#"12+.$
1"2"."2+0"$ <".+0)">$ +2+1."(+0+$ <-3"#$ +3+$ 7+.+3%(4,8D$ !:@L0L$ "##+I+1$ ="3$ =,E$ %$ ="*(+0$ 3-9A2A>$ #L1$
8,(,1.-(A$ ;$ 7-8-0.A8.-(A>$ &-7(+8-.-(A>$ L0+6"(2+#"."(+$ 62D;$ +#*-.$ "4+.4+$ 6"$ 3"(".$ 0L&,2$ #-(-&A04-0$
7"0+12"04+$ 7-2+#?"D$ b"(?"8#"0$ 4">$ -(-4-0$ 7+(8-?$ 3A.$ <"?#+$ 6"$ ="*(+0>$ #%9.,12-.$ 4L@"0+0$ 3"(."=+8$
7+?+1+$="8+.."04+D$'1-$7,$7+?+1>$7+($="8+.4"$1"8-0+8>$4A=2-.$6"$3-7-0)A$7+($7+?+14+D$
$
i+14+$ 2%(-)-IA1$ 2%(,3,$ 2%(1-1A0$ 0"4"0+$ 4"$ 7,E$ MA(<A@+2#-0H4-$ 0+?+0$ MA(<A@$ 2+0"1-2A04-8+$ FGH.-($
&"0%1"0+0+$3L)".#"0$7,$8-4-($?%8$+02-0$6-(B$
$
C"0)"$ 7,0,0$ 0"4"0+>$ 8:34"0$ <:?$ "#1+=$ #L1$ 7,$ +02-0.-(A0$ 4-*-$ +3+$ 7+($ "I+#+1$ -.4A.-(>$ +8+$ L?$ 8-#.A$
"6."(4"$ 3-=A3%(.-(4A>$ +=$ <L?$ 2-*+7+$ %.1,=.-(4A$ ;$ +.8$ 8,=-IA$ #"12+.$ "4+3%(.-(4A$ ;$ -1-$ #L1$ 7,0.-($
%0.-(-$ -=A.-01A=$ ="3."(4+D$ ^"(8"0$ &+.1."(4"$ 7+(4"07+("$ 8"04+."(+0+$ 7,.1-3-$ 6"$ <L0)".$ 4L03-4-8+$
8"04+$3"(."(+0+$8"=&"#1"3"$7-=.-4A.-(D$'0.-#-7+.+3%($1,3,1B$C-IA12A@$7+($4"6."##"$3-=A3%($<+7+$$
!"#$%&'%
9%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
<cF07!0$!Q,-,/F!n,//>!,4+8!A%+&4#$!
3%-!.,-#!VU](hY!
<W@7+@+@.>E!cB!H973,#DE!7@,+!
J2#-%$#!9,?+8309,!VU](hY!
!<t%-/7!=#,;F#->!,4+8!A%+&4#$!3%-!
.,-#E!HB!Q0$',+0D/.%!VU](oY!
]
<:(L0L3%(.-(4A$-1-$7,$-2.A04-$%0.-($+?+0$="8+.."01+=$7+?+12".$7+($,@-14A$;$6"$
3-7-0)A$ 7+($ ,@-14A$ 8"2+0.+8."D$ K(-4->$ &+.1."(4">$ 2-4")"$ 2-0-.$ %.-(-8$ %.2-$ 7+.">$
8"04+."(+0+$ "64"31+=$ <+7+$ (-*-#$ *+22"4+3%(.-(4AD$ C:3.")"$ 7-@A$ 1,I.-8$ 1+..+3"#?+$
&+8+(."($2%1,#.-=1-3-$6"$&%(1L.."=#+(+.1"3"$7-=.-4AD$K$4:0"14"$7,>$$3-0+$8"04+$
7"0@"(2+@$3"(+0+@"$2-*+9$%.1-0A@>$-30A$@-1-04-$=-=A(#A)A$7+($4,(,14,$4-D$M"04+$
#-(+*O:0)"2+>$ 8"04+$ 8-*(-1-0.-(A$ 6"$ ?".+=8+.+$ #-(+*+$ 8+=+."(+$ 6-(4AD$ \"(.+>$ *"1"0$
*"1"0$ -8A..-(4-0$ ?A81A=$ 7+(+2+0+$ 8+=+."=#+("0$ 7+(?%8$ -8#:($ 6"$ -8#(+2$ 6-(4AD$
o
c(0"I+0$:@<L($7+($+02-0$+1<"2+0+$8+=+."=#+("0$!,+1"08,.$V*%81%(%6 E$3-7-0A.$6"$
-3(A82A34Ak$ '(#A8$ 7,$ #L($ 8-*(-1-0.-(-$ *+?$ (-2#.-1A3%(,@D$ ^+88-#+0+$ 7,0-$
?"81"8$+2#+3%(,1>$FGH.-(4-$8+1.+8$*+22+0+0$#-1-1"0$2-0-.$,@-14-$6-($%.4,I,$
8%0,2,0->$3-0+D$
$
!./.0-1"2!CD#7E!G#$#+!0+,-,.!/#$%$+#!F#&A%.%-%&B!H&,!%:%$!7@F,A8E!7J&!3@$+,-8$!
0-7,9,!'8.,-8+&,/8$8!&J&.J$!.8+,$!4,!0!'0.!9,3,$;8!.J+7J-!$#7%;#4#!D#!Q,2,.!
/%$#&,/8$4,!4,!3#$2#-!3%-!4@-@&!/12!.0$@/@B!Q,2,.!/%$#&,!/,$,78!4,E!s7,+9,$!
D#!w,P0$!A%+&+#-%$4#$!#7.%+#$4%E!,&,!9%$#!4#!9#-+#:%.+#:&#9%!3,:,-48B!N-$#?%$!
U)
cF,.#$! H%&,$0D ! a! 12#+! 3%-! 40.@9,! /,F%P! 9#-! 3%-! 3,:.,F-,&,$,! 3#$2%90-! a!
H+4,-! Q0/#E! LI,&3@+! D3B! H%&,$0DE! 4#$#9%&%! D#! %+%:.%+#-%! 3,.8&8$4,$! #D-#$/#+!
3%-! .%:%94%! ,&,! 3@-,4,! 40?&@:7@E! 7,&,&#$! 9#-+%94%! D#! 3@! .,-,.7#-%$4#$! 4#!
,$+,:8+890-4@B! g,$+,$48-48?8! .,-,.7#-+#-#! 41$J:J90-! D#! 0$+,-8$! F,9,7+,-8$8!
UU
9,:890-4@B! [,! 4,! 3,:.,! 3%-! A%GJ-J! #+#! ,+,+8&M! c,+%F%74%$! H%73,9#D B! "@!
/,$,7'8&82! 4,! /0$! 4#-#;#! .,-%2&,7%.7%B! Q828+0-4,! C9,+#7%*$4#! 40?&@:7@! D#! '0.!
GJ'+J! 3%-! &%++%! 12#! /,F%P! 0+&,/8$8$! $#4#$%! 3@94@E! 3%-! 9,$4,$! 4,! 0! 41$#&4#!
31+G#&%24#! 3%2#! 9,/,.+,$&8:! 0+,$! &04#-$%/7! #?%+%&+#-#! &#-,.+8948! a! 7J&! 0!
3@-I@D,;,!4#$%+#$!<%2&>+#-#B!!H&,!G#-'#.7#$!&@,22,&!3%-!.%:%94%M!.0-.@/@24@E!
3%-! .#-#E! F%'3%-! :#9#! ,+48-8:! #7&%90-4@B! L0+,98/89+,! G#-'#.! 3%-! %/9,$.x-! 7-#3(!
V#P%.!.,F-,&,$8Y!G%3%94%B!c,$,78!4,!19+#94%E!/0$!4#-#;#!G1-.#&+%94%B!^-,4,!12#+!
3%-! :#9! F%//#4#3%+%-/%$%2B! [#-%! G#+&%:.#$E! :@$@! 4,! 3#+%-7#9%&M! S#//,&8$! %&2,/8!
0+&,/,!3%+#E!3%-!-#/&%$!Q,2,.!3%-!-#//,&!7,-,A8$4,$!9,P8+8P!9,P8+&,48?8$8E!9#-+%!
&%! 90./,! 9#-#+! 3%-! /,$,7'8! 7,-,A8$4,$! &8! 9,P8+48?8$8! F#-! 2,&,$! ,$+,9,3%+%-%&B!
r%-,! -#$.! G#'%:+#-%! D#! 40.@+,-8$! 9,-,778?8! 4@9G@! 3%-! :#.%+4#! A,-.+848-B! ()*+,-!
.@:,?8$8$! 9,-,778?8! 3%-! :#94%! 3@! D#! &04#-$%/7! P-0I#9%! 9#-#+! .1.#$+#-+#!
F,-&,$+,&,! %:%$%! /0$! 4#-#;#! 3#+%-G%$! 9,P78.+,-8$8! /19+#9#3%+%-%2B! ^-G,$%.! 3%-!
:#.%+4#E!F%'!',3,!F,-;,$&,4,$!.0+,9;,!G#-'#.+#:7%!3@B!
!
45"6"/.72$ pU`q6+2+%0H,$ 3"0+4"0$ %8,(8"0>$ 4+88-#+1+$ ?"8"0$ 7+(8-?$ ,I(-8$ %.4,D$
FGH.-(A0$ 7-=.-(A04-$ MA(<A@$ 2+0"1-2A$ &"0%1"0+0+0$ 4%I1-2A0-$ 3%.$ -?1A=$
%.-7+.")"8$ +.8$ &+.1."(>$ -30A$ @-1-04-$ +.8$ ?A8A=$ &+.1."(+34+$ 4"E$ c(0"I+0$ [-(+22-$
!*"9+#8%H,00$ eh"-#g$ pr2Aq$ QnoFaS$ 6"$ '04(%0$ M%0)*-.%6283H0+0$ e_*"$ R+(2#$
_"-)*"(g$pJ.8$cI("#1"0q$QnoFXS$-4.A$&+.1."(+j$7,$&+.1."(+0$+8+2+$4"$MA(<A@+2#-0H4-$
?"8+.4+D$ C,$ &+.1."($ 1,*#".+&$ &"2#+6-.."(4"$ 7+(?%8$ :4L.$ [email protected]($ 6"$ <L?.L$ 7+($
"2#"#+8."(+$ 6-(4A$ ".7"##"D$ '1-$ 7,$ &+.1."(4"$ (-2#.-4AIA1$ #L1$ -0-$ e#"80+8>$
#"80%.%T+8$0,1-(-.-($67Dg$7+?+12".4+>$4A=2-.$7+($2-0-#2-.$"#8+3"$,.-=1-$0+3"#+0+0$
L(L0L34L$ 6"$ MA(<A@$ @+*0+3"#+0+$ 4%I(,$ 3-02A#1A3%(4,>$ 7,$ 2%0$ 4"(")"$ -=+8W(4AD$
'04(%0$ M%0)*-.%6283>$ -0A.-(A04-$ 7".+(##+I+$ L@"(">$ -?A8?-$ M,(%2-s-H0A0$ 9.-2#+8$
0,1-(-.-(A0A$ 8,..-01A=$ 6"$ 7,0.-(A$ 2-4")"$ 3"(".$ <"(?"8.+8."("$ ,3<,0$ %.-(-8$
3"0+."1+=>$ 7+($ -72L(#.L8$ 0%8#-2A0-$ #-=A1A=#AD$ '0A.-(A04-$ 7,0,$ 4(-1-#+8$
1"2"."."(4"0$7-*2"4"("8$*-8.A$?A8-(A3%(4,D$
$$
^%.-3A2A3.->$ 7,$ &+.1."(4"$ -2+2#-0$ %.-(-8$ 3"($ -.-0$ <"0?$ MA(<A@$ 3:0"#1"0."(+0$
2%0(-4-0$ 8"04+$ 2"?+1."(+0+$ 3-91-.-(A$ <"("8#+D$ \-$ 8%.-3$ %.-0A$ 2"?"("8>$
!c@%&#$.@+!gF0.&0-0D!VU]j]iU]]XYE!/,$,7'8E!Q8-G82!,.71-E!ccg"!6,+.!c,$,7'8/8E!;,$+,$48-48?8!3,:-0++#-E!U](h!7,-%F+%!<cF07!
0$!7F#!Q,-,/F!n,//>!A%+&%$4#!",F97G00+!-0+J!D#!U]dj!7,-%F+%!<t#-0;%0@/>!R`,44,-T!A%+&%$4#!H;F,$G00+!-0+JB!
U)
!cF,.#$!H%&,$0D!VU]UliU]d)YE!Q,2,.!.1.#$+%!c0D9#7!,.71-E!91$#7&#$E!ccg"!6,+.!c,$,7'8/8E!c7,+%$!N4J+J!/,F%3%!VU]oXY!D#!
ccg"!Q,2,.%/7,$8!L#D+#7!14J+J!/,F%3%B!
UU
!c,+%F%74%$!H%73,9#D!VU]jhiU]]lYE!/,$,7'8k!ccg"!Q,2,.%/7,$8!c,$,7!s:'%/%!^$@-!$%:,$8E!D#!b#$%$!Q0&/0&0+!N4J+J!/,F%3%B!
!"#$%&'%
:%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
<=F#! c.9! 0A! 0@-! gF%+4F004>! V",.,9*/!
$ n,/7@-#Y! ,4+8!
A%+&4#$!3%-!.,-#!VU]((Y!
<W,$,/;F%>!,4+8!A%+&4#$!3%-!.,-#E!"B!Z,&:%#D!VU](oY!
<6,-4!g-0//%$G>!VyF%7#!W0@$7,%$/Y!,4+8!A%+&4#$!3%-!
.,-#E!WB!K3@.##D!VU](lY!
<H.iW00->!A%+&%$4#$!3%-!.,-#E!WB!K3@.##D!VU](]Y!
UX
7-=3-9A#.-(A0A$ 7-2+#$ 3"(".$ 1-.@"1"$ #"1".+04"$ 3-(-#-0$ !*"9+#8%$ 6"$
M%0)*-.%6283H0+0$ 8"04+."(+0"$ <:2#"(1+=$ %.4,I,$ 3%.4-0$ <+4")"8."(4+$ 3-$ 4-$
#%9.,14-8+$ 7-@A$ <+@.+$ 2L("?."(+$ 4+88-#.+)"$ +(4"."3"("8$ <"."0"82".$ MA(<A@$ 3-=-1$
7+?+1+0+0$3%8$%.1-2A0A0$2%0,),04-$8-37"4+."0$="3."(+$%(#-3-$?A8-(-)-8.-(4AD$
$
`0$ #-0A01A=$ +8+$ 3:0"#1"0>$ _%.%1,2*$ K8""6$ Qe!83$ %&$ K,($ V*+.4*%%4g$
pt%),8.,I,1,@4-8+$ b:83L@Lq>$ noFFS$ 6"$ C%.%#$ !*-12*+"6H4+($ QnoFX$ #-(+*.+$
7".<"2".$ &+.1+$ e/-0-2)*+g$ 6"$ noFZ$ #-(+*.+$ $ e!*%#$ %0$ M-(-2*$ 5-22g$ &+.1+SD$ '1-$
%0.-(A0$ <:.<"2+04"$ 8-.1A=$ %.-0$ 7+($ 3:0"#1"0$ 4-*-$ 6-(4AE$ /".+2$ ]7,83""6D$
b:.<"4"$ 8-.1-3A$ *+?$ *-8$ "#1"3"0$ 7+($ &+<L(4L($ "2-2"0D$ [-&A$ -?A.1A=8"0$ *"1"0$
7".+(#"3+1>$]7,83""6$2%0(-4-0$+.8$8L.#L($7+.+1)+."(4"0$7+(+$%.4,>$MA(<A@$#-(+*+$6"$
nu
e/-0-2g$ 4"2#-0A$ +."$ +.<+.+$ 8-6(-12-.$ -(-=#A(1-.-($ 3-9#AD$ b,1+."6 $ +."$ 4%2#-0"$
+.+=8+."(+$6-(4Ak$$$
!./.0-1"2!5!6#P/%!`@&%+#D!%+#!40/7,$#!%+%:.%+#-!G#+%:7%-&%:7%5!
%
45"6"/.72$C+(?%8$&-(8.A$1"2"."3+$-0.-1-3-$?-.A=#AD$J.8$&+.1."(+04"$MA(<A@$#-(+*+0+0$
"0$:0"1.+$6"$"0$?-(9A)A$4:0"1."(+0+$3"0+4"0O4L=L01"3"$?-.A=#AD$
%
!./.0-1"2!<yF%7#!W0@$7,%$/>8$!R"#9,2!L,?+,-T!9,2,-8!.%&p!
%
45"6"/.72$ ]7,83""6H+0$ &+.1+D$ eC"3-@$ ^-I.-(g>$ 4+I"($ 7-=.AIA$ 4-$ eb"?+.1"2+$ v%($
^-I$ b"?+4+g>$ noFdH#"$ ?"8+.4+>$ 7,0,$ 1,$ 4"1"8$ +2#+3%(2,0B$ !+0"1-$ "."=#+(1"0+$
_-.+9$J7(-+1%6$7,$&+.1$+."$+.<+.+$=,$3%(,14-$7,.,01,=#,E$eMA(<[email protected](A0$w8"04+."(+0+H$
7,.4,8.-(A$+.8$&+.1$7,Dg$
%
!./.0-1"2!N9+#!#$A#/!3%-!A%+&!.%O!"%-.,'!.#2!/#9-#77%&B!!
%
45"6"/.72% Q#$4%/%$%! ,$,! 4,&,-8$! 3%-,2! 48:8$,! .0$@&+,$48-&8:! 3%-%/%94%>$ -1-$
:#"$ 3-04-0$ MA(<A@$ 2+0"1-2A0A0$ <".+=+1+0+$ 4"$ 7L3L8$ :.?L4"$ "#8+."4+D$
t%),8.,I,14-$#"."6+@3%04-$e'8O/%%(g$-4.A$7+($&+.1$+@."4+I+1+$*-#A(.A3%(,1>$7+($
#+3-#(%$ %3,0,0-$ 7"0@+3%(4,$ Q*"($ ="3+0$ 7+($ 8:=8#"$ ?"8+.4+I+$ -?A8#AS$ ;$ 7+($
"&2-0"34+D$ N"$ 1,*#"="1$ 7+($ "2#"#+8$ 6"$ <"(+.+1$ 7-(A04A(A3%(4,>$ 0-2A.$ ?"8+.1+=#+D$
C,$&+.1$3"0+$7+($2+1<"2".$#%0.-1-$+?"(+3%(4,D$'1-$4-*-$2%0(->$*"1$2+0"1-1A@$
*"1$4"$#+3-#(%1,@$-?A2A04-0$"#8+2+0+$3+#+(4+D$
$
VL("#8W(.A8>$ )"2-("#$ "#1">$ $ 3-0+$ 7+($ ="3$ %.,3%($ 6"$ 2+@$ 4"$ %0,0$ 9-(?-2A$
%.,3%(2,0,@$;$+.<+0?$7+($*+2>$+.<+0?$7+($-0$7,D$
$
J.<+0?$ 7+($ 3:0"#1"0$ 6-(E$ /-(-#$ !-(,.,D$ i:3."$ 4+3%(4,E$ e!+0"1-$ -.-0A04-8+$
:0)L."(+1+@+0$ &+.1."(+$ 7-=.-0<A?$ +&-4"."(+0"$ 7-I.A$ %.-(-8$ +.<+0?#+."(Dg$ J02-0.-(A0$
8%."8#+&$7+.+0?4A=A04-$7+(+8"0$7+($="3$%.4,I,0,$2:3."3"7+.+(+@>$%(#-3-$?A8-(A.1-2A$
<"("8"0$ 7+($ ="3$ 7,$ 6"$ eMA(<A@$ /,)+@"2+g$ &+.1."(+$ -(-)A.AIA3.-$ <"(?"8."=#+D$ /-(-#$
=:3."$ 4"6-1$ "4+3%(E$ e`#0+8O1-.@"1"3"$ -2-.-8$ %.1-8$ +?+0$ 4"I+.$ -1-$ 2-0-#2-.$
7+?+1."(.">$ -0.-1.-$ ?-.A=1-8$ +?+0$ +8+0)+$ 4%I-3A$ 3-(-#1-8$ <"("8+3%(4,Dg$
/--."2"&$ 7,$ <"(?"8."=1"4+D$ ^-*-$ 2%0(-$ YGH."(4"$ 6"$ ZGH."(4"$ 2+0"1-1A@$
#-1-1"0$4"I"(2+@$*-."$<".4+D$
%
!./.0-1"2!`1-4J?J$!G%3%!3%-!/0-@$@&@2!D,-!a!F#-!7J-+J!&,-I%$,+!,+,$!%'%$!7%P%.!
0+,$!3%-!/0-@$!3@M!s$/,$+,-8&82!%$/,$!40?,/8!7#&#+%$4#!',+8:&,.7,$!F0:+,$890-!
VD#! /,$8-8&! F#-! 2,&,$! 319+#94%YE! ,&,! &04#-$%2&! 3@$@! ,AA#7&%90-E! 12#+!
3#;#-%+#-!G#-#.7%-%90-B!"@!3,?+,&4,E!HS=zc6^Q!=%9,7-0/@$@$!91$#7&#$%!!
! b#D! `@&%+9#D! VU]UXiU]]XYE! c0D9#7!D#! S@/! 3%+%&;%E!7,-%F'%!D#! #7$0+0Gk!40.70-,/8$8!7,-%F!D#! ;0?-,A9,!,+,$8$4,! 9,P&8:78-k!
:,%-4%-E! ,9-8;,! t,-/',*4,$! '#D%-%+#-! 9,P&8:78-B! C7$%.i9,-,78+8:! =@7.@/@! =#0-%/%*$%$! .@-@;@/@B! S@/! :,%-+#-! H$$,! H.F&,70D,! %#!!
f%.0+,9! `@&%+9#D*%$! '0;@?@4@-B! "%-'0.! .#2! F,P/#! ,78+&8:78-E! 7@7@.+@+@.! 41$#&%$%$! 3%-! 31+J&J$J! Q,2,.%/7,$*8$! Q,-,?,$48!
:#F-%!9,.8$+,-8$4,.%!3%-!.,&P7,!G#'%-&%:7%-B
!"#$%&'%
;%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
`,+9,! n%9,$0D,*$8$! /19+#4%?%! G%3%M! <K/7,+,:&,.! G#-#.B>! H&,! ()*+,-8$! D#! d)*+#-%$! .,7&,$+,-8$8! D#!
:%&4%.%! F,-#.#7+#-%! ,$,+%2! #77%?%&4#E! 9#7#-%$;#! @/7,+,:&,! 0+&,48?8$8! A,-.! #4%90-@&B! "%-! :#9%$!
7#&#+%! 3%-! .#2! 2,7#$! ,78+8$;,E! J/77#.%! 70P-,.! .,+48-8+8$;,E! P-0A#/90$#+! ,'84,$! @/7,+,:&,.! 1$#&+%!
0+@90-k!,&,!3@$4,$!F%'3%-!:#9!'8.&890-E!'J$.J!F#-!:#9E!40?,!%:+#$#-#.!9,P8+890-4@E!F#-!$#!.,4,-!
40?,9,! 7#.-,-! @+,:,$,! .,4,-! %'GJ4J/#+! 3%-! .,2&,! 12+#&%! F,+,! &#D;@7! 0+/,! 4,E! ! 70P-,?8$! #$! J/7!
.,7&,$8!.,+48-8+48?8!%'%$!'@D,++890-@2B!"@$@$!G%3%!3%-!:#9!;#-#9,$!#4%90-!%:7#B!
!
H/+8$4,! Q,2,.%/7,$*4,! 3@! 7J-! 3%-! A#$0&#$#! /,F%P! 0+&,48.B! "@-,4,! F#-! :#9! &@F7#+%A! &%70+0I%+#-E!
3,28! ,$+,78+,-! J2#-%$4#! %$:,! #4%+4%B! ()*+,-! D#! /0$-,/8$4,! Q8-G82%/7,$! /%$#&,/8$4,! 0+4@?@! G%3%! 0!
7J-4#$!G1-/#+!3%-!0+@:@&!F%'!0+&,48B!L,F,!A,2+,!,$+,78E!4,F,!P0+%7%.!3%-!'%2G%!D,-48E!3,:.,!:#9+#-4#$!
4,F,!A,2+,!D,-48E!,&,!3@!7J-!3%-!0+@:@&!90.7@B!
%
45"6"/.72$K.@*-2$!,."+1"0%6H,$:(0"8$6"(4+0k$$
%
!./.0-1"2!CD#7!3#+.%!4#k!^+2F,/!c@+#%&#$0DE!P#.!,+8:8+&,48.!3%-!A%GJ-B!!
%
45"6"/.72$ '1-$ %0,$ V"0<+@$ '3#1-#%6$ +."$ 8-(=A.-=#A(A(2-8>$ #-26+($ "4+=."(+04"8+>$ ?"8+1$
6,(<,.-1-.-(A04-8+$6"$<"0".4"$4"$+&-4"."(+0+0$"2#"#+I+04"8+$&-(8.A.AIA$-?A8?-$<:(L3%(,@D$
%
!./.0-1"2! "%+%90-/@$E! %.%/%! 7,&,&#$! A,-.+8! %$/,$+,-B! H97&,70D*@! 9,248.+,-8$4,$! 7,$890-@&! /,4#;#!
D#!$,/8+!9,:,48?8$,!D#!$#+#-!9,P78?8$,!4,%-!F%'3%-!A%.-%&!90.B!c@+#%&#$0D!F,..8$4,!'0.!4,F,!A,2+,!
:#9! 3%+%90-@&! #+3#77#E! $#7%;#4#! 3@-,+8! D#! .#$4%/%$%! 4J2#$+%! 0+,-,.! F,78-+,7,;,.! :#9+#-! 9,P890-B!
Q,/87+8! 4#?%+! 3#+.%E! 4,F,! 2%9,4#! '0.! ,.7%A! 3%-! .%:%+%.B! Q%:%+%?%! 4#! 3#$%! #7.%+%90-! ,9-8;,E! <S1$#/,$/!
s$/,$8>! 4#$%+#$+#-4#$! 3%-%! a! %+.! 3,:7,! :,%-4%E! <'v+\'>! .%7,38! 9,/,.+,$48?8$4,! .%7,P! P%9,/,4,$!
70P+,78+48E! 0! 4,! 3%-! c,7-,$'! Q@+J3J$#! .,78+48E! 3%-! e0+#930+! 7,.8&8$,! G%-4%B! "@$+,-8$! ,-48$4,$E!
$J.+##-i.,-:878!<f#D,4,ic#&%P,+,7%$/.>!F,-#.#7%$%!1-GJ7+#4%!D#!4,F,!/0$-,!KfCcg^*9,!.,78+48!D/B!
C$!7%P%.!12#++%?%!%/#E!3,:+,&8:!0+4@?@!%:7#!F#-!2,&,$!3,:,-8+8!0+&,/8E!319+#!&@,22,&!3%-!.%:%!%:7#B!Z@!
/8-,+,-E! @2,.+,-4,! 3%-! 9#-+#-4#! </J-GJ$4#>E! 0-,4,! <3%-%+#-%$%! ',$8$,! 07! 78.,9,&,9,;,.>! 319+#+%.+#!
V,/+8$4,!,P7,+;,!%:+#-%!#$G#++#&#.!%'%$!3@$@!&J.#&&#+!3%-!:#.%+4#!9,P,3%+%-4%!,&,YB!Z%&4%!n,-%/*7#!
KfCcg^!Q,2,.%/7,$!"J9J.#+'%/%!0+,-,.!',+8:890-B!nGGn$M".+1"!3,:+8.+8!3J9J.!3%-!#7%&0+0I%!/12+J?J$J!
3%7%-&#.! J2#-#! D#! 3@-,4,! 3%-! :#9! 9,P&,/8$,! %2%$! D#-%+&%90-B! W,,+#/#A! 3%-'0.! Q,2,.E! 12#++%.+#! 4#!
G#$'!.@:,.E!0$@!F#-!3,.8&4,$!/@%%/7%&,+!#4%90-E!2%-,!0$@$!4,!3%-!<",78!HI,$8>!0+4@?@!D,-/,98+890-B!
6x+3@.%!7,&!7#-/%!/12!.0$@/@B!=J-.%!D#!c+,D!.J+7J-+#-%$%$!G#$#++%.+#!.,3@+!#4%+4%?%$4#$!4,F,!A,2+,!
.,-:8+8.+8! 3,?+,$78/8! 0+4@?@! A%.-%$%! 4#/7#.+%90-B! `@&%+#D! %+#! 40/7,$#! %+%:.%+#-%! D,-E! J/7#+%.! 3,3,/8E!
`@&%+#D! %+#! 3%-+%.7#! ,9$8! .,&P7,! #/%-&%:B! =J-.%! D#! c+,D! .J+7J-+#-%! ,-,/8$4,! ;%44%! 3%-! ',78:&,!
0+&,48?8$8!/19+J90-4@!V,9$#$!`@&%+#D*%$!/19+#4%?%!G%3%Y!D#!F,77,!P-,7%.7#!,-,+,-8$4,!F@/@&#77#$!
2%9,4#! 3J7J$+#9%;%! 3%-! %+%:.%! 0+4@?@$@! 3#+%-7%90-4@B! c@+#%&#$0DE! 3@$@! G1-#3%+&#.! %'%$! 7,-%F/#+!
0+G@+,-,! 3,.&,.! 9#-%$#! %.%! 4%+%$! 0-7,.! #/$#.+%?%$%! .,-:8+,:78-&,&82! G#-#.7%?%$%! 1$#! /J-J90-4@!
V.#$4%/%! %.%! ,$,! 4%++%4%-! D#! F#&! S@/',98! F#&! 4#! Q,2,.',98! .@/@-/@2! .0$@:@-YB!'v+\'H3A$ %8,(2-0A@E!
,-GJ&,$8$8$! /0$! 4#-#;#! %$,$48-8;8! 0+4@?@$@! G1-#3%+%-/%$%2k! F,/8&+,-8$8$! 0$,! F,+,!
4%-#$#&#&#+#-%$%$! /#3#3%! 3@B! H$+,9,;,?8$E! F#-! J+.#4#$! 3%-! <s$/,$+8.! =#&/%+;%/%>! /#'#;#.! 0+/,.E!
c@+#%&#$0D*@$!.#/%$+%.+#!Q,2,.%/7,$!<s$/,$+8.!=#&/%+;%/%>!0+,;,?8$8!/19+#&#.!%/7%90-@&!/,4#;#B!6%'!
:JPF#/%2!3%-!()*+,-!%$/,$8!0!D#!GJ$J&J24#!0$@$!G%3%!3%-%$%$!3@+@$,;,?8$8!2,$$#7&%90-@&!P#.E!3@!
%&.x$/82B!
%
na
nd
45"6"/.72$ K82-0-$ !*-#-.%6-$ 6"$ '..-$ b+(+8H+0 $ [email protected]_(-8#%( g$ b(,7,$ *-88A04-8+$ 1-8-."2+0+$
%8,4,1D$ C,$ 2-0-#?A.-(A0$ <"?+(4+I+$ 7L3L8$ 4"I+=+1$ *%=,1-$ <+##+D$ ^-*-$ "0$ 7-=#-0$ 1%4"(0+2#$
"I+.+1."("$ 1"(-8.A.-(1A=D$ ^-*-$ 2%0(->$ 7,$ 4-*-$ 4-$ 4"(+0."=+9>$ -?A8?-$ $ 7+($ !L9("1-#+@1$ Q2%3,#$
<"%1"#(+)+.+I"$4-3-.A$7+($("2+1$-0.-3A=AS$7+?+1+$6"$4+I"($2-0-#2-.$9(-#+8."($-(-3A=A0-$4:0L=#LIL04">$
7+(7+(."(+0+$ #"1".4"0$ 8-(=A.A8.A$ 4"I+=#+(1"3"$ 7-=.-4A.-(D$ !%0,04-$ i-1-0+@1H+0$ *"($ ="3+$ 7%@1,=$
%.1-2A$ +2"$ ?%8$ <L.L0?D$ C,0,$ %8,4,I,14-$ 7,$ 2L(")+0$ 7+?+12".$ 7+($ 3:0L$ %.4,I,0,$ 4L=L01L=#L1$
7-=#->$ -1-$ 7-=8-$ 7+($ 7%3,#,$ 4-$ 6-(D$ C+($ ="3+$ 8"=&"#1"3"$ 7-=.-4AIA0A@4->$ <"(?"8$ 7+($ <L)"$
"(+="7+.+(2+0+@$ 6"$ 4-*-$ 2%0(-$ 7,>$ #L1$ 7-=8-.4A(A0A@A$ 8%.-3.-=#A(-0$ 7+($ 2-*0"$ ,3-(.-1-2A0-$
4:0L="7+.+(D$ '1-$ 7"0>$ ("2+1$ 6"$ 8%19%@+23%0,0$ #"1".."(+0+$ 8"=&"##+8#"0$ 2%0(->$ "0"(T+0+0>$ <L)L0>$
Uj
Ul
!"#$%&'%
<%
!^./,$,!cF,7,+0D,!D#!H++,!`%-%.E!Q,2,.%/7,$+8!/,$,7'8+,-!D#!/,$,7!#+#:7%-&#$+#-%B!
!Q929+i=-,;70-E!Q,2,.%/7,$*8$!m%&.#$7!:#F-%$4#$!3%-!/,$,7!70P+@+@?@4@-B
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
4%I-.$,02,(.-(A0>$8,#2-.$="3."(+0$67D$#"1".$+.8"."(+0"$,.-=#A8.-(A$-0.-$+.<+."04+1$4-*-$?%8D$C,$,I(-8$
7"0+1$+.<+1+$4-*-$?%8$?"8#+D$
%
!./.0-1"2! [email protected]_(-8#%(g$ `-@3@$@$! 4,?8+48?8$8! D#! :%&4%! G-@P7,$! /,4#;#! %.%! .%:%$%$! /,$,7/,+!
D,-0+@:@$@! /J-4J-4J?J$J! 3%+%90-/@$B! "@$+,-! c,%4! H7,3#.0D! D#! W0+4,;@+! f,-9&3#70DB! H9$8!
G-@P7,$! 0+&,+,-8$,! -,?&#$! 3@! %.%/%! 3%-3%-+#-%$4#$! /0$! 4#-#;#! A,-.+8+,-B! Z%&4%! 9,P78.+,-8$,!
3,.78?8&824,! %.%/%$%$! 4#! &04#-$%2&#! 41$4J?J$J! G1-#3%+%-%2B! 6#-! %.%/%! 4#! 3@$@! A,-.+8! :#.%++#-4#!
9,P890-+,-E! ,&,! $#7%;#4#! %.%/%! 4#! ,9$8! :#9#! 91$#+4%B! L0+,98/89+,E! /12J$J! #77%?%$! 7J&! 7#&#+! 3%+G%9%!
/%$4%-4%+#-!D#!:%&4%!3%-!9,P878,-!41$GJ/J!0-7,9,!'8.78B!"%-!41$GJ!0+4@?@!,'8.M!"%+G%9#!G1&J+J90-/@$!
D#!40?,9,!@+,:&,$8$!90+@$@!3@[email protected],$!/0$-,!3@!9,P87+,-8!9,-,7&,9,!3,:+890-/@$5!
!
V3,?+,$78!.#/%+%90-Y!
))%
%
>'?%@$/A$B%4C7/-D-E1FC1%GCDC1%H.1/"I%(:?J9?(JK%
%
!./.0-1"2! t,-.+8! 41$J:J&+#-%! D#! 3%'%&/#+! @?-,.+,-8! #+#! ,+48.E! :%&4%! ()*+,-8$! &#/,I8$,E! 0! 41$#&%$!
3%2+#-!%'%$!1$#&!7,:89,$!,.7J,+%7#/%$#!41$#+%&B!
!
6#-! :#94#$! 1$;#E! Q8-G82%/7,$*4,.%! 4#D-%&%$! D#! 7J&! 0! .0-.@$'! 0+,9+,-8$! F#&#$! /0$-,/8$4,!
.0$@:@90-! 0+4@?@&@2@! 3#+%-7&#&%2! G#-#.%-B! L0?-@9@! /19+#&#.! G#-#.%-/#E! 3@! 0+,9+,-! 309@$;,E!
7,-78:&,&828$! ,$,! #./#$%$%$! ()*+,-4,$! /0$-,! /%$#&,4,E! &%&,-%4#! D/B! #+%&%24#! $#+#-! .,+48?8!
0+4@?@$@!4J:J$4J&B!c0$-,!0-7,+8?8!/,-,$!7J&!3@!,+#D+#-E!9,?&,+,&,+,-E!WJ2#*$%$!9,?&,+,$&,!
F,3#-%! D#! :19+#! 4J:J$4J&M! <=,&,&E! 3%2! .0$@:@-.#$! F#-! :#9! 9,.8+8P! 98.8+890-4@! D#! 3#+.%! 4#!
/0$@$4,! G#-%4#! .0$@:&,+,-8&824,$! 3,:.,! F%'3%-! :#9! .,+&,9,;,.785>! c#$! 3@! .0$@4,! $#!
4J:J$J90-/@$p!m#:%7+%!&#/,I+,-4,$!/12!#4%90-@2E!!3@!&#/,I+,-8$!G#-'#.+%?%$4#$E!P#.%!:%&4%!7J&!3@!
:%44#7! 4#D,&! #4#-.#$! D#! $#+#-! 0+,;,?8$8! F%'! .%&/#! 3%+&#2.#$! VD#! /,4#;#! 3@$@$! 3%-! %'! /,D,:,!
41$&#&#/%! @&@7! #4%+%-.#$Y! "%:.#.! %'%$! ()*+,-8$! G#-'#.+%?%! $#-#4#p! Z@! ,$! ()*+,-4,$! D#!
G#-'#.+%?%$4#$!/12!#7&#.!,$+,&+8!&8p!
!
45"6"/.72$ MA(<A@$ %.-3.-(A0A$ *-7"($ 3-9-0$ 7-2A0A>$ :@"..+8."$ 4"$ 3-7-0)A$ 7-2A0A$ <:@4"0$ <"?+(4+I+14">$
4,(,1$3"#"(+0)"$+@-*$"4+.1+3%(1,=$<+7+$<".+3%($7-0-D$_"8$#-(-&.A$7+($<:(L=$6"$8L?L12"1"$*-8+1$
<+7+D$$
$
^,(,1,$ =:3."$ #-*-33L.$ "4+3%(,1E$ MA(<A@$ *-.8A$ Q6"$ ".7"##"$ M-@-8$ *-.8AS$ 8"04+$ 4"6."#$ %.1-$
4,(,1.-(A0A$ C-#AH4-$ %.4,I,$ <+7+$ 4"0"3+1."1"4+."(D$ C,$ 7-8A14-0>$ 3"#"(.+$ 7+($ #%9.,12-.$ 4L@"0$
-(-3A=.-(A$*-.-$4"6-1$"4+3%(D$!%63"#$4:0"1+$7%3,0)-$7,$7+?+1>$3-9-3$%.-(-8$4-3-#A.4AD$
$
_%9.,12-.$4L@"0+0$7+?+1+>$4L=L0)"$3-9A2A0->$<"."0"8."(">$7"8."0#+."("$6"$1"6),#$<"(?"8.+I"$,3<,0$
6"$3"#"(.+$%.1-4AIA04->$7,0,0$7"4".+0+$"($3-$4-$<"?$:4L3%(2,0,@D$h"($="3$?,6-..A3%(>$+*.-.$"4+.+3%(>$
+02-0$ *-3-#A$ #"*4+#$ -.#A04-$ 8-.A3%(>$ 1L.8."("$ ".$ 8%0,.-7+.+3%(>$ 3"0+4"0$ 9-3.-=#A(A.-7+.+3%(>$ *"1"0$
*"1"0$8-%#+8$7+($4,(,1$3-=-01-3-$7-=.A3%(D$C:3."$7+($%(#-14->$8L?L8$-3(A0#A.-($+."$,I(-=1-8$4-$
<"(?"8#"0$ @%(.-=A3%(D$ C,$ 8"2+0.+8."$ 7L3L8$ :.?"8#"$ <"(?"8."=+3%(D$ C,$ #L($ 8%=,..-($ -.#A04-$ 2-0-#$
4L03-2A0A0$-?A8.-1-.-(A$4-$:0"1$8-@-0A3%($;$#L1$7,0.-($+."$0-2A.$7-=$"4+3%(.-(B$
$
'1-$=+14+$-2A.$2%(,1,@-$4:0".+1E$FGH.-(A0$1"2-TA$0"4+(B$
$
FGH.-($8,=-IA>$-(#-0$+*#+3-?.-(A$8-(=A.-3-1-3-0$6"$,.,2.-(A0$4+(+."0$:@7+.+0)+0+$3-02A#1-3-0$!%63"#$
3-9A2A0A$1%4"(0."=#+(1"3+$4"0"4+D$FGH.-(A0$4"0"3+1+0+0$+.<+0?$%.1-2A0A0$0"4"0+$8"2+0.+8."$7,j$2-0-#$
4L03-2A0A0$ 7-@A$ #"12+.)+."(+>$ 7-@"0$ 2%0$ 4"(")"$ 2A0A(.A$ 8%=,..-($ -.#A04-$ %.1-.-(A0-$ (-I1"0>$ 2-4")"$
L2.,9$ 7-8A1A04-0$ 6"3-$ $ 7+?+12".$ -?A4-0$ +.<+0?$ %.1-8.-$ 8-.1-3A9>$ 8"04+."(+0+$ ?"6("."3"0$ 8L.#L(".$
%(#-1A$ 8L?L8$ 6,(,=.-(.-$ )-0.-04A(1-$ -1-)A0A0$ ?%8$ :#"2+04">$ 2-*+4"0$ 7L3L8$ :.?"8.+$ *-@A(.-01A=$
9(%T"."(+$*-3-#-$<"?+(1"3"$?-.A=A3%(.-(4AD$C,0,$3-9-(8"0>$7+($3-04-0$4-$4%.-3.A$%.-(-8$7-@A$#"1".$
4L(#L."(+$ 2-9#-1-3-$ ?-.A=A3%(.-(4AD$ ^L0L0$ <:?"7"."(+$ +?+0$ #L1$ 7,$ 3A8A1.-($ ;$ ="*+($ *-3-#A0->$
'6(,9-.-=1A=$ 7+($ 8L.#L(">$ !%63"#$ +4"%.%T+2+0">$ 4+I"($ #%9.,12-.$ +.+=8+."("$ <"?+=$ ;$ #L1$ 7,0.-($
8"2+0.+8."$9"8$8%.-3$%.1-4A>$3-0A.A3%($1,3,1B$C,>$8-(1-=A8$*-3-#$-0.-3A=A04-$8:8.L$4"I+=+8.+8."($
<"("8#+(4+D$!-0-#$6"$8L.#L(4"8+$-0-$1"2"."."(4"0$7+(+$4"$7,34,$+=#"D$
!"#$%&'%
=%
!"#$%&'()*)+,-,*)'(.*/0'
\,.+3-$!%(%8+0-$Q'.1-#AS$6"$].-0$^T-9-(%6$QC+=8"8S$'(-2A04-8+$C+($_-(#A=1-$
'
$
C,$3"0+$*-3-#A>$3"0+$+.+=8+."(+>$7+($2L("$:0)"8+>$-.A=A.4A8$%.-0$"28+."(+$8-4-($3"#"(.+$*-."$<"#+("7+.1"8$
+?+0$3"0+4"0$7+?+1."04+(1"8$0-2A.$1L18L04L(B$x2#".+8$7,$,?$7%3,##-$%.1-1-.A>$?-I4-=$4L03-4-$
*-8$"##+I+$3"("$,.-=1-8$+?+0$%.1-.A34AB$
$
i+14+$ oGH.-(4-0$ 2%0(->$ #%9.,12-.$ 9-(-4+<1-4-8+$ 4"I+=+8.+I+0$ -(4A04-0>$ 7"0@"($ 7+($ ="3$ )"("3-0$
"4+3%(D$ ^"6-1$ "#1"8#"$ %.-0$ +?2".>$ "0#"."8#L".$ 7+($ 1-3-.-01-$ 6-($ 6"$ 2-0A(A1$ 7+@"$ 4"$ #-1-1"0$
-30A$ <:("6$ 4L=L3%(D$ b+4"("8$ 7L3L3"0$ "8%0%1+8$ 6"$ 9%.+#+8$ 2%(,0.-(-$ (-I1"0>$ 2-0-#$ 6"$ 8L.#L($
4L03-2A0A0$ +02-0.-(A>$ 3"0+$ #%9.,12-.$ +.+=8+."(+0$ 9(%#%#+9."(+0+$ -(-=#A(A3%(.-(>$ *-##-$ $ 7,$ -(-=#A(1-3A$
2-0-#$ "2"(."(+$ 6"$ ,@-12-.$ 7+?+1."($ 3-(-#-(-8$ 4-$ 2L(4L(L3%(.-(D$ !%0(-4-0$ 4:0"7+.")"I+1+@$ 7+($
<"?1+=$7+(+8+1+1+@$3%8D$!-*+9$%.4,I,1,@$#"8$<"?1+=>$3-$1+#%.%T+8."=1+=$3-$4-$-(8-+8D$!-4")"$#"8$
7+($ 2"?+1$ =-02A1A@$ 6-(E$ _-1-1"0$ 3"0+$ 7+($ +.+=8+$ 1%4".+$ <".+=#+(1"8D$ \"0+$ 7+($ 1%4".>$ 3"0+$ 7+($
#%0.-1->$3"0+$3%..-($-(-3A=A1A@$+.<+0?$?L08L$7+@"$3"0+$7+($#%9.,12-.$+.+=8+."($"2#"#+I+$8-@-04A(-7+.+(D$
%
!./.0-1"2! c#$%$! %+#! F#&#$! F#&#$! ,9$8! A%.%-4#9%&E! ,$;,.! 7#.! 3%-! $0.7,! F,-%'M! "@$@$! /,4#;#!
Q8-G82%/7,$! %'%$! G#'#-+%! 0+4@?@E! 4%?#-! ^-7,! H/9,! J+.#+#-%$%! .,P/,&,48?8! %44%,$8! .,3@+! #7&%90-@&B!
^-7,! H/9,+8! /,$,7'8+,-8$! .@:,78+&8:! 7#.! 3%-! 31+G#4#! D#9,! J+.#4#! 3%-+#:7%?%! A%.-%$%! /,D@$@90-@&B!
6%'3%-! P0+%7%.! 3%-+%.E! F%'3%-! J+.#! 3%-+%?%! 90.k! J+.#+#-! 3%-3%-%9+#! '#.%:%90-+,-E! 7,-78:890-+,-E! ,&,! GJ$;#+!
/,$,7! /,$,7'8+,-8E! @2@$! 3%-! /J-#4%-E! 9#$%E! 7@F,A! 3%-! <^-7,! H/9,>! 3%-+%?%! .,P/,&8$4,! /J-#.+%! 0+,-,.!
3%-+#:&#.7#B! H&,! $#! D,-! .%E! 3%-'0.! %$/,$! 3@$@$! 3,?+,&8$4,$! F,3#-4,-! 4#?%+E! F,77,! /,$,7i
P-0A#/90$#++#-%! 3%+#! &#-,.! %'%$4#+#-M! <f%'%$! .#$4%$%2%! Q,2,.%/7,$E! Q8-G82%/7,$! D/B! 0+,-,.! ,9-8! ,9-8!
/@$&,48$82p! f#4#$! 7#.! 3%-! 31+G#! .,P/,&8$4,! 3%-+#:7%$%2p>! ",$,! 19+#! G#+%90-! .%! 3@-,4,! A,-.+8! 3%-!
&04#+! G#+%:7%-&#9%! 3,:,-,3%+4%.B! "@! 4,E! ()*+,-! .@:,?8$8$! .#$4%! &04#++#-%$%! 9,-,78-.#$! .J-#/#+!
%+#-+#&#;%! 3%-! 4#$#9%&! 3#$%&/#&#! 3#.+#$7%+#-%! %+#! 3,?+,$78+8B! `,9-%! -#/&%E! 4,F,! ,%+#D%! 3%-!
F%9#-,-:%&%2! D,-B! Q0&:@$@$! /0-@$+,-8! 0+,/8! ,%+#D%! /0-@$+,-! G%3%! ,+G8+,$890-! D#! F,77,! ,/+8$4,! .#$4%!
/0-@$+,-8&828$!3%-!P,-',/8!0+,-,.!,+G8+,$890-B!"%-%/%$%$!3,:,-8+,-8E!0-7,.!3,:,-8!G%3%!,+G8+,$890-B!H&,!
9%$#! 4#E! 4J$9,! .J+7J-J$J$! %+#-+#&#;%! 3,:,-8+,-8$8! 4,! P,9+,:890-@2! D#! 9#-#+! 3%-! 3,?+,&4,! 0+4@?@!
.,4,-! .J-#/#+! 3%-! 3,?+,&4,! 4,! D,-! 0+@90-@2B! W,,+#/#A! &04#+%&%2%$! 40?-@! ,$+,:8+48?8$4,$! 7,&!
#&%$!4#?%+%2B!c0$@'7,!F#-F,$G%!3%-!9#$%4#$!3%'%&+#$4%-&#$%$!G#-'#.+#:&#9#;#.!0+&,/8!G%3%!3J9J.!
3%-! 7#F+%.#! D,-B! [,! 4,! 7,&! 7#-/%E! 40?-@4,$! 40?-@9,! 3,:,! /,-8P! ,-.,%.! G#'&%:#! 41$&#.! 4#! /12!
.0$@/@! 0+,3%+%-B! ",28! %$/,$+,-E! U]Ud*4#.%! "J9J.! C.%&! L#D-%&%! G#-'#.+#:&#&%:! 0+/,948E! ^-7,! H/9,!
7,&! &,$,/89+,! HAG,$%/7,$! G%3%! 0+@-4@E! 4%90-+,-! VG#-'#.7#$! 4#! &04#-$%/7! .J+7J-J! 3@-,9,! L#D-%&!
G#7%-4%YB! ! "@$@$! 3@! 4#$+%! G#-'#.! 0+&,/8! D#! &04#-$%/7+#-%$! &04#++#-%$%$! 9#-#+! 2%F$%9#7#! 3@! .,4,-!
9,3,$;8!0+&,/8!%/#!J-.J7J;JB!
!
!
s$G%+%2;#4#$!'#D%-#$M!g#&!c094#&%-!
!
!"#$%&'%
L%
Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak 1
Sorularıma da aklıma da lanet ederek arkasından koştum, onun köpürttüğü sulara kendimi keyifle bıraktım. Yıkanan etim, bedenim değildi, bir tahta parçasının üstüne boyalı kalemle yazılmış bir takım yazılardı, çivitli sular bu tahtanın yazılarını silip götürüyordu, geriye ne kalırsa onlardı asıl benim olan ve başımı sulardan çıkardıkça eski yazıların birbiri arkasına yok olduğunu görüyordum. … Böyle düşünürken, birden, aşkımın yok olup gittiği sanısına kapıldım. Çünkü ben, bir şey olarak ortadan silinmiştim, bir cins adı, genel ad olarak kalmıştım: Bir insan, bir erkek... isterseniz şunları da ekleyebiliriz: Daha genç ve talihli. Evet, böyle bir kızla uzak bir köyün bir evinde yalnız kalabilmek talihi kolay bulunur şey miydi? Ama benim yerime, aşağı yukarı benim yaşımda başka birini koydunuz mu, hiçbir değişiklik olmuyordu. Kız bu kez onu seviyor, onunla yatıyordu. Masal yok oluyordu ve kendisi ile birlikte "ben"i de siliyordu. "Ben" silinince, "aşk"ın da sığınacağı bir yer kalmaz elbet. M.C.A., Raziye Gökyüzüdür zarı beynimizin, Kuşlar, bulutlar gezinir içinde. M.C.A., Teknenin Ölümü Gök boş. Nereye bağlasam atımı. M.C.A., Güneşte Anday'ın şiirlerinde, onunla özdeşleşmek isteyen okuru durduran, geri iten, dışarda bırakan bir şey vardır. Kolayca sahiplenenleyiz onu, yaşantı sürekliliğimizin içine çekemeyiz. Belleğimize kaydolduğunda bile kendi iç-­‐zamanımızın bir parçası olmaz, bize kendimizi açmaz, benliğimizi oluşturan tanıdık seslerin içinde başkasının sesi gibi, başkalığın sesi kalır. Her anı bizimle bir olan, bize kendimizi keşfettiren bir yolculuk gibi yaşayamayız bu şiiri. Başka şiirler böyledir oysa. Şiirin okur için de bir "kendini tanıma" ânı olduğu söylenir. Şairler, yaptıkları işin insan hayatıyla ve gündelik dille bağını düşünürken, şiirin okuyanda yarattığı bu apansız aydınlanma, tanıma ve anımsama duygusundan söz etmişlerdir. Çok eski bir şeyi yeniden bulmak gibi bir duygu: Hiç düşünmediğimiz ama sanki hep bildiğimiz bir gerçeğin söylenmesi, bulanık, kaçak bir yaşantının söze ve benliğe kazanılması, tanıdık olanla yabancı olan arasında kurulmuş anlık bir denklem, anımsama. Ama Tanıdık Dünya’nın şairi, anımsamanın alanından değil, unutuşun aralığından sesleniyor bize. Yaşantının sürekliliğini değil, süreksizliğin yaşantısını duyuruyor. Tanıdığımızı sandığımız şeylerle aramızda duran boşluğun içine yerleşiyor. Her türlü sahiplenme duygusunu olumsuzlayan tanımsız doğa imgeleri dışında sığınacak bir yeri olmayan, yersiz atopik bir şiir: Ortak yaşantıda ya da sarsılmaz bir benlik duygusunun sürekliliğinde demir attığını sandığımız sözlerin ve görünüşlerin, düşüncenin ışığı alünda nasıl da kolayca çözülüp gidebildiğini gösteriyor: "O sabırsız, damıtık, büyü bilmez ışık, imgelemin bütün haritasını parça parça ediyordu" ("Öğle Uykusundan Uyanırken"). Lirik şiirin Romantizm'den beri pek değişmeyen bir özelliği, öznenin ya da ben'in sürekliliğidir. Bu süreklilik Mallarme'de ve Rimbaud'da kırılır gibi olur ("Ben, başkasıyım") ama Gerçeküstücüler'de yeniden kurulur: Özne ya da bilinç, nesneyi ve bilinçdışını içine almak üzere genişler, şekil değiştirir, ama hep aynı ben olarak kalır. Modern lirikte bazı uç deneyler de vardır, sadece ben'i 1
Bu yazı Defter Dergisi'nin Temmuz-­‐Kasım 1990 tarihli 14. sayısında yayımlanmıştır. Tekrar yayımlamamıza izin verdikleri için Orhan Koçak’a ve Metis Yayınları’na teşekkür ederiz. Sayı #2 1 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak değil, ben'in içeriği, işlevi olan yaşantıyı da sorunlaştırır: Paul Celan'ı düşünüyorum. Anday da böyle bir uç deney: Yaşantının imkânsızlaştığı bir noktada yeni bir lirik şiir sunuyor. Belki de son lirik şiir. Ne olursa olsun, bir güçlükle, bir engellenmeyle karşı karşıyayız: Öznenin kendi yaşantısıyla, okurun da şiirin öznesiyle özdeşleşmesini önleyen bir güçlük. Bu güçlükle yüzleşmeyi daha önce de denedim. Ama yanlış bir denemeydi o; engelin yanından dolaşmaya, yabancılığı aşinalığa dönüştürmeye, zorluğu kolaylık gibi okumaya çalışıyordu. Yarım kaldı. Bu, onun devamı değil, ikinci bir deneme. Anday'ın özgüllüğünü, İkinci Yeni ile bir karşılaştırma içinde ortaya koymayı amaçlıyor. *** Bazı kültürel olgular vardır, kendi kavramlarıyla buluşamadıkları için yeterince anlaşılamamışlardır. Bazı tarihsel dönemler de böyle: Sınırlayıcı kavramdan yoksun kaldıkları için, ayrı bir dönem olup olmadıkları bile ortaya çıkmaz. Bulanık, sınırları belirsiz, görünmeyen bir yaşanmışlık olarak kalırlar. Kavramlar, düşüncenin terörist aletleridir, varlığın sevgili belirsizliğini ihlal ederler: Keserek, budayarak, sıkıştırıp yoğunlaştırarak gerçekte sahip olmadığı bir kesinlik kazandırmak isterler ona. Ama sınır-­‐ötesinden söz edebilmek için bir sınır gerekir; kavram-­‐dışı kalanı, kavramdan kaçanı tanıyabilmek için de yine kavramlara ihtiyaç vardır. Türkiye'de 1950 sonrası edebiyatın yeniliği üzerinde çok duruldu. Ama bu yeniliği yakalayacak asıl kavram pek az telaffuz edildi. (Bunun önemli bir istisnası, İsmet Özel'in yazılarıdır. Bu yazı içinde yol gösterici olan bu metinlerden bazı bölümleri aşağıda aktaracağım.) Kavramlar, bir düşünceyle bir sözcüğün bitiştiği yerdir; düşüncenin dile değerek pıhtılaştığı, katılaştığı yer. Türkiye'de İkinci ve Yenilikçi Öykü'yle ilgili tartışmalarda bu bitişme genellikle gerçekleşmedi: Kavramın kendisini (düşünsel içeriğini) kullananlar, ona uygun sözcüğü aramadılar; sözcüğü kullananlar da onu kavramlaştırma gereğini duymadılar. Eksik kavram, yaşantıydı. Yeni edebiyatın yeniliğini ancak bu 2
kavramın yardımıyla anlayabiliriz. Bir kavramın tarih-­‐öncesi "Yaşantı" ve "deneyim" — çoğu zaman aynı anlamda kullanılan bu sözcükler, Türk kültürü için oldukça yeni bir kavrama işaret eder. Yakın zamanlara, 1950'lere kadar, Türkler'in yaşantıları değil, hayatları ya da ömürleri vardı. Tecrübeleri vardı. Önemli tarih, 1959'dur. Eski TDK'nın Türkçe Sözlük'ünün 1959 tarihli üçüncü basımında "yaşantı" sözcüğü yer almıyor. "Deneyim"in karşılığı ise şöyle: "Belirli bir amaçla belirli usul ve kurallara uygun olarak yapılan deney, tecrip." Son yıllarda eleman ilanlarında yerini deneyime bırakmaya başlayan eski "tecrübe" için de şu karşılığı veriyor aynı sözlük: "1. Deneme, sınama. 2. Görgü. 3. fız. Deney." Bir de "yaşamak" sözcüğü var, anlam dünyası görünüşte daha zengin: 1. Hayatta olmak: Dedeniz yaşıyor mu! 2. Varlığını sürdürmek: Balıklar suda yaşar. 3. Oturmak, eğleşmek: Köyde yaşamak, şehirde yaşamak. 4. Geçinmek: Bu kazançla yaşamak kolay değil. 5. Şöyle veya böyle durumda bulunmak: Bekâr yaşamak. Yalnız yaşamak. Kala-­‐
balık içinde yaşamak. 6. mec. Süredurmak: Onun hatırası hep yaşayacak. 7. mec. Hoş vakit geçirmek: Onlar Adalarda, Boğaziçinde yaşıyorlar. 8. Keyfi yerinde olmak: Bu iş olursa yaşadık. Hayır, bu sözlükte yaşantı sözünün bu ülkede 1960'larda kazanmaya başladığı anlamın temel öğelerini bulamıyoruz. Bunlardan ilki, yaşantının geçmişten gelerek bugün içinden geleceğe, yeniye, olmayana, bilinmeye açılan ucu, yoklukla karşılaşma eğilimidir. 2
İsmet Özel de modern şiir üzerine yazdığı yazılarda, yaşantıyı (ya da deneyimi) merkezi bir kavram olarak almıştı. 1982'de Yazko Edebiyat'ta çıkan bir yazıda şöyle diyor: "Modern şiir bir edebiyat türü olarak değil, bir yaşantı olarak doğmuştur", Şiir Okuma Kılavuzu (İstanbul 1989), s. 88. Burada bir noktaya değinmek isterim: Özel'in bu yazıda yaptığı gibi hem bazı açıklayıcı kavramları kullanmak, hem de anti-­‐intellectualist bir tutumla bu kavramların sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmak, en azından hafifliktir. Sayı #2 2 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak İkincisi, yaşantının öznel boyutu: Bireysel öznenin nesneyle, hayatın verileriyle karşılaşması ve bunları yorumlayarak, dönüştürerek, çarpıtarak kendi özel kayıt sistemlerine geçirmesi, belleğine, benliğine yazması. Üçüncüsü, yaşantının geçmişten gelerek geleceğe açılsa bile, şimdi'yi değerlendirme, hatta yüceltme eğilimi: Şimdi ve burada olanın geçmiş ve geleceği kendinde top-­‐
laması, tek bir ânın içinde yoğunlaştırması. Bu öğelerin birlikte düşünülmesi, yaşantının sözlükte yeterince belirmeyen bir başka boyutunu da açığa çıkaracak: Öznel yaşantının görünürdeki (bilinçteki) sürekliliği; öznenin bütün karşılaşmalarında hep aynı beni sürdürme eğilimi; her şeye geçme ve her şeyi kendi içine çekme yeteneği. Öyleyse, felsefi terimlerle, bir Özne-­‐nesne birliği 3
olarak düşünebiliriz yaşantıyı. Ama 1959'dayız. Yaşantının alanı, resmi sözlükte, hayatın, ömrün, görgünün ve bilimsel deneyin işgali altında henüz. Hayat çok genel bir kavramdır, her şeydir, her şeye karşın sürüp gidendir. Bir süreklilik anlamı taşısa da, yaşantının öznel sürekliliğinden farklıdır bu: Yeniyi, olmayanı, bilinmeyeni içermez. Yaşantının bilinmeyeni, her zaman bir boşluğu, bir hiçJeşme ya da hiçlikten çıkamama olasılığını da birlikte getirir; yaşantının hırsla, istekle nesneye yönelmesi ve hayatın verilerine sarılması da bundandır, kendisine hep eşlik eden bu kayıp duygusundan, hiçliğe geri dönme korkusundandır. Hayat bu korkuyu tanımaz, çünkü her zaman oradadır: "Ben" yokolduğu zaman, o kalacaktır. Bir risk değil, bir dayanaktır. Ruhsal değildir, fiziksel de sayılmaz: Organiktir. Daha doğrusu, bir organizma eğretilemesidir. Ve bireysel değil, geneldir, kamusaldır. Edebi yeniliğimizde hayatı en çok Nazım Hikmet temsil eder. Nazım'ın bütün orta dönem şiirleri hayat eğretilemesinin egemenliği alündadır. (1960 sonrasında Nazım'ı keşfeden genç şairler, hayat kavramını mutlaklaştırır ve yaşantıya karşı ileri sürülen bir seçenek, bir öneri haline getirirken, aslında onu yine bir yaşantıya, bir deneye, her an kanıtlanması gereken bir iddiaya indirgediklerinin farkında mıydılar? Hayat yaşantının rakibi değil, nihai dayanağıdır. Bu mutlaklaştırma, hayat kavramını Nazım'daki özgüveninden yoksun bıraktı. Geriye ne kaldı? Hep kendinden emin olmak çabası: Bir yaşantı, mümkün yaşantılardan biri.) 4
Ömür. Yahya Kemal'in mıntıkası. Ve alaturka şarkıların. Hayattan daha eski, daha klasik, çünkü daha sınırlanmış ve lokal bir kavram. Ömür dışardan verilir özneye; özne sadece mütevekkil (ya da isyankâr) taşıyıcısıdır onun. Sonsuzluk yanılsamasını dışlamıştır. Ama kendi sınırlı süresi içinde de hayattan kâm almaya bakar, onun sunduklarına değer verir. Ömrün yaşantıya açılma olasılığı yok değildir. Düşüncesiz hazcılıktan uzaklaştığı, "latife"nin alanından çıktığı, stoacılığa, çileciliğe, yaşantının en eski biçimsel ifadelerinden biri olan trajediye yaklaştığı ölçüde bu olasılık da artar. Eskilerin bencil kişileri ayıplarken kullandığı "tenperver" sözü, ömür kültürünün içinde bu yönde bir gerilim olduğunu gösterir. Yahya Kemal de "acıların tadından" söz ettiği yazılarında ve bazı şiirlerinde, bir yalnızlık eğitiminin kalabalık sofralarda bile bir yaşantı alanı açabileceğini 5
göstermiştir. Ömrün yaşantıya yer açması, boşlukla yüzyüze gelmesine bağlıdır. Bu, bazen insanı 3
Varlığın birliği düşüncesi şüphesiz yeni değildir, daha doğrusu en eski düşüncedir. Bütün büyük dinlerde, özellikle de tasavvufta ve Batı mistisizmlerinde merkezi bir yeri vardır. Ama bu geleneksel sistemler için, varlığın birliği (Tevhid) asli ve kökenseldir, bölünme ya hayalidir ya da sonradan onaya çıkmıştır. Modern düşünce ise insanla doğanın, düşünme ile düşünülenin birliğini bir çıkış noktası olarak değil, bir sonuç olarak görür. Birlik, adı "yaşantı" olan yolun sonunda, her zaman silinip gidebilecek bir yolun sonunda, aslında varılan noktanın değil, geçilen yolun önemli olduğunu hissettiren bir konaklama yeridir modernist düşüncede. Yaşantının Almanca karşılığı olan erfahrung, yol anlamına gelen fahre kökünden türemiştir ve yolculuk düşüncesini de içerir. Hegel, Tinin Fenomenolojisi'nde, bu sözcüğü, öznenin nesneyle karşılaşması ve onun özerk varlığını yok ederek kendine mal etmesi, içselleştirmesi anlamında kullanır. Hegel'de yaşantı, öznenin eksikliğiyle, boşluğuyla, nesnesiz kalmış olmasıyla ilgilidir; özne, bir arzudur: Dolmak isteyen bir boşluk. Özne-­‐nesne buluşmasını sağlayan bir oluş, akış ya da süreklilik olarak yaşantı, 20. Yüzyıl başlannda, "yaşama felsefeleri"nde (lebensphilosophie, vilalisme) Bergson'da, Dilthey'da, en çok da Lukacs'ın hocası Simmel'de öne çıkar. Lukacs da Tarih ve Sınıf Bilinci'nde tarihsel süreci bir özne-­‐nesne diyalektiği olarak yorumlamayı denemiştir. Burada, bu yaşantı kavramının iki öğesi (bir yanda akış, süreklilik, öte yanda akışın dışına çıkmış tek bir anın "doluluğu") arasındaki gerilime işaret etmek gerekir. 4
O kadar ki, bu titiz şair bazen bu sözcüğü peş peşe iki dizede kullanmaktan kendini alamamıştır: Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. 5
"Çok görmüş geçirmiş, çok hissetmiş bir milletiz; eski şiirimizde sevincin, aşkın, hasretin, hüznün hudutsuz tadlan var. Yalnız ağrıların tadı yok; Türk zaikası bu büyük lezzete henüz biganedir (...) Ağrıların tadı, işte şiirin bir safhası ki bundan Sayı #2 3 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak yaşadığı ana mıhlayan bir ölüm korkusundan doğar, bazen de ağır bir yükten kurtulmanın sonucunda gelen apansız bir ferahlama ve yaşama sevinci olarak belirir. Cahit Sıtkı ve Ziya Osman Saba ilkinin örneğiyse, Orhan Veli ve Garip de ikincinin sözcüsüdür. İki durumda da, ömür, bireysel hayat, kendi doğal, geleneksel, kültürel dokusundan uzaklaşma ve bağımsızlaşma eğilimi içine girmiştir. Sözlükte tecrübenin karşılığı olarak verilen görgü, bu kavramlar içinde yaşantıya en yabancı olanıdır. İster adab-­‐ı muaşeret anlamında alalım, ister birikmiş ve aktarılmış deney anlamında, görgü her zaman çoktan tamamlanmış ve özneye dıştan verilmiş bir bilgi bütününe işaret eder. Görgünün varlığı duyulmaz; ancak eksikliği ya da fazlalığı farkedilir. Bir yaşantı ya da deney konusu değildir çünkü: Görgüyü denemeye, yaşa(ntıla)maya, ona yeni kurallar eklemeye yeltenen kişi, sadece görgüsüzlük yapmış olur. Ama yaşantının kaynaklarından biri de bu görgüsüzlüktür, yaşantıyı örten kamusal ya da geleneksel zarın birden yırtılmasını ve ham deneyin belirmesini 6
sağlayan bu toyluktur. Devrilen bir çamdan, kırılan bir pottan sonra gelen utanç, düşüncenin kendi üstüne dönmesinin, Hegcl'in ünlü deyimiyle "öz-­‐bilincin" doğum anlarından biridir. Yaşantıya geçiş, öz-­‐bilinçle başlar. Başkasının görgüsü, ona hayran olan ya da gülünç bulan kişide bir yaşantı içeriğine dönüşür. Sözgelimi Tanpınar'ın Yahya Kemal hayranlığı bir yaşantıdır, çünkü hiçbir zaman ustası gibi yazmayacağını, onun gibi olmayacağını bilir: Aradaki mesafe, özbilinci kışkırtan ve besleyen boşluktur. Belki tuhaf görünebilir, akraba kavramlardan yaşantıya en yakın olan, yaşantının sözcülüğünü üstlenmiş bütün düşünce ve sanat akımlarının (romantizm, Baudelaire sonrası simgecilik, izlenimcilik, dışavurumculuk, anarşizm, varoluşçuluk) reddettiği ya da uzak durduğu bilimsel deneydir. Yaşantıda da bilimsel deneyin kökeninde yatan sınama ve el yordamı pratiklerini andıran bir ürkeklik, bir kararsızlık vardır. Bilimsel deney de yaşantı gibi bilinmeyenin alanına girer, oradan toprak kazanır, ek bilgi sağlar, yokluğu varlığa dönüştürür. İkisinin de bir ayağı boşluktadır, ikisi de özneyle nesne (hayat) arasındaki bir bölünmeden beslenir (deney, konuyu bilim adamının öznelliğinin, duygu ve iradesinin ötesine yerleştiren soğukluğu ve tarafsızlığıyla; yaşantı, her an nesnesiz kalma ve çıktığı boşluğa geri dönme korkusuyla). Benzerlik de burada biter. Bilimsel deneyde sınanacak önerme önceden bellidir, deneyin dışında formüle edilmiş bir cümledir; yaşantı kendi doğrusunu önceden bilmez, deney içinde oluşturur. Özne-­‐nesne ayrılığı bilimle birlikte sürüp gidecektir, bilimsel ilerlemenin koşuludur. Yaşantı ise bu ayrılığın bir an için aşılmasıdır, sonsuzluk yanılsamasına da kayabilen bir anın boyutları içinde aşılır gibi olmasıdır. Hiçbiri karşılamıyor. 1950'lerin sonlarına kadar Türk kültüründe yeri yoktur yaşantının — hem sözcüğün hem de kavramın. Bu eksiklik, kültürün kendisince hissedilmemiş değildir. Yahya Kemal, bir yandan yeni yazarların "benlik taşkınlığından" ve "orijinal olmak" hevesinden söz ederken (1930'lar), bir yandan da eski 7
edebiyattaki "muhayyile noksanından yakınır. Abdülhak Şinasi de Fahim Bey'de, Osmanlı'nın her konuya bir "latife" hafifliği ve yüzeyselliği içinde yaklaştığını söyler. Sorunu daha genel bir tartışma çevrevesine taşıyan, beklenebileceği gibi Tanpınar'dır; 1936'da şu soruyu yöneltir: Gazetelerimizde ve hayatımızda yer tutan meselelerin hemen hepsi Türk romanına geçmiştir (...) Türk romanı günü gününe yaşayışımızla alakadar. Fakat buna rağmen bu romanı çok defa suni bulmamak, cansızlığına isyan etmemek, halta realite ile arasında bir münasebet tesis edebilmek de pek az mümkün (...) Hayatımız dardır, karışıktır. İyi ama bu hayat nihayet vardır ve yaşıyoruz, seviyoruz, nefret ediyor, ıztırap çekiyor, ölüyoruz. Bir romancı için bu kadarı yetmez mi? Bir tek insanın ıztırap çektiği yerde insanlara söylenebilecek her şey vardır (...) Fakat buna rağmen olmuyor, niçin? ötesi laftır, eğlencedir, denilebilir! (...) Her türlü hisden bir tür şiir çıkıyor, yalnız şiirden de kuvvetli, dine benzeyen bir lezzet varsa ağrıların tadıdır." Yahya Kemal, Edebiyata Dair (İstanbul 1989) s. 156-­‐58. 6
Toyluk ve acemilik düşüncesi, Turgut Uyar'ın şiirinde, yanlışlık, yadırgılık, uyumsuzluk ve çılgınlık anlamlarıyla da bitişerek, yaşantının doğurgan kaynaklarından biri olur: Toysun, adın deliye çıkar bir gün bilsene. 7
Bkz. Yahya Kemal, Mektuplar ve Makaleler (İstanbul 1977), s. 33 ve Edebiyata Dair, s. 306. Sayı #2 4 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak Sorunun cevabı, "Türkçe('nin) henüz ferde ait tecessüsle başlayan tecrübe dediğimiz şeyi 8
tanımamasıdır". Ahmet Hamdi, son yazılarından birinde, 1960'ta Cumhuriyet'te çıkan "Şark ile Garp Arasında Görülen Esaslı Farklar" makalesinde de benzer bir düşünce ileri sürer: Deli Petro'nun hayranı olan bir şair, bu hükümdarın ölümüne ağladığı meşhur mersiyede "Sen aramıza şahsi tecrübe denen şeyi getirdin" diye onu öğer (...) Şarkla Garp arasındaki fark, işte bu yaptığı işi şahsen yaşamak, onun vasıtası ile realitenin içine iyiden iyiye yerleşme keyfiyetidir. Dikkat edilirse, bu son yazıda, Tanpınar'ın Türk edebiyatındaki "ferdi tecessüs" ve "şahsi tecrübe" eksikliğinden artık güncel bir sorun olarak söz etmediği, sadece "Doğu" ve "Batı" idelerini karşılaştırdığı görülebilir. 1960 sonbaharına gelindiğinde bir şeyler değişmiştir. Belgelere dönelim: TDK sözlüğünün yeni basımına "yaşantı"nm kabul edildiğini ve "yaşamak" fiilinin daha önceki se-­‐
kiz karşılığına bir dokuzuncunun eklendiğini göreceğiz: "Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek." Öznelliğin payı belirginleşmiştir: Yaşanan olayın içselleştirilmesinden (özdeşleşmek, duymak) söz ediliyor. Bir şeyler değişmiştir ve bu değişim, yaşamanın bilinen sekiz anlamından da kendi 9
aralarında oynaşmaya başlayarak bir dokuzuncuyu doğurmalarına yol açmıştır. İkinci Yeni'nin modernizmi İsmet Özel, Türk şiirinin son modern atılımı 1954-­‐59'da yaptığını söylemişti. Şiirde "İkinci Yeni" adı verilen ama ilk çıkışını düzyazıda yapan yaşantı edebiyatı, yaşantı olarak edebiyat, bu yıllarda 10
doğdu: Yeni bir akım değil, yeni edebiyatın kendisiydi. Abarttığım söylenebilir: Düzyazının 1930'larda Sait Faik'le yaşantılaştığı, şiirde yeniliğin Nazım Hikmet ya da Fazıl Hüsnü'yle, yenilikçiliğin de Garip'le geldiği ileri sürülebilir. Doğrudur bunlar. Garip, yaptığı yıkım çalışmasıyla şiirde bir tür "sıfır noktası" yaratarak edebiyatın çıplak deneyle buluşabileceği alanı açtı. E.A.Poe'dan beri yeninin şaşmaz belirtisi olmuş bir ürpertiyi Türkçe'ye Dağlarca getirdi. Bunlar doğru. Düzyazıda Sabahattin Ali'den, hatta Reşat Nuri'den (Miskinler Tekkesi), şiirde de Dıranas'tan, Asaf Halet'ten, Necip Fazıl'dan söz edilebilir. İkinci Yeni'nin farkı şurada: Yaşantıyı "tek otorite" olarak benimsemiş; onun peşinde, önceden bilmediği bir yere 11
sürüklenmeyi göze almıştı. 8
A. H. Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler (İstanbul 1969). Eski sözlüğün terimleriyle: Artık insanların önemli bir kısmı köyde eğleşmemekte, şehirde oturmaktadır. Bekârların, boşanmışların, kalabalık içinde yalnız kalanların sayısı artmıştır. Bazılarının işleri olmuş ve bunlar yaşamışlar, bazılarının da bu kazançla yaşaması daha da zorlaşmıştır. Bazıları Adalar'da ve Boğaziçi'nde yaşarken bazılan da bunları seyretmekte, ama bu durum ikincilerin yaşama iştahını azaltmamakta, tersine artırmaktadır (O. Veli: "Yaşamak kolay değil ya kardeşler / Ölmek de değil/ Kolay değil bu dünyadan ayrılmak"). Daha önemlisi, yapılan bütün büst, heykel ve anıtlara karşın, O'nun hatırası gittikçe zayıflamakta, O'nunla ilgili şiir üretiminde de bir düşme görülmektedir. Evet, 1950'den sonra gelişen "ferdi teşebbüs"ün bir "şahsi tccessüs"e yol açtığı da doğrudur. Öte yandan, 27 Mayıs 1960'ta Demokrat Parti iktidarının devrilmesi bu şahsi teşebbüsün frenlenmesine yol açmamış (tam tersine, tam tersine) ama Demokrat sosyeteyi geri plana iterek ömrün gevşek hazcı yorumuna oldukça ağır bir darbe indirmiştir. Görgü ise, Menderes istimlakleri ve artan arsa fiyatları karşısında, oturduğu yeri kat karşılığında müteahhite vererek karanlık ve bakımsız odalara çekilmiş, turizm ve kültür endüstrisinin himayesi altında yeniden gün yüzüne çıkacağı 1980'lcri beklemeye başlamıştır, Hayat, çoğu zaman olduğu gibi devam etmektedir. Bunlara bir de şehrin bir garnizon olmaktan kurtulduğunu ama henüz bir megalopolise dönüşmediğini, iletişimin arttığını ama henüz dünyanın kendi ayna imgesine (TV) yakalanıp orada boğulmadığını eklersek, 1950'lerle 1960'larda Türkiye'nin yaşantı için ne kadar elverişli bir zemin olduğunu daha iyi anlarız. 10
1959'un önemli bir tarih olduğunu söylemiştim. Yenilikçi anlatının ve İkinci Yeni şiirin bu tarihte, 1958-­‐60 yıllarında "kitaplaştığını" görüyoruz: Yusuf Atılgan, Aylak Adam (1959), Onat Kutlar, İshak (1959); Tahsin Yücel, Düşlerin Ölümü (1958) ve Mutfak Çıkmazı (1960); Vüs'at O. Bener, Yaşamasız (1957); Adnan Özyalçıner, Panayır (1960); Leyla Erbil, Hallaç, Turgut Uyar, Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959); Ülkü Tamer, Soğuk Otların Altında (1959); Cemal Süreya, Üvercinka (1958); Ece Ayhan, Kınar Hanımın Denizleri (1959); Edip Cansever, Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961); İlhan Berk, Galile Denizi (1958) ve Çivi Yazısı (1959). Bir "patlama"dan söz edilebilir. 11
"Yaşantının tek otorite olarak kabullenilmesi" sözü, Georges Bataille'a aittir. Ba-­‐taille, İç Deney'de Hıristiyanlık'la, geleneksel mistisizmlerle ve Hegel'le hesaplaşırken, Batı düşünce ve sanatındaki sürekliliğin kırılma noktalarından biri olan bir yaşantı kavramını öne çıkarır. "Zaten bilenler, bilinen bir ufkun ötesine geçemezler (...) Bilmemekten, bilgi-­‐
olmayandan doğan bu yaşantı dile gelmez değildir, ondan söz etmekle bu yaşantıya ihanet etmiş olmayız; yine de, bilginin sorularına daha önce verebildiğimiz cevaplan çekip alır bizden. Yaşantı hiçbir gizi açığa vurmaz, bir vahiy değildir; ne bir inançtan yola çıkar, ne de bir inançla sonuçlanır (...) İç deneyin ilkesi bir dogmadan (bir ahlaki tavırdan)
9
Sayı #2 5 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak Bu tutum, İkinci Yeni'nin (ve yenilikçi öykünün) bazı ortak yönlerini açıklayabilir. Saydam olmayan bir dili vardır. Ama sadece şiirin göndergesinin uzaklaşması, anlatüğı şeyin seçilmez olması anlamında değil (bu, daha önce de görülür). Yeni olan, dilin nerdeyse fiziksel bir koyuluk kazanması, mayalanması, yeni bir kıvam almasıdır. Yenidir bu koyuluk, geleneğin yığdıklarından ("görgüden", mazmundan) gelen bir kıvam değildir: Garip'in ve kendi geçmişini silen Cumhuriyet'in boş arsası üzerinde oluştu bu şiir, öncesi yoktu, kendine sonradan bir köken, bir tarih-­‐öncesi yaratacaktı. Yeni koyuluk, şiirin yaşantıya açılmasıyla ilgilidir. İkinci Yeni, günaha 12
kayar gibi sürüklendi yaşantıya, sınırları çiğneyerek, hazla ve utançla. Bu noktada, 1950-­‐sonrası şiirini Garip'le karşılaştırabiliriz. Utanç duygusu İkinci Yeni'de, en çok 13
Turgut Uyar ve Cemal Süreya'da belirtisel bir değer kazanır, bir motif haline gelir. Oysa Garip'te, bir Orhan Veli veya bir Celal Sılay'da utanç yoktur, kızgınlık ve alay vardır. Bu şairler, "rezaleti bilinçli olarak üstlenirken" (C. Süreya) utancın üstünden allayarak alaya, yani aklın alanına geçerler. Kızgınlık ve alay, zihinsel tulumlardır, yaşanünın birliğini parçalar, özneyi nesneden ayırırlar. (Genellikle kendimize kızmayız, genellikle başkalarıyla alay ederiz, arada bir mesafe kalır.) Utançsa sözcüğün varoluşsal anlamıyla bir yaşantıdır, gövdeyle ruhun ya da özneyle 14
nesnenin birbirine karıştığı yapışkan bir duygudur ve hemen her zaman bedensel sonuçları vardır. (Kendi davranışlarımızdan utanırız, içimizdeki duygular bize utanç verir, kızarırız.) Kızgınlık ve alay, boşalma davranışlarıdır: Kendi içimizde tutamadığımız bir dürtüyü ya da duyguyu hemen başkalarına yüklememizi, dışa atmamızı sağlarlar. Mahremiyeti, iç yaşantıyı yadsırlar. Utançsa bir doluluktur, bir iç deney: Kızaran özne, birdenbire, kendi içinde yükselen, sadece kendine ait bir gelmez, bilimden gelmez (bilgi, onun amacı da değildir, kökeni de), insanı zenginleştiren ruh hallerinden de almaz ilkesini (böyle bir şey, denemeci, estetik bir tavır olurdu); iç deneyin kendisinden başka amacı yoktur. Kendimi iç deneye açarak her türlü değer ve otoriteyi ona teslim ettim. Artık başka bir değer, başka bir otorite yok benim için (...) insanın imkânlannın sonuna kadar giden bir yolculuğa yaşantı diyorum." Inner Experience (New York 1988), s. 3-­‐4,7. 12
"Sınır ihlali" ve bunun yarattığı "bulanma" duygusu, Cemal Süreya'da, Ece Ayhan'da, ama en çok Turgut Uyar'ın Dünyanın En Güzel Arabistanı'nda ve Tütünler Islak'ta görülür; bazen şiirin asgari mesafe duygusunu da çiğneyerek. Şu bölüm, ikinci kitaptan: Bu karanlık bir şeydi!.. Bu karanlık bir şeydi!.. Bu karanlık bir şeydi!.. Ne iyi!.. Kara yapılann ve ıslak sülünlerin önünde duygunluğuma bir şeylerin değindiği. Islak bir halat atarlardı, boynuma, ıslak, iğrenirdim. Ne iyi!.. Yalnızlıksız bir ıslak halat, suları beni ıslatan. Bu boşluk kaç kez kadın, kaç kez erkek. Kirletilmiş, ıslak yataklann altına gizlenerek bir ıslak kedinin yavaş yavaş tüylendiği. Bu karanlık bir şeydi. Ne iyi!.. Islak bir kadının etimi sevindirdiği. Bu karanlık bir şeydi. Yaşanan! Bu karanlık bir şeydi!.. Ne iyi!.. Uykumu şeyler bulandınr. Eski, çuval, çuval eski kapkalın, ıslak... (...) Uykumu şeyler bulandınr. Ş.e.y.l.e.rL Ellerim koyu bir sulann içinde karanlık bir şeydi. Ne iyi!.. Sıkıntım ıslak ambarlardan bozuk teraziler ve tahıllar... Andırır. Ölüm tadında değil yattığımız. Bir süs, belki çocuksuz bir süs, sabahlan her şeyimizi utandınr. ("Islaktı Tütünlerde Sülünler") 13
Cemal Süreya'nın Beni Öp Sonra Doğur Beni kitabı, bütünüyle bir "mutlu utanca" adanmış gibidir. Şu dizeler bu kitaptan: Çünkü daha dün dört tarafından çekiştirilmiş utancınla Şiirime güvenli bir bannak aramıştın ("Bir Kentin Dışardan Görünüşü") Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında … Annem çok küçükken öldü beni öp, sonra doğur beni. ("Beni Öp Sonra Doğur Beni") 14
Eski Papirüs dergisinin şimdi bulamadığım sayılarından birinde Muzaffer Buyrukçu'nun bir günlüğü yayımlanmıştı. Buyrukçu, burada, Bilge Karasu'nun kendi öykülerinden birini şu sözlerle övdüğünü yazıyordu: "Senin hikâyende, insana yapışan, yapışkan bir şey var. Bunun için etkili." Gövdesiz zihnin ve hazır kalıbın egemenliği altındaki eski edebiyatta olmayan, eski estetik tarafından hiç değerlendirilmemiş bir etkidir bu "yapışkanlık". Yenilikçi öykünün kurucularından birinin bunu bir değerlendirme ölçütü olarak kullanması anlamlıdır.
Sayı #2 6 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak ayıpla dolduğunu hissetmiştir. İkinci Yeni şiirin koyuluğu da bu dolulukla, davranışın içselleşmesiyle ilgilidir. Eski edebiyatta şairin öfkeleri, hayranlıkları, hatta düşünceleri vardı; sonra düşleri ve kuruntuları da oldu, şaşkınlıkları ve apansız sevinçleri oldu; yeniye geçerken bir eğretilik ve nedensizlik duygusuyla tanıştı, bir yadırgama duydu (Anday'ın Garip dönemi). Ama bunlar onu kamusal dilden koparmadı, yabanileştirmedi, görece saydam bir kültür ve iletişim dilinin çok uzağına düşürmedi. Çünkü hiçbir davranışını bir iç deney, bir öznel yaşantı olarak sahiplenmiyordu: Yaşadıklarıyla kendisi arasında kamunun (cemaatin, dinin, devletin, kültürün) işaretleri, kodları vardı; davranışlarını kendisi değil, bu kodlar anlamlandırıyordu; sözcüklerin anlam ufkunu çizen de onlardı. Bu yüzden, anlam içte değil dıştaydı; yaratılan bir şey değil, önceden verilmiş bir şeydi; içkin değil, aşkındı: Olmak için, özneyi aşan, ondan önce de varolan bir otoritenin onayına 15
muhtaçtı. Ve bu onay her zaman vardı, çünkü sözcüklerin içi zaten bir onay merciince dolduruluyordu. Herkes ortak bir anlam dünyasında buluştuğu için de eski şiirin dili saydamdı (mazmunları hemen tercüme edilebiliyordu); bölünmeyle gelen bir kararsızlığa, anlamlandırma güçlüğünün getirdiği bir bulanmaya, koyulaşmaya kapalıydı: Dıştan verilen ve her şeyi içine alan anlam, sözcüklerin yalnızlığını, maddeselliğini, fiziksel, duyusal niteliğini daha baştan dumura uğratıyordu. Ses, burada, anlamın süsü olmaktan öteye geçemezdi. İkinci Yeni, bireyin bütün'den ayrılmasıyla dilin bulanmasını aynı deney olarak yaşadı: Özne, öncesiz çıplak yaşantıya kayarken, kendini tutan bağlardan da çözüldü, anlamı hemen açık olmayan bir dille dünyayı ve kendi içini yoklarken dili bulandırdı, çıplak yaşantıyla buluştuğu anı bir kamaşma gibi duydu. Öznelliğini, iç 16
doluluğunu bazen sessiz bir mucize, bazen de bir lanet gibi üstlendi. Garip ve daha öncekiler, bildikleri bir ortamda, bildikleri bir dille konuşuyorlardı. Şiirin hedefi oldukça açıktı onlar için: Bir "güzellik" yaratmak; bir siyasal ya da toplumsal davayı savunmak; aşkın bir varlıkla yakınlık kurmak, onun görünüşü ya da simgesi olmak; aşk, yalnızlık ve ölüm gibi evrensel, ebedi temaları terennüm etmek... Bunlar, şiire dıştan verilmiş amaçlardı; birer konvansiyondu hepsi. Garip şiirin hedefinin daha "içkin" olduğu söylenebilir belki, şiirin içinden geliyordu: Eski şiirle alay etmek, onu yıkmak. Ama bu da çok belli, çok açık bir hedefti; yıkmak istediği şeyin sınırlılığı, belirlenmişliği, Garip şiirin de sınırlı, fazla belirlenmiş bir şiir olmasına yol açmıştı. İkinci Yeni, bilmemenin alanına yerleşti önce, enerjisini buradan aldı. Kullandığı sözcüklerin anlamını, bir anlamı olduğunu, elbet biliyordu; ama bu sözcüklerin, bu anlamların 17
nereye varabileceğini, nereye sürüklenebileceğini bilmiyordu. Bunu, şiir içinde, şiirin kendisiyle anlamak istedi. Bu davranış, şiirin yapısı, dokusunu da dönüştürecekti. 15
Edip Cansever, çoğu zaman İkinci Yeni'nin ayrı bir akım olarak nitelenmesine karşı çıkmakla birlikte, 1960'ta Yeditepe dergisinin soruşturmasına verdiği cevaplarda, kendi kuşağı adına konuşuyordu: "Ya da biz ilk olarak kendi değerliliğimizin farkına vanyor, bunun bilincine eriyoruz." Gül Dönüyor Avucumda (İstanbul 1987), s. 48 16
Bu noktadan bakılırsa, İkinci Yeni şairlerinin bazı dizeleri, bazı cümleleri "programatik" bir değer kazanır: Anlatılmaz bir kılıçtır kuşanmış taşırım belimde karaduygululuk. (Ece Ayhan, "Kılıç") Uzun yaz gecelerinin durgunluğunu, geniş yapraklarının salıntısı ile tamamlayan gizli bitkiler gibiydik (...) Ben o zaman, Tanrının, benim yapıma kattığı tatların, bende öteden beri durmakta olduğunu, daha ötelere kadar da durmakta süregidcceğini farkettim. (T.Uyar, "Akçaburgazlı Yekta'nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur") Çok denedim, karanfilin sapı suya değince İçimde biri vurulur sanki Yeşime oyulmuş bir diriliş olur bir de Çalınır her sabah kapının zili Açanm: ben haziranım Yaşamak, süresiz yaşamak eğilimi belki. (E.Cansaver, "Bir Yitişten Sonra") 17
Turgur Uyar: "Ozan, nasıl yazacağını bilmez, sonunda nasıl yazmış olduğunu görür (...) O da çoğu zaman herhangi bir okuyucu gibi, pek inandığı ama ancak bazı yönlerini kavrayabildiği bir şiir karşısındadır." Sonsuz ve Öbürü (İstanbul 1986), s. 145. Şu da "iki Dalga Katı Arasında Yapacağını Şaşıran Akçaburgazlı Yektanın Söylediği Mezmurdur" şiirinden: O kavurgan umut kesici güçlülük alıp alıp harcayamadığın dağınık gizli izlenimlerin seni bilmediğin yönlere iteleyen uğultulu kaynaşmaları (...)
Sayı #2 7 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak 1950'den sonra, şiirde bir dinleme sesi duyulur: Şair, kullandığı sözcükleri dinliyor gibidir. (Sadece İlhan Berk'te, sözcükleri bir çocuk saflığı içinde evirip çeviren, onları anlamaya çalışan İlhan Berk'te değil, bütün ikinci Yeni'de görülür bu.) Sözcüklerin çevresinde bu dikkatin, bu dinleyişin yarattığı bir boşluk, bir sessizlik, bir tür elektrik alanı oluşmuştur. Her şair sözcükleri dinler, mesleğidir bu. İkinci Yeni şairleri kendi vücutlarının sesini dinler gibi dinlediler sözcüklerin sesini. Yeni bir kıta gibiydi kendi varlıkları: Bu varlığı ilk kez yokluyor, araştırıyorlardı. Şiirin hemen bir anlam kazanmasını, bir düşünme kalıbının içine rahatça yerleşmesini beklemediler. Sözcükleri yoklarken sesin nereden hangi yaşantıdan geldiğini, hangi yaşantıyı açabileceğini hangi ölüyü diriltebileceğini anlamaya çalıştılar. Ve bunu şiirden önce değil, şiirin içinde yaptılar: Yaşantı, şiirin dışında gerçekleşen, tamamlanan ve sonradan süslenerek şiire aktarılan bir şey değildi. Şiir, 18
önceden varolmayan bir anlamın araştırılması olarak, yaşantının kendisiydi. Yaşıyordu: Arıyor, aranıyor, dinliyor, bekliyordu. Yaşantıydı: Dolmak isteyen, dolan bir boşluktu. Cemal Süreya'nın Nazım Hikmet'le ikinci Yeni'deki görüntü düzenini karşılaştırırken öne sürdüğü imgenin bağımsızlaşması olgusu da buna dayanır. Yaşantının şimdi'si, geçmişten ve gelecekten bağımsız bir önem kazanıyor, geçmişi ve geleceği de kendi içinde toplayan yoğunlaşmış bir imge 19
halinde patlıyordu: Anlatının, öykülemenin dizisel mantığını bir an için yırtarak. Ama bunun öznel yaşantının birliğini, sürekliliğini parçaladığı da söylenemez. İkinci Yeni'de, eğretileme, ilk kez hedefi belli ve işlevi sınırlı (sevgiliyi padişaha benzetmek, somut varlığı soyut, aşkın varlığa benzetmek, vb.) bir söz sanatı olmaktan çıkarak, gerçek bir dönüşümler ekonomisi haline geldi: istek, fiziksel ya da ruhsal acı, utanç ve coşku, yas ve sevinç, görme, işitme dokunma duyulan, tek bir şiirin çerçevesi içinde ya da şiirden şiire, durmadan birbirine dönüşüyordu. (C. Süreya: "Muhammed dermiş ki hediyeler veriniz / Cinsel tarafı düşün hediyelerdeki / Beş duyunun 20
birliğini görmek istersen / Yaklaştır şurama usulca bas harçerini" . 18
Bunu İsmet Özel, önemli kitabı Şiir Okuma Kılavuzu’nda söylemişti: "Şiirin önemi, bir deneyimin (experience) doğrudan doğruya kendisi oluşundandır (...) bu anlamda somutluğun kendisidir şiir." A.g.y., s. 54. 19
Yine İ. Özel: "Şiir okumanın hasadı ancak bilinmeyen eski ile tanışılmamış yeni arasında toplanır. Şiir okumak, ancak 'şimdi'nin olağanüstü vuruculuğu, tadılan somut yaşama anının tazeliği ve uyarıcılığı ile doğru çizgiye oturur (...) Şimdi'nin zenginliği demek olan şiir bir kolunu geriye (yaşanmışlığın derinliğine) öteki kolunu ileriye (bilinmezin ipuçlarına) uzatmış olarak vardır (...) İmgelem, bize ulaştığı zaman hem yaşadığınız bir anın sıcaklığını, hem de farklı bir şeyle karşılaşmış olmanın serinliğini duyarız." Edip Cansever'in "Ha Yanıp Söndü, Ha Yanıp Sönmedi Bir Ateş Böceği" şiirinin ilk bölümü, "an" ve "yol, süreç" düşünceleri arasındaki gergin birliği ortaya çıkarır: Vurdum güneye o zaman Eski bir su dibi mühendisiyle Yoklukta olan bir şimdi içinden Damarlarıma dolan bir şimdi içine Aktım patlayınca avlular balkonlar açan höyüklerden Ben. Yüzümde o eski zambak işareti, eski Bir benim bir onun bir kimin ikindisi Vurdum güneye Üstünü konuşulmamış sözlerle örten. 20
Belki de şu dizeleri düşünmemiz gerekirdi burda, yine C. Süreya'dan: … Minibüslerle morarmış sokaklar Buğdayın parayla değişildiği Paranın ekmekle değişildiği Ekmeğin tütünle değişildiği Tütünün acıyla değişildiği Ve artık hiçbir şeyle değişilmediği acının. O sokaklarda. Saatler yağmuru gösteriyor. Bugün bu küçük salı günü Her şeyi eksik İstanbul'un; tepelerinden başka, Yalnız Galata Galata Gecenin bodrumlarında beslediği O tükenmez paslanma tutkusunu Bir ağız mızıkası halinde Denize yediriyor yavaş yavaş ("İşte Tam Bu Saatlerde") Sayı #2 8 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak Şunu anlatmak istedim bütün bu bölümde: ikinci Yeni'de yaşantının birliğini, özne nesne buluşmasını sağlayan, yaşanü anlarının birbirinden tümüyle kopmasını ve şiirin de bir tür "şizo-­‐
dil"e dönüşmesini önleyen şey, ben'in devamlılığıydı. Özne, bütün metamorfozları içinde kendini sürdürüyor, doluyor, boşalıyor, doluyordu. Edip Cansever'in kendinden geçme, coşku ve yitip gitme deneyimini kaydeden şiirlerinden birinin son dizeleri, bunu daha iyi anlatacaktır: Akşam geri verince bana gözlerimi Şehir de kayboldu denizin durgunluğu da Bir anka kuşu yeniden kanyorken küllerini Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi. ("Ölü Sirenler") * * * Yaşantı ânı, İkinci Yeni'yi yalnız eski şiirden değil, bugün yazılanlardan da ayırır. Bu şiirin geçmişe dönük bir etkisi de oldu: Şiir yeniden değerlendirildi; yeni koyuluk, "imgecilik" adı altında, bir tür zorunluluk kazandı; içinden geçilecek bir deneye, bir sınava dönüştü. Ama İkinci Yeni de hep aynı doluluk anında kalmadı; daha tenha, daha seyrelmiş bir şiire gitti. Yaşantının imkânsızlığını, hatta başından beri bir yanılsama, bir aldanış olduğunu mu görmüştü? Bilmiyorum. Şu söylenebilir: Bu şiirin asıl tour de force'unu, ölümcül perendesini gerçekleştirdiği yer, yaşantının kökensel boşluğunu görüp de o boşluğun içine düşmemeyi başardığı yerdir: Hayatta kalmış ip cambazının artık hayata inanamadığı, ölmüş olmakla sağ kalmış olmak arasındaki çok önemsiz farkın da gelip şiire eşitlendiği, şiir olarak doğduğu yer. İkinci Yeni, kendi dönüş(üm)leri içinde kendinden öncekileri etkilemekle kalmadı, onlardan da etkilendi. Onları ilk kez kendi şiirini yazarken anladığı, gerçekten "işittiği" de söylenebilir. Ama böylece benimsedikleri arasında Melih Cevdet Anday yoktu. Karşılıklıydı bu ilgisizlik. Ama iyi şiirden söz ediyoruz, öyleyse zorunluluğun dünyasındayız, biçim yasalarının dünyasında: Burada en bakir rastlantı bile bir zorunluluğun temsilcisi gibi davranmak zorundadır, yoksa önemsizleşir. Bu iki şiir arasında da böyle bir bağ var mıdır? İkinci Yeni'de sonradan yaşantıyı seyreltecek, şiiri eleyecek olan şeyin, Anday'da başından yaşantıyı durduran ama 1960'tan sonra ona farklı bir koyuluğu, farklı bir zorluğu deneme imkânı veren şeyle bir ilişkisi olabilir mi? Nedir bu "şey", "şeyler"? Anday, tam altı yıllık bir aradan sonra (1956-­‐1962), daha önce kendi açmış olduğu boş alan üzerinde yeni bir yoğunluğa çalışmaya başladı. Ama artık boş alandan değil, "alansızlıktan" söz etmek gerekiyor: Ben, bireysel özne, "aşkın sığınacağı yer", silinmeye başlamıştı. Garip'le ve asıl İkinci Yeni'yle şiiri ele geçiren kişisel özne sönüyordu. Ama onun yerini alan da eski şiirin tarihsel ve kolektif öznesi (Yahya Kemal) değildi. Bir yer ve bir zamana kayıtlı olan ampirik, somut, kişisel öznenin yerini, sadece bir dilbilgisi kuralı olan soyut, bir nokta olan özne alıyordu: Rasyonalizmin öznesi, Descartes'ın bütün yaşantı içeriklerini yadsıyarak ulaştığı soyut yaşantı olasılığı, "düşünüyorum, öyleyse varım" cümlesinin ben'i. İki Anday var: 1956'dan önceki ve 1962'den sonraki. Arada bir silinme, hiçleşme bölgesi yer alıyor. Birincisinin içinden İkinci Yeni'ye baktım ve yaşantının doğumunu gördüm. İkinci Yeni'nin içinden ikinci Anday'a bakıyorum şimdi: Yaşantının söndüğü, yitirildiği yerde, hayatın, bir tür hayatın bulunabileceğini öğreniyorum. Bunu anlatacağım. Olmayan bir tema üzerine çeşitlemeler Anday'ın şiirinin burada önerilen yaşantı kavramını olumsuzladığını öne sürdüm. Ama yaşantıyı henüz tanımamış bir şiirden değil, ondan çoktan vazgeçmiş bir şiirden söz ediyoruz, ya da baştan reddetmiş. Eğer bir doluş anıysa yaşantı, her nabız vuruşuyla yeniden duyduğumuz bir doluluksa, Anday'ın şiiri de bu vuruşlar arasındaki susuş anlarına denk düşer. İkinci Yeni'nin bir limit eğrisi üzerinde hep yaklaştığı boşluk, Anday için bir çıkış noktasıdır, çıkış ve varış. Cansever'in Anka Sayı #2 9 Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak motifini işleyen şiiri, bir kavuşma restorasyon ve birlik cümlesiyle noktalanıyordu: "Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi". Anday'ın "Teknenin Ölümü" şiiri de bir yangın motifini işler: "Gecenin huysuz karanlığından" sintineye düşen "düşcül ateşböceği", tekneyi tutuşturur, yakar. Ama küllerden yeniden doğmak diye birşey yoktur burada; şiir şöyle biter: Kesik baş çapa, iplerim, küreklerim Kumsalda şaşkın bir yığındır şimdi. Tüter el ayak, tüter ıslak odun, Denizin uzaklardan getirdiği Yabancı, anlamsız bir şeyim. Restorasyon, parçaların kurtarılması ve birleştirilmesi, burada imkânsızdır: Uzaklık, başkalık ve bölünmüşlük, her zaman anlama ve bütünlüğe üstün gelecektir. Yangını başlatan şeyin küçüklüğü (ateşböceği!) aslında yangının her zaman çoktan başlamış ve bitmiş olduğunu anlatır: Bir düş ("düşcül ateşböceği"), bir yokluk, ancak başka bir düşü, başka bir yokluğu tutuşturabilir çünkü. Bir karşılaştırma daha yapabiliriz, yine Cansever'le (İkinci Yeni'de motif ve imgeleriyle M.C.A.'a yine de en yakın şair). Kirli Ağustos'un önemli şiirlerinden birinde, "Bir Yitişten Sonra"da, şöyle bir cümle vardır: "Biri öldüyse çok geç / biri öldüyse çok erken belki". Anday'ın son kitabındaki "Tekleyen Gece" şiirinin ilk ikliği de şöyle: İvedi bir dünya bu, her şey erken Ve her şey geç, gün tutulacak biz uyurken. Cansever'deki daha yumuşak, özlemli sesle "Tekleyen Gcce"nin hiç teklemeyen, bütün fazlalıklardan arınmış, berrak ama katı sesi arasındaki farklılığı bir yana bırakırsak, iki şiirin de aynı motifi, orada olmamak, denk düşmemek motifini işlediğini söyleyebiliriz. İki şiir de bu motifi bir ikiliyle, geç-­‐erken ikilisiyle verir. Ama Cansever'de ikilinin baskın terimi, son sözü söyleyen terimi, "erken"dir ve bu da onun şiirine daha umutlu, yaşantıya açık bir boyut kazandırır: Geç gelen adam, yaşantı olasılığını artık kaçırmıştır; oysa erken gelen bekleyebilir, umabilir, Anday'da son sözü "geç kalmak" söyler: Bu ivedi dünyada her şey her zaman çoktan olmuş bitmiştir, hiçbir yaşantıya yetişemeyiz; yaşantımızla (uyku) bu yaşantıyı doldurabilecek içerik (gün tutulması) arasında giderilmcz bir uzaklık, uyumsuzluk vardır: Biz orada değiliz, o da burada değil. *** Anday'ın şiirlerinde şekillenen, bir yokluk estetiğidir: Uzaklığın, ayrılmanın, başkalığın, burada olmamanın, dile gelmemenin estetiği. Yaygın bir etki alanı bulamamış olmasının bir nedeni budur kanımca. 1970'lerde ve sonrasında herkesin şiirlerine benzeyen şeyler yazıldı; hiçbiri Anday'ınkine benzemiyordu. Şu anlamlıdır: 1980'den önce, radikal bir dünya görüşü ile modernist şiir arasında bağ kurmaya yönelen Mehmet Doğan gibi bir eleştirmenin ele aldığı, önerdiği şairler arasında O. Rifat, E. Canscvcr, hatta Necatigil vardır da, Anday yoktur (Bkz. Mehmet Doğan, Şiirin Yalnızlığı). Türkiye'de her şeyin, hayatın, sanatın, siyasal pratiğin, hatta ekonomik kalkınmanın yaşantı modeline göre düşünüldüğü yıllardı: Geçmişin bugünde yoğunlaşması, geleceğe açılma, yeninin fethedilmesi, bazen hüzün, her zaman umut. Bir örnek vermek isterim. Tomris Uyar, 1972-­‐73 yıllarında Yeni Dergi'de öykü üzerine önemli bir yazı dizisi yayımlamıştı; yaşantı estetiğinin temel kavramlarından biri olan epiphany (apansız aydınlanış, tek bir anın kendinden büyük bir hakikatle dolması) üzerinde duruyor ve bununla öykü kişisinin değişmesi, olgunlaşması arasında bağ 21
kuruyordu. Hikâyeyi, bir vuruşta bir parıltı yaratan, okurda yıllar sonrasının algılarını hazırlayan, kısaca okuru değiştiren bir sanat olarak kabul ediyor(uz) (...) Çağdaş hikâye, insani bir gerçekliği bir aydınlanma anı çevresinde gelişüren bir sanat türü (...) İlk anlamıyla bir "çakma", bir "gerçekle yüzyüze geliş"tir aydınlanma; yazarın, okurun, hikâye kişisinin birdenbire bir gerçeği ayırdetmesi, bir çözüme varmasıdır (...) Her hikâyede bir aydınlanış, bir seziş, bir uyanış (vardır). 21
Sayı #2 10 Bkz. Yeni Dergi, Ocak 1972 ve Şubat 1973. Melih Cevdet: İkinci Yeni’den Sonra Orhan Koçak Tomris Uyar, aynı yazıda, aydınlanma kavramını zaman ve yaşantı kavramlarına da bağlamıştı: "Çağdaş hikâyeci (ki geriye ve ileriye doğru işleyebilen bir saati vardır) (...) isterse 'titrek bacaklı bir tayın rahat sağrılı bir kısrak' olmasıyla sezdirir geçen zamanı, isterse yıkılan bir duvar ve onun yerine kurulan bir otelle. Üstelik gücünü denenmişlikten, yaşanmışlıktan alan bir imge, görülerek kavranan bir imge, tasarlanmış bir tümceden çok daha kolay kalabilir akılda." Bu düşünceler, 1950 sonrası şiir için de geçerlidir. Anday, işlemeyen saatin şairi olarak görünür, "bir yere gitmeyen yel"in şairi: Çalışması, yaşantısızlık temasının, olmamak temasının çevresinde gelişmiştir. Yaşantısızlık, öznel gelişmeyi, süreç, ilerleme ve olgunlaşma düşüncelerini dışarda bırakır. Zamanı bir tekrar olarak kavrar, bir sarkaç hareketi olarak yorumlar. Soğuk bir şair olarak görüldü Anday. Eleştirmenler, onun şiirinde, adlandırılmayı, bir ada kavuşmayı reddeden soğuk, duygusuz bölgeyi sezdiler belki de. Orada yer almaktan kaçındılar. Bir yer değildi zaten: Bir aralıktı. Burada Anday'la yapılmış bir söyleşiye de değinmek gerek: 1982'de Çağdaş Eleştiri dergisinde yer alan bu her bakımdan ilginç ve senli benli söyleşide, Adnan Benk, bu yazıda savunduğum teze çok yakın bir görüş öne sürüyor ve Melih Cevdet'in şiirindeki "değişmezlik" ya da kımıltısızlık "kesimi"nden söz ediyordu. (Bir terim farklılığı var: Adnan Benk, benim burada yaşantı ya da deneyim terimiyle ifade ettiğim şeye "yaşam" diyor, buna karşılık yaşantıyı "tecrübe"nin, yaşanmış ve kapanmış olanın karşılığı gibi kullanıyor.) Senin çizdiğin dünyada, üstüne gidemeyeceğimiz, aşamayacağımız bir değişmezlik sınırı var. Bir yaşantılar, yaşanmışlar, edimler birikimi (...) durağanlık (...) Gerçi devingenlik sınırı ile değişmezlik sınırı arasındaki yaşama ortamı alabildiğine inişli çıkışlı (...) Ama bu çeşitliliğe rağmen olasılılıklar gene de sınırlı (...) Ne yaparsak yapalım o dörtgenden, o dört mevsimden, o yaşantılar birikiminden kurtulamıyoruz (...) "Bana", "beni", "bizim" var da, duygusal şiirin odak noktası olan o "ben" hiç yok (...) Senin hareket noktan hep dışarısı. Yakından değil, kendinden değil, en uzaktan başlıyorsun işe (...) Dıştan, doğadan kendine çektiğin sabahları, yağmurları, vb. yaşanandan yaşanmışa dönüştürmek. Gittiğin yerde yaşam yok artık. Bizi sürüklediğin yerde de. Bunlara değineceğim ben de, yaşantısızlığın bu görünüşlerine, öznenin silinmesinin evrelerine, değişmezlik ve önlenmez tekrara, sesin başkalaşımına, dalgınlığa ve unutuşa, bizim olmayan sevince, ilk duyumun ve son dizenin iptali gibi olgulara. Ama bir şey daha var: Yaşantının sahnesi şehir insanıdır, Anday'ın şiirindeki yaşantısızlık da ilkin şehrin şiirden kovulmasıyla ortaya çıkar. Bu, Anday'ın yapıtında, "zaman" anlayışıyla birlikte ayrı bir sorun alanı oluşturacaktır. Sayı #2 11 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan 1
İran ve özellikle Türkiye ile, ve zaman zaman dolaylı olarak da olsa Batı ile sürdürülen karmaşık ilişkiler bağlamında, bir bölge olarak Güney Kafkasya ya da eski adıyla Kafkas Ötesi (Kafkasların güneyinde Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı içine alan bölge), coğrafi bir birim olarak, Rus imparatorluğunun güneye doğru yayılmacı siyasetinin dürtüsü ile eş zamanlı şekillenmeye başlamış olması anlamında Rus-­‐Sovyet döneminin bir mirasıdır. Tüm 19. yüzyıl boyunca Rusya’nın Türkiye ile olan ve çoğunlukla da savaş alanında cereyan eden ilişkileri Rusya için hayati önem taşıyordu. Rusların Batılı kavramları kullanarak kendi kimliklerini yeniden tanımlamaya, kendilerini Batılı anlamda modernleşen bir ulus olarak, Avrupa’nın parçası olan bir ülke olarak göstermeye çalıştıkları bir dönemdi bu. Bu durumda, Batılılaşan bir Rusya, Türkiye’de, kendisini arındırmak istediği “Doğu”yu görüyordu. Dolayısıyla, Rusya’nın kendisini tanımlaması kapsamında 2
Türkiye, Rusya’nın ve genelde de medenileşmiş dünyanın Doğulu “Ötekisi” olarak sunuluyordu. Rusya, imparatorluğun doğusundaki ve güneyindeki halklara Batılı bir perspektiften bakıyordu. Burada Kafkasya bir ara mıntıka olarak, Batı ile Doğu arasında bir geçit olarak, Rusya dolayımıyla medenileşmiş bir Doğu olarak görülüyordu. Böylece Rusya’nın “medenileşme misyonu” anlayışı oluştu; bu, imparatorluğun yayılmacılığını ve sömürgeciliğini haklı çıkarmak açısından büsbütün yerinde bir anlayıştı. Rus entelijensiyasının büyük bir bölümü tam da bu şekilde düşünüyor ve Rusya’nın Kafkasya’ya aydınlanma ve 3
medeniyet getireceğine inanıyorlardı. Kafkasya’da da Rus mevcudiyetini tamamen aynı şekilde düşünen insanlar bulunduğunu da buna eklemek gerekir. Aralarında Khachatur Abovyan ve Hovhannes Tumanyan gibi çağaş Doğu Ermeni edebiyatının son derece önemli şahsiyetlerinin de bulunduğu, Ermeni entelektüel seçkinler için de aynı durum söz konusuydu. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısı boyunca çoğu kişi, doğudaki Ermenilerin İran’dan özgürleşmesinin, Türk tehditlerinden korunmanın ve Batılı modernleşme süreci ile temasa geçilmesinin tek olasılığını Rusya İmparatorluğu’nda görüyordu. Öyleyse Doğu Ermenistan’ın modernleşmesi fikri, daha en baştan itibaren, Rusya’nın medenileşme misyonunun ortaya koyduğu parametreler kapsamında, önce bir Rusya Ermenistanı, daha sonra da Sovyet Ermenistanı projesi olarak doğmuş ve şekillenmiştir. Kafkasya’da halihazırda zaten mevcut olan Batılılaşma arzusu, şayet bunun alternatifi özellikle İran ve Türkiye ile yakınlaşmak ise, “Rus yönelimi” denilen şeyin benimsenme ihtimalini artırmıştır elbette. En azından Rus yönetimi Ermeniler tarafından bir kurtuluş olarak kabul edilecekti, ama bu, belli türden bir kendini-­‐sömürgeleştirme yoluyla bir kurtuluş olacaktı. Gelgelelim Rusya’nın kendisi de Avrupa’da yarı Doğulu yarı Batılı olarak, Batı ile Doğu arasında bir geçiş alanı olarak görülüyordu. 60’lar: Çelişkili Yıllar Her ne kadar Sovyetler Birliği bünyesindeki ulusların kazanmış olduğu statü, bir tür kısmi bağımsızlaşma olarak kabul edilebilse de Rus oryantalizmi, Sovyetler Birliği’nde değişiklikler geçirip yeniden şekillenerek, daha incelikli biçimlerde işlerlik göstermeye devam etti. Sovyet imparatorluğunun çöküşünden sonra, “icat edilmiş” bir bölge olarak Güney Kafkasya – Kafkas Ötesi – (Rusya’nın medenileşme misyonu sürecinde ve daha sonra da Sovyet modernleşme projesinin tatbiki sırasında “icat edilmiş”tir) ayırıcı özelliğini giderek yitirmeye başladı. Ama ne var ki, hissedilebilen ilk değişimler bundan önce, 60’larda başlamış gibi görünüyor ve o yıllarda 1
Bu makale 2008 Kasım ayında “Sanat ve kültürel çalışmalar laboratuvarı” desteğiyle düzenlenen “Rus-­‐Sovyet oryantalizmi” üzerine bir konuşma dizisi sonucunda yazılmıştır. Bu konuşmalar daha sonra “Kültürel dekolonizasyon meselesi” başlıklı (Ermenice) bir yazı dizisi olarak “Hetq” adlı yayında yayımlanmıştır. (http://old.hetq.am/arm/culture/8665). 2
Bkz. Iver B. Neumann, Uses of the Other: “The East” in European Identity Formation, Minneapolis: University of Minnesota Press, 1998. 3
Bkz. Susan Layton, Russian Literature and Empire: Conquest of the Caucasus from Pushkin to Tolstoy, Cambridge: Cambridge University Press, 1994.
Sayı #2 1 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan yaşanan dönüşümler de, mevcut gerçekliklerin prizmasından bakıldığında yeni anlamlar kazanıyor. “Yumuşama” [Thaw] ve “60’lar kuşağı” terimleri, 50’lerin sonunda meydana gelen ve 60’larda da devam eden kültürel uyanışı tanımlayan ifadelerin en iyi bilinenleridir. Bu dönem; Sovyet kültür politikasında yıllar içindeki keskin değişikliklere, birbiri ardına gelen göreli özgürlüklere, yenilenen kısıtlamalara ve baskılara rağmen ulusal kültürlerin gelişimi ve ulus bilincinin oluşumu bakımından Sovyet ulusal cumhuriyetleri için benzersiz bir dönemdi yine de. Paradoksal olarak, ulusların Ruslaştırılmasını ve birleşik bir Sovyet halkının şekillendirilmesini hedefleyen benzersiz çabaların eşlik ettiği bir süreçti. Tıpkı Rus İmparatorluğu’nda olduğu gibi Sovyetler Birliği’nde de, Rus kültürünün ve Rus dilinin diğer ulusların kültürlerinden ve dillerinden üstün olduğu varsayımı hâkimdi. Stalinci dönem boyunca Rus halkının üstünlüğü “ağabey – küçük kardeşler” bağlamında şekillendi ve Sovyetler Birliği’nde sürdürülmekte olan sistematik ve daimi Ruslaştırmanın da temelini oluşturdu. Sovyet uluslarının ve milliyetlerinin beklenen birleşmesinin önkoşullarından bazıları; geçerli dil olarak Rusça’nın kabul edildiği yüksek bir eğitim seviyesi, tüm milliyetler ve bölgeler için eşit ekonomik gelişme fırsatı, halk için coğrafi ve toplumsal hareketlilik vb. şeylerdi. Sovyet imparatorluğunun bir diğer önemli tanımlayıcı karakteristiği de, Batılı imparatorluklardaki sömürgeciyi sömürgeleştirilenden ayıran aşılamaz sınır çizgisinin Sovyetler Birliği’nde var olmamasıydı. Klasik sömürgecilik sistemlerinin tersine, etnik kimlik ile ilgili uygulanan kısıtlamalara rağmen Sovyet halklarına katılım ve ilerleme bakımından bazı gerçek fırsatlar da verildi. Benzer politikaların uygulanmasında yerel seçkinlere önemli bir rol atfedildi. Sovyet rejiminin sürdürdüğü yaygın kolektifleştirme ile ona eşlik eden sanayileşme ve şehirleşmenin, hepsi de kırsal kökenli olan Sovyet halklarının geleneklerinden koparılmasını mümkün kıldığı etkeninin de hesaba katılması gerekir. Aynı zamanda geleneksel yerel seçkinler de ya parçalandı ya da yok edildi. Bunu müteakiben Sovyet sistemi profesyoneller ve entelektüellerden oluşan yeni yerel seçkinleri, belli ödüller ve ilerleme olanakları karşılığında işbirliğine hazırladı. Resmi kurumlar ile bağlantılı hale gelen ve idari-­‐politik aygıtı ellerinde bulunduran bu yeni seçkinler de, kendilerini Sovyet sisteminden ayırma emellerinin peşine düşmektense taleplerini bu sistem kapsamında şekillendirmeye ve (ulusal olanlar da dahil) hedeflerine de bu sistem kapsamında ulaşmaya daha eğilimliydi. Eşanlı olarak etnik sınırları çiğneyen muhtelif profesyonel çevreler arasında (yazarlar, bilimciler vb.) temaslar da desteklenmekteydi, böylelikle etnik-­‐üstü işbirliği biçimleri yaratılmaya çalışılıyordu. Bu topluluklar birleşik Sovyet halkı kavramını hem cisimleştiriyor hem de 4
simgeliyordu. Analistlere göre 60’larda bazı Sovyet ulusların sergilediği milliyetçilik, Sovyet-­‐öncesi milliyetçiliğin yeniden doğuşu değil ama daha ziyade önceden tahmin edilememiş olsa da Sovyet modernleşme projesi sürecinde şekillenen yeni bir milliyetçilik türü idi. Sovyet egemenliğinde yeniden yapılanan ulusal gelenek ve oluşturulan kültürel kimlik, kaçınılmaz olarak ulusal-­‐Sovyet karışımı olarak şekillendi. Bu makalede, 60’larda yazılmış olan iki metnin – Rus yazar Andrey Bitov’un Ermenistan Dersleri kitabı ve Ermeni yazar Hrant Matevosyan’ın Hangover’ının (Kalıntı) – birlikte okunması yoluyla ilgili döneme ait bir kaç mesele tartışılacak. Diyalog: İki Metin Matevosyan ve Bitov, Kruşçev’in “Yumuşama” yıllarında öne çıkmış iki yazardır. Moskova’da düzenlenen iki yıllık İleri Senaristlik Kursu’na katıldıkları 60’ların ortasında tanıştılar. Söz konusu çalışmaları müteakip yıllarda yazıldı. Hangover 1969’da tamamlanmıştır ve yazarın söz konusu kursa ilişkin izlenimlerine dayanmaktadır. Ermenistan Dersleri ise 1967–1969 arasında yazılmıştır 4
Bkz. Philip G. Roeder, “Soviet Federalism and Ethnic Mobilization”, Denber, Rachel. The Soviet Nationality Reader: The Disintegration in Context içinde Oxford: Westview Press (1992), s. 147-­‐178. Sayı #2 2 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan ve Bitov’un gazetecilik görevi ile Ermenistan’a yaptığı on günlük yolculuğun ürünüdür (Bitov bir Rus dergisi için Ermenistan hakkında bir makale yazmak üzere Ermenistan’a gönderilmişti). Kitap, ilk olarak 1969’da aylık bir dergi olan Druzhba Narodov’da yayımlandı ve daha sonra birçok dile tercüme edildi ve Bitov’un en dikkat çeken çalışmalarından birisi oldu. Ermenistan Dersleri, Andrey Belyi’nin Ermenistan izlenimlerinden oluşan seyahatnamesine benzemez ya da Mandelstam’ın kendi Ermenistan’a Yolculuk adlı eserini tanımladığı gibi bir “yarı-­‐kısa-­‐roman” da değildir, daha ziyade sahici bir sanatsal nesir örneğidir. Hangover’ın konusu kısaca şöyledir: Moskova Sinema Evi’nde düzenlenen İleri Senaristlik Kursu’na tüm ulusal cumhuriyetlerden insanlar, temel olarak da yazarlar katılıyordu. Kitap kursa katılanların bir günlük hayatını resmetmektedir; anlatıcı Mnatsakanyan’ın muhtelif kişilerle yaptığı sohbetler, vatanı Ermenistan’a, özellikle de köy hayatına dair anıları vs. Katılımcıların her birinin nihayetinde bir filme dönüşecek olan bir senaryo yazması bekleniyordu. Mnatsakanyan Ermeni köylerindeki – sanayileşme, kırsal toplulukların parçalanması ve benzeri türden – sorunları işleyen bir senaryo kaleme alır. Kurs direktörü Vaksberg, senaryoda değişiklikler yapılmasını önerse de, Mnatsakanyan buna yanaşmaz. Konuşmaları neredeyse bir tartışma seviyesine ulaşır. Büyük bir olasılıkla onu kurstan atacaklardır. İki metin de yazarların İleri Senaristlik Kursuna katılma deneyimlerinden edindikleri uyaranların bir ürünüdür. Her ne kadar farklı şekillerde olsa da, her iki yazar da Sovyet imparatorluğunun bu önemli döneminden söz eder. Aynı zamanda her ikisi de Sovyet Ermenistanı’nı ele alırlar. “Ermenistan Dersleri”nde anlatıcının sıkça zikrettiği “arkadaş” Matevosyan’dan başkası değildir. Bitov Ermenistan’da bulunduğu süre boyunca Matevosyan’ın evinde kalmıştır. Hangover’da da Bitov’un adı geçer. Matevosyan ve Bitov kurs sırasında şekillenen entelektüel topluluğun üyesidirler. Ayrıca iki metin arasında başka pek çok ortak özellik bulmak da mümkün, hatta kesinlikle bir diyalog olarak adlandırılabilecek açık ve örtük bağlantılar bile bulabilirsiniz. Andrei Bitov ve Hrant Matevosyan (fotoğraf Hrant Matevosyan Vakfı'ndan alınmıştır) Yolculuk Bir söyleşide Bitov, bütün hayatı boyunca üç kez iyi bir ortamda bulma konusunda şanslı olduğunu, bunlardan birisinin de “İleri Senaristlik Kursu’nun emperyal ortamı” olduğunu söyler. İyi ama niçin emperyal? Ulusal cumhuriyetlerin her birinden seçilenlerin katılımıyla birlikte kurs, ülkenin federal yapısını yansıtıyor gibidir. Öte yandan, etnik-­‐arası sınırları aşan seçkin topluluklarının yaratımı Sovyet yönetiminin hedeflerinden biriydi. Aynı zamanda – Batı’ya karşı girişilen ve sinemaya da belirleyici bir rol biçilmiş olan kültürel ve ideolojik mücadelede başarılı olmak için – kursa belli bir emperyal hava da hâkim olmuştu doğal olarak. Tüm bunlar Hangover’da ele alınmaktadır. Evet, Andrey Bitov’un Ermeni teması ile ilk kez yakından ilgilendiği İleri Senaristlik Kursu’nun ortamı emperyal bir ortamdı hiç şüphesiz, ama Rus (Sovyet) yazarların Kafkasya seyahatleri de ve 1820’lerden itibaren bu seyahatlerin ürünü olan metinler de öyleydi. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, Puşkin’in, Lermontov’un ve diğerlerinin yapıtlarında belli temalar, Kafkasya’yı Rus İmparatorluğu’nun genişleyen çeperi olarak temsil eden klişeleşmiş biçimler ve metaforlar şekilleniyordu, dolayısıyla bunlar Kafkasya halklarının sömürgeleştirilmesine ve Rus kültürel tahakkümünün tesis edilmesine yardımcı oluyorlardı. Edward Said’in Şarkiyatçılık kitabından beri kültürel temsillerin ülkelerin sömürgeleştirilme sürecinde merkezi bir rol oynadığı ve özellikle de edebi metinlerin emperyal ve sömürgeci pratikler ile muhtelif şekillerde ilişkili olduğu gayet iyi biliniyor. Dolayısıyla, edebi metinler fethedilen toprakları ve halkları temsil etme tarzlarını tahakküm perspektifinden inşa edip, bu tarzları dolaşıma sokup ve temelde de meşrulaştırırken, yazarlar da imparatorluğu sorgusuz sualsiz kabul eden genel bakış açısının işlenmesine katkıda bulunurlar. Bitov’un Ermenistan Dersleri, özellikle de Rus ve Sovyet yazarların Ermenistan’a yaptıkları seyahatlerin bir ürünü olarak yaratılmış metinler arasında sıralandığında, geç “Kafkasya Sayı #2 3 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan edebiyatı” dönemine birer ekleme olarak görülmelidir. Bunların ilki, Puşkin’in Erzurum Yolculuğu (1835) seyahatnamesidir; Puşkin’in 1829’da yaptığı Kafkasya yolculuğunda tuttuğu günlük temelinde yazılmıştır. On dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatı ile Kafkasya’nın fethi arasındaki ilişkiyi inceleyen Susan Layton, iki kutup saptıyor: Emperyalizm ile düpedüz suç ortaklığı yapan “küçük şarkiyatçılar” ile onlarla taban tabana zıt bir konum benimseyen yaşlı Tolstoy (Hacı Murat). Bu iki kutup arasında ise genç Puşkin (Kafkas Esiri), bazı bakımlardan emperyalizmi destekleyen ama 5
bazı bakımlardan da emperyalizme karşı olan Bestujev-­‐Marlinsky ve Lermontov bulunur. 60’larda bir Sovyet yazarın ara bir konumda yer almak zorunda olması anlaşılır bir şeydir. Şayet Sovyet ideolojisi 30’lara değin Puşkin’in ve Dekambristlerin imparatorluk inşasının kaba kuvveti ile bir tutuluyorduysa ve Puşkin’in Kafkasya şiirleri de “sömürgecilik edebiyatının” örnekleri olarak kabul ediliyorduysa, bu durumda gelecek yıllarda büyük şairler de çarcı otoriteden ayrılacaktı. Üstelik “ilerici Rusya” kisvesinde, resmi “muhafazakâr” Rusya’ya karşı çıktılar. Ama yine de, göstermeye çalışacağım gibi, Bitov’un yaklaşımı, ara şarkiyatçı konuma kıyasla çok daha karmaşık ve hassastı. Bunun yanı sıra, Ermenistan Dersleri’nin Sovyetler Birliği’nde Andrey Beyli’nin ve Osip Mandelstam’ın 20’lerin sonlarına ve 30’ların başlarına ait benzer metinlerinden farklı olduğu açıktır. Puşkin’in seyahatlerinden beri yüz yıl geçmişti. İran kuvvetlerini yenilgiye uğratıp Yerevan’ı fethetmelerinin ardından 1828’e gelindiğinde Rusların Petersburg’a yanlarında çok sayıda el yazması ile döndüğü doğrudur, ama Rus imparatorluğunda diğer halkların kültürlerine ilişkin sistematik incelemenin başlaması, 19. yüzyılın ortalarına denk düşer. Ermenistan’ın ortaçağ başkenti Ani’de yapılan kazılar yüzyılın sonunda başladı ve Valery Briusov’un Ermenistan Şiiri derlemesi 1916’da yayımlandı. Bu dönem boyunca ulus ve ulusal kültür anlayışları ve farklı kültürler arasındaki ilişkilere dair anlayışlar da önemli ölçüde değişmişti. Briusov Ermenistan Şiiri’ne yazdığı önsözde Ermenistan’ı Batı ile Doğu arasında bir arabulucu olarak, bu iki kültürün bağdaştırıldığı bir yer olarak kabul eder ve Ermeni ortaçağ şiirinin “ortak insanlık hazinesine değerli bir katkı sağlayan olağanüstü zengin bir edebiyat” olduğunu söyler. Briusov’a göre “Ermeni dehasının yaratıları”, Japonya, Hindistan, Yunanistan, Roma ve Avrupa 6
halklarının edebi yapıtları ile birlikte “uluslararası şiir mabedinde hak ettikleri yeri almalıdır”. Belyi ve Mandelstam da Şark’a gidiyordu ama aynı zamanda onlar için Ermenistan “tarihin beşiği”ydi (Belyi), coğrafi konumu, antik dünya ile olan tarihsel ve kültürel bağları sebebiyle, dünya “kültürünün beşiği”ne yakınlaşmamızı olanaklı kılıyordu (Mandelstam). Dolayısıyla Kruşçev’in “Yumuşama” yılları ve müteakip yıllar, “Ermenistan yolculukları”nın ikinci dönemi olarak da adlandırılabilir ve Ermenistan Dersleri de bunlar arasındaki en ünlü metindir. Öyle görünüyor ki Bitov Rus doğu gezilerine dair zengin yazın geleneğinin güvensiz topraklarına adım atar, bu türden bir edimin içerdiği tehlikelerin büsbütün farkındadır ama. Bitov’un Ermenistan Dersleri ile Gürcistan Albümü’nü de içeren Kafkas Esiri derlemesi, belli bir anlamda, “Kafkas edebiyatı”nın kendi üzerine düşünmesi olarak, geleneksel yaklaşımların bir yeniden değerlendirilmesi ya da en azından sorgulanması olarak görülebilir ki yazılmış oldukları dönem için bu pek de şaşırtıcı bir şey değildir. Bu derlemede, sadece kanonlaşmış metinlere (sözgelimi Puşkin’in Erzurum Yolculuğu, Mandelstam’ın Ermenistan şiirleri) ve geleneksel temalara (örneğin Kafkas Esiri) başvurulmaz, bunun yanı sıra yerleşikleşmiş yaklaşımlar ve değerlendirmeler de yeniden gözden geçirilir. Üstelik Bitov Gürcistan Albümü’nün daha ilk sayfalarında Rus yazarların (Puşkin, Lermontov ve Tolstoy) işlediği Kafkas temasının emperyal kökenlerini açıkça tartışır. Bir yandan, “yabancı bir yaşam tarzını benimseme bakımından geleneksel bir Rus kabiliyeti (Puşkin, 7
Lermontov ve Tolstoy)” vardır , ama diğer yandan da, orada kesinlikle bir fetih ve temellük unsuru olduğu da açıktır. 5
Susan Layton, a.g.e., ss. 5-­‐10. Валерий Брюсов (ред.), Поэзия Армениис древнейших времен до наших дней, под редакцией, со вступительным очерком и примечаниями В. Я. Брюсова, Издание Московского Армянского Комотета, 1916 (Ереван: Советакан грох, 1987), s. 9. 7
Andrei Bitov, A Captive of the Caucasus: Journeys in Armenia and Georgia, Rusça’dan çeviren Susan Brownsberger, Londra: Harvill, 1993, s. 155.
6
Sayı #2 4 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan Hangover için benzer bir bağlam bulmaya çalışırken, Sovyetler Birliği’nde çevreden merkeze, Moskova’ya doğru ve genelde de baştan sona tüm imparatorlukta meydana gelmekte olan farklı seyahat ve yerinden olma tiplerini anımsayabiliriz; sözgelimi Moskova’da öğrenim görme veya Rusya’nın ücra bir köşesinde muhtelif mevsimlik iş bulma amacıyla… Bakir toprakların fethedilmesine katılanlar, yaz tatillerinde Rusya’ya gönderilen öğrenci çalışma taburları, Sovyet Ordusu’nda vatani görevlerini yapmak üzere gelen genç insanlar… Bunların hepsi de Rus dilinin ve Sovyet kültürünün hakim olduğu, “tüm-­‐birliğe” bağlılık hissinin geliştirildiği çok-­‐uluslu topluluklarda buldular kendilerini. Etnisiteler arası temaslar, süreklilik arz eden ortak yaşama deneyimi ve daha sonra da, devam eden dostane ilişkiler, yazılı ve sözlü tarihler vb. Sovyet halkının “hayali bir cemaat” olarak oluşumuna yardımcı oldu. Diğer birçok kişi gibi Hangover’ın yazarı da eğitim için Moskova’ya gitti. Ama onun yaşadığı deneyim, Merkez’den çevreye bakan gözlemcinin bakışını tersini çevirmeye, çevreye ait birisinin Merkeze bakışını temsil etme bakımından istisnai bir metnin ortaya çıkmasına yol açtı. İleri Senaristlik Kursu’nun katılımcıları adına, etnik sınırları aşan bir grubun ilerlemesi temsil ediliyordu, aynı kuşaktan yazarların (sanatçıların) oluşturduğu daha geniş topluluğun bir parçasıydı bu: “Hepsi de arkadaşım – onların mevcudiyetleri içimi ısıtan bir güvenlik hissi 8
yaratıyor: Erivan’dan Moldovya’ya, Tiflis’e, Leningrad’a kadar varlıklarını hissetmek çok hoş” . Ne var ki, tam da Matevosyan’ın daha sonra Sovyet-­‐sonrası yıllarda zaten açıkça ortaya koyduğu gibi, oluşturdukları grup çelişkili bir biçimde hem farklı cumhuriyetlerden gelenlerin müşterek Sovyet aidiyetini cisimleştiriyordu hem de özellikle katılımcıların her birinin etnik kimliği ve ait olduğu kültürün farklılığının kabul edilmesi ile ifade edilebilecek olan çok açık Sovyet karşıtlığını, anti-­‐
emperyal dayanışmayı cisimleştiriyordu. Harita Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova’da kaldığı iki aylık süre boyunca 1926’nın son günlerinde tuttuğu seyahat günlüklerinden birinde Walter Benjamin, haritanın Sovyet ideolojisi açısından oynamaya başladığı önemli rol üzerine düşünür. Sokakta satılan bir harita yığınını gören Benjamin, haritanın sadece gündelik hayata girmiş olmakla kalmayıp, aynı zamanda tiyatro gösterilerinden tutun da “Dünyanın Altıda Biri” propaganda filmine kadar Sovyet insanının kültürüne sızmış olduğunu fark eder ve haritanın tıpkı Lenin posteri gibi Rusların yeni görsel tapınma merkezi haline gelmekte olduğu sonucuna ulaşır. Doğrusunu söylemek gerekirse, dünya haritasında kızıl renge boyanmış olan Sovyetler Birliği’nin büyük kara kütlesi, varsayılan daimi yayılma ivmesi ile birlikte, imparatorluğun görsel simgelerinden biri olmuştu. Gelgelelim bir araştırmacının son derece isabetli “Sovyet uluslarına bir tarihe sahip olma olanağı da tanındı” açıklamasını yaptığı 60’lardan beri haritalar etkili birer tarihi görselleştirme aracı olarak ulusal kimliğin kurulması ve milliyetçiliğin kışkırtılması bakımından da güçlü bir araç olabildiler. Şayet Benedict Anderson’un savının izinden gidersek, sınırları ve başkentleri ile birlikte haritada görülen Sovyet ulusal cumhuriyetlerinin halkın imgelemini zaten şekillendirebilmekte olduğunu varsayabiliriz. “Tarihsel haritalar” bakımından, “kronolojik olarak düzenlenmiş bu tür haritalar yoluyla, alana dair bir çeşit politik-­‐biyografik anlatı şekillenmiştir ve bu anlatı bazen yer 9
yer büyük bir tarihsel derinlik taşıyabilmektedir”. Kırk yıl sonra yine başka bir gezgin, Andrey Bitov, bu kez Sovyet Ermenistanı’na yaptığı bir seyahatte, yine haritalar üzerine düşünür. Ermenistan’ın tarihsel haritalar atlasının bir arkadaşı ile arkadaşının kardeşi üzerindeki çekim gücünü, atlasın onları içine çekme şeklini ve haritayı yorumlamaya dalmalarını tasvir eder. Bitov şöyle devam eder: “İşte yeşil ve yuvarlak Ermenistan üç denize de yayılıyor. İşte şu ikisi! Şu da üçüncüsü ve burada da denizlerin hiçbiri yok. Ermenistan ilk haritadan sonuncusuna genelde o yuvarlaklığını koruyarak öyle hızlı küçülür ki atlası hızlıca karıştırdığınızda adeta bir filmi andırır: Yuvarlak dev bir kayanın bin yıllık bir yükseklikten 8
Hrant Matevosyan, Tsarere. Duscfı: Sovetakan Grogh, 1978, s. 128. Benedict Anderson, Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism [Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması], Londra: Verso, 1991, s. 175.
9
Sayı #2 5 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan 10
düşüşünü gösterir. Derken kaya küçük bir nokta haline gelerek uzaklarda kaybolur” ya da sayfaları ters yöne hızlıca çevirirseniz, bu sefer de büyür. Atlas ile ilgili bölüm farklı yorumlara yol açabilir. Geçmişten günümüze, tarihin tüm seyrinde, Ermenistan küçülmeye devam eder ve neredeyse büsbütün yok olma sınırına ulaşır; atlasa, “denizlere uzanan Ermenistan” haritasına ulaşana dek sayfaları tersine çevirerek bakmayı daha cazip hale getiren bir olgudur bu. Bunlar, milliyetçiliğin yeniden uyandığı yıllardı. Gelgelelim Ermenistan’ın sadece Rus-­‐Sovyet İmparatorluğu sayesinde tamamen yok olmaktan kurtulmuş olduğunu düşünmek de mümkün. Bu bakış açısından geçmiş sadece yitik bir dönem olarak, şimdi güvenli ve güvence altına alınmış olarak tanımlanıyordu, “aydınlık gelecek” ise ancak sosyalist olabilirdi. Öyle görünüyor ki Anderson’un yukarıdaki gözlemi her halükarda Bitov’un tanımladığı şeyi aydınlatmaya yardımcı oluyor. Bu yıllar boyunca birçok kişinin evinde ve iş yerinde tarihsel Ermenistan haritaları bulmak mümkündü. Güçlükle elde edilen bu geçmişi hatırlama ve anma fırsatı, her şeyden önce, 1915 Soykırımı ile ilgiliydi. Soykırımı’nın 50. yılını belirtme ve bu vesile ile bir anıt inşa etme izni kolay 11
elde edilmedi: “En son savaşları kendi tarihleri için verdikleri savaştır”. Dolayısıyla, soykırım konusuna hem “Ermenistan Dersleri”nde hem de “Hangover”da yer verilmesi tesadüfî değildir. Toplumun büyük bir kesimi bu olaydan ilk kez Bitov’un daha önce Sovyetler Birliği’nde yüksek tirajlı edebiyat dergilerinden birinde yayımlanmış olan yazıları aracılığıyla haberdar olmuştu. Beklenmedik olan sadece soykırım meselesinin kamusal alanda gün ışığına çıkması veya soykırım hakkında yazma fırsatına ulaşılması değildi, bunun yanı sıra Sovyet-­‐öncesi ulusal tarihin anlamının ve öneminin kabul ediliyor olması da şaşırtıcıydı. Bu, yeşertilmekte olan sosyalist uluslar birliği ve topluluğunun aksine ulusun kaderinin benzersizliğini ve farklılığını vurgulayan bir şeydi. Bu, baskıların ve kısıtlamaların son bulmuş olduğu anlamına gelmiyor elbette. Hangover’da İleri Senaristlik Kursu’nun Ermeni katılımcısı ile kurs müdürü arasındaki konuşma boyunca olası bir senaryo teması olarak soykırım tartışılıyor. Bu olasılığın reddedilmesi ise “eski mezarları kazmaya kalkma” veya “yerel milliyetçiliğe teslim olma” tarzında tavsiyeler biçiminde gerçekleşiyor. Soykırıma dair bir film yapma iznini almak ise, soykırım hakkında yazma iznini almaktan çok daha zor olmuştu. Makalenin bir sonraki bölümünde temsil sorunu tartışılıyor ve bu bağlamda en azından sözü edilen yazarların ideolojik baskılarla ve özellikle de sansür ile baş etmek zorunda kalmış olduğuna dikkat çekilmesi gerekir. Matevosyan’ın ve Bitov’un yazdıkları hoyratça sansürlendi ve bazen tümden yasaklandı. Sovyet sansürünün iki boyutu vardı. Bir taraftan kısıtlamalar ve yasaklanmış konular vardı ama aynı zamanda belirtilmesi gereken, daima yinelenmesi gereken beyanlar da vardı. Öte yandan, kısıtlamalar ve yasaklamalar farklılık gösteriyordu. Özellikle Hangover temelinde göstermeye çalıştığım üzere, Sovyetler Birliği’nde güncel tahayyül biçimlerini veya “üslupları”nı olanaklı kılan daha etkili kültürel ifade araçları (örneğin sinema) çoğunlukla Sovyet halkını “hayali bir cemaate” dönüştürmek için kullanılıyordu. Bu müddet zarfında, etnik kültürlerin bu araçlara erişimi açıkça kısıtlıydı. Farklı bir şekilde ifade edecek olursak, milliyetçiliğin yeniden uyanış dönemi boyunca bile Sovyetler Birliği’nde etnik kimliklerin kültürel temsili ile 12
ilişkili olarak oldukça katı kısıtlamalar yürürlükteydi. Temsilin zorlukları Ermenistan Dersleri’nin öne çıkan temalarından biri, tamamen karakteristik bir şekilde, tüm farklı boyutları ile temsil meselesidir. Bunların birincisi, görme güçlüğü, yani anlatıcı-­‐öznenin görsel yetersizliğidir. Bitov “Coğrafya Dersi”nde şu noktaya dikkat çeker: “Bir yöntem olarak bu imgenin izini sürüyorum. Çıplak gözle baktığımda hiçbir şey görmüyorum – kişinin görebilmesi için burada 10
Andrei Bitov, a.g.e., s. 43. A.g.e., s. 44. 12
Bkz. Hrach Bayadyan, “Soviet Armenian Identity and Cultural Representation”, Tsypylma Darieva, Wolfgang Kachuba (der.), Representations on the Margins of Europe: Politics and Identities in the Baltic and South Caucasian States içinde, Frankfurt/New York: Campus Verlag, 2007, s. 205-­‐219.
11
Sayı #2 6 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan doğması ve burada yaşaması gerekir. Dürbün ile baktığımda ise büyük nesneler görüyorum, örneğin bir karpuz – ama karpuzdan başka hiçbir şey görmüyorum. Karpuz dünyayı kapatıyor. Veyahut bir arkadaşımı görüyorum – ve arkadaşımdan başka hiçbir şeyi göremiyorum… Her defasında bir şey dünyayı kapatıyor ve görmemi engelliyor. Dürbünü tersine çeviriyorum – bu defa da karpuz benden uzaklaşıyor, tıpkı bir atom çekirdeği gibi görünüyor ve ufukta kayboluyor. Tasavvur edilemez bir uzaklıkta ve belirsizlikte yuvarlak küçük bir ülke görüyorum, yuvarlak bir 13
şehri, yuvarlak bir gölü ve yuvarlak bir dağı var, sadece arkadaşımın yaşadığı bir ülke bu”. Aynı sorun, Sevan Gölü ile ilgili bir bölümde daha farklı bir şekilde sunulur: “Bu ülke size tekrar tekrar öyle bir sahicilik ve benzersizlik gösterir ki, artık o sahicilik gereksiz görünüyor… Bana birdenbire bu ülkede parlak bir ressamın doğuşu çelişkili olurmuş gibi geldi. Burada doğa, sanatsal vizyonun onu dönüştürmesine izin vermeyecek denli kesin. Çizginin ve rengin bu mutlak kesinliğine hapsolmak bir sanatçının gücünün ötesindedir büyük bir olasılıkla; onu kopyalamak 14
mümkün değil”. Daha sonra şunu belirtir: “Şimdi faka bastım: ‘çizgi ve renk’ dediğimde, bu yeterli kesinlikte bir ifade değildi. Kendi farkındalığımdan ziyade geleneğin izinden gidiyordum. 15
Doğadan ziyade Sarian’a saygımı ifade ediyordum”. Bu, Bitov’un yerel gerçekliğe yönelik duyarlı tutumunu anımsatıyor. Bitov Sovyet Merkezin çevreye tipik bakışını reddeder; bu bakış sosyalist dönüşüm dalgasına yakalanmış bir gerçeklik görürdü ancak –yeni binalar, fabrikalar, kitlesel coşku vb. Bu bakış, yüzlerce yıl sömürgeleştirilmiş olan bir halkın ve geçmişin yıkıntılarından yeniden doğmuş olan bir ülkenin mutlu hayatını ilan ederdi. Kültürel geleneğini ancak sosyalizmin sağlayacağı ilerleme ve aydınlanma sayesinde yeniden keşfedebilecek bir halktır bu. Klişe şarkiyatçılık unsurları çoğunlukla bu retoriğe eşlik ediyordu; eski kültür ve alışılmadık, yabancı şeyler, geçmişin saklanan değerleri vb. Elleke Boehmer, sömürgeleştirilmiş yabancı bir ülkeyi tanımlama şekillerini ve tanımlama aracılığıyla kontrol altına alma şekillerini ve bunun içerdiği problemleri tartışırken şunu öneriyor: “Sömürgeciliğe dayalı okunamazlığın (anlaşılmazlığın) üstesinden gelmeye yönelik retorik stratejiler geniş kümeler halinde düzenlenebilir. İlk olarak, bir yer tanımlama niyetinin kendisini ampirik kanıtları veya uzlaşımsal çağrışım yasalarını hiçe sayarak ifade ettiği, zaten tartışılmış olan simgesel yeniden üretim pratiği söz konusuydu. Avustralyalı kaşiflerin, sömürgecilerin uygunluklarını kaale almaksızın anavatanlarından getirdikleri isimleri ve retorik yapıları yineleyerek geliştirilmeye müsait bir uzam yaratması gibi… Tercüme edilemeyen şey basitçe temsil edilen sahnenin bir parçası olmadı. İlkinin bir gelişimi olan ikincisi, bir ikame stratejisiydi; sömürgecinin deneyimlediği uyuşmazlık veya rahatsızlığın yerli halka yansıtıldığı bir araçtır bu ikame stratejisi… Burada anlaşılamayan özne kendi anlaşılmazlığının (okunulmazlığının) göstergesine dönüştürülür… Yerli veya sömürgeleştirilmiş toprak, gizemin özü, dile gelmeyenin 16
kendisi olarak yansıtılır”. Ermenistan Dersleri’nden alıntılar yüzeysel olarak bakıldığında ikinci stratejiyi anımsatır, ama öyle görünüyor ki Bitov başka motivasyonlara ve amaçlara sahiptir. Her şeyden önce, Ermenistan Batılı anlamda sömürgeleştirilmiş bir ulustan açıkça farklıydı. İkincisi, Rus edebiyatında Kafkasya ve özellikle de Ermenistan’ın temsili devam eden bir geleneğe olarak biçimlenmişti. Ayrıca iş başkalarını temsil etmeye geldiğinde Rus yazarların eşi benzeri görülmedik bir beceriye sahip olduğuna dair yerleşikleşmiş bir kanı vardı. Dostoyevski sadece Rusların sahiden evrensel olduğu ve tabiri caizse kendilerini başkalarının yerine sahiden koyabildiği iddiasını ortaya attı. 17
Dostoyevski’ye göre, Ruslar başkalarını sahiden temsil edebilen yegâne halktır. Yukarıda “yabancı bir yaşam tarzını benimseme bakımından geleneksel Rus kabiliyeti”ne dair yaptığımız alıntıdan da göründüğü kadarıyla Bitov da bunu biliyordu. Ama aynı zamanda, onu harekete 13
Andrei Bitov, a.g.e., s. 45. A.g.e., ss. 53-­‐54. A.g.e., s. 54. 16
Elleke Boehmer, Colonial&Postcolonial Literature: Migrant Metaphors, 2. baskı, Oxford: Oxford University Press, 2005, s. 90.
14
15
17
Bkz. Katya Hokanson, “Literary Imperialism, Narodnost' and Pushkin's Invention of the Caucasus”, Russian Review, Cilt. 53, No. 3 (Temmuz 1994), p. 343. Sayı #2 7 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan geçiren şey, kendisinin “bir yabancı, başka bir yerli, beklenmedik bir misafir” olması konusundaki 18
hassasiyetiydi. On dokuzuncu yüzyılda öne çıkmış Rusların kendi “Doğusu” olarak Kafkasya anlayışı, 60’larda dikkat çekici ölçüde zayıfladı. Bitov için Ermenistan, Belyi ve Mandelstam için olduğu gibi Doğu değildi. Bununla birlikte, öykünün ilk sayfalarından birinde Bitov arkadaşının söylediği şu sözleri aktarır: “Lütfen Ermenistan’ın güneşli, misafirperver bir ülke olduğunu yazma”.
19
Burada, “güneşli, misafirperver ülke” Sovyet şarkiyatçılığının bildik bir klişesidir. Görünüşte, Bitov’a göre, “çıplak göz” yerel kültürel uzlaşımlara ve kodlara aşina olmayan bir gözdür: “Kişi görebilmek için burada doğmalı, burada yaşamalıdır.” Ama öyle görünüyor ki Bitov aynı zamanda Kafkasya’yı (ve Ermenistan’ı) edebi temsil etme geleneğini ve özellikle de temel görevi fethedilen toprakları tanımlayıp tanınır kılmak olan tüm bir gezi edebiyatı hazinesini yadsıyor. Belyi ve Mandelstam ise bu sorunu kendilerince çözerler. Belyi Ermenistan seyahati notlarında “Ermenistan’ı henüz iki gündür görüyorum, ama ilk kez Sarian’ın tuvallerinde 20
görmüştüm” diye yazar. Başka bir deyişle, Ermenistan’ı görmek için önce bir resim galerisini gezmek gerekir. Yabancı bir ülke, ancak Batı resminin görsel kodlarının müdahalesi aracılığıyla aşina hale gelir. Mandelstam’ın Ermenistan Seyahati’nde yer alan “Fransızlar” başlıklı bölümde ortaya koyduğu üzere, Fransız sanatçıların yapıtlarını müzede görme deneyimi, gözün resim aracılığıyla eğitilmesi haline gelir. Bunun ardından gerçek dünya Mandelstam’a bir resim gibi görünür. Viktor Şiklovski, tam da sanatın gerçekliği algılama aracı haline geldiği “biçimcilik”ten ötürü Mandelstam’ı eleştirir. Şiklovski “insanlar doğal fenomenleri sanat aracılığıyla algıladığında, 21
nesneyi sahiden anlama olasılığını yitirirler” gözleminde bulunur. Genelde Mandelstam’ın bu nedenle eleştirileri birbirini tamamlar: “Mandelstam’ı ilgilendiren şey, ülkeyi veya halkını tanımak değildir, daha ziyade sözcüklerin havai karışımıdır”, “Lamark, Goethe ve Cézanne gerçek Ermenistan’ın eksikliğini gizlemek için seferber edildi”, “Bu, gramer biçimleri, 22
kütüphaneler, sözcükler ve alıntılar aracılığıyla yapılan bir yolculuk”. Bu son gözlemin yazarı da Şiklovski’den başkası değildir. Doğal olarak, hasara uğramamış görme ve tanımlama süreci, ötekiliğin görünür ulaşılırlığı, (Ermenistan, şair [Mandelstam] ile kültürel kökenleri arasında neredeyse şeffaf bir dolayımlayıcı haline geldiğinde) Ermenistan’ın dünyanın kültürel bağlamında çözülme olasılığına dayalı olarak koşullanmaz sadece, bunun yanı sıra Ermenistan’daki Rus politik ve kültürel hakimiyet ile de koşullanır. Yukarıda alıntılanan pasajdan da açıkça göründüğü gibi, Bitov Sarian’ın resmini ve genelde de güzel sanatları bir araç olarak kullanma tuzağının farkındadır ve bu farkındalıkla düşünmeye devam eder: “Peki belli bir kutsal toprak, gerçek idealler vatanı imgesini nereden edinmiştim, bende bu imgeyi üreten şey neydi? ... Açıkçası, her şeyin ne ise o olduğu, kendisi gibi olduğu bir ülke, o kadar… Taşı toprağı, otları, kısacası tüm canlılarının kendi uygun amacına ve özüne sahip olduğu, ilksel anlamların tüm kavramlara geri verileceği bir ülke… Toprak hemen yanımda, ama bir tek ben orada değilim… Hangi koşullar altında bu topraktan kopmuştum ki? … Sahici 23
sözcüğünü buldum ve ona sarıldım. Burası bir kavramlar ülkesi”. Bitov ülkenin tüm tarihsel izlerinden arınmış ütopik imgesini keşfeder; ortaya çıkan “medeniyetin beşiği” değil saf Doğa’dır. Sovyet halkının oluşturduğu sözde homojen kütlede keşfedilen ulaşılamaz “öteki”, sonunda “sahici/otantik” olarak kabul edilir. “Kavramlar ülkesi” tanımlaması Andrei Belyi’nin Martiros Sarian’a dair ifadelerinden birini anımsatıyor: “Genelde [Sarian] Doğu’yu 24
resmeder, tabloları birer ilk-­‐örnektir (prototiptir), şematik resim seviyesine yükselmiştir”. Başka bir deyişle, Doğu her zaman her yerde aynıdır ve değişmeyen özü belli kavramlar ve planlar aracılığıyla konumlandırılabilir. Hem alıntılanan pasajda hem de diğer pasajlarda oryantalist söylem parçaları, bir hac mekanı olarak Doğu’yu, Doğulu insanın “platonik varlığını”, Doğu’nun 18
Andrei Bitov, a.g.e., s. 57. A.g.e., s. 22. 20
Андрей Белый, Армения, Ереван: Наири, 1997, s. 35. 21
Павел Нерлер, Комментарии, в Осип Мандельштам, Сочинения, том 2, Москва: Художественная литература, 1990, s. 431. 22
Bkz. Павел Нерлер, a.g.e., ss. 420-­‐421. 23
Andrei Bitov, a.g.e., s. 63. 24
Андрей Белый, a.g.e., s. 35.
19
Sayı #2 8 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan kendisini temsil etme yetersizliğini, “Doğu”nun “değişmezliğini” ve “türdeşliğini” vb. anımsatır açıkça. Bu arada Hangover’da tamamen farklı bir Ermenistan buluruz. Kısa-­‐romanın kahramanının, yani Ermeni yazar Mnatsakanyan’ın yazmış olduğu ve kursun müdürü tarafından reddedilmiş olan senaryo, Ermeni köy toplumunun çözülmesi, nüfusun şehirlere akarak köylerin boşalması, köylünün çalışmaya ve toprağa yabancılaşması, ahlakın çöküşü ile ilgilidir. Genelde bunlar Matevosyan’ın temel edebi temalarıdır. Matevosyan’a göre uzun sömürgecilik tarihi boyunca köy topluluğu Ermeni halkının ve etnik direnişinin başlıca hayatta kalma/yaşama tarzı olmuştu ve dağılması da çok vahim sonuçlar doğurabilirdi. 60’ların yeni sanayileşme ve şehirleşme dalgasının yıkıcı sonuçlarına eşlik eden, Ermenistan’ın Sovyet turizm endüstrisi tarafından temellük edilmesi Hangover’da tartışılır. “Ermenistan bir açık hava müzesidir” ifadesi, Sovyet dönemi boyunca oldukça yaygındı ve turizm meselesi doğrudan doğruya Sovyetler Birliği’nde şekillenmiş olan yaklaşımla ilgilidir –ulusal kültürü geçmişle, eski anıtlar ve müzelerle özdeşleştirmek, ve aynı zamanda ulusların modernleşme sürecini de sosyalizme özdeşleştirmek. Öte yandan, Hangover’da, yatakhanenin penceresinden tepeden Dobroliubov Sokağının ve uzakta heyula gibi görünen Ostankino TV anteninin göründüğü sahne dışında Moskova’nın şehir ortamının hiçbir anlatımı yoktur. Daha ziyade, “İleri Senaristlik Kursu’nun emperyal ortamı” ayrıntılı bir şekilde tasvir edilir. Bu durumda bakmak, yani kişinin bakışını Merkez’e çevirmesi, öncelikle ironi aracılığıyla, Merkez’in (kendini) temsil etme biçimlerinin ve Merkez’in izin verdiği veya zorunlu kıldığı temsil biçimlerinin ve egemen kültürel ifade tarzlarının sorgulanması anlamına gelir, ki anlaşılan bu bir yasağa karşı gelmektir. Üstelik ideolojik retoriğin eleştirisine kişinin kendi anlatısını sunması, yani Mnatsakanyan’ın Moskovo’da yazmakta olduğu kısa öykü eşlik ediyordur. Kısa-­‐roman, bu öyküden bir bölümle ve baştan sona defalarca yinelenen “Taşlar 25
yerine oturuyor” iddiası ile başlar. Kısa-­‐roman, dilsel ve görsel çok çeşitli metinlerden seçilmiş alıntılar ve yeniden-­‐düzenlemeler ile doludur. Antonioni’nin filmi ve Salinger’in kısa öyküsü yeniden anlatılır ve tartışılır, kısa öykü temaları ve senaryo uyarlamaları tartışılır ve dönemin “soğuk savaş” retoriğinin tipik örnekleri yeniden üretilir… Kurs katılımcıları, Antonioni’nin “Gece” filmini izlemek üzere Sinema Evi’ne giderken bindikleri takside günlük gazetelerin sayfalarını karıştırırlar. Aktarılan ya da daha büyük bir olasılıkla yeniden anlatılan iki büyük alıntı vardır; bunlar Sovyet medya söylemine ait iki örnektir; birisi “burjuva basını”na ve “burjuva değerleri”ne ironik bir göndermedir (bu Sovyet basını için çok tipiktir). Şöyle başlar: “Güya her yerde ve her zaman hazır bulunan ‘özgür basın’ şimdiye değin Aristoteles Onasis ile Jacqueline Kennedy’nin yatına burnunu sokmayı bile 26
başaramadı ama ‘yüzyılın evliliği’ ile ilgili her türlü ayrıntıyı araştırıyor”. (Moskova gazeteleri hakkında konuşuyoruz, ama bunlar Ermeniceye Rusçadan tercüme edildiği için burada, Ermenistan Dersleri ve Hangover’ın merkezi temalarından birisi olan dil meselesini tartışacak lükse sahip değilim.) İleri Senaristlik Kursu’nun bir yandan yerel ticari filmler – örneğin “Sovyet Western’ler” gibi– üreterek, bir yandan da bir askeri-­‐vatanseverlik ruhuyla “gelecek kuşağın” yetiştirilmesine yardımcı olarak Sovyet film endüstrisinin canlanmasına yardımcı olması öngörülüyordu. Vaksberg’in hatırlattığı gibi “savaş son bulmamıştı”, “… Rusya ne zaman öbürlerinin kültürü üzerinden yaşamaya başladı? Amerikalılardan yetmiş beş film satın aldık ve onlara on dört tane 27
sattık. Bu nasıl iş? Altmış bir adetlik bir farkla oyunu kazanıyorlar”. Dikkat ettiniz mi, Sovyetler Birliği Rusya ile bir tutuluyor? Özellikle de tartışılmakta olan mesele, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki çatışma olduğunda, diğer Sovyet halkları unutuluyor, üstelik Rus etnosantrizmini sorgusuz sualsiz kabul eden Batı için de bu tipikti. Sinema ve fotoğrafın Sovyet propagandası açısından taşıdığı bu belirleyici rolü hesaba katarak ironik yeniden üretim aracılığıyla gerçekleştirilen görsel temsilin örneklerinin eleştirel yorumlarına 25
Bkz. Hrach Bayadyan, a.g.e. Hrant Matevosyan, a.g.e., s. 11. 27
A.g.e., ss. 38-­‐39.
26
Sayı #2 9 Çelişkili 60’lar: İmparatorluk ve Kültürel Direniş Hrach Bayadyan özel bir ilgi göstermek istiyorum. Daha genel bir anlamda, görsel temsil ve anlayışta meydana gelen değişiklikler, kültürün tamamında meydana gelen değişimlerin ifadeleri olarak 28
Matevosyan’ın ilgisini çekiyordu. Bir örnek verelim. Anlatıcı Sinema Evi’nin restoranındadır ve şöyle der: “Yaşlılıktan yüzü kırış kırış olmuş o ihtiyar adamda, birdenbire savaş haber filmlerindeki genci gördüm, oğlan bölüğünün önünde savaşa gidiyor, madalyalarla kaplı göğsünü meydan okurcasına kabartmış, silahını kafasının üzerinde yukarıda tutuyor, yüzünün üçte ikisi fotoğrafçıya 29
çevrilmiş ve üçte biri de ilerideki düşmana doğru çevrilmiş”. Propaganda filminin retorik cephaneliğinin temel unsurları tek bir cümlede yeniden üretilir: duyguları harekete geçiren bulaşıcı ve neredeyse küstahlığa varan bir kendini kurban etme jesti ve bu jesti teşvik eden ve onaylayan anayurdun bahşettiği ödül. Sonuçlar 60’larda Sovyet halkının birleştirilmesinde yeni bir aşama başlamış ve paradoksal olarak buna, Sovyet milliyetlerinin “etnikleştirilmesi” süreci eşlik etmiştir. Bu modernleşme hali, cumhuriyetlerde taşıyıcıları Sovyet yıllarında şekillenmiş melez (Sovyet-­‐ulusal karışımı) entelektüel üst sınıflar olan milliyetçiliğin doğumunun izini taşımaktadır. Bu dönemin tanımlayıcı ifadelerinden biri de etnik sınırları aşan bir topluluklar birliğinin yaratılmasıydı. Entelektüel çevrelerden beslenen ve resmi-­‐olmayan bu etnik-­‐üstü dayanışma, hem Sovyet otoritelerine sadakat olarak hem de imparatorluğa direniş olarak ifade edilebilmekteydi. Bu türden bir direniş baskın kültürel ifade tiplerinin ve yerleşmiş normların ve değerlerin sorgulanması anlamına geliyor ve ulusal Andrei Bitov ve Hrant Matevosyan kültürlerin (ve kimliklerin) farklı ve bağımsız olduğunun tanınması gibi sonuçlar (fotoğraf Hrant Matevosyan doğuruyordu. Bu anlamda, İleri Senaristlik Kursunun “emperyalliği” de bilinçli Vakfı'ndan alınmıştır) bir anti-­‐emperyal konumun oluşumunu işaret ediyor olabilir pekâlâ. Tartışmamız için seçtiğimiz, 60’ların ikinci yarısında “aynı kuşaktan” Rus ve Ermeni yazarlar tarafından kaleme alınmış olan iki yapıt, burada göstermeye çalıştığım gibi Kruşçev’in Yumuşama yılları boyunca Sovyetler Birliği’nde meydana gelmekte olan bu önemli gelişmeye farklı şekillerde tanıklık etmektedir. Ermeni yazarın, uygulanma tarzı bakımından en azından Sovyet Ermeni literatüründe emsalsiz bir eylem olan Merkeze eleştirel bakışı, aynı zamanda Merkez ile çevre arasındaki bölünmeyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu, Andrey Bitov’un yapmış olduğu Ermenistan’ın indirgenemez kültürel farklılığı ve etnik ötekiliği keşfi ile çakışmaktadır. Bu belki de örtük olarak Bitov’un, “arkadaşı” Hrant Matevosyan’ın kişiliğinde Ermenistan’ın kendi kendisini kültürel temsil etme becerisini fark etmesi ile koşullanmaktadır. İngilizceden çeviren: Cem Soydemir 28
Bkz. Грач Баядян, Воображая прошлое, Художественный журнал, 65/66, 2007, ст. 85-­‐96 (http://xz.gif.ru/numbers/65-­‐66/grach-­‐bayadyan/). 29
Hrant Matevosyan, a.g.e., s. 183.
Sayı #2 10 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper Devrimci hareketlerin beklenmedik bir biçimde ulusal sınırları aşarak küreselleştiği üç önemli tarihsel momentten bahsedilebilir: 1848, 1968 ve 1989. 1968’ i diğer iki önemli yıldan farklı kılan özelliklerinden biri diğerleri gibi başarılı devrimler sahneye koyamamış olmasıysa, diğer özelliği de 1968’in, Avrupa ile sınırlı 1848, Doğu Avrupa ile sınırlı 1989 ile kıyaslanamayacak derecede küresel ve dünya ölçeğinde bir fenomen oluşudur. Öyle ki Sahraaltı Afrika’nın bir kısmı, Arap 1
yarımadası’nın güneyi ve birkaç Doğu Bloku ülkesi dışında “68”in yaşanmadığı hemen hiçbir yer 2
yoktur. 68’i böylesine küresel yapan temel dinamiklerin ne olduğuna tarihçiler tarafından tümüyle doyurucu cevapların verilebildiğini söylemek mümkün değil. Birbirlerinden tümüyle farklı siyasal ve ekonomik koşullara sahip ülkelerin nasıl olup da benzer yıllarda radikal öğrenci hareketlerine ve ona eşlik eden bir radikal ethos’a sahne olduğu hala ciddi bir tartışma ve araştırma konusu. Küresel bir fenomenle karşı karşıya olduğumuzdan, aklımıza gelen ilk açıklama küresel dinamiklerin tespiti yoluyla olabilir. Bu açıdan bakıldığında ilk elden tespit edilmesi gereken dinamikler şunlardır: 1) 60’lı yıllarda öğrenci sayılarında yaşanan neredeyse evrensel sayılabilecek bir patlama 2) Etkileriyle uluslararsı siyaseti belirleyen önemli olaylar; Küba Devrimi, Vietnam ve Prag Baharı gibi 3) Basın, radyo ve televizyon gibi medya araçlarının yaygınlaşması. Ama asıl soru bu üç dinamiğin böylesine radikal ve küresel hareketleri açıklamaya yeten dinamikler olup olmayışı. Nitekim 68’e yönelik her açıklama özellikle kendi ulusal dinamiklerine ağırlık veren bir anlatı kurmayıp sözkonusu “global” açıklamayla yetinmeye kalktığında kendini fazlasıyla eksik, zayıf ve inandırıcılıktan uzak hissediyor. O halde farklı lokalitelerin ve yerel deneyimlerin ürettiği hareketlerin rastlantısal biraradılığından bahsetmek daha mı akılcı? Tabii sadece belirleyici dinamikler açısından değil betimleyici ve ampirik düzeyde de aynı soruyu sormak mümkün. Tek bir 68 var mıydı? Yoksa her ülke kendi 68’ini mi yaşadı? Batı 68’i ile Üçüncü Dünya 68’ini ortak kılan ne vardı? Öncelikle bu sorulara cevap arayarak başlayalım. Kaç 68 var? Kuşkusuz 68’i hem ortak hem de her ülkenin kendi 68’ini sui generis kılan pek çok özellik var. Arif Dirlik’in deyişiyle 68 öğrenci hareketleri ortak bir söz dağarcığını kullanıyor ama farklı bir gramerin 3
mantığıyla çalışıyordu. O halde, Che ve Vietnam gibi simgeler ya da pek çok ortak sloganın altında farklı talepler ve dertlerin olduğunu öne sürebilir miyiz? Öncelikle en yaygın kanıdan, Batı 68’i ile Üçüncü Dünya 68’i farkından bahsederek konuya girebiliriz. Öğrenci hareketlerinin tarihine kısa bir bakış bu açıdan faydalı olabilir. Edward Shils’e göre altmışlı yılları ayırdedici kılan şey öğrenci hareketlerinin bu yıllarda ortaya çıkmış olması değildi. Hem 4
Avrupa’da hem de Üçüncü Dünyada öğrenci hareketleri çok önceden tarih sahnesine çıkmıştı. 5
Örneğin 30’larda İngiltere’de kaydadeğer bir sol öğrenci hareketi vardı. Üçüncü Dünyada ise öğrenci hareketleri yüzyıl başından bu yana son derece güçlüydü; öyle ki bazı ülkelerde zirve 1
“68” derken tek bir yıldan bahsetmediğimizi belirtmek gerek. Her ne kadar 1968 protestoların tartışmasız en yoğun yaşandığı yıl olsa da bazı ülkelerin 68’inin farklı yıllarda gerçekleştiğini (örneğin 1973’te gerçekleşen Yunan Politeknik isyanı), dolaysıyla “68”i daha çok bir sembol yıl olarak kullandığımızı vurgulamalıyız. Bu anlamda 68 belki de 1965-­‐73 arasını kaplayan bir uzun sene olarak değerlendirilebilir. Benzer bir tartışma için bkz. Kostis Kornetis, “Everything Links? Temporality, Territoriality and Cultural Transfer in the ’68 Protest Movements”, Historein, n. 9, 2009, s. 34-­‐45. 2
Michael Kidron ve Ronald Segal The State of The World Atlas (Londra, 1981) aktaran Carole Fink, Detlef Junker ve Philipp Gassert “Introduction” 1968: The World Transformed içinde (Washington D.C.: Cambridge University Press, 1998) s. 14-­‐
15. 3
Arif Dirlik “The Third World in 1968”, 1968: The World Transformed, ibid. s. 295-­‐320. 4
Edwars Shils “Dreams of Plenitude, Nightmares of Scarcity” Students in Revolt içinde, (der.) Seymour Martin Lipset ve Philip G. Altbach (Boston: Houghton Mifflin Company, 1969), 1-­‐35. 5
Brian Simon “The Student Movement in England and Wales During the 1930s,” The State and Educational Change (toplu makaleler) Brian Simon (Londra: Lawrance & Wishart, 1994), s.103-­‐126.
Sayı #2 1 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper noktalarını 1968’de değil çok daha önceleri yaşadı. Arjantin 1918’de, Mısır 1937’de, Hindistan ise 6
bağımsızlık savaşı yıllarında en kitlesel ve radikal öğrenci eylemliliklerine sahne oldu. Ama yine de altmışlı yılları farklı kılan bir şeyler vardı. Öncelikle daha önceki yıllarda görülen dağınık ve nispeten zayıf hareketlerin aksine ABD ve Batı Avrupa’da eşi görülmemiş yaygınlıkta ve eşzamanlılıkta bir hareket sözkonusuydu. Üçüncü Dünyada ise, yukarıda belirttiğimiz gibi pek çok ülke öğrenci hareketleri zirve noktasını farklı yıllarda yaşamış olsa da altmışlı yıllarda belirgin bir yoğunlaşma mevcuttu. Atmışlı yılları Shils’e göre asıl farklı kılan şey sayısal değil niteliksel bir değişimdi. Önceki hareketler daha çok geleneksel sol bir çerçevede ve “büyük” partilerin siyasi çizgilerinin bir uzantısı olarak işlev görmekteydi. Geleneksel devrimci siyasal çizgileri benimsemiş gençlik hareketleri, genelde komünist partilerin (ya da Üçüncü Dünyadaki sol-­‐milliyetçi partilerin) emrinde ya da gölgesinde siyaset yapmaktaydı. 68 bu anlamda çarpıcı derecede farklıydı. Öncelikle artık gençler herhangi bir “büyük” ya da “baba” partinin vesayetini kesinlikle reddediyor ve bununla da kalmayarak bu partilerin temsil ettiği siyaset anlayışını da kesinlike reddediyordu. Geleneksel burjuva partileri kadar Komünist Partiler de bürokratik yapılarıyla tiksinti uyandırıyordu. Yeni siyaset çok daha anarşizan, merkezsiz ve spontaneydi. Gençler devrimi bugün, burada ve gündelik hayatlarında başlatmak istiyor; her türlü bürokratik dönüşüm tahayüllerinin yerine kendiliğindenliği ve isyanın özgürleştiriciliğini koyuyorlardı. Wallerstein, Hopkins ve Arrighi’ye göre bu nedenle 68 tam anlamıyla geleneksel radikal-­‐popülist siyasetin ölümünün ilanıydı. Yazarlara göre hem Batı’daki radikal partiler hem de Üçüncü Dünyadaki sol-­‐milliyetçi hareketler vaatlerini tutmaktan gittikçe uzak düşmüşler, iktidara geldikleri hiçbir ülkede kaydedeğer bir dönüşüm gerçekleştirememişlerdi. 68 bu nedenle bu 7
“baba” siyasetine ve eski devrimciliğin iflasına karşı bir tepkiydi. Devrimin iktidar aygıtının ele geçirilmesiyle sağlanamadığı açık bir biçimde ortaya çıkmıştı. O halde devrim kendimizden, gündelik hayatımızdan ve devlet iktidarının dışında bir yerlerden başlatılmalıydı. Altmışların niteliksel faklılığını ortaya koyan bu ayrım noktası oldukça aydınlatıcı. Ancak sadece Batı Avrupa için. Bu ayrım noktası Üçüncü Dünya için ise yanıltıcı bazı unsurlar içeriyor. Kuşkusuz Üçüncü Dünyada da ortak bir kuşak deneyimi ve “baba” partilerin vesayetinin reddi sözkonusuydu; fakat bu reddiye hiçbir zaman bu partilerin siyaset anlayışının reddi seviyesine ulaşmadı. Bir başka deyişle Üçüncü Dünyanın radikal öğrenci hareketleri geleneksel radikal siyasetlerin ve toplumsal hareketlerin bir devamıydı. Bu hareketler reformist ya da devrimci sol-­‐
milliyetçi hareketlerin iktidarı ele geçirdikten sonra hiçbir şey yapmamış olmalarına öfke duyuyordu, ama bu öfkenin sonucu onların siyaset anlayışının radikal bir biçimde sorgulanmasını doğurmadı. Tam aksine yapılması gereken daha önce yapılmaya çalışılanı daha radikal ve sahici bir biçimde tekrarlamaktı. Böyle olmasında da şaşırtıcı hiçbir yön yoktu. Yoksulluğun hala ciddi bir sorun, sanayileşmenin en önemli ortak hedef olduğu ve popülist siyasetin kendini tümüyle tüketmediği bir sosyal-­‐politik bağlamda hareket eden radikal önderler açısından devlet hala önemli bir kaldıraçtı ve devleti ele geçirerek yapılacak çok şey vardı. Batı’da anti-­‐modernist haraketlerin başlangıç miladı 68 olurken, Üçüncü Dünyada modernleşme kesinlikle bitmemiş bir projeydi ve devlet modernleşmenin motoru olmaya devam ediyordu. Tabii bu ayrımları katı bir biçimde çizmek son derece sakıncalı. Kuşkusuz Batı’da geleneksel siyasal çizgilerini sürdüren pek çok öğrenci grubu olduğu gibi, Batı dışında da 68’in kültürel devrim boyutunu yaşayan öğrenci çevreleri mevcuttu. Bu noktalara aşağıda değinmeye çalışacağız. 6
Arjantin için bkz. Richard J. Walter Student Politics in Argentina: The University Reform and Its Affects 1918-­‐1964, (Basic Books, 1968). Mısır için Ahmad Abdalla, The Student Movement and National Politics in Egypt 1923-­‐1973 (Londra: Al Saqi Books, 1985). Hindistan için Philipp G. Altbach “Student Politics and Higher Education in India,” Students in Revolt, ibid, 235-­‐257. 7
Giovanni Arrighi, Terence Hopkins, Immanuel Wallerstein, Sistem Karşıtı Hareketler, (Istanbul: Metis, 2004), p. 96-­‐100.
Sayı #2 2 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper Dolayısıyla, bütün kabalığına ve içerdiği haksız genellemelere rağmen ve daha da önemlisi iki kategorinin kesiştiği sınırdaki örneklere (karşı-­‐kültürel hareketlerin klasik devrimci hareketlere kıyasla zayıf olduğu İtalya gibi) rağmen bir gelişmiş ülkeler ve Üçüncü Dünya 68’i ayrımı 8
yapılabilir. Fakat bu ayrımın yanında 68’i tartışmasız biçimde küresel kılan ortak özellikler ve nitelikleri unutmadan. Bu özelliklerin başında anti-­‐emperyalizm gelmekteydi. Her ne kadar Üçüncü Dünyada anti-­‐
emperyalizm çok daha baskın bir vurgu idiyse de gelişmiş ülkelerin 68’inin temel gündemlerinden biri emperyalist yayılmacılıktı ve dünya 68’ini birarada tutan en önemli sembol kuşkusuz Vietnam’dı. 68 hareketini oluşturan öğrenci hareketlerinin hemen hepsini birleştiren ortak slogan “Bir, iki, üç daha fazla Vitnam” idi. Almanya’daki Kızıl Ordu Fraksiyonu da, Latin Amerika gerilla grupları da, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu da öncelikli askeri hedef olarak Amerikan üslerini seçmiş ve Amerikan emperyalizminin geriletilmesini dünya halklarının kurtuluşu için bir ön koşul saymıştı. 68’in bir başka küresel özelliği, bunun hemen her yerde bir kuşak deneyimi olarak yaşanması ve bir kuşak çatışması boyutu içermesiydi. Yukarıda “baba” partiler ve siyasal hareketlerle yaşanan kopuştan bahsetmiştik. Bu “baba” siyasetinin temel çizgilerinin sorgulanmadığı Üçüncü Dünyada bile gençlik örgütleri hızla özerkleştiler ve kendi bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Türkiye öğrenci hareketinin önce Türkiye İşçi Partisi’nin gerontokratik yapısından kopması, ardından da bir başka “baba”, Mihri Belli’nin önderliğini reddetmesiyle görüldü. Gençliğin ideolojik ve siyasal önderleri yirmi beş yaşını geçmemiş figürlerdi. Üçüncü bir ortaklık ise harekete damgasını vuran yüksek dozda voluntarizm ve şiddetin hem 9
etkinliğine hem de sağaltıcılığına olan inançtı. Politik şiddet hem iradeci bir öncü grubun elinde etkili bir devrim aracıydı hem de kendi içinde özgürleştirici ve iyileştiriciydi. Şiddetin araçsal yönü daha çok Üçüncü Dünyada ön plandayken, Batı’da pasifist karşı-­‐kültür hareketlerinden kopan dar grupların şiddeti bir varoluş ve isyan pratiği olarak yaşamasına daha sık rastlanıyordu. Ama bütün bu hareketleri şiddete bakışının ortaklaştığı yer Fanoncu bir şiddet yüceltimiydi. Nedenler Ampirik düzeyde yaptığımız yukarıdaki ayrımları nedensellik düzeyinde de yapabiliriz. Bir başka deyişle hareketlere yön veren küresel ve kendi kategorilerine özgü dinamikleri ayrıştırabiliriz. Öncelikle ortak bir tespitten yola çıkmamız gerekiyor. Gençlik hareketlerinin önkoşulu ele aldığımız ulusal bağlamda güçlü bir gençlik ya da öğrenci kimliğinin yahut kültürünün var olmasıdır. Meyer ve Rubinson ve diğerleri inceledikleri bütün ülke örneklerinde öğrencilik statüsünün kültürel, yasal ya da resmi düzeyde tanınma oranıyla öğrenci hareketlerinin 10
yoğunluğu arasında kaydadeğer bir orantı tespit etmişti. Dolaysıyla hem Batı’da hem Üçüncü Dünyada güçlü bir öğrenci/gençlik kimliğini öğrenci siyasetinin önkoşulu sayabiliriz. Ancak bu koşul her iki farklı kategoride farklı biçimlerde ve tarihsel koşullarda şekillenmişe benziyor. Gelişmiş ülkelerde “gençlik”in yaygın bir kategori olarak ortaya çıkışı İkinci Dünya Savaşı sonrasının tüketim toplumunun yükselişine denk düşer. Bu ülkelerde gençlik aslen piyasa tarafından keşfedilmiş ve dolaşıma sokulmuş bir kategoriydi. Savaş sonrası refah devleti ve kapitalizmin altın çağının yarattığı zenginlik, hanelerin tek bir kişinin (yani babanın) geliriyle geçinebilmesini olanaklı kılmış, bunun sonucu olarak da gençlerin işgücüne katılımının aciliyeti ortadan kalkmıştı. Her şeyden önce, sadece orta sınıfların değil işçi sınıfı gençliğinin de otomatik olarak iş hayatına girmeden geçirdikleri “gençlik” süresi en az 18 yaşına kadar uzamıştı. Dahası bu gençler babalarından aldıkları harçlıkla kendi zevklerine uygun bir tüketim kalıbı geliştirme 11
imkanına sahip olmuşlardı. Böylelikle piyasa yeni bir tüketici grubunu, zevkleriyle ve 8
Arif Dirlik, ibid. Kostis Kornetis, ibid, s. 39. 10
Meyer, John W. ve Richard Rubinson “Structural Determinants of Student Political Activity: A Comparative Interpretation” Sociology of Education, 45 (1) (Winter, 1972): 23-­‐46. 11
Bu açıklamanın güzel bir özeti için bkz. Tony Judt Postwar: A History of Europe since 1945 [Savaş Sonrası: 1945 Sonrası Avrupa Tarihi] (New York: The Penguin Press, 2005), s. 346-­‐348. 9
Sayı #2 3 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper alışkanlıklarıyla çok daha farklı ve yenilkçi bir kategoriyi, “gençlik”i keşfetmişti. Gençlik artık kullandıkları aksesuarlarla (deri ceket), kullandıkları araçlarla (motosiklet), dinledikleri müzikle (rock ‘n roll) ve boş zamanlarını geçirme biçimleriyle 50’ler boyunca sosyolojik bir kategoriye dönüşmüştü. 60’ların gençlik kültürü ise on yıl öncesinin apolitik ama isyankar kültürünün entellektüel-­‐politik bir gençlik (yani üniversite gençliği) tarafından radikalleştirilmesinin ürünüydü. Gelişmekte olan dünyada ise genç kimliği bambaşka bir biçimde üretilmişti. Ulus ve ulusal kimlik kurma süreçlerinin hala önemli bir gündem olduğu bu ülkelerde, devlet bizzat “öğrenci gençliği” kimliğinin üretilmesinde önemli bir rol oynadı. Gençlik geleceğin yönetici elitlerinin yetişme kaynağı, ülkenin teminatıydı. Dolayısıyla onların eğitilmesi ama eğitilirken dahi ayrıcalıklı bir yere konulmaları ve onlara geleceğin elitleri, yöneticileri, ulusal kültürün taşıyıcıları muamelesi yapılması gerekiyordu. Dahası onlara sadece gelecekte değil bugün de ihtiyaç duyulmaktaydı. Olası bir savaş anında dinamizmleri, fiziksel kapasiteleri ve vatanperverlikleriyle ilk silah altına alınacak olanlar onlardı. Dolayısıyla, gençlik bu ülkelerde milliyetçi-­‐militarist (bazen de devrimci) bir söylemin ayrıcalıklı öznesi haline geldi. Gençlik cesurdu, saf ve bozulmamıştı, idealistti ve idealleri için savaşmaya hazırdı. Tıpkı Mustafa Kemal’in “Gençliğe Hitabe”sinde ve hatta çok daha 12
tartışmalı olan “Bursa Nutku”nda tanımladığı gibi. Buna paralel olarak gelişmekte olan ülkelerde öğrenciler sadece güçlü bir kimliğe değil, çoğu zaman güçlü temsil mekanizmalarına ve yarı-­‐
korporatist örgütlere de sahipti. Tabii ki bu güçlü öğrenci kimliğinin politize olması ve radikalleşmesi belli koşulları gerektirmişti. Bu koşullar büyük ölçüde Üçüncü Dünyayı savaş sonrası dönemde ortak bir biçimde kesen politik çatışmalar ve soğuk savaş atmosferinin ürünüydü. Savaş sonrasında Latin Amerika’dan Asya’ya bu ülkelerin politik hayatında eğitimli orta sınıflara dayanan, reformist, sanayileşmeci siyasal platformlar ciddi bir hakimiyet kurmuştu. Bu siyasal hareketler kendilerini zengin toprak oligarşileri karşısında tanımlıyor, başta toprak reformu olmak üzere kısmi millileştirmeler ve milli bir sanayinin geliştirilmesi için radikal önlemler tasarlıyordu. İşçi-­‐köylü-­‐orta sınıf ittifakına dayanmaya çalışan bu grupların doğal rakibi toprak sahipleri ve onlara patronaj yoluyla bağlı olan 13
köylüler, burjuvazinin önemli bir kısmı ve 60’lardan itibaren de ordu idi. Soğuk savaş koşullarında bu çatışmaların radikalleşmesi öğrencilerin siyasete girmesinin yolunu açtı. Bazen açık bir biçimde sözü edilen reformist partilerin bilinçli mobilizasyonuyla, bazen daha kendiliğinden gelişen bir süreçte üniversite gençliği bu orta sınıf partilerinin doğal müttefiki olarak siyaset sahnesine girdi. Toplumdaki güçlü ve prestijli konumlarını kullanan bu genç “aydın”lar, ulusal sorumlulukları gereği toplumsal çatışmalara katıldılar ve eğitimleri ve misyonları gereği modernleştirici güçlerin yanında saf tuttular ama zaman içinde süratle bu “baba” siyasal hareketlerden özerkleştiler. Peki Batı’daki ve Üçüncü Dünyadaki bu iki farklı dinamik nasıl oldu da altmışlı yıllarda birleşti? Birbirleriyle kesişmeleri hiç de zorunlu gözükmeyen bu iki sosyal-­‐siyasal dinamik neden altmışlarda küresel bir patlamaya yol açtı? Başlarken belirttiğimiz üç temel dinamiği tekrar hatırlayarak buna cevap verebiliriz: 60’lı yıllarda öğrenci sayılarında yaşanan neredeyse evrensel sayılabilecek bir patlama; etkileriyle uluslararası siyaseti belirleyen Küba Devrimi, Vietnam ve Prag Baharı gibi önemli olaylar; basın, radyo ve televizyon gibi araçlar sayesinde eylem biçimleri ve sembollerinin hızlı yayılımı. 14
60’lar boyunca üniversite öğrencisi sayısını ikiye katlamamış ülke bulmak gerçekten zordu. Gelişmiş dünyada refah devleti uygulamaları, gelişmekte olan dünyada gerçekleştirilmeye çalışılan ithal ikameci sanayileşme hamlesi teknokrat, mühendis, sosyal görevli talebinin artmasına bu da 12
Leyla Neyzi “Object or Subject? The Paradox of “Youth” in Turkey,” International Journal of Middle East Studies, 33, no. 3, (August 2001), s. 411-­‐432. 13
Özellikle Latin Amerika’da ordular 1950’lerin sonuna kadar reformist orta sınıf partilerini desteklemişler ve hatta bazı yerlerde bunları iktidara getirmişler ama daha sonra bu hareketler radikalleşip daha da sola kaymaya başlayınca oligarşik güçlerin ve burjuvazinin safına geçmişlerdi. 14
John W. Meyer, Francisco O. Ramirez, Richard Rubinson, John Boli-Bennett, “The World
Educational Revolution, 1950-1970” Sociology of Education, vol. 50, no. 4 (October 1977), 242258.
Sayı #2 4 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper öğrenci sayılarının artmasına yol açmıştı. Batı’da artan öğrenci sayısı gençliğin sosyal görünürlüğünü daha da artırırken, gelişmekte olan dünyada çok daha önceki yıllarda politikleşmeye başlayan öğrenci nüfusunun artışı otomatikman politikleşmeye hazır bir kitlenin artması demekti. Bu esnada 50’li ve 60’lı yıllara damgasını vuran ulusal kurtuluş hareketleri özellikle Üçüncü Dünya gençliğine anti-­‐emperyalist bir mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda büyük ilham ve cesaret veriyordu. Küba devrimi ise önce Latin Amerika’da ardından bütün dünyada öncü bir güçle başlatılan devrimci savaşın nasıl etkili bir sonuç verdiğini gözler önüne sererek, gerilla savaşını küresel ölçekte yaygın bir strateji haline getiriyordu. Ve tabii ki Vietnam hem askere alınma riskini taşıyan ABD gençliğini hem de anti-­‐emperyalist hislerle dolu Üçüncü Dünya gençliğini süratle ajite ediyordu. Dağınık bir biçimde ve farklı zaman aralıklarında yaşanan öğrenci radikalleşmeleri ortak küresel davaların uluslararası siyasette belirmesiyle adeta görülmez bir elle koordine edilirmiş gibi 60’ların ikinci yarısında toplandı, yoğunlaştı ve keskinleşti. Farklı ulusal haraketlerin protesto repertuarları, yaratıcı buluşları ve sloganları medya araçlarıyla hızla yaygınlaşınca bu hareketler aynı zamanda ortak bir söz dağarcığına kavuştu. Her ne kadar bu ortak dağarcığın yanında her ülkenin gençlik hareketleri kendilerine özgü sözcükleri kullanasalar ya da aynı kelimeleri telaffuz ederken bile farklı şeyleri kastetseler bile bütün dünya gençliğinin üç 15
aşağı beş yukarı anlaşabilecekleri bir dil hızla yayılmıştı. Dolayasıyla ortak semboller ve davalar etrafında birleşseler de farklı sosyal-­‐politik dinamiklerden kaynaklanan iki farklı dünyanın gençlik hareketlerinin karakterlerinin farklı olması da kaçınılmazdı. Batı gençlik hareketleri hayat tarzı merkezli ve karşı-­‐kültürel bir ton taşırken, Üçüncü Dünyadakiler daha siyasal ve ulus merkezliydi. Bu nedenle Batı 68’i bir kültürel devrimle yanyana yürürken ve yeni çatışmaları siyasetinin odağına yerleştirmiş yeni toplumsal hareketleri doğururken, Üçüncü Dünya 68’i genellikle kültürel değil siyasal alanda iz bıraktı. Kültürel devrim? 16
Avrupa ve ABD’de 60’lar ve 70’ler kültürel bir devrimin yaşandığı yıllardı. Ahlaki kriterlerin değiştiği, tabuların ardı ardına sarsıldığı, cinselliğin daha özgür yaşandığı, ilişkilerde resmiyetin yerini sıcaklığın, püriten bir kendini kontrol ahlakının rahatlık, içtenlik ve serbestliğin aldığı, eski toplumun otoriter kalıntılarının silindiği daha müsamahakar bir topluma geçilmekteydi hızla. Bu kültürel dönüşümün mü 68’i yarattığı yoksa 68’in mi bu kültürel devrimi doğurduğu sorusu tartışmalıdır. Pek çok yazara göre bu kültürel dönüşümün başlangıcı 1955’lere, hatta daha ötelere de götürülebilse ve 68’in bü kültürel dönüşüm zemini üzerinde yükseldiği haklı olarak iddia edilse 17
de, kuşkusuz ki 68’in yarattığı yoplumsal dinamik bu kültürel dönüşümü çok daha fazla radikalleştirmiş ve daha da ilerilere taşımıştı. Bu dönüşüm aslında 68’in öğrencilerinin bilinçli provokasyonlarının doğal neticesiydi. Dönemin radikal öğrenci grupları kasten resmi, saygıdeğer kurumların ve onların temsilcilerinin sabrını zorlayarak, onları provoke ederek, onların otoriter yüzlerini açığa çıkartmayı ve bir soğuk savaş retoriği olarak kullandıkları demokratlıklarının maskesini düşürmeyi hedeflemişlerdi. Büyük ölçüde de başarılı olmuşlar ve özellikle Avrupa kamusal hayatını büyük ölçüde aristokratlık kalıntısı, kasıntı resmiyetten, otoriterlikten ve dinsel bir ahlak anlayışından temizlemişlerdi. Batı dışında 68’in daha ziyade politik olduğundan sözetmiştik. Bu ülkelerde kültürel mücadele daha karmaşık sonuçlar verdi. Örneğin Etiyopya 68’i üniversitede yapılan bir moda şovunda mankenlerin yürüyüşüne tepki olarak gelişip büyümüş ve hareket boyunca Batı emperyalizmin 15
Protestoların ve protesto biçimlerinin ulus sınırlarını aşarak yayılmasıyla ilgili hayli gelişkin bir literatür vardır. Örnek olarak Doug McAdam ve Dieter Rucht “Cross-­‐national Diffusion of Movement Ideas”, Annals of the American Academy of the Political and Social Science, 528, 1993, s. 56-­‐74. 16
Eric Hobsbawm, Aşırılıklar Çağı, (İstanbul: Sarmal Yayınları, 1996), s. 372-­‐399. 17
Arthur Marwick The Sixties: The Cultural Revolution in Britain, France, Italy and the United States, c. 1958-­‐c.1974 (New York: Oxford University Press, 1998). Sayı #2 5 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper 18
simgesi olan mini etek ve her türlü seksüel serbestlik fikri lanetlenmişti. Batı dünyasında özgürleşmenin sembolü olan kültürel devrim motifleri Üçüncü Dünyada yoz batı kültürünün yerli kültürü işgal çabası olarak değerlendirilebiliyordu. Ama her yer böyle değildi. Örneğin Türkiye’de en azından 1969 yılına kadar Batı’nın isyankar müziği rock, giyim tarzında serbestliğin ve asiliğin sembolü mini etek, uzun saç ve bilimum aksesuar sol görüşlü gençler arasında gitgide yagınlık kazanmıştı. Meksika’da da durum aşağı yukarı böyleydi. Yeni modalar gençlik tarafından benimseniyor, her ne kadar bu gençliğin önemli bir kısmı bunu tamamen apolitik niyetlerle yapıyor olsa da, anti-­‐emperyalist ve solcu olmakla bu 19
sembolleri tüketmek arasında bir çelişki olduğu düşünülmüyordu. Esasen Türkiye’de özellikle 1965-­‐1968 arasına damga vuran, sözkonusu sembollerin evrenselleşmesinin yanında, gözle görülür bir kültürel canlanmaydı da. Edebiyatta Yeni Dergi’nin yayın hayatına başlaması, Sinematek’in kuruluşu, Anadolu Pop akımının ortaya çıkışı, sayısı hızla artan çeviriler, genç kuşaklar için eşi görülmemiş bir kültürel zenginlik havası yaratıyordu. Pek çok tanık, bu dönemde solcu olmanın ön koşulunun edebiyat okumak olduğunu ifade ediyordu. Bu kültürel iklim 1968 yazında üniversite öğrencilerinin isyanıyla buluştu ve üniversiteler o yıl eşsiz bir özgürleşme yazı yaşadı. Fakat bu hava kısa ömürlü oldu. Siyasal mücadelenin acilliği, güncelliği ve ağırlığı kültürel arayışları ve dönüşümleri ikinci plana attı. Radikal bir siyasetin gereği olarak halka ulaşmak ve halkla buluşmak kaygısı, kültürel olarak yeniyi bulmaktan ziyade otantik olanı yeniden keşfetmeye, halk kültürüyle yeniden buluşmaya yöneldi. Tıpkı Meksika’da olduğu gibi Türkiye’de de halk müziği rock’ı kısa sürede unutturdu. Mini etekler kenara atıldı, uzun saçlı öğrenciler mitinglerden çıkarılmaya başlandı, semboller askerileşti. Dolayısıyla 68 Türkiye’de yeni bir kültürel ve sanatsal dönüşümün miladı olmadı. Ne yeni bir modernizm ne de avant-­‐garde dalgasının başlangıcına işaretti 68. Sanatsal arayışlar yeni gerçekçiliklere ya da gerçek halk kültürünün yeni araçlarla yeniden keşfi ve ihyasına ya da avant-­‐
garde biçimlerin daha sol ve halkçı bir içerikle dengelenmesine yöneldi. Sonuçlar ne hafife alınır cinstendi ne de yeni denemelerin Batı modernizminin yeni arayışlarından aşağı kalır bir yönü vardı. Ama ortada bir milad, bir radikal kopuş yoktu. Sonuç ya da geriye kalan Yukarıda da değindiğimiz gibi Batı 68’inin gündelik hayat ve kültürdeki izleri çok daha kalıcı ve derin oldu. Üçüncü dünyanın 68’i ise çoğunlukla cesaretlendiridiği ve öncülüğünü yaptığı sosyal hareketlerin askeri darbeler ve otoriter rejimlerle bastırılışını yaşadı. Buralarda 68’in politik izleri gerici rejimler tarafından büyük bir özen ve acımasızlıkla silindi. Olan sadece sol politik hareketlere ve sol kültüre olmamıştı. Gençliğin ezilmesi gerontokratik rejimlerin yeniden ihya edilmesinin yolunu açmıştı. Bunun en iyi görüldüğü yerlerden biri tartışmasız Türkiye idi. 12 Eylül darbesi, gençliğin bütün prestijini ve özgürlük alanlarını birer birer elinden aldı. Eğitim sistemi arkaik bir otoriterlikle yeniden disipline edildi ve geçmişin “anarşik” anılarının bir kabus gibi anıldığı, birer dehşet ve korku kaynağına dönüşen öğretmenin, okul müdürünün ve disiplin kurulunun otoritesinin sarsılmazca inşa edildiği yeni bir döneme girildi. Gençlik ve politika ilişkisi kati bir biçimde kopartıldı. Zaten yeni liberal düzen öğrencilerin vatanın geleceğinden sorumlu aydın kimliğini çoktan erozyona uğratmış, öğrenci gençliği işgücü pazarında ayakta kalmak için beşeri sermayesini artırmak zorunda kalan rekabetçi yatırımcılara dönüştürmüştü. Artık gençlik politik bir kategori ya da özne olmaktan uzaktı. Türkiye 68’inin politik mirası ise son derece tartışmalı. Bugünün radikal Marksist siyaseti de, milliyetçi Kemalizmi de, hatta kimi liberal aydınlar da (çoğu 68’e öfkeli bir biçimde saldırmaktan kendilerini alamasa da) köklerinin 68’de olduğunu iddia ediyor. Herhangi birinin haksız olduğunu iddia etmek çok güç. Türkiye 68’i tartışmasız bir biçimde Marksist ve devrimciydi, ama aynı 18
Arif Dirlik, ibid. Meksika örneği için bkz. Eric Zolov Refried Elvis: The Rise of the Mexican Counterculture (Berkeley: University of California Press, 1999).
19
Sayı #2 6 1968: Küresel mi Yerel mi? Emin Alper zamanda bu devrimciliğini anti-­‐emperyalist, milliyetçi bir Kemalizm ile içiçe geçmiş bir söylemle tarif ediyordu. Ve bugünün liberal aydınlarının çoğu 68’in okulunda yetişmişti. Anlaşılan 68’in kaç tane olduğu sorusunu sorarken sadece farklı ülkelerin yaşadığı farklı 68’leri değil bugün hafızalarda yaşayan farklı 68’leri de hasaba katmak gerekiyor. Sayı #2 7 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska Büyük Ukraynalı Bundan birkaç yıl önce ulusal kanallardan birinde formatı dışarıdan ihraç edilen Büyük Ukraynalılar adlı bir TV programı gösteriliyordu. Programın ardında yatan fikir çok basitti: Tüm ulus (yani bu örnekte TV izleyicileri tarafından temsil edilen grup), o ulusun en önemli tarihi kişilerini seçiyordu. Proje Ukrayna’da başarısız oldu; ülkede bu programın yapılmasına öncülük edenlerin söylediklerinin aksine program herhangi bir ciddi siyasi tartışma yaratmadı. Genel olarak, Turuncu Devrim’in ardından son derece dramatikleşen şu siyasi talk-­‐show programlarının sıkıcı bir versiyonu gibiydi. Yaprakları birazcık kımıldatan tek bir bölümü oldu: O bölümde, şu anki parlamentoda bulunan komünist partinin – yani büyük sermaye partilerinden oluşan koalisyona alelacele katılan yozlaşmış Sovyet “Solu”nun – lideriyle programın önde gelen araştırmacılarından liberal bir tarihçi arasında kısa bir gerilim anı oldu. Komünist parti lideri, Lenin’in Büyük Ukraynalılar arasına alınması gerektiğini iddia ediyordu, zira Lenin Ukrayna bağımsızlığının temelini oluşturan kişilerden biriydi. Liberal tarihçiyse, Lenin’in bir enternasyonalist olduğunu, dolayısıyla nihai hedefinin Ukrayna’nın bağımsızlığı değil dünya devrimi olduğunu söyleyerek bu görüşü reddediyordu. Kimilerini şaşırtan, kimilerinin canını sıkan (büyük ihtimalle bir o kadarının da dikkatini bile çekmeyen) Lenin’in bu kısa bir süreliğine ortaya çıkışı, iki nedenden ötürü ilginçtir. Birincisi, Lenin’in halk imgelemindeki yokluğunun fark edilmesini sağlamıştır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü, günümüze kadar süren bütünsel bir “Leninsizleştirme” hareketi takip etmişti. Bu eğilime karşı nadir istisnalardan biri Slavoy Zizek’in Ekim Devrimi’nin 85. yıldönümünde 1
yayımladığı 13 Essays on Lenin [Lenin Üzerine 13 Deneme] kitabıdır. Ancak bu metni okurken insan Zizek’in sevilen anekdotunu hatırlayarak “Lenin Nerede?” diye sormadan edemiyor. Televizyonda yapılan bu kısa konuşmanın ilginç olmasının ikinci nedeni, Ukrayna’da 60’larda ortaya çıkan Lenin’in milliyet siyaseti tartışmasını ironik bir şekilde tersine çevirmesidir. Bu tartışma, edebiyat eleştirmeni Ivan Dzyuba’nın Enternasyonalizm mi Ruslaştırma mı? (1965) adlı 2
metninde son derece mahirane bir şekilde irdelenmişti. Dzyuba Lenin’i ulusun özgürleşmesini sağlayan bir lider olarak sunarken, Sovyet yetkililer bu görüşü tıpkı o TV programındaki liberal tarihçinin yaptığı gibi reddetmişlerdi. Bir de Dzyuba’yı “milliyetçilik” ile suçladılar. Genellikle ideoloji olarak komünizm milliyetçiliğin taban tabana zıttı olarak görülür. En yaygın anlatılardan birine göre “komünizmin yıkılışının” en güçlü etkisi milliyetçiliğin yükselişi olmuştur. Sanki 90’ların başlarında Sovyet devlet aygıtından birilerinin öne sürdüğü gibi “bilimsel komünizm” yaftası basitçe, “bilimsel milliyetçilik” ile yer değiştirmiştir. Halbuki komünizm ile milliyetçilik arasındaki bu ikili karşıtlığın dışladığı önemli bir şey vardır: Emperyalizm altındaki ulusal sorunun bir de sınıf boyutunun olduğu. Lenin sadece ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunmakla kalmamış, bunu Marksist temellere dayandırmıştı. Her ne kadar ulusal soruna yaklaşımı çelişkilerden ari olmasa da Lenin, ezilen ulusların emperyalizme karşı mücadelelerini destekliyordu. Luxembourg ile tartışmasında ulusal bağımsızlık hareketlerini ilerici görerek savunmuş; proletaryanın sınıf mücadelesiyle ulusal bağımsızlık mücadelelerini birbirine karşıt konumlandırmak yerine, bu ikisini birleştirme olasılığından (hatta bunun gerekliliğinden) söz etmişti. Çalınan Mektup Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı (1916) başlıklı metninde Lenin her ne kadar ezilen ulusların ezen devletten ayrılma hakkını savunsa da, ezilen uluslara bu hak verildiğinde onu kullanmayacaklarına, zira kendilerinden daha büyük ilerici demokratik nitelikte bir merkezi sistemin bir parçası olmanın getireceği faydaları tercih edeceklerine inanıyordu. 1
2
Sayı #2 1 Slavoy Zizek. Die Revolution steht bevor. Dreizehn Versuche uber Lenin. Frankfurt Am Main: Suhrkamp Verlag, 2002. Ivan Dzyuba. Internatsionalism chy Rusyfikatsia?, Kiyev, 2005.
(Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska Lenin’in bu “önce ver sonra al” politikası anında Ukraynalı komünist Leon Yurkeviç’in eleştirilerine 3
maruz kalmıştı; Yurkeviç’in metinleri yakınlarda gün yüzüne çıktı. Öte yandan Lenin son yıllarında milliyet siyasetini gözden geçirmişti. Bu gözden geçirilmiş görüşlerini bugün “Milliyetler Meselesi veya Özerkleşme Üzerine” diye bildiğimiz mektubundan okuyoruz. Lenin bu mektubu 1922 Aralığının son iki gününde dikte ettirmişti. Elinin altındaki tek iletişim olanağı buydu. Lenin o notlarına büyük önem veriyordu, daha sonra üzerinde çalışıp makale haline getirmek istiyordu. Bunu yapmaya hiçbir zaman fırsatı olmadı. Söz konusu mektup 16 Nisan 1923 tarihli Komünist Parti’nin XII. Kongresi’nde sunuldu, sonra da kayboldu. Ancak 4
Stalin’in ölümünün ardından 1956’da “bulunup” yayımlanabildi. Bu mektup Dzyuba’nın Enternasyonalizm mi Ruslaştırma mı? metnindeki argümantasyonunun belkemiğini oluşturuyor. Bu metin Lenin’in notlarındaki temel düşüncelerin, yaklaşık yarım yüzyıllık tarihsel bir mesafeden genişletilmiş, irdelenmiş bir versiyonu. Ulusal sorun ölmekte olan Lenin’in kafasını neden kurcalıyordu? Birincisi, “Gürcistan meselesi” denen olaydan, yani 1922 sonbaharında Gürcistan Komünist Partisi ile Kafkasya federasyonunun kurulmasıyla ilgili yaşanan çatışmadan dolayı çok üzgündü. Bu çatışmanın üzerine gidip çözmek yerine Merkez Komite temsilcileri Ordzonikidze ile Stalin (ki Lenin parantez içinde bu ikisinden Ruslaşmış Gürcüler diye söz eder) bastırmayı tercih ettiler. İkincisi, Lenin üzerinde fazla etkili olamadığı gelişmelerin olduğunu hissediyordu. Mektup şu cümleyle başlar: “Şu meşum özerklik meselesine aktif ve acil bir müdahalede bulunmadığım için Rus işçileri karşısında suçluyum gibi 5
gözüküyor; resmi adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olan meseleden söz ediyorum.” Galiba Lenin’in bu mesele karşısındaki tavrı, mektubun birinci gün sunulan kısmından ikinci gün sunulan kısmına doğru değişmiş. Başlangıçta Lenin “özerklik taleplerini”, kavramsal açıdan yanlış ve içinde bulunulan durum açısından uygunsuz olarak niteleyip lanetliyor. Pratik öneriler verdiği mektubun son bölümüne ise sosyalist cumhuriyetler birliğini tasvip ettiğini söyleyerek başlıyor (tabii eğer Lenin burada aynı birliği kastediyorsa.) “Dünya proleterlerinin dünya burjuvazisine karşı verecekleri mücadelede bir birliğe ihtiyaçları var”, diye açıklıyor Lenin. Çok daha uzun ve karmaşık olan dördüncü ve sonuncu tavsiyeyle ise “hakiki Rus karakteri”nin saldırılarına karşı savaşma gerekliliğinin altını çiziyor; ta ki askeri ve diplomatik birliğin yanı sıra cumhuriyetlerin tam bağımsızlıklarına gelene kadar. Batı emperyalizmine karşı birleşme gereği diye uyarıyor Lenin, “ezilen uluslarla” emperyalistçe ilişkileri meşrulaştırmamalı. Mektubunu, içinde bulundukları zamanda ulusal sorunun neden böyle büyük bir önemi olduğunu açıklamaya yönelik bir tahminle bitiriyor: “Dünya tarihinde yarın, emperyalizm tarafından ezilen ulusların tamamen uyandıkları ve 6
kararlı, uzun erimli, zorlu özgürlük mücadelelerini başlattıkları gün olacak.” Genelde enternasyonalizmin iki karşıt yorumu vardır. Bu yorumlardan birine göre enternasyonalizm tüm milli farkların ortadan kaldırılması ve “dillerin ayrışmasından” önceki masum duruma dönüş anlamına gelir. Lenin buna “milli nihilizm” der. Lenin tarafından geliştirilen ikinci yoruma göre enternasyonalizm, tüm ulusların kendilerini tam anlamıyla geliştirebilmeleri anlamına gelir. Lenin bunun başarılması için bir telafi mekanizması önerir; bu, ileride “pozitif ayrımcılık” diye bilinen nosyondur: Ulusal sorunla ilgili önceden yazdığım yazılarda, milliyetçilik sorununun soyut olarak formüle edilmesinin tamamen hatalı bir yaklaşım olduğunu söylemiştim. Ezen ulusların milliyetçiliğiyle ezilen uluslarınkini birbirinden ayrı düşünmeliyiz; ya da büyük bir ulusun 3
Lev (Yurkeviç) Ribalka. Russian Social Democrats and the National Question,1917. http://thecommune.wordpress.com/2009/08/31/two-­‐rare-­‐texts-­‐on-­‐the-­‐national-­‐question/ 4
Bu mektup başka mektuplarla beraber, Communicst’in 9. sayısında 1956’da yayımlandı ve daha sonra V.I Lenin’in Toplu Eserleri’nin ek ciltlerine dahil edildi. V.I. Lenin, “The Question of Nationalities or ‘Autonomisation,’”, Toplu Eserler içinde, 36. Cilt, Moskova 1971, ss. 605-­‐11. Ben burada Ukrayna baskısından alıntı yaptım: V.I. Lenin, “The Question of Nationalities or ‘Autonomisation,’”, Toplu Eserler içinde, 45. Cilt, Kiyev 1974, ss. 339-­‐45. Metnin İngilizcesine http://www.marxists.org/archive/lenin/works/1922/dec/testamnt/autonomy.htm adresinden ulaşılabilir. 5
V.I. Lenin. “The Question of Nationalities or ‘Autonomisation,’” s. 339. (Yazarın kendi çevirisi.) 6
Age. s. 345.
Sayı #2 2 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska milliyetçiliğiyle küçük bir ulusunkini. Küçük ulusların milliyetçiliğini ele aldığımızda, tarih hemen her örnekte göstermiştir ki biz, büyük ulusların temsilcileri sayısız şiddet eyleminin faili olarak suçluyuz, dahası bu şiddet ve saldırganlık eylemlerini fark bile etmeden sürdürmekteyiz… İşte ezen ulus açısından enternasyonalizmin… sadece uluslar arasında formel bir eşitliği savunmakla yetinmemesi, gerçek hayatta hali hazırda var olan eşitsizliği ezen ulusun, büyük ulusun aleyhine telafi etmesi gerekir. Bunu anlamayanlar, ulusal soruna yönelik hakiki proleter tavrı anlamamış ve küçük burjuva bakış açısının içinde kalmış demektir; işte bu yüzden hep dönüp dolaşıp burjuva bakış açısına gerilemekten 7
kendilerini alamazlar. Lenin, enternasyonalizm anlayışını doğrulamak zorunda değildi. Dzyuba ise bu görüşü desteklemek amacıyla etik bir argüman ortaya koyar. Bu argüman dört görüşle özetlenebilir: Birincisi, evrensele sadece tekilden geçilerek ulaşılabilir, bu örnekte de milli olandan; ikincisi, eğer komünizm insanoğlunun yarattığı şeylerin en iyilerini kendine mal edecekse, ulusal dilleri ve gelenekleri reddedemez; ve üçüncüsü, bir ulusun ilgası, onun kültürel gelişime katkıda bulunma olanağını ortadan kaldırır, o ulusu kültürel bağımlılığa mahkum eder. Ayrıca bütün ulusların ilgası, sadece küçük, ezilen uluslara darbe vurur. Büyük veya ezen uluslar genelde kendilerine, ulusların üzerinde olma, evrensel insanlığı temsil etme pozisyonunu layık görürler. Dzyuba, Marx’ın Engels’e yazdığı 20 Haziran 1866 tarihli mektuba atıfta bulunur. O mektupta Marx, Genç Fransa’nın temsilcilerinin, toplumsal sorunları ulusal sorunlar gibi “eski dünyaya ait önyargılarla” karmaşıklaştıranların tanımları gereği gerici olduklarına inandıklarını anlatır. Marx, ulusu ilga eden Lafargue ve diğerlerinin bunu Fransızca olarak beyan ettiklerini ve ulusların ilgası derken tüm 8
ulusların tek bir Fransız “modeli” kapsamında asimile olmasını kastettikleri yorumunda bulunur. Bu Dzyuba’nın, “küçük, ezilen ulusların, büyük, ezen uluslara dayanarak asimile edilmesi” diye adlandırdığı şeydir. Bir edebiyat eleştirmeni olan Dzyuba, sadece kültürel alanla ilgilenmekle kalmasa da ilgisinin büyük kısmını o alana yöneltir, bu alana dair politik bir okuma yapar. Dzyuba’nın Sovyetler Birliği’nin güncel milliyet siyasetinde tespit ettiği proleter enternasyonalizminden sapmanın temel örneklerinden biri, tarihin Rus İmparatorluğu’nun rehabilitasyonu olarak revize edilmesidir; Engels’in tabiriyle “el konulmuş uçsuz bucaksız toprakların sahibidir” Rus İmparatorluğu. Dzyuba, Marksist-­‐Leninist klasiklerle (Gertsen, Çernişevskiy gibi) Rus liberal demokratların Rus emperyalizmine olumsuz yaklaşımlarının karşısına, zamanın “Rus insanının kahramansı edimlerine” yönelik tapınmayı koyar. Dzyuba burada Stalin’in, Marksist tarih anlayışıyla yaptığı ideolojik cambazlığa dikkat çeker. Çarın yerine, eyleyen olarak Rus halkını koymak, her türlü emperyalist “el koymalara” ilerici bir nitelik atfetmeye, bu el konulan halkları Rus halkıyla kendi rızalarıyla birleşmiş gibi sunmaya yardım eder. Ukrayna halkının, ağabeyleri Ruslarla (Perejaslavska Rada 1654) “birleşmesi” vesilesiyle yapılan şaşalı 300. yıl kutlamaları Dzyuba 9
eserini yazdığı sırada hala hatıralardaydı. Tarihsiz halklar? Lenin’in milliyet politikasının Stalin hâkimiyeti altında radikal bir biçimde ters çevrilmesinin belirtilerinden biri, Hegel’in “tarihsiz halklar” nosyonunun güncelleştirilmesiydi. Bu nosyon Marksizm açısından yeni değildi. 1848-­‐49 yıllarında Engels bu sıfatı, Habsburg İmparatorluğu’nda karşıdevrime coşkuyla katılan Slavlar için kullanmıştı. Öfkeli Engels Slavların tarihten silinip atılmaları gerektiğini öne sürmüştü. Batı Ukraynalı komünist liderlerden, daha yeni ABD’ye göç etmiş olan Roman Rozdolskiy 1949 senesinde Engels’in bu konudaki duruşunu eleştiren kapsamlı bir yazı kaleme aldı. Yazıda Engels’in, Avusturyalı Slavlarda ulus ve sınıf eklemlenmesini 7
Age. s. 341-­‐2. Ivan Dzyuba’dan aktarılmıştır. Internatsionalism chy Rusyfikatsia?. Kiyev, 2005, s. 75. 9
Bu “birleşmenin” yapısı için bkz. Seri Yekelçik. Stalin’s Empire of Memory: Russian-­‐Ukrainian Relations in the Soviet Historical Imagination. Toronto: Toronto UP, 2004.
8
Sayı #2 3 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska ıskaladığını gösterdi; Avusturyalı Slavlar köylüydü ve hiçbir zaman onlara devrimci burjuvazi 10
tarafından bir özgürleşme imkânı sunulmamıştı. David Brandenberger’in de gözlemlediği gibi 30’ların ortalarında Stalinist rejim; devlet kurma kabiliyetinin sadece Rus halkında olduğunu kabul etmişti, Sovyetler Birliği’nin diğer Rus olmayan halklarınınsa tarihsiz olduklarını, onların tarih yerine sadece geçmişlerinin olduğu 11
düşünülüyordu. Bu, o tarihsiz halkların hemen fiziksel olarak ilgası anlamına gelmiyordu, tam tersine tarihten “ilerici” bir şekilde silinip gitmeden önce sonuna kadar yeşereceklerdi; böylece hiçbir iz bırakmadan yok olup gittiklerinde üzülmeyeceklerdi. Milli eşitsizliklerin aktif bir şekilde telafi edilmesine yönelen ve yerelleştirme (veya korenizatsia, Ukraynalılaştırma) diye bilinen Lenin’in milliyet siyasetinin aksine Stalin “biçimsel olarak milli, içerik olarak sosyalist” formülünü geliştirdi; bunun mükemmelen vücut bulduğu bir örnek “kolhoz müzikalleri”dir. Ivan Piriev’in Traktorysty (1939) adlı eserinde mutlu Ukraynalı kolektif çiftçiler sosyalizmi inşa ederken sık sık neşe dolu çalışmalarını keserek Ukrayna halk şarkıları söyleyip dans ederler. Bu “sahneye konulan” etnografik farkların işlevi, ülkede yaşayan halklar arasında Stalin’in tabiriyle “eşit ama herkesten daha eşit” Rus halkıyla taçlanan bir hiyerarşi kurmaktır. Bu hiyerarşinin “liberal” karakteri, milli olarak “terfi etme” olasılığından oluşuyordu. Sovyet pasaportlarında etnisitenin bildirilmesi zorunluydu, ama kişi özgürce etnisitesini seçebilirdi. Ne kadar ilginçtir ki, tarihsiz halklardan pek çok kişi, canla başla Rus kimliğini, dilini ve aidiyetini kabul ederek “ilerici” ulusa dahil oldu. Bu yeni kimlik yeni başka bir etnografik ulus değildi, Rus halkının özcü ve romantik bir imgesi de değildi. Burada söz konusu olan, herhangi bir ulusal patolojiden ari Sovyet ulusudur. Ancak David Brandenberger’in de işaret ettiği gibi 40’ların sonundan 50’lerin başından itibaren “Rus” ve “Sovyet” terimlerinin rutin bir şekilde birbirine tümleşmesi, “pek çok örnekte Sovyet yanlısı yurtseverlik duygularının neredeyse Rusmerkezci terimlerle ifade bulması 12
anlamına geliyordu.” Yumuşama [Thaw] sırasındaki güçlü bir Stalinsizleşme akımı, bu evrenselleştirme projesine karşıt olarak, otantik ulusal kimlik arayışı bağlamında geliştirilmişti. Bu hareket özellikle muhafazakar, gelenekselci ve etnografik bir hareketti, aynı zamanda gençti, canlıydı, tutkuluydu. İlginçtir sadece Rus olmayan cumhuriyetleri değil Rusya’nın kendisini de bünyesine almıştı. Ukrayna’da otantik ulusal kültür dürtüsü sanatta, özellikle de sinemada, “Kiyev Poetik Sinema Okulu” diye bilinen akımda ifadesini buldu. Bu okulun herkesçe kabul gören kilometre taşlarından biri Sergey Parayanov’un Unutulan Ataların Gölgesinde (1964) adlı filmidir. Gürcistan doğumlu Ermeni asıllı Parayanov, Moskova’da sinema okuduktan sonra Ukrayna’da yaşamayı, üretmeyi seçti. Parayanov, Kiev Film Stüdyoları’nda çektiği birkaç vasat filmden sonra birdenbire dönemin en büyük estetik atılımlarından birine imza attı ve öğretmeni olarak gördüğü Dovzenko’nun Dünya’sının ardından Ukrayna’nın dünyaca ünlü ikinci filmini çekti. Unutulan Ataların Gölgesinde Karpat Dağları’nın Ukrayna’da kalan bölgesinde çekildi, bölge 1939’da Stalin tarafından ele geçirilmişti. Film, küçük bir etnik grup olan “Hutsul”ların gündelik kültürlerini resmeder; resmi kaynaklı bir eleştirmen Hutsulların “kültürel özgünlüklerini, 13
Avusturyalı kolonicilerin yüzyılı aşkın baskılarına rağmen koruduklarına” dikkat çekmişti. Sanatçı Georgiy Yakutoviç ve Hutsulların kültürünü çok iyi bilen ve seven aktör İvan Mikolayçik ile beraber, Yuri İlyenko’nun “zincirlerinden boşanmış” kamerasını da arkasına alarak Parayanov bu tarihsiz halkla ilgili filmi öylesine hayat dolu bir şekilde resmetti ki tarihsel Sovyet gerçekliği onun yanında solgun kaldı. Film etnografik bir “hayvanat bahçesi”, emperyalistçe hiyerarşiyi sürdürmek amacıyla yapılmış “ulusal farkların” mumyalaştığı bir yaratı değildi; dört başı mamur bir “vahşi” kültürü anlatıyordu. Geçmişin buzları tehlikeli bir biçimde çözülmüştü. 10
Roman Rosdolsiy, Engels and the ‘Nonhistoric’ Peoples: the National Question in the Revolution of 1848. Critique, Glasgow, 1987. Bu kitap hakkında bir inceleme yazısı için bkz. Revolutionary History, Cilt.3 No.2, Sonbahar 1990. http://www.marxists.org/history/etol/revhist/backiss/vol3/no2/rosdolsk.html 11
David L Brandenberger, National Bolshevism: Stalinist Mass Culture and the Formation of Modern National Identity, 1931 – 1956. Cambridge, Mass.: Harvard UP, 2002, s. 93. 12
Age. s. 238. 13
Mikhail Bleiman. “Archaists or Innovators?”. Iscusstvo Kino sayı 7 içinde, 1970, s. 56.
Sayı #2 4 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska Bu parlak, hayat dolu, renkli filmin etkisini olduğundan fazla göstermek güçtür; Godard’ın bir zamanlar kullandığı tabirle Hollywood tarzı Mosfilmleri, yani Sovyet anlatı sineması kanonunu yerle bir eden estetik bir bombaydı sanki. Film en başta hem Sovyetler Birliği’nde (Moskova da bağrına basmıştı filmi) hem de dışarıda büyük başarı elde etti (Arjantin Mar-­‐del-­‐Plata film festivalinde ödül aldı; Fransa’da Ateşin Atları adıyla uzun süre sinemada gösterildi, başarılı görüldü.) Ancak kısa süre sonra film ve yönetmeni, yetkililer nezdinde şüphe çekmeye başladı. 60’larda Kiev’de gayri resmi kültürün merkezi olan Parayanov hakkında kaleme alınan birçok anı yazısından anlaşıldığına göre sanatçı Sovyet iktidarına karşı derin bir horgörü içinde olmakla kalmıyor, bunu göstermek için eline geçen tüm fırsatları da kullanıyordu. Altında çalışan ekibin “siyasal açıdan gözetmeni” işlevi de gören Unutulan Ataların Gölgesinde’nin prodüktörü, yerel bir bar olan “korçma”daki sahnenin hazırlıkları sırasında Parayanov’un I. Franz Josef’in duvarda imparatorluk gücüne sadakatin bir göstergesi olarak asılı duran resminden memnun kalmadığını hatırlıyor. Kruşçev’in Amerikan mısırını saçma bir şekilde çok sevmesine atfen, “Resmin etrafına 14
mısır asalım, o da bizimki gibi mısır seven biriydi,” demişti diyor. Film bittiğinde Kruşçev de iktidardan düşmüştü. 1965 yazında Ukrayna’da siyasal tutuklamaların ilk dalgası geldi. Aralarında İvan Dzyuba’nın da bulunduğu genç bir grup Ukraynalı entelektüel, bu tutuklamalara karşı bir gösteri düzenledi. Gösteriyi Unutulan Ataların Gölgesinde’nin Ukrayna prömiyeri sırasında yapmaya karar verdiler. 4 Eylül 1965’teki prömiyere ev sahipliği yapan sinemanın yöneticisinin yüksek otoritelere yazdığı “açıklama notu”na göre olay şöyle cereyan etmişti: Prömiyerde film ekibinin sahnede takdim edilmesi planlanmıştı, bunun ardından genç bir adam sahneye çıkıp gruptan bir kadına bir demet çiçek vermiş, eline mikrofonu almış ve “milliyetçi, Sovyet karşıtı” şeyler söylemeye başlamıştı: “Yoldaşlar! 1937’ye geri döndük. Tüm Ukrayna’da entelektüeller tutuklanıyor, yazarlar, şairler, sanatçılar tutuklanıyor. Kiev’de, Lviv’de insanlar gruplar halinde tutuklandı. Ukraynalı anneler oğulları için endişe ediyorlar. Yetkililer 15
utansın! Bizi destekleyenler ayağa kalksın, konuşsun.” Sadece birkaç kişi ayağa kalkmış, başka bir grup “holiganlar”a bağırmaya başlamış, birkaç kişi salonu terk etmiş, çoğunluk ise sessiz kalmıştı. Parayanov bu çıkışın yapılacağını önceden bilmiyordu, daha sonra Dzyuba filmimin prömiyerini “mahvetti” diye şaka edecekti. Bu başarısız protesto girişiminden sonra gittikçe artan siyasi baskılara maruz kalan Dzyuba, Enternasyonalizm mi Ruslaşma mı? metnini kaleme aldı. Bu kitap boyutundaki komünist milliyet politikaları yorumunu dört ayda tamamladı. Dzyuba, 8 Aralık 1965’te Ukrayna Komünist Partisi Genel Sekreteri’ne kitabının bir kopyasıyla beraber bir açık mektup gönderdi. Metin, Ukrayna’da “samvydav” adı verilen gayri resmi yayınlar arasında “hit” oldu ve Demir Perde ülkelerinin sınırları ötesine elden ele dolaşarak ulaştı. İngilizce, İtalyanca ve Fransızcaya çevrildi. Her ne kadar Dzyuba ve Parayanov arasında derin bir arkadaşlık ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki olsa da Parayanov, Dzyuba’nın karısına göre, sanatçının tabiriyle “Ukraynalı milliyetçilerin” faaliyetlerini onaylamıyordu. Şakayla karışık şöyle diyordu: “Zaten bir Lenin’imiz var, o bize yeter 16
de artar.” Parayanov siyasetle ilgilenmiyordu, sanatla saplantılı bir ilişkisi vardı, ki sanat da siyasi bir mesele haline gelebilirdi. Örneğin Parayanov filmin Rusçaya çevrilmesine, Hutsulların otantik diyalektinin sesinin kaybolmasını istemediği için karşı çıkmıştı. Müziğe, özellikle de operaya aşıktı. Sovyet cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren bütün film stüdyolarında çekilen filmlerin Rusçaya çevrilmesi zorunluydu (tabii film zaten Rusça çekilmemişse). Parayanov’un itaatsizliği siyasi bir protesto gibi algılanmış olabilir, halbuki o salt estetik gerekçelerle filmin Rusçaya çevrilmesine itiraz ediyordu. Parayanov 1973’te Kiev’de tutuklandı, o zaman bir suç sayılan homoseksüellikle suçlandı ve beş yıl çalışma kampına gönderildi. Bugün yaygın olarak kabul edilen görüş, bu baskının asıl nedeninin politik olduğudur; bu tutuklamada Parayanov’u “kirli” cinsel bir suçla suçlayarak aşağılamak ve onu çevresinden uzaklaştırmak istemişlerdi. Halbuki Parayanov arkadaşları arasında 14
Volodymir Lugovsky, Unknown Maestro. Kiev, 1998, ss. 97-­‐99. Poetic Cinema: Forbidden School, der. Larysa Bryukhovetska, Kiev, 2001, s. 269. 16
Martha Dzuyba, “Sergiy Parajanov” Kino-­‐Teatr içinde, 4 (78), 2008, s. 18.
15
Sayı #2 5 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska homoseksüelliğini açıkça söylemekten hoşlanırdı, pek çoğu da onun sadece homoseksüel numarası yaptığından emindi, çünkü sık sık numara yapardı. Her ne kadar Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Ukrayna, homoseksüellik suçunu yasalarından ilk kaldıran ülke olsa da, resmi olarak tanınan ve “milliyetçi” söylemin kült figürü haline gelen Parayanov’un itibarı iade edilmiş değil. Dul eşi bu yönde bir süreç başlattığı anda da oğlu da uyuşturucu ticareti suçlamasıyla tutuklanıp üç yıl hüküm giydi. Tüm bunlar, güya yeni “milliyetçiler” tarafından yönetilen “demokratik ve bağımsız” Ukrayna’nın baskıcı devlet aygıtının gerçek yüzünü gösteren olaylardı. Dzyuba da Parayanov da siyasal baskılara maruz kaldılar. Baskılar başlarda kültürel alanda çalışmalarını gizliden gizliye engelleyerek oldu. Dzyuba Edebiyat Enstitüsü’nde doktora adayıyken adaylığı düşürüldü; Parayanov ise Kiev Freskoları adını vermeyi düşündüğü bir sonraki filminin senaryosuna onay alamadı. Dzyuba, Parayanov’un yetkililere bir mektup yazmasına yardım etti; mektupta temel olarak bir sanatçı için yaratabilmenin ne kadar önemli olduğunu açıklamaya 17
çalışmışlardı. 1970 yılında ülkenin önde gelen sinema dergisi Iskusstvo Kino’da Moskova merkezli sinema okulundan Mihail Mleiman adlı alanında otorite sayılan bir profesörün yazdığı 18
kapsamlı bir teorik makale yayımlandı. “Okul”u ideolojik bir hata olarak niteliyordu. Dzyuba bu yazıya cevabi yazısında bir sanat okulunu Sovyet karşıtı bir komplo gibi suçlamanın ne kadar yanlış 19
olduğunu savundu. Dzyuba’nın bu yazıyı yayımlamak için 1989’u beklemesi gerekecekti; çünkü o da Sovyet karşıtı propagandayla suçlanarak tutuklandı. Parayanov’un aksine Dzyuba salıverildi; ancak serbest bırakıldıktan sonra bulabildiği tek iş bir fabrika gazetesinde düzelticilikti. Tarihin kendisi tarihsiz halklar gibi bir terimi reddettikten sonra bugün bu terimin geçerliliğinin kalmamış olması gerek. Halbuki durum bu değil. Rus Marksist Boris Kagarlitskiy Marksizmi anlattığı ve “öğrenme amaçlı okunması tavsiye edilmez” gibi ironik bir alt başlık attığı ders kitabının son bölümünü ulusal soruna adamıştır. Kitap Moskova’da 2006 yılında yayımlandı. Kagarlitskiy burada tarihsiz halklar terimini tekrar kullanır, içinde bulunduğumuz durumu çok iyi açıkladığına inanmaktadır. “21. yüzyılda resmi dil mücadelesi saçmadır” der. Bundan beş sayfa sonra tonu daha da vahim bir hal alır: “Önümüzdeki yeni çağda, diğer önemli sorunlar sümenaltı 20
edilirken ‘değerli’ bir ulus olmaya bunca can atmak gericiliktir.” Bu “saçma” ve “gerici” tarihsiz halklara laf arasında verdiği örnekler de İrlanda ve Ukrayna’dır. Kagarlitskiy, bugün “yeni devletlerin ortaya çıkışı, yeni sınırların yaratılmasına, eskiden birlik olan işçilerin de bölünmesine yol açıyor; çağdaş terimlerle ifade etmek gerekirse önceden kurulmuş 21
olan ekonomik ilişkilerin bozulmasına neden oluyor” diye açıklıyor söylemek istediğini. Ancak Kagarlitskiy; Marx’ın İngiliz işçilere, ezen bir milletin asla özgür olamayacağını, dolayısıyla İrlanda halkının özgürleşmesinin İngiliz işçi sınıfının önceliği olduğunu söylediği zamana kıyasla bugün tam olarak neyin değiştiğini açıklamıyor. Günümüzdeki milli çabaların güncel durumla alakasızlığını ispatlamak için Kagarlistkiy, “proletarya eylem birliğini canı gönülden istiyor, sınırları aşmak, 22
ulusal ve kabilesel engelleri aşmak istiyor” diyor. Komünist Manifesto kadar eski olmasının yanı sıra bu iddia, bugün “eylem birliğini” sağlayanın proletarya olmadığını tamamen göz ardı ediyor. “Sınırları, ulusal ve kabilesel engelleri aşan” küresel emperyalist aşamasında bulunan sermayedir. Kagarlitskiy’nin ulusal soruna getirdiği yorum, emperyalist bilinçdışının semptomu olan tipik bir ikili düşünme biçimini açığa çıkarıyor; bu yorum Sovyet sonrası Yeni Sol’da oldukça yaygın. Kagarlitskiy’nin Sovyetler Birliği’ni emperyal bir sistem olarak görme ihtimalini dahi reddetmesi hiç şaşırtıcı değil. Bir yandan Stalinist Oryantalizm fenomeni, Sovyetler Birliği tarihçileri arasında 23
kabul görürken, Kagarlitskiy’nin görüşüne göre Sovyetler Birliği’ndeki tüm halklar aynı durumdaydı, Sovyet sisteminin “kusurları”ndan eşit derecede zarar gördü. Bu da “tarihsiz halklar” kavramının ampirik olarak ispatlandığı sonucuna götürüyor bizi. 17
“A letter by S. Paradjanov to the secretary of Central Committee of CPU F.D.Ovcharenko” Paradjanov: Flight, Tragedy, Eternity içinde, der. R.Korogodsky, S. Shcherbatiok, Kiev, 1994, ss. 182-­‐185. 18
Mikhail Bleiman, “Archaists or Innovators?” Iscusstvo Kino sayı 7 içinde, 1970, ss. 55-­‐76. 19
Ivan Dzyuba, “Opening or Closing of the School?”, Poetic Cinema: Forbidden School Larysa Bryukhovetska, Kiev, 2001, ss. 209-­‐28. 20
Boris Kagarlytsky, Marxism, Not Recommended For Learning. Moskova, 2006, ss. 391, 396. 21
Age. s. 396. 22
Age.
23
David L Brandenberger, National Bolshevism, s. 400. Sayı #2 6 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska “Postkolonyal söylem hakkı” Bundan on yıl kadar önce çıkan başka bir tartışma, Rus emperyalizmiyle ilgili farklı bir bakış açısını gün ışığına çıkarmıştı. Moskova’da yaşayan küratör Ekaterina Degot 2001 yılında Art Margins dergisinde kısa ve kışkırtıcı bir metin yayımladı: “Postkolonyal Söylem için Gereken Nitelikler Nelerdir?” Metinde Rusya’nın Batı tarafından “ötekileştirilme”sinden şikayet ediyor, bir yandan 24
da ötekinin adına konuşma “hakkı”ndan mahrum bırakıldığını söylüyordu. Aynı metin, sorunsalı daha iyi formüle eden biraz farklı bir başlıkla daha yayımlandı: “Postkolonyal Söylem Hakkı Nasıl 25
Elde Edilir?” Degot bu makalede söylediği şeyde muhtemelen haklıydı, ama söylemediği şeyler konusunda haklı olduğu söylenemez. İşte o söylemediği şeyi onunla polemiğe giren Margaret Dikovitskaya söyledi: Dikovitskaya Rusya’nın postkolonyal söylemde nesne veya kolonileştirilen olarak değil ancak özne veya kolonileştiren olarak yer alabileceğini söylüyordu. Dikovitskaya’nın bu duruşa hiç de eleştirel yaklaşmadığı görülüyor; sadece bunun yanlış bir strateji olduğunu söylemeye çalışıyordu veya onun formülasyonunda “Rus insani bilimciler, postkolonyal çalışmalar 26
alemine katılmakla hiçbir şey kazanmaz” diyordu. Tam anlamıyla “öteki” olmayı talep etmek yerine, Rusya’yı “biz”lerden “bir başkası” olarak sunmayı öneriyordu sadece. Bu tartışmada kimin pozisyonu daha emperyalist karar vermek zor. Bir yandan Degot kendini kurbanlaştıran bir söylemi temsil ediyor ki bu söylem evrensel pozisyonun kaybı nedeniyle duyulan yas duygularının bir sonucudur. Ancak travmatik bir millileşmenin (ötekileştirmenin) acılarını çeken Degot, kaybedilen o evrenselliğin, kendi altındaki millileştirilmiş ötekilerin kaybı pahasına var olduğunu göz ardı ediyor. Dikovitskaya ise bu tartışmada neoliberal bir neokolonyalist pozisyonu temsil ediyor; bu pozisyona göre Rusya’nın kültürel G8’e “bir başkası” olarak katılma hakkı var (ezenlerin kendi aralarındaki çatışmanın aşılması her zaman, ezen ile ezilen arasındaki çatışmanın aşılmasından daha kolaydır.) Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra tarihçiler arasında birliği imparatorluk terimleriyle yorumlamak yaygınlaştı. Mark Bessinger’in ironik bir şekilde işaret ettiği gibi, “Bir zamanlar evrensel olarak bir devlet olduğu tanınan bir politika, şimdi artık evrensel olarak bir imparatorluk 27
gibi görülüyor ve lanetleniyor.” Frederic Cooper, imparatorluklar arasında yaptığı karşılaştırmalı incelemesinde imparatorlukların milliyet politikalarının birbirine zıt iki eğilim arasındaki gerilime dayandığı sonucuna varıyor: Bünyesine alma ve farklılaştırma. Bu ikisinin eklemlenme yolları ise çeşitli: 24
Ekaterina Dyogot “How to Qualify for Postcolonial Discourse?” Art Margins, 1 Kasım 2001, http://www.artmargins.com/index.php/2-­‐articles/325-­‐how-­‐to-­‐qualify-­‐for-­‐postcolonial-­‐discourse. 25
Ekaterina Degot, “How to Obtain the Right to Post-­‐Colonial Discourse?” Art Magazine http://xz.gif.ru/numbers/moscow-­‐art-­‐magazine/how-­‐to-­‐obtain-­‐the-­‐right/view_print/ 26
Margaret Dikovitskaya, “A Response to Ekaterina Dyogot's Article: Does Russia Qualify for Postcolonial Discourse?” Art Margins, 30 Ocak 2002, http://www.artmargins.com/index.php/2-­‐articles/324-­‐a-­‐response-­‐to-­‐ekaterina-­‐dyogots-­‐article-­‐does-­‐russia-­‐qualify-­‐for-­‐
postcolonial-­‐discourse 27
Mark Beissinger, Nationalist Mobilization and the Collapse of the Soviet State, N.Y.: Cambridge UP, 2002, s. 35. Ayrıca bkz. Nationalism and Empire: The Habsburg Monarchy and the Soviet Union, der. Richard Rudolph ve David Good, N.Y.: St.Martin’s, 1992. Nationalism and the Breakup of an Empire: Russia and Its Periphery, der. Miron Rezun. Westport, Conn.: Preager, 1992. After the Soviet Union: From Empire to Nations, der. Timothy J. Colton ve Robert Legvold, N.Y.: Norton, 1992. The Post-­‐Soviet Nations: Perspectives on the Demise of the USSR, der. Alexandr J. Motyl. N.Y.: Columbia UP, 1992. Thinking Theoretically About Soviet Nationalities: History and Comparison in the Study of the USSR, der. Alexandr Motyl, N.Y.: Columbia University Press, 1992. Hélène Carrère d'Encausse, The End of Soviet Empire: The Triumph of Nations, çev. Franklin Philip. N.Y.: Basic Books, 1993. Roland Grigor Suny, Revenge of the Past: Nationalism, Revolution and the Collapse of the Soviet Union, Stanford, Calif.: Stanford UP, 1993. In a Collapsing Empire: Underdevelopment, Ethnic Conflicts, and Nationalism in the Soviet Union, der. Marco Buttino, Milano: Fellirinelli, 1993. Robert J. Kaiser, The Geography of Nationalism in Russia and USSR, Prienston, 1994. The End of Empire? The Transformation of the USSR in Comparative Perspective, der. Karen Dawisha ve Bruce Parrot, Armonk, N.Y.: Sharpe, 1997. After Empire: Multiethnic Societies and Nation Building: the Soviet Union and Russian, Ottoman, and Habsburg Empires, der. Karen Barkey ve Mark von Hagen. Boulder, Colo.: Westview, 1997. Alexandr J. Motyl, Revolutions, Nations, Empires: Conceptual Limits and Theoretical Possibilities, N.Y.: Columbia UP, 1999. Terry Martin, The Affirmative Action Empire: Nations and Nationalism in Soviet Union, 1923 – 1939, Ithaca, 2001. Alexandr J. Motyl, Imperial Ends: The Decay, Collapse, and Revival of Empires, N.Y.: Columbia UP, 2001. A State of Nations: Empire and Nation-­‐Making in the Age of Lenin and Stalin, der. Ronald Grigor Suny ve Terry Martin. Oxford University Press, 2001. Seri Yekelçik, Stalin’s Empire of Memory: Russian-­‐Ukrainian Relations in the Soviet Historical Imagination. Toronto: Toronto UP, 2004.
Sayı #2 7 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska Bünyesine alma (burada imparatorluğun iddiası, tebasının tamamen imparatorluğa ait olduğudur) ve farklılaştırma (burada imparatorluğun iddiası ise farklı tebalarının farklı şekillerde yönetilmesi gerektiğidir) kutuplarının arasında nerede bir denge bulunacağı, bir münakaşa ve sürekli kayan stratejiler meselesiydi… Bünyesine almak ile farklılaştırmak arasında bir gerilimden ziyade sarkacın iki uçlu bir farklılaştırma lehinde hareket etmesinin en uç örneği Nazi Almanyasıydı; o örnekte Alman olan ve olmayan arasındaki ayrım hem ulusal topraklar içinde hem de fethedilen topraklarda geçerliydi. İngiliz ve Sovyet emperyal sistemleriyle, ayrıca kendine rağmen bir imparatorluk olan Birleşik Devletler ile karşılaştırıldığında bin yıllık Reich’in beklenenden kısa ömürlü 28
olduğu görülür. Şayet Sovyetler Birliği imparatorluk sınıfına sokulabilirse (ki şu anda tarihçiler bu görüşte fikir birliği içindeler gibi görünüyor), epey tuhaf bir imparatorluk olduğu söylenebilir. Sovyetler Birliği yukarıda aktarılan iki eğilimden farklı üçüncü bir eğilim gösterdi, ilk ikisiyle çelişen bir eğilim. Lenin’in enternasyonalist politikalarından çıkan bu eğilim asla tam olarak yok olmadı; gerçek ulusal eşitsizliği gizleyen söylemsel bir örtüden başka bir şey olmamış olsa da. Sovyetler Birliği, kendini etnik bir devlet veya imparatorluk olarak değil, enternasyonalist ilkelere dayalı yeni türden bir devlet olarak sunmuştu. Ancak onun “enternasyonalizmi” de çelişkilerden ari değildi. Yeni bir ulusun yaratılacağını söylüyorlardı: Yani Sovyet halkının. Diğer bütün ulus inşa projeleri gibi bu da tek bir dile (Rusça), tek bir idari merkeze (Moskova) dayanıyordu, belirli dışlama mekanizmaları benimsemişti (diğer halkların karşısında kendi üstünlüğü). Bu ulus inşası projesinin insan kaynakları ise diğer halklardı (“küçük ezilen ulusun, büyük ezen ulus tarafından asimilasyonu”). Terry Martin, bu tuhaf örneği açıklamak için özel bir kavram ileri sürer: “Pozitif Ayrımcılık 29
İmparatorluğu.” Sovyetler Birliği altındaki ulusal cumhuriyetler “bağımsızlıklarını kaybetmiş olan bağımsız devletlere” benzerdir. Birlikten ayrılma hakkı Sovyet Anayasası’nda garanti altına alınmıştı, fakat hiçbir halk bu hakkını kullanmayı “istemedi.” Postkolonyal söylemin gayet ikna edici bir şekilde gösterdiği gibi emperyalizm her zaman belirli bilinçdışı bir optik düzen kullanır, bu düzen kendi görünmezliğini sağlamak üzere işler; her zaman kolonize edenin evrenselliğine dair mitler yayar; kendini, milliyetin ve milliyetçilik ideolojisinin üzerinde bir yerlere yerleştirir. Kendini doğallaştırabilir veya hatta kendini bir özgürleşme olarak sunabilir. Bunlardan birincisi Sovyet emperyalizmi vakasını açıklıyor; “uzaklardaki ufukta” görülen 30
Ütopya, yani Komünizm Ütopyası olarak Sovyetler. Ulusal sorun bugün hala, Lenin’in veya Dzyuba’nın zamanlarında olduğu kadar önemli midir diye sorulabilir. Ulusal sorun bugün, Kagarlitskiy’nin iddia ettiği gibi, Sovyetler Birliği’nin kapitalizme teslim olmuş on beş bağımsız devleti doğurmasının üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmişken iflah olmaz şekilde modası geçmiş (hatta gerici!) bir soru değil midir? Sovyetler Birliği bağlamında milliyet politikalarını sorgulamayı milliyetçilik olarak nitelemek ve bu temelde o sorgulamayı yok saymak daha iyi değil midir? 28
Frederick Cooper, Colonialism in Question: Theory, Knowledge, History, University of California Press, 2005, s. 154. Terry Martin, The Affirmative Action Empire: Nations and Nationalism in Soviet Union, 1923 – 1939, Ithaca, 2001. Ayrıca bkz. Terry Martin, “An Affirmative Action Empire: The Soviet Union as the Highest Form of Imperialism”, A State of Nations: Empire and Nation-­‐Making in the Age of Lenin and Stalin içinde, der. Ronald Grigor Suny ve Terry Martin, Oxford University Press, 2001, ss. 67-­‐90. 30
Kapitalizmin komünizmin ardından gelmesi mümkün müdür? Burada “komünizm” toplumsal bir oluşumun değil, iktidardaki partinin adlarından biridir, ki bu ikisi birbirine eşit değildir. “Komünizm” göstereninde kaybedilenler Sol açısından kahredici şeylerdi. Hala “ilerici nostaljisi” içinde bunların yasını tutmaya devam ediyor. Alın size başka bir paradoks. Nostalji, yani kaybedilen şeye saplanıp kalma her zaman gericidir. Tanımı gereği muhafazakardır. Topluma yansıtıldığında nostalji, kaybı bir kaza olarak algılar. Optik düzeni, onun belirlenimi, özellikle kendi özünde barındırdığı çelişkileri görmesini engeller. İşte nostaljinin anlamakta başarısız olduğu şey geçmişinin bu çelişkili karakteridir. Karşımızda duran en önemli soru, bu kaybın nasıl kabul edileceği değil, tam da geçmişin kayıp terimleriyle formüle edilişinin nasıl üstesinden gelineceğidir.
29
Sayı #2 8 (Ukrayna) Milliyetçiliği Hakkında Bilmek İsteyip Lenin’e Sormaya Çekindiğiniz Her Şey Olga Bryukhovetska Lenin’in vurgulamaktan hoşlandığı gibi, kişinin kendi hatalarına gözlerini kapaması, o hataları işlemesinden çok daha kötüdür. Şayet Yeni Sol küresel neoemperyalizmi devirmek istiyorsa, ona uygulanabilir bir alternatif önermelidir, bu da Sovyetler Birliği’nin dört başı mamur bir eleştirisi ve tarihsel analizi olmaksızın mümkün olamaz. İngilizceden çeviren: Çiçek Öztek Sayı #2 9 !"#$%&'()*($%+'$%&'))
,-.&%/)0%.1%23)
!
!
!"#$%#"#$!%!&'!()*+,!-.&.!
!
/.0,#*12! 3#41! 5161! 5728#! 79:*+25:;+! :4;+<+! =:<:,:<+2+2! >:)?! @:*+! 7,;:,:*5:2! :24:,:;47:,,:*,:!
<#2#4A1,#*12?! ;:25+! <#2#4<#,! B:8#! :24:,:;47:,! 8:4:*<+9,+;,:*+8,:! +,@+,+! #,@1,#*18,#! >:<#),#6=#,#*1!
=7C#5:,:<+! A:*A:B:<+25:! 576727,=76! D,=#<1! E2:=,+5+*F! GA72C7! H728#! 7,;:,:*+2+2! <#2#41! >:)!
@:*+5:! ;#,=16?! $7472! 5728#81! 5+9@+2<+9! $+*! @:2A,+;! B:! :2:*I+8,:! ;#<1)! ;#BJ*#2! 4:;4D2+;! @7C7! >:)!
@:*+5:2! 8#;#,#=#8#! A#,1618D*! @+$+85+F! GA72C7! H728#,1! <#2#4A1212! 79:*+25:;+! $#<;1?! $J! 5J*J=#!
4:<,+=!D,=#<1!B:!7*:4=:<+!8E2725:85+F!
[#*CD<!P*+@D*+#20+2!$+*!OD4DN*#O1!!
K!D2!81,12!L*#2,1!@E*<:,!<#2#4A1<1!#A1<125#2!4:=:,!;#8@1!>:)!+;+!JA,J!D,5JM!H79:2!
;#*614,1N1?! +<8#2;#*,1;! B:! @:,:2:;4:2! ;D)J6! 4#,:)! :5:2! $+*! A#N5#! 2#<1,! =D5:*2!
D,J2J*! B:! #821! 9#=#25#! ;E;:2+! >:)! $#6;#! 8:*,:*5:! D,=J6! D,#2! 3#41! <#2#41!
+5:#,+2:! 8:4+6=:! $#<;1<121! #9#,4=#212! 4:;! 8D,J! D,#*#;! #8*1;<1! $+*! ;+=,+;! 2#<1,!
;D*J2J*F!GA72C7!H728#,1!<#2#4A1212!(,4=16,1!81,,#*!&#'()#'*(0121!D,J64J*#2!+64:!$J!
+;+! @7A! #*#<125#;+! A:;+=5+*F! 3+*! 4#*#O4#2! D! D2! 81,12! 5:N:*,:*+2+2?! 5:B*+=C+?!
4:=:,,:*+! <#*<1C1?! E2C:,+! D,=#8#2! B:! :B*:2<:,! D,5JNJ25#2! 5:=! BJ*J,J8D*5JF!
P:2A,+;!>#8#412!47=!B:A>:,:*+25:!5:B,:4!:@:=:2,+N+2:?!$+*!$D8J4,J?!;J*J=,#*!
+A+25:! ;#8$D,J)! @+4=+6! +2<#2#?! <+<4:=:! J8J=! <#N,#=#212! $D8J25J*J;,#*12#!
;#*61! +<8#2! :4=+64+F! Q+:42#=! R#B#61?! >:=! <4#47;D8J! >:=! 5:! +;4+5#*! 8#)1<121!
<D*@J,#=#212! B:<+,:<+! >#,+2:! @:,=+64+F! S4:! 8#25#2?! ! /.0,1! 81,,#*12! GA72C7!
H728#,1! <#2#4A1<1212! E2725:! TD*+I+2#,,+N+2?! 8:2+! $#;16,#*1! =#<<:4=:! B:! 8:2+!
&
4:;2+;,:*+! EN*:2+)! D2,#*5#! J<4#,#6=#! A#$#<1! +A+25:! ;#8$D,J)! @+44+N+U ! '.0,+!
81,,#*5#;+! E2C:,,:*+2+2! ):;! +,@+,:2=:5+N+! $#6;#! $+*! 9D*,J;! B#*51F! K! 9#=#2,#*?!
D*+I+2#,,+;!<D*J<J2J2?!@+44+;A:!#*4#2!$+*!4J4;J!B:!#C+,+8:4!5J8@J<J8,#!<D*J,5JNJ!
9#=#2,#*51F!
-
3+*!@#,:*+!#A#*#;!V#>*#205#;+!=D5:*2+<4!<#2#4A1,#*12!;:25+!;E;,:*+2+!;:6O:5:$+,:C:;,:*+ !$+*!9:=+2!
D,J64J*#2! ;+6+! WD=#! (CC#5:=+#! 5+! 3:,,:! (*4+05:2! =:9J2! D,5J;4#2! <D2*#! &X'Y04:! L*#20#! 5E2:2!
Z*=:2+! #<1,,1! L*#2,1! [#*CD<! P*+@D*8#2051! \$;9F! @E*<:,,:*]FV#>*#205#! #A41N1! P#,:*+:! Z<4>:4+^J:05:!
_
=D5:*2+<4,:*+2! 8#21! <1*#! ;#>B:>#2:+ *:<<#=,#*1! @+$+! @:,:2:;<:,! <#2#4A1,#*12! +6,:*+2+! 5:! <:*@+,:5+F !
(821!9#=#25#!&X'`05:!579:2,:2:2!&F!V#*>#2!3+:2#,+02+2!D*@#2+9#4E*,:*+25:2!$+*+85+F!
[#*CD<!P*+@D*+#2?!A#=J*?!
<#=#2?!$J,J2=J6!2:<2:,:*!!
P*+@D*8#2!V#>*#2!G2+B:*<+4:<+!P79:,!R#2#4,#*!(;#5:=+<+025:!:4;+,+!$+*!>DC#851F!SN*:2C+,:*+2+?!;:25+!
>#,;!;7,47*,:*+2+2!J2<J*,#*12#!$#;=#8#!4:6B+;!:5:*5+F!3J!8#;,#61=1?!a:,+,!b+8#)J*!\$;9F!@E*<:,]!@+$+!
3#410212! $J8*J;,#*121! ;JC#;,#8#2! '.0,:*+2! ;+=+! <#2#4A1,#*1212! :B*:2<:,C+! 8E2:,+=,:*+8,:! 4#$#2!
4#$#2#! 91441F! K! A#N5#! $J! 8E2:,+=?! +,:*,:=:2+2! ;#$J,! :5+,:$+,+*! $+*! 8D,J! D,#*#;! @E*7,78D*5JF!
P*+@D*8#2012! +6,:*+! +<:! c7<:8+2! b:25:*J5+! ! \$;9F! @E*<:,,:*]! @+$+! #,4=16,1! 81,,#*12! ):;! AD;! L*#2,1!
<#2#4A1<12#! 8:*,+! =#,9:=:,:*+! B:! 4:=#,#*1! #*#641*=#;! B:! ;J,,#2=#;! +A+2! :<+2! ;#82#N1! D,=J64JF!
b:25:*J5+?! *:<+=,:*+25:2! $+*+25:! ;#>B:>#2:! *:<=+2+2! 4:=#<121! <#>2:! <#>2:! ;D)8#,#=1641F! H+2+!
L*#2,1! J2<J*,#*#! $J! 8:2+! +,@+?! &X'_! 4#*+>,+! (=:*+;#2! @757=,7! 5#*$:2+2! B:! L*#2! d#>10212! ;:25+<+2+!
-?'..!81,1;!$+*!=:5:2+8:4+2!=+*#<A1<1!D,#*#;!@E*=:!@+*+6+=+!#*;#),#2125#!:,:!#,12=#,151*F!c7;7=:4!
;#82#;,1! ;J*J=,#*?! <#5:C:! L<,#=! E2C:<+! e:*<! 5E2:=+2+2! 6#6#<12#! BJ*@J! 8#)#2! +6,:*! <+)#*+6!
:5+8D*5J!D!5E2:=5:F!
P:*A:;4:2!5:!$+*!@*J)!=D5:*2+<4!<#2#4A1?!+6,:*+2:!D*+I+2#,,+;!;#4=#;!+A+2!>:*!@:A:2!@72!5#>#!AD;!
Y
5+2<:,! <:=$D,+9=:! $#6BJ*J8D*5JF ! R#2#4! :,:64+*=:2+! f:*+=! Z=#=+! $J! <#2#4A1,#*#?! )#8,#641;,#*1!
&
&F!V#>*#2!3+:2#,+!)D<4:*+!
j[#*CD<!P*+@D*8#2!
D*@#2+9#4E*,:*5:2!$+*+85+n!
!"#$%&'%
(%
! Z><#2! g#*6#4:*?! TaD24:=)D*#*8! e:*<+#2! e#+24+2@?U! \h#N5#6! i#*<! W:<=+]! ,')-.')-(*+ /0+ 1#2*'!$+ 32(! \i#*<! R#2#41212! S25:!
P:,:2!Z<:*,:*+]!+A+25:?!5:*F!W+C>#*5!Z44+2@>#J<:2!B:!Z><#2!g#*6#4:*!j3DJ,5:*M!k:<4B+:l!e*:<<?!&XmXn?!<F_/_F!
! i:*+64#>! H#O4#*+?! T(2D4>:*! [D5:*2+<=M! (2! o*#2+#2! e:*<):C4+B:?U! \3#6;#! 3+*! [D5:*2+9=M! L*#2! fE;:2,+! 3+*! e:*<):;4+O]!
1'4(%2'$)+ 52!$6+ 32(7+ 8/4'#(9+ !$:+ ;#"/.%('/$! \L*#201! W:<=:4=:;M! R#2#4?! VD),J=! B:! H:B*+=]! +A+25:! 5:*F! d+B#! 3#,#@+! B:! "822!
PJ=):*4!jp:l!gD*;M!o3!V#J*+<?!-..-n?!<FY`F!
_
! Tf#>B:>#2:U! *:<<#=,#*1?! 5+2+! :O<#2:,:*+! *:<+=:,:*+25:! #2,#441;,#*1! 5+2+! <!2:#-! 8#2+! ):*5:! ! 4:=#<18,#! $+,+2+*,:*F! 3+*!
;#>B:>#2:2+2! 5JB#*12#! #<1,#2! $J! *:<+=,:*! 4:;! ;+6+,+;! $+*! 4+8#4*D! @E<4:*+<+2+2! #*;#),#2121! D,J64J*J*,#*51q! $J! ;+6+! 5JB#*!
*:<=+25:!#2,#41,#2!>+;#8:8+!;#>B:!=75#B+=,:*+2:!5:<4#2!6++*+!4#*9125#!#;4#*1*51F
Y
! e:*OD*=#2<! <#2#4A1<1! B:! 8#9#*! a+2DD<! V#N+9#5:! +,:! <D>$:4! :5:*;:2?! -.&.! ;161?! V#>*#2F! V#N+9#5:! 3#41! 8E2:,+=,+! L*#2,1!
<#2#4A1,#*12!5+2<:,!;D5,#*1?!=D2#*6+!:@:=:2,+N+25:;+!;7,47*:,!$#<;18#!;#*61!<+8#<#,!$+*!#*#A!D,#*#;!;J,,#216,#*125#2!<E9!:5:*F!
!"#$%&'()*($%+'$%&')
8/-2!=+>!-:!"'+
)
+
'
5+2+!O:4+6+9=!5J8@J<J2J2!#,4121!A+9=:;!+A+2!TR#;;#2:U!<#2#4A1,#*1!#5121!B:*=+64+F !e#*<D2<!RC>DD,!DO!
(*4! =:9J2,#*125#2! [72+*! d#>*J5+ri#*=#2O#*=#8#2?! C#=+,:*5:;+! #82#! <7<,:=:,:*+! B:! L<,#=!
=+=#*+<+!B:!#8*1C#!+,;:,!;J=#6!5:<:2,:*+!;#*61<125#!$787;!$+*!>#8*#2,1;!5J8J8D*5JF!g+2:!$#6;#!$+*!
(CC#5:=+#! 5+! 3:,,:! (*4+! EN*:2C+<+! e:*B+9! V#2#BD,+! \$;9F! @E*<:,,:*]?! L*#20#! 5E257;4:2! <D2*#! +2<#2!
8#)1=1! 2:<2:,:*+2! ):6+2:! 576=7647! s! ;+,+4,:*?! #2#>4#*,#*?! 4D;=#;,#*?! 4:,,:*?! <:CC#5:,:*?! 41,<1=,#*?!
8:*:,! ;+,+=,:*! B:! =:9#*! 4#6,#*1! @+$+F! R#5:C:! D2,#*1! 4D),#=#;,#! ;#,=18D*! >:8;:,,:*+25:! 5:!
;J,,#218D*5JF! ZN+4+=+2+! e#*+<04:! #,#2! b:25*J5+?! <#81! A+9:,@:,:*+?! ;#>B:>#2:! 4:=#,#*1! B:! @+8<+,:*+2!
79:*+2:!+6,+!8#91,#*,#!5D,J!AD;!#8*1241,1!*:<+=,:*!8#)18D*5JF!i#*#=#*9!e+,#*#=!\$;9F!@E*<:,]?!L<O#>#2!
a#=+02+! *:<=:4=:;! +A+2! #,412! B:! @7=76! 8#,519,1! $D8#! ;J,,#2=1641F! c:)<+! +<4+<2#<19! 8#8@12! $+A+=5:!
i#*<! ;#,+@*#O+<+! ;J,,#218D*5J?! $J! 5#! E2,:*+25:! 4#=#=:2! 8:)8:2+! $+*! #2,#=,#*! B:! 8D*J=,#*!
5728#<1212!;#)1,#*121!#A18D*5JF!!
vf>D*J<v!\cD*D9]?!a:,+,!
b+8#)J*?!!=J;#BB#!79:*+2:!
8#N,1!)#<4:,?!$D8#?!&X'.w,:*+2!
<D2J?!m.x'.C=F!
3J?! D! <#2#4A1,#*12?! +6,:*+2+2! 5+2+tL*#2,1! +A:*+N+2:! +2#251;,#*1! #2,#=12#! @:,=+8D*5JF! K! ;:25+! #2,#=!
:B*:2+25:2! ;D)#*1,=16! D$I:,:*5:?! 3#41081! 4#;,+4! :4=:! 4J9#N125#2! ;J*4J,=#! B:! D4#24+;! $+*! <#2#4!
>#*:;:4+!D*4#8#!A1;#*=#!@7C7!$J,J8D*,#*51F!(<,125#!$+*!T>#*:;:4+U!;#2#4,#251*=#;?!$787;!+>4+=#,,:!
TR#;;#2:U2+2! ;7,47*! D4D*+4:,:*+! 4#*#O125#2! 5#! @+44+;A:! 5#>#! <1;! ;J,,#21,=#<1212! 2:5:2+85+?! A72;7!
D2,#*! 5#! $J2J?! L*#2! <#2#4121! 3#41! <#2#4! >#*+4#<125#! $+*! 8:*:! 8:*,:64+*:C:;! >#;+;+! $+*! <#2#4!
/
>#*:;:4+2+2!$#6,#2@1C1!D,#*#;!@E*78D*,#*51F !!
[D5:*2! <#2#4,#*12! 516125#;+! #,#2,#*5#! +<:! 5J*J=! $+*#9! O#*;,1851F! Y.0,1! '.0,+! 81,,#*5#?! <E=7*@:!
m
A#N125# ! E9:*;,+N:! #A! +2<#2,#*12! +*#5:<+2+! 8#2<14#C#;! ;#41,1=C1! $+*! 8E2:4+=! ;J*=#8#! 8E2:,+;!
$#6#*1<19!@+*+6+=,:*5:2!5+,+!8#2#2!L*#2!<+8#<+!D*4#=1!/.0,#*5#!O#*;,1!$+*!579,:=:!;#851F!'.0,+!81,,#*5#!
<+8#<+! >#8#412! ;:<+24+8:! JN*#51N1! 5E2:=,:*5:;+! $#<;1,#*! j#*5125#2! d#>01! 4:;*#*! $#6#! @:4+*:2! &X'_!
5#*$:<+n?!D!D2!81,12!<+8#<#,,#6=#<12#!2:5:2!D,5JF!Z<;+!5E2:=5:!:9+C+!ADNJ2,J;,#!<D,CJ!,#+;!;:<+=+!
D,J64J*#2! :24:,:;47:,,:*+2?! 8#9#*,#*12! ADNJ?! <E9,:*+2+! 5+2<:,! <:=$D,+9=+2! #*512#! <#;,#51?! A72;7!
#2C#;! $J! 6:;+,5:! ;D=72+<4! #BC1,#*12#! 8#;#,#2=#5#2! 4#,:),:*+2+! 5+,:! @:4+*:$+,+8D*,#*51F! 3J?!
`
:24:,:;47:,! A:B*:,:*5:! T;E;,:*+=+9:! @:*+! 5E2:,+=U! A#N*1<1212! <1;! <1;! 5J8J,5JNJ! $+*! 5E2:=5+F ! _F!
V#>*#2! 3+:2#,+02+2! 579:2,:25+N+! &X/-05:! a:,#,! :,r(>=:40+2! ?44':#$(/*'*0+! 8#81=,#251F! (821! 81,!
=D5:*2+<4! L*#2,1! <#2#4A1,#*12! 3+*,:6+;! H:B,:4,:*05:;+! +,;! <:*@+<+! #A1,=1641F! f+4#$1212! #51212! 5#! +=#!
:44+N+!@+$+!:,r(>=:40:!@E*:!GA72C7!H728#!7,;:,:*+2:!$:,#!D,#2!>#<4#,1;!;:25+!$#N1=<19!;+=,+;,:*+2+!
;#9#2#=#=#,#*1851F! 3J2J2! 8:*+2:! :,r(>=:4?! >J==#,1! $+*! $+A+=5:! 3#41081! 8#;#,#8#C#;,#*! 5+8:!
;#8$:44+;,:*+!;E;,:*:!5E27,=:<+2+!<#BJ2J,J8D*5JF!
cD<<:+2!b:25:*DJ5+?!
$D8#2=16!#*#$#<1212!
79:*+25:?!&X/_?!e#*+<!
L*#205#;+! *:<=+! PE*<:,! R#2#4,#*! [:*;:9+! (,4=16,1! 81,,#*5#! <D2! 5:*:C:! #;4+O! >#,:! @:,=+64+?! $J2J2!
2:5:2+! 5:! $787;! E,A75:! f*#,+A:! i:*#>! e:>,:B+02+2! >+=#8:<+85+F! 3J! #*#5#! ;DC#<1! D2J2! <#2#4,#*#!
X
D,#2! 4J4;J<J2J! ):;! )#8,#6=18D*5JF ! '.0,+! 81,,#*5#! 8J*4516125#! :N+4+=! #,#2! B:8#! ;:25+! +<4:;,:*+8,:!
<7*@727!<:A:2!<#2#4A1,#*12!ADNJ!7,;:8:?!)#*,#;!$+*!;#*+8:*!B##4,:*+8,:!@:*+!5E2=:8:!5#B:4!:5+,5+F!
[:*;:9?! #*#,#*125#! d#>*J5+ri#*=#2O#*=#8#2?! ($D,! R#+5+! \$;9F! @E*<:,]?! (>=:4! L<O:25+8#*+?!
[J>#==:4! a#B#5+)J*?! b:25:*J5+! B:! V#2#BD,+?! [:<J4! (*#$6#>+?! [#2JA:>*! g:;4#+! \$;9F! @E*<:,]?!
R+*#;! [:,;D28#2! \$;9F! @E*<:,]! B:! [J><+2! Q:9+*+r[D@#55#=012! \$;9F! @E*<:,]! $J,J25JNJ! 5E2:=+2!
):;! AD;! @:2A! <#2#4A1<12#! +6,:*! <+)#*+6! :44+F! 3J! <#2#4A1,#*12! +6,:*+! ;#=J<#,! #,#25#?! D4:,,:*5:! B:!
9:2@+2,:*+2! :B,:*+25:! @E*727*! D,=#8#! $#6,#51F! 3J! +6,:*+2! >:*>#2@+! $+*! <+8#<+! +A:*+N+! D,=#51N121!
<E8,:=:8:!@:*:;!8D;F!
gJ;#*15#! +<=+! 9+;*:5+,:2! <#2#4A1,#*12! ):;! ADNJ! R#;;#2:! =:<,:;4#6,#*1212! ;E;,:*+=+9:! 5E2:,+=!
A#N*1,#*12#! ;J,#;! B:*=:5+?! 4:*<+2:! ;J*J,J! 3#41,1! =D5:*2+<4! @:,:2:N+2+2! +A+25:! ;#,51,#*F! f1<#C#<1?!
/.0,#*5#! 7,;:5:;+! 47=! D! A:6+4,+,+N+8,:! <#2#4<#,! O##,+8:4,:*+! $+*$+*+2:! $#N,#8#$+,:C:;! 4:;! $+*! >#4!
8D;4J*F!c#2+$#,!(,;#<!@+$+!):;!#91!5:B*+=C+!5J8@J,#*,#!>#*:;:4!:44+?!O#;#4!m.0,:*+2!<D2J2#!;#5#*!$J!
O+;+*,:*!8#8@12,#6=#51F!PE*<:,!<#2#4,#*!*:<=+!5:<4:;!<#8:<+25:!8:6:*5+F!f*#,+A:2+2!$+*!#;*#$#<1!#821!
9#=#25#!=79:2+2!=+=#*1!D,#2!f#=J*#2!H+$#0212!8E2:4+=+!#,4125#;+!V#>*#2!P72C:,!R#2#4![79:<+!
L<+=<+9?!cD<<:+2!b:25:*DJ5+?!
;#N14!79:*+2:!<:$9:!*:2;,:*+?!
&'_xX`F'!C=F!
!"#$%&'%
%
'%
'
! h:6=:! #2,#=12#! @:,:2! <#;;#2:! ;J*#;! $+*! +;,+=5:! <J<J9,#*#! >+9=:4! :5:*F! Z4*#O1?! #5#;! D,#*#;! <J2J,=J6! D,#2! #25#A,#*,#?!
D$I:,:*,:!5D,J5J*F!3J@72!):;!AD;!L*#2!6:>*+25:!$J!A:6=:,:*5:2!;#,=#51F!!
/
!3J!@E*767?!E9:,!$+*!<D>$:44:!/.0,1!81,,#*12!@E*<:,!<#2#4A1<1!($:,!R#+5+!5+,:!@:4+*=+64+?!p+<#2!-.&.F!
m
!!&X&.!(2#8#<#!H:B*+=+!W19#!d#>!e:>,:B+02+2!5:=+*!8J=*J;!8E2:4+=+8,:!<D2!$J,5J!j&X-'rY&n?!#*5125#2!5#!3#6$#;#2!
[J>#==:4![D<#5:;0:!;#*61!8#)1,#2!5#*$:!5E2:=+!@:,5+!j&X'.r'_nq!$J!5E2:=5:!W19#!d#>012!DN,J![J>#==:4!W19#?!
3+*,:6+;!H:B,:4,:*!B:!L2@+,4:*:02+2!5:<4:N+8,:!+;4+5#*#!@:4+*+,5+F!
`
!3;9F!Z*B#25!($*#>#=8#2?!52!$+@#(A##$+BA/+;#"/.%('/$*!\L;+!H:B*+=!(*#<125#!L*#2]!je*+2C:4D2M!e*+2C:4D2!u2+B:*<4+8!
e*:<<?!&X`-nF!
X
!3J!@E*76!($:,!R#+5+!+,:!E9:,!$+*!<D>$:44:2!#;4#*1,51?!p+<#2!-.&.F
!"#$%&'()*($%+'$%&')
8/-2!=+>!-:!"'+
)
+
\$;9F! @E*<:,]?! (,$:*4D! P+#CD=:44+?! u=$:*4D! 3DCC+D2+?! i*#2;! R4:,,#?! W:2y! [#@*+44:?! zD#2! [+*{! B:!
(,:x#25:*!a#,5:*!@+$+!E25:!@:,:2!3#41,1!<#2#4A1,#*12!+6,:*+2+!<#412!#,51?!$J!6:;+,5:!5:!L*#2!=D5:*2!
<#2#4!;J*J=J2#!$+*!<#8@12,1;!;#9#251*=16!D,5JF!
!
|||!
!
/.0,#*1! 5:B*+=C+! $+*! D2! 81,! D,#*#;! @E*:2! >#;+=! #2,#41?! D2! 81,12! <121*,#*1! +>,#,:!
:4=:! )D4#2<+8:,+2:! E2C:,,+;! :5:2! B:! D2#! )#*#,:,! @+5:2! ):;! AD;! @:,+6=:8+!
@E9#*51!:4=:!:N+,+=+25:5+*F!
v~#O#<r:!c+C>!B#!~#O#<r:!c+C>v!\c+A$+*!d:8!f#O:<+!
B:!c+A$+*!d:8+2!f#O:<+]?!e#*B+9!V#2#BD,+?!$*D29?!
&Xm/?!_`x__x&_!C=F!
3+*+2C+<+?!D!5E2:=!D*4#8#!A1;#2!@:2A,+;!+<8#21?!:24:,:;47:,!>#8#4+8:4+2+2!$787;!
$+*! ;1<=121?! 3#41! +A+25:! B:! 516125#;+! E9@7*,:6=:! >#*:;:4,:*+2:! $D*A,J5J*F!
GA72C7!H728#!Te*DI:<+U!47=!5728#5#?!;D,D28#,+9=+2!6+55:4!5D,J!=+*#<12#!B:!
RDNJ;!R#B#6!4:,,#,1N12#!;#*61!=J#99#=!$+*!=J>#,:O:4!5#,@#<1!8#*#441F!c+25+<4#2!
3#N1=<19,1;! >#*:;:4+2+2! #*5125#2?! P#25+C+! 6+55:4<+9,+;! O:,<:O:<+25:2! :<+2! #,#2?!
:<;+! <E=7*@:,:*+2! 7A! $787;! ,+5:*+?! &X''! <:2:<+25:! 3#41! >:@:=D28#<12#! ;#*61!
&.
5J*=#;! 79:*:! a#B#! (5#<1! 3#25J2@05#! @7A,:*+2+! $+*,:64+*5+,:*F ! 3J! ,+5:*,:*!
2+>#8:4+25:!RDNJ;!R#B#6012!+;+!;J4J),J!5728#!$J8*JNJ2#!;#4,#2=#81!*:55:5:2!
$+*! @7A! $+*,+N+! D,J64J*5J,#*F! V#=! 5#?! GA72C7! H728#,1! <#2#4A1,#*12! B:!
:24:,:;47:,,:*+2! 5:! 5:<4:N+2+! #,#2! $J! @7A! $+*,+N+?! 3#41,1! 7,;:,:*5:;+! @:2A!
+<8#2C1,#*#?!+;4+5#*!8#)1<12#!;#*61!;:25+!=J>#,:O:4,:*+2+!>#8#4#!@:A+*=:5:!:<+2!
;#82#N1!D,5JF!3+*,:6+;!H:B,:4,:*05:!gJ*44#6,1;!c#;,#*1!>#*:;:4+?!L=)#*#4D*,JNJ2!
79:*+2:! +26#! :5+,5+N+! 1*;A1,1;! B:! D2J2! +;4+5#*! 8#)1<18,#! +,+6;+,:*+2+2! :,:64+*:,! $+*!
@E9,:!:,:!#,12=#<1!+A+2!<#>2:8:!A1;41F!/.0,#*5#!:=):*8#,+9=,:!=7C#5:,:2+2!8:*+!
3:*;,:805:2!9+8#5:!K#;,#25!+5+F!c:=!gJ*44#6,1;!c#;,#*1!>:=!5:!GA72C7!H728#!
c#*:;:4+?! 3#41,1! J,J<,#*12! :@:=:2! +5:D,DI+;! 5J*J6J2J2! <D*J2<#,,#641*1,=#<12#!
8E2:,+;!$787;!$+*!5#,@#!8#*#441F!
L<+=<+9?!i#*#=#*9!e+,#*#=?!4JB#,!79:*+2:!8#N,1!
$D8#?!&Xm-?!&&Xx&-.!C=F!
L;+2C+<+! /.0,#*?! 47=! D! *:2;,:*:! $728:<+25:! 8:*! B:*+6+?! 3#41,1! ;19,#*12! DN,#2,#*12!
8#*#41C1! :2:*I+,:*+2+! ;16;1*4=#<1?! +;4+5#*,#! =7C#5:,:! :5+6! 8D,,#*18,#! 4#*+>4:! :6+!
$:29:*+! D,=#8#2! $+*+C+;! $+*! D2! 81,! @+$+! 576727,7*F! 3+9:! /.0,#*12! 3#41!
[:5:2+8:4:,:*+! 4#*+>+25:! $+*! +<4+<2#?! $+*! #2D*=#,,+;?! $+*! >+9+),:6=:! 5E2:=+!
D,5JNJ! <E8,:25+F! (,#2! 3,DD=?! p:l4! P+2@*+C>! B:! WD$:*4! 3D*;:! @+$+! (=:*+;#,1!
=J>#O#9#;#*! )D,+4+;#C1,#*! B:! #;#5:=+<8:2,:*:! @E*:! /.0,#*?! >:5D2+9=! B:! ;E47!
2+8:4:! $#4=16! 81,,#*51F! K! 81,,#*12! 3#41! [:5:2+8:4+2+2! 4:=:,,:*+2+! 8D;<#8=#!
:N+,+=+25:2! 5:=! BJ*#*#;! #6#N1,#*,#*51! j>},#! 5#! #6#N1,18D*,#*n! B:! EN*:2C+,:*+2:!
3#41!:5:$+8#41212!B:!<#2#4,#*1212!;,#<+;,:*+2+!EN*:4=:5:!$#6#*1<19!D,#2!5E2:=+2!
:N+4+=! <+<4:=+2+! 8:*5:2! 8:*:! BJ*J8D*,#*51F! K2,#*#! @E*:! D! D2! 81,! B:! ;#,1241,#*1?!
$:8#9!#5#=12!87;<:;!5:N:*,:*+2:!;#*61!$+*!879!;#*#<1851F!!
TR#;;#2:U!R:*@+<+!eD<4:*+?!
fJ$#4!d+B#?!&Xmm!
/.0,#*12!3#410212!$+*!>#*+;#<1!D,5JNJ2#!5#+*!+9,:2+=?!<#5:C:!=J>#O#9#;#*!<D<8#,!
$+,+=C+,:*,:! <121*,1! 5:N+,5+F! RD,CJ! B:! ;#*61;7,47*C7! 576727*,:*! 5:! /.0,#*1?!
+5:#,+9=+2! +),:*+! :,:! @:A+*5+N+! B:! 4D),J=J2! ;#)+4#,+<4! 579:2:! ;#*61! =:85#2!
D;J=#! 8E2725:! >#*:;:4:! @:A4+N+! :6+! $:29:*+! D,=#8#2! $+*! 5E2:=! D,#*#;!
@E*57,:*F!V+C#*+!;7,47*:!<J25JNJ!8#*#41C1!@7C:!B:!4:D*+;!4:=:,:!):;?!>#44#!>+A!
5+;;#4!:4=:5+,:*F!K2,#*!79:*+25:2!$+9!5:?!#*9J,#*1!;#2#,+9:!:4=:8:!#A!$+*!4+C#*+!
#)#*#4J<J2!;7*:<:,!:4;+,:*+2+!@E*=:95:2!@:,+*!D,5J;F!/.0,#*5#!3#41!<D;#;,#*125#!
@:*A:;,:6:2! D! #821! ;7,47*:,! 5:B*+=! s! Q+:42#=! R#B#6102#! ;#*61! )*D4:<4D,#*?!
C+2<:,! E9@7*,:6=:?! EN*:2C+! #8#;,#2=#<1?! WDC;020WD,,?! >+)+,+;?! kDD5<4DC;?!
#B#2@#*5+9=?!J8J=<J9,J;!B:!+<8#2;#*,1;!s!4+C#*:4!5728#<125#!5#!8#2;1!$J,5JM!
T(=:*+;#2! +6! 5728#<1! 5#! &X/.0,#*5#! ;:25+! #512#! $+*! 5:B*+=! 8#6#=#;4#851?U!
5+8:! +55+#! :5:*! V>D=#<! i*#2;! (-#+ 4/$C%#*(+ /0+ 4//.05#! \D//.0J2! i:4>+]F!
Te#9#*,#=#! )*#4+N+25:?! 8E2:4+=! 57672C:<+25:! B:! 8#*#41C1,1;,#! +,@+,+! O+;+*,:*5:!
&.
!Q+C#8!e*#6#5?!B-#+E!2F#2+G!('/$*6+3+1#/<.#H*+,'*(/29+/0+(-#+B-'2:+I/2.:!\H#>#!f#*#2,1;!u,J<,#*M!GA72C7!H728#!
c#,;,#*1212!V#*+>+]!jp:l!gD*;M!V>:!p:l!e*:<<?!-..mn?!<<F!__r&&YF!
!"#$%&'%
%
)%
!"#$%&'()*($%+'$%&')
8/-2!=+>!-:!"'+
)
+
&&
8#6#2#2! $+*! 5:B*+=?U! 5+8:! 2+4:,:*F ! i*#2;?! +6! 5728#<1212! 7<4#4,#*1212!
=#2+O:<4D,#*121! <:*+=,:5+;,:*+! $+*;#A! ;+4#)! ,+<4:,:*! jB-#+ ?2)!$'&!('/$!.+ >!$+
\K*@#2+9#<8D2! (5#=1]?! B-#+ ,%J!$+ 8':#+ /0+ K$(#2<2'*#+ \P+*+6+=+2! L2<#2+! g797]?!
L<+(-#+?2)!$'&!('/$+\K*@#2+9#<8D25#2!gJ;#*1]+@+$+nF!3J!;+4#),#*5#!'.0,+!81,,#*12!
;D;J6=J6!>#B#<12#!;#*61!;:25+2+!;J*#2!g:2+!L6!H728#<1212!>#=,:<+!#2,#41,1*F!
vH:*#;>4#2v!\(N#A,#*]?!($D,!R#+5+?!4JB#,!79:*+2:!
8#N,1!$D8#?!&Xm_?!&/-x-..!C=F!
L<+=<+9?!R+*#;![:,;D28#2?!4JB#,!79:*+2:!8#N,1!$D8#?!
&Xm/?!&..x&&.!C=F!
vH:*#;>4#2!R#*=#<4v!\R#*>D6!(N#A,#*]?![#2JA:>*!
g:;4#+?!&X`-?!4JB#,!79:*+2:!8#N,1!$D8#?!X.x&..!C=F!
&&
/.0,#*?!@E*<:,!;7,47*5:!$787;!$+*!)#4,#=#212!8:*+5+*!B:!$J!>+A$+*!8:*5:?!4+C#*:4!
5728#<125#! D,5JNJ! ;#5#*! $:,+*@+2! 5:N+,5+*F! 3+9! $J! 4D),J=<#,! >#*:;:4+!
:24:,:;47:,! B:! <#2#4<#,! O##,+8:4,:*! $#N,#=12#! 8:*,:64+*=:8:! =:8+,,+8;:2!
(B*J)#,1! B:! (=:*+;#,1! 8E2:4+C+,:*?! @*#O+;! 4#<#*1=C1,#*! B:! )#9#*,#=#C1,#*?!
<D;#;,#*5#! B:! :B,:*5:! #*9J,#*! +26#! :4=:2+2! B:! >:5:O! ;+4,:,:*+2+! :4;+,:=:2+2!
8:2+! 8D,,#*121! $J,=#;,#! =:6@J,57,:*F! W:;,#=C1,1;?! ;+4,:! 4D),J=J2#! ;#*61! $+*!
$#6;#,51*1! +A+2! B+4:<! 87;<:,44+F! g:2+! *:;,#=,#*! [:85#2! ;7,47*727! #,#8#! #,18D*?!
D2J2,#! 5#,@#! @:A+8D*5JF! &X/.r/_! 81,,#*1! #*#<125#! 8#6#2#2! TaD,#! R#B#6,#*1U!
>#,;,#! +,+6;+,:*5:;+! $J! ;#8=#212! :2! 4+)+;! @E<4:*@:<+5+*F! e:)<+! ;:25+2+?! T@:2A!
57672:2FFF!>#8#44#2!5#>#!O#9,#<121!#,=#;!+A+2!=D5:*2!$+*!CD6;J!@E<4:*:2U,:*+2!
&=:6*J$#41! D,#*#;! <J2J8D*5JF ! (,4=16,1! 81,,#*12! 8E2:4+C+,:*+! 8#*#41C1,1N12?!
J8J=<J9,JNJ2?! +<8#212?! $+*:8<:,,+N+2?! >+)! D,J6J2?! @:2A! 57672=:2+2! #,4121!
A+9+8D*,#*51F! V:,:B+98D2,#*! $#2,+8E,:*5:;+! :B,:*:! *#>#4A#! 8:*,:6+8D*?! C+C+,+! $+C+,+!
*:;,#=! 6+*;:4,:*+! <#>2:8:! A1;18D*?! >#,;! >:*! @:A:2! @72! #*4#2! $+*! @E*<:,,+;!
$D=$#*51212#! 4J4J,J8D*5JF! 3J! $D=$#*51=#212! @7C7! B:! :4;+<+! +<:?! 4+C#*+!
;7,47*72!@7C7!B:!:4;+<+!2#5+*:2!+,@+!#,#2,#*12#!@+*:2!<D<8#,!$+,+=C+,:*!4#*#O125#2!
#2#,+9!:5+,=:8+!$:;,+8D*F!!
c#,$J;+!:4*#O1=19#!6E8,:!$+*!$#;=#;?!/.0,#*12!e#9#*,#=#!B:!W:;,#=!H:B*+=+2+2!
2:!;#5#*!$#6#*1,1!D,5JNJ2J!#2,#=#=19!+A+2!8:4:*,+F!TV#<#*1=U!#*41;!:2!7<4!579:8!
<#2#4!OD*=J!>#,+2:!@:,5+!B:!@E*<:,!J9#=1=19?!<#5:C:!2:!<#412!#,#C#N1=191!5:N+,!
#821! 9#=#25#! 2#<1,! $+*:*! +2<#2! D,#C#N1=191! <E8,:8:2! +6#*:4,:*:! B:! +=@:,:*:!
$DNJ,5JF! 3+*! $#;1=#! /.0,#*5#2! C1=$19,#! <:A+,+)! #,12#2! j! V>+2;! gDJ2@! \P:2A!
H7672]?! u2+4:5! aD,D*<! \3+*,:6=+6! W:2;,:*]?! HD! o4! \g#)]?! 4>:! W:BD,J4+D2! k+,,!
pD4!3:!V:,:B+<:5!\H:B*+=!V:,:B+98D25#2!g#812,#2=#8#C#;]!@+$+n!5:N:*,:*?!8:2+!
8E2:4+C+,:*! B:! *:;,#=! #I#2<,#*1! 4#*#O125#2! C#2,1! 4J4J,5JF! TV#4,1! /.0,#*U! 79:*+2:!
$+2#,#*121!+26#!:44+,:*F!!
(,4=16,1! 81,,#*! >#;;125#! 8#91,#2! B:! )#9#*5#! $+*! 8:*! $J,=#81! $#6#*#2! #9! <#815#!
$+*;#A! L*#2! ;E;:2,+! ;+4#)4#2! $+*+! 5:! @#9:4:C+! i#*#=#*9! 3#*9:@#*0#! #+44+*F! B-#+
8/4'/./)9+/0+,'<<'#'*J!\c+)+,+N+2!RD<8D,DI+<+]!8#9#*12!3+*,:6+;!H:B,:4,:*0:!8#)41N1!
<:8#>#4+2!$+*!#2,#41<151*F!TZ2!@7A,7?!:2!>:8:C#2!B:*+C+?!:2!*:2;,+!;#*61,#6=#,#*?!
D,#8,#*?!#821!9#=#25#!:2!$#*16A1,?!:2!+,@+2A!4D),J=<#,?!<+8#<#,?!<#2#4<#,!B:!:5:$+!
>#*:;:4,:*! D! D2! 81,5#! D,5JF! (=#! 47=! D,#2! $+4:2+2! #,4125#! 4:;! $+*! >#4!
J9#218D*5JM!3+2!81,,1;!:B*+=+25:!+2<#2!=:5:2+8:4+2+2!>+A!@E*=:5+N+!$D8J4,#*5#?!
A:6+4,+,+;4:! B:! @7A4:! 4#9:?! 4#=#=:2! 8:2+! B:! 4D),J=<#,! #A15#2! #;4+O! $+*! J2<J*F!
L64:!$J!J2<J*J2!#51!Ä@:2A,+;!>#*:;:4+0!+5+!B:!47=!5728#212!8795:!''!+,#!m'0+2+!
&_
$728:<+2:! #,=16?! ;:25+2+! >:*! ;D6J,5#! @E<4:*=+64+FU ! f+4#)?! D2! 81,12! #2#*6+<4!
:N+,+=,:*+2:?! ;E;:2<+9! +<8#2;#*,1N12#! B:! >#8#,+! $+*! HDNJ02J2! *J>#2+! @7C72:!
5J8J,#2! >:8:C#2#! 8E2:,+;! @7A,7?! 5J8@J<#,! $+*! :,:64+*+! 8E2:,4=:5+N+! +A+2! 5:N+,?!
4#=! 5#! D! 2:5:2,:! (,4=16,1! 81,,#*12! =D2D4D2! $+*! 4:*#2:<+5+*F! f+4#$12! @:2:,+2:!
8#81,#2!4D2J?!@:2A,+N+!B:!D2J2!VD),J=<#,!D,#212!8#*#41C1!@7A,:*+2+!<:*$:<4!;1,=#!
=7C#5:,:<+2+! 5:<4:;,:*! 2+4:,+;4:5+*F! c:2*+! ":OÅ$B*:?! R4#2,:8! f#JOO=#22! B:!
c:*$:*4! [#*CJ<:! @+$+! O+@7*,:*+2! @E*76,:*+2+! 8#2<141*?! [#*CJ<:! +,:! ;+6+<:,! $+*!
<E8,:6+! 5:! B#*51*! ;+4#)4#F! ,!'2! =79+;#,+2+2?! ?-M+ D!.4%((!M! #5,1! #B#2@#*5!
)*D57;<+8D2J2! B:! (2@:,#! H#B+<?! z#2:! iD25#! B:! [J>#==:4! (,+! ja,#8n! @+$+!
(,4=16,1! 81,,#*12! #;4+B+<4,:*+2+2! )*DO+,+2+2! CD6;J,J! $+*! #2#,+9+2+! <J2#*F! (2C#;!
;+4#$12! >+A$+*! 8:*+25:! 4+C#*+! ;7,47*! +,:! @E*<:,! ;7,47*! #*#<125#;+! $#N,#24181!
!V>D=#<!i*#2;?!B-#+4/$C%#*(+/0+4//.!\aDD,0J2!i:4>+]!ja>+C#@DM!u2+B:*<+48!DO!a>+C#@D!e*:<<?!&XXmn?!<F!-.F
!(@:F!<F&m&F!
&_
!i#*#=#*9!3#*9:@#*?!N!J#H#O8-#$!*'+,'<<'#O'*J!jTc+)+,+N+2!RD<8D,DI+<+Un!jV#>*#2M!3D2@#>!Z24:<>#*#4r:!(*=#2?!&Xm-n?!<F!_F!
&-
!"#$%&'%
%
*%
!"#$%&'()*($%+'$%&')
8/-2!=+>!-:!"'+
)
+
@E*:=:8+9F!3E8,:!$+*!:N+,+=!$J@72!5:!=:BCJ44J*F!/.0,#*!$J@72!$+9+=!+A+2!>#,#!
;#*61;7,47*72!>+;#8:<+5+*F!
vc#*#<!B#!e#*B#9!mv!\fD*;J!B:!f#A16!m]?!
[D><:2!Q#9+*+r[D@>#55#=?!#;*+,+;!B:!
#>6#)?!&`.x&`.!C=F!
B-#+ 8/4'/./)9+ /0+ ,'<<'#O'*J?! #821! 5E2:=5:! T@:2A,+;! ;7,47*7U2:! 5J8J,#2!
>:8:C#212! L*#205#! 5#! AD;! 8DNJ2! D,5JNJ2J! @E<4:*+8D*F! P:2A,+;! ;7,47*7?!
$#6,#*125#;+! 8E2:4+=! B:! ;E47! 72:! <#>+)! @7B:2,+;! #)#*#4J<J2J2! :2! JO#;! $+*!
)*D4:<4D! OD*=J2#! $+,:! 4D,:*#2<! @E<4:*=:5+N+! $+*! @:2A! 27OJ<J2! 4#,:),:*+2+!
4:=+2!:4=:8+!#=#A,#8#2!$+*!5+9+!8#812#!:<+2!;#82#N1!D,=J64JF!3E8,:C:!D2!81,12!
):;! AD;! L*#2,1! =D5:*2+<4! <#2#4A1<1! ;#8@1,#*121! +O#5:! :4=:2+2! $#6;#! $+*! 8D,J2J!
$J,5J,#*M! p+>#8:4+25:! &XmX! H:B*+=+025:! 9+*B:<+2:! J,#6#2! 5+2<:,! $+*! 5+,!
;J,,#2=#;F! TL*#2012! ;7,47*:,! ,7@#4A:<+25:! Ä3#410! $#<+4A:! E8;727,:C:;! 5#>#! 7<4!
579:8!$+*!=D5:,+!4:=<+,!:4=:;,:!;#,=18D*?!7,;:2+2!J,J<#,!E9:*;,+N+2:!5#8#41,#2!
$+*! =:BCJ5+8:4! D,#*#;! 5#! @E*7,78D*5J?U! 5+8D*! d+B#! 3#,#@+F! TL6,:*+?! L*#2!
$#N,#=125#!=D5:*2+4:2+2?!$#<+4!$+*!4#;,+4!B:!E9:24+,+;!:5+=+!5:N+,?!;#*=#61;!$+*!
&Y
=79#;:*:,:*!B:!;D2J=,#216,#*!#,#21!D,5JNJ2J!+=#!:5:*FU !
P727=79! L*#2,1! <#2#4A1,#*1! #A1<125#2! D*+I+2#,,+;! =:<:,:<+! >#,#?! /.0,#*5#! D,5JNJ!
;#5#*! @7A,7! $+*! ;#8@1! ;#82#N151*F! V1);1! 3#41! ;E;:2,+! +5:D,DI+;! B:! 4+C#*+! ;1<;#A,#!
5EB76=:! =J#==#<1! @+$+F! L*#2,1,#*! +A+2! 8:2+! $+*! ;+=,+;! ;J*=#81! #=#A,#8#2! $+*!
5:B*+=+2! 79:*+25:2! D4J9! 81,! @:A=+6;:2! <#2#4A1,#*! 6+=5+! ;:25+,:*+2+?!
E2C:,,:*+2+2! +6,:*+2+2! 4:=:,! E9:,,+N+! D,#2! 5+2<:,! <:=$D,+9=5:2! ;J*4#*=#8#!
A#,1618D*,#*F! (,4=16,1! 81,,#*12! >:=:2! >:=:2! 47=! R#;;#2:! <#2#4A1,#*1?!
&'
H:B*+=05:2!<D2*#!7,;:8+!4:*;!:44+F !3+*!8#25#2!5#!5:B,:4?!<#,51*@#2!$+*!@E*<:,!
5+,!79:*+25:2!#*9J,#*!+26#!:5:C:;!*:2@#*:2;!7*72,:*!+A+2!7,;:2+2!;#)1,#*121!#A1;!
V#>*#2!P72C:,!
R#2#4,#*![79:<+?!
4J4=#;4#2!@#8:4!=:=2J2F!d:>+*!=#29#*#=19#!>:*!@:A:2!@72!5#>#!J9J2!5#>#!
&Xm/!<:2:<+25:!
$787;!>#,:!@:,:2?!@E*76!#,#21=191!5D;J2J,=#9,1;,#*18,#!+6@#,!:5:2!$+,,$D#*50,#*!
#A1,161!8#)1,51F![+=#*1!
5+;+,+8D*F!3J!=:<#I,#*!B:!@E*<:,!<#,51*1,#*!<+*;+2+2!4#=!D*4#<125#!<#2#4A1,#*12!@E9!
f#=J*#2!H+$#F!
;D*;J4JCJ!@E*:B+?!4+C#*+!;7,47*!B:,B:,:<+25:!B:!47=!D*+I+2#,!D,=#,1819!O:*8#4,#*1!
#*#<125#! 5J8J,#$+,:C:;! $+*! @E*<:,! 5+,+2! 2#<1,! D*4#8#! ;D2J,#C#N1! 79:*+25:!
57672=:;4+*F!
!
L2@+,+9C:5:2!A:B+*:2M!h+A:;!S94:;!
!
!
!
!
D-#.4-#2!)-!5:*@+<+!;#)#N1?!
p+<#2!-.&.!j#,4=16,1!81,,#*12!
5:N:*,:*+2:!$+*!<:<,:2+6n
f+4#)!;#)#N1?!8/4'/./)9+/0+
,'<<'#'*J?!i#*=#*9!
3#*9:@#*?!&Xm-!
&Y
P#$:#)'O#+5:#!.!\L5:#,!c#8#4!
V#*91]!5:*@+<+!;#)#N1?!p+<#2!
-.&.!j>+)!;J6#;,#*1n!
!d+B#!3#,#@+?!To*#2+#2!Q+<J#,!(*4<!+2!wV>:!a:24J*8!DO![#C>+2:*8?!R)::5?!#25!4>:!(4D=wM!W:4>+2;+2@![D5:*2+48?U!\Ä[#;+2#?!
c19!B:!(4D=!h#N1025#!L*#2!PE*<:,!R#2#4,#*1M![D5:*2+4:8+!g:2+5:2!H7672=:;]?! 1'4(%2'$)+52!$6+32(7+8/4'#(9+!$:+;#"/.%('/$!
\L*#21!W:<=:4=:;M!R#2#4?!VD),J=!B:!H:B*+=]!+A+25:!5:*F!d+B#!3#,#@+!B:!"822!PJ=):*4!jp:l!gD*;M!o3!V#J*+<?!-..-n?!<F!-'F
&'
!a>#*,:<!c7<:8+2!b:25:*J5+!&X/.05#!L*#201!4:*;!:5:*:;!i*#2<#08#!@+44+!B:!$J@72:!;#5#*!D*#5#!8#6#=#81!4:*C+>!:44+F![72+*!
i#*=#2O#*=#! H:B*+=0+2! >:=:2! #*5125#2! L*#201! 4:*;! :44+?! D2! $:6! 81,! <D2*#! 7,;:<+2:! @:*+! 5E257F! e:*B+9! V#2#BD,+! &X`-05:!
f#2#5#08#!@EA!:44+?!6+=5+!9#=#2!9#=#2!E9:,!:4;+2,+;,:*!+A+2!7,;:<+2:!@:,+8D*F!
!"#$%&'%
%
+%
Yenilenmenin Kara Güneşi Toni Maraini 1
Souffles (Rabat), 6/1967 kapak Souffles – Action et Recherche Culturelle (Rabat), 4/1968, yeni kültür derneği ile ilgili sayı Souffles dergisi, 60’larda modern Fas kültürüne önemli katkıda bulundu. Bilhassa edebiyat, sanat ve kültür alanındaki ürünleriyle dikkat topladı ve doğumundan itibaren, önde gelen bazı şair, sanatçı ve entelektüellerin ilgisini çekti. Bu yalnızca bir edebiyat dergisi değildi; eleştirel metinler, manifestolar ve tarih yazılarıyla birlikte, sosyokültürel durum, sinema, tiyatro ve sanata dair not ve yorumlar da içeriyordu. Neokolonyal ideolojinin gerçek yüzünü gözler önüne sererek, ülkenin durgun edebi ve entelektüel atmosferine can verdi. Souffles, Fas’ın Rabat kentinde yayımlanan üç aylık bir edebiyat ve kültür dergisiydi. İlk sayısı Şubat 1966’da, son sayısı ise Aralık 1971’de basılan dergi toplam yirmi iki sayı çıktı. Ressam Mohamed Melehi tarafından tasarlanan kapak sade fakat çekiciydi; üstteki kare şeklinin altında bir daire, kara bir güneş parıldıyordu. Söz konusu kompozisyon ilk on dört sayı boyunca aynı şekilde kullandı ve yalnızca kapak ile dairenin rengi değiştirildi. Arka kapakta, “Souffles” sözcüğünün Arapçası, yani “anfâs” (“esinti,” “nefes”) yazılıydı. Birlikte çıkan 10 ve 11. sayıya dek Fransızca hazırlanan dergi sonrasında iki dilli (Fransızca ve Arapça) olarak yayımlandı. Onbeşinci sayıdan sonra, derginin tasarımı, kapağı ve boyutları değiştirildi. Souffles dergisinin tarihine ilişkin yazılarda iki ayrı dönemden bahsedilir. 1966 ile 1969 yılları arasındaki ilk dönemde dergiye katkıda bulunanlar, yeni bir Fas ve Mağrip kültürü oluşturmaya yönelik hararetli bir çalışma sürdüren şair, yazar, sanatçı ve entelektüellerdi. 1969’dan 1971–72’ye dek süren ikinci döneme 2
ise Marksist-­‐Leninist yönde radikal bir ideolojik değişiklik damgasını vurmuştur. Souffles’un kurucusu ve editörü Abdellatif Laâbi, “Edebiyat artık yeterli değildi,” diyordu. Derginin, Üçüncü Dünyanın kolonyal emperyalizmden bağımsızlaşma mücadelesine ve ulusal politikalara ayrılmış siyaset kısmı, edebiyat kısmının önüne geçmişti. Souffles yeni yaklaşımından dolayı 1972’de yasaklandı; Laâbi de siyasi görüşlerinden dolayı tutuklandı. Hapishane bulunduğu süre içinde çok sayıda uluslararası şiir ödülü aldı ve uzun bir dayanışma kampanyasının ardından 1980’de özgürlüğüne kavuştu. Fas 1956’da bağımsızlığına kavuşmuştu; fakat kültürü, kolonyal (Fransız ve İspanyol) ideolojinin boyunduruğundan kurtarmak için pek çok şey yapılması gerekiyordu. Sömürgecilik, tepeden bakan, Avrupa merkezli bir kültür dayatmış ve siyasi parti, dernek, toplantı ve grup etkinliklerini yasaklayarak yaşamın her alanını kontrol altına almıştı. Faslı yazarlar ve medya genellikle sansürlenmiş, Arapça kullanımı bile yakından izlenmişti. Sömürgeci yönetim; insanları, toprakları ve kaynakları temelde kendi çıkarlarına uygun şekilde kontrol etmek ve sömürmek üzere ülkeyi sanayileştirmiş ve modernleştirmişti. Yabancı güçler, ülkenin “egzotik” özelliklerine bayılmakla birlikte, yerel kültürün evrensel değerlerini, tarihi mirasını ve saygın kimliğini göz ardı etmişlerdi. İfade özgürlüğü engellenerek ulusal modernist avangardın gelişimi sekteye uğratılmıştı. Fas kültürü genellikle pitoresk bulunuyordu; modern düşünce ve entelektüel yaşam ise Faslılara uygun görülmüyor ve sömürgeci için bir tehdit olarak algılanıyordu. Oysa zengin bir tarihe sahip Fas ve Mağrip bölgesi; sanat, şiir ve düşünce gelenekleri açısından da zengindi ve daha sömürgecilerin gelmesinden önce bile modernist fikirler pek çok yöre ve çevrede yayılmıştı. Yakındoğu’daki Nahda’nın (yenilenme) yankıları Mağrip bölgesini yirminci yüzyılının başından itibaren harekete geçirmişti. Entelektüel elit kesim enerjisinin çoğunu özgürlük mücadelesine ayırmış ve halkın ilerleme ve gelişme arzusu ayrımcı politikalarla engellenmiş olsa da modernist hareketler kararlı bir şekilde ilerliyordu. Sansüre ve denetime rağmen kentli elit çevrelerde 3
entelektüeller ve yazarlar bulunuyor, incelemeler ve yayınlar çıkıyordu. Ahmed Sefrioui ve Driss Chraïbi gibi bazı yazarlar ve felsefeci Mohamed Aziz Lahbabi Fransızca yayınlar yapmışlardı. Yine de, bağımsızlığın kazanılmasının ardından bölgede hâlâ Avrupa merkezli sığ bir kültür anlayışı hakimdi. Batılı sanatçılar için düzenlenen sergilere yalnızca “yerel bir renk” katacak “naif” Faslı 1
Bu metin springerin dergisinin Sonbahar 2006 tarihli sayısında yayınlanmıştır (springerin 12, no. 4, ss.50-­‐55). Tekrar yayınlamamıza izin verdikleri için Toni Maraini’ye ve springerin’e teşekkür ederiz. 2
Marc Gontard, “La littérature marocaine de langue française,” ve Bernard Jakobiak, “Souffles de 1966 à 1969,” Europe (Haziran-­‐Temmuz 1979) içinde, s. 107d. ve ss. 117–23.
3
Abderrahmane Tenkoul, “Les revues culturelles,” Regards sur la culture Marocaine içinde, no. 1 (1988), ss. 8–13. Sayı #2 1 Yenilenmenin Kara Güneşi Toni Maraini Souffles (Rabat), 1/1966, kapak tasarımı Mohamed Melehi Souffles (Rabat), 1/1966, arka kapakta Arapça "anfâs" [esinti, nefes] yazısı ressamlar kabul ediliyordu. Yöredeki Avrupalı şairler, yabancı kültür misyonlarına bağlı, clubs littéraires adı verilen edebiyat kulüplerinde toplanır, “elçilerin bahçelerine dair dizeler 4
yazarlardı.” Yalnızca Berberilerin halk sanatlarını ve edebiyatını ya da klasik Arap şiirinin incelikli geleneğini değil, Batı’nın ileri ürünlerini ve modernizmin cüretkar deneylerini de göz ardı ediyorlardı. Fas kültürel avangardının yarattıklarıyla ilgilenmiyorlardı. Batı dünyası sömürgeciliğin asıl anlamını her zaman bütünüyle idrak edememiş olduğundan, tüm bu hususları akılda bulundurmak önemlidir. Bu bakımdan, 50’lerde, sömürgeciliğin istismarlarını, Fas halkının dert ve 5
ıstıraplarını ve kültürel kökenlerin bastırılışını açıkça dile getiren Germain Ayache adlı Faslı tarihçinin cesur yazılarını okumak da hayli ilginç olabilir. Souffles’un etkisini anlamak için, o günlerdeki duruma bakmak gerekiyor; tüm bu olayların çarpıcı sonuçları ortamı belirleme bakımından hâlâ etkiliydi. Dahası, yarım yüzyıllık kolonyal propaganda ve yalıtılmışlığın ardından Fas burjuvazisi ya kökleriyle bağını yitirmiş, ya da nostaljik veya dogmatik bir geçmiş fikrine sığınıp saplanmış haldeydi. Modernist ulusal bir kültürün gür bir sesle dile getirilmesi, teorik zemininin açıkça tartışılması ve hayal ve tasarıların bağımsız Fas’ın yeni gerçekliklerine uygun şekilde somut olarak ifade edilmesi gerekiyordu. Olağanüstü bir dizi koşulun bir araya gelmesiyle, 1964 yılında, Kazablanka ve Rabat’ta iki küçük sanatçı ve şair grubu güçlerini birleştirdiğinde tüm bunlar hayata geçirilebildi ve böylece, köklü değişiklikler getiren ve günümüzde de yeni bir dönemin nişanı olarak değerlendirilen bir hareket başladı. Fikirlerini açık bir şekilde ifade ederek, canlı ve özgün sanat ve edebiyat eserleri ürettiler; en önemlisi de, kendi bağımsız etkinliklerini düzenlemeye başladılar. Aynı yıl, 1964’te, entelektüeller önemli bir bağımsız dergi olan Arapça Aqlâm dergisini kurmuşlardı; fakat yayının içeriği şiirsel veya avangard olmaktan ziyade felsefi ve teorikti. Kültür, o zamana dek yabancı misyonların ya da devlet bürokrasisi ile tutucu elitlerin elinde olmuştu. Yazar Driss Chraïbi dışındaki üst kuşak entelektüeller yeni gruplara karamsar bir şaşkınlıkla bakıyor ya da onları hor görüyordu. Kimdi bunlar? Cüretkar fikirlere sahip bir avuç yaratıcı genç birdenbire ortaya çıkmış ve halkın ilgisini toplayıvermişti. Kazablanka Grubu diye bilinen bir grup sanatçı (Mohamed Melehi, Farid Belkahia, Mohamed Chebaa) yenilikçi etkinlik ve işlerle uğraşıyorlardı (resimler, sergiler, manifestolar, tartışmalar, 6
yayınlar). Bu sırada, 1964’te, genç ve yetenekli iki şair, Mohamed Khaïr-­‐Eddine ile Mostafa Nissaboury, Kazablanka’da, Poésie Toute başlıklı bir manifesto ile Eaux Vives adlı eleştiri dergisini (yalnızca iki sayı olmak üzere) yayımladılar. “Khaïr-­‐Eddine’ye göre, hem Fransız hem de Arap 7
edebiyat geleneklerinden ayrılmak yeni kuşağın tarihi göreviydi.” Abdellatif Laâbi adlı bir diğer genç şairle bir araya geldiklerinde Souffles dergisinin çıkması kaçınılmaz olmuştu ve Kazablanka 8
Grubu’nun da katılmasıyla birlikte hareket hayata geçti. Hedeflerini, umutlarını ve fikirlerini paylaştılar. Kendilerini; özgür, adil ve özgün bir ulusal kültür kurmaya kararlı bir kuşak olarak görüyorlardı. Gerçekten de avangarttılar. Laâbi, Souffles’un ilk sayısında şöyle diyordu: “Gelecek adına tüm bilgi ve bilincimizi seferber ettik... bu derginin amacı, yeni edebiyat ve şiir kuşağına hizmet edecek bir araç olmak.” Ayağa kalkıp sığ sergi ve edebiyat kulüplerine “Yeter!” dediler ve değişime dair büyük beklentiler taşıdıklarını dile getirdiler. Sanat ve şiire dair isyanları sıcak yaz rüzgarı gibi etrafa yayılıverdi. O zamana dek yalnızlık içinde çalışmış olan sanatçı ve entelektüelleri aralarına katılmaya çağırıp 4
Gontard, “La littérature marocaine,” s. 107. Germain Ayache, Les écrits d’avant l’Indépendance (Kazablanka, 1990). 6
Ben de üyeler arasındaydım ve grubun deneyimleri hakkında 1964’ten beri yazmaktayım; örneğin bkz.: Toni Maraini, Écrits sur l’art, 1964–1989 (Rabat, 1990). 7
Lahsen Mouzouni, Le roman Marocain de Langue Française (Paris, 1987), s. 71. 8
“Sömürgecilik etkisinin ardından kimiz biz?” sorusuna cevap vermek üzere, hem sömürgeciliğin hem de ulusal burjuvazinin bir kenara attığı kökensel değerlere, yani sözlü geleneklere, Berberi ve Arap halk şiiri, sanatı ve kültürüne geri dönülmesi gerekmişti. Fas’taki bu mirasa ilk odaklananlar, Kazablanka Grubu’ndaki, geleneksel halk sanatlarının öz ve estetik açısından modern ante litteram olduğu iddiasını taşıyan soyut sanatçılar olmuştu. Kolonyal etnografi bu sanatları esas almıyor, ikincil bir konuma yerleştiriyordu; oysa Paul Klee ve Walter Gropius gibi, Kazablanka Grubu açısından da, kırsal bölgelere özgü bir halı başlı başına bir resimdi ve zanatkar da sanatçıydı. Souffles şairleri de bu görüşe katılıyorlardı. Aynı zamanda, yirminci yüzyılda her anlamda varlık göstermeye de kararlıydılar; yeni dil ve fikirlerle deneyler yapıyorlardı ve tüm dünyadaki şair ve sanatçılarla ortak evrensel değerlere sahiplerdi.
5
Sayı #2 2 Yenilenmenin Kara Güneşi Toni Maraini Mohamed Melehi, Abdellatif Laâbi, Mostafa Nissaboury, Rabat, 1966, Foto Noury Abdellatif Laâbi'nin portresi, La poésie palestinienne de combat, Éditions Atlantes (Kazablanka), 1970 yüreklendirdiler. Dolayısıyla, Abdellatif Laâbi, Souffles projesini 1966’da Rabat’ta resmen hayata geçirdiğinde arkasında yetenekli ve kararlı bir grup şair, ressam ve entelektüelin desteği bulunuyordu. Proje, kahvelerde ve stüdyolarda yapılan hararetli ve büyük fikir ve tasarılarla dolu tartışmalarla yayılıp serpildi. Kapak ve görseller Kazablanka Grubu tarafından tasarlandı. Ressam Melehi o zamanlar ülkeyi kateden eski otobüslerden birine atlayıp dergiyi Tanca’ya götürdü. Dergi orada Rabat’a kıyasla daha düşük bir maliyetle basıldı. Souffles işte böyle doğmuştu. İlk sayı inceydi, fakat “kaçınılmaz bir ihtiyacı” (Laâbi) karşılıyordu ve çok geçmeden de 100 sayfaya ulaştı. Artık Fransa’ya göçmüş olan Khaïr-­‐Eddine comité d’action (icra kurulu) içinde bulunmuyordu, fakat şiirleriyle onlara katılıyordu. (Ana dili Berberi olan) yalnız ve dertler içindeki 9
Khaïr-­‐Eddine yeni Fas şiirini (ve edebiyatını) “dil gerillaları” gibi kavramlarla ateşliyordu. Bağ bahçe şiirlerinin ve klasik ağıtların işini bitirmek için birilerinin edebi Fransızca’nın kurallarını yıkmaya cesaret etmesi gerekiyordu. O da öyle yaptı ve dil deneylerinin yolunu açtı. Fransızca yazan Mağripli yazarlar tarafından derinlemesine tartışılan konu, Souffles vasıtasıyla hem Fransızca hem de Arapça olarak yeni kuşağa ulaştı. Tartışmanın merkezinde bağımsız Fas’ın yeni 10
yazarlarının hangi dilde yazacağı sorusu vardı. Laâbi’nin Souffles’un ilk sayısında verdiği yanıt değerini bugün de kaybetmemiştir: “Şairin dili,” diye yazmıştı, “her şey bir yana, ‘kendine ait olan bir dildir,’ kendi yarattığı dildir.” Çevirileri ve işbirliklerini destekleyen Souffles’un edebi üretimi Fransızca ve Arapça diye ikiye bölmemek gibi kıymetli bir özelliği vardı; zira söz konusu iki dildeki üretim ve kültür, ortak bir zeminde köken bulan tamamlayıcı bir tarihsel gerçeklikti(r) ve öyle de görülmüştür. Laâbi’nin kararlı çalışmaları olmasaydı Souffles hayata geçemezdi. Şiirdeki yeteneği ve coşkusu kadar, zihni de sıkı çalışıyordu. Görevinin farkındaydı. Souffles, “j’accuse ...” diye başlayan, Fas’ın kültürel durumuna ilişkin sert bir suçlamayla açılıyor ve ulusal kimlik ve kültür sorusuna odaklanıyordu; fakat “Mağripli, Afrikalı, Avrupalı ve başka milletlerden yazar dostlarımızı mütevazı girişimimize katılmaya davet ediyoruz,” demeyi de ihmal etmemişti. İleri görüşlüydü. Çok geçmeden Avrupa’dan ve Mağrip’ten mektuplar geldi. Tunuslu yazar Albert Memmi, “bu yayını bekliyor, bir gün hayata geçmesini umuyordum,” diye yazmıştı. Driss Chraïbi, “derginiz harika!” diyordu; Cezayirli yazar Mouloud Mammeri de “genç” dergiye kucak açmıştı. Üst kuşağın üç büyük yazarından böyle bir destek gelmesi önemliydi. Yeni kuşağın sözcüsü olan dergi, eserleriyle hem yerel feodalizme hem de yabancı istilasına isyan eden (Chraïbi ve Cezayir’den Kateb Yacine gibi) yazarlardan yana bir konum almıştı. Souffles’da yayınlanan yazarların eserlerinin genç okuyucular için ne ifade ettiği büyük önem taşıyordu. Dil sorunundan dolayı (edebi Fransızca, Klasik Arapça ve sözlü Berberi geleneği arasında) elleri kolları bağlandığından, uzun zamandır hislerini, kederlerini, öfkelerini ve umutlarını bastırmışlardı. Artık her biri kendi dilini yaratabilecek, yerel ağızları kullanabilecek, deneyler yapabilecek ve “haykırabilecekti.” Nissaboury bunu “poésie chacaliste” yani çakalın feryadı diye adlandırıyordu. Ancak la poésie chacaliste tabiri çok geçmeden gençliğe dair bir espriye dönecek ve (başta Laâbi olmak üzere) şairlerin tümü şiirsel olgunluğa ulaşacaktı. Üçüncü sayıda bir comité d’action’dan bahsedilmektedir. Kurulda; Ahmed Bouanani, Nissaboury, Abdallah Stouky, Cezayirli şair Malek Alloula ve Fransız şairler Bernard Jakobiak ile André Laude bulunuyordu. Sıkı bir entelektüel ve müthiş bir öykü yazarı olan Bouanani’nin yazdığı nefis şiirler, sonrasında Les Persiennes adlı antolojide yer almıştır. Kendisi, halk şiirinin yalnızca etnologlar tarafından incelendiği bir dönemde konuya ilişkin dikkat çekici makaleler de yazmıştı. Kuruldaki isimler yıllar içinde biraz değişecekti. Laâbi’ye ilk destek verenlerden biri olan, La Mille et Deuxième Nuit adlı kitabın etkileyici yazarı Nissaboury, 1969’a dek üye olarak kalmıştır. Kazablanka Grubu’ndaki ressamlar da kuruldaki görevlerini aynı şekilde sürdürdüler. Süreç boyunca dergiye katkıda bulunan çok sayıda kişi arasında, Mostafa Lacheraf (Cezayir); Azeddine Madani ve Mohamed Aziza (Tunus) ile Abdallah Laroui ve Abdelkhébir Khatibi (Fas) gibi seçkin yazarların da adlarına rastlarız. Etel Adnan (Lübnan) imzalı uzun bir şiir ve (Jeanne-­‐Paule Fabre ile 9
Guérilla linguistique terimi ilk olarak Mohamed Khaïr-­‐Eddine tarafından Moi L’aigre (1970) adlı otobiyografik romanda kullanılmıştır. 10
Fransız sömürgeciliğinden bağımsızlık kazanıldıktan sonra Arapça 1956’da resmi dil ilan edilmiştir.
Sayı #2 3 Yenilenmenin Kara Güneşi Toni Maraini Mostafa Nissaboury, Plus haute mémoire, der. Collection Atlantes (Rabat), Nisan 1968, kapak tasarımı Mohamed Melehi Abdellatif Laâbi, L’oeil et la nuit, Édition Atlantes (Kazablanka), 1969, kapak tasarımı Mohamed Melehi benim kaleme aldığımız) birkaç eleştiri yazısı dışında, Souffles’da kadınlara pek rastlanmıyordu. Ancak kendi kitap, dergi ve etkinlikleriyle meydana çıktıklarında kadın şair ve yazarlar da yeni fikirlere zemin hazırlamış bir deneyim olarak Souffles’u kaynak almışlardır. Souffles’un her sayısı Laâbi tarafından yazılmış bir notla başlıyordu. Sayısız “acil mesele” vardı. Din bir sorun teşkil etmiyordu; değişikliklere ve laik bir yaklaşıma açık kadim ve bilge Mağrip İslamı açısından henüz köktencilik gibi bir mesele yoktu. 1967’de, Laâbi ve şair arkadaşları, şiir okumaları düzenlemenin yanı sıra, Melehi’nin de desteğiyle, Jakobiak, Laâbi, Nissaboury ve Alloula tarafından hazırlanmış kitapçıklar ve Laâbi’nin L’oeil et La Nuit adlı kitabını içeren Atlantes adlı bir yayın dizisi oluşturdular. 1968’de Souffles (Laâbi’nin yazdığına göre) “bazı sanatçılar, akademisyenler, çeşitli bilim dallarında ve teknik konularda uzman kişiler, öğrenciler…” tarafından hayata geçirilen ulusal bir kültür derneği ağının (Action et Recherche Culturelle) yaratılmasına katıldı. Bu önemli ve iddialı projeye siyasi partiler de dahil olmuşlardı. Souffles, gözüpek bir şekilde Mağrip dünyasının diğer bölgelerine uzanan bu ilk kültür etkinliklerinde coşkuyla yerini aldı. Faslı ünlü entelektüel Abraham Serfaty ile işbirliği Tahar Ben Jelloun ile olandan daha anlamlı bir hale gelmişti. 1972’de Laâbi ile birlikte hüküm giyen ve sonrasında hapse atılan Serfaty 1991’de serbest bırakıldı. Filistin’e adanmış on beşinci sayı (“Pour la Révolution Palestinienne”) ile birlikte Souffles’un tasarımı, kapağı ve formatı değişti. Laâbi’nin dergisi “devrimci Fas hareketinin 11
organı” haline gelmişti. Bu radikal bir değişimdi. Jakobiak’ın tabiriyle, “idealist bir cömertlik,” “insanı kopuşa götüren ve dünyayı iyi ve kötü diye ikiye bölen bir şeydi… Coşku dindiğinde geriye diyalektik materyalizmden yana olanlar ve olmayanlar diye iki grup kalmıştı”. Souffles’un ilk dönemine katılmış ressam ve şairler bu yeni çizgiyi izlemediler (ya da yeni comité d’action’a kabul edilmediler). Sancılı bir tartışma ortamında, yaratıcı grup siyasi gruptan ayrıldı. Kültürel bir hareket için normal bir sonuçtu bu. Modern tarihteki diğer avangart grupların başına da aynısı gelmişti. Özgür ve bağımsız ürünler vermeye baş koymuş kişiler siyasi partilerin dikte ve jargonlarına direnirler. Öte yandan, yeni bir dünya görüşüne kavuşabilmek için ideolojinin de entelektüel ve şairlere ihtiyacı vardır. Souffles cömert bir şekilde üzerine düşen katkıyı yapmıştı. Sonrasında, Fas’taki siyasi durumun yanı sıra, dönemin başlıca devrimci mücadelelerine (Angola, Güney Afrika, Mozambik, vs.) ilişkin sürekli belgeler çıkardı. “Bağımsızlığa ihanet edilen” (Laâbi) sorunlu bir dönemde, Souffles’un yeni rotası, halkın siyasi açıdan bilinçlenmesi bakımından önemliydi. Fakat sanat ve şiirin özgürce ifade edilmesi de devrimci bir enerji getirmiş ve halkın bilinçlenmesi için faydalı bir değişiklik başlatmıştı. Souffles’un ilk dönemi ve Kazablanka Grubu ile işbirliği olmadan bunlar mümkün olmazdı; Fas ve Mağripliler eksikliği kesinlikle hissederlerdi. Bundan dolayı bugün Souffles hakkında yazan genç kuşak, dergide yer almış ve haksızlıklara direnecek yürekliliği göstermiş entelektüellerin yanı sıra, yaratacak ve yenilikler getirecek cesareti 12
göstermiş sanatçı ve şairleri de hayranlıkla izlemekte ve anmaktadır. İngilizceden çeviren: Gülin Ekinci 11
12
Sayı #2 4 Gontard, “La Littérature Marocaine,” s. 107. Bkz. “Revue: Souffles Coupés” [Editorial], Tel Quel içinde, No. 148, 2004, s. 23. Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal Biten yirminci yüzyılın 60’lı yıllarında sömürge halkların büyük bir çoğunluğu bağımsızlıklarına kavuştu ve ülkeleri egemen oldu. 50’li ve 60’lı yıllar uluslararası ilişkiler tarihinde şüphesiz bir dönüm noktası oldu. Ancak ülkelerin bağımsızlıklarına kavuşmalarına sömürge halklarının özgürleşmesinin ve bireylere hürriyetlerinin iade edilmesinin eşlik ettiğini söyleyebilir miyiz? Zamanla sömürge döneminin çoğunlukla çelişkilerle dolu, ancak hepsi “Öteki olmadan kendini” keşfetmeye ya da yeniden keşfetmeye yönelen farklı süreçleri içerdiği fark edildi. Öteki, Yabancı, Beyaz Adam; renkli adamların evreninde belirmişti. Yüzyıllar boyunca yeri ve göğü birbirine katmış, yıkmış, yağmalamış, yeniden şekillendirmiş, tabi kılmış, “pasifize etmiş” ve “medenileştirmişti”. Dünyanın her şeye kadir hakimi olmuştu. Bağımsızlıkların ilan edilmesi bu vahşi ve baskıcı geçmişi bir günde silmedi. Geriye bazen tanımlanması zor, bazen ise çokça görünür olan etkili bir tortu kaldı. İşte ben de bu nihayet kavuşulan özgürlüğün içerdiği çeşitli (sanatsal veya daha genel olarak estetik) ifade ve temsil biçimlerini travmalar, belirsizlikler ve yanlış anlamalar açısından anlamaya çalışırken bu tortudan söz etmek istiyorum. TRAVMATİK BİR MİRAS Sahipsizleştirmek, parçalara ayırmak Sömürgeci, kendi toprağı olmayan bir yerde yaşayabilmek için, kadir-­‐i mutlak hükümdarlığını 1
engelleyenlerin rahatsız edici varlığından kurtulmak amacıyla otoktonları [autochthon] yok etmeye çalışır. Fiziksel olarak imhasının mümkün olmadığı durumda yerliyi sembolik olarak, başka 2
bir “tür”e dönüştürerek ortadan kaldırır. Bunu gerçekleştirdikten sonra sömürgecinin hiç pişmanlık duymadan yerli halkların toprağını fiziksel şiddetle veya yasanın şiddetiyle sahiplenmesi, yerlilerin atalarından kalma haklarını ellerinden alması mümkün olur. Denizaşırı imparatorluk için özel olarak geliştirilen hukuki metinlerde sömürge halkları Fransa’nın “tebası” olarak değerlendiriliyorlardı. Bu durum onların Fransız anayasası tarafından insana ve vatandaşa verilen tüm hak ve özgürlüklerden mahrum kalması anlamına geliyordu. Sömürgeleştirilmiş birey sadece her an geri alınabilen haklara sahipti, varlığına ilişkin her şey sürekli kısıtlamalara tabiydi. Bu durum kimliği konusunda dahi geçerliydi; milliyetini talep etme hakkından mahrum bırakıldığı için kimliği yadsınıyordu. Sistematik olarak kendisine Müslüman gibi yakıştırmalarla veya sıfatlarla ilişkilendirilen yerli [indigène] statüsü veriliyordu. Toprağı ve ismi bir Öteki’ne ait sıfatlar haline gelmiştir. Özel isimden cins ismine. Sözdizimsel bir yerinden etme 3
Sömürge travması ve sonuçları üzerinde çalışmış psikologlar ve psikanalistlere göre sömürgeci şiddeti ve bunun farklı miraslarının tanımlayıcı özelliği “sahipsizleştirme ve kendi dilinden, 4
tarihinden ve kültüründen mahrum bırakmadır”. Otokton halka yerli statüsünün verilmesi “deriye yapışan bir adlandırma” getirir. Aynı zamanda sömürgeleştirileni tanımlayacak sözdizimsel çeşitlemeler ortaya çıkar: Yerli [natif], aborijin 1
Yazar metinde Fransızca “autochthon” terimini kullanır. Yazının İngilizce çevirisini gözden geçiren Prof. David Schalk bu sözcüğü günlük dilden ziyade antropolojide kullanılan teknik bir terim olduğunu not eder ve bu bağlamda yazarın vermek istediği anlamı karşıladığını düşündüğü için “yerli” sözcüğünü önerir. 2
Frantz Fanon, Les damnés de la Terre [Yeryüzünün lanetlileri]. 3
Bkz. Alice Cherki’nin çalışmaları, özellikle Frantz Fanon, Portrait, Editions du Seuil, 2000, ve Karima Lazali’nin, Éditions Erès dizinsinde yayımlanan yazıları. 4
Karima Lazali, L’émergence du sujet face à l’Histoire. Quelques réflexions sur la situation de l’Algérie à partir de la pensée de Fanon, La célibataire N° 20, yaz 2010 "Les mémoires" içinde, ve Ché Vuoi? N° 34, Ekim 2010 içinde. Sayı #2 1 Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal [aborigine], doğal [naturel] gibi… Hangi tanımlama tercih edilirse edilsin mecazi anlamda kullanılır. Bunu takip eden, “kendinin içinin boşaltılması süreci”dir. Fanon’un düşüncesine göre, bir tahakküm ve itaat fenomeni olan sömürgeleştirme, kendilerine tanıdık olandan yoksun bırakılan bir teba/özneler üretmeyi içerir. Bir bakıma kendi yenilgilerinin tanığı olan öznelerin hem kelimenin tam anlamıyla hem de metaforik olarak kendilerinden 5
boşaltılmaları anlamına gelir. Fanon, L’an V de la révolution algérienne [Cezayir Devrimi’nin Beşinci Yılı] adlı eserinde, “Fransız sömürgeciliği Cezayirli bireyin merkezine yerleşmiş ve orada rasyonel olarak devam ettirilen bir 6
temizleme, kendinin dışlanması ve sakatlama işlemine girişmiştir” yazar. Uysal beden ve tutsak dil Ama bu parçalara ayrılan, Öteki tarafından ele geçirilen ve artık kendisine ait olmayan bir zaman ve mekânda hareket eden, yine de kendi inançları olan ve kendi tanrılarına inanan bedene hitap edilmeli ve daha medeni başka bir dilde konuşmaya kışkırtılmalıdır. 7
8
Yeni Kaledonya üzerinde çalışan ve Norbert Elias ve Michel Foucault’ya referans veren Hamid Mokaddem’e göre, “Sembolik şiddetin medenileştirme süreci anlamında ‘medenileştirme’ yoluyla Kuzey’in yerlisi pek çok kabile yerinden edildi ve Katolik misyonerlerin görevlendirildikleri bölgelerle yerleştirildi. […] Din; bedeni ve habitusu medenileştirdi, terbiye etti ve vahşi olarak kabul edilen pagan toplumsal pratikleri yıktı. Misyonerlerin yürüttüğü eğitimin 9
uysal bedenler üretme amacına hizmet ettiğini göreceğiz.” Sömürgeciliğin antropolojik eleştirisi açısından bu “terbiye edilmiş bedenler” ve “uysal bedenler” kavramı bana ilginç geldi. Eğer sömürgeleştirilene başka bir dil ve söz verilmesi söz konusu olursa da Katolik misyoner okullar bunu üstleneceklerdi. Sömürgeleştirilmiş halkların okuldaki sıkı disiplin ortamında edinecekleri dil; basit, pasif, “üstlerine” sadık ve otoriteyi sorgulamayan bir dil olacaktı. “[...] Her türlü okulun aile ortamı dışında sosyalleşmeyi gerektirdiği söylenebilir. Oysa kabile ortamı, anadil ve kültürel davranış yapılardan kopuş travmatik olacaktır. Böyle bir okul bir eğitim rejimi olarak değil, ama sembolik kolonyal şiddet anlamında, bir medenileştirme süreci olarak tasarlanmıştır. [...] Raphaël Mapou, dini okullara girişinden itibaren hissettiği veya katlandığı terk edilmişlik duygusundan bahseder. [...] Medenileştiricilerin siyasi iradesi yerli öğrencilerin ebeveynleriyle ilişkilerini kırmak ya da değiştirmek yönünde miydi ? Uzun vadede bu medenileştirme süreci davranış yapıları üzerinde kısmi olarak etkili olabildi. [...] Bütün tanıklıklar ve hayat hikâyeleri, duygulardan ve bedenlerin sıkı biçimde hizaya getirilmesi ve denetim altında tutulmasından, adeta atlar gibi terbiye edilmesinden başka bir şeyden bahsetmez: sosyal hayatı sürdürebilmek için tarlalarda kol emeği, tam 10
bir soyutlanma ve sosyal varlıkları münzevilere dönüştüren yaşam kuralları.” Sonuç olarak H. Mokaddem kendini temsil etme meselesinin can damarına varır: 5
A.g.e. F. Fanon, L’an V de la révolution algérienne, s. 57. 7
N. Elias, La Civilisation des mœurs, Paris, Agora Pocket, 1969-­‐2002 ; Elias, Norbert ve John L. Scotson, Logiques de l’exclusion, Paris, Agora, Pocket, 1997. 8
M. Foucault, Surveiller et punir. Naissance de la prison [Hapishanenin Doğuşu], Paris 1975, NRF, Gallimard 9
H. Mokaddem, Anthropologie de la Nouvelle Calédonie contemporaine, Thèse de doctorat soutenue à l’EHESS, Janvier 2010, p. 158
10
A.g.e., ss. 158, 163, 161, 163. 6
Sayı #2 2 Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal “[...] Her şeye rağmen, kopuş deneyimi, Kanak imgesinin yansımasının yokluğunun deneyimidir – Freud’un ve Lacan’ın yaklaşmında kendini tanımanın yapısını oluşturan imago terimi anlamında. Eğitim sistemi Kanakların kendilerini özdeşleştirebilecekleri bir 11
imgeyi aynadan yansıtmaz ve dolayısıyla onları okulda başarılı olmaya teşvik etmez.” Bağımsızlığını kazandıktan sonra sömürgeleştirilen toplum çift yönlü bir soru ile karşı karşıya kalır: Hâlâ içimde ikamet etmeye devam eden Öteki’nin dışında ben kimin? Hâlâ benim içimde ikamet eden Öteki’nden nasıl kurtulabilirim? Kendimi nasıl kendim doldurabilirim? Kendi metaforumu ve değerlerimi nasıl yaratabilirim? BAĞIMSIZLIK VE ORTAYA KONULAN YÜKSEK BAHİSLER Endişe sınavı. Taklit ve tekrar riski Hepsi değil ama çoğunluğu Afrika’da bulunan yeni bağımsızlığını kazanmış uluslar ve ötekilerin “sömürge sonrası” olarak adlandırdığı bu yeni küresel durum bağlamında özgürlüğüne kavuştuğu varsayılan bir ulusun özgürlüğüne kavuştuğu varsayılan vatandaşı; sömürgeci ve sömürgeleştirenin farklı iki dünyası, örgütlenmesi arasındaki yarıktan nasıl çıkar? Teknik olarak özgürleşmiş birey; bu kadar uzun süre, bütün bir sömürge çağı boyunca kendisine atfedilen boyun eğme konumundan nasıl kurtulabilir? Fanon’a göre sömürgeci tahakkümünün yarattığı köleleşmeden kurtulmak için sadece bağımsızlığın yeterli olacağını düşünmek yanılsamadır. Siyasi kurtuluşun “susturulmuş” tebadan açık bir birlikte yaşama sürecine angaje “özgür” vatandaşlara geçiş için konum değiştirmeye yettiğini düşünmek bir ütopyadır. Bu konuda Fanon’un düşünceleri büyük önem taşır ve her zamankinden daha günceldirler. Basitçe şöyle der: “Sömürgeleştirilen ve 12
derileri yüzülen halklar onları şimdiye kadar belirleyen zihniyetten kurtulmalıdırlar.” Fakat Karima Lazali’nin her zamanki keskinliğiyle gözlemlediği gibi bu süreç her zaman açıkça belirgin değildir: “Bireyin olduğu kadar bir halkın özgürleşmesi de olağan-­‐üstü bir şans teşkil edebilir ama aynı zamanda onu umutsuzluğa da sürükleyebilir. […] Bu, bir endişe ateşinin içinden geçmeyi gerektiren bir tür sınavdır. Öteki tarafından uzun zaman boyunca atfedilen kimlik parçalanır ve bu kurucu eylem büyük bir endişe, hatta “kendilik duygusunda”, yani kimlikte, büyük bir boşluk hissini doğurur. Bu endişe özgürleştiğinde yeni ve yaratıcı bir geleceğin yolunu açabilir, ama tanıdık ve dolayısıyla güven verici olduğunu iddia eden bir tahakküm durumunun genişlemesi yoluyla statükoya geri dönüş riskini de taşır. Bu durumda hakim olan Öteki kendiliğin içerisinde yerini alır ve aynı itaatin 13
devamını yeniden örgütleyerek sosyal dokuyu kurgular .” Tekrar kendi insanlığının öznesi olmak Sömürge toplumlarında modernleşme adı verilen süreçler komüniter ekonomiler ve sosyal düzenlerle doğrudan karşı karşıya gelmiştir. Bir anlığına ulus fikriyle harmanlanan genişletilmiş cemaatlerin hızlandırılmış bir şekilde parçalanmalarını getirmişlerdir. Bağımsızlığın ardından hemen ortaya çıkan bireyselleşme süreçlerine yurttaş cemaatinin, din ya da kan bağına dayalı cemaatlerin yerine geçebileceği politik bir toplumun oluşumu eşlik etmemiştir. Yeni sivil ve politik toplumların kurucu unsurları arasında gerçekleşmesi zorunlu olan müzakerelerin tutunması ve meyve vermesi için zamana ihtiyaç vardı. Bu oluşmakta olan ulus 14
embriyonlarının, Germaine Tillon’un Aures kabilelerinden söz ederken kullandığı anlamda küçük 11
A.g.e., s. 162. F. Fanon, Les damnés de la terre, s. 136. 13
K. Lazali, op.cit. 14
G. Tillon, Il était une fois l’ethnographie, Ed du Seuil, Paris 2000.
12
Sayı #2 3 Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal cumhuriyetlerin, oluşmakta olan büyük cumhuriyet içerisinde yeni bir birliktelik müzakere edebilmeleri için kendi içlerindeki farklılıkları ve çeşitlilikleri tanımaya ihtiyacı vardı. Karima Lazali’nin dediği gibi, “bireysel ve/veya toplumsal özgürleşme kendine başka bir yer inşa edebilmenin ve dolayısıyla psişeler arası ve psişeler içi ilişkilerin farklı bir şekilde örgütlenmesinin temel ön koşuludur; fakat bir kimlik icad edilmesi sürecinin gerçekleşmesini hiç bir şekilde garanti 15
altına almaz.” Bağımsızlığına kavuşan pek çok sömürge için, özellikle de Avrupalıların yoğun bir şekilde yerleşimine tanık olan ülkeler için, büyük riskler vardır. Öteki’nin, Yabancı’nın kitlesel bir şekilde gidişi geride hızla doldurulması gereken bir boşluk bırakır. Hatta belki etkili olabilmesi için çabucak doldurulması gereken... Aynı Vietnam’da olduğu gibi, Cezayir’in kurtuluş savaşı da radikal bir çare bulunması, veya en azından yenilmenin ve fethedilmenin ve işgal edilmenin acısıyla damgalanmış bu öznenin terk edilmesi, ondan feragat edilmesi sürecinin geçici olarak ikame edilmesi için uygun anı yaratmıştı. Kimliğinden mahrum bırakılmanın acısını çeken, ten rengi nedeniyle damgalanmış, kendiliğinden boşaltılmış, kendi gözünde çirkinleşmiş, sakatlanmış ve küçük düşürülmüş bu Varlık kendini Öteki’nin (fiziksel) varlığından özgürleştirmek için başkaldırır ve silahlara sarılır. Böylece, kendini bir “direnişçi”ye, “silahlı halkların” bir üyesine dönüştürür. İsmini geri alır, Öteki ile dialoğa girer ve müzakerelere başlar. Yeni imajı televizyon haberlerinde görünür olur, dergilerin ve gazetelerin ilk sayfalarını kaplar. Artık görünmez, şeffaf, boş değildir; bir kıvama, ağırlığa ve yeni bir gerçekliğe kavuşur. Kendine saygının basamaklarını çok hızlı tırmanır. Böylece bu yeni birey, 1954’te Cenevre’deki Vietnamlı müzakereciler ya da 1962’de Evian’daki Cezayirli müzakereceler gibi, bu merdivenin basamaklarını başı dik inebilir; sömürge başlığı, kauçuk sandaletler veya takım elbise, ne giydiği fark etmeksizin egemenliğinden vazgeçen eski sömürge gücünün temsilcilerinin 16
karşısında masada yerini alabilir. Oysa, yeni dönemin tarihsel bağlamı ve dünyanın hakimlerinin güç istenci bu özgürleştirme potansiyeli taşıyan süreçleri hızlıca sekteye uğratacak ve eski sömürge ülkelerin çoğunu sürekli bir özgürlük ve eşitlik arayışına itecektir. Ayna etkisi ya da kendini temsil etmenin zorluğu Yukarda sözünü ettiğimiz gibi, özgür toplum ve insan statüsüne geçiş düşünüldüğü kadar basit değildir. Bu, siyasi alanda olduğu kadar sanat ve kültür alanında da geçerlidir. 60’lı yıllarda (Tatlı 60’lar) Cezayir’in durumu acılı olduğu kadar karşıtlıklarla doludur. Ülke, travmatize olmuş bir ulusal hafızayla beraber, Öteki tarafından biçimlendirilmiş ve düşünülmüş bir eğitim ve estetik üretim yapısının mirasçısıdır. François Pouillon’un bağımsızlığın ilk kuşak ressamları ve resimleri için söyledikleri bu konuda çok aydınlatıcıdır: “Cezayir […] kuzeyden gelen bir akıntıya dayanmak zorundaydı, ama aynı zamanda bu akıntıya karşı yüzdü ve kendine işaret eden bir varoluş ortaya koydu. Bu varoluş güçsüz değildi fakat bir yandan devam eden sürecin gerçekliğini saklarken yavaş yavaş kuvvetini yitirdi. [sömürge döneminde...] Kendine ait bir resim geleneği olmayan, hatta bu ifade şeklini kararlılıkla reddeden Cezayir birden kendini bu sanatın içinde buldu: Batı’da icad edilmiş bir sanat dalı olarak tual resmi [bağımsızlıktan sonra] meşru bir faaliyet haline geldi – ressamlar bir sosyal grup olarak, resim de özerk bir faaliyet olarak tanınırlık 17
kazandı.” Dolayısıyla, aslında öze dokunmayan bir ilk sembolik red aşamasından geçmek gerekiyordu. 15
A.g.e. Cezayir vakası için bkz. Redha Malek, L’Algérie à Évian, Le Seuil, Paris, 1995. 17
François Pouillon, Les miroirs en abyme : Cent cinquante ans de peinture algérienne, NAQD N°17, Printemps-­‐été 2003, ss. 9-­‐25.
16
Sayı #2 4 Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal François Pouillon bu süreçte Cezayirli sanatçıların gönüllü olmasının ötesinde “bazı dönemlerde zorlukla tahammül edilebilir” olan bir bağımlılık durumunun “kendi zekasının orijinal bir zuhuru, 18
hatta kendi özerkliğinin bir ifadesi”ne dönüştürülmesinin yattığını not eder. Cezayir’de sömürge döneminde güzel sanatlar eğitimi Fransızlar tarafından Fransızlar için tasarlanmıştı. 1843’te kurulan Ecole des Beaux-­‐Arts d’Alger [Cezayir Güzel Sanatlar Okulu] önceleri sadece basit bir çizim okuluydu, daha sonra 1848’de belediyeye bağlı bir okul oldu. 1881’de Ecole Nationale des Beaux-­‐Arts d’Alger [Cezayir Milli Güzel Sanatlar Okulu] statüsüne geçti. Dersler ücretsizdi ve sadece Avrupalıların katılımına açıktı. Cezayir’deki özel Académie Druet of Algiers [Cezayir Druet Akademisi], Paris’teki Julian Akademisi gibi, ressam Antoine Druet tarafından 1904’te kuruldu. Georges Rochegrosse okulun önde gelen hocalarından biri olacaktı. Bu akademi Paris’teki Ecole des Beaux-­‐Arts [Güzel Sanatlar Okulu] ile yakın ilişki içindeydi. Société des Peintres Orientalistes Français [Fransız Oryantalist Ressamlar Cemiyeti] 1893’te kuruldu ve bu tarihten itibaren Paris’te Palais de l'Industrie veya Grand Palais’de Cezayir Musée des Beaux-­‐Art [Güzel Sanatlar Müzesi] Müdürü tarafından organize edilen İslam sanatı sergisi ile eşgüdümlü olarak kendi sergilerini düzenledi. Kurucuları arasında Maurice Bompard, Eugène Girardet, Etienne Dinet ve Paul Leroy bulunuyordu. Jean-­‐Léon Gérôme ve Benjamin Constant onursal başkan ilan edildiler. Société des Peintres Orientalistes Français, 1910’lu yıllarda en parlak dönemlerini yaşadı, 1913’teki yıllık sergisinde 1000’e yakın eser gösterildi ve bunlardan bir tanesi dahi yerli bir sanatçı tarafından yapılmış değildi. The Société Coloniale des Artistes Français [Fransız Sömürge Sanatçıları Cemiyeti] 1908’de kuruldu. Kısa sürede Société des Peintres Orientalistes Français ile rekabet içine girdi. 1946’da Société des Beaux-­‐Arts de la France d'Outre-­‐Mer [Denizaşırı Fransa Güzel Sanatlar Cemiyeti] adını aldı, çünkü II. Dünya Savaşı’nı takip eden bu dönemde artık “sömürge” terimi olumsuz yan anlamlarlar içermeye başlamıştı. 60’lı yıllarda, bağımsızlık sürecinin başlaması ile birlikte ismini tekrar değiştirdi ve Société des Beaux-­‐Arts d'Outre-­‐Mer [Denizaşırı Güzel Sanatlar Cemiyeti] oldu. Cezayir, bağımsızlığın kazanılmasını takip eden on yıllarda bu ikili mirasın yükü taşımak zorundaydı: Öteki tarafından görülen ve betimlenen Özne’nin ve neredeyse tamamen dışında bırakıldığı temsil sanatının mirasları. Nadira Laggoune’a göre 60’lı yıllar boyunca ve 80’li yıllara kadar : “[...] Cezayir plastik sanatları tarihi inşa halindeydi. Tüm bu süre boyunca bir resim stili ve tekil diller yerleşiklik kazandı ve 1967 yılında ortaya çıkan “Aouchem” hareketinde ifade buldular. Bu hareket işaretlere (kaligrafi, Berberi işaretleri, dövmeler gibi...), harflere ve 19
saf rengin tekil bir algısına dayanan çeşitli biçimlere hayat verecekti.” Yabancı egemenliğinden kurtulan bir ülkede kendini temsilin ilk denemelerinin kendisine Aouchem (Dövmeler) ismini veren bir ekol tarafından gerçekleştirilmiş olması bir rastlantı mı, yoksa tarihin bir ironisi midir? Yukarda da belirttiğimiz gibi, sömürgeleştirilen özne, kimliğinden mahrum bırakılmanın acısını çeken, ten rengi nedeniyle damgalanmış, kendiliğinden boşaltılmış, kendi gözünde çirkinleşmiş, sakatlanmış ve küçük düşürülmüş bu Varlık kendini Öteki’nin (fiziksel) varlığından özgürleştirmek için başkaldırır ve silahlara sarılır. 18
F. Pouillon, op.cit. Nadira Laggoune-­‐Aklouche, Le mutisme des peintres ou l’indulgence du silence, NAQD N°17, Printemps-­‐été 2003, p. 27-­‐
38.
19
Sayı #2 5 Tatlı 60’lar: Halkların Kurtuluşu ve Bireylerin Özgürlüğü Arasında, ya da Kendini Temsil Etmenin Zorluğu Daho Djerbal Aslında, kavuşulan barışın ve yeniden kurulan egemenliğin dönemi olan tatlı 60’lı yılların ilk kendini betimleme deneyimleri, bedeni içeriden doldurmaktansa işaretlerle giydirmek ve böylece ona bir sağlamlık ve gerçeklik vermek olmuştur. Hatta sömürge dönemi okulları tarafından aktarılan sanat prensiplerini sorgulama iradesi gösterilmiştir. Ve çelişkisel olarak, N. Laggoune tarafından belirtildiği gibi: “Aynı zamanda bu yeni resmin öncülerinin (Khadda, Mesli, Martinez ve diğerleri...) araştırmaları aslında sanatta uluslararası yapıbozumculuk hareketinin parçasıdırlar. Öznenin, motifin ve duygunun kaybolması esinlendikleri modern sanatın özellikleriydi. 20
Böylece Cezayir sanatının avangard sanatçıları kuşağı oluştu.” Garip bir paradokstur ki Cezayirli sanatçılar boşaltılan Özne’yi doldurmak ve varlığını dünyaya ilan etmek için önce işaretlere dönüştürmeyi sonra da soyutlamayı seçmişlerdir. Sanatsal akımları incelemeye başladığımız yerde bağımsız devletlerin ve ulusların kurulması etrafındaki büyük kalkışmalara erişim sağlarız. Sömürge sonrası dönem doldurulması gereken bu boşlukla ve verilmeyi beklediği bu anlamla doludur. Plastik sanatlar ve sahne sanatlarının hepsi bir anlam krizinden geçerler. Ve Öteki’nin ani kaybının getirdiği endişeleri yatıştıracak ve bu “söylemsel” boşluğu dolduracak olan ne biçimlerin çoğalması ne de soyutlamadır. Ağustos 2010 Daho Djerbal NAQD dergisi Yazı işleri müdürüdür Fransızcadan çeviren: Burçin Gerçek 20
Sayı #2 6 A.g.e. Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü 60’ların siyasi ve toplumsal hareketliliği, o dönemin insanlarında, var olan toplumsal rolleri aşabilecekleri, ana akım ideolojilere ve kurumlara alternatifler sunabilecekleri ve yalnızca yaşadıkları yeri değil tüm dünyayı dönüştürebilecekleri inancını yaratmıştı. Hem Tet Saldırısı’nın hem Prag Baharı’nın hem Fransa’da Mayıs Olayları’nın hem Batı Almanya’da öğrenci eylemlerinin hem Martin Luther King suikastının hem de Columbia Üniversitesi işgalinin aynı yılda yaşanması 1
bir tesadüf müydü? Peki, Türkiye bu “bulaşıcı” küresel kalkışmanın neresinde yer almıştı? Nadire Mater, Sokak Güzeldir: 68’de Ne Oldu? (Metis, 2009) kitabında tanıklıklara başvurarak, Türkiye 68’inin gerçekçi bir anlatısını yaratmayı amaçlıyor. Bunu yaparken de yalnızca Türkiye’ye değil, tüm dünyanın 68’ine dokunuyor. 68’in hem tanığı hem öznesi hem de araştırmacısı olan Nadire Mater’le “60’lara imzasını atan yıl,” Türkiye’nin 68’i, 68’den bugüne çizilen fay hattı, 68’in nostalji ile “güzellenmesi” ve “solan (ama ölmeyen) ütopyalar” üzerine konuştuk. 1968, üzerine çok yazılan, çok konuşulan bir tarih. Ama uyandırdığı merak hiçbir zaman bitmiyor. Sizin de kitabınızda sorduğunuz “68’de ne oldu?” sorusu, sınırsız, hiç bitmeyen bir merak konusu. Bu merakın kaynağı nedir? Neden 68 günümüzde ısrarla anılıyor, ısrarla hatırlanıyor? 68, neden hafızalarda istisnai bir yer kaplıyor? Çünkü hakikaten istisnai. Bu kadar küresel bir kalkışma, o zamana kadar da, bu zamana kadar da yaşanmadı. Neo-­‐liberal/küreselleşmeci politikaların egemen olduğu, “demokrasi” adına işgal ve savaşların yaşandığı bugünün dünyasında, 68 isyanı deneyimleri daha da önem kazanıyor; direnmek anlamında, itiraz anlamında, hayatı sorgulamak anlamında, dünyayı dönüştürmek anlamında… “Neden” sorusu, “nasıl oldu” sorusu, özellikle 68’de neyin olduğunu neyin olamadığını öğrenmek, anlamak açısından da meraklara kaynaklık ediyor. Artı eksi 60’larını süren 68 isyancıları; siyasette – parlamenter anlamda çok az olmakla birlikte –, medyada, kadın hareketinde, çevre hareketinde, hak mücadelesinde varlar. Yeni toplumsal muhalefet hareketlerinin öncüleri arasında yer alıyorlar. 1968’de genç olan, üniversitede bulunan herkesin 68 isyancısı olmadığını, her isyancının da isyan ruhunu taşımaya devam etmediğini söylemeliyiz. Yine de, hayatlarını çok başka alanlarda ve tarzlarda sürdürseler de 68 izini bir şekilde taşıdıklarını ekleyelim. “1968’de ne oldu?” sorusunun tek bir yanıtının olmaması da, dönemin hala bu soruyu sordurması da merakı kışkırtmayı sürdürüyor. 1968’de tek bir şey olmadığı gibi, herkesin 68’i de farklı. Ne kadar 68 isyancısı varsa, o kadar 68 yaşandı bence. Hem Türkiye’de hem de dünyada… Yani, hem hafızalardaki istisnai yeri 68 isyanını diri tutuyor, hem de isyanın gücü hafızalardaki istisnai yerini koruyor. Hafızadaki bu istisnai yere rağmen, 68 niçin akademik çalışmalarda neredeyse yok? Bir gazeteci olarak, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yok mu? Akademi dünyasında 68 isyanından gelenlerin sayısı az değil gibi. Kişisel olarak farklı disiplinlerde çok sayıda akademisyen arkadaşımın hayattaki, akademi dünyasındaki duruşlarında ve çalışmalarındaki “isyankârlığı” da biliyorum. Dahası, yönetim kademelerinde ve karar mekanizmalarında pek yer alamadıklarını da… 68 ile ilgili akademik çalışmalar ise yeni yeni artıyor izleyebildiğim kadarıyla. Akademi için “olay” ancak soğuyor, ancak demleniyor. Genelde 68 ile ilgili çalışmalar anılar şeklinde seyrediyor. 68 isyancılarının kendi yazdıklarının yanı sıra gazeteci kitaplarından da söz edebiliriz ki bu gazeteciler de genelde 68 isyanının gençleri arasındaydı. Gazeteci çalışmaları akademik çalışmalardan farklı; gazeteci aktarıyor; akademi “olay”ı tarihsel ortamında ele alıyor, teorik çerçevede değerlendiriyor, yorumluyor, bugüne bu anlamda bağlıyor. 68 ile ilgili yüksek lisans ve doktora çalışmaları biliyorum. Aslında, biz akademi dışındakiler bu çalışmalardan bütünüyle haberdar değiliz de. Bunun için erişim yollarının açılmasını, çalışmaların “akademi duvarları” dışına daha çok çıkmasını istiyoruz. 68 daha kapsamlı, analitik, karşılaştırmalı doktora çalışmalarının konusu olmayı bekliyor. Aslında, çoğu anılar, anlatılar şeklindeki çalışmalar akademik çalışmalar için hayli kolaylaştırıcı da olacaktır. Toplumsal anlamda, ekonomik anlamda, 1
George Katsiaficas, The Imagination of the New Left: A Global Analysis of 1968 [Yeni Solun İmgelemi: 1968’in Küresel Bir Analizi] (Cambridge; Massachusetts: South End Press, 1987), s.4. Sayı #2 1 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü kültürel anlamda sorulara cevap aranmalı: kimdi bunlar, nasıl oldu, insanları harekete geçiren farklı saikler nelerdi, ne tür sonuçlara varıldı? “Neydi 68” soruları, isyanın ne olduğu tartışmaları halen sürdüğüne göre, akademik çalışmalar daha da zenginleştirecektir. Mesela Eric Hobsbawm, özellikle Fransa için “kültürel devrim”di diyor. Immanuel Wallerstein ise iki dünya devriminden birinin “1968” olduğunu söylüyor, diğeri de 1848. Çünkü başarıya ulaşmasalar da her ikisi de toplumu dönüştürdü. Türkiye’de de böyle. İsyan o kadar karşılıksız değildi, mücadeleden sonuçlar alındı, üniversitelerde pek çok değişiklik gerçekleşti, taleplerin hepsi havada kalmadı. Peki, Türkiye örneği için düşünürsek, soruların ve tartışmaların devam etmesinin altında Türkiye’nin 60’larını Batı 68’ine eklemlemek ya da daha doğrusu Batıdaki 68’le karşılaştırmak gibi bir dürtünün de yattığı söylenebilir mi? Ya da belki de Türkiye 68’ini Batıdan kurtarmak gibi bir dürtü… (Örneğin, kitabınızda Ertuğrul Kürkçü, “68 doğrudan doğruya Avrupa’dan gelen bir dalgayla gerçekleşen bir savrulma olarak değerlendirilemez,” diyor.) 68 bağlamında Batı etkisi denince akla ilk Fransa geliyor, öylesine yaygın bir etki. Sokak Güzeldir’de konuşan 68’liler de bunu tekrarlıyorlar. Fransa’nın sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı farklı düzeylerde etkilediği açık, ancak hem Türkiye hem de dünyanın farklı coğrafyalarındaki 68 kalkışmasını, Ertuğrul’un da dediği gibi sadece Fransa’ya bağlayarak açıklamaya çalışmak bütünü yeterince görme imkânını elimizden alır. Öncelikle 68’in yaşandığı dünyaya bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. 1968, kırk-­‐kırk beş yıl süren soğuk savaş döneminin ilk yarısının sonuna denk geliyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB), iki süper güç, dünyaya hâkim olma yarışında; dehşetli bir mücadele… Kapitalizm ile “sosyalizm”in yarışı bu. Casusluk faaliyetleri, ideolojik propaganda, silahlanma, NATO ve Varşova askeri paktları ve askeri üsler… İki güç arasında doğrudan bir çatışma yoksa da birbirleriyle üçüncü güçler kanalıyla (proxy powers) savaş halindeler. Ve bu ortama asıl damgasını vuran, komünizmle mücadele; “sosyalizm” de kendisini korumaya çalışıyor. Böyle bir ortamda Türkiye, Sovyetlerin yanı başında, dolayısıyla ABD için son derece önemli bir müttefik. Deniliyor ki ABD o dönem SSCB ile ilgili istihbaratın dörtte birini Türkiye’deki üsleri kanalıyla topluyor. Diktatörlüklerin, Avrupa dâhil, askeri rejimlerin sıradanlaştığı bir dünya bu aynı zamanda. Özellikle Afrika’da pek çok sömürge bağımsızlığını kazanmış, ama savaşlar da sürüyor. Kimi ülkelerde iç savaşlar yaşanıyor. Kapitalizm, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında kazandığı ivmeyle birlikte, belli bir noktaya gelmiş durumda. İletişim önemli; dünyada olan bitenlere erişilebilirlik hızla kolaylaşıyor. Bugünden bakınca, naif ve tuhaf gelse de, haber bir tuş ötede değilse de televizyonun, ki radyo zaten hayli yaygın, dolayısıyla haberin dolaşımının hızlandığı bir dönem 60’lar. Birbirinden haberdar olma meselesi çok önemli. Nerede ne oluyor? Gençlerin bu soruyu sormaları, yanıtın peşine düşmeleri kaçınılmaz. İsyandaki “bulaşıcılık” buradan da besleniyor, dünya gençliği birbirinden etkileniyor. Sokak Güzeldir’in “Dünyanın 68’i” bölümü ülke ülke, kıta kıta isyandan, modadan savaşlara, suikastlara, sinemaya 1968 yılına yolculuk. Aynen bugünün medyası gibi o günün basını da “Batı,” daha doğrusu ABD merkezli. Sovyet tarafı ise bu anlamda dünyaya hayli kapalı; ama yine de, Sovyet tanklarının Çekoslovakya’ya girmesi olayında olduğu gibi bir yere kadar. Dünya tablosunda, Türkiye’de de gençleri çok etkileyen, Vietnamlıların “Amerikan Savaşı,” Batı merkezli dünyanın “Vietnam Savaşı” dediği bağımsızlık/kurtuluş savaşı sürüyor ki bu emperyalizmin gözle görülür, elle tutulur somutlaşmış hali. ABD’de, siyah güç, sivil haklar hareketi çok önem kazanmış. Kadın hareketi başladı başlayacak. Çok fokur fokur bir yıl. Ama şunu da ekleyelim ki 68, 1 Ocak’ta başlayıp 31 Aralık’ta bitmiyor. Tabii ki öncesi ve sonrası var. Şimdi daha çok 1968 yılı üzerinde konuşuyoruz; 68 sürecin bir parçası. Denilir ki “1968, 60’lara imzasını atan bir yıl.” Herkes birbirinden etkileniyor. Sovyet Blok’unda da, o baskıcı yönetim, Soğuk Savaş’ın getirdiği koruma sistemi içinde; gençler kıpırdanmaya başlıyorlar. Bu kıpırdanmalarda hem ortaklıklar var hem de her ülkenin kendisine özgü sorunları var. Dolayısıyla, bunlar bir şekilde çakışıyor, örtüşüyor, etkileşiyor. Türkiye için de aslında 1965’ten itibaren ciddi bir hareketlilik söz konusu. 68’i Fransa’da Mayıs’ta, Nisan sonunda başlatırlar. Türkiye’de ki bundan söz etmek hep çok hoşuma gider, 68’in ilk eylemini Ocak ayında ortaokul ve lise öğrencileri başlattılar; ablalarına, ağabeylerine işaret verircesine. O yüzden Türkiye’de önceki yıllarda yaşananlara, giderek ivme kazanan isyana bakınca “Fransa’da olmuştur, Türkiye’ye de yansımıştır,” demek kolay olmuyor. Adeta kartopu gibi, dünyanın dört bir yanındaki işgaller, boykotlar, savaşa karşı gösteriler, daha güzel bir dünya arayışları, devrim yolunda emperyalizme karşı mücadele birbirini etkileyerek, küreselleşti, güçlendi, çoğaldı. Soruya gelirsek, hatırlamada Sayı #2 2 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü konuştuklarımızın her biri etkili, yanı sıra Türkiye’de pek dış nedene ihtiyaç yok. Nasıl unutulabilirdi ki? Sizin de Sokak Güzeldir’de sorduğunuz ve eminim size de çokça sorulmuş olan bir soru: Türkiye 68’inin Batı 68’iyle ayrılan ve benzeşen yönleri nelerdi? Şu örnek eğlendiricidir: Fransa’da gençler ilk ayaklandığında, ilk talepleri kızlarla oğlanların yurtlarının ortak olmasıydı. Oysa aynı dönemde Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Gazi Eğitim Enstitüsü’nde, yurtlar aynı binadaydı. Siyasal Bilimler Fakültesi’nde de böyleydi. Hatta Işık Alumur Sokak Güzeldir’de Siyasal’ın yurtlarında merdivenler ayrı olsa da kızlarla oğlanların aynı asansörü kullandığı anlatırken, “geçiş serbestti,” der, sonra da ekler: “Siyasal’da biz Fransa’yı çoktan aşmıştık.” Bizim böyle bir talepte bulunmamıza gerek yoktu, böyle bir hakkımız zaten vardı, diyor yani. En çok ortaklaşılan nokta anti-­‐emperyalizmdi. Anti-­‐emperyalizm ve Vietnam Savaşı… İkisi, birbirini çok besliyordu tabii ki. Örneğin İngiltere’de de – üniversite sorunları üzerinden yürütülen mücadele açısından İngiltere ‘Sakin 68’ olarak anılır – başkaldırıda “Vietnam Savaşı” hayli belirleyicidir. O yıllarda Vietnam’la ilgili pek çok etkinlikler, gösteriler var İngiltere’de. Ama benzerlik/ayrılık açısından şunu da söyleyelim; ABD gençliğinin Vietnam meselesindeki mücadelesini Avrupa’dakilerle karşılaştırdığımızda; ABD’de mücadele savaş karşıtlığı ve askere gitmemek üzerinden yürüyor, çünkü onlar için Vietnam’a gitmek, ölmek var. Gittiler ve öldüler de. Yaşamayı başaranların yaşamlarını nasıl sürdürdükleri de ayrı bir konu… Oysa İngiltere’deki genç için durum farklı, dolayısıyla, orada savaş karşıtlığından ziyade, ABD karşıtlığı ve Vietnam Halk Kurtuluş Ordusu’ndan, Vietnamlılardan yana bir tavır söz konusu ki Türkiye’deki durum da aynı paraleldeydi. Türkiye’de de “Vietnam” her yürüyüşte, mitingde, toplantıda mutlaka bir başlıktı, emperyalizmle mücadele ve ABD hegemonyasına karşıtlık anlamında da somut bir örnekti. Ortaklık açısından bakıldığında, kapitalizmin farklı gelişmişlik düzeylerine rağmen, o dönemde, tüm ülkelerde sanayiye üniversiteli yetiştirme, üniversite müfredatlarının sanayinin ihtiyaçlarıyla uyumlulaştırılması söz konusuydu. Ve o çerçevede, bir anda, (kendi çıktığım kasaba açısından da örneklersem bunu) o zamana kadar üniversite okumayı hayal bile edemeyen gençler, üniversitenin artık hayal olmaktan çıkmaya başladığını, erişilebilir bir imkân haline geldiğini gördüler, kendilerini amfilerde buldular. Türkiye dâhil, dünyanın pek çok yerinde farklı yoğunluklarda olsa da böyle yaşandı bu; kasabalardan şehirlere akan gençler farklı bir ortamla karşılaştılar. Mesela, Japonya’da çocuklukları kırsal yörelerde geleneksel giysiler içinde geçen gençliğin, birden kendisini üzerinde kotlarla, tüketim toplumunun nimetlerinden yararlanırken bulunca, kapitalizmin kolay hayatı tarafından yutuldukları görüşüyle kapıldıkları suçluluk duygusunun kapitalizm karşıtlığındaki payına dikkat çekiliyor. Gençliğin köyde veya kasabada kalmış kendi ailesiyle kapitalizmin o göz boyayıcı şaşaası ve konforu arasında kalmasının farklı düzeylerde isyanı kışkırtan etkenlerden biri olduğunu Türkiye dâhil pek çok yer için söylemek mümkün görünüyor. Sömürüsüz bir dünya özlemi… Türkiye’de, 68’in anti-­‐emperyalist yanı çok ağır basıyordu. Çünkü Türkiye’de üslerde çalışan 30.000 ABD personeli vardı; Türkiye ile ABD ilişkileri kamuya açıklanmayan elli beş ikili anlaşmayla düzenleniyordu. Türkiye’de İncirlik dâhil 21 ABD üssü/tesisi olduğu söylenirdi. Limanlara uğrayan 6. Filo’nun yarattığı ortamı da hatırlayalım. Büyük bir kuşatılmışlık hali söz konusu. 1969’da ülkedeki ABD varlığının 7 binlere indiğini eklemeliyim. Ülkedeki ABD emperyalizmi ve ABD varlığına karşı verilen mücadelenin elbette ki bu sonuçta payı vardı. Sonunda 6. Filo Türkiye limanlarına gelemez oldu. Anti-­‐emperyalizm ve anti-­‐Amerikancılık bağlamında, Türkiye 68’ine yöneltilen milliyetçilik “suçlaması” hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugün de kendisini ulusalcı olarak adlandıranlara baktığımızda, salt ABD karşıtlığının insanı nerelere kadar götürebileceğini görüyoruz. Dolayısıyla, emperyalizme karşı olmakla milliyetçilik/ulusalcılık arasındaki çizgi çok ince hakikaten. Bu ince çizgi Türkiye 68’ini zikzaklarıyla etkileyecekti. Türkiye’deki 68 ortamına, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi günlerinden, yıllarından geldik. 27 Mayıs’a bugün baktığım/ız gibi bakmıyordum/k. 27 Mayıs, “kötü” bir iktidarı devirip Türkiye’ye “özgürlük” getirmişti, bunu da ordu yapmıştı. Sosyalizmle tanışıyorduk, Marksist klasikler Türkçeye çevriliyor, kitaplar yazılıyor, basılıyor. Kasabalardan gelmişiz, durmadan okuyoruz, adeta açlıktan gelen bir iştahla… Sürekli tartışma, sürekli toplantı, itiraz, eylem… Böyle bir ortamda, 1960 darbesinin olağanüstü mahkemelerde iki bakanı ve bir başbakanı idam Sayı #2 3 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü etmesinin ne kadar vahim olduğunu anlamamız bile yıllar aldı. O dönemde Kemalizm’in etkisi hepimizin üzerinde, şu ya da bu ölçüde vardı. Ama bu bizi ille de bugün anladığımız anlamda milliyetçi yapıyor da değildi. Özellikle birkaç yıldır yoğunlaşan tartışmalarda 68’lilerin/68’in toptancı bir bakışla milliyetçi/ulusalcı ilan edilmesinde, 68 ile öncesi ve sonrasını yeterince irdelemeden, insanı yanlışa götüren bir telaşlılık gözlemliyorum. Öte yandan, o günkü metinlere bakıldığında “milliyetçi” tını apaçık ortadadır. Biz kendimizi “enternasyonalist” hissediyorduk, “milliyetçilik” sağa aitti. O kadar “enternasyonalist” hissediyorduk ki, 1968 yılında “Kürt” yoktu, “doğu”lu vardı. İstanbul Üniversitesi işgal konseyi eş başkanlarının birinin Kürt, birinin Laz olmasının şifrelerini çok sonra çözdük. Özellikle, hukuk fakültelerinde sözlü sınavlarda ana dilleri Kürtçe, Lazca olanların pek de başarılı olamadıkları için işgal taleplerine daha sıkı sarıldıklarını anlamamız yıllar aldı. Türkiye ile Avrupa arasındaki farklara gelince… Mesela, Sovyet tankları Çekoslovakya’ya girdiğinde, biz Türkiye’deki 68’liler, Sovyetler Birliği İstanbul Konsolosluğu’nun önüne işgali protesto için siyah çelenk koyanlar olsa da genelde, tanklara karşı çıkmayı beceremedik. Ki bugün enternasyonalizmin işgale nerede olursa olsun karşı çıkmayı içerdiğini biliyoruz; o yüzden değil midir ki ABD’nin Irak işgali meselelerimiz arasındadır. Çekoslovakya’nın işgalini tartışan gruplar oldu, ama ortama asıl rengini veren bu değildi. Sovyet tanklarının Türkiye İşçi Partisi’ni de böldüğünü hatırlayalım. Oysa Avrupa’da gençlik buna karşı çıktı. Biz daha klasik bir “sol”duk; oysa söz gelimi Fransa’da başka şeyler tartışılıyordu; Marcuse vardı, anarşistler, Troçkistler… Sovyet çizgisindeki klasik komünist partilerine karşı çıkılıyordu, yeni bir “sol” gündemdeydi. Sovyet Blok’u içinde örneğin Polonya ve Doğu Almanya’da tanklara karşı çıkıldığından o kadar da haberdar değildik ya da bunu yeterince yorumlayamıyorduk. Sovyet Blok’undaki muhalefeti daha çok sosyalizme karşı bir kalkışma olarak anlıyorduk. Türkiye’de 68 gençliği, olan biteni tam anlayacak enformasyondan da yoksundu, donanımdan da. Batı bir tarafa, 60’larda Türkiye’de yaşananları neden kendi coğrafyasıyla karşılaştırmıyoruz? Batının her şeyde olduğu gibi bilgi üretimindeki üstünlüğü mü Ortadoğu’yu, Balkanlar’ı, Güney Kafkasları, Kuzey Afrika’yı 68 açısından bakıldığında görünmez kılıyor? Bu bölgelerde 68 yaşanmadı mı? Yoksa dünyanın periferisinde kalmış bu bölgeler, 68’in de mi periferisinde kalıyorlar? Yoksa 68 kavramının kendisi mi merkezin icadı? Bize bu konuda, yani “dışlanmış 68’ler” konusunda önerebileceğiniz kaynaklar var mı? Asya’da, Afrika’da, Japonya’da, Hindistan’da, Etiyopya’da, Latin Amerika’da, o sırada dünyanın neredeyse her yerinde gençlerin okullarıyla, ülkelerindeki rejimlerle, kapitalizmle, emperyalizmle, dünyanın gidişatıyla dertleri vardı. İsyanlar 1 Ocak 1968’de başlamadı. Tarih tarih bakıldığında da – örneğin, 1967’de yaşanan ayaklanmalar – bunun böyle olmadığını görüyoruz. 1968: Dünyayı Sarsan Yıl kitabının yazarı Mark Kurlansky TÜYAP Kitap Fuarına gelmişti 2008’de. Kitabında Türkiye 68’inden bahis yoktu. Katıldığı oturumda nedenini sordular. Ulaşamadığını, haberdar olmadığını söylemiş. Elbette bu doğru değil; basit bir aramayla, örneğin New York Times’ta Türkiye ile ilgili haberler bulabilirdi. Bu bir yaklaşım meselesi. Tarih yeniden kurgulanırken, adeta insan görmek istediğini görüyor, beyinler “Batı” odaklı çalışıyor. Bizim bu kafaları sarsmamız lazım. Almanya’da, Fransa’da, ABD’de olan biteni biliyoruz, ama merkez dışı ülkeler ancak darbeleriyle, doğa olaylarıyla, depremleriyle gündemimize giriyor. Merkez, yereli görünmez kılıyor. Türkiye’den bakarsak, mesela merkez İstanbul (Bebek-­‐Taksim hattı!) oluyor; haber bu hattan çıkıyor. Geri kalanlar da “acayiplikleriyle” kendilerine yer buluyor. Erzincan’daki depremde adını duymadığımız/bilmediğimiz köylerden söz ediliyor. Böylece, bu köylerden bir doğa olayıyla haberdar oluyoruz. Kadın/toplumsal cinsiyet anlamında da bu böyle. Yereli dışlayan, merkezden merkeze bakan erkek bir bakıştan söz ediyoruz. Bu bakış kolay olmasa da ille de kırılacak, kaçınılmaz; kadınların mücadelesi bize bunu söylüyor. Medyanın rolü çok önemli; biliyoruz ki hayat/dünya medyanın gösterdiklerinden ibaret değil, göstermediği, görünmez kıldıklarıyla birlikte akıyor. “Batı” dışı ülkelerde yaşananlar için, o ülkelerdeki özgün çalışmalara ulaşmak gerekiyor, herkes kendi 68’ini yazmayı sürdürüyor. Ortadoğu? Ortadoğu’da önceki yıl, 1967’de Altı Gün Savaşı’nda (Arap-­‐İsrail Savaşı) İsrail’in Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs’ü almasıyla Filistin/İsrail sorunu tırmanıyordu. Türkiyeli devrimci gençler Filistin’e Sayı #2 4 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü gitmeye başlıyorlar, Filistinli gerillalarla birlikte savaşıyor, silah eğitimi alıyorlar. Mısır’da üniversiteli gençler hükümetin eğitim reformunu sosyal hareketliliği durdurmanın bir yolu olarak görünce okulları işgal ettiler. İşgal askeri uçaklar eşliğinde bastırılınca öğrenciler öldü, yaralandı. Ortadoğu’da Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli gençler dünyayı izliyor, itirazlarını, isyanlarını yaşıyordu. Özellikle, gündelik hayatta, kadın-­‐erkek ilişkilerinde dünyanın başka yerlerinde tartışmalardan etkileniyorlardı. 68 tarihini, 60’lı yılları gördüğümüz her yerde, “kuşak” ifadesini de görüyoruz. Her 68 anlatısı, 68 kuşağını içeriyor. Bu öyle bir kuşak ki oluşumunda kuşak çatışmasının çok büyük bir önemi varmış gibi görünüyor. Bir taraftan, kendilerinden önceki kuşağa duydukları tepki var. Diğer taraftan, kendilerinden sonraki kuşağı bencil-­‐bireyci-­‐apolitik olarak yargılıyorlar? Peki, 68’li kimdir? Ve neden onların gençlikleri diğer dönemlerde yaşayanlarınkinden daha önemliymiş gibi sunuluyor? “Kuşak” diye adlandırmaktansa, “68 isyancıları” demeyi tercih ediyorum. Türkiye’de, 27 Mayıs askeri darbesi öncesi öğrenci hareketi içinde yer alanların bir kısmı zaten 68 kalkışmasının içindeydi. Konuştuğumuz gibi, üniversitelere merkez dışı bir geliş başlamıştı. Biz annelerimizden, babalarımızdan giderek farklılaşıyorduk. Çatışma olmaması imkânsız tabii, ama çatışmadan ziyade, 68 gençliğine duyulan güvenden konuşmalıyız belki de. Bu güvenin nasıl oluştuğunu hala çözebilmiş değilim. Ailem on yedi yaşında beni Ankara’ya gönderdi. Yurttaki arkadaşlarımın neredeyse hepsi küçük şehirlerden, kasabalardan gelmişlerdi; kasabalarının bu anlamda ilkleriydiler. Mesela, akşam saat dokuzda yurt kapısı kapanırdı. Buna isyan ettik. Hiç olmazsa, Cuma-­‐Cumartesi akşamları kapı gece 12’ye kadar açık kalsın, dedik. Yurt yönetimi ailelere mektupla soruyor: “Kızlarınız bara pavyona gitmek için Cuma-­‐Cumartesi akşamları izin istiyor, ne dersiniz?” Babam da, “Benim kızım ne yapacağını bilir,” demiş cevabında. Bana da mektupta yazıyor, haberim olsun diye. Ailelerde genelde böyle bir güven vardı. Sonrasında, hapislere girmeler, cezaevinde evlenmeler… Tabii ki aileler çok üzüldüler, kızdılar, ama hep de çocuklarının yanlarında yer aldılar. 68’li deyince genelde, bugünlerde altmışlarını süren, 1968’in az öncesi ve sonrasında üniversitede olanlar kast ediliyor. 68’i o sırada üniversitede okumaya indirgeyemeyiz tabii. Daha çok “elveda” edebiyatını pekiştirme gayretindekilerin yaklaşımı bu. Ben tanımı hayata itiraz/isyan üzerinden kurma yanlısıyım. Ruhun “devrimciliği”dir önemli olan. Dünyada öğrenci gençlik isyan ederken, işçi/işsiz gençlik, köylü gençlik de çoğu yerde isyanlardaydı. Türkiye’de de 1968 yılına odaklandığımızda bile grevler, işçi-­‐köylü gösterileri yaşanıyordu. İşçilerin 15–16 Haziran ayaklanması birdenbire olmadı; 1970’e 68 eylemliliğinden gelindi. Gençlik hareketi, daha sonraki yıllarda işçilerin ve köylülerin de olduğu bir mücadeleye doğru evrildi. Dev-­‐Genç, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-­‐
Cephesi (THKP-­‐C) içinde işçiler ve köylüler de vardı. Sorunun başına dönersek, “68 kuşağı” lafı, başlı başına bir hegemonya kuruyor, diye düşünüyorum. Bu hegemonya bugünün gençliğine kadar uzanıyor. Bizden sonrakileri bastıran bir anlayıştır bu. İşte buradan “güzelleme” çıkıyor. Oysa ben 68’e bize sunduğu imkânlar açısından bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yoksa 68’i yüceltip şimdiki gençleri apolitik olarak yaftalamak yaşananı anlatmıyor. Gençlik derken kimi kast ediyoruz? Eğer mesele isyansa, 1984’ten beri, Türkiye’de isyanların en büyüğü yaşanmaya devam ediyor. 25 yıldır süren bir savaşta 40 bin insanın öldüğünden söz ediyoruz. Bunların neredeyse tümü gençlerdi. Gönüllü ya da gönülsüz ama zorunlu askerlik hizmetini çatışma bölgesinde yaparken hayatlarını kaybeden gençler için politiklik/apolitiklik anlamında bir şey söyleyemeyiz, ama Kürt gençleri dağa piknik yapmak için çıkmıyorlar; isyandalar. Hapishanelerde en az 10 bini aşkın politik tutuklu/hükümlü yatıyor. Onlar da genç ya da gençtiler, hapishanelerde yaşlanıyorlar. Üniversite gençliği ise, değişiklikler yapılsa da yapılmasa da hayata hala hükmeden, belki de dünyanın en “başarılı” darbelerinden 12 Eylül 1980’in anayasası, darbenin temel direklerinden Yükseköğretim Kurulu’yla (YÖK), disiplin yönetmenliğiyle kuşatılmış durumdalar. Örgütlenme özgürlüğü sorunlu. Yine de üniversiteler ses veriyor. YÖK’ün yıldönümleri 6 Kasımlarda sokağa çıkanlar, üniversitede “Kürtçe Sayı #2 5 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü seçmeli ders olsun” diyenler kendilerini disiplin kurullarında, hapishanelerde, okulun dışında buldular. Kolay değil. İşçi mücadelesini de unutmayalım. İşte en son Tekel direnişi. Onların da gençleri az değil. 68’lilerin gençliği daha kıymetliydi demekse kimsenin aklından geçmiyordur, geçmesin diye düşünüyorum. “Kıymet” karşılaştırması yapmayalım. Peki, kadınların 68 kuşağı içindeki yeri nedir? O dönemde, üniversitelerde kadınların oranı yaklaşık yüzde 18; bugün kadınlar erkeklerden daha fazla oldu, olacak. Kadınlar da hareketin içindeler. Bu varlık, karar mekanizmalarına doğru varlıksızlaşıyordu; “cam tavan”a (bu lafları o zaman bilmiyorduk tabii) çarpmışız bile diyemeyeceğim, böyle bir bilinç de yoktu. Her şeyi eleştiriyorduk, ama örgütlerimizi eleştirmeyi beceremedik. Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun kuruluşunda kadınlar vardı, Şirin Yazıcıoğlu (Cemgil) gibi. TİP bu konuda biraz daha iyiydi; Behice Boran sırf kadın olduğu için genel başkan yapılmış değildi, ama ilçe yönetimlerinde kadınlara rastlanıyordu. Dev-­‐Genç’te, yerel birimlerin yönetimleri hariç, kadınlar yoklar. Erkek arkadaşlarımız, sevgililerimiz tehlikeli olduğunu düşündükleri eylemlere katılmamızı istemezlerdi, ama heybelerimize taşımamız için silah koymayı da bilirlerdi. Polis de ilk başlarda kadınları önemsemezdi. Bir tür yedek güç olarak var oluyorduk. Bunları tartışmayı bilmiyorduk. Toplantılarda kadınlar pek konuşmazlardı. Mesela Mahir Çayan forumda konuşuyor. Kalkıp ne diyeceksin Mahir’e? Farklı okullar da vardı; mesela benim okuduğum Sosyal Hizmetler Akademisi 200 öğrenciliydi, yarısı kadın, yarısı erkek. Biz hep birlikte tartışırdık forumlarda. Kadınlar, daha sonra, cezaevlerinde ve yargılamalarda hiç de az değillerdi. O konuda, paylarına düşen kotayı kullandılar. Bugün baktığımızda, evet, devrimci harekette “ikincil” durumdaydık, ama harekette yer almayan kadınlardan ve toplumdaki kadınlardan çok daha ileri bir yerdeydik. Daha özgürdük. Tatillerde kasabaya gittiğimde, örneğin hava karardıktan sonra tek başıma sokağa çıkmam sorun olmazdı. Çünkü üniversiteliydik. Ama üniversiteli olmayan bir arkadaşım için, böyle bir şey, hakkında dedikodu malzemesi olurdu. Dünyada ikinci dalga feminizmin ortaya çıkması 1968’e denk geliyor. Sutyen yakma olayları dâhil, bir dolu protesto. Dünyada 68’den bir kadın hareketi çıktı. Bizlere ise, Lenin’in “kadınlar katılmaksızın devrim olamaz” sözleri yol gösteriyordu. Devrim yolunda yürüyorduk; kadınlar olarak devrim için üzerimize düşeni yapıyorduk. Kadınların kurtuluşu da devrimle gerçekleşecekti. Kadın hareketinden de haberdar değildik. 12 Eylül’den sonra “bağımsız kadın hareketi”nden söz edilmeye başlandığında, erkeklerin, hatta bazı kadınların “neden bağımsız, kimden bağımsız” sorularını biraz da dalga geçerek sorduklarını hatırlıyorum. Türkiye’de, feminizmi 1971 askeri darbesi, 1980 askeri darbesi geciktirmiş oldu. 1980 sonrasında feminist hareket de 68 kadınlarının öncülüğünde başladı. Az önce söylediklerinizden ve Sokak Güzeldir’deki söyleşilerden de anlıyoruz ki o dönemi yaşamış herkesin ayrı bir 68’i var. Mesela Çetin Uygur, “siyasetin 24 saat yapıldığı bir ‘okul dönemiydi’” diyor 68 için. Esra Koç, “güzeli seçebildiğimiz direnç ve umut yıllarıydı” diyor. Hatice Yaşar, “beyninde deprem yaratacak derecede özgürlükçü bir atmosferden ve sürekli ‘neden’ diye sorduklarından” bahsediyor. Sizse, 68’i “özgürlük vaadi” olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanımı biraz daha açar mısınız? Siyaset okulu, umut, direnç, hepsi de doğru. Dünyayı dönüştürmek, devrim… Daha özgür olacağımıza inanıyorduk. Ne kadar tartışırsak, ne kadar sorarsak, ne kadar sorgularsak, ne kadar itiraz edersek, ne kadar sokaklarda olursak, o kadar özgürlüğe doğru yürüyecektik. Hepimizin aklında genelde bir şekilde er ya da geç “Devrim yapacağız biz,” hayali vardı. Kimisine göre yaklaşmıştık, kimisine göre devrimin yolunda yürüyorduk, kimisine göre yapacaktık ama ne zaman, bilmiyorduk. Bende de bütün bu düşünceler uçuşuyordu. “Daha güzel bir dünya” ya da “dünyayı dönüştürmek” kavramları, ancak özgürleşmeyle açıklanabilir; bunu bugün de böyle görüyorum. Sokak, özgürlüğü aramanın bir adresi; sokağın kendisi özgürlük… Mesela, dün gece (8 Sayı #2 6 Nadire Mater ile Söyleşi Ceren Ünlü Mart gecesi) kadınlar gece saat üçe kadar Beyoğlu sokaklarında kaldılar. En genel ve en özel anlamda özgürlük için sokaktaydılar; sürekli özgürleştikleri için de. Bütün okuduklarımdan, dinlediklerimden hareket ederek, şöyle bir sonuç çıkarıyorum: 60’larda o günün koşulları içinden yeşeren ve dönüp o koşulları hedef alan bir eleştirellik söz konusu. Sistem karşıtı eleştiri, kendisine boş alanlar bulup ütopyalar yaratabiliyor. Ütopya derken, uçuşan hayallerden değil de, ayakları yere basan alternatif var oluş tahayyüllerinden bahsediyorum. Belki sizin “özgürlük vaadi” tanımınızı da bu çerçevede düşünmek mümkün. Aklıma Frederic Jameson’un sorduğu bir soru geliyor (Ütopya Denen Arzu, Metis, 2009): “Ütopyalar neden bir dönemde çiçek açarken, başka bir dönemde sararıp solmaktadır?” 60’lara eleştirel tavrını kazandıran nedir? Özellikle bugünle karşılaştırdığımızda… Ütopya, bugün var olanın ötesinde, “yok”la meşgul bir hayal yolculuğu değil mi? “Alternatif var oluş tahayyülleri”nin “ayaklarının yere basması” biraz sorunlu. O yüzden, “Gerçekçi ol, imkânsızı iste” sloganı bence en güzel 68 anlatımı. Evet, “özgürlük vaadi” ile de bağlantılı. Üniversiteye gelince, hayatı, dünyayı “keşif” yolculuğuna çıkıyorsun, gördüğün/gözlemlediğin/yaşadığın baskı, adaletsizlik, eşitsizlik sana soru sordurtuyor, cevap arayışına giriyorsun. “Keşif,” “arayış” ister istemez “eleştirelliği” içeriyor, peşinden itiraz ve isyanın gelmesi de kaçınılmaz gibi. Hayatla böyle didişenler çoğaldıkça büyük bir enerji doğdu. Jameson’ın sorusuna cevaben, Türkiye’de sık sık araya giren orduyu unutmayalım; 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan… Hep ütopyaları yok etmek için… Evet, ütopyalar soluyor, ama yok edilemiyor, yeniden yeşeriyor. Yeşermeyecekse, neden yaşıyoruz ki… Belki 68’in kendisini de eleştirmek gerekiyor. Örneğin, 68 kavramının “‘80’lerde imal edildiğini, popülerleştirilip metalaştırılarak kültür endüstrisine katıldığını” söyleyenler var. Neoliberal kapitalizmin, 60’ların karşı-­‐kültürünü alıp “ticarileşmiş bir nostalji” haline getirdiğini iddia edenler de… Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Elbette. Eleştiriyoruz da, eleştirmeliyiz de. Sokak Güzeldir’de konuşanlar bunu yapıyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Yine de, eleştiri o günün ortamını da gözeten bir yerden kurulmalı. Tabii ki biz 1968 yılını yaşarken, bunca “özel,” “simge olacak” bir yılı yaşadığımızı bilmiyorduk. 68 kültür endüstrisinin bir parçası yapılmaya çalışılıyor. 68’in içinin boşaltılması için egemenlerin elden geleni yapma gayretleri anlaşılır, boşuna değil. Böyle bir gayrete karşı ne olduğunu anlatma gayreti bizden. Dolayısıyla, “‘80’lerde imal edildi” demek haksızlık gibidir de. 68, “imal edilme”ye ihtiyaç duymayacak bir hakikat. 68’in (s)imgelerinin sistem içi kullanımına bakarsak? Siyasette durum farklı mı? Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili Hilmi Güler, birkaç yıl önce enerji bakanıyken icraatlarıyla ilgili konuşurken, “Biz 68 kuşağı olarak ‘sürekli devrim’e alışığız. Bir sürekli devrimi gerçekleştiriyoruz,” demişti. Böylece iki cümleyle kendisi 68’li oluyor, devrimin de içi boşaltılıyor. Partisinin iktidarı döneminde öldürülen devrimcilerin mezarlarına saldırıldığını, anma günleriyle ilgili davalar açıldığını bir an olsun aklına getirmiyor. Deniz Gezmiş’in önce idam sehpasındaki sözlerinden “Yaşasın Marksizm-­‐Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler!” sözleri çıkarılıyor, “ulusalcı,” “uslu çocuk” haline getirilmeye çalışılıyor. Mahir Çayan ise tam ters bir yere konmaya çalışılıyor. Olsun! Artık “tarih” okulda okutulan pek de sevmediğimiz bir ders olmaktan çıkıyor. Merak sadece 68’le değil, Osmanlı’dan günümüze “aslında ne olmuştu” sorusuyla bizi yeni bir “tarih”le tanıştırıyor. Meraktan inkârın reddine, didişmeye, yüzleşmeye, “özür dilemeye” uzun bir yolculuk bu. İsyan sürüyor! Sayı #2 7 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović 1
Dünyanın güncel tarihindeki gelişimsel süreçlerin farklı bölgelerdeki özgül koşullara ve durumlara tabi olduğu gerçeğini -­‐ güncel tarih içindeki olaylar için asli nitelikte gördüğümüz ve daha iyi bir dünyaya fikirler kullanarak ulaşma kavgası bağlamında bize kararlı konumlar kazandıran kurallar tarafından basitleştirilmesi ve tam bir berraklıkla değerlendirilmesi zor bir çelişik hareketler manzarasının ortaya çıkışını -­‐ bir yana koyarsak, bugünün dünyasında yaşanan temel olaylar nezdinde, bu dünyanın güncel değişiminin ana ekseni üzerinde iki genel sürecin ayırdına varmak mümkün. Bu iki süreç kendilerini farklı biçimde ortaya koyuyorlar ve belki de birbirine zıt noktalardan yola çıkıyorlar ama yine de birbirlerini tamamlıyorlar, ve hatta son tahlilde denebilir ki bu iki süreç belli açılardan birbiriyle özdeş. Bu iki süreç sanayileşme yani bir başka deyişle kentselleşme süreci ve toplumsallaşma süreci olarak adlandırılabilir. Bugünün dünyasına egemen olan bu iki paralel gelişimin ilk belirtilerinin tarihsel belirleyicilerini akılda tutarak ve bütün nüansları, varyasyonları, olası gelişimlerin benzersiz eksenlerini bir kenara koyarak -­‐dolayısıyla bu süreçlerin kapitalizm ideolojisini ve sosyalizm ideolojisini kendi küresellikleri içinde açık biçimde farklı şekillerde belirlemiş sonuçlarının radikal ayrışımlarını da aklımızda tutarak-­‐ bu ideojilerin birbirini dışlamadığı, ya da söyledikleri sözlerin bir öneme sahip olmadığı ya da tamamen örtüştükleri bir dünyanın gerçek, olası ve özgün gelişimine dair genel ve ortak özellikleri gözümüzün önüne getirmeye çalışalım, bir anlığına da olsa. Üzerinde dünyanın geleceğinin inşa edileceği tek temel olarak, bu geleceğin sağlamlığına itibar edilir, edilebilir bir şekilde üzerinde şekilleneceği temel olarak önümüzde beliren şeyin, bütün bir dünya deneyiminin nesnel biçimde geçerli temelinin ne olduğunu saptamaya çalışalım. Bu deneyim en nesnel yani en nötr ifadesini -­‐ azami kullanılabilirliği, uygulanabilirliği ve verimliliği göz önüne alındığında -­‐ en soyut ve basitleştirilmiş şekilde biçimlendiği, ama aynı zamanda somut deneyime araçsallaştırılmış biçimde kolayca tercüme edilebilmesini sağlayacak bilimde bulur. 'Bilim' sözcüğüne daha kapsayıcı bir anlam vermemiz daha iyi olur, böylelikle sadece doğal ve insani bilimlerden bahsetmediğimiz, felsefi bilgiyi de içerir biçimde bütün bilgi türlerini biraraya getiren entegre edici bir bağlantı zemininden bahsettiğimizi daha iyi ortaya koyabiliriz -­‐güncel bilim tabii ki henüz bu bahsettiğimiz zeminle eşdeğer bir konumda değildir. İnsan deneyiminin bütünü bilim tarafından kavranır durumda değildir çünkü sürekli olarak genişlemekte ve kendi üstüne katlanmaktadır ve bilimin deneyimlenmesi insanoğlu için halen insani deneyimin kendisi olmaktan ziyade insan deneyimi üzerine bir deneyim olma konumundadır: yani öznelleştirilmemiştir ve insanoğlu kaçınılmaz biçimde öznellik içinde hareket eder; bu yüzden bilimin ve onun kullanımlarının deneyimlenişi halen üstesinden gelinememiş bir insan-­‐insandışı ayrımı tarafından şekillendirilmekte; bu da insanın potansiyel gücü ile kendine ait (bilimselliği de içeren) bütün deneyim sahasının gerçeklik kazandırılmış gücü arasında bir çatallanmaya yol açıyor. Diğer bir deyişle, edinilmiş bilginin muazzam bir bölümü insani faaliyetin canlı bir etmenine dönüşemiyor, ve insana ait muazzam bir enerji bilginin nüfuzunun dışında kalıyor, ona erişemiyor, ona dair bir farkındalık geliştiremiyor ya da onu sadece şeyleştirilmiş bir formda algılayabiliyor. Ama modern çağın insan deneyimini ve bilginin kendisini giderek daha fazla şeyleştirdiği bir dönemde insan deneyiminin yaşadığı bu şeyleşme süreci onu tam da kendi genişlemesinin en güçlü aracı haline getiriyor, kendini bütüncül biçim ortaya koyabilmesinin yolunu açıyor. Bu sürecin tam ortasındayız: insanlığın taşkın seli bu deneyime doğru yönelerek yoğunlaşıyor, kendi medenileşmesinin yolunu açacak insanileşme ümidine dönüşüyor, ve insanların yüzyıllar boyunca bilgili ve bilgisiz, varlıklı ve yoksul olarak ayrıştırılmalarına meydan okuyor. Toplumsallaşma süreci bütün değerlerin sosyalleşmesi anlamında işler hale geliyor; bu nedenle en başta ve her şeyden önce bütün insan bireylerinin aydınlanmasının getirdiği en geniş açılımla, 1 Bu metin “From Single to General” [Tekilden Genele] başlıklı makale seçkisinde yayımlanmıştır (Mladost, Zagreb, 1967 / DAF, Zagreb, 2005). Tekrar yayınlamamıza izin verdiği için Matko Meštrović’e teşekkür ederiz. Sayı #2 1 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović bilginin en hızlı biçimde edinimiyle ve daha medeni bir yaşamın olanaklı kılınmasıyla karakterize oluyor. Ama bilginin ne olduğu, nerede konumlandığı, nasıl bölüştürüldüğü ve bugün insanlığın bir bütün olarak ona nasıl katılım gösterebileceği gibi sorular insan dünyasının kaderinine dair mühim ve hayati nitelikteki bütün sorunlara somutluk kazandırmaktadır. İnsanlığın en kısa zamanda ve en yoğun gayretle kendi kolektif varlığına dair doğru bir resim oluşturmaktan başka, kendi varoluşsal koşullarını bu resmin niyetliliğiyle üstüste örtüştürmekten başka bir yolu, diğer bir deyişle bilginin bütün olasılıklarına erişebilmesini ve böylelikle insan dünyasının belirlenen değil belirleyen konumuna geçmesini sağlamaktan başka yolu yoktur önünde. Mutlak özgürlüğün, yani nesnel biçimde bilinenlerin özgür biçimde tanımlanmış sınırları içinde kendini özgür biçimde yönetmenin yolu, nesnel biçimde biliyor olma konumuna geçmenin yolu buradan geçer. Ama herkesin malumu olduğu üzere bilimin kendisi bir şüpheyi ifade etmiştir ve bu şüpheyi günbegün gündemde tutar -­‐dünyayı yönetme gücünü elinde tutuyor olmasına ilişkin bir şüphedir bu. Şüphenin de ötesinde bu rolü açık ve yüksek bir tonda reddetmiştir, ve kendi kanatlarının altında pes etmek ve geri çekilmek için yeterli sayıda neden bulmaktadır. Bilim nesnellik kavramını ilk reddeden ve onu var olmaktan çıkaran odak olmuştur. Ama bunun nedenini hatırladığımızda ve modern dünyanın kendinden uzaklaşmış olmasının en büyük ispatı olarak değerlendirdiğimizde herhangi bir hataya düşmeyiz. İnsanoğlunun insanlıktan uzaklaşmış ve yabancılaşmış olması gerçeği, bilimin faaliyetlerinin niyetliliğini ortadan kaldırmakta ve böylelikle güncel bilim üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olmaktadır. Bilim, insanın içindeki sınırları – sadece biyolojik ve zihinsel sınırları değil kendi sosyalliğine dair yetersiz biçimde geliştirilmiş etik kriterlerin neden olduğu engelleri – önceden ortadan kaldırmayı başaramadığı bir ortamda bu sınırlarla yüzleşmek zorunda kalacaktı, er ya da geç. Bu tür bir sosyallik insanın insanlık karşısındaki, dünya karşısındaki ve nihayet evren karşısındaki konumunu dönüştürme kapasitesine sahip tek unsurdur. Bilim bugün arkasını döndüğü bu amaca gözlerini çevirdiğinde yaşamsal öneme sahip, fakat çözülebilir olan sayısız sorunla karşılaşacaktır; bu tür sorunlar karşısında yaşanan çekinceler bilimin kendi tercihlerinden değil eksik biçimde aydınlanmış insanın mücadelesindeki eğilim ve zorunluluklardan kaynaklanır. Bu tepki sarmalı ve varoluşun insani ve bilimsel damarlar arasındaki sımsıkı örülmüşlük hali, başlangıcından bu yana kendini ilk defa üzerinde var olan her şeyin bütünlüğü olarak ortaya koyan dünyanın yazgısına dair güncel ikilemlerin gözlemlenebileceği temel diyalektiğe karşılık gelmekte; bu yazgı içinde insanlığın güncel ve gelecekteki tarihi başka bir açıdan değil bütün insan dünyasının bütünsel tarihi olarak görülmeli, ancak böyle bir yöntemle gerçek bir insanileşmeye ulaşılabilir. Bütün bunlar, anlamları yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan, yeni yeni farkedilen bir dizi olgu tarafından desteklenmekte – her şeyden önce, bütün ulusların tarih içine nihai anlamda dahil olması, küre üzerindeki fiziksel, yani uzamsal ve süremsel sınırların ortadan kaldırılması, ve kürenin ötesine geçme, yani onu terkedebilme olasılığı; ve son olarak bu küre üzerinde herhangi bir etnik ya da sosyal topluluğun yalıtılmış bir yaşam sürmesinin olanaksızlığı. Ama her şeyden önce bahsettiğimiz bu iki süreç arasında giderek daha belirgin ve gerekli hale gelen koşutluk: kürenin her yanının, her şeyi kapsayıcı ve gerçek biçimde kentselleşmesinin bir gerekliliği olarak her zamankinden hızlı sanayileşme ve her zamankinden de daha gerekli olan sosyalleşme. Bu süreçler bilim olmaksızın düşünelemez ve bilim bu süreçler olmaksızın tasavvur edilemez; bilim onların aygıtı haline gelir, bu süreçlerin tamama erdirilmesi yönünde giderek daha fazla gereksinim duyulan bir aygıt. Ve modern dünyanın çelişkileri bütünselleştikçe, evrenselleştikçe ve genelleştikçe; bilim bu çelişkilerin aşılması yönünde tek yöntem haline gelir. Bugün bilime sadece üretimde değil, ürünlerin değişimi ve dağıtımında da gerek duyulmaktadır; bilimin kriterleri giderek daha artan bir oranda kabul edilmektedir; ve dünyanın üretim bolluğuyla toplumsallık eksiklikliğinin çelişik biçimde birlikte yaşandığı bölgelerinde ve sosyalliğe dair zenginlik olasılığının üretimdeki eksiklikler yüzünden sınırlı kaldığı başka bölgelerinde aynı oranda gerekliliğini sürdürmektedir. Modern bilimsel sosyalizm toplumsal hareketleri ve dönüşümleri bilimsel temellere dayandırma gereksinime dair farklındalığı zaten geliştirmektedir, bu her zaman en güçlü silahı olmuştur. Şimdi Sayı #2 2 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović bile bu, toplumsal formların ve toplumsal-­‐üretimsel ilişkilerin daha sentetik biçimde görülmesine, modern uygarlığın tarihin amacı olarak gelişmesini belirleyen koşullar içinde bu form ve ilişkilerin değerlendirilmesine, kapsayıcı kentselleşmeye yönelik ilerlemenin sağlanmasında ipuçları elde etmeye izin vermektedir. Bu bakış bilime – ve onun, insan bilişiminin ve faalliğinin vasıtası olarak, dünyanın inşa edilmesini sağlayacak zemin olarak araçsallaştırılmasının her boyutuna – daha büyük bir rol verir, kendisini bekleyen gerçek rolü verir; ve mevcut toplumsal ve iktisadi sistemler arasındaki farkların görece bir niteliğe sahip olduğunu ortaya koyar. Saf bilim ve özellikle teknoloji düzeyinde bu farklar neredeyse tamamen silinir ve özel ya da bütünsel olmamalarına rağmen, kendilerini belirgin biçinde sadece ideoloji düzeyinde ortaya koyabilirler; buna ek olarak, farklar toplumsal niyetliliğe, maddi ve tinsel ürünlerin kullanılabilirliği ve dağıtımına yönelik kriterler seviyesinde var olur, ve bu farklar özellikle saf ideolojik savaşım düzleminde vurgu kazanır ve çoğunlukla da yapay biçimde şişirilir. Ne var ki, sistemler ve bu sistemlerin siyasi görüş ve taktikleri arasındaki farklar çelişkinin taraflarının gelişme ve güçlenme yolunda aynı araçlara başvurmak zorunda olduğu gerçeğini silemez: bilim ve onun sonuçlarının bilimsel biçimde uygulanışı. Eğer bu sistemler güçlerinin kaynağını edilgen bir sömürü sisteminden değil de üretimi genişletme ve yetkinleştirme çabasından alıyorlarsa bu, üretimin ve iktisadi sistemin bilimselliği etkeninin belirleyici öneme sahip olmasındandır; bu olgu görmezden gelinemez, gelinmemelidir. Ama maddi üretim alanı tabii ki bağımsız değildir; kendi içinde son derece çeşitlilik ve çoğulluk kazanan yaşamsal ve varoluşsal etkinliğin bütünlüğünün sadece bir parçası ve belki de küçük bir parçasıdır; üretimsel olan ve olmayan ayrışımına tanım getirmek, nerede başlayıp nerede bittiğini belirlemek giderek daha zor bir hal almaktadır. Saf teorik doğaya sahip öngörüler ve deneyimler çok yakın zamanda üretim pratiğinde ve diğer pratiklerde uygulama şansına ulaşabilir; icattan uygulamaya giden yol doğrudan olmayabilir, o kadar ki icat alanı, uygulamalardan haberdar olmak zorunda bile değildir, ya da zaten olamaz. Toplumsal pratiklerin bir bütün olarak işleyişi ve uygulamalarında başvurulan yöntem, kanal ve sistemlerinin ne kadar çapraşık olduğundan, buradaki çevrimsel ağörgünün ne kadar karmaşık ve işlevsiz olduğundan ve ideal biçimde tanımlanmış toplumsal niyetlilik açısından bakıldığında ne kadar gereksiz ve uygunsuz olduğundan bahsetmek bile gereksiz. Bu ağörgü içinde fazla sayıda ölü kanal, tıkanmış geçit, yan odacık, sayısız engel ve yanlış viraj mevcut; dolayısıyla ancak toplumsal organizmanın bir bütününün sağlığı ve normalliği açısından kötü sonuçlar doğuracak şekilde mümkün. Bunun nedeni toplumsal varlığın kendisini oluşturan tüm temel unsur ve parçacıkların çatlaklar ve armoni eksiliği nedeniyle ortaya çıkan düzensiz, dengesiz ve dağınık yapısı. Olası en muazzam örgütlenme ilkesi – bilim tarafından şeylerin temel varlığına dair kanun ve dünya üzerinde düzen ilkesi olarak ve bilimin kendisi tarafından kendi etkinliklerinin ve örgütlenişinin egemen ilkesi olarak keşfedildiği ölçüde – toplumun kendi yapısının yaşamsal projesi olarak uygulanmaz, uygulanamaz. Geleceğin temel ödevi, amacı, yörüngesi ve tek çözümü topyekun bir bilimselleşmedir. Bu kavram gerçek anlamı içinde algılandığında ve uygulamaya konduğunda, bilimsel mekanizm, biçimsel teknikçilik ve pragmatizm nedeniyle bugün üzerine yapıştırılmış olan bütün olumsuz etiketlerden, aşağılayıcı anlamlandırmalardan sıyrılacak ve yüzeysel kavramlar, yarım kalmış deneyimler ve bugünkü yetersiz sosyalleşim koşulları içinde bilimin mantıksız bir telaşa sokulmuş olması nedeniyle gelecekte oluşması beklenilen yavanlık ve yabancılaşma riskini ortadan kaldıracaktır. Tek bir olguyu dikkate almamız bile, bilimin ve dolayısıyla bilimselleşmenin nihai amacının insan-­‐karşıtı ya da insanilik-­‐karşıtı olamayacağını görmemize yetecektir: Her tür bilimsel kavrayış aslında doğrudan ya da dolaylı biçimde insana dair bir kavrayışa karşılık gelir. Bütün sorun bu kavrayışın nasıl işlevselleştirileceğidir, yani gerçeklik (yani bütün insanlar) ile onun insanlık olarak (sadece biyolojik türlerin zirvesi olarak değil, aynı zamanda dünyaya dair bütün gerçekliği eline alacak tür olarak) kendine dair geliştirdiği soyut ve henüz gerçekleştirilememiş bilgisi arasındaki mesafenin nasıl ortadan kaldırılacağıdır. Doğru biçimde gerçekleştirecekleriyle bunun üstesinden sadece bilim gelebilir. Ama, toplumun bütüncül biçimde bilim tarafından kapsanması süreci halen çok uzaklarda durmaktadır. Son yüzyılda bilimselleşme yolunda atılan adımlar sadece üretim alanında, teknoloji alanında gerçekleşmiştir; bunun da potansiyeller ve olasılıklar dikkate alındığında yetersiz biçimde Sayı #2 3 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović yapıldığı söylenmelidir. Hatta denebilir ki, toplumsallığın, düşünmenin, yönetmenin ve hayata dair etkinliklerin ve bilinç içeren alanların bilimselleştirilmesi süreci daha başlamamıştır bile. Bilimin kendisinin bilimselleştirilmesine ancak yakın bir geçmişte ve ancak insani niyetliliğin kendisine ait temel etkinliklerinin bilimselleştirilmesindeki yetersizlik nedeniyle bilimsel olmayan, yani insani-­‐
olmayan amaçlara yönlendirilen, özendirilen ve bu amaçlar için kullanılan öncü nitelikteki bazı mevzilerde yeni yeni başlanabilmiştir. Bu tür bir düşünüş ilk bakışta kabul edilemez gelebilir. Bilinçli bir şematiklik içermektedir, ama göründüğü kadar da değil. Dinamik, kendisiyle çelişik ve uçuşkan nitelikteki insan malzemesinin sağlam ve güvenilir kurallara ve normalizasyona indirgenmesindeki bütün karmaşık zorluklar bilinçli biçimde bir kenara konur, ama aynı zamanda bugünün biliminin şemalarla alakalı olmadığını, bilimin kendisinin dinamik, esnek ve çoğul ve çokkatmanlı bütün görüngülerle yüzleşebilecek nitelikte olduğunu vurgulamak ister çünkü bugün bilimin kendisi de böylesi bir görüngüdür. Bu, daha yüksek bir seviyede kurulabilecek olan bilimlere dair bir bilimin mümkün olmadığı anlamına gelmez, ama bu seviyeye ulaşmak için bilimin kapsamadığı görüngülerin sayı ve toplamının aşağı çekilmesi gerekecektir. Ve bu görüngülerden oluşan muazzam bir okyanus vardır ortada ve sürekli olarak çoğalmaktadır, sadece bilimin alanı içinde değil, ötesinde de; ve bilimdeki atılımlar da bir zincir reaksiyonu içinde yeni görüngülere doğru ilerler. O zaman, bilimin insanlığın yazgısını çözmek konusunda yeterli bir güce sahip olabileceğini düşünmek nasıl mümkün olur? Bilime güvenmek nasıl mümkündür? Fakat bu sorular bile bugünlerde bir bilim meselesi konumundadırlar. Ne var ki, çok da temellendirmeksizin, bilimi bugünün toplumunda mevcut olmayan (ve bugünün toplumun bilimin ulaşmış olduğu seviyeye yükselmeden de mevcut olmayacak olan) bir kürsünün tepesine kondurduk. On sekizinci yüzyıldaki Aydınlanma coşkusu bile bilimin temel nitelikteki popülerleşmesinin önemini – soyut ve teorik yanıyla ya da ayaküstü eğitimin haplara indirgenmiş yoğunluğuyla değil, yaşamsal ve üretimsel araçların (ve bunların gerçekliğe büründürülmüş deneyimlerinin) maddileşmiş boyutuyla – vurgulamakta yetersiz kalır. Açıktır ki popüleştirilmesi ve vulgerleştirilmesi burada durmamalıdır. Daha önce tartıştığımız konuları dikkate aldığımızda – düşüncenin bilim-­‐dışı bölümlerinin bilimselleştirilmesindeki yetersizlikler ve kendisini insani davranış ve eylemlerin karmaşık motiflerinin belirleyicisi olarak ortaya koyan etkinliklerin gerçekleştiği toplum katmanlarının (neredeyse bütün toplum katmanlarının) harekete geçirilmesindeki yetersizlikler – bilimin saf insani tinselliğin kendini bu yolla dışavuracağı ve yansıtacağı şekilde popülerleşmesini vurgulamak bir gereklilik olarak ortaya çıkar. Kısaca sanat alanına da değineceğiz ve bu alanın da bilimselleşmesi gerektiğini vurgulayacağız çünkü bilimselleştirilmemiş insani ve toplumsal varoluşun ve tinsel tarihin bütün bölge ve seviyelerinden toplanan ve biriktirilen çoğul sanrı karmaşasının halen bir kozadaymışcasına korunduğu alandır sanat alanı. Keskin ve uzlaşımsız biçimde çözümlemesine girişmek için bilimin net bir eylemine gereksinim vardır ama daha yüksek amaçlar uğruna bilim bu alana bulaşmamış ve burayı gelişim akışının arka sularında debelenmeye terketmiştir. Toplumsal varoluş ve düşüncenin diğer pek çok bölgesi başka öncelikler ve şeyler (her şeyden önce yaşamsal ve toplumsal medyum dahilindeki tüm dolaşımın muazzam yükünü taşıyan diğer insan-­‐dışılaştırılmış ilgiler) bahane edilerek benzer şekilde ihmal edilmiştir. Ve bu durumda nedenler sonuçlar ile aynıdır: belirli bir kesitteki yetersiz bilimselleşme genel anlamdaki bilimselleşme yetersizliğin sonucudur; tersi de aynı şekilde geçerlidir. Fakat, bu gelişimin eşitsiz evrelerinin nedenlerine, yapısal uyumsuzluğa ve farklı toplumsal ve varoluşsal kesitlerin, seviyelerin ve yönelimlerin homojen olmayan gelişimine dair teferruatlı bir liste değildir. Tam tersine, belli bazı toplumsal ilgiler – farklı sistemlerde farklı gözükseler de doğalarında özdeştirler – kimi alanlardaki bilimselleşmeler üzerinde ve kimi alanlardaki bilimselleşmeden uzaklaştırmalar üzerinde cesaretlendirici ya da cesaret kırıcı etkilere sahiplerdir; uygarlığın gelişiminin normal sürecinde gereksinim duyulan genel ilgilerin çizgisinde değillerdir, tam tersine bu gerekliliklere muhalefet eder gibidirler, ya da onların farkında değillerdir. Çoğu zaman bunun gerçek kökeni, aralarındaki antagonizmaları büyütme gereksinimi duyan ve istemedikleri bir yumuşama sürecini beraberinde getireceği için bilimselleşmeyi dışlayan bazı Sayı #2 4 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović ideolojilerin aşırılıklarına ya da körlüklerine kadar uzanır – aynı bilimselleşmenin, antagonizmaları sertleştirmek amacıyla “ideolojik olmayan” alanlarda uygulanmaya çabalanması bu gerçeği değiştirmez. Bu yolla, uygarlığın tarihsel ve potansiyel evrimine ilişkin olası ve varolan mutabakat arasındaki çatlak dünya çapındaki eklemlenişi düzleminde “yapay biçimde” genişlemeye başlar, fakat bu strateji, somut toplumsal pratik içinde bilimsel ve bilimsel-­‐olmayan düşünceler arasındaki karşıtlaşmanın dışavurumu olan küçük ölçekli sayısız kayışın ve yer değiştirmenin bir sonucudur. Burada bilimin nasıl ideolojiye bağımlı olduğu sorusu kadar ideolojiyi belirleyen bütün etken ve güçlerin ne olduğu sorusunu da ortaya koymalıyız. Ama konumuz içinde şu soru daha önemli olabilir: Bilim topluma önderlik edecek ve toplumun işleyişini kontrol edebilecek toplumsal gücü yaratabilir mi; ve yaratabilirse nasıl yapabilir bunu? Ne var ki, bu soru kesinlikle gerçekçi değildir ve insan toplumu evrimi içinde bu olasılığı yaratana kadar da, yani toplumsal pratiğin bilimsel pratiğe dönüşmek zorunda kaldığı ana kadar da bu böyle kalacaktır. Son tahlilde, bu koşullar, ideolojilerin yaratılması, geliştirilmesi ve dayatılması sürecinin (toplumsal ilişki mekanizmaları içinde mutlak ya da görece biçimde ilerici de, gerici de olabilecek) belli bazı toplumsal güçlerin emellerinin yansımasına denk geldiği, genel maddi ve toplumsal gelişimin konusudur. Güçlerini arttırmak için hepsi bilimi kullanacaklar ve onun kazanımlarını kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayacak ve uygulamaya koyacaklardır. Bu olgular bilime olan bütün güvenimizi ve bilimin yönelimine dair toplumsal doğruluk ilkesine ilişkin geliştirilebilecek kriterlere olan inancımızı yitirmemize yol açabilir ama unutulmamalıdır ki, yeterli bir seviyede geliştirildiğinde bilim kendi mantığını izleyerek, yapabileceklerini toplum-­‐dışı şekilde değerlendirecek olan kullanımlara karşı bariyerler inşa edebilir. Diğer yandan bilimin ve bilim tarafından ortaya konan toplumsal kanun ve ilkelerin etkisi altındayken toplumsal güçlerin kendisi de değişime, giderek artan bir hızla dönüşüme tabidirler; bu yüzden bilim bütünsel bir gelişim yolunda daha yüksek bir aşamaya ulaştığında toplumun ana regülatörü olma rolüne gerçekten soyunabilir. Ama o zaman bunun bir önkoşulu olarak bilimden bir aygıt olarak bahsedilemez; bilimin kendisi evriminin son aşamasında, yapabileceklerine tam olarak vakıf olduğunda, tek ve nihai özne konumuna yükselir çünkü insanlık dünyasının insaniliği kendisini bilimde ortaya koyar, onun dışında değil. Bu, insanın mutlak bilimselleşmesi evresine, bilimin mutlak biçimde insanileşmesine denk gelir. Bu bilimsel uygarlığın gelişimindeki öngörülebilir yörüngenin finalidir; tümüyle varsayımsal olsa da gerçekleşmesi gayet muhtemeldir; kuşkusuz tartışmalar içermektedir ama bunlara fazla girmeden sürecin taslağını çıkarmaya çalıştık burada. Gündelik yaşam pratiğimizde insan ve toplumun bilimselleşme ve insanileşme süreçleri arasındaki koşutluğu, bu süreçler arasında karşılıklı bağımlılığı anlamak, desteklemek ve vurgulamak gibi bir zorunluluğumuz var bugün. Bunu yaparken güncel dünya içinde bu iki sürecin somut bir ikilik olarak var olduğunu ve bu koşutluğun kurulması ve uyumlu biçimde geliştirilmesi için gerekli olan tarihsel koşulların henüz uygun hale gelmediğini de aklımızda tutmamız lazım. Bunun da ötesinde, insanın insanilikten ayrılmış olmasının korkunç sonucu olarak bugünün dünyasının çirkinliğine ulaşıldığını da vurgulamalıyız; tamamlanmamış bilimselleşmenin insanileşme sürecine yönlendirilmediği, bu sürece tam olarak dahil edilmediği, var olmayan bilimselleşme durumunun insanın derin bir biçimde aşağılanması durumunu arttırdığı bir manzaradır bu. Çoğunlukla görmek istemediğimiz ve dünyanın resmi vicdanının da yüzleşmemizi istemediği tarihsel gerekliliklerin somut gerçeğiyle karşı karşıya geldiğimiz zemindir burası. İnsanoğlunu maddi, ahlaki ve tinsel kölelikten özgürleştirmek meselesi bu yüzyılın tellafuz etmek zorunda olduğu, en azından bilimin araçları tarafından çözülebilir konuma getirecek şekilde tanımlaması gerektiği meseledir. 1963 İngilizceden çeviren: Erden Kosova Sayı #2 5 İnsanileşmenin Bir Koşulu Olarak Bilimselleşme Matko Meštrović Matko Meštrović 1933 yılında Korčula adasında doğdu. Zagreb’deki Fen ve Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi programından mezun oldu. 1956'dan itibaren eleştirmen ve yazar sıfatıyla Radyo Zagreb sanat ve kültür servisinin yayın kurulunda yer aldı. Pek çok dergi ve gazeteye katkıda bulundu. İtalyanca ve Fransızcadan tercümeler yaptı. Gorgona grubunun üyesiydi. İlk sergisini 1961'de Zagreb'de açan “Nove tendencije” adlı uluslararası sanat akımının kuruluşunda yer aldı. Zagreb’deki Mimarlık Üniversitesi’nde tasarım teorisi dersleri verdi. Zagreb Radyo Televizyonu genel müdürünün danışmanlığını yaptı. 1987-­‐1992 yılları arasında Hırvatistan Kültür Enstitütüsü’nün yöneticisiydi. Uzun bir süredir Zagreb’deki Ekonomi Enstitütüsü’nde bilimsel araştırmalarını sürdürüyor. Sayı #2 6 

Benzer belgeler

Türkçe - Red Thread

Türkçe - Red Thread Öyleyse   Doğu   Ermenistan’ın   modernleşmesi   fikri,   daha   en   baştan   itibaren,   Rusya’nın   medenileşme   misyonunun   ortaya   koyduğu   parametreler   kap...

Detaylı

Türkçe - Red Thread

Türkçe - Red Thread Galiba   Lenin’in   bu   mesele   karşısındaki   tavrı,   mektubun   birinci   gün   sunulan   kısmından   ikinci   gün   sunulan  kısmına  doğru  değişmiş.  Başla...

Detaylı