kAdınlAR

Transkript

kAdınlAR
TNT HOLDİNG BV 2008 SAYI: 40 - Mart 2011
TNT Ekspres’in armağanıdır. Para ile satılmaz.
iş dünyasında kurallar baştan yazılıyor;
ARtık kararları
kadınlar
İçindekiler
12
14
Editörden
Erdenay Gül [email protected]
Türkiye ekonomisinin lokomotifi: Tekstil sektörü
İŞ DÜNYASI
TNT Ekspres Türkiye Pazarlama Koordinatörü
Yine dopdolu bir sayıyla karşınızdayız
Hayalinin peşinden koşan adam
YOMİ KASTRO İLE RÖPORTAJ
İlkbahara merhaba dediğimiz bugünlerde dopdolu bir sayıyla
karşınızdayız… Aradan geçen üç aylık süre zarfında kurum içerisindeki olayları mercek altına alırken güncel konularla ilgili yaptığımız haber çalışmalarını da merakla okuyacağınıza inanıyoruz.
18
30
İş dünyasında kurallar baştan yazılıyor...
KAPAK
Son dönemin gözde sporu, Körling
SPOR
İş dünyası son yıllarda büyük bir değişim içerisinde… Kadınlar
artık iş dünyasında da söz sahibi haline geliyor, karar vericiler
kadınlar oluyor. Peki neden? Aslında neden değil, nasıl? Bu evrim nasıl gerçekleşti? Kadınların bu denli güç kazandığı arenada
hangi dinamikler değişti? Yarın bizi neler bekliyor? Bu sayıda
dosya konumuzu ‘İş Dünyasında Kadınlar’ olarak belirledik, kadın yöneticilerin görüşlerini aldık…
Kastro’ya hikâyesini ve ‘girişimciliği’ sorduk.
Röportajlarla devam edecek olursak; bu sayımızda önemli bir
konuğumuz daha vardı… Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı
Süleyman Orakçıoğlu’nu ziyaret ettik. Hem tekstil sektörünün
hem de ORKA Group’un dününü, bugünü konuştuk.
Alternatif iş dünyası konularında da Türkiye ekonomisinin
2011’de nereye gittiğini mercek altına aldık, tekstil sektörünün
gelişimini inceledik.
Sizler için spor sayfalarında körlingi, kültür-sanat sayfasındaysa
son dönem etkinlikleri araştırdık. Ve her zaman olduğu gibi üç
DVD ve üç tane de kitabı tanıttık…
Kadınların güç kazanması demişken bunda KAGİDER’in gücünü
de göz ardı etmemek gerekiyor. Sayısız projelerle kadınların en
büyük destekçisi olan KAGİDER’in Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Keyifle okuyacağınız bir sayıyı daha sizlerle paylaşmanın mutluBil’in yeni düzen hakkında görüşlerini aldık.
luğunu yaşıyoruz.
32
“Güncel ve kalıcı olmak için çalışıyoruz”
SÜLEYMAN ORAKÇIOĞLU RÖPORTAJI
36
Yomi Kastro… Çoğunuz bu ismi duymuşsunuzdur. “Bir hayaldi, İyi okumalar
şimdiyse işim oldu,” diyor Kastro. “Sure we can” röportajlarının
bir yenisini 2009’da ‘En başarılı girişimci’ seçilen Yomi Kastro ile Erdenay Gül
gerçekleştirdik. Kendi şirketi Inveon’u kuran ve geliştiren Yomi TNT Ekspres Türkiye Pazarlama Koordinatörü
Marie Ozanne'nın gözünden 'Özgür Kadınlar'
KÜLTÜR SANAT
Sayı: 40 - TNT VIEW İmtiyaz Sahibi: Turgut Yıldız • Sorumlu Müdür: Müzeyyen Dilek Özgür • Yayın Kurulu: Erdenay Gül, Selin Karakaş, Aslı Subarlas, Şener Aslıbay • Yapım: Medyaevi İletişim • Editör: Murat Uludağ •
Baskı: APA Uniprint Tel: 0212 798 28 40 Fax: 0212 798 20 63 • Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul, Mart 2011 • İmtiyaz Sahibi, Sorumlu Müdür ve Yönetim Yeri Adresi: Ertürk Sok. Uzka İş Merkezi No:9
Kat: 3-4-5-6 Kavacık - Beykoz 34810 İstanbul Tel: 0216 425 17 30 Fax: 0216 425 17 12 • 3 ayda bir yayınlanır. • Yayının türü: Dergi, Yerel, Süreli • The TNT name & logo are trademarks & TNT Holding B.V.
'Özgür Kadınlar Sergisi'nden...
Ayşegül Sönmez
03
TNT’den haberler
Çocuklar sizin kitaplarınızla ‘büyüsün’
istemez misiniz?
11 YILDAN BU YANA DEVAM EDEN ‘TNT EKSPRES BİLGİ VE KÜLTÜR TAŞIYOR’ PROJESİ HIZ KESMEDEN
DEVAM EDİYOR. PROJE KAPSAMINDA KİTAP TOPLAMA KAMPANYASI’NIN STARTINI VEREN
TNT EKSPRES, BAĞIŞÇILARIN KİTAPLARINI 12'nci kez İHTİYAÇ SAHİBİ ÇOCUKLARA ULAŞTIRIYOR.
İ
TNT Ekspres Türkiye “En Güvenli ve En
Çevreci” çalışanlarını ödüllendirdi
TNT’de yeniden yapılanma süreci
HAZİRAN 2010’DA BAŞLATILAN VE ÜÇ AYLIK PERİYODLARLA “EN ÇEVRECİ VE EN GÜVENLİ ARAÇ” OLARAK İKİ
AYRI KATEGORİDE GERÇEKLEŞEN SÜRÜCÜ ÖDÜLLENDİRME SISTEMİNDE DERECEYE GİRENLER BELLİ OLDU.
TNT, POSTA VE EKSPRES ALANINDAKİ FAALİYETLERİNİ
İKİ AYRI ŞİRKET OLARAK DEVAM ETTİRME KARARI ALDI.
BEŞ AY ZARFINDA TAMAMLANMASI HEDEFLENEN ÇALIŞMALAR ŞİRKETLERİN KENDİ STRATEJİLERİNE DAHA FAZLA
ODAKLANMASI AMACINI TAŞIYOR.
T
O
NT’nin 2010 yazında başlattığı “En Çevreci ve En Güvenli
Araç” isimli ödüllendirme sisteminde ilk sonuçlar açıklandı. Kurye kategorisinde TNT Ekspres Türkiye’nin Gaziantep
Şubesi’nden Kadir Güleryüz ile satış ekibi ve diğer araç kullanıcıları kategorisinde İstanbul Satış ve Pazarlama departmanından
Şeref Ortaç birinci oldu.
cak 2011’de başlayan ve Mayıs 2011’e kadar süreceği tahmin edilen yeni yapılanma ile beraber her iki şirketin kendi
strateji ve öz sermayelerine daha fazla odaklanmaları amaçlanıyor. Bu karar sonrasında, Ekspres’in güçlü Avrupa taşımacılık
ağının genişletilmesi öncelik taşıyor. Buna paralel olarak, Avrupa
ve Avrupa’ya ve komşu pazarlara olan işi gücünü büyüterek,
Çin, Güney Amerika ve Hindistan pazarındaki güçlü yerinin de
koruması hedefleniyor.
Üç aylık periyodlarla yapılan yarışmada ödüle hak kazanan
yarışmacıların kullandıkları araçların 100 km’de ne kadar yakıt
tüketimi kullandıkları bilgisi baz alınarak puanları hesaplanıyor.
Araçların puanlaması yapıldıktan sonra, aracı iş saatleri içinde
kullanan sürücüler tespit edilip araca ait puanlar kullanım günü
ile orantılı olarak kullanıcılara paylaştırılıyor. Böylelikle sürücülerin ödüllendirme sistemi puanları ortaya çıkıyor.
TNT Ekspres’in hedefleri arasında ise ağ yapılandırmaları ve
optimizasyon ile ana işi olan ekspresi güçlendirmek ve komşu
pazarlarda büyüme yer alıyor. Strateji ise Paket, Kargo, Katma
Değerli Hizmetler ve Gelişen Pazarlar olmak üzere dört ayrı
ayaktan oluşuyor.
04
lk kez 2000 yılında, TNT
Ekspres’in kendi çalışanları ile
müşterileri arasında başlattığı kitap
toplama kampanyası, halkın da
büyük ilgisiyle Türkiye’nin dört bir
yanına ulaştı. Dev bir proje olarak
her yıl daha da büyüyen Kitap Toplama Kampanyası’nın 12’ncisi de
başladı. . TNT Ekspres’in Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği Zeytinburnu Şubesi ile birlikte her yıl
Mart ayında Kütüphaneler Haftası
ile başlayıp, Eylül ayında İlköğretim Haftası’na kadar devam eden
kampanya bu sene de aynı tarihler
arasında gerçekleşecek.
Çocuklar sizin kitaplarınızla
‘büyüsün’ istemez misiniz?
TNT olarak; kütüphanelerinizde yeni sahiplerini bekleyen kitaplarınızı, siz değerli bağışçıların
da desteğiyle 11 yıldır çocuklara gönderiyoruz. Her çocuğun unutulmaz bir kitabı, bir masal
kahramanı ve başucu hikâyesi vardır.
Bu hikâyede sizin de payınız olsun istiyorsanız kampanyamıza katılın.
tarafından olarak tasnif ediliyor. Büyük
bir titizlikle hazırlanan kitaplar, gidecekleri okulların öncelik ve ihtiyaçlarına göre
ayrılıyor. TNT Ekspres tırlarına yüklenen
yüz binlerce kitap yeni sahiplerine teslim
edilmek için yola çıkıyor.
Kampanya bağışı için raflarınızda
kitaplarınızı ayırırken, hem kendi
geçmişinize hem de bağışta
bulunacağınız çocukların geleceğine
kısa bir yolculuk yapacaksınız.
B
,BNQBOZ
5BSJIMFSJ
&ZMÒM
O
TB
/J
4 milyon kitap, 2020 okula gitti
Kampanyada toplanan kitap sayısının
her yıl kendi rekorunu kırmayı başarıyor. Kampanyanın 11’inci yılında 32 bin
kişi ve kurum tarafından bağışlanan 4
milyon 350 bin kitap, 2020 okula ulaştırıldı. TNT ulaştırma ağının yanısıra,
gönüllü çalışanlarıyla da kampanyaya
destek veriyor. Yüz binlerce öğrenciye
umut ışığı olan TNT’nin kitap ulaştırdığı
okullar Mardin, Şırnak, Van, Tunceli, Siirt, Kars, Hatay, Bitlis, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Sivas, Adıyaman,
Afyon, Aksaray, Antalya, Aydın, Balıkesir, Batman, Bayburt, İstanbul, Kütahya, Nevşehir, Samsun gibi
Türkiye’nin dört bir yanındaki şehirlere ualştırılıyor.
İHTİYAÇ DUYULAN KİTAPLAR:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın
öngördüğü yayınlar ile Gençlik
klasikleri, Çocuk klasikleri,
Klasikler, Üniversite ve Anadolu
Liseleri’ne hazırlık kitapları, Çocuk
hikâyeleri, Psikoloji kitapları,
Çocuk romanları ve Öğretmen
eğitim kitapları.
Katılmak için tek telefon
Kampanyaya destek vermek için
yapılması gereken çok kolay; 444
0 868 no’lu telefonu aramak yeterli. TNT Ekspres Türkiye kuryeleri 444 0 868 no’lu telefonu
arayarak kitap bağışlamak isteyenlerin kitaplarını kapılarından ücretsiz olarak teslim alıyor. Kampanya kapsamında,
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öngördüğü yayınlar ile gençlik
klasikleri, çocuk klasikleri, klasikler, üniversite ve Anadolu
liseleri hazırlık kitapları, çocuk hikayeleri, psikoloji kitapları,
çocuk romanları ve öğretmen eğitim kitapları toplanıyor. Bu
kitaplar daha sonra TNT Ekspres Türkiye gönüllü çalışanları
Siz de kampanya içeriğine uygun kitaplarınızı ihtiyacı olan
okullara göndermek istiyorsanız, 444 0 868’i arayın.
Okuyup; raflara hapsettiğiniz kitapları yerinden çıkarma vakti
geldi belki de geçiyor... Raflarda tozlanan kitaplarınızı çocuklara
ulaştırmak, ilk kez okuduğu hikayelerin kahramanlarından biri olmak istiyorsanız, TNT Ekspres’i arayın, sonrasını da bize bırakın.
Çünkü biz zaten 11 yıldır “Bilgi ve kültür taşıyoruz...”
05
Turgut Yıldız
TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü
İnsanlık yeni bir çağa adım atıyor
Sadece Türkiye’de değil dünyada da çok hızlı ve
önemli gelişmeler, değişimler yaşanmaktadır. İnanılmaz boyutlarda doğal afetler veya aniden oluşan Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde özgürlük isteyen halk hareketleri, globalleşmiş dünyada
ekonomik etkiler de yaratmaktadır. Diğer taraftan
tüm bunlar artık dünyanın yeniçağlara girişinin ilk
göstergeleridir.
Türkiye’de ise sektörümüzü yakından ilgilendiren
gümrüklerdeki yolsuzlukla mücadele operasyonları bu konuda önemli bir göstergedir. Bu operasyonlarda TNT’nin sektördeki en temiz ve yasalara
uyan şirketlerden biri olduğunu gururla dile
getirebiliriz. Bu çalışmalar esnasında şirketimizde
hiçbir sorun yaşanmadı. Bu ilkeli duruş müşterilerimiz tarafından da rahatlıkla görülmekte, fark
edilmektedir. Bir kez daha görüldü ki; TNT, müşterilerimize güven veren bir şirket…
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de müşterilerimiz sadece işlerimizin yasalara uygunluğu değil,
toplum için yaptıklarımızla da çok ilgili. Bu nedenle dergimizde göreceğiniz gibi Co2 salınımını
azaltma açısından ölçüm yaparak çalışanlarına
ödül verebilen ilk şirketiz.
Yine dergimizde Kagider Başkanı Sayın Dilek Bil
ile yapılan söyleşi, kadın hakları konusunda çaba
gösteren şirketimiz açısından önemlidir.
Dünyadaki hızlı değişimlere ve bazen zor şartlara
karşı daima doğru olanı yaparak, gelişmemizi sürdürüyor ve büyüyoruz. Doğru ve kaliteli iş yapma
ilkesi bizim en önemli farkımız ve gücümüzdür.
Bursa bölgesinde büyüme devam ediyor
TNT EKSPRES, BURSA BÖLGESİNDE SON YILLARDA GÖSTERDİĞİ BÜYÜME İVMESİNE 2010
YILINDA DA DEVAM ETTİ. 2009’DA YÜZDE 20 BÜYÜYEN ORGANİZASYON, 2010’DA AYNI
RAKAMI YAKALAMAYI BAŞARDI. BURSA BÖLGESİNDE 2011 YILI HEDEFİYSE YÜZDE 10
OLARAK BELİRLENDİ.
T
NT Ekspres Türkiye, Bursa bölge-
sindeki büyümesine devam ediyor.
2009 yılında Bursa’da yüzde 20
büyüme gösteren TNT Ekspres Türkiye,
2010 yılında da benzer bir gelişme kaydetti. 2010 yılında ekspres dağıtımda
yüzde 20 büyüyen TNT, 2011 yılı için de
yükselme planlarına devam ediyor.
Yeni yılda Bursa ve çevresine gerçekleştirdiği ekspres dağıtım hizmetinde en az
yüzde 10 büyüme hedefleyen TNT Ekspres, ayrıca ihracat numune çıkışlarında
Bursa’dan en geç çıkış yapan, ithalatta
da en erken teslimat yapan uluslararası
ekspres firması olarak faaliyet gösteriyor.
Bursa hız kesmiyor
2010 yılında Bursa’daki büyümeyi oto-
motivde ithalat portföyünü geliştirmeye
bağlayan TNT Ekspres Türkiye, tekstil ve
otomotivde de ağır kilo gönderilerine yöneldi. Tüm sektörlerde beyannameli hava
kargo projelerine odaklanan TNT Ekspres
Türkiye’nin konşimento sayısı 2009’a
göre yüzde 12, taşıdığı ağırlık ise yüzde
27 oranında artış gösterdi.
TNT Ekspres Türkiye’nin Bursa’daki günlük konşimento çıkışı yaklaşık 450 adet,
ağırlığı ise yaklaşık 4 ton olarak gerçekleşiyor. 2010 yılında Balıkesir ve Eskişehir şubelerini de yenileyen TNT, toplam
48 personeli ile tüm Güney Marmara’ya
servis sağlıyor. TNT Ekspres, şubelerinden
topladığı gönderilerin çıkışını da aynı gün
yapıyor.
“İşte Benim Öyküm” diyen öğrenciler,
yarışma sonuçlarını bekliyor
2010’da yüzde 25 büyüme
2010 YILINI BÜYÜME YILI ILAN EDEN EKSPRES DAĞITIM
SEKTÖRÜNÜN LİDER ŞİRKETİ TNT EKSPRES TÜRKİYE, HEDEFİNE ULAŞARAK YÜZDE 25 BÜYÜME İLE SEKTÖRÜN
ÜZERİNDE BİR BÜYÜME GERÇEKLEŞTİRDİ.
TNT EKSPRES TÜRKİYE’NİN, BÜYÜK İLGİ GÖREN “TNT EKSPRES BİLGİ VE KÜLTÜR TAŞIYOR” İSİMLİ KİTAP TOPLAMA
KAMPANYASININ DEVAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN “İŞTE
BENİM ÖYKÜM” YARIŞMASININ KAZANANLARI BELLİ
OLUYOR.
T
NT Ekspres Türkiye, gösterdiği performansla TNT’nin faaliyet
gösterdiği 200 ülke arasında hem iş hacmi hem de coğrafi
konumuyla öne çıkarak, ilk sıraya yerleşti.
T
NT Ekspres tarafından Türkiye çapında kitap ulaştırılan okullardaki 7-10 ve 10-14 yaş grupları arasındaki öğrencilere yönelik düzenlenen yarışmaya katılımlar tamamlandı. Öğrenciler,
daha önce Kitap Toplama Kampanyası çerçevesinde kendilerine
ulaştırılmış bir kitabı okuyup, kendi öyküsünü yazan 79 minik
yazarın hikayeleri bugünlerde değerlendirilmeye başladı bile...
Dereceye giren öğrencileri kamuoyuna açıklamak ve ödüllerini
takdim etmek için TNT Ekspres Türkiye tarafından bir ödül töreni düzenlenecek. Sonuçların açıklanacağı gece için İstanbul’a
getirilecek olan öğrenciler, ilk olarak keyifli bir şehir turuna çıkacak. Sonrasındaysa ödüle layık görülen hikâyelerin yazarları TNT
Ekspres Türkiye tarafından öğrenimleri boyunca burs kazanırken
ve birincilerin okullarına da bilgisayar hediye edilecek.
Türkiye’de bina ve otomasyon alt yapı yatırımlarını tamamlayan
TNT, 2011 yılında artık yaptığı yatırımlarla müşterilerine daha
kaliteli servis vermeyi planlarken Türkiye ağını geliştirmek adına
Anadolu’daki acente ve şubelerin yapılanmalarına öncelik verecek. Bunun yanında İzmir Bölge Müdürlüğü ve deposunun daha
uygun, geniş bir yere taşınması planlanıyor.
Türkiye’de 36 noktada, 825 çalışanıyla hizmet veren TNT, 1
Boeing 757 uçak ve 380 araçla haftada 45 bin gönderi taşıyor.
2011 yılında ise bu gönderi hacmini artırmayı hedefliyor.
Turgut Yıldız
00
06
07
TNT’den haberler
TNT’den haberler
Sabiha Gökçen Havaalanı’nda büyük kolaylık
TNT Ekspres’den, yenilenebilir ve çevreci
elektrik kullanıma destek
SABİHA GÖKÇEN HAVAALANI’NDA AÇTIĞI MERKEZLE BİR İLKE İMZA ATAN TNT EKSPRES, BÖLGEDEKİ
GELİŞMELERLE STRATEJİK ÖNEMİNİ ARTIRIYOR. BUNDAN BÖYLE KAPSAM İÇERİSİNDEKİ TEKSTİL VE
KONFEKSİYON ÜRÜNLERİNİN İŞLEMLERİ, HIZLI KARGOYLA GELMESİ DURUMUMDA SABİHA GÖKÇEN
HAVALİMANI GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN YAPILABİLECEK.
TNT EKSPRES, GENİŞ KAPSAMLI “ÇEVRECİ PROJELERİNE” BİR YENİSİNİ DAHA EKLEDİ. YENİLENEBİLİR
VE ÇEVRECİ ELEKTRİK KULLANIMA DESTEK PROJESİ KAPSAMINDA HEDEF 2007 YILINA GÖRE 2020’DE
KARBONDİOKSİT DEĞERLERİNİ YÜZDE 45 AZALTMAK…
T
T
NT Ekspres Ailesi’ne büyük ayrıcalık. 24
Şubat 2011 tarihli, 27856 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanan kanunla, T.C.
Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı tarafından
ithalatı yapılacak tekstil gönderilerinin gümrük
çekim işlemleri; bundan böyle Sabiha Gökçen
Gümrük Müdürlüğü’nün de yapılabilecek.
Kapsam dahilindeki tekstil ve konfeksiyon
ürünleri ile ilgili olarak, söz konusu gönderilerin hızlı kargo ile gelmesi halinde, serbest
dolaşıma giriş işlemleri İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü’ne bağlı Sabiha Gökçen
Havalimanı Gümrük Müdürlüğü’nden de
gerçekleştirilebilecek.
NT Ekspres, içinde bulunduğu toplumun
yaşam kalitesini yükseltmek, topluma, çevreye, çalışanlarına karşı sorumluluklarını
yerine getirmek ve küresel ısınma konusuna
dikkat çekmek için “Çevreci Projeler” hayata
geçirmeye devam ediyor. TNT Ekspres, Türkiye’deki 17 farklı bölgede bulunan tüm ofis
ve depolarında yenilenebilir ve çevreci elektrik
kullanacak. Küresel ısınmayla mücadelesine
hız kesmeden devam eden ve 2020 yılında karbondioksit değerlerini 2007 yılına göre yüzde
45 azaltmayı hedefleyen TNT Ekspres, bu proje
sayesinde Türkiye’deki yüzde 100 yenilenebilir
kaynaklardan elektrik üretimini desteklemeyi
amaçlıyor. Karbondioksit salınımını azaltarak
küresel ısınmayla mücadeleye öncelik veren
Ekim 2010 tarihinde Sabiha Gökçen Havaalanı
Kargo Terminali içinde İstanbul Ticaret
Odası’nın bir temsilciliğinin faaliyete geçmesinin ardından yaşanan bu gelişme, TNT
müşterilerine büyük kolaylık sağlıyor. ATR,
EUR1, Menşe Şahadetnamesi ve Form A gibi
belgeleri, ayrıca bir yere gitmeden Sabiha
Gökçen Havaalanı’ndan tasdik ettirme kolaylığı
sağlanırken, ithalat aşamasında ise tekstil ve
konfeksiyon ürünlerinin geldiği yerde gümrüklenmesi avantajı da oluşuyor.
08
09
TNT Ekspres, bu hedef doğrultusunda daha
önce temiz araç ve taşımacılık ağını optimizasyonunun sağlanması, yaratıcı operasyonel
çözümler hayata geçirilmesi, elektrikli araçlar,
şehir içi taşımacılıkta yenilenebilir enerji ve
biyoyakıt gibi iyi uygulamalara öncelik verilmesi gibi bir takım iyi uygulamaları hayata
geçirmişti.
iş Dünyası
TÜİK’in açıkladığı Kasım 2010 dönemine ait istihdam
verilerine göre işsizlik geçen yılın aynı dönemine göre 2,1
puan gerileyerek yüzde 11 oldu.
ortaklaşa hazırladığı, hükümetin 2011-2012 Orta
Vadeli Programı’nda Türkiye ekonomisinin 2011
yılında yüzde 4.5, 2012 yılında yüzde 5 ve 2013
yılı sonunda yüzde 5.5 düzeyinde büyümesi öngörülüyor.
2010 yılsonu enflasyonu yüzde 8.28
TÜİK’in açıkladığı 2010 yılı tüketici fiyat endiksine göre, 2010 yılında Türkiye’de enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 8.28 düzeyinde gerçek-
OECD, 2010 yılında ÜYE
ülkeler arasında en hızlı
büyüyen ekonomiler
arasında yer alan Türkiye
için 2011 yılında yüzde 5.3
ve 2012 yılında ise yüzde
5.4 oranında büyüme
öngörüyor.
2010 yılında gelişmiş ülkelerde büyüme rakamları sınırlı kalırken, ekonomik
göstergeler dalgalı bir seyir izledi. Türkiye ise özellikle iç talebin hızla güçlenmesiyle
2010 yılında beklentilerin üzerinde büyüdü.
2
IMF 2011 büyüme tahmini: Yüzde 4.4
Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından geçtiğimiz ocak ayında yayınlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda
dünya ekonomisinin 2011’de yıllık yüzde 4.4, 2012’de ise yıllık yüzde 4.5 büyüyeceğini tahmin edildi. 2010 yılında
OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomiler arasında yer alan Türkiye için OECD ise 2011 yılında yüzde 5.3
ve 2012 yılında ise yüzde 5.4 büyüme öngörüyor. Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın
10
Dış ticarette hızlı büyüme
Krizden hızla toparlanan Türkiye ekonomisinin 2010 yılı ihracatı bir önceki yıla göre
yüzde 11.5 artarak 113 milyar 930 milyon
dolar, ithalatı ise yüzde 31.6 artışla 185
milyar 493 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşti.
2013 ihracat hedefi, 160 milyar dolar
Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesi
Türkiye, 2011’e de umutlu başladı
011 yılının ilk aylarıyla birlikte küresel piyasalarda çift dipli durgunluk ihtimalinin azaldığı ve geçtiğimiz yılın
aynı dönemine göre gelişmiş ülkelerin hızla toparlandığı, daha sağlıklı bir konjoktüre girildiği görülüyor. Türkiye ekonomisi ise 2001 krizinin ardından bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma ve kamu sektöründeki
mali disiplin sonucunda küresel krizin olumsuz etkilerini daha az hasarla atlattı. Küresel mali kriz dönemlerinde dış
piyasalarda yaşanan talep daralmalarına karşın, iç talebe bağlı olarak beklentilerin üzerinde bir büyüme performansı
sergileyen Türkiye ekonomisinin, 2011-2013 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı çerçevesinde 2011 yılında yüzde 5.3 oranında büyümesi tahmin ediliyor.
defini, dünya genelinde yaşanan fiyat artışlarına
bağlı olarak 5.9 olarak revize etti.
İşsizlik yüzde 11’e geriledi
İşsizlik rakamları istihdamda toparlanmanın devam ettiğini gösteriyor. TÜİK’in açıkladığı Kasım
2010 dönemine ait istihdam verilerine göre işsizlik geçen yılın aynı dönemine göre 2.1 puan gerileyerek yüzde 11 oldu. Bir yıllık sürede istihdam
edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine
leşti. Üretici fiyatlarında ise enflasyon yüzde 8.89
seviyelerinde gerçekleşti.
2011 enflasyon hedefi revize edildi
Enflasyon oranı tahmlinleri 2011 yılı için emtia
fiyatlarındaki hızlı artış nedeniyle büyümedeki
iyimserliği göstermiyor. Gelişmiş ülkelerden gelen beklentilerin üzerindeki büyüme rakamlarına
rağmen küresel piyasalarda yaşanan enerji ve
emtiya fiyat artışları ve yurt içi tarım fiyatlarında
yaşanan yüksek artışlar enflasyon endişelerini de
artırdı. Merkez Bankası, 2010 Ekim ayında yüzde
5.4 olarak belirlediği 2011 yıl sonu enflasyon he-
göre 1 milyon 113 bin kişi arttı. Aynı dönemde
işsiz sayısı da 459 bin kişi azalarak, 2 milyon 811
bin kişiye düştü.
2 yılda 1.5 milyon kişi ek istihdam
Ekonomin istihdam cephesinde başlayan iyileşmenin sürdürülmesi amacıyla önümüzdeki iki yıl
boyunca, özellikle tarım dışı sektörlerde bir buçuk milyon kişinin ilave istihdam edilmesi hedefleniyor. Orta Vadeli Program çerçevesinde önümüzdeki iki yıl boyunca istihdam oranının yüzde
43, işsizlik oranının ise yüzde 11.4 civarında seyretmesi bekleniyor.
11
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Plan çerçevesinde küresel ekonomideki toparlanmalar ve alternatif pazar arayışlarına bağlı olarak ihracatın
2011-2013 yılları arasında yıllık ortalama
yüzde 12.7 oranında artışla 160 milyar dolar seviyelerine ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ekonomide yaşanan toparlanmaya paralel
olarak ithalatın da hızla yükseleceği ve yıllık
ortalama yüzde 11.3 artışla, 2013 yılında
245 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
IMF tahmini: Yüzde 4.4
OECD tahmini: Yüzde 5.3
Uluslararası Para Fonu’nun Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’ndaki verilere göre
dünya ekonomisi 2011’de yüzde 4.4 gibi
bir büyüme yaşayacak. Bu rakam 2012
yılında yıllık yüzde 4.5. OECD ise 2011
yılı raporunda büyüme yüzdesini 5.3 olarak açıklıyor. OECD’nin 2012 tahminiyse
IMF’in tahminine göre bir puan daha yüksek: Yüzde 5.4…
İş Dünyası
1
980’li yılların ortalarına kadar daha çok
iç piyasaya üretim yapan tekstil sektörü, Türkiye’de yaşanan liberalleşme
adımlarıyla birlikte dış pazarlara dönerek hızlı bir büyüme süreci yakaladı. 1990’lı yıllarda
markalaşmayı gündemine alan tekstil sektörü
yapılan ihracat ve istihdam oranlarıyla Türkiye
ekonomisinin lokomotifi haline geldi.
Ancak Çin’in 2005 yılında Dünya Ticaret
Örgütü’ne üye olmasıyla tüm dünyada üretimi ve ticaretinde büyük bir değişimin temelleri
atılırken, Türk tekstil sektörü de bu gelişmelerden en çok etkilenen alanlardan biri oldu.
Teknolojisini yenilemeyen, yönetim ve kalite
anlayışını geliştiremeyen, bir marka imajı oluşturamayan şirketler birer birer sektörden çekilmeye başladı.
Son verilere göre; teknolojisini yenilemeyen, yönetimkalite anlayışını geliştiremeyen ve bir marka imajı
oluşturamayan şirketler sektörden çekiliyor.
arasında ortalama yıllık artış oranları yüzde 9,7
sevilerinde gerçekçekleşti. 2008 yılında 6.8 milyar doları aşan Türkiye'nin tekstil ihracatı, küresel
krizin damgasını vurduğu 2009 yılında yüzde 18
oranında azalarak, 5.5 milyar dolar seviyelerine
kadar düştü. Tekstil sektörü, 2010 yılında ise 6.5
milyarı aşan ihracat geliriyle Türkiye ekonomisinin krizden çıkmasında baş rol oynadı.
Hedef 2010’un meyvelerini yeni yılda
toplamak
2011 yılı tekstil ve hazır giyim sektörü için güzel
umutlarla başladı. 2010’u kriz yılının ardından
yaraları sararak geçiren sektör, yeni yılda özellikle
fuar ve organizasyonların etkisiyle 16-17 milyar
dolar ihracat geliri bekliyor. Çin, Bangladeş, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde görülen pamuk
Sektör temsilcileri umutlarını tazeledi
Küresel ekonomide yaşanan risklere rağmen
yeni yılla birlikte umutlarını tazeleyen sektör
temsilcileri, 2011 yılında ihracat artışının yüzde 20’yi aşmasının hayal olmadığı görüşünde
birleşiyor.
TGSD: İhracat artışı yüzde 6-8 arasında
kalabilir
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD)
Başkanı Cem Negrin, 2011’e ilişkin sektör
beklentilerini sıralarken, “İhracat artışı yüzde
6-8 arasında kalabilir, ihracatta ihtiyatlı hedef
15.5 milyar dolar, iyimser hedef ise yüzde 10
artış ile 16 milyar dolar olarak tahmin ediyoruz. Baz etkisi ile sanayi üretim artışı yavaşlar,
iyimser tahmin ile yüzde 5 artış olur. SGK’lı
2011 yılı için umutlu olduğunu belirten TİM Başkan Vekili Ahmet Akbalık
yeni yılda tekstil ve konfeksiyon sektörünün avantajlı hale geçmesi için
bazı adımlar atılması gerektiğini belirtiyor. Akbalık, “Özellikle Avrupa’daki
alıcılar neredeyse 10 günde 15 günde
bir vitrin değiştirmeye başladı. Ayda
bir yeni ürün koyup, satmaya başladılar. Böyle olunca da en yakın coğrafyadaki üretim havzaları ve üretimi
en rahat ulaşım sağlanacağı yerlere
yönelmeye başladılar. Bizim bulunduğumuz lokasyon da bu açıdan çok
önemli,” diyerek sektör oyuncularını
gelişim için yatırım yapmaya davet
ediyor.
yük etkenin pamuk fiyatları olduğunu belirtiyor.
İsmail Gülle: “Önümüzdeki yıl ihracatımız yüzde
20 daha artacak çünkü bu hammadde artışları
fiyatlara yansıyacak. Aynı miktardaki malı daha
yüksek fiyatlarda yakalama imkânı sağlayacağız
diyor ve ekliyor: “Pamuk fiyatları şu anki mevcut
durumundan biraz daha yukarıya doğru çıkacak.
Şubat ve mart aylarında talebin daha da artması
nedeniyle 4 dolara yaklaşacağını tahmin ediyoruz...”
Türkiye ekonomisinin lokomotifi: TEKSTİL
Türk Tekstil ve Hazır giyim sektörü, hem yarattığı istihdam hem de aylık
1 milyar doları aşan ihracat geliriyle Türkiye ekonomisinin lokomotif
sektörlerinin arasında yer alıyor.
Çin, dengeleri değiştirdi
Dünya Ticaret Örgütü Tekstil ve Hazır Giyim
anlaşması kapsamında sektörde uygulanan
kotaların kaldırılmasıyla ihracat gelirlerinde
bir duraklama dönemine girildi. 2003-2004
yıllarında yıllık yüzde 20 civarında seyreden ihracat artış rakamları, 2005 yılından sonra tek
haneli rakamlara gerilerken, 2005-2008 yılları
TİM: Adım atmak şart
üretimindeki daralma ve daha katma değerleri
ürünlere yönelme nedeniyle Avrupalı ve Amerikalı dev alım gurupları şiparişlerini Asya-Pasifik
ülkelerinden Türkiye’ye kaydırmasına neden oldu.
Sektörde yaşanan canlanma nedeniyle özellikle
kriz dönemlerinde işsiz kalan 200 bin tekstil ve
konfeksiyon işçisinin yeniden iş başı yapmasını
sağladı.
istihdamın 380-390 bin kişi arasında olmasını öngörüyoruz,” diyor. Negrin, iç pazarın
ise 2011 yılında yüzde 10 büyüyerek 49-50
milyar liraya ulaşacağını, hazır giyim ithalatının ise 3.5-4 milyar dolar civarına çıkmasını
beklediğini belirtiyor. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail
Gülle ise 2011’de sektörü zorlayacak en bü-
13
Yılsonu ihracat hedefi, 14.5 milyar dolar
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları
Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ise OcakKasım 2010 döneminde hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 9.3 artışla 13.2 milyar dolar olduğunu, yılsonu itibariyla ihracatın 14.5 milyar dolar civarında gerçekleşmesinin beklendiğini kaydediyor.
Aktüel Röportaj
Girişimci ruh, bir yerde cesur ruh anlamına
da geliyor. Kurumsal bir firmada çalışıp,
yükselme ihtimali gibi seçenekler varken;
her şeyi bir tarafa bırakıp sıfırdan bir işe kalkışmak, bir hayalin peşinden koşmak, önce
cesaret istiyor…
Girişimciyi girişimci yapan nedir? Biz halen bu
sorunun cevabını arıyoruz. Öyle ki ‘Inveon Ventures’ şirketinin ana fikri de çevredeki girişimcilerle ortaklık kurmaya dayanıyor. Bu sayede biraz
olsun girişimcilik nedir, amacı nedir gibi soruların
da cevaplarını çıkarabiliyoruz. Şahsi fikrime göre
girişimcilik, var olan bir şeyi değiştirmek, mevcut
imkânlardan daha fazlasına sahip olabilmek veya
farklı olanı yapmak tutkusu gibi bir anlam taşıyor. Yeri gelmişken bir konunun da altını çizmek
Hayalinin peşinden koştu,
‘en başarılı girişimci’ seçildi
2006’DA kurulan Inveon, kısa süre içerisinde elde ettiği başarılarla dikkat
çekmeyi başardı. 2009 yılında imza atılan yüzde 255’lik büyüme ve ardından
gelen ‘En başarılı girişimci’ unvanı, Kastro’nun çalışmalarının kurdeleleri…
Y
ROPÖRTAJ
omi Kastro… 29 yaşında İzmirli bir bilgisayar mühendisi… Kendi deyimiyle bir hayali vardı
Kastro’nun. Öğrenimini tamamladıktan sonra Pfizer firmasında çalışmaya başlamıştı ve her şey
yolunda gidiyordu. Ancak hayalini gerçekleştirmek için doğru zamanı bekliyordu. Girişimci ruhuyla
kolları sıvadığında takvim yaprakları 2006’yı gösteriyordu. Yomi Kastro ve Sencer Berrak için ‘doğru zaman’ 2006 yılıydı ve iki ortak Inveon’u kurdu. Inveon, kurulduğu günden bu yana gelişimini sürdürüyor.
Şirketin geliştirdiği birçok proje uluslararası alanda ‘best practice’ seçilirken 2009’da imza attıkları yüzde
255’lik büyüme onlara çok önemli bir ödül kazandırdı.
Dünyanın en saygın girişimcilik kuruluşu JCI tarafından Türkiye’de 2009 yılının ‘En başarılı girişimcisi’
ödülüne layık görülen Yomi Kastro ile girişimcilik ruhu ve başarı kavramı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
14
Spesifik olarak yaklaşacak olursak; bu bir
hayaldi ve bu hayalin peşinden gittiniz.
Mevcut imkânları bir kenara bıraktınız, sıfırdan yepyeni bir hayata başladınız. Bu bir
riskti ve siz bu riski aldınız…
Küçük yaştan bu yana teknoloji alanında bir iş
yapma hayali taşıyordum. Bunun yanında var
olan bir olguyu geliştirmektense yepyeni bir yapı
oluşturmak daha cezbedici geliyor bana. Bence
dünyadaki en büyük mutluluklardan bir tanesi
sıfırdan başladığınız bir işi sürdürülebilir kılmak,
çalışır hale getirebilmektir. Ben ve Sencer Berrak
da bu düşünceyi taşıyorduk… Ve 2006 yılında
ikimizin de ortak düşünce yapısından aldığımız
kuvvetle küçük bir ofiste işe koyulduk. Kabul etmek gerekirse evet bir riskti; ancak biz bu riski bir
BANA GÖRE en büyük
mutluluklardan
bir tanesi; sıfırdan
başladığınız bir
işi sürdürülebilir
kılmak, çalışır hale
getirebilmektir.
Inveon’un büyüme anlamında üç büyük adımı var. İlki Alkaş Danışmanlık ile yapılan
anlaşma. İkincisi Inveon’un hizmet verdiği yurtiçi ilaç firmalarının, kurulan
sistemleri yurtdışında da kullanmaya başlaması. Üçüncüsü de ‘Inveon Ventures’ın
ayrı bir yapıda yükseliyor olması…
istiyorum; girişimcilikle para kazanma olgusu karıştırılıyor. Girişimcilik motivasyonu aslında bambaşka bir kapıya çıkıyor. Öyle ki günümüz ticaret
yapısında para kazanma isteğiyle yapılabilecek
son şey girişimcilik… Bu nedenle girişimcilik motivasyonunun temelini parayla ilintilendirmekten
ziyade; belli bir kalıptan çıkmak veya kişinin birden fazla fonksiyonu aynı anda kendisi tarafından yürütme isteğine dayandırmak daha doğru
geliyor. Ve yukarıda saydığım etkenleri gerçekleştirmek de elbette bir cesaretin ürünü.
gün alacaktık ve doğru zaman bizim için 2006
yılıydı her şeyi bir kenara bırakıp kendi hedeflerimizin peşinden koşmaya karar verdik.
Peki, Inveon’u kurma kararının sonrasına
bakacak olursak; hedefler, dün, bugün ve
yarın… Nasıl yorumluyorsunuz?
Aradan geçen zaman zarfında çok ilginç bir şey
fark ettim; “Bazı hedeflerimiz, biz yaklaştıkça
daha da uzaklaşıyor…” Şirketi kurduğumuzda
bazı hedeflerimiz vardı. Bir kısmı finansal, bir
15
GİRİŞİMCİLİĞİN MANTIĞI
Günün ticari yapısında para kazanma
isteğiyle yapılabilecek son şey girişimcilik… Bu nedenle girişimcilik motivasyonunun temelini parayla ilintilendirmekten ziyade; belli bir kalıptan çıkmak
veya kişinin birden fazla fonksiyonu
aynı anda kendisi tarafından yürütme
isteğine dayandırmak daha mantıklı...
yapıyorsunuz, geliştiriyorsunuz daha da önemlisi sürdürülebilir hale getiriyorsunuz.
Inveon ve e-ticaret
Son dönemin en gözde alanlarından
bir tanesi de e-ticaret siteleri…
Günlük fırsatlar sunan fırsat siteleri
artık tüketicilerin takip ettiği en
önemli alışveriş kaynaklarından biri
olarak gösteriliyor. Bu sitelerden
biri olan Trendyol’un iş ortağı olan
Inveon, firmanya.com ile sektöre
yeni bir soluk kazandırıyor. Inveon,
kurumlara yönelik günlük tekliflerin
sunulduğu firmanya.com ile grup
alışveriş sistemi ‘private shopping’i
birleştirerek dünyada bir ilke imza
atmaya hazırlanıyor.
Girişimcilik; belli bir
kalıptan çıkmak veya
kişinin birden fazla
fonksiyonu aynı anda
kendisi tarafından
yürütme isteğidir…
İlk dönemlerde hayalimizi
gerçekleştirmeye
çalışırken diğer taraftan
kısıtlı imkÂnlar nedeniyle
var olma mücadelesi
içerisindeydik. Çünkü
fikirlerimizi hayata
geçirebilmek için finansal
hedeflerimizi yakalamamız
gerekiyordu.
kısmı süreçler bir kısmı da iş hedefleriydi…
Var olmamız açısından finansal hedeflerimizi
tutturmak zorundaydık ancak ‘başarı’ kavramımız çok farklı konumdaydı bizim için…
Bulduğumuz fikirlerin bir harmoni içerisinde
olabilmesi, şirketin olumlu bir imaja sahip,
müşterilerin gözünde istenilen değere ulaşabilmesi keza sizin istediğiniz pozisyona
erişebilmeniz gibi finans dışı etkenler de var.
Buradan hareketle biz ilk hedeflerimizi yakaladık. Ancak bir müddet sonra bu hedeflerin
bizi tatmin etmediğini fark ettik.
Hedeflerimize bir adım atarken hedeflerimizin bizden birkaç adım daha uzaklaştığını
gördük. Bambaşka şeyler, yeni işler peşinde
koşmak istiyoruz.
Dolayısıyla hedefleri de revize etmek gerekiyor. İlk günkü hedeflere “evet ulaştık”
diyebiliriz ama sonrasında da yepyeni, daha
büyük hedefler belirledik ve şimdi o hedefleri
tutturmak için çalışıyoruz.
16
Türkiye’de bunu başaramama ihtimaliniz biraz yüksektir. Dolayısıyla ülkemizde girişimci
olmak oldukça stresli bir iş. Zira Türkiye’de
inişler çıkışlar çoktur. Her şey yolunda giderken bir anda işler terse dönebilir, kötüyken
de yapacağınız atılımlarla bu kez çarkı iyiye
çevirebilirsiniz. Bunun karşılığı da strestir…
Sıra ödüle geldi… Yüzde 255’lik bir büyüme
ve ardından JCI’ın ödülü… Neler söylemek
istersiniz?
Teknoloji sektörü aslında size bu rakamları sağlayabilecek bir alan. Geçen yıl imza attığımız yüzde
92’lik büyüme de aslında bunun bir göstergesi.
Siz doğru bir noktadaysanız; çalışarak, emek vererek bu rakamlara elbette ulaşabilirsiniz.
Tevazu mu gösteriyorsunuz yoksa sektörün
hareket alanı, yüzde 255 gibi astronomik bir
büyümeyi reel kılabilir mi?
Bazı iş alanları vardır ki, siz ne kadar iyi olursanız
olun o pazar size zaten maksimum büyüme oranı
kadar gelişime izin verir. Ondan daha fazla büyüyemezsiniz. Biz çalıştığımız sektörün imkânları
açısından biraz şanslıyız. Sektörümüzün en büyük avantajı size bu büyüme rakamlarını sağlayabiliyor. Bizim için önemli olan da büyüme
imkânımız olan bu sektörde doğru işler yaparak
bu büyümeyi sürdürülebilir kılmak. Ödüle gele-
cek olursak; JCI gibi bir kurum tarafından bir numara seçilmek çok önemli bir gelişmeydi… Ödüle
layık görülmek benzersiz bir hissiyat ancak; dikkat çekmek istediğim bir konu daha var. Biz bu
ödüllerin bizi şımartmasına asla izin vermiyoruz.
Çünkü bazı hedeflerimiz var ve bu hedeflerin peşinden koşarken asla yavaşlamamalı, durmamalıyız. Ödül almak evet güzel, ancak bazı başarılar
elde ettik diye asla doğru bildiğimiz işi yapmaktan ve seri olmaktan da vazgeçmiyoruz.
Türkiye’de girişimci olmak…
Ben Türkiye’de girişimciliği extreme spor yapmaya benzetiyorum. Çünkü Türkiye hızlı değişen bir
pazar dinamiğine sahip. Sektörler o kadar çok dinamikten etkileniyor ki, istediğiniz parametrelere
hakim olamıyorsunuz. İşte bu bir girişimci için
büyük bir baskı nedenidir. Bir girişimci içsel veya
çevresel tüm faktörlere hakim olmak, kontrol etmek, süreçleri yönetmek ister. Bunu başaramadığında da stres altına girer ve başarı oranı düşer.
Diğer ülkelerle kıyaslayabilir miyiz?
Aslında yurtdışında girişimcilik biraz daha
farklı ilerliyor. Zira yurtdışında girişimciliği
destekleyen ekosistemler var. Ayrıca ticari
yapıları da ülkemizdeki kadar kırılgan değil.
Sert duvarlara sahipler ve sektör dinamikleri
olumsuzluklara karşı daha dayanıklı. Bir örnek vermek gerekirse; şu anda başarıya ulaşmış internet çalışmalarının neredeyse tamamı
yurtdışı modellerin bir klonu gibi… Avrupa
ve Amerika’da kullanılan, başarıya ulaşmış
altyapılar Türkiye’ye uyarlanıyor.
Klonlamak doğru bir tarz mı peki?
Bu konuda yanlış bir algı var. Klonlamak
aslında birebir kopyalama anlamını taşıyor
ancak yapılan eylem bu anlamı karşılamıyor.
Siz yine sıfırdan bir yapı oluşturuyor ve onu
çalışır hale getiriyorsunuz. Yani oradakini alıp
burada direk kurmuyorsunuz. Bazı eklemeler
17
Biraz da sizden bahsedelim… Yomi Kastro
işi bir kenara bıraktığında neler yapıyor?
Ben buna girişimci ruhun laneti diyorum. Yıl
içerisinde kendimize vakit ayırıyoruz. Ancak gittiğimiz yerlerde de işle ilgili doneler elde ediyoruz. Ben motosikletle dünyayı gezmekten büyük
keyif alıyorum... Örneğin Güney Afrika’ya gittiğimde muz satıcısının pazarlama şekli çok ilgimi
çekmiş “acaba bunu internet ortamına nasıl taşırım” diye uzun süre düşünmüştüm. İşte lanet
de bu… Tatildeyken dahi işi, fikri bir kenara bırakamıyorsunuz.
Alışveriş artık internete taşınıyor
İnternet üzerinden alışveriş büyük gelişim kaydetti. Ancak daha geniş çaplı bir
gelişim ve büyüme için birkaç parametre bulunuyor. Örneğin geniş bant internet (adsl) kullanımının yaygın olması
gerekiyor. Diğer bir etken kredi kartı
güvenliği… Bu konuda da Türkiye’deki
tüketici odaklı bankacılık sistemini
avantaj sağlıyor. Ve son olarak internetin kullanımının yoğun olması…
Amerika’ya baktığınız zaman tüm perakende sektörü içerisinde e-ticaretin
payı yüzde 2. Türkiye’de ise bu rakam
yüzde 0,02 düzeyinde. Yani basit bir
kıyasla bugün bulunduğumuz noktanın
10 katı kadar daha büyüme imkanı var.
Dolayısıyla 10 katlık büyüme imkanı,
30 milyona yakın internet kullanıcısı,
50 milyona yakın da kart kullanıcısı olduğuna göre demek ki e-ticaretin daha
da büyümesi bir sürpriz değil!
Kapak
Krİtİk pozIsyonlar
kadınların
elİnde olmalı
İş dünyasında kadınların rolünün giderek
arttığı aşikâr. Hatta geçtiğimiz ekonomik
krizden sonra kritik pozisyonların kadınların
elinde olması gerektiği gibi bir tez de oluştu.
Kadınların doğalarında olan duygusal zekâ,
önsezi, estetik kaygılar, detaycılık ve titizlik
gibi yetenekler, aslında bir anlamda liderlik
yönlerini de tarif ediyor.
E
ğer büyük kentlerde yaşıyor, yabancı kökenli ya da kurumsal yapısı güçlü
Türk şirketlerinden birinde çalışıyorsanız, kadınların iş gücünde önemli bir
payı olduğunu düşünebilirsiniz. Tabii burada içinde bulunduğunuz sektör
de çok önemli. Pazarlama, hizmet, iletişim ve benzeri iş alanlarında kadının
katılım payı çok yüksek.
Peki, ülke geneline baktığımızda aynı olumlu tabloyu çizebilir miyiz? Yapılan
araştırmalar, erkek nüfusun iş gücüne katılımının yüzde 70 olduğunu gösteriyor.
Buna karşılık nüfusumuzun yüzde 50’sini oluşturan kadınların sadece yüzde
25’i iş hayatında. Üst düzey yönetim kademesine bakıldığında ise durum daha
da vahimleşiyor. Gelişmiş ülkelerde yönetim kademelerinin yüzde 30’unu
kadınlar oluştururken, bu oran Türkiye’de yüzde 6. Üstelik Avrupa ülkelerinde
dahi bu oran yeterli bulunmuyor ve kadının iş gücünde daha etkili olabilmesi
için çalışmalar yapılıyor.
'Performansı düşük çalışan'
Kadınların iş hayatında bu kadar az yer almalarının nedenleri neler? Örf ve
adetler, dolayısıyla aile yapısı, eğitim seviyesi gibi ilk akla gelen nedenlerin
dışında en büyük problemlerden biri, aslında kadınların tek bir işte çalışmıyor
olmaları. Özellikle evli ve çocuk sahibi kadınların, sorumluluk alanlarının sadece
18
19
Kapak
Kadınlar ülkemizde en çok 20-24 yaşlarında işgücüne
katılırken, evlenme ve çocuk doğurma yaş dilimini
temsil eden 25-39 yaş grubunda, çalışan kadınların
oranı düşüyor.
Bir görüş…
TNT Ekspres Bilgi İşlem Koordinatörü Eylem Zağlı
• İş dünyası böylesine değişirken kadınlar
neler yaptı, neler yapmalı?
Erkek egemen iş dünyasının, erkek egemen bir
kolunda çalıştığım için bu yükselişe yakından tanık
oldum. Cumhuriyet’ten önce başlamış, Cumhuriyet’le
perçinlenmiş, ve sonraki nesillerle devam etmiş bir
'kabuk kırma' operasyonudur aslında bu. Önceleri
kadınlara öğretmen, doktor, hemşire, terzi gibi
'kadına yakışan' işler uygun görüldü. Kadınlar
eğitim düzeyini artırdıkça, tamamen erkeklerin
hakim olduğu; hukuk, mühendislik gibi alanlara da
girmeye başladılar. Son yıllarda pek kalmadı ama
ben kendim de bizzat yaşadığım için biliyorum,
erkek egemen bir iş kolunda kadın olarak yadırganır,
hatta dışlanırsınız. Üstelik kadınlar tarafından
bile! Bu tavırlara doğrudan değil dolaylı olarak
maruz kaldığınız için, itiraz da edemezsiniz. Oraya
tutunmak için tek şansınız vardır, o da başarmak,
başarmak ve başarmak! Biz kadınlar bence bu eşiği
tırnaklarımızla kazıya kazıya aştık. Artık daha fazla
anlayış, daha fazla fırsat sahibiyiz iş dünyasında.
• Kadınları avantajlı kılan olgu nedir?
Kadınla erkek, ying ve yang gibidir. Birbirinden
farklı, fakat birbirini tamamlayan simetrinin iki
bileşeni! Nasıl ki, toplumsal hayat kadın ve erkeğin
eşit haklarla bezenmiş bahçesinde daha renkli ve
daha güzelse, iş dünyasında da kadın ve erkeğin
birlikte ortaya çıkardığı enerji son derece renklidir.
Kadın, erkek egemen iş dünyasının çetin ilişkilerini
yumuşatır, atılan köprüleri yeniden kurar, erkekleri
yenilikçi tavırlar almaya zorlar, sorunlara farklı,
pratik çözümler sunar. Doğuştan gelen anaçlığı
kadına yüksek bir EQ bahşetmiştir; empatisini her an
kullanarak insan ilişkilerinde büyük başarı sağlar.
işleriyle kısıtlanması olanaksız gibi. Oysa
erkekte böyle bir sorun yok. Neden mi
bahsediyoruz? Kadının toplum tarafından
belirlenen rolü nedeniyle; çocuklar ve evin
düzeniyle de ilgileniyor olması, üstelik
bunu zorunluluktan değil isteyerek yapıyor
oluşu, üstündeki baskıyı artırıyor. Üst düzey
bir kadın yönetici de olsanız; yardımcılar
tarafından desteklenseniz dahi çocuklar
ve ev ile ilgili sorumluluk duygusu mutlaka
ek bir baskı yaratıyor. Bu da işverenler
tarafından, kadınların ‘performansı düşük
çalışan’ olarak nitelendirilmesine yol
açabiliyor.
Genelleme yapmak zor olsa da kadınların
iş hayatında karşılaştığı başka problemler
de var. Aile, eş ve çevre baskısı bunların en
önde geleni. Kadınlar hakkında önyargılı
düşünceye sahip erkek egemen politik
ve stratejik yapı, yalnızlık ve dışlanmaya
neden olabiliyor. Daha önce de belirtmeye
çalıştığımız ev ve iş dengesi de diğer
zorluklar arasında. Kadınlar, seyahat ve
iş yemekleri gibi aslında çok sıradan iş
rutinlerinde dahi baskı ve engellemelerle
karşılaşabiliyorlar.
Çok derinlemesine incelenmesi gereken
bir konu olduğu için detaya girmiyoruz
ama işin bir de taciz boyutu var. Bu
sadece ülkemize özgü bir olumsuzluk
değil, gelişmiş olduğunu düşündüğümüz
ülkelerde de bu tür vakalara rastlanıyor.
20
Ankete göre üst düzey yönetici (CEO)
pozisyonundaki kadın oranında dünya
ortalaması yüzde 5’in biraz altındayken,
Türkiye’de aynı oran yüzde 12 düzeyinde.
Bir görüş…
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği
Genel Sekreteri Engin Güvenç
Bu karamsar tablonun size çok uzak
olduğunu düşünebilirsiniz. 2011 yılında
hâlâ bu tip baskılar, engellemeler kaldı mı
diye hayıflanabilirsiniz. Ama yaşadığınız
modern çevre yerine ülke geneline
bakarsanız, durumun maalesef bu boyutta
olduğunu göreceksiniz.
Kadınlarda iş yaşamında bulunma genç
yaşlarda daha ağırlıklı olarak görülüyor.
Kadınlar ülkemizde en çok 20-24
yaşlarında işgücüne katılırken, evlenme ve
çocuk doğurma yaş dilimini temsil eden
25-39 yaş grubunda çalışan kadınların
oranı düşüyor. Erkeklerde ise aynı yaş
diliminde bu oran yüzde 98'e kadar
yükseliyor.
İş dünyasında topuk sesleri
yükseliyor
Olumsuz tabloyu bir kenara bırakırsak,
iş dünyasında kadının rolü özellikle
ülkemizde henüz kısıtlı olsa da oranın
giderek yükseldiği yadsınamaz. Hatta
kritik pozisyonların kadınların elinde
olması gerektiği gibi bir tez de mevcut.
Bu tez, 2008’de Amerika’da başlayan
ve tüm dünyaya yayılan ekonomik kriz
sonrasında daha da geçerli hale geldi.
Krizden sonra erkek egemen sektörlerde
dahi liderlik pozisyonlarında kadınların
varlığı hissedilmeye başladı. Kadınlar
21
• İş dünyası bir evrim geçiriyor. Başrolde de
kadınlar var. Neler söyleyeceksiniz?
Erkek egemen bir dünyada kadın çalışan olmak
özellikle zor, yönetici olabilmek ise çok daha
zordur. Kadınlar bu noktada erkeklerle kendilerini
eşit şartlara taşıyacak bir ortam için çok daha fazla
çalışmak mecburiyetinde, farklı bir kimliği olduğunu
da göstermek zorunda diyebilirim. Eğitim alanından
başlamak gerekirse artık genç kızlarımız uzun
bir dönemden bu yana çok daha iyi eğitim alıp, iç
kapasitelerini doğru değerlendirebilecekleri alanlar
hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Bu durum bir süre
sonra iş hayatına yansıyan başarılı yöneticilerin
karşımıza çıkmasına imkân veriyor. Ama tabii ki
her şeyden önce bu imkânları sağlayan özgür bir
ortamda yetişebiliyor olmak, aile desteği, araştırmacı
ve ileriye taşıyacak iç motivasyonun olması da gayet
önemli. Ekonomik olarak özgürlüğün farkına varan,
anne ve eş rolü dışında da yapabilecekleri olduğunu
fark eden kadınların kendi başarı eşiklerini zorlamaya
doğru aldıkları yol, bu konuda anahtardır. • Kadınlar neden farklı?
Kadınların çok daha derin analiz edebilme,
detaylardaki önemi hızlı kavrama yeteneğine
sahip olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle belki
erkeklerden biraz daha yavaş kalabiliyorlar ama
uzun vadede, değerlendirmeleri çok daha isabetli
olabiliyor. Kadın yöneticiler sezinleme konusunda
daha iyi. Kısacası gerek mantıksal ve gerekse duygusal
mesajları birlikte ve ayrı ayrı erkek yöneticilerden
daha iyi değerlendirmeye alabiliyorlar. Hız ve kısa
vadeli kararlar için erkek, uzun vadeli başarı ve
performans gereken konumlarda kadın yöneticiler
diye özetleyebilirim belki de...
Kapak
Nüfusumuzun yüzde 50’sini
oluşturan kadınların
sadece yüzde 25’i iş
hayatında…
Türkiye ikinci sırada
Türkiye İşveren Sendikası’nın (TİSK), Dünya Ekonomi Forumu tarafından yayınlanan
ve çeşitli ülkelerde özel sektörde çalışan
kadınların durumunu ekonomik katılım ve
fırsatlar açısından değerlendiren ‘İş Dünyasında Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2010
Raporu’na ilişkin yaptığı açıklamaya göre;
Türk özel sektörü, üst düzey yönetici pozisyonundaki kadın oranında, gelişmiş ülkelere fark atıyor.
Açıklamadaki bilgilere göre, OECD’ye üye
30 ülkenin yanı sıra Brezilya, Çin, Hindistan
ve Rusya’dan seçilen en büyük 100 işletme
arasından toplam 3 bin 400 işletmeye gönderilen anketler sonucunda, en büyük 20
ekonomiden gelen veriler derlendi.
artık global şirketlerde CEO, genel müdür ve
yardımcısı, danışman gibi koltuklarda oturuyor,
ülke yönetiyorlar. İnşaat, denizcilik, otomotiv
ve enerji gibi erkek egemen olduğu düşünülen
sektörlerde; eğitim ve iş tecrübeleriyle kendilerini
kabul ettiren kadınlar, estetik kaygıları ve
duygusal zekâlarıyla da iş dünyasına ayrı bir bakış
açısı getiriyor.
Kadınları iş dünyasından
uzak olması; örf ve
adetleR, eğitim seviyeleri
ya da aile yapıları
nedeniyle olabilir. Ancak
evli ve çocuklu kadınların,
sorumluluklarını sadece
işleri olarak görmek
imkÂnsız gibi…
Peki, dünyadaki bu durum Türkiye’ye de
yansıyor mu? Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu’nun (TİSK) 2009’un son
aylarında yaptığı araştırmaya, özel sektörden
111 adet büyük ölçekli şirket katıldı. “Kadın
Yöneticiler Anketi” adı verilen bu araştırmaya
göre bu şirketlerde üst düzey yönetici olarak
görev yapan 714 kişinin yüzde 22.8’i yani 163’ü
kadınlardan oluşuyor. 85 bin 427 kişinin yer
aldığı ankette 239 yönetim kurulu üyesinin yüzde
22.6’sı, 122 CEO, genel müdür ve koordinatörün
ise yüzde 27.9’u kadın. Bu sevindirici araştırma,
dünyadaki trendin Türkiye’ye de yansıdığını ve
yukarıda sorduğumuz sorunun cevabının ‘evet’
olduğunu gösteriyor.
Forbes Türkiye’nin geçtiğimiz yılın başında yaptığı
araştırma ise daha pozitif sonuçlar içeriyor.
121 şirketi ve 249 bin 102 çalışanı kapsayan
“Kadınların En Hızlı Yükselebileceği Şirketler”
araştırması sonucunda, toplam çalışanlar içinde
kadın oranının yüzde 43.1’e yükseldiği ortaya
çıkıyor. Ortak, yönetim kurulu üyesi, CEO, CFO,
genel müdür ve yardımcısı gibi üst düzet görevli
sayısına göre yapılan “Etkinlik Endeksi”ne göre
de kadınlar en çok bankacılık sektöründe yönetici
konumda.
Yükselişte olan rakamlar ve oranlar henüz arzu
edilen seviyede değil belki ama cinsiyetin iş
yapmaya engel olmadığı da artık ispatlanmış
22
girişimciler tarafından kuruluyor. Kısaca,
Fransa’nın iş dünyasında kadın konusunda, diğer
Avrupa ülkeleri arasında sınıfta kaldığı açıkça
görülüyor.
Listede 2009’da birinci olan Almanya Başbakanı
Angela Merkel 2010’da dördüncülüğe düşerken;
ikinci Kraft Foods’un Yönetim Kurulu Başkanı
Amerikalı Irene Rosenfeld, üçüncü ünlü Amerikalı
talk-show ve medya gurusu Oprah Winfrey,
beşinci ise ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton
oldu. Forbes listesinde, altıncı sırada Pepsi Co
grubunun Yönetim Kurulu Başkanı Amerikalı
Indra Nooyi yer alıyor. Westpac grubunun
Avustralyalı Yönetim Kurulu Başkanı Gail Kelly,
Beyaz Saray Sözcüsü Nancy Pelosi, Wellpoint
şirketinin CEO’su Angela Braly gibi isimler de
listenin ilk sıralarında bulunuyor.
İngiltere’de kadın patronların sayısı son yıllarda
artış göstermekle birlikte kadınların büyük bir
kısmı yarım zamanlı işlerde çalışıyor. Araştırmalar
İngiltere’nin güneyinde iş sahiplerinin oranının
kuzeye göre daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Ancak tam zamanlı iş sahipleri arasında bu fark
daha az.
durumda. Kadınların doğalarında olan duygusal
zekâ, önsezi, estetik kaygılar, detaycılık ve titizlik
gibi yetenekler, aslında bir anlamda liderlik
yönlerini de tarif ediyor. İş dünyasındaki birçok
kişi; ‘IQ sizi işe aldırır, EQ (duygsal zeka) ise terfi
ettirir’ sözünü hatırlayacaktır.
Avrupa’da durum farklı
Almanya’da çalışanların yüzde 47’si kadın ve yüksek
iş düzeylerindeki kadın oranı yüzde 33. Yöneticilik
yapan veya karar yapıcı mekanizmalarında yer alan
kadınların oranı ise yüzde 21. Şirket yönetiminde
kadın-erkek oranları sektöre göre farklılık
gösteriyor. Kadınlar yüzde 53’lük bir oranla en
fazla hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor.
Almanya’da kendi işlerini kuran kadın girişimci
sayısı yavaş da olsa artıyor. Bu oran yüzde 29.
İtalya’da firma yönetiminde kadınlar 2831
pozisyonun 167’sine sahip. 1200 finans şefinden
70’i kadın. İtalya genelinde kadın iş sahiplerinin
oranı yüzde 25.5.
Fransa’da girişimci olarak üstün performans
gösteren kadınlar yine de erkeklere göre daha az
kazanıyor. Kadın işçiler ortalama olarak erkeklere
göre yüzde 17.9 daha az ücret alıyor. Kırk
büyük Fransız şirketinde tek bir kadın CEO dahi
bulunmuyor. Bu şirketlerde kadın idarecilerin
oranı yüzde 8.8. Yönetim kurulunda yer alan
kadınların oranı ise yüzde 6.8. Kadınlar Fransa’da
toplam iş gücünün yüzde 47.2’sini oluşturuyor.
İşlerin üçte birinden daha azı (yüzde 29) kadın
Dünyanın en güçlü kadınları arasında bir
Türk: Güler Sabancı
İş çevrelerinin prestijli dergisi Forbes’un geçen
yılın sonunda yayınladığı “Dünyanın En Güçlü
100 Kadını” listesinde ilk sırada ABD Başkanı
Barack Obama’nın eşi Michelle Obama yer alıyor.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler
Sabancı ise 52’nci sırada. Forbes’un listesinde
2009’da 27’nci sırada yer bulan Güler Sabancı,
listede Türk kadınını tek başına temsil ediyor.
23
İlk sırada Finlandiya var
Ankete göre üst düzey yönetici (CEO)
pozisyonundaki kadın oranında dünya
ortalaması yüzde 5’in biraz altındayken,
Türkiye’de aynı oran yüzde 12 düzeyinde.
Türkiye, bu oranla ikinci sırada bulunurken,
yüzde 13 kadın üst düzey yönetici oranı ile
Finlandiya ilk sırada yer aldı. Verilere göre,
ABD, Belçika, Fransa, İngiltere, Hollanda,
Kanada ve İsviçre gibi ülkelerde en büyük
100 şirkette kadın üst düzey yöneticinin
bulunmaması dikkati çekiyor.
Kapak Röportajı
Görev süresince hedeflediğiniz nokta nedir?
Derneğimizin bugün geldiği saygınlık ve başarıyı koruyarak projelerimizin devamlılığını sağlamak, yerel ve global,
etkimizi artırma hedefiyle yola çıktık. Tüm çalışmalarımıza
bu düsturdan aldığımız güçle yön veriyor, Türkiye’de kadın
istihdamı ve girişimciliğine ivme kazandırmayı amaçlıyoruz.
Geçmişe ve bugüne baktığınızda kadınların iş dünyasındaki rolünü nasıl tanımlıyorsunuz?
Bugün yönetici ve CEO konumuna erişmeyi başaran kadın
sayısının geçmişe oranla arttığını görebiliyoruz. Kadınlar,
bilhassa özel sektörde ‘lider’ karakterleriyle birçok başarıya imza atarken aslında bir rol model olarak da örnek
oluyorlar. Dolayısıyla kadınların bugün daha aktif, lider,
ekonomiye yön veren bir kesim olduğunu söyleyebiliriz..
“Daha yapılacak çok işimiz var”
KAGİDER, kadınların toplumdaki refah seviyesini ve konumunu yükseltmek için
projeler geliştiren en önemli sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. Özellikle son
dönemde imza attığı çalışmalarla, sosyal yaşamda kadınların en büyük destekçisi
olan KAGİDER’in Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Bil ile kadın-erkek eşitliği sorunsalını
masaya yatırdık.
İ
ş dünyası sessiz sedasız bir evrim geçiriyor. Kadınlar, erkek egemen iş dünyasına hızlı biçimde girmiş ve durdurulamayan bir çıkışın başrolünü çoktan
kapmıştı bile. Peki, yarın bizi neler bekliyordu? Kadınlar iş dünyasına nasıl
bir fark katıyordu? Sorularımızın cevaplarını KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Bil’den öğrendik…
Sizi tanıyabilir miyiz?
Texas Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldum. 10 yıllık bankacılık
kariyerimden sonra pazarlama iletişimi alanına girdim ve 1994’den itibaren
Kangaroo İletişim Danışmanlık’ın kurucu ortağı olarak reklam, kurumsal kimlik, stratejik pazarlama, kurumsal iletişim danışmanlığı alanında çalışmalarımı
sürdürüyorum. Aynı zamanda da KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini icra ediyorum.
24
siyaset arenasında henüz bir kadın-erkek değişimi maalesef gerçekleşmedi. siyaset
arenasındaki kadın rolüne ve rakamlarla bakacak olursak; sadece iki kadın
bakanımız, 48 kadın vekilimiz ve sadece iki kadın belediye başkanımız var.
Bu değişimi nasıl bir temele dayandırıyorsunuz?
Kadınların iş dünyasına kattıkları farklılık ve değer dünyada da gittikçe daha yüksek sesle tartışılıyor. Türkiye’de de
yansımalarını görmek mümkün. Yönetici pozisyonlarındaki kadın çalışan artışının temel nedeni kadınların analitik
düşünme kabiliyetleri, ekip çalışmasına verdikleri önem,
empati yetenekleri diyebiliriz. Bugün firmalar bu katma
değerin farkında ve bu gelişime göre aksiyon alıyorlar. İş
dünyasında artık farklılık yönetimi, temel değerlerden biri.
Şirketler farklı bakış açılarının, farklı deneyim ve düşünme
biçimlerinin avantajını karlılığa yansıtıyor. Kadın yönetici
ve çalışan sayısındaki artış da bu değişimin bir parçası...
Mevcut şartları göz önüne aldığınızda yarını nasıl yorumluyorsunuz?
Ben yarına umutlu bakmak taraftarıyım. Mevcut duruma baktığımda, eşitlik adına yasal gelişmelere rağmen uygulamada bazı eksiklikler var. Örneğin; Kadın istihdam rakamları halen
çok düşük seviyelerde. Öyle ki; parlamentoda kadınların oranı yüzde 9. Bu veriler de bana
“Daha yapılacak çok işimiz var,” dedirtiyor.
Siyaset arenasındaki kadın/erkek dengesi hakkında neler söylüyorsunuz?
Siyaset arenasındaki kadın rolüne ve rakamlarla bakacak olursak; sadece iki kadın bakanımız, 48 kadın vekilimiz ve sadece iki kadın belediye başkanımız var. Bu rakamlar siyasette
kadın-erkek eşitsizliğinin net bir fotoğrafıdır. Umarım bu görüntü yaklaşan seçimler ile değişecek ve kadınlar siyasette de söz sahibi olacaktır. Siyaset dünyasının ve partilerin kadınlarla
kazanacağı çok şey olduğu düşüncesindeyim.
25
Kapak Röportajı
KAGİDER’den dört büyük proje
KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Bil’den son dönemde hayata geçmesi beklenen
dört büyük proje hakkında bilgi aldık...
Kadının istihdamdan ayrılmasının en büyük nedenlerinden
biri de çocuk bakımı… Bu konuyla ilgili Çalışma Bakanlığı
ile birlikte bir proje üzerinde çalışıyoruz. Kısa süre
içerisinde bu soruna bir çare üreteceğimize inanıyorum.
Kadınların iş dünyasına erkeklerden farklı
olarak pozitif etkilediği neler var?
Kadınlar farklı açıları ve farklı perspektifleri daha
iyi harmanlayabiliyor. Hakeza ekip çalışmasında
oldukça başarılılar. Duygusal zekaları ve empati kabiliyetleri ile öne çıkabiliyorlar. Son küresel
krizdeki tartışmayı hatırlayacaksınız; kredi batağına saplanan bankaların CEO’larının erkek değil
de kadın olması durumunda krizin patlamayacağı ya da en azından bu boyutlara gelmeyeceği
konuşuldu. Bunun sebebi de kadın yöneticilerin
kredi dağıtma, kredi verme ve parayı yönetme
konusunda erkek yöneticilerden çok daha iyi olduğu gerçeği olarak gösteriliyor.
Rekabetçi, hiyerarşik, otoriter, sonuç odaklı olan
erkeksi iş yapma biçimleri artık paylaşımcı, ekip
çalışmasına önem veren, sorumluluk ve başarıları
paylaşan, süreç ve insan odaklı daha kadınsı yöntemlere doğru evriliyor.
KAGİDER’den konuşalım biraz da… Son döneme ait projelerden bahseder misiniz?
Birbirinden önemli projelerimiz var. Tamamının
odağında kadın/erkek eşitliği bulunuyor. Kadınların dünyadaki varlıklarını ve değerlerini herkesin fark etmesi için çalışıyoruz. Bir farkındalık
yaratarak, tırnak içerisinde eşitlik kavramının satır
aralarında değil hayatın içinde de var olmasını
sağlamak temel hedefimiz. Dönemsel olarak projeler hazırlıyor, özel sektör ve devlet desteğiyle bu
projeleri gerçekleştiriyoruz.
Son olarak Ermenistan Azerbaycan, Kıbrıs, Gürcistan, Yunanistan ve Türkiye’den işlerini yeni
kurmuş ve geliştirmekte olan 125 işletme sahibi
kadının ağırlandığı kadın girişimcilerin işletmelerini nasıl büyütebileceklerini konu edinen üç
günlük ‘Ekonomik Büyümeyi Yürüten Kadınlar
Konferansı’ adı altında bir atölye çalışmamız var.
Bu girişimin uzun vadedeki hedeflerinden biri;
kadınların kendi işletmelerini büyütebilecek ol-
malarının yanı sıra Avrupa’da ortaya çıkan diğer
kadın girişimcilere de mentör olarak hizmet edecek ve ülkelerinde iş için elverişli bir ortamın savunuculuğunu yapacak kadın işletme sahiplerinden
oluşacak bir ağ meydana getirmeyi amaçlıyoruz.
İkinci olarak ise kadınların karar alma pozisyonlarındaki ve demokratik süreçteki rollerini artırma
hedefindeyiz.
Bu çalışmanın ardından mart veya nisan ayında
da Bilgi Üniversitesi ve KADER’le birlikte kadının
siyasete katılımı, seçmenlerin bilinçlendirmesine
yönelik bir çalıştay düzenleyeceğiz, bu etkinliğe
Avrupa Birliği ve Türkiye’deki siyasi partilerin kadın kolları temsilcileri, kadın milletvekilleri ve akademisyenlerin katılacak. Bu son döneme ilişkin iki
yeni proje. Ancak yukarıda da dediğim gibi sayısız projemiz var ve bu adımlarla kadının hak ettiği
noktaya geleceğinden şüphe duymuyoruz.
Dilek Bil: “Şirketler farklı bakış açılarının, farklı deneyim
ve düşünme biçimlerinin avantajını karlılığa yansıtıyor.
Kadın yönetici ve çalışan sayısındaki artış da değişen iş
dünyasının bir parçası olarak yorumlanabilir.”
Rekabetçi, hiyerarşik,
otoriter, sonuç odaklı olan
erkeksi iş yapma biçimleri
artık paylaşımcı, ekip
çalışmasına önem veren,
sorumluluk ve başarıları
paylaşan, süreç ve insan
odaklı daha kadınsı
yöntemlere doğru evriliyor.
Kars’taki Kızlar İlerliyor
KAGİDER’in koordinatörlüğünde hazırlanan
proje, KAMER-Kars Kadın Merkezi, Kafkas
Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ortaklığında
ve Habitat için Gençlik Derneği, TAPV-Türkiye
Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı desteği ile hayat buluyor. AB fonuyla da desteklenen bu
çalışmayla Kars’ta ortaöğretimde okuyan kız
öğrencilerin okulda kalmalarına ve iş piyasasında yer edinmelerine katkı sağlamak amaçlanıyor. Ayrıca toplumda cinsiyet farkındalığını
artırarak kız öğrencilerin eğitiminde cinsiyet
ayrımcılığının önlenmesine katkıda bulunmak
da hedefler arasında…
Cinsiyet Eşitliği Modeli
Özel sektörde toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını yaygınlaştırabilmek için hayata geçireceğimiz, ve Dünya Bankası fonuyla desteklenecek başka bir projemiz; “Cinsiyet Eşitliği
Modeli olacak. Eşitlik ve eşit fırsat konusunda
bazı objektif kriterlere göre değerlendirilecek
firmaların başarılı bulunanları, eşitlik sertifikasını almaya ve marka değerlerine bu kazanımı
yansıtmaya hak kazanacak.
Çalışan Kadına Kreş Desteği
Geçen yıl başlattığımız “Çalışmak İstiyorum”
Projesi’nin devamında “Çalışan Kadına Kreş
Desteği” projesi üzerinde de çalışıyoruz. Çocuk bakımı konusunda kadınlara devlet desteği sağlanması için AÇEV ve Çalışma Bakanlığı
ile birlikte ilerliyoruz. Projenin maliyet analizlerini yapıyoruz, analiz sonrasında Çalışma
KAGİDER proje ve seminerlerine hız kesmeden
devam ediyor...
26
27
Bakanlığı’na konuya ilişkin bir fizibilite sunacağız.
Kadının istihdamdan ayrılmasının en büyük nedenlerinden birinin çocuk bakımı olduğunu biliyoruz. Bunun için devlet tarafından kreş desteği
verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Projeyle ayrıca
yeni kreşler açılacak. Yeni kadın girişimciler ve
istihdam oluşturulacak. Çocuklar daha eğitimli
olacak, daha çok kadın çalışacak. Bunların bütününe bakıldığında sosyal gelişime katkı nedeniyle
suç oranlarının bile düşmesine etki edecek.
Geleceğin Kadın Liderleri
2010 yılında ‘İşine, toplumuna, çevresine farklılık getirecek 50 genç kadını arıyoruz’ sloganıyla
başlatılan Geleceğin Kadın Liderleri Projesi, 1825 yaş arasında İngilizce bilen, üniversite son
sınıf öğrencisi veya yeni mezun genç kadınların
toplum ve iş hayatındaki yerini kuvvetlendirmeyi,
beceri ve duyarlılığını geliştirmeyi, donanımlarını
ve erişimlerini artırmayı hedefliyor.
Projenin amacı, sektörel ve mesleki bilgilerini artırmak, iş arama ağlarını genişletmek, istihdama
erişim imkânlarını artırmak, mesleki kapasitelerini geliştirmek. Eğitimlerin sonunda katılımcı genç
kadınlara sertifika veriliyor ve katılımcılar iş arama
süreçlerinde altı ay boyunca KAGİDER tarafından
takip edilerek kendilerine destek veriliyor. Bugüne kadar 426 kız başvurdu, 56 kız seçtik. Bunlardan 46 tanesi işe yerleşmiş durumda. Bu da çok
büyük bir başarı oranı yakaladığımızı gösteriyor.
Bu modeli Almanya’ya da ihraç etmek istiyoruz
ve Almanya’da bir lokal partner arıyoruz, oradaki
üçüncü nesil Türk kızlarına ulaşmak istiyoruz.
Kent Kültürü
B
ugünün İzmir’i, Türkiye’nin üçüncü büyük
metropolü ve ev sahipliği yaptığı fuarların
yanı sıra ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir
liman kenti olarak karşımıza çıkıyor. “Güzel İzmir”
olarak da nitelendirilen şehir, yatlar ve gemilerle
çevrilmiş, uzun ve dar bir körfezin kıyısı boyunca
uzanıyor. Eski İyon lehçesine kadar dayanan İzmir
kelimesinin kökleri, Ege Bölgesi'ndeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenli.
Tarihe tanıklık edin; Kemeraltı Çarşısı
Kentin en önemli alışveriş merkezi olan tarihi
Kemeraltı Çarşısı, eskinin gizemli ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryalarıyla her türlü
alışveriş isteğine hitap eden bir site görünümünde. Mithatpaşa’nın üst mahallelerine ulaşmak isteyenlere kolaylık sağlaması için yaptırılan tarihi
asansör, günümüzde kentin prestij noktalarından
biri olarak biliniyor. Asansör binası, panoramik
İzmir manzarasının izlenebileceği, restoran ve
nı, yeşil doğası ve çeşitli aktiviteleriyle eğlenceli
zaman geçirmek isteyenler için iyi bir alternatif
oluşturuyor.
alır. Ayrıca zeytinyağlı enginar dolması ile Ege ve
Akdeniz kıyısı boyunca ün kazanan lokma tatlısı,
kent lezzetlerinin bazılarındandır.
İnanç turizminin buluşma noktası
İzmir; cami, kilise ve sinagoglarıyla üç farklı dinin
en önemli buluşma merkezlerinden biri... Ayrıca
antik çağın önemli bir uygarlık merkezlerinden
biri olan Efes’i, yılda ortalama bir buçuk milyon
kişi ziyaret ediyor. Öte yandan, kentin ticari geçmişine ışık tutan tarihi hanlar da, günümüzde bile
kentin ticari hayatının en canlı olduğu yerlerin başında geliyor.
Biraz da ekonomi
İzmir; sanayisi, fuarı ve ihracat limanı ile Türkiye’nin
ticari hacmi en gelişmiş kentlerinden biri olarak
da dikkat çekiyor. Liman kenti olmasının yanında, hammadde kaynakları, nitelikli işgücü ve ulaşım olanaklarının genişliği, sanayinin gelişmesine
olanak vererek İzmir’i bölgenin önemli bir ticaret
merkezi konumuna getiriyor.
Sayısız kültürün harmanı İzmir mutfağında
Zengin yemek çeşitleriyle; Ege, Akdeniz ve Anadolu mutfaklarının özgün bir birleşimi olan İzmir
mutfağı, yörenin bitki örtüsünün yanı sıra çok
kültürlü toplumsal yapısından etkileniyor. Çünkü İzmir mutfağında Osmanlı yemek geleneklerinin yanında; Musevi, Ermeni ve Rum lezzetleri
Kentte, tarıma dayalı sanayi kolları da oldukça gelişmiş durumda. Tekstil, konfeksiyon, gıda, alkol,
tütün, yem sanayi en önemli işkolları olarak sıralanıyor. Ayrıca demir-çelik, petro kimya ve otomotiv ürünleriyle çimento, iç-dış pazara yönelik olarak üretiliyor. izmir, inşaat malzemeleri imalatı ve
inşaat yapımı alanlarında Türkiye’nin en gelişmiş
kentlerinden birisi olarak biliniyor.
Bunları biz taşıyoruz...
Hükümet Konağı
Kısa bir İzmir turuna ne dersiniz?
İzmir… Değil iki sayfa ansiklopedilere sığmayacak tarih ve kültüre sahip BİR şehir.
aynı zamanda oldukça önemli bir bölgede yer alıyor. Fuarları, tarihi bölgeleri ve
mutfağıyla dünyanın dört bir yanından misafirleri ağırlayan İzmir’de kısa bir tur
atalım dedik ve yola koyulduk…
28
kafeteryaların bulunduğu bir mekân olarak kullanılıyor.
Doğayla iç içe yaşam; Teleferik Tesisleri
Hem manzarayı izlemek hem de çam ağaçlarının
yarattığı temiz havayı içine çekmek isteyenlerse
Balçova’nın yolunu tutuyor. Spor ve doğaseverler
için geniş imkânlar sunulan Teleferik Tesisleri’nde,
yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri bulunuyor. Kentin merkezindeki Kültürpark Fuar Ala-
Yalı Camii
de görülür. Öte yandan İzmir mutfağında İtalyan
ve Fransız etkileri de hissediliyor. Ege’nini lezzetli balıkları ile birlikte İzmir mutfağının en önemli
özelliği otlar ve zeytinyağlı yemekler. Bulamaç
çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, trança kellesi, kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer
elması, revani, ıspanak boranisi, pazı kavurması,
şevketi boştan, ebegümeci ve radika salatası, İzmir mutfağının en önemli lezzetleri arasında yer
29
• Kuveyt Kralı'na basketbol sahası
büyüklüğündeki el dokuma halıyı
• Tariş incirlerini
• Hugo Boss ürünlerini
• Türk Tuborg'un bira numunelerini
• Sun Express'in uçak parçalarını
• Antalya'dan Kıbrıs'a karpuz
fidelerini
• Rixos Otelleri'nin fuar numunelerini
• CMS'nin Porsche için ürettiği
jantları
• Bianchi'nin bisiklet parçalarını
Yukarıda okuduklarınız ve daha niceleri
TNT ile sahiplerine ulaşıyor. Kısacası
TNT Ekspres sayesinde; Kıbrıs karpuz
yiyor, çocuklar bisiklete biniyor...
Müşteri Roportajı
Müşteri Röportajı
doğru hamlelerle yurtdışına açılabilirsiniz. Ancak biz bunu 15 yıldan bu yana
yapmaya çalışıyoruz. Sektörün 15 yıl öncesini ve bugünü göz önüne alırsanız
biz bu süre zarfında yurtdışında da kendi tarzını yansıtan, kendi koleksiyonunu
satan bir marka haline geldik. Yakın geçmişte hayal olan bu gelişimi tamamlamış, hedefleri gerçekleştirmiş ve sürdürülebilir kılmış durumdayız. Bunu da çok
çalışarak, bazen yanılarak bazen ise en doğru hamleleri yaparak gerçekleştirdik.
Bu yolda attığımız her adım bize bir deneyim kazandırdı ve bugün için 'deneyimlerimizin, en büyük sermaye' olduğuna inanıyoruz.
bu dört markayı sonradan tek çatı altında toplamaya kalksak bugünkü uyumun
ve dengenin sağlanması mümkün olamayacaktı. Bugünkü başarı ve liderlik de
işte bu denge ve uyumla doğru orantılı.
Tek markayla başlayıp; dört farklı markayla yola devam etmek demek
bir yandan risk, diğer yandansa pazara hâkim olmak anlamını taşıyor.
Sadece bu iki dinamik bile bu kararın cesaret gerektirdiğinin bir göstergesi. Bize biraz bu kararın perde arkasını ve gelişimini anlatır mısınız?
Bu soruyu 10 yıl önce sorsaydınız cevabı çok farklı olacaktı. Çünkü sektörün 10
yıl önce nerelerde olduğu ve bugün nerelere geldiği ortada. Biz ilk olarak bu
büyüme hareketine başladığımızda çevreden muhalif sesler yükseliyordu. Büyük
eleştiriler aldık. “Tek markayla dört markanın sunacağı hizmeti ve ürünleri verebilecekken neden enerjinizi bölüyorsunuz” demişlerdi. Ama bugün görüyoruz ki
yaptığımız atılım çok doğruymuş. Çünkü tek markayla başarılı olmak, pazar lide-
“Güncel ve kalıcı olmak için çalışıyoruz”
Çağın gerisinde kalmamak önemli bir olgu. Aynı şekilde geleceği öngörmek, doğru
stratejiler belirlemek ve risk almak da öyle… Süleyman Orakçıoğlu, yıllar önce aynı
sektörde dört marka yaratma kararı aldığında eleştirilmişti. Bugün mü? Erkek hazır
giyim sektörünün ilk akla gelen markaları ORKA Group bünyesinde yer alıyor…
T
ween, Damat, ADV ve D’S Damat… Dördü de erkek hazır giyim sektörünün ilk akla gelen markalarından… Ve bu markaların hepsi tek bir şirketler grubuna ait. ORKA Group yıllar önce
tek markayla çıktığı ‘başarı yolculuğuna’ bugün dört markayla devam
ediyor. Sadece yurt içinde değil yurtdışında da ilk akla gelen markalar
yaratan ORKA Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ile tekstil ve markalar üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türk halkının kıyafet seçeneği için dün ve bugünü karşılaştırır mısınız?
Geçmişte imkânların kısıtlı olduğunu düşünürsek bugün gelinen
nokta inanılmaz. Bunun nedeni de artık dünya giyim sektörünün
önemli markalarının ürünleri ülkemizde de yer alıyor. Bunun yanında yerli markalar da yurtdışına açılıyor ve moda trendlerini yakından
30
takip ediyor. Kısacası bugün ülke insanının daha iyi giyinmesine
olanak sağlayan bir ortam var. Öyle ki artık Türk markaları moda
perakendeciliği denen olguyu kavrammış durumda. Buna ek olarak
global markalara ulaşım da kolaylaşınca şüphesiz tüketicilere geçmişe oranla daha çok seçenek sunuluyor.
ORKA Group’un içerisinde aynı sektörde olmalarına rağmen
segmentlerinde lider dört marka olduğunu görüyoruz. Örneğin; Tween ile farklı bir tarza, D’S ile başka bir tarza hitap
ediyorsunuz. Ancak iki marka da erkek giyimde ilk akla gelen
markalar arasında. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
Tween, Damat, ADV ve D’S… Bu dört markanın da farklı özellikleri,
farklı hedef kitleleri var. Ancak kendi aralarında bozulmayan bir
denge ve uyumu da bulunuyor. Özellikle dikkat çekmek istiyorum;
Yurtdışında ünlü isimlerinde markalarınızı tercih ettiğini görüyoruz…
Bizim farklı pazarlardaki stratejilerimizde ülkenin önde gelen isimleri veya dünyaya mal olmuş ünlü isimler bizim hedef kitlemiz arasında. Örneğin David Beckham. Dünyaca ünlü bir futbolcu ve bir moda ikonu… Yine önemli bir futbolcu
Gerard Pique. Bizim hedef kitlemiz bu gibi önemli isimler. Bugün 5-10 kişi değil
ORKA Group, sadece yerel piyasada değil dünyada da önemli bir marka değeri
yaratarak 40’a yakın ülkeye ulaşmış durumda. ORKA Group’un başarısının sırlarını
Süleyman Orakçıoğlu’ndan öğrendik.
ri olmak olanaksız. Tek markayla farklı tarzlar sunmak, farklı fikirler oluşturmak
oldukça güç. Keza dünyaya baktığınızda son dönemde de artık ‘multi-brand’
satış noktaları revaçta. Neden? Çünkü tek markayla lider olamazsınız. O marka
bir yerden sonra tüketiciye sıkıcı gelebiliyor. Koleksiyonlardaki farklılıklar dikkat
çekmiyor. Bu nedenle farklı markalar oluşturarak her birine ayrı misyonlar yükleyebiliyor ve bunları sürdürülebilir hale getiriyorsanız, liderlikten bahsedebilirsiniz.
Bu kararı almak bugün bir risk değil belki de zaruri derecede atılması gereken
bir adım. Biz bu adımı bundan 10 yıl önce attık. Ve tekrarlamak istiyorum çok
doğru bir hamle yaptık… Bu benim şahsi fikrim ancak günün verileri de düşüncelerimi doğruluyor.
40’a yakın ülkede markalarınızla hizmet veriyorsunuz. Bize biraz bu konudan bahseder misiniz?
Bu hedefi bugün koymak çok da hayalperest bir yaklaşım olmayacaktır. Zira
hazır giyim sektöründeki büyümeyi ve gelişime açık ortamı göz önüne alırsanız
31
100’e yakın ‘celebrity’ denen ünlü simaların tercih ettiği markalar arasındayız. Sizin de söylediğiniz gibi bu ORKA Group için önemli bir gurur kaynağı.
da ‘Müşteri Sadakati…’ Zaten ilk üç ilkemizi layıkıyla uygulayabiliyorsak müşteri sadakatini
de sağlamış oluyoruz.
Hedef kitle, ünlüler, yurtdışı demişken. Peki, koleksiyonlar nasıl şekilleniyor? Biraz
perde arkasından da bahseder misiniz?
Her dönem farklı konseptler oluşturuyoruz. Ve bu konseptleri oluştururken de uluslararası bir
ağımız; fikir, görüş aldığımız gruplar var. Bu gruplar içerisinde stil danışmanlığı yapan ekipler
de mevcut. Bu ekiplerle tasarım ekibimizin görüş alışverişleri oluyor. Bu konuda dikkat çekmek
istediğim bir nokta var. Her dönem yeni tasarımlar, yeni konseptler, belirliyor olsak da koleksiyonlarımızı bir hikâye etrafında şekillendiriyoruz. Bu hikâyeleri de 5 bin yıllık Anadolu’dan
esinlenerek oluşturuyoruz. Anadolu’nun sembollerini kullanıyor olmamız hem farklılık katıyor
hem de marka ruhunu yansıtmak konusunda avantaj sağlıyor. Tabii Anadolu’nun geçmişinden
gelen sembolleri bugüne uyarlamak da oldukça önemli. Yoksa salt, bir ruh kazandırmadan
İkinci fabrika konusunda ne aşamadasınız, gelecek hedefleriniz neler?
Son sürat devam ediyoruz. Giresun’da açacağımız bu fabrika için tesis satın alınımını gerçekleştirdik. Şimdi sırada üretim faaliyetlerinin verimli hale gelebilmesi için projelendirmeyi
yapıyoruz. Kısa sürede çalışır hale getirilmesi için biz de gerekli yatırımlardan ve çalışmalardan kaçınmıyoruz. Markanın dünyadaki bilinilirliğini artırmak, gücüne güç katmak için
çalışıyoruz. Gelecekteki temel hedefimiz bu. Bu konu beş yıllık bir planımız var. Buna göre;
beş yıl sonra dünyada segmentinin en çok konuşulan 10 markasından biri olmak istiyoruz.
Koleksiyonlardan, yatırım ve önemli adımlarımızın perde arkasında bu hedefimiz yer alıyor.
Stratejilerimizi bu hedef doğrultusunda oluşturuyor, ekiplerimizin de bu ana fikirle hareket
etmesini sağlıyoruz.
DavId Beckham... Dünyaca ünlü bir futbolcu, aynı zamanda da bir moda ikonu.
Tween’i tercih ediyor. Sadece Beckham da değil. Londra, Barcelona, Milano gibi moda
kentlerinde Tween önemli markalardan bir tanesi olarak dikkat çekiyor.
doğrudan bugüne aktarmak, daha da açık söylemek gerekirse sıradan halde sunmak size bir
fark kazandırmaz. Onları doğru yorumlamak ve doğru biçimde canlandırmak gerekiyor.
Hizmet kalitesi ve hızına büyük önem veriyoruz
En dikkat ettiğimiz ve personelimize de aktardığımız konu müşteri memnuniyeti. Zira siz ne kadar kaliteli veya ne kadar uygun fiyatlı ürün hazırlasanız da
bir tüketicinin sizi tercih etmesi için müşteri memnuniyetine de dikkat etmeniz
gerekir. Çağın en önemli başarı dinamiklerinden bir tanesi de bu… Sektöründe
lider olan bir marka olarak biz de bu konuda büyük bir hassasiyet içerisindeyiz.
Örneğin; bir tüketicinin istediği ürün o noktada yoksa çevre stokları inceliyoruz.
O ürün sadece yakın mağazalar bir tarafa farklı bir ilde yer alıyorsa 24 saat içerisinde müşterinin istediği mağazaya getirtiyoruz.
32
Koleksiyonlarda ve tasarımlarda, ülke içi şartlar mı global
değerler mi göze çarpıyor?
Mevsimsel değişimler önemli çıkış noktalarımızdan bir tanesi.
Ülkemizde sıcaklık 10 dereceyken farklı bir ülkede 15 belki de 20
derece oluyor. Hal böyle olunca ülkemizde kış sezonu ürünlerini
ön plana çıkarıyoruz. Ancak koleksiyon ürünlerinin yapısı farklı
olsa da ruhu aynı oluyor. Bu konuya büyük önem veriyoruz.
T-shirt satarken de kazak satarken de koleksiyonların ruhu aynı.
Tekstil sektörünün geçmişini ve bugününü karşılaştırdığınızda nasıl bir fark görüyorsunuz?
Daha önce tekstil ve hazır giyim farklıymış gibi hareket ediliyordu.
Oysa ben bugün sektöre baktığımda bir tasarım endüstrisi görüyorum. Hatta moda endüstrisi de diyebiliriz. Bu kavramlar bizim
için yeni yeni konuşuluyor. Ancak bunları konuşuyor, tartışıyor ve
Tekstil sektöründe koleksiyonları iki yıl, satışpazarlama çalışmalarınıysa beş yıl önceden
planlamak gerekiyor.
uygulamaya çalışıyor olmak dahi önemli bir gelişme. Zira sadece
koleksiyon hazırlayıp satılmasını, ihraç edilmesini beklemek söz
konusu değil. Dolayısıyla iyi bir koleksiyon hazırladıktan sonra
görsel ve tanıtım anlamında da çekici hale getirmek önemli. Fotoğraf çekimleriyle mağaza dekorasyonuyla reklamlarla desteklemek gerekiyor. Ve bu ekiplerin de bir bütün olarak çalışabilmesini
sağlamak gerekiyor.
ORKA Group olarak vazgeçilmez diyebileceğiniz konu nedir? Bu konu sizin için neden önem arz ediyor?
Bizim dört önemli misyonumuz var; ilki Best Trend.’ En iyi trendi
yakalamaya çalışıyoruz. Diğeri ‘Best Quality;’ en kaliteli ürünü
oluşturmaya çalışıyoruz. Sonrasında ‘Best Service’ ilkemiz var.
Buradaki amacımız da gerek mağazadan müşteriye gerekse
ihracat anlamında hızlı servisi yapmaya çalışıyoruz. Son olarak
ORKA Group’u yakından tanıyalım
Şirket, 1986 yılında Damat markası ile erkek hazır giyim ve tekstil sektörüne
adım attı. Damat markası sektöre yeni bir soluk getirirken artan talepler doğrultusunda özgün bir marka Tween, hemen ardından da ADV markası tüketiciye
sunuldu. Orka Group, son olarak 2002 yılında hem şık hem kullanışlı tasarımları
uygun ve rekabetçi fiyat politikası ile tüketici ile buluşturmak amacıyla “D’S
Damat” markasını lanse etti. Aynı zamanda D’S Damat çatısı altında da TWN
markası ile genç dinamik görünmeyi tercih eden moda tutkunlarına hitap eden
bir koleksiyon oluşturdu. Orka Group Damat, Tween, ADV, D’S Damat ve TWN
markalarıyla bugün sektörünün ilk akla gelen markası olmayı başardı. Üstelik
sadece yurt içinde de değil. 40’a yakın ülkede ORKA Group markalarına rastlayabilirsiniz.
33
Spor
Oyunları’nda pek de alışık olmadığımız, körling
adlı bir sporla tanıştık. Körling, derinlemesine
incelenmediğinde komik bir spor olarak nitelendirilebilir. Pistin üstünde kayan bir taşın önünde,
ellerinde fırçalarla hızlı hızlı buzu süpüren sporcuları gördüğümüzde, birçoğumuz ister istemez
gülümsüyoruz.
Bu ilginç sporu gündemimize taşıyan, Erzurum’da
yapılan 25’inci Üniversiteler Kış Oyunları oldu. Kadınlarda İngiltere, erkeklerde ise Güney Kore’nin
birinci olduğu oyunlarda, Türk takımı da körling
becerilerini sergiledi. Hatta Slovenya’yı farklı bir
skorla yenmeyi bile başardılar. Türkçeye kabaca
falsolama olarak çevirebileceğimiz körling, seyrederek anlaşılabilecek bir spor değil. Bu nedenle,
sizin için bir rehber hazırlama gereği duyduk.
Bakalım, buz üstünde süpürgeleriyle kayan bu
Olimpiyatları’ndan beri olimpiyatlarda resmi spor
olarak kendine yer buluyor. 42 metre boyu, 4,3
metre eni olan buzdan bir pist (rink adı veriliyor)
üzerinde oynanan, olimpik bir takım oyunu olan
körling, hassaslık seviyesi ve kazanmak için ortaya konan stratejik düşüncenin karmaşık yapısı
sayesinde ‘buz üzerinde satranç’ olarak da adlandırılıyor.
Körling, şu anda hemen hemen
bütün Avrupa ülkeleri ile
birlikte; Kanada, Amerika, Çin,
Japonya, Kore, Avustralya ve
Yeni Zelanda’da oynanıyor.
Fırlat, kaydır ve süpür;
Son dönemin gözde sporu KÖRLİNG
Erzurum Kış Oyunları’nda pek de alışık olmadığımız, körling adlı bir sporla tanıştık.
Tarihi 1500’lü yıllara kadar dayanan ve İskoçlar tarafından keşfedilen bu spor dalı, ilk
kez 1924 Kış Olimpiyatları’nda olimpik bir spor olarak kabul edildi. 1998’den beri ise resmi
olarak olimpiyatlarda kendine yer buluyor.
E
rzurum’da yapılan 25’inci Üniversiteler Kış Oyunları, Türk insanının
ilgisini kısa süreliğine de olsa futbolun dışına kaydırdı. Tıpkı ‘Buzda
Dans’ yarışmasından sonra herkesin buz patencisi olması gibi...
TRT’nin Erzurum’daki oyunları HD kalitesinde yayınlaması da bu ilgiyi artıran nedenlerden biriydi. Aslına bakılırsa, Türkiye’nin dört köşesinin kış
sporları için bir cennet olduğu tanımı yapılabilir. Bu konuda şimdiye kadar
neden uluslararası bir marka olamadığımız ise ayrı bir tartışma konusu.
Kış ve özellikle kayak denildiğinde birçok insanın aklına Bursa-Uludağ gelir. Buna karşılık; Bolu-Kartalkaya, Erzurum-Palandöken, Isparta-Davraz,
34
Antalya-Saklıkent, Kastamonu-Ilgaz, Kars-Sarıkamış, Kayseri-Erciyes ve
Ankara-Elmadağ gibi merkezler son dönemde ön plana çıkmaya başladı.
sporcuların, bizi güldürmekten başka bir amaçları var mı?
Kış sporu demek sadece kayak demek değil
Kış sporları, sadece kayaktan ibaret değil. Buz hokeyi, artistik paten ve
körling gibi spor dalları da bulunuyor. Erzurum Kış Oyunları’nın ülkemiz
için bir avantajı da tüm bu spor dalları için alanlar, pistler inşa edilmesi
oldu. Bundan böyle, kış sporları yapmak istediğinizde, aklınıza gelebilecek
her branş için Erzurum’a gitmeniz yeterli olacak. 25’inci Üniversiteler Kış
Kanada bu sporu çok seviyor
Ülkemizde fazla tanınmasa da körling’in tarihi
1500’lü yıllara kadar uzanıyor. Kayıtlara göre
körling oyunu ilk olarak 1500’lü yılların başında
İskoçya’da ortaya çıkmış.19’uncu yüzyılın başında Kanada’ya yerleşen İskoç göçmenler, körlingi
beraberlerinde bu ülkeye götürmüşler. Körling,
şu anda hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri ile
birlikte, Kanada, Amerika, Çin, Japonya, Kore,
Avustralya ve Yeni Zelanda’da oynanıyor. Bu
sporun en iyi kurumsallaştığı ülke ise Kanada. Şu
anda bu ülkede yaklaşık 1 milyon kayıtlı körling
sporcusu ve sadece bu spora yönelik yayın yapan
bir de televizyon kanalı var.
İlk kez 1924 Kış Olimpiyatları’nda olimpik bir
spor olarak yer alan körling, 1998 Nagano Kış
35
Buz üzerine disk şeklinde iç içe çizilmiş üç halka;
hedefi, yani körling dilinde evi oluşturuyor. Puan
kazanmak için yapılması gereken, evin merkezine
doğru karşı takımdan daha yakına taş atmak...
Türkiye’de körling
Buz Pateni Federasyonu, Türkiye’de ilk kez
2009’da şampiyona düzeyinde oynanmaya başlanan bu sporun ay yıldızlı ekibini de
oluşturdu ve antrenör olarak İskoçyalı Brian
Gray ile anlaştı. Ay yıldızlı takımın ilk sınavı ise Erzurum 2011’de verildi. Buz Pateni
Federasyonu Başkanı Fahrettin Kandemir,
körling alanında daha önce 40 takımın katıldığı Türkiye Şampiyonası ile milli takım
için bazı aday sporcularını belirlemekte
zorlanmadıklarını belirtti. Erzurum’daki
oyunların Türkiye’de körlingin gelişmesi için büyük bir avantaj olduğuna işaret
eden antrenör Gray; “Ülke genelinde kurulan yeni körling takımları, Erzurum’da
yalnızca körling için yapılan buz pisti, bu
sporun gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Türkiye’nin körling’de ileride çok iyi yere
geleceğine inanıyorum. Türkiye’de farklı
şehirlerde bu sporun tanıtımını yapıp, yeni
spor kulüplerinin kurulmasını sağlamayı ve
bu kulüpleri özendirici çalışmalar yapmayı
hedefliyoruz” dedi.
Kültür Sanat
Marie Ozanne gözünden ‘Özgür Kadınlar’
“Filmin kısası makbuldür” diyenlere
İSTANBUL FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VESİLESİYLE, FRANSIZ FOTOĞRAF
SANATÇISI VE AYNI ZAMANDA SOSYOLOG OLAN MARİE OZANNE’IN ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI ÜZERİNE
GERÇEKLEŞTİRDİĞİ BİR FOTOĞRAF SERGİSİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR.
Akbank Kısa Film Festivali, geniş bir kitle tarafından takip edilen kısa filmlerin yapımını
özendirmek ve yapıtların izleyicilerden uzak kalmamasını sağlamak amacıyla her yıl
düzenleniyor.
S
Marie Ozanne bir dizi portre-röportaj çalışmasıyla Avrupa’da çoğu zaman klişeleşmiş
ya da az bilinen günümüz Türkiye kadını
imajına yeni bir bakış getiriyor. Çalışmasında,
Türkiye’nin modernleşme sürecinde kadının
oynadığı rolün önemini vurgulayan Marie
Ozanne, 2009 yılında başladığı bu proje ile
kariyerlerinde en ön saflarda yer alan birçok
Türk kadınla bir araya geldi. Söz konusu isimler, geleneksel anne ve ev kadını rollerinin
ötesinde aynı zamanda farklı meslek gruplarında başarılı bir kariyere de sahipler: aktris,
cerrah, yargıç, sosyolog, üst düzey yönetici,
psikolog, gazeteci, sanat eleştimeni. Karşılaştığı kadınların güçlü kişilikleri ve özgürlük
duygularından etkilendiğini belirten sanatçının fotoğraflarına aynı zamanda bu kadınların hayatları, izledikleri yollar, mücadeleleri,
günümüz toplumuna bakışlarını içeren metinler de eşlik ediyor. Kişisel başarılarının yanı
sıra kadın hakları ve kadının toplumdaki ye-
Uzuna’ bölümü de Seyfi Teoman’a ayrıldı. Kısa
filmle başlayan ve uzun metraj filmlerle sinema
serüvenlerine devam eden genç ve başarılı yönetmenin “Apartman” adlı kısa filminin yanı
sıra, ilk uzun metraj filmi “Tatil Kitabı” da Akbank 7. Kısa Film Festivali’ kapsamında seyircilerle buluşacak.
İ
ıra dışı bir sergi daha İstanbul semalarında… Aynı zamanda fotoğraf sanatçısı
olan Fransız Sosyolog Marie Ozanne, ‘Özgür
Kadınlar’ı İstanbullular için fotoğraflamış. Birçok ismi objektif karşısına geçiren Ozanne’nın
çektiği portreler 15 Nisan 2011’e dek İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde.
lk olarak 2004 yılında gerçekleştirilen festival,
her geçen yılda biraz daha büyüyor ve etkinlik
çıtasını biraz daha ileri taşıyor. Akbank Kısa Film
Festivali, gösterimlerin yanı sıra sinema öğrencileri ve festival izleyicileri için sinema sektöründeki deneyimli isimlerin birikimlerini aktardığı
çeşitli atölye çalışmaları ve söyleşilere ev sahipliği yapıyor. Kurmaca ve belgesel film alanlarına ek olarak “Deneyimler”, “Kısadan Uzuna”,
“Özel Gösterim” ve “Canlandırma Kısalar” gibi
bölümleri de kapsamına dahil eden festival, Akbank Sanat’ta hayat buluyor.
MARIE OZANNE KİMDİR?
1980 YILINDA FRANSA’NIN ORLÉANS KENTİNDE
DOĞAN MARIE OZANNE LILLE POLİTİK
ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜSÜ’NDE SOSYOLOJİ EĞİTİMİ
ALDI. OZANNE ALDIĞI BU EĞİTİMİN ARDINDAN DA
SORBONNE ÜNİVERSİTESİ’NDE ESTETİK VE SANAT
BİLİMLERİ ALANINDA MASTER YAPTI. UNUTMADAN
OZANNE’NIN BELGESEL TARZDA TASARLANAN
SERGİDE YER ALAN PORTRELİ FRANSA’DA SIPA
PRESSE ARŞİVİNDE YER ALACAK.
36
Günümüz Türkiye kadının imajını yansıtmayı
amaçlayan Marie Ozanne'nın Özgür Kadınlar
Sergisi'nde yer verdiği Serra Yılmaz fotoğrafı....
rinin iyileştirilmesi için de mücadele veren
17 kadınla gerçekleşen çalışmada sanatçı
onları iş ortamında ve kişiliklerini öne çıkaran detaylara yer vererek fotoğrafladı. 17
portrenin bir bölümü ise Nilüfer Göle ve
Sedef Ecer gibi kariyerlerini Paris’de sürdüren isimlerden oluşuyor.
Perdeler 2004’te açıldı
Bu sene yedincisi gerçekleşecek olan festivale
başvuran 430 filmin arasından oluşturulan yarışma ve yarışma dışı bölümlerin yanı sıra; festivalin ‘Uluslararası’ bölümünde Almanya, İsrail,
Yunanistan, Avustralya, İngiltere, Finlandiya,
İran, ABD, Kanada, Brezilya, Singapur, İsveç ve
İspanya’dan gelen bol ödüllü kısa filmler sinemaseverlerle buluşacak.
Özel konuklarla söyleşiler
Festivalin ‘Deneyimler’ bölümüyse kısa film alanında yapımcılık, yönetmenlik, senaristlik ve
oyunculuk yapmış çok yönlü ve yetenekli bir
ismi Karine Blanc’ı konuk ediyor. Paris’te yaşayan sanatçının festival kapsamında üç kısa filmi
gösterilirken, ayrıca deneyimlerini aktaracağı bir
de söyleşi gerçekleştirilecek. Festivalin ‘Kısadan
Sayısız filmi perdeye taşıyacak
olan festivalde; Almanya,
İsrail, Yunanistan, Avustralya,
İngiltere, Finlandiya, İran, ABD,
Kanada, Brezilya, Singapur, İsveç
ve İspanya’dan gelen bol ödüllü
kısa filmler sinema tutkunlarıyla
buluşacak.
37
Ayrıca “Kısadan Uzuna” başlıklı söyleşide Seyfi Teoman sinema serüvenini ‘kısa filmcilerle’
paylaşacak. Sinemaseverler, Festival’in ‘Belgesel
Sinema’ bölümünde ise, çektiği filmlerle önemli
başarılara imza atmış Pelin Esmer’in “Oyun”ve
“Koleksiyoncu” isimli belgesellerini izleme imkanı bulacak. Ayrıca Pelin Esmer, belgesel serüvenini Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek bir
söyleşiyle kısa filmcilere aktaracak.
‘Canlandırma Kısalar’ bölümünde, festival komitesinin davet ettiği ve önemli ödüllere sahip;
Finlandiya, Türkiye, Polonya, İspanya, Srilanka,
İsveç, Almanya, Japonya ve Litvanya’ dan 16
canlandırma kısa film örneği yer alıyor. ‘Özel
Gösterim’ bölümünde ise Murat Şeker imzalı “Türk Gibi Başla Alman Gibi Bitir” ve Serkan
Yıldırım’ın yönetmenliğini yaptığı “Ellerdeki Zaman” filmleri izleyicilerle paylaşılacak.
286 başvuru
286 filmin başvurduğu “Festival Kısaları” bölümüne katılan eserler; Kadir Has Üniversitesi
Öğretim Görevlisi Melis Behlil, yönetmen Murat
Şeker ve Melisa Önel’den oluşan ön eleme jüri
kurulu tarafından değerlendiriliyor.
DVD / Kitap
Aşk Tesadüfleri
Sever
Aslı Gibidir
Certified Copy
Siyah Kuğu
Black Swan
Yönetmen: Ömer Faruk Sorak
Oyuncular: Mehmet Günsür, Belçim
Erdoğan, Altan Erkekli, Şebnem Sönmez, Ayda Aksel, Cezmi Baskın,
Yönetmen: Abbas Kiarostami
Oyuncular: Juliette Binoche, Agathe
Natanson, Jean-Claude Carrière, William Shimell
Yönetmen: Darren Aronofsky
Oyuncular: Natalie Portman, Winona
Ryder, Mila Kunis, Vincent Cassel, Sebastian Stan
Film, doğumlarından itibaren çocukluk ve
ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da
kesişen, sonrasında İstanbul’da tanışan
Özgür ve Deniz’in engellerle dolu aşk
macerasını anlatırken, bir yandan da geri
dönüşlerle onların bugünlerini yaratan dönemlere uzanıyor. Türkiye’nin 70’li, 80’li,
90’lı ve 2000’li yıllarını ziyaret ederek, o yılların artık unutulmaya yüz tutmuş popüler
kültür öğelerinden, müziklerinden, yaşam
biçimlerinden ve alışkanlıklarından besleniyor. “Aşk Tesadüfleri Sever” pek çok
gerçek hikâyeden yola çıkılarak derlenmiş
olaylar bütünüyle; İstanbul’dan Ankara’ya
yaptığı nostaljik yolculuğun içinde izleyiciye
doyurucu, duygusal, yıllarca akıllardan çıkmayacak bir aşk filmi vaad ediyor.
Toskana... Aşk yuvası küçük oteller, kafelerde birbirinin gözüne bakan âşıklar...
Çift gibi görünmeye çalışan bir kadın ve
bir erkek... Adam, bir konferansa konuşmacı olarak katılan İngiliz yazar; kadınsa
Fransa’dan gelen bir sanat galerisi sahibi.
Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde,
herkesin başına gelebilecek bir öykü aslında
yaşananlar... İranlı yazar Abbas Kiarostami, kendi yaşam öyküsünden esinlendiği
geleneksele yaklaşmayan, sıra dışı filminde
Juliette Binoche’un karşısında İngiliz bariton
William Shimell’ı oynatarak nesnelerin veya
kişilerin gerçekliğini sorguluyor. Fransız
oyuncu Juliette Binoche’nın bu rolüyle Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu
ödülünü aldığını da hatırlatmakta fayda var.
Nina, New York’ta yaşayan çok yetenekli
bir balerin. Oyun yönetmeni Thomas Leroy, baş balerin Beth MacIntyre’ı, değiştrimeye karar veriyor. Balenin saf ve zarif
yüzü Beyaz Kuğu ile şehvetin temsilcisi
Siyah Kuğu'yu aynı anda canlandırabilecek birine ihtiyaç var ve Leroy’un aklındaki isim Nina. Fakat Nina’yı bekleyen
bir rakip var; üstelik Leroy’u etkileyen bir
rakip; Lily. Nina her ne kadar Beyaz Kuğu
rolüne uysa da Lily de Siyah Kuğu’nun
tam karşılığı. İki genç dansçı arasındaki
rekabet garip bir arkadaşlığa dönüşürken
Nina da kendi karanlık tarafıyla haşır
neşir olmaya başlıyor. Dansla harmanlanmış sıradışı bir hikaye Arofonosky’nin
penceresinden izleyicilere ulaşıyor.
38
14
Florence Farcouli
Hayatta Kalma
Güncesi
Doris Lessing
Kayboluş Günü
Robin Parrish
Kyhros Yayınları, 2011
176 Sayfa
Fiyat: 12 TL
Can Yayınları, 2010
217 Sayfa
Fiyat: 14 TL
Kyrhos Yayınları
408 Sayfa
Fiyat: 18 TL
Adrian, özel yeteneğini fark edene kadar kendini sıradan biri olarak gören bir
Fransız. Herhangi bir sabahtı ve Adrian
o sabah hayatının geri kalanının değişeceğini tahmin bile edemezdi. Bugüne
dek öylesine yaşadığına inanıyor, rutin
bir hayat sürüyordu. Her sabah bindiği
metro treninde, bir gün yabancı insanların hayatlarını görebildiğini keşfetti
Adrian… Evet, insanların zihinlerini
okuyabiliyor ve beyninde bazı görüntüler beliriyordu. Artık Adrian için yaşam
gerçekle hayaller arasında gidip gelmeye başlamıştı. Anlam vermiyordu olanlara… Neydi bu? Bir hediye mi? Yoksa
bir lanet mi? Ancak olumlu tarafından
bakıyordu olan bitene; hayatının anlamsızlığından kaçmak isteyen bu genç
farklıydı artık. İşte Florence Farcouli, bu
farkıyla kalan hayatını değiştirmeyi hayal eden Adrian’ın başından geçenleri
anlatıyor. Adrian’ın karakterini ve değişen yaşantısını akıcı bir dille anlatan
Farcouli, sıra dışı bir konuyla okuyucularının karşısına çıkıyor.
İngiliz bir subayın kızı olarak dünyaya
merhaba diyen Nobel ödüllü yazar Doris
Lessing’den hayatı boyunca şahitlik ettiği
evrimi kusursuz bir biçimde okuyucuya
aktarıyor. Lessing’in son kitabı aslında
bir tür kıyamet öyküsü… Çevre kirliliği,
hoyratça kullandığımız doğal kaynakların
tükenişi, evsizlerin sayısı artarken sokak
çetelerinin kural tanımazlığının kural
haline gelişi, dilin yozlaşması ve yoksullaşması, iletişimsizlik, insanların büyük
şehirlerden kaçmak zorunda kalışları ve
kalabalıkların yerini alan ıssızlık... Lessing,
bu ve buna benzer sayısız nedeni kıyamet
olarak niteliyor. Usta ve akıcı anlatımıyla,
bütün bu olup bitenlerin görgü tanığı
olan, hatta hiç tanımadığı bir çocukkadının sorumluluğunu da üstlenen yaşlıca bir kadının ağzından aktarıyor olayları.
Yazarın kıvrak dili; insanların çaresiz
durumlarda en olmayacak koşullara nasıl
ayak uydurduklarını, bu koşullara rağmen
yaşanan aşkları ve iktidar kavgalarını, hayata tutunmak için verilen savaşımı, çok
etkileyici bir romanda biçimlendiriyor.
Bilimkurguya meraklı mısınız? Belki çok
beğeniyor belki de hiç mi hiç ilginizi
çekmiyor olabilir… Kayboluş günü,
aklınızdaki bilimkurgu ile ilgili tüm hikayeleri bir tarafa atmanıza neden oluyor.
Kitabın etkin karakterlerinden Komutan
Christopher Burke, mürettebatıyla birlikte insanlığın en büyük kâşiflerinden biri.
Kırmızı gezegen Mars’ta görevlerini başarıyla tamamlamış ve tek istekleri evlerine
geri dönmek olan; artık keşif için değil
arkadaşlarını, ailelerini ve sevdiklerini
görmek için savaşmak zorunda olan bir
topluluk... Savaşmak; evde olmak için...
Döndüklerindeki sahne akıllarına bile
gelmiyordu. Herkes… Her şey… Gitmiş.
Rüya değildi gördükleri. Bir şaka da olamazdı. Artık Burke ve takımının yeni bir
görevi vardı: Bütün insanlığın ortadan
kaybolmasının ardında yatan sebep her
ne ise onu bulmak. Gerçek yaşam gerilimlerini bilim kurgu ürpertisiyle ustaca
harmanlayan Robin Parrish, “Kayboluş
Günü” adını verdiği kitabıyla sizi koltuklarınızda hop oturtup hop kaldıracak…
39

Benzer belgeler