Âyetler ve Hadisler WEB.qxp

Transkript

Âyetler ve Hadisler WEB.qxp
ÂYETLER
ve
HADÎSLER
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
Ýstanbul
1430/2009
Ý Ç Ý N D E K Ý L E R
DÎBÂCE..................................................................................................1-24
HÜVE...................................................................................................25-30
ALLAH..................................................................................................31-44
ALLAH'IN CEMÂLÝ...............................................................................45-49
HZ. MUHAMMED.................................................................................51-62
EHL-Ý BEYT..........................................................................................63-71
VAHÝY-ÝLHAM-BEYAN-MUHADDESUN.................................................73-81
VELÂYET............................................................................................83-106
MÝRAC..............................................................................................107-113
MÜRÞÝD...........................................................................................115-121
ZAMANIN SAHÝBÝ.............................................................................123-126
EHL-Ý MAÐRÝB.................................................................................127-130
NAMAZ.............................................................................................131-136
ZÝKÝR................................................................................................137-146
DÝN BÝRDÝR......................................................................................147-156
ÞEFAAT.............................................................................................157-162
SAK..................................................................................................163-165
KADER.............................................................................................167-170
MABUDÝYYET-ABDÝYYET.................................................................171-176
NEFÝS...............................................................................................177-184
ÝSLÂM'DA KADIN.............................................................................185-195
ZENGÝNLÝK-FAKÝRLÝK......................................................................197-201
FAÝZ..................................................................................................203-207
BÝDAT...............................................................................................209-214
ÞÝRK.................................................................................................215-217
HACC...............................................................................................219-222
KIYAMET..........................................................................................223-242
SONSÖZ...........................................................................................243-246
LÜGATÇE.........................................................................................247-256
D Î B Â C E
Bismillahirrahmanirrahim
Kur'an sözü Allah sözüdür, hadisler ise Peygamber
sözüdür diye bir ayýrým yapýlmaktadýr, Kur'an'ýn Allah söz ü o l d u ð u n u b i z z a t Pe y g a m b e r i m i z b u y u r m u þ t u r.
‘H z . M u hammed (s.a.v) bir elçi idi; geldi vazifesini yaptý ve gitti’ denmektedir. Allah'ýn bu ilâhî tatbikatýný
bu kadar basite indirgemek doðru olmasa gerekir. Bu sözler, bu hususu fiiliyatla bilmeyenlerin sözüdür.
Allah'ýmýzýn bugün lütfetmiþ olduðu terakki ve anlayýþ ile bu konularýn idrak edilmesi daha doðru olsa gerekir. Peygamberimizin havadan nutketmediðini de, bizzat Kur'an bildirmektedir.
Necm sûresi 3-4. âyetlerinde,
"Ve ma yentýku ani'l heva in hüve illa vahyün
yuha."
"Ve nutketmez havadan Hüve illâ vahyolunan bir vahiydir." buyrulmaktadýr.
Bu durum karþýsýnda Hz. Muhammed (s.a.v)'in söz1
lerinin Allah sözü olduðunu bizzat Kur'an tasdik ediyor
demektir.
Nisa sûresi 80. âyetinde,
"Men yutý'ýrresule fekad eta'allahe ve men
tevella fema erselnake aleyhim hafiyzan"
"Resûle itaat eden kimse muhakkak Allah'a
itaat etmiþtir. Ve yüz çeviren kiþiye de, artýk
seni muhafaza edici olarak onun üzerine
irsal eylememiþizdir." buyrulmaktadýr.
O halde, Peygamberin her sözünün Allah'a ait olduðu Kur'an'da iþaret buyrulmuþtur; hadisler ise, Kur'an
âyetlerini açmak ve anlatmak için ifade edilmiþlerdir.
Hûd sûresi 1. âyetinde,
"Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme
fussýlet min ledün hakiymin habiyrin"
"Elif Lam Ra. Hû’nun âyetleri tahkim edilmiþ sonra da ledünden (Hüve'nin indinden)
tafsilatlandýrýlmýþ hakîm, habîr bir kitaptýr." buyrulmaktadýr.
Âyetteki "ledünden tafsilatlandýrýlmýþ" beyaný
2
Peygamberimizin buyruklarýný iþaret etmektedir. Kur'an’ýn
ledünden tafsilatlandýrýlmasý hadislerdir. Peygamberimiz
Hüve'nin göründüðü gönül noktasý olarak ilm-i ledün sahibi olduðu için, Kur'an onunla tafsilatlandýrýlmýþtýr.
Peygamberimiz 23 yýl boyunca inzal olunan
Kur'an’ý yazdýrmýþ ancak hadisleri yazdýrmamýþtýr. Çünkü
hadis-i þerifler bir izah, bir anlatým ve bir bilgidir. Ama
Kur'an-ý Kerîm bir hükümdür ve kat’i bir talimattýr. Bu
noktalara dikkat ederek Kur'an'ýn açýklayýcýsý olarak âyetlere tekabül eden bazý hadisleri yazmayý murat ettik.
Hz.Peygamberimizin sözleri muhkemdir. Müfessirler bu noktaya dikkat etseydi hakikate daha yakýn olurlardý.
Bir hadis-i þerifte Peygamberimiz; "Benden gelenleri Allah'ýn Kitab'ýna arz ediniz. O’na uygun
ise ben söylemiþimdir. Þayet ona aykýrý ise ben
s ö y l e m e m i þ i m d i r. " b u y u r m u þ l a r d ý r. ( A c l u n î , Ke þ fu’l-Hafa Suyuti, Mif tah,16)
Sevgili Efendimiz; "Bana âit bir hadis duyduðunuz zaman, kalbleriniz onu tanýr, tüyleriniz ve
tenleriniz ona yatýþýr ve onu kendinize yakýn görürsünüz. Ýþte ben o hadise hepinizden daha yakýným. Yine benden bir hadisi duyduðunuz zaman,
kalbleriniz onu reddeder tüyleriniz ve tenleriniz
3
ondan ürperir ve ondan uzak olduðunuzu görürsünüz. Ýþte o hadise, ben hepinizden daha uzaðým."
buyurmuþlardýr. ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 425; Ýbn Hibban,
Sahih, 1, 264; Buhârî )
Sevgili Efendimizin hadislerini Kur'an'ýn açýklamasý olarak görmek icap eder. Kur'an'ý en iyi açýklayan, tefsir eden ve bilen peygamberimizdir; çünkü Kur'an’ý bizzat
k e n d i s i y a z d ý r m ý þ t ý r. B u n a m u k a b i l m ü f e s s i r l e r i n
ç o ð u , ‘A l lah sözü ile Peygamber sözü ayrýdýr’ demektedirler.
Kur'an tefsiri yapan müfessirler tefsirlerini neye göre yapmaktadýrlar? Yapýlan tefsirler eðer akýl noktasýndan
deðerlendirilirse, o zaman hâþâ akýl Kur'an'ýn üstünde olmuþ olmaz mý? Eðer akýl ile maneviyat olsaydý vahiy ile
gelen peygambere lüzum kalmazdý.
Hadislerin sadece ravi zincirine ve senede göre deðerlendirilmesi doðru olmasa gerekir; hadislerin ilâhî hakikate göre deðerlendirilmesi daha doðru olur. Peygamberimizden rivayet edilen her hadis mânâ yönünden incelenmeden tefsir yahut tevil edilmeye çalýþýlmýþtýr.
Hâlbuki Sevgili Efendimiz; "Benden nakledilen sözler
Kur'an'a uygunsa ve insanlýðýn hayrýna ise benimdir," buyurmuþtur. Bu durumda hadislerin Kur'an'ýn özüne ve ruhuna uygun olmasý icap eder.
4
Bu hadiste Peygamberimizin zikrettiði, "Kur'an'a
uygun" ifadesi Rabbimizin arzuyu ilâhîsini iþaret etmektedir. "Ýnsanlarýn hayrýna" ifadesinde ise þöyle bir hususiyet olsa gerekir: Bir þeyin insanlarýn hayrýna olup olmadýðýný ancak Allah bilir. Çünkü geçmiþ zaman ile bugünkü yaþam þartlarý arasýnda pek çok fark olduðu hakikattir. Ancak Kur'an'ýn her zamana ve zemine uyduðu ve
insanlarýn hayrýna olduðu aþikârdýr.
Hadisler ilham ve beyan alan velâyet gönüllerinin
tasdiki ile bilinirse, bu daha doðru bir biliþ olur. Velâyet
gönülleri bir hadisin sahih olup olmadýðýný ve o zamana
göre nasýl anlaþýlmasý lazým geldiðini, Allah'ýn lütfettiði ilham ve beyanlar ile bilirler.
Bir hadisin sahih olup olmadýðý konusunda ravi
zincirine bakmak yerine ilhama ve Kur'an'a göre bir deðerlendirme yapýlýrsa bu daha doðru olur. Birçok kimse
iþine gelmediði için Kur'an'ý hadisler ile birlikte mütalaa
etmemiþtir.
Sevgili Efendimiz: "Benim hakkýmda da bildiðiniz dýþýnda sözden kaçýnýn. Kim bana bile bile
yalan nisbet ederse ateþteki yerini hazýrlasýn," buyurmuþlardýr. ( Tirmizi, Tefsir 1, 2952 )
Sadece ravi zinciri esas alýnarak yapýlan hadis çalýþmalarý netice vermemektedir. Nitekim ‘kýrk hadis’ ça5
lýþmalarýnda sahih olmayan hadislerin kullanýlmasý durumunda bu çalýþmalardan nasýl bir netice beklenmektedir?
Hz. Aiþe Validemizden rivayet edilmiþtir ki;
"...Onun ahlâký Kur'an'dýr." Peygamberimiz Kur'an'ý
yaþamýþtýr. Her hali, her konuþmasý onun Kur'an'ý yaþadýðýný göstermektedir. O halde bu anlatýmlardan sonra hâlâ ‘Kur'an sözü baþka, Peygamber sözü baþkadýr’ demek
ilâhî ilimde eksikliktir.
Bu kitap bu konularý açýp anlatmak amacýna matuf
olarak hazýrlanmýþtýr. Her sûre ve âyet için hadisler vardýr. Kur'an âyetleri ile hadislerin sanki ikizlermiþ
gibi, biri diðerinin tefsiri ve açýklamasý olduðu
görülecektir.
Mürþidimiz Hz. Mehmed Ali Bey bu konu ile ilgili
olarak þöyle buyurmaktadýr: "Günlerin birinde bir zatýn bana gösterdiði bir defterdeki þu cümleyi aynen þöyle hatýrlýyorum: "Hazret-i Peygamberimiz
Cenâb-ý Muhammed'in sözlerini, yani ehadis-i nebeviyyeye Kur'an denilse küfür olur." Kendisine dedim: Bu
cümleyi nereden kaldýrdýnýz? Cevaben: "Bir Kur'an
tefsirinden, tefsiri yapan da ulemadan bir zât," dedi. Kendisine dedim: "Bu yazdýðýnýz cümle yanlýþtýr. sizi
dalâlete düþürür. Çünkü Cenâb-ý Muhammed'in
ilâhi hakayýk ve Ýslâm dini hususlarýnda buyurmuþ olduklarý sözler hep ilâhî ilhamlardýr. Vahy-i
6
Hakladýr. Ve buna da senedimiz Kur'an’daki þu
âyettir: "Vema yentiku anilheva in hüve illâ vahyün
yûha" Yani Muhammed (s.a.v) havadan nutk etmez. Ý s l â m d i n i h u s u s l a r ý n d a h e r n e d e r s e
i l â h î i l h a m l a d ý r. A l lahü Tealâdan vahyolunmuþtur. Bunu anlamayan ve Kur'an’ý tefsire kalkýþan
birine de ulemadan biri demem. Nazar-ý dikkatinize celbederim diye ilâve ettim.
Kur'an Cenâb-ý Muhammed'in vücûd kitabýdýr. Bu pâk-i zât kendi vücud kitabýný Cenâb-ý
Hakla okumuþ, yani Cenâb-ý Hak kendisine öðretmen olarak okumuþtur ve Rabbini bulmuþ bilmiþ ve ilâhî kemalâtýna sahip olmuþtur."
‘Kur'an Allah sözüdür, hadis peygamber sözüdür’
denilmesindeki husus, Allah ile peygamberi birbirinden
ayrý mütalaa etmek olsa gerekir. Hâlbuki Kur’an’ýn
Peygamberin sözü olduðunu bizzat Kur’an beyan etmektedir.
Hâkka sûresi 40. âyetinde,
"Ýnnehu lekavlü resülin keriym"
"Muhakkak ki (Kur’an) kerim bir Resûl’ün
sözüdür" buyrulmaktadýr.
7
Peygamberi reddetmekte sinsi bir amaç güdülmektedir. Verilen bu ters mesaj ile insanlarda þüphe ve tereddüt oluþturulmak istenmektedir.
Nitekim son zamanlarda Hz. Ýsa'ya yönelik olarak
yapýlan ve onun yaþayýp yaþamadýðý hakkýndaki tartýþmalarýn bir benzerinin Ýslâm'da da tatbik edilmeye çalýþýldýðý
görülmektedir. Bu fikir maalesef günümüzde artarak devam etmektedir. Peygamber aradan çýkarýlýrsa Allah ile
ünsiyet nasýl saðlanacaktýr?
Allah'ýmýz varlýklar ile münasebetini "Ýnsan" ile
tatbikata koymuþtur. Allah'ýn programý böyle tatbik olmaktadýr. O "Ýnsan" ortadan kaldýrýlýrsa, insanýn Allah ile
olan münasebeti kesilir. O insan ile olan münasebetin kesilmesi ile meydana gelecek olan akýbetin ne olacaðý ise
Kur'an'da pek çok âyette anlatýlmaktadýr.
Peygamberler ve varisi olan Zamanýn Ýnsaný aralarýnda oldukça Allah o kavme rahmet lütfeder. Kur'an'da
helâk olduðu zikredilen kavimler peygamberleri aralarýnda iken ceza görmemiþlerdir. Ancak peygamberleri onlarýn aralarýndan çýkýnca azap görmüþ ve diyarlarýnda
helâk edilmiþlerdir. O zaman bugün peygamberi kabul etmeyen ve Allah'ýn "Ýnsan" ile yaptýðý tatbikatý reddeden
kimseler bu þekilde yaparak kendi akýbetlerini hazýrlamýþ
olmuyorlar mý? Bu, Ýnkýlâb-ý Kebir'e gidiþi göstermektedir.
8
Zamanýn Ýnsanýna Uymak
Kur'an Allah'ýmýzýn nâsâ bir rahmet olarak irsal eylemiþ olduðu çok hususi bir ikram-ý ilâhiyedir. On beþ
asýrdýr orijinalliðini muhafaza ederek her asra feyz vermesi ile ilmî ve dünyevi hakikatleri içinde barýndýrdýðý
görülmektedir. Bu ilâhî hakikatlerden insanlarýn daha kolaylýkla istifade edebilmesi için Efendimiz hadis-i þerifleriyle bilgiler lütfetmiþtir. Fakat insanlar Allah'ýn ikramý
olan Kur'an'daki bu hazineleri ve güzellikleri bir kenara
býrakýp dünyevi çekiþmeler içinde bocalayýp durmaktadýrlar.
Ýslam'da anlatýlan her þey pek çok þekilde ifade
edilebilir. Çünkü her zaman diliminde yeni bir anlatým
ve idrak lütfedilir. Onun için Ýslam'da her Zamanýn Ýmamý’na yani "Ýnsan-ý Kamil"ine uymak gerekir. Nitekim
hadis-i þerifte "Zamanýn Ýmamýna tâbi olunuz," buyrulmuþtur.
Her zaman dilimi Allah'ýn arzusuna göre idrak edilmelidir. Çünkü o zamanýn imamýnýn yorumu kendi zamanýnda olduðu gibi, her zaman içindeki insanlara da bir
rahmettir.
Ýsra sûresi 71. âyetinde,
"Yevme ned'u külle ünasin biimamihim"
9
"Her insan topluluðunu imamlarý ile davet
ettiðimiz gün…" buyrulmaktadýr.
Bu konuda Allah'ýn her zaman için bir "Ýnsan" irsal eylediði düþünülmelidir. Ýrsal olunan peygamberler ve
veliler Allah'ýmýzýn o zamanda kendisinin nasýl idrak edileceðini bildirmek ile vazifeli olan gönüllerdir. Bu husus
Allah'ýmýzýn velâyet tatbikatý ile ilgilidir ve Allah'ýn namütenahi olduðunu anlatmaktadýr.
Velâyet, Allah'a kayýt konulamayacaðýný ve sadece
dünya hayatý ile kýsýtlanamayacaðýný anlatmaktadýr. Ancak müfessirlerin dini sadece dünya yaþamýna göre ifade
etmeye çalýþmalarý bu hususu kýsýtlamakla beraber, ifadede yetersiz kalmakta ve manevî geliþmeye mani olmaktadýr.
Hadisler her zaman içinde o zamanýn insaný tarafýndan ifade edilip anlatýlmýþtýr. Bugüne kadar da böyle
devam etmiþtir. Bu bakýmdan hadislerin de Kur'an-ý Kerîm gibi her zaman içindeki tefsir ve anlatýmýný o zamana
yardýmcý olmasý bakýmýndan kabul etmek lazýmdýr. Onun
için velâyet nokta-i nazarýndan araþtýrýlýp tetkik edildiði
zaman günümüze uygun bir ifade ve anlatým gerekir. Bu
da ancak zamanýn risalet noktasýna sahip olan 'Ýnsan-ý
Kâmil'in yaptýðý tevile ve yoruma müracaat ederek idrak
edilebilecek bir husustur.
10
Velâyet, hadis-i þerifleri ravi zincirine göre deðil
kendinde zuhur eden ilâhî beyan ve tasdik ile idrak edip
intikal ettirir.
Kur'an âyetlerinin anlaþýlmasýnda sebeb-i nüzul
meselesi yanlýþ olarak aksettirilmektedir. ‘Bir takým olaylar oldu da onun için bu âyetler indirildi ve bu hadisler
söylendi’ demek mümkün olmasa gerekir.
Âyetleri, hadisleri ve bunlarla ilgili olaylarý Allah'ýn
bir programý olarak düþünmek gerekir. Yani âyetlerin ve
hadislerin sebebi olarak düþünülen olaylar, âyetlerin
açýklanmasý ve insanlar için daha kolay anlaþýlmasý bakýmýndan Allah'ýn tatbikatlarý olarak kabul edilmesi gerekir.
Hadis-i þerifler ayný zamanda Kur'an'daki ilâhî hakikatlerin nasýl tatbik olunacaðýný anlatmýþtýr. Ve bu meyanda hadis-i þeriflerin daha iyi anlaþýlabilmesi, örnek
teþkil etmesi ve hatýrlanabilmesi için olaylarýn zuhuru ile
tatbikat yapýlmýþtýr. Manen idrak edilsin diye sadece ilmen deðil, þeklen de gösterilmiþtir.
Hz. Muhammed (s.a.v) bütün zamanlar üzerine irsal olunmuþ resuldür. Çünkü O Allah'ýn bir ismidir. Her
an O'nunla beraber yürüyoruz. Ve biz O’na sonsuz þükür
ve teþekkür ediyoruz.
Allah'ýn Muhammed (s.a.v) ismi ile görünmüþ ol11
duðu gönül noktasý olan Sevgili Efendimiz Kur'an-ý
Kerîm'de bahsedilmiþ olan hususiyetleri ayrýca tefsir etmiþ, yani insanlýðýn anlayacaðý þekilde açýklamýþtýr ki,
Kur'an tefsiri Efendimiz tarafýndan yapýlmýþtýr.
Kur’an kýyamete kadar her zaman dilimine hitap
edecek bir þekilde hazýrlandýðýndan bir hususiyet arz
etmektedir ki, her zaman için tefsir gerekir.
Nitekim Kur'an'da anlaþýlmayan hususlarý Peygamberimiz gâyet açýk bir þekilde hadis-i þeriflerinde belirtmiþ
olmaktadýr. Bu durumda konunun nasýl anlaþýlmasý lazým
g e ldiðine dikkat etmekte fayda v a r d ý r, ç ü n k ü A l l a h ' ý n
i l m-i ilâhîyesinde ikilik yoktur birlik vardýr; yani tevhid
vardýr.
Peygamberimize lütfedilen gelecek haberlerinden
bahseden âyet ve hadisler her zaman diliminde o
g ü n A l lah'ýn arzusu nasýl ise zamanýn Ýnsan-ý Kamil’inin
gönlünde açýlýr ve izah edilir. O zaman dilimi gelmeden
âyetin ve hadisin tefsiri tam olarak anlaþýlamaz. Eðer geleceðe dair bilgiler tam olarak bilinmiþ olsaydý, o zaman
Allah'ýn Musavvir’indeki arzu tamamlanmýþ olurdu ve kýyamet kopardý. Bu durumda Kur'an âyetlerini ve hadis-i
þerifleri ayýrmak, bu hususta hiçbir bilgi sahibi olunmadýðýný göstermektedir.
Ýlk devirde iman önemli idi, son devirde de iman
12
önemli olacaktýr. Peygamberimizin buyurduðu gibi; "Siz
öyle bir zamandasýnýz ki, içinizden kim emredildiklerinin onda birini býrakýrsa helak olur, sonra
öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda yaþayanlardan kim emrolunduðunun onda birini yaparsa kurtulacaktýr,” (Ramûzu’l-Ehadis, Taberani) Ç ü n k ü i l k d e v i r d e H ü ve'nin göründüðü gönül noktasýna yani peygambere tam iman vardý, bugün de Hüve noktasýna tam iman
eden ‘Sýrr-ý Âdem’ noktasýný ikrar ile mümin olunur.
Ýlk devirde Hatmün Nübüvvet tatbikatý vardý, son
devirde Hatmül Velâyet programý tatbik edilmektedir.
Resûlullah'a (s.a.v), "Kur'an-ý Kerim'deki en büyük âyet hangisidir?" diye sorulduðunda þöyle cevap
verdi: "Allahü lâ ilâhe illa hüvel hayyül kayyum /
Allah… 'el-Hayy' 'el-Kayyum' 'Hüve'den baþka ilâh
yoktur." ( Hadisi Ebu Davud rivayet etmiþtir. )
‘Hatmün Nübüvvet’ ve ‘Hatmül
‘Hüve’den görünmektedir.
Velâyet’
Hadisleri deðerlendir mede dikkat
edilmesi gereken hususlardan örnekler:
Evvelden beri erkeklerin altýn ve ipekli kullanýmýnýn hurumâtý (haram kýlýnmasý) hakkýnda bir görüþ vardýr. Sevgili Efendimiz, yokluk devirleri içerisinde bir dönem insanlarýn zarurette olmasýndan dolayý bunu makbul
13
tutmamýþ, ancak daha sonra bu durum deðiþikliðe uðramýþtýr. Kur'an-ý Kerîm’de de bu konu ile ilgili herhangi bir
hurumât söz konusu deðildir. Bugün hâlâ altýnýn hurumatýndan bahsedilmesi gerçeklere uymamaktadýr.
A'raf sûresi 31. âyetinde,
"Ya beniy ademe huzu ziyneteküm ýnde külli
mescidin ve külu veþrebu ve lâ tüsrifu innehu lâ yühýbbülmüsrifiyne"
"Ey Âdemoðullarý her mescit indinde süslerinizi edinin. Ve yiyin ve için ve israf etmeyin. Muhakkak ki Hû müsrifleri sevmez.
A'raf sûresi 32. âyetinde,
"Kul men harreme ziynetallahilletiy ahrece
li'ýbadihî vettayyibati minerrizký kul hiye lilleziyne amenu fiylhayatiddünya halisaten
yevmelkýyameti kezalike nufassýlül'ayati likavmin ya'lemune"
"De ki; Kim haram etti, Allah'ýn rýzýktan kullarý için çýkardýðý ziynet ve tayyibâtý?" "Onlar dünya hayatýnda, bilhassa da kýyamet gününde iman edenler içindir," de. Bilen bir
kavim için iþte böyle tafsilatlandýrýrýz âyetleri." buyrulmaktadýr.
14
Hadisleri tarif ve tavsif, ancak hadislerde anlatýlan
ilâhî hakikatleri yaþayan gönüller tarafýndan yapýlýrsa yerinde olur. Onlar Allah'ýn yetiþtirmesi ile ilim ve idrak sahibi olmuþlardýr. Hadisler hakkýnda akýl mertebesinden
bakýlarak karar verilmesi uygun olmasa gerekir.
Bu çalýþmada Kur'an-ý Kerîm âyetleri hadislerle
karþýlaþtýrmalý olarak deðerlendirilmiþtir. Neden, niçin suallerinin karþýlýðý verilmeye çalýþýlmýþtýr. Ehl-i zahir neden
niçin suallerinin karþýlýðýný vermek yerine susmayý ve sus
demeyi tercih etmektedir. Allah sözü de olsa, ehl-i zahir
kendi makamýna göre anlamakta ve kendi makamýný aþamamaktadýr, velâyet ise âyetlerin manalarýný hiç durmadan açmaktadýr.
Velâyet eksik veya yanlýþ anlamalarý doðrultmak ile
vazifelendirilmiþtir. Dini halka intikal ettirmekle vazifeli
olanlarýn daha doðru ve ileri bilgiyi kabul ederek halka
intikal ettirmeleri icap etmektedir.
Bu kitapta her âyetin karþýlýðý hadisler ile belirtilmiþtir. Kur'an'ýn manayý hakikatini ve özünü en iyi ifade
eden Peygamberimize ait sözler esas alýnmýþtýr. Hadis çalýþmasý ile ilgili olarak yapýlan tetkiklerde bazý hadislerin
kaynaðýný bulmak mümkün olmadýðýndan, Peygamber
Efendimizin (s.a.v) lütfetmiþ olduðu düstur üzerine hareket edilmiþtir.
15
Âyetlerle hadislerin karýþmamasý için Peygamber
Efendimiz (s.a.v) hadisleri yazdýrmamýþtýr. Ancak hadisler
için bir düstur vermiþtir. Þöyle ki; "Benden nakledilen
sözler Kur'an-ý Kerim'e uygun ve insanlýðýn hayrýna ise bana aittir" Bu çalýþmada Sevgili Efendimizin
bu beyaný düstur olarak alýnmýþtýr.
Onbeþ asýrlýk Ýslâm tarihinde, bugüne kadar intikal
eden bilgilerde eksiklik ve farklýlýklar olabilir, ancak Efendimizin bu düsturu ile hatadan kurtulmaktayýz. Bazý hadisler kaynaklarý açýsýndan sahih de dense, Peygamber
Efendimizin bu düsturuna uymamaktadýr. Raviler zincirine dikkat edilerek derlenen hadisler olmasýna raðmen sadece ravilere dayanarak bir hadisin kabul edilmesinde
atlamalar olabilir. Esas olan Efendimizin düsturuna göre
hadisleri deðerlendirmek olmalýdýr. Ravi zincirinden intikal edenlerin mutlaka sahih olduðunu ifade etmek doðru
olmasa gerekir.
Zahir ilim sahipleri hadis rivâyetinde ilham ve
mânâlarý toptan reddetmiþlerdir. ‘Þeytan çocuklarý dürter
de çocuk aðlarmýþ’ rivâyeti de senedi saðlam diye hadis
olarak dikkate alýnmýþtýr. Ebu Hureyre'den rivâyet edilmiþ
olan bu haberin aslýna ve Kur'an'a uygunluðuna bakýlmamaktadýr. Yine insanlar yapýlmasýný istemedikleri için ve
kendilerince günah olarak deðerlendirdikleri hususlar
için hadisler icat etmiþlerdir. Sonra bunlar nâs için bir din
olmuþtur. Her þeye günah yasak deyince insanlarýn kýpýrdayacak halleri kalmamýþtýr.
16
Hadis ve Kur'an ile ilgili bu kitap, bu zamand a A l lah'ýn lütfettiði maneviyat ve din anlayýþý üzerinden
yapýlmýþtýr. Bu, "Zamanýn imamýna uyunuz" beyanýna
uygundur. Hz. Mevlana; "Ýnsaný kabul etmeyenin hali iblisten kalma mirastýr." buyurarak Zamanýn Ýnsaný noktasýný iþaret etmiþtir.
Bugün Sevgili Peygamberimizin bizlere bildirdiði
Kur'an ve hadisler ile tatbikat yapmaktayýz. Allah'ýmýzýn
lütfettiði Kur'an’ý Peygamberimizin bildirdiði ve açýkladýðý
þekilde tatbik ediyoruz ve Peygamberimizin þeriatýný ve
yaptýklarýný yapmaya çalýþýyoruz, yani sünnet-i seniyesini
tatbik ediyoruz. Sünnet namazlarýný Peygamberimiz kýlmýþ diyerek kýlýyoruz ve her an Peygamberimize dua, salavat ve kelime-i þahadet getiriyoruz.
Allah'ýn kendi hasletlerini Hz. Muhammed (s.a.v)
ile kendisinden kendisine bilmesini idrak etmeye çalýþýyoruz. Allah, Peygamber ile kullarýna vereceði talimatý Peygamberinde hýfz etmekte ve Peygamberi ile tatbikatla bildirmektedir. O halde ‘El kitab’ Peygamber olmaktadýr,
yani peygambere uymak Kur’an’a uymak demektir.
Allah, Peygamberle insan varlýðýnýn taþýyabileceðini emretmektedir. Nitekim Peygamberimiz farz olabilir
düþüncesiyle pek çok þeyden kaçýnmýþtýr. Peygamberimiz
günde beþ vakit namaz emir buyurmuþtur. Bu da vitirle
beraber yirmi rekât namaz eder. Dua kitaplarýnda ise bin
17
rekatlýk namazlar yazýlmaktadýr. Ýnsan takatinin üzerinde
bulunan ibadetler insanlarý itaatsizliðe sevk eder. Hâlbuki Allah'ýn nizamý insaný itaatsizliðe sevk etmez. Ehl-i zahirin söyledikleri insan yaþamýna ve takatine uymamaktadýr. Dua kitaplarý horoz öttüðünde ya da merkep anýrdýðýnda okunacak dualarý yazmaktadýr.
Hz. Ýmam-ý Ali; "Aklýn almadýðý dinden deðildir," buyurmuþlardýr. Velâyet akýl ve mantýk dýþý sözleri
ciddiye almamýþtýr.
Âyet ve hadislerde müfessirlerin ‘Müteþabih’ olarak nitelendirdiði Allah'ýn kendi zâtiyetini ve sýfatlarýný tarif ederken kullandýðý muhtelif kelimeler vardýr. Allah'ýn
eli, ayaðý, vechi, gadabý, gülmesi gibi her türlü duygular
ve madde dahil her þey O’na aittir. Beþeri olarak insanlardaki duygular hisler, idrakler hepsi Allah'a aittir. Bunlara Kur'an'da çeþitli þekillerde iþaret edilmiþtir.
K u r ' a n- ý K e r î m ' d e g e ç e n â y e t l e re d i k k a t e d i l i r s e A l lah'ýn zâtý ile ilgili açýklamalar yapýlmýþtýr. Peygamber Efendimiz Allah'ýmýzýn hususiyetlerini insanlara intikal ettirmiþtir. Bu durumda, ‘Peygamber sözü Allah sözü
deðildir’ demek hakiki bir yanýlgý olur.
Kur'an-ý Kerim'de Allah’ýmýz nizam ve düsturunu
anlatmýþtýr. Peygamber Efendimiz bu tatbikatlarýn nasýl
olacaðýný bildirmiþlerdir. O’nun hadislerini dikkate almak
18
icap eder. Peygamber Efendimizden sonra gelecek olan
veliler de Kur'an-ý Kerîm'deki âyetleri Allah'tan aldýklarý
ilham ve beyan ile yorumlayýp açýklarlar.
Allah Peygamberimizi âyetleri ve hadisleri ile yetiþtirmiþtir, evliyasýný da muhaddesun zümresine dahil olduklarýndan ‘Hades’ ile, yani ilham ve beyanlarý ile yetiþtirir.
‘Allah ile kulu arasýna kimse giremez’ diyenler ‘bize Kur'an-ý Kerîm yeter, Peygamberin hadislerine ihtiyaç
yoktur’ demektedirler. Zaten ‘Allah ile kul arasýna kimse
giremez’ sözü velâyet için ikiliktir.
Allah'ýmýz Peygamberleri ve velileri ile bizzat kendisinden kendisini anlatýr. Kulun yetiþmesi demek, Allah'ýn kendisinden kendisine olan varlýðýný terakki ettirmesidir.
Din ile ilgili olarak yapýlan çalýþmalarýn iyi niyet taþýmasý ve insanlýðýn hayrýna olmasýna dikkat edilmelidir.
Bu hususta bir art düþünce ve fikriyat makbul deðildir.
Hicr sûresi 9. âyetinde,
"Ýnna nahnü nezzelne'z zikre ve inna lehu lehafizun"
"Muhakkak ki "Zikri" inzal eden biziz ve mu19
hakkak ki 'Hû'yu elbette muhafaza ederiz."
buyrulmaktadýr.
Kur'an'ýn özü ve yazýsý (hattý) hiç bir zaman deðiþmez. Bu âyete göre deðiþmesi zaten mümkün deðildir.
Ancak Kur'an'daki âyetleri zamana göre anlamak ve zamana göre ifade etmek mümkündür. Kur'an namütenahi
manalar taþýyan ilâhî bir kitaptýr, her kelimesi, her âyeti
her zamana göre açýlýp anlatýlabilir.
Ýslâm'ýn ruhuna vakýf olmayan kiþiler tarafýndan
Kur'an'ýn özüne uygun olmayan kelimeler kullanýlarak
anlatým ve tefsir yapýlmasý, o zamana göre tefsir yapmak
demek deðildir.
Sevgili Efendimizin hadis-i þerifleri fevkalade þümullü sözler olmasý ve her kelimesinin çok geniþ bir mânâ taþýmasýndan dolayý, bazý sözleri bugün için hâlâ tam
manasýyla anlaþýlmýþ deðildir. Nitekim "Bana dünyanýzdan üç þey sevdirildi.." hadisindeki "dünyanýzdan"
ifadesi hâlâ meçhul görünmektedir. Bu, Sevgili Efendimizin bütün âlemlerdeki tatbikat ve icraatýný belirten bir konu olsa gerekir. Ancak bu konuda hâlâ bilinmeyen mânâlar olduðu görülmektedir. Onun için Peygamberimizin
mübarek sözlerini sadece peygamber sözü olarak deðil, o
sözleri Allah'ýmýzýn peygamberimizle vermiþ olduðu mesaj
olarak mütalaa etmek daha yerinde olur.
20
Kur'an âyetlerinin ruhaniyetini Sevgili Peygamberimizin lütfettiði hadisler açmýþ ve anlatmýþtýr. Âyetlerin
hususiyeti hadisler ile açýklanmýþ ve izah edilmiþtir. Peygamberimizin, "Size paha biçilmez iki emanet býrakýyorum. Birisi Allah'ýn kitabý Kur'an, diðeri de
benim Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarýlýrsanýz asla
sapýklýða düþmezsiniz. Bu ikisinin hesabý kýyamet
günü sizden sorulacaktýr." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI,
323) buyurarak iþaret ettiði "Ehl-i Beyt" bu yolun "ruhaniyeti"dir.
Bazý kimselerin de kendilerini akrabalýk yolu ile
Peygamberimize olan yakýnlýklarýndan bahsetmesi düþündürücüdür. Peygambere itiraz edenlerin bir çoðu peygamberin amcalarý ve akrabalarý olduðu bilinmektedir. Ehl-i
Beyt yolu Allah’ýn manevî yakýnlýk verdiði özel gönüller
olsa gerekir. Ehl-i Beyt yolundan yüründüðü takdirde
Kur'an'ýn ruhaniyetinden feyziyâb olunur.
Sevgili Efendimizin hadisleri yazdýrmamasýnda namütenahi hikmetler vardýr. Peygamberimiz Kur'an âyetlerinin sonsuz mânâlar taþýmasýndan dolayý her devirde zuhur eden zamanýn risalet noktasý olan gönlün kendi devrinin lisaný ile bunlarý açmasý için hadisleri yazdýrmamýþtýr. Böylelikle her zamanýn Muhammedî meþrebi o günün
lisaný ve anlatýmý ile Kur'an'ý açmakta ve O'ndaki hususiyetleri nâsa tebþir etmektedir.
21
Casiye sûresi 6. âyetinde,
"Tilke ayatullahi netlûha aleyke bi'l hakký febieyyi hadiysin badillahi ve ayatihi yü'minun"
"Ýþte Allah’ýn âyetleri... Onlarý sana hakk ile
tilavet ediyoruz. Artýk Allah'tan ve 'Hû'nun
âyetlerinden sonra hangi hadîse iman ederler?" buyrulmaktadýr.
Âyette, "Artýk Allah'tan ve 'Hû'nun âyetlerinden" buyrulmakta ve "âyet" kelimesinin Allah ve O'nun
risalet noktalarý olduðu açýklanmýþ olmaktadýr.
Âyette Kur'an âyetleri için de, "Hadis" kelimesi
kullanýlmaktadýr. Kur'an-ý Kerîm sözlerine âyet denmektedir. Kur'an ise Kur'an sözlerine hadis demektedir.
Kur'an'a göre âyetten murad risalet noktalarý olarak ifade edilmiþ olsa gerekir.
Velâyetten görünen evliya-ý kiram hazeratýnýn sözlerini de bu þekilde görmek icap eder. Onlardan sadýr
olan sözler de yazýlan kitaplar da ilham ve beyan iledir.
Peygamberimiz bu sebeple kendisinden sonra "Muhaddesun" yani kalbinden ilham ve beyan alan gönüller ile
yürünmesini tavsiye etmiþlerdir. Bunlar inkâr edilmekle
Kur'an'ýn hakikati inkâr edilmektedir. Velâyetten görünen
ilâhî gönüllerinin sözleri de Allah sözüdür. Nitekim Hz.
Mehmed Ali Bey bir kitabýna, "Maðz-ý Kur'an" demiþtir.
22
Hz. Abdülkadir Geylâni, Hz. Mevlâna gibi velâyet
gönüllerinin yazmýþ olduklarý eserlerdeki sözler, Kur'an'ý
anlamak ve idrak etmek içindir. Velâyet gönüllerinin sözleri âyet ve hadisleri anlamakta yol göstericidir. Çünkü
hepsi Allah tarafýndan lütfedilmektedir, yani hepsi ayný
kaynaktan gelmektedir.
Peygamberimizden asýrlar sonra ‘içtihad kapýsý kapandý’ diyerek o zamanki anlayýþ ve idrak ile içtihad
edenler ve mezhep imamlarýný tabu haline getirerek
yürümek isteyenler, Kur’an’ýn bugünkü anlayýþ ve idraki
için ne diyebilirler? Ýþte bunun için Kur'an'ýn anlaþýlmasýna set çekilmek ve zincir vurulmak istenmiþtir. Bu kitap
bu yanlýþ anlamalarý belirtmek, g e ç m i þ v e l i l e r i t a s d i k
i l e h a d i s l e r i n d e A l lah sözü olduðunu açýklamaya matuf olarak kaleme alýnmýþtýr.
Tevbe sûresi 127. âyetinde.
"Sarefallahü kulubehüm biennehüm kavmün
lâ yefkahune"
"Allah onlarýn kalplerini çevirmiþtir zira
onlar anlamaz bir kavimdirler." buyrulmaktadýr.
A b d u l l a h b . A m r b i n A s ( r. a ) R e s û l u l l a h ’ ý n
þ ö y l e b u y u r d u ð u n u r i v a y e t e t m i þ t i r : "Ya mukallibel
23
kulub sebbit kalbî ala dinike / E y k a l b l e r i ç e v i r e n , k a l b i m i d i n i n ü z e r i n e s a b i t k ý l . " ( Ti r m î z î )
Hüve’t Tevfiku’r Refîk
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
24
H Ü V E
Bismillahirrahmanirrahim
Ýlâhî kudretin bu dünyada bilinen isimleri olduðu
gibi, bilmediðimiz nice âlemlerde ve ilâhî âlemde de tatbikata konulmamýþ, zuhur bulmamýþ nice isimlerinin olduðu hakikattir. Gerçekte bütün isimlerin Rabbimizin zâtýna ait olduðu aþikârdýr. Kudret-i ilâhîyenin zatiyyetini
iþaret eden isimlerin bilinmesi mümkün olmadýðýndan
Rabbimiz bir lütuf yaparak isimden münezzeh bir nokta
olan Hüve zamirini iþaret buyurmuþlardýr.
Gerek bu dünyada gerekse ilâhî âlemlerde hangi
isimlerin fiili icrada olduðunu bilemiyoruz. Zuhur yapmýþ
ve yapmamýþ namütenahi isimlerin sahibi olan Hüve'yi
hiçbir isim tam olarak tarif ve tavsif edemeyeceðinden,
zatiyyet-i ilâhîye Hüve'yi iþaret buyurmuþlardýr.
Hüve zâttýr, nübüvvet Allah ismine baðlýdýr; velâyet
ise Hüve'ye baðlýdýr. Hz. Muhammed (s.a.v) Hatemen
Nübüvvet olarak Hüve'yi daima hususiyede tutar a k A l lah ismini zikretmiþtir. Sevgili Efendimiz Kur'an-ý
K e r î m ' d e p e k ç o k y e r d e H ü v e z a m i r i n i b e l i r t e re k
H ü ve'nin hususiyetleri ile ilgili bilgiler vermiþtir.
Kur’an’da Hüve kendini zamir olarak hususiyede
25
tutmuþtur. Yani Hüve zamirdir, ondaki hakikat ise zâtîyeti ilâhîyedir. Hüve'nin tam tatbikat ismi Allah ismidir.
Hatmül Velâyet ise, velâyet icabý Hüve'yi zikreder. Peygamber Efendimiz Hatmül Velayet sýrrý ile lütfetmiþ olduðu Hüve sýrrýnýn Allah'ýn arzuyu ilâhîsi ile zamaný geldiðinde açýlacaðýný iþaret etmiþlerdir.
Hüve'nin dünyada velâyet sýrrý ile tatbikatta olduðu bilinmektedir. Hüve noktasý yanlýþý reddetmez; doðrultur, düzeltir; ondaki rahmeti görür; yanlýþtan doðruyu çýkartýr.
Vacib ul-Vücûd kelimesinin Hüve anlamýnda yazýldýðýný görmekteyiz. Ancak Vacib ul-Vücud bir isimdir.
Hüve isim deðildir. Hüve, Ýsimlerden münezzeh olarak
Allah'ýn zatiyyet-i hüviyetini iþaret eder.
Hüve'nin göründüðü gönül noktasý olarak Hz.
M u hammed (s.a.v) in verdiði bir karar Allah ismi tarafýndan tatbikata koyulmaktadýr. Ancak, Allah ismine itiraz
edenlere bir mühlet verilmektedir. Hüve'nin göründüðü
risalet noktasýna itirazý ise Allah ismi kabul etmemektedir.
Kur’an’ýn anlatýmý ile bütün peygamberlere yapýlan
itirazlar Hüve’ye itiraz þeklinde sayýldýðý için makbul tutulmamýþtýr.
26
Nitekim kendisine itiraz eden hanýmýný Lût Peygamber baðýþlanmasýný istemesine raðmen Allah onu baðýþlamadý ve helâk olanlardan oldu. Çünkü o itiraz
H ü ve'ye karþý yapýlmýþtý.
Yine Nuh Peygamberin oðlu da babasýna itiraz etmiþti. Babasýnýn oðlu için Allah'tan baðýþlanma istemesine raðmen Allah kabul etmedi. Çünkü o itirazýn aslýnda
Hüve'ye yapýldýðý görülmektedir.
Maide sûresi 78. âyetinde,
"Lü'ýnelleziyne keferu min beniy israiyle alâ
lisani davude ve ýysebni meryeme zalike bima asav ve kanu ya'tedune."
"Benî Ýsrail'den küfre düþenler Davud'un ve
Meryem oðlu Ýsa'nýn lisaný üzere lânetlenmiþlerdir. Ýsyan ettikleri ve saldýrgan olduklarý için böyledir." buyrulmaktadýr.
Haþr sûresi 22-24. âyetlerinde,
"Hüvallahülleziy lâ ilahe illa hu alimü'l ðaybi
ve'þ þehadeh hüve'r rahmanü'r rahýym hüvallahülleziy lâ ilahe illa hu el melikü'l kuddüsü's selamü'l mü'minü'l müheyminü'l aziyzü'l
cebbarü'l mütekebbir sübhanallahi 'amma
27
yüþrikun hüvallahü'l haliku'l bariyü'l müsavvirü lehü'l esmaü'l husna yüsebbihu lehu ma
fiy's semavati ve'l ard ve hüve'l aziyzü'l hakiym"
"Hüve’dir Allah ki Hüve'den baþka ilah yoktur alimidir gaybýn ve þahid olunanýn
H ü ve’dir er Rahman er Rahim 'Hüve'dir
A l lah ki H ü v e 'den baþka ilah yoktur. El Melik’tir, El Kuddüs’tür, Es Selam’dýr, El Mümin’dir, El Müheymin’dir, El Aziz’dir, El
Cebbar’dýr, El Mütekebbir’dir. Sübhandýr
Allah Þirk koþtuklarýndan. Hüve’dir Allah,
el Halik'tir, el Barî'dir, el Müsavvir’dir.
Hû’nundur esmaül hüsna. Tesbih eder Hû’yu
semavatta ve arzda olanlar. Ve 'Hüve'dir el
Aziz, El Hakim…" buyrulmaktadýr.
Hadis: Resûlullah (s.a.v) seferden dönerken, uðradýðý her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "Lâ
ilahe illallahu vahdehu la þerike leh, lehü’l-mülkü
v e l e h ü ’ l - h a m d ü v e h ü v e a l a k ü l l i þ e y’ i n k a d i r. ( A l lah’tan baþka ilah yoktur. Hû tekdir, ortaðý yoktur, mülk Hû’nundur, hamd Hû’yadýr. Hüve
herþeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyor u z , s e c d e e d i y o r u z , R a b b i m i z e h a m d e d i y o r u z . A l lah va’dinde sadýk oldu, kuluna
yardým etti. (Hendek Harbi’nde) müttefik ordularý
28
tek baþýna helâk etti" buyururdu.
Sitte Hadis No: 1834 )
( Ýbnu Ömer Kütübü
Hicr sûresi 25. âyetinde,
"Ve inne rabbeke hüve yahþürühüm innehu
hakiymün aliym"
"Ve muhakkak ki Rabb'in 'Hüve' onlarý
haþreder ve muhakkkak Hû Hakîm’dir
Alîm’dir."
Al-i Ýmrân sûresi 18. âyetinde,
"Þehidallahü ennehu la ilâhe illâ hüve velmelaiketü ve ülül'ýlmi kaimen bilkýstý la
ilâhe illâ hüvelaziyzülhakiymü"
"Þehadet eder Allah illâ 'Hüve'den baþka bir
ilâh olmadýðýna ve melekler ve kýst (adalet)
ile kaim olan ilim sahipleri de. Ýllâ 'el Aziz',
'el Hakîm' 'Hüve'den baþka ilâh yoktur."
Hz. Peygamber (s.a.v) buyurdular ki: "Dualarýn
en faziletlisi arefe günü yapýlan duadýr. Ben ve
benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, ‘lâ ilahe illallahu vahdehu la þerike leh
lehü’l’mülkü ve lehü’l-hamdü ve Hüve ala külli
þey’in kadir.’ (Allah’tan baþka ilah yoktur, Hû tek29
tir, Hû’nun ortaðý yoktur, mülk Hû’nundur, hamd
Hû’ya aittir. Hû, herþeye kadirdir) sözüdür." ( Amr
Ýbnu Þuayb an Ebihi an Ceddihi Kütübü Sitte Hadis No: 1863 )
Bakara sûresi 255. âyetinde,
"Allahü la ilâhe illâ hüve'l hayyül kayyum"
"Allah... 'El Hayy', 'el Kayyum' 'Hüve'den
baþka ilâh yoktur." buyrulmaktadýr.
Resûlullah'a (s.a.v), "Kur'an-ý Kerim'deki en
büyük âyet hangisidir?" diye sorulduðunda þöyle
cevap verdi:" "Allahü lâ ilâhe illa hüvel hayyül
kayyum / Allah… 'el-Hayy' 'el-Kayyum' 'Hüve'den
baþka ilâh yoktur. ( Ebu Davud )
Hiçbir isim O’nu tam olarak ifade edemez. Nitekim
ilâhî yaratýcýyý çeþitli isimlerle ilâh edinmiþlerdir. Hüve
kendisinin hiçbir isimle tahdid edilemeyeceðini böylece
bildirmektedir.
30
A L L A H
Bismillahirrahmanirrahim
Bizim yaþadýðýmýz bu âlemde (boyutta) ilâhî kudret
kendisinin Allah ismi ile zikredilmesini arzu buyurmaktadýr. Tabiatta da bunun iþaretlerini görmek mümkündür.
Mesela bal peteðinde, muhtelif balýklarýn yüzgeçlerinde,
bazý aðaçlarýn gövdelerinde, yine pek çok bitkinin üzerlerinde ‘Allah’ lafz-ý celîlini görmek mümkündür.
Her peygamber, her veli ve her gönül Allah'ýn onlara lütfettiði meþrep üzere Allah'ý idrak ederler. O halde
ilâhî kudreti bir þekilde ifade etmek mümkün deðildir. O
yüzden Allah'ýmýz ilâhî nizamý icabý olarak "Beni Allah
ismim ile zikredin." buyurmaktadýr.
Rabbimiz bütün insanlarda kendisini deðiþik tanýttýðý hâlde, ism-i cami hususiyeti taþýyan Allah ismi ile
kendisinin anýlmasýný arzu buyurmakla, bütün insanlarý
tevhide getirmektedir. Bu, Allah'taki arzularýn namütenahi olduðunu ve bu namütenahiliðin Hüve'den, yani zâtîyyet-i ilâhîyeden hâsýl olduðunu göstermektedir.
Bizler de Allah'ýn bizlere vermiþ olduðu meþrep
üzere, Allah'a isim vermek yerine, Allah'ýn kendisinin
anýlmasýný istediði isimle ‘O’nu zikretmeliyiz. Bu durum
31
karþýsýnda Allah'a subuti deliller isnad etmeye kalkmak
mümkün deðildir, çünkü insan yaratýlmýþtýr. Yaratýlmýþ
olan varlýðýn yaratanýnýn nasýl olmasý gerektiði ile ilgili tarifler yapmasý makbul deðildir. Selbi ve subuti deliller icat
etmek, Allah dununda bir tanrý icat etmek demektir.
Onun için Rabbimiz; "Beni hiçbir þekle benzetmeyin.
Ben insan yaratacaðým. Beni ararsanýz insanda
arayýn" buyurmuþtur.
Allah'ýn zâtîyet-i ilâhîyesine gölge düþürecek kelimeleri kabul etmek mümkün deðildir. Bu gibi mülahazalar ilâhî idrakte eksikliktir. Allah için söylenen selbi-subuti delillere uymuyorsa, Allah olmayacak mýdýr? Belki o
zamanki þartlarda öyle konuþmak icap etmiþtir, ancak bugün daha ileri bir anlayýþ söz konusudur.
Rabbimiz, ‘Allah’ ismi üzerinde hassasiyetle durmuþtur. Çünkü Allah ismi, her insanýn yaratýcýsýný idrak
edip anlamasý için bir anahtardýr. Ýlâhî yaratýcý bir nebze
olsun idrak edilip anlaþýlmasý için anlama kapasitesi lütfettiði insana Allah ismi ile rahmet lütfetmektedir. Allah,
baþka isim ve kelimelerle ifade edilmeye kalkýldýðýnda
ise, bu hususiyetin bir tesirinin olmadýðý görülmektedir.
Yusûf sûresi 40. âyetinde,
"Ma ta'büdune min dunihi illâ esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelalla32
hü biha min sultan ini'l hukmü illâ lillahi
emere ellâ ta'büdü illâ iyyah zalike'd diynü'l
kayyimü ve lakinne eksere'n nasi la ya'lemun"
"Hû’nun dununda illâ sizler ve atalarýnýzýn
isimlendirmiþ olduðu isimlere ibadet etmektesiniz. Allah onlar ile sultan inzal eylememiþtir. Muhakkak ki hüküm Allah'ýndýr.
'Hû'dan baþkasýna ibadet etmemenizi emretmiþtir. Din-i kayyim budur. Ve lâkin nasýn
ekserîsi bilmezler." buyrulmaktadýr.
Bugün Allah anlayýþ ve idrakinde bir hususiyet vardýr. Tabiatta birçok yerde 'Allah' isminin yazýldýðý görülmektedir. Bu da, bütün varlýklarda Allah ism-i celilinin
meriyette olduðunu aþikâr kýlmaktadýr. Allah söz konusu
olduðunda, bunu kelimelerle ifade etmek mümkün deðildir. Allah için "namütenahi" kelimesini kullanmak bile
kifayetsiz kalmaktadýr.
Mücadele sûresi 7. âyetinde,
"...Sümme yünebbiühüm bima 'amilu yevme'l
kýyameh innallahe bikülli þey'in 'aliym"
"...Sonra haber verir kýyamet günü onlara iþlediklerini. Muhakkak Allah her þeyi
alîmdir..."
33
Hadis: Ýbn Mes'ud’dan: "Sizden hiç kimse yoktur ki Allah onunla baþ baþa kalmasýn. Evet, herhangi biriniz on dördüncü gecesinde ay ile baþ
baþa kaldýðý gibi, (Rabbi ile baþ baþa kalýr). Sonra Allah Teâlâ sorar: Ey Âdemoðlu! Benim hakkýmda seni aldatan ne idi? Ey Âdemoðlu! Bildiðinle nasýl amel ettin? Ey Âdemoðlu! Peygamberlere
nasýl karþýlýk verdin? Ey Âdemoðlu! Senin gözünde ben rakîb (koruyan gözeten) deðil miydim? Oysa sen o gözle sana helâl olmayana bakardýn. Kulaklarýnýn üzerinde rakîb deðil miydim? Allah
Teâlâ onun bütün azalarýný sayar".( Ebû Nuaym, Hilye )
Hadis: "Mü'min kul Rabbine öyle yakýnlaþtýrýlýr ki, örtüsünü üzerine koyar, günahlarýný kuluna
itiraf ettirir. "Þu filanca günahýný biliyor musun?"
diye sorar. O kul da: "Biliyorum" diye cevaplar.
Sonra iki kere "biliyorum, Ey Rabbim!" der. Allahû
Teâlâ da: "Onu dünyada iken örttüm ve seni bugün
baðýþladým" diye buyurur. Sonra da iyilikleri bulunduran sahifesi ortaya açýlýr. Baþkalarýna yahut
kâfirlere gelince, onlar için þahit olanlarýn önderleri: "Bunlar Rableri hakkýnda yalan söyleyen kimselerdir, Allah'ýn lâneti zalimlerin üzerine olsun"
diye seslenir. (Buhari)
Bu hadis-i þerif, velâyette zuhur eden Mahkeme-i
Kübra tatbikatýný anlatmaktadýr. ‘Mutu kable en temu34
tu / Ölmeden önce ölünüz’ sýrrý ile temizlenmiþ olan
gönüllerde mahkeme-i kübra tatbikatý zuhur eder ve yukarýdaki hadis-i þerifle bildirildiði þekliyle o gönül ebedi
af ve maðfirete kavuþur ve Allah’ýn muhles kullarýna dahil olur. Bu gönüllerde, "Elâ inne evliyaallahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun / Dikkat edin muhakkak ki evliyaullah... Ne korku vardýr aleyhlerine ne de mahzun olurlar..." (Yunus 62) âyeti zuhur
eder.
Rableri hakkýnda yalan söyleyenler; Allah’ýn bildird i ð i þ e k l i y l e d e ð i l d e , k e n d i a k ý l m e r t e b e l e r i n e g ö re
A l lah'ý tarif ve tavsif edenlerdir.
Hadid sûresi 4. âyetinde,
"…Ve hüve ma'aküm eynema küntüm vallahü
bima ta'melüne basiyr"
"…Ve "Hüve"dir sizlerle olan her nerede iseniz ve Allah iþlediklerinizi basîrdir."
Hadis: Osman bin Kesir: "Ýmanýn en faziletlisi
nerede olursan ol Allah'ýn seninle beraber olduðunu bilmendir."
35
Asr sûresi 1. âyeti,
"Vel asri"
"Ve (Andolsun) el Asr'a"
Hadisler: "Âdem oðlu dehre söverek beni ezalandýrýr, hâlbuki ben dehr’im. Her emir benim
elimdedir. Geceyi gündüzü ben idare ederim"
( Buhârî; Müslim; Ebû Dâvûd ).
"Dehre (zamana) sövmeyin. Çünkü dehr ancak Allah'týr" buyrulmuþtur. ( Buhârî; Müslim; Muvatta' ).
"Zamana sövmeyin! Çünkü Allah, kendisi zamandýr." ( Ýbn Katâde )
Zariyat sûresi 56. âyeti,
"Ve ma halaktü'l cinne ve'l inse illa liyabüdun"
"Ve Ben cinni ve insi Bana ibadet etsinler
diye halkeyledim."
Hadis: Ýbnu Mes'ud anlatýyor: "Resûlullah (s.a.v)
buyurdular ki: "Allahû Teâla Hazretleri'nin fazlýndan isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini
36
sever. Ýbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluþu
beklemektir." ( Tirmizî, Daavât 126. 3566 )
Nu'man Ýbnu Beþîr anlatýyor: "Resûlullah (s.a.v)
"Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra þu âyeti okudular. "Ve Rabbimiz "Bana dua edin, size icabet edeyim. Muhakkak ki ibadetimden istikbar
edenler aþaðýlanmýþ olarak cehenneme dahil olacaklardýr, der." (Mümin 60. Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû
Dâvud, Salât 358, (1479)
Cuma sûresi 10. âyet,
"Ve'zkürullahe kesiyren lealleküm tüflihun."
"Allah'ý çok zikredin ki, felaha eresiniz."
Ebû Hüreyre anlatýyor: "Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakýn olur, öyle ise duayý çok yapýn." (Müslim, Salât 215,
(482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875).
Tekvir sûresi 29. âyet,
"Ve ma teþaune illa en yeþaallahü rabbü'l
âlemiyn"
"Ve sizler ancak Âlemlerin Rabbi Allah dileyince dilersiniz"
37
Ýnsan sûresi 30. âyet,
"Ve ma teþaune illa en yeþaallahü innallahe
kane 'aliymen hakiyma."
"Ve Allah dilemedikçe dileyemezler. Muhakkak Allah alîmdir, hakîmdir."
Hadis: Zeydu'l-Hayr'ýn þöyle dediði rivayet edilmiþtir: "Ya Resûlullah, Allah'ýn kendisi hakkýnda hayýr dilediði kiþideki Allah'ýn alameti ile hayýr dilemediði kiþideki
Allah'ýn alameti nedir, bana bildir." Þöyle buyurdu: "Ey
Ebu Zeyd nasýl sabahladýn?" Ben de: "Hayrý ve hayýr
ehlini isteyerek. Eðer hayra kudretim yetebildi ise ona
yöneldim. Eðer kaçýrdýmsa buna üzüldüm, o n u a r z u l a d ý m " d e d i m . Þ ö y l e b u y u r d u : " Ý þ t e b u A l lah'ýn
hayýr dilediði kiþideki Allah'ýn alametleridir. Eðer
sana Allah bu alametlerin dýþýndaki þeyleri dileseydi sana onlarý hazýrlardý." (Razzin)
Kiþide müspet ve menfî duygular vardýr. O halde
kiþinin Allah'tan hayýr dilemesi, O'na iltica etmesi gerekmektedir. Yani Allah'tan "hayýrlý arzular" istemesi makbul olur. Esasta her kulda Allah'ýn bir programý vardýr.
Kul, Allah'tan kendi nasibini talep etmelidir.
38
Tevbe sûresi 104. âyet,
"Elem ya'lemû ennallahe hüve yakbelüttevbete an ýbadihî ve ye'huzüssadakati ve ennallahe hüvettevvabürrahýymü"
"Bilmezler mi ki Allah 'Hüve' kullarýndan
tövbeyi kabul eden ve sadakalarý alandýr. Ve
ki Allah 'Hüve' 'et Tevvab'dýr, 'er Rahîm'dir."
Hadis: "Allah kulunun tövbesine, sizden birinizin çölde devesini kaybettiði haldeyken devesini bulmasýndan daha çok sevinir." (Buhari, Müslim).
Furkan sûresi 64. âyet,
"V'elleziyne yebiytune lirabbihim sücceden
ve kýyama"
"Ve Rablerine secde ve kýyam ederek geceleyenler,"
Meryem sûresi 58. âyet,
"Ýza tütla aleyhim ayatü'r rahmani harru sücceden ve bükiyya"
"Kendilerine
Rahman'ýn
âyetleri
tilâvet
39
olunduðunda aðlayarak secdeye kapanýrlardý."
Hadis: "Allah'ýn, kendisini yüzünü yere koymuþ secde eder halde iken kulunu gördüðü halden
Allah'a daha sevimli gelebilecek kulun hiçbir hâli
yoktur." (Taberani el-Evsat)
Saffat sûresi 1. âyet,
"Vessaffati saffa”
"Ve (andolsun) saflar halinde sýralananlara"
Saff sûresi 4. âyet,
"Ýnnallahe yühýbbülleziyne yükatilûne fiy sebiylihi safffan keennehüm bünyanün mersusün"
"Muhakkak Allah kendi yolunda bitiþik binalar gibi saflar halinde mücadele edenleri
sever."
Hadis: Allah üç grup insana güler. Ýnsanlar
namaz için saf baðladýklarý zaman, sýra sýra dizildikleri zaman, Allah güler. Arkad a þ l a r ý n ý n ö t e s i n d e ç a r p ý þ a n m ü c a h i d a d a m a A l lah güler. Ve
40
geceleyin namaza kalkmýþ olan kula da gülerek
bakar. (Ebû Said el-Hudrî'den rivayet)
Ta-ha sûresi 44. âyet,
"Fekula lehu kavlen leyyinen le'allehu yetezekkerü ev yahþa"
"Ama ona mülâyim (yumuþak) bir söz söyleyin, belki tezekkür eder veya haþyet eder
(korkar)"
Hadis: Tayyib kelâm cihada yakýn gelir. (Buhari)
Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Bir kimse yumuþak davranmaktan mahrum ise hayrýn tamamýndan mahrumdur." (Cerir: Kütübü Sitte Hadis No: 1997)
Yasin sûresi 65. âyet,
"El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydiyhim ve teþhedü ercülühüm bima
kanu yeksibun"
"O gün mühür vururuz dudaklarýna ve tekellüm eder elleri ve þehadet eder ayaklarý kesbetmiþ olduklarýndan ötürü"
41
Hadis: Enes (r.a) der ki: Hz. Peygamber ile beraber
bulunuyorduk. Hz. Peygamber gülümsedi, sonra 'Neden
güldüðümü biliyor musunuz?' dedi. 'Allah ve Resûlü
daha iyi bilir?' dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber þöyle anlattý: "Kulun Rabbiyle konuþmasýna güldüm.
Kul der ki: 'Yâ Rab! Sen beni zulümden korumadýn
mý?' Allah Teâlâ 'Evet! Korudum!' der. Kul; ‘Ya
Rab! Nefsimin aleyhinde ancak benden olan bir
þahidi kabul ederim' der. Bunun üzerine Allah
Teâlâ kula, 'Bugün hesap görücü olarak nefsin, þahid olarak Kirâmen Kâtibîn melekleri kâfidir' der".
Hz. Peygamber þöyle devam etti: Bunun üzerine kulun
aðzý mühürlenir. Azalarýna konuþun emri verilir.
Azalar kulun amellerini teker teker söylemeye
baþlarlar. Sonra kula konuþma fýrsatý verilir. Kul
azalarýna hitaben der ki: 'Sizlere yazýklar olsun!
Ben sizin için mücadele ediyorum'. (Ýmam Ahmed, Müslim, Nesâî)
Bakara sûresi 109. âyet,
"Vedde kesiyrün min ehlilkitabi lev yerüdduneküm min ba'di iymaniküm küffaren haseden min ýndi enfüsihim min ba'di ma tebeyyene lehümülhakku fa'fu vasfehu hatta ye'tiyallahü biemrih innallahe alâ külli þey'in kadiyr"
42
"Ehl-i kitabýn ekserisi, kendilerine hak tebeyyün ettikten sonra nefisleri indinden bir
hasetle sizleri imanýnýzýn ardýndan küffarlýð a g e r i ç e v i r m e k i s t e r l e r. A l lah size
Hû’nun emrini getirinceye kadar affedin ve
vazgeçin. Muhakkak ki Allah her þeye
kadîrdir.
Hadis: "Kýyamet günü olduðu zaman Allahû
Teâlâ her Müslüman'ý bir Yahudi'ye ya da bir Hýristiyan'a karþý müdafaa eder ve: "Bunlar sizin cehennemden kurtulmanýz için fidyelerinizdir" diye
buyurur. (Müslim)
Mus’ab Ýbnu Sa’d: Babama þu âyet hakkýnda sordum: Ey Muhammed! "Size amelce en çok zararlý
olanlarý haber verelim mi?" de.. (Kehf, 103) ve dedim
ki: "Burada kastedilenler Haruriler midir?" Bana: "Hayýr,
onlar Yahudiler ve Hýristiyanlardýr Çünkü Yahudiler, Muhammed (s.a.v)’i tekzip ettiler. Hýristiyanlar ise cenneti tekzib ettiler ve: "Cennette ne yiyecek ne de içecek vardýr" dediler." (Kütübü Sitte Hadis No: 699)
Bakara sûresi 115. âyet,
"Ve lillâhilmeþriku velmaðribü feeynema tüvellu fesemme vechullah innallahe vasi'un
aliym"
43
"Ve Allah'ýndýr maþrik ve maðrib. Artýk her
nereye dönsen vechullah oradadýr. Muhakkak ki Allah Vasî’dir, Alîm’dir."
Enes (r.a) Resûlullah'ýn þöyle buyurduðunu rivayet
etmiþtir: "Bazý cemâate ne oluyor ki, namaz içinde
gözlerini göðe kaldýrýyorlar?" Resûlullah'ýn bu husustaki sözü o kadar aðýrlaþtý ki, sonunda þöyle
buyurdu; "Ya böyle yapmaktan vazgeçerler, ya da
gözlerinin nuru alýnýr." (Buhari)
44
A L L A H ’ I N
C E M Â L Ý
Bismillahirrahmanirrahim
B ü t ü n v a r l ý k l a r A l l a h ' t a n h â s ý l o l d u ð u n a g ö re ,
‘A l lah þu þekildedir’ diyerek Allah'a sûret atfetmek mümkün deðildir. O zaman diðer varlýklar Allah’ýn dûnunda
olur ki, itiraza sebeptir. Yani Allah’ý herhangi bir mekân
ile tespit etmek demek, diðer mekânlar Allah’ýn deðildir
demek olur ki, ‘lâ mevcude illa hû’ beyanýna itiraz olmuþ olur.
Aslýnda her þekil ve sûret Allah'tan hâsýldýr; ama
Allah hangi sureti iþaret eder ve görünürse o noktaya (elÝnsan) dikkatli olmak lazýmdýr. Hiçbir varlýðýn Allah'ý tam
idrak etmesi mümkün deðildir. Bütün varlýklar O'ndan
hâsýl olmuþtur. Allah hangi noktadan kendisini izhar-ý zamir eylerse (risalet noktasý) o noktaya dikkat etmek icap
eder. Onun için Allah'ý bir tek þekilde düþünmek ve o þekilde bir vecih atfetmek doðru deðildir.
A'raf sûresi 11. âyet,
"Ve lekad haleknaküm sümme savvernaküm
sümme kulna lilmelaiketiscüdu liademe fesecedû illa ibliyse lem yekün minessacidiyne"
45
"Ve andolsun sizleri halkeyledik sonra sizlere sûret verdik sonra meleklere "Âdem'e secde edin," dedik de Ýblis hariç hemen secde
ettiler. O ise asla secde edenlerden olmadý."
Hadis: Resûlullah (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Allah Âdem'i kendi sureti üzerine yarattý." (Müslim)
"Beni gören Hakký gördü"
Hadis: "Ben, namazgâhýmda namazýmý kýlmýþ
uzanmýþtým. Derken aðýrlýk basýp uyumuþum.
Derken Rabbim Tebâreke ve Teâlâ hazretleri bana
en güzel bir surette geldi de buyurdu ki..." (Taberânî
'nin Ebu Ümâme 'den; Bezzâr'ýn îbn-i Ömer'den rivayeti; Musannafýnda îbnü Ebî Þeybe, Abdurrahmân bin Sâbýt'tan rivayeti;)
Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmuþtur: "Cennetlikler cennete girdiði zaman Allah Taâla 'daha
da vermemi istediðiniz bir þey var mý?' diye buyurur. Onlar 'sen yüzümüzü aðartmadýn mý? Bizi cennete koyup ateþten kurtarmadýn mý? Daha ne isteyelim?' derler. Bunun üzerine Cenâb-ý Hakk perdeyi kaldýrýr, cennetliklere artýk Rablerine bakmaktan daha hoþ gelecek hiçbir þey verilmemiþtir." Peygamber (s.a.v) daha sonra sözlerine Yunus suresi 26. âyeti okuyarak devam etmiþtir; Yunus su46
resinin 26. âyeti ise þöyle buyurmaktadýr, "Ýhsan edenler için güzellik ve ziyadesi vardýr. Vecihlerini ne
katran ne de zillet bürür. Böyleleri cennet ashabýdýrlar. Onlar orada kalýcýdýrlar." (Müslim, Tirmizi, Hanbel)
Kasas sûresi 88. âyet,
"Ve lâ ted'u meallahi ilâhen ahare la ilâhe illa hû külli þeyin halikun illa vecheh lehü'l
hukmü ve ileyhi türceun"
"Ve Allah ile birlikte baþka bir ilâha dua etme. 'Hüve'den baþka ilâh yoktur. Hû’nun
vechinden baþka her þey helâk olur. Hüküm
Hû’nundur ve Hû’ya rücû ettirilirsiniz."
En’âm sûresi 52. âyet,
"Ve lâ tatrüdilleziyne yed'une rabbehüm bilðadaveti vel'aþiyyi yüriydune vechehu ma
aleyke min hýsabihim min þey'in ve ma min
hýsabike aleyhim min þey'ýn fetatrüdehüm fetekune minazzalimiyne"
"Ve Rablerine sabah ve akþam dua edenleri
tard eyleme (kovma). Onlar Hû'nun vechini
murad etmektedirler. Ne onlarýn hesabýndan
47
senin aleyhine bir þey vardýr ne de senin hesabýndan onlar aleyhine fakat onlarý tard
edersen (kovarsan) artýk zalimlerden olursun."
Kehf sûresi 28. âyet,
"Vasbir nefseke me'alleziyne yed'une rabbehüm bilðadati vel'aþiyyi yüriydune vechehu
ve lâ ta'dü aynake anhüm türiydü ziynetelhayatiddünya ve lâ tütý' men aðfelna kalbehu
an zikrina vettebe'a hevahü ve kâne emrühu
fürütan"
"Sabah ve akþam Hû vechini murad ederek
Rablerine dua edenlerle beraber nefsini
sabreyle. Ve iki gözünü dünya hayatýnýn ziynetini murad ederek onlardan geriye döndürme ve kalbini zikrimizden gaflete düþürdüðümüz ve havasýna uyan ve içi ifrat olan
kimseye itaat etme."
Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Cennet ehlinin
mertebece en düþük olaný o kimsedir ki: "Bahçelerine, zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine,
koltuklarýna bakar. Bunlar bin yýllýk yürüme mesafesini doldururlar. Cennetliklerin Allah nezdinde en kýymetli olanlarý ise, vech-i ilâhîye sabah
48
ve akþam nazar ederler." Resûlullah (s.a.v) sonra þu
âyeti okudu: "Yüzler o gün güzelleþtirilmiþtir. Rablerine nazar ederler." (Ýbnu Ömer: (Kýyamet 22-23). Kütübü
Sitte Hadis No: 5137)
"Muhakkak ki siz þu ayý görüþünüz gibi,
Rabbinizi de göreceksiniz. Onu görmekte haksýzlýða uðramayacak, izdihama düþmeyeceksiniz."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
49
50

Benzer belgeler