Eski bayramlar, yeni siyaset - İletişim Fakültesi

Transkript

Eski bayramlar, yeni siyaset - İletişim Fakültesi
Gazeteciliğe farklı bir bakış
.tr
eu.edu
i
.
o
y
d
a
r
Her haber kuruluşu kendi görüşüne göre “suçlu” ve “suçsuz” tanımları yapmakta. Tam bu
noktada gazeteciliğe yeni bir bakış açısı geliyor: Barış Gazeteciliği. Geleneksel gazetecilik
savaş gazeteciliğidir çünkü medyada savaş iş yapar. Barış Gazeteciliği ise tirajı değil toplum
adına çalışmayı hedefler
> 10. sayfada
Aralık2012 Sayı31
Ünivers
Körfez
müjdesi
İEÜ İletişim Fakültesi
Uygulama Gazetesi
univers.ieu.edu.tr
Eski bayramlar, yeni siyaset
İzmir Körfez’i 2-3 sene
içinde temizlenecek, İzmirli
körfezde denize girecek.
Temizleme çalışmalarının
aralıksız sürdüğü körfez,
hem hayat bulacak hem de
hayat verecek.
> 3. sayfada
Hatırlama
vakti
Unutulan lösemili
çocuklar “Lösemili
Çocuklar Haftası”nda
düzenlenen etkinliklerle
hatırlandı.
> 11. sayfada
İzmir’den
rekor
İzmir Atatürk için rekor
kırdı, sıradışı bir işe
imza attı. Cumhuriyetin
kurucusu, 2 bin 400 kişiden
oluşan dev portreyle anıldı.
> 13. sayfada
İki teker
üstünde
Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyen sıradan vatandaşın karşılaştığı devlet otoritesi
günlerce tartışıldı. Acaba üzerinde durulması gereken asıl konu, vatandaşların siyasi
partilerin ya da örgütlerin malzemesi olması mıdır yoksa ‘demokratik’ ülkemizde
bayramlarımızı polis engeli olmadan özgürce kutlayamamamız mıdır? Bu kapsamda
> 8-9. sayfada
geçmiş Nevruz (Newroz) ve 1 Mayıs kutlamalarını hatırlatmakta fayda var
İzmir Bisiklet Derneği ve
Büyükşehir Belediyesi’nin
işbirliğiyle iki tekerlek Urla
- Çiğli arasında güvenle
pedallayacak.
> 14. sayfada
Ödül mü, ceza mı? Sokakların sahipleri ABD ‘Obama’ dedi Ampute sevindirdi
Nüfusu 750 binin üstünde
olan 13 ile büyükşehir statüsü
verilecek olması tartışmaları
da beraberinde getirdi. Yasa
tasarısı, olumlu yönlerinin yanı
sıra halka ve yerel idarelere
getireceği ekonomik yükle
iktidar ve muhalefeti karşı
karşıya getirdi. > 4. sayfada
Türkiye’nin en büyük
sorunlarından biridir evsizlik.
Sayıları hızla artan bu insanlar
ailevi, ekonomik ya da ruhsal
nedenlerden dolayı sokağa
düşüyor. Peki kim bu insanlar?
Neden sokaklarda yaşıyor ve
kim onlara yardım elini uzatıp
sahip çıkacak?
> 5. sayfada
Amerika Birleşik Devletleri’nin
45. Başkanı, rakibi Mitt
Romney’i geride bırakan
Barack Hussein Obama oldu.
Obama 332 seçici delegeye
ulaşırken, Romney 206
delegede kaldı. Demokrat lider
4 yıl daha ülkenin başında.
> 7. sayfada
2014 Dünya Kupası Eleme
Maçlar’ında A Milli Futbol
Takımı’nın aldığı başarısız
sonuçlar, Ampute Futbol Milli
Takımı’nın başarısının önüne
geçti. Ampute Futbol Milli
Takımı, bütün imkansızlıklara
rağmen yakaladığı başarıyla
gönülleri fethetti. > 15. sayfada
İEÜ öğrencilerine
sorduk: Kimi, neden,
nasıl protesto
ederdiniz? Bülent Arınç,
Firuz Catering, Ali
Ağaoğlu ve çeşitli ilginç
cevaplar aldık.
> 16. sayfada
Ünivers’in bu sayısında Şehir2-3|Gündem4-6|Dünya7|Dosya8-9|Medya10 |Sağlık11|KültürSanat12-13|Spor14-15
2
şehir
Aralık2012 Sayı31
Körfez yeniden hayat buluyor
Körfezin eski günlerine dönmesi için başlatılan çalışmalarda tüm İzmir seferber oldu. İzmirlilerin hayalini, eski
günlerde olduğu gibi yeniden yüzülebilir bir Körfez süslüyor
Umut Emre Çınar
Y
apılacak harcamalarla
Körfez’in kirlilikten
sığlaşan su yolu
derinleştirilecek, yeni
nesil derin su gemileri olacak
ve dileyen herkes burada denize
girebilecek. İzmir Körfezi’nin
ekolojik sistemini artıracak olan
projeyle ilgili ayrıntıları anlatan
İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘’Bu
kanal açılacak, su sirkülasyonu
hareketlenecek. İki kanal birbirini
destekleyecek, 2-3 sene içinde
canlılık artacak ve yüzülebilir
bir körfeze ulaşacağız. En büyük
mirasım yüzülebilir körfez
olacak” dedi. İzmir Körfezi’nin
kurtarılmasıyla ilgili proje için
kolları sıvayan T.C Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırım, İzmir’in
Türkiye’nin en özgün deniz
kentlerinden biri olduğunu
belirterek, “Ancak yıllardır
İzmir bu potansiyelini layıkıyla
değerlendiremedi. Öncelikle
şehrimize bir deniz şehri olduğu
kimliğini hatırlatmayı borç
biliyoruz. Bu ise ancak denize
yatırım yaparak olur” dedi.
Yıldırım İzmirli kimliğinin
Akdenizli kimliğinden bağımsız
düşünülemeyeceğini, hayatın
her alanında İzmir’in örnek
bir kent yapılmasının yolunun
büyük ölçüde denizci kimliğini
hatırlamaktan geçtiğini
belirterek; “Türkiye’nin
batıya açılan kapısı İzmir’i
Akdeniz’in çekim merkezi
olan; ticaret, kültür ve
turizm metropollerinden biri
yapmaya kararlıyız. ‘Kentimiz
kendimizdir’ ilkesinden hareket
ediyoruz. Kentli olma bilincinin
o kente hizmetten geçtiğini
biliyoruz ve ona göre hareket
ediyoruz.” açıklamasında
bulundu.
Körfez balıkla dolacak
Projeyle İzmir Körfezi’nde tekrar
balık çeşitliliği ve sayısı artacak.
Hatta balıkçılığın artmasının
yanı sıra amatör ve profesyonel su
sporları ile yatçılık gelişecek. Bu
proje ile İzmir halkının Körfez’le
buluşması sağlanacak. Ayrıca,
İzmir Limanı Rehabilitasyonu
ile liman kapasitesi üç katına
çıkarılacak. Liman dünyanın
ilk 50, Avrupa’nın ise ilk 20
konteyner limanı arasında yer
alacak.
Nerede ne yapılıyor?
Körfez’e hayat öpücüğü
İZSU, Körfez’in kuzey
aksında -8 metre derinliğe
ulaşacak kadar yaklaşık 13
kilometre uzunluğunda, 250
metre genişliğinde (Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi
Deresi açıklarından Tuzla kıyı
hattına kadar olan bölümde) bir
sirkülasyon kanalı açacak. Orta
körfezden gelen su, böylelikle
güney körfeze girecek ve kuzeyden
döngü ile çıkarak körfeze temiz
su girdisini artıracak. Sağlanacak
sirkülasyon körfezdeki ekolojik
kalitenin korunmasını ve
iyileştirilmesini sağlayacak.
Saatte 800 ton çamur
çıkarılacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi,
Körfez’e akan dere ağızlarının
temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde
bir sirkülasyon kanalı açılması ve
Körfez tabanındaki malzemelerin
temizlenmesi için 9.3 milyon
liralık yatırımla kazıcı-emici ve
destek tipi olmak üzere iki yeni
gemi aldı. İzmir Körfezi’nde
hizmet vermeye başlayan gemiler,
14 metre derinliği tarayabiliyor
ve saatte 800 ton çamuru 1-2
kilometre uzaklığa aktarabiliyor.
Çamur tarım toprağı olacak
‘Çamur Çürütme ve Kurutma
VTesisi’yle Türkiye’nin en
önemli çevre projelerinden birine
daha imza atılacak. Yaklaşık
61.5 milyon liraya mal olacak
tesiste Çiğli’nin yanı sıra Aliağa,
Foça, Menemen, Kemalpaşa,
Güneybatı, Urla, Seferihisar,
Ayrancılar-Yazıbaşı, Torbalı,
Havza ve Bayındır atıksu arıtma
tesisleriyle 2013 yılında hizmete
girecek. Doğanbey-Ürkmez
ve Özdere-Gümüldür atıksu
arıtma tesislerinde oluşan arıtma
çamurları da bertaraf edilecek.
Tesis hizmete girdiğinde diğer
arıtma tesisleriyle birlikte günlük
800 tona ulaşan çamur miktarı
yaklaşık 6 kat azaltılarak 120
tona düşürülecek. Ayrıca yüzde
90 oranında kurutulmuş hale
getirilen çamurlar ‘toprak
iyileştirici’ olarak yeşil alanlarda,
arazi rehabilitasyonunda ve
tarım alanlarında ya da ek yakıt
olarak çimento fabrikalarında
kullanılabilecek.
Teleferik sonunda açılıyor
Can güvenliği olmadığı gerekçesiyle 2007 yılında kapatılan Balçova Teleferik Tesisleri’nin ihalesi sonuçlandı.
Balçova’daki Teleferik Tesisleri ihalesini, uzun ve yorucu bir maratonun ardından Sistem Teleferik Montajı
(STM) ve Turizm A.Ş kazandı
Umut Emre Çınar
B
alçova Teleferik
Tesisleri’nin
Yenilenmesi Yapım
ihalesinde Ankara
14. İdare Mahkemesi’nin,
Kamu İhale Kurumu (KİK)
Şubat 2012 tarihinde almış
olduğu ‘iptal’ kararını
durdurmasının ardından;
KİK, Büyükşehir Belediyesi’ne
‘mahkeme kararını uygula’
talimatı verdi. Bunun üzerine
Büyükşehir Belediyesi, 7
Nisan’da tekliflerini aldığı
dördüncü ve son ihaleyi iptal
etti. Ardından da mahkeme
kararı doğrultusunda
Büyükşehir Belediyesi, STM
firmasını sözleşme imzalamaya
davet etti. Herhangi bir pürüz
çıkmaması halinde İzmir
Büyükşehir Belediyesi ile
STM sözleşme imzalayacak
ve ‘can güvenliği’ olmadığı
gerekçesiyle kapatılan teleferik
beş yıl aradan sonra tekrar
hizmete açılacak.
İzmir Balçova Teleferik’den bir görünüm
tekrar hayata geçmesini, hizmete
“Balçovamızın değerlerinden sunulmasını arzu ediyoruz bunun
için Büyükşehir Belediyemiz
biri”
Konu hakkında görüşlerini
yoğun mesai yapıyor ve çaba
aldığımız Balçova Belediye
harcıyor. Ancak bazen mevzuatlar,
Başkanı Mehmet Ali Çalkaya
yapılacak güzel şeylerin önünde
şunları söyledi; “Teleferik
engel olabiliyor.”diye belirtti. Tüm
Balçovamızın sembolü, en
İzmirlileri Teleferik’in açılışına
güzel değerlerinden biri ve aynı
davet eden Çalkaya; “ Çok büyük
zamanda belediyemizin logosunu
bir aksilik olmazsa önümüzdeki
oluşturmakta. Biz bu değerin
yaz İzmir’imizin muhteşem
manzarasını teleferikten
izleyebileceğiz tüm İzmirlileri
bekliyoruz.”dedi.
Saatte 2 bin 400 kişiye iniş
çıkış imkanı
Balçova Teleferik Tesislerine yeni
kurulacak sistemle daha önce
saatte 400 kişi olan iniş çıkış
kapasitesi saatte 2 bin 400 kişiye
çıkarılacak. Böylece toplam 300
bin olan yıllık taşıma kapasitesi
500-600 bin kişiye yükselecek.
Eski yolcu kabinleri yerine yeni
ve kapasitesi artırılmış kabinler
yapılacak. Yeni teleferik hattında,
otomasyon sistemi sayesinde halat
çıktığında kabinler otomatik
olarak duracak ve anında
müdahale söz konusu olabilecek.
Çalışmaların bir yıl içerisinde
tamamlanmış olması bekleniyor.
şehir
Aralık2012 Sayı31
3
İzmir kültürel mirasına sahip
çıkıyor mu?
Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış zengin bir kültür mirasına sahip olan İzmir, bu değerlere yeteri kadar
sahip çıkabiliyor mu? Son zamanlarda İzmir’e gelen sayısız turist, zaman sıkıntısı yaşadığı için sadece bir kaç
müze ve tarihi yer gezip İzmir’i yüzeysel olarak tanıyabiliyor. Bunun bir başka sebebi ise İzmir’in değerlerinin
yeterince korunmaması ve ziyaretçilere sunulamaması
Ece Yekenkınrul
K
ruvaziyer turizminde
İzmir, her yıl bir
önceki yıldan
daha fazla turisti
ağırlıyor. Gemipersoneli.com
sitesinden alınan bilgiye göre,
2011 yılının Haziran ayında
Alsancak Limanı’na 46.105
ziyaretçi geldi. 2012 yılında ise
bu rakam 57.829’a yükseldi. Bu
yıl kruvaziyer turizminde altın
yılını yaşayan İzmir’de öyle
günler oldu ki aynı gün içerisinde
dört kruvaziyer gemiyle şehre
13 bin 600 kişi indirildi. Genel
olarak inen turist sayısının bu
yıl içinde 650 bine ulaşılacağı
tahmin ediliyor. Ancak şehre
gelen turistler, İzmir’de günü
birlik bulunup, çok kısa sürede
gidebildikleri yerleri ziyaret edip,
tekrardan gemiye geri dönüyor.
Alsancak Limanı’nda soluk
alan kruvaziyerdeki turistin
kısıtlı zamanından dolayı uzak
yerlere gidememesi, Alsancak
çevresindeki yerlerin en güzel
şekilde sunulması gerekliliğini
arttırıyor.
İzmir’de yeterli kültürel altyapı
olmasına rağmen gelen turistlerin
gezeceği yerlerin tanıtımı ve
bu yerlerin bakımı yeterli mi?
İzmir çok zengin bir kültürel
mirasa ev sahipliği yapıyor. Bu
mirasın sunulduğu
yerlerin başlıcaları,
Konak’taki
Arkeoloji,
Etnografya,
Devlet Resim ve
Heykel Müzeleri;
1.Kordon’daki
Atatürk Müzesi,
Kadifekale,
Kızlarağası Hanı ve
Asansör Kulesi.
Müzeler, Hanlar, Asansör ve
diğerleri
Öncelikle 1.Kordon’da bulunan
Atatürk Müzesi, onca apartmanın
arasına sıkışmış, zamanında
Mustafa Kemal Atatürk’ün
İzmir’e her geldiğinde kaldığı iki
katlı bir binadır. Şu an, üzerinde
küçük harflerle yazılmış ‘Atatürk
Müzesi’ yazısı, görsel olarak
dikkat çekmemekle beraber,
turistlerin de çok fazla uğrak yeri
değil. Müze olarak, İzmir Mask
Müzesi ve Oyuncak müzesi
bakımlı ve temiz olup genellikle
çocukların uğradığı müzelerdir.
İzmir’deki hanların en
büyüğü olan Kızlar Ağası, Hacı
Beşir Ağa tarafından, 1598
yılında yaptırılmış ve mimarisi
bakımından tektir. 1993 yılında
restore edilerek günümüzde
turistik bir çarşı olarak hizmete
girmiş olan Han, içerisinde
halılar, kıyafetler, el yapımı
ürünler ve hanın ortasındaki
çay bahçesiyle tam bir tarihi
esinti yaşatıyor. Han’ın alt
katındaki dükkanlar, rengarenk
ve dolu dolu olmasına rağmen,
üst katındaki sönüklüğün
sebebi hakkında han esnafıyla
konuştuk.
Dükkan sahipleri, Han’a
kira ödediklerini fakat çok
fazla ilgi çekmemesi üzerine,
buradaki dükkanların çoğunun
bir süre sonra kapatıldığını
söyledi. Bu kadar kalabalık olan
bir yerin bu denli bir sorunla
karşı karşıya olması, değerlerin
değer görmemesi konusunda
düşünmemize yol açtı.
Tarihi İzmir Asansörü de
turistlerin ilgi odağı olan bir
yer. Mithatpaşa Caddesi ile
Halilrıfatpaşa Caddesi’nin
arasında bulunan Asansör Kulesi,
1907 yılında Musevi bir iş adamı
tarafından yaptırılıp, günümüzde
eğlence, kültür ve dinlence
mekanı olarak kullanılıyor.
Asıl önemli olan, tarihi
değerleriyle ön plana çıkan ve
İzmir’in simgesi
olan Saat Kulesi’ nin
gördüğü muamele.
İzmir Saat
Kulesi’ndeki
şaşırtıcı olay
İzmir Saat Kulesi,
1901’de Sadrazam
Mehmet Said
Paşa tarafından
yaptırılıp, üzerindeki saat ise
Alman İmparatoru II. Wilhelm
tarafından hediye edilmiştir.
Kuzey Afrika temasından
esinlenen Saat’te, Kule’nin
üzerindeki Osmanlı tuğrası ve
Osmanlı’ya ait işaretler daha
sonra, sanatın genç cumhuriyet
ile başladığı mesajını vermek
için kaldırılmıştır. Yapısı ve
dikkat çekiciliği yönünden Kule,
İzmir’in simgesi haline gelmiştir.
Ne yazık ki günümüzde bu
yapının çeşme başları çalındı.
Bunun ardından, geçen seneki
bir hırsızlıkla onca kameranın
olduğu bölgede kubbelerin
üzerindeki ‘alem’ adı verilen üç
tarihi figür de çalındı. İzmir’in
tarihi figürüne yapılan bu
hırsızlık, değere sahip
çıkılmadığının en
güçlü örneği.
Değerlerin ön
plana çıkması
şart
Turizm gücünün
günden güne arttığı
İzmir’de gelen turistlerin çalınan,
yağmalanan veya tanıtımı
gerektiğince yapılmayan yapıtları
görmeleri ve bazılarının farkında
bile olmamaları sadece İzmir
için değil, Türkiye için bir sorun.
İzmir’e kısıtlı zamanlarda karaya
ayak basan turistlerin haricinde,
buraya konaklama amaçlı gelen
turistler, kendi ülkelerindeki
yapıtlar gibi değer görüp
görmediğini hemen anlayabilir.
Kısa zamanlı ya da günübirlik
gelen turistler için geniş çaplı
bir tanıtımın ve restorasyonun
yapılması şart. İzmir’in değerleri
ne kadar değer gösteriliyormuş
gibi görünse de karşılaşılan bazı
durumlar ve gerekli yapıtların
ön plana çıkmaması, tarihi
değerlerimizin değeri hakkında
bir soru işareti.
Saat kulesinde çalınan musluk başları ve alem’ler, Fotoğraf: Ece Yekenkınrul
Batı’nın Zeugma’sı,
İzmir’in Belkıs’ı
İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde sondaj kazısı esnasında
bulunan arkeolojik kent, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı
harekete geçirdi
Serdar Yündem
K
ültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul
Günay’ın,
“Dünyanın ilgisini
çekecek müjde” olarak ifade
ettiği bin 700 yıllık arkeolojik
kent için kurtarma çalışması
başlatıldı. Batı’nın Zeugması
olarak nitelendirilen kent için
basın açıklamasında bulunan
Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürü Osman Murat
Süslü, “Mozaikler, günümüzde
göremeyeceğiniz hayvan ve
bitki türleri ile bezeli. Anadolu
Parsı’ndan, Anadolu Kaplanı’na,
keklikten tavşana kadar çeşitli
hayvan türlerini işlemişler.
Renk olarak da tamamen doğal
taşlarla bezenmiş. Kırmızı,
mavi ve yeşilin birçok tonuna
rastlayabiliyorsunuz. Bölgede çok
zengin bir arkeolojik yapılaşma
var.” dedi. Süslü, arkeolojik
emarelere rastlanmasından dolayı
1 Ekim’den itibaren bilimsel
kazı çalışmasına başlandığını
ve Milattan Sonra 4. yüzyıla ait
kültür katmanının bulunduğunu
ifade etti.
olmaları
gerektiğini vurgulayan
Süslü, “Kaçak kazı yapan bu
beyefendiler, hanımefendiler şunu
bilmeliler ki, ihbar sonucu biz
bu eserlerle ilgili fazlasıyla ödeme
yapıyoruz. Vatandaşlık görevlerini
yapıp kaçak ve bilimden uzak
kazılara engel olsunlar” dedi.
Kaçak kazılara dikkat
Tarihi süreçte Bizans Dönemine
denk düşen kentin alanı 550
metrekare olarak kaydedildi.
Ayrıca bir villa kompleksine ait
105 santimetrelik duvar yapıları,
su kanalları ve 11 odanın yer aldığı
açıklandı. Kente ait detaylı bilgiler
ise devam eden kazı sonuçları
sonrasında ortaya çıkacak.
Arkeolojik eserlerin bulunmasında
en büyük sıkıntının kaçak kazılar
olduğunu belirten Süslü, bu yolla
bulunan tarihi değerlerin düşük
fiyatlarda yurtdışına satıldığını
ve daha sonra bu eserlerin iadesi
için büyük problemler yaşandığını
söyledi. Vatandaşların daha duyarlı
Kent, Bizans döneminden
kalma
4
gündem
Aralık2012 Sayı31
13 yeni büyükşehir geliyor
13 ilin Büyükşehir statüsüne geçirilmesi ve bu illere ait köy ve beldelerin Büyükşehir sınırları içine dahil
edilmesine yönelik yasa tasarısı TBMM’de kabul edildi. ‘Büyükşehirler Yasası’ olarak da bilinen düzenlemeye
başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere birçok kesimden tepki geldi
Kaynak: reclaimistanbul.com
Gül Tanyer
Hasan Rençber
C
umhurbaşkanına
sunulan yasa metnine
göre Büyükşehir
olması beklenen
iller; Aydın, Denizli, Muğla,
Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa,
Kahramanmaraş, Balıkesir,
Van, Manisa, Hatay, Malatya
ve Mardin. Büyükşehir olacak
illerin yanı sıra Adana, Ankara,
Antalya, Bursa, Diyarbakır,
Eskişehir, Erzurum, Gaziantep,
İzmir, Kayseri, Konya, Mersin,
Sakarya ve Samsun büyükşehir
belediyelerinin sınırları, il mülki
sınırı olarak belirlenecek. Bu
illere bağlı ilçelerin mülki sınırları
içinde yer alan köy ve belde
belediyelerinin tüzel kişiliği sona
erecek, köyler mahalle olacak,
İZELMAN’da grev
Hükümet ile muhalefet partilerine ait belediyeler arasındaki siyasi çekişmeler yaşandığı
iddiaları İzmir’de yaşanan bir
başka olay ile tekrar gündeme
geldi. İzmir’de ESHOT’un
hizmet alım ihalesinde bir
şirketin, İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nin kendi şirketi
İZELMAN’dan daha düşük
vermesi, İZELMAN’da görevli 3 bin şoförü işini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya
getirdi. Başkan Kocaoğlu
yaptığı açıklamada “Ben belediye olarak, yüzde 100 kendi
şirketimiz olan İZELMAN’a
ihale veremiyorum, taşeronla
yarışmak zorunda kalıyorum”
diyerek uygulanmakta olan
ihale yasasını eleştirdi.
Öte yandan, İZELMAN’a
bağlı olarak ESHOT bünyesinde görev yapan şoförler,
hizmet alımı ihalesinde ortaya
belediyeler ise mahalleleriyle
birlikte bağlı bulundukları ilçenin
belediyesine katılacak.
Birçok siyasi parti ve sivil
toplum örgütünün tepki
gösterdiği yasa metni meclisteki
görüşmeler sırasında da sert
tartışmalara sebep oldu. Liderler
yasa metni kabul edildikten
sonra dahi birbirlerine gönderme
yapmaya devam etti.
Erdoğan: “Bu iş bitti”
Muhalefet partilerinin tüm
çabalarına karşın, Büyükşehir
Belediyeler Kanunu’nun
Meclis’ten geçtiğini hatırlatan
Erdoğan, “Bizim önümüzü
kesmek için ellerinden geleni
yaptılar. Dedik ki ‘boşuna
uğraşmayın, gece demeden,
gündüz demeden çalışacağız ve
büyükşehir belediyeler yasasını
çıkan krizi protesto etmek
amacıyla eylemler düzenledi.
Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (DİSK)’e
bağlı Genel-İş Sendikası’nın
düzenlediği yürüyüşle başlayan
eylem, Basmane Meydanı’ndan
başladı. Yoğun bir katılımla
gerçekleşen eylemde işçiler,
Fevzipaşa Bulvarı üzerinden
Konak Meydanı’na kadar
yürüdü. Ardından Büyükşehir
Belediye Başkanlığı önünde
basın açıklaması yapan Genel
İş Sendikası Genel Başkanı
Erol Ekici, “Bugün burada işçi
simsarı şirketlerin göz koydukları, soframızdaki ekmeğimizi,
çocuklarımızın geleceğini yani
alınterimizi savunmak için bir
araya geldik.” diye konuştu.
İZELMAN işçilerinin
protestolarının bir sonraki
adımı ise, için tek tip
kıyafetlerini çıkarıp, sivil
kıyafet ve DİSK Genel-İş
sendikası şapkasıyla sefere
çıkaracağız’ Hatta kavga
gürültüye bile vardılar. Ne oldu?
Sonunda Büyükşehir Belediyeler
Kanunu Meclis’ten geçti. Milletin
kürsüsünü işgalden, sözlü ve
fiili saldırıya kadar her yola
başvurdular ama sonunda bu iş
bitti.” dedi.
Kılıçdaroğlu: “Ak Parti’ye oy
verirseniz sonunuz budur”
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, Büyükşehir
Belediyesi Kanunu’nun mecliste
kabulünün ardından yaptığı
açıklamada, “Belediyesi kapatılan
belde sakinlerine sesleniyorum;
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne
oy verirseniz sonunuz budur.
CHP’ye oy verir, iktidar
yaparsanız. O belediyelerin
tamamını yeniden açacağım”
dedi.
çıkmaları oldu. İş durdurma
veya yavaşlatma yerine,
halkı mağdur etmemek için
tepkilerini böyle gösterme
yolunu seçtiklerini söyleyen
şoförler, böylece sorunlarını
halka da daha rahat
anlatabildiklerini ifade ettiler.
Sorun çözüldü gibi
Komisyonun ihaleyi en düşük
teklifi veren taraf olan İdeal
Ortak Girişimi’nin belge ve
yeterliliklerinde eksiklikler
bulunduğu gerekçesiyle tekrar
İZELMAN’a verilmesiyle,
sorun şimdilik de olsa çözülmüş görünüyor. Hakkında,
hükümet ile organik bağları
olduğu ve bazı ortaklarının
Deniz Feneri e.v. davasından
tutuklu bulundukları iddia
edilen İdeal Ortak Girişimi,
konuyu yargı ve Kamu İhale
Kurumu’na taşımakta kararlı
olduğunu belirtti.
Yeni yasayla gelen zorluklar
Büyükşehir belediyesi
sisteminin genişletilmesi ve
il sınırının büyükşehir sınırı
olmasıyla birlikte hizmette
bazı problemlerin çıkacağına
işaret ediliyor. Uzmanlara
göre, beldelere ve köylere il
özel idareleri hizmet ettiği için
büyükşehir sınırının il mülki
sınır olmasıyla birlikte o ilin
tüm sorumluluğu büyükşehir
belediyesinde olacak. Bu
durumda il özel idarelerine
gerek kalmayacak. Fakat il özel
idaresinin görevleri arasında köy
yerleşim alanlarına su, yol, imar,
kanalizasyon, ağaçlandırma,
park gibi ihtiyaçları giderme
sorumlulukları var. Büyükşehir
belediyesinin mülki sınır
olmasıyla birlikte il bazında her
yere yetişemeyeceği için hizmet
kalitesi düşecek, coğrafi alan
genişliğinden dolayı hizmet
sunumu için yeni örgütlenmeler
olacak ve bu da maliyetleri iyice
arttıracak. Büyükşehir, sunulan
hizmetten kırsal alanı da dahil
edeceği için maliyet artacak, su
fiyatları, çevre temizlik vergisi
gibi daha pahalı vergiler ortaya
çıkacak.
Ayrıca, en önemli noktalardan
biri de büyükşehir belediyesi
kanalizasyon, itfaiye, ulaşım,
çöp ayrıştırma ve ayıklama
imar denetimi gibi olayları
yerine getiriyor. Büyükşehir
belediyesinin sınırı mülki sınır
olmasıyla birlikte bu hizmetlerin
zamanında, verimli etkili ve
süratli olması biraz zor olacaktır.
İstanbul ve Kocaeli’nin sınırı aynı
zamanda büyükşehir sınırı olması
ve birbirlerine yakın oldukları
için sorun yaratmamıştır ancak
yeni kurulacak büyükşehirlerde
hizmet zorluğu ortaya çıkacak.
Bu durumda belediyede çalışan
insanların bir kısmı başka yerlere
tayin olacak, maddi ve manevi
zorluklar yaşayacak ayrıca sosyal
ve kültürel bazı değişiklikler
olacak. İnsanlar alıştıkları
düzenin dışında istemedikleri
bir düzende yaşamak zorunda
kalacaklar. Daha fazla vergi
ödeyip daha az hizmet alacaklar.
Ege’de durum nasıl?
Ege Bölgesi’nde Aydın, Balıkesir,
Denizli, Manisa, Muğla
büyükşehir olacak iller arasında
yer alıyor. Bu illerdeki 294 belde
belediyesinin 162’si kapatılacak.
İdari varlığı sona eren belde
belediyeleri ilçelerin belediyelerine
bağlanacak ve beldelerde
kurulacak kurumlar aracılığıyla
bu yerlere hizmet götürülecek.
Büyükşehir Yasası’nın bir diğer
alt başlığı olan “Bütünşehir”
düzenlemesi ile de İzmir’deki
14 ilçenin mülki sınırları içinde
belde ve köylerin tüzel kişiliği
sona eriyor. İzmir’in idari
yapısında köklü değişikliklere
yol açacak yeni tasarı hakkında
İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu yaptığı
açıklamada, “Yeni Foça ve Birgi
gibi tarihi ve turistik potansiyele
sahip beldelerdeki belediyelerin
kapatılmasının yanlış olacağına
dikkat çekti. Başkan Kocaoğlu,
sözlerine ‘Bütün iktidarlar
ipi kendi elinde tutmak ister.
Yerelleşiyoruz diye hep Türkiye’de
yerel yönetimlere görev verildi.
Ama yetki verilmedi. Bu da
yerelleşme zaafiyeti getirdi.
Devleti temsilen vali olur, olmaz;
o bizim devlet sistemimizin bir
sonucudur. Ama vali ve vali
yardımcısının koordinasyonunda
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve
ilçe belediyeleri izlenecek, onların
yatırımları gözden geçirilecek, ‘şu
gerekli, bu gereksiz’ denilecekse,
belediye başkanlığının hiçbir
anlamı yoktur. Belediye Başkanı
yerel yöneticidir’ şeklinde devam
etti.
gündem
Aralık2012 Sayı31
5
“Güneş kaybolduğu zaman,
gölge de kaybolur”
Evsizler denince ilk akla gelen, barınacak yeri olmayan, hayatın zorluklarına tek başına göğüs geren ve tüm
bu zorlukların yanı sıra toplum tarafından dışlanan insanlardır. Ancak günümüzde bu anlamdan daha çok, bir
yaşam tarzını ifade etmeye başladı
Eray Gökçe
Uysal Varol
E
vsiz insanlar, çoğu
zaman parklarda ve
bankamatiklerde yatarlar. Evleri olan insanlar
evlerine çekildikten sonra şehir
onlarındır. Karton kutuları ve
süngerleri yatak olarak kullanırlar.
Yılın tamamında açlık ve hastalık
ile boğuşur, hiçbir sosyal güvenceleri olmadığı için zorunlu olarak
hastalığın geçmesini beklerler. Aslında her zaman açlık ve hastalıkla
karşı karşıya olduklarından dolayı
sosyal güvencelerinin olması da
birşey ifade etmiyor. Evsiz insanların birçoğu alkol kullanıyor fakat
düşünüldüğü gibi onları sokaklarda yaşamaya mahkum eden tek
sebep alkol değil. Alkol kullanma
sebepleri, bağımlı olmalarından
öte, alkolün soğuk havalarda üşüme hissini engellemesi. Çoğunlukla bu insanlar hayatlarını, çevre
halkın verdiği para ya da yiyeceklerle devam ettirebiliyorlar. Bunun
yanı sıra, çalışan evsiz insanlar da
var. Her birinin farklı, acıklı ve
çok etkileyici hayat hikayeleri var.
Biz, günümüz problemi ve toplumun kanayan yarası olan bu konu
hakkında sizleri bilgilendirmek
için bu insanlara kulak verdik.
Nesim Kantarcıoğlu
Röportaj yaptığımız Nesim
Kantarcıoğlu yani bilinen adıyla
Kepçekulak Ahmet bize yaşadığı
sıkıntılara ve neden sokakta yaşadığına kadar pek çok şeyi aktardı.
“Düşünün ki, herşeye sahipsiniz,
hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Mesela
Ayvalık’ta bir inşaat firmasında
çalışıyordum ve emrim altında çalışan 30 işçi bile vardı. Ama hayat
insanı öyle bir yere getiriyor ki şu
an sokakta yaşıyorum. Bundan
tam 16 yıl önce eşim, çocuklarım
ve bir evim vardı. Her şey yolundaydı ve mutlu bir yaşantımız
vardı. Fakat hiç beklemediğim
insanlardan öyle şeyler gördüm ki,
herşeyimi bir anda kaybettim ve
hayat beni bulunduğum bu noktaya itti. Eşimle bazı anlaşmazlıklardan dolayı ayrıldık ve evi terk
Fotoğraf: Uysal Varol
“Bir gün karşılaştığım bir olayı
anlatayım. Çorba vermişlerdi bana
ve hepsini bitirememiştim. Uyandığımda yarım tabak çorbamın
bile çalındığını gördükten sonra
halimin o kadar acınası olmadığını anladım ve halime şükretmeye
ettim. Acıyı hiç tatmamış bir
başladım. Sağolsun bazı esnaflar
insanın ağzına acı biber sürerseniz bana geçici olarak kalacak yer
acının ne olduğunu bilir. Sokakta
ayarladı. Örneğin kahvehaneyi
yaşayan insanın da halini sokakta
işleten kişi, çok soğuk zamanlarda
yaşayan insan bilir.”
geceleri dükkanında uyumama
izin verdi ama bu tabiki geçici
“Evden ayrıldığımda yanıma bir çözümdü. Yemek ihtiyacımı
mahallede beni tanıyan insanaldığım tek şey ceketimdi”
“Sokakta yaşamaya ilk başladığım lardan karşılıyorum. Ellerinden
gün ocak ayıydı ve kar yağıyordu.
geldiğince bana yemek getiriyorlar.
Üzerimde sadece ceketim vardı
Tuvalet ihtiyacımı da esnaf dükve Çarşı
kanlarından
Fırını’
karşılıyorum.
İnsan hayatı sonbaharda
nın orada
Banyo ise karrüzgarın önünde duran bir
çardak
şılaştığım en
yaprak gibidir. Rüzgar nereye
gibi bir
büyük sorun.
savurursa oraya gider, tersine
şey vardı.
Çünkü bekar
dönemez. Çünkü arkasındaki
Yağmur
bir adamı
rüzgar müsaade etmez buna,
yağsa bile
kimse evine
bana etmediği gibi.”
korunma
götürüp banimkanım
yo yapmasına
yoktu. Düşünün öyle acı şeyler
izin vermez ama sağolsunlar beni
yaşamışım ki o gün üzerime yarım tanıyan ve bana güvenen bazı ailesantim kar yağmış ve azıcık bile
ler bu konuda bana çok yardımcı
üşümemişim. Sokakta kalmaya
oluyorlar.”
başladığım ilk gün alkolle tanıştım. Tamamen yıkıntı içindesiniz
“Hiçbir sosyal güvencem
ama tüm ağır hava şartlarına
yok”
rağmen sokakta kalıyorsunuz.
“En büyük sorunlarımdan biri
İnanır mısınız nerede kaldım? Bir
hastalık. Hastalandığım zamanalışveriş merkezinin havalandırma larda hastaneye gidip bakılma gibi
pervaneleri vardı ve 15 dakikada
bir şansım olmuyor. Kılık kıyafeti
bir sıcak hava üflüyordu. Yüzüm
de çevremdeki insanlar veriyor.
pervanelere dönük aylarca yattım.
Yine de bazı zamanlar gündelik işDaha sonra bir parkta kalmaya
lerde çalışıp yaşamımı sürdürmeye
başladım. Orası benim evimdi ve
çalışıyorum. Düşünün, iki oğlum
oradaki birinci bank benim oturvar ve büyük oğlumu o evden
ma odam, ikinci bank salonum,
ayrıldığım günden beri küçük
üçüncü bank ise yatak odam oldu. oğlumu da uzun zamandır görİnsanların önünden geçme cesareti müyorum. Ben sokakta ne zaman
bile gösteremediği yerlerde ben
oğluyla gezen bir baba görsem
hep kaldım.”
kahrımdan ölüyorum. Daha önce
intihar etmeyi düşünmedim mi
“Yarım tabak çorbamı bile
evet düşündüm. Fakat mücadele
edeceksin ve ben herşeye rağmen
çaldılar”
yaşamın güzel olduğuna inanıyorum. Çevre halkı tarafından
çok sevilen biriyim ve kimse beni
sokakta yaşıyorum diye dışlamaz.
Son olarak şunu söyleyebilirim ki
insan hayatı sonbaharda rüzgarın
önünde bir yaprak gibidir. Rüzgar
nereye savurursa oraya gider, tersine dönemez. Çünkü arkasındaki
rüzgar müsaade etmez buna, bana
etmediği gibi.”
İzmir sokaklarının bir diğer zorunlu misafiri ise Ayhan Güzelcik.
Hayat mücadelesi henüz 5 yaşındayken geçirdiği trafik kazasıyla
başladı. Felç kalmıştı ve ona sahip
çıkan kimsesi yoktu.
zaten herkes tanır ve kimseye bir
kötülüğüm olmamıştır. İnsanlar
tarafından sevilen biriyim. Sadece
sokakta yaşıyorum. Ekmek paramı
kazanmak için mendil satıyorum.
Bu yüzden kimseye bir zararım
olmaz. Tuvalet ihtiyacımı esnaf
ve çevredeki insanlar sayesinde
karşılayabiliyorum.
Banyo ihtiyacımı, sağolsun hamam sahibi para almıyor ve orada
karşılıyorum. Küçük yaşta hayata
atılmak zorunda kaldığım için,
okuma yazma öğrenemedim. Her
şeye rağmen hayatımdan memnunum ve mutluyum.”
Kulak verdiğimiz bu insanlar
adeta binlerce evsizin sesi gibi.
“Bana sahip çıkan olmadı”
İzmir Büyükşehir Belediyesi bu
“Geçirmiş olduğum kazanın
olaylara duyarsız kalmayarak kış
ardından bir süre sonra ailem beaylarında evsizlere kucak açıyor.
nimle bir süre sonra ilgilenmemeYılda yaklaşık 300 kişinin barınye başladı. Durumumuz kötüydü
dığı Müyesser Turfan Güçsüzler
ve felç kaldığımdan dolayı ilaç
Evi’nde kalanların, sağlıktan
parası bulamıyorduk. Sakat kalmış giyime kadar her türlü ihtiyacı
olmam
gideriliyor.
konuşKendi işini
Acıyı hiç tatmamış bir
mamı ve
yapabilir
insanın ağzına acı biber
yürümemi
derecede
sürerseniz acının ne
engelsağlıklı,
olduğunu bilir. Sokakta
liyordu
akli dengesi
yaşayan insanın da halini
ama para
yerinde olan
sokakta yaşayan insan bilir.
kazanmaya
ve sürekli temecburdavi gerektiren hastalığı bulunmadum. Ben de mendil satmaya
yan 18-60 yaş arası evsiz erkeklere
başladım. Kendimi bildim bileli
barınma imkanı sağlayan merkez,
de Alsancak’ta mendil satarak
kopuk aile fertlerinin birbirini
para kazanmaya çalışıyorum. Hiç
bulmasına da imkan sağlıyor.
evlenmedim ve çocuğum yok.
Aslında, birçok açıdan
Hayat öyle birşey ki sanki hep göl- bizlerden hiçbir farkı olmayan
gede yaşıyorsun. Demek istediğim bu insanlar tüm imkansızlıklara
güneş kaybolduğu zaman gölge
rağmen hayata tutunacak güce sade kayboluyor. Hayatın o zaman
hipler. Bu insanların gözlerindeki
gerçek yüzü ortaya çıkıyor. İnsan
sıcak bakış insanın içini ısıtırken
ezilebilir ve yoksul da olabilir ama
yüzlerinde ki masum gülümseme
kimsenin bunları hakir görmeye
de yanlarından umutlu bir şekilde
hakkı yoktur. Sokakta kalmak
ayrılmamızı sağladı.
sokak adamı olmak gibi bir şey
değildir. Hayat çok acımasız
bir şey. Hayatta kimseye
yanlışım olmaz kimsenin
parasında, pulunda ve namusunda gözüm olmadı. Param
varsa yerim yok ise Allah’a
dua ederim.
“Kışın çok soğuk oluyor”
Normalde sokakta kalıyorum. Bankamatiklerde ve
banklarda yatıyorum ama şu
anda bazı hayırsever insanların sayesinde geçici olarak
pansiyonda kalıyorum. Kışın
soğuktan bazı arkadaşlarımın öldüğü bile oldu. Yıllardır sokakta kaldığımdan dolayı sokakta kalan insanların
hepsini tanırım. Beni burada
Ayhan Güzelcik
6
gündem
Aralık2012 Sayı31
18 yaşa seçilme, askere seçme
hakkı geliyor
Başbakan Erdoğan’ın ‘Gelin 18’e seçilme imkanını da verelim’ ve ‘Asker, er, erbaş niye oy kullanmasın onlar da
oyunu kullanabilmeli’ sözleri demokratik hakların kullanılması noktasında tartışmalara yol açtı
Hasan Rençber
Uysal Varol
B
aşbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın
Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde
yaptığı açıklamalar, yeni bir
tartışmayı da beraberinde
getirdi. Erdoğan, seçilme
yaşını 18’e çekmek, erbaş ve
erler için ise seçimlerde oy
verme hakkının önünü açmak
istediklerini söyledi. Başbakan
Erdoğan, “18 yaşına seçme
hakkını veren anlayışa diyorum
ki; madem sen 18’e bu yetkiyi
verdin, gelin 18’e seçilme
imkanını da verelim. Çünkü
hayatta zor olan seçilmek değil,
zor olan seçmektir. Bugün batılı
ülkelerin içinde 18 seçilme
yaşı var. Bizde niye olmasın?
Seçilme yaşı 25 olduğu zaman
bu gelişme bizim dinamik
sürecimizin gerisinde kalıyor”
dedi. Demokratik haklarını
kullanma noktasında bu hakkın
asla inkıtaya uğramaması
gerektiğini de belirten
Erdoğan’ın açıklamalarının
ardından, bu öneri
başta CHP ve MHP
olmak üzere bir çok
kesimden tepki aldı.
‘Henüz otomobil
ehliyeti almadan
ülkeyi yönetme ehliyeti mi
alacaklar?’
Milliyetçi Hareket Partisi’nin
önde gelen isimlerinden Özcan
Yeniçeri, iktidar partisinin bu
önerisine mecliste konuk ettiği
18 yaşında iki genci yanına
alarak cevap verdi. Yeniçeri,
düzenlediği basın toplantısında
gençleri göstererek, “İkisi
de 18 yaşında, inşallah
milletvekili seçilirler, birisi
Anayasa Komisyonu diğeri de
Eğitim Komisyonu üyesi olur”
sözlerini kullandı. MHP’li
vekil açıklamasının devamında,
“Gençler 18 yaşını doldurur
doldurmaz otomobil kullanma
ehliyeti almadan, milletvekili
seçilirse ülkeyi yönetme
ehliyetini almış olacaklardır”
diye konuştu.
CHP: 21 olsun
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
‘AKP’nin bu konudaki
teklifi nedir? Önce o teklifi
bir görmemiz lazım. Onun
üzerine oturup karar vermek
gerekiyor’ dedi. Kılıçdaroğlu,
düzenlemenin ayrıntılarının
netleşmesi gerektiğini
belirterek, “İlke olarak bizim
seçim bildirgemizde ve parti
programımızda seçilme yaşının
21 olması şeklindeydi. Neden?
Çünkü askerlik yaptıktan sonra
kişiler milletvekili olsunlar diye.
Bizim tavrımız, duruşumuz,
kendi programımızda var ama
belki bizim bilmediğimiz başka
gerekçeler vardır hükümetin
getirdiği düzenlemelerde. O
gerekçeleri de öğrenmiş oluruz
ama henüz bize yansıyan bir
şey yok. Bizim baktığımız yaş
21 yaş. Kişinin milletvekili
olabilmesi için askerlik yapması
gerekir, olgunlaşması gerekir.
18 yaşındaki arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin seçme hakkı
var. Seçilme yaşı için de biraz
olgunlaşması gerekiyor. 21 yaş
gelirse buna sıcak bakarız.” dedi.
Yasa ne diyor?
Anayasa’da yer alan “milletvekili
seçilme yeterliliği” başlıklı
76. madde de, “25 yaşını
dolduran her Türk milletvekili
seçilebilir” şeklindeki
ifade, 2007
seçiminden hemen önce,
2006’da değiştirildi. Daha önce
30 olan seçilme yaşı, anayasa
değişikliği ile 25’e indi ve 2007
seçiminden sonra 25 yaş esas
alınarak uygulandı. Başbakan’ın
belirttiği anayasa değişikliği
gerçekleşirse, madde bir kez
daha değişecek ve seçilme yaşı
18’e inecek.
Askerler de seçebilecek
Erdoğan’ın sözleri üzerine
tartışılan bir diğer konu ise,
er ve erbaşlara seçimlerde oy
kullanma hakkı tanınmasını
öngören yasal düzenleme
teklifi. Destek bulduğu kadar,
birçok yönüyle de tepki çeken
öneriye yöneltilen eleştirilerin
temelinde, düzenlemenin
demokratik olmaktan çok
siyasi amaç taşıdığı iddiaları
var. Askerlerin geçici olarak
bulundukları yerleşimin
yönetimini şekillendirmesinin,
o bölgenin yerleşik halkının
talep ve tercihlerine darbe
vurmak anlamına geleceği
söyleniyor. Düzenlemede karşı
çıkılan bir diğer kısım ise;
askeri hiyerarşi ve emir komuta
zincirinin oy kullanacak er ve
erbaşları yönlendirme ihtimali.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın oy verme hakkı
verilmesi gerektiğini söylediği
er ve erbaşların sayısı 457 bin
82’yi buluyor. Haziran 2012
itibariyle Türk Silahlı Kuvvetleri
(TSK) bünyesinde Kara, Deniz
ve Hava Kuvvetleri’nde 316
bin 572, Jandarma Genel
Komutanlığı’nda 138 bin
441, Sahil Güvenlik
Komutanlığı’nda ise 2
bin 69 erbaş/er görev
yapıyor.
Bozdağ: Anayasa
değişikliği gerekiyor
Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın silah altındaki er
ve erbaşlara seçimlerde oy
kullanma hakkı verilmesi
yönündeki açıklamalarının
hayata geçmesinin ancak
Anayasa metninde yapılacak
değişikliklerin mümkün
olabileceğini belirtti. Bozdağ
sözlerine, ”Bu konularda
anayasa değişikliği
yapmak için parlamento
zemininde arayışlar
olacaktır.”
sözleriyle devam
etti.
Kışlada propaganda
yapılabilecek mi?
Er ve erbaşlara seçme hakkı
verilmesinin askeri birimlerde
bazı sorunlara yol açabileceği
yönündeki tartışmalara cevap
veren Boztaş; propagandanın
yapılacağı yerlerin Seçim
Kanunu’nda yazılı olduğunu
belirterek okullarda, kışlada
propaganda yapılmasını
sınırlayan düzenlemeler
olduğunu söyledi. Boztaş;
“Şu anda subay, astsubay,
uzman çavuş, uzman onbaşı
gibi görevlerde bulunan
muvazzafların hepsi oy
kullanabiliyor. Seçilme hakları
da var. Aday olduğu zaman
görevden çekiliyor. Seçilme
hakkını kullanıyor. 200-250
bin civarında silah altında
bulunan muvazzaf asker var.
Bunlar oy kullanıyor. Polisler
dahil, diğer kamu görevlileri
oy kullanabiliyor. Yani gariban
erbaş kullanınca mı TSK’ya
siyaset karışmış
oluyor, politize
olmuş oluyor.
General oy
kullanıyor
politize
olmuyor,
subaylar
kullanıyor
politize
olmuyor,
astsubaylar,
uzman er ve
erbaşlar oy
kullanıyor politize
olmuyor, ama er veya erbaş
kullandığı zaman politize
oluyor. Bu gerekçe, muhalefetin
ipe un serme gerekçesidir.” dedi.
Dünya sıcak bakıyor
Aktif askeri görevde olan
vatandaşlarının oy kullanmasına
izin veren bazı ülkeler; Angola,
Ermenistan, Belize, Bolivya,
Bulgaristan, Kanada, Çin, Çek
Cumhuriyeti, Fransa, Almanya,
Yeni Zelanda, Nikaragua,
Filipinler, Polonya, RusyaGüney
Afrika, A.B.D, Venezuela ve
Vietnam. Askerlerin siyasi
çalışmalara katılması ve
seçimlerde oy kullanmasına
izin vermeyen başlıca ülkeler
arasında; askeri darbe ve
müdahalelerin adeta bir devlet
geleneğine dönüştüğü Orta ve
Güney Amerika ülkeleri olan
Arjantin, Kolombiya, Ekvator,
Guatemela, Honduras, Paraguay
ve Peru var.
Ne düşünüyorsunuz?
Diğer ülkelerde durum
nasıl?
Dünya’da seçilme yaşının
belirlenmesine yönelik çok
çeşitli uygulamalar mevcut.
Avusturya’da 16 olan
milletvekili seçilebilme yaşı,
Batı Pasifik’te bir ada devleti
olan Mikronezya’da ise 30’a
çıkıyor. Türkiye’de Erdoğan’ın
açıklamalarıyla gündeme gelen
18 yaş sınırının yürürlükte
olduğu bazı ülkeler ise şöyle;
Avusturya, Avustralya,
Belize, Kanada, Cape Verde,
Danimarka, Almanya, Guyana,
Macaristan, Malta, Hollanda,
Yeni Zellanda, Portekiz,
Slovenya, Güney Afrika, İspanya
ve İsveç.
Berk Seren - Öğrenci (16)
Böyle bir düzenleme
kötü olur. Ben de genç
olmama rağmen bu yaştaki
insanların milleti temsilen
meclise girmelerini istemem
çünkü yeterli olmadıklarını
düşünüyorum. Yani
ülkeyle ilgili zor kararları
veremezler. Karşıma böyle
bir aday gelse güvenmem,
olgun olmadıklarını ve
yetersiz kalacaklarını
düşünürüm.
Ege Ulucan Öğrenci (20)
18 yaşa seçilme hakkı vermek
büyük sorumluluk açıkçası.
O yaşta bir insanın analiz
edip uygulama yeteneğinin
gelişmediğini düşünüyorum.
18 yaşında bir insanın
bilinciyle olmaz. Yani çok
mantıklı bir şey değil. Seçilme
hakkı almak ve milletvekili
olabilmek için belli bir eğitim
düzeyinin yanında deneyim
ve birikim gerektiğini
düşünüyorum.
Atilla Çakar - Emekli (73)
Ben de sizin yaşlarınızdan, o
çağlardan geçtim ve düşünceme
göre 18 yaş çok kücük bir yaş.
Bence tecrübe şart. 25 yaş şu
an için olabilir ama bence 20
yaşından sonra yavaş yavaş
olgunlaşma başlıyor ancak
35 yaşından sonra tam verim
alınabilir. Benim düşünceme
göre yönetimde tecrübe şart.
Askerlerin, er ve erbaşların
oy kullanması konusunda da
olumlu düşünüyorum.
dünya
Aralık2012 Sayı31
7
ABD dört yıl daha Obama dedi
Amerika Birleşik Devletleri halkı, nefes kesen bir yarışın ardından seçimini yaptı. ABD’nin 45. Devlet Başkanı
Barack Hussein Obama oldu
Hasan Rençber
Görkem Erinç
Orçun Tam
S
on güne kadar baş başa
giden başkanlık yarışı
Obama’nın kilit eyaletleri
almasıyla demokrat
adayın lehine sonuçlandı. 332
seçici delegeye ulaşan Barack
Obama’ya karşılık cumhuriyetçi
rakibi Mitt Romney ise 206
delegede kaldı. ABD halkının
bir kez daha Obama demesi
Obama’nın başkanlığının ilk
döneminde icraatlerini tekrar
gündeme getirdi. Özellikle
ekonomik kriz döneminde
uyguladığı politikalar ve
yeni sosyal güvenlik reformu
çalışmaları sebebiyle halktan ve
ekonomik çevrelerden tepkiler
alan Obama, Usame Bin
Ladin’in Pakistan’da düzenlenen
bir operasyonla öldürmesinin
ardından yeniden yükselişe
geçmişti. Obama’nın yardımcısı
Joe Biden’ın seçim süresinde
sarfettiği ‘’ Usame Bin Ladin
öldü, General Motors ise yaşıyor’’
sözleri ABD halkının bakış
açısını özetler nitelikteydi.
Seçimde 6 milyar dolar
harcandı
117 milyon kişinin oy kullandığı
başkanlık, seçimler öncesi
tahminlere göre adaylar bir milyar
dolar harcama yaptı. Seçimin
genel giderleri ise ABD hazinesine
5 milyar dolarlık bir yük getirdi.
Bu durum ise ABD 2012
Başkanlık Seçimleri’ni tarihin en
fazla para harcanan seçimi yaptı.
1948 yılından bu yana ilk oyların
New Hampshire eyaletinde
bulunan Dixville Notch ve
Hart’s Location isimli yerleşim
birimlerinde kullanılması ve
adayların kozlarını canlı yayında
paylaşması gibi birçok geleneği
devam ettiren seçimde bazı ilkler
de yaşandı. Sandy Kasırgasının
etkili olduğu doğu eyaletlerinde
yaşayıp da uzaktan oy kullanmak
isteyenler için faks ve posta
yoluyla oylar kabul edildi. New
Jersey eyaletinin Bergen Bölgesi
seçim sorumlusu John Hogan
712 seçmenin faks çekerek oy
kullandığını açıkladı.
Eyaletler 26-24 paylaşıldı
Başkent Washington DC. başta
olmak üzere Virginia ve Ohio
gibi kilit eyaletleri de kazanan
Obama’ya karşılık Teksas ve
Kansas gibi batı eyaletlerinde
galip gelen isim ise Romney oldu.
Bu sonuçla beraber Demokratlar
Cumhuriyetçilere karşı 1948
yılından bugüne yapılan 14
seçimde 8-6 öne geçmeyi
başardı.
Sadece başkan seçilmedi
ABD halkı sadece ülkeyi
dört yıl yönetecek başkanı
seçmek için sandık başına
gitmedi. Kongrenin Temsilciler
Meclisi kanadının tamamı ve
Senato’daki 100 sandalyenin 33
‘ü için de oylama yapıldı. Bazı
eyaletlerinin valilikleri için de
seçim yapılırken kimi eyaletlerde
seçmenlere oy pusulalarında yasal
marihuana kullanımı, kürtaj,
eşcinsel evlilik gibi konularda
170’i aşkın referandum sorusu
yöneltildi. Colarado, Washington
ve Oregon’da seçmenlere
marihuananın yasallaştırılmasını
kabul edip etmedikleri soruldu.
Washington ve Colarado’da
referendumdan ‘evet’ çıktı.
Böylece 21 yaş üzeri kişiler için
tıbbi gerçeklerle marihuana
üretmek, üzerinde bulundurmak
ve dağıtmak yasal olacak. Federal
hükümet marihuana üretim ve
tüketimini denetleyecek. Yapılan
referandum ile bazı eyaletlerde
eşcinsel evliliklerin yasallaşması
da kabul edildi. Böylece ilk kez
eşcinsel evlilik federal yasalarla ya
da mahkeme kararıyla değil halk
oyuyla yasallaşmış oldu.
Obama’dan birlik mesajı
Seçim öncesi rakibi Mitt
Romney’in aksine birleştirici
mesajlar vermeyi tercih eden
Başkan Obama, seçimi
kazandıktan sonra yaptığı
konuşmada “Gay misiniz,
heteroseksüel misiniz, zengin
misiniz, yoksul musunuz, yaşlı
mısınız, genç misiniz, ABD
için hiçbir farkı yok” ifadesini
kullanarak birlik mesajı verdi.
Bunun yanısıra sosyal paylaşım
siteleri aracılığıyla kendisine
destek verenlere teşekkür eden
ABD’nin 45. başkanı, Twitter’dan
“Bu sizin sayenizde oldu ,teşekkür
ediyorum” diye yazdı.
Dünyadan tebrik yağdı
Barack Obama’nın yeniden
başkan seçilmesi Endonezya’daki
eski okulundan Japonya’da adını
taşıyan kasabaya kadar geniş bir
coğrafyada sevinçle karşılandı.
Obama’nın 90 yaşındaki
büyükannesi seçim sonuçlarının
ardından yaptığı açıklamada,
torununun yeniden seçilmesini
hayatı ve insanları sevmesine
bağladı. Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül, Obama’ya gönderdiği
kutlama mektubunda iki ülke
arasındaki ilişkilerin taşıdığı
önemi vurgulayarak çok boyutlu
ilişkilerimizde olumlu hava ve
model ortaklığımızı her alanda
muhafaza etmeye kararlıyız dedi.
Obama, dış siyaset ve
Türkiye
Seçimler öncesi her iki adayın
da Ortadoğu ve Türkiye
konularında verecekleri mesajlar
ve izleyecekleri yol merak
ediliyordu. Bu konuya dair
genel yorum ise şu şekildeydi:
Obama seçimden sonra özellikle
Ortadoğu politikasını temel
anlamda değiştirmeyecek,
ayrıca NATO üyesi Türkiye’nin
Suriye ile çatışma ortamına
girmemesi için bütün ağırlığını
koyacak . Romney, Obama’dan
farklı bir yol izlemeyecek, belki
Özgür Suriye Ordusu’nun
silahlardırılmasında daha atak
davranacak. Ancak Amerikan
askerinin çatışmaya karışmasına
neden olacak her senaryoyu o da
engellemeye çalışacak.
İlk adresi Uzakdoğu oldu
Obama seçimden sonra ilk
ülke dışı gezisinde Tayland,
Kamboçya ve Myanmar’ ı ziyaret
etti. Obama, gezinin sebebini
ise şöyle açıkladı:“Myanmar’a
sözümü tutmak ve dostluk eli
uzatmak için geldim. Bugün
burada gördüğümüz ilerleme
ateşi Myanmar halkının parlayan
yıldızı olmalı.”. Obama’nın
başkanlığa yeniden seçilmesinin
ardından Türkiye ile girdiği ilk
diyalog, İsrail - Gazze arasındaki
sürtüşmeyi çözmeye yönelik
Başbakan Erdoğan ile yaptığı
görüşme oldu. İkilinin krizin
çözülmesi ve Ortadoğu’ya barışın
hakim olması konusunda görüş
birliği sağlayıp ortak hareket etme
kararı aldığı da gelen bilgiler
arasında.
Bizden bir yorum
Hasan Rençber
Türkiye Obama’nın
gündeminin neresinde?
Barack Hussein Obama’nın
44. ABD başkanı olduktan
sonra ilk deniz aşırı ziyaretini
Türkiye’ye yapması, iki ülke
arasındaki stratejik ortaklığın
ve ilişkilerin olumlu bir
yönde gelişeceğinin ilk
işareti olarak gösterilmişti.
Obama’nın Türkiye ziyareti
sırasında ikili ilişkiler yeni bir
boyuta taşınmış ve “Model
Ortaklık” terimi kullanılmaya
başlanmıştı. Bu yeni modele
göre, iki tarafın dış ticaretten
sorumlu bakanları yılda
iki kez bir araya gelecek,
kurulacak Türk - Amerikan
konseyi aracılığıyla iki ülke
arasındaki ticaret hacmi
artırılmaya çalışılacak ve
ABD’nin terör ile mücadeleye
desteği devam edecekti. Gerek
ABD ile Türkiye arasındaki
ticaret hacmindeki genişleme,
gerekse ABD’ye ait insansız
hava araçlarının terörle
mücadeleye olan desteği
Model Ortaklık’ın olumlu
sonuçlandığına yönelik
yorumlanmıştı.
İkinci Obama dönemi
Türkiye’ye neler
getirecek?
ABD tarihinin genelinde
ikinci döneminde görüldüğü
gibi, Obama’nın da daha
kararlı bir politika yürütmesi
bekleniyor. Bu kararlığının
Türkiye politikalarına
da yansıması bekleniyor.
Bu kapsamda; Obama
başkanlığının ilk döneminde
Ermeni Lobisi’nin tüm
çabalarına karşın soykırım
demek yerine Meds Yeghern
(Büyük Felaket) kelimelerini
kullandı. Bu güçlü duruşun
sinyallerini seçim yarışı
sırasında da veren Obama,
rakibi Mitt Romney’in aksine,
Türkiye karşıtı söylemleri
kullanmadığı gibi Yahudi
ve Ermeni lobilerine karşı
da mesafeli durdu. Yani
bir bakıma safını belli etti.
Obama’nın Suriye ve İran
konularında da Türkiye’yi
yanına almak için NATO
kanalıyla Patriot kozunu öne
sürmesi olası bir Türkiye Rusya yakınlaşmasını önleme
çabası olarak görülüyor.
Özetle; Obama’nın Ermeni
ve Yahudi lobilerini henüz
seçim sürecindeyken karşısına
alması, Türkiye politikaları
konusunda daha rahat
etmesini sağlayacak. Ama
bunu düşünürken Kontrol
ve Denge Sistem’ini de (the
check and balance system) göz
önünde bulundurmak lazım.
Zira her ne kadar “Başkan tek
adamdır” tablosu çizilse de,
sistemin Başkan - Senato Temsilciler Meclisi dengesiyle
işlediği unutulmamalı.
8
Aralık201
Eski bayramlar, yeni siyaset:
29 Ekim, Nevruz ve 1 Mayıs
Nesrin Yorulmaz
Gül Tanyer
Serdar Yündem
Ö
gerekçe ile yasaklanmadı. İlk
defa yasaklanan Cumhuriyet
kutlamalara karşılık Nevruzlar
ve 1 Mayıslar neredeyse her yıl
yasak ya da belirli kısıtlamalarla
karşı karşıya kalmakta.
rgütlenme
özgürlüğü,
Uluslararası
"Nevruz gününde
İnsan Hakları
Hukuku kapsamında koruma
kutlanır”
Takvimde 21 Mart Çarşamba
altına alınan özgürlüklerden
gününe denk gelen Nevruz
biri ve T.C. Anayasası’nın 34.
kutlamaları, halkın rahat bir
Maddesi’ne göre “Toplantı
şekilde katılımını sağlamak
ve Gösteri Yürüyüşü
için 18 Mart Pazar günü
Düzenleme Hakkı” adı altında
kutlanmak istenmiş ancak
toplanmakta. ‘Herkesin,
İçişleri Bakanlığı
önceden izin
İşçi Bayramı’nı
“Bayramlar
almadan,
kutlamak her bireyin
gününde
silahsız ve
hakkıdır ve çalışanlar
kutlanır”
saldırısız
örgütlenme ve gösteri
diyerek erken
toplantı
haklarını savunarak
kutlamalara izin
ve gösteri
bu bayramı Taksim’de vermemişti. Bu
yürüyüşü
kutlamayı kabul
bağlamda ‘Kürt
düzenleme
ettirmişlerdir.
Baharı’ mesajını
hakkı vardır’
engellemek
şeklinde
isteyen hükümet ile BDP,
anayasada yer alıyor.
DTK, PKK güçleri ekseninde
Günümüzde ise hak arama
gelişen olayların yanısıra
eylemleri neredeyse bir suç
ülkemizdeki birçok alanda
haline dönüştü ve gazla
ihlal edilen özgürlükler gibi
karşı karşıya kalan insan
gösteri yapma hakkının da
görüntüleriyle havada uçuşan
engellenilmesine odaklanılmalı.
coplar en tanıdık görüntüler
İçişleri Bakanı İdris
olmaya başladı. Daha da kötüsü
Naim Şahin’in “21 Mart
baskıyla karşı karşıya kalmak
bu sene Çarşamba gününe
için eylem yapmanıza da gerek
geliyor. Valiliklerimiz
yok, herhangi bir şeyi kutluyor
değerlendirmelerini 21 Mart'a
olmanız da yeterli.
göre yaptılar. 21 Mart için
Bu işin mağdur tarafına
başvurularda özel sakınca yok
bakarsak hiç şüphesiz
ise tertip komitesi açısından
Nevruz kutlamaları ve 1
izin verdi, vereceklerdir. Ama
Mayıslar hemen akla geliyor.
21 Mart'ı değiştirip, mart
Cumhuriyet kurulduğundan
ayının başka bir gününde
bu yana; muhalif kültür
21 Mart'ı kutlamak adıyla
sanat ürünlerinden hak
yapılabilecek etkinliklere
arama eylemlerine, taraftar
de 21 Mart'ın istismarını
gruplarının örgütlenmesinden
önleme bakımından yaptıkları
basına kadar pek çok alanda
değerlendirme itibari ile
yasaklar geldi fakat dini
izin vermeyecekler veya
ve milli bayramlar hiç bir
Nevruz’u “resmen” kutlayan siyasiler
vermemişlerdir” açıklamasının
ardından, BDP Eşbaşkanı
Selahattin Demirtaş’ın da
“Her şeyden önce bu yaklaşımı
kınıyorum, protesto ediyorum.
Bu siyasi ahlâka da sığmayan
bir karardır. Bu yıl değişen
nedir ki? Eğer gerçekten de
AKP 21'inde kutlanmasını
istiyorsa, 21 Mart'ı resmi tatil
yapalım” sözleriyle süreçte
karşılıklı inatlaşmaya girildi.
Bu süreçte, Nevruz
kutlamaları için halk
meydanlarda toplanarak,
güvenlik güçlerinin
mudahelesine maruz kaldı.
İstanbul, Diyarbakır, Hakkari,
Mersin, Van gibi birçok ilde
kutlamalar, polisin tüm
engellemelerine rağmen halk
meydanlardan geri çekilmedi.
Sabahın erken saatlerinde
meydanlarda toplanan binlerce
insan barikatları yıkarak
bayramlarını kutladı.
Kutlamaların değişmeyen
3’lüsü: “biber gazı, basınçlı
su ve cop”
Kutlamalar öncesi güvenlik
güçleri tarafından ablukaya
alınan alanlara halkın
sokulması engellenmek
istendi. Polisin biber
gazı, basınçlı su ve coplu
mudahelesine maruz kalan
vatandaşlar, direniş göstererek
karışılık verdi. Özellikle
İstanbul ve Diyarbakır’daki
kutlamalara katılımın daha
yüksek olması gerginliğin
de artmasına neden oldu.
İstanbul Zeytinburnu'ndaki
Kazlıçeşme Meydanı’nda
ve Diyarbakır’daki
Nevruz alanlarında polisin
mudahelesine halkın da tepkisi
sertti.
Ülkenin birçok yerinde
olduğu gibi Batman’da da
kutlamalar olaylı geçti. Mardin
Milletvekili ve Demokratik
Toplum Kongresi Eş Başkanı
Ahmet Türk, Van Milletvekili
Aysel Tuğluk, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan,
Feleknaz Uça, Fatma Kurtulan,
Belediye Başkanvekili Serhat
Temel'in de içinde bulunduğu
BDP otobüsüne atılan biber
gazı bombası sonucu fenalaşan
ve sivil polisin yumruklu
saldırısana uğrayan Türk
hastaneye kaldırıldı. Polisin
yumruğuyla aslında tam bir
güç gösterisine dönüşen “erken
Nevruz gerilimi” ve “Bayramlar
gününde kutlanır” tartışması,
tarafların uzlaşamamasının
yanı sıra artık kutlamaların da
İzmir Cumhuriyet Meydanı’nındaki 29 Ekim kutlamaları
Tunceli’deki 1 Mayıs kutlamasına polis müdahalesi
9
12 Sayı31
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda da kutlamalara gelen yasak günlerce tartışıldı. Bayramını kutlamak isteyen
sıradan vatandaş hükümetin kısıtlamalarıyla karşılaşınca sesini duyurmak istedi. Miting sırasında polis şiddeti ve
devletin otoriter tutumuyla karşılaşanlardan bazıları göz altına alındı, sebep olarak da “Cumhuriyet Bayramı’nı
kutlamak” gösterildi. Peki bu olaylar bize neleri ve kimleri anımsattı ? Daha önceki 1 Mayıs ve Newroz (Nevruz)
kutlamalarında da benzer olaylar yaşanmadı mı ? Tüm bu soruların cevabı tek çatı altında toplanabilir:
“Örgütlenme ve gösteri hakkının ihlali”
olaylı geçeceğine işaret etmişti.
İşçinin, emekçinin
bayramı: 1 Mayıs
Taksim’de 1 Mayıs yasağı
ardından
Taksim Meydanı’nda
1 Mayıs’ın kutlamaları
İşçilerin insani olmayan
yasaklanmasından sonra her
çalışma şartlarına itirazı
yıl insanlar büyük bir dirençle
sonucunda çıkan 1 Mayıs
bu yasağın üzerine gitti. 2010
gününün, tüm dünyada "İşçi
yılında, Taksim Meydanı’nın
bayramı: Birlik ve dayanışma
kutlamalara açılmasına
günü’’ olarak
kadar İşçi
29 Ekim, Nevruz ya
kutlanmasının
Bayramı’nda
da 1 Mayıs gibi önemli Türk-iş ,
üzerinden 123
günlerin ne şekilde
sene geçti.
Hak-iş, DİSK,
kutlanacağının
Türkiye’de
KESK biraraya
dayatılması ancak
ise 1923’te
gelip sloganlar
daha fazla tepki
resmi olarak
attılar.
doğuracaktır. Yıllardır Kutlamaları
kutlanmaya
olduğu gibi...
başlayan 1
Taksim’de
Mayıs, 2009’da
gerçekleştirmek
resmi tatil ilan edilinceye kadar için DİSK ve Türk-iş valiliğe
geçen süreç bayramdan ziyade,
kadar çıktı fakat izin verilmedi.
sancılı bir dönem olarak geçti.
Bunun üzerine Çağlayan’da
"Kanlı 1 Mayıs" olarak da
kutlandı. Her sene Taksim’de
bilinen 1977’de yaşanan
kutlama yapmak isteyen işçi
provakasyondan sonra, mitinge grupları emniyet kuvvetleri
kapatılan Taksim Meydanı
tarafından şiddete ve yoğun
2010 yılında tekrar açıldı.
gaz bombasına maruz
Peki 1977’de neler yaşandı
kaldılar ve polisler olağanüstü
da Taksim Meydanı’nda
güvenliklik önlemi aldılar. 33
İşçi Bayramı’nın kutlanması
yıl aradan sonra, İstanbul Valisi
yasaklandı? Onbinler, İşçi
Muammer Güler sendikalarla
Bayramı’nı kutlamak için
yaptığı toplantı sonucunda
DİSK’in önderliğinde Taksim
1 Mayıs’ın Taksim’de
Meydanı’na gelmişti. Katılım
kutlanacağını açıkladı.
çok fazlaydı ve dönemin DİSK
Taksim Meydanı’nda 1
Başkanı Kemal Türkler’in
Mayıs’ın kutlanmasına izin
konuşması sırasında etraftan
verildiğinden beri yoğun
silah sesleri duyulmaya
güvenlik önlemi alınarak
başlamıştı. Açılan ateş
coşkulu bir biçimde kutlanıyor.
yüzünden insanlar panik halde Bu sene de Şişli, Beşiktaş
kaçmaya çalışırken Kazancı
ve Şişhane’den olmak
Yokuşu çıkış yolu gibiydi.
üzere üç koldan Taksim
Fakat burası da bir kamyon
Meydanı’nda çok büyük
tarafından kapatılmıştı ve
kalabalığın toplanmasıyla
bu olay sonucunda 34 kişi
birlikte 1977‘de ölen insanlar
hayatını kaybederken, 136
Kazancı Yokuşunda anıldı ve
kişi de yaralandı. Ateşi kimin
birçok dilde 1 Mayıs ile ilgili
açtığı tartışması yıllardır sürse selamlama yapıldı. Ayrıca
de...
Türkiye’nin dört bir yanında
Cumhuriyet Bayramı’nda
yaşanan olaylardan sonra
Türkiye’de bir halk hareketi
oldu ve kameraların yöneldiği
Ankara ve İstanbul dışında
birçok ilde olağanüstü
olağanüstü eylemler
gerçekleşti, olaylara tepki
gösteren bir kitle oluştu.
İzmir’de 10 Kasım anma
törenlerinde Ata’yı anmak
için 2400 kişi tarafından
Cumhuriyet Meydanı’nda
yapılan portre belki de bunun
en güzel örneklerinden biriydi.
Tıpkı Kanlı 1 Mayıs’tan
sonra Taksim’de kutlama
yapmak için direnen gruplar
ve Nevruz’u herşeye rağmen
istediği gibi kutlamaya çalışan
halk gibi.
ve İzmir’de de Gündoğdu
Meydanı’nda binlerce kişinin
katılmasıyla bayram kutlandı.
DİSK, KESK, TMMOB ve
Türk- iş Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda 32 yıl aradan
sonra 1 Mayıs nedeniyle miting
düzenledi ve birçok kişinin
katıldığı miting olaysız geçti.
Bunun yanı sıra bazı gruplar
Şişli’de banka ve iş yerlerine
saldırdı. Tunceli’ de de polis
ve vatandaşlar arasında arbede
yaşandı. Her ne olursa olsun
genel profile bakmak gerekirse
her sene insanlar hakkı olan işçi
bayramını çoşkuyla kutlayarak,
zaman zaman geçmişi
hatırlayıp hüzünlenerek bu
bayramının hakkını veriyor.
Örgütlenme ve gösteri
haktır
1 Mayıs, İşçi Bayramı
yani çalışanların haklarını
savunması sonucunda ortaya
çıkan bayramın tarihidir.
Ama aynı zamanda işçi ve
emekçilerin uzun seneler
boyunca uğruna mücadeleler
verdiği, acı kayıplar yaşadığı
ama vazgeçmeden seneler sonra
Taksim’de kutlama hakkını
kazandığı gündür.
İşçi Bayramı’nı kutlamak
her bireyin hakkıdır ve
çalışanlar örgütlenme ve
gösteri haklarını savunarak bu
bayramı Taksim’de kutlamayı
kabul ettirmişlerdir. Nevruz
ve 29 Ekim gibi...29 Ekim,
Nevruz ya da 1 Mayıs gibi
önemli günlerin siyasi çıkarlar
doğrultusunda tanımlanması
ve bu günlerin ne şekilde
kutlanacağının dayatılması
ancak daha fazla tepki
doğuracaktır. Yıllardır olduğu
gibi...
Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarına polis müdahalesi
10
medya
Aralık2012 Sayı31
Barış isteyen gazetecilik
mümkün
Her haber kuruluşu kendi görüşüne göre “suçlu” ve “suçsuz” tanımları yapmakta. Tam bu noktada gazeteciliğe
yeni bir bakış açısı geliyor: Barış Gazeteciliği
Barış gazeteciliği alanında çalışmaları olan Jake Lynch
Ekin Belce Altay
M
edyada her gün
gördüğümüz
başlıklardan
sıkılmadık
mı? Giderek agresifleşen
politikalardan hiç kuşkusuz
medya da nasibini alıyor.
Başlıklar, içerikler, fotoğraflar...
Her haber kuruluşu kendi
görüşüne göre “suçlu” ve
“suçsuz” tanımları yapıyor. Tam
bu noktada gazeteciliğe yeni
bir bakış açısı geliyor: Barış
Gazeteciliği.
Bir doğrunun var olduğunu
söylemek için ortada olgusal
bir gerçeklik olması gerekiyor
fakat çatışma durumlarında
medya tamamen bu gerçeklikten
vazgeçip ortak düşman yaratma
fikrine ve ötekileştirmeye
odaklanıyor. Neyin doğru, neyin
yanlış olduğunu anlamak giderek
zorlaşıyor. İşte bu noktada
gazeteciliğe yeni bir bakış açısı
geliyor: Barış Gazeteciliği.
Geleneksel gazeteciliğe baş
kaldıran, halk yönelimli ve
çözüm odaklı bir gazetecilik
yapma biçimi... Barış gazeteciliği
üzerine çalışan isimlerden Jake
Lynch ve Annabel Goldrick’in
ifadesiyle “bir gerilim veya
çatışma durumunun şiddet dışı
yöntemlerle çözümlenebileceğini
düşünen editör ve gazetecilerin,
böyle bir çözüm için imkanlar
üzerine düşündürecek şekildeki
tercihleriyle yapılan gazetecilik”.
Söz konusu kavram, yaklaşık
anlayışını takip ediyor.
Ana dilde savunma hakkı
isteyen KCK davası tutukluları
ve milletvekilleri 68 gün açlık
grevindeydi. Bu süreç içerisinde
basın-yayın organları haberleri
farklı şekillerde verdi. Bazısı
açlık grevi yapanları yerden yere
vururken, bazısı çözümsüzlüğün
geldiği noktadan devleti sorumlu
tutarak başka bir çatışmaya
sebep oldu.
Halbuki barış gazeteciliği
açısından en önemli noktalardan
biri de haberdeki denge
unsurudur. Haberde denge,
anlatılmak istenen çatışan
tarafların her ikisine de eşit
söz hakkı verilmesi ve taraflar
arasında empati kurulmasıyla
sağlanır. Bu şekilde verilecek
bir haberin, taraflar arasındaki
çatışmanın şiddete dönüşmesini
engelleyeceği gibi tarafların
birbirlerini anlamasını da
kolaylaştıracaktır. Böylece
sorunlar büyümeden veya
başlamadan çözülebilecektir.
askerlere saldıran militanların
1960’lı yıllarda bilim insanı,
öldürülmesini “Hainler
ünlü barış araştırmacılarından
öldürüldü” başlığıyla vermek
Prof. Dr. Johan Galtung
“Hamas tamamen
çözüme katkı sağlamadığı gibi,
tarafından ortaya atıldı. Barış
şeytanlaştırılıyor”
gazeteciliği, 1990’lı yıllarda Prof. toplumdaki “ötekileştirme”
Günümüzde Suriyeli muhalifler
politikasını da meşru kılıyor.
Dr. Jake Lynch ve Annabel Mc
ile Suriye ordusu arasında
Türk askerleri ile PKK’lılar
Goldrick tarafından geliştirilerek
yaşanan çatışma, İsrail ile
arasında yaşanan bir çatışmayı,
günümüzde daha uygulanabilir
Filistin arasındaki savaş, barış
sadece kaç kişinin öldüğü ve
bir hâl aldı. Johan Galtung
gazeteciliğinin önemini bir kez
yaralandığı şeklinde vermek,
kavramı ilk tanımladığında işe
daha vurgulayan olaylar olarak
sürece odaklanmayıp yalnızca
“barış” kavramını açıklayarak
nitelendirilebilir.
başlıyor.
Kanada’daki
Galtung’a göre,
Simon Fraser
“barış” kavramı
Farklı şekilde verilen bu haberlerin tek ortak
Üniversitesi’nden
çok basit bir
noktası ise geçmişle ilgili bilgi, sorunların
Prof. Robert
formülden
nerede ve neden başladığını vermemesi,
Hackett bu
oluşuyor: “Barış
barışçıl çözümler ya da bu çatışmanın
durum hakkında
= şiddetsizlik
çözümlenmesi için en ufak bir katkı
şöyle bir
+ yaratıcılık”.
sağlamaması.
değerlendirme
Bir ülkede
Prof.Dr. Robert Hackett
yapıyor:
barış olabilmesi
“Özellikle
için sadece
Kuzey Amerika’daki yayın
şiddetsizliği yeterli görmeyen
güncel gelişmelere yer vermesi
organları İsrail-Gazze olayında
Galtung, bunun içerisine
sebebiyle barış gazeteciliğine
bir tarafı, Hamas’ı, tamamen
“yaratıcılığı” da katıyor.
uygun bir anlayış değil. Oysa
şeytanlaştırıyor. Örneğin USA
“Yaratıcılık”, sadece politik
taraflar arasındaki geçmiş
Today, Hamas’ı terörist bir
anlamda olaylara çözümler
araştırılıp verilecek olursa
bulmak olarak algılanmamalı
çatışma daha açık ve şeffaf bir
grup olarak ilan ederken, sivil
çünkü medya sektörü açısından
hâle geliyor. Böylece birçok
kayıpların üzerinde durmuyor.
yaratıcılık, medyanın sorun
insanın konuyu ve sorunu
Olayın tam içeriğine ya da
yaratan bir konumundan çok
anlaması sağlanabilirken
geçmişine bakılmadan; taraflar,
sorunların çözümüne katkı
çatışmanın nedenleri de ortaya
kendi çıkarına göre haberleri
çıkarılmış oluyor.
sağlayan yaratıcı bir konumdur.
veriyor. İsrail tarafından
Terör saldırılarından sonra
bakarsak temel problem
Türkiye ve Barış
bölge halkının yaşadığı
Hamas’ın İsrail’in varlığını
sıkıntıları ve şiddetin insanlar
Gazeteciliği
tehdit etmesi ve İsrail’i yok
Geleneksel gazetecilik savaş
üzerinde bıraktığı psikolojik
etme düşüncesi. Öte yandan
gazeteciliğidir çünkü medyada
etkisini de haberleştiren
Arap dünyasına göre temel
savaş iş yapar, nefret söylemleri
barış gazeteciliği, sorunların
sorun İsrail’in Filistin’i işgal
gazete sattırır. Neredeyse her
çözülebilmesi için günü birlik,
etmesi. Farklı şekilde verilen bu
gün şehit haberleriyle karşı
provoke edici haberler yerine,
haberlerin tek ortak noktası ise
karşıya kaldığımız bu dönemde,
“sürece odaklı” bir habercilik
geçmişle ilgili bilgi, sorunların
nerede ve neden başladığını
vermemesi, barışçıl çözümler ya
da bu çatışmanın çözümlenmesi
için en ufak bir katkı
sağlamaması.”
Savaş gazeteciliği savaşı ve
şiddeti ön plana çıkarırken,
savaş propagandası da yapar.
Elit kesime yönelimli olan bu
gazetecilik aynı zamanda zafer ve
yenilgi durumlarına odaklıdır.
Medya, savaş haberlerini
verirken kendisi de bir anlamda
bu terörün aracı olmakta ve
terörü meşru kılmakta (11 Eylül
saldırılarından sonra ABD
medyası Afganistan savaşının
gerekliliğine dair propaganda
yapmıştı). Öte yandan
barış gazeteciliği, geleneksel
gazeteciliğin aksine çözüm
odaklı olup halk yönelimlidir.
Prof.Dr. Robert Hackett
Savaşı desteklemektense
barış için çözüm üreten bir
gazeteciliktir.
Barış gazeteciliği, medyada
şu an kabul gören habercilik
anlayışının içinde bulunduğu
sıkıntılardan dolayı ortaya
çıkmış bir gazetecilik anlayışıdır.
Mevcut gazetecilik anlayışındaki
aksaklıkları ve yanlışlıkları dile
getirmesinin ve eleştirmesinin
yanında, çözüm önerileri de
ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki yaygın
gazetecilik, savaş gazeteciliğidir.
Savaşın iş yaptığı, cepleri
doldurduğu kesin bir yargıdır.
Medya da bu durumdan nasibini
almıştır. Medyayı kontrol eden
kuruluşların barış odaklı haber
yapmamalarının sebebi budur.
Savaş, barıştan daha ilgi çekici
ve iş yapan bir alandır. Thomas
Mann’ın da söylediği gibi “Savaş,
barışın problemlerinden ödlekçe
bir kaçıştır.” Ve günümüz
medyası da bunun en görünür
kanıtıdır.
sağlık
Aralık2012 Sayı31
11
Lösemili çocukları
hatırlama vakti
Her yıl 2-8 Kasım arasında kutlanan “Lösemili Çoçuklar Haftası” sebebiyle çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Etkinlikler, 3 yılı aşan ağır tedavi sürecini bir süreliğine hafifletmek ve çocuklara moral vermek amacını taşıdı
Burçak Karaman
Görkem Erinç
Orçun Tam
D
ünya’da her yıl
bir milyon çocuk,
Türkiye’de ise bin
500 çocuk lösemi
hastalığına yakalanmakta
ancak uygulanan modern
tedavi yöntemleriyle hastaların
yüzde 90’ı hastalıkla verdiği
mücadeleyi kazanıyor.
Hastalıkla sadece manevi
olarak değil, maddi olarak da
mücadele ediliyor. 250-350
bin TL’ye yakın masrafı olan
lösemi hastalığı, ailelerin
bütçelerini büyük oranda
sarsmakta. Varlıklı aileleri
bile maddi yönden zora sokan
hastalık, ne yazık ki yoksul
aileleri ezip geçmekte. Üzücü
ve ürkütücü olan ise, her
geçen gün lösemi ve kanser
hastalarının sayısındaki artış.
Löseminin önlenebilen bir
hastalık olduğunu söyleyen
Lösev Halkla İlişkiler
Sorumlusu Sinem Pelikli:
‘’Lösemi, bir kan hastalığıdır
ve herkesin başına gelebilecek
bir hastalık haline geldi.
Lösev, gelen yardımlar
ile ailelere destek oluyor.
Yeni teşhis konan lösemili
çocuklarımıza 5000 TL,
kanserli çocuklarımıza 1000
TL karşılıksız sağlık bursu
veriyoruz. Bunların yanında
ilköğretim ve liseye giden
çocuklarımız için talepleri
doğrultusunda eğitim
bursu ve üniversiteye giden
gençlerimize de 500 TL geri
ödemeli olarak öğrenim bursu
vermekteyiz.’’dedi. Devletin
herşeyi karşılamadığını ifade
eden Pelikli: “Çocuk alerjik
reaksiyon gösterdiğinde, devlet
bunun masrafını karşılamıyor.
Sadece Alman protokolünün
belirlediği ilaçlar devlet
tarafından karşılanıyor. En
küçük hastalıkta bile lösemili
çocuklar, uzun bir süre
hastanede yatması gerekiyor,
bu da ailelerin cebine
büyük oranda yük oluyor.’’
açıklamasında bulundu.
çocuğunuzdan
ve sizden
uzaklaşmaları
tüm psikolojinizi
bozuyor.’’
dedi. Özellikle
beyaz kan
(enfeksiyonlarla
mücadele eden
yani vücudun
askeri görevinde
olan kan) ve
trombosit
(kanamayı
durduran
madde)
bulmakta
büyük zorluk
çektiğini anlatan
Filiz Hanım:“Beyaz kan ve
trombosit bulmak zordur. Yeri
geldi, insanlara yalvardık.
İnsanlar beyaz kan vermekten
korkuyorlar. Hastaneye
gidip, beyaz kan ve trombosit
vereyim diyemezsiniz. Gerek
duyulmadan sizden alınmaz,
çünkü 48 saatlik kullanım
süresi vardır. Süre dolduğunda
ise direk çöpe atılır. Yani, o
anda gereken
kan türüdür.’’
dedi.
İlişkiler Sorumlusu Sinem
Pelikli: “İnsanlar Lösev’e
üye olmaktan korkuyor ve
onları sürekli çağıracağımızı,
onlardan büyük paralar
isteyeceğimizi düşünüyorlar.
Lösev’in İzmir’de 10 bin
gönüllü üyesi var, hepsini
aramamamız yardım
istememiz mümkün değil.
Lösemili çocukların sadece
maddi değil, manevi desteğe
de ihtiyacı var. Doğum
günlerinde birilerini görmek
onları mutlu ediyor. Küçücük
bir yardım bile onlar için çok
büyük mutluluğa dönüşüyor.
Gönüllü olmaları sadece bizim
için değil genç gönülülerin
kariyer dönemlerinde de etkili
oluyor. Bazı gönüllülerin yılda
sadece 20 TL bağış yapıyor.
Onlar için küçük olan bu
rakam, bizim için büyük şeyler
ifade ediyor’’ dedi.
“Onlar
ablalarını,
ağabeylerini
görünce
mutlu
oluyorlar”
Lösemili
çocuklarımız
tedavi sürecinde
büyük acılarla
karşı karşıya
Ailelerin Lösev’e Desteği
Fotoğraf: Görkem Erinç
kalıyor. Onların
her
yeri tedavi
Lösemi bulaşıcı bir
nedeniyle
delik
deşik
oluyor.
hastalık değil
Bu
hastalıktaki
zor
süreçleri
“Lösemli Çocuklar Haftası”
yaşarken büyük yıkımlar
sebebiyle gittiğimiz Lösev’de,
yaşadıklarını belirten Filiz
ciddi sıkıntılar içinde olan
Hanım: “Çocuklarımız bu
ailelerin büyük kalpleriyle
süreçte morale çok ihtiyaç
karşılaştık. Çocuğunun
lösemi olduğunu öğrendiğinde duyuyor. Onlar bir yere
kadar bizimle olmak istiyor.
büyük bir yıkım yaşadığını
söyleyen Filiz Hanım: “Lösemi Başka insanlar görünce çok
hakkında hiç fikrim yoktu. Bu seviniyorlar. Özellikle de
ablaları, ağabeyleri yanlarında
nedenle çok zor bir süreçten
olunca sevinçleri ikiye
geçtim. Özellikle insanların
katlanıyor. Onlarla ilgilenen
çocuğunuzun hastalığına
başka insanların olduklarının
bulaşıcı gibi bakmaları,
onlardan kaçmaya çalışmaları, farkına varıyorlar. Bu da
onlara çok büyük bir mutluluk
hem insanı hem de o insanın
veriyor.’’ dedi.
çocuğunu büyük üzüntüye
boğuyor. Lösemi bulaşıcı
Lösev’e gönüllü olmaktan
bir hastalık değildir. Zaten
korkmayın
maddi zorluklar yaşarken bir
İzmir Lösev Halk ve
de etrafınızdaki insanların
İlaç sıkıntısı aşıldı mı?
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun
(SGK) ‘’Purinethol’’ adlı
ilacı, bedeli ödenecek ilaçlar
kapsamına almaması ve ilaç
fiyatının 7,90 liraya düşmesi nedeniyle ithalatçı firma
tarafından ilacın Türkiye’ye
dağıtımı durduruldu. Bunun sonucunda eczanelerde
yaklaşık 8 TL’ye satılan ilacın
karaborsa fiyatı 800 lirayı
buldu. Hasta yakınları bu
duruma tepki için “Her şey
çocuklar adına’’, “Lösemi bulaşıcı değildir’’ yazılı tişörtler
giyerek bu durumu protesto
etti. Lösemili Çocuklar Haftası etkinlikleri kapsamında
gerçekleştirilen basın toplantısına katılan Sağlık Bakanı
Recep Akdağ ise bulunmayan lösemi ilacının çözüme
kavuştuğunu açıkladı. Akdağ
“Bulunamayan lösemi ilaçları
için bulunan çözüm, ilaçları
Türkiye’de üretmek. Bu yüzden ilaçların üretimini arttırmak için firmaların işlerini
kolaylaştırıp önlerini açtık.
Hacettepe Üniversitesi ile işbirliği içinde Teknokent’te bu
ilaçların üretimine başlayacağız” dedi. Bakan Akdağ’ın
açıklamasının ardından geçtiğimiz günlerde dağıtımına
başlanan ilaç şu an 150 aileye
ulaşmış durumda ancak bu
rakam yeterli değil.
Organ Bağışı
Rekoru
Güney Çetin
Son dönemde sıklıkla adı
anılan sağlık kuruluşlarından
Medical Park İzmir Karşıyaka
Hastanesi 3-9 Kasım arası
“Organ Bağışı Haftası”
nedeniyle toplu organ
bağışında bulundu. 8 saat
içerisinde 765 bağış ile toplu
organ bağışı rekorunu elinde
bulunduran ABD’deki Yale
Üniversitesi’ni geride bırakan
Medical Park İzmir Karşıyaka
Hastanesi, aynı anda 857
kişiden organ bağışı aldı.
Hastanenin yönetim kurulu
başkanı Dr. Zafer Beken,
2005’te yine İzmir’de
kendisine yapılan karaciğer
nakli ile hayata tutunan
biri olduğunu hatırlattı.
Beken, rekorun egale
edilmesi sebebiyle çok farklı
bir mutluluk yaşadığını
belirtti. Hastane bahçesinde
gerçekleştirilen etkinliğe
Karşıyaka Belediye Başkanı
Cevat Durak ve Karşıyaka
Kaymakamı Mehmet Emin
Avcı da katılarak destek
verdi. Medical Park, böylece
dünya üzerinde en kısa sürede
en fazla organ bağışlanan
hastane ünvanını elde etmiş
oldu.
12
kültür sanat
Aralık2012 Sayı31
İzmir’in değerleri:
Haluk Bilginer
Ekin Belce Altay
H
aluk Bilginer,
5 Haziran
1954 İzmir
doğumludur.
Hangi kaliteli yapıma
baksanız onun imzasıyla
karşılaşmamanız işten bile
değil. Bilginer üst düzey
rollerin üst düzey oyuncusudur.
Haluk Bilginer, tiyatroya
İzmir Türk Koleji’nde lise
yıllarında başladı. “Demokrat
İzmir Gazetesi”nin açtığı
liselerarası tiyatro yarışmasında
ilk ödülünü aldı. Jürideki
tiyatro müdürü Ragıp
Haykır’ın davetiyle İzmir
Devlet Tiyatrosu’nda konuk
oyuncu olarak sahne aldı.
Gençlik yıllarında
İngiltere’de ünlendi. Öyle
ki, İngiltere’deki bir dergiye
“en seksi Türk” başlığıyla
kapak oldu. 1996’da Tomris
Giritlioğlu’nun 80. Adım
filminde, ardından
“İstanbul Kanatlarımın
Altında”, “Usta Beni
Öldürsene” ve “Masumiyet”
gibi ödüllü filmlerde rol aldı.
Oyunculuğunu tiyatro
sahnesinde sürdürmek isteyen
Haluk Bilginer, 1990 yılında
Ahmet Levendoğlu ve Zuhal
Olcay ile Tiyatro Stüdyosu’nu
kurdu. Tiyatro Stüdyosu’nun
Aldatma (Harold Pinter), Kan
Kardeşleri (Willy Russell),
Derin Bir Soluk Al (Ben Elton),
Çöplük (Turgay Nar), Histeri
(Terry Johnson) ve Balkon
(Jean Genet) oyunlarında
başrolleri üstlendi.
Bir tiyatro salonu sahibi
olmak için Odeon Sineması’nı
yeniden inşaya
başladı ancak
1996’da
çıkan
yangınla
kül olan
salona
rağmen
Dostlar Fırını
yılmayan Bilginer ve Olcay
topluluktan ayrılarak 1999’da
Moda’da baştan yaptıkları
bir salonda Oyun Atölyesi’ni
kurdular.
Oyun Atölyesi, “Othello”,
“Atinalı Timon”, “Hırçın
Kız”, “7 Şekspir Müzikali”,
“Macbeth” oyunlarıyla
gelenekselleşen her yıl bir
Shakespeare dizisini, bu yıl
“Antonius ile Kleopatra”
yapımıyla sürdürdü.
Gecenin Öteki Yüzü,
Ateşten Günler, Safiyedir
Kızın Adı, Borsa, Son Söz
Sevginin, Gülşen Abi, Eyvah
Babam, Tatlı Hayat, Karanlıkta
Koşanlar, Cesur Kuşku, Sayın
Bakanım, Yine de Aşığım,
Sevgili Dünürüm, Nerede
Kalmıştık, Sıkı Dostlar gibi
televizyon dizilerinde rol aldı.
22-23-24 Kasım tarihlerinde
İzmir’de sergilenen “Antonius
ile Kleopatra” oyunu büyük
ilgi görünce 25 Kasım’da bir
kez daha seyirci karşısına çıktı
ve salonu yine hınca hınç
doldurdu.
Burçak Karaman
S
abah kahvaltılarının
vazgeçilmezi olan
boyoz, İzmir'e özgü
olan damak tadı
ile özdeşleşmiş bir hamur
işi. "Yağlı Un" da denilen
ve Musevi bir kadının evde
yaptığı boyozları satmasıyla
günümüze kadar gelen damak
tadımızın
500 yıllık
bir hikayesi
var. Musevi
Cemiyeti'nin
açıklamasına
göre:
"Türkler
boyozu
öğrendikten
sonra şeklini
değiştirerek üretmeye başladı.
Bizde kare şeklinde olan
boyoz, Türk fırınlarında
yuvarlak gül böreği şeklinde
yapılıyor.''dedi.
Rivayetlere göre, İzmir'de
Aralık’ta kültür-sanat
Vizyondakiler
Ben ve Sen / Lo e Te / Me
and You
Tür: Dram
Yönetmen: Bernardo
Bertolucci
7 Aralık
Çakkallarla Dans 2 :
Hastasıyız Dede
Hobbit: Beklenmedik
Yolculuk / The Hobbit:
An Unexpected Journey
Tür: 3D, Aksiyon, Fantastik
Yönetmen: Peter Jackson
14 Aralık
Behind The Walls (3D)
Tür: Dram, Fantastik,
Gerilim
Yönetmen: Pascal Sid, Julien
Lacombe
14 Aralık
Bana Bir Soygun Yaz
Tür: Komedi
Yönetmen: Biray Dalkıran
14 Aralık
Bekarlığa Veda /
Bachelorette
Tür: Komedi
Yönetmen: Murat Şeker
7 Aralık
Uçus / Flight
Tür: Aksiyon, Dram
Yönetmen: Robert Zemeckis
7 Aralık
Tür: Komedi
Yönetmen: Leslye Headland
21 Aralık
Kod Adı: Venüs /
Codename: Venus
Tür: Aksiyon
Yönetmen: Tamer Garip
21 Aralık
Elveda Katya
Tür: Dram
Yönetmen: Ahmet Sönmez
21 Aralık
Tiyatro
Keçiler Adası
Yazan: Ugo Betti
Çeviren: Ahmet Muhip
Dıranas
Yöneten: M. Sağdık Yağcı
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır
Sahnesi
Donkişot’un
Maceralarının Dostları
Tarafından Temsili
Yazan: Hans Ostarek
Çeviren: Yücel Erten
Yöneten: Yunus Emre
Bozdoğan
Yer: Konak Melek Ökte
Sahnesi
Huzur Çıkması
Yazan: Haldun Taner
Yöneten: Rüçhan Gürel
Yer: Konak Sahnesi
Kedigöz Danışman
Yazan: Hasan Öztürk
Yöneten: Nevzat Hakan
Dönmez
Yer: Konak Sahnesi
Sergi
boyozu en iyi üreten kişi
Boyozcu Avram Usta'ymış
ve o öldükten sonra, ''Avram
Usta’nın boyozu'' olarak
satılmaya başlamış. Ustanın
geleneğini günümüze kadar
sürdüren Alsancak Dostlar
Fırını'nın sahibi İrfan Akar,
İzmir'de tek olduklarını
belirterek "Rahmetli babam,
boyoz yapmayı Musevi
ustaların
yanında
öğrendi ve
ben de bu
geleneği hiç
bozmadan
30 yıldır
sürdürmeye
devam
ediyorum.
Başarının
sırrı ise ustalarımızın
hepsinin bu şehirde
yetişmesidir." dedi. Türkiye
birinciliği olan Dostlar
Fırını, İzmir'in gözdesi
olmaya devam ediyor.
Hazırlayan :Serdar Yündem
2002’den 2012’ye
Seçkiler
Sanatçı: Bilge Göksel
Yer: Çetin Emeç Sanat
Galerisi
Etkinlik Tarihi: 29 Kasım –
19 Aralık
Tarihe Saygı Yerel
Koruma Ödülleri Sergisi
Ödül Töreni: 14 Aralık 2012
Saat 15:00
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Sergi Tarihleri: 14 - 30
Aralık / 09.00 – 17.30
saatleri arası
Saat: 22.30
Klarnet Ve Piyano
Piyano: Senem Zeynep
Ercan
Klarnet: Özlem Kolat
Tarih: 11 Aralık
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Vega
Tarih: 14 Aralık
Yer: Zeus Bar
Saat: 22.00
Cem Adrian
Konser
Fatih Erkoç – Kerem
Görsev Trio
Tarih: 1 Aralık
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Saat: 20.30
Efes Pilsen Blues Fest
Tarih: 7 – 8 Aralık
Yer: İzmir Arena
Saat: 18.30
Bülent Ortaçgil
Tarih: 7 Aralık
Yer: Zeus Bar
Tarih: 14 Aralık
Yer: OozeVenue
Saat: 23.00
Zühal Olcay – Halil
Sezai
Tarih: 22 Aralık
Yer: İzmir Arena
Saat: 21.00
Aralık2012 Sayı31
kültür sanat
İzmir Atası için rekor kırdı
13
Narlıdere’deki
“Baş Belası”
Nesrin Yorulmaz
T
Umut Emre Çınar
T
ürkiye
Cumhuriyeti’nin
kurucusu Ulu Önder
Mustafa Kemal
Atatürk, aramızdan ayrılışının
74’üncü yılında İzmir’de de
özlemle anıldı. Cumhuriyet
Meydanı’nda gerçekleşen bu
gösteri Türkiye’ye bir rekor
getirdi. Konak Belediyesi’nin
katkıları ve fotoğraf sanatçısı
Cumhur Aygün’ün ortak
organizasyonuyla gerçekleşen
bu gösteriye 2 bin 400 gönüllü
katıldı. Atatürk’ün canlı
portresi için kayıt işlemleri
yaptıran vatandaşlar, kayıt
sıralarını alarak Cumhuriyet
Meydanı’ndaki yerlerini aldı.
‘‘2 bin 400 can’la işte
adam, işte ATAM’’
Kendilerine ‘‘İzindeyiz’’ yazılı
siyah tişörtler verilen ve aynı
şekilde kollarına ‘‘10.11.12
İZİNDEYİZ’’ yazılı mühür
basılan 2 bin 400 İzmirli,
kısa süre içinde dev bir
Atatürk portresi oluşturdu.
Bu muhteşem portre havadan
da fotoğraflandı. Heyecandan
bayılanların olduğu törende
İzmir Atasını andı, İzmir
Atasına ağladı. Tören boyunca
atılan sloganlar arasında dikkat
çekenlerden biri de ‘‘2 bin 400
can’la işte adam, işte ATAM’’
oldu.
iyatroya yeni bir
soluk getirmek için
kurulan Tiyatro
Esen, ‘Baş Belası’
adlı oyunuyla Narlıdere
Belediyesi, Atatürk Kültür
Merkezi’nde izleyicilerle
buluştu. Tiyatronun duayeni
Göksel Kortay tarafından
yönetilen oyunun biletleri,
iki gün önceden tükendi.
Tiyatro ve dizilerin aranan
yüzü Arda Esen, Kurtlar
Vadisi’nde savcı karakteriyle
öne çıkan Çiğdem Batur ve
oyundaki performansıyla göz
dolduran Sedat Bilenler’in
sahnelediği oyun, Eray Yasin
Işık tarafından yazıldı ve
usta tiyatrocu Göksel Kortay
tarafından yönetildi. Sahnede
bitmek bilmeyen enerjileri,
takdir edilen oyunculukları ile
izleyicileri kahkahaya boğan
oyun, geçer not almaya devam
ediyor. Klasik espri anlayışını
kıran ‘Baş Belası’, eleştirmenler
tarafından ‘En Terbiyeli
Komedi’ ünvanına layık
görüldü. 8 Kasım’da Aliağa
Halk Eğitim Merkezi’nde, 9
Kasım’da Karşıyaka Opera ve
Tiyatro Salonu’nda izleyicisi ile
buluşan oyun, Türkiye’nin dört
bir yanına giderek turnesine
devam ediyor.
Asya melodileri
İzmir’de
Asyalı Kompozitörler Festivali ile İzmirli
sanatseverler, Uzak Doğu müziği ile
buluştu
Serdar Yündem
İ
zmir Büyükşehir Belediyesi
ev sahipliğinde gerçekleşen
festival 12 – 18 Kasım
tarihleri arasında Ahmed
Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde
düzenlendi. Katılımın yüksek
olduğu festivalde dünyaca
ünlü kompozitörler sahne
aldı. Festivalin ilk günü, Yeni
Müzik Kooperatifi müziklerini
icra ederken üçüncü günü
ise Endonezyalı Yogyakarta
Çağdaş Müzik Topluluğu
performanslarını sergiledi.
İlk yurtdışı deneyimlerini
gerçekleştiren topluluk yerel
ezgileriyle festivalin en ilginç
grupları arasında yer aldı.
Festivalin dördüncü günü ise
dijital çağda, canlı müziğe önem
veren Yeni Zelanda Üçlüsü ( Nz
Trio ) konser verdi. “Ulusal bir
cevher” olarak tanımlanan grup,
klasik müziğin sıkıcı imajını
kırıp daha canlı bir performans
sergileyerek müzik severlere
keyifli anlar yaşattı.
Farklı kültürlerin müziği
Festivalde yer alan IIZ+
Dörtlüsü grubu ise Kore, Tayvan,
Japonya, Almanya ve ABD’den
bir araya gelen üyelerden
oluşuyor. Farklı dilleri konuşan
ve farklı kültürel ezgileri üreten
müzisyenler etkileyici eseriyle
büyük ilgi topladı. Festivalin
son günü sahne alan grup ise
Grame (Müzik Tiyatrosu) oldu.
Bir sezonda yaklaşık 20 dünya
prömiyeri yapan ve müzik
tiyatroları, halk etkinlikleri,
duysal enstalasyonlar gibi
etkinlikler yürüten grup bu
sefer de İzmirli müzikseverlerin
karşısına çıktı.
“Sessizliğin Yankısı”
Ralfi Rafael Kanyas
A
rkas Sanat Merkezi,
fotoğraf sanatçısı
Ahmet Ertuğ’un
“Sessizliğin Yankısı”
isimli fotoğraf sergisine
ev sahipliği yapıyor. Sergi,
Almanya, Avusturya, İsviçre,
Portekiz, İrlanda, İspanya
gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde
yer alan tarihi kütüphane
ve opera saraylarına ait
toplam 44 fotoğraf içeriyor.
Fotoğraflarını 20x25cm
boyutunda film ile çeken
Ertuğ için büyük formatlı
kamera vazgeçilmez bir araç.
Son gelişen dijital kamera
sistemlerini çekimlerinde
kullanarak test eden sanatçı,
dijital kameralar ile fotoğrafın
kurallarını ve sınırlarını
zorlamayı deniyor.
Ertuğ’un Avrupa’daki
tarihi kütüphaneleri kapsayan
fotoğrafları, 2009 yılında
Paris’teki Fransa Ulusal
Kütüphanesi’nde, Efes Antik
Kenti fotoğrafları sergisi
ise 2008’de ViyanaEphesos
Müzesi’nde sergilendi. Sergiye
özel hazırlanan “Sessizliğin
Yankısı” kataloğu ise
Arkas Sanat Merkezi’nden
satın alınabilecek. İzmirli
sanatseverler sergiyi 30 Aralık’a
kadar ziyaret edebilecek.
14
spor
Aralık2012 Sayı31
İzmir’in bisiklet yolları uzuyor
İzmir’de yapılan ve yapılacak olan bisiklet yollarıyla bisikletin, hobi ve sportif amaçlar dışında ulaşım aracı olarak da kullanılması kolaylaşıyor. İzmir Bisiklet Derneği ve Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa çalıştığı proje kapsamında, İzmir’deki bisiklet
yollarının toplam uzunluğunun 100 kilometreye ulaşması planlanıyor
Batum Kundak
İ
zmir’de bisikletin ulaşım
aracı olarak kullanımının
yaygınlaşması
amacıyla yeni bisiklet
yolları yapılıyor. Şehirdeki
motorlu taşıtların kullanım
yoğunluğunun azaltılması
için bisikletin, raylı sistem ve
deniz ulaşımı ile entegrasyonu
önem taşıyor. Öte yandan
İzmirli bisikletçiler, metro,
izban ve otobüs gibi toplu
taşıma araçlarına bisikletleri ile
binememekten yakınıyor.
İlk olarak 45 kilometre
olan Bostanlı ve İnciraltı
arasındaki sahil şeridini takip
eden bisiklet yolu, daha sonra
23 kilometre uzatılarak Sasalı
Doğal Yaşam Parkı’na kadar
bisiklet ile ulaşımını daha
mümkün ve güvenli hale
getirdi. Yeni proje ile beraber
bisiklet yolu 37.5 kilometre
daha uzayarak , körfezin bir
ucu olan Sasalı’dan başlayıp
genelde sahil şeridinden devam
ederek Urla’ya kadar ulaşacak.
Proje ile ilgili görüşlerini
aldığımız İzmir Bisiklet
Derneği Yönetim Kurulu
Başkanı Murat Karaca projenin
sadece yeni bisiklet yolu
yapımından ibaret olmadığını,
eski bisiklet yollarının
yeniden düzenlenerek
avrupa standartlarında yeni
bisiklet yollarının, İzmir’e
kazandırılacağını söyledi. Yeni
yapılacak ve düzenlenecek
olan bisiklet yolları hakkında
bilgi veren Murat Karaca,
bisiklet yollarının tali ve ana
yollarla kesiştiği noktalara
ışıklı güvenlik önlemlerinin
alınacağını ve bazı riskli
noktalarda da bisiklet yolunun
tamamen ayrı düzenleneceğini
söyledi.
Bisikletin metro, izban
ve otobüs gibi toplu taşıma
araçları entegrasyonunun
sağlanması için çalıştıklarını
da dile getiren Murat Karaca,
resmi kuruluşlarla yazışmaların
devam ettiğini ve Büyükşehir
Belediyesinden bu konuda daha
fazla destek beklediklerini ifade
etti. Proje kapsamında yeni
yapılacak ve düzenlenecek olan
yolların ayrıntıları şu şekilde:
Çiğli - Karşıyaka Bayraklı
Sasalı Doğal Yaşam Parkı –
Turgut Özal Rekreasyon Alanı
Sasalı Doğal Yaşam Parkı’ndan
başlayan Mavişehir Balıkçı
Barınağı, Alaybey Tersanesi,
Bayraklı Yüzme Havuzu
üzerinden Turgut Özal
Rekreasyon Alanı’nında biten
ve halen büyük bir bölümü
kullanımda olan yaklaşık 23
kilometreden oluşan, Karşıyaka
Spor Kulübü Yelken Tesisleri ve
Sasalı Doğal Yaşam Parkı ve Urla arasındaki bisiklet güzergahı
iskeleler gibi sahil şeridindeki
yapıların bulunduğu yerlerde
kesintiye uğrayan parkurda
bütünlük sağlanması
hedefleniyor.
Bornova
Kentin kuzeyinde yer alan
Çiğli ve güneyinde yer alan
Alsancak – Urla parkurunu
birleştirecek Sakarya,Mustafa
Kemal, Zafer, Ankara, Fatih ve
Kemalpaşa Caddeleri boyunca
karayolu kenarında yapılacak
düzenlemelerle birlikte birbirine
bağlı parkurlarla toplamda 24,5
kilometrelik bir yeni bir bisiklet
yolu oluşturulacak.
Buca
Hipodrom çevresi , Koşuyolu
Caddesi , 313 Sokak, Eğitim
Enstitüsü, Uğur Mumcu
Caddesi, Hipodrom - Tınaztepe
Hukuk Fakültesi ve Oto
Galericiler Sitesi güzergahları
üzerinde oluşturulması planlanan
14 kilometrelik yeni parkur
Buca’da yerleşim alanları arasında
bisiklet ile ulaşımı sağlayacak.
Alsancak – Urla
Alsancak Limanı’ndan başlayarak
iç körfezin güney kıyı şeridi
boyunca Urla ilçesine kadar
devam eden toplam 37,5 kilometre
uzunluğundaki hatta, başta
İnciraltı sahili boyunca devam
eden rekreasyon alanları içerisinde,
Üçkuyular ile İnciraltı arasında
bağlantı yolu kenarı ile Narlıdere
– Güzelbahçe sahili bütününden
Urla’ya ulaşan Mithatpaşa
Caddesi üzerinde yapılacak
fiziki düzenlemelerle parkurun
bütünlüğü sağlanacak.
İzmir’in bir kulübü: Kaf Kaf 100 yaşında
Türkiye’de 100 yaşını dolduran ender kurumlardan biri Karşıyaka Spor Kulubü 1 Kasım 2012’de 100. yılını görkemli bir organizasyonla kutladı
tezahüratlar eşliğinde 100. yıl
coşkusunu hep birlikte kutladı.
İzmir’in Ulu Çınarı Karşıyaka
Spor Kulübü 100. yaşını
doldurmanın haklı gururunu
taraftarlarıyla paylaştı.
Güney Çetin
K
arşıyaka Spor
Kulübü’nün
100. yılında
vapur iskelesinde
toplanmaya başlayan yaklaşık 7
bin meşelali Karşıyaka taraftarı,
Bostanlı vapur iskelesine kadar
renkli görüntüler oluşturdu.
İşaret fişeğinin saat 20.12’de
atılmasının ardından taraftarlar,
Türkiye’nin kendine özgü
camialarından birisi olan
Karşıyaka Spor Kulubü, 1912
yılında kurulan İzmir’in ilk spor
kulubü olma özelliğini taşıyor.
O yıllarda İzmir’de futbol
daha çok Türk olmayanların
elindeydi. İzmir’deki Rumlar,
Ermeniler ve İngilizler birçok
spor kulübü kurmuştu ancak
Türklerin kurduğu bir spor
kulubü bulunmamaktaydı. 1912
yılında, Kadızade Zühtü Işıl,
Kadızade Raşit, Süreyya İplikçi,
Refik Civelek, Osman Nuri
ve Örnekköylü Hüseyin’den
oluşan 6 Karşıyaka’lı genç kendi
kulüplerini kurmaya karar
verdiler. 1 Kasım 1912 tarihinde
Karşıyaka Muaresei Bedeniye
Kulübü’nü yani bugünkü adıyla
Karşıyaka Spor Kulübü’nün
kuruluşunu gerçekleştirdi. Kulüp
forma renklerini, Türklüğü
temsil eden kırmızıdan ve İslamı
temsil eden yeşilden almıştır.
Kulüp taraftarlarının, 35½
söylemiyle Türkiye’de marka
haline gelen camia, armasında
Türk bayrağı bulundurma hakkı
verilen ilk spor kulubüdür.
Cepheden şampiyonluğa
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
kulubü ziyareti sırasında Birinci
Dünya savaşı ve Kurtuluş
Şavaşı’nda cepheden dönen
Karşıyakalıların yeniden
kurdukları bu takım ile hiç gol
yemeden şampiyon olmuştur.
Futbolcuları kutlayan Mustafa
Kemal Paşa bu başarılarından
dolayı KSK’nın yeşil-kırmızı
ambleminde ay-yıldız
kullanılmasını istemiştir.
Karşıyaka Spor Kulübü bu onura
sahip olan spor kulüplerinden
biridir. Kulüp, her ne kadar ana
branşı futbol olarak kurulsa da
en önemli başarılarını amatör
branşlar olan basketbol, voleybol
ve yelkende kazanmıştır.
Basketbol takımının 1986/1987
sezonunda neredeyse hepsi
altyapı oyuncularından oluşan
kadrosuyla Türkiye Ligi ve
Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı
kazanmış ve o yıllarda çok
önemli bir başarıya imza
atmıştır. Yelken şubesinin dünya
şampiyonu olması kulübün en
önemli başarılarından biridir.
Karşıyaka Spor Kulubü şu
an dokuz branşta mücadele
vermektedir. İzmir’in Ulu
Çınarı KSK 100. yılında
bütün branşlarda başarı ve
şampiyonluklar bekliyor.
spor
Aralık2012 Sayı31
15
Ampute yüzümüzü güldürdü
Türkiye Futbol A Milli Takımı, 2014 Elemeleri Grup Maçları’ndaki başarısızlığı sebebiyle taraftarlar ve medya
tarafından eleştiri oklarına maruz kaldı. Diğer taraftan hakettiği ilgiyi görmeyen hatta birçoklarının varlığından
bile haberdar olmadığı Ampute Milli Takımı, başarılarıyla göz dolduruyor
Ampute Futbol Milli Takımı
Nesrin Yorulmaz
Eray Gökçe
T
ürk Milli Futbol
Takımı tarihindeki
en büyük başarılarını, 2002 Dünya
Kupası’nda Şenol Güneş ile Euro
2008’de Fatih Terim yönetiminde aldığı üçüncülüklerle gerçekleştirmişti. Diğer taraftan Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde
en kötü performansını 1992’de
İsveç’te düzenlenen finaller
öncesi yaşayıp İngiltere, Serbest
İrlanda ve Polonya’nın yer aldığı
grupta altı maçı da kaybetmişti.
Bu sene de büyük umutlarla katıldığımız 2014 Brezilya yolculuğu ilk dört maçta aldığımız üç
yenilgi ile kabusa dönüştü. 2010
Dünya Kupası finalleri ve 2012
Avrupa Futbol Şampiyonası’na
katılamayan milli takım 2014’ü
de boş geçirebilir.
Şu ana kadar 63 teknik
direktör geldi
Taraftar ve futbol yorumcularına
göre A Milli Takım’ın başarısız
olmasının pek çok sebebi var.
Bunlardan ilki, Türkiye Spor
Toto Süper Ligi’nde yabancı
kontejanının fazla olmasının
Türk Milli Takımı’nı olumsuz
etkilemesi. Bazı taraftar grupları
yabancı oyuncu sayısının çok
olması sebebiyle Türk oyuncuların fazla şans bulamadığını
savunurken, diğer bir taraftan
en büyük sorunun altyapı
eksikliği olduğu öne sürülüyor.
Maçların kaybedilmesinden
sonra, altyapı eksikliği ile ilgili
basına açıklama yapan Amatör
Spor Kulüpleri Konfederasyonu
Başkan Yardımcısı Hüseyin Ar,
ülkelerin kendilerine ait spor
politikalarının olması gerektiğini
ifade ederek “Kısa vadede bazı
sportif başarılar bekleyebiliriz
ancak uluslararası alanlardaki
spor faaliyetlerinde, sportif
başarıdan daha ziyade öncelikle
alt yapıya önem verilmeli ve
ciddi bir alt yapı oluşturmalıdır.
Bu beş yıllık dilimler halinde
üç periyotta olabilir. Dikkat
edilecek olursa Avrupa’daki
birçok ülkenin yapmış olduğu
sistem, beş altı yaşlarındaki
sporcuları alıp belli bir elemeden
geçirip rehber hocaların vasıtasıyla yetenekli oldukları alanlara
yönlendiriyorlar. Daha sonra
belirli gruplar halinde herkes
branşında çalışarak, uluslararası
veya kendi ülkesinde başarılı oluyor” dedi. Otoritelere göre Milli
Takım’ın başarız olmasının bir
diğer sebebi olarak, takımın 89
yıllık tarihinde 63 farklı hocayla
çalışmasının verdiği istikrarsızlık
gösteriliyor.
alındı. Alınan primlere rağmen
milli takımın başarısız bir tablo
çizmesi tartışmalara yeni bir
boyut kazandırdı.
Milli Takımın başarı ve başarısızlık hikayelerinin yanında daha
az konuşulan ve tanınan Ampute
Futbol Milli Takımı başarıdan
başarıya koşan gizli bir potansiyel ve ‘Ampute’ denildiğinde
kafalarda oluşan soru işaretleriyle
yakaladıkları başarı oranı ters bir
orantı sergiliyor. Ampute Futbol,
bir bacağı olmayan sporcuların koltuk değneği kullanarak
oynadıkları bir futbol türüdür.
Her bir takım; bir kaleci, altı
oyuncudan oluşur ve kaleciler
tek kolludur. Karşılaşmalar 25’er
dakikalık iki devreden ve 10 dakikalık devre arasından oluşur.
Taç atışları ayakla yapılırken
ofsayt diye bir kural yoktur ve
oyuncu değişimi sınırsızdır.
Yaygın olan Ampute oyunu için
Avrupa ve Dünya Şampiyonaları
organize edilmektedir.
İki kere Dünya üçüncülüğü
ve bir kere Avrupa ikinciliği
Rusya’da düzenlenen 2012
Ampute Dünya Kupası, Ampute
Futbol’da seri başı kabul edilen
İngiltere, Japonya, Gana, Ukrayna, Polonya gibi 12 ülke katıldı.
Yarı finalde kaybedilen Rusya
maçından sonra üçüncülük maçı
için karşılaşılan Arjantin maçı
kazanıldı ve dünya üçüncülüğünü beraberinde getirdi. Daha
önce de bir kez Avrupa ikincisi olan Ampute Futbol Milli
Takımı, Atatürk Havalimanı’na
indiğinde futbolcuları karşılayıp
omuzlara almak için yarışan vatandaşlarımızın orada olacağını
düşünürken kimseyi bulamayınca derin bir üzüntü içine girdiler.
Yine de ümitlerini kaybetmeyen
Ampute Milli Takımı enerjisini
korumaya devam ediyor. Haber
ekibi adına, Bedensel Engelliler
Spor Federasyonu Ampute Futbol Lig Koordinatörü Yrd. Doç.
Dr. Serkan Çınarlı ile konuştuk.
Başarılarının sebebini güçlü bir alt
yapıya ve taşıdıkları Gazi ruhuna
bağlayan Çınarlı, “ Bu branş
Guneydoğu’da mayına basma
suretiyle amputasyona giren gaziler
için TSK bünyesinde sağlam bir
alt yapı ile başladı. Ampute deplasmanlı ligi kendi bütçesi ile yapacak
bir durumu olmayan Bedensel
Engelliler Spor Federasyonu’na
bağlı bir branş. O nedenle benim
de katkım olan bir protokolle
yarısı TFF tarafından finanse
edilen bu ligde, federasyonun sporculara ödül ve prim vermesi için
masrafları tek başına karşılaması
mümkün değil. Bunun dışında
ödül yönetmeliğine tabi olarak
ödül alabilirler o da Cumhuriyet
Altını üzerinden belirlenmiş.
Ampute futbol’u maddi açıdan
geliştirmenin başlıca yolu ödül
yönetmeliğini değiştirmek veya
Ampute Futbol branşını tamamen
Futbol Federasyonu bünyesine
almak olabilir” diyerek duygu ve
düşüncelerini dile getirdi.
Bütün ülkeler arasında en
fazla prim alan ekip
Grup maçları sonunda futbolculara toplam 7 milyon lira dağıtan
Türkiye Futbol Federasyonu,
takımın EURO 2012’ye katılması halinde 7 milyon lira daha
verecekti. Böylelikle finallere
katıldıkları için futbolculara
dağıtılan toplam prim 14 milyon
liraya yükselecekti. Bu yıl ise,
2014 Dünya Kupası grup eleme
maçları için teknik direktör Abdullah Avcı’nın da onayı alınarak
galibiyete 50 bin TL prim kararı
Hollanda maçı sonrası A Milli Futbol Takımı
arka sayfa
16
Aralık2012 Sayı31
Medyanın hataları ve medyaya yapılan hatalar...
Kimi, nasıl, neden protesto
etmek isterdiniz?
Umut Emre Çınar
Görkem Erinç/ Burçak Karaman/ Orçun Tam
Medya / Ayıp
Medya Ayıbı
“Kadına şiddette İzmir
birinci, Ankara ikinci” manşetini
kullanan Zaman Gazetesi’nin,
Emniyet Genel Müdürlüğü’nü
kaynak göstererek yaptığı
haber yalanlandı. Emniyet
Genel Müdürlüğü’nce yapılan
açıklamada böyle bir çalışmanın
olmadığı ve haberin asılsız
olduğu aktarıldı. (31.10.12)
ABD Başkanı olmak için
yarışan adaylar, 4 yaşındaki
Abigael Evans’ı isyan ettirdi.
Seçim propagandalarının
aralıksız bir şekilde hem radyoda
hem de TV’de devamlı olarak
devam etmesi yüzünden başka
bir şey izlemeye hasret kalan
Evans, gözyaşlarına boğuldu.
Olayın medyada büyük yankı
uyandırması üzerine Ulusal
Radyo Kanalı bir açıklama
yayınlayarak “Abigael’den ve
onun gibi hissedenlerden” özür
diledi. (02.11.12)
Posta ve Zaman Gazeteleri
hekimleri hedef gösterdi. Polisin
cop ve biber gazı kullandığı 29
Ekim eylemi sırasında çıkan
arbedede yaralandığı iddiasıyla
Ankara Numune Hastanesi’ne
giden polisler iş göremez raporu
almak istedi. Hekimler rapor
vermeyi gerektirecek herhangi
bir durum olmadığını söyleyince
polisler tarafından tehdit edildi.
Polisin istediği raporu vermeyen
hekimin GBT bilgileri Zaman ve
Posta Gazetesi’nde yayımlandı.
(02.11.12)
Kadın bedenini pornografik
bir unsur olarak sayfalarından
eksik etmeyen Şok Gazetesi,
9 Kasım 2012 tarihinde attığı
başlık ile “şok” etti. “Ahlak
çöktü” manşetiyle kendi içinde
tutarsızlığa düşen gazete,
satışlarını arttırmak için yine
kadın bedenini kullanınca
ortaya ironik bir görüntü çıktı.
(09.11.12)
Fenerbahçe-Eskişehir maçıyla
gündeme oturan Hakem Fırat
Aydınus’a büyük ayıp. Beyaz
TV muhabiri, gündemde olan
olaya istinaden Fırat Aydınus’un
evine gitti ve kapıyı defalarca
çaldı. Aydınus’un eşinden evde
yok yanıtını almasına rağmen
tacizine devam eden muhabir
bu sefer de çevresindekilere,
Fırat Aydınus’un aidatlarını
zamanında verip vermediği gibi
ilgisiz sorular sordu. (19.11.12)
Medyaya Ayıp
“5 Kasım Gazetecilik İçin
Ayağa Kalk” gününde dünyadaki
meslektaşlarıyla aynı günde
eylem gerçekleştiren gazeteciler,
tutuklu gazetecilerin serbest
bırakılması ve iktidarın basın
üzerindeki baskılarının son
bulması talepleriyle Taksim’de
eylem gerçekleştirdiler. (05.10.12)
Basın açıklamalarına
sınırlama. İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin’in 10
Kasım törenleri dolayısıyla
yayınladığı genelgede tüm basın
açıklamalarına kısıtlama getirildi
ve basın özgürlüğü bir kez daha
hiçe sayıldı. (10.11.12)
Üsküdar Üniversitesi Kurucu
Rektörü Nevzat Tarhan, interneti
“Dabbet-ül Arz”a benzetti.
Rektör Tarhan “Kıyamet
alametlerinden sayılan Dabbetül Arz yerde debelenen bir canlı
gibi ve bu canlı her yerde olabilir.
İnternetin de fiberoptik alt yapı
ile sinizoidal dalga frekansı ile
çalışması nedeniyle debelenen bir
görüntüsü var.” dedi. (10.11.12)
Sol muhabirine satırlı saldırı.
Renault’da işçilerin fabrika
işgaline dönüşen iş bırakma
eylemini haber yapmak için
olay yerine giden Sol gazetesi
muhabiri Ahmet Atakan Arar’a
saldırdılar. (14.11.12)
Karikatüre tepki yağdı. Ünlü
karikatürist Salih Memecan
gündemine açlık grevini aldı
ve çizdiği karikatürle tepkilerin
odağı oldu. Sabah gazetesinde
yayınlanan karikatür sosyal
medyada da geniş yankı buldu.
(15.11.12)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1. Gökçe Kırnak
İşletme
Yaptığı açıklamalardan dolayı
Bülent Arınç’ı protesto ederdim
çünkü toplumumuza uymayan
geri düşünceli cevaplar alıyoruz
ki siyasetçi olarak yaptığı
açıklamaların daha üsluplu
olmasını isterdim. Sosyal
medyayı en güzel araç olarak
görüyorum. Bu protestomu
da sosyal medya üzerinden
yapardım.
2. Yağmur Bıçak
Uluslararası İlişkiler
Hükümeti protesto ederdim.
Özellikle 29 Ekim kutlamalarını
engellendiği düşüncesindeyim.
Bu yüzden sosyal medyayı
kullanırdım. Zaten pek çok kişi
de bu aracı kullanırdı.
3. Mehmet Yorulmazlar
Elektronik Haberleşme
Türk Telekom’u protesto
ederdim. İnternet bağlantısından
çıkan sorunlardan dolayı.
Bu durumu da Twitter veya
Facebook’tan paylaşırdım.
Telekom’un hizmet kalitesi
istediğimiz durumda değil
reklamlarındaki gibi ya da
tanıtımlardaki gibi yüksek
seviyede değil.
4. Barış Özdenerler
İşletme
Kesinlikle iktidarı yani AK
Parti’yi protesto ederdim.
Uyguladığı politikalar için
hükümeti eleştirici eylemlere
katılırdım.
5. Derya Gökçeer
Endüstri Sistemleri
Mühendisliği
Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto
ederdim çünkü 10 Kasım gibi
önemli bir günde Türkiye’de
bulunmuyordu. Bu durumu
da gerekirse kontağa geçerek
tepkimi belirtirdim.
6. Burçin Deniz
Psikoloji
Firuz Catering’ i protesto
ederdim çünkü fiyatları diğer
okul kantinlerine göre çok
pahalı. Okulda bedava kahve
dağıtırdım.
7. Fatih Muhsin Yaşar
Medya ve İletişim
TRT İzmir Belgesel Genel
Müdürlüğü’nü protesto
ederdim. Sebebi ise; normal
sözleşmeli çalışanlarını kendi
menfaatlerine ters düştüğü için
işten çıkarmaya başlamaları.
Bu durumu sözleşmeli
elemanlara danışmadan yaptılar.
Sözleşmenin aksine farklı bir
durum sergilediler. Öncelikle
Yeni Ünivers ekibinden
TRT, Odatv davasında Soner
Yalçın’a destek olmak amacıyla
toplanıp, basın açıklamasında
bulunan gazetecilere, ‘gazeteci’
diyemedi. Haberi “Aralarında
bazı CHP milletvekillerinin de
olduğu bir grup basın açıklaması
yaptı.” şeklinde geçen kanal,
gazeteci sözcüğü yerine ‘bir grup’
terimini kullandı. (19.11.12)
Medya İletişim Bölümü, Habercilik Opsiyonu öğrencileri olarak
6. yılını dolduran Ünivers’i devam ettirmenin sevincini yaşıyoruz.
Haber Merkezi olarak dünyamızda ve ülkemizde olup bitenlere
farklı ve olabildiğince tarafsız bakıp, siz değerli okurlarımıza
ulaştırabilmek için titiz bir çalışma içerisindeyiz. “Yeni” Haber
Ekibi ailesi olarak bu senenin ilk 2 sayısını çıkarmış olmanın
gururunu ve sizlere ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sene
boyunca her ay dünyaya farklı çerçeveden bakmak ve olup
bitenlerden haberdar olmak için bizi takip edin ve bize ulaşın...
Telefon: (0232) 488 74 19 - 26
Ünivers Ailesi
TRT Genel Müdürlüğü’ne
dilekçe yazardım.Eğer dilekçemi
kabul etmezlerse, telefon ile
kontağa geçerdim ve kayıt altına
aldığı için protestomu yapardım.
8. Çilem Gülvin
Uluslararası Ticaret ve
Finansman
Recep Tayyip Erdoğan’ ı protesto
ederdim çünkü uyguladığı
politikaları uygun bulmadığım
için. Bu durumu ise sosyal medya
kullanarak dile getirirdim.
9. Eylül Ece Şakiroğlu
Halka ilişkiler Reklamcılık
Ali Ağaoğlu’nu protesto ederdim,
çünkü son projesi için binlerce
ağaç kesilecek. Bu olayı bize
dolaylı yollardan anlatmasından
ve çevreye vereceği kirlilikten
dolayı insanları rahatsız
edeceğini düşünüyorum. Bu
protestoyu da sosyal medyayı
kullanarak yapardım.
Ünivers
İzmir Ekonomi Üniversitesi
İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi
Sahibi
Prof.Dr. Tunçdan Baltacıoğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof.Dr. Sevda Alankuş
Yazı İşleri: İEÜ Haber Merkezi
III. Yıl Haber Opsiyonu Öğrencileri
Yazı Editörleri:Umut Emre Çınar,
Hasan Rençber
Tasarım Editörleri: Batum Kundak,
Begüm Tanur
Yer
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Balçova
Yerel, aylık süreli yayındır.
Aralık 2012
Basım Yeri
ATAHAN MATBAACILIK
Kemalpaşa Cad. 4301
Sok.No.4/A Altındağ
İzmir/Bornova
Tel:0 232 467 10 47
[email protected]

Benzer belgeler