Kasım - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Transkript
Kasım - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını TZOB'UN MEDYA BAŞARISI MEDYADA EKİM AYININ LİDERİ DE ŞEMSİ BAYRAKTAR Medyada öne çıkan işadamları listesinde, Eylül ayında 994 haberle Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada yer aldı. >>Sayfa 6 www.tzob.org.tr Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 TARIMIN KALBi KARADENiZ’DE ATTI Başbakan Erdoğan: “Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı da biliyoruz.” Muz üretiminde rekora doğru… Bayraktar, 2000-2007 döneminde üçe katlanarak 64 bin tondan 189 bin 107 tona çıkan muz üretiminin, 2013 yılında 215 bin 472 Türkiye Ziraat Odaları tona ulaşarak rekor kıracaBirliği Genel Başkanı Şemsi ğını bildirdi. >>Sayfa 6 TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece çiftçileri değil, ülkeleri zenginleşecek. Yapısal sorunlara rağmen, üretimden vazgeçmeyen çiftçimizin hizmetinde olmaktan gurur duyuyorum.” BAYRAKTAR, NİĞDE TANITIM GÜNLERİ’NE KATILDI Pamukta hasat büyük ölçüde tamamlandı AYIN KONUSU HUBUBAT ■ GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE KIRMIZI MERCiMEK ÜRETİMİNİN ÖNEMİ >>Sayfa 15 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da “Niğde Tanıtım Günleri” çerçevesinde açılan stantları ziyaret etti; Niğde Valisi Necmeddin Kılıç ve ilin diğer yöneticileriyle bir araya geldi. >>Sayfa 2 ■ SOYA ve TARIMI >>Sayfa 16 ■ BAKLAGİLLER >>Sayfa 17 ■ BAKLAGİLLERDE ÖNEMLİ HASTALIK VE ZARARLILAR >>Sayfa 18 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kalsiyum, potasyum, fosfor gibi mineral maddelerin yanı sıra A, D, B1, B2, B3, B6, B9, B12 vitaminleri ve protein içeren en yararlı içecek sütün tüketiminin her yaşta çok önemli tüketimi artırılmalı… olduğunu bildirdi. >>Sayfa 9 Süt Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pamukta rekabet koşullarının üretim artışını önlediğini bildirerek, “Pamukta ithalat artıyor. 1995 yılında 113 bin ton olan lif pamuk ithalatı, 2012 yılına kadar yüzde 442,5 artarak 613 bin tona çıktı” dedi. >>Sayfa 9 Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 2 [SESLENİŞ] Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım, Her zaman şunu vurguluyoruz: Tarımın sorunları, çiftçimizin, üreticimizin olduğu kadar ülkemizin de sorunudur; engeller, problemler ortadan kaldırıldıkça elde edilen başarılar da ülkemiz adına elde edilmiş başarılardır. Üreticimizin bir sorunu varsa o sorundan mutlaka tüketicilerimiz de ülkemiz de etkilenir. Durumu böyle ortaya koyunca şu tespit kendiliğinden ortaya çıkan bir gerçekliğe dönüşür: Sektörümüzün herhangi bir konudaki sorunun çözmek, aynı zamanda üreticimizin aynı zamanda ülkemizin bir sorunun da çözmek demektir. Yılların birikimiyle oluşmuş sorunlarımızı her platformda ve her fırsatta dile getirmek elbette önemli. Ancak, sadece sorunları sıralayıp çözümü başkalarından beklemek, sizlerle birçok kez paylaştığımız gibi “kolaycılık” olur. Önemli olan sorunların tespiti kadar, o sorunlara ilişkin çözüm önerilerini, yapılması gerekenleri saptayarak, çözüme yol gösterici çalışmalar da yapmaktır. İşte bizim kutsal kabul ettiğimiz görevimizi yerine getirirken kendimize seçtiğimiz yol da budur: Sorunlarımızı, çözüm önerilerimiz ile çiftçilerimiz ve ülkemiz adına atılması gereken adımları net bir şekilde ortaya koymak, bunları her platformda ve her kademede gündeme taşımak… Değerli arkadaşlarım, Bu çerçevedeki çalışmalarımızı, gecemizi gündüzümüze katarak sürdürüyoruz. Bürokrasinin her kademesinden, devletimizin en tepesindeki isimlere kadar, her kademede sorunlarımıza sahip çıkıyor, yapılması gerekenleri anlatmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızı sadece Genel Merkezli olarak Ankara’da değil, il il, bölge bölge düzenlediğimiz toplantılarla da sürdürüyor, sorunlarımızın çözümü ve sektörümüzde istediğimiz hedeflere ulaşmak için gayret gösteriyoruz. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Trabzon’da ay içerisinde yaptığımız Karadeniz Bölge Toplantımızda da hem bu bölgemizin hem de ülkemizin tarıma ilişkin sorun, beklenti ve çözüm önerilerini ele alma imkânı bulduk. BAYRAKTAR, NİĞDE TANITIM GÜNLERİ’NE KATILDI Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Toplantımıza Sayın Başbakan’ın yanı sıra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım da iştirak ettiler. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Karadeniz Bölgemizden 19 ilden 181 Ziraat Odamızın 400’ün üzerinde temsilcisinin katıldığı toplantıda sorun, beklenti ve çözüm önerilerimizi bir kez daha dile getirme fırsatı bulduk. Oda başkanlarımız da ilk elden yöreleriyle ilgili değerlendirmeleri paylaşma imkânı elde ettiler. Değerli dostlarım, Bu toplantıda da vurguladığımız gibi, gıda sektörü, enerjiyle birlikte dünyanın en öncelikli sektörlerinden biri haline geldi. Gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece çiftçileri değil, o ülkeler de zenginleşecek. Bu açıdan tarım, ülkemizde de fevkalade önemli bir sektör. Sektörümüz, 6,5 milyon kişiye istihdam sağlıyor, 62,5 milyar dolarlık hâsıla üretiyor, 16 milyar doların üzerinde ihracat yapıyor. 76 milyon ülke nüfusunu, 35 milyon turisti besliyor. Ancak varmak istediğimiz hedefler nazara alındığında alınması gereken daha çok uzun yollar, çözülmesi gereken yapısal sorunlarımızın da olduğu muhakkak… sonra Niğde Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Alp ile üniversite standında görüştü. Niğde’nin en önemli meyve üretimlerinden elma ve cevizlerin sergilendiği Kitreli Belediyesi’nin standına geçen Bayraktar, daha sonra, aralarında enginarın da bulunduğu çeşitli türlerde sirkenin tanıtıldığı stantta bilgi aldı. Daha sonra Niğde Ziraat Odası’nın düzenlediği standa geçen Bayraktar, burada ilin önemli ürünlerinden patates ve elmanın yetiştirilmesi ve pazarlanmasıyla ilgili görüş alışverişinde bulundu; Niğde TV’nin sorularını cevaplandırdı. Bayraktar’a burada, Niğde Ziraat Odalarının ortaklaşa yaptırdığı yünden dokunmuş portresi armağan edildi. Hedeflerimiz dikkate alındığında sektörümüzün mutlaka çözülmesi gereken sorunları var. Bu sorunların çözümünü sadece kamuya da bırakamayız. Meslek kuruluşları olarak da çalışmalı, sorunların çözümüne katkı sağlamalıyız. Parçalı arazi yapımızdan sulanabilir 2,77 milyon hektar alanın sulamaya açılmasına, basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılmasından planlı üretime geçilmesine, lisanslı depoculuktan verimli tarım arazilerimizin korunmasına kadar birçok konu çiftçilerimizin olduğu kadar ülkemizin de çözüm bekleyen konularının başında geliyor. Bu sorunların çözümü için sektörümüzün bütün paydaşlarının gece gündüz demeden çalışması gerekiyor. Milyonlarca üyesiyle Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bu bilinç ve kendi büyüklüğüne yaraşır bir şekilde hizmetlerimizi layıkıyla sürdürmenin gayreti içerisindeyiz. Genel Merkezimiz ve ülkemizin yüzde 90’ını kapsayan 800’e yakın Ziraat Odamızla, gecesini gündüzüne katarak tarlasında, bağında, bahçesinde, ağılında, ahırında üretimi sürdüren çiftçimizin hizmetinde olmaktan duyduğumuz gururu bir kez daha vurguluyor; yeri gelmişken vefakâr çiftçimize bir kez daha şükranlarımı sunuyor; hepinize bereketli kazançlar, sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum. retlerinin sonunda Niğde’nin ünlü söğürme kebabı ile köfter ikram edildi. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bayraktar, bir soru üzerine, yapılan çalışmaların medya aracılığıyla kamuoyuyla da paylaşılmasının önemine dikkati çekti; bu çerçevede TZOB’un ve Genel Başkanı olarak kendisinin STK’lar içinde en fazla haberinin yer almasının, yapılan çalışmaların duyurulması açısından da büyük katkısı olduğunu belirtti. Bayraktar, Tanıtım Günleri organizasyonlarının söz konusu il ve yöreye büyük katkı sağladığına da dikkati çekerek, bu tür faaliyetlerin diğer metropollerde de yapılmasının yararlı olacağına işaret etti. Ulukışla standında Niğde Valisi Necmeddin Kılıç ve ilin diğer yöneticileriyle bir araya gelen TZOB Genel Başkanı Bayraktar, burada bir süre sohbet etti. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da “Niğde Tanıtım Günleri” çerçevesinde açılan stantları ziyaret etti; Niğde Valisi Necmeddin Kılıç ve ilin diğer yöneticileriyle bir araya geldi. Bayraktar, Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Niğde Tanıtım Günleri’ne gelişinde Niğde il ve ilçe Ziraİmtiyaz Sahibi TZOB Adına M. Nuri Şeyda Sorman Genel Yayın Müdürü Bekir Şinasi Özdemir Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen at Odalarının başkan ve yönetim kurulu üyelerince karşılandı. Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar ve ilçe Ziraat Odaları Başkanlarının refakatında stantları ziyaret eden Bayraktar’a, ile özgü ürünlerle ilgili bilgi sunuldu. İlk olarak ebru sanatçısı Meral Bıyık’tan bu sanatla ilgili bilgiler alan Bayraktar, daha Yayın Kurulu M. Hikmet Yavuzyiğit Metin Türkyılmaz Ömer Kaya Salim Altay Hasan Hüseyin Coşkun Dr. Fethi Güven Prof. Dr. Mevhibe Albayrak Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu Prof. Dr. Erdoğan Güneş Dr. Özden Hiçbirol Altunhisar, Bor, Çiftlik belediyelerinin yanı sıra Niğde Esnaf ve Sanatkarlar ile Ticaret ve Sanayi odalarının stantlarında da incelemelerde bulunan ve bilgiler alan Bayraktar’a ziya- Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yapım Ajansı Basım Tarihi 30.12.2013 Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail:[email protected] Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi 312 447 48 25 Dağıtım PTT Kargo Baskı Arkadaş Basım San. Ltd. Şti. Kazım Karabekir Caddesi Sütçüoğlu İşhanı No: 37/4 Ulus / ANKARA Tel: 312 341 57 07 - 341 63 10 Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder. Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Başbakan Erdoğan: "Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı da biliyoruz." KARADENİZ'DE ATTI TZOB Genel Başkanı Bayraktar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile birlikte TZOB Karadeniz Bölge toplantısına katıldı. Toplantının açış konuşmasını yapan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Başbakan Erdoğan’a teşekkür ederek, “29 Aralık 2012 tarihinde yapılan TZOB GAP Bölge toplantısından sonra Karadeniz Bölge toplantısına da katılımınız sektöre verdiğiniz önemi gösteriyor” dedi. TZOB’un 5,5 milyona yakın üyesiyle Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olduğunu, kendi büyüklüğüne yaraşır bir şekilde ve hızlı biçimde hizmet ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: Erdoğan, Trabzon’da Novotel’de, 23 Kasım 2013 Cumartesi günü düzenlenen, Karadeniz Bölgesi’nden 19 ilden 181 Ziraat Odası’ndan 400’ün üzerinde temsilcinin katıldığı TZOB Karadeniz Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, çiftçilere, “Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var” şeklinde seslendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında, Türkiye’nin 188 ülkeye 1633 çeşit tarım ürünü ihraç ettiğini belirterek, “Elbette bugünlere kolay gelmedik. Bunun için Tarım Kanunu başta olmak üzere 16 ayrı kanuni düzenlemeyle sektörün faaliyetlerine hukuki olarak güçlü bir temel oluşturduk” dedi. Toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, “Türkiye, kendi ihtiyacını karşılayabilecek tarım üretimi yapabilme potansiyeline sahip, dünyadaki müstesna ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu avantajımızı koruyarak, ülkemizde daha etkin daha verimli, daha çeşitli üretim yapılmasını sağlama yönünde çok yoğun bir çaba içindeyiz” diye konuştu. Erdoğan, 2023 yılına kadar ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektarlık arazinin tamamını suya kavuşturacaklarını söyledi. Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz 2002 yılına kadar Türkiye’de toplamda 450 bin hektar arazi toplulaştırması yapı- 3 "Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. Emeğin, ekmeğin değerini en iyi sizler anlıyorsunuz." labilmişken, kendilerinin 11 yılda 4 milyon hektar alanda toplulaştırma yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi: “Toprakla, tarımla, hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimiz, Türkiye’nin nabzını en iyi şekilde tutabilen kardeşlerimiz. Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. Emeğin, ekmeğin değerini en iyi sizler anlıyorsunuz. Bereket gibi, kanaat gibi bize ait olan, bu topraklara ait olan kavramları en yakından sizler yaşıyorsunuz. Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı da biliyoruz.” 2071’in Türkiye’sini birlikte inşa etmeyi sürdüreceğiz Terörün maliyetinin sadece Doğu’ya, “İl ve ilçelerin yüzde 90’ında teşkilat kurduk. 800’e yakın Ziraat Odamız var. Ziraat Odalarımızın yüzde 70’i kendi hizmet binasına sahip... Yine Ziraat Odalarımızın yüzde 45’inde tarımsal araç ve makine parkı var. 75 tane toprak tahlil laboratuvarı kurduk. Güneydoğu’ya zararı olmadığını, tüm Türkiye’ye olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şehitlerin de sadece yakınlarının değil, herkesin yüreğini acıttığını söyledi. “Öyleyse gençlerimizi yaşatmak, yoksulluğu aşmak, Türkiye’yi büyütmek için de hep birlikte çalışacağız” diyen Erdoğan, çözüm sürecine verilen destek için teşekkür etti. Çok daha fazlasına ihtiyaçları olduğunun altını çizen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var. Tek derdimiz var, bu yangını hep birlikte söndürmek. Türkiye geneline yayılmış tüm ziraatçı kardeşlerimden bu yangını söndürmek için bize destek vermelerini bekliyorum. Sizlerin samimi desteği ile büyük hedeflerimize ulaşacağımız biliyorum, bugüne kadar verdiğiniz destekler için tekrar teşekkür ediyorum. İnşallah 2023’ün, 2053’ün, 2071’in Türkiye’sini birlikte inşa etmeyi sürdüreceğiz.” Ürün işleme, paketleme ve ambalajlama tesislerimiz var. Antalya’ya zeytinyağı fabrikası kurduk. Odalarımızın birçoğunda girdi temin mağazaları var. Çiftçimize girdi temin ediyoruz. Soğuk hava depoları kuruyoruz. Bölgenin en büyük soğuk hava depolarından birini Rize’de inşa ediyoruz. Kırsal kalkınmayla ilgili 200’e yakın proje yaptık. Bu projeler karşılığında Avrupa Birliği fonlarından aldığımız hibeleri çiftçimizin hizmetine sunduk. Otomasyonu bitiriyoruz. Mevcut altyapımız ve hizmete girecek otomasyon sistemimizle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın çiftçi kayıt sistemine talibiz. Çiftçi eğitimine önem veriyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Orman ve Su İşleri Bakanlığımız, Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komu- Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 4 çiğ süt fiyatlarını belirlerken üretimin geleceğini tehlikeye atmasınlar. Kendi ayaklarına kurşun sıkmasınlar. Türk çiftçisinin ürettiği sütü, daha ucuza dünyada bulurum devri bitti” dedi. Planlı üretime geçmek gerektiğini, ekonomik örgütlerin güçlü olmadığını, onların bazı işlerinin Ziraat Odaları tarafından yapılmaya başlandığını belirten Bayraktar, şunları söyledi: tanlığımız, Karayolları Genel Müdürlüğümüzle yaptığımız protokoller çerçevesinde çiftçi eğitimi, kadın çiftçi eğitimi, genç çiftçi eğitimi, güvenlikli traktör kullanımı, tarım Bağkur’u eğitimlerini ortaklaşa sürdürüyoruz. Ağaçlandırma seferberliği yürütüyoruz. Ziraat Odalarımızın yüzde 70’i kendi hizmet binasına sahip… Yüzde 45’inde tarımsal araç ve makine parkı var. 75 tane toprak tahlil laboratuvarı kurduk Ankara’da eğitim merkezi inşa ediyoruz. 3-4 ay içinde bitireceğiz. Karadeniz de kirleniyor. Açık denizlerle bağlantısının kısıtlı olması ve Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük nehir havzaları ve bu denize kıyısı olan ülkelerin atıklarının büyük bir kısmının akarsularla taşınması nedeniyle Karadeniz, yıllardır kirlenme sorunuyla karşı karşıya. Uluslararası işbirliği ve sözleşmelerle Karadeniz’deki kirlenmenin önüne geçilmesi gerekir. Çünkü, balıkçılığımız etkileniyor, ayrıca Marmara Denizi de kirleniyor.” Ziraat Odalarımızda kadın kurulları ve gençlik kurulları kuruyoruz.” Gıda sektörünün, enerjiyle birlikte dünyanın öncelikli sektörlerinden biri olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece çiftçileri değil, ülkeleri zenginleşecek. Yapısal sorunlara rağmen, üretimden vazgeçmeyen çiftçimizin hizmetinde olmaktan gurur duyuyorum. Vefakar çiftçimize huzurunuzda şükranlarımı arz ediyorum. Allah onlardan razı olsun” dedi. Hedeflerimiz büyük, sorunların çözülmesi lazım Hedeflerinin büyük olduğunu, sorunların çözülmesi gerektiğini belirten Bayraktar, şunları söyledi: “Arazilerimiz parçalanmış, parçalanmaya da devam ediyor. İşletme bazında ortalama arazi büyüklüğümüz 59 dekara inmiş durumda. Bu kadar küçük arazilerde verimli tarımsal faaliyet yürütülemez. TBMM gündeminde olan miras hukukuyla ilgili tasarı yasalaşmalıdır. Konuyla ilgili olarak, 9 bölgede Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ile Ziraat Odalarımız birlikte çalışıyor. Miras hukuku değişikliğiyle ilgili bilgilendirme toplantıları yapıyorlar. Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt, ambalajlanarak 3 katına satılıyor Et ve Süt Kurumu’nun kurulduğunu, kurumun ana statüsünün değiştirilerek faaliyete geçmesini beklediklerini anlatan Bayraktar, “Sütte sanayicimiz Bakanımızı da, bizi de uğraştırıyor. Maliyetin altında çiğ süt almaları üreticimizi zorluyor. Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt, ambalajlanarak 3 katına satılıyor. Gözümüz yok ama kazan-kazan olmalı. Onlar yatırım yaparken, üreticimiz de kazansın, yatırım yapabilsin. Sanayicilerimiz, Aralık ayında “Havza bazlı destekleme modelini daha fonksiyonel hala getirelim. Lisansı depoculuk önemli. Gelişerek devam etmeli. Çaylıklarımız yaşlı. Yenilenmesi çalışmaları başladı. Bir an önce çalışmaların tamamlanması gerekiyor. 2012-2013 sezonunda 301 bin 193 ton iç fındık ihracatıyla 1,8 milyar dolar döviz elde edildi. Bu rakam, gıda ve tarım ihracatımızın yüzde 11’inin üzerinde bir oranı oluşturuyor. Doğu Karadeniz’de dekar başına ortalama fındık verimliliği 60-70 kilogram, ülke ortalaması 100 kilogram. Fındık bahçelerinin yaşı 70 ile 100 arasında. Ekonomik ömrünü tamamlamış, küçük parsellerden oluşuyor. Fındık bahçelerimizin de yenilenmesi gerekiyor. Alan bazlı gelir desteği ve alternatif ürüne geçen üreticilere telafi edici ödemeler 2015 yılından sonra da devam etmeli. Bu desteğin devam ettirilmesiyle ilgili alınan karardan dolayı teşekkür ediyorum. Tarımda bütün paydaşların gece gündüz demeden çalışması gerekiyor. Verimli tarım arazilerinin korunması, erozyonun önlenmesi, çölleşmeyle mücadele konuları önemli.” Tarıma yönelik sabit sermaye yatırımının 2014 yılında, bu yıla göre yüzde 9,1 artarak 16 milyar 975 milyon liraya ulaşacağına dikkati çeken Bayraktar, “Kamu sabit sermaye yatırımları içinde tarımın payı yüzde 10,4 iken, özel sektörde bu rakam yüzde 3,4’e iniyor. Kamu yatırımlarında aslan payını alamadık. Tarım olarak daha fazla yatırımı hak ediyoruz. Yalnız, iç ve dış talebe uygun, planlı yatırım olmalıdır” dedi. Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Oda başkanları tarımın sorunlarını anlattı Toplantıda, bölge odalarını temsilen Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, Erbaa Ziraat Odası Başkanı Arif Yılmaz Köksal, Perşembe Ziraat Odası Başkanı Arslan Soydan, Terme Ziraat Odası Başkanı Yetkin Karamollaoğlu, Akçakoca Ziraat Odası Başkanı Levent Başaran, Bayburt Ziraat Odası Başkanı Abuzer Yıldırımtepe, Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman, Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar, Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu konuşma yaptı. Oda başkanları, fındık, çay, çiftçi borçları, yağlı tohumlar, hidroelektrik barajları, sulama, drenaj, arıcılık, su ürünleri, kredi-finansman, mazot, gübre, elektrik gibi girdi fiyatları, destekler, hayvancılık, 2B arazileri, tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, arazi parçalanması, toplulaştırma, TARSİM, yem bitkileri, süs bitkileri, çevre kirliliği, sebzecilik ve meyvecilikte yaşanan sorunlar gibi konularda sunum yaptılar, soru sordular. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, oda başkanlarının sorularını ayrıntılarıyla anlattı ve tarım politika ve uygulamaları, destekler, yapılanlar konusunda açıklamalarda bulundu. Toplantı, Başbakan Erdoğan’ın ayrılmasından sonra da devam etti ve yaklaşık 4 saat sürdü. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar toplantıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ayna üzeri, hat sanatı işlemeli tablo, Trabzon Ziraat Odaları adına TZOB Yönetim Kurulu Üyesi, Karadeniz Bölge sorumlusu Hasan Kozoğlu kemençe, Karadeniz folklor ekibi kıyafeti, Uzungöl ve Başbakan’ın fotoğrafının işlendiği tablo, Sakarya Ziraat Odaları adına da Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar, Türkiye haritası üzerine Başbakan Erdoğan fotoğrafının işlendiği tablo hediye etti. Halen sulanamayan 2,77 milyon hektar alanın sulamaya açılması önemli. Bu alanlar sulamaya açılırsa net ithalatçı olduğumuz ve 3,6 milyar dolar ithalat yaptığımız yağlı tohumların üretimde patlama olur. İthalatçı olmaktan kurtuluruz. Su zengini değiliz. Basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı Su zengini değiliz. Suyun yüzde 70’ini tarımsal sulamada kullanıyoruz. Bundan dolayı basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı. Bunun desteklenmesi önemli. Sularımız hızlı bir şekilde kirleniyor. Suları kirletenlere yönelik müeyyideler ağır olmalı. Kim kirletiyorsa cezasını çekmeli. Endüstriyel ve kentsel atıklar arıtılmadan sulara bırakılmamalı. Sanayi kuruluşları plansız bir şekilde belli yerlerde yoğunlaştırılmamalı. Plansız sanayileşme, kalitesiz yakıt, yanlış tarım uygulamaları, hava, toprak ve sularımızı kirletiyor. Bartın, Karabük, Kastamonu ve Zonguldak’ta hava kirliliği, Giresun, Ordu, Sinop ve Trabzon’da kentsel ve sanayi atıklardan kaynaklanan kirlilik, Rize ve Samsun’da su kirliliği önemli... Sakarya Ziraat Odaları adına Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar Sakarya Ziraat Odaları olarak fındık üreticilerimize alan bazlı fındık desteği ve telafi edici alternatif ürün desteği verilmesi ve 3 yıl süreyle uzatılması kararından dolayı başta sayın Başbakanımız, Sayın Bakanımız ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Alan bazlı fındık desteği almayı hak etmiş yüzde 6 meyilli 5. ve ya 6. sınıf toprak vasfına sahip, özellikle Söğütlü ilçemiz başta olmak üzere fındık bahçelerimiz desteklemelerden faydalanamıyor. Fındıkta lisanslı depoculuğu oldukça önemsiyoruz; fiyat istikrarı sağlanması adına büyük önem arz ettiğini biliyoruz ve bir an önce hayata geçirilmesini arzu ediyoruz. Özellikle TARSİM primlerinin yüzde 50 devlet destekli olmasına rağmen yüksek bulunduğu üreticilerimiz tarafından bizlere iletiliyor. Bunun dışında muafiyet ve müşterek sigorta oranlarının yüksekliği, zarar oluştuğunda tazminatın az ödenmesi sonucunu doğurduğundan çiftçilerimizin bu kapsama girme konusundaki heyecanını azaltıyor. Eksper raporları çiftçilerimiz aleyhine oluşuyor; eksperler hasar meydana geldiği anda sahalara ulaşmıyorlar. Hasar ortadan kalktıktan sonra tutulan raporlar da çiftçi aleyhine olduğu için çiftçimizde sigorta yaptırmak için yeterli heyecan oluşmuyor. 2014 yılı içerisinde Sakarya ilinin IPARD kapsamına alınmasını da özellikle rica ediyoruz. Projelerimizin de bu kapsamda hızla devreye geçirilmesi açısından Kırsal Kalkınma İl Koordinatörlüğümüz Sakarya’da akredite olana kadar projelerimizin Bursa’da değerlendirilip, uygulamaya konulmasını özellikle rica ve arz ediyoruz. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 5 Rize Ziraat Odaları adına Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç Bayburt Ziraat Odaları adına Bayburt Ziraat Odası Başkanı Abuzer Yıldırımtepe Çaykur’un işleme kapasitesi artırılarak çay alım kotaları yükseltilmelidir. Kaçak yollarla ülkemize gelen çay girişi önlenmelidir. Yaşlanmış çaylıkların yenilenmesi aşamasında üreticilerimizin desteklenmesi, yenileme çalışmalarının hızlandırılması gerekmektedir. Organik çay üretimine ağırlık verilmelidir. Çay Kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşleri alınmalı, fikir birliği sağlanmalıdır. Çaykur’un özelleştirilmemesi bizler için oldukça önemlidir. Bölgemiz hayvancılığının sorunlarından bahsetmek gerekirse, kısaca şu şekilde özetlenebilir: Sinop başta olmak üzere bölgede ruhsatlı mezbaha sayısı yetersizdir. Kontrolsüz kesilen etler halk sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır. Belediyelerin ya da özel sektörün mezbaha yapmaları konusunda teşvik edilmelerine ihtiyaç vardır. Bu yıl fındık başta olmak üzere ürünleri zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının faizsiz olarak uzun vadelerde ödemek koşuluyla yapılandırılması sağlanmalıdır. 2012 yılında ertelenen kredilerde uygulanan %5 faiz oranının tamamen kaldırılması bu mümkün değil ise toplam borç miktarı yerine taksit tutarına uygulanması sağlanmalıdır. Bölgede hayvan pazarlarının sayısının artırılmasına gerekmektedir. Yemde KDV oranının düşürülmesi, besicilere verilen destekle birlikte üreticilerde ciddi rahatlama sağlayacaktır. Açıkta besiciliğin yaygınlaştırılması için projeler geliştirilmeli, bu konuda gerekli kaynak aktarılmalıdır. Yem bitkileri desteği bölgede üretim artışına ciddi katkı sağlamıştır. Bu yöndeki destek artarak devam etmelidir. Yem fiyatlarının sürekli yükselmesi besicilerimizi sıkıntıya sokmaktadır. Yem de KDV oranının düşürülmesi, besicilere verilen destekle birlikte üreticilerde ciddi rahatlama sağlayacaktır. Bölgede açıkta besiciliğin yaygınlaştırılması için projeler geliştirilmeli, bu konuda gerekli kaynak aktarılmalıdır. Yem bitkileri desteği bölgede üretim artışına ciddi katkı sağlamıştır. Bu yöndeki destek artarak devam etmelidir. Bölgede süt işleyen ve süt ürünleri üretimi yapan tesislerin modernizasyonuna ve yeni tesislerin kurulumuna yönelik uygun destek programlarının oluşturulması bölge hayvancılığının gelişmesine katkı sağlayacaktır. Organik üretim bakımından elverişli bölge sayılan Gümüşhane ve Bayburtta organik yem bitkileri üretimi teşvik edilmelidir. Ayrıca organik kırmızı et ve süt üretimi yaygınlaştırılmalı, üreticimiz teşvik edilmeli, desteklenmelidir. Tokat Ziraat Odaları adına Erbaa Ziraat Odası Başkanı Arif Yılmaz Soydan Giresun Ziraat Odaları adına Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman Bu yıl ayçiçeği üretimindeki artış üretici fiyatlarına yansımamıştır. Fiyatlar üretim maliyetlerinin gerisinde kalmış üreticilerimiz zarar etmiştir. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde düşük fiyat nedeniyle mağdur olan üreticinin önümüzdeki sezon Kasımden vazgeçmesi halinde, ithalat miktarı artacak ve yağ açığımızla ilgili sorun daha da derinleşecektir. Bu durum sadece yağ sektörünü değil, küspe ihtiyacı nedeniyle hayvancılığımızı da olumsuz etkileyecektir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık alanları miras hukuku kaynaklı olarak 2-3 dekardır. Ayçiçeği fiyatlarının, üreticilerimizi mağdur etmemesi için yağlık ayçiçeğinde kg başına 24 kuruş olan destek artırılmalı; hasat döneminde Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ürün ithalatı yapılmamalı; üreticilerimizin dünya fiyatlarından girdi kullanabilmesi sağlanmalıdır. Uygun olan parsellerin, fındık bahçelerindeki optimal işletme büyüklüğü dikkate alınarak acilen toplulaştırılması gerekmektedir. Yöremizdeki tarımsal sulamayla ilgili projelerin tamamlanması gereklidir. Ayrıca tarım alanlarının su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerinin kullanımı için üreticimiz teşvik edilmeli, desteklenmelidir. HES’lerin inşaasında yaşanan sorunlar ve olumsuzluklarla ilgili gerekli tedbirler alınmalıdır. Özellikle can suyu da denilen su miktarı belirlenirken ekolojik yaşam çevreye ilişkin canlı yaşam, bitki örtüsü, flora ve faunanın yaşamsal verileri göz önünde bulundurulmalıdır. Ordu Ziraat Odaları adına Perşembe Ziraat Odası Başkanı Arslan Soydan Bal üretimi için destekler günün şartlarına göre artırılarak devam etmeli; arıcılara yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalı; ambalajlama ve paketleme tesisleri kurulmalı; bal üretici örgütleri mali yönden güçlü hale getirilmeli; kaçak olarak ülkemize arı ve arı ürünlerinin girişi önlenmelidir. Bu nedenle yeterli gelir elde edemeyen fındık üreticilerinin bir kısmı fındıklıklarını adeta kendi kaderine terk ederek şehirlere göç etmiştir. Bu durum bölgede verim ve kalitenin düşmesinde etkili olmuştur. Ekonomik ömrünü doldurmuş fındık bahçeleri yenilenmeli; projenin uygulama süresinde üretici desteklenmelidir. Fındık yetiştiriciliği yapılan topraklar ıslah edilmelidir. Alan Bazlı Gelir Desteklerinin devamı üreticimize rahat bir nefes aldırmıştır. 2015 yılında sona erecek olan Alan Bazlı Gelir Desteğinin kesintiye uğramadan devam etmesi üreticimizin mağduriyetini önleyecektir. Diğer bir konuda 2B arazileridir. Rize’de 2B arazileri üzerinde çay bahçelerimiz olması nedeniyle rayiç yüksek olmaktadır. Rayicin daha makul fiyatlara çekilmesini talep ediyoruz. Samsun Ziraat Odaları adına Terme Ziraat Odası Başkanı Yetkin Karamollaoğlu Ülkemiz tarımda mazotu en pahalı kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Yine tarımda kullanılan gübre, elektrik fiyatları da çiftçinin alım gücüyle orantılı değildir. Karadeniz Bölgesi su ürünleri yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç vardır. Ayrıca eğitimler yapılmalı ve ArGe çalışmaları desteklenmelidir. Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır. Dışa bağımlı olunan mazot ve gübre gibi girdilerde fiyatlar elimizde olmadan artarken, yurtiçinde bu girdilere vergiler bindirilerek fiyatlar iyice artırılmaktadır. Su ürünleri avcılığında sınırsız ve kuralsız avcılık kontrol altına alınmalı ve her geçen gün artan mali ve biyolojik yok oluş engellenmelidir. Avcılıkta gerekli denetimler mutlak suretle yapılmalıdır. Ticari gemilerde olduğu gibi balıkçı tekneleri de tanker istasyonlarından kartlı sistemle mazot alabilmelidir. Çiftçiler, zaman zaman, girdi fiyatlarının pahalılığından dolayı üretimden vazgeçebilmektedir. Bu nedenle, en azından girdilerdeki vergi yükünün azaltılmasını talep ediyoruz. Üreticilerimize verilen desteklerden % 4 vergi kesintisi yapılmaktadır. Fındık üreticisine yönelik eğitim çalışmaları ile teknik bilgilerin aktarılması kaliteli ve bol verimin alınmasını sağlayacaktır. Bölgede fındıkta lisanslı depolar kurulmalı, ürün ihtisas borsaları işlerlik kazanmalıdır. Özellikle mazottan alınan ÖTV (% 37) ve mazot, gübre ve elektrikten alınan KDV (%18) çiftçilere önemli bir yük getirmektedir. Destekleme ödemelerinden alınan yüzde 4 gelir vergisinin kaldırılmasını talep etmekteyiz. Destekler artırılmalı, zamanında ödenmelidir. Düzce Ziraat Odaları adına Akçakoca Ziraat Odası Başkanı Levent Başaran Zonguldak Ziraat Odaları adına Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu Fındıkla ilgili, üreticiye yönelik eğitim çalışmaları ile teknik bilgilerin aktarılması kaliteli ve bol verimin alınmasını sağlayacaktır. Ruhsatsız alanların ruhsatlandırılmasıyla üreticilerimizin mağduriyetleri giderilmiş olacak, böylece kayıt dışılıkta önlenmiş olacaktır. Bölgede fındıkta lisanslı depolar kurulmalı, ürün ihtisas borsaları işlerlik kazanmalıdır. Kurulacak depolara üreticinin ürününü koymaya yönelik teşvik ve destekler verilmelidir. Çiftçilerimizin 3 milyonu 40-50 çeşit devlet desteğinden faydalanabiliyor. 2 milyon çiftçimiz ise desteklerden faydalanamıyor. Bu konu yeniden gözden geçirilmeli. Hayvancılık bölgede toplam tarımsal üretim değeri içinde yüzde 27’lik bir orana sahiptir. 2,3 milyon ton süt üretiminde bulunan bölge ülke üretiminden yüzde 15 pay almaktadır. Bölge, 15 bin ton manda sütü üretimiyle de Türkiye manda sütü üretiminin yüzde 32’sini karşılamaktadır. Bölgemiz hayvancılığının sorunlarından bahsetmek gerekirse, Sinop başta olmak üzere bölgede ruhsatlı mezbaha sayısı yetersizdir. Kontrolsüz kesilen etler halk sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır. Bu konuda belediyelerin ya da özel sektörün mezbaha yapmaları konusunda teşvik edilmelerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle hayvan kayıt ve hareketlerinde güçlükler yaşanmaktadır. Ziraat Bankası tarafından çiftçiye verilen kredilerden yüzde 20 civarındaki çiftçimiz yararlanıyor. Nedeni ise banka kefil istiyor. Bu engelleri ortadan kaldırmamız lazım. Bir banka ile çiftçi kartı çıkarmak için sözleşme yaptık. 1200 çiftçinin bilgilerini bankaya sunduk. 600 çiftçiye kart çıktı, 600 çiftçiye kart çıkmadı. Türkiye’de çiftçilerimiz borcunu ödeyemediğinden dolayı, Merkez Bankası’nda sicilleri kötü durumda ve hiçbir bankadan kredi alamıyor. Çiftçilerimiz tefecinin eline düşüyor. Üretimimiz de bu konuda sekteye uğruyor. Çiftçi borcunu ödediğinde Merkez Bankası’ndaki durumu düzeltilmeli. Zonguldak’ta fındık desteği almaya engeli olmayan ilçelerimizin de destek almalarını talep ediyorum. 2B arazileri oldukça yüksek bu yüzden de çiftçilerimiz alamıyor. 90 senelik dedesinden kalan arazileri satın almaya çalışıyor, yüksek fiyattan alamıyor. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 6 Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 TZOB'UN MEDYA BAŞARISI MEDYADA EKİM AYININ LİDERİ DE ŞEMSİ BAYRAKTAR Medyada öne çıkan iş adamları listesinde, Kasım ayında 882 haberle TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada yer aldı Medyada öne çıkan iş adamları listesinde, Kasım ayında 882 haberle Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada yer aldı. Medya Takip Merkezi verilerine göre, medyada öne çıkan iş adamları listesinde Kasım ayında 882 haberle TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar birinci oldu. Listede Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken 759 haberle ikinci, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu 491 haberle üçüncü, işadamı Hulusi Belgü 330 haberle dördüncü, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay ise 266 haberle beşinci sırada yer aldı. Muz üretiminde rekora doğru… Şemsi Bayraktar, Medya Takip Merkezi verilerinde, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında medyada öne çıkan iş adamları listesinde birinci olmuştu. Bayraktar, Temmuz ayında 774, Ağustos ayında 1113, Eylül ayında ise 994 haberle ilk sırayı almıştı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği, medya takip ajansı İnterpress’in internet sitesinde bulunan ve ekonomiye yön veren kurum ve kuruluşların haber sayılarının yer aldığı “analiz” verilerine göre, Kasım ayında 2 bin 414 haberle birinci oldu. TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Artışa rağmen muz üretimi ihtiyacı karşılayamadığı için 2012 yılında 225 bin 100 ton muz ithalatına karşılık 110,39 milyon dolarlık döviz ödendi." Tüketim 10 yılda 2 kilogramdan 5,5 kilograma çıktı Muzun ekonomik değeri yüksek bir meyve olduğunu, Türkiye’de milyonlarca dolarlık katma değer ürettiğini, onbinlerce kişiye istihdam sağladığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2000-2007 döneminde üçe katlanarak 64 bin tondan 189 bin 107 tona çıkan muz üretiminin, 2013 yılında 215 bin 472 tona ulaşarak rekor kıracağını bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2000 yılında 64 bin ton olan muz üretiminin, 2001 yılında 75 bin, 2002 yılında 95 bin, 2003 yılında 110 bin, 2004’te 130 bin, 2005’te 150 bin tona, 2006’da 178 bin 205, 2007 yılında ise 189 bin 107 tona yükselerek, 2000 yılı muz üretimi rakamını üçe katladığını belirtti. 2008 yılında ilk kez 201 bin 115 tonla 200 bin ton sınırını geçen muz üretiminin, 2009 yılında 204 bin 517 tona, 2010 yılında ise rekor seviye olan 210 bin 178 tona çıktığını bildiren Bayraktar, “2011 yılında muz üretimi yüzde 1,75 gerileyerek 206 bin 501 tona indi. 2012 yılında yeniden artışa geçen üretim 207 bin 727 tona çıktı” dedi. Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu’nun yeni açıklanan bitkisel üretim 2’inci tahmin verilerine göre, 2013 yılında muz üretiminin, 2012 yılına göre yüzde 3,7 artışla 215 bin 472 tona çıkacağını, bunun rekor üretim seviyesi olduğunu vurguladı. Sağlık açısından düzenli tüketilmeli Kalp, damar hastalıklarına iyi geldiği, kolesterolü düşürdüğü, kemik gelişimini desteklediği öne sürülen, B1, B2, C, A ve E vitaminlerini içeren, potasyum, demir, kalsiyum, fosfor, sodyum ve iyot açısın- dan da çok zengin olan muzun dünyada ve Türkiye’de sınırlı alanlarda üretimi yapıldığını ama sağlık açısından düzenli tüketilmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Güneydoğu Asya'nın tropikal bölgelerinde doğal olarak yetişen muzun üretimi ülkemizde her yıl artarak devam etmekte ve üretimdeki artış örtü altı yetiştiriciliğindeki gelişmeye bağlanmaktadır. Ülkemizde muz yetiştiriciliği Akdeniz Bölgesi’nin Mersin ve Antalya illerinin mikro-klima özelliği gösteren bazı ilçelerinde ekonomik olarak üretilmektedir. Mersin ilinde yoğun olarak Anamur ve Bozyazı ilçelerinde genellikle örtü altında yetiştiricilik yapılmaktadır. Antalya’da ise Gazipaşa’da yetiştiricilik genellikle açıkta, Alanya’da ise yetiştiricilik açık yanında örtü altında da gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda yetiştiricilik alanlarında Mersin’in Erdemli, Antalya’nın Kumluca ve Finike ile İskenderun’un Arsuz ilçesine kadar genişlemeler oldu. Muz üretiminde 2012 yılında 151 bin 420 tonla Mersin açık farkla birinci oldu. İkinci sıradaki Antalya’nın muz üretimi 54 bin 716 tonda kaldı. Mersin, Türkiye muz üretiminin yüzde 72,89’unu, Antalya ise yüzde 26,34’ünü üretiyor. İki il Türkiye muz üretiminin yüzde 99,23’ünü karşılıyor. Hatay 1590 ton, Adana 1 ton muz üretiyor. Hatay’ın muz üretimindeki payı yüzde 0,77’de kalırken, Adana’nınki yok denecek kadar az.” “Artışa rağmen muz üretimi ihtiyacı karşılayamadığı için 2012 yılında 225 bin 100 ton muz ithal edildi. Bu ithalata karşılık 110,39 milyon dolarlık döviz ödendi. 2012 yılı üretim, 423 bin 37 ton olan tüketimin ancak yarıya yakınını karşılayabiliyor. Türkiye’nin muz ihracatı ise 9 bin 790 ton oldu. Türkiye’de de muz tüketimi hızla artıyor. Son yıllarda daha fazla muz yiyoruz. Kişi başına muz tüketimi 10 yılda 2 kilogramdan 5,5 kilograma çıktı. Tüketim daha artacak gibi görünüyor. AB ülkeleri ile ABD’de de kişi başına muz tüketimi Türkiye tüketiminden 3-4 kat daha fazla.” Muzda üretimin tüketimi karşılamamasının sebebinin üretimin yeterince desteklenmemesi olduğunu belirten Bayraktar, “Üreticilerin korunması amacıyla ithal edilen muza yüzde 145,8 gümrük vergisi uygulanması önemlidir ama muza ayrıca somut destek de verilmelidir” dedi. Yapılması gerekenler Üretimin tüketimi karşılaması ve döviz kaybının önlenmesi için üretimin desteklenmesi, sulama suyuyla ilgili alt yapı sorunlarının giderilmesi ve sera yapımının teşvik edilmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Muz üretilen bölgelerde yaşanan sorunları tespit etme, sorunları çözme konusunda hazırlanacak projelerle üretim maliyetlerini azaltıcı, verim ve kaliteyi artırıcı çalışmalar yapacak Muz Araştırma İstasyonu açılmalıdır. Araştırma kuruluşları sebze seralarından daha yüksek olan ve farklı bir teknolojiyle kurulması, işletilmesi gereken muz seraları ve sera içi donanımlarla ilgili çalışmalar yapmalıdır. Yerli muzun en önemli sorunlarından biri de raf ömrünün kısalığıdır. Üretim, işleme, paketleme ve pazarlama sırasında karşılaşılan sorunlar nedeniyle yerli muzun meyve kabuğu çatlamakta, kararmakta ve rafta kısa sürede bozulmaktadır. İthal muza karşı bir dezavantaj olan bu durumun giderilebilmesi için yerli muzun raf ömrünün uzatılabilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı ve uygulanmalıdır. Sera malzeme ve ekipmanlarından demir, çimento, damlama hortumu, boya, cıvata, plastik örtü ve benzeri malzemelerde katma değer vergisi (KDV) inşaat yerine tarım kaleminden alınarak KDV oranı düşürülmelidir. Muz üretimini 7-8 ay yerine yılın 12 ayına yayarak üretim planlaması yapılmalıdır. Muz paketleme ve sarartma tesislerinin kayıt altına alınması ve standardizasyonu, paketlemede kullanılan ambalajların standartlara uygun hale gelmesi, izlenebilirliğin sağlanması muz pazarlanmasında çözülmesi gereken sorunlardır. Hal dışında bulunan paketleme ve sarartma tesisleri ciddi bir kayıt dışılığa sebep olmaktadır.” Bayraktar, bütün bunların yanı sıra muzda markalaşmanın en hızlı çözülmesi gereken sorunlardan biri olduğuna dikkati çekti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 7 EKİM AYINDA TARIM İHRACATI İTHALATI İKİYE KATLADI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım ve gıdada Kasım ayında ihracatın, ithalatı ikiye katladığını bildirerek, “Kasım ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,3 artışla 1 milyar 374,2 milyon dolardan 1 milyar 447,7 milyon dolara yükseldi; ithalat yüzde 8 azalışla 811,5 milyon dolardan 747 milyon dolara indi” dedi. göre yüzde 3,5 artışla 8 milyar 842,8 milyon dolardan 9 milyar 156,2 milyon dolara çıktığı bilgisini verdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve gıdada ihracatın, Ocak-Kasım döneminde ise bu yıl, 2012 yılı aynı dönemine göre yüzde 10,1 artışla 12 milyar 170,6 milyon dolardan 13 milyar 402,7 milyon dolara çıktığını belirtti. “Tarım ve gıda, sadece Kasım ayında 701 milyon dolarlık, 10 aylık dönemde ise 4 milyar 247 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi. 10 aylık dönemde ihracattaki artış yüzde 10,1’i bulurken, ithalattaki artış yüzde 3,5’de kaldı. Kasım ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde ihracat 16 milyar 486 milyon 153 bin dolara çıkarken, ithalat 11 milyar 47 milyon 342 bin dolar oldu. Son bir yıllık dönemdeki dış ticaret fazlası 5 milyar 438 milyon 811 bin dolara çıktı.” Ocak-Kasım döneminde fasıllar arasında en fazla ihracatın 2 milyar 942 milyon 919 bin dolarla meyve, turunçgiller, kavun ve karpuzda görüldüğünü, bunu, 1 milyar 416 milyon 961 bin dolarla sebze, meyvelerden elde edilen ürünler faslının takip ettiğini bildiren Bayraktar, Ocak-Kasım döneminde hayvansal ve bitkisel yağlarda 1 milyar 178 milyon 391 bin, hububat, un, pastacılık ürünlerinde 1 milyar 223 milyon 502 bin dolarlık ihracat yapıldığına dikkati çekti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, tarım ve gıdada ithalatın, Ocak-Eylül döneminde ise 2013 yılında, 2012 yılı aynı dönemine TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Türkiye üretiminin yüzde 37,49’unu karşılayan Gaziantep birinci olurken, Şanlıurfa yüzde 32,82 ile ikinci, Siirt yüzde 11,65 ile üçüncü, Adıyaman yüzde 4,76 ile dördüncü, Kahramanmaraş yüzde 3,28 ile beşinci sırada bulunuyor." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Antep fıstığında 2 yıl üst üste rekoltenin yüksek olması, ağaçlarda fizyolojik yorgunluğa neden olduğunu ve rekolteyi yüzde 40,9 düşürdüğünü ama kalitenin yüksek olacağını bildirerek, “2011 yılında 112 bin, 2012 yılında 150 bin ton olan Antep fıstığı üretiminin, bu yıl 88 bin 600 tona gerileyeceği tahmin ediliyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Antep fıstığının anavatanının Güneydoğu Anadolu olduğunu, bölgede diğer yörelere ve ülkelere göre çok daha lezzetli fıstık üretimin yapıldığı belirtti. Antep fıstığının bölgede yaşayan on binlerce insanın geçim kaynağı olduğunu vurgulayan Bayraktar, Antep fıstığının on binlerce kişiye, üretim, işleme, ticaret ve ihracatta istihdam ve gelir sağladığına dikkati çekti. Bölgede Antep fıstığı yetiştiriciliğinin yapıldığı ilk yer olması nedeniyle çok eski tarihlere Hititlere kadar gittiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Buna rağmen Antep fıstığı yetiştiriciliğine yeterince önem verilmemiştir. Bir zamanlar Türkiye’den çuval çuval Antep fıstığı götürerek üretime başlayan ABD, bugün üretimde bizi geçmiş durumda. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2011 yılında 942 bin 970 ton Antep fıstığı üretimi yapılmıştır. Bu üretimin yüzde 50,06’sını İran, yüzde 21,36’sını ABD, yüzde 11,88’ini Türkiye, yüzde 7,85’ini Çin, yüzde 5,90’ını Suriye, Ocak-Kasım döneminde tarım ve gıda ihracatının 13,4 milyar doları aştığını, ithalatın 8,8 milyar dolarda kaldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: Bayraktar, Türk çiftçisinin emekle, gece gündüz çalışmayla ürettiği ürünlerin dünya pazarlarında yer bulduğunu ve tarım ve gıdada ihracatın, genel ihracatın çok üzerinde arttığını bildirerek, “Kasım ayında genel ihracat yüzde 8,2 düşerken tarım ve gıdada artış yüzde 5,3’ü buldu. İthalat genelde yüzde 3,7 arttı, tarım ve gıdada yüzde 8 düştü. 12 ayda 5,3 milyar dolardan daha fazla dış ticaret fazlası veren kaç sektör var?” dedi. Antep fıstığında fizyolojik yorgunluk rekolteyi düşürdü… yüzde 1,15’ini İtalya, yüzde 1,02’sini Yunanistan sağlıyor. İran’ın üretimi 472 bin 97 tonu buluyor. ABD 201 bin 995 tonla ikinci, Türkiye 112 bin tonla üçüncü, Çin 74 bin tonla dördüncü, Suriye 55 bin 610 tonla beşinci, İtalya 10 bin 801 tonla altıncı, Yunanistan 9 bin 580 tonla yedinci sırada yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2012 yılı verilerine göre, 150 bin ton olan Türkiye üretiminin yüzde 37,49’unu karşılayan Gaziantep birinci olurken, Şanlıurfa yüzde 32,82 ile ikinci, Siirt yüzde 11,65 ile üçüncü, Adıyaman yüzde 4,76 ile dördüncü, Kahramanmaraş yüzde 3,28 ile beşinci sırada bulunuyor, Gaziantep, 2012 yılında 56 bin 233 ton, Şanlıurfa 49 bin 236 ton Antep fıstığı üretti. Buna göre, iki il üretimin yüzde 70,31’ini karşılıyor. Gaziantep ve Şanlıurfa’yı, 17 bin 478 tonla Siirt, 7 bin 135 tonla Adıyaman, 4 bin 916 tonla Kahramanmaraş, 1999 tonla Diyarbakır, 1786 tonla Kilis, 1674 tonla Manisa, 1576 tonla Mardin, 1365 tonla Mersin, 1173 tonla İzmir takip etti.” Verimi artırmak için gerekli kültürel işlemler ve sulama yapılmalı Türkiye’de Antep fıstığı veriminin ABD gibi gelişmiş ülkelere göre düşük olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti: “Bizdeki verim olması gerekenin çok altında ve ağaç başına 4 kilogram civarında kalıyor. Çünkü, elverişsiz, diğer ürünlerin yetişmesine uygun olmayan, sulanamayan taşlı ve kireçli topraklarda yetiştiricilik yapılıyor. Diğer ülkelerdeki fıstık bahçelerinin sulanabilir olması, gübreleme, budama, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi kültürel uygulamaların daha etkin yapılması nedeniyle ağaç başına verim ülkemize göre çok daha yüksek. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile sulamaya açılan alanlarda yapılan kapama fıstık bahçelerinin artırılması bizde de verim ve kalitenin artmasını sağlayacak. İran ve ABD'de sulu koşullarda yetiştirilen iri ve ağzı açık fıstıklar görünüm bakımından ‘albenisi’ yüksek olması nedeniyle çok daha lezzetli ve aroması olan fıstığımız karşısında avantajlı konumdadır. Verimi artırmak için gerekli kültürel işlemler ve sulama yapılmalı. Fıstığımızın sulanması, kültürel işlemlerin gereği gibi yapılması, bol ürün veren ağaçlara sahip ABD ve İran karşısında uluslararası pazarda geride kalan Antep fıstığının hak ettiği yere gelmesini sağlayacak. Küresel ticaretten alacağımız pay da artacaktır.” Türkiye’de yetiştirilen fıstık çeşidinin kuraklığa dayanıklı olduğunu, sulanmayan koşullarda da rahatlıkla yetiştirildiğini bildiren Bayraktar, “Ayrıca fıstıkta kontrol dışı verim sorunu da denilen periyodisitenin (bir yıl var bir yıl yok veya az vermesi) daha şiddetli seyretmesi sonucu, üretimde düzensizliğe, verim düşüklüğüne neden oluyor. Bu da Antep fıstığı ihracatımızın yıllar itibarıyla dalgalanmalar göstermesine yol açıyor” dedi. Rekolte düşük, kalite yüksek olacak Bu yıl rekoltede yüzde 40,9 düşüş beklenmesine rağmen fıstıkta kalitenin yüksek olacağını vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Üreticimizin fıstık üretiminin başlangıcından hasat dönemine kadar geçen devrede kullandığı girdi fiyatlarının fazla olması, buna toplama işçilik maliyetlerinin de eklenmesi maliyetleri daha da artırmaktadır. Bu yıl birim alandan alınan verimin düşük olması ise üretim maliyetlerini yükseltmiştir. Bu nedenlerle bu yıl fıstık fiyatları yüksek seyretmektedir. Bu durum üreticimizin düşük verimden kaynaklanan zararını bir nebze önlemiştir. Güneydoğu Anadolu bölgemizde fıstık hasadı devam ediyor. Hasat zamanına dikkat edilmeli. Erken hasat yapılması halinde randıman düşük kalır. Hasatta gecikilmesi halinde ise meyve dökümü artar, dış kabukta büzülme olur. Hasat edilen meyvelerin ayıklanıp sergi yerlerinde uygun güneşte yapılan kurutma işlemiyle meyvenin tamamındaki yüzde 40-50 arasındaki nem oranı, 3-4 gün içinde yüzde 3-5’e düşürülmelidir. Kurutma esnasında fıstıkların toprakla temasının kesilmesi gerekir. Kurutulan fıstıklar jüt çuvallarla depolanmalıdır." Bayraktar, fıstıkta verimliliğin, kalitenin, üretimin artırılabilmesi için uygun fıstık ağaçlarıyla kurulacak kapama bahçelere verilen desteğin üreticimizi teşvik eder mahiyette olması ve uluslararası pazarda rakip ürünler karşısında avantaj kazandıracak desteklerin verilmesi gerektiğine dikkati çekti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 8 Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Tarımda üretici tüketici makası bir türlü daralmıyor TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip ederek, kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklama yapmaya devam ediyoruz." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda Kasım ayında Üretici Fiyatları Endeksinde (ÜFE) artış olduğunu bildirerek, “Tarımda üretici fiyatları Kasım ayında yüzde 4,43, 10 aylık dönemde yüzde 4,06 artsa da yıllıkta artış yüzde 0,59’da kaldı. On iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 2,71 düştü” dedi. Bayraktar, Kasım ayında tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatların yüzde 3,91 arttığını belirtti. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklama yapmaya devam ettiklerini bildirdi. Şemsi Bayraktar, Kasım ayı genel enflasyonun üretici fiyatlarında yüzde 0,69, tüketici fiyatlarında yüzde 1,80 arttığını vurguladı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarımda üretici fiyatları 10 aylık dönemde yüzde 4,06, son bir yıllık dönemde yüzde 0,59 arttı. On iki aylık ortalamalara göre yüzde 2,71 geriledi. Buna karşın genel üretici fiyatları enflasyonunun OcakKasım dönemini kapsayan 10 ayda yüzde 5,15, son bir yıllık dönemde yüzde 6,77, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 3,93 arttı. Üretici fiyatları Kasım ayında madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,15, elektrik, gaz ve suda yüzde 0,24 arttı. İmalat sanayinde yüzde 0,08 geriledi. Üretici fiyatlarında sanayide Kasım ayında fiyat artışı yaşanmazken, yıllık artış yüzde 8,03’ü buldu. Tarımdaki yüzde 0,59’luk düşük artış, enflasyonu yüzde 6,77’de tuttu.” TZOB Genel Başkanı Bayraktar, genel TÜFE’nin Kasım ayında yüzde 1,80, geçen yılın Aralık ayına göre (10 aylık) yüzde 6,90, yıllık bazda yüzde 7,71, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,32 arttığını, gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatların Kasım ayında Eylül ayına göre yüzde 3,91, Aralık ayına göre yüzde 9,56, geçen yıl Kasım ayına göre yüzde 11,13, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 8,17 arttığını bildirdi. Yıllık üretici enflasyonunun genel tarımda yüzde 0,59, balıkçılıkta yüzde 39,83, arttığını, tarım ve avcılıkta yüzde 0,05, ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 5,07 gerilediğini vurgulayan Bayraktar, Kasım ayında aylık bazda tarım, avcılıkta yüzde 4,47, balıkçılıkta yüzde 5,71, ormancılık, tomrukçulukta yüzde 1,57 arttığını belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, tarımda, üretici fiyatlarındaki yüzde 0,59 artışa karşın, gıda ve alkolsüz içeceklerde enflasyonun yüzde 11,13’e ulaşmasının, üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarına yansımadığını gösterdiğine dikkati çekti. Üreticiden tüketiciye yüzde 500’lere varan fark Üreticiden tüketiciye yüzde 500’lere varan fiyat farkı var olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Maydanozda yüzde 500 olan fark, ıspanakta yüzde 444,64’ü, elmada yüzde 384,97’yi, lahanada yüzde 329,22’yi, pırasada yüzde 313,79’u buluyor. Üreticide demeti 13 kuruş olan maydanoz, markette 78 kuruştan, kilogramı 58 kuruş olan ıspanak 3 lira 16 kuruştan, kilogramı 64 kuruş olan elma 3 lira 12 kuruştan, kilogramı 39 kuruş olan lahana 1 lira 65 kuruştan, kilogramı 58 kuruş olan pırasa 2 lira 40 kuruştan satılıyor. Bu ürünlerin dışında salatalık, sivri biber, patlıcan, kabak, karnabahar, kuru soğan, mandalina, limon, armut, kuru kayısıda üretici ile market fiyatları arasında yüzde 200’ün üzerinde fiyat farkı var.” Bayraktar, aylık artışın yüzde 10’u geçtiği ürünlere bakıldığında, Kasım ayında hem marketlerde hem de üreticide fiyatı en fazla artan ürünlerin domates, patlıcan ve kabak olduğunu, bu ürünleri, marketlerde patates ve salatalığın, üreticide ise kuru incir, Antep fıstığı, yeşil mercimek, pirinç, yumurta, salatalık ve zeytinyağının izlediğini belirtti. Şemsi Bayraktar, “Market fiyatlarında en fazla fiyat düşüşü yüzde 16,68 ile kuru soğanda, en fazla fiyat artışı yüzde 42,14 ile sivri biberde görüldü. Üretici fiyatlarında ise limon fiyatı yüzde 24,23 düşerken, domatesin fiyatı yüzde 95,88 arttı” dedi. Market fiyatlarındaki değişimler Bayraktar, Kasım ayı itibarıyla market fiyatlarına bakıldığında; 13 üründe bir ay öncesine göre fiyat değişimi görülmezken, 6 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti. Kasım ayında, kırmızı mercimek, pirinç, maydanoz, elma, nohut, yeşil mercimek, kuru kayısı, kuru incir, fındık, süt, zeytinyağı, mısırözü yağı ve tavuk eti fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 16,68 oran ile en fazla kuru soğanda olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 16,24 ile limon, yüzde 11,85 ile sivri biber, yüzde 2,42 ile yeşil fasulye, yüzde 1,42 ile Ayçiçek yağı, yüzde 0,24 ile kuzu eti izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 42,14 oran ile domateste görüldü. Domatesteki fiyat artışını yüzde 24,89 ile patlıcan, yüzde 12,02 ile kabak, yüzde 11,66 ile patates, yüzde 11,09 ile salatalık, yüzde 9,83 ile havuç, yüzde 6,18 ile yumurta, yüzde 3,74 ile marul, yüzde 3,11 ile armut, yüzde 2,83 ile kuru fasulye, yüzde 2,14 ile yeşil soğan, yüzde 1,40 ile antep fıstığı, yüzde 1,16 ile kuru üzüm, yüzde 1,10 ile toz şeker, yüzde 0,83 ile dana eti takip etti.” Üretici fiyatlarındaki değişimler Kasım ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında; 6 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 8 üründe azalma, 16 üründe ise fiyat artışları olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti: “Kasım ayında, maydanoz, elma, armut, kuru kayısı, kuru üzüm ve süt fiyatlarında değişim meydana gelmedi. Fiyat düşüşü yüzde 24,23 oran ile en fazla limonda görüldü. Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 15,69 ile kuru soğan, yüzde 9,84 ile yeşil fasulye, yüzde 4,76 ile nohut, yüzde 3,06 ile sivri biber, yüzde 2,86 ile havuç, yüzde 1,25 ile dana eti, yüzde 1,15 ile kuzu eti izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 95,88 oran ile domateste oldu. Domatesteki fiyat artışını yüzde 56,77 ile patlıcan, yüzde 55,01 ile kabak, yüzde 25 ile kuru incir, yüzde 17,50 ile Antep fıstığı, yüzde 15,68 ile pirinç, yüzde 15,63 ile yeşil mercimek, yüzde 11,37 ile yumurta, yüzde 10,22 ile salatalık, yüzde 10 ile zeytinyağı, yüzde 7,27 ile patates, yüzde 6,76 ile yeşil soğan, yüzde 6,43 ile kırmızı mercimek, yüzde 3,70 ile marul, yüzde 3,65 ile kuru fasulye, yüzde 2,65 ile fındık izledi. Fiyat değişimlerinin nedenleri Bayraktar, fiyatı artan ürünlerden domates, patlıcan, kabak, salatalıkta tarla ürünlerinde hasadın bittiğini, arzın örtü altı üretimden elde edilmeye başlandığını buna bağlı olarak fiyatların arttığını belirtti. Antep fıstığı ve fındıkta bu yıl rekoltenin düşük olmasının fiyat artışına yol açtığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Kuru incirde üreticinin elindeki ürünün azalmasına bağlı olarak fiyatlarda artış oldu. Pirinçte üretici fiyatı yeni mahsule ait olduğundan, fiyat artışı geçen yılın ürünü ile kıyaslama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Zeytinyağında görülen artışta rekoltede meydana gelen düşüş etkili olmuştur. Patateste Kasım alanlarındaki daralmaya bağlı olarak rekoltede meydana gelen düşüş fiyat artışına yol açtı. Limonda hasat ve pazarlama dönemi olması nedeniyle fiyatlarda bir miktar düşüş yaşandı. Kuru soğanda talepteki daralmaya bağlı olarak fiyatlar geriledi.” Bayraktar, genel olarak değerlendirildiğinde arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiğinin görüldüğünü belirtti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 9 dan stratejik bir özelliği bulunan pamuğun üretimi ve tüketimi, izlenen tarım, sanayi ve ticaret politikaları ile dünya piyasalarındaki olumlu-olumsuz tüm gelişmelerden yoğun bir şekilde etkilenmektedir. Pamukta hasat büyük ölçüde tamamlandı Yıllar itibarıyla tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan olumlu genişlemelere paralel olarak, pamuk tüketimindeki artış iç üretim artışıyla karşılanamamış, pamuk ithalatı zorunlu hale gelmiştir. 1990 yılına kadar pamuk ihracatçısı olan Türkiye, tekstil ve konfeksiyon sektöründe üretimini artırıp, önemli ihracatçı ülkelerden birisi olması nedeniyle her yıl artan oranda ithalat yapar hale gelmiştir. Bugün Türkiye, pamuk ithalatında Çin’den sonra gelen ikinci ülke konumundadır.” Bayraktar, 1995 yılında 113 bin ton olan lif pamuk ithalatının, 2012 yılına kadar yüzde 442,5 artarak 613 bin tona çıktığını da belirtti. Verim arttı ama ekilen alan daraldı Kütlü pamuk veriminin 1995 yılında dekarda 294 kilogram iken, 2012 yılında 475 kilograma yükseldiğini, verimde yüzde 62 artış olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılında elde edilen kütlü pamuk rekoltesi 2 milyon 320 bin ton iken, 2013 yılında yüzde 1,7 düşüşle 2 milyon 280 bin tona inmesi beklenmektedir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pamukta rekabet koşullarının üretim artışını önlediğini bildirerek, “Pamukta ithalat artıyor. 1995 yılında 113 bin ton olan lif pamuk ithalatı, 2012 yılına kadar yüzde 442,5 artarak 613 bin tona çıktı” dedi. Bayraktar, pamuk, pamuk ipliği ve pamuklu mensucatta, 2008 Ocak-2013 Eylül döneminde ithalata 16 milyar dolar 2 milyon 826 bin dolar giderken, ihracattan 9 milyar 507 milyon 189 bin dolar gelir elde edildi, net ithalat 6 milyar 495 milyon 637 bin doları buldu. Bayraktar, 2011 yılında 3 milyar 608 milyon 859 bin dolar olan pamuk, pamuk ipliği ve pamuklu mensucat ithalatının 2012 yılında 2 milyar 337 milyon 563 bin Süt tüketimi artırılmalı… dolara indiğini, 2013 yılında ise Ocak-Eylül döneminde 2 milyar 200 milyon 38 bin dolar olduğunu gittiğini belirterek, “2011 yılında 1 milyar 922 milyon 73 bin dolar olan ihracat, 2012 yılında 1 milyar 785 milyon 531 bin dolara indi. 2013 yılının Ocak-Eylül döneminde 1 milyar 438 milyon 309 bin dolarlık ihracat yapıldı” dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tekstil ve hazır giyim sektörünün Türkiye’nin istihdam ve katma değer yaratan, ihracattaki en temel ve önemli, lokomotif sektörlerden birisi olduğunu hatırlattı. Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörünün ithal girdi kullanımı az olduğu için bir bütün olarak, tüm sektörler içinde en fazla dış ticaret fazlasını verdiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu sektörün temel girdisi olan ve ülkemiz açısın- Pamukta üretimin yeterince artırılamamasının sebebi Kasım alanların daralmasından kaynaklanmaktadır. 1995-2012 döneminde verimde yüzde 62 artış olmasına karşın Kasım alanları yüzde 36 daralmıştır. Pamukta, sertifikalı tohumların tercih edilmesi, tarım makinelerinin kullanımının artması, araştırma ve geliştirme faaliyetleri gibi olumlu gelişmeler sonucu verim yüksek oranda artırılmıştır. 1995-2012 döneminde teknoloji kullanımı nedeniyle yakalanan verim artışı eski hızını kaybedecektir. Bundan böyle pamuk üretimindeki artış ancak Kasım alanlarındaki artışa bağlı olacaktır. Çiftçi pamuk Kasımine tekrar yönlendirilmeli ve ithal pamukla rekabet edilebilmesi için girdi fiyatları düşürülmeli, destekler artırılmalıdır. Sanayicinin her yıl artan ihtiyacını karşılayamadığımız için, pamukta ‘net ithalatçı’ olmamızın en büyük sebepleri; Dünya Ti- Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kalsiyum, potasyum, fosfor gibi mineral maddelerin yanı sıra A, D, B1, B2, B3, B6, B9, B12 vitaminleri ve protein içeren en yararlı içecek sütün tüketiminin her yaşta çok önemli olduğunu bildirdi. Bayraktar, sütün çocukların fiziksel ve zihinsel gelişiminde son derece etkili olduğu için, özel okullar dahil 34 bin 530 okulda 6 milyon 330 bin 215 ana sınıfı ve ilkokul öğrencisine, haftada 3 gün 200 mililitrelik süt dağıtılmasını fevkalade önemsediklerini belirtti. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, okul sütü programı için ihalenin yapıldığını, 2013-2014 Eğitim Öğretim yılının ikinci döneminde 303 milyon 850 bin 320 kutu 200 mililitrelik kamuoyunda uzun ömürlü olarak bilinen ısıl işlemden geçmiş (UHT) süt dağıtılacağını, bunun çocukların sağlıklı gelişimini sağlayacağını, sütü çocuklara sevdireceğini vurguladı. Sanayiye aktarılan inek sütü miktarında azalma Süt üretiminin hızla arttığını, geçen yıl yüzde 15,6 artışla 17,4 milyon tonu aşan toplam süt üretiminin, kısa zamanda 25 milyon tonluk üretime ulaşılacağını gösterdiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Her ne kadar, son aylarda sanayiye aktarılan inek sütü miktarı azalsa da süt üretiminin arttığını rakamlar bize gösteriyor. Mayıs ayından bu yana sanayiye aktarılan inek sütü miktarı azalıyor. En son Eylül ayında sanayiye aktarılan inek sütü, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,9 azalarak 599 bin 773 tondan 594 bin 386 tona indi. Ocak-Eylül dönemleri itibarıyla 2012 yılında 6 milyon 155 bin 716 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarı, bu yıl yüzde 1,58 azalarak 6 milyon 58 bin 237 tona geriledi. 2012 yılında 7 milyon 932 bin 485 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarı, bu yıl Eylül ayı itibarıyla 12 aylık caret Örgütü Tarım Anlaşması’nda pamuk ithalatında herhangi bir önlem olmaması, Avrupa Birliği Gümrük Birliği anlaşmasında sanayi ürünü olarak işlem gördüğü için, pamukta 1995 yılından itibaren gümrük vergisinin sıfır olması ve girdi fiyatlarının yükselmesidir. Son yıllarda pamukta en fazla ithalat yaptığımız ülkelerin ABD ve Yunanistan olması bu anlaşmalardan kaynaklanmaktadır.” Türk pamuğunun sorunu maliyet Türk pamuğunun üretiminde maliyet sorununun bilinen bir gerçek olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Girdi fiyatları, işçilik giderleri ve tarıma yönelik mal ve hizmetlere uygulanan vergi oranlarına, küçük, parçalı ve dağınık işletme yapısının getirdiği sorunlar da eklenince, üretim maliyeti daha da artmaktadır. Bunların yanında pamuk hasadı ve çırçırlama işlemlerinde karışarak lif kalitesini düşüren yabancı maddeler, standardizasyon problemleri ve pamukla ilgili kesimlerin birbirleriyle işbirliği yapamaması gibi nedenler de pamuğun diğer problemleri arasında yer almaktadır” dedi. Pamuk üretiminde ABD’li çiftçinin Türk çiftçisinden yüzde 17,2 daha az masraf yaptığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Bunun yanında, ABD’de dekara 38 cent (75 kuruş) doğrudan destekleme alan üreticilere, ayrıca düşük faizli ürün rehin kredileri, uzun vadeli ihracat desteği kredileri ve 2008 yılından itibaren de gelir koruma ödemeleri gibi çeşitli destekler verilmektedir. Dünya piyasalarından önemli ölçüde etkilenen iç piyasada pamuğun üreticisine kazandırmaması, üreticinin pamuk Kasıminden vazgeçerek muadil diğer ürünlere kaymasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda, mısır, ayçiçeği gibi ürünlerin de arz ve talep dengeleri etkilenmekte, fiyat istikrarsızlığı ortaya çıkmaktadır. Gerekli önlemler alınarak pamuk üreticisi ülkelerle rekabet edebilirse, geçmişte pamuk yetiştiren, yeteri geliri elde edemediği için üretmekten vazgeçen üretici tekrar pamuk ekecektir. Ayrıca üreticilerin ve üretimlerinin korunması için, birçok ülkenin hatta Avrupa Birliği’nin yaptığı gibi tarife dışı engellerin konulması gerekmektedir. Bu tip önlemlerle pamuk için verilen dövizin büyük bir kısmı ülkemizde kalacaktır.” dönemde 7 milyon 835 bin 6 tona indi. Buna karşın Eylül ayında içme sütü üretiminin yüzde 8,9, tereyağı üretiminin yüzde 8,7, inek peyniri üretiminin yüzde 0,9, yoğurt üretiminin yüzde 3,8, ayran üretiminin yüzde 8,4 arttığını görüyoruz.” Programın çeşitli gıdalarla çeşitlendirilmesi gerekir Üretilen sütün tüketilmesi için sütün yeni yetişen kuşaklara sevdirilmesi ve çeşitli yollarla tüketiminin artırılması gerektiğini, bunlardan birinin de 60 ülkede uygulanan okul sütü programları olduğunu belirten Bayraktar, “Bu çerçevede okul sütü programının devamı ve hatta programın peynir, yoğurt, ayran, tereyağı gibi süt ürünleri, bal, fındık, kayısı, elma gibi gıdalarla çeşitlendirilmesine ve mutlaka yasal bir zemine oturtulması gerektiğine inanıyoruz” dedi. Kişi başına içme sütü tüketimi Türkiye’de 15 litre, AB’de ise 33 litre Türkiye’de kişi başına içme sütü tüketiminin yıllık 15 litrede kaldığını, buna karşın ABD’de 25, AB ülkelerinde ise 33 litreyi bulduğunu bildiren Bayraktar, içme sütü tüketiminin bu seviyelere çıkarılmasının, üretim artışı nedeniyle gerçekleştirilmesinin hiç de zor olmayacağına dikkati çekti. Bayraktar, süt üretiminin ve dolayısıyla hayvancılık sektörünün sıkıntıya girmemesi için fiyat istikrarının çok önemli olduğunu, piyasaya müdahale etmek amacıyla kurulmuş olan Et ve Süt Kurumu'nun, en kısa zamanda devreye girerek fiyatların maliyetlerin üzerinde şekillenmesini sağlayacak ve sanayicileri rekabete zorlayacak tedbirler alması gerektiğini vurguladı. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 10 Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 da tarımın payı, Temmuz ayında olduğu gibi Ağustos ayında da yüzde 25,1 oldu. Buna karşın geçen yıl Ağustos ayına göre tarımın istihdamdaki payı yüzde 25,9 iken bu yıl 0,8 puan azaldı. Tarım işsizliği 2,5 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımdaki istihdamın Ağustos ayında da 6,5 milyonun üzerinde gerçekleştiğini belirterek, “Tarım, yüzde 12,3 olan işsizlik oranını 2,5 puan düşürerek yüzde 9,8’e çekti” dedi. Bayraktar, bir önceki aya göre Nisan’da 350 bin, Mayıs’ta 225 bin, Haziran’da 191 bin, Temmuz’da 83 bin artan tarımdaki istihdamın, Ağustos ayında da 46 bin azalarak 6 milyon 511 bine indiğini bildirdi. Şemsi Bayraktar, Nisan’da 6 milyon 58 bin, Mayıs’ta 6 milyon 283 bin, Haziran’da 6 milyon 474 bin olan tarımdaki istihdamın, tarımsal faaliyetin zirveye çıktığı Temmuz’da Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin kivi üretimini, 1995-2011 döneminde 406 kat, 2000-2011 döneminde 21 kat, 2005-2011 döneminde yüzde 265,4 artırarak dünya birincisi olduğunu bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 1994 yılında 7 tonla başlayan, 1995’te 72, 2000’de 1400, 2005’te 8 bin, 2011’de 29 bin 231, 2012’de 37 bin 247 tona yükselen kivi üretiminin 2013 yılında yüzde 11,2 artışla 41 bin 420 tona çıkacağını belirtti. Şemsi Bayraktar, üretimdeki artışa rağmen kivide iç talebin henüz karşılanmadığını, üretimin hala artırabileceğini, bunun da üretici için olumlu bir durum olduğunu vurguladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2011 verilerine göre, dünya kivi üretiminin 1 milyon 490 bin ton olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Dünya kivi üretiminde İtalya, 431 bin 558 tonla birinci, Yeni Zelanda 420 bin 231 tonla ikinci, Şili 237 bin 104 tonla üçüncü, Yunanistan 140 bin 400 tonla dördüncü sıradadır. Fransa, 73 bin 480 tonla beşinci, ABD 34 bin 200 tonla altıncı, İran 31 bin 576 tonla yedinci durumundadır. Ülkemiz 2011 yılı için 29 bin 231 tonla 26 bin 100 ton üreten Japonya’nın önünde sekizinci sıradadır. Yalnız, 2011 yılından 2013 yılına Türkiye kivi üretimini yüzde 41,7 gibi yüksek bir oranda artırmıştır. Buna göre Türkiye, İran ve ABD’nin 2011 yılı üretimlerini geçmiş durumdadır. Diğer önemli üreticiler içinde Portekiz, İspanya, Güney Kore, İsrail ve Avustralya bulunmaktadır. Dünya kivi üretiminin yüzde 28,96’sını İtalya, yüzde 28,2’sini Yeni Zelanda, yüzde 15,91’ini Şili, yüzde 9,42’sini Yunanistan, yüzde 4,93’ünü Fransa, yüzde 2,30’unu ABD, yüzde 2,12’sini İran, yüzde 1,96’sını Türkiye yapmaktadır.” Üretim artışında Türkiye açık farkla ilk sırada Türkiye’nin kivide, üretim artışında dünya birinciliğini aldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “1995-2011 döneminde Türkiye, üretimini 406 kat ya da yüzde 40 bin 498,6 puan düşürdü 6 milyon 557 bine ulaştığını, Ağustos ayında 6 milyon 511 bine gerilediğini belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ağustos ayında toplam istihdamın, 2012’nin aynı ayına göre, 593 bin artarak, 25 milyon 367 binden 25 milyon 960 bine çıktığını vurguladı. Toplam istihdamın, Temmuz ayına göre 139 bin azalarak 26 milyon 99 binden 25 milyon 960 bine indiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Geçen yılın Ağustos ayına göre, hizmetler sektöründe istihdamın 461 bin, sanayide 218 bin arttı. İnşaatta 34 bin, tarımda 53 bin azaldı. Ağustos ayında istihdam, Temmuz ayına göre, tarımda 46 bin, sanayide 27 bin, hizmetlerde 80 bin azalırken, inşaatta 14 bin arttı. İstihdamartırırken, üretim artışında ikinci sırada bulunan İran yüzde 952,5 artırabilmiş. Artış oranı Yunanistan’da yüzde 245,4, İsrail’de yüzde 190,9, Portekiz’de yüzde 165,1, İspanya’da yüzde 151, Şili’de yüzde 106,2, Kırgızistan’da yüzde 100, Yeni Zelanda’da yüzde 88,4, İsviçre’de yüzde 38,9, İtalya’da yüzde 37,4 arttı. Bu dönemde üretim Fransa’da yüzde 1,4, ABD’de yüzde 0,3, Japonya’da yüzde 46,5, Güney Kore’de yüzde 17,4, Avustralya’da yüzde 30, Kıbrıs Rum Kesimi’nde yüzde 66,4, Kanada’da da yüzde 80 düştü. 1995 yılında 48 bin 800 ton kivi üretimiyle dünya beşincisi olan Japonya’da üretim, 2011 yılında 26 bin 100 tona geriledi ve Türkiye’nin ardından dokuzunculuğa indi. Türkiye, 2000-2011 döneminde yüzde 1987,9, 2005-2011 döneminde yüzde 265,4 kivi üretim artış oranlarıyla da dünya ülkeleri içinde ilk sırayı aldı.” Türkiye’nin, kivi üretiminde çok uzun bir geçmişi olmasa da üretimini hızla artırıp sekizinciliğe yükselmesinin önemli bir başarı olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Bu durum, Türk çiftçisinin yeniliklere ne kadar açık olduğunu, üretim artışında sınır tanımadığını gösteriyor. Bizdeki sorun üretim değil, pazarlama. Üretimimizi hızla artırabiliyoruz ama ürünümüzü örgütlenmemiz yeterli olmadığı için değerlendiremiyoruz” dedi. Kivi üretiminde Yalova, yüzde 35,19 payla birinci 2012 yılı verilerine göre, 37 bin 420 ton olan Türkiye kivi üretiminin yüzde 35,19’unu Yalova, yüzde 18,01’ini Ordu, yüzde 16,14’ünü Rize’nin ürettiğini bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Yalova 13 bin 107 ton üretimle birinci. Bu ili 6 bin 707 tonla Ordu, 6 bin 11 tonla Rize izliyor. Bu üç il Türkiye üretiminin yüzde 69,33’ünü gerçekleştiriyor. Üretimde Samsun, 2 bin 729 tonla dördüncü, Giresun 2 bin 547 tonla beşinci, Trabzon 2 bin 181 tonla altıncı, Kocaeli 1012 tonla yedinci, Bursa 935 tonla sekizinci, Artvin 765 tonla dokuzuncu, Mersin 215 tonla onuncu, Antalya ve Kastamonu 194 tonla onbir ve onikinci, Sakarya 128 tonla önü- Halen tarım, sanayiden 1 milyon 566 bin, inşaattan 4 milyon 714 bin daha fazla istihdam sağladı.” Tarım işsizliği 2,5 puan düşürüyor Türkiye’de işsiz sayısının Ağustos’ta 2 milyon 808 bin kişi, işsizlik oranının yüzde 9,8 olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Geçen yıl Ağustos ayında işsizlik oranı yüzde 8,8 düzeyindeydi. Tarım, 6 milyon 511 bin kişiye iş, aş sağlıyor, işsizliği önemli tek hanelere indiriyor. Tarım olmazsa işsizlik oranı çift haneli çıkacak. İşsizliğin daha da artmasını önleyen tarım, kentlerde işsizliği yüzde 12,4’ten yüzde 11,9’a, kırsalda yüzde 12,3’ten yüzde 5,5’e, toplamda 12,3’den yüzde 9,8 indirdi” dedi. Tarımın istihdamdaki payı Son bir yıllık dönemde mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki payının yüzde 22,4 ile yüzde 26 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, Ağustos ayında hizmetler sektörünün 12 milyon 628 bin, tarımın 6 milyon 511 bin, sanayinin 4 milyon 964 bin, inşaat sektörünün ise 1 milyon 857 bin kişiye istihdam yarattığı bilgisini verdi. Bayraktar, 25 milyon 960 bin olan toplam istihdamın yüzde 25,1’ini tarımın karşıladığını ifade ederek, “Sanayide istihdam yüzde 19,1’de, inşaatta yüzde 7,2’de kalırken, tarımdaki istihdam en düşük olduğu aylarında bile yüzde 22’lerin altına inmiyor. Yaz aylarında yüzde 25’leri aşıyor ve istihdamın dörtte birini karşılıyor. En büyük istihdam kapısı hizmetler sektörü de toplam istihdamda yüzde 48,6 pay alıyor” dedi. Tarımda çalışanların yüzde 47,5’i kadın Tarımda çalışan 6 milyon 511 bin kişinin yüzde 52,5’ini erkeklerin, yüzde 47,5’ini kadınların oluşturduğunu bildiren Bayraktar, 3 milyon 416 bin erkek ile 3 milyon 95 bin kadının tarımda istihdam edildiğini belirtti. Türkiye’de 7 milyon 774 bin kadının istihdamda yer aldığını, bunların 3 milyon 538 bininin hizmetler, 3 milyon 95 bininin tarım, 1 milyon 55 bininin sanayi, 56 bininin ise inşaat sektöründe çalıştığını vurgulayan Bayraktar, tarımda çalışanların yüzde 47,5’inin kadın, çalışan kadınların yüzde 40’ının ise tarımda istihdam edildiğini bildirdi. Bayraktar, kadın istihdamında hizmetler payının yüzde 45,7 iken, sanayinin payının yüzde 13,6’da, inşaatın payının yüzde 0,7’de kaldığını vurguladı. Kivi üretim artışında Türkiye dünya birincisi çüncü, Zonguldak 117 tonla ondördüncü, Adana 101 tonla onbeşinci sırayı alıyor.” Özellikle İran’dan gelen düşük kaliteli ve ucuz ürün girişi üretici açısından sıkıntılı bir durum olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “NitKasım, 2013 yılında 606 bin 606 dolarlık ihracata karşılık 2 milyon 777 bin 616 dolarlık ithalat yapılmıştır. Bu ithalatın 1 milyon 890 bin 750 doları (toplam ithalatın yüzde 68,1’i) İran, 779 bin 6 doları (yüzde 28,05) Şili kaynaklıdır” dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 5 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile kivide ton başına 700 ABD Doları ithalatta gözetim uygulaması başlatıldığını, bunun yerli üretimi koruyacağını belirtti. En önemli sorun soğuk hava depoları ve ambalajlama tesislerindeki yetersizlik Bayraktar, şunları kaydetti: “Kivideki önemli sorunlardan birisi soğuk hava depolarının ve ambalajlama tesislerinin yetersiz oluşudur. Bu sorundan dolayı kivi hasat edilmesinden sonra kısa zamanda tüketime sunulması gerekiyor. Böyle olunca da ürünün fiyatını satıcı değil alıcı belirliyor ve üreticimiz mağdur oluyor. Daha sonraki süreçte de ithalat yoluna gidiliyor. Bir zamanlar tane işi satılan ve fiyatı oldukça yüksek olan kivi şimdilerde üreticinin elinden kilogramı 1,35 liradan alınıyor. Bu durum ürün fazlalığından değil, arzın kontrol edilememesi, pazarlama eksikliği ve talep yapısından kaynaklanıyor. Yaşanan sorunların çözülmesi için; Kivi ürün bazında desteklemelere dahil edilmeli, Türkiye Kivi Merkez Birliği kurulmalı ve kiviyle ilgili desteklemeler Kivi Üretici Birlikleri kanalıyla yapılmalı, Tarım havzaları modelinde kivi yer almalı, 15 Eylül-1 Nisan tarihleri arasında kivi ithalatını engelleyici önlemler alınmalı, Kivinin tüketiciye tanıtılması amacıyla tanıtım filmleri hazırlanmalı ve kivi tanıtım grubu oluşturulmalı, Kivi üretiminin artırılmasına yönelik teşvik edici destekler verilmeli, Ziraat fakülteleriyle işbirliği yapılmalı, kivi konusunda uzman teknik personel yetiştirilmeli, Yüksek kalite fidan üretimi için Kivi Üretim İstasyonları kurulmalı, Kivinin depolanabilmesi için soğuk hava deposu ile sınıflandırma-paketleme yapabilen entegre tesisler kurulmalı.” Bayraktar, kivide sorunların çözülmesi halinde, kivi üretiminde iyi kalite ve standardın sağlanacağını, fiyat istikrarının oluşacağını, üretimin artacağını, ithalata gerek kalmayacağını, hatta önemli miktarda ihracat imkanları doğacağını vurguladı. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Meyve zengini Türkiye’de üretim de alan da artıyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, meyve zengini Türkiye’de üretimin de alanın da arttığını bildirerek, “meyve üretim alanı 2000-2012 döneminde yüzde 24, üretim yüzde 34,2 arttı” dedi. Şemsi Bayraktar, 2000 yılında 24 milyon 765 bin 680 dekar olan toplu meyveliklerin alanı, 2012 yılında 30 milyon 706 bin 492 dekara, zeytin, çay, baharat bitkileri dahil 13 milyon 421 bin 100 ton olan üretimin ise 2012 yılında 18 milyon 12 bin 990 tona çıktığını, bu dönemde kişi başına meyve üretiminin 209 kilogramdan 241 kilograma ulaştığını belirtti. Bayraktar, Türkiye’nin zeytin, çay, baharat bitkileri dahil toplam meyve üretiminin bitkisel üretim ikinci tahminlerine göre, 2013 yılında yüzde 1,2’lik artışla 18 milyon 223 bin 590 tona çıkacağını tahmin edildiğini bildirdi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, meyvelerin yüksek oranda su, yaşam için önem arz eden mineraller, düşük oranda protein, karbonhidrat ve yağ içermeleri nedeniyle sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olduğunu kaydetti. Meyvelerin bünyelerinde antioksidanlar, bitkisel kimyasallar, diyet lifi gibi yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik taşıdığını belirten Bayraktar, vücudun zararlı maddelerden temizlenmesini de sağ- ladığını vurguladı. Bayraktar, bunların yanı sıra meyveciliğin istihdam, katma değer ve ihracat açısından da tartışılamayacak potansiyeli barındırdığına dikkati çekti. Üretimde Çin birinci, Türkiye onuncu Türkiye’nin sahip olduğu ekolojik yapısı ve iklim özellikleri bakımından bazı tropik türler dışında birçok meyve türünün yetiştirilmesine elverişli olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Ülkemiz meyvede fevkalade önemli bir potansiyele sahiptir. Bugün dünya üzerinde kültürü yapılan 138 meyve türünden, subtropik meyve türleri de dahil olmak üzere 75’i Türkiye’de yetiştiriliyor. Bu kadar zengin çeşitlilik dünyada hiçbir ülkede yok. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2011 yılı verilerine göre dünyada 56,6 milyon hektar alanda, 637,6 milyon ton meyve üretiliyor. Çin, 131,8 milyon tonluk üretimle birinci sırada ve dünya meyve üretiminden yüzde 20,7’lik pay alıyor. Çin’i 74,8 milyon ton üretim ve yüzde 11,7 payla Hindistan, 41 milyon ton üretim ve yüzde 6,4 payla Brezilya, 27,1 milyon ton üretim ve yüzde 4,25 payla ABD izliyor. Beşinci sırada 17,4 milyon ton üretim yüzde 2,72 payla İtalya, altıncı sırada 17,2 milyon ton üretim ve yüzde 2,7 payla Endonezya, yedinci sırada 16,2 milyon ton üretim ve yüzde Trafiğe kaydı yapılan traktör sayısında artış… Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ocak, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında ve 9 aylık toplamda, geçen yılın aynı ayları ve dönemine göre gerileyen trafiğe kaydı yapılan traktör sayısının, Temmuz ayından sonra artışa geçtiğini bildirdi. Trafiğe kaydedilen traktör sayısının, Ocak-Eylül dönemleri itibarıyla 2013 yılında, 2012’ye göre yüzde 5,7 gerileyerek 38 bin 207’den 36 bin 46’ya indiğini belirten Bayraktar, “9 ayın toplamında trafiğe kaydı yapılan traktör sayısı düştü ama Temmuz ayından itibaren bir artış söz konusu. Eylül ayında trafiğe kaydı yapılan traktör sayısı, 2012 yılının aynı ayına göre, yüzde 35,3 artarak 3 bin 718’den 5 bin 30’a çıktı” dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu yılın Mayıs ayında trafiğe kaydı yapılan 5 bin 769 traktörden sonra en fazla kayıtın Eylül’de olduğu bilgisini verdi. Trafiğe kaydı yapılan traktör sayısının, 2012 yılının aynı ayına göre, Ocak, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında gerilediğini vurgulayan Bayraktar, kayıt sayısının Şubat, Temmuz, Ağustos ve en son Eylül ayında ise arttığına dikkati çekti. Trafiğe kaydı yapılan traktör sayıları ve değişim oranları Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti: “2012-2013 yılları değerlendirildiğinde, bu yılın Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan traktör sayısı yüzde 8,3 düşüşle 2 bin 529’dan 11 2,54 payla Meksika, sekizinci sırada 16,1 milyon ton üretim ve yüzde 2,53 payla Filipinler, dokuzuncu sırada 15,6 milyon ton üretim ve yüzde 2,45 payla İspanya, onuncu sırada 14,4 milyon ton üretim ve yüzde 2,3 payla Türkiye bulunuyor.” Kapama bahçeler meyve üretimini ve kalitesini artırdı Dünyanın en eski meyve kültür alanlarından Türkiye’de meyveciliğin, son yıllarda birçok kesimin ilgisini çektiğini ve büyük bir gelişim gösterdiğini vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti: “Kapama bahçe tesislerinin artması, plantasyonlarda elma, armut gibi meyve türlerinin yanı sıra kiraz, vişne, erik, şeftali gibi türlerde de dünyada yaygın olarak kullanılan bodur ve yarı bodur anaçlarla bahçelerin kurulması önemli bir gelişme olmuştur. Modern meyveciliğe geçişte önemli adımlar atılmıştır. Bu durum yetiştirilen meyvelerin üretim miktarı ve kalitesinin artmasını sağlamıştır. Tekniğine uygun bir yetiştiriciliğin yapılması ve verimli bir üretimin gerçekleştirilmesi bakımından kapama bahçeler büyük önem taşımaktadır. Kapama bahçelerde; Dekara dikilen ağaç sayınının fazla olması nedeniyle dekardan daha fazla ürün alınabilmektedir. Bahçelerde hastalık ve zararlılarla mücadele daha kolay ve etkilidir. Budama, sulama, gübreleme gibi kültürel işlemlerin yanı sıra hasat işlemleri de daha kolay yapılabilmektedir. 2 bin 319’a indi. Şubat’ta trafiğe kaydedilen traktör sayısı yüzde 15,2 artarak 2 bin 247’den 2 bin 588’e çıktı. Trafiğe kaydedilen traktör sayısı, Mart’ta yüzde 9,8 düşüşle 4 bin 614’den 4 bin 163’e, Nisan’da yüzde 29,8 düşüşle 6 bin 794’den 4 bin 772’ye, Mayıs’ta yüzde 10,5 düşüşle 6 bin 449’dan 5 bin 769’a, Haziran’da yüzde 30,8’den düşüşle 4 bin 679’dan 3 bin 239’a indi. Temmuz’dan itibaren, geçen yılı aynı ayına göre, tekrar artışa geçen trafiğe kaydedilen traktör sayısı, Temmuz’da yüzde 18,8 artışla 3 bin 946’dan 4 bin 689’a, Ağustos’ta yüzde 7,6 artışla 3 bin 231’den 3 bin 477’ye, Eylül ayında ise yüzde 35,3 artışla 3 bin 718’den 5 bin 30’a çıktı. Geçen yılın tamamında 52 bin 123, OcakEylül döneminde ise 38 bin 207 adet olan trafiğe kaydedilen traktör sayısı, bu yılın Ocak-Eylül döneminde yüzde 5,7 düşüşle 36 bin 46 adede indi.” Trafikten kaydı silinen traktör sayıları 2013 yılının Ocak ayında 206, Şubat’ta 130, Mart’ta 140, Nisan’da 126, Mayıs’ta 851, Haziran’da 610, Temmuz’da 406, Ağustos’ta 210, Eylül’de 200 traktörün trafikten kaydının silindiğini belirten Bayraktar, “2012 yılında trafikten kaydı silinen traktör sayısı 2 bin 910, aynı yılın OcakEylül döneminde 2 bin 494 iken, bu yılın aynı döneminde 2 bin 879 oldu” dedi. Traktör sayısında Manisa birinci, Konya ikinci Toplam traktör sayısının Ağustos ayı- İç ve dış pazar değeri yüksek kaliteli meyve üretimi artmaktadır. Değişen pazar koşullarına göre üretimi yönlendirmek daha kolay olabilmektedir. Kapama bahçelerin yaygınlaşması üreticilerimizin teknik bilgi düzeyini arttığı gibi, tarım danışmanı hizmeti alan üretici sayısının da artmasını sağlamaktadır.” Hedef sadece üretim artışı olmamalı Kapama bahçelerle birlikte tekniğine uygun bir yetiştiriciliğin yapılmasının, verimli ve güvenilir bir üretim şeklinin benimsenmesinin yanı sıra girdi maliyetleri, örgütlenme, pazarlama, paketleme ve sevkiyat konularının sektörün geleceği açısından hayati önemde olduğunu bildiren Bayraktar, “Tabii burada da konu üretimin nasıl değerlendirileceğine geliyor. Çeşitli tahminlere göre yetiştirilen meyvenin dörtte biri fiyat, paketleme ve sevkiyat sorunları yüzünden tüketiciye ulaşmadan çöpe gidiyor, milyarlarca lira kaybediliyor” dedi. “Hedef sadece üretim artışı olmamalı, artan üretimin nasıl pazarlanacağı, fiyat istikrarının nasıl sağlanacağı üzerinde de önemle durulmalıdır. Fiyatlarda istikrar sağlanması çiftçimiz için olmazsa olmazlardan biridir” diyen Bayraktar, ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi, meyveciliğin ülke ekonomisine ve üreticilere olan katkısının artırılmasının en büyük temennileri olduğunu bildirdi. na göre 4 bin 837 artarak 1 milyon 543 bin 767 adetten 1 milyon 548 bin 604’e yükseldiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “İller arasında Manisa, 75 bin 217 traktörle birinciliğini korudu. Bu ili 72 bin 602 traktörle Konya, 54 bin 898 traktörle Balıkesir, 53 bin 975 adetle Bursa, 53 bin 944 adetle İzmir, 46 bin 211 adetle Ankara, 45 bin 991 adetle Samsun izledi. Adana 45 bin 21 adet traktörle 45 bin sınırını geçti. Denizli, 41 bin 357 traktörle dokuzuncu, Antalya 40 bin 789 traktörle onuncu sırada yer aldı. Sıralamada 14’üncü olan Çorum, 35 bin 117 traktörle 35 bin sınırını, 25’inci sıradaki Kastamonu 25 bin 35 traktörle 25 bin sınırını aştı. Eylül’de traktör sayısı artışında Konya birinci, Ankara ikinci Traktör sayısı Eylül ayında en fazla 248 adetle Konya’da arttı. Konya’yı 220 adetle Ankara, 160 adetle Manisa, 157 adetle Denizli, 146 adetle Şanlıurfa, 133 adetle Balıkesir, 129 adetle Yozgat, 128 adetle Gaziantep, 119 adetle Çorum, 118 adetle Diyarbakır izledi. Eylül ayında Karabük ve Rize’de traktör sayısı değişmedi. Traktör sayısı Eylül ayında Zonguldak ve Trabzon’da sadece 1 adet, Ordu, Şırnak ve Hakkari’de 2 adet, Tunceli ve Artvin’de 4 adet, Giresun’da 6 adet, Bartın, Gümüşhane, Bayburt ve Yalova’da 7 adet, Erzincan’da 8 adet arttı.” Bayraktar, Türkiye’de en az traktörün 39 adetle Rize’de olduğunu, Trabzon’da 174, Hakkari’de 726, Bingöl de ise 937 traktör bulunduğunu bildirdi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 12 EROZYON rak ve yarı kurak bölgelerde çöl görünümde, organik maddesi neredeyse hiç kalmamış, biyo çeşitliliği tamamen ortadan kalkmış, bitki yetiştirilmesi mümkün olmayan alanlar oluşacaktır. Toprak veriminin düşmesiyle, birim alandan alınacak ürün azalmakta ve çiftçiyi daha fazla gübre kullanmak zorunda bırakmaktadır. Fazla gübreleme ve sulama ürün maliyetlerinin yükselmesine ve toprakların erken bozunmasına yol açmaktadır. Çayır, mera alanlarının azalması hayvansal üretimi zora sokmakta, yemlerin pahalı olması nedeniyle üretim maliyeti artmaktadır” dedi. GELECEĞİMİZİ YOK EDİYOR TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, erozyonun herkese emanet olan toprağın kaybına yol açarak, geleceği yok ettiğini bildirerek, “Topraklarımızın yüzde 90’ında görülen erozyon nedeniyle yılda 1,4 miyar ton toprak kaybediyoruz” dedi. Bayraktar, Erozyonla Mücadele Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, erozyonun, üzerindeki bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu toprağın, bir yerden bir yere su, rüzgâr, buzul ve benzeri sebeplerle aşınıp, taşınması ve birikmesi olayı olduğu, insanoğlunun tabiatın dengesini bozarak toprak üzerindeki tahribatının erozyonun şiddetini ve hızını artırdığını belirtti. Worldwatch Institute (Dünya İzleme Enstitüsü) açıklamalarına göre, dünya genelinde senede 24 milyar ton toprak kaybı yaşandığını, bu miktarın 25 santimetre kalınlığında 6 milyon hektar tarım arazisine eşit olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Dünyada 20 yıl içinde ABD’deki bütün ekili alanları kaplayacak kadar 25 santimetre kalındığındaki toprak kaybolmuş. Zaten küresel ısınmaya maruz kalan dünyamızda, erozyon sebebiyle aralarında ülkemizin de bulunduğu 110 ülke çölleşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Coğrafi konumu, iklimi, topoğrafya ve jeolojik yapısı bakımından ülkemiz şiddetli erozyonun yaşandığı ülkeler arasındadır. Arazi varlığımızın yüzde 55’ini Yapılması gerekenler 1000 metreden yüksek, yüzde 10’luk kesimini ise 2000 metreden yüksek alanlar oluşturmaktadır. 0-250 metre aralığındaki alanlarımız ise sadece yüzde 10 düzeyindedir. Bu nedenle orman ve mera alanlarının tahribatı toprak kaybında hesaplanamayacak sonuçlar doğurabilir.” Topraklarımızın yüzde 63’ü şiddetli ve çok şiddetli erozyondan etkileniyor Topraklarımızın yüzde 90'ında yani 67 milyon hektarlık alanda çeşitli şiddetlerde erozyon görüldüğünü bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Topraklarımızın yüzde 63’ü şiddetli ve çok şiddetli, yüzde 20’si orta ve yüzde 7’si hafif derecede erozyondan etkileniyor. Topraklarımızın yüzde 90’ında görülen erozyon nedeniyle yılda 1,4 miyar ton toprak kaybediyoruz. İşlenen tarım alanlarının yüzde 59’u, çayır-mera alanlarının yüzde 64’ü ve ormanmaki alanlarının ise yüzde 54’ü çeşitli derecelerde erozyona maruz kalmaktadır. Öte yandan, yağışlarla toprak bünyesine girmesi gereken su, arazi üzerinde bitki Tarımda makine ekipman kullanımı… örtüsünün olmaması ya da tahribatı sebebiyle toprakta tutulamıyor, yüzey sularına karışarak deniz ve göllere akıyor. Kaybedilen su miktarı, dünyanın en büyük barajlarından biri olan Atatürk Barajı’nda tutulan su miktarından fazladır.” Buğday üretilebilecek derinlikte toprak 20-25 bin yılda oluşuyor Türkiye'de akarsularla birlikte birim alandan taşınan toprak miktarının, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katından daha fazla düzeyde olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Türkiye’de meydana gelen erozyonun yüzde 99’u su, yüzde 1’i ise rüzgâr kaynaklıdır. Her yıl, sadece tarım arazilerinden kaybedilen 500 milyon ton toprakla, 0,6 milyon ton buğday ya da 1,4 milyon ton mısır yetiştirilebilecek 25 santimetre kalınlığında 200 bin hektar alan oluşturulabilir. Buğday üretilebilecek kadar derinliğe sahip toprağın oluşabilmesi için 20-25 bin yıllık bir sürenin geçmesi gerektiği unutulmamalıdır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde; verimli üst tabakanın ortadan kalkması sebebiyle özellikle kuyar dolarla dokuzuncu sırada bulunuyor. Türkiye 33,2 milyar dolarla 10’ncu, Rusya 29,8 milyar dolarla 11’nci, İspanya 28,8 milyar dolarla 12’nci, Brezilya 28,4 milyar dolarla 13’ncü, İngiltere 22,7 milyar dolarla 14’üncü sırayı alıyor. Dünyadaki tarımsal makine ekipman stokunun yüzde 21,03’ü ABD’de, yüzde 16,72’si Japonya’da, yüzde 7,68’i Çin’de, yüzde 5,12’si Hindistan’da bulunuyor. Polonya yüzde 4,26, Almanya yüzde 4,19, İtalya yüzde 3,48, Fransa yüzde 3,24, Kanada yüzde 2,83 pay alıyor. Onuncu sıradaki Türkiye’nin payı yüzde 2,6’yı buluyor. Türkiye’yi, yüzde 2,34 ile Rusya, yüzde 2,26 ile İspanya, yüzde 2,23 ile Brezilya, yüzde 1,78 ile İngiltere izliyor.” Makine ekipmanın tarımsal sermayedeki payı gelişmiş ülkelerde fazla TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyada tarımda, 1 trilyon 274,9 milyar dolarlık makine ekipman bulunduğunu bildirerek, “Türkiye, tarımda, 33,2 milyar dolarlık makine ekipman stokuyla dünyada 10’uncu sırada” dedi. Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, 129 milyar 94 milyon dolarlık tarımsal sermaye stokuyla dünyada ABD, Çin, Hindistan, Japonya, Brezilya ve Rusya’nın ardından yüzde 2,41 payla 7’inci sırada bulunan Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 Türkiye’nin, tarımsal sermaye stokunun yüzde 25,7’sini makine ekipmanın aldığını bildirdi. ABD’nin, 268,1 milyar dolarla birinci olduğu tarımda makine ekipman stokunda, Japonya’nın 213,2 milyar dolarla ikinci, Çin’in 97,9 milyar dolarla üçüncü, Hindistan’ın 65,3 milyar dolarla dördüncü sırayı aldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti, “Polonya 54,4 milyar dolarlık tarımda makine ekipman stokuyla beşinci, Almanya 53,5 milyar dolarla altıncı, İtalya 44,3 milyar dolarla yedinci, Fransa 41,3 milyar dolarla sekizinci, Kanada 36,1 mil- Rakamlara bakıldığında gelişmiş ülkelerde makine ekipman stokunun tarımsal sermaye stokundaki payının yüksek olduğunun görüldüğünü bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi, “Gelişmiş ülkelerde makine ekipman stokunun tarımsal sermaye stoku içindeki payı; Japonya’da yüzde 72,9, Polonya’da yüzde 69,4, Almanya’da yüzde 65,8, İtalya’da yüzde 54,2, İngiltere’de yüzde 46,5, ABD’de yüzde 43,3, Fransa’da yüzde 42,8, Kanada’da yüzde 35,9, İspanya’da yüzde 34,5 iken Türkiye’de yüzde 25,7, Ukrayna’da yüzde 24,1, Vietnam’da yüzde 18,3, Rusya’da yüzde 17,8, Hindistan’da yüzde 17,7, Çin’de yüzde 17,5, Arjantin’de yüzde 15,6, Brezilya’da yüzde 13,4, İran’da yüzde 12,6, Avustralya’da yüzde 12,2, Endonezya’da yüzde 10,8’e inmektedir. Bu oran Pakistan’da yüzde 2,9, Nijerya ve Filipinler’de yüzde 2,7, Etiyopya’da 2,3, Şemsi Bayraktar, yanlış ve amaç dışı arazi kullanımını engellemenin, arazi toplulaştırmasının, yanlış tarımsal uygulamalardan, çayır, mera alanlarında erken ve uzun otlatmalardan kaçınarak münavebeli otlatmanın tarımsal olarak erozyonla mücadelede ilk sıralarda yer aldığını belirtti. Meyilli arazilerde eğimin dikine sürüm yapmak, nadasa bırakılan alanların uygun ürünlerle Kasım nöbetine sokulması, toprak işlemenin doğru zaman ve oranda yapılması gibi kültürel önlemlerin de alınabileceğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Yamaç alanlarda, sekileme, teraslama, örme çitler gibi yapılarla erozyonun önüne geçilebilir. Tahrip edilmiş ormanlık ve çalılıkların bir an önce yeniden bitki örtüsüne kavuşturulması, meraların ıslahı için gerekli çalışmaların yapılması zorunludur. Ülkemizde; erozyonun ciddi derecede ilerlediğini kabul etmeli, önemli bir çevre sorunu olduğunun ve önlem alınmadığında ne gibi sonuçlar doğuracağının bilincinde olmalıyız. Erozyonun sadece kırsal kesimde yaşayan insanların sorunu olmadığı, toplumun geleceği için de hassas bir denge oluşturduğu bilinmelidir. Erozyon ve çölleşmeyle mücadele ile ilgili yapılan çalışmalara bireysel ya da sivil toplum kuruluşları çatısı altında destek verilmelidir.” Bangladeş’te yüzde 2, Sudan’da yüzde 1,3, Kolombiya’da yüzde 1,1 düzeyinde kalmaktadır.” Tarımda makine ekipman stokunda Asya birinci, Avrupa ikinci Bayraktar, Okyanusya kıtasında 17 milyar 981 milyon dolarlık, Afrika kıtasında 20 milyar 4 milyon dolarlık makine ekipman stoku olduğunu, Türkiye’nin 33 milyar 177 milyon dolarlık makine ekipman stokuyla her iki kıtadan daha fazla stoka sahip olduğunu; dünyadaki tarımda makine ekipman stokunun 487 milyar 343 milyon dolarlık bölümünün Asya’da, 386 milyar 225 milyon dolarlık bölümünün Avrupa’da, 363 milyar 148 milyon dolarlık bölümünün Amerika kıtasında yer aldığını vurguladı. Makine ekipman kullanımı verimliliği ve karlılığı doğrudan etkiliyor Şemsi Bayraktar, tarımda makineleşmenin artmasıyla tarımsal sermaye stoku içinde makine ekipman stokunun oranının artacağını bildirerek, “Tarımda makine kullanımı verimliliği ve karlılığı doğrudan etkileyen önemli bir konu. Yalnız, makine ve ekipmanlar da optimal kullanıma dikkat edilmeli. Makine ve ekipman için milyarlarca dolar harcandıktan sonra, bu araçlar atıl kapasiteyle kullanılmamalıdır. Tarımsal mekanizasyon, ancak arazinin büyüklüğüne uygun traktör seçilmesi, traktöre uygun şekilde yeterli ekipmanın mevcut olmasıyla amacına ulaşmaktadır. Türkiye’de mevcut makinaların ekonomik kapasitede çalıştırılamadığı ve ekonomik süreleri içinde yenilenemediği gerçeğinden hareketle, örgütlenmeyle ortak makine kullanımı olanakları geliştirilmelidir” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi üretimi ET Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 9 ayda 2 milyon tonu aşarak rekor kırdı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, et üretiminin 9 ayda 2 milyon tonu aşarak rekor kırdığını bildirerek, “Kırmızı et ve tavuk, hindi eti üretimi Ocak-Eylül döneminde yüzde 5,9 artarak 2 milyon 8 bin 701 tona çıktı” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, kırmızı et ve tavuk, hindi üretim rakamlarını değerlendirdi. 9 aylık büyüme eğilimi sürdürülürse, 2013 yılında kırmızı et üretiminin 1 milyon 47 bin tonu geçeceğini belirten Bayraktar, tavuk ve hindi etiyle birlikte toplam et üretiminin 2,86 milyon tona ulaşacağını vurguladı. Bu rakamın 1 milyon 773 bin 223 tonunu tavuk eti, 905 bin 177 tonunu sığır eti, 113 bin 745 tonunu koyun eti, 37 bin 854 tonunu hindi eti, 28 bin 59 tonunu keçi eti, 134 tonunu ise manda etinin oluşturacağını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılının Ocak-Eylül döneminde üretimi yüzde 9,7 azalan hindi ve üretimi yüzde 92,3 gerileyen manda eti dışında et üretiminde artış görüldü. 2012 yılında üretimi yüzde 25,3 gerileyen keçi etinde üretim 9 aylık dönemde yüzde 61 artı. Geçen yıl yüzde 9,1 azalan koyun eti üretimi ise bu yılın 9 aylık döneminde yüzde 16,9 artış gösterdi. İstikrarlı ve hızlı bir artış eğilimi gösteren sığır eti üretimi yüzde 13,2, tavuk eti üretimi ise yüzde 2,9 arttı.” Kırmızı et üretimi hala yetersiz Kırmızı et üretiminin hala yetersiz olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “2013 yılında kişi başına kırmızı et üretimi 11,9 kilogramı sığır, 1,5 kilogramı koyun, 0,37 kilogramı keçi, kalanı manda olmak üzere 13,77 kilograma çıkacak. Kanatlı et üretimi 23,32 kilogramı tavuk, 0,5 hindi olmak üzere 23,82 kilograma, toplam kırmızı et ve kanatlı eti üretimi ise 37,58 kilogram olacak. ABD’de sığır eti tüketimi 38 kilogramı aşıyor. Tavuk eti tüketimi ise 42 kilogramın üzerinde. Bu ülkede sadece sığır ve tavuk eti olarak yılda kişi başına 80-81 kilogram et tüketiliyor. Diğer etlerle tüketim 116 kilogramı geçiyor. Avrupa Birliği’nin ortalama kişi başına yıllık et tüketimine ulaşılabilmesi için üretim en az iki katına, ABD seviyesi için en az 3 katına çıkarılması gerekiyor. Türkiye’nin kırmızı et tüketimi sığır, koyun ve keçi eti üretimine dayanıyor. Ül- 13 Fındıkta İspanyol oyunu… kemiz, özellikle Doğu Anadolu Bölgemiz, küçükbaş hayvancılıkta önemli bir potansiyel barındırıyor. Et üretimi artırılabilir Geçmişte verilere bakılırsa, Türkiye’de koyun sayısı 1,7, keçi sayısı 2,2, sığır sayısı yüzde 10, manda sayısı 10 kat artırılabilir. Bu sayılarda hayvan varlığı ülkemizde besleniyordu. Sayılardaki artışın yanı sıra, tüm hayvan varlığı ıslah edilerek, hemen hepsinin kültür ve kültür melezi haline dönüştürülmesi halinde et üretimini büyük oranda artırmak mümkündür. Tavuk ve hindi eti üretimini ise en az yüzde 50 artırmak hiç de zor değildir.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği’nin Türk fındığıyla ilgili iddialarının asılsız olduğunu belirterek, “Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da AB üyesi ülkelerin tamamına fındık ihracatı yapılmaktadır. İspanya dışında diğer ülkelerden Türk fındığında aflatoksin olduğuna dair şikâyet gelmemiştir” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, fındık ihracatında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin önemli yeri tuttuğunu, bu ülkelerin Türkiye’nin toplam fındık ihracatındaki payının 2012 yılında yüzde 74’ünü oluşturduğunu bildirdi. 2008 ve sonrasında olanları hepimiz biliyoruz Ette girdi fiyatlarındaki yükseklik ve fiyattaki istikrarsızlığın sorun yarattığını bildiren Bayraktar, “Bu açıdan çiğ süt fiyatları çok önemlidir. Üreticinin zarara uğradığında, üretimi sürdüremez hale geldiğinde olanları hepimiz biliyoruz” dedi. 2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek üretim maliyeti ile düşük fiyat kıskacında kalan birçok üreticinin, damızlık hayvanlarını kasaba götürdüğünü ve üretimden çıktığını hatırlatan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Bu dönemde birçok işletme küçülmek durumunda kalmış, buna bağlı olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı, 2,5 milyar dolardan fazla besilik, kasaplık canlı hayvan ve karkas et ithalatına neden olmuştu. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar eski haline gelebilmesi ve işletmelerin yeniden kurulabilmesi için sıfır faizli kredi ile hayvancılık işletmelerinin damızlık hayvan almaları teşvik edildi. Damızlık ithalatında ülke kapsamı genişletildi. Böylece, takip eden iki yılda 80 bin baştan daha fazla damızlık hayvan için 300 milyon dolardan fazla döviz ödenerek ithalat yapıldı. Bundan dolayı hayvancılıkta fiyat istikrarı çok önemlidir. 2008’lerin bir daha yaşanmaması için hem ette hem de sütte fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor.” Türkiye’de yaklaşık 700 bin hektar arazide yaklaşık 400 bin çiftçinin ortalama 500-600 bin ton arasında fındık üretimi yaptığına dikkati çeken Bayraktar, üreticilere, alım-satım yapan tüccar, fındık fabrikaları ve ihracat firmalarında çalışanlar da eklenince, fındığın, dolaylı olarak milyonlarca kişiyi ilgilendirdiği vurguladı. Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti: “Türkiye, açık farkla dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısıdır . Uluslararası Fındık Konseyi istatistiklerine göre, dünya iç fındık ihracatında, 20072011 döneminde yıllık ortalama 198 bin 680 tonla yüzde 81 pay almaktadır. İkinci sıradaki İtalya’nın, 15 bin 410 ton ihracatı, yüzde 6 payı vardır. Azerbaycan üçüncü, ABD dördüncü, Gürcistan beşinci sırada. İspanya, 10 bin 300 ton iç fındık ihracatı, yüzde 3 payı ile ancak altıncı sırayı alıyor. Ülkemiz fındık ihracatı, yıllar itibarıyla artmıştır. İhracat, 2012-2013 sezonunda ise 301 bin tonu aşarak rekor kırmıştır.” İhraç ürünleri hastalık ve zararlılar yönüyle kontrol ediliyor Son günlerde İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından yapılan asılsız iddiaların basında yer aldığını hatırlatan Bayraktar, şu konulara dikkati çekti: “(Türk fındığı aflatoksin içeriyor) deniliyor ve Türkiye’den AB üyesi ülkelere yapılan fındık ihracatının yasaklanması isteniyor. Öncelikle, İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından ortaya atılan bu iddia kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır; asılsızdır. Ürünler, il ve ilçe müdürlüğü tarafından numune alınarak muayene ve analiz sonucuna göre, aflatoksin ve diğer karantinaya tabi hastalıklar ve zararlılar yönüyle kontrol ediliyor. Söz konusu hastalık ve zararlılardan ari olan fındık dışında ürün ihraç edilmiyor. Ayrıca, İspanya dışında diğer ülkelerden Türk fındığında aflatoksin olduğuna dair şikâyet gelmemiştir. İddia, kendini kalite ve güvenilirlik bakımından kanıtlamış Türk fındığının prestijini sarsmaya yöneliktir. Bütün kesimleri zan altında bırakıyor Bu iddia, dünyada ve özellikle Avrupa’da pazar payını sürekli büyüten ülkemizdeki üreticiden tüccara, tüccardan ihracatçıya kadar fındıkla ilgili bütün kesimlerin zan altında bırakılması anlamı taşımaktadır. Bu asılsız açıklama, ‘serbest piyasa koşullarında Türkiye ile rekabet edemiyoruz’ demenin başka bir şeklidir. Bu mesnetsiz iddia, Avrupa Birliği üyesi ülkelere ‘Kaliteli Türk Fındığı’ yerine, İspanyol fındığı için ‘pazarda yer alma’ çabalarının çirkin bir oyunu olmaktan öteye gidemeyecektir.” Bayraktar, İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği’nin bu iddiasını kanıtlaması, aksi takdirde bir basın toplantısı düzenleyerek Türkiye’deki fındıkla ilgili bütün kesimlerden özür dilemesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’de gıdalarda bulunabilen belirli bulaşanların maksimum limitlerinin, 29 Aralık 2011 tarih ve 28157 sayılı Resmi Gazete ’de ‘‘Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Yönetmeliği’’ adı altında hüküm altına alındığını belirten Bayraktar, “İhracat yapan firmaların söz konusu yönetmelikte geçen limitleri aşmaları halinde ürünlerin ihracına izin verilmemektedir. Ülkemizden Avrupa Birliği ülkelerine incir, yer fıstığı, fındık, Antep fıstığı gibi ürünlerin ihracatlarında, AB Komisyonu’nun 2002/80/EC sayılı kararı ile sağlık sertifikası ve numune alma sıklığı kriteri ve analiz sonuçları raporlarının bulunması zorunluluğu vardır. Bu raporları bulunmayan ürünlerin ihracatı mümkün olmamaktadır” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 14 Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 ristin doyurulması gerekiyor. Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar gibi çok büyük bir coğrafyanın tam ortasında yer alıyoruz ve bu bölgede bir gıda açığı var. Bu açığı kapatabilecek ender ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bütün bunlar ancak yatırımla olur. Tarıma yönelik yatırımları hızla artırmalıyız.” Tarıma 17 milyar liralık yatırım yapılacak Tarıma yönelik kamu yatırımlarının dağılımı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2012 yılında 14,8 milyar lira olan tarıma yatırımın gelecek yıl 17 milyar liraya dayanacağını bildirerek, “2014 yılında 7 milyar 845 milyon lirası kamu, 9 milyar 129 milyon lirası özel sektör olmak üzere tarıma 16 milyar 975 milyon liralık yatırım yapılacak” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2012 yılında 6 milyar 429 milyon liralık kamunun tarıma yönelik sabit sermaye yatırımın, 2013 yılında yüzde 10,6 artışla 7 milyar 113 milyon liraya çıkmasının beklendiğini, bu rakamın 2014 Programı’nda, 2014 yılında yüzde 10,3 artışla 7 milyar 845 milyon lira olmasının öngörüldüğünü belirtti. Özel sektörün tarıma yönelik sabit sermaye yatırımlarının 2012 yılında 8 milyar 360 milyon lira olduğunu vurgulayan Bayraktar, bu rakamın 2013 yılında yüzde 1 artışla 8 milyar 444 milyon liraya çıkacağının tahmin edildiğini bildirdi. Bayraktar, 2014 Programı’na göre 2014 yılında özel sektörün tarıma yönelik sabit sermaye yatırımlarının yüzde 8,1 artışla 9 milyar 129 milyon lira olacağı tahmininde bulunulduğunu kaydetti. 2014 yılında tarıma yönelik sabit sermaye yatırımları yüzde 9,1 artacak Şemsi Bayraktar, 2012 yılında tarıma yönelik sabit sermaye yatırım toplamının 14 milyar 789 milyon lira olduğunu, bu rakamın 2013 yılında yüzde 5,2 artarak 15 milyar 557 milyon liraya, 2014 yılında ise yüzde 9,1 artarak 16 milyar 975 milyon liraya ulaşacağının tahmin edildiğine dikkati çekti. Bayraktar, şunları kaydetti: “Gelecek yıl, kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 10,4’ü, özel sektör yatırımlarının yüzde 3,4’ü, toplam yatırımların yüzde 4,9’u tarıma ayrılacak. Yatırımlarda aslan payını yüzde 32,4 ile imalat, yüzde 21,1 ile ulaştırma, yüzde 11,3 ile konut alacak. Turizm yatırımları yüzde 5,7 ile dördüncü, eğitim yatırımları yüzde 5,4 ile beşinci, tarım yatırımları yüzde 4,9 ile altıncı sırada bulunacak. Enerji yatırımları yüzde 4,7, sağlık yatırımları yüzde 3,2, madencilik yatırımları yüzde 2,1 ile tarımı izleyecek. Diğer hizmetlere de yüzde 9,1 oranında pay ayrılacak.” Potansiyelin harekete geçirilmesi için yatırımların artması gerekiyor Tarıma yönelik özel sektör yatırımlarının artması gerektiğini, özel sektör ya- Yumurta tırımlarında tarımın payının yüzde 3,4’de kalmasının fevkalade yetersiz olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti: “Türkiye, tarımda olağanüstü potansiyelleri barındıran bir ülke, ama bu potansiyelin harekete geçirilmesi için yatırımların artması gerekiyor. Ülkemizde 8,5 milyon hektar teknik ve ekonomik olarak sulanabilir alan var. Ancak bu alanın hala 2,89 milyon hektar alanını, altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulayamıyoruz. Bu Belçika büyüklüğünde bir alan demektir. Ayrıca, sulanabilir alanlarda da modern tekniklere dönülmesi gerekiyor. Bu da büyük yatırım demektir. Erozyon çalışmaları yapılması, kırsal kalkınma yatırımları yapılması da önemli miktarda kaynağa ihtiyaç gösteriyor. Bundan dolayı tarıma yönelik sabit sermaye yatırımlarının artarak devamı, ülkemizin gıda güvencesi ve güvenliği için önemli. Tarımda 2023 hedeflerimiz var. 150 milyar dolarlık tarımsal hasıla, 40 milyar dolarlık tarım ve gıda ihracatı hedeflerimiz bulunuyor. O tarihte 85 milyona ulaşacak ülke nüfusunun, 50 milyona ulaşacak tuaylık üretim rakamlarına baktığımızda 16 milyar 139 milyon 395 bin adetlik üretim görüyoruz. Bu rakam, 2012 yıllık rakamından yüzde 8,24 daha fazla. 2013 yılı 9 aylık dönemdeki üretim artışı yüzde 11,23. 9 aylık dönemdeki artış oranı, yılın son çeyreğinde de gerçekleştirilirse, 2013 yılı üretimi 16 milyar 585 milyon 254 bin adede ulaşacak. Bu da 2010 yılı rakamına göre yüzde 40,07’lik bir artış demek.” Kişi başına yıllık tavuk yumurtası üretimi 218’e çıkacak TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ocak-Eylül döneminde tavuk yumurtası üretiminin 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 11,23, 2010 yılının aynı dönemine göre ise yüzde 41,2 artışla 12,2 milyar adede ulaşarak, 2010 yılının 11,8 milyarlık yılık üretimini geçtiğini bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 9 aylık dönemler itibarıyla 2010 yılında 8 milyar 614 milyon 670 bin olan tavuk yumurtası üretiminin 2011 yılında yüzde 11,18 artışla 9 milyar 577 milyon 775 bine, 2012 yılında yüzde 14,18 artışla 10 milyar 935 milyon 713 bine, 2013 yılında ise yüzde 11,23 artışla 12 milyar 164 milyon 334 bin adede yükseldiğini belirtti. Aylık üretim rakamlarının, 2010 yılının Eylül ayında 1 milyar 17 milyon 14 binle 1 milyarlık rakamı aştığını vurgulayan Bayraktar, “Aylık üretim rakamı 2011 yılının Ocak ayında 1,1 milyar adedi geçerek 1 milyar 100 milyon 827 bin adet oldu. Daha sonra bazı aylar düşen bazı aylar yükselen üretim 2012 yılının Mart ayında 1 milyar 235 milyon 833 bin adetle aylık 1,2 milyar adet rakamını, 2012 yılının Kasım ayında 1 milyar 324 milyon 309 bin adetle aylık 1,3 milyar adetlik üretim rakamını aştı. 2013 yılının Ağustos ayında 1 milyar 394 milyon 912 bin adetle aylık 1,4 milyar adetlik üretim Eylül ayında yüzde 0,69 düşerek 1 milyar 385 milyon 329 bin adede indi. Önümüzdeki aylarda büyük olasılıkla aylık 1,4 milyarlık üretim rakamı geçilecek” dedi. 2010 yılında 11 milyar 840 milyon 396 bin adet olan tavuk yumurtası üretiminin 2011 yılında yüzde 9,14 artışla 12 milyar 954 milyon 686 bin, 2012 yılında yüzde 15,1 artışla 14 milyar 910 milyon 774 bin adede yükseldiğini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Eylül ayı itibarıyla son 12 Kişi başına tavuk yumurtası üretimi, 2010 yılında 162 iken, 2011 yılında 175’e, 2012’de 199’a yükseldiğini bildiren Bayraktar, “2013 yılında kişi başına tavuk yumurtası üretimi 200’ü aşarak 218’e yükselecek. Buna göre 2010-2013 döneminde kişi başına üretim, yüzde 34,6, bir diğer ifadeyle 56 adet artmış olacak. Aylık kişi başına üretim 2010 yılında 13,5 iken, 2013 yılında 18’i aşmış olacak. Ancak kişi başına aylık tüketim 15’de kalmaktadır” dedi. 2013 yılı yumurta ihracatı 400 milyon dolara dayanacak İhracat rakamlarımızın da arttığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Yumurta ihracatı 2012 yılında 350 milyon 629 bin 601 dolardı. 2012 yılının OcakEylül döneminde 244 milyon 676 bin 299 dolar yumurta ihracatı yapılmıştı. Bu yılın 9 aylık döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 11,7 artışla 273 milyon 278 bin 918 dolara yükseldi. Bu hızla artarsa 2013 ihracatı 391,6 milyon doları aşacak.” Merkezi yönetim yatırım işçiliği hariç, 2014 yılında tarıma 7 milyar 77 milyon liralık sabit sermaye yatırımı yapılacağını, bu tutarın kamu sabit sermaye yatırımlarındaki payının yüzde 10 olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Bu yatırımın 5 milyar 695 milyon lirasını merkezi yönetim, 381 milyon lirasını işletmeci kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT), 223 milyon lirasını döner sermaye ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2 milyon lirasını ise özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar yapacak. İller Bankası’nın 2014 yılında tarıma yönelik sabit yatırımı olmayacak. Mahalli idareler hariç kamu sabit sermaye yatırımlarında tarıma yapılanların payı yüzde 13,3’ü buluyor. Mahalli idareler de 776 milyon liralık tarım sabit sermaye yatırımı yapacak. Tarıma yatırımın mahalli idarelerin toplam yatırımları içindeki payının yüzde 3,34’te kalması nedeniyle toplam kamu yatırımlarında tarımın payı yüzde 10’a düşüyor.” Örgütlenme ve pazarlama en önemli konulardan biri Bayraktar, tarıma yatırım artıkça, verimliliğin, üretimin, kalitenin artacağını, bunun da tarımsal hasılanın ve ihracatın artmasına neden olacağını bildirdi. Şemsi Bayraktar, uluslararası piyasada vahşi bir rekabetin yaşandığını, tarımsal alanlarının sınırına gelmiş Türkiye’nin kaliteyi, verimliliği artırmaktan başka bir çaresinin olmadığını belirterek, “Örgütlenme ve pazarlamanın da en önemli konulardan biri olduğunu unutmamak gerekir. Pazarlayamadıktan sonra üretmenin bir anlamı da yok” dedi. Yem fiyatları maliyetleri artırıyor Şemsi Bayraktar, Türkiye’de yumurta sektörünün sürekli gelişen sektörler içinde yer aldığını ancak sorunlarının da bulunduğunu bildirdi. Sektörde yemde dışa bağımlılığın ve yükselen yem fiyatlarının maliyetleri artırdığını belirten Bayraktar, bu durumun üretimin sürdürülebilirliğine ve karlılığa etki ettiğine dikkati çekti. Yumurta sektöründe üretim planlaması yapılamamasının önemli bir sıkıntı kaynağı olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Üretim kapasite artışlarının, yumurta tüketimi ve ihracat miktarlarına paralel bir seyir izlemesine, arz fazlası oluşmaması için üretim planlaması yapılmasına, yurt dışı damızlık girişlerinin de buna uygun hale getirilmesine ihtiyaç vardır. Sektörde örgütlenme hızla gelişmektedir. Bu gelişim, üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkının azalmasını, tüketicilerin daha uygun fiyatla yumurta tüketmesini sağlayacaktır. Bu sayede yıllık 175-180 adet olan kişi başına yumurta tüketim rakamları da artacaktır. Kişi başına yıllık yumurta tüketimi Çin’de 256, Avusturya’da 234, Avustralya’da 216, Almanya’da 212 adedi bulmaktadır. Bu da tüketimde yüzde 20-30 dolaylarında bir artışın mümkün olduğunu göstermektedir. Tavukçuluk sektörü her zaman hastalıkların tehdidi altındadır. Yakın zamanda en çok baş ağrıtan hastalık kuş gribi olmuştur. Fakat bilindiği üzere Türkiye kuş gribiyle mücadelede önemli bir başarı göstermiştir. Bu hastalığın her zaman risk oluşturduğu düşünülerek, mücadele tavizsiz sürdürülmelidir” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSUKONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE KIRMIZI MERCiMEK ÜRETİMİNİN ÖNEMİ En eski kültür bitkilerinden olan mercimek toprak seçiciliğinin az olması, kışa ve kurağa daha fazla dayanması yönünden özel bir öneme sahiptir. Proteinini oluşturan amino asitlerin kaliteli olması yanında içerdiği önemli vitamin ve mineraller insan beslenmesi, samanı ise hayvan beslenmesi için farklı bir değer taşımaktadır. Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7 çeşit yemeklik tane baklagiller arasında nohuttan sonra en fazla üretilen kırmızı mercimektir. 2012 yılında 2.147.975 dekar alanda toplam 410.000 ton kırmızı mercimek üretimi gerçekleştirilmektedir. Kırmızı mercimek üretimi toplam 26 ilimizde üretilmekle birlikte toplam üretimin %85’i bölgemizde gerçekleştirilmektedir. En fazla üretim Şanlıurfa ilimizde yapılırken bu ilimizi Diyarbakır ve Mardin illeri izlemektedir. Bu illerimiz toplam üretimin % 76’sını karşılamaktadır. Bu nedenle kırmızı mercimek bölge çiftçileri için önemli bir gelir kaynağıdır. Kırmızı mercimek üretiminin geçmiş on yıla dönük durumuna bakıldığında üretimin en fazla 2006 yılında 580.000 tona çıktığı görülmektedir. 2008 yılında bölgemizde gerçekleşen aşırı kuraklık mercimek verimini oldukça etkilemiş, üretim o yıl 106.361 tona kadar gerilemiştir. 2008 yılında üretim ülke içi tüketim bir tarafa sonraki yılın tohumluk ihtiyacını dahi karşılayamamıştır. Sonraki yıllarda üretim rakamlarında artış görülse de halen istenilen düzeye ulaşılamamıştır. 2008 yılında gerçekleşen kuraklığa bağlı olarak kırmızı mercimek üretiminin azalması sonucu 2008 yılında da 168.000 ton kırmızı mercimek ithalatı yapılmıştır. Bu durum geçmiş yıllarda yok denecek kadar az olan kırmızı mercimek ithalatının kapısını açmış ve ithalatın her yıl artmasına neden olmuştur. Bölgemizde kırmızı mercimek üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesine rağmen artan düşük fiyatlı ithalat karşısında üreticilerimiz rekabet edemeyecek duruma gelmiş, ithalatın önüne geçilememiştir. Ülkemizde kırmızı mercimek üretiminin istenilen düzeye ulaşamamasında önemli etken ithalat olmuştur. Diğer önemli bir neden ise bölgemizde son yıllarda sulu tarım alanlarının artması ile üreticiler pazarlama imkanı daha kolay ve daha fazla gelir getiren ürünlere yönelmişlerdir. Halen üretici ürettiği ürünü maliyetinin altında pazarlamakta ve yeterli geliri elde AYIN KONUSU edemediği için üretim yeterince artırılamamaktadır. Üretici fiyatları pazarlama sezonunda fazla değişim göstermemektedir. Ürün hasat döneminin başladığı ilk ayda fiyat bir miktar yüksek olurken hasadın yoğun olduğu ayda fiyatlar gerilemektedir. Ürünü depolama imkanı bulunmayan ayrıca üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak alan üretici hasadı takiben ürünü piyasaya sunmakta oluşan arz fazlası da üretici fiyatlarının düşmesine sebep olmaktadır. Üreticinin elinde ürünün bitmek üzere olduğu dönemlerde fiyatlar tekrar artış göstermektedir. Üreticinin elinden ürün değerinin altında pazarlanırken baklagiller tüketiciye ulaşıncaya kadar zaman zaman 3 kata varan oranlarda artış göstermektedir. Kırmızı mercimek bölgemizde kurak alanlarda Kasım nöbetine girebilecek vazgeçilmez bir üründür. Özellikle topraklarımızın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini iyileştirmede oldukça etkilidir. Ayrıca, dış ticarette ve beslenmedeki önemi de dikkate alındığında üretimin artırılmasının ne kadar önemli olduğu tartışılamaz. Güneydoğu Anadolu bölgesinde var olan üretim potansiyelinin kullanılarak ülkemizde kırmızı mercimek üretiminin artırılması için alınması gerekli tedbirler şöyledir. İç piyasa fiyatlarını etkileyen bir diğer unsur ise düşük fiyatlı gerçekleştirilen ithalattır. DTÖ kararları çerçevesinde bak- AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU M. Cevat Delil TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Çınar Ziraat Odası Başkanı AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN AYIN KONUSU KONUSU HUBUBAT KONUSU AYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU KONUSU AYIN KONUSUAYIN KONUSUAYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU 15 AYIN KONUSU Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 lagil ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları bellidir. Bu sınırlar, dış piyasa fiyatları ile üreticimizin rekabet edebilmesi için yeteri kadar yüksek değildir. Bu nedenle özellikle üreticinin ürün hasadı döneminde tarife dışı engellerle ithalat kesinlikle önlenmelidir. Koruma tedbirleri alınırken geç kalınmamalıdır. Kırmızı mercimek ihracatı yapılan ülkelerde özellikle Avrupa ülkelerinde sahip olduğu kalite ve aroma açısından tercih edilmektedir. Ancak ülkemizde çeşitli ekolojilerine uyum sağlamış, istenen özellikleri taşıyan yeterli çeşit bulunmamaktadır. Bu nedenle farklı ekolojik bölgelere uyum gösteren, iç ve dış pazar isteklerine uygun, kaliteli, yüksek verimli, önemli hastalık ve zararlılara dayanıklı/toleranslı çeşitlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Kalite ve verimin artırılması için ıslah, mekanizasyon ve sulama gibi faktörlerin yanı sıra en önemli unsurlardan biri de kaliteli tohum çeşitlerinin kullanılmasıdır. Her ne kadar son yıllarda baklagillerde sertifikalı tohumluk kullanımında artış olsa da halen sertifikalı tohumluk kullanımı oldukça azdır. Ayrıca üreticilerimizin sertifikalı tohumluğu kullanma alışkanlığının yok denecek kadar azdır. Ancak ekolojik koşullar nedeniyle kendi ürününden tohumluğunu sağlayamayan üreticiler veya bilinçli üreticiler sertifikalı tohumluk kullanmaktadırlar. Kaliteli ve yüksek verimli sertifikalı tohumluk kullanılması, hem yüksek verim hem de kaliteli ürün elde etmek için son derece önemlidir. Bu konuda verilen destek artırılarak devam etmelidir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Dr. Metin Babaoğlu Ziraat Yüksek Mühendisi Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü 16 Anavatanının Çin olduğuna inanılan soya, insanoğlu tarafından kültüre alınan ve yetiştirilen en eski bitkilerdendir. Çin kaynaklarında, M.Ö 2838 yıllarında soya bitkisinden bahsedilmektedir. Bugün, dünyada yaklaşık 107.000.000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 253.000.000 ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla kasımı ve üretimi yapılan ülkeler sırasıyla, ABD, Brezilya, Arjantin, Hindistan ve Çin’dir. Soya bitkisi, tanesindeki ortalama % 18-20 yağ, % 40 protein, % 30 karbonhidrat, % 5 mineral madde (fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum vb) ve çok sayıdaki vitaminlerle (en çok A ve B), amino asitler bulundurmasıyla, “harika bitki” olarak da anılmaktadır. Omega-3 yağ asidi olarak da bilinen linolenik asit yönünden zengin olan soya mısır, zeytin ve ayçiçeğinden 10-20 kat daha fazla omega-3 yağ asidi içermektedir. Bir baklagil bitkisi olması nedeniyle, toprağın serbest azotunu köklerindeki nodüllerde bağlayarak, hem kendine besin maddesi temin etmekte, hem de kendisinden sonra gelecek bitkiye hazır besin elementi sunmaktadır. Bir çapa bitkisi olması nedeniyle de, ot mücadelesinde de fayda sağlar. Bu özellikleri, soyanın iyi bir münavebe bitkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Soyadan elde edilen sanayi ürünü sayısı 200’e yaklaşmıştır. İçerdiği yüksek orandaki protein nedeniyle, soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında, boya, muşamba, tutkal vb sanayi ürünlerinin imalatında kullanılabilen soya bugün sadece Çukurova bölgesinde tarımı yapılan ve yerini korumaya çalışan bir bitki konumuna düşmüştür. Yıllık üretimimiz kendi ihtiyaçlarımızı karşılamaktan çok uzaktır. Ülkemizdeki yağ açığının kapatılması ve hayvancılığımıza (özellikle kümes hayvancılığı) yem temini amacıyla her yıl yurt dışından soya, soya yağı ve soya küspesi ithal edilmektedir. Son yıllarda ithal ettiğimiz soya ve soya ürünlerinin tane olarak karşılığı yıllık yaklaşık 2.500.000 tondur. Kendi ürettiğimiz yıllık ortalama 100.000 ton ile mukayese edersek üretimimizi 20-25 kat artırmak zorunda olduğumuz açıktır. SOYA TARIMI Çeşit Seçimi Soya çeşitleri, 13 ayrı olgunluk grubuna ayrılmıştır. Ülkemiz açısından, Trakya bölgesinden başlayarak Çukurova bölgesine kadar uzanan alanlar için, “0” grubu Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 SOYA ve TARIMI ile “V” grup arasındaki olgunluk grubuna dahil çeşitler rahatlıkla yetiştirilebilir. Uygun çeşit seçiminde, bölgenin soya yetiştirmeye elverişli toplam gün sayısının bilinmesinde fayda vardır. Örneğin, yetişme dönemi sınırlı olan Trakya bölgesi için, “00”, “0” ve “I” gruptaki soya çeşitleri uygun iken, Karadeniz bölgesinde, “II” ve “III” gruptaki soya çeşitleri ve Çukurova bölgesi için de, “III”, “IV” ve “V” gruptaki soya çeşitleri daha uygun olacaktır. Toprak İsteği ve Toprak Hazırlığı Soya, toprak isteği bakımından çok seçici bir bitki değildir. Geçirgenliği iyi, suyu göllendirmeyen, fakat su tutma kapasitesi iyi, toprak pH’sı 5.5-7.0 arasında tınlı topraklar, soya tarımı için idealdir. Eğer, buğday veya sonbaharda hasadı yapılan bir bitkiden sonra ekilecekse, tarla sonbaharda pullukla 20 cm derinlikte sürülerek bırakılmalıdır. Mart veya Nisan aylarında, yüzeyde gelişen yabancı otların yok edilmesi için 2. bir toprak işleme, daha yüzlek olarak yapılır. Kasım zamanına yakın bir dönemde, gerekli kasım öncesi gübreler ve eğer varsa, yabancı ot ilaçları da toprağa karıştırılarak, diskaro ve diğer yüzeysel işleyen aletlerle tohum yatağı hazırlığı yapılmalıdır. Gübreleme Soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu nodüllerde bulunan rhizobium japonicum bakterileri yardımıyla, toprak havasında bulunan serbest azotu, bağlayarak yarayışlı hale getirebilmektedir. Nodüller oluşuncaya kadar geçecek sürede az miktarda azotlu gübre uygulaması kasımden önce yapılabilir. Bunun miktarı, dekara 3-5 kg saf azotu geçmemelidir. Soya bitkisi, her ne kadar azotlu gübre uygulamasına ihtiyaç göstermiyorsa da, fosfor ve potasyum ihtiyaçları çok fazladır. Soya tarımında, ideal bir tane verimi için, saf olarak dekara 3-5 kg N (azot), 8-10 kg P (fosfor) ve 10-12 kg K (potasyum) gübresinin kasimden önce toprağa karıştırılması gerekmektedir. Gübreleme işleminden önce, toprak tahlilinin yaptırılması ve sonuca göre gübreleme şekli belirlenmelidir. Soyada, eğer bakteri aşılaması yapılmış ve bitki köklerinde nodoziteler oluşmuş ve bu nodoziteler faal durumda ise, üst gübrelemeye gerek yoktur. Aksi durumlarda ise, çiçeklenme döneminde bir miktar üst gübreleme (dekara 3-5 kg saf azot) yapılması yararlı olacaktır. Bu amaçla, dekara 15 kg % 26’lık amonyum nitrat veya 12 kg % 33.5’luk amonyum nitrat kullanılmalıdır. Bakteri ile aşılanması yüksek verim için bir zorunluluk değildir. Kasım Zamanı Soya, yazlık bir baklagil bitkisidir ve kasımi bahar ayında yapılır. İyi ve zamanında bir çimlenme ve çıkış için, toprak sıcaklığının 10-12oC olması durumunda kasım yapılmalıdır. Bu zaman, I. ürün olarak ekilecekse, bölgelerimize göre değişmekle beraber, Nisan ayının son haftası ile Mayıs ayının ilk yarısı arasındaki dönemdir. II. ürün olarak ise, Trakya bölgesinde Haziran ayının ikinci yarısında, güney illerimizde çok erkenci çeşitler Temmuz ayı içerisinde de ekilebilir. İkinci ürün olarak ekilecekse, kasımin zamanında yapılması gerekir. Eğer, kasımde herhangi bir gecikme olursa hasat yağışlı bir döneme denk gelerek ürün kaybına neden olabilir. Kasım işlemi, mümkün olduğunca yeterli toprak tavında yapılmalı, kasım derinliği olarak, toprak yapısına da bağlı olarak, 2.5-5.0 cm arası en uygun derinliktir. Daha derine kasımler, çıkışı yavaşlatacaktır. Toprak sıcaklığı optimum dereceye ulaşmadan erken kasım yapılacaksa daha sığ kasım tercih edilebilir. Tohumluk Miktarı Dekara atılacak tohumluk miktarı, kullanılacak sıra aralığına ve seçilen çeşidin bin tane ağırlığına göre değişiklik gösterir. Genelde dekara 6-8 kg arası tohumluk yeterli olmaktadır. Kullanılacak tohumluğun hastalıksız, yabancı otlardan temizlenmiş ve sertifikalı olmasına dikkat etmelidir. Kabuğu çatlamış veya zarar görmüş tohumlar kullanılmamalıdır. Sulama Soya, gelişmesini yaz döneminin sıcak zamanlarında da sürdürür. Bu nedenle, toprakta yeterli nem ister. Soya bitkisi, fide döneminde, çiçeklenme öncesi dönemde (çiçeklenme başlamadan bir hafta öncesi ve tam çiçeklenme başlangıcı arasındaki dönem), bakla oluşum ve bakla dolum (tane dolum) dönemlerinde olmak üzere dört ayrı dönemde, su stresine hassastır. Bu dönemlerin herhangi birinde meydana gelebilecek bir su stresi (kuraklık), gelişmeyi ve verimi olumsuz yönde etkileyecektir. İlk sulama, bitki boyu 8-10 cm’e ulaştığı zaman yapılmalıdır. İlk suyun geciktirilmesi bitki boyunda bir kısalmaya neden olur. Bitki boyunun kısa kalmasıyla baklalar toprak seviyesine yakın olur ve hasatta biçer-döver ile alınamama riski artar. Bu ise, birim alandan alınacak tane verimini azaltır. İkinci sulama, çiçeklenme döneminde, çiçeklenme başlangıcından bir hafta önceki dönemle, % 50 çiçeklenmenin olduğu dönem arasında yapılmalıdır. Üçüncü sulama ise, bakla oluşum dönemi ile baklaların şişmeye başladığı dönem arasında verilmelidir. Gerek olursa, üçüncü sulamadan sonra (yaklaşık 15 gün sonra), baklaların tam olarak doldurulmasına yardımcı olmak için bir sulama daha yapılabilir. Bakım Soya tarımında en önemli bakım işleri, yabancı otlarla, hastalık ve zararlılarla mücadeledir. Soya kasıminden önce, çıkış öncesi herbisitler (yabancı ot öldürücüler) kullanılabildiği gibi, çıkış sonrası yeşil aksama uygulanabilecek herbisitler de mevcuttur. Soyada, hem dar yapraklı hem de geniş yapraklı yabancı otları görmek mümkündür. Çapalamanın yapılamayacağı durumlarda, otların yoğunluğuna göre seçilecek bir herbisit ile ilaçlama yapılması gerekir. Bu amaçla, belirli sıralarda traktör için daha geniş aralar bırakılarak, ilaçlama işleri problemsiz olarak yapılabilir. Zararlılar olarak, kırmızı örümcek, kokulu yeşil böcek, çekirge, yeşil kurt, beyaz sinek, pamuk yaprak kurdu ve pamuk çizgili yaprak kurdu, soya bitkisine en fazla zarar veren böcekler olarak sayılabilir. Önemli hastalıklar olarak ise, tohum, fide, kök, sap ve bakla çürüklükleri, antraknoz, yaprak yanıklıkları, tomurcuk yanıklığı, nematod ve virüs hastalıkları sayılabilir. Hasat Soya bitkisi, çeşitlere ve bölgelere bağlı olarak Kasımden itibaren yaklaşık 90 gün içerisinde olgunluğunu tamamlayarak hasada uygun hale gelmektedir. Bazı çeşitlerde, bu süre, 120-140 güne, hatta 150 güne kadar da uzayabilir. Hasat zamanı gelmiş soya bitkisinde, yapraklar sararıp kurumaya ve dökülmeye başlar. Özellikle, alt kısımdaki baklalar içerisindeki taneler oldukça sertleşmiş olup dişle kırılması çok zordur. Bitki üzerindeki tüm baklalar renk değiştirmiştir. Çeşitlere bağlı olarak, bu baklalar gri, sarı veya kahverenginde olabilir. Hasat sırasında, bitki üzerinde hiç yeşil bakla kalmamalıdır. Bitki üzerinde kalacak yeşil baklalar, normal kurumuş ürünün nem oranını yükseltirler. Hasat işlemi, normal biçerdöverlerle rahatlıkla yapılabilir. Ancak, makinenin hız, kesici tabla, batör, kontrabatör ve elek gibi bazı ayarlarının hasat işlemi öncesinden yapılması gerekir. Örneğin, tabla dönme hızının biçerdöverin hareket hızından % 25 daha fazla olmasına ve biçerdöverin hareket hızının sabit tutulmasına özen gösterilmelidir. Bitkide oluşan baklaların toprak seviyesinden olan yüksekliği göz önünde bulundurularak, hasatta kayıpları önlemek veya azaltmak için, kesici tabla toprak seviyesinden uygun bir yükseklikte olmalıdır. Tarlanın topografik şartlarına da bağlı olarak mümkün olduğunca alçaktan biçilmelidir. Hasat zamanında, tane nemi % 13-16 arasında olmalıdır. Eğer hasat işlemi, % 12 den daha az nem durumunda yapılacak olursa taneye zarar verilebilir. Hasat sonrası kurutma yapılmayacaksa, hasat için en uygun nem oranı % 13-14 arasıdır. Ancak, biçerdöverin iyi ayarlanması ve hasat sonrası kurutma yapmak şartı ile, % 15-16 nem civarında da hiçbir problem yaşamadan hasat yapmak mümkündür. Hasat zamanı geciktirilirse, baklalar çatlar ve tane kaybı olur, bu da verimi düşürür. Diğer yandan, hasat zamanında yapılamaz ise, yağışlı bir döneme rastlayabilir, bu da ürünün belki de tamamen tarlada kalmasına neden olabilir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 17 Yemeklik tane baklagiller insanoğlu tarafından yetiştirilen ilk kültür bitki gruplarındandır. Arkeolojik bulgular M.Ö 5600 yıllarında baklagillerin gıda maddesi olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Mercimek, nohut, fasulye, bezelye, bakla ve börülceyi içine alan yemeklik tane baklagiller, dünyadaki 2 milyardan fazla insan için protein kaynağıdır. Yağ oranı düşük, karbonhidrat oranı yüksek ve besleyicidir. Dünyada insan beslenmesindeki bitkisel proteinlerin %22’si, karbonhidratların %7’si, hayvan beslenmesindeki proteinlerin %38’i, karbonhidratların %5’i yemeklik tane baklagillerden sağlanmaktadır. Baklagiller yetiştirildikleri toprağa da olumlu etkilerde bulunmaktadır. Havanın serbest azotunu toprağa bağlama özellikleri, çevrecilik ve sürdürülebilir tarımın popülaritesinin arttığı günümüzde bu bitkilerin önemlerini daha da artmaktadır. Baklagiller ile ortak yasayan Rhizobium türü bakteriler, havada serbest halde bulunan, ancak canlılar tarafından direkt olarak yararlanılamayan azotu yaşadıkları ortama bağlayarak köklerinin yayıldığı toprak katlarını organik azotça zenginleştirirler ve gereksinimlerini bu azottan sağlarlar. Üretim ve tüketim Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7 çeşit yemeklik tane baklagiller arasında en fazla üretilen nohut, kuru fasulye ve mercimektir. 1990-2013 yıllarında toplam baklagiller üretimi %40,7 azalmıştır. Azalma en fazla %89,4 ile baklada görülürken, yeşil mercimek üretiminde %88,7, nohut üretiminde %41,2, k.mercimek üretiminde %34,1, bezelye üretiminde %22,8 oranlarında gerçekleşmiştir. Aynı dönemde üretim artışı gerçekleşen ürünler %29,1 ile börülce ve %7,1 ile kuru fasulyede olmuştur. Son on yıldaki baklagil üretimine bakıldığında, azalma en çok %73,5 ile baklada görülürken toplam baklagil üretiminde ise %18,1 azalma gerçekleşmiştir. Türkiye baklagil üretiminde %43’lük payla nohut ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde başlıca üretimi yapılan illerimiz sırasıyla Mersin, Antalya, Kırşehir, Yozgat, Karaman, Konya, Uşak, Kütahya, Adıyaman, Çorum, Balıkesir, Ankara illerimizdir. Bu illerimizin toplam nohut üretimimizde aldıkları pay yüzde 61’dir. 2013 yılı sonuçlarına göre 439 bin ton olan toplam mercimek üretimimizin % 94’ünü kırmızı, %6’sını ise yeşil mercimek oluşturmaktadır. 2013 yılı itibariyle mercimek üretiminin toplam baklagiller içindeki payı %37’dir. K.mercimek üretiminin yüzde 76’sı sırasıyla Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin illerinde yapılmaktadır. Yeşil mercimek üretiminin ise yüzde 43’ü sırasıyla Çorum, Ankara ve Yozgat’da yapılmaktadır. Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen baklagillerin önemli bir kısmı yurt içinde tüketilmektedir. 1980’li yılların başlarında kişi başına tüketim 7 kg iken, 2011-12 yılı verilerine göre toplam baklagillerin kişi başı tüketimi 13,9 kg’dır. 2011-12 döneminde ürün bazında tüketim rakamları ise, nohutta 5,46, yeşil mercimek 0,51kg kırmızı mercimekte 4,53, fasulyede ise 2,98 kg’dır. Türkiye yemeklik tane baklagil ticareti 1990 yılı dikkate alındığında 846 bin ton mercimek üretimi ile dünya ihracatının %47’sini karşılayarak ilk sırada yer alan ülkemiz, 2011 yılında dünya ihracatından %11 pay alarak 3. sırada yer almıştır. Aynı şekilde 1990 yılında 860 bin ton nohut üretimi ile dünya ihracatının %62’sini karşılayarak ilk sırada yer alan ülkemiz, 2011 yılında dünya ihracatının sadece %2’sini karşılayarak 10. sıraya gerilemiştir. 1990 yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan Türkiye, üretimindeki azalmanın yanı sıra Kanada ve ABD’nin, üretimlerini artırması ve uyguladıkları desteklere paralel olarak düşük fiyatla dünya piyasalarına girmeleri neticesinde üstünlüğünü kaybetmiştir. 1990 yılında 216 bin ton olan yeşil mercimek üretimi 24 bin 500 tona kadar gerilemiştir. Kanada’nın ise 1990 yılında 213 bin ton olan mercimek üretimi 2012 yılı 1.493.620 tona yükselmiştir. Benzer şekilde 1990 yılında 41 bin 100 ton olan ABD mercimek üretimi 2012 yılında 240 bin 490 bin tona ulaşmıştır. Türkiye ihracat rakamları 2003 yılında önemli seviyelere ulaşmış, ancak özellikle son yıllarda fasulyede yok denecek seviyeye gerilemiştir. 2012 yılında fasulye ihracatı 1.354 ton, k.mercimek ihracatı 126 bin 56 ton, nohut ihracatı ise 13 bin 76 ton olarak gerçekleşmiştir. Uzun yıllar baklagil ihracatçısı olarak bilinen Türkiye’nin son yıllarda ithalatında da artışlar görülmektedir. Özellikle geçmişte yok denecek kadar az olan k.mercimek ithalatı, 2011 yılında 290.663 ton ile ilk sıraya çıkmıştır. Sektörde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri Ülkemizde gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerde genel sorun üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Girdilerdeki fiyat yüksekliği maliyetleri artırmakta bu sebeple de yeterince girdi kullanılmamakta, küçük parçalı tarımsal arazilerde üretim yapılmakta, yeterince sertifikalı tohum kullanılmamakta vb. sebeplerle verim miktarı düşmektedir. Üretim masraflarının artması ve verim düşüklüğü ürün maliyetlerini artırmakta ve üreticimiz dünya fiyatları karşısında rekabet şansını kaybetmektedir. Baklagiller, hastalıklara ve zararlı böceklere karşı “mükemmel bir beslenme koşulu sağlayan yüksek protein oranları nedeniyle” hassastır. Özellikle mercimek üretiminde kök çürüklüğü ve canavar otu yüzünden üretimden vazgeçilmektedir. Dünyada ve Türkiye’de nohut kasım alanlarını sınırlayan en önemli faktör antraknoz (Ascochyta blight) hastalığıdır. İklim koşullarının hastalığa uygun ortam sağladığı yıllarda hastalık %100’e varan kayıplara neden olabilmektedir. Üreticilerimizin elinde bulunan yerel nohut çeşitlerinin tamamı bu hastalığa hassastır. Antraknoz hastalığının yayılması ve gelişmesi nem ve sıcaklık şartlarına bağlı olduğu için üretici kasım zamanını ilkbahardaki yoğun yağışların azaldığı ve hava sıcaklığının yükseldiği döneme kaydırarak hastalıktan kaçmaya çalışmaktadır. Geç Kasımler de verim potansiyelini düşürmektedir. Verimliliğin artırılması için, miras hukuku ile arazi parçalanması önlenerek, küçük aile işletmelerinde geçimlik tarım olarak gerçekleştirilen baklagil üretimi pazara yönelik yapılmalı farklı ekolojik bölgelere uyum gösteren, iç ve dış pazar isteklerine uygun, kaliteli, yüksek verimli, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi için araştırma faaliyetleri hızlandırılmalıdır. Üretimde kullanılan girdi fiyatlarının maliyet içerisindeki payının azaltılması amacıyla uy- Sibel Şerifoğlu TZOB Teknik Müşavir BAKLAGİLLER gulanan girdi destekleri, üretim içerisindeki payları dikkate alınarak gerçekçi şekilde uygulanmalıdır. Sertifikalı tohumluk kullanımı baklagillerde yetersiz düzeydedir. Sertifikalı tohumluk kullanımı konusunda uygulanan destekleme devam ettirilmelidir. Birçok tarımsal üründe olduğu gibi baklagillerde de, etkin bir pazarlama ağı olmadığı gibi örgütlenme de yetersizdir. 1990 sonrası TMO’nun baklagil alımlarını azaltması 1994’de tamamen durdurması ve yerine herhangi bir baklagil pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte pazarlama sorunu yaşayan üretici kasım alanlarını, fiyat garantisi olan ve üretimi kolay olan diğer ürünlere kaydırmıştır. Gelecek yıllarda ürün değerlendirme ve pazarlama olanakları sağlanarak, üretimde yeniden atılım sağlanmalıdır. Bilindiği üzere ülkemizde bugüne kadar örgütlenme yeterince sağlanamamış, geçmişi uzun yıllara dayanan Tarım Satış Kooperatifleri ise son yıllarda içinde bulunduğu maddi sıkıntı sebebiyle ürün pazarlamasında etkili olamamıştır. Son olarak üreticilerin ürün grubu bazında örgütlenmesinin sağlanması amacıyla 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu 6 Temmuz 2004 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kurulan Birlikler içerisinde baklagiller üzerine birlik bulunmamaktadır. Örgütlenme yapısı olmayan üretici fiyat konusunda belirleyici olamamakta, fiyat piyasadaki ürün azlığı veya fazlalığına göre gelişmekte, üretici üretim konusundaki kararı o yılki fiyat durumuna göre vermektedir. Üretimde sürekliliğin devamı için öncelikle üretici ürettiği ürünün elinde kalmayacağını veya maliyetinin altında pazarlamayacağını bilmelidir. Bunun için tüccarın insafına kalan üreticinin maliyetinin çok altında ürün pazarladığı yıllarda fiyat düşüşlerini önleyecek, devlet adına alım yapan bir müdahale kurumu oluşturulmalıdır. İç piyasa fiyatlarını etkileyen bir diğer unsur ise düşük fiyatlı ithalattır. DTÖ kararları çerçevesinde baklagil ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları bellidir. Bu sınırlar, dış piyasa fiyatları ile rekabet edilebilmesi için yeteri kadar yüksek değildir. Bu nedenle özellikle ürün hasadı döneminde ithalat önlenmelidir. Gelir seviyesi düşük kesimin protein ihtiyacının karşılanmasında alternatif olan baklagillerin toprak iyileştirici özellikleri nedeniyle taşıdığı önem de dikkate alınarak, sektöre gereken önem verilmeli; üretimin artırılması ve istikrarın sağlanması amacıyla fiyatların düşük seyrettiği dönemlerde çiftçi gelirlerinin korunması amacıyla baklagil üreticisi desteklenmelidir. Kaynaklar 1- Dış Ticaret Müsteşarlığı 2- FAO 2009. Faostat-Agriculture. Toplam baklagil üretiminden % 17 pay alan kuru fasulye ülkemizin bütün bölgelerinde yetiştirilmektedir. En fazla üretim yapılan illerimiz Konya, Karaman, Niğde, Erzincan, Kahramanmaraş, Aksaray, Balıkesir’dir. Bu illerimizin toplam kuru fasulye üretimimizden aldıkları pay % 67’dir. 3- Gıda, Tarım ve Bakanlığı Bakanlığı (Ortak Piyasa Düzenleri Alt Çalışma Grup Raporu) 4- TÜİK 5- ZMO VII. Teknik Kongresi Bildiriler Kitabı Yemeklik Baklagillerin Üretimini Artırma Olanakları Bildirisi Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi BAKLAGİLLERDE ÖNEMLİ HASTALIK VE ZARARLILAR BAKLAGİL TOHUM BÖCEKLERİ VE BAKLAGİL HASTALIĞI ANTRAKNOZ Neşe Tezer TZOB Teknik Müşavir Yardımcısı 18 BAKLAGİL TOHUM BÖCEKLERİ (Bruchus spp.) (Col.: Bruchidae) Zarar şekli ve zamanı Larvaları baklagil daneleri içinde beslenmeleri süresince oyuklar meydana getirerek tanenin besin değerini düşürdükleri gibi dışkı ve vücut artıkları ile de kirletirler. Çok döl veren türlerin devamlı üremeleri sonucu delinmiş ve içinin büyük kısmı yenilerek besin değerlerini yitirmiş olan daneler, hayvan yemi ve gübre olarak da kullanılamazlar. Türleri, tek döl veren türler ve çok döl veren türler olarak iki grup altında toplanır. TEK DÖL VEREN TÜRLER Bezelye Tohum Böceği (Bruchus pisorum L) Ergin, 4-5 mm boyunda, oval veya uzamış oval şeklinde, biraz yassı, siyah renkli olup, üzeri gri, beyaz renkte açık kahverengiye kadar değişen kısa ve sık kıllarla örtülüdür. Kanatlar üzerinde ortaya yakın kısmında beyaz lekelerden oluşmuş bir bant vardır. Yumurta, portakal sarısı renginde, oval şekilde, bir ucu daha geniş ve yuvarlak olup 0.55-0.65mm boyundadır. Larva, krem renkte, baş koyu kahverengidir. Birinci dönemde bacaklı, taneye girdikten sonra bacakları kaybolur ve son dönemde renk kirli beyazdır. Pupa açık kahverengidir. Bakla Tohum Böceği (Bruchus rufimanus Boh.) Erginin vücudu oval veya uzamış oval şekilde olup siyah renkli ve üzeri sarı, gri, koyu kahverengi ve beyaz kıllarla örtülüdür. Vücut boyu 3.5-4.5 mm’dir. Kanatlarda beyaz lekelerin dizilişleri iki ince bant görünümündedir. Yumurta 0.55 mm boyunda, oval, ilk bırakıldığında parlak, şeffaf krem renginde olup, zamanla bulanık beyaz ve donuk krem rengine dönüşür. Olgun larva, beyaz krem renginde hafif kavisli ve bacaksızdır. Pupa, ovalimsi şekilde, krem rengindedir. Mercimek Tohum Böceği (Bruchus lentis Fröhl.) Ergin genel olarak gri renkli ve üzeri beyazımsı lekeli olup 3 mm boyundadır. Yumurta, yuvarlağımsı 0.3 mm boyundadır. Larva, sarı-krem renkte, baş açık, ağız parçaları koyu kahverengindedir. Ortadoğu Mercimek Tohum Böceği (Bruchus ervi Fröhl.) Ergin, 3-3.5 mm boyunda, uzunca, basık ve silindir şeklinde siyah ve kurşuni kıllarla kaplı ve beyaz tüylerle örtülüdür. Kanatlar üzerinde başa dönük (V) şeklinde bir kuşak vardır. Yumurta, açık sarı renkli, oval, bir ucu hafifçe kabarıktır. Boyu ortalama 0.55 mm’dir. Larva, tombul kıvrık olup bacaksızdır. Pupa, serbest olup pürüzsüz ve parlaktır. Akdeniz Mercimek Tohum Böceği (Bruchus signaticomis Gyll.) Erginin vücudu oval, koyu kahve renkli ve kanatlar beyaz tüylerden oluşmuş bir veya iki bant ile örtülüdür. Vücut boyu 3-3.5 mm’dir. Yumurta, portakal sarısı renginde, üzeri bal peteği görünümünde olup, bir ucu daha geniş silindirik şekildedir. Boyu ortalama 0.52 mm’dir. Larva yeni oluşmaya başladığında beyaz renkli, daha sonra baş kahverengiye dönüşmektedir. ÇOK DÖL VEREN TÜRLER Fasulye Tohum Böceği (Acanthoscelides obtectus Say) Ergininin vücudu uzunca oval, biraz yassı, açık veya koyu kahve renklidir. Vücudun üzeri arkaya yatık sarı yeşil çok kısa kıllarla örtülü olup aralarında açık gri tüylerle kaplı uzunca lekeler bulunmaktadır. Vücudun alt tarafı kırmızımsı sarı renklidir. Vücut büyüklüğü erkeklerde 3.1-4.2 mm, dişilerde 3.8-4.8 mm arasındadır. Yumurta, 0.63-0.77 mm arasında, uzun ve ovaldir. Bir ucu sivrice diğer ucu yuvarlaktır. İlk konduğu zaman saydam parlak beyaz renklidir. Zamanla renk donuklaşır, süt beyazı olur. Açılıma yakın yumurtanın yuvarlak ucunda larvanın kafası belirginleşir. Yumurtadan çıkan larva bir süre tanenin üzerinde dolaştıktan sonra, tane kabuğunu oyarak bir galeri açar ve orada beslenir. Bu sırada larvanın gövdesi silindirik olup yay gibi kıvrıklaşır, ayaklar kaybolmuştur. Son dönem larvanın boyu 3-3.5 mm’dir. Pupası tane kabuğunun hemen altındaki bir odacıkta oluşur. Bu durum tane kabuğu üzerinde yuvarlak yağ lekesine benzer renk değişimi ile kolayca anlaşılır. Pupa boyu 2.9-4.6 mm arasında değişmektedir. Börülce Tohum Böceği (Callosobruchus maculatus F.) Uçan ve uçmayan olmak üzere iki formu vardır. Uçucu formunun ergininin vücudu oval şekildedir ve üzeri kızıl kahve, parlak sarı ve beyaz kıllarla örtülmüştür. Kanat dikdörtgen şeklindedir. Kanatlar üst kısımlarında belirgin olmayan, ortada yan kenarlara doğru genişlemiş oldukça büyük ve uç kısımda olmak üzere siyaha yakın koyu üç leke ile süslenmiştir. Bacaklar kızıl kahve renklidir. Boyu ortalama erkekte 2.73 mm, dişide ise 2.94 mm’dir. Uçucu olmayan formun dişisinde zemin rengi hemen hemen siyahtır ve bu nedenle üzerini kaplamış olan sarı ve beyaz kıllar gri gibi görünür. Vücut uzunluğu erkekte ortalama 2.41 mm, dişide 3.18 mm’dir. Yumurta yuvarlağa yakın, bir ucu daha sivri biçimde, kreme dönük beyaz renktedir. Zamanla sedef görünüşünü alır ve daha sonra donuklaşır. Yeni çıkan larva uzun bacaklara sahiptir. Yumurtadan çıkar çıkmaz taneye girer. Beslendikten birkaç gün sonra deri değiştirir ve bacaklarla tüyler kaybolur. Mücadelesi Kültürel önlemler Geç ekilen fasulyelerde zararlının tarlada bulaşma oranı erken ekilenlere göre çok az olmaktadır. Bu nedenle ağır zarar görülen bölgelerde geç kasım yapılması önerilir. Hasat ve harmanın geciktirilmeden yapılarak ürünün, temizliği önceden yapılmış ambara çuvallar içinde alınmasına özen gösterilmelidir. Hasat sonrası tarlada kalan artıklar pullukla derine gömülmeli veya yakılmalıdır. Temiz tohumluk kullanılmalıdır. Tarladaki gerekli önlemleri alınmış ürün, çuvallar içinde temizliği yapılmış, ilaçlanmış, pencerelerine kafes telleri takılmış ambara yerleştirilir. Ayrıca ambara bulaşık ürün çuval veya malzeme konulmamalıdır. Doğal düşmanları Ege ve Marmara Bölgesinde Triaspis thoracica (Turtis)’in larva ve pupa parazitoidi olduğu ve konukçuları arasında Bakla tohum böceği, Bezelye tohum böceği ve Mercimek tohum böceği olduğu saptanmıştır. Dinarmus laticeps (Ashmead) Bezelye tohum böceği ve Mercimek tohum böceklerinin larva parazitoidir. Ayrıca Baklagil tohum böceklerinin asalağı olan Pyemotes (Pediculoides) ventricosus Nevvp.’un kültürleri bozduğu ve populasyonu kontrol edecek güçte olmadığı saptanmıştır. Anysopteromalos calandiae Hovvart. (Hym.: Pte-romalidae) Callosobruchus maculatus F.’un parazitoidi olup Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgesinde saptanmıştır. Kimyasal Mücadele Tarla ilaçlamaları Sabahın erken saatlerde veya akşam üstü serin ve durgun havada tarladaki bitkilerin özellikle tüm kapsüllerin ilaçlanmasına özen gösterilerek yapılmalıdır. Boş ambarı ilaçlamaya başlamadan önce ambar sert bir süpürge ile süpürülerek toplanan pislikler yakılır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının belirlediği ilaçlardan biri (su emen yüzeyler için WP, su emmeyen yüzeyler için EC) yüzeye püskürtülür. Öğütlenen ilaç miktarı m2 üzerinden kuru yer kalmayacak şekilde bütün yüzeylere püskürtülmelidir. Ürün konulmadan 15/20 gün önce ilaçlama yapılması gereklidir. Koruyucu ilaçlama Az miktarda baklagil tohum ilaçlamalarında; kullanılan ilaçlama bidonuna 10 kg ürüne 5 g ilaç üzerinden hesap edilerek her ikisi birlikte konulduktan sonra bidon 4-5 dakika çevrilerek ilacın ürüne iyice karışması sağlanır. Bu süre sonunda ürün bidondan alınarak ambara konur. Çok miktardaki ürün için ise ilaçlanacak ürünün bir ton kadarı düz bir yere ince bir tabaka halinde serilir. İçinde toz ilaç bulunan bir tarafı tuzluk gibi delinmiş konserve kutusu ile tavsiye edilen doz eşit şekilde serpilir ve kürekle ilacın ürüne iyice karışması sağlanır. İlaçlanan bu tohumlar ambara konulur. İlaçlama zamanı Tarlada yılda tek döl veren baklagil tohum böceklerine karşı mücadele, bitkiler çiçeklenme başlangıcında iken yapılır. Gerekirse 10 gün ara ile 2. uygulama yapılabilir. Çok döl veren fasulye tohum böceği ile bulaşık olduğu bilenen sahalar- Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 da fasulye çeşidinin gelişmesi ve kasım zamanı göz önünde tutulmak kaydı ile fasulye bitkilerinde alt kapsüller kuru oluma girer girmez önerilen ilaçlardan birisiyle 10-14 gün ara ile 2-3 ilaçlama yapılarak tarla dönemindeki bulaşmalar önlenir. Fasulyede Antraknoz Hastalığı (Colletotrichum lindemuthianum) Zarar şekli Fasulyede antraknoz yeni çıkan fidelerin ilk yapraklarında ve gövde de koyu kırmızımtırak kahverengi, içe çökük lekeler halindedir. Böyle fideler gelişmeden ölür. Daha ileri devredeki bitkilerde antraknoz yaprak, meyve ve tohumlarda görülür. Yapraklarda yaprağın alt kısmında damarlarda koyu renkli çizgi şeklinde lekeler görülür. Şiddetli durumlarda tüm damarlarda bu şekilde koyu renkli lekeler olur ve sonuçta yapraklar dökülür. Dal ve gövde de uzunlamasına içe çökük kahverengi-siyah lekeler oluşturur. Meyvede ise koyu kahve renkte ortası çukur 1-5mm çapında lekeler meydana getirir. Yaşlı bitkilerin yeşil aksamlarındaki kurumalar ve meyvedeki lekeler sonucu üründe kalite ve kantide yönünden büyük kayıplar olur. Bezelye ve Baklada Antraknoz Hastalığı Zarar şekli Bezelye ve baklada Antraknoz hastalığının belirtileri birbirine benzer. Hastalık yaprak, çiçek, meyve, tohum, sap kök ve kök boğazında görülür. Hastalık yaprakta iç içe halkalar şeklinde, ortası açık kahve, dış kısmı koyu renktedir. Meyve ve tohumdaki lekeler oval veya dairesel, içe doğru çökük ve siyaha yakın renktedir. Baklada lekelerin büyüklüğü 1.5 cm kadar olabilir. Nohut Antraknozu Hastalığı (Ascochyta rabiei (Pass.) Labr.) Zarar şekli En dikkat çekici belirti yaprak, sap ve tohum kapsüllerindeki lekelerdir. Sap ve dalları çepeçevre saran, düzensiz irilikte açık kahveden siyahımsı koyu kahverengine kadar değişen lekeler meydana gelir. Sap ve dallar bu lekeli yerlerden kırılır ve kısa zamanda kururlar. Tohum kapsülleri üzerinde toplu iğne başı büyüklüğünde siyah renkte yapılar görülen iç içe dairesel lekeler meydana gelir. Yapraklarda dairesel olan lekelerin çevresi sarı renk alır. Hastalık bol yağış alan yıl ve bölgelerde, sulama yapılan yerlerde, nispi nemi yüksek olan kapalı vadilerde salgınlara neden olabilir. En önemli mücadele yöntemi kültürel önlemler En etkili yöntem sağlam tohumluk kullanmaktır. Hastalıklı tohum kullanılmamalı, tohum temiz bir yerden alınmalıdır. Bir yıl evvel hastalığın yoğun görüldüğü tarlalarda 2-3 yıl aynı bitkinin ekilmemesi yani en az 3 yıllık münavebe uygulanması gerekir. Tarladaki hastalıklı bitki artıkları toplanıp yakılmalı veya derine gömülmeli. Koruyucu ilaçlama yapılmalıdır. İyi drenaj, yabancı otları ortadan kaldırarak bitkilerin iyi havalanmalarını sağlamak en önemli kültürel önlemlerdir. İlaçlı mücadele sadece fasulyede uygulanır Günlük ortalama sıcaklık 17-23°C arasında ve rutubet % 90’nın üstüne çıktığında, yörede hastalık belirtileri görülür görülmez ilaçlamaya başlanır. İlaçlama bitkinin tüm yeşil aksamına kuru yer kalmayacak şekilde ilaçlı su ile kaplama olarak yapılmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının önerdiği ilaçlar ve bunların dozları kullanılmalıdır. Kaynak GTHB, GOP Ünv. Ders Notları, Tarım Dairesi. Zirai Mücadele ve Karantina Şubesi / Mayıs 2013. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Gercüş Ziraat Odası Batman'ın Gercüş İlçe Ziraat Odası Başkanlığı'nın, Dicle Kalkınma Ajansı ile (DİKA) işbirliğinde gerçekleştirdiği arıcılık kursu tamamlandı. KURAKLIK, ÇİFTÇİLERİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK İğdirli, Kastamonu’da havaların soğuk ve yağışsız geçmesinin üreticiler açısından son derece vahim tablo oluşturacağını belirterek, Kastamonu’nun bu bakımdan tehlikeli bir konumda bulunduğunu söyledi. Pancar üreticileri kotayı dolduramadı Yağışsız havaların devam etmesi durumunda Kastamonulu çiftçiler için sıkıntılı günlerin başlangıcı olacağına dikkat çeken İğdirli, “Yağmurun yağmaması Kasım yapacak çiftçi kadar hasat yapacak çiftçiyi de olumsuz etkiledi. Yaşanan durumdan pancar üreticileri de zor günler geçiriyor. Yağmur yağmaması yüzünden pancar üreticileri tarlalarından pancarları sökmekte zorlanıyorlar. Yağmur yağmaması sadece sökümü değil pancar kotasını da büyük ölçüde etkiledi. Bu yıl pancar üreticileri Kastamonu’ya verilen kotayı dolduramadı. Kotalar dolmadığı için çiftçilerimiz cezai yaptırımla karşı karşıya kalabilirler. Çiftçilerimizin ceza almamaları için Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile ortak çalışma yürüteceğiz. Hazırlayacağımız rapor ile çiftçilerimizin mağduriyetlerini ortaya koyacağız ve raporu bakanlığa sunacağız. Çiftçimizin çok fazla borcu var. Bu yaşanan durum çiftçilerimizi daha da zor duruma sokacak” dedi. Kastamonu Ziraat Odası Kastamonu Ziraat Odası Başkanı Nahit İğdirli, Kastamonu’da yaşanan kuraklığın çiftçileri olumsuz etkileyeceğini belirtti. Akhisar Ziraat Odası 2013 senesi itibariyle Tarımsal Danışmanlık Hizmeti vermeğe başladı. Farklı branşlardan mezun olan Ziraat Mühendisleri Tarla Bitkileri konusunda uzman Aytekin Değirmenci, Tarımsal Yapılar ve Sulama uzmanı Sait Kaya, Bahçe Bitkileri uzmanı Suzan Şen, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme uzmanı Ali Can Yiğit, Bitki Koruma uzmanları Derya Cansoy ve Ece Kömür tarafından danışmanlık hizmeti verildi. Konu hakkında açıklama yapan Ziraat Odası Başkanı Ahmet Akbuğa, “250 üreticimize Tarımsal Danışmanlık Hizmeti veriyoruz. Bu hizmet kapsamında; çiftçi ziyaretlerinin yanı sıra çiftçi toplantıları da düzenlendi. Tarımsal bilgilendirmelerin yer aldığı broşür, liflet, çiftçi mektupları hazırlanıp dağıtıldı. Ayrıca tarım fuarlarına geziler düzenlendi. Danışmanlık hizmetini alan çiftçilerimizle yapılan görüşmelerde, çiftçilerimiz danışmanlarımız için yapılan hizmetten memnun kaldıklarını, bu hizmetin devam etmesini istediklerini, her koşulda danışmanlarının yanlarında olduklarını, ürettiğimiz ürünlerin verim ve kalitesinin artmasında etken bir rol sahibi olduklarını belirttiler. Danışmanlık hizmeti alan üreticilerimize yetiştiricilik ve mücadele işlemleri hakkında bilgi verilerek kalite ve verim artışı sağlandı. Ayrıca İlçemiz Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü personeli ile birlikte zeytin sineği zararlısıyla mücadele konusunda doğru zamanda, doğru ilaçlama önerileriyle başarı sağlanmıştır. Diğer zeytin bölgelerine nazaran bölgemizde etkin bir mücadele gerçekleştirildi” dedi. Akbuğa sözlerine şöyle devam etti: “Göreve geldiğimiz günden itibaren çiftçilerimize en üst düzeyde hizmet vermeyi hedeflemekteyiz. Bu amaç doğrultusunda teknik personel sayımızı arttırdık, önümüzdeki zamanlarda bu sayıyı daha da artıracağız. Odamız 08 Şubat 2013 tarihinde yeterli alt yapı ve donanıma sahip olduğu için Tarımsal Danışmanlık Yetki Belgesi’ni aldı. Bu kapsamda odamıza ziraat mühendisi istihdam edilerek, üreticilerimize hizmetimiz başlamıştır. Mühendislerimiz Zeytinliova, Beyoba, Akselendi, Mecidiye kasabalarıyla, Bünyaniosmaniye, Sakarkaya, Yeniceköy, Sazoba, Sünnetçiler ve Yatağan köylerinde hizmet vermektedir. İlerleyen dönemde hizmet alanını genişletmeyi amaçlamaktayız. Akhisar Ziraat Odası olarak tarımsal yayım ve danışmanlık hizmeti kapsamında üreticilerimize yetiştiricilik konusunda yardımcı olmaya ve üreticilerimizin yanında hizmet vermeye devam edeceğiz” dedi. ERUH ZİRAATÇILARINDAN ÖĞRETMENLERE ÇİÇEK Ayrıca çiftçinin borçlu olduğunu ve bu kapsamda kalıcı bir çözüm getirilemediğini vurgulayan İğdirli, çiftçinin borçlarını ancak hayvancılığa dayalı faaliyetlerle ödeyebileceğini kaydetti. Kuraklığın önceki senelerde olduğu gibi bu yılda aynı şekilde devam etmesi durumunda çiftçilerin zamanında ekin ekemeyeceğini ve büyük zarar edeceklerini ifade eden Ziraat Odası Başkanı İğdirli, şöyle konuştu: “Kastamonu’da ilkbahar ekini randımanlı değil. İlkbaharda, ekin zamanında yağmura doyabilse verimlilik sağlanır ama şimdi buğday büyümeden kuraklık oluyor. Bu nedenle ekin tarladan kayboluyor. Baraj neredeyse bitmek üzere umarım yağış olur ve çiftçimizin de yüzü güler. Bugün buğdayın kilosu 50 kuruş. Mazotun litresi 4 buçuk lira. Bu nedenle çiftçi buğdayı ekmek yerine parayla alırım diye düşünüyor. Kastamonu’da buğdayın verimi düşük olduğu için kazanç sağlanamıyor. Kastamonu çiftçisi hayvancılık olmasa traktörünün marşına basamaz.” Darende Ziraat Odası Eruh’taki öğretmenler 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde çiçeklerle hatırlandılar. 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Eruh’ta görev yapan öğretmenler, Eruh Ziraatçıları tarafından çiçeklerle hatırlandılar. Ziraatçılar adına Eruh Ziraat Odası Başkanı Metin Sayın, ilçede görev yapan öğretmenleri okullarında ziyaret ederek öğretmenler gününü kutladı ve hepsine ayrı ayrı karanfiller verdi. Kutsal görev Hayvancılık olmasa marşa basılamaz ÇİFTÇİYE DESTEK KAPSAMINDA 6 TRAKTÖR TESLİM EDİLDİ Akhisar Ziraat Odası AKHİSAR ZİRAAT ODASI, ÇİFTÇİYE DANIŞMANLIK YAPACAK ARICILIK KURSU TAMAMLANDI Kurs Türkiye’nin ilk online arıcılık kursu uzmanı Ziraat Mühendisi Tamer Hazar tarafından verildi. 170 çiftçi ve 50 teknik eleman olmak üzere kursa katılan 220 kişi sertifika almaya hak kazandı. Kursta, 'Arıcılığın tarihçesi, ekonomideki yeri, bal arısının zoolojideki yeri, dünyadaki ve Türkiye'de bal arısı ve ırkları, arılarda çalışma düzeni, arı ürünleri, arılarda ilkbahar ve yaz bakımı, ballı bitkiler, gezginci arıcılık, arılarda sonbahar bakımı, arıların kışlatılması, arı hastalık ve zararlılarından korunma ile organik arıcılık' gibi konular anlatıldı. Gercüş Ziraat Odası Başkanı Şefik Öner, amaçlarının geniş flora sahalarına sahip bölgede arıcılık yapmak isteyen kişilerin teknik arıcılık yapmaları için yeterli bilgi düzeyine ulaşmaları, bal ve diğer arı ürünlerini kaliteli ve güvenli bir şekilde üretmelerini sağlamak olduğunu dile getirdi. Üreticilerin, bal üretimi gibi başka alanlara yönelmesi gerektiğini hatırlatan Öner, bu üretimi markalaştırma yolunda gayret sarf etmenin de şart olduğunu dile getirdi. 19 Malatya’nın Darende İlçesinde, çiftçilere destek kapsamında 6 traktör sahiplerine verildi. Avrupa Birliği Projesi (İPART) kapsamında Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’na hazırlatılan proje kapsamında Darende’de 6 çitçiye traktörleri teslim edildi. Konuya ilişkin açıklama yapan Ziraat Odası Başkanı Vedat Kaya, “İlçede bu tür projelerin devamı gelecektir. Bu projelerdeki en büyük katkı İlçe Tarım Müdürlüğü ve ekibi tarafından desteklenmektedir. Çiftçilerimizin de bu şekilde projeden faydalanarak hem tarıma hem de ilçemize katkılarını bekliyorum. Şu anda 6 çiftçimize veriyoruz ama 73 traktör daha gelecek. Bunun yanı sıra ise 3 adet de tavukçuluk projesi var” dedi. Öğretmenlerin her birine canlı karanfiller dağıtan Eruh Ziraat Odası Başkanı Metin Sayın, “ilçemizde görev yapan değerli öğretmenlerimiz toplumumuz ve özellikle yeni nesillerimiz için kutsal bir görevi ifa ediyorlar. Eruh’taki ziraatçılarımız adına verdiğimiz çiçekler sadece bir semboldür ve kendilerine verilmesi gereken değeri ifade ediyor” dedi. Eruh Ziraat Odası Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013 TZOB Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir Yıl: 5 KASIM 2013 Sayı: 59 Yönetim Yeri GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 www.tzob.org.tr