Kasım - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Kasım - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
TZOB'UN MEDYA
BAŞARISI
MEDYADA EKİM AYININ LİDERİ DE
ŞEMSİ BAYRAKTAR
Medyada öne çıkan işadamları
listesinde, Eylül ayında 994 haberle
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada
yer aldı. >>Sayfa 6
www.tzob.org.tr
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
TARIMIN KALBi KARADENiZ’DE ATTI
Başbakan Erdoğan: “Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur,
geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla
ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı da biliyoruz.”
Muz üretiminde rekora doğru…
Bayraktar, 2000-2007 döneminde üçe katlanarak
64 bin tondan 189 bin 107
tona çıkan muz üretiminin,
2013 yılında 215 bin 472
Türkiye Ziraat Odaları tona ulaşarak rekor kıracaBirliği Genel Başkanı Şemsi ğını bildirdi. >>Sayfa 6
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı
olacak. Sadece çiftçileri değil, ülkeleri zenginleşecek. Yapısal sorunlara rağmen,
üretimden vazgeçmeyen çiftçimizin hizmetinde olmaktan gurur duyuyorum.”
BAYRAKTAR, NİĞDE TANITIM
GÜNLERİ’NE KATILDI
Pamukta hasat
büyük ölçüde
tamamlandı
AYIN KONUSU
HUBUBAT
■ GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE KIRMIZI
MERCiMEK ÜRETİMİNİN ÖNEMİ >>Sayfa 15
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da “Niğde Tanıtım Günleri” çerçevesinde açılan stantları ziyaret etti; Niğde Valisi
Necmeddin Kılıç ve ilin diğer yöneticileriyle bir araya
geldi. >>Sayfa 2
■ SOYA ve TARIMI >>Sayfa 16
■ BAKLAGİLLER >>Sayfa 17
■ BAKLAGİLLERDE ÖNEMLİ HASTALIK VE
ZARARLILAR >>Sayfa 18
Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kalsiyum, potasyum, fosfor gibi mineral
maddelerin yanı sıra A, D,
B1, B2, B3, B6, B9, B12 vitaminleri ve protein içeren en
yararlı içecek sütün tüketiminin her yaşta çok önemli
tüketimi artırılmalı… olduğunu bildirdi. >>Sayfa 9
Süt
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, pamukta rekabet koşullarının üretim artışını
önlediğini bildirerek, “Pamukta ithalat artıyor. 1995 yılında 113 bin ton olan lif pamuk ithalatı, 2012 yılına kadar
yüzde 442,5 artarak 613 bin tona çıktı” dedi. >>Sayfa 9
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
2
[SESLENİŞ]
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Her zaman şunu vurguluyoruz:
Tarımın sorunları, çiftçimizin, üreticimizin olduğu kadar ülkemizin de sorunudur; engeller, problemler ortadan
kaldırıldıkça elde edilen başarılar da
ülkemiz adına elde edilmiş başarılardır. Üreticimizin bir sorunu varsa o
sorundan mutlaka tüketicilerimiz de
ülkemiz de etkilenir. Durumu böyle ortaya koyunca şu tespit kendiliğinden
ortaya çıkan bir gerçekliğe dönüşür:
Sektörümüzün herhangi bir konudaki
sorunun çözmek, aynı zamanda üreticimizin aynı zamanda ülkemizin bir
sorunun da çözmek demektir.
Yılların birikimiyle oluşmuş sorunlarımızı her platformda ve her fırsatta
dile getirmek elbette önemli. Ancak,
sadece sorunları sıralayıp çözümü
başkalarından beklemek, sizlerle
birçok kez paylaştığımız gibi “kolaycılık” olur. Önemli olan sorunların
tespiti kadar, o sorunlara ilişkin çözüm önerilerini, yapılması gerekenleri saptayarak, çözüme yol gösterici
çalışmalar da yapmaktır. İşte bizim
kutsal kabul ettiğimiz görevimizi yerine getirirken kendimize seçtiğimiz
yol da budur: Sorunlarımızı, çözüm
önerilerimiz ile çiftçilerimiz ve ülkemiz adına atılması gereken adımları
net bir şekilde ortaya koymak, bunları her platformda ve her kademede
gündeme taşımak…
Değerli arkadaşlarım,
Bu çerçevedeki çalışmalarımızı,
gecemizi gündüzümüze katarak sürdürüyoruz. Bürokrasinin her kademesinden, devletimizin en tepesindeki
isimlere kadar, her kademede sorunlarımıza sahip çıkıyor, yapılması gerekenleri anlatmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızı sadece Genel Merkezli
olarak Ankara’da değil, il il, bölge bölge düzenlediğimiz toplantılarla da
sürdürüyor, sorunlarımızın çözümü ve
sektörümüzde istediğimiz hedeflere
ulaşmak için gayret gösteriyoruz.
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın katılımıyla Trabzon’da ay
içerisinde yaptığımız Karadeniz Bölge Toplantımızda da hem bu bölgemizin hem de ülkemizin tarıma ilişkin
sorun, beklenti ve çözüm önerilerini
ele alma imkânı bulduk.
BAYRAKTAR, NİĞDE TANITIM
GÜNLERİ’NE KATILDI
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Toplantımıza Sayın Başbakan’ın
yanı sıra Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker, Çevre ve
Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Sayın
Suat Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı
Sayın Hayati Yazıcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım da iştirak ettiler. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Karadeniz Bölgemizden 19 ilden
181 Ziraat Odamızın 400’ün üzerinde temsilcisinin katıldığı toplantıda
sorun, beklenti ve çözüm önerilerimizi bir kez daha dile getirme fırsatı
bulduk. Oda başkanlarımız da ilk elden yöreleriyle ilgili değerlendirmeleri
paylaşma imkânı elde ettiler.
Değerli dostlarım,
Bu toplantıda da vurguladığımız
gibi, gıda sektörü, enerjiyle birlikte
dünyanın en öncelikli sektörlerinden
biri haline geldi. Gıda güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece
çiftçileri değil, o ülkeler de zenginleşecek. Bu açıdan tarım, ülkemizde de
fevkalade önemli bir sektör. Sektörümüz, 6,5 milyon kişiye istihdam sağlıyor, 62,5 milyar dolarlık hâsıla üretiyor, 16 milyar doların üzerinde ihracat
yapıyor. 76 milyon ülke nüfusunu, 35
milyon turisti besliyor. Ancak varmak
istediğimiz hedefler nazara alındığında alınması gereken daha çok uzun
yollar, çözülmesi gereken yapısal sorunlarımızın da olduğu muhakkak…
sonra Niğde Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Murat Alp ile üniversite standında
görüştü. Niğde’nin en önemli meyve üretimlerinden elma ve cevizlerin sergilendiği
Kitreli Belediyesi’nin standına geçen Bayraktar, daha sonra, aralarında enginarın da
bulunduğu çeşitli türlerde sirkenin tanıtıldığı stantta bilgi aldı.
Daha sonra Niğde Ziraat Odası’nın
düzenlediği standa geçen Bayraktar,
burada ilin önemli ürünlerinden patates
ve elmanın yetiştirilmesi ve pazarlanmasıyla ilgili görüş alışverişinde bulundu;
Niğde TV’nin sorularını cevaplandırdı.
Bayraktar’a burada, Niğde Ziraat Odalarının ortaklaşa yaptırdığı yünden dokunmuş portresi armağan edildi.
Hedeflerimiz dikkate alındığında
sektörümüzün mutlaka çözülmesi
gereken sorunları var. Bu sorunların
çözümünü sadece kamuya da bırakamayız. Meslek kuruluşları olarak da
çalışmalı, sorunların çözümüne katkı
sağlamalıyız.
Parçalı arazi yapımızdan sulanabilir 2,77 milyon hektar alanın sulamaya
açılmasına, basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılmasından planlı üretime geçilmesine, lisanslı depoculuktan
verimli tarım arazilerimizin korunmasına kadar birçok konu çiftçilerimizin olduğu kadar ülkemizin de çözüm bekleyen konularının başında geliyor. Bu
sorunların çözümü için sektörümüzün
bütün paydaşlarının gece gündüz demeden çalışması gerekiyor.
Milyonlarca üyesiyle Türkiye’nin
en büyük meslek kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bu
bilinç ve kendi büyüklüğüne yaraşır
bir şekilde hizmetlerimizi layıkıyla sürdürmenin gayreti içerisindeyiz. Genel
Merkezimiz ve ülkemizin yüzde 90’ını
kapsayan 800’e yakın Ziraat Odamızla, gecesini gündüzüne katarak
tarlasında, bağında, bahçesinde,
ağılında, ahırında üretimi sürdüren
çiftçimizin hizmetinde olmaktan duyduğumuz gururu bir kez daha vurguluyor; yeri gelmişken vefakâr çiftçimize bir kez daha şükranlarımı sunuyor;
hepinize bereketli kazançlar, sağlık,
mutluluk ve esenlikler diliyorum.
retlerinin sonunda Niğde’nin ünlü söğürme
kebabı ile köfter ikram edildi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan
Bayraktar, bir soru üzerine, yapılan çalışmaların medya aracılığıyla kamuoyuyla
da paylaşılmasının önemine dikkati çekti;
bu çerçevede TZOB’un ve Genel Başkanı
olarak kendisinin STK’lar içinde en fazla
haberinin yer almasının, yapılan çalışmaların duyurulması açısından da büyük katkısı olduğunu belirtti.
Bayraktar, Tanıtım Günleri organizasyonlarının söz konusu il ve yöreye büyük
katkı sağladığına da dikkati çekerek, bu
tür faaliyetlerin diğer metropollerde de
yapılmasının yararlı olacağına işaret etti.
Ulukışla
standında Niğde Valisi
Necmeddin Kılıç ve
ilin diğer yöneticileriyle bir araya gelen
TZOB Genel Başkanı
Bayraktar, burada bir
süre sohbet etti.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da “Niğde Tanıtım Günleri” çerçevesinde açılan stantları
ziyaret etti; Niğde Valisi Necmeddin Kılıç ve
ilin diğer yöneticileriyle bir araya geldi.
Bayraktar, Ankara Atatürk Kültür
Merkezi’nde düzenlenen Niğde Tanıtım
Günleri’ne gelişinde Niğde il ve ilçe Ziraİmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
M. Nuri Şeyda Sorman
Genel Yayın Müdürü
Bekir Şinasi Özdemir
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
at Odalarının başkan ve yönetim kurulu
üyelerince karşılandı. Niğde Ziraat Odası
Başkanı Veli Kenar ve ilçe Ziraat Odaları
Başkanlarının refakatında stantları ziyaret
eden Bayraktar’a, ile özgü ürünlerle ilgili
bilgi sunuldu.
İlk olarak ebru sanatçısı Meral Bıyık’tan
bu sanatla ilgili bilgiler alan Bayraktar, daha
Yayın Kurulu
M. Hikmet Yavuzyiğit
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Salim Altay
Hasan Hüseyin Coşkun
Dr. Fethi Güven
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Prof. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
Altunhisar,
Bor,
Çiftlik belediyelerinin
yanı sıra Niğde Esnaf ve Sanatkarlar
ile Ticaret ve Sanayi
odalarının stantlarında da incelemelerde
bulunan ve bilgiler
alan Bayraktar’a ziya-
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yapım Ajansı
Basım Tarihi
30.12.2013
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi
312 447 48 25
Dağıtım
PTT Kargo
Baskı
Arkadaş Basım San. Ltd. Şti.
Kazım Karabekir Caddesi Sütçüoğlu
İşhanı No: 37/4 Ulus / ANKARA
Tel: 312 341 57 07 - 341 63 10
Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak
kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları
sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini
yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan
yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla,
diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Başbakan Erdoğan: "Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke
mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur. Çok ağır
şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan
çıkardığınızı da biliyoruz."
KARADENİZ'DE ATTI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar, Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım ile birlikte TZOB Karadeniz
Bölge toplantısına katıldı.
Toplantının açış konuşmasını yapan
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
Başbakan Erdoğan’a teşekkür ederek,
“29 Aralık 2012 tarihinde yapılan TZOB
GAP Bölge toplantısından sonra Karadeniz Bölge toplantısına da katılımınız sektöre verdiğiniz önemi gösteriyor” dedi.
TZOB’un 5,5 milyona yakın üyesiyle
Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu
olduğunu, kendi büyüklüğüne yaraşır bir
şekilde ve hızlı biçimde hizmet ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
Erdoğan, Trabzon’da Novotel’de, 23
Kasım 2013 Cumartesi günü düzenlenen,
Karadeniz Bölgesi’nden 19 ilden 181 Ziraat Odası’ndan 400’ün üzerinde temsilcinin katıldığı TZOB Karadeniz Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, çiftçilere,
“Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var” şeklinde seslendi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında, Türkiye’nin 188 ülkeye 1633
çeşit tarım ürünü ihraç ettiğini belirterek,
“Elbette bugünlere kolay gelmedik. Bunun için Tarım Kanunu başta olmak üzere
16 ayrı kanuni düzenlemeyle sektörün faaliyetlerine hukuki olarak güçlü bir temel
oluşturduk” dedi.
Toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, “Türkiye,
kendi ihtiyacını karşılayabilecek tarım üretimi yapabilme potansiyeline sahip, dünyadaki müstesna ülkelerden biri haline
gelmiştir. Bu avantajımızı koruyarak, ülkemizde daha etkin daha verimli, daha çeşitli
üretim yapılmasını sağlama yönünde çok
yoğun bir çaba içindeyiz” diye konuştu.
Erdoğan, 2023 yılına kadar ekonomik
olarak sulanabilir 8,5 milyon hektarlık arazinin tamamını suya kavuşturacaklarını
söyledi.
Alın terinin ne olduğunu
en iyi bilen sizlersiniz
2002 yılına kadar Türkiye’de toplamda
450 bin hektar arazi toplulaştırması yapı-
3
"Alın terinin ne olduğunu en iyi
bilen sizlersiniz. Emeğin, ekmeğin
değerini en iyi sizler anlıyorsunuz."
labilmişken, kendilerinin 11 yılda 4 milyon
hektar alanda toplulaştırma yaptıklarına
dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
“Toprakla, tarımla, hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimiz, Türkiye’nin nabzını
en iyi şekilde tutabilen kardeşlerimiz. Alın
terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz.
Emeğin, ekmeğin değerini en iyi sizler anlıyorsunuz. Bereket gibi, kanaat gibi bize
ait olan, bu topraklara ait olan kavramları en yakından sizler yaşıyorsunuz. Bir
ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur,
huzurludur, geleceğe güvenle bakıyordur.
Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, tam anlamıyla ekmeğinizi topraktan çıkardığınızı
da biliyoruz.”
2071’in Türkiye’sini birlikte
inşa etmeyi sürdüreceğiz
Terörün maliyetinin sadece Doğu’ya,
“İl ve ilçelerin yüzde 90’ında teşkilat kurduk. 800’e yakın Ziraat Odamız var. Ziraat
Odalarımızın yüzde 70’i kendi hizmet binasına sahip... Yine Ziraat Odalarımızın yüzde
45’inde tarımsal araç ve makine parkı var.
75 tane toprak tahlil laboratuvarı kurduk.
Güneydoğu’ya zararı olmadığını, tüm
Türkiye’ye olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şehitlerin de sadece yakınlarının değil, herkesin yüreğini acıttığını
söyledi.
“Öyleyse gençlerimizi yaşatmak, yoksulluğu aşmak, Türkiye’yi büyütmek için
de hep birlikte çalışacağız” diyen Erdoğan, çözüm sürecine verilen destek için
teşekkür etti.
Çok daha fazlasına ihtiyaçları olduğunun altını çizen Erdoğan, şu ifadeleri
kullandı:
“Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var. Tek derdimiz var, bu
yangını hep birlikte söndürmek. Türkiye
geneline yayılmış tüm ziraatçı kardeşlerimden bu yangını söndürmek için bize
destek vermelerini bekliyorum. Sizlerin
samimi desteği ile büyük hedeflerimize
ulaşacağımız biliyorum, bugüne kadar
verdiğiniz destekler için tekrar teşekkür
ediyorum. İnşallah 2023’ün, 2053’ün,
2071’in Türkiye’sini birlikte inşa etmeyi
sürdüreceğiz.”
Ürün işleme, paketleme ve ambalajlama tesislerimiz var. Antalya’ya zeytinyağı
fabrikası kurduk.
Odalarımızın birçoğunda girdi temin
mağazaları var. Çiftçimize girdi temin ediyoruz. Soğuk hava depoları kuruyoruz.
Bölgenin en büyük soğuk hava depolarından birini Rize’de inşa ediyoruz.
Kırsal kalkınmayla ilgili 200’e yakın
proje yaptık. Bu projeler karşılığında Avrupa Birliği fonlarından aldığımız hibeleri
çiftçimizin hizmetine sunduk.
Otomasyonu bitiriyoruz. Mevcut altyapımız ve hizmete girecek otomasyon sistemimizle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın çiftçi kayıt sistemine talibiz.
Çiftçi eğitimine önem veriyoruz. Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Orman
ve Su İşleri Bakanlığımız, Emniyet Genel
Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komu-
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
4
çiğ süt fiyatlarını belirlerken üretimin geleceğini tehlikeye atmasınlar. Kendi ayaklarına kurşun sıkmasınlar. Türk çiftçisinin
ürettiği sütü, daha ucuza dünyada bulurum devri bitti” dedi.
Planlı üretime geçmek gerektiğini,
ekonomik örgütlerin güçlü olmadığını,
onların bazı işlerinin Ziraat Odaları tarafından yapılmaya başlandığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
tanlığımız, Karayolları Genel Müdürlüğümüzle yaptığımız protokoller çerçevesinde
çiftçi eğitimi, kadın çiftçi eğitimi, genç çiftçi
eğitimi, güvenlikli traktör kullanımı, tarım
Bağkur’u eğitimlerini ortaklaşa sürdürüyoruz. Ağaçlandırma seferberliği yürütüyoruz.
Ziraat Odalarımızın yüzde 70’i kendi
hizmet binasına sahip…
Yüzde 45’inde tarımsal araç ve
makine parkı var. 75 tane
toprak tahlil laboratuvarı kurduk
Ankara’da eğitim merkezi inşa ediyoruz. 3-4 ay içinde bitireceğiz.
Karadeniz de kirleniyor. Açık denizlerle bağlantısının kısıtlı olması ve Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük nehir
havzaları ve bu denize kıyısı olan ülkelerin
atıklarının büyük bir kısmının akarsularla
taşınması nedeniyle Karadeniz, yıllardır
kirlenme sorunuyla karşı karşıya. Uluslararası işbirliği ve sözleşmelerle Karadeniz’deki kirlenmenin önüne geçilmesi
gerekir. Çünkü, balıkçılığımız etkileniyor,
ayrıca Marmara Denizi de kirleniyor.”
Ziraat Odalarımızda kadın kurulları ve
gençlik kurulları kuruyoruz.”
Gıda sektörünün, enerjiyle birlikte
dünyanın öncelikli sektörlerinden biri
olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Gıda
güvenliğini sağlayan ülkeler şanslı olacak. Sadece çiftçileri değil, ülkeleri zenginleşecek. Yapısal sorunlara rağmen,
üretimden vazgeçmeyen çiftçimizin
hizmetinde olmaktan gurur duyuyorum.
Vefakar çiftçimize huzurunuzda şükranlarımı arz ediyorum. Allah onlardan razı
olsun” dedi.
Hedeflerimiz büyük,
sorunların çözülmesi lazım
Hedeflerinin büyük olduğunu, sorunların çözülmesi gerektiğini belirten Bayraktar, şunları söyledi: “Arazilerimiz parçalanmış, parçalanmaya da devam ediyor.
İşletme bazında ortalama arazi büyüklüğümüz 59 dekara inmiş durumda. Bu
kadar küçük arazilerde verimli tarımsal
faaliyet yürütülemez. TBMM gündeminde
olan miras hukukuyla ilgili tasarı yasalaşmalıdır. Konuyla ilgili olarak, 9 bölgede
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız
ile Ziraat Odalarımız birlikte çalışıyor. Miras hukuku değişikliğiyle ilgili bilgilendirme toplantıları yapıyorlar.
Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt,
ambalajlanarak 3 katına satılıyor
Et ve Süt Kurumu’nun kurulduğunu,
kurumun ana statüsünün değiştirilerek
faaliyete geçmesini beklediklerini anlatan
Bayraktar, “Sütte sanayicimiz Bakanımızı
da, bizi de uğraştırıyor. Maliyetin altında
çiğ süt almaları üreticimizi zorluyor. Üreticiden litresi 1 liraya alınan süt, ambalajlanarak 3 katına satılıyor. Gözümüz yok
ama kazan-kazan olmalı. Onlar yatırım
yaparken, üreticimiz de kazansın, yatırım
yapabilsin. Sanayicilerimiz, Aralık ayında
“Havza bazlı destekleme modelini
daha fonksiyonel hala getirelim. Lisansı depoculuk önemli. Gelişerek devam
etmeli. Çaylıklarımız yaşlı. Yenilenmesi
çalışmaları başladı. Bir an önce çalışmaların tamamlanması gerekiyor. 2012-2013
sezonunda 301 bin 193 ton iç fındık ihracatıyla 1,8 milyar dolar döviz elde edildi.
Bu rakam, gıda ve tarım ihracatımızın yüzde 11’inin üzerinde bir oranı oluşturuyor.
Doğu Karadeniz’de dekar başına ortalama fındık verimliliği 60-70 kilogram, ülke
ortalaması 100 kilogram. Fındık bahçelerinin yaşı 70 ile 100 arasında. Ekonomik
ömrünü tamamlamış, küçük parsellerden
oluşuyor. Fındık bahçelerimizin de yenilenmesi gerekiyor. Alan bazlı gelir desteği
ve alternatif ürüne geçen üreticilere telafi
edici ödemeler 2015 yılından sonra da
devam etmeli. Bu desteğin devam ettirilmesiyle ilgili alınan karardan dolayı teşekkür ediyorum.
Tarımda bütün paydaşların gece gündüz demeden çalışması gerekiyor.
Verimli tarım arazilerinin korunması,
erozyonun önlenmesi, çölleşmeyle mücadele konuları önemli.”
Tarıma yönelik sabit sermaye yatırımının 2014 yılında, bu yıla göre yüzde 9,1
artarak 16 milyar 975 milyon liraya ulaşacağına dikkati çeken Bayraktar, “Kamu
sabit sermaye yatırımları içinde tarımın
payı yüzde 10,4 iken, özel sektörde bu
rakam yüzde 3,4’e iniyor. Kamu yatırımlarında aslan payını alamadık. Tarım olarak daha fazla yatırımı hak ediyoruz. Yalnız, iç ve dış talebe uygun, planlı yatırım
olmalıdır” dedi.
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Oda başkanları
tarımın sorunlarını anlattı
Toplantıda, bölge odalarını temsilen
Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç,
Erbaa Ziraat Odası Başkanı Arif Yılmaz
Köksal, Perşembe Ziraat Odası Başkanı
Arslan Soydan, Terme Ziraat Odası Başkanı Yetkin Karamollaoğlu, Akçakoca
Ziraat Odası Başkanı Levent Başaran,
Bayburt Ziraat Odası Başkanı Abuzer Yıldırımtepe, Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman, Sakarya Ziraat Odaları İl
Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Akyazı
Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar,
Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu konuşma yaptı.
Oda başkanları, fındık, çay, çiftçi borçları, yağlı tohumlar, hidroelektrik barajları,
sulama, drenaj, arıcılık, su ürünleri, kredi-finansman, mazot, gübre, elektrik gibi
girdi fiyatları, destekler, hayvancılık, 2B
arazileri, tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, arazi parçalanması, toplulaştırma,
TARSİM, yem bitkileri, süs bitkileri, çevre
kirliliği, sebzecilik ve meyvecilikte yaşanan sorunlar gibi konularda sunum yaptılar, soru sordular.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, oda başkanlarının sorularını
ayrıntılarıyla anlattı ve tarım politika ve uygulamaları, destekler, yapılanlar konusunda açıklamalarda bulundu.
Toplantı, Başbakan Erdoğan’ın ayrılmasından sonra da devam etti ve yaklaşık 4 saat sürdü. TZOB Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar toplantıda, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a, ayna üzeri,
hat sanatı işlemeli tablo, Trabzon Ziraat Odaları adına TZOB Yönetim Kurulu
Üyesi, Karadeniz Bölge sorumlusu Hasan Kozoğlu kemençe, Karadeniz folklor
ekibi kıyafeti, Uzungöl ve Başbakan’ın
fotoğrafının işlendiği tablo, Sakarya Ziraat Odaları adına da Sakarya Ziraat
Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı
ve Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar, Türkiye haritası üzerine
Başbakan Erdoğan fotoğrafının işlendiği
tablo hediye etti.
Halen sulanamayan 2,77 milyon hektar alanın sulamaya açılması önemli. Bu
alanlar sulamaya açılırsa net ithalatçı olduğumuz ve 3,6 milyar dolar ithalat yaptığımız yağlı tohumların üretimde patlama
olur. İthalatçı olmaktan kurtuluruz.
Su zengini değiliz. Basınçlı sulama
sistemleri yaygınlaştırılmalı
Su zengini değiliz. Suyun yüzde 70’ini
tarımsal sulamada kullanıyoruz. Bundan
dolayı basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı. Bunun desteklenmesi önemli.
Sularımız hızlı bir şekilde kirleniyor. Suları kirletenlere yönelik müeyyideler ağır
olmalı. Kim kirletiyorsa cezasını çekmeli.
Endüstriyel ve kentsel atıklar arıtılmadan
sulara bırakılmamalı. Sanayi kuruluşları
plansız bir şekilde belli yerlerde yoğunlaştırılmamalı. Plansız sanayileşme, kalitesiz yakıt, yanlış tarım uygulamaları,
hava, toprak ve sularımızı kirletiyor. Bartın, Karabük, Kastamonu ve Zonguldak’ta
hava kirliliği, Giresun, Ordu, Sinop ve
Trabzon’da kentsel ve sanayi atıklardan
kaynaklanan kirlilik, Rize ve Samsun’da
su kirliliği önemli...
Sakarya Ziraat Odaları adına Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar
Sakarya Ziraat Odaları olarak fındık üreticilerimize alan bazlı fındık desteği ve telafi edici alternatif ürün desteği verilmesi ve 3
yıl süreyle uzatılması kararından dolayı başta sayın Başbakanımız, Sayın Bakanımız ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Alan bazlı fındık desteği almayı hak etmiş yüzde 6 meyilli 5. ve ya 6. sınıf toprak vasfına sahip, özellikle Söğütlü ilçemiz
başta olmak üzere fındık bahçelerimiz desteklemelerden faydalanamıyor. Fındıkta lisanslı depoculuğu oldukça önemsiyoruz;
fiyat istikrarı sağlanması adına büyük önem arz ettiğini biliyoruz ve bir an önce hayata geçirilmesini arzu ediyoruz. Özellikle
TARSİM primlerinin yüzde 50 devlet destekli olmasına rağmen yüksek bulunduğu üreticilerimiz tarafından bizlere iletiliyor. Bunun dışında muafiyet ve müşterek sigorta oranlarının yüksekliği, zarar oluştuğunda tazminatın az ödenmesi sonucunu doğurduğundan çiftçilerimizin bu kapsama girme konusundaki heyecanını azaltıyor. Eksper raporları çiftçilerimiz aleyhine oluşuyor;
eksperler hasar meydana geldiği anda sahalara ulaşmıyorlar. Hasar ortadan kalktıktan sonra tutulan raporlar da çiftçi aleyhine
olduğu için çiftçimizde sigorta yaptırmak için yeterli heyecan oluşmuyor. 2014 yılı içerisinde Sakarya ilinin IPARD kapsamına
alınmasını da özellikle rica ediyoruz. Projelerimizin de bu kapsamda hızla devreye geçirilmesi açısından Kırsal Kalkınma İl Koordinatörlüğümüz Sakarya’da akredite olana kadar projelerimizin Bursa’da değerlendirilip, uygulamaya konulmasını özellikle
rica ve arz ediyoruz.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
5
Rize Ziraat Odaları adına Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç
Bayburt Ziraat Odaları adına Bayburt Ziraat Odası Başkanı Abuzer Yıldırımtepe
Çaykur’un işleme kapasitesi artırılarak çay alım kotaları yükseltilmelidir. Kaçak
yollarla ülkemize gelen çay girişi önlenmelidir. Yaşlanmış çaylıkların yenilenmesi
aşamasında üreticilerimizin desteklenmesi, yenileme çalışmalarının hızlandırılması
gerekmektedir. Organik çay üretimine ağırlık verilmelidir. Çay Kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşleri alınmalı, fikir birliği sağlanmalıdır. Çaykur’un özelleştirilmemesi bizler için oldukça önemlidir.
Bölgemiz hayvancılığının sorunlarından bahsetmek gerekirse, kısaca şu şekilde
özetlenebilir: Sinop başta olmak üzere bölgede ruhsatlı mezbaha sayısı yetersizdir.
Kontrolsüz kesilen etler halk sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır. Belediyelerin
ya da özel sektörün mezbaha yapmaları konusunda teşvik edilmelerine ihtiyaç vardır.
Bu yıl fındık başta olmak üzere ürünleri zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının faizsiz olarak uzun vadelerde
ödemek koşuluyla yapılandırılması sağlanmalıdır. 2012 yılında ertelenen kredilerde
uygulanan %5 faiz oranının tamamen kaldırılması bu mümkün değil ise toplam borç
miktarı yerine taksit tutarına uygulanması sağlanmalıdır.
Bölgede hayvan pazarlarının sayısının artırılmasına gerekmektedir. Yemde KDV
oranının düşürülmesi, besicilere verilen destekle birlikte üreticilerde ciddi rahatlama
sağlayacaktır. Açıkta besiciliğin yaygınlaştırılması için projeler geliştirilmeli, bu konuda gerekli kaynak aktarılmalıdır. Yem bitkileri desteği bölgede üretim artışına ciddi
katkı sağlamıştır. Bu yöndeki destek artarak devam etmelidir.
Yem fiyatlarının sürekli yükselmesi besicilerimizi sıkıntıya sokmaktadır. Yem de KDV
oranının düşürülmesi, besicilere verilen destekle birlikte üreticilerde ciddi rahatlama
sağlayacaktır. Bölgede açıkta besiciliğin yaygınlaştırılması için projeler geliştirilmeli,
bu konuda gerekli kaynak aktarılmalıdır.
Yem bitkileri desteği bölgede üretim artışına ciddi katkı sağlamıştır. Bu yöndeki
destek artarak devam etmelidir. Bölgede süt işleyen ve süt ürünleri üretimi yapan tesislerin modernizasyonuna ve yeni tesislerin kurulumuna yönelik uygun destek programlarının oluşturulması bölge hayvancılığının gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Organik üretim bakımından elverişli bölge sayılan Gümüşhane ve Bayburtta organik yem bitkileri üretimi teşvik edilmelidir. Ayrıca organik kırmızı et ve süt üretimi
yaygınlaştırılmalı, üreticimiz teşvik edilmeli, desteklenmelidir.
Tokat Ziraat Odaları adına Erbaa Ziraat Odası Başkanı Arif Yılmaz Soydan
Giresun Ziraat Odaları adına Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman
Bu yıl ayçiçeği üretimindeki artış üretici fiyatlarına yansımamıştır. Fiyatlar üretim
maliyetlerinin gerisinde kalmış üreticilerimiz zarar etmiştir. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde düşük fiyat nedeniyle mağdur olan üreticinin önümüzdeki sezon Kasımden vazgeçmesi halinde, ithalat miktarı artacak ve yağ açığımızla ilgili sorun daha
da derinleşecektir. Bu durum sadece yağ sektörünü değil, küspe ihtiyacı nedeniyle
hayvancılığımızı da olumsuz etkileyecektir.
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık alanları miras hukuku kaynaklı olarak 2-3 dekardır.
Ayçiçeği fiyatlarının, üreticilerimizi mağdur etmemesi için yağlık ayçiçeğinde kg başına
24 kuruş olan destek artırılmalı; hasat döneminde Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ürün
ithalatı yapılmamalı; üreticilerimizin dünya fiyatlarından girdi kullanabilmesi sağlanmalıdır.
Uygun olan parsellerin, fındık bahçelerindeki optimal işletme büyüklüğü dikkate alınarak acilen toplulaştırılması gerekmektedir.
Yöremizdeki tarımsal sulamayla ilgili projelerin tamamlanması gereklidir. Ayrıca
tarım alanlarının su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerinin kullanımı için
üreticimiz teşvik edilmeli, desteklenmelidir. HES’lerin inşaasında yaşanan sorunlar
ve olumsuzluklarla ilgili gerekli tedbirler alınmalıdır.
Özellikle can suyu da denilen su miktarı belirlenirken ekolojik yaşam çevreye
ilişkin canlı yaşam, bitki örtüsü, flora ve faunanın yaşamsal verileri göz önünde bulundurulmalıdır.
Ordu Ziraat Odaları adına Perşembe Ziraat Odası Başkanı Arslan Soydan
Bal üretimi için destekler günün şartlarına göre artırılarak devam etmeli; arıcılara
yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalı; ambalajlama ve paketleme tesisleri kurulmalı; bal üretici örgütleri mali yönden güçlü hale getirilmeli; kaçak olarak ülkemize arı ve arı ürünlerinin girişi önlenmelidir.
Bu nedenle yeterli gelir elde edemeyen fındık üreticilerinin bir kısmı fındıklıklarını
adeta kendi kaderine terk ederek şehirlere göç etmiştir. Bu durum bölgede verim ve
kalitenin düşmesinde etkili olmuştur.
Ekonomik ömrünü doldurmuş fındık bahçeleri yenilenmeli; projenin uygulama süresinde üretici desteklenmelidir. Fındık yetiştiriciliği yapılan topraklar ıslah edilmelidir.
Alan Bazlı Gelir Desteklerinin devamı üreticimize rahat bir nefes aldırmıştır. 2015 yılında sona erecek olan Alan Bazlı Gelir Desteğinin kesintiye uğramadan devam etmesi üreticimizin mağduriyetini önleyecektir. Diğer bir konuda 2B arazileridir. Rize’de 2B
arazileri üzerinde çay bahçelerimiz olması nedeniyle rayiç yüksek olmaktadır. Rayicin
daha makul fiyatlara çekilmesini talep ediyoruz.
Samsun Ziraat Odaları adına Terme Ziraat Odası Başkanı Yetkin Karamollaoğlu
Ülkemiz tarımda mazotu en pahalı kullanan ülkelerin başında gelmektedir.
Yine tarımda kullanılan gübre, elektrik fiyatları da çiftçinin alım gücüyle orantılı değildir.
Karadeniz Bölgesi su ürünleri yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç vardır. Ayrıca eğitimler yapılmalı ve ArGe çalışmaları desteklenmelidir. Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma,
tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır.
Dışa bağımlı olunan mazot ve gübre gibi girdilerde fiyatlar elimizde olmadan artarken, yurtiçinde bu girdilere vergiler bindirilerek fiyatlar iyice artırılmaktadır.
Su ürünleri avcılığında sınırsız ve kuralsız avcılık kontrol altına alınmalı ve her geçen gün artan mali ve biyolojik yok oluş engellenmelidir. Avcılıkta gerekli denetimler
mutlak suretle yapılmalıdır. Ticari gemilerde olduğu gibi balıkçı tekneleri de tanker
istasyonlarından kartlı sistemle mazot alabilmelidir.
Çiftçiler, zaman zaman, girdi fiyatlarının pahalılığından dolayı üretimden vazgeçebilmektedir. Bu nedenle, en azından girdilerdeki vergi yükünün azaltılmasını talep ediyoruz. Üreticilerimize verilen desteklerden % 4 vergi kesintisi yapılmaktadır.
Fındık üreticisine yönelik eğitim çalışmaları ile teknik bilgilerin aktarılması kaliteli
ve bol verimin alınmasını sağlayacaktır. Bölgede fındıkta lisanslı depolar kurulmalı,
ürün ihtisas borsaları işlerlik kazanmalıdır.
Özellikle mazottan alınan ÖTV (% 37) ve mazot, gübre ve elektrikten alınan KDV
(%18) çiftçilere önemli bir yük getirmektedir.
Destekleme ödemelerinden alınan yüzde 4 gelir vergisinin kaldırılmasını talep etmekteyiz. Destekler artırılmalı, zamanında ödenmelidir.
Düzce Ziraat Odaları adına Akçakoca Ziraat Odası Başkanı Levent Başaran
Zonguldak Ziraat Odaları adına Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu
Fındıkla ilgili, üreticiye yönelik eğitim çalışmaları ile teknik bilgilerin aktarılması
kaliteli ve bol verimin alınmasını sağlayacaktır. Ruhsatsız alanların ruhsatlandırılmasıyla üreticilerimizin mağduriyetleri giderilmiş olacak, böylece kayıt dışılıkta önlenmiş olacaktır. Bölgede fındıkta lisanslı depolar kurulmalı, ürün ihtisas borsaları
işlerlik kazanmalıdır. Kurulacak depolara üreticinin ürününü koymaya yönelik teşvik
ve destekler verilmelidir.
Çiftçilerimizin 3 milyonu 40-50 çeşit devlet desteğinden faydalanabiliyor. 2 milyon
çiftçimiz ise desteklerden faydalanamıyor. Bu konu yeniden gözden geçirilmeli.
Hayvancılık bölgede toplam tarımsal üretim değeri içinde yüzde 27’lik bir orana
sahiptir. 2,3 milyon ton süt üretiminde bulunan bölge ülke üretiminden yüzde 15 pay
almaktadır.
Bölge, 15 bin ton manda sütü üretimiyle de Türkiye manda sütü üretiminin yüzde
32’sini karşılamaktadır.
Bölgemiz hayvancılığının sorunlarından bahsetmek gerekirse, Sinop başta olmak üzere bölgede ruhsatlı mezbaha sayısı yetersizdir. Kontrolsüz kesilen etler
halk sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır. Bu konuda belediyelerin ya da özel
sektörün mezbaha yapmaları konusunda teşvik edilmelerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle hayvan kayıt ve hareketlerinde güçlükler yaşanmaktadır.
Ziraat Bankası tarafından çiftçiye verilen kredilerden yüzde 20 civarındaki çiftçimiz
yararlanıyor. Nedeni ise banka kefil istiyor. Bu engelleri ortadan kaldırmamız lazım. Bir
banka ile çiftçi kartı çıkarmak için sözleşme yaptık. 1200 çiftçinin bilgilerini bankaya
sunduk. 600 çiftçiye kart çıktı, 600 çiftçiye kart çıkmadı.
Türkiye’de çiftçilerimiz borcunu ödeyemediğinden dolayı, Merkez Bankası’nda sicilleri kötü durumda ve hiçbir bankadan kredi alamıyor. Çiftçilerimiz tefecinin eline düşüyor. Üretimimiz de bu konuda sekteye uğruyor. Çiftçi borcunu ödediğinde Merkez
Bankası’ndaki durumu düzeltilmeli.
Zonguldak’ta fındık desteği almaya engeli olmayan ilçelerimizin de destek almalarını talep ediyorum. 2B arazileri oldukça yüksek bu yüzden de çiftçilerimiz
alamıyor. 90 senelik dedesinden kalan arazileri satın almaya çalışıyor, yüksek fiyattan alamıyor.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
6
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
TZOB'UN MEDYA
BAŞARISI
MEDYADA EKİM AYININ LİDERİ DE ŞEMSİ BAYRAKTAR
Medyada öne çıkan iş adamları listesinde, Kasım ayında 882 haberle
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada yer aldı
Medyada öne çıkan iş adamları listesinde, Kasım ayında 882 haberle Türkiye Ziraat
Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ilk sırada yer aldı.
Medya Takip Merkezi verilerine göre, medyada öne çıkan iş adamları listesinde Kasım ayında 882 haberle TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar birinci oldu.
Listede Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi
Palandöken 759 haberle ikinci, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu 491 haberle üçüncü, işadamı Hulusi Belgü 330 haberle dördüncü, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay ise 266 haberle beşinci sırada yer aldı.
Muz üretiminde
rekora doğru…
Şemsi Bayraktar, Medya Takip Merkezi verilerinde, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında
medyada öne çıkan iş adamları listesinde birinci olmuştu. Bayraktar, Temmuz ayında 774,
Ağustos ayında 1113, Eylül ayında ise 994 haberle ilk sırayı almıştı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği, medya takip ajansı İnterpress’in internet sitesinde bulunan ve ekonomiye yön veren kurum ve kuruluşların haber sayılarının yer aldığı “analiz”
verilerine göre, Kasım ayında 2 bin 414 haberle birinci oldu.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Artışa rağmen muz üretimi ihtiyacı
karşılayamadığı için 2012 yılında
225 bin 100 ton muz
ithalatına karşılık
110,39 milyon
dolarlık döviz
ödendi."
Tüketim 10 yılda 2 kilogramdan
5,5 kilograma çıktı
Muzun ekonomik değeri yüksek bir
meyve olduğunu, Türkiye’de milyonlarca
dolarlık katma değer ürettiğini, onbinlerce
kişiye istihdam sağladığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, 2000-2007 döneminde üçe katlanarak 64 bin tondan
189 bin 107 tona çıkan muz üretiminin,
2013 yılında 215 bin 472 tona ulaşarak
rekor kıracağını bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2000
yılında 64 bin ton olan muz üretiminin,
2001 yılında 75 bin, 2002 yılında 95 bin,
2003 yılında 110 bin, 2004’te 130 bin,
2005’te 150 bin tona, 2006’da 178 bin
205, 2007 yılında ise 189 bin 107 tona
yükselerek, 2000 yılı muz üretimi rakamını üçe katladığını belirtti. 2008 yılında ilk
kez 201 bin 115 tonla 200 bin ton sınırını
geçen muz üretiminin, 2009 yılında 204
bin 517 tona, 2010 yılında ise rekor seviye olan 210 bin 178 tona çıktığını bildiren
Bayraktar, “2011 yılında muz üretimi yüzde 1,75 gerileyerek 206 bin 501 tona indi.
2012 yılında yeniden artışa geçen üretim
207 bin 727 tona çıktı” dedi. Bayraktar,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yeni açıklanan bitkisel üretim 2’inci tahmin verilerine
göre, 2013 yılında muz üretiminin, 2012
yılına göre yüzde 3,7 artışla 215 bin 472
tona çıkacağını, bunun rekor üretim seviyesi olduğunu vurguladı.
Sağlık açısından düzenli tüketilmeli
Kalp, damar hastalıklarına iyi geldiği,
kolesterolü düşürdüğü, kemik gelişimini
desteklediği öne sürülen, B1, B2, C, A ve
E vitaminlerini içeren, potasyum, demir,
kalsiyum, fosfor, sodyum ve iyot açısın-
dan da çok zengin olan muzun dünyada ve Türkiye’de sınırlı alanlarda üretimi
yapıldığını ama sağlık açısından düzenli
tüketilmesi gerektiğini bildiren Bayraktar,
şunları kaydetti:
“Güneydoğu Asya'nın tropikal bölgelerinde doğal olarak yetişen muzun
üretimi ülkemizde her yıl artarak devam
etmekte ve üretimdeki artış örtü altı yetiştiriciliğindeki gelişmeye bağlanmaktadır. Ülkemizde muz yetiştiriciliği Akdeniz
Bölgesi’nin Mersin ve Antalya illerinin
mikro-klima özelliği gösteren bazı ilçelerinde ekonomik olarak üretilmektedir.
Mersin ilinde yoğun olarak Anamur ve
Bozyazı ilçelerinde genellikle örtü altında yetiştiricilik yapılmaktadır. Antalya’da
ise Gazipaşa’da yetiştiricilik genellikle
açıkta, Alanya’da ise yetiştiricilik açık yanında örtü altında da gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda yetiştiricilik alanlarında
Mersin’in Erdemli, Antalya’nın Kumluca
ve Finike ile İskenderun’un Arsuz ilçesine kadar genişlemeler oldu. Muz üretiminde 2012 yılında 151 bin 420 tonla
Mersin açık farkla birinci oldu. İkinci sıradaki Antalya’nın muz üretimi 54 bin
716 tonda kaldı. Mersin, Türkiye muz
üretiminin yüzde 72,89’unu, Antalya ise
yüzde 26,34’ünü üretiyor. İki il Türkiye
muz üretiminin yüzde 99,23’ünü karşılıyor. Hatay 1590 ton, Adana 1 ton muz
üretiyor. Hatay’ın muz üretimindeki payı
yüzde 0,77’de kalırken, Adana’nınki yok
denecek kadar az.”
“Artışa rağmen muz üretimi ihtiyacı
karşılayamadığı için 2012 yılında 225 bin
100 ton muz ithal edildi. Bu ithalata karşılık 110,39 milyon dolarlık döviz ödendi.
2012 yılı üretim, 423 bin 37 ton olan tüketimin ancak yarıya yakınını karşılayabiliyor. Türkiye’nin muz ihracatı ise 9 bin
790 ton oldu.
Türkiye’de de muz tüketimi hızla artıyor. Son yıllarda daha fazla muz yiyoruz. Kişi başına muz tüketimi 10 yılda 2
kilogramdan 5,5 kilograma çıktı. Tüketim
daha artacak gibi görünüyor. AB ülkeleri
ile ABD’de de kişi başına muz tüketimi
Türkiye tüketiminden 3-4 kat daha fazla.”
Muzda üretimin tüketimi karşılamamasının sebebinin üretimin yeterince
desteklenmemesi olduğunu belirten Bayraktar, “Üreticilerin korunması amacıyla
ithal edilen muza yüzde 145,8 gümrük
vergisi uygulanması önemlidir ama muza
ayrıca somut destek de verilmelidir” dedi.
Yapılması gerekenler
Üretimin tüketimi karşılaması ve döviz
kaybının önlenmesi için üretimin desteklenmesi, sulama suyuyla ilgili alt yapı sorunlarının giderilmesi ve sera yapımının
teşvik edilmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Muz üretilen bölgelerde yaşanan
sorunları tespit etme, sorunları çözme
konusunda hazırlanacak projelerle üretim maliyetlerini azaltıcı, verim ve kaliteyi
artırıcı çalışmalar yapacak Muz Araştırma
İstasyonu açılmalıdır.
Araştırma kuruluşları sebze seralarından daha yüksek olan ve farklı bir teknolojiyle kurulması, işletilmesi gereken muz
seraları ve sera içi donanımlarla ilgili çalışmalar yapmalıdır.
Yerli muzun en önemli sorunlarından biri de raf ömrünün kısalığıdır. Üretim, işleme, paketleme ve pazarlama
sırasında karşılaşılan sorunlar nedeniyle
yerli muzun meyve kabuğu çatlamakta,
kararmakta ve rafta kısa sürede bozulmaktadır. İthal muza karşı bir dezavantaj
olan bu durumun giderilebilmesi için yerli muzun raf ömrünün uzatılabilmesi için
gerekli çalışmalar yapılmalı ve uygulanmalıdır.
Sera malzeme ve ekipmanlarından
demir, çimento, damlama hortumu,
boya, cıvata, plastik örtü ve benzeri malzemelerde katma değer vergisi (KDV)
inşaat yerine tarım kaleminden alınarak
KDV oranı düşürülmelidir.
Muz üretimini 7-8 ay yerine yılın 12
ayına yayarak üretim planlaması yapılmalıdır.
Muz paketleme ve sarartma tesislerinin kayıt altına alınması ve standardizasyonu, paketlemede kullanılan ambalajların standartlara uygun hale gelmesi,
izlenebilirliğin sağlanması muz pazarlanmasında çözülmesi gereken sorunlardır.
Hal dışında bulunan paketleme ve sarartma tesisleri ciddi bir kayıt dışılığa sebep
olmaktadır.”
Bayraktar, bütün bunların yanı sıra muzda markalaşmanın en hızlı çözülmesi gereken sorunlardan biri olduğuna dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
7
EKİM AYINDA TARIM İHRACATI İTHALATI İKİYE KATLADI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
tarım ve gıdada Kasım ayında ihracatın, ithalatı ikiye katladığını
bildirerek, “Kasım ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre
yüzde 5,3 artışla 1 milyar 374,2 milyon dolardan 1 milyar 447,7
milyon dolara yükseldi; ithalat yüzde 8 azalışla 811,5 milyon dolardan 747 milyon dolara indi” dedi.
göre yüzde 3,5 artışla 8 milyar 842,8 milyon dolardan 9 milyar
156,2 milyon dolara çıktığı bilgisini verdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve gıdada ihracatın,
Ocak-Kasım döneminde ise bu yıl, 2012 yılı aynı dönemine göre
yüzde 10,1 artışla 12 milyar 170,6 milyon dolardan 13 milyar
402,7 milyon dolara çıktığını belirtti.
“Tarım ve gıda, sadece Kasım ayında 701 milyon dolarlık, 10
aylık dönemde ise 4 milyar 247 milyon dolar dış ticaret fazlası
verildi. 10 aylık dönemde ihracattaki artış yüzde 10,1’i bulurken,
ithalattaki artış yüzde 3,5’de kaldı. Kasım ayı itibarıyla son bir yıllık
dönemde ihracat 16 milyar 486 milyon 153 bin dolara çıkarken, ithalat 11 milyar 47 milyon 342 bin dolar oldu. Son bir yıllık dönemdeki dış ticaret fazlası 5 milyar 438 milyon 811 bin dolara çıktı.”
Ocak-Kasım döneminde fasıllar arasında en fazla ihracatın 2
milyar 942 milyon 919 bin dolarla meyve, turunçgiller, kavun ve
karpuzda görüldüğünü, bunu, 1 milyar 416 milyon 961 bin dolarla
sebze, meyvelerden elde edilen ürünler faslının takip ettiğini bildiren
Bayraktar, Ocak-Kasım döneminde hayvansal ve bitkisel yağlarda
1 milyar 178 milyon 391 bin, hububat, un, pastacılık ürünlerinde 1
milyar 223 milyon 502 bin dolarlık ihracat yapıldığına dikkati çekti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, tarım ve gıdada ithalatın,
Ocak-Eylül döneminde ise 2013 yılında, 2012 yılı aynı dönemine
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Türkiye üretiminin yüzde
37,49’unu karşılayan Gaziantep
birinci olurken, Şanlıurfa yüzde
32,82 ile ikinci, Siirt yüzde 11,65
ile üçüncü, Adıyaman yüzde 4,76
ile dördüncü, Kahramanmaraş
yüzde 3,28 ile beşinci sırada
bulunuyor."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Antep fıstığında 2 yıl üst üste rekoltenin yüksek olması, ağaçlarda fizyolojik yorgunluğa neden
olduğunu ve rekolteyi yüzde 40,9 düşürdüğünü ama kalitenin yüksek olacağını
bildirerek, “2011 yılında 112 bin, 2012
yılında 150 bin ton olan Antep fıstığı üretiminin, bu yıl 88 bin 600 tona gerileyeceği
tahmin ediliyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Antep
fıstığının anavatanının Güneydoğu Anadolu olduğunu, bölgede diğer yörelere ve
ülkelere göre çok daha lezzetli fıstık üretimin yapıldığı belirtti. Antep fıstığının bölgede yaşayan on binlerce insanın geçim
kaynağı olduğunu vurgulayan Bayraktar,
Antep fıstığının on binlerce kişiye, üretim,
işleme, ticaret ve ihracatta istihdam ve
gelir sağladığına dikkati çekti.
Bölgede Antep fıstığı yetiştiriciliğinin
yapıldığı ilk yer olması nedeniyle çok
eski tarihlere Hititlere kadar gittiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Buna
rağmen Antep fıstığı yetiştiriciliğine yeterince önem verilmemiştir. Bir zamanlar Türkiye’den çuval çuval Antep fıstığı
götürerek üretime başlayan ABD, bugün
üretimde bizi geçmiş durumda. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
verilerine göre 2011 yılında 942 bin 970
ton Antep fıstığı üretimi yapılmıştır. Bu
üretimin yüzde 50,06’sını İran, yüzde
21,36’sını ABD, yüzde 11,88’ini Türkiye,
yüzde 7,85’ini Çin, yüzde 5,90’ını Suriye,
Ocak-Kasım döneminde tarım ve gıda ihracatının 13,4 milyar
doları aştığını, ithalatın 8,8 milyar dolarda kaldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
Bayraktar, Türk çiftçisinin emekle, gece gündüz çalışmayla
ürettiği ürünlerin dünya pazarlarında yer bulduğunu ve tarım ve
gıdada ihracatın, genel ihracatın çok üzerinde arttığını bildirerek, “Kasım ayında genel ihracat yüzde 8,2 düşerken tarım ve
gıdada artış yüzde 5,3’ü buldu. İthalat genelde yüzde 3,7 arttı,
tarım ve gıdada yüzde 8 düştü. 12 ayda 5,3 milyar dolardan
daha fazla dış ticaret fazlası veren kaç sektör var?” dedi.
Antep fıstığında
fizyolojik yorgunluk
rekolteyi düşürdü…
yüzde 1,15’ini İtalya, yüzde 1,02’sini Yunanistan sağlıyor. İran’ın üretimi 472 bin
97 tonu buluyor. ABD 201 bin 995 tonla
ikinci, Türkiye 112 bin tonla üçüncü, Çin
74 bin tonla dördüncü, Suriye 55 bin 610
tonla beşinci, İtalya 10 bin 801 tonla altıncı, Yunanistan 9 bin 580 tonla yedinci
sırada yer alıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2012 yılı
verilerine göre, 150 bin ton olan Türkiye
üretiminin yüzde 37,49’unu karşılayan
Gaziantep birinci olurken, Şanlıurfa yüzde
32,82 ile ikinci, Siirt yüzde 11,65 ile üçüncü, Adıyaman yüzde 4,76 ile dördüncü,
Kahramanmaraş yüzde 3,28 ile beşinci
sırada bulunuyor, Gaziantep, 2012 yılında
56 bin 233 ton, Şanlıurfa 49 bin 236 ton
Antep fıstığı üretti. Buna göre, iki il üretimin yüzde 70,31’ini karşılıyor. Gaziantep
ve Şanlıurfa’yı, 17 bin 478 tonla Siirt, 7 bin
135 tonla Adıyaman, 4 bin 916 tonla Kahramanmaraş, 1999 tonla Diyarbakır, 1786
tonla Kilis, 1674 tonla Manisa, 1576 tonla
Mardin, 1365 tonla Mersin, 1173 tonla İzmir takip etti.”
Verimi artırmak için gerekli
kültürel işlemler ve sulama yapılmalı
Türkiye’de Antep fıstığı veriminin ABD
gibi gelişmiş ülkelere göre düşük olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bizdeki verim olması gerekenin çok
altında ve ağaç başına 4 kilogram civarında kalıyor. Çünkü, elverişsiz, diğer
ürünlerin yetişmesine uygun olmayan,
sulanamayan taşlı ve kireçli topraklarda
yetiştiricilik yapılıyor. Diğer ülkelerdeki fıstık bahçelerinin sulanabilir olması, gübreleme, budama, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi kültürel uygulamaların daha
etkin yapılması nedeniyle ağaç başına
verim ülkemize göre çok daha yüksek.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile
sulamaya açılan alanlarda yapılan kapama fıstık bahçelerinin artırılması bizde de
verim ve kalitenin artmasını sağlayacak.
İran ve ABD'de sulu koşullarda yetiştirilen
iri ve ağzı açık fıstıklar görünüm bakımından ‘albenisi’ yüksek olması nedeniyle
çok daha lezzetli ve aroması olan fıstığımız karşısında avantajlı konumdadır. Verimi artırmak için gerekli kültürel işlemler ve
sulama yapılmalı. Fıstığımızın sulanması,
kültürel işlemlerin gereği gibi yapılması,
bol ürün veren ağaçlara sahip ABD ve
İran karşısında uluslararası pazarda geride kalan Antep fıstığının hak ettiği yere
gelmesini sağlayacak. Küresel ticaretten
alacağımız pay da artacaktır.”
Türkiye’de yetiştirilen fıstık çeşidinin
kuraklığa dayanıklı olduğunu, sulanmayan koşullarda da rahatlıkla yetiştirildiğini
bildiren Bayraktar, “Ayrıca fıstıkta kontrol
dışı verim sorunu da denilen periyodisitenin (bir yıl var bir yıl yok veya az vermesi)
daha şiddetli seyretmesi sonucu, üretimde düzensizliğe, verim düşüklüğüne
neden oluyor. Bu da Antep fıstığı ihracatımızın yıllar itibarıyla dalgalanmalar göstermesine yol açıyor” dedi.
Rekolte düşük, kalite yüksek olacak
Bu yıl rekoltede yüzde 40,9 düşüş beklenmesine rağmen fıstıkta kalitenin yüksek
olacağını vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri
verdi: “Üreticimizin fıstık üretiminin başlangıcından hasat dönemine kadar geçen
devrede kullandığı girdi fiyatlarının fazla
olması, buna toplama işçilik maliyetlerinin
de eklenmesi maliyetleri daha da artırmaktadır. Bu yıl birim alandan alınan verimin
düşük olması ise üretim maliyetlerini yükseltmiştir. Bu nedenlerle bu yıl fıstık fiyatları
yüksek seyretmektedir. Bu durum üreticimizin düşük verimden kaynaklanan zararını bir nebze önlemiştir.
Güneydoğu Anadolu bölgemizde fıstık
hasadı devam ediyor. Hasat zamanına dikkat edilmeli. Erken hasat yapılması halinde
randıman düşük kalır. Hasatta gecikilmesi
halinde ise meyve dökümü artar, dış kabukta büzülme olur. Hasat edilen meyvelerin ayıklanıp sergi yerlerinde uygun güneşte yapılan kurutma işlemiyle meyvenin
tamamındaki yüzde 40-50 arasındaki nem
oranı, 3-4 gün içinde yüzde 3-5’e düşürülmelidir. Kurutma esnasında fıstıkların
toprakla temasının kesilmesi gerekir. Kurutulan fıstıklar jüt çuvallarla depolanmalıdır."
Bayraktar, fıstıkta verimliliğin, kalitenin,
üretimin artırılabilmesi için uygun fıstık ağaçlarıyla kurulacak kapama bahçelere verilen
desteğin üreticimizi teşvik eder mahiyette
olması ve uluslararası pazarda rakip ürünler
karşısında avantaj kazandıracak desteklerin verilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
8
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Tarımda üretici tüketici makası bir türlü daralmıyor
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Üreticiden tüketiciye,
halkın tamamını yakından ilgilendiren
gıda fiyatlarındaki değişimleri
takip ederek, kamuoyunu doğru
bilgilendirme amacıyla
açıklama yapmaya
devam ediyoruz."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda Kasım
ayında Üretici Fiyatları Endeksinde (ÜFE)
artış olduğunu bildirerek, “Tarımda üretici
fiyatları Kasım ayında yüzde 4,43, 10 aylık
dönemde yüzde 4,06 artsa da yıllıkta artış
yüzde 0,59’da kaldı. On iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 2,71 düştü” dedi.
Bayraktar, Kasım ayında tüketicide
gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatların
yüzde 3,91 arttığını belirtti.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye
Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip
etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklama yapmaya devam
ettiklerini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Kasım ayı genel enflasyonun üretici fiyatlarında yüzde 0,69,
tüketici fiyatlarında yüzde 1,80 arttığını
vurguladı. Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarımda üretici fiyatları 10 aylık dönemde yüzde 4,06, son bir yıllık dönemde
yüzde 0,59 arttı. On iki aylık ortalamalara
göre yüzde 2,71 geriledi. Buna karşın genel üretici fiyatları enflasyonunun OcakKasım dönemini kapsayan 10 ayda yüzde
5,15, son bir yıllık dönemde yüzde 6,77, on
iki aylık ortalamalara göre yüzde 3,93 arttı.
Üretici fiyatları Kasım ayında madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,15, elektrik, gaz ve suda yüzde 0,24 arttı. İmalat
sanayinde yüzde 0,08 geriledi. Üretici fiyatlarında sanayide Kasım ayında fiyat artışı yaşanmazken, yıllık artış yüzde 8,03’ü
buldu. Tarımdaki yüzde 0,59’luk düşük
artış, enflasyonu yüzde 6,77’de tuttu.”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, genel
TÜFE’nin Kasım ayında yüzde 1,80, geçen yılın Aralık ayına göre (10 aylık) yüzde
6,90, yıllık bazda yüzde 7,71, on iki aylık
ortalamalara göre yüzde 7,32 arttığını,
gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatların Kasım ayında Eylül ayına göre yüzde 3,91,
Aralık ayına göre yüzde 9,56, geçen yıl
Kasım ayına göre yüzde 11,13, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 8,17 arttığını
bildirdi.
Yıllık üretici enflasyonunun genel tarımda yüzde 0,59, balıkçılıkta yüzde 39,83,
arttığını, tarım ve avcılıkta yüzde 0,05,
ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 5,07
gerilediğini vurgulayan Bayraktar, Kasım
ayında aylık bazda tarım, avcılıkta yüzde
4,47, balıkçılıkta yüzde 5,71, ormancılık,
tomrukçulukta yüzde 1,57 arttığını belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, tarımda, üretici fiyatlarındaki yüzde 0,59 artışa karşın, gıda ve alkolsüz içeceklerde
enflasyonun yüzde 11,13’e ulaşmasının,
üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarına yansımadığını gösterdiğine dikkati çekti.
Üreticiden tüketiciye
yüzde 500’lere varan fark
Üreticiden tüketiciye yüzde 500’lere
varan fiyat farkı var olduğunu bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Maydanozda yüzde 500 olan fark,
ıspanakta yüzde 444,64’ü, elmada yüzde 384,97’yi, lahanada yüzde 329,22’yi,
pırasada yüzde 313,79’u buluyor. Üreticide demeti 13 kuruş olan maydanoz,
markette 78 kuruştan, kilogramı 58 kuruş
olan ıspanak 3 lira 16 kuruştan, kilogramı 64 kuruş olan elma 3 lira 12 kuruştan,
kilogramı 39 kuruş olan lahana 1 lira 65
kuruştan, kilogramı 58 kuruş olan pırasa
2 lira 40 kuruştan satılıyor.
Bu ürünlerin dışında salatalık, sivri biber, patlıcan, kabak, karnabahar,
kuru soğan, mandalina, limon, armut,
kuru kayısıda üretici ile market fiyatları
arasında yüzde 200’ün üzerinde fiyat
farkı var.”
Bayraktar, aylık artışın yüzde 10’u geçtiği ürünlere bakıldığında, Kasım ayında
hem marketlerde hem de üreticide fiyatı
en fazla artan ürünlerin domates, patlıcan
ve kabak olduğunu, bu ürünleri, marketlerde patates ve salatalığın, üreticide ise
kuru incir, Antep fıstığı, yeşil mercimek,
pirinç, yumurta, salatalık ve zeytinyağının
izlediğini belirtti.
Şemsi Bayraktar, “Market fiyatlarında
en fazla fiyat düşüşü yüzde 16,68 ile kuru
soğanda, en fazla fiyat artışı yüzde 42,14
ile sivri biberde görüldü. Üretici fiyatlarında ise limon fiyatı yüzde 24,23 düşerken,
domatesin fiyatı yüzde 95,88 arttı” dedi.
Market fiyatlarındaki değişimler
Bayraktar, Kasım ayı itibarıyla market
fiyatlarına bakıldığında; 13 üründe bir ay
öncesine göre fiyat değişimi görülmezken, 6 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat
artışı olduğunu belirtti.
Kasım ayında, kırmızı mercimek, pirinç,
maydanoz, elma, nohut, yeşil mercimek,
kuru kayısı, kuru incir, fındık, süt, zeytinyağı, mısırözü yağı ve tavuk eti fiyatlarında
değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde
16,68 oran ile en fazla kuru soğanda olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 16,24 ile limon, yüzde 11,85 ile sivri
biber, yüzde 2,42 ile yeşil fasulye, yüzde
1,42 ile Ayçiçek yağı, yüzde 0,24 ile kuzu
eti izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise
yüzde 42,14 oran ile domateste görüldü.
Domatesteki fiyat artışını yüzde 24,89
ile patlıcan, yüzde 12,02 ile kabak, yüzde 11,66 ile patates, yüzde 11,09 ile salatalık, yüzde 9,83 ile havuç, yüzde 6,18
ile yumurta, yüzde 3,74 ile marul, yüzde
3,11 ile armut, yüzde 2,83 ile kuru fasulye, yüzde 2,14 ile yeşil soğan, yüzde 1,40
ile antep fıstığı, yüzde 1,16 ile kuru üzüm,
yüzde 1,10 ile toz şeker, yüzde 0,83 ile
dana eti takip etti.”
Üretici fiyatlarındaki değişimler
Kasım ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında; 6 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 8 üründe
azalma, 16 üründe ise fiyat artışları olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam
etti: “Kasım ayında, maydanoz, elma, armut, kuru kayısı, kuru üzüm ve süt fiyatlarında değişim meydana gelmedi.
Fiyat düşüşü yüzde 24,23 oran ile en
fazla limonda görüldü. Limondaki fiyat
düşüşünü yüzde 15,69 ile kuru soğan,
yüzde 9,84 ile yeşil fasulye, yüzde 4,76
ile nohut, yüzde 3,06 ile sivri biber, yüzde 2,86 ile havuç, yüzde 1,25 ile dana
eti, yüzde 1,15 ile kuzu eti izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 95,88
oran ile domateste oldu. Domatesteki
fiyat artışını yüzde 56,77 ile patlıcan,
yüzde 55,01 ile kabak, yüzde 25 ile kuru
incir, yüzde 17,50 ile Antep fıstığı, yüzde 15,68 ile pirinç, yüzde 15,63 ile yeşil mercimek, yüzde 11,37 ile yumurta,
yüzde 10,22 ile salatalık, yüzde 10 ile
zeytinyağı, yüzde 7,27 ile patates, yüzde 6,76 ile yeşil soğan, yüzde 6,43 ile
kırmızı mercimek, yüzde 3,70 ile marul,
yüzde 3,65 ile kuru fasulye, yüzde 2,65
ile fındık izledi.
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Bayraktar, fiyatı artan ürünlerden domates, patlıcan, kabak, salatalıkta tarla
ürünlerinde hasadın bittiğini, arzın örtü
altı üretimden elde edilmeye başlandığını buna bağlı olarak fiyatların arttığını belirtti. Antep fıstığı ve fındıkta bu yıl
rekoltenin düşük olmasının fiyat artışına
yol açtığını vurgulayan Bayraktar, şunları
kaydetti: “Kuru incirde üreticinin elindeki
ürünün azalmasına bağlı olarak fiyatlarda artış oldu. Pirinçte üretici fiyatı yeni
mahsule ait olduğundan, fiyat artışı geçen yılın ürünü ile kıyaslama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Zeytinyağında
görülen artışta rekoltede meydana gelen
düşüş etkili olmuştur. Patateste Kasım
alanlarındaki daralmaya bağlı olarak rekoltede meydana gelen düşüş fiyat artışına yol açtı.
Limonda hasat ve pazarlama dönemi olması nedeniyle fiyatlarda bir
miktar düşüş yaşandı. Kuru soğanda
talepteki daralmaya bağlı olarak fiyatlar geriledi.”
Bayraktar, genel olarak değerlendirildiğinde arz ve talepteki değişime bağlı
olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiğinin görüldüğünü belirtti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
9
dan stratejik bir özelliği bulunan pamuğun
üretimi ve tüketimi, izlenen tarım, sanayi ve
ticaret politikaları ile dünya piyasalarındaki
olumlu-olumsuz tüm gelişmelerden yoğun
bir şekilde etkilenmektedir.
Pamukta hasat
büyük ölçüde
tamamlandı
Yıllar itibarıyla tekstil ve hazır giyim
sektöründe yaşanan olumlu genişlemelere paralel olarak, pamuk tüketimindeki
artış iç üretim artışıyla karşılanamamış,
pamuk ithalatı zorunlu hale gelmiştir.
1990 yılına kadar pamuk ihracatçısı olan
Türkiye, tekstil ve konfeksiyon sektöründe
üretimini artırıp, önemli ihracatçı ülkelerden birisi olması nedeniyle her yıl artan
oranda ithalat yapar hale gelmiştir. Bugün
Türkiye, pamuk ithalatında Çin’den sonra
gelen ikinci ülke konumundadır.”
Bayraktar, 1995 yılında 113 bin ton
olan lif pamuk ithalatının, 2012 yılına kadar yüzde 442,5 artarak 613 bin tona çıktığını da belirtti.
Verim arttı ama ekilen alan daraldı
Kütlü pamuk veriminin 1995 yılında
dekarda 294 kilogram iken, 2012 yılında
475 kilograma yükseldiğini, verimde yüzde 62 artış olduğunu belirten Bayraktar,
şunları kaydetti:
“2012 yılında elde edilen kütlü pamuk
rekoltesi 2 milyon 320 bin ton iken, 2013
yılında yüzde 1,7 düşüşle 2 milyon 280
bin tona inmesi beklenmektedir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, pamukta rekabet koşullarının üretim artışını önlediğini
bildirerek, “Pamukta ithalat artıyor. 1995
yılında 113 bin ton olan lif pamuk ithalatı,
2012 yılına kadar yüzde 442,5 artarak 613
bin tona çıktı” dedi.
Bayraktar, pamuk, pamuk ipliği ve
pamuklu mensucatta, 2008 Ocak-2013
Eylül döneminde ithalata 16 milyar dolar
2 milyon 826 bin dolar giderken, ihracattan 9 milyar 507 milyon 189 bin dolar gelir
elde edildi, net ithalat 6 milyar 495 milyon
637 bin doları buldu.
Bayraktar, 2011 yılında 3 milyar 608
milyon 859 bin dolar olan pamuk, pamuk
ipliği ve pamuklu mensucat ithalatının
2012 yılında 2 milyar 337 milyon 563 bin
Süt
tüketimi
artırılmalı…
dolara indiğini, 2013 yılında ise Ocak-Eylül döneminde 2 milyar 200 milyon 38 bin
dolar olduğunu gittiğini belirterek, “2011
yılında 1 milyar 922 milyon 73 bin dolar
olan ihracat, 2012 yılında 1 milyar 785
milyon 531 bin dolara indi. 2013 yılının
Ocak-Eylül döneminde 1 milyar 438 milyon 309 bin dolarlık ihracat yapıldı” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tekstil ve hazır giyim sektörünün
Türkiye’nin istihdam ve katma değer
yaratan, ihracattaki en temel ve önemli, lokomotif sektörlerden birisi olduğunu hatırlattı. Türkiye tekstil ve hazır giyim
sektörünün ithal girdi kullanımı az olduğu
için bir bütün olarak, tüm sektörler içinde
en fazla dış ticaret fazlasını verdiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu sektörün temel girdisi olan ve ülkemiz açısın-
Pamukta üretimin yeterince artırılamamasının sebebi Kasım alanların daralmasından kaynaklanmaktadır. 1995-2012 döneminde verimde yüzde 62 artış olmasına
karşın Kasım alanları yüzde 36 daralmıştır. Pamukta, sertifikalı tohumların tercih
edilmesi, tarım makinelerinin kullanımının
artması, araştırma ve geliştirme faaliyetleri gibi olumlu gelişmeler sonucu verim
yüksek oranda artırılmıştır. 1995-2012
döneminde teknoloji kullanımı nedeniyle
yakalanan verim artışı eski hızını kaybedecektir. Bundan böyle pamuk üretimindeki
artış ancak Kasım alanlarındaki artışa bağlı olacaktır. Çiftçi pamuk Kasımine tekrar
yönlendirilmeli ve ithal pamukla rekabet
edilebilmesi için girdi fiyatları düşürülmeli,
destekler artırılmalıdır.
Sanayicinin her yıl artan ihtiyacını karşılayamadığımız için, pamukta ‘net ithalatçı’
olmamızın en büyük sebepleri; Dünya Ti-
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
kalsiyum, potasyum, fosfor gibi mineral maddelerin yanı sıra A,
D, B1, B2, B3, B6, B9, B12 vitaminleri ve protein içeren en yararlı
içecek sütün tüketiminin her yaşta çok önemli olduğunu bildirdi.
Bayraktar, sütün çocukların fiziksel ve zihinsel gelişiminde
son derece etkili olduğu için, özel okullar dahil 34 bin 530 okulda 6 milyon 330 bin 215 ana sınıfı ve ilkokul öğrencisine, haftada
3 gün 200 mililitrelik süt dağıtılmasını fevkalade önemsediklerini
belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, okul sütü programı için
ihalenin yapıldığını, 2013-2014 Eğitim Öğretim yılının ikinci döneminde 303 milyon 850 bin 320 kutu 200 mililitrelik kamuoyunda uzun ömürlü olarak bilinen ısıl işlemden geçmiş (UHT) süt
dağıtılacağını, bunun çocukların sağlıklı gelişimini sağlayacağını, sütü çocuklara sevdireceğini vurguladı.
Sanayiye aktarılan inek sütü miktarında azalma
Süt üretiminin hızla arttığını, geçen yıl yüzde 15,6 artışla 17,4
milyon tonu aşan toplam süt üretiminin, kısa zamanda 25 milyon
tonluk üretime ulaşılacağını gösterdiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Her ne kadar, son aylarda sanayiye aktarılan inek sütü miktarı azalsa da süt üretiminin arttığını rakamlar
bize gösteriyor. Mayıs ayından bu yana sanayiye aktarılan inek
sütü miktarı azalıyor. En son Eylül ayında sanayiye aktarılan inek
sütü, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,9 azalarak 599 bin 773
tondan 594 bin 386 tona indi. Ocak-Eylül dönemleri itibarıyla
2012 yılında 6 milyon 155 bin 716 ton olan sanayiye aktarılan
inek sütü miktarı, bu yıl yüzde 1,58 azalarak 6 milyon 58 bin 237
tona geriledi. 2012 yılında 7 milyon 932 bin 485 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarı, bu yıl Eylül ayı itibarıyla 12 aylık
caret Örgütü Tarım Anlaşması’nda pamuk
ithalatında herhangi bir önlem olmaması,
Avrupa Birliği Gümrük Birliği anlaşmasında sanayi ürünü olarak işlem gördüğü için,
pamukta 1995 yılından itibaren gümrük
vergisinin sıfır olması ve girdi fiyatlarının
yükselmesidir. Son yıllarda pamukta en
fazla ithalat yaptığımız ülkelerin ABD ve
Yunanistan olması bu anlaşmalardan kaynaklanmaktadır.”
Türk pamuğunun sorunu maliyet
Türk pamuğunun üretiminde maliyet
sorununun bilinen bir gerçek olduğunu
vurgulayan Bayraktar, “Girdi fiyatları, işçilik giderleri ve tarıma yönelik mal ve
hizmetlere uygulanan vergi oranlarına,
küçük, parçalı ve dağınık işletme yapısının getirdiği sorunlar da eklenince, üretim
maliyeti daha da artmaktadır. Bunların
yanında pamuk hasadı ve çırçırlama işlemlerinde karışarak lif kalitesini düşüren yabancı maddeler, standardizasyon
problemleri ve pamukla ilgili kesimlerin
birbirleriyle işbirliği yapamaması gibi nedenler de pamuğun diğer problemleri
arasında yer almaktadır” dedi.
Pamuk üretiminde ABD’li çiftçinin Türk
çiftçisinden yüzde 17,2 daha az masraf
yaptığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bunun yanında, ABD’de dekara 38 cent
(75 kuruş) doğrudan destekleme alan üreticilere, ayrıca düşük faizli ürün rehin kredileri, uzun vadeli ihracat desteği kredileri ve
2008 yılından itibaren de gelir koruma ödemeleri gibi çeşitli destekler verilmektedir.
Dünya piyasalarından önemli ölçüde
etkilenen iç piyasada pamuğun üreticisine kazandırmaması, üreticinin pamuk Kasıminden vazgeçerek muadil diğer ürünlere kaymasına neden olmaktadır. Bunun
sonucunda, mısır, ayçiçeği gibi ürünlerin
de arz ve talep dengeleri etkilenmekte,
fiyat istikrarsızlığı ortaya çıkmaktadır.
Gerekli önlemler alınarak pamuk üreticisi ülkelerle rekabet edebilirse, geçmişte
pamuk yetiştiren, yeteri geliri elde edemediği için üretmekten vazgeçen üretici
tekrar pamuk ekecektir. Ayrıca üreticilerin
ve üretimlerinin korunması için, birçok ülkenin hatta Avrupa Birliği’nin yaptığı gibi
tarife dışı engellerin konulması gerekmektedir. Bu tip önlemlerle pamuk için
verilen dövizin büyük bir kısmı ülkemizde
kalacaktır.”
dönemde 7 milyon 835 bin 6 tona indi. Buna karşın Eylül ayında
içme sütü üretiminin yüzde 8,9, tereyağı üretiminin yüzde 8,7,
inek peyniri üretiminin yüzde 0,9, yoğurt üretiminin yüzde 3,8,
ayran üretiminin yüzde 8,4 arttığını görüyoruz.”
Programın çeşitli gıdalarla çeşitlendirilmesi gerekir
Üretilen sütün tüketilmesi için sütün yeni yetişen kuşaklara sevdirilmesi ve çeşitli yollarla tüketiminin artırılması gerektiğini, bunlardan birinin de 60 ülkede uygulanan okul sütü programları olduğunu
belirten Bayraktar, “Bu çerçevede okul sütü programının devamı
ve hatta programın peynir, yoğurt, ayran, tereyağı gibi süt ürünleri,
bal, fındık, kayısı, elma gibi gıdalarla çeşitlendirilmesine ve mutlaka
yasal bir zemine oturtulması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Kişi başına içme sütü tüketimi
Türkiye’de 15 litre, AB’de ise 33 litre
Türkiye’de kişi başına içme sütü tüketiminin yıllık 15 litrede kaldığını, buna karşın ABD’de 25, AB ülkelerinde ise
33 litreyi bulduğunu bildiren Bayraktar, içme sütü tüketiminin bu seviyelere çıkarılmasının, üretim artışı nedeniyle
gerçekleştirilmesinin hiç de zor olmayacağına dikkati çekti.
Bayraktar, süt üretiminin ve dolayısıyla hayvancılık sektörünün sıkıntıya girmemesi için fiyat istikrarının çok önemli
olduğunu, piyasaya müdahale etmek amacıyla kurulmuş
olan Et ve Süt Kurumu'nun, en kısa zamanda devreye girerek
fiyatların maliyetlerin üzerinde şekillenmesini sağlayacak ve
sanayicileri rekabete zorlayacak tedbirler alması gerektiğini
vurguladı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
10
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
da tarımın payı, Temmuz ayında olduğu
gibi Ağustos ayında da yüzde 25,1 oldu.
Buna karşın geçen yıl Ağustos ayına göre
tarımın istihdamdaki payı yüzde 25,9 iken
bu yıl 0,8 puan azaldı.
Tarım işsizliği
2,5
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımdaki istihdamın Ağustos ayında da 6,5 milyonun
üzerinde gerçekleştiğini belirterek, “Tarım, yüzde 12,3 olan işsizlik oranını 2,5
puan düşürerek yüzde 9,8’e çekti” dedi.
Bayraktar, bir önceki aya göre
Nisan’da 350 bin, Mayıs’ta 225 bin,
Haziran’da 191 bin, Temmuz’da 83 bin
artan tarımdaki istihdamın, Ağustos ayında da 46 bin azalarak 6 milyon 511 bine
indiğini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Nisan’da 6 milyon 58
bin, Mayıs’ta 6 milyon 283 bin, Haziran’da
6 milyon 474 bin olan tarımdaki istihdamın,
tarımsal faaliyetin zirveye çıktığı Temmuz’da
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin kivi
üretimini, 1995-2011 döneminde 406 kat,
2000-2011 döneminde 21 kat, 2005-2011
döneminde yüzde 265,4 artırarak dünya
birincisi olduğunu bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 1994
yılında 7 tonla başlayan, 1995’te 72,
2000’de 1400, 2005’te 8 bin, 2011’de 29
bin 231, 2012’de 37 bin 247 tona yükselen kivi üretiminin 2013 yılında yüzde 11,2
artışla 41 bin 420 tona çıkacağını belirtti.
Şemsi Bayraktar, üretimdeki artışa rağmen kivide iç talebin henüz karşılanmadığını, üretimin hala artırabileceğini, bunun
da üretici için olumlu bir durum olduğunu vurguladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü’nün (FAO) 2011 verilerine
göre, dünya kivi üretiminin 1 milyon 490
bin ton olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dünya kivi üretiminde İtalya, 431 bin
558 tonla birinci, Yeni Zelanda 420 bin 231
tonla ikinci, Şili 237 bin 104 tonla üçüncü,
Yunanistan 140 bin 400 tonla dördüncü
sıradadır. Fransa, 73 bin 480 tonla beşinci, ABD 34 bin 200 tonla altıncı, İran 31
bin 576 tonla yedinci durumundadır. Ülkemiz 2011 yılı için 29 bin 231 tonla 26 bin
100 ton üreten Japonya’nın önünde sekizinci sıradadır. Yalnız, 2011 yılından 2013
yılına Türkiye kivi üretimini yüzde 41,7 gibi
yüksek bir oranda artırmıştır. Buna göre
Türkiye, İran ve ABD’nin 2011 yılı üretimlerini geçmiş durumdadır. Diğer önemli
üreticiler içinde Portekiz, İspanya, Güney
Kore, İsrail ve Avustralya bulunmaktadır.
Dünya kivi üretiminin yüzde 28,96’sını
İtalya, yüzde 28,2’sini Yeni Zelanda, yüzde 15,91’ini Şili, yüzde 9,42’sini Yunanistan, yüzde 4,93’ünü Fransa, yüzde
2,30’unu ABD, yüzde 2,12’sini İran, yüzde
1,96’sını Türkiye yapmaktadır.”
Üretim artışında Türkiye
açık farkla ilk sırada
Türkiye’nin kivide, üretim artışında
dünya birinciliğini aldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“1995-2011 döneminde Türkiye, üretimini 406 kat ya da yüzde 40 bin 498,6
puan
düşürdü
6 milyon 557 bine ulaştığını, Ağustos ayında 6 milyon 511 bine gerilediğini belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ağustos ayında toplam
istihdamın, 2012’nin aynı ayına göre, 593
bin artarak, 25 milyon 367 binden 25 milyon 960 bine çıktığını vurguladı. Toplam
istihdamın, Temmuz ayına göre 139 bin
azalarak 26 milyon 99 binden 25 milyon
960 bine indiğini bildiren Bayraktar, şunları
kaydetti: “Geçen yılın Ağustos ayına göre,
hizmetler sektöründe istihdamın 461 bin,
sanayide 218 bin arttı. İnşaatta 34 bin,
tarımda 53 bin azaldı. Ağustos ayında istihdam, Temmuz ayına göre, tarımda 46
bin, sanayide 27 bin, hizmetlerde 80 bin
azalırken, inşaatta 14 bin arttı. İstihdamartırırken, üretim artışında ikinci sırada
bulunan İran yüzde 952,5 artırabilmiş.
Artış oranı Yunanistan’da yüzde 245,4,
İsrail’de yüzde 190,9, Portekiz’de yüzde 165,1, İspanya’da yüzde 151, Şili’de
yüzde 106,2, Kırgızistan’da yüzde 100,
Yeni Zelanda’da yüzde 88,4, İsviçre’de
yüzde 38,9, İtalya’da yüzde 37,4 arttı. Bu dönemde üretim Fransa’da yüzde 1,4, ABD’de yüzde 0,3, Japonya’da
yüzde 46,5, Güney Kore’de yüzde 17,4,
Avustralya’da yüzde 30, Kıbrıs Rum
Kesimi’nde yüzde 66,4, Kanada’da da
yüzde 80 düştü. 1995 yılında 48 bin 800
ton kivi üretimiyle dünya beşincisi olan
Japonya’da üretim, 2011 yılında 26 bin
100 tona geriledi ve Türkiye’nin ardından
dokuzunculuğa indi.
Türkiye, 2000-2011 döneminde yüzde 1987,9, 2005-2011 döneminde yüzde
265,4 kivi üretim artış oranlarıyla da dünya ülkeleri içinde ilk sırayı aldı.”
Türkiye’nin, kivi üretiminde çok uzun
bir geçmişi olmasa da üretimini hızla artırıp sekizinciliğe yükselmesinin önemli bir
başarı olduğuna dikkati çeken Bayraktar,
“Bu durum, Türk çiftçisinin yeniliklere ne
kadar açık olduğunu, üretim artışında sınır tanımadığını gösteriyor. Bizdeki sorun
üretim değil, pazarlama. Üretimimizi hızla
artırabiliyoruz ama ürünümüzü örgütlenmemiz yeterli olmadığı için değerlendiremiyoruz” dedi.
Kivi üretiminde Yalova,
yüzde 35,19 payla birinci
2012 yılı verilerine göre, 37 bin 420
ton olan Türkiye kivi üretiminin yüzde
35,19’unu Yalova, yüzde 18,01’ini Ordu,
yüzde 16,14’ünü Rize’nin ürettiğini bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Yalova 13 bin 107 ton üretimle birinci.
Bu ili 6 bin 707 tonla Ordu, 6 bin 11 tonla Rize izliyor. Bu üç il Türkiye üretiminin
yüzde 69,33’ünü gerçekleştiriyor. Üretimde Samsun, 2 bin 729 tonla dördüncü,
Giresun 2 bin 547 tonla beşinci, Trabzon
2 bin 181 tonla altıncı, Kocaeli 1012 tonla
yedinci, Bursa 935 tonla sekizinci, Artvin
765 tonla dokuzuncu, Mersin 215 tonla
onuncu, Antalya ve Kastamonu 194 tonla
onbir ve onikinci, Sakarya 128 tonla önü-
Halen tarım, sanayiden 1 milyon 566
bin, inşaattan 4 milyon 714 bin daha fazla
istihdam sağladı.”
Tarım işsizliği 2,5 puan düşürüyor
Türkiye’de işsiz sayısının Ağustos’ta
2 milyon 808 bin kişi, işsizlik oranının
yüzde 9,8 olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Geçen yıl Ağustos ayında işsizlik
oranı yüzde 8,8 düzeyindeydi. Tarım, 6
milyon 511 bin kişiye iş, aş sağlıyor, işsizliği önemli tek hanelere indiriyor. Tarım
olmazsa işsizlik oranı çift haneli çıkacak.
İşsizliğin daha da artmasını önleyen tarım, kentlerde işsizliği yüzde 12,4’ten yüzde 11,9’a, kırsalda yüzde 12,3’ten yüzde
5,5’e, toplamda 12,3’den yüzde 9,8 indirdi” dedi.
Tarımın istihdamdaki payı
Son bir yıllık dönemde mevsimsel
oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki payının yüzde 22,4 ile yüzde 26
arasında değiştiğini belirten Bayraktar,
Ağustos ayında hizmetler sektörünün
12 milyon 628 bin, tarımın 6 milyon 511
bin, sanayinin 4 milyon 964 bin, inşaat
sektörünün ise 1 milyon 857 bin kişiye
istihdam yarattığı bilgisini verdi. Bayraktar, 25 milyon 960 bin olan toplam istihdamın yüzde 25,1’ini tarımın karşıladığını ifade ederek, “Sanayide istihdam
yüzde 19,1’de, inşaatta yüzde 7,2’de
kalırken, tarımdaki istihdam en düşük
olduğu aylarında bile yüzde 22’lerin altına inmiyor. Yaz aylarında yüzde 25’leri
aşıyor ve istihdamın dörtte birini karşılıyor. En büyük istihdam kapısı hizmetler
sektörü de toplam istihdamda yüzde
48,6 pay alıyor” dedi.
Tarımda çalışanların
yüzde 47,5’i kadın
Tarımda çalışan 6 milyon 511 bin
kişinin yüzde 52,5’ini erkeklerin, yüzde
47,5’ini kadınların oluşturduğunu bildiren Bayraktar, 3 milyon 416 bin erkek ile
3 milyon 95 bin kadının tarımda istihdam
edildiğini belirtti. Türkiye’de 7 milyon
774 bin kadının istihdamda yer aldığını,
bunların 3 milyon 538 bininin hizmetler,
3 milyon 95 bininin tarım, 1 milyon 55
bininin sanayi, 56 bininin ise inşaat sektöründe çalıştığını vurgulayan Bayraktar, tarımda çalışanların yüzde 47,5’inin
kadın, çalışan kadınların yüzde 40’ının
ise tarımda istihdam edildiğini bildirdi.
Bayraktar, kadın istihdamında hizmetler
payının yüzde 45,7 iken, sanayinin payının yüzde 13,6’da, inşaatın payının yüzde 0,7’de kaldığını vurguladı.
Kivi üretim artışında
Türkiye dünya birincisi
çüncü, Zonguldak 117 tonla ondördüncü,
Adana 101 tonla onbeşinci sırayı alıyor.”
Özellikle İran’dan gelen düşük kaliteli
ve ucuz ürün girişi üretici açısından sıkıntılı bir durum olduğuna dikkati çeken
Bayraktar, “NitKasım, 2013 yılında 606
bin 606 dolarlık ihracata karşılık 2 milyon
777 bin 616 dolarlık ithalat yapılmıştır. Bu
ithalatın 1 milyon 890 bin 750 doları (toplam ithalatın yüzde 68,1’i) İran, 779 bin 6
doları (yüzde 28,05) Şili kaynaklıdır” dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 5
Kasım 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile kivide ton başına 700
ABD Doları ithalatta gözetim uygulaması
başlatıldığını, bunun yerli üretimi koruyacağını belirtti.
En önemli sorun soğuk hava
depoları ve ambalajlama
tesislerindeki yetersizlik
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kivideki önemli sorunlardan birisi soğuk hava depolarının ve ambalajlama tesislerinin yetersiz oluşudur. Bu sorundan
dolayı kivi hasat edilmesinden sonra kısa
zamanda tüketime sunulması gerekiyor.
Böyle olunca da ürünün fiyatını satıcı
değil alıcı belirliyor ve üreticimiz mağdur
oluyor. Daha sonraki süreçte de ithalat yoluna gidiliyor. Bir zamanlar tane işi
satılan ve fiyatı oldukça yüksek olan kivi
şimdilerde üreticinin elinden kilogramı
1,35 liradan alınıyor. Bu durum ürün fazlalığından değil, arzın kontrol edilememesi,
pazarlama eksikliği ve talep yapısından
kaynaklanıyor.
Yaşanan sorunların çözülmesi için;
 Kivi ürün bazında desteklemelere
dahil edilmeli,
 Türkiye Kivi Merkez Birliği kurulmalı ve kiviyle ilgili desteklemeler Kivi Üretici
Birlikleri kanalıyla yapılmalı,
 Tarım havzaları modelinde kivi yer
almalı,
 15 Eylül-1 Nisan tarihleri arasında
kivi ithalatını engelleyici önlemler alınmalı,
 Kivinin tüketiciye tanıtılması amacıyla tanıtım filmleri hazırlanmalı ve kivi
tanıtım grubu oluşturulmalı,
 Kivi üretiminin artırılmasına yönelik
teşvik edici destekler verilmeli,
 Ziraat fakülteleriyle işbirliği yapılmalı, kivi konusunda uzman teknik personel yetiştirilmeli,
 Yüksek kalite fidan üretimi için Kivi
Üretim İstasyonları kurulmalı,
 Kivinin depolanabilmesi için soğuk
hava deposu ile sınıflandırma-paketleme
yapabilen entegre tesisler kurulmalı.”
Bayraktar, kivide sorunların çözülmesi halinde, kivi üretiminde iyi kalite ve
standardın sağlanacağını, fiyat istikrarının oluşacağını, üretimin artacağını, ithalata gerek kalmayacağını, hatta önemli
miktarda ihracat imkanları doğacağını
vurguladı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Meyve zengini Türkiye’de
üretim de alan da artıyor
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, meyve zengini
Türkiye’de üretimin de alanın da arttığını
bildirerek, “meyve üretim alanı 2000-2012
döneminde yüzde 24, üretim yüzde 34,2
arttı” dedi.
Şemsi Bayraktar, 2000 yılında 24 milyon
765 bin 680 dekar olan toplu meyveliklerin
alanı, 2012 yılında 30 milyon 706 bin 492
dekara, zeytin, çay, baharat bitkileri dahil
13 milyon 421 bin 100 ton olan üretimin
ise 2012 yılında 18 milyon 12 bin 990 tona
çıktığını, bu dönemde kişi başına meyve
üretiminin 209 kilogramdan 241 kilograma ulaştığını belirtti. Bayraktar, Türkiye’nin
zeytin, çay, baharat bitkileri dahil toplam
meyve üretiminin bitkisel üretim ikinci tahminlerine göre, 2013 yılında yüzde 1,2’lik
artışla 18 milyon 223 bin 590 tona çıkacağını tahmin edildiğini bildirdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, meyvelerin yüksek oranda
su, yaşam için önem arz eden mineraller,
düşük oranda protein, karbonhidrat ve
yağ içermeleri nedeniyle sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olduğunu kaydetti. Meyvelerin bünyelerinde antioksidanlar, bitkisel kimyasallar, diyet lifi gibi
yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de
kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik
taşıdığını belirten Bayraktar, vücudun zararlı maddelerden temizlenmesini de sağ-
ladığını vurguladı. Bayraktar, bunların yanı
sıra meyveciliğin istihdam, katma değer
ve ihracat açısından da tartışılamayacak
potansiyeli barındırdığına dikkati çekti.
Üretimde Çin birinci, Türkiye onuncu
Türkiye’nin sahip olduğu ekolojik yapısı ve iklim özellikleri bakımından bazı
tropik türler dışında birçok meyve türünün
yetiştirilmesine elverişli olduğunu belirten
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ülkemiz meyvede fevkalade önemli
bir potansiyele sahiptir. Bugün dünya üzerinde kültürü yapılan 138 meyve türünden,
subtropik meyve türleri de dahil olmak
üzere 75’i Türkiye’de yetiştiriliyor. Bu kadar
zengin çeşitlilik dünyada hiçbir ülkede yok.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’nün (FAO) 2011 yılı verilerine
göre dünyada 56,6 milyon hektar alanda,
637,6 milyon ton meyve üretiliyor. Çin,
131,8 milyon tonluk üretimle birinci sırada ve dünya meyve üretiminden yüzde
20,7’lik pay alıyor. Çin’i 74,8 milyon ton
üretim ve yüzde 11,7 payla Hindistan,
41 milyon ton üretim ve yüzde 6,4 payla
Brezilya, 27,1 milyon ton üretim ve yüzde 4,25 payla ABD izliyor. Beşinci sırada
17,4 milyon ton üretim yüzde 2,72 payla
İtalya, altıncı sırada 17,2 milyon ton üretim ve yüzde 2,7 payla Endonezya, yedinci sırada 16,2 milyon ton üretim ve yüzde
Trafiğe kaydı yapılan
traktör sayısında artış…
Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, Ocak, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında ve 9 aylık toplamda, geçen yılın aynı ayları ve dönemine
göre gerileyen trafiğe kaydı yapılan traktör sayısının, Temmuz ayından sonra artışa geçtiğini bildirdi.
Trafiğe kaydedilen traktör sayısının,
Ocak-Eylül dönemleri itibarıyla 2013 yılında, 2012’ye göre yüzde 5,7 gerileyerek 38
bin 207’den 36 bin 46’ya indiğini belirten
Bayraktar, “9 ayın toplamında trafiğe kaydı
yapılan traktör sayısı düştü ama Temmuz
ayından itibaren bir artış söz konusu. Eylül
ayında trafiğe kaydı yapılan traktör sayısı,
2012 yılının aynı ayına göre, yüzde 35,3 artarak 3 bin 718’den 5 bin 30’a çıktı” dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı
açıklamada, bu yılın Mayıs ayında trafiğe
kaydı yapılan 5 bin 769 traktörden sonra
en fazla kayıtın Eylül’de olduğu bilgisini
verdi. Trafiğe kaydı yapılan traktör sayısının, 2012 yılının aynı ayına göre, Ocak,
Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında gerilediğini vurgulayan Bayraktar, kayıt sayısının Şubat, Temmuz, Ağustos ve en son
Eylül ayında ise arttığına dikkati çekti.
Trafiğe kaydı yapılan traktör sayıları
ve değişim oranları
Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:
“2012-2013 yılları değerlendirildiğinde, bu
yılın Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan traktör sayısı yüzde 8,3 düşüşle 2 bin 529’dan
11
2,54 payla Meksika, sekizinci sırada 16,1
milyon ton üretim ve yüzde 2,53 payla
Filipinler, dokuzuncu sırada 15,6 milyon
ton üretim ve yüzde 2,45 payla İspanya,
onuncu sırada 14,4 milyon ton üretim ve
yüzde 2,3 payla Türkiye bulunuyor.”
Kapama bahçeler meyve üretimini
ve kalitesini artırdı
Dünyanın en eski meyve kültür alanlarından Türkiye’de meyveciliğin, son yıllarda birçok kesimin ilgisini çektiğini ve
büyük bir gelişim gösterdiğini vurgulayan
Bayraktar, şöyle devam etti: “Kapama
bahçe tesislerinin artması, plantasyonlarda elma, armut gibi meyve türlerinin
yanı sıra kiraz, vişne, erik, şeftali gibi
türlerde de dünyada yaygın olarak kullanılan bodur ve yarı bodur anaçlarla
bahçelerin kurulması önemli bir gelişme
olmuştur. Modern meyveciliğe geçişte önemli adımlar atılmıştır. Bu durum
yetiştirilen meyvelerin üretim miktarı ve
kalitesinin artmasını sağlamıştır.
Tekniğine uygun bir yetiştiriciliğin yapılması ve verimli bir üretimin gerçekleştirilmesi bakımından kapama bahçeler büyük
önem taşımaktadır. Kapama bahçelerde;
Dekara dikilen ağaç sayınının fazla olması nedeniyle dekardan daha fazla ürün
alınabilmektedir.
Bahçelerde hastalık ve zararlılarla mücadele daha kolay ve etkilidir.
Budama, sulama, gübreleme gibi kültürel işlemlerin yanı sıra hasat işlemleri de
daha kolay yapılabilmektedir.
2 bin 319’a indi. Şubat’ta trafiğe kaydedilen traktör sayısı yüzde 15,2 artarak 2 bin
247’den 2 bin 588’e çıktı. Trafiğe kaydedilen traktör sayısı, Mart’ta yüzde 9,8 düşüşle 4 bin 614’den 4 bin 163’e, Nisan’da
yüzde 29,8 düşüşle 6 bin 794’den 4 bin
772’ye, Mayıs’ta yüzde 10,5 düşüşle 6
bin 449’dan 5 bin 769’a, Haziran’da yüzde 30,8’den düşüşle 4 bin 679’dan 3 bin
239’a indi. Temmuz’dan itibaren, geçen yılı
aynı ayına göre, tekrar artışa geçen trafiğe
kaydedilen traktör sayısı, Temmuz’da yüzde 18,8 artışla 3 bin 946’dan 4 bin 689’a,
Ağustos’ta yüzde 7,6 artışla 3 bin 231’den
3 bin 477’ye, Eylül ayında ise yüzde 35,3
artışla 3 bin 718’den 5 bin 30’a çıktı. Geçen yılın tamamında 52 bin 123, OcakEylül döneminde ise 38 bin 207 adet olan
trafiğe kaydedilen traktör sayısı, bu yılın
Ocak-Eylül döneminde yüzde 5,7 düşüşle
36 bin 46 adede indi.”
Trafikten kaydı silinen traktör sayıları
2013 yılının Ocak ayında 206, Şubat’ta
130, Mart’ta 140, Nisan’da 126, Mayıs’ta
851, Haziran’da 610, Temmuz’da 406,
Ağustos’ta 210, Eylül’de 200 traktörün
trafikten kaydının silindiğini belirten Bayraktar, “2012 yılında trafikten kaydı silinen
traktör sayısı 2 bin 910, aynı yılın OcakEylül döneminde 2 bin 494 iken, bu yılın
aynı döneminde 2 bin 879 oldu” dedi.
Traktör sayısında Manisa birinci,
Konya ikinci
Toplam traktör sayısının Ağustos ayı-
İç ve dış pazar değeri yüksek kaliteli
meyve üretimi artmaktadır.
Değişen pazar koşullarına göre üretimi
yönlendirmek daha kolay olabilmektedir.
Kapama bahçelerin yaygınlaşması
üreticilerimizin teknik bilgi düzeyini arttığı gibi, tarım danışmanı hizmeti alan
üretici sayısının da artmasını sağlamaktadır.”
Hedef sadece üretim artışı olmamalı
Kapama bahçelerle birlikte tekniğine
uygun bir yetiştiriciliğin yapılmasının, verimli ve güvenilir bir üretim şeklinin benimsenmesinin yanı sıra girdi maliyetleri,
örgütlenme, pazarlama, paketleme ve
sevkiyat konularının sektörün geleceği
açısından hayati önemde olduğunu bildiren Bayraktar, “Tabii burada da konu
üretimin nasıl değerlendirileceğine geliyor. Çeşitli tahminlere göre yetiştirilen
meyvenin dörtte biri fiyat, paketleme ve
sevkiyat sorunları yüzünden tüketiciye
ulaşmadan çöpe gidiyor, milyarlarca lira
kaybediliyor” dedi.
“Hedef sadece üretim artışı olmamalı, artan üretimin nasıl pazarlanacağı,
fiyat istikrarının nasıl sağlanacağı üzerinde de önemle durulmalıdır. Fiyatlarda
istikrar sağlanması çiftçimiz için olmazsa olmazlardan biridir” diyen Bayraktar,
ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en
iyi şekilde değerlendirilmesi, meyveciliğin ülke ekonomisine ve üreticilere olan
katkısının artırılmasının en büyük temennileri olduğunu bildirdi.
na göre 4 bin 837 artarak 1 milyon 543
bin 767 adetten 1 milyon 548 bin 604’e
yükseldiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “İller arasında Manisa, 75 bin
217 traktörle birinciliğini korudu. Bu ili 72
bin 602 traktörle Konya, 54 bin 898 traktörle Balıkesir, 53 bin 975 adetle Bursa,
53 bin 944 adetle İzmir, 46 bin 211 adetle
Ankara, 45 bin 991 adetle Samsun izledi. Adana 45 bin 21 adet traktörle 45 bin
sınırını geçti. Denizli, 41 bin 357 traktörle
dokuzuncu, Antalya 40 bin 789 traktörle
onuncu sırada yer aldı.
Sıralamada 14’üncü olan Çorum, 35 bin
117 traktörle 35 bin sınırını, 25’inci sıradaki Kastamonu 25 bin 35 traktörle 25 bin sınırını aştı.
Eylül’de traktör sayısı artışında
Konya birinci, Ankara ikinci
Traktör sayısı Eylül ayında en fazla 248
adetle Konya’da arttı. Konya’yı 220 adetle Ankara, 160 adetle Manisa, 157 adetle
Denizli, 146 adetle Şanlıurfa, 133 adetle
Balıkesir, 129 adetle Yozgat, 128 adetle
Gaziantep, 119 adetle Çorum, 118 adetle
Diyarbakır izledi. Eylül ayında Karabük ve
Rize’de traktör sayısı değişmedi. Traktör sayısı Eylül ayında Zonguldak ve Trabzon’da
sadece 1 adet, Ordu, Şırnak ve Hakkari’de 2
adet, Tunceli ve Artvin’de 4 adet, Giresun’da
6 adet, Bartın, Gümüşhane, Bayburt ve
Yalova’da 7 adet, Erzincan’da 8 adet arttı.” Bayraktar, Türkiye’de en az traktörün 39
adetle Rize’de olduğunu, Trabzon’da 174,
Hakkari’de 726, Bingöl de ise 937 traktör
bulunduğunu bildirdi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
12
EROZYON
rak ve yarı kurak bölgelerde çöl görünümde, organik maddesi neredeyse hiç kalmamış, biyo çeşitliliği tamamen ortadan
kalkmış, bitki yetiştirilmesi mümkün olmayan alanlar oluşacaktır. Toprak veriminin
düşmesiyle, birim alandan alınacak ürün
azalmakta ve çiftçiyi daha fazla gübre
kullanmak zorunda bırakmaktadır. Fazla
gübreleme ve sulama ürün maliyetlerinin
yükselmesine ve toprakların erken bozunmasına yol açmaktadır. Çayır, mera alanlarının azalması hayvansal üretimi zora
sokmakta, yemlerin pahalı olması nedeniyle üretim maliyeti artmaktadır” dedi.
GELECEĞİMİZİ
YOK
EDİYOR
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
erozyonun herkese emanet olan toprağın
kaybına yol açarak, geleceği yok ettiğini
bildirerek, “Topraklarımızın yüzde 90’ında
görülen erozyon nedeniyle yılda 1,4 miyar
ton toprak kaybediyoruz” dedi.
Bayraktar, Erozyonla Mücadele Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, erozyonun, üzerindeki bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu toprağın, bir yerden bir yere
su, rüzgâr, buzul ve benzeri sebeplerle
aşınıp, taşınması ve birikmesi olayı olduğu, insanoğlunun tabiatın dengesini bozarak toprak üzerindeki tahribatının erozyonun şiddetini ve hızını artırdığını belirtti.
Worldwatch Institute (Dünya İzleme
Enstitüsü) açıklamalarına göre, dünya
genelinde senede 24 milyar ton toprak
kaybı yaşandığını, bu miktarın 25 santimetre kalınlığında 6 milyon hektar tarım
arazisine eşit olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Dünyada 20 yıl
içinde ABD’deki bütün ekili alanları kaplayacak kadar 25 santimetre kalındığındaki toprak kaybolmuş. Zaten küresel ısınmaya maruz kalan dünyamızda, erozyon
sebebiyle aralarında ülkemizin de bulunduğu 110 ülke çölleşme tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Coğrafi konumu, iklimi, topoğrafya ve jeolojik yapısı bakımından ülkemiz şiddetli erozyonun yaşandığı ülkeler
arasındadır. Arazi varlığımızın yüzde 55’ini
Yapılması gerekenler
1000 metreden yüksek, yüzde 10’luk kesimini ise 2000 metreden yüksek alanlar
oluşturmaktadır. 0-250 metre aralığındaki
alanlarımız ise sadece yüzde 10 düzeyindedir. Bu nedenle orman ve mera alanlarının tahribatı toprak kaybında hesaplanamayacak sonuçlar doğurabilir.”
Topraklarımızın yüzde 63’ü
şiddetli ve çok şiddetli
erozyondan etkileniyor
Topraklarımızın yüzde 90'ında yani 67
milyon hektarlık alanda çeşitli şiddetlerde
erozyon görüldüğünü bildiren Bayraktar,
şöyle devam etti: “Topraklarımızın yüzde
63’ü şiddetli ve çok şiddetli, yüzde 20’si
orta ve yüzde 7’si hafif derecede erozyondan etkileniyor. Topraklarımızın yüzde 90’ında görülen erozyon nedeniyle
yılda 1,4 miyar ton toprak kaybediyoruz.
İşlenen tarım alanlarının yüzde 59’u, çayır-mera alanlarının yüzde 64’ü ve ormanmaki alanlarının ise yüzde 54’ü çeşitli derecelerde erozyona maruz kalmaktadır.
Öte yandan, yağışlarla toprak bünyesine
girmesi gereken su, arazi üzerinde bitki
Tarımda makine
ekipman kullanımı…
örtüsünün olmaması ya da tahribatı sebebiyle toprakta tutulamıyor, yüzey sularına
karışarak deniz ve göllere akıyor. Kaybedilen su miktarı, dünyanın en büyük
barajlarından biri olan Atatürk Barajı’nda
tutulan su miktarından fazladır.”
Buğday üretilebilecek derinlikte
toprak 20-25 bin yılda oluşuyor
Türkiye'de akarsularla birlikte birim
alandan taşınan toprak miktarının, ABD'nin
7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katından
daha fazla düzeyde olduğunu vurgulayan
Bayraktar, “Türkiye’de meydana gelen
erozyonun yüzde 99’u su, yüzde 1’i ise
rüzgâr kaynaklıdır. Her yıl, sadece tarım
arazilerinden kaybedilen 500 milyon ton
toprakla, 0,6 milyon ton buğday ya da 1,4
milyon ton mısır yetiştirilebilecek 25 santimetre kalınlığında 200 bin hektar alan
oluşturulabilir. Buğday üretilebilecek kadar
derinliğe sahip toprağın oluşabilmesi için
20-25 bin yıllık bir sürenin geçmesi gerektiği unutulmamalıdır. Gerekli önlemler
alınmadığı takdirde; verimli üst tabakanın
ortadan kalkması sebebiyle özellikle kuyar dolarla dokuzuncu sırada bulunuyor.
Türkiye 33,2 milyar dolarla 10’ncu, Rusya 29,8 milyar dolarla 11’nci, İspanya
28,8 milyar dolarla 12’nci, Brezilya 28,4
milyar dolarla 13’ncü, İngiltere 22,7 milyar dolarla 14’üncü sırayı alıyor. Dünyadaki tarımsal makine ekipman stokunun
yüzde 21,03’ü ABD’de, yüzde 16,72’si
Japonya’da, yüzde 7,68’i Çin’de, yüzde
5,12’si Hindistan’da bulunuyor. Polonya
yüzde 4,26, Almanya yüzde 4,19, İtalya
yüzde 3,48, Fransa yüzde 3,24, Kanada
yüzde 2,83 pay alıyor. Onuncu sıradaki Türkiye’nin payı yüzde 2,6’yı buluyor.
Türkiye’yi, yüzde 2,34 ile Rusya, yüzde
2,26 ile İspanya, yüzde 2,23 ile Brezilya,
yüzde 1,78 ile İngiltere izliyor.”
Makine ekipmanın tarımsal
sermayedeki payı gelişmiş
ülkelerde fazla
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyada tarımda, 1 trilyon 274,9
milyar dolarlık makine ekipman bulunduğunu bildirerek, “Türkiye, tarımda, 33,2
milyar dolarlık makine ekipman stokuyla
dünyada 10’uncu sırada” dedi.
Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, 129
milyar 94 milyon dolarlık tarımsal sermaye stokuyla dünyada ABD, Çin, Hindistan,
Japonya, Brezilya ve Rusya’nın ardından
yüzde 2,41 payla 7’inci sırada bulunan
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
Türkiye’nin, tarımsal sermaye stokunun
yüzde 25,7’sini makine ekipmanın aldığını
bildirdi. ABD’nin, 268,1 milyar dolarla birinci olduğu tarımda makine ekipman stokunda, Japonya’nın 213,2 milyar dolarla
ikinci, Çin’in 97,9 milyar dolarla üçüncü,
Hindistan’ın 65,3 milyar dolarla dördüncü
sırayı aldığını belirten Bayraktar, şunları
kaydetti, “Polonya 54,4 milyar dolarlık tarımda makine ekipman stokuyla beşinci,
Almanya 53,5 milyar dolarla altıncı, İtalya
44,3 milyar dolarla yedinci, Fransa 41,3
milyar dolarla sekizinci, Kanada 36,1 mil-
Rakamlara bakıldığında gelişmiş ülkelerde makine ekipman stokunun tarımsal
sermaye stokundaki payının yüksek olduğunun görüldüğünü bildiren Bayraktar,
şu bilgileri verdi, “Gelişmiş ülkelerde makine ekipman stokunun tarımsal sermaye
stoku içindeki payı; Japonya’da yüzde
72,9, Polonya’da yüzde 69,4, Almanya’da
yüzde 65,8, İtalya’da yüzde 54,2,
İngiltere’de yüzde 46,5, ABD’de yüzde
43,3, Fransa’da yüzde 42,8, Kanada’da
yüzde 35,9, İspanya’da yüzde 34,5 iken
Türkiye’de yüzde 25,7, Ukrayna’da yüzde
24,1, Vietnam’da yüzde 18,3, Rusya’da
yüzde 17,8, Hindistan’da yüzde 17,7,
Çin’de yüzde 17,5, Arjantin’de yüzde
15,6, Brezilya’da yüzde 13,4, İran’da
yüzde 12,6, Avustralya’da yüzde 12,2,
Endonezya’da yüzde 10,8’e inmektedir.
Bu oran Pakistan’da yüzde 2,9, Nijerya ve
Filipinler’de yüzde 2,7, Etiyopya’da 2,3,
Şemsi Bayraktar, yanlış ve amaç dışı
arazi kullanımını engellemenin, arazi toplulaştırmasının, yanlış tarımsal uygulamalardan, çayır, mera alanlarında erken ve uzun
otlatmalardan kaçınarak münavebeli otlatmanın tarımsal olarak erozyonla mücadelede ilk sıralarda yer aldığını belirtti. Meyilli
arazilerde eğimin dikine sürüm yapmak,
nadasa bırakılan alanların uygun ürünlerle Kasım nöbetine sokulması, toprak işlemenin doğru zaman ve oranda yapılması
gibi kültürel önlemlerin de alınabileceğini
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Yamaç
alanlarda, sekileme, teraslama, örme çitler
gibi yapılarla erozyonun önüne geçilebilir.
Tahrip edilmiş ormanlık ve çalılıkların bir an
önce yeniden bitki örtüsüne kavuşturulması, meraların ıslahı için gerekli çalışmaların
yapılması zorunludur.
Ülkemizde; erozyonun ciddi derecede
ilerlediğini kabul etmeli, önemli bir çevre
sorunu olduğunun ve önlem alınmadığında ne gibi sonuçlar doğuracağının bilincinde olmalıyız. Erozyonun sadece kırsal
kesimde yaşayan insanların sorunu olmadığı, toplumun geleceği için de hassas bir
denge oluşturduğu bilinmelidir. Erozyon
ve çölleşmeyle mücadele ile ilgili yapılan
çalışmalara bireysel ya da sivil toplum kuruluşları çatısı altında destek verilmelidir.”
Bangladeş’te yüzde 2, Sudan’da yüzde
1,3, Kolombiya’da yüzde 1,1 düzeyinde
kalmaktadır.”
Tarımda makine ekipman stokunda
Asya birinci, Avrupa ikinci
Bayraktar, Okyanusya kıtasında 17
milyar 981 milyon dolarlık, Afrika kıtasında 20 milyar 4 milyon dolarlık makine
ekipman stoku olduğunu, Türkiye’nin 33
milyar 177 milyon dolarlık makine ekipman stokuyla her iki kıtadan daha fazla
stoka sahip olduğunu; dünyadaki tarımda makine ekipman stokunun 487 milyar
343 milyon dolarlık bölümünün Asya’da,
386 milyar 225 milyon dolarlık bölümünün
Avrupa’da, 363 milyar 148 milyon dolarlık
bölümünün Amerika kıtasında yer aldığını
vurguladı.
Makine ekipman kullanımı verimliliği
ve karlılığı doğrudan etkiliyor
Şemsi Bayraktar, tarımda makineleşmenin artmasıyla tarımsal sermaye
stoku içinde makine ekipman stokunun
oranının artacağını bildirerek, “Tarımda
makine kullanımı verimliliği ve karlılığı doğrudan etkileyen önemli bir konu.
Yalnız, makine ve ekipmanlar da optimal kullanıma dikkat edilmeli. Makine ve
ekipman için milyarlarca dolar harcandıktan sonra, bu araçlar atıl kapasiteyle
kullanılmamalıdır. Tarımsal mekanizasyon, ancak arazinin büyüklüğüne uygun
traktör seçilmesi, traktöre uygun şekilde
yeterli ekipmanın mevcut olmasıyla amacına ulaşmaktadır. Türkiye’de mevcut
makinaların ekonomik kapasitede çalıştırılamadığı ve ekonomik süreleri içinde
yenilenemediği gerçeğinden hareketle,
örgütlenmeyle ortak makine kullanımı
olanakları geliştirilmelidir” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
üretimi
ET
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
9 ayda 2 milyon tonu aşarak rekor kırdı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, et üretiminin 9
ayda 2 milyon tonu aşarak rekor kırdığını bildirerek, “Kırmızı et ve tavuk, hindi eti
üretimi Ocak-Eylül döneminde yüzde 5,9
artarak 2 milyon 8 bin 701 tona çıktı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, kırmızı
et ve tavuk, hindi üretim rakamlarını değerlendirdi. 9 aylık büyüme eğilimi sürdürülürse, 2013 yılında kırmızı et üretiminin
1 milyon 47 bin tonu geçeceğini belirten
Bayraktar, tavuk ve hindi etiyle birlikte
toplam et üretiminin 2,86 milyon tona ulaşacağını vurguladı. Bu rakamın 1 milyon
773 bin 223 tonunu tavuk eti, 905 bin 177
tonunu sığır eti, 113 bin 745 tonunu koyun eti, 37 bin 854 tonunu hindi eti, 28 bin
59 tonunu keçi eti, 134 tonunu ise manda
etinin oluşturacağını belirten Bayraktar,
şunları kaydetti:
“2012 yılının Ocak-Eylül döneminde
üretimi yüzde 9,7 azalan hindi ve üretimi
yüzde 92,3 gerileyen manda eti dışında
et üretiminde artış görüldü. 2012 yılında
üretimi yüzde 25,3 gerileyen keçi etinde
üretim 9 aylık dönemde yüzde 61 artı. Geçen yıl yüzde 9,1 azalan koyun eti üretimi
ise bu yılın 9 aylık döneminde yüzde 16,9
artış gösterdi. İstikrarlı ve hızlı bir artış eğilimi gösteren sığır eti üretimi yüzde 13,2,
tavuk eti üretimi ise yüzde 2,9 arttı.”
Kırmızı et üretimi hala yetersiz
Kırmızı et üretiminin hala yetersiz olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“2013 yılında kişi başına kırmızı et üretimi
11,9 kilogramı sığır, 1,5 kilogramı koyun,
0,37 kilogramı keçi, kalanı manda olmak
üzere 13,77 kilograma çıkacak. Kanatlı et
üretimi 23,32 kilogramı tavuk, 0,5 hindi olmak üzere 23,82 kilograma, toplam kırmızı
et ve kanatlı eti üretimi ise 37,58 kilogram
olacak. ABD’de sığır eti tüketimi 38 kilogramı aşıyor. Tavuk eti tüketimi ise 42 kilogramın üzerinde. Bu ülkede sadece sığır
ve tavuk eti olarak yılda kişi başına 80-81
kilogram et tüketiliyor. Diğer etlerle tüketim
116 kilogramı geçiyor. Avrupa Birliği’nin
ortalama kişi başına yıllık et tüketimine ulaşılabilmesi için üretim en az iki katına, ABD
seviyesi için en az 3 katına çıkarılması gerekiyor. Türkiye’nin kırmızı et tüketimi sığır,
koyun ve keçi eti üretimine dayanıyor. Ül-
13
Fındıkta İspanyol
oyunu…
kemiz, özellikle Doğu Anadolu Bölgemiz,
küçükbaş hayvancılıkta önemli bir potansiyel barındırıyor.
Et üretimi artırılabilir
Geçmişte verilere bakılırsa, Türkiye’de
koyun sayısı 1,7, keçi sayısı 2,2, sığır
sayısı yüzde 10, manda sayısı 10 kat
artırılabilir. Bu sayılarda hayvan varlığı
ülkemizde besleniyordu. Sayılardaki
artışın yanı sıra, tüm hayvan varlığı ıslah edilerek, hemen hepsinin kültür ve
kültür melezi haline dönüştürülmesi halinde et üretimini büyük oranda artırmak
mümkündür. Tavuk ve hindi eti üretimini
ise en az yüzde 50 artırmak hiç de zor
değildir.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, İspanya Tarım
Ürünleri Kooperatifleri Birliği’nin Türk fındığıyla ilgili iddialarının asılsız olduğunu
belirterek, “Geçmiş yıllarda olduğu gibi
bu yıl da AB üyesi ülkelerin tamamına
fındık ihracatı yapılmaktadır. İspanya dışında diğer ülkelerden Türk fındığında
aflatoksin olduğuna dair şikâyet gelmemiştir” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, fındık
ihracatında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin önemli yeri tuttuğunu, bu ülkelerin
Türkiye’nin toplam fındık ihracatındaki
payının 2012 yılında yüzde 74’ünü oluşturduğunu bildirdi.
2008 ve sonrasında olanları
hepimiz biliyoruz
Ette girdi fiyatlarındaki yükseklik ve
fiyattaki istikrarsızlığın sorun yarattığını
bildiren Bayraktar, “Bu açıdan çiğ süt fiyatları çok önemlidir. Üreticinin zarara uğradığında, üretimi sürdüremez hale geldiğinde olanları hepimiz biliyoruz” dedi.
2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek üretim maliyeti ile düşük
fiyat kıskacında kalan birçok üreticinin,
damızlık hayvanlarını kasaba götürdüğünü ve üretimden çıktığını hatırlatan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Bu dönemde birçok işletme küçülmek durumunda kalmış, buna bağlı
olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı, 2,5
milyar dolardan fazla besilik, kasaplık
canlı hayvan ve karkas et ithalatına neden olmuştu. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar eski haline gelebilmesi ve işletmelerin yeniden kurulabilmesi
için sıfır faizli kredi ile hayvancılık işletmelerinin damızlık hayvan almaları teşvik
edildi. Damızlık ithalatında ülke kapsamı
genişletildi. Böylece, takip eden iki yılda
80 bin baştan daha fazla damızlık hayvan için 300 milyon dolardan fazla döviz
ödenerek ithalat yapıldı. Bundan dolayı
hayvancılıkta fiyat istikrarı çok önemlidir.
2008’lerin bir daha yaşanmaması için
hem ette hem de sütte fiyat istikrarının
sağlanması gerekiyor.”
Türkiye’de yaklaşık 700 bin hektar
arazide yaklaşık 400 bin çiftçinin ortalama 500-600 bin ton arasında fındık
üretimi yaptığına dikkati çeken Bayraktar, üreticilere, alım-satım yapan tüccar,
fındık fabrikaları ve ihracat firmalarında
çalışanlar da eklenince, fındığın, dolaylı olarak milyonlarca kişiyi ilgilendirdiği
vurguladı.
Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:
“Türkiye, açık farkla dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısıdır . Uluslararası Fındık Konseyi istatistiklerine
göre, dünya iç fındık ihracatında, 20072011 döneminde yıllık ortalama 198 bin
680 tonla yüzde 81 pay almaktadır. İkinci
sıradaki İtalya’nın, 15 bin 410 ton ihracatı,
yüzde 6 payı vardır. Azerbaycan üçüncü,
ABD dördüncü, Gürcistan beşinci sırada.
İspanya, 10 bin 300 ton iç fındık ihracatı,
yüzde 3 payı ile ancak altıncı sırayı alıyor.
Ülkemiz fındık ihracatı, yıllar itibarıyla
artmıştır. İhracat, 2012-2013 sezonunda
ise 301 bin tonu aşarak rekor kırmıştır.”
İhraç ürünleri hastalık ve
zararlılar yönüyle kontrol ediliyor
Son günlerde İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından yapılan
asılsız iddiaların basında yer aldığını hatırlatan Bayraktar, şu konulara dikkati çekti:
“(Türk fındığı aflatoksin içeriyor) deniliyor ve Türkiye’den AB üyesi ülkelere
yapılan fındık ihracatının yasaklanması isteniyor. Öncelikle, İspanya Tarım
Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından
ortaya atılan bu iddia kesinlikle gerçeği
yansıtmamaktadır; asılsızdır. Ürünler, il
ve ilçe müdürlüğü tarafından numune
alınarak muayene ve analiz sonucuna göre, aflatoksin ve diğer karantinaya tabi hastalıklar ve zararlılar yönüyle
kontrol ediliyor. Söz konusu hastalık ve
zararlılardan ari olan fındık dışında ürün
ihraç edilmiyor. Ayrıca, İspanya dışında
diğer ülkelerden Türk fındığında aflatoksin olduğuna dair şikâyet gelmemiştir.
İddia, kendini kalite ve güvenilirlik bakımından kanıtlamış Türk fındığının prestijini sarsmaya yöneliktir.
Bütün kesimleri
zan altında bırakıyor
Bu iddia, dünyada ve özellikle
Avrupa’da pazar payını sürekli büyüten
ülkemizdeki üreticiden tüccara, tüccardan ihracatçıya kadar fındıkla ilgili bütün
kesimlerin zan altında bırakılması anlamı
taşımaktadır. Bu asılsız açıklama, ‘serbest
piyasa koşullarında Türkiye ile rekabet
edemiyoruz’ demenin başka bir şeklidir.
Bu mesnetsiz iddia, Avrupa Birliği üyesi
ülkelere ‘Kaliteli Türk Fındığı’ yerine, İspanyol fındığı için ‘pazarda yer alma’ çabalarının çirkin bir oyunu olmaktan öteye
gidemeyecektir.”
Bayraktar, İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği’nin bu iddiasını kanıtlaması, aksi takdirde bir basın toplantısı
düzenleyerek Türkiye’deki fındıkla ilgili
bütün kesimlerden özür dilemesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de gıdalarda bulunabilen belirli bulaşanların maksimum limitlerinin,
29 Aralık 2011 tarih ve 28157 sayılı Resmi
Gazete ’de ‘‘Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Yönetmeliği’’ adı altında hüküm altına
alındığını belirten Bayraktar, “İhracat yapan firmaların söz konusu yönetmelikte
geçen limitleri aşmaları halinde ürünlerin
ihracına izin verilmemektedir. Ülkemizden
Avrupa Birliği ülkelerine incir, yer fıstığı,
fındık, Antep fıstığı gibi ürünlerin ihracatlarında, AB Komisyonu’nun 2002/80/EC
sayılı kararı ile sağlık sertifikası ve numune alma sıklığı kriteri ve analiz sonuçları
raporlarının bulunması zorunluluğu vardır.
Bu raporları bulunmayan ürünlerin ihracatı mümkün olmamaktadır” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
14
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
ristin doyurulması gerekiyor. Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu, Kuzey Afrika,
Balkanlar gibi çok büyük bir coğrafyanın
tam ortasında yer alıyoruz ve bu bölgede
bir gıda açığı var. Bu açığı kapatabilecek
ender ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bütün
bunlar ancak yatırımla olur. Tarıma yönelik
yatırımları hızla artırmalıyız.”
Tarıma 17 milyar liralık
yatırım yapılacak
Tarıma yönelik kamu
yatırımlarının dağılımı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, 2012 yılında
14,8 milyar lira olan tarıma yatırımın gelecek yıl 17 milyar liraya dayanacağını bildirerek, “2014 yılında 7 milyar 845 milyon
lirası kamu, 9 milyar 129 milyon lirası özel
sektör olmak üzere tarıma 16 milyar 975
milyon liralık yatırım yapılacak” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2012 yılında 6 milyar 429 milyon liralık kamunun
tarıma yönelik sabit sermaye yatırımın,
2013 yılında yüzde 10,6 artışla 7 milyar 113
milyon liraya çıkmasının beklendiğini, bu
rakamın 2014 Programı’nda, 2014 yılında
yüzde 10,3 artışla 7 milyar 845 milyon lira
olmasının öngörüldüğünü belirtti.
Özel sektörün tarıma yönelik sabit sermaye yatırımlarının 2012 yılında 8 milyar
360 milyon lira olduğunu vurgulayan Bayraktar, bu rakamın 2013 yılında yüzde 1
artışla 8 milyar 444 milyon liraya çıkacağının tahmin edildiğini bildirdi. Bayraktar,
2014 Programı’na göre 2014 yılında özel
sektörün tarıma yönelik sabit sermaye yatırımlarının yüzde 8,1 artışla 9 milyar 129
milyon lira olacağı tahmininde bulunulduğunu kaydetti.
2014 yılında tarıma yönelik
sabit sermaye yatırımları
yüzde 9,1 artacak
Şemsi Bayraktar, 2012 yılında tarıma
yönelik sabit sermaye yatırım toplamının 14
milyar 789 milyon lira olduğunu, bu rakamın
2013 yılında yüzde 5,2 artarak 15 milyar
557 milyon liraya, 2014 yılında ise yüzde 9,1
artarak 16 milyar 975 milyon liraya ulaşacağının tahmin edildiğine dikkati çekti. Bayraktar, şunları kaydetti: “Gelecek yıl, kamu
sabit sermaye yatırımlarının yüzde 10,4’ü,
özel sektör yatırımlarının yüzde 3,4’ü, toplam yatırımların yüzde 4,9’u tarıma ayrılacak. Yatırımlarda aslan payını yüzde 32,4 ile
imalat, yüzde 21,1 ile ulaştırma, yüzde 11,3
ile konut alacak. Turizm yatırımları yüzde 5,7
ile dördüncü, eğitim yatırımları yüzde 5,4 ile
beşinci, tarım yatırımları yüzde 4,9 ile altıncı
sırada bulunacak. Enerji yatırımları yüzde
4,7, sağlık yatırımları yüzde 3,2, madencilik
yatırımları yüzde 2,1 ile tarımı izleyecek. Diğer hizmetlere de yüzde 9,1 oranında pay
ayrılacak.”
Potansiyelin harekete geçirilmesi
için yatırımların artması gerekiyor
Tarıma yönelik özel sektör yatırımlarının artması gerektiğini, özel sektör ya-
Yumurta
tırımlarında tarımın payının yüzde 3,4’de
kalmasının fevkalade yetersiz olduğunu
belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Türkiye, tarımda olağanüstü potansiyelleri barındıran bir ülke, ama bu potansiyelin harekete geçirilmesi için yatırımların artması gerekiyor. Ülkemizde 8,5
milyon hektar teknik ve ekonomik olarak
sulanabilir alan var. Ancak bu alanın hala
2,89 milyon hektar alanını, altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulayamıyoruz. Bu Belçika büyüklüğünde bir alan
demektir.
Ayrıca, sulanabilir alanlarda da modern tekniklere dönülmesi gerekiyor. Bu
da büyük yatırım demektir. Erozyon çalışmaları yapılması, kırsal kalkınma yatırımları yapılması da önemli miktarda kaynağa
ihtiyaç gösteriyor. Bundan dolayı tarıma
yönelik sabit sermaye yatırımlarının artarak devamı, ülkemizin gıda güvencesi ve
güvenliği için önemli.
Tarımda 2023 hedeflerimiz var. 150
milyar dolarlık tarımsal hasıla, 40 milyar
dolarlık tarım ve gıda ihracatı hedeflerimiz
bulunuyor. O tarihte 85 milyona ulaşacak
ülke nüfusunun, 50 milyona ulaşacak tuaylık üretim rakamlarına baktığımızda 16
milyar 139 milyon 395 bin adetlik üretim
görüyoruz. Bu rakam, 2012 yıllık rakamından yüzde 8,24 daha fazla. 2013 yılı 9 aylık dönemdeki üretim artışı yüzde 11,23. 9
aylık dönemdeki artış oranı, yılın son çeyreğinde de gerçekleştirilirse, 2013 yılı üretimi 16 milyar 585 milyon 254 bin adede
ulaşacak. Bu da 2010 yılı rakamına göre
yüzde 40,07’lik bir artış demek.”
Kişi başına yıllık tavuk yumurtası
üretimi 218’e çıkacak
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ocak-Eylül döneminde tavuk yumurtası üretiminin 2012 yılının aynı dönemine
göre yüzde 11,23, 2010 yılının aynı dönemine göre ise yüzde 41,2 artışla 12,2
milyar adede ulaşarak, 2010 yılının 11,8
milyarlık yılık üretimini geçtiğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 9 aylık
dönemler itibarıyla 2010 yılında 8 milyar
614 milyon 670 bin olan tavuk yumurtası
üretiminin 2011 yılında yüzde 11,18 artışla 9 milyar 577 milyon 775 bine, 2012
yılında yüzde 14,18 artışla 10 milyar 935
milyon 713 bine, 2013 yılında ise yüzde
11,23 artışla 12 milyar 164 milyon 334 bin
adede yükseldiğini belirtti.
Aylık üretim rakamlarının, 2010 yılının
Eylül ayında 1 milyar 17 milyon 14 binle 1
milyarlık rakamı aştığını vurgulayan Bayraktar, “Aylık üretim rakamı 2011 yılının
Ocak ayında 1,1 milyar adedi geçerek 1
milyar 100 milyon 827 bin adet oldu. Daha
sonra bazı aylar düşen bazı aylar yükselen üretim 2012 yılının Mart ayında 1 milyar
235 milyon 833 bin adetle aylık 1,2 milyar
adet rakamını, 2012 yılının Kasım ayında 1
milyar 324 milyon 309 bin adetle aylık 1,3
milyar adetlik üretim rakamını aştı. 2013 yılının Ağustos ayında 1 milyar 394 milyon
912 bin adetle aylık 1,4 milyar adetlik üretim Eylül ayında yüzde 0,69 düşerek 1 milyar 385 milyon 329 bin adede indi. Önümüzdeki aylarda büyük olasılıkla aylık 1,4
milyarlık üretim rakamı geçilecek” dedi.
2010 yılında 11 milyar 840 milyon 396
bin adet olan tavuk yumurtası üretiminin
2011 yılında yüzde 9,14 artışla 12 milyar
954 milyon 686 bin, 2012 yılında yüzde
15,1 artışla 14 milyar 910 milyon 774 bin
adede yükseldiğini belirten Bayraktar, şu
bilgileri verdi: “Eylül ayı itibarıyla son 12
Kişi başına tavuk yumurtası üretimi,
2010 yılında 162 iken, 2011 yılında 175’e,
2012’de 199’a yükseldiğini bildiren Bayraktar, “2013 yılında kişi başına tavuk yumurtası üretimi 200’ü aşarak 218’e yükselecek. Buna göre 2010-2013 döneminde
kişi başına üretim, yüzde 34,6, bir diğer
ifadeyle 56 adet artmış olacak. Aylık kişi
başına üretim 2010 yılında 13,5 iken, 2013
yılında 18’i aşmış olacak. Ancak kişi başına aylık tüketim 15’de kalmaktadır” dedi.
2013 yılı yumurta ihracatı
400 milyon dolara dayanacak
İhracat rakamlarımızın da arttığına
dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yumurta ihracatı 2012 yılında 350 milyon
629 bin 601 dolardı. 2012 yılının OcakEylül döneminde 244 milyon 676 bin 299
dolar yumurta ihracatı yapılmıştı. Bu yılın
9 aylık döneminde ihracat geçen yılın aynı
dönemine göre, yüzde 11,7 artışla 273
milyon 278 bin 918 dolara yükseldi. Bu
hızla artarsa 2013 ihracatı 391,6 milyon
doları aşacak.”
Merkezi yönetim yatırım işçiliği hariç,
2014 yılında tarıma 7 milyar 77 milyon liralık sabit sermaye yatırımı yapılacağını, bu
tutarın kamu sabit sermaye yatırımlarındaki payının yüzde 10 olduğunu belirten
Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Bu yatırımın
5 milyar 695 milyon lirasını merkezi yönetim, 381 milyon lirasını işletmeci kamu
iktisadi teşebbüsleri (KİT), 223 milyon lirasını döner sermaye ve Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK), 2 milyon lirasını ise özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar yapacak. İller Bankası’nın 2014 yılında tarıma
yönelik sabit yatırımı olmayacak. Mahalli
idareler hariç kamu sabit sermaye yatırımlarında tarıma yapılanların payı yüzde
13,3’ü buluyor.
Mahalli idareler de 776 milyon liralık
tarım sabit sermaye yatırımı yapacak. Tarıma yatırımın mahalli idarelerin toplam
yatırımları içindeki payının yüzde 3,34’te
kalması nedeniyle toplam kamu yatırımlarında tarımın payı yüzde 10’a düşüyor.”
Örgütlenme ve pazarlama
en önemli konulardan biri
Bayraktar, tarıma yatırım artıkça, verimliliğin, üretimin, kalitenin artacağını, bunun
da tarımsal hasılanın ve ihracatın artmasına neden olacağını bildirdi. Şemsi Bayraktar, uluslararası piyasada vahşi bir rekabetin yaşandığını, tarımsal alanlarının sınırına
gelmiş Türkiye’nin kaliteyi, verimliliği artırmaktan başka bir çaresinin olmadığını belirterek, “Örgütlenme ve pazarlamanın da
en önemli konulardan biri olduğunu unutmamak gerekir. Pazarlayamadıktan sonra
üretmenin bir anlamı da yok” dedi.
Yem fiyatları maliyetleri artırıyor
Şemsi Bayraktar, Türkiye’de yumurta
sektörünün sürekli gelişen sektörler içinde yer aldığını ancak sorunlarının da bulunduğunu bildirdi. Sektörde yemde dışa
bağımlılığın ve yükselen yem fiyatlarının
maliyetleri artırdığını belirten Bayraktar,
bu durumun üretimin sürdürülebilirliğine
ve karlılığa etki ettiğine dikkati çekti.
Yumurta sektöründe üretim planlaması
yapılamamasının önemli bir sıkıntı kaynağı
olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Üretim
kapasite artışlarının, yumurta tüketimi
ve ihracat miktarlarına paralel bir seyir
izlemesine, arz fazlası oluşmaması için
üretim planlaması yapılmasına, yurt dışı
damızlık girişlerinin de buna uygun hale
getirilmesine ihtiyaç vardır. Sektörde örgütlenme hızla gelişmektedir. Bu gelişim,
üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkının
azalmasını, tüketicilerin daha uygun fiyatla yumurta tüketmesini sağlayacaktır. Bu
sayede yıllık 175-180 adet olan kişi başına
yumurta tüketim rakamları da artacaktır.
Kişi başına yıllık yumurta tüketimi Çin’de
256, Avusturya’da 234, Avustralya’da 216,
Almanya’da 212 adedi bulmaktadır. Bu da
tüketimde yüzde 20-30 dolaylarında bir
artışın mümkün olduğunu göstermektedir.
Tavukçuluk sektörü her zaman hastalıkların tehdidi altındadır. Yakın zamanda
en çok baş ağrıtan hastalık kuş gribi olmuştur. Fakat bilindiği üzere Türkiye kuş
gribiyle mücadelede önemli bir başarı
göstermiştir. Bu hastalığın her zaman risk
oluşturduğu düşünülerek, mücadele tavizsiz sürdürülmelidir” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
AYIN KONUSU KONUSU
AYIN
KONUSU
AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSUKONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE
KIRMIZI MERCiMEK
ÜRETİMİNİN ÖNEMİ
En eski kültür bitkilerinden olan mercimek toprak seçiciliğinin az olması, kışa ve
kurağa daha fazla dayanması yönünden
özel bir öneme sahiptir. Proteinini oluşturan amino asitlerin kaliteli olması yanında
içerdiği önemli vitamin ve mineraller insan
beslenmesi, samanı ise hayvan beslenmesi için farklı bir değer taşımaktadır.
Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7
çeşit yemeklik tane baklagiller arasında
nohuttan sonra en fazla üretilen kırmızı
mercimektir. 2012 yılında 2.147.975 dekar alanda toplam 410.000 ton kırmızı
mercimek üretimi gerçekleştirilmektedir.
Kırmızı mercimek üretimi toplam 26 ilimizde üretilmekle birlikte toplam üretimin
%85’i bölgemizde gerçekleştirilmektedir.
En fazla üretim Şanlıurfa ilimizde yapılırken bu ilimizi Diyarbakır ve Mardin illeri
izlemektedir. Bu illerimiz toplam üretimin
% 76’sını karşılamaktadır. Bu nedenle kırmızı mercimek bölge çiftçileri için önemli
bir gelir kaynağıdır.
Kırmızı mercimek üretiminin geçmiş
on yıla dönük durumuna bakıldığında
üretimin en fazla 2006 yılında 580.000
tona çıktığı görülmektedir. 2008 yılında
bölgemizde gerçekleşen aşırı kuraklık
mercimek verimini oldukça etkilemiş, üretim o yıl 106.361 tona kadar gerilemiştir.
2008 yılında üretim ülke içi tüketim bir tarafa sonraki yılın tohumluk ihtiyacını dahi
karşılayamamıştır. Sonraki yıllarda üretim
rakamlarında artış görülse de halen istenilen düzeye ulaşılamamıştır.
2008 yılında gerçekleşen kuraklığa
bağlı olarak kırmızı mercimek üretiminin azalması sonucu 2008 yılında da
168.000 ton kırmızı mercimek ithalatı
yapılmıştır. Bu durum geçmiş yıllarda
yok denecek kadar az olan kırmızı mercimek ithalatının kapısını açmış ve ithalatın her yıl artmasına neden olmuştur.
Bölgemizde kırmızı mercimek üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye
gelmesine rağmen artan düşük fiyatlı
ithalat karşısında üreticilerimiz rekabet
edemeyecek duruma gelmiş, ithalatın
önüne geçilememiştir. Ülkemizde kırmızı mercimek üretiminin istenilen düzeye
ulaşamamasında önemli etken ithalat
olmuştur.
Diğer önemli bir neden ise bölgemizde son yıllarda sulu tarım alanlarının artması ile üreticiler pazarlama imkanı daha
kolay ve daha fazla gelir getiren ürünlere
yönelmişlerdir.
Halen üretici ürettiği ürünü maliyetinin
altında pazarlamakta ve yeterli geliri elde
AYIN KONUSU
edemediği için üretim yeterince artırılamamaktadır. Üretici fiyatları pazarlama sezonunda fazla değişim göstermemektedir.
Ürün hasat döneminin başladığı ilk ayda
fiyat bir miktar yüksek olurken hasadın yoğun olduğu ayda fiyatlar gerilemektedir.
Ürünü depolama imkanı bulunmayan
ayrıca üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak
alan üretici hasadı takiben ürünü piyasaya sunmakta oluşan arz fazlası da üretici
fiyatlarının düşmesine sebep olmaktadır.
Üreticinin elinde ürünün bitmek üzere olduğu dönemlerde fiyatlar tekrar artış göstermektedir.
Üreticinin elinden ürün değerinin altında pazarlanırken baklagiller tüketiciye
ulaşıncaya kadar zaman zaman 3 kata
varan oranlarda artış göstermektedir.
Kırmızı mercimek bölgemizde kurak
alanlarda Kasım nöbetine girebilecek
vazgeçilmez bir üründür. Özellikle topraklarımızın fiziksel, kimyasal ve biyolojik
özelliklerini iyileştirmede oldukça etkilidir. Ayrıca, dış ticarette ve beslenmedeki
önemi de dikkate alındığında üretimin artırılmasının ne kadar önemli olduğu tartışılamaz.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde var
olan üretim potansiyelinin kullanılarak
ülkemizde kırmızı mercimek üretiminin
artırılması için alınması gerekli tedbirler
şöyledir.
İç piyasa fiyatlarını etkileyen bir diğer
unsur ise düşük fiyatlı gerçekleştirilen ithalattır. DTÖ kararları çerçevesinde bak-
AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
M. Cevat Delil
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Çınar Ziraat Odası Başkanı
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU AYIN KONUSU
KONUSU AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN
AYIN KONUSU
KONUSU
HUBUBAT
KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN AYIN KONUSU
AYIN
KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSU AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
KONUSU
KONUSU
AYIN KONUSUAYIN KONUSUAYIN KONUSU
AYIN KONUSU
AYIN
AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU
AYIN KONUSU
15
AYIN KONUSU
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
lagil ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları bellidir. Bu sınırlar, dış
piyasa fiyatları ile üreticimizin rekabet
edebilmesi için yeteri kadar yüksek değildir. Bu nedenle özellikle üreticinin ürün
hasadı döneminde tarife dışı engellerle
ithalat kesinlikle önlenmelidir. Koruma
tedbirleri alınırken geç kalınmamalıdır.
Kırmızı mercimek ihracatı yapılan ülkelerde özellikle Avrupa ülkelerinde sahip
olduğu kalite ve aroma açısından tercih
edilmektedir. Ancak ülkemizde çeşitli
ekolojilerine uyum sağlamış, istenen özellikleri taşıyan yeterli çeşit bulunmamaktadır. Bu nedenle farklı ekolojik bölgelere
uyum gösteren, iç ve dış pazar isteklerine uygun, kaliteli, yüksek verimli, önemli
hastalık ve zararlılara dayanıklı/toleranslı
çeşitlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Kalite ve verimin artırılması için ıslah, mekanizasyon ve sulama gibi faktörlerin yanı
sıra en önemli unsurlardan biri de kaliteli
tohum çeşitlerinin kullanılmasıdır.
Her ne kadar son yıllarda baklagillerde
sertifikalı tohumluk kullanımında artış olsa
da halen sertifikalı tohumluk kullanımı
oldukça azdır. Ayrıca üreticilerimizin sertifikalı tohumluğu kullanma alışkanlığının
yok denecek kadar azdır. Ancak ekolojik
koşullar nedeniyle kendi ürününden tohumluğunu sağlayamayan üreticiler veya
bilinçli üreticiler sertifikalı tohumluk kullanmaktadırlar. Kaliteli ve yüksek verimli sertifikalı tohumluk kullanılması, hem yüksek
verim hem de kaliteli ürün elde etmek için
son derece önemlidir. Bu konuda verilen
destek artırılarak devam etmelidir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Dr. Metin Babaoğlu
Ziraat Yüksek Mühendisi
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü
16
Anavatanının Çin olduğuna inanılan
soya, insanoğlu tarafından kültüre alınan
ve yetiştirilen en eski bitkilerdendir. Çin
kaynaklarında, M.Ö 2838 yıllarında soya
bitkisinden bahsedilmektedir. Bugün,
dünyada yaklaşık 107.000.000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık
253.000.000 ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla kasımı ve
üretimi yapılan ülkeler sırasıyla, ABD, Brezilya, Arjantin, Hindistan ve Çin’dir.
Soya bitkisi, tanesindeki ortalama %
18-20 yağ, % 40 protein, % 30 karbonhidrat, % 5 mineral madde (fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum vb)
ve çok sayıdaki vitaminlerle (en çok A ve
B), amino asitler bulundurmasıyla, “harika bitki” olarak da anılmaktadır. Omega-3
yağ asidi olarak da bilinen linolenik asit
yönünden zengin olan soya mısır, zeytin
ve ayçiçeğinden 10-20 kat daha fazla
omega-3 yağ asidi içermektedir.
Bir baklagil bitkisi olması nedeniyle,
toprağın serbest azotunu köklerindeki nodüllerde bağlayarak, hem kendine besin
maddesi temin etmekte, hem de kendisinden sonra gelecek bitkiye hazır besin elementi sunmaktadır. Bir çapa bitkisi olması
nedeniyle de, ot mücadelesinde de fayda
sağlar. Bu özellikleri, soyanın iyi bir münavebe bitkisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Soyadan elde edilen sanayi ürünü
sayısı 200’e yaklaşmıştır. İçerdiği yüksek
orandaki protein nedeniyle, soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında, boya, muşamba, tutkal vb sanayi
ürünlerinin imalatında kullanılabilen soya
bugün sadece Çukurova bölgesinde tarımı yapılan ve yerini korumaya çalışan bir
bitki konumuna düşmüştür.
Yıllık üretimimiz kendi ihtiyaçlarımızı
karşılamaktan çok uzaktır. Ülkemizdeki
yağ açığının kapatılması ve hayvancılığımıza (özellikle kümes hayvancılığı) yem
temini amacıyla her yıl yurt dışından soya,
soya yağı ve soya küspesi ithal edilmektedir. Son yıllarda ithal ettiğimiz soya ve
soya ürünlerinin tane olarak karşılığı yıllık
yaklaşık 2.500.000 tondur. Kendi ürettiğimiz yıllık ortalama 100.000 ton ile mukayese edersek üretimimizi 20-25 kat artırmak zorunda olduğumuz açıktır.
SOYA TARIMI
Çeşit Seçimi
Soya çeşitleri, 13 ayrı olgunluk grubuna ayrılmıştır. Ülkemiz açısından, Trakya
bölgesinden başlayarak Çukurova bölgesine kadar uzanan alanlar için, “0” grubu
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
SOYA
ve
TARIMI
ile “V” grup arasındaki olgunluk grubuna
dahil çeşitler rahatlıkla yetiştirilebilir. Uygun çeşit seçiminde, bölgenin soya yetiştirmeye elverişli toplam gün sayısının
bilinmesinde fayda vardır. Örneğin, yetişme dönemi sınırlı olan Trakya bölgesi
için, “00”, “0” ve “I” gruptaki soya çeşitleri
uygun iken, Karadeniz bölgesinde, “II” ve
“III” gruptaki soya çeşitleri ve Çukurova
bölgesi için de, “III”, “IV” ve “V” gruptaki
soya çeşitleri daha uygun olacaktır.
Toprak İsteği ve Toprak Hazırlığı
Soya, toprak isteği bakımından çok
seçici bir bitki değildir. Geçirgenliği iyi,
suyu göllendirmeyen, fakat su tutma kapasitesi iyi, toprak pH’sı 5.5-7.0 arasında tınlı topraklar, soya tarımı için idealdir.
Eğer, buğday veya sonbaharda hasadı
yapılan bir bitkiden sonra ekilecekse, tarla sonbaharda pullukla 20 cm derinlikte
sürülerek bırakılmalıdır. Mart veya Nisan
aylarında, yüzeyde gelişen yabancı otların yok edilmesi için 2. bir toprak işleme,
daha yüzlek olarak yapılır. Kasım zamanına yakın bir dönemde, gerekli kasım
öncesi gübreler ve eğer varsa, yabancı ot
ilaçları da toprağa karıştırılarak, diskaro
ve diğer yüzeysel işleyen aletlerle tohum
yatağı hazırlığı yapılmalıdır.
Gübreleme
Soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu
nodüllerde bulunan rhizobium japonicum
bakterileri yardımıyla, toprak havasında
bulunan serbest azotu, bağlayarak yarayışlı hale getirebilmektedir. Nodüller
oluşuncaya kadar geçecek sürede az
miktarda azotlu gübre uygulaması kasımden önce yapılabilir. Bunun miktarı, dekara 3-5 kg saf azotu geçmemelidir. Soya
bitkisi, her ne kadar azotlu gübre uygulamasına ihtiyaç göstermiyorsa da, fosfor
ve potasyum ihtiyaçları çok fazladır. Soya
tarımında, ideal bir tane verimi için, saf
olarak dekara 3-5 kg N (azot), 8-10 kg P
(fosfor) ve 10-12 kg K (potasyum) gübresinin kasimden önce toprağa karıştırılması gerekmektedir. Gübreleme işleminden
önce, toprak tahlilinin yaptırılması ve sonuca göre gübreleme şekli belirlenmelidir.
Soyada, eğer bakteri aşılaması yapılmış ve bitki köklerinde nodoziteler oluşmuş ve bu nodoziteler faal durumda ise,
üst gübrelemeye gerek yoktur. Aksi durumlarda ise, çiçeklenme döneminde bir
miktar üst gübreleme (dekara 3-5 kg saf
azot) yapılması yararlı olacaktır. Bu amaçla, dekara 15 kg % 26’lık amonyum nitrat
veya 12 kg % 33.5’luk amonyum nitrat
kullanılmalıdır. Bakteri ile aşılanması yüksek verim için bir zorunluluk değildir.
Kasım Zamanı
Soya, yazlık bir baklagil bitkisidir ve
kasımi bahar ayında yapılır. İyi ve zamanında bir çimlenme ve çıkış için, toprak
sıcaklığının 10-12oC olması durumunda
kasım yapılmalıdır. Bu zaman, I. ürün
olarak ekilecekse, bölgelerimize göre
değişmekle beraber, Nisan ayının son
haftası ile Mayıs ayının ilk yarısı arasındaki dönemdir. II. ürün olarak ise, Trakya
bölgesinde Haziran ayının ikinci yarısında, güney illerimizde çok erkenci çeşitler
Temmuz ayı içerisinde de ekilebilir. İkinci
ürün olarak ekilecekse, kasımin zamanında yapılması gerekir. Eğer, kasımde
herhangi bir gecikme olursa hasat yağışlı
bir döneme denk gelerek ürün kaybına
neden olabilir. Kasım işlemi, mümkün olduğunca yeterli toprak tavında yapılmalı,
kasım derinliği olarak, toprak yapısına da
bağlı olarak, 2.5-5.0 cm arası en uygun
derinliktir. Daha derine kasımler, çıkışı yavaşlatacaktır. Toprak sıcaklığı optimum
dereceye ulaşmadan erken kasım yapılacaksa daha sığ kasım tercih edilebilir.
Tohumluk Miktarı
Dekara atılacak tohumluk miktarı, kullanılacak sıra aralığına ve seçilen çeşidin
bin tane ağırlığına göre değişiklik gösterir.
Genelde dekara 6-8 kg arası tohumluk
yeterli olmaktadır. Kullanılacak tohumluğun hastalıksız, yabancı otlardan temizlenmiş ve sertifikalı olmasına dikkat etmelidir. Kabuğu çatlamış veya zarar görmüş
tohumlar kullanılmamalıdır.
Sulama
Soya, gelişmesini yaz döneminin sıcak zamanlarında da sürdürür. Bu nedenle, toprakta yeterli nem ister. Soya bitkisi, fide döneminde, çiçeklenme öncesi
dönemde (çiçeklenme başlamadan bir
hafta öncesi ve tam çiçeklenme başlangıcı arasındaki dönem), bakla oluşum ve
bakla dolum (tane dolum) dönemlerinde
olmak üzere dört ayrı dönemde, su stresine hassastır. Bu dönemlerin herhangi
birinde meydana gelebilecek bir su stresi
(kuraklık), gelişmeyi ve verimi olumsuz
yönde etkileyecektir.
İlk sulama, bitki boyu 8-10 cm’e ulaştığı zaman yapılmalıdır. İlk suyun geciktirilmesi bitki boyunda bir kısalmaya neden
olur. Bitki boyunun kısa kalmasıyla baklalar
toprak seviyesine yakın olur ve hasatta biçer-döver ile alınamama riski artar. Bu ise,
birim alandan alınacak tane verimini azaltır. İkinci sulama, çiçeklenme döneminde,
çiçeklenme başlangıcından bir hafta önceki dönemle, % 50 çiçeklenmenin olduğu dönem arasında yapılmalıdır. Üçüncü
sulama ise, bakla oluşum dönemi ile baklaların şişmeye başladığı dönem arasında
verilmelidir. Gerek olursa, üçüncü sulamadan sonra (yaklaşık 15 gün sonra), baklaların tam olarak doldurulmasına yardımcı
olmak için bir sulama daha yapılabilir.
Bakım
Soya tarımında en önemli bakım işleri, yabancı otlarla, hastalık ve zararlılarla
mücadeledir. Soya kasıminden önce,
çıkış öncesi herbisitler (yabancı ot öldürücüler) kullanılabildiği gibi, çıkış sonrası
yeşil aksama uygulanabilecek herbisitler
de mevcuttur.
Soyada, hem dar yapraklı hem de geniş yapraklı yabancı otları görmek mümkündür. Çapalamanın yapılamayacağı
durumlarda, otların yoğunluğuna göre seçilecek bir herbisit ile ilaçlama yapılması
gerekir. Bu amaçla, belirli sıralarda traktör
için daha geniş aralar bırakılarak, ilaçlama
işleri problemsiz olarak yapılabilir.
Zararlılar olarak, kırmızı örümcek, kokulu yeşil böcek, çekirge, yeşil kurt, beyaz
sinek, pamuk yaprak kurdu ve pamuk çizgili yaprak kurdu, soya bitkisine en fazla
zarar veren böcekler olarak sayılabilir.
Önemli hastalıklar olarak ise, tohum,
fide, kök, sap ve bakla çürüklükleri, antraknoz, yaprak yanıklıkları, tomurcuk yanıklığı,
nematod ve virüs hastalıkları sayılabilir.
Hasat
Soya bitkisi, çeşitlere ve bölgelere
bağlı olarak Kasımden itibaren yaklaşık
90 gün içerisinde olgunluğunu tamamlayarak hasada uygun hale gelmektedir.
Bazı çeşitlerde, bu süre, 120-140 güne,
hatta 150 güne kadar da uzayabilir.
Hasat zamanı gelmiş soya bitkisinde,
yapraklar sararıp kurumaya ve dökülmeye başlar. Özellikle, alt kısımdaki baklalar
içerisindeki taneler oldukça sertleşmiş
olup dişle kırılması çok zordur. Bitki üzerindeki tüm baklalar renk değiştirmiştir.
Çeşitlere bağlı olarak, bu baklalar gri,
sarı veya kahverenginde olabilir. Hasat
sırasında, bitki üzerinde hiç yeşil bakla
kalmamalıdır. Bitki üzerinde kalacak yeşil baklalar, normal kurumuş ürünün nem
oranını yükseltirler.
Hasat işlemi, normal biçerdöverlerle rahatlıkla yapılabilir. Ancak, makinenin hız, kesici tabla, batör, kontrabatör
ve elek gibi bazı ayarlarının hasat işlemi
öncesinden yapılması gerekir. Örneğin,
tabla dönme hızının biçerdöverin hareket
hızından % 25 daha fazla olmasına ve biçerdöverin hareket hızının sabit tutulmasına özen gösterilmelidir.
Bitkide oluşan baklaların toprak seviyesinden olan yüksekliği göz önünde bulundurularak, hasatta kayıpları önlemek
veya azaltmak için, kesici tabla toprak
seviyesinden uygun bir yükseklikte olmalıdır. Tarlanın topografik şartlarına da bağlı
olarak mümkün olduğunca alçaktan biçilmelidir.
Hasat zamanında, tane nemi % 13-16
arasında olmalıdır. Eğer hasat işlemi, %
12 den daha az nem durumunda yapılacak olursa taneye zarar verilebilir. Hasat
sonrası kurutma yapılmayacaksa, hasat
için en uygun nem oranı % 13-14 arasıdır.
Ancak, biçerdöverin iyi ayarlanması ve
hasat sonrası kurutma yapmak şartı ile,
% 15-16 nem civarında da hiçbir problem
yaşamadan hasat yapmak mümkündür.
Hasat zamanı geciktirilirse, baklalar
çatlar ve tane kaybı olur, bu da verimi
düşürür. Diğer yandan, hasat zamanında
yapılamaz ise, yağışlı bir döneme rastlayabilir, bu da ürünün belki de tamamen
tarlada kalmasına neden olabilir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
17
Yemeklik tane baklagiller insanoğlu
tarafından yetiştirilen ilk kültür bitki gruplarındandır. Arkeolojik bulgular M.Ö 5600
yıllarında baklagillerin gıda maddesi olarak kullanıldığını ortaya koymuştur.
Mercimek, nohut, fasulye, bezelye,
bakla ve börülceyi içine alan yemeklik tane
baklagiller, dünyadaki 2 milyardan fazla
insan için protein kaynağıdır. Yağ oranı düşük, karbonhidrat oranı yüksek ve besleyicidir. Dünyada insan beslenmesindeki bitkisel proteinlerin %22’si, karbonhidratların
%7’si, hayvan beslenmesindeki proteinlerin %38’i, karbonhidratların %5’i yemeklik
tane baklagillerden sağlanmaktadır.
Baklagiller yetiştirildikleri toprağa da
olumlu etkilerde bulunmaktadır. Havanın
serbest azotunu toprağa bağlama özellikleri, çevrecilik ve sürdürülebilir tarımın
popülaritesinin arttığı günümüzde bu bitkilerin önemlerini daha da artmaktadır.
Baklagiller ile ortak yasayan Rhizobium
türü bakteriler, havada serbest halde bulunan, ancak canlılar tarafından direkt olarak
yararlanılamayan azotu yaşadıkları ortama bağlayarak köklerinin yayıldığı toprak
katlarını organik azotça zenginleştirirler ve
gereksinimlerini bu azottan sağlarlar.
Üretim ve tüketim
Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7
çeşit yemeklik tane baklagiller arasında
en fazla üretilen nohut, kuru fasulye ve
mercimektir. 1990-2013 yıllarında toplam
baklagiller üretimi %40,7 azalmıştır. Azalma en fazla %89,4 ile baklada görülürken,
yeşil mercimek üretiminde %88,7, nohut
üretiminde %41,2, k.mercimek üretiminde
%34,1, bezelye üretiminde %22,8 oranlarında gerçekleşmiştir. Aynı dönemde üretim artışı gerçekleşen ürünler %29,1 ile börülce ve %7,1 ile kuru fasulyede olmuştur.
Son on yıldaki baklagil üretimine bakıldığında, azalma en çok %73,5 ile baklada
görülürken toplam baklagil üretiminde ise
%18,1 azalma gerçekleşmiştir.
Türkiye baklagil üretiminde %43’lük
payla nohut ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde başlıca üretimi yapılan illerimiz
sırasıyla Mersin, Antalya, Kırşehir, Yozgat,
Karaman, Konya, Uşak, Kütahya, Adıyaman, Çorum, Balıkesir, Ankara illerimizdir.
Bu illerimizin toplam nohut üretimimizde
aldıkları pay yüzde 61’dir.
2013 yılı sonuçlarına göre 439 bin ton
olan toplam mercimek üretimimizin %
94’ünü kırmızı, %6’sını ise yeşil mercimek
oluşturmaktadır. 2013 yılı itibariyle mercimek üretiminin toplam baklagiller içindeki
payı %37’dir. K.mercimek üretiminin yüzde
76’sı sırasıyla Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin illerinde yapılmaktadır. Yeşil mercimek
üretiminin ise yüzde 43’ü sırasıyla Çorum,
Ankara ve Yozgat’da yapılmaktadır.
Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen baklagillerin önemli bir kısmı yurt içinde tüketilmektedir. 1980’li yılların başlarında kişi
başına tüketim 7 kg iken, 2011-12 yılı verilerine göre toplam baklagillerin kişi başı
tüketimi 13,9 kg’dır. 2011-12 döneminde
ürün bazında tüketim rakamları ise, nohutta 5,46, yeşil mercimek 0,51kg kırmızı mercimekte 4,53, fasulyede ise 2,98 kg’dır.
Türkiye yemeklik tane baklagil ticareti
1990 yılı dikkate alındığında 846 bin
ton mercimek üretimi ile dünya ihracatının
%47’sini karşılayarak ilk sırada yer alan
ülkemiz, 2011 yılında dünya ihracatından
%11 pay alarak 3. sırada yer almıştır. Aynı
şekilde 1990 yılında 860 bin ton nohut
üretimi ile dünya ihracatının %62’sini karşılayarak ilk sırada yer alan ülkemiz, 2011
yılında dünya ihracatının sadece %2’sini
karşılayarak 10. sıraya gerilemiştir. 1990
yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan Türkiye, üretimindeki azalmanın yanı sıra Kanada ve ABD’nin,
üretimlerini artırması ve uyguladıkları desteklere paralel olarak düşük fiyatla dünya
piyasalarına girmeleri neticesinde üstünlüğünü kaybetmiştir. 1990 yılında 216 bin
ton olan yeşil mercimek üretimi 24 bin 500
tona kadar gerilemiştir. Kanada’nın ise
1990 yılında 213 bin ton olan mercimek
üretimi 2012 yılı 1.493.620 tona yükselmiştir. Benzer şekilde 1990 yılında 41 bin 100
ton olan ABD mercimek üretimi 2012 yılında 240 bin 490 bin tona ulaşmıştır.
Türkiye ihracat rakamları 2003 yılında
önemli seviyelere ulaşmış, ancak özellikle
son yıllarda fasulyede yok denecek seviyeye gerilemiştir. 2012 yılında fasulye ihracatı 1.354 ton, k.mercimek ihracatı 126
bin 56 ton, nohut ihracatı ise 13 bin 76 ton
olarak gerçekleşmiştir.
Uzun yıllar baklagil ihracatçısı olarak
bilinen Türkiye’nin son yıllarda ithalatında
da artışlar görülmektedir. Özellikle geçmişte yok denecek kadar az olan k.mercimek
ithalatı, 2011 yılında 290.663 ton
ile ilk sıraya çıkmıştır.
Sektörde yaşanan sorunlar
ve çözüm önerileri
Ülkemizde gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerde genel sorun üretim maliyetlerinin
yüksekliğidir. Girdilerdeki fiyat yüksekliği
maliyetleri artırmakta bu sebeple de yeterince girdi kullanılmamakta, küçük parçalı
tarımsal arazilerde üretim yapılmakta, yeterince sertifikalı tohum kullanılmamakta
vb. sebeplerle verim miktarı düşmektedir.
Üretim masraflarının artması ve verim düşüklüğü ürün maliyetlerini artırmakta ve
üreticimiz dünya fiyatları karşısında rekabet şansını kaybetmektedir.
Baklagiller, hastalıklara ve zararlı böceklere karşı “mükemmel bir beslenme
koşulu sağlayan yüksek protein oranları
nedeniyle” hassastır. Özellikle mercimek
üretiminde kök çürüklüğü ve canavar otu
yüzünden üretimden vazgeçilmektedir.
Dünyada ve Türkiye’de nohut kasım alanlarını sınırlayan en önemli faktör antraknoz
(Ascochyta blight) hastalığıdır. İklim koşullarının hastalığa uygun ortam sağladığı
yıllarda hastalık %100’e varan kayıplara
neden olabilmektedir. Üreticilerimizin elinde bulunan yerel nohut çeşitlerinin tamamı
bu hastalığa hassastır. Antraknoz hastalığının yayılması ve gelişmesi nem ve sıcaklık şartlarına bağlı olduğu için üretici kasım
zamanını ilkbahardaki yoğun yağışların
azaldığı ve hava sıcaklığının yükseldiği
döneme kaydırarak hastalıktan kaçmaya
çalışmaktadır. Geç Kasımler de verim potansiyelini düşürmektedir.
Verimliliğin artırılması için, miras hukuku ile arazi parçalanması önlenerek, küçük
aile işletmelerinde geçimlik tarım olarak
gerçekleştirilen baklagil üretimi pazara
yönelik yapılmalı farklı ekolojik bölgelere
uyum gösteren, iç ve dış pazar isteklerine
uygun, kaliteli, yüksek verimli, hastalık ve
zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi
için araştırma faaliyetleri hızlandırılmalıdır.
Üretimde kullanılan girdi fiyatlarının
maliyet içerisindeki payının
azaltılması amacıyla uy-
Sibel Şerifoğlu
TZOB Teknik Müşavir
BAKLAGİLLER
gulanan girdi destekleri, üretim içerisindeki payları dikkate alınarak gerçekçi şekilde
uygulanmalıdır. Sertifikalı tohumluk kullanımı baklagillerde yetersiz düzeydedir. Sertifikalı tohumluk kullanımı konusunda uygulanan destekleme devam ettirilmelidir.
Birçok tarımsal üründe olduğu gibi
baklagillerde de, etkin bir pazarlama ağı
olmadığı gibi örgütlenme de yetersizdir.
1990 sonrası TMO’nun baklagil alımlarını
azaltması 1994’de tamamen durdurması
ve yerine herhangi bir baklagil pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte
pazarlama sorunu yaşayan üretici kasım
alanlarını, fiyat garantisi olan ve üretimi
kolay olan diğer ürünlere kaydırmıştır. Gelecek yıllarda ürün değerlendirme ve pazarlama olanakları sağlanarak, üretimde
yeniden atılım sağlanmalıdır.
Bilindiği üzere ülkemizde bugüne kadar örgütlenme yeterince sağlanamamış,
geçmişi uzun yıllara dayanan Tarım Satış Kooperatifleri ise son yıllarda içinde
bulunduğu maddi sıkıntı sebebiyle ürün
pazarlamasında etkili olamamıştır. Son
olarak üreticilerin ürün grubu bazında örgütlenmesinin sağlanması amacıyla 5200
sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu 6
Temmuz 2004 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kurulan Birlikler içerisinde
baklagiller üzerine birlik bulunmamaktadır.
Örgütlenme yapısı olmayan üretici fiyat konusunda belirleyici olamamakta, fiyat piyasadaki ürün azlığı veya fazlalığına göre gelişmekte, üretici üretim konusundaki kararı
o yılki fiyat durumuna göre vermektedir.
Üretimde sürekliliğin devamı için öncelikle üretici ürettiği ürünün elinde kalmayacağını veya maliyetinin altında pazarlamayacağını bilmelidir. Bunun için tüccarın
insafına kalan üreticinin maliyetinin çok altında ürün pazarladığı yıllarda fiyat düşüşlerini önleyecek, devlet adına alım yapan
bir müdahale kurumu oluşturulmalıdır.
İç piyasa fiyatlarını etkileyen bir diğer
unsur ise düşük fiyatlı ithalattır. DTÖ kararları çerçevesinde baklagil ithalatında
uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları
bellidir. Bu sınırlar, dış piyasa fiyatları ile rekabet edilebilmesi için yeteri kadar yüksek
değildir. Bu nedenle özellikle ürün hasadı
döneminde ithalat önlenmelidir.
Gelir seviyesi düşük kesimin protein
ihtiyacının karşılanmasında alternatif olan
baklagillerin toprak iyileştirici özellikleri nedeniyle taşıdığı önem de dikkate alınarak,
sektöre gereken önem verilmeli; üretimin
artırılması ve istikrarın sağlanması amacıyla fiyatların düşük seyrettiği dönemlerde
çiftçi gelirlerinin korunması amacıyla baklagil üreticisi desteklenmelidir.
Kaynaklar
1- Dış Ticaret Müsteşarlığı
2- FAO 2009. Faostat-Agriculture.
Toplam baklagil üretiminden % 17 pay
alan kuru fasulye ülkemizin bütün bölgelerinde yetiştirilmektedir. En fazla üretim
yapılan illerimiz Konya, Karaman, Niğde, Erzincan, Kahramanmaraş, Aksaray,
Balıkesir’dir. Bu illerimizin toplam kuru fasulye üretimimizden aldıkları pay % 67’dir.
3- Gıda, Tarım ve Bakanlığı Bakanlığı
(Ortak Piyasa Düzenleri Alt Çalışma
Grup Raporu)
4- TÜİK
5- ZMO VII. Teknik Kongresi Bildiriler Kitabı
Yemeklik Baklagillerin Üretimini Artırma
Olanakları Bildirisi
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
BAKLAGİLLERDE
ÖNEMLİ HASTALIK VE ZARARLILAR
BAKLAGİL TOHUM BÖCEKLERİ VE
BAKLAGİL HASTALIĞI ANTRAKNOZ
Neşe Tezer
TZOB Teknik Müşavir Yardımcısı
18
BAKLAGİL TOHUM BÖCEKLERİ
(Bruchus spp.) (Col.: Bruchidae)
Zarar şekli ve zamanı
Larvaları baklagil daneleri içinde beslenmeleri süresince oyuklar meydana
getirerek tanenin besin değerini düşürdükleri gibi dışkı ve vücut artıkları ile de
kirletirler. Çok döl veren türlerin devamlı
üremeleri sonucu delinmiş ve içinin büyük kısmı yenilerek besin değerlerini yitirmiş olan daneler, hayvan yemi ve gübre
olarak da kullanılamazlar. Türleri, tek döl
veren türler ve çok döl veren türler olarak
iki grup altında toplanır.
TEK DÖL VEREN TÜRLER
Bezelye Tohum Böceği
(Bruchus pisorum L)
Ergin, 4-5 mm boyunda, oval veya uzamış oval şeklinde, biraz yassı, siyah renkli
olup, üzeri gri, beyaz renkte açık kahverengiye kadar değişen kısa ve sık kıllarla
örtülüdür. Kanatlar üzerinde ortaya yakın
kısmında beyaz lekelerden oluşmuş bir
bant vardır. Yumurta, portakal sarısı renginde, oval şekilde, bir ucu daha geniş ve yuvarlak olup 0.55-0.65mm boyundadır. Larva, krem renkte, baş koyu kahverengidir.
Birinci dönemde bacaklı, taneye girdikten
sonra bacakları kaybolur ve son dönemde
renk kirli beyazdır. Pupa açık kahverengidir.
Bakla Tohum Böceği
(Bruchus rufimanus Boh.)
Erginin vücudu oval veya uzamış oval
şekilde olup siyah renkli ve üzeri sarı, gri,
koyu kahverengi ve beyaz kıllarla örtülüdür.
Vücut boyu 3.5-4.5 mm’dir. Kanatlarda beyaz lekelerin dizilişleri iki ince bant görünümündedir. Yumurta 0.55 mm boyunda,
oval, ilk bırakıldığında parlak, şeffaf krem
renginde olup, zamanla bulanık beyaz ve
donuk krem rengine dönüşür. Olgun larva, beyaz krem renginde hafif kavisli ve
bacaksızdır. Pupa, ovalimsi şekilde, krem
rengindedir.
Mercimek Tohum Böceği
(Bruchus lentis Fröhl.)
Ergin genel olarak gri renkli ve üzeri
beyazımsı lekeli olup 3 mm boyundadır.
Yumurta, yuvarlağımsı 0.3 mm boyundadır. Larva, sarı-krem renkte, baş açık, ağız
parçaları koyu kahverengindedir.
Ortadoğu Mercimek Tohum Böceği
(Bruchus ervi Fröhl.)
Ergin, 3-3.5 mm boyunda, uzunca,
basık ve silindir şeklinde siyah ve kurşuni kıllarla kaplı ve beyaz tüylerle örtülüdür. Kanatlar üzerinde başa dönük (V)
şeklinde bir kuşak vardır. Yumurta, açık
sarı renkli, oval, bir ucu hafifçe kabarıktır.
Boyu ortalama 0.55 mm’dir. Larva, tombul kıvrık olup bacaksızdır. Pupa, serbest
olup pürüzsüz ve parlaktır.
Akdeniz Mercimek Tohum Böceği
(Bruchus signaticomis Gyll.)
Erginin vücudu oval, koyu kahve renkli
ve kanatlar beyaz tüylerden oluşmuş bir
veya iki bant ile örtülüdür. Vücut boyu 3-3.5
mm’dir. Yumurta, portakal sarısı renginde,
üzeri bal peteği görünümünde olup, bir
ucu daha geniş silindirik şekildedir. Boyu
ortalama 0.52 mm’dir. Larva yeni oluşmaya başladığında beyaz renkli, daha sonra
baş kahverengiye dönüşmektedir.
ÇOK DÖL VEREN TÜRLER
Fasulye Tohum Böceği
(Acanthoscelides obtectus Say)
Ergininin vücudu uzunca oval, biraz
yassı, açık veya koyu kahve renklidir. Vücudun üzeri arkaya yatık sarı yeşil çok kısa
kıllarla örtülü olup aralarında açık gri tüylerle kaplı uzunca lekeler bulunmaktadır.
Vücudun alt tarafı kırmızımsı sarı renklidir.
Vücut büyüklüğü erkeklerde 3.1-4.2 mm,
dişilerde 3.8-4.8 mm arasındadır. Yumurta, 0.63-0.77 mm arasında, uzun ve ovaldir. Bir ucu sivrice diğer ucu yuvarlaktır.
İlk konduğu zaman saydam parlak beyaz
renklidir. Zamanla renk donuklaşır, süt beyazı olur. Açılıma yakın yumurtanın yuvarlak
ucunda larvanın kafası belirginleşir. Yumurtadan çıkan larva bir süre tanenin üzerinde
dolaştıktan sonra, tane kabuğunu oyarak
bir galeri açar ve orada beslenir. Bu sırada
larvanın gövdesi silindirik olup yay gibi kıvrıklaşır, ayaklar kaybolmuştur. Son dönem
larvanın boyu 3-3.5 mm’dir. Pupası tane
kabuğunun hemen altındaki bir odacıkta
oluşur. Bu durum tane kabuğu üzerinde
yuvarlak yağ lekesine benzer renk değişimi ile kolayca anlaşılır. Pupa boyu 2.9-4.6
mm arasında değişmektedir.
Börülce Tohum Böceği
(Callosobruchus maculatus F.)
Uçan ve uçmayan olmak üzere iki formu vardır. Uçucu formunun ergininin vücudu oval şekildedir ve üzeri kızıl kahve,
parlak sarı ve beyaz kıllarla örtülmüştür.
Kanat dikdörtgen şeklindedir. Kanatlar
üst kısımlarında belirgin olmayan, ortada
yan kenarlara doğru genişlemiş oldukça
büyük ve uç kısımda olmak üzere siyaha
yakın koyu üç leke ile süslenmiştir. Bacaklar kızıl kahve renklidir. Boyu ortalama
erkekte 2.73 mm, dişide ise 2.94 mm’dir.
Uçucu olmayan formun dişisinde zemin rengi hemen hemen siyahtır ve bu
nedenle üzerini kaplamış olan sarı ve beyaz kıllar gri gibi görünür. Vücut uzunluğu
erkekte ortalama 2.41 mm, dişide 3.18
mm’dir. Yumurta yuvarlağa yakın, bir ucu
daha sivri biçimde, kreme dönük beyaz
renktedir. Zamanla sedef görünüşünü alır
ve daha sonra donuklaşır. Yeni çıkan larva uzun bacaklara sahiptir. Yumurtadan
çıkar çıkmaz taneye girer. Beslendikten
birkaç gün sonra deri değiştirir ve bacaklarla tüyler kaybolur.
Mücadelesi
Kültürel önlemler
Geç ekilen fasulyelerde zararlının tarlada bulaşma oranı erken ekilenlere göre çok
az olmaktadır. Bu nedenle ağır zarar görülen bölgelerde geç kasım yapılması önerilir.
Hasat ve harmanın geciktirilmeden
yapılarak ürünün, temizliği önceden yapılmış ambara çuvallar içinde alınmasına
özen gösterilmelidir. Hasat sonrası tarlada kalan artıklar pullukla derine gömülmeli veya yakılmalıdır.
Temiz tohumluk kullanılmalıdır. Tarladaki gerekli önlemleri alınmış ürün, çuvallar içinde temizliği yapılmış, ilaçlanmış,
pencerelerine kafes telleri takılmış ambara yerleştirilir. Ayrıca ambara bulaşık ürün
çuval veya malzeme konulmamalıdır.
Doğal düşmanları
Ege ve Marmara Bölgesinde Triaspis
thoracica (Turtis)’in larva ve pupa parazitoidi olduğu ve konukçuları arasında Bakla tohum böceği, Bezelye tohum böceği
ve Mercimek tohum böceği olduğu saptanmıştır.
Dinarmus laticeps (Ashmead) Bezelye
tohum böceği ve Mercimek tohum böceklerinin larva parazitoidir. Ayrıca Baklagil
tohum böceklerinin asalağı olan Pyemotes (Pediculoides) ventricosus Nevvp.’un
kültürleri bozduğu ve populasyonu kontrol
edecek güçte olmadığı saptanmıştır. Anysopteromalos calandiae Hovvart. (Hym.:
Pte-romalidae) Callosobruchus maculatus
F.’un parazitoidi olup Güneydoğu Anadolu
ve Ege Bölgesinde saptanmıştır.
Kimyasal Mücadele
Tarla ilaçlamaları
Sabahın erken saatlerde veya akşam
üstü serin ve durgun havada tarladaki bitkilerin özellikle tüm kapsüllerin ilaçlanmasına özen gösterilerek yapılmalıdır. Boş
ambarı ilaçlamaya başlamadan önce ambar sert bir süpürge ile süpürülerek toplanan pislikler yakılır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının belirlediği ilaçlardan
biri (su emen yüzeyler için WP, su emmeyen yüzeyler için EC) yüzeye püskürtülür.
Öğütlenen ilaç miktarı m2 üzerinden kuru
yer kalmayacak şekilde bütün yüzeylere
püskürtülmelidir. Ürün konulmadan 15/20
gün önce ilaçlama yapılması gereklidir.
Koruyucu ilaçlama
Az miktarda baklagil tohum ilaçlamalarında; kullanılan ilaçlama bidonuna 10
kg ürüne 5 g ilaç üzerinden hesap edilerek her ikisi birlikte konulduktan sonra
bidon 4-5 dakika çevrilerek ilacın ürüne
iyice karışması sağlanır. Bu süre sonunda
ürün bidondan alınarak ambara konur.
Çok miktardaki ürün için ise ilaçlanacak ürünün bir ton kadarı düz bir yere
ince bir tabaka halinde serilir. İçinde toz
ilaç bulunan bir tarafı tuzluk gibi delinmiş
konserve kutusu ile tavsiye edilen doz
eşit şekilde serpilir ve kürekle ilacın ürüne iyice karışması sağlanır. İlaçlanan bu
tohumlar ambara konulur.
İlaçlama zamanı
Tarlada yılda tek döl veren baklagil
tohum böceklerine karşı mücadele, bitkiler çiçeklenme başlangıcında iken yapılır. Gerekirse 10 gün ara ile 2. uygulama
yapılabilir. Çok döl veren fasulye tohum
böceği ile bulaşık olduğu bilenen sahalar-
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
da fasulye çeşidinin gelişmesi ve kasım
zamanı göz önünde tutulmak kaydı ile fasulye bitkilerinde alt kapsüller kuru oluma
girer girmez önerilen ilaçlardan birisiyle
10-14 gün ara ile 2-3 ilaçlama yapılarak
tarla dönemindeki bulaşmalar önlenir.
Fasulyede Antraknoz Hastalığı
(Colletotrichum lindemuthianum)
Zarar şekli
Fasulyede antraknoz yeni çıkan fidelerin ilk yapraklarında ve gövde de koyu
kırmızımtırak kahverengi, içe çökük lekeler halindedir. Böyle fideler gelişmeden ölür. Daha ileri devredeki bitkilerde
antraknoz yaprak, meyve ve tohumlarda
görülür. Yapraklarda yaprağın alt kısmında damarlarda koyu renkli çizgi şeklinde
lekeler görülür. Şiddetli durumlarda tüm
damarlarda bu şekilde koyu renkli lekeler
olur ve sonuçta yapraklar dökülür. Dal ve
gövde de uzunlamasına içe çökük kahverengi-siyah lekeler oluşturur. Meyvede
ise koyu kahve renkte ortası çukur 1-5mm
çapında lekeler meydana getirir. Yaşlı bitkilerin yeşil aksamlarındaki kurumalar ve
meyvedeki lekeler sonucu üründe kalite
ve kantide yönünden büyük kayıplar olur.
Bezelye ve Baklada
Antraknoz Hastalığı
Zarar şekli
Bezelye ve baklada Antraknoz hastalığının belirtileri birbirine benzer. Hastalık
yaprak, çiçek, meyve, tohum, sap kök ve
kök boğazında görülür. Hastalık yaprakta
iç içe halkalar şeklinde, ortası açık kahve,
dış kısmı koyu renktedir. Meyve ve tohumdaki lekeler oval veya dairesel, içe doğru
çökük ve siyaha yakın renktedir. Baklada
lekelerin büyüklüğü 1.5 cm kadar olabilir.
Nohut Antraknozu Hastalığı
(Ascochyta rabiei (Pass.) Labr.)
Zarar şekli
En dikkat çekici belirti yaprak, sap ve
tohum kapsüllerindeki lekelerdir. Sap ve
dalları çepeçevre saran, düzensiz irilikte
açık kahveden siyahımsı koyu kahverengine kadar değişen lekeler meydana gelir.
Sap ve dallar bu lekeli yerlerden kırılır ve
kısa zamanda kururlar. Tohum kapsülleri üzerinde toplu iğne başı büyüklüğünde
siyah renkte yapılar görülen iç içe dairesel
lekeler meydana gelir. Yapraklarda dairesel
olan lekelerin çevresi sarı renk alır. Hastalık
bol yağış alan yıl ve bölgelerde, sulama yapılan yerlerde, nispi nemi yüksek olan kapalı vadilerde salgınlara neden olabilir.
En önemli mücadele yöntemi
kültürel önlemler
 En etkili yöntem sağlam tohumluk
kullanmaktır. Hastalıklı tohum kullanılmamalı, tohum temiz bir yerden alınmalıdır.
 Bir yıl evvel hastalığın yoğun görüldüğü tarlalarda 2-3 yıl aynı bitkinin
ekilmemesi yani en az 3 yıllık münavebe
uygulanması gerekir.
 Tarladaki hastalıklı bitki artıkları toplanıp yakılmalı veya derine gömülmeli.
 Koruyucu ilaçlama yapılmalıdır.
 İyi drenaj, yabancı otları ortadan
kaldırarak bitkilerin iyi havalanmalarını
sağlamak en önemli kültürel önlemlerdir.
İlaçlı mücadele sadece
fasulyede uygulanır
Günlük ortalama sıcaklık 17-23°C
arasında ve rutubet % 90’nın üstüne çıktığında, yörede hastalık belirtileri görülür
görülmez ilaçlamaya başlanır. İlaçlama
bitkinin tüm yeşil aksamına kuru yer kalmayacak şekilde ilaçlı su ile kaplama
olarak yapılmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının önerdiği ilaçlar ve
bunların dozları kullanılmalıdır.
Kaynak
GTHB, GOP Ünv. Ders Notları, Tarım Dairesi.
Zirai Mücadele ve Karantina Şubesi / Mayıs 2013.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Gercüş Ziraat Odası
Batman'ın Gercüş İlçe Ziraat
Odası Başkanlığı'nın, Dicle Kalkınma Ajansı ile (DİKA) işbirliğinde
gerçekleştirdiği arıcılık kursu tamamlandı.
KURAKLIK, ÇİFTÇİLERİ
OLUMSUZ ETKİLEYECEK
İğdirli, Kastamonu’da havaların soğuk ve yağışsız geçmesinin
üreticiler açısından son derece vahim tablo oluşturacağını belirterek,
Kastamonu’nun bu bakımdan tehlikeli
bir konumda bulunduğunu söyledi.
Pancar üreticileri kotayı dolduramadı
Yağışsız havaların devam etmesi durumunda Kastamonulu çiftçiler
için sıkıntılı günlerin başlangıcı olacağına dikkat çeken İğdirli, “Yağmurun
yağmaması Kasım yapacak çiftçi kadar hasat yapacak çiftçiyi de olumsuz etkiledi. Yaşanan durumdan pancar üreticileri de zor günler geçiriyor.
Yağmur yağmaması yüzünden pancar üreticileri tarlalarından pancarları
sökmekte zorlanıyorlar. Yağmur yağmaması sadece sökümü değil pancar
kotasını da büyük ölçüde etkiledi. Bu yıl pancar üreticileri Kastamonu’ya
verilen kotayı dolduramadı. Kotalar dolmadığı için çiftçilerimiz cezai yaptırımla karşı karşıya kalabilirler. Çiftçilerimizin ceza almamaları için Gıda
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile ortak çalışma yürüteceğiz. Hazırlayacağımız rapor ile çiftçilerimizin mağduriyetlerini ortaya koyacağız ve raporu
bakanlığa sunacağız. Çiftçimizin çok fazla borcu var. Bu yaşanan durum
çiftçilerimizi daha da zor duruma sokacak” dedi.
Kastamonu Ziraat Odası
Kastamonu Ziraat Odası Başkanı Nahit İğdirli, Kastamonu’da
yaşanan kuraklığın çiftçileri olumsuz etkileyeceğini belirtti.
Akhisar Ziraat Odası 2013 senesi itibariyle Tarımsal Danışmanlık Hizmeti vermeğe
başladı. Farklı branşlardan mezun olan Ziraat Mühendisleri Tarla Bitkileri konusunda
uzman Aytekin Değirmenci, Tarımsal Yapılar
ve Sulama uzmanı Sait Kaya, Bahçe Bitkileri uzmanı Suzan Şen, Toprak Bilimi ve Bitki
Besleme uzmanı Ali Can Yiğit, Bitki Koruma
uzmanları Derya Cansoy ve Ece Kömür tarafından danışmanlık hizmeti verildi.
Konu hakkında açıklama yapan Ziraat Odası Başkanı Ahmet Akbuğa, “250
üreticimize Tarımsal Danışmanlık Hizmeti veriyoruz. Bu hizmet kapsamında;
çiftçi ziyaretlerinin yanı sıra çiftçi toplantıları da düzenlendi. Tarımsal bilgilendirmelerin yer aldığı broşür, liflet, çiftçi mektupları hazırlanıp dağıtıldı. Ayrıca tarım
fuarlarına geziler düzenlendi. Danışmanlık hizmetini alan çiftçilerimizle yapılan
görüşmelerde, çiftçilerimiz danışmanlarımız için yapılan hizmetten memnun
kaldıklarını, bu hizmetin devam etmesini istediklerini, her koşulda danışmanlarının yanlarında olduklarını, ürettiğimiz ürünlerin verim ve kalitesinin artmasında
etken bir rol sahibi olduklarını belirttiler. Danışmanlık hizmeti alan üreticilerimize
yetiştiricilik ve mücadele işlemleri hakkında bilgi verilerek kalite ve verim artışı sağlandı. Ayrıca İlçemiz Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü personeli ile
birlikte zeytin sineği zararlısıyla mücadele konusunda doğru zamanda, doğru
ilaçlama önerileriyle başarı sağlanmıştır. Diğer zeytin bölgelerine nazaran bölgemizde etkin bir mücadele gerçekleştirildi” dedi.
Akbuğa sözlerine şöyle devam etti: “Göreve geldiğimiz günden itibaren çiftçilerimize en üst düzeyde hizmet vermeyi hedeflemekteyiz. Bu amaç doğrultusunda teknik personel sayımızı arttırdık, önümüzdeki zamanlarda bu sayıyı
daha da artıracağız. Odamız 08 Şubat 2013 tarihinde yeterli alt yapı ve donanıma sahip olduğu için Tarımsal Danışmanlık Yetki Belgesi’ni aldı. Bu kapsamda
odamıza ziraat mühendisi istihdam edilerek, üreticilerimize hizmetimiz başlamıştır. Mühendislerimiz Zeytinliova, Beyoba, Akselendi, Mecidiye kasabalarıyla, Bünyaniosmaniye, Sakarkaya, Yeniceköy, Sazoba, Sünnetçiler ve Yatağan
köylerinde hizmet vermektedir. İlerleyen dönemde hizmet alanını genişletmeyi
amaçlamaktayız. Akhisar Ziraat Odası olarak tarımsal yayım ve danışmanlık
hizmeti kapsamında üreticilerimize yetiştiricilik konusunda yardımcı olmaya ve
üreticilerimizin yanında hizmet vermeye devam edeceğiz” dedi.
ERUH ZİRAATÇILARINDAN
ÖĞRETMENLERE ÇİÇEK
Ayrıca çiftçinin borçlu olduğunu ve bu kapsamda kalıcı bir çözüm getirilemediğini vurgulayan İğdirli, çiftçinin borçlarını ancak hayvancılığa
dayalı faaliyetlerle ödeyebileceğini kaydetti.
Kuraklığın önceki senelerde olduğu gibi bu yılda aynı şekilde devam etmesi durumunda çiftçilerin zamanında ekin ekemeyeceğini ve büyük zarar
edeceklerini ifade eden Ziraat Odası Başkanı İğdirli, şöyle konuştu:
“Kastamonu’da ilkbahar ekini randımanlı değil. İlkbaharda, ekin zamanında yağmura doyabilse verimlilik sağlanır ama şimdi buğday büyümeden kuraklık oluyor. Bu nedenle ekin tarladan kayboluyor. Baraj neredeyse bitmek
üzere umarım yağış olur ve çiftçimizin de yüzü güler. Bugün buğdayın kilosu
50 kuruş. Mazotun litresi 4 buçuk lira. Bu nedenle çiftçi buğdayı ekmek yerine
parayla alırım diye düşünüyor. Kastamonu’da buğdayın verimi düşük olduğu
için kazanç sağlanamıyor. Kastamonu çiftçisi hayvancılık olmasa traktörünün
marşına basamaz.”
Darende Ziraat Odası
Eruh’taki öğretmenler 24 Kasım
Öğretmenler Günü’nde çiçeklerle
hatırlandılar. 24 Kasım Öğretmenler
Günü dolayısıyla Eruh’ta görev yapan öğretmenler, Eruh Ziraatçıları
tarafından çiçeklerle hatırlandılar.
Ziraatçılar adına Eruh Ziraat Odası
Başkanı Metin Sayın, ilçede görev
yapan öğretmenleri okullarında ziyaret ederek öğretmenler gününü
kutladı ve hepsine ayrı ayrı karanfiller verdi.
Kutsal görev
Hayvancılık olmasa marşa basılamaz
ÇİFTÇİYE DESTEK
KAPSAMINDA 6
TRAKTÖR TESLİM
EDİLDİ
Akhisar Ziraat Odası
AKHİSAR ZİRAAT ODASI,
ÇİFTÇİYE DANIŞMANLIK YAPACAK
ARICILIK KURSU TAMAMLANDI
Kurs Türkiye’nin ilk online arıcılık kursu uzmanı Ziraat Mühendisi
Tamer Hazar tarafından verildi. 170
çiftçi ve 50 teknik eleman olmak üzere kursa katılan 220 kişi sertifika almaya
hak kazandı. Kursta, 'Arıcılığın tarihçesi, ekonomideki yeri, bal arısının zoolojideki yeri, dünyadaki ve Türkiye'de bal arısı ve ırkları, arılarda çalışma düzeni, arı
ürünleri, arılarda ilkbahar ve yaz bakımı, ballı bitkiler, gezginci arıcılık, arılarda
sonbahar bakımı, arıların kışlatılması, arı hastalık ve zararlılarından korunma ile
organik arıcılık' gibi konular anlatıldı. Gercüş Ziraat Odası Başkanı Şefik Öner,
amaçlarının geniş flora sahalarına sahip bölgede arıcılık yapmak isteyen kişilerin teknik arıcılık yapmaları için yeterli bilgi düzeyine ulaşmaları, bal ve diğer arı
ürünlerini kaliteli ve güvenli bir şekilde üretmelerini sağlamak olduğunu dile getirdi. Üreticilerin, bal üretimi gibi başka alanlara yönelmesi gerektiğini hatırlatan
Öner, bu üretimi markalaştırma yolunda gayret sarf etmenin de şart olduğunu
dile getirdi.
19
Malatya’nın Darende İlçesinde, çiftçilere destek kapsamında
6 traktör sahiplerine verildi.
Avrupa Birliği Projesi (İPART) kapsamında Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu’na hazırlatılan proje kapsamında
Darende’de 6 çitçiye traktörleri teslim edildi.
Konuya ilişkin açıklama yapan Ziraat Odası Başkanı Vedat
Kaya, “İlçede bu tür projelerin devamı gelecektir. Bu projelerdeki en büyük katkı İlçe Tarım Müdürlüğü ve ekibi tarafından
desteklenmektedir. Çiftçilerimizin de bu şekilde projeden faydalanarak hem tarıma hem de ilçemize katkılarını bekliyorum. Şu
anda 6 çiftçimize veriyoruz ama 73 traktör daha gelecek. Bunun
yanı sıra ise 3 adet de tavukçuluk projesi var” dedi.
Öğretmenlerin her birine canlı
karanfiller dağıtan Eruh Ziraat
Odası Başkanı Metin Sayın, “ilçemizde görev yapan değerli
öğretmenlerimiz
toplumumuz
ve özellikle yeni nesillerimiz için
kutsal bir görevi ifa ediyorlar.
Eruh’taki ziraatçılarımız adına
verdiğimiz çiçekler sadece bir
semboldür ve kendilerine verilmesi
gereken değeri ifade ediyor” dedi.
Eruh Ziraat Odası
Yıl: 5 | Sayı: 59 | KASIM 2013
TZOB
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir
Yıl: 5
KASIM 2013
Sayı: 59
Yönetim Yeri
GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
www.tzob.org.tr

Benzer belgeler