Slayt 1 - ODTÜ GVO

Transkript

Slayt 1 - ODTÜ GVO
Haziran 2015
SAYI 16
ODTÜ G.V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU KÜLTÜR YAYINI
PANDA İLE KİRPİ
Bir ormanda bir panda ve arkadaşı
kirpi yaşarmış. Pandanın ismi Tombik,
kirpinin ismi ise Şaşkın’mış. Bir gün
birlikte Tombik arkadaşı Şaşkın’ ı
ziyarete gitmiş. Tombik o gün kirpinin
evinde kalmayı çok istiyormuş. Kirpi
arkadaşı Tombik’ in bu düşüncesini
duyunca çok sevinmiş. Birlikte akşama
kadar vakit geçirmişler. Gün batımını
beraber seyretmişler.
Bu sırada en uçta duran ayı onları
görmüş. Yavaş yavaş onların yanına
yaklaşmaya başlamış. Şaşkın, tam o
sırada kötü kalpli ayıyı fark etmiş.
Arkadaşı Tombik’ e yavaşça ayının
geldiğini söylemiş. Tombik bu olayı
duyunca çok korkmuş; ama hiç belli
etmemiş. Hızlıca koşarak Şaşkın’ ın evine
koşmuşlar. Kapıyı kitlemişler. Ayı kapıya
kadar gelmiş. Kapıya vurmaya başlamış.
Şaşkın, korkudan ağlamaya başlamış.
Tombik birden ne kadar da güçlü
olduğunu fark etmiş. Hemen kapıyı
açmış. Ayı tam onu ısırmak için
saldırıyormuş ki güçlü Tombik onun
üstüne atlamış. Ayı öyle korkmuş ki
arkasına bile bakmadan oradan kaçmış.
İki arkadaş mutluluktan şarkılar
söylemeye başlamış.
Asya KARİP 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
AYI İLE FİL
Bir ayı ve arkadaşı fil varmış. Bir
gün ayı fili kaybetmiş ve her yerde onu
arıyormuş. Fil ormanda dolaşırken kaplanı
görmüş ve kaplan ona tam saldırırken ayı
gelmiş. Kaplana çok kızmış. Artık ayı fili
koruyacakmış. Akşam olmuş ayı ve fil
evlerine gitmişler. Sabah olmuş ve
ormanda gezi yapmışlar. Sonra da aslan
arkadaşını görmüşler. Aslanla oyun
oynamışlar. Ayı ve fil çok eğlenmişler.
Böylece çok iyi dost olmuşlar.
Kendilerine güzel bir yuva yapmışlar.
Bu yuvada çeşit çeşit oyunlar oynayıp
eğlence dolu zaman geçirmişler. Artık
herkes onları görmeye ve onlarla
tanışmaya gelmek istiyormuş. Çünkü onlar
örnek arkadaşlar olmuşlar.
Arkadaşlık
dünyanın
en
güzel
duygusudur. Herkes arkadaşını sevsin,
onunla iyi geçinsin.
Berk OBAY 1A
2
İKİ KAHRAMAN
Bir gün bir prenses doğmuş. O
prenses çok hızlı büyümüş ve o prenses
tatlı mı tatlıymış. O prenses bir gün
annesinin ve babasının odasına girmiş ve
odadaki şifreyi çözmüş. O odada bir
sürü çiçekler ve kelebekler varmış. O
kelebeklerden biri o presesin yanağından
öpmüş.
Prenses
kelebeğin
sihirli
olduğunu öğrenmiş. Ama bu sırada
çoktan prenses bir kahramana dönüşmüş.
Her yeri hızlıca dolaşabildiğini fark
etmiş. Sonra prensesin üvey kardeşini
de aynı kelebek öpmüş. O da bir anda
kahramana dönüşmüş.
Çevrelerindeki
insanlar
onların
kahraman olduğunu bilmiyormuş. Çok
geçmeden onların kahraman olduğunu
herkes
anlamış.
Herkes
onların
kahraman olmasından dolayı çok mutlu
olmuş. Artık evlerinde iki tane kahraman
prenses varmış. Bu
durum anne ve
babalarını çok ama çok gururlandırmış.
Günler günleri kovalamış. İki kahraman
prenses büyümüşler. Dünya da var olan
sorunları çözmeye başlamışlar. Bu
sorunlardan biri de doğal afetlermiş.
Depremde zor durumda kalan insanları
prenses hemen bulup kurtarıyormuş.
Böylece iki kahraman prenses hayatları
boyunca hep mutlu olmuşlar.
Ailesi onlarla hep gurur duymuş.
Onlar da insanlara hep yardımcı
olmuşlar.
Sidelya ÖZALP 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
TAŞKIRAN AİLESİ
Taşkıran ailesi için her zamanki
günlerden biriydi. Sabah
kalktılar,
kahvaltı yaptılar. Dışarı dolaşmaya
çıktılar. Nereye gideceklerine karar
vermek için konuştular. Ve sonunda sahile
gitmeye karar verdiler.
Orada bisiklet sürdüler ve çok
eğlendiler. Çekirdek çitlediler, deniz taş
attılar. Sonra hava kararmaya başladı.
Eve dönmek için yola koydular. Tam o
sırada birden karşılarına bir adam çıktı.
Bu adam bir hırsızdı. Adamın kolundaki
saat Nuh Eren’ in dikkatini çekti. Bu saat
onun babasının değerli saatiydi. Hemen
Nuh Eren babasına seslendi. “Baba
baba...” dedi. Babası adamın kolundaki
saati fark etmişti. Hemen polisleri aradı
ve hırsızı yakalattı.
Nuh Eren’ i tüm polisler tebrik etti.
Artık Nuh Eren bir kahraman olmuştu.
Hem çok dikkatli hem de akıllı bir çocuk
olduğunu herkes öğrenmişti.
Nuh Eren TAŞKIRAN 1A
3
KAHRAMANLAR HASTANESİ
Bir gün Kenz ve Oliver kitapçısına
gittiler. Bu sırada gökten yuvarlak bir
plastik uzay gemisi düştü. Hemen onları
bir hastaneye götürdüler. Hastanede
temizlik odasında, Kenz ve Oliver bir
süper kahraman gördüler. Ama birden
kayboldu süper kahramanlar. Kenz bir
anda bir şey fark etti. Aslında ikisi de
hastaneden içeri girer girmez iyileşmişti.
Kenz sonra bir asansör gördü. O asansör
bindiler. Asansörle gittikleri yerde bir
sürü
süper
kahraman
ve
onların
doktorlarını gördüler. Ama doktorların da
süper güçleri vardı. Bir süper kahramanı
hayatını bie tam o anda kurtardılar.
Sonra o hastanenin patronu Kenz ve
Oliver’ in yanına geldi. “Sizin süper
güçleriniz neler?” diye sordu.
Oliver ve Kenz:
Bizim süper güçlerimiz yok!” dediler.
Patron:
Aaa! Siz normal insansınız. Bu
durumda ya sizin hafızanızı sileceğim ya
da sizi bir tüpe bindirip bir gezegene
göndereceğim.
SİNEM İLE TUNA
Bir gün Sinem ile Tuna anne ve
babalarından izin alarak sinemaya
gitmişler. Ama hangi filme gireceklerine
karar verememişler. En sonunda düşünüp
karar
vermişler.
Filmin
adı
MUTFAKTAKİ KONUŞAN CİSİMLER’
miş. Filmi izlerken o kadar dalmışlar ki
uyuya kalmışlar.
Sinem ve Tuna dışında herkes
kalkmış. Bu sırada Sinem v Tuna rüyalara
dalmaya başlamışlar. Rüyalarında Sinem
ve Tuna kek yapıyorlarmış. Rüya bu ya
birden elektrikler kesilmiş. İkisi de çok
korkmuş. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar.
Birden bir ses gelmiş.
“Şişt şişt
buradayım!” Sinem ve Tuna daha da çok
korkmuşlar. BU ses buzdolabından
geliyormuş. Buzdolabı onlara “ Hadi
gelin, size mum vereyim” diyormuş. İkisi
birden buzdolabına “ Ama biz mumu
yakamayız!” demişler. Sonra “Çıııırt!”
diye bir ses gelmiş. Küçük dolap kendi
kendine açılmış. “Burada bir fener
unuttular, hadi çabuk olun onu alın!” O da
ne! Mutfaktaki her şey konuşmaya
başlamış. Sinem ile Tuna şaşkınlıkla
onlara bakıyorlarmış. Mutfakta tüm
eşyalar “Gelin yanıma size kendimi
tanıtayım!” demeye başlamış...
İşte tam o sırada bir ses onların
uyanmasına ve rüyadan kurtulmasına
neden olmuş. “Çocuklar haydi uyanın film
bitti!” Evet bu ses annelerinden
başkasının sesi değildi.
Beste BALCI 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Oliver ve Kenz:
Ama biz hiçbir gezegene gitmek
istemiyoruz. dediler.
Kenz
ve
Oliver
“Kahramanlar
Hastanesi’nin”
patronuna
yalvardılar.
Onları serbest bıraksın diye çok dil
döktüler. Tam bu sırada bir ses geldi.
“Bip bip bip...” O da ne çalar saat
çalıyordu. Meğer bunların hepsi bir
rüyaymış.
Denis TAHİNCİ 1A
4
DİKKAT AĞAÇ KONUŞUYOR
Bir
gün
Selahaddin
yolda
yürüyormuş. Birden bir ses duymuş.
Selahaddin ne görsün, ağaç onunla
konuşuyor Selahaddin durmuş, başlamış
ağaçla sohbet etmeye. Ağaç ona:
Bize hiç iyi davranmıyorlar. Hep
kestiler arkadaşlarımı, boş
yere. demiş.
Selahaddin bu durumun nedenini çok
merak etmiş. Bu olayının nedeninin bazı
çocukların kağıtları, atık kutusuna atmak
yerine çöplere atması olduğunu anlayınca
çok üzülmüş. Çünkü böyle davranan
çocuklar yüzünden bir çok ağaç kesilmek
zorunda kalıyormuş. Okula gelince hemen
bu olanları öğretmenine anlatmış.
Öğretmeni,
Selahaddin
ve
arkadaşları ile ağaç sevgisinin önemi
hakkında konuşmuşlar. Sonra da söz
vermişler. Bir daha asla kağıtları boşa
harcamayacaklarına.
Çünkü
ağaçların
faydası o kadar çokmuş ki! Bunlar
nelermiş, bilmek ne de güzelmiş.
Havayı temizliyor, bize oksijen
veriyorlar.
Toprak
kaymasını
engelliyorlar. Hayvanlara yuva oluyorlar.
Duyunca bu faydaları hepsi çok şaşırmış.
Demir DEĞİRMENCİ 1A
SEPETTEN ÇIKAN BEBEK
Bir gün Ali’ nin dedesi köyden bir
sepet yumurta getirdi. Ali yumurtayı çok
sevdiği için sepeti açtı. Ama Ali’ nin yüzü
bir anda kıpkırmızı oldu. Ağlamaya
başladı. Bunu gören dedesi:
Ali ne oldu oğlum? diye sordu.
Ali sepeti göstererek;
Bebek! diye bağırdı.
Bebeğin elinde bir mektup vardı.
Ali mektubu aldı. Bebek ağlıyordu. Ali ve
dedesi bebeği susturmaya çalıştı. En iyi
fikir ise Güneş hanıma götürmekti.
Güneş hanım bebeği kucakladı, “Acıkmış,
bu bebek!” dedi. Bir güzel bebeğin
karnını doyurdu. Sonra da Ali ve
dedesine, bebeği nerede bulduklarını
sordu.
Ali ve dedesi:
Sepetin içinden çıktı! dediler.
Sonra da bebeğin yanında
buldukları mektubu Güneş hanıma
uzattılar. Güneş hanım hemen mektubu
okudu.
Güneş
hanım
mektupta
okuduklarına çok şaşırdı. Çünkü bu
mektup Güneş hanımın en yakın
arkadaşından geliyordu. Mektupta bu
bebeği ona yani Güneş hanıma gönderdiği
yazıyordu. Karnı bir güzel doyan bebeği
Güneş hanım uyuttu.
Güneş hanım bu arada örtülerden
bebeğe çok güzel bir yatak yaptı. Sonra
yatağın yanına da bir telsiz yerleştirdi.
Diğer telsizi alarak bahçeye çıktı.
Patates ekti. Bebek uyandığında ona
tekrar yemek yedirdi. Ali ve dedesi ise
onunla bol bol oyun oynadılar.
Ayda BURUBATUR 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
5
BUKET VE NİSA LUNAPARKTA
Buket ve Nisa bir gün lunaparka
gitmişler. O sırada Buket ve Nisa’nın
kulağına “Şit şit!” diye bir şey gelmiş.
Çok şaşırmışlar. Birden arkalarına
dönmüşler
bir
de
ne
görsünler
lunaparktaki
eşyalar
konuşmaya
başlamış. “Merhaba benim adım Dönme
Dolap” demiş. Oradan bir ses “Benim de
adım Çarpışan Araba!” diye bir ses
gelmiş. Diğerleri de adlarını söylemeye
başlamışlar.
Buket ve Nisa:
Biz sizi çok sevdik, demişler.
Oyuncaklar:
Biz de sizi çok sevdik, haydi
beraber oyun oynayalım. demişler.
Buket ve Nisa oyuncakların yanına
gitmişler. Buket ve Nisa oyuncaklarla
oynadıklarına çok sevinmişler. O günü
yaşamanın sevincini içlerinde çok fazla
yaşamışlar. Günler günleri kovalamış.
Buket ve Nisa yaşadıklarının etkisinden
hiç kurtulamamışlar. Buket ve Nisa
yaşadıklarının etkisinden kurtulamayınca
oyuncaklarla oynamaya başlamışlar.
Nisa ERKOL 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KÖTÜ BİR GÜNÜN ARDINDAN
Şehirlerin birinde Nisa adında tatlı
mı tatlı bir kız yaşarmış. Bir gün Nisa’ nın
başına çok kötü bir şey gelmiş.
O gün Nisa annesi ile oyuncakçıya
gitmiş. Orada bir sürü birbirinden güzel
oyuncaklar
varmış.
Nisa
hangisini
seçeceğini bilemiyorlarmış. Bir süre sonra
birini seçmiş. Seçtiği oyuncak birden
yere düşmüş ve kırılmış. Bu oyuncakta
mağazada kalan son oyuncakmış. Nisa
üzülmüş ve eve dönmüşler Eve gelince
ağlamaya
başlamış.
Akşam
olmuş
babasının eve gelmesine az kalmış. Babası
“ Kızıma bir hediye alayım.” diye
düşünmüş. Baba, kızı Nisa’ nın istediği
oyuncağı almasın mı? Nisa görünce çok
sevinmiş ve babasının kucağına atlamış.
Babasına çok teşekkür etmiş.
Babasına, “Seni Çok Seviyorum.”
demiş.
Duru YURDAKUL 1A
6
ALYA İLE NİSA PETŞOPTA
Alya ile Nisa bir gün petşopa
gittiler. Oradan tavşan aldılar. Tam eve
getireceklerdi ki biri onlarla konuşmaya
başladı. Bu konuşan bir kemikti. Kemik:
- Köpek beni bıraksın!
Kızlar da:
- Tamam ama bizim dediğimizi sen
de yapmalısın! Yoksa sana elimizi
sürmeyiz. demişler.
Kemik:
- Tamam ben de sizin dediğinizi
yapacağım, demiş.
Tam bu sırada bir ses daha geldi.
Biri daha konuşmaya başladı. Bu konuşan
ise bir havuçtu. Kızlara yalvarmaya
başladı.
- Söyleyin o tavşana lütfen beni
yemsin!
Kızlar:
- Haydi o zaman saklan şu dolabın
içine de tavşan seni bulamasın. dediler.
Tavşan:
- Nerede bu havuç? diye sordu.
Alya, tavşana lezzetli bir marul
verdi. Tavşan afiyetle bunu yemeye
başladı. Alya ve Nisa havucu kurtardıkları
için rahatladı. Bu durum onların aklına bir
fikir getirdi. Acaba
başka
neler
konuşuyordu? Merak etmeye başladılar.
Bir de baktılar ki yumurtalar konuşmaya
başladı. Biz faydalı yiyecekleriz sizlere
vitamin veririz, kalsiyumu bizden alırsınız
demişler. Arkasından süt de konuşmaya
başladı. Ne kadar önemli olduğunu anlattı.
Sonra birden karpuz konuşmaya başladı
ve marul da konuştu.
Sebze
ve
meyveleri
asla
unutmayın, dediler. Nisa ve Alya bugünün
ardından çok mutlu oldular.
Alya BAYDAR 1A
LUNAPARK KORKUSU
Bir gün Melis ve Ege lunaparka
gitmek istediler. Lunaparka gitmek için
sabırsızlanıyordu.
Lunaparkta ilk önce dönme dolaba
bindiler. Sonra eğlence trenine bindiler.
Bir fark ettiler ki tren sürekli dönmeye
başlamıştı. Sonra hemen sinemaya
koştular. Süngerbob filmine girdiler. O
film çok güzeldi. Bir daha izlemek
istediler. Ama akşam olmuştu. Anneleri
evde onları bekliyordu. Bunun için çok
üzüldüler. Evde onların en sevdiği yemek
duruyordu. Çok mutlu olmuşlardı. Hemen
yemeğe oturdular. Afiyetle yemeklerini
yediler. Bugün ne kadar güzel bir gündü
düşündüler.
Rüyalarında
Süngerbob
onların
yanına gelmişti. O kadar mutlulardı ki
uykuda gülüyorlardı.
Çınar BABAT 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
7
LEGO ADAMIN KÖTÜ GÜNÜ
Lego adında bir tane lego adam
varmış. Bu adamın hafızası çok iyiymiş.
Legolarla hep ihtiyacı olan şeyler
yaparmış. Legolardan istediği her şeyi
yapabildiği için de çok mutluymuş.
Ama bir gün kötü bir sorun çıkmış.
Çıkan
soruna
bir
türlü
çözüm
bulamıyormuş.
Bu
sorun
bir
su
baskınıymış. Ve gittikçe de bu sorun
büyüyormuş. Evi neredeyse deniz olmak
üzereymiş. Kapıyı açıp suyu boşaltmak
istiyormuş; ama buna diğer lego adamlar
izin
vermiyormuş.
Dışarı
da
çıkamıyormuş. O gün öleceğini sanmış.
Neyse ki bu korkular içerisindeyken bir
çözüm bulmuş.
Aklına önceden yaptığı lego su
yutma makinesi gelmiş. Hemen onu
arayıp bulmuş ve çalıştırmış. Makine
bütün suyu yutmuş. Böylece lego adam
sorunu çözmüş.
Erkin YENER 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ŞEHİRDEKİ TEK SÜPER GRUP
Şehirde tek bir süper kahraman
varmış. Adı da “ATIZ” mış. Her sabah
erkenden kalkıp Dünya’ yı kötülüklerden
kurtarırmış. Arkadaşları ise Teo ve
Taşkıran’ mış. Bir gün şehirde hiç sorun
olmamış. Onlar da düşünmüşler “Madem
bu aralar sorun çıkmıyor, o zaman biz de
eve dönelim” diye düşünmüşler. Eve
girdiklerinde “Şiişş...” diye bir ses
duymuşlar. Sonra da elektrikler kesilmiş.
Ama ses halen devam etmiş. Bizim süper
kahraman kaslı olduğu için hemen güçlü
kasları
ile
etrafı
kontrol
etmiş.
Duydukları ses onlara:
Sesime gelirseniz, ne olduğunu
anlarsınız. diyormuş.
O da ne bir de ne görsünler konuşan
bir çeşme. Çeşme onlara;
Ellerini yıkamak ister misiniz?
diyormuş.
Kahramanlar:
Hayır, teşekkür ederiz, demişler.
Ama bunun bir savaş işareti
olduğunu anlamışlar. Hemen jetlerine
bindikleri gibi kuleye gitmişler. Orada
düşmanlarını bulmuşlar.
Hep iyilik kazandığı için savaşı onlar
kazanmışlar, jetleriyle evlerine geri
dönmüşler.
Ali Deniz ADALIOĞLU 1A
8
LUNAPARKTA BİR GÜN
Bir gün Ali ile Ayşe lunaparka
gitmek istediler. Lunaparka gittiklerinde
kocaman oyuncaklar gördüler. Hemen
oyuncaklara bindiler.
Orada çok eğleniyorlardı ki bir
yerden sesler gelmeye başladı. Ali ile
Ayşe çok korktular. O sesin nereden
geldiğini bilemediler. Ses yine geldi. Ali
ve Ayşe bu sefer çok şaşırdılar. Çünkü o
ses atlı karıncadan geliyordu.Sonra
diğer oyuncaklar da konuşmaya başladı.
Ali ile Ayşe aynı anda bir çok oyuncağın
konuşmasına
çok
şaşırmışlardı.
Düşündüler düşündüler, ama bir türlü bu
oyuncakların
nasıl
konuştuğunu
anlamadılar. Günlerini bütün oyuncakları
dinleyerek geçirdiler.
Eve
döndüklerinde
olanları
annelerine anlattılar. Anneleri şaşkınlık
içinde dinledi dinledi...
Defne ÖZCAN 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
DEMİR ADAM
Bir gün Demir adam gezintiye
çıkmış. Sonra bir kötü Demir adam
gelmiş. Bahçede kötü bir savaş yapmışlar.
Ama hemen elektrikler kesilmiş. O
zaman çok korkmuşlar. Sonra korkudan
yere düşüp bütün parçaları tek tek
kırılmaya başlamış. Sonra tamirci Toni,
Demir adamların yeniden parçalarını
birleştirmiş. Tamirci Toni onarın tekrar
savaştıklarını görünce çok ama çok
üzülmüş. Savaştıkları için de onları tekrar
tamir etmek istememiş. Savaşları bitmiş
ve
tabi
Demir
adamlar
yine
parçalanmışlar ama bu sefer tamirci Toni
onları tamir etmemiş. Arkasına bile
bakmadan eve geri dönmüş.
O da ne "Toni Toni Toni" diye bir
ses geliyormuş. Gelen ses ona " Hadi artık
uyan!"
diyormuş.Annesi
Toni'
yi
uyandırıyormuş. Yani Toni' nin yaşadıkları
aslında br rüyaymış.
ASRIN ÇAPAROĞLU 1A
9
İLKİN İLE ANNESİ
Sabah İlkin ile annesi kahvaltı
sofrasına oturdular. İlkin annesine:
-Bugün peynir yemek istemiyorum!
dedi. İşte bu sırada peynir
birden konuşmaya başladı. Peynir:
-Beni yemelisin! dedi. İlkin bu
duruma çok şaşırdı. Annesi
kahvaltısını İlkin’ den önce bitirdi.
Ellerini yıkadı. Ardından İlkin
de kahvaltısını bitirdi, tabi peynir
de yedi. Sonra annesi ile birlikte
üstlerini giyindiler. Hemen arabalarına
binip okula gittiler. Okuldan dönünce
babası yorgundu. Akşam yemeği yediler.
Sonra babası ile satranç çalıştılar. Daha
sonra İlkin ve annesi, İlkin’ in ödevini
yaptılar.
İlkin çok sevinçliydi; çünkü oyun
oynamaya
zamanı
kalmıştı.
Sonra
anneannesine gittiler. Eve geldiklerinde
İlkin çok yorulmuştu. Kendi kendine
düşündü İlkin, “ Ne kadar uzun bir
gündü.” dedi. Annesi ve babasını ne
kadar çok sevdiğini düşünürken rüyalara
daldı. Rüyasında süper kahramanlarla
savaştığını bütün süper kahramanları
yendiğini ve günün kahramanı olduğunu
gördü. Bir de rüyasında Atatürk’ ü
gördü. Onunla konuşup oyunlar oynadı.
Ne kadar da güzeldi. Atatürk’le olmak
onunla oyunlar oynamak.
İlkin:
-Ata’ m bu vatanı bize verdiğin için
sana teşekkür ederim.
dedi. İlkin uykudan uyandığında içi
halen mutluluk doluydu.
İlkin Murat SEYHAN 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
BARIŞ
Barış kütüphanede kitap okuyordu.
Birden elektrikler kesildi. Barış çok
korktu. Çığlıklar atmaya başladı. O sırada
bir ses geldi.
-“Şiişt şiiişt!”
korkma. diyordu
gelen ses. Barış baktı ama
kimseyi göremedi. Ses tekrar geldi.
Bir de baktı ki dolaplar konuşuyor. Barış’
a korkma diyorlar. Dolaplar Barış’ a bir
fener uzattı. Barış tam feneri alacakken
bir ses daha geldi.
-Barış uyan artık! Sabah oldu. Meğer
bu seslenen Barış’ ın annesiymiş. İşte o
anda tüm bu olanların hepsinin bir rüya
olduğunu da Barış anlamış. Uykudan
uyandığında annesine bütün bu olanları
anlatmış. Annesi Barış’ ı dikkatle dinlemiş.
Kitap okumanın ne kadar güzel bir
davranış olduğunu annesiyle uzun uzun
konuşmuşlar.
Artık Barış kütüphaneye gitmek için
çok
sabırsızlanıyordu.
Çünkü
kütüphanedeki kitaplar sayesinde çok
bilgi edineceğini biliyordu.
Ozan PİLANCI 1A
10
BİR RÜYA GÜNÜ
Ali ile Sidelya bir gün lunaparka
gittiler. Tam dönme dolaba bineceklerdi
ki bir ses duydular. “Şiişt şiişt” sesin
geldiği yere doğru baktılar. O da ne
dönme dolap konuşuyor. İki arkadaş
şaşkınlık içinde;
-Sen bizimle mi konuşuyorsun.
dediler.
Dönme dolap:
-Korkmayın, benim size bir zararım
olmaz. dedi.
İki arkadaş belli etmeseler de çok
korktular. Dönme dolap:
-Haydi korkmayı, gelin buraya binin
de sizi döndüreyim. dedi.
İki arkadaş heyecanla dönme
dolaba bindiler. Çok da eğlendiler. Ama
tam bu sırada bir ses geldi.
-Yavrum haydi artık uyanın. Okula
geç kalacaksın!
Bu ses annesinin sesiydi. Evet
Sidelya uykusunda lunaparka gitmişti.
Uyandı ve hemen hazırlandı. Okula gitti.
Çok eğlenceli vakit geçirdi. Akşam
olduğunda eve döndü. Yemek yediler. Çok
sevdiği bir hikâye kitabını okuyarak yeni
rüyalara daldı.
Elis EKMEN 1A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
11
KONUŞAN EV
Bir gün iki kız yola çıkmışlar. Yolda
giderken değişik bir ev görmüşler. Tam
eve bakarken bir ses gelmiş. Bu ses
onlara;
-Gelin
kızlar
size
bir
şey
söyleyeceğim, diyormuş.
Kızlar çok şaşırmışlar. Çünkü değişik
ev onlara sesleniyormuş. Ev onlara;
-Burası çok eğlenceli bir yer,
diyormuş.
İki kız annelerine haber vermeden
eve girmişler. Bir de ne görsünler bütün
eşyalar sürekli konuşuyor. İnanılacak gibi
bir şey değilmiş.
Masa onlara;
-Üzerimde
duran
pastayı
yiyebilirsiniz, diyormuş. İki kız
pastayı yemek istemişler. Ama
pastayı nasıl keseceklerini bilmiyorlarmış.
Masa onlara bıçağı kullanabileceklerini
söylemiş. İki arkadaş buna hemen karşı
çıkmışlar. Çünkü kesici aletlere ellemeleri
onlar için tehlikeliymiş.
Bıçakla pastayı kesmek yerine başka
bir
çözüm
bulmaları
gerektiğini
düşünmüşler. İyice düşünüp taşındıktan
sonra elleri ile pastayı bölmeye karar
vermişler. Sonra da bir güze pastayı
yemişler.
Evlerinde döndüklerinde olanları
annelerine anlatmışlar. Anneleri onları
hayretle dinlemiş. Ama biraz da kızmış.
Çünkü izin lamadan başkalarının evine
gitmek çok tehlikeli bir davranışmış.
İki
kız
bir
daha
böyle
davranmayacakları için annelerine söz
vermişler.
Perisu KİNEŞÇİ 1A
KORSAN İLE PAPAĞAN
Çoook uzak ülkelerin birinde çok
ünlü bir korsan yaşarmış. Adı Mert’miş.
Mert bazen hazine aramak için başka
ülkelere gidermiş. O hafta çarşamba
günü yine hazine aramaya karar vermiş.
Mert, bu sefer Akdeniz’e gitmeye karar
vermiş. Tam yola çıkmışken bir papağan
görmüş. Papağan Mert’e doğru yaklaşmış
ve konuşmaya başlamış. Çok iyi arkadaş
olmuşlar ve birlikte yola devam etmişler.
Birden fırtına başlamış. Gemileri
bir sağa bir sola gidiyormuş. Fırtınayı
güçlükle atlatmışlar. Şimdi de karşılarına
büyük kayalar çıkmış. Artık nereden
geçeceklerini şaşırmışlar. Papağan: “Sol
taraf boş, sol taraf boş…” diye
bağırıyormuş.
Mert
tam
kayaya
çarpacakken papağanı duymuş ve gemiyi
sol tarafa çevirmiş. O kadar yorulmuşlar
ki uyuyakalmışlar. Uyandıklarında güneş
parlıyormuş. Papağan sevinçle “Yaşasın,
kara göründü!” demiş.
Mert buna çok sevinmiş. Hemen
karaya yaklaşmışlar. Çok güzel yemekler
yapıp birlikte yemişler. Ormana doğru
yürümüşler. Ormanın içinde kuş seslerini
dinleyerek çimlere uzanmışlar.
Mert AYDIN 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
12
SKUBİDAN’IN KORKUNÇ
MACERALARI
Bir sabah Skubi ve Skubidan parka
gitmişler. Parkta oynadıktan sonra biraz
daha ileriye gitmeye karar vermişler.
Tam ilerlerken birden karşılarına beyaz
bir jöle canavarı çıkmış. En hızlı şekilde
koşmaya başlamışlar. Beyaz jöle canavarı
uzun süre koştuktan sonra peşlerini
bırakmış. Skubi, arkadaşı Şegi’ye haber
vermiş. Şegi, hemen söylenen yere gelmiş.
Bu arada Fredi ve Dafi’de müzede
gezerken yeni bir arkadaş edinmişler.
Hepsi söylenen saatte parkta
toplanmışlar. Tam konuşmaya başlamışlar
ki beyaz jöle canavarı Dafi’nin arkasından
ortaya çıkmış. Dafi kaçamadığı için onu
yutmuş ve gövdesine hapsetmiş. Fred
“Dafiiii merak etme, seni kurtaracağız!”
diye bağırıyormuş. Bu canavarın zayıf
yönünü bulmaya çalışıyorlarmış. Canavarın
arkadaşı iyi kalpli Velma’dan yardım
istemeye karar vermişler. Velma onlara
yardım etmiş.
Birlikte beyaz jöle canavarının
saklandığı
yere
gitmişler.
Canavar
uyuyormuş. Ona yavaş yavaş sıcak su
dökmeye başlamışlar. Canavar erimeye
başlamış ve Dafi kurtulmuş. Hep birlikte
oradan uzaklaşmışlar ve Velma’ya çok
teşekkür etmişler.
Ece ALP 1B
OBUR MELOŞ
Meloş adında yemek yemeyi çok
seven güzel bir kız varmış. Bir gün Meloş
yine, çok ama çok yemek yemiş ve
hastalanmış. Kendini kötü hissettiği için
o gün okula gidememiş.
Akşam olmuş. Meloş’un ağrıları
artmaya başlamış. Annesi durumu fark
etmiş ve babasına haber vermiş. Birlikte
hastaneye gitmişler. Doktor Meloş’u
muayene etmiş ve reçeteye ilaç yazmış.
Hastaneden çıkınca eczaneye gitmişler
ve reçetedeki ilaçları almışlar. Meloş
ilaçlarını içip bir an önce iyileşmek
istiyormuş. Eve dönmüşler. Meloş ellerini
yıkayıp yatağına yatmış. Biraz atıştırmış
ve ilaçlarını içer içmez uyumuş. Sabah
olmuş. Meloş biraz geç uyanmış. Kendini
hala çok kötü hissediyormuş. Yine okula
gidememiş. Kahvaltısını yapmış ve
ilaçlarını içmiş. Kendini çok mutsuz
hissediyormuş.
Meloş kendine bir söz vermiş. Artık
gereğinden fazla çok yemeyecekmiş.
Annesine sarılmış ve onu öpmüş.
Arkadaşlarını ve okulunu çok özlemişti.
Günler geçmiş ve Meloş iyileşmiş. Okula
gideceği için çok heyecanlıymış.
Ela AKSOY 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KÖTÜ CANAVAR
Bir pazar günüydü. Süper Kahraman
uzanmış bir yerde kestiriyordu. Kötü
Canavar ise plan kuruyordu. Süper
Kahraman uyandı ve dışarıya çıktı. Kötü
Canavar da planlarını yaptıktan sonra
dışarıya çıkmaya karar verdi. Süper
Kahraman’la karşılaşmamak için dua
ediyordu ama Süper Kahraman, Kötü
Canavar’ı gördü.
Birbirlerine saldırmaya başladılar.
İkisi de çok güçlüydü. İkisi de birbirini
çok iyi tanıyordu. Tek bilmedikleri,
güçsüz yönleriydi. Çarpışma sırasındaKötü
Canavar kaçıp gitti.
Süper Kahraman, bu canavardan
kurtulduğunu sandı ma o sadece kaçıp
saklanmıştı. Ölmemişti. Kötü Canavar
saklandığı yerden çıktı ve tekrar
saldırmaya başladı. Kötü Canavar çok
yorgundu. Daha fazla dayanamadı. Süper
Kahraman son bir hamlede canavarı
öldürdü. Artık dünya, tüm kötülüklerden
kurtulmuştu.
Arda YENİGÜN 1B
13
YIKANMAYAN KARGA
Dünyanın çok uzak bir yerinde
yavru bir karga yaşarmış. Bu karga
yıkanmayı hiç ama hiç sevmezmiş. Annesi
ile arkadaşları bu durumdan hiç memnun
değillermiş çünkü yavru karga çok kötü
kokuyormuş.
Annesi bir gün yavru karganın
arkadaşlarını ormana çağırmış. Yavru
karganın yıkanması için bir plan
yapmışlar. Arkadaşları yavru kargayı
gölün kenarına çağırmışlar ve birlikte
oyun oynamaya başlamışlar. Yavru karga
oyunda çok yorulmuş . Bunu gören şaşkın
karga onu göle itmiş. Göle düşen yavru
karga çok ıslanmış. Yavru karga gölden
çıkmaya çalışırken annesi ona “Eğer
gölden çıkarsan seni tekrar göle
atacağız.” demiş.
Yavru karga çok korkmuş. Akşam
olmuş. Gölden çıkmış ve birlikte eve
gitmişler. Aradan birkaç gün geçmiş.
Yavru karganın tüyleri dökülmeye
başlamış. Annesi onu hemen doktor
baykuşa götürmüş. Doktor yavru kargaya
ilaç
vermiş ve ilaçlarını
düzenli
kullanmasını söylemiş. Banyo yapmayı da
unutmamalısın, demiş. Yavru karganın
tüyleri zamanla çıkmaya başlamış. O da
çok mutlu olmuş.
Umut Melih MUNGAN 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ARKADAŞLIK
Bir zamanlar Defne adında güzel mi
güzel
bir
çocuk
varmış.
Defne
arkadaşlarıyla çok iyi anlaşırmış. Bir gün
en sevdiği arkadaşı Özge ile birlikte
sinemaya gitmeye karar vermiş. Özge bu
teklifi hemen kabul etmiş.
Akşam olmuş, birlikte sinemaya
gitmişler. Özge filmi izlemek yerine
sürekli konuşuyormuş. Defne Özge’yi
konuşmaması için uyarmış ama Özge
dinlememiş. Sinemadakiler konuşmadan
çok
rahatsız
olmuşlar
ve
filmi
izleyememişler.
Seyirciler
filmi
duyamadıkları için anlayamamışlar ve
sinemadan çıkmaya başlamışlar. Defne bu
duruma çok üzülmüş. Hemen evine gitmiş.
O kadar çok üzülmüş ki hiçbir şey
yiyememiş ve çok hastalanmış. Ertesi gün
okula gidememiş. Defne’nin hastalandığını
duyan arkadaşları onu ziyarete gelmiş.
Özge yaptığından çok utanmış. Herkes
Özge’ye çok kızmış.
Özge, tüm arkadaşlarından özür
dilemiş. Arkadaşları ve Defne, Özge’yi
affetmiş. Defne iyileşince birlikte parka
gitmişler ve çok eğlenmişler. O günden
sonra Özge, bir daha sinemada hiç
konuşmamış.
Defne EFE 1B
14
ASLANLAR
Çok güzel bir bahar günüydü.
Demir ve kardeşi annesiyle birlikte
kampa gitmek için hazırlandılar. Çok
heyecanlıydılar. İlk defa birlikte kamp
yapacaklardı. Hazırlıklar bitince yola
çıktılar.
Kamp yeri çok güzeldi. Eşyalarını
yerleştirdikten sonra gezmeye çıktılar.
Birden karşılarına bir aslan çıktı. Aslan
bir kez kükredi. Aslanın yanına hemen
diğer arkadaşları geldi. Demir ve kardeşi
önce çok korktu ama aslanlar onlara
hiçbir şey yapmadı. Aslanlar birlikte ava
gittiler, onlarda kampa döndüler. Günler
geçti ve onlar çok iyi arkadaş oldular.
Her akşam aslanlar kampa gidiyordu.
Demir’in annesi de onlara çeşitli masallar
anlatıyordu.
Kampın
son
günüydü.
Aslanlar çok üzgündü çünkü Demir ve
ailesinden ayrılıyorlardı.
Yıllar geçti ve aslanlar çok
yaşlandı. Birçok torunları oldu. Akşam
olunca torunlarına öğrendikleri masalları
anlatıyorlardı. Yavru aslanlar heyecanla
anne ve babalarını dinliyorlardı.
Demir EROL 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
UÇAN AYAKKABI
Bir zamanlar çok uzak bir ülkede
bir kız yaşarmış. Bu kızın uçan bir
ayakkabısı varmış. O uçan ayakkabısıyla
istediği her yere gidebilirmiş. Yalnız bir
sorunu varmış. O da nereye gideceğini hiç
bilmiyormuş.
Aklına bir fikir gelmiş. Hemen
annesinin yanına gitmiş ve sorunundan
bahsetmiş. Annesi “Bir haritan olursa
istediğin yerlere kolayca gidebilirsin.”
demiş. Kız koşarak kırtasiyeye gitmiş ve
bir “Dünya Haritası” almış. Haritayı
dikkatlice incelemş. Gideceği yerlerin
üzerine renkli kalemle işaretler koymuş.
Annesinden
izin
almış
ve
uçan
ayakkabısını giymiş. Uçan ayakkabısına
gitmek istediği yerleri söylemiş. Günlerce
gezmiş ve çok güzel yerler görmüş. Kızın
birçok arkadaşı olmuş.
Eve dönmüş. Annesine ve babasına
her şeyi anlatmı. Annesi ve babası çok
mutlu olmuşlar. Kız hemen odasına çıkmış.
Heyecanla yeni gideceği yerleri haritada
işaretlemeye başlamış. O kadar çok
yorulmuş ki, yatağında uyuyakalmış.
Andaç YURDAGÜL 1B
15
SİNEMADA YANGIN VAR!
Elif okuldan yeni gelmişti. Annesi
Elif’e, bir sürprizinin olduğunu söyledi.
Elif buna çok sevindi. Elif’in uzun
zamandır istediği film gelmişti. Annesi
biletleri gösterince Elif sevinçten çığlık
attı.
Birlikte hazırlandılar ve sinemaya
gittiler.
Sinemada
patlamı
mısır
satılıyordu. Elif, sıraya girdi ve patlamış
mısır aldı. Film başlamak üzereydi.
Birlikte salona girdiler ve film başladı.
Elif çok heyecanlıydı. Filmi izlerken
ışıklar birden yanıp sönmeye başladı.
Salondakiler buna çok şaşırdı. Elif
korkmaya başlamıştı. Annesi ona sarıldı
ve korkmamasını söyledi.Sinemada büyük
bir yangın çıkmıştı. Bir görevli geldi ve
herkesin sakin olmasını söyledi. Elif ve
annesi, ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Hızlı davranarak salondan çıkmaya
çalıştılar.
Etrafta bağıran çocuklar vardı.
İnsanlar birbirine yardım ediyordu.
İtfaiye gelmişti. Yangın kısa zamanda
söndürüldü. Sadece eşyalar zarar
görmüştü. Oradaki herkes buna çok
sevindi.
Nehir Laçin GEZEK 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
AY’DAKİ ADAM
Bir zamanlar Ata adında bir adam
varmış ve Ata’nın canı çok sıkılıyormuş.
Birden “Buldum! Uzaya gideceğim ve
orada gerçekten çok eğleneceğim.” diye
bağırmış.
Uzaya gitmek için öncelikle bir
roket yapmalıyım, demiş. Kırtasiyeye
gitmiş. Büyük bir kutu, tutkal ve gaz
aldıktan sonra camcıya gitmiş. Roket
boyunda bir cam alıp eve dönmüş. Evde
hızlıca roketini yapmış. “Çok şükür,
sonunda roketim de bitti. Artık uzaya
gidebilirim.” demiş ve uzaya doğru
yolculuğa başlamış. Yolculuk sırasında
etrafta birçok renkli uzaylı görmüş.
Uzaylılar Ata’ya hayranlıkla bakmışlar.
Ata’da aynı şekilde onlara bakmış. Oradan
Ay’a doğru hareket etmiş. Ay’a çadırını
kurduktan sonra Güneş’e doğru ilerlemiş.
Yolda karşılaştığı uzaylılarla çay
içmiş. Birlikte sohbet edip uyumuşlar.
Ata, çok ama çok mutluymuş. Uzaylılarla
vedalaşıp “Dünya’ya dönme vaktim geldi
artık gitmeliyim. Hoşça kalın!” demiş ve
yolculuğabaşlamış.
Parla ŞENEL 1B
16
EJDERHALAR DÜNYASI
Bir varmış bir yokmuş. Ata adında
sevimli bir ejderha varmış. Bu ejderha
çok dikkatsizmiş. Ata annesini hiç
dinlemezmiş ve bunun için her zaman
hasta olurmuş. Ata bir gün annesine:
-Anne, neden ben hep hasta
oluyorum?
Annesi:
-Benim sözümü hiç dinleiyorsun
Atacığım! demiş.
Ata, annesinin ne demek istediğini
daha iyi anlamış. Üç gün sonra Ata,
annesinin tüm sözlerini unutmuş. Okulun
önünden bir gofretçi geçiyormuş. Ata
kendini tutamamış ve uçarak gofretçinin
yanına gitmiş. 23 tane gofret almış. Ata
eve döndüğünde karnı çok ağrıyormuş.
Annesi, Ata’nın ne yaptığını anlamış ve
onu hemen hastaneye götürmüş. Doktor
Ata’ya 12 hafta hastanede kalacağını
söylemiş.
Ata o kadar gofret yemiş ki
midesini bozmuş. Ata bu duruma çok
üzülmüş ve kendi kendine bir söz vermiş.
Bir daha o kadar çok abur cubur
yemeyecekmiş.
Efe Can ÖZCAN 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
CANAVARLAR DÜNYASI
Bir zamanlar çok uzak bir ülkede,
Ata adında bir canavar yaşarmış. Ata bir
gün
aniden
hastalanmış.
Ata’nın
arkadaşları bunu duyunca onu doğduğu
mağaraya götürmüşler. Ata, günlerce
hatta aylarca bu mağarada kalmış.
Arkadaşları ellerinden gelen her
şeyi yapmışlar. Sonunda Ata iyileşmiş.
Arkadaşları Ata’nın iyileşmesine çok
sevinmişler. Sonunda herkes rahatlamış
çünkü
hepsi
Ata’nın
hastalıktan
kurtulamayacağını düşünüyormuş. Ata’nın
iyileşmesine en çok yakın arkadaşı Efe
sevinmiş. Canavar Ata ve Efe birbirlerini
çok seviyormuş. Efe, Ata’ya dondurma
hediye
etmiş.
Dondurmayı
birlikte
afiyetle yemişler. Akşam olmuş ama onlar
eve gitmek istemiyorlarmış. Ata, Efe’ye:
-“Bu akşam gizli yerimizde yatalım
mı?” diye sormuş.
Efe:
-“Sen daha yeni iyileştin, annen
kızabilir!” demiş. Ata’da kabul etmiş.
Çok
geç
olmadan
evlerine
dönmüşler. Efe, Ata’nın masalını çok
beğenmiş ve teşekkür etmiş. Ata o kadar
yorgunmuş ki yatağa yattığında hemen
uyumaya başlamış. Rüyasında masaldaki
gibi bir “Dünyalı” olduğunu görmüş.
Ata YILDIR 1B
17
ORMANDA YANGIN VAR!
Güzel bir bahar günüydü. Çağlar
Efe ve ailesi ormana kamp yapmaya
gidiyordu.
Hazırlıkları
tamamladılar
veyolculuğa başlamak için arabaya
bindiler. Arabada, birlikte şarkı söyleyip
sohbet ettiler.
Ormana
geldiklerinde
Çağlar
Efe’nin burnuna kötü kokular geldi. Efe
bunu hemen babasına söyledi. Uzaktan
dumanların yükseldiğini gördüler. Babası
hemen itfaiyeyi aradı. Orman yanıyordu,
bu çok üzücüydü. İtfaiye hemen geldi.
Yardımlaşarak
yangını
söndürdüler.
Yangının çıkma sebebi, etraftaki cam
parçacıklarıydı. O kadar çok vardı ki...
Yangın söndükten sonra yardımlaşarak
etrafı temizlediler ve kamp alanına
döndüler. Çadırlarını kurdular. Çok
yorulmuşlardı
bu
yüzden
hemen
uyudular.
Sabah
oldu,
sofralarını
hazırladılar.
Lezzetli
bir
kahvaltı
yaptılar. Ormanda keşfe çıktılar. Domuz
yakaladılar.
Ormanda keşif yaparken birçok
macera yaşadılar. Eve dönme zamanı
gelmişti. Eşyalarını toplayıp kamp ateşini
söndürdüler ve yola çıktılar. Birden
lastik patladı. Çağlar Efe’nin babası
lastikleri yaptı ve evlerine döndüler.
Çağlar Efe KÖKÇÜ 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
AY’DAKİ ADAM ÇEK
Çek adında garip bir adam varmış.
Bu adamın bir roketi varmış. Canı
istediğinde roketine binip uzayı gezermiş.
O gün yemeğini yemiş ve uzaya gitmek
için roketine binmiş.
Roket çalışmış ve Çek, yolculuğa
başlamış. Etrafta uzaylıları göremeyince
çok şaşırmış. Aslında uzaylılar oradaymış
ama Çek, onları görmüyormuş. Uzaylılar
her gün Ay’a gidip Ay’ı temizliyorlarmış.
Çek’in canı sıkılmış ve eve geri dönmüş.
Ocakta mısır patlatmış, çayını almış.
Televizyonun
karşısındaki
koltuğa
uzanmış ve biraz dinlenmiş. Rüyasında
uzaylıların onu ziyarete geldiğini görmüş.
Uzaylılar çılgınca dans ediyorlarmış. Çek
onlara çeşitli yemekler yapmış. Onlarda
Çek’in
yaptığı
yemekleri
çok
seviyorlarmış.
Birlikte
çok
eğleniyorlarmış.
Çek, birden bir ses duymuş. Hemen
koltuktan kalkmış. Uzaylıları göremeyince
çok üzülmüş. Gördüğü her şeyin bir rüya
olduğunu anlamış.
Melodi TÜRKARSLAN 1B
18
ORMANDA EĞLENCE
Bir gün tavşan, arkadaşı tilkiyi
görmeye gitti. Tilki evinde yoktu. Tavşan
buna çok şaşırdı. Ormandaki diğer
arkadaşlarına tilkiyi sordu.
Hiç kimse tilkinin nerede olduğunu
bilmiyordu. Tavşan korkmaya başladı.
Geyik arkadaşını da yanına alarak
ormanlar kralı aslanın yanına gitti. Krala,
tilkinin evinde olmadığını söylediler.
Aslan bu sorunu çözeceğini söyledi.
Günler geçti. Herkes tilkiden bir haber
bekliyordu. Sonunda beklenen haber
geldi. Tilki, kardeşini görmek için
Gizemli Orman’a gitmişti. Bunu duyan
tavşan ve arkadaşları çok sevindiler.
Tilki evine dönmüştü. Tavşan ve
arkadaşları onun için büyük bir parti
düzenlediler. Partide pastalar yediler.
Şarkılar söyleyip dans ettiler. Tüm
orman halkı çok mutluydu.
Esat PAYDAK 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
PARKTAKİ OYUN
Bartu ile Deniz adında iki kardeş
varmış. Bu kardeşler çok iyi anlaşırmış.
Bir gün evlerinin yakınındaki parka oyun
oynamaya
gitmişler.
Kaydıraktan
kaymışlar, salıncakta sallanmışlar.
Bartu tekrar kaydırağa binmek
istemiş ama Deniz kabul etmemiş. Deniz
Bartu’ya, eve gitmeleri gerektiğini
söylemiş. Artık çok geç olmuş. Bartu
Deniz’in sözünü dinlememiş ve oynamaya
devam etmiş. Annesi ve babası evde,
onları çok merak etmiş. Sitenin her
yerine bakmışlar. Birlikte parka gitmişler.
Deniz ve Bartu’yu orada görünce çok
sevinmişler. Birlikte eve gelmişler.
Bartu’ya yaptığı davranışın hiç doğru
olmadığını söylemişler. Bartu pişman
olmuş ve herkesten özür dilemiş.
Deniz Bartu’yu affetmiş çünkü
kardeşini çok seviyormuş. Bartu’da
Deniz’e rengarenk bir resim yapmış.
Deniz resmi, odasının en güzel yerine
asmış. Bartu çok mutlu olmuş.
Deniz SÜMER 1B
19
SİHİRLİ KİTAP
Irmak ve Yağmur adında çok akıllı
iki çocuk varmış. Irmak’la Yağmur bir
gün ormana gezmeye gitmişler. Ormanda
vakit geçirirken karşılarına bir sürpriz
çıkmış. O sürprizi çantalarına koyup yola
devam etmişler.
Bu seferde karşılarına bir canavar
çıkmış. Yağmur canavarın üzerine su
dökmüş. Savaşmışlar. Irmak canavarı
öldürmüş. Irmak ile Yağmur oradan
hemen uzaklaşmışlar ve yollarına devam
etmişler. Yolda karşılarına bir dere
çıkmış. Yağmur çok üzülmüş çünkü yüzme
bilmiyormuş. Irmak kolluğunu Yağmur’a
vermiş. Birlikte yüzerek
dereden
karşıya geçmişler. Dere onları çok
yormuş. Bir ağacın altında dinlenmeye
karar
vermişler.
Uyandıklarında
karşılarında bir canavar duruyormuş.
Yağmur’un yanında çay ve uyku ilacı
varmış. İkisini karıştırıp canavara
vermişler. Canavar oracıkta uyuyakalmış.
Sıra yanlarındaki sihirli elmayı yemeye
gelmiş.
Elmaları yer yemez ikisi de periye
dönüşmüş. Uçarak bir kapıdan geçmişler.
Anne ve babalarını görmüşler. Birden
ellerindeki sürpriz açılmış. İçinden
sihirli bir kitap çıkmış. Aslında bütün o
güç, kitabınmış. O günden sonra hep
birlikte çok mutlu yaşamışlar.
Irmak SEYHAN 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
GİZLİ GİZEM
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman
içinde uzak bir ülkede yaşayan bir aile
varmış. Bu ailenin çok tatlı bir bebekleri
varmış. Bu bebek sürekli gülermiş.
Bebeğin bir tane ablası bir tane de
abisi varmış. Ablası ve abisi bu bebeğin
gülmesinden hiç hoşlanmazlarmış. Bebek,
bir gün şaka yapmaya karar vermiş. Abisi
ve ablası bebeğin yaptığı şakayı hiç
beğenmemişler
çünkü
onlar
çok
büyüdüklerini
düşünüyormuş.
Sevimli
bebek bu olaydan sonra bir daha şaka
yapmamaya karar vermiş. Evde tek başına
olmaktan çok sıkılıyormuş. Evden kaçmaya
karar vermiş ve bir plan yapmış. Abisinin
ve ablasının okulda gösterisi varmış.
Bebek
gitmek
istemiyormuş
çünkü
babasıyla evde kalmak istiyormuş. Annesi
gelmezse gösteriyi kaçıracağını söylemiş
ama bebek dinlememiş.
Evde kimse kalmayınca oradan
kaçmış. Annesi ve kardeşleri eve dönünce
bebeği bulamamışlar ve onu aramaya
başlamışlar. Bebeği parkta bulmuşlar ve
çok sevinmişler. Kardeşleri artık onunla
oynayacaklarına bebeğe söz vermişler.
Ekin DEĞİRMENCİ 1B
20
KÖPEK TOKİ
Sevimli köpek Toki, bir gün
dedesini görmek için köye gitti. Dedesi
Toki’yi görünce çok mutlu oldu çünkü
Toki’ye bir sürprizi vardı. Dedesi,
Toki^’nin sevdiği atlardan dört tane
almıştı. Toki atları görünce sevinçten
havalara uçtu.
Ertesi gün çayırda atlarla ounamak
için dedesinden izin aldı. Birlikte çok
hızlı koşmaya başladılar. Toki yoruldu ve
ata bindi. Kısa bir süre sonra attan
düştü ve ayağını kırdı. Dedesi Toki’yi
hemen doktora götürdü. Doktor Toki’nin
ayağını sardı ve bir sürü ilaç verdi.
İyileşene kadar koşmamasını söyledi.
Toki, doktora söz verdi. Zaman geçti,
Toki iyileşti. Dedesi ve arkadaşları buna
çok sevindi. Toki dedesiyle vedalaştı ve
evine döndü. Kuzeniyle birlikte lunaparka
oyun oynamaya gittiler. Orada sıkıldılar
ve evlerine döndüler. Birlikte mahallede,
komşunun kedisini kovaladılar.
O kadar çok koştular ki gece
olduğunu
fark
etmediler.
Eve
döndüklerinde anneleri onlara çok kızdı
çünkü onları çok merak etmişlerdi.
Annelerine söz verdiler ve odalarına
yatmaya gittiler. Yorgun oldukları için
mışıl mışıl uyudular.
İbrahim ARAS 1B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
İLGİNÇ DENİZ CANLILARI
Bir varmış bir yokmuş. Ebru adında
çok iyi kalpli bir kız varmış. Herkes
Ebru’yu çok severmiş. O yaz tatilinde
babası Ebru’ya sürpriz yapmış ve onu bir
plaja götüreceğini söylemiş.
Ebru bu habere çok sevinmiş.
Odasına çıkmış ve hemen eşyalarını
hazırlamaya başlamış. Tatil günü gelmiş.
Ebru’nun kalbi heyecandan tık tık
atıyormuş. Sonunda yola çıkmışlar. Yolda
giderken
Ebru,
camdan
dışarıyı
izliyormuş. Etrafta çok değişik ağaçlar ve
hayvanlar
görmüş.
Bazılarının
da
fotoğraflarını
çekmiş
çünkü
onları
arkadaşlarına
göstermek
istiyormuş.
Kalacakları otele gelmişler. Eşyalarını
odalarına yerleştirdikten sonra hemen
plaja inmişler. Ebru koşarak suya dalmış.
Suyun içi harikaymış! Rengarenk balıklar
ve çok ilginç deniz canlıları varmış.
Ebru babasını çağırmış ve suyun
içindekileri ona da göstermiş. Babası da
bildiklerini Ebru’ya anlatmış. Ebru tatil
boyunca bu canlıları incelemiş. Babasına,
onu bu tatile getirdiği için çok teşekkür
etmiş.
Deniz Talya MİNARECİ 1B
21
CANIM KİRAZ AĞACIM
Bir varmış bir yokmuş Melis diye
bir kız varmış. Melis kiraz ağacını çok
ama çok severmiş. Ertesi gün kiraz
ağacının üstünde sallanan üç tane çocuk
görmüş. Melis bu duruma çok kızmış.
Hemen annesi ve babasını çağırmış.
Annesi onları ağaçtan indirmiş. Babası da
onlara kızmış. “Nasıl olur da Melis’in
ağacına zarar verirsiniz?” demiş. Onlar
da bir daha zarar vermeyeceklerine söz
vermişler.
Melis de buna çok sevinmiş. O da
ağacına çok dikkatli bakacağına, her gün
onunla konuşup sulayacağına söz vermiş.
Sonra arkadaşlarını çağırıp onu sulayıp,
onunla konuşmuşlar.
Bundan
sonra
Melis
okul
arkadaşlarını ve ailesini çağırmış. Ağacı
hem sulamış hem de ağaçla konuşmuşlar.
Böylece ağaç daha da güzelleşmiş ve
Melis çok iyi vakit geçirmiş.
Melis AYDIN 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
TUTUMLU ÇOCUK
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman
içinde kalbur saman içinde bir tutumlu
çocuk varmış. Tutumlu çocuk bir
arkadaşının her tarafı kirlettiğini görmüş.
Hemen öğretmenine haber vermiş.
Öğretmeni oraya gelerek her tarafı
kirleten çocuğa kızmış. Ondan sonra
arkadaşı bir daha hiçbir yeri kirletmemiş.
Bir gün okulla sinemaya gitmişler.
Öğretmen oraya gitmeden önce sinemada
kurallara uymaları için uyarmış herkesi.
Öğretmen öğrencilerinin sinemayı
çok temiz tuttuklarını ve kurallara
uyduklarını görünce hepsini ödüllendirmiş.
Ödül aldığına çok sevinen Süleyman eve
gidince her zaman dikkatsiz davrandığı
şeyi yapmamış.
Yemeğini üzerine dökmeden yemiş.
Annesi buna çok şaşırmış ve Süleyman’a
çok
sevdiği
çikolatalardan
vermiş.
Süleyman
bunu
okulda
anlatınca
öğretmeni ona çevreye zarar verenleri
uyarma görevi vermiş.
Süleyman artık çok mutluymuş.
Büyüdüğünü düşünmüş ve annesi babasıyla
huzurlu, rahat bir şekilde yaşamışlar.
Betül SAPAN 1C
22
KÜÇÜK HAYVANLAR
Bir zamanlar Betül adında küçük bir
kız varmış. O küçük hayvanları hiç
sevmezmiş. Bir gün Betül ve ailesi
ormana gitmişler ve Betül ormanda
küçük hayvan aramaya başlamış.
Gitmiş, gitmiş, gitmiş ve oradan çok
uzaklaşmış.
Yüzerek
karşı
tarafa
geçmiş. Sonra ben neredeyim diye
korkmuş. Hemen bağırmaya başlamış.
Ama annesine ve babasına sesini
duyuramamış.
Ormanın ortasında on iki kere
dönmüş. Sonra birden aklına babasının
dürbünü gelmiş. Hemen çantasına bakmış
ama bulamamış. Ormanda dolaşıp annesi
ile babasını ararken hava kararmış.
Betül’ün
çok
uykusu
gelmiş.
Yakınlarda bir yerde mağara olduğunu
görmüş. Mağaraya gitmiş ama orada bir
ayı varmış. Ayı Betül’ ü görünce ona
doğru koşmaya başlamış. Betül de
kaçmaya başlamış.
Sonra birden on uğurböceği Betül’ü
alıp uçurarak ailesinin yanına götürmüş.
Ailesi Betül’ü görünce ona sarılmışlar.
Betül ise uğurböceklerine el sallayıp
teşekkür etmiş. Artık küçük hayvanları
çok seviyormuş.
Altuğ Berat İPLİK 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
DEVE İLE BAYKUŞ
Bir gün deve ile baykuş ormanda
karşılaşıp, tanıştılar. Ama devenin sahibi
Ahmet devenin baykuşla arkadaş olmasını
istemiyordu. Ama deve buna rağmen
baykuşla arkadaş olmak istiyordu.
Sahibi çiftçi Ahmet öyle bir
sinirlendi ki “Arkadaş olmayacaksınız!”
diye bağırdı. Onlar ise çiftçinin sözünü
dinlemeyip
gittiler.
Göle
gidince
kurbağayı gördüler.
Kurbağayla da arkadaş olarak hep
birlikte oyunlar oynadılar. O gün çiftçinin
yanına dönmediler. Çiftçi Ahmet başlarına
bir şey gelmiştir diye çok korktu. Onları
aradı ama bulamadı.
Arkadaş olmalarına izin vermediği
için kendisine çok kızıyordu. Tüm
umudunu kaybetmişken bir baktı ki deve,
baykuş ve kurbağa yanına geliyor.
Hemen yerinden kalıp onlara doğru
koştu ve sarıldılar. Onlardan özür diledi.
Çünkü hatasını anlamıştı. Artık çiftlikte
hep beraber mutlu mutlu yaşadılar.
Bora ATEŞ 1C
23
AÇGÖZLÜ MEHMET
Bir varmış bir yokmuş. Bir gün
Mehmet’in annesi kurabiye yapmış.
Mehmet kurabiyeleri görünce hemen
saldırmış.
Annesi
bunu
görünce
kurabiyeleri bitirdiği için Mehmet’e
kızmış.
Çünkü
o
akşam
misafir
gelecekmiş.
Annesi Mehmet’e bir ders vermeyi
düşünmüş. Mehmet’e beş gün kurabiye
yememe cezası vermiş. Beş gün geçmiş,
Mehmet hatasını hala anlamamış.
Annesi bu sefer Mehmet’e on gün
kurabiye yememe cezası vermiş. Bu on
gün boyunca da her gün kurabiye yapmış
ve Mehmet’e vermemiş.
Mehmet artık hatasını anlamış.
İzinsiz tüm kurabiyeleri yediği için
annesinden özür dilemiş. Bir daha
sormadan yemeyeceğine söz vermiş.
Annesi hatasını anlayan Mehmet’e
en sevdiği kurabiyelerden yapmış. Ama
Mehmet sözünü unutmayıp annesinden
yemek için izin istemiş ve hepsini bir
günde bitirmemiş.
Onat OĞUR 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KARGA İLE ÇEKİRGE
Bir varmış bir yokmuş mevsimlerden
kışmış. Çekirge her gün sobasını
yakarmış. Yakarken de kâğıtları harcar
harcar dururmuş. Bir gün kırtasiyeye
gitmiş. Kırtasiyede kargayla karşılaşmış.
Karga “Hava çok güzel, biraz
gezelim mi?” demiş. Çekirge kırtasiyeden
alacaklarını boş vermiş ve beraber yola
çıkmışlar. Karşılarına baloncu çıkmış.
Çekirge hemen bir balon almış.
Az daha yürüyünce bu sefer de
dondurmacı görmüşler. Karga dondurma
alacağını söylemiş. Sonra çekirgenin de
canı dondurma istemiş. O da hemen çilekli
dondurma almış.
Biraz daha gezip kırtasiyeye tekrar
gelmişler. Çekirge kırtasiyeciden kâğıt
istemiş. Ama kırtasiyede kâğıt kalmamış.
Karga çekirgeye kâğıdı ne yapacağını
sormuş.
Çekirge
sobada
yakacağını
söyleyince karga ona çok kızmış. Kâğıtları
bu şekilde israf ederse ormanda ağaç
kalmayacağını söylemiş. Çekirge yanlış
yaptığını anlamış ve bir daha sobada kâğıt
yakmamış.
Meryem Melis ÇINAR 1C
24
KİTAPSIZ ÇOCUK
Kitapsız çocuk hayatında hiç kitap
okumamış.
Çünkü
kitap
okumayı
sevmezmiş.
Oysa
kitabın
beyni
çalıştırdığını ve okursa sorulara daha iyi
cevap verebileceğini biliyormuş. Buna
rağmen okumuyormuş.
Kitapsız çocuk kitap okumadığı için
beyni çalışmamaya başlamış. Annesi
ondan kitap okumasını istemiş. Ama o
hala kitap okumamış. Okula gidince
öğretmeni ona çok komik bir kitap
vermiş.
Kitapsız çocuk onu da okumamış.
Öğretmeni artık ona çok kızıyormuş.
Öğretmeni çok kızınca çocuk hatasını
anlamış. O gün kitap okumaya başlamış
ve kitapların çok güzel olduğunu anlamış.
Kitapları sevmeye başlamış.
O günden sonra kitaplarını da
yırtmamaya
başlamış.
Annesine
kitaplarını hiç yırtmayacağına ve onlara
iyi bakacağına söz vermiş. Artık her gün
hem kitap okuyor hem de oyun
oynayabiliyormuş.
İkisine de vakit ayırmayı öğrenmiş.
Tüm
derslerini
yapabiliyormuş.
Öğretmeni ve annesi buna çok mutlu
olmuşlar.
Rüzgar ER 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
BENİM KARDEŞİM NEREDE?
Bir gün Aras okuldan gelince odasına
girdi. Odasına girince kardeşinin en
sevdiği
oyuncağını
kırdığını
gördü.
Kardeşiyle kavga etmeye başladılar. Aras
kardeşine çok kızdı.
Sonra anneleri onları sofraya
çağırdı. Beraber yemek yediler ama Aras
ile kardeşi hiç konuşmuyordu. Sofradan
ilk önce Aras’ın kardeşi kalktı. Aras
yemeğini yedikten sonra lavaboya girdi.
Elini yıkadı. Kardeşinin odasında
olduğunu düşünüyordu. Odanın kapısını
açtığında kardeşini göremedi. Aras hemen
annesiyle babasının odasına da baktı. Ama
kardeşi orada da yoktu.
Annesiyle
babasına
kardeşini
bulamadığını söyledi. Üçü evin içinde
kardeşini aradılar. Nereye baksalar
bulamıyorlardı.
Artık
korkmaya
başlamışlardı. O sırada Aras bir ağlama
sesi duydu.
Koşarak tekrar odasına girdi.
Dolapların içine, yorganın altına, oyuncak
sepetine baktı. Sesi duyuyordu ama
bulamıyordu. Sonra yatağın altı aklına
geldi. Bir baktı ki kardeşi orada. Hemen
kardeşini oradan çıkardı. Artık kardeşinin
değerini daha iyi anlamıştı.
Süleyman YILMAZ 1C
25
ANNE AYI LALE
Anne ayı Lale bir gün gezmeye
çıkmış. Yolda ilerlerken bir ses duymuş.
Ama yine de yoluna devam etmiş. Yolda
bir çiçek labirenti varmış. Anne ayı Lale
labirentten geçmeye karar vermiş.
Ama yolunu bir türlü bulamamış.
Anne ayı Lale’nin iyice kafası karışmış.
Dolandıkça yolunu tamamen kaybetmiş.
Panikle
“İmdat,
imdaaaat!”
diye
bağırmaya başlamış.
Fakat sesini kimse duymuyormuş.
Ne yapacağım diye düşünmeye başlamış.
Birden aklına cebindeki telefon gelmiş.
Hemen cep telefonunu çıkarıp yardım
çağırmış.
Aradan biraz zaman geçince
kendisine seslenen diğer ayıları duymuş.
“Buradayım.” diye o da onlara doğru
seslenmiş. Labirent o kadar karışıkmış ki
anne ayı Lale’yi zor bulmuşlar.
Birkaç dakika sonra karşısında
yardım için gelen ayıları görmüş. Çok
sevinmiş ve onlara doğru koşmuş.
Yardımsever ayılar anne ayı Lale’yi
kurtarmış. Anne ayı Lale onlara çok
teşekkür etmiş.
Beril ŞEN 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
BENİM HAYVAN İSTEYİŞİM
Ben hep babam ve annemden hayvan
isterim ama hep hayır derler. Bir gün
ablamla ben teyzemin ördek aldığı
görünce biz de ördek istedik ve sonunda
aldırdık. Ona çok iyi bakıyorduk ama
taşınırken öldü.
Aradan zaman geçti ve babam bir
gün bize sürpriz yaptı. Bize hemstır
almıştı. Hem de iki tane. Çok sevindik,
birinin adını Pamuk, diğerininkini Karamel
koyduk.
Sonra
babam
bizim
de
tanıdığımız dışarıdaki bir köpeği eve
getirdi.
Bizim
hemstırlar
çok
korktu.
Korkudan donup kaldılar. Köpek top
sevmiyordu ve kahverengiydi. Ertesi gün
biz okula gittiğimizde babam da köpeği
gezmeye çıkarmıştı.
Eve geldiğimizde köpek her zaman
durduğu yerde değildi. O her zaman
kapıda beklerdi ama orada değildi.
Babama köpeğin nerede olduğunu sorduk.
O da gezdirirken kaçtığını söyledi. Çok
üzüldük.
Bu
sırada
bizim
hemstırları
unutmuştuk.
Kafese
baktığımızda
Karamel’in Pamuk’un kulağını ısırdığını
gördük. Hemen Pamuk’un kulağına kolonya
sürdük. Karamel’i ise başka bir kafese
koyduk. Ama Karamel bizi bırakıp gitti.
Çağla YAMAN 1C
26
KÜÇÜK KARINCA TOTO
Küçük karınca Toto arkadaşlarıyla
oyun oynuyordu. Arkadaşlarıyla birlikte
parka gittiler. Toto arkadaşlarına “Hadi
gelin birlikte oyun oynayalım burada.”
dedi. Sonra birlikte köşe kapmaca
oynamaya başladılar.
Hepsi çok eğlenmişlerdi. Eve
gittiklerinde uyudular. Ertesi gün gene
parka gidip oyun oynadılar. Parkta
yorulana kadar oynadıktan sonra bu kez
Toto’nun evine gittiler.
Orada patlamış mısır, pasta, çörek,
pizza, çikolata vardı. Bunları görünce
sevinçle havaya zıpladılar. Hepsinden
yediler. Beraber Toto’nun oyuncaklarıyla
oynadılar.
Çok eğlenceli bir gün geçiriyorlardı.
Akşam olunca hepsi annesinden izin alıp
Toto’nun evinde kaldılar. Pijama partisi
yaptılar. Yatakları Toto’nun annesi yan
yana yapmıştı.
Yatağa girdikten sonra hepsi komik
hikayeler anlattılar. Gülmekten karınları
ağrımıştı. Hikayeler anlatarak uykuya
daldılar. Ertesi gün hepsi Toto’ya bu
güzel misafirlik için teşekkür edip
evlerine döndüler.
Ali Alp AKDENİZ 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
HİKAYE DÜNYASI
Bir varmış bir yokmuş Mert diye bir
çocuk varmış. Mert birinci sınıftaymış ve
herkes onu çok seviyormuş. Tüm
arkadaşları Mert ile oyun oynamak
istiyormuş. Mert arkadaşlarını kırmayıp
hepsiyle oynamak istiyormuş.
Mert sevdikleri ile oyun oynamış.
Eve gitme zamanı gelmiş. Eve gidince
Mert doğru yapıp yapmadığını düşünmüş.
Ertesi gün okula gelince arkadaşlarıyla
konuşmuş. Onlara “Hepinizle aynı anda
oynayamam.” demiş.
Artık Mert ile herkes aynı anda
oynamak istememiş. Mert buna çok
seviniyormuş. Çünkü Mert her gün başka
arkadaşlarıyla oynuyormuş.
Böylece kimse ona küsmüyor, Mert
de kendini suçlu hissetmiyormuş. Bazen
de hep birlikte grup oyunları oynuyorlar,
yarışmalar düzenliyorlarmış.
Şimdiye kadar anlaşamayan, kavga
eden arkadaşları bile mutlu bir şekilde
oyun oynamaya başlamışlar. Herkes bu
yeni oynama şeklinden çok memnunmuş.
Arkadaşları Mert’e çok teşekkür etmiş.
Ata Ege ERSOY 1C
27
SİHİRLİ PERİ
Bir zamanlar sihirli bir peri varmış.
Bu peri çok iyi kalpliymiş. Her şeyi
değiştirebilecek çok sihirli güçleri
varmış. O gün kötü kalpli cadı gelmiş. Bu
cadı da çok güçlü ve tehlikeliymiş.
Sihirli peri hiç korkmuyormuş.
Çünkü kendine ve güçlerine çok
güveniyormuş. Sadece o değil herkes de
ona çok güveniyormuş. Birçok insan onun
kötü cadıyı yok edeceğine inanıyormuş.
Kötü kalpli cadı ne yaparsa yapsın
sihirli peri güçleriyle ona engel olmayı
başarıyormuş. Kötü kalpli cadı yaptığı
kötü planların hepsini durduran periyi
yenemeyeceğini anlamış.
Sonunda kötü kalpli cadı, iyi kalpli
sihirli periye teslim olmuş. Böylece tüm
ülke kötülüklerden kurtulmuş. Ülkedeki
tüm insanlar bu periyi çok sevmiş ve
mutlu mutlu yaşamışlar.
Duru Ece ERİŞİK 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KÖTÜ HIRSIZ
Bir gün kötü hırsız para çalmak için
bankaya girdi. Bankadaki tüm insanlar
bağırmaya başladı. Kötü hırsız paraları
aldıktan sonra bir insanı rehin aldı.
İnsanlar “İmdaaat, imdaaat!” diye
bağırmaya başladı. Çok geçmeden polis
geldi ve adamı hırsızın elinden kurtardı.
Hırsızı da hapse attı. Sonra kötü hırsız
hapishaneden kaçtı.
Polis bu sefer kötü hırsızı bulamadı.
Her yere baktı ama kötü hırsız yoktu.
Kötü hırsız bir yerde saklanıyormuş.
Saklanırken çok kötü şeyler yaptığını
düşünmüş.
Herkesin neden ona kötü hırsız
dediğini anlamış. Çünkü o hep kötü şeyler
yapıyormuş ve insanları korkutuyormuş.
Paraları da alıp karakola gitmeye karar
vermiş.
Karakola geldiğinde polisler hemen
onu tutup hapishaneye götürmüşler. Kötü
hırsız polislere pişman olduğunu, bir daha
asla kötü şeyler yapmayacağını söylemiş.
Polislere iyi olacağına söz vermiş. Polisler
de onu hapishaneden çıkarmış.
Burak OBAY 1C
28
SÜPER ÇOCUK
Mehmet
sınıf
başkanı
olmak
istiyordu
ama
bu
görev
başka
arkadaşlarına verilmişti. Ben ne olsam
diye düşünürken sandalyeyi temizledi,
balıklara yem verdi, açık olan musluğu
kapattı. Sonra aklına bir fikir verdi.
O da çevreyi koruma başkanı
olabilirdi. Evet, artık Mehmet çevreyi
koruma başkanlığı yapacak ve çevreye
zarar verenleri öğretmene söyleyecekti.
Bir
bahçede
oynarken
bazı
çocukların
ağacın
üstüne
çıkıp
yapraklarını kopardığını gördü. Hemen
öğretmeninin yanına gidip onları şikayet
etti.
Öğretmen onlara on gün parka
çıkmama cezası verdi. On gün sonra aynı
çocukları tekrar ağaca zarar verirken
gördü. Mehmet öğretmenine olanları
gene söyledi.
Öğretmen beş gün daha parka
çıkmama cezası verdi. Ama bu çocuklar
bir türlü akıllanmıyordu. Hep aynı şeyi
yapmaya devam ediyorlardı. Sonunda
okuldan atıldılar.
Mehmet ÖZCAN 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KURABİYELİ GECE
Pelin’in annesi o gün kurabiye
yapmıştı.
Pelin
yemekten
sonra
kurabiyelerden yemeye karar vermişti.
Yemeğini yedi ve annesinden bir iki tane
kurabiye istedi.
Kurabiyeleri yedi ve akşam oldu.
Pelin’i
uyku
tutmadı,
aklı
fikri
kurabiyelerdeydi. Yatağından kalkıp altı
tane kurabiye yedi ve geri yatağına döndü
ama bu sefer de karnı ağrımaya başladı.
Sızlandı, ağladı ve sonunda sabah
oldu. Ertesi gün Pelin’in doğum günüydü
ama o çok hastaydı. Bu yüzden doğum
günü ertelendi.
Ama annesi bu duruma çok şaşırdı.
Annesi Pelin’e mutfaktaki kurabiyeleri
sordu. Pelin annesine kendisinin yediğini
söyleyince annesi her şeyi anladı.
Pelin bundan sonra gereğinden fazla
yemeyeceğine dair kendisine söz verdi.
Hastalanması ona iyi bir ders oldu.
Mert Efe GÖKDAYI 1C
29
SÜPER FLAŞ
Süper Flaş çok hızlı koşarmış. Bir
gün kötü adamlar evi soymak için tam
içeriye giriyorlarmış ki aniden kapının
içinden Flaş çıkmış.
Kötü adamların başını koşarak
döndürmüş. Kötü adamlar arkasına bile
bakmadan kaçmışlar. Flaş evi kurtardığı
için çok ama çok mutlu olmuş.
Kötü adamlar ise yaptıkları şey için
çok pişman olmuşlar. Artık şehir tehlike
altında değilmiş.
Flaş kahraman seçilmiş ve gururla
şehri korumaya devam etmiş. Herkes
ona güveniyormuş.
Bir gün Süper Flaş evine dönerken
kötü adamlarla tekrar karşılaşmış ve
kötü adamlar ona şöyle demiş:
-Senin sayende biz de artık iyi
adamlar olduk. Teşekkürler Flaş!
Ilgaz GÖKTEN 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
RENKLİ KELEBEK
Bir zamanlar ormanın derinliklerinde
renkli bir kelebek varmış. Bu kelebek çok
tatlı, çok güzel ve çok akıllı bir
kelebekmiş.
Bu kelebek bir gün Mersin’e gitmiş.
Arkadaşları o Mersin’e gittiği için ona
küsmüşler. Sonra arkadaşları ona tek tek
mesaj göndermiş.
Kelebek mesajları görünce çok
üzülmüş. Hemen babasının yanına gidip
Mersin’e geri dönmek istediğini söylemiş.
Babası ile konuşarak onu ikna etmiş.
Sonra
ailece
tekrar
ormana
dönmüşler. Kelebek eve döner dönmez
tek tek arkadaşlarından özür dilemiş.
Arkadaşları yaptıklarından dolayı pişman
olmuşlar.
Arkadaşları da kelebekten özür
dilemiş. Kelebek ise “biz sadece babamın
işi olduğu için oraya gittik.” demiş. Artık
birbirlerine hiç küsmeyeceklerine söz
vermişler.
Irmak ÇAĞLAYAN 1C
30
SEVGİ
Bir gün Elif markete gidiyordu. O
sırada arkadaşı Ece’yi gördü. Yanında da
bir kız vardı. Elif hemen Ece’ye
yanındakinin kim olduğunu sordu.
Ece gülerek “Kuzenim.” dedi. Elif
“Ne güzel.” diyerek yoluna devam etti. O
akşam bir rüya gördü. Rüyasında Ece ve
kuzeni vardı. Ece’nin kuzeni Elif ile
Ece’nin arasına girmişti.
Uyandığında hemen bahçeye koştu.
Ece’yi çağırarak ona “Oynadığımız oyuna
devam edelim.” dedi. Elif istemedi ve
oyuna almadı.
Ece Elif’e kötü davranmaya başladı.
Elif çok üzülüyordu ve olanları annesine
anlattı. Annesi onunla konuştu.
Elif ne yapacağını anlamıştı. Artık
Ece’nin kuzenini de oyuna almaya başladı.
Ece de Elif’e düzgün davranmaya başladı.
Ece AKDOĞAN 1C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KÖTÜ RÜYALAR
Bir zamanlar küçük bir kız varmış.
Bir gece uykuda rüyasında babasının eve
geç geldiğini görmüş. Babası rüyasında
başka bir evde kalıyormuş. Sonra aniden
uyanmış ve rüya gördüğünü anlamış.
Bir kaç gün sonra babası, rüyasında
evlenirken birinin karısını kaçırdığını
görmüş. Hemen adamın peşine düşüp
sırtına atlayarak karısını
kurtarmış.
Sonra tüm gördüklerinin bir rüya
olduğunu anlamış. Her şeyin bir rüya
olduğuna çok sevinmiş. Sonra kimseye far
ettirmeden markete gitmişler.
Marketten ihtiyaçlarını ve küçük
kızın sevdiği şeylerden alıp evlerine
dönmüşler. Birlikte aldıklarını dolaba
yerleştirmişler.
Keyifli bir şekilde kendilerine yemek
hazırlayıp afiyetle yemişler. Artık gün
bitmiş ve hava kararmış. O gece birlikte
huzurla sarılarak uyumuşlar ve ikisi de
kötü rüyalar görmemişler.
Ceylin Alpin KAYA 1C
31
GÜZEL YAZ
Yazı seviyorum. Çünkü her gün
tekneye binme şansım var . Bir de ödevimi
bitirip
tablet
ve
bilgisayarla
oynayabiliyorum. Bir de kardeşimle
sitedeki havuza girip yüzüyorum. Bazen
de
kuzenim
geliyor
onunla
oyun
oynuyorum.
Toprak DEMİRDELEN 2A
YAŞASIN İLKBAHAR
Ben ilkbaharı çok seviyorum.
Kelebekleri uçarken izlemeyi seviyorum.
Çimlerde yuvarlanmayı seviyorum. Çiçek
toplamayı da çok severim. Sitede oyun
oynamaya başladığımız için en çok
ilkbaharı severim. Arkadaşlarımla oyun
oynamayı severim. Yaşasın ilkbahar.
Vedat Ali SARIDİLEK 2A
BODRUM'A YOLCULUK
Güzel bir yaz günüydü. Annem,
babam ve ben Bodrum'a gidecektik.
Bodrum'a gitmeden önce beraber eşyaları
valizlere koyduk. Bodrum'a gideceğimiz
için heyecanlanmıştım. Aslında daha önce
görmüştüm ama orayı çok özlemiştim.
Öğlen
yemeğimizi
yedik.
Ben
arkadaşlarımla vedalaştım. Akşam üstü
oluyordu, annem saçımı yaptırmıştı. Sonra
Bodrum'a doğru yol çıktık. Ben yolda
uyudum. Bir yemek için durduk ve yemek
yedik. Ben arabaya binince uyumaya
devam ettim. Bodruma vardık. Bizden
yarım saat sonra ablamlar yanımıza
geldiler.
Bu yolculuk benim için uyumakla
geçen bir yolculuk oldu.
Deren DAĞLI 2A
GÜZEL İLKBAHAR
İlkbaharda kelebeklerle oynamayı,
tenis oynamayı, bisiklete binmeyi ve
çiçek
koklamayı
çok
seviyorum.
İlkbaharda beni en çok mutlu eden şey
Nisan ayında doğum günümün olması.
İlkbahar çok güzel bir mevsim. İlkbaharı
çok seviyorum. Keşke şimdi ilkbahar olsa
ve çiçekler açsa.
Nisan KAPLAN 2A
GÜZEL KIŞ GÜNÜ
Ben kardan adam yaptım. güzel kış
çiçeklerini gördüm. Kış mevsiminde
kardan top yaptım hem de Mavi Ada'yla.
Yaşasın kış mevsimi. Kış olmasaydı ben
kar göremezdim. Keşke hep kış olsa
herkes sevinirdi. Keşke hayvanlarda kışı
sevseydi ama ne yazık ki uyuyorlar. Ben
uyumuyorum. Biz kış mevsiminde evimizi
süslüyoruz. Kış mevsiminde tatil de
olduğu için kış mevsimini çok seviyorum.
Onur DEVRİLEN 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KORKUNÇ TATİL
Yaz tatilinde ailecek otele gittik.
Otel güzeldi. Hava da sıcaktı. 6
yaşındaydım.
Otele
giderken
çok
mutluydum. Oteli gezdik gece oldu.
Bir şeyler yedik. Hala gezmeye
devam
ediyorduk.
Ben
kayboldum.
Ağladım. Herkes yabancıydı. Babamı
gördüm.Hemen babamın yanına gittim.
Ağlayarak babama sarıldım. Babam
yanımda olduğu için çok mutluydum.
Arda KAYA 2A
32
ÇANAKKALE ZAFERİ 18 MART
Sevgili
Atatürk
ve
değerli
şehitlerimiz,
Siz bizim için yaptınız bu savaşı.
Sizlere ne kadar teşekkür etsek az.
Sizler bizim için ölüme göz yumdunuz.
Sizi sevgi ve saygı ile anıyoruz. Sizler
olmasaydınız bu savaşı yenemezdik,
bizler doğamazdık. Bu zaferden ve bu
savaştan yüz yıl geçse de hala sizi
anıyoruz.
Sizin sayenizde okula gidiyoruz.
Özgürlüğümüze kavuştuk. Çok teşekkür
ederiz.
Zeynep EKMEN 2A
YİĞİT İLE BEN
Güzel bir yaz günüydü. Yiğit'le ben
Fıstık Kıram'a gitmiştik. Orada 1015
insan vardı.
Orada
Yiğit
kaybolunca
çok
korktum. Ben de sağa gittim, onu aradım.
Kanalizasyon gibi bir yere geldim. Sonra
yürüdüm yürüdüm yine aynı yere geldim.
Bu sefer tenise gittim orda Yiğit'i
buldum.
Yiğit'i kaybettim sanmıştım ama
yanılmıştım. Sonra Yiğit'le eve gittik.
Alp UYSAL 2A
ÇANAKKALE ZAFERİ 18 MART
Sevgili Ata'm ve Çanakkale'de
hayatını kaybeden askerler,
Siz Çanakkale'de büyük bir savaş
yaptınız. Siz olmasaydınız şu an padişah
bize çok kötü davranırdı. Sizi sevgi ve
saygıyla anıyoruz. Size teşekkürlerimizi
gönderiyoruz.
Siz
olmasaydınız
ülkemizde yabancılar olurdu. Siz Türkiye
Büyük Millet Meclisini kurdunuz. 100 yıl
sonra bile sizi anıyoruz. Sayenizde
rahatça okula gidebiliyoruz. Bugün
özgürce yaşıyorsak sizin sayenizde.
Mehmet Niyazi KOLUKIRIKOĞLU 2A
GÜZEL TATİL
Güzel bir yaz sabahıydı. Annem, ben,
kuzenim ve kuzenimin ailesi ile tatile
gidiyorduk. Hava çok sıcaktı. Ben daha 7
yaşındaydım.
O
yüzden
eşyaları
yerleştirmek zor oldu.
Hemen mayolarımızı giydik ve
havuza koştuk. Annem güneşlenirken ben
de su kaydırağından kayıp havuza
giriyordum. 1 saat sonra da denizde
yüzmeye başladık. Su ilk önce çok
soğuktu ama sonra sıcak oldu. Yüzmeye
başladım. Yüzdüm sonra denizden çıkım.
Bu tatilde denize girince suyun ilk
önce soğuk olduğunu zamanla ısındığını
öğrendim.
Tolga MUTLUAY 2A
ÇANAKKALE
Ata'm ve bütün Çanakkale askerleri
bizi kurtardığınız için teşekkür ederim.
Çünkü oraya gitmeyi çok istiyorum. Bu
savaşı bizim için kazandınız. ve bize
kocaman bir gelecek verdiniz. Size yine
teşekkürlerimizi
gönderiyoruz.
Çanakkale savaşı bizim için çok önemli.
Siz olmasaydınız biz olmazdık. Bugün 18
Mart yani sizin Çanakkale Savaş'ını
kazandığınız gün. Bir de bu zaferin
üstünden 100 yıl geçmesine rağmen hala
sizi unutmadık. Siz bizim için çok
değerlisiniz. Sizi çok çok seviyorum.
Kerem ÜNAL 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
33
YAŞASIN 23 NİSAN
Ata'm 23 Nisan'ı bize verdiğiniz
için çok teşekkür ederiz. Ata'm keşke
ölmeseydin. Ata'm iyi ki varsın. Sizler
bizi korudunuz. Eğer olmasaydınız
padişah bizi yönetirdi. Hatta belki de
hiç doğamazdık. Teşekkür ederiz Ata'm.
Yaşasın 23 Nisan.
Eren can SOYAL 2A
23 NİSAN
Sevili Atatürk,
Sen bizim liderimizsin. Sen şu an
hayatta olsan sana sıkı sıkı sarılmak
isterdim. Sen şimdi hayata olsan san bir
gün boyunca teşekkür ederdim. Senin
aklına bize bayram yapma nereden geldi?
Seni çok seviyorum. iyi ki doğmuşsun. Sen
bizim için doğdun. Keşke sen de benimle
hayatta olsan. Yaşasın 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Sevgilerle...
Duru ÜNLÜ 2A
23 NİSAN
Atatürk sen yurdumuzu her şeyden
kurtardın, nasıl desem bilemiyorum.
Senin sayende her yerde barış var artık.
Sana teşekkür ederim. Keşke seni
görebilsem. Ama neyse ben seni hayal
edebiliyorum. Sen ne kadar iyi ve
başarılı bir lidersin. Ben de senin gibi
başarılı ve iyi bir lider olacağım.
Zehra Naz ÇOBAN 2A
23 NİSAN
Ata'm bize 23 Nisan'ı verdiğin için
çok teşekkür ederiz. O yüzden seni çok
çok seviyorum. Keşke hala yaşasaydın.
Diğer
liderler
hiç
23
Nisan'ı
düşünmemişler. Keşke senin gibi başarılı
bir öğrenci olsam. 23 Nisan'da başka
ülkelerden çocuklar bizim ülkemize
geliyorlar. Çünkü başka hiç bir yerde bu
bayram kutlanmıyor.
Mine AYGAR 2A
23 NİSAN
Ata'm
Sen herkesi kurtardın.
Bizi de kurtadın.
23 Nisan,
Bu yüzden bizim bayram.
Savaşı yendiniz,
Bayramı bize verdiniz!
Umut Osman BAYRAKTAR 2A
23 NİSAN
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk
Bayramı. 23 Nisan da her yer süslenir.
Ata'm sen bize 23 Nisan Çocuk
Bayramı'nı armağan ettiğin için sana çok
teşekkür ederiz. Ata'm sen olmasaydın
23 Nisan olmayacaktı. İyi ki varsın canım
Ata'm. Seni çok seviyorum. Bizim
ülkemize bağımsızlığı getirdiğin için sana
çok teşekkür ederiz.
Çok yaşa 23 Nisan.
Duru Servet ÇINKI 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
34
23 NİSAN
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı'yla kalmıyor. O gün
Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Bu
bayram bize yani çocuklara armağan bir
gün. Sana çok teşekkür ederim Ata'm,
sen iyi ki bizim liderimizsin. Ata'm sen
çocukları çok mu seviyordun bilmiyorum.
Ata'm seni ne zaman hatırlasam içime
bir şey oluyor. Ata'm seni bir kere bile
göremedim. Ata'm sen bütün dünyaya ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açarak
bize özgürlük verdin. Sana çok teşekkür
ederim.
Mina DAYE 2A
CANIM ANNEM
Benim annem yorgandır.
Beni hep sıcak tutar.
Benim annem silgidir.
Yanlışlarımı siler.
Benim annem doktordur.
Beni hastalıktan korur.
Ah bir de iguanama yaratık demese.
23 NİSAN
23 Nisan'da tüm dünyada
Barış oluyor.
Sevgili Ata'm seni bütün dünya
Çok seviyor.
Onur Dora BABOĞLAN 2A
Gemi savaşlarında
Hem siz kazandınız.
İyi ki varsın
Canım Ata'mız.
Uğur ÇELİKCAN 2A
CANIM ANNEM
Benim annem güneştir,
Parlak olduğu için.
Benim annem yorgandır,
Kalbimi ısıttığı için.
Benim annem güldür,
Gül gibi kokar.
Ah bir de bana kızmasa !
Mina Su ÖZ 2B
CANIM ANNEM
Benim annem yıldızdır,
Ruj sürdüğünde parlar.
Benim annem melektir,
Rüyamda uçtuğu için,
Benim annem kalptir,
Sevgi dolu olduğu için.
Ah bir de oyuncaklarımı atmasa!
Umut Gidaş 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
35
23 NİSAN
23 Nisan demek çocuk demektir.
23 Nisan, bütün dünya çocuklarına
armağan edildi. 23 Nisan demek
egemenlik demektir. 23 Nisan eğlence
demektir. Atatürk’e 23 Nisan’ı tüm
dünya çocuklarına armağan ettiği için
çoooook teşekkür ederim.
Soydan ACAT 2B
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şehit ağabeyler, size ne kadar
teşekkür
etsem
azdır.
Siz
bizi
kötülüklerden
kurtardınız
ve
padişahlardan. Siz bize yeni bir dünya
bırakacaksınız diye kendiniz öldünüz. Sizi
hiç görmeden özledim… Siz hayatı
kurtaran şehitler… O mermiler bizim için
döküldü. Size on bin kere teşekkür
ederim. Ama keşke ölmeseydiniz. Sizi çok
seviyorum.
Size
keşke
teşekkür
edebilseydim…
Umarım
bunları
görüyorsunuzdur.
Perinaz SAYHAN 2B
23 NİSAN BARIŞ DEMEK
23 Nisan barış demektir.
Bütün ülkelerin çocukları geliyor.
İşte 23 Nisan hey, hey!
Biz Atatürk gençleriyiz.
Aklımızla Atatürk’ü buluruz.
Okullarda 23 Nisan marşı,
Sevinir küçükler, övünür büyükler.
Bugün bayram erken kalkın çocuklar.
Nehir ANTMEN 2B
ÇANAKKALE SAVAŞI
Gaziler, şehitler her şey var bu
savaşta. Düşmanların sayısı fazla ama
umudumuz bitmedi. Kazandık savaşı.
Öldük ama Türk bayrağını bırakmadık
elimizden. Çanakkale’de mezarlarımızda
çocuklar ağlıyor öldük diye. Düşmanlar
gitti yurttan, kazandık savaşı Çanakkale
için. Türkiye çocuklara emanet...
Niyazi Arda ELKOCA 2B
23 NİSAN
23 Nisan mutluluk demek.
23 Nisan kutlama demek.
Bu bayram Dünya çocukları bayramı,
Çok önemli bir bayram.
Atatürk’ten en güzel bayram,
Çocuklara armağan 23 Nisan.
Canım Atatürk’üm,
O gün bütün çocuklar çok mutlu olur.
Büyükler sevinir.
Atatürk’üm çok teşekkürler.
Cansu Beren AKÇA 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
36
İLKBAHARI SEVERİM
İlkbaharı severim çünkü laleler
çıkıyor. Ne güzel dostlarım değil mi?
İlkbahar en güzel mevsim. Yağmurlar
yağıyor, en güzel gün bu gün. İlkbahar
seni seviyorum…
Pars Pieter OOSTERHUIS 2B
SAVAŞ SANDIĞI
Bizim için savaştınız. Bir insan
kalmadı. Sizin için canımı veririm.
Kazandınız savaşı, yine özgür kaldık,
düşmanlar öldü ve kaçtı. Düşman
gemileri battı. Siz öldünüz ama benim
kalbimde
ölmediniz.
15
yaşındaki
ağabeylerime
teşekkür
ederim.
Düşmanların makineli tüfeği bizim ise
sadece zıpkınımız vardı. Ama yendiniz.
Çok teşekkür ederim size…
Efe SELÇUK 2B
GÜZEL YAZ
Yazın ne yaparım söyleyeyim. Yazın
herkes denize girer ve yüzer. Gözlüğümle
denize bakarım. Balıklara bakarım.
Milkshake içerim. Oyunlar oynar ve
kumdan kaleler yaparım.
Mehmet EFE 2B
ÇANAKKALE SAVAŞI
Çanakkale savaşı 18 Mart 1915’de
başlamış ve 9 Ocak 1916’da bitmiş.
Askerlerimiz öldü ama hiç Türk
bayrağını
bırakmadılar.
Karlarda
yattılar, eski püskü ayakkabılar giydiler.
Onların hepsi bizim içindi. Bunların
hepsini yapmasalardı Türk milleti şu
anda padişahlıydı ve savaş vardı.
Çocuklar da savaşıyordu. Keşke eskiden
de savaş olmasaydı. Eskilerde ben
olsaydım elimden geldikçe savaşırdım.
Alper Demir 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
RÜZGARLI SONBAHAR
Sevgili sonbahar seni çok seviyorum.
Kurumuş yaprakları incelemeyi çok
severim. Yaprakların içine atlamayı çok
severim. Sonbahar seni çok seviyorum.
Rüzgarlarınla her tarafı sararsın. Canım
Sonbahar…
İpek ELDEVİREN 2B
İLKBAHAR
İlkbaharın güzelliğini ve çimlerde
yuvarlanmayı çok seviyorum. Yağmurda
ıslanmayı seviyorum. Yaprak koleksiyonu
yapmayı ve yaprak toplamayı çok
seviyorum.
Havadaki
yaprakları
yakalamayı çok seviyorum.
Yağız Şahin KÖSE 2B
37
KAĞIDI İSRAF EDEN ADAM
Bir varmış bir yokmuş. Bir adam
resmini yanlış yaptıkça hemen ormana
gider ve ağaç kesermiş. Böylece hiç ağaç
kalmamış
ve
adam
artık
resim
yapamamış. Her gün sıkılmış, sıkılmış…
Ağaç kesmenin dersini almış ve bir sürü
ağaç dikmiş. Artık resim yapabiliyormuş
ve çok güzel bir insan olmuş. Çok şanslı
olduğu için ağaçlar kesilmemiş.
İbrahim Efe Demir 2B
ANIM
Güzel bir yaz günüydü. Annemle
havuza gittik ve mayolarımızı giydik.
Yanlarından sular akan bir köprüden
geçtik.
Anneme
birkaç
hareket
gösterdim. Annem bana eve gidiyorum
demeden eve çıkmış ve havuzda annemi
aramaya çıktım ama bir türlü bulamadım.
Havuzcu ağabey havuzdan çıkmamı
istemişti ve annemin yerini söyledi ve ben
de çok mutlu oldum.
Alkım Yalçın DAĞTEKİN 2B
KARDEŞİM
Çok güzel bir sonbahar sabahıydı.
Uyandığında
arabadaydım.
Babam
kardeşimin doğduğunu söyledi. Çok
heyecanlandım. Hastanede arkadaşlarım
ve ailesi de vardı. Annem yatakta,
kardeşim
kucağındaydı.
Ancak
kardeşimin adını eve ilk geldiğimde
öğrendim. Adı Asi’ydi. Evde Asi ile
oynadık. Çok memnun kaldım.
Güneş ALTUNEL 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KORKUNÇ BİR GECE
Kötü ve korkunç bir geceydi. Bir
oteldeydik. Annem, babam ve ben
uyuyacaktık. Işığı kapattık. Birkaç saat
geçti. Silah sesleri gelmeye başladı. O
anda annemle ben uyuyorduk. Ondan
sonra ben uyandım. Sonra annemi
uyandırdım. Televizyon açıktı. Babam
televizyon
izliyordu.
Silah
sesleri
televizyondan geliyormuş. Kendime bu
yüzden çok güldüm.
Deniz ARSLAN 2B
38
DOĞUM GÜNÜM
Bir kış sabahıydı. O gün benim
doğum günümdü. Üzerimde bir kostüm
vardı. Arkadaşlarımın çoğu gelmişti.
Yasemin Garden’daydık. Oyunlar oynadık.
Hediyeler için çok mutlu oldum.
Duru DOĞAN 2B
BENİM ANIM
Güzel bir yaz sabahıydı. Annem,
babam ve ben pikniğe gitmiştik. Pikniğe
giderken çadır aldık, yemekler aldık ve
su aldık. Arabayla yola koyulduk. Biz
ormanda gezerken yağmur yağdı. Annem,
ben, ağabeyim, babam ve herkes ıslandı.
Pikniğimiz yarım kaldı. Eşyalarımızı
topladık. Yola koyulduk. Sonuçta eve
gittik ve kendimi çok üzgün hissettim.
Leyla ARIKAN 2B
KAR EĞLENCESİ
Güzel bir kış sabahıydı. Okuldaydık.
Arkadaşlarımla ve öğretmenlerimleydik.
Yağmur yağmaya başladı. Sonra evlere
giderken kar yağdığını fark etmiştik.
Gözlerimiz kamaştı. Sonra eve geldik.
Tam eve girerken dedem geldi. Karla
oynadık. Çok eğlendik.
Ceren GÜVEN 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
39
DÜNYANIN EN GÜZEL YÖNETİMİ
Atatürk’ten bir ışık düştü üstümüze,
Bize dünyanın en güzel hediyesi.
Hediye cumhuriyetti.
Doksan bir yaşına kadar geldi,
Sen çok yaşa cumhuriyet!
Ege SELÇUK 2C
23 NİSAN
Türk çocuklarının gözleri gökte,
Gökten altın bakışlar Türklere!
23 Nisan demek Çocuk Bayramı demek!
Şehitler barış için düştü,
Türkiye doldu çocuk,
Dünyada çocuk kalmadı.
Yaşasın 23 Nisan!
Yiğit SERT 2C
23 NİSAN
Bütün şehitler
Çocukları sevdikleri için savaştılar.
Atatürk
Cesaretli olduğu için ortaya çıktı.
Barışı sağladınız teşekkürler Ata’m!
Atam hak ettiniz al bayrağımızı.
Çocuklara 23 Nisan’ı verdiniz.
Teşekkürler Ata’m!
Ömer Sarp ÇETİNKAYA 2C
BARIŞI SAĞLAYAN TÜRKLER
Barış istedik, barış aldık!
Ata’mızın
sayesinde
tüm
çocuklar
Türkiye’de toplandık.
Sevgiyle geldik, sevgiyle kutladık.
23 Nisan’ı verdiğin için bizlere
Bu Nisan’ı sevgiyle kutlayacağız.
Seni hep anacağız.
Savaşı hep barış yener zaten,
Sen haklıydın Ata’m Türk sevgisinden
daha büyük güç yoktur!
Ata ARSLAN 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
40
KAR MECERASI
Bir kış günüydü. Ben 7 yaşındaydım
Kayseri’ye gitmiştik. Abim, babam ve ben
vardım. Giysilerimi giymiştim. Otobüsle
gitmiştik. Amcamlara gidip kalıp birkaç
gün sonra da Erciyes’e gitmiştik. Abim ile
kuzenim Eren kızağa bindi. Amcam ile
onları bekledik. O anda biri ile tanıştık.
Abimler geldi. Sucuk ekmek yedik. Birkaç
dakika sonra teleferiğe bindik. Çok mutlu
oldum. O gün güzel günümdü…
Alya ARSLAN 2C
İLKBAHARDA BEN ÇİÇEK
TOPLAMAYI SEVERİM
Ben ilkbaharda çiçek toplamayı
seviyorum. Sonra o topladığım çiçekleri
anneme veririm. Annem güneş gibi bana
güler. Sonra da çiçeklere giderim ve
onların resmini çizerim. Veya yatarım
çimene, yatar o güler yüzlü bulutları
izlerim. Koşarım çiçeklerin arasında,
elmalara el sallarım…
Beril EKER 2C
YAZ
Ben yazın en fazla tatile gitmeyi
severim. Tatilde dondurma ve pasta
yerim. Denize ve havuza girerim. Kuşlar
yemeğini yiyip, rüzgar gibi uçar. Ağaçların
çiçekleri patlamış gibi açar ve meyve
verir. Tatilde olmak benim çok hoşuma
gider.
Ege GÜNGÖR 2C
SONBAHARDA YAPRAKLARLA
OYNAMAYI SEVERİM…
Ben
sonbaharda
yapraklarla
oynamayı severim. Sonbaharda havalar
biraz soğuktur. Sokaktaki ağaçların
yaprakları yere düşer. Sonbaharda
armut, ayva, portakal ve havuç yenir.
Rüzgârlar
eser.
Yağmurlar
yağar,
uçurtmalar
uçurulur.
Güle
güle
sonbahar…
Elif BAĞIŞ 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
41
KOLUM YANDI
Güzel bir yaz günüydü. Havalar çok
sıcaktı.
Helen
teyzemlerin
evine
gitmiştik. Ben dışarıya bakıyordum.
Herkes havuza giriyordu. Sofraya
oturduğumuzda Helen Teyzem “ Kim çay
ister?”
diye
sormuştu.
Ben
de
istemiştim. Sonra çay daha sıcakken ben
almıştım ve koluma o sıcak çay
dökülmüştü.
Kolum
yanmıştı.
Çok
acıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum,
ağlıyordum. Helen Teyzem çok büyük bir
kovanın içine su koyup yanıma getirdi. Su
çok soğuktu. Neyse ki geçmişti. Ha
azıcık izi var ama!
Derin ASLAN 2C
HARDALIN EKŞİ DÜNYASI
Bir kış sabahıydı. Ben sekiz
yaşındaydım. Hava çok soğuktu. Alışverişe
gitmiştik. İlk kez sosisli yiyordum. Çok
şaşırdım. Çünkü hardal çok ekşiydi. Ben
her
sosisli
yiyişimde
o
halimi
hatırlayacağım…
Deniz BAŞARAN 2C
ATATÜRK
Bir yaz günü Ankara’ya gitmiştik.
Ben anıtkabire gitmeyi çok istiyordum.
Bir gün annemle babam beni çok şaşırttı.
Beni anıtkabire götürdüler. Ağzım açık
kaldı. Orda resimli duvarlar vardı.
Atatürk’ün kılıçları, silahları vardı. Sesler
çıkıyordu. Çok eğlendim, biraz da
korkmuştum. Atatürk’ün mezarını görünce
nerdeyse ağlıyordum ve o nöbet değişimi
çok ama çok güzeldi…
Ahmet Can YETER 2C
GEMİ MACERASI
Güzel bir yaz sabahıydı. Gemiye
binmek için can atıyordum. O zaman altı
yaşındaydım ve üzerimde yaz elbiselerim
vardı.
Çok
mutluydum.
Gemiye
bindiğimde ilk önce pasaport istediler.
İngilizce konuştukları için anlamadım.
Neyse odamıza geldiğimizde valizimizi
boşaltmaya başladık. Sonra akşam
yemeğine gittik. Karnım doydu ve
uyumaya
gittik.
Sabah
oldu.
Uyandığımızda
Rodos’a
gelmiştik.
Gemiden indik ve gezdik…
Beren Ege BAYRAM 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
42
ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN
ANNEM
Benim annem şekerdir, o çok tatlıdır.
Benim annem pamuktur,
Çünkü o yumuşaktır.
Benim annem kırmızı güldür,
Yanakları kıpkırmızıdır.
Ah bir de kristal olsa, onu hep saklasam…
Aleyna ÖZEN 2C
ZÜMRÜT ANNECİĞİM
Benim
annem
bir
zümrüt,
gözlerimde parlayan bir gelecek.
Benim annem bir kristal, gözleri
parlak çok değerli olan.
Benim annem bir melek, sevgisini
gökyüzünden yağdıran…
Ah bir de gül olsa her mevsim açan!
Eylül KİREMİTÇİ 2C
TATLI ANNEM
Benim annem melektir.
Bana mutluluk sihri yapar.
Benim annem kapıdır, bana kapı açar.
Benim annem kalemdir,
Geleceğimi yazan.
Ah bir de elmas olsa
Her zaman yanımda taşısam!
Ekrem BİRİN 2C
ELMAS ANNEM
Benim annem Elmas, çünkü eşi yok.
Benim annem altın, çünkü çok değerli.
Benim annem pamuk, çünkü çok nazik.
Ah bir de kızmasa tam olacakmış!
Alp AKINAN 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
43
SADECE BİR GÜN YAŞAYAN BİR
KELEBEĞİN YERİNDE OLSAYDIM…
Benim adım Gökkuşağı. Kanatlarımın
rengi rengârenk. Çiçeğim ise pembe
kardelen. Ellerim mor ve turuncu.
Antenim sarı. Kanat çizgilerim ise mavi…
Ben olsaydım hep gökkuşağı üzerine
gitmek isterdim. Orada gökkuşağının
üzerinden geçmek isterdim. Çünkü
gökkuşağı
çok
güzel
ve
parlak.
Gökkuşağını ellemek isterdim. Böyle bir
yaşamım olsun isterdim!
Aleyna ÖZEN 2C
BİR GÜN YAŞAYAN KELEBEK
Benim adım Tatlı. Kanatlarım pembe
tonlarında, noktalarım mor, dış çerçevesi
ise mavi… Gövdem siyah, antenlerim de
mavi.
Ben bir gün yaşadığım için kırlara
gider, oradaki çocuklarla oynarım, dans
ederim. Kırlarda uçar çiçekleri koklarım.
Çiçeklere konarım. Bu sayede mutlu
olurum. Eğer on dokuz gün yaşasaydım,
kırlara
gider
havuzların
etrafında
dolanırdım. Bana da hayat böyle güzel
olurdu…
Özge Berçin İDİŞ 2C
KELEBEK TAKATUKA
Benim adım Takatuka. Renklerim
gökkuşağı rengi. Ben bir gün yaşayan
kelebek olarak, hayvanat bahçesine gidip
arkadaş edinmek isterdim. Çok eğlenirim
veya bir yaprak bulup üstüne çıkar ve
rüzgarla havalanırım. Arkadaşlarımın
değerli olduklarını anlarım. Yaprakla
uçarak da dünyayı turlarım. Yeni bilgiler
edinirim. Bunun sonucunda çok eğlenirim.
K. Efe ARTAR 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
44
ÇANAKKALE SAVAŞI
Cesur askerlerimiz bizim için
savaşıp öldüler. Kanlarını döktüler
yerlere. O anı görmek isterdim. Bizim
için savaştınız. Sizleri çok özlüyoruz ve
anıyoruz. Size çook teşekkür ederiz.
Şehit denince aklıma önce Atatürk ve
aynı zamanda Türk şehitlerinin hepsi
geliyor. Size ne kadar teşekkür etsek
azdır askerlerimiz. Siz olmasaydınız biz
şu anda yaşayamazdık dünyamızda. Şu
anda evlerimizde duramazdık. Okullara
gidemezdik. Annelerimiz meslek sahibi
olamazdı. Size teşekkür ederiz. Biz de
sizin gibi olmak için çok çabalayacağız.
Sizi çok anıyoruz şehitler, şehitler,
şehitler…
Ada YILDIRIMEL 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
DÜNYA BARIŞI
Çok savaştınız, yaprak gibi öldünüz.
Bu güzel günü bize armağan ettiniz.
Bütün çocuklar toplandı,
Şenlendi Türkiye!
Siz TBMM’ni açtınız.
Ata’m siz yıldız gibi parladınız.
O masum çocuklar sizin sayenizde kurtuldu.
Ölmesin çocuklar, yaşasın 23 Nisan!
Toprak YETİM 2C
45
ATATÜRK’ÜN ARMAĞANI 23 NİSAN
23 Nisan’ da çocuklar,
Oynuyorlar oyunlar.
Kim istemez ki bu bayramı,
Atatürk’ün armağanı 23 Nisan.
Bir gülücük atsanız,
Mutluluklar saçarlar.
23 Nisan’ı sevin,
Atatürk’ü üzmeyin.
Beril TOKER 3A
İNSANOĞLUNUN MİRASI
Gideceğiz tıpkı geldiğimiz gibi,
Peki bıraktıklarımız aldığımız gibi mi?
Kirletiyoruz doğamızı, çevremizi,
Oysa hayat öyle güzel ki.
Küresel ısınma ve kuraklık ,
Biz yaratmadık mı sanki,
Bilen varsa söylesin bizlere,
Nasıl düzeltilir her biri ?
CUMHURİYET
Cumhuriyet bence hakların olduğu
gündür. Eskiden cumhuriyet yokmuş.
Erkekler üstün görülür, kızlarsa okula
bile gidemezmiş. Bu yüzden Atatürk
cumhuriyeti kurmuş. Artık kızlar ve
erkeklerin hakları eşit. Erkeler ve kızlar
özgürce yaşıyoruz. Yaşasın cumhuriyet.
Erbay KUNTBAY 3A
Hesabını veremeyeceksen
Neden kirlettin çevreni,
Duyarlılık nerede kaldı,
Taşın altında mı?
Yoksa dağın ardında mı?
Sizin aklınız nerelerde?
Bizim aklımız çevremizde.
Hiç düşünmedin mi sanki sen,
Kocaman beton binalar dikilirken,
Hedefimiz unutmak mı?
Çevremizi korumak mı?
Koskoca bir ömür geçirme boşuna ,
Sen de el uzat doğaya,
Zarar verme o güzelim canlılara,
Aldığın gibi bir dünya bırak bana da...
İnsu SAĞLAM 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
46
TAŞITLAR
Motorlu , tekerlekli, akülü,
Hiç değişmez taşıtlar
Bir yerden bir yere gidelim hadi
Hep beraber her yere
Ne kadar harika.
KARDEŞLİK
Hızlı, yavaş fark etmez
Bir yerden bir yere gidelim hadi
Birbirimize
Kardeşim derken ,
Neden
Su içiyor gibiyiz ?
Uçak ,gemi, araba
Ya da metro fark etmez
Dikkatli kullanırsan zarar vermez.
Deniz Çınar TEMEL 3A
Birbirimize kardeşim derken ,
Neden türkü söylüyor gibiyiz ?
Çünkü birbirimizi seviyor
Çünkü birbirimize değer veriyoruz.
Defne TEK 3A
UZAY
Güneş, Ay ve Gezegenler
Hepsi burada mutlu
Kuyruklu Yıldız ise gezer tozar
Ta ki gözden kaybolana kadar.
Uzay’a çıkan insanlar
Uzay’ dan bize el sallar
Biz onlara gülümseriz
Onlar bize resim atar.
Gülsu ŞAHİN 3A
ESKİDEN GÜNÜMÜZE TAŞITLAR
Türlü türlü taşıt var,
Hepsi de Dünya’da,
Bazen karada,
Havada ve denizlerde,
Eski zamanlardan beri de raylarda,
Çevreyi kirletiyor taşıtlar,
Ama toplu taşıma var Dünya’da,
İnsanlar bunları kullansa,
Hayatta kirlenmez Dünya.
Umut Ali ÜNAL 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
47
DÜNYA
Dünyayı kirletme
Gezegeni koru
Yere çöp atma
Dünyanın sadece dörtte biri kara unutma
Sulara asla atık atma
Dünyanın dörtte de üçü de su unutma.
Cenk BÜYÜKBAŞ 3A
ÖNEMLİ OLAN DOĞA
Hayvanlara zarar vermeyelim,
Ağaçları kesmeyelim.
El ele verip,
Doğayı kurtaralım.
DOĞAYI KORUYALIM
Denizler
Ovalar
Göller
Ağaçlar
Yağmurlarla coşar
Irmaklar
Az ev inşa edelim,
Bir sürü ağaç dikelim.
Yapalım bir orman,
Doğayı kurtaralım.
Hep sulayalım küçük ağaçları,
Seneler geçtikçe, büyüsün ağaçlar.
Olsun sağlıklı hayat,
Doğayı kurtaralım.
Defne TUNCER 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Korursak
Ormanları
Rahat
Uzun
Yaşarız
Akasyalar
Leylaklar, güller, papatyalar
Işık saçar
Mutlulukla coşarız.
Efe YORULMAZ 3A
48
DOSTLARIMIZ
Çita, kaplan, aslan
yoktur onlara kafa tutan,
Kuş, köpek, kedi
Severiz biz hepsini.
Seneler geçse bile
Unutmazlar bizleri,
Can dostlarımızı sevmeli
Yaşatmalıyız onlara sevgiyi.
Öykü Gizem KÜSMÜŞ 3A
HAYVANLARIN ÖNEMİ
Hayvanları koruyalım,
Hayvanlara önem verelim,
Hayvanlar çok iyi dostlardır
Dostlarımıza sahip çıkalım.
Hayvanlar sevecendir,
İnsanlar da sevecendir,
Mutlu olmak için
Hayvanlar sevilmelidir.
Nilsu GIRAN 3A
GÜZEL BİR DÜNYA
Yemyeşil yapraklar
Güzel topraklar
Keşke dünya hep böyle kalsa
Hayvanlar yaşasa
Binalar daha küçük
Daha çok ağaç olsa
Doğayla insan
Barış içinde yaşasa.
Bora DAĞLI 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
49
MÜZİK ALETLERİ
Müzik aletleri,
O muhteşem müziğin,
Muhteşem varlıkları.
Kulağımızın pasını alan
Sanatın oyuncakları.
Klasik, jazz, elektronik
Ve rock müzik türleri
Hepsi de kullanır özel müzik aletleri,
Hepsi birbirinden güzel ve özeldir,
Ama benim en sevdiğimse kemandır.
Berkay ATASOY 3A
YAZ TATİLİ
Yaz tatili çok güzedir
Yaz tatili yorgunluğu içinden atmaktır
Yaz tatili aslında bir moladır.
İnsanın ruhunu dinlendirir
Her yaşta tatil güzeldir.
Ada Elif TÜRKCAN 3A
UZAY
Uzaya astronotlar çıkar. Uzayda
yaşam yoktur. Bu yüzden uzayda canlı da
yoktur. Astronotlar da uzun süre uzayda
yaşamlarını devam ettiremezler. Uzaydan
Atmosferi, ayı ve güneşi astronotlar
görür.
Oralarda
incelemeler
yapıp
gezegenimize geri gelirler. Dünyamıza
yeni bilgilerle gelerek insanlara uzayı
anlatırlar.
Deniz GÖKAYAZ 3A
MÜZİK
Keman viyola viyola,
Davul tap tap,
Piyano beng beng,
Gitar ise tın tın.
Ne kadar çok alet var.
Keman, davul, flüt,
Piyano ve gitar.
Hepside konuşmaya çalışır,
Orkestrada toplanır.
Yeliz Lisa BÖLLÜ 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
50
KİRLİ ÜLKE
Dünyamızda
ağaçlar
her
gün
kesilmektedir. Her gün daha fazla ağaç
kesilmektedir. Bu yüzden dünyamız
kirleniyor, oksijenimiz azalıyor. Birde
kuraklık meydana geliyor çünkü sürekli
ağaçlar kesiliyor ve yağmur yağmıyor.
İnsanlar ağaçları kestikleri için ileride
çok pişman olacaklar. Ama iş işten
geçmedi.
Doğal
kaynaklarımızı
tüketmeyelim.
Dora CEREBOĞLU 3A
ARKADAŞLIK
Hey, hey arkadaş!
Gel oyun oynayalım.
Saklambaç, kovalamaç daha birçok oyun.
Dünya bizim değil mi?
Dilediğimizce, gönlümüzce, arkadaşça…
Gel çocuk olalım,
Arkadaşça oynayalım.
Kötülükleri yok edelim.
Murat KAPLAN 3B
DÜN,BUGÜN, YARIN
Eskiden
bayramlarda
annem
büyükanneme bir kutu yaparmış. Bu
kutunun içinde annemin yazdığı notlar,
resimler, güller, parfüm gibi şeyler
koyarmış ve kutuyu pembe bir kurdele
ile bağlıyormuş. Eski bayramlar güzelmiş
çünkü insan insana anlamlı hediyeler
veriyorlarmış.
Eski
bayramları
unutmadan ve unutturmadan yaşayalım.
Ben
artık
anneme
özel
kutular
hazırlıyorum ve bayramları eskisinden
daha da çok seviyorum.
Derin Su ÇAĞLAYAN 3A
BENİM İÇİN ARKADAŞLIK
Birini önemsemek, birini sevmek ...
Arkadaşlık,
dostluk
budur.
Oyun
oynamaktır arkadaşlık. Okula geldiğinde
teneffüste onunla koşmaktır. Arkadaşlık
onun görüşlerini dinlemektir. Arkadaşın
varsa mutlu bir gün geçireceksin
demektir.
Umut BAKIR 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
RÜYAMDA
Ben her gün rüyamda uçmayı hayal ettim.
Özgürce uçabilmek çok güzeldi.
Ben bir gün rüyamda bir hayvan buldum.
Hayvan meğerse canavarmış.
Beni kovalarken bana ebelemece gibi
geldi.
Ben çok hızlı koştum, beni yakalayamadı.
Bunların hepsi rüyaydı.
Diyar MEŞE 3B
51
ÜÇ ODALI TATİL
Öyle bir tatil isterim ki,
Üç odalı olsun.
Eğlence, arkadaş, mutluluk.
Arkadaşlarımla oynayayım,
Mutluluktan kahkaha atayım.
O kadar eğlenip kahkaha atayım ki,
Eve gitmek istememeyim.
Asla ama asla
Mutsuzluktan ağlamayayım,
Öyle bir tatil isterim ki,
Asla suratımı asmayayım.
Öyle bir tatil isterim ki,
Bol bol kitap okuyup,
Ödevlerimi zamanında yapayım.
İşte bunlar
Güzel bir yazdan beklentilerim.
Aslı BAYRAM 3B
TATİL BEKLENTİLERİM
Ben yaz tatilinde yüzmeyi,
Uçmayı öğrenmeyi isterim.
Eğlenmek,
Belki yeni yerleri görmeyi isterim.
Herkes tatili iyi geçiremese de
Belki sonra geçirirler.
Ben tatilde oynamayı,
Her şeyi yapmayı isterim.
Gerçek olmayan
Hayaller kurmayı isterim.
Uçmayı isterim.
Denizkızıyla birlikte yüzsem,
Eğlenip, oynasam.
Belki bunlar hayal ama,
Ben yazın bunları yapmak isterim.
Sonra bizde büyüyeceğiz.
Ama o zamana kadar
Tatilimiz böyle hayallerle geçirelim.
Irmak AYTUN 3B
RÜYA
Rüyamda bir arkadaş gördüm.
Hem de çok güzel bir arkadaş.
Onunla saatlerce oynadım.
Güzel bir rüya gördüm.
Rüyamda bir tepegöz gördüm.
Çok korktum.
Saatlerce ondan kaçtım.
Anladım ki bir kabusmuş.
Kabuslardan korkmayalım.
Gerçek değiller.
Ayşe İlim ÖZSAVRAN 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
52
HAYAL GÜCÜ İLE YAŞIYORUM
Ben bir kuş olsaydım,
Uçsaydım göklerde,
Uçsuz bucaksız adaları
Gezseydim teker teker.
Ben bir köpek olsaydım,
Koşsaydım sokaklarda,
Oynasaydım bütün gün,
Tadını çıkarsaydım köpek olmanın.
Ama şimdi hatırladım, ben insanım!
İnsan olmak çok güzel!
Koşuyorsun, zıplıyorsun,
Hayal gücü ile yaşıyorsun…
Sara MAKKİ 3B
HAYAL GÜCÜ
Balinalar yürüse, insanlar uçsa,
Gökyüzü bize ait olsa.
Eğlensek, sevinsek.
Ama hepsi hayalmiş.
BEN MUTLU BİR İNSANIM
Uçamasam da,
Sınıf birincisi olmasam da,
Sürekli haklı olmasam da
Uzun saçlı olmasam da,
Mavi gözlü olmasam da,
Zayıf olmasam da,
Hızlı koşamasam da,
Boyum uzun olmasam da,
Ben mutlu bir insanım…
Defne ÇOLAK 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Köpekler konuşsa, bizimle daha iyi anlaşsa
Birlikte yaşayıp, bu dünyayı paylaşsak,
Birlikte çalışsak, mutlu olsak…
Ama hepsi hayalmiş.
Anladım ki hayal gücü,
Mutlu eder bizi.
Gerçeklerin üstündeki, imkansız olanlar,
Ama hepsi hayalmiş.
Kerem Akın MUNGAN 3B
53
CANIM ANNEM
Ben annemin güzel sesini,
Sıcacık kalbini,
Duygusallığını, iyiliğini hiç unutmam
Ve annemi kimseyle değişmem.
Anneme çiçek almıştım
Annem o çiçekleri hiç unutmadı
Sevgi ile sakladı.
Annem beni hep sarıp öptü.
Anneciğim
Sensiz bir hayat düşünemiyorum ben.
Alp ALPAR 3B
NEŞELİ GÜNLER
Öyle bir doğa isterim ki,
Eğlenceyle dolsun,
Dört mevsim olsun.
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
İlkbaharda kahkahalarla
Çeşitli oyunlar oynayayım,
Yazda yüzmeyi öğrenip,
Suyun altında nefes almadan yüzeyim,
Sonbaharda
Yaprakların üzerinde zıplayayım,
Kışın kardan adam yapıp,
Kartopu savaşı yapayım,
Mutlu olayım.
Dilara DİNAR 3B
ANNEM
Onun sevgisini,
İyiliğini,
Hiç kimseyle değişmem,
O güzel annemi.
Bana neler neler verdi o,
Bana çok iyi baktı,
Çok sevdi annem beni,
Şimdi sıra bende,
Ben çok sevip , çok iyi bakacağım.
Benim canım annem.
Mehmet Can SAÇAR 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
EVİM
Benim evim çok güzel. Pembe boyalı
evim çok parlak görünür bana. Bahçesinde
kırmızı çiçekleri çok güzel kokar.
Yemyeşil ağacım çok hoştur, çok güzel
gölge verir. Mavi pencereleri tertemizdir,
her zaman. Evimin üzerindeki Güneş, her
zaman pırıl pırıl aydınlatır evimi. Ama
bazen beyaz bulutlar Güneş’in ışığını
kapatıyor. Olsun sorun değil bu. Biz hep
mutluyuz bu evde. Sıcacık, güzel, pembe
boyalı huzurlu evim.
Mehmet Ali MUTLU 3B
54
DOĞAL MI YAPAY MI?
İnsanlar doğayı yok eden, ağaçları
kesen canlılardır. Ağaçları kesiyorlar.
Tüm ağaçları kesince kendi sonlarını
getireceklerine bir türlü inanmıyorlar.
Neden
bize
güzel
bir
Dünya
bırakmıyorlar? Onlar güzel bir Dünya’da
yaşadılar. Her şeyin en güzelini gördüler,
yediler. Biz de sizin gibi doğal bir Dünya
istiyoruz. Yapay bir Dünya’da yaşamak
istemiyoruz. Organik ürünler, temiz
sular, az katlı evler görmek istiyoruz.
Biz bu yaşta gelecek nesiller için güzel
bir hayat bırakmak isterken, siz bunu
imkansızlaştırıyorsunuz. Doğal çevreye
evet, yapay çevreye hayır!!!!!
Eren Alkım İDUĞ 3B
YEŞİL ÇEVRE
Şu yeşillik alana bakın! Kuşlar,
ağaçlar, masmavi gökyüzü, cıvıl cıvıl bir
yer. Kim istemez ki burada yaşamayı?
Peki ya ağaçların kesildiği, yeşillik
olmayan, çölleşmiş bir yerde yaşamak kim
ister? Hiç kimse istemez. Çevremizdeki
ağaçları
kesmeyelim,
kestirmeyelim.
Yapay bir çevrede büyümek istemiyorum.
Yemyeşil doğal bir dünya varken, orada
büyümek istiyorum. Ben doğal çevreyi
seviyorum. Herkesi Dünya’nın doğal
güzelliklerini korumaya çağırıyorum.
Ada AYDENİZ 3B
DOĞAYA İYİ BAKILSA
Gördüğü her ağacı kesip, yok eden
varlıklar insanlar. Ağaç düşmanları onlar.
Yemyeşil
Dünya’yı
yok
etmeye
çalışıyorlar. Çok az insan geleceği
düşünüyor.
Bu ağaçları kesen insanlar gelecek
nesillere karanlık bir Dünya bırakmak
istiyorlar. Bazen kestikleri ağaçlar için
pişman oluyorlar ama yerine yeni ağaç
dikmek
akıllarına
gelmiyor.
Ağaç
kesenler
uyarılsa
bile
kimseyi
dinlemiyorlar.
Bunun
sonucunda
oksijensiz bir Dünya bizi bekliyor. Bu
insanlar kendi sonlarını da hazırlıyorlar
ama farkında değiller. Gelecek nesillere
bıraktıkları Dünya olmayacak.
Çevre ağaçla dolsa, doğamıza iyi
bakılsa ne güzel olurdu Dünya!!!
Naz İZOL 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
SAĞLIKLI OLALIM
Sağlıklı olalım,
Spor yapalım,
Enerjimizi harcayalım.
Yemeğimizi yiyelim,
Güçlü olalım.
Birbirimizi kırmayalım,
Mutlu olalım.
Temizliğimize dikkat edelim,
Her şeyi yemeyelim,
Sağlıklı olalım.
Her şeyden yersen biraz,
Hayata doyum olmaz.
Zilan Deniz KOÇ 3B
55
ÖZGÜVEN
Kendine hep güven
Kuşku duyma kendinden
Bunları yaparsan
Her şeyi başarırsın
Özgüvenin yüksekse
Mertsen yapabilecek kadar
Başarırsın neler neler
Şaşarlar karşında sana
Sana benden bir öğüt
Olma sanki korkak söğüt
Cesurluk çözer her şeyi
Yenersin dünya denen devi.
Arın Taylan KARA 3C
YOK OLUYOR
Doğa kirleniyor,
İnsanoğlu duyarsız davranıyor,
Her saniye Dünya çöplüğe dönüyor.
Dünya dünyalıktan çıkıyor.
Doğal çevre yok oluyor.
Küresel ısınma dünyayı ele geçiriyor.
Dünya yapaylaşıyor.
Dünya yok oluyor.
İnsanoğlu ne yaptığını bilmiyor.
Geleceği göremiyor.
Yok olacağını anlamıyor.
Doğayı yok etmeye devam ediyor.
Sen bu gidişe DUR de!
Boran AKDOĞAN 3B
ŞAKACI OYUNCAKLARIM
Akşam uyanır oyuncaklarım
Trenim raylarda gider
Bebeklerim komşuluğa.
Arabalarım yarışa.
Topum zıp zıp zıplar
Oyuncak hayvanlarım bir koro oluşturur
Biz gelince susarlar.
Sanki bana şaka yaparlar.
Oyuncaklarım oyunu sever.
Bircan CANÇELİK 3C
OKULUMU SEVİYORUM
Canım öğretmenim,
Okulumu ve sizi çok seviyorum.
Okul bahçe siz çiçeksiniz.
Arkadaşlarım bahçenin en güzel renkleri
Şenlendiriyoruz hep beraber yürekleri.
Cemil Aras AVCI 3C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
56
HER YER ÇOCUK, HERKES ÇOCUK
Çocuk ile dolmalı yaşam
Her yaştan çocuk, 63 yaşındaki çocuk
Afrika, Avustralya, Türk, Arap
Hepsi el ele,
Nehir başında sevgiyle.
Hadi hep birlikte dünyayı dumanlar,
Ateşler ve bombalar yerine
Sevgi, barış içinde
Çiçeklerle yapılmış bir kapsüle koyalım
Dedeler nineler çocukça oynayıp
Birlikte yeni bir dünya oluşturalım
Her yer yeşil, mavi olsun
Savaşları silelim
Bir pembe bulut olsun kardeşlik
Buluta konan kuş gibi, barışı okşayalım.
Atasagun ÇELİK 3C
HAYALLERİM
Herkesin bir hayali vardır.
Olmayacak şeyler üstüne.
Yine de hayaller güzeldir.
Gökkuşağında yürürsün.
Prenses olursun,
Uçarsın süpürgeyle,
Hayvan olursun istediğin.
Kartal olur süzülürsün.
Bulutları görürsün.
El sallarsın tüm dünyaya.
Dilem UÇAR 3C
SAAT KAÇ
Mevsimlerden kış
Soğuktan üşüyorum.
Dudağım mor, ellerim beyaz
Rüzgar sarmış beni.
Hayata bakıyorum, saat kaç
Bilmiyorum.
Etrafa bakıyorum, kimse yok
Üşüyorum.
Eczanenin önünde bekliyorum
Kışa, soğuğa sırt çeviriyorum
Saatler çoktan buz tutmuş
Ben dayanıyorum.
Saat kaç bilmiyorum.
Destan ÇAKAR 3C
FARKLILIKLAR GÜZELDİR
Dünyayı çocuklarla saralım
Kimi siyah kimi beyaz
Her biri birer arkadaş
Dünyayı çocuklarla saralım
Kimi zayıf kimi şişman
Hepsi de birbirinden candan
Dünyayı çocuklarla kaplayalım
Yaldızlı bir çikolata gibi.
Ahmet Çınar CAN 3C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
57
SAYIN SOKAK SAKİNLERİ
Bu
gördüğünüz
alet,
parayla
satılmaz. Bütün halka açık bir alettir. Bu
alet elektrik direğinde, elektrik kaçağı
varsa size haber verir. Bu aletin
yukarısında lamba ve iki tane mikrofon
vardır.
Lamba,
geceleri
elektrik
direğinde bir sorun varsa yanar. İki
mikrofon ise bunu anons eder. Biliyoruz
ki bazın insanlar fazla sokakta dolaşmaz
bu yüzden biz de küçük bir alet
tasarladık.
Bu
aleti
her
yere
koyabilirsiniz. Ceplerinize, çantalarınıza
hatta gözlük kabınıza.Bu aleti evinizdeki
elektrik kaçağını bulmak için de
kullanabilirsiniz.Evinizde öyle bir durum
olursa
hemen
yardım
düğmesine
basınız.Aletimiz hemen devreye girecek
ve elektrik akımını kesecektir.Ayrıca bu
aletimiz
çevreye
zarar
vermez.Hayatımızı
ne
kadar
önemsiyorsak çevre temizliğine de o
kadar önem vermeliyiz..
Azra SARI 3C
DOSTLUK
Dostluk beraber yürüdüğümüz yoldur.
Dostluk yoksa gidilecek yol da yoktur.
Dostluk sevgiyle yoğrulmuş
Birlikte yenilen sıcak bir ekmektir.
Hep beraber çoğaltalım dostluğumuzu,
Uçurtmalara asalım, gökyüzüne yollayalım
Bazen yağmur olsa ıslatsa da
Dostluktan kaçmayalım.
Efe Emre ERAY 3C
ELEKTRİK ÇARPMASINI
ÖNLEYİCİ CİHAZ
Bu cihaz satın aldığınızda kendiniz
için çok iyi bir yatırım yapmış olursunuz.
Çünkü bu cihaz sizin hayatınız kurtarır.
Bu
cihaz,
elektrik
çarpmalarında
devreye girer. Telefona benzer fakat
aramayı siz değil o yapar. Herhangi bir
elektrik çarpmasında devreye girerek,
size en yakın ambulansı ve doktoru arar.
Adresinizi bildirir. Hatta nabız sayınız
ve solunumunuzla ilgili bilgilerinizi
doktora aktarır. Bu aletin kendini şarj
etme özelliği vardır.
Bengisu ERGENE 3C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
SEVGİ DOLU OKULUM
Okulum çok heyecanlıdır.
İçinde çok farklı heyecanlar vardır.
Çocuklar, kitaplar, kalemler
Bir de oyunla bizi bekler.
İyi bir dosttur, yardımcıdır.
Benim canım okulum.
Seni çok seviyorum benim
Komik oyunlarla dolu okulum.
Yasmin OSMANAĞAOĞLU 3C
58
SONBAHARIN SON GECESİNİN
NİNNİSİ
Yapraklar yerde turuncu bir örtü,
Rüzgarın sesi tıpkı annemin ninnisi,
Yağan yağmurun habercisi
Kara bulutların hışırtısı,
Geç kalan ağustosların yemek arayışı,
Şehrin sokaklarında yalın ayak gezen
Kibritçi kızların ağıtlısı,
Sonbaharın son gecesinin ninnisi,
Sokaktaki genç müzik yeteneklerinin
Yağmurun altında çalması.
Saat 12’de
Son nefeslerini veren Ahmet dede.
Ay, yıldızlar bu havada o gülümsemeleri
ile belli etmeseler de
Bizi, herkesi izliyorlar.
Sonbaharın son gecesinin ninnisi
Bu değil midir sizce.
Ece AYTAN 3C
HAYALİM
Benim bir hayalim o da uçmak
Benim bir hayalim o da Ay’a çıkmak
Uçarak süzülüp
Birden kendimi Ayda bulsam
Aynı zamanda da uzun bir merdivene çıkıp
Yıldız toplasam
Benim hayalim var o da Jüpiter e ulaşmak
Benim bir hayalim var
Oda mutluluk dağıtmak
Büyüyünce,
Belki uzayla ilgili hayallerimi yaparım
Ama herkesin mutlu olmasını
Şimdi sağlayabilirim
Elif KİSİN 3C
HAYVANLAR
Kaplanın çizgileri,
Aslanın kabarık yelesi,
Çitanın benekleri,
Kara panterin siyah olmayan düşüncesi.
Leoparın eğri halkaları,
Tilkinin patıdak kuyruğu,
Köpeğin hiç bitmeyen dostluğu…
Tüm hayvanlar farklıdır,
Aynı insanlar gibi
Fakat hepsi birlikte yaşar,
Severler birbirlerini.
Efe Mert YÜREKLİ 3C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ÇİÇEKLER VE KIZ
Bir tarlamız var bizim.
Tarlanın içinde bir kızım.
Sabah, öğlen, akşam
Sular çiçekleri hiç durmadan.
Kelebekler dans eder etrafında,
Ağaçlar ona gülümser.
Kızım neşeyle oynar tarlamızda.
Mikail İNANGİL 3C
59
ATAMIZA CEVABIMIZ
Saygıdeğer Atam, siz bizim için çok
önemlisiniz.
Siz
bizi
düşmanlardan
kurtardınız, size minnettarız. Atam sizin
izinizden
çıkmayacağız.
Biz
Türk
çocukları, sizin açtığınız yolda durmadan
yürüyeceğiz. Bizler sizin sayenizde
okullara gidiyoruz, eğitim ve öğretim
görüyoruz. Çok mutluyuz çünkü padişahlık
bitti. Ve bizler çağdaş bir ülkede
yaşıyoruz. Endişelenmeyin, rahat rahat
uyuyun. Çünkü bu güzel vatanı sonsuza
kadar koruyacağımıza söz veriyoruz. Sizi
çok ama çok özlüyoruz. Sadece biz mi,
tüm dünya çocukları sizi çok özlüyor.
Nisanur KARATAŞ 3C
SEN EN BÜYÜK ÇOCUKSUN
23 NİSAN
Sen büyük bir çocuksun
Küçüklere ışık tutan
Onları neşelendiren
Sen çocuklar için
Her zaman
Ölümsüz bir kalpsin.
Sensin çocukları
Arkadaş eden
Senin sayende
Yeşerecek dünya
Bırakılacak bu savaşlar
Burası cennet olacak
Kardeşlik doğacak.
Sen şelaleleri akıtacak
Taşları yerinden oynatacaksın
Sana güveniyoruz
23 Nisan
Sen eğlendireceksin bizi
Aynı bir gökdelenin
Üstünden kayar gibi
Sen bize armağansın
Kalbimizin nuru,
Kardeşliğin sevgilisi.
Çocukların özgürlüğüsün
Öğrettin bize kardeşliği
Güzel dünya güvercini
Bembeyaz tüylerinle
Kondun bizim kalbimize
Doğruyu yanlışı
Öğrettin bize
Seni hep yaşatacağız
Kalbimizin nuru
23 Nisan.
Mert Hüseyin KAYA 3C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ÖĞRETMENİM
Yerde çiçek gökte ayı,
Canlı cansız, tüm doğayı,
Gelmiş geçmiş her olayı,
Sen öğrettin öğretmenim
Sayılarla uğraşmayı,
Tarihlerde dolaşmayı,
Göller, nehirler aşmayı,
Sen öğrettin öğretmenim…
Melis Nehir TİTİZ 3C
EN İYİ DOSTUM
En iyi dostum, ben can arkadaşım,
Beni hiç yalnız bırakmaz.
Ben onu çok severim o da beni sever.
Hep birlikte oyunlar ülkesine gideriz.
Şekerden evler yeriz.
Oğulcan APAKİ 3C
60
BENİM CANIM AİLEM
Canım annem, canım babam,
Canım kardeşim,
Hepiniz birbirinizden özelsiniz.
Hepinizi çok ama çok severim.
Her istediğimi almaya çalışırsınız.
İhtiyaçlarımı gidermeye çalışırsınız.
Beni hep mutlu edersiniz
Benim iyiliğimi düşünerek
Hareket edersiniz.
Canım annem, canım babam,
Benim tatlı mı tatlı,
Canım ailem.
ÇAĞAN ALKAN 4A
CANIM AİLEME
Yazayım dedim,
Bir şiir.
Aileme,
Sevdiklerime.
Biliyor musunuz?
Ben büyüdüm!
Mezun olacağım.
Bugün, yarın,
Belki bir hafta sonra.
Sizi çok seviyorum,
Ama bekli de yıllar sonra.
Ayrılacağım sıcak evimizden,
Gideceğim üniversiteye,
Sakın korkmayın.
Ben korurum kendimi,
Büyüdüm artık anne,
Büyüdüm artık baba.
Büyüdüm ben,
Büyüdüm.
ALBİNA ERKUT 4A
AİLE
Canım annem,
Daha çok küçükken ,
Açtım gözlerimi senin kucağında.
Sen besledin beni, sen büyüttün beni.
Yere düştüğümde yerden kaldırdın,
Moralim bozulduğunda moral verdin.
Seni seviyorum anneciğim.
Canım babam,
Hiçbir zaman yalnız bırakmadın bizi.
Hep destek oldun.
Annem üzüldüğünde anneme,
Ben üzüldüğümde bana destek oldun.
Gerektiğinde biraz kızsan da,
Hep iyiliğimizi düşündün.
Seni çok seviyorum babacığım.
Canım kardeşim,
Nur topu gibi düştün ailemize.
Mutluluk kaynağımız oldun.
Seni birazcık kıskansam da
İlk zamanlarda,
Seni çok seviyorum küçük kardeşim.
IRMAK YAMAN 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
61
HEP BENİMLE OLDUNUZ
Canım ailem,
Benim ailem.
Her zaman yanımda oldunuz,
Her zaman yardıma koştunuz.
Başıma bir bela gelse,
Hemen yanıma kondunuz.
Hep yanımda oldunuz.
Bazen küstük, bazen barıştık,
Ama hep mutlu olduk.
ENES İÇEN 4B
AİLEM
Canım ailem benim
Sizi çok seviyorum.
Sizi çok önemsiyorum.
Benim canım ailem.
Size her şey için,
Çok teşekkür ediyorum.
Beni önemsediğinizi biliyorum.
Benim canım ailem.
FARUK ARDA TURGUTALP 4B
CANIM AİLEM
AİLEM
Dört kişiden oluşur,
Benim sevgili ailem.
Annem, babam, ablam ve ben
Sevimli kuşumuzu da unutmam.
Annem,
Canım annem,
Ben unutsam da,
Sen hatırlatırsın her şeyi
Babam,
Canım babam.
Oynarsın benimle,
Her zaman sevinçle.
Sevginin başladığı yerdir.
Sıcak kalplerle dolu,
Seni ısıtan yerdir.
En kıymetlisi benim ailemdir.
IŞIL ALTINTAŞ 4B
Siz olmasanız ben ne yapardım?
Sokaklarda üşüyüp yerlerde yatardım.
Beni kucaklayacak kimse olmadığında
Ben ne yapardım?
OZAN ÖZ 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
62
ONLAR OLMADAN
Kışta, yazda, sonbaharda,
Kolladınız beni her koşulda.
Asla acımasız mikropların olmasını,
İstemediniz vücudumda.
Başarılı olayım diye okulda,
Mutlu yaşayım diye hayatta,
Sağlıklı olayım diye yaşamda,
Bırakmadınız beni asla.
Annem beni hastalıklardan kurtardı.
Babam beni kolladı.
Annem bir tane olmayı başardı.
Babam asla geride kalmadı.
İkisi bir birinden değerli,
İkisi bir birinden önemli.
Bu kadar tatlı anane babayı,
Kim istemez ki!
Onlar olmadan,
Olmazdı hayat.
Yaşayamazdım,
Olamazdım.
Onlar olmadan,
Sevgi olmazdı.
Yeşermezdi saygı,
Olmazdı aile bağı.
İPEK PEKTAŞ 4B
OLSAM
Bir düş olsam,
Her şekle girebilsem.
İster kuş, ister ağaç,
Hepsi olabilsem.
Bir hayal olsam,
Düşle kardeş olsam.
Sadece gece değil,
Tüm gün onu görsem.
Bir anne yüreği olsam,
Isıtırdım çocukları,
Sevgi ve şefkatle.
Hiçbir kötülüğü,
Bulundurmazdım içimde.
Bir el olsam,
Uzatırdım elimi,
Fakir çocuklara,
Ve engellilere.
AYŞE EZGİ DÖM 4A
BİTMEYEN DÜŞLERİM
Bir elma olsam,
Ağacın güzelliğine,
Canlılık katsam,
Renk katsam.
Bir çocuk olsam,
Düşleri izleyip,
Umut dolu olarak
Onlara doğru kulaç atsam.
ASLI İBİŞ 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
63
DÜŞLERİM
Bir çocuğun kalbi olsam,
Bedeninde pırpır atsam.
Hayatını devam ettirip,
En önemli organı olsam.
OLSAM DA OLSAM
Olsam da olsam,
Bir uçak olsam.
Yolcuları taşırdım,
Bulutlarda süzülürdüm.
Bir at olsam,
Özgürce gezsem.
Her çocuğun gülümsemesini görsem.
Keşke, Keşke!!!
YAĞMUR KUZU 4A
Olsam da olsam,
Bir ev olsam.
Barınma ihtiyacını karşılasam.
İnsanlara yaşam alanı olsam.
ÖMER MAKKİ 4B
RÜYALARIM
Rüyalara dalsam,
Hayallerimi gerçekleştirsem.
Bir dahi olsam,
Mucitlerle yarışsam.
Hayatı kolaylaştırsam,
Mutluluğu yaysam.
MİM OZAN TEMAMOĞULLARI 4B
KORKULUĞUN HİKÂYESİ
Bir zamanlar yemyeşil olan bir bahçe
varmış. Bu bahçe de birçok sebze ve
meyve yetirmiş. Bu yüzden oraya bir
korkuluk yapılmış ama bir gün işler
değişmiş. Bahçeye yağmur yağmamaya
başlamış. Bahçe kurak bir yere dönmüş.
Bir süre sonra kuşlar açlıktan ve
susuzluktan ölmeye başlamış. Bu yüzden
korkuluğun yapacak hiçbir işi kalmamış
artık koruyacak bitkisi yokmuş. Bu
yüzden gitmeye karar vermiş. Artık
yemyeşil
bir
yere
gidip
orada
yaşayacakmış. Korkuluk yola koyulmuş
ama gidecek yer bulamamış. İnsanların
yaptıklarını düşünmüş ve bu ona çok acı
vermiş.
ARDA DEVRİLEN 4A
DÜŞLER
Ben olsam,
Hayallere kapılsam.
Gemi olsam, araba olsam.
Dünyayı gezsem,
Kırmızı ışığa yakalanmasam.
Bir zaman olsam, akıp gitsem,
Bir daha hiç dönmesem.
METE ÖRS 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
64
AY DEDE’NİN DÜŞÜ
Ay Dede gece uykuya daldığında
düşünde bir kız görmüş. Bu kız sarı saçlı,
mavi gözlü bir kızmış. Ay Dede onu
izlemiş. Kız yatağında, bir o yana bir bu
yana dönüyormuş, uyumaya çalışıyormuş.
Ay Dede onun yanına gitmek istiyormuş
ama işini bırakıp gidemezmiş. Eğer
giderse her yer kapkaranlık olurmuş.
Ondan sonra aklına bir fikir gelmiş. Ay
Dede kıza seslenecekmiş. Ay seslenmeye
başlamış ama kız duymamış. Ay en
sonunda çok sinirlenmiş ve kuvvetli bir
şekilde “Heyy! Kız” diye bağırmış. Kız bir
sağına bir soluna bakmış, ayağa kalkmış
en sonunda dışarıya, gökyüzüne bakmış
ve Ay Dede’yi gülümser bir şekilde
görmüş. Kız hemen koşup kapısını
kapatıp eline kâğıt ve kalem almış.
Balkona geri çıkmış ve kız kâğıda “
Uyuyamıyorum. Lütfen bana yardım et!
Her gece annem bana masal okurdu Ama
bu
gece
okumadı.
Bu
nedenle
uyuyamıyorum. Bana sen masal okur
musun?” diye sormuş. Ay Dede bunu
kabul etmiş ve küçük kıza masal okumaya
başlamış. Bir süre sonra küçük kız
uyumuş. Ay Dede derin bir nefes almış
ve bir sesle birlikte uykusundan uyanmış.
Güneş ona sesleniyormuş. “Hadi Ay Dede
gitme vakti sıra bende. Artık ben
kendimi gösterteceğim.” demiş. Ay Dede
güzel bir rüya gördüğünü düşünerek
evine gitmiş.
IRMAK DÖNÜŞ 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
GELECEK
O gece Ay Dede düşünde yıllar
sonrasını
görmüş.
Rüyasında,
penceresinden bakan bir çocuk varmış.
Gözlerinden kuru ve soğuk yaşlar,
yanaklarından bir yol gibi geçiyor sonra
yerdeki betona “Pat!” diye düşüyormuş.
Ay Dede meraklanmış ve çocuğun neye
baktığını görmüş. Dışarıda her yer beton
ve kan içindeymiş. Evinin önünde bekleyen
silahlı askerler varmış. Oracıkta bir tane
bile ağaç yokmuş. Ay Dede anlamış ki;
burada
su,
oksijen
ve
barınma
mücadeleleri
gerçekleşiyor.
Çocuk
öksürmeye başlamış. Havadaki gazlar,
ağır bir gri tonundaymış. Dışarıdan gelen
çığlıklar bütün evlerde yankılanıyormuş.
Ay Dede, zavallı Dünya’ya bakmış. O
masmavi yerler, susuz ve sıcak çöllerden
başka bir şey değilmiş. Ay Dede, bunların
hepsinin insanların suçu olduğunu anlamış.
Kendileri yapıp kendileri eziyet çekiyor
diye düşünmüş. Ay Dede birden uyanmış.
“Ahh o insanlar! Biraz çaba gösterseler
hiçbir şey olmayacak.” diye düşünmüş.
Dünya’yı güzelleştirmek artık çocukların
elindeymiş. Çocuklar biraz bilinçli olursa
yeni bir Dünya yapılabilir diye düşünmüş.
REBEKA KIDEYŞ 4B
65
AY DEDE’NİN DÜŞÜ
Gece siyah elbisesini giymiş,
yıldızlarla dansa başlamıştı. Rüzgarın
ıslığını susturdu Ay Dede ve şöyle dedi:
—Biraz daha uzakta dans edebilir
misiniz?
Torunlar bunun ne demek olduğunu
biliyorlardı. Yıldız torunlar hemen Ay
Dede’nin üstüne atladılar. Ay Dede
onlara her gece olduğu gibi tekrar masal
anlatacaktı. Ay Dede tam masalın
ortasında uyuya kalmıştı. Düşü nasıldı
dersiniz? İşte tam şöyle:
Yıldız torunlardan biri, bir resim
çiziyordu ama kimse o resmin ne
olduğunu anlamıyordu çünkü resimde
sadece siyah bir zemin ve Ay Dede’nin
kucağındaki bir sürü yıldız vardı. Ha, bir
de hepsinden çok çok çok uzakta olan bir
yıldız. Neden mi böyleydi? Torunların
biri sordu:
— Neden resimde biz Ay Dede’nin
kucağındayken sen değilsin?
Küçük yıldız şöyle dedi:
—Çünkü beni resimde bile dışlıyor
Ay Dede…
Ay Dede çıkıştı:
-Saçmalama evlat, ben gözlerimi
kapatıp sadece masalı anlatıyorum. Sen
gelmiyorsun.
Küçük yıldız dedi ki:
-Uyan uyan, hu huuuuu !Ay Dede.
Rüya mı görüyorsun?
Ay Dede göz kapaklarını yavaşça
açtı. Ay Dede şaşırdı:
—Ne?
Rüyamda
bile
uyuya
kalıyorum, dedi.
Ay Dede rüyadan çıkmak istiyordu
ama o da ne? Mavi bir şey var. Ay Dede
yürüdü yürüdü yürüdü. Dibindeki yere üç
saatte ulaşamamıştı. Ay Dede şimdi
anlamıştı ki bu bir kalkan. Bu kalkanı yok
etmek için şifreleri çözmek gerekiyordu.
Ay Dede ve torunları şifreleri çözdü. Ay
Dede sonunda rüyadan çıkmıştı.
EYLÜL ÖYKÜ DEĞİRMENCİ 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
BU GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ ?
O gece Ay Dede rüyasında yaşadığı
yer olan uzayı görmüş. Uzayın içindeki çok
parlak ve güzel olan arkadaşı Güneş’i ve
dönüp duran Dünya’yı da görmüş. Dünya,
Güneş ve Ay hep dönüyor ve bu hep böyle
sürüyormuş. Ay Dede biraz macera
yaşamak istemiş. Ay Dede’nin rüyası
devam etmiş. Bir gün bir roket gelmiş ve
dönüp duran gezegenlerin içinden birini
yani Ay Dede’yi seçip oraya iniş yapmış.
Roketin içinden marslılar çıkmış. Marslılar
Ay
Dede’yi
vurmuşlar.
Ay
Dede
bağırıyormuş çünkü canı yanıyormuş.
Yanına Marslı gelmiş ve ona:
-“Çok özür dilerim. Marslılar uzaya
köpeklerini
göndermeye
çalışıyorlar.
Bunlar ilk deneyimleri olmalı. Açıkçası
içinde canlılar yaşatmak için çok zor!”
demiş.
Ay Dede Marslı’nın ne dediğini
anlamamış.
“Onun
içinde
canlılar
yaşamıyor ki!” diye düşünmüş. Bu tuhaf
olayın ardından Ay Dede uyumuş. Bir
pıtırtıyla rüyasından uyanmış ve çok
şaşırmış. Her yerinde ağaçlar, çiçekler,
hayvanlar varmış. Tabi, bir de insanlar!
Dünya insanların ne kadar zalim olduğunu
Ay’a anlatmış. Bu yüzden Ay Dede
korkuyormuş. İnsanları düşürmek içim
sallandıkça sallanıyormuş ama bir türlü
düşmüyorlarmış. Ay dede çok fazla
sallandığı için başı dönüyormuş. Sonra bir
şey ilgisini çekmeye başlamış. Gerçekten
bu mümkün müydü? İnsanlar ağaç dikiyor
olabilir miymiş? Bu manzara inanılmazmış.
O kadar inanılmazmış ki, Ay Dede rüyasını
Dünya’ya anlatmak için hemen uyanmış.
İDA KENDİRCİ 4B
66
AY DEDE’NİN DÜŞÜ
Ay Dede bu gece uykuya daldığında
rüyasında
yemyeşil
bir
ormanda,
çiçeklerin içinde gördü kendini. Orman
,sanki yeşil bir halı gibiydi. Çiçekler,
halının üzerindeki desenler kadar renkli
ve canlıydı. Ay Dede adeta parfümü
andıran mis gibi kokuların içinde kendini
kuşlar gibi hissediyordu. O kadar
hafiflemişti ki kelebeklerle yarışabilirdi.
Ormanın ortasındaki akarsu, piyano sesi
gibi ritimliydi. Kuşlar dans ediyor,
çılgınca eğleniyorlardı. Ormandaki tüm
yaşayan canlılar mutluydu. Araç, makine
ve fabrika dumanları yoktu. Savaş yok,
barış ve huzur vardı. Kardeşliğin ve
dostluğun sıcaklığı ısıtmıştı tüm ormanı.
Ay Dede gördüğü rüyada o kadar
mutluydu ki hiç uyanmak istemedi.
SUDE CANATAR 4A
Ay :
-‘’Niye parlamıyorsun’’ dedi. Kutup
yıldızı hüzünlü bir sesle :
-’’ Dünya kardeş kötü olunca, benim
kuzenim deniz yıldızı çoook üşüyor. Bende
onun bu durumuna çooooook üzülüyorum!
O benim kardeşim gibiydi şimdi ise
donmuş ya da bölümündeki buz parçası
gibi !!!’’ Ay, kutup yıldızına ne olup
bittiğini soramadan koşup gitti. Çabucak
Güneş’in yanına geldi ve o da erimedi. Ay:
- ‘’ Güneş, bence Dünya’yı ısıtmalısın
eğer Dünya’yı ısıtmazsan Dünya’dakiler
yok olur. Belkide Dünya bile yok olur,
dedi. Güneş:
-’’ Dünya benden özür dilemedi eğer
benden özür dilemezse ve Dünyalılar yok
olursa Dünya’nın suçu, benim suçum değil
!’’dedi. Ay çabucak Dünya’nın yanına gitti
ve Dünya’ya şunu söyledi.
-’’ Dünya Güneşten özür dile yoksa
Güneş seni hayatta ısıtmaz!’’ dedi. Dünya
soğuğa dayanamadı. ‘’ Tamam, Güneş’ten
özür dileyeceğimm çünkü çok üşüyorum!!!’’
dedi. Çabucak Güneş’in yanına gittiler
.Dünya ’’Güneş, pes ettim sen kazandın.
Sen haklıydın şimdi beni ısıtır mısın?”
dedi Dünya. Güneş :
-’’ Tamam, seni affettim.
Hadi
yerimize gidelim.’’ dedi. Onları gören
kutup yıldızı ışıldamaya başladı. Artık
herkes mutluydu. Birden bir ses geldi.
’’Zırrzırrr’’ Bu ses neydi, yoksa boyutlar
arası bir yardım çağrışı mıydı? Ay:
-’’ Bu da ne?’ Bu ışık ne? Heyyy ne
oluyor?” Meğer gördüğüm
her şey
rüyaymış. Tüm gezegenler “Günaydın Ay!
‘’ diye bağırmış ve böylece Ay mutlu bir
rüya gördüğünü anlamış.
SUDE RAMAZANOĞLU 4B
BU GÜNÜN KAHRAMANI
Ay için ilk başta her yer karanlıktı
sonra düş dünyasına açıldı. Bir baktı, iki
baktı. Güneş’in yerinde Satürn vardı.
Güneş Neptün’le sohbet ediyordu ama bu
imkansızdı. Neptün çoktan erimeliydi!
Dünya Ay’a seslendi :
-’’Ay kardeş, beni ısıtacak bir şey
biliyor musun ?’’ dedi. Ay:
-’’Benim tek bildiğim ısı kaynağı
Güneş’ti. Neden ona gidip beni ısıtır
mısın diye sormuyorsun? ‘’ dedi. Dünya:
- ’’ Hayır soramam, biz onunla
küsüz. Asla onunla konuşmam!’’ dedi.
Bunu gören Ay şaşırdı. Daha dün
birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı. Ay ne
olup bittiğini anlamadı. ‘’ Birde kutup
yıldız’na sorayım. ‘’ diye düşündü. Az
gitti uz gitti, evren mevren düz gitti.
Sonunda kutup yıldızını buldu ama bir
baktı kutup yıldızının ışığı yok olmuştu!!!
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
67
BİR ANI
Merhaba ,ben Bayan Korkuluk. Size
bir anımı anlatacağım. Bir zamanlar
yemyeşil bir yerdeydim. Ama bir gün
insanlar bulunduğum yeşillik yerleri
kesmeye başladı. Ben ağlıyordum çünkü
akciğerim, yani ağaçlar gözümün önünde
son nefeslerini veriyordu. Sonra orası
ağaçlar olmayınca sessizliğe büründü.
Kuşlar ötmez oldu. Ali ve arkadaşları
oraya gelmez oldu. Ben yalnız kalmıştım.
Sonra yemeklerimin hepsini torbaya
koydum ve fidan bulunan yerlere gittim.
Birkaç yıl sonra oralara kuşlar gelip
ötmeye başladı. Ali ve arkadaşları “Yaşa
korkuluk, yaşa korkuluk!” diyerek oraya
piknik yapmaya geldiler. Artık orası
cennet gibi olmuştu…
SEMRA TEMAMOĞULLARI 4B
OYUN
Ay Dede arkadaşı Jüpiter ile oyun
oynarken, çok iyi arkadaş olduğu Bay
Güneş ve Bay Dünya’nın arasına
saklanmış. Dünyadan bu olayı gören
insanlar
buna
“Güneş
Tutulması”
demişler. İnsanlar çok korkmuşlar. Bir
çok felaketin yaşanacağını düşünmüşler.
Bu olayın ardından dünyada gerçekten de
felaketler yaşanmaya başlanmış. Mesela
Çin’de seller olmuş. Bu durumu gören Ay
Dede çok üzülmüş. Bu olanlar yüzünden
kendini suçlamış. Bu oyunu çok sık
oynamayacağına dair kendi kendine bir
söz vermiş. Böylece insanlar rahatça
yaşamışlar.
EYLÜL EMLİK 4B
KORKULUK
Uğursuz bir gün bu gün korkuluk
için. Taşınıyor başka bir tarlaya. Ne
yapsın zavallı korkuluk. Yer mi bıraktık
sanki ona. Tarlasını kirlettik. Darma
duman ettik. Koruyacak ot mu bıraktık
ona. Önceden yemyeşil otları güzel
çiçekleri korurdu. Şimdi kurak toprağın
başında çaresizce ağlıyor. Görevini bile
yapamıyor. Kurak toprağa gelir mi hiç
uyanık karga? Zavallı karga içinden “Alıp
başımı gideceğim. Can mı dayanır bu
yalnızlığa?” diyor. Hepsi biz bilinçsiz
insanların suçu. Gün gelecek devran
dönecek.
Ödeşme
sırası
korkuluğa
gelecek ama korkuluk, insanlar gibi kötü
değil. Çektirmeyecek onlara bu karanlık
yalnızlığı.
MELİSA ÖCAL 4A
DOĞA VE İNSAN
Merhaba,
ben
Korkuluk.
Bir
zamanlar,
ben
daha
küçük
bir
korkulukken yaşadığım yer yemyeşil
ağaçlarla, ormanlarla doluydu. Güneş
mutlu doğup mutlu batardı. Her şey
yolunda giderken bir gün yaşadığım yere
insanlar geldi. Ormandaki ağaçları kesip
biçtiler, yeşillikleri kuruttular. Amaçları
alışveriş merkezleri yapmaktı. Sadece
yaşadıkları
günü
düşünüyorlardı.
Gelecekleri umurlarında değildi. Bu
kurak toprak onların marifeti. Tam yirmi
yıldır bu kurak toprakta öylece
dikiliyorum. Yaşadığım yerde artık güneş
eskisi gibi mutlu doğup batmıyor. Her
şey gibi güneşte küstü. Artık gün batımı
bile soluk. O yemyeşil ormanlardan
geriye hiçbir şey kalmadı. Bu ormanların
tekrar yeşerdiğini görmek en büyük
istediğim. Unutmayın gelecek sizin
elinizde.
EYLÜL ZEYNEP YARDAŞ 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
68
ÜZGÜN KORKULUK
Çok uzaklarda yalnız başına yaşayan
bir korkuluk varmış. Çok üzgün bir
korkulukmuş çünkü etrafında ne bir bitki
ne de bir kuş varmış. Bunun sebebi ise
kuraklıkmış. Korkuluk kuraklığı önlemek
için cebinde sakladığı tohumları toprağa
atmış. Yanında taşıdığı suyu her gün azar
azara tohumlara dökmüş. Korkuluk
sabırla beklemiş. Toprağa sevgiyle
bakmış. Toprağı asla ihmal etmemiş. Bir
zaman sonra ,tohumların yeşerdiğini
görmüş. O toprağa baktıkça toprakta
ona karşılığını vermiş. Tohumlar büyümüş
fidan olmuş, fidanlar büyümüş ağaç
olmuş. Ağaçlar yağmurun yağmasını
sağlamış. Korkuluğun etrafı yeşermiş. O
günden sonra korkuluk çok mutlu olmuş
etrafında kargalar uçuşmuş. Sevgiyle ve
emekle bakarsan, her şeyi başaracağını
anlamış.
IŞIL SILA SİNEKOĞLU 4B
EN İYİ DOSTUM TOPRAK
Toprak bir anne gibidir, bize yemek
verir yaşamak için yer verir. Annemizde
bunları yapar ve tıpkı toprak gibi karşılık
istemiyor.
Yaşamak için toprağa ihtiyacımız var
,toprak olmasaydı nefes alamazdık. Çünkü
oksijeni ağaçlar yapıyor ve ağaçlarda,
toprakta yetişiyor. Yemek yiyemezdik
sebze ve meyve de yiyemezdik et de
yiyemezdik .Hayvanlar topraktaki otla
besleniyor.
Toprak bir barınaktır,
toprakta birçok hayvan yaşıyor ,bu
hayvanlar insan yaşamı için gereklidir
Topraklarımızın değerini bilmeliyiz.
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.
SONER AKÇIL 4A
BİR DAMLA SU KARDEŞ
Kimse beni tanımıyor. Ben Korkuluk.
Tarlalık alanlarda yaşarım. Amacım bazı
hayvanlardan bitkileri korumak. Artık
insanların bana ihtiyaçları yok veya
benim gibilere. Neden mi? Çünkü
insanların çoğu hala her şeyden
habersiz! Ülkemizde kuraklık var.
İnsanlar suları gelişi güzel kullanıyorlar.
Örneğin yan bahçedeki amca, 3 yıl önce
her gün 23 litre su veriyordu. Geçen
sene bahçesi öldü. Bu acıya dayanamadı
ve kendisi de kalpten gitti. Dünya’nın
bazı yerlerinde ise tuzaklar kuruldu.
Mesela karga tuzağa düştüğünde kargayı
tuzak yeraltına çekiyor. Şu anda bu
topraklarda tek duran şey benim. Değil
buğday ve çilek; karga, börtü, böcek bile
yok. Görüp gülümseyeceğim bir damla su
kardeşi bile yok!
POLEN DOĞAN 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
TOPRAĞIM
Aslında
toprak
bizim
ikinci
annemizdir. Onun değerini bilmeliyiz. O
bizim besin kaynağımız. Toprak besin
zincirinin temelidir. Peki ,o olmasa bizler
ne yapardık? Aç ve susuz kalırdık.
Toprağı yuvamızı koruduğumuz gibi
korumalıyız. Bu değerli varlık, bizlerin
bilinçsiz davranışları yüzünden elimizden
kayıp gitmesin. Şimdi uyanma zamanı,
toprağa sahip çıkma zamanı. Unutma!
Toprağına sahip çıkmazsan, geleceğin
elinden kayıp yok olur.
YAMAÇ ARİN 4A
69
TOPRAK
Toprak, doğadaki en önemli ama
sayısı fazla olan bir madendir. Toprak
canlıların yaşamı için bir gereksimdir.
Toprak olmazsa canlılar yaşayamaz.
Çünkü toprak olmazsa hiçbir besin
olmaz.
Toprak
her
besinin
ana
kaynağıdır. Toprak önemlidir. Toprak
özenli kullanılmazsa toprak biter ve
yaşam olmaz. Toprak insanların elinde
bir zaman sonra bitecek ve zaman gibi
biz insanların elinden kayıp gidecek.
Biz insanlar, toprağın kıymetini
kaybettikten sonra öğreneceğiz. Kısaca
toprağa bakarsan bağ bakmazsan dağ
olur. Toprağı kollamalıyız.
MERVE ÖRS 4A
TOPRAK
Toprak bize annelik ve babalık yapan
bir canlı bir varlıktır.Her canlı varlık
bizim için önemlidir ama bu güzellik ne
yazık ki elimizden gitmektedir. Bütün
canlılar toprağa ihtiyaç duyar, bu hep
böyledir. Örneğin bizim evlerimizin
bulunduğu yer topraktır ya da tarım
yaptığımız, hayvan yetiştirdiğimiz yerdir
yani topraktır. Toprak bizim yaşam
kaynağımızdır bu yüzden onu yok
sayamayız. Bilirsiniz toprak besindir.
Besin sağlıktır, sağlık hayattır.
BARBAROS UZLAR 4B
TATİL KAMPI
Okullar kapanmıştı. Karnelerimiz
almıştık. Hepimizin karnesi çok güzeldi.
Ödül olarak kamp yapacaktık. Ailemizin
maskotu köpeğimiz Mani’de bizimle
gelecekti. O çok şirin bir köpektir. Kamp
yapmak için hazırlanmaya başladık.
Tulumlarımız aldık ve yola çıktık.
Akşamüzeri
kamp
alanına
vardık.
Çadırımız kurduk, yatmak için hazırlandık.
Umut dışında hepimiz uyuyorduk. Umut’un
uyumadığını fark ettim. Umut orman
hayvanlarından korkuyordu. Özellikle de
ayılardan çok korkardı. Ona köpeğimizle
birlikte uyumasını söyledim. Bu fikir onu
rahatlatmıştı. Köpeğimiz Mani’yi alarak
uyudu. Sabah olduğunda korkusuz yersiz
olduğunu anlamıştı. Bana teşekkür etti.
Annemin hazırladığı sandviçleri yedik.
Saklambaç oynadık. Doğayla iç içe çok
güzel bir gün geçirdik.
AHMET DEĞER ŞİMŞEK 4A
BİR AİLEDİR TOPRAK
Toprak benim için bir ailedir, çünkü
toprakta tıpkı bir aile gibi ihtiyaçlarımızı
karşılar.
Toprak benim için bir
arkadaştır çünkü biz toprağa ne
yaparsak yapalım bir arkadaş gibi bize
yardım etmeye devam eder.
Toprak
olamazsa
bitkiler
yetişemez,
hayvanlar
beslenemez.
Sadece bunlar mı? Tabi bu kadar değil.
Topraksız ağaç olmaz. Ağaç olmazsa
oksijensiz kalırız. Ağaçlar bir ülkenin
akciğerleridir. Nefessiz kalmamak için
toprağımızı korumalıyız. Dünyanın sonunu
getirmeyelim.
DEREN EZİCİ 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
70
MUTLU GÜN
Kampta herkes oynuyordu. Ağabeyim
ile babam çadırı kuruyorlardı. Annem ise
yemeği hazırlıyordu. Yemyeşil otlar
arasında Karabaş kuşları kovalıyordu. Ben
ise erkek kardeşimle oyun oynuyordum.
Ailemizde çok güzel bir iş bölümü vardı.
Herkes işini bitirdikten sonra hep
beraber oyunlar oynadık. Annemin yaptığı
nefis çörekleri yedikten sonra yatmak
için hazırlık yaptık. Öyle çok yorulmuştuk
ki bir an önce uyumak istiyorduk. Herkes
birbirine iyi geceler diledi ve yattık.
Sabah bir şey yedikten sonra etrafı
topladık ve eve doğru yola çıktık. Ailece
harika bir gün geçirmiştik.
KİSAN HELEN YETER 4B
KAMPIMIZ
Bir aile, doğa ile birlikte kamp
yapmak istedi. Bu aile iki kardeşten, bir
abladan, bir babadan oluşmaktadır.
Tabiki köpekleri Bulut’u da unutmayalım.
O sabah herkes çok heyecanlıydı.
Kırmızı arabaları ile ormana geldiler.
Çocuklar doğanın yeşilliğini görünce daha
da heyecanlandı. Acaba uyku tulumları
ile yıldızların altında uyumak nasıl
olacaktı? Ormana geldiler, çadırlarını
kurdular ve yemek yediler. Eylem Hanım
onlara börekler, kurabiyeler, kekler
yapmıştı. Güzelce karınlarını doyurdular
ve havanın kararmakta olduğunu görünce
eşyalarını topladılar. Eylem Hanım
onların uyku tulumlarında uyumalarına
izin verdi. Herkes uyudu ama ailenin en
küçüğü olan Gizem uyuyamıyordu. Çünkü
o, ayılardan ve geyiklerden korkuyordu.
Birden önüne bir ayı çıkacak diye ödü
patlıyordu. Ablası Sıla’yı uyandırdı ve
ona durumu anlattı. Ablası:
-Tatlı kardeşim, hiç korkma. Çünkü
burada ayı olmaz. Hem babam var
burada. Korkuyorsan uyku tulumunu
yanıma getir. Sıla çok iyi bir abladır.
Dürüst,
iyimser
ve
en
önemlisi
yardımseverdir.
Sabah
olduğunda
kahvaltı yaptılar ve biraz oyun oynadılar.
Sonunda kırmızı arabaları ile eve
döndüler. Bu onlar için harika bir kamptı
ILGIN ÇAĞLAYAN 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
HARİKA BİR YER
Bu köy çok güzel bir yer. Ağaçlar,
dağlara kucak açmış her yer yemyeşil.
Gökyüzü çok güzel. Doğal bir ortam. Ben
olsam burada yaşamak isterdim. Burada
yaşlı ve genç ağaçlar var. Genç ağaçların
arkasında bir kasaba var. Bu kasabada
herkes çok mutlu ve kasabanın arkasında
bir kasaba daha var. Diğer kasaba gibi
çok mutlular ve iki kasaba da birbiriyle
arkadaştır. Burası harika bir yer,
kelimelerle
anlatılamayacak
kadar
harika…
SARP ALİ SERT 4A
71
MANOLYA
Hani derler ya gökten düşmüşsün
diye. Gerçekten gökten düşmüştü
Malonya. O zarif kanatlarıyla ilk günden
uçmaya başlamıştı. Cildinin hassas
olduğunu
göz
ardı
ederek
hep
maceralara uçardı. En son yaptığı
macerada çocuklar yumurta boyuyordu.
Onları pencereden izlemişti Malonya.
Kanadı
takılınca
boyanın
üstüne
düşmüştü. O günden beri Manolya
pespembe uçuyordu.
Bizim Manolya yalnız maceralara
çıkmayı arkadaşlarıyla olmaktan daha
çok seviyor. Elbette arkadaşları var. En
sevdiği arkadaşı Dantel. Dantel bir ev
kuşu . Evcil bir papağan fakat hiç ötmez.
Sakin ve akıllı olduğu için sever Dantel’i
Malonya. 0nun sahibi Karmaş Hanım çok
yaşlı olduğu için Dantel’e pek bakamaz.
bu nedenle Dantel’de kendine bakmayı
öğrenmiş. Manolya ile çok güzel bir
arkadaşlıkları var.
Manolya’nın minik bir ailesi var.
Annesi, babası ve Manolya. Annesi ve
babası da tıpkı Manolya gibi macerayı
severler. Bu yüzden Bahama Adalarına
gezmeye gittiler. Manolya iki aydır anne
ve babasını görmüyor. Manolya’nın çok
hızlı bir kuş olduğu söylenemez ama
demir ruhlu ve ileri görüşlüdür. Korkusuz
bir kuştur Manolya. Ayrıca çok iyi de
moral verir. Manolya moral verme
yeteneğini,arkadaşı Tempo ile sohbet
ederken keşfetti. Ailesi gittiği için
gözyaşı döken Tempo’ya, o kadar güzel
şeyler söylemişti ki bir anda Tempo’nun
neşesi yerine gelmişti. İşte size
Manolya, demir ruhlu, maceracı kuş.
Manolya
hala
adalardan
adalara
dolaşmaya, kanat çırpmaya devam
ediyor. Kim bilir belki bir gün sizin
omzunuza konar…
DERSU KENDİRCİ 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ŞU ÇEVRENİN GÜZELLİĞİ
Bu kasabada ağaçların yemyeşil
yaprakları, gölün parıldayan mavisi ve
binaların insanlara gülüşü o kadar güzel ki
insan buraya baktığında gözleri fal taşı
gibi açılıyor. Küçük dere o kadar güzel ki
gökyüzünün mavisine bürünmüş bir su
gibi. Ağaçlar insanlara ve hayvanlara
gülüyor. Öyle samanlar var ki rengi güneş
sarısı. O kadar şirin bir kasaba ki insanın
sevinçten uçası geliyor. Bir bakmışsın
buradan her taraf parlıyor.
YİĞİTCAN YİĞİT 4A
72
EVİM GİBİSİ YOK
Benim adım gökyüzü. Hareketli ve
komik bir kuşum. Çok uzaklarda Florida’
da yaşıyorum. Gezmeyi çok seviyorum.
Ama kötü yanı tek başıma geziyorum.
Çünkü ben küçükken ailem ölmüş. Bu
arada ben mavi ve yakışıklı bir erkek
kuşum. Neyse hikâyemi size anlatayım:
Bir gün koruda, ağaçların arasında
hızlıca uçuyordum. O kadar hızlıydım ki
nereye gittiğimi bile görmüyordum. Fark
etmeden yola çıktım. Hem de alçaktan
uçuyordum.
Birden beyaz bir araba
geldi. Az kalsın bana çarpıyordu. Zar zor
kurtuldum. Hem heyecanlı, hem de
eğlenceliydi. Geçirdiğim bu serüven
oldukça hareketliydi. Neyse ki yara
almadan ve zarar görmeden kurtuldum.
Saat beşe geliyordu, hava kararmadan
eve uçmaya çalıştım. Eve doğru yol
alırken bir avcıya yakalandım. Beni bir
kafese koyup evine götürdü. Çok
üzgündüm, hemen kurtulmak istiyordum.
Bir gün avcı evden çıktı ve koruya doğru
yol aldı. Bir iki saat sonra geldi ve
yemeğini yedi. Sonra aldığı bir tülle
kafesi kapatıp, tekrar dışarı çıktı. Bence
beni yakaladığı gibi başka kuşları da
yakalamaktı amacı. O anda fark ettim ki,
yanımda bıçak. Bıçağı bir kanat
hareketiyle yanıma çektim. Sonra
etrafımı daha iyi görebilmek için bıçakla
tülü yırttım ve iple bağlı kilidi kestim.
Dışarı çıktım ve diğer özgür kuşlar gibi
gökyüzüne doğru uçtum. Karnım çok
acıkmıştı. Bir an önce eve gitmeliydim.
Bir süre sonra eve geldim. Karnımı
doyurdum. Çok muyluydum evim gibisi
yoktu…
KAAN ERGEN 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KUŞ SÖZÜ
Merhaba arkadaşlar, benim adım
Pamuk. Bana arkadaşlarım çok şirin
olduğum için “Şirin” derler. Ben; kumral
saçlı, ela gözlü, küçük, 7 yaşında bir kızın
evinde yaşıyorum. Çok iyi birisi, bana
annem gibi bakıyor. Annem demişken
annemi de çok özlüyorum. Kimbilir şu an
hangi çocuğun evinde! Bu arada kendimi
tanıtmayı unuttum! Ben siyah gözlü, maviş
(Bizim orada mavi ten rengine gelir. ) ve
uzun kanatları olan bir kuşum. Neyse
biraz da nelerden hoşlandığımı anlatayım.
Ben şirin dondurmasına bayılırım ve
yüzmeyi de çok severim. Bazen sahibim
beni dışarı çıkardığında arkadaşlarımla,
sahibimin yaptığı havuz birikintisine gidip
hem eğleniyoruz hem de besleniyoruz.
Zaten arkadaşlarım da çok iyi yüzdüğümü
söylüyor.
Bu
arada
benimle
olay
edilmesinden
ve
bana
yalan
söylenmesinden
hiç
hoşlanmam!
Arkadaşlar bu tür davranışlarda bulunmak
çok kötü sebeplere yol açarmış, babam
söyledi. Bu arada arkadaşlar, biz bazen
babamla öğüt verme zamanı yaparız ve
çok eğleniriz. Bu bilgiyi de ben öğüt
verme zamanında öğrenmiştim. Ama ne
yazık ki şu an yapamıyoruz! Çünkü artık
babamı göremiyorum. Onu çok özledim!
Son olarak sizi çok seviyorum. Bir daha
görüşmek üzere.
Kuş sözü Bay….
DİLA SOYLU 4B
73
ANNELER
Onlar bizim annemiz,
Bazen karşı çıkarız,
Sonra hatamızı anlar yanlarına gideriz,
Çünkü bizler annemizi çok severiz.
O anlar iyi mi kötü mü bilirler,
Kötü günde bile olsak
Hemen yanımıza koşarlar,
Bizi yetişkin bir Türk evladı yaparlar.
Onlar bizim annemiz.
Yiğit Arda KÖKÇÜ 5A
BABALAR
Babalar bizim ilk sevgimiz,
Bize uzak dururlar
Ama biraz gülümsesek yumuşarlar.
Onlar bize hep yardım ederler,
Kızsalar da
Bir dakikaya kendilerine gelirler.
Fırfır sevinçten uçururlar,
Denizde yüzdürürler,
Bazen sırtlarına alırlar.
Bizleri büyük hissettirirler,
Uyuturlar bizleri
Güzel bir güne uyanmamız için.
Ahmet Destan KILIÇ 5A
DUYGULAR
Dört mevsim gibidir duygular,
Kızgınlık, beynimizde oluşan büyük bir tipi fırtınası,
Mutluluk, hayal gücümüzün baharında kokan mis çiçekler,
Dikkat, sonbaharda Newton’un kafasına düşen elma,
Bıkkınlık, yazın tarlalarda çalışan işçinin alın teri,
Meyve-sebzeler gibidir duygular,
Biber gibidir intikam, yeri gelince acı yeri gelince tatlı,
Çilek gibidir özlem, yiyemediğinde saat gün gibi gelir,
Çay gibidir heves, yol boyunca bozulmazsa,
İlerde güzel bir keyfe dönüşür.
Arın Kaan KURTULUŞ 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
74
CEP TELEFONU
Anneme soruyorum bazen,
Neden benim telefonum olmuyor?
Büyük ağabeyler,
Ablalar hep onunla oynuyor.
Babam dedi ki yaşım küçükmüş,
Şimdi alırsam elime
Bırakmam uzun sürermiş.
Bir sürü düğmesi var,
Farklı özellikleri var,
Her çocuğun elinde var.
Otobüse biniyorum sesler duyuyorum
Her yerde onu görüyorum,
Ben de bir tane istiyorum.
Emine Bade KOLUKIRIKOĞLU 5A
HAYALİ DÜNYAM
Dışarı çıktım,
Baktım etrafa.
Kapadım gözlerimi,
Görmemek için kötü şeyleri.
Hayal ettim her şeyi;
Çiçekleri, böcekleri, insanları…
İyi insanlarla hayal ettim dünyayı,
Tam da istediğim gibi.
Hiç istemedim açmayı gözlerimi.
Ve derin bir uykuya dalıp devam ettim.
Hayal ettim gökyüzünü,
Uçan perileri, kuşları, bulutları…
Sildim fabrikaları ve kötü insanları,
Birkaç ağaç diktim.
Sildim binaları hani şu çok katlı olanları.
Ağlamazdı kimse benim dünyamda,
Üzülmezlerdi.
Sadece hayal olmasaydı,
En azından birisi kalsaydı.
Keşke gerçek olsaydı.
Sabah olup açmasaydım gözlerimi…
Azra KILIÇ 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
75
KÖPEKLER
Hiç kimse anlamaz onları,
Aslında tek istedikleri,
Bir parça yemek,
Hep kötü gördüler onları.
Anlarız derler hep,
Ama vururlar onları,
Bu nasıl anlama anlamam,
Hep kötü görürler onları.
Köpekler öldü,
Ne oldu,
Eğlendik ama türleri tükenmek üzere,
Hep kötü gördünüz onları.
Cem YORULMAZ 5A
GÖKYÜZÜ
Bulutlar mavi örtüyü sermiş,
Güneş o güzel gözlerini
Rüzgara vermiş.
Ay uykuya dalmış.
DOĞA VE ÇEVRE
Herkes çöp atıyor,
O üzülüyor, o acı görüyor,
Ama hiç kimse onu anlamıyor,
Doğa çöp oluyor.
Satürn oyundan sıkılmış,
Mars birilerine çok kızmış,
Dünya ise zavallım
İnsanlardan dolayı pek bir kirlenmiş.
Şeker zannettim Jüpiter’i.
Kimse bu olayın farkında olmuyor,
Ama dünya çöp olunca,
Bu olayı fark etseler bile,
Artık çok geç olacak.
Hepsini televizyonda duydum,
Uzaycı amcalar söyledi.
Babam bana güldü.
Annem hayal gücün çok geniş, dedi.
Şimdi çevre öldü, doğa öldü.
Ne kaldı sadece çöp kutuları,
Ağaçların nesli tükendi,
Doğa öldü, ağaç bitti.
Kutlay Başar AKLAN 5A
Anlamadım ki ben bu büyükleri,
Çok seviyorum gezegenleri…
Buket Nur ERKOL 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
76
MUTLULUK
Mutluluk dünyadaki en güzel şeydir.
Bazen mutluluktan ağlarsın,
Bazen mutluluktan gülersin,
Bazen de ne yapacağını bilemezsin.
Mutluluk seni başarıya götürür,
Mutlu olursan kendine güvenirsin,
Kendine güvenirsen,
Yapamayacağın şey kalmaz.
Mutlu olmanın yolu bellidir.
Annen seni öperse,
Kesinlikle ve kesinlikle
Mutlu olursun.
Can YAZICI 5A
AİLEM
Benim güzel ailem,
Annem, babam, ablam.
Bütün ihtiyaçlarımı karşılarlar.
Yemek yerim, okula giderim...
ANNELER
Onlar bizim annemiz.
Bazen kavga ederiz,
Ama bizler onları çok severiz,
Onlar bizim annemiz.
Ablam,
Kavga ederiz sonra barışırız.
Birbirimizi severiz
Asla unutmayız birbirimizi.
Annem, babam
Yemek yedirirler, okula gönderirler.
Hep korurlar hiç bırakmazlar.
Büyüsem de beni asla unutmazlar.
Defne Su ÇINAR 5A
Onlar bizim annemiz.
Anneler bizim kalbimiz,
Bizler onları çok severiz,
Onlar bizim annemiz.
Demir KAPLAN 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
77
AİLE
Kimse bilmez belki de önemini,
Umursamazlar sözlerini.
Dinlemezler çoğunlukla,
Aile denir o varlığa.
CANIM BABAM
O bir kahraman,
Bizi koruyan,
Bizim için çalışan bir kahraman,
Canım babam.
Olmayanlar vardır,
Onlar anlar.
Onlar anlar değerini,
O güzel varlığın.
Biz uyuyunca uyur,
Biz uyanınca kalkar,
Güçlüdür, kararlıdır,
Benim babam.
Kimileri hiç sevmez,
Görmek istemez belki.
Anlamaz onlar,
O varlığın yüce sevgisini.
Ece Sıla ALAKAYA 5A
Bizi çok sever,
Bize sahip çıkar,
Bizi korur, kollar,
Seni çok seviyorum.
Canım babam.
Emine TAŞKIRAN 5A
BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM
Bugün benim doğum günüm,
Yağmurlardan bir damla sıçradı yüzüme.
O gün hissettim değerli olduğumu,
Annem bana derdi; iyi ki doğdun.
Bugün benim doğum günüm,
Gözümü ilk açtığımda annemi gördüm.
Çok sevinmiştim o zaman,
Annemin yüzünü görünce.
Bugün benim doğum günüm,
Annem her ağladığında
Ben de ağlıyordum.
Bugün benim doğum günüm
Büyüdüm artık annemi anlama vakti geldi
Emin Berat DİL 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
78
KORUYUCU
Havamız, dünyamız, yeryüzü,
Git gide daha çok kirleniyor.
E tabii bu kirlenmeden,
Hayvanlar da çok etkileniyor.
İnsanların kirlenmesi,
Belki de onlara en çok zarar veren.
İnsanlar düşüncesizce,
Hem onları
Hem de en büyük koruyucularını
Yok ediyor.
Ertem ERENER 5A
HAYAL GÜCÜ
Bazen gelir, bazen gider.
Gerektiğinde yardım eder.
Farklı düşündürür hayal gücü,
Olmasaydı ne kötü.
Hayal gücü olunca farklıdır dünya,
Hemen su üstüne çıkar yağ.
Hayal gücü de yağ gibidir,
Üste çıkıp fikir verir.
Çocukluktur hayal gücü,
Oynar çocuklar onla.
Hayal gücü de olmasa,
Ne yapardık bilmem.
Kaan DERE 5A
OYUN VE ÇOCUKLAR
Bütün çocuklar,
Severler oyunu.
Ne kadar düşseler,
Bıkmazlar asla.
SEVGİ
Sevgi çok güzeldir.
İnsanları birleştirir.
Annelerin bebeklerini öpmesi de sevgi.
Sevgi olmasa dünyada,
Biz ne yaparız?
Öğretmenimizin ruj izi de sevgi,
Aşk da bir sevgi,
Dünyada sevgi var iyi ki!
Öpücük izi,
Bir simge dünyadaki.
İnsanlar sevgiyle dolu
Dünyadaki en güzel şeydir sevgi.
Doğa Niran UÇAK 5A
İster bilgisayarda,
İster playstationda,
İster dışarıda,
Oynarız her zaman.
Biz çocuklarız,
Severiz oynamayı.
Engelleyemez,
Hiç kimse bizi.
Gözde KARAKAYA 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
79
KAR
Anne bak kar yağdı bugün,
Her taraf kar.
Sanki bir melek,
Sanki bir örtü her yerin üstünü örten.
Her taraf bembeyaz,
Her taraf kar.
Bembeyaz bir örtü,
Ağaçlar üşümesin diye.
GALATASARAY
Seni sevmek bir gurur Galatasaray…
Seni seçtiğim günden beri beni hiç
kırmadın, asla yenilmedin benim kalbimde.
Sevdim seni yükseldin, okşadım
kükredin korkuttun bütün rakipleri. Sen
aldın 4.yıldızı. Hiç pes etmedin, direndin
rakiplerine karşı. Sen pes etmeden
koştun, koş aslan koş!
Yenilsen bile bu dünya döner, bazen
sevindik bazen keder, gün gelir bekleriz...
Gün gelir kükreriz!
Yusufhan ARSLAN 5A
Hayatın örtüsü sanki
Bu kar.
Bak her taraf ak, beyaz.
Her taraf çok güzel, bak.
Orkun ÇIRAK 5A
TEKNOLOJİ
Seni dışladık teknoloji,
Seni çok kötüledik.
Oysaki sen,
Bize her konuda yardım ettin.
KEŞKE DÜNYA BENİM OLSA
Keşke dünya benim olsa,
Assam evlerin tavanlarına uçurtmalar,
Yemek olarak da
Her öğünde oyun yesem,
Keşke dünya benim olsa.
Yırtsam tüm ödevleri,
Kaldırsam yasakları,
Rüzgarda saçlarımı savursam.
Özgürce, mutlulukla…
Keşke dünya benim olsa.
Evleri çikolatadan inşa etsem,
İçinden de bir sürü anahtar çıksa,
Hayal dünyalarının kapılarını açsa.
Selina ALPAR 5A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Bilgisayar, telefon, İPAD…
Tüm ihtiyaçlarımızı giderdin.
Sen kötü değilsin,
Biz senle çok oynadık,
Biz kötüyüz.
BARKIN ERCENGİZ 5B
80
SABAH VAKTİ
Sabah vakti,
Horoz sesiyle kalkarız.
Elimizi yüzümüzü yıkayıp,
Kahvaltıya koşarız.
Şimdi öyle değil,
Arabaların sesiyle uyanıyoruz.
Horoz sesini ararız hep,
Eski günlerdeki horoz sesini…
Derin UÇAR 5B
AİLEM
Sevgili babacığım,
Seni çok seviyorum babacığım.
Uyuduğumda bile elimi bırakmıyorsun,
Bana masal anlatıyorsun.
Sıra anneme gelince ,
İşler değişiyor tabii.
Annem de bana elleriyle yemek yapar,
Annemi ve yemeklerini çok seviyorum.
Geldi sıra kardeşime,
Ne gıcık şeymiş o!
Aman öptürmesin,
Ben onu gece öperim…
Ceren AKLAN 5B
SEVDİĞİM RENK
Renkleri sordu bana.
Gökkuşağını sordu,ikinci olarak,
Anlattım ona renkleri…
En sevdiğin renk ne? dedi.
Mor dedim,
Mor,beyaz en sevdiğim renk.
Neden? diye sordu,
Cevap veremedim.
Benim ki yeşil dedi,
Neden diye sordum .
Doğa yeşil dedi,
İşte en büyük cevap buydu.
Nida ASLAN 5B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
81
SEVDİĞİM ŞEYLER
En sevdiğim tatlı baklava,
En sevdiğim yemek de mantı…
Hangisini seçsem acaba?
YANGIN ŞİİRİ
Güller kırmızı,
Menekşeler kırmızı,
Balık kırmızı,
Bulut kırmızı,
Her şey kırmızı…
Aman Tanrım,
Her şey yanıyor!
Ozan BAŞTERZİ 5B
Yorgunken baklava,
Açken mantı.
Aynı anda yerken
Coşuyorum vallahi…
Sabit Okan KARADENİZ 5B
OKULUM
Okulum güzeldir,
Ben severim.
Öğretmenlerim iyidir,
Ben desteklerim.
Bir müzik yaparım,
Bir resim yaparım,
Bir eğitim alırım,
Eğlenmeye başlarım
Ömer Faruk ÇAM 5B
DOĞAYI BOZDULAR
Gül yapraklarında balıklar,
Sularda karıncalar,
Yaşamaya başladılar.
Çünkü doğayı bozdular.
Menekşeler yeşil,
Ağaç yaprakları mavi oldu.
Manzarayı bozdular
Çünkü doğayı yıktılar.
Olcay Diren AVCI 5B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
82
ÇOCUKLARIN VAZGEÇİLMEZİ
BALON
Çocukların vazgeçilmezi balon,
Bence herkes oynamalı balon.
Can sıkmaz balon,
Eğlencelidir balon.
SABAH VAKTİ
Uyandırır sabah kardeşin,
Vurarak.
Uyanırsın bir ağrıyla.
Kahvaltıda yersin yemek yerine
Güzel bir dayak…
Sami KAPTAN 5B
Ama sakın diyeyim,
Bırakma balonu elindeyken.
Uçar havaya,
Bulutların arasına.
Özkan ARIKAN 5B
SABAH VAKTİ
Sabah uyanınca,
Gerçek kuş sesleri yerine,
Telefonun yapay,
Kuş seslerini duyuyormuşuz.
Sabah uyanınca,
Pembe renk perdenin arasından sızan,
Güneşin zayıf ışığını,
Gerçek güneş sanıyormuş bebekler,
İşte her sabah vakti,
Hep bunları sayıyor babam,
Biz çok şanslıymışız,
Gerçeklerle uyanıyormuşuz sabah vakti.
Sidal KARAYTUĞ 5B
MARTILAR
Ne güzeller şunlar,
Şu martılar.
Bembeyaz kar gibi,
Sadece amaçları yemek.
Ne tatlılar bunlar,
Yemek arar onlar.
Beslenirler bazı canlılar,
Martılardır bunlar.
Saliha GÖKMEN 5B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
83
BALONLAR VARDI ESKİDEN
Renk renk balonlar vardı gökyüzünde,
Onlara aitti özgürlük.
Gelin diyorlardı bizlere,
Mavi gökyüzü ile.
Ama artık öyle değil,
Simsiyah bir gökyüzü…
Arada sırada geçerdi uçaklar,
Belirmeden önce sanırdık bir balon.
Ama öyle değildi,
Keşke diyorum
Keşke eski günlere geri dönsek.
Şevval Deniz AKDENİZ 5B
MARTILAR
Rüya görmüşüm,
Martılar uçuyormuş,
Denize girmişler,
Ölüp gitmişler.
Petrol tankerine gitmişler,
Üstüne pislemişler,
Yeter demişler,
Bir daha gelmemişler.
Tan UYSAL 5B
BALON
Balon, kırmızı balon …
Palyaçonun elinden kaçtı.
Can havliyle uçup süzüldü balon,
Sanki benden kaçıyordu.
Kovalıyordum arkasından,
Özgür bir kuş oldu balon,
Önceden görmüştü sanki,
Bir çocuğun balona vuruşu.
Tuna Tuncay ÖZER 5B
MARTILAR
Havada uçarlar özgürce, grup halinde,
Avlanırlar denizde, eğlenerek birlikte.
Her yıl göç ederler,
Engin denizlere…
DOĞA VE ÇEVRE
Kuşlar uçar,
İnsanlar koşar,
Biz doğaya sahip çıkamazsak,
Bu dünya batar.
Aradan yıllar geçti ,
Teknoloji gelişti arabalar,gemiler…
Benzine ihtiyaç duyuldu,
Benzinler denize gitti .
Batmazsa insana çarpar,
Etkisi bizi öldürür,
Ölüm bu dünyaya yakışmaz,
Bu dünyaya doğa yakışır.
Metin Taha ÖZGÜVEN 5B
İnsanların izledikleri martılar
Artık yoktu kıyılarda ,
Hepsi denizdeki petrolden
Zehirlenerek öldü .
Yunus Emre SOYAL 5B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
84
PİLOT
O Libya’da yaşayan Türk asıllı bir
pilottu. Biraz monoton bir hayatı vardı
ama geçinip gidiyordu işte. İyi bir maaş
alıyordu ve çocukları iyi bir okulda
okuyordu. Sürekli Libya ile Afganistan
arasında uçuyordu. Başka yerlere de
uçuyordu ama bu rota çoğunluktaydı.
Uçağında büyük devlet adamları
yolculuk yapardı. Yine aynı rotada yola
çıktığı bir gün irtifa ibreleri deli gibi
dönmeye başladı. Herkes korkuyordu ve
endişe içindeydi. Pervane bölümüne kuş
çarpmış, motorlar durmuştu. Uçağın
irtifası aşırı derecede düşmüştü. Herkesin
öleceğini bildiği için arkadaşına acil durum
düğmesine basmasını söylemişti. Arkadaşı
havalanmamış, uçaktan ayrılamamıştı.
Uçak yere düşmek üzereydi, o
ailesinin
arkadaşından
daha
önemli
olduğunu düşünmüştü, ailesinin ona ihtiyacı
vardı, burada kalamazdı. Acil durum
düğmesine bastı. Uçaktan daha yükseğe
fırladı ve uçak hızla aşağıya doğru
düşmeye başladı. Masadan düşürdüğü bir
kalem gibi tutmaya çalıştı onu uzaktan
ellerini uzatarak ama boşunaydı.
Yere indiğinde uçak alevler içindeydi,
maalesef çöldeydi. İklim çok sıcaktı,
başına güneş geçmesin diye kıyafetini
çıkardı ve kıyafetiyle başını güneşten
korudu ama durumu oldukça ümitsizdi. Önü
göz alabildiğince kumdu. Aklına ilk olarak
telefonu kullanma düşüncesi geldi hiçbir
bağlantı yoktu, telefonu çekmiyordu.
Zaten şarjı da çok azdı hattın çekeceği
bir yere geldiğinde şarjı çoktan bitmiş
olacaktı. İnsan bir yere giderken niye
telefonunu şarj etmez diye düşündü ve o
öfkeyle yanına doğru gelen bir böceğe tüm
gücüyle bir tekme savurdu.
Nereye gideceğini bilemez bir halde
yürümeye başladı. Yürürken kendisini pek
koruyamayacak olsa da sivri bir taş buldu
ve bir umut işine yara diye yırtılmış,
parçalanmış
pantolonunun
beline
yerleştirdi.
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Sıcak
dayanılmaz
bir
haldeydi.
Yürürken çölde bir kaktüs buldu ve o sivri
taşla kaktüsün dikenlerini kestikten sonra
kaktüsten çıkan suyu içmeye başladı.
Rahatlamış, susuzluğu geçmişti. Arkadaşını
düşündü, çok pişmandı ama ailesini geride
bırakamazdı.
Çölde
yürürken
bacağında
bir
karıncalanma hissetti. Yılan üstündeydi,
yılan koluna geldiğinde sağ eliyle boynunu
tuttu ve yılan hareketsiz kaldı. Elindeki
taşla yılana saldırdı ve cesedini sinirli bir
şekilde yere savurdu.
Gece olmuştu, zifiri karanlık ve
dondurucu soğukla karşı karşıyaydı. Bir kum
tepesiyle karşılaştı, kum tepesinin arkasına
geçti ve artık rüzgarın ters yönündeydi.
Gözünde kum kaçmıştı. Gözünde hafif bir
yanma hissi vardı ama yürümeye devam etti,
yürüdü, yürüdü...
Gördüğü
şey
onun
kurtuluş
anahtarıydı, “Sınııııırrrrr!” diye bağırdı.
Görevliler
ona
yardım
etmek
için
koşuyorlardı, kurtulduğunu anladı. Yaklaşık
bir saat sonra ambulans geldi. Ambulanstaki
görevliler ona çok yorgun olduğu için bir
bayıltıcı verdiklerinde gözlerini kapamadan
önce hala ailesini düşünüyordu.
Uyandığında hastanedeydi ve hala çok
yorgundu. Odada gözlerini gezdirirken
karşısında eşini gördü. Sanki çöle hiç
gitmemiş sanki olup biten her şey bir
rüyaymış gibi hissetti. Sadece kabustur
belki de, dedi. Arkadaşım belki de hiç
ölmemiştir.
Eşine çölü ve orada geçen olayları
anlattı. Hemşire eşine kendisini biraz rahat
bırakması gerektiğini söylediğinde, kendi
benliği hakkında düşünecek çok fazla vakti
oldu. O kimdi? O mesleği için hiç bilmediği
bir karada susuzlukla, açlıkla, kayıpla ve
yorgunlukla baş başa kalan bir süvariydi.
Kaybettiği arkadaşı için üzgündü ama
yaşadıklarından dolayı mesleğine hiç
küsmedi. O bir pilottu…
Alperen EROĞLU 6A
85
İNSANLAR
Onca şey için hayvanları katlediyoruz.
Onların canı yok,
Onların gücü yok sanıyoruz.
GÜZELLİK
Açık pembe,
Toz pembe,
Bakıldığında için açılır,
Bakıldığında kalbin dolar sevgiyle.
Belki bu dünyada değil,
Diğer dünyada güçlüler.
Karnımız tok olduğunda bile,
Yine onları öldürmeye devam ediyoruz.
İçinde hissedersin bir mutluluk,
Hissedersin bir huzur,
Hissedersin bir heyecan,
İçin dolar duygularla,
Bizi tehdit etmiyorlar,
Bize bir şey yapmıyorlar.
Bu dünya herkes için
Evlerimiz için değil sadece.
Barış Berk KİNEŞÇİ 6A
Mavi, mavi, masmavi,
Açıkken de sevdirir kendini, koyuyken de,
Onu gördüğünde özgürlüğü tadarsın,
Gökyüzünde kuşların uçuşunu görürsün,
OKULUM
Ne güzel bir okulum var,
Güzel öğretmenlerle dolu.
Hepsi birbirinden güzel,
Benim canım okulum.
Çünkü o
Sonsuzluğun rengi,
Özgürlüğün semboli,
Gökyüzünün güzelliğidir.
Delfin PEKDAĞ 6A
Tüm bilgileri burada öğrenirim,
Tüm güzellikleri burada yaşarım,
Seninle yol alırım,
Benim canım okulum.
Taptaze bilgilerin var,
Akıllı öğrencilerin var,
Temiz mi temiz sevgin var,
Benim canım okulum.
Ceylin CANATAR 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
86
BU ŞEHİR
Bu şehir çok güzel, tıpkı cennet
gibi… İnsanlar buraya gelebilmek için
eminim can atıyordur. Belki bir gün için
gezebilmek
için
bir
sürü
para
biriktiriyorlardır.
Resme bakanlar renkli evleri, taş
köprüyü görüyor. Çoğunun bu şehrin
ruhunu hissetmediğinden de eminim.
Sormuyorlardır; burada daha önce
kimler yaşadı, bu köprüyü kim acaba ne
için yaptı, evleri rengarenk boyamak da
nereden çıktı…
Şehrin içinde dolaşıp havasını
içinize bir çekseniz, göreceksiniz ki bu
şehirde insanlar da çiçekler gibi… Suyu,
taşı, toprağı başka güzel bu şehrin. Hele
dünya bu kadar kötüye giderken, hala
savaşlar sürerken… Şehrin ruhu sizi
iyiliğe çağırıyor.
Ege NALBANT 6A
Bu şehir bana cenneti anımsatıyor.
Binaların doğaya uyumu, neşe saçıyor her
yere…
Keşke burada yaşayabilsem diyorum.
Sağdaki yamaçta yürüsem piknik yapsam
ağaçlarının gölgesinde, nehirde balık
tutsam… Küçük renkli evlerden biri benim
olsa, bahçemde kaz yetiştirsem.
Zihnimde bir kara bulut beliriyor.
Nasıl bu şehirde fabrika olmaz? Neden
hava bu kadar temiz? Sanırım şehrin
insanları şehri bizden daha çok seviyor…
Arda ÇİÇEK 6A
Geziyorum
sokaklarda,
neşeli
insanlar
pencereden
bakıyorlar.
Birbirlerine
bakıp
gülümseyerek
konuşuyorlar.
İçimi
ısıtıyor
gülümsemeleri. Anlaşılıyor; mutlu, dost
canlısı bu şehrin ruhu.
Nehrin üzerindeki eski köprü iki
yakayı birbirine bağlayan bir düğüm gibi…
Birleştiriyor tüm ayrılıkları, belki de
bundandır şehrin aydınlığı.
Şehirdeki her bir taş insanlara
benziyor. Rengarenk evler insanların
ruhunu yansıtıyor, birbirine dayanmış
olmaları insanlar arasındaki dayanışmanın
en büyük kanıtı. Şehir insanların ruhundan
beslenmiş bunca yıl, insanlar da şehrin
olanaklarından. İkisi de birbirinden güzel,
değil mi?
Ayda Selen PİLANCI 6A
Gözüküyor ufukta şehir, tüm
anıları,
tüm
destanlarıyla…
Tarihi
yapıların her şeyden ve herkesten daha
konuşkan olduğu bu şehirde, savaşlar ve
kurtuluşlar anlatılıyor.
Bu şehrin insanları küçük günlere
büyük mutluluklar yazabiliyor. Nehrin
sesi
yankılanıyor
şehrin
mütevazı
sokaklarında. Köprüden şehre bakıyor
meraklı turistler. Dağların ortasında
şehir “ben buradayım!” diye haykırıyor
sanki.
Şehrin sokakları dar olsa da
insanları cömert ve evleri kadar renkli…
Bitkiler, dünyaya burada oldukları için
minnettarlıkla fısıldıyor sanki…
Yiğit ACAR 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
87
ÇOCUKLUĞUM
Önümü göremiyorum. Her şey toz
bulutu içinde. Savaşlar, gürültüler ve
kirlilikler. Çocukluğumdan eser yok. Her
gün düşünüyordum, ne yaparsam çocuk
olurum diye. Neredeyse her şeyi
denedim. Bir sürü oyuncak aldım,
küçücük kıyafetler giymeye çalıştım.
Hatta çocuk filmlerine gittim. Ama işe
yaramadı. Sanki çocukluğum öldü.
Ama kararlıydım. Bir gün çocuk
olacaktım tekrar rüzgar da ip atlayan
kelebekleri salıncakta sallanan çimenleri,
görecektim
veya
beni
kovalayan
ejderhamı. Kesin görecektim...
Radyomu açmış, nasıl çocuk olurum
diye düşünürken birden radyoda Barış
Manço’nun şarkısını duydum. İşte o
tanıdık ses, o tanıdık melodi… Gözlerimi
kapattım. Demiştim size görecektim
çimenleri, neşeli kelebekleri. İşte
çocukluğumdaydım…
Elis EZİCİ 6A
MUTLULUK GÜNÜ
O gün çocukların en mutlu günü yani
karne günüydü. Bahar’ın içinde kendi
kadar küçük kelebekler uçuşuyordu.
Güneş ona gülümsüyor, bulutlar Bahar’ı
mutlu edebilmek için şekilden şekle
giriyordu. Kuşlar ağaç dallarında şarkılar
söylüyordu. O gün tuhaf bir şey olmuştu.
Annesinin Bahar’a seslenmesi yerine
Bahar anne ve babasına seslendi. “Anne,
baba! Haydi, bugün benim mutlu günüm.”
diyerek seslendi. Annesi hayretler
içindeydi. “Bahar, kızım saat altı!” dedi.
Bahar farkında bile değildi. Yatağına geri
döndü ve başını yastığa koydu ama
uyumak içinden hiç gelmiyordu. Saatler
geçti ve üstlerini giyinip kahvaltılarını
yapıp evden çıktılar.
Evden
çıkmaları
ile
Bahar’ın
söylentileri başladı. “Ben size demiştim
daha
erken
çıkalım
diye,
beni
dinlemediniz!” dedi. İçindeki telaş ile
birlikte baba daha hızlı diyordu. Sonunda
okula geldiler. Bahar telaşla mutluluğun
karışımı duyguları ile kendisine merhaba,
diyen beden eğitimi öğretmenini bile
görmedi. Elini kapıya attı, kapıyı açtı ve
içerideki manzara onu çok şaşırtmıştı.
Arkadaşlarının gözlerinden annesinin
deyimiyle,
inci
taneleri
akıyordu.
Okullarının
kızgın
yüzlü
müdür
yardımcıları sınıfa bir konuşma yapıyordu.
Bahar da arka sıralardan birine sessizce
oturup
dinlemeye
başladı.
Öğretmenlerinin
çocuğunun
rahatsızlandığını
ve
hastaneye
kaldırıldığını söyledi. Bahar şaşkınlıkla
arkadaşlarının yüzüne baktı ve bir ses
“Hazır mısınız?” dedi.
Bu
öğretmenlerinin
sesiydi
öğretmenlerinin
içeri
girmesiyle
çocukların yüzünde bir tebessüm oluştu.
Öğretmenleri: “1 Nisan’da siz de bana
şaka yapmıştınız…” dedi. Herkes şaşkınlık
sonrası kahkahaya boğuldu. O günün
mutluluk günü olduğundan şimdi kesinlikle
emin olmuştu.
Eylül ALBAYRAM 6A
KÖPEKLER
Aslınsa masumdurlar.
Çoğu insan korkar.
Kimi sokakta,
Kimi evlerde yaşar.
Havlar, oynar, zıplar,
Çocuklara bayılırlar.
Eğlenceli ruhlarıyla,
Sahiplerine iyi davranırlar.
Barınaklara bırakmayın,
Onlara gözünüz gibi bakın.
Kendiniz kadar sevin,
Sahip çıkın.
Gamze BAYAR 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
88
BEN İSTİYORUM ANNE
Şeker istiyorum anne,
Arkadaşlarımla oynamak,
Paramı çikletlere harcamak,
Arabalarımı yarıştırmak.
İstiyorum anne,
Bilyelerimi dünyayla paylaşmak,
Küçük bir gemiyle,
Kalpleri fethetmek.
İstiyorum anne,
Gülümsediğini görmek,
İçime işleyen sevgini hissetmek,
Sonsuzluğu beynime kazımak.
Sana sarılmak istiyorum anne,
Babama da, kardeşlerime de,
Kocaman bir dünya istiyorum anne,
Mavi ve yeşilin hakimiyetinde.
Ezgi Zeynep HÜEYİNOĞLU 6A
KALBİMLE
Bir bahar günüydü. Sevgi kokuyordu
hava buram buram. Çiçekler açmış
“merhaba”
diyordu
doğaya.
Güneş
gülümsüyordu yeryüzüne. Bir neşeli bahar
şarkısı. Yo yo! Kulaklarla duymuyor kimse.
Duyanlar duyuyor kalpleriyle.
Tüm bu güzellikler bir yana, derenin
başındaki o kızı asla unutamayacağım.
Baharın herkese farklı sürprizleri vardır,
ben sürprizimi buldum galiba. Aslında kızı
gören çok şey görmez. Çırpı bacaklar,
kahverengi saçlar, kahverengi gözler…
Zaten ben de başta pek bir şey
görmedim bu kızda. Sonra kız, ağaçların
arasından bir şey çıkardı. Yaralı bir
köpekti bu. Kız onunla ilgilendi. Okşadı,
yarasını sardı, yıkadı.
Hani demiştim ya bazı insanlar
kalpleriyle duyuyor bahar şarkısını. Ben
de aynı bahar şarkısı gibi kalbimle
bakıyorum
etrafıma.
O
yüzden
unutamayacağım o kocaman kalbi sevgi
dolu kızı. Belki yeniden görürüm onu
gökyüzündeki güneş gibi…
Selin Deniz AKDOĞAN 6A
YAŞAMDA DENGE
Birçok canlı yaşam için çabalarken,
Kediler sevgi,
Köpekler bir sahip ararken,
Çocuklar ise
Yaşıtlarına üzülerek bakarken,
Sıcacık yuvalarında
Oyun oynayan kediler,
Sahiplerinin gezdirdiği köpekler,
Ve en acı olan,
O cimri kişiler!
Onları hiç düşünmez, umursamazsak
Nasıl yaşayabiliriz?
Onlar sadece sıcak bir yuvaya
Ve biraz sevgiye muhtaçlar!
İpek TEKLİ 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
89
İSTEMSİZ KAVGA
Güzel ve güneşli bir gündü. Parkta
iki arkadaş buluşmuş, ayaküstü sohbete
başlamışlardı.
-Aaa!
Merhaba
Mert.
Seni
görmeyeli uzun süre oldu.
-Evet, Sena. Ben de seni çok
özledim.
-Anlatsana
neler
yaptın
görüşmeyeli?
-Şu bankta oturalı mı biraz, ne
dersin?
-Olur.
Mert
ve
Sena
oturmuş,
konuşuyorlardı.
-İlkokulda
bir
fotoğraf
çektirmiştik hatırlıyor musun?
- Evet, sen kısa boyluydun, saçların
ne kadar kıvırcıktı.
- Ne var, sen de uzun boylu ve
çilliydin.
Bir süre kollarını dolayıp, sessiz
başka taraflara baktılar. Sonra bu
sessizliğe dayanamayan Mert tekrar
konuşmaya başladı.
- Çilli olman çok hoşuma giderdi ve
senin çok sevimli olduğunu düşünürdüm.
Görkem DÖNMEZ 6A
BİR KÜRK İÇİN
Neden bu kadar benciliz?
Bir tek biz yokuz!
Bitkiler, hayvanlar...
Onlarda canlı.
Bir kürk için
O kaplanın,
O yılanın,
O kutup ayısının ölmesine gerek yok!
Böyle olmamalı,
Onlar bunu hak etmiyor.
Onlar bizden daha da insan,
Tek istekleri biraz sevgi.
Ilgın Yağmur DAYE 6A
DERSLER
Bir, iki, üç,
Toplaması güç.
Dört, beş, altı,
Matematik yarım kaldı.
Harita, kroki, atlas derken,
Sosyali öğrendim birden.
Osmanlı, Selçuklu, Bizans,
Öğrendik tarihi biraz.
Zamir, edat, sıfat,
Türkçeyi öğretti bize.
Ek, kök, gövde,
Aynı Fen gibi bizim Türkçe.
Sarper TECER 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
90
BÜYÜK SÜRPRİZ
Daha o zamanlar kreşteydim. Okul
sonrası eve döndüğümde televizyonun
yanında duran siyah kutu dikkatimi
çekmişti. Merak ettim. Önce yanına
yaklaştım ne olduğunu anlamaya çalıştım
ama bugüne kadar gördüğüm her şeyden
farklıydı. Anneme sordum, “Baban gelsin
sana gösterir.” dedi.
Babamın dönmesini beklerken öyle
çok sabırsızlandım ki siyah kutunun
üzerindeki tuşlara bastım, çevirdim ama
çabalarım boşa çıkmıştı, anlayamamıştım
yine ne olduğunu.
Birkaç saat sonra babam eve elinde
iki siyah kolla döndü. Ne olduğunu
sorduğumda: “Bu bir oyun, bak bu kolları
da taktığımızda oyun oynayabileceğiz.”
dedi. Tüm kabloları taktı ve bana nasıl
oynayabileceğimi öğretti.
Hayatımda gördüğüm en değişik
kutu,
çocukluğumun
en
büyük
eğlencesine dönüşmüştü. Bazı günler
okuldan dönmeyi en çok ona kavuşmak
için isterdim, bir arkadaş gibi…
Suat Bora ATAKAN 6A
KEDİM
Benim kedim,
Hep yanımda.
Miyavlar bana,
Al beni kucağına.
Mamam bitmiş,
Suyum bitmiş,
Kumum kirlenmiş,
Söyler hemen bana.
Üzgün olurum bazen,
Gelir yalar beni,
Hadi kalk oynayalım.
Benim canım sahibim.
Geldiğinde yavruydu,
Şimdi kocaman.
Onu hep seveceğim,
Benim güzel kedim.
Arada ısırır,
Canımı acıtır,
Ama bilirim,
Bana kızmaz kedim.
Yasemin Çakır 6A
AYDEDE
Aydede Aydede
Gece çıkarsın gökyüzüne
Kötülüğü uzaklaştırırsın
Işığınla yol açarsın.
Ay dede Ay Dede
Alsan beni kucağına,
Götürsen uzaklara,
Korusan savaşlardan.
Ay Dede Ay Dede
Gezersin gökyüzünde,
Aydınlatırsın karanlığı,
Korursun iyiliği.
Zeki Boran UÇAR 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
91
DUYDUM KÖYÜ
O gün benim için çok önemli bir
gündü çünkü bundan sonraki hayatımda
çok önemli bir yer tutacaktı. Mesleğime
ilk adımımı atacağım yerin belirlenmesi
için kura çekimi yapılacaktı. Bir taraftan
atanacağım
için
mutluyken
diğer
taraftan da endişeli bir ruh hali
içindeydim
çünkü
bütün
hayatımı
geçirdiğim,
üniversiteyi
bitirdiğim
İzmir’den ayrılma vakti gelmişti. Büyük
şehirde yaşamış bir kız olarak bir
Anadolu köyünde çalışmak beni çok
korkutuyordu.
Aslında çok idealist biri olduğumu
zannederken gerçeklerin zorluğu içimde
bir çelişki yaratmıştı. Düşünmek, o
gerçeği
yaşamakla
burun
buruna
geldiğimde ne kadarda kolaymış, onu
anladığım bir noktadaydım ama korkunun
ecele bir faydası yoktu. Çekilişin
yapılacağı
salona
gelmiştim.
Çok
heyecanlıydım, hayatımda bu kadar
heyecanlandığım
başka
bir
gün
hatırlamıyorum. İsmim okunduğunda
kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor,
ayağa kalkamayacakmışım gibi geliyordu.
Kurada bana Urfa Siverek Duydum
Okulu çıkmıştı.
Birden gözlerimden yaşlar boşaldı.
Kendimi hazırladığımı düşünüyordum ama
beklentim içerisinde daha iyi yerler
varmış, onu fark etmiştim. Heyecan
yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.
Eve gittiğimde odama çekilip
saatlerce ağladım, aslında beni mutlu
edeceğini düşündüğüm şey tayinimin
çıkması değil istediğim yere tayinimin
çıkmasıydı. Çok üzgündüm gidip gitmeme
konusunda gelgitler yaşıyordum. Bu
benim gerçek hayatla aslında ilk
karşılaşmamdı. Ve buradaki kararım
benim bundan sonraki hayatımda önemli
bir yer tutacaktı. Pes mi etmeliydim,
mücadele mi… Vazgeçmek kolay olanı,
devam etmek zor olanıydı.
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
O gece sabaha kadar düşündüm bir
de madalyonun öbür yüzünü gördüm.
Benim bu gün şanssızlık olarak gördüğüm
bu sonuç, o köydeki birçok çocuğun şansı
olacaktı. Belki de birçok kız çocuğu erken
evlenmekten kurulacak, okuma yazmayı
öğrenecek, birilerinin baskısı altında
yaşamaktan kurtulacaktı. Belki de birçok
çocuk benim sayemde çocuk olduklarını
hatırlayacak, hayallerine kavuşacaktı ve
beni hiç unutmayacaklardı. Bu düşünceler
gözlerimden bir yaş olup aktı. Bir
öğretmen
adayının
bencilliğini,
şımarıklığını duydum. Köyün, çocukların
geleceğinin katili olmamalıydım. O anda
yaşadığım o kararsızlık birden bire yerini
güçlü, azimli bir öğretmenin yüreğine
dönüştü. Aslında bu benim için sıradan bir
başlangıç olmayacaktı. Şimdiye kadar
birçok öğretmenin tayini o okula çıkmış
ama hiçbiri gitmemişti. Ben hayatımın
birkaç
yılını
belki
de
sıkıntılı
geçirecektim ama bu birkaç yıl içinde
yaşadığım manevi duygular bundan sonraki
hayatımda benim için bir güç kaynağı
olacaktı. Hayat sadece insanın kendi
mutluluğu değilmiş, birilerinin hayatında
değerli olmak, önemli adımların başlangıcı
olmak ve baş etmemenin getirdiği zaferin
kahramanı olmak en büyük mutlulukmuş.
Yiğit Kaan KAHRAMAN 6A
92
ÇANAKKALE
Binlerce insan,
Binlerce kurşun,
Binlerce süngü,
Hepsi çarpıştı.
Onlar bizlerdik,
Bizim yaşamımız,
Bizim atalarımız,
Ve bizim kanımız.
Toplar bir misket,
Süngüler parmak,
Kurşunlar ise parçalanan yerler,
Kırılan kalpler durağı gibi.
Yeniden doğan kaderler,
Bir kitaba yazılan tarih,
İçine sığmayan cesaret,
Türkiye’nin kalbinde!
Hüseyin Yiğit ALPAN 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
93
KHAJA VE JAGUAR PENÇESİ
Çok çok uzun zaman önce, gizemli
bir
yağmur
ormanında,
ağaçların
kapattığı aydınlığın arasında karanlık ve
kuytu bir köşede, bir köy varmış. Oranın
bir efsanesi varmış: Birkaç korkunç
jaguar. Ormanın içinden çeşitli sesler
geldiğinde, herkes evine kapanırmış.
Neden mi? Herkes bu jaguarların
birinden
intikam
almak
istediğini
bilirmiş. Bunun nedeni ise, ondan da çok
uzun zaman önce olan başka bir
olaydımış.
Ormanın ta en diplerinde, Khaja
adında biri yaşarmış. Beş yaşında annesi,
on yaşında ise babası ölen yetim ve
öksüz Khaja. Minik kulübesinde yaşam
savaşı vererek yirmi yaşına kadar basit
bir yaşam sürmüş.
Yirmi yaşında ağaçların arkasındaki
küçük dereye giden üç jaguar görmüş.
Üç jaguar dereye atlarken dünyalar
güzeli üç kıza dönüşmüş. Arkalarında
eldiven benzeri pençeler bırakan kızlar,
Khaja’yı
göremeyecek
kadar
eğleniyorlarmış. Khaja bundan yararlanıp
en güzel ve narin pençeyi kapmış. Kızlarv
dışarı çıkıp pençelerini almışlar. Khaja o
anda en güzellerinin en küçükleri
olduğunu görmüş.
İki abla pençelerini takıp jaguara
dönüşmüş ancak küçük kız ne yapacağını
bilemiyor,
durmadan
pençesini
arıyormuş. O anda Khaja çıkıp “Pençeni
bulmana yardım edebilirim. Haydi benim
kulübeme gidelim.” demiş.Kız çaresiz
Khaja’yı takip etmiş. Öbür kızlar zaten
Khaja’yı görür görmez ormanın içine
doğru koşmaya başlamış.
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Yıllar geçtikçe iki genç birbirlerine
aşık olmuş ve evlenmişler. Mutlu bir
evlilikmiş fakat jaguar kızın gözleri
sürekli ormandaymış. Yıllar daha geçmiş
ve bir gün Khaja pençeyi göstermiş. “ Sen
beni yıllarca tutsak ettin ama ben özgür
biriyim. Seni çok sevdiğim için bir şey
yapmayacağım ama kardeşlerim ve ben
sürekli köyün etrafında dolaşacağız ve
böyle bir şey bir daha olursa lanet ve
intikamımız çok kötü olacak.”demiş.
O günden sonra kimse jaguarları bir
daha görememiş ancak ormandan sürekli
korkunç sesler geliyor ve köyün lanet i
devam ediyormuş.
Ada Beşir BAYRAKTAR 6B
94
İVONPATRA VE KARTAL KIZ
Sıcak bir gündü. Mısır çöllerinde
her zamankinden daha kavurucu bir
rüzgar vardı. Mısır’ın hükümdarı çok
üzgündü. Oğlunun evlenme çağı gelmişti
fakat oğlu kendine uygun bir eş
bulamadığını söyleyip her gün odasında
oturuyordu. Bir gün hükümdarın oğlu
Ivonpatra çölde geziye çıkmıştı. Her yer
ürkütücü kartalların gölgesiyle doluydu.
Ivonpatra kartallardan birinin o çöldeki
tek ağaca doğru uçtuğunu gördü.
Devesinden sessizce ve yavaşça indi.
Oradaki bir kayanın arkasına saklandı.
Kartal
ağacın
altına
kondu.
Üzerinden kürkünü yavaşça çıkardı. Ve
siyah saçlı beyaz tenli bir kıza dönüştü.
Ivonpatra
olanlar
karşısında
çok
şaşırmıştı.
Kız
ağacın
etrafından
uzaklaştıkça, Ivonpatra ağaca daha çok
yaklaştı. Kürkü alıp hızla koşarak
tekrardan kayanın arkasına saklandı. Kız
geri döndü. Kartal Kız, kürkünün alınması
karşısında çok şaşkındı.
Ivonpatra :
- Boşuna arama kürkün bende!dedi.
Kız milyonlarca kez yalvardı, fakat
prens kürkünü vermedi. Kızın üzerine
devenin üstünden aldığı pelerinini örttü.
Kızı yaşadığı saraya götürdü.
Kız her gün gökyüzüne bakıp
ağlıyordu. Ivonpatra ise kürkü Kartal
Kızın bulamayacağı bir yere bıraktı. Ve
bir sandığa kilitledi. Aradan on yıl geçti.
Yine sıcak bir günde Ivonpatra kartal
kızın kürkünü kilitli sandıktan çıkardı.
Kız hızla kürkünü giydi ve:
- Seni seviyorum ama beni evimden,
ailemden,
arkadaşlarımdan
ayırmamalıydın, diyerek camdan hızla
uzaklaştı. Ve Ivonpatra hayatının aşkı
Kartal Kızı bir daha göremedi.
Cemre Deniz KURU 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
KÜÇÜK NOT VE TIRTO
Sahra çölünün ortasında uzak
diyarlardan gelmiş, kaslı, geniş göğüslü
bir adam varmış. Bu adamın adı Tırto imiş.
Bir gün Tırto yolda giderken kumun
altından gelen bir melodi duymuş. “Ne
oluyor!”diyerek kaçmış. Üstünden üç yaz
geçmiş. Tırto yine aynı yerden geçerken
aynı melodiyi duymuş. Aşağı doğru kazmış
ve bir de ne görsün! Yerde yılan derileri.
En parlağını, en güzelini kaçırıp evine
gitmiş.
Sabah kazdığı yere tekrar inmiş ve
birde bakmış ki… Dünya güzeli bir kız!
Kızı evine götürmüş. Yılan derisini kumun
altında bir yere gömüp, gömdüğü yerin
haritasını koynuna saklamış. Yıllar geçmiş,
bu geçen yıllar boyu kız hep eline bir
parça kum alıyor onu kokluyor içine
çekiyor
ama
kum
elinden
kayıp
gidiyormuş. Bir gün adam uyurken yılan
kız adamın koynundan haritayı alıp
kaçmış. Adam uyandığında harita da kız
da yokmuş. Hemen yılan derisini gömdüğü
yere gitmiş. Bir not bulmuş ve içinde
şöyle yazıyormuş: “Çok yavaşsın ihtiyar.”
Bu hikâye hakkında çok bir şey
bilinmez ama emin olunan şey adam yılan
kızı bir daha görmemiş.
Çağan Efe GÜNAYDIN 6B
95
BROŞ
Hindistan’ın sıcak bir gününde,
devemle atölyeye doğru ilerliyordum.
Atölyenin sokağında bir fil ilerliyordu.
Aradan çok geçmeden filden bir broş
düştü. Tam o anda fil güzeller güzeli bir
kıza dönüştü. Broşu vermek için çok
koştum ama yetişemedim.
Kızın o güzelliği karşısında adımlarım
yavaşlamıştı. Ona resmen âşık olmuştum.
Önümüzden yedi yaz geçti. Broşu evimde
kitli bir sandıkta gizliyordum. Yine sıcak
bir günde atölyedeydim. Yedi yaz önce
gördüğüm fil kız tekrar karşımdaydı.
Hemen yanına gidip onunla konuştum.
Broşunun bende olduğunu söyledim.
Kız benimle evlenmek istediğini
söyledi. Bende gözüm kapalı kabul ettim.
Artık o benim karımdı. İkimiz de
birbirimizi çok seviyorduk. Sıcak bir
günde karım ile dolaşmaya çıktık, o
karnının çok ağrıdığını ve eve gitmek
istediğini söyledi. Ben dolaşmaya devam
ediyordum. Eve döndüğümde sandık
açılmıştı ve broş yoktu. Bir not
bırakmıştı: Fil ailesini çok sevdiği
yazıyordu. Ama ben ona hala âşıktım.
Ece BOZDOĞAN 6B
HİRA VE LAMA
Himalaya dağlarında yaşayan sınırlı
kişilerden biri olan Hira yalnızlık içinde
yaşıyormuş. Her gün lamalarını yürüyüşe
çıkarır her gece ateşin başında ısınırmış.
Bir gece Hira odununun bittiğini fark
etmiş. Dışarı çıkan ve üşüyen Hira
ormana doğru yol almış. Ormanın
derinliklerine doğru gittikçe Hira
kendini garip hissediyormuş. Tam geri
dönmeye karar verdiğinde bir sesle
irkilmiş. Cesaretini toplayarak ormanın
içine doğru gitmeye başlamış. Seslere
doğru
yürüdükçe
kız
sesleri
çoğalıyormuş. Tam oraya gelecekken
Lama derileri onun önünü kesmiş.
En öndekini alıp evindeki kilitli
sandığa koymuş. Anahtarını da kürkünün
cebine
atmış.
Odun
toplamayı
unuttuğunu fark etmiş. Sabah olmuş ve
Hira odun toplamak için ormana gitmiş.
Tam odunları kesmeye başlarken bir kız
sesi duymuş. Sese yürüyen Hira ağlayan
bir kız görmüş. Ve hiç bir şey
söylemeden onu evine götürmüş.
Zamanla bu iki genç iyi arkadaşlık
kurmuş ve birbirlerine aşık olmuşlar.
Yıllar geçmiş ve Hira bu güzel kızla
evlenmiş. Güzel kız her gün sandığın
içinde ne olduğunu Hira’ya sorarmış ama
hiçbir
zaman
sorusunun
cevabını
alamazmış. Bir gün güzel kız Hira için
yeni bir kürk getrmiş ama Hira
anahtarının kürkünün içinde olduğunu
unutmuş. Hira kürkünü değiştirmiş ve
odun kesmek için ormana gitmiş. Bu
sırada güzel kız evde kalmış. Hira eve
döndüğünde kız evde yokmuş. Bir daha
da Hira güzel kızı görmemiş.
Duru KOYUNCUOGLU 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
96
KANGURU VE PİGMA PRENSİ
Avustralya’nın orta kesimlerinde
prenses bulmak için diyar diyar, ülke
ülke dolaşan bir
prens varmış. Babası
her gün saraylarına bir kız davet
ediyormuş ama Pigma prens hiçbir kızı
beğenmiyormuş.
En
son
artık
evlenmekten vazgeçmiş.
Günler geçmiş, aylar geçmiş, yıllar
geçmiş.
Prens
burada
sıkılmaya
başlayınca uzaktaki köşküne gitmeye
karar vermiş. Her yer çok sıcak olduğu
için köşkün içinde kalamayıp dışarı
çıkmış. Yürürken uzakta gözüne bir şey
çarpmış. Bir kangurunun çok güzel bir
kıza dönüştüğünü görmüş.
Prens ne yapacağını bilememiş ve
koşmaya başlamış. Kızın kahverengi saçı
ve simsiyah gözleriyle Pigma prense
bakmaya başlamış. Pigma prens kanguru
kızın peşinden koşmaya devam etmiş.
Ama kızın kaçtığını sonradan fark etmiş.
Prens aylarca, yıllarca beklemiş ve
kanguru kız hiçbir zaman gelmemiş.
Babasıyla konuşup bir kıza aşık olduğunu
söylemiş. Köşkünde otururken yine ayak
sesleri duymaya başlamış bir de bakmış
ki bu kanguru kızmış.
Yanına
gidip
‘
Senden
çok
hoşlanıyorum her gün yolunu gözledim.
Her yıl, her ay, her hafta burada
yaşadım, Benimle evlenir misin?’ diye
sormuş. Kanguru bunu duyunca evet
seninle evlenirim, demiş ve evlenmiş ama
kanguru kız her gün zıplamaktan hiç eve
gelmiyormuş. Bir gün prens kanguru kızın
kürkünü alıp kilitli bir sadığa koymuş.
Kanguru kız kürkünü bulamayınca prensin
yanından gitmiş ve hiçbir zaman
dönmemiş.
Ece TEMURTAŞ 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
ŞIKOR VE ORANGUTAN KIZ
Yağmur ormanının ağaçları arasında
dar bir alanda yalnız yaşayan bir ormancı
varmış. Adı Şıkor’muş. Şıkor’un neden
yalnız yaşadığını kimse bilmezmiş. O güne
kadar oradan nadiren geçen zengin
gezginlere ve birkaç başka ormancıya
rastlamış. Başka insan tanımayan bu
ormancı insanlık değerlerinden yoksun
sayılabilirmiş.
Ağaç kesmek için dağların doruğuna
kadar tırmanan Şıkor, çok güzel bir dağ
orangutanına rastlamış. Dağ orangutanı
göğsünü dövmeye başlamış ve çok çirkin
bir kıza dönüşmüş. Şıkor hayatında ilk
defa bir kız gördü için orangutan kızı çok
güzel bulmuş. Onu kaçırarak kulübesine
kapatmış ve göğsüne vurarak orangutana
dönüşüp kaçmasını engellemek için ellerini
baltasıyla kesmiş ve sandığa kilitlemiş.
Yedi yıl geçmiş. Ormancı her günkü
gibi dağlara ağaç kesmeye çıkmış ve
orangutan kızı kulübesine kilitlemiş.
Orangutan kız oradan geçmekte olan
başka bir ormancıyı görmüş. Parmaklıklı
pencereden ona bağırmış: “Beni kurtar
buradan!” Oduncu iyi kalpli biriymiş,
kapıyı baltayla kırarak kızı kurtarmış.
Ancak kızın planı hemen kaçıp gitmek
değilmiş. Oduncuyu sinir etmiş ve
kafasına dal parçası atmış, kavgaya
başlamışlar. Oduncu onun göğsüne iki
yumruk atmış ve orangutan kız oduncunun
önünde orangutana dönüşmüş. O sırada
bayılan oduncuyu yatağına yatırıp ormanın
derinliklerindeki bataklığın yanına, evine
gitmiş.
Oduncu ise kızı bir daha görememiş
ama arada sırada orangutan kızın
çocuklarını
ağaçların
üstünden
onu
izlediğini görüyormuş. Ama nedense
hiçbir zaman gizlice izleyemiyormuş
çünkü nedendir bilinmez ağaç hep
devriliyormuş! Oduncu da orangutan kızın
çocuklarına teşekkür edip kütüğü evine
taşıyormuş.
Emre AKÇA 6B
97
TÜCCAR VE BEYAZ DEVE
Evvel zaman içinde, kalbur saman
içinde, ben annemin beşiğini tıngır mıngır
sallarken çok uzaklarda, gözlerden ırak
bir çölde bir tüccar yaşarmış. Bu tüccar
aylarını çöllerde yolculuk
yaparak
geçirirmiş.
Günlerden bir gün tüccar çölde
yolculuk ederken develerinin susadığını
ve yavaşladığını fark etmiş. Tam o anda
uzaklarda bir vaha görmüş. Vahaya
yaklaştıkça kumların rengi daha canlı ve
parlak olmuş. Tüccar develerine su
içirdikten sonra en yakındaki çalıların
arasına uzanıp uykuya dalmış.
Tüccar uyandığında suya doğru
yaklaşan beyaz bir deve görmüş. Devenin
tüyleri çok temiz ve parlakmış. Tüccar
deveye bakarken deve bir anda çok
güzel bir kadına dönüşmüş. Kadının
yanında, yerde beyaz bir deve tüyü
varmış. Tüccar kadına bakakalmış. Kadın
sudan biraz içip deve tüyünü eline almış
ve bir anda beyaz bir deveye dönüşüp
uzaklaşmış.
Tüccar o vahada altı yaz boyunca
devenin gelmesini beklemiş. Artık
develeri çok zayıflamış. Tüccarın yemeği
de bitmek üzereymiş. Tüccar umudunu
tam kaybetmişken uzaktan gelen bir
deve görmüş. Çok heyecanlanan tüccar
hemen bir çalılığa saklanmış. Deve
kadına dönüştüğünde tüccar hemen deve
tüyünü yerden alıp develerinden birinin
sırtındaki sandığa koyup sandığı ağacın
dibine gömmüş.
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
Tüccar, kıza yaklaşmış. Kız bir anda
korkudan donakalmış. Tüccar,
kıza
“Korkma seni incitmem!” Kız bunu duyunca
rahatlamış. Tüccar, kızı hemen bir örtüye
sarıp
uzaklardaki
evine
götürmüş.
Pazardan ona ipek kumaştan giysiler
almış. Uzun bir zaman sonra âşık olmuşlar
fakat mutlu geçen günlerin içinde kıza ait
saklı bir hüzün varmış. Günlerden bir gün
kız tüccara tanıştıkları vahaya gitmeyi
teklif etmiş. Tüccar da kızın üzülmemesi
için kabul etmiş.
Vahaya
ulaştıklarında
tüccarın
uykusu gelmiş ve çalıların arasına uzanıp
uykuya dalmış. Tüccar uyandığında ağacın
dibindeki sandık açıkmış ve içindeki deve
tüyü yerinde yokmuş…
Ekin İNAN 6B
KANGURU VE PRENS YUAN
Çok uzak bir ülkede ılıman bir
havanın olduğu dağların doruğunda bir
prens yaşarmış. Ailesi yıllardır oğullarının
düğün merasimini görmek istermiş ama
prens kumral bir prenses hayal edermiş
ve
ülkelerindeki
tüm
prensesler
sarışınmış. Prens kafasını dinlemek için
bir çöle gitmiş. Ve çölde zıplayan üç
kanguru görmüş.
Kangurular üstlerinden derilerini
çıkarınca dünya güzeli üç kıza dönüşmüş.
Kızlar oyun oynarken prens en küçük kızın
kanguru elbisesini almış ve kilitli bir
sandığa
koymuş.
Kız
kıyafetini
bulamayınca ağlamaya başlamış. Prens
palmiye ağacının arkasından çıkmış ve
“Kıyafetin bende.” demiş.
Kız ve prens evlendikten sonra altı
bahar
geçmiş.
Prens
kızın
hep
kardeşleriyle oynadığı çöle baktığını
görmüş. Prens kıza kilitli sandığı vermiş.
Kız “Bu ne bana yeni bir elbise mi aldın?”
diye sormuş. Kız elbiseyi alır almaz giymiş
ve kanguruya dönüşmüş. Prens kızı bir
daha görememiş.
Sıla AKKAYA 6B
98
YILAN VE KADIN
Evvel zaman içinde kalbur saman
içinde, bir kız,Arabistan’daki bir vahanın
kenarında bir kulübede yaşarmış.
Bu kız,ailenin en küçük kızıymış.
Annesi ve babası hasta olduğundan
babasının develerini her ay pazara
götürür ve orada satmaya çalışırmış.
Günlerden bir gün kız, yine develeri
satmak için pazara giderken upuzun bir
yılan derisi fark etmiş. Yılandan
korktuğu için oraya gidememiş.Fakat
kızın aklı o yılan derisindeymiş. Çünkü
Arabistan’da
yılan
derisi
çok
kıtymetliymiş. O kadar kıymetliymiş ki
bir zenginlik göstergesiymiş.
Altı bahar geçmiş, kızın ablaları
evlenmişler, evi bırakıp gitmişler.
Yine her mevsim olduğu gibi deve
satmaya giderken o yılan derisini
görmüş. Eline kuru dal parçasını almış ve
o deriyi takip etmeye başlamış. Yılan
derisinin sonunu bulduğunda yakışıklı mı
yakışlı bir erkek görmüş ve ona aşık
olmuş. Yılan derisini aldığı gibi kaçmış.
Ve bir kilitliği sandığa koymuş.
Erkek, kızın izini rakip etmiş ve ona
bir yılan derisi bulup bulmadığını sormuş.
Kız,
hayır,
demiş.
Kızla
erkek
evlenmişler. Yıllar sonra yılan derisinin
sandıkta olduğunu öğrenen erkek, kaşla
göz arasında deriyi sırtına geçirip yılana
dönüşmüş ve kız, erkeği bir daha
görememiş.
Sıla YILMAZ 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
GENÇ ADAM VE TAVŞAN KIZ
Avustralya’da yaşayan genç ve
yakışıklı bir adam varmış. Yakışıklı olduğu
kadar fakir olan adam koca bir ormanda
yalnız yaşarmış. Ormandaki ağaçları
keserek odun yapar, odunlarını da şehirde
satarmış. Bir gün odun yapmak için
ormanda dolaşırken bir tavşan görmüş ve
o anda ağaçlara gizlenmiş.
Koşan tavşan ilkbaharın ortasına
doğru açan pembe beyaz çiçekli ağacın
altında dolanırken hızlanmış ve bir anda
sarı saçlı, beyaz elbiseli bir kıza
dönüşmüş. Dönüştüğünde ise üstünden
kulaklı bir elbise çıkarmış ve dolandıktan
sonra tekrar giyerek ortadan kaybolmuş.
Genç adam kıza öyle aşık olmuş ki
aşkından her ay ormanda onu beklemiş.
Bahar aylarının ortasına doğru adam kızı
görmüş ve bıraktığı elbiseyi alarak kızı
zorla tahta evine götürmüş. Kulaklı
elbiseyi ise kilitli sandığa kilitlemiş.
Anahtarı yastığın altına koyan adam aylar
aylar sonra odun yapmak için ormana
gitmiş.
Kız evin her köşesini aramış ve
anahtarı bulduğunda bir not yazarak
evden kaçmış. Yakışıklı adam ise notu
gördüğünde çok üzülmüş. Her ay onu
beklemiş ama kız bir daha o ormana
girmemiş.
Sude TECER 6B
99
JACKET VE ATKUYRUĞU
Batının
en
unutulmaz
prensi
Jacket, her zaman ki gibi dolaşıyordu.
Ama bu sefer kayaların üzerinden garip
sesler duydu. Önce at kişnemeleri Jacket’ın yaşadığı yerde at yok idi-,
sonra biraz iniltiler ve son olarak insan
sesleri. Seslerin ne olduğuna bakacaktı
ama o zaman küçük olduğu için kayalara
tırmanamadı.
Yedi yıl sonra gene aynı yerde
dolaşırken aynı sesleri duydu -bu sefer
atın ne olduğunu biliyordu-.Bu sefer
gidecekti ama nedense gitmedi, belki
babası hastaydı. Yedi yıl sonra aynı
yerde atı ile dolaşmaya çıkmıştı. Ama o
aralar üzgündü çünkü ailesi çok
hastalandığı için saraydan ayrılmak
zorunda kalmıştı. Bu sefer aynı sesleri
duyunca onu durduracak hiçbir şey
olmadığı için kayalara tırmandı. Ateş
çıtırtıları, gülüşmeler ve birkaç kara şey
vardı. Kara şeylere bakınca onların
atkuyruğu olduğunu gördü. En kısası ve
en güzelini alıp evine götürdü. Evinde
kuyruğu kilitli bir sandığa kilitleyip,
anahtarı da deriden ipine geçirip
boynuna astı.
Ertesi
sabah
battaniyesi
ile
atkuyruklarının olduğu yere gidince
çıplaklığını kolları ve uzun saçları ile
örtmeye çalışan dünyalar güzeli bir kız
gördü. Battaniyesini kıza sarıp evine
götürdü.
Birbirlerine
âşık
olup
evlendiler. İki tane erkek çocukları oldu.
Bir Noel Arife’si kiliseye gidecek iken
karısı kendini kötü hissettiğini söyleyip
Jacket’a kiliseye çocuklar ile gitmesini
söyledi. O acele ile evden çıkar iken
anahtarı yatağının başucunda unuttu.
Çocukları ile evine döndüğünde anahtarı
açık sandığın üzerinde buldular.
Bazen insanlar bir atın tavşan
sürülerini
tuzaklara
sürüklediğini
görürler.
Yaman ÇAĞLAR 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
YENG VE PANDA KÜRKÜ
Asya’nın ortalarında Ji Sung Yeng
adında
bir
çiftçi
varmış.
Pirinç
yetiştiriyormuş. Ailesini bir kazada
kaybetmiş. O yüzden yalnız yaşıyormuş.
Yine bir gün pirinç toplamaya giderken bir
panda kürküne rastlamış. Pandanın iyi
para ettiğini bildiği için hemen kürkü alıp
evine gitmiş. Ardından kürkü sandığa
kilitlemiş, ne olur ne olmaz çalınmasın
diye anahtarını cebine atmış.
Ertesi
sabah
kürkü
satmaya
giderken çıplak durumda ve yardım
bekleyen bir kadın görmüş. Kadına yardım
etmek için onu evine götürmüş. Evinde
kadına iyi bakmış, ona birçok yardımda
bulunmuş. Zamanla Yeng ve kadın
birbirlerine aşık olmuşlar ve bu aşk
evliliğe
kadar
gitmiş.
Sonra
da
evlenmişler, iki çocukları olmuş. Yeng’in
pirinçleri tekrar büyümüş.
Onları toplamaya gitmeden önce
kadına kimse çalmasın diye kilitli sandığın
anahtarını
emanet
etmiş.
Fakat
pirinçlerle beraber eve döndüğü zaman
sandıktaki kürkün yerinde olmadığını
görmüş ve kadının kaybolduğunu görmüş.
Aldatıldığını anlayınca o kadını bir daha
görmemiş.
Efehan EFE 6B
100
YALNIZ SAMURAY
Yalnız samuray bir gün bütün işlerini
bırakıp bir mağaraya gitmiş. Orada bir
birinden güzel iki balık görmüş.
Yalnız samuray iki balıktan birinin
bir
parlamayla
başladığını,
insana
dönüştüğünü görmüş. Samuray hayatında
böyle güzel birini görmemiş. Samuraylar
normalde hep biriyle olmak zorundadır,
biri ile olamayan samuraylara yalnız
samuray denir. Yalnız samurayın normal
bir samuray olması için biri ile evlenmesi
gerek, işte bu kızla evlenebilir. Kız birden
çocuğu görmüş. Adama çok yakışıklı
olduğunu söylemiş. Ve samuray hiç vakit
kayıp etmeden evlenmiş. Artık saygınlık
kazanmış biriymiş. Herkes onu çok
seviyormuş. Samuray saygınlığını ve
hayatının aşkını kaybetmemek için o ışık
parçasını saklamış. Bir akşam ayın güzel
ışığı sönmüş ve sakladığı ışık parçasını
çıkarmaya karar vermiş. Aynı zamanda
geçen beş yılda yaşam enerjisinin
azaldığını görmüş. Işığı çıkardığı an balık
bir ışık olmuş. Ve samuraya şöyle demiş
“Ben yaşamı sağlayan iki balıktan biriyim,
seninle birlikte olmak isterdim ama
insanların,
doğanın
ve
hayvanların
yaşamasından ben sorumluyum.“ demiş.
Adam yine beş yıl sonra o mağaraya
gitmiş orda kilitli bir sandık varmış. İçini
açmış ve ışık yayılmış etrafa. Adam o
balığın tekrar insan olduğunu görmüş. Ona
“seni çok seviyorum ama sen bilmeden
bütün yaşam enerjisini harcadın ama yine
de seni çok seveceğim.“ demiş. Adam
oradan gitmiş artık bir saygınlığı yokmuş.
Artık yeniden Yalnız Samuray olmuş.
Birbirlerini bir daha hiç görmemişler.
Yaşar YAĞMUR 6B
YILAN DERİSİ ELBİSE
Sımsıcak bir günde Kiril çölde
gezinmeye başlamış. Kiril evlenmek için
bir kız bulamıyormuş. Bu durum onu çok
mutsuz ediyormuş. Gözünden bir iki
damla yaş süzülmüş. Göz yaşları
yüzünden usulca yere düşmüş. O anda
kumdan bir yılan başını çıkarmış.
Bu yılan hayatında gördüğü en güzel
yılanmış. Simsiyah parlak derisinin içinde
altın sarısı pullar varmış. Gözlerinin
derin laciverti içinde kaybolmuş. Birden
yılan olduğu yerden hızlıca çıkmış ve bir
kayanın arkasına girmiş. Kiril merak edip
kayanın arkasına bakmış. Orada üzerini
giyinmeye çalışan bir genç kız varmış.
Kız güzelliği ile ölü çiçekleri bile hayata
döndürebilirmiş.
Kiril kıza sırılsıklam aşık olmuş. Kız
da Kiril’ i görmüş. O da ona aşık olmuş.
Kiril evlenmek istemiş. Fakat kız
evlenmek
istemiyormuş.
Kiril
onu
evlenmeye zorlamış.
Kız evlenmek
değil
çöllerde
özgürce
dolaşmak
istiyormuş. Kız Kiril’i kıramamış ve
onunla evlenmiş. Kız Kiril’e peri olduğunu
ve ne zaman yılan derisi elbisesini giyse
sihirli bir dönüşüm geçirip yılana
dönüşebildiğini söylemiş.Bunun üzerine
Kiril yılan derisi elbiseyi kilitli bir
sandığa kilitlemiş.
Aradan on dört sonbahar geçmiş.
Kız çok mutsuzmuş. Bir gün Kiril evden
çıktığında kilitli sandığın yerini bulmuş
ve kilidi kırmış. Yılan derisi elbisesini
üzerine giymiş ve hemen oradan kaçmış.
Bir daha asla geri dönmeyeceğine yemin
etmiş. Kiril onu her yerde aramış fakat
hiçbir yerde bulamamış en sonunda
üzüntüden hasta olup ölmüş.
Yaren ÇELİK 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
101
SINAV GÜNÜM’ÜN
ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Sabah uyanınca
Hemen aklıma gelir.
Bir yıldırım misali,
Üzerime kara bulutlar üşüşür.
Okula gitmek istemem o gün,
Açılmak istemeyen
Bir küs çiçeği gibi olurum.
ÖĞRETMENİM SENİ SEVİYORUM’UN
ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Gidince eve,
Gelir hemen akla.
Unutturmaz kendini.
Bir parça kağıtla,
Gelir gözlerimizin önüne,
Dillerimizin dibine.
Tekrar ederiz sözlerini,
Yazarız cümlelerini.
Kaç tane ağaç bitti!
Ama unutma ki,
Seviyoruz biz seni!
Gökyüzüne kaçmak isterim,
Bir kuş gibi…
En berbat gündür benim için,
Dışarıya çıktığında yağmur yağan
Gün gibi…
Kuşlar gibi cıvıldarsın,
Ortalığa neşe saçarsın,
Kıskanır balıklar su gibi tenini…
Saçlarından dökülen
Salkım salkım üzümleri,
Harf harf toplarız biz.
Unutma ki,
Seviyoruz biz seni!
Alara ALPAR 7A
Kağıt önüme geldiğinde,
Bir balıkçının oltasına yakalanırım.
Beni yukarıya doğru çeker.
Birden o oltadan kurtulurum,
Rahatlık çöker üstüme.
Yağmur, fırtına biter
Yerini gökkuşağı alır…
Aksel KONAR 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
102
BASKETBOL OYNARIM’IN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Topu her elime alışımda,
Top saatli bomba oluyor.
Şut çekip atamadığımda,
Yüreğim sızlıyor.
ÖLÜYORUM’ UN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Ah, dursun şu zaman,
Bir avuç kum gibi akan elimden,
Bakayım çiçeklere biraz daha,
Çocuklara, böceklere, kuşlara,
Dizlerimin bağı gitgide gevşemeden
Kelime bulamıyorum anlatacak,
Bir ışık görüyorum güneşe benzeyen,
Karar veremiyorum,
Yoksa bu karar,
Beni benden alacak.
Siyah melek gelmeden,
Öpeyim şu kara toprağı,
İçine gömülüp
Ona karışmak zorunda kalmadan.
Hissediyorum,
Başımda binlerce insan,
Gözyaşları kirpiklerinde belirmiş
Irmaklar gibi çağlayan,
Dudakları asılmış,
Solgun benizli bir sürü koca çınar.
Uçurtmam nerede?
Hani çemberim?
Daha dün çocuktum,
Bugün neden öleyim?
Aysu ÇAM 7A
Ellerim yanıyor
Sanki ateşe dokunmuşum,
Olmuyor, top elimden kaçıyor.
Korktuğumda topu kaybetmekten,
Daha da güçleniyorum.
Düşünüyorum topu,
Yapraklardan oluşan bir top gibi
Düşünüyorum potayı ağaç gibi
Adamları düşünüyorum fidan gibi
Bana daha kolay geliyor.
Ali Burak ÖZCAN 7A
KALBİM KAPANIYOR’UN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Gözlerimi açıyorum,
Yalnızım,
Yabani otların arasında
Açmış bir papatya gibi…
Güneşsiz kalmış bir ayçiçeğim;
Yalnız, aşık ve hüzünlü…
Bilmiyorum susuz kalmış bir laleyim.
Solmuş yapraklarım,
Dökülmüş tohumlarım…
Bilmiyorum,
Belki ısırgan otuyum,
Hak etmiyorum sevilmeyi…
Atahan SİNEKOĞLU 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
103
OKULLAR KAPANIYOR’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Okullar kapanıyor, dersler bitiyor.
Çiçekler, böcekler aynı birer çoçuk gibi seviniyor.
Çocukların gözleri öğle saatinde çıkan güneş gibi parlıyor.
Kuşcuklar aynı sınavdan yüz almışçasına ötüyor.
Çünkü bir dönem boyu yorulmuş çocuklar geliyor.
Erkekler karne hediyesi olan kramponları giyiyor,
Başlıyor kızgın güneşte oynamaya
Kızlar giyiyor babetleri,
Başlıyor hoplamaya, zıplamaya, asfaltı ağlatmaya
Ne güzel şey okulların kapanması!
Batuhan OĞUZ 7A
SENİ SEVİYORUM YATAĞIM’IN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Sabah kalkamıyorum,
Birden alarm çalıyor.
Yataktan kalkıyorum fırtına bulutları tepeme üşüşüyor.
Annem ben daha kalkar kalkmaz,
‘’Masanı topla geç kalacaksın’’diyor.
Annem sanki bir mağaranın içinde
Bana ta oradan bağırıyor.
Hemen yemeğimi yiyor evden çıkıyorum,
Bir yağmur gibi hızlı koşuyorum.
Servisi kaçırmamak için
Adımları atarken,
Çiçekler uyarıyor beni gitme diye…
Yapamam diyor biniyorum servise.
Mustafa Gökhan ARSLAN 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
104
OTOBÜS BEKLİYORUM’UN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Soğuk bir sonbahar günü,
Yapraklar yerleri sarıya boyamış.
Ağaçlar yokluk içinde,
Gözlerim yollarda,
Otobüs bekliyorum.
FİLM İZLİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Başka bir dünyaya düşüyorum,
Olaylar gerçek gibi geliyor.
Bazen çok korkuyorum,
Onların mutluluğuyla
Mutlu oluyorum sonra.
Birden bir karakter oluyorum bazen.
Bazen aşık oluyorum onlarla…
Bazen bir öğretmen oluyorlar bana,
Onların hatalarıyla ders alıyorum.
Sevmeyi, sevilmeyi öğretiyorlar bana.
Bazen lolipop oluyor tatları,
Bazen lolipoplar gözlerimden düşüyor.
Bir nehir gibi şırıl şırıl akıyor zaman,
Film izlerken…
Duru OKUYAZ 7A
Yetişmem gereken bir iş,
Söylemem gereken sözler,
Düşünmem gereken görevler,
Alacağım tonla emir var.
Otobüs bekliyorum.
Soğuk ama güzel hava,
Rüzgar dolaşıyor saçlarımın arasında,
Yeni yağmur yağmış ıslak yollarda,
Issız, sessiz…
Otobüs bekliyorum.
Dila Yasmin YILMAZ 7A
GÖKYÜZÜNÜ İZLİYORUM ’UN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Gökyüzünü izliyorum…
Okyanus misali maviliği,
Kuş gibi hissedişimi,
Başka hiçbir yerde bulamıyorum.
Ben de bir kuş oluyorum adeta,
Pamuktan bulutlar sayesinde
Korkmuyorum.
Denizköpüğü gibiler,
Çokturlar görürsün,
Dokunsan hissedemezsin.
Gökyüzünde mavinin en özgür tonu vardır.
Korkmazsın yüksekten
Bulutlar sayesinde…
Silsinler beni yerden,
Çizsinler beni gökyüzüne…
Elif BÜYÜKBAŞ 7A
SINAVA GİRİYORUM’UN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Heyecan basmıştı,
Sınav giriyorum diye.
Kaygılanmıştım,
Düşük alacağım diye.
Mutsuzdum,
Düşük alınca annem kızar,
Ceza verir diye.
Kalbim pır pır atıyordu.
Ta ki sınav kağıdının
Geldiği ana dek…
Dilay YALÇIN 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
105
SINAVA GİRİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Sınavı görünce içimde akar şiddetli bir şelale.
Kalemi elime alınca sanki karnımda yemyeşil ağaçlar.
Yazmaya başlayınca ağaçlar kırmızı güllere döner,
Aklıma birden düşük alacağım gelir.
O zaman akan nehirleri arkama alarak yazarım,
Aynı aç bir aslan gibi davranırım.
İçimde dalgalanır denizler.
Sınav bitince bir kedi yavrusu gibi masum kalırım,
İçimdeki deniz olur birden ölü deniz.
Sınavımı teslim ederken içimde sevinç çiçekleri doğar.
Usulca çıkarım sınıftan aynı bir kaplumbağa gibi.
İbrahim Efe KAYA 7A
OKULA GİDİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Güneş ve bulutlar sever çocukları,
Okul servisi evin kapısına gelince
Kar yağsın da okullar, yollar kapansın diye
Tüm gücüyle uğraşır bulutlar
Güneş de saklanır bulutların ardına.
Elektrikler kesilsin diye
Bulutlar yıldırımı gönderir yeryüzüne,
Yağmuru başlatırlar.
Şimşeklere emir verirler güm güm gürlesinler diye.
Okul bitince
Güneş saklandığı yerden çıkar,
Gösterir ışınlarını
Çocuklar ödevleri bırakıp
Dışarıda doya doya oynasınlar diye.
Yağmur BEYAZTAŞ 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
106
ÖZLEDİM’İN ŞİİR DİLİYLE
SÖYLENİŞİDİR
Aklıma her geldiğinde,
Düşerdi iki damla gözlerimden.
Çöllerin yağmuru özlediği gibi,
Özlerdim ben de seni.
UÇURTMA UÇURMAYI SEVERİM’İN
ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Uçurtma uçurunca aklıma gelir polenler,
Onlar da uçurtma gibi ne güzel,
Uçurtma uçurunca ben,
Papatyalar, laleler açar,
Gökyüzü en mavi şekline bürünür,
Uçurtmam ise onu tamamlayan bir
buluttur gökyüzünde,
Üzerinde rengarenk çiçekler açan bir
bulut…
Eren ATAKAN 7A
Aklıma her geldiğinde,
Bir yıldız gibi ışıldardı gözlerim.
Güller açardı yüzümde,
Sen yanımdayken olduğu gibi…
Birden yağmur basması gibi,
Çıktın aniden hayatımdan.
“Mutlu ol” derdin hep,
Hangi kalp yarısı olmadan mutludur ki?
Eliz ŞAHİN 7A
OKULDA ÖĞRETMENİM’İN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Ben yürürken karanlıkta,
Sen güneş gibi doğdun önümde.
Ağaçlar çiçek açar ya kuşların gelmesiyle,
Bakır tarlalar yeşillendi seninle.
Dağıldı tüm bulutlar,
Gökkuşağı geçiyor başımızın üzerinden,
Bin bir renge boyuyor zihinlerimizi.
Sınıfa her gelişinde,
Biraz daha güzelleşiyor yolum,
Bahar oluyor,
Bayram yerine dönüyor okul.
Ahmet Ozan DÖM 7A
BAHAR GELİYOR’UN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Çiçekler küsmüşken kar taneciklerine,
Ağaçlar konuşmaz olmuşken rüzgarla,
Bahçeleri süsleyen o mis koku,
Unutturdu bütün kötü anıları,
Çocukların neşeli çığlıkları,
Kıskandırırken tüm kuşları,
Karıncalara basmamaya çalışan çocuk,
İçine çekti mis gibi havayı,
Var mıydı yaşamaktan daha kutsalı…
Melisa ÜNAL 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
107
PARKA GİDİYORUZ’UN ŞİİR
DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR
Annem ne zaman ‘’Parka gidiyoruz.’’ dese
İçimdeki böcekler,
Kuşlar mutlulukla uçmaya,
Ağaçlar, sarmaşıklar
Sevinçle hışırdamaya,
Dereler, nehirler
Heyecanla akmaya başlar.
ABLALIK DUYGUSU’NUN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Senin o gülüşünü, heyecanını,
Uyandığın zaman ağlayışını,
Yaşam mücadeleni,
Bana abla deyişini,
Bebek gibi çiçek kokuları kokmanı…
Gözlerimi alır o yaşama sevincin,
Seni kimseyle paylaşamam,
Ablalık duygusudur bu da sanırım,
Doğadaki güzellikler bile
Senle bir tutulmaz,
Sen benim her şeyimsin.
Badesu ÖZEL 7B
Salıncakta sallanırken,
İlk defa güneş görmüş bir çiçek gibi,
Hızlıca çarpmaya başlar kalbim.
Saatler geçer parkta.
Vakit dolunca,
Üstümde bir karabulut belirir,
Kalbim küt küt atar,
Ama bu defa üzüntüden.
Böcekler, kuşlar
Endişeyle kıvrılıverirler yuvalarına,
Ağaçlar, sarmaşıklar
Sakince durur üzüntüden,
Derelerin, nehirlerin sesi çıkmaz,
Bir çiçek gibi solar heyecanları…
Aysu LÜLECİOĞLU 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
108
BİR ÇOCUĞUN HAYATININ ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Benim çalar saatim uyandırır beni her sabah,
Oyun oyarmışım gibi mutlu bir güne kalkarım yeniden.
Okulla gittiğim zaman sınava az mı çalıştım düşüncesi…
Koridorda bulurum kendimi,
Korkunç bir koridorda,
Bekle beni kitap görünümlü kapı.
Kapıyı bulup açtığım zaman sınav benim için başlamıştır,
Sınavdan çıktığım zaman içimdeki rahatlık…
Kelebekler kaldırıyor beni sanki
Bir pamuk gibi yumuşak ve rahatım,
Akşamsa ikinci sınav telaşı,
Bir döngü gibi ama kimin umurunda,
Çocuk olduktan sonra …
Batuhan Arda KİBRİT 7B
ANNEMİN KOKUSUNUN VE SESİNİN ŞİİR DİLİYLE
SÖYLENİŞİDİR
Annemin kokusu bir başkadır.
Sanki Mersin’in tüm narenciye kokuları üstünde annemin.
Senin kokun o tüm parfümleri bastırır benim canım anneciğim .
Çünkü bütün anneler gül gibidir.
Annemin sesi orkestradaki keman gibidir.
Dinleyen kapılır annemin sesine ve aşık olur.
Her zaman bülbül gibi şakı ,benim canım anneciğim .
Kemal Gürkan ARSLAN 7B
ZAMAN GEÇİYOR’UN ŞİİR DİLİYLE
SÖYLENİŞİDİR
Kırlar sallanmış yine.
Çiçekler açmış sonra.
Bir bakmışsın mis kokulu çiçek,
Tatlı mı tatlı bir portakal olmuş!
Tekrar bakmışsın çiçeğe,
Bu sefer yok, kalmamış!
Üstüne beyaz bir çarşaf örtmüşler.
Sanki ölmüş, bitmiş.
Ama sonra yine esmiş kırlar,
Ve yine açmış çiçekler.
Tekrar etmiş bütün bunlar.
Durmadan, yorulmadan…
Cemre ONBAŞLI 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
109
OKULA GİTMEK İSTEMİYORUM’UN
ŞİİR DİLİNDEKİ SÖYLENİŞİDİR
Sabah uyandığımda burnum kızarır,
Seni gördüğümde utandığım gibi.
Sabah akşam ağlar burnum,
Sen benden ayrıldığın gün ki gibi.
Okula gidemem,
Dışarıya çıkamadığım gibi.
Anneme ağlarım,
Ayın denize yaptığı gibi.
Dalya BALCI 7B
KEŞKE YAZ GELSE’NİN
ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR
Keşke hemen yaz gelse,
Çiçekler açılıverse,
Deniz yeniden gülümsese,
“Yaz geldi” diye.
Çiçekler bekliyor,
Yeniden açılmayı,
Güneş hazırlanıyor,
Yaz geri geliyor.
Okullar kapansa,
Artık tatil olsa,
Artık soğuk değil de,
Sıcak kapımızı çalsa.
İLKBAHAR’IN ŞİİR DİLİNDE
SÖYLENİŞİDİR
Aşk mevsiminin kokusu gelir,
Buram buram bahar kokar.
Kırlar, bahçeler, bayırlar…
Kelebekler açar kollarını.
Ömrü azdır belki ama
Kat ettiği yollar çok.
Bir çiçek sabahı,
Tavşanlar zıplar uzaklardan.
Sevinç çığlıkları duyulur,
Karşı köydeki âlemin.
Başlar yeniden doğuş buralarda.
Eylül BEZCİOĞLU 7B
Uyanırım rüyadan,
Bakarım hala kış,
Gözlerimde şimşek çakar,
Bilirim ki okul kapanmamış.
Telefonumun alarmı,
Rüyalarımın düşmanı,
Kalkarım yataktan uykulu,
“Bu kışa veda olmalı.”
Çok az kaldı bekliyorum,
İçimde gökkuşakları,
Bekliyorum, okulun kapanmasını,
İçimde yaz rüyaları.
İsmet Efe GÜL 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
110
ÖDEV YAPIYORUM’UN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Gün boyu koştuktan sonra beynim,
Kitaplarda, sıralarda,
Gidecektir serin kırlara.
Yatıp otların arasına,
İzleyecektir göğü,
Bembeyaz bulutları.
Geldiğinde sonunda yuvasına,
Açar bakar günün özetine.
Gördüğünde ödevi,
Kararır birden bulutlar,
Sağanaklar yağar.
Otlar vurur ona,
Şiddetli rüzgarlarla.
İdil YAZICI 7B
YAZ MEVSİMİNİN GELİŞİ’NİN ŞİİR
DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Sona erince bu zorluklar,
Artık çalmayınca çalar saat,
Güneş parka çağırır hepimizi.
Kuşlar şarkı söyler başımızda,
Biz dans ederiz tüm gün.
Bahar çiçekleri gibi kokan bavuluma,
Sığdırırım tüm mutluluğumu.
Deniz yanına çağırır beni,
Kumlar sarılır tüm vücuduma.
Akrabalarımın sıcak öpücükleri,
Geceleri şarkı sesleri,
Karıncalar bile oyun oynar,
Çalışmazlar tüm gün.
Yeni bir mevsime giriyoruz,
Güneşin altında kızarıyoruz.
Al renkli yanaklarımıza,
Güneş kremi dolduruyoruz.
Kara bulutlar yok artık,
Sıkılıp gittiler buralardan,
Artık hayvanlar şarkı söyler,
Biz dans ederiz tüm gün!
Karin TULUK 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
111
BAKKALA
GİDİYORUM’
UN ŞİİR
DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR
O rengârenk merdivenlerden iner,
Koşarım ırmak sesleriyle dolu sokağa.
Kaldırımlar mis gibi kokar,
Sanki saraydayım, bu ne güzellik?
Daha yeni boyadılar sanki,
O güzel iki katlı evleri.
Sokakta biraz ilerlerim,
Hemen çıkar karşıma o mis kokulu,
Çiçekleri olan bakkal.
Bütün çocuklar oradadır,
O rengârenk jelibonları
Götürürler mideye,
Herkesin canı çeker o rengârenk bakkalı.
Mert Şahin 7B
ÖLÜMÜN ŞİİR DİLİYLE
SÖYLENİŞİDİR
Güneş bile soğuk,
O dalda “Sen varsındır sen!”
Dallar takıldı vücuduma,
Kırılmıyor o dallar ama…
Saçlarımda ateş,
Nasıl gittin “sen”
Seni düşündüğümde,
Konuşur o dallar.
Sarar beni onlar.
Bir kapıya kitler beni,
Anahtarı “konuşamayan” kapı…
Ne zaman konuşacaksın?
Ne zaman?
Ne zaman
O karanlık odadan kurtulacağım?
Ne zaman
O kırılmış dallar tekrar çiçek açacak?
Ne zaman ötecek o dallardaki kuşlar?
Tek cevabı “sensin” sen!..
Mert OKUYAZ 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
112
AĞLAMAYI SEVİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR
Bulutlar, nasıl dayanamayıp ağlarsa,
Bende artık dayanamıyorum.
Ağaçlar, güz mevsiminde tutamıyorlarsa yapraklarını,
Bende tutamıyorum ki gözyaşlarımı.
Bir baktım süzülüyorlar yanaklarımdan.
Kopar bir fırtına yağmur, rüzgâr ve acı
Hepsi karışmış birbirine, her şey girmiş birbirine.
Dayanamam o zamanlar, bırakırım kendimi.
Ama seviyorum ağlamayı,
Bir kuş nasıl özgürce uçabiliyorsa,
Çiçekler ilkbaharda açıp nasıl büyülüyorsa,
Sakin bir yerde oturup denizi izlerken nasıl rahatlıyorsa insan,
Masmavi gökyüzü büyülüyorsa insanı,
Ağlamakta benim için özgürce uçan bir kuşa benzer.
Nasıl çiçekler açarken kimseye hesap vermiyorsa,
Denizi izlerken nasıl karışılmıyorsa sana,
İşte bende ağlarken kimseye hesap vermiyorum,
Kimse de karışamıyor bana.
Ağlamayı seviyorum, seviyorum çünkü ,
Her zaman her şeyi içine atıp güçlü olmaya çalışmak,
Zor oluyor bazen ve ağlarken.
O küçük masum kız geliyor aklıma,
Sarılmak istediğim o küçük kız…
Nisa YÜCEL 7B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
113
DOKUZ AYLIK KORKU
TEOG dokuz aylık korku.Sıcak bir
eylül sabahı uyandığımız andan nisanın
sonuna kadar gün saymamızı sağlayan
şey.Dokuz ay boyunca uzun okul
koridorlarıyla
karanlık
dershane
sınıflarının
arasında
mekik
dokutan,yüzlerce test, binlerce soru
çözdüren bela.Şu yazıyı yazarken hiç
TEOG’a girmiş gibi hissetmiyorum.Boş
durmayı ne kadar da özlemişim!Bu “Ne
kadar saçma!” diyerek çözdüğüm testleri
hiç sevmediğimin kanıtıdır.
Aytaç İLBEYİ 8A
GÖKKUŞAĞI SAKLI RESSAMLAR
Resim çizmek, bazı insanlar için
sadece bir hobiden fazlası olabilir. Resim,
yaratıcı
ve
özgün
düşüncelerimizi
bembeyaz
kâğıda
aktarma
amaçlı
çizilebildiği gibi sadece eğlence amaçlı da
çizilebilir, bir mesaj vermesi gerekmez.
Bazı insanların sorunlarından uzaklaşma
yolu
resim
çizmek,
konuşmadan
düşüncelerini kâğıda geçirmektir. Böyle
insanlar için resim, özgürlüğü ifade eder.
Böyle insanların yanında, herkes resmi ve
sanatı sevmek zorunda değildir. Bazı
insanlar için resim bir zorunluluk olabilir,
bu
insanlar
kendilerinden
ısrarla
istenmediği sürece resim çizmekten keyif
almazlar. Resme ve sanata ilgi duyanlar
dünyaya farklı bir açıdan bakar, dünyayı
daha ayrıntılı gözlemlerler. Bu insanlar
etraflarındaki küçük değişimleri hemen
fark eder, en küçük şeyden bile mutluluk
duyabilirler. Bir insanın yerinde sabit
durması bir ressam için bir ilham kaynağı
olabilir. Boş, siyah-beyaz bir odada farklı
bir renk bulabilen insanlar, sanatla
yakından ilgilenen insanlardır.
Selin ÇOLAK 8A
DENİZ
Uçsuz bucaksız bir ufuk çizgisi,
Mehtapla bir bütün gibidir.
Sanki Leyla ile Mecnun buluşmuş,
Masmavi renkleriyle insanları büyüler.
Göktuğ UÇAK 8A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
114
İLHAM PERİSİ
Merhabalar. Ben İlham Perisi.
Antik Yunanlıların deyimiyle “Müz”.
Sanatçıların ve düşünürlerin dilinden hiç
düşmem. “İlham Perim kaçtı, İlham
Perim
çalışmıyor…”
Biraz
şımarık
olduğumu itiraf etmem gerek. İstediğim
zaman çalışırım, istediğim zaman yan
gelip yatarım. Zaman kavramım yoktur
benim.
Bir
sanatçıyı
uykusundan
uyandırıp çalıştırmaya hiç çekinmem. Ya
da bir düşünürün “Eureka! Eureka!” diye
bağırarak hamamdan fırlamasına neden
olabilirim. Kim olduğunuz, nerede ya da
hangi zamanda yaşadığınız fark etmez.
Ben her zaman var olacağım ve her
dönemin sanatçı ve düşünürleriyle
yaşayacağım.
DOĞA GÜL 8A
O ANLAR
Hayatın durduğu anlar vardır,
zamanın kıvrıldığı ve bir sonraki sabaha
uyandığında bambaşka yollarda bulduran
seni. O anlar ölmek gibidir ve doğmak
gibi, yeniden. Tam da o anlar büyütür
seni, ellerin kolların büyümeden için büyür
ve
sığamazsın
bedenine.
Dünyanın
tepesinden düşmek gibidir, kafana balyoz
yemek gibi. Büyümek zorundasındır o
anlarda, zaten istemesen de büyütür seni
o anlar. Aldığın yaşları doğum günü
pastaları
belirlemez,
anlarsın.
Hayatındaki virgüllerin arasındaki o
noktalar sana tertemiz yollar sunar, ayak
izlerini ilk senin oluşturacağın yollar,
senin yolların. Ben, mezuniyet töreni
provasında ilk balyozu yedim kafama, ilk
kez noktamı koydum hayat defterime.
Başımı iki yana çevirdiğimde ömrümü
gördüm, bugüne kadar aldığım her bir
nefesi. Ben büyüdüm bugün, üflediğim
pastaların beni büyütemediği kadar
büyüdüm. Ben bugün bu okuldan ruhen de
mezun oldum. Geri kalan hayatımın ilk
günü bugün bana geldi ve ben ağız dolu bir
“Hoş geldin” diyorum, “Hoş geldin, ben de
seni bekliyordum…”.
Mihriban Sude TOROS 8A
KARANLIĞA KARŞI BİR KALKAN
Sudan çıkarılan bir balığın ölüme
gitmemek için, kurtulmak için son
çırpınışlarıdır umut. Bazen sonunun kötü
biteceğini tahmin eden birinin kocaman
duvarlarının arkasındadır. Ufacık bir
ışıktır ulaşılmayı beklenen. Pes etmek en
büyük düşmandır. Pes ederseniz elinizin
tersiyle çevirmiş olursunuz başarıyı,
sonuca varmayı. Sonuca ulaşan yolda
karşılanan engellerde umudun sesine
odaklanın ve onun gücüyle engelleri aşıp
yolunuza devam edin. O sese verdiğiniz
güç başarı olarak size geri dönecektir.
Tutku YILDRIM 8A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
115
KARINCA
Hayvanlardan en küçüğüdür,
Ama en çalışkanıdır,
Dağ,bayır,kırları birlikte gezerler,
Kışları ortalıklarda hiç bulunmazlar.
Okan ALTIN 8A
SESSİZ SİNEMA
Sabah sularıydı galiba. Ufukta
geriye doğru giden uçak ve ardında
bıraktığı minik bir siyahlık. Minik siyahlık
yeryüzüne kavuşmak istiyor gibi. Gittikçe
büyüyor,
büyüdükçe
korkutuyor.
Öğretmenimiz bizi okuldan çıkaramaya
çalışıyor. Ardından büyük bir ses ile dev
bir dalga şeklinde ilerleyen duman.
Herkes bağırmak istiyor ama onun yerine
sadece bir çınlama. Galiba sessiz sinema
oynuyoruz…
Desmin ALPASLAN 8A
ARADAKİ FARK
Rengimiz belki farklıdır,
Belki dış görünüşümüz.
Belki düşüncelerimiz farklıdır,
Belki kültürümüz.
Fakat bunlar sorun değildir,
Bizi bizden ayıranlar,
Aramızdaki çatışmaları başlatanlar,
Bizim kişiliğimizdir.
İnsanlar bundan etkilenir.
Düşüncelerimiz kişiliğimize yenilir.
Benlik, mülkün temelidir.
Umut Sidar POLAT 8A
SİYAH
Renklerinden dolayı yargılamayın,
Ummadığınız anda başkan oluverir.
Ona muhtaç olursunuz.
Her beyazın içinde bir siyah,
Her siyahın içinde bir beyaz vardır.
Ying Yang misali.
Selim Han AKMAN 8A
BEYAZ ESARET
Karanlık, çok karanlık,
Diplere iniyor, kirletiyor beyazı,
Yiyip bitiriyor içten içe beyazı,
Ve donuyor
Bir filizleniyor,
Açıyor, coşuyor,
Bitiriyor bu karanlığı,
Isınıyor , çözüyor esareti.
Mustafa Kağan KILIÇ 8A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
116
PATİK
Patikler hayatımızı kolaylaştıran
önemli
araçlardan
biridir.
Hem
ayaklarımızı ısıtırlar hem de duygusal
bağlar kurarlar. Çünkü patikler genellikle
satılmazlar ve aile büyükleri patik
örerler. Bu da bizim ailemizle bağlarımızı
kuvvetlendirir.
Her
zaman
kışları
yanımızda
olan
patiklerimiz
günlük
hayatımızda fark edilmese de manevi
açıdan
değerlidirler.
Ayrıca
güzel
desenlere
de
sahiptirler.
Bu
da
gönlünüzün açılmasını sağlar.
Ahmet Celal GÜNDOĞDU 8A
ÖYLE BİR GECEDE
Dolunay ya da herhangi ay, denize
vurduğunda ne de güzel olur!Denizin
durduğu halleridir, üzerindeki ışıkları
oynatmamak için, düzeni bozulmasın diye
dünyanın, deniz uykuya dalmıştır.Ama
sen başucunda denizin, ona bakarken
onun ayık
olduğuna olan inancın
mutlaktır.Çünkü
uykuyu
ölüm
zannetmektesindir.Bir de bu gecelerde,
yani eğer mükemmel, pürüzsüzse gece,
göklerden ben varım diyen yıldızlar
vardır aslında yok olduklarını kendileri
bile bilmemektedirler belki?Ölüdürler,
ölü
olduklarını
bilmeyiz.Boynun
kırılırcasına başını diktiğin gökyüzünün
yuvarlak
olduğunu
anlarsın.Dünya
yuvarlak diye ve senin bağdaş kurduğun
bu asırdan çok ötede birini astıklarını
hatırlarsın.Galileo’yu asmışlardı öyle
dediğinde, için burkulur birden, senin
gibi bağdaş kurup boynunun kırılacağını
umursamadan dilek tuttuğu için.
Öykü Sanem ATASOY 8A
Güneş ve Ay
Güneş insanın yüzüdür,
Ay insanın aynası.
Geceleri insan ayda kendini görür,
Sabahları ise bir başkasını,
Çünkü insanlar geceleri,
Maskelerini takmayı unuturlar.
Bu yüzden kimse güneşe bakamaz,
Herkes ay’a bakarken huzur bulur.
Boran ALTUNTOP 8A
TOPRAK EL
Topların sesleri yararken gökleri,
Dünya tanıdı bu muhteşem eri,
Toprağın altına uzandı eli,
Kurtardı binlerce eri.
Can VARLI 8A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları
117

Benzer belgeler