halkbank kurumsal sosyal sorumluluk projesi
Transkript
halkbank kurumsal sosyal sorumluluk projesi
HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJESĠ TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖR RAPORU ARALIK 2010 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu ĠÇĠNDEKĠLER 1 GĠRĠġ 2 2 MEVCUT DURUM 3 2.1 Sektörün Tanımı ve Sınıflandırılması 3 2.2 Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü 8 2.3 Dünya’da ve AB’de Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü 15 3 SOSYAL SORUMLULUK 22 3.1 Şartnameler 22 3.2 Kalite, Çevre ve Sağlık Standartları 24 3.3 Sosyal Sorumluluk Standartları 27 4 ÇEVRE 33 4.1 Çevresel Etkiler ve Riskler 33 4.2 Ekolojik Tekstil 39 5 Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ 45 6 SONUÇ 51 KAYNAKLAR 52 1 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 1 GĠRĠġ Günümüz dünyasında ekonomik, teknolojik ve politik gelişmeler toplumları oluşturan tüm birimlerin birbirine olan bağımlılığını arttırmaktadır. Refah düzeyinin gelişmesi ve sürdürülebilir kılınması için bireylere olduğu kadar kurumlara da önemli sorumluluklar düşmektedir. 21. yüzyılda artık toplumlar, sosyal sorumluluğu yalnızca bireylerden değil, şirketlerden de beklemektedir. Bu değişim sürecinde, şirketlerin toplumla olan ilişkilerinde yükselen bir değer olarak Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramı karşımıza çıkmaktadır. KSS, kısaca sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada özel sektörün sorumluluklarını yerine getirmesi ile şirketlerin daha iyi bir toplum ve daha iyi bir çevre için gönüllü olarak katkıda bulunmaları olarak tanımlanabilir. Küreselleşmenin meydana getirdiği hızlı değişimler ile eski değerler ve eğilimler yerlerini yenilerine bırakırken, Türkiye’deki önemli sektörler de yeni kavramlar ile tanışmakta ve bu kavramların gereklerini yerine getirme yolunda önemli çalışmalar yapmaktadır. Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü imalat sanayi içinde önemli bir yere sahiptir. İmalat sanayi içinde istihdamda, üretimde ve ihracatta birinci sıradadır. Türkiye ekonomisi içinde tek sektörün bu ölçüde büyük paya sahip olması bu sektördeki gelişmelerin tüm ekonomiye etki etmesine neden olmaktadır. Bu nedenle bu sektörde rekabet gücünün sürdürülebilirliği büyük önem taşımaktadır. Türkiye ekonomisi ve sanayisi içinde önemli bir yere sahip olan bu sektörün değişen dünya rekabet şartlarına uyum sağlaması gerekmektedir. Uluslararası ticaretin önündeki engellerin her geçen gün azaldığı yeni ticaret düzeninde, iş gücü maliyeti ve üretim hacmine bağlı avantajlar önemini yitirirken, sosyal ve çevresel standartlara uyum gibi unsurlar, yeni rekabet avantajları olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında hazırlanan bu raporda; tekstil ve hazır giyim sektörünün mevcut durumu ile sektörü ilgilendiren sosyal ve çevresel ilkeler ele alınarak, kendi KSS stratejilerini geliştirmek isteyen şirketlere, özellikle de KOBİ’lere, KSS çalışmalarında yol gösterilmesi amaçlanmaktadır. 2 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 2 MEVCUT DURUM 2.1 Sektörün Tanımı ve Sınıflandırılması Tekstil ve hazır giyim sektörü, ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalıdır ve sanayileşme sürecinin ilk başladığı sektörlerden birisidir. Tekstil ve hazır giyim sektörü, elyaf ve ipliği kullanım eşyasına dönüştürecek süreçleri kapsayan işlemleri içerir. Bu tanıma göre; sektör elyaf hazırlama, iplik, dokuma, örgü, boya, baskı, apre, kesim, dikim üretim süreçlerini kapsamaktadır. Elyaftan iplik ve mamul kumaşa kadar olan kısım tekstil, kumaştan giyim eşyası elde edilene kadar olan süreç ise hazır giyim sektörünün içinde değerlendirilmektedir. Sektörün nihai kullanıma yönelik ürünleri çok genel olarak hazır giyim, hazır eşya ve teknik tekstiller olarak gruplandırılmaktadır. Bu kapsamda çorap, kazak, gömlek, pantolon, takım elbise gibi giyim eşyası; perde, çarşaf gibi ev tekstili; halı ve diğer tekstil yer kaplamaları; ağ, ip, kablo, taşıyıcı tekstil bandı, branda, koruyucu bez, filtre, paraşüt, fren bezi, keçe gibi diğer tekstil ürünleri yer almaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından geliştirilen ve dünyada en yaygın olarak kullanılan ekonomik faaliyet sınıflama sistemi olan Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (International Standard Industrial Classification – ISIC) üçüncü revizyonunda, tekstil ve hazır giyim sektörü 17. ve 18. bölümlerde sınıflandırılmaktadır. Tablo 1. ISIC Rev.3 Faaliyet Alanları – Tekstil Sektörü 17 Tekstil ürünleri imalatı 171 Tekstil iplikçiliği, dokumacılığı ve aprelenmesi 1711 Tekstil elyafının hazırlanması ve iplik haline getirilmesi; tekstil dokumacılığı 1712 Dokumanın aprelenmesi 172 Diğer tekstil ürünleri imalatı 1721 Giyim eşyası dışındaki hazır tekstil ürünleri imalatı 1722 Halı ve kilim imalatı 1723 Halat, ip, sicim ve ağ imalatı 1729 Başka yerde sınıflandırılmamış tekstil ürünleri imalatı 173 Trikotaj (örme) ürünleri imalatı 1730 Trikotaj (örme) ürünleri imalatı 3 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tablo 2. ISIC Rev.3 Faaliyet Alanları – Hazır Giyim Sektörü 18 Giyim eĢyası imalatı; kürkün iĢlenmesi ve boyanması 181 Kürk hariç, giyim eşyası imalatı 1810 Kürk hariç, giyim eşyası imalatı 182 Kürkün işlenmesi ve boyanması; kürk mamulleri imalatı 1820 Kürkün işlenmesi ve boyanması; kürk mamulleri imalatı Hazır giyim sektörü, genel anlamda dokuma ve örme kumaşlardan kadın, erkek ve çocuklar için gerek iş hayatında gerekse normal günlük hayatta olmak üzere günün her saatinde giyilmek üzere üretilmiş tüm dış giysiler ile iç giysileri, bunların aynı malzemelerden olmasa da aksesuarlarını ihtiva eder. Bu tarifte, erkek giysileri ile erkek çocuk giysileri arasında, kadın giysileri ile kız çocuk giysileri arasında veya modern giysiler ile yöresel giysiler arasında herhangi bir fark gözetilmemektedir. Diğer yandan yatak örtüsü, nevresim takımı, tuvalet ve mutfak bezleri gibi dikiş ile birleştirilerek veya kenarları dikilerek hazır eşya haline getirilmiş ev tekstili ürünleri ile kamp eşyası gibi hazır eşyalar da elyaf, iplik ve kumaşlar gibi tekstil makinelerinden imalattan çıktığı haliyle değil de dikiş ve benzeri işlemler sonrasında piyasaya sunulduklarından, hazır giyim sektörü içerisinde değerlendirilmektedir. Tekstil ve hazır giyim sektöründeki yeni gelişmeler bu sanayinin ürünlerinin nihai kullanım alanlarını genişletmektedir. Günümüzde çok işlevli hazır giyim ürünleri gelişme döneminin daha başlarında olup gelecek vaat etmektedir. Teknik tekstillerin ise kullanım alanları daha da yaygınlaşmaktadır. Tekstil teknolojileri, elyaf ve iplikten üretilen, genellikle esnek ve bazı durumlarda esnek olmayabilen malzemelerin üretim teknolojileri ile bu malzemeleri şekillendirme ve mamul hale getirmede kullanılan teknolojilerdir. Bu teknolojiler ışığında, tekstil ve hazır giyim üretimi en geniş şekliyle aşağıdaki gibi özetlenebilir. Bu üretim sürecinin yanı sıra daha farklı bir süreçle dokusuz tekstil yüzeyi de elde edilebilmektedir. Şekil 1. Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Üretim Süreci 4 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bu üretim adımları kendi aralarında, sermaye-yoğun veya emek-yoğun oluş bakımından çok büyük farklılıklar göstermektedirler. Kimyasal elyaf ve iplik çekimi dünyanın en sermayeyoğun sanayi sektörü olan petrokimya sanayi içinde yer alırken; iplik, dokuma, örme ve tekstil terbiye işletmeleri dördüncü sermaye-yoğun sanayi sektörünü oluşturmaktadırlar. Hazır giyim ise hâlâ emek-yoğun bir sanayi sektörüdür. Tekstilin alt sektörleri sermaye-yoğundan emekyoğuna doğru aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedirler: Şekil 2. Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Sermaye ve Emek Yoğunluğu Elyaf (lif) en genel tanımıyla, enine kesitine göre boyu çok uzun olan, esnek, eğrilebilir maddelerdir. Tekstil yapılarının temel unsurunu teşkil eden elyaf veya lif, temin edildikleri kaynakların türlerine göre adlandırılırlar. Lifler devamlı (filament) veya devamsız (stapel) olarak da sınıflandırılmaktadır. Her lif kendine has özelliklere göre belirli ürünlerde kullanılmaktadır. Lifler, uzunluğu, inceliği, düzlüğü, rengi, parlaklığı, nem çekme özelliği, ısı tutma özelliği, buruşma özelliği, kopma dayanıklılığı, sürtünme ve aşınma sağlamlığı, sıcak tutma özelliği, zararlılara karşı dayanıklılığı dikkate alınarak farklı ürünlerin elde edilmesinde tek başlarına veya diğer liflerle karıştırılarak kullanılmaktadır. Doğal lifler özellikle insan sağlığı açısından daha olumlu özelliklere sahip oldukları için tercih edilmekte ayrıca tarımsal girdi olması nedeniyle üretimi ve tüketimi devletlerce desteklenmektedir. Kimyasal liflerin üretimi ise esas olarak kimya sanayinin konusu olmakla birlikte bu alandaki teknolojik yenilikler ile daha yüksek performanslı yeni liflerin geliştirilmesi tekstil sektöründeki değişimi etkilemektedir. Lifler uzunluk, kalınlık ve dayanıklılık kazandırılmak amacıyla eğrilip bir araya getirilerek iplik elde edilir. Eğrilmiş iplikler daha sonra tekrar bükülerek daha kalın ve dayanıklı hale de getirilebilir. İplikler örme ve dokuma kumaş üretiminde kullanılabileceği gibi dikiş ipliği olarak da kullanılabilir. İplik elde etme aşamasında ring, open-end, friksiyon veya hava jeti yöntemleri kullanılmaktadır. 5 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Günümüzde en çok ring ve open-end iplikçilik yaygındır. Ring sistemi ile daha ince ve kaliteli iplik elde edilebilirken open-end sisteminde üretim süreci daha kısa ancak kalite daha düşüktür. İplikler elde edilirken kullanılan elyafın özellikleri, düzenliliği, sağlamlığı, esnekliği, sertliği ve bükümüne göre farklı türde kumaş elde etmek amacıyla kullanılırlar. İpliklerin düz bir yüzey elde edilecek şekilde bir araya getirilmesiyle dokuma veya örme kumaĢ elde edilir. Dokuma kumaş elde edilirken çözgü ve atkı adı verilen iki iplik grubu yatay ve dikey olarak birbirinin altından ve üstünden geçirilirken, örme kumaş elde edilmesinde bir (atkı örme) veya birden fazla (çözgü örme) aynı yönde dizili iplik birbirleriyle ilmeklerle tutturulurlar. Dokuma tezgâhları atkı atım sistemlerine (mekikçikli, kancalı, hava jetli, su jetli) ve ağızlık açma sistemlerine (eksantrikli, kamlı, armürlü, jakarlı sistemler) göre sınıflandırılmaktadırlar. Atkılı örme sistemleri ise düz (triko) ve yuvarlak örme olarak sınıflandırılmaktadır. Dokuma kumaş daha ince, dayanıklı ve düzgün iken, örme kumaş daha hacimli ve esnektir. Bu özelliklerinden dolayı dokuma kumaş, perde, gömlek, havlu gibi; örme kumaş ise kazak, çorap gibi ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır. Örme kumaş elde etmek dokuma kumaşa göre nispeten daha kolaydır. Örme ve dokumanın yanı sıra çeşitli yöntemlerle dokusuz yüzey (tafting yüzeyler, yapıştırmalı yüzeyler, mali yüzeyler, non-woven yüzeyler) de elde edilebilmektedir. Bazı teknik tekstiller ve yer döşemesinde (halıfleks vb.) kullanılan bu tür yüzeylerin elde edilmesi günümüzde tekstil sanayinin gelişen bir kolunu oluşturmaktadır. Ham tekstil yüzeyleri ağartma, merserizasyon, boyama, baskı, apre gibi terbiye işlemlerinden geçirilerek modaya ve kullanılacağı yere göre tuşe (tutum), renk, parlaklık, nem çekme, buruşmazlık, keçeleşmeme, tutuşmazlık, anti bakteriyel, anti statik, leke tutmama gibi özellikler kazandırılır. Bu süreçteki işlemler ağırlıklı olarak kimyasal özelliktedir ve çevresel açıdan olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Terbiye işlemi kumaşa katma değer katan önemli bir üretim aşamasıdır. Mamul kumaş ve aksesuarlarla standart ölçülere göre belli üretim teknikleri kullanılarak standart hazır giyim eşyası elde edilir. Hazır giyim imalatı sırasıyla model hazırlama, kalıp çıkarma, pastal çizimi, kesim, dikim, temizleme, ütü ve ambalajlama üretim sürecini takip etmektedir. Bu süreç sonunda iki boyutlu kumaşa beğenilere ve kaplanacak şekle uygun üç boyutlu hacim kazandırılmaktadır. 6 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Günümüzde bilgisayar destekli tasarım, model hazırlama, kalıp çıkarma, pastal çizimi, serim ve kesim yapılarak hazır giyim üretimi belirli bir ölçüde otomatize olmuştur. Ancak gene de, hazır giyim üretimi emek yoğun niteliğini sürdürmektedir. Hazır giyim nihai ürün olması nedeniyle daha önceki üretim süreçlerinin tamamı ürünün performans özelliklerini ve dolayısıyla kaliteyi etkilemektedir. Genel olarak tüketiciler kaliteli giyim ürününde stil ve modaya uygunluk gibi estetik ve kumaşın özelliği, dayanıklılığı gibi performans özellikleri aramaktadırlar. Hazır giyim ürünlerinin en temel belirleyicisi ise modadır. Moda ve modacılar yeni stiller ortaya çıkarmakta ve insanları yeni giysiler almaya yönlendirmektedirler. Bu yapılırken bir önceki aynı sezonun ürünlerinin uzunluğu, silueti, açıklığı, rengi, kumaş tipi ve dizaynı, aksesuarı pazarın zevk ve beğenilerine uygun olarak değiştirilir. Tekstil ve hazır giyim sektörünün hem ulusal piyasada hem de uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliliği açısından maliyet yapısı önem taşımaktadır. Tekstil sektöründe üretim maliyetlerine bakılacak olunursa en büyük paydaları hammadde ve insan kaynakları maliyetleri oluşturmaktadır. Toplam maliyet içinde üçüncü büyük paydayı ise enerji maliyetleri almaktadır. Hazır giyim sektörünün hem toplamı hem de alt sektörleri açısından en dikkate değer nokta, hammadde maliyetleri toplam maliyet içinde en yüksek paya aittir. Hazır giyim sektöründe kullanılan hammaddeleri sadece ana hammadde olarak düşünmek hatalı olur. Özellikle dokuma hazır giyim sektöründe ana hammaddelerin dışında astar, tela, vatka gibi tali hammaddelerle, hem dokuma hem de örme hazır giyimde kullanılan aksesuar malzemeleri ve nakışlar maliyetler içinde önemli bir yer tutmaktadır. Maliyetler içerisinde ikinci önemli kalem ise işgücü ücretlerinin teşkil ettiği maliyetlerdir. Bunun toplam içindeki payı % 2930’dur. Kalifiye işçiliğin oranı ise yaklaşık % 5 civarındadır. Doğrudan işçilikle kalifiye işçilik birlikte düşünüldüğünde, sektörde maliyetler işgücü maliyetinin payı % 35’e kadar çıkabilmektedir. Hazır giyim üretiminde de enerji kullanımı söz konusudur, ancak iplik ve kumaş üretimine göre daha küçük bir oran teşkil etmektedir. Tekstil ve hazır giyim sektörü diğer iş kollarına teknoloji ve girdiler açısından bağımlıdır. Tarımda pamuk üretimi önemli yer teşkil etmektedir. Kimya sanayinin önemli faaliyet alanlarından biri tekstil sanayinin sentetik hammaddelerinin üretimidir. Tekstil terbiyesinde kullanılan boyar maddeler ve kimyasallar da kimya sanayi tarafından sağlanmaktadır. Ülkemizdeki tekstil makinesi üretimi yalnızca sınırlı sayıda daha ziyade teknolojik olarak göreceli basit bazı makineler ile sınırlıdır. 7 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 2.2 Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektörünün temelleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde atılmıştır. Dokuma konusunda Denizli ve Tokat, ipekli ürünler konusunda da Bursa bölgesinde küçük işletmeler halinde üretim yapılmıştır. 1915 yılında önde gelen 22 kamu sanayi işletmesinin 18’i, 28 anonim şirketin 10’u, 214 özel sektör işyerinin 45’i ve toplam 264 sanayi işyerinin 73’ü bu sanayide faaliyet göstermiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Sümerbank’ın kuruluşu ile birlikte tüm tekstil ve hazır giyim fabrikaları ve atölyeleri bu kuruluş çatısı altında toplanmıştır. Sümerbank yaptığı yatırımlar ve yetiştirdiği personelle özel sektöre öncülük etmiş Sümerbank’ta oluşan birikimin zaman içinde özel sektöre de aktarılması sağlanmıştır. 1950’li yıllarda başlayan özel sektör yatırımları zaman içinde gelişmiş, zamanla kamunun bu alanda üretici rolü azalmıştır. 1952 yılında sektör üretimi içinde % 28 olan özel sektör payı 1962 yılında % 62’ye, 1990 yılında ise % 90’ın üzerine çıkmıştır. Halen kamunun bu sektörde payı % 1’in altındadır. Sümerhalı’ya ait Isparta halı fabrikasında halı ipliği üretilmekte ayrıca Sümerhalı ve bazı diğer kamu kurumları tarafından el halısı üretimi gerçekleştirilmektedir. Sektörde, 1950'li yıllardan sonra özel sektörün öncülüğünde gelişim başlamış ve 1960'lardan sonra sentetik elyaf üretimine başlanmıştır. Planlı dönemde uygulanan ithal ikamesi politikası ve teşvik tedbirlerinin de katkısıyla 1960-70 yılları arasında sektörde daha ileri teknoloji kullanılmaya ve işlenmiş ürün imal edilmeye başlanmış, 1960-80 yılları arasında önemli bir teknik deneyim kazanılmıştır. 1980 yılından sonra uygulanan, serbest piyasa ekonomisine dayalı dışa açılma ve ihracatı teşvik politikaları ile birlikte, özellikle 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren tekstil ve hazır giyim ihracatı önemli oranda artmış ve ihracatın en önemli kalemi haline gelmiştir. 1990’lara gelindiğinde ise toplam ihracat içindeki sektörün payı yüzde 40’a kadar çıkmıştır. 1980’li yılların başında daha çok iplik, elyaf, kumaş gibi tekstil mamulleri ihraç eden Türkiye, 1984 yılından sonra daha fazla hazır giyim mamulü ihraç etmeye başlamıştır. Daha uç ürün olması nedeniyle, toplam katma değeri tekstil mamullerinden yüksek olan hazır giyim mamullerinin ihracatı 1990’lı yıllarda artarak devam etmiş ve sektörün üretim, ihracat ve istihdam içinde önemi artmıştır. Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü teknoloji düzeyi, ekonomik etkinliği ve sosyal etkileşimi itibariyle ülkenin önde gelen sosyo-ekonomik faaliyet alanlarından biridir. Sektörün bu konumunu önümüzdeki iki on yıl boyunca koruması, hatta geliştirmesi beklenmektedir. Tekstil ve hazır giyim sektörü birlikte değerlendirildiğinde, gayri safi yurt içi hasıla, imalat sanayi ve sanayi üretimindeki pay, ihracat, ekonomiye sağladığı net döviz girdisi, istihdam, yatırımlar, dışa açıklık ve makro-ekonomik büyüklükler açısından Türkiye’nin birinci sektörü konumundadır. 8 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Ülkemiz; Avrupa Birliği (AB) ülkelerine tekstil ve hazır giyim ihracatında ikinci, pamuk üretiminde dünyada yedinci, pamuk tüketiminde dünyada dördüncü, elyaf ring iplik üretiminde dünyada beşinci, open-end iplik üretiminde dünyada dördüncü, organik pamukta ise dünya lideridir. Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü, halen Avrupa’daki, hatta Avro-Akdeniz ve Avrasya Bölgesindeki en büyük üretim kapasitesine sahip tekstil ve hazır giyim sanayidir. Türkiye’nin, iplikten başlayarak tekstil üretim kapasitesinde dünya ölçeğinde önemli payı vardır. Türkiye, kurulu kapasite iğ sayısı itibariyle dünyada altıncı; rotor sayısında ise dördüncü sıradadır. Türkiye iğ sayısında dünya kapasitesinin % 3,4’üne, rotor sayısında ise % 5,5’ine sahiptir. AB kurulu kapasitenin yaklaşık yarısı Türkiye’dedir. Karşılaştırma pamuk tipi kısa elyaf alt sektörüyle sınırlandırılırsa, Türkiye’de kurulu kapasite tek başına AB kurulu kapasitesine denk boyuttadır. Dokuma ve örgü kumaş üretiminde, yaşlı mekikli tezgâhlar dikkate alınmasa dahi, kurulu dokuma kapasitesi AB toplamının dörtte biridir. Kumaş işleme (terbiye) kapasitesi kurulu ham bez üretim kapasitesini (dokuma ve örgü) rahatlıkla işleyecek seviyededir. Terbiye (boya, baskı ve apre) sanayimiz gerek boyutu ve teknoloji düzeyi, gerekse ürün kalitesi açısından AB kurulu kapasitesine en azından denk düzeydedir. Türkiye’nin iplik üretim kapasitesi; 2.300.000 ton kısa elyaf (pamuk vb.) iplik, 400.000 ton uzun elyaf (yün vb.) iplik, 800.000 ton filament (kesiksiz) iplik, olmak üzere toplam 3.500.000 tondur. Dokuma alanında Türkiye’deki toplam kurulu dokuma kapasitesinin 1.350.000 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Örmede ise 2.250.000 tonluk bir kapasite söz konusudur. Son yıllarda çorap sanayi, diğer tekstil alt sektörlerine nazaran daha hızlı bir gelişme göstermiş olup, çorap sanayinin kapasitesi yeni yapılan yatırımlarla 200 milyon düzinenin üstüne çıkmıştır. Non-woven, halı ve teknik tekstiller bakımından, Türkiye’de 200.000 tonun üzerinde bir non-woven üretim kapasitesi bulunmaktadır. Halı ve özel teknik tekstil ürünleri için de 200.000 tona yakın bir kapasitenin bulunduğu kabul edilirse, bu gruptaki toplam üretim kapasitesi 400.000 tondur. Tekstil ve hazır giyim sektörümüz ürün kalitesi ve üretim teknolojisi itibariyle çağdaş dünya standartlarındadır. Üretiminin yaklaşık dörtte üçü on yaşından daha genç makine ve teçhizatla gerçekleştirilmektedir. Toplam istihdamın yaklaşık % 20’si tekstil ve hazır giyim sektörü tarafından sağlanmaktadır. Tekstil ve hazır giyim sektöründeki kayıt dışılık dikkate alındığında, 450.000 kadarı tekstil sanayinde, 1.500.000 kadarı da hazır giyim sanayinde olmak üzere, 2.000.000 civarında kişinin çalıştığı tahmin edilmektedir. 9 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bununla birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2009 Ekim ayındaki Çalışma İstatistiklerine göre, sektörde faaliyet gösteren 40.806 adet işyerinde kayıtlı 674.832 işçi çalışmaktadır. Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü, KOBİ ağırlıklı bir sektör olup, özellikle hazır giyim sanayindeki kayıt dışılığın % 50’nin üzerinde olması nedeniyle, işletme sayısı hakkındaki tahminler bile, çok büyük farklılıklar göstermektedir. 35.000 ile 70.000 arasında değişen işletme sayısı tahminlerinden hangisi doğru olursa olsun, tekstil ve hazır giyim sektörünün Türkiye’nin en büyük ve en yaygın sanayi dalı olduğu gerçeği çok açıktır. Türkiye genelinde ihracata yönelik üretim yapan % 90’nı KOBİ mahiyetinde olup toplam 18.500’ün üzerinde imalatçı/ihracatçı işletme bulunmaktadır. Bunların 11.000’i hazır giyim ve 7.500’ü de tekstil imalatı/ihracatı alanında faaliyet göstermektedir. Bu işletmelerin % 90’ından fazlası küçük işletmeler, yani küçük veya büyük atölyelerdir. Tekstil ve hazır giyim sektöründe sanayinde ortalama çalışan sayısı 18 iken hazır giyimde 9’dur. Sektör genelinde ortalama çalışan sayısı ise 12,5’dur. Tablo 3. Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe İşletme Büyüklüğü (2002) Tekstil Hazır Giyim ĠĢletme Sayısı Ġçindeki Pay (%) ĠĢletme Sayısı Ġçindeki Pay (%) 1-9 81,4 85,9 10-49 13,5 11,3 50-99 1,9 1,4 100-150 1,0 0,5 151-249 0,9 0,4 250+ 1,3 0,5 ÇalıĢan Sayısı Kaynak: TÜİK İmalat Sanayii ve Genel İşyeri Sayımı 1. Aşama Geçici Sonuçları Tekstil işletmeleri İstanbul, Bursa ve Denizli’de yoğunlaşmış iken hazır giyim işletmeleri ağırlıklı olarak İstanbul’da faaliyet göstermektedir. 10 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tablo 4. Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe İşletmelerin İllere Göre Dağılımı (2002) Hazır Giyim Tekstil Ġl ĠĢletme Sayısı Ġçindeki Ġl Pay (%) ĠĢletme Sayısı Ġçindeki Pay (%) Ġstanbul 33,6 Ġstanbul 36,5 Bursa 12,5 Ġzmir 7,8 Denizli 11,2 Bursa 4,7 Gaziantep 4,4 Ankara 4,1 Ġzmir 4,1 Adana 2,7 Ankara 3,6 Konya 2,3 UĢak 3,0 Denizli 2,1 Adana 1,8 Manisa 2,0 Aydın 1,7 Ġçel 1,8 Konya 1,6 Gaziantep 1,8 Diğer 22,5 Diğer 34,2 Kaynak: TÜİK İmalat Sanayii ve Genel İşyeri Sayımı 1. Aşama Geçici Sonuçları Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün 2004 yılında yurt içi ve yurtdışı satışlarının toplamı; 18 milyar Dolar ihracat, 3 milyar Dolar bavul ticareti, 12 milyar Dolar hazır giyim ve ev tekstilleri iç tüketimi ve 2 milyar Dolar halı ve teknik tekstil ürünleri iç tüketimi olmak üzere toplam 35 milyar Dolar’dır. Bu toplam satış gelirinden, Türk Tekstil Sektörü tarafından üretilmeyip yurtdışından ithal edilen 5 milyar Dolar’lık ara malı (iplik, ham bez ve kumaş) miktarı düşülürse, Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün cirosu birlikte 30 Milyar USD civarındadır. 2004 yılında Türkiye’nin toplam Gayri Safi Milli Hasılat (GSMH)’ının 319 milyar Dolar olduğu hatırlanırsa, tekstil ve hazır giyim sektörünün tek başına ülkemiz GSMH’sinin % 10’una yakın bir kısmını sağladığı görülmektedir. Mevcut veriler itibariyle, tekstil ve hazır giyim sektörünün imalat sanayi üretiminde en yüksek payı aldığı görülmektedir. 2004 yılı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sektörün imalat sanayi içindeki payı, aşağıdaki tablodan görüldüğü gibi % 16,3’tür. 11 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tablo 5. Sanayi Üretimi İçinde Sektörlerin Ağırlığı Sektör Ağırlığı Madencilik sanayi 4,89 Elektrik, gaz ve su sanayi 8,19 İmalat sanayi 86,92 Gıda ürünleri ve içecek imalatı 10,64 Tütün ürünleri imalatı 1,35 Tekstil ürünleri imalatı 10,88 Giyim eĢyası imalatı 5,42 Derinin işlenmesi (bavul, çanta vb.) 1 Ağaç ve mantar ürünleri imalatı (mobilya hariç) 0,59 Kağıt ve kağıt ürünleri imalatı 1,59 Basım ve yayım imalatı 1,73 Kok kömür, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı 14,48 Kimyasal madde ürünleri imalatı 10,34 Plastik-kauçuk ürünleri imalatı 3,41 Metalik olmayan diğer mineral madde imalatı 6,85 Ana metal sanayi 8,9 Metal eşya sanayi, makine teçhizat hariç 3,39 Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizat imalatı 5,76 Büro, muhasebe bilgi işlem makineleri imalatı 0,05 Başka yerde sınıflandırılmamış elektrikli makine cihaz imalatı 3,22 Radyo, TV, haberleşme cihazları imalatı 1,49 Tıbbi, hassas ve optik aletler, saat imalatı 0,26 Taşıt araçları ve karoseri imalatı 6,27 Diğer ulaşım araçları imalatı 1,07 Mobilya imalatı, başka yerde sınıflandırılmamış diğer imalatı 1,3 Kaynak: TÜİK Aylık Sanayi Üretim Endeksi Haber Bülteni (Temmuz 2005) Türk ekonomisine net döviz girdisi olan sektörlerden en önemlisi olan tekstil ve hazır giyim sektörü, yüksek ihracat performans ve potansiyeli ile ülkenin dışa açılan penceresidir. Bu sektör, yıllık 10 milyar Dolar’ı aşan dış satımı ile ülke ihracatının üçte birini tek başına karşılamaktadır. 12 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Türkiye, tekstilde Avrupa’nın en büyük, dünyanın on dördüncü; hazır giyim ürünlerinde Avrupa’nın ikinci, dünyanın yedinci büyük tedarikçisidir. Türkiye, 2006 yılı verilerine göre, dünya tekstil ihracatındaki % 3,5’luk payı ile tekstilde sekizinci büyük ihracatçı konumundadır. Tekstil ve hazır giyim sektörünün ihracat performansına bakıldığında, ikisinin birbirine paralel gittiği görülmektedir. Sektör ihracatının % 27-28’lik bir oranı tekstil sektörü, % 72-73’lük oranı ise hazır giyim sektörü gerçekleştirmektedir. 2004 yılı itibariyle tekstil sektörünün toplam ihracat içindeki payı % 7,1 ve hazır giyim sektörünün payı ise % 20,5 olup iki sektörün Türkiye toplam ihracatındaki toplam payı % 27,6 düzeyindedir. Türkiye’nin hazır giyim ihracatının % 75’den fazlası AB ülkelerine yapılmaktadır. Coğrafi yakınlık, kalifiye işgücü, kalite, moda ve marka yaratmaya verilen önem AB ülkelerini Türkiye’nin geleneksel ve en büyük pazarı haline getirmiştir. Ülkeler bazında değerlendirildiğinde sırasıyla Almanya, İngiltere, ABD, Fransa ve Hollanda en fazla hazır giyim ihraç edilen ülkelerdir. En fazla ihracat yapılan ilk on ülkenin toplamı ise Türkiye genelinde toplam hazır giyim ihracatının % 80 gibi büyük bir bölümüne karşılık gelmektedir. İhracatın büyük bölümü yüksek gelirli OECD ülkelerine yapılmaktadır. Ülkemiz ithalatta ise, hazır giyim ihracatımızda görülen artışa bağlı olarak, büyük ölçüde hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik tekstil ithalatında sürekli artış kaydetmiş ve dünya tekstil ithalatında yedinci sırada yer almıştır. Tekstil ile hazır giyim sektörleri birlikte değerlendirildiğinde 2004 yılı ithalatı 7,7 milyar dolayında olup bu miktarla toplam ithalatımızın yaklaşık % 8’ine denk gelmektedir. Türkiye’ye yapılan tekstil ithalatının bir kısmı elyaf şeklindedir. Bunlar yine tekstil sektörünün hammaddesi olarak kullanılmaktadır. İplik ithalatının önemli bir kısmı da tekstil sektörünün ara malı ihtiyacını karşılamak için yapılmaktadır. İplik ithalatının bir kısmı ile kumaş şeklinde yapılan ithalat ise daha çok hazır giyim ve hazır eşya sektörünün ham madde ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Genel olarak bakıldığında, tekstil ithalatı hazır giyim ve hazır eşya sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin tekstil ithalatını gerek değer olarak ve gerek miktar olarak belirleyen faktörlerin başında, dünya ve Türkiye’deki hazır giyim ve hazır eşya talebi ile Türkiye’nin içerdeki tekstil üretimi gelmektedir. 13 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Türkiye’nin dokuma ve örme hazır giyim ithalatı birçok faktörün bir sonucu olarak artmaktadır. Bu faktörlerin başında pazarlama ve dağıtım kanalları ile ilgili gelişmeler gelmektedir. Genç bir nüfusa sahip olan ve gittikçe dışa açılan Türkiye, dünya markalarının iştahını kabartmaktadır. Çok sayıda perakende zinciri Türkiye’de yatırım yapmaktadır. Ayrıca Türk girişimciler de mağazalaşma ve markalaşma çabası içindedir. Bütün bu eğilimleri ucuz Çin üretimi ve Türk girişimcilerinin yurt dışında yaptığı yatırımların ürünlerini Türkiye’ye ithal etme çabaları da desteklemektedir. Sektörün son üç yıldaki ihracat ve ithalat değerleri ise aşağıdaki tablolarda belirtilmiştir. Tablo 6. İhracat (milyon Dolar) 2007 2008 2009 * Tekstil 5,316 5,093 3,847 Hazır Giyim 1,357 1,902 1,633 2007 2008 2009 * Tekstil 10,804 11,323 8,681 Hazır Giyim 11,795 11,504 8,747 * 11 aylık toplam Tablo 7. İthalat (milyon Dolar) * 11 aylık toplam Türkiye’de kısa elyaf iplik sektörü dünyada en yüksek teknolojiye sahip ülkeler arasında yer almaktadır. İplikte olduğu kadar olmasa bile, pamuklu dokuma sektörü de oldukça yeni makine parkına sahiptir. Türkiye’de pamuklu örme alt sektörü, entegre olmayan küçük ve orta boy işletmelerde yoğunlaşarak bir büyüme göstermiştir. Dünya terminolojisindeki adı sentetik fiber filament olan sektör, ürün bazında sentetik elyaf ve sentetik iplik endüstrisi olmaktadır. Türkiye’de sentetik elyaf üretimi ilk kez 1964 yılında Bursa Sifaş’ta başlamıştır. Türk sentetik iplik sektörü 1997 yılından itibaren yeni bir geçiş ve dönüşüm sürecine girmiştir. Bu sürecin en belirgin özelliği dünyadaki en son teknolojik gelişmeleri bünyesinde toplamak suretiyle kapasite ve çeşitlilik açısından en üst seviyeyi yakalamasıdır. 14 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Sektörde faaliyet göstere polyamid, polyester ve akrilik üreticilerinin sayısı 11 olup, 8 tanesi Bursa-Yalova ekseninde faaliyet göstermektedir. Son yıllarda, polipropilen alanında ciddi yatırımlar Adana, Gaziantep ve Kayseri yöresinde gerçekleştirilmiştir. Tekstil ve hazır giyim sektörü başta pamuk olmak üzere ağırlıklı olarak yerli girdi kullanmaktadır. Türkiye’de kaliteli pamuk üretiminin yapılabiliyor olması sektörün gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Dolayısıyla tarım kesimi için de bu sanayinin varlığı ve devamı büyük önem arz etmektedir. Aynı şekilde tekstil ve hazır giyim sektörü, makine sanayi ve kimya sanayinden tekstil makineleri, sentetik elyaf, boya gibi ürünleri girdi olarak kullanmakta olup, yaşanacak gelişmeler bu sektörleri de yakından ilgilendirmektedir. 2.3 Dünya’da ve AB’de Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü İplik yapımı, dokuma ve dikiş gibi teknikler MÖ. 5.000 yıllarından beri uygulanmaktadır. Çin’in tek ipek üreticisi olmasının da etkisiyle hammadde, halı, kilim ve kumaş üretiminde doğu ülkeleri binlerce yıl üstün durumlarını sürdürmüşlerdir. En temel insan ihtiyaçlarından olan örtünme ve korunma amacıyla kullanılan tekstil ürünleri ticareti de yüzyıllarca yapılmıştır. Bir sanayi kolu olarak tekstilin ortaya çıkması ise sanayi devrimi ile İngiltere’de başlamıştır. 18. yüzyılın ikinci yarısında mekanik iplik eğirme yöntemleri geliştirilmiştir. Ticari bir kullanıma sahip olan ilk mekanik dokuma tezgâhını İngiliz din adamı Edward Cartwright 1785’de gerçekleştirmiş ve patentini almıştır. Üretim tekniklerindeki gelişmeye paralel olarak sırasıyla su, buhar ve elektrik kullanılarak çalışan tesislerde tekstil üretimi gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Daha sonra desen tekniği ve moda endüstrisinin de artan önemine paralel olarak Fransa, ABD ve İtalya’da bu sanayi gelişmiştir. 1830’da dikiş makinesi, 1900’lerde de sentetik elyafların geliştirilmesi, tekstil kimyası ve makinesi alanlarındaki çeşitli gelişmeler paralelinde tekstil ve hazır giyim sektörü gelişimini sürdürmüştür. Tekstil ve hazır giyim sektörü, ürünlerinin temel bir tüketim malı olması, nispeten düşük sermaye ihtiyacı, sağladığı istihdam imkânı, üretim sürecinde yaratılan katma değer ve ihracat imkânları nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalıdır. 15 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere, 20. yüzyılın başlarında Japonya, 1950’lerde Tayvan ve Güney Kore sanayileşme süreçlerinin başlarında bu sanayiyi geliştirerek sermaye birikimi sağlamış, ihracat ve üretim tecrübesi edinmişlerdir. Bu yolla edinilen sermaye, bilgi birikimi ve tecrübe sermaye ve bilgi yoğun diğer sektörlerin gelişmesinde katkı sağlamıştır. Günümüzde de tekstil ve hazır giyim sektörü sermaye sıkıntısı yaşayan, ucuz işgücüne sahip gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarife ve tarife dışı engellerle en çok korunan sanayi sektörü tekstil ve hazır giyim sektörüdür. Diğer sektörlerle kıyaslandığında düşük bir sermaye yatırımı ile yüksek oranlı bir istihdam sağlayabilmesi, gelişmekte olan ülkelerin bu sektörde gelişmeyi hızlandırabilmek için doğrudan veya dolaylı teşvikler vermesine, dışarıdan gelen rekabete karşı korumacı politikalar uygulamalarına neden olmaktadır. Benzer şekilde, gelişmiş ülkeler de sektörün sağlamış olduğu istihdamı en azından koruyabilmek amacıyla kendi iç pazarlarını yabancı rakiplerine karşı korumakta, sektörde yeni teknolojilerin ve üretim yöntemlerinin kullanılmasını özendirici politikalar uygulamaktadır. Bu nedenle, tekstil ve hazır giyim sektörü dünyada rekabetin en fazla yaşandığı sektörlerden birisidir. Üretim ağırlıkları itibariyle imalat sanayi içinde tekstil ve hazır giyim sektörleri gelişmekte olan ülkelerde çok daha fazla paya sahiptir. Tekstil ve hazır giyim sektörü, bölgeler arasında ise Asya’da en büyük paya sahiptir. Tablo 8. Bölgelerin İmalat Sanayi Katma Değeri İçinde Tekstil ve Hazır Giyim Sanayilerinin Payları (%) Tekstil Hazır Giyim Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi Sanayi Sanayi Toplamı GeliĢmiĢ Bölgeler 2,1 2,8 4,9 GeliĢmekte Olan Bölgeler 6,5 4,9 11,4 Kuzey Amerika 2,0 2,6 4,6 Orta ve Güney Amerika 4,1 4,2 8,3 Asya (Ġsrail ve Japonya 7,7 5,1 12,8 Avrupa 2,9 3,2 6,1 Okyanusya 2,7 3,2 5,9 hariç) Kaynak: Statistical Yearbook, United Nations (2005) 16 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Portekiz, Tunus ve Türkiye’de imalat sanayi katma değeri içinde tekstil ve hazır giyim sanayi yüksek paya sahiptir. En büyük tekstil ve hazır giyim üreticisi olan Çin’de katma değer içinde tekstil ve hazır giyim sektörünün payı, diğer sanayilerdeki daha hızlı gelişmeye bağlı olarak azalma eğilimdedir. Tekstil ve hazır giyim sektöründe istihdam, ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerde toplanmaktadır. Bu sanayi gelişmiş ülkelerde de halen önemli bir istihdam kaynağı olmakla beraber imalat sanayi içinde payı nispeten daha düşüktür. İstihdam ile ilgili bir önemli husus da tekstil ve hazır giyimde çalışanların genel olarak daha vasıfsız olması, özellikle hazır giyim sanayinde kadın işgücü istihdamının yoğun olmasıdır. Dünyada son yirmi yılda tekstil ticareti üretimin on katı artmıştır. Önümüzdeki yirmi yılda, Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization – WTO) düzenlemelerinin bir izdüşümü olarak, dünya tekstil ticaretinin artış hızının devam etmesi beklenmektedir. Bu gözlemler ışığında tekstil ve hazır giyim sektörüne dünya genelinde bakıldığında, 1980’li yıllarda 450 milyar Dolar dolaylarında tahmin edilen dünya tekstil üretiminin günümüzde 530 milyar Dolar boyutuna ulaştığı; tüketimin bir yandan artan nüfus diğer yanda gelişen kişi başına tüketim ile artış eğilimini sürdüğü izlenmektedir. 1980’de tekstil üretiminin yaklaşık yarısını gerçekleştiren Avrupa’nın payı % 30 dolaylarına düşmüş; aynı dönemde Asya ülkelerinin payı % 25’den % 35-40 dolaylarına yükselmiştir. Amerika kıtası da dünya tekstil üretimindeki payını son çeyrek yüzyılda % 20’lerden % 25-30 dolaylarına yükseltmeyi başarmıştır. Önümüzdeki yıllarda Çin dâhil Asya ülkelerinin paylarını, diğer bölgeler aleyhine arttırmaya devam ettirmeleri beklenmektedir. Önümüzdeki yirmi yılda hammadde üretiminin % 75’inin Asya’da gerçekleşeceği, elyaf üretiminin % 80’inin sentetik elyaftan oluşacağı, filament ipliğe talebin artacağı; gelişmiş ülkelerin yeni nesil yüksek performanslı özel kimyasal elyaf geliştirmeye yönelecekleri öngörülmektedir. Önümüzdeki yirmi yıl içerisinde yeni komposit malzemeler ve çok fonksiyonlu akıllı tekstil ürünleri ile pazar payı halen % 15 olan teknik tekstillerin kullanım ve pazar payının artması beklenmektedir. Bir diğer önemli husus, gelişmekte olan ülkeler tekstil ve hazır giyim üretim ve ticaretinde gelişmiş ülkelere kıyasla paylarını artırmaktadırlar. Gelişmiş ülkeler tekstil üretiminde söz sahibi olmaya devam ederken, hazır giyim üretimi işgücü maliyetlerinin düşük olduğu ülkelere geçmektedir. 17 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Emek-yoğun yapısı ve nispeten daha niteliksiz işgücü ihtiyacı nedeniyle hazır giyim sektörü pek çok gelişmekte olan ülkenin yatırım yaptığı bir alandır. 2005 yılına kadar uygulanan kota sisteminin de etkisiyle hazır giyim talebi en ucuz fiyatı veren farklı ülkelerden karşılanmak durumunda kalmıştır. Bu da yatırımların farklı ülkelere kaymasında etkili olmuştur. Bu durumun bir sonucu olarak dünyada hazır giyim üretim kapasitesi talebin yaklaşık iki misline ulaşmıştır. Alım tarafında ise, ABD’nin en büyük iki perakende firması (Wal-Mart ve Kmart) toplam hazır giyim satışının miktar olarak üçte birini, en büyük beş firma ise (Wal-Mart, Kmart, Sears, Dayton, Hudson ve JC Penney) toplam hazır giyim satışının % 68’ini gerçekleştirmektedir. AB’de de benzer bir konsolidasyon yaşanmaktadır. Büyük alım firması sayısındaki azalma ABD’de AB’ye göre hayli yüksektir. Bu durumun bir sonucu olarak ABD pazarında sipariş büyüklükleri daha yüksektir. AB pazarında ise daha düşük miktarlarla ve daha sık sipariş alınmaktadır. Üreticilerin dağınık ve çeşitli, üretim kapasitesinin talebin hayli üstünde, alım firmalarının ise ciddi oranda konsolide olması hazır giyim sanayine alım firmalarının pazara hakim olduğu ve yönlendirdiği bir yapı kazandırmıştır. Tekstil sanayinin de ağırlıklı olarak hazır giyim sanayinin hammaddesini sağladığı dikkate alındığında, bugün dünyada tekstil ve hazır giyim ticaretinde ve değer zincirinde alım firmalarının belirleyici role sahip olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca alım firmaları müşteri talep ve beklentilerine göre tasarım ve üretim yaptırmaktadır. Hazır giyim sanayinde müşteri taleplerinin moda değişimi gibi konulardan dolayı hızlı değişimi, satış ve pazarlamayı yürüten ve müşterilerle yakın temas halinde olan alım firmalarının değer zincirini yönlendirmesine de katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla alım firmalarının yapısının ve beklentilerinin doğru anlaşılması ve en üst düzeyde karşılanması bu sanayide rekabet edebilmenin temel şartını oluşturmaktadır. Büyük alım firmalarının türleri ve özellikleri aşağıda belirtilmiştir. Bunların yanında tuhafiyeci, butik gibi toptancı aracılığıyla mal temin eden küçük işletmeler de bulunmaktadır. Perakendeciler: Zincir mağazalar, hiper marketler ve indirim mağazaları bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu firmalar “özel markalı ürün” denilen sadece o mağazada satılmak üzere ürettirdikleri malları satmaktadırlar. Bu firmaların sipariş miktarları büyüktür ve alım kararlarında düşük fiyat en belirleyici role sahiptir. Wal-Mart ve Carrefour bu kapsamda değerlendirilmektedir. AB ithalatında bu tür alım firmalarının payı yaklaşık % 50’dir. 18 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Pazarlamacılar: Aktif pazarlama stratejisi olan markalar bu kapsamdadır. Bu firmalar tasarım, tedarik ve pazarlama fonksiyonları üzerinde uzmanlaşırken üretimlerini başka firmalara yaptırmaktadırlar. Bu firmaların alım kararlarında “fiziksel üretimin tamamı” üretim yapabilme ve hızlı teslimat önemlidir. Nike ve Reebok gibi firmalar bu kapsamda değerlendirilmektedir. AB ithalatında bu tür alım firmalarının payı yaklaşık % 20’dir. Markalı üreticiler: Tasarım, pazarlama konusunda uzman markalı firmalardır. Üretimlerinin bir kısmını kedileri gerçekleştirirken fason üretim de yaptırmaktadırlar. Bu firmalar fason üretim yaptırırken bölgesel ve yakın ülke firmalarını tercih etmektedir. Levi’s, DKNY ve Zara gibi firmalar bu kapsamdadır. AB ithalatında bu tür alım firmalarının payı yaklaşık % 30’dur. Üretici firma türleri ve özellikleri ise aşağıdaki gibidir: Fason üreticiler: Alım firması tarafından uygun olarak kesilerek temin edilen kumaşları alım firması tarafından belirlenen modele uygun olarak diken ve ürünü teslim eden üreticilerdir. Bu firmalar fiziksel üretim işlemlerinin sadece bir kısmını gerçekleştirdiğinden, nihai katma değer içinde payları azdır. Bu tür firmalar için düşük işgücü maliyetleri en önemli rekabet avantajıdır. Markalı üretici grubunda yer alan alım firmaları en önemli müşterileridir. Vietnam, Çin ve Romanya ağırlıklı olarak üretimini bu şekilde gerçekleştirmektedir. Ürün imalatçıları: Bu firmalar alım firması tarafından örneği verilen ürünü üretebilmektedirler. Kesim, dikim gibi üretim süreçlerini yerine getirebildikleri gibi tedarik gibi sınırlı hizmet bileşenlerini de yerine getirebilmektedirler. Ayrıca hammadde temin edebilecek finansal dayanıklılıkları vardır. Bu firmalar fiziksel üretim işlemlerinin tamamını gerçekleştirebilmektedir. Başta pazarlamacı grubunda yer alanlar olmak üzere perakendeci ve markalı üretici gruplarında yer alan alım firmalarına üretim yapmaktadırlar. Hong Kong ve Türkiye ağırlıklı olarak üretimini bu şekilde gerçekleştirmektedir. Ancak Hong Kong sadece kendi ülkesinde değil dünyanın pek çok yerinde üretim de yaptırmaktadır. Tasarım imalatçıları: Bu firmalar fiziksel üretim işlemlerinin tamamını kendi tasarımlarına dayanarak gerçekleştirebilmektedirler. Bu firmaların belirli pazar kısımlarına hitap edebilen kendi koleksiyonları vardır. Başta pazarlamacı grubunda yer alanlar olmak üzere perakendeci ve markalı üretici gruplarında yer alan alım firmalarına üretim yapmaktadırlar. İtalya ve kısmi olarak Türkiye ve Hong Kong üretimini bu şekilde gerçekleştirmektedir. Marka imalatçıları: Bu firmalar üretim fonksiyonunu en az seviyede yürütürken hizmet bileşeni yönünde uzmanlaşmışlardır. Hem üretici hem de alım firması olduklarından yukarıda alım firmaları arasında sayılan markalı üreticilerle aynı grupta yer almaktadırlar. İtalya ve ABD’deki üreticiler bu grupta yer almaktadır. 19 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tekstil ve hazır giyim sanayi ihracatı dünya imalat sanayi ihracatı içinde önemli bir paya sahiptir. Tekstil ve hazır giyim ihracatı genel olarak artma eğilimini sürdürse de imalat sanayi içindeki payı yıllar içinde azalma eğilimindedir. 2004 yılı itibariyle, Çin, AB ülkeleri, ABD, Güney Kore, Tayvan en büyük tekstil ihracatçısı ülkelerdir. Çin, AB ülkeleri, Hindistan, Türkiye ve Pakistan son yıllarda dünya ticaretindeki paylarını artırırken diğer önemli ihracatçıların payları azalmaktadır. Çin ve Türkiye 2000-2004 döneminde en yüksek oranlı tekstil ihracatı artışı gerçekleştirirken, Güney Kore, Tayvan, Endonezya ve Meksika’nın ihracatı azalmıştır. Pakistan, Hindistan ve Türkiye için tekstil ihracatı ülkenin ihracat geliri içinde önemli paya sahip iken, özellikle gelişmiş ülkelerde bu oran oldukça düşüktür. AB ülkeleri içinde İtalya Almanya, Belçika ve Fransa önemli tekstil ihracatçısı ülkelerdir. Hazır giyimde ise; Çin, AB ülkeleri, Türkiye, Meksika ve Hindistan en büyük hazır giyim ihracatçısı ülkelerdir. Çin, AB ülkeleri, Türkiye, Romanya, Vietnam ve Tunus son yıllarda yüksek oranda ihracat artışı gerçekleştirerek dünya ticaretindeki paylarını artırırken, ABD, Güney Kore ve Meksika’nın payı azalmıştır. Bangladeş, Tunus, Romanya ve Türkiye için hazır giyim ihracatı ülkenin ihracat geliri içinde önemli paya sahip iken, bu pay Çin ve Hindistan’da nispeten daha düşüktür. Önemli ihracatçı olan gelişmiş ülkelerden AB ülkeleri, ABD ve Güney Kore’nin ihracatında bu sektörün payı oldukça düşüktür. Önemli ihracatçı ülkelerden sadece Vietnam’ın hazır giyim ihracatının toplam ihracat içindeki payı artmaktadır. AB ülkeleri içinde İtalya Almanya, Fransa ve Belçika önemli hazır giyim ihracatçısı ülkelerdir. 2004 yılı itibariyle AB ülkeleri, ABD, Çin, Meksika ve Japonya en büyük tekstil ithalatçısı ülkelerdir. Tekstil ürünleri nihai kullanım eşyası olabildiği gibi esas olarak hazır giyim ürünlerinin girdisi olduğu dikkate alındığında hazır giyim ihracatını artıran ülkelerden tekstil üretim kapasitesi yetersiz kalanların tekstil ithalatı artmaktadır. Bu şekilde, Türkiye, Vietnam ve Romanya’nın dünya tekstil ithalatı içindeki payları artan hazır giyim ihracatlarına bağlı olarak yükselmektedir. Güney Kore ve Meksika’nın tekstil ithalatındaki payı azalan hazır giyim ihracatına bağlı olarak düşmektedir. Sadece Türkiye ve Vietnam’ın tekstil ithalatının ülkenin toplam ithalatı içindeki payı artmaktadır. Hazır giyim ürünleri en çok gelir seviyesi yüksek ülkeler tarafından ithal edilmektedir. 2004 yılı itibariyle AB ülkeleri, ABD ve Japonya en büyük hazır giyim ithalatçısı ülkedir. Bu üç ülkenin hazır giyim ithalatı toplam dünya ithalatının % 60’ını aşmaktadır. Kısa vadede bu üç pazarın önemini koruması beklenmektedir, orta vadede ise gelişmekte olan ülkelerde gelir artışına bağlı olarak yeni pazarlar oluşabilecektir. 2000-2004 döneminde AB ülkeleri, G. Kore ve Avustralya ithalatında yüksek oranlı artışlar yaşanmıştır. 20 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu AB, 2005 yılı başında tekstil ve hazır giyim ürünlerinin tamamında kotaları kaldırmıştır. Ancak 2005 yılı başından itibaren Çin kaynaklı tekstil ve hazır giyim ithalatında ciddi artışlar yaşanmış, bu durum özellikle üreticilerin tepkisini çekmiştir. AB içinde İtalya, İspanya ve Portekiz gibi Akdeniz ülkeleri bu sektörde halen önemli üretici özelliklerini sürdürmektedir. Buna karşın İsveç ve Danimarka gibi kuzey ülkeleri bu sektörden büyük oranda çıkmıştır. En büyük pazarlar olan AB ve ABD yanında tekstil ve hazır giyim ihracatçısı gelişmekte olan ülkeler kotaların kalkması sürecinde başta Çin olmak üzere diğer ucuz emek gücüne sahip ülkelerden kaynaklanan rekabetten etkilenmekte ve değişen şartlara uyum için farklı uygulamalar yürütmektedirler. Genel olarak tüm ülkeler katma değeri yüksek üretime yönelmeyi ve markalaşmayı amaçlasa da bunda önemli ölçüde başarılı olabilen ülke yoktur. Tekstil üretimi zayıf olan ve sadece ithal kumaş kullanarak hazır giyim ihracatına yönelmiş ülkeler kotaların kalkmasından çok daha olumsuz etkilenmektedir. Pazara yakınlık bu sektörde rekabet avantajı sağlasa da pazara yakın olduğu halde tekstil üretim kapasitesi sınırlı olan ve ihracatı ağırlıklı olarak hazır giyim ürünlerinden oluşan Romanya, Fas, Tunus, Meksika, Orta Amerika Ülkeleri yeni rekabet şartlarından olumsuz etkilenmekte, bu ülkelerin ihracatları azalmaktadır. Pazar kazananların başında Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya ve Türkiye gelmektedir. Ayrıca, Bulgaristan ve Romanya da pazar payını arttıran ülkeler arasındaki yerlerini almışlardır. Ele alınan dönemde Çin’in dünya pazarlarından aldığı pay % 17’den % 24’e İspanya’nın payı % 8’den % 9’a çıkmıştır. Türkiye’nin payı ise % 4’ten % 5’e çıkmıştır. Pazar kaybı ile karşılaşan ülkeler ise İtalya ve Portekiz başta olmak üzere bu tabloda yer almayan çok sayıda ülke olmuştur. 21 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 3 SOSYAL SORUMLULUK 3.1 ġartnameler Geçtiğimiz on yıl içerisinde, KSS konusundaki kamuoyu hassasiyeti gittikçe artmış, buna paralel olarak sosyal sorumluluk ile ilgili konuların geliştirilmesine yönelik yatırım yapan şirketlerin sayısında da artış gözlemlenmiştir. Şirketlerin sosyal yükümlülüklere uyum konusuna her geçen gün daha fazla önem vermeleri, sadece sendikaların veya belirli alım gruplarının baskılarının değil, bu konudaki tüketici hassasiyetinin de bir sonucu olduğu görülmektedir. Sosyal yükümlülüklere uyum, gönüllü girişimler sonucunda sağlanabildiği gibi, yasal zorunluluk nedeniyle de uygulanabilmektedir. Ancak, son yıllarda kaydedilen ilerlemeler, yasal zorunluluklardan çok, gönüllü inisiyatiflerin ürünüdür. Yasal zorunluluklar, sosyal sorumluluk konusunda çoğu zaman etkisiz kalmaktadır. Şirketler, her geçen gün artan oranda üzerlerinde hissettikleri sosyal, çevresel ve ekonomik baskının etkisi ile kendi iç bünyelerinde sosyal sorumluluk stratejileri geliştirmeye başlamıştır. Bu bağlamda çalışanlar, hissedarlar, yatırımcılar, tüketiciler ve kamu otoriteleri gibi paydaşlar ile ilişkiler de ön plana çıkmaktadır. Söz konusu gruplar ile oluşturulacak iletişim ağının ve gönüllü girişimlerin, sonuç olarak, şirket performansını ve verimliliğini olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Şirket açısından sosyal sorumlu olmak sadece asgari yasal koşullara uyma ya da saygı gösterme anlamına gelmemektedir. Amaç, yasal düzenlemelerin ötesinde, insana ve çevreye yatırım yapmaktır. Hiç kuşkusuz ki, bu yatırım, firmanın hissedarları ile olan ilişkilerine pozitif katkı yapacaktır. Diğer taraftan, sosyal sorumluluk alanına giren tüm faaliyetler esas itibariyle firma rekabet gücüne olumlu katkı yapması beklenen açılımlardır. Son yıllarda yapılan tüketici araştırmaları tüketicinin sadece iyi ve güvenli ürün istemediğini aynı zamanda üretim sürecinde işletmelerin sosyal davranış normlarına uymasını talep ettiğini göstermektedir. Böylece Avrupa’da tüketici davranışlarının firmaların çevreye, insana ve sosyal faaliyetlere yaptığı katkılar veya yatırımların etkisi altında kaldığını söylemek yanıltıcı olmayacaktır. 22 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Çokuluslu firmalar açısından konu sadece kendi ülkesinde yaptığı çalışmalar ile sınırlanmamakta aynı firmanın gelişmekte ya da üçüncü dünya ülkelerinde yaptıkları faaliyetlerde ne derece insan haklarına saygı gösterdiği ve sosyal bakımdan çocuk işgücü kullanıp kullanmadığı, cinsiyet ve etnik ayrımcılığa karşı aldığı tavır ve eşitlik ilkesine uygunluk gibi kavramlar da tüketici tarafından göz önünde tutulan kriterler arasında yer almaktadır. KSS bilincinin geliştirilmesine yönelik birçok uluslararası girişim ortaya çıkmış, çok sayıda ġartname (Code of Conduct) hazırlanmıştır. Bu şartnameler, şirketler tarafından özel olarak hazırlanabildiği gibi, sendikalar, sektörel dernekler veya çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından da hazırlanabilmektedir. Özellikle tekstil ve hazır giyim sektörlerinde yaygınlaşan davranış normlarını içeren şartnamelerin uygulamaları işletme sosyal sorumluluğunu etkileyen dışsal faktörler arasında önemli yer tutmaktadır. İşletmede geliştirilmesi gereken davranış normları, uluslararası ve ulusal sosyal koruyucu yasal düzenlemeleri destekler nitelikte gönüllü girişimlerdir. Temelinde Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization – ILO)’nün insan hakları, çalışma hayatına ilişkin özgürlükleri ve işçi haklarını temel almakla birlikte içinde etnik standartları da kapsayacak nitelikte çok boyutlu sürdürülebilir yaklaşım temsil etmektedir. Tüm bu çalışmalara yön veren temel ilkeler aşağıdaki konuları kapsamaktadır: İşe alma ve ayrım yapmama kuralları Çalışma süreleri Zorla ve mecburi çalıştırmama Çocuk işçi çalıştırmama Ücretler İzinler İşçilerin örgütlenme hakkı Disiplin ve taciz etmeme politikası Güvenli ve sağlıklı çalışma çevresinin oluşturulması Ne var ki, şartnamelerin sayısında yaşanan artış, şirketler açısından çeşitli zorluklara neden olmaktadır. Şirketler, sürekli olarak farklı kuruluşlar tarafından denetlenmekte ve yapılanmalarını, ilgili alım grubunun standartlarına göre her defasında yeniden gözden geçirmek zorunda kalmaktadırlar. 23 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), tekstil ve hazır giyim şirketlerinin maruz kaldığı bu zorlukların önüne geçmek ve sektörü sosyal standartlara uyum konusunda hazırlamak amacıyla, İstanbul Sanayi Odası (İSO) ile işbirliği içerisinde bir Sosyal Sorumluluk ġartnamesi hazırlamıştır. ILO standartları, 4857 sayılı İş Kanunu ve belirli büyük alıcıların özel şartlarından hareketle hazırlanan şartnamenin uygulanması amacıyla İSO ile bir işbirliği protokolü imzalanmış ve işyerlerinde eğitim ve uygulamalar gerçekleştirilmiştir. 3.2 Kalite, Çevre ve Sağlık Standartları İnsanoğlu yaratıldığı günden bu yana karışıklıktan kurtulma ve belirli bir düzen tesis etme gayreti içerisinde olmuştur. Bu düzenleme sürecinin tabi bir neticesi olarak standartlar ortaya çıkmıştır. Standartları temel alarak oluşturulan yönetim sistemleri ise; kuruluşların ilkelerini, prosedürlerini ve faaliyetlerini yönetmeyi ve sürekli olarak geliştirmeyi hedef almaktadır. Bugün ise standartlar ve yönetim sistemleri dünya ticaretinde teknik engellerin ortadan kaldırılması için en önemli rolü oynamaktadır ve standartlar uluslararası ticaretin ortak dili haline gelmiştir. Ayrıca, uluslararası pazarlarda rekabet edebilmenin yolu standartlara uygun ürün ve hizmet üretiminden geçmektedir. Uluslararası düzeyde standart hazırlama çalışmalarını yürüten en büyük kuruluş Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (International Organization for Standardization – ISO)’dur. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ise, ISO’nun üyesi ve Türkiye’deki tek temsilcisidir. Son yıllarda, tekstil ve hazır giyim sektörü tüketicilerinde kalite, çevre ve sağlık ile ilgili büyük bir duyarlılık söz konusu olmuş bu nedenle de; ISO 9000, ISO 14000 ve OHSAS 18000 gibi kalite, çevre ve sağlık standartları rekabetin temel unsurları haline gelmiştir. ISO 9000 kalite standartları, 1987 yılında yayınlanmış ve o tarihten günümüze en fazla ilgi gören ve en çok uygulama alanı bulan standartlar arasında yerini almıştır. Kalite standartlarında amaç kaliteli ürün ve hizmetle müşteri memnuniyetini artırmaktadır. Tekstil endüstrisinde üretim ardı ardına gelen işlemler sonucu gerçekleşmektedir. Bir işlemin sonucu diğer bir işlem için hammadde durumundadır. Bu nedenle kalite sorunu hammaddeden başlayarak iplik, dokuma, örme, terbiye, boya vb. bölümlerinde kendini göstermektedir. Her süreçte kalite kontrolle ilgili çalışmaların dikkatlice ve eksiksiz yapılması hataların süreçte yakalanması ve önlem alınması gerekmektedir. Uluslararası pazarlarda uygun fiyat ve tüketici tarafından aranılan kalite düzeyini sağlamış ürünlerin rekabette başarılı olacağı açıktır. 24 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Üretim sırasında yeniden işleme ve kusurlu ürünlerin oranlarının % 5 ile % 20 gibi oranlar arasında değiştiği düşünülürse, ürün maliyetlerinde, kalite uygulamaları ile bu oranlarda azalma sağlanabilecektir. Sağlanacak azalma doğrudan ürün maliyetinde düşmeye neden olacağından, ürünün satış fiyatını düşürecektir. Bunun doğal sonucu olarak, rakiplere göre hem fiyat hem de kalite avantajı ile pazarlarda üstünlük sağlanabilir. Ürün standartları genel olarak incelendiğinde, ürünün sahip olduğu teknik özelliklerin belli düzeylerde olması gerekmektedir. Bu nedenle tekstil ve hazır giyim sektöründeki firmaların ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi belgelerinin yanında, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18000 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi belgelerine de sahip olmaları gerekmektedir. Bunun yanında ISO 9000 sisteminin dokümantasyon yapısı diğer ISO 14000, OHSAS 18000 gibi standartların temel yapısını oluşturduğundan, ISO 9000 sisteminin öncellikle firmada kurulması diğer sistemlerin de daha hızlı ve etkili oluşturulmasını sağlayabilecektir. ISO 14000 çevre standartları ise; şirketlerin faaliyetleri sırasında çevreye zarar vermemek veya potansiyel çevre etkilerini kontrol altına almak için gerekli yapılanmayı sağlamaları üzerine hazırlanmış olup 1996 yılında yayınlanmıştır. Doğal kaynakların acımasızca tüketilmesinin önlenmesi, havanın, suyun ve toprak kirliliğinin azaltılması, geri dönüşümün sağlanması, atıkların kontrol edilebilmesi ve hatta çevresel maliyetlerin belirli oranlarda tutulabilmesi başlı başına bir yönetsel enerji ve zamanı içermektedir. Yönetimin bu işlere özen göstermesi aynı zamanda çevre için yapılanların işletme içinde doğru işler olduğu yönetimde yaygınlaşması gereken bir yaklaşımdır. Son dönemlerde çevre için yapılan eylem programları çevre ve işletme için karşılıklı kazanç programları olarak değerlendirilmektedir. ISO 14000 çevre standartları tüketicilerin kendi yaşadığı çevreye değer vererek piyasada bunu sorgulamasının bir sonucu olarak geliştirilmiş standartlardır. Böylece kuruluşların çevre ile etkileşimi kontrol altında tutulmakta ve çevre ile ilgili icraatların sürekli iyileştirilmesini temin edecek yönetim sistemleri benimsenmektedir. Hazır giyim üretiminde esas itibariyle çevreye kimyasal su ve benzeri atıklar verilmesi söz konusu olmadığından, bu seri standardılar daha çok tekstil terbiye alanında çalışan firmalar tarafından alınmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, özellikle en önemli pazarlardan olan AB’de çevresel bilinç oldukça yüksek seviyededir. Eurobarometre anketinde “gelişmeyi sınırlasa bile, çevrenin korunması görevimiz vardır” sorusuna olumlu cevap verenlerin ortalaması % 89’dur. 25 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu En büyük hazır giyim pazarlarından olan Almanya, çevresel duyarlılığa ve çevreye duyarlı tüketime önem verilen bir ülkedir. Almanya’da çevresel duyarlılık 1980’lerde artarak halen oldukça yüksek seviyede sürmektedir. Nüfusun % 70-80’i kendini çevresel konuların farkında olarak tanımlamakta ve bu farkındalıkta bir azalma da beklenmemektedir. Çevresel farkındalığın tüketim tercihlerine yansımasında ise, çevresel olarak zararlı olmayan ürünlere nüfusun % 36’sının % 5 daha fazla ödemeye, % 12’sinin % 6-10 daha fazla ödemeye ve % 3’ünün % 11-15 daha fazla ödemeye razı olduklarını göstermektedir. İşyerlerinde sağlık ve güvenlik tüm işleri etkileyen bir konu olduğundan, OHSAS 18000 iş sağlığı ve güvenliği standartlarının uygulanması da zorunlu bir hale gelmeye başlamıştır. İş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin temelini oluşturan OHSAS 18000 standartları; işyerlerinde işlerin gerçekleştirilmesi sırasında, tehlikelerin ve risklerin belirlenmesi ve önlemlerin alınmasına yönelik bir yaklaşımdır. 1999 yılında yayınlanan OHSAS 18001 iş sağlığı ve güvenliği standartları, işletmelerin sağlık ve güvenlik yükümlülüklerini etkin bir şekilde yerine getirme ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geliştirilmiştir. Böylece iş kazalarının önlenmesi ve işletmelerin iş güvenliği ile ilgili yasal yükümlülüklerin yerine getirmesi daha kolay olacaktır. İş kazalarının işçilere, işletmelere ve ülke ekonomilerine büyük boyutlara ulaşan zararları bulunmaktadır. Ayrıca iş kazaları ülke kalkınmasını da olumsuz yönde etkilemektedir. Her şeyden önemlisi ise en değerli varlık olan insanların ölmesine ya da sakat kalmasına neden olmasıdır. İş kazalarında zarar gören insanların, eski sağlıklı durumlarına getirilmeleri çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bu nedenle iş kazalarının yol açtığı gerçek zararların hesaplanabilmesi imkânsızdır. İş kazalarının önlenmesi işçi, işveren ve devlet kesimleri arasında çok yönlü bir işbirliğini gerektirmektedir. Son yıllarda birçok ülke, endüstriyel alanda meydana gelen iş kazalarını önlemek için çok önemli gelişmeler kaydetmiştir. Tekstil ve hazır giyim sektörü yoğun şekilde test ve analiz faaliyetlerine başvurulan bir sektör konumundadır. Sektörün çevre ve insan sağlığı, kalite gibi günümüzde gittikçe kuvvetlenen olgular doğrultusunda test ve analiz, raporlama ihtiyaçları da artmaktadır. Bilindiği gibi, Türk tekstil ve hazır giyim mamulleri için en büyük ve önemli pazar yıllardır AB üyesi ülkelerdir ve bu ülkelerde özellikle son yıllarda insan sağlığına, çevreye ve de kaliteye verilen önem artmaktadır. Hatta bu hususlar, 2005 yılı itibariyle dünya çapında miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını müteakip “tarife dışı engel” tabir edilebilecek duruma gelmiştir. 26 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tekstil ve hazır giyim sanayicilerinden alınan bilgilerden, yabancı müşterilerin taleplerine istinaden bir firmanın yılda 1.500-2.000 adet gibi oldukça yüksek sayıda test yaptırmasının söz konusu olabildiği anlaşılmaktadır. Başta Avrupa ülkeleri ile ABD olmak üzere hemen hemen bütün yabancı ithalatçılar, ürünün özelliğine göre bazen her parti üretimde, bazen her yüklemede, bazen her siparişte üretim prosesi esnasında ve üretim sonrasında tekstil ve hazır giyim mamullerinin belli testlerden geçmesini istemektedirler. İç piyasaya sürülen tekstil ve hazır giyim mamulleri için test ihtiyacı, ithalatta TSE’nin denetimine tabi olan tekstil mamullerinin testleri ile sınırlı kalırken, yurtiçinde üretilen mamuller ve tüketiciye sunulan mamuller ile ilgili test ihtiyacı, hemen hemen yok denecek kadar azdır. Türkiye gibi tekstil ve hazır giyim konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan bir ülkede, bu derecede yoğun test, analiz ve raporlama ihtiyacı olması, hem büyük entegre işletmelerin kendi laboratuarlarını kurmalarını hem de kamu, özel sektör ve üniversitelerin kapsamlı, modern teçhizatlı tekstil laboratuarları kurmalarını gerektirmiştir. Ayrıca uluslararası nitelikte gözetim şirketi ve laboratuarları da Türkiye’de yatırımlar yaparak şubeler açmışlardır. Bugün ağırlıklı olarak İstanbul ve İzmir’de yerleşik olmak üzere, Türkiye’de on beş kadar tekstil ve hazır giyim test ve analizleri yapabilen laboratuar ve araştırma merkezi faaliyet göstermektedir. Gerek ihracatçılar gerekse laboratuarlar en fazla yıkama haslığı, sürtme haslığı, çekmezlik, yıkama sonrası boyutsal değişim, boncuklaşma, kopma, yırtılma, yanmazlık gibi temel testlerin yapılmakta olduğunu belirtmektedir. Azo boyar maddelere yönelik araştırmaların olumsuz sonuçlanması göz önünde tutularak Mart 1995 tarihinden itibaren Türkiye'de de söz konusu boyar maddelerin üretimi, kullanımı ve ithali ile söz konusu aminlerin boyar madde üretiminde kullanımı yasaklanmıştır. Bu nedenle, kanserojen arilamin (azo boyar madde) ve ekolojik testler de yoğun olarak talep edilmektedir. Marks & Spencer, Mexx, Wallmart, Gap gibi büyük alıcılar ise kendi kalite standartlarını oluşturmuşlar ve bu doğrultuda testler istemektedirler. 3.3 Sosyal Sorumluluk Standartları Tekstil ve hazır giyim sektöründeki gibi emek yoğun işlerin geri kalmış ülkelerde yaptırılmasının yaygınlaşmasıyla birlikte işçilerin çalışma şartları, çocuk işçi çalıştırılması gibi konular gelişmiş ülke basın yayın organlarında sıkça gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle Avrupalı büyük tekstil ve hazır giyim firmalarının zincir mağazalarının Doğu Avrupa ve Asya ülkelerindeki üretim tesislerindeki kötü çalışma koşulları tartışılmaktadır. Bu konuda oluşmaya başlayan tüketici hassasiyeti ve marka imajının zedelenmesi riskine karşı bu tür üretim yaptıran firmalar sosyal sorumluluk standartları adı verilen çalışma şartları ve işyeri koşulları hakkında bir dizi kuralı tedarikçilerinden talep etmeye başlamıştır. 27 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bu kuralların uygulaması ise gönüllülük esasına dayalı olmaktadır. Bu kuralların kapsamında çocuk işçi çalıştırma, zorla çalıştırma, sağlık ve güvenlik, sendikalaşma özgürlüğü, ayrımcılık, disiplin uygulamaları, çalışma saatleri, ücretler, işletme sistemi ve çalışma ortamı ile ilgili kurallar bulunabilmektedir. Bu konudaki pek çok standardın bulunması üretici firmaları zorlayan bir husustur. Sosyal sorumluluk şartlarının yerine getirilmesi ek maliyetler getirmekle birlikte, çalışan motivasyonunu ve verimliliğini artırmaktadır. Bu kuralların uygulanması, uygulamaların duyurulması ve tanıtımı, firmaların müşterileri ve tedarikçiler ile olan ilişkilerini geliştirecek, rekabet avantajı sağlayabilecektir. Tüketici tercihlerinin bir sonucu olarak gönüllülük esasına göre uygulanan sosyal standartların yanında her ülkenin kendi çalışma kanunları ve ILO sözleşmeleri bu konuda zorunlu standartlar ortaya koymaktadır. Bu tür standartlara başta Çin olmak üzere tüm ülkelerin uymasının sağlanması ve gerekirse bu standartlara uymanın ticaret yapmak için şart olarak ortaya konulması da daha adil bir tekstil ve hazır giyim ticaretini sağlayabilecektir. SA 8000: Sosyal sorumluluk standartlarının başında yer alan SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardının amacı, üretim veya hizmet süreçlerinin insan haklarının gereği olan değerlere uygun bir sistem altında çalışmasını sağlamaktır. Yani kısacası bu standart çalışanların haklarının güvence altına alınmasını amaçlamaktadır. Standart, 1997 yılında Uluslararası Sosyal Sorumluluk (Social Accountability International – SAI) kurumu tarafından yayınlanmıştır. Alınması için yasal bir zorunluluğun bulunmadığı SA 8000 belgesi, denetimler sonucunda gerekli koşulları sağlayan her türlü işletmeye verilebilmektedir. SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardının temel dayanakları; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Konvansiyonları ve ilgili ILO Sözleşmeleridir. Standardının oluşturulmasında temel alınan ILO Sözleşmeleri; zorla çalıştırma, sendika özgürlüğü, toplu pazarlık hakkı, eşit ücret, ayrımcılık, asgari yaş, iş güvenliği ve işçi sağlığı, mesleki rehabilitasyon, istihdam ve ev işçiliği gibi konuları içermektedir. Bütün bu sözleşmelere dayanarak hazırlanan SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardı dokuz ana maddeden oluşmaktadır. Bu maddelerden ilk sekizinde, çocuk emeği, zorla çalıştırma, işçi sağlığı ve iş güvenliği, sendika özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkı, ayrımcılık, disiplin uygulamaları, çalışma saatleri ve ücretlendirme konuları detaylı bir şekilde açıklanmaktadır. Son bölüm ise, işletmelerin yönetim sistemi uygularken ve belge alırken uymak zorunda olduğu genel koşulları belirtilmektedir. 28 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardının belgelendirme süreci, planlama ve hazırlık, uygulama, kontrol ve tetkikler, gözden geçirme-geliştirmenin sürekliliği olmak üzere dört asamadan oluşmaktadır. Planlama ve hazırlık aşamasında, standartta istenen gereklilikler ile kuruluşta var olan koşullar arasındaki farklılıklar ortaya çıkarmak üzere ön değerlendirme yapılmaktadır. Uygulama aşamasında, standardın yürürlüğe girmesi için personel eğitimi ve prosedür yazımı çalışmaları yürütülmektedir. Kontrol ve tetkikler, standardın gerekliliklerine uyulup uyulmadığını ve yapılması gerekenleri belirlemek amacıyla on tetkik ve ana tetkiklerin yapılması aşamasıdır. Ana tetkik yapılıp, gerekliliklerin yerine getirilmesi kanısına ulaşılması durumunda, üç yıl için geçerli olacak SA 8000 belgesini almak mümkün olmaktadır. Belgelendirme yapıldıktan sonra denetçi kuruluş, sistemin işlediğinin ve devamlılığından emin olmak için periyodik izleme tetkiklerini yürütmektedir. Bu aşama, gözden geçirmegelişmenin sürekliliği olarak adlandırılmaktadır. Çalışma ilişkilerine ortak bir terminoloji getiren SA 8000’in kuruluşlara sağlayacağı faydalar ise şunlardır; Yüksek motivasyonlu iş gücü sağlamak Daha kaliteli ürünler ve daha yüksek üretkenlik elde etmek Çalışanların çalışan haklarının korunması konusunda bilinçlendirilmiş olmasını sağlamak Sürekli gelişim ve daha iyi tedarik zinciri yönetimi sağlamak Piyasadaki rakiplerden firma ve marka olarak bir adım öne çıkmak Büyük firmalar tarafından tedarikçi seçiminde öncelik kazanmak Müşteri gözünde iyi bir imaj oluşturmak Türkiye’de SA 8000 belgesine sahip olan firmalar arasında çok az sayıda tekstil ve hazır giyim firması bulunmaktadır. Özellikle hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren uluslararası büyük alıcılar ve perakende grupları Türkiye’deki hazır giyim tedarikçilerinden ve de varsa onların fason atölyelerinden, hatta yan sanayicilerinden bu koşulların sıkı sıkıya yerine getirilmesini istemekte, bu doğrultuda sıkça denetimler yapmakta ve bu konu Türkiye’den tedarikçi seçiminde önemli bir kriter olarak kullanılmaktadır. WRAP: Bir diğer sosyal sorumluk standardı ise Uluslararası Sorumlu Giyim Üretimi (World Responsible Accredited Production – WRAP), giyim sektöründe, dünya çapında markalaşmış şirketlerin, sosyal sorumluluk gereklerine bağlılıklarını ve sattıkları ürünlerin kanunlara uygun, insani ve iş ahlakına saygılı bir biçimde üretildiğini garanti altına aldıklarını ispatlayan bir programdır. WRAP Sertifika Programı, Amerika’ya ihracat yapan ve yapmayı hedefleyen tüm işletmelerin Sosyal Uygunluk Kalitelerini belgeleyecek bir programdır. 29 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bu program, herhangi sosyal uygunluk riskinin varlığı karşısında, bu riski hemen belirleyip müşteriye ve dolayısı ile üreticilere herhangi bir zarar gelmeden önce gerekli önlemleri alma şansı verir. Bu program müşterilere karşı üreticilerin itibarını korur. WRAP Sertifika Programının temel prensipleri ve içeriği şu şekildedir: Kanun ve Yönetmeliklere Uygunluk Zorlama ile İşçilik Çocuk İşçiliği Taciz ve Kötü Muamele Ücretlendirme ve Ödemeler Çalışma Saatleri Ayrımcılık Sağlık ve Güvenlik Toplu Sözleşme Özgürlüğü Çevreye Duyarlılık Gümrük Kanunlarına Uyum Uyuşturucu Yasağı WRAP Sertifika Programı’na aday olan işletmelerin başvuruları gün geçtikçe artarken, Amerika’da WRAP Sertifika Programı’nı destekleyen firma sayısı 290’ı bulmuştur. Programın yönetim kurulunu Sara Lee Corporation, VF Corporation, Jokey International, Russel Corporation ve Phillips-Van Heusen gibi Amerika’nın tekstil ürünlerinin % 80’ini sağlayan firmalar oluşturmaktadır. WRAP Sertifika Programı’nın şirketlere sağlayacağı faydalar ise şunlardır: Çalışma ortamının kalitesini yükselttiği gibi, çalışanların motivasyonunu arttırır. Müşteriler tarafından uygulanan ve her müşteri için ayrı olarak, defalarca tekrarlanan sosyal yeterlik denetimlerinde harcanan zaman ve paradan tasarruf edilmesini sağlar. WRAP Sertifika Programı’nı kabul eden müşteriler tarafından tercih edilme sebebi olduğu gibi, bu programı henüz benimsememiş olan rakipler karşısında şansı da arttırır. Türk İş Kanunu’nun içerdiği ve işletmenin uyması gereken kanunlarda yapılan tüm yeniliklere kolay bir şekilde adapte olunmasına yardımcı olur. 30 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu GOTS: Organik tarım, giderek yoğunlaşan tarımsal girdi kullanımının meydana getirdiği sağlık ve çevre sorunlarının çözümünde etkin bir alternatif olarak kabul edilmektedir. Dünya genelinde nüfusun ve hayat standardının artışına paralel olarak tekstil ve hazır giyim üretimi için kullanılan elyaf tüketimin de arttığı bilinmektedir. Artan talep öncelikle daha fazla alanın tarıma açılması ile sağlanırken sınır noktaya ulaşılması sonucu birim alandan daha yüksek verimi arttırmak hedeflenmiştir. Bu artış ıslah çeşitleri, sulama, yoğun gübre ve ilaç kullanımı ile sağlanmıştır. Tekstil sanayinin kullandığı önemli liflerden olan pamuğun ekolojik şartlara uygun olarak yetiştirilmesi de son dönemde gündeme gelmeye başlamıştır. Yetiştirme sırasında hiçbir suni gübre veya ilaç kullanılmayan, ancak nihai ürün özellikleri açısından farklı özellik göstermeyen bu tür pamuğa tüketicilerin ilgisi artmaktadır. Üreticiler açısından organik pamuk tarımı konvansiyonel tarıma göre daha risklidir. Konvansiyonel sistemle pamuk üretimi yapan bir çiftçi hemen ertesi yıl organik pamuk üretimine geçemez. Organik pamuk tarımı için en az üç yıllık bir geçiş dönemine ihtiyaç vardır. Türkiye’den tarım ürünü ithal eden Avrupa ülkeleri ve firmalarının istekleri nedeniyle organik pamuk ürünleri gündeme gelmiş ve her geçen günde önemini arttırmaktadır. Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle organik elyaflar daha da pahalılaşmaktadır. Yine de, artan maliyetine rağmen bu ürüne yönelik artan bir talep mevcuttur. Tarım sürecinde organik olarak yetiştirilmiş elyafların tekstil sektöründe ilgili standartlara göre işleme alınması ile organik tekstil sektörü doğmuştur. Bu alanda uluslararası geçerliliği olan Küresel Organik Tekstil Standardı (Global Organic Textile Sandart – GOTS) göre üretim ve sertifikasyon yapılmaktadır. GOTS sertifikasyonu organik olarak yetiştirilmiş, sertifikalı organik elyaf kullanıma ek olarak GOTS’un işleme ve üretim standartlarını da kapsar. GOTS; organik tekstil işleme alanında faaliyet gösteren önde gelen standart birliklerinin ortak bir çalışmasıdır. GOTS’un amacı; hammaddelerin hasadından, çevresel ve sosyal sorumlulukla üretimden etiketlemeye kadar nihai müşteriye, organik ürünle ilgili kesin bir güvence sunabilmek için organik tekstilin durumunu dünya çapında kabul gören kriterlerle tanımlamak ile işleyici ve üreticilerin, organik kumaş ve kıyafetlerini tüm büyük pazarlarda kabul gören tek sertifika ile ihraç edebilmelerini sağlamak GOTS sadece zorunlu kriterlere odaklanmıştır ve elyaf ürünler, kumaşlar ve elbiseler için geçerlidir. GOTS işleme, üretim, paketleme, etiketleme, ihracat, ithalat ve tüm organik ürünlerinin taşınması aşamalarını kapsar. 31 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu GOTS iki etiketleme seçeneği sunar. Bu iki etiketleme seçeneği arasındaki tek fark nihai üründeki organik ya da organiğe geçiş elyaf miktarının oranıdır. Nihai ürünün organiğe geçiş ürünü olarak etiketlenebilmesi belgelendirmeye temel standardın buna izin vermesi koşuluyla mümkündür. Fakat yeterli miktarda, kalitede ve türde organik elyafın olmadığı belirtilmek zorundadır. Bu standardın tüm zorunlu kriterlerine uygun olarak üretilmiş ürünler aşağıdaki şekilde etiketlenebilir, pazarlanabilir ya da satılabilir: “organik” ya da “organiğe geçiş” “% x organik malzemeden imal ” ya da “% x organiğe geçiş malzemelerinden imal” 32 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 4 ÇEVRE 4.1 Çevresel Etkiler ve Riskler Tekstil ve hazır giyim sanayinin çevresel etkileri değerlendirilecek olunursa; hazır giyim sanayinin normal evsel atıklarının dışında, havaya, suya veya toprağa herhangi bir zararlı emisyonu söz konusu değildir. Nispeten düşük elektrik enerjisi tüketen, ütüler için tükettiği çok az buhar dışında ısı enerjisi tüketmeyen, gürültüsü fazla olmayan, kısacası meskûn mahallerde bile kurulabilecek bacasız bir sanayi dalıdır. Tekstil sanayi ise; birbiriyle ilişkili ve birçok farklı hammaddeler kullanarak, büyük sayıda üretim yapan birçok endüstrilerin oluşturduğu bir sanayi dalıdır. Tekstil endüstrisinin ana bölümleri; elyaf üretimi (doğal, yarı sentetik, tam sentetik), iplik üretimi (pamuk, yün, sentetik), kumaş üretimi (dokuma veya örme) ve iplik veya kumaşların terbiye (kasar, boya, baskı, apre) işlemleridir. Örme makineleri (yuvarlak, düz, çorap) çok fazla elektrik tüketmeyen, fazla gürültü yapmayan, klimasız ortamlarda da (fazla kuru ve sıcak ortamlarda basit bir nemlendirmeyle) çalışabilen, dolayısıyla meskûn mahallerdeki küçük atölyelerde bile çalışabilen makinelerdir. İplik fabrikaları nispeten yüksek elektrik enerjisi tüketen, klimalar için tükettiğinin dışında pek ısı enerjisi tüketmeyen, nispeten gürültülü fabrikalardır. Dokuma fabrikaları nispeten yüksek elektrik enerjisi tüketen, klimaların yanında haşıllama için de ısı enerjisi tüketen, çok gürültülü işletmelerdir. Terbiye fabrikaları ise, iplik ve dokumaya nazaran oldukça daha az elektrik enerjisi, fakat çok daha fazla miktarda ısı enerjisi tüketen, aynı zamanda suya ve havaya yüksek miktarda emisyonun söz konusu olduğu işletmelerdir. Dolayısıyla tekstil terbiye işletmeleri dikkat edilmediği, önlem alınmadığı takdirde çevreye zarar verebilme tehlikesinin yüksek olduğu işletmelerdir. Tekstil sektöründeki terbiye işlemleri şunlardır: Haşıl sökme, kumaşın içermiş olduğu haşıl maddeleri ve pektin gibi boyamayı olumsuz etkileyecek olan maddelerin uzaklaştırılması amacını taşır. Kostikleme, malzemenin soda kostik ile işlem görmesidir. Viskon malzemede boya alımını arttırır, boyanma özelliklerindeki farklılıkları giderir. Ağartma işleminin amacı pamuğa arzu edilmeyen esmerliği veren ham rengi gidermek ve beyazlatmaktır. Merserizasyon, pamuğun soda kostikle işlem görerek parlaklık kazanmasıdır. Hidrofilleştirme, pamuklu malzemenin soda kostik ve bazı yardımcı maddeler ile kaynama noktasında işleme tabii tutulmasıdır. Boyama, kumaş veya ipliklerin yüzey renklendirmesi için yapılan işlemdir. Baskı, kumaş yüzeyinin değişik tekniklerle değişik baskı makinelerinde belirli bir desene göre renklendirilmesidir. 33 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tekstil endüstrisinde başlıca çevresel etki, kimyasal yükleri yüksek miktarlarda olan suyun alıcı ortamlara deşarj edilmesiyle kendini göstermektedir. Diğer önemli unsurlar, enerji tüketimi, hava kirliliği, katı atıklar ve kokudur. Tekstil fabrikalarına olduğu kadar, fabrikalardan dışarı yapılan nakliyat faaliyetleri hava emisyonlarının oluşumuna neden olmaktadır. Isıtma faaliyetleri için gaz ve kömürün birlikte kullanımı; CO, CO2, NOx, O3, toz ve PM (partikül madde) emisyonlarının yüksek miktarda oluşmasına neden olmaktadır. Diğer hava kirletici unsurlar, yağ ve asit buharı, koku ve boyler gazlarıdır. Bunlara ek olarak, apre ve terbiye işlemleri, kurutma prosesleri ve çözücülerin kullanım uçucu organik madde emisyonlarının oluşmasına neden olmaktadır. Tekstil endüstrisinde hem miktar hem de enerji kaynaklarına bakıldığında prosesten prosese bir çeşitlilik vardır. Motor ve pompalarda sıvılar çalıştırmak için elektrik, gaz ve benzin ise proses pişirme kazanlarını ısıtmak için buhar üretimi amacıyla kullanılır. Buhar ve gaz ısıtma sistemleri ve bazı durumlarda yüksek frekanslı ısıtma sistemleri, iplik ve kumaşların kurutulması amacıyla kullanılır. Tekrar kullanım için (ama bu ısı büyük miktarlarda ısı içermelidir) kirli olan çıkışlardan ısının geri kazanılmasıyla enerji tasarrufu sağlanabilir. Basit ısıtma sistemi değişiklikleriyle bu yapılabilir. Yatırım maliyetlerinin geri ödeme süresi kısadır, bu süre genelde iki yıldan daha azdır. Bazı tekstil finisaj işlemleri suya karşı dayanıklı kaplama yapılması işlemlerini içerir. Bu işlemde genelde tekstil materyalinin üzerine plastik veya poliüretan konmaktadır. Bu kaplama geleneksel olarak solvent bazlı olarak yapılmaktadır ve solventler sürekli kurutma fırınlarında buhar olarak ortaya çıkmaktadır. Kullanılan birçok solvent genelde uçucu organik bileşikler (VOC’ler) olarak sınıflandırılmaktadır. Atmosferde kirlilik problemlerine neden olabilen VOC’ler örneğin güneşli günlerde smog olarak adlandırılan yapay sis oluşumuna katkıda bulunabilirler. Smog insan sağlığını, tarım ürünlerini ve bina malzemelerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu etkilerin ve yönetmeliklerin kabulünde, apre işlemlerinde bazı işletmeler gerek solventle yüklü hava akımlarının yakılarak temizlenmesinde kullanılan yakma sistemleri ve/veya tesisleri gibi ekipmanların kullanımının azaltılmasıyla gerekse alternatif olarak daha az solvent içeren ve/veya su bazlı kaplama maddelerinin kullanımıyla çevreye daha az olumsuz etkiye sahip olan maddelerin kullanımına başlamışlardır. 34 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Proseslerden kaynaklanan toz, yağ ve asit buharı ve kazanlardan çıkan gazlar, kullanılacak filtreler yardımıyla azaltılabilmektedir. Proses aşamasında ortaya çıkarak havaya karışan pamuk toz; havalandırma sistemleri (makineler için) ya da filtrelerin kullanımı ile azaltılabilmektedir. Mümkün olduğu takdirde, toz oluşumu kaynağında toz toplayıcı sistemlerin kullanımı ile engellenebilmektedir. Koku; tekstil ürünlerinin kasar, boyama ve baskı işlemlerinden oluşan ve atık su arıtma tesisinden kaynaklı olarak ortaya çıkabilmektedir. Klor ve kükürt gibi kimyasalların kullanımı kokunun artmasına neden olmaktadır. Proseslerden kaynaklanan klor ve kükürt gibi gazların oluşturduğu koku çıkan havanın ozon toplayıcılardan ya da filtrelerden geçirilmesi ile giderilebilir. Koku oluşumunun görüldüğü üretim prosesleri ile atık su arıtma tesisleri etrafı kapalı alanlarda işletilmeli, ayrıca koku azaltıcı sistemler kullanmalıdır. Gürültü etkisi tekstil fabrikalarında genellikle tüm işlemlerin kapalı binalar içerisinde gerçekleştirilmesi nedeniyle çevreye herhangi bir etkisi olmamakla birlikte, üretim esnasında çalışan makine ve ekipmandan oluşacak iç mekân gürültüsü oluşmakta ancak bu durum çok sıkıntı yaratan bir husus olmamakla beraber, tesislerde modern teknolojiler kullanılmadığında istenmeyen etkilere neden olabilmektedir. Tekstil fabrikalarında yüksek miktarlarda su kullanılmakta, yeraltı veya yüzey su seviyelerinin azalmasına neden olmakta, bu durumda çevreye olumsuz etkilemektedir. Tekstil endüstrisinde, yapağı ve ipliklerin yıkanması, ağartma, boyama ve son ürünlerin yıkanması gibi işlemlerin başından sonuna kadar yüksek hacimlerde su kullanılmaktadır. Ayrıca, tekstil fabrikalarında daha düşük maliyetli olan nehir, göl ve kuyu sularının da ek kaynak olarak kullanımı yaygındır. Başlangıçta kullanılan büyük miktarlardaki suyun az bir kısmı üründe yer almakta ve sonuçta üründe kullanılmayan kısım çıktı olarak büyük hacimde oluşmaktadır. Materyallerin proseslerin başlangıcında ve proses adımlarında içerik ve etkileşimlerine bağlı olarak, çıktıların çeşitleri de kirlenmektedir. Tekstilde suyun kullanıldığı başlıca ıslak prosesleri inceleyecek olursak; 35 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Daha önce de bahsedildiği gibi tekstil sanayideki en önemli hususlardan biri atık sudur. Kimyasal içeriği yüksek bu atık suyun alıcı ortama deşarj edilmeden önce uygun arıtımdan geçirilmesi şarttır. Atık su yüksek düzeylerde biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOİ), askıda katı madde (AKM), kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), toplam çözünmüş katılar (TÇK) ve organik halojenler gibi kimyasal parametrelere sahiptir. Yüksek BOİ ve KOİ alıcı ortamlarda suyun çözünmüş oksijen seviyesini düşürmekle birlikte, sucul yaşamı tehdit ettiği gibi estetik değerin ve mansabın su kullanım kalitesinin azalmasına neden olmaktadır. Yüksek KOİ, sülfür ve sülfit nedeniyle rahatsız edici kokuya neden olmaktadır. Ayrıca, atık su genellikle sıcak, bazik, kötü kokulu ve boyama işleminde kullanılan kimyasal maddeler sebebiyle renklidir. Atık suda askıda katı maddeler, alıcı ortama girdikleri anda bulanıklığı arttırmakta, ışık geçirgenliğini azaltmakta, bu durum bitkisel üretimi etkilemektedir. Balık türlerinin yumurtlama yüzeylerinin ve balıklara gıda niteliği taşıyan organizmaların etkilenmesine neden olan askıda katı maddelerin çökmesi ile oluşan sedimantasyon tabakası sucul faunayı etkileyen başlıca unsurdur. TÇK su sistemlerindeki kimyasal tepkimeleri hızlandırmakta ve eğer su; tarımsal sulama faaliyetleri için kullanılacaksa tohum verimini düşürebilmektedir. Su kullanımı otomatik kapanan muslukların ve yüksek basınçlı su sistemlerinin kullanım ile azaltılabilmektedir. Fabrika, proses suyu için bir yönetim planına sahip olmalıdır ve mümkün olduğu durumlarda arıtılan ya da içerik bakımından uygun olan atık su tekrar prosese döndürülmelidir. Tekstil endüstrisinde en önemli çevresel etkiler oluşan atık su ile ilgilidir. Suyun çevreye verilmeden önce arıtılması önemli bir husus olarak dikkat çekmektedir. Büyük miktarlarda kimyasal madde ve bileşikleri içeren proseslerden kaynaklanan atık sular, tesiste arıtılarak alıcı ortama verilmelidir. Tercih edilebilecek arıtma prosedürü örneğin kaba ızgaradan geçirme, ince elek ile filtreleme, ardından kimyasal arıtma ile suyun alıcı ortam standartlarına uygun hale getirilmesi olabilir. Tekstil işletmeleri atıksularını deşarj etmeden önce, en basit şekilde arıtma uygulamak için pH seviyesini düzenleyebilirler. Deşarj edilmeden önce kabul edilebilir pH seviyesini ayarlamak için asit ve bazlar kullanılarak asidite ve alkalinite azaltılabilir. Tekstil endüstrisi atıksularının arıtımında atıksu arıtma tesisleri kimyasal ve biyoloyolojik arıtma sistemleri, kabul edilebilir seviyedeki çıkış konsantrasyonlarının sağlanması için BOİ ve KOİ gibi parametmetrelerin seviyelerine bağlı olarak dizayn edilmelidir. 36 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Su kullanımının azaltılmasında veya suyun geri dönüşümünün arttırılmasında iki yarar vardır. Bunlar suyun kullanımının azaltılması (doğal kaynaklardan gelen, kullanımdan önce genellikle işlemler ve depolama için gerekli olan) ve deşarj edilen çıktıların azaltılmasıdır. İşletmede su kullanımının ayrıntılı değerlendirilmesiyle su kullanımı basit olarak genelde azaltılabilir. Bunun için, işletmenin başından sonuna kadar nerelerde su akışının gerçekleştiği, hangi proseslerde su kullanıldığı ve ne kadar su kullanıldığının tanımlanması gerekir. Bu aşamadan sonra su kalitesinden taviz vermeksizin akışın azaltılması için fırsatlar tanımlanmalıdır. Bu da, suyun tekrar kullanılmasını olanaklı kılan geri dönüşüm teknolojilerinin kullanımıdır. Su kullanımının azaltılması için genelde ters akışlı durulama sistemleri kullanılır. Bu sistemde su akışları, birbirine bağlı farklı durulama banyoları aracılığıyla malzeme girişiyle ters yöndedir. Böylelikle aynı temizleme derecelerinin sağlanmasında su kullanımının azaltılmasına müsaade eden bu sistem kullanılabilir. Sistemde sadece son durulama aşamasında temiz suya ihtiyaç vardır. Modern arıtma teknikleri olan membran teknoloji ve ters osmoz sistemleri büyük miktarlardaki atıksuyun tekrar kullanılmasını mümkün kılabilen sistemlerdir. Böylelikle toplam su ihtiyacı azaltılabilir. Bu aşamada unutulmaması gereken nokta, gerekli suyun sadece her bir adımdaki amaç için uygun olmasıdır, işletmede tüm prosesler için sürekli yüksek kalitede suya ihtiyaç yoktur. Tekstil tesislerinde münferit arıtma tesislerinin kurulması yerine ortak arıtma tesislerinin kurulması hem kuruluş hem işletme masraflarını en aza indirecektir. Tekstil tesislerinin kurulma alanlarının OSB ve İhtisas OSB ve sanayi alanlarında kurulması kontrol açısından önem arz etmektedir. Bu sektör için ideal olanı ise ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulması ve bu alanlarda ileri arıtma tesislerinin yapılması çevre açısından önem arz etmektedir. Yer seçiminde bu alanlara öncelik verilmesi, bu alanların bulunmaması durumunda alternatif alanların seçilmesi gerekmektedir. Tekstil üretiminde kullanılan kimyasallar yerleşim birimlerinde yaşamlarını sürdüren insanların yanı sıra yakın çevredeki duyarlı bölgelerde yer alan flora ve faunayı etkileyebilmektedir. 37 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Kimyasal ve mineral yağların kullanımı yerine mümkün olduğu durumlarda çevre dostu olan ürünler kullanılmalıdır. Kullanılacak ürünler biyolojik olarak bozunabilen ve giderilebilen ürünler olmalıdır. Sübstratların teknik karakteristikleri, preparasyon maddeleri ve apreleyicilerin türü ve miktarı, metaller ve biyositler gibi tekstil hammaddeleri hakkında bilgiler ürünlerin üzerinde yer almalı ve istenildiğinde üretici firma tarafından ürün bilgileri temin edilebilmelidir. Bilgiler atık suyun daha verimli arıtılabilmesi amacıyla da kullanılabilmelidir. Mümkün olduğu takdirde, kimyasal yönetim planı uygulanmalı, kullanılan kimyasalların sürekli olarak, piyasaya girdiği andan itibaren çevre dostu olan eş değer kimyasallarla değişimi sağlanmalıdır. Tekstil fabrikalarından kaynaklı katı atıklar evsel ve tehlikeli atıklar olarak sınıflanabilir. Evsel atıklar içerisinde; proses aşamasında oluşan hatalı ürünler ve tekstil atıklarından oluşan katı atıklar, giysi üretimi sonucu paketleme atıkları sayılabilir. Kimyasal madde ve boya kapları, pil, atık yağ, arıtma çamuru, akümülatör, plastikler gibi yan ürünler ise tehlikeli katı atıkları oluşturmaktadır. Bu katı atıklar için genellikle tercih edilen yöntem özellikle kimyasal madde, boya kapları gibi atıkların üreticiye geri döndürülmesidir. Atık miktarları, atık yönetim planlarının uygulanmasıyla azaltılabilmektedir. Malzemelerin verimli kullanımı kaynakta azaltma gibi işlemlerle az miktarda atık oluşumuna sebep olacaktır. Boyama veya işleme sırasında oluşan zararlardan dolayı kesme, kalıplama veya diğer özel malzemelerden meydana gelen çok sayıda katı atık meydana gelmektedir. Ayrıca kullanım ve depolama esnasında da çeşitli ambalaj ve kullanım malzemelerinden de kağıt, plastik, bobin, kimyasal ambalaj kutuları gibi atıklar oluşmaktadır. Tekstil endüstrisinde kullanılan potansiyel tehlikeli malzemeler krom içeren boyalar, güve, nem ve çürümeye karşı dayanıklı olan maddeler ve pestisidlerdir. Ayrıca bunlara ek olarak yanmayı güçleştiren malzemeler de bulunmaktadır. Genelde organofosfor bileşikler veya antimuan vb. metal içeren organometalik kimyasallar hava emisyonları oluşturabilir. Çekme işlemlerine karşı dayanıklı malzemeler ile reçine bazlı malzemeler de hava ve su için potansiyel kirlilik yaratan maddelerdir. 38 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tekstil ve hazır giyim üretiminde çevresel atık, tekstil terbiyesi hariç olmak üzere oldukça düşüktür. Terbiye ve boyama sürecinde ise ağırlıklı olarak kimyasal süreçler söz konusu olduğundan bu tür atıklar oluşabilmektedir. AB’nin tekstil terbiye sanayini de kapsayan Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrolü ile İlgili Konsey Direktifi (IPPC Direktifi), üretim süreçlerinde çevresel kirlenmenin kontrolünü öngörmektedir. Bu direktife uyum Türkiye’nin de yükümlülüklerinden biridir. Geçmiş yıllarda tekstil fabrikaları için birçok çevre dostu teknolojiler geliştirilmiştir. Teknoloji alternatiflerinin seçiminde Mevcut En İyi Teknikler (Best Available Techniques – BAT) göz önünde bulundurulmalıdır. 4.2 Ekolojik Tekstil 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren yaşanan hızlı nüfus artışı ve sanayileşme ile ortaya çıkan çevre sorunları dünyamızı tehdit etmeye başlamıştır. Bu sorunların başında atıkların artması, doğal kaynakların tükenmesi, doğal ortamın yok olması, ozon tabakasının incelmesi ve iklim değişikliği gelmektedir. Her geçen gün daha da küçülen dünyamızın kaynaklarının sonsuz olmadığı, üretim faaliyetlerinin çevre etkilerinin yerel ve bölgesel kalmayıp, küresel olduğu artık tüm dünyada kabul edilmiştir. Bu bilinç çevresel etkilerin yasal uygulamalardan ziyade piyasa kuvvetleri ile kontrol edilmesi ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeler sanayicileri; hammaddeyi minimum düzeyde kullanma, süreçlerde enerji kullanımının azaltılması veya temiz enerji kaynaklarının aranması, zararlı olmayan paketleme malzemelerinin kullanılması ve kolay olarak yok edilmesi gibi sorunlara cevap aramaya yöneltmiştir. Bunların sonuçları oldukça geniş dalgalar halinde tüm sanayi kollarına yansımıştır. Bu durum, Türkiye’nin en büyük ve en önemli sektörü olan tekstil ve hazır giyim sektörünü de derinden etkilemiştir. Batı Avrupa ülkelerine, özellikle Almanya’ya ihracat yapan tekstil sanayicileri için tekstil mamullerinin ekolojik olarak üretilmeleri olmazsa olmaz bir koşul haline gelmiş durumdadır. Ekolojik tekstil veya eko-tekstil demek elyaf halinden bitmiş halde ürün oluncaya kadarki tüm işlem basamaklarında çevre gözetilerek üretilmiş, kullanım aşamasında kullanıcıya zarar vermeyen ve kullanıldıktan sonra atılacak olan ürünün tekrar geriye kazanılır olması veya çevreye zararsız ürünlere dönüşebilen ürün demektir. Pamuk ve diğer elyaflardan mamul, tekstil ve hazır giyim ürünlerinde elyafın üretimi, elyafın işlenmesi, iplik eğirme, dokuma ve örme, ön işlem, boya baskı, apre, yüksek bitim işlemleri, paketleme ve bu süreçte kullanılan malzemeler, kimyasal madde ve ürünün atık hali çevre ve insan sağlığı için zararlı olabilmektedir. 39 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Hazır giyim ürünü devamlı insan teni ile temas halinde olduğundan üretimde kullanılan kimi boyar maddeler ve kimyasal maddeler başta olmak üzere çeşitli malzemeler cilt hastalıklarına sebep olabilmekte, bu malzemelerin alerjik hatta kanserojen etkisi bulunabilmektedir. Özellikle nihai üründe insan ekolojisine zarar vermeyen ekolojik tekstiller tüketiciler tarafından tercih edilmektedir. Tekstil ürünlerinin tüm yaşam sürecinde, hammaddenin elde edilişinden, ürünün son hali ve atık haline kadarki süreçte kullanılan kimyasallar, atık su, işyerinde gürültü düzeyi, baca gazı gibi çevre ve insan sağlığıyla ilgili konular ekolojik tekstil ürünleriyle ilgili çalışmaların ana hatlarını oluşturmaktadır. Ekolojik tekstil ürünleri ile ilgili de çeşitli standartlar ve bu standartlara uygunluğun göstergesi olarak çeşitli ekolojik etiketler bulunmaktadır. Bu tür ürünlerin tüketicinin dikkatine sunulması için etiketlendirilmesi, önem verilmesi gereken bir konudur. Ancak bu husustaki çeşitli standartların varlığı gerek tüketici gerek üretici açısından bunların anlaşılmasını ve kullanılmasını güçleştirmektedir. Bazen bu etiketler tamamen bir pazarlama aracı olarak kullanılmakta ve yetersiz olabilmektedir. Bazı tüketicilerde çevresel tekstil bilincinin artması ile birlikte; birçok tekstil üreticisi, hazır giyim imalatçısı ve satıcıları, ürünlerini pazarlarken çevre dostu, zehirsiz, tabii gibi terimleri eşyalarında kullanarak avantaj sağlamaya çalışmaktadırlar. Firmalara özgü olan bu ilk jenerasyon eko etiketleri ve eko iddialarının arkasında çok az toksikolojik bilgi olduğu düşünülmektedir. Bu etiketlerin yayılıp büyümesi, tüketici bazında gerekli bilgileri taşıması yerine karışıklıklara sebep olmaya başlamıştır. Bunların sonucunda bir çok enstitü ve profesyonel kuruluş eko etiketi kullanılma esasına dayanan tekstil mamullerinin toksikolojik profillerini belirleyen kriter listeleri hazırlamışlardır. Eko etiketler, gerçek parametre ve özellikleri taşıyan yazılı taleplere dayanmaktadır. Mevcut konumda etiketler, satın alınan ürünlerin zehirli kimyasallar ihtiva etmediği veya bu kimyasallar belirtilen limitleri aşmadığı, netice olarak sağlık tehlikesi göstermedikleri tüketicilere bir kanuni sigorta görünümü vermektedir. Bazı belli başlı mağazalar ve posta ile sipariş veren firmalar, üretimlerinin bazı kısımlarına yukarda belirtilen eko etiketleri için kullanılanlara benzeyen standartlar uygulamaktadırlar. Bu gibi durumlarda, tedarikçiler teslim anlaşmalarında yazılan belirli ve özel limitleri karşılamalıdırlar. 40 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Bununla birlikte bu gibi firmalar bir sertifika istemeyebilir, bunun yerine firma içi etiket kullanırlar veya ürünlerinin ekolojik özelliklerini tanımlamak için kendi yasal sistemlerini oluşturabilirler. AB ülkelerinden Almanya’da mevcut Öko-Teks Etiketi, tekstil ve hazır giyim ürünleri ile ilgili en fazla kabul gören etiketlerden biridir. Bu etiketleme Oeko-Tex® 100 Standardı (Öko-Teks Standard 100) doğrultusunda yapılmaktadır. Bu standart, tüm tekstil ürünleri için geçerli düzenlemeleri, kalite kontrolünün oluşturulmasını, test metotlarının tanımını ve uygulama kurallarını kapsamaktadır. Öko-Teks Standard 100, insan ekolojisi açısından şüpheli zararlı maddelerin analizlerini içermekte ve sınır değerleri öngörmektedir. Bir tekstil ürününün, standartta belirtilen şartları yerine getirmesi durumunda başvuru sahibine “Confindence in textiles tested for harmful substances according to Oeko-Tex Standard 100 – Tekstillerde Güven Öko-Tex Standard 100’e göre zararlı maddelere karşı test edilmiştir” yazısı bulunan etiketi kullanma hakkı verilmektedir. Bu etiket uluslararası güvenilirliği ifade eden bir çevreyle ilgili kalite markasıdır. Şekil 3. Öko-Teks Etiketi Tekstil ürünleri ile ilgili tüm işleme aşamalarındaki hammaddelere, ara ve son ürünlere yönelik dünya çapında standart bir test ve sertifikalandırma sistemi olan Öko-Teks Standard 100, tekstil ürününün ekolojik özellikler taşımasını ve üretim sırasında çalışanlar ile çevreye zarar verilmemesi gerektiğini gösterir. 10 yılı aşkın süredir Öko-Teks Sertifikası birçok yabancı alıcı tarafından Türk hazır giyim tedarikçilerinden talep edilmektedir. Türkiye henüz AB üyesi olmadığı için burada bir ÖkoTeks Enstitüsü kurulması mümkün olmadığı için Öko-Teks Sertifikası alma konusunda da maalesef yurtdışına bağımlılık bulunmaktadır. Bu belgeleri müşteri talep ettiği takdirde yurtdışındaki Öko-Teks Enstitülerinden veya onların İstanbul’daki şubelerinden alınması gerekmektedir. Bu ise, döviz bazında bedeller ödenmesi söz konusu olduğundan Türk hazır giyim firmaları açısından ekstra bir maliyet faktörü olmaktadır. 41 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Ancak, bu tür belgelerin Türkiye’de bir kurumdan, laboratuar veya araştırma merkezinden temin edilebilmesi, Türk ihracatçıların maliyetlerini düşürürken, ülke ekonomisi açısından önemli ölçüde döviz tasarrufu da sağlayacaktır. 1992 yılında kurulmuş olan Avrupa Ecolabel sistemi ise, işletmelerin çevreye duyarlı ürün ve hizmet üretmeye ve pazarlamaya teşvik etme amacında olan gönüllü bir etiketlendirme ve standart programıdır. Halen Avrupa Ecolabel sistemi, çok geniş bir yelpazede ürün ve hizmeti kapsamakta ve her gün sisteme yeni ürün ve hizmetler eklenmektedir. Sistemdeki ürün grupları arasında, temizlik ürünleri, cihazlar, kağıt ürünleri, tekstil, ev ve bahçe ürünleri, yağlar ve konaklama gibi hizmetler yer almaktadır. Gönüllülük esasına dayanması nedeniyle, Ecolabel, ticarette engel yaratıcı bir uygulama olarak düşünülemez. Öte yandan, etiketin piyasadaki imajı sayesinde, birçok üretici, sistemin rekabet avantajı yarattığını düşünmektedir. Ecolabel etiketi çiçek seklinde bir logo olup tüketiciler tarafından kolayca fark edilebilir. Logonun yaratmaya çalıştığı imaj, tüketicilerin kolayca fark edebilmesinin yanı sıra temsil ettiği standartlar nedeniyle tüketici üzerinde güvene dayalı bir tanınılırlık oluşturmaktır. Şekil 4. Ecolabel Etiketi Ecolabel etiketi, AB üye ülkelerinin yanı sıra Norveç, İzlanda ve Lihtenstayn’da da geçerli tek bir etikettir. Dolayısıyla bu etikete sahip ürünler bu ülkelerin hepsinde satışa sunulabilirler. Ayrıca ecolabel etiketine üçüncü ülkelerin ürün ve hizmetleri de ilgili kriterleri sağladıkları sürece sahip olabilirler. Dolayısıyla, ecolabel etiketinin piyasada yer alan tüm rakipler için eşit fırsatlar sunduğu söylenebilir. 42 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Ecolabel etiketini almak için karşılanması gereken çevresel kriterler bir hayli detaylıdır ve etiketin kendisi ancak, ürünün kapsamlı çevresel kriterleri ve performans standartlarını karşıladığının kanıtlanması halinde verilir. Dolayısıyla, sadece çevreye duyarlı üretim açısından en iyi ürünler AB Ecolabel etiketini taşıyabilirler. Ecolabel kriterlerinin detaylı olmasındaki asıl neden tüketicilerin bu etikete samimiyetle güvenebilmelerini temin etmektir. Kriterler, uzmanlarla sürdürülen yoğun danışmalardan sonra kararlaştırılıp olup tüm Avrupa seviyesinde geçerlidirler. Ecolabel kriterleri, tek bir faktöre göre belirlenmemektedir. Kriter geliştirme, esas olarak, ürünün yasam evresi denilen, hammadde temininden nihai ürünün üretimine, daha sonra piyasaya dağıtımına ve son olarak da ürünün elden çıkarılmasına kadar geçen tüm süreçlerin çevreye yaptığı etkilerin analiz edildiği çalışmalara dayanmaktadır. Başka bir ifade ile, Ecolabel kriterleri belirlenirken, ürünün veya hizmetin çevreye olan esas etkileri belirlenerek, bu etkilerin en aza indirildiği veya iyileştirildiği metot ve uygulamalar tercih edilir. Her geçen gün daha fazla tanınan bir marka olan AB Ecolabel etiketinin sağladığı faydalardan dolayı birçok üretici ve perakendeci Avrupa’da ürünlerini satabilmek için bu etikete sahip olmayı istemektedir. Ecolabel etiketine sahip olabilecek ürün veya hizmetlerin karşılaması gereken kriterler belirlenirken, iç piyasanın prensipleri de gözetilmektedir. Ecolabel sistemi, kamuya açık, şeffaf ve ayrımcılık gözetmeyen bir sistemdir. Bu özellikleri sayesinde, her bir ülkedeki her bir ürün grubu için ürünlerine Ecolabel etiketini takmaya hak kazanan firma sayıları güncel olarak duyurulmaktadır. Böylece, potansiyel bir alıcı veya satıcı, piyasada Ecolabel gereksinimlerini karşılayabilecek firmaların sayısı hakkında bilgi sahibi olabilir. Avrupa Ecolabel etiketleme sisteminin 1992 yılında kurulmasından itibaren her geçen yıl daha fazla firma sisteme dâhil olmuştur. 2009 yılı basında 750’den fazla firma, ürünleri için Ecolabel etiketini hak kazanmıştır. Ülke bazında bakıldığında ise, en fazla Ecolabel sahibi sırasıyla 240 ve 140’dan fazla lisans ile İtalya ve Fransa’dadır. Onları, 50’den fazla lisansları olan Danimarka ve Almanya takip etmektedir. AB’nin Ecolabel etiketi dışında çoğu Avrupa ülkesi AB normlarına uygun, kendilerinin belirledikleri kriterlere dayalı ekolojik etiketleme programlarını oluşturmuşlardır. Ancak bu etiketlemeler diğer üye ülkelerce tanınmamaktadır. 43 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tablo 9. AB Ülkelerindeki Diğer Ekolojik Etiketler Etiket Adı Ġçerik Milieukeur (Hollanda) Sadece türlerinin en az kirleten ürünlerine verilir. Hammaddeden atıma kadar olan ürünün yaşam süreci içerisindeki tüm evreleri kapsar. EKO Kalite (Hollanda) Organik üretim metotlarını denetleme örgütü olan SKAL tarafından verilir. Bir ürünün organik üretim yöntemi ile ilgili belirlenmiş standartlara uygun olduğunu gösterir. SG (Almanya) Tehlikeli maddeler açısından test edilmiş ürünlere verilir. Ürünün üretiminde kullanılan tehlikeli maddelerin miktarının olabilecek en düşük seviyede olduğunu garanti eder. Blue Angel (Almanya) İlk ve en eski ekolojik etiketlerden biridir. Ekolojik olarak avantajlı ürünleri standart haline getirir. NF Environnement (Fransa) Performansını koruyarak çevresel etkilerini azaltan ürünlere verilir. SWAN (Ġsveç, Norveç, Finlandiya, Ġzlanda) Bir ürünün çevresel açıdan iyi bir seçim olduğunu gösterir ve kendi grubu içinde çevreyi en az kirletene verilir. Falcon (Ġsveç) Kritere uygun ürünler “BRA Miljöval” (iyi çevresel seçim) yazan bir işaret taşır. 44 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 5 Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ İşyerinde sağlık ve güvenlik geleneksel olarak yasal düzenlemeler ile geliştirilen bir alan olarak gözlemlenmiştir. Ancak son yıllarda firmalar, hükümetler ve çeşitli işkollarını temsil eden işveren ve işçi organizasyonları, çalışan sağlığı ve işyeri güvenliğini işyerinde etkin kılacak daha farklı gönüllü yapılanmalara da destek verir hale gelmişlerdir. Ayrıca firmaların sağlık ve güvenlik performansı, ürünlerin kalitesi, satış sonrası servisler, tüketiciye yönelik ürüne ilişkin bilgilerin sağlıklı ve anlaşılır bir biçimde aktarılması, insanda, çalışma şartlarında ve ortamda, teknoloji ile kullanılan malzemede belirli teknik emniyetin sağlanması, sadece yasal bir zorunluluğun yerine getirilmesi değil, aynı zamanda firmanın güvenirliğini ve kamuoyundaki imajını artırıcı yönde yarar sağlamaktadır. Tekstil ve hazır giyim sektörüne; gürültü, yüksek ısı, yorucu çalışma, kimyasalların elle taşınması, kas iskelet sistemi bozuklukları gibi iş sağlığı ve güvenliği riskleri bulunmaktadır. Bununla ilgili ayrıntılı tablo aşağıda verilmiştir. Tablo. 10 Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Meydana Gelebilecek İş Sağlığı ve Güvenliği Riskleri ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Konuları Tekstil Sektörü Hazır Giyim Sektörü Gürültü - Var Yüksek ısı Var Var Yorucu çalışma duruşu Var - Kimyasalların elle taşınması Var - Talebe bağlı olarak iş hızının artırılması - Var Fiziksel şiddet Var - Zorbalık ve mağduriyet Var Var Cinsel taciz Var Var İşte monotonluk - Var İş kazaları Var Var Kas iskelet sistemi bozuklukları Var Var Mesleki hastalıklar Var - Kaynak: The State of Occupational Safety and Health in the European Union-Pilot Study, European Agency for Safety and Health at Work (2000) 45 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yukarıda sayılan risklerin dışında tekstil ve hazır giyim sektöründe ağır yük kaldırma ve taşıma, zayıf ışıklandırma, yangın kazaları tekrarlayan hareketler da sağlığı tehdit eden diğer faktörler olarak sayılmaktadır. Yukarıda sayılan tekstil sektöründeki iş sağlığı ve güvenliği risklerinden en önemlileri, gürültü ve toz sorunudur. Tekstil sanayinde yüksek devirle (4000-7000 devir/dakika) dönen büküm makineleri, yaygın bir şekilde kullanılan mekikli dokuma tezgâhları, motorlar ve havalandırma sistemine ait klima santrallerinin çıkardığı sesler birer gürültü kaynağıdır. Türkiye’de büküm ve dokuma salonlarında gürültü düzeyi 90-100 dB (A) arasındadır. Küçük işyerlerinde gürültü düzeyi daha fazladır. Toz sorunu ise özellikle pamuklu tekstil sektöründe sık görülen, pamuk, keten ve kendir tozuna maruz kalan işçiler açısından tehlike oluşturmaktadır. 1989 yılında tekstil işyerlerinde gerçekleştirilen taramalarda işçilerin % 55,5’inde solunum şikâyeti tespit edilmiştir. Hazır giyim imalathaneleri ağır ve tehlikeli işlere girmemektedir. Durum böyle olmakla beraber eğitimsizlik, tecrübesizlik, bakımsız ve yağsız makineler nedeniyle bazen iş kazaları meydana gelmektedir. Dikiş, overlok, ilik açma, düğme dikme makineleri iğne sistemiyle çalışmaktadır. İğne kırılması halinde kırılan iğnenin fırlamasıyla meydana gelen kazalarda çoğunlukla işçinin parmakları delinmekte veya fırlayan iğnenin parçası göze gelmiş ise işçinin görme kaybına neden olabilmektedir. Yine kumaş kırpıntılarının çok olduğu işletmelerde veya atölyelerde elektrik, sigara izmariti ya da dikkatsiz ateş yangına neden olmaktadır. Ayrıca ütülerde ütülerin buhar kazanlarının bakımı düzgün yapılmazsa patlama riski vardır. Ulusal mevzuatımızda konu ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmelikler bulunmasına karşın yukarıdaki risklerin tamamı açık olarak bulunmamaktadır. Tekstil ve hazır giyim sektöründe meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, sürekli iş göremezlik ve ölüm vakaları aşağıda tabloda sunulmuştur. Bu istatistiklere göre, iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle işgünü kayıplarının oldukça yüksek olduğu görülmektedir. 46 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tablo 11. 2000 Yılında Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Meydana Gelen İş Kazası, Meslek Hastalığı, Sürekli İş Göremezlik ve Ölüm Vakaları ve Oranları ĠĢ Sektör Meslek Sürekli ĠĢ Kazası Hastalığı Göremezlik Ölüm Sayısı ĠĢgünü Kayıpları Geçici ĠĢ Tedavi Sayısı Sayısı Sayısı Tekstil 6.895 3 100 18 115.246 1.620 Hazır Giyim 1.264 4 19 15 24.806 236 Tekstil ve Hazır Giyim Toplamı 8.159 7 119 33 140.052 1.856 Bütün Sektörler Toplamı 74.847 803 1.818 1.173 1.697.695 46.075 10,9 0,8 6,5 2,8 8,2 4,0 Göremezlik Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün Bütün Sektörlere Oranı (%) Kaynak: SSK İstatistik Yıllığı (2000) İş güvenliğini sağlamak hem insani bir zorunluluk, hem de yasal bir yükümlülüktür. İş güvenliğini sağlayarak iş kazalarını önlemek, oluşan kayıpları ödemekten daha kolay ve daha insancıl bir yaklaşımdır. Günümüzde önemli boyutlara ulaşan iş kazalarının yoğunluğunu azaltarak, güvenli çalışma koşulları sağlamak ve böylece iş görenlerin sağlığını ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin geleceğini korumak mümkündür. İşletmelerin iş kazalarından doğan kayıplarını azaltmak, üretimin kesintisiz olarak sürmesini sağlamak, işgücü veriminde ve toplam verimdeki artışlarla ülke kalkınmasına yardımcı olmak tüm toplumun yararınadır. Günümüzde bilimsel teknolojik gelişmelerin yarattığı olanakların iş güvenliğinin sağlanmasına yönelik etkinliklerde kullanılması ile iş kazalarının önemli ölçüde azaltılması olanaklıdır. İş güvenliği çalışmalarında en önemli ve ilk aşamayı üretim sürecinden ve işyeri ortamından kaynaklanan tehlikelerin saptanması oluşturmaktadır. Böylece oluşabilecek herhangi bir iş kazasını önceden saptamak olanaklıdır. Daha sonra saptanan tehlikelerin niteliğine göre alınması gerekli güvenlik önlemleri belirlenmelidir. Hazır giyim sektöründe uzun yıllar çalışmış personelin en çok şikâyetçi olduğu konuların başında sırt, bel, omuz ağrıları, el, kol, dirseklerde ağrı yanma, boyun düzleşmesi, iskelet kas sistemi sorunları, ayak ve bacaklarda ağrı, göz sorunları gelmektedir. Üretim çalışmaları izlendiğinde personelin normal çalışma süresince ya sürekli oturduğu veya sürekli ayakta çalıştığı gözlenmektedir. 47 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Genelde oturarak çalışan dikim, serim, kesim işçileri mesai saatleri süresince sürekli aynı pozisyonda, postürde el, kol ve gözleri ile çalışmakta, çalışma masalarının, sandalyelerin ergonomik, ayarlanabilir olmaması, iş tezgâhı ile oturulan sandalye arasındaki yükseklik sorunları, ortamdaki aydınlatma yetersizlikleri, termal konfor koşullarının olumsuzluğu, işin sürekliliği ve üretim programına göre işin yetişme zorunluluğu gibi nedenlerden dolayı çalışanların hemen hemen tamamına yakınında kas iskelet sistemi şikâyetleri görülmektedir. Sürekli oturarak çalışma yanında sürekli ayakta çalışan personel için de benzer sorunlar mevcuttur. Oturarak veya ayakta çalışan elleri ile sürekli bir işlemi üretim hızına göre yetiştirmek zorunda olan çalışanın uzun mesai saatleri ve yılları sonucunda el, kol, göz, boyun, sırt, bel sorunları yaşaması kaçınılmaz olmaktadır. Ayrıca kumaş toplarının taşınması, istiflenmesi, tezgâha yüklenmesi işlerinde çalışan operatörler, depo elemanları da benzer ergonomik tehlikelere maruz kalmaktadır. Hazır giyim atölyelerine girildiğinde ilk dikkat çeken unsurlardan birisi de ortamda bulunan gürültüdür. Makinelerin yarattığı gürültü nedeniyle 8 saatlik çalışma periyodunda çalışanlarda gürültüden kaynaklanan stres, işitme kayıpları, kulak çınlaması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Hazır giyim üretim işletmelerinde ortam koşulları değerlendirildiğinde öne çıkan etkenlerden bir diğeri de termal konfor şartlarının olumsuzluğu olmaktadır. Termal konfor dendiğinde aklımıza gelen sıcaklık, nem, hava akım hızı gibi faktörler bu işletmelerde çalışanlar için tehlike arz etmektedir. Çalışan tezgâhların, personelin, buharlı/elektrikli ütülerin, preslerin yaydığı ısı özellikle yaz aylarında çalışma koşullarını olumsuz etkilemekte ve çalışma verimini düşürmektedir. Ortamın havalandırılması, havanın iklimlendirilmesi gibi konularda yaşanan yetersizlikler nedeniyle çok kişinin çalıştığı ortamlarda termal konfor da çalışma performansını, iş sağlığını etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Özellikle pres ve ütüleme bölümlerinde çalışan personelin, çıkan buhardan, elektrikli ütüden, izolesiz buhar hatlarından, tela yapıştırma preslerinin izolesiz kısımlarından dolayı el, kol yanıklarına maruziyeti de hazır giyim çalışanları için önemli olmaktadır. Üretim esnasında kullanılan makas, maket bıçağı kullanımı nedeniyle ciddi olmayan kesik kazaları yaşanmasına rağmen asıl önemli olan uzuv kaybı riskidir. Özellikle kumaş katlarının aynı formda ve kalıpta tek seferde kesilmesini sağlayan hızar, elektrikli bıçak kullanımı esnasında en önemli riskler parmak kopması, uzuv kaybıdır. Kaza için gerekli ortam koşulları da mevcutsa (sıcaklık, gürültü, yorgunluk, dalgınlık, kişisel koruyucu donanım eksikliği, kullanım sorunları veya kullanılmayışı) parmak kaybı testerede veya bıçak da büyük olasılıkla olacak kazalardandır. 48 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Dikim işleri sırasında kullanılan tekli veya çift iğneli makinelerin iğnelerinin kırılması da olabilecek kazalar arasında yer almaktadır. İğnenin zorlanması, değişik özellikte kumaşların dikilmesi sırasında iğnenin esnemesi ve kırılması, kullanılan ekipmanlarda iğnenin sıçramasının engelleyen bir koruyucunun bulunmaması, el/göz koruyucularının kullanılmayışı gibi nedenlerden dolayı iğne kullanımı da hazır giyim sektöründe düşünülmesi gereken tehlikeler arasında olmalıdır. Hazır giyim sektöründe ortam havasında olması en muhtemel olabilecek kirletici olarak kumaş tozlarından bahsedebiliriz. Temel girdi olan kumaş depoya girişten kıyafet haline gelinceye kadar defalarca değişik işlemlerden geçmekte ve bu işlemler sonucu toz olarak ortam havasına karışmaktadır. Ortam havasında kumaş tozuyanında çoklu kumaş katlarının kesiminde kullanılan testerenin düzgün kesebilmesi için sürekli taşlanması gerekmektedir. Taşlamanın tezgâh altındaki taş aparatında otomatik ve sürekli yapılması ise testereden taşlanan veya bilenen tozların etrafa dağılması anlamına gelmektedir. Hazır giyim sektöründe kimyasalların kullanıldığı başlıca işler kumaşlardaki lekelerin çıkarılması, ürünlerin kurutulması işleridir. Bu işler esnasında kullanılan halojen hidrokarbonlar ve olefinler ile asitler belli başlı kimyasallar olarak ortaya çıkmaktadır. Trikloretilen, trikloretan, bromokoloroetan gibi kimyasallar içeren bu hidrokarbonların ortam havasına karışması, kullanımı esnasında dökülmesi, cilde teması sonucu dermatitler, deri kanserleri, baş ağrısı, dalgınlık, koordinasyon bozukluğu, ciğerlerde tahriş sorunları ortaya çıkmaktadır. Diğer sektörlerde de olabilecek mutfak ve temizlik kimyasalları burada da tehlike olarak ortaya çıkar. Ortamda kumaş tozlarının bulunması ve temizlenmediğinde toz yığınlarının oluşması leke çıkarma işleminde kullanılan solventler yangın olasılığını dikkate almayı gerektirmektedir. Tozların birikmesi sonucu yanmanın ilk şartı olan yanıcı madde ortamı sağlanmakta ve tutuşturucuların çokluğu (taşlama esnasında çıkan kıvılcımlar, elektrikli ekipman kullanımı, ısınan pres yüzeyleri ) ile yangın için gerekli ortam ortaya çıkmaktadır. Olası diğer yangın kaynaklarından biride ütü kullanımıdır. Her yıl meydana gelen sanayi yangınlarının yaklaşık % 70’ i tekstil sektörüne aittir. Operatörün çalışması esnasında pres, serim tezgâhı gibi hazır giyim de kullanılan tezgâhların hareketli aksamlarının operatöre çarpması da kazalara sebep olabilmektedir. Metal işleme sektöründe kullanılan tezgâhlardan kaynaklanabilecek tehlikeler hazır giyim sektörünün bakım onarım faaliyetleri esnasında da mevcuttur. 49 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu Tekstil sektöründe çalışanlarda olumsuzluk yaratacak etkenler incelendiğinde diğer sektörlerde olan tehlikelerden daha yoğun ve yüksek frekanslı olabilecek tehlikelerin başında ergonomik tehlikeler gelmektedir. İşin her aşamasında işin doğası gereği dikkat gerektiren, malzemeye yakın çalışmayı gerektiren bir sektör olması nedeniyle, gözlerin, ellerin yoğun olarak kullanıldığı, bu esnada sürekli aynı pozisyonda çalışmadan, yanlış postürde çalışmadan kaynaklanan sırt, bel, boyun, iskelet sistemi sorunları tehlikeler arasında önceliklidir. Diğer önemli tehlikeler ise gürültünün çalışılan gün ve yıllar boyunca etkili olması, kesim işlerinde kullanılan testere ile uzuv kayıpları sayılabilir. Dolayısıyla tekstil sektöründe özellikle hazır giyimde risk analizi ve değerlendirmesi çalışmaları yapılırken diğer konuların yanında ergonomi, vücudun nasıl kullanılacağı, ekipmanların nasıl daha az zararla kullanılacağı, ortamdaki tehlikelerin neler olduğu, kas ve iskelet sistemi sorunlarına karşı nasıl bir egzersiz programı izlenmesi gerektiği işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından dikkatle değerlendirilmelidir. Tekstil endüstrileri yüksek miktarlarda kimyasal madde ve bileşikleri kullanmaktadır. Her biri için etkiler önemli nitelik taşıyabilmekte ve karışmaları durumunda etkileri kümülatif olabilmektedir. Proseslerde kullanılan kimyasal maddeler ve bileşikler; enzimler, asitler, polivinil asetat, karboksimetil selüloz, reçine, sodyum silikat, sodyum karbonat, kostik soda, sentetik deterjanlar, hidrojen peroksit, hidrojen sülfat, amonyum ve sodyum fosfatlardır. Kimyasalların bazılarının yangın riski bulunmakta, diğer bileşikler ise aşındırıcı ve aşırı derecede zehirli nitelik taşıyabilmektedir. Bununla birlikte çözücülere uzun süre maruz kalınması durumunda kronik sağlık riski oluşabilmektedir. 50 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu 6 SONUÇ KSS, şirketlerin sosyal ve çevresel ilgi alanlarının, işletme ekonomik aktiviteleri içinde gönüllülük esasına dayandırılarak gerçekleştirilmesidir. Ülkemizde KSS uygulamaları ile ilgili belirli faktörler henüz tam olarak gelişmemiş olsa da, Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü, bu yeni eğilimler doğrultusunda değişerek yeni rekabet şartlarına uyum sağlamak durumundadır. 2005 yılı başından itibaren, dünyada tekstil ve hazır giyim ürünleri ticaretine getirilen miktar kısıtlamalarının kaldırılması, yeni bir rekabet ortamının tetikleyicisi olmuştur. Bu tetikleme çerçevesinde önümüzdeki yıllar içerisinde dünya tekstil ve hazır giyim pazarları yeniden bir paylaşıma konu olacaktır. Avrupa pazarına yakın olan Türkiye, tekstil sektöründe uzun yıllara dayanan üretim tecrübesi ve modern makine parkları ile pazarda üstün gibi görünse de, Çin tekstil ürünleri tarafından ciddi şekilde tehdit edilmektedir. Bundan kurtulmanın tek yolu kaliteli ürünler ile moda yaratan markalara sahip olmaktır. Türk tekstil sektörünün gelecek dönemlerde rekabette başarılı olabilmesi büyük ölçüde buna bağlıdır. Marka oluşturulmasında faydalanılabilecek ve marka değerini artırabilecek bir diğer husus da tüketicilerin sosyal ve çevresel konulara gittikçe daha çok önem vermesidir. Sosyal ve çevresel standartlara uyum artık daha çok tüketicinin tüketim tercihlerinde etkili olmaktadır. Dolayısıyla, günümüzde diğer rekabet ile ilgili hususlarda başarılı olmak kaydıyla sosyal ve çevresel standartlara uyum, firmalara rekabet avantajı sağlayabilmektedir. Bu çerçevede, Türkiye ekonomisi ve sanayisi içinde önemli bir yere sahip olan tekstil ve hazır giyim sektörünün değişen dünya rekabet şartlarına uyum sağlayarak başarılı olabilmesi için; Teknoloji yanında artık insan hakları ve çalışma hayatını düzenleyen küresel kurallara da özen göstermek ve büyük bir hızla bunlara uygun düzenlemeler yapmak, Dünya pazarlarına açılmayı ve kalıcı olmayı hedefleyen firmaları bilinçlendirmek ve harekete geçirmeyi özendirmek, Uluslararası rekabet açısından her an güçlü olmalarını sağlayabilmek, amacıyla sosyal ve çevre standartlarına uyulması büyük önem arz etmektedir. 51 Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Tekstil ve Hazır Giyim Sektör Raporu KAYNAKLAR DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Tekstil ve Giyim Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Tekstil, Deri ve Giyim Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007 Öngüt E. Ç., Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin Değişen Dünya Rekabet Şartlarına Uyumu, Ocak 2007 Sanayi Genel Müdürlüğü, Tekstil, Hazır Giyim, Deri ve Deri Ürünleri Sektörleri, Mart 2010 TÜBİTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi, Tekstil Paneli Raporu, Temmuz 2003 TÜSİAD, Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, 2008 İTKİB, Türk Tekstil Sektörü İTKİB, Tekstil ve Hazır Giyim Üretiminde Sosyal Sorumluluk İlkeleri İTKİB, Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Ekoloji T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, ÇED Rehberi – Tekstil Fabrikaları, Haziran 2009 Önce G. & Özveri O., Tekstil Sektöründe Kalite ve Moda Faktörlerinin Modern Pazarlama Anlayışı İle Bütünleştirilmesi Yaklaşımı Öktem Z., Tekstil Sektöründe Standartlar ve Ekolojik Gelişmeler Tezcan E., Hazır Giyim Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Tehlikeleri, Makine ve Mühendis Dergisi, Cilt:49, Sayı: 584 Binbir S., Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Bu rapor Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi için proje danışmanlarından RİSK Mühendislik Eğitim Danışmanlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından hazırlanmıştır. 52