Sonuç Odaklı liderlik
Transkript
Sonuç Odaklı liderlik
içimizdekiL‹DER Doç. Dr. Yeflim Toduk Akifl Sonuçodakl›liderlik Bir liderin baflar›s›n› ölçmek için neye bakars›n›z? Baflar› diplomalarda m›d›r? Liderin kiflili¤ine ve davran›fllar›na bakarak baflar›l› olup olmad›¤›n› anlayabilir miyiz? Y önetici gurusu Vince Lombardi flöyle diyor: “Her fley söylenip yap›ld›€›nda, söylenenler yap›lanlardan hep daha çok olur.” Bu durumda bir liderin ne söyledi€inden çok, söylediklerinin ne kadar›n› yerine getirdi€i bizim için baflar›n›n ölçüsü olabilir. Belki de, baflar›y› ölçmenin en iyi yolu liderin elde etti€i somut “sonuçlara” bakmakt›r. Liderlik araflt›rmalar›nda y›llard›r göz ard› edilmifl “sonuçlar”›n önemi, Results-Based Leadership (Sonuç Odakl› Liderlik) adl› kitapta karfl›m›za ç›k›yor. Michigan Üniversitesi ‹flletme Bölümü profesörü Dave Ulrich, kurum ve performans gelifltirme flirketi Provant’›n baflkan› ve liderlik gelifltirme flirketi olan Zenger-Miller’›n orta€› Jack Zenger ve bir Provant flirketi olan ResultBased Leadership’in CEO’su Norm Smallwood, kitapta “sonuç odakl›” liderli€i tan›ml›yorlar. Yazarlar baflar›l› kabul edilebilecek bir liderin özelliklerini afla€›daki flekildeki gibi gösteriyorlar. Ulrich, Zenger ve Smallwood, “sonuç odakl›” liderin özelliklerini pek çok farkl› araflt›rmac›n›n görüfllerini bir araya toplayarak sunuyor. Bu özelliklerden en önemli olanlar›n› bir araya getirmeye çal›flt›k. Yön Belirlemek: Lider de€iflim yarat›r. Liderin en önemli görevi bu de€iflimin yönünü belirlemektir. Lider, kurum için bir gelecek tasarlar ve tasar›s›n› gerçeklefltirmek için gerekli yap›y› kurar. Pek çok kifli bu gelece€e “vizyon” ad›n› verir. Lider, flirketin gelece€ini belirlerken pek çok fleyi hesaba katmal›d›r. Yönü belirlerken liderin atmas› gereken önemli ad›mlar flunlard›r: ‹ D›flar›daki olaylar› anlamak: • Derinlemesine düflünmek ve yeni imkanlar› göz önünde bulundurmak. • Mevcut imkanlar›n ötesinde network’ler (a€lar) oluflturmak için gerekli olan vizyona, yeteneklere ve kaynaklara sahip olmak. • Kuruma tutarl› ve net bir yön sa€lamak. ‹ Gelece€e odaklanmak: • Yaratt›€› vizyona inanmak. • Anlafl›l›r bir vizyon, de€erler ve strateji oluflturmak. • Oluflturdu€u çekirdek de€er ve inançlar do€rultusunda hareket etmek. Yön Belirlemek (vizyon, müflteriler, gelecek) Karakterini Ortaya Koymak (al›flkanl›klar, dürüstlük,güven, analitik düflünmek) Bireysel Ba¤l›l›¤› Harekete Geçirmek (di€erlerini ifle dahil etmek, gücü paylaflmak) 20 CEO’s/ 2004/ Say›: 9 Kurumu Gelifltirmek (tak›m oluflturmak, de€iflimi yönetmek) ‹ Vizyonu gerçeklefltirmek: • Ortak bir vizyonu telkin etmek. Bireysel Ba€l›l›€› Harekete Geçirmek: Liderin baflar› elde etmek için takipçilere ihtiyac› vard›r. Yaln›z bafl›na vizyonunu hayata geçirmesi imkans›zd›r. Liderin, takipçilerinin vizyona ve de€erlere ba€l›l›kla çal›flmalar›n› sa€lamas› gerekir. Bunun için takipçileriyle olan iliflkisini güçlendirmesi, onlar› vizyona ve de€erlere bütünüyle inand›rmas› son derece önemlidir. Liderin takipçilerinin ba€l›l›€›n› art›rmak için yapmas› gerekenler flunlard›r: ‹ ‹flbirli€ine dayal› iliflkiler kurmak: • Ortak hedefler belirleyip güven vererek iflbirli€ini teflvik etmek. ‹ Gücü ve otoriteyi paylaflmak: • Takipçilerini, güce ve kontrole ortak etmeye istekli ve yetenekli olmak. • Gücünü sayg›n bir flekilde göstermek. • Takipçileri yapabileceklerinin en iyisini yapmalar› için yetkilendirmek. ‹ Dikkati yönetebilmek: • Takipçileri derinden etkileyecek bir dil kullanmak. • Duygular›... ...korkanlar için rahatlama, ...karars›zlar için kesinlik, ...tereddüt durumunda hareket, ...zay›fl›k durumunda güç, ...bocalama oldu€unda uzmanl›k, ...korkakl›k durumlar›nda cesaret, ...flüphecilik durumunda optimizm, ...ve daha güzel bir gelece€e inanc› yaratarak harekete geçirmek. Kurumu Gelifltirmek: Lider koydu€u hedeflere ulaflmak için gerekli altyap›y› oluflturmal›d›r. Liderin kurumun gelece€ini vizyonu çerçevesinde flekillendirmesi, kurumun geliflmesini sa€lar. Vizyon gerçeklefltikçe, hedeflere ulafl›ld›kça kurum geliflir. Kurumun geliflmesi için liderin üstlenmesi gereken en önemli özellikler flunlard›r: ‹ Kurumsal alt yap›y› oluflturmak: • Her proje grubu için geçici liderler görevlendirmek. • Her çal›flan› genifl ölçüde bilgilendirmek. ‹ Çeflitlili€i desteklemek: • Alt›nda çal›flanlar›n gücünden korkmamak. • Sorunlar› diplomatik bir flekilde çözmek ve ortak bir hedef belirlemek. ‹ Tak›mlar oluflturmak: • “Çapraz dölleme”- ‹yi elemanlar› farkl› yerlerde çal›flt›rma. ‹ ‹nsan kaynaklar› sistemi gelifltirmek: • Bir katalizör gibi çal›flmak ve “kültür de€iflimi”nin yöneticisi olmak. ‹ De€iflimi gerçeklefltirmek: • De€iflimi sa€lamak ve bir de€iflim arac› gibi çal›flmak. • De€iflimden kaç›nmak için bahaneler üretmek yerine, de€iflimi gerçeklefltirmek için f›rsat kollamak. Karakterini Ortaya Koymak: “Gerçek” bir lider olabilmek için bir lider “kendi” olmal›d›r. Lider kendi kiflili€inden uzak bir tav›rla liderlik etmeye çal›fl›rsa, takipçileri liderlerine güvenmezler. “Gerçek” olmayan, liderin sahip olmad›€› halde sanki sahipmifl gibi sergiledi€i özellikler takipçiler taraf›ndan mutlaka fark edilir. “Liderlik ö€renilebilir mi?” tart›flmalar› süredursun, kendisi olmay› ö€renemeyen bir liderin ne ölçüde baflar›l› bir lider olaca€› çok flüphelidir. Karakteri vizyonuna ters düflen bir lider, takipçilerini ne vizyonuna ne de kendisine inand›rabilir. Peki bir lider karakterini nas›l sergiler? ‹ Baflkalar›na ö€ütlediklerini bizzat uygulayarak, savundu€u de€erleri yaflamak: • Takipçilerine örnek olmak. ‹ Olumlu bir imaj yaratmak: • Kendine inanmak: Alçakgönüllü€ünü kaybetmeden kendine güvenmek. ‹ ‹yi bir kavrama yetene€ine ve çekiçili€e sahip olmak: • Dürüst olmak. T ürkiye’de, dünya çap›nda baflar› kazanm›fl her kurumun arkas›nda sonuç odakl› bir lider bulundu€unu iddia edebiliriz. Yap› Kredi Bankas› eski genel müdürü Burhan Karaçam, kariyerinin her ad›m›yla asl›nda bize sonuç odakl› bir liderin portresini çiziyor. Önce, Burhan Karaçam’›n liderli€i nas›l tan›mlad›€›na bir göz atal›m... Lider Kime Denir? Temel Anlamda: Lider, ola€anüstü ortamlarda, ola€and›fl› koflullarda insan topluluklar›n› da harekete geçirerek, temel sorunlara çözüm getirmeyi gerçeklefltirebilen, bilgi, beceri, azim, dayanma gücü (stamina) ve cesaret sahibi kiflilere denir. Ticari Anlamda: Lider, içinde yaflad›€› toplumun ihtiyaç ve beklentilerini öngören, bunlar› karfl›lamak için oluflturdu€u vizyona önce kendisini, sonra temsil etti€i toplumu inand›rabilen, kendisi için yaratt›€› güvenle onlarla birlikte hedefe ulaflabilen ve takip eden aflamada da temsil etti€i toplumda, elde edilen yararlardan tatmin duygusunu gerçeklefltirme baflar›s›n› kal›c› olarak sa€layabilen kiflidir. Lider, att›€› ad›mlar›n sonucunu hesap edebilen ve görebilen kiflidir. Yeflim Toduk Akifl: Lider olma arzusu sizde çocuklu€unuzdan beri var m›yd›? Bu özelli€inizin fark›na ilk ne zaman vard›n›z? Burhan Karaçam: Liderlik konusuyla ilk kez Robert Kolej’deyken karfl› karfl›ya kald›m. O zaman ne oldu€unu tam anlayamam›flt›m. 1965-66 dönemiydi, lise ikideydim. Okul müdürümüz Mr. Bull bana, “Sen do€al lidersin. Bu yüzden seni anlamakta zorluk çekiyorlar,” demiflti. Mesela bir haks›zl›k oldu€unda herkes tepkisiz kal›rken, ben sorunla mücadele ederdim. Bu nedenle cezay› da ben al›rd›m. Hakl› oldu€uma inand›€›m için cezay› düflünmezdim. Ama bütün bunlara ra€men liseden sonra Robert Kolej’in yüksek okuluna bizim gruptan al›nan tek kifli bendim. Sonradan bunun Mr. Bull’un deste€iyle oldu€unu ö€rendim. Ancak beni en mutlu eden hadise, Bo€aziçi Burhan Karaçam Üniversitesi’nden mezun olurken 1972’de ö€renciler ad›na konuflma yapma flans›n›n bana verilmesiydi. Biz üniversitenin ilk mezunlar›yd›k. Peki, evde nas›l bir çocuktunuz? Evde çok sakindim. Zaten herkes ortaokulda sakin olan bir çocuk yat›l› okula gelince niye böyle oldu diye flafl›rd›. Ortaokulu babam›n görevi nedeniyle Tarsus Amerikan Koleji’nde gündüzlü olarak okudum. Ama buraya gelince yat›l› oldum ve çok farkl› bir yap›yla karfl›laflt›m. De€iflik okullardan gelen gruplar vard›. Onlar›n aras›nda birkaç arkadafl›m ve ben fiziki güç aç›s›ndan ve spor faaliyetlerine olan ilgimizle sivriliyorduk. Hâlâ çok iyi arkadafl›m olan Alper Taner’in “okuldaki prens” seçim kampanyas›n› ben organize ettim. Stratejilerin haz›rlanmas›, konuflmalar›n ve toplant›lar›n yap›lmas› gibi görevleri üstlendim. Sonuçta Alper büyük bir farkla kazand›. Ancak ailem cezalar konusunda çok korkuyordu. Müdür yard›mc›s› anneme, “Al›n o€lunuzu okuldan, buraya yak›flm›yor, yapam›yor,” demiflti. ‹flte o CEO’s/ 2004 / Say›: 9 21 içimizdekiL‹DER “ORGAN‹ZASYONU, TOPLULUKTA ORTAYA ÇIKAN B‹R ‹HT‹YACIN KARfiILANMASI, B‹R ARZUYA ULAfiILMASI ‹Ç‹N GEREKEN OLANAKLARI B‹R ARAYA GET‹R‹P BUNLARI UYGULAMAK OLARAK TANIMLIYORUM. L‹DER B‹R NOKTAYA B‹R HAD‹SEY‹ GÖTÜREN ‹NSAN DEÚ‹LD‹R. B‹R HEDEFE G‹D‹LEMEYECEÚ‹ DÜfiÜNÜLEN ORTAMDA O HEDEFE NASIL ULAfiILAB‹LECEÚ‹N‹ PLANLAYAN ‹NSANDIR. ÇOK SÜRATL‹ KARAR VER‹R‹M. ADIM ATMADAN ÖNCE MODEL KURARIM. BULUNDUÚUM YERLE G‹D‹LECEK HEDEF‹ BEL‹RLER‹M. O HEDEFE G‹DECEK EN UYGUN YOLU BEL‹RLER‹M. HEDEFE B‹R KEZ K‹L‹TLEND‹KTEN SONRA K‹MSE BEN‹ O HEDEFTEN AYIRAMAZ.” Burhan Karaçam olaydan sonra Mr. Bull, “Seni anlamakta zorluk çekiyorlar. Seninle farkl› ilgilenmek laz›m,” demiflti. ‹lkokulda s›n›f›n en iyisiydim ama k›r›c› dökücü de€ildim. Ama tabii lisede bir erkek okulunda fiziksel güç ön plana ç›k›yor. Üniversitede iflletme okumufltunuz. Sonras›nda kariyerinizi tesadüfler mi yoksa bilinçli seçimler mi flekillendirdi? Kariyerimde iki kifli önemli rol oynam›flt›r. Biri Prof. Özer Ertuna, di€eri de ‹stanbul Üniversitesi’nde finans profesörü olan enifltem Çetin fiaml› idi. Bo€aziçi Üniversitesi’nde ö€renci hareketleri s›ras›nda bizim oluflturdu€umuz sosyal demokrat grup, Ö€renci Birli€i’ne seçildi. 12 Mart’a kadar ifl bafl›ndayd›k. Tam da Robert Koleji’nin Bo€aziçi Üniversitesi’ne dönüfltü€ü dönemdi. Ö€renci Birli€i olarak bu konuda çok önemli bir rol oynad›k. O dönemde derslerimle ilgilenemedim Derse gitme al›flkanl›€›m yoktu, spora ve birli€e gidiyordum. 12 Mart 1971’de Ö€renci Birli€i kald›r›l›nca benim zaman›m boflald›. Derslere gitmeye bafllad›m ve çok iyi bir ö€renci oldum. O dönemde üçüncü s›n›ftayd›m. 3.50’nin üzerinde ortalama getirdim. Özer Ertuna o dönemde maliyet muhasebesi dersimize geldi. Çok sert bir 22 CEO’s/ 2004/ Say›: 9 hoca oldu€unu söylediler. Normalde s›navlara bir gün çal›fl›rken tesadüf eseri onun dersine bir hafta çal›fl›p maliyet muhasebesi mant›€›n› çözdüm. S›n›f çok kötü notlar al›rken ben o s›navdan A ald›m. Daha sonra Özer Abi ile çeflitli projelerde yer alacak kadar yak›nlaflt›m. Onun referans›yla o zaman Türkiye’den eleman almaya bafllayan Arthur Andersen’a girdim. Asl›nda Milli E€itim Bakanl›€› bursuyla iflletme master’› da kazanm›flt›m. Ancak Özer Abi akademisyenli€in beni tatmin etmeyece€ini söyledi. ‹stanbul Üniversitesi’nde finans profesörü olan enifltem Çetin fiaml› da ayn› görüflteydi. Yapt›€›m iflin gelece€inin parlak oldu€unu, çünkü Türkiye’de yabanc› sermayeyle piyasalar›n çok geliflece€ini düflünüyorlard›. Böylece Londra’ya Arthur Andersen’a gitmeye karar verdim. ‹lk mesleki e€itimimi oradan ald›m. Giderken konunun muhasebe oldu€unu bile bilmiyordum Yaln›zca bu mesle€in Türkiye’de gelece€inin oldu€unu biliyordum. Londra’da 3 y›l kald›m. 1975’te dört arkadafl Arthur Andersen’›n ‹stanbul ofisini açt›k. 1979’da Türkiye’de yaflanan ekonomik s›k›nt›lardan dolay› pahal› bir eleman haline geldi€im için Londra’ya transferimi istedim. ‹ngiltere’de iki y›l kald›m. ‹htilalden sonra Türkiye’deki de€iflimi gördüm. ‹ngiltere’de, buradaki geliflmelerin uza€›nda kalaca€›m› düflünerek Türkiye’ye dönmeye karar verdim. O y›l babam› da kaybetti€im için Türkiye’ye döndüm. Çukurova Holding’de Pamukbank Genel Müdür Yard›mc›s› oldum. fleylerden biri kartl› çek uygulamas›n› bafllatmakt›. O zaman Türkiye’de çek kullan›lm›yordu. Pamukbank’tan sonra bankac›l›k sektörünü daha genifl bir flekilde görmem gerekti€ini düflündüm ve 1984’te Egebank Genel Müdürü oldum. Banka, Özakat Ailesi’nin kotrolündeydi. Küçük ama itibarl› bir bankayd›. 3 y›l içinde ‹zmir standartlar›na göre çok h›zla büyüdü ve dikkat çekti. Egebank’la kontrat›m bitince Yap› Kredi’yle temas›m oldu. Çukurova Holding’den ayr›l›rken zaten bir sorunum yoktu. Mehmet Bey beni tekrar ça€›rd›. Kendisiyle, önce Almanya’da yeni ald›klar› Bankac›l›€› seçmeniz tesadüf mü? San›r›m finans yönüm oldu€u için eninde sonunda bankac›l›€› seçecektim. Bankac›l›k benim özelliklerime sahip insanlar›n pek tercih etti€i bir alan de€ildi. Asl›nda bankac›l›k bizim dönemimizde çok kapal› ve muhafazakar bir yap›dayd›. 1983’ten sonra hareket kazanmaya bafllad›. Bir e€itim program› için Chicago’ya gitti€imde, otelde benden kredi kart› istediler. Kredi kart›m olmad›€›n› söyledi€imde çok flafl›rd›lar. Türkiye’de kredi kart› uygulamas›n›n olmamas› yüzünden lobide yorgun bir halde iki saat bekletildim. O zamanlar böyle bir duruma neden düflüyoruz, s›k›nt› çekiyoruz, neden Türkiye’de kredi kart› uygulamas› yok diye çok düflünmüfltüm. T›pk› lisede haks›zl›klara karfl› tak›nd›€›n›z tav›r gibi... Aynen öyle... Pamukbank’ta ilk yapt›€›m bir bankan›n organizasyonunu yapt›k. Ard›ndan 1987’de Yap› Kredi Genel Müdürlü€üne atand›m. Orada düflündüklerimi gerçeklefltirebilme f›rsat› buldum. “Mümtaz lider” diye bir tan›m var. “Mümtaz liderler, vizyonlar›, ilham verme yetenekleri, takipçileriyle sözlü olmayan iletiflim yollar›yla anlaflabilmeleri, takipçilerini yetkilendirmeleri ve yönettikleri kurulufla vizyonlar›n› ve ahlaki amaçlar›n› afl›layarak çal›flanlar›n flirkete ba€l›l›klar›n› art›rmas› yönünden s›radan liderlerden ayr›l›rlar” deniyor. Sizin de yapt›klar›n›zda farkl› bir fleyler var ki, takipçilerinize heyecan veriyorsunuz. Kendinizde gördü€ünüz, baflkalar›ndan farkl› hangi özellikleriniz var? Organizasyon... Ben organizasyonu, toplulukta ortaya ç›kan bir ihtiyac›n karfl›lanmas›, bir arzuya ulafl›lmas› için gereken olanaklar› bir araya getirip bunlar› uygulamak olarak tan›ml›yorum. Lider bir noktaya bir hadiseyi götüren insan de€ildir. Bir hedefe gidilemeyece€i düflünülen ortamda o hedefe nas›l ulafl›labilece€ini planlayan insand›r. Çok süratli karar veririm. Ad›m atmadan önce model kurar›m. Bulundu€um yerle gidilecek hedefi belirlerim. O hedefe gidecek en uygun yolu belirlerim. Hedefe bir kez kilitlendikten sonra kimse beni o hedeften ay›ramaz. Tabii bulundu€um noktayla hedefim aras›ndaki yol dümdüz bir çizgi de€il, k›r›klar zigzaglar var. Öngörülmemifl olumlu ya da olumsuz olaylar ortaya ç›karsa, olaylar planla uyufluyorsa h›zl› karar veririm. Bu tek kiflinin götürebilece€i bir fley de€il. Kaz›m Taflkent’in çok güzel bir sözü var: “Önce sen inanacaks›n, sonra inand›racaks›n.” Kurdu€um model, altyap›s›, insan gücü ve sistemiyle beraber uygulanabilir ve gerçekçidir. ‹nsanlarla iletiflimi, onlar›n anlayaca€› flekilde kurarak onlara model için güveni ve inanc› veririm. Olay bu flekilde bütünleflir, hedefe beraberce gidersiniz. Bana göre iki tür liderlik var. Birincisi liderlik pozisyonlar›, ikincisi kendi pozisyonlar›n› yaratan liderler. Liderlik pozisyonuna oturan herkes lider olarak görülmüyor. Her flirketin genel müdürü liderdir. Ama benim liderlik tan›m›m biraz daha farkl›. Topluma bakt›€›n›zda da görürsünüz. Liderlik özellikleri insanlarda pozisyonlardan ba€›ms›z olarak bulunur. Bazen üst bazen orta kademede bazen de gençlerde görürsünüz. Ben kendi gruplar›mda bazen rütbeleri atard›m. Kar›fl›k gruplar bir araya getirirdim. Bu durum ilk bafllarda biraz yad›rgand›. Bir müdür, müdür yard›mc›s› ya da flefin bulundu€u yerde olmak istemez. Tabii bu biraz özgüvenden kaynaklan›yor. “Benim söyledi€im fley de€il de, alt›mda çal›flan kiflinin söyledi€i geçerli olursa benim prestijim k›r›l›r m›?” diye düflünüyorlar. Ama o uygulamadaki amaç farkl›... ‹yi fikirlerin hiyerarflik yap›dan ç›kaca€›n› düflünürseniz zaten böyle bir yola baflvurmazs›n›z. Ama o hiyerarflik yap›y› bir tak›m olarak, bir kifliyi de orkestra flefi gibi görürseniz, olaya daha farkl› yaklafl›rs›n›z. Büyük orkestra fleflerinin, enstrümanlar› yönettikleri orkestradaki müzisyenlerden daha iyi çald›klar›n› sanm›yorum. Onlar›n görevi ses uyumunu yaratabilmektir. Yönettikleri iflleri tek tek çok iyi bilmeleri gerekmiyor. Her toplumun içinde böyle insanlar ç›k›yor. Onlar› bulmak laz›m. Yap› Kredi’de 1987 ile 1992 aras› çok gürültülü pat›rt›l› bir dönem geçirdik. Çünkü geçmiflten gelen birtak›m idari sorunlar vard›. Ben yaln›zca sistemsel, operasyonel ve teknik birtak›m de€ifliklikler yapmad›m. Üç senede yedi binin üzerinde eleman ç›kard›m, 240 flube kapatt›m. D›flar›dan bunlar› anlamay›p, “Yap› Kredi bat›yor” diyorlard›. Halbuki bizim çok hantal bir yap›m›z vard›. Bu, Türkiye’de de€iflmesi gereken bir durum. Bankan›n rasyonel büyüklü€e getirilmesi, “right-sizing” edilmesi gerekiyordu. Tabii bu de€ifliklikler kolay olmad›. Teflkilat bu iflten çok rahats›z oldu. Ama biz bu pürüzleri ortadan kald›r›p geride kalanlar›n koflullar›n› di€er rakiplere göre iyilefltirdik. Ben hayat›mda bildi€im, bana yans›yan hiçbir haks›zl›€a sessiz kalmad›m. E€er biri haks›z yere iflten ç›kar›lm›flsa, onu geri al›r›m ve bu haks›zl›€a neden olan› iflinden ç›kar›r›m. Haks›zl›€a karfl› çok duyarl›s›n›z. Çal›flanlar›n›za da bunu mu söylersiniz? Benim söylememe gerek yok, çal›flanlar bunu bilirler zaten. Bunu nas›l sa€lad›n›z? Eskiden yönetim aleyhine konuflan biri olursa iflten at›l›rm›fl. Bunu de€ifltirmek, konuflan bir topluluk haline getirmek çok zor oldu. Grup içindeki liderleri teker teker ortaya ç›karmak zorunda kald›m. Bu çok zaman ald›. Pek çok testten geçirmek gerekiyor. Ben çok gezerdim ve çok toplant› yapard›m. Bankan›n yüzde 40’›n›, yani yaklafl›k 5-6 bin kifliyi sima olarak tan›rd›m, hatta baz›lar›n›n isimlerini de bilirdim. Çal›flanlar›n›z› tan›mak önemli mi? Tabii ki. ‹simleri unutsam bile nerede görevli oldu€unu bilirim. Ama ortalama mesaim 12-15 saatti. K›z›m›n büyüdü€ünü bile görmedim. Bunu büyük ölçekte nas›l yapt›n›z? Ekibin tamam›n› tan›y›p yetenekleri bir araya getirme projesini nas›l gerçeklefltirdiniz? Benim aç›mdan Arthur Andersen kökenli olmam›n büyük etkisi var. Arthur Andersen’da tak›mda haftada bir ekip de€ifltirirdik. Eleman yetifltirme de iflimizin bir parças›yd›. Ekipte her zaman iyi elemanlar olmazd›. Sab›rl› biri oldu€um için zay›f elemanlar› bana verirlerdi. Onlar› haz›r duruma getirirdik. Tak›mda bu da önemlidir zaten. Sizden bir fleyler ö€rendiklerini hissederlerse size daha fazla ba€lan›rlar. fieffaf ve tutarl› olmazsan›z, koltu€unuzu di€erlerinin gelece€inden daha önemli görürseniz, kimsenin güvenini kazanamazs›n›z. Kimse o zaman size inanmaz. Yap› Kredi’den kaç y›l›nda ayr›ld›n›z? Lider, kendinden sonrakini yetifltirendir derler. Siz kendinizden sonraki lideri yetifltirdiniz mi? 1999’da ayr›ld›m. Orada pek çok arkadafl vard›. ‹ki grup yönetici oluflturdum; “senior” ve “junior” fleklinde. Senior’lar di€er bankalara da€›ld›lar, ancak junior’lar›n yetiflmesi için zaman kalmad›. Benim yerime gelebilecek arkadafllardan ikisi baflka bankalara genel müdür oldu. Türkiye’de liderin yerine geçecek kifliyi lider de€il patron tayin ediyor. Türkiye’de patron ve yönetici aras›ndaki fark pek anlafl›lm›yor zaten. Patron sermayesini, yönetici ise ifli yöneten kifli olmal›d›r. Patron da ifli yönetmeye kalkt›€› zaman yönetici becerilerini gösteremeyebiliyor. 1999’da ayr›ld›€›n›zda akl›n›zda yeni planlar var m›yd›? Profesyonel olarak çal›flmamay› planl›yordum. Bana verilen ayr›l›fl kendi zamanlamama göre erkendi. Ancak baflka yol yoktu. Çünkü bir görevde patronunuzla görüflbirli€inde oldu€unuz ölçüde kalabiliyorsunuz. Bizim jenerasyon için geçerli bir durum daha var. 1980 ihtilalinden sonraki de€iflim döneminde bankac›l›k sektörü insan kayna€› aç›s›ndan çok zay›ft›. Ortam›n elveriflli oldu€undan lider ve yard›mc› lider pozisyonlar›na çok çabuk geldik. Ben Yap› Kredi’den ayr›ld›€›mda 50 yafl›ndayd›m. 12 y›ld›r genel müdürlük yap›yordum. Egebank’a genel müdür oldu€umda 35 yafl›ndayd›m. Normal koflullarda bu kadar büyük bir sorumlulu€u o yaflta alamazd›k. Yap› Kredi’ye ya da Koçbank’a girdi€iniz ilk günlerde benzer fleyler mi yapt›n›z? Hay›r, Koçbank’a gitti€imde 12 y›ll›k Yap› Kredi tecrübem vard›. Koçbank’›n da baflka sorunlar› vard›, küçük ve k›s›tl›yd›. Oraya gitti€imde ne yapaca€›m› biliyordum. Bütün mesele bunu arkadafllarla paylaflmakt›. Koçbank’ta tavr›n›z insanlarla beraber çal›flan bir lider gibi miydi, yoksa olaylara daha mesafeli, yukar›dan m› bakt›n›z? CEO’s/ 2004 / Say›: 9 23 içimizdekiL‹DER Do€al liderlik vard›. Yeniden yap›lanma aç›s›ndan kadro oluflana kadar iflleri ben yürüttüm. Strateji haz›rlama, planlar, bankan›n sorunlar›n›n tespiti için çal›flma gruplar› kurdum. Bu gruplar farkl› alanlardaki sorunlar› tespit ettiler, stretijiler oluflturdular. Orada executive konumundayd›m. Politikaya, sivil toplum örgütlerine deste€inizi biliyorum. Mesela Bo€aziçi Üniversitesi’ne yurt yap›m›nda destek verdiniz. Bu konuda en önemli fley kurumlar›n kültür ve sanata destek vermesi. Türkiye’de flirketler kâr amac› gütmeden bilgi ve kültür eksikliklerinin kapat›lmas› için destek vermeli. Yap› Kredi’nin sanata verdi€i deste€i art›rmas›n›n ard›ndan, art›k flirketlerin kurulufl y›l dönümlerinde sanatla ilgili faaliyetler mutlaka oluyor. Yap› Kredi’yi sosyal sorumluluk aç›s›ndan örnek bir kurum haline getirdi€ime inan›yorum. Politikaya girmeyi düflünüyor musunuz? Mesela belediye baflkan› olmay›? Türkiye’de bu mümkün de€il. Çünkü Türkiye’nin siyasi partiler yasas› demokratik de€il. Bu yüzden Türkiye’de demokrasi oldu€una inanm›yorum. Türkiye’deki yap› bunu engelliyor. Burada liderin adam› olmak zorundas›n›z yoksa tek bafl›n›za hiçbir fley yapamazs›n›z. Yap› Kredi’de baflard›m, baflka yerde de baflarabilir miyim, diye düflündüm. Ama ayn› yap›ya ihtiyaç var. E€er bir toplulukta insanlar e€itimli de€ilse, onlarla do€ru iletiflim kurulam›yorsa, onlardan do€ru kararlar vermelerini bekleyemezsiniz. Türkiye’nin sorunu bu. Ama bu elitist bir bak›fl aç›s›. Bilgi seviyesi yüksek insanlar› yönlendirebilen bir liderim ama daha e€itimsiz insanlar› yönetemem mi diyorsunuz? Bir aç›dan öyle. Ben halka hikayeler anlat›p onlar› kand›ramam. ‹nanmad›€›m bir fleye kimseyi inand›ramam. ‹kili oynayamam. Bu bir karakter meselesidir. Söyledi€imin arkas›nda duramayaca€›m bir fleyi yapmam. Dürüstlük sizin için çok önemli... Geçici bir süreli€ine bile bundan vazgeçmezsiniz, de€il mi? Evet, yaklafl›m›m hep öyleydi. Teflkilat›n iyili€i için olmayan bir fleyi yapmayaca€›m› bilirlerdi. Çok toplant› yapard›m, sorular› cevaplard›m. Bu yüzden bana soru sormaktan çekinmezlerdi. “Aç›kl›k, kat›l›m, paylaflma” bizim slogan›m›zd›. Soru soranlara de€il, soru sormak isteyeni engelleyene k›zard›m. Toplant›larda sivrilen insanlar› takip eder, neden yükselemediklerini araflt›r›rd›m. Türkiye’de baflar›l› olanlar›n yükselmesi engellenir. Üst kademedekiler iyi eleman›n performans›n› düflük gösterip yan›nda tutmak istiyor. Birini iflten ç›kar›rlarsa özgürce gelip, neden diye sorarlard›. Ben de olay›n peflini b›rakmaz, kurunun yan›nda yafl› da yak›yorlarsa bundan sorumlu olan› cezaland›r›rd›m. Öyle bir fleffafl›k olufltu ki, her haks›zl›k bana iletiliyordu. Bu nedenle herkes daha dikkatli davranmaya bafllad›. Türkiye’nin zay›f noktalar›n› belirlemekle de ilgili bu. Böyle fleyler Avrupa’da olmaz. Avrupa’da da var ama Avrupa’da kimsenin bu flekildeki bir olay› takip etmesini sa€layacak duygusal ba€› yok. Üstelik orada yüzde bir böyle olaylar yaflan›rken, Türkiye’de yüzde 60 böyledir. Bir de sandalyeci olmamak önemli galiba... “Ben” ve “onlar” de€il, “biz” var... Tabii “biz” var. Ben o sandalyede onlar için ve kurum için çal›fl›yorum... SONUÇ: TÜRK‹YE’N‹N S‹YAS‹ PART‹LER YASASI DEMOKRAT‹K DEÚ‹L. BU YÜZDEN TÜRK‹YE’DE DEMOKRAS‹ OLDUÚUNA ‹NANMIYORUM. BURADA L‹DER‹N ADAMI OLMAK ZORUNDASINIZ YOKSA TEK BAfiINIZA H‹ÇB‹R fiEY YAPAMAZSINIZ. EÚER B‹R TOPLULUKTA ‹NSANLAR EÚ‹T‹ML‹ DEÚ‹LSE, ONLARLA DOÚRU ‹LET‹fi‹M KURULAMIYORSA, ONLARDAN DOÚRU KARARLAR VERMELER‹N‹ BEKLEYEMEZS‹N‹Z. TÜRK‹YE’N‹N SORUNU BU.” Burhan Karaçam 24 CEO’s/ 2004/ Say›: 9 Kitaplar›n tan›mlamaya çal›flt›€› “baflar›l›” liderleri, belki de en iyi, baflar›l› liderlerin kendileri tan›mlayabiliyor. Burhan Karaçam’dan ö€renmek daha uzun süre alacak gibi. Kaynak: RESULTS-BASED LEADERSHIP, Dave Ulrich, Jack Zenger, Norm Smallwood, “Connecting Leadership Attributes to Results”, (7-13).