ÖNSÖZ Bu çalışmada meteorolojik veriler üzerinde depremin herhangi
Transkript
ÖNSÖZ Bu çalışmada meteorolojik veriler üzerinde depremin herhangi
ÖNSÖZ Bu çalışmada meteorolojik veriler üzerinde depremin herhangi bir etkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Bu çalışma için çeşitli veri işlem metotları kullanılmış ve Göztepe ve Çınarcık Meteoroloji İstasyonları için uygulama yapılmıştır. Ayrıca hem deprem hemde meteoroloji hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Çalışmalarım sırasında bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen Prof. Dr. Zekai Şen’ e ve tüm sınıf arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. İstanbul, Ufuk Utku Turunçoğlu Haziran, 2000 ÖZET Deprem, hepimizin bildiği gibi tahmin edilmesi şu an için mümkün olmayan ve aynı zamanda atmosferde meydana gelen hava olayları gibi kaotik bir davranış sergileyen en korkunç doğal afetlerden biridir. İşte bu doğa olayını, bilim adamları hem can hemde mal kaybını en aza indirmek için çok uzun zamandan beri incelemekte ve önceden tahmin etmeye çalışmaktadır. Bu çalışmalar önceleri depremin ölçümesi ile başlamış ve sonraları teknolojinin gelişmesi ile ölçüm aletlerinin daha da hassas hale gelmesi sonuçunda tahmin sürecine girilmiştir. Bu süreç içerisinde istatistiksel yöntemler, yerküreyi yani Litosfer’ i modelleme, yeraltı sularının özellikleri üzerindeki değişimleri inceleme ve meteorolojik şartların değişimini inceleyen araştırmalarda vardır. İşte bu nedenle buradaki çalışmada, “ acaba depremin meteorolojik elemanlar üzerinde bir etkisi varmı ? “ sorusuna yanıt aramak istedim. Atmosfer, yerküre (litosfer), suküre (hidrosfer) ve canlıküre (biosfer) arasındaki etkileşimi sağlayan en önemli yapıdır. Tabiki atmosfer ile diğer yapılar arasındaki bu etkileşimler atmosferde çeşitli değişimlere ve etkilere neden olmaktadır. Depremlerin meydana geldiği yerküre ile atmosfer çok sıkı bir ilişki içinde olduğundan yerküre içerisindeki değişimlerinde atmosfer üzerine direkt veya endrekt etkisi olacaktır. İşte bilim adamlarının üzerinde durduğu depremin tahmin edilmesi problemi onun yarattığı etkileşimlerin içcelenmesi ile yapılabilir. Burada atmosfer üzerinde yaptığını düşündüğüm etkileşimleri bulmaya çalıştım. Burada depremin tahmin edilebilmesi için anlatılacak çeşitli veri işleme yöntemleri kullanılmış, Göztepe ve Çınarcık Meteoroloji İstasyonları üzerindeki uygulaması grafiksek ve yorumsal olarak ortaya konacaktır. ŞEKİL LİSTESİ Şekil Tanım No 1 No Çınarcık İstasyonu Etki Gridi içindeki depremlerin Türkiye haritasındaki dağılımı 2 Çınarcık İstasyonu Etki Gridi içindeki depremlerin şiddetlerine göre ayrılmış histogramı 3 Çınarcık İstasyonu Etki Gridi içindeki depremlerin tek deprem kabulü ile ayrılmış histogramı 4a Sıcaklık verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 4b Sıcaklık verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 4c Sıcaklık verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 4d Sıcaklık verisinin sırasıyla bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 4e Sıcaklık verisinin sırasıyla iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 4f Sıcaklık verisinin sırasıyla üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 5a 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 5b 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 5c 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 5d 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 5e 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 5f 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 6a 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 6b Sayfa 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 6c 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 6d 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 6e 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 6f 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 7a 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 7b 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 7c 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 7d 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 7e 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 7f 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 8a 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 8b 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 8c 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 8d 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 8e 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 8f 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 9a 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 9b 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 9c 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 9d 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 9e 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 9f 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 10a 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 10b 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 11a 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 11b 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 12a Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 12b Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 12c Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 12d Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 12e Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 12f Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 13a Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 13b Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 13c Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 13d Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 13e Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 13f Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 14 Göztepe İstasyonu Etki Gridi içindeki 1998 depremlerinin Türkiye haritasındaki dağılımı 15 Göztepe İstasyonuna ait 1998 ‘deki tüm depremlerin şiddetlerine göre ayrılmış histogramı 16 Göztepe İstasyonuna ait tek deprem kabulü ile 1998 ‘ deki depremlerin şiddetlerine göre ayrılmış histogramı 17a Sıcaklık verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 17b Sıcaklık verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 17c Sıcaklık verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 17d Sıcaklık verisinin sırasıyla bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 17e Sıcaklık verisinin sırasıyla iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 17f Sıcaklık verisinin sırasıyla üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 18a 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 18b 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 18c 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 18d 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 18e 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 18f 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 19a 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 19b 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 19c 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 19d 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 19e 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 19f 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 20a 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 20b 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 20c 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 20d 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 20e 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 20f 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 21a 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 21b 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 21c 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 21d 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 21e 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 21f 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 22a 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 22b 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 22c 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 22d 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 22e 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 22f 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 23a 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 23b 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 24a 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 24b 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 25a Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 25b Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 25c Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 25d Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 25e Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 25f Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 26a Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 26b Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 26c Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 26d Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 26e Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 26f Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 27 Göztepe İstasyonu Etki Gridi içindeki 1999 depremlerinin Türkiye haritasındaki dağılımı 28 Göztepe İstasyonuna ait 1999 ‘deki tüm depremlerin şiddetlerine göre ayrılmış histogramı 29 Göztepe İstasyonuna ait tek deprem kabulü ile 1999 ‘ deki depremlerin şiddetlerine göre ayrılmış histogramı 30a Sıcaklık verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 30b Sıcaklık verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 30c Sıcaklık verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 30d Sıcaklık verisinin sırasıyla bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 30e Sıcaklık verisinin sırasıyla iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 30f Sıcaklık verisinin sırasıyla üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 31a 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 31b 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 31c 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 31d 5 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 31e 5 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 31f 5 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 32a 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 32b 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 32c 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 32d 10 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 32e 10 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 32f 10 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 33a 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 33b 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 33c 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 33d 20 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 33e 20 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 33f 20 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 34a 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 34b 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 34c 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 34d 50 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 34e 50 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 34f 50 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 35a 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 35b 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 35c 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 35d 100 cm toprak sıcaklığının bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 35e 100 cm toprak sıcaklığının iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 35f 100 cm toprak sıcaklığının üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 36a 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 36b 5 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 37a 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 37b 50 cm / 100 cm toprak sıcaklığı oranının bir, iki ve üç gün aralıklarla çizilmiş ağırlık noktaları regresyon analizi 38a Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 38b Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 38c Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 38d Basınç verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 38e Basınç verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 38f Basınç verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 39a Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 39b Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 39c Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş saçılma diyagramı 39d Buhar basıncı verisinin bir gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 39e Buhar basıncı verisinin iki gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi 39f Buhar basıncı verisinin üç gün aralıklarla çizilmiş regresyon analizi BÖLÜM 1 GİRİŞ Birçok eski inanışa ve ortaçağ insanına göre deprem, inançsız insanları cezanandırmak için insanoğlunu ziyaret eden insan üstü, tanrısal bir olay veya diğer olağanüstü güçler olarak yorumlanmıştır. Milet’ li Tales (M.Ö 580) ise dünyanın bir kainat denizinde yüzdüğünü ve fırtınaların yeryüzünü sarstığını söylemiştir (Sachs, 1979). Çağlar boyu depremin insanlar üzerinde çok büyük bir etkisi olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Gerçek anlamda depremle ilgilenen ilk ülke Çin olmuştur. Çinliler en basit depremleri haber veren sismograf aletini icat etmişlerdir. Çinliler tarafından M.S 2’ inci yüzyılda icad edilen bu basit alet yatay bir kum yığını üzerine dikilen ağaç bir çubuktan ibaret basit bir ikaz sistemidir. Çinlilerden sonra sismograf aleti İtalya’ da yeniden görülmüştür. Bu aletler depremin zamanını, süresini, sarsıntıların sürat ve yönlerini tespit etmektedir. Tabiatın bir parçası olan hayvanların deprem öncesi davranışları önemlidir. Çinliler’ e göre depremlerden önce atlar ürküyor, pandalar inliyor, fareler kaçmaya başlıyor, balıklar sıçrıyor ve tavuklar ile horozların tedirgin olduğu görülüyordu. Japonya ve Çin 200’ den fazla hayvanın deprem öncesi davranışlarını takip etmektedir. Çinliler, hayvanların bu olağanüstü ve düzensiz davranışlarını izleyerek, büyük bir depremi önceden bilmişlerdir. Hayvanların, yeryüzünün küçük hareketlerini ve derinlerden gelen uğultuları, yani deprem öncesi hareketleri fark edebilecek kadar duyarlı olabileceğini 2 Şubat 1975’ te Çin’ in Mançurya bölgesindeki Haicheng kentinde meydana gelen olay gösterdi. Kentin %90’ ı depremden önce boşaltılmıştı. Çinli yetkililer depremin zamanını birkaç saat yanılgı ile bilmişlerdi. Aristo “Meteorologica” adlı kitabında; “güneşin sıcaklığının yeryüzünde buharlaşmaya sebep olması gibi, dünya içindeki ateşinde yerin altında buharlaşmaya sebep olduğunu…” yazıyordu. Eski Romalı bilgin Pilinius’ a göre ise, büyük bir deprem olmadan önce; dört şey olur: hafif ön sallantılar, kuyu suyunun bulanması ve sıcaklığının artması, kuşların ürkerek havalanmaları ve eğer hava açıksa puslu bir hal alması. Pilinius’ un söyledikleri çok ilginçtir, çünkü deprem olmadan önce havada birtakım değişimlerin olduğu sonuçuna varmıştır. Bugün yapılan araştırmalarda depremden önce, öncü sarsıntıların olduğu, kuyu veya yeraltı sularının kimyasal (sertlik, tuzluluk gibi) ve fiziksel (sıcaklık gibi) yapılarında önemli değişimlerin olduğu, hayvanların depremler öncesi ve sırasında garip davranışlarda bulundukları yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. Son yıllarda depremlerin bulut oluşumları ile de tahmin edilebileceği ortaya atılmıştır. Bu araştırmaya göre, depremden önce bulut oluşumu ile depremin ilişkisinin büyük olduğu ve bu yolla depremin yeri, şiddeti ve olacağı zaman gibi birçok bilginin ortaya çıkarılabileceği belirtilmektedir. İşte tüm bunlar araştırılması ve sorgulanması gerekli konulardır. Sonuçta depremin tahmini için birçok araştırma yapılmış ve yapılmaktadır. Bu çalışmada eski Romalı bilgin Pilinius’ unda üzerinde durduğu depremin meteorolojik veriler ile ilişkisi sorgulanmaktadır. Bu çalışmada sırasıyla deprem ile ilgili genel bilgiler, deprem tahminine yönelik araştırmalar hakkında açıklamalar ve bu konuda ortaya atılmış teoriler birinci bölümde, kullanılan veriler üzerinde yapılan işlemler, çalışmada izlenen yol ve uygulama sonucunda ortaya çıkan bilgilerin yorumlanması ise ikinci bölümde ayrıntılı olarak anlatılacaktır. 1.1.Deprem Nedir? Deprem, yerkürenin sarsılması, titremesi, göçmesi, yükselmesi ve oynamasından meydana gelen, yer kabuğunun ani hareketidir. Titreme merkez adı verilen ve derinde bulunan bir noktada meydana gelir. Yer kabuğunu etkileyen hareketler belirli basınç birikimlerine yol açarlar. Basınç ne kadar büyük olursa kopmada o denli büyük olacaktır. Deprem, yerküre içerisinde biriken elastik deformasyon enerjisinin plakaların (kayaçların) kırılma direncini aşması durumunda kırılması ve bu kırılmanın meydana getirdiği dalgaların yeryüzünde oluşturduğu titreşim hareketidir, diye tanımlanmaktadır. Yerkabuğunun belirli bir derinliğinde, bir dış merkezden başlayarak oluşan ani sarsıntı, onu meydana getiren sebebe göre üçe ayrılır. Bunlar, yeraltındaki büyük boşlukların göçmesine dayanan çöküntü zelzeleleri; yanardağ püskürmesi veya mağma faliyetleri neticesinde ortaya çıkan volkanik zelzeleler; ve yer kabuğunun kırılması, kayması gibi hareketlerle meydana gelen tektonik depremlerdir. Jeolojik depremlerin %90’ ı tektonik %3’ ü çöküntü, %7’ si ise volkanik tiptedir. Depremlerin önemli bir kısmı, yeryüzünden yaklaşık 12 km derinliklere kadar uzanan elastiki kısımda yani üst kabuk içerisinde meydana gelir. Bu derinliklerden daha derinde sıcaklık 400° üzerinde olduğu için, yerdeğiştirme hareketi depremsiz, krip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. Buna karşılık elastik üst kısımda ise her yıl birkaç cm’ lik birikimlerle yüzyıllarca devam ederek birkaç metre birden yerdeğiştirme sonucunda büyük bir deprem meydana gelmektedir. Depremler sırasında ilk kırılma başlangıcının, bu elastik alan sınırında meydana geldiği anlaşılmıştır. Deprem yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yerdeğiştirme hareketinin neden olduğu elastik dalga hareketleride denilebilir. Bu yerdeğiştirme miktarı, depremin büyüklüğü ile doğru orantılı olup, özellikle yüzeye yakın derinliklerde meydana gelen depremlerde belirli bir büyüklükten sonra faylanma ile ilgili kırıklar yeryüzünde görülmektedir. 1.2. Fay Nedir? Yer kabuğundaki biçim değiştirme enerjisinin artmasıyla depremin oluşumunu hazırlayan, kayaçların kırılarak yer değiştirmesiyle sonuçlanan, yerinden oynamalara fay denilmektedir. Kırılmanın oluştuğu düzleme fay düzlemi denir. Birbirinden ayrılan bloklar bu düzlem boyunca kayarak yer değiştirirler. Fay hattı üzerinde depremin tahribatı ve zararları fay çizgisinin 50 m sağında ve solunda çok fazla olur. Faylar, oluşumları sırasında yer değiştiren blokların düzlem üzerindeki hareket doğrultularına göre sınıflara ayırarak tanımlanır. Aşağıda en çok bilinen fay türleri belirtilmiştir. a) Normal Fay: Gerilme kuvvetlerinin etkin olduğu bu fay türünde, aynı düzeyde olan tabakalardan bir kısmı, fay düzlemi üzerinde, fay düzleminin eğimli olduğu tarafa kaymıştır. Burada iki blok birbirinden uzaklaşmıştır (Şekil.1). Marmara bölgesindeki depremlerin bu tür faylardan oluştuğu bilinmektedir. Şekil.1: Normal Fay b) Ters Fay: Aynı düzeyde bulunan tabakalardan tavan bloğu, taban bloğuna göre fay düzlemi eğiminin tersi yönde yukarı doğru kayar ve her iki blok birbirine göre yakınlaşarak, biri diğerinin üzerine yüklenmiş bir durum gösterir (Şekil.2). Bu tip faylar, yerkabuğundaki yanal kuvvetlerin etkisiyle oluşmaktadır. Fay düzleminin eğimi 45° den küçük olursa, bindirme veya sariyaj meydana gelmektedir. Şekil.2: Ters Fay c) Yatay Fay (Doğrultu atımlı fay): Bir bloğu diğerine oranla yatay olarak yer değiştirmiş olan faydır (bkz. Şekil.3). Fay bloklarının birbirlerine göre bağımlı hareketleri, fay düzlemi boyunca yatay olan hareketten oluşur. Burada, iki blok birbirlerinden yatay yönde uzaklaşmışlardır. Bu durumda bloklardan birisi üzerinde ve öbür bloğa bakan bir kimseye göre, karşı bloğun sağa veya sola doğru kaymış olmasına göre fay, sağa yada sola atımlı (yönlü) olarak adlandırılır. Yurdumuzdaki Kuzey Anadolu Fayı, sağ yönlü doğrultu atımlı bir faydır. Şekil.3: Doğrultu Atımlı Fay d) Verev (Katlanmış) Fay: bir bloğu diğerine oranla verev olarak yer değiştirmiş olan faydır. Büyük depremden sonraki arazide çoğu zaman bu fay tiplerinden birini görmek mümkündür. Bunların dışında, iki normal fay arasındaki bloğun aşağı doğru çökmesi ile meydana gelen çukurlara Graben –Tektonik Çukur Çöküntü havzası denilmektedir. Yer kabuğundaki fayın oluşması ani bir hareket değildir. Yer kabuğunun belirli bir parçası, gerilmelerin etkisi ile şekil değiştirmeye uğrar ve kırılır. Kırılan parçalar kayarak birbirinden uzaklaşır. Faylar, mekanik bakımdan ne kesme nede kayma hareketleridir. Kabuktaki değişik kuvvetlerin etkisiyle ve elastik biçim değiştirmeyle oluşurlar. 1.3. Depremin Ölçülmesi Depremler, sismogram ile ölçülen sismik dalgalardır. Sismogramlar, depremlerin zamanını, süresini, sarsıntıların sürat ve yönlerini tayin etmektedir. Depremler şiddet derecelerine göre üç dalga sarsım (Recfe) kabul edilmiştir. Bunlar, dikey, yatay ve hem dikey hemde yatay dalgalardır. Dikey dalgalar, en tehlikeli olanıdır. Bir bomba patlaması gibi binaları yukarıya doğru fırlatır ve herşeyi tahrip ederler. Yatay dalgalar, daha az tehlikelidir. Bununla beraber en çok meydana gelen deprem dalgaları bu şekilde olanlarıdır. Hem dikey hemde yatay dalgalar, en zararlı olanıdır. Bu dalgalarla yeryüzü adeta denizdeki dalgalara benzer şekilde hareket eder. Toprak kohezyonunu kaybederek birçok fay ve çatlağın meydana gelmesine, ağaçların kökünden sökülmesine veya yere kadar yattıktan sonra tekrar doğrulmasına sebep olur. Sismogramların incelenmesi, aynı depreme ilişkin dalgaların, her istasyonda, ardışık üç salınım gurubu olduğunu gösterir. Birinci grup, P yani boyuna sıkışma – basınç düşmesi dalgalarından oluşur. Esneklikleri akışmazlıkları karşısında gözardı edilebilecek ölçüde küçük olmamak şartıyla bütün akışkanlar (sıvı, gaz) bu tip dalgaları iletebilir. İkinci grup enine (yayılma doğrultusuna göre) S dalgalarından oluşur. Bunları sadece katı haldeki cisimler iletebilir. Üçüncü grup benzer iki yüzey dalgasının karışımı olarak tanınır. Hacim dalgaları olan öbür ikisinin tersine bu grubu oluşturan dalgalar yayılma sırasında toprak yüzeyine yakındır ve yerin derinliklerine ancak hızlı üstel bir azalmayla (dalga boyları düzeyinde onlarca kilometrelik bir derinliğe) inerler. İki bileşenden biri enine (Love dalgası), diğeri episodialdir ve yayılmanın geliştiği düşey düzlemde yer alır (Rayleigh dalgası). Yerkabuğu yüzeyinde bu dalgaların genliği, genellikle hacim dalgalarının genliğinden çok yüksektir. Bu dalgalar daha yavaş algılanır ve yer çevresini bir yada birçok kez dolanabilirler. Depremlerin şiddeti ABD’ li bir sismoloji profesörü olan Charles Francis Richter tarafından derecelendirilmiştir. Buna göre 1 ila 3 şiddetindeki depremler çok hafiftir ve hemen hemen hiç hissedilmez. Ancak 3 ila 3.9 şiddetindeki depremler çok hafiftir ve üst katlarda bulunanlar tarafından hissedilir. Duran araçlar hafifçe sallanır ve başlangıcı ile bitişi hissedilebilir. Diğer taraftan 4 ile 4.9 şiddetleri arasındaki depremler hafif sınıfına girerler. Bunlar herkes tarafından hissedilir, pencereler kırılır, duvarlardan çatlama sesleri gelir ve dengesiz nesneler devrilir. 5 ile 5.9 şiddetleri arasındaki depremler orta şiddette bir sınıfa girerler. Bunlar sağlam binalarda hasara yol açmaz, kötü malzeme kullanılan binalarda önemli hasara neden olur ve bazı bacalar yıkılır. 6 ile 6.9 şiddetleri arasındaki depremlerde şiddetli sınıfına girerler ve depremlere karşı özel olarak imal edilmiş yapılarda orta ölçekte hasara, normal binalarda büyük hasara ve binaların temellerinde kaymalara neden olurlar. 7 ile 7.9 şiddetleri arasındaki depremler çok şiddetli sınıfına girerek birkaç bina dışında tüm binaların ve köprülerın yıkılmasına ve demiryollarının eğilmesine sebep olurlar. Son olarak, 8 ve üstü şiddetindeki depremler çok şiddetli sınıfına girerler. Bu durumda bütün binalar yerle bir olur, ufuk çizgisi oynak bir yüzeye dönüşür, nesneler havada uçar. 1.4. Deprem Türleri Şimdiye kadar yapılan çalışmalara göre depremler oluş nedenlerine göre üç guruba ayrılırlar. Bunlar, a) Tektonik depremler: Yerin oluşunda jeolojik kütlelerin içindeki büyük boşlukların göçmesi, yerleşmesi ve yükselmesi sonucunda meydana gelen depremlerdir. Bunların dalgaları zayıf ve dengesiz bir yerden başlayarak toprağı, denize atılan bir taşın meydana getirdiği dalgalar gibi çevresine yayılarak yeri sarsan şiddetli hareketlerdir. Tektonik depremlerde kilometrelerce uzunlukta faylar açılır. Bu tür depremler kendi arasında, odak noktası derin olmayan depremler (0 – 60 km); odak noktası orta derinlikte olan depremler (60 – 300 km); ve odak noktası derin olan depremler (300 – 700 km) olarak üçe ayrılırlar. b) Volkanik depremler: Yeraltındaki mağmanın yeryüzüne kuvvetli bir basınçla çıkmasından yanardağlar meydana gelir. Volkanların çok şiddetli bir basınçla çıkardıkları lavların yeri sarsması sonucunda meydana gelen depremlere volkanik depremler denir. Gerek jeolojide, gerekse deprem biliminde yerin derinliklerindeki ergimiş maddenin, yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Japonya ve İtalya’ da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Çöküntü depremleri, yerkürenin yapısında jibs, kayatuzu ve kalker gibi kayaçların sularla erimesi sonucunda meydana gelirler. Bu tip depremlerde yalnız çöken mağaranın çevresindeki yerler sarsılır ve hasar görür. 1.5. Deprem Olayına Ait İlk Tarihi Bilgiler Tarihte insanoğlunun depremle ilgisi, M.Ö. 1800 yılına kadar uzanır. Depremlerin ilk sınıflandırmasın yapan filozof Aristo’ dur. 1760’ te İngiltere’ de John Micheell, depremlerin yerkabuğundaki dalga hareketleri ile ilgili olduğunu belirten bildiriler yayınlamıştır. Bütün dünyayı içine alan bir deprem kataloğu Von Hoff (1840) tarafından yayınlamıştır. 1857’ deki büyük Napoli depreminden sonra İrlandalı bir mühendis olan Robert Mellet, depremle ilgili ilk arazi çalışması yaparak, bölgenin hasarla ilgili haritasını hazırlamış ve depremleri kaydetmek için yeryüzünde bazı rasathanelerin kurulmasını önermiştir. Daha sonraları, İtalya’ da Palmieri ovasında yakın ve uzak depremleri kaydedebilen bir sismograf yapmıştır. Bu şekilde sismik yönden ilerlemeler olurken, elastik dalgaların incelenmesi, iletim ve kırılma denklemlerinin çıkarılması ve deprem dalgaları ile ilgili kuramların ortaya konulması, sismolojinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. 1879’ da Odham, deprem kaydedicilerinden alınan kayıtlar üzerindeki, gözlemlere dayanarak, P ve S (yatay ve düşey) dalgalarını denklemlerle incelemiştir. Bu konuda enstitülerin kurulması bu tarihten sonraya rastlar. Japonlar, 1880 depreminden sonra depremle ilgili ilk derneği kurmuşlardır. 1.6. Deprem Bulutları Modeli Büyük bir kaya dış güçlerle baskı gördüğünde, zayıf bölümler önce kırılırve ardından küçük depremler meydana gelir. Güçlü bir deprem büyük yankı oluşturduğundan, ön şokların kayanın yapışıklığını azaltan küçük çatlaklar oluşturması mümkündür. Ardından yeraltı suları bu çatlaklara dolar. Yayılması, çekilmesi ve kimyası kayanın yapışıklığını daha ileri derecede azaltır. Dış güçler kayanın komşu parçacıklarının birbirlerine karşı hareket etmelerine neden olur ve ortaya çıkan sürtünme sonunda ısı oluşturur. Isı miktarı şaşırtıcı derecede olabilir. Fay, kayasının sürtünme sonucu erimesinin ve yeniden kristalleşmesinin bilimsel analizi, fay hattı boyunca 300° – 1500°C sıcaklık derecesinin oluşabildiğini göstermektedir (Spray, 1992). Son derece yüksek bir ısının oluştuğunu gösteren kanıtlar bolcadır. Örneğin, 1975’ da Çin’ in Haicheng bölgesinde, 7.3 büyüklüğünde bir depremden önce, çok soğuk geçen kış boyunca donmuş bir su deposunun içindeki suyun eridiği (Yang, 1982) ve ayrıca Meksika’ da üç büyük depremde 250° – 350°C sıcaklık doğrudan buhar ve yeraltı suyunda ölçüldü (Glowacka, 1996), Yüksek sıcaklıklar yeraltı suyunu buhar haline getirir. Yeraltı suyunun, 300° – 1500°C sıcaklık derecesinde, büyük derinliklerde, bir deprem öncesinde sürtünmenin harekete geçirdiği yerde kaynaması akla yatkındır. Gerçekte, buhar depremden önce (Glowacka, 1996) ve depremden sonra (Chandrasekharam, 1995) gözlemlenmektedir. Buharın korkunç basıncı onu çatlaklar ve gözeneklerden yüzeye doğru çıkmaya zorlar. Bu süper ısıtılmış buhar pekçok kere yüzeyde görülmüştür. Buharın yüksek sıcaklığı, yerden hızla çıktığı için gözlenmesini zorlaştırır. Ardından buhar, yüzey rüzgarları ile taşınır. Yükseldikçe ve soğuk hava ile karşılaştıkça bir bulut oluşturmak üzere yoğunlaşır. Tüm bu işlem suni ipek yapmaya benzer. Fay, buhar, delikler, soğuk hava ve bulut birer birer eğirme pompası, yapışkan sıvı, hava veren makina ve eğirme banyosu gibidir. Bu nedenle bir deprem bulutunun en çok rastlanan görüntüsü çizgi biçimlidir. Buhar kaynaklarının dağılımı ve yüzey rüzgarları gibi etkenlerin çeşitliliği yüzünden bulutun biçimi bir çizgi, yılan, birkaç paralel çizgi, bir paralel dalgalar bağı, tüy, ışın yada fener gibi görünebilir. Ancak, normal olarak oluşmuş bulutlardan kolayca ayrılabilirler. Bu özel bulutlar depremi önceden tahmin etmede üç nedenden ötürü yararlıdır. Birincisi, bulutun kuyruğu fayın olduğu yere yöneldiğinden merkezini belirleme olanağı vardır. İkinci olarak, bulutun büyüklüğü fayın çevresindeki enerjiyi yansıtabilir ve meydana gelmekte olan depremin şiddeti hakkında bize bir fikir verebilir. Son olarak, bir deprem genellikle bulutun görüldüğü ilk günden itibaren en fazla 49 gün içerisinde olduğundan, depremin zamanı hesaplanabilir. BÖLÜM 2 GİRİŞ Bu bölümde kullanılan veri işleme yöntemleri ile ilgili kısa biligiler verilecek ve ayrıca kullanılan veriler ile ilgili olarak izlenen yol aktarılıp son olarakta yapılan çalışmadaki grafiklerin yorumlanması yapılacaktır. 2.1. Çalışmada Kullanılan Verileri İle İlgili Bilgiler Bu çalışmada depremlerin meteorolojik veriler üzerinde herhangi bir etkisi olup olmadığı araştırılmaktadır. Bunun için hem deprem kayıtlarından hemde meteorolojik verilerden yararlanılmıştır. Meteorolojik verilerden basınç ve sıcaklık saatlik olup 5, 10, 20, 50, 100 cm toprak sıcaklıkları ile buhar basıncı verisi 7, 14 ve 21 saatlerinde ölçülmüş verilerdir. Deprem verileri ise yer bilgisi (enlem ve boylam) meydana geldiği zaman ve şiddeti olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada bir meteoroloji istasyonu seçilip bu istasyonda ölçülen veriler ile istasyonu merkez kabul eden ve 2° enlem eninde, 2.8° boylam boyunda bir karesel grid içerisinde meydana gelen deprem kayıtları kullanılmıştır. Çalışmada, Göztepe ile Çınarcık meteoroloji istasyonları seçilerek bu istasyonlar için inceleme yapılmıştır. Göztepe meteoroloji istasyonunun 1998 yılı ve 1999 yılının ilk on ayı ele alınmış, Çınarcık meteoroloji istasyonunun ise 1999 yılının 2..5 ve 7..10’ nuncu aylarının verileri kullanılmıştır. 2.2. Çalışmada İzlenen Yol Öncelikle, hem Çınarcık hemde Göztepe Meteoroloji istasyonu için tespit edilmiş etki gridleri içerisinde meydana gelmiş depremler o istasyonun meteorolojik verilerinin bulunduğu zaman aralıkları göz önüne alınarak ayrılmıştır. Meteorolojik verilerin günlük ortalamaları hesaplanarak deprem olan günler ile bağlantılı olarak düzenlenmiştir. Tabii olarak her güne ait tek bir günlük ortalama meteorolojik veri varken, deprem için bu birden çok sayıda olabilir. Bu nedenle, eğer aynı gün içerisinde birden fazla deprem meydana gelmiş ise bu depremler arasındaki en büyük şiddete sahip depremin verisi göz önünde bulundurulmuştur. İlk aşamada deprem olan günler tespit edilerek, bu günlerden n (n = 1, 2, 3) gün önce ve sonranın günlük ortalama meteorolojik verileri tespit edilmiş ve bunların herbir veri için ayrı ayrı saçılma diyagramları çizdirilmiştir. Bu saçılma diyagramı üzerindeki x ekseni, depremden n gün sonraki meteorolojik veri iken, y ekseni depremden n gün önceki meteorolojik veridir. Saçılma diyagramı üzerinde meteorolojik veriler ile oluşturulmuş her bir noktanın temsil ettiği deprem şiddeti de ayrıca guruplandırılarak farklı nokta şekilleri ile gösterilmiştir. Diğer taraftan saçılma diyagramları üzerindeki farklı deprem şiddeti guruplarının sahip olduğu ağırlık noktaları kırmızı renkte yine bu grafik üzerine eklenmiştir. Daha sonra çizilen saçılma diyagramları üzerindeki ağırlık noktaları ele alınarak bunlar arasındaki ilişkilerin belirlenmesi amacıyla regresyon analizi yapılmıştır. Yine bu grafikte x ve y ekseni saçılma diyagramında olduğu gibi düzenlenmiştir. 2.4. Regresyon Analizi Bu analiz vasıtası ile ilgilenilen mühendislik problemlerinde iki veya daha çok sayıdaki değişkenin birbiri ile istatistik bakımdan farklı olmadığını ve bunlar arasında bir ilişki olduğu görülür. İki değişken arasında bir ilişkinin bulunması bunlardan birinin diğerinden etkilenmesi veya bu iki değişkenin diğer bir değişken tarafından etkilenmelerinden kaynaklanır. Aralarında ilişki olduğu varsayılan iki değişkene ait verilerden biri X ekseninde diğeri ise Y ekseninde gösterilmek koşuluyla işaretlenen verilerin oluşturduğu diyagrama saçılma diyagramı adı verilir. İki değişken arasındaki ilişki çok kuvvetli olduğunda şaçılma diyagramındaki noktalar belirli bir doğrultuda yer alırlar. İlişkinin olmaması veya çok zayıf olması durumunda noktalar rasgele bir saçılma gösterirler (Serper, 1986). Bu çalışmada, saçılma diyagramından yararlanarak depremden önce ve sonraki günlerde veriler üzerinde bir değişim olup olmadığı anlaşılmaya çalışılmış ve regresyon analizi ile aradaki bağıntı elde edilmeye çalışılmıştır. Korelasyon iki veya daha çok değişken arasındaki ilişkiyi gösterir. Veriler arasındaki ilişkinin nekadar kuvvetli olduğu belirlilik katsayısı adı verilen R2 değeri ile görülebilir. Bu değer 0 ile 1 arasında değişmekte ve 1 en yakın olduğu değerler aradaki ilişkinin en kuvvetli olduğu durumu belirtmektedir. Boyutsuz bir büyüklüktür ve iki değişken arasındaki doğrusal ilişki miktarını verir. Tabiki saçılma diyagramlarının üç gün aralıklarla çizilmiş olanları iki ve bir gün aralıklarla çizilmiş şaçılma diyagramlarına oranla daha dağınık olarak görülmektedir ve R2 değeri de daha küçüktür (Sönmez, 1992). 2.5. Saçılma Diyagramı ve Regresyon Analizlerinin Yorumlanması 2.5.1 Çınarcık Meteoroloji İstasyonu Bu istasyonunu merkez kabul eden grid içerisinde eldeki meteorolojik verilerin bulunduğu 1999 yılının Şubat - Mayıs ve Temmuz - Ekim ayları arasında Şekil.2 ‘ den de görüleceği gibi toplam 835 deprem meydana gelmiş ve bulardan sayılarının değişik şiddet aralıklarına göre dağılımı Tablo 1’ de gösterilmiştir. Tablo 1: Şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 4 ile 4,5 4,5 ile 5 5 ile 5,5 5,5 ile 6 7 ile 7,5 Toplam Sayısı 33 460 229 52 45 10 3 2 1 835 Çalışmada aynı gün içerisinde tek deprem (en şiddetli olanı) olduğu kabul edildiği için Şekil.3 ‘ de depremlerin aylara göre bu durumdaki dağılımı verilmiştir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda toplam 186 deprem görülmektedir. Bu bilgi bize yılın 186 gününde deprem meydana geldiğini göstermektedir. Bu deprem sayılarının şiddetlere göre dağılımları Tablo 2’ de sunulmuştur. Tablo 2: Tek deprem kabulü ile hazırlanmış şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 4 ile 4,5 4,5 ile 5 5 ile 5,5 5,5 ile 6 7 ile 7,5 Toplam Sayısı 19 94 39 17 9 5 1 1 1 186 Şekil 1’ de ise bu istsyonun etki gridi kabul edilen grid içerisindeki depremlerin dağılımı görülmektedir. 2.5.1.1 Hava Sıcaklığı Öncelikle sıcaklık grafiklerini incelersek Şekil.4d ‘ den de görüleceği gibi genel olarak deprem şiddetleri büyük olan verilere büyük sıcaklık değerleri karşı gelmektedir. Bu Şekil.4e ve Şekil.4f ‘ de zaman aralığının büyümesi nedeniyle belirginliğini biraz yitirmektedir. Veriler arasındaki en büyük ilişki beklenebileceği gibi depremden bir gün öncesi ile bir gün sonrasının göterildiği Şekil.4d dir. 2.5.1.2 Toprak Sıcaklığı 5 cm toprak sıcaklığı verileri ile elde edilmiş grafiklere bakarsak bunların yüzeye yakın atmosfer tabakası ile çok yakından ilişki içerisinde bulunması sebebiyle sıcaklık grafikleri ile büyük benzerlikler göstermesini bekleriz. Gerçektende bu grafikler yani Şekil.4d, Şekil.4e, Şekil.4f ile sıcaklık grafiklerinin Şekil.5d, Şekil.5e ve Şekil.5f ile verilenleri birbirine benzemektedir. Fakat toprak sıcaklıkları grafiklerinde sıcaklık grafiklerine nazaran aynı deprem şiddetlerine daha yüksek sıcaklık değerleri karşılık gelmektedir. Bunun nedeni güneş radyasyonunun öncelikle toprağın birkaç santimetrelik bir kısmı olan bu tabakayı ısıtması ve atmosferin bu yüzey ile temas ederek ısınması ile bu enerjinin çevre atmosfere homojen olarak dağıtılmasıdır. Tabiki, demir parcasının üzerindeki bir noktaya verilen ısının yayılması gibi atmosferinde bu enerjiyi homojen olarak dağıtması birim alana düşen enerjiyi azaltacaktır. Toprak içerisinde 10 cm ‘ ye indiğimizde yine grafiklerin (Şekil.6d, Şekil.6e, Şekil.6f) genel görünüşlerinin 5 cm derinlikteki toprak sıcaklığı grafiklerindekine benzediğini görürüz. Bu derinlikteki sıcaklıklar 5 cm ‘ ye nazaran bir miktar azalmıştır. Yine de büyük deprem şiddetlerine yüksek sıcaklıklar düşmektedir. 20 cm ‘ deki toprak sıcaklığına ait grafiklere (Şekil.7d, Şekil.7e, Şekil.7f) baktığımızda yüzey şartlarından daha az etkilenmeye başlandığı için daha kararlı bir sıcaklık dağılımı görmekteyiz. Yani dağılım lineer profile daha fazla uymaktadır. 50 cm toprak sıcaklığını kullanarak çizilmiş grafiklere (Şekil.8d, Şekil.8e, Şekil.8f) baktığımızda deprem şiddetlerine göre ayrılmış verilerin yüksek sıcaklıkta olana doğru birbirlerine yaklaşmaya başladığını görmekteyiz yani grafik üzerindeki noktalar belirli bir nokta civarına yaklaşmaktadır. Artık yüzey etkisi bu toprak derinliğinde daha az hissedilmektedir. 100 cm toprak sıcaklığı grafiklerini incelersek, Şekil.9d ‘ de 2 ile 2,5 ve 2,5 ile 3 şiddetlerindeki (sayı olarak 186 depremin 113 tanesi yani %60 ‘ı veya tüm depremler içerisinde 836 depremin 313 tanesi, yani %37,4 ‘ü) depremlerin nispeten diğer depremlere göre daha düşük sıcaklıklarda; 3 ile 3,5 şiddetindeki depremlerin (sayı olarak 186 depremin 39 tanesi yani %20,9 ‘u veya tüm depremler içerisinde 836 depremin 130 tanesi yani %15,5 ‘u) diğerlerine göre daha ortada bir sıcaklık değerine karşı geldiği; 3,5 ile 4, 4 ile 4,5, 4,5 ile 5, 5 ile 5,5, 5,5 ile 6 ve 7 ile 7,5 şiddeti arasındaki depremlerin (sayı olarak 186 depremin 34 tanesi yani %18,2 ‘ si veya tüm depremler içerisinde 836 depremin %11,3 ‘ ü) daha yüksek sıcaklıklar civarında kümelenmiştir. 2 ile 2,5 ve 2,5 ile 3 arasındaki depremlerin tüm yıla dağıldığı; 3 ile 3,5 şiddetindeki depremlerin çoğunlukla Ağustos, Eylül ve Ekim ayları arasında; 3,5 ile 4, 4 ile 4,5, 4,5 ile 5, 5 ile 5,5, 5,5 ile 6 ve 7 ile 7,5 şiddeti arasındaki depremlerin, Ağustos, Eylül ve Ekim ayları arasında meydana geldiği Şekil.2 ve Şekil.3 ‘ den görülmektedir. Sıcaklık grafiklerinden, Şekil.4d ‘ ye bakarsak her deprem şiddetine ait ortalama sıcaklığı görebiliriz. Bu iki grafik (sıcaklık ve 100 cm toprak sıcaklığı grafikleri) arsındaki belirgin fark toprağın içerisinde bir enerji çıkışının varlığını gösteriyor olabilir. Bu enerji depremler tarafından hareket ettirilen toprak altında bulunan malzemenin birbiri ile sürtünerek yaratığı bir ısı enerjisi olarak yorumlanabilir. Tabiki, bu büyük şiddetteki depremlerde daha fazla miktarda enerji açığa çıkışı beklenebilir. Aslında, deprem şiddeti artıkça ortaya çıkan enerjide lineer olarak artmaz. Bu enerji, depremin şiddetinin artmasından daha süratli bir şekilde artar. Bu sonuçlara bakacak olursak, Şekil.9d, Şekil.9e ve Şekil.9f ‘ de küçük şiddetteki depremlerde ortaya çıkan enerjinin azlığı ile ilişkili olarak ısı enerjiside az olur ve böylece sıcaklık daha düşüktür. Fakat, daha büyük şiddetteki depremlere bakacak olursak, çıkan enerjinin fazlalığı ile bağlantılı olarak ısı enerjisi fazla ve sıcaklık da yüksek olacaktır. Daha öncede belirtildiği gibi 2 ile 2,5 ve 2,5 ile 3 şiddetlerindeki depremler tüm depremlerin %60 ‘ ını veya aynı gün içerisindeki depremlerde sayılacak olursa, tüm depremlerin %37,4 ‘ ünü oluşturduğu, , 3,5 ile 4, 4 ile 4,5, 4,5 ile 5, 5 ile 5,5, 5,5 ile 6 ve 7 ile 7,5 şiddeti arasındaki depremlerin ise tüm depremlerin %18,2 ‘ sini, veya aynı gün içerisindeki depremlerde sayılacak olursa, tüm depremlerin %11,3 ‘ ünü oluşturduğu gürülmeltedir. Büyük şiddetteki depremlerin küçük şiddetteki depremlere nazaran daha az sayıda olmasına rağmen ortaya çıkardığı enerji ile kıyaslanacak olurlarsa büyük şiddetteki depremler çok daha fazla enerji ortaya çıkarmışlar ve toprak sıcaklığının artmasına neden olmuşlardır. 5 cm toprak sıcaklığı ile 100 cm toprak sıcaklığı arasındaki oranı veren grafiğin çizilmesinin amacı toprağın yüzey tabakası olan 5 cm ‘lik kısmı ile meteorolojik olarak ölçülen en derin kısmı olan 100 cm deki ilşkinin ortaya çıkarılmasıdır. Şekil.10b’ ye bakacak olursak, tam bir düzen yoktur. Eğer büyük şiddetteki depremlere büyük oranlar düşmüş olsaydı, o zaman toprağın bu iki seviyesi arasındaki farkın, aradaki mesafenin fazla olmamasına rağmen büyük olduğunu ve sıcaklıktaki bu hızlı değişimin depremler ile ilişkili olabileceğini söyleyebilirdik. Fakat, grafikten böyle bir sonuç çıkartılamamaktadır. Aradaki oranın 1’e yakın olduğu, 3,5 ile 4 şiddetindeki depremin verisi bu iki seviye arasındaki sıcaklığın eşit olduğunu gösterir ki, bu oldukça garip bir durumdur (bakınız Şekil.10b). 50 cm ile 100 cm arasındaki oranı veren grafik bu iki toprak derinliği arasına az da olsa eğer bir enerji farkı varsa, bunu ortaya koyacaktır. Gerçekte ele alınan her iki seviyede yüzeydeki etkilerden oldukça uzakta ve birbirlerine yakın sıcaklık değerine sahiptir. Şekil.11b ‘ ye bakıldığında, 100 cm toprak sıcaklığının 50 cm toprak sıcaklığından daha düşük olduğunu görmekteyiz. Ama hem Şekil.10b ‘ de, hemde Şekil.11b ‘ de en şiddetli deprem olan 7 ile 7,5 şiddeti arasıdaki depremin Ekim ayında olmasına rağmen daha büyük sıcaklık farklarına karşı geldiği görülmektedir. 2.5.1.3 Basınç verileri Bu veriler ile oluşturulan grafiklere (Şekil.12d, Şekil.12e ve Şekil.12f) bakacak olursak basıç verisi üzerinde normalden farklı bir durumun ortaya çıkmadığı görülebilir. Depremin basınç üzerine direk veya endirek olarak bir etkisi olsa dahi, belki de depremin olduğu noktadan uzakta bulunduğu için bu belirlenememiş olabilir. Çünkü, deprem nedeniyle oluşacak bir basınç değişiminin sürekli bir enerji çıkışı olmamasından dolayı sadece o fay veya bölge çevresinde gözlenmesi beklenir. 2.5.1.4 Buhar Basıncı verileri Buhar basıncı su buharının meydana getirdiği kısmi basınçtır ve sıcaklığın bir fonksyonudur. Bu nedenle sıcaklıkla bağlantılı olarak artıp azalmalıdır.Buhar basıncı grafiklerine (Şekil.13d, Şekil.13e ve Şekil.13f) bakacak olursak yukarıda açıklandığı üzere sıcaklık grafikleri olan Şekil.4d, Şekil.4e ve Şekil.4f ile benzerlik göstermektedir. Yine büyük deprem şiddetlerine büyük buhar basınçları karşı gelmektedir. Derpemlerin sebep olduğu enerji nedeniyle fay hattındaki toprakta bulunan su buharlaşarak ortamdaki nemin artımına neden olabilir. Buda tabiki buhar basıncının artmasına neden olacaktır. 2.5.2 Göztepe Meteoroloji İstasyonu 1998 yılı verileri Bu istasyonu merkez kabul eden grid içerisinde eldeki meteorolojik verilerin bulunduğu 1998 yılında Şekil.15 ‘ ten de görüleceği gibi toplam 391 deprem meydana gelmiş ve bunların sayılarının şiddet aralığı ile değişimi Tablo 3’ te verilmiştir. Tablo 3: Şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 Toplam Sayısı 91 268 31 1 391 Çalışmada aynı gün içerisinde tek deprem (en şiddetli olanı) olduğu kabul edildiği için Şekil.16 ‘ da depremlerin aylara göre bu durumdaki dağılımı görünmektedir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda toplam 206 deprem görülmektedir. Bu depremlerin şiddetlere göre dağılımı ise Tablo 4’ te verilmiştir. Tablo 4: Tek deprem kabulü ile hazırlanmış şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 Toplam Sayısı 31 146 28 1 206 Şekil 14’ de ise bu istsyonun etki gridi kabul edilen grid içerisindeki depremlerin dağılımı görülmektedir. Ayrıca depremlerin tüm yıl içine homojen olarak dağıldığı bu grafiklerden görülebilir. 206 depremin 31 tanesi yani %15 ‘i veya tüm depremler içerisinde 391 depremin 91 tanesi yani %23.2 ‘si 2 ile 2,5 şiddetleri, 146 tanesi yani %70,8 ‘i veya tüm depremler içerisinde 268 tanesi yani %68,5 ‘i 2,5 ile 3 şiddetleri, 28 tanesi yani %13,5 ‘u veya tüm depremler içerisinde 31 tanesi yani %7 ‘si 3 ile 3,5 şiddetleri arasında meyadana gelmiştir. 2.5.2.1 Toprak Sıcaklığı 5 cm toprak sıcaklığı ve sıcaklık grafiklerine bakacak olursak birbirleri ile uyum içerisinde olduklarını görebiliriz. Fakat, genel olarak, tüm toprak sıcaklıkları grafiklerini inceleyecek olursak 5 cm toprak sıcaklığı grafiklerinden (Şekil.18d, Şekil.18e ve Şekil.18f) başlayarak 100 cm toprak sıcaklığı grafiğine kadar regresyon grafiklerinde herbir deprem şiddetine karşılık gelen noktalar gittikce daha düşük sıcaklık değerlerine doğru toplanmaktadır. Fakat, yukarıda bahsedildiği gibi Çınarcık Meteoroloji İstasyonunda bunun tam tersini gözlemiştik (Bak. Şekil.4d, Şekil.4e ve Şekil.4f ‘ den Şekil.9d, Şekil9e ve Şekil9f). Bu aşamada acaba hangi durum normal diye düşünecek olursak, direk güneş ışınlarına maruz kalan toprak yüzeyi (5 – 10 cm ‘lik toprak tabakası) en çok ısınacak ve buna bağlı olarakta sıcaklığı en fazla olacaktır. Bu ilk birkaç cm’ lik tabakanın aşağısına ısının iletilmesi ile daha aşağıdaki toprak ısınmaktadır. 50 cm ve 100 cm toprak sıcaklıkları grafiklerine bakacak olursak değişimlerin daha yavaş ve düzenli olduğunu görebiliriz. Hatta Şekil.22d ‘ de 100 cm toprak sıcaklığı değerlerinin tam olarak bir doğru üzerine düştüğü görülmektedir. 5 cm ile 100 cm toprak sıcaklıkları arasındaki oranı gösteren Şekil.23b ‘ ye bakacak olursak Çınarcık Meteoroloji İstasyonunda görülen durumun aynısı ile karşılaşırız. Yani hem aralarında ilişkinin olmadığı, hemde 5 cm deki toprak sıcaklığının 100 cm deki toprak sıcaklığında düşük veya ona yakın olduğunu söyleyebiliriz. Bunu yukarıdaki söylediklerimiz ile birleştirecek olursak yüzeyden 100 cm derinlige kadar sıcaklık fazla değişmeyip sadece verileri temsil eden noktaların nispeten diğerlerine göre daha küçük sıcaklıklara kaydığını söyleyebiliriz. 50 cm ile 100 cm toprak sıcaklıkları arasındaki oranı gösteren Şekil.24b ‘ ye bakacak olursak Çınarcık Meteoroloji İstasyonunda görülen durumundan farklı bir grafik ile karşılaşırız. Çınarcık meteoroloji istasyonuna ait Şekil.11b 50 cm deki toprak sıcaklığı 100 cm ‘ dekinden fazladır. Buradaki grafikte ise 50 cm toprak sıcaklığı 100 cm ‘ deki toprak sıcaklığından daha düşüktür. 2.5.2.2 Buhar Basıncı verileri Buhar basıncı grafikleri (Şekil.25d, Şekil25e ve Şekil25f) sıcaklık grafikleri ile olması gerektiği gibi benzerlik içerisindedir. Çünkü, daha öncede belirtildiği gibi buhar basıncı sıcaklığa bağlıdır. Fakat yine yüksek deprem şiddetlerine karşılık büyük sıcaklık değerleri gelmesi ilginçtir. 2.5.2.3 Basınç verileri Basınç grafiklerine bakacak olursak Şekil.26d ve Şekil.26f ‘ te basıncın ağırlık noktalarının düzenli bir değişim gösterdiğini görebiliriz. Ancak, bu iki şekilde büyük deprem şiddetlerine birinde diğerlerine göre yüksek basınç (Şekil.26d) değerleri karşı gelirken diğerinde düşük basınç (Şekil.26f) değeri karşı gelmektedir. 2.5.3 Göztepe Meteoroloji istasyonu 1999 yılı verileri Bu istasyonu merkez kabul eden grid içerisinde eldeki meteorolojik verilerin bulunduğu 1999 yılının ilk on ayında Şekil.28 ‘ den de görüleceği gibi toplam 824 deprem meydana gelmiş ve bulardan sayılarının değişik şiddet aralıklarına göre dağılımı Tablo 5’ te gösterilmiştir. Tablo 5: Şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 4 ile 4,5 4,5 ile 5 5 ile 5,5 5,5 ile 6 7 ile 7,5 Toplam Sayısı 36 457 225 48 44 9 3 1 1 824 Çalışmada aynı gün içerisinde tek deprem (en şiddetli olanı) olduğu kabul edildiği için Şekil.29 ‘ da depremlerin aylara göre bu durumdaki dağılımı görünmektedir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda toplam 222 deprem görülmektedir. Bu deprem sayılarının şiddetlere göre dağılımları Tablo 6’ da sunulmuştur. Tablo 6: Tek deprem kabulü ile hazırlanmış şiddet – deprem sayısı dağılımı Şiddet Aralığı (Richter) 2 ile 2,5 2,5 ile 3 3 ile 3,5 3,5 ile 4 4 ile 4,5 4,5 ile 5 5 ile 5,5 5,5 ile 6 7 ile 7,5 Toplam Sayısı 11 141 40 15 8 5 1 1 1 222 Şekil .27 ’ de ise bu istsyonun etki gridi kabul edilen grid içerisindeki depremlerin dağılımı görülmektedir. Depremlerin şiddetlerine göre yüzdeleri ise, tüm depremler içerisinde yani 824 depremden %4 ‘ ü 2 ile 2,5 şiddetleri, %55,4 ‘ ü 2,5 ile 3 şiddetleri, %27,3 ‘ ü 3 ile 3,5 şiddetleri, %5,8 ‘ i 3,5 ile 4 şiddetleri, %5,3 ‘ ü 4 ile 4,5 şiddetleri, %1 ‘ i 4,5 ile 5 şiddetleri arasında meydana gelmiştir. Eğer aynı gün içerisinde tek deprem meydana geldiğini kabul edersek o zaman 222 depremden %4,9 ‘ u 2 ile 2,5 şiddetleri, %63,5 ‘ i 2,5 ile 3 şiddetleri, %18 ‘ i 3 ile 3,5 şiddetleri, %6,7 ‘ si 3,5 ile 4 şiddetleri, %3,6 ‘ sı 4 ile 4,5 şiddetleri, %2,2 ‘ sinin ise 4,5 ile 5 şiddetleri arasında meydana gelmiş olduğu görülür. Sıcaklık grafiklerinden (Şekil.30d, Şekil30e ve Şekil.30f) Çınarcık meteoroloji istasyonunda da gördüğümüz gibi yüksek sıcaklıklara karşılık büyük şiddetteki depremlerin meydana geldiğini görmekteyiz. Tabiki depremden olan ileri ve geri zaman farkları arttığında grafik üzerindeki noktaların birbirlerinden daha da uzaklaştığını ve aralarındaki ilişkinin azaldığını görebiliriz. 5 cm ‘ deki toprak sıcakılğı Şekil.31d ve Şekil.30d karşılaştırıldığı zaman daha fazladır fakat genel biçimleri ve deprem şiddetlerinin birbirlerine göre olan konumları benzerlik göstermektedir. 10 cm toprak sıcaklığı grafikleri (Şekil.32d, Şekil32e ve Şekil.32f) toprak yüzeyine çok yakın olduklarından 5 cm deki toprak sıcaklığı grafiklerinden pek farklı değillerdir. Ancak Şekil.31d ve Şekil32d karşılaştırıldığında sıcaklığın 10 cm ‘ ye inildiğinde azaldığı görülmektedir. 20 cm topak sıcaklığı grafiklerini 5 ve 10 cm grafikleri ile karşılaştırırsak deprem şiddetlerine göre ayrılmış ağırlık noktalarının yüksek sıcaklıklara doğru hareket etmeye başladıkları görülebilir. Bu Çınarcık meteoroloji istasyonunda gözlediğimiz durum ile aynıdır. 50 cm ve 100 cm toprak sıcaklıkları grafiklerine (Şekil.34d, Şekil34e ve Şekil.34f ile Şekil.35d, Şekil35e ve Şekil.35f) bakacak olursak önceki paragrafta bahsettiğimiz etkinin daha açık bir şekilde farkına varabiliriz. Verilerin % 13,5 ‘ luk bir kısmını oluşturan 3,5 ile 7,5 arasındaki depremlerin diğer deprem şiddetlerine göre daha yüksek sıcaklıklar etrafında toplanırken, %68,4 ‘ ünü oluşturan 2 ile 3 şiddetleri arasındaki depremlerin diğer depremlere göre en düşük sıcaklık bölgesinde toplandığı görülmektedir. Bu belkide az sayıda olmasına rağmen fazla enerji açığa çıkaran büyük şiddetteki depremlerin sebep olduğu bir değişimdir. Çünkü yüzey sıcaklıklarına (sıcaklık ve 5-10 cm toprak sıcaklığı grafikleri) bakacak olursak böyle bir kümelenme görememekteyiz. 5cm ile 100 cm toprak sıcaklıkları oranı ve 50 cm ile 100 cm toprak sıcaklıkları oaranını gösteren grafiklere (Şekil.36b, Şekil.37b) bakacak olursak sıcaklıkların aşağı seviyelere inildikçe azaldığını görebiliriz. Basınç grafiklerinde (Şekil.38d, Şekil38e ve Şekil.38f) herhangi bir anormallik göze çarpmamaktadır. Fakat buhar basıncı grafikleri (Şekil.39d, Şekil39e ve Şekil.39f) sıcaklık grafikleri ile benzer bir yapıdadır . Depremden ileri ve geriye doğru iki gün farkla çizilen Şekil.39e ‘ nin bir gün fark ile çizilen Şekil.39d ‘ den daha yakın bir ilişkiye sahip olması ve bu durumun Göztepe 1998 ve Çınarcık için çizdirilen grafiklerden farkı bunun nedeni konusunda pek bir fikir vermemektedir. BÖLÜM 3 SONUÇ VE ÖNERİLER En korkunç tabiat olaylarından biri olan depremleri çok önceden tahmin etmek ve uyarılar yapmak şu an için mümkün değildir. Yapılan bu çalışmada görüleceği gibi, depremlerin çevrelerinde meydana getirdikleri değişimleri inceleyerek tahmin etmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmada, depremin meteorolojik veriler olan basınç, sıcaklık, toprak sıcaklığı ve buhar basıncı üzerinde bir etkisi olup olmadığı araştırılmıştır. Sonuçta toprak sıcaklığı verilerinin çok sayıda ve şiddetli depremlerin meydana geldiği 1999 yılında hem Göztepe hemde Çınarcık istasyonu için, 5 cm toprak sıcaklığından 100 cm toprak sıcaklığına doğru bakıldığında, her bir deprem şiddetinin temsil ettiği grupların yüksek toprak sıcaklığı bölgelerine doğru hareket ettiği görülmüştür. Bunun aksine, az sayıda ve küçük şiddette depremlerin meydana geldiği 1998 yılı için Göztepe istasyonuna bakıldığında, yukarıdaki durumun tam tersinin meydana geldiği görülmektedir. Yani, farklı derinliklerde ölçülen toprak sıcaklıklarının deprem şiddetlerine göre ayrılmış grafiklerine bakıldığında düşük toprak sıcaklığı bölgelerine doğru hareket ettikleri görülmektedir. Ayrıca buhar basıncı verilerindede büyük deprem şiddetlerine karşılık yüksek buhar basıncı değerleri görülmektedir. Çalışmada izlenen yol, daha fazla istasyon için uygulandığı taktirde daha sağlıklı sonuçların alınması mümkündür. Hem verilerin daha sık ölçülmesi hemde daha güvenilir olması çalışmanın sonuçunu böyük ölçüde etkileyecektir. Sonuç olarak, depremin yapısını daha iyi bir şekilde anladıkça onları tahmin sürecinde de bir aşama kaydetmiş olacağız. Bu çalışma depremin yapısı ve etkilerini ortaya koymaya çalışılmıştır. Fakat, bu çalışmanın sınırlı sayıdaki istasyon ve veri için yapıldığı unutulmamalıdır. Bu çalışmanın ileride daha geniş tabanlı bir çalışma için yardımcı nitelikte olması en büyük temmennimdir. KAYNAKLAR Chandrasekharm, D., 1995, Ateam emanation due to seismic pumping, Killari, Maharashtra, Geol. Survey. Ind. Spl. Pub. No.27, 229 – 233 Glowacka, E. & Nava, F. A., 1996, Major earthquakes in Mexicali Valley, Mexico and fluid extraction at Cerro Prieto geothermal field, Bulletin of the Seismological Society of America 86, No.1A, 93 – 105 Howell, Benjamin F., 1990: An Introduction to Seismological Resarch, Cambridge University Press, 193 Sachs, J. S. 1979, Some aspects of the early history of seismology. Earthquake Info. Bull. 11: 58 – 63 Shou, Z., 1999: Bilim ve Ütopya Dergisi, Ekim, 53 – 57 Sönmez, İ., 1996: Sıcaklık Verileri Yardımıyla İstasyonların Tesir Alanlarının Belirlenmesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 40. Spray, J. G., 1992, A physical basis for the frictional melting of some rock-forming minerals, Tectonophysics 204, 205 – 221 Şimşek, H., 1999: Deprem Bilgisi, Harp Akademileri Basımevi, 218 s. Techmer, K. S., Ahrendt, H. & Weber, K., 1992, The development of pseudotachylyte in the Ivrea Verbano zone of the Italian Alps, Tectonophysics 204, 307 – 322 Yang, C. S., 1982, Temporal and spatial distribution of anormalous ground water changes before the 1975 Haicheng earthquake, Acta Seismologica Sinica 4, No.1, 84 – 89