Nisan 2013 - Sahil Güvenlik Komutanlığı

Transkript

Nisan 2013 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
İÇİNDEKİLER
|6|
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2012 Yılı Faaliyet Özeti
Kıyıya Sıkışmış Yaşamlar
Deniz Hukukunda Gemilere El Konulması Halinde Bayrak Devletinin Yetkileri
Kuvvetleri Dayanışma Vakfı
2012 Yılı Böyle Geçti
|24|
|30|
|38|
|16|
Kaş-Kekova Bölgesi Deniz Yönetim Planı
|34|
|32|
Motivasyon
Türk Silahlı
Geçici Kabul Töreni
|26|
Havacılıkta Ekip
Adli Mülakat ve İfade Alma Sürecinde Direnç
Avrupa Birliği’nde Balıkçılık Filosunun Yönetimi
|42|
|46|
Uluslararası
Bir Akademisyenin Gözüyle Sahil Güvenlik Komutanlığı
Kaynak Yönetimi (EKY)’nin Tarihi ve Tanımı
Kaynakları
|8|
SG Arama Kurtarma Gemileri Projesi Kapsamında TCSG-DOST ve TCSG-UMUT’un
|48|
60’ıncı Yılında Dumlupınar Denizaltı Kazası
|54| Sel Sularında Tıbbi Tahliye |56|
Dünyası Temel Güvenlik Adımları
|70|
Ziyaretler ve Etkinlikler
|60| Günlük Hayatta Stresle Başa Çıkma |64|
|74|
Beraber Eğlenelim, Beraber Öğrenelim
Atatürk Köşesi
|78|
İletişim Becerisi ve
26
56
Denizlerde çalışan, balıkçılıkla ilgili araştırmalar yapan bir
akademisyenin yolu meslek hayatı boyunca pek çok kez Sahil
Güvenlik Komutanlığı ile kesişir. ....DEVAMI 26’DA...
16 Nisan 2009 tarihinde iki adet AB–412 SAR helikopterinin Sahil
Güvenlik Samsun Hava Grup Komutanlığına intikal etmesi ile harekâta
hazır hale gelen birliğimiz, kurulduğu günden bugüne.... DEVAMI 56’DA...
8
SEL SULARINDA TIBBİ TAHLİYE
32
KIYIYA SIKIŞMIŞ YAŞAMLAR
KAŞ-KEKOVA BÖLGESİ DENİZ
YÖNETİM PLANI
Öyle bir gecede olup bitmedi her şey. Bir zamanlar Orta Avrupa’nın
düzlüklerinden Aral Denizi’ne kadar uzanan Sarmat Denizi bir gece içinde
yok olmadı.... DEVAMI 8’DE...
Türkiye’nin Akdeniz kıyıları çarpıcı coğrafi özellikleri, barındırdığı
eşsiz doğal ve kültürel değerleri ile turizm açısından önemli bir
potansiyele sahiptir.... DEVAMI 32’DE...
YAYIN SAHİBİ VE GENEL
Nisan 2013 • Sayı: 19 • Dört ayda bir yayımlanır. YAYIN YÖNETMENİ
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın Sahil Güvenlik Komutanlığı adına
Personel Başkanı
ISSN: 1307-4253
Büyük Beyaz Geldi
Sahil Güvenlik Komutanlığı Çevre Toplantısı |58| Bilgisayar
BİR AKADEMİSYENİN GÖZÜYLE
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ
|50|
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
SG Kd. Alb. Ahmet KENDİR
Dz. Kur. Kd. Alb. Ü.Engin UYANIK
GENEL YAYIN KOORDİNATÖR
YARDIMCISI
SG Yb. Engin KUNTAY
ÖNEMLİ NOT
YAYIN İNCELEME KURULU
GRAFİK TASARIM
YÖNETİM MERKEZİ
BASIM YERİ
Dz. Kd. Alb. İlhan KAYIŞ
SG Kur. Bnb. Barış YILDIRIM
SG Eln. Kd. Bçvş. Murat ÖZKAYA
İst. Me. Dr. Ejbel ÇIRA DURUER
İst. Me. Suna ERTEKİN TİFTİKÇİGİL
Svl. Me. Evrim PURMA
Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN
Sahil Güvenlik Komutanlığı
Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10
Bakanlıklar/ANKARA
Genelkurmay Basımevi Müdürlüğü
Bakanlıklar/ANKARA
DÜZELTMEN
Svl. Me. Pınar YILMAZ AKSU
REKLAM KOORDİNATÖRÜ
SG İk. Ütğm. E.Kutluhan DOĞAN
(0312) 416 45 05
Telefon
Belgegeçer
Internet
E-posta
: (0312) 417 50 50
: (0312) 417 28 45
: www.sgk.tsk.tr
: [email protected]
Telefon
: (0312) 402 29 52
BASIM TARİHİ: 26.04.2013
Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf,
harita, illüstrasyon ve konuların
her hakkı saklıdır. Kaynak
gösterilerek alıntı yapılabilir.
Dergideki yazılar yazarlarının özel
fikirlerini kapsar.
Sahil Güvenlik Komutanlığının
görüşünü yansıtmaz.
KÜNYE
Sahil Güvenlik Komutanlığı
2012 YILI FAALİYET ÖZETİ
[ Hazırlayan ] Servet ALTAN
| SG İda. Kd.Bçvş.
Sahil Güvenlik Komutanlığı, denizlerimizin korunması ve güvenliğinin sağlanması maksadıyla 24 saat kesintisiz
olarak hizmet etmekte, mavi vatan denizlerimizin gelecek nesillere temiz, güvenli ve kaynakları tükenmemiş
olarak bırakılabilmesi için vatandaşlardan gelecek her türlü destek ve talebe büyük bir önem vermektedir.
YASA DIŞI GÖÇ
Yasa dışı göçü önleme faaliyetleri kapsamında icra edilen
92 olayda, 2.531 yasa dışı göçmen yakalanmıştır.
Yakalanan yasa dışı göçmen sayısında önceki yıla göre
%364 artış olduğu görülmüştür. Ayrıca yasa dışı göç
olayına karışan 66 kişi adli makamlara sevk edilmiştir.
KAÇAKÇILIK
6
ARAMA KURTARMA
Denizde can ve mal koruma kapsamında, icra edilen
384 arama kurtarma operasyonunda 2.205 kişinin
hayatı kurtarılmıştır. Ayrıca, denizde ve adalarda
yaşadıkları sağlık problemleri nedeniyle zor durumda
kalan 149 kişi ilgili sağlık birimlerine ulaştırılmıştır.
YASA DIŞI SU ÜRÜNLERİ AVCILIĞI
DENİZ KİRLİLİĞİ
Kirletilen denizlerimizin temizlenmesinin çok zor, yok edilen kaynakların geri döndürülmesinin ise
imkansız olduğu bilincinden hareketle, deniz kirliliği kapsamında yapılan görevlere büyük bir önem veren
Komutanlığımız unsurları tarafından yetki sahamız içinde ve dışında toplam 344 adet deniz kirliliği
tespit edilmiştir. Komutanlığımız, icra ettiği görevlerde denizi kirlettiği tespit edilen 212 deniz vasıtasına
986.769TL idari para cezası uygulamıştır. Bunun yanı sıra ilgili mevzuat gereğince ve sosyal sorumluluk
bilinciyle Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından 2012 yılında sorumluluk sahamızın dışında tespit
edilen 132 deniz kirliliğinden, 12’si ilgili Liman Başkanlığına, 95’i Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına,
25’i Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine ve diğer ilgili kurumlara bildirilmiştir.
Denizlerimizin sahip olduğu ekonomik değerlerin
korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması
kapsamında 29.332 balıkçı teknesi kontrol edilmiş,
bunlardan yasa dışı su ürünleri avcılığı yaptığı tespit edilen
3.837 tekne/kişiye 8.808.698 TL idari para cezası
uygulanmıştır.
2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu kapsamında, denizlerimizde kanunların temsilcisi ve
takipçisi olan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2012 yılında denizde toplam 50.879 gemi/tekne, şahıs
aracı kontrol edilmiş ve bunlardan yasa dışı faaliyette bulunduğu tespit edilen 6.568 gemi/tekne, şahıs aracı
diğer kurumlara sevk edilmiştir.
7
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Kaçakçılıkla mücadele faaliyetleri kapsamında icra edilen
27 operasyonda, 416 ton kaçak akaryakıt ele geçirilmiştir.
Kaçak akaryakıt miktarında bir önceki yıla oranla % 65
azalma, olay sayısında % 10 azalma olduğu görülmüştür.
Ayrıca 570.580 paket kaçak sigara, 8.000,000 adet
sigara kağıdı, 310 şişe alkollü içki, 835,36 kg domuz
eti, 2 adet amfora, 34,67 gr uyuşturucu madde ele
geçirilmiştir.
KIYIYA SIKIŞMIŞ
YAŞAMLAR
[ Yazı ve Fotoğraflar ]
Tahsin CEYLAN | Su Altı Fotoğrafçısı
8
Öyle bir gecede olup bitmedi her şey. Bir zamanlar Orta Avrupa’nın düzlüklerinden
Aral Denizi’ne kadar uzanan Sarmat Denizi bir gece içinde yok olmadı. Yerkürenin
jeolojik saatinde ince ince ayarlanmıştı büyük değişimin tüm küçük süreçleri. Hemen
hemen son buzul çağının sonlarıydı. Binlerce yıl boyunca kıyılardan kilometrelerce
uzağa çekilmiş olan okyanuslar, kaybettikleri toprakları geri almak üzere buzullarla iş
birliği yapmışlardı.
9
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Dünya’nın en geç denizi olan Karadeniz maruz
kaldığı kirlilikle alarm veriyor.
Hızla eriyen buzulların etkisiyle kabaran okyanuslar,
karaları kendilerine boyun eğmeye zorluyorlardı.
Başlangıçta cılız birer nehir olan Çanakkale ve
İstanbul Boğazları, bu muazzam baskı karşısında
en son direnişlerini yapıyorlardı. Boğaziçi’ni Sarmat
Denizi’nden ayıran dev kaya engeli okyanusların
baskısına direnmekte hayli zorlanıyordu.
Önce yavaş yavaş, sonra hızla çöktü boğaz duvarı.
Bir tatlı su denizi olan Sarmat Havzası, tuzlu denizin
acı tadıyla tanıştı. Göl koşullarında yaşamaya
alışkın yüzlerce Sarmatik canlı türü yaşamla ölüm
arasında kalakalmışlardı. Kaçabilenler akarsulara
sığınarak hayatta kalmayı başardılar. Okyanusun
baskınından kaçamayanlarsa, Sarmatik Havza’nın
derinliklerinde çürüyerek burayı yaşamdan yoksun
karanlık bir çukura dönüştürdüler. Hidrojen sülfürle
zehirlenen yaşama yasaklı karanlıklar yeni bir
denize adını verdiler. Karadeniz derin sularında
yaşama geçit vermesede dar kıyılarında yeni yaşam
vahaları yaratmakta gecikmedi. Kıyıya sıkışan
yaşamlar yepyeni bir ekosistemin doğuşuna şahitlik
etmekteydiler.
10
“Aldırma gönül” dense de aldıran gönülle ve
gelinlerin büyülü dansları eşliğinde Karadeniz’in
derinliklerindeydik Sinop’ta. Yakamozlar, kıyıya
vuran dalgaların muhteşem akustizminin eşliğinde
sarmal şovlarını sundular. Zamana dokunduğumuzu
hissettik deklanşöre her uzanışımızda.
Bugünkü dokusuyla Karadeniz; İstanbul Boğazı ile
Marmara Denizi’ne, Kerç Boğazı ile Azak Denizi’ne
bağlanmış durumdadır. Bir zamanlar Hazar
Denizi’yle de bağlantılı olan Karadeniz, bazı tektonik
hareketlerle bu denizden ayrılmıştır. Günümüzde
Akdeniz’e bağlı bir iç deniz olup, en uç nokta olarak
kabul edilmektedir. Ortalama derinliği 1200 metre
olup, en derin yeri orta kısmında 2245 metre olarak
bulunmuştur.
Karadeniz’in kıta sahanlığı, Türkiye ve Kırım
kıyılarında çok dar olduğu halde (sadece birkaç
bölgede 30 km) diğer bölgelerde yani Bulgaristan,
Romanya ve Azak Denizi’nde 40 km’yi geçer ve bu
sahaların derinliği genel olarak 100 metreyi geçmez.
Karadeniz sularında sıcaklığın mevsimsel ve
bölgesel farkları oldukça belirgindir. Örneğin;
kış mevsiminde yüzey suları sıcaklığı Türkiye
sahillerinde 7oC civarında iken, Rusya sahillerinde
1oC’ye düşer. Ortalama mevsimsel değişimler ise
7-26oC arasındadır. Karadeniz’de sıcaklık derinliğe
bağlı olarak hızla düşer. Yüzey sularında ortalama
16oC iken, 40-70 metrelerde 7oC’ye düşmekte ve
bundan sonra da aşağı yukarı sabit kalmaktadır.
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Yengeç. Pachygrapsus marmoratus
Ordu Yason antik limanında bulduğumuz
bu antik çapa önemli bir buluntu.
Anemon. Actinia equina
U20 Alman Denizaltısı Dalışseverler için
mükemmel bir batık.
12
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Horozbina. Parablennius zvonimiri
Karadeniz’in yüzey sularında çözünmüş halde
bulunan yıllık ortalama O2 miktarı 6-7.5 ppm (mg/
lt) arasında değişmektedir. Aslında Karadeniz,
O2’nin ve dikey sirkülasyonunun olmadığı en
büyük deniz sistemidir. 100-150 metre derinlikler
arasında O2 aniden ortadan kalkmaya başlar. 150
metreden sonra ise yer yer O2 miktarı sıfıra düşer.
Buna karşılık H2S (hidrojen sülfür) miktarı artmaya
başlar. Deniz tabanına inen ölü organizma ve bitki
materyallerinin bazı mikroorganizmalar tarafından
parçalanması sonucu O2’nin tamamı tüketilir.
O2’siz ortamda da başka mikroorganizmalar,
sözü edilen parçalanmayı sülfatı (SO4) kullanarak
gerçekleştirirler. Sonuçta toksik H2S oluşur ve 100150 m’nin altında birikir.
Karadeniz, Türkiye denizleri arasında besleyici
elementler yönünden en zengin deniz
durumundadır. Hatta Atlantik Okyanusu’ndan
bile daha zengindir. Zira bu denize yağmurlarla
ve akarsularla yüksek oranda besleyici element
taşınmaktadır.
Karadeniz yüzey akıntıları, tüm Karadeniz
sahillerini dolaşan büyük bir akıntı sistemi ile bu
akıntı sistemine bağlı olarak elips şeklinde hareket
ederek Karadeniz’in merkezi bölgelerini etkileyen
akıntılar olmak üzere iki ayrı akıntı sisteminden
oluşmaktadır.
Karadeniz’deki gel-git (med-cezir) hareketleri 5-10
cm civarındadır. Bu nedenle Karadeniz’de gel-git
bulunmadığı kabul edilir.
Bugünkü Karadeniz faunası orijin bakımından üç
ana gruba ayrılır. Bunlar:
1. Sarmatik formlar (Huso huso, Acipenser
nudiventris, Acipenser güldenstaedti gibi Mersin
balığı türleri)
2. Tropikal – Subtropikal formlar (Akdeniz ve
Atlanto Mediteran)
3. Yarı geçiciler
13
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Karadeniz’de tuzluluk genelde düşük olup, orta
bölgelerinde %0.18 ile en yüksek seviyesine ulaşır.
Ancak sahile doğru özellikle akarsuların döküldüğü
bölgelerde tuzluluk azalır. Örneğin; Yeşilırmak ve
Kızılırmak nehirlerinin boşaldığı bölgelerde tuzluluk
%0.15 civarındadır. Karadeniz’de tuzluluğun
derinlere bağlı değişimleri de oldukça önemlidir.
Düşük tuzluluğa sahip yüzey sularının (%0.18)
kalınlığı 75 metre kadardır. Bunu takiben 100
metrede %0.19-0.20, 500 metrede %0.22 ve 1000
metrede %0.23 değerine ulaşır.
Sıcaklık ve tuzluluğun düşük olması yanında
Karadeniz’de 150-200 metreden sonra H2S’nin
bulunması nedeniyle bazı formların Karadeniz’e
geçişleri kısıtlanmıştır. Bu yüzden Karadeniz,
diğer denizlerimize nazaran daha fakirdir. Toplam
hayvansal türler açısından değerlendirildiğinde,
Karadeniz Akdeniz’e nazaran yaklaşık üç kat daha az
tür barındırır. Örneğin, Karadeniz’de bugüne kadar
800 civarında bentik omurgasız hayvan türünün
varlığı ortaya konabilmiştir oysa bu sayı Ege Denizi
için 2600 türün üzerindedir.
Karadeniz balık faunasının %75’i Akdeniz
kökenlidir. Bu balıkların bir kısmı devamlı
Karadeniz’de kalmakta bir kısmı ise beslenme ve
üreme amacıyla Akdeniz ile Karadeniz arasında göç
yapmaktadır. Devamlı kalanlara örnek olarak şu
türler verilebilir;
• Mesogobius batrachocephalus (Kaya balığı)
• Neogobius melanostomus (Benekli kaya balığı)
• Mullus barbatus (Barbun)
• Merluccius merluccius (Bakalyaro)
• Squalus acanthias (Mahmuzlu camgöz)
Göç eden türlere örnek olarak;
• Xiphias gladius (Kılıç balığı)
• Pomatomus saltatrix (Lüfer)
• Scomber scomber (Uskumru)
• Sarda sarda (Palamut) verilebilir.
Son 50 yıldır Karadeniz’de meydana gelen ciddi
ekolojik değişimler, pollusyon baskısı ve aşırı
avcılık nedeniyle, pek çok balık türünün stokları
belirgin şekilde azalmış durumdadır. 1950’li yıllarda
sıklıkla rastlanan kılıç balıkları, artık Karadeniz
ekosisteminin en kırılgan balıkları arasında yer
almaktadır.
Balıkların yanı sıra, sıcaklık ve tuzluluğun en uygun
koşullarda bulunması nedeni ile midye (Mytilus
galloprovincialis) ve salyangozlar (Rapana venosa)
gibi yumuşakçalara da sadece Karadeniz’de yoğun
olarak rastlanmaktadır. Yapılan çalışmalarda
midye stoklarının en geniş olarak Sinop ve Samsun
civarlarında bulunduğuna değinilmiştir. Buralarda
bilhassa 30-50 metrelerde daha zengin stokları
gözlemek mümkündür. Muhtemelen midyeye en
uygun ekolojik koşullar da bu derinliklerde yer
almaktadır.
Deniz Anası. Rhizostoma pulmo
2009 yılı verilerine göre ülkemizin toplam deniz
balıkları üretimi 380.865 ton iken bunun 277.703
ton’u yani % 73’ ü Karadeniz’den avlanan miktardır.
İskorpit. Scorpaena sp.
Kirlilik ve insanoğlu tarafından yaratılan olumsuz
çevresel koşullara rağmen yine insanoğlunun
Karadeniz’den deniz ürünleri beklentisi yani iştahı
hiç azalma göstermemektedir. 1970’li yıllarda av
gücünü oluşturan gemi adedi günümüzde 5973’e
ulaştı ve bu sayıya yenileri ilave edilmekte. Besin
zincirinin ilk halkasını oluşturan Fitoplankton ise
yapılan HES’ler nedeniyle ciddi bir kırılmaya maruz
kalacak ve dünyanın en genç denizi Karadeniz için
tehlike çanları çalmaya devam edecektir.
NOT: Karadeniz konulu bu araştırma çalışmama katkı
sağlayan Sevgili Dostum, Hakan Kabasakal’a teşekkür
ederim.
KAYNAKLAR :
(1) http://blacsea-commission.org/main.htm
(2) http://www.iasonnet.gr/abstracts/zenetos.html
(3) Zaitsev, Yu. and Mamaev, V.O., 1997. Biological diversity in the Black Sea: A study of
change and decline, Black Sea Environmental Series, Vol. 3, United Nations Publishing, New
York, 208 p.
(4) Balıkçılık Yönetimi Açısından Karadeniz. Düzgüneş E. 2011 Medex Paneli.
15
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Toplam üretimde Akdeniz % 8, Marmara % 7 ve Ege
Denizi % 12 paya sahiptir. Avlanan balık tür sayısı
1970’lerde 56 iken bugün bu sayı 30’lara düşmüştür
Karadenizde. Tür çeşitliliğindeki en büyük ekolojik
kırılmayı Marmara Denizi’nde görüyoruz. Burada
avlanan 66 tür şimdi 40 türe düşmüştür. Maruz
kaldığı büyük kirlilik nedeniyle Karadeniz’de balık
dışı diğer deniz ürünlerinde de ciddi azalmalar
görülmüştür. 13 türün yerini şimdi sadece 3 tür
almıştır. Trabzon’da bir zamanlar istakoz ve böcek
avlandığı kayıtlarda olmasına karşın bugün sadece
bir hayal olarak belleğimizde yer almaktadır.
İnsanoğlunun kendisini çevreden soyutlayarak,
çevrenin egemen gücü olarak yine oradan sürekli
besin beklemesi anlaşılır bir şey değildir.
Bilgilendirilme Hakkı
Yabancı bir gemiye el koyan kıyı devleti, mümkün
olan en kısa sürede bayrak devletini bu durumdan
haberdar etmeli ve bilgilendirmelidir. Sözleşmenin
231. maddesine göre el koyan devlet konu ile
ilgili tüm resmi raporları sunmalı ve diplomatik
temsilciler ile mümkün olduğu ölçüde denizcilikle
ilgili kuruluşları gemi ile ilgili alınan tüm
tedbirlerden haberdar etmelidir. Bayrak devleti
ise 283. madde uyarınca kıyı devleti tarafından
alınan tedbirlerle ilgili olarak görüş teatisinde
bulunulmasını isteyebilir ve bu talep kıyı devleti
tarafından reddedilemez.
Geminin ve Mürettebatın Derhal Serbest
Bırakılmasını Talep Etme
16
[ Hazırlayan ] Av. Aslıhan ERBAŞ AÇIKEL | Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens. Deniz Hukuku A.B.D Doktora Öğrencisi
Giriş
Uluslararası deniz hukukuna göre denizde seyrüsefer
özgürlüğü kural olup, gemilere el konulması ancak
istisnai hallerde mümkündür. Bu nedenle gemilere
el konulması, gerek kamu hukuku kaynaklı gerek
özel hukuk kaynaklı gerekçelerle olsun uluslararası
alanda daima çeşitli sınırlamalara tabi tutulmuştur.
Nitekim uluslararası deniz hukukuna ilişkin kuralları
düzenleyen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku
Sözleşmesi (Sözleşme), kıyı devletine gemilere
el koyma yetkisini ancak güvenliğini tehdit eden
hallerde tanımakta ve böylece kural olarak deniz
ticareti ve ulaşımını emniyet altına almaktadır.
Hatta Sözleşme bazı durumlarda gemisine el
konulan bayrak devletine bu uygulamaya karşı
çeşitli başvuru imkanları tanımaktadır. Bu imkanlar
arasında belirli bir finansal güvence karşılığında
gemi ve mürettebatın derhal serbest bırakılmasını
talep etme, bu talebin yerine getirilmemesi halinde
yargı yoluna başvurma ve çeşitli geçici tedbirlerin
alınmasını talep etme hakları yer almaktadır. Bu
başvuru haklarının yanında bayrak devletinin, kıyı
devleti tarafından yapılan işlemlerden haberdar
edilmesi gerekmektedir.
* “ORSAM Uluslararsı Deniz Hukukunda Kıyı Devletinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları Sempozyumu”nda sunulmuştur.
Madde 73. (1): Balıkçlıkla ilgili kanunların ve
kuralların uygulanması nedeniyle el koyma
Sözleşme’nin 73. maddesinin ilk fıkrasında kıyı
devletine, münhasır ekonomik bölgedeki canlı
kaynakların araştırılması, işletilmesi, muhafazası
ve yönetimi konularındaki egemen haklarının
kullanılmasında, Sözleşme’ye uygun olarak kabul
ettiği kanunlara ve kurallara riayeti sağlamak için
gemiye çkılması, geminin denetimi, gemiye el
konulması ve hakkında dava açlması da dahil olmak
üzere, gerekli bütün tedbirleri alabilme hakları
tanınmış olup, maddenin ikinci fıkrasında bir
teminat veya diğer yeterli bir garanti gösterilirse,
el konulan gemi ve tutuklanan mürettebatının,
gecikmeksizin serbest bırakılacağı düzenlenmiştir
(Treyes, 1996). 73. madde sadece balıkçlıkla ilgili
olmakla birlikte, bazı durumlarda genişletici bir
yorumla balıkçlıkla benzerlik gösteren faaliyetlerin
de bu kapsamda değerlendirilmesi mümkündür.
Örneğin Hamburg’da faaliyet gösteren Uluslararası
Deniz Hukuku Mahkemesi (UDHM) ilk davası olan
Saiga davasında, bir balıkçı gemisine yakıt ikmali
işleminin belirli koşullarda balıkçılığa benzer bir
faaliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün
olduğunu belirtmiştir (Saiga Kararı, Dava No. 1, par.
57).
Madde 220. (6) ve (7): Deniz çevresi ile ilgili
kuralların uygulanması nedeniyle el koyma
Sözleşme’nin 220. maddesi, gemi kaynaklı
kirlenmenin önlenmesi, azaltılması ve kontrol
altında tutulması için getirilen kuralların ve
standartların uygulanmasını düzenlemektedir.
Maddenin 6. fıkrası, kıyı devletinin, açık ve objektif
bir delil olması halinde münhasır ekonomik bölgede
ya da kara sularında seyreden bir gemiye ilişkin
olarak gemiye el konulması da dahil olmak üzere
işlemler yapabileceğini düzenlemiştir. Bunun
için geminin münhasır ekonomik bölgedeyken
uygulanmakta olan uluslararası kuralları ve
standartları ihlal ederek kıyı devletinin kıyılarına ve
ilgili menfaatlerine ciddi bir zarar ya da zarar tehdidi
oluşturması gerekmektedir. Maddenin 7. fıkrasında
ise yetkili uluslararası kuruluş aracılığıyla olsun ya
da diğer bir şekilde kararlaştırılmış olsun teminat
ya da diğer bir şekilde mali garanti temin edildiği
17
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
ULUSLARARASI DENİZ HUKUKUNDA
GEMİLERE EL KONULMASI HALİNDE
BAYRAK DEVLETİNİN YETKİLERİ*
Kıyı devletinin hakimiyet yetkileri ile uluslararası
ticaret özgürlüğü arasında denge kurmaya çalışan
Sözleşme, bazı hallerde geçiş hakkının durdurulması
ve gemiye el konulması hususunda kıyı devletine
yetki vermekte, bazı hallerde ise el konulan geminin
bayrak devletine, belirli bir finansal güvence
göstermesi karşılığında gemi ve mürettebatının
derhal serbest bırakılmasını (prompt release)
talep etme hakkı tanımaktadır. Bu tür bir finansal
güvencenin amacı ileride davanın esasını inceleyen
yerel mahkemenin vereceği cezanın ödenmesini
teminat altına almaktır (Karaman, 1996). Gemi ve
mürettebatının derhal serbest bırakılmasına ilişkin
bu düzenleme uluslararası deniz hukuku için yeni
bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin temelinde
Sözleşme ile yeni bir konsept olan münhasır
ekonomik bölgenin tesisi ve kıyı devletinin bu
alandaki yetkilerinin arttırılması önemli rol
oynamıştır (Treves, 1996). Bu yetkilerin kötüye
kullanılmasını engellemek ve kıyı devleti ile bayrak
devleti arasında adil bir denge kurabilmek amacıyla
“gemi ve mürettebatının derhal serbest bırakılması”
hükmü getirilmiştir. Bu tür bir düzenlemenin
tesisinde özellikle Pasifik’teki balıkçılık gemilerine
el konulmasından rahatsızlık duyan Amerika’nın
rolü büyük olmuştur (Anderson, 1996). Kıyı devleti
tarafından yabancı bir gemiye el konulması, her
durumda geminin finansal güvence karşılığında
serbest bırakılmasını gerektirmemektedir. Örneğin
deniz haydutluğu veya korsanlık, köle taşımacılığı
gibi hallerde ya da sadece ulusal kurallara uymama
halinde el konulan gemiler için derhal serbest
bırakma söz konusu değildir (Lagoni, 1996).
Sözleşme’ye göre finansal güvence karşılığında
geminin serbest bırakılmasını gerektiren haller
şunlardır:
18
için gemiye el koyan devlet ve bayrak devletinin hem
ilgili Konvansiyona hem de BMHDS’ye taraf olması
halinde uygulanabilecektir ( Treves, 1996; Karaman,
1996).
Burada kastedilen uluslararası kuruluş Uluslararası
Denizcilik Örgütü’dür (IMO, Anderson, 1996).
IMO çerçevesinde kabul edilen ve gemilerin serbest
bırakılmasını düzenleyen sözleşmeler ise 1969
tarihli Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki
Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve
1976 tarihli Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin
Sınırlanması Hakkında Sözleşme’dir ( Madde 13.
2). Bir diğer örnek ise CMI tarafından geliştirilen
Gemilerin ihtiyati Haczine ilişkin 1952 tarihli
Brüksel Konvansiyonu’dur (Madde 5.1). Özel hukuka
ilişkin olan bu sözleşmelerde yer alan ve bir tazminat
fonunun oluşturulması ya da yeterli teminat
verilmesi karşılığında geminin serbest bırakılmasını
düzenleyen hükümler 220. 7’nci madde uyarınca
Sözleme’ye dahil edilmiş olmaktadır (Anderson,
1996). Bu durum geminin derhal serbest bırakılması
durumunun kamu hukuku niteliğinin bazı hallerde
özel hukuk ile kesiştiğini göstermektedir ( Karaman,
1996). 73.2. maddede serbest bırakılma zorunlu
bir unsur olmakla birlikte 220.7. madde uyarınca
serbest bırakma sadece uygun düzenlemeler mevcut
ise söz konusu olmaktadır. Bu şekilde geminin
serbest bırakılabilme hükmünün uygulanabilmesi
226. (1) (b) ve (c): Yabancı gemilerin denetimi
neticesinde el koyma
Yabancı bir geminin denetlenmesi (investigation)
ile ilgili olan 226. madde de bu kapsamda
değerlendirilmesi gereken bir düzenlemedir. 226.1.a,
yabancı gemilerin boşaltma (dumping, Madde
216), kirletici maddeleri tahliye etme (discharge,
Madde 218) ve 220. maddeye aykırı bir şekilde kıyı
devletinin kurallarının ihlali halinde kıyı devletinin
denetim yapabileceğini düzenlemektedir (Lagoni,
1996). Bu denetim neticesinde uygulanmakta
olan kanun ve düzenlemelere ya da uluslararası
kural ve standartlara aykırılık tespit edilirse
kıyı ya da liman devleti tarafından kanuni süreç
başlatılacaktır (Anderson, 1996). Maddede açıkça
gemiye el konulmasından bahsedilmemekle
birlikte, 226.1.b uyarınca denetim sonucunda deniz
çevresini korumaya ilişkin yürürlükte olan kanun
ve tüzükler ya da uluslararası kural ve standartların
ihlali durumunda, geminin teminat ya da diğer
finansal güvenceler gösterilmesi karşılığında derhal
serbest bırakılması öngörüldüğünden, geminin
denetimi sonucunda seferinden alıkonulabileceği
anlaşılmaktadır (Treves, 1996).
226.1.c ise, liman ya da kıyı devletinin, geminin
deniz çevresine zarar verme tehlikesi bulunduğu
hallerde gemiyi serbest bırakmaktan imtina
edebileceğini ya da geminin en yakın tamir
tersanesine çekilmesi hususunu şart olarak
koşabileceğini düzenlemektedir. Bu durumda,
bayrak devletinin derhal bilgilendirileceği ve
geminin XV. Kısım hükümlerine göre serbest
bırakılmasının talep edilebileceği ifade edilmiştir.
292. maddenin Sözleşme’nin XV. Kısmında
yer alması nedeniyle birtakım yazarlar 226.1.c
halinde de derhal serbest bırakma hükmünün
işletilebileceğini iddia etmektedir (Anderson 1996;
Lagoni, 1996). Ancak bu durumda sadece “serbest
bırakma konusu” ile ilgilenecek olan mahkeme, mali
nitelikte bir teminat gösterilmesi durumunda deniz
çevresi ile ilgili tehlikenin hala ortadan kalkmaması
nedeniyle geminin serbest bırakılması talebini
reddedebilecektir (Lagoni, 1996).
Geminin ve Mürettebatın Serbest
Bırakılması için Yargıya Başvuru
Geminin, ilgili maddelerde düzenlendiği üzere
belirli bir teminat veya başka bir finansal güvence
karşılığında serbest bırakılmaması halinde 292.
madde kapsamında uyuşmazlığın yargıya taşınması
mümkündür. Bu maddeye göre Sözleşme’ye taraf
olan devletlerden biri, sözleşmeye taraf olan diğer
bir devletin bayrağını taşıyan bir gemiye el koyar
ve el koyan devletin geminin ve mürettebatın
makul bir teminat ya da diğer bir finansal güvence
verilmesi karşılığında derhal serbest bırakılmasına
ilişkin Sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı
iddia edilirse, uyuşmazlık taraflarca kararlaştırılan
herhangi bir mahkeme ya da yargı yerinde, el koyma
anından itibaren 10 gün içerisinde bu yönde bir
anlaşmaya varılamaması halinde ise 287. madde
uyarınca el koyan devlet tarafından kabul edilen
bir mahkeme veya yargı organına ya da taraflarca
aksi kararlaştırılmadıkça Uluslararası Deniz
Hukuku Mahkemesi’ne götürülebilir. Burada dikkat
edilmesi gereken nokta tarafların sözleşme ile aksi
yönde bir anlaşma yapabilecekleridir. Yani 292.
madde emredici bir düzenleme olmayıp, tarafların,
müzakere etmek için öngörülmüş olan 10 günlük
süreyi uzatmaları, özel tahkim kararlaştırmaları ya
da derhal serbest bırakma usulünü hiç kullanmamayı
kararlaştırmaları mümkündür (Treves, 1996).
Yetkili Yargı Organları
Taraflar, geminin teminat veya başka bir finansal
güvence karşılığında serbest bırakılmasına
ilişkin olarak çıkabilecek uyuşmazlığı aralarında
anlaştıkları bir yargı merciine getirebilir. Ancak
gemiye el konulmasından itibaren 10 gün içerisinde
bu tür bir anlaşma sağlanamazsa, uyuşmazlık, 287.
madde kapsamında yer alan bir yargı organına
götürülebilir. 287. maddede yer alan yargı organları
sırasıyla, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi
(UDHM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Ek VII
uyarınca oluşturulan Ad Hoc Tahkim Divanı (TD)
ve Ek VIII’de belirtilen uyuşmazlık kategorilerinden
bir veya daha fazlası için Ek VIII hükümleri uyarınca
oluşturulan Özel Tahkim Divanı’dır (ÖTD).
Bu yargı organları içerisinde geminin “derhal
serbest bırakılması” ile ilgili uyuşmazlıklarda
UDHM’nin özel bir önemi olduğu düşünülmektedir.
Zira UDHM, kendi iç kuralları içerisinde “derhal
serbest bırakma” ile ilgili ayrıntılı düzenlemelere
yer vermiştir (Bkz. Mahkeme Kuralları Madde 110114). UAD’nin ise çok sayıda uyuşmazlığa bakmakla
görevli olması nedeniyle uyuşmazlığı gerektiği
şekilde “derhal” çözmekte başarılı olamayacağı
düşünülmektedir (Treves, 1996). Hakem
mahkemelerinin ise oluşturulması vakit alacağından
yine hızlı bir şekilde karar verilmesi gereken serbest
bırakma davaları içn uygun bir yargılama merci
olmayacağı düşünülmektedir (Lagoni, 1996).
Süre
292. maddede yer alan 10 günlük süre şartı, gemiye
el koyan devlete, bu süre içerisinde gemiyi serbest
bırakmak suretiyle konunun uluslararası bir mesele
haline gelmesini engelleme fırsatı vermektedir.
Bu sürenin kesin bir süre olup olmadığı ve bu süre
geçtikten sonra uyuşmazlığın hala yargı önüne
götürülüp götürülemeyeği hususu, Camouco
davasında tartışma konusu olmuştur. Bu davada
davalı, davanın gemiye el konulmasından 3 ay
sonra açıldığını belirtmiş ve bu süre içerisinde pasif
davranan davacının davasının kabul edilemeyeceğini
ileri sürmüştür. Mahkeme ise, bayrak devletinin
gemiye ve mürettebatına el konulmasından sonra
belirli bir süre içerisinde dava açmak zorunda
olmadığını belirtmiştir. Mahkemeye göre, 292.
maddede ifade edilen 10 günlük süre tarafların
uyuşmazlığı anlaştıkları bir yargı organı önüne
götürmelerini sağlamaktır. 10 günlük süre,
19
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
takdirde kıyı devletinin gemiyi serbest bırakacağı
düzenlenmişse, kıyı devletinin bu tür düzenlemeler
ile bağlı olması halinde, geminin deniz seyrüseferine
izin verileceği düzenlenmiştir.
Uyuşmazlığın Esasına İlişkin Yargılama Yasağı
içerisinde herhangi bir yargı önüne götürülmeyen
ya da 10 gün geçtikten sonra derhal Mahkemeye
iletilmeyen başvuruların 292. madde kapsamında
“derhal serbest bırakma” başvurusu olarak kabul
edilmemesi söz konusu değildir (Camouco Kararı,
Dava No. 6, par. 67).
Başvurunun Bayrak Devleti Tarafından Yapılması
20
292. madde kapsamında yapılacak bir başvuru,
ancak Sözleşme’ye taraf olan bir Devlet tarafından
yine söz konusu Sözleşme’ye taraf olan bir Devlete
karşı yapılabilir. Sözleşme’nin XV. Kısmı Sözleşme’ye
taraf olan uluslararası organizasyonlara da mutadis
mutandis uygulama alanı bulsa da şimdiye kadar bir
uluslararası kuruluş tarafından bu tür bir başvuru
söz konusu olmamıştır (Lagoni, 1996). Başvurunun
bayrak devleti adına yapılabilmesi imkanı, gemi
donatanı gibi özel kişilerin de menfaatlerini
Mahkeme önünde savunabilmelerine olanak
sağlamaktadır (Treves, 1996). Ancak bu tür bir
başvurunun yapılabilmesi için ilgili kişinin bayrak
devleti tarafından yetkilendirilmesi gerekmektedir
(Treves, 1996).
“Makul” Nitelikteki Finansal Güvenceyi Tespit Etme
Geminin derhal serbest bırakılmasına ilişkin açılan
bir davada, davacı tarafından ileri sürülen iddianın
iyi bir temele dayandığına (well-founded) hükmeden
Mahkeme’nin, geminin serbest bırakılması için
gerekli olan finansal güvencenin, miktarına,
niteliğine ve şekline karar vermesi gerekmektedir
(Camouco Kararı, Dava No. 6, par. 67). 292.
madde kapsamında finansal güvencenin hangi
hallerde “makul” olarak kabul edilebileceğini tespit
edecek olan Mahkeme, bu tespitini Sözleşme’ye
ve Sözleşme’ye aykırı olmayan diğer uluslararası
hukuk kurallarına göre yapmalıdır (Monte Confurco
Kararı, Dava No. 6, par. 75). Mahkeme, “Camouco”
davasında finansal güvencenin “makul” olarak
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile ilgili
olarak çeşitli unsurlar sıralamış ve bu unsurları diğer
kararlarında da dikkate almıştır. Bu unsurlar, isnat
edilen suçun ağırlığı, el koyan devletin kanunlarına
göre uygulanan ya da uygulanabilecek olan cezalar,
el konulan geminin ve yükün değeri, el koyan devlet
Geçici Tedbirler Alınmasını Talep Etme
Bayrak devletinin diğer bir hakkı 290. madde
kapsamında “geçici tedbirler” (provisional measures)
alınmasını talep etmektir. Bu maddeye göre bir
uyuşmazlığın prima facie kendisini yetkili gören
bir mahkeme veya yargı organı önüne getirilmesi
halinde, bu mahkeme ya da yetkili yargı organı,
içinde bulunulan koşullara uygun olarak nihai karar
çıkıncaya kadar tarafların haklarını korumak veya
deniz çevresinin uğrayabileceği ciddi tehlikeleri
önleyebilmek amacıyla her türlü geçici tedbiri
alabilir. Başvurulan yargı organı başka bir çözüm
yolu devreye girinceye kadar, uyuşmazlığa taraf olan
devletlerin haklarının korunması veya çevrenin
muhafazası amacıyla kıyı devletinin alıkoyduğu
gemilerin derhal salıverilmesi konusunda acil “geçici
tedbir” (provisional measures) alabilecektir ( Karaman, 1996; Akçapar, 1997).
Geçici tedbir kapsamında geminin serbest
bırakılmasına ilişkin bir başvuru UDHM’sine Kasım
2011’de yapılmıştır. UDHM’sinin en son kararı olan
ve Saint Vincend and The Grenadines tarafından
İspanya’ya karşı açılan “Louisa” davasında, bir
Amerikan gemisi olan ve Saint Vincent and The
Grenadines bayrağı taşıyan Louisia, petrol ve doğal
gaz araştırmaları yapmak üzere İspanya’nın Cadiz
Körfezi yakınlarında bulunmaktaydı. Louisa’ya
İspanyol yetkililer tarafından İspanya’ya ait tarihi
eserlerin çalınması ve gemide silah bulundurulması
iddialarıyla Şubat 2006’da el konulmuş, ancak
aradan geçen dört buçuk yıl içerisinde soruşturma
herhangi bir sonuca bağlanmamıştı. Yargılamadaki
bu ağır işleyiş nedeniyle gerekli bakımı yapılamayan
gemi önemli değer kaybına uğradı. Ayrıca gemide
bulunan yakıtın denize sızma tehlikesi bulunması
nedeniyle bayrak devletinin önemli tazminat
yükümlülüğü olabileceği dile getirilerek Saint
Vincend and The Grenadines tarafından geçici
tedbirler alınarak geminin derhal serbest bırakılması
talebi ile dava açldı. Mahkeme tarafların haklarının
telafi olanaksız şekilde gerçek ve yakın bir tehlike
altında olmaması ve çevreye verilebilecek bir zarar
tehlikesinin olmaması nedeniyle geçici tedbir alma
yoluna başvurmamıştır.
21
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Geminin derhal serbest bırakılması hakkındaki
işlemler bayrak devleti tarafından yapılacak başvuru
ile başlar. Bu başvuru ancak geminin bayrak devleti
tarafından ya da bayrak devleti adına (on behalf
of the flag state) yapılabilir (Madde 292.2). Dava
mürettebatın serbest bırakılması hususunu da
içeriyorsa bu başvuru dahi bayrak devleti tarafından
yapılmalıdır. Yani mürettebatın tabi olduğu devletin
dava açma ehliyeti bulunmamaktadır (Treves, 1996).
Mahkeme, önüne gelen uyuşmazlıkta, öncelikle
yetkili olup olmadığını inceleyecektir. Yetkili
olduğuna karar veren Mahkeme, Sözleşme’nin
294. maddesi uyarınca bir duruşma hazırlığı
(preliminary proceedings) mekanizmasına göre
ön incelemede bulunacaktır. Buna göre Mahkeme,
kendisine sunulan bir dava talebinin hukuki
yolların suistimalini teşkil edip etmediği veya
dayanaktan yoksun olup olmadığı hususunda
taraflardan birinin talebi üzerine veya re’sen karar
verebilmektedir. Mahkeme, söz konusu dava talebi
ile hukuki yolların kötüye kullanıldığına veya
talebin dayanaktan yoksun olduğuna karar verdiği
takdirde davayı reddedecektir (Akçapar, 1997).
292. maddenin 3. fıkrasına göre Mahkeme, sadece
geminin ve mürettebatın serbest bırakılması konusu
ile ilgilenmelidir. Yani Mahkeme, konunun esasına
ilişkin olarak bir yargılama yapmaz. Uyuşmazlığın
esası genellikle gemiye el koyan devletin yargılama
merci önünde görülmektedir. Mahkemenin derhal
bırakmaya ilişkin yaptığı yargılama yerel mahkeme
önünde görülen davaya halel getirmemektedir.
Mahkemenin yetkisi, davanın prima facie iyi bir
temele dayanıp dayanmadığına karar vermek ve iyi
bir temele dayandığını kabul ederse geminin güvence
karşılığında serbest bırakılmasına hükmetmektir.
tarafından istenen güvencenin miktarı ve şeklidir
(Camouco Kararı, Dava No. 6, par. 67). UDHM
Mahkemesi tarafından tespit edilen bu unsurlar
tam bir liste oluşturmayıp, Mahkeme’nin ilk davası
olan “MV/Saiga” da tespit ettiği kriterlere ek olarak
uygulanmaktadır. MV/Saiga Davasında mahkeme,
“makullük” kriterinin finansal güvencenin miktarı,
niteliği ve şeklini de içine alan bir kavram olduğunu
ve tüm bu hususların bir arada makul olması
gerektiğini ifade etmiştir (Saiga Kararı, Dava No. 1,
par. 82). Mahkeme tarafından belirlenen finansal
teminatın verilmesi üzerine el koyan devletin derhal
Mahkeme kararına uyarak gemi ve mürettebatı
serbest bırakması gerekmektedir.
Sonuç
22
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Hangi sebeple olursa olsun bir gemiye el konulması,
gemi donatanına, geminin yüksek ekonomik değeri
nedeniyle ağır zararlar verir. Donatan, her şeyden
önce gemisini işletme hakkından mahrum kalır
(Ekşi, 2004). Diğer yandan yolculukla ilgili olan,
yük sahipleri, yolcular, mürettebat ve sigortacılar
gibi diğer kimseler de gemilere el konulmasından
olumsuz şekilde etkilenir (Ekşi, 2004). Gemiyle
birlikte alıkonulan mürettebat açsından da dillerini
ve kültürlerini bilmedikleri bir ülkede uzun bir
süre tutulmaları insan hakları açısından endişe
verici bir durumdur (Oxman, 1996). Durması ya
da manevra yapması zor olan büyük tankerler ya
da tehlikeli madde taşıyan gemilere el konulması
da deniz kazasına neden olabilir ve çevre güvenliği
açısından risk taşımaktadır (Oxman, 1996). Yerel
yargılamanın yıllar boyu sürebilecek olması ve
sonunda serbest bırakılmasına rağmen, bu süre
içerisinde hiçbir bakım görmemesi nedeniyle
hurdaya dönüşmesi ihtimali de bulunmaktadır.
Anılan riskleri göz önünde bulunduran uluslararası
deniz hukuku bir yandan sınırlı olarak da olsa
gemilere el konulmasına müsaade ederken
diğer yandan geminin bayrak devletine belirli
bir finansal güvence gösterme kaydıyla gemi ve
mürettebatın serbest bırakılmasını talep etme
imkanı tanımaktadır. Böylece özellikle yerel
mahkemede uyuşmazlığın esasına ilişkin yargılama
devam ederken geminin deniz ticaretinden mahrum
kalması engellenir. Ayrıca uluslararası hukuk
geminin el konulması halinde kıyı devletine derhal
bayrak devletini haberdar etme yükümlülüğü
getirmiştir. Finansal güvence gösterilmesine
rağmen gemi ve mürettebatın serbest bırakılmaması
halinde ise uyuşmazlığın 292. madde kapsamında
yargı merci önüne götürülmesi mümkündür. 292.
maddeye dayanılamayan hallerde ise 290. madde
kapsamında mahkemeden geçici tedbir alınmasını
isteme imkanı bulunmaktadır.
KAYNAKLAR :
(1) Akáapar, B. (1997): “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde Deniz Hukuku
Uluslararası Mahkemesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dergisi, C. 51,
No:1-4, s.19-43
(2) Anderson, D. (1996): Investigation, Detention and Release of Foreign Vessels under the
UN Convention on the Law of the Sea of 1982 and Other International Agreements, IJMCL,
Vol 11, No. 2.
(3) Ekşi, N. (2004): Yabancı Gemilerin İhtiyati Haczi, B. 2, İstanbul 2004.
(4) Karaman, I.(1996): Prompt Release of Detained Vessels and their Crews under the 1982
United Nations Convention on the Law of the Sea, A Preparatory Report, IJMCL, Vol 11,
No. 2.
(5) Lagoni, R. (1996): The Prompt Release of Vessels and Crews before the International
Tribunal for the Law of the Sea: A Preparatory Report, IJMCL, Vol 11, No. 2.
(6) Nelson, D. (2004):, Frank Stuart Dethridge Memorial Address 2003 The “Volga” Case,
(2004) 18 MLAANZ Journal, s. 10.
(7) Oxman, B. H.(1996): Observations on Vessel Release under the United Nations
Convention on the Law of the Sea, IJMCL, Vol. 11, No. 2.
(7) Rosenne, S. ve Sohn, L. B. (1989): The United Nations Convention on the Law of the Sea
1982-A Commentary, vol. V, Dordrecht/Boston/London: Nijhoff.
(7) Treves, T. (1996): “The Proceedings Concerning Prompt Release of Vessels and Crews
before the International Triunal for the Law of the Sea”, IJMCL, Vol 11, No. 2
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ
DAYANIŞMA VAKFI
“Felâket başa gelmeden önce, onu önleme ve
ondan korunma çarelerini düşünmek gerekir.”
[ Hazırlayan ] TSK Dayanışma Vakfı
VAKFIN AMACI
01 Ocak 2000 tarihinden itibaren faaliyetine başlayan TSK Dayanışma
Vakfı’nın amacı; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay,
sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaşlardan hizmette
bulundukları süre içinde,
• Vefat edenlerin eş, çocuk, anne ve babaları ile,
• Mâlul olanların kendilerine sosyal ve ekonomik destek sağlamaktır.
Ayrıca, vakfın imkanları ve ekonomik durumuna bağlı olarak
hukuki destek ve/veya doğal afetler nedeniyle maddi ve manevi
zarar görmeleri halinde destek olmak maksadıyla maddi yardımda
bulunmaktır.
Yapılacak yardımların usul ve esasları TSK Dayanışma Vakfı
Yönetmeliği’nde belirlenir.
YARDIM ÇEŞİTLERİ
24
• Vefat Yardımı
• Maluliyet Yardımı
• OYAK Emekli Maaş Sistemi Yardımı (OEMS Yardımı )
• Vefat Halinde OEMS Yardımı,
FİİLİ
HİZMET
YILI
1. YARIYIL
2. YARIYIL (T)
1
62.220,25
62.842,50
2
60.582,88
61.188,75
3
58.945,50
59.535,00
4
57.308,13
57.881,25
5
55.670,75
56.227,50
6
42.571,75
42.997,50
7
40.934,38
41.343,75
8
39.297,00
39.690,00
YARDIM TUTARI
VEFAT YARDIMI
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman
jandarma ve uzman erbaş iken yaşamını yitiren; evli personelin eş
ve çocuklarına, bekar personelin ise anne ve babasına fiili hizmet yılı
dikkate alınarak yapılan maddi yardımdır. (Kişinin vefat ettiği yıl içinde
ve vefat tarihinden önce TSK Dayanışma Vakfına katkı payını yatırmış
olması koşulu aranır) (Tablo–1).
MALULİYET YARDIMI
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman
jandarma ve uzman erbaş iken TSK’dan malulen ayrılan ve T.C. Sosyal
Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığınca
1, 2, 3 ve 4’üncü derece malul kararı verilen personele yapılan maddi
yardımdır. (Bu yardımda ‘‘TSK’da Görev Yapamaz’’ raporu aldığı yıl
içinde ve rapor tarihinden önce olmak üzere TSK Dayanışma Vakfına
bağışta bulunmuş olması koşulu aranır) (Tablo–2).
OYAK EMEKLİ MAAŞ SİSTEMİ (OEMS) YARDIMI
OEMS yardımından yararlanmak için kişinin vefat veya maluliyet
yardımından faydalanmış olması gerekmektedir.
Evli olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca maaş bağlanmamış durumda
olan vefat etmiş personelin eşini, evli veya bekar olduğuna
bakılmaksızın 1 ve 2’nci dereceden malulen TSK’dan ayrılan personelin
kendisini OYAK üyesi olması durumunda emekli maaş sistemine dahil
etmek amacıyla yapılan yardımdır.
Vefat etmiş personelin eşi, malul olan personelin kendisi sisteme
girmek istemediği taktirde bu yardım kendilerine ödenir.
OEMS yardımı; harp okulu mezunu kurmay olmayan 1 yıllık albayın
OYAK keseneğine esas maaşının 20 katıdır.
Bu rakam 2013 yılında; 1’inci yarıyıl için 50.815,40TL’dir. 2’nci yarıyıl
OEMS yardım tutarı Temmuz 2013’de belirlenecek memur katsayısına
yapılan artış oranına göre belirlenecektir.
9
37.659,63
38.036,50
10
36.022,25
36.382,50
11
34.384,88
34.728,75
AVUKATLIK ÜCRETİ YARDIMI
12
32.747,50
33.075,00
13
31.110,13
31.421,25
14
29.472,75
29.767,50
15
27.835,38
28.113,75
26.198,00
26.460,00
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman
jandarma ve uzman erbaşlardan; hizmet sürelerine bakılmaksızın,
askeri yargı hariç olmak üzere, görevlerini yerine getirmeleri sırasında
veya görevlerinden dolayı haklarında soruşturma veya kovuşturma
yapılanlar ile hukuk mahkemelerinde dava açılanlara, öngörülen
16 Yıl ve
Üstü
TABLO 1. BİRİNCİ YARIYIL : 1 OCAK-30 HAZİRAN 2013
İKİNCİ YARIYIL : 1 TEMMUZ - 31 ARALIK 2013
(T) : TAHMİNİ
KATKI PAYI YATIRILAN
AYLAR
1 VE 2’NCİ DERECE
3 ve 4’ÜNCÜ DERECE
YARDIM TUTARI
YARDIM TUTARI IM
1. YARIYIL
2. YARIYIL (T)
1. YARIYIL
2. YARIYIL (T)
1
OCAK
22.923,25
23.152,50
16.373,75
16.537,50
2
ŞUBAT
22.923,25
23.152,50
16.373,75
16.537,50
3
MART
22.628,30
22.491,00
15.718,80
15.876,00
4
NİSAN
21.613,35
21.829,50
15.063,85
15.214,50
5
MAYIS
20.958,40
21.168,00
14.408,90
14.553,00
6
HAZİRAN
20.303,45
20.506,50
13.753,95
13.891,50
7
TEMMUZ
19.648,50
19.845,00
13.099,00
13.230,00
8
AĞUSTOS
18.993,55
19.183,50
12.444,05
12.568,50
9
EYLÜL
18.338,60
18.522,00
11.789,10
11.907,00
10
EKİM
17.683,65
17.860,50
11.134,15
11.245,50
11
KASIM
17.028,70
17.199,00
10.479,20
10.584,00
12
ARALIK
16.373,75
16.537,50
9.824,25
9.922,50
TABLO 2. BİRİNCİ YARIYIL : 1 OCAK-30 HAZİRAN 2013
(T) : TAHMİNİ
İKİNCİ YARIYIL : 1 TEMMUZ-31 ARALIK 2013
koşulları taşımaları halinde, müdafi veya vekil olarak tayin ettiklerine
avukat ücretinin belirlenen esaslar dahilinde ödenmesi suretiyle
yapılan yardımdır.
yardımlardan istifade edebilmek amacıyla, her yıl Yönetim Kurulunca
belirlenen ve Mütevelli Heyetçe onayalanan maddi miktardır. 2013 yılı
için belirlenen katkı payı 35 TL’dir.
Avukatlık ücreti yardımından istifade edebilmek için, soruşturma veya
kovuşturma başlatılmasından ya da hukuk mahkemelerinde dava
açılmasından önce, o yıl içersinde olmak koşulu ile Vakıf Amaçlarına
Katkı Payı yatırılmış olması gerekir.
• Vakfa yatırılan bu katkı payları, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılma
durumunda personele iade edilmez.
Avukatlık ücreti yardımı yapılmasına karar verilen personele;
• Usulüne uygun olarak hazırlanmış avukatlık sözleşmesinde yazan
miktar kadar,
• Avukatlık sözleşmesindeki yazılı miktar yürürlükteki avukatlık asgari
ücret tarifesinin üzerinde olması durumunda yönetim kurulunun
belirleyeceği ücret üzerinden ödeme yapılır.
• Yapılacak yardımın yarısı soruşturma aşamasında geri kalanı ise
kovuşturma aşamasına geçildiğinde ödenir.
• 2012 yılı içinde TSK Dayanışma Vakfına 174.491 personel katkı payı
yatırmıştır. Vakfın faaliyete başladığı 01 Ocak 2000 tarihinden bugüne
kadar geçen süre içerisinde; personel katkı payı tutarları 47,6 milyon
TL.ye ulaşmış olup, 3.052 kişiye 57,30 milyon TL yardım yapılmıştır.
TANITIM KONFERANSLARI
2012 yılında 6 ilde, 19 birlik ve karargah personeline yönelik 19 tanıtım
konferansı icra edilmiştir.
TSK PERSONELİ İÇİN BANKALAR VE KATKI PAYI YATIRMA IBAN
NUMARALARI
ING BANK
Ankara Yenişehir Şb.
TR020009900444044400100001
TÜRKİYE VAKIFLAR
BANKASI
Ankara Kolej Şb.
TR740001500158007287971002
TÜRKİYE İŞ BANKASI
Ankara Balgat Şb.
TR170006400000142840423590
YAPI VE KREDİ BANKASI
Ankara Balgat Şb.
TR090006701000000070038398
TÜRKİYE HALK BANKASI
Ankara Küçükesat Şb.
TR450001200921600016000016
AKBANK
Ankara Nenehatun Şb.
TR600004600283888000050191
BAĞIŞ DURUMU
FİNANSBANK
Ankara Necatibey Şb.
TR420011100000000012364827
• Bağış: karşılık beklemeden yapılan yardımdır.
TÜRKİYE GARANTİ
BANKASI
Ankara Cebeci Şb.
TR030006200047000006299534
TÜRKİYE EKONOMİ
BANKASI
Ankara Meşrutiyet
Cad.
TR420003200010500000046655
ZİRAAT BANKASI
Kızılay/ANKARA
TR790001000685390318035001
• TSK Personeli Vakıf amaçlarına katkı payı yatırdığı her dönemde
avukatlık ücreti yardımından faydalanabilir. Ancak bir katkı payı
dönemi içerisinde üç ayrı davadan fazlasına ödeme yapılmaz.
• Tabi ki şikayete bağlı suçlardan veya yönetmelikte belirlenen bazı
suçlardan yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda ya da kamu/
hazine zararlarının takip ve tahsili için açılan rücu davalarında
avukatlık ücreti yardımı yapılmaz.
• Avukatlık ücreti yardımı 01 Mart 2011 tarihinden sonra açılan
davalarda yapılır.
• Vakfın kurulduğu 01 Ocak 2000 tarihinden bugüne kadar geçen
sürede; kurum, kuruluş ve kişi bağışları 3.2 milyon TL’ye ulaşmıştır.
VAKIF AMAÇLARINA KATKI PAYI DURUMU
• Vakıf Amaçlarına Katkı Payı: TSK Dayanışma Vakfınca yapılan
İLETİŞİM BİLGİLERİ
TSK Dayanışma Vakfı Genel Müdürlüğü
Nenehatun Cd. No.55
06700 Gaziosmanpaşa / ANKARA
Tel
: (0312) 448 13 11 (pbx) Internet: www.tskdv.org.tr
KILIÇ
: 5449-5489
E-posta : [email protected]
Belgegeçer : (0312) 448 17 70
[email protected]
25
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
2013 YILI VEFAT YARDIMI TABLOSU (TL)
• Maluliyet Halinde OEMS Yardımı.
• Avukatlık Ücret Yardımı.
2013 YILI MALULİYET YARDIMI TABLOSU (TL)
Bir Akademisyenin Gözüyle
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
[ Hazırlayan ] Prof. Dr. Osman SAMSUN | Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi
Avlama Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı
Denizlerde çalışan, balıkçılıkla ilgili araştırmalar yapan bir akademisyenin yolu meslek
hayatı boyunca pek çok kez Sahil Güvenlik Komutanlığı ile kesişir. Aşağıdaki yazıda da
ömrünün 30 yılını balık, balıkçılık ve denizlere adamış bir öğretim üyesinin anılarını,
düşüncelerini ve komutanlığımıza bakışını okuyacaksınız.
26
Bu makalede özellikle son 30 yıl içinde
denizlerimizde su ürünleri potansiyelinin
sürdürülebilir olarak işletilmesi ve yönetilmesinde,
konu ile ilgili görevli Bakanlıklar ve diğer kurumlar
arasında icra ettiği etkin fonksiyonu nedeniyle, Sahil
Güvenlik Komutanlığının hassasiyetle sürdürdüğü,
su ürünleri av vasıtaları ve yöntemlerine ilişkin
kontrol faaliyetleri ile bilimsel esaslara göre su
ürünleri kaynaklarının sürdürülebilirliği üzerinde
kamuoyu oluşturmak ve farkındalık yaratılmak
amaçlanmıştır.
Denizlerimizin öneminin ne kadar
farkındayız?
Ülkemizin 3 tarafının denizlerle kaplı olduğu
sürekli söylenmesine karşın, bu önemli
zenginliğimizden doğru şekilde istifade ettiğimiz
konusu çok tartışılmamaktadır. Yakın geçmişimizde,
kıyılarımıza yakın yerleşim birimlerimiz olan iller,
ilçeler ve daha çok sayıdaki küçük beldeler ve köyler
ile birçok sanayi tesisleri, denizlerimizi kullanım
dışı olan evsel ve endüstriyel artıkların rahatlıkla
ve masrafsız olarak atılacağı bir alan olarak
görmekteydiler.
Su ürünleri avcılığı faaliyetlerinde bulunan balıkçılar
ise denizlerden çeşitli avlanma araçları ile avcılık
yolu ile elde ettikleri su ürünlerinin bugünlerde
olduğu gibi miktarlarında ve avlanma sürelerinde
azalmaların olacağını çok dikkate almadan, sürekli
avlanmaktaydılar. Son 30 yıllık süre içerisinde
bugüne geldiğimizde, ülke olarak denizlerimize daha
çok itina göstermekte olduğumuzu ve bu manada
birçok faaliyetin sürdürülmekte olduğunu görmek
sevindiricidir.
Denizlerimizde koruma kontrol faaliyetleri
nasıl yapılmaktadır?
1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu başta olmak üzere,
konu ile ilgili birçok kanunda, denizlerimizin doğal
yapılarının, kirlilik, su ürünleri avcılığı avlanma
şartları vs. gibi çok spesifik detaylara inerek
korunmasına ilişkin maddeler yer almaktadır.
Kanunlarda yer alan hususlara uygulamada ne
ölçüde riayet edildiği konusu ise, kontrol ve denetim
faaliyetleri ile sağlanabilmektedir. Kanunlarımız,
başta ilgili Bakanlıklar olmak üzere konu ile ilgili
birçok kuruma denetim görevi vermiş olmasına
rağmen, denizlerimizde hukuki mevzuata göre en
kapsamlı ve sürekli koruma kontrol ve denetim
27
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Aynı yıllarda su ürünleri avcılığı konusunda önemli
gelişmeler kaydetmiş olan uzak doğu ülkelerinde,
Güney Çin Denizi sahillerinde araştırma için
bulunurken, denizlere gemilerden sintinite gibi kirli
madde dökülmesi konusu o günkü gazetelerde 4-8
sütun genişliğinde sürmanşet olarak haber olmakta
ve önemli yaptırımlar uygulanmaktaydı. Ülkemizde
ise o yıllarda böyle etkin bir kontrol sistemi
bulunmuyordu.
kontrol faaliyetleri noktasında ilgili Bakanlıkların
yeterli düzeyde gerekli araç - gereç ve organizasyona
ulaşabildiklerini söylemek zordur.
Türkiye Kara Sularının Parselizasyonu
faaliyetlerinin Sahil Güvenlik Komutanlığı
unsurlarınca yapıldığı bilinmektedir.
1982 yılında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında yaklaşık 30 yıl önce koruma kontrol
faaliyetlerinde görevli iken, balıkçıların av araç
gereçlerini kontrol için karadan yaptığımız
kontrollerde ağ gözlerini ölçmek için metal bir
cetvelle balıkçıların karşısında bulunduğumuz
günlerde, ilgili Bakanlıkların personel, araç gereç ve
eğitim konusunda günümüze göre birçok eksiklikleri
bulunmaktaydı.
28
Sahil Güvenlik Komutanlığı neden ön plana
çıkmaktadır?
Kuruluş Kanunu kapsamında ulusal ve uluslararası
birçok kurum ile iş birliği içerisinde kendisine
verilen görevleri yaklaşık 50 kanun ve yönetmelik
dahilinde yürütmekte olan Sahil Güvenlik
Komutanlığı envanterinde çeşitli sınıf gemiler ve
hava unsurları bulunmaktadır.
Birçok görevinin yanı sıra, Türkiye’nin çevre
denizlerindeki arama ve kurtarma faaliyetlerini
idare ve icra etmek, deniz kaynaklarını korumak
ve Ülkemizi çevreleyen denizlerde kirliliği önlemek
vazifelerini de yapmaktadır. Su Ürünleri Kanunu
çerçevesinde balıkçı gemileri ile balık yetiştiriciliği
çiftliklerini düzenli olarak denetlemekte, kusuru
tespit edilenlere idari para cezası uygulamakta,
deniz kirliliği olaylarını takip etmekte ve kusuru
tespit edilenlere idari para cezası uygulamayı da
halen sürdürmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığının personeli 2003
yılı öncesine kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
bünyesinde bulunmaktaydı. 2004 yılından
itibaren kendi bünyesindeki subaylar, Sahil
Güvenlik Komutanlığı adına Deniz Harp Okulu
Komutanlığında yetiştirilmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere, personel, donanım ve
uygulama kabiliyetleri bakımından önemli aşamalar
kaydetmiş olan Sahil Güvenlik Komutanlığı, su
ürünleri kaynaklarımızın sürdürülebilir olarak
korunması ve denetlenmesinde ülkemizde en etkin
kurumumuz olmuştur.
Günümüzde, su ürünleri avlanma tekneleri, motor
güçleri ve diğer donanımları açısından eski yıllara
göre çok fazla gelişmişlerdir. Özellikle gırgır ve
trol tekneleri büyük miktarlarda endüstriyel
olarak tanımlanabilecek avcılık faaliyeti yapar hale
gelmişlerdir.
Bu büyük teknelerin istihdam ettikleri balıkçı
personelinin sayıları 30 civarına yaklaşmaktadır.
Çok hızlı olarak hareket edebilme ve kısa sürelerde
başka avcılık bölgelerine intikal edebilme
kabiliyetlerinin ortaya çıkması gibi özellikleri
dikkate alındığında, bu teknelerin bir tehlike anında
gerek kendi can emniyetleri ve gerekse yasalar
çerçevesinde faaliyetlerinin kontrol ve denetimi
kolay olmamaktadır.
Sahil Güvenlik Komutanlığının dışındaki kamu
kurumlarının birçoğunda bazı istisnai bölgeler hariç,
yeterli ekipman ve personel bulunmadığı için gerekli
ve yeterli kontroller yapılamamaktadır.
Sahil Güvenlik Komutanlığının, Su Ürünleri
Kanunu’na göre Kontrolleri.
22.3.1971 tarihli ve 1380 sayılı Su Ürünleri
Kanunu ve 10.03.1995 tarihli ve 22223 sayılı Resmi
Gazete’ de yayımlanan Su Ürünleri Yönetmeliği’ne
dayanılarak hazırlanan 3/1 numaralı Tebliğ ticari
amaçlı su ürünleri avcılığını düzenlemektedir
(SAMSUN, O, 2013).
Su ürünleri avcılığına yönelik yer yasakları, zaman
yasakları, boy ve ağırlık yasakları ve asgari vasıflar
bakımından av araçlarına getirilmiş bulunan teknik
olarak bazı yasaklamalar bulunmaktadır.
Bu yasaklamaların uygulamada gerçekleştirilmesi,
özellikle avlanma esnasında farklı deniz ve
meteorolojik şartlarda denizde balıkçı teknelerine
gerektiğinde hemen müdahale edilebilmesi
gerekmektedir. Bu noktada Sahil Güvenlik
Komutanlığının ilgili deniz ve hava unsurlarının
her yıl daha da etkin bir şekilde görev yaptıkları
gözlenmektedir.
TCSG-DOST görevine başlıyor.
Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan
UŞAKLIOĞLU’nu ziyaretimizde, 1700 tonluk
arama kurtarma gemileri projesinin ilk gemisi olan
TCSG-Dost’un çok yakın zamanda, muhtemelen 19
Mayıs 2013’de Samsun’da görevine başlayacağını
belirtmesi, ülkemiz adına büyük bir gelişmedir.
Ülkemiz ve diğer ülkelerin denizlerinde bayrak
taşıyacak olan ve verilecek görevleri en iyi şekilde
yapacak olan TCSG-DOST ve akabinde görev
alacak olan benzer diğer gemilerle Sahil Güvenlik
Komutanlığı çok daha etkin görevler icra edecektir.
KAYNAKLAR :
SAMSUN, O, 2013. Su Ürünleri Mevzuatı, Ders Notları. Sinop Ü.
Su Ürünleri Fakültesi. S. 1.
29
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
1982 yılından itibaren ülkemizde su ürünleri
konusunda Yükseköğretimde eğitim, öğretim ve
araştırma faaliyetlerine başlanılmıştır. Geçen 30
yıllık sürede çok sayıda su ürünleri mühendisi ve
akademisyen yetiştirilmesine rağmen, koruma
Kara sularımız, ülkemizin her türlü menfaatleri
ve hakları göz önüne alınarak etkin ve sürekli
olarak kontrol edilmelidir. Bu kontrolün yeterince
sağlanabilmesi için, başta konu ile ilgili bilgi ve
uygulama kabiliyetine sahip nitelikli ve eğitimli
personel olmak üzere, gerekli donanım ve alt
yapı ile teçhiz edilmiş, organizasyonlara ihtiyaç
duyulmaktadır.
Yapılan denetimlerde el konulan istihsal vasıtası ve
ürünlerden bahsetmek gerekirse; 2012 yılında 52
farklı istihsal vasıtasına el konulmuş olup, bunların
önemli bir kısmını balıkçı gemileri ve trol kapıları
oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra yaklaşık 25.000
kasa hamsi ve 629 kasa lüfer balığı başta olmak
üzere toplamda 45 farklı su ürününe el konularak
gerekli yasal işlemler yapılmıştır.
2012 YILI BÖYLE GEÇTİ
30
[ Hazırlayan ] Dr.Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh.
| Su Ürünleri Müh.
Ülkemizde çevre koruma ve su ürünleri avcılığı konusunda toplumsal bilincin artırıldığı
ve aşırı avcılığın ekosistem üzerine yaptığı baskı ve çevre sorunlarına çözüm odaklı bakış
açımızın geliştiği bir yılı geride bıraktık,
Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak var olanı korumak ve devamlılığını sağlamak ilkesiyle yasa dışı su
ürünleri avcılığının önlenmesi adına 2012 yılı içinde gerçekleştirilen 29.332 denetim ile ülkemizin
denizel kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına katkı sağlamaya çalıştık.
Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak 2012 yılında gerçekleştirilen su ürünleri avcılığı denetimlerinde;
başta Marmara ve Boğazlarda yasa dışı trol avcılığı ile mücadele olmak üzere, yasak sahada ve zamanda
avcılık, ışıkla avcılık, çift kabuklu yumuşakça avcılığı, dalışa yasak sahalarda su ürünleri avcılığı ve
su altı tüfeği ile yapılan amatör avcılık vb. faaliyetlere ağırlık verilerek vatandaşlarımızın canlı deniz
kaynaklarımızın korunması amacıyla getirilen düzenlemelere aykırı fiillerini önlemeye gayret gösterdik.
2012 yılı su ürünleri avcılığı denetimlerimize bakıldığında; 3837 kişi/gemiye
8.808.698 TL idari para cezasının uygulandığı, söz konusu aykırılıkların ayrıntılarına bakıldığında ise en
göze çarpanların 1438 kişi ile yasak sahada avcılık, 879 kişi ile belge eksikliği, 389 kişi ile yasak zamanda
avcılık olduğu görülmektedir.
Denetimlerde tespit edilen ihlaller içinde yasak sahada avcılık oranın yüksek seviyede olması, Sahil
Güvenlik Komutanlığının denizlerdeki denetimlerinin etkinliğini göstermekle birlikte balıkçılarımızın
avlanma sahası düzenlemelerini ihlal etme eğiliminde olduklarını da bizlere hatırlatmaktadır.
2012 yılında diğer kamu kurum/kuruluşlar ile
yapılan koordineli çalışmalar neticesinde bazı güzel
gelişmeler de oldu. Önemli gelişmelere şöyle bir
bakıldığında;
Su ürünleri avcılığı konusunda 2011 yılında İstanbul
Boğazı’nda artış gösteren yasa dışı su ürünleri
avcılığının önüne geçilmesi için 2011 yılının
sonunda İstanbul İl Vali Yardımcısı Sn. Yıldırım
KADIOĞLU başkanlığında “İl Balıkçılık ve Su
Ürünleri Komisyonu” oluşturuldu ve yasa dışı trol
avcılığının önlenmesi adına “Zapt edilen su ürünleri
18 Ağustos 2012 tarihinde yayımlanan Su Ürünleri
Avcılığını Düzenleyen 3/1 ve 3/2 Numaralı
Tebliğler ile kara sularımızda özel olarak belirtilen
alanlar dışında, gırgır ağlarıyla kıyıdan itibaren 18
metre olan derinlik yasağı 24 metreye çıkarılmış
ve Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale
Boğazları’ndaki
balıkçı
barınakları,
barınma ve
çekek yerlerinde
mühürsüz
olarak trol ağ
ve kapılarının
bulundurulması
yasaklanmıştır.
Su ürünleri
avcılığı
denetimlerinde
yaşanan
sorunlar, 01
Eylül 2012
tarihinde
yürürlüğe giren Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen
Tebliğler ile kısmen giderilse de su ürünleri
avcılığı sektöründe yaşanılan sıkıntıların öncelikle
1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’ndaki revize
çalışmalarının sona erdirilmesiyle çözümlenebileceği
değerlendirilmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak içinde
bulunduğumuz 2013 yılında su ürünleri
avcılığı konusundaki denetimlerin etkinlikle
sürdürülmesine Alo-158 İhbar Hattı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının internet sayfası
üzerinden göndereceğiniz ihbar ve şikayetler
ile katkıda bulunabilir, ayrıca Sahil Güvenlik
Bot Komutanlıkları tarafından icra edilen
Bilgilendirme Toplantılarına katılarak su ürünleri
avcılığı konusundaki sorun ve isteklerinizi bizlere
bildirebilirsiniz.
31
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Fatik ÜNSAL
2012 yılında sadece denetim yapmadık.
Vatandaşlarımızın deniz çevresine ve balıkçılığa
duyarlı davranışları sonucu bizlere ulaştırdıkları
315 adet ihbar ve bilgi edinme talebini kontrol ve
denetimlerimiz doğrultusunda cevaplandırdık,
ayrıca en küçük balıkçı barınağına gidilerek icra
ettiğimiz 285 adet Bilgilendirme Toplantısına
katılım
sağlayan
5777
vatandaşa
Sahil
Güvenlik
Komutanlığı
tarafından
icra edilen
su ürünleri
denetimleri
ve mevzuat
hakkında
bilgi verdik,
söz konusu
toplantılarda
“Dolanan
Ağların Yarattığı Tahribat”, “Denizden Tabağa”,
“Evim Evim Güzel Evim”, “Üstüme Gelme”, “Gelecek
Nesillere Balık Bırakmak İstiyor musunuz?”,
“Dalışa Giderken” broşürleri ile de su ürünlerinin
korunmasına yönelik bilgilendirme çalışmalarını
gerçekleştirdik.
istihsal vasıtalarının (trol ağı ve kapıları) muhafaza
edileceği Yeşilköy Balıkçı Barınağı ve Zeytinburnu
Yediemin Limanı’nın, ayrıca 09 Şubat 2012
tarihinde düzenlenen İl Balıkçılık ve Su Ürünleri
Komisyonunun 2’nci toplantısında da yasa dışı
trol avcılığı yapan tekne/gemilerin teslim edileceği
Yenikapı Limanı Geçici Yediemin Limanı olarak
belirlenmesi ile yasa dışı trol avcılığının önüne
geçilmesine katkı sağlamıştır.
kaplumbağası (Chelonia mydas ve Caretta caretta)
ve Akdeniz foku gibi nesli tehlike altındaki türlerin
bölgede yerleşik popülasyonları ile koruma altında
bir tür olan Pinna nobilis türü midyenin onbinlerce
bireyden oluşan topluluklarına bu kıyıların birçok
yerinde rastlanmıştır.
Denizel Biyolojik Çeşitlilik Araştırması kapsamında
0-40 m derinlik aralığında bitki ve hayvan tür
çeşitliliği araştırılmış, çalışma kapsamında 1000’e
yakın tür tespit edilmiştir. Ayrıca bu araştırmayı
tamamlayıcı nitelikte, deniz suyunda fiziksel
ölçümler (sıcaklık, tuzluluk, ph, akıntı vb.) de
gerçekleştirilmiştir.
Her yıl aynı zamanda ve aynı ekiple 0-30 m
derinlik aralığında gerçekleştirilen çalışmalar
süresince orfoz, lahoz, fangri gibi pek çok türün
görülme sıklığının azaldığı tespit edilmiştir.
Popülasyonlarının 4 yıl gibi çok kısa bir sürede bu
kadar azalmış olması bu türler üzerindeki baskının
yoğunluğunu ortaya koymaktadır.
32
[ Hazırlayan ] Pelin BOZ
| Çevre Müh.
Dr.Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh.
Fatik ÜNSAL
| Su Ürünleri Müh.
Türkiye’nin Akdeniz kıyıları çarpıcı coğrafi özellikleri, barındırdığı eşsiz doğal ve kültürel değerleri ile turizm açısından
önemli bir potansiyele sahiptir. Özellikle Akdeniz’deki diğer ülkelerle kıyaslandığında; bozulmamış kıyıları ülkenin en
önemli sektörlerinden olan turizmin hızla gelişmesine olanak sağlamakta, diğer taraftan çevresindeki giderek yoğunlaşan
yerleşim bölgeleri ve endüstrileşmeye paralel olarak; kirlenme, yoğun deniz trafiği, aşırı avlanma gibi deniz ve kıyı
alanlarına yönelik baskıyı gün geçtikçe artırmaktadır. Bu baskılar nedeniyle çok sayıda canlı türü yok olma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Hızla azalan bu türlerin birçoğu uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır.
Türkiye’nin zengin denizel biyolojik çeşitliliğini
korumak amacıyla Deniz ve Kıyı Koruma Alanları
oluşturularak bu alanların etkin şekilde kullanılması
için çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar
kapsamında Güneybatı Antalya kıyılarında WWF
(World Wild Foundation)-Türkiye tarafından
2002 yılında başlatılan Denizel Biyolojik Zenginlik
Araştırması ile yasalar ve uluslararası sözleşmeler
çerçevesinde koruma altına alınmış denizel türlerin
bölgedeki dağılımları belirlenmiştir. Sonuçlar,
Kaş-Kekova arasında kalan kıyıların, Uluslararası
Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine
göre koruma altında olan türler açısından son derece
zengin olduğunu göstermiştir.
WWF-Türkiye, koruma altındaki türler bakımından
zengin olması nedeniyle çalışmalarını Kaş-Kekova
Özel Çevre Koruma Bölgesine odaklamış ve
koruma altındaki türlerin ekolojilerini daha detaylı
araştırmıştır. Bu araştırmalarda Türkiye’nin
Akdeniz kıyılarında yuvalayan iki tür deniz
2009 yılından bu yana yürütülen proje kapsamında
denizel biyolojik çeşitliliğin korunması için balıkçılık
ve dalış/tekne faaliyetlerinin düzenlenmesi, deniz
kirliliğini önleyici sistemlerin kurulması ve alt yapı
çalışmaları, yasa dışı avcılığın denetlenmesi gibi KaşKekova için öncelikli konular incelenmiştir.
Bu çerçevede oluşturulan “Kaş-Kekova Özel Çevre
Koruma Alanı Deniz Yönetim Planı”; kamu kurum
ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum
kuruluşları ve uzmanları, balıkçılar, dalış kulüpleri,
kısaca kaynakları kullanan ve yöneten tüm tarafları
bir araya getiren katılımcı bir süreçte hazırlanmıştır.
Yönetim planı çerçevesinde riskler ve sorunlar
tüm paydaşlarla ortak olarak tespit edilmiş,
bunlara ortak çözümler geliştirilerek ulaşılan
çıktılar tanımlanmış ve alınması gereken önlemler
belirlenmiştir.
WWF-Türkiye tarafından 2009 yılından bu
yana proje paydaşlarıyla yerel ve ulusal düzeyde
gerçekleştirilen toplantılar ve bölgede yapılan
Komutanlığımızın projedeki yerine bakıldığında;
2009 yılından bugüne Kaş ve Kekova bölgesinde
faaliyet gösteren Sahil Güvenlik Bot Komutanlıkları
ve Sahil Güvenlik Antalya Grup Komutanlığı olarak
yerelde, Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından
ulusal çalışmalara aktif olarak katılım sağlanmıştır.
Ayrıca bu bölge için oluşturulan 5 Yıllık Eylem Planı
kapsamında da birçok faaliyette Komutanlığımızın
sorumluluğu bulunmaktadır.
Bunlar; alandaki amatör ve ticari balıkçılık
kararlarını ve dalış kurallarını uygulamak, yasal
olarak alanda denetim yapacak olan personeli
eğitmek vb. olarak belirlenmiştir.
Kaş-Kekova bölgesine yönelik bu güne kadar
yapılan çalışmalarla elde edilen başarının
sürdürülebilirliğinin sağlanmasında, proje
kapsamında bölgeyi denetlemekle görevli kurum
ve kuruluşların çabalarının yanı sıra kaynak
kullanıcılarına da büyük sorumluluk düştüğü
değerlendirilmektedir.
KAYNAKLAR :
1. WWF-Türkiye, 2010, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Yönetim Planı ve
Uygulaması, İstanbul.
2. WWF-Türkiye, 2011, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Koruma Alanı
Yönetim Planı ve Uygulaması, İstanbul.
3. WWF-Türkiye, 2012, Kaş-Kekova Deniz Koruma Alanı Proje Raporu, İstanbul.
4. WWF-Türkiye, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Alanı 08 Ocak 2013 tarihli Deniz
Yönetim Planı.
Fotoğraf :
1. http://awsassets.wwftr.panda.org/img/original/foto_7_hasan_yokes_rev.jpg
33
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
KAŞ-KEKOVA BÖLGESİ
DENİZ YÖNETİM PLANI
Proje ile Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi için
denizel yönetim planı hazırlanarak alanın Akdeniz
Bölgesel Deniz Koruma Alanları Ağı (MEDPAN)’na
dâhil edilmesi ve böylece Akdeniz ekosisteminin
bütünüyle korunması ve deniz kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımına katkıda bulunulması
amaçlanmıştır.
çalışmalar ile şekillenen ve 08 Ocak 2013 tarihinde
açıklanan 5 Yıllık Eylem Planı’na göre, önümüzdeki
dönemde bölgede yapılacak faaliyetlerin kimler
tarafından, nerede ve ne zaman yapılacağı,
konu ile ilgili kurumlar gibi başlıklar altında her
kurumun üzerine düşen görevler açık bir şekilde
belirlenmiştir. Temsil edilen taraflardan her
biri, yasal yetkileri uyarınca yönetim planının
uygulanmasına katkıda bulunacaktır.
34
ekibinin, özellikle de kokpit ekibinin kaynakları
iyi kullanamamasından doğan insan hatası
olduğunu göstermiştir. İstatistikler incelendiğinde
1959 yılı öncesi uçak kazaların sebeplerinin
bakım, meteoroloji, teknik arıza, hava trafik
kontrolü olduğu görülmüştür. 1959 sonrası kaza
istatistiklerinde insan faktörünün 1 numaralı kaza
sebebi olduğu ve son 10 yıla bakıldığında da bunun
değişmediği görülmektedir.
Kaza istatistiklerinin yanı sıra 1970’lerde yaşanan
üç büyük tarihi uçak kazası, ekip iş birliğinde ciddi
sıkıntılar yaşanmakta olduğunu gözler önüne
çıkarmıştır.
ÜÇ BÜYÜK KAZA
Birinci tarihi kaza, 1972 yılının 29 Aralık gecesi, bir
Lockheed L-1011 uçağı, 163 yolcusu ve 13 kişilik
ekibi ile birlikte Miami uluslararası hava alanına
19 mil kala düşmüş ve 99 yolcu ve beş kişilik uçuş
ekibi hayatını kaybetmiştir. Kaza raporunda uçuş
ekibinin uçuşun son dört dakikasında uçuş aletlerini
yeterince kontrol etmemesi ve hafif bir alçalmayı
fark etmemesi nedeniyle kazanın gerçekleştiği
açıklanmıştır. Daha sonra yapılan bir açıklamada
burun iniş takımının durumunu gösteren lambanın
yanmaması, tüm dikkatin bu lambaya verilmesi
sebebiyle ekibin uçağın alçalışını fark etmemesi kaza
sebebi olarak bildirilmiştir. Bu kaza tipik bir EKY
[ Hazırlayan ] Fatih KORKMAZ | SG Kd. Yzb.
EKY’NİN TARİHİ
Havacılıkta ekip kavramı değerlendirilirken
uçuşun tarihsel gelişimine bakmak gerekmektedir.
Yirminci yüzyılın başlarında ilk uçuşu yapan Wright
kardeşlerin pilotluk anlayışı ile modern anlamda
pilot anlayışını karşılaştırdığımızda, havacılığın ilk
yıllarında birtakım kişisel özellikleri, otoriterliği,
cesareti, stres altında sakinliği ile temsil edilen
pilot, güçlü, kuvvetli ve cesaretli bir insan imajı ile
bütünleştirilmiştir. İlk zamanlarda pilotlar motorun
ve uçağın limitlerini biliyordu ve onlar için sadece
hava durumu önemliydi.
Havacılık alanında gelişmeler askeri alanda
başlamıştır. İlk hava savaşı 1911 yılında Libya’da
İtalyanlar ile Türkler arasında I. Dünya Savaşı’nda
yapılmıştır. Bu dönemde yetişen pilotların farkında
oldukları sadece yerçekimi kuvveti ve kendilerine
tehdit olan düşman pilotlar ile onların silahlarıydı
ve pilotların hemen hemen hepsi mükemmel risk
yöneticileriydi.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra devletlerin kaza
istatistikleri ile ilgilenmeye başlaması ve sivil
havacılığın gelişmesi ile beraber yolcuların yaşam
risklerinin tartışılması havacılıkta insan faktörü ile
ilgilenilmesini başlatmıştır. Bu dönemler de uçak
kazalarının sebepleri genellikle uçak ya da motor
arızasına bağlanmıştır.
II. Dünya Savaşı’yla beraber uçakların hava
savaşlarında kullanımının artması ve sivil
havacılığın daha da gelişmeye başlamasıyla yüksek
eğitimli pilot ihtiyacı artmıştır. Uçaklar geliştikçe ve
daha karmaşık hale geldikçe, pilotun kabiliyetinin
kısıtlı olması ve hata yapma eğiliminin artması,
iş yükünü azaltmak ve hata yapma ihtimalini
düşürmek amacıyla bir yardımcı pilot desteği
doğmuştur. Yardımcı pilot ihtiyacı askeri uçuşlarda
35
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
HAVACILIKTA EKİP KAYNAK YÖNETİMİ
(EKY)’NİN TARİHİ VE TANIMI
ise kol düzeni ile sağlanmıştır. Bununla birlikte
ilave edilen bu pilot ekibin bir parçası olmaktan
çok destek olan fazladan bir eleman olarak
değerlendirilmiştir. Özellikle mürettebatı 10 kişiye
kadar genişleyen çok ekipli uçakların kullanılması ile
ekip koordinasyonu kavramı ortaya çıkmıştır.
Havacılığın ilk yıllarında pilotun temel uçuş
becerisinin en yüksek seviyede olması beklenmiştir.
Jet motorunun icat edilmesi ile birlikte gelişmiş
hava araçları imal edilmeye başlanmış, temel uçuş
becerisi gün geçtikçe gelişmiş ve bu dönemde teknik
bilgiye duyulan ihtiyaç artmıştır. Dijital (Glass)
kokpit çağı olarak adlandırılan dönemde ise temel
uçuş becerisi en az düzeyde, ikinci öncelik olarak
teknik bilgi ve en üst seviyede ise yönetim becerileri
pilotlardan beklenilir olmuştur.
Günümüzde, hava aracına ait teknik bilgiler
dokümanlarda mevcut olup bir hava aracının
nasıl uçurulması gerektiği çok iyi bilinmektedir.
Bununla beraber, mevcut kaynakları etkin bir
şekilde kullanmayı gerektiren yönetim tecrübesinin
en üst seviyesinde geliştirilmesine duyulan
ihtiyaç artmıştır. Ortaya çıkan bu yeni ihtiyacın
karşılanabilmesi için gerekli becerileri içeren bir
eğitim programına ihtiyaç duyulmuş ve bu program
EKY olarak son halini almıştır.
Yapılan araştırmalar, II. Dünya Savaşı’ndan
sonraki yıllarda uçak kazalarının ana nedeni uçuş
1903 – Wright Kardeşler’in 12 saniye süren ilk motorlu, havadan ağır, insanlı uçuşu.
kazasıdır. Profesyonel, iyi eğitilmiş bir ekip, modern,
iyi teçhizatla donatılmış ve bakımı iyi yapılmış bir
uçağın 59 sent değerindeki bozuk bir lambanın
yüzünden yere çarpmasına mani olamamıştır.
İkinci tarihi kaza, 1977’ de meydana gelen iki
Boeing 747’nin çarpışmasıdır. Tamamıyla iletişim
problemi yüzünden meydana gelen bu kaza havacılık
tarihinin en ölümlü kazasıdır. 583 kişi ölmüş,
60 kişi kurtulmuştur. Biri kalkışta (KLM), diğeri
pisti kateden (PAN-AM) iki uçak, yoğun sis ve
telsizdeki konuşmaların teyit edilmemesi sebebiyle
çarpışmıştır.
36
Yapılan ilk araştırmalarda, kaza incelemeleri ve
simülatör deneyleri sonucu ortaya çıkan başlıca ekip
etkileşimi sorunları şunlar olmuştur.:
EKY’DE İNSAN ÖĞELERİ
Emniyetli bir uçuşun gerçekleşmesine dolaylı ya
da dolaysız olarak etki eden başlıca insan öğeleri
şunlardır :
• Pilotlar
• Uçakta yer alan uçuş ekibi
• Hava aracı bakım ekibi
• Hava trafik kontrolörleri ve kule personeli
• Radar kontrolörleri
• Ufak teknik arızalara odaklanma
• Uçuş planlayıcıları
• Hatalı liderlik
• Uçuş sağlık ekipleri
• İş ve sorumluluk dağıtımında sorunlar
• Uçuş emniyet görevlileri
• Öncelikleri belirleyememe
• İzleme yetersizliği
• Mevcut bilgiyi kullanamama
• Amaç ve planların belirtilmesinde eksiklik
NASA’nın yapmış olduğu başka bir araştırmaya göre,
insan kaynaklı kazaların çoğu, ekip olarak verilen
zayıf kararlar, etkin olmayan bir iletişim, yetersiz
liderlik yönetimi, yetersiz planlama ve kaynak
yönetimi ile ilişkili olmuştur.
EKY eğitim programlarının hedefleri; insan
hatalarını azaltması, olayları analiz etme ve doğru
kararlar verebilme, gerekli olan tüm kaynakların
farkına vararak onları kullanabilme ve tüm
bunları zaman baskısının yarattığı stres altında
yapabilme becerilerinin kazanılması ve böylece
uçak kazalarının önlenmesi konusunda katkı
sağlamasıdır.
EKY NEDİR?
EKY, uçuş görevinin iyi eğitimli iki pilot yerine uçuşu
destekleyen tüm ekip tarafından gerçekleştirilmesi
demektir.
Güvenli ve etkin şekilde, uçuş görevlerini başarmak
için teçhizat, prosedürler ve insanı içeren tüm
kullanılabilir kaynakların etkili kullanımını ve
birden fazla uçuş personelinin uyguladığı, pilot
kararlarını ifade eder. Hem kokpitin içindekiler
hem de dışındakiler arasındaki iletişimdir. İletişim
yönetimin taşındığı araç olduğundan kokpit
yönetiminde kritik faktördür.
EKY’NİN 7 TEMEL BECERİSİ
EKY programı geliştirmede yedi temel yeteneğe
dayanılmıştır. Bunlar etkinliği kendini kazaların
ve olayların azalması ve etkin olmayan görevlerin
azalmasıyla ispat etmiştir. Bu yetenekeler;
• Mission Analysis (MA) : Görev Analizi
kişiliklerin uyumunu sağlamak için davranışları
değiştirme yöntemidir.
• Adaptibility/Flexibility (AF) : Uyum Yeteneği ve Esneklik
SONUÇ
• Leadership (LD) : Liderlik
• Decision Making (DM)
: Karar Verme
• Assertiveness (AS)
: Kendine Güven
Son yıllarda, uçuş ekipli uçaklarda meydana
gelen olaylarda durum muhakemesi ve ekip
koordinasyonu eksikliği etkisinin önemi daha da
iyi anlaşılmıştır. Uçuş tecrübesi, yeterlilik, yaşam
tarzı ve karakter gibi faktörler kokpit iletişimini
direkt etkilemektedir. İletişim bozulduğunda ekip
koordinasyonu direkt etkilenmektedir. Personel,
rütbe gözetmeksizin fikir belirtme ve göreve girdi
yapabilmeleri konusunda cesaretlendirilmelidir.
Yöneticiler, liderler, altlarında çalışan personeli
dinleme gerekliliğini kavramalı, tartışma ve geri
beslemeye açık olmalıdır. Uçuş ekibinin, bakım
personelinin, harekat görevlilerinin ve kabin
ekibinin EKY eğitimi almaları günümüzde neredeyse
tüm dünyada yasal bir zorunluluktur.
• Situatinol Awareness (SA) : Durum Muhakemesi
• Communication (CM)
: İletişim
EKY becerilerinin temel elementlerini görev
analizi ve liderlik, ana elementlerini kendine
güven, iletişim, uyum yeteneği ve esneklik, durum
muhakemesi, kritik elementini ise karar verme
becerisi oluşturmaktadır.
EKY NE DEĞİLDİR?
Sorumlu pilotun otoritesine kafa tutmak değildir.
Havacılıkta sağladığı kazanımlar sonucu EKY,
cerrahi ve elektrik santralleri gibi diğer yüksek riskli
ekip çalışması ortamlarında da uygulanmaktadır.
Ortaklaşa liderlik değildir.
Herkesi mutlu etme sanatı değildir.
Kişiliği değiştirme yöntemi değildir. Farklı
KAYNAKLAR :
Uçuş ve Yer Emniyet Eğitim Komutanlığı kurs dökümanları.
37
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Üçüncü tarihi kaza, 1978’ de meydana gelmiştir.
İniş takımı problemi sebebiyle 1 saatlik bekleme
yapılmış ve problem çözülmeye çalışılmıştır.
Sert mizacıyla bilinen ve aynı zamanda UNITED
hava yollarının baş kaptanlarından biri olan uçak
kaptanı duruma aşırı tepki gösterir. Uzun bekleme
süresince kokpit içindeki tansiyonda oldukça
yükselmiştir. 2’nci pilot azalan yakıt durumunu
kaptana söylemekten çekinir. Yakıtı biten uçan
son çabalara rağmen piste yetişemeyerek pistin 10
km uzağına ağaçlık bir araziye zorunlu iniş yapar.
Kokpit kayıtları dinlendiğinde 2’nci pilotun yakıt
sorununu düşük bir sesle söylediği duyulur. 181
yolcu 8 mürettebattan 8 kişi ölmüş ve 23 kişide ağır
yaralanmıştır.
Artan insan kaynaklı kazalar üzerine KLM, United,
PanAm, Lufthansa, Northwest ve Japon Hava Yolları
gibi büyük hava yolu şirketleri eğitim programlarına
ve işletme usullerine “ekip” kavramını ve eğitimini
eklemeye başladılar. 1970’lerin ortalarında
Amerikan Ulusal Hava ve Uzay Kurumu (NASA) EKY
araştırmalarına başlamıştır.
Kültürel Değerler, İnançlar, Öncelikler
İnsan topluluklarının belirgin özellikleri ile
birbirlerinden ayrıldıkları yönleri vardır. Kültürel
farklılıklar olarak adlandırılabilecek olan bu
özellikler bireyler için diğer insanlardan ayırt
edilmenin en bariz şekillerinden birisidir. İnsanların
sergilemiş oldukları davranış kalıpları, tutumlar
kültürel özelliklerinin bir yansımasıdır.
Kültürel farklılıkların yanında inanç sistemleri
de bireylerin tutum ya da davranış kalıplarının
oluşmasında etkilidir. Mülakat süreci içerisinde
kolluk personelinin şüpheliye ait kültürel değer,
inanç ve önceliklere ilişkin farklılıkları göz önünde
bulundurması şüpheliyi daha iyi anlamasına, olaya
ilişkin motivasyon kaynaklarının farkına varmasına
dolayısıyla etkin bir empati kurmasına yardımcı
olacaktır.
Kullanılan Dil
Süreç içerisinde tercih edilecek dil ifadeyi alan ile
şüpheli arasındaki mesaj alışverişini en anlaşılır
şekilde ortaya koyacak dil olmalıdır. Şüphelinin
eğitim, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik
özellikleri göz önünde bulundurularak sürece dahil
olunmalıdır.
38
[ Hazırlayan ] Umut DOĞANÇAY | SG Kd. Yzb.
Adli mülakat ve ifade alma işlemi iletişimin tüm
unsurlarının aktif olarak yaşandığı bir süreçtir. Bu
süreç içerisinde şüphelinin ve ifadeyi alanın bazı
tutum ya da düşünceleri itiraf almada engelleyici
bir rol olarak sürece dahil olabilir. Bu tür tutum
ya da davranışlar şüphelinin direnç göstermesine
ve hatta kilitlenmesine neden olabilir. İfade alma
veya mülakat esnasında direnç olarak karşımıza
çıkabilecek tutum ya da davranış kalıpları aşağıdaki
maddelerde açıklanmaya çalışılmıştır.
Güven Ortamını Oluşturamama
İtiraf ettiği takdirde yasalar önünde ya da toplumsal
baskı karşısında ceza alacağını, özgürlüklerinin
kısıtlanacağı bilmek, insanların yaptıklarını inkâr
etmelerindeki en önemli etkenlerdendir. Bu endişeyi
ortadan kaldırarak, olayı açığa çıkarmanın temelinde
güven ortamının oluşturulması vardır. Adli mülakat
süreci içerisinde şüphelinin ceza alacağını bile bile
itirafta bulunması ile oluşturulan güven ortamı
arasında yüksek bir ilişki vardır. Adli mülakat
sürecinde bu güven ortamının oluşturulamaması
ciddi bir direnç kaynağıdır.
İtiraf bekleyen bir soruşturmacı izlenimi
vermekten kaçınmak oldukça önemlidir. Çünkü
bu tür bir yaklaşım güven ortamından daha çok
savunucu iletişim içerisinde açıkların arandığı ve
bulunduğunda anında değerlendirildiği bir menfaat
ilişkisi ortamı atmosferini oluşturur. Bu nedenle
mülakat süreci boyunca sadece gerçeği arayan biri
olma rolünde olmak çok daha önemli ve etkilidir.
Sosyal statü ya da meslek statüsü açısından üst
düzeyde bulunan şüpheliler, bu statülerini bir
üstünlük olarak kullanmak ve bu sayede görevli
kolluk personelini etkilemek isteyebilirler. Bu tür
bir tutum, kolluk görevlisi açısından baş edilmesi
gereken bir direnç olarak karşımıza çıkabilir.
Adli mülakat süreci içerisinde hedeflenen,
şüphelinin itirazlarını bertaraf ederek itirafa
ulaşmaktır. Kişileri savunmaya itecek temel
noktalardan bir tanesi de gizlemek istedikleri olay,
söz ya da davranışları direkt olarak hatırlatacak
kelimelerden kaçınmak gerekir.
Süreç içerisinde mülakat uzmanı için önemli olan/ortaya çıkarılması gereken kanunlarla suç
kabul edilen fiildir. Dolayısıyla şüphelinin kişiliğine
yönelik bir tutum ya da davranış sergilemek,
yargılamak ya da eleştirmek görevli personele bir
yarar sağlamayacağı gibi, şahsın direnç göstermesine
de neden olabilir. Bu olumsuz durumu yaşamamak
için (Kötü insan yoktur, kötü davranış vardır.)
şüpheliye karşı empatik anlayış içerisinde olmak
Duygusal Yansızlığı Koruyamama
Şüphelinin olduğu gibi görevli personelin de
kültürel değerlere, inançlara sahip olması ve bu
farklılıkları mülakat sürecine istemli ya da istemsiz
olarak dahil etmesi önemli bir direnç kaynağıdır.
Personelin duygusal yansızlığını koruyamaması
olarak adlandırabileceğimiz bu durum, kolluk
personelinin olayın gerçek mağduruymuş gibi
davranmasına neden olabilir. Bu tür bir yaklaşımın
farkına varılması durumunda kısa vadede ifade
alacak personelin değiştirilmesi uygun bir çözüm
yolu olacaktır.
Empatik İletişime Girememek
Empati, iletişim içerisinde bulunulan kişinin
duygu ve düşüncelerini aynıyla yaşamak ya da
hissetmek değil bireyin farkına varmak, onu
anlamaya çalışmaktır. Bu noktada sempati
kavramından ayrılmaktadır. Sempati, bireyin
yaşadığı duyguyu aynıyla yaşamak, hissettiklerini
onun gibi hissetmektir. Bu tür bir yaklaşım mülakat
uzmanının profesyonelliğini koruyamamasına
neden olabilir. Adli mülakat uzmanının şüpheli
ya da mağdurun duygularını yaşaması duygusal
yansızlığını korumasına engel olabilir. Bu tür
bir sempatik iletişim mülakat uzmanına olayın
ötesinde olaya ilişkin duygusal yoğunluk içerisinde
kaybolmasına neden olacak bir yaklaşımdır.
Oysaki mülakat uzmanı olacak personelin olayı
tüm çerçevesi ile anlayıp yorumlayabilmesi
ve fikir üretebilmesi için olayı, olaya ilişkin
belge ve delilleri oldukça geniş bir perspektifte
incelemesi gerekmektedir. Farklı bakış açıları
olaya farklı yaklaşımları ve değişik alternatifleri
göz önünde bulundurarak sonuca ilişkin sağlıklı
kararlar vermeyi, uygun teknikleri uygulamayı
gerçekleştirecektir. Dinleme Becerileri Eksikliği
İletişimde oldukça önemli bir yer tutan dinleme
becerilerinde engellere maruz kalma, etkin olmayan
dinleme türlerini kullanma mülakat süreci için
baş edilmesi gereken oldukça önemli bir direnç
kaynağıdır. En çok rastlanan dinleme sorunları;
bir sonraki sözü ya da soruyu karşıdaki kişinin
konuştuğu esnada hazırlamak, kişinin ne söylediğini
anlamaya çalışmak yerine farklı şeyler düşünmek,
konuşulanları önemsememek, kişinin söylemiş
39
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
ADLİ MÜLAKAT VE İFADE ALMA
SÜRECİNDE DİRENÇ KAYNAKLARI
kişiliğe değil olaya eğilmek ve bu anlayışa uygun bir
dil kullanmak oldukça önemlidir.
olduğu herhangi bir şeyden dolayı egomuzu ön
plana çıkarmak, önyargılı davranmak, dikkatimizi
anlatılan konu üzerinde toplayamamak vb. olarak
sıralanabilir.
Diğer Direnç Kaynakları
İfade sürecinin mülakat aşamasında kalem, kâğıt,
telsiz vb. eşyalar; sürecin yasal boyutunu ve ceza
alma düşüncesini hatırlatarak direnç oluşturabilir
ve şüphelileri itirafta bulunmada zorlayacak
unsurlar olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle süreç
içerisinde kâğıt, kalem gibi araçların mümkünse
kullanılmaması, gerçekten kullanılması gerekiyorsa
da şüpheli ile direkt iletişimde olan personel değil de
yardımcı personelin kullanması tercih edilmelidir.
SUÇLULAR NEDEN İTİRAF ETMEZLER?
40
• Suçla ilgili gözaltına alınan şüpheli korku, endişe
ve stres yaşamaktadır. Yargılama sonucunda alacağı
ceza, ailesinden ve çevresinden, alıştığı çevrelerden
kopma, fiziki kısıtlılıklar vb. gibi nedenler buna
yol açmaktadır. Özellikle duygusal suçlarda işlenen
suçun şüphelinin iç dünyasında ve vicdanında
yarattığı etki de buna yol açacaktır. Bu nedenlerle
yaşanan korku, endişe ve stres savunma içgüdüsünü
harekete geçirecektir.
• Bazen şüphelinin suçlandığı konu toplum
değer yargıları güçlü şüphelilere karşı böyle bir
duruma meydan vermemek için müdahalelerde
bulunması gereklidir. Ancak bu müdahalelerin de
yumuşak bir üslupla ya da anlaşılmayan bir şeyi
yeniden değerlendirme gibi yaklaşımlarla yapılması
gereklidir. Çünkü direk müdahalelerde yaşanan
utanç duygusu şüphelinin içe kapanmasına veya
diyalogdan kopmasına yol açabilir.
engelleyecek mahiyette olabilir. Soruların sanığı
tahrik etmeyen ve rahatsız etmeyen mahiyette
olmasına dikkat edilmelidir.
• Suçun mağdurlarından çekindikleri için şüpheliler
itiraf etmek istemeyebilirler. Özellikle cinayet,
gasp vb. gibi mağdurlar üzerinde derin etki
bırakan suç nevilerinde bu durum daha sıklıkla
görülebilmektedir.
• Mülakat görevlisi ile şüpheli arasında engellerin
korunuyor olması da itirafı zorlaştıran bir etkendir.
Çünkü yakınlık hissinin ve
güven duygusunun yaşanması
itirafa zemin hazırlar. Bu
durumun sağlanamamış olması
itirafı engeller.
• Mülakat görevlisinin doğal olmayan davranışlarını
algılaması durumunda şüpheli itiraf etmeyebilir.
• Örgütlü suçlarda örgütün cezalandırmasından
çekindiği için şüpheliler
itiraf etmeyebilir.
Bu durum terör ve
mafya suçları için
geçerlidir. Her iki tür
örgüt yapılanmasında
da genellikle kolluk
birimine yapılan itiraflar
cezalandırılmaktadır. Bu
tür suçlarda şüpheliler
için en büyük korku,
örgütün vereceği ceza
olabilmektedir.
• Yargılama sonrasında
alınacak ceza ve bu durumu
kabullenmeme şüpheliler için itiraf etmeme nedeni
olabilmektedir. Özellikle ağır cezalık suçlarda bu
durum daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
• Terör suçlarında şüphelilerin
şartlanmışlıklarından dolayı itiraf etmemeleri
yaşanabilmektedir. Terör örgütlenmelerinde Polis,
Jandarma, Sahil Güvenlik gibi devlet kurumları
hasım olarak görüldüğünden ve örgüt elemanlarının
bu şekilde şartlandırılmasından dolayı, düşmanına
yenilmeme dürtüsü ya da teslim olmama içgüdüsü
güçlü olmaktadır. Bu durum da itirafın önünde çok
önemli bir engeldir.
• Adli mülakatın başlangıcında söylenen
yalanlara bağlı kalma, yalancı olarak algılanmama
düşüncesiyle de itiraf etmeme durumu söz
konusu olabilir. Mülakat görevlisinin gerçeklere
dair bilgisinin olması durumunda, özellikle de
• Çevresel etkenler itiraf
sürecinde etkilidir. Şüphelinin
endişe duyacağı bir ortamda
yapılan mülakat olumsuz
gelişebilir. Şüphelinin
alışageldiği çevrede bulunması,
yakınlarının bulunduğu
ortamda bulunma, kalabalık
bir ortamda bulunma itirafı
zorlaştırır. Özellikle şüphelinin
kendisine ait mekanlarda
yapılan mülakat ya da akrabalarının bulunduğu bir
çevrede yapılan mülakat özel hayatına müdahale
şeklinde algılanabilir ve savunma içgüdüsüyle
hareket edebilir. Dikkatini toplayamayacağı bir
ortamda yapılan mülakat da sakınca oluşturabilir.
• Suçla ilgili hiçbir verinin olmadığı yönündeki
düşünce de şüphelinin itirafını zorlaştırır.
Başlangıçta toplanmış delillerle ilgili açık bilgi
verilmiyor olsa da böyle bir durum sezdirildiğinde
mülakatta bu unsurların destekleyici olarak
kullanılması gerekebilir.
• Yakınlarının ve çevresinin kınamasından ve
başkasından çekinme itirafı engelleyebilir.
• Özellikle ideolojik mahiyetteki suçlarda mülakat
görevlisinin, şüphelinin değerleriyle çelişen giyimi,
davranışları ve sembol ifade eden takı ve saç sakal,
bıyık modeli engel olarak görülebilir.
41
• Adli mülakatın sürekli kesilmesi, itiraf sürecini
olumsuz etkileyebilir.
• Gerçek dışı ithamlar şüphelinin doğal olarak tepki
göstermesine, savunma mekanizmalarını harekete
geçirmesine yol açar. Suçlamaların ölçülü ve gerçeği
yansıtan suçlamalar olması gereklidir.
• Suçlunun psikolojik yapısına uygun olmayan
tarzda yaklaşımlar itirafı engelleyebilir.
KAYNAKLAR :
1. Altunbaş, Ersin,-Çamur, Devrim, Beden Dili (İstanbul: 2004)
2. BİDEM (Bilgisayar Destekli Eğitim Merkezi), “Davranışa Dayalı Göstergeler”, (Ankara:
TADOC ve Birleşmiş Milletlerin İşbirliği ile Hazırlanmış Program)
• Anlattıklarının yazıya geçirilmesi ya da kamera
veya kayıt cihazıyla kaydedilmesi içgüdüsel olarak
şüphelinin direnç göstermesine yol açabilir.
• Adli mülakat görevlisinin soru sorma şekli,
soruların formatı ve içeriği itirafı zorlaştıracak veya
3. Adli Mülakat Teknikleri ve İfade Analizi Eğitim Programı, (Ankara: Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, TADOC)
4. Lieberman, J. David. Kimse Size Yalan Söyleyemez. (İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık,
Tercüme; Sinem Sonuvar, 2004)
5. Şahin, İlyas. “Yasak Sorgulamaya İlişkin Yargıtay İçtihatları”, Adli Mülakat Teknikleri ve
İfade Analizi Eğitim Programı. (Ankara: Yayınlanmamış Ders Notları, TADOC)
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Şüphelilerin itiraflarının önünde birçok engel
olabilir. Bu engellerin bazıları maddi bazıları ise
manevi unsurlar içermektedir. Ayrıca suçun yapısına
göre ve şüphelinin kişiliğine göre bu unsurlar
değişken olabilmektedir. İtirafı engelleyen nedenler
şunlar olabilir;
değerleriyle çelişen, ahlaki olmayan bir suç olabilir
ya da adli mülakat esnasında ortaya çıkan çatışmada
şüpheli değerlerini koruma içgüdüsüyle hareket
edebilir. Bu durum da şüphelinin itirafının önünde
önemli bir engel teşkil eder.
• Şüpheli utanç duygusu yaşıyor olabilir. Bu nedenle
değerlerini koruma içgüdüsü itirafın önünde önemli
bir engel teşkil edecektir.
42
[ Hazırlayan ] Dr. Ejbel ÇIRA DURUER
Dr. Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh.
| Su Ürünleri Müh.
Canlı deniz kaynaklarının sürdürülebilir
kullanımının sağlanmasında, balıkçılık
faaliyetlerinin belirli hedefler doğrultusunda
düzenlenmesi ve bu düzenlemelerin uygulamadaki
sonuçlarının izlenmesi oldukça önemlidir.
Av araçlarına, avlanma miktarlarına, avcılık
yapacak tekne sayısına ya da avlanacak türün
karakteristiklerine getirilen sınırlamalar şeklinde
uygulanabilen balıkçılık düzenlemeleri balıkçılık
yönetiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu konudaki önemli araçlardan biri de balıkçılık filo
kapasitesinin kontrol altında tutulmasıdır. Teoride
balıkçılık lisanslarının sınırlanması vasıtasıyla
av gücü ya da balıkçılık mortalitesinin doğrudan
kontrolü, balık stoklarının korunmasında efektif
bir yöntem olarak kabul görmekte (Beddington ve
Rettig, 1984) ve AB Ortak Balıkçılık Politikası (OBP)
kapsamında da stoklar üzerindeki av bakısının
sınırlanmasında kullanılmaktadır.
AB BALIKÇILIK FİLOSU
Avrupa Birliği (AB), 6.369,756 ton toplam su
ürünleri üretimi ile dünya su ürünleri sektörü
içinde önemli bir yere sahiptir. Dünya su ürünleri
üretiminin % 4.4’üne karşılık gelen bu değer ile
Çin, Hindistan, Peru ve Endonezya’dan sonra
5’inci sırada gelen AB için balıkçılık sektörü
önemli bir besin, istihdam ve gelir kaynağı olarak
görülmektedir.
Avrupa Birliği balıkçılık sektöründe 1980’li yılların
sonlarına doğru, aşırı yatırım, aşırı avcılık ve av
miktarında azalma sorunu ortaya çıkmış ve ortak
balıkçılık politikasının koruma önlemleri bu
durumun önlenmesinde yeterince etkin olamamıştır.
en büyük filoya sahiptir. AB filosunun % 83‘ü 12
metreden daha küçük gemilerden oluşmaktadır.
AB Balıkçılık Filosu, 01 Eylül 2011 tarihi itibarıyla
83.014 gemiden oluşmakta ve 1.696,175 GRT
kapasiteye sahiptir. AB üyesi ülkelerin balıkçılık
filoları içinde, Yunanistan 17.144 gemi ile sayıca
AB toplam filo büyüklüğü ve filonun farklı
segmentlerinin balıkçılıkta harcayabileceği süreyi
(örneğin denizde geçirilen gün sayısı) kısıtlayarak
balık stokları üzerindeki avcılık baskısını azaltmaya
Gemi Sayısı
Belçika
AB Balıkçılık filosu;
a. Gemi sayısı bakımından değerlendirildiğinde;
17.144 gemi ile başı çeken Yunanistan, filonun tek
başına % 20.7’sini,
b. Tonaj bakımından değerlendirildiğinde 406.626
gros ton ile İspanya, filonun toplam tonajının tek
başına % 24’ünü,
c. Motor gücü bakımından değerlendirildiğinde
ise İtalya 1.077,265 kw ile filonun toplam motor
gücünün % 16.8’ini oluşturmaktadır (European
Commission, 2012).
Genel bir ifade ile AB Balıkçılık filosu içinde gemi
sayısı bakımından Yunanistan, tonaj bakımından
İspanya, motor gücü bakımından ise İtalya lider
konumdaki ülkelerdir.
Gemi Sayısı
Filo Tonajı
(%)
(Gros Ton)
Filo Tonajı (%)
Motor Gücü
Motor Gücü
(kw)
(%)
86
0,1
15.349
0,9
48.841
0,8
Bulgaristan
2.342
2,8
7.405
0,4
61.698
1,0
Danimarka
2.796
3,4
65.001
3,8
234.217
3,7
Almanya
1.651
2,0
67.246
4,0
158.067
2,5
Estonya
927
1,1
14.293
0,8
39.089
0,6
İrlanda
2.176
2,6
62.502
3,7
191.237
3,0
Yunanistan
17.144
20,7
86.895
5,1
503.334
7,9
İspanya
10.678
12,9
406.626
24,0
919.755
14,4
Fransa
7.235
8,7
172.246
10,2
1.005,735
15,7
İtalya
13.199
15,9
179.493
10,6
1.077,265
16,8
GKRY
1.077
1,3
4.144
0,2
45.019
0,7
735
0,9
37.960
2,2
55.786
0,9
Letonya
Litvanya
Malta
Hollanda
149
0,2
42.050
2,5
51.102
0,8
1.067
1,3
8.147
0,5
78.725
1,2
730
0,9
142.066
8,4
305.955
4,8
Polonya
788
0,9
32.974
1,9
82.082
1,3
Portekiz
8.392
10,1
101.578
6,0
371.284
5,8
Romanya
485
0,6
955
0,1
6.943
0,1
Slovenya
186
0,2
1.005
0,1
10.943
0,2
Finlandiya
3.369
4,1
16.314
1,0
172.437
2,7
İsveç
1.357
1,6
30.025
1,8
172.108
2,7
İngiltere
6.445
7,8
201.902
11,9
808.712
12,6
AB-27
83.014
%100
1.696,175
%100
6.400,329
%100
AB Balıkçılık Filosu (01 Eylül 2011 verilen)
43
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE BALIKÇILIK
FİLOSUNUN YÖNETİMİ
Filonun gelişimini avcılık gücünü artırmadan
yönetmek için çok yıllık yönlendirme programlarının
varlığına rağmen tam tersi gerçekleşmiş, topluluk
filosuna çok fazla sayıda gemi katılmış ve bu
eğilim alarm zilleri çalmaya başlayıncaya kadar
sürmüştür. Kotalar ve seçici av araçları kullanılarak
küçük balıkların avcılığının önlenmesi ya da avın
sınırlanması gibi teknik önlemlerin bu durumun
önlenmesinde yeterli olmadığı görülmüştür. Çok
fazla gemi mevcut olduğu sürece ki bu durum çok
fazla balıkçılık gücü anlamına gelir, av çabası mevcut
kaynakların kullanımı için gereksinim duyulandan
daha büyük olacaktır. Bu durumda aşırı avcılık
kaçınılmazdır ve bu nedenle avcılık miktarının ya
da av çabasının azaltılması gerekir. 1995 yılından
beri topluluk sularında avlanan tüm balıkçı gemileri
ve topluluk suları dışında av yapan tüm AB balıkçı
gemileri lisansa tabidir (European Commision,
1999).
Şekil 1. AB Balıkçılık Filosunun 1992-2007 yılları arasındaki değişim eğilimi, (European Commission, 2012)
44
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
çalışmaktadır (European Commission, 2012a). Bu
kapsamda, Ocak 2003’ten bu yana, üye devletler
filo kapasitesi konusunda, hem tonaj hem de
kapasite cinsinden ölçülen çok katı bir giriş-çıkış
rejimine tabidirler. Bu uygulama, ulusal filoların
o tarihteki kapasitelerinin üzerine çıkmalarının
önüne geçmektedir. Aslında, AB filosunun
büyüklüğü yılda yaklaşık % 2 gibi oldukça sabit bir
oranda azalmaktadır. Avrupa Birliği’nde birbirini
izleyen genişlemeler toplam filo kapasitesinde
ortalama/makul bir artışa sebep olduysa da azalma
yönündeki küresel eğilim değişmemiştir (European
Commission, 2012b).
AB Balıkçılık Filosu kapasitesinin 1992-2007 yılları
arasındaki değişim eğilimi, Şekil 1’de sunulmuştur.
Balıkçılık filosu kapasitesinin kontrol altında
tutulması, ülkemiz balıkçılık yönetimi
için de 2002 yılından beri uygulanan bir
düzenlemedir. Bu kapsamda yeni balıkçı
gemilerinin ruhsatlandırılması işlemi bütünüyle
durdurulmuştur. Buna ilave olarak, stokların
korunması, av baskısının azaltılması ve
sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için 12
metre ve üzerindeki balıkçı gemisini kendi
isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerinin
desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen
19 Haziran 2012 tarihli, 2012/51 Nu’lu tebliğ
yayımlanmıştır. Denizlerde avcılık faaliyetlerinde
bulunan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından ruhsatlandırılmış, 12 metre ve üzerinde
boy uzunluğuna sahip, SUBİS’e kayıtlı gemileri
kapsayan bu düzenlemeden yaklaşık 407 balıkçı
gemisi yararlanmıştır (Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, 2012).
Türkiye, gerek balıkçılık filosunun yapısı ve
büyüklüğü, gerekse yıllık av miktarları açısından
AB üyesi ülkeler ile kıyaslandığında hatırı sayılır
bir yere sahiptir. Buna paralel olarak, canlı deniz
kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı
açısından yıllardır uygulanmakta olan minimum
avlanma boyu, ağ göz açıklığı, avlanma sahası,
avlanma zamanı gibi düzenlemelere ek olarak
filo büyüklüğünün kontrolüne yönelik bu gibi
düzenlemelerin balıkçılık yönetimi açısından büyük
önem taşıdığı değerlendirilmektedir.
KAYNAKLAR :
1. Beddington, J.R., R.B. Rettig, 1984, Approaches to the Regulation of Fishing Effort, FAO
Fish. Tech. Pap. (243):93p.
2. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2013, Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara
Yapılacak Destekleme Tebliği, Resmi Gazete, 19 Haziran 2012, Sayı:28328.
3. European Commission, 2012, Facts and figures on the Common Fisheries Policy-Basic
Statistical Data-2012 Edition, Luxembourg:Publications Office of the European Union, 48 p
4. European Commission, 2013(a) Common Fisheries Policy http://www.ec.europa.eu/
fisheries/documantation/publications/cfp_factrsheets/fleet_en.pdf. (Erişim Tarihi: 19
Mart 2013)
5. European Commission, 2013(b), Common Fisheries Policy http://www.ec.europa.eu/
fisheries/cfp/fishering_rules/fishing_fleet/index_en.htm. (Erişim Tarihi: 07 Mart 2013)
6. European Commission, 1999, The Common Fisheries Policy, General Directorate for
Fisheries, Office for Official Publications of the European Communities, l-2985,
Luxembourg.
7. King, M., 1995, Fisheries Biology, Assessment and Management, Fishing News Books,
341 p.
kişiyi önemsediğinizi göstermekle birlikte, bu tür
ilişkilerde her birey ilişkiden kazançlı çıkmaktadır.
Empatinin en basit tanımı, insanları iletişim kurarak
daha iyi tanımaktır. Empati ile ilgili iki tip yaklaşım
bulunmaktadır. Birincisi olması gereken davranış
şeklidir. İkincisi ise Türk tipi de diyebileceğimiz
yaklaşım modelidir. İkinci yaklaşım modelinde
sürekli ısrara devam eden bireyin, iletişimde
bulunduğu bireyin tamamen yerine geçerek,
karşısındaki insanın duygularını yok etmesine
neden olmaktadır.
Empatinin üç aşaması vardır: Kendini onun yerine
koymak,düşüncelerini onun gözüyle görmek ve
anlamak, bu esasları doğru algılayıp gün içerisinde
kullanmak ve tatbikat yapmanın gerekliliğidir.
İLETİŞİM BECERİSİ VE MOTİVASYON
46
[ Hazırlayan ] Serkan TÜFEKÇİ
| SG İda. Bçvş.
İnsan ilişkileri duygulardan ibarettir. Sandalyenin
dengede kalabilmesi için nasıl 4 bacağa ihtiyacı
varsa sağlıklı ve dengeli bir iletişim kurabilmek
için de insan ilişkilerinde 4 durumun gözetilmesi
gerekmektedir. Bunları; bireysel farklılıklar,
motivasyon, birlikte olma isteği ve insan onurunu
gözetmek olarak sıralayabiliriz.
Anlamlı bir ilişkinin kurulabilmesi için bireyin farklı
taraflarını görmek gerekir. Farklılıkların diğer bir
insanı yok etmek için kullanılmaması gerekir. İnsan
ilişkilerinde; çatışmanın yerine uyumlu olunması,
analiz yapabilmenin önemi, ilişkilerde bir üst
seviyeye çıkabilmek için duygusal zekanın ve analiz
yapabilme yeteneğinin artırılabilmesi için insanlar
arası ilişki önemlidir.
İnsan ilişkilerinin normal olması motivasyonu da
artırmaktadır. Motivasyon iki şekilde oluşmaktadır.
Bunlar; dışsal motivasyon ve içsel motivasyondur.
İçsel motivasyon olmadan dışsal motivasyonun bir
önemi yoktur. Bireyin kabullenici yapıda olması
önemlidir. İyi bireylerin oluşturacağı grubun iyi bir
takım oluşturacağı ve bu takımın iyi hizmet ve iyi
ürün üreteceği kaçınılmazdır.
İnsan ilişkilerinde sınırların bilinmesi gereklidir.
Bireye yardım edemiyorsanız zararda vermemeniz
gerekir. İnsanlık var olduğundan bu yana insanların
birlikte olma isteği vardır. İnsan onuru insan
olmaktan kaynaklanma olup, ilişkilerde çok
önemlidir. Kişilere değerli olduğunu hissettirdiğiniz
zaman mutlu bireyler haline geldiklerini
göreceksiniz.
Biyoenerji insanlarda %80 oranında el ve
gözlerden gelmektedir. Dinleme ve onay verme
Çocuk eğitiminde dört adet ana baba tutumu
bulunmaktadır: Demokratik, koruyucu, ilgisiz ve
otoriter. Demokratik yaklaşım; duygusal zeka için
insan ilişkilerine yönlendirmeyi, seçenekleri sunup,
kararı bireye bırakmayı öngörmektedir. Otoriter
yaklaşım; hukuk, adalet ve güvenlik ilkeleri için
kullanılmalıdır. Kırmızı ışıkta durmayı öğretmek için
otoriter şekilde davranmak gerekmektedir.
Koruyucu yaklaşım da ise düşerken onu tutabilecek
kadar yakın ancak sizi göremeyecek kadar uzak
olmalısınız.
Çocuklar için ruh sağlığı çok önemlidir.
Çocuklarımıza “Sen şimdiye kadar neyi becerdin
ki?” dediğimiz an çocuk ruhunun çok büyük zarar
göreceği kaçınılmazdır.
Freud’un ruh tanımını; alttan üste eşit boyutlarda
bir bina katı gibi düşündüğünüzde en altta id, ortada
ego ve en üstte süper ego’nun bulundugu, id’in bilinç
dışı, bilinç altı ve eski eşyalar gibi tanımlandığı,
ego’nun işleme ve mantıkla hareket ettiği, süper
ego’nun ise bilinç üstü olduğu, hukuk ve vicdan gibi
yasaklamaları barındırdığı belirtilmektedir.
Bastırılmış duygu ve düşüncelerin, id tarafından
ego’ya gönderilmesinde oluşan bu baskıyı, ego’nun,
süper ego’ya ilettiği ve aynı yolla tekrar geri dönen
eyleme son halinin verildiği, bu sürecin uzaması
halinde insan psikolojisinin bozulabileceği, bu
baskılı durumdan kurtulmak ve rahatlamak
için savunma mekanizmalarının devreye girdiği
(kilom var ama sağlık sorunum yok gibi), insanın
savunma mekanizmalarını sürekli kullanarak yaptığı
yanlışları, akla ve mantık çerçevesine bürümesi
sonucu esnekliğin yok olarak, bu durumun ruhsal
tümörlere yol açtığı, psikolojik bu tümörlerin
de kapris ve kompleks olduğu belirtmiştir. Bu
tümörlerden arındığımız ve empatik yüzleşmeler
yaptığımız oranda birey kendinin farkına
varmaktadır.
Kapris ve kompleksi kişilik haline getiren bireylerde
psikolojik sorunlar oluşmaktadır. Olaylara
“kesinlikle olmaz” yerine, “getir bir bakalım,
çalışalım” şeklinde yaklaşmalıyız. “İyi görünüyorsun,
nasılsın” ifadelerini sıkça kullanmalı, model olmalı,
bunu her alanda göstermeli ve fahri psikolojik
danışman olmalıyız.
KAYNAKLAR :
Doç. Dr. Mehmet Emin SARDOĞAN’ın “İletişim ve Motivasyon” konulu konferansından
derlenmiştir.
47
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Bir toplulukta sağlıklı ilişki kurulabilmesi için
kişilerin asgari seviyede psikolojilerinin düzgün
olması gerekmektedir. Sağlıklı bir toplum olabilmesi
için her bireyin gönüllü olarak psikolog veya
psikolojik danışman olması gerekmektedir. İnsan
ilişkileri becerisi teorik, insan iletişimi ise mekanik
yapıdadır.
Psikolojik kavramlar zincir gibi birbirine bağlıdır.
Kendimize emek vererek kazanabileceğimiz
olgulardır. Hayatımız tatbikat alanıdır. Çevremizden
başlayarak aile ve iş yerinde sosyal rol model olma
görevimiz bulunmaktadır. Bunları yaparken refleks
davranışlardan uzak durmamız gerekmektedir.
İnsan ilişkileri refleks davranışları kaldıramaz.
Empatik olduğumuzu karşımızdakine göstermeliyiz.
Bu aşamada beden dili çok önemlidir. Neşe ve
üzüntüyü kendi durumumuza yansıtmalıyız. Bu
süreçteki anahtar kelime doğal olmaktır. Yakını vefat
eden birine gülerek başın sağ olsun demek hatalı bir
davranıştır.
Çocuklarımızı doğru konuşmaya yönlendirmeliyiz
Çocuk, 10 TL kaybettiğini rahatlıkla söyleyebilmeli
biz de onu anlamalı ve kızmamalıyız.
tarihinde icra edilmiştir.
SG A/K Gemileri görev bölgeleri içerisinde emniyetle
seyir yapabilecek şekilde tasarlanmış olup,
yüksek güvenirlik ve az bakım idame edilebilirlik
niteliklerine haizdir.
Gemiler gece/gündüz A/K görevleri yapabilmeleri
dışında; sahip oldukları helikopter platformu
sayesinde helikopter harekatı icra edebilme, deniz
kirliliğini önleme donanımları ile deniz kirliliğine
müdahale edebilme, 70 m menzile sahip su topu
ile deniz yangınlarına müdahale edebilme, denizde
ikmal (ras) yapabilme, kendi tonajında bir gemiyi
yedekleyebilme imkan ve kabiliyetine sahip
olacaktır.
Gemilerin teknesi yarı deplasman tipte ve balb’lı
olup, ana güverte ve üst bina yüksek mukavemetli
gemi inşa çeliğinden inşa edilmektedir. Gemide ağır
deniz şartlarında helikopter ve kurtarma harekatı
icrasına yönelik olarak ihtiyaç duyulan stabilitenin
sağlanması maksadıyla, aktif fin sistemi (fın
stabılızer) ile manevra kabiliyetinin arttırılması
maksadıyla gemilerin baş tarafında baş itici (bow
thruster) tahrik donanımı yer almaktadır
Boy : 88,60 m Genişlik : 12,20 m Draft :5,40 m
(pervane dâhil) Deplasman : 1.7000 t
48
[ Hazırlayan ] Cantürk BİNZET
| SG Eln Kd. Bçvş.
GEMİLERİN VE PROJENİN TANITIMI:
Kendisine kuruluş kanunuyla; Türkiye yüz
ölçümünün yaklaşık yarısına eşit olan sorumluluk
sahasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve
menfaatlerini korumak ve kanunları uygulamak,
kanunsuz eylemlere engel olmak, denizde can
emniyetini sağlamak, gelecek nesillere temiz
denizler bırakmak görev ve sorumlulukları verilmiş
olan Sahil Güvenlik Komutanlığınca;
Türk Arama Kurtarma Sahasındaki özellikle
arama kurtarma görevleri olmak üzere denetim ve
kontrol etkinliğinin, ağır hava/deniz şartlarında
görev devamlılığının artırılması maksadıyla 1998
yılında Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi
Projesi başlatılmış, Sahil Güvenlik Arama Kurtarma
Gemisi Tedarik Sözleşmesi 16 Ocak 2007 tarihinde,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile RMK Marine
A.Ş. arasında imzalanmıştır. Sözleşme 20 Haziran
2008 tarihinde yürürlüğe girmiş ve proje, avansın
ödenmesi ile 30 Haziran 2008’de resmen başlamıştır.
Proje kapsamında 4 adet Arama Kurtarma Gemisi
tedariki planlanmıştır.
Projenin 2 gemisi TCSG DOST ve TCSG UMUT’un
geçici kabul protokolleri 04 Nisan 2013 tarihinde
imzalanmış geçici kabul törenleri ise 05 Nisan 2013
Gemilerde ana tahrik sistemi olarak 2 adet MTU
Her bir gemide 17 subay 36 astsubay, 9 uzman erbaş
30 erbaş/er olmak üzere toplam personel sayısı 92
kişidir.
TCSG-DOST SG Karadeniz Bölge Komutanlığı
emrinde SAMSUN’da konuşlandırılmıştır.
TCSG-UMUT SG Ege Deniz Bölge Komutanlığı
emrinde Marmaris/MUĞLA’da konuşlandırılmıştır.
Testleri devam eden SG GÜVEN ve SG YAŞAM’ın
2013 yılı içerisinde teslim alınmaları planlanmıştır.
Teslim alınmalarını müteakip, SG GÜVEN, SG
Marmara ve Boğazlar Komutanlığı emrinde
İstanbul’da, SG YAŞAM ise SG Akdeniz
Bölge Komutanlığı emrinde Mersin’de
konuşlandırılacaktır.
49
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
SG ARAMA KURTARMA GEMİLERİ PROJESİ
KAPSAMINDA TCSG-DOST VE
TCSG-UMUT’UN GEÇİCİ KABUL TÖRENİ
marka ana makine bulunmakta olup, 2 adet kanat
açısı ayarlanabilir pervane (controllable pitch
propeller/ cpp) bulunmaktadır. SG A/K Gemileri;
5 deniz durumunda kısıntısız (helikopter harekatı
hariç), 6 deniz durumunda kısıntılı harekat icra
edebilecek olup; 22 knots maksimum sürat, 8 gün
denizde kalma süresine ve 3000 deniz mili seyir
siasına (ekonomik süratte) sahiptir.
neler olacağına dair konuşmalar yapıyoruz
aramızda. Yaylaya vardığımızda evi bulmakta hiç
zorluk çekmiyoruz. Çünkü deniz mavisi o ev, yolun
hemen yukarısında ‘buradayım’ dercesine bizlere
göz kırpıyor. Bizi mütevazı evinin sarmaşıklarla
süslenmiş balkonunda, TCG Dumlupınar yazılı
şapkası, içten gülümsemesi ve sıcacık bir selam ile
karşılıyor Dumlupınar Gazisi.
Bu güzel karşılamanın ardından Bahriyeli
misafirperverliğinin en güzide örneklerini sunarken,
ilerlemiş yaşına rağmen dimdik ayakta duruşu
ve çevikliği bizlerde derin bir saygı uyandırıyor.
Çayımız demlenirken başlayan sohbetle birlikte bir
zaman makinesinde tarihi bir yolcuğa başlıyor ve
kendimizi bir anda 4 Nisan 1953’te buluveriyoruz.
Saatler 02.15’i gösteriyor…
50
60’INCI YILINDA
DUMLUPINAR DENİZALTI KAZASI
Tarihler 4 Nisan 1953’ü gösterirken belki de Türk
denizaltıcılık tarihinin en hazin günlerinden
biri yaşanıyordu. 16 Kasım 1950 yılında Türk
donanmasına katılan övünç kaynağı TCG
Dumlupınar, Türk insanının zihninde ebediyen
kalacak ve her hatırlanışında daima yürekleri
sızlatacak o büyük kazayla birlikte Çanakkale
Boğazı’nın derin sularına gömülüyordu.
I. İnönü ile birlikte 9 gün süren Akdeniz’deki NATO
Blue Sea Tatbikatı’na katılan TCG Dumlupınar
denizaltısı geri dönüş yolundaydı. Birinci olarak
tamamladığı tatbikatın ardından, bağlı bulunduğu
Gölcük Deniz Ana Üssü’ne doğru harekete geçen
Dumlupınar denizaltısı o gece yaşanacaklardan
habersiz puslu bir havada sessizce yol almaktaydı.
3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, saatler 02.15’i
gösterirken sakin sularda süzülen Dumlupınar
denizaltısı Çanakkale Boğazı’nda Nara Burnu’nu
dönerken İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile
Boğazın orta yerinde çarpışıyordu.
Bu hazin olayın hala hayatta olan tanıklarından
birinin Mersin’de yaşadığı haberi Komutanlığımıza
ulaştığında bir heyecan sarıyor bizleri… Mersin’de
sıcak bir haziran günü. Derhal tertip alınıyor,
hazırlıklar tamamlanıyor ve Silifke’nin Gökbelen
yaylasında yaşadığını öğrendiğimiz Emekli Gazi
Seyir Astsubayı Hüseyin AKIŞ (91)’ı ziyaret için yola
koyuluyoruz.
Telefonda yaşadığı evin tarifini verirken, üstüne
basarak şu ayrıntıyı hafızalarımıza kazıyor: “Evim
mavidir. Hani deniz mavisi, etrafa bakınca mutlaka
görürsünüz, deniz mavisi, sakın unutmayın!”. Bir
bahriyeliye de ancak deniz mavisi ev yakışırdı diye
düşünüyoruz. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğumuzda
kâh derin bir sessizliğe gömülüyor, kâh heyecanla
II.Komutan, İNKAYA ve ben nöbet yerindeyiz.
Çanakkale’yi bordaladık. Biraz daha geçtik.
Komutan; “Biraz Anadolu’ya yakınız herhalde,
burada savaştan kalma eski batıklar vardır,
çarpmayalım, biraz iskeleye doğru gidelim.” dedi.
Etrafa bakıyorum zifiri karanlık, pus var. Göz gözü
görmüyor. Saat 02.00 civarı falan. Nöbetçi, sancak
tarafımızda iki silyonu, iskele ve sancak borda feneri
görünen bir gemi gördüğünü rapor etti. Geminin
geldiğini ben de gördüm. Yaklaşık 10 dakika geçti.
O esnada Vardiya Subayı Ütğm. Hasan YUMUK
sancak 15’e dönüş ve her iki makine yarım yol ileri
emrini verdi. Biraz önce Anadolu’ya yakındık, ancak
Nara Burnu’ndan dönmek için şimdi tekrar sancağa
dönüyoruz. Bu emrin üstünden 2-3 dakika geçmişti
ki yukarı çıkan Komutan; “Kumanda bende, iskele
alabanda her iki makine tam yol ileri” dedi.
Vardiya amiri karşıdan gelen geminin yolundan
çıkmak için sancak 15 komutunu verir. Ancak tehdit
oluşturan Nara sığlığını gören Komutan, o anda emir
komutayı alarak iskele alabanda emrini vermiştir.
Bu emirle Dumlupınar Naboland’ın önünden karşıya
geçebilmek için iskeleye dönse de akıntı nedeniyle
“Ben karaya mı oturuyoruz diye düşünüp kuleye
çıkmak ve neler olduğunu görmek istedim. Bu
sebeple elimi kule çıkış basamaklarına attım. Daha
basamakları tırmanıyordum ki büyük bir patlama
oldu. Meğer Naboland da dönüyormuş. Bizim
gemi sola döndüğü için Naboland baş altından bize
bindirmiş. Patlamanın ardından gemiye aniden
yüksek basınçla su dolmaya başladı. Merdiven
basamağına sımsıkı tutunuyordum. Su o kadar
kuvvetliydi ki, sanki 10 kişi birden omuzlarıma
bastırıyor ve beni aşağı doğru itiyordu. Tüm
gücümle tutunmaya devam ettim. Sonra kafamı
üstümdeki firar kaporta sacına sertçe çarptım. Ne
olduğunu anlayamadan kendimi bir anda denizde
buldum.”
Üzerinden 60 yıl geçen o geceyi anlatırken hâlâ
gözleri dolu dolu oluyor Hüseyin AKIŞ’ın. Kazayı
anlatırken kâh sesi yükseliyor, heyecanlanıyor kâh
derin bir sessizliğe bürünüp, hüzünleniyor, gözleri
uzaklara dalıyordu. Tatbikattayken telsizden, bir
çocuğu olduğu haberini almış, bu sebeple dönüş yolu
daha bir önemli olmuş onun için. Kazadan sonra su
yüzeyine doğru çıkmaya çalıştığı anlarda aklında
sadece “ya bebeğimi hiç göremezsem” endişesi
51
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
[ Hazırlayan ] Didehan KARÇİÇEĞİ | Çevre Yüksek Müh.
“Nara açıklarına yaklaşırken o gece saat 12.00’de
seyir vardiyamı Seyir Astsubayı Hüseyin
İNKAYA’dan devraldım. Dokuz günlük tatbikatta
doğru dürüst uyuyamamanın verdiği yorgunlukla
İNKAYA kamarasına çekilmek istedi. Ona; “Dur!
Nereye gidiyorsun? Şu boğazı geçelim sonra
dinlenmeye gidersin, hatta boğazı geçince söz, senin
nöbetini de ben tutacağım, o zaman dinlenirsin.”
dedim.
çok hızlı ilerleyen Naboland’ın önüne çıkmaktan
kurtulamamıştır. Seyir subayı ve vardiya subayının;
“Geminin önüne çıkıyoruz.” uyarıları üzerine
Komutan; “Her iki makine stop, tam yol tornistan”
emrini vermiştir.
varmış. (Ya hiç göremezsem diye endişe duyduğu
biricik oğlunu yakalandığı bir hastalık neticesinde
daha 7 yaşındayken kara toprağa teslim edecekti
Dumlupınar Gazisi …)
52
Ve gözleri nemli devam ediyor anlatmaya: “Yüzmeye
başladım. Ne kadar yüzdüğümü hatırlamıyorum.
Ne yapacağımı düşünürken hangi tarafa gideceğimi
de tam olarak kestiremiyorum. Yakınlarda üzeri
ışıklı ve fosforlu bir can yeleği gördüm ve hemen
yakaladım. Dedim ki; ‘Artık kurtulacağım.’ Sadece
ben mi kurtuldum diye etrafıma bakarken bir
arkadaşımı gördüm o anda, ona ‘Sen de tutun’
diye bağırdım. İkimiz de yüzüyoruz ama nereye
gittiğimizi hala bilemiyoruz. Biraz sonra Seyir
Subayı rahmetli Hasan YUMUK’u gördük, o da
kurtulmuştu. Ve iskele sancak gözcü nöbetlerini
tutan iki asker… Askerlerin hayatta kalmak için
Naboland’ın pervanelerine tutunduklarını gördüm.
Manevra yapmak isteyen Naboland’ın pervaneleri
çalıştırmasıyla birlikte ne yazık ki her ikisi de
gözlerimizin önünde hayatlarını kaybetti. Hava
soğuk, moralimiz bozuk, denizdeyiz, üşüyoruz;
ne yapacağız, bağırmaya başladık ama sesimizi
kimselere duyuramadık. Sonra da İngilizce ‘imdat!’
diye bağırdık. Naboland’tan birileri sesimizi duydu
ve denize bir sandal indirerek bizi gemiye aldılar.
Kurtulduk.”
Olay yerine ilk gelen Gümrük Motoru, Hüseyin
Astsubay da dahil sağ kalan 5 kişiyi alarak Çanakkale
Devlet Hastanesine ulaştırır. Onlar kurtulmuştur
kurtulmasına ama Dumlupınar öylesine hızlı
batmıştır ki içindeki 81 kişiden yalnızca 22’si kıç
torpido dairesine sığınarak hayatta kalabilmiştir.
Burada mahsur kalan 22 kişi olayın ilk şokunu
atlattıktan sonra battı şamandırasını su yüzeyine
fırlatırlar. Battı şamandırasında “TCG Dumlupınar
Denizaltısı burada battı” yazmaktadır.
Güneşin ilk ışıklarına kadar kimse battı
şamandırasını göremez. Şamandırayı ilk olarak,
denize açılan civardaki balıkçı tekneleri fark eder ve
Gümrük Motoruna haber verirler. Bunun üzerine
haberi alan Gümrük Motoru şamandıranın yanına
gelerek hayatta kalan 22 kişi ile ilk teması kurar…
Gümrük Motorunda bulunan Üsteğmen Suat
şamandıradaki ahizeyi kaldırıp “Alo” diyerek cevap
bekler. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami
ÖZBEN’dir. Aralarında şu konuşma geçer;
- “Alo… Dumlu?”
- “Evet… Dumlu.”
- “Ben Üsteğmen Suat.”
- “Evet, efendim ben Selami Astsubay.”
- “Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu
anlat.”
- “Efendim dizellerden yara aldık, manevra
dairesinde yangın çıktı, bataryayı sıfıra alarak kıç
torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile
dolu…”
- “Kaç kişisiniz orada?”
- “22 kişiyiz.”
- “Diğer dairelerle irtibatınız var mı?”
- “Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum,
şimdi cevap vermiyorlar.”
- “Merak etmeyin ‘Kurtaran’ geliyor, biz buradayız.”
- “Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru
mu?”
- “Selami, Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine
başlıyor, ben biraz sonra yine gelirim.”
- “Peki efendim...”
Üsteğmen Suat’ın, Kurtaran gemisinin gelerek en
kısa sürede kurtarma çalışmalarının başlatılacağını
söylemesinin ardından saat 11.00 sularında
Kurtaran olay yerine gelir. Dumlupınar her şeye
rağmen umutludur…
Kurtarma faaliyetleri 72 saat boyunca aralıksız
devam eder. Tüm Türkiye’nin yakından takip
ettiği kurtarma çalışmaları ekiplerin canla başla
uğraşmalarına rağmen boğazdaki şiddetli akıntılar
nedeniyle sonuçsuz kalmakta, umutlar ise hızla
tükenmektedir.
Dumlupınar Denizaltısı ile kazanın ardından
yapılan telefon görüşmelerinde, gerekmedikçe
konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara
içmemeleri tembihlenir.
Denizcilerimiz umutlarını hiç kaybetmeden,
“Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi
kurtaracağınızdan eminiz” diyerek sabırla
bekleyişlerini sürdürürler.
Üsteğmen Suat, ilk konuşmayı komutanlarına
rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp
denizaltıdakilere moral vermeye çalışır.
Ancak durum kötüleşmiştir:
- “Alo...Dumlu...?”
- “Evet...Dumlu...”
- “Selami, nasılsınız?”
- “Efendim içerde hava biraz fenalaştı…”
- “Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün
yeter. Sen çocukları yatır. Sigara da içmeyin !..”
- “Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz.
Işık da yok. Karanlıktayız...”
- “İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım
olacak.”
- “Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı !..”
Tüm insanüstü gayretlere rağmen kurtarma
çalışmaları sonuçsuz kalır, Dumlupınar’dan ümit
kesildiğinde battı şamandırasının başında bulunan
Suat Üsteğmen ahizeyi tekrar kaldırır ve ağzından
yürekleri dağlayan şu cümleler dökülür: “ Selami,
artık konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilir hatta sigara
içebilirsiniz.”
Suat Üsteğmen’den bu cümleleri işiten kurtarma
ekibi ve radyolarının başında umutla ve dualarla
bekleyişlerini sürdüren tüm Türkiye derin bir
üzüntüye boğulur.
O günkü teknik imkanlarla onları kurtarmak
mümkün olamamış, büyük bir tevekkülle ama başı
dik ölüme giden bahriyelilerin dudaklarından Türk
halkını derinden yaralayan ve hafızalarına kazınan o
son sözcükler dökülür. “Vatan sağ olsun” …
Türk Donanmasının Çanakkale Boğazı’nı her
geçişinde saygıyla selamladığı Dumlupınar şehitleri
91 metre derinlikteki ebedi istirahatgahlarında
huzur içinde uyurken, sonsuzluğa uğurlanışlarının
60’ıncı yıldönümünde bizler de şehitlerimizi saygıyla
ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun…
53
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Gazi Hüseyin kazaya dair köprüüstünde yaşananları
Astsubay Çavuş rütbesinde olmasına rağmen her
türlü takdirin üzerinde bir hakimiyetle takip etmiş
ve yaşananları da o günkü sıcaklığıyla ve tüm
içtenliğiyle bizlere aktarmıştır.
uçakların test ve teslim süreçlerini yürütmek ve
personelin yeni sistemlere yönelik eğitimlerini
tamamlamak üzere 2010 yılı Ağustos ayında, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığının personel takviyesiyle
Uçak Filo Komutanlığı teşkil edilmiştir. Sahil
Güvenlik Hava Komutanlığı bünyesinde Adnan
Menderes Havalimanı/İzmir’de kurulan birlik,
modern cihaz ve sensörlerle donatılmış ilk
uçağını 26 Aralık 2012 tarihinde teslim alarak
Sahil Güvenlik Komutanlığında yeni bir dönemin
açılmasına imza atmıştır.
54
Beyaz rengi ve cüssesi ile uçucular arasında “BÜYÜK
BEYAZ” olarak adlandırılan CN-235 deniz gözetleme
uçaklarımız, dünya genelinde, aynı tip görevlerde
kullanılan uçakların sahip oldukları gelişmiş
sistem ve cihazların neredeyse tamamını üzerinde
bulundurmaktadır. Su üstü ve hava hedeflerini
takip etmemizi sağlayan, küçük ve hızlı deniz
araçlarını tespit edebilen, meteorolojik olayların
gözlemlenebildiği, dost-düşman hava araçlarının
ayrımına imkan veren gelişmiş radar (OM 400M,
Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS)), geniş deniz
alanlarının taranmasına olanak sağlayan en ileri
deniz kirliliği tespit sistemi (SLAR, IR/UV tarayıcı),
gece ve gündüz şartlarında temasları teşhis etmek
üzere monte edilmiş kamera (ASELFLIR 200) ,
[ Hazırlayan ] Kazım ARMAĞAN | SG Sey. Kd. Çvş.
Teknolojideki gelişmelerin artmasıyla birlikte suç ve
suçluların tespiti zorlaşmakta, suçun önlenmesi ve
suçluların yakalanması ise ancak yeniliklerin yeterli
derecede uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı, yetki alanına giren her
türlü görevi yerine getirmek üzere, çağın gerektirdiği
yenilikleri takip etmekte ve en son teknoloji ürünü
vasıtaları bünyesinde barındırmaktadır. Görev
alanlarında vatandaşlarımıza daha etkin hizmet
sunmak amacıyla gemi, bot vb. deniz araçları ile
helikopterlere ilave olarak uçakların sağladığı
katkılardan faydalanmak düşüncesi doğmuştur. İlk
olarak 1993-1996 yılları arasında Aydın Valiliği
tarafından hibe edilen Moule modeli MX-7 tipi
uçakla Cengiz Topel meydanından görevler icra
edilmiştir.
1996 yılında uçağın kaza kırıma uğramasından
sonra yeni tip uçak için çalışmalar başlatılmış ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile beraber yürütülen
MELTEM-1 projesi ile 3 adet İspanya-Endonezya
ortak yapımı CN-235 CASA tipi uçak 2001-2002
yılları arasında envantere alınmıştır.
Uçaklarımızın, Sahil Güvenlik görevlerine yönelik
cihaz ve sistemlerle donatılması maksadıyla hayata
geçirilen MELTEM-2 projesi kapsamında, Fransız
THALES firmasına teslim edilene kadar olan tüm
uçuşlar Cengiz Topel meydanında 301’inci Deniz
Hava Filo Komutanlığı personeli tarafından icra
edilmiştir.
Projenin son aşamalarına gelinmesiyle birlikte,
Uçaklarla beraber envantere dahil edilen gelişmiş
yer sistemlerinin de kullanılması ile Sahil Güvenlik
Komutanlığı tarafından uçağın mevkisi eş zamanlı
olarak takip edilebilmekte ve elde edilen görüntü
ve veriler anında Harekat Merkezi tarafından
incelenerek, çoğu zaman bir anın bile insan hayatına
eş değer olduğu şartlarda gerekli reaksiyon derhal
gösterilebilmektedir.
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, halka
hizmet felsefesiyle hareket eden ve ülke çıkarlarını
daima her şeyin üzerinde tutan Sahil Güvenlik
Komutanlığı, sahip olduğu yeni uçakları ile deniz
yetki alanlarımızdaki görevlerini en üstün şekilde
yerine getirebilecek, çevre ülkelere bu konuda her
zaman olduğu gibi örnek olmaya devam edecektir.
55
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
BÜYÜK BEYAZ GELDİ
denize düşen kazazedelerin bulunmasını sağlayan
ASARS , bulunan kazazedelerin hayatta kalmasını
sağlamak üzere uçaktan can salı atma sistemi, elde
edilen delillerin kayıt edilmesi maksadıyla ayrıca
kamera ve fotoğraf makinesi ile tüm bu sistemlerin
operatörler tarafından kolaylıkla kullanılmasını
sağlayan yazılımı (AMASCOS) barındıran konsollar
ile donatılan uçaklarımız her türlü hava şartında
görev icra edebilmektedir.
muhaberesi sonucu Elmaçukuru köyünde mahsur
kalan ailenin kendi imkânları ile kurtulduğu, Terzili
köyüne geçmemizin daha uygun olacağı bildirildi.
56
SEL SULARINDA TIBBİ TAHLİYE
[ Hazırlayan ] Erol ÇELİK | SG Kd. Ütğm.
4–8 Ağustos 2012 tarihinde Samsun Bölgesi’nde
aşırı yağış sonucu meydana gelen sel felaketi de,
insan hayatının kurtarılması konusunda birliğimizin
verdiği önemli sınavların arasına girmiştir. 8
Ağustos sabahı Samsun Valiliği İl Afet ve Acil
Durum Müdürlüğünden sel felaketinde mahsur
kalan vatandaşların kurtarılması maksadıyla, çok
acil helikoptere ihtiyaç duyulduğu bilgisi alınmıştır.
Müteakiben daha önce defalarca arama ve kurtarma
faaliyeti icra etmiş tecrübeli iki ayrı uçuş ekibi hiç
vakit kaybetmeden helikopter başı yapmıştır. Uçuş
öncesi hazırlıkları kapsamında yapılması gereken
uçuş öncesi brifingi, özellikle meteorolojik şartların
kötü olması sebebiyle detaylı bir şekilde daha
helikopter talebi birliğimize ulaşmadan önce icra
edildiğinden, olay mahalline hareket için hiç vakit
kaybedilmemiştir.
İl Afet Müdürlüğünce yapılan ihbara istinaden
gidilen koordinatlarda, durumun belirtilenden
daha vahim olduğu, Samsun’un dağ köylerinin sular
altında kaldığı görülmüştür. Bu durumda öncelikle
iyi bir ekip çalışması ile mümkün olduğunca fazla
kişiye yardım edebilmek adına, helikopterler arası
görev dağılımı yapılmıştır.
Görev ekibinde bulunduğum TCSG–509 kuyruk
numaralı helikopter ile Elmaçukuru köyüne intikale
geçtik. Öncelikle amacımız köyde evlerinin çatısında
mahsur kaldığı ihbar edilen aileyi emniyetle tahliye
etmekti ancak köyün 3 mil kuzeyinde bulunan 4000
feet yüksekliğindeki dağın zirvesi ve etekleri sis ve
bulut örtüsüyle kaplıydı. Bu durumda köye ulaşmak
mümkün olmadığından, ikinci öncelikli hedefimiz
olan Terzili köyüne intikale geçtik. Bu esnada İl
Afet Müdürlüğü yer ekibi ile kurduğumuz telsiz
Aramalar devam ederken helikopter sesini
duyan bir grup insanın bizden işaretle yardım
istediklerini gördük. Köyün bulunduğu mevki
itibarıyla dağlık ve ağaçlık bir yer olması alçak uçuşu
engellemekteydi. Ancak insanların bulunduğu yere
yakın bir mesafede nispeten inişe uygun bir alan
bulup helikopteri indirdik ve A/K personelimizi,
bilgi alması için gönderdik. Daha sonra hamile bir
Yapılan bu
tıbbi tahliye
harekatı,
Sahil Güvenlik Komutanlığının sadece denizlerde
değil, yardıma muhtaç her vatandaşımıza mevcut
imkanlar ve kabiliyetler dahilinde, verilen
direktifler kapsamında her türlü yardımın yapılması
hususundaki azim ve kararlılığını göstermektedir.
Diğer görev ekibi ise, TCSG–508 kuyruk numaralı
helikopter ile Gökçekent, Dereler ve Yer altı
köylerinde keşif uçuşu yapmış, irtibata geçtikleri
mağdur insanlar tarafından “hayati tehlikede
kimsenin bulunmadığı, bu zor şartlarda yanlarında
bulunup kendilerine sağladıkları destek sebebiyle
minnettar oldukları” ifade edilmiştir.
Sahil Güvenlik Samsun Hava Grup Komutanlığı
personeli olarak uçuş emniyetinin müsaade ettiği
her şartta, yardıma muhtaç insanların uçan
melekleri olmaya devam edeceğiz.
57
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
16 Nisan 2009 tarihinde iki adet AB–412 SAR
helikopterinin Sahil Güvenlik Samsun Hava Grup
Komutanlığına intikal etmesi ile harekâta hazır
hale gelen birliğimiz, kurulduğu günden bugüne
Karadeniz’in uçan melekleri olmuştur.
Yardım edemediğimiz bu insanların hayati
tehlikelerinin olmaması bir nebze olsun vicdanımızı
rahatlatmış ve bu esnada 400–500 feet irtifada
küçük bir dağ köyü olan Terzili köyüne ulaşmıştık.
Öncelikle bahsetmeden geçmek istemediğim
can yakıcı bir tabloyu aktarmak isterim. Yağmur
sularının karıştığı küçük bir çay iken yatağından
taşmış koca
bir nehir
haline gelen
Terzili köyünü
ortadan yaran
suyun içinde
iki kişinin
bir o yana bir
bu yana bir
şeyler aradığını
fark ettik.
Hemen uçuş
operatörümüzü
selden zarar
görmüş bir
köprünün
uygun
kesimine
indirip, o
şahıslarla
irtibata
geçmesini
sağladık.
Şahıslar kaybolan çocuklarını aradıklarını, nehre
düşmüş olabileceğini düşündüklerini söylemişler ve
bizden arama yapmamız için yardım istemişlerdi.
Bizde nehir yatağı boyunca uzunca bir süre
aramamıza rağmen herhangi bir ize rastlayamadık.
Ancak daha sonra çocuğun nehir sularının
etkilemediği daha yüksek bir yerde bulunduğunu
öğrendik.
bayanın durumunun kötü olduğu ve hastaneye
kara yolu ile ulaşamadıklarını öğrenir öğrenmez
derhal sırılsıklam olmuş haldeki hamile bayan ve bir
refakatçisini helikoptere aldık. Bu hengâme içinde
rahatsız bayanın sakinleştirilmesi ve etrafa toplanan
diğer insanların emniyetsiz bir şekilde helikoptere
yaklaşmalarını önlemek için bir hayli gayret sarf
ettik. Kara yolu ile yolların açık olması halinde dahi
90 dakikadan az bir sürede hastaneye ulaşması
mümkün olmayan hasta bayanın, 15 dakika içinde
Samsun Üniversitesi Hastanesine intikalini sağladık
ve Acil Servis
personeline
teslim ettik.
Yaşadıkları
sel felaketi,
özellikle doğum
sancısı ve
helikopterle bu
zor şartlarda
yolculuk
yapmanın
korku ve
şaşkınlığını
yaşayan bu
bayan eminim
şimdilerde
bu olayı tatlı
bir anı olarak
hatırlıyordur.
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
ÇEVRE TOPLANTISI
[ Hazırlayan ] Pelin BOZ | Çevre Müh.
58
Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik faaliyetlerin
değerlendirilmesi, uygulamadaki sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
düzenlenen Çevre Toplantısı 27 Kasım 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Çevre Toplantısı; paydaşların katılımıyla Deniz Kirliliği, Balık Çiftliği Denetimleri ve Yasa Dışı Kum
Alımına Yönelik Faaliyetler olarak 3 ana başlık altında incelenmiş ve Ana Ast Komutanlıklar tarafından
sorumluluk sahalarında tespit edilen sorunlar ve çözüm önerileri dile getirilmiştir. Ayrıca Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından kurumsal bazda yapılan
faaliyetler ele alınmıştır.
Sahil Güvenlik Komutanlığının denizlerimizdeki kirliliğin önlenmesi ve çevre sorunlarıyla ilgili konularda
çalışan kurum/kuruluşların bir araya gelerek çözüm odaklı bir yaklaşım gerçekleştirdikleri söz konusu
toplantıda;
• Denize atılan trol donanımlarının yaptığı tahribat,
• Çevreye zararsız olduğu belirtilen marin deterjanların kullanımı,
• Birden fazla geminin bir arada bulunduğu ve kirletenin tespitinin mümkün olmadığı durumlar ve kaynağı
belirsiz deniz kirliliklerinden alınan numunelerin analiz ücretleri konusunda yaşanan sorunlar,
• Gemilerin atıklarını atık alım tesislerine hangi aralıklarla vermeleri gerektiği hususunda bir düzenleme
bulunmaması nedeniyle kontrol/denetimlerde yaşanan sorunlar,
• Deniz kirliliği idari para cezalarının tonaja göre hesaplanması nedeniyle aynı kirliliği yapan balıkçı
teknesi/yat/gezi teknelerine uygulanan idari para cezalarında meydana gelen farklılıklar,
• Tatil yörelerindeki gezi/tur teknelerine ilişkin atık
alım gemisi sayısının yetersizliği,
• Atık alım tesisi olarak faaliyet gösteren limanlar,
marinalar, balıkçı barınakları ve atık alım
teknelerinde yaşanan ücretlendirme farklılıkları,
• Deniz kirliliğinin önlenmesi amacıyla
gerçekleştirilen balık çiftliği denetimlerinde
karşılaşılan mevzuata ilişkin sorunlar,
• Yasa dışı kum alımı konusunda Komutanlığımızın
Çevre Kanunu’na istinaden işlem yapabilmesi için
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından girişimlerde
bulunulması, gündeme getirilmiş ve çözüm yolları
aranmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Gemi
Atıklarının Kontrolü” konusunda bilgilendirici bir
sunum ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı tarafından Tekirdağ’da Ocak 2012
tarihinde inşasına başlanan “Ulusal Acil Müdahale
Merkezi”nin tanıtımı yapılmıştır.
Sahil Güvenlik Hava Komutanlığı tarafından yapılan
sunumda, Komutanlığımız bünyesinde faaliyet
gösteren 3 adet CN-235 MSA uçağı tanıtılmış, söz
konusu uçakların deniz kirliliği tespitindeki imkân
ve kabiliyetleri hakkında bilgi verilmiştir.
Komutanlığımızda Çevre ve Su Ürünleri Denetimleri
konusunda her yıl yapılan bu toplantıların,
konu ile ilgili uzmanlar ile denetim ve kontroller
konusunda iş birliği içerisinde olduğumuz kurumları
bir araya getirmesi bakımından fayda sağladığı
değerlendirilmektedir.
59
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Komutanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı
ile Ana Ast Komutanlıklar tarafından katılım sağlanmıştır.
• Deniz kirliliği tespiti durumunda alınan
numunelere ilişkin gerekli koruma koşullarının
Bot Komutanlıklarında sağlanamaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından akredite edilen yetkili
laboratuvar sayısının az olması nedeniyle yaşanan
sorunlar,
BİLİŞİM
Günümüzde bilgisayar kullanıcılarının çok büyük
bir kısmı bilgisayar virüslerinin veya kötü niyetli
web sitelerinin neden olduğu zararlardan ve
olası tehlikelerden haberdardır. Birçok bilgisayar
kullanıcısı virüslerin tehlikeli yazılımlar olduğunu,
Internet’ten zararlı yazılımların yüklendiğini,
bu yazılımlarla bilgisayarın uzaktan kontrol
edilebildiğini bilmektedir. Fakat kullanıcıların
çok büyük bir kısmı bu tür tehditlere karşı
korunmanın sadece bu işin uzmanlarına mahsus
olduğunu düşünmekte ve sık aralıklarla bilgisayar
işletim sistemini yeniden kurmak yolunu tercih
etmektedirler. Halbuki tehditlerin neredeyse
tamamının kaynağı olan internet ortamında
korunaklı bir şekilde çalışmaya devam etmek için
atılacak birkaç basit adım birçok riski ortadan
kaldırmak için yeterli olacaktır.
60
[ Hazırlayan ] Murat GÜLCAN | SG Tek. Kd. Bçvş.
Evlerindeki bilgisayarları kullanarak internete
bağlanan milyonlarca insan gelişen teknolojilerden
eğlence, araştırma, eğitim, ucuz haberleşme, alışveriş vb. amaçlar için yararlanmaya başlamıştır.
Günümüzde bankacılık işlemleri gibi finansal
işlemlerin internet üzerinden yapılma oranı,
kazandırdığı zaman ve sahip olduğu kolaylık
sebebiyle artış göstermektedir. Kullandığımız
bilgisayarlarda sakladığımız bilgilerin değeri ve dış
dünya ile alışveriş içerisinde olduğumuz bilgilerin
gizlilik ihtiyacı arttıkça, her bilgisayar kullanıcısının
güvenlik konusunda bilinçli olması ve gerekli özeni
göstermesi daha da büyük önem taşımaktadır.
İşletim sistemleri, bilgisayarların üzerinde çalışan
yazılım ile bilgisayar donanımı arasında köprü
vazifesi gören ve bilgisayarın işlemesi için gerekli
ortamı hazırlayan programlar topluluğudur.
Kullanılan tüm programlar gibi, güvenlik amacıyla
kullanılan programlar da işletim sistemi üzerinde
koşmaktadırlar. Bu sebepten dolayı alınan güvenlik
önlemlerinin etkili olması için güvenli hale
getirilmiş bir işletim sistemi şarttır. Bilgisayarımızın
güvenliğinin artırılması, işletim sisteminin güvenli
hale getirilmesiyle başlar.
Çok kullanıcılı bir işletim sistemi kullanıyorsanız
kullanıcıların şifreleri çok basit seçilmemelidir.
Sözlükte bulunan kelimeler, isim, soyisim, doğum
tarihi, doğum yeri, çocuğunuzun ismi gibi kelimeler
kolay akılda kalması için oldukça sık başvurulan
şifrelerdir ve kolayca tahmin edilebilir. Sözlük
saldırısı yapan bir program birkaç saniye içerisinde
şifrenizi kolayca bulabilir. Unutma korkusu ile
sözlükten bir kelime kullanacaksanız bile bu
61
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
BİLGİSAYAR DÜNYASI
TEMEL GÜVENLİK ADIMLARI
Güvenlik için atılacak ilk adım, işletim sisteminizin
yamalarının güncel tutulması olacaktır. İşletim
sistemleri kullanıma açıldıktan sonra kullanıcılar,
üretici firma veya bağımsız araştırmacılar tarafından
bulunan hata ve güvenlik açıklıkları, kritiklik
derecesine göre belirli aralıklarla yamalar çıkarılarak
kapatılırlar. Kullanıcıların bu yamaları takip edip
uygun olanları işletim sistemine uygulaması, söz
konusu açıklığın kapatılması için gereklidir. Ev
kullanıcılarının büyük çoğunluğunun kullandığı
Microsoft Windows İşletim Sistemi için servis
paketi ve yamalarının takip edilmesine yardımcı
olmak için birçok web sitesi mevcuttur. Otomatik
güncelleştirme, yeni yamaları anında öğrenip
uyguladığı için büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu
işlemin manuel olarak yapılması için Başlat Menüsü
altındaki “Windows Update”/ “Microsoft Update”
kullanılabilir.
BİLİŞİM
kelimenin başına, sonuna veya ortasına rakam
ekleyerek, noktalama işareti ekleyerek veya büyükküçük harf çeşitlemesi yaparak şifrenizi daha güçlü
yapabilirsiniz. Şifreleriniz içerisinde Türkçe karakter
kullanılması, sözlük saldırısı yapan programlara
karşı ekstra bir güvenlik getirecektir. Mesela “nigde”
yerine “Niğ51de” gibi bir şifre kullanmak, şifrenizin
sağlayacağı güvenliği oldukça artırır. Sadece
bilgisayarınıza giriş için kullandığınız şifrelerde
değil, kullandığınız e-posta servisleri, üyelikler
gibi sistemlerde de benzer şifre politikalarını
uygulamanız faydalı olacaktır.
62
Temel güvenliğin sağlanması için atılabilecek ikinci
adım bilgisayarınızda bir antivirüs programını
etkin bir şekilde kullanmak olacaktır. Antivirüs
programları bilgisayarınızı virüslere, solucanlara ve
truva atı tipindeki zararlı yazılımlara karşı korumayı
amaçlar. Kullanıcıların antivirüs programları
hakkındaki yanlış bilgilerinden bir tanesi, antivirüs
programı bir kere kurulduktan sonra devamlı
olarak virüslere karşı bilgisayarı korur düşüncesidir.
Antivirüs programları, virüsleri virüs oldukları
için değil kendilerine tanıtılmış oldukları için
tanırlar, yani tuttukları virüs veri tabanında söz
konusu virüsü bulurlarsa virüs olduğunu anlar ve
gerekli mekanizmaları çalıştırırlar. Bu sebepten
dolayı neredeyse her gün çok sayıda virüsün ortaya
çıktığı günümüzde, antivirüs programlarının virüs
tanımlama dosyalarının güncel tutulması son bilinen
virüslere karşı korumanın mümkün olması için
şarttır. Antivirüs programlarının büyük çoğunluğu
bu güncelleme işlemini sizin yapacağınız ayarlar
sonucunda Internet’e bağlı olduğunuz zamanlar
kendisi otomatik gerçekleştirebilmektedir. Internet
ortamında kritik işlemler yapmaya başlamadan
önce bilgisayarınızda bir antivirüs programının
olduğundan ve aktif olarak kullanıldığından emin
olmanız gerekmektedir.
Teknik olarak aklımıza gelebilecek üçüncü adım,
mümkünse kişisel bir güvenlik duvarı kurup etkin
hale getirmek olacaktır. Güvenlik duvarlarının
yönetimi, bilgisayar yamalarının güncel tutulması
veya etkin antivirüs programı kullanılması gibi
önlemlerin yanında da çok teknik detay gerektiren
bir konu olduğu için çoğunlukla kabul görmeyebilir.
Fakat en azından Microsoft Windows XP/Vista
kullanıcıları, işletim sistemiyle beraber gelen kişisel
güvenlik duvarını oldukça basit bir şekilde etkin
duruma getirebilir.
KAYNAKLAR :
(1) http://www.bilgimikoruyorum.org.tr
(2) http://www.bilgiguvenligi.gov.tr
63
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Günümüzde koordineli gerçekleşen siber savaşların
kullandığı en kuvvetli silah, sahiplerinin haberi
olmadan kişisel bilgisayarların ele geçirilmesi
ve birleştirilmiş güç ile dağıtık servis dışı
saldırılarının(DDoS) gerçekleştirilmesidir.
Gelecek bir günde korumasız olduğu takdirde
ciddi güvenlik problemleri yaşatabilecek Windows
işletim sistemlerine sahip kişisel bilgisayarlar
farkında olmadan kendi ulusal sistemlerimizi ciddi
şekilde tehdit edebilir. Yakın zamanda gerçekleşen
siber saldırılarda Türkiye’de bulunan çok sayıda
kişisel bilgisayar da bu saldırılara alet edilmiştir.
Dolayısıyla evimizde kullandığımız bilgisayarın tek
hakimi olduğumuzdan emin olmak sadece kendiniz
için değil yeri geldiğinde ulusal güvenlik için de
büyük önem taşıyacaktır.
Bahsedilen temel güvenlik önlemlerinin yanında,
kullanıcıların güvenliği göz önünde bulundurularak
internet üzerinden güvenli işlem yapılması
da büyük önem taşımaktadır. Tanımadığınız
insanlardan gelen e-posta mesajlarının açılması,
eklentilerinde bulunan programların bilgisayara
indirilip çalıştırılması, arka kapı veya virüslerin
bilgisayarınıza bulaşması için en yaygın yöntemdir
ve siz böyle e-posta mesajlarına karşı daha dikkatli
olduğunuz sürece güvenlik seviyeniz eskiden çok
daha yüksek olacaktır. Aynı şekilde bilinmeyen veya
şüpheli web sitelerine girmemeniz, bu sitelerden
gelecek ActiveX, Java Applet vb. mobil programları
indirmeyi kabul etmeyip çalıştırmamanız sizleri
mevcut risklerin büyük bir çoğunluğundan
koruyacaktır.
bir insanın solunumu derin ve rahattır (Stres
tepkisi esnasında artar.), el ve ayaklara giden kan
miktarının artması nedeniyle el ve ayakları sıcak
ve ağırdır (Stres tepkisi esnasında ise, damarlar
daraldığı için, yüzey sıcaklığı düşer.), kalp vuruşları
sakin ve düzenli, karnı sıcak ve alnı serindir.
Bedeninin bütün kaslarında gevşeme ve rahatlama
görülür. Böylece stresin yarattığı fizyolojik ve
biyokimyasal kısırdöngü kırılır.
Gevşemeyi öğrenme yollarından uygulanması en
kolay olanı ve önemlisi doğru ve derin nefes almayı
öğrenmektir. Nefes almanın kendisi bir gevşeme
yolu olduğu gibi, diğer gevşeme alıştırmaları içinde,
alıştırmanın önemli bir kısmı olarak da kullanılır.
TEMEL NEFES EGZERSİZİ
Temel nefes egzersizine geçmeden önce, iyi nefesin
özellikleri üzerinde durulmalıdır. İyi nefes, ağır
olarak burundan alınmalıdır, sessiz ve akciğerin
bütününü doldurarak diyaframı aşağı itecek
derinlikte olmalıdır. Bu nitelikte bir nefes almak için
aşağıdaki adımlarda belirtilenleri yerine getirin:
1. Nefes alma egzersizine başlamadan önce sağ
avucunuzu göbeğinizin hemen altına, sol elinizi
göğsünüzün üstüne koyun ve gözlerinizi kapatın.
64
[ Hazırlayan ] Derya UĞURTAN | Psikolog
Stressiz bir yaşam düşünmek pek mümkün değildir,
çünkü hem stres yaratan birçok şeyi hayattan alıp
çıkarmak mümkün değildir hem de stres vericilerin
bir kısmı başarı için gerekli olan dinamizmi verme ve
gelişmeyi sağlama açısından yararlıdır. Bu nedenle,
kişinin ruh ve beden sağlığını koruması, verimli bir
yaşam sürmesi için koşulların değişmesini beklemek
yerine, stresle başa çıkma yollarını öğrenmesi
gerekir. Kişinin, başa çıkma öğretiminden azamî
derecede yararlanabilmesi için,
- Değişimin gerekli olduğuna inanması ve bunu
gerçekleştirmeyi istemesi,
- Bu değişimin nasıl gerçekleşeceği konusunda
rehberlik edecek bir kişiyle iş birliği yapmak
istemesi,
- Yeni öğrendiğini bıkmadan, usanmadan
defalarca tekrarlaması gerekir.
Bunun için uygulanan bedensel ve zihinsel teknikler
vardır.
BEDENLE İLGİLİ TEKNİKLER
Bütün stres azaltma tekniklerinin amacı, stresin
olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaktır.
Bedenle ilgili teknikler de stresin beden üzerindeki
olumsuz etkilerini yok etmeyi amaçlar. İşte bu
tekniklerden biri gevşeme tepkisinin öğrenilmesi
ve uygulanmasıdır. Gerçekten gevşemeyi başarmış
Günde en az 40 kez yukarıda açıklanan egzersizi
yapmak, bu tür nefes almayı alışkanlık haline
getirebilir. Bu alışkanlık yerleştikten sonra, gözleri
kapamak ve elleri karın ve göğüs üzerine koymak
gerekmez. Bu şekilde nefes alma alışkanlığıyla,
bedendeki oksijen miktarı arttırılmış ve akciğere
bütün kapasitesini kullanma imkânı yaratılmış olur.
Böylece kan dolaşımı hızlanır.
Birden sekize kadar sayma: Gözleriniz kapalı olarak
yavaşça derin bir nefes alın. Aldığınız nefesi, son
zerresine kadar verin. Tekrar derin bir nefes alın.
Nefes alırken “bir” deyin ve hayalinizde “1” sayısını
canlandırın ve dikkatinizi aldığınız nefes üzerinde
toplayın. Aldığınız nefesi 3 saniye tutun. Sonra
nefesinizi tamamıyla verirken içinizden “iki” diyerek
65
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
GÜNLÜK HAYATTA
STRESLE BAŞA ÇIKMA
2. Nefes almadan önce ciğerlerinizi tamamen
boşaltın. (Nefesi verirken ciğerler zorlanmamalı
ve nefesin kendiliğinden çıkmasına fırsat
verilmelidir.)
3. Hayal gücünüzde ciğer kapasitenizi ikiye bölün
ve “biir”, “ikii” diye içinizden sayarken ciğerinizin
bütününü havayla doldurun. İki saniye gibi
kısa bir süre bekledikten sonra “biir” “ikii” diye
sayarak, nefesinizi aldığınızın iki katı sürede
boşaltın. Doğru nefes alındığında, diyafram, yani
ciğer boşluğunu karın boşluğundan ve dalak,
karaciğer, mide, bağırsak gibi iç organlardan
ayıran kas, biraz aşağıya hareket eder. Bunun
sonucunda yukarıdan gelen basınç nedeniyle,
karın boşluğu şişer ve sağ eliniz dışarı doğru itilir.
Sağ elinizin dışa doğru itildiğini hissederseniz,
doğru nefes aldığınızdan emin olabilirsiniz… Yeni
bir nefes almadan iki saniye bekleyin.
hayalinizde 2 sayısını canlandırın. Tekrar nefes
alırken, içinizden “üç” deyin ve hayalinizde “3”
sayısını canlandırın. Aldığınız nefesi üç saniye tutun.
- Beslenmede öğünlere dikkat edilmeli ve öğün
atlanmamalıdır.
Ben değeri ile ilgili bir çok yanlış düşünce alışkanlığı
vardır. Bunlardan bazıları;
- Yaşın gereklerine göre sağlıklı beslenilmelidir.
1. Filtreleme
Bu şekilde sekize kadar devam edin ve gözlerinizi
yavaşça açın. Şimdi kendinizi daha sakin hissediyor
musunuz? Bu egzersiz bir yarış olmadığı için,
yavaş yavaş nefes almalı ve nefesler arasında ara
vermelisiniz.
- Alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır.
Filtreleme; belirli bir bütünü, bireyi, olayı, diğer
öğeleri ya saf dışı bırakarak ya da onları görmezden
gelerek bir tek öğeye dayalı olarak, ona ilişkin
değerlendirme yapma anlamına gelmektedir.
GEVŞEME ALIŞTIRMASI
66
Sonra çene kaslarına geçin. Yine aynı şekilde
kaslarınızı önce sıkın, sonra bırakın. Çenenizi yavaş
yavaş gevşetin. Bu arada derin derin nefes alıp
vermeye devam edin.
Aynı tekniği ense kaslarınız, omuz kaslarınız, göğüs
kaslarınız, el ve kol kaslarınız, karın kaslarınız, kalça
kaslarınız ve bacaklarınızın üst ve alt bölümündeki
kaslar için de uygulayın. Tamamen rahatlayınca
derin bir nefes daha alın ve yavaş yavaş gözlerinizi
açın.
Gevşeme tekniklerinin yanı sıra, kişinin sağlıklı
bir yaşam için yapabileceği diğer şeyleri şöyle
sıralayabiliriz:
- Spora önem verilmeli, beden hareketlerinin
yararı unutulmamalıdır. Belirli bir dalda uğraş
verilmese bile, mutlaka yürüyüş yapılmalıdır.
ZİHİNSEL TEKNİKLER VE STRESLE BAŞ ETME
YOLLARI
Duygusal
rahatsızlıkların
temelinde,
duyguların ilişkili
olduğu olaylardan
ziyade, bireyin bu
olaylara ilişkin
yorumları ve
bunların kaynağı
olan inanç sistemi
yatar. Bireyin
çevresi ve kendisine
dair düşünce,
yorum ve anlam
kalıpları ne ölçüde
gerçekçi ve akılcı
olursa, duyguları
da o ölçüde
sağlıklı, yani akla
uygun olur. Ancak
birçok durumda,
bunun tersi de
söz konusu olabilir. Bu durumda stresin ortaya
çıkması kaçınılmazdır, çünkü birey akılcı ve gerçekçi
düşünme potansiyeline sahip olmasına karşın, akılcı
ve gerçekçi olmayan düşünce ve inanç tarzlarını
da öğrenir ve yaşamını duygusal rahatsızlık ve
uyumsuzluklarla doldurabilir.
Birey bir kişi olarak bir değere sahip olduğuna inanır.
Böyle bir “ben” değerine sahip olduğuna inanan bir
birey, bu değeri yükseltmek veya en azından onu
olduğu yerde korumak gerektiğine inanır. İşte, bunu
gerçekleştirme yolları konusunda akılcı ve gerçekçi
olmayan bir inanca sahip olma durumuna “ben
tiryakiliği” denir. Bu tür inançlar öğrenilmiştir ve
bunlara yaygın olarak rastlanmaktadır.
2. Aşırı Genelleme
Filtrelemede nasıl bir bütünün tek veya birkaç
öğesine, ayrıntısına veya parçasına takılarak ona
ilişkin bir değer biçiliyorsa, genellemede de olayın
tümü gözler önünde değilken bile, tek bir özellik
veya öğeden yola çıkarak bütün hakkında bir
genelleme yapılabilir.
Aşırı genellemede, “herhangi bir özellik, bütünün
kendisini temsil eder” inancı yatar. Bir özellik,
performans ya da davranış hakkında verilen hüküm,
bütüne ilişkin bir hüküm olarak kabul edilir.
Böyle düşünen bir kişi, başkalarının kendisine
yöneltebileceği aşırı genellemelerden kaçınması
gerektiğine inanır.
Aşırı genellemeyi önlemenin en etkin yolu, yargıları
somut kanıtlara dayandırmaktır. Yani tek tek
olaylara, bir tek yanlışa, küçük bir ayrıntıya takılarak
yargıya varmamaktır. İşte bu amaçla, inandırıcı
kanıtlar ve gerekçeler bulabilmek için şu teknik
denenebilir:
Varılan sonuçları destekleyen kanıtlar, varılan
sonuçları desteklemeyen kanıtlar, destekleyen ve
desteklemeyen kanıtların karşılaştırılması sonunda
varılacak yeni sonuç.
Aşırı genellemeden arınmanın bir başka yolu
da kesin kanıtlara sahip olunmadığında, kelime
dağarcığından “tümüyle”, “her şey”, “herkes”, “hiç
kimse”, “daima”, “asla”, “kesinlikle” gibi sözcükleri
silmek, bunların yerine “bazen”, “çoğu kez”, “belki”
gibi daha esnek sözcükleri kullanmaktır.
3. Etiketleme
İnsanların bir tek davranışından yola çıkarak
genelleme yaparken, bir taraftan da o kişileri
etiketleriz. Eğer Ahmet “iyi bir insan” etiketine
sahip olmuşsa, o zaman Ahmet hep iyilik yapmalıdır.
“İyi” olarak etiketlenen Ahmet kazara dahi olsa,
olumsuz bir davranış gösteremez. Bu kadar
kolay ve toptancı değerler biçilmesi durumunda,
Ahmet’in “kötü” etiketlenmesi için bir tek yanlış
Etiketleme eğilimi ile baş etmek için kişinin yapması
gereken, karşısındaki kişinin yaptığı davranış ile
onun genel kişiliğini ayrı tutmasıdır.
4. Kutuplaşmış Düşünce
Bu tür düşünme tarzında, kişinin kendi de dahil
olmak üzere, insanlar ya iyidir ya da kötü; ya
harikadır ya da berbat; ya başarılı ya da başarısız;
ya akıllıdır ya da aptal; ya güzeldir ya da çirkin; ya
sevilir ya da nefret edilir. Görüldüğü gibi kişilere
verilen değerler ya bir uçtadır ya da öbür uçta, yani
kutuplaşma söz konusudur. Bu durumda kişinin
olumlu kutupta kalabilmesi için olağanüstü çaba sarf
etmesi gerekir.
“Eğer insanlar sizi onaylamıyorsa, bu mutlaka
sizin hatalı veya kötü olduğunuzu gösterir.” gibi
bir yanlış inanç da bu tür mantıktan kaynaklanır.
Oysa “mutlak iyi” veya “mutlak kötü” yoktur. İnsan
ilişkilerinde onaylanmayan kişiliğin bütünü değil,
belirli nitelikleridir. Bu onaylanmayan nitelikler
67
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Arkanız dik ve ayaklarınız yerde olmak üzere rahat
bir şekilde
sessizce oturun.
Ayak ayak
üstüne atmayın.
Gözlerinizi
kapatın…
Şimdi zihninizi
belirtilen
kas grupları
üzerinde
toplayın. Rahat,
sessiz, ağır ve
derin nefes alın.
İşe, alın ve göz
kaslarınızdan
başlayın. Önce
gözlerinizi
sıkın, bu arada
derin bir nefes
alıp nefesinizi
tutun. Nefesinizi
bırakın ve
kaslarınızı yavaş
yavaş gevşetin.
- Uykunun önemi çok büyük olduğundan uyku
saatlerine özen gösterilmelidir.
davranış yeterli olabilir. Görüldüğü gibi böyle bir
inançla hareket eden kişi, hem kendisi hem de
karşısındakilere hata yapma hakkı tanımaz. Böyle
bir kişi, “Üzerime aldığım bütün işlerde mutlaka o
işi en iyi bilen, kusursuz yapan ben olmalıyım” veya
“Ailem, arkadaşlarım, çevrem ve tüm tanıyanlarım
tarafından sevilmem ve kabul görmem gerekir.”
şeklinde inançlara sahip olabilir.
kişiliğin bütününe yönelik bir itham oluşturduğu
zaman kaygı ortaya çıkar.
Kutuplaşma eğilimi ile baş etmek için siyah beyaz
zıtlığındaki yargılardan uzak durulmalıdır. Toptancı
ben değerlerini bırakıp insanın bazen fedakâr bazen
egoist olabileceğini, cesur olmasına karşın ara sıra
korkabileceğini vs. kabul ederek, insanların küçük
benlerden oluştuklarını kabul etmek gerekir.
5. Facialaştırma
Olayların olumsuz yönlerini abartıp durumu facia
olarak algılamak, kaygı ve endişeyle sonuçlanır. Bu
tür aksak düşünceler, kişinin “insanların ve ‘diğer
şeylerin’ olmasını istediğimiz gibi olmaması dehşet
vericidir” şeklinde yanlış inancından kaynaklanır.
68
Bu tür bir yanlış düşünce şekline ve inanca sahip
kişi, atacağı her adımdan önce aşırı düzeyde emniyet
garantisi arar ve bunun sonucunda da sıklıkla
“treni kaçırır”. Başkasının önünde hakkını koruma,
birisinden bir istekte bulunma, görüşlerini bir
topluluk önünde açıklayabilme, bir başkasına ters
düşme pahasına kendi isteğini savunma gibi zararlı
ve tehlikeli durumlar yaratmayan hesaplanmış
psikolojik riskleri bile göze alamaz. Bunun
sonucunda bir şey kazanamamasının önünde önemli
kayıplar da verir ve yalnızlık ve engellenmişlik
duyguları içinde kendisini talihin cilvesine bırakır.
6. Zihin Okuma
Bu tür düşünce stiline sahip kişi, çevresindeki
kişilerin ufacık hareketinden yola çıkarak, kimin
ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne yapacağını
veya yapmayacağını anlayabileceğini sanır. Hatta
bazı kişiler, zihin okumayı, insanların davranış ve
tavırlarına bakarak, onların kendilerinden daha
mutlu oldukları inancına kadar götürebilir ve bu
hatalı düşüncenin bedelini de mutsuzlukla öderler.
Zihin okuma eğilimi ile başa çıkmak için hakkında
fikir yürüttüğünüz kişiden bizzat bilgi alın. Başka
kişilerle ilgili tahminlerinizi, ancak kendilerinden
alınacak bilgilerle sınanacak varsayımlar olarak
kabul edin. Farklı kaynaklardan da yeterince kanıt
toplayın. Bizzat kişiden ve diğer farklı kaynaklardan
edindiğiniz bilgilerin, varılan yargıları ne derece
desteklediğini ve çürüttüğünü değerlendirin.
7. Kontrol Yanılgısı
Başkalarının kendisini, kendisinin de başkalarını
kontrol ettiği düşüncesine sahip bir kişi, hem
kendisinin hem de başkalarının seçim yapma
hakkına sahip olmadığına inanıyor demektir.
Yaşam içinde kişinin kontrolü dışında gelişen
birtakım olaylar vardır, ancak böyle durumlarda
bile nasıl düşüneceği ve nasıl davranacağı
konusunda karara varmak insanın kendi elindedir.
Mutluluk ya da mutsuzluk, gerginlik ya da rahatlık
yaptığımız seçimlerin bir ürünüdür. Hepimize
dışarıdan birtakım zorlamalar gelebilir. Ama
bu baskılar karşısında seçme ve karar verme
hakkını kullandığımız sürece, bu zorlamaların bizi
yönlendirdiğini ve denetlediğini düşünmemeliyiz.
kendi sorumluluklarını tam anlamıyla yüklenmez,
hem de kendisinin mutluluğunun başkalarının
davranışlarına bağlı olduğunu düşünebilir. Böyle
düşünen kişi, karşısındakinin seçimine müdahale
etmiş olur.
Dışarıdan kontrol edildiğimiz şeklindeki yanlış
inançlardan kurtulmak için, herkesin seçme ve
karar verme hakkına sahip olduğu ve herkesin
kendinden sorumlu olduğu düşüncesini geliştirmeli
ve uygulamaya
koymalıyız.
9. Suçlama
Dışarıdan kontrol
edildiğimiz
şeklindeki aksak
düşüncenin bir
başka boyutu
da sürekli
destek arayışı
içinde olmaktır.
Böyle bir tutum
içindeki kişi,
“Hayatta insana,
kendisinden
daha başka,
daha güçlü, daha
büyük destekler
gereklidir”
şeklindeki yanlış
inanca sahip
olabilir. Oysa, bu tür bir inanç ancak başarısız
insanların kalkanıdır. Hiç şüphesiz çevrelerinden
aldıkları destekle başarıya ulaşmış insanlara
rastlamak mümkündür. Ancak başarı için böyle bir
desteğin olması kaçınılmaz bir kural değildir. Kendi
potansiyelinin bilincinde olan, elde etmek istediği
şeyi bilen ve gücünü o hedefe doğru seferber eden
kişinin eninde sonunda başarıyı yakalamasına kimse
engel olamaz.
8. Değiştirme Yanılgısı
Kişinin olayların kötü sonuçlarını dışarıdaki
etkenlere bağlayıp, olayları olumluya çevirmek
için başkalarını değiştirme yolunu seçmesidir.
Çevresindeki kişileri değişmeleri için zorlarken hem
Değiştirme yanılgısı ile başa çıkmak, kişinin
mutluluğunun veya mutsuzluğunun kendi yapacağı
seçimlere ve vereceği kararlara bağlı olduğu, yani
sorumluluğun kendisine ait olduğu şeklinde bir
bilince varması ile mümkündür.
İsteklerini belirleme ve karşı olduğu durumlar
karşısında “hayır” diyebilme sorumluluğu kişinin
kendisine aittir. Bu
nedenle, karşısındaki
kişilerin, bireyin
isteklerini bilme ve
karşılama zorunluluğu
yoktur. Seçimleri
yapan ve bunun
gerçekleşmesi için
girişimlerde bulunan
kişi girişimlerinin
sonucuna da
katlanmalıdır.
Birey kişinin belirli bir
davranışı yapma ya da
yapmama konusunda
seçim yapabileceğini
kabullenmezse, her
ne kadar akılcı olmasa
da hoşnutsuzluğunun
sorumluluğunu
karşısındakine yükler ve onu suçlar.
Suçlama eğilimi başkalarına olduğu gibi, kişinin
kendisine de yönelmiş olabilir. Kendisini suçlayan
bir kişi, başkalarının kendisine yönelttikleri
tercihleri kanun haline getirip kendisini bunları
karşılamaya mecbur hissedebilir.
Suçlama eğilimi ile baş etmenin yolu; her bireyin
kendinden sorumlu olduğunu, bireyin başkalarına,
onların da bireye “hayır” demesinin doğal olduğunu
kabul etmektir.
KAYNAKLAR:
1. ŞAHİN, Nesrin Hisli. Stresle Başa Çıkma. Olumlu Bir Yaklaşım. İstanbul: Sistem
Yayıncılık, 1995
2. ÖÇKOYMAZ, Eda. Stresle Baş etmede Etkili Rahatlama Teknikleri,Psikoloji
Dergisi 2013
3. YILDIRIM, İbrahim. Stresle Baş etmede Etkili Gevşeme Teknikleri
69
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Facialaştırma eğilimi ile baş etmenin başlıca yolu,
söz konusu durumun yol açabileceği olası sonuçları
gerçekçi bir şekilde değerlendirmek, yani felaket
tellallığını bırakmaktır. Böylece facialaştırılan olayla
ilgili kaygıyı azaltmak mümkün olur. Yukarıda
belirtilen şekilde gerçekçi bir değerlendirmeden
sonra yapılması gereken hesaplanmış psikolojik
riskleri göze almaktır.
ÇANAKKALE DENİZ
SAVAŞLARINDA YARBAY MUSTAFA
KEMAL VE 19’UNCU TÜMEN
[ Hazırlayan ] 70
Ahmet ÖZKURT | Svl. Me.
Birinci Dünya Savaşı’na hazırlık faaliyetleri
kapsamında Osmanlı İmparatorluğu 2
Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile gizli bir
antlaşma imzalamış ve hemen arkasından
genel seferberlik ilan etmişti. Goeben ve
Breslav’ın Boğaz’dan geçip sığınmasından
sonra da, 27 Eylül 1914’te Osmanlı Devleti,
Boğazları yabancı gemilere kapatmıştı.
Bunu Amiral Souchon (Suşon) komutasında
Karadeniz’e açılan Türk Donanması’nın,
Odesa, Sivastopol ve Novorosiski limanlarının
bombardımanı izler. Olayı savaş nedeni sayan
Ruslar, 1 Kasım 1914’te Kafkasya’da Türk
sınırlarını geçerek fiilen savaşı başlatır.
4 Ağustos 1914 tarihi itibarıyla Çanakkale
Bölgesi’nin savunmaya hazırlanması ve
savunulma görevi Başkomutanlıktan verilen
çıkartmadan bu kıyı parçalarını doğrudan
doğruya müdafaa etmek mümkündü. Bundan
dolayı Alaylarımı böyle kıyıdan müdafaa
edecek gibi yerleştirdim.”
Bu amaçla 4’üncü Kolordunun Aydın ve
Denizli’deki 11’inci Tümeni ile 3’üncü
Kolordunun Bandırma’daki 8’inci ve
Tekirdağ’daki 7’nci Tümenleri Çanakkale
Bölgesi’ne harekete geçirilmiştir.
Yarbay Mustafa Kemal 9.Tümene bağlı
26.ve 27. Alayları emrine aldı ve 26.Alayı
Seddülbahir’de, 27. Alayı da Kabatepe
bölgesinde görevlendirdi. 57. Alay da Sarafim
Çiftliği’nde ihtiyat olarak tertiplendi.
Balkan Savaşı’ndan sonra Sofya Ataşeliği’ne
tayin edilen Yarbay Mustafa Kemal Osmanlı
İmparatorluğu’nun süratle 1.Dünya Savaşı’na
doğru sürüklenmekte olması karşısında, bu
savaşta daha aktif bir görev almak maksadıyla
Başkomutanlık makamına ısrarlı isteklerde
bulundu. Sonunda 20 Ocak 1915 tarihinde
Tekirdağ’da kurulmakta olan 19.Tümen
Komutanlığına atandı.
Çoğunluğu Araplardan ve yaşlı askerlerden
oluşan 72 ve 77. Alaylar Başkomutanlık
tarafından 19.Tümen emrine verildi.
2 Şubat 1915 günü Yarbay Mustafa Kemal
19.Tümen Komutanlığı görevine başladı.
İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı
zorlayacaklarının anlaşılması üzerine
19.Tümen kurulu 57. Alayı ile birlikte 25
Şubat 1915 tarihinde Maydos (Eceabat)’a
geldi ve 3.Kolordu Komutanlığı emrine girdi.
19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal
“Maydos Mıntıkası Komutanı” sıfatıyla
Ece Limanı-Seddülbahir-Morto Sahili’nin
muhafazası görevini 9. Tümenden devraldı.
Yarbay Mustafa Kemal Balkan Savaşları
esnasında Bolayır’da konuşlu bulunan ve asıl
görevi Gelibolu Yarımadası’nın muhtemel
çıkarmalara karşı savunulmasıyla görevli olan
Akdeniz Mürettep Kolordu Komutanlığının
savunma planlarını hazırlamakla görevli idi.
Bu nedenle araziyi çok iyi tanıyor ve kendi
ifadesiyle şu şekilde değerlendiriyordu:
“Benim kanaatime göre düşman çıkarma
teşebbüsünde bulunursa iki teşebbüs ederdi:
birisi Seddülbahir, öbürü Kabatepe civarı…
Ve benim düşünceme göre, düşmanı karaya
19.Tümen Maydos’ta bulunduğu ve kıyı
savunma görevini yürüttüğü süre içerisinde
(25 Şubat-23 Mart arası) hem 3. Kolorduya
hem de Çanakkale Müstahkem Mevkii
Komutanlığına bağlı olarak görev yaptı.
26 Şubat tarihinde İtilaf Devletleri
Donanması giriş tahkimatı ve tabyaları
kullanılamaz hale getirdi. Bu arada
Seddülbahir’e bir akıncı müfrezesi çıkartıldı.
Bu olayı öğrenen Yarbay Mustafa Kemal 26. Alay Komutanı’na telefonla “Şimdi bizzat
yanınıza geliyorum. Benim muvasalatıma
kadar kıyıya çıkmış olan düşman behemehal
denize dökülecektir” emrini verdi. O gün
öğrendiği bir kahramanlık öyküsünü O’nun
ifadesiyle dinleyelim: “Gece karanlığında
yaralıları dolaştığım sırada Mehmet
Çavuş adında birinin takımıyla düşmana
atılışında elindeki silahın kullanılamaz hale
gelmesinden sonra hücumuna taşla devam
ettiğini öğrendim. Numune-i imtisal olur
mülahazası ile hemen orada kendisinin
nişanla taltifini yukarı makamlara yazdım.”
Sonraları nam kazanan Mehmet Çavuş budur.
4 Mart tarihinde tabyaların onarılmasını
engellemek maksadıyla yapılan çıkarma 26.
Alay ve Kumkale’deki birlikler tarafından
püskürtüldü ve 19.Tümen Komutanlığına
savunmanın güçlendirilmesi için emir verildi.
71
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Olaylar hızla gelişmiş, İngilizlerin bazı
Osmanlı limanlarını bombardımanla
buralardaki gemileri batırması, Çanakkale
Boğazı giriş tabyalarının bombardıman
ve Şattülarap’ta Fav’a asker çıkarması
gibi bardağı taşıran etkinlikleri, Osmanlı
Devleti’nin 11 Kasım 1914’te Rusya ve
İngiltere’ye resmen savaş ilanı sonucunu
doğurmuştur.
bir emirde, “Çanakkale Bölgesi’ne bir çıkarma
söz konusu olması halinde, 3’üncü ve 4’üncü
Kolordulardan takviye birliği isteyebileceği”
Müstahkem Mevkii Komutanlığına bildirildi.
18 Mart günü faaliyetlerini Yarbay Mustafa
Kemal’in anılarından aktaralım:
“Bu tamamiyle bir deniz harekatıdır. Kıyı
savunması müstahkem Mevkii Komutanı
Cevdet Paşa Hazretleri’nin emri altında
bulunuyordu. Yalnız 18 Mart gününün sabahı
Cevdet Paşa Hazretleri Maydos’ta bulunan
karargahıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir
kıyılarındaki tertibatı göstermek üzere
beraber Kirte’ye gittik. Oraya vardığımız
zaman düşman donanmasının Kirte’ye ve
Alçıtepe’ye doğru açtığı ateşin altında kaldık.
Adı geçen bölgenin korunmasına memur
26.Alay Kumandanı’na gereken sözlü talimatı
verdim ve Cevdet Paşa ile birlikte vazife
başında bulunabilmek için Maydos’a döndük.
Ancak Cevdet Paşa Mustafa Kemal de
72
ayrıldıktan sonra hemen Çanakkale’ye,
kendi kumanda mevkiine dönemeyecekti.
Çünkü bombardıman giderek artmış ve
Boğaz cehenneme dönmüştü. Bu nedenle
akşamüzeri saat 16.00’ya kadar ki çok
kritik saatleri Maydos’ta sadece izleyerek
geçirecekti. Zira haberleşme sistemi
kullanılamaz hale gelmişti. Kurmay Başkanı
Yarbay Selahattin Adil komutayı ele alacak
ve düşman donanmasıyla top düellosunu
yönetecekti.
O günkü faaliyetleri yine Yarbay Mustafa
Kemal’den dinleyelim:
“Düşmanın yenilgisiyle sonuçlanan bu 18
Mart Deniz Muharebesi’nde kara tarafının
korunması benim üzerimde idi. O gün
düşman bazı gemileri ile kıyıyı ateş altında
bulundurmasından başka anlatmaya
değer hiçbir şey olmamıştır. O gün kıyı
bataryalarında bulunan askerler, subaylar
ve kumandanlar cidden övülmeye değer
bir fedakarlıkla cesaretin, tevekkülün
en yükseğiyle sonuna kadar toplarını
kullanmışlar ve vazifelerini yapmışlardır.”
Düşmanın yenilgisi ile sonuçlanan bu deniz
muharebelerinden sonra Yarbay Mustafa
Kemal İngilizlerin ve Fransızların yalnız
donanmaları ile zorlayarak bir maksat elde
etmekten ümitlerini kestiklerine hükmediyor
ve mutlaka yeniden kıyıya asker çıkarmak
teşebbüsünde bulunacaklarına ihtimal
veriyor ve maiyetindeki kıt’alara “uyanık”
bulunmalarını emrediyordu.
24 Mart tarihinde Başkomutanlık tarafından
karargahı Gelibolu’da bulunacak olan 5. Ordu
kuruldu ve Alman General Liman von Sanders
Ordu Komutanı olarak görevlendirildi. 25
Mart tarihinde 26.ve 27. Alaylar yeniden
9.Tümen emrine verildi. Liman Paşa 26 Mart
tarihinde Gelibolu’ya gelerek görevine başladı.
30 Mart tarihinde emir komuta ilişkilerindeki
karışıklığı gidermek maksadıyla Yarbay
Mustafa Kemal 3.Kolordu Komutanı Esat
Paşa’ya bir mektup yazdı. Esat Paşa cevaben
Tümen’in 3. Kolordu’ya bağlı olduğunu
bildirdi. (3. Kolordu Kurmay Başkanı
Fahrettin Altay anılarında, ordu komutanının
31 Mart’ta 19. Tümen Bigalı Bölgesi’ne,
Mustafa Kemal’in aksi görüş bildirmesine
rağmen 77. Alay, tümenden ayrılarak
Çanakkale’ye intikal edecektir.
Aynı gün Liman Paşa ve Esat Paşa Maydos’a
geldiler. 9.ve 19. Tümen Komutanı ile birlikte
Alçıtepe’ye gidildi. Liman Paşa 9. Tümenin
savunma tertibini beğenmedi ve iki tümen
komutanının da aksine görüş bildirmelerine
rağmen kıyıların zayıf kıt’alarla gözetlenerek
büyük kuvvetlerin gerilerde bulundurulması
ve düşmanın kıyıya çıktıktan sonra karşı
taarruzlarla denize dökülmesini ihtiva eden
plan değişikliği emrini verdi. Bu emre göre
9.Tümen savunma tertibini değiştirdi.
6 Nisan günü Tümen Komutanı Yarbay
Mustafa Kemal’in ısrarlı teklifleri karşısında
77. Alay geri alındı ve Bigalı’ya intikal etti.
Bu tarihten çıkarmanın başladığı 25 Nisan
tarihine kadar 19.Tümen’in Yarbay Mustafa
Kemal’in emrinde hazırlanan plana göre
eğitim ve tatbikatlara göre devam ettiğini ve
özellikle 72. ve 77. Alayların üzerinde daha
ciddiyetle durduğunu görüyoruz.
KAYNAKLAR :
* Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V.Cilt Çanakkale Cephesi Harekatı
1’inci, 2’nci ve 3’üncü kitapların özetlenmiş tarihi, ATASE 1997
* 18 Mart Deniz Zaferi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2009
73
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
20 Mart günü Müstahkem Mevkii Komutanı;
Başkomutanlığa, Boğaz’ın ve Yarımada’nın
savunulması için bir rapor sundu. Bu rapor
üzerine 23 Mart tarihinde Müstahkem
Mevkii Komutanlığı emri ile 19.Tümen
genel ihtiyat olarak görevlendirildi ve bölge
sorumluluğu yeniden 9.Tümen’e verildi. Aynı
tarihte 72.ve 77.Alaylar da Maydos’a intikal
ettiler.
bu birliği kendi emrinde bir ihtiyat olarak
tuttuğunu ve kendisinden bir emir almadan
hiçbir yere hareket edemeyeceğini, Mustafa
Kemal ise muharebelerin başlamasıyla Esat
Paşa’nın emir komutasında hareket ettiğini
ifade etmektedir.) Aynı gün 19.Tümene genel
ihtiyat olarak Gelibolu Yarımadası, Saros
Körfezi veya Anadolu’da kullanılabileceği emri
verilmiştir.
ZİYARETLER
VE
ETKİNLİKLER
22
05
OCAK
ŞUBAT
2013
DR. SEDEF KABAŞ’IN
“BAŞARI İÇİN ÖNCE
İNSANI KAZAN”
KONULU KONFERANSI
2013
GENELKURMAY BAŞKANI
ORGENERAL
NECDET ÖZEL’İN ZİYARETİ
Sahil Güvenlik Komutanlığı
karargahında, Yenilikçi ve
Yaratıcı Yönetim Projesi
kapsamında Sn. Dr. Sedef
KABAŞ tarafından “Başarı için
Önce İnsanı Kazan” konulu
konferans verilmiştir.
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Necdet ÖZEL,
Sahil Güvenlik Komutanı
Tümamiral Hasan
UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret
etmişlerdir.
74
75
2013
TAI UÇAK TESLİM TÖRENİ
“Meltem Projesi” kapsamında
modernize edilen TCSG-552’nin TAI’de teslim
töreni yapılmıştır.
07
ŞUBAT
2013
21’İNCİ DENİZ KUVVETLERİ
KOMUTANI (E.) ORA.
YENER
KARAHANOĞLU’NUN
ZİYARETİ
21’inci Deniz Kuvvetleri
Komutanı (E.) Oramiral
Yener KARAHANOĞLU, Sahil
Güvenlik Komutanı Tümamiral
Hasan UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret
etmişlerdir.
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
23
OCAK
ZİYARETLER
VE
ETKİNLİKLER
25
15
ŞUBAT
MART
2013
İÇİŞLERİ BAKANI SAYIN
MUAMMER GÜLER’İN
ZİYARETİ
2013
DEVLET MEMURLARI
YEMİN TÖRENİ
İçişleri Bakanı Sayın
Muammer GÜLER, Sahil
Güvenlik Komutanı
Tümamiral Hasan
UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret
etmişlerdir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı
karargahında görevli devlet
memurlarından asaletleri
onaylananlar için yemin töreni
icra edilmiştir.
76
77
2013
99’UNCU DÖNEM SİLAHLI
KUVVETLER YÜKSEK SEVK
VE İDARE AKADEMİSi
MÜDAVİMLERİNİN
ZİYARETİ
99’uncu Dönem Silahlı
Kuvvetler Yüksek Sevk ve
İdare Akademisi Müdavimleri
Sahil Güvenlik Komutanlığını
ziyaret etmişlerdir.
26
MART
2013
SGRS PROJESİ İMZA
TÖRENİ (SSM)
Savunma Sanayii
Müsteşarlığında icra edilen
Sahil Gözetleme Radar
Sistemi Projesi imza törenine
iştirak edilmiştir.
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
12
MART
BERABER EĞLENELİM,
BERABER ÖĞRENELİM
KARİKATÜR
[ Hazırlayan ] İlyas KOÇAK | (E) Dz. Kur. Kd. Alb.
TEŞEKKÜR MEKTUPL ARI
78
79
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
BERABER EĞLENELİM,
BERABER ÖĞRENELİM
ŞİİR
BERABER EĞLENELİM,
BERABER ÖĞRENELİM
[ Hazırlayan ] Mahmut BAL | Svl. Me.
BULMACA
1
[ Hazırlayan ] Servet ALTAN | SG İda. Kd. Bçvş.
2
3
4
5
6
7
8
9
SOLDAN SAĞA
1. Taç Giydirme.... 2. İstek, Arzu, Emel, Talep, Özenç, Meram...Eski
Filistin’de bir kent...Katkat kum ve çakıldan oluşmuş yer kıvrımı.... 3. Rehin, İpotek...Bir tür kilim/Saf, Temiz, Afif.... 4. Çiçeği çevreleyen
yeşil yapraklar.... 5. Payitaht.... 6. Ahize, Reseptör...Vasiyet etme....
7. Güzel sanat...Sonuçsuz, Verimsiz.... 8. Güzellik, Görk...İki ucu
açık küçük boru.... 9. Kıl, Mu, Muy, Rış, Veber...Denizin kabarması,
Yükselme/Çelik çomak oyununa ve bu oyundaki sopaya verilen ad....
1
2
ÖLÜ KENTİN SESSİZ SAKİNLERİ
3
Henüz aşkın,
4
Tanrı’nın ruhunda bir ateş olduğu
5
lamekanda
buldular ölümsüzlüğü...
YUKARIDAN AŞAĞI
1. Anlaşma, Uyuşma.... 2. Kıl, Tüy...Hile.Desise, Entrika.Fukus.Dek,
Aldatma. Dümen, Dolap, Katakulli, Fent, Riv, Mekr...Çıplak vücut
resmi.... 3. İştial.... 4. Ödünç verme.... 5. Eski Mısır’da insanoğlunun
hayati dayanağı olan üretici güç./ Mezopotamya’da kullanılmış eski
bir hacim ölçüsü birimi...Tahıl yığını...Şarkı, Türkü (YIR).... 6. Zeban,
Dil, Lehçe, Ağız, Şive...Şikar.... 7. Hınç, Öç, Öc, Sar.... 8. Üstüne toprak
örtülmüş yığın...Uyuklama.... 9. Yapay bir şeker cinsi....
6
7
8
9
Ki o zamanlar,
dertlerinin sürgününde
SUDOKU
[ Hazırlayan ] Tolga DEMİRCAN | SG İda. Üçvş.
vuslata yol oluyordu hasret.
80
3
5
6
1
9
7
3
6
5
7
4
3
7
O sürgüne düştüğünden beri ateş
7
bu şehrin duvarlarında
6
kadim hüzünlerin buğusu yankılanır.
Ve işte bu yüzden
8
4
ZORLUK
ÇOK ZOR
8
9
8
7
4
6
5
3
5
2
Sudoku (Rakam Yerleştirme diye de bilinir) standart
olarak 9x9 boyutlarında bir diyagramda çözülür ve
her satır, her sütun ve her 3x3’lük karede 1’den 9’a
rakamların birer kez yer alması gereklidir.
9
5
4
3
7
2
1
6
8
1
3
6
9
8
4
5
2
7
2
7
8
6
5
1
4
3
9
3
9
2
8
4
6
7
1
5
7
4
5
1
9
3
2
8
6
6
8
1
7
2
5
3
9
4
4
6
7
2
3
9
8
5
1
8
1
3
5
6
7
9
4
2
5
2
9
4
1
8
6
7
3
DİLBİLGİSİ
ölümlülerinin boynunda
kuramadıkları cümlelerin
vebali asılıdır...
GEÇEN SAYININ
ÇÖZÜMÜ
GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ
1
TÜRKÇEMİZİ DOĞRU KULLANALIM
adaptasyon
argüman
bu cihetle
deklarasyon
departman
done
ekarte etmek
: uyarlama
: kanıt
: bu nedenle
: bildiri, açıklama
: bölüm
: veri
: uzaklaştırmak
[ Hazırlayan ] Dent. ve Değ. Bşk. lığı
empoze
fizibilite
frapan
icazet
istişare
istizan
mihmandar
: dayatma
: yapılabilirlik
: göz alıcı
: izin, onay
: danışma
: yetki isteme
: kılavuz, gezdirici
1
2
K
3
E
4
S
5
M
6
E
2
3
4
5
6
T
E
S
İ
S
E
Z
A
T
M
A
E
B
E
E
L
S
İ
B
Y
7
L
İ
M
8
İ
T
E
9
K
İ
R
7
8
9
İ
D
A
Y
A
L
İ
K
İ
L
H
İ
Z
İ
P
A
L
A
K
A
Z
M
G
İ
R
Z
İ
D
A
Ç
E
N
E
L
81
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013
İsimsiz bir lahitte yazılıdır !
1
82
Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013

Benzer belgeler