kahramanmaraş örneği - Gümüşhane Üniversitesi
Transkript
kahramanmaraş örneği - Gümüşhane Üniversitesi
Saffet KARTOPU KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ –KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ– Yrd. Doç. Dr. Saffet KARTOPU Temmuz- 2013 GÜMÜŞHANE 1 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI Bağlarbaşı Mahallesi 29100 / Gümüşhane Telefon: 0 456 233 74 25 pbx Faks: 0 456 233 74 27 Yayın Numarası: 18 ISBN: ISBN NO: 978-605-63476-7-2 Yayıncı Sertifika No: 26421 Yazar: Yrd. Doç. Dr. Saffet KARTOPU Kitabın Adı: Kaygının Kader Algıları İle İlişkisi Yayın Türü: Kitap Birinci Baskı İstanbul, 2013 Baskı: Eserin hukuki ve etik sorumluluğu yazara aittir. Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın yayın hakları Gümüşhane Üniversitesi’ne aittir. İzinsiz kopyalanamaz, aktarılamaz, çoğaltılamaz. 2 Saffet KARTOPU İthaf Yaşamımın her döneminde bana sınırsızca güven duyan anneme ve babama… 3 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 4 Saffet KARTOPU ÖZGEÇMİŞ 1981 yılında Adana / Karaisalı’da doğdu. 1997’de Karaisalı İmam Hatip Lisesinden mezun olduktan sonra, lisansını Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde, Yüksek Lisansını aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladı. 2003-2012 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı çeşitli ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğretmen, müdür yardımcısı ve müdür olarak çalıştı. Aynı zamanda Kamu Yönetimi alanında ikinci lisansını ve yüksek lisansını tamamladı. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Psikolojisi Anabilim Dalında “Kaygının Kader Algıları ile İlişkisi: Kahramanmaraş Örneği” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Kahramanmaraş Mükrime Hatun Kız Teknik ve Meslek Lisesi Müdürü iken Gümüşhane Üniversitesine öğretim üyesi olarak atandı. Halen aynı üniversitede Din Psikolojisi Anabilim Dalı başkanı olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. 5 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 6 Saffet KARTOPU İÇİNDEKİLER KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ ÖZGEÇMİŞ ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER TABLO LİSTESİ GİRİŞ.............................................................................................................. 6 a) Konu ve Problem...................................................................................... 16 b) Çalışmanın Amacı ve Önemi.................................................................... 21 c) İlgili Literatür............................................................................................ 23 I. BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE 1.1.KAVRAMSAL AÇIKLAMALAR.............................................................. 27 1.1.1. Kaygı........................................................................................................ 27 1.1.1.1. Kaygı Kavramının Tanımı........................................................... 27 1.1.1.2. Tarihsel Süreçte Kaygı................................................................. 30 1.1.1.3. Kaygının Belirtileri...................................................................... 32 1.1.1.4. Kaygının Sebepleri...................................................................... 35 1.1.1.5. Kaygının Çeşitleri........................................................................ 39 1.1.1.6. Kaygıyla İlgili Kavramlar............................................................ 45 1.1.1.7. Dindarlık ve Kaygı...................................................................... 53 1.1.2. Algı...................................................................................................... 57 1.1.3. Kader Kavramı.................................................................................... 60 1.1.3.1. Kaderin Kavramının Tanımı........................................................ 60 1.1.3.2. Kur’an’da Kaderin Kullanıldığı Manalar.................................... 63 7 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 1.1.3.3. Tarihsel Süreçte Farklı Kader Anlayışları.................................... 66 1.1.3.4. Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Kader...................................... 71 1.2. KURAMSAL AÇIKLAMALAR................................................................ 77 1.2.1.Yükleme Kuramı.................................................................................. 77 1.2.1.1. Yükleme Kuramı ve Temelleri..................................................... 78 1.2.1.2. Yükleme Kuramının Tarihsel Gelişimi........................................ 82 1.2.1.3. Yüklme Yapmanın Nedenleri....................................................... 84 1.2.1.4. Yükleme Kuramı ve Din.............................................................. 86 II. BÖLÜM BULGULAR VE YORUMLAR 2.1. Araştırma Sahasının Genel Özellikleri........................................................ 99 2.1.1. Kahramanmaraş’ın Tarihi.................................................................... 99 2.1.2. Coğrafi Yapısı/Nüfusu ve Ekonomisi.................................................. 99 2.2. YÖNTEM VE UYGULAMA................................................................... 100 2.2.1. Problem ve Araştırmada Cevap Aranan Sorular................................ 101 2.2.1.1. Problemler.................................................................................. 101 2.2.1.2. Alt Problemler............................................................................ 101 2.2.2. Anket Formunda Kullanılan Değişkenler ve Sorular........................ 106 2.2.3 Kavramlar........................................................................................... 106 2.2.4. Sayıltılar............................................................................................ 111 2.2.5. Denenceler......................................................................................... 111 2.2.6 Evren ve Örneklem............................................................................. 114 2.2.7. Araştırmanın Sınırlılıkları................................................................. 114 2.2.8. Saha Çalışmasının Uygulanması ve İstatistiksel İşlemler................. 115 2.2.8.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği........................................... 115 2.2.8.2. Verilerin Analizi......................................................................... 117 2.3. BULGULAR ve YORUMLAR................................................................ 118 2.3.1. Sosyo-Demografik Değişkenler ve Kaygı Düzeyi............................ 118 2.3.1.1.Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Olgusal Özellikleri....................................................................................................... 118 8 Saffet KARTOPU 2.3.1.2. Kanaat Sorularına Göre Örneklemin Özellikleri....................... 124 2.3.1.3. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyi..131 2.3.2 Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi........................ 139 2.3.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı............................................. 140 2.3.2.2. Cinsiyete Göre Kader Algısı...................................................... 146 2.3.2.3. Medeni Duruma Göre Kader Algısı........................................... 154 2.3.2.4. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı.......................................... 159 2.3.2.5. Okul Türüne Göre Kader Algısı................................................. 164 2.3.2.6. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı.................................... 173 2.3.2.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı.................................. 179 2.3.2.8. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı.................................... 188 2.3.2.9. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı............................. 191 2.3.2.10. Dershaneye Gidip-Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı.... 197 2.3.3. Kader Algısı Kaygı Düzeyi İlişkisi................................................... 200 2.3.3.1. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri...................................................... 200 2.3.3.2. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............. 201 2.3.3.3. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri.................................... 202 2.3.3.4. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi...................... 203 2.3.3.5. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri................ 204 2.4. TARTIŞMA............................................................................................... 205 2.4.1. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyiyle İlgili Bulguların Tartışılması....................................................................... 206 2.4.2. Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi Bulgularının Tartışılması.......................................................................................................... 210 2.4.3. Kader Algısı/Kaygı Düzeyi İlişkisiyle İlgili Bulguların Tartışılması...........225 SONUÇ .......................................................................................................... 231 KAYNAKÇA .................................................................................................. 235 EK-1 : DEĞERLENDİRME ANKETİ .......................................................... 249 9 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 10 Saffet KARTOPU ÖNSÖZ Kaygının kader algıları ile ilişkisinin konu edildiği bu çalışmanın odak noktasını farklı kader algılarının kaygı düzeyini ne ölçüde etkilediğinin din psikolojisinin yaklaşımıyla incelenmesi oluşturmaktadır. Araştırma, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın giriş bölümünde konu, problem, amaç, önem ve ilgili literatüre yer verilmiştir. Birinci bölüm, kavramsal ve kuramsal çerçeve olarak tasarlanmış, kaygı, algı ve kader gibi araştırmanın kavramlarına ve teze kuramsal temel oluşturan yükleme kuramına ayrılmıştır. İkinci bölümde, araştırmanın uygulama kısmı yer almaktadır. Bu bölümde, araştırmanın yöntemi, problem ve araştırmada cevap aranan sorular, araştırmada kullanılan değişkenler ve sorular, kavramlar, sayıltılar, denenceler, evren ve örneklem, araştırmanın sınırlılıkları, saha çalışmasının uygulanması ve istatistiksel işlemlere yer verilmiştir. Bulguların yorumunda, sosyo-demografik değişkenlere göre örneklemin olgusal özellikleri, kanaat sorularına göre örneklemin özellikleri, sosyo- demografik değişkenlere göre örneklemin kaygı düzeyi, sosyo-demografik değişkenler kader algısı ilişkisi ve kader algısı / kaygı düzeyi ilişkisi ele alınmıştır. Ayrıca tartışma kısmında elde edilen bulgular tartışıldıktan sonra sonuç ve kaynakçaya yer verilmiştir. Çalışmanın ortaya çıkmasında doğrudan veya dolaylı pek çok insanın katkısı vardır. Öncelikle doktora öğrenimimin başından tezimin bitimine kadar sürekli yardımını gördüğüm danışman hocam Sayın Doç. Dr. Ali KUŞAT’a, akademik yolculuğa çıkmaya niyetlendiğim lisans döneminin son yıllarından doktora döneminin sonuna kadar cesaretlendirici tutumunu ve yardımını esirgemeyen, katkısını akademik alanla sınırlandırmayıp yol göstericiliğini hep yanımda hissettiğim, hocam Sayın Prof. Dr. Hasan KAYIKLIK’a, doktora ders dönemindeki katkılarından dolayı Prof. Dr. Çelalettin ÇELİK ve Prof. Dr. Abdulvahap TAŞTAN’a, tezin her aşamasında sürekli görüş alış verişinde bulunduğum değerli arkadaşım Dr. Abdullah ÖZBOLAT’a, yardımları nedeniyle meslektaşlarım, Hacı Ali AYGÜN, Abdulkadir ASLANSOY, İbrahim ARUK, Ali BİLAL ve Mustafa SEKMEN’e, araştırmaya katılma talebimizi nezaketle kabul edip titiz bir şekilde anketi dolduran Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Lisesi ve İmam Hatip 11 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Lisesi öğretmen ve öğrencilerine, çalışmanın basılmasıa vesile olan Gümüşha Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. İhsan GÜNAYDIN’a ve çalışmama katkı veren daha pek çok kişi ve kuruma teşekkür borçlu olduğumu belirtmek isterim. Ayrıca, çalışmalarım süresince birçok fedakârlıklar gösterip beni destekleyerek her an yanımda olan eşime, hayatımızı güzelleştiren oğluma ve kızıma teşekkür ederim. Saffet KARTOPU 12 Saffet KARTOPU TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1 Araştırmanın Yol Haritası............................................................................100 Tablo 2 Araştırmanın Alt Problemlerine Göre Anket Sorularının Dağılımı......104 Tablo 3 Yaşa Göre Dağılım.........................................................................................119 Tablo 4 Cinsiyete Göre Dağılım................................................................................119 Tablo 5 Medeni Duruma Göre Dağılım...................................................................120 Tablo 6 Eğitim Düzeyine Göre Dağılım...................................................................120 Tablo 7 Okul Türüne Göre Dağılım..........................................................................121 Tablo 8 Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım.............................................................121 Tablo 9 Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım...........................................................122 Tablo 10 Dramatik Tecrübe Durumuna Göre Dağılım............................................122 Tablo 11 Dindarlık Algısına Göre Dağılım................................................................123 Tablo 12 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım...........................123 Tablo 13 Kader İnancı Bakımından Dağılım.............................................................124 Tablo 14 Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna Katılıp Katılmama Durumuna Göre Dağılım...........................................125 Tablo 15 Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım...........................................125 Tablo 16 Sınav Tutumuna Göre Dağılım....................................................................126 Tablo 17 Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım................................................126 Tablo 18 Başarı Tutumuna Göre Dağılım..................................................................127 Tablo 19 Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım.........................................................127 Tablo 20 Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre Dağılım.................................128 Tablo 21 İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım.........................................................128 Tablo 22 Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım............................................................129 Tablo 23 Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım...............................................129 Tablo 24 Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım....................................................130 Tablo 25 Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım..........................................131 Tablo 26 Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyleri........................................................132 Tablo 27 Cinsiyet Göre Kaygı Düzeyleri....................................................................133 Tablo 28 Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyleri.....................................................133 Tablo 29 Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri..................................................134 Tablo 30 Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri............................................................135 Tablo 31 Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri.............................................136 Tablo 32 Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri...............................................137 13 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 33 Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............................................138 Tablo 34 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............139 Tablo 35 Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-1...........................................................140 Tablo 36 Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-2...........................................................143 Tablo 37 Cinsiyete Göre Kader Algısı-1.....................................................................146 Tablo 38 Cinsiyete Göre Kader Algısı-2.....................................................................148 Tablo 39 Cinsiyete Gre Kader Algısı–3.......................................................................150 Tablo 40 Cinsiyete Gre Kader Algısı-4.......................................................................152 Tablo 41 Medeni Duruma Göre Kader Algısı-1........................................................154 Tablo 42 Medeni Duuma Göre Kader Algısı-2.........................................................157 Tablo 43 Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-1........................................................159 Tablo 44 Eğitim Düeyine Göre Kader Algısı-2..........................................................162 Tablo 45 Okul Türüne Göre Kader Algısı-1...............................................................164 Tablo 46 Okul Türüe Göre Kader Algısı-2.................................................................166 Tablo 47 Okul Türüne Göre Kader Algısı-3...............................................................168 Tablo 48 Okul Türüe Göre Kader Algısı-4.................................................................170 Tablo 49 Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-1.................................................173 Tablo 50 Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-2.................................................176 Tablo 51 Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-1................................................179 Tablo 52 Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-2................................................182 Tablo 53 Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-3................................................185 Tablo 54 Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı.....................................................188 Tablo 55 Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-1.........................................191 Tablo 56 Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-2.........................................195 Tablo 57 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-1...............197 Tablo 58 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-2...............199 Tablo 59 Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyler.................200 Tablo 60 Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............................201 Tablo 61 Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri......................................................202 Tablo 62 Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi.......................................203 Tablo 63 Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri.................................204 14 Saffet KARTOPU KISALTMALAR Akt. : Aktaran Ark. : Arkadaşları C. : Cilt Çev. : Çeviren Der. : Derleyen Ed. : Editör Fd : Durumluk Kaygı F Değeri Fs : Sürekli Kaygı F Değeri Haz. : Hazırlayan p : Anlamlılık Değeri s : sayfa S : Sayı Sd : Durumluk Kaygı Standart Sapması Xd : Durumluk Kaygı Puanı Ortalaması Xs : Sürekli Kaygı Puanı Ortalaması Ss : Sürekli Kaygı Puanı Standart Sapması SDs : Sürekli Kaygı Serbestlik Değeri SDd : Durumluk Kaygı Serbestlik Değeri Td : Durumluk Kaygı T Değeri Ts : Sürekli Kaygı T Değeri vb. : ve benzeri vd. : ve diğerleri Yay. : Yayınları 15 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - GİRİŞ a) Konu ve Problem Bu çalışmada temel olarak, kaygının kader algıları ile ilişkisi ele alınacaktır. Bilindiği gibi kader, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak olan şeylerin zaman ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini bilip ezelde de o surette takdir etmesidir (Sabuni, 1995:161). Kaygı ise olumsuz bir sonuç bekleme, iç çelişki, desteğin çekilmesi ve belirsizlik durumlarında ortaya çıkan üzüntü, sıkıntı, korku, başarısızlık duygusu, acizlik, sonucu bilememe ve yargılanma gibi durumlardan birini ya da bir kaçını içeren heyecansal süreç olarak ifade edilebilir (Le Gall, 2006:7; Cüceloğlu, 1994:276). Belirli şiddette kaygı, insanın temel duygularından birisi olarak kabul edilebilir. Çünkü her insan kendisi için tehlikeli olarak algıladığı durumlar karşısında bir miktar kaygılanır. Örneğin, sınavlar ve cerrahi operasyonlar kişide belli oranda tedirginlik ve huzursuzluk yaratabilir. Bu tür kaygılar genellikle kısa süreli ve geçicidir. Bu sebeple bunlara süreksiz-durumluk kaygı adı verilmektedir. Kişinin gündelik yaşantısı içinde karşılaştığı pek çok durumu sıklıkla stresli olarak algılaması ve yorumlaması ise sürekli kaygı olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda sürekli kaygı hali, kişinin açık ve nesnel bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı anlarda bile tedirginlik duyup mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu bağlamda, araştırmamızda kader inancının, kişinin hayata verdiği anlamı nasıl yönlendirdiği ve kaderden hangi manayı anladığı ortaya konularak, bu mananın kişinin psikolojisine ne tür etkide bulunduğu saptanmaya çalışılacaktır. Böylece farklı kader algılarının kaygıyla ilişkisi ortaya konulmuş olacaktır. Psikolojik açıdan önemli olan insanın kaderden anladığı mana ve kadere karşı geliştirdiği tutumlardır. Bu tutumlar insanın davranışlarını ve psikolojisini sonuç olarak da ruh sağlığını etkilemektedir. Bunun için kader inancının ve kadere verilen anlamın psikolojik olarak incelenip ortaya konulması gerekmektedir. Bilindiği gibi kaza ve kadere iman konusu, İslam dininin Amentüsünde yer alan, farklı İslam bilginleri tarafından değişik şekillerde yorumlanan bir 16 Saffet KARTOPU konudur ve İslam inancı içerisinde en tartışmalı konuların başında gelmektedir. İslam düşünce tarihinde çeşitli mezheplerin ortaya çıkmasına ve aralarında sert tartışmalar yaşanmasına neden olan kader konusunda esas tartışma, insanın davranışlarının sorumluluğunu üstlenip üstlenmeyeceği konusunda yaşanmıştır. Kader konusunda belki en kesin olan şey, az ya da çok, dindar insanların kader inancını farklı şekillerde algıladıklarıdır. Yani hemen her Müslüman, inanç esaslarından biri olan kader konusunu eğitim şekli, bilgi birikimi, entelektüel kapasitesi, kişilik özellikleri vb. gibi faktörlerin etkisiyle farklı bir şekilde yorumlamakta ve hayatına aktarmaktadır. Bu çalışmanın amacı da, seçilen örneklem grubu üzerinde farklı kader algılarını belirleyerek, bu algı şekillerinin kaygıyla ilişkisini ortaya koymaktır. İnsan dış dünyanın bilinmezliğinden ve muhtemel tehlikelerinden kendini korumak için tarih içinde büyüler denemiş, ruhlara tapmış, törenler düzenlemiş, büyücülerin güçlerinin arkasına sığınarak huzuru ve rahatlığı bulmaya çalışmıştır. İki bin yıldan uzun bir süredir tek tanrılı dinler insanların temeldeki güvensizliklerine çare olmuş, ruh ve beden sağlığının korunmasında çok önemli araç haline gelmiştir. Bu özelliği ile din, birçok açıdan son derece önemli bir psikoterapi rolü oynamıştır. Kader inancı da hem kişinin anlayışını yönlendirip davranışını etkilediği için dinin, hem de çoğu zaman atıf mevzu olduğu için son yıllarda din psikolojisinin önemle üzerinde durduğu bir konu haline gelmiştir. Kişide “endişe”, “bunaltı”, “iç daralması”, “tedirginlik” ve “tasa” şeklinde tezahür eden kaygı (anxiety, angst) hali ise psikologların ve psikiyatrların ilgilendiği bir mevzudur. Çünkü bireyin kaygı düzeyinin normal olmaması, özellikle kaygılanım bozukluğunun görülmesi ruh sağlığını olumsuz etkileyen faktörler arasında kabul edilmektedir. Ruh sağlığını olumsuz etkileyen böyle bir durum karşısında kader inancının nasıl bir etkisinin olacağı yanıtı beklenen önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Bu soruya cevap ararken, yani kaygının farklı kader algıları ile ilişkisi incelenirken, konuya daha bütüncül bir bakış açısı kazandırmak için kuramsal bir temelden hareket etmek faydalı olabilir. Bu çalışmada konumuza uygun bir bakış açısı sunduğunu düşündüğümüz, yükleme kuramından hareket edilecektir. Kuramı biraz daha yakından tanımamız 17 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - gerekirse; bilindiği gibi insanın en temel eğilimlerinden biri gerek kendisinin yaşadığı gerekse çevresinde gözlemlediği olaylara bir anlam vermeye ya da olup biten olayları bir takım nedenlere ve sebeplere yükleyerek açıklamaya, dolayısıyla anlamaya çalışmasıdır. İnsanın söz konusu bu temel etkinliğini açıklamak durumunda olan psikologlar, bu çabanın altındaki nedenin, insanın içinde yaşadığı çevreyi anlamlı bir yapıya kavuşturma ve neticede de kontrol edilebilir bir duruma getirme güdüsü olduğunu ileri sürmektedirler (Yaparel,1994:275). Sosyal psikologlar, insanların yaşadıkları değişik türden günlük sosyal olayları seküler terimler kullanarak nasıl açıkladıklarını anlama konusunda dikkat çekici ilerleme ve gelişme göstermişlerdir. Hem teorik hem de deneye dayalı düzeylerde yürütülen bu çalışmalar “Yükleme Kuramı” (Attribution Theory) başlığı altında ele alınmaktadır (Spilka ve ark, 2001: 173-174). Özellikle 1970’li yıllarda sosyal psikolojinin en popüler konuları arasında önemli bir yer tutan Yükleme Kuramının temel varsayımına göre, insanları içinde yaşadıkları çevrenin nedensel yapısı hakkında bilgi sahibi olmaya çaba göstermektedir. Fiziksel ya da sosyal hadiselere yönelik nedensel açıklamaların iki temel sebebi vardır. Bunlardan birincisi tahmin edilebilirlik, ikincisi ise kontroldür. Söz konusu bu iki sebep birleşince, insanın kognitif yapısı gereği, iki nesne veya iki olay arasında bir ilişki varmış gibi algılanmakta, bunlardan birini diğerinin sebebi ya da sonucu olarak değerlendirmektedir (Yapıcı, 2003:128). Yükleme faaliyetlerinin, kısmen de olsa, insanın tanık olduğu olayları bir takım inançlara dayalı geniş çerçeveli anlam sistemleri içerisinde anlama, yorumlama ve açıklama gayretlerinden oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, dünyadaki mevcut dinlerin dikkat çekici özelliklerinden birisinin, belki de en önemlisinin, insanlara sundukları her türden nedensel açıklamalar olduğu görülür. Tarihin sistemler, evren neden değiştiği hayatta başarılı bilinen bütün dönemlerinde kutsal metinler ve dinsel ve insanın nasıl ve niçin var olduğu, mevsimlerin niçin ve ve doğal afetlerin neden meydana geldiği, bazı kimseler olurken, diğerlerinin başarısızlığa uğramaları ve hemen 18 Saffet KARTOPU hemen herkesin zaman içinde çektikleri acıların nedeni ile ilgili ifadelere yer vermektedir. Fakat dinin ortaya koyduğu bu türden açıklamalara herkesin aynı ölçüde ve sıklıkla başvurduğunu söylemek doğru olmayabilir. Nitekim en dindar olarak sınıflandırılabilecek kişilerin bile yaşadıkları her olayı dinsel terim ve kavramlarla açıklamadıkları gözlenmektedir. İnsanlar yaşadıkları, gözlemledikleri veya duydukları olayları bazen deneysel olarak denetleyemedikleri bir takım tabiatüstü güçlerle, bazen de bizzat kendilerine ya da kendilerinin kontrolü altında bulunan çeşitli faktörlere atfederek açıklamaya çalışabilmektedirler. Bireyin nerede içsel, nerede dışsal atıfları ön plana çıkaracağı meselesine gelince burada “denetim odağı” kavramına vurgu yapmak gerekebilir. “Denetim Odağı” kavramı, yaşadığı olayları kendisinin kontrol edebileceğine inanan kişilik yapısı ile yaşadığı olayların kendisinin dışında bir takım güçler tarafından gerçekleştiğini düşünen ya da kader olduğuna inanan kişilik yapısı arasındaki farklılığa dayanır. Bazı insanlar yaşadıkları olayların nedeni olarak kendilerini görürler. İyi ya da kötü herhangi bir durumla karşılaşmışsa bu durumun nedeni ve sorumlusu kendileridir. Bir kısım insanlar ise bunun tam karşıtı bir düşünce ile olayları açıklamaya çalışırlar. Bu özellikteki insanlara göre yaşanan durumun sorumluluğu, içinde yaşanılan koşullara, topluma, anne-babaya, sisteme, öğretmene, kadere, Tanrıya… aittir. Kısacası sorumluluk kendilerinde değildir. Denetim odağı bakımından yaşadığı durumlarla ilgili olarak sorumluluğu üstlenen kişilere içten denetimli, sorumluluğu kendisinin dışında arayan kişilere de dıştan denetimli kişiler denir (Kayıklık, 2003:91). Spilka ve arkadaşları hem dinsel hem de dinsel olmayan yüklemeleri belirleyen faktörleri, “yükleme yapanın kişilik özellikleri”, “yüklemenin yapıldığı ortam”, “açıklanacak olayın özellikleri” ve “açıklanacak olayın meydana geldiği ortam” biçiminde sınıflandırmaktadırlar (Spilka ve ark., 2001:182-188). “Açıklanacak olayın niteliği” etkeninin, dinsel açıklamaların veya yüklemelerin yapılmasına yol açabilecek önemli bir etken olduğu görülmektedir. Nitekim kişilerin yaşadıkları trajik olaylar karşısında ve kriz 19 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - anlarında Tanrı, kader gibi dinsel yada tabiatüstü yüklemeleri daha sıklıkla yaptıkları görülmektedir. Çünkü dinsel inançlar; söz konusu trajik olayların yaşandığı durumlarda anlam sisteminin devamlılığının korunması için gerekli olan, gelecekteki olayların katlanılır ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin duyulan güven, yaşanan olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin de aranıp bulunması, yaşanan olayın “bir planın parçası” olup tesadüfe bağlı olmadığına ilişkin inanç gibi unsurları sağlayarak kişilerin olayları açıklamalarını kolaylaştırmaktadır (Yaparel, 1994:278; Spilka ve ark., 2001:180). Kadere inanan ve başına kötü bir olay gelen kişi, büyük olasılıkla şu açıklamaları yapacaktır. Bu olayın üstesinden gelebileceğimi bilmeden Tanrı bunu bana yapmazdı; Tanrı bana iyi bir ders verdi; başıma gelen bu olay, Tanrı’nın planının bir parçasıdır. Görüldüğü gibi dinsel kavramlardan oluşan sistemler kişileri, yaşadıkları olayları göğüsleyebilmeleri ve onları açıklayabilmeleri için düzenlemiş, kapsamlı ve aynı zamanda bir bütün olan inançlar ile donatmaktadır. Öyleyse gözlemlenen olayların sebepleri hakkında, genellikle toplumsal bellekte mevcut olarak bulunan, bununla birlikte çoğu kere öznel inançlar olarak dile getirilen nedensel atıfların insanların “anlam arama”, “sonuçları kontrol altına alma” ve “özsaygı ihtiyacına” cevap verdiği söylenebilir (Spilka ve ark., 2001:177). Yükleme süreci, insan ilişkileri içinde temel bir yer tuttuğundan, yükleme kavramları gelişim psikolojisi, kişilik ve normal dışı davranışlarla ilgili konularda, davranışı açıklayıcı bir süreç olarak kullanılabilir. Diğer tüm psikoloji teorileri gibi yükleme yaklaşımlarının da sınırlılıkları vardır. Yükleme teorisi’nin kurucusu olan Heider, “Bizim algı alanımız psikanalistler tarafından incelenen şuuraltı süreçlerden ziyade, günlük hayatta şuur seviyesinde meydana gelen olaylar gibi yüzeysel meseleler olacaktır. Mesela insan algısı ve hafızası, açlık ve susuzluk gibi fizyolojik olarak temellenmiş güdü sistemlerinin pek çok vechesi bu konumdadır. Ayrıca klinik psikoloji alanında yükleme kavramları tarafından analiz edilmeyen ve muhtemelen analiz edilemeyecek olan otizm, şizofreni gibi birçok fenomen vardır (Özgül, 1998:17). 20 Saffet KARTOPU Bireyin yaşadıklarını açıklama ve anlamlandırma girişimi olarak dini yükleme faaliyeti, genel olarak islam düşünesinde, özel olarak Kelam ilminde ele alınmıştır. Hatta bu konunun tartışılmasının bazı itikâdi mezheplerin doğmasına neden olduğu da rahatlıkla söylenebilir. İnsanın eylemlerine doğrudan müdahil olan ve her şeyi kontrol eden bir Tanrı yüklemesi, “yapılan işlerin hiçbirinde beşeri irade ve kuvvetin tesiri yoktur” diyen Cebriye’nin görüşlerini anımsatmaktadır. Olayların olmasına izin veren ve bireyi özgür bırakan bir Tanrı anlayışının, Mutezile’nin görüşlerine denk düştüğünü ifade edebiliriz. Bunun yanında, olayların olmasında bireyle birlikte iş gören bir Tanrı anlayışının da Ehli Sünnet’in görüşleriyle örtüştüğünü söylemek mümkündür (Gürses, 2008:374). Dinin kutsal kitabı incelenerek burada insan ruhiyatını yansıtan bilgileri belli bir psikolojik bakış açısıyla yorumlamak, Din Psikolojisi’nin bir araştırma yöntemidir (Yavuz, 1986:159). Buradan hareketle, bundan sonraki araştırmalarda, Kur’an’ın Allah-insan ilişkisinden bahseden bazı ayetler, yapılacak çalışmaların esasını teşkil edecek şekilde değerlendirilebilir. İşte bu sebeple, bu çalışmada da önemli nedensel yüklemelerden biri olan kader inancının kaygıyla ilişkisi incelenecektir. Bu bağlamda kaygıyla başa çıkmada kader algılarının rolünün ne olduğu temel araştırma konusu olarak ele alınmaktadır. Temel probleme bağlı oluşturulan alt problemler ise sosyodemografik değişkenlere göre örneklemin kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? Sosyo-demografik değişkenlere göre kader algısı farklılaşmakta mıdır? Kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? Bu sorulara yanıt bulabilmek amacıyla, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinden tesadüfi yöntemle belirlenen örneklem grubunun kader algıları ve kaygı düzeyleri belirlendikten sonra, kader algıları ile kaygı ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. b) Çalışmanın Amacı ve Önemi Bilimsel ilerlemeler ve düşünsel alanlardaki gelişmeler, insanların kendilerini daha özgür ve bağımsız görmelerini sağlamasına rağmen kader, insanın ilgisini çeken, kişiyi etkileyen önemli faktörlerden biri olmaya devam etmektedir. İnsanlar kendilerine olan güvenlerinin artmasıyla birlikte 21 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - kendilerini kaderden bağımsız olarak görmelerine, Allah’a sığınanları kaderci olarak isimlendirmelerine rağmen bazen başlarına gelen olaylar karşısında çaresiz kaldıklarında “kader” kelimesini kullanmaktadırlar. Çünkü kader, insanlar için tutunacak sağlam bir dal ve her zaman rahatlatıcı bir çıkış noktası görevi görebilmektedir. İnsanların kader inancına, zorda kaldıkları, çıkış noktası bulamadıkları zamanlarda daha sık başvurdukları görülmektedir. İnsana bir çıkış kapısı sunduğu düşünülen kader inancının, genelde ruh sağlığıyla daha özelde ise kaygıyla ilişkisinin araştırılıp incelenmeye ihtiyacı vardır. Literatürde de insanların kaderi nasıl algıladıkları ve bu algılamalarının onları ruhsal olarak hangi yönde etkilediğine dair çalışmaların yeterince olmaması, bizi böyle bir araştırma yapmaya iten en önemli faktör olmuştur. Araştırmamızda, İslam dininin tevhit inancına ve Allah’ın kudretine verdiği önem ve Müslümanların bunlara olan imanının aynı zamanda kadere imanı desteklediği göz önüne alınarak, değişik kader algılamalarının bu bağlamda oluşturacağı ruhsal değişimler, güvenilir ve geçerli ölçüm araçlarıyla teste tabi tutulmaya çalışılacaktır. Ortaya çıkan bu algılamaların kaygı düzeyi ile ilişkisi incelenecektir. Araştırmanın önemine gelince öncelikle kaygıyla farklı kader algıları arasındaki ilişkinin ortaya konması yeni araştırmalara ve tartışmalara kapı aralayabilecektir. Ayrıca konunun aydınlatılması kaygıyla mücadele açısından yeni bir bakış açısı kazandırmış olacaktır. Araştırmamızın başında problem olarak belirlediğimiz hususlar, hipotezlerimiz ve alt hipotezlerimiz de aydınlatılmış olacaktır. İslam dininin bütün esasları gibi kader inancı da diğer inançlarla bir bütünlük arz etmektedir. Ancak kader inancı Allah inancıyla aynı zamanda bütünleşmiş bir özelliğe sahiptir. Çünkü kadere iman Allah’a imanı, Allah’a iman da kadere imanı büyük ölçüde beslemektedir. Bu sebepledir ki kadere iman, insana verdiği güven ve destekle ruh sağlığı için olumlu katkılarda bulunacağı düşünülebilir. Psikolojik açıdan bakıldığında kader inancı, sadece diğer inanç esaslarını değil bütün bir dini, inanan insanın aktif şuuruna taşıyan karakteristik bir özellik taşımaktadır. Böylece, Allah inancının ekseninde varlık bulan dinin, inanan insanın 22 Saffet KARTOPU dünyasında canlılık kazanması ve hayatiyetini devam ettirmesi konusunda bir tür sigorta işlevi gören kader inancının esas fonksiyonu, bütün bir dini hayatı beslemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira kader inancı önemli ölçüde psikoterapik işlevselliği de olan; çalışma ve güvenme; sığınma ve inanılan varlığın yardımını bekleme, en olumsuz durumlarda bile ümit aşılama; olumlu durumlarda ise kibirlenip tedbiri elden bırakmama, inanılan varlık ile ilişkiyi kesmeyip, bilakis takviye etme gibi hayat açısından son derece önemli faktörleri harekete geçirmektedir. Bu özellikleriyle insan hayatının tamamını kuşatan kader inancının, dini inancı besleyen en önemli kaynaklardan biri olduğu söylenebilir. Böyle bir kaynağın açıklanıp aydınlatılması hem dinini yaşayan insan için hem de bilimsel bilginin ortaya çıkarılması için önem arz etmektedir. c) İlgili Literatür Kaygı ve kader inancı ilişkisini ortaya koyan çok fazla çalışma olmasa da genel olarak, din ve ruh sağlığı arasında nasıl bir ilişki olduğu meselesinin sürekli tartışılan ve araştırılan bir konu olduğu ve olmaya devam ettiği ifade edilebilir. Ancak araştırmacılar dinin ruh sağlığı üzerindeki rolünün yönü ve yoğunluğu hususunda fikir birliğine sahip değillerdir. Ruh sağlığı konusunda James (1945), Durkheim (2005), Jung (1998), Allport (2004), Maslow (1996), Frankl (2000), Pargament (1997), Yalom (2001) ve diğer bazı araştırmacılar dinin olumlu rolünü ön plana çıkarırken; Freud (2002), Dittess (1969) ve Ellis (1980) başta olmak üzere bir kısım araştırmacılar ise dinin ruh sağlığına olumsuz bir etki ettiğini savunmaktadırlar. Gerçi olumsuz tavır takınanlar bile dinin hayal kırıklığı yaşayan ve ruhsal çöküntü içerisinde kıvranan kişilerin, sanal bir biçimde de olsa ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir fonksiyon üstlendiğini itiraf etmektedirler. Din ve ruh sağlığı ilişkileri hakkında yapılmış pek çok meta-analitik çalışma da vardır. Bunlardan birinin sonuçlarından söz edecek olursak, din ve ruh sağlığı konusunda odaklanan 24 empirik araştırmayı meta-analitik bir tarzda inceleyen Bergin’e (1983) göre bu çalışmalardan elde edilen bulgulara dayanarak dindarlıkla psikopatoloji arasında açık ve net bir ilişki ortaya koyabilmek mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte küçük düzeyde kısmi ilişkilerden söz edilebilir. Zira incelenen 24 çalışmanın % 30’unda her 23 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - iki olgu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamışken, % 47’sinde olumlu; % 23’ünde olumsuz bir ilişki tespit edilmiştir. Buradan hareketle Bergin, konu hakkında rahatlıkla konuşabilmek için meselenin çok boyutlu bir perspektifle incelenmesinin gerekli olduğunu, aceleye getirilmiş çalışmalar ve bunlardan elde edilen basitleştirilmiş neticelerin kuşkuyla karşılanması gerektiğini söylemektedir. Pargament’e (2005) göre dinin acı ve tatlı meyveleri, yani hem zararları hem de faydaları vardır. Dinin ruh sağlığı üzerinde nasıl bir etki yapacağı; dinin türüne ve tanımına, sağlık ve mutluluk kriterlerine, bireysel farklılıklara ve kişilik yapılarına, bağlam ve duruma, bireyin dinle bütünleşme düzeyine göre farklılık arz edebilir. Ayrıca, “ruh sağlığının iyi olması mı dindarlığı arttırmakta, yoksa dindarlığın yüksekliği mi ruh sağlığını olumlu etkilemektedir?” sorusu yanıt aranılan başka bir sorudur. Ülkemizde gerçekleştirilen çalışmalara da değinmemiz gerekirse, ilk olarak karşımıza Yaparel’in (1987) araştırması çıkmaktadır. 20-40 yaş arası kişilerde dini hayat ile psiko-sosyal uyum süreçleri arasındaki ilişkiyi inceleyen Yaparel’in bulguları göstermiştir ki, yaygın inançlar, ahlakilik, ibadetlere katılım, dua, dini duygu, dini bilgi ve genel dindarlıkla, yani dini hayatın farklı boyutları ile ferdin yaşadığı durumluluk ve sürekli kaygı arasındaki ilişki tek yönlü ve tek boyutlu değildir. Örneğin 20-40 yaş grubunda dua ile durumluk kaygı arasında pozitif; 34-40 yaş grubunda dini duygu ile sürekli kaygı arasında negatif ilişkiler tespit edilmiştir, 29-33 yaş grubunda ise dini hayatın herhangi bir boyutuyla durumluk ve sürekli kaygı arasında anlamlı bir ilişki ortaya çıkmamıştır. Bununla birlikte Hayta’nın (2002) İlahiyat Fakültesi öğrencileri üzerinde gerçekleştirdiği çalışmasında, dinsel hayatın pratik boyutlarıyla (namaz, oruç, dua, tövbe), kaygı arasındaki ilişkilerin yaşa ve cinsiyete göre farklılık arz ettiği tespit edilmiştir. Bunun da ötesinde kaygıyla dini hayatın pratik boyutları arasında bazen anlamlılık seviyesine ulaşan bazen de ulaşmayan olumlu ve olumsuz ilişkilerin var olduğu görülmüştür. Ancak bu sonuçlar dindarlık-kaygı ilişkisinin yönü ve yoğunluğu hakkında konuşmaya izin verecek kadar açık değildir. Yapıcı ve Kayıklık (2005) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen bir anketten elde edilen bulgular da bu hususu teyit edicidir. Çünkü öznel dini 24 Saffet KARTOPU bilgi düzeyi hariç tutulacak olursa, öznel dindarlık algısı, dine önem verme düzeyi, namaz kılma, oruç tutma, dua etme sıklığı ile sürekli kaygı arasında anlamlılık seviyesine ulaşan herhangi bir ilişki tespit edilememiştir. Konuyu biraz daha sınırlandırarak kader kaygı ilişkisinin incelendiği çalışmalara bakacak olursak; Kandemir (2006)’in, “Kader İnancının Psikoterapik Açıdan Fonksiyonu” adlı Erzurum ili merkezinde, çoğunluğunu yükseköğrenim görmüş veya görmekte olan 9 değişik iş ve meslek grubunun oluşturduğu toplam 400 kişiye anket uygulayarak yaptığı araştırmasında elde ettiği bulgular, kader algıları ile dindarlık arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmaya göre, deneklerin kader algılarına göre dindarlık düzeylerinin değiştiği görülmüştür. Ehli Sünnet kader algısına sahip olanların dini inanç, dini davranış ve içsel dini motivasyon seviyelerinin diğer kader algılamalarından (Mutezile, Cebriye) daha yüksek çıktığı tespit edilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular, kader algısının insanların ruh sağlığını olumlu yönde etkilediği sonucunu büyük ölçüde destekler mahiyettedir. Kader inancı güçlü olan kişilerin, kader inancı zayıf olanlara göre ruh sağlığı göstergelerinin daha olumlu bir seviyede olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Ehli Sünnet kader algısına sahip olanların diğerlerine göre daha kanaatkâr olmaları sebebiyle daha gayretli ve ümitli oldukları sonucuna varılmıştır. Karaca (2006), Atatürk Üniversitesine bağlı çeşitli fakültelerde okuyan 204 öğrenciye anket uygulayarak yaptığı “Kader Algısı-Ruh Sağlığı İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Araştırma, (Farklı Kader Algılarının Psikoterapik Değeri Üzerine)” başlıklı araştırmasında; Ehli Sünnet çizgisindeki kader algısında belirginleşen kader inancının, psikoterapik fonksiyonunun daha çok koruyucu özelliğiyle ön plana çıktığı sonucuna varmıştır. 25 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 26 Saffet KARTOPU I.BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE Bu bölümde tezimizle doğrudan ilgili kavramlara ve teorik bakış açısını oluşturan temel kurama yer verilecektir. 1.1.KAVRAMSAL AÇIKLAMALAR Bu kısımda kaygı, kader ve algı kavramları ele alınacaktır. 1.1.1. Kaygı İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren beslenme, barınma, korunma ve neslin devamı gibi temel konulardan, ‘bilgi ve bilişim çağı’ olarak adlandırılan çağımızın daha karmaşık süreçlerine kadar, kaygının farklı düzeylerde yaşandığı inkâr edilemez bir olgudur. Kaygı, insanın en temel duygularından biri olarak kabul edilmektedir. İnsanın tabiatla, diğer bir kişiyle, toplumsal kurumlar ve gruplarla ilişkilerinde, içine düştüğü belirsizlik ve kontrol edilemezlik gibi durumlar, kaygının ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Tarım ve kabile toplumlarından günümüzün kentleşmiş, sanayi ve bilişim toplumlarına gelinceye kadarki süreç incelendiğinde, kaygıya yol açan faktörlerin sayısının arttığı ve çok karmaşık bir yapıya dönüştüğü daha iyi anlaşılacaktır. Günümüzde insanoğlu ciddi düzeyde varoluşsal sorunlar, nükleer savaş, siyasi kargaşa ve ekonomik krizlerle birlikte, bilgisayar ve internetin tüm alanlarda etkin kullanılmasının ortaya çıkardığı alışkanlık ve bağımlılıklar gibi birçok kaygı nedenleriyle karşı karşıyadır (Selye, 1983:1; Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:214). 27 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Kaygı, hemen hemen bütün canlılarda var olan bir duygu olmakta birlikte, insan onu uygarlaşmasının bedeli olarak bilinç düzeyinde ve üstelik her gün yenilenen biçimler altında yaşamaya mahkûm olmuştur. Kişilik yapısını ve davranışını inceleyen biyolojik, fizyolojik bütün kuramlar ve bütün ruhbilim öğretileri daima kaygıya yer vermişlerdir. Kimi kaygıyı kişiliği oluşturan ilk temel güç olarak kabul etmiş, kimisi de ikincil olarak oluşan, ama kişiliğin yapılanmasında, gelişmesinde ve davranışın ortaya çıkmasında önemli rolü bulunan bir etken olarak değerlendirmiştir (Kaya ve Varol, 2004:31; Gül Akmaz ve Ceyhan, 2009:131). Böyle bir etkeninin daha yakından tanınması amacıyla kaygı kavramının tanımına daha ayrıntılı yer vermek çalışmamız açısından yararlı olabilir. 1.1.1.1. Kaygı Kavramının Tanımı Kaygı (anxiety); özellikle XIX. yüzyıldan itibaren, psikoloji ve psikiyatri bilim dallarının önde gelen inceleme konularından biri olmuştur. Kaygı sözcüğünün kökü eski Yunanca “anxsietas” olup, endişe, bunaltı, tedirginlik, korku, merak anlamına gelmektedir. Kaygı, çeşitli ve çok yönlü duygularla birlikte yaşanmasından dolayı başta korku olmak üzere, fobi ve stres gibi heyecan türleriyle karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir. Ayrıca tasa, endişe, tedirginlik, bunaltı gibi kullanımlar da yaygın olup, çoğunlukla, titremeler, kas gerilimi, göğüs ağrısı, kalp çarpıntıları, baş dönmeleri, baş ve mide ağrıları gibi fiziksel belirtilerin eşlik ettiği, sübjektif duygusal bir durumdur (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:217; Thorson, 1998:148). Bir tanım yapacak olursak kaygı, en genel anlamıyla tehlike veya talihsizlik korkusunun ya da beklentisinin yarattığı bunaltı veya tedirginliktir (Budak, 2000:17). Genel anlamda kaygı insan yapısında mevcut, çevresel ve psikolojik olaylara gösterilen duygusal tepki; dar anlamda ise, kaynağı ve başlangıcı bilinçli olmamasına rağmen bilinçli bir şekilde hissedilen, beraberinde terleme, sararma gibi fizyolojik değişimlerin de görüldüğü bir yaşantı şekli olarak tanımlanabilir. Kaygı geleceğe yönelik endişe ve gerginlik durumudur. Bilinmeyen ve anlaşılmayan bir tehlikeyi beklemek kişide kaygı olarak huzursuzluk ve gerginlik uyandırmaktadır (Le Gall, 2006:7; Göka, 1999:173; Kaya ve Varol, 2004:31; Yapıcı, 2007:106). 28 Saffet KARTOPU Kaygı, giderilemeyen isteklerden doğan sıkıntıdır (Hançerlioğlu, 2005:253; Bakırcığlu, 2006:147). Ancak kaygı, örneğin kişinin kendi mali durumu hakkında endişe (worry) ya da tasa duymasında olduğu gibi, belirli bir konuyla ilgili ve bilinçli değildir. Günlük dilde ise kaygı kavramını daha çok bu endişe yerine, yani bilinçli kuruntularımız için kullanırız. Örneğin sınavda, sağlığımızdan, bir toplantıya zamanında yetişip yetişmeyeceğimizden “kaygı” lanırız ya da dünya yıkılsa umursamayan kişiler için “kaygısız” nitelemesini kullanırız. Kaygı kavramının Türkçede günlük dilde bu şekilde sıradan kullanımı, ülkemizdeki psikiyatri uzmanlarını bunun yerine orijinal terimi (anxiety) Türkçeye benzer biçimde anksiyete olarak kullanmaya zorlamakta; ancak bunun da dilimize uymamasını dikkate alan bazı uzmanlar, bunaltı karşılığını kullanmaktadırlar (Öztürk, 1997). İnsanın insan olduğunu duyumsamasının ardında düşünülebilmesinin yattığı kabul edilse de, yaşadığı duyguların bundaki yeri göz ardı edilemez. Sevinç, öfke, korku ve üzüntü insanların temel duygularındandır. Bu temel duygulardan biri olan korkunun daha yaygınlaşmış ve kaynağı ya da nesnesi kaybolmuş olan türü kaygı (anksiyete) olarak adlandırılan duygudur. Kaygı, sorunun ne olduğu bilinmeksizin duyulan belli belirsiz bir korkudur. Kaygı; korku, endişe, gerginlik gibi sübjektif olarak hissedilen bir duygudur. Kaygı yaşayan insan bir şeylerden korkuyormuş gibidir ve kendini aşırı rahatsız hisseder ve iç sıkıntı çeker (Kaya ve Varol, 2004:32). Öner ve Le Compte’a (1998:1-2) göre, kaygı insanın temel duygularından birisi olarak kabul edilebilir. Çünkü her insan kendisi için tehlikeli olarak algıladığı durumlar karşısında bir miktar kaygılanır. Mesela, sınavlar ve cerrahi operasyonlar kişide belli oranda tedirginlik ve huzursuzluk yaratabilir. Bu tür kaygılar genellikle kısa süreli ve geçicidir. Bu sebeple bunlara süreksiz-durumluk kaygı adı verilmektedir. Kişinin gündelik yaşantısı içinde karşılaştığı pek çok durumu genellikle stresli olarak algılaması ve yorumlaması ise sürekli kaygı olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda sürekli kaygı hali, kişinin açık ve nesnel bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı anlarda bile tedirginlik duyup mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde tanımlanabilir. 29 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 1.1.1.2. Tarihsel Süreçte Kaygı Kaygının, kavramsal olmasa da etkilerinden haberdar olma anlamında düşünüldüğünde Gılgamış destanından Sümer mitolojilerine kadar geniş bir tarihsel süreçte kullanıldığını görüyoruz (McReynolds, 1975/II:4). Ancak modern psikolojinin doğuşuyla birlikte nasıl ele alındığına bakmak konumuza yaklaşmak anlamında daha yerinde olabilir. Kaygının psikanalitik kuramın vazgeçilmez kavramlarından biri olması, Freud’un psikolojik ve duygusal bozuklukları anlamada temel bir sorun olarak kaygıya dikkat çekmesiyle olmuştur. Freud kaygının kaynağı olarak, bilinçaltı çatışmaları ve engellemeleri, dolayısıyla süper egonun cezalandırmasını, fiziksel olarak zarar görme tehdidini ve toplumsal çevreden gelen tehditleri sayar. Eğer kaygı yoğunluğu mantıkdışı bir nitelik alırsa, normal bir kişinin duyduğu kaygı, gerçekçi kaygıdır. Günlük hayatta, arada bir, kişinin yaşadığı kaygı, gerçekçi kaygıdır. Dış dünyadaki gerçek durumlarla ilgili olan bu duygu, korku ile eşanlamlıdır. Gerçekçi kaygı, mantıklı ve anlaşılır olmasıyla nevrotik kaygıdan ayrılır. Freud, kişinin kendi vicdanından (süper ego) korkmasını törel kaygı olarak adlandırır. Süper egosu gelişmiş olan insan, törelere ve kurallara aykırı bir davranışta bulunduğunda ya da bulunmayı tasarladığında suçluluk duyar. Törel kaygının da gerçeği yansıtan bir temeli vardır. Kişi geçmişte töreleri çiğnediğinde cezalandırılmış olduğu için, şimdi aynı şeyi yaparsa cezalandırılabileceğinden korkar (Freud, 1992:16-20). Freud’un tanımladığı üç temel anksiyeteden biri olan nesnel anksiyete, gerçek dünyadaki gerçek tehlikelerin korkusundan kaynaklanır. Nörotik anksiyete ve ahlaki anksiyete nesnel anksiyeteden türemiştir. Nörotik anksiyete içgüdüsel doygunluğun doğasında olan potansiyel tehlikenin tanınmasından kaynaklanır. Bu, içgüdülerin değil, muhtemelen gelişigüzel id hâkimiyetli davranışları takip eden cezalandırılmanın korkusudur. Başka bir deyişle nörotik anksiyete fevri dürtüsel isteklerin açığa vurulması sebebiyle cezalandırılma korkusudur. Ahlaki anksiyete bir vicdan korkusundan kaynaklanır. Bir insan vicdanın bir dizi ahlaki değerine ters bir eylemde bulunduğunda veya böyle bir şey düşündüğünde suçluluk veya utanç duyabilir. Bu durumda ahlaki anksiyete bir insanın vicdanının nasıl daha iyi geliştiğinin bir fonksiyonudur. Daha az erdemleri olan bir insanın ahlaki anksiyete geliştirmesi daha düşük 30 Saffet KARTOPU bir ihtimaldir. Anksiyete insan davranışında gerilime sebep olarak, bireyi bu gerilim durumunu azaltmaya motive eden bir güçtür (Schultz ve Schultz, 2007:612). Freud egonun anksiyeteye karşı birkaç koruyucu savunma gerçekleştirdiğine inanmıştı. Savunma mekanizmaları, gerçekliğin bilinçaltında çarpıtılması ve yalanlanmasıdır. Özdeşim kurma mekanizmasında kişi kendisini anksiyeteye sebep olan durum karşısında takdire değer ve daha güçlü birisiyle birlikte tanımlar. Örneğin bu kişinin davrandığı gibi davranır, onun giyinmesini ve konuşma tarzını taklit eder. Bir başka savunma mekanizması olan bastırma, anksiyete uyaran bir dürtü veya düşüncenin bilinçten atılmasıdır. Freud kişinin uygun şekilde baş edemediği anksiyetenin derinden etkileyici bir hale geleceğine ve kişiyi çocuksu çaresizlik durumuna düşüreceğine inanmıştır (Schultz ve Schultz, 2007:612). Adler ise kaygıyı, aşağılık kompleksi içinde ele almıştır. Ona göre kaygı, insanın tabiat karşısındaki genel güvensizliğinden ve güçsüzlüğünden kaynaklamaktadır ki bu, insanın varoluşunda mevcuttur. Onun kuramına göre kaygı, aşağılık duygusunun bir tür belirtisidir (Adler, 1983:77; Adler, 1985:90). Jung ise kaygıyı, insan bilincinin, kolektif bilinçaltından gelen ve mantık dışı olan korku, baskı ve semboller tarafından saldırıya uğraması olarak tanımlamaktadır. Ona göre, atalarımızın korkuları henüz ortadan kalkmamıştır. Çünkü modern çağa rağmen insanoğlu, güvenliğinin tehdit edilmesi, açlık ve susuzluk gibi temel korkulardan kurtulamamıştır (Jung, 2007:45; Yanbastı, 1990:53). Kaygı kuramları genel olarak, psikanalitik/psikodinamik kuramlar, öğrenme/davranışsal kaygı kuramları ve çok sayıda önemli ve tanınmış araştırmacının çalışmalarının katkılarıyla gelişmiştir. Bu çalışmalar pekiştirme, ceza, bilgi işleme, sınav kaygısı ve beklenti gibi birçok kavram yardımıyla; kaygıyı anlamaya, açıklamaya ve tedavi etmeye çalışır. Neofreudyen kuramlarda daha çok insanın başta anne-babası olmak üzere toplumla ilişkilerindeki sorunlar ön plana çıkar. Örneğin Horney’e göre annebabanın yanlış tutumlarıyla karşılaşan çocuk, insanların güvenilmez oldukları 31 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ve dünyanın tekin bir yer olmadığı konusunda temel bir güvensizlik ya da kaygı geliştirir (Horney, 1950). Sullivan ise kaygının “kişilerarası” doğasına dikkat çekmiştir. Küçük çocuk annesinin şefkat göstermesi için kişilerarası kaygı duyarken, yetişkin insan da tüm toplumsal ilişkilerinde kabul ve onay arayışıyla, bunun kişilerarası kaygısını yaşar (Allen, 1994). Bir başka neofreudyen kuramcı olan Rank ise, kaygının kökeninde “doğum travması”nın ve ilk kez bunun temsil ettiği “ayrılma kaygısı”nın yattığını düşünmüştür. Ona göre insanın bağımsızlık yönünde attığı adımlar güvenceden uzaklaşmanın tehdit edici olmasından dolayı bir anlamda “yaşam korkusu”na yol açarken, bağımlılık yönünde attığı adımlar ise bireyselliğini yitirmesi tehlikesini getirmesine bağlı olarak yine bir anlamda “ölüm korkusu”na neden olur. Bir diğer deyişle insan doğduğu andan başlayarak kaygı yaşar (Geçtan, 1993:220). Erich Fromm’da bu konu daha farklı bir açıdan ele alınmıştır. Fromm, gelişen insanın bağımsızlaşma ve bireyleşme sürecinde giderek yalnızlık (ve bağlantılı kaygı) sorunuyla baş başa kaldığını ve bunun dayanılmazlığı karşısında çoğumuzun bağımlılığı seçtiğimizi, “özgürlükten kaçtığımızı” düşünmüştür. Fromm’a göre totaliter rejimlere ya da çeşitli ideolojilere kişiliğini tam bir uyumla teslim eden insanlar aslında yalnız kalma kaygısından uzak durmanın en kolay yolunu seçen kişilerdir (Fromm, 2004:49; Geçtan, 1993:305). Özetle kaygı kavramı Freud’dan Jung’a, Adler’den Fromm’a kadar bir çok psikoloğun katkılarıyla psikoloji tarihindeki yerini almıştır. 1.1.1.3. Kaygının Belirtileri Kaygı özerkliğimizi, özgürlüğümüzü, diğer insanlara yönelmiş ahlaksal yanımızı, sevgi dünyamızı, dayanışma duygusunu, öteki insanları dinleme, anlama isteğini elimizden alan ve ruhumuzu zayıflatan bir duygudur (İnam, 1999:77). Kaygıda kişi, kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi algılar ve anlatır. Çok hafif tedirginlik ve gerginlikten panik derecesine varan değişik şiddette olabilir. Kaygının ruhsal ve fiziksel belirtileri vardır. Bu belirtiler kaygının etkisiyle oluşan savunma düzenlerine göre ortaya çıkar. Genel olarak kaygılı durumda olan bir kişide bu durumla birlikte olan öznel ve nesnel birçok yakınma ve belirti bulunabilir. Bunlar önem sırasıyla ruhsal olandan bedensel olana doğru şöyledir: Endişe, gerginlik, güvensizlik, korku, 32 Saffet KARTOPU panik, şaşkınlık, tedirginlik, ağız kuruluğu, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, çarpıntı, güçsüzlük, halsizlik, iştahsızlık, kan basıncı düşmesi ya da yükselmesi, kas gerginliği, mide-bağırsak yakınmaları, solunum sayısında artma, terleme, titreme, uykusuzluktur (Epistein, 1975/III:200; Schafer, 1987:47). Kaygı süresine ve şiddetine göre, akut ve kronik kaygı olarak sınıflandırılabilir. Akut kaygı, yoğun ve kısa süreli, kronik kaygı ise daha az yoğun ama daha uzun süreli kaygı durumudur. Akut kaygı, kaygıyı yaratan durumla birlikte ortaya çıkan duygu; kronik kaygı ise kaygıya yatkın olma durumudur. Özellikle kronik kaygının erken belirlenmesi ve koruyucu önlemlerin alınması önem taşımaktadır. Böylece toplumda, ruh sağlığı sorunları azaltılabilir ve daha sağlıklı bir topluma ulaşılabilir (Kaya ve Varol, 2004:33). Kaygı duygusunun yoğunluğu oranında davranışlar da aksar, algılama ve dikkat bozuklukları ortaya çıkar. Kaygılı kişi davranışlarını kaygı yaratan durumdan kaçınmak amacıyla yönlendirdiğinden çevresindeki diğer seçenekleri net algılayamaz. Bu durum kişinin ruhsal gerginliği ve huzursuzluğu ile sonuçlanır. İnsanlarda görülen kaygı şiddetinin ölçülmesi, bireyin kişiliğini tanımak ve ortaya çıkan davranışı değerlendirmek için gereklidir. Kaygının biçimi, şiddeti, dışa vuran belirtileri ne olursa olsun, bireyin kaygıyı ve kaygıyı yaratan çevreyi algılayışı, takınılacak tutum ve yapılacak davranışı bakımından önemlidir. Kaygı, insan yaşamı boyunca bazen dürtüleyerek yaratıcı ve yapıcı davranışlara teşvik eden, bazen de bu davranışlarını engelleyen genellikle de huzursuz eden bir duygu olarak nitelendirilebilir (Kaya ve Varol, 2004:335-6). Yüksek derecede kaygılı olanlar, yolunda gitmeyen işlerinden dolayı hemen ve ciddi biçimde ruhsal çöküntü yaşamaya başlarlar, gereksiz bir şekilde yaşanması muhtemel olan ve olmayan pek çok hususta endişelenirler. Bu kişilerde otonom sinir sistemi yüksek düzeyde faal olduğu için aşırı gerginlik, tedirgin bir bekleyiş ve dikkat dağınıklığı gibi psikolojik belirtiler sıklıkla görülür (Cüceloğlu, 1994; Köknel, 1990). Kaygı düzeyi düşük olanlar ise sakin ve huzurludur. Bunlar, mantık dışı korku ve kaygılara karşı genellikle dirençlidir. Çünkü normal düzeyde kaygı hali, ferdi harekete geçiricidir. Başka bir deyişle patolojik bir durum kazanmayan kaygı, insanda belirli düzeyde stres oluşturmakta, bu da ona 33 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - mücadele gücü vermektedir. Ancak bireyin baş edemeyeceği düzeyde aşırı kaygı ve stres yaşamaya başlaması, onun düşünme ve harekete geçme kabiliyiteni zayıflatıcı olabilmektedir (Baltaş&Baltaş, 1990; Cüceoğlu, 1994). Kaygı bozuklukları, klinik psikologların en fazla araştırdığı ve çalıştığı psikopatolojilerin başında gelir. Aslında kaygı, evrimsel süreç içinde insanın varlığını sürdürebilmesini sağlayan en önemli “yeteneklerden” birisidir. Herhangi bir uyaranla karşı karşıya gelen bireyin arka arkaya gelen iki değerlendirme süreci yaşadığını söylenebilir. Birincil süreç kişinin uyaranın bir tehdit olup olmadığına karar verdiği süreçtir. Kişi burada hem uyaranın niteliğine hem de kendi başa çıkma mekanizmalarına bakarak “tehdit” veya “tehdit değil” kararının verir. Eğer bir tehdit algılanıyorsa, işte kaygı burada ortaya çıkar. Kaygının fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları vardır. Fizyolojik olarak vücut kendisini tehdide karşı koruyabilmek için hazırlanır. Bilişsel olarak da uyaranı değerlendirmeye devam eder. Daha önce benzer durumlar olduysa bunlar hatırlanır, tehlikenin ne kadar büyük olduğu daha önceki durumların sonuçlarının değerlendirilmesiyle anlaşılmaya çalışılır. Duygusal olarak da gerginlik, rahatsızlık ve korku gibi duygular ortaya çıkar. Davranışın ise nasıl olacağı genellikle tehdidin büyüklüğü ile ilgili değerlendirmenin sonucuna göre belirlenir. İkincil değerlendirmeden sonra kişi tehditle “savaşmayı” seçebilir. İkinci seçenek “kaçmaktır”. Bir diğer seçenek de “hareketsiz kalmak” olabilir. Bu mekanizma insanın evrimsel sürecinde ona çok yardımcı olmuştur (Dürü, 1999:175). Yukarıda bahsedilen durum, elbet psikopatolojik değil. Kaygının normal bir tepki olmaktan çıkıp psikopatoloji olarak ele alınabilmesi için belli kriterler gerekir. Bunun başında karşılaşılan durum ile gösterilen tepki arasındaki orantısızlıktır. Örneğin hepimiz gece karanlıkta sahipsiz dolaşan köpekten korkabilir, hatta yolumuzu da değiştirebiliriz. Ancak bir köpekle karşılaşma riskini ortadan kaldırmak için evden dışarı çıkmaktan kaçınmak veya sevimli bir köpekten bile aşırı korkmak ortada bir sorun olduğunu gösterebilir. Başka bir kriter ise kişinin sosyal hayatının, kişilerarası ilişkilerinin yaşadığı bu kaygılardan dolayı olumsuz yönde etkilenmesidir. Günümüzde ise, en azından batılı toplumları düşündüğümüzde, insanın tehdit 34 Saffet KARTOPU olarak algıladığı şeylerde önemli değişiklikler olmuştur. DSM1 IV’te belirtilen on iki kaygı bozukluğu kategorisinin tümünde de sosyal boyut çok açık bir şekilde kendini göstermektedir. Yani insan artık vahşi doğada karşılaştığı uyaranlar dolayısı ile değil, sosyal olaylarla ilgili kaygı duyar hale gelmiştir. Kişinin kaygı duyma nedeni sosyal olmasa bile, kaygıdan dolayı sosyal ilişkilerde yaşadığı bozulma bazen kaygının bile önüne geçmektedir (Dürü, 1999:175-176). Psikopatolojik bağlamda kaygı, doğrudan (açık) yaygın bir kaygı ya da bunaltı yaşantısı ya da zaman ve yoğunlukla odaklanmış kaygı duygusu olan panik atağı şeklinde olabileceği gibi, bu duyguların yayılımını ve yıkıcı etkilerini kontrol etme çabası olarak da görülebilen daha farklı görünümler de alabilmektedir. Örneğin, kişinin kendisinin de anlamsız ve aşırı bulduğu korkulardan oluşan çeşitli fobiler; tekrarlayıcı rahatsız edici düşünce, imge ve hareketlerle karekterize saplantı ve zorlantılar ya da çeşitli felaketler, tecavüz ve işkence gibi travmatik olaylardan sonra ortaya çıkan stres reaksiyonları kaygının açık klinik tablosunda ise; huzursuzluk, gerginlik ve uykusuzluğa bazen öfke patlamaları, ölüm ya da çıldırma korkuları eklenebilmekte; tüm bu tabloya, kalp çarpıntısı, nefes alma güçlüğü, baş dönmesi, uyuşma, ellerin terlemesi, sık idrar ve dışkılama, kusma ve öğürme, yorgunluk ve bitkinlik gibi bir takım bedensel belirtiler de eşlik edebilmektedir (Dağ, 1999:183). Özetle kaygı bir çok fizyolojik ve ruhsal belirtilerle kendisini hissettirmektedir. 1.1.1.4. Kaygının Sebepleri İnsanın insan olduğunu duyumsamasının ardında düşünebilmesinin yattığı kabul edilse de, yaşadığı duyguların bundaki yerini göz ardı edemeyiz. Sevinç, öfke, korku ve üzüntü insan da dâhil memeli hayvanların temel duyguları olmakla birlikte, insanda bu duyguların daha da incelip çeşitlendiğini ve ona insan olduğunu duyumsatmada ne denli önemli olduğu bilinmektedir. Bu temel duygularımızdan biri olan korkunun daha yaygınlaşmış ve kaynağı (odağı) ya da nesnesi kaybolmuş olan türü kaygı (anxiety, angst) olarak 1 Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı veya Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (İngilizce: The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) kısaca, DSM. Zihinsel hastalıklar için tanı ölçütü. Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association) tarafından yayınlanır. İlk defa 1952’de yayımlanmıştır. Son gözden geçirilmiş baskısı DSM-IV (DSM-IV-TR)’tür (Mart 2007). 35 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - adlandırdığımız duygudur. Kaygı yaşayan insan bir şeylerden korkuyormuş gibidir ve kendini aşırı rahatsız hisseder, kuruntuludur, iç sıkıntısı çeker ve bu hoş olmayan duygularının kendisinin fark ettiği ya da görünürde olan özgül bir nedeni de yoktur (Dağ, 1999:167). İnsanın dış çevreden gelen tehlikelere karşı olağan tepkisi korku duygusudur. İçten ya da dıştan gelen tehdit edici güçler denetim altına alınamadığında benliğe kaygı (anksiyete) duygusu egemen olur. Kaygı, benlik bütünlüğünün tehdit edildiği herhangi bir durumda ortaya çıkar (Kaya ve Varol, 2004:32). Bu tehdit bazen batıl inançlara da dayanabilir (Aslan, 2004). Duyguların nedenlerini bireyin çevresini algılayış tarzından ayırmak olanaksızdır. Belirli bir ortam içinde kendisini güven altında ve huzurlu hisseden bireyde korku ya da kaygı olmaz. Diğer yandan aynı çevredeki biri, çevreyi tehlikeli bulabilir ve bu algılamayla ilgili heyecanları yaşayabilir. Hangi sosyal ortamın nasıl algılanacağını içinde yetiştiğimiz kültür bize öğretir. Bu nedenle, hangi ortamın hangi tür kaygı yaratacağı bir kültürden diğerine farklı olabilir. Ancak, bütün toplumlar için gerekli bazı genellemeler yapmak olanağı vardır. Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına yol açan ortamlardaki bazı ortak yönleri belirtir. Belli bazı kaygı nedenleri olarak şunlar sayılabilir (Kaya ve Varol, 2004:37): 1. Desteğin çekilmesi: Alışılagelmiş çevredeki desteğin ortadan kalktığı durumlarda insanlar kaygı duyar. 2. Olumsuz bir sonucu beklemek: Olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı durumlarda insan kaygı duyar. 3. İç çelişki: Birey inandığı ve önem verdiğimiz bir inancı ile yaptığı davranış arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı türünden bir gerginlik duyar. 4. Belirsizlik: Gelecekte ne olacağını bilmemek insanlar için kaygı nedenlerinden biridir. Genetik eğilimler ve yetiştirme tarzı, bilinçaltında yatan iç çatışmalar, şartlanma sonucu öğrenilmiş korkular, fiziksel hastalıklar da bireyde kaygı 36 Saffet KARTOPU nedeni olarak belirtilmektedir. Ailelerin çocuk yetiştirme tutumu ile çocukların kaygı düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda, özellikle ebeveynin ilgisiz, aşırıcı koruyucu ve baskıcı disiplin tutumu, çocukların kaygı düzeyini yükseltici önemli bir etken olarak görülmektedir. Bireyin kaygı nedenleri bilinerek, kaygının olumsuz etkilerinden kişinin ruh sağlığının etkilenmemesi için gerekli önlemlerin alınması ve psikolojik yardımların sağlanması önem taşımaktadır (Kaya ve Varol, 2004:38). İnsanda kaygı oluşturan sebepleri Göka2’yı (1999:174) izleyerek söyleyecek olursak, kaygının oluşumunu besleyen üç temel faktörden bahsedebiliriz: Birincisi: insanın ölümlü (fani) bir varlık olması; hatta sadece kendisinin değil, en çok sevdiği ve değer verdiği kişilerin de ölüme yazgılı olmasıdır. İkincisi, insanın yaşamını etkileyecek kararları bilinçli bir şekilde alma ve zorunlu olarak bunların sonuçlarına katlanma durumunda kalmasıdır. Üçüncüsü ise, bireyin anlamsızlıkla karşı karşıya kalması, yani her şeyin bir anda değersizleşebileceği şeklinde bir tehdite sürekli açık olmasıdır. Şu halde insanın gerek ölümlü olduğu, gerekse çok önem verdiği şeylerin ciddi bir tehdit altında bulunduğu duygu ve düşüncesinden beslenen kaygı hali bireyin hayatına anlam katan değerler kayboldukça patolojik bir durum kazanabilir. Freud’un klasik psikanalizinde ise organizmamızın tehdit olması yerine bunun merkezinde bulunan ve dünyayla psikolojik anlamda temas halinde olan benliğimizin tehdit algılaması ön plana çıkmıştır. Bu görüşe göre benlik ile dış gerçek, altbenlik ve üstbenlik arasındaki çelişkiler kaygının temel kaynağı olarak görülür. Doğduğumuzda henüz kendimizi doyuracak, rahat ve güvenliğimizi sağlayacak durumda değilizdir ve bu çaresizlik içinde bakıma muhtacızdır. Gereksinim duyduğumuz şeylere ulaşmada sorunlar ya da en azından gecikmeler yaşamamız kaçınılmazdır ve bu da organizmamızda acı ve gerginlik içinde bulunduğumuz anlamına gelir. İşte bu duruma birincil kaygı denilmektedir ve bu daha sonraki gelişmiş duygulanımların ayrışmamış kökenidir. Bu türden bir kaygıyı ilerde ancak savaş ya da kaza geçirme gibi ağır travmatik olaylar karşısında duyarız ve benliğimizin bunun altında ezilmekten ve belki yine ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktur. Ancak daha 2 Doğu- Batı dergisinin 2(6) sayısın 4. baskısında ilgili makalenin yazarı E. Göka olarak yer almasına rağmen daha önceki baskılarında aynı makalenin yazarı olarak C. Güleç zikredilmektedir. 37 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - sonra büyüdükçe bedensel olgunlaşmamıza da başlı olarak gerginliğe karşı dayanıklılık kazanırız. Böylece benliğimiz bu birincil kaygıyı yatıştırabilmeyi ve hatta kendi amacı için kullanabilmeyi öğrenir ve sonuçta neyin ne zaman kaygı doğurabileceği önceden kestirilebilir hale gelir (Öztürk, 1997:46). Aslında bu “beklenti kaygısı” kaygının daha düşük yoğunlukta yaşanmasıdır ve tekrarlandıkça benliğimiz bunu içimizden gelebilecek tehlike ve tehditlere (ki, bunlar da toplumsal olarak doyurulması kabul edilemez dürtülerin, birbirine karşıt isteklerin bilinçdışındaki çatışmasından ortaya çıkarlar ve buradaki toplumsal kabul edilemezliği de içinde vicdanı da barındıran üstbenliğimiz belirler) karşı bir uyarı işareti olarak kullanmayı öğrenir. İste bu “uyarı kaygısı” benliğe durumu düzeltmesi için bir şeyler yapması gerektiğini işaret eder. Uyarıyı alan benlik ilk planda “geliyorum” diyen dürtüyü bilinçdışına bastırır, ki bu benliğin en temel savunma mekanizmasına başvurur. Bu savunmalar (kaygıyla başa çıkma stratejileri) yeterli olduğunda her şey normale döner, ancak aşırı savunma kullanımı durumunda bunlar psikolojik bozukluk belirtileri olarak görünür hale gelir. Örneğin yer değiştirme savunma mekanizması aşırı kullanıldığında, normalde hiç korkulmayacak bir nesneye karşı fobi gelişebilir ya da bedensel görünümlü ama aslında psikojenik belirtiler ortaya çıkabilir. Aslında kişi için bu gibi sonuçlar da sıkıntı vericidir ama bu sıkıntı bilinçdışı kaynaklı kaygıyla ve özellikle de bunun nedeniyle yüz yüze gelmeye adeta tercih edilir. Bazen de bu savunmalar kaygının ortaya çıkmasını engellemeye yetmez (Öztürk, 1997:46). Kaygıyı ortaya çıkaran tehditten kaçınmak için insan benliği çeşitli savunma mekanizmalarına başvurur ve aslında insanoğlunun yaşayabildiği tüm psikopatolojilerin kaynağında bu savunmaların çok aşırı kullanımı yatar (Dağ, 1999:170). İnsan kendi varlığının bilincine varma noktasından itibaren sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların en büyüğü, kendisini derin bir belirsizliğin içinde hissetmesidir. Bilgisi ve deneyimi arttıkça bu belirsizlik sisini dağıtmaya çalışır, güçlü umutlar besler. Ne var ki bu belirsizlik tam tersine, büyüdükçe büyür, bilgisinin artması daha çok, onu çepeçevre saran bu karanlık sisin daha iyi fark edilmesini sağlar (Ceylan, 1999:91). 38 Saffet KARTOPU Varoluşsal kaygı açısından, dünyada yalnız, Tanrı tarafından unutulmuş, bu koskoca hanedeki milyonlar ve milyonlar arasında atlanılmış olma olasılığının tasası, her insanın derinlerinde bir yerde yaşar. Kişi, kendisine arkadaş ya da akrabalıkla bağlı bir kalabalığa bakarak, tasasını uzakta bir yerde saklı tutar; ne var ki tasa hala oradadır ve bütün bunlar (kendisinden) alınsa nasıl hissedeceğini düşünmek bile istemez (Deren, 1999:99). Kaygı bazen dinden ya da dini düşüncede yaşanan stres, uyumsuzluk ve çelişkiden de kaynaklanabilir (Miller and Kelley, 2005:469;Öner, 1994; Ok, 2005). Özetle kaygının biyolojik, psikolojik, toplumsal ve dinsel pek çok sebebi bulunmaktadır. 1.1.1.5. Kaygının Çeşitleri Kaygı kavramını farklı yaklaşımlarla çeşitlendirmek mümkünse de burada durumluk kaygı, sürekli kaygı ve varoluşsal kaygı kavramları üzerinde durulacaktır. 1.1.1.5.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı Kaygı, tehlikeyle baş etmek için uyum sağlayıcı bir mekanizma, temel bir insan duygusu ve çok yönlü bir duygu durumudur. Tehlikeli koşulların yarattığı geçici duruma bağlı olarak durağan kaygı türü “durumluk kaygı”, içten kaynaklanan, bireye özdeğerlerinin tehdit edildiği hissini veren, bireyin içinde bulunduğu durumları stresli olarak yorumlamasına yol açan kaygı türü de “sürekli kaygı” olarak tanımlanmaktadır (Kaya ve Varol, 2004:34). Birbirinden farklı özellikleri olan durumluk ve sürekli kaygı türleri, Cattel ve Scheier (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:219-220) tarafından ilk kez, faktör analizi çalışmalarıyla ileri sürülmüş, daha sonraları ise Spielbegger ve arkadaşlarının çalışmaları sonucu geliştirdikleri iki faktörlü kaygı kuramının özünü oluşturmuştur. İki kaygı türünün farklı özellikleri olmasına rağmen her ikisinin de temelinde bir kaygı süreci bulunmaktadır. Sübjektif korkuyla birlikte otonom sinir sistemindeki uyarılma olarak tanımlanan durumluk kaygı, hem sürekli kaygının hem de kaygı sürecinin ilk basamağını teşkil eder. Bu tip kaygı, bireyin içinde bulunduğu durumu tehdit eden, tehlike yaratan biçimde algılamasından, yorumlamasından kaynaklanır. Bilinçli 39 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - olarak hissedilebilen durumluk kaygı, anlık gerilim, korku ve dehşet duyguları şeklinde de tanımlanır. Stres unsurlarının kuvvetli ya da fazla olduğu koşullarda durumluk kaygı yükselir. Stres ortadan kalktıktan sonra kaygı düşer. Bireylerin içinde bulundukları durumların çoğunu stresli olarak algılama eğilimi, sürekli kaygıyı tanımlar. Bu tür kaygı, durumluk kaygıya oranla durağan ve süreklidir. Kaygının şiddeti ve süresi kişilik yapısına göre değişir. Sürekli kaygı, bireyin davranışlarında doğrudan gözlenmez, ancak değişik zamanlarda ve koşullarda saptanan durumluk kaygı tepkilerinin şiddetinden ve sıkılığından tespit edilebilir. Buna göre sürekli kaygısı yüksek olan bireyler, stres karşısında sürekli kaygısı düşük olan bireylerden daha kolaylıkla ve daha sık olarak incinirler; durumluk kaygıyı hem daha sık hem de daha şiddetli bir şekilde yaşarlar. Durumluk-sürekli kaygının ayrımı ile ilgili olarak; durumluk kaygı, ortaya çıkışında gerek dış, gerekse içsel etkenler rol oynamaktadır. Birey tarafından gerçek ya da gerçekmiş gibi algılanan tehlikeli olabilecek yaşantılar biçiminde ve de akut olarak (o anda, o durumda) yaşanan bir duygu durumudur. Sürekli kaygı ise, bireyin içinde bulunduğu durumu stres verici olarak algılama ve yorumlama eğiliminin yarattığı, devamlı ve kronik biçimde yaşanan kaygıdır (Sertbaş, 1998: 32-34). Durumluk kaygı, kişilerin özel durumları tehdit edici olarak yorumlaması sonucu oluşan duygusal tepkidir veya bireyin içinde bulunduğu stresli (baskılı) durumdan dolayı hissettiği subjektif korkudur. Durumluk kaygının şiddeti ve süresi, algılanan tehdidin miktarı ve kişinin tehlikeli durum yorumunun kalıcılığıyla ilişkilidir. Stresin yoğun olduğu zamanlar durumluk kaygı seviyesinde yükseltme, stres ortadan kalkınca düşme olur. Fizyolojik olarak da sinir sistemini baskılı durumun uyarması sonucu terleme, sararma, kızarma ve titreme gibi fizik değişimler yaşanabilir. Bu belirtiler bireyin gerilim ve huzursuzluk duygularının göstergeleridir. Durumluk kaygı, tehlikeli durumların yarattığı ve genellikle her bireyin yaşadığı geçici ve duruma bağlı olarak o anda yaşadığı kaygıdır. Durumluk kaygı, insanın belirli bir anda bir uyarıcı veya durumu kendisi için zararlı ve tehlikeli olarak algılandığında ortaya çıkar (Kaya ve Varol, 2004:35). Sürekli kaygı, geleceğe yönelik olarak hissedilen ve bireyin kaygı 40 Saffet KARTOPU yaşantısına olan yatkınlığıdır. Buna kişinin içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama ya da stres olarak yorumlama eğilimi de denebilir. Sürekli kaygı, baskılı olmayan, nötr olan durumların kişi tarafından tehlikeli ve özünü tehdit edici (küçültücü) olarak algılanması sonucu oluşan mutsuzluk ve hoşnutsuzluk duygusudur. Bu tür kaygı seviyesi yüksek olan kişilerin kolayca incindikleri ve karamsarlığa büründükleri görülür. Bu kişiler durumluk kaygıyı da diğerlerinden daha sık ve yoğun yaşarlar. Doğrudan doğruya çevreden gelen tehlikelere bağlı olmayan bu kaygı türü içten kaynaklanır. Bir kişilik özelliği olup, genellikle kişi huzursuz ve mutsuzdur. Sürekli kaygı, yapılan seçimlerin, verilen kararların sonradan pişmanlık ifadeleri ile anılması ve çözümde geç kalınmış olması ya da çözümün zor hatta imkânsız olduğu durumlarda artabilmektedir. Örneğin öğrencilerin kendilerine uygun olamayan ve istemedikleri üst öğrenim kurumlarıyla ilgili alan ve meslek seçimlerinde yaşadıkları kaygı gibi (Kaya ve Varol, 2004:35). Öner ve Le Compte (1998:2) durumluk ve sürekli kaygı arasındaki benzerlik ve farklılıkları bir fiziksel örnekle açıklamıştır. Durumluk kaygıyı kinetik enerjiye, sürekli kaygıyı da potansiyel enerjiye benzetmiştir. Kinetik enerji gibi durumluk kaygı, belirli bir zaman kesiminde ortaya çıkan olay ya da reaksiyondur. Sürekli kaygı ise potansiyel enerji gibi belirli bir tepki gösterme yatkınlığıdır. 1.1.1.5.2. Varoluşsal Kaygı Varoluşsal kaygıyı tam olarak anlayabilmek için onun bazı kaynaklarından söz edilebilir. Bunlardan birincisi, bilinmeyen bir zamanda ölüme yazgılı oluşumuzu bilmemizdir. Üstelik yalnızca kendimiz değil, bizimle birlikte en değer verdiğimiz yakınlarımız ve diğer tüm insanlar da ölüme yazgılıdırlar. Varoluşsal kaygının ikinci kaynağı, bilinçli varlıklar oluşumuzdan gelmektedir. İnsan, yaşamını etkileyecek kararları bilinçli bir şekilde verebilen ve kararların sonuçlarını bizzat üstlenmek zorunda olan bir varlıktır; yani eyleminin sorumlusu bizatihi kendisidir ve bu nedenle atacağı her adım yeni bir kaygıyı beraberinde getirmektedir. Varoluşsal bunaltının bir başka kaynağı ise, anlamsızlık ve her şeyin bir anda saçmalaşabileceği şeklinde bir tehdide sürekli açık olmamızdan ortaya çıkmaktadır. Kendimizi bir değerler dünyasına doğmuş olarak buluruz ve seçimlerimizle yeni değerler 41 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - inşa edebiliriz ama bir anda tüm değerler, civa gibi elimizin altından kayıp gidebilir: “O halde, tüm bu yaşadıklarımızın ne anlamı vardı?” sorusunun kapımızı çalacağı bir an çıkıp gelebilir… İnsanın çevresindeki kimselerin, arkadaşlarının, dostlarının bir gün terk edip yalnız bırakabilecekleri ya da yanında birçokları olduğu halde onu hiçbirisinin anlamama olasılığı, bir başka varoluşsal kaygı kaynağıdır (Güleç, 1999:160). Varoluşçu düşünceye göre kaygı, “ilişkide olmak”, “bir tarihsel durum içerisinde eylemek”, “ tavır almak” “kendisine ve şeylere yönelmek” yüklemleriyle anılan Dasein’dır. Kaygı, Dasein’ı etkin ekzistens kılan her şeydir. Kaygı, kendisine ve en önemlisi Varlık’a soru yöneltebilen Dasein’dır. Kaygı, bu nedenle, faaliyettir, hatta uygulamadır. Dasein, sahip, kalıcı bir özünün olmadığının veya özünün sürekli değiştiğinin ve bu özün Varlık’a yöneltilen soruyla bağıntılı olarak hep yeniden belirlenmesi gerektiğinin bilincinde olduğu, tüm bunlardan dolayı rahat yüzü görmediği, hep sonunu göremediği bir yolda olduğu için Kaygı’dır. O aynı zamanda bir imkânlar varlığı olduğunun, sürekli arayış ve sorgulama içinde bulunduğunun, hep “yol” da olduğunun ve “yol” da kalacağının farkında olduğu için Kaygı’dır. Onun, karşısında hep kalıcı, değişmez bir tavır alabileceği, hep aynı kalan bir nesne, bir durum, bir kişi veya bir olay yoktur. Bu, Onun kendisine karşı alacağı tavır içinde geçerlidir. O, bunlarında bilincinde olduğu için Kaygı’dır (Heidegger, 2008:357; Özlem, 1999:15). Heidegger kaygı olarak Dasein’ı “teorik” bir söylem içerisinde belirlemeyi reddeder. Kaygı olarak Dasein, hep bir cevher, bir yaşama dünyası içerisindedir ve en önemlisi, onun bir “dünyayı-isteme” si vardır. O dünyayı belli bir heyecan ve iştiyak doğrultusunda, her ne kadar kalıcı olmadığının bilincinde olsa da, biçimlendirme iradesine sahiptir. Onun varlık’a yönelttiği soru, teori olmaktan önce pratik bir sorudur. Onun iştiyak ve heyecanlarıyla ve onun istemesi/iradesi doğrultusunda sorulmuş olan Varlık sorusu, tam da bu nedenle salt teorik bir soru olmaz. Teorik etkinlik, Greklerden beri geleneksel Batı felsefesinin öğrettiğinin tersine, hiç de felsefeyi karakterize eden temel yön değildir. Onun temel yön sayılması, batı felsefesini bir metafizikler çokluğuna dönüştürmüştür. Özne’nin “teorik özne”ye indirgenmesi, Batı felsefesinin yanılgısı olmuştur. Oysa insan-Özne’nin temel yönü, kendi yaşama dünyası 42 Saffet KARTOPU içerisinde kendi istemesi/iradesi ile yaşamaktır. O, kendisiyle, şeylerle ve diğer Dasein’larla böyle bir heyecan ve irade güdümlü ilişkide olduğu için Kaygı’dır. “Kaygı” teriminin kendisi, durağan bir seyire, temaşaya gönderme yapan “teori”ye değil, duyguya, heyecana, iradeye, yönelime, iştiyaka ve bunların hepsini içerecek şekilde “praksis”e gönderme yapar. Heidegger için kaygı olarak İnsan-Özne, kendisiyle, diğer Dasein’larla ve şeylerle hep “birşey-için-olma”ya bağlı bir ilişki içerisindedir. Onun kendisine, şeylere ve diğer Dasein’lara Teorik bakışı bile, esasında “birşey-için-bakma”dan ibarettir. Gerçi biz şeyleri herhangi bir pratik ilgiden, bir-şey-için-olma’dan az çok bağımsız bir şekilde de, yani Batı felsefesinde “Teorik bakış”diye adlandırılan bir bakış altında da “görünüz.” Fakat bu “görme”, hatta gitgide saltlaşmış bir teorik bakış bile, Heidegger’e göre, ancak ve sadece kaygı’nın belirli bir kipi olarak görülebilir (Özlem, 1999:16). Kaygı duymak dikkatli olmak demektir, yapılanları ve olup bitenleri yargılamak ve bilmek istemektir (Merleau-Ponty, 2008:55). Kaygı, Dasein’ın zamansallığının bilincine sahiptir. Gerçi Dasein, Zaman’ın da, teorik bir tavırla farkındadır. Fakat ilgi ve çıkardan bağımsız ve böylece nesnel olması istenen her türlü teorik tavır da olduğu gibi, zaman karşısındaki teorik tavır da olduğu gibi, zaman karşısındaki teorik tavırda da, bu tavrın esasen istenmiş olmasından ötürü bir yönelimsellik, kaygı’ya ait bir ilgi vardır. Bu yüzden Dasein için asıl zaman, theoria’nın, fizik biliminin öğrettiği ve teorik bir tavırla belirlenmeye çalıştığı ve “gerçek zaman” adını verdiği zaman değil, ilgi ve yönelime bağlı olarak yaşadığı zamandır. Bu zaman, “birşey-için-zaman”dır. Bu şu demektir: Dasein ölümlüdür; o kendisini ölüme çağıran ve götüren bir şey olarak zamanı yaşar; o zamanı bu sebeble tarihsellik kipi içerisinde tanır. Dasein, zaman üstü bir “kendilik”inin olmadığının bilincindedir. O, ancak ve sadece tarihsel olarak “kendi” olabilir. O zamanı “bir şey-için” ve belli bir tarihsel durum içerisinde yaşadığı için, onun zamansallığı hep tarihsellik olarak kalır. Tarihsellik, Dasein’ın zamanı kendi tarihsel durumu içerisinde yaşaması, zamansallığının değişken ve rölatif olmasıdır. Dasein’ın Zaman’ı yoktur, tarihselliği vardır. Bundan dolayı da Dasein, kaygı’dır (Özlem, 1999:17). 43 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Varoluşun varlığı, kendini kaygı olarak açar. Varoluşsal temel görüngü olarak kaygının, istenç, arzu, heves ve eğilim görüngüleri karşısında sınırlanması gerekir. Varoluşun kaygı görüngüsüne dek ilerleyen çözümlemesi, varlığın anlamı sorusunu ortaya koyar. Kaygı her ne kadar kişiye özelse de daima endişelenme ve tasa için olandır (Soykan, 1999:50). Varoluşsal kaygı, uygarlaşmanın sonucu olarak ortaya çıktığı kadar, giderek onun bedeli de olmakta ve insanın derin özünü meydana getirmektedir. İnsan gülen tek canlıdır, çünkü korkuları anlık spazmlar halinde değil, varoluşsal boyutta ve sürekli olarak yaşamaktadır. Süregiden korkuları (kaygıları) onu zehirlemekte, kirletmekte o da arınmak için gülmektedir. Catharsis, bir komedi, yaşam bir trajedi ve kaygı sahnenin tamamını kaplamış esas öge olunca; baş role çıkabilmek için kendini ikiye bölmeye razı olmuş olan insan, tekrar tekleşmekte ve ruhun derinliklerinde bedenden arınarak rüyalarına kaçmaktadır, sonsuzluğu burada yaklamaya çalışmaktadır. Kaygılandıkça gerçekleşen gerçekten kopma; gerçekten kopdukça kaygının artmasına neden olmakta ve insan dramını, trajedi biçiminde yaşamaktadır (Kılıçbay, 1999:127). Kaygının nesnesi üzerinde düşünme bir bahçeli ev, gözlük ya da giyişi üzerinde düşünmeyle benzer sonuçlara yolaçar nitelikte değildir. Nesneyi düşünmek, ona sahip olmayı sağlayamazken, kaygı üzerine düşünüm her seferinde kaygılanabilmenin güvenceli bir yolu olarak ortaya çıkar. Kaygı nesnesi (evren) açısından düşünülürse görkemlidir ama öznedeki duygulanımsal, ruhbilimsel, karşılığı öznenin yıkımına yol açabilecek ölçüde dokunaklı olabilir. Çünkü durmaksızın entelektüel, güdüsel, ruhsal inanca ilişkin, yaşama ilişkin, ölüme ilişkin herşeyi kendi gelişimi için kullanmak ister. Lakin tüm insan soyunda, derinden kök salabilecek, hepsini eşit ölçüde, eşit yoğunlukta etkisi altına alabilecek denli güçlü bir insan değişmezi değildir (Eskin, 1999:115). Bir masalda kaygı-insan özdeşliği şöyle anlatılır (Deveci:1999:53; Irmak, 1999:137). Bir keresinde Kaygı (Cura) bir nehirden geçiyordu, bir kireç parçası gördü ve ona şekil vermye başladı. Oluşturduğu şeye bakıp düşünürken, 44 Saffet KARTOPU Jüpiter geldi. Kaygı Jüpiter’den bu parçaya ruh vermesini istedi. Jüpiter memnuniyetle kabul edip kireç parçasına ruh verdi. Ardından Jüpiter parçaya kendi isminin verilmesini istedi. Kaygı ile Jüpiter arasında bu konuda bir tartışma başladı. Derken Yeryüzü ayaklandı ve yaratığa kendi isminin verilmesi gerektiğini, çünkü kendi parçasından yapılmış olduğunu söyledi. Üçü birden Satrün’den hakemlik yapmasını isteddiler. Satrün şu kararı verdi: Jüpiter sen ruhu vermiş olduğun için, yaratık öldüğünde ruhu senin olacak, sen Yeryüzü, bedeni verdiğin için bu şeyin bedenini sen alacaksın ama bu yaratığa ilk Kaygı biçim vermiş olduğundan, yaşadığı sürece bu yaratığa Kaygı sahip olacak ve aramızda isim konusunda bir anlaşmazlık olduğuna göre, gelin ona insan (homo) ismini verelim, çünkü topraktan (humus) yapılmıştır. Bu masal insan kaygı özdeşliğini özetlemektedir. Mandeville’ye göre de çağdaş toplum çıkarcı bireylerin bir araya gelmesinden oluşuyordu. Bu bireyleri birbirine bağlayan unsur toplumsal yükümlülükler veya özgürlükler değildi. İnsanları birbirine kıskançlık, rekabet ve sömürü ilişkileri bağlıyordu. Dahası insanlar gerçeğin böyle olduğunu biliyor, özel hayatlarında bu çirkin ilişkileri her gün yaşıyor ve yaşatıyor fakat insan içine çıktıklarında bütün bunları bilmezden geliyorlardı. Böyle bir ikiyüzlülük toplumsal yaşamın oluşması ve süre gitmesi için vazgeçilmezdi (Çırakman, 1999:146). Bu tutarsızlık ve ikiyüzlülük de bir başka kaygı nedeni olarak düşünülebilir. 1.1.1.6. Kaygıyla İlgili Kavramlar Burada kaygıyla ilişkisi olduğu düşünülen korku, güdülenme ve öğrenme kavramları ele alınmıştır. 1.1.1.6.1. Kaygı ve Korku Kaygının kolaylıkla karıştırabileceği bir duygu türü korkudur. Korkunun özgül nedeni kişinin kendisi tarafından bilinmekte, kaygıdaki gibi bilinçsiz olmamaktadır. Kaygı, kaynağı belirsiz korku; korku ise, insanın canının, malının, sevdiklerinin ve toplumdaki yerinin tehdit edildiği durumlarda bedensel belirtilen eşlik ettiği duygusal durumdur. Bir tehdit altında hissedilen kaygı, korkudan daha şiddetli ve uzun süreli olan, kaynağı 45 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - belirsiz bir durumdur. Bilinçli tehlikeye karşı gösterilen duygusal tepki korku, bilinçdışı olan ve nesnesi kişi tarafından tanınmayan içten tehlikelere karşı gelişen tepki ise kaygıdır (Kaya ve Varol, 2004:33). Korku var olan bir tehlikenin algılanmasına ya da her durumda bir tehlike işaretine bağlı bir duygudur; fırtınadan, depremden, silahlı bir insandan, karanlıkta duyulan bir sesten korkulur. Korku en yüksek noktasına çıktığında ve adeta insanı dondurduğunda bu duyguya dehşet ya da ürküntü denebilir (Le Gall, 2006:9). Hayvanlar ve insanlar ontogenetik olararak yaşamları için tehdit algıladıklarında korkarlar. Bu da tehdit edici uyarandan kaçma ya da onunla savaşmayla sonuçlanır ki, her iki durumda da türünü korumaya yarar ve bu nedenle vardır. Stres ise insanın ya da herhangi bir organizmanın bir şekilde kendi üzerinde baskı hissetmesi anlamına gelir. Örneğin mezuniyet, evlenme töreni gibi olaylar da stres kaynağıdır. Bir de organizmanın aktivasyon ve öğrenmeye optimum düzeyde hazır oluşunda kritik önemi olan ve temelde fizyolojik bir reaksiyon olan genel uyarılmışlık hali (arousal) kavramı vardır ki, kaygı kavramlarıyla karıştırılır. Heyecan kavramı da bu dizide yerini alabilir ve karşılaştırılan duruma göre hem olumlu hem de olumsuz bir duygu olabilir. Aslında tüm bu kavramların karıştırılması, bazen uygun biçimde bazen da uymadığı halde birbiri yerine kullanılması, ilgili uzmanların bunları biraz da konunun doğası gereği kesin sınırlarıyla tanımlayamamalarından kaynaklanmaktadır (Dağ, 1999:168). Kaygı ile korku arasında nasıl bir ilişki ve farklılık olduğu meselesi de araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Henüz üzerinde tam bir uzlaşma olmamakla birlikte, kaygı; kaynağının belirsiz, süresinin uzun ve şiddetinin zayıf olmasıyla korkudan ayrılmaktadır (Kierkegaard, 2004; Schulz,1991; Cüceloğlu,1994). Korkunun bir tarzı da “iç daralması”dır. Bu korkunun yol bulup dışarı çıkmaması, edilgin halidir. Bir şeyden gocunmak, alınganlık göstermektir. Birini kırmak değil, tersine kırılmaktır. İç daralması en derinde olan şeydir (Soykan, 1999:38). Özetle kaygı ve korku ilişkili kavramlar olmakla birlikte birbirinden farklı yönleri de vardır. 1.1.1.6.2. Kaygı ve Öğrenme Kaygı, yoğunluğu bireyin ruh sağlığını tehdit edici düzeyde olmadığı taktirde, çevreden gelebilecek tehlikelere karşı uyanık tutmada, uyum 46 Saffet KARTOPU sağlamayı kolaylaştırmada ve başarılı olmada etkili bir heyecan türüdür. Bununla beraber, insanın huzura ve mutluluğa erişmesi bağlamında, tartışılabilir olmakla birlikte, eğitim, bilim ve teknoloji gibi alanlarda gözlenebilir bir başarı serüvenine sahip olduğu da söylenebilir. Kaygı, genelde olumsuz bir duygu olarak değerlendirilse de aslında sözü edilen başarıda insanoğluna eşlik ettiği gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir. Bir miktar kaygı duyulmazsa ne ders çalışılır, ne sınava girilir, ne de işe gidilir (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:215). Optimal düzeyde kaygı, bireyin güdülerini harekete geçirir ve güdülenme sürecine olumlu katlı sağlar. Dolayısıyla eğitim-öğretimde, bilimsel gelişmede en önemli etkenlerden biri olan güdülenmenin, insanoğlunun birçok alanda elde ettiği başarılarının altında yatan en önemli süreç olduğu rahatlıkla söylenebilir. Okulda, işte, ailede, bireysel ve toplumsal yaşantımızda başarılı olmak, arzu ettiğimiz hedeflere ulaşmak için kaygı gibi güdülenmeye de ihtiyacımız vardır. Kişi, kendisini harekete geçirecek, davranışa yönlendirecek dürtülere doğuştan sahiptir. Bunlar açlık, susuzluk, uyku, cinsellik, sevgi, dostluk, vb dir. Bu dürtüler, ihtiyaçlar sonucu bireyi harekete geçirir ve güdülenen birey, hedefe ulaşmak için davranışta bulunur. Bu bağlamda, öğrenmenin gerçekleşmesinde etkili olan merak istek, ilgi, ihtiyaç gibi duygular, güdülenme süreci kapsamında tecrübe edilirler (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:215). Öğrencilerin akademik yaşamlarındaki başarılarını etkilemede zekânın dışında başka faktörler de öne çıkmaktadır. Bu faktörlerin başında gelen güdülenme, başarı için gerekli bilişsel ve davranışsal etkinliklere ayrılan enerjinin miktarını belirler. Öğrencilerin akademik yaşamının gerektirdiği temel etkinliklere ilişkin güdülenme düzeyi yeteri kadar yüksek olmalıdır (Bozanoğlu, 2004:2). Eğitim-öğretim süreci ve bu sürecin amaca ulaşıp ulaşmadığı sıklıkla tartışma konusu olmaktadır. Çünkü bu süreç, insan ve toplumların gelecekleri için çok önemlidir. Ülke yöneticileri eğitim için, önemli miktarlarda para, insanlar da ömürlerinin verimli ve önemli bir kısmını harcarlar. Dolayısıyla herkes kendi çapında bir bedel öder. İşte ödenen bu bedelin karşılığında en yüksek verimin elde edilmesi amaçlanır ve bu amacın gerçekleşmesinde yeterli miktarda kaygı güdülenmeye ihtiyaç duyulur (Yıldız, Sezen ve Yenen, 47 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2007:216). Okullar, akademik süreçle birlikte sosyal iletişimin gerçekleştiği mekânlardır. Bu kurumlarda, öğrenci-öğrenci, öğrenci-öğretmen, öğretmenaile vb. iletişim örgülerinin olması sebebiyle bazı öğrenciler, derslerde iyi not alıp başarılı olmak isterler. Hatta daima en yüksek notları almak için çalışan kişilik tipine sahip öğrenciler vardır. Bu tip kişiliğe sahip öğrenciler biraz düşük not aldıklarında dahi kaygılanırlar. Sosyal çevreye karşı sorumluluk duygusu taşıyan öğrenciler, sınavları geçmek, düşük not almamak, annebabaya hayal kırıklığı yaşatmamak, arkadaşları arasında küçük düşmemek için çalışmaya karşı motive olurlar. Aynı zamanda başarıya ulaşma arzusu yaşarken kaygı ve korku da hissederler. Akademik güdülenme ve devamında öğrenmenin gerçekleşe bilmesi için bir miktar kaygılanma faydalıdır. Yapılan bazı araştırmalar ileri boyutta kaygı halinin öğrenmeye elverişli olmadığını, hatta öğrenmeye ket vurduğunu, dolayısıyla akademik başarıyı olumsuz yönde etkilediğini tespit etmiştir. Aşırı kaygılı kişilerde sınavlarda soruları kavrayamama, anlayamama, okuduğu şeyleri istediği anda hatırlayamama, düşünememe gibi haller görülür. İleri kaygı durumlarında kişi, soyut düşünebilme yeteneğini, zihin esnekliğini ve akıl yürütme becerisini yitirir (Baymur, 1994:203). Eğitim-öğretim faaliyetlerinin işleyişi ve bu faaliyetlerin başarıya ulaşıp ulaşamadığı araştırıldığında, akademik güdülenme ve kaygının eğitimöğretim süreçleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili olduğu görülecektir. Öğrenciler, sınav kaygısının rahatsız edici fiziksel etkilerinden kaçınmak için sınav sırasında kaygılarını bastırabilirler. Sınav kaygısı, (sınavın bir an önce bitmesini istemek) gibi geçiştirmeci tepkilere yol açabildiği gibi, sınava ilişkin tutum ve çabalarda da bitkinliğe, ani duygusal çıkışlara, aşırı fiziksel tepkilere veya depresif belirtilere yol açabilir. Ayrıca sınav kaygısının, çalışma davranışı ve akademik performans arasındaki ilişkisiyle ilgili olarak yapılan çalışma sonuçlarına göre, yüksek sınav kaygısı sahibi öğrenciler, düşük kaygılı öğrencilerden daha düşük performans göstermekte ve daha düşük çalışma becerilerine sahiptir (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:219). 48 Saffet KARTOPU Genel olarak başarısızlıktan korkan, başkaları üzerinde çok iyi etki bırakmak isteyen kişiler olur. Okulda daima iyi not almak, iftihar listesine geçmek isteyen öğrenciler vardır. Bu öğrenciler okulda üstün not almazlarsa onlara sanki çok kötü bir şey olacakmış gibi gelir. Böylece devamlı bir korku ve kaygı altında bulunur ve aşırı bir çalışma sıtmasına tutulurlar. Sınavları geçmek, yüksek not almak, ana-babayı hayat kırıklılığına uğratmamak, arkadaşları arasında küçük düşmemek için aşırı derecede çalışırlar. Başarıya ulaşma arzusu ve yenilmek korkusu bütün davranışlarını etkileyen güdüler olur (Kaya ve Varol, 2004:36). Öğrenebilmek için bir miktar kaygılanmak faydalıdır. Ancak aşırı kaygı başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer bir deyişle, eğitim ve öğretimde kaygının az olmasından ziyade çok olmasından doğan zararlarla karşılaşılmaktadır. Normal yaşayışta aslında kaygı uyandıran pek çok durum vardır. Bu değişik kaygılı durumlarla başa çıkabilmek için okulda, kaygının aşırı ölçüde gelişmesine yol açacak durumlardan kaçınılmalı ve ne tür tedbirler alınacağı kişilere öğretilmelidir. Kaygı ile öğrenme arasındaki ilişki, güdülenme ve başarı arasındaki ilişkiye benzer. Öğrenilen malzeme, basit ve kolaysa yüksek kaygı derecesi bunun çabuk öğrenilmesine yol açar. Öğrenilen malzeme karmaşık ve zorsa, o zaman yüksek kaygı öğrenmeyi zorlaştırır. Kaygının öğrenmeye etkisi kişilere göre farklılık göstermektedir. Akademik yetenek ve benlik saygısı gibi özellikler kaygının öğrenmeye etkisini farklılaştırabilmektedir. Akademik yeteneği düşük ve yüksek öğrenciler kaygının azlığı veya çokluğundan etkilenmezken, orta akademik yeteneğe sahip olan öğrenciler aşırı kaygılandıkları zaman daha az öğrenebilmektedirler. Benlik saygısı yüksek olan öğrencilerin kaygıya dayanma sınırları da yüksek olmaktadır (Kaya ve Varol, 2004:36-37). Kaygı türlerinden en sık görüleni sınav kaygısıdır. Çünkü öğrenciler sınavlarda bilgileriyle birlikte, kişiliğin de değerlendirildiğini düşündüğünden, sınav süresinde vücutta bazı değişimler oluşmaktadır. Bu değişimler beyinde öğrenme için gerekli olan protein zincirlerinin oluşumunu engellemektedir. Daha açık bir ifadeyle, aşırı kaygı akıl yürütme ve düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri bozmaktadır. Sınava girenler açısından sınav sonuçlarının önemi arttıkça, kaygı düzeyi ile sınav başarı arasında ters yönlü bir ilişki 49 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - gözlenmektedir. Yani kaygı düzeyi yükseldikçe, sınav başarısı düşmektedir (Kaya ve Varol, 2004:37). Bu anlamda kaygı/öğrenme ilişkisinde öğrenmenin niteliğini kaygının dozu belirlediği ifade edilebilir. 1.1.1.6.3. Kaygı ve Güdülenme Güdülenme; modern hayatta çok sık karşılaştığımız bir olgudur. Son dönemlerde, güdü (motive) ve güdülenme (motivation) kavramlarıyla ilgili olarak psikoloji bilimi yeni kuramlar geliştirmiştir. Buna göre, insanların ve hayvanların davranışlarının temelinde birçok güdü yatmaktadır. Güdüler ya bilinen ve rahatlıkla anlaşılabilen, ya da henüz pek açık seçik anlaşılmayan türden olmakla beraber, her davranışın altında bir güdü ya da güdüler zincirinin yattığı bilinmektedir (Cüceloğlu, 1994:230). Üzerinde herkesin anlaştığı bir tanımı olmamakla birlikte, genel olarak güdülenme kavramı; insanın içinde oluşan, organizmayı belli bir nesneye, hedefe veya duruma ulaşma yönünde eyleme sürükleyen itici güçsel etkinliği başlatan, sürdüren ve yönlendiren bir süreç (Budak, 2000:519) olarak tanımlanmaktadır. Güdü terimi ile yakından ilişkili olarak ihtiyaç ve dürtü terimleri, bazen eş anlamda, bazen de farklı anlamlarda kullanılır. Genel olarak, organizmayı birtakım davranışlara yönelten güdüler, çeşitli ihtiyaçlardan doğar. Homeostatik dengenin yeniden kurulabilmesi için, ihtiyaçların giderilmesi gerekir ve birey, bunu sağlayacak davranışlarda bulunma zorunluluğunu hisseder. Bu durumda, eksikliğin duyulmasına ihtiyaç; bu eksikliği gidermek için organizmada beliren gücü dürtü (drive); organizmanın ihtiyacı gidermek için belli bir yönde etkinlik göstemesi eğilimine de güdü (motive) denir. Organizmayı belli davranışlara sürükleyen bu içsel olayların tümüne ise güdülenme durumu denir (Baymur, 1994:70-72). Ancak otoritelerin çoğu güdülenmenin belli dürtü/itkilere ve ihtiyaçlara özgü olduğunu ve sadece bu temelde anlaşılabileceğini savunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, bir davranış doğasını, gücünü yada devamını etkileyen güdülenme, ihtiyaç ya da itki düzeyi; ulaşılmak istenenin ve ya durumun teşvik degeri; organizmanın beklentileri; hedefe ulaşmaya uygun öğremiş tepki yapılarının varlığı; söz konusu ihtiyaçla çatışa bilecek daha başka ihtiyaçların bulunması, gibi bir dizi 50 Saffet KARTOPU etkenle şekillenir (Budak, 2000:519). Modern psikolojide güdüler, sınıflandırılmalarına bağlı olarak pek çok gruplara ayrıla bilmektedir. Örneğin, kökenlerine göre güdüler; birincil (açlık, susuzluk, cinsellik, vb.) ve ikincil güdüler (rekabet, sevgi, dostluk, küşüsel ilgi vb.); sonuşlarına göre, ödüller yada cezalar; farkında olmak düzeyine göre, bilinçli ya da bilinçsiz; tatmin etme durumuna göre, hiyerarşik bir yapı ( Maslow’un güdülenme kuramında olduğu gibi ) şekilde sınıflana bilir (Budak, 2000:520). Bu yapısal özelliklere sahip olmasından dolayı güdülenmeyi açıklamaya yönelik çok sayıda farklı kurum geliştirilmiştir. Bunlardan en bilinenleri şunlardır: Dürtü İndirimi Kuramı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramı, McClelland’ın başarma ihtiyacı kuramı, Hunter’ın İçsel/dışsal Güdülenme kuramı, Festinger’in sosyal karşılaştırma kuramı, Festinger’in bilişsel çelişki kuramı, güdülenme ve bilimsel öğrenme döngüsü kuramı (Önen ve Tüzüm, 2005:31- 58;Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:221). Maslow’un ihtiyaçlar hiyararşisi Kuramı’nda söz edilen üst düzey ihtiyaçlara benzer faktörleri ve özellikle de başarma ihtiyacı etkeni içeren McClelland’ın başarma ihtiyacı kuramına göre, başarma ihtiyacı çalışan kişinin performans düzeyi belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Başarma ihtiyacı, doğuştan değil, sonradan kazanılmış bir ihtiyaçtır ve kişinin duygu hiyerarşisinde en üstte yer alır (Önen ve Tüzün, 2005:47). Sözü edilen güdülenme kuramlarının genel çerçevesi içinde degerlendirebilecek bir diğer kuram ise, hunter’ın içsel/dışsal güdülenme kuramıdır. Kuram iki çeşit güdülenmeden söz etmektedir: içsel ve dışsal. Eğer bir kişinin içsel güdülenmesi piyano çalmaksa ve bu kişi piyanist olarak çalışıyorsa, onu güdülemek için çok büyük çabalar sarf etmeye gerek yoktur. Kurama göre birini güdülemek için dışsal güdülenmeye başvurmak gereklidir. İçsel güdülenmeye dışarıdan müdale etmek mümkün değildir. Hunter’a göre dışsal güdülenme dışarıdan etki edile bilecek beş unsurdan oluşmaktadır: 1) İlgi Derecesi: Bu, kişiyi davranışlarından sorumlu tutma yoluyla güdüler. Örneğin okumakta olduğunuz kitap, herhangi bir alanda bilgi içeren bir kitap değil de hazırlamakta olduğunuz tezinizle ilgiliyse okuma konusunda motive olursunuz. Sizin test hazınlamada sorumlu tutulmanız 51 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - güdülenmeyi artırmaktadır. Bunun yanında siz, kitap’ın konusuna çok ilgi duydugunuz için dikkatli okumaya içsel olarak da güdülenmiş olabilirsiniz. Ancak bu içsel güdülenmenin mevcut olduğu durumlarda ilgi derecesi, güdülenmenizi dışardan yükseltmektedir. Tam tersi durumunda herhangi bir kitap olsa içsel güdülenmeniz yoksa güdülenme düzeyiniz düşük olacaktır. 2) Başarı: Hunter’a göre kişi başarılı oldugu konularda çalışmak ister; başarılı olmadığı konularda çalışmaktan kaçınır. Aynı durum hobiler ve spor dalları içinde geçerlidir. Bu kuralın istisnası öğrenme sürecidir. Öğrenmede kişi iyi olmadığı bir konuda bile etkinliklerine devam eder etkinliklerine devam etmenin arakasından başarı elde etme ya da en azından biraz gelişim gösterme arzusu vardır. 3) Geribildirim: İşini ne kadar iyi yaptığı konusunda bilgi vermek insanın güdülenmesini artırır ve öğrenmeye yardımcı olur. Her alanda, sonuç negatif veya pozitif olsun geri bildirim verilmelidir. Geri bildirimin etkili olabilmesi davranışın ya da performansın hemen ardından ve tam olarak verilmesine bağlıdır. 4) İlgi (uyandırma): İlginç etkinlikler kişiyi çalışmaya motive ederken sıkıcı etkinlikler güdülenmesini düşürür. Bu nedenle iş, ders, konu, vb. ilgi çekiçi olmalıdır. Özellikle derslere karşı öğrencilerin ilgisini artırmak için onların ilgi duyacağı konular, ilgilerini artıracak yöntemler seçilmelidir. 5) Söyleyiş tarzı: üç farklı sözleyiş tarzı vardır: Olumlu, olumsuz ve yansız tarz. Olumlu tarz, birinden birşeyi yapmasını istemek, “Ahmet, rica etsem kapıyı açar mısın” ; olumsuz söyleyiş tarzı, birine bir şeyi yapmasını emretmek, “ Ahmet! Kapıyı aç!”; yansız tarz ise, “Ahmet, kapıda biri var” şeklindeki gibi sadece bir ifadedir. Hunter’a göre en güdüleyici söyleyiş tarzı, olumlu olandır (Önen ve Tüzün, 2005:58-60;Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:222-223). Akademik güdülenme, akademik işler için gerekli olan enerjinin üretilmesi olarak tanımlanabilir. Bu enerjinin kaynağına ilişkin görüşler kurumdan kuruma değişirken bu farklılaşma, güdülenmenin ölçülmesi konusunda da kendisini gösterir güdülenmenin ölçülenmesinde hem kullanılan yöntem bakımından hemde içerik bakımdan farklılıklar görülür. Akademik güdülenme, gerek eğitimcilerin gerekse pisikologların sürekli ilgisini çeken bir konudur. Güdülenme süreçlerinin açıklanması ve güdülenmenin diğer psiko-eğitsel değişkenlerle ilişkisi birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu psiko-eğitsel değişkenlerin başında bellik saygısı sınav kaygısı, başarı, 52 Saffet KARTOPU yeterlik algısı ve yükleme sitilleri bulunmaktadır (Bozanoğlu 2004). Yukarıda kaygı ve güdülenmeye ilişkin yapılan açıklamlar, söz konusu kavramların eğitim öğretim sürecinde de önemli etkenlerden olduğunu göstermektedir bu bağlamlar kaygı kavramı, öğrenme alanında daha çok genel uyarılmışlık konusuyla ilişkilendirilmektedir. Birey eğer kaygı duyuyorsa mutlaka genel uyarılmış halindedir. Onun herhangi bir şey öğrene bilmesi için en uygun düzeyde uyarılmışlık durumunda olması gerekir yani, uyarılmışlık düzeyinin gerekenden daha düşük ya da daha yüksek olması öğrenmeyi zorlaştırır. Ancak bazen genel uyarılmışlık da yetmemektedir. Organizmanın öğrenmek için güdülenmiş olmasıda lazımdır. Aslında uyarılmışlık hali ile güdülenme arasında döngüsel bir ilişki vardır. Yani bir konuya güdülenen birey, o konuyla ilğili dış uyaranlara duyarlı hale gelerek uyarılmışlık durumuna gelir (Arı ve diğ.,1998:90; Bacanlı, 2000:209; Ray, 1992). Güdülenme öğrenmenin temel bir koşuludur öğrenciler daha çok merak ettikleri ve ilgi duydukları konuları, daha kısa bir sürede öğrenirler. Güdülenme (Güdü); okuldaki öğrenci davranışlarının yönünü, şiddettini ve kararlığını belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir okul ve sınıf ortamında gözlenen öğrenme güçlüklerinin ve disiplin olayların önemli bir kısımını kaynağı güdülenme ile ilğilidir. Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir (Ray, 1992). Bu açıklamaların yanısıra, ilgili literatüre bakıldığında ülkemizde üniversite öğrencileri üzerine yapılmış çalışmalarda kaygı ve güdülenme değişkenlerine sıklıkla yer verdiği görülmektedir. Buradan hareketle, son yıllarda ilahiyat fakültesi öğrencilerinde güdülenme kaybı, ilahiyatcılık mesleğine yeterince ilgi göstermeme, geleceğe yönelik kaygılar gibi bir takım saptamalarda bulunulmaktadır (Şahin, 2002:144). Yukarıda ele alınan kavramların yanısıra yine kaygıyla ilişkili olabilecek tasa, öfke, vesvese, kuruntu ve tedirginlik vb. gibi kavramlardan da bahsetmek mümkündür (İnam, 1999:74). Ancak bu kavramları da detaylandırmak konumuzun sınırlarını zorlayacağından bu kadarla yetinilmiştir. 1.1.1.7. Dindarlık ve Kaygı İnsanın sonlu (fani) bir varlık olmasıyla varoluşsal kaygılar arasında 53 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - doğrudan ilişki kurulması, özellikle ölüm kaygı konusunda pek çok araştırma yapılmasına neden olmuştur. Bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalardan önemli bir bölümü dindarlık ile ölüm kaygısı arasındaki ilişki üzerinde odaklanmış, özellikle; “Acaba dindarlık, bilhassa Allah’a ve ahirete inanma, kişiyi ölüm kaygısına karşı koruyucu bir faktör olabilmekte midir?” sorusuna cevap aranmıştır. Teorik olarak bu soruya genellikle “evet” cevabının verildiğini söylemek mümkündür. Mesela Vergote (1999:3), ölümden sonra yeni bir hayatın olacağına yönelik inancın ölüm kaygısıyla baş edebilmeye imkân verdiği, dolayısıyla ahiret inancının ruh sağlığının korunmasına destek sağladığı kanaatindedir. Ancak deneysel çalışmalarında elde edilen bulgular her iki olgu arasındaki ilişkinin eğrisel bir karakter arz ettiğini ortaya koymaktır. Örneğin yaşlılar (n:155) üzerinde gerçekleştirilen boylamsal bir çalışmada dindarlıkla ölüm korkusu arasındaki ilişkiyi ele alan Wink ve Scott’ın (Yapıcı, 2007:108) elde ettiği bulgulara göre, her iki olgu arasında doğrusal bir ilişki mevcut değildir. Çünkü dindarlıkları “orta” seviyede olanların ölüm korkusu, dindarlıkları “düşük” ve “yüksek” olanlara nispetle daha yüksek çıkmıştır. Sosyo-demografik değişkenler, hayattan memnuniyet, sosyal destek ve stres oluşturucu unsurlar sabit tutulduktan sonra elde edilen bulgular, ölüm korkusu ile dindarlık arasındaki ilişkinin eğrisel olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte ulaşılan sonuçlar göstermiştir ki, dini inancın kuvveti ve dini pratiklerin yapılma sıklığı, ölüm korkusuna karşı daha fazla koruyucu olabilmektedir. Bu durum özellikle 60’lı yaşlara kıyasla, 70 ve üzeri yaşta olanlarda daha belirgindir. Ülkemizde yapılan bazı alan araştırmalarının da dindarlıkla ölüm korkusu arasındaki ilişki üzerinde odaklandığı görülmektedir. Yıldız (1998;2002) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirildiği ve dindarlıkla ölüm kaygısı arasındaki ilişkiyi araştırdığı çalışmasında, dindarlık düzeyi arttıkça ölüm kaygısının da yükseldiğini tespit etmiştir. Bu durumu o;”Birey dindarlaştıkça ölümden daha fazla korkmakta, ölümden daha fazla korktukça da dindarlaşmaktadır.” diyerek açıklamaktadır. Bununla birlikte Karaca’nın (2000) meslek grupları üzerinde gerçekleştirdiği bir çalışmada, dindarların ölüm kaygısı düzeylerinin daha düşük olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır. Bu ise her iki çalışmadan elde edilen sonuçların birbirinden farklı olduğu anlamına gelmektedir. 54 Saffet KARTOPU Kayıklık’ın (2003) orta yaş ve yaşlılar üzerinde yürüttüğü çalışmasına gelince, söz konusu iki olgu arasında tek yönlü-doğrusal bir ilişki tespit edilmemiştir. Zira orta yaş ve yaşlılar arasında dini “çok önemli” kabul edenlerin ölüm kaygısı ölçeğinden daha yüksek puan aldıkları, üstelik bu durumun anlamlılık seviyesine ulaştığı görülmüştür. Ancak deneklerin öznel dindarlık algılarıyla ölüm kaygısı düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Dindarlıkla kaygılı olma arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar sadece ölüm kaygısıyla sınırlı değildir. Genel anlamda kaygı ile dindarlık arasındaki ilişkiyi konu edinen pek çok araştırma mevcuttur. Beit-Hallahmi ve Argyle’nin (1997) verdiği bilgiye göre bu çalışmalardan elde edinilen bulgular, stres ve kaygı düzeyi en düşük olanların hem tam dindarlar hem de inançsızlar arasında daha çok olduğunu ortaya koyacak mahiyettedir. Başka bir deyişle burada da doğrusal değil, eğrisel bir ilişkiden söz edilebilir. Zira yapılan bazı çalışmalara göre dindarlık kaygı ve stresi azaltırken bazılarına göre artırmaktadır, yani dindarlık ile anksiyete arasındaki ilişkiler ziyadesiyle karmaşıktır. Ancak, mevcut bulgulardan genel bir sonuç çıkarılacak olursa, dindarlığın kaygıyı azaltmada faydalı olduğunu söylemek mümkündür (Yapıcı, 2007:111). Ülkemizde gerçekleştirilen dindarlık/ruhsağlığı çalışmalarna gelince, ilk olarak karşımıza Yaparel’in (1987) araştırması çıkmaktadır. 20-40 yaş arası kişilerde dini hayal ile psiko-sosyal uyum süreçleri arasındaki ilişkiyi inceleyen Yaparel’in (1987) bulguları göstermiştir ki yaygın inançlar, dini partikülarizm, ahlakilik, ibadetlere katılım, dua, dini duygu, dini bilgi ve genel dindarlıkla, yani dini hayatın farklı boyutları ile ferdin yaşadığı durumluluk ve sürekli kaygı arasındaki ilişki tek yönlü ve tek boyutlu değildir. Mesela 20-22 yaş grubunda dua ile durumluk kaygı arasında negatif; 23-28 yaş grubunda dini partikülarizm ile sürekli kaygı arasında pozitif; 34-40 yaş grubunda dini duygu ile sürekli kaygı arasında negatif ilişkiler tespit edilmiştir. 29-33 yaş grubunda ise dini hayatın herhangi bir boyutu ile durumluluk ve sürekli kaygı arasında anlamlı bir ilişki ortaya çıkmamıştır. Bununla birlikte Hayta’nın (2002) İlahiyat Fakültesi öğrencileri üzerinde gerçekleştirildiği çalışmasında, dinsel hayatın pratik boyutlarıyla 55 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - (namaz, oruç, dua ve tövbe), kaygı arasındaki ilişkilerin yaşa ve cinsiyete göre farklılık arz ettiği tespit edilmiştir. Bunun da ötesinde kaygı ile dini hayatın pratik boyutları arasında bazen anlamlılık seviyesine ulaşan bazen de ulaşmayan olumlu ve olumsuz ilişkilerin var olduğu görülmüştür. Ancak bu olumlu ve olumsuz ilişkilerin yönü ve yoğunluğu hakkında konuşmaya izin verecek kadar açık değildir. Yapıcı ve Kayıklık (2005a) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen bir çalışmadan elde edilen bulgular da bu hususu teyit edicidir. Çünkü, öznel dini bilgi düzeyi hariç tutulacak olursa öznel dindarlık algısı, dine önem verme düzeyi, namaz kılma, oruç tutma ve dua etme sıklığı ile sürekli kaygı arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir bulgu tespit edilememiştir. Dini konularda kendilerini çok bilgili kabul edenlerin kaygı düzeylerini anlamlı derecede yüksek çıkması ilgi çekicidir. Ayrıca, anlamlılık seviyesine ulaşmamakla birlikte “hiç dindar değilim”, “hiç oruç tutmam” ve “hiç dua etmem” diyenlerin kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Yine istatistiksel olarak anlamlı olmasa da namazlarını düzenli olarak kılanların kaygı puanları daha yüksektir. Dindarlığın içe ya da dışa dönük yaşanmasıyla kaygılı olma arasında ise manidar bir ilişki ortaya çıkmamıştır. Fakat içe dönük dindarlar, dışa dönüklere nispetle daha fazla kaygılı görülmektedirler. Diğer taraftan, Karaca (2006) Ehl-i sünnet, Mutezile ve Cebriye’nin kader anlayışını ifade eden cümlelerle durumluk ve sürekli kaygı arasındaki ilişkiyi ele almış ve şu sonuca ulaşmıştır: Ehl-i sünnet ve Cebri kader sahip olanların durumluk ve sürekli kaygı puanları, Mutezili kader anlayışına sahip olanlardan anlamlı derecede daha düşüktür. Buradan hareketle yazar, Ehl-i sünnet kader anlayışının kaygı bağlamında ruh sağlığını koryucu bir fonksiyon üstlenebileceğini söylemektedir. Özetle, yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular, dindarlık ile kaygı arasında ki ilişkinin tek yönlü ve doğrusal olmadığını ortaya koymaktadır (Wulff, 2007:249; Zinnbauer and Pargament, 2005:26; Apaydın, 2010:74). Bu durum, hem araştırmacıların dindarlık ve anksiyeteyi tanımlama biçimlerinden hem kullandıkları ölçeklerinden hem de uygulama yaptıkları örneklemin spesifik özelliklerinden kaynaklanmış olabilir. Bununla birlikte yapılan çalışmalar, dua ve dini bağlılık başta olmak üzere bazı dindarlık göstergeleri 56 Saffet KARTOPU ile anksiyete belirtileri arasında ilişkinin negatif olduğunu göstermektedir. Öyleyse dindarlığın genel anksiyete belirtilerinin düşük olmasıyla yakından ilişki olduğu söylenebilir (Spilka va ark., 2003:488; Yapıcı, 2007:115). Dindarlıkla kaygı arasında ters yönlü bir ilişkinin olması genellikle iki sebeple izaha çalışılmaktadır: Birincisi, dinin bireye manevi bir destek sağlaması ve inancın kişiye güven telkin edici bir fonksiyon üstlenmesidir. Pargament’in (1997; 2003) kavramlarıyla söyleyecek olursak, birey yaşadığı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken Tanrı ile işbirliğine dayalı pozitif dini başa çıkma stratejisi kullandığı zaman, bu durum onun ruh sağlığı üzerinde olumlu katkıda bulunmaktadır. Bir kere inanan insan, yalnız olmadığı, Tanrı’nın kendisi ile birlikte olduğu duygu ve düşüncesini yaşamaya başladığında, kendisine içten içe sıkıntı veren endişelerin, korkuların ve kaygıların üstesinden gelebilir (Yavuz, 2003). Dinin hayata anlam veren özelliği de bu süreçte devreye girmektedir. Şu halde kaygının temel sebeplerinden birisi olarak kabul edilen güvensizlik duygusunun inanç ile telafi edilebileceğini söylemek mümkündür. Zira Vergote’un da (1999:142-143) belirttiği gibi, din insanda güven duygusu oluşturduğu için sıkıntılı zamanlarda dine sığınma ve dindarlaşma insanın emniyet ve güvenlik içerisinde olma arzusunu beslemektedir. Ayrıca Lenes’i (Yapıcı, 2007:115-116) takip ederek söyleyecek olursak din, potansiyel olarak insanların algılarını yönlendirme ve yaşam koşullarını kabul edebilmeyi kolaylaştırma gücüne sahiptir bu sebeple o, kaygı ve suçluluk duygusu gibi rahatsızlıklara karşı bir tür teselli ve yatıştırma vasıtası olarak işlev görmektedir. Esasen dinin, başa çıkma sürecinin etkin bir parçası olabilmesi de bundan kaynaklanmaktadır. Yoğun suçluluk hisseden ve nevrotik kişilik özelliği gösteren dindarların daha fazla kaygılı olmaları ise dindarlıktan değil, psikopatolojik sebeplerden kaynaklanmış olabilir. Dindarlığın kaygıyı azaltıcı bir işlev üstlenmesinin ikinci sebebi ise dini grubun mensuplarına sağladığı sosyal destekle ilişkilidir. 1.1.2. Algı Çalışmanın doğrudan ilgili kavramlarından bir başkası algıdır. Algı, çevreden alınan duyu uyarılarının zihinde anlamlı deneyime çevrilme sürecidir. 57 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Duyu organımıza yansıyan ışık, ses gibi uyaranlar ve bu uyaranlardan doğan deneyimdir algı. Algı, insan deneyiminin temeli olarak psikolojinin konusudur ancak çevre algısıyla ilgili olarak fizik biliminin, görsel sistem (göz, sinirlerbeyin) işlevleri nedeniyle biyoloji, fizyoloji, sinir bilimlerinin, felsefe ile sanat felsefesi olan estetiğin de konusu olmuştur. Algı sistemi görme, işitme, dokunma, tat alma, koku alma gibi tüm beş duyumuzun sinir sistemi yoluyla beyinde anlamlı deneyime dönüşmesini içerir (Atkinson ve diğ., 2006:256; Rathus, 1993:104). En genel anlamıyla algı, duyu organları vasıtasıyla alınan uyarıcıların (duyusal bilgilerin) tutarlı, anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesiyle, analiziyle, yorumuyla ve senteziyle ilişkili -duyu uyarıcılarının duyu alıcılarına ulaşmasından, algılanan şeyin tanınmasına, farkına varılmasına, kavranmasına, vb. kadar geçen fiziksel, nörolojik, fizyolojik, bilişsel ve duygusal- süreçlerin tamamı (Bernstein ve diğ., 1994:176). Bu haliyle çok düzlemli, etkileşimli bir sistemde gerçekleşen bir alt süreçler kümesi olarak değerlendirilir). Temelde bir şeyi algılamak demek, onu kayda geçirmek, dikkate almak ve farkına varmak demektir (Holm, 2007:48). Dünyanın bize nasıl göründüğü retinaya yansıyan imge ile sınırlı değildir. Zihnimiz, çevredeki bir imgeyi basitçe kaydetmek yerine kendi resmini yaratır. Zihin inşa eder. Aldığımız bilgi uyarımları duyular aracılığı ile bize ulaşır ve zihinde inşa edilir. Biz renkler, ses tonları, tat ve koku algılarız. Bizim algıladığımız kırmızı, mavi, yeşil renkler fizikçi için belli frekanstaki elektromanyetik dalganın yüzeyde yansımasıdır, aldığımız tat ve koku fizikçi için kimyevi bir bileşimdir. Müzik dinlerken sesin farklı tonunu algılarız, fizikçi farklı frekansta titreşimi olan ses olarak niteler. Renk, ses tonu, tat alma ve koku duyu uyarımlarıyla oluşan zihinsel yapılardır. Algılarımız, gerçeğin doğrudan kaydı değil, zihnimizde inşa edilen bilgi deneyimidir (Özakpınar, 2000:151; İsen ve Batmaz, 2006:96). İnsanın temel bir edimi, şeylere anlam vermektir. İlkin adlandırmayla başlayan bu edim, nesnelerin çözümlenmesiyle süregider. Var olduğunu bilen, öz bilinci olan insan kendisini de nesne yaparak bu var oluşa bir anlam verme sorunuyla karşı karşıya gelir; kim olduğunu, dünyadaki yerini sorgular. 58 Saffet KARTOPU Din, sanat, felsefe ve bilim bu anlam vermeler için başlıca alanları oluşturur (Soykan, 1999:42). Merleau-Ponty (2008)’ye göre algının dünyası yani bize duyularımızla ve gündelik yaşamdaki tutumumuzla açılan dünya, ilk bakışta en iyi bildiğimiz dünyadır (s.11). Algılayan özne yargı veren, kestirim yapan ve sonuç çıkaran bir bilim adamı gibidir. (s.55). Şeyler, karşısında düşünüp taşınacağımız yalın ve tarafsız nesneler değiller; her biri bizim için bir tutumu simgeler, bir tutumu anımsatır, bizde olumlu olumsuz tepkiler uyandırır; bir insanın kendisini çevreleyen nesnelerden, yeğlediği renklerden, dolaşmaya gittiği yerlerden, o insanın zevki, kişiliği, dünyaya ve dışardaki varlıklara karşı tutumu okunur (s.30). Berkeley’e göre de emin olabileceğimiz tek gerçeklik algının kendisidir. Deneysel dünyadaki fiziksel nesnelerin mahiyetini kesin bir şekilde bilemeyiz. Tüm bilebildiğimiz bu nesneleri algılayış şeklimizdir. Algı bizim kendi içimizde gerçekleştiği için özneldir ve bu yüzden bize dış dünyayı olduğu gibi yansıtmaz. Fiziksel bir nesne aynı anda tecrübe edilen duyumların birikiminden daha fazla bir şey değildir. Bu yüzden alışkanlıkların etkisi bunları insan zihninde birleşik hale getirir. Deneysel dünya aslında bizim duyumlarımızın bir toplamıdır. Öyleyse bizim emin olabileceğimiz maddesel bir cevherden söz edilemez. Çünkü algıyı kaldırırsak nitelikler de yok olmaktadır. Renk algısı olmadan renkten, şekil veya hareket algısı olmadan şekil veya hareketten söz edilemez. Bununla birlikte Berkeley gerçek nesneler, madde dünyasında sadece algılandıkları zaman var olurlar şeklinde bir düşünceyi de savunmaz. Onun tezi, bütün deneyimler bizim kendi içimizde kendi algımızla ilişkili olduğu için bizim nesnelerin fiziksel mahiyetini asla kesin bir biçimde bilemeyeceğimizdi. Bizler ancak bu nesnelerle ilgili algılarımıza dayanabiliriz (Schultz ve Schultz, 2007:89). Wundt’un bilinç yaşantılarının elemanlarına olan özel ilgisine rağmen gerçek dünyaya baktığımızda algıların bir bütünlüğünü veya bileşimini gördüğümüzü kabul etmişti. Örneğin, biz bir ağacı bütün şeklinde görürüz; yoksa onun gözlemcilerinin labaratuvarda bildirdikleri çok ve çeşitli parlaklık, şekil ve renk duyumlarını değil. Görsel yaşantımız ağacı bir bütün olarak kavrar, ağacı oluşturan sayısız temel duyum ve duyguların tek tek her birini değil (Schultz ve Schultz, 2007:146). Temelde algılamayı etkileyen belli başlı 59 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - etmenler vardır. Bunlar benzerlik, yakınlık, süreklilik ve bütünleme olarak değerlendirilebilir (Morris, 1993:109; Baymur, 1994:132). Bu etmenler algının şekillenmesini etkileyen unsurlardır. 1.1.3. Kader Kavramı Kader kavramı, insanlık tarihi boyunca tartışılan koruların başında gelmiştir. İnsanlığın düşünce tarihinin başlangıcından bir problem olarak günümüze kadar gelen kader, toplumların yaşayışlarında son derece etkili olmuştur. İslam dininde de kader, kelami bir problem olarak bulunmaktadır. Bu problemin çıkış sebeplerinden biri de hiç kuşkusuz; olayları belirleyen gücün sadece Allah’a mı ait olduğu; yoksa insanlarca da mı paylaşıldığı? tartışmasıdır. Ayrıca; Allah’ın sonsuz kudreti, mutlak iradesi ile; insanın irade ve hürriyeti nasıl telif edilebilir? sorusu da cevap arayan temel sorulardandır. Kaderin İslam dünyasında algılanışı ve yorumlanışı; siyasi, kültürel ve toplumsal olayların etkisiyle şekillenmiştir. Bu etkilerin tesiriyle şekillenen kader kavramına, farklı anlamlar yükleniş ve böylece İslam dünyasında çeşitli kader anlayışları ortaya çıkmıştır. 1.1.3.1. Kaderin Kavramının Tanımı Kader kelimesi lügatte “ölçme”, “biçimlendirme”, “takdir etme”, “şekillendirme” gibi anlamlara gelir. Arapça’da “kadera” fiili, “herkese payına düşeni verdi”, “hisselere ayırdı”, “bölüştürdü”, “güç yetirdi” anlamlarına gelir. Tef’îl babında ise kelime “kad-de-ra” olur ve “takdir etti”, “hükmünü icra etti”, anlamlarına gelir (İbn-i Manzur, 2003:745). Ayrıca kader, “bir şeyin sınırı” demek olduğu gibi, “planlamak”, “ölçü ile yapmak”, “bir şeyin kıymetini bilmek”, “rızkını daraltmak” (Yavuz, 2000:58) ve “her bir mahlûku, kendine ait özelliklerine göre tayin ve tespit etmek” anlamlarını da ihtiva etmektedir (Sabuni, 1995:155). Kader terim olarak ise; “Allah’ın ezelî ilmine ve iradesine uygun olarak her şeyi vakti gelince vücûda getrimesidir.” Bununla birlikte kelam kitaplarında kader, “Allah’ın mutlak iradesinin belirlenmiş vakitlerde eşyaya taalluk etmesi”, yani “mümkünatın, kazasına uygun biçimde yokluktan varlık sahasına çıkması” demektir. Kaderle yakından alakalı olan “kaza” 60 Saffet KARTOPU terimi ise, kaderden farklı olarak, mümkünatın levh-i mahfuzda toplu olarak bulunmasını ifade eder (Saraç, 1990:320). “Takdir” ve “kudret” kelimeleri, kader kelimesi ile yakın anlamlı olarak kullanılmıştır. Kudret, kelime olarak, k-d-r sülasisinden mastardır. “Takat ve kuvvet”, “bir şeye malik olmak”, “bir şeyi bir şeyle kıyaslamak”, “bir şeyi idare etmek”, “bir şeyi bilmek”, “hüküm”, “tazyik etmek” ve “daraltmak” gibi anlamlara gelmektedir (Zebîdî, 1888:481). “Kudret” kelimesi insana nispet edilerek kullanıldığında ‘insanın herhangi bir şeyi yapmaya imkân bulması’ anlamına gelirken; aynı kelime Allah’a nispet edilerek kullanıldığında ise, ‘O’nun hiçbir şeyde âciz olmaması’ anlamına gelir. Allah’ın dışındaki bütün varlıkların mutlak mânâda bir kudrete sahip olması mümkün değildir. ‘Takdir’ anlamı çerçevesinde, Allah’ın varlıklara olan takdirini iki şekilde düşünebiliriz. Birincisi, yarattığı varlıklara güç vermek, ikincisi ise yaratmış olduğu bu varlıkları ilahî hikmetinin bir gereği olarak nihaî özelliklerine kavuşturmaktır. Gök cisimleri gibi bazı varlıklara nihaî şeklini ilk yarattığı anda vermiştir. Bazılarının ise asıl maddesini yarattıktan sonra gelişimini sonraya bırakmıştır (İsfahani, 1986:403). Takdir, insanın ne yapacağından ziyade ne yapabileceğinin sınırlarının çizildiği imkân sahasının tespit edilmesidir (Yılmaz, 2001:178). Kader kelimesinin ıstılahî mânâsı ise, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak olan şeylerin zaman ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini bilip ezelde de o sûrette takdir etmesidir. Bu özelliklerle, tahdit ve tayin edilme keyfiyetlerine olumlu ve olumsuz, fayda ve zarar gibi özellikler dahil olabileceği gibi, yaratılmışlara ait zaman ve mekân hatta fiillerle alakalı olan mükâfât ve azap da dahildir. Bu tanım özellikle Sünnî kelam alimlerinin benimsemiş olduğu görüştür (Sabuni, 1995:161). Yani insandan kaynaklanan iyi veya kötü her şeyin ezelde takdir edilmesi anlamında kader, Allah’ın iradesi ve yaratması neticesinde olmaktadır. Bununla birlikte Allah, yaratıcı vasfını mahlûkatı yarattıktan sonra almış değildir. Allah varlıkları var etmeden önce de hâlık idi. Bunun gibi, Allah’ın muhyî sıfatı da ölüleri diriltmeden önceki sıfatlarından biridir (el- Kari, 1979:86). Kader, kelime olarak “takdir” ve “yaratma” (Bakıllani, 1957:326) anlamına gelirken, ıstılahi anlamda ise mümkünatın, birer birer 61 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ademden varlık sahasına intikali (Cürcani, 1938:152) olarak düşünülebilir. Esasında Kur’an’da, günümüz insanlarının kahir ekseriyetinin anladığı şekilde alınyazısı anlamında bir kadere iman etme mevzu bahis değildir. Kader kelimesi ve türevlerinin hiçbiri imanla alakalı değildir. Kader genel anlamda ölçü, miktar, dünya ve ahiret nizamı gibi anlamlarda kullanılmaktadır (Atay, 1997:19). Kaderle ilgili tartışmalarda çokça kullanılan ve zaman zaman kader yerine de kullanılan kaza ise, kelime olarak ‘emir’, ‘hüküm’, ve ‘yaratma’ anlamlarına gelir (İbn-i Manzur, 2003:186). Bunların yanında kaza, ‘ölüm’, ‘öldürme’, ‘infaz’, ve ‘yargılama’ gibi mânâlara da gelmektedir. Seyit Şerif Cürcânî’ye göre ise kader, imkân dahilinde olan şeylerin zamanı geldikçe varlık sahasına çıkmaları demektir. Bu yoklukluktan varlığa geçiş de kazaya uygun olarak gerçekleşmektedir. Kaza Allah’ın ezeldeki hükmü, yani her şeyin levh-i mahfuzdaki halidir. Kader de sebeplerin gerçekleşmesi neticesinde levh-i mahfuzda bulunan şeylerin vucût bulmasıdır (Gölcük, 1979:220). Kader, itikadi ekollere göre farklı şekillerde anlaşılmış ve tarif edimiştir. Ehli sünnet olarak zikredilen ve en çok rağbet gören itikadi İslam mezhepleri Maturidilik ve Eş’arilik’te kaza ve kader birbirlerinin yerine kullanılmıştır. Yani Maturidilerin kader dediklerine Eş’ariler; Eş’arilerin kader dediklerine de Maturidiler kaza adını vermişlerdir. Maturidiler kaderi: “Allah’ın (c.c) başlangıçtan sonsuza kadar olmuş ve olacak şeylerin zaman ve mekânını, hususiyetleri ve her türlü özellikleri bilip ezelde o suretle takdir etmesidir.” şeklinde tarif etmişlerdir. Eş’ariler de kaderi: “Allah’ın (c.c) takdir ettiği her şeyi zamanı gelince eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmesidir.” Bu manada kader, ezelden ebede kadar cari ahval ve olaylarda hakim olan külli ilahi hükümdür. Bu anlam Müslümanlar arasında genel kabul görmüştür. İtikadi İslam ekollerinden olan Mutezile ekolü, Eş’ari ve Maturidilerin anladıkları şekildeki kaderi, yani; insanın davranışlarının önceden tayin ve tespit edildiği fikrini reddetmektedirler. Zira onlara, göre böyle bir kabul, insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir (Coşğun, 2002:10). 62 Saffet KARTOPU Mutezileye göre kul, fiillerini hür iradesiyle yapar, Allah’ın (c.c), kulun fiillerinin ortaya çıkmasında bir etkisi yoktur. Yine onlara göre; Allah’ın bilmesi eşyanın ancak vukuundan sonra olur. Ayrıca burada belirtmemiz gerekir ki; günümüz kelamcılarından bazıları da; kader kavramını, Kur’an’da çeşitli surelerde geçen, “takdir”, “miktar”, “ölçü”, “bir şeyi belirli bir kanuna göre meydana getirmek” anlamında kullanmışlardır. Bu anlayışlar doğrultusunda kader; insana, kainatta her şeyin yüce bir hikmete göre cereyan ettiğini göstermektedir. Kainatta her şey bir ölçü ve düzene göre yaratılmıştır. Allah’ın halifesi olan insan da hareket ve davranışlarını Allah’ın koyduğu sosyal ve fiziki yasa ve nizamlara uygun olarak yapmalıdır. Bundan dolayı yaptığı iyiliklerden sevap, ettiği kötülüklerden de günah kazanır (Coşğun, 2002:11). İslamiyet insandan çalışıp gayret etmesini, ancak her şeye kendi çalışmasıyla ulaşamayacağını, Allah’ın da yardımını talep etmesi gerektiğini belirtmektedir. Yani kader inancında hem çalışma, gayret etme, mücadele etme hem de Allah’a bağlanma, sığınma, güvenme, onun yardımını bekleme vardır. En olumsuz anlarda bile ümidini kesmeme vardır. En olumlu anlarda ise kibirlenip tedbiri bırakmama vardır. İnsan tedbirini, önlemlerini aldıktan sonra sonucu Allah’tan bekleyecek, olumsuz zamanlarda ise “Allah’ın takdiri böyle imiş” diyerek sabırla ve ümitle hareket edecektir. Demek ki kadere inanan insan, elde edemedikleri için harap olmayacağı gibi ümitle Allah’tan onu bekleyecektir. Elde edemezse, “Allah’ın bir hikmeti vardır” diyerek teselli bulacaktır. Olumlu anlarda ise yine her şeyin Allah’ın elinde olduğunu bilir ve ona göre azgınlık etmez, elinden alına bileceğini bilir. Bildiği içinde kaybedince her şey onundur ister alır ister verir, hak edersem bana da verir diye teselli bulur. 1.1.3.2. Kur’an’da Kaderin Kullanıldığı Manalar Kur’an’da kader kelimesi müştakları ile birlikte yaklaşık yüz otuz yerde geçmekte (Abdulbaki, h.1364:538) ve farklı anlamları ihtiva etmektedir. Kaderin geçtiği ayetlere baktığımızda karşımıza bir tek anlam değil, pek çok manalar çıkmaktadır (Esen, 2009:34). Bunlar: “Miktar, ölçü, bir şeyi belirli bir ölçüye tayin, bir hikmet ve nizama göre yapmak…” Ölçmek; bir ölçüye göre belli etmek, bir ölçüye göre yapmak anlamlarına gelen ayetler: “Şüphesiz 63 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.” (Kamer;54/49). “Allah gökten bir su indirdi de dereler kendi ölçüsünce o su ile çağlayıp aktı.” (Ra’d;13/17). “Gökten suyu ölçülü indirdik de, onu yerde durdurduk. Şüphesiz Biz onu gidermeye kadiriz.” (Mü’minun;23/18). “Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık, her iki su belli bir ölçüye göre birleşti.” (Kamer;54/12). “Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.” (Hicr;15/21). “O, suyu gökten belli bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz.” (Zuhuf;43/11). Düzenlemek, tayin etmek, şekil vermek anlamlarına gelen ayetler: “Güneşte kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu güçlü ve bilen olan Allah’ın kanunudur.” (Yasin;36/38). “Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir.” (Yasin;36/39). “Bunu aranızda Biz tayin ettik.” (Taha;20/40). “Allah’ın kadrini hakkıyla takdir etmediler.” (En’am;6/91, Hac;22/74, Zümer;39/67). “İnsanoğlu kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanır ?” (Beled;90/5). “Allah dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir.” (Ra’d;13/26, İsra;17/30, Kasas;28/82, Sebe;34/36-39). “Sizi bayağı sudan yaratıp onu belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi? Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz.” (Mürselat;77/20-23). Bu ayetlerden başka, Kur’an’da geçen bazı ayetler insanın eylem ve davranışlarında hür ve irade sahibi olduğunu, insanı bu fiillere zorlayacak hiçbir kuvvetin bulunmadığını, bu sebeple de yaptıklarından sorumlu olduğunu ifade eder. Bunlar: “Kim yararlı iş işlerse kendi lehine, kim de kötü işlerse kendi aleyhindedir.” (Fussilet;41/46). “Bu yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa Allah Kullarına asla zulmetmez.” (Al-i İmran;3/182). “Herkes kendi kazancıyla değerlendirilir.” (Müddessir;74/8).“De ki: ‘Rabb’imiz gerçeği göstermiş. İsteyen iman etsin, isteyen küfretsin.’” (Kehf;18/29). Kur’an’da bir kısım ayetlerde insanın eylem ve davranışlarında ihtiyar (seçme gücü) sahibi olmadığını, her şeyin belli bir düzlemde cereyan ettiğini, kul için yapılacak bir şeyin bulunmadığını ifade eder görünümdedir (Coşğun, 2002:13). Bunlar: “Sen sevdiğin kimseleri hidayete erdiremezsin, fakat Allah dilediği kimseleri hidayete erdirir.” (Kasas;28/56). “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (İnsan;76/80). “Allah dileseydi hepimizi bir tek ümmet yapardı, fakat O dilediği kimseyi sapıklıkta bırakır. Dilediğini hidayete 64 Saffet KARTOPU erdirir. Yaptığınız ve yapacağınız işlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (En’am;6/111-137, Nahl;16/93, Secde;32/13, Yunus;10/99). “Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır.” (Saffat;37/96) Bu ayetleri; Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde düşündüğümüzde bize, insanın hürriyetinin bir sınırının olduğunu ve insanın bazı şeyleri ne kadar isterse istesin, yapma gücünü kendisinde bulamayacağı şeklinde algılarız. Bu ayetler Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini vurgulamak için ifade edilmiştir. Bunardan başka Kur’an’da, içerisinde kader kelimesi geçmediği halde cebri bir yaklaşımın olduğu ifade edilen ayetlere bakalım: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen hiçbir musibet yok ki, Bizim onu yaratmamızdan önce bir kitapta yazılı olmasın. Bu, Allah’a göre elbette pek kolaydır.” (Hadid;57/22). “Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? O (Kur’an) ancak aranızda doğru yola girmeyi dileyene ve âlemlere bir öğüttür. Âlemlerin Rabb’i olan Allah dilemedikçe, sizler bir şey dileyemezsiniz.” (Tekvir;81/26-29). “Bizi yalnız Allah’ın yazdığı isabet eder, O bizim Mevla’mızdır.” (Tevbe;9/51). “Allah’ın emri mutlaka olacaktır.” (Azhab;33/38) Kur’an Allah’tan başka hakiki fail bulunmadığını açıklarken aynı zamanda O’nun fiillerinin bir hikmet, bir nizam ve ölçü içinde olduğu hususunu daha çok “kader” kelimesiyle ve onun müştakları ile açıklanmaktadır. İnsanın bizzat kendisi kudretli ve müstakil olmakla beraber; kâinatın bir parçası olan ve aynı zamanda yaratılmış bir varlıktır. Netice itibariyle insan sorumluluğunu temellendiren kudretine ve iradesine rağmen, mahlûk olması itibariyle içinde yaşadığı ve sürekli devam eden nizamın dışında düşünülemez. İşte bu bozulmayan ve temadî eden sistem Allah’ın kaderi olmalıdır (Yurdagür, 1981:24). Allah bu sistemi ikame etmesi kudret sıfatıyla ilgilidir. Kudret hayat sahibinin iradeye ve fiile muktedir olduğu sıfatıdır. Kudretin irade ile olan ilişkisi kesindir. Şayet irade olmazsa, kudret başlı başına bir fiil meydana getiremez. Fiilin hasıl olması için önce irade sonra kudret gereklidir (Gölcük, 1997:103). Bununla birlikte kainatta meydana gelen her türlü hadise Allah tarafından daha önceden takdir edilmesi yönüyle bir kaderdir. Öte yandan takdir edilen şey meydana gelmedikçe bu da kaza olmaz. Bu anlamda şu ana 65 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - kadar cereyan etmiş olan hadiseler hem kader hem kaza, bu günden sonra olacak olan olaylar ise henüz meydana gelmediği için kaza değildir (Kazancı, 1968:44). Özetle, kader, Kur’an’da genel olarak ölçmek, miktarını belli etmek, bir plana ve düzene göre yapmak, takdir etmek, daraltmak, kısmak, azaltmak gibi anlamlara gelen (Zamahşeri, 1882:495) kader kavramının türevlerinin geçtiği ayetleri incelediğimizde ayetlerin; bir ölçü çerçevesinde tayin etmek, her şeyi bir ölçüye ve nizama göre düzenlemek anlamlarına geldiğini görüyoruz. Klasik İslam literatüründe kabul gören; “yaratılmadan daha önce insanın yapacağı davranışların belirlenmesi ve öylece yazılması” şeklinde tarif edilen kaderle bir benzerlik söz konusu değildir (Coşğun, 2002:12). 1.1.3.3. Tarihsel Süreçte Farklı Kader Anlayışları İnsanın içinde bulunduğu hali seçme ve o durumda bulunmadaki şahsî payı, Allah’ın kendisine yüklediği sorumluluklar karşısındaki konumu, kısacası hayata verdiği anlamla ilgili olduğu için hemen hemen her din ve inanışta insanların zihnini meşgul eden bir problem olmuştur. Kader meselesinde Hz. Peygamberden bir hayli sonra ortaya çıkan kelâmî ekoller kendi iddialarını desteklemek için Kur’an’dan deliller getirmeye çalışmışlar ve kendinden olmayanları sapık ilan edecek olan hadisler uydurmuşlardır. Esasında bu tartışmanın temelinde fiillerin yaratıcısının kim olduğu meselesi vardır (Saraç, 1990:320). Kader meselesi, Müslümanlar arasında tartışmalara sebep olduğu gibi kadim dinlerin müntesiplerini de meşgul etmiştir. Yine müşrikler de kader üzerinde durmuşlar ve inançsızlıklarını kadere yüklemişlerdir. Peygamberimiz ise, kadere imanın gerekli olduğunu fakat kader meselelerine dalmanın tehlikeli olacağını ifade etmiştir. Çünkü kadere iman Allah’ın ilmine, iradesine ve takdirinin tecelli etmesine imandır (Kandemir, 2006:30). 1.1.3.3.1. Ehli Sünnetin Kader Anlayışı Ehl-i Sünnet alimleri Cebriye ve Kaderiye’nin görüşlerini incelemişler ve onların hatalı olduklarını söyleyerek bu iki görüşten farklı olan başka bir yol benimsemişlerdir (Öner, 1982:52). Çünkü Cebriyenin ileri sürdüğü görüşe 66 Saffet KARTOPU göre Allah yarattığı varlıklara zulmetmektedir. Kaderiyenin savunduğu görüş ise, Allah’a âcizlik atfetmektedir. Çünkü Kaderiye’de Allah’ın yarattığı varlıklar arasında iradesini gösterememesi gibi bir durum söz konusudur. Ehl-i Sünnet, Kur’an ve hadisleri daha sağlam bir metotla, yani terkip metoduyla tetkik ederek her iki görüşü de te’lif etmiştir (Topaloğlu, 2000:287). Bununla birlikte Ehl-i Sünnet alimleri, Cebriye ve Kaderiye’nin hatalarını ortaya koyan ve insanın hür iradesinin olduğunu ispat etmek için aşağıda zikredilen ayetleri delil olarak göstermişlerdir. “Eğer sana sebat vermemiş olsaydık nerdeyse onlara meyledecektin” (17/İsrâ 74). “Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi) gösterdik. Şüphesiz o ihlâsa erdirilmiş (temiz) kullarımızdandı” (12/Yusuf 24). “Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz” (77/ İnsan 30). Ayetlerde de görüleceği üzere kul için bir dileme ve irade söz konusudur. Aynı zamanda bu irade, Allah’ın izni dairesinde olmaktadır. Ehl-i Sünnete göre Allah şahadet âlemini de, gayb alemini de; geçmişi de geleceği de bilir. Yani insanlar yaratılmadan önce onların ne yapacağını Allah biliyordu. Bununla birlikte, Allah insana iyiyi ve kötüyü seçme hürriyeti yani irade vermiştir. Kişi bu iradesini kullanarak, neticesinde sorumlu olacağı fiiller meydana getirir. İşte Allah ezelî ilmiyle insanın yapacak olduğu bu işleri bilir. İnsan da Allah’ın bu bilgisinin dışında hareket edemez, yani Allah’ın şakî bildiği said olmaz, çünkü bu ilim insanların ilmi gibi olur ki Allah bundan münezzehtir (Topaloğlu, 2000:287-288). Ehl-i Sünnet’in önemli temsilcilerinden olan Eş’ari’ye göre, Allah insanın fiillerinin yaratıcısıdır, çünkü insan bütün fiilleriyle Allah’ın yaratığıdır. Bununla birlikte insanın da istitaası vardır. Yani insan amelini elde etmede bir kudret sahibidir, Allah ise bu kudretin yaratıcısıdır (Taftazani, 1980:158). Kader ve kaza, Ehl-i sünnet alimlerinden Eş’arî ve Mâturîdî’ye göre farklı anlamları ifade etmektedir. Eş’ari’ye göre kaza, Allah’ın ezelî karar ve hükmüdür. O’nun yüce iradesine göre kaza bütün varlıkları kuşatmaktadır. Allah’ın ilminde varlıkların durumları biliniyor. Bu ezelî hüküm, yani kaza, varlığın akışı içinde gerçekleşir. Kader ise, her şeye ait özel karardır, 67 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - hükümdür. Mevcudâtın birer birer yokluktan varlık sahasına çıkmasıdır. Bu da ilm-i ilahînin zaman içinde onların her birinin ölçü ve sınırını tespit ederek onları teferruatıyla ortaya koymasıdır (Gölcük, 1988:236). 1.1.3.3.2. Cebriyenin Kader Anlayışı Cehm b. Safvan’ın öncülüğünü yaptığı Cebriyeye göre, kul fiillerinde mecburdur. Bu düşüncesine dayanak olarak da şu ayetleri delil olarak göstermiştir. “Eğer Allah dileseydi onların hepsini hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma”( 6/En’am 35). “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde vardır” (2/Bakara 7).“Hayır Allah küfürlerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir” (4/ Nisa 155).“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah alîmdir, hakîmdir” (76/İnsan 30). Bu ve benzeri ayetler ışığında Cebriye, insanın kendisine has hiçbir gücünün ve kudretinin olmadığını savunur. Bununla birlikte kader konusunda farklı düşünenler Cebriyeye göre küfre düşmüşlerdir (Topaloğlu, 2000:285). Cebriye ekolünün temsilcilerine göre, insanın seçme hürriyeti yoktur, insan havada uçan kuş tüyü gibidir ve fiillerinde mecburdur. Onun hürriyeti ve kudreti yoktur (Coşğun, 2002:15). Cebriyeciler kader konusunda Mu’tezilenin tam karşısında bulunarak, insanın seçme hürriyetini inkar etmişlerdir. Bu anlayışa göre insanın sorumluluğundan söz etmenin anlamı yoktur. Cebriyecilerin kendilerine delil olarak aldıkları ayetler şunlardır: “Allah ne dilerse yapar.” (Bakara;2/253). “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (İnsan;76/30). “ Ey Muhammed! Rabb’in dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir.” (Yunus;10/99-100). Bu ayetler; insanın hürriyetinin bir sınırının olduğunu, insanın bazı şeyleri ne kadar isterse istesin yapamayacağını haber vermektedir. Bu ayetler Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini vurgulamak için ifade edilmiştir. Selef’ten sonra bazı Müslümanlar kader ve kaza meselesini merak 68 Saffet KARTOPU etmiş ve hakikatin ne olduğunu öğrenmek istemişlerdir. Bu sebeple Kur’an’ı ve hadisleri incelemişler ve ilk bakışta kulların irade ve hürriyetten yoksun olduğunu ifade eden deliller bulmuşlardır; “Eğer Allah dileseydi onların hepsini hidayet üzerine toplardı. O halde sakın cahillerden olma.” “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde vardır.” “Hayır, Allah, küfürlerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir.” Cebriye cebr ifade eden bir çok ayetten başka şu mealde bazı hadislerde bulmuşlardır; “Edebi saadete eren, annesinin karnında mü’min diye yazılan kimsedir; bedbahtta, annesinin karnında bedbaht diye yazılan kimsedir.”. Cebriye bu gibi ayet ve hadisleri delil alarak; insanın fiillerinde mecbur olduğunu, onun kendine has bir gücü ve iradesi olmadığını ifade etmiştir. Cebriyye’ye göre bu şekilde inanmayanlar küfre girmektedirler (Kandemir, 2006:31). 1.1.3.3.3. Mu’tezilenin Kader Anlayışı İslam’da akliye ekolünün temsilciliğini yapan Mu’tezile ekolü kaderi; “beyan” (bildirme, açıklama) anlamıyla ifade etmişlerdir. Ehli Sünnetin kabul ettiği önceden tayin ve tespiti kabul etmezler. Kul, fiillerinin yaratıcısıdır. Allah kulun fiilini yaratmaz. Eğer kulun fiilini Allah yaratmış olsaydı, o zaman kul yaptıklarından dolayı ceza veya sevap almaya hak kazanamazdı (Coşğun, 2002:16). Kulun istediğini yapmakta hür olduğunu savunan Kaderiye, bu görüşüne delil olarak şu ayetleri gösterir: “O, kullarının küfrüne razı olmaz” (39/Zümer 7). “Semûd’a gelince, biz onlara da doğru yolu gösterdik, fakat onlar sapıklığı doğru yola tercih ettiler” (41/Secde 17). “Biz insana yolu gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör” (76/Dehr 3). Bu ayetleri delil gösteren kaderiye, kulun kendi fiillerinde muhayyer ve her istediğini yapmaya gücünün yeteceğini savunur. Bir adım daha ileri giderek, kul Allah’ın murad etmediği şeylere bile muktedirdir der (Toplaoğlu, 2000:286). Mu’tezile ekolünün kendilerine delil olarak aldıkları ayetlerden bazıları şunlardır: “De ki: Rabb’iniz gerçeği göstermiştir. İsteyen iman etsin, isteyen küfretsin” (Kehf;18/29). “Allah size kolaylık ister ve size güçlük istemez.” (Bakara;2/185). “Herkes kendi kazandığıyla değerlendirilir.” 69 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - (Tur;52/21, Müddesir;74/38). Görülüyor ki, Mu’tezile insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu açıklayabilmek için kaderi tümüyle inkâr yolunu tercih etmişlerdir. Kulların, istedikleri zaman özgürce istediklerini yapmalarını buna delil göstermiş ve Ehli Sünnet anlayışındaki kaderi reddetmişlerdir. Onlara göre Allah’ın insan davranışlarında bir etkisi yoktur. Allah’ın bilmesi ise, ancak olaylar olduktan sonradır. Mu’tezilenin insanı mutlak hür bir varlık olarak telakki etmesi, insanı yaptıklarında Allah’tan beri kılması Ehli Sünnet tarafından hoş karşılanmıştır. Mu’tezile ekolü, Cebriye ekolüne bir tepki hareketi olarak doğmuş ve Kur’an’a akılcı bir metotla yaklaşmışlardır. Kendi görüşlerini destekleyen ayetleri ön plana çıkararak, açıkça görüşlerini desteklemeyen ayetleri de tevil yoluna gitmişlerdir. Dolayısıyla Mu’tezile, olayların önceden tayin ve tespit edildiğini; yani kaderi reddetmişlerdir (Coşğun, 2002:16). İslam âlimlerinden başka bir grup ise Allah’ın şerden, şerri yaratmaktan uzak olduğuna inandığı için Allah’ın kaderini inkâr ederek insanda kudret olduğunu ileri sürerek, insanın, yaptıklarının faili ve sorumlusu olduğunu söylemektedir. Mu’tezile’ye göre Allah iyiliği diler ve kötülüğü irade etmez. Çünkü kötülüğü dilemek bizzat kötülüktür. Öyleyse kötülüklerin müsebbibi, faili ve sorumlusu insanların kendileridir (Kandemir, 2006:32). Bu konudaki görüşlerini şu ayet ve hadislere dayandırmaktadırlar: “O kullarının küfrüne razı olmaz.” “Semüd’a gelince, biz onlara da doğru yolu gösterdik fakat onlar sapıklığı doğru yola tercih ettiler.” “Biz insana yolu gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör.” Peygamber efendimizde şöyle buyurmaktadır: “Her çocuk tabii fıtrat üzerinde doğar. Nihayet anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Ateşperest yapar.” “Allah Teâla buyurur ki: Ben kullarımın hepsini kötülükten arınmış olarak yarattım. Fakat şeytanlar bilahare onları dinlerden saptırmıştır.” Kaderi inkâr ettiği için kaderiye diye isimlendirilen bu grupta, bu nevi ayet ve hadislerden Cebriyye’nin zıddı olan bir görüş ortaya koymuşlardır. Kaderiyye’ye göre; kul muhayyerdir, kendi işi kendisine bırakılmıştır, istediğini yapar, hatta Rabb’inin murad etmediği şeye bile muktedirdir (Kandemir, 2006:32). 70 Saffet KARTOPU 1.1.3.4. Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Kader Başa çıkma, insanın hayata aktif olarak katılmasını sağlayan; onu her durum karşısında güçlü ve dinamik kılan, sağlıklı ve zorunlu bir değişim sürecini temsil eder. Anlam kazanma, bu sürecin sağlıklı yürümesi ile doğrudan ilişkilidir. Zira bireysel açıdan yeniden yapılanmanın durduğu andan itibaren anlamsızlık duygusu baş gösterir (Bahadır, 2002:60). Problemlerle başa çıkarken dinî olan ve olmayan birçok başa çıkma yöntemi kullanılmaktadır. Eğer kişi yetersizlik, güçsüzlük veya acizlik hissederse, bu sürece dinin katkısı problemlere bir çözüm sunma şeklinde gerçekleşir. Başa çıkılamaz durumlarla karşılaşıldığında, diğer açıklamalar ikna edici olmadığında veya diğer alternatifler geçerliliğini kaybettiğinde ise kader inancı, insana yeni alternatifler bulma konusunda yol gösterici olabilir. Bu durumda dinî başa çıkma tarzı insanın acizliğine vurgu yaparak bazı alternatifler önermekte ve dinî olmayan başa çıkmayı tamamlamaktadır (Karaca, 2003:77). Yapılan araştırmalarda kader inancı, özellikle hayatın getirdiği eşitsizlikler kapsamında mahrumiyet hissi çekenleri sükûnete çağıran ve olumlu bir mücadeleye yönelten mesajıyla hayatı katlanılabilir hale getirmektedir. Ayrıca din, insana değiştiremeyeceği durumlar karşısında kendi sınırlarını belirlemeye yönelik telkinlerde bulunur. Dindar insan inancının çizdiği sınırlar çerçevesinde davranmakla muhtemel sorunlardan korunmuş olur. Çünkü kader inancı, eşsiz referanslarıyla sorun ve sıkıntılar karşısında bireyi bir taraftan olumlu çözüm yollarına yönlendirirken, diğer taraftan da çözüm amaçlı yanlış kararlar ve yönelişler noktasında uyarır. Bu noktada kader inancının, güçlü bir problem çözme fonksiyonu üstlenerek kişisel adaptasyon sürecinde önemli bir rol oynadığını söylemek gerekir. Neticede dinin çizdiği sınırlar çerçevesinde inanan insan, kısıtlanan hürriyetinin bir gün sonsuz imkânlara açılacağı bilinciyle sıkıntılarla dolu dünya hayatını, daha sonra telafi edilmek üzere önüne konulmuş bir mücadele alanı olarak algılar (Bahadır, 2002:168). Esasen bu durumda olan kişi bir yandan kendi benliği ve sosyal çevresiyle hesaplaşırken bir yandan da hayatın genel bir muhasebesini yapmaktadır. Bütün bu süreçler birçok sıkıntı ve bunalımla birlikte şuur genişlemesine yol açan tecrübeler haline gelmektedir. Bu bakımdan kişi bu dönemde dinî gerçeği derinden kavramaya başlayarak kendine mal etmeye ve içselleştirmeye yönelmektedir (Hökelekli, 2003:183). 71 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Kader inancı bağlamında dinî inanç ile başa çıkma arasında üç boyutlu bir ilişkiden söz edilebilir (Bahadır, 2002:60-61; Pargament, 2003:216-222; Kula, 2005: 62). Birincisi, kader inancı, kaygı ve suçluluk duygusu gibi rahatsızlıklara karşı bir tür teselli ve yatıştırma vasıtası olarak işlev görür. İşte bu yüzden o, başa çıkma sürecinin “bir parçası” olabilir (Yapıcı, 2007:116). İnsan hayatında pek çok olay, çoğu zaman dinî bir içeriğe sahiptir veya ona dinî bir anlam yüklenmiştir. Evlenme, doğum, boşanma, cenaze, ihtida, mistik tecrübe, dinî cemaat ile ilişkiler vb. bireysel ve toplumsal olaylar, büyük ölçüde din ile ilişkilidir. Bu ilişkiler çerçevesinde ortaya çıkan değişme ve gelişmeler, aynı zamanda dinî kabulleri de gündeme getirir. Anlama ve sorunların üstesinden gelme noktasında kader inancı, doğal olarak devreye girer ve sorunları yüce mercilere havale etmede insana yardımcı olur. Özellikle travmatik (deprem, sel, savaş vb.) ve trajik tecrübeler karşısında dinsel yorumlama ve telafiler olumlu neticelere yol açabilir (Batman, 2008:23). İkincisi kader inancı başa çıkmaya “yardımcı” olabilir. Zira bu inanç, başa çıkma sürecini farklı tarzlarda şekillendirme gücüne sahiptir. Ortaya çıkan problemlerin üstesinden gelme ve ruh sağlığını koruma noktasında kader inancı, başa çıkma sürecine manevi katkı sağlayarak destek ve yardımcı olur. Çünkü kader inancı insana, olayların nedeni hakkında tatmin edici açıklamalar sunar. Çeşitli araştırmalarda, dindarların karşılaştıkları olayları daha çok Tanrı’ya, onun irade ve kudretine bağlayarak izaha çalıştıkları tespit edilmiştir. Diğer taraftan kader inancı, sıkıntılarla ve acı tecrübelerle başa çıkma sürecinde, sahip olduğu telafi mekanizmaları ile tartışılmaz gücünü ve üstünlüğünü ortaya koyar. Buradan hareketle kader inancının sadece travmatik ve trajik problemleri çözme hususunda değil, aynı zamanda yoğunluk derecesi farklı pek çok bunalımlı dönemde de kişiyi ruhen destekleyici ve manen koruyucu bir unsur haline gelebildiğini söylemek mümkündür (Batman, 2008:24). Yapıcı’nın (2007; 2005) gerek üniversiteli gençler, gerekse ilkokul çocukları üzerinde gerçekleştirdiği araştırmalarda farklı boyutlarıyla dinin başa çıkma sürecine yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Üçüncüsü kader inancı başa çıkma sürecinin doğal bir “ürünü” olabilir. Zira acı tecrübeler, insanı dinî bağlılıklara yöneltebilir. Özellikle trajik yaşantıların Tanrı’ya yönelişte önemli katkıları söz konusudur. Bir 72 Saffet KARTOPU grup şehirli yetişkin üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın bulgularına göre inançların bir kısmı, tehdit içeren olaylara karşı başa çıkma sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Dinî hayat puanı yükseldikçe dinî başa çıkma etkinliklerinin daha fazla kullanılması dinî hayat seviyesinin artmasına paralel bir durum arz etmektedir. Zira birey karşılaştığı sorunları aşarken daha fazla dindarlaşıyorsa, kader inancı başa çıkma sürecinin bir ürünü haline geliyor demektir (Pargament, 2003; Kula, 2005; Yaparel, 1987; Yapıcı, 2007). Kader inancı insan hayatı ve geleceğiyle ilgili bilgiler de sunmaktadır. Hayatın belirsizliklerini belirgin hale getiren bu bilgiler insanın kendisine güvenmesini sağlamakta, öz saygı ve kontrol hissini yükseltmekte, böylece kişinin karşılaşılan problemlerle başa çıkabilmede mücadele azmini artırmaktadır. Bundan dolayı maruz kalınan kazalar ve belalar, ölümler, sakatlıklar, hastalıklar, iş kaybı, iflas ve başarısızlıklar gibi yoğun stres yaratan durum ya da olaylar karşısında yaşanan gerginliklerle baş edebilmek için birey kader inancı başta olmak üzere dinî inançlarına ve dini değerlerine müracaat ederek onlardan yardım almaya çalışır. Zira kritik zaman ve durumların ortaya çıkardığı sorunlara karşı kader inancı, kişinin sahip olduğu din dışı düşünce ve eylemlerden daha makul davranışlar önerir. Bu, şu anlama gelmektedir ki, özellikle hayatın trajik dönemlerinde, yoğun gerilim ve sıkıntıların yaşandığı durumlarda hayatın ve gerçekliğin algılanmasında ve yorumlanmasında birçok insan için dinî inanç ve değerler temel referans noktası olmaktadır (Ekşi, 2002:2). Çünkü dinî inançlar trajik olayların yaşandığı durumlarda “anlam” sisteminin devamlılığının korunması için yeterli üç elemanı sağlayarak kişilerin olayları açıklamalarını kolaylaştırmaktadır. Anlam sisteminin devamlılığını sağlayan elemanlardan birincisi, gelecekteki olayların katlanılır ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin duyulan güven; ikincisi, yaşanan olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin de aranıp bulunması, üçüncüsü ise yaşanan olayın “bir anlam parçası” olup tesadüfe bağlı olmadığına ilişkin inançtır. Görüldüğü gibi kader inancı, bireylerin yaşadıkları olayları açıklayabilme, yorumlayabilme ve başa çıkabilmeleri için atıf sistemini harekete geçirmektedir. Bu da söz konusu inanç vasıtasıyla hayatın tanzim edildiği anlamına gelmektedir (Yaparel, 1994:278-279). 73 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Başka türlü söyleyecek olursak, stresli durumlarda inanların güven duyguları tehlikeye düştüğü için onların dışsal gerçekliği anlama ve kontrol etme mekanizmaları da zayıflamaktadır. Bu durumda insan psikolojik olarak depresif bir ruh haline girebileceği gibi olanca acılarıyla birlikte yine de hayatı yaşanabilir görmeye başlayabilir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki, insanlar sıkıntılı anlarında hem kader inancına daha fazla bağlanmakta, hem de ibadet ve duaya daha fazla önem vermektedirler (Kula, 2005:112). Buradan hareketle, çaresizlik ile ilahi yardıma başvurma arasında doğrusal bir bağın varlığından söz edilebilir. Hayatın maddi şartları, türlü felaketler ve yıkıntılar içinde kıvranan insanlar, Allah’ın umulmadık müdahalesine büyük önem vermektedir. Hökelekli’nin de (2003:90) belirttiği gibi savaş, deprem, hastalık, kaza, iflas, kısaca çeşitli şekillerde bedensel, sosyal ve ekonomik yıkıntıyla yüz yüze gelme durumunda ibadet davranışında artış görülmektedir. Burada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki, insanların pek çoğunun hayatlarında oldukça önemli yer tutan kader inancı, acılı ve buhranlı durumlarla baş edebilmeye olumlu ya da olumsuz katkı sağlayabilir. Pargament’in çalışmaları bu hususu teyit etmektedir. Ona göre, karşılaşılan problemlerle ve bunların oluşturduğu yoğun stresle mücadele sürecinde inanç ve ibadetlerin devreye sokulması gibi başa çıkma kavramı altında değerlendirilebilir (Ekşi, 2002:27). Yaşantı birey açısından stres kaynağı olarak görülürse, başa çıkma metotlarından biri veya bir kaçı kullanılarak stres verici durum için çözümler üretilmeye çalışılır. Bu noktada dua, en çok başvurulan dinî başa çıkma mekanizmasıdır. İnsanın bir sıkıntı veya zorlukla karşılaştığında hemen duaya başvurma sebebinin arkasında da ilahi güçten yardım alma isteği vardır (Fontana, 2003:196;Husain, 1998:287). Stresli bir durumla veya olayla karşılaşan kişi önce problemin ne olduğunu anlamaya, kendisi için bir tehlike veya tehdit olup olmadığına bakar. Eğer kendisi için bir tehdit ve tehlike söz konusu ise hemen dua etmeye başlar. Zira dua, dinî başa çıkmanın başlangıcıdır. Duadan sonra namaza başlama cemaatle namaz kılma vb. dinî faaliyetlerde bulunur. Fakat burada önemli bir soru cevapsız kalmaktadır. Dinî faaliyetlere katılma ve kişisel dualar kaderin fonksiyonelliğinin ortaya konması için yeterli kabul edilemez. Bundan dolayı dinî başa çıkma ölçekleri stres kaynaklarıyla uğraşırken veya onları anlarken 74 Saffet KARTOPU bireyin kader inancını nasıl kullandığını ortaya koymaktadır (Ekşi, 2002:27; Kula, 2005:62). İşte dinî yalvarma türündeki dinî başa çıkma etkinliği bireyin yaşadığı sıkıntı veya problem karşısında sorunu çözümleyebilecek mucizevî bir olayı Allah’tan isteme ya da yaşadığı durumu kavrayıcı bilgiye ulaşması için Allah’a niyazla bulunma davranışını içerir (Pargament, 2003; Oman and Thoresen, 2005:440). Pozitif dini başa çıkmada başa gelen kötü olayların Allah’ın bir uyarısı, onun gücünün/kudretinin bir sembolü ve varlığının bir işareti olarak görüldüğü durumlarda kader inancı başa çıkma ve katlanma açısından bireye yardımcı olur. Negatif olaylar sırasında Allah’ı yanı başında görmek, desteğini esirgemediğine inanmak, yani negatif olaylarla mücadele etmede Allah’ın yardımının varlığına inanmak da başa çıkma açısından olumlu sonuçlar doğurur. “Allah bana sabır verdi. Dayanma gücümü arttırdı.” şeklinde söylenen sözler buna örnek teşkil eder. Bunun zıddı olan negatif başa çıkmada ise kötü olayları Allah’ın bir gazabı ya da cezalandırması olarak değerlendirmek ise Allah’a darılma, kızma ve ondan uzaklaşma gibi olumsuz durumları beraberinde getirebilir (Küçükcan & Köse, 2000:80–81; Çelik, 2007). Buna ek olarak çöküntü ve umutsuzluk gibi sırf olumsuz duygular Allah’a doğru hareketi asla desteklemez; aksine bunlar gerekli dinamizmi insandan uzaklaştırarak böyle bir hareketi köstekler. Bunun gibi çaresizlik tecrübeleri kimilerini ilgisizlik ve Allah’a isyan tepkilerini uyandırabilmektedir (Kula, 2005:221). Özellikle kentlerin kenarlarında kendini gösteren varoş dindarlığı hem arabesk özellikleri ile öne çıkan bir din anlayışını; hem de isyankâr ve tepkisel boyutta acıları, mağduriyet ve yoksunlukları işleyen bir eğilimi beslemektedir. Bununla birlikte yapılan çalışmalar göstermektedir ki, kentsel kurum ve imkânlara erişme hususunda yaşanan yoksunluklar kader anlayış ve algısını iki yönlü etkileyebilmektedir: Birincisi, “durumu kabullenme” şeklinde tezahür etmekte olup, burada kader inancının içsel çatışmaları ve gerilimleri azaltıcı bir işlev (tevekkül, teslimiyet) üstlendiği görülmektedir. Yani burada durumu kabullenerek olumlu başa çıkma kullanılmaktadır. İkincisi ise “mevcut durumu kabullenememe” tarzında ortaya çıkan itiraz, muhalefet ve protestocu bir yönelimi içermektedir. Başka bir deyişle ikinci durumda kadere isyan motifleri ön plana çıkmaktadır (Çelik, 2006:102-107; 75 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2003:161). Bunun yanı sıra burada da kadere isyan motiflerinin ön plana çıkması olumsuz başa çıkmanın kullanıldığını gösterir. Kader inancının hem felaketin anlamlandırılmasına hem de kayıp ve acılarla başa çıkma sürecine olumlu katkıları olmuştur. Özellikle ahiret inancı, kayıpların kabullenilmesini kolaylaştırmakta, dahası iyimserlik, umut gibi ruh sağlığı açısından olumlu duygular kazandırmaktadır (Küçükcan & Köse, 2000:156). Öyle ki dinin ve maneviyatın olumsuz kullanılması ruh sağlığını bozabilir. Kısaca din kişiye hastalığını, problemini anlama ve onunla mücadele etme azmi verdiği zaman olumlu, buna karşılık psikolojik çatışma yarattığı ve tıbbi tavsiyeleri reddetmeyi beraberinde getirdiğinde ise olumsuz etki yapmaktadır (Yapıcı, 2007:51-78-84-94). Anlamlandırıcı bir sistem olarak dinî inançlar, anlaşılması zor olaylara bir anlam ve yorum katar ya da en azından birey için bu tür olayları belirli çerçevede kabul edilebilir kılar (Kimter, 2002:217). Din, her şeyden önce insan hayatında özel bir önem arz eden doğum, evlenme, hastalık, felaket, talihsizlik ve ölüm gibi sıra dışı olaylarla ilgilenir. Her din, insan hayatında belirleyici olan bu tür olayları çözümlemeye çalışır (Holm, 2004:24-26). Yani dinî inançlar insana sunduğu açıklamalarla ona yardımcı olmaktadır. Özellikle yaşamın başlangıcı, sonu, anlamı ve değeri konularında arayış içinde olan insanın bu arayışına bulabileceği cevaplar dinî inançlar tarafından verilebilmektedir (Kayıklık, 2002:32). İşte bu noktada İslam inancının amentüsünde yer alan kader inancının arayış içindeki insana yardım elini uzattığını görmekteyiz. Bilindiği gibi insan yerine göre hem güçlü hem de güçsüz bir varlıktır. İlk yaşlarda oldukça güçsüz olan insanın, yetişkinlik döneminde her ne kadar birçok şeyi yapmaya gücü yeterse de yine de gücünün yetmediği olaylarla karşılaşması her zaman mümkündür. Örneğin hastalıklar, trafik kazaları, deprem, sel felaketleri vs gibi. İşte bu güçsüzlük ve çaresizlik sonucu insan, kendini emniyete alma, kendine güven verecek güçlü, kudretli bir varlığa yönelme ve ona sığınma ihtiyacı duyar. Çabalarının fayda vermediğini gördüğü, dahası elinden bir şey gelmediğini anladığı zaman, insan felaketler, belalar, ölümler vs. kısaca dünya çarkının akışına karşı çok aciz olduğunu hisseder. Böyle bir durumda ümitsizlik içinde kıvranan insanı teselli edecek ve ona ümit ve kuvvet verecek her şeye kadir bir varlık arayışı 76 Saffet KARTOPU ve inancı kendini hissettirir (Peker, 1993:77-78; Yapıcı, 2007:93-135). Çünkü tabiatüstü bir gerçeklik olarak kabul edilen bu varlığın hayatımız üzerindeki kontrol edici gücü teselli vericidir. Bu sebeple insan çaresiz ve umutsuz kaldığında Tanrı’yı ve kaderi düşünerek, “başka türlü olmazdı” şeklinde bir inanç geliştirir. Bu da yaşanan sıkıntıların belli bir plan dâhilinde gerçekleştiği inancını kuvvetlendirir (Batman, 2008:18). Stack, dindarlığın depresyonu en az üç şekilde etkilediği öne sürülmüştür: 1-“Toplumsal bağımlılık” hipotezine göre kader inancı, bireye dinî çevreden gelen toplumsal bir destek sağlamaktadır. Böyle bir destek bireye hem duygusal hem entelektüel hem de depresyon riskini azaltan diğer bazı özellikleri kazandırmaktadır. 2- “Tutarlılık” hipotezine göre kader bireye ümit ve iyimserlik duygusu aşılayarak depresyonu azaltmaktadır. 3- “Hikmet” hipotezidir ki buna göre kader inancı, elem ve ıstırapları negatif algılama potansiyelini olumlu yönde değiştirmektedir. Yani kader inancı, insanlara, her hadisede, ilahî bir hikmet, kadere bağlı bir sebep bulunduğu inancını yerleştirmekte ve onların hadiselere karşı daha sağduyulu ve iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmalarını sağlamaktadır (Karaca, 2006:480). Bütün bu unsurlar düşünüldüğünde, kader inancının, başa çıkmayı olumlu yönde etkileyip kişinin ruh sağlığını desteklediğini görmekteyiz. 1.2. KURAMSAL AÇIKLAMALAR Burada tezimize teorik temel oluşturan yükleme kuramı ele alınacaktır. 1.2.1.Yükleme Kuramı Sayısız uyaranlarla dolu bir dünya içerisinde yaşarız. Nesneleri, olayları, şahısları ve davranışlarını algılarız ve onlar hakkında nispeten kalıcı zihinsel ürünlere sahip oluruz. Bir şahıs hakkında “cana yakın, zeki, dindar vs.” şeklinde bir algıya sahip olursak, birbirine bağlı bir dizi algı da buna uygun olarak biçimlenecektir. Dahası bu algı, o şahısla ilgili bütün tutum ve davranışlarımızı etkileyecektir. Fakat bu, bir başka şahsın kişilik özelliklerini nasıl algıladığımız sorusunu cevaplamaz. Gerçekten bir başka kişide bu özelliklerin bulunduğu yargısına nasıl varıyoruz? İşte bu yüzden olaylar, 77 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - olgular ve insanlar hakkındaki çıkarımlarımızın ele alınıp araştırılması sosyal psikolojik çalışmaların en önemli alanlarından biri olmuştur. Söz konusu çıkarsamalar “yükleme kuramı” (attribution theories) adı verilen kurumsal yaklaşımla açıklanmaya çalışılmıştır (Gürses, 2008:360). İnsanları algılama sık sık onların iç durumlarına ilişkin çıkarımları gerektirir. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren sosyal psikologlar insanların yaşadıkları günlük olayları seküler terimlerle nasıl açıkladıklarının anlaşılmasında kayda değer bir gelişme kaydetmişlerdir. Bir yükleme, bir gözlemcinin açık bir davranışa bakarak, bir aktörün ya da kendisinin içsel durumu hakkında yaptığı bir çıkarımdır (Özgül, 1998:11). Yine “Yükleme” kelimesi, bizi çevreleyen dünya hakkında veya kişisel eylemlerimiz hakkında nedensel açıklamalar yapmak için kullandığımız bir kavramdır. Bizim bu açıklamalarımız hem kendimize hem de başkalarına yarar sağlar. Çünkü yüklemeler, olayların niçin böyle olduğu konusundaki yorumlar ve anlamlar aracılığıyla belirsizliği ortadan kaldırıp güvenli bir dünya kurmak gibi bir fonksiyon icra ederler. Böylece biz, dünya üzerinde zihinsel bir hâkimiyet kurmuşuz duygusu yaşamaya başlarız (Kağıtcıbaşı, 1999:228; Gürses, 2008:361). Bu şekilde zihin dünyamıza temel oluşturan kuramı daha ayrıntılı tanımak konunun aydınlatılması açısından yerinde olabilir. 1.2.1.1. Yükleme Kuramı ve Temelleri Son yıllarda ABD ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede gerçekleştirilen din psikolojik araştırmalarda üç teorinin ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlar; “bağlanma teorisi”, “başa çıkma teorisi” ve “yükleme teorisi”dir. Bağlanma teorisi psikanalizden ödünç aldığı kavramlarla inancın oluşmasında bireyin Tanrı’ya güvenli, kaçınmalı ve kaygılı bağlanma biçimlerinin var olduğunu ve bunların, kişinin hem inanç gelişimini hem de ruh sağlığını etkilediği fikri üzerine kuruludur (Kirkpatrick, 2006:135–137). Başa çıkma teorisi gündelik hayat içerisinde gerek ruhsal gerekse bedensel olsun yaşanan sıkıntılar, zorluklar ve problemlerin üstesinden gelme sürecinde dinden nasıl ve ne düzeyde destek alındığını ön plana çıkartmaktadır. Eğer birey sorunlarıyla başa çıkarken Tanrıyla işbirliğine dayalı olumlu bir yaklaşım benimsiyorsa, bunun o kişinin bedensel ve ruhsal sağlığına pozitif 78 Saffet KARTOPU katkı sağladığı ileri sürülmektedir. Eğer birey olumsuz bir başa çıkma süreci benimsemişse bu durumda dinin bedensel ve ruhsal sağlık üzerinde etkisinin olacağı söylenebilir. Sosyal psikolojiden ödünç alınan yükleme teorisi ise bireylerin iç ve dış dünyalarında cereyan eden hadiseleri nasıl anlamlandırdığı, ne tür gerekçelerle izaha çalıştığı, neticede bu durumun onların bilişsel dengesini kurmasına nasıl katkı sağladığı üzerinde odaklanmaktadır (Pargament, 2005:281-306). İlk olarak John Bowlby tarafından ortaya atılan bağlanma teorisi genel olarak bireyleri birbirine bağlayan çeşitli faktörleri açıklamaya yönelik olarak geliştirilmiştir. Özel anlamda ise bireyin, bebeklik döneminde bebek ile annesi veya bakıcısı arasında kurduğu ilk bağlanmanın erişkinlik döneminde başkalarıyla veya bizim konumuz açısından Tanrı’yla olan ilişkilerindeki beklentilerinin temelini oluşturur. Tanrı’ya güvenli bağlanan insanlar her durumda ona yönelir, kendilerini değerli hissederler. Onlar, Tanrı tarafından sevildikleri duygusunu iç dünyalarında canlı bir şekilde hissederler. Güvenli bağlanmaya karşın iki tip sakıncalı bağlanma tarzının olduğu saptanmıştır. Bunlardan biri kaçınmalı bağlanma, diğeri ise kaygılı bağlanmadır. Kaçınmalı bağlanma kişinin Tanrı’ya yakın olma çabalarının boşa çıkması sonucunda bağlanma ihtiyaçlarının bastırılmasıyla tezahür eder. Bu durumda kişi güvenlik ihtiyacına ilişkin farklı arayışlarda olduğundan Tanrı’yı güvenli bir sığınak olarak görmez. Kaygılı bağlanmada ise bireyin Tanrı’yla kurduğu ilişkide karşılık bulamayacağı kaygısının ön plana çıktığı görülmektedir. Dindar bireyin normal ve sağlıklı yaşamını tehdit eden durumlarda bir bağlanma figürü olan Tanrı’dan korunma ve güvenlik talep etmesi önemlidir. Dolayısıyla bağlanma sisteminin fonksiyonel bir duruma gelmesi demek, bu sistemin bireyin korunma ve güvenlik ihtiyacına cevap vermesi demektir. Bu durumda birey kendini her zaman korkunç tehlikelerden koruyan, ona huzur veren Tanrı’ya inanmaya devam eder. O, Tanrı’nın huzurunda boyun eğerek günlük yaşamın problemleri ve zorluklarına ilişkin sırlarını O’na açar ve O’ndan yardım diler (Kirkpatrick, 2006:140-166). Bilindiği gibi bireyin yaşadığı olaylara yaptığı atıflar, özellikle olumsuz yaşantılara yaptığı yüklemeler, onun dış dünyayı anlamasına ve anlamlandırmasına hizmet etmektedir. Özellikle son zamanlarda sosyal 79 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - psikologlar, insanların yaşadıkları değişik türden günlük sosyal olayları nasıl açıkladıklarını anlama konusunda dikkat çekici derecede ilerleme kaydetmişlerdir. Hem teorik hem de ampirik düzeylerde yürütülen bu çalışmalar günümüzde “Yükleme veya Atıf Kuramı” adı altında ele alınmaktadır (Yaparel, 1994:275). İnsanoğlu üstesinden gelmekte zorlandığı olayları anlama ve açıklama ihtiyacıyla güdülendiği için “niçin” sorusunu sorarak gerek kendisinin yaşadığı gerekse dış dünyada gözlemlediği hadiseleri anlamlandırmaya çalışır. Bu çerçevede atfetmenin kişinin iç ve dış dünyasını anlamlandırma süreci olduğu söylenebilir. Neticede atıfta bulunan kişiler olumsuz sonuçların etkisinden kurtulmuş olmaktadır. Çünkü olumsuz olaylar başkasının üzerine atfedilmiştir. Bu durumda kişi olumsuz olayı başkasının üzerine atarak kendisini aldatsa da bu yapılan şey kişinin kendisini onurlandırma ve ruh sağlığını korumada önemlidir (Kuşat, 2006:142). Entelektüel birikimin bireyler üzerindeki etkisinin göz ardı edilmemesi gerekir. Çünkü okuyan, düşünen, yazan ve sorgulayan insanlar çoğu zaman hayatın anlamı konusunda kuşkular taşırlar. Bu kuşkuyla birlikte yaşamak da insanın iç dünyasında ciddi gerilimlere neden olabilir. İşte bu gerilimlere cevap bulabilmenin yollarından birisi de yaşamın anlamına ilişkin sorulara tatmin edici cevaplar üretebilmektir. Varoluşsal problemler adı verilen bu sorulara istenen cevabı dinî inançlar vermektedir (Kayıklık, 2002:29). Dinî inançlar, bundan dolayı atıfları/yüklemeleri etkilemektedir. Çünkü dinler belirli bir dünya görüşü ortaya koyarak, inananların fiziksel ve sosyal dünyalarında meydana gelen olayların “niçin” belirli bir yapı içerisinde tezahür ettiğini oldukça ikna edici bir tarzda söylemektedir. Dinle harmanlanarak şekillenen kültürel yapılarda da bazen doğrudan bazen de dolaylı bir şekilde dinî inançlara dayalı atıfları bulabilmek mümkündür. Aslında bu durum dinlerin yaşanan hadiselere bir neden arama ve bulma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Yazılı tarihin bütün evrelerinde ortaya çıkan kutsal metinler ve buradan hareketle oluşturulan ilahiyat sistemleri; evren nasıl yaratıldı, varlık içerisinde insanın neden özel bir yeri vardır, doğal afetler niçin meydana gelir, bazı toplumlar gelişirken bazıları neden geri kalmaktadır, bazı insanlar sağlıklı ve sıhhatliyken bazıları niçin hastadır gibi sorulara cevap aramakta, hatta inananlara göre kendi dinleri bu hususlarda oldukça açık, kesin ve kabul edilmesi gereken cevaplar ortaya koymaktadır (Spilka, ve ark., 2001:181-182; Yaparel, 80 Saffet KARTOPU 1994:277; Yapıcı, 2003:129). Çünkü atıf sürecini teşvik eden anlamlandırma arzusu inanç sistemini tehdit eden olaylarda kendisini açıkça gösterir (Spilka ve ark., 2001:177-178). Özellikle, ani, beklenmedik bir biçimde ve daha önce yapılan planların dışında meydana gelen olaylar (deprem, iflas, felaket, kaza vb.) inanç sistemini tehdit eder ve insan böyle bir tehditle uzun süre yaşamaya tahammül edemez. Zira o, yoğun strese maruz kalmakta ve bundan kurtulmayı arzulamaktadır. Neticede “neden” ve “niçin”li sorularla yükleme süreci başlar. Bu süreçte insan içten içe kendisine sorduğu ya da dıştan ona yöneltilen “neden?” veya “niçin?” sorularına makul bir cevap bulma arayışına girişir. Hadiselere bir takım nedenler ve sebepler arayarak açıklama bulmaya çalışan kişi için olayların doğru bir şekilde analiz edilmesi ve bu olayların temelinde yatan kalıcı ve değişmez faktörlerin bulunması ya da öyle olduğuna inanılan yanıtların üretilmesi oldukça önemlidir. Çünkü verilecek cevaplar bireye bir yandan tahmin ve kontrol edilebilir bir çevre oluştururken bir yandan da onun çevreye uyum sağlamasını mümkün kılmaktadır (Yaparel, 1994:276; Küçükcan & Köse, 2000:66). Bireylerin “naif bir psikolog” (normal insan) olarak değerlendirildiği insan modelinden hareket eden atıf teorisi, kişinin hem bugünü kontrol etme duygusundan hem de geleceği kestirebilme arzusundan beslenmektedir. Esasen bireyin iç ve dış dünyasında cereyan eden hadiseleri anlama arzusu sebep arayışını ateşler. Eğer atıf yapan kişi başka birisine gelecekte olacak şeyler için bağımlı olduğunu anlarsa, o zaman o kişinin kabiliyetleri konusunda atıf yapılması muhtemeldir (Spilka ve ark., 2001, Yapıcı, 2003). Bireyin özsaygısında önemli bir değişiklik yapan olaylar da atıf sürecini teşvik eder. Nitekim deprem, sel, savaş, trafik kazaları, yangın vb. trajik olayların özsaygıya zarar verdiğini söyleyen araştırmacılar atıf sürecinin olumlu bir öz kavramı geliştirmeye destek sağladığını ifade etmektedirler (Küçükcan & Köse, 2000; Spilk ve ark., 2001, Yapıcı, 2003). Temelde motivasyonel bir arka planı olsa da, dile getirilen tüm atıflar, zihinsel süreçlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Atıf teorisine göre, kişiler sosyal olduğu kadar, fiziksel açıdan da çevrelerini kontrol etme ihtiyacı ile güdülenmişlerdir. Bu sebepten onlar yaşadıkları ya da gözledikleri hadiselerin nedenlerini bulmak ve çözümlemek isterler. Bu da onları çeşitli 81 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - şekillerde nedensel açıklamalar aramaya götürür. Aksi takdirde çevrelerinde olup bitenleri anlama ve açıklama sıkıntısı çekecek olan insan, kendisini bir boşlukta hissedebileceği gibi bir takım zihinsel rahatsızlıklar içerisine de girebilir. Bu durumda olan kişinin var oluşsal bir boşluk yaşaması muhtemeldir (Yapıcı, 2003:132-133). Zira var oluşsal boşluk anlam isteminin engellenmesi durumunda ortaya çıkar. İnsanları kendi tercihlerinin değil de toplumsal etkilerin yönlendirdiği durumlarda var oluşsal boşluk artar. Anlamsızlığın oluşumunda yanlış anlamlandırmanın, anlamı geçici amaçlara bağlamanın da önemli bir etkisi vardır. Mesela, kişi bazen anlamı ekonomik refaha ulaşmak için erdemsiz davranışlar göstermekte arayabilir. Böyle bir kişi ekonomik refaha ulaşsa da anlamsızlık yaşayamaya devam eder (Bahadır, 2002). Bazen de araç ile amaç ayrımını yapamayan birey geçici anlamlara bağlanır, fakat geçici anlam kaybolunca anlamsızlık sorunu yeniden kendisini hissettirir (Ayten, 2006:131-134). Anlamsızlık duygusu yaşayan birey içindeki bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Esasen atıf teorisi de bu boşluğun nasıl doldurulduğunu açıklamaya çalışmaktadır. Zira bu teoriye göre, bireylerin yaptığı atıflar, aslında onların yaşadıkları dünyayı tanımlamalarına ve ileriye yönelik öngörülerde bulunabilmelerine imkan vermektedir (Yapıcı, 2003:133). Bütün atıf teorileri, halkın şahit oldukları olayların sebeplerini anlamak, kendi teccübelerini anlamlandırmak isteme, formel olarak belirtilmiş olan’niçin’ sorusuna cevap verme öngörüsü ile başlar ve bu sosyal psikologların da yabancı olmadığı dilde şu şekilde ifade edilir: İnsanlar, “karşılıklı nedensellik etkileşimi içerisinde” tecrübelerini ve olaylarını, belirli sebeplere atfederek izah etmeye çalışırlar (Spilka ve ark., 2001:174; Kağıtcıbaşı, 1999:229). 1.2.1.2. Yükleme Kuramının Tarihsel Gelişimi Yükleme modelleri bireylerin hayatlarındaki olayları anlamlı hale getirebilmek için kullandıkları nedensel açıklamaların oluşumu ve sunuşlarıyla ilgilidirler. Nedensel açıklamaların analizinin, farklı felsefi sistemlerde olduğu gibi psikolojinin pek çok alanında uzun bir geçmişi vardır. Hume, Kant ve Mill gibi filozoflar bireylerin bir olayı nasıl başka bir 82 Saffet KARTOPU olayın nedeni olarak yargıladıklarıyla ilgilenmişlerdir. Hume, bizim bir olayı başka bir olayın nedeni olarak düşünmeden önce gerekli bazı şeylerin yerine getirilmesi gerektiğini belirtti. İlk olarak nedensel olayı zaman olarak takip etmeli ve ikinci olarak da neden ve olay arasında mekânsal yakınlık olmalıdır. Hume’a göre, biz, defalarca ateş söndüğünde dumanın da yok olduğunu gözlemlemeliyiz (Özgül, 1998:12). Yeter sebep ilkesi tartışmalarından psikolojideki yükleme kuramına gelecek olursak, yükleme kuramı, yaptıkları çalışmaların birbirleriyle olan ilgisinin kısa zaman öncesine kadar farkına varmayan değişik araştırmacıların çalışmalarının bir koalisyonudur. Yani birleşik bir teorik sistem oluşturan sistematik ifadelerin ve hükümlerin içinde bulunduğu birleşik bir tek yükleme teorisi yoktur. Bununla birlikte Fritz Heider ve Harold H.Kelley’nin güçlü etkileri sayesinde tüm yükleme modellerinde ortak olan birkaç temel öncül vardır (Özgül, 1998:13): a) Yükleme Modelleri, nedensel düşüncelerin veya daha genel olarak bilişsel davranışın etki ve tecrübelerde merkezi rolü oynadığını iddia ederler. Bu yüzden yükleme kuramları psikolojinin kognitif modellerine aittir. b) Bundan başka, bu yaklaşımlari bireylerin fiziksel ve sosyal çevrelerindeki olaylar için nedensel açıklama aramak için güdülendiklerini ve bireylerin nedenselliği belirlemek için bilim adamları tarafından kullanılan metodlara oldukça benzeyen metodları kullandıklarını iddia ederler. Bu yüzden, yükleme teorileri davranışın rasyonel yaklaşımları olarak gösterilir. c) Son olarak yukarıdaki iki nokta kadar açık olmamakla birlikte, yükleme yaklaşımları ayırt edici şekilde fonksiyonel “ çeşni” ye sahiptirler. Bu tip yaklaşımlarda nedensel açıklamaların kişisel hedeflere ulaşma ve yaşamı garantileme fonksiyonlarını gördükleri farzedelir. Yükleyen, sadece bir yükleyen değil, bilgiden sonra aramaya devam edendir. Onun gizli amacı kendisinin ve çevresinin gizli yönetimidir. Günlük hayatta “insanların neyin, neye neden olduğuna nasıl karar verdikleri” ile ilgili çalışmalar yani yükleme veya atfetme teorisi ile ilgili araştırmalar 1945’li yıllarda başamış ve sonrasında hız kazanmıştır. 83 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Bugün ise yükleme kuramının bel kemiğini altı farklı kuramsal gelenek şekillendirmektedir. Sosyal psikoloji alanında en çok kullanılan bu altı ekolü şöyle sıralayabiliriz (Gürses, 2008:363; Kağıtcıbaşı, 1999:229): Heider’in naif veya sağduyu psikolojisi (common sense psychology), Jons ve Davis’in karşılıklı çıkarımlar (correspondent interfences) teorisi, Kelley’in birlikte değişme (covariation) ve nedensel şema teorileri, Schacter ve Singer’in duygusal kararsızlık (emotional lability) kuramı, Bem’in benlik idraki (selfperception) kuramı, Weiner’in başarma güdülenmesi. Yükleme kuramının Din psikolojisi araştırmalarında kullanılması ise ilk kez 1975’te Proudfoot ve Shaver tarafından olmuştur. Yükleme kuramı ve bununla ilgili kavramlar söz konusu tarihten itibaren din psikologları tarafından dindarlık ve yükleme davranışı arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik araştırmalarda sıklıkla kullanılmıştır (Küçükcan & Köse, 2000:70). 1.2.1.3. Yüklme Yapmanın Nedenleri İnsanların olaylara anlamlı izahlar arama hususundaki gözlemlerinin uzun bir tarihi vardır. Aristo Metafizik’ini “bütün insanlar, tabiatı gereği, arzularlar” iddiasıyla açmıştır. Dewey, “kesinliği arama”, Frankl, “ anlam arama” ve Maslow, “bilme ve anlama arzusu”undan bahsetmişlerdir (Kuşat, 2004:112). Psikolojideki motivasyonel teorisyenler, açıklama ve merak içgüdüsünden ve “sinir sistemini, kendi menfaati için içinde bulunduğu çevreyi tanıma ve öğrenme hususunda bir ilgisinin olduğu’ndan bahsetmişlerdir. Üstelik insanların dünyayı sadece anlamlı değil aynı zamanda “adil” ve düzgün olarak algılamaya güdülendiklerini gözlenmiştir. Atıfsal aktivite kısmen, ferdin, güvenliği ve kişiliğini de yüceltme ve fiziki benliği ve öz kavramını tehlikelere karşı korunmayı da içeren pozitif öz kavramını oluşturma gayretini içerir. Aşağıdaki mülahazalar anlam arama, kontrol etme ve özsaygıyı oluşturma gibi atıf sebepleri kavramsal olarak farklılık arz etmesine rağmen, gerçekte çoğu kez birbiriyle ilişkilidirler. Sosyal psikologlar, atıfları (açıklamaları, yüklemeleri) ortaya çıkaran iki önemli unsur olduğunu düşünmektedirler: Beklenmedik veya beklenen olaylar ve bir hedefin elde edilebilme becerisi veya elde edilememe durumu. Beklenmedik bir olayın ortaya çıkması, insanlarda buna sebep olanı bulma arayışını harekete 84 Saffet KARTOPU geçirmektedir. Kişi herhangi bir işi başaramadığı (sınav başarısızlığı bunun tipik bir örneğidir) bu sonucu açıklamak için atıfsal muhakemelere, başarılı olduğu durumlara oranla daha fazla girecektir. Zira her türden olumsuzluk ve başarısızlık potansiyel olarak kişinin benliğine olan saygısını tehdit eder ve bu sebeple kişi olanlara özel bir takım açıklamalar getirir (Kağıtcıbaşı, 1999:228; Özgül, 1998:14). Spilka ve arkadaşları, insanların hangi şartlar altında, niçin ve ne zaman yükleme yaptıklarını şu başlıklar altında sıralamaktadırlar (Spilka ve ark., 2001:177): a) Yükleme süreci, dünyadaki olayları anlamlı olarak algılama ihtiyacı ve isteği, olayları tahmin ve kontrol etme ihtiyacı ve isteği, bireyin kendi hakkındaki görüşünü (self-concept) ve özsaygısını (self esteem) koruma, yüceltme ihtiyacı ve isteği tarafından güdülenmektedir. Ve yine yükleme faaliyeti, bireyin olayları anlama ve bazı geniş anlam -inanç sistemlerine dayanarak onları yorumlama çabasından kaynaklanmaktadır. Ferdin var olan anlamlandırma inanç sistemini tehdit eden olaylar atıfsal süreci teşvik ederler. b) Kişinin kendi kendisini kontrol etme duygusunu ve kişinin geleceğini kontrol etmek için emareleri olan olayların tahminini güçleştiren olaylar da atıfsal araştırmaları ateşler. Mesela, eğer atıf yapan kişi diğer başka birisine gelecekte olacak şeyler için bağımlı olduğunu anlarsa o zaman o kimsenin kabiliyetleri konusunda atıf yapılması muhtemeldir. Yükleme faaliyeti, bireyin, müspet sonuçların olabilirliğini artırmak ve olumsuz sonuçlardan kaçınmak için, olaylar ve deneyimler üzerindeki etkili kontrolünü sürdürme çabasından oluşur. c) Özsaygı duygusunda önemli derecede bir değişiklik yapan olaylarda atıf sürecini teşvik eder. Trajik olayların özsaygıya zarar vermektedir ve atıf sürecinin olumlu bir öz kavramı geliştirmede destek sağlamaktadır. Yükleme faaliyeti, kısmen, bireyin genel olarak kendini yüceltme çabası ve tehlikelere karşı hem fiziksel benliğin hem de kendilik bilincinin korunmasını içeren kişisel emniyetni ve müspet kendilik bilincini koruma çabasından oluşur. Yukarıda da belirtildiği üzere, bireyin mevcut anlam-inanç sistemini tehdit eden olaylar, yüklemeleri harekete geçirir. Kişisel kontrol ve 85 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - olayların tahmin edilebilirliği duygularını tehdit eden olaylar da aynı şekilde yüklemeleri teşvik eder (Gürses, 2008:364). Bireyler, kendilik-değeri duygularını önemli derecede değiştiren olaylar yaşadıkları zaman yükleme faaliyetinde bulunmaktadırlar. Özellikle trajik olayların, bireylerin kendilik-değerine zarar verdiği muhakkaktır. Yükleme süreçleri, olumlu kendilik-kavramını yeniden eski haline getirmede etkili olmaktadır. Eğer yükleme süreçleri, kişinin inaçlarına, kontrol duygusuna veya benlik değerine meydan okuyan durumlar tarafından güdülenirse, nedensel açıklamalar, onun değişkenleri tatmin edici seviyelerde restore edebilme imkânını ortaya çıkarır. Ancak bu restorasyonun olabilmesi için şu üç unsurun bulunması gerekmektedir: Muhtemel olayların tahammül edilebilir olduğuna teminat, olayların olumsuz sonuçlarıyla bir arada bulunan sonuçlarını tespit etme ve olayların sadece bir rastlantı olmadığını, bir planın parçası olduğunu kabul etme (Gürses, 2008:365). Özetle, ferdin olayı kendi anlamlandırma inanç sistemi içerisinde kolayca sindiremediğinde, gelecekte olacakları kontrol etme hususunda öngörülere sahip olduğunda, pozitif ve negatif olsun özsaygıyı önemli ölçüde değiştirdiğinde atıfsal sürece başvurulur. Eğer atıf süreçleri kişinin inancına, kontrol duygusuna veya özsaygısına yapılan bir tehditten dolayı güdülenmişse bu durumdaki özel atıf bu değişkenleri önemli ölçüde restore etme kabiliyetini yansıtmalıdır. 1.2.1.4. Yükleme Kuramı ve Din İnsanın en temel eğilimlerinden biri, gerek kendi yaşadığı gerekse çevresinde gözlediği olaylara bir anlam vermeye ya da olup biten olayları bir takım nedenlere ve sebeplere yükleyerek açıklamaya, dolayısıyla anlamaya çalışmasıdır (Taylor ve diğ, 2007:52). Bu açıdan bakıldığında dinlerin en belirgin özelliklerinden birisinin, belki de en önemlisinin, insanlara sundukları her türden nedensel açıklamalar olduğu görülür. Nedensel açıklama dinin niteliğidir. Tarihin hemen her döneminde kutsal metinler ve dini sistemler evren’in niçin ve nasıl var olduğunu, doğal afetlerin neden meydana geldiklerini, niçin bazı insanların başarılı, bazılarının başarısız olduğunu, çekilen acıların nedenini ve günü geldiğinde insanın nasıl öleceğini açıklayan 86 Saffet KARTOPU ifadeler ile doludur. Zaten Din Psikolojisinin açık bir görevi de yeri geldiğinde insanların kullandıkları bu gibi dini açıklamaların sebeplerini bulmaktır (Gürses, 2008:366). Dini açıklama sistemleri, şartlara uyum sağlamakta, olup biten olayları açıklamakta, bireylerin hissi ve zihni ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Yaygın olarak kullanılan nedensel yüklemeleri sınıflandırmaya çalışan yükleme teorisyenleri, özellikle seküler açıklamaların şans, durumsal etmenler ve karakter ile ilgili faktörler üzerinde odaklandığını tespit etmişlerdir. Fakat bazı çalışmalar göstermiştir ki insanlar günlük olayları dini nedenlere yükleyerek açıklamaktadırlar. “Tanrı’nın planı”, “mukadderat”, “nasip”, “kısmet” “aslî günah” ve “Şeytan’ın işi” gibi kavramlar, bireylerin cevaplandıramadağı sorulara cevap olabilmekte ve akıl erdiremediği halleri açıklayabilmektedir (Gürses, 2008:367). Özgül (1998), dine karşı içgüdümlü / dışgüdümlü yönelime sahip bireyler, üniversite sınavında (olumlu veya olumsuz) beklenmedik bir sonuç alındıklarında, bu duruma ne türden nedensel yüklemeler yaptıkları ile ilgili bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonuçlarına göre katılımcılar, sonucu olumlu olan sınav başarısı ile ilgili olarak tabiatüstü yüklemeleri oldukça sık kullanmışlardır. Sınav sonucunun olumsuz olduğu durumlarda ise nedensel açıklama olarak kendi kişiliklerine yükleme yapmayı tercih etmiştirlerdir. Ayrıca araştırmacı, dine içgüdümlü olarak yönelen öğrencilerin sınav sonuçlarının hem olumlu hem de olumsuz neticelenmesinin açıklamasında tabiatüstü yüklemeleri tercih ettiklerini, dışgüdümlü dindarların ise, her iki durumda da, tabiatüstü yüklemelere başvurmadıkları sonucuna varmıştır. Yükleme faaliyetinin kısmen de olsa, insanın tanık olduğu olayları bir takım inançlara dayalı geniş anlam sistemleri içerisinde anlama, yorumlama ve açıklama gayretlerinden oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, dünyadaki mevcut dinlerin dikkat çekici özelliklerinden birisinin, belki de en önemlisinin, insanlara sundukları her türden nedensel açıklamalar olduğu görülür (Özgül, 1998:18). Tarihin tüm devirlerinde, kutsal metinler ve dinsel sistemler evrenin nasıl yaratıldığını, mevsimlerin niçin ve neden değiştiklerini ve neden doğal 87 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - afetlerin meydana geldiklerini, niçin bazı insanların başarılı, bazılarının başarısız olduğunu ve niçin herkesin arasında acı çekmek ve nihayetinde ölmek zorunda olduğunu açıkladılar. Bununla birlikte, dinin ortaya koyduğu bu türden açıklamalara herkesin aynı ölçüde ve sıkılıkla başvurduğunu söylemek doğru olmayabilir (Kartopu, 2006). Ancak, hakkında bilgi sahibi olduğumuz tüm toplumların bu tür dini yüklemeler yaptığını kaydetmemiz gerekmektedir. Çünkü dini kavramlar sistemleri, insanlara, şartlara intibak etmek ve dünyadaki olayları açıklamak için iyi bir şekilde uyarlanmış şumullü bir anlam sistemi sağlar. Yine dini kavramlar sistemleri, hem gelecekteki sonuçları etkileyen mekanizmalar vasıtasıyla (dış güdümlü şekil) hem de direk kontrol etme ihtiyacını askıya alarak veya vazgeçerek (iç güdümlü şekil) insanın gelecekteki olayları tahmin ve kontrol ihtiyaç ve isteğini tatmin eder. Ayrıca, dini kavram sistemleri, bireylere koşulsuz olumlu saygıyı, koşullu olumlu saygıyı ve ruhsal gelişme olanaklarını içeren benlik-değerini muhafaza eden ve yücelten çeşitli vasıtalar sunarlar (Özgül, 1998:19). Dini kavramlar sistemi bizi, kapsamlı ve iyice bütünleşmiş olmaya, evrendeki düzeni vurgulamaya, dünyayı adaletli ve iyi olarak tasvir etmeye sevk eder. Hayatı anlamlandıran başlıca töz olarak din, başka şekilde cevaplanamayacak gibi gözüken sorulara hazır cevaplar sunar. Din bunu özellikle trajik olaylar ve krizler esnasında gelecekteki olayların katlanabilirliğini garanti ederek (Allah taşıyamayacağımı bilmese bunu bana vermezdi), menfi sonuçlarla birlikte bulunan müspet sonuçları vererek (Tanrı bana değerli bir ders verdi) ve olayları büyük bir planın parçası olarak (Tanrı’nın planı) tanımlamak suretiyle yapar (Gürses, 2008:372). Dini kavramlar sistemi ferde, olayların farklı anlamlandırma izahları sunmaktadır-Tanrı, günah kurtuluş vs.’ lerle- ve kontrol duygusu ve özgüveni yüceltmek amacıyla bazı kavramlar ve prosedürler de sunmaktadır (Ferdi iman, dua, ritüeller v.s.). Dini havramlar sistemi, kapsamlı ve çok iyi entegre olmaya, evrenin bir hedef ve gayesinin olduğu konusuna dikkat çektiği ve, dünyanın “adil” ve dürüstlüğünün portresini, çizdiğini (veya en azından ahlaki olarak tesadüfi olmadığı) söylemek istemektedir. Din başka türlü cevabı olmayan sorulara cevap vermektedir. Kısaca, din anlam kaynağının temelidir. Bu gerçek bilhassa, tesadüfi olmasa bile kesinlikle, trajik olaylar 88 Saffet KARTOPU da ve krizlerde kendisini göstermektedir. Bu durumlarda din, gelecekte olacak şeylere de kişinin sabır gücünü artırarak “Tanrının planı” düşüncesine yönelterek, kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli bir inanç sistemiyle donatır ki bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli yerine oturtmada çok kullanışlıdır (Spilka ve ark., 2001:180). Din, anlam arayışında önemli rol oynar. Birçok insan din ve inançla hayatına anlam yükleyebilmektedir (Hökelekli, 2002:27; Yapıcı, 2007:97; Kula, 2002:60; Kartopu, 2006). Acı veren ve hayrete düşüren hayat tecrübeleriyle, başka bir deyişle zor ve ıstırap veren olaylarla karşılaşan kişi için din, kaygılarının yatışmasını sağlayarak koruyucu bir işlev icra eden, kaygıyı azaltan bir anlamlandırma ve yorumlama çerçevesi sunar (Ekşi, 2002:29-32; Kula, 2005:227; Karaca, 2003:77; Yapıcı, 2007). Bu sebeple din anlam kaynağının temelidir. Bu gerçek özellikle, trajik olaylarda ve krizlerde kendisini göstermektedir. Dinî kavramlar kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli bir inanç sistemiyle donatır ki bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli yerine oturtmada çok kullanışlıdır (Küçükcan & Köse, 2000:70-71; Pargament, 2003:217; Spilka Shaver, Kirkpatrick, 2001:180; Yaparel, 1994:278; Akgül, 2004:22). Buna ek olarak din, bir başka şekilde cevaplanamayacak gibi gözüken var oluş nedeni ve hayat ile ilgili pek çok soruyu cevaplamakla bireyin zihinsel ve ruhsal dünyasında belirsizlik yaratan pek çok problemin ortadan kalmasına yol açar. Bu nedenle dini, anlamın ve anlamanın başlıca kaynaklarından biri olarak kabul etmek mümkündür (Bahadır, 2002:152; Eliade, 2004:8; Küçükcan & Köse, 2000:67; Yapıcı, 2003, 137-148; Schmid, 2003; Kartopu, 2006). Örneğin ülkemizde 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen Marmara depremi birçok mal ve can kaybına neden olmuştur. İnsanlar üzerinde belirsizlik yaratmış, dolayısıyla bu felaketi yaşayanlar yüksek stres ve gerilimle karşı karşıya kalmıştır. Marmara depremi üzerinde psikolojik bir araştırma yapan Küçükcan ve Köse (2000) dinî inançların söz konusu gerilimi azaltmada oldukça işlevsel olduğu sonucuna varmışlardır. Dinî inançlar kişiye yardım eli uzatarak ona başka hiçbir yerde bulamayacağı bir güvenlik duygusu verir. Kendini güvende hisseden birey pek çok psikolojik rahatsızlıktan korunacağı için başkalarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurabilir. Dinî inançlar, insanların hayatın gidişatına dair sorularına 89 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - cevap verir, onların yaşam boyu yaptıklarını ve ölümü anlamlandırmalarına yardımcı olur. Başka bir deyişle dinî inançlar özellikle acının ve ıstırabın anlam kazanmasında bireye moral motivasyon vererek manevî destek sağlar (Ayten, 2006:142-146). Kuşkusuz inanan insan için olayların meydana gelişi, kaynağı veya gerisindeki güce ilişkin açıklamayı anlamlı kılan şey, temelde dinî içerikli kavramlardır. Bu anlamda dinî semboller ve inanç sistemleri önemli birer anlam kaynağı pozisyonundadır. Bu sebeple din anlam arayışında güçlü bir motivasyon konumundadır. Örneğin, ABD’de 2000’den fazla insana niçin dindar oldukları sorulduğu zaman onlar: “Din hayatımıza anlam katıyor.” cevabını vermişlerdir (Küçükcan & Köse, 2000:16; Karaca, 2006:482). Buradan hareketle anlam arayışında çok önemli rol oynayan dinî inançların anlam kaynağının başlangıcını oluşturduğunu söylemek mümkündür. Bu durum özellikle trajik olaylarda ve krizlerde kendisini açıkça hissettirir. Acı veren ve hayrete düşüren hayat tecrübeleriyle karşılaşıldığında dinî inançlar bir anlamlandırma ve yorumlama çerçevesi sunmaktadır. Dinî kavramlar kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli bir inanç sistemiyle donatır ki bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli yerine oturtmada oldukça kullanışlıdır (Ekşi, 2002:29-32; Kula, 2005:227; Küçükcan & Köse, 2000:7071; Pargament, 2003:217; Spilka, Shaver & Kirkpatrick, 2001:180; Yaparel, 1994:278; Yapıcı, 2007:139). Yaratılışı gereği insanoğlu hem bireysel varlığına hem de fiziksel ve sosyal çevresinde olup bitenlere bir “anlam” verme ihtiyacı ile güdülenmiştir. Bu noktada “anlam” ihtiyacı, insanüstü, yani metafizik-manevî bir kategoride yer alır. İnsanın nefes aldığı sürece olumlu-olumsuz, iradeli-iradesiz tüm tutum ve davranışları “anlam” bulmaya yöneliktir. Çalışma, üretme ve hayatın güzelliklerini değerlendirme yeteneğini kaybettiğimiz zaman bile hayatta bir anlam bulabilecek olmamız, hayatın anlamlılığındaki istikrarın göstergesidir. Örneğin huzurevi yaşlıları üzerinde yapılan bir çalışmada yaşlılara; “yaşanan hayatı anlamlı bulup bulmadıkları” sorulmuş, onların çoğunun hayatı anlamlı ve yaşanılabilir gördükleri tespit edilmiştir (Akgül, 2004:43). Öyleyse çekilen sıkıntı ne kadar yoğun olursa olsun, hatta ölümle yüz yüze kalınsa bile, buna bir anlam yüklenebilir. Böylece en yoğun acılara bile katlanmak mümkün hale gelebilir. Bu noktada şu hususu özellikle 90 Saffet KARTOPU vurgulamak gerekir ki, insanlar hayatın anlamlı olduğunu kavramak için trafik kazası yaparak acı çekmemeli; ama kaza olmuşsa bunun travmatik etkisinden kurtulabilmek için o hadiseden anlam çıkarabilmelidir. Öyleyse insanın yaşadıklarından ders alarak trajediyi anlamlı hale getirebileceğini söylemek mümkündür. Çünkü hayat her zaman anlamlıdır, daha doğrusu anlamlı olmak zorundadır (Ayten, 2006:131-134). Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, intihar teşebbüsünde bulunan kişiler bile, ölümle sonuçlanabilecek bu hareketlerine bir “anlam” yüklemiştir. Yani kişi için yaşamak ne kadar anlamsızlaşmışsa, ölmek de o kadar anlamlı hale gelmiştir. İnsanda doğuştan var olan anlam arzusu, onu en acımasız ve en korkutucu şartlar içerisinde bile sarılabileceği bir değere, bir amaca veya hedefe yöneltebilir. Ancak anlam arzusu engellendiği ve anlamın önünde set olan bariyerler kaldırılamadığı ya da yok edilemediği durumda birey ruhsal bunalma ve kaygı altında anlamsızlığa düşebilir. İşte tam da bu noktada ferdin içine düştüğü var oluşsal boşluktan kurtulabilmesi için anlam arzusunun yeniden işlerlik kazanması gerekir. Hiç bir güç insana anlam devşiremediği gibi anlam tecrübesi, bireyin olumlu mücadelesi olmadan kendi kendine de ortaya çıkamaz. İnsan kendi çabasıyla anlamı keşfetmek zorundadır. Anlam bir şeye duyulan sevgide ya da icra edilen bir iş ve meslekte; hatta acı ve dramatik tecrübelerin derinliklerinde saklı olabilir. Onu aramak insanın en büyük sorumluluklarından birisidir (Bahadır, 2002:15). Çünkü insanın gerek kendisinin yaşadığı hadiselere gerekse çevresinde gözlediği olaylara bir anlam yüklemeye ya da olup biten olaylara bir takım sebepler atfederek onları açıklamaya çalışması, dolayısıyla dış dünyada cereyan eden hadiseler üzerinde kontrol duygusu sağlayan psikolojik bir mekanizma oluşturmaya gayret etmesi, onun hem en önemli görevlerinden hem de kognitif (zihinsel) eğilimlerindendir (Pargament, 2003:208; Küçükcan & Köse, 2000:15-63; Yaparel, 1994:275; Yapıcı, 2003:127-128). Bilindiği gibi, yaşadığı tecrübeleri ve gözlemlediği olayları anlama ve açıklama ihtiyacıyla güdülenen kişi büyük ölçüde kendisini tatmin edecek bir takım açıklamaları arama, bulma ve bunları sınama ile meşguldür. Çünkü o, gerek fiziksel gerekse sosyal çevresinde olup biten olaylara anlam vermek zorundadır. Esasen kişi bu şekilde çevresine uyum göstererek çeşitli 91 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - davranışlarda bulunabilir. Aksi takdirde kendisini psikolojik bir boşlukta hissederek ruhsal veya zihinsel bir takım rahatsızlıklarla karşı karşıya kalabilir. Kuşkusuz bu durum, insanın fiziksel ve sosyal çevresiyle iyi giden ilişkilerini alt-üst eden bir durumdur. Bundan dolayı bireyler hem fiziksel dünyada cereyan eden olayları hem de kişileri, grupları ve sosyal hayatta meydana gelen hadiseleri kendileri için anlamlı kılacak açıklamalara ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç ise onları harekete geçirerek çeşitli nedensel atıflar yapmaya, yani “Bunun sebebi nedir?” sorusunu sorarak cevap aramaya götürmektedir (Yapıcı, 2003:128; Küçükcan & Köse, 2000:63-64). Frankl “logoterapi” ismini verdiği psikiyatrik yaklaşımıyla insanların hayatını yeniden anlamlandırmayı ve onlara dünyada yaşamaları için bir neden göstermeyi amaçlar. Ona göre insan hayatı küçümsenemeyecek kadar anlamlıdır ve bu anlam her zaman keşfedilebilir bir halde mevcuttur. Eğer insanlar Nazi kamplarının kötü şartları içerisinde bile anlam bulabiliyorsa anlama ulaşılamayacak hiçbir yer yoktur. O halde anlam her zaman bulunabilir. Çünkü insanın yaşadığı boşluktan kurtulabilmesi bir takım anlamlara sarılması ile mümkün olabilmektedir (Frankl, 2000; 1999). Hayatın maddî şartları, çeşitli felaket ve sıkıntılar içinde insanlar Allah’ın umulmadık müdahalesine büyük önem vermektedirler. Zira dinî inançlar, diğer etkileyici unsurlar yanında, insanın yaşadığı bu tür engellemeler karşısında telafi edici bir rol oynayabilir (Hökelekli, 2003:90-91). Çünkü dinî inançlar hayatı yaşanılabilir kılan umut, iyimserlik gibi temel dinamiklerle birlikte sorumluluk ve üretkenlik gibi insanı insan yapan psiko-sosyal unsurları sürekli beslemektedir (Bahadır, 2002:157; Kula, 2005:222). Yapılan çalışmalar göstermektedir ki dinî inançlar; fedakârlık, sabır, mücadele ve umut duygularını canlı tutarak çekilen acıları hafifletmekte, böylece umutsuzluk duygusuna karşı koruyucu bir işlev üstlenerek yaşama arzusunu kuvvetlendirmektedir. Yani din, insanın acı ve ıstıraplarını azaltan ve teselli veren bir umut kaynağı olarak işlev görmektedir (Kimter, 2002:223). Ancak, şu hususu önemle vurgulamak gerekir ki, çaresizliğin insanı dine yönelmeye sevk edebilmesi için yaşama arzusunun sıkıntıya üstün gelmesi gerekir. Çöküntü veya umutsuzluk gibi sırf olumsuz duygular Allah’a doğru bir hareketi asla desteklemez. Aksine bunlar gerekli dinamizmi insandan uzaklaştırdığı için böyle bir hareketin oluşumunu kesintiye uğratır veya 92 Saffet KARTOPU tamamen yok eder. Esasen çaresizlik tecrübesi bazı insanlarda dinî duyguları canlandırabileceği ve onları dinî hayata yönlendirebileceği gibi bazılarında ise tam tersine dine ilgisizlik ve Allah’a isyan tepkilerini uyandırabilir (Hökelekli, 2003:91-92; Kula, 2005:221). Eğer dinî temelli bir anlam arayışı devreye girerse, onun vereceği güç sayesinde kişi çevresindeki olumsuz şartları yenme mücadelesine girişebilir. Bu da onun hem kendi hakkında hem de çevre üzerinde belli bir bilgiye ulaşarak farkındalık duygusu kazanmasına sebep olabilir. Yani insan başa gelen bir olayı anlamlandırınca yaşadığı boşluktan kendisini çekip çıkaracak bir motivasyonla kendi hayatını yönlendirme yeteneğine sahip olacaktır. Zira başa gelen felaketlere dinî bir anlam yükleme ya da en azından bu felaketleri bazı dinî motif ve referanslarla açıklamaya çabalama hem gündelik problemlerle hem de var oluşsal kaygılarla başa çıkmada olumlu etkiler yapma potansiyeli taşımaktadır (Küçükcan & Köse, 2000:17-67; Bahadır, 2002:152). Şunu da söylemekte fayda vardır ki, elbette her anlam arayışı dinî değildir. Çünkü anlam arayışının dinî bir karakter kazanabilmesi için yapılan atıfların ve izah tarzlarının kutsalla ilişkili bir biçimde ifade edilmesi gerekir (Pargament, 2005:282). 1.2.1.4.1. Dini Yükleme Yapmayı Etkileyen Faktörler Bir atfın dinî ya da seküler olmasını etkileyen faktörler; atfedenin özellikleri, atfedenin içerisinde bulunduğu durum, olayın özellikleri, olayın gerçekleştiği ortam olmak üzere dört temel kategoride ele alınabilir (Yaparel, 1994:278; Spilka ve ark, 2001, Yapıcı, 2003). Bu kategorilerden her birisi bir anlam, kontrol ve özsaygı parçalarını ihtiva eder. Gerçekten bu parçaların içsel etkileşimleri hergün özel bir durumda dinî ve dinî olmayan atıf olayının yapılmasını sağlar. Atıf yapan birisi bir duruma, olayları izah için dinî atıfları ya kullanma veya kullanmama eğilimi ile girer. Atfedenin içerisinde bulunduğu o anki durum atfın yönünü belirler. Sonuçta birey içinde bulunduğu sosyo-kültürel şartlara ve psikolojik koşullara bağlı olarak en kolay nasıl atıf yapabilirse ona müracaat eder. Dolayısıyla benimsenen anlam ve inanç sisteminin yönlendirmesiyle atıfların tezahür ettiği söylenebilir (Yaparel, 1987:68). Çünkü şartlar eşit olduğu zaman birey üzerinde etkili olan neyse muhtemel sistemi ona göre şekillenmektedir. Bu süreçte atfedilen olayın içeriğini şekillendiren olayın yapısı hesaba katılır. Eğer daha önce üstün olan 93 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - sistem hazır bir şekilde tatmin edici bir izah temin ederse, seçilen atıf bu tipe uygun olur. Mevcut atıf sistemi kabul edinilebilir bir izah sunmakta yetersiz kalıncaya kadar kullanılır. Bundan sonra atıf yapan gerektiğinde başka bir izah tarzına yönelir (Küçükcan & Köse, 2000:76-77). a) Birincisi, Atfedenin Özellikleri: İnsanlar dinî ve doğal izah tarzlarını kullanma konusunda birbirinden farklı eğilim içerisindedirler. Genelde, dinî ve doğal anlamlandırma sisteminden hangisinin ön plana çıkacağı, kişinin çocukluk döneminden itibaren aldığı eğitim ve sosyalleşme süreciyle yakından ilişkilidir. Başka bir deyişle bu durum bireyin yetiştirilmesi ve eğitimi gibi farklı sosyal etkilerin bir fonksiyonudur. İnsanlar küçük yaştan itibaren gelecekte yaşayacakları benzer olaylar üzerinde kontrol duygusu kazandıran atıflar yapmaya meylederler. Özellikle açık ya da örtük bir şekilde dinî kültürel atmosferi teneffüs eden bireylerin atıflarında dini bir dil ve buna bağlı olarak dinî gerekçeler kullanma ihtimalleri artış gösterir. Çünkü dinî bir dünya görüşü geliştiren kişiler yaşadıkları hadiseleri anlamlandırma süreçlerinde seküler izahları yetersiz görürler. Gerçekten de insanların stresli ve problemli zamanlarında dine daha sık müracaat ettikleri; inanca sığınarak ibadet ve dua gibi dinsel pratiklere daha fazla yöneldikleri görülmektedir. Stres anında yaşanan durum veya olayla baş edebilmek için insanların dine yönelmeleri bilinçli bir yönelmedir. Zira stresli durumda insanların var oluşu anlama, hayatı anlamlandırma, davranışları kontrol edebilme ve güven duyguları tehlikeye düşmektedir. İnsanlar, bu tür durumlarla baş edebilmenin yolunu ararlarken çoğu kere dine yönelmekten başka çare bulamayabilirler (Kula, 2005:226-227). Ancak dine ilgisi zayıf veya dine tamamen ilgisiz olanlar, her ne kadar kültürde hazır kalıp olarak bulunan dinî atıfları zaman zaman kullanma eğilimi gösterseler de bunlar dindar insanlara nispetle seküler atıflar yapmaya daha meyyaldirler. Mesala, bireyler deprem sonucunda insanların binaların altında kalarak ölmesini, binaların sağlam yapılmamasına veya fay hattı üzerinde yapılması gibi sebeplere bağlayabilirler (Batman, 2008:8). Doğal atfa karşı dinî atıflar kullanma eğilimi kısmen dinî ve dinî olmayan faktörlerin ferdin kişilik yapısını nasıl etkilediğiyle de ilişkilidir. Başka bir deyişle bireyin pozitif bir kişilik gerçekleştirmesinde inançların 94 Saffet KARTOPU oynadığı rol, yapılacak atıfların dinî ya da seküler bir karakter kazanmasını etkiler. Konuyu biraz daha açacak olursak, bir kimsenin özsaygısı, Tanrı tarafından sevilmesi veya kişinin dinî anlamda gerçekten ahlakî değerlere sahip birisi olduğuna inanması gibi dinî inanışlara bağlı olabilir. Bununla birlikte, bir başkasının özsaygısı diğer insanlar tarafından sevilmek, başarılı olmak veya toplumun kabul ettiği ahlakî değerlere sahip olma gibi dinî olmayan faktörlerden beslenebilir. Başka bir deyişle kişiliği ve özsaygısı dinî kaynaklara bağlı olanlar dinî atıfları kabule daha yakındırlar. Ancak burada şu ayrımı da yapmakta fayda vardır: İçe dönük yapıya sahip kişiler Tanrı’yı iyiliksever, tolerans sahibi ve ihtiyaç duyduklarında ihtiyaçlarını karşılıyor olarak görürler. Bunun tersine, daha sert ve katı bir tanrı tasavvuruna sahip olan dışa dönük dindarlar, çoğu zaman tehdit edildikleri duygusuna kapılabilirler, bu da onların özsaygılarının düşüş göstermesine neden olabilir. Dolayısıyla bu tür kişiler Tanrı’ya daha ziyade şartlı atıf yaparlar. Mesela, “Tanrı’nın yardımı istenildiği zaman değil de sadece kriz döneminde yetişir” düşüncesi bu tür şartlı atıflara örnek olarak verilebilir (Batman, 2008:8). b) Atfedenin İçerisinde Bulunduğu Durum: Sınırlı bir süre içerisinde sadece belirli miktarda kavram veya fikir kısa süreli bellekte tutulabilir. İnsanlar problem çözerken psikolojik olarak en kolay ve hızlı şekilde ulaşılabilecek bilgilere dayanarak karar verirler. Bu süreçte sık sık “eldeki mevcut tecrübeye” müracaat edilir. Eğer dinî yorum belirgin hale gelirse ve bu atfeden için müsait çerçeve oluşturursa, atıflarda dinî gerekçelerin kullanılma ihtimali artar. Sadece denekler tarafından bilimsel bir düzenek olduğu anlaşılan psikoloji laboratuarı değil, psikolojik araştırmalarda kullanılan anketler ve diğer düzenekler, hatta bazen sessizlik bile dinî atıf potansiyelini yükseltebilir. Algıları geçici olarak etkileyen durumsal faktörler de çoğu kez aynı şekilde atıf sürecini etkiler. Bunun en açık örneği, atfedenin dinî veya gayri dinî vasıtaları kullanarak sonucu kontrol etmek için göstermiş olduğu ortamdır (Batman, 2008:8). Sınırlı bir süre içerisinde, sadece belirli miktarda kavram veya fikir, şuur veya kısa süreli bellekte tutulabilir. Sonuç olarak, insanlar problem çözmede, o anda eldeki psikolojik olarak en kolay ve hızlı şekilde ulaşılabilecek bilgilere dayanarak karar vermede sık sık “eldeki mevcut tecrübeyi içeren çeşitli 95 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - bilişsel süreçleri sınırlar. Eğer dini yorum belirgin hale gelirse ve atfeden için hayli müsait ise bu çeşit bir atıf yapılması çok yüksek ihtimal dâhilinde olur. Anlamlandırma sisteminin ortaya çıkışını etkileyen bir diğer durum da deney setlerinde yer alan diğer kişiler bir dereceye kadar dini atfın kullanmaya teşvik etmekte veya engellemektedirler (Spilka ve ark., 2001:184). c) Olayın Özellikleri: Dinî inanç sistemleri, zahiren çelişik görünen bilgileri izah etmede oldukça kullanışlıdır. Mesela, pratik olarak herhangi bir olay “Tanrı’nın gizli sırlarından birisi” olarak yorumlanabilir. Hem dinî hem de seküler yollarla izahı mümkün olan olaylar için, atfedenin bunlar hakkında sahip olduğu bilgi miktarı da önemli hale gelmektedir. Çünkü eldeki mevcut bilgi miktarı olayın nasıl algılanacağını etkileyebileceği gibi atıflarda dinî ve dinî olmayan izah tarzlarına müracaat etme durumunu da etkiler. Böylece, tipik olarak dinle alakası olmayan bir kimse bile çok az bilgi sahibi olduğu tıbbi alandaki bir olayı izah için dinî atfı seçebilir. Diğer taraftan dindar kimseler, sahip oldukları seven ve güçlü Tanrı tasavvuruyla uyuşmuyor görünen bir olayı doğal bir olay olarak izah edebilirler (Batman, 2008:9). Hastalık korkusu ve önceden bilinmeyen diğer felaketler toplum hayatının bir parçasıdırlar ve insanları bir kaygı içerisine iterler. Günümüzde de modern dünyanın problemlerine (stres, anlam arayışı vb.) yönelik olarak bir takım popüler inanç ve uygulamalara rastlanmaktadır. Dolayısıyla problemlerini gidermek ve geleceğe yönelik kaygılarını yenmek için, insanlar (kehanet, büyüsel uygulamalar, okuma, cinlerle temas ve medyumculuk, falcılık vb. gibi) bir takım şeylere başvurur. Kişi kendisi için önemli olan farklı kaynaklardan o anki sorununa, sıkıntısına ya da ihtiyacına bir çare bulmaktadır (Arslan, 2006:295). Eğer yaşanan olaylar, bireylerin hayatlarını ve güvenliklerini tehdit ediyor ise, bu durumda daha fazla dini yüklemelerin yapılması kaçınılmaz görünmektedir. Psikolojinin bütün alanlarına teşmil edilebileceği herkes tarafından kabul edilen genel bir prensip şudur; insanlar daha önceden sahip oldukları kesin inançlarını değiştirmek yerine, genellikle, zahiren zıt görünen yeni bilgileri önceki bilişsel yapılarına uygun gelecek şekilde sindirirler. Hayli yüksek derecede dini ve doğal anlam - inanç sistemine yatkın kimseler için bu durum daha hızlı olmaktadır. Çünkü onların elde edecekleri yeni bilgiyi 96 Saffet KARTOPU içselleştirecekleri iki seçenekleri vardır. Daha ötesi, dini inanç sistemleri, zahiren çelişik görünen bilgileri açıklamada çok kullanışlıdır (Spilka ve ark., 2001:186). d) Olayın İçerisinde Bulunduğu Durum: Sağduyu ve araştırma bulgularının her ikisi de bir olayın birden fazla sebebi olabileceğine işaret etmektedir. Bu durumda atfedenin gayesi bunlardan birini seçmektir veya onları önem derecesine ya da etki gücüne göre sıralamaktır (Spilka ve ark., 2001:174 -175). Eğer sebep bir insan veya insan benzeri bir şey ise böyle durumlar sosyal psikologlar için büyük öneme sahiptir ve bu atıf çalışmaları için temel nokta niteliğindedir. Bu tür durumlarda atıflar çoğu kez, daimi özeliklere (kader, dünya nizamı) veya aktörün diğer özelliklerine yapılır. Atfedenin davranışı açıklamada devam edip giden düzen faktörünü öne çıkarma ve çevresel güçlerin önemini azaltma eğilimleri o kadar yaygın ki, buna “temel atıf hatası“ adı verilir (Spilka, ve ark., 2001:175; Yapıcı, 2004:96). Burada gözlemcinin atıflarında yanlı davranması söz konusudur. İşi yapan ve gözlemcinin ellerindeki bilgiler farklı, bu yüzden onlar ellerinde bulunan bilgilerden yola çıkarak eylemi farklı şekillerde yorumlayabilmektedirler. Belki o anda ikisinin de bakış açısı farklıdır. Bu durumda ikisi de eylemleri farklı farklı değerlendirmektedirler. Bu tür yanlılıklar kişinin benliğini destekleyen ve onun öz saygısını koruyan yanlılıklardır. Atıf sürecinde ortaya çıkan diğer bir yanlılık ise, kişinin kendisinin ait olduğu grubunu dünyanın merkezine koyarak diğerlerini de buradan haraketle değerlendirmesi olarak bilinen gruba ait tarafgirliktir. Buradaki asıl amaç ise grubun değerini ve prestijini koruyarak devam ettirme arzusudur. Bu durumda her grup aynı durumu kendi bakış açısından farklı farklı algılamakta ve ona göre değerlendirmektedir. “Son atıf hatası“ olarak değerlendirilen bu süreç bireyin hem kendi guruplarına hem de başka başka guruplara yönelik atıflar önemli bir rol oynamaktadır (Yapıcı, 2003; 2004). Düşünülen etkileyici şeyin bir aktör olduğu durumlarda, atıflar çoğu kez aktörün maksatlarına ve niyetlerine göre yapılanmaktadır. Bu konuda Bulman ve Worthman tarafından yarı felç ve kısmî felçlilerin yapmış oldukları kazalar ile ilgili yapılan mülakattan elde edilen bulgular oldukça dikkat 97 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - çekicidir. Zira kaza kurbanlarının çoğunluğu yaşadıkları kazaların kendilerine bir ders verme veya diğer insanlar için bir ibret olma gibi sebeplerle izaha çalışmışlardır. Dahası onlar kaderlerinin birçok sebepten veya gayeden dolayı Allah tarafından idare edildiğini söylemişlerdir (Spilka, ve ark., 2001:175). Başka bir deyişle onlar kendilerini felç eden kazaların bir amaç ve plan dâhilinde gerçekleştiğine inanmaktadırlar. Aslında insanların gerek bireysel gerekse sosyal ilişkilerinde sık sık nedensel atıflar kullanması onları psikolojik olarak rahatlatmakta fiziksel ve sosyal çevrelerinde cereyan eden olayları anlama ve anlamlandırmalarına hizmet etmektedir. Böylece özsaygıları yükselen bireylerde çevre üzerinde hâkimiyet kurmuş oldukları izlenimini oluşturmaktadır. Hem bugüne hem de geleceğe yönelik öngörülerin temelini oluşturan bu durum, onlara çevreleriyle ilişkilerinde uyumlu davranabilme fırsatı vermektedir. Öyleyse, gözlemlenen olayların sebepleri hakkında, genellikle toplumsal bellekte mevcut olarak bulunan, bununla birlikte çoğu kere öznel inançlar olarak dile getirilen nedensel atıfların, insanların “anlam arama”, “sonuçları kontrol altına alma” ve “öz saygı” ihtiyaçlarına cevap verdiğini söyleyebiliriz. 98 Saffet KARTOPU II. BÖLÜM BULGULAR VE YORUMLAR Bu bölümdearaştırma sahasının genel özelliklerine, araştırmanın yöntem ve uygulamasına, bulgulara, yorumlarına ve bulguların tartışılmasına yer verilmiştir. 2.1. Araştırma Sahasının Genel Özellikleri 2.1.1. Kahramanmaraş’ın Tarihi Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular Kahramanmaraş’ta insan yerleşiminin Üst Paleolitik Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü göstermektedir. 2009 yılında Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait olan Germenicia Antik Kentine dair M.S. 300-400 yıllarına ait olan birtakım mozaikler bulunmuş ve üzerlerinde çalışmalara başlanmıştır. Mevcut verilere göre şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hâkim olmuşlardır. Mütareke Döneminde önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Maraş’a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973’de TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek şehrin adı Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. 2.1.2. Coğrafi Yapısı/Nüfusu ve Ekonomisi Kahramanmaraş, 14.346 km²’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 11. büyük vilâyeti durumundadır. 37-38 kuzey paralelleri ile 36-37 doğu meridyenleri arasında yer alır. Merkez ilçe deniz seviyesinden 568 m. yükseklikte olup, ilin kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü şekilleri genellikle Güneydoğu Torosların uzantıları olan dağlarla bunlar arasında kalan çöküntü alanlarından oluşmaktadır. Arazi yüksekliği 350 metreden 3000 metreye kadar çıkan ilde geniş ovalar vardır. Bunlar; Gâvur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan, Andırın, Mizmilli, Narlı ve İnekli Ovalarıdır. 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 99 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Kahramanmaraş İl nüfusu 1.037.491’dir. Kent merkezi nüfusu 384.953’tür. Nüfusun % 58’i il ve ilçe merkezlerinde, % 42’si ise belde ve köylerde yaşamaktadır. İl genelinde km²’ye düşen kişi sayısı 72’dir. Kahramanmaraş ekonomisi ise tarıma ve tarıma dayalı imalât sanayii ile ticarete dayanır. Faal nüfusun % 80’i tarım, ormancılık, hayvancılık ve avcılıkla uğraşır. Gayri safi hâsılanın yarısı tarımdan elde edilir. 2.2. YÖNTEM VE UYGULAMA Yöntem, bir araştırmanın yöneldiği amaca en uygun şekilde ulaştıran yollardır. Bilimsel yöntem ise araştırmacının, araştıracağı konu için en uygun zihinsel yolculuğu yapması, uygulama için en uygun teknikleri belirlemesidir. “Yöntem”, hem tek başına ifade ettiği “empirik veri toplama tekniklerini” hem de araştırmacıların “felsefi ve teorik bakış açılarını” kuşatan “yöntembilimi”ni de içerir. Yöntem konusu bütün araştırma boyunca hem zihinsel hem de eylemsel çerçevede birbiriyle bağlantılı olarak yer alır. Bilimsel yöntemin zihinsel ve operasyonel boyutlarda iki yönlü işleyen bir süreç olması, onunla ilgili bir değerlendirmenin pratik boyutta yöntem ve tekniklere, zihinsel boyutta da yöntembilime değinilmesini kaçınılmaz kılmaktadır (Dikeçligil, 2002:104-105). Dikeçligil (2006:31), bilimsel paradigmanın sacayağını içiçe geçen ontolojik, epistemolojik ve metodolojik sayıltıların oluşturduğunu belirtmekte, ontoloji, bilgisini edinmek istediğimiz gerçekliğin nasıl bir şey olduğu, epistemoloji, ulaşmak istediğimiz gerçekliğin bilgisinin hangi tür bilgi olduğu ve metodoloji, gerçekliğin bilgisine nasıl ulaşabileceğimizi göstermektedir. Bu bağlamda araştırmaya yön vermesi amacıyla bir yol haritası oluşturulmuştur. Tablo 1. Araştırmanın Yol Haritası Araştırmanın amaçları Keşif, Açıklama ve Yorumlama Araştırmanın metodu Anket Formu, Katılımlı Gözlem ve Görüşme Araştırmanın biçimi Survey Araştırma stratejisi Kesit (Cross-Sectional) Lewins (Özbolat, 2011:115)’in sosyal bilimsel araştırmayı sınıflandırırken ‘teoriyi test etme’ ya da ‘teori kurma’ olarak yaptığı ayrımdan 100 Saffet KARTOPU hareket edilirse, bu çalışma, teoriye yaklaşım boyutunda, teoriyi test etme (theory testing reserch), kanıta yaklaşım boyutunda niceliksel, yöntem tipinde soru kâğıdı ve kavramlar tipinde araştırmacının kavramları ile tasarlanmıştır. Bu çalışmada temelde, kaygının farklı kader algılarıyla ilişkisi olduğu ve kader algılarının kaygı süreçlerini olumlu veya olumsuz bir şekilde yönlendirdiği düşüncesinden hareket edilmektedir. Bu bağlamda bilimsel çalışmalar sürdürülürken birbirleriyle karşılıklı ilişki halinde olan iki ana yol takip edilir. İlki, elde edilen verinin analizi için teorik yaklaşımlar oluşturulması; ikincisi, analiz için ampirik araştırma araçları yardımıyla uygun verinin toplanmasıdır. Beklenen, teorik yaklaşım ve uygun verinin anlamlı bir ilişki içinde bulunarak, bu iki çalışma biçiminin birlikte yürümesi gerekir (Nothingham, 2004:154). Bu çalışmada da teorik olarak yükleme (atıf) kuramının temel yaklaşımlarından istifade edilmektedir. 2.2.1. Problem ve Araştırmada Cevap Aranan Sorular Bu çalışmada temel probleme bağlı olarak oluşturulan alt problemler; değişkenler, kaygı düzeyi ve kader algısı olarak üç boyutta ifade edilmektedir. 2.2.1.1. Problemler Kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır? Kader algısı sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır? Kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? Bu sorular araştırmamızın temel problemlerini oluşturmaktadır. 2.2.1.2. Alt Problemler 1. Yaşa göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 2. Cinsiyet durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 3. Medeni haline göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 101 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 4. Eğitim durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 5. Okul türüne göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 6. Öznel gelir algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 7. Öznel sağlık algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 8. Dramatik deneyim durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 9. Dindarlık algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 11. Yaş durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 12. Cinsiyet durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 13. Medeni haline göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 14. Eğitim durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 15. Okul türüne göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 16. Öznel gelir algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 17. Öznel sağlık algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 102 Saffet KARTOPU 18. Dramatik deneyim durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 19. Dindarlık algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 20. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark var mıdır? 21. Kader inancına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 22. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılıp katılmama tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 23. Kadere atıf yapma tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 24. Sınav tutumuna göre, gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 25. Afetlerin kaynağı tercihine göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 26. Başarı tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 27. Başarısızlık tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 28. Olayların asıl belirleyicisi tercihine göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 29. İşe başlama tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 30. Kader etki boyutuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 31. Kadere atıf yapma sebebine göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından 103 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - önemli bir fark var mıdır? 32. Büyük felaket tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? 33. Öğrenci başarısızlığı tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark var mıdır? Araştırmanın alt problemlerine göre anket sorularının dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tablo 2. Araştırmanın Alt Problemlerine Göre Anket Sorularının Dağılımı 1) Kader algısı ve kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere ve öznel dindarlık algısına göre göre farklılaşmakta mıdır? DEĞİŞKENLER Alt Problemler Anket Soruları 1) Yaş 2) Cinsiyet 1)Yaşınız 3) Medeni hal 2)Cinsiyetiniz 4) Eğitim 3) Medeni haliniz 5) Okul Türü 4) Eğitim düzeyiniz 6) Sosyoekonomik Durum 5) Okul Türünüz 6) Sosyo-ekonomik düzeyiniz 7) Sağlık 7) Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz? 8) Dramatik deneyim 8) Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ? 9) Dershaneye Gitme 9) Dershaneye gidiyor musunuz? 10) Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?) 10) Dindarlık Bu çalışma, yukarıdaki alt problemler çerçevesinde soruları tartışmaya yoğunlaşılırken kader algısı hem kader inancının farklı boyutları ve hem de bireylerin tutumları dikkate alınarak, çok boyutlu bir şekilde kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. 104 Saffet KARTOPU 11) Kader İnancı 2) Örneklem grubunda kader algısı farklılaşmakta mıdır? KADER ALGISI 13) Kadere Atıf Yapma 11) Kadere inancınız bakımından durumunuza uygun seçeneği işaretleyiniz. 13) Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır? 12) Hayır ve Şerrin Kaynağı 12) Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah olduğuna Allah’tan gelir. Katılıp Katılmama 15) Afetlerin kaynağı sizce nedir? 15) Afetlerin 18) Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor? Kaynağı Tercihi 18) Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihi 20) Kader Etki Boyutu 21) Kaderle Açıklama Sebebi 20) Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi? 21) İnsanların yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin sebebi sizce nedir? 22) Gücünüzün yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz? 22) Büyük Felaket Tutumu 14) Sınav Tutumu 16) Başarı Tutumu 17) Başarısızlık Tutumu 19) İşe Başlama Tutumu 23) Öğrenci Başarısızlık Tutumu 14) Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz? 16) Başarmak her zaman elinizde mi? 17) Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız? 19) Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız? 23) Yıl sonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz? 105 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.2.2. Anket Formunda Kullanılan Değişkenler ve Sorular Anket formu, değişkenler ve kanaat soruları olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Sosyo-demografik değişkenler; yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, sosyo-ekonomik durum, sağlık, dramatik deneyim, dershaneye gidip gitmeme, dindarlık değişkenleri ile incelenmektedir. Kanaat sorularında kader algısı; kader inancı, kadere atıf yapma, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu, kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ele alınmıştır. Kanaat soruları bölümünde maddelerin ifade biçimi ve muhtevası, kişinin kendisi hakkındaki düşüncesini, bu bağlamda öznel olarak kendisini nasıl algılayıp değerlendirdiğini tespite yöneliktir. Bu bölüm toplam 13 maddeden oluşmaktadır. Ankette 12’den 26’ya kadar olan sorular kader algısını belirlemeye yöneliktir. Buradaki 17, 18 ve 19. Sorular Karaca (2006)’nın çalışmasından, 12, 14, 15, 21, 22, 23, 24 numaralı sorular Çoşğun (2002)’un çalışmasından, 13, 16, 20 numaralı sorular Kandemir (2006)’in çalışmasından bazı küçük değişikliklerle alınmış ve anketimizde kullanılmıştır. Kaygı düzeyi de “Hayır”, “Biraz”, “Çok” ve “Tamamiyle” şeklinde derecelendirilen durumluk ve sürekli kaygı ölçekleriyle tespit edilmeye çalışılmıştır. 2.2.3 Kavramlar Bir modelin analiz araçları olan kavramlar, soyut veya somut olguların zihnimizdeki karşılığıdır. Bu karşılıklar, olguyu yansıttığı ölçüde zihnimiz gerçeklik ile temas kurabilir. Netleşmiş, zengin ve birbiri ile çelişkili olmayan kavram dünyası için analiz araçları olarak kavramların netleştirilmesi gerekir (Dikeçligil, 1997:660). Bir kavram, ilgili bağlam içinde bir diğeri ile ilişkilendirilmediğinde, analitik anlamda kavram işe yaramaz hale getirilmiş olur. Her olgunun kendi bağlamı içindeki bütün kavramlar, birbirinin içine karışır ve birbirleriyle kaynaşır (Dikeçligil, 2002:103). Niceliksel araştırmalarda, çalışmanın sınırları bağlamında ilgili kavramlar, terim olarak çalışmanın başında tanımlanır (Creswell, 2003:144). Biz de kavramlarımızı 106 Saffet KARTOPU çalışma bağlamında tanımlayalım. Kaygı: Katılımcıların bu çalışmada kullanılan durumluk ve sürekli kaygı ölçeğinden aldıkları puana göre ortaya çıkan durumu ifade etmektedir. Durumluk Kaygı: Ankete katılanların durumluk kaygı ölçeğinden aldıkları puana göre ortaya çıkan durumu ifade eden bir kaygı biçimidir. Sürekli Kaygı: Ankete katılanların sürekli kaygı ölçeğinden aldıkları puana göre ortaya çıkan durumu ifade eden bir kaygı biçimidir. Algı: çevreden alınan duyu uyarılarının zihinde anlamlı deneyime çevrilme süreci, duyu organımıza yansıyan ışık, ses gibi uyaranlar ve bu uyaranlardan doğan deneyimdir. Kader: İnsanların, olayların ve olguların kaynağını (öznesini) açıklamak için Allah’a (Tanrı’ya) kısmen yada tamamen atıfta bulunmalarıdır. Kader Algısı: İnsanların, olayların ve olguların kaynağını (öznesini) açıklamaya yönelik algılarıdır. Farklı Kader Algıları: Kadere inanan insanların olayların ve olguların kaynağını (öznesini) açıklamaya yönelik algılarıdır. Burada genel olarak üç tip açıklamadan bahsedilebilir. Birincisi her şeyin sahibinin ve yaratıcısının Allah (Tanrı) olduğu, insanın hiçbir iradesinin, seçiminin olmadığı düşüncesidir. İkincisi tüm seçimin ve kararların insanın kendisine (özgür iradesine ) ait olduğu yaklaşımıdır. Sonuncusu ise bu iki düşünce arasında yer alan insanın bazı konularda seçme özgürlüğü (Cüz’i İrade) olmakla beraber asıl iradenin (Külli İrade) Allah’a ait olduğu şeklindeki inanıştır. Bu yaklaşımlardan her biri farklı bir kader algısı olarak değerlendirilmektedir. Kadere Atıf Yapma: Katılımcıların kadere atıf yapmayla ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?” diye sorulmuş ve a) “İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini tamamen kendisi çizer.”, b)“İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır.”, c) “İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderini değiştiremez.” seçenekleri 107 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - sunulmuştur. Burada ‘a’ şıkkını tercih edenler “Kadere atıf yapmayanlar”, ‘b’ şıkkını işaretleyenler “kadere kısmen atıf yapanlar” ve ‘c’ şıkkını işaretleyenler “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak değerlendirilmiştir. Bu şekilde ankete katılanların kadere atıf yapmayla ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Tutumu: Ankete katılanların hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmamayla ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir.” Yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş ve “Tamamen katılıyorum”, “Katılıyorum”, “Katılmıyorum”, “Hiç katılmıyorum” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmamayla ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Afetlerin Kaynağı Tercihi: Ankete katılanların afetlerin kaynağıyla ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Afetlerin kaynağı sizce nedir?” diye sorulmuş ve “Her şeyin sahibi Allah’tır.”, “Hatalarımızdır.” ve “Tabiattır.” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların afetlerin kaynağıyla ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihi: Ankete katılanların olayların asıl belirleyicisiyle ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor?”, diye sorulmuş ve “İnsanın kendisi”, “Sosyal Hayat” ve “Allah” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların olayların asıl belirleyicisiyle ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Kader Etki Boyutu: Ankete katılanların kader etki boyutuyla ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi?” diye sorulmuş ve “Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım”, “Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım.”, “Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır.” ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların kader etki boyutuyla ilgili bakış açıları ve kadere inanmanın insanı nasıl etkileyebileceğiyle ilgili kişisel düşünceleri öğrenilmek istenmiştir. Büyük Felaket Tutumu: Ankete katılanların büyük felaketler ve olaylar hakkındaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Gücünüzün 108 Saffet KARTOPU yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz?” diye sorulmuş ve “Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım.”, “Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim.”, “Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim.”, “Bu olaylar beni hiç etkilemez.”,ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların büyük felaketler hakkındaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Sınav Tutumu: Ankete katılan öğrencilerin sınav konusundaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılan öğrencilere, “Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?” diye sorulmuş ve “Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım.”, “Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim.”, “Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlak emin olurum.” ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların sınav konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Başarı Tutumu: Ankete katılanların başarı konusundaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, Başarmak her zaman elinizde mi? diye sorulmuş ve ‘Genellikle’, ‘Bazen’, ‘Hiçbir zaman’, ‘Her zaman’ seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların başarı konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Başarısızlık Tutumu: Ankete katılanların başarısızlık konusundaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” diye sorulmuş ve “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”, “Kahreder ve vazgeçerim” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların başarısızlık konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. İşe Başlama Tutumu: Ankete katılanların işe başlama konusundaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız?” diye sorulmuş ve “Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım”, “ Hatırı sayılır insanları devreye sokarım”, “İşi oluruna bırakırım”, “Astrolojiye başvururum” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların işe başlama konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. 109 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Öğrenci Başarısızlık Tutumu: Ankete katılanların öğrenci başarısızlığı hakkındaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Yılsonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz?” diye sorulmuş ve “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı.”, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçemeyeceğini bilemeyiz.”, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı.”, ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların öğrenci başarısızlığı hakkındaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir. Öznel Gelir Algısı: Ankete katılanların kendilerinin sosyo- ekonomik durumları hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “Sosyoekonomik düzeyiniz nedir?” diye sorulmuş ve “üst”,”orta” ve “düşük” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların kendileri hakkındaki gelir ve sosyo- ekonomik durumları ile ilgili algıları kendi bakış açılarından öğrenilmek istenmiştir. Öznel Sağlık Algısı: Ankete katılanların kendilerinin sağlıkları hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?” diye sorulmuş ve ‘Genellikle’, ‘Bazen’, ‘Hiçbir zaman’, ‘Her zaman’ seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların kendileri hakkındaki sağlık algıları kendi bakış açılarından öğrenilmek istenmiştir. Dindarlık: Toplumsal ve kültürel bağlam içinde kişilerin dinin teorik, pratik ve toplumsal boyutlarına katılım durumlarını ifade eder. Aynı zamanda dindarlık, dini tutum ve davranışa da işaret eder. Öznel Dindarlık Algısı: Ankete katılanların kendilerinin dindarlıkları hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?” diye sorulmuş ve “hiç dindar değil”, ”biraz dindar”, “dindar” ve “çok dindar” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların kendileri hakkındaki dindarlık algıları kendi bakış açılarından öğrenilmek istenmiştir. 110 Saffet KARTOPU 2.2.4. Sayıltılar Sayıltılar, bilimsel olarak sınanması mümkün olmayan alanlara ait olan ve doğru olarak kabul edilen zihinsel hareket noktaları olarak belirtilir (Dikeçligil, 2005:88; Dikeçligil, 2002:108). Bu çalışmanın sayıltıları aşağıda sıralanmaktadır. 1. İnsanlar yaşadıkları ortamı kültürel birikimlerine göre algılar ve yeniden tanımlarlar. Bir tutum, davranış geniş bir toplumsal ve kültürel bağlam içinde oluşur. 2. İnsan davranışları anlamlandırma gündelik yaşam bağlamında sağlanabilir. İnsan davranışlarının her toplumda geçerli olan yönleri bulunduğu gibi belli bir kültürün özelliklerine bağlı olarak şekillenen özel toplumsal davranış biçimleri de vardır. 3. Kahramanmaraş örneğinde belirlenen örneklem, evreni yansıtır ve sorular, kaygının kader algılarıyla ilişkisini ölçmeye uygundur. 2.2.5. Denenceler Bir araştırmada hipotez, çalışmanın amaçları olarak da ifade edilebilecek araştırma sorusuna verilmiş cevap niteliğindedir. Bir çalışmada araştırma sorusu, çalışmada neyi bulmaya çalıştığımızı ifade eder (Punch, 2005, 39). Kaygının kader algılarıyla ilişkisi konusunda araştırma sorusuna bağlı olarak oluşturulan alt problemlere göre denencelerimiz üç başlıkta sıralanmıştır: A. Kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır? A1. Yaş durumuna göre kaygı düzeyi en yüksek grup ergenlerdir. A2. Cinsiyet durumuna göre kadınların kaygı düzeyi daha yüksektir. A3. Medeni haline göre bekârların kaygı düzeyi daha yüksektir. A4. Eğitim durumuna göre lise öğrencileri diğer eğitim düzeylerine göre daha kaygılıdır. 111 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - A5. Okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensupları kaygı düzeyi en düşük gruptur. A6. Öznel gelir algısına göre düşük gelir algısına sahip olanlar daha kaygılıdır. A7. Öznel sağlık algısına göre kendisini sağlıklı hissetme sıklığı arttıkça kaygı düzeyi azalır A8. Dramatik deneyim durumuna göre kendisi veya birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre daha kaygılıdır. A9. Dindarlık algısına göre dindarlık arttıkça kaygı düzeyi azalır. A10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha kaygılıdır. B. Kader algısı, sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır? B1. Yaş durumuna göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma artmaktadır. B2. Cinsiyet durumuna göre, bayanlar erkelere göre daha fazla kadere atfı kullanmaktadır. B3. Medeni haline göre, evliler bekarlara göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar. B4. Eğitim durumuna göre, eğitim arttıkça kadere atıf yapma da azalacaktır. B5. Okul türüne göre, İmam Hatip Lisesi mensupları, Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar. B6. Öznel gelir algısına göre, kendisini alt gelir grubunda görenler üst gelir grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar. B7. Öznel sağlık algısına göre, kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere atıf yapma azalacaktır. B8. Dramatik tecrübeye göre, kendisi veya birinci derece yakını dramatik tecrübe yaşayanlar, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok 112 Saffet KARTOPU kullanmaktadırlar. B9. Dindarlık algısına göre, dindarlık arttıkça kadere atıf yapma artacaktır. B10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre, dershaneye gidenler gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar. C. Kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? C1. Kadere kesin olarak inananların kaygı düzeyi, şüphe ve tereddüdü olanlara ve inanmayanlara göre daha düşüktür. C2. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılanların katılmayanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C3. Kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C4. Sınav tutumuna göre, kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C5. Afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin afetlerin kaynağı kendisini ve tabiatı görenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C6. Başarmak ‘Genellikle’ veya ‘Bazen’ elimizdedir diyenlerin kaygı düzeyleri, ‘Hiçbir zaman’ elimizde değil ve ‘Her zaman’ elimizde diyenlere göre daha düşüktür. C7. Başarısızlık tutumuna göre, başarısızlıktan kendisini sorumlu tutanların, kendisini sorumlu tutmayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir. C8. Olayların asıl belirleyicisi tercihine göre, olayların asıl belirleyicisinin Allah olduğunu düşünenlerin, insanın kendisinin olduğunu düşünenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C9. İşe başlama tutumuna göre, Allah’a tevekkül edenlerin etmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C10. Kader etki boyutuna göre, kader inancının kendilerini etkilediğini 113 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - düşünenlerin, etkilediğini düşünmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C11. Kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın sebebini kolaycılık ve tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış inanışlarına bağlayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir. C12. Büyük felaket tutumuna göre, büyük felaketlerden daha fazla etkilenenlerin, olayların etkisini kısa zamanda atlatanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir. C13. Öğrenci başarısızlığı tutumuna göre, başarısızlık konusunda kendisini sorumlu tutanların kendisini sorumlu görmeyenlere göre kaygı düzeyi daha yüksektir. 2.2.6 Evren ve Örneklem Çalışmanın evreni, Kahramanmaraş şehir merkezindeki öğrenci ve öğretmenlerdir. Örneklemi ise, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinden tesadüfi yöntem ile seçilmiş 376 kişiden oluşmaktadır3. Örneklemin belirlenmesinde değişik yöntemler izlenmiştir. Öğrenciler belirlenirken belirli öğrenciler tespit edilmemiştir. Öğrenci seçimi tesadüfi yöntemle yapılmıştır. Araştırmamıza katılanların 210 bayan, 166’sı erkektir. Bunlardan 124 ‘ü Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, 124’ü Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve 128’i İmam Hatip Lisesi’ndendir. 2.2.7. Araştırmanın Sınırlılıkları Bu araştırmadan elde edilen bulgular dört temel sınırlılığa sahiptir: 1) Seçilen örneklemden kaynaklanan sınırlılıklardır. Bu araştırma da, kendi örneklemiyle sınırlıdır. Çünkü elde edilen veriler belli bir grup üzerinde gerçekleştirilen bir ankete dayanmaktadır. Dolayısıyla başka gruplar 3 TC. Kahramanmarş Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün, 2010-2014 Stratejik Planına göre, Kahramanmaraş’taki Öğretmen sayısı:10177, Merkez Öğrenci Sayısı:27071’dir. Kahramanmaraş 2010. 114 Saffet KARTOPU üzerinde gerçekleştirilecek bir çalışmada daha farklı sonuçlara ulaşabilmek mümkündür. 2) Çalışma boylamsal değil, kesitseldir. Bu sebeple ulaşılan bulguları çalışmanın yapıldığı zamana ve duruma göre yorumlamak gerekir. 3) Araştırmanın bağımlı değişkeni olarak belirlenen “örneklemin kaygı düzeyi” bu araştırmada kullanılan kaygı envanterinin geçerlik ve güvenirliği doğrultusunda ölçtüğü kadarıyla sınırlıdır. Sosyal bilimler alanında yapılan araştırmaların merkezinde insan öğesinin bulunmasından kaynaklanan sınırlılıklar ve bu alanda kullanılan istatistiksel yöntemlerin duyarlıklarına ilişkin sınırlılıklar bu araştırma için de söz konusudur. 4) Araştırmada katılımcıların kaygı düzeylerini etkileyebileceği düşünülen bazı faktörler incelenmiştir. Araştırma sonuçları, incelenen bu faktörlerle sınırlıdır. 2.2.8. Saha Çalışmasının Uygulanması ve İstatistiksel İşlemler Araştırmanın verilerini toplamak amacıyla Kişisel Bilgi Anketi ile Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. (EK-1) Uygulama 2011 yılı Aralık ayında gerçekleştirilmiştir. Bir anket formunun doldurulma süresi ortalama olarak 15-20 dakika arasında gerçekleşmiştir. Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerine anket formları uygulanmıştır. Anket formları yüz yüze görüşülerek, anketör yardımı alınmadan doldurulmuştur ve 376 anket uygulanmıştır. 2.2.8.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği Spielberg ve arkadaşları (1970) tarafından geliştirilen DurumlukSürekli Kaygı Envanteri’nin Türkçe’ye uyarlanması ve standardizasyonu 115 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Necla Öner ve Ayhan Le Compte tarafından yapılmıştır. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri toplam kırk maddeden oluşan iki ayrı ölçeği içermektedir. Durumluk Kaygı Ölçeği bireyin belli bir anda ve belirli koşullarda kendisini nasıl hissettiğini betimlemesini, içinde bulunduğu duruma ilişkin duygularını dikkate alarak cevaplamasını; Sürekli Kaygı Ölçeği ise, bireyin genellikle nasıl hissettiğini betimlemesini gerektirmektedir. Her iki ölçek, yirmişer maddeden oluşmuştur. Bu ölçeği tercih etmemizin nedeni on dört yaş ve üstü normal insanlar ile okuduğunu anlayıp yanıtlayabilecek kadar bilinci yerinde olan deneklerin kendi kendilerine bile yanıtlayabilecekleri, uygulanması kolay ve rahat doldurmaları konusunda elverişli bir ölçek olmasıdır. Durumluk Kaygı Ölçeği, bireyin belli bir anda ve belirli koşullarda kendini nasıl hissettiğini belirlemek için geliştirilmiştir. Sürekli Kaygı Ölçeği, bireyin içinde bulunduğu durum ve koşullardan bağımsız olarak, genelde kendini nasıl hissettiğini belirlemek için tasarlanmıştır. a) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Güvenirliği: Öner ve Le Compte tarafından yapılan güvenirlik çalışmasında, Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenirlik katsayısını Sürekli Kaygı Ölçeği için çeşitli uygulamalarda 0,83-0,87 arasında, Durumluk Kaygı Ölçeği için 0,94-0,96 arasında bulunmuştur. Test-tekrar test güvenirlik sayısı ise çeşitli uygulamalarda Sürekli Kaygı Ölçeği için 0,71-0,86 arasında, Durumluk Kaygı Ölçeği için 0,26-0,68 arasında bulunmuştur. Ayrıca bu araştırmada elde edilen verilerden Sürekli Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenirlik katsayısı 0,87; Durumluk Sürekli Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenlik katsayısı 0,76’dır. Güvenirlik katsayılarının yüksek bulunması Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri’nin güvenilir olduğunu göstermektedir. b) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Geçerliği: Öner (1997), ölçeği bir grup (N=226) bireye normal ve kaygılı (hasta) oldukları durumlarda uygulamış, kaygılı oldukları durumlarda durumluk kaygı düzeyleri normal zamanlardaki kaygı düzeylerinden yüksek bulunmuş ( p<0.001 ), sürekli kaygı düzeyleri arasında ise önemli bir fark görülmemiştir. Bu sonuç ölçeğin yapı geçerliliğinin kanıtı sayılmıştır. c) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Puanlanması: Yirmişer ifadeden oluşan her iki ölçekte de cevap seçenekleri dörder tane olup, her 116 Saffet KARTOPU seçeneğin ağırlık değerleri 1’den 4’e kadar değişmektedir. Ölçeklerde doğrudan (düz) ve tersine dönmüş ifadeler bulunmaktadır. Doğrudan ifadeler olumsuz duyguları, tersine dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları dile getirmektedir. Durumluk Kaygı Ölçeğinde on tane tersine dönmüş ifade bulunmaktadır ve bunlar 1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20 nolu maddelerdir. Sürekli Kaygı Ölçeğinde ise tersine dönmüş ifadeler yedi tanedir ve bunlar 21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39 nolu maddelerdir. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği maddelerinde ifade edilen duygu ya da davranışlar bu tür yaşantıların şiddet derecesine göre (1) Hayır, (2) Biraz, (3) Çok ve (4) Tamimiyle şıklarından birini işaretlemek suretiyle cevaplanmaktadır. Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin toplam puanı hesaplanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen toplam puandan, tersine dönmüş ifadelerin toplam puanı çıkarılır. Bu sayıya önceden saptanmış değişmeyen bir değer eklenir. Durumluk Kaygı Ölçeği için bu değer 50, Süreklik Kaygı Ölçeği için ise 38’dir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. Her ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20 ile 80 arasında değişmektedir. Puanın yüksek olması kaygı düzeyinin yüksek olduğuna işaret etmektedir. Bu araştırmada en düşük durumluk kaygı puanı 27, en yüksek durumluk kaygı puanı 60, en düşük sürekli kaygı puanı 26, en yüksek sürekli kaygı puanı ise 67 olarak bulunmuştur. Örneklemin durumluk kaygı genel puan ortalaması 39.36, standart sapması 5.79, sürekli kaygı genel puan ortalaması 45.97, standart sapması 6.26 olarak bulunmuştur. 2.2.8.2. Verilerin Analizi Anket verilerinin hem girilmesinde hem de verilerin istatistiksel tekniklerle analiz edilmesinde SPSS (16.0) programı kullanılmıştır. Anketlerin uygulanmasında anketör ya da tanıdıklardan yardım alınmadığı için verilerin bilgisayar girişlerinde anket formlarından eksik, hatalı doldurulmuş anket formu tespit edilmemiştir. Katılımcıların durumluk kaygı puan ortalamaları (Xd) ve standart sapmaları (Sd), sürekli kaygı puan ortalamaları (Xs) ve standart sapmaları (Ss) hesaplanmıştır. 117 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Veriler çözümlenirken, yüzde, frekans dağılımı ki-kare, varyans analizi (tek yönlü ANOVA) ve T- Testinden yararlanılmıştır. Değişkenlerin olgusal özellikleri ve demografik durum verilerinde frekans ve yüzdelik oranlar kullanılmış, değişkenlerine göre kader algısı sorularında anlamlı farklılıklar olup olmadığını tespit etmek için çapraz tablolar oluşturulmuş kikare istatistik tekniğine göre sonuçlar tabloda gösterilmiştir. Değişkenler kaygı ilişki ve kader algısı kaygı ilişkisine varyans analizi (Tek Yönlü ANOVA) ile bakılmıştır. Varyans analizi sonucu önemli bulunan ortalamalar arasındaki farkın hangi gruplar arasında önemli olduğunun belirlenmesinde Post hoc scheffe testi kullanılmıştır. Veriler test edilirken genellikle istatistiksel olarak anlamlılığa ulaşanlar tablo olarak verilmiş, istatistiksel olarak anlamlılığa ulaşamayanlara tartışma kısmında hipotezlerle ilişkisine değinilmiştir. Hipotezlerin test edilmesinde önemlilik düzeyi “0.05” olarak alınmıştır. 2.3. BULGULAR ve YORUMLAR Araştırmada kullanılan bilgi toplama araçlarından elde edilen veriler bağımsız değişkenlere uygun olarak tablolarda verilerek, bulgular yorumlanmıştır. Tablolarda belirtilen yüzdelik oranlar, belirtilen kategori içindeki örneklem grubuna göre değerlendirilmektedir. 2.3.1. Sosyo-Demografik Değişkenler ve Kaygı Düzeyi Bu kısımda sosyo-demografik değişkenler ve kanaat sorularına göre örneklemin dağılımı ve sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyi ele alınmaktadır. 2.3.1.1.Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Olgusal Özellikleri Değişkenler, yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel gelir algısı, öznel sağlık algısı, dramatik deneyim, dershaneye gidip gitmeme ve 118 Saffet KARTOPU öznel dindarlık algısından oluşmaktadır. Aşağıda ankete katılanların özellikleri bağımsız değişkenlere göre tablolar halinde verilmiştir. 2.3.1.1.1. Yaşa Göre Dağılım Tablo 3. Örneklemin Yaşa Göre Dağılımı No Yaş N % 1 13-19 Yaş 287 76,3 2 20-35 Yaş 42 11,2 3 36-55 Yaş 43 11,4 4 56 ve Üstü 4 1,1 Toplam 376 100,0 Örneklemin yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 3’de görüldüğü gibi şekillenmiştir. Yaş gruplarına göre dağılım, araştırmaların amaçlarına göre değişen, farklı aralıkların dikkate alındığı bir değişkendir. Bu araştırmada hayatın temel evreleri ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi kategorilere göre zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı düşüncesiyle örneklem grubu, dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılanların % 76.3’ü ’13-19’, % 11.2’si ‘20-35’, % 11.4’ü ‘36-55’, % 1.1’i ‘56 ve Üstü’ yaş gruplarında yer almaktadır. İleri yaş grubunda katılım oranının düşük olmasında, araştırmanın okul ortamında gerçekleştirilmesi ve yaşlı öğretmenlerin emeklilik vs. gibi nedenlerle iş yaşamından ayrılmalarının etkili olduğu söylenebilir. 2.3.1.1.2. Cinsiyete Göre Dağılım Tablo 4. Örneklemin Cinsiyete Göre Dağılımı No Cinsiyet N % 1 2 Erkek Bayan Toplam 166 210 376 44,1 55,9 100,0 119 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 4, cinsiyete göre dağılımı göstermektedir. 376 kişilik örneklemimizin % 44.1’i (n:166) erkek, % 55.9’u (n:210) bayanlardan oluşmaktadır. Cinsiyetler arası denge gözetilmeye çalışılmış, ancak bayan sayısındaki nispi fazlalık örneklemimizin üçte birlik kısmını oluşturan imamhatip lisesindeki kız öğrenci mevcudunun fazla olmasından kaynaklanmaktadır. 2.3.1.1.3. Medeni Duruma Göre Dağılım Tablo 5. Medeni Duruma Göre Dağılım No Medeni Durum N % 1 Evli 83 22,1 2 Bekâr 291 77,4 3 Ayrılmış 2 ,5 Toplam 376 100,0 Tablo 5, örneklemin medeni duruma göre dağılımını göstermektedir. Medeni durum bakımından % 22.1’i evli, % 77.4’ü Bekâr, % 0.5’i ayrılmış’tır. 2.3.1.1.4. Eğitim Düzeyine Göre Dağılım Tablo 6. Eğitim Düzeyine Göre Dağılım No Eğitim N % 1 Lise 287 76,3 2 Yüksek Okul-Fakülte 84 22,3 3 Yüksek Lisans-Doktora 5 1,3 Toplam 376 100,0 Tablo 6, araştırmamıza katılanların öğrenim durumuna göre dağılımını göstermektedir. Buna göre lise mezunları % 76.3, yüksek okul / fakülte mezunları % 22.3, yüksek lisans- doktora mezunları % 1.3 ile temsil edilmiştir. 120 Saffet KARTOPU 2.3.1.1.5. Okul Türüne Göre Dağılım Tablo 7. Okul Türüne Göre Dağılım No Okul Türü N % 1 Turizm 124 33,0 2 Erdem Beyazıt 124 33,0 3 İmam-Hatip 128 34,0 Toplam 376 100,0 Tablo 7, örneklemin okul türüne göre dağılımını göstermektedir. Buna göre Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi % 33.0, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi % 33.0 ve İmam Hatip Lisesi % 34.0 ile temsil edilmektedir. Örneklemin bu şekilde seçilmesinde, İmam Hatip Lisesinden olan katılımcıların aldıkları dini eğitim, Turizm Lisesinden olan katılımcıların da görece seküler algıları nedeniyle iki grup arasında tutum farklılığının belirginleşeceği ve atıf kullanma düzeylerinin ayrışacağı varsayımı etkili olmuştur. Erdem Beyazıt Lisesi de evrenin genel eğilimlerini yansıtan bir kontrol grubu olarak tasarlanmıştır. 2.3.1.1.6. Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım Tablo 8. Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım No Gelir Algısı N % 1 Üst 30 8,0 2 Orta 319 84,8 3 Düşük 27 7,2 Toplam 376 100,0 Tablo 8, Öznel gelir algısına göre dağılımı yansıtmaktadır. Kişilerin sosyo- ekonomik düzeyleri tespit edilirken, bunun için rakamsal göstergeler kullanmak yerine kişinin kendisini içinde gördüğü gelir kategorisine göre bir değerlendirme yapılmıştır. Buna göre araştırmamıza katılanlar, kendilerini % 8.0’ı ‘üst’, % 84.8’i ‘orta’, % 7.2’si ‘düşük’ gelir kategorisinde görmektedir. 121 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.1.1.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım Tablo 9. Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım (Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?) No Sıklık Derecesi N % 1 Genellikle 210 55,9 2 Bazen 101 26,9 3 Hiçbir zaman 6 1,6 4 Her zaman 59 15,7 Toplam 376 100,0 Tablo 9, örneklemin öznel sağlık algısına göre dağılımı göstermektedir. Buna göre kendini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin oranı % 55.9, ‘Bazen’ sağlıklı hissedenlerin oranı % 26.9, ‘Hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerin oranı % 1.6, ‘Her zaman’ sağlıklı hissedenlerin oranı ise % 15.7 olarak gerçekleşmiştir. 2.3.1.1.8. Dramatik Tecrübeye Göre Dağılım No Tablo 10. Dramatik Tecrübeye Göre Dağılım (Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ?) N % 1 Evet 83 22,1 2 Hayır Birinci Derece Yakınım Yaşadı Toplam 253 67,3 40 10,6 376 100,0 3 Tablo 10, dramatik tecrübeye göre dağılımı göstermektedir. Buna göre örneklemin % 22.1’i dramatik deneyim yaşadığını, % 67.3 dramatik deneyim yaşamadığını ve %10.6 ise birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade etmiştir. 122 Saffet KARTOPU 2.3.1.1.9. Dindarlık Algısına Göre Dağılım Tablo 11. Dindarlık Algısına Göre Dağılım (Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?) No Dindarlık Düzeyi N % 1 Çok Dindar 28 7,4 2 Dindar 226 60,1 3 Biraz Dindar 115 30,6 7 1,9 376 100,0 4 Hiç Dindar Değil Toplam Tablo 11, örneklemin dindarlık algısına göre dağılımını yansıtmaktadır. Buna göre kendisini ‘çok dindar’ görenlerin oranı % 7.4, ‘dindar’ görenlerin oranı 60.1, ‘biraz dindar’ görenlerin oranı % 30.6, ‘hiç dindar’ görmeyenlerin oranı % 1.9’dur. 2.3.1.1.10. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım Tablo 12. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım (Dershaneye gidiyor musunuz?) No N % 1 Evet 94 32.75 2 Hayır 193 67.25 Toplam 287 76.32 İşaretsiz 89 23,7 Genel Toplam 376 100,0 Tablo 12, Örneklem grubundaki öğrencilerin dershaneye gidip gitmeme durumuna göre dağılımını göstermektedir. Üniversite sınavı için dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında durumluk ve sürekli kaygı puanları açısından farklılaşma olacağı düşüncesiyle örneklemin bu yönü tespit edilmeye çalışılmıştır. Buna göre, öğrencilerden dershaneye gidenlerin oranı % 32.75, gitmeyenlerin oranı 67.25 olarak gerçekleşmiştir. 123 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.1.2. Kanaat Sorularına Göre Örneklemin Özellikleri Kanaat sorularında kader algısı kader inancı, kader tutumu, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi, kader etki boyutu, kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ele alınmıştır. Kanaat soruları bölümünde maddelerin ifade biçimi ve muhtevası, kişinin kendisi hakkındaki düşüncesini, bu bağlamda öznel olarak kendisini nasıl algılayıp değerlendirdiğini tespite yöneliktir. Aşağıda ankete katılanların özellikleri kanaat sorularına göre tablolar halinde verilmiştir. 2.3.1.2.1. Kader İnancı Bakımından Dağılım No 1 2 3 Tablo 13. Kader İnancı Bakımından Dağılım (Kadere inancınız bakımından durumunuza uygun seçeneği işaretleyiniz.) N % Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda 237 63,0 hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda 94 25,0 çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda şüpheleniyorum. 10 2,7 4 Kader konusuna ilgi duymuyorum. 13 3,5 5 Kadere inanmıyorum. Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. Başka (Belirtiniz). 11 2,9 2 ,5 9 2,4 376 100,0 6 7 Toplam Tablo13, örneklemin kader inancı bakımından dağılımını göstermektedir. Buna göre, ‘Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum’ diyenler % 63.0, ‘Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var’ diyenler % 25.0, ‘Kader konusunda şüpheleniyorum’ diyenler % 2.7, ‘Kader konusuna ilgi duymuyorum’ diyenler % 3.5, ‘Kadere inanmıyorum’ diyenler % 2.9, ‘Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum’ diyenler % 0.5 ve ‘Başka’ alternatif cümleler kuranlar % 2.4 olarak dağılım göstermektedir. Bu sonuçlara göre örneklemin büyük çoğunluğunun kadere inandığı ifade edilebilir. 124 Saffet KARTOPU 2.3.1.2.2. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna Katılıp Katılmama Durumuna Göre Dağılım Tablo 14. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna Katılıp Katılmama Durumuna Göre Dağılım (Kader vardır, hayır / iyilik ve şer / kötülük Allah’tan gelir.) No N % 1 Tamamen katılıyorum 255 67,8 2 Katılıyorum 107 28,5 3 Katılmıyorum 10 2,7 4 Hiç katılmıyorum Toplam 4 376 1,1 100,0 Tablo 14, örneklemin, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama durumuna göre dağılımı göstermektedir. Buna göre, katılımcıların % 67.8’i ‘Tamamen katılıyorum’, % 28.5’i ‘Katılıyorum’, % 2.7’si ‘Katılmıyorum’, % 1.1. ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir. 2.3.1.2.3. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım Tablo 15. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım (Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?) No N % İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu 1 81 21,5 sebeple kendi kaderini kendi çizer. İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde 2 kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde 244 64,9 olmayan bazı hususlar vardır. İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış 3 51 13,6 olan kaderi değiştiremez Toplam 376 100,0 Tablo 15, örneklemin kadere atıf yapma durumuna göre dağılımı göstermektedir. Burada katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere kısmen atıf yapanlar” ve “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır. 125 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Buna göre “kadere atıf yapmayanlar”, % 21.5, “kadere kısmen atıf yapanlar” % 64.9 ve “tamamen kadere atıf yapanlar” % 13.6 oranında temsil edilmiştir. 2.3.1.2.4. Sınav Tutumuna Göre Dağılım Tablo 16. Sınav Tutumuna Göre Dağılım (Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?) No N % Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret 1 208 72.47 gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum 2 23 8.01 sergilerim. Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin 3 28 9.75 olurum. 4 Başka (Belirtiniz) 28 9.75 Toplam 287 76,32 İşaretsiz 89 23,7 376 100,0 Genel Toplam Tablo 16, örneklem grubundaki öğrencilerin sınav tutumunu yansıtmaktadır. Buna göre ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenler % 72.47’, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenler % 8.01, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenler % 9.75’ ve başka alternatif cümleler kuranlar 9.75 olarak dağılım göstermişlerdir. 2.3.1.2.5. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım Tablo 17. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım (Afetlerin kaynağı sizce nedir?) No N % 1 Her şeyin sahibi Allah’tır 246 65,4 2 Hatalarımızdır. 85 22,6 3 Tabiattır. 45 12,0 Toplam 376 100,0 126 Saffet KARTOPU Tablo 17, örneklemin afetlerin kaynağı tercihine göre dağılımını göstermektedir. Buna göre, ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyenlerin oranı % 65.4, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin % 22.6 ve ‘Tabiattır’ diyenlerin %12.0 olarak gerçekleşmiştir. 2.3.1.2.6. Başarı Tutumuna Göre Dağılım No Tablo 18. Başarı Tutumuna Göre Dağılım Başarmak her zaman elinizde mi?) N % 1 Genellikle 199 52,9 2 Bazen 109 29,0 3 Hiçbir zaman 9 2,4 4 Her zaman 59 15,7 Toplam 376 100,0 Tablo 18, örneklemin başarı tutumunun dağılımını göstermektedir. Buna göre, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna katılımcıların % 52.9’u ‘Genellikle’, %29.0’ı ‘Bazen’, % 2.4’ü ‘Hiçbir zaman’, % 15.9’7’si ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. 2.3.1.2.7. Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım Tablo 19. Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım (Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?) No N % 1 141 37,5 198 52,7 3 Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim. 21 5,6 Toplam 375 99,7 İşaretsiz 1 ,3 376 100,0 2 Genel Toplam 127 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 19, örneklemin başarısızlık tutumuna göre dağılımını göstermektedir. Buna göre, ‘Nasip değilmiş diğer sefere derim’ diyenlerin oranı % 37.5, ‘Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm’ diyenlerin oranı % 52.7, ‘Kendimi alkolle teselliye çalışırım’ diyenlerin oranı % 4.0, ‘Kahreder ve vazgeçerim’ diyenlerin oranı 5.6 olarak gerçekleşmiştir. 2.3.1.2.8. Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre Dağılım Tablo 20. Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre Dağılım (Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor?) No N % 1 İnsanın kendisi 157 41,8 2 Sosyal Hayat 15 4,0 3 Allah 204 54,3 Toplam 376 100,0 Tablo 20, örneklemin, olayların asıl belirleyicisi tercihine göre dağılımını yansıtmaktadır. Buna göre, olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı % 41.8, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 4.0, ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı %54.3’tür. 2.3.1.2.9. İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım Tablo 21. İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım (Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız?) No N % 1 2 Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım. Hatırı sayılır insanları devreye sokarım. 3 İşi oluruna bırakırım. Toplam 336 89,4 13 3,5 27 7,2 376 100,0 Tablo 21, Örneklemin işe başlama tutumuna göre dağılımını yansıtmaktadır. Buna göre, katılımcıların % 89.4’ü ‘Yapabileceğim her şeyi 128 Saffet KARTOPU yapar gerisini Allah’a bırakırım’, % 3.5’i ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım’, % 7.2’si ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde görüş beyan etmişlerdir. 2.3.1.2.10. Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım Tablo 22. Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım (Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi?) No N % 1 2 Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım. Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi 3 bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 4 Başka (Belirtiniz) Toplam 260 69,1 47 12,5 31 8,2 38 10,1 376 100,0 Tablo 22, örneklemin kader etki boyutuna göre dağılımını göstermektedir. Buna göre, katılımcıların dağılımı, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ % 69.1, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ % 12.5, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ % 8.2 ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenler %10.1 şeklindedir. 2.3.1.2.11. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım Tablo 23. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım (İnsanların yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin sebebi sizce nedir?) No N % 1 Sorumluluktan kaçma arzusu 191 50,8 2 Kolaycılık ve tembellik 59 15,7 3 Kader konusundaki yanlış inanışları 85 22,6 4 Fikrim yok. 38 10,1 5 Başka (Belirtiniz). 3 ,8 376 100,0 Toplam Tablo 23, örneklemin, kadere atıf yapma sebebine göre dağılımını 129 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - göstermektedir. Buna göre, insanların yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin sebebini, katılımcıların % 50.8’i ‘Sorumluluktan kaçma arzusu’na, % 15.7’si ‘Kolaycılık ve tembelliğe’, % 22.6’sı ‘Kader konusundaki yanlış inanışları’na’ bağlarken, % 10.1’i ‘fikrinin olmadığını’ beyan etmiş, % 0.8’i ise başka alternatif cümleler kurmayı tercih etmişlerdir. 2.3.1.2.12. Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım Tablo 24. Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım (Gücünüzün yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz?) No N % Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün 1 30 8,0 istek ve arzularım yok olur, yıkılırım. Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi 2 234 62,2 kaybetmemeye çalışır, sabrederim. Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve 3 89 23,7 hedeflerim için çalışmaya devam ederim. 4 Bu olaylar beni hiç etkilemez. 13 3,5 5 Başka (Belirtiniz) Total 10 376 2,7 100,0 Tablo 24, örneklemin büyük felaket tutumuna göre dağılımını göstermektedir. Buna göre, büyük felaket ve olaylar karşısında, katılımcıların % 8.0’ı ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’, %62.2’si ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, % 23.7’si ‘ Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’, % 3.5’i ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, % 2.7’si ‘Başka’ şeklinde görüş beyan etmişlerdir. 130 Saffet KARTOPU 2.3.1.2.13. Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım Tablo 25. Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım (Yılsonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz?) No N % Derslerine çok çalışsaydı sınıfta 1 279 74,2 kalmazdı. Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip 2 65 17,3 geçmeyeceğini bilemeyiz. Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine 3 11 2,9 sınıfta kalırdı. 4 Başka (Belirtiniz) 21 5,6 Total 376 100,0 Tablo 25, örneklemin öğrenci başarısızlığı tutumuna göre dağılımını göstermektedir. Buna göre, katılımcıların %74.2’si ‘Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı’, % 17.3’ü ‘Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz’, % 2.9’u ‘Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı’ ve % 5.6’sı ‘ Başka’ şeklinde görüş belirtmişlerdir. 2.3.1.3. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyi Burada örneklemin yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel gelir algısı, öznel sağlık algısı, dramatik deneyim, dershaneye gidip gitmeme ve öznel dindarlık algısı değişkenlerine göre durumluk ve sürekli kaygı düzeyi ele alınmış ve sosyo-demografik değişkenler kaygı ilişkisinde istatistiksel olarak anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir. 131 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.1.3.1. Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyi Tablo 26. Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA) No Yaş Grupları N % Xd Sd Xs Ss 1 13-19 Yaş 287 76,3 39,4460 6,20369 46,5923 6,42202 2 20-35 Yaş 42 11,2 38,6429 3,71432 43,3333 5,17342 3 36-55 Yaş 43 11,4 39,3023 4,59573 44,1395 4,91151 4 56 ve Üstü 4 1,1 42,2500 4,78714 48,7500 8,65544 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 Toplam SDd= 3/372 376 100,0 Fd= ,567 p>.05 p= .637 SDs= 3/372 Fs= 5,073 P= .002 Scheffe/s 1/2 p<.05 Tablo 26, Yaş grupları ile kaygı ilişkisini göstermektedir. Hayatın temel evreleri olan ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi kategorilerde zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı düşüncesiyle örneklem grubu, dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir. Buna göre, yaş gruplarını durumluk kaygı puanı ortalamaları açısından incelediğimizde, 1319 yaş arasında 39.44, 20-35 yaş arasında 38.64, 36-55 yaş arasında 39.30 , 56 ve üstü yaşlarda ise 42.25 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Yaş grupları arasında durumluk kaygı puan ortalamaları açısından farklılıklar olsa da tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunamamıştır (p>.5). Ancak standart sapma puanları açısından bakıldığında 6,20 puan değeri ile 13-19 yaş grubunun diğer yaş gruplardan ayrıldığı ve tercihlerinde farklılaşmalar ortaya çıktığı görülmektedir. Sürekli kaygı puan ortalamaları açısından ise 13-19 yaş arasında 46.59, 20-35 yaş arasında 43.33, 36-55 yaş arasında 44.13, 56 ve üstü yaşlarda ise 48.75 olarak dağılım göstermekte olup tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun 1. Grup (13-19 Yaş) ile 2. Grup (20-35Yaş) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. 56 ve üstü yaş grubunu, örneklem azlığından değerlendirme dışı tutarsak, ergenlik döneminin sürekli kaygı puanı açısından en yüksek, ilk yetişkinlik dönemi en düşük ve orta yaş grubu da ikinci sırada yer almaktadır. Ergenlik döneminde sürekli kaygı puanındaki yükseklik, ergenlik sorunları ve sınav kaygısından, orta yaşta yeniden yükseliş ise ‘orta yaş’ krizinden 132 Saffet KARTOPU kaynaklanmış olabileceği izlenimi vermektedir. İlk yetişkinlik dönemindeki dinginlik halinin ise iş ve aile yaşamındaki tercihlerin sonuçlanarak sosyal rollerin belirginleşmesi ve gelişim ödevlerinin başarıyla yerine getirilmesiyle ilgisi olabilir. 2.3.1.3.2. Cinsiyete Göre Kaygı Düzeyi No 1 Cinsiyet Erkek 2 Bayan Tablo 27. Cinsiyete Göre Kaygı Düzeyi (T - Testi) N % Xd Sd Xs 166 44,1 41,0663 6,10031 45,6506 Ss 5,42817 210 6,85338 Toplam 376 SDd= 374 td= 5,223 55,9 38,0286 100,0 p= .020 p<.05 5,17161 SDs= 374 46,2238 ts= -,881 P= .010 p<.05 Tablo 27, cinsiyet/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Erkeklerin durumluk kaygı puanı ortalaması 44.1, bayanlarınki 38.02’dir. Sürekli kaygı puan ortalamaları ise erkekler 45.65, bayanlar 46.22 şeklinde oluşmuştur. Buna göre bayanların durumluk kaygı düzeyi erkeklerden daha düşük ancak sürekli kaygı düzeyleri daha yüksektir. T-testi analizi cinsiyetler arası bu farklılığın hem durumluk kaygı puanları hem de sürekli kaygı puanları açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir (td= 5.22; p<.05, ts= -.88; p<.5). 2.3.1.3.3. Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyi Tablo 28. Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA) No Medeni Durum N % Xd Sd Xs Ss 1 Evli 83 22,1 39,2410 4,26440 43,8554 5,31021 2 3 Bekâr Ayrılmış 291 2 77,4 ,5 39,4296 36,0000 6,16925 5,65685 46,5739 46,0000 6,41097 ,00000 376 100,0 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 Toplam SDd= 2/373 Fd= ,373 p= .689 p>.05 SDs= 2/373 Scheffe/s Fs= 6,254 P= .002 Tablo 28, medeni durum / kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Buna göre, evlilerin durumluk kaygı puan ortalamaları 39.24, bekârlarınki 39.42, 133 1/2 p<.05 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ayrılmışların ise 36.00’dır. Durumluk kaygı puanı açısından medeni duruma göre küçük farklılıklar ortaya çıkmış olsa da tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunamamıştır (p>.5). Ancak standart sapma puanları açısından bakıldığında 6,16 puan değeri ile bekârların diğer gruplardan ayrıldığı ve tercihlerinde farklılaşmalar ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle bekârlarla evliler arasındaki standart sapma açısından puan farkı barizdir. Sürekli kaygı puan ortalamaları, evlilerin 43.85, bekârların 46.57, ayrılmışların 46.00’dır. Bu sonuçlara göre tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun evliler (1. Grup) ile bekarlar (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Zaten medeni durumu ‘ayrılmış’ olanların yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii tutmak mümkün olamamaktadır. Bekârların sürekli kaygı puanlarının yüksek olmasında, bekâr katılımcıların çoğunluğunun lise öğrencisi olması ve 13-19 yaş arasında yer alması göz önüne alındığında, bu sonuçta ergenlik dönemi sorunları ve sınav kaygısının etkili olmuş olabileceği düşünülebilir. 2.3.1.3.4. Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyi Tablo 29. Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA) No 1 2 3 Eğitim Düzeyi Lise Yüksek OkulFakülte Yüksek LisansDoktora N 287 % 76,3 Xd 39,4460 Sd 6,20369 Xs 46,5923 Ss 6,42202 84 22,3 39,1429 4,22027 43,9643 5,41628 5 1,3 38,8000 4,81664 44,0000 1,58114 Toplam 376 100,0 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 p= .893 p>.05 SDd= 2/373 Fd= ,113 Scheffe/s 1/2 SDs= 2/373 Fs= 6,136 P= .002 p<.05 Tablo 29, eğitim düzeyi kaygı ilişkisini göstermektedir. Buna göre, lise öğrencilerinin durumluk kaygı puan ortalamaları 39.44, yüksek okul – fakülte mezunlarının 39.14, lisansüstü eğitim mezunlarının 38.80’dir. Eğitim düzeyleri arasında küçük farklılıklar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde anlamlılığa ulaşamamıştır (p>.5). Ancak standart sapma puanları açısından bakıldığında 6,20 puan değeri ile lise mezunlarının 134 Saffet KARTOPU diğer gruplardan ayrıldığı ve tercihlerinde farklılaşmalar ortaya çıktığı görülmektedir. Sürekli kaygı düzeyleri açısından ise lise öğrencilerinin sürekli kaygı puan ortalamaları 46.59, yüksekokul- fakülte mezunlarının 43.96, lisansüstü eğitim mezunlarının 44.00’dır. Bu sonuçlara göre tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun lise öğrencileri (1. Grup) ile yüksek okul- fakülte mezunları (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. ‘lisansüstü eğitim mezunları’ yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii tutmak mümkün olamamaktadır. Lise öğrencilerinin ortalamanın üzerinde ve grubun en yüksek sürekli kaygı puanı ortalamasını almış olmaları, yaş/kaygı ilişkisi (Tablo 26) ve medeni durum kaygı ilişkisi (Tablo 28)’ni açıklarken ergenlik dönemiyle ilgili ifade edilen nedenlere bağlanabilir. 2.3.1.3.5. Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri No 1 2 3 Tablo 30. Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA) Okul Türü N % Xd Sd Xs Ss Scheffe/d Scheffe/s Turizm 124 33,0 41,7581 6,34428 46,8952 5,75208 1/2 2/3 Erdem Beyazıt 124 33,0 39,0403 5,23341 46,5242 6,25406 1/3 3/1 İmam-Hatip 128 34,0 37,3750 4,88933 44,5391 6,53386 Toplam 376 100,0 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 SDd= 2/373 Fd= 20,202 p= .000 p<.05 SDs= 2/373 Fs= 5,298 P= .005 p<.05 Tablo 30, örneklemin okul türüne göre kaygı düzeyini göstermektedir. Buna göre, durumluk kaygı açısından, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinden olan katılımcıların durumluk kaygı puan ortalaması 41.75, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesinden olan katılımcıların 39.04, İmam Hatip Lisesinden olan katılımcıların 37.37’dir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun Turizm (1. Grup) ile Erdem Beyazıt (2. Grup) ve Turizm (1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. 135 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Sürekli kaygı açısından, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinden olan katılımcıların sürekli kaygı puan ortalaması 46.89, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesinden olan katılımcıların 46.52, İmam Hatip Lisesinden olan katılımcıların 44.53’dir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun Erdem Beyazıt (2. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)ve Turizm (1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Hem durumluk hem de sürekli kaygı düzeyi açısından İmam Hatip Lisesi mensuplarının en düşük, Turizm Lisesi mensupların en yüksek, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının ortada olması ilgi çekici bir sonuç olarak görünmektedir. Tablo 45- 48’de de görüleceği üzere bu durumun imam hatip lisesi mensuplarının dini atıfları nispeten fazlaca kullanmalarıyla, turizm lisesinin de daha az dini atıf kullanmasıyla ilgisi olabilir. 2.3.1.3.6. Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 31. Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri (Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?) (Tek Yönlü ANOVA) No N % Xd Sd Xs Ss Scheffe/d Scheffe/s 1 Genellikle 210 55,9 39,0476 5,48313 45,2238 6,24710 2 Bazen 101 26,9 38,0099 5,14295 47,5446 6,25384 1/4 1/2 Hiçbir 3 6 1,6 40,6667 6,18601 46,0000 5,40370 zaman 2/4 4 Her zaman 59 15,7 42,7119 6,68000 45,9322 6,05681 Toplam SDd= 3/372 376 100,0 Fd= 9,295 39,3697 p= .000 5,79324 p<.05 45,9707 6,26284 SDs= 3/372 Fs= 3,177 P= .024 p<.05 Tablo 31, öznel sağlık algısı ile kaygı ilişkisini göstermektedir. Buna göre, durumluk kaygı puanı ortalaması, kendini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin 39.04, ‘Bazen’ sağlıklı hissedenlerin 38.00, ‘Hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerin 40.66, ‘Her zaman’ sağlıklı hissedenlerin 42.71 olarak gerçekleşmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) ve ‘Bazen’ diyenlerle (2. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. 136 Saffet KARTOPU Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından ise, kendini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin ortalaması 45.22, ‘Bazen’ sağlıklı hissedenlerin 47.54, ‘Hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerin 46.00, ‘Her zaman’ sağlıklı hissedenlerin 45.93 olarak gerçekleşmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Bazen’ diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda sürekli kaygı düzeyi açısından en düşük ortalamaya sahip olanlar kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, en yüksek ortalamaya sahip olanlar da ‘bazen’ kendini sağlıklı hissedenlerdir. 2.3.1.3.7. Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 32. Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA) N % Xd Sd Xs Evet 83 22,1 39,5422 5,42195 45,7831 Hayır 253 67,3 39,1976 5,91344 45,8538 Birinci Derece Yakınım Yaşadı 40 10,6 40,1000 5,84325 47,1000 Total 376 100,0 39,3697 5,79324 45,9707 SDd= 2/373 Fd= ,465 p= .629 p>.05 SDs= 2/373 Fs= ,731 P= .482 No 1 2 3 Ss 6,15857 6,46467 5,08794 6,26284 p>.05 Tablo 32, dramatik deneyim yaşama / kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Buna göre dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin durumluk kaygı puanları 39.54, yaşamadığını ifade edenlerin 39.19, birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin 40.10’dur. Gruplar arası küçük farklılaşmalar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından ise, dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin ortalaması 45.78, yaşamadığını ifade edenlerin 45.85, birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin 47.10’dur. Yine durumluk kaygı düzeyinde olduğu gibi gruplar arası farklılaşmalar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Bu anlamda dramatik deneyim yaşamayla durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşan bir ilişki bulunmamaktadır. 137 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.1.3.8. Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyi No 1 2 3 4 Tablo 33. Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA) N % Xd Sd Xs Ss Çok Dindar 28 7,4 42,8929 7,36025 47,0714 5,30498 Dindar 226 60,1 38,7743 5,40925 45,6283 6,36406 Biraz Dindar 115 30,6 39,6435 5,84326 46,3913 6,30051 Hiç Dindar Değil 7 1,9 40,0000 5,88784 45,7143 6,18370 Total SDd= 3/372 376 100,0 Fd= 4,482 p= .004 39,3697 5,79324 p<.05 45,9707 SDs= 3/372 Scheffe/d 1/2 6,26284 Fs= ,689 P= .560 p>.05 Tablo 33, dindarlık / kaygı ilişkisini göstermektedir. Buna göre kendisini ‘çok dindar’ görenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 42.89, ‘dindar’ görenlerin 38.77, ‘biraz dindar’ görenlerin 39.64, ‘hiç dindar’ görmeyenlerin 40.00’dır. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun ‘çok dindar’ (1. Grup) ile ‘dindar’ (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda durumluk kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise kendisini ‘çok dindar’ görenlerdir. Sürekli kaygı düzeyi açısından, kendisini ‘çok dindar’ görenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 47.07, ‘dindar’ görenlerin 45.62, ‘biraz dindar’ görenlerin 46.39, ‘hiç dindar’ görmeyenlerin 45.71’dır. Bu sonuçlara göre sürekli kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise ‘çok dindar’ olarak görenler olmakla birlikte gruplar arası farklılaşma tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). 138 Saffet KARTOPU 2.3.1.3.9. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 34. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (T-Test) No N % Xd Sd Xs Ss 1 Evet 94 32.75 38,0319 5,11891 46,5319 6,30702 2 Hayır 193 67.25 40,1347 6,57112 46,6218 6,49334 100.0 23,7 100,0 p= .004 p<.05 Toplam 287 İşaretsiz 89 Genel Toplam 376 SDd= 285 td= -2,725 SDs= 285 ts= -,111 P= .303 p>.05 Tablo 34, dershaneye gidip gitmeme/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Öğrencilerden dershaneye gidenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 38.02, gitmeyenlerin 40.13 olarak gerçekleşmiştir. T-testi analizi dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasındaki bu farklılığın durumluk kaygı puanı açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir (td= -2.72; p<.05). Sürekli kaygı düzeyi açısından, dershaneye gidenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 46.53, gitmeyenlerin 46.62 olarak gerçekleşmiştir. T-testi analizi dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında küçük de olsa bir farklılık ortaya çıkmasına rağmen, bu farklılığın sürekli kaygı puanı açısından anlamlılık seviyesine ulaşmadığını göstermektedir (ts= -0,111; p>.05). 2.3.2 Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi Burada örneklemin yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel gelir algısı, öznel sağlık algısı, dramatik tecrübe, dershaneye gidip gitmeme ve öznel dindarlık algısı değişkenlerine göre kader algısı ele alınmıştır. Kader algısı da kader inancı, kader tutumu, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu, kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutumu, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla değerlendirilmiş ve sosyo-demografik değişkenler kader algısı ilişkisinde istatistiksel olarak anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir. 139 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı Tablo 35. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-1 Yaş Grupları 13–19 Yaş No 1 KADER İNANCI 2 3 4 5 6 7 BAŞARI TUTUMU 1 2 3 4 N Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda Kader konusuna ilgi duymuyorum. Kadere inanmıyorum. Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. Başka (Belirtiniz). Toplam Genellikle Bazen Hiçbir zaman Her zaman % 20–35 Yaş N % 36–55 Yaş N % Chi-Square X=31,772 56 ve Üstü N % Toplam N % SD=18 164 57,1 33 78,6 37 86,0 3 75,0 237 63,0 P=.023 P<.05 80 27,9 8 19,0 6 14,0 0 ,0 94 25,0 10 3,5 0 ,0 0 ,0 0 ,0 10 2,7 13 4,5 0 ,0 0 ,0 0 ,0 13 3,5 10 3,5 1 2,4 0 ,0 0 ,0 11 2,9 2 ,7 0 0 0 0 0 0 2 ,5 8 2,8 0 0 0 0 1 25,0 9 2,4 287 100,0 42 100,0 43 100,0 4 100,0 376 100,0 140 48,8 26 61,9 30 69,8 3 75,0 199 52,9 X=18,232 88 30,7 12 28,6 8 18,6 1 25,0 109 29,0 SD=9 5 1,7 1 2,4 3 7,0 0 ,0 9 2,4 P=.033 54 18,8 3 7,1 2 4,7 0 ,0 59 15,7 4 100,0 376 100,0 Toplam 287 100,0 42 100,0 43 100,0 140 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 35, yaş gruplarına göre kader algısını göstermektedir. Hayatın temel evreleri olan, ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi kategorilere göre zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı düşüncesiyle örneklem grubu dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir. Bu yaş gruplarının kader algısını ve dolayısıyla da kadere atıf yapma düzeylerini ortaya koyabilmek için “kader inancı”, “başarı tutumu”, “genel başarısızlık tutumu” ve “öğrenci başarısızlık tutumu” kader algısının alt boyutları olarak tasarlanmış ve örneklem grubuna soru olarak yöneltilmiştir. Kader inancı açısından, 13-19 yaş aralığında “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 57.1, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %27.9, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.5, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı % 4.5, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı %3.5, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı % 0.7, Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 2.8 olarak tespit edilmiştir. 20-35 yaş aralığında “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 78.6, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %19.0, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı % 2.4’dür. “Kader konusunda şüpheleniyorum”, “Kader konusuna ilgi duymuyorum” ve “Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum” diyen hiç kimse bulunmadığı görülmektedir. 36-55 yaş aralığında ise “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 86.0, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %14.0, olurken diğer şıkları işaretleyen kimse bulunmamaktadır. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 75.0, olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ergenlikten ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken kader konusundaki şüphe ve tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir artışın olduğu görülecektir. Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark edilse de yaşlı 141 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - kategorisinde yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net yargıya varmamızı engellemektedir. Başarı tutumunu ölçmek için ise, “Başarmak her zaman elinizde mi?” sorusu yöneltilmiş ve 13-19 yaş aralığında, “Genellikle” diyenlerin oranı % 48.8, “Bazen” diyenlerin oranı 30.7, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı % 1.7, “Her zaman” diyenlerin oranı % 18.8 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş aralığında “Genellikle” diyenlerin oranı % 61.9 “Bazen” diyenlerin oranı 28.6, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı % 2.4, “Her zaman” diyenlerin oranı % 7.1’dir. 36-55 yaş aralığında ise “Genellikle” diyenlerin oranı % 69.8 “Bazen” diyenlerin oranı 18.6, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı % 7.0, “Her zaman” diyenlerin oranı % 4.7’dir. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Genellikle” diyenlerin oranı % 75.0 “Bazen” diyenlerin oranı % 25’tir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ergenlikten ilk yetişkinlik, orta yaşlılık ve yaşlılığa doğru giderken başarı tutumu konusunda “Genellikle” diyerek “kısmen atıf yapanlar”ın yüzdelik oranında belirgin artışın olduğu görülecektir. 142 Saffet KARTOPU Tablo 36. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-2 Yaş Grupları No ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIK TUTUMU BAŞARISIZLIK TUTUMU 1 2 Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye Chi-Square 13–19 Yaş 20–35 Yaş 36–55 Yaş 56 ve Üstü Toplam N % N % N % N % N % 86 30,0 31 75,6 22 51,2 2 50,0 141 37,6 X=39,003 168 58,5 10 24,4 18 41,9 2 50,0 198 52,8 P=.000 düşünürüm. 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 15 5,2 0 ,0 0 ,0 0 ,0 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim. 18 6,3 0 ,0 3 7,0 0 ,0 21 5,6 Toplam 287 100,0 41 100,0 43 100,0 4 100,0 375 100,0 1 Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı. 199 69,3 38 90,5 39 90,7 3 75,0 279 74,2 2 Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz. 57 19,9 3 7,1 4 9,3 1 25,0 65 17,3 3 Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı. 11 3,8 0 ,0 0 ,0 0 ,0 11 2,9 4 Başka (Belirtiniz) 20 7,0 1 2,4 0 ,0 0 ,0 21 5,6 287 100,0 42 100,0 43 100,0 4 100,0 Toplam SD=9 P<.05 X=17,106 SD=9 P=.047 P<.05 376 100,0 Tablo 36, yaş gruplarına göre kader algısını gösteren ikinci tablodur. Örneklemin başarısızlık tutumunu ölçmek için “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya 13-19 yaş 143 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - aralığında “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 30.0, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 58.5, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı % 5.2 ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı % 6.3 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş aralığında, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 75.6, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 24.4’dür. “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” ve “Kahreder vazgeçerim” diyen kimse bulunmamaktadır. 36-55 yaş aralığında ise “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 51.2, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 41.9, “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı % 7.0’dir. “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyen kimse bulunmamaktadır. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 50.0, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 50.0 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ilk yetişkinlik döneminde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” cevabıyla “kısmen atıf yapma” eğiliminde bir artış görülmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da ergenlik döneminde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine toplam örneklem grubunun çoğunluğunun (%52.8), “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir durumdur. Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya 13-19 yaş aralığında “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 69.3, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 19.9, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı % 3.8, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı % 7.0 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş aralığında, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 90.5, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 7.1, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı % 2.4’dür. “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyen kimse bulunmamaktadır. 36-55 yaş aralığında ise “Derslerine 144 Saffet KARTOPU çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 90.7, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 9.3 olarak gerçekleşmiştir. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 75.0, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 25.0’dır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ergenlik döneminden sonra, örneklem grubunun çoğunluğunun (74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada 13-19 yaş aralığındaki katılımcıların öğrenci, diğer yaş gruplarındaki katılımcıların öğretmen olması bu düşünceyi ortaya çıkaran ana etken olduğu düşünülebilir. 145 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.2.2. Cinsiyete Göre Kader Algısı Tablo 37. Cinsiyete Göre Kader Algısı-1 Cinsiyet Erkek No SINAV TUTUMU KADER E ATIF YAPMA 1 2 İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer. İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama Chi-Square Bayan Toplam N % N % N % 44 26,5 37 17,6 81 21,5 X=11,962 SD=2 P=.003 92 55,4 152 72,4 244 64,9 İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderi değiştiremez. 30 18,1 21 10,0 51 13,6 Toplam 166 100,0 210 100,0 376 100,0 1 Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. 60 52,6 148 85,5 208 72,5 2 Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim. 16 14,0 7 4,0 23 8,0 3 Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum. 20 17,5 8 4,6 28 9,8 4 Başka (Belirtiniz) 18 15,8 10 5,8 28 9,8 Toplam 114 100,0 173 100,0 287 100,0 P<.05 yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır. 3 X=37,643 SD=3 P=.000 P<.05 Tablo 37, cinsiyete göre kader algısını göstermektedir. Cinsiyet kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kadere atıf yapma, sınav tutumu, afetlerin kaynağı ve başarı tutumu boyutları açısından yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, kadere atıf yapma açısından incelendiğinde, ‘İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer’ diyerek ‘kadere atıf yapmayanlar’ın oranı, erkelerde % 26.5, bayanlarda 17.6, ‘İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır’ diyerek ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın 146 Saffet KARTOPU oranı, erkeklerde 55.4, bayanlarda 72.4, ‘İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderi değiştiremez’ diyerek ‘tamamen kadere atıf yapanlar’ın oranı, erkelerde %18.1, bayanlarda 10.0 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile kadere atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, bayanların erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Cinsiyete göre sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş erkelerde, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapanların oranı %52.6, bayanlarda % 85.5, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapanlar’ın oranı erkeklerde % 14.0, bayanlarda 4.0, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmayanlar’ın oranı erkeklerde % 17.5, bayanlarda % 4.6’ ve başka alternatif cümleler kuranlar oranı ise erkeklerde % 15.8, bayanlarda % 5.8 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, bayanların erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 147 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 38. Cinsiyete Göre Kader Algısı-2 Cinsiyet ChiSquare X=9,637 Erkek BAŞARI TUTUMU AFETLERİN KAYNAĞI TERCİHİ No 1 2 3 Her şeyin sahibi Allah’tır Hatalarımızdır. Tabiattır. Bayan Toplam SD=2 N % N % N % 95 57,2 151 71,9 246 65,4 44 26,5 41 19,5 85 22,6 27 16,3 18 8,6 45 12,0 166 100,0 210 100,0 376 100,0 82 49,4 117 55,7 199 52,9 46 27,7 63 30,0 109 29,0 8 4,8 1 ,5 9 2,4 P=.026 30 18,1 29 13,8 59 15,7 P<.05 166 100,0 210 100,0 376 100,0 P=.008 P<.05 Toplam 1 Genellikle 2 Bazen 3 Hiçbir zaman 4 Her zaman Toplam X=9,246 SD=3 Tablo 38, cinsiyete göre kader algısını gösteren ikinci tablodur. Katılımcıların cinsiyete göre atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyenlerin oranı erkeklerde %57.2, bayanlarda %71.9, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin oranı erkeklerde % 26.5, bayanlarda %19.5 ve ‘Tabiattır’ diyenlerin oranı erkeklerde % 16.3, bayanlarda % 8.6 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, bayanların erkeklere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘hataları’ ve ‘tabiatı’ görmede 148 Saffet KARTOPU erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Cinsiyete göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre erkeklerin % 49.4’ü, bayanların %55.7’si ‘Genellikle’, Erkelerin % 27.7’si, Bayanların %30.0’ı ‘Bazen’, Erkelerin % 4.8’i, Bayanların % 0.5’i ‘Hiçbir zaman’, Erkelerin % 18.1’i, Bayanların % 13.8’i’si ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna bayanların erkeklere göre daha çok ‘genellikle’ ve ‘bazen ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 149 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 39. Cinsiyete Göre Kader Algısı-3 ChiSquare Cinsiyet Erkek No OLAYLARIN ASIL BELİRLEYİCİSİ TERCİHİ BAŞARISIZLIK TUTUMU 1 Nasip değilmiş diğer sefere derim. Bayan Toplam N % N % N % 60 36,4 81 38,6 141 37,6 85 51,5 113 53,8 198 52,8 SD=3 Daha fazla 2 çalışmam gerek diye düşünürüm. X=22,777 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım 15 9,1 0 ,0 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim 5 3,0 16 7,6 21 5,6 Toplam 165 100,0 210 100,0 375 100,0 1 İnsanın kendisi 77 46,4 80 38,1 157 41,8 2 Sosyal Hayat 13 7,8 2 1,0 15 4,0 3 Allah 76 45,8 128 61,0 204 54,3 Toplam 166 100,0 210 100,0 376 100,0 P=.000 P<.05 X=16,455 SD=2 P=.000 P<.05 Tablo 39, cinsiyete göre kader algısını gösteren üçüncü tablodur. Cinsiyet kader algısı ilişkisinde, kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi, kader etki boyutu ve öğrenci başarısızlık tutumu, kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Cinsiyete göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı erkeklerde % 36.4, bayanlarda % 38.6, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı, erkeklerde % 51.5, bayanlarda % 53.8, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı erkeklerde % 9.1 iken, bayanlarda 0 (sıfır) ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı erkeklerde % 3.0, bayanlarda % 7.6 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir 150 Saffet KARTOPU (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” ve “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yanıtlarında tercih açısından cinsiyetler arasında belli bir paralellik gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da erkeklerde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine erkeklerin ve bayanların çoğunluğunun “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir durumdur. Cinsiyete göre olayların asıl belirleyicisi tercihini yansıtabilmek için örnekleme ‘olayların asıl belirleyişinin kim olduğu’ sorulmuş buna göre, olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı erkeklerde % 46.4, bayanlarda % 38.1, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı erkeklerde % 7.8, bayanlarda % 1.0 ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı erkeklerde % 45.8, bayanlarda % 61.0’dır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile olayların asıl belirleyicisi tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, erkeklerin bayanlara göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak bayanların da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede erkeklere göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri görülmektedir. 151 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 40. Cinsiyete Göre Kader Algısı-4 Cinsiyet Chi-Square X=15,136 Erkek ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIK TUTUMU KADER ETKİ BOYUTU No Bayan Toplam N % N % N % SD=3 P=.002 1 Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım. 99 59,6 161 76,7 260 69,1 2 Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. 29 17,5 18 8,6 47 12,5 3 Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 20 12,0 11 5,2 31 8,2 4 Başka (Belirtiniz 18 10,8 20 9,5 38 10,1 Toplam 166 100,0 210 100,0 376 100,0 1 Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı. 125 75,3 154 73,3 279 74,2 2 Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz. 21 3 Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı. 9 5,4 2 1,0 11 2,9 4 Başka (Belirtiniz) 11 6,6 10 4,8 21 5,6 Toplam 166 100,0 210 100,0 376 100,0 P<.05 X=10,652 12,7 44 21,0 65 17,3 SD=3 P=.014 P<.05 Tablo 40’da cinsiyete göre kader etki boyutu görebilmek amacıyla katılımcılara ‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna göre, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin % 59.6 erkek, % 76.7 bayan ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin % 17.5’i erkek, % 8.6’sı bayan, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin % 12.0’ı erkek, % 5.2’si bayan ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin % 10.8’i erkek, % 9.5’i bayan olduğu görülmüştür. Ki-kare analizinin sonuçlarına 152 Saffet KARTOPU göre cinsiyet ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’inin ve bayanların % 76.7’sinin kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı erkeklerde % 75.3, bayanlarda %73.3, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin erkeklerde % 12.7, bayanlarda % 21.0, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı erkeklerde % 5.4, bayanlarda % 1.0, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı erkeklerde % 6.6, bayanlarda % 4.8 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, örneklem grubunun çoğunluğunun (% 74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada cinsiyetler arası küçük farklılaşmalar olsa da temel eğilim aynı paralellikte görünmektedir. 153 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.3.2.3. Medeni Duruma Göre Kader Algısı Tablo 41. Medeni Duruma Göre Kader Algısı-1 ChiSquare Medeni Durum Evli No KADER İNANCI 1 2 3 4 BAŞARISIZLIK TUTUMU BAŞARI TUTUMU 5 Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda şüpheleniyorum Kader konusuna ilgi duymuyorum Kadere inanmıyorum. Bekar Ayrılmış Toplam N % N % N % N % 69 83,1 166 57,0 2 100 237 63,0 X=22,946 13 15,7 81 27,8 0 ,0 94 25,0 0 0 10 3,4 0 0 10 2,7 0 0 13 4,5 0 0 13 3,5 0 0 11 3,8 0 0 11 2,9 0 0 2 ,7 0 0 2 ,5 P=.028 6 Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. 7 Başka (Belirtiniz). 1 1,2 8 2,7 0 0 9 2,4 Toplam 83 100 291 100 2 100 376 100 1 Genellikle 55 66,3 142 48,8 2 100,0 199 52,9 2 Bazen 20 24,1 89 30,6 0 0 109 29,0 3 Hiçbir zaman 4 4,8 5 1,7 0 0 9 2,4 4 Her zaman 4 4,8 55 18,9 0 0 59 15,7 Toplam 83 100 291 100 2 100 376 100 1 Nasip değilmiş diğer sefere derim. 52 63,4 88 30,2 1 50,0 141 37,6 2 Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. 27 32,9 170 58,4 1 50,0 198 52,8 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 0 0 15 5,2 0 0 15 4,0 Kahreder ve vazgeçerim. 3 3,7 18 6,2 0 0 21 5,6 Toplam 82 100 291 100 2 100 375 100 4 SD=12 P<.05 X=17,204 SD=6 P=.009 P<.05 X=31,855 SD=6 P=.000 154 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 41, medeni duruma göre kader algısını göstermektedir. Medeni durum, kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, kader inancı açısından incelendiğinde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı evlilerde % 83.1, bekârlarda % 57.0, ayrılmışlarda % 100, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı evlilerde % 15.7, bekarlarda % 27.8, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 3.4, “Kader konusuna ilgi duymuyorum” diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 4.5, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 3.8, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 0.7, başka alternatif cümleler kuranların oranı ise evlilerde % 1.2, bekarlarda % 2.7 olarak tespit edilmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, evlilerin bekârlara göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edildikleri, kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, inanmayan, ilgi göstermeyen, kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyen evli bulunmamakla birlikte bekârlarda az da olsa temsil edildiği görülmektedir. Kadere inanmakla beraber çözemediği bazı sorunları olduğunu düşünenlerin bekârlarda daha fazla olmakla beraber evlilerde de olduğu görülmektedir. Medeni durumu ayrılmış olanların örneklemdeki sayısal azlığı nedeniyle analize konu edilmemiştir. Medeni duruma göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre evlilerin % 66.3’ü, bekârlarda % 48.8’i, ayrılmışlarda %100’ü, ‘Genellikle’, evlilerin % 24.1’i, bekârlarda % 30.6’sı, ‘Bazen’, evlilerin % 4.8’i, bekârlarda % 1.7’si ‘Hiçbir zaman’, evlilerin % 4.8’i, bekarlarda % 18.9’u ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, 155 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna evlilerin bekârlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir. Medeni duruma göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı evlilerde % 63.4’ü, bekârlarda % 30.2’si, ayrılmışlarda % 50’si “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı, evlilerde % 32.9’u, bekârlarda % 58.4’ü, ayrılmışlarda % 50.0, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 5.2’si ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı evlilerde % 3.7, bekârlarda % 6.2’si olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının evlilerde, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise bekârlarda bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme bekârlarda, alkolle teselliye çalışma ise hem evlilerde hem de bekârlarda az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 156 Saffet KARTOPU Tablo 42. Medeni Duruma Göre Kader Algısı-2 ChiSquare İŞE BAŞLAMA TUTUMU Medeni Durum Evli No 1 2 3 Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım. Hatırı sayılır insanları devreye sokarım. İşi oluruna bırakırım. BÜYÜK FELAKET TUTUMU Toplam Ayrılmış Toplam N % N % N % N % 82 98,8 252 86,6 2 100,0 336 89,4 0 0 13 4,5 0 0 13 3,5 1 1,2 26 8,9 0 0 27 7,2 83 100,0 291 100,0 2 100,0 376 100,0 1 Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım. 0 0 30 10,3 0 0 30 8,0 2 Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim. 60 72,3 172 59,1 2 100,0 234 62,2 3 Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim. 22 26,5 67 23,0 0 0 89 23,7 4 Bu olaylar beni hiç etkilemez. 0 0 13 4,5 0 0 13 3,5 5 Başka (Belirtiniz) 1 1,2 9 3,1 Toplam ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞI TUTUMU Bekar SD=4 P=.034 P<.05 X=16,550 SD=8 0 0 10 2,7 83 100,0 291 100,0 2 100,0 376 100,0 1 Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı. 74 89,2 203 69,8 2 100,0 279 74,2 2 Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz. 8 9,6 57 19,6 0 0 65 17,3 3 Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı. 0 0 11 3,8 0 0 11 2,9 4 Başka (Belirtiniz) 1 1,2 20 6,9 0 0 21 5,6 2 100,0 376 100,0 Toplam X=10,416 P=.035 P<.05 X=14,540 SD=6 P=.024 P<.05 83 100,0 291 100,0 Tablo 42, medeni duruma göre kader algısını gösteren ikinci tablodur. Burada, medeni durum kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu, kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. 157 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Medeni duruma göre işe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara bir işe başlarken nasıl bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, evlilerde % 98.8’i, bekârlarda % 86.6’sı, ayrılmışlarda % 100’ü ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ yanıtını vermişlerdir. Bekârlarda ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım ’cümlesi % 4.5 ve ‘İşi oluruna bırakırım’ cümlesi % 8.9 oranında tercih görmüştür. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur. Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenler, evlilerde ve ayrılmışlarda 0, bekârlarda ise % 10.3, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, evlilerde % 72.3, bekârlarda % 59.1, ayrılmışlarda % 100, ‘ Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’, evlilerde % 26.5, bekârlarda % 23.0, ayrılmışlarda 0 (sıfır), ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 4.5, ‘Başka’ şeklinde görüş beyan eden, evlilerde % 1.2, bekârlarda % 3.1 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin çoğunluğu tarafından tercih edilen bir durumdur. Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı evlilerde % 89.2, bekârlarda % 68.8, ayrılmışlarda % 100’ü “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin evlilerde % 9.6, bekârlarda % 19.6 , “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 3.8, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı evlilerde % 1.2, bekârlarda % 6.9 olarak gerçekleşmiştir. 158 Saffet KARTOPU Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin büyük bölümü tarafından tercih edildiği görülmektedir. 2.3.2.4. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı Tablo 43. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-1 BAŞARI TUTUMU Eğitim Düzeyi Lise No 1 Genellikle N 140 2 Bazen 88 30,7 21 3 Hiçbir zaman 5 1,7 4 4 Her zaman 54 18,8 287 BAŞARISIZLIK TUTUMU Toplam İŞE BAŞLAMA TUTUMU % Yüksek OkulFakülte % N 48,8 54 64,3 Chi-Square Yüksek LisansDoktora % N X=17,505 Toplam N % 5 100,0 199 52,9 25,0 0 0 109 29,0 4,8 0 0 9 2,4 5 6,0 0 0 59 15,7 100,0 84 100,0 5 100,0 376 100,0 1 Nasip değilmiş diğer sefere derim. 86 30,0 51 60,7 4 100,0 141 37,6 2 Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. 168 58,5 30 35,7 0 0 198 52,8 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 15 5,2 0 0 0 0 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim. 18 6,3 3 3,6 0 0 21 5,6 Toplam 287 100,0 84 100,0 4 100,0 375 100,0 1 Yapabileceğim herşeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım. 248 86,4 83 98,8 5 100,0 336 89,4 2 Hatırı sayılır insanları devreye sokarım. 13 4,5 0 0 0 0 13 3,5 3 İşi oluruna bırakırım. 26 9,1 1 1,2 0 0 27 7,2 Toplam 287 100,0 84 100,0 5 100,0 376 100,0 SD=6 P=.008 P<.05 X=34,744 SD=6 P=000 P<.05 X=11,180 SD=4 P=025 P<.05 Tablo 43, eğitim düzeyine göre kader algısını göstermektedir. Bu 159 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - tabloda, eğitim değişkenine göre kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlığı tutumu kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, başarı tutumu açısından incelendiğinde, Eğitim düzeyine göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak başarı konusunda kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre lise öğrencilerinin %48’i, üniversite mezunlarının % 64’ü, lisansüstü mezunlarının %100’ü, ‘Genellikle’, lise öğrencilerinin %30.7’si, üniversite mezunlarının % 25.0’ı, ‘Bazen’ lise öğrencilerinin % 1.7’si, üniversite mezunlarının % 4.8’i, ‘Hiçbir zaman’, lise öğrencilerinin % 18.8’i, üniversite mezunlarının % 6.0’ı, ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına eğitim düzeyi ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna üniversite mezunlarının daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları, ‘Her zaman’ yanıtının fazlalığıyla da lise öğrencilerinin üniversite mezunlarına göre ‘kadere atfı’ daha az kullandıkları görülmektedir. Bu anlamda eğitim düzeyi yükseldikçe kadre ‘kısmen atıf yapma’ oranı da artmaktadır. Eğiti düzeyine göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 30.0, üniversite mezunlarında % 60.7, lisansüstü mezunlarında %100, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı, lise öğrencilerinde % 58.5, üniversite mezunlarında % 35.7, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 5.2, üniversite mezunlarında 0 (sıfır) ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 6.3, üniversite mezunlarında % 3.6 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının üniversite mezunlarında, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise lise öğrencilerinde bariz bir şekilde daha fazla 160 Saffet KARTOPU tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme hem lise öğrencilerinde hem de üniversite mezunlarında, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise sadece lise öğrencilerinde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Eğitim düzeyine göre işe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara bir işe başlarken nasıl bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, lise öğrencilerinin % 86.4’ü, üniversite mezunlarının % 98.8’i, lisansüstü mezunlarında %100’ü ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ yanıtını vermişlerdir. Lise öğrencilerinde ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım ’cümlesi % 4.5 ve ‘İşi oluruna bırakırım’ cümlesi % 9.1 oranında tercih görmüştür. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğiti düzeyi ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur. 161 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 44. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-2 Eğitim Düzeyi BÜYÜK FELAKAET TUTUMU No 1 Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım 2 Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim. Lise % N Yüksek OkulFakülte % N Yüksek LisansDoktora % N N % 30 0 0 30 8,0 10,5 0 0 Toplam X=17,184 170 59,2 61 72,6 3 60,0 234 62,2 3 65 22,6 22 4 Bu olaylar beni hiç etkilemez. 13 4,5 5 Başka (Belirtiniz) 9 3,1 287 100,0 84 100,0 5 100,0 376 100,0 1 Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı. 199 69,3 75 89,3 5 100,0 279 74,2 2 Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz. 57 19,9 8 9,5 0 0 65 17,3 3 Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı. 11 3,8 0 0 0 0 11 2,9 4 Başka (Belirtiniz) 20 7,0 1 1,2 0 0 21 5,6 Toplam SD=8 P=028 Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim. Toplam ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞI TUTUMU Chi-Square P<.05 26,2 2 40,0 89 23,7 0 0 0 0 13 3,5 1 1,2 0 0 10 2,7 X=16,410 SD=6 P=012 287 100,0 84 100,0 P<.05 5 100,0 376 100,0 Tablo 44’de, örneklemin eğitim düzeyine göre büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı, lise öğrencilerinde % 10.5, üniversite 162 Saffet KARTOPU mezunlarında 0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, lise öğrencilerinde % 59.2, üniversite mezunlarında % 72.6, lisansüstü mezunlarında %60.0, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’, lise öğrencilerinde % 22.6, üniversite mezunlarında % 26.2, lisansüstü mezunlarında % 40, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, lise öğrencilerinde % 4.5, üniversite mezunlarında 0 (sıfır), ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler, lise öğrencilerinde % 3.1, üniversite mezunlarında % 1.2 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi de gruplar arası farklılaşma net olmamakla beraber tercih gören bir başka yargı olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 69.3, üniversite mezunlarında % 89.3, lisansüstü mezunlarında % 100, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin lise öğrencilerinde % 19.9, üniversite mezunlarında % 9.5, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 3.8, üniversite mezunlarında 0 (sıfır) ve “Başka” şıkkını işaretleyen oranı lise öğrencilerinde % 7.0, üniversite mezunlarında % 1.2 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının büyük bölümü tarafından tercih edildiği görülmektedir. 163 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Hem lise öğrencileri hem de üniversite mezunları arasında, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyerek öğrenci başarısızlığı konusunda ‘tamamen kadere artıf yapma’yı tercih eden bir grubun da olduğu görülmektedir. 2.3.2.5. Okul Türüne Göre Kader Algısı Tablo 45. Okul Türüne Göre Kader Algısı-1 Okul Türü Turizm N No 1 HAYRIN VE ŞERRİN KAYNAĞI KADER İNANCI 2 3 Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu 65 konuda hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda şüpheleniyorum. Erdem Beyazıt Chi-Square İmam- Hatip Toplam % N % N % N % 52,4 76 61,3 96 75,0 237 63,0 X=31,200 SD=12 P=002 P<.05 34 27,4 37 29,8 23 18,0 94 25,0 7 5,6 2 1,6 1 ,8 10 2,7 4 Kader konusuna ilgi duymuyorum. 5 4,0 4 3,2 4 3,1 13 3,5 5 Kadere inanmıyorum. 9 7,3 0 0 2 1,6 11 2,9 6 Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. 0 0 1 ,8 1 ,8 2 ,5 7 Başka (Belirtiniz). 4 3,2 4 3,2 1 ,8 9 2,4 Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 1 Tamamen katılıyorum 75 60,5 84 67,7 96 75,0 255 67,8 2 Katılıyorum 36 29,0 40 32,3 31 24,2 107 28,5 SD=6 3 Katılmıyorum 9 7,3 0 0 1 ,8 10 2,7 P=000 4 Hiç katılmıyorum 4 3,2 0 0 0 0 4 1,1 Toplam 124 100,0 124 100,0 376 100,0 164 100,0 128 X=26,393 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 45, okul türüne göre kader algısını göstermektedir. Bu tabloda, kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav tutumu ve afetlerin kaynağı tercihi kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, kader inancı açısından incelendiğinde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 52.4, Erdem Beyazıt Lisesinde % 61.3, İmam Hatip Lisesinde % 75.0, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 27.4, Erdem Beyazıt Lisesinde % 29.8, İmam Hatip Lisesinde % 18.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 5.6, Erdem Beyazıt Lisesinde % 1.6, İmam Hatip Lisesinde % 0.8, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 4.0, Erdem Beyazıt Lisesinde % 3.2, İmam Hatip Lisesinde % 3.1 “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 7.3, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır), İmam Hatip Lisesinde % 1.6, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde 0 (sıfır), Erdem Beyazıt Lisesinde % 0.8, İmam Hatip Lisesinde % 0.8, Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 3.2, Erdem Beyazıt Lisesinde % 3.2, İmam Hatip Lisesinde % 0.8 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam Hatip Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların imam hatip lisesinde nispeten daha az temsil edildiği görülmektedir. Katılımcılara, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmadığı sorulmuş, buna Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 60.5, Erdem Beyazıt Lisesinde % 67.7, İmam Hatip Lisesinde % 75.0 ‘Tamamen katılıyorum’, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 29.0, Erdem Beyazıt Lisesinde % 32.3, İmam Hatip Lisesinde % 24.2 ‘Katılıyorum’, Otelcilik 165 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ve Turizm Meslek lisesinde % 7.3, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır), İmam Hatip Lisesinde % 0.8, ‘Katılmıyorum’, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 3.2, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır), İmam Hatip Lisesinde 0 (sıfır) ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam Hatip Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına daha fazla oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına hiç katılmadığını belirtenlerin az da olsa Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının olduğu görülmektedir. Tablo 46. Okul Türüne Göre Kader Algısı-2 Okul Türü Turizm No SINAV TUTUM Chi-Square İmamHatip Toplam N % N % N % N % Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. 49 53,3 70 71,4 89 91,8 208 72,5 2 Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim. 7 3 Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum. 21 22,8 5 5,1 2 2,1 28 9,8 4 Başka (Belirtiniz) 15 16,3 9 9,2 4 4,1 28 9,8 Toplam 92 100,0 98 100,0 97 100,0 287 100,0 1 Her şeyin sahibi Allah’tır 60 48,4 90 72,6 96 75,0 246 65,4 X=34,261 2 Hatalarımızdır. 34 27,4 24 19,4 27 21,1 85 22,6 SD=4 3 Tabiattır. 30 24,2 10 8,1 5 3,9 45 12,0 Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 1 AFETLERİN KAYNAĞI TERCİHİ Erdem Beyazıt X=50,194 SD=6 7,6 14 14,3 2 2,1 23 8,0 P=000 P<.05 166 P=000 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 46’de okul türüne göre sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 53.3’ü, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 7.6’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 22.8’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 16.3’ü de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Erdem Beyazıt Lisesi mensupların % 71.4’ü, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 14.3’ü ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 5.1’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 9.2’si de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. İmam Hatip Lisesi mensupların % 91.8’i, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 2.1’i ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 2.1’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 4.1’i de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam Hatiplilerin ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yine katılımcıların okul türüne göre atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 48.4’ü ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 27.4 ‘Hatalarımızdır’ % 24.2’si ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken, Erdem Beyazıt Lisesi mensupların % 72.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 19.4’ü ‘Hatalarımızdır’, % 8.1’i ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir. 167 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - İmam Hatip Liselilerin bu konudaki tercihleri ise % 75.0’ı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 21.1’i ‘Hatalarımızdır’, % 3.9’u ‘Tabiattır’ şeklinde oluşmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Tablo 47. Okul Türüne Göre Kader Algısı-3 Okul Türü Turizm N BAŞARISIZLIK TUTUMU BAŞARI TUTUMU No N Her zaman 29 23,4 15 12,1 Toplam 124 100,0 124 31 25,0 53 76 3 4 4 % Hiçbir zaman 2 Bazen 3 N İmamHatip 46,0 65 52,4 77 27,4 39 31,5 36 3,2 5 4,0 0 Genellikle 2 Erdem Beyazıt 57 34 4 1 1 % Chi-Square Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. Kendimi alkolle teselliye çalışırım. Kahreder ve vazgeçerim. Toplam % Toplam N % 15 60,2 28,1 0 11,7 199 52,9 109 29,0 9 2,4 59 15,7 100,0 128 100,0 376 100,0 43,1 57 44,5 141 37,6 61,3 59 48,0 63 49,2 198 52,8 10 8,1 5 4,1 0 0 15 4,0 7 5,6 6 4,9 8 6,2 21 5,6 X=14,605 SD=6 P=024 P<.05 X=20,859 SD=6 P=002 P<.05 124 100,0 123 100,0 128 100,0 375 100,0 Tablo 47, okul türüne göre kader algısını gösteren üçüncü tablodur. 168 Saffet KARTOPU Bu tabloda, okul türü kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyici düşüncesi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutu kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Okul türüne göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 46.0’ı, ‘Genellikle’, % 27.4’ü, ‘Bazen’, % 3.2’si, ‘Hiçbir zaman’,%23.4’ü ‘Her zaman’ yanıtını verirken, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının % 52.4’ü, ‘Genellikle’, % 31.5’i, ‘Bazen’, % 4.0’ı, ‘Hiçbir zaman’,% 12.1’i ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. İmam Hatip Lisesi mensuplarının ise % 60.2’si, ‘Genellikle’, % 28.1, ‘Bazen’ 0 (sıfır), ‘Hiçbir zaman’,% 11.7’si ‘Her zaman’ yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların İmam Hatip Lisesi mensuplarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Okul türüne göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 25.0’ı “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 61.3’ü, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 8.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 5.6’sı “Kahreder vazgeçerim” derken, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının % 43.1’i, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 48.0’ı, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 4.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 4.9’u “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. İmam Hatip Lisesi mensuplarının ise % 44.5’i, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 49.2’si, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 0 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” 169 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - % 6.2’si “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensupları, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme tüm gruplarda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Tablo 48. Okul Türüne Göre Kader Algısı-4 Okul Türü Turizm KADER ETKİ BOYUTU İŞE BAŞLAMA TUTUMU OLAYLARIN ASIL BELİRLEYİCİSİ TERCİHİ No Erdem Beyazıt Chi-Square İmamHatip Toplam N % N % N % N % 1 İnsanın kendisi 65 52,4 47 37,9 45 35,2 157 41,8 2 Sosyal Hayat 10 8,1 3 2,4 2 1,6 15 4,0 3 Allah 49 39,5 74 59,7 81 63,3 204 54,3 Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 1 Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım. 108 87,1 106 85,5 336 89,4 2 Hatırı sayılır insanları devreye sokarım. 4 3,2 8 6,5 1 ,8 13 3,5 3 İşi oluruna bırakırım. 12 9,7 10 8,1 5 3,9 27 7,2 Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 1 Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım. 74 59,7 90 72,6 260 69,1 2 Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. 25 20,2 9 7,3 13 10,2 47 12,5 3 Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 15 12,1 8 6,5 8 6,2 31 8,2 4 Başka (Belirtiniz) 10 8,1 17 13,7 11 8,6 38 10,1 Toplam 124 100,0 124 100,0 128 100,0 376 100,0 122 95,3 X=20,530 SD=4 P=000 P<.05 X=9,796 SD=4 96 75,0 P=044 P<.05 X=17,292 SD=6 P=008 170 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 48’da okul türüne göre olayların asıl belirleyicisi tercihini yansıtabilmek için örnekleme ‘olayların asıl belirleyişinin kim olduğu’ sorulmuş buna göre, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı % 52.4, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 8.1, ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı % 39.5’tir. Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı % 37.9, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 2.4, ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı % 59.7’dir. İmam Hatip Lisesi mensuplarında ise olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı % 35.2, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 1.6, ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı % 63.3’tür. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile olayların asıl belirleyicisi tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensuplarına göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak İmam Hatip Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarına göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri görülmektedir. ‘Sosyal hayat’ tercihi de Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarınca nispeten daha fazla tercih edilen bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. İşe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara bir işe başlarken nasıl bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde % 87.1, ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ % 3.2, ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım’, % 9.7 ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde cevap vermişlerdir. Erdem Beyazıt Lisesinde ise % 85.5, ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ % 6.5, ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım’, % 8.1 ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde cevap vermişlerdir. İmam Hatip lisesinde de % 95.3, ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ % 0.8, ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım’, % 3.9 ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde cevap vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir 171 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de İmam Hatip Lisesi mensuplarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir tutumdur. Kader etki boyutu görebilmek amacıyla katılımcılara ‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna göre, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 59.7, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 20.2, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 12.1, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 8.1 olurken, Erdem Beyazıt Lisesinde, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 72.6, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 7.3, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 6.5, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 13.7 olduğu görülmektedir. İmam Hatip Lisesinde ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 75.0, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 10.2, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 6.2, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 8.6 olmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve İmam Hatip Lisesi mensuplarının % 75.0’ı kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensupları bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ ve ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadelerine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. 172 Saffet KARTOPU 2.3.2.6. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı Tablo 49. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-1 Sosyo- Ekonomik Durum Üst No KADER İNANCI 1 2 3 4 5 6 BAŞARISIZLIK TUTUMU 7 1 2 3 4 Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda şüpheleniyorum. Kader konusuna ilgi duymuyorum. Kadere inanmıyorum. Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. Başka (Belirtiniz). Toplam Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. Kendimi alkolle teselliye çalışırım. Kahreder ve vazgeçerim. Toplam Orta Chi-Square Düşük Toplam N % N % N % N % 18 60,0 200 62,7 19 70,4 237 63,0 X=23,738 SD=12 P=022 P<.05 6 20,0 86 27,0 2 7,4 94 25,0 0 0 9 2,8 1 3,7 10 2,7 3 10,0 7 2,2 3 11,1 13 3,5 1 3,3 9 2,8 1 3,7 11 2,9 0 0 1 ,3 1 3,7 2 ,5 2 30 6,7 100,0 7 319 2,2 0 0 9 100,0 27 100,0 376 2,4 100,0 7 23,3 128 40,3 6 22,2 141 37,6 21 70,0 160 50,3 17 63,0 198 52,8 2 6,7 10 3,1 3 11,1 15 4,0 0 0 20 6,3 1 3,7 21 5,6 30 100,0 318 100,0 27 100,0 375 X=13,149 SD=6 P=041 P<.05 100,0 Tablo 49, öznel gelir algısına göre kader algısını yansıtmaktadır. Burada, öznel gelir algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu ve büyük felaket tutumu kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, kader inancı açısından incelendiğinde, üst gelir grubunda, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 60.0, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda 173 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 20.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 10.0, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 3.3, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenler 0 (sıfır) ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 6.7 olarak gerçekleşirken, orta gelir grubunda, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 62.7, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 27.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 2.8, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 2.2, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 2.8, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0.3 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 2.2 olarak gerçekleşmiştir. Düşük gelir grubunda ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 70.4, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 7.4, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.7, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 11.1, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 3.7, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 3.7 ve Başka alternatif cümleler kuranlar ise 0 (sıfır) olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader anlayışı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre, düşük gelir grubu, orta ve üst gelir grubuna göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda gelir arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir düşüş gözlenmektedir. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların tüm gruplarda belirli oranda temsil edildiği görülmektedir. Ancak orta gelir grubunda, üst ve düşük gelir grubuna göre kadere ilgi göstermeyenler oransal olarak daha azdır. Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya üst gelir grubunun % 23.3’ü, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 70.0’ı, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 6.7’si “Kendimi alkolle teselliye 174 Saffet KARTOPU çalışırım” 0 (sıfır)’ı “Kahreder vazgeçerim” derken, orta gelir grubunda ise % 40.3’ü, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 50.3’ü, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 3.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.3’ü “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Düşük gelir grubunun ise % 22.2’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 63.0’ı, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 11.1’i, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 3.7’si “Kahreder vazgeçerim” şeklinde yanıtlamışlardır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının orta gelir grubu, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise üst ve düşük gelir gruplarında daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme orta ve düşük gelir grubunda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gelir gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 175 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 50. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-2 Sosyo- Ekonomik Durum Üst % N KADER ETKİ BOYUTU No 1 Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım. 2 Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. 0 3 Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 1 3,3 4 Başka (Belirtiniz) 8 70,0 N % 222 69,6 Düşük % N 17 63,0 Toplam N % 260 69,1 X=21,418 0 44 13,8 3 11,1 47 12,5 24 7,5 6 22,2 9,1 1 3,7 31 8,2 26,7 29 319 1 Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım. 0 0 27 8,5 3 2 Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim. 13 43,3 203 63,6 18 3 Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim. 12 40,0 73 22,9 4 14,8 89 23,7 4 Bu olaylar beni hiç etkilemez. 2 6,7 10 3,1 1 3,7 13 3,5 5 Başka (Belirtiniz) 3 10,0 6 1,9 1 3,7 10 2,7 376 100,0 Toplam SD=6 P=002 30 100,0 Toplam BÜYÜK FELAKET TUTUMU 21 Orta Chi-Square 38 10,1 376 100,0 11,1 30 8,0 66,7 234 62,2 100,0 27 100,0 P<.05 X=16,996 SD=8 P=030 30 100,0 319 100,0 27 100,0 P<.05 Tablo 50’de kader etki boyutunu görebilmek amacıyla katılımcılara ‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna göre, üst gelir grubunda, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 70.0, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenler 0 (sıfır), ‘Yaşamıma hiçbir 176 Saffet KARTOPU şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 3.3, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 26.7 olurken, orta gelir grubunda, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 69.6, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı 13.8, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 7.5, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 9.1 olduğu görülmektedir. Düşük gelir grubunda ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 63.0, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 11.1, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 22.2, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 3.7 olmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve üst gelir grubunun % 70.0’ı kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Düşük gelir grubu bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ yargısına üst gelir grubunda katılan hiç kimse bulunmamaktadır. Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, üst gelir grubunda, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenler 0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 43.3, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 40.0, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 6.7, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler, % 10.0, olarak gerçekleşirken, orta gelir grubunda, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı, % 8.5, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 63.6, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 22.9, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 3.1, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler 177 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - % 1.9 olarak gerçekleşmiştir. Düşük gelir grubunda ise, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı, % 11.1, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 66.7, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 14.8, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, % 3.7, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 3.7, olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de orta ve düşük gelir grubunun büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle üst gelir grubu tarafından tercih edilen bir tutum olmakla beraber orta ve düşük gelir grubu tarafından da az da olsa benimsendiği görülmektedir. 178 Saffet KARTOPU 2.3.2.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı Tablo 51. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-1 Öznel Sağlık Algısı Genellikle No 1 KADER İNANC 2 3 4 5 6 7 BAŞARISIZLIK TUTUMU 1 2 3 4 Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda Kader konusuna ilgi duymuyorum. Kadere inanmıyorum. Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. Başka (Belirtiniz). Toplam Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. Kendimi alkolle teselliye çalışırım. Kahreder ve vazgeçerim. Toplam Hiçbir zaman Bazen Chi-Square Her zaman Toplam N % N % N % N % 142 67,6 53 52,5 1 16,7 41 69,5 237 63,0 50 23,8 35 34,7 3 50,0 6 10,2 94 25,0 5 2,4 4 4,0 0 0 1 1,7 10 2,7 7 3,3 4 4,0 2 33,3 0 0 13 3,5 3 1,4 2 2,0 0 0 6 10,2 11 2,9 1 ,5 1 1,0 0 0 0 0 2 ,5 2 1,0 2 2,0 0 0 5 8,5 9 2,4 X=58,766 SD=18 P=000 210 100,0 101 100,0 6 100,0 59 100,0 376 100,0 88 41,9 28 27,7 4 66,7 21 36,2 141 37,6 115 54,8 50 49,5 1 16,7 32 55,2 198 52,8 P<.05 X=40,278 SD=9 4 1,9 7 6,9 1 16,7 3 5,2 15 4,0 3 1,4 16 15,8 0 0 2 3,4 21 5,6 210 100,0 101 100,0 6 375 100,0 100,0 58 100,0 P=000 P<.05 Tablo 51, öznel sağlık algısına göre kader algısını yansıtmaktadır. Burada, öznel sağlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu ve büyük 179 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - felaket tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, öznel sağlık algısına göre, kader inancı açısından incelendiğinde, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 67.6, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 23.8, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 2.4, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 3.3, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 1.4, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0.5 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 1.0 olarak gerçekleşirken, Kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 52.5, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 34.7, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 4.0, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 4.0, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 2.0, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 1.0 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 2.0 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerde ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 16.7, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 50.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 33.3, “Kadere inanmıyorum” diyenler 0 (sıfır), Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenler 0 (sıfır) ve Başka alternatif cümleler kuranlar ise yine 0 (sıfır) olarak gerçekleşmiştir. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 69.5, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 10.2, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 1.7, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 0, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 10.2, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 8.5 olarak gerçekleşmiştir. 180 Saffet KARTOPU Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre, kendisini her zaman ve genellikle sağlıklı hissedenler, bazen sağlıklı hissedenlere ve hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlere göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini ‘hiç bir zaman sağlıklı hissetmeyenler’ kadere inanmakla beraber çözemediği hususlar olduğunu ifade etmede ve kader konusuna ilgi duymadığını ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 41.9’u, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 54.8’i, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 1.9’u “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 1.4’ü “Kahreder vazgeçerim” derken, kendisini bazen sağlıklı hissedenlerin ise % 27.7’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 49.5’i, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 6.9’u “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 15.8’i “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin ise % 66.7’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 16.7’si, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 16.7’si, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 0’ı “Kahreder vazgeçerim” şeklinde yanıtlamışlardır. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerin ise % 36.2’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 55.2’si, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 5.2’si, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 3.4’ü “Kahreder vazgeçerim” şeklinde yanıtlamışlardır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise tüm gruplarca yüksek oranda tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 181 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 52. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-2 Öznel Sağlık Algısı Genellikle BÜYÜK FELAKET TUTUMU KADER ETKİ BOYUTU No Bazen Hiçbir zaman Chi-Square Her zaman N % N % N % N % 156 74,3 65 64,4 2 33,3 37 62,7 Toplam 1 Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım. 2 Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. 20 3 Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 13 6,2 7 6,9 3 50,0 8 13,6 31 8,2 4 Başka (Belirtiniz) 21 10,0 11 10,9 0 0 6 10,2 38 10,1 Toplam 210 100,0 101 100,0 6 100,0 59 100,0 376 100,0 1 Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım. 9 2 Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi 141 kaybetmemeye çalışır, sabrederim. 260 69,1 X=23,182 SD=9 9,5 18 17,8 1 16,7 8 13,6 47 12,5 P=006 P<.05 4,3 14 13,9 0 0 7 11,9 30 8,0 67,1 64 63,4 4 66,7 25 42,4 234 62,2 X=26,450 SD=12 3 Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim. 49 23,3 16 15,8 1 16,7 23 39,0 89 23,7 4 Bu olaylar beni hiç etkilemez. 6 2,9 4 4,0 1 16,7 2 3,4 13 3,5 5 Başka (Belirtiniz) 5 2,4 3 3,0 0 0 2 3,4 10 2,7 Toplam 210 6 100,0 59 100,0 376 100,0 P=009 100,0 101 100,0 182 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 52’de kader etki boyutunu görebilmek amacıyla katılımcılara ‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna göre, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerde, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 74.3, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 9.5, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 6.2, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 10.0 olurken, kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 64.4, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı 17.8, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 6.9, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 10.9 olduğu görülmektedir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerde ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 33.3, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 16.7, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 50.0, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenler 0 (sıfır) olmuştur. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 62.7, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 13.6, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 13.6, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 10.2 olmuştur Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 74.3’ü kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Kendisini bezen ve her zaman sağlıklı hissedenler bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, Hiçbir zaman kendisini sağlıklı hissetmeyenler, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ yargısına ise tüm gruplarda belli oranda katılım söz konusudur. 183 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, buna göre kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerde, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı % 4.3, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 67.1, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 23.3, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 2.9, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler, % 2.4, olarak gerçekleşirken, kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı % 13.9, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 63.4, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 15.8, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 4.0, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 3.0 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerde ise, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenler 0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, % 66.7, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 16.7, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 16.7 ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 0 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı, % 11.9, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 42.4, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 39.0, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 3.4 ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 3.4 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle kendisini her zaman ve genellikle sağlıklı hissedenler tarafından tercih edilen bir tutum olmakla 184 Saffet KARTOPU beraber bazen sağlıklı hissedenler ve hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenler tarafından da az da olsa benimsendiği görülmektedir. Tablo 53. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-3 Öznel Sağlık Algısı Genellikle HAYRIN VE ŞERRİN KAYNAĞI No 1 2 3 4 SINAV TUTUMU 1 2 3 BAŞARI TUTUMU 4 N Tamamen 138 katılıyorum Katılıyorum 69 Katılmıyorum 3 Hiç 0 katılmıyorum Toplam 210 Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret 115 gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. Derslerime çalışmam, kaderci 8 bir tutum sergilerim. Derslerime çok çalışır, sonuçtan 11 mutlaka emin olurum. Başka 13 (Belirtiniz) Hiçbir zaman Bazen Chi-Square Her zaman Toplam X=19,453 % N % N % N % 65,7 70 69,3 4 66,7 43 72,9 255 67,8 SD=9 32,9 1,4 26 4 25,7 4,0 2 0 33,3 0 10 3 16,9 5,1 107 10 28,5 2,7 P=022 0 1 1,0 0 0 3 5,1 4 1,1 100,0 101 100,0 6 100,0 59 100,0 376 100,0 78,2 59 4 66,7 68,6 30 62,5 208 P<.05 72,5 X=17,810 SD=9 5,4 10 11,6 2 33,3 3 6,2 23 8,0 P=037 P<.05 7,5 7 8,1 0 0 10 20,8 28 9,8 8,8 10 11,6 0 0 5 10,4 28 9,8 Toplam 147 100,0 86 100,0 6 100,0 48 100,0 287 100,0 1 Genellikle 130 61,9 41 40,6 1 16,7 27 45,8 199 52,9 X=35,808 2 Bazen 49 23,3 43 42,6 5 83,3 12 20,3 109 29,0 SD=9 3 Hiçbir zaman 3 1,4 3 3,0 0 0 3 5,1 9 2,4 4 Her zaman 28 13,3 14 13,9 0 0 17 28,8 59 15,7 Toplam 210 100,0 101 100,0 6 100,0 59 100,0 376 100,0 P=000 P<.05 Tablo 53, öznel sağlık algısına göre kader anlayışını yansıtan üçüncü tablodur. Bu tabloda, öznel sağlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz 185 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu, sınav tutumu, başarı tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Buna göre, katılımcılara, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmadığı sorulmuş, kendisini genellikle sağlıklı hissedenler, % 65.7 ‘Tamamen katılıyorum’, % 32.9 ‘Katılıyorum’, % 1.4, ‘Katılmıyorum’ 0 (sıfır), ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtirken, kendisini bazen sağlıklı hissedenlerin % 69.3 ‘Tamamen katılıyorum’, % 25.7 ‘Katılıyorum’, % 4.0, ‘Katılmıyorum’, % 1.0 ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 66.7 ‘Tamamen katılıyorum’, % 33.3 ‘Katılıyorum’ 0 (sıfır), ‘Katılmıyorum’ 0 (sıfır), ‘Hiç katılmıyorum’ derken, kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerin % 72.9 ‘Tamamen katılıyorum’, % 16.9 ‘Katılıyorum’, % 5.1, ‘Katılmıyorum’, % 5.1‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, tüm gruplar hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına yüksek oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına katılmadığını ve hiç katılmadığını belirtenlerin oranı örneklem içinde sadece % 3.6’dır. Sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 78.2’si, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 5.4 ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 7.5 ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 8.8’i de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Kendisini bazen sağlıklı hissedenlerin % 68.6’sı, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 11.6’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş % 8.1’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 11.6’sı da başka alternatif cümleler kurmuşlardır. 186 Saffet KARTOPU Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 66.7’si, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 33.3 ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ ve ‘başka’ cümlelerini tercih eden kimse olmamıştır. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerin % 62.5’i, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar % 6.2’si ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 20.8’i ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 10.4’ü de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da kendisini bazen ve her zaman sağlıklı hissedenlerin oranı kendisini genellikle sağlıklı hissedenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak başarı konusunda kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 61.9’u, bazen sağlıklı hissedenlerin % 40.6’sı, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 16.7’si, her zaman sağlıklı hissedenlerin % 45.8’i ‘başarmak genellikle elimizde’, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 23.3’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin % 42.6’sı, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 83.3’ü, her zaman sağlıklı hissedenlerin % 20.3’ü ‘başarmak bazen elimizde’, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 1.4’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin % 3.0, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin 0 (sıfır)’ı, her zaman sağlıklı hissedenlerin % 5.1’i ‘başarmak hiçbir zaman elimizde değil’, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin % 13.3’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin % 13.9’u, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin 0 (sıfır)’ı, her zaman sağlıklı hissedenlerin % 28.8 ‘başarmak her zaman elimizde’, yanıtlarını tercih etmişlerdir. 187 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Ki-kare analizinin sonuçlarına öznel sağlık algısı ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin diğer gruplara göre daha çok ‘başarmak genellikle elimizde’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir. 2.3.2.8. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı Tablo 54. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı Dramatik Deneyim Evet N BAŞARISIZLIK TUTUMU BAŞARI TUTUMU AFETLERİN KAYNAĞI TERCİHİ No Hayır % N % Birinci Derece Yakınım Yaşadı N % Chi-Square Toplam X=13,566 N % 1 Her şeyin 50 sahibi Allah’tır 60,2 176 69,6 20 50,0 246 65,4 2 Hatalarımızdır. 21 25,3 55 21,7 9 22,5 85 22,6 3 Tabiattır. 12 14,5 22 8,7 11 27,5 45 12,0 Toplam 83 100,0 253 100,0 40 100,0 376 100,0 1 Genellikle 40 48,2 144 56,9 15 37,5 199 52,9 2 Bazen 23 27,7 71 28,1 15 37,5 109 29,0 3 Hiçbir zaman 7 8,4 1 ,4 1 2,5 9 2,4 4 Her zaman 13 15,7 37 14,6 9 22,5 59 15,7 83 100,0 253 100,0 40 100,0 376 100,0 Toplam 1 Nasip değilmiş diğer sefere derim. 36 43,4 93 36,9 12 30,0 141 37,6 2 Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. 34 41,0 142 56,3 22 55,0 198 52,8 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 8 9,6 6 2,4 1 2,5 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim. 5 6,0 11 4,4 5 12,5 21 5,6 252 100,0 40 100,0 375 100,0 Toplam SD=4 P=009 P<.05 X=22,271 SD=6 P=001 P<.05 X=16,810 SD=6 P=010 83 100,0 188 P<.05 Saffet KARTOPU Tablo 54, dramatik tecrübeye göre kader algısını yansıtmaktadır. Bu tabloda, dramatik deneyime kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Buna göre, katılımcıların atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin % 60.2’si ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 25.3’ü ‘Hatalarımızdır’ % 14.5’i ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenlerin % 69.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 21.7’si ‘Hatalarımızdır’, % 8.7’si ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir. Birinci derece yakınım dramatik deneyim yaşadı diyenlerin bu konudaki tercihleri ise % 50.0’ı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 22.5’i ‘Hatalarımızdır’, % 27.5’i ‘Tabiattır’ şeklinde oluşmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri, afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar daha yüksek olduğu görülmektedir. Başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dramatik deneyim yaşayanlarda % 48.2, ‘Genellikle’, % 27.7 ‘Bazen’, % 8.4, ‘Hiçbir zaman’,% 15.7 ‘Her zaman’ yanıtını verirken, dramatik deneyim yaşamayanlarda % 56.9 ‘Genellikle’, % 28.1 ‘Bazen’, % 0.4 ‘Hiçbir zaman, % 14.6 ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Birinci derece yakınım dramatik deneyim yaşadı diyenlerde ise % 37.5 ‘Genellikle’, % 37.5 ‘Bazen’, % 2.5, ‘Hiçbir zaman’,% 22.5 ‘Her zaman’ yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dramatik deneyim yaşamayanlar, yaşayanlara ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve 189 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dramatik deneyim yaşayanlar ve birinci derece yakını yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerde % 43.4 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 41.0, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 9.6 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.0 “Kahreder vazgeçerim” derken, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenlerde % 36.9, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 56.3, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 2.4 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 4.4 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade edenler ise % 30.0, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 55.0, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 2.5“Kendimi alkolle teselliye çalışırım”, % 12.5 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dramatik deneyim yaşayanlarca, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dramatik deneyim yaşamayanlarca ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlarca bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 190 Saffet KARTOPU 2.3.2.9. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı Tablo 55. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-1 Öznel Dindarlık Algısı Çok Dindar N % No KADER İNANCI 1 2 3 4 5 6 7 SINAV TUTUM 1 2 3 4 Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum. Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. Kader konusunda şüpheleniyorum. Kader konusuna ilgi duymuyorum. Kadere inanmıyorum. Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum. Başka (Belirtiniz). Toplam Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim. Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum. Başka (Belirtiniz) Toplam 25 89,3 Dindar N % 156 69,0 Chi-Square Biraz Dindar N % Hiç Dindar Değil N % 51 5 44,3 71,4 Toplam 237 63,0 X=46,922 0 0 52 23,0 42 36,5 0 0 94 25,0 SD=18 P=000 1 3,6 5 2,2 4 3,5 0 0 10 2,7 0 0 5 2,2 7 6,1 1 14,3 13 3,5 2 7,1 4 1,8 4 3,5 1 14,3 11 2,9 0 0 0 0 2 1,7 0 0 2 ,5 0 0 4 1,8 5 4,3 0 0 9 2,4 28 100 226 100 115 100 7 100 376 100 17 63,0 128 79,5 61 66,3 2 28,6 208 72,5 P<.05 X=25,259 4 14,8 7 4,3 10 10,9 2 28,6 23 8,0 SD=9 P=003 6 22,2 12 7,5 8 8,7 2 28,6 28 9,8 0 27 0 100 14 161 8,7 100 13 92 14,1 100 1 7 14,3 100 28 287 9,8 100,0 P<.05 Tablo 55, öznel dindarlık algısına göre kader anlayışını yansıtmaktadır. Bu tabloda, öznel dindarlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, sınav tutumu, 191 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - afetlerin kaynağı tutumu ve başarısızlık tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, öznel dindarlık algısına göre, kader inancı açısından incelendiğinde, kendisini çok dindar görenlerde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 89.3, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.6, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “diyenler 0 (sıfır), “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 7.1, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyen ve Başka alternatif cümleler kuran hiç kimse bulunmazken, kendisini dindar görenlerde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 69.0, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 23.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 2.2, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 2.2, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 1.8, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 1.8 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini biraz dindar görenlerde ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 44.3, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 36.5, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.5, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 6.1, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 3.5, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 1.7 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 4.3 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini hiç dindar görmeyenlerde ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 71.4, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 14.3, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 14.3, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyen ve Başka alternatif cümleler kuran hiç kimse bulunmamaktadır. 192 Saffet KARTOPU Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre, kendisini çok dindar olarak görenler, kadere kesin olarak inanmada en yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisinin hiç dindar olmadığını ifade edenleri örneklem azlığından analiz dışı tutarsak kendisini dindar görme düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini ‘hiç dindar görmeyenler’, kader konusuna ilgi duymadığını ve inanmadığını ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Kendisini çok dindar görenlerin ve hiç dindar görmeyenlerin “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” yargısını hiç tercih etmezken kendisini dindar ve biraz dindar görenlerce nispeten yüksek oranlarda tercih görmesi öznel dindarlık tutumuyla uyumlu ve tutarlı görünmektedir. Öznel dindarlık algısına göre sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş, kendisini çok dindar görenlerin % 63.0’ı, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 14.8’i ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 22.8, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamışlardır. Kendisini dindar görenlerin ise % 79.5’i, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 4.3’ü ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 7.5’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 8.7’si de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Kendisini biraz dindar görenlerin % 66.3’ü, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 10.9’u ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 8.7’si, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 14.0’ı de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Kendisini hiç dindar görmeyenlerin % 28.6’sı, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 193 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 28.’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 28.6, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 14.3’ü de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, kendisini dindar görenlerin diğer gruplara kıyasla ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları görülmektedir. 194 Saffet KARTOPU Tablo 56. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-2 Öznel Dindarlık Algısı Çok Dindar % N BAŞARISIZLIK TUTUMU AFETLERİN KAYNAĞI TERCİHİ No Dindar % N ChiSquare Hiç Dindar Değil Biraz Dindar % N N Toplam % X=26,640 SD=6 1 Her şeyin sahibi Allah’tır 17 60,7 164 72,6 63 54,8 2 28,6 246 65,4 2 Hatalarımızdır. 7 25,0 49 21,7 26 22,6 3 42,9 85 22,6 3 Tabiattır. 4 14,3 13 5,8 26 22,6 2 28,6 45 12,0 Toplam 28 100 226 100 115 100 7 100 376 100 1 Nasip değilmiş diğer sefere derim. 8 28,6 95 42,2 37 32,2 1 14,3 141 37,6 2 Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. 16 57,1 119 52,9 59 51,3 4 57,1 198 52,8 3 Kendimi alkolle teselliye çalışırım. 3 10,7 5 2,2 6 5,2 1 14,3 15 4,0 4 Kahreder ve vazgeçerim. 1 3,6 6 2,7 13 11,3 1 14,3 21 5,6 Toplam 28 100 225 100 115 100 7 100 375 100 P=000 P<.05 X=22,471 SD=9 P=007 P<.05 Tablo 56’de katılımcıların öznel dindarlık algısına göre atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre çok dindar olduğunu ifade edenlerin % 60.7’si ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 25.0’ı ‘Hatalarımızdır’ % 14.3’ü ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken, dindar olduğunu ifade edenlerin % 72.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 21.7’si ‘Hatalarımızdır’, % 5.8’i ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir. Biraz dindarım diyenlerin bu konudaki tercihleri ise % 54.8’i ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 22.6’sı ‘Hatalarımızdır’, % 22.6’sı ‘Tabiattır’ şeklinde oluşmuştur. Hiç dindar değilim diyenlerin bu konudaki tercihleri ise % 28.6 ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 42.9 ‘Hatalarımızdır’, % 28.6 ‘Tabiattır’ şeklinde oluşmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, dindar olduğunu ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ 195 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - yargısını daha çok tercih ettikleri, daha sonra sıra ile çok dindarlar, biraz dindarlar ve hiç dindar olmayanlar şeklinde sıralanmışlardır. Afetlerin kaynağı tabiatı görmede ise birinci sırada kendisini hiç dindar görmeyenler yer almaktadır. Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya çok dindarlar % 28.6 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 57.1, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 10.7 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 3.6 “Kahreder vazgeçerim” derken, kendisinin dindar olduğunu ifade edenlerde % 42.2, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 52.9, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 2.2 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 2.7 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Biraz dindarlarda ise % 32.2, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 51.3, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 5.2 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”, % 11.3 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Hiç dindar olmadığını ifade edenlerde ise % 14.3, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 57.1, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 14.3 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”, % 14.3 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dindarlarca nispeten daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 196 Saffet KARTOPU 2.3.2.10. Dershaneye Gidip-Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı Tablo 57. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-1 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumu Evet N KADERE ATIF YAPMA No Hayır N % Toplam N % X=7,916 SD=2 P=019 1 İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer. İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön 2 verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır. İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın 3 alnına yazılmış olan kaderi değiştiremez Toplam AFETLERİN KAYNAĞI % Chi-Square 10 10,6 45 23,3 55 19,2 72 76,6 118 61,1 190 66,2 12 12,8 30 15,5 42 14,6 100 287 100 94 100 193 P<.05 1 Her şeyin sahibi Allah’tır 67 71,3 110 57,0 177 61,7 X=13,246 2 Hatalarımızdır. 24 25,5 47 24,4 71 24,7 SD=2 3 Tabiattır. 3 3,2 39 13,6 P=001 Toplam 94 100 287 100 36 18,7 193 100 P<.05 Tablo 57, dershaneye gidip gitmeme durumuna göre kader algısını göstermektedir. Bu tabloda, dershaneye gidip gitmeme durumu kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kadere atıf yapma tutumu, afetlerin kaynağı tutumu ve başarı tutumu, başarısızlık tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, dershaneye gidip gitmeme- kadere atıf yapma ilişkisi açısından incelendiğinde ‘İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer’ diyerek ‘kadere atıf yapmayanlar’ın oranı, dershaneye gidenlerde % 10.6, dershaneye gitmeyenlerde % 23.3, ‘İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır’ 197 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - diyerek ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın oranı, dershaneye gidenlerde % 76.6, dershaneye gitmeyenlerde % 61.1, ‘İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderi değiştiremez’ diyerek ‘tamamen kadere atıf yapanlar’ın oranı, dershaneye gidenlerde % 12.8, dershaneye gitmeyenlerde % 15.5 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme ile kadere atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘kısmen atf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildikleri görülmektedir. Katılımcıların dershaneye gidip gitmeme durumuna göre afetlerin kaynağı konusunda atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre dershaneye gidenlerin % 71.3 ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 25.5’i ‘Hatalarımızdır’ % 3.2’si ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken, dershaneye gitmeyenlerin % 57.0’ı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 24.4’ü ‘Hatalarımızdır’, % 18.7’si ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih etmektedirler. Afetlerin kaynağı olarak tabiatı görmede ise dershaneye gitmeyenler daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. 198 Saffet KARTOPU Tablo 58. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-2 Dershaneye Gidip Gitmeme Durumu Evet BAŞARISIZLIK TUTUMU BAŞARI TUTUMU No Chi-Square Hayır Toplam N % N % N % X=11,898 SD=3 1 Genellikle 53 56,4 87 45,1 140 48,8 2 Bazen 32 34,0 56 29,0 88 30,7 3 Hiçbir zaman 2 2,1 3 1,6 5 1,7 4 Her zaman 7 7,4 47 24,4 54 18,8 Toplam 94 100 193 100 287 100 Nasip değilmiş diğer sefere derim. Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm. Kendimi alkolle teselliye çalışırım. Kahreder ve vazgeçerim. 39 41,5 47 24,4 86 30,0 45 47,9 123 63,7 168 58,5 SD=3 4 4,3 11 5,7 15 5,2 P=27 6 6,4 12 6,2 18 6,3 Toplam 94 100 193 100 287 100 1 2 3 4 P=008 P<.05 X=9,166 P<.05 Tablo 58’da başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre, dershaneye gidenler % 56.4, ‘Genellikle’, % 34.0 ‘Bazen’, % 2.1 ‘Hiçbir zaman’,% 7.4 ‘Her zaman’ yanıtını verirken, dershaneye gitmeyenler % 45.1 ‘Genellikle’, % 29.0 ‘Bazen’, % 1.6 ‘Hiçbir zaman, % 24.4 ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha çok ‘genellikle’ ve ‘bazen’ ifadelerine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları ancak ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildiği görülmektedir. Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya dershaneye gidenler % 41.5 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 47.9, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 4.3 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.4 “Kahreder vazgeçerim” derken, dershaneye gitmeyenler % 24.4 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 63.7 “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 5.7 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.2 “Kahreder 199 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dershaneye gidenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dershaneye gitmeyenler tarafından bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ ise her iki grupta da, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 2.3.3. Kader Algısı Kaygı Düzeyi İlişkisi Kader algısı, kader inancı, kader tutumu, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu, kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla değerlendirilmiş ve durumluk ve sürekli kaygı düzeyi kader algısı ilişkisinde istatistiksel olarak anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir. 2.3.3.1. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 59. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir.) (Tek Yönlü ANOVA) No n % Xd Sd Xs Ss 255 67,8 39,4235 5,82564 46,5333 6,11744 2 Tamamen katılıyorum Katılıyorum 107 28,5 38,5888 5,02813 44,1776 6,24018 3 Katılmıyorum 10 2,7 45,7000 9,10494 49,4000 4,88080 4 Hiç katılmıyorum 4 1,1 41,0000 4,54606 49,5000 9,46925 Toplam 376 100 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 1 SDd= 3/372 Fd= 4,889 p<.05 p= .002 SDs= 3/372 Scheffe/d Scheffe/s 1/2 1/3 2/3 Fs= 5,202 P= .002 p<.05 Tablo 59, hayrın ve şerrin kaynağı tercihi ile kaygı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Örneklem grubuna “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir”. Yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş, durumluk kaygı 200 Saffet KARTOPU puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin ortalaması 39.42, “Katılıyorum” diyenlerin 38.58, “Katılmıyorum” diyenlerin 45.70, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 41.00 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Tek yanlı varyans (ANOVA) analizinde de gruplar arası istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.5). Post hoc (sheffe) ise bu durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılmıyorum” diyenler (3. Grup) ve “Katılıyorum” diyenler (2. Grup)’le “Katılmıyorum” diyenler (3. Grup)’ler arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Sürekli kaygı puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin ortalaması 46.53, “Katılıyorum” diyenlerin 44.17, “Katılmıyorum” diyenlerin 49.40, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 49.50 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Tek yanlı varyans (ANOVA) analizinde de gruplar arası istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu söylenebilir (p<.5). Post hoc (sheffe) ise bu durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılıyorum” diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda “hayrın ve şerrin kaynağı Allah “olduğu yargısına katılanların, bu yargıya katılmayanlara oranla durumluk kaygı puan ortalamalarının daha düşük olduğu ifade edilebilir. 2.3.3.2. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 60. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?) (Tek Yönlü ANOVA) No 1 2 3 Xd N % İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi 81 21,5 40,0864 kaderini kendi çizer. İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde 244 64,9 38,6352 olmayan bazı hususlar vardır. İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderi 51 13,6 41,7451 değiştiremez Toplam 376 100 39,3697 SDd= 2/373 Fd= 7,091 p= .001 p<.05 201 Sd Xs Ss 5,98790 44,7778 6,63890 5,40634 46,2090 6,19051 6,56306 46,7255 5,85176 5,79324 45,9707 6,26284 Scheffe/d 2/3 SDs= 2/373 Fs= 2,027 P= .133 p>.05 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 60, kadere atıf yapma kaygı ilişkisini göstermektedir. Burada katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere kısmen atıf yapanlar” ve “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır. Bunların ortalama durumluk kaygı puanları sırasıyla 40.08, 38.63 ve 41.74 biçiminde gerçekleşmiş olup tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile “ tamamen atıf yapanlar” (3. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Aynı tabloda ortalama sürekli kaygı puanları ise sırasıyla 44.77, 46.20 ve 46.72 biçiminde gerçekleşmiş olup tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde, “kadere atıf yapmayanlar” (1. Grup) ile “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile arasında sürekli kaygı puanı ortalaması açısından farklılık gözlemlense de istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). Bu anlamda “kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puan ortalamalarının “kadere atıf yapmayanlar”a ve “tamamen kadere atıf yapanlar”a göre daha düşük seviyede olduğu ifade edilebilir. 2.3.3.3. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 61. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?) (Tek Yönlü ANOVA) No 1 2 3 4 N Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim. Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum. Başka (Belirtiniz) Toplam p<.05 İşaretsiz Genel Toplam SDd= 3/283 % Xd Sd Xs Ss 208 55,3 39,0240 5,71500 46,4952 6,38991 23 6,1 39,8261 7,19629 47,2174 7,12841 28 7,4 43,0000 7,47341 47,3214 6,70574 28 7,4 38,7143 6,63803 46,0714 6,01805 287 76,3 39,4460 6,20369 46,5923 6,42202 Scheffe/d 1/3 89 23,7 376 100 Fd= 3,641 p= .013 SDs= 3/283 Fs= ,268 P= .848 p>.05 202 Saffet KARTOPU Tablo 61, sınav tutumu/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Örneklem grubundaki öğrencilere ‘Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?’ sorusu yöneltilmiş ve yanıtlar “kadere kısmen atıf yapanlar” (1. Grup), “tamamen kadere atıf yapanlar” (2. Grup) ve “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup), olarak sıralanmıştır. Buna göre, durumluk kaygı düzeyi açısından, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan ortalamaları 39.02, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenlerin 39.82, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenlerin 43.00, ‘Başka’ diyenlerin 38.71 olmuştur. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puanı’ kadere atıf yapmayanlar’a göre daha düşüktür. Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan ortalamaları 46.49, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenlerin 47.21, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenlerin 47.32, ‘Başka’ diyenlerin 46.07 olmuştur. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). 2.3.3.4. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi Tablo 62. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi (Afetlerin kaynağı sizce nedir?) (Tek Yönlü ANOVA) No N % Xd Sd Xs Ss 1 Her şeyin sahibi Allah’tır 246 65,4 39,0976 5,58630 45,8130 6,49691 2 Hatalarımızdır. 85 22,6 39,1059 6,15673 46,9529 5,96399 3 Tabiattır. 45 12,0 41,3556 5,94351 44,9778 5,32357 Toplam 376 100 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 SDd= 2/373 Fd= 3,036 p<.05 p= . 049 Scheffe/d 1/3 SDs= 2/373 Fs= 1,695 P= .185 p>.05 203 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Tablo 62, afetlerin kaynağı tercihi/kaygı ilişkisini göstermektedir. Burada örneklemin atıf yapma düzeyini ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı sizce nedir?)’ sorusu yöneltilmiştir. Buna göre, ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını verenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 39.09, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 39.10, ‘Tabiattır’ diyenlerin 41.35 olarak şekillenmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu durumun ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyen (1. Grup) ile ‘Tabiattır’ diyen (3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre ‘afetlerin kaynağı nedir’ sorusuna ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ şeklinde cevap verenlerin, ‘Tabiattır’ diyenler’e göre başka bir ifadeyle dini atıf kullananların kullanmayanlara göre, durumluk kaygı düzeyi açısından daha düşük seviyede olduğu görülmektedir. Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını verenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 45.81, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 46.95, ‘Tabiattır’ diyenlerin 44.97 olarak şekillenmiştir. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). 2.3.3.5. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri Tablo 63. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri (İnsanların yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin sebebi sizce nedir? (Tek Yönlü ANOVA) No N % Xd Sd Xs Ss 1 Sorumluluktan Kaçma Arzusu 191 50,8 38,9581 5,56288 44,8534 5,84803 2 Kolaycılık ve Tembellik 59 15,7 39,1864 5,33199 47,3729 6,77190 3 Kader Konusundaki Yanlış İnanışları 85 22,6 39,6235 5,97610 46,9765 5,86348 4 Fikrim Yok. 38 10,1 40,6316 6,39434 46,5526 6,89574 5 Başka (Belirtiniz). 3 ,8 46,0000 12,49000 53,6667 11,67619 Toplam 376 100 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284 SDd= 4/371 Fd= 1,743 p= .140 p>.05 204 SDs= 4/371 Scheffe/s 1/2 Fs= 4,157 P= .003 p<.05 Saffet KARTOPU Tablo 63, kadere atıf yapma sebebi / kaygı ilişkisini göstermektedir. Örneklem grubunda insanların yaptıkları hataları kadere yüklemelerinin sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların durumluk kaygı puan ortalaması 38.95, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 39.18, ‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 39.62, fikri olmadığını belirtenlerinki 40.63 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 46.00 olarak şekillenmiştir. Bu sonuçlarla, durumluk kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). Sürekli kaygı düzeyi açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların sürekli kaygı puan ortalaması 44.85, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 47.37, ‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 46.97, fikri olmadığını belirtenlerinki 46.55 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 53.66 olarak şekillenmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu durumun ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanlar (1. Grup) ile ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlar (2.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre, sürekli kaygı puanı açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların en düşük, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki ise en yüksek seviyede olduğu anlaşılmaktadır. 2.4. TARTIŞMA Çalışmada kaygının kader algılarıyla ilişkisi ortaya konulmaya çalışıldı. Bu bağlamda denenceler oluşturularak istatistiksel analizlere tabii tutuldu. Burada sosyo-demografik değişkenlere göre örneklemin kaygı düzeyiyle ilgili bulgular, sosyo-demografik değişkenler/kader algısı ilişkisi ile ilgili bulgular ve kader algısı kaygı düzeyi ilişkisiyle ilgili bulgular tartışılmıştır. 205 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 2.4.1. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyiyle İlgili Bulguların Tartışılması Bu kısımda kaygı düzeyinin sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı denenceler üzerinden test edilmiştir. Hipotez A1. ‘Yaş durumuna göre kaygı düzeyi en yüksek grup ergenlerdir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış, ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yaş grupları arasında durumluk kaygı puan ortalamaları açısından farklılıklar olsa da istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunamamıştır (p>.5). Sürekli kaygı puan ortalamaları açısından ise istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun 1. Grup (13-19 Yaş) ile 2. Grup (20-35Yaş) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 56 ve üstü yaş grubunu, örneklem azlığından değerlendirme dışı tutarsak, sürekli kaygı puanı açısından ergenlik dönemi en yüksek, ilk yetişkinlik dönemi en düşük ve orta yaş grubu da ikinci sırada yer almaktadır. Ergenlik döneminde sürekli kaygı puanındaki yükseklik, ergenlik sorunları ve sınav kaygısından (Kulaksızoğlu, 2007:76), orta yaşta yeniden yükseliş ise ‘orta yaş’ krizinden kaynaklanmış olabileceği izlenimi vermektedir. İlk yetişkinlik dönemindeki dinginlik halinin ise iş ve aile yaşamındaki tercihlerin sonuçlanarak sosyal rollerin belirginleşmesi ve gelişim ödevlerinin başarıyla yerine getirilmesiyle ilgisi olabilir. Hipotez A2. ‘Cinsiyet durumuna göre kadınların kaygı düzeyi daha yüksektir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Araştırma sonucuna göre bayanların durumluk kaygı düzeyi erkeklerden daha düşük ancak sürekli kaygı düzeyleri daha yüksektir. İstatistiksel analiz cinsiyetler arası bu farklılığın hem durumluk kaygı puanları hem de sürekli kaygı puanları açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir. Başaran ve ark. (2009:536) tarafından yapılan bir araştırmada ise erkek deneklerin durumluk kaygı puanı bayan deneklere göre daha yüksek bulunmuş ancak sürekli kaygı açısından bir farklılaşma ortaya çıkmamıştır. Canbaz ve ark. (2005:16) tarafından yapılan bir araştırmada ise 206 Saffet KARTOPU kadınların hem durumluk hem de sürekli kaygı puanları yüksek çıkmıştır. Demiriz ve Ulutaş (2003:6) 9-12 yaş çocukları üzerinde yaptıkları araştırmada ise kız çocuklarının durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının erkek çocukların kaygı puan ortalamalarından yüksek olduğu sonucuna varmışlardır. Kaya ve Varol (2004)’un araştırmasına göre de kız öğrencilerin kaygı düzeyi, erkek öğrencilerin sürekli kaygı düzeylerine göre daha yüksektir. Öztürk (2007:41)’ün yaptığı araştırma da aynı şekilde kızların erkeklere göre daha kaygılı olduğuna yönelik sonucu paylaşmaktadır. Kadınların erkeklerden daha kaygılı olduğu düşüncesi yeni değildir. Kierkegaard (2009:61) da aynı düşünceyi paylaşmaktadır. Ona göre kadın erkekten daha kaygılıdır. Bu onun fiziksel güçsüzlüğünden değil, özsel olarak tinsel bir niteliğe sahip olmasından kaynaklanır. Tinsellik arttıkça kaygı da artmaktadır. Kaygının büyüklüğü mükemmelliğin büyüklüğünün ilahi kehanetidir. Hipotez A3. ‘Medeni hale göre bekârların kaygı düzeyi evlilere göre daha yüksektir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puanı açısından medeni duruma göre küçük farklılıklar ortaya çıkmış olsa da istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunamamıştır. Ancak sürekli kaygı puan ortalamalarına göre istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun evliler (1. Grup) ile bekârlar (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Zaten medeni durumu ‘ayrılmış’ olanları, yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii tutmak mümkün olamamaktadır. Bekârların sürekli kaygı puanlarının yüksek olmasında, bekâr katılımcıların çoğunluğunun lise öğrencisi olması ve 13-19 yaş arasında yer alması göz önüne alınarak, bu sonuca ergenlik dönemi sorunları ve sınav kaygısının sebep olmuş olabileceği düşünülebilir. Kaya ve Varol (2004:46)’un araştırmasına göre de nişanlı/sözlü olan öğrencilerin durumluk kaygı düzeyi, bekâr ve evli olan öğrencilerin durumluk kaygı düzeylerine göre daha yüksektir. 207 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Hipotez A4. ‘Eğitim durumuna göre lise öğrencileri diğer eğitim düzeyi mensuplarına göre daha kaygılıdır’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puan ortalamaları açısından eğitim düzeyleri arasında küçük farklılıklar olsa da bu farklılık anlamlılığa ulaşamamıştır. Sürekli kaygı düzeyleri açısından ise lise öğrencilerinin sürekli kaygı puan ortalamalarına göre istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun lise öğrencileri (1. Grup) ile yüksek okul-fakülte mezunları (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. ‘Lisansüstü eğitim mezunları’nı yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii tutmak mümkün olamamıştır. Lise öğrencilerinin ortalamanın üzerinde ve grubun en yüksek sürekli kaygı puanı ortalamasını almış olmaları, yaş/kaygı ilişkisi ve medeni durum/kaygı ilişkisini açıklarken ergenlik dönemiyle ilgili ifade edilen nedenlere bağlanabilir. Hipotez A5. ‘Okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensupları Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kaygı düzeyi en düşük gruptur’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır. Durumluk kaygı açısından, istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun Turizm (1. Grup) ile Erdem Beyazıt (2. Grup) ve Turizm (1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sürekli kaygı açısından da istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun Erdem Beyazıt (2. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)ve Turizm (1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Hem durumluk hem de sürekli kaygı düzeyi açısından İmam Hatip Lisesi mensuplarının en düşük, Turizm Lisesi mensupların en yüksek, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının ortada olması ilgi çekici bir sonuç olarak görünmektedir. Tablo 45-48’de de tartışıldığı üzere bu durumun İmam Hatip Lisesi mensuplarının dini atıfları nispeten fazlaca kullanmalarıyla, Turizm lisesinin de daha az dini atıf kullanmasıyla ilgisi olabilir. 208 Saffet KARTOPU Hipotez A6. ‘Öznel gelir algısına göre düşük gelir algısına sahip olanlar daha kaygılıdır’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde üst, orta ve düşük gelir grupları arasında oluşturulan gruplar arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. Ancak Kaya ve Varol (2004:47)’un araştırmasına göre de ekonomik düzey düştükçe öğrencilerin kaygı düzeyi yükselmektedir. Aynı sonuç Kandemir (2006:88) tarafından da paylaşılmaktadır. Hipotez A7. ‘Öznel sağlık algısına göre kendisini sağlıklı hissetme sıklığı arttıkça kaygı düzeyi azalır’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır. Durumluk kaygı puanı ortalaması açısından, istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) ve ‘Bazen’ diyenlerle (2. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından da istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Bazen’ diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda sürekli kaygı düzeyi açısından en düşük ortalamaya sahip olanlar kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, en yüksek ortalamaya sahip olanlar da ‘bazen’ kendini sağlıklı hissedenlerdir. Hipotez A8. ‘Dramatik deneyim durumuna göre kendisi veya birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre daha kaygılıdır’. Hipotez doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puanları açısından, gruplar arası küçük farklılaşmalar olsa da bu farklılık istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından ise, yine durumluk kaygı düzeyinde olduğu gibi gruplar arası farklılaşmalar olsa da bu farklılık istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Bu anlamda araştırma sonucuna göre dramatik deneyim yaşamayla durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşan bir ilişki bulunmamaktadır. 209 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Hipotez A9. ‘Öznel dindarlık düzeyi arttıkça kaygı düzeyi azalır’. Hipotez hem durumluk kaygı açısından hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puan ortalaması açısından istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Ancak bu durumun ‘çok dindar’ (1. Grup) ile ‘dindar’ (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda durumluk kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise kendisini ‘çok dindar’ görenlerdir. Bu anlamda dindarlık yönünde dahi olsa aşırı uça kaymanın kaygı düzeyini arttırdığı ifade edilebilir. Sürekli kaygı düzeyi açısından bakıldığında ise, sürekli kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise ‘çok dindar’ olarak görenler olmakla birlikte gruplar arası farklılaşma istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır Hipotez A10. ‘Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha kaygılıdır’. Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. İstatistiksel analiz dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasındaki farklılığın durumluk kaygı puanı açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir. Sürekli kaygı düzeyi açısından, dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında küçük de olsa bir farklılık ortaya çıkmasına rağmen, bu farklılık anlamlılık seviyesine ulaşmamıştır. 2.4.2. Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi Bulgularının Tartışılması Bu kısımda kader algısı sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı denencelerle test edilmiştir. Hipotez B1. ‘Yaş durumuna göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma artmaktadır’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak doğrulanmıştır. İstatistiksel analizin sonuçlarına göre yaş grupları ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ergenlikten 210 Saffet KARTOPU ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken kader konusundaki şüphe ve tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir artışın olduğu görülecektir. Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark edilse de yaşlı kategorisinde yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net yargıya varmamızı engellemektedir. İnsan ergenlikten yetişkinlik, ortayaşlılık ve yaşlılığa doğru giderken ergenlikteki her şeyi değiştirebileceğine yönelik düşüncesinde zamanla aşınmalar oluşmakta ve başaramadığı veya üstesinden gelemediği meseleler için kendisi dışındaki odaklara atıflar yaparak kendilik imajını desteklmektedir. Yaş grupları ile başarı tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ergenlikten ilk yetişkinlik, orta yaşlılık ve yaşlılığa doğru giderken başarı tutumu konusunda “Genellikle” diyerek “kısmen atıf yapanlar”ın yüzdelik oranında belirgin artışın olduğu anlaşılmaktadır. Yaş grupları ile başarısızlık tutumu arasında da yine anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ilk yetişkinlik döneminde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” cevabıyla “kısmen atıf yapma” eğiliminde bir artış görülmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da ergenlik döneminde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca toplam örneklem grubunun çoğunluğunun (%52.8), “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir durumdur. Yaş grupları ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında ise yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ergenlik döneminden sonra, örneklem grubunun çoğunluğunun (74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada 13-19 yaş aralığındaki katılımcıların öğrenci, diğer yaş gruplarındaki katılımcıların öğretmen olması bu düşünceyi ortaya çıkaran ana etken olduğu düşünülebilir. Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da yaş farklılığına göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Ancak araştırma 15-18 yaş arası gençler arasında yapıldığından yetişkinlik, yaşlılık gibi dönemlerle ilgili 211 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - olarak karşılaştırma imkânı vermemektedir. Sadece ergenlik dönemi kendi içinde ele alınmaktadır. Hipotez B2. ‘Cinsiyet durumuna göre, bayanlar erkelere göre daha fazla kadere atfı kullanmaktadır’. Hipotez kader algısının kadere atıf yapma, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak doğrulanmıştır. Bayanlar erkeklere göre sosyal desteklerden daha çok yararlanırken erkekler olayların oluşunda içsel etkenlere daha sıklıkla başvurmaktadırlar. İstatistiksel analizin sonuçlarına göre cinsiyet ile kadere atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere bakıldığında, bayanların erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Araştırma sonuçlarına göre cinsiyet ile sınav tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, bayanların erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Bir başka sonuca göre cinsiyet ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, bayanların erkeklere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘hataları’ ve ‘tabiatı’ görmede erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yine araştırma sonuçlarına göre cinsiyet ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna bayanların erkeklere göre daha çok ‘genellikle’ ve ‘bazen ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. 212 Saffet KARTOPU Cinsiyet ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” ve “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yanıtlarında tercih açısından cinsiyetler arasında belli bir paralellik gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da erkeklerde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine erkeklerin ve bayanların çoğunluğunun “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir durumdur. Kader algısının bir başka boyutu olan olayların asıl belirleyicisi tercihi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere bakıldığında, erkeklerin bayanlara göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak bayanların da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede erkeklere göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri anlaşılmaktadır. Cinsiyet ile kader etki boyutu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’inin ve bayanların % 76.7’sinin kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Yine cinsiyet ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, örneklem grubunun çoğunluğunun (74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada cinsiyetler arası küçük farklılaşmalar olsa da temel eğilim aynı paralellikte görünmektedir. Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da cinsiyete göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Hipotez B3. ‘Medeni haline göre, evliler bekârlara göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Araştırmaya göre medeni durum ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, evlilerin bekârlara göre kadere kesin olarak 213 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - inanmada daha yüksek oranda temsil edildikleri, kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, inanmayan, ilgi göstermeyen, kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyen evli bulunmamakla birlikte bekârlarda az da olsa temsil edildiği görülmektedir. Kadere inanmakla beraber çözemediği bazı sorunları olduğunu düşünenlerin bekârlarda daha fazla olmakla beraber evlilerde de olduğu anlaşılmaktadır. Medeni durumu ayrılmış olanların örneklemdeki sayısal azlığı nedeniyle analize konu edilmemiştir. Örneklemdeki bekârlar göz önüne alındığında bunların çoğunluğunun lise öğrencisi oldukları ve ergenlik döneminde bulundukları düşünüldüğünde kendisi dışındaki odaklara atfa daha az yer vermeleri anlaşılır görünmektedir. Medeni durum ile başarı tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna evliler bekârlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullanmaktadırlar. Yine araştırma sonuçlarına göre medeni durum ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının evlilerde, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise bekârlarda bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme bekârlarda, alkolle teselliye çalışma ise hem evlilerde hem de bekârlarda az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile işe başlama tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur. Aynı şekilde medeni durum ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin büyük bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur. 214 Saffet KARTOPU Yine medeni durum ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin büyük bölümü tarafından tercih edildiği anlaşılmaktadır. Hipotez B4. ‘Eğitim durumuna göre, eğitim arttıkça kadere atıf yapma da azalacaktır’. Hipotez doğrulanmamıştır. Eğitim arttıkça, kadere atıf yapmama ve tamamen kadere atıf yapmada azalma olsa da kadere kısmen atıf yapma artmıştır. İstatistiksel analizde kader algısının başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak anlmalı ilişkiler ortaya çıkmıştır. Bu anlamda eğitim seviyesi yükseldikçe insanda istediği veya mücedelesini verdiği her şeyi elde edemeyebileceği ancak hayatının sorumluluğunu tamamen kendisi dışındakilere yüklemenin de doğru olmadığı anlayışı gelişmektedir. İstatistiksel analizin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna üniversite mezunlarının daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları, ‘Her zaman’ yanıtının fazlalığıyla da lise öğrencilerinin üniversite mezunlarına göre ‘kadere atfı’ daha az kullandıkları görülmektedir. Bu anlamda eğitim düzeyi yükseldikçe kadre ‘kısmen atıf yapma’ oranı da artmaktadır. Eğitim düzeyi ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının üniversite mezunlarında, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise lise öğrencilerinde bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme hem lise öğrencilerinde hem de üniversite mezunlarında, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise sadece lise öğrencilerinde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine eğiti düzeyi ile işe başlama tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur. 215 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Aynı şekilde eğitim düzeyi ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi de gruplar arası farklılaşma net olmamakla beraber tercih gören bir başka yargı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca eğitim düzeyi ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının büyük bölümü tarafından tercih edildiği görülmektedir. Hem lise öğrencileri hem de üniversite mezunları arasında, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyerek öğrenci başarısızlığı konusunda ‘tamamen kadere artıf yapma’yı tercih eden bir grubun da olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eğitim süreci sonucunda statü elde etmede yaşam biçimi, dünyayı algılamada farklılık ve sekülerleşme sürecinin bir göstergesi olarak kader anlayışında da farklılık ortaya çıkmaktadır (Özbolat, 2011:143). Hipotez B5. ‘Okul türüne göre, İmam Hatip Lisesi mensupları, Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutları açısından doğrulanmıştır. Tezin temel tartışmasıyla da tutarlı olacak şekilde dindarlık seviyesi arttıkça kadere atıf yapma tutumunda da artış gözlemlenmektedir. İstatistiksel analiz sonuçlarına göre okul türü ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, İmam Hatip Lisesi mensupları Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil 216 Saffet KARTOPU edilmektedirler. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların imam hatip lisesinde nispeten daha az temsil edildiği anlaşılmaktadır. Okul türü ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında yine aynı şekilde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, İmam Hatip Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına daha fazla oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına hiç katılmadığını belirtenlerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında az da olsa temsil edildiği görülmektedir. Okul türü ile sınav tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, İmam Hatiplilerin ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre okul türü ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere baktığımızda, İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı şekilde okul türü ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların İmam Hatip Lisesi mensuplarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 217 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Okul türü ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensuplarında, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme tüm gruplarda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Anlamlılık tespit edilen bir başka ilişki ise okul türü ile olayların asıl belirleyicisi tercihi arasındadır (p<.05). Veriler incelendiğinde, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensuplarına göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak İmam Hatip Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarına göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri görülmektedir. ‘Sosyal hayat’ tercihi de Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarınca nispeten daha fazla ön plana çıkarılan bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine okul türü ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de İmam Hatip Lisesi mensuplarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir tutumdur. Ayrıca istatistiksel analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader etki boyutu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, katılımcıların % 69.1’i ve İmam Hatip Lisesi mensuplarının % 75.0’ı kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensupları bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ ve ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadelerine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da dini öğrenim ağırlıklı gençlerle normal öğrenimli gençler arasında kader anlayışı açısından fark 218 Saffet KARTOPU olduğu yani okul türüne göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Hipotez B6. ‘Öznel gelir algısına göre, kendisini alt gelir grubunda görenler üst gelir grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu ve büyük felaket tutumu boyutları ile ilgili doğrulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader anlayışı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, düşük gelir grubu, orta ve üst gelir grubuna göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda gelir arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir düşüş gözlenmektedir. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların tüm gruplarda belirli oranda temsil edilmektedir. Ancak orta gelir grubunda, üst ve düşük gelir grubuna göre kadere ilgi göstermeyenler oransal olarak daha azdır. Çoşğun (2002:891) tarafından yapılan bir araştırmada da sosyo ekonomik düzeye göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Araştırmaya göre sosyo ekonomik düzey yükseldikçe kadere inanç azalmaktadır. Sosyo-ekonomik düzey yükseldikçe kendisini daha güçlü ve muktedir gören birey kendisi dışındaki odaklara görece daha az atıfta bulunması makul olarak değerlendirilebilir. Yine öznel gelir algısı ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının orta gelir grubu, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise üst ve düşük gelir gruplarında daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme orta ve düşük gelir grubunda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gelir gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Öznel gelir algısı ile kader etki boyutu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve üst gelir grubunun % 70.0’ı kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Düşük gelir grubu bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını 219 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - anladım’ yargısına üst gelir grubunda katılan hiç kimse bulunmamaktadır. Yine öznel gelir algısı ile büyük felaket tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de orta ve düşük gelir grubunun büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle üst gelir grubu tarafından tercih edilen bir tutum olmakla beraber orta ve düşük gelir grubu tarafından da az da olsa benimsendiği görülmektedir. Hipotez B7. ‘Öznel sağlık algısına göre, kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere atıf yapma azalacaktır’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu, büyük felaket tutumu, hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu, sınav tutumu ve başarı tutumu boyutları ile ilgili doğrulanmıştır. Bu açıdan bakıldığında sık sık hastalanan insanların kendisini güçsüz ve acz içinde hissetmesi ve yüce olarak inandığı bir varlığa sığınması insan psikolojisi açısından tutarlı görünmektedir. Araştırma sonuçlarına göre de öznel sağlık algısı ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, kendisini ‘her zaman’ ve ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, ‘bazen’ sağlıklı hissedenlere ve ‘hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlere göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini ‘hiç bir zaman’ sağlıklı hissetmeyenler kadere inanmakla beraber çözemediği hususlar olduğunu ifade etmede ve kader konusuna ilgi duymadığını ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Araştırma sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının kendisini ‘hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” 220 Saffet KARTOPU yargısının ise tüm gruplarca yüksek oranda tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine öznel sağlık algısı ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve kendisini ‘genellikle’ ‘sağlıklı’ hissedenlerin % 74.3’ü kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Kendisini ‘bezen’ ve ‘her zaman’ sağlıklı hissedenler bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘hiçbir zaman’ kendisini sağlıklı hissetmeyenler, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ yargısına ise tüm gruplarda belli oranda katılım söz konusudur. Yine öznel sağlık algısı ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle kendisini ‘her zaman’ ve ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler tarafından tercih edilen bir tutum olmakla beraber ‘bazen’ sağlıklı hissedenler ve ‘hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenler tarafından da az da olsa benimsendiği görülmektedir. Aynı şekilde öznel sağlık algısı ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, tüm gruplar hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına yüksek oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına katılmadığını ve hiç katılmadığını belirtenlerin oranı örneklem içinde sadece % 3.6’dır. İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin ‘kısmen atıf’ı 221 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da kendisini ‘bazen’ ve ‘her zaman’ sağlıklı hissedenlerin oranı kendisini genellikle sağlıklı hissedenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Benzer şekilde öznel sağlık algısı ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin diğer gruplara göre daha çok ‘başarmak genellikle elimizde’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir. Hipotez B8. ‘Dramatik tecrübeye göre, kendisi veya birinci derece yakını dramatik tecrübe yaşayanlar, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının afetlerin kaynağı, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Hayat serüveni içinde çeşitli olumsuzluklarla karşılaşmaış insanların dince yüce olarak tanımlanan güçlere daha çok atıf yapması olasıdır. Araştırma sonuçlarına göre de dramatik deneyim ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri, afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar daha yüksek olduğu görülmektedir. İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dramatik deneyim yaşamayanlar, yaşayanlara ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dramatik deneyim yaşayanlar ve birinci derece yakını yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yine aynı şekilde dramatik deneyim ile başarısızlık tutumu arasında 222 Saffet KARTOPU anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dramatik deneyim yaşayanlarca, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dramatik deneyim yaşamayanlarca ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlarca bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Hipotez B9. ‘Dindarlık algısına göre, dindarlık arttıkça kadere atıf yapma artacaktır’. Hipotez kader algısının kader inancı, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, kendisini ‘çok dindar’ olarak görenler, kadere kesin olarak inanmada en yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisinin ‘hiç dindar olmadığını’ ifade edenleri örneklem azlığından analiz dışı tutarsak kendisini ‘dindar’ görme düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini ‘hiç dindar görmeyenler’, kader konusuna ilgi duymadığını ve inanmadığını ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Kendisini ‘çok dindar’ görenlerin ve ‘hiç dindar’ görmeyenlerin “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” yargısını hiç tercih etmezken kendisini ‘dindar’ ve ‘biraz dindar’ görenlerce nispeten yüksek oranlarda tercih görmesi öznel dindarlık tutumuyla uyumlu ve tutarlı görünmektedir. İstatistiksel analizin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, kendisini dindar görenlerin diğer gruplara kıyasla ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları görülmektedir. Yine öznel dindarlık algısı ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘dindar’ olduğunu ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri, daha sonra sıra ile ‘çok dindarlar’, ‘biraz dindarlar’ ve ‘hiç dindar olmayanlar’ şeklinde sıralanmışlardır. Afetlerin kaynağı tabiatı görmede ise birinci sırada kendisini ‘hiç dindar görmeyenler’ yer almaktadır. 223 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Aynı şekilde öznel dindarlık algısı ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının ‘dindarlarca’ nispeten daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Hipotez B10. ‘Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre, dershaneye gidenler gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kadere atıf yapma tutumu, afetlerin kaynağı tutumu, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Üniversite sınavı için dershaneye giden öğrenciler başarı için üzerlerinde daha yoğun baskı hissedeceklerinden kadere atfa daha sık yer vereckleri düşünülebilir. Araştırma sonuçlarına göre de dershaneye gidip gitmeme ile kadere atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘kısmen atf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildikleri görülmektedir. İstatistiksel analizin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih etmektedirler. Afetlerin kaynağı olarak tabiatı görmede ise dershaneye gitmeyenler daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Yine dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha çok ‘genellikle’ ve ‘bazen’ ifadelerine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları ancak ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildiği anlaşılmaktadır. 224 Saffet KARTOPU Aynı şekilde dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dershaneye gidenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dershaneye gitmeyenler tarafından bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ ise her iki grupta da az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Burada dershaneye gidenlerin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarına inandıkları ve sonucu ‘nasip’ kelimesiyle açıkladıkları ancak dershaneye gitmeyenlerin hala yapmaları gereken bir şeyler olduğu düşüncesine sahip oldukları anlaşılmaktadır. Kandemir (2006:99)’in yaptığı araştırmada yalnızca sağlık durumları ile kader algıları arasında anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir. Deneklerin yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları, eğitim düzeyleri, meslekleri, okul türleri ve sosyo ekonomik düzeyleri ile kader algıları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. 2.4.3. Kader Algısı/Kaygı Düzeyi İlişkisiyle İlgili Bulguların Tartışılması Burada kaygı düzeyi kader algısına göre farklılaşıp farklılaşmadığı denenceler üzerinden test edilmiştir. Hipotez C1. ‘Kadere kesin olarak inananların kaygı düzeyi, şüphe ve tereddüdü olanlara ve inanmayanlara göre daha düşüktür’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde kader inancı açısından oluşturulan gruplar arasında kaygı düzeyi açısından anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. Hipotez C2. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılanların katılmayanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır. Örneklem 225 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - grubuna “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir” yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş, durumluk kaygı puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin ortalaması 39.42, “Katılıyorum” diyenlerin 38.58, “Katılmıyorum” diyenlerin 45.70, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 41.00 olarak gerçekleştiği görülmektedir. İstatistiksel analizde de gruplar arası farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.5). Bu durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılmıyorum” diyenler (3. Grup) ve “Katılıyorum” diyenler (2. Grup)’le “Katılmıyorum” diyenler (3. Grup)’ler arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sürekli kaygı puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin ortalaması 46.53, “Katılıyorum” diyenlerin 44.17, “Katılmıyorum” diyenlerin 49.40, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 49.50 olarak gerçekleştiği görülmektedir. İstatistiksel analizde de gruplar arası istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu söylenebilir (p<.5). Bu durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılıyorum” diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda “hayrın ve şerrin kaynağı Allah “olduğu yargısına katılanların, bu yargıya katılmayanlara oranla durumluk kaygı puan ortalamalarının daha düşük olduğu ifade edilebilir. Hipotez C3. ‘Kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Burada katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere kısmen atıf yapanlar” ve “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır. Bunların ortalama durumluk kaygı puanları sırasıyla 40.08, 38.63 ve 41.74 biçiminde gerçekleşmiş olup istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile “kadere tamamen atıf yapanlar” (3. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Aynı tabloda ortalama sürekli kaygı puanları ise sırasıyla 44.77, 46.20 ve 46.72 biçiminde gerçekleşmiş olup istatistiksel analizde, “kadere atıf yapmayanlar” (1. Grup) ile “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile arasında 226 Saffet KARTOPU sürekli kaygı puanı ortalaması açısından farklılık gözlemlense de istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). Bu anlamda “kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puan ortalamalarının “kadere atıf yapmayanlar”a ve “tamamen kadere atıf yapanlar”a göre daha düşük seviyede olduğu ifade edilebilir. Hipotez C4. ‘Sınav tutumuna göre, kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Örneklem grubundaki öğrencilere ‘Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?’ sorusu yöneltilmiş ve yanıtlar “kadere kısmen atıf yapanlar” (1. Grup), “tamamen kadere atıf yapanlar” (2. Grup) ve “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup), olarak sıralanmıştır. Buna göre, durumluk kaygı düzeyi açısından, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan ortalamaları 39.02, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenlerin 39.82, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenlerin 43.00, ‘Başka’ diyenlerin 38.71 olmuştur. İstatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puanı’ kadere atıf yapmayanlar’a göre daha düşüktür. Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan ortalamaları 46.49, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenlerin 47.21, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenlerin 47.32, ‘Başka’ diyenlerin 46.07 olmuştur. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı anlaşılmaktadır (p>.05). Hipotez C5. ‘Afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin afetlerin kaynağı kendisini ve tabiatı görenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından 227 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - doğrulanmamıştır. Burada örneklemin atıf yapma düzeyini ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı sizce nedir?)’ sorusu yöneltilmiştir. Buna göre, ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını verenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 39.09, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 39.10, ‘Tabiattır’ diyenlerin 41.35 olarak şekillenmiştir. İstatistiksel anlamda bir farklılaşma ortaya çıkmıştır (p<.05). Bu durumun ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyen (1. Grup) ile ‘Tabiattır’ diyen (3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre ‘afetlerin kaynağı nedir’ sorusuna ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ şeklinde cevap verenlerin, ‘Tabiattır’ diyenler’e göre başka bir ifadeyle dini atıf kullananların kullanmayanlara göre, durumluk kaygı düzeyi açısından daha düşük seviyede olduğu görülmektedir. Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını verenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 45.81, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 46.95, ‘Tabiattır’ diyenlerin 44.97 olarak şekillenmiştir. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de istatistiksel anlamda bir farklılaşma olmamıştır (p>.05). Kandemir (2006:106) yaptığı araştırma sonuçlarına göre de durumluk kaygı düzeyi en yüksek olan grup afetlerin kaynağını ‘tabiat’ olarak görenlerdir. İkinci sırada ‘hatalarımızdır’ diyenler, üçünü sırada ‘Allah’tır diyenler yer almaktadır. Bu sonuçlardan anlaşılan afetleri tabiattan ve hatalarımızdan bilmek insanların kaygı düzeylerini yükseltmektedir. Hipotez C6. ‘Başarmak ‘Genellikle’ veya ‘Bazen’ elimizdedir diyenlerin kaygı düzeyleri, ‘Hiçbir zaman’ elimizde değil ve ‘Her zaman’ elimizde diyenlere göre daha düşüktür’. Hipotez C7. ‘Başarısızlık tutumuna göre, başarısızlıktan kendisini sorumlu tutanların, kendisini sorumlu tutmayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Hipotez C8. ‘Olayların asıl belirleyicisi tercihine göre, olayların asıl belirleyicisinin Allah olduğunu düşünenlerin, insanın kendisinin olduğunu düşünenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez C9. ‘İşe başlama tutumuna göre, Allah’a tevekkül edenlerin etmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C10. ‘Kader etki boyutuna göre, kader inancının kendilerini etkilediğini düşünenlerin, etkilediğini düşünmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. 228 Saffet KARTOPU Hipotezler hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde başarı ve başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutu açısından, oluşturulan gruplar arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. Ancak Kandemir (2006:107-114)’in yaptığı araştırma sonuçlarına göre başarı tutumu açısından başarmak ‘genellikle’ elimizde diyenlerin durumluk kaygı düzeyleri, ‘her zaman elimizdedir’ diyenlere göre daha düşüktür ve başarmak ‘genellikle’ elimizdedir diyenlerin sürekli kaygı düzeyleri de ‘her zaman’ elimizdedir diyenlere göre daha düşüktür. Başarısızlık tutumu açısından ise’ nasip değilmiş diğer sefere derim’ diyen grubun kaygı düzeyi en düşük seviyededir. İkinci olan grup ise ‘daha fazla çalışmam gerek’ diyenlerdir. ‘Kahreder vazgeçerim’ ve ‘kendimi alkolle teselli ederim’ diyenlerin sürekli kaygı seviyeleri ise daha yüksek olarak tespit edilmiştir. Yine ‘olayların asıl gidiş yolunu’ ‘Allah’ belirliyor diyenlerin durumluk kaygı düzeyleri ‘sosyal hayat’ ve ‘insanın kendisi’ diyenlere göre daha düşüktür. Aynı durum sürekli kaygı düzeyleri açısından da geçerlidir. İşe başlama tutumu açısından ise ‘yapabileceğim her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakırım’ diyenlerin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri açısından diğerlerine göre en düşük seviyededir. Hipotez C11. ‘Kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın sebebini kolaycılık ve tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış inanışlarına bağlayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Örneklem grubunda insanların yaptıkları hataları kadere yüklemelerinin sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların durumluk kaygı puan ortalaması 38.95, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 39.18, ‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 39.62, fikri olmadığını belirtenlerinki 40.63 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 46.00 olarak şekillenmiştir. Bu sonuçlarla, durumluk kaygı puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı anlaşılmaktadır (p>.05). Sürekli kaygı düzeyi açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların sürekli kaygı puan ortalaması 229 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 44.85, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 47.37, ‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 46.97, fikri olmadığını belirtenlerinki 46.55 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 53.66 olarak şekillenmiştir. Bu sonuçlara göre istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu anlaşılmaktadır (p<.05). Bu durumun ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanlar (1. Grup) ile ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlar (2.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre, sürekli kaygı puanı açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların en düşük, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki ise en yüksek seviyede olduğu anlaşılmaktadır. Hipotez C12. ‘Büyük felaket tutumuna göre, büyük felaketlerden daha fazla etkilenenlerin, olayların etkisini kısa zamanda atlatanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir”. Hipotez C13. ‘Öğrenci başarısızlığı tutumuna göre, başarısızlık konusunda kendisini sorumlu tutanların kendisini sorumlu görmeyenlere göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Her iki hipotez de hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu açısından gruplar arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. 230 Saffet KARTOPU SONUÇ Bu çalışmada kader algısının farklı boyutlarıyla kaygı arasındaki ilişki araştırılmış ve kadere atıf yapma tutumunun kaygı düzeyini etkilediği tespit edilmiştir. Çalışmanın odağında birbirine bağlı üç alt problem bulunmaktadır. İlki, sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? İkincisi, sosyo-demografik değişkenlere göre kader algısı farklılaşmakta mıdır? Üçüncüsü, kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? şeklindedir. Bu bağlamda, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinden tesadüfi yöntemle belirlenen örneklem grubunun kader algıları ve kaygı düzeyleri belirlendikten sonra, kader algıları ile kaygı ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Alt problemlerden birincisine cevap olarak belirlenen hipotezlerde sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyinin farklılaşacağı öngörülmüştü. Araştırma sonucunda sürekli kaygı açısından, yaş durumuna göre kaygı düzeyi en yüksek grup ergenlerdir. Özellikle ilk yetişkinlik dönemiyle ergenlik arasında farklılaşma netleşmektedir. Cinsiyet durumuna göre ise kadınların kaygı düzeyi erkeklerden daha yüksektir. Araştırmanın bir başka sonucuna göre de medeni hale göre bekârların kaygı düzeyinin evlilere göre daha yüksek olduğu bulunurken, eğitim durumuna göre de lise öğrencilerinin diğer eğitim seviyesindekilere göre daha kaygılı olduğu ortaya çıkmıştır. Kaygı düzeyi açısından okul türleri arasında farklılığın araştırıldığı denencede de okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensuplarının Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kaygı düzeyinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Öznel sağlık algısına göre ise kendisini sağlıklı hissetme sıklığı arttıkça kaygı düzeyinin azaldığı anlaşılmaktadır. Dershaneye gidip-gitmeme durumuna göre kaygı düzeyine bakıldığında da dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre daha kaygılı olduğu ortaya çıkarken, öznel gelir algısı ve dramatik tecrübeye göre gruplar arası bir farklılaşma ortaya çıkmamıştır. 231 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Alt problemlerin ikincisine cevap olarak belirlenen hipotezlerde, sosyodemografik değişkenlere göre kader algısının farklılaşacağı öngörülmüştü. Araştırmaya göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma artmaktadır. Kader algısının kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak gruplar arası anlamlı farklılaşmalar ortaya çıkmıştır. Sonuçlara göre, ergenlikten ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken kader konusundaki şüphe ve tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir artışın olduğu görülmektedir. Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark edilse de yaşlı kategorisinde yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net yargıya varmamızı engellemektedir. Cinsiyet durumuna göre, kadere atıf durumu incelendiğinde, bayanların erkelere göre daha fazla kadere atfı kullandıkları ortaya çıkmıştır. Kader algısının kadere atıf yapma, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak farklılaşmalar tespit edilirken; medeni haline göre ise evlilerin bekârlara göre kadere atfı daha çok kullandıkları tespit edilmiştir. Kader algısının kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları bu durumu desteklemektedir. Kadere atıf yapma eğitim açısından incelendiğinde, eğitim arttıkça tamamen kadere atıf yapma ve kadere atıf yapmama azalırken, kadere kısmen atıf yapmada artma tespit edilmiştir. İstatistiksel analizde, kader algısının başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak gruplar arası farklılaşmalar anlamlılığa ulaşmaktadır. Okul türüne göre ise İmam Hatip Lisesi mensupları, Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar. Kader algısının kader inancı, hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutları açısından gruplar arası ayrışma söz konusu olurken, öznel gelir algısına göre de kendisini alt gelir grubunda görenlerin üst gelir grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok kullandıkları tespit edilmiştir. Bu durum, kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu, 232 Saffet KARTOPU kader etki boyutu ve büyük felaket tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Öznel sağlık algısına göre ise kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere atıf yapmanın azaldığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu, büyük felaket tutumu, hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu, sınav tutumu ve başarı tutumu boyutları ile ilgili olarak doğrulanırken, dramatik tecrübeye göre de kendisi veya birinci derece yakını dramatik tecrübe yaşayanların, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok kullandıkları ortaya çıkmıştır. Bu durum, kader algısının afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Kadere atıf yapma tutumu dindarlık algısı açısından incelendiğinde ise kendisinin hiç dindar olmadığını ifade edenleri örneklem azlığından analiz dışı tutarsak kendisini dindar görme düzeyi arttıkça kadere atıf yapma tutumunun da arttığı tespit edilmiştir. Bu durum, kader algısının kader inancı, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanırken, dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre ise dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullandıkları anlaşılmaktadır. Kader algısının kadere atıf yapma tutumu, afetlerin kaynağı tutumu, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından gruplar arası farklılaşmalar anlamlılığa ulaşmaktadır. Alt problemlerin üçüncüsüne cevap olarak belirlenen hipotezlerde, kader algısına göre kaygı düzeyinin farklılaşacağı öngörülmüştü. Araştırmaya göre hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılanların katılmayanlara göre kaygı düzeyinin daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Yine kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. Aynı şekilde sınav tutumuna göre, kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. Kadere atıf yapmanın bir başka boyutu olan afetlerin kaynağı tercihinde de afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin, afetlerin kaynağı kendisini ve tabiatı görenlere göre kaygı düzeyinin daha düşük olduğu ortaya çıkarken; kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın sebebini kolaycılık ve 233 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış inanışlarına bağlayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir. Ancak kader algısının boyutlarından, başarı ve başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu, kader etki boyutu, büyük felaket tutumu, öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları ile ilgili oluşturulan gruplar arasında, kaygı düzeyi açısından anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. Bu sonuçlar ışığında, kaygının kader algılarıyla ilişkisini kuramsal çerçeveyle ilişkilendirecek olursak, yükleme kuramı, kaygı-kader algısı ilişkisinde açıklayıcı veriler sağlar. Yükleme kuramının temel mantığı, çevremizde yaşanan olayları anlamlandırırken veya başa çıkamadığımız süreçleri açıklarken kendimiz dışında, kontrol edemediğimiz bir merkeze atıf yaparak düşünsel sorgulamamızı sonuçlandırdığımız ve psikolojik olarak rahatladığımızdır. Dindar insana din, kader inancı aracılığıyla Tanrıya ve kadere atıf yapma seçeneğini sunmaktadır. Dindar birey, kadere atıf yaparak başa çıkamadığı olayların ağırlığından kurtularak, ruh sağlığını olumlu yönde desteklemektedir. Böyle bir kuramsal temelden hareket eden bu çalışmanın sonuçlarına göre de insanın nasıl bir kader inancına sahip olduğu, kaderi nasıl algıladığı ve olayları anlamlandırmada kadere atfı ne düzeyde kullandığı kaygı düzeyini belirleyen ve ruh sağlığını şekillendiren önemli etkenlerdendir. Bu anlamda kader algısının, kaygı yaşantısını etkileyen ve belirleyen önemli bir faktör olduğu ifade edilebilir. Kaygının kader algılarıyla ilişkisinin Kahramanmaraş örneğinde, kaygının kader algılarıyla ilişkisinin olduğu görülmektedir. Öncelikle kaygıyla farklı kader algıları arasındaki ilişkinin ortaya konması yeni araştırmalara ve tartışmalara kapı aralayabilecek ve konunun aydınlatılmış olması kaygıyla mücadele açısından yeni bir bakış açısı kazandırmış olacaktır. Ayrıca araştırmamızın başında problem olarak belirlediğimiz hususlar, hipotezlerimiz ve alt hipotezlerimiz de aydınlatılmıştır. Din Psikolojisi sahasında yapılacak yeni araştırmalar, kaygının kader algılarıyla ilişkisinin farklı yönlerini ortaya çıkarmaya devam edecektir. 234 Saffet KARTOPU KAYNAKÇA Abdulbâkî, M. F., (h. 1364), el-Mu‘cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kurâni’l-Kerîm, Kahire:Daru’l-Kütübü’l Mısrıyye. Adler, A., (1983), Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme, (Çev., B. Çorakçı), İstanbul: Say Yay. -----------., (1985), İnsanı Tanıma Sanatı, (Çev., K. Şipal), İstanbul: Say Yay. Akgül, M., (2004), “Yaşlılık ve Dindarlık, Dindarlık Hayattan Zevk Alma Ve Mutluluk İlişkisi: Konya Huzurevi Örneği”, Dini Araştırmalar 7 (19). Allen, B. P. (1994), Personality Theories, Allyn and Bacon. Allport, G., (2004), Birey ve Dini, (Çev., B. Sambur), Ankara: Elis Yayınları. Apaydın, H., (20120), “Ruh Sağlığı‐Din İlişkisi Araştırmalarına Bir Bakış”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 10, Sayı 2. Argyle M.; Hallahmi, B. B., (1975), The Social Psychology of Religion, London and Boston: Routledge & Kegan Paul Ltd. --------, (1999), “Din Psikolojisi Alanında Yeni Gelişmeler”, (Çev., T. Küçükcan), Dini Araştırmalar II. Arıcı, A., (2006), “Ergenlerde Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Dua (Lise Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma)”, H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi içinde, Ankara: İstanbul: DEM Yayınları. Arslan, M., (2004), “Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 6, İstanbul. -------------., (2006), “Dindarlık Farklılaşması ve Popüler Dindarlık”, (Ed. E. Günay;C. Çelik), Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları Atay H., (1997), Kur’an’a Göre Araştırmalar, Atay Yay., Ankara. Ateş, S., (1983), Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Ankara. Atkinson, R., ve diğ., (2006), Psikolojiye Giriş, (Çev., Y. Alogan), Ankara: Arkadaş 235 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Yayınevi. Ayten, A., (2006), Psikoloji ve Din: Psikologların Din ve Tanrı Görüşleri, İstanbul: İz Yayıncılık. Bacanlı H. (2000), Gelişim ve Öğrenme, Ankara: Nobel Yayınları. Bahadır, A., (2002), İnsanın Anlam Arayışı ve Din: Logoterapik Bir Araştırma, İstanbul: İnsan Yayınları. Bâkıllânî, Kâdî Ebû Bekir Muhammed b. Tayyib ,(1957), Kitâbu’t-temhîd, Beyrut. Bakırcıoğlu, R., (2006), Ansiklopedik Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Anı Yayıncılık. Baltaş, A., ve Baltaş, Z., (1990), Stresle Başa Çıkma Yolları, İstanbul. Başaran M. H. ve ark. (2009), “Sporcularda Durumluk ve Sürekli Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:21. Batman, E., (2008), Yaşamın Zorluklarıyla Başa Çıkmada Kader İnancının Rolü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Baymur, F., (1994), Genel Psikoloji, İstanbul: İnkılap Kitabevi. Bergin, A. E., (1983), “Religiosity and Mental Healty: A Critical Reevaluation and Meta-analysis”, Professional Psychology: Research and Practice. Bernstein, D. A. ve diğ., (1994), Psychology, USA:Houghton Mifflin Company. Bilmen, Ö. N., (1959), Muvazzah İlm-i Kelam, İstanbul: Yeni matbaa. --------, (1960), Büyük Tefsir Tarihi (Tabakâtü’l-müfessirîn) İstanbul: DİR Yayınları. Bozanoğlu, İ. (2004), Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grup Rehberliğinin Akademik Risk Altındaki Öğrencilerin Akademik Alandaki Güdelenme, Benlik Saygısı, Başarı ve Sınav Kaygısı Düzeylerine Etkisi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Budak, S., (2000), Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Buhari, (1989), Sahih-i-Buhari ve Tercemesi I-XVI, (Çev., M. Sofuoğlu), İstanbul: Ötüken Yayınları. 236 Saffet KARTOPU Cambaz, S. ve ark. (2005), “Samsun Çıraklık Eğitim Merkezine Devam Eden Çırakların Durumluk Sürekli Kaygı Düzeylerinin Değerlendirilmesi”, Türk Tabibler Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, TemmuzAğustos- Eylül Sayısı. Ceylan, A.; Özen, Ş. ve diğ., (2003), “Lise Son Sınıflarda Anksiyete-Depresyon Düzeyleri ve Zararlı Alışkanlıklar: Mardin Çalışması”, Anadolu Psikiyatri Dergisi, Sayı:4. Ceylan, Y., (1999), “Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Coşğun, S., (2002), Kader Anlayışının 15-18 Yaşlar Arasındaki Gençlerin Tutum ve Davranışlarına Etkisi (Karabük Örneği)”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üni. Sosyal Bilimler Enst. Cüceloğlu, D., (1994), İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramları, İstanbul: Remzi Kitapevi. Cürcânî, (1938), et-Ta’rifât, Kahire: Dâru’l-İrşad. Creswell, J. W. (2003). Research Design Qualitative, Quantitative and Mixed Methods Approaches, London, New Delhi: Sage Publications. Çelik, C., (2003), “Değişkenler ve Boyutlar Bağlamında Türk Toplumunda Dini Hayatın İncelenmesi”, Bilimname 1(1). --------., (2006), “Kentsel Dindarlık- Kentlilik Tecrübelerinde Farklılaşan Dindarlıklar”, (Ed. E. Günay;C. Çelik), Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi içinde, Adana:Karahan Yayınları. --------, (2007), “Teodisenin Sosyolojisi: Toplumsal Süreçlerle İlişkisi İçinde Teodise Konusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, Bilimname : Düşünce Platformu, Cilt: V, Sayı: 13, s. 37-66. Çırakman, A., (1999), “Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz Sokakları”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Dağ, İ., (1999), “Psikolojinin Işığında Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Demiriz, S.; Ulutaş, İ., (2003), “9-12 Yaş Çocuklarının Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi”, Ege Eğitim Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, Ankara. 237 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Deren, S., (1999), “Angst ve Ölümlülük”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Deveci, C., (1999), “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun: Heidegger’de Kaygının Varlıkbilimsel Değeri”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6. Dikeçligil, B., (1997). “Bir Analiz Denemesi “Sosyal Yapı” ve “Toplumsal Yapı”, Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayı, Yıl 3, Sayı 15, 647-666. -----------,. (2002). Sosyolojide Metodolojik Farklılaşma ve Metotlar Arası İşbirliği. Yeni Sosyolojik Arayışlar –Dünyada ve Türkiyede Farklılaşma-Çatışma Bütünleşme-II içinde (ss. 97-126). Ankara: Sosyoloji Derneği Yayını. -----------, (2005). “Bilimsel Paradigmaların Oluşumunda ve Dönüşümünde Sosyolojik Bağlam”. (Bilimde Modern Yöntemler Sempozyumu, 2005, 16-18 Kasım, Kocaeli), s.85-93. Dittes, J. E., (1969), “Psychology of Religion”. G. Lindzey & E. Aronson (Ed.), in The Handbook of Social Psychology, London: Addison- Wesley. Durkheim, E., (2005), Dini Hayatın İlkel Biçimleri, (Çev., F. Aydın), İst.: Ataç Yayınları. Dürü, Ç., (1999), “Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Ekşi, H., (2002), Başa Çıkma, Dini Başa Çıkma ve Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma: Eğitim, İlahiyat ve Mühendislik Fakültesi Öğrencilerinin Karşılaştırılması. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Uludağ Üni. Sos. Bil. Enst., Bursa. el-Karî, A., (1979), Şerhu Fıkhı’l-Ekber, Fıkh-ı Ekber Şerhi, (çev. Yunus Vehbi Yavuz), İstanbul: Çağrı Yay. Eliade, M., (2004), Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, (Çev., M. Aydın), Konya: Din Bilimleri Yayınları. Ellis, A., (1980), “Psychotherapy and Atheistic Values, A Response to A.E. Bergin’s “Psychotherapy and Human Values”, Journal of Consulting and Clinical Psycholohy. Epistein, S., (1975), “Anxiety, Arousal and The Self- Concept”, in Stress and Anxiety I-II-III, (Ed: I. Sarason, C. Spielberger), Washington: Hemisphere Publishing Corporation. 238 Saffet KARTOPU Erder, F.,(2012), Algı ve Sanatsal Algı I, gsf.baskent.edu.tr/duyuru/1ALGI.doc, (23/03/2012). Esed, M., (1996), Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir, (çev., C. Koytak-A. Ertürk), İstanbul: İşaret Yay. Esen, A., (2009), Kur’an’da Kelime, Kader ve Ecel Kavramlarının Tahlili, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ç.Ü. Sosyal Bil. Enst., Adana. Eskin, E. B., (1999), “Evrenin Endişede Kurulması”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Fontana, D., (2003), Psychology, Religion and Spirituality, UK: BPS Blackwell Publishing Ltd. Frankl, V., (2000), İnsanın Anlam Arayışı, (Çev., S. Budak), Ankara: Edesos Yayınları. ------------, (1999), Duyulmayan Anlam Çığlığı, (Çev., S. Budak), Ankara: Edesos Yayınları. Freud, S., (2002), Totem ve Tabu, (Çev., K. S. Sel), İstanbul: Sosyal Yayınlar. ----------., (1992), Endişe, (Çev., L. Özcengiz), İstanbul: Dergah Yayınları. Fromm, E., (2004), Psikanaliz ve Din, (A. Arıtan), İstanbul: Arıtan Yayınları. Geçtan, E., (1993), Psikanaliz ve Sonrası, İstanbul: Remzi Kitabevi. Gorsuch, R. L., (1998), Din Psikolojisi, (Çev., A. Kuşat), Erciyes Üni. İlahyat Fak. Dergisi 10. Göka, E., (1999), “Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Göktaş ve Özkan, (2006), “Yaşlılarda Depresyon”, Türkiye’de Psikiyatri, Cilt: 8 – Sayı:1. Gölcük, Ş., Toprak, S., (1988), Kelam, Konya :Selçuk Ünv. yay., --------,(1979), Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbu: Kayıhan yay. --------,(1997), Bâkıllânî ve İnsan Fiilleri, Ankara: TDV. Yay. Gül Akmaz,G. M.;Ceyhan,N., (2009), “Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı 239 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Bölümü Öğrencilerinin Durumluk – Sürekli Kaygı Düzeyleri ve Kaygı Nedenleri (Tokat Örneği)”, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi 1(131147), Çankırı. Gürses, İ., (2008), “Yükleme Teorisi ve Din İlişkisi Üzerine Bir değerlendirme” Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 2, Bursa. Hallahmi, B. B.; Argyle M., (1997), The Psychology of Religious Behaviour, Belief & Experience, London and New York: Routledge Ltd. Hançerlioğlu, O., (2005), Felsefe Ansiklopedisi, Kavramlar ve Akımlar, C:3, İstanbul: Remzi Kitapevi. Hayta, A., (2002), “İbadetler ve Ruh Sağlığı”, H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din Ve Değerler Psikolojisi içinde, Ankara: Ankara Okulu Yayınları. Heiler, F., (1958), Prayer, (İngilizceye Çev., S. Mccomb), Nev York: Oxford Üniversity Press. Heidegger, M., (2008), Varlık ve Zaman, (Çev. K. H. Ökten), İstanbul: Agora Kitaplığı. Holm, H. G., (2007), Din Psikolojisine Giriş, (Çev., A. Bahadır), İstanbul: İnsan Yayınları. Hood, R.W ve arkd., (1996), Psychology of Religion, New York: The Guilford Press. Horney, K.,(1950), Neurosis and Human Growth, New York: Norton. Hökelekli, H., (2002), “Gençlik ve Din”, Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi içinde, Ankara: Ankara Okulu Yayınları. --------, (2003), Din Psikolojisi, Ankara: T.D.V. Yayınları. Husain, S. A., (1998), “Religion and Mental Healty From the Muslim Perspective”, in Handbook of Religion and Mental Health, (Ed: H. G. Koenig), New York: Academic Press. Irmak, C., (1999), “Dasein İçin Kaygılık...”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. İbn Manzûr, Cemâleddîn Muhammed b. Mükerrem (2003), Lisânü’l-‘Arab, Kahire: Daru’l-Fikr. İnam, A., (1999), “Kaygı Gülü Açarken”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. 240 Saffet KARTOPU İsen, G.; Batmaz, V., (2006), Ben ve Toplum, İstanbul: Salyangoz Yayınları. James, W., (1945), The Varıetıes of Religious Experince, New York: Longmans Green and Co. Jung, C. G., (2007), İnsan ve Sembolleri, (Çev., A. N. Babaoğlu), İstanbul: Okyanus Yayınları. --------, (1998), Psikoloji ve Din, (Çev. R. Karabey), İstanbul: Okyanus Yayınları. Kağıtcıbaşı, C., (1999), Yeni İnsanlar ve İnsanlar, İstanbul: Evrim Yayınları. Kandemir, Y., (2006), Kader İnancının Psikoterapik Açıdan Fonksiyonu, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üni. Sos. Bil. Enst. Karaca, F., (2000), Ölüm Psikolojisi, İstanbul: Beyan Yayınları. -------., (2003), “Dindarlığın Fonksiyonelliği Üzerine”, Dini Araştırmalar 6 (16). --------, (2001) “Din Psikolojisinde Metot Sorunu ve Bir Dindarlık Ölçeğinin Türk Toplumuna Standardizasyonu”, EKEV Akademi Dergisi, c.II, sy: 4, 187-202. --------, (2006), “Kader Algısı -Ruh Sağlığı İlişkisi Üzerine Empirik Bir Araştırma”, İslami Araştırmalar Dergisi, C., 19, Sayı:3. Ankara. Kartopu, S., (2006), Dini Yaşayışta Hayatı Sorgulama, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Kaya, M.; Varol, K., (2004), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Durumluk-Sürekli Kaygı Düzeyleri ve Kaygı Nedenleri (Samsun Örneği)”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 17, Samsun. Kayıklık, H., (2002), “Bireysel Dindarlığın Psikolojik Kaynakları” Dini Araştırmalar Dergisi, Cilt:5, Sayı:13. --------, (2003), Orta yaş ve Yaşlılıkta Dinsel Eğilimler, Adana: Baki Kitapevi. --------, (2006), “Değişen Dünyada Birey, Din ve Dindarlık”, (Ed. E. Günay;C. Çelik), Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları. Kazancı, A. L., (1968), İslam’da İrade, Kaza ve Kader, İstanbul:İrfan yay. 241 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Kennerley, H.; (1997), Overcoming Anaxıety, New York University Press, New York. Keskin, H., (1997), İslam Düşüncesinde Kader ve Kaza, İstanbul: Beyan Yay. Kılavuz, S., (1998), İslam Akaidi ve Kelama Giriş, İstanbul: Ensar Neşriyat. Kıerkegaard, S., (2002), Korku ve Titreme, (Çev., İ. Kapaklıkaya), İstanbul: Anka Yayınları. --------, (2009), Kaygı Kavramı, (Çev., T. Armaner), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Kılıçbay, M. A., (1999), “Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Kimter, N., (2002), “Dini İnanç, İbadet ve Duanın Umutsuzlukla İlişkisi Üzerine”, H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi içinde, Ankara: Ankara Okulu Yayınları. Kirkpatrick, L. A., (2006), “Din Psikolojisinde Bağlanma Teorisi” (Çev. M. Koç), Bilimname 10 (1). Koç, M., (2004), “Ergenlik Döneminde Dua ve İbadet Algılarının Ruh Sağlığına Etkileri Üzerine Bir Alan Araştırması”, Sakarya Üni. İlahiyat Fak. Dergisi 10. Köknel, Ö., (1990), Tabular- takıntılar-saplantılar, İstanbul: Altın Kitaplar. Kula, M. N., (2002), “Gençlik Döneminde Kimlik ve Din”, H.Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi içinde Ankara: Ankara Okulu Yayınları. --------, 2005), Bedensel Engellilik ve Dini Başa Çıkma, İstambul: DEM Yyayınları. Kulaksızoğlu, A., (2007), Ergenlik Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi. Kuşat, A., (2004), Türk Toplumunda Nazar Olgusu ve Psikolojik Bir Yaklaşım, Kayseri: Laçin Yayınları. --------, (2006), “Ergenlerde Allah Tasavvuru”, (Ed., Ü. Günay; C. Çelik), Dindarlığın Sosyo- Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları. Küçükcan, T.; Köse, A., (2000), Doğal Afetler ve Din, İstanbul: İsam T.D.V. Yayınları. Le Gall, A., (2006), Anksiyete ve Kaygı, (Çev:İ.Yerguz), Ankara: Dost Kitabevi 242 Saffet KARTOPU Yayınları. Maslow, A., (1996), Dinler, Değerler, Doruk Deneyimler, (Çev., H. K. Sönmez), İstanbul: Kuraldışı Yayınları. -------- , (2001), İnsan Olmanın Psikolojisi, (Çev., O. Gündüz), İstanbul: Kuraldışı Yayınları. May, R., (1997), Kendini Arayan İnsan, (Çev., A. Karpat), İstanbul: Kuraldışı Yayınları. --------, (1997), Meaning Of Anexıety, New York. McReynolds, P., (1975), “Changing Conception of Anxiety: A Historyical Review and A Proposed İntegration”, in Stress and Anxiety I-II-III, (Ed: I. Sarason, C. Spielberger), Washington: Hemisphere Publishing Corporation. Meadow, M. J.; Richard Kahoe, R. D., (1984), Psychology of Religion: Religion in İndividual Lives, New York: Harper & Row. Mehmedoğlu, A. U., (2006), “Dindarlığın Peşinde: Din Psikoloıjisinde Araştırma, Ölçme ve Yorumlama Üzerine”, İslami Araştırmalar Dergisi 19(3). Merleau-Ponty, M., (2008), Algılanan Dünya, (Çev. Ö. Aygün), İstanbul, Metis Yayınları. Miller, L.;Kelley, B., (2005), “Relationships of Religiosity and Spirituality with Mental Health and Psychopathology”, in Handbook of The Psychology of Religion and Spirituality, (Ed:R. F. Paloutzian; C. L. Park), New York: The Guilford Press. Morris, C., (1993), Psychology an Introduction, USA: Prentice Hall Inc. Nottingham, E. K. (2004). “Din Sosyolojisi Araştırmaları”, (Çev. Mehmet Ali Kirman) Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt IV, Sayı:3, 151-170. Ok, Ü., (2005), “Dini Düşüncede Yaşanan Stresin (Şüphe, Uyumsuzluk, Çelişki vb.) Boyutları”, Dini Araştırmalar, Cilt: 8, Sayı: 22, Ankara. Oman D.; Thoresen, C.,(2005), “Do Religion and Spirituality Influence Healty?”, in Handbook of The Psychology of Religion and Spirituality, (Ed:R. F. Paloutzian; C. L. Park), New York: The Guilford Press. Önen L., Tüzün B. (2005), Motivasyon, İstanbul: Epsilon Yayınları. 243 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Öner, N.; Le Compte, A., (1998), Süreksiz Durumluk / Sürekli Kaygı Envanteri el Kitabı, İstanbul: Boğaziçi Üni. Yayınları. Öner, N., (1994), Stres ve Dini İnanç, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. -----------.,(1982), İnsan Hürriyeti, İstanbul: Selçuk yay. Özakpınar, Ö., (1999), İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul: Ötüken Neşriyat. Özbolat, A., (2011), Sosyal Hareketlilik ve Dini Hayatta Farklılaşma – Gerdibi Köylüleri Örneği-,(Basılmamış Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri. Özgül, S., (1998), Engellenme Durumları ve Tabiatüstü Yüklemeler Arasındaki İlişkiler, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa. Özlem, D., (1999), “Kaygı ve Tarihsellik”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. Öztürk, Y., (2003), “Kaderle Alakalı Yeni Yorumlara Eleştirel Bir Bakış”, Ekev Akademi Dergisi, Yıl:7, sayı:14, Erzurum. Öztürk, O., (1997), Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Hekimler Yayın Birliği. Öztürk, Z. A., (2007), İlköğretim Öğrencilerinde Dindarlık ile Kaygı Arasındaki İlişki, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana. Pargament, K. I., (1997), The Psychology of Religion and Coping: Theory, Research, Practise, New York: The Guilford Press. Pargament, K. I. ,(2005), “Acı ve Tatlı: Dindarlığın Bedelleri ve Faydaları Üzerine Bir Değerlendirme”, (Çev., A. U. Mehmedoğlu), Ç.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi 5 (1). --------, (2003), “Tanrım Bana Yardım Et: Din Psikolojisi Açısından Başa Çıkmanın Teorik Çatısına Doğru, (Çev., A. Albayrak), Tabula Rasa: Felsefe- Teoloji 3 (9). Pargament, K. I. and Park, C. L., (1997), “In Times of Stress: The Religion- Coping Connection”, B.Spilk and D. N. McIntosh (Ed.) The Psychology of Religion içinde, USA, Colorado: Westview Press. 244 Saffet KARTOPU Peker, H., (1993), Din Psikolojisi, Samsun: Sönmez Matbaa ve Yayınevi. Punch, K., (2005). Sosyal Araştırmalara Giriş Nicel ve Nitel Yaklaşımlar. (Çev. D. Bayrak, H. B. Arslan, Z. Akyüz) Ankara: Siyasal Kitabevi. Merleau-Ponty, M., (2008), Algılanan Dünya, (Çev. Ö. Aygün), Metis Yayınları. Rathus, S.A., (1993), Psychology, USA: HBC College Publıshers. Ray, N. L., (1992), Motivation in Education, New Mexico: Eastern New Mexico Üniversity. Sâbûnî, N., (1995), el-Bidâye fî Usûli’d-dîn, Mâturîdiyye Akâidi, (Çev. B. Topaloğlu), Ankara. Saraç, Y. (1990), Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, İstanbul: Risale Yay. Sertbaş, G. (1998), Gebelerde Doğum Öncesi ve Doğum Sonrası Dönemlerde Durumluk- Sürekli Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Schafer, W., (1987), Stress Management For Wellness, Florida: Holt, Rinehart and Winston İnc. Schmid, L.,(2003), “Anlam ve Değer Kaynağı Olarak Dini İnanç”, (Çev., A. Bahadır), Selçuk Üni. İlahiyat Fak. Dergisi 16. Schopenhauer, A., (2003), Varolmanın Acısı, (Der., V. Atayman), İstanbul: Donkişot Yayınları. --------, (2000), İstencin Özgürlüğü Üzerine, (Çev, M. Söyler), Ankara: Öteki Yayınevi. Schultz, D. ve S., (2007), Modern Psikoloji Tarihi, (Çev., Y. Aslay), İstanbul: Kaknüs Yayınları. Schulz, W. (1991), “Çağdaş Felsefede Kaygı Sorunu” (Çev., N. Barın), H. Von Ditfurth (Der.), Korku ve Kaygı içinde, İstanbul: Metis Yayınları. Selye, H., (1983), “The Stress Concept: Past, Present and Future”, in Stress Research (Ed: C. L. Cooper), New York: John Wiley & Sons. Soykan, Ö. N., (1999), “Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara. 245 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Spielberger, C.D (1966), Theory and Research in Anxiety, In C.D. Spielberger (Ed.), Anxiety and Behavior, New York: Academic Press. Spilka, B., (2001), “Din Psikolojisi Açısından Genel Bir Atıf Teorisi”, (Çev., A. Kuşat), E. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, S. 11, Ss., 173-196, Kayseri. Spilka, B., ve ark., (2003), The Psychology of Religion: An Empirical Approach, New York: The Guilford Press. Stack, S., (2001), “Dindarlık, Depresyon ve İntihar”, (Çev., T. Küçükcan), Akademik Araştırmalar Dergisi 7-8, 75-84. Şahin, A., (2006), “Din Kaynaklı Stres Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 21, Konya. -----------., (2002), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Umutsuzluk Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, Konya. Taftazânî, (1980), Kelam İlminin Belli Başlı Meseleleri, (Çev., Ş. Gölcük), İstanbul:Kayıhan Yayınları. Taylor, S., ve diğ., (2007), Sosyal Psikoloji, (Çev., A. Dönmez), İmge Kitapevi. Thorson, J. A., (1998), “Religion and Anxıety: Which Anxiety? Which Religion?”, Handbook of Religion and Mental Health, (Ed. H. G. Koenig), Newyork, Academic Press. Topaloğlu, B., (2006); Allah İnancı, İstanbul: İSAM. -------- (2000), Kelâm İlmi, İstanbul: Damla yay. Topaloğlu, N., (1998), Beyhaki ve Kitabu’l-Kaza ve’l-Kader’i, İzmir:Anadolu Matbaacılık. Vergote, A., (1999), Din, İnanç ve İnançsızlık, (Çev., V. Uysal), İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. Weber, M., (2009), Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, (Çev., G. Solmaz), Alter Yayıncılık. Wulff, D., (1997), Psychology of Religion: Classıc and Contemporary, New York: John Wiley & Sons Inc. 246 Saffet KARTOPU Yalom, I., (2001), Varoluşcu Psikoterapi, (Çev., Z. İ. Babayiğit), İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Yanbastı, G., (1990), Kişilik Kuramları, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları. Yaparel, R.; (1994), “Depresyon ve Dini İnançlar ile Tabiatüstü Nedensel Yüklemeler Arasındaki İlişkiler”, D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:VIII, İzmir. --------, (1987), Yirmi Kırk Yaş Arası Kişilerde Dini Hayat ile Psiko- Sosyal Uyum Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üni. Sos. Bil. Enst., Ankara. Yapıcı, A.; Kayıklık, H., (2005), “Ruh Sağlığı Bağlamında Dindarlığın Özsaygı ve Kaygı ile İlişkisi: Çukurova Üni. Örneği”, Değerler Eğitimi Dergisi 3(9). Yapıcı, A.; Kayıklık, H., (2005a), “Dinsel Eğilimle Önyargı ve Hoşgörüsüzlük Arasındaki İlişkiler Üzerine Psikololik Bir Araştırma”, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 14(1), Adana. Yapıcı, A., (2003), “Fiziksel ve Sosyal Hadiselere Sebep Atfetmede Dinin Rolü”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:1, Cilt:3., Adana. --------, (2007), Ruh Sağlığı ve Din Psiko- Sosyal Uyum ve Dindarlık, Adana: Karahan Yayınları. --------, (2004), Din Kimlik ve Önyargı, Biz ve Onlar, Adana: Karahan Yayınları. Yavuz, K.,,(1986), “Din Psikolojisinde Metot Meslesi ve Yeni Gelişmeler”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum. --------., (2003), “Din ve Güven”, (Ed. F. Erdem), Sosyal Bilimlerde Güven içinde, Ankara: Vadi Yayınları. Yavuz, Y.Ş., (2000), “Kader”, Diyanet İşleri Başkanlığı Ansiklopedisi, İstanbul. Yıldız, M., (1998), “Dini Hayat İle Ölüm Kaygısı Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma”, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. -------., (2002), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Dindarlık ve Ölüm Kaygıları Üzerine”, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 14. Yıldız, M.; Sezen, A.; Yener, İ., (2007), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinde DurumlukSürekli Kaygı Düzeyleri ile Akademik Güdülenmeler Arasındaki İlişkinin 247 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - İncelenmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 25, İzmir. Yılmaz, S., (2001), “Elmalı’ya Göre Kader İnancı ve İnsan Hayatındaki Yeri”, Günümüz İnanç Problemleri Sempozyumu, Erzurum. Yurdagür, M., (1981), Kur’an’da Kader, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). AÜ Sosyal Bil. Enst., Ankara. Zebîdî, E.,( 1888/1306.), Tâcu’l-Arûs min Cevahiri’l-Kamûs, Kahire: Matbaatü’lHayriyye. Zemahşerî , (1882), Esâsu’l-Belâğa, Matbaatü’l-Vehbiyye. Zinnbauer, J.B. and Pargament K.I., (2005), “Religiousness and Spirituality”, in Handbook of The Psychology of Religion and Spirituality, (Ed:R. F. Paloutzian; C. L. Park), New York: The Guilford Press. 248 Saffet KARTOPU EK-1 DEĞERLENDİRME ANKETİ Değerli Katılımcılar, Bu anket, bilimsel bir çalışmada kullanılmak amacıyla hazırlanmıştır. Anketin sonuçları kişisel olarak değil, grup olarak değerlendirilecektir. Bu nedenle ankete isim ve tanıtıcı bilgiler yazmanıza gerek yoktur. Lütfen, anketin her sorusunu dikkatle okuyarak, size en uygun cevabı veriniz. Cevapsız soru bırakmayınız. Araştırma sonuçlarının güvenirliği sizin anketi objektif ve samimi olarak cevaplandırmanıza bağlıdır. Anketi cevaplandırarak araştırmamıza yaptığınız katkıya ve ilginize teşekkür ederim. Saffet KARTOPU 1) Yaşınız:………………………….. 2) Cinsiyetiniz 1 ( ) Erkek 2( )Bayan 3) Medeni haliniz 1 ( ) Evli 2 ( ) Bekar 4) Eğitim düzeyiniz 1 ( ) Lise 3)Ayrılmış 2 ( ) Yüksek okul- Fakülte 3 ( ) Yüksek lisans / Doktora 5) Branşınız…......(Öğrenciyseniz öğrenim gördüğünüz okul Türü)............................. 249 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 6) Sosyo-ekonomik düzeyiniz (Öğrenciler için ailenizin) 1 ( ) Üst 2 ( ) Orta 3 ( ) Düşük 7) Kaç çocuğunuz var? (Öğrenciyseniz, Kaç Kardeşsiniz) (Siz dahil) ……………………………………………… 8) Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz? 1 ( ) Genellikle 2 ( ) Bazen 3 ( ) Hiçbir zaman 4 ( ) Her zaman 9) Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ? (Tehlikeli kaza, ciddi bir hastalık vb. gibi) 1 ( ) Evet 2 ( ) Hayır 3 ( ) Birinci Derece yakınım yaşadı 10) Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?) 1 ( ) Çok Dindar 2 ( ) Dindar 3 ( ) Biraz Dindar 4 ( ) Hiç Dindar Değil 11) Dershaneye gidiyor musunuz? Sınava kaçıncı kez giriyorsunuz? (Öğrenciler cevaplayacaklar) 1 ( ) Evet 2 ( ) Hayır 250 ……………………………………………… Saffet KARTOPU 12) Kadere inancınız bakımından durumunuza uygun seçeneği işaretleyiniz. ( ) Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum. ( ) Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var. ( ) Kader konusunda şüpheleniyorum. ( ) Kader konusuna ilgi duymuyorum ( ) Kadere inanmıyorum. ( ) Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum ( ) Başka (belirtiniz)………………………………………. 13) Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir. 1 ( ) Tamamen katılıyorum 3 ( ) Katılmıyorum 2 ( ) Katılıyorum 4 ( ) Hiç katılmıyorum 14) Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır? 1 ( ) İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini tamamen kendisi çizer. 2 ( ) İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır. 3 ( ) İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderini değiştiremez. 251 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 15) Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz? (Öğrenciler cevaplayacaklar) 1 ( ) Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım. 2 ( ) Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim. 3 ( ) Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlak emin olurum. 4 ( ) Başka (belirtiniz). 16) Afetlerin kaynağı sizce nedir? 1 ( ) Her şeyin sahibi Allah’tır. 2 ( ) Hatalarımızdır. 3 ( ) Tabiattır. 17) Başarmak her zaman elinizde mi? 1 ( ) Genellikle 2 ( ) Bazen 3 ( ) Hiçbir zaman 4 ( ) Her zaman 18) Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız? 1 ( ) Nasip değilmiş diğer sefere derim 2 ( ) Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm 3 ( ) Kendimi alkolle teselliye çalışırım 4 ( ) Kahreder ve vazgeçerim 19) Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor? 1 ( ) İnsanın kendisi 2 ( ) Sosyal Hayat 252 3 ( ) Allah Saffet KARTOPU 20) Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız? 1 ( ) Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım 2 ( ) Hatırı sayılır insanları devreye sokarım 3 ( ) İşi oluruna bırakırım 4 ( ) Astrolojiye başvururum 21) Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi? 1 ( ) Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım 2 ( 3 ( ) Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır. 4 ( ) Başka (belirtiniz) ……………………………………………………. ) Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım. 22) İnsanların yaptıkları hataları, kaderle açıklamalarının sebebi sizce nedir? 1 ( ) Sorumluluktan kaçma arzusu 2 ( ) Kolaycılık ve tembellik 3 ( ) Kader konusundaki yanlış inanışları 4 ( ) Fikrim yok 5 ( ) Başka (belirtiniz)……………………………………………...........…………………. 253 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - 23) Gücünüzün yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz? 1 ( ) Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım. 2 ( ) Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim. 3 ( ) Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim. 4 ( ) Bu olaylar beni hiç etkilemez. 5 ( ) Başka (belirtiniz) ……………………………………………… 24) Yıl sonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz? 1 ( ) Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı. 2 ( ) Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçemeyeceğini bilemeyiz. 3 ( ) Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı. 4 ( ) Başka (belirtiniz)……………………………………………… 25) Sizce Kader nedir? Size hangi kavramları daha çok çağrıştırmaktadır? Kısaca belirtiniz. ………………………………………………………………………………………………............................…………. 254 Saffet KARTOPU Aşağıdaki tabloda sizin kendinize ait duygularınızı anlatmakta kullanabileceğiniz bir takın ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi dikkatle okuduktan sonra, kendinizi şuanda nasıl hissediyorsanız, seçeneklerden birini parantez içine (x) işareti koyarak belirtiniz. Cevapsız madde bırakmayınız. Şu Andaki Duyguların İfadeleri Hayır (1) Biraz (2) Çok (3) Tamamıyle(4) 26. Şu anda sakinim ( ) ( ) ( ) ( ) 27.Kendimi emniyette hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 28.Şu anda sinirlerim gergin ( ) ( ) ( ) ( ) 29.Pişmanlık duygusu içindeyim ( ) ( ) ( ) ( ) 30.Şu anda huzur içindeyim ( ) ( ) ( ) ( ) 31.Şu anda hiç keyfim yok ( ) ( ) ( ) ( ) 32.Başıma geleceklerden endişe duyuyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 33.Kendimi dinlenmiş hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 34.Şu anda kaygılıyım ( ) ( ) ( ) ( ) 35.Kendimi rahat hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 36.Kendime güvenim var ( ) ( ) ( ) ( ) 37.Şu anda asabım bozuk ( ) ( ) ( ) ( ) 38.Çok sinirliyim ( ) ( ) ( ) ( ) 39.Sinirlerimin çok gergin olduğunu hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 40.Kendimi rahatlamış hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 41.Şu anda halimden memnunum ( ) ( ) ( ) ( ) 42.Şu anda endişeliyim ( ) ( ) ( ) ( ) 43.Heyecandan kendimi şaşkına dönmüş hissediyorum ( ) ( ) ( ) ( ) 44.Şu anda sevinçliyim ( ) ( ) ( ) ( ) 45.Şu anda keyfim yerinde ( ) ( ) ( ) ( ) 255 KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ - Genel Olarak Duygularınızın İfadeleri Hayır (1) Biraz (2) Çok (3) Tamamıyle(4) 46.Genellikle keyfim yerindedir ( ) ( ) ( ) ( ) 47.Genellikle çabuk yorulurum ( ) ( ) ( ) ( ) 48.Genellikle kolay ağlarım ( ) ( ) ( ) ( ) 49.Başkaları kadar mutlu olmak isterim ( ) ( ) ( ) ( ) 50.Çabuk karar verdiğim için fırsatları kaçırırım ( ) ( ) ( ) ( ) 51.Kendimi dinlenmiş hissederim ( ) ( ) ( ) ( ) 52.Genellikle sakin, kendime hakim ve soğukkanlıyım ( ) ( ) ( ) ( ) 53.Güçlüklerin, yenemeyeceğim kadar biriktiğini hissederim ( ) ( ) ( ) ( ) 54.Önemsiz şeyler hakkında endişelenirim ( ) ( ) ( ) ( ) 55.Genellikle mutluyum ( ) ( ) ( ) ( ) 56.Her şeyi ciddiye alır ve etkilenirim ( ) ( ) ( ) ( ) 57.Genellikle kendime güvenim yoktur. ( ) ( ) ( ) ( ) 58.Genellikle kendimi emniyette hissederim ( ) ( ) ( ) ( ) 59.Sıkıntılı ve güç durumlarla karşılaşmaktan kaçınırım ( ) ( ) ( ) ( ) 60.Genellikle kendimi hüzünlü hissederim ( ) ( ) ( ) ( ) 61.Genellikle hayatımdan memnunum ( ) ( ) ( ) ( ) 62.Olur olmaz düşünceler beni rahatsız eder ( ) ( ) ( ) ( ) 63.Hayal kırıklıklarımı öylesine dikkate alırım ki, hiç unutamam ( ) ( ) ( ) ( ) 64.Aklı başında kararlı bir insanım ( ) ( ) ( ) ( ) 65.Son zamanlarda kafama takılan konular beni tedirgin ediyor ( ) ( ) ( ) ( ) 256