kahramanmaraş örneği - Gümüşhane Üniversitesi

Transkript

kahramanmaraş örneği - Gümüşhane Üniversitesi
Saffet KARTOPU
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ
–KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ–
Yrd. Doç. Dr.
Saffet KARTOPU
Temmuz- 2013
GÜMÜŞHANE
1
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI
Bağlarbaşı Mahallesi 29100 / Gümüşhane
Telefon: 0 456 233 74 25 pbx
Faks: 0 456 233 74 27
Yayın Numarası: 18
ISBN: ISBN NO: 978-605-63476-7-2
Yayıncı Sertifika No: 26421
Yazar: Yrd. Doç. Dr. Saffet KARTOPU
Kitabın Adı: Kaygının Kader Algıları İle İlişkisi
Yayın Türü: Kitap
Birinci Baskı
İstanbul, 2013
Baskı:
Eserin hukuki ve etik sorumluluğu yazara aittir.
Tüm hakları saklıdır.
Bu kitabın yayın hakları Gümüşhane Üniversitesi’ne aittir.
İzinsiz kopyalanamaz, aktarılamaz, çoğaltılamaz.
2
Saffet KARTOPU
İthaf
Yaşamımın her döneminde bana sınırsızca güven duyan
anneme ve babama…
3
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
4
Saffet KARTOPU
ÖZGEÇMİŞ
1981 yılında Adana / Karaisalı’da doğdu. 1997’de Karaisalı İmam
Hatip Lisesinden mezun olduktan sonra, lisansını Çukurova Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinde, Yüksek Lisansını aynı üniversitenin Sosyal Bilimler
Enstitüsünde tamamladı. 2003-2012 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı çeşitli ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğretmen, müdür
yardımcısı ve müdür olarak çalıştı. Aynı zamanda Kamu Yönetimi alanında
ikinci lisansını ve yüksek lisansını tamamladı. Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Psikolojisi Anabilim
Dalında “Kaygının Kader Algıları ile İlişkisi: Kahramanmaraş Örneği”
başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Kahramanmaraş Mükrime Hatun Kız
Teknik ve Meslek Lisesi Müdürü iken Gümüşhane Üniversitesine öğretim
üyesi olarak atandı. Halen aynı üniversitede Din Psikolojisi Anabilim Dalı
başkanı olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
5
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
6
Saffet KARTOPU
İÇİNDEKİLER
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ
- KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ ÖZGEÇMİŞ
ÖNSÖZ
İÇİNDEKİLER
TABLO LİSTESİ
GİRİŞ.............................................................................................................. 6
a) Konu ve Problem...................................................................................... 16
b) Çalışmanın Amacı ve Önemi.................................................................... 21
c) İlgili Literatür............................................................................................ 23
I. BÖLÜM
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
1.1.KAVRAMSAL AÇIKLAMALAR.............................................................. 27
1.1.1. Kaygı........................................................................................................ 27
1.1.1.1. Kaygı Kavramının Tanımı........................................................... 27
1.1.1.2. Tarihsel Süreçte Kaygı................................................................. 30
1.1.1.3. Kaygının Belirtileri...................................................................... 32
1.1.1.4. Kaygının Sebepleri...................................................................... 35
1.1.1.5. Kaygının Çeşitleri........................................................................ 39
1.1.1.6. Kaygıyla İlgili Kavramlar............................................................ 45
1.1.1.7. Dindarlık ve Kaygı...................................................................... 53
1.1.2. Algı...................................................................................................... 57
1.1.3. Kader Kavramı.................................................................................... 60
1.1.3.1. Kaderin Kavramının Tanımı........................................................ 60
1.1.3.2. Kur’an’da Kaderin Kullanıldığı Manalar.................................... 63
7
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
1.1.3.3. Tarihsel Süreçte Farklı Kader Anlayışları.................................... 66
1.1.3.4. Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Kader...................................... 71
1.2. KURAMSAL AÇIKLAMALAR................................................................ 77
1.2.1.Yükleme Kuramı.................................................................................. 77
1.2.1.1. Yükleme Kuramı ve Temelleri..................................................... 78
1.2.1.2. Yükleme Kuramının Tarihsel Gelişimi........................................ 82
1.2.1.3. Yüklme Yapmanın Nedenleri....................................................... 84
1.2.1.4. Yükleme Kuramı ve Din.............................................................. 86
II. BÖLÜM
BULGULAR VE YORUMLAR
2.1. Araştırma Sahasının Genel Özellikleri........................................................ 99
2.1.1. Kahramanmaraş’ın Tarihi.................................................................... 99
2.1.2. Coğrafi Yapısı/Nüfusu ve Ekonomisi.................................................. 99
2.2. YÖNTEM VE UYGULAMA................................................................... 100
2.2.1. Problem ve Araştırmada Cevap Aranan Sorular................................ 101
2.2.1.1. Problemler.................................................................................. 101
2.2.1.2. Alt Problemler............................................................................ 101
2.2.2. Anket Formunda Kullanılan Değişkenler ve Sorular........................ 106
2.2.3 Kavramlar........................................................................................... 106
2.2.4. Sayıltılar............................................................................................ 111
2.2.5. Denenceler......................................................................................... 111
2.2.6 Evren ve Örneklem............................................................................. 114
2.2.7. Araştırmanın Sınırlılıkları................................................................. 114
2.2.8. Saha Çalışmasının Uygulanması ve İstatistiksel İşlemler................. 115
2.2.8.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği........................................... 115
2.2.8.2. Verilerin Analizi......................................................................... 117
2.3. BULGULAR ve YORUMLAR................................................................ 118
2.3.1. Sosyo-Demografik Değişkenler ve Kaygı Düzeyi............................ 118
2.3.1.1.Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Olgusal Özellikleri....................................................................................................... 118
8
Saffet KARTOPU
2.3.1.2. Kanaat Sorularına Göre Örneklemin Özellikleri....................... 124
2.3.1.3. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyi..131
2.3.2 Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi........................ 139
2.3.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı............................................. 140
2.3.2.2. Cinsiyete Göre Kader Algısı...................................................... 146
2.3.2.3. Medeni Duruma Göre Kader Algısı........................................... 154
2.3.2.4. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı.......................................... 159
2.3.2.5. Okul Türüne Göre Kader Algısı................................................. 164
2.3.2.6. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı.................................... 173
2.3.2.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı.................................. 179
2.3.2.8. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı.................................... 188
2.3.2.9. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı............................. 191
2.3.2.10. Dershaneye Gidip-Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı.... 197
2.3.3. Kader Algısı Kaygı Düzeyi İlişkisi................................................... 200
2.3.3.1. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri...................................................... 200
2.3.3.2. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............. 201
2.3.3.3. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri.................................... 202
2.3.3.4. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi...................... 203
2.3.3.5. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri................ 204
2.4. TARTIŞMA............................................................................................... 205
2.4.1. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı Düzeyiyle
İlgili Bulguların Tartışılması....................................................................... 206
2.4.2. Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi Bulgularının Tartışılması.......................................................................................................... 210
2.4.3. Kader Algısı/Kaygı Düzeyi İlişkisiyle İlgili Bulguların Tartışılması...........225
SONUÇ .......................................................................................................... 231
KAYNAKÇA .................................................................................................. 235
EK-1 : DEĞERLENDİRME ANKETİ .......................................................... 249
9
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
10
Saffet KARTOPU
ÖNSÖZ
Kaygının kader algıları ile ilişkisinin konu edildiği bu çalışmanın
odak noktasını farklı kader algılarının kaygı düzeyini ne ölçüde etkilediğinin
din psikolojisinin yaklaşımıyla incelenmesi oluşturmaktadır. Araştırma, giriş
ve iki bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın giriş bölümünde konu, problem,
amaç, önem ve ilgili literatüre yer verilmiştir. Birinci bölüm, kavramsal ve
kuramsal çerçeve olarak tasarlanmış, kaygı, algı ve kader gibi araştırmanın
kavramlarına ve teze kuramsal temel oluşturan yükleme kuramına ayrılmıştır.
İkinci bölümde, araştırmanın uygulama kısmı yer almaktadır. Bu
bölümde, araştırmanın yöntemi, problem ve araştırmada cevap aranan
sorular, araştırmada kullanılan değişkenler ve sorular, kavramlar, sayıltılar,
denenceler, evren ve örneklem, araştırmanın sınırlılıkları, saha çalışmasının
uygulanması ve istatistiksel işlemlere yer verilmiştir. Bulguların yorumunda,
sosyo-demografik değişkenlere göre örneklemin olgusal özellikleri, kanaat
sorularına göre örneklemin özellikleri, sosyo- demografik değişkenlere göre
örneklemin kaygı düzeyi, sosyo-demografik değişkenler kader algısı ilişkisi
ve kader algısı / kaygı düzeyi ilişkisi ele alınmıştır. Ayrıca tartışma kısmında
elde edilen bulgular tartışıldıktan sonra sonuç ve kaynakçaya yer verilmiştir.
Çalışmanın ortaya çıkmasında doğrudan veya dolaylı pek çok insanın
katkısı vardır. Öncelikle doktora öğrenimimin başından tezimin bitimine kadar
sürekli yardımını gördüğüm danışman hocam Sayın Doç. Dr. Ali KUŞAT’a,
akademik yolculuğa çıkmaya niyetlendiğim lisans döneminin son yıllarından
doktora döneminin sonuna kadar cesaretlendirici tutumunu ve yardımını
esirgemeyen, katkısını akademik alanla sınırlandırmayıp yol göstericiliğini
hep yanımda hissettiğim, hocam Sayın Prof. Dr. Hasan KAYIKLIK’a, doktora
ders dönemindeki katkılarından dolayı Prof. Dr. Çelalettin ÇELİK ve Prof.
Dr. Abdulvahap TAŞTAN’a, tezin her aşamasında sürekli görüş alış verişinde
bulunduğum değerli arkadaşım Dr. Abdullah ÖZBOLAT’a, yardımları
nedeniyle meslektaşlarım, Hacı Ali AYGÜN, Abdulkadir ASLANSOY,
İbrahim ARUK, Ali BİLAL ve Mustafa SEKMEN’e, araştırmaya katılma
talebimizi nezaketle kabul edip titiz bir şekilde anketi dolduran Kahramanmaraş
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Lisesi ve İmam Hatip
11
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Lisesi öğretmen ve öğrencilerine, çalışmanın basılmasıa vesile olan Gümüşha
Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. İhsan GÜNAYDIN’a ve çalışmama
katkı veren daha pek çok kişi ve kuruma teşekkür borçlu olduğumu belirtmek
isterim.
Ayrıca, çalışmalarım süresince birçok fedakârlıklar gösterip beni
destekleyerek her an yanımda olan eşime, hayatımızı güzelleştiren oğluma ve
kızıma teşekkür ederim.
Saffet KARTOPU
12
Saffet KARTOPU
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1
Araştırmanın Yol Haritası............................................................................100
Tablo 2
Araştırmanın Alt Problemlerine Göre Anket Sorularının Dağılımı......104
Tablo 3
Yaşa Göre Dağılım.........................................................................................119
Tablo 4
Cinsiyete Göre Dağılım................................................................................119
Tablo 5
Medeni Duruma Göre Dağılım...................................................................120
Tablo 6
Eğitim Düzeyine Göre Dağılım...................................................................120
Tablo 7
Okul Türüne Göre Dağılım..........................................................................121
Tablo 8
Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım.............................................................121
Tablo 9
Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım...........................................................122
Tablo 10
Dramatik Tecrübe Durumuna Göre Dağılım............................................122
Tablo 11
Dindarlık Algısına Göre Dağılım................................................................123
Tablo 12
Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım...........................123
Tablo 13
Kader İnancı Bakımından Dağılım.............................................................124
Tablo 14
Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna
Katılıp Katılmama Durumuna Göre Dağılım...........................................125
Tablo 15
Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım...........................................125
Tablo 16
Sınav Tutumuna Göre Dağılım....................................................................126
Tablo 17
Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım................................................126
Tablo 18
Başarı Tutumuna Göre Dağılım..................................................................127
Tablo 19
Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım.........................................................127
Tablo 20
Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre Dağılım.................................128
Tablo 21
İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım.........................................................128
Tablo 22
Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım............................................................129
Tablo 23
Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım...............................................129
Tablo 24
Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım....................................................130
Tablo 25
Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım..........................................131
Tablo 26
Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyleri........................................................132
Tablo 27
Cinsiyet Göre Kaygı Düzeyleri....................................................................133
Tablo 28
Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyleri.....................................................133
Tablo 29
Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri..................................................134
Tablo 30
Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri............................................................135
Tablo 31
Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri.............................................136
Tablo 32
Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri...............................................137
13
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 33
Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............................................138
Tablo 34
Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............139
Tablo 35
Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-1...........................................................140
Tablo 36
Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-2...........................................................143
Tablo 37
Cinsiyete Göre Kader Algısı-1.....................................................................146
Tablo 38
Cinsiyete Göre Kader Algısı-2.....................................................................148
Tablo 39
Cinsiyete Gre Kader Algısı–3.......................................................................150
Tablo 40
Cinsiyete Gre Kader Algısı-4.......................................................................152
Tablo 41
Medeni Duruma Göre Kader Algısı-1........................................................154
Tablo 42
Medeni Duuma Göre Kader Algısı-2.........................................................157
Tablo 43
Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-1........................................................159
Tablo 44
Eğitim Düeyine Göre Kader Algısı-2..........................................................162
Tablo 45
Okul Türüne Göre Kader Algısı-1...............................................................164
Tablo 46
Okul Türüe Göre Kader Algısı-2.................................................................166
Tablo 47
Okul Türüne Göre Kader Algısı-3...............................................................168
Tablo 48
Okul Türüe Göre Kader Algısı-4.................................................................170
Tablo 49
Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-1.................................................173
Tablo 50
Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-2.................................................176
Tablo 51
Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-1................................................179
Tablo 52
Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-2................................................182
Tablo 53
Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-3................................................185
Tablo 54
Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı.....................................................188
Tablo 55
Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-1.........................................191
Tablo 56
Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-2.........................................195
Tablo 57
Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-1...............197
Tablo 58
Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-2...............199
Tablo 59
Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu
Yargısına Katıp Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyler.................200
Tablo 60
Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri.............................201
Tablo 61
Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri......................................................202
Tablo 62
Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi.......................................203
Tablo 63
Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri.................................204
14
Saffet KARTOPU
KISALTMALAR
Akt. : Aktaran
Ark. : Arkadaşları
C.
: Cilt
Çev. : Çeviren
Der. : Derleyen
Ed. : Editör
Fd
: Durumluk Kaygı F Değeri
Fs
: Sürekli Kaygı F Değeri
Haz. : Hazırlayan
p
: Anlamlılık Değeri
s
: sayfa
S
: Sayı
Sd
: Durumluk Kaygı Standart Sapması
Xd
: Durumluk Kaygı Puanı Ortalaması
Xs
: Sürekli Kaygı Puanı Ortalaması
Ss
: Sürekli Kaygı Puanı Standart Sapması
SDs : Sürekli Kaygı Serbestlik Değeri
SDd : Durumluk Kaygı Serbestlik Değeri
Td
: Durumluk Kaygı T Değeri
Ts
: Sürekli Kaygı T Değeri
vb. : ve benzeri
vd. : ve diğerleri
Yay. : Yayınları
15
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
GİRİŞ
a) Konu ve Problem
Bu çalışmada temel olarak, kaygının kader algıları ile ilişkisi ele
alınacaktır. Bilindiği gibi kader, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak
olan şeylerin zaman ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini bilip
ezelde de o surette takdir etmesidir (Sabuni, 1995:161). Kaygı ise olumsuz bir
sonuç bekleme, iç çelişki, desteğin çekilmesi ve belirsizlik durumlarında ortaya
çıkan üzüntü, sıkıntı, korku, başarısızlık duygusu, acizlik, sonucu bilememe
ve yargılanma gibi durumlardan birini ya da bir kaçını içeren heyecansal süreç
olarak ifade edilebilir (Le Gall, 2006:7; Cüceloğlu, 1994:276).
Belirli şiddette kaygı, insanın temel duygularından birisi olarak kabul
edilebilir. Çünkü her insan kendisi için tehlikeli olarak algıladığı durumlar
karşısında bir miktar kaygılanır. Örneğin, sınavlar ve cerrahi operasyonlar
kişide belli oranda tedirginlik ve huzursuzluk yaratabilir. Bu tür kaygılar
genellikle kısa süreli ve geçicidir. Bu sebeple bunlara süreksiz-durumluk
kaygı adı verilmektedir. Kişinin gündelik yaşantısı içinde karşılaştığı pek
çok durumu sıklıkla stresli olarak algılaması ve yorumlaması ise sürekli
kaygı olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda sürekli kaygı hali, kişinin açık
ve nesnel bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı anlarda bile tedirginlik duyup
mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde tanımlanabilir.
Bu bağlamda, araştırmamızda kader inancının, kişinin hayata
verdiği anlamı nasıl yönlendirdiği ve kaderden hangi manayı anladığı
ortaya konularak, bu mananın kişinin psikolojisine ne tür etkide bulunduğu
saptanmaya çalışılacaktır. Böylece farklı kader algılarının kaygıyla ilişkisi
ortaya konulmuş olacaktır. Psikolojik açıdan önemli olan insanın kaderden
anladığı mana ve kadere karşı geliştirdiği tutumlardır. Bu tutumlar insanın
davranışlarını ve psikolojisini sonuç olarak da ruh sağlığını etkilemektedir.
Bunun için kader inancının ve kadere verilen anlamın psikolojik olarak
incelenip ortaya konulması gerekmektedir.
Bilindiği gibi kaza ve kadere iman konusu, İslam dininin Amentüsünde
yer alan, farklı İslam bilginleri tarafından değişik şekillerde yorumlanan bir
16
Saffet KARTOPU
konudur ve İslam inancı içerisinde en tartışmalı konuların başında gelmektedir.
İslam düşünce tarihinde çeşitli mezheplerin ortaya çıkmasına ve aralarında
sert tartışmalar yaşanmasına neden olan kader konusunda esas tartışma,
insanın davranışlarının sorumluluğunu üstlenip üstlenmeyeceği konusunda
yaşanmıştır. Kader konusunda belki en kesin olan şey, az ya da çok, dindar
insanların kader inancını farklı şekillerde algıladıklarıdır. Yani hemen her
Müslüman, inanç esaslarından biri olan kader konusunu eğitim şekli, bilgi
birikimi, entelektüel kapasitesi, kişilik özellikleri vb. gibi faktörlerin etkisiyle
farklı bir şekilde yorumlamakta ve hayatına aktarmaktadır. Bu çalışmanın
amacı da, seçilen örneklem grubu üzerinde farklı kader algılarını belirleyerek,
bu algı şekillerinin kaygıyla ilişkisini ortaya koymaktır.
İnsan dış dünyanın bilinmezliğinden ve muhtemel tehlikelerinden
kendini korumak için tarih içinde büyüler denemiş, ruhlara tapmış, törenler
düzenlemiş, büyücülerin güçlerinin arkasına sığınarak huzuru ve rahatlığı
bulmaya çalışmıştır. İki bin yıldan uzun bir süredir tek tanrılı dinler insanların
temeldeki güvensizliklerine çare olmuş, ruh ve beden sağlığının korunmasında
çok önemli araç haline gelmiştir. Bu özelliği ile din, birçok açıdan son derece
önemli bir psikoterapi rolü oynamıştır.
Kader inancı da hem kişinin anlayışını yönlendirip davranışını
etkilediği için dinin, hem de çoğu zaman atıf mevzu olduğu için son yıllarda
din psikolojisinin önemle üzerinde durduğu bir konu haline gelmiştir. Kişide
“endişe”, “bunaltı”, “iç daralması”, “tedirginlik” ve “tasa” şeklinde tezahür
eden kaygı (anxiety, angst) hali ise psikologların ve psikiyatrların ilgilendiği
bir mevzudur. Çünkü bireyin kaygı düzeyinin normal olmaması, özellikle
kaygılanım bozukluğunun görülmesi ruh sağlığını olumsuz etkileyen faktörler
arasında kabul edilmektedir.
Ruh sağlığını olumsuz etkileyen böyle bir durum karşısında kader
inancının nasıl bir etkisinin olacağı yanıtı beklenen önemli bir soru olarak
karşımızda durmaktadır. Bu soruya cevap ararken, yani kaygının farklı
kader algıları ile ilişkisi incelenirken, konuya daha bütüncül bir bakış açısı
kazandırmak için kuramsal bir temelden hareket etmek faydalı olabilir. Bu
çalışmada konumuza uygun bir bakış açısı sunduğunu düşündüğümüz, yükleme
kuramından hareket edilecektir. Kuramı biraz daha yakından tanımamız
17
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
gerekirse; bilindiği gibi insanın en temel eğilimlerinden biri gerek kendisinin
yaşadığı gerekse çevresinde gözlemlediği olaylara bir anlam vermeye ya da
olup biten olayları bir takım nedenlere ve sebeplere yükleyerek açıklamaya,
dolayısıyla anlamaya çalışmasıdır. İnsanın söz konusu bu temel etkinliğini
açıklamak durumunda olan psikologlar, bu çabanın altındaki nedenin,
insanın içinde yaşadığı çevreyi anlamlı bir yapıya kavuşturma ve neticede de
kontrol edilebilir bir duruma getirme güdüsü olduğunu ileri sürmektedirler
(Yaparel,1994:275).
Sosyal psikologlar, insanların yaşadıkları değişik türden günlük sosyal
olayları seküler terimler kullanarak nasıl açıkladıklarını anlama konusunda
dikkat çekici ilerleme ve gelişme göstermişlerdir. Hem teorik hem de deneye
dayalı düzeylerde yürütülen bu çalışmalar “Yükleme Kuramı” (Attribution
Theory) başlığı altında ele alınmaktadır (Spilka ve ark, 2001: 173-174).
Özellikle 1970’li yıllarda sosyal psikolojinin en popüler konuları
arasında önemli bir yer tutan Yükleme Kuramının temel varsayımına göre,
insanları içinde yaşadıkları çevrenin nedensel yapısı hakkında bilgi sahibi
olmaya çaba göstermektedir. Fiziksel ya da sosyal hadiselere yönelik nedensel
açıklamaların iki temel sebebi vardır. Bunlardan birincisi tahmin edilebilirlik,
ikincisi ise kontroldür. Söz konusu bu iki sebep birleşince, insanın kognitif
yapısı gereği, iki nesne veya iki olay arasında bir ilişki varmış gibi algılanmakta,
bunlardan birini diğerinin sebebi ya da sonucu olarak değerlendirmektedir
(Yapıcı, 2003:128).
Yükleme faaliyetlerinin, kısmen de olsa, insanın tanık olduğu olayları
bir takım inançlara dayalı geniş çerçeveli anlam sistemleri içerisinde anlama,
yorumlama ve açıklama gayretlerinden oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu
açıdan bakıldığında, dünyadaki mevcut dinlerin dikkat çekici özelliklerinden
birisinin, belki de en önemlisinin, insanlara sundukları her türden nedensel
açıklamalar olduğu görülür.
Tarihin
sistemler, evren
neden değiştiği
hayatta başarılı
bilinen bütün dönemlerinde kutsal metinler ve dinsel
ve insanın nasıl ve niçin var olduğu, mevsimlerin niçin ve
ve doğal afetlerin neden meydana geldiği, bazı kimseler
olurken, diğerlerinin başarısızlığa uğramaları ve hemen
18
Saffet KARTOPU
hemen herkesin zaman içinde çektikleri acıların nedeni ile ilgili ifadelere yer
vermektedir.
Fakat dinin ortaya koyduğu bu türden açıklamalara herkesin aynı
ölçüde ve sıklıkla başvurduğunu söylemek doğru olmayabilir. Nitekim
en dindar olarak sınıflandırılabilecek kişilerin bile yaşadıkları her olayı
dinsel terim ve kavramlarla açıklamadıkları gözlenmektedir. İnsanlar
yaşadıkları, gözlemledikleri veya duydukları olayları bazen deneysel olarak
denetleyemedikleri bir takım tabiatüstü güçlerle, bazen de bizzat kendilerine
ya da kendilerinin kontrolü altında bulunan çeşitli faktörlere atfederek
açıklamaya çalışabilmektedirler.
Bireyin nerede içsel, nerede dışsal atıfları ön plana çıkaracağı
meselesine gelince burada “denetim odağı” kavramına vurgu yapmak
gerekebilir. “Denetim Odağı” kavramı, yaşadığı olayları kendisinin kontrol
edebileceğine inanan kişilik yapısı ile yaşadığı olayların kendisinin dışında bir
takım güçler tarafından gerçekleştiğini düşünen ya da kader olduğuna inanan
kişilik yapısı arasındaki farklılığa dayanır. Bazı insanlar yaşadıkları olayların
nedeni olarak kendilerini görürler. İyi ya da kötü herhangi bir durumla
karşılaşmışsa bu durumun nedeni ve sorumlusu kendileridir. Bir kısım
insanlar ise bunun tam karşıtı bir düşünce ile olayları açıklamaya çalışırlar.
Bu özellikteki insanlara göre yaşanan durumun sorumluluğu, içinde yaşanılan
koşullara, topluma, anne-babaya, sisteme, öğretmene, kadere, Tanrıya… aittir.
Kısacası sorumluluk kendilerinde değildir. Denetim odağı bakımından
yaşadığı durumlarla ilgili olarak sorumluluğu üstlenen kişilere içten denetimli,
sorumluluğu kendisinin dışında arayan kişilere de dıştan denetimli kişiler
denir (Kayıklık, 2003:91).
Spilka ve arkadaşları hem dinsel hem de dinsel olmayan yüklemeleri
belirleyen faktörleri, “yükleme yapanın kişilik özellikleri”, “yüklemenin
yapıldığı ortam”, “açıklanacak olayın özellikleri” ve “açıklanacak olayın
meydana geldiği ortam” biçiminde sınıflandırmaktadırlar (Spilka ve ark.,
2001:182-188). “Açıklanacak olayın niteliği” etkeninin, dinsel açıklamaların
veya yüklemelerin yapılmasına yol açabilecek önemli bir etken olduğu
görülmektedir. Nitekim kişilerin yaşadıkları trajik olaylar karşısında ve kriz
19
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
anlarında Tanrı, kader gibi dinsel yada tabiatüstü yüklemeleri daha sıklıkla
yaptıkları görülmektedir. Çünkü dinsel inançlar; söz konusu trajik olayların
yaşandığı durumlarda anlam sisteminin devamlılığının korunması için gerekli
olan, gelecekteki olayların katlanılır ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin
duyulan güven, yaşanan olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin
de aranıp bulunması, yaşanan olayın “bir planın parçası” olup tesadüfe
bağlı olmadığına ilişkin inanç gibi unsurları sağlayarak kişilerin olayları
açıklamalarını kolaylaştırmaktadır (Yaparel, 1994:278; Spilka ve ark.,
2001:180).
Kadere inanan ve başına kötü bir olay gelen kişi, büyük olasılıkla
şu açıklamaları yapacaktır. Bu olayın üstesinden gelebileceğimi bilmeden
Tanrı bunu bana yapmazdı; Tanrı bana iyi bir ders verdi; başıma gelen bu
olay, Tanrı’nın planının bir parçasıdır. Görüldüğü gibi dinsel kavramlardan
oluşan sistemler kişileri, yaşadıkları olayları göğüsleyebilmeleri ve onları
açıklayabilmeleri için düzenlemiş, kapsamlı ve aynı zamanda bir bütün olan
inançlar ile donatmaktadır.
Öyleyse gözlemlenen olayların sebepleri hakkında, genellikle
toplumsal bellekte mevcut olarak bulunan, bununla birlikte çoğu kere öznel
inançlar olarak dile getirilen nedensel atıfların insanların “anlam arama”,
“sonuçları kontrol altına alma” ve “özsaygı ihtiyacına” cevap verdiği
söylenebilir (Spilka ve ark., 2001:177).
Yükleme süreci, insan ilişkileri içinde temel bir yer tuttuğundan,
yükleme kavramları gelişim psikolojisi, kişilik ve normal dışı davranışlarla
ilgili konularda, davranışı açıklayıcı bir süreç olarak kullanılabilir. Diğer
tüm psikoloji teorileri gibi yükleme yaklaşımlarının da sınırlılıkları vardır.
Yükleme teorisi’nin kurucusu olan Heider, “Bizim algı alanımız psikanalistler
tarafından incelenen şuuraltı süreçlerden ziyade, günlük hayatta şuur
seviyesinde meydana gelen olaylar gibi yüzeysel meseleler olacaktır. Mesela
insan algısı ve hafızası, açlık ve susuzluk gibi fizyolojik olarak temellenmiş
güdü sistemlerinin pek çok vechesi bu konumdadır. Ayrıca klinik psikoloji
alanında yükleme kavramları tarafından analiz edilmeyen ve muhtemelen
analiz edilemeyecek olan otizm, şizofreni gibi birçok fenomen vardır (Özgül,
1998:17).
20
Saffet KARTOPU
Bireyin yaşadıklarını açıklama ve anlamlandırma girişimi olarak dini
yükleme faaliyeti, genel olarak islam düşünesinde, özel olarak Kelam ilminde
ele alınmıştır. Hatta bu konunun tartışılmasının bazı itikâdi mezheplerin
doğmasına neden olduğu da rahatlıkla söylenebilir. İnsanın eylemlerine
doğrudan müdahil olan ve her şeyi kontrol eden bir Tanrı yüklemesi, “yapılan
işlerin hiçbirinde beşeri irade ve kuvvetin tesiri yoktur” diyen Cebriye’nin
görüşlerini anımsatmaktadır. Olayların olmasına izin veren ve bireyi özgür
bırakan bir Tanrı anlayışının, Mutezile’nin görüşlerine denk düştüğünü ifade
edebiliriz. Bunun yanında, olayların olmasında bireyle birlikte iş gören bir
Tanrı anlayışının da Ehli Sünnet’in görüşleriyle örtüştüğünü söylemek
mümkündür (Gürses, 2008:374).
Dinin kutsal kitabı incelenerek burada insan ruhiyatını yansıtan
bilgileri belli bir psikolojik bakış açısıyla yorumlamak, Din Psikolojisi’nin bir
araştırma yöntemidir (Yavuz, 1986:159). Buradan hareketle, bundan sonraki
araştırmalarda, Kur’an’ın Allah-insan ilişkisinden bahseden bazı ayetler,
yapılacak çalışmaların esasını teşkil edecek şekilde değerlendirilebilir.
İşte bu sebeple, bu çalışmada da önemli nedensel yüklemelerden biri olan
kader inancının kaygıyla ilişkisi incelenecektir. Bu bağlamda kaygıyla başa
çıkmada kader algılarının rolünün ne olduğu temel araştırma konusu olarak
ele alınmaktadır. Temel probleme bağlı oluşturulan alt problemler ise sosyodemografik değişkenlere göre örneklemin kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır?
Sosyo-demografik değişkenlere göre kader algısı farklılaşmakta mıdır? Kader
algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? Bu sorulara yanıt bulabilmek
amacıyla, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt
Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinden tesadüfi
yöntemle belirlenen örneklem grubunun kader algıları ve kaygı düzeyleri
belirlendikten sonra, kader algıları ile kaygı ilişkisi ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
b) Çalışmanın Amacı ve Önemi
Bilimsel ilerlemeler ve düşünsel alanlardaki gelişmeler, insanların
kendilerini daha özgür ve bağımsız görmelerini sağlamasına rağmen kader,
insanın ilgisini çeken, kişiyi etkileyen önemli faktörlerden biri olmaya
devam etmektedir. İnsanlar kendilerine olan güvenlerinin artmasıyla birlikte
21
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
kendilerini kaderden bağımsız olarak görmelerine, Allah’a sığınanları kaderci
olarak isimlendirmelerine rağmen bazen başlarına gelen olaylar karşısında
çaresiz kaldıklarında “kader” kelimesini kullanmaktadırlar. Çünkü kader,
insanlar için tutunacak sağlam bir dal ve her zaman rahatlatıcı bir çıkış noktası
görevi görebilmektedir. İnsanların kader inancına, zorda kaldıkları, çıkış
noktası bulamadıkları zamanlarda daha sık başvurdukları görülmektedir.
İnsana bir çıkış kapısı sunduğu düşünülen kader inancının, genelde ruh
sağlığıyla daha özelde ise kaygıyla ilişkisinin araştırılıp incelenmeye ihtiyacı
vardır. Literatürde de insanların kaderi nasıl algıladıkları ve bu algılamalarının
onları ruhsal olarak hangi yönde etkilediğine dair çalışmaların yeterince
olmaması, bizi böyle bir araştırma yapmaya iten en önemli faktör olmuştur.
Araştırmamızda, İslam dininin tevhit inancına ve Allah’ın kudretine verdiği
önem ve Müslümanların bunlara olan imanının aynı zamanda kadere imanı
desteklediği göz önüne alınarak, değişik kader algılamalarının bu bağlamda
oluşturacağı ruhsal değişimler, güvenilir ve geçerli ölçüm araçlarıyla teste tabi
tutulmaya çalışılacaktır. Ortaya çıkan bu algılamaların kaygı düzeyi ile ilişkisi
incelenecektir.
Araştırmanın önemine gelince öncelikle kaygıyla farklı kader algıları
arasındaki ilişkinin ortaya konması yeni araştırmalara ve tartışmalara kapı
aralayabilecektir. Ayrıca konunun aydınlatılması kaygıyla mücadele açısından
yeni bir bakış açısı kazandırmış olacaktır. Araştırmamızın başında problem
olarak belirlediğimiz hususlar, hipotezlerimiz ve alt hipotezlerimiz de
aydınlatılmış olacaktır.
İslam dininin bütün esasları gibi kader inancı da diğer inançlarla bir
bütünlük arz etmektedir. Ancak kader inancı Allah inancıyla aynı zamanda
bütünleşmiş bir özelliğe sahiptir. Çünkü kadere iman Allah’a imanı, Allah’a
iman da kadere imanı büyük ölçüde beslemektedir. Bu sebepledir ki kadere
iman, insana verdiği güven ve destekle ruh sağlığı için olumlu katkılarda
bulunacağı düşünülebilir. Psikolojik açıdan bakıldığında kader inancı, sadece
diğer inanç esaslarını değil bütün bir dini, inanan insanın aktif şuuruna taşıyan
karakteristik bir özellik taşımaktadır.
Böylece, Allah inancının ekseninde varlık bulan dinin, inanan insanın
22
Saffet KARTOPU
dünyasında canlılık kazanması ve hayatiyetini devam ettirmesi konusunda bir
tür sigorta işlevi gören kader inancının esas fonksiyonu, bütün bir dini hayatı
beslemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira kader inancı önemli ölçüde
psikoterapik işlevselliği de olan; çalışma ve güvenme; sığınma ve inanılan
varlığın yardımını bekleme, en olumsuz durumlarda bile ümit aşılama;
olumlu durumlarda ise kibirlenip tedbiri elden bırakmama, inanılan varlık ile
ilişkiyi kesmeyip, bilakis takviye etme gibi hayat açısından son derece önemli
faktörleri harekete geçirmektedir. Bu özellikleriyle insan hayatının tamamını
kuşatan kader inancının, dini inancı besleyen en önemli kaynaklardan biri
olduğu söylenebilir. Böyle bir kaynağın açıklanıp aydınlatılması hem dinini
yaşayan insan için hem de bilimsel bilginin ortaya çıkarılması için önem arz
etmektedir.
c) İlgili Literatür
Kaygı ve kader inancı ilişkisini ortaya koyan çok fazla çalışma olmasa
da genel olarak, din ve ruh sağlığı arasında nasıl bir ilişki olduğu meselesinin
sürekli tartışılan ve araştırılan bir konu olduğu ve olmaya devam ettiği ifade
edilebilir. Ancak araştırmacılar dinin ruh sağlığı üzerindeki rolünün yönü ve
yoğunluğu hususunda fikir birliğine sahip değillerdir. Ruh sağlığı konusunda
James (1945), Durkheim (2005), Jung (1998), Allport (2004), Maslow (1996),
Frankl (2000), Pargament (1997), Yalom (2001) ve diğer bazı araştırmacılar
dinin olumlu rolünü ön plana çıkarırken; Freud (2002), Dittess (1969) ve
Ellis (1980) başta olmak üzere bir kısım araştırmacılar ise dinin ruh sağlığına
olumsuz bir etki ettiğini savunmaktadırlar. Gerçi olumsuz tavır takınanlar bile
dinin hayal kırıklığı yaşayan ve ruhsal çöküntü içerisinde kıvranan kişilerin,
sanal bir biçimde de olsa ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir fonksiyon
üstlendiğini itiraf etmektedirler.
Din ve ruh sağlığı ilişkileri hakkında yapılmış pek çok meta-analitik
çalışma da vardır. Bunlardan birinin sonuçlarından söz edecek olursak, din
ve ruh sağlığı konusunda odaklanan 24 empirik araştırmayı meta-analitik bir
tarzda inceleyen Bergin’e (1983) göre bu çalışmalardan elde edilen bulgulara
dayanarak dindarlıkla psikopatoloji arasında açık ve net bir ilişki ortaya
koyabilmek mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte küçük düzeyde
kısmi ilişkilerden söz edilebilir. Zira incelenen 24 çalışmanın % 30’unda her
23
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
iki olgu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamışken, % 47’sinde olumlu; %
23’ünde olumsuz bir ilişki tespit edilmiştir. Buradan hareketle Bergin, konu
hakkında rahatlıkla konuşabilmek için meselenin çok boyutlu bir perspektifle
incelenmesinin gerekli olduğunu, aceleye getirilmiş çalışmalar ve bunlardan
elde edilen basitleştirilmiş neticelerin kuşkuyla karşılanması gerektiğini
söylemektedir.
Pargament’e (2005) göre dinin acı ve tatlı meyveleri, yani hem
zararları hem de faydaları vardır. Dinin ruh sağlığı üzerinde nasıl bir etki
yapacağı; dinin türüne ve tanımına, sağlık ve mutluluk kriterlerine, bireysel
farklılıklara ve kişilik yapılarına, bağlam ve duruma, bireyin dinle bütünleşme
düzeyine göre farklılık arz edebilir. Ayrıca, “ruh sağlığının iyi olması mı
dindarlığı arttırmakta, yoksa dindarlığın yüksekliği mi ruh sağlığını olumlu
etkilemektedir?” sorusu yanıt aranılan başka bir sorudur.
Ülkemizde gerçekleştirilen çalışmalara da değinmemiz gerekirse,
ilk olarak karşımıza Yaparel’in (1987) araştırması çıkmaktadır. 20-40 yaş
arası kişilerde dini hayat ile psiko-sosyal uyum süreçleri arasındaki ilişkiyi
inceleyen Yaparel’in bulguları göstermiştir ki, yaygın inançlar, ahlakilik,
ibadetlere katılım, dua, dini duygu, dini bilgi ve genel dindarlıkla, yani
dini hayatın farklı boyutları ile ferdin yaşadığı durumluluk ve sürekli kaygı
arasındaki ilişki tek yönlü ve tek boyutlu değildir. Örneğin 20-40 yaş
grubunda dua ile durumluk kaygı arasında pozitif; 34-40 yaş grubunda dini
duygu ile sürekli kaygı arasında negatif ilişkiler tespit edilmiştir, 29-33 yaş
grubunda ise dini hayatın herhangi bir boyutuyla durumluk ve sürekli kaygı
arasında anlamlı bir ilişki ortaya çıkmamıştır. Bununla birlikte Hayta’nın
(2002) İlahiyat Fakültesi öğrencileri üzerinde gerçekleştirdiği çalışmasında,
dinsel hayatın pratik boyutlarıyla (namaz, oruç, dua, tövbe), kaygı arasındaki
ilişkilerin yaşa ve cinsiyete göre farklılık arz ettiği tespit edilmiştir. Bunun
da ötesinde kaygıyla dini hayatın pratik boyutları arasında bazen anlamlılık
seviyesine ulaşan bazen de ulaşmayan olumlu ve olumsuz ilişkilerin var
olduğu görülmüştür. Ancak bu sonuçlar dindarlık-kaygı ilişkisinin yönü ve
yoğunluğu hakkında konuşmaya izin verecek kadar açık değildir. Yapıcı
ve Kayıklık (2005) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen bir
anketten elde edilen bulgular da bu hususu teyit edicidir. Çünkü öznel dini
24
Saffet KARTOPU
bilgi düzeyi hariç tutulacak olursa, öznel dindarlık algısı, dine önem verme
düzeyi, namaz kılma, oruç tutma, dua etme sıklığı ile sürekli kaygı arasında
anlamlılık seviyesine ulaşan herhangi bir ilişki tespit edilememiştir.
Konuyu biraz daha sınırlandırarak kader kaygı ilişkisinin incelendiği
çalışmalara bakacak olursak; Kandemir (2006)’in, “Kader İnancının
Psikoterapik Açıdan Fonksiyonu” adlı Erzurum ili merkezinde, çoğunluğunu
yükseköğrenim görmüş veya görmekte olan 9 değişik iş ve meslek grubunun
oluşturduğu toplam 400 kişiye anket uygulayarak yaptığı araştırmasında elde
ettiği bulgular, kader algıları ile dindarlık arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu
ortaya koymuştur. Araştırmaya göre, deneklerin kader algılarına göre dindarlık
düzeylerinin değiştiği görülmüştür. Ehli Sünnet kader algısına sahip olanların
dini inanç, dini davranış ve içsel dini motivasyon seviyelerinin diğer kader
algılamalarından (Mutezile, Cebriye) daha yüksek çıktığı tespit edilmiştir.
Araştırmada elde edilen bulgular, kader algısının insanların ruh sağlığını
olumlu yönde etkilediği sonucunu büyük ölçüde destekler mahiyettedir.
Kader inancı güçlü olan kişilerin, kader inancı zayıf olanlara göre ruh sağlığı
göstergelerinin daha olumlu bir seviyede olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Ehli
Sünnet kader algısına sahip olanların diğerlerine göre daha kanaatkâr olmaları
sebebiyle daha gayretli ve ümitli oldukları sonucuna varılmıştır.
Karaca (2006), Atatürk Üniversitesine bağlı çeşitli fakültelerde
okuyan 204 öğrenciye anket uygulayarak yaptığı “Kader Algısı-Ruh Sağlığı
İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Araştırma, (Farklı Kader Algılarının Psikoterapik
Değeri Üzerine)” başlıklı araştırmasında; Ehli Sünnet çizgisindeki kader
algısında belirginleşen kader inancının, psikoterapik fonksiyonunun daha çok
koruyucu özelliğiyle ön plana çıktığı sonucuna varmıştır.
25
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
26
Saffet KARTOPU
I.BÖLÜM
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
Bu bölümde tezimizle doğrudan ilgili kavramlara ve teorik bakış
açısını oluşturan temel kurama yer verilecektir.
1.1.KAVRAMSAL AÇIKLAMALAR
Bu kısımda kaygı, kader ve algı kavramları ele alınacaktır.
1.1.1. Kaygı
İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren beslenme, barınma,
korunma ve neslin devamı gibi temel konulardan, ‘bilgi ve bilişim çağı’
olarak adlandırılan çağımızın daha karmaşık süreçlerine kadar, kaygının
farklı düzeylerde yaşandığı inkâr edilemez bir olgudur. Kaygı, insanın en
temel duygularından biri olarak kabul edilmektedir. İnsanın tabiatla, diğer bir
kişiyle, toplumsal kurumlar ve gruplarla ilişkilerinde, içine düştüğü belirsizlik
ve kontrol edilemezlik gibi durumlar, kaygının ortaya çıkmasına sebep
olabilmektedir. Tarım ve kabile toplumlarından günümüzün kentleşmiş, sanayi
ve bilişim toplumlarına gelinceye kadarki süreç incelendiğinde, kaygıya yol
açan faktörlerin sayısının arttığı ve çok karmaşık bir yapıya dönüştüğü daha
iyi anlaşılacaktır. Günümüzde insanoğlu ciddi düzeyde varoluşsal sorunlar,
nükleer savaş, siyasi kargaşa ve ekonomik krizlerle birlikte, bilgisayar ve
internetin tüm alanlarda etkin kullanılmasının ortaya çıkardığı alışkanlık ve
bağımlılıklar gibi birçok kaygı nedenleriyle karşı karşıyadır (Selye, 1983:1;
Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:214).
27
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Kaygı, hemen hemen bütün canlılarda var olan bir duygu olmakta
birlikte, insan onu uygarlaşmasının bedeli olarak bilinç düzeyinde ve üstelik
her gün yenilenen biçimler altında yaşamaya mahkûm olmuştur. Kişilik
yapısını ve davranışını inceleyen biyolojik, fizyolojik bütün kuramlar ve
bütün ruhbilim öğretileri daima kaygıya yer vermişlerdir. Kimi kaygıyı
kişiliği oluşturan ilk temel güç olarak kabul etmiş, kimisi de ikincil olarak
oluşan, ama kişiliğin yapılanmasında, gelişmesinde ve davranışın ortaya
çıkmasında önemli rolü bulunan bir etken olarak değerlendirmiştir (Kaya ve
Varol, 2004:31; Gül Akmaz ve Ceyhan, 2009:131). Böyle bir etkeninin daha
yakından tanınması amacıyla kaygı kavramının tanımına daha ayrıntılı yer
vermek çalışmamız açısından yararlı olabilir.
1.1.1.1. Kaygı Kavramının Tanımı
Kaygı (anxiety); özellikle XIX. yüzyıldan itibaren, psikoloji ve
psikiyatri bilim dallarının önde gelen inceleme konularından biri olmuştur.
Kaygı sözcüğünün kökü eski Yunanca “anxsietas” olup, endişe, bunaltı,
tedirginlik, korku, merak anlamına gelmektedir. Kaygı, çeşitli ve çok
yönlü duygularla birlikte yaşanmasından dolayı başta korku olmak üzere,
fobi ve stres gibi heyecan türleriyle karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine
kullanılabilmektedir. Ayrıca tasa, endişe, tedirginlik, bunaltı gibi kullanımlar
da yaygın olup, çoğunlukla, titremeler, kas gerilimi, göğüs ağrısı, kalp
çarpıntıları, baş dönmeleri, baş ve mide ağrıları gibi fiziksel belirtilerin eşlik
ettiği, sübjektif duygusal bir durumdur (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:217;
Thorson, 1998:148). Bir tanım yapacak olursak kaygı, en genel anlamıyla
tehlike veya talihsizlik korkusunun ya da beklentisinin yarattığı bunaltı veya
tedirginliktir (Budak, 2000:17).
Genel anlamda kaygı insan yapısında mevcut, çevresel ve psikolojik
olaylara gösterilen duygusal tepki; dar anlamda ise, kaynağı ve başlangıcı
bilinçli olmamasına rağmen bilinçli bir şekilde hissedilen, beraberinde
terleme, sararma gibi fizyolojik değişimlerin de görüldüğü bir yaşantı şekli
olarak tanımlanabilir. Kaygı geleceğe yönelik endişe ve gerginlik durumudur.
Bilinmeyen ve anlaşılmayan bir tehlikeyi beklemek kişide kaygı olarak
huzursuzluk ve gerginlik uyandırmaktadır (Le Gall, 2006:7; Göka, 1999:173;
Kaya ve Varol, 2004:31; Yapıcı, 2007:106).
28
Saffet KARTOPU
Kaygı, giderilemeyen isteklerden doğan sıkıntıdır (Hançerlioğlu,
2005:253; Bakırcığlu, 2006:147). Ancak kaygı, örneğin kişinin kendi mali
durumu hakkında endişe (worry) ya da tasa duymasında olduğu gibi, belirli bir
konuyla ilgili ve bilinçli değildir. Günlük dilde ise kaygı kavramını daha çok
bu endişe yerine, yani bilinçli kuruntularımız için kullanırız. Örneğin sınavda,
sağlığımızdan, bir toplantıya zamanında yetişip yetişmeyeceğimizden “kaygı”
lanırız ya da dünya yıkılsa umursamayan kişiler için “kaygısız” nitelemesini
kullanırız. Kaygı kavramının Türkçede günlük dilde bu şekilde sıradan
kullanımı, ülkemizdeki psikiyatri uzmanlarını bunun yerine orijinal terimi
(anxiety) Türkçeye benzer biçimde anksiyete olarak kullanmaya zorlamakta;
ancak bunun da dilimize uymamasını dikkate alan bazı uzmanlar, bunaltı
karşılığını kullanmaktadırlar (Öztürk, 1997).
İnsanın insan olduğunu duyumsamasının ardında düşünülebilmesinin
yattığı kabul edilse de, yaşadığı duyguların bundaki yeri göz ardı edilemez.
Sevinç, öfke, korku ve üzüntü insanların temel duygularındandır. Bu temel
duygulardan biri olan korkunun daha yaygınlaşmış ve kaynağı ya da nesnesi
kaybolmuş olan türü kaygı (anksiyete) olarak adlandırılan duygudur. Kaygı,
sorunun ne olduğu bilinmeksizin duyulan belli belirsiz bir korkudur. Kaygı;
korku, endişe, gerginlik gibi sübjektif olarak hissedilen bir duygudur. Kaygı
yaşayan insan bir şeylerden korkuyormuş gibidir ve kendini aşırı rahatsız
hisseder ve iç sıkıntı çeker (Kaya ve Varol, 2004:32).
Öner ve Le Compte’a (1998:1-2) göre, kaygı insanın temel
duygularından birisi olarak kabul edilebilir. Çünkü her insan kendisi için
tehlikeli olarak algıladığı durumlar karşısında bir miktar kaygılanır. Mesela,
sınavlar ve cerrahi operasyonlar kişide belli oranda tedirginlik ve huzursuzluk
yaratabilir. Bu tür kaygılar genellikle kısa süreli ve geçicidir. Bu sebeple
bunlara süreksiz-durumluk kaygı adı verilmektedir. Kişinin gündelik yaşantısı
içinde karşılaştığı pek çok durumu genellikle stresli olarak algılaması ve
yorumlaması ise sürekli kaygı olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda sürekli
kaygı hali, kişinin açık ve nesnel bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı
anlarda bile tedirginlik duyup mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde
tanımlanabilir.
29
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
1.1.1.2. Tarihsel Süreçte Kaygı
Kaygının, kavramsal olmasa da etkilerinden haberdar olma anlamında
düşünüldüğünde Gılgamış destanından Sümer mitolojilerine kadar geniş
bir tarihsel süreçte kullanıldığını görüyoruz (McReynolds, 1975/II:4).
Ancak modern psikolojinin doğuşuyla birlikte nasıl ele alındığına bakmak
konumuza yaklaşmak anlamında daha yerinde olabilir. Kaygının psikanalitik
kuramın vazgeçilmez kavramlarından biri olması, Freud’un psikolojik ve
duygusal bozuklukları anlamada temel bir sorun olarak kaygıya dikkat
çekmesiyle olmuştur. Freud kaygının kaynağı olarak, bilinçaltı çatışmaları
ve engellemeleri, dolayısıyla süper egonun cezalandırmasını, fiziksel olarak
zarar görme tehdidini ve toplumsal çevreden gelen tehditleri sayar. Eğer kaygı
yoğunluğu mantıkdışı bir nitelik alırsa, normal bir kişinin duyduğu kaygı,
gerçekçi kaygıdır. Günlük hayatta, arada bir, kişinin yaşadığı kaygı, gerçekçi
kaygıdır. Dış dünyadaki gerçek durumlarla ilgili olan bu duygu, korku
ile eşanlamlıdır. Gerçekçi kaygı, mantıklı ve anlaşılır olmasıyla nevrotik
kaygıdan ayrılır. Freud, kişinin kendi vicdanından (süper ego) korkmasını
törel kaygı olarak adlandırır. Süper egosu gelişmiş olan insan, törelere ve
kurallara aykırı bir davranışta bulunduğunda ya da bulunmayı tasarladığında
suçluluk duyar. Törel kaygının da gerçeği yansıtan bir temeli vardır. Kişi
geçmişte töreleri çiğnediğinde cezalandırılmış olduğu için, şimdi aynı şeyi
yaparsa cezalandırılabileceğinden korkar (Freud, 1992:16-20).
Freud’un tanımladığı üç temel anksiyeteden biri olan nesnel anksiyete,
gerçek dünyadaki gerçek tehlikelerin korkusundan kaynaklanır. Nörotik
anksiyete ve ahlaki anksiyete nesnel anksiyeteden türemiştir. Nörotik anksiyete
içgüdüsel doygunluğun doğasında olan potansiyel tehlikenin tanınmasından
kaynaklanır. Bu, içgüdülerin değil, muhtemelen gelişigüzel id hâkimiyetli
davranışları takip eden cezalandırılmanın korkusudur. Başka bir deyişle nörotik
anksiyete fevri dürtüsel isteklerin açığa vurulması sebebiyle cezalandırılma
korkusudur. Ahlaki anksiyete bir vicdan korkusundan kaynaklanır. Bir insan
vicdanın bir dizi ahlaki değerine ters bir eylemde bulunduğunda veya böyle
bir şey düşündüğünde suçluluk veya utanç duyabilir. Bu durumda ahlaki
anksiyete bir insanın vicdanının nasıl daha iyi geliştiğinin bir fonksiyonudur.
Daha az erdemleri olan bir insanın ahlaki anksiyete geliştirmesi daha düşük
30
Saffet KARTOPU
bir ihtimaldir. Anksiyete insan davranışında gerilime sebep olarak, bireyi bu
gerilim durumunu azaltmaya motive eden bir güçtür (Schultz ve Schultz,
2007:612).
Freud egonun anksiyeteye karşı birkaç koruyucu savunma
gerçekleştirdiğine inanmıştı. Savunma mekanizmaları, gerçekliğin
bilinçaltında çarpıtılması ve yalanlanmasıdır. Özdeşim kurma mekanizmasında
kişi kendisini anksiyeteye sebep olan durum karşısında takdire değer ve
daha güçlü birisiyle birlikte tanımlar. Örneğin bu kişinin davrandığı gibi
davranır, onun giyinmesini ve konuşma tarzını taklit eder. Bir başka savunma
mekanizması olan bastırma, anksiyete uyaran bir dürtü veya düşüncenin
bilinçten atılmasıdır. Freud kişinin uygun şekilde baş edemediği anksiyetenin
derinden etkileyici bir hale geleceğine ve kişiyi çocuksu çaresizlik durumuna
düşüreceğine inanmıştır (Schultz ve Schultz, 2007:612).
Adler ise kaygıyı, aşağılık kompleksi içinde ele almıştır. Ona göre
kaygı, insanın tabiat karşısındaki genel güvensizliğinden ve güçsüzlüğünden
kaynaklamaktadır ki bu, insanın varoluşunda mevcuttur. Onun kuramına
göre kaygı, aşağılık duygusunun bir tür belirtisidir (Adler, 1983:77; Adler,
1985:90).
Jung ise kaygıyı, insan bilincinin, kolektif bilinçaltından gelen ve
mantık dışı olan korku, baskı ve semboller tarafından saldırıya uğraması
olarak tanımlamaktadır. Ona göre, atalarımızın korkuları henüz ortadan
kalkmamıştır. Çünkü modern çağa rağmen insanoğlu, güvenliğinin tehdit
edilmesi, açlık ve susuzluk gibi temel korkulardan kurtulamamıştır (Jung,
2007:45; Yanbastı, 1990:53).
Kaygı kuramları genel olarak, psikanalitik/psikodinamik kuramlar,
öğrenme/davranışsal kaygı kuramları ve çok sayıda önemli ve tanınmış
araştırmacının çalışmalarının katkılarıyla gelişmiştir. Bu çalışmalar
pekiştirme, ceza, bilgi işleme, sınav kaygısı ve beklenti gibi birçok kavram
yardımıyla; kaygıyı anlamaya, açıklamaya ve tedavi etmeye çalışır.
Neofreudyen kuramlarda daha çok insanın başta anne-babası olmak üzere
toplumla ilişkilerindeki sorunlar ön plana çıkar. Örneğin Horney’e göre annebabanın yanlış tutumlarıyla karşılaşan çocuk, insanların güvenilmez oldukları
31
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
ve dünyanın tekin bir yer olmadığı konusunda temel bir güvensizlik ya da
kaygı geliştirir (Horney, 1950).
Sullivan ise kaygının “kişilerarası” doğasına dikkat çekmiştir. Küçük
çocuk annesinin şefkat göstermesi için kişilerarası kaygı duyarken, yetişkin
insan da tüm toplumsal ilişkilerinde kabul ve onay arayışıyla, bunun kişilerarası
kaygısını yaşar (Allen, 1994). Bir başka neofreudyen kuramcı olan Rank
ise, kaygının kökeninde “doğum travması”nın ve ilk kez bunun temsil ettiği
“ayrılma kaygısı”nın yattığını düşünmüştür. Ona göre insanın bağımsızlık
yönünde attığı adımlar güvenceden uzaklaşmanın tehdit edici olmasından
dolayı bir anlamda “yaşam korkusu”na yol açarken, bağımlılık yönünde attığı
adımlar ise bireyselliğini yitirmesi tehlikesini getirmesine bağlı olarak yine
bir anlamda “ölüm korkusu”na neden olur. Bir diğer deyişle insan doğduğu
andan başlayarak kaygı yaşar (Geçtan, 1993:220). Erich Fromm’da bu konu
daha farklı bir açıdan ele alınmıştır. Fromm, gelişen insanın bağımsızlaşma
ve bireyleşme sürecinde giderek yalnızlık (ve bağlantılı kaygı) sorunuyla baş
başa kaldığını ve bunun dayanılmazlığı karşısında çoğumuzun bağımlılığı
seçtiğimizi, “özgürlükten kaçtığımızı” düşünmüştür. Fromm’a göre totaliter
rejimlere ya da çeşitli ideolojilere kişiliğini tam bir uyumla teslim eden
insanlar aslında yalnız kalma kaygısından uzak durmanın en kolay yolunu
seçen kişilerdir (Fromm, 2004:49; Geçtan, 1993:305). Özetle kaygı kavramı
Freud’dan Jung’a, Adler’den Fromm’a kadar bir çok psikoloğun katkılarıyla
psikoloji tarihindeki yerini almıştır.
1.1.1.3. Kaygının Belirtileri
Kaygı özerkliğimizi, özgürlüğümüzü, diğer insanlara yönelmiş
ahlaksal yanımızı, sevgi dünyamızı, dayanışma duygusunu, öteki insanları
dinleme, anlama isteğini elimizden alan ve ruhumuzu zayıflatan bir duygudur
(İnam, 1999:77). Kaygıda kişi, kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış
gibi algılar ve anlatır. Çok hafif tedirginlik ve gerginlikten panik derecesine
varan değişik şiddette olabilir. Kaygının ruhsal ve fiziksel belirtileri vardır.
Bu belirtiler kaygının etkisiyle oluşan savunma düzenlerine göre ortaya çıkar.
Genel olarak kaygılı durumda olan bir kişide bu durumla birlikte olan öznel
ve nesnel birçok yakınma ve belirti bulunabilir. Bunlar önem sırasıyla ruhsal
olandan bedensel olana doğru şöyledir: Endişe, gerginlik, güvensizlik, korku,
32
Saffet KARTOPU
panik, şaşkınlık, tedirginlik, ağız kuruluğu, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı,
çarpıntı, güçsüzlük, halsizlik, iştahsızlık, kan basıncı düşmesi ya da yükselmesi,
kas gerginliği, mide-bağırsak yakınmaları, solunum sayısında artma, terleme,
titreme, uykusuzluktur (Epistein, 1975/III:200; Schafer, 1987:47). Kaygı
süresine ve şiddetine göre, akut ve kronik kaygı olarak sınıflandırılabilir. Akut
kaygı, yoğun ve kısa süreli, kronik kaygı ise daha az yoğun ama daha uzun
süreli kaygı durumudur. Akut kaygı, kaygıyı yaratan durumla birlikte ortaya
çıkan duygu; kronik kaygı ise kaygıya yatkın olma durumudur. Özellikle
kronik kaygının erken belirlenmesi ve koruyucu önlemlerin alınması önem
taşımaktadır. Böylece toplumda, ruh sağlığı sorunları azaltılabilir ve daha
sağlıklı bir topluma ulaşılabilir (Kaya ve Varol, 2004:33).
Kaygı duygusunun yoğunluğu oranında davranışlar da aksar,
algılama ve dikkat bozuklukları ortaya çıkar. Kaygılı kişi davranışlarını
kaygı yaratan durumdan kaçınmak amacıyla yönlendirdiğinden çevresindeki
diğer seçenekleri net algılayamaz. Bu durum kişinin ruhsal gerginliği ve
huzursuzluğu ile sonuçlanır. İnsanlarda görülen kaygı şiddetinin ölçülmesi,
bireyin kişiliğini tanımak ve ortaya çıkan davranışı değerlendirmek için
gereklidir. Kaygının biçimi, şiddeti, dışa vuran belirtileri ne olursa olsun,
bireyin kaygıyı ve kaygıyı yaratan çevreyi algılayışı, takınılacak tutum ve
yapılacak davranışı bakımından önemlidir. Kaygı, insan yaşamı boyunca
bazen dürtüleyerek yaratıcı ve yapıcı davranışlara teşvik eden, bazen de
bu davranışlarını engelleyen genellikle de huzursuz eden bir duygu olarak
nitelendirilebilir (Kaya ve Varol, 2004:335-6).
Yüksek derecede kaygılı olanlar, yolunda gitmeyen işlerinden dolayı
hemen ve ciddi biçimde ruhsal çöküntü yaşamaya başlarlar, gereksiz bir
şekilde yaşanması muhtemel olan ve olmayan pek çok hususta endişelenirler.
Bu kişilerde otonom sinir sistemi yüksek düzeyde faal olduğu için aşırı
gerginlik, tedirgin bir bekleyiş ve dikkat dağınıklığı gibi psikolojik belirtiler
sıklıkla görülür (Cüceloğlu, 1994; Köknel, 1990).
Kaygı düzeyi düşük olanlar ise sakin ve huzurludur. Bunlar, mantık
dışı korku ve kaygılara karşı genellikle dirençlidir. Çünkü normal düzeyde
kaygı hali, ferdi harekete geçiricidir. Başka bir deyişle patolojik bir durum
kazanmayan kaygı, insanda belirli düzeyde stres oluşturmakta, bu da ona
33
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
mücadele gücü vermektedir. Ancak bireyin baş edemeyeceği düzeyde aşırı
kaygı ve stres yaşamaya başlaması, onun düşünme ve harekete geçme
kabiliyiteni zayıflatıcı olabilmektedir (Baltaş&Baltaş, 1990; Cüceoğlu, 1994).
Kaygı bozuklukları, klinik psikologların en fazla araştırdığı ve çalıştığı
psikopatolojilerin başında gelir. Aslında kaygı, evrimsel süreç içinde insanın
varlığını sürdürebilmesini sağlayan en önemli “yeteneklerden” birisidir.
Herhangi bir uyaranla karşı karşıya gelen bireyin arka arkaya gelen iki
değerlendirme süreci yaşadığını söylenebilir. Birincil süreç kişinin uyaranın
bir tehdit olup olmadığına karar verdiği süreçtir. Kişi burada hem uyaranın
niteliğine hem de kendi başa çıkma mekanizmalarına bakarak “tehdit” veya
“tehdit değil” kararının verir. Eğer bir tehdit algılanıyorsa, işte kaygı burada
ortaya çıkar. Kaygının fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları
vardır. Fizyolojik olarak vücut kendisini tehdide karşı koruyabilmek için
hazırlanır. Bilişsel olarak da uyaranı değerlendirmeye devam eder. Daha
önce benzer durumlar olduysa bunlar hatırlanır, tehlikenin ne kadar büyük
olduğu daha önceki durumların sonuçlarının değerlendirilmesiyle anlaşılmaya
çalışılır. Duygusal olarak da gerginlik, rahatsızlık ve korku gibi duygular
ortaya çıkar. Davranışın ise nasıl olacağı genellikle tehdidin büyüklüğü ile
ilgili değerlendirmenin sonucuna göre belirlenir. İkincil değerlendirmeden
sonra kişi tehditle “savaşmayı” seçebilir. İkinci seçenek “kaçmaktır”. Bir
diğer seçenek de “hareketsiz kalmak” olabilir. Bu mekanizma insanın evrimsel
sürecinde ona çok yardımcı olmuştur (Dürü, 1999:175).
Yukarıda bahsedilen durum, elbet psikopatolojik değil. Kaygının
normal bir tepki olmaktan çıkıp psikopatoloji olarak ele alınabilmesi için
belli kriterler gerekir. Bunun başında karşılaşılan durum ile gösterilen tepki
arasındaki orantısızlıktır. Örneğin hepimiz gece karanlıkta sahipsiz dolaşan
köpekten korkabilir, hatta yolumuzu da değiştirebiliriz. Ancak bir köpekle
karşılaşma riskini ortadan kaldırmak için evden dışarı çıkmaktan kaçınmak
veya sevimli bir köpekten bile aşırı korkmak ortada bir sorun olduğunu
gösterebilir. Başka bir kriter ise kişinin sosyal hayatının, kişilerarası
ilişkilerinin yaşadığı bu kaygılardan dolayı olumsuz yönde etkilenmesidir.
Günümüzde ise, en azından batılı toplumları düşündüğümüzde, insanın tehdit
34
Saffet KARTOPU
olarak algıladığı şeylerde önemli değişiklikler olmuştur. DSM1 IV’te belirtilen
on iki kaygı bozukluğu kategorisinin tümünde de sosyal boyut çok açık bir
şekilde kendini göstermektedir. Yani insan artık vahşi doğada karşılaştığı
uyaranlar dolayısı ile değil, sosyal olaylarla ilgili kaygı duyar hale gelmiştir.
Kişinin kaygı duyma nedeni sosyal olmasa bile, kaygıdan dolayı sosyal
ilişkilerde yaşadığı bozulma bazen kaygının bile önüne geçmektedir (Dürü,
1999:175-176).
Psikopatolojik bağlamda kaygı, doğrudan (açık) yaygın bir kaygı ya
da bunaltı yaşantısı ya da zaman ve yoğunlukla odaklanmış kaygı duygusu
olan panik atağı şeklinde olabileceği gibi, bu duyguların yayılımını ve yıkıcı
etkilerini kontrol etme çabası olarak da görülebilen daha farklı görünümler
de alabilmektedir. Örneğin, kişinin kendisinin de anlamsız ve aşırı bulduğu
korkulardan oluşan çeşitli fobiler; tekrarlayıcı rahatsız edici düşünce, imge ve
hareketlerle karekterize saplantı ve zorlantılar ya da çeşitli felaketler, tecavüz
ve işkence gibi travmatik olaylardan sonra ortaya çıkan stres reaksiyonları
kaygının açık klinik tablosunda ise; huzursuzluk, gerginlik ve uykusuzluğa
bazen öfke patlamaları, ölüm ya da çıldırma korkuları eklenebilmekte; tüm
bu tabloya, kalp çarpıntısı, nefes alma güçlüğü, baş dönmesi, uyuşma, ellerin
terlemesi, sık idrar ve dışkılama, kusma ve öğürme, yorgunluk ve bitkinlik gibi
bir takım bedensel belirtiler de eşlik edebilmektedir (Dağ, 1999:183). Özetle
kaygı bir çok fizyolojik ve ruhsal belirtilerle kendisini hissettirmektedir.
1.1.1.4. Kaygının Sebepleri
İnsanın insan olduğunu duyumsamasının ardında düşünebilmesinin
yattığı kabul edilse de, yaşadığı duyguların bundaki yerini göz ardı edemeyiz.
Sevinç, öfke, korku ve üzüntü insan da dâhil memeli hayvanların temel
duyguları olmakla birlikte, insanda bu duyguların daha da incelip çeşitlendiğini
ve ona insan olduğunu duyumsatmada ne denli önemli olduğu bilinmektedir.
Bu temel duygularımızdan biri olan korkunun daha yaygınlaşmış ve kaynağı
(odağı) ya da nesnesi kaybolmuş olan türü kaygı (anxiety, angst) olarak
1 Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı veya Ruhsal Bozuklukların Tanısal
ve İstatistiksel El Kitabı (İngilizce: The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) kısaca, DSM. Zihinsel hastalıklar için tanı ölçütü. Amerikan Psikiyatri Birliği (American
Psychiatric Association) tarafından yayınlanır. İlk defa 1952’de yayımlanmıştır. Son gözden
geçirilmiş baskısı DSM-IV (DSM-IV-TR)’tür (Mart 2007).
35
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
adlandırdığımız duygudur. Kaygı yaşayan insan bir şeylerden korkuyormuş
gibidir ve kendini aşırı rahatsız hisseder, kuruntuludur, iç sıkıntısı çeker ve bu
hoş olmayan duygularının kendisinin fark ettiği ya da görünürde olan özgül
bir nedeni de yoktur (Dağ, 1999:167).
İnsanın dış çevreden gelen tehlikelere karşı olağan tepkisi korku
duygusudur. İçten ya da dıştan gelen tehdit edici güçler denetim altına
alınamadığında benliğe kaygı (anksiyete) duygusu egemen olur. Kaygı, benlik
bütünlüğünün tehdit edildiği herhangi bir durumda ortaya çıkar (Kaya ve
Varol, 2004:32). Bu tehdit bazen batıl inançlara da dayanabilir (Aslan, 2004).
Duyguların nedenlerini bireyin çevresini algılayış tarzından ayırmak
olanaksızdır. Belirli bir ortam içinde kendisini güven altında ve huzurlu
hisseden bireyde korku ya da kaygı olmaz. Diğer yandan aynı çevredeki biri,
çevreyi tehlikeli bulabilir ve bu algılamayla ilgili heyecanları yaşayabilir.
Hangi sosyal ortamın nasıl algılanacağını içinde yetiştiğimiz kültür bize
öğretir. Bu nedenle, hangi ortamın hangi tür kaygı yaratacağı bir kültürden
diğerine farklı olabilir. Ancak, bütün toplumlar için gerekli bazı genellemeler
yapmak olanağı vardır. Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına
yol açan ortamlardaki bazı ortak yönleri belirtir. Belli bazı kaygı nedenleri
olarak şunlar sayılabilir (Kaya ve Varol, 2004:37):
1. Desteğin çekilmesi: Alışılagelmiş çevredeki desteğin ortadan kalktığı
durumlarda insanlar kaygı duyar.
2. Olumsuz bir sonucu beklemek: Olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı
durumlarda insan kaygı duyar.
3. İç çelişki: Birey inandığı ve önem verdiğimiz bir inancı ile yaptığı davranış
arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı türünden bir gerginlik duyar.
4. Belirsizlik: Gelecekte ne olacağını bilmemek insanlar için kaygı
nedenlerinden biridir.
Genetik eğilimler ve yetiştirme tarzı, bilinçaltında yatan iç çatışmalar,
şartlanma sonucu öğrenilmiş korkular, fiziksel hastalıklar da bireyde kaygı
36
Saffet KARTOPU
nedeni olarak belirtilmektedir. Ailelerin çocuk yetiştirme tutumu ile çocukların
kaygı düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda, özellikle ebeveynin
ilgisiz, aşırıcı koruyucu ve baskıcı disiplin tutumu, çocukların kaygı düzeyini
yükseltici önemli bir etken olarak görülmektedir. Bireyin kaygı nedenleri
bilinerek, kaygının olumsuz etkilerinden kişinin ruh sağlığının etkilenmemesi
için gerekli önlemlerin alınması ve psikolojik yardımların sağlanması önem
taşımaktadır (Kaya ve Varol, 2004:38).
İnsanda kaygı oluşturan sebepleri Göka2’yı (1999:174) izleyerek
söyleyecek olursak, kaygının oluşumunu besleyen üç temel faktörden
bahsedebiliriz: Birincisi: insanın ölümlü (fani) bir varlık olması; hatta sadece
kendisinin değil, en çok sevdiği ve değer verdiği kişilerin de ölüme yazgılı
olmasıdır. İkincisi, insanın yaşamını etkileyecek kararları bilinçli bir şekilde
alma ve zorunlu olarak bunların sonuçlarına katlanma durumunda kalmasıdır.
Üçüncüsü ise, bireyin anlamsızlıkla karşı karşıya kalması, yani her şeyin bir
anda değersizleşebileceği şeklinde bir tehdite sürekli açık olmasıdır. Şu halde
insanın gerek ölümlü olduğu, gerekse çok önem verdiği şeylerin ciddi bir
tehdit altında bulunduğu duygu ve düşüncesinden beslenen kaygı hali bireyin
hayatına anlam katan değerler kayboldukça patolojik bir durum kazanabilir.
Freud’un klasik psikanalizinde ise organizmamızın tehdit olması
yerine bunun merkezinde bulunan ve dünyayla psikolojik anlamda temas
halinde olan benliğimizin tehdit algılaması ön plana çıkmıştır. Bu görüşe göre
benlik ile dış gerçek, altbenlik ve üstbenlik arasındaki çelişkiler kaygının
temel kaynağı olarak görülür. Doğduğumuzda henüz kendimizi doyuracak,
rahat ve güvenliğimizi sağlayacak durumda değilizdir ve bu çaresizlik içinde
bakıma muhtacızdır. Gereksinim duyduğumuz şeylere ulaşmada sorunlar ya
da en azından gecikmeler yaşamamız kaçınılmazdır ve bu da organizmamızda
acı ve gerginlik içinde bulunduğumuz anlamına gelir. İşte bu duruma birincil
kaygı denilmektedir ve bu daha sonraki gelişmiş duygulanımların ayrışmamış
kökenidir. Bu türden bir kaygıyı ilerde ancak savaş ya da kaza geçirme gibi ağır
travmatik olaylar karşısında duyarız ve benliğimizin bunun altında ezilmekten
ve belki yine ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktur. Ancak daha
2 Doğu- Batı dergisinin 2(6) sayısın 4. baskısında ilgili makalenin yazarı E. Göka olarak yer almasına rağmen daha önceki baskılarında aynı makalenin yazarı olarak C.
Güleç zikredilmektedir.
37
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
sonra büyüdükçe bedensel olgunlaşmamıza da başlı olarak gerginliğe karşı
dayanıklılık kazanırız. Böylece benliğimiz bu birincil kaygıyı yatıştırabilmeyi
ve hatta kendi amacı için kullanabilmeyi öğrenir ve sonuçta neyin ne zaman
kaygı doğurabileceği önceden kestirilebilir hale gelir (Öztürk, 1997:46).
Aslında bu “beklenti kaygısı” kaygının daha düşük yoğunlukta
yaşanmasıdır ve tekrarlandıkça benliğimiz bunu içimizden gelebilecek
tehlike ve tehditlere (ki, bunlar da toplumsal olarak doyurulması kabul
edilemez dürtülerin, birbirine karşıt isteklerin bilinçdışındaki çatışmasından
ortaya çıkarlar ve buradaki toplumsal kabul edilemezliği de içinde vicdanı
da barındıran üstbenliğimiz belirler) karşı bir uyarı işareti olarak kullanmayı
öğrenir. İste bu “uyarı kaygısı” benliğe durumu düzeltmesi için bir şeyler
yapması gerektiğini işaret eder. Uyarıyı alan benlik ilk planda “geliyorum”
diyen dürtüyü bilinçdışına bastırır, ki bu benliğin en temel savunma
mekanizmasına başvurur. Bu savunmalar (kaygıyla başa çıkma stratejileri)
yeterli olduğunda her şey normale döner, ancak aşırı savunma kullanımı
durumunda bunlar psikolojik bozukluk belirtileri olarak görünür hale gelir.
Örneğin yer değiştirme savunma mekanizması aşırı kullanıldığında, normalde
hiç korkulmayacak bir nesneye karşı fobi gelişebilir ya da bedensel görünümlü
ama aslında psikojenik belirtiler ortaya çıkabilir. Aslında kişi için bu gibi
sonuçlar da sıkıntı vericidir ama bu sıkıntı bilinçdışı kaynaklı kaygıyla ve
özellikle de bunun nedeniyle yüz yüze gelmeye adeta tercih edilir. Bazen
de bu savunmalar kaygının ortaya çıkmasını engellemeye yetmez (Öztürk,
1997:46).
Kaygıyı ortaya çıkaran tehditten kaçınmak için insan benliği çeşitli
savunma mekanizmalarına başvurur ve aslında insanoğlunun yaşayabildiği
tüm psikopatolojilerin kaynağında bu savunmaların çok aşırı kullanımı yatar
(Dağ, 1999:170). İnsan kendi varlığının bilincine varma noktasından itibaren
sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların en büyüğü, kendisini derin bir
belirsizliğin içinde hissetmesidir. Bilgisi ve deneyimi arttıkça bu belirsizlik
sisini dağıtmaya çalışır, güçlü umutlar besler. Ne var ki bu belirsizlik tam
tersine, büyüdükçe büyür, bilgisinin artması daha çok, onu çepeçevre saran bu
karanlık sisin daha iyi fark edilmesini sağlar (Ceylan, 1999:91).
38
Saffet KARTOPU
Varoluşsal kaygı açısından, dünyada yalnız, Tanrı tarafından
unutulmuş, bu koskoca hanedeki milyonlar ve milyonlar arasında atlanılmış
olma olasılığının tasası, her insanın derinlerinde bir yerde yaşar. Kişi, kendisine
arkadaş ya da akrabalıkla bağlı bir kalabalığa bakarak, tasasını uzakta bir
yerde saklı tutar; ne var ki tasa hala oradadır ve bütün bunlar (kendisinden)
alınsa nasıl hissedeceğini düşünmek bile istemez (Deren, 1999:99). Kaygı
bazen dinden ya da dini düşüncede yaşanan stres, uyumsuzluk ve çelişkiden
de kaynaklanabilir (Miller and Kelley, 2005:469;Öner, 1994; Ok, 2005).
Özetle kaygının biyolojik, psikolojik, toplumsal ve dinsel pek çok sebebi
bulunmaktadır.
1.1.1.5. Kaygının Çeşitleri
Kaygı kavramını farklı yaklaşımlarla çeşitlendirmek mümkünse de
burada durumluk kaygı, sürekli kaygı ve varoluşsal kaygı kavramları üzerinde
durulacaktır.
1.1.1.5.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı
Kaygı, tehlikeyle baş etmek için uyum sağlayıcı bir mekanizma, temel
bir insan duygusu ve çok yönlü bir duygu durumudur. Tehlikeli koşulların
yarattığı geçici duruma bağlı olarak durağan kaygı türü “durumluk kaygı”,
içten kaynaklanan, bireye özdeğerlerinin tehdit edildiği hissini veren, bireyin
içinde bulunduğu durumları stresli olarak yorumlamasına yol açan kaygı türü
de “sürekli kaygı” olarak tanımlanmaktadır (Kaya ve Varol, 2004:34).
Birbirinden farklı özellikleri olan durumluk ve sürekli kaygı türleri,
Cattel ve Scheier (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:219-220) tarafından ilk kez,
faktör analizi çalışmalarıyla ileri sürülmüş, daha sonraları ise Spielbegger ve
arkadaşlarının çalışmaları sonucu geliştirdikleri iki faktörlü kaygı kuramının
özünü oluşturmuştur. İki kaygı türünün farklı özellikleri olmasına rağmen
her ikisinin de temelinde bir kaygı süreci bulunmaktadır. Sübjektif korkuyla
birlikte otonom sinir sistemindeki uyarılma olarak tanımlanan durumluk
kaygı, hem sürekli kaygının hem de kaygı sürecinin ilk basamağını teşkil
eder. Bu tip kaygı, bireyin içinde bulunduğu durumu tehdit eden, tehlike
yaratan biçimde algılamasından, yorumlamasından kaynaklanır. Bilinçli
39
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
olarak hissedilebilen durumluk kaygı, anlık gerilim, korku ve dehşet
duyguları şeklinde de tanımlanır. Stres unsurlarının kuvvetli ya da fazla
olduğu koşullarda durumluk kaygı yükselir. Stres ortadan kalktıktan sonra
kaygı düşer. Bireylerin içinde bulundukları durumların çoğunu stresli olarak
algılama eğilimi, sürekli kaygıyı tanımlar. Bu tür kaygı, durumluk kaygıya
oranla durağan ve süreklidir. Kaygının şiddeti ve süresi kişilik yapısına göre
değişir. Sürekli kaygı, bireyin davranışlarında doğrudan gözlenmez, ancak
değişik zamanlarda ve koşullarda saptanan durumluk kaygı tepkilerinin
şiddetinden ve sıkılığından tespit edilebilir. Buna göre sürekli kaygısı yüksek
olan bireyler, stres karşısında sürekli kaygısı düşük olan bireylerden daha
kolaylıkla ve daha sık olarak incinirler; durumluk kaygıyı hem daha sık hem
de daha şiddetli bir şekilde yaşarlar.
Durumluk-sürekli kaygının ayrımı ile ilgili olarak; durumluk
kaygı, ortaya çıkışında gerek dış, gerekse içsel etkenler rol oynamaktadır.
Birey tarafından gerçek ya da gerçekmiş gibi algılanan tehlikeli olabilecek
yaşantılar biçiminde ve de akut olarak (o anda, o durumda) yaşanan bir duygu
durumudur. Sürekli kaygı ise, bireyin içinde bulunduğu durumu stres verici
olarak algılama ve yorumlama eğiliminin yarattığı, devamlı ve kronik biçimde
yaşanan kaygıdır (Sertbaş, 1998: 32-34).
Durumluk kaygı, kişilerin özel durumları tehdit edici olarak
yorumlaması sonucu oluşan duygusal tepkidir veya bireyin içinde bulunduğu
stresli (baskılı) durumdan dolayı hissettiği subjektif korkudur. Durumluk
kaygının şiddeti ve süresi, algılanan tehdidin miktarı ve kişinin tehlikeli
durum yorumunun kalıcılığıyla ilişkilidir. Stresin yoğun olduğu zamanlar
durumluk kaygı seviyesinde yükseltme, stres ortadan kalkınca düşme olur.
Fizyolojik olarak da sinir sistemini baskılı durumun uyarması sonucu terleme,
sararma, kızarma ve titreme gibi fizik değişimler yaşanabilir. Bu belirtiler
bireyin gerilim ve huzursuzluk duygularının göstergeleridir. Durumluk
kaygı, tehlikeli durumların yarattığı ve genellikle her bireyin yaşadığı geçici
ve duruma bağlı olarak o anda yaşadığı kaygıdır. Durumluk kaygı, insanın
belirli bir anda bir uyarıcı veya durumu kendisi için zararlı ve tehlikeli olarak
algılandığında ortaya çıkar (Kaya ve Varol, 2004:35).
Sürekli kaygı, geleceğe yönelik olarak hissedilen ve bireyin kaygı
40
Saffet KARTOPU
yaşantısına olan yatkınlığıdır. Buna kişinin içinde bulunduğu durumları
genellikle stresli olarak algılama ya da stres olarak yorumlama eğilimi de
denebilir. Sürekli kaygı, baskılı olmayan, nötr olan durumların kişi tarafından
tehlikeli ve özünü tehdit edici (küçültücü) olarak algılanması sonucu oluşan
mutsuzluk ve hoşnutsuzluk duygusudur. Bu tür kaygı seviyesi yüksek olan
kişilerin kolayca incindikleri ve karamsarlığa büründükleri görülür. Bu kişiler
durumluk kaygıyı da diğerlerinden daha sık ve yoğun yaşarlar. Doğrudan
doğruya çevreden gelen tehlikelere bağlı olmayan bu kaygı türü içten
kaynaklanır. Bir kişilik özelliği olup, genellikle kişi huzursuz ve mutsuzdur.
Sürekli kaygı, yapılan seçimlerin, verilen kararların sonradan pişmanlık
ifadeleri ile anılması ve çözümde geç kalınmış olması ya da çözümün zor
hatta imkânsız olduğu durumlarda artabilmektedir. Örneğin öğrencilerin
kendilerine uygun olamayan ve istemedikleri üst öğrenim kurumlarıyla ilgili
alan ve meslek seçimlerinde yaşadıkları kaygı gibi (Kaya ve Varol, 2004:35).
Öner ve Le Compte (1998:2) durumluk ve sürekli kaygı arasındaki
benzerlik ve farklılıkları bir fiziksel örnekle açıklamıştır. Durumluk kaygıyı
kinetik enerjiye, sürekli kaygıyı da potansiyel enerjiye benzetmiştir. Kinetik
enerji gibi durumluk kaygı, belirli bir zaman kesiminde ortaya çıkan olay
ya da reaksiyondur. Sürekli kaygı ise potansiyel enerji gibi belirli bir tepki
gösterme yatkınlığıdır.
1.1.1.5.2. Varoluşsal Kaygı
Varoluşsal kaygıyı tam olarak anlayabilmek için onun bazı
kaynaklarından söz edilebilir. Bunlardan birincisi, bilinmeyen bir zamanda
ölüme yazgılı oluşumuzu bilmemizdir. Üstelik yalnızca kendimiz değil,
bizimle birlikte en değer verdiğimiz yakınlarımız ve diğer tüm insanlar da
ölüme yazgılıdırlar. Varoluşsal kaygının ikinci kaynağı, bilinçli varlıklar
oluşumuzdan gelmektedir. İnsan, yaşamını etkileyecek kararları bilinçli bir
şekilde verebilen ve kararların sonuçlarını bizzat üstlenmek zorunda olan bir
varlıktır; yani eyleminin sorumlusu bizatihi kendisidir ve bu nedenle atacağı
her adım yeni bir kaygıyı beraberinde getirmektedir. Varoluşsal bunaltının
bir başka kaynağı ise, anlamsızlık ve her şeyin bir anda saçmalaşabileceği
şeklinde bir tehdide sürekli açık olmamızdan ortaya çıkmaktadır. Kendimizi
bir değerler dünyasına doğmuş olarak buluruz ve seçimlerimizle yeni değerler
41
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
inşa edebiliriz ama bir anda tüm değerler, civa gibi elimizin altından kayıp
gidebilir: “O halde, tüm bu yaşadıklarımızın ne anlamı vardı?” sorusunun
kapımızı çalacağı bir an çıkıp gelebilir… İnsanın çevresindeki kimselerin,
arkadaşlarının, dostlarının bir gün terk edip yalnız bırakabilecekleri ya da
yanında birçokları olduğu halde onu hiçbirisinin anlamama olasılığı, bir başka
varoluşsal kaygı kaynağıdır (Güleç, 1999:160).
Varoluşçu düşünceye göre kaygı, “ilişkide olmak”, “bir tarihsel
durum içerisinde eylemek”, “ tavır almak” “kendisine ve şeylere yönelmek”
yüklemleriyle anılan Dasein’dır. Kaygı, Dasein’ı etkin ekzistens kılan her
şeydir. Kaygı, kendisine ve en önemlisi Varlık’a soru yöneltebilen Dasein’dır.
Kaygı, bu nedenle, faaliyettir, hatta uygulamadır. Dasein, sahip, kalıcı bir
özünün olmadığının veya özünün sürekli değiştiğinin ve bu özün Varlık’a
yöneltilen soruyla bağıntılı olarak hep yeniden belirlenmesi gerektiğinin
bilincinde olduğu, tüm bunlardan dolayı rahat yüzü görmediği, hep sonunu
göremediği bir yolda olduğu için Kaygı’dır. O aynı zamanda bir imkânlar
varlığı olduğunun, sürekli arayış ve sorgulama içinde bulunduğunun, hep
“yol” da olduğunun ve “yol” da kalacağının farkında olduğu için Kaygı’dır.
Onun, karşısında hep kalıcı, değişmez bir tavır alabileceği, hep aynı kalan
bir nesne, bir durum, bir kişi veya bir olay yoktur. Bu, Onun kendisine karşı
alacağı tavır içinde geçerlidir. O, bunlarında bilincinde olduğu için Kaygı’dır
(Heidegger, 2008:357; Özlem, 1999:15).
Heidegger kaygı olarak Dasein’ı “teorik” bir söylem içerisinde
belirlemeyi reddeder. Kaygı olarak Dasein, hep bir cevher, bir yaşama dünyası
içerisindedir ve en önemlisi, onun bir “dünyayı-isteme” si vardır. O dünyayı
belli bir heyecan ve iştiyak doğrultusunda, her ne kadar kalıcı olmadığının
bilincinde olsa da, biçimlendirme iradesine sahiptir. Onun varlık’a yönelttiği
soru, teori olmaktan önce pratik bir sorudur. Onun iştiyak ve heyecanlarıyla ve
onun istemesi/iradesi doğrultusunda sorulmuş olan Varlık sorusu, tam da bu
nedenle salt teorik bir soru olmaz. Teorik etkinlik, Greklerden beri geleneksel
Batı felsefesinin öğrettiğinin tersine, hiç de felsefeyi karakterize eden temel yön
değildir. Onun temel yön sayılması, batı felsefesini bir metafizikler çokluğuna
dönüştürmüştür. Özne’nin “teorik özne”ye indirgenmesi, Batı felsefesinin
yanılgısı olmuştur. Oysa insan-Özne’nin temel yönü, kendi yaşama dünyası
42
Saffet KARTOPU
içerisinde kendi istemesi/iradesi ile yaşamaktır. O, kendisiyle, şeylerle ve
diğer Dasein’larla böyle bir heyecan ve irade güdümlü ilişkide olduğu için
Kaygı’dır. “Kaygı” teriminin kendisi, durağan bir seyire, temaşaya gönderme
yapan “teori”ye değil, duyguya, heyecana, iradeye, yönelime, iştiyaka ve
bunların hepsini içerecek şekilde “praksis”e gönderme yapar. Heidegger
için kaygı olarak İnsan-Özne, kendisiyle, diğer Dasein’larla ve şeylerle hep
“birşey-için-olma”ya bağlı bir ilişki içerisindedir. Onun kendisine, şeylere
ve diğer Dasein’lara Teorik bakışı bile, esasında “birşey-için-bakma”dan
ibarettir. Gerçi biz şeyleri herhangi bir pratik ilgiden, bir-şey-için-olma’dan
az çok bağımsız bir şekilde de, yani Batı felsefesinde “Teorik bakış”diye
adlandırılan bir bakış altında da “görünüz.” Fakat bu “görme”, hatta gitgide
saltlaşmış bir teorik bakış bile, Heidegger’e göre, ancak ve sadece kaygı’nın
belirli bir kipi olarak görülebilir (Özlem, 1999:16).
Kaygı duymak dikkatli olmak demektir, yapılanları ve olup bitenleri
yargılamak ve bilmek istemektir (Merleau-Ponty, 2008:55). Kaygı, Dasein’ın
zamansallığının bilincine sahiptir. Gerçi Dasein, Zaman’ın da, teorik bir
tavırla farkındadır. Fakat ilgi ve çıkardan bağımsız ve böylece nesnel olması
istenen her türlü teorik tavır da olduğu gibi, zaman karşısındaki teorik tavır da
olduğu gibi, zaman karşısındaki teorik tavırda da, bu tavrın esasen istenmiş
olmasından ötürü bir yönelimsellik, kaygı’ya ait bir ilgi vardır. Bu yüzden
Dasein için asıl zaman, theoria’nın, fizik biliminin öğrettiği ve teorik bir tavırla
belirlenmeye çalıştığı ve “gerçek zaman” adını verdiği zaman değil, ilgi ve
yönelime bağlı olarak yaşadığı zamandır. Bu zaman, “birşey-için-zaman”dır.
Bu şu demektir: Dasein ölümlüdür; o kendisini ölüme çağıran ve götüren bir
şey olarak zamanı yaşar; o zamanı bu sebeble tarihsellik kipi içerisinde tanır.
Dasein, zaman üstü bir “kendilik”inin olmadığının bilincindedir. O, ancak
ve sadece tarihsel olarak “kendi” olabilir. O zamanı “bir şey-için” ve belli
bir tarihsel durum içerisinde yaşadığı için, onun zamansallığı hep tarihsellik
olarak kalır. Tarihsellik, Dasein’ın zamanı kendi tarihsel durumu içerisinde
yaşaması, zamansallığının değişken ve rölatif olmasıdır. Dasein’ın Zaman’ı
yoktur, tarihselliği vardır. Bundan dolayı da Dasein, kaygı’dır (Özlem,
1999:17).
43
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Varoluşun varlığı, kendini kaygı olarak açar. Varoluşsal temel
görüngü olarak kaygının, istenç, arzu, heves ve eğilim görüngüleri karşısında
sınırlanması gerekir. Varoluşun kaygı görüngüsüne dek ilerleyen çözümlemesi,
varlığın anlamı sorusunu ortaya koyar. Kaygı her ne kadar kişiye özelse de
daima endişelenme ve tasa için olandır (Soykan, 1999:50).
Varoluşsal kaygı, uygarlaşmanın sonucu olarak ortaya çıktığı
kadar, giderek onun bedeli de olmakta ve insanın derin özünü meydana
getirmektedir. İnsan gülen tek canlıdır, çünkü korkuları anlık spazmlar halinde
değil, varoluşsal boyutta ve sürekli olarak yaşamaktadır. Süregiden korkuları
(kaygıları) onu zehirlemekte, kirletmekte o da arınmak için gülmektedir.
Catharsis, bir komedi, yaşam bir trajedi ve kaygı sahnenin tamamını kaplamış
esas öge olunca; baş role çıkabilmek için kendini ikiye bölmeye razı olmuş
olan insan, tekrar tekleşmekte ve ruhun derinliklerinde bedenden arınarak
rüyalarına kaçmaktadır, sonsuzluğu burada yaklamaya çalışmaktadır.
Kaygılandıkça gerçekleşen gerçekten kopma; gerçekten kopdukça kaygının
artmasına neden olmakta ve insan dramını, trajedi biçiminde yaşamaktadır
(Kılıçbay, 1999:127).
Kaygının nesnesi üzerinde düşünme bir bahçeli ev, gözlük ya da
giyişi üzerinde düşünmeyle benzer sonuçlara yolaçar nitelikte değildir.
Nesneyi düşünmek, ona sahip olmayı sağlayamazken, kaygı üzerine düşünüm
her seferinde kaygılanabilmenin güvenceli bir yolu olarak ortaya çıkar.
Kaygı nesnesi (evren) açısından düşünülürse görkemlidir ama öznedeki
duygulanımsal, ruhbilimsel, karşılığı öznenin yıkımına yol açabilecek ölçüde
dokunaklı olabilir. Çünkü durmaksızın entelektüel, güdüsel, ruhsal inanca
ilişkin, yaşama ilişkin, ölüme ilişkin herşeyi kendi gelişimi için kullanmak
ister. Lakin tüm insan soyunda, derinden kök salabilecek, hepsini eşit ölçüde,
eşit yoğunlukta etkisi altına alabilecek denli güçlü bir insan değişmezi değildir
(Eskin, 1999:115).
Bir masalda kaygı-insan özdeşliği şöyle anlatılır (Deveci:1999:53;
Irmak, 1999:137).
Bir keresinde Kaygı (Cura) bir nehirden geçiyordu, bir kireç parçası
gördü ve ona şekil vermye başladı. Oluşturduğu şeye bakıp düşünürken,
44
Saffet KARTOPU
Jüpiter geldi. Kaygı Jüpiter’den bu parçaya ruh vermesini istedi. Jüpiter
memnuniyetle kabul edip kireç parçasına ruh verdi. Ardından Jüpiter parçaya
kendi isminin verilmesini istedi. Kaygı ile Jüpiter arasında bu konuda
bir tartışma başladı. Derken Yeryüzü ayaklandı ve yaratığa kendi isminin
verilmesi gerektiğini, çünkü kendi parçasından yapılmış olduğunu söyledi.
Üçü birden Satrün’den hakemlik yapmasını isteddiler. Satrün şu kararı verdi:
Jüpiter sen ruhu vermiş olduğun için, yaratık öldüğünde ruhu senin olacak, sen
Yeryüzü, bedeni verdiğin için bu şeyin bedenini sen alacaksın ama bu yaratığa
ilk Kaygı biçim vermiş olduğundan, yaşadığı sürece bu yaratığa Kaygı sahip
olacak ve aramızda isim konusunda bir anlaşmazlık olduğuna göre, gelin ona
insan (homo) ismini verelim, çünkü topraktan (humus) yapılmıştır. Bu masal
insan kaygı özdeşliğini özetlemektedir.
Mandeville’ye göre de çağdaş toplum çıkarcı bireylerin bir araya
gelmesinden oluşuyordu. Bu bireyleri birbirine bağlayan unsur toplumsal
yükümlülükler veya özgürlükler değildi. İnsanları birbirine kıskançlık, rekabet
ve sömürü ilişkileri bağlıyordu. Dahası insanlar gerçeğin böyle olduğunu
biliyor, özel hayatlarında bu çirkin ilişkileri her gün yaşıyor ve yaşatıyor
fakat insan içine çıktıklarında bütün bunları bilmezden geliyorlardı. Böyle bir
ikiyüzlülük toplumsal yaşamın oluşması ve süre gitmesi için vazgeçilmezdi
(Çırakman, 1999:146). Bu tutarsızlık ve ikiyüzlülük de bir başka kaygı nedeni
olarak düşünülebilir.
1.1.1.6. Kaygıyla İlgili Kavramlar
Burada kaygıyla ilişkisi olduğu düşünülen korku, güdülenme ve
öğrenme kavramları ele alınmıştır.
1.1.1.6.1. Kaygı ve Korku
Kaygının kolaylıkla karıştırabileceği bir duygu türü korkudur.
Korkunun özgül nedeni kişinin kendisi tarafından bilinmekte, kaygıdaki
gibi bilinçsiz olmamaktadır. Kaygı, kaynağı belirsiz korku; korku ise,
insanın canının, malının, sevdiklerinin ve toplumdaki yerinin tehdit edildiği
durumlarda bedensel belirtilen eşlik ettiği duygusal durumdur. Bir tehdit
altında hissedilen kaygı, korkudan daha şiddetli ve uzun süreli olan, kaynağı
45
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
belirsiz bir durumdur. Bilinçli tehlikeye karşı gösterilen duygusal tepki
korku, bilinçdışı olan ve nesnesi kişi tarafından tanınmayan içten tehlikelere
karşı gelişen tepki ise kaygıdır (Kaya ve Varol, 2004:33). Korku var olan bir
tehlikenin algılanmasına ya da her durumda bir tehlike işaretine bağlı bir
duygudur; fırtınadan, depremden, silahlı bir insandan, karanlıkta duyulan
bir sesten korkulur. Korku en yüksek noktasına çıktığında ve adeta insanı
dondurduğunda bu duyguya dehşet ya da ürküntü denebilir (Le Gall, 2006:9).
Hayvanlar ve insanlar ontogenetik olararak yaşamları için tehdit
algıladıklarında korkarlar. Bu da tehdit edici uyarandan kaçma ya da onunla
savaşmayla sonuçlanır ki, her iki durumda da türünü korumaya yarar ve bu
nedenle vardır. Stres ise insanın ya da herhangi bir organizmanın bir şekilde
kendi üzerinde baskı hissetmesi anlamına gelir. Örneğin mezuniyet, evlenme
töreni gibi olaylar da stres kaynağıdır. Bir de organizmanın aktivasyon ve
öğrenmeye optimum düzeyde hazır oluşunda kritik önemi olan ve temelde
fizyolojik bir reaksiyon olan genel uyarılmışlık hali (arousal) kavramı vardır
ki, kaygı kavramlarıyla karıştırılır. Heyecan kavramı da bu dizide yerini
alabilir ve karşılaştırılan duruma göre hem olumlu hem de olumsuz bir duygu
olabilir. Aslında tüm bu kavramların karıştırılması, bazen uygun biçimde
bazen da uymadığı halde birbiri yerine kullanılması, ilgili uzmanların bunları
biraz da konunun doğası gereği kesin sınırlarıyla tanımlayamamalarından
kaynaklanmaktadır (Dağ, 1999:168). Kaygı ile korku arasında nasıl bir
ilişki ve farklılık olduğu meselesi de araştırmacıların dikkatini çekmektedir.
Henüz üzerinde tam bir uzlaşma olmamakla birlikte, kaygı; kaynağının
belirsiz, süresinin uzun ve şiddetinin zayıf olmasıyla korkudan ayrılmaktadır
(Kierkegaard, 2004; Schulz,1991; Cüceloğlu,1994). Korkunun bir tarzı da
“iç daralması”dır. Bu korkunun yol bulup dışarı çıkmaması, edilgin halidir.
Bir şeyden gocunmak, alınganlık göstermektir. Birini kırmak değil, tersine
kırılmaktır. İç daralması en derinde olan şeydir (Soykan, 1999:38). Özetle
kaygı ve korku ilişkili kavramlar olmakla birlikte birbirinden farklı yönleri
de vardır.
1.1.1.6.2. Kaygı ve Öğrenme
Kaygı, yoğunluğu bireyin ruh sağlığını tehdit edici düzeyde olmadığı
taktirde, çevreden gelebilecek tehlikelere karşı uyanık tutmada, uyum
46
Saffet KARTOPU
sağlamayı kolaylaştırmada ve başarılı olmada etkili bir heyecan türüdür.
Bununla beraber, insanın huzura ve mutluluğa erişmesi bağlamında, tartışılabilir
olmakla birlikte, eğitim, bilim ve teknoloji gibi alanlarda gözlenebilir bir başarı
serüvenine sahip olduğu da söylenebilir. Kaygı, genelde olumsuz bir duygu
olarak değerlendirilse de aslında sözü edilen başarıda insanoğluna eşlik ettiği
gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir. Bir miktar kaygı duyulmazsa ne ders
çalışılır, ne sınava girilir, ne de işe gidilir (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:215).
Optimal düzeyde kaygı, bireyin güdülerini harekete geçirir ve
güdülenme sürecine olumlu katlı sağlar. Dolayısıyla eğitim-öğretimde,
bilimsel gelişmede en önemli etkenlerden biri olan güdülenmenin,
insanoğlunun birçok alanda elde ettiği başarılarının altında yatan en önemli
süreç olduğu rahatlıkla söylenebilir. Okulda, işte, ailede, bireysel ve toplumsal
yaşantımızda başarılı olmak, arzu ettiğimiz hedeflere ulaşmak için kaygı
gibi güdülenmeye de ihtiyacımız vardır. Kişi, kendisini harekete geçirecek,
davranışa yönlendirecek dürtülere doğuştan sahiptir. Bunlar açlık, susuzluk,
uyku, cinsellik, sevgi, dostluk, vb dir. Bu dürtüler, ihtiyaçlar sonucu bireyi
harekete geçirir ve güdülenen birey, hedefe ulaşmak için davranışta bulunur.
Bu bağlamda, öğrenmenin gerçekleşmesinde etkili olan merak istek, ilgi,
ihtiyaç gibi duygular, güdülenme süreci kapsamında tecrübe edilirler (Yıldız,
Sezen ve Yenen, 2007:215).
Öğrencilerin akademik yaşamlarındaki başarılarını etkilemede
zekânın dışında başka faktörler de öne çıkmaktadır. Bu faktörlerin başında
gelen güdülenme, başarı için gerekli bilişsel ve davranışsal etkinliklere ayrılan
enerjinin miktarını belirler. Öğrencilerin akademik yaşamının gerektirdiği
temel etkinliklere ilişkin güdülenme düzeyi yeteri kadar yüksek olmalıdır
(Bozanoğlu, 2004:2).
Eğitim-öğretim süreci ve bu sürecin amaca ulaşıp ulaşmadığı sıklıkla
tartışma konusu olmaktadır. Çünkü bu süreç, insan ve toplumların gelecekleri
için çok önemlidir. Ülke yöneticileri eğitim için, önemli miktarlarda para,
insanlar da ömürlerinin verimli ve önemli bir kısmını harcarlar. Dolayısıyla
herkes kendi çapında bir bedel öder. İşte ödenen bu bedelin karşılığında en
yüksek verimin elde edilmesi amaçlanır ve bu amacın gerçekleşmesinde
yeterli miktarda kaygı güdülenmeye ihtiyaç duyulur (Yıldız, Sezen ve Yenen,
47
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2007:216).
Okullar, akademik süreçle birlikte sosyal iletişimin gerçekleştiği
mekânlardır. Bu kurumlarda, öğrenci-öğrenci, öğrenci-öğretmen, öğretmenaile vb. iletişim örgülerinin olması sebebiyle bazı öğrenciler, derslerde iyi not
alıp başarılı olmak isterler. Hatta daima en yüksek notları almak için çalışan
kişilik tipine sahip öğrenciler vardır. Bu tip kişiliğe sahip öğrenciler biraz
düşük not aldıklarında dahi kaygılanırlar. Sosyal çevreye karşı sorumluluk
duygusu taşıyan öğrenciler, sınavları geçmek, düşük not almamak, annebabaya hayal kırıklığı yaşatmamak, arkadaşları arasında küçük düşmemek
için çalışmaya karşı motive olurlar. Aynı zamanda başarıya ulaşma arzusu
yaşarken kaygı ve korku da hissederler. Akademik güdülenme ve devamında
öğrenmenin gerçekleşe bilmesi için bir miktar kaygılanma faydalıdır. Yapılan
bazı araştırmalar ileri boyutta kaygı halinin öğrenmeye elverişli olmadığını,
hatta öğrenmeye ket vurduğunu, dolayısıyla akademik başarıyı olumsuz
yönde etkilediğini tespit etmiştir. Aşırı kaygılı kişilerde sınavlarda soruları
kavrayamama, anlayamama, okuduğu şeyleri istediği anda hatırlayamama,
düşünememe gibi haller görülür. İleri kaygı durumlarında kişi, soyut
düşünebilme yeteneğini, zihin esnekliğini ve akıl yürütme becerisini yitirir
(Baymur, 1994:203).
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin işleyişi ve bu faaliyetlerin başarıya
ulaşıp ulaşamadığı araştırıldığında, akademik güdülenme ve kaygının eğitimöğretim süreçleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili olduğu görülecektir.
Öğrenciler, sınav kaygısının rahatsız edici fiziksel etkilerinden kaçınmak
için sınav sırasında kaygılarını bastırabilirler. Sınav kaygısı, (sınavın bir an
önce bitmesini istemek) gibi geçiştirmeci tepkilere yol açabildiği gibi, sınava
ilişkin tutum ve çabalarda da bitkinliğe, ani duygusal çıkışlara, aşırı fiziksel
tepkilere veya depresif belirtilere yol açabilir. Ayrıca sınav kaygısının, çalışma
davranışı ve akademik performans arasındaki ilişkisiyle ilgili olarak yapılan
çalışma sonuçlarına göre, yüksek sınav kaygısı sahibi öğrenciler, düşük
kaygılı öğrencilerden daha düşük performans göstermekte ve daha düşük
çalışma becerilerine sahiptir (Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:219).
48
Saffet KARTOPU
Genel olarak başarısızlıktan korkan, başkaları üzerinde çok iyi etki
bırakmak isteyen kişiler olur. Okulda daima iyi not almak, iftihar listesine
geçmek isteyen öğrenciler vardır. Bu öğrenciler okulda üstün not almazlarsa
onlara sanki çok kötü bir şey olacakmış gibi gelir. Böylece devamlı bir korku
ve kaygı altında bulunur ve aşırı bir çalışma sıtmasına tutulurlar. Sınavları
geçmek, yüksek not almak, ana-babayı hayat kırıklılığına uğratmamak,
arkadaşları arasında küçük düşmemek için aşırı derecede çalışırlar. Başarıya
ulaşma arzusu ve yenilmek korkusu bütün davranışlarını etkileyen güdüler
olur (Kaya ve Varol, 2004:36).
Öğrenebilmek için bir miktar kaygılanmak faydalıdır. Ancak aşırı
kaygı başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer bir deyişle, eğitim ve
öğretimde kaygının az olmasından ziyade çok olmasından doğan zararlarla
karşılaşılmaktadır. Normal yaşayışta aslında kaygı uyandıran pek çok durum
vardır. Bu değişik kaygılı durumlarla başa çıkabilmek için okulda, kaygının
aşırı ölçüde gelişmesine yol açacak durumlardan kaçınılmalı ve ne tür
tedbirler alınacağı kişilere öğretilmelidir. Kaygı ile öğrenme arasındaki ilişki,
güdülenme ve başarı arasındaki ilişkiye benzer. Öğrenilen malzeme, basit ve
kolaysa yüksek kaygı derecesi bunun çabuk öğrenilmesine yol açar. Öğrenilen
malzeme karmaşık ve zorsa, o zaman yüksek kaygı öğrenmeyi zorlaştırır.
Kaygının öğrenmeye etkisi kişilere göre farklılık göstermektedir. Akademik
yetenek ve benlik saygısı gibi özellikler kaygının öğrenmeye etkisini
farklılaştırabilmektedir. Akademik yeteneği düşük ve yüksek öğrenciler
kaygının azlığı veya çokluğundan etkilenmezken, orta akademik yeteneğe
sahip olan öğrenciler aşırı kaygılandıkları zaman daha az öğrenebilmektedirler.
Benlik saygısı yüksek olan öğrencilerin kaygıya dayanma sınırları da yüksek
olmaktadır (Kaya ve Varol, 2004:36-37).
Kaygı türlerinden en sık görüleni sınav kaygısıdır. Çünkü öğrenciler
sınavlarda bilgileriyle birlikte, kişiliğin de değerlendirildiğini düşündüğünden,
sınav süresinde vücutta bazı değişimler oluşmaktadır. Bu değişimler beyinde
öğrenme için gerekli olan protein zincirlerinin oluşumunu engellemektedir.
Daha açık bir ifadeyle, aşırı kaygı akıl yürütme ve düşünme yönündeki
zihinsel faaliyetleri bozmaktadır. Sınava girenler açısından sınav sonuçlarının
önemi arttıkça, kaygı düzeyi ile sınav başarı arasında ters yönlü bir ilişki
49
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
gözlenmektedir. Yani kaygı düzeyi yükseldikçe, sınav başarısı düşmektedir
(Kaya ve Varol, 2004:37). Bu anlamda kaygı/öğrenme ilişkisinde öğrenmenin
niteliğini kaygının dozu belirlediği ifade edilebilir.
1.1.1.6.3. Kaygı ve Güdülenme
Güdülenme; modern hayatta çok sık karşılaştığımız bir olgudur. Son
dönemlerde, güdü (motive) ve güdülenme (motivation) kavramlarıyla ilgili
olarak psikoloji bilimi yeni kuramlar geliştirmiştir. Buna göre, insanların ve
hayvanların davranışlarının temelinde birçok güdü yatmaktadır. Güdüler ya
bilinen ve rahatlıkla anlaşılabilen, ya da henüz pek açık seçik anlaşılmayan
türden olmakla beraber, her davranışın altında bir güdü ya da güdüler zincirinin
yattığı bilinmektedir (Cüceloğlu, 1994:230).
Üzerinde herkesin anlaştığı bir tanımı olmamakla birlikte, genel
olarak güdülenme kavramı; insanın içinde oluşan, organizmayı belli bir
nesneye, hedefe veya duruma ulaşma yönünde eyleme sürükleyen itici güçsel
etkinliği başlatan, sürdüren ve yönlendiren bir süreç (Budak, 2000:519) olarak
tanımlanmaktadır.
Güdü terimi ile yakından ilişkili olarak ihtiyaç ve dürtü terimleri, bazen
eş anlamda, bazen de farklı anlamlarda kullanılır. Genel olarak, organizmayı
birtakım davranışlara yönelten güdüler, çeşitli ihtiyaçlardan doğar.
Homeostatik dengenin yeniden kurulabilmesi için, ihtiyaçların giderilmesi
gerekir ve birey, bunu sağlayacak davranışlarda bulunma zorunluluğunu
hisseder. Bu durumda, eksikliğin duyulmasına ihtiyaç; bu eksikliği gidermek
için organizmada beliren gücü dürtü (drive); organizmanın ihtiyacı gidermek
için belli bir yönde etkinlik göstemesi eğilimine de güdü (motive) denir.
Organizmayı belli davranışlara sürükleyen bu içsel olayların tümüne ise
güdülenme durumu denir (Baymur, 1994:70-72). Ancak otoritelerin çoğu
güdülenmenin belli dürtü/itkilere ve ihtiyaçlara özgü olduğunu ve sadece bu
temelde anlaşılabileceğini savunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, bir davranış
doğasını, gücünü yada devamını etkileyen güdülenme, ihtiyaç ya da itki
düzeyi; ulaşılmak istenenin ve ya durumun teşvik degeri; organizmanın
beklentileri; hedefe ulaşmaya uygun öğremiş tepki yapılarının varlığı; söz
konusu ihtiyaçla çatışa bilecek daha başka ihtiyaçların bulunması, gibi bir dizi
50
Saffet KARTOPU
etkenle şekillenir (Budak, 2000:519).
Modern psikolojide güdüler, sınıflandırılmalarına bağlı olarak pek çok
gruplara ayrıla bilmektedir. Örneğin, kökenlerine göre güdüler; birincil (açlık,
susuzluk, cinsellik, vb.) ve ikincil güdüler (rekabet, sevgi, dostluk, küşüsel
ilgi vb.); sonuşlarına göre, ödüller yada cezalar; farkında olmak düzeyine
göre, bilinçli ya da bilinçsiz; tatmin etme durumuna göre, hiyerarşik bir yapı (
Maslow’un güdülenme kuramında olduğu gibi ) şekilde sınıflana bilir (Budak,
2000:520). Bu yapısal özelliklere sahip olmasından dolayı güdülenmeyi
açıklamaya yönelik çok sayıda farklı kurum geliştirilmiştir. Bunlardan en
bilinenleri şunlardır: Dürtü İndirimi Kuramı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi
kuramı, McClelland’ın başarma ihtiyacı kuramı, Hunter’ın İçsel/dışsal
Güdülenme kuramı, Festinger’in sosyal karşılaştırma kuramı, Festinger’in
bilişsel çelişki kuramı, güdülenme ve bilimsel öğrenme döngüsü kuramı
(Önen ve Tüzüm, 2005:31- 58;Yıldız, Sezen ve Yenen, 2007:221).
Maslow’un ihtiyaçlar hiyararşisi Kuramı’nda söz edilen üst düzey
ihtiyaçlara benzer faktörleri ve özellikle de başarma ihtiyacı etkeni içeren
McClelland’ın başarma ihtiyacı kuramına göre, başarma ihtiyacı çalışan
kişinin performans düzeyi belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Başarma
ihtiyacı, doğuştan değil, sonradan kazanılmış bir ihtiyaçtır ve kişinin duygu
hiyerarşisinde en üstte yer alır (Önen ve Tüzün, 2005:47).
Sözü edilen güdülenme kuramlarının genel çerçevesi içinde
degerlendirebilecek bir diğer kuram ise, hunter’ın içsel/dışsal güdülenme
kuramıdır. Kuram iki çeşit güdülenmeden söz etmektedir: içsel ve dışsal.
Eğer bir kişinin içsel güdülenmesi piyano çalmaksa ve bu kişi piyanist olarak
çalışıyorsa, onu güdülemek için çok büyük çabalar sarf etmeye gerek yoktur.
Kurama göre birini güdülemek için dışsal güdülenmeye başvurmak gereklidir.
İçsel güdülenmeye dışarıdan müdale etmek mümkün değildir.
Hunter’a göre dışsal güdülenme dışarıdan etki edile bilecek beş
unsurdan oluşmaktadır: 1) İlgi Derecesi: Bu, kişiyi davranışlarından sorumlu
tutma yoluyla güdüler. Örneğin okumakta olduğunuz kitap, herhangi bir alanda
bilgi içeren bir kitap değil de hazırlamakta olduğunuz tezinizle ilgiliyse okuma
konusunda motive olursunuz. Sizin test hazınlamada sorumlu tutulmanız
51
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
güdülenmeyi artırmaktadır. Bunun yanında siz, kitap’ın konusuna çok ilgi
duydugunuz için dikkatli okumaya içsel olarak da güdülenmiş olabilirsiniz.
Ancak bu içsel güdülenmenin mevcut olduğu durumlarda ilgi derecesi,
güdülenmenizi dışardan yükseltmektedir. Tam tersi durumunda herhangi bir
kitap olsa içsel güdülenmeniz yoksa güdülenme düzeyiniz düşük olacaktır. 2)
Başarı: Hunter’a göre kişi başarılı oldugu konularda çalışmak ister; başarılı
olmadığı konularda çalışmaktan kaçınır. Aynı durum hobiler ve spor dalları
içinde geçerlidir. Bu kuralın istisnası öğrenme sürecidir. Öğrenmede kişi
iyi olmadığı bir konuda bile etkinliklerine devam eder etkinliklerine devam
etmenin arakasından başarı elde etme ya da en azından biraz gelişim gösterme
arzusu vardır. 3) Geribildirim: İşini ne kadar iyi yaptığı konusunda bilgi
vermek insanın güdülenmesini artırır ve öğrenmeye yardımcı olur. Her alanda,
sonuç negatif veya pozitif olsun geri bildirim verilmelidir. Geri bildirimin
etkili olabilmesi davranışın ya da performansın hemen ardından ve tam olarak
verilmesine bağlıdır. 4) İlgi (uyandırma): İlginç etkinlikler kişiyi çalışmaya
motive ederken sıkıcı etkinlikler güdülenmesini düşürür. Bu nedenle iş, ders,
konu, vb. ilgi çekiçi olmalıdır. Özellikle derslere karşı öğrencilerin ilgisini
artırmak için onların ilgi duyacağı konular, ilgilerini artıracak yöntemler
seçilmelidir. 5) Söyleyiş tarzı: üç farklı sözleyiş tarzı vardır: Olumlu, olumsuz
ve yansız tarz. Olumlu tarz, birinden birşeyi yapmasını istemek, “Ahmet, rica
etsem kapıyı açar mısın” ; olumsuz söyleyiş tarzı, birine bir şeyi yapmasını
emretmek, “ Ahmet! Kapıyı aç!”; yansız tarz ise, “Ahmet, kapıda biri var”
şeklindeki gibi sadece bir ifadedir. Hunter’a göre en güdüleyici söyleyiş
tarzı, olumlu olandır (Önen ve Tüzün, 2005:58-60;Yıldız, Sezen ve Yenen,
2007:222-223).
Akademik güdülenme, akademik işler için gerekli olan enerjinin
üretilmesi olarak tanımlanabilir. Bu enerjinin kaynağına ilişkin görüşler
kurumdan kuruma değişirken bu farklılaşma, güdülenmenin ölçülmesi
konusunda da kendisini gösterir güdülenmenin ölçülenmesinde hem kullanılan
yöntem bakımından hemde içerik bakımdan farklılıklar görülür. Akademik
güdülenme, gerek eğitimcilerin gerekse pisikologların sürekli ilgisini çeken
bir konudur. Güdülenme süreçlerinin açıklanması ve güdülenmenin diğer
psiko-eğitsel değişkenlerle ilişkisi birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu
psiko-eğitsel değişkenlerin başında bellik saygısı sınav kaygısı, başarı,
52
Saffet KARTOPU
yeterlik algısı ve yükleme sitilleri bulunmaktadır (Bozanoğlu 2004).
Yukarıda kaygı ve güdülenmeye ilişkin yapılan açıklamlar, söz
konusu kavramların eğitim öğretim sürecinde de önemli etkenlerden
olduğunu göstermektedir bu bağlamlar kaygı kavramı, öğrenme alanında
daha çok genel uyarılmışlık konusuyla ilişkilendirilmektedir. Birey eğer
kaygı duyuyorsa mutlaka genel uyarılmış halindedir. Onun herhangi bir
şey öğrene bilmesi için en uygun düzeyde uyarılmışlık durumunda olması
gerekir yani, uyarılmışlık düzeyinin gerekenden daha düşük ya da daha
yüksek olması öğrenmeyi zorlaştırır. Ancak bazen genel uyarılmışlık da
yetmemektedir. Organizmanın öğrenmek için güdülenmiş olmasıda lazımdır.
Aslında uyarılmışlık hali ile güdülenme arasında döngüsel bir ilişki vardır.
Yani bir konuya güdülenen birey, o konuyla ilğili dış uyaranlara duyarlı hale
gelerek uyarılmışlık durumuna gelir (Arı ve diğ.,1998:90; Bacanlı, 2000:209;
Ray, 1992). Güdülenme öğrenmenin temel bir koşuludur öğrenciler daha çok
merak ettikleri ve ilgi duydukları konuları, daha kısa bir sürede öğrenirler.
Güdülenme (Güdü); okuldaki öğrenci davranışlarının yönünü, şiddettini
ve kararlığını belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir okul ve sınıf
ortamında gözlenen öğrenme güçlüklerinin ve disiplin olayların önemli bir
kısımını kaynağı güdülenme ile ilğilidir. Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci
öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir (Ray, 1992).
Bu açıklamaların yanısıra, ilgili literatüre bakıldığında ülkemizde
üniversite öğrencileri üzerine yapılmış çalışmalarda kaygı ve güdülenme
değişkenlerine sıklıkla yer verdiği görülmektedir. Buradan hareketle, son
yıllarda ilahiyat fakültesi öğrencilerinde güdülenme kaybı, ilahiyatcılık
mesleğine yeterince ilgi göstermeme, geleceğe yönelik kaygılar gibi bir
takım saptamalarda bulunulmaktadır (Şahin, 2002:144). Yukarıda ele alınan
kavramların yanısıra yine kaygıyla ilişkili olabilecek tasa, öfke, vesvese,
kuruntu ve tedirginlik vb. gibi kavramlardan da bahsetmek mümkündür (İnam,
1999:74). Ancak bu kavramları da detaylandırmak konumuzun sınırlarını
zorlayacağından bu kadarla yetinilmiştir.
1.1.1.7. Dindarlık ve Kaygı
İnsanın sonlu (fani) bir varlık olmasıyla varoluşsal kaygılar arasında
53
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
doğrudan ilişki kurulması, özellikle ölüm kaygı konusunda pek çok araştırma
yapılmasına neden olmuştur. Bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalardan
önemli bir bölümü dindarlık ile ölüm kaygısı arasındaki ilişki üzerinde
odaklanmış, özellikle; “Acaba dindarlık, bilhassa Allah’a ve ahirete inanma,
kişiyi ölüm kaygısına karşı koruyucu bir faktör olabilmekte midir?” sorusuna
cevap aranmıştır. Teorik olarak bu soruya genellikle “evet” cevabının
verildiğini söylemek mümkündür. Mesela Vergote (1999:3), ölümden sonra
yeni bir hayatın olacağına yönelik inancın ölüm kaygısıyla baş edebilmeye
imkân verdiği, dolayısıyla ahiret inancının ruh sağlığının korunmasına
destek sağladığı kanaatindedir. Ancak deneysel çalışmalarında elde edilen
bulgular her iki olgu arasındaki ilişkinin eğrisel bir karakter arz ettiğini ortaya
koymaktır. Örneğin yaşlılar (n:155) üzerinde gerçekleştirilen boylamsal bir
çalışmada dindarlıkla ölüm korkusu arasındaki ilişkiyi ele alan Wink ve
Scott’ın (Yapıcı, 2007:108) elde ettiği bulgulara göre, her iki olgu arasında
doğrusal bir ilişki mevcut değildir. Çünkü dindarlıkları “orta” seviyede
olanların ölüm korkusu, dindarlıkları “düşük” ve “yüksek” olanlara nispetle
daha yüksek çıkmıştır. Sosyo-demografik değişkenler, hayattan memnuniyet,
sosyal destek ve stres oluşturucu unsurlar sabit tutulduktan sonra elde edilen
bulgular, ölüm korkusu ile dindarlık arasındaki ilişkinin eğrisel olduğunu
ortaya koymaktadır. Bununla birlikte ulaşılan sonuçlar göstermiştir ki, dini
inancın kuvveti ve dini pratiklerin yapılma sıklığı, ölüm korkusuna karşı daha
fazla koruyucu olabilmektedir. Bu durum özellikle 60’lı yaşlara kıyasla, 70 ve
üzeri yaşta olanlarda daha belirgindir.
Ülkemizde yapılan bazı alan araştırmalarının da dindarlıkla ölüm
korkusu arasındaki ilişki üzerinde odaklandığı görülmektedir. Yıldız
(1998;2002) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirildiği ve dindarlıkla
ölüm kaygısı arasındaki ilişkiyi araştırdığı çalışmasında, dindarlık düzeyi
arttıkça ölüm kaygısının da yükseldiğini tespit etmiştir. Bu durumu o;”Birey
dindarlaştıkça ölümden daha fazla korkmakta, ölümden daha fazla korktukça
da dindarlaşmaktadır.” diyerek açıklamaktadır. Bununla birlikte Karaca’nın
(2000) meslek grupları üzerinde gerçekleştirdiği bir çalışmada, dindarların
ölüm kaygısı düzeylerinin daha düşük olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır.
Bu ise her iki çalışmadan elde edilen sonuçların birbirinden farklı olduğu
anlamına gelmektedir.
54
Saffet KARTOPU
Kayıklık’ın (2003) orta yaş ve yaşlılar üzerinde yürüttüğü çalışmasına
gelince, söz konusu iki olgu arasında tek yönlü-doğrusal bir ilişki tespit
edilmemiştir. Zira orta yaş ve yaşlılar arasında dini “çok önemli” kabul
edenlerin ölüm kaygısı ölçeğinden daha yüksek puan aldıkları, üstelik bu
durumun anlamlılık seviyesine ulaştığı görülmüştür. Ancak deneklerin
öznel dindarlık algılarıyla ölüm kaygısı düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır.
Dindarlıkla kaygılı olma arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar
sadece ölüm kaygısıyla sınırlı değildir. Genel anlamda kaygı ile dindarlık
arasındaki ilişkiyi konu edinen pek çok araştırma mevcuttur. Beit-Hallahmi
ve Argyle’nin (1997) verdiği bilgiye göre bu çalışmalardan elde edinilen
bulgular, stres ve kaygı düzeyi en düşük olanların hem tam dindarlar hem de
inançsızlar arasında daha çok olduğunu ortaya koyacak mahiyettedir. Başka
bir deyişle burada da doğrusal değil, eğrisel bir ilişkiden söz edilebilir. Zira
yapılan bazı çalışmalara göre dindarlık kaygı ve stresi azaltırken bazılarına
göre artırmaktadır, yani dindarlık ile anksiyete arasındaki ilişkiler ziyadesiyle
karmaşıktır. Ancak, mevcut bulgulardan genel bir sonuç çıkarılacak olursa,
dindarlığın kaygıyı azaltmada faydalı olduğunu söylemek mümkündür
(Yapıcı, 2007:111).
Ülkemizde gerçekleştirilen dindarlık/ruhsağlığı çalışmalarna gelince,
ilk olarak karşımıza Yaparel’in (1987) araştırması çıkmaktadır. 20-40 yaş
arası kişilerde dini hayal ile psiko-sosyal uyum süreçleri arasındaki ilişkiyi
inceleyen Yaparel’in (1987) bulguları göstermiştir ki yaygın inançlar, dini
partikülarizm, ahlakilik, ibadetlere katılım, dua, dini duygu, dini bilgi ve genel
dindarlıkla, yani dini hayatın farklı boyutları ile ferdin yaşadığı durumluluk ve
sürekli kaygı arasındaki ilişki tek yönlü ve tek boyutlu değildir. Mesela 20-22
yaş grubunda dua ile durumluk kaygı arasında negatif; 23-28 yaş grubunda
dini partikülarizm ile sürekli kaygı arasında pozitif; 34-40 yaş grubunda dini
duygu ile sürekli kaygı arasında negatif ilişkiler tespit edilmiştir. 29-33 yaş
grubunda ise dini hayatın herhangi bir boyutu ile durumluluk ve sürekli kaygı
arasında anlamlı bir ilişki ortaya çıkmamıştır.
Bununla birlikte Hayta’nın (2002) İlahiyat Fakültesi öğrencileri
üzerinde gerçekleştirildiği çalışmasında, dinsel hayatın pratik boyutlarıyla
55
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
(namaz, oruç, dua ve tövbe), kaygı arasındaki ilişkilerin yaşa ve cinsiyete
göre farklılık arz ettiği tespit edilmiştir. Bunun da ötesinde kaygı ile dini
hayatın pratik boyutları arasında bazen anlamlılık seviyesine ulaşan bazen de
ulaşmayan olumlu ve olumsuz ilişkilerin var olduğu görülmüştür. Ancak bu
olumlu ve olumsuz ilişkilerin yönü ve yoğunluğu hakkında konuşmaya izin
verecek kadar açık değildir.
Yapıcı ve Kayıklık (2005a) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde
yürütülen bir çalışmadan elde edilen bulgular da bu hususu teyit edicidir.
Çünkü, öznel dini bilgi düzeyi hariç tutulacak olursa öznel dindarlık algısı, dine
önem verme düzeyi, namaz kılma, oruç tutma ve dua etme sıklığı ile sürekli
kaygı arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir bulgu tespit edilememiştir.
Dini konularda kendilerini çok bilgili kabul edenlerin kaygı düzeylerini
anlamlı derecede yüksek çıkması ilgi çekicidir. Ayrıca, anlamlılık seviyesine
ulaşmamakla birlikte “hiç dindar değilim”, “hiç oruç tutmam” ve “hiç dua
etmem” diyenlerin kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Yine
istatistiksel olarak anlamlı olmasa da namazlarını düzenli olarak kılanların
kaygı puanları daha yüksektir. Dindarlığın içe ya da dışa dönük yaşanmasıyla
kaygılı olma arasında ise manidar bir ilişki ortaya çıkmamıştır. Fakat içe
dönük dindarlar, dışa dönüklere nispetle daha fazla kaygılı görülmektedirler.
Diğer taraftan, Karaca (2006) Ehl-i sünnet, Mutezile ve Cebriye’nin
kader anlayışını ifade eden cümlelerle durumluk ve sürekli kaygı arasındaki
ilişkiyi ele almış ve şu sonuca ulaşmıştır: Ehl-i sünnet ve Cebri kader sahip
olanların durumluk ve sürekli kaygı puanları, Mutezili kader anlayışına sahip
olanlardan anlamlı derecede daha düşüktür. Buradan hareketle yazar, Ehl-i
sünnet kader anlayışının kaygı bağlamında ruh sağlığını koryucu bir fonksiyon
üstlenebileceğini söylemektedir.
Özetle, yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular, dindarlık ile kaygı
arasında ki ilişkinin tek yönlü ve doğrusal olmadığını ortaya koymaktadır
(Wulff, 2007:249; Zinnbauer and Pargament, 2005:26; Apaydın, 2010:74). Bu
durum, hem araştırmacıların dindarlık ve anksiyeteyi tanımlama biçimlerinden
hem kullandıkları ölçeklerinden hem de uygulama yaptıkları örneklemin
spesifik özelliklerinden kaynaklanmış olabilir. Bununla birlikte yapılan
çalışmalar, dua ve dini bağlılık başta olmak üzere bazı dindarlık göstergeleri
56
Saffet KARTOPU
ile anksiyete belirtileri arasında ilişkinin negatif olduğunu göstermektedir.
Öyleyse dindarlığın genel anksiyete belirtilerinin düşük olmasıyla yakından
ilişki olduğu söylenebilir (Spilka va ark., 2003:488; Yapıcı, 2007:115).
Dindarlıkla kaygı arasında ters yönlü bir ilişkinin olması genellikle
iki sebeple izaha çalışılmaktadır: Birincisi, dinin bireye manevi bir destek
sağlaması ve inancın kişiye güven telkin edici bir fonksiyon üstlenmesidir.
Pargament’in (1997; 2003) kavramlarıyla söyleyecek olursak, birey yaşadığı
sorunların üstesinden gelmeye çalışırken Tanrı ile işbirliğine dayalı pozitif
dini başa çıkma stratejisi kullandığı zaman, bu durum onun ruh sağlığı
üzerinde olumlu katkıda bulunmaktadır. Bir kere inanan insan, yalnız
olmadığı, Tanrı’nın kendisi ile birlikte olduğu duygu ve düşüncesini yaşamaya
başladığında, kendisine içten içe sıkıntı veren endişelerin, korkuların ve
kaygıların üstesinden gelebilir (Yavuz, 2003).
Dinin hayata anlam veren özelliği de bu süreçte devreye girmektedir.
Şu halde kaygının temel sebeplerinden birisi olarak kabul edilen güvensizlik
duygusunun inanç ile telafi edilebileceğini söylemek mümkündür. Zira
Vergote’un da (1999:142-143) belirttiği gibi, din insanda güven duygusu
oluşturduğu için sıkıntılı zamanlarda dine sığınma ve dindarlaşma insanın
emniyet ve güvenlik içerisinde olma arzusunu beslemektedir. Ayrıca Lenes’i
(Yapıcı, 2007:115-116) takip ederek söyleyecek olursak din, potansiyel olarak
insanların algılarını yönlendirme ve yaşam koşullarını kabul edebilmeyi
kolaylaştırma gücüne sahiptir bu sebeple o, kaygı ve suçluluk duygusu
gibi rahatsızlıklara karşı bir tür teselli ve yatıştırma vasıtası olarak işlev
görmektedir. Esasen dinin, başa çıkma sürecinin etkin bir parçası olabilmesi
de bundan kaynaklanmaktadır. Yoğun suçluluk hisseden ve nevrotik kişilik
özelliği gösteren dindarların daha fazla kaygılı olmaları ise dindarlıktan değil,
psikopatolojik sebeplerden kaynaklanmış olabilir. Dindarlığın kaygıyı azaltıcı
bir işlev üstlenmesinin ikinci sebebi ise dini grubun mensuplarına sağladığı
sosyal destekle ilişkilidir.
1.1.2. Algı
Çalışmanın doğrudan ilgili kavramlarından bir başkası algıdır. Algı,
çevreden alınan duyu uyarılarının zihinde anlamlı deneyime çevrilme sürecidir.
57
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Duyu organımıza yansıyan ışık, ses gibi uyaranlar ve bu uyaranlardan doğan
deneyimdir algı. Algı, insan deneyiminin temeli olarak psikolojinin konusudur
ancak çevre algısıyla ilgili olarak fizik biliminin, görsel sistem (göz, sinirlerbeyin) işlevleri nedeniyle biyoloji, fizyoloji, sinir bilimlerinin, felsefe ile
sanat felsefesi olan estetiğin de konusu olmuştur. Algı sistemi görme, işitme,
dokunma, tat alma, koku alma gibi tüm beş duyumuzun sinir sistemi yoluyla
beyinde anlamlı deneyime dönüşmesini içerir (Atkinson ve diğ., 2006:256;
Rathus, 1993:104).
En genel anlamıyla algı, duyu organları vasıtasıyla alınan
uyarıcıların (duyusal bilgilerin) tutarlı, anlamlı bir bütünlük oluşturacak
şekilde örgütlenmesiyle, analiziyle, yorumuyla ve senteziyle ilişkili -duyu
uyarıcılarının duyu alıcılarına ulaşmasından, algılanan şeyin tanınmasına,
farkına varılmasına, kavranmasına, vb. kadar geçen fiziksel, nörolojik,
fizyolojik, bilişsel ve duygusal- süreçlerin tamamı (Bernstein ve diğ.,
1994:176). Bu haliyle çok düzlemli, etkileşimli bir sistemde gerçekleşen bir
alt süreçler kümesi olarak değerlendirilir). Temelde bir şeyi algılamak demek,
onu kayda geçirmek, dikkate almak ve farkına varmak demektir (Holm,
2007:48).
Dünyanın bize nasıl göründüğü retinaya yansıyan imge ile sınırlı
değildir. Zihnimiz, çevredeki bir imgeyi basitçe kaydetmek yerine kendi
resmini yaratır. Zihin inşa eder. Aldığımız bilgi uyarımları duyular aracılığı ile
bize ulaşır ve zihinde inşa edilir. Biz renkler, ses tonları, tat ve koku algılarız.
Bizim algıladığımız kırmızı, mavi, yeşil renkler fizikçi için belli frekanstaki
elektromanyetik dalganın yüzeyde yansımasıdır, aldığımız tat ve koku fizikçi
için kimyevi bir bileşimdir. Müzik dinlerken sesin farklı tonunu algılarız,
fizikçi farklı frekansta titreşimi olan ses olarak niteler. Renk, ses tonu, tat alma
ve koku duyu uyarımlarıyla oluşan zihinsel yapılardır. Algılarımız, gerçeğin
doğrudan kaydı değil, zihnimizde inşa edilen bilgi deneyimidir (Özakpınar,
2000:151; İsen ve Batmaz, 2006:96).
İnsanın temel bir edimi, şeylere anlam vermektir. İlkin adlandırmayla
başlayan bu edim, nesnelerin çözümlenmesiyle süregider. Var olduğunu
bilen, öz bilinci olan insan kendisini de nesne yaparak bu var oluşa bir anlam
verme sorunuyla karşı karşıya gelir; kim olduğunu, dünyadaki yerini sorgular.
58
Saffet KARTOPU
Din, sanat, felsefe ve bilim bu anlam vermeler için başlıca alanları oluşturur
(Soykan, 1999:42). Merleau-Ponty (2008)’ye göre algının dünyası yani bize
duyularımızla ve gündelik yaşamdaki tutumumuzla açılan dünya, ilk bakışta
en iyi bildiğimiz dünyadır (s.11). Algılayan özne yargı veren, kestirim yapan
ve sonuç çıkaran bir bilim adamı gibidir. (s.55). Şeyler, karşısında düşünüp
taşınacağımız yalın ve tarafsız nesneler değiller; her biri bizim için bir tutumu
simgeler, bir tutumu anımsatır, bizde olumlu olumsuz tepkiler uyandırır; bir
insanın kendisini çevreleyen nesnelerden, yeğlediği renklerden, dolaşmaya
gittiği yerlerden, o insanın zevki, kişiliği, dünyaya ve dışardaki varlıklara
karşı tutumu okunur (s.30).
Berkeley’e göre de emin olabileceğimiz tek gerçeklik algının
kendisidir. Deneysel dünyadaki fiziksel nesnelerin mahiyetini kesin bir
şekilde bilemeyiz. Tüm bilebildiğimiz bu nesneleri algılayış şeklimizdir.
Algı bizim kendi içimizde gerçekleştiği için özneldir ve bu yüzden bize dış
dünyayı olduğu gibi yansıtmaz. Fiziksel bir nesne aynı anda tecrübe edilen
duyumların birikiminden daha fazla bir şey değildir. Bu yüzden alışkanlıkların
etkisi bunları insan zihninde birleşik hale getirir. Deneysel dünya aslında
bizim duyumlarımızın bir toplamıdır. Öyleyse bizim emin olabileceğimiz
maddesel bir cevherden söz edilemez. Çünkü algıyı kaldırırsak nitelikler
de yok olmaktadır. Renk algısı olmadan renkten, şekil veya hareket algısı
olmadan şekil veya hareketten söz edilemez. Bununla birlikte Berkeley gerçek
nesneler, madde dünyasında sadece algılandıkları zaman var olurlar şeklinde
bir düşünceyi de savunmaz. Onun tezi, bütün deneyimler bizim kendi içimizde
kendi algımızla ilişkili olduğu için bizim nesnelerin fiziksel mahiyetini
asla kesin bir biçimde bilemeyeceğimizdi. Bizler ancak bu nesnelerle ilgili
algılarımıza dayanabiliriz (Schultz ve Schultz, 2007:89).
Wundt’un bilinç yaşantılarının elemanlarına olan özel ilgisine rağmen
gerçek dünyaya baktığımızda algıların bir bütünlüğünü veya bileşimini
gördüğümüzü kabul etmişti. Örneğin, biz bir ağacı bütün şeklinde görürüz;
yoksa onun gözlemcilerinin labaratuvarda bildirdikleri çok ve çeşitli parlaklık,
şekil ve renk duyumlarını değil. Görsel yaşantımız ağacı bir bütün olarak
kavrar, ağacı oluşturan sayısız temel duyum ve duyguların tek tek her birini
değil (Schultz ve Schultz, 2007:146). Temelde algılamayı etkileyen belli başlı
59
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
etmenler vardır. Bunlar benzerlik, yakınlık, süreklilik ve bütünleme olarak
değerlendirilebilir (Morris, 1993:109; Baymur, 1994:132). Bu etmenler
algının şekillenmesini etkileyen unsurlardır.
1.1.3. Kader Kavramı
Kader kavramı, insanlık tarihi boyunca tartışılan koruların başında
gelmiştir. İnsanlığın düşünce tarihinin başlangıcından bir problem olarak
günümüze kadar gelen kader, toplumların yaşayışlarında son derece etkili
olmuştur. İslam dininde de kader, kelami bir problem olarak bulunmaktadır.
Bu problemin çıkış sebeplerinden biri de hiç kuşkusuz; olayları belirleyen
gücün sadece Allah’a mı ait olduğu; yoksa insanlarca da mı paylaşıldığı?
tartışmasıdır. Ayrıca; Allah’ın sonsuz kudreti, mutlak iradesi ile; insanın irade
ve hürriyeti nasıl telif edilebilir? sorusu da cevap arayan temel sorulardandır.
Kaderin İslam dünyasında algılanışı ve yorumlanışı; siyasi, kültürel ve
toplumsal olayların etkisiyle şekillenmiştir. Bu etkilerin tesiriyle şekillenen
kader kavramına, farklı anlamlar yükleniş ve böylece İslam dünyasında çeşitli
kader anlayışları ortaya çıkmıştır.
1.1.3.1. Kaderin Kavramının Tanımı
Kader kelimesi lügatte “ölçme”, “biçimlendirme”, “takdir etme”,
“şekillendirme” gibi anlamlara gelir. Arapça’da “kadera” fiili, “herkese payına
düşeni verdi”, “hisselere ayırdı”, “bölüştürdü”, “güç yetirdi” anlamlarına
gelir. Tef’îl babında ise kelime “kad-de-ra” olur ve “takdir etti”, “hükmünü
icra etti”, anlamlarına gelir (İbn-i Manzur, 2003:745). Ayrıca kader, “bir
şeyin sınırı” demek olduğu gibi, “planlamak”, “ölçü ile yapmak”, “bir şeyin
kıymetini bilmek”, “rızkını daraltmak” (Yavuz, 2000:58) ve “her bir mahlûku,
kendine ait özelliklerine göre tayin ve tespit etmek” anlamlarını da ihtiva
etmektedir (Sabuni, 1995:155).
Kader terim olarak ise; “Allah’ın ezelî ilmine ve iradesine uygun
olarak her şeyi vakti gelince vücûda getrimesidir.” Bununla birlikte kelam
kitaplarında kader, “Allah’ın mutlak iradesinin belirlenmiş vakitlerde eşyaya
taalluk etmesi”, yani “mümkünatın, kazasına uygun biçimde yokluktan
varlık sahasına çıkması” demektir. Kaderle yakından alakalı olan “kaza”
60
Saffet KARTOPU
terimi ise, kaderden farklı olarak, mümkünatın levh-i mahfuzda toplu olarak
bulunmasını ifade eder (Saraç, 1990:320). “Takdir” ve “kudret” kelimeleri,
kader kelimesi ile yakın anlamlı olarak kullanılmıştır. Kudret, kelime olarak,
k-d-r sülasisinden mastardır. “Takat ve kuvvet”, “bir şeye malik olmak”,
“bir şeyi bir şeyle kıyaslamak”, “bir şeyi idare etmek”, “bir şeyi bilmek”,
“hüküm”, “tazyik etmek” ve “daraltmak” gibi anlamlara gelmektedir (Zebîdî,
1888:481).
“Kudret” kelimesi insana nispet edilerek kullanıldığında ‘insanın
herhangi bir şeyi yapmaya imkân bulması’ anlamına gelirken; aynı kelime
Allah’a nispet edilerek kullanıldığında ise, ‘O’nun hiçbir şeyde âciz
olmaması’ anlamına gelir. Allah’ın dışındaki bütün varlıkların mutlak mânâda
bir kudrete sahip olması mümkün değildir. ‘Takdir’ anlamı çerçevesinde,
Allah’ın varlıklara olan takdirini iki şekilde düşünebiliriz. Birincisi, yarattığı
varlıklara güç vermek, ikincisi ise yaratmış olduğu bu varlıkları ilahî
hikmetinin bir gereği olarak nihaî özelliklerine kavuşturmaktır. Gök cisimleri
gibi bazı varlıklara nihaî şeklini ilk yarattığı anda vermiştir. Bazılarının ise
asıl maddesini yarattıktan sonra gelişimini sonraya bırakmıştır (İsfahani,
1986:403). Takdir, insanın ne yapacağından ziyade ne yapabileceğinin
sınırlarının çizildiği imkân sahasının tespit edilmesidir (Yılmaz, 2001:178).
Kader kelimesinin ıstılahî mânâsı ise, Allah’ın ezelden ebede kadar
olmuş ve olacak olan şeylerin zaman ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü
özelliklerini bilip ezelde de o sûrette takdir etmesidir. Bu özelliklerle, tahdit ve
tayin edilme keyfiyetlerine olumlu ve olumsuz, fayda ve zarar gibi özellikler
dahil olabileceği gibi, yaratılmışlara ait zaman ve mekân hatta fiillerle alakalı
olan mükâfât ve azap da dahildir. Bu tanım özellikle Sünnî kelam alimlerinin
benimsemiş olduğu görüştür (Sabuni, 1995:161).
Yani insandan kaynaklanan iyi veya kötü her şeyin ezelde takdir
edilmesi anlamında kader, Allah’ın iradesi ve yaratması neticesinde
olmaktadır. Bununla birlikte Allah, yaratıcı vasfını mahlûkatı yarattıktan
sonra almış değildir. Allah varlıkları var etmeden önce de hâlık idi. Bunun
gibi, Allah’ın muhyî sıfatı da ölüleri diriltmeden önceki sıfatlarından biridir
(el- Kari, 1979:86). Kader, kelime olarak “takdir” ve “yaratma” (Bakıllani,
1957:326) anlamına gelirken, ıstılahi anlamda ise mümkünatın, birer birer
61
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
ademden varlık sahasına intikali (Cürcani, 1938:152) olarak düşünülebilir.
Esasında Kur’an’da, günümüz insanlarının kahir ekseriyetinin anladığı
şekilde alınyazısı anlamında bir kadere iman etme mevzu bahis değildir. Kader
kelimesi ve türevlerinin hiçbiri imanla alakalı değildir. Kader genel anlamda
ölçü, miktar, dünya ve ahiret nizamı gibi anlamlarda kullanılmaktadır (Atay,
1997:19).
Kaderle ilgili tartışmalarda çokça kullanılan ve zaman zaman kader
yerine de kullanılan kaza ise, kelime olarak ‘emir’, ‘hüküm’, ve ‘yaratma’
anlamlarına gelir (İbn-i Manzur, 2003:186). Bunların yanında kaza, ‘ölüm’,
‘öldürme’, ‘infaz’, ve ‘yargılama’ gibi mânâlara da gelmektedir. Seyit Şerif
Cürcânî’ye göre ise kader, imkân dahilinde olan şeylerin zamanı geldikçe
varlık sahasına çıkmaları demektir. Bu yoklukluktan varlığa geçiş de kazaya
uygun olarak gerçekleşmektedir. Kaza Allah’ın ezeldeki hükmü, yani her şeyin
levh-i mahfuzdaki halidir. Kader de sebeplerin gerçekleşmesi neticesinde
levh-i mahfuzda bulunan şeylerin vucût bulmasıdır (Gölcük, 1979:220).
Kader, itikadi ekollere göre farklı şekillerde anlaşılmış ve tarif
edimiştir. Ehli sünnet olarak zikredilen ve en çok rağbet gören itikadi İslam
mezhepleri Maturidilik ve Eş’arilik’te kaza ve kader birbirlerinin yerine
kullanılmıştır. Yani Maturidilerin kader dediklerine Eş’ariler; Eş’arilerin
kader dediklerine de Maturidiler kaza adını vermişlerdir. Maturidiler kaderi:
“Allah’ın (c.c) başlangıçtan sonsuza kadar olmuş ve olacak şeylerin zaman
ve mekânını, hususiyetleri ve her türlü özellikleri bilip ezelde o suretle takdir
etmesidir.” şeklinde tarif etmişlerdir. Eş’ariler de kaderi: “Allah’ın (c.c) takdir
ettiği her şeyi zamanı gelince eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmesidir.” Bu
manada kader, ezelden ebede kadar cari ahval ve olaylarda hakim olan külli
ilahi hükümdür. Bu anlam Müslümanlar arasında genel kabul görmüştür.
İtikadi İslam ekollerinden olan Mutezile ekolü, Eş’ari ve Maturidilerin
anladıkları şekildeki kaderi, yani; insanın davranışlarının önceden tayin ve
tespit edildiği fikrini reddetmektedirler. Zira onlara, göre böyle bir kabul,
insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir (Coşğun,
2002:10).
62
Saffet KARTOPU
Mutezileye göre kul, fiillerini hür iradesiyle yapar, Allah’ın (c.c),
kulun fiillerinin ortaya çıkmasında bir etkisi yoktur. Yine onlara göre; Allah’ın
bilmesi eşyanın ancak vukuundan sonra olur. Ayrıca burada belirtmemiz
gerekir ki; günümüz kelamcılarından bazıları da; kader kavramını, Kur’an’da
çeşitli surelerde geçen, “takdir”, “miktar”, “ölçü”, “bir şeyi belirli bir
kanuna göre meydana getirmek” anlamında kullanmışlardır. Bu anlayışlar
doğrultusunda kader; insana, kainatta her şeyin yüce bir hikmete göre cereyan
ettiğini göstermektedir. Kainatta her şey bir ölçü ve düzene göre yaratılmıştır.
Allah’ın halifesi olan insan da hareket ve davranışlarını Allah’ın koyduğu
sosyal ve fiziki yasa ve nizamlara uygun olarak yapmalıdır. Bundan dolayı
yaptığı iyiliklerden sevap, ettiği kötülüklerden de günah kazanır (Coşğun,
2002:11).
İslamiyet insandan çalışıp gayret etmesini, ancak her şeye kendi
çalışmasıyla ulaşamayacağını, Allah’ın da yardımını talep etmesi gerektiğini
belirtmektedir. Yani kader inancında hem çalışma, gayret etme, mücadele
etme hem de Allah’a bağlanma, sığınma, güvenme, onun yardımını bekleme
vardır. En olumsuz anlarda bile ümidini kesmeme vardır. En olumlu anlarda
ise kibirlenip tedbiri bırakmama vardır. İnsan tedbirini, önlemlerini aldıktan
sonra sonucu Allah’tan bekleyecek, olumsuz zamanlarda ise “Allah’ın takdiri
böyle imiş” diyerek sabırla ve ümitle hareket edecektir. Demek ki kadere
inanan insan, elde edemedikleri için harap olmayacağı gibi ümitle Allah’tan
onu bekleyecektir. Elde edemezse, “Allah’ın bir hikmeti vardır” diyerek
teselli bulacaktır. Olumlu anlarda ise yine her şeyin Allah’ın elinde olduğunu
bilir ve ona göre azgınlık etmez, elinden alına bileceğini bilir. Bildiği içinde
kaybedince her şey onundur ister alır ister verir, hak edersem bana da verir
diye teselli bulur.
1.1.3.2. Kur’an’da Kaderin Kullanıldığı Manalar
Kur’an’da kader kelimesi müştakları ile birlikte yaklaşık yüz otuz
yerde geçmekte (Abdulbaki, h.1364:538) ve farklı anlamları ihtiva etmektedir.
Kaderin geçtiği ayetlere baktığımızda karşımıza bir tek anlam değil, pek çok
manalar çıkmaktadır (Esen, 2009:34). Bunlar: “Miktar, ölçü, bir şeyi belirli
bir ölçüye tayin, bir hikmet ve nizama göre yapmak…” Ölçmek; bir ölçüye
göre belli etmek, bir ölçüye göre yapmak anlamlarına gelen ayetler: “Şüphesiz
63
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.” (Kamer;54/49). “Allah gökten bir
su indirdi de dereler kendi ölçüsünce o su ile çağlayıp aktı.” (Ra’d;13/17).
“Gökten suyu ölçülü indirdik de, onu yerde durdurduk. Şüphesiz Biz onu
gidermeye kadiriz.” (Mü’minun;23/18). “Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık, her
iki su belli bir ölçüye göre birleşti.” (Kamer;54/12). “Biz onu ancak belli bir
ölçüye göre indiririz.” (Hicr;15/21). “O, suyu gökten belli bir ölçüye göre
indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz.” (Zuhuf;43/11).
Düzenlemek, tayin etmek, şekil vermek anlamlarına gelen ayetler:
“Güneşte kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu güçlü ve bilen olan
Allah’ın kanunudur.” (Yasin;36/38). “Ay için de sonunda kuru bir hurma
dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir.” (Yasin;36/39). “Bunu aranızda
Biz tayin ettik.” (Taha;20/40). “Allah’ın kadrini hakkıyla takdir etmediler.”
(En’am;6/91, Hac;22/74, Zümer;39/67). “İnsanoğlu kendisine kimsenin güç
yetiremeyeceğini mi sanır ?” (Beled;90/5). “Allah dilediği kimsenin rızkını
genişletir ve bir ölçüye göre verir.” (Ra’d;13/26, İsra;17/30, Kasas;28/82,
Sebe;34/36-39). “Sizi bayağı sudan yaratıp onu belirli bir süreye kadar sağlam
bir yere yerleştirmedik mi? Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz.”
(Mürselat;77/20-23).
Bu ayetlerden başka, Kur’an’da geçen bazı ayetler insanın eylem ve
davranışlarında hür ve irade sahibi olduğunu, insanı bu fiillere zorlayacak
hiçbir kuvvetin bulunmadığını, bu sebeple de yaptıklarından sorumlu
olduğunu ifade eder. Bunlar: “Kim yararlı iş işlerse kendi lehine, kim de kötü
işlerse kendi aleyhindedir.” (Fussilet;41/46). “Bu yaptığınızın karşılığıdır.
Yoksa Allah Kullarına asla zulmetmez.” (Al-i İmran;3/182). “Herkes kendi
kazancıyla değerlendirilir.” (Müddessir;74/8).“De ki: ‘Rabb’imiz gerçeği
göstermiş. İsteyen iman etsin, isteyen küfretsin.’” (Kehf;18/29).
Kur’an’da bir kısım ayetlerde insanın eylem ve davranışlarında ihtiyar
(seçme gücü) sahibi olmadığını, her şeyin belli bir düzlemde cereyan ettiğini,
kul için yapılacak bir şeyin bulunmadığını ifade eder görünümdedir (Coşğun,
2002:13). Bunlar: “Sen sevdiğin kimseleri hidayete erdiremezsin, fakat Allah
dilediği kimseleri hidayete erdirir.” (Kasas;28/56). “Allah dilemedikçe siz
dileyemezsiniz.” (İnsan;76/80). “Allah dileseydi hepimizi bir tek ümmet
yapardı, fakat O dilediği kimseyi sapıklıkta bırakır. Dilediğini hidayete
64
Saffet KARTOPU
erdirir. Yaptığınız ve yapacağınız işlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.”
(En’am;6/111-137, Nahl;16/93, Secde;32/13, Yunus;10/99). “Halbuki sizi de
yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır.” (Saffat;37/96)
Bu ayetleri; Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde düşündüğümüzde bize,
insanın hürriyetinin bir sınırının olduğunu ve insanın bazı şeyleri ne kadar
isterse istesin, yapma gücünü kendisinde bulamayacağı şeklinde algılarız. Bu
ayetler Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini vurgulamak için ifade edilmiştir.
Bunardan başka Kur’an’da, içerisinde kader kelimesi geçmediği halde
cebri bir yaklaşımın olduğu ifade edilen ayetlere bakalım: “Yeryüzünde vuku
bulan ve sizin başınıza gelen hiçbir musibet yok ki, Bizim onu yaratmamızdan
önce bir kitapta yazılı olmasın. Bu, Allah’a göre elbette pek kolaydır.”
(Hadid;57/22). “Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? O (Kur’an) ancak aranızda
doğru yola girmeyi dileyene ve âlemlere bir öğüttür. Âlemlerin Rabb’i olan
Allah dilemedikçe, sizler bir şey dileyemezsiniz.” (Tekvir;81/26-29). “Bizi
yalnız Allah’ın yazdığı isabet eder, O bizim Mevla’mızdır.” (Tevbe;9/51).
“Allah’ın emri mutlaka olacaktır.” (Azhab;33/38)
Kur’an Allah’tan başka hakiki fail bulunmadığını açıklarken aynı
zamanda O’nun fiillerinin bir hikmet, bir nizam ve ölçü içinde olduğu hususunu
daha çok “kader” kelimesiyle ve onun müştakları ile açıklanmaktadır. İnsanın
bizzat kendisi kudretli ve müstakil olmakla beraber; kâinatın bir parçası olan
ve aynı zamanda yaratılmış bir varlıktır. Netice itibariyle insan sorumluluğunu
temellendiren kudretine ve iradesine rağmen, mahlûk olması itibariyle
içinde yaşadığı ve sürekli devam eden nizamın dışında düşünülemez. İşte
bu bozulmayan ve temadî eden sistem Allah’ın kaderi olmalıdır (Yurdagür,
1981:24).
Allah bu sistemi ikame etmesi kudret sıfatıyla ilgilidir. Kudret hayat
sahibinin iradeye ve fiile muktedir olduğu sıfatıdır. Kudretin irade ile olan
ilişkisi kesindir. Şayet irade olmazsa, kudret başlı başına bir fiil meydana
getiremez. Fiilin hasıl olması için önce irade sonra kudret gereklidir (Gölcük,
1997:103). Bununla birlikte kainatta meydana gelen her türlü hadise Allah
tarafından daha önceden takdir edilmesi yönüyle bir kaderdir. Öte yandan
takdir edilen şey meydana gelmedikçe bu da kaza olmaz. Bu anlamda şu ana
65
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
kadar cereyan etmiş olan hadiseler hem kader hem kaza, bu günden sonra
olacak olan olaylar ise henüz meydana gelmediği için kaza değildir (Kazancı,
1968:44).
Özetle, kader, Kur’an’da genel olarak ölçmek, miktarını belli etmek,
bir plana ve düzene göre yapmak, takdir etmek, daraltmak, kısmak, azaltmak
gibi anlamlara gelen (Zamahşeri, 1882:495) kader kavramının türevlerinin
geçtiği ayetleri incelediğimizde ayetlerin; bir ölçü çerçevesinde tayin
etmek, her şeyi bir ölçüye ve nizama göre düzenlemek anlamlarına geldiğini
görüyoruz. Klasik İslam literatüründe kabul gören; “yaratılmadan daha önce
insanın yapacağı davranışların belirlenmesi ve öylece yazılması” şeklinde
tarif edilen kaderle bir benzerlik söz konusu değildir (Coşğun, 2002:12).
1.1.3.3. Tarihsel Süreçte Farklı Kader Anlayışları
İnsanın içinde bulunduğu hali seçme ve o durumda bulunmadaki
şahsî payı, Allah’ın kendisine yüklediği sorumluluklar karşısındaki konumu,
kısacası hayata verdiği anlamla ilgili olduğu için hemen hemen her din
ve inanışta insanların zihnini meşgul eden bir problem olmuştur. Kader
meselesinde Hz. Peygamberden bir hayli sonra ortaya çıkan kelâmî ekoller
kendi iddialarını desteklemek için Kur’an’dan deliller getirmeye çalışmışlar
ve kendinden olmayanları sapık ilan edecek olan hadisler uydurmuşlardır.
Esasında bu tartışmanın temelinde fiillerin yaratıcısının kim olduğu meselesi
vardır (Saraç, 1990:320).
Kader meselesi, Müslümanlar arasında tartışmalara sebep olduğu gibi
kadim dinlerin müntesiplerini de meşgul etmiştir. Yine müşrikler de kader
üzerinde durmuşlar ve inançsızlıklarını kadere yüklemişlerdir. Peygamberimiz
ise, kadere imanın gerekli olduğunu fakat kader meselelerine dalmanın
tehlikeli olacağını ifade etmiştir. Çünkü kadere iman Allah’ın ilmine, iradesine
ve takdirinin tecelli etmesine imandır (Kandemir, 2006:30).
1.1.3.3.1. Ehli Sünnetin Kader Anlayışı
Ehl-i Sünnet alimleri Cebriye ve Kaderiye’nin görüşlerini incelemişler
ve onların hatalı olduklarını söyleyerek bu iki görüşten farklı olan başka bir
yol benimsemişlerdir (Öner, 1982:52). Çünkü Cebriyenin ileri sürdüğü görüşe
66
Saffet KARTOPU
göre Allah yarattığı varlıklara zulmetmektedir. Kaderiyenin savunduğu görüş
ise, Allah’a âcizlik atfetmektedir. Çünkü Kaderiye’de Allah’ın yarattığı
varlıklar arasında iradesini gösterememesi gibi bir durum söz konusudur. Ehl-i
Sünnet, Kur’an ve hadisleri daha sağlam bir metotla, yani terkip metoduyla
tetkik ederek her iki görüşü de te’lif etmiştir (Topaloğlu, 2000:287). Bununla
birlikte Ehl-i Sünnet alimleri, Cebriye ve Kaderiye’nin hatalarını ortaya koyan
ve insanın hür iradesinin olduğunu ispat etmek için aşağıda zikredilen ayetleri
delil olarak göstermişlerdir.
“Eğer sana sebat vermemiş olsaydık nerdeyse onlara meyledecektin”
(17/İsrâ 74). “Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer rabbinin işaret ve ikazını
görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz kötülük ve fuhşu ondan
uzaklaştırmak için (delilimizi) gösterdik. Şüphesiz o ihlâsa erdirilmiş (temiz)
kullarımızdandı” (12/Yusuf 24). “Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz” (77/
İnsan 30).
Ayetlerde de görüleceği üzere kul için bir dileme ve irade söz
konusudur. Aynı zamanda bu irade, Allah’ın izni dairesinde olmaktadır.
Ehl-i Sünnete göre Allah şahadet âlemini de, gayb alemini de; geçmişi de
geleceği de bilir. Yani insanlar yaratılmadan önce onların ne yapacağını Allah
biliyordu. Bununla birlikte, Allah insana iyiyi ve kötüyü seçme hürriyeti yani
irade vermiştir. Kişi bu iradesini kullanarak, neticesinde sorumlu olacağı
fiiller meydana getirir. İşte Allah ezelî ilmiyle insanın yapacak olduğu bu işleri
bilir. İnsan da Allah’ın bu bilgisinin dışında hareket edemez, yani Allah’ın
şakî bildiği said olmaz, çünkü bu ilim insanların ilmi gibi olur ki Allah
bundan münezzehtir (Topaloğlu, 2000:287-288). Ehl-i Sünnet’in önemli
temsilcilerinden olan Eş’ari’ye göre, Allah insanın fiillerinin yaratıcısıdır,
çünkü insan bütün fiilleriyle Allah’ın yaratığıdır. Bununla birlikte insanın da
istitaası vardır. Yani insan amelini elde etmede bir kudret sahibidir, Allah ise
bu kudretin yaratıcısıdır (Taftazani, 1980:158).
Kader ve kaza, Ehl-i sünnet alimlerinden Eş’arî ve Mâturîdî’ye göre
farklı anlamları ifade etmektedir. Eş’ari’ye göre kaza, Allah’ın ezelî karar ve
hükmüdür. O’nun yüce iradesine göre kaza bütün varlıkları kuşatmaktadır.
Allah’ın ilminde varlıkların durumları biliniyor. Bu ezelî hüküm, yani
kaza, varlığın akışı içinde gerçekleşir. Kader ise, her şeye ait özel karardır,
67
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
hükümdür. Mevcudâtın birer birer yokluktan varlık sahasına çıkmasıdır. Bu
da ilm-i ilahînin zaman içinde onların her birinin ölçü ve sınırını tespit ederek
onları teferruatıyla ortaya koymasıdır (Gölcük, 1988:236).
1.1.3.3.2. Cebriyenin Kader Anlayışı
Cehm b. Safvan’ın öncülüğünü yaptığı Cebriyeye göre, kul fiillerinde
mecburdur. Bu düşüncesine dayanak olarak da şu ayetleri delil olarak
göstermiştir. “Eğer Allah dileseydi onların hepsini hidayet üzere toplardı.
O halde sakın cahillerden olma”( 6/En’am 35). “Allah onların kalplerini ve
kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde vardır” (2/Bakara
7).“Hayır Allah küfürlerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir” (4/
Nisa 155).“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah alîmdir,
hakîmdir” (76/İnsan 30).
Bu ve benzeri ayetler ışığında Cebriye, insanın kendisine has hiçbir
gücünün ve kudretinin olmadığını savunur. Bununla birlikte kader konusunda
farklı düşünenler Cebriyeye göre küfre düşmüşlerdir (Topaloğlu, 2000:285).
Cebriye ekolünün temsilcilerine göre, insanın seçme hürriyeti yoktur, insan
havada uçan kuş tüyü gibidir ve fiillerinde mecburdur. Onun hürriyeti ve
kudreti yoktur (Coşğun, 2002:15).
Cebriyeciler kader konusunda Mu’tezilenin tam karşısında bulunarak,
insanın seçme hürriyetini inkar etmişlerdir. Bu anlayışa göre insanın
sorumluluğundan söz etmenin anlamı yoktur. Cebriyecilerin kendilerine delil
olarak aldıkları ayetler şunlardır:
“Allah ne dilerse yapar.” (Bakara;2/253). “Allah dilemedikçe
siz dileyemezsiniz.” (İnsan;76/30). “ Ey Muhammed! Rabb’in dileseydi,
yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen
mi zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin iman etmesi mümkün
değildir.” (Yunus;10/99-100). Bu ayetler; insanın hürriyetinin bir sınırının
olduğunu, insanın bazı şeyleri ne kadar isterse istesin yapamayacağını haber
vermektedir. Bu ayetler Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini vurgulamak için
ifade edilmiştir.
Selef’ten sonra bazı Müslümanlar kader ve kaza meselesini merak
68
Saffet KARTOPU
etmiş ve hakikatin ne olduğunu öğrenmek istemişlerdir. Bu sebeple Kur’an’ı
ve hadisleri incelemişler ve ilk bakışta kulların irade ve hürriyetten yoksun
olduğunu ifade eden deliller bulmuşlardır; “Eğer Allah dileseydi onların
hepsini hidayet üzerine toplardı. O halde sakın cahillerden olma.” “Allah
onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde
vardır.” “Hayır, Allah, küfürlerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir.”
Cebriye cebr ifade eden bir çok ayetten başka şu mealde bazı hadislerde
bulmuşlardır; “Edebi saadete eren, annesinin karnında mü’min diye yazılan
kimsedir; bedbahtta, annesinin karnında bedbaht diye yazılan kimsedir.”.
Cebriye bu gibi ayet ve hadisleri delil alarak; insanın fiillerinde mecbur
olduğunu, onun kendine has bir gücü ve iradesi olmadığını ifade etmiştir.
Cebriyye’ye göre bu şekilde inanmayanlar küfre girmektedirler (Kandemir,
2006:31).
1.1.3.3.3. Mu’tezilenin Kader Anlayışı
İslam’da akliye ekolünün temsilciliğini yapan Mu’tezile ekolü kaderi;
“beyan” (bildirme, açıklama) anlamıyla ifade etmişlerdir. Ehli Sünnetin kabul
ettiği önceden tayin ve tespiti kabul etmezler. Kul, fiillerinin yaratıcısıdır.
Allah kulun fiilini yaratmaz. Eğer kulun fiilini Allah yaratmış olsaydı, o zaman
kul yaptıklarından dolayı ceza veya sevap almaya hak kazanamazdı (Coşğun,
2002:16).
Kulun istediğini yapmakta hür olduğunu savunan Kaderiye, bu
görüşüne delil olarak şu ayetleri gösterir: “O, kullarının küfrüne razı olmaz”
(39/Zümer 7). “Semûd’a gelince, biz onlara da doğru yolu gösterdik, fakat
onlar sapıklığı doğru yola tercih ettiler” (41/Secde 17). “Biz insana yolu
gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör” (76/Dehr 3). Bu ayetleri delil
gösteren kaderiye, kulun kendi fiillerinde muhayyer ve her istediğini yapmaya
gücünün yeteceğini savunur. Bir adım daha ileri giderek, kul Allah’ın murad
etmediği şeylere bile muktedirdir der (Toplaoğlu, 2000:286).
Mu’tezile ekolünün kendilerine delil olarak aldıkları ayetlerden
bazıları şunlardır: “De ki: Rabb’iniz gerçeği göstermiştir. İsteyen iman etsin,
isteyen küfretsin” (Kehf;18/29). “Allah size kolaylık ister ve size güçlük
istemez.” (Bakara;2/185). “Herkes kendi kazandığıyla değerlendirilir.”
69
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
(Tur;52/21, Müddesir;74/38).
Görülüyor ki, Mu’tezile insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu
açıklayabilmek için kaderi tümüyle inkâr yolunu tercih etmişlerdir. Kulların,
istedikleri zaman özgürce istediklerini yapmalarını buna delil göstermiş ve
Ehli Sünnet anlayışındaki kaderi reddetmişlerdir. Onlara göre Allah’ın insan
davranışlarında bir etkisi yoktur. Allah’ın bilmesi ise, ancak olaylar olduktan
sonradır. Mu’tezilenin insanı mutlak hür bir varlık olarak telakki etmesi, insanı
yaptıklarında Allah’tan beri kılması Ehli Sünnet tarafından hoş karşılanmıştır.
Mu’tezile ekolü, Cebriye ekolüne bir tepki hareketi olarak doğmuş
ve Kur’an’a akılcı bir metotla yaklaşmışlardır. Kendi görüşlerini destekleyen
ayetleri ön plana çıkararak, açıkça görüşlerini desteklemeyen ayetleri de tevil
yoluna gitmişlerdir. Dolayısıyla Mu’tezile, olayların önceden tayin ve tespit
edildiğini; yani kaderi reddetmişlerdir (Coşğun, 2002:16). İslam âlimlerinden
başka bir grup ise Allah’ın şerden, şerri yaratmaktan uzak olduğuna
inandığı için Allah’ın kaderini inkâr ederek insanda kudret olduğunu ileri
sürerek, insanın, yaptıklarının faili ve sorumlusu olduğunu söylemektedir.
Mu’tezile’ye göre Allah iyiliği diler ve kötülüğü irade etmez. Çünkü kötülüğü
dilemek bizzat kötülüktür. Öyleyse kötülüklerin müsebbibi, faili ve sorumlusu
insanların kendileridir (Kandemir, 2006:32).
Bu konudaki görüşlerini şu ayet ve hadislere dayandırmaktadırlar:
“O kullarının küfrüne razı olmaz.” “Semüd’a gelince, biz onlara da doğru
yolu gösterdik fakat onlar sapıklığı doğru yola tercih ettiler.” “Biz insana
yolu gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör.” Peygamber efendimizde
şöyle buyurmaktadır: “Her çocuk tabii fıtrat üzerinde doğar. Nihayet anne ve
babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Ateşperest yapar.” “Allah Teâla buyurur
ki: Ben kullarımın hepsini kötülükten arınmış olarak yarattım. Fakat şeytanlar
bilahare onları dinlerden saptırmıştır.” Kaderi inkâr ettiği için kaderiye diye
isimlendirilen bu grupta, bu nevi ayet ve hadislerden Cebriyye’nin zıddı olan
bir görüş ortaya koymuşlardır. Kaderiyye’ye göre; kul muhayyerdir, kendi işi
kendisine bırakılmıştır, istediğini yapar, hatta Rabb’inin murad etmediği şeye
bile muktedirdir (Kandemir, 2006:32).
70
Saffet KARTOPU
1.1.3.4. Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Kader
Başa çıkma, insanın hayata aktif olarak katılmasını sağlayan; onu
her durum karşısında güçlü ve dinamik kılan, sağlıklı ve zorunlu bir değişim
sürecini temsil eder. Anlam kazanma, bu sürecin sağlıklı yürümesi ile doğrudan
ilişkilidir. Zira bireysel açıdan yeniden yapılanmanın durduğu andan itibaren
anlamsızlık duygusu baş gösterir (Bahadır, 2002:60). Problemlerle başa
çıkarken dinî olan ve olmayan birçok başa çıkma yöntemi kullanılmaktadır.
Eğer kişi yetersizlik, güçsüzlük veya acizlik hissederse, bu sürece dinin katkısı
problemlere bir çözüm sunma şeklinde gerçekleşir. Başa çıkılamaz durumlarla
karşılaşıldığında, diğer açıklamalar ikna edici olmadığında veya diğer
alternatifler geçerliliğini kaybettiğinde ise kader inancı, insana yeni alternatifler
bulma konusunda yol gösterici olabilir. Bu durumda dinî başa çıkma tarzı
insanın acizliğine vurgu yaparak bazı alternatifler önermekte ve dinî olmayan
başa çıkmayı tamamlamaktadır (Karaca, 2003:77). Yapılan araştırmalarda
kader inancı, özellikle hayatın getirdiği eşitsizlikler kapsamında mahrumiyet
hissi çekenleri sükûnete çağıran ve olumlu bir mücadeleye yönelten mesajıyla
hayatı katlanılabilir hale getirmektedir. Ayrıca din, insana değiştiremeyeceği
durumlar karşısında kendi sınırlarını belirlemeye yönelik telkinlerde bulunur.
Dindar insan inancının çizdiği sınırlar çerçevesinde davranmakla muhtemel
sorunlardan korunmuş olur. Çünkü kader inancı, eşsiz referanslarıyla sorun ve
sıkıntılar karşısında bireyi bir taraftan olumlu çözüm yollarına yönlendirirken,
diğer taraftan da çözüm amaçlı yanlış kararlar ve yönelişler noktasında
uyarır. Bu noktada kader inancının, güçlü bir problem çözme fonksiyonu
üstlenerek kişisel adaptasyon sürecinde önemli bir rol oynadığını söylemek
gerekir. Neticede dinin çizdiği sınırlar çerçevesinde inanan insan, kısıtlanan
hürriyetinin bir gün sonsuz imkânlara açılacağı bilinciyle sıkıntılarla dolu
dünya hayatını, daha sonra telafi edilmek üzere önüne konulmuş bir mücadele
alanı olarak algılar (Bahadır, 2002:168). Esasen bu durumda olan kişi bir
yandan kendi benliği ve sosyal çevresiyle hesaplaşırken bir yandan da hayatın
genel bir muhasebesini yapmaktadır. Bütün bu süreçler birçok sıkıntı ve
bunalımla birlikte şuur genişlemesine yol açan tecrübeler haline gelmektedir.
Bu bakımdan kişi bu dönemde dinî gerçeği derinden kavramaya başlayarak
kendine mal etmeye ve içselleştirmeye yönelmektedir (Hökelekli, 2003:183).
71
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Kader inancı bağlamında dinî inanç ile başa çıkma arasında üç boyutlu
bir ilişkiden söz edilebilir (Bahadır, 2002:60-61; Pargament, 2003:216-222;
Kula, 2005: 62). Birincisi, kader inancı, kaygı ve suçluluk duygusu gibi
rahatsızlıklara karşı bir tür teselli ve yatıştırma vasıtası olarak işlev görür. İşte bu
yüzden o, başa çıkma sürecinin “bir parçası” olabilir (Yapıcı, 2007:116). İnsan
hayatında pek çok olay, çoğu zaman dinî bir içeriğe sahiptir veya ona dinî bir
anlam yüklenmiştir. Evlenme, doğum, boşanma, cenaze, ihtida, mistik tecrübe,
dinî cemaat ile ilişkiler vb. bireysel ve toplumsal olaylar, büyük ölçüde din ile
ilişkilidir. Bu ilişkiler çerçevesinde ortaya çıkan değişme ve gelişmeler, aynı
zamanda dinî kabulleri de gündeme getirir. Anlama ve sorunların üstesinden
gelme noktasında kader inancı, doğal olarak devreye girer ve sorunları yüce
mercilere havale etmede insana yardımcı olur. Özellikle travmatik (deprem,
sel, savaş vb.) ve trajik tecrübeler karşısında dinsel yorumlama ve telafiler
olumlu neticelere yol açabilir (Batman, 2008:23).
İkincisi kader inancı başa çıkmaya “yardımcı” olabilir. Zira bu inanç,
başa çıkma sürecini farklı tarzlarda şekillendirme gücüne sahiptir. Ortaya
çıkan problemlerin üstesinden gelme ve ruh sağlığını koruma noktasında
kader inancı, başa çıkma sürecine manevi katkı sağlayarak destek ve yardımcı
olur. Çünkü kader inancı insana, olayların nedeni hakkında tatmin edici
açıklamalar sunar. Çeşitli araştırmalarda, dindarların karşılaştıkları olayları
daha çok Tanrı’ya, onun irade ve kudretine bağlayarak izaha çalıştıkları tespit
edilmiştir. Diğer taraftan kader inancı, sıkıntılarla ve acı tecrübelerle başa
çıkma sürecinde, sahip olduğu telafi mekanizmaları ile tartışılmaz gücünü ve
üstünlüğünü ortaya koyar. Buradan hareketle kader inancının sadece travmatik
ve trajik problemleri çözme hususunda değil, aynı zamanda yoğunluk derecesi
farklı pek çok bunalımlı dönemde de kişiyi ruhen destekleyici ve manen
koruyucu bir unsur haline gelebildiğini söylemek mümkündür (Batman,
2008:24). Yapıcı’nın (2007; 2005) gerek üniversiteli gençler, gerekse ilkokul
çocukları üzerinde gerçekleştirdiği araştırmalarda farklı boyutlarıyla dinin
başa çıkma sürecine yardımcı olduğu tespit edilmiştir.
Üçüncüsü kader inancı başa çıkma sürecinin doğal bir “ürünü”
olabilir. Zira acı tecrübeler, insanı dinî bağlılıklara yöneltebilir. Özellikle
trajik yaşantıların Tanrı’ya yönelişte önemli katkıları söz konusudur. Bir
72
Saffet KARTOPU
grup şehirli yetişkin üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın bulgularına
göre inançların bir kısmı, tehdit içeren olaylara karşı başa çıkma sürecinin
bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Dinî hayat puanı yükseldikçe dinî başa
çıkma etkinliklerinin daha fazla kullanılması dinî hayat seviyesinin artmasına
paralel bir durum arz etmektedir. Zira birey karşılaştığı sorunları aşarken
daha fazla dindarlaşıyorsa, kader inancı başa çıkma sürecinin bir ürünü haline
geliyor demektir (Pargament, 2003; Kula, 2005; Yaparel, 1987; Yapıcı, 2007).
Kader inancı insan hayatı ve geleceğiyle ilgili bilgiler de sunmaktadır.
Hayatın belirsizliklerini belirgin hale getiren bu bilgiler insanın kendisine
güvenmesini sağlamakta, öz saygı ve kontrol hissini yükseltmekte, böylece
kişinin karşılaşılan problemlerle başa çıkabilmede mücadele azmini
artırmaktadır. Bundan dolayı maruz kalınan kazalar ve belalar, ölümler,
sakatlıklar, hastalıklar, iş kaybı, iflas ve başarısızlıklar gibi yoğun stres yaratan
durum ya da olaylar karşısında yaşanan gerginliklerle baş edebilmek için birey
kader inancı başta olmak üzere dinî inançlarına ve dini değerlerine müracaat
ederek onlardan yardım almaya çalışır. Zira kritik zaman ve durumların ortaya
çıkardığı sorunlara karşı kader inancı, kişinin sahip olduğu din dışı düşünce
ve eylemlerden daha makul davranışlar önerir. Bu, şu anlama gelmektedir ki,
özellikle hayatın trajik dönemlerinde, yoğun gerilim ve sıkıntıların yaşandığı
durumlarda hayatın ve gerçekliğin algılanmasında ve yorumlanmasında
birçok insan için dinî inanç ve değerler temel referans noktası olmaktadır
(Ekşi, 2002:2).
Çünkü dinî inançlar trajik olayların yaşandığı durumlarda “anlam”
sisteminin devamlılığının korunması için yeterli üç elemanı sağlayarak
kişilerin olayları açıklamalarını kolaylaştırmaktadır. Anlam sisteminin
devamlılığını sağlayan elemanlardan birincisi, gelecekteki olayların katlanılır
ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin duyulan güven; ikincisi, yaşanan
olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin de aranıp bulunması,
üçüncüsü ise yaşanan olayın “bir anlam parçası” olup tesadüfe bağlı olmadığına
ilişkin inançtır. Görüldüğü gibi kader inancı, bireylerin yaşadıkları olayları
açıklayabilme, yorumlayabilme ve başa çıkabilmeleri için atıf sistemini
harekete geçirmektedir. Bu da söz konusu inanç vasıtasıyla hayatın tanzim
edildiği anlamına gelmektedir (Yaparel, 1994:278-279).
73
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Başka türlü söyleyecek olursak, stresli durumlarda inanların güven
duyguları tehlikeye düştüğü için onların dışsal gerçekliği anlama ve kontrol
etme mekanizmaları da zayıflamaktadır. Bu durumda insan psikolojik olarak
depresif bir ruh haline girebileceği gibi olanca acılarıyla birlikte yine de
hayatı yaşanabilir görmeye başlayabilir. Yapılan çalışmalar göstermektedir
ki, insanlar sıkıntılı anlarında hem kader inancına daha fazla bağlanmakta,
hem de ibadet ve duaya daha fazla önem vermektedirler (Kula, 2005:112).
Buradan hareketle, çaresizlik ile ilahi yardıma başvurma arasında doğrusal
bir bağın varlığından söz edilebilir. Hayatın maddi şartları, türlü felaketler ve
yıkıntılar içinde kıvranan insanlar, Allah’ın umulmadık müdahalesine büyük
önem vermektedir. Hökelekli’nin de (2003:90) belirttiği gibi savaş, deprem,
hastalık, kaza, iflas, kısaca çeşitli şekillerde bedensel, sosyal ve ekonomik
yıkıntıyla yüz yüze gelme durumunda ibadet davranışında artış görülmektedir.
Burada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki, insanların
pek çoğunun hayatlarında oldukça önemli yer tutan kader inancı, acılı ve
buhranlı durumlarla baş edebilmeye olumlu ya da olumsuz katkı sağlayabilir.
Pargament’in çalışmaları bu hususu teyit etmektedir. Ona göre, karşılaşılan
problemlerle ve bunların oluşturduğu yoğun stresle mücadele sürecinde
inanç ve ibadetlerin devreye sokulması gibi başa çıkma kavramı altında
değerlendirilebilir (Ekşi, 2002:27). Yaşantı birey açısından stres kaynağı
olarak görülürse, başa çıkma metotlarından biri veya bir kaçı kullanılarak
stres verici durum için çözümler üretilmeye çalışılır. Bu noktada dua, en çok
başvurulan dinî başa çıkma mekanizmasıdır. İnsanın bir sıkıntı veya zorlukla
karşılaştığında hemen duaya başvurma sebebinin arkasında da ilahi güçten
yardım alma isteği vardır (Fontana, 2003:196;Husain, 1998:287).
Stresli bir durumla veya olayla karşılaşan kişi önce problemin ne
olduğunu anlamaya, kendisi için bir tehlike veya tehdit olup olmadığına bakar.
Eğer kendisi için bir tehdit ve tehlike söz konusu ise hemen dua etmeye başlar.
Zira dua, dinî başa çıkmanın başlangıcıdır. Duadan sonra namaza başlama
cemaatle namaz kılma vb. dinî faaliyetlerde bulunur. Fakat burada önemli bir
soru cevapsız kalmaktadır. Dinî faaliyetlere katılma ve kişisel dualar kaderin
fonksiyonelliğinin ortaya konması için yeterli kabul edilemez. Bundan dolayı
dinî başa çıkma ölçekleri stres kaynaklarıyla uğraşırken veya onları anlarken
74
Saffet KARTOPU
bireyin kader inancını nasıl kullandığını ortaya koymaktadır (Ekşi, 2002:27;
Kula, 2005:62). İşte dinî yalvarma türündeki dinî başa çıkma etkinliği bireyin
yaşadığı sıkıntı veya problem karşısında sorunu çözümleyebilecek mucizevî
bir olayı Allah’tan isteme ya da yaşadığı durumu kavrayıcı bilgiye ulaşması
için Allah’a niyazla bulunma davranışını içerir (Pargament, 2003; Oman and
Thoresen, 2005:440).
Pozitif dini başa çıkmada başa gelen kötü olayların Allah’ın bir
uyarısı, onun gücünün/kudretinin bir sembolü ve varlığının bir işareti olarak
görüldüğü durumlarda kader inancı başa çıkma ve katlanma açısından bireye
yardımcı olur. Negatif olaylar sırasında Allah’ı yanı başında görmek, desteğini
esirgemediğine inanmak, yani negatif olaylarla mücadele etmede Allah’ın
yardımının varlığına inanmak da başa çıkma açısından olumlu sonuçlar doğurur.
“Allah bana sabır verdi. Dayanma gücümü arttırdı.” şeklinde söylenen sözler
buna örnek teşkil eder. Bunun zıddı olan negatif başa çıkmada ise kötü olayları
Allah’ın bir gazabı ya da cezalandırması olarak değerlendirmek ise Allah’a
darılma, kızma ve ondan uzaklaşma gibi olumsuz durumları beraberinde
getirebilir (Küçükcan & Köse, 2000:80–81; Çelik, 2007). Buna ek olarak
çöküntü ve umutsuzluk gibi sırf olumsuz duygular Allah’a doğru hareketi asla
desteklemez; aksine bunlar gerekli dinamizmi insandan uzaklaştırarak böyle
bir hareketi köstekler. Bunun gibi çaresizlik tecrübeleri kimilerini ilgisizlik ve
Allah’a isyan tepkilerini uyandırabilmektedir (Kula, 2005:221).
Özellikle kentlerin kenarlarında kendini gösteren varoş dindarlığı
hem arabesk özellikleri ile öne çıkan bir din anlayışını; hem de isyankâr
ve tepkisel boyutta acıları, mağduriyet ve yoksunlukları işleyen bir eğilimi
beslemektedir. Bununla birlikte yapılan çalışmalar göstermektedir ki, kentsel
kurum ve imkânlara erişme hususunda yaşanan yoksunluklar kader anlayış
ve algısını iki yönlü etkileyebilmektedir: Birincisi, “durumu kabullenme”
şeklinde tezahür etmekte olup, burada kader inancının içsel çatışmaları ve
gerilimleri azaltıcı bir işlev (tevekkül, teslimiyet) üstlendiği görülmektedir.
Yani burada durumu kabullenerek olumlu başa çıkma kullanılmaktadır.
İkincisi ise “mevcut durumu kabullenememe” tarzında ortaya çıkan itiraz,
muhalefet ve protestocu bir yönelimi içermektedir. Başka bir deyişle ikinci
durumda kadere isyan motifleri ön plana çıkmaktadır (Çelik, 2006:102-107;
75
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2003:161). Bunun yanı sıra burada da kadere isyan motiflerinin ön plana
çıkması olumsuz başa çıkmanın kullanıldığını gösterir.
Kader inancının hem felaketin anlamlandırılmasına hem de kayıp
ve acılarla başa çıkma sürecine olumlu katkıları olmuştur. Özellikle ahiret
inancı, kayıpların kabullenilmesini kolaylaştırmakta, dahası iyimserlik, umut
gibi ruh sağlığı açısından olumlu duygular kazandırmaktadır (Küçükcan &
Köse, 2000:156). Öyle ki dinin ve maneviyatın olumsuz kullanılması ruh
sağlığını bozabilir. Kısaca din kişiye hastalığını, problemini anlama ve onunla
mücadele etme azmi verdiği zaman olumlu, buna karşılık psikolojik çatışma
yarattığı ve tıbbi tavsiyeleri reddetmeyi beraberinde getirdiğinde ise olumsuz
etki yapmaktadır (Yapıcı, 2007:51-78-84-94).
Anlamlandırıcı bir sistem olarak dinî inançlar, anlaşılması zor olaylara
bir anlam ve yorum katar ya da en azından birey için bu tür olayları belirli
çerçevede kabul edilebilir kılar (Kimter, 2002:217). Din, her şeyden önce
insan hayatında özel bir önem arz eden doğum, evlenme, hastalık, felaket,
talihsizlik ve ölüm gibi sıra dışı olaylarla ilgilenir. Her din, insan hayatında
belirleyici olan bu tür olayları çözümlemeye çalışır (Holm, 2004:24-26).
Yani dinî inançlar insana sunduğu açıklamalarla ona yardımcı olmaktadır.
Özellikle yaşamın başlangıcı, sonu, anlamı ve değeri konularında arayış
içinde olan insanın bu arayışına bulabileceği cevaplar dinî inançlar tarafından
verilebilmektedir (Kayıklık, 2002:32). İşte bu noktada İslam inancının
amentüsünde yer alan kader inancının arayış içindeki insana yardım elini
uzattığını görmekteyiz. Bilindiği gibi insan yerine göre hem güçlü hem de
güçsüz bir varlıktır. İlk yaşlarda oldukça güçsüz olan insanın, yetişkinlik
döneminde her ne kadar birçok şeyi yapmaya gücü yeterse de yine de
gücünün yetmediği olaylarla karşılaşması her zaman mümkündür. Örneğin
hastalıklar, trafik kazaları, deprem, sel felaketleri vs gibi. İşte bu güçsüzlük ve
çaresizlik sonucu insan, kendini emniyete alma, kendine güven verecek güçlü,
kudretli bir varlığa yönelme ve ona sığınma ihtiyacı duyar. Çabalarının fayda
vermediğini gördüğü, dahası elinden bir şey gelmediğini anladığı zaman,
insan felaketler, belalar, ölümler vs. kısaca dünya çarkının akışına karşı çok
aciz olduğunu hisseder. Böyle bir durumda ümitsizlik içinde kıvranan insanı
teselli edecek ve ona ümit ve kuvvet verecek her şeye kadir bir varlık arayışı
76
Saffet KARTOPU
ve inancı kendini hissettirir (Peker, 1993:77-78; Yapıcı, 2007:93-135). Çünkü
tabiatüstü bir gerçeklik olarak kabul edilen bu varlığın hayatımız üzerindeki
kontrol edici gücü teselli vericidir. Bu sebeple insan çaresiz ve umutsuz
kaldığında Tanrı’yı ve kaderi düşünerek, “başka türlü olmazdı” şeklinde bir
inanç geliştirir. Bu da yaşanan sıkıntıların belli bir plan dâhilinde gerçekleştiği
inancını kuvvetlendirir (Batman, 2008:18).
Stack, dindarlığın depresyonu en az üç şekilde etkilediği öne
sürülmüştür: 1-“Toplumsal bağımlılık” hipotezine göre kader inancı, bireye
dinî çevreden gelen toplumsal bir destek sağlamaktadır. Böyle bir destek
bireye hem duygusal hem entelektüel hem de depresyon riskini azaltan diğer
bazı özellikleri kazandırmaktadır. 2- “Tutarlılık” hipotezine göre kader bireye
ümit ve iyimserlik duygusu aşılayarak depresyonu azaltmaktadır. 3- “Hikmet”
hipotezidir ki buna göre kader inancı, elem ve ıstırapları negatif algılama
potansiyelini olumlu yönde değiştirmektedir. Yani kader inancı, insanlara,
her hadisede, ilahî bir hikmet, kadere bağlı bir sebep bulunduğu inancını
yerleştirmekte ve onların hadiselere karşı daha sağduyulu ve iyimser bir bakış
açısıyla yaklaşmalarını sağlamaktadır (Karaca, 2006:480). Bütün bu unsurlar
düşünüldüğünde, kader inancının, başa çıkmayı olumlu yönde etkileyip
kişinin ruh sağlığını desteklediğini görmekteyiz.
1.2. KURAMSAL AÇIKLAMALAR
Burada tezimize teorik temel oluşturan yükleme kuramı ele
alınacaktır.
1.2.1.Yükleme Kuramı
Sayısız uyaranlarla dolu bir dünya içerisinde yaşarız. Nesneleri,
olayları, şahısları ve davranışlarını algılarız ve onlar hakkında nispeten kalıcı
zihinsel ürünlere sahip oluruz. Bir şahıs hakkında “cana yakın, zeki, dindar
vs.” şeklinde bir algıya sahip olursak, birbirine bağlı bir dizi algı da buna
uygun olarak biçimlenecektir. Dahası bu algı, o şahısla ilgili bütün tutum ve
davranışlarımızı etkileyecektir. Fakat bu, bir başka şahsın kişilik özelliklerini
nasıl algıladığımız sorusunu cevaplamaz. Gerçekten bir başka kişide bu
özelliklerin bulunduğu yargısına nasıl varıyoruz? İşte bu yüzden olaylar,
77
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
olgular ve insanlar hakkındaki çıkarımlarımızın ele alınıp araştırılması sosyal
psikolojik çalışmaların en önemli alanlarından biri olmuştur. Söz konusu
çıkarsamalar “yükleme kuramı” (attribution theories) adı verilen kurumsal
yaklaşımla açıklanmaya çalışılmıştır (Gürses, 2008:360).
İnsanları algılama sık sık onların iç durumlarına ilişkin çıkarımları
gerektirir. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren sosyal psikologlar insanların
yaşadıkları günlük olayları seküler terimlerle nasıl açıkladıklarının
anlaşılmasında kayda değer bir gelişme kaydetmişlerdir. Bir yükleme, bir
gözlemcinin açık bir davranışa bakarak, bir aktörün ya da kendisinin içsel
durumu hakkında yaptığı bir çıkarımdır (Özgül, 1998:11).
Yine “Yükleme” kelimesi, bizi çevreleyen dünya hakkında veya kişisel
eylemlerimiz hakkında nedensel açıklamalar yapmak için kullandığımız bir
kavramdır. Bizim bu açıklamalarımız hem kendimize hem de başkalarına
yarar sağlar. Çünkü yüklemeler, olayların niçin böyle olduğu konusundaki
yorumlar ve anlamlar aracılığıyla belirsizliği ortadan kaldırıp güvenli bir dünya
kurmak gibi bir fonksiyon icra ederler. Böylece biz, dünya üzerinde zihinsel
bir hâkimiyet kurmuşuz duygusu yaşamaya başlarız (Kağıtcıbaşı, 1999:228;
Gürses, 2008:361). Bu şekilde zihin dünyamıza temel oluşturan kuramı daha
ayrıntılı tanımak konunun aydınlatılması açısından yerinde olabilir.
1.2.1.1. Yükleme Kuramı ve Temelleri
Son yıllarda ABD ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede
gerçekleştirilen din psikolojik araştırmalarda üç teorinin ön plana çıktığı
görülmektedir. Bunlar; “bağlanma teorisi”, “başa çıkma teorisi” ve “yükleme
teorisi”dir. Bağlanma teorisi psikanalizden ödünç aldığı kavramlarla inancın
oluşmasında bireyin Tanrı’ya güvenli, kaçınmalı ve kaygılı bağlanma
biçimlerinin var olduğunu ve bunların, kişinin hem inanç gelişimini hem de
ruh sağlığını etkilediği fikri üzerine kuruludur (Kirkpatrick, 2006:135–137).
Başa çıkma teorisi gündelik hayat içerisinde gerek ruhsal gerekse bedensel
olsun yaşanan sıkıntılar, zorluklar ve problemlerin üstesinden gelme sürecinde
dinden nasıl ve ne düzeyde destek alındığını ön plana çıkartmaktadır. Eğer
birey sorunlarıyla başa çıkarken Tanrıyla işbirliğine dayalı olumlu bir
yaklaşım benimsiyorsa, bunun o kişinin bedensel ve ruhsal sağlığına pozitif
78
Saffet KARTOPU
katkı sağladığı ileri sürülmektedir. Eğer birey olumsuz bir başa çıkma süreci
benimsemişse bu durumda dinin bedensel ve ruhsal sağlık üzerinde etkisinin
olacağı söylenebilir. Sosyal psikolojiden ödünç alınan yükleme teorisi ise
bireylerin iç ve dış dünyalarında cereyan eden hadiseleri nasıl anlamlandırdığı,
ne tür gerekçelerle izaha çalıştığı, neticede bu durumun onların bilişsel
dengesini kurmasına nasıl katkı sağladığı üzerinde odaklanmaktadır
(Pargament, 2005:281-306).
İlk olarak John Bowlby tarafından ortaya atılan bağlanma teorisi
genel olarak bireyleri birbirine bağlayan çeşitli faktörleri açıklamaya yönelik
olarak geliştirilmiştir. Özel anlamda ise bireyin, bebeklik döneminde bebek ile
annesi veya bakıcısı arasında kurduğu ilk bağlanmanın erişkinlik döneminde
başkalarıyla veya bizim konumuz açısından Tanrı’yla olan ilişkilerindeki
beklentilerinin temelini oluşturur. Tanrı’ya güvenli bağlanan insanlar her
durumda ona yönelir, kendilerini değerli hissederler. Onlar, Tanrı tarafından
sevildikleri duygusunu iç dünyalarında canlı bir şekilde hissederler. Güvenli
bağlanmaya karşın iki tip sakıncalı bağlanma tarzının olduğu saptanmıştır.
Bunlardan biri kaçınmalı bağlanma, diğeri ise kaygılı bağlanmadır. Kaçınmalı
bağlanma kişinin Tanrı’ya yakın olma çabalarının boşa çıkması sonucunda
bağlanma ihtiyaçlarının bastırılmasıyla tezahür eder. Bu durumda kişi
güvenlik ihtiyacına ilişkin farklı arayışlarda olduğundan Tanrı’yı güvenli bir
sığınak olarak görmez. Kaygılı bağlanmada ise bireyin Tanrı’yla kurduğu
ilişkide karşılık bulamayacağı kaygısının ön plana çıktığı görülmektedir.
Dindar bireyin normal ve sağlıklı yaşamını tehdit eden durumlarda bir
bağlanma figürü olan Tanrı’dan korunma ve güvenlik talep etmesi önemlidir.
Dolayısıyla bağlanma sisteminin fonksiyonel bir duruma gelmesi demek, bu
sistemin bireyin korunma ve güvenlik ihtiyacına cevap vermesi demektir. Bu
durumda birey kendini her zaman korkunç tehlikelerden koruyan, ona huzur
veren Tanrı’ya inanmaya devam eder. O, Tanrı’nın huzurunda boyun eğerek
günlük yaşamın problemleri ve zorluklarına ilişkin sırlarını O’na açar ve
O’ndan yardım diler (Kirkpatrick, 2006:140-166).
Bilindiği gibi bireyin yaşadığı olaylara yaptığı atıflar, özellikle
olumsuz yaşantılara yaptığı yüklemeler, onun dış dünyayı anlamasına ve
anlamlandırmasına hizmet etmektedir. Özellikle son zamanlarda sosyal
79
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
psikologlar, insanların yaşadıkları değişik türden günlük sosyal olayları
nasıl açıkladıklarını anlama konusunda dikkat çekici derecede ilerleme
kaydetmişlerdir. Hem teorik hem de ampirik düzeylerde yürütülen bu
çalışmalar günümüzde “Yükleme veya Atıf Kuramı” adı altında ele
alınmaktadır (Yaparel, 1994:275). İnsanoğlu üstesinden gelmekte zorlandığı
olayları anlama ve açıklama ihtiyacıyla güdülendiği için “niçin” sorusunu
sorarak gerek kendisinin yaşadığı gerekse dış dünyada gözlemlediği
hadiseleri anlamlandırmaya çalışır. Bu çerçevede atfetmenin kişinin iç ve dış
dünyasını anlamlandırma süreci olduğu söylenebilir. Neticede atıfta bulunan
kişiler olumsuz sonuçların etkisinden kurtulmuş olmaktadır. Çünkü olumsuz
olaylar başkasının üzerine atfedilmiştir. Bu durumda kişi olumsuz olayı
başkasının üzerine atarak kendisini aldatsa da bu yapılan şey kişinin kendisini
onurlandırma ve ruh sağlığını korumada önemlidir (Kuşat, 2006:142).
Entelektüel birikimin bireyler üzerindeki etkisinin göz ardı edilmemesi
gerekir. Çünkü okuyan, düşünen, yazan ve sorgulayan insanlar çoğu zaman
hayatın anlamı konusunda kuşkular taşırlar. Bu kuşkuyla birlikte yaşamak da
insanın iç dünyasında ciddi gerilimlere neden olabilir. İşte bu gerilimlere cevap
bulabilmenin yollarından birisi de yaşamın anlamına ilişkin sorulara tatmin
edici cevaplar üretebilmektir. Varoluşsal problemler adı verilen bu sorulara
istenen cevabı dinî inançlar vermektedir (Kayıklık, 2002:29). Dinî inançlar,
bundan dolayı atıfları/yüklemeleri etkilemektedir. Çünkü dinler belirli bir
dünya görüşü ortaya koyarak, inananların fiziksel ve sosyal dünyalarında
meydana gelen olayların “niçin” belirli bir yapı içerisinde tezahür ettiğini
oldukça ikna edici bir tarzda söylemektedir. Dinle harmanlanarak şekillenen
kültürel yapılarda da bazen doğrudan bazen de dolaylı bir şekilde dinî inançlara
dayalı atıfları bulabilmek mümkündür. Aslında bu durum dinlerin yaşanan
hadiselere bir neden arama ve bulma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Yazılı
tarihin bütün evrelerinde ortaya çıkan kutsal metinler ve buradan hareketle
oluşturulan ilahiyat sistemleri; evren nasıl yaratıldı, varlık içerisinde insanın
neden özel bir yeri vardır, doğal afetler niçin meydana gelir, bazı toplumlar
gelişirken bazıları neden geri kalmaktadır, bazı insanlar sağlıklı ve sıhhatliyken
bazıları niçin hastadır gibi sorulara cevap aramakta, hatta inananlara göre
kendi dinleri bu hususlarda oldukça açık, kesin ve kabul edilmesi gereken
cevaplar ortaya koymaktadır (Spilka, ve ark., 2001:181-182; Yaparel,
80
Saffet KARTOPU
1994:277; Yapıcı, 2003:129). Çünkü atıf sürecini teşvik eden anlamlandırma
arzusu inanç sistemini tehdit eden olaylarda kendisini açıkça gösterir (Spilka
ve ark., 2001:177-178).
Özellikle, ani, beklenmedik bir biçimde ve daha önce yapılan
planların dışında meydana gelen olaylar (deprem, iflas, felaket, kaza vb.)
inanç sistemini tehdit eder ve insan böyle bir tehditle uzun süre yaşamaya
tahammül edemez. Zira o, yoğun strese maruz kalmakta ve bundan kurtulmayı
arzulamaktadır. Neticede “neden” ve “niçin”li sorularla yükleme süreci başlar.
Bu süreçte insan içten içe kendisine sorduğu ya da dıştan ona yöneltilen
“neden?” veya “niçin?” sorularına makul bir cevap bulma arayışına girişir.
Hadiselere bir takım nedenler ve sebepler arayarak açıklama bulmaya çalışan
kişi için olayların doğru bir şekilde analiz edilmesi ve bu olayların temelinde
yatan kalıcı ve değişmez faktörlerin bulunması ya da öyle olduğuna inanılan
yanıtların üretilmesi oldukça önemlidir. Çünkü verilecek cevaplar bireye
bir yandan tahmin ve kontrol edilebilir bir çevre oluştururken bir yandan da
onun çevreye uyum sağlamasını mümkün kılmaktadır (Yaparel, 1994:276;
Küçükcan & Köse, 2000:66). Bireylerin “naif bir psikolog” (normal insan)
olarak değerlendirildiği insan modelinden hareket eden atıf teorisi, kişinin hem
bugünü kontrol etme duygusundan hem de geleceği kestirebilme arzusundan
beslenmektedir. Esasen bireyin iç ve dış dünyasında cereyan eden hadiseleri
anlama arzusu sebep arayışını ateşler. Eğer atıf yapan kişi başka birisine
gelecekte olacak şeyler için bağımlı olduğunu anlarsa, o zaman o kişinin
kabiliyetleri konusunda atıf yapılması muhtemeldir (Spilka ve ark., 2001,
Yapıcı, 2003). Bireyin özsaygısında önemli bir değişiklik yapan olaylar da
atıf sürecini teşvik eder. Nitekim deprem, sel, savaş, trafik kazaları, yangın vb.
trajik olayların özsaygıya zarar verdiğini söyleyen araştırmacılar atıf sürecinin
olumlu bir öz kavramı geliştirmeye destek sağladığını ifade etmektedirler
(Küçükcan & Köse, 2000; Spilk ve ark., 2001, Yapıcı, 2003).
Temelde motivasyonel bir arka planı olsa da, dile getirilen tüm
atıflar, zihinsel süreçlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Atıf teorisine
göre, kişiler sosyal olduğu kadar, fiziksel açıdan da çevrelerini kontrol etme
ihtiyacı ile güdülenmişlerdir. Bu sebepten onlar yaşadıkları ya da gözledikleri
hadiselerin nedenlerini bulmak ve çözümlemek isterler. Bu da onları çeşitli
81
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
şekillerde nedensel açıklamalar aramaya götürür. Aksi takdirde çevrelerinde
olup bitenleri anlama ve açıklama sıkıntısı çekecek olan insan, kendisini bir
boşlukta hissedebileceği gibi bir takım zihinsel rahatsızlıklar içerisine de
girebilir. Bu durumda olan kişinin var oluşsal bir boşluk yaşaması muhtemeldir
(Yapıcı, 2003:132-133).
Zira var oluşsal boşluk anlam isteminin engellenmesi durumunda
ortaya çıkar. İnsanları kendi tercihlerinin değil de toplumsal etkilerin
yönlendirdiği durumlarda var oluşsal boşluk artar. Anlamsızlığın oluşumunda
yanlış anlamlandırmanın, anlamı geçici amaçlara bağlamanın da önemli
bir etkisi vardır. Mesela, kişi bazen anlamı ekonomik refaha ulaşmak için
erdemsiz davranışlar göstermekte arayabilir. Böyle bir kişi ekonomik refaha
ulaşsa da anlamsızlık yaşayamaya devam eder (Bahadır, 2002). Bazen de
araç ile amaç ayrımını yapamayan birey geçici anlamlara bağlanır, fakat
geçici anlam kaybolunca anlamsızlık sorunu yeniden kendisini hissettirir
(Ayten, 2006:131-134). Anlamsızlık duygusu yaşayan birey içindeki bu
boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Esasen atıf teorisi de bu boşluğun nasıl
doldurulduğunu açıklamaya çalışmaktadır. Zira bu teoriye göre, bireylerin
yaptığı atıflar, aslında onların yaşadıkları dünyayı tanımlamalarına ve ileriye
yönelik öngörülerde bulunabilmelerine imkan vermektedir (Yapıcı, 2003:133).
Bütün atıf teorileri, halkın şahit oldukları olayların sebeplerini
anlamak, kendi teccübelerini anlamlandırmak isteme, formel olarak
belirtilmiş olan’niçin’ sorusuna cevap verme öngörüsü ile başlar ve bu sosyal
psikologların da yabancı olmadığı dilde şu şekilde ifade edilir: İnsanlar,
“karşılıklı nedensellik etkileşimi içerisinde” tecrübelerini ve olaylarını,
belirli sebeplere atfederek izah etmeye çalışırlar (Spilka ve ark., 2001:174;
Kağıtcıbaşı, 1999:229).
1.2.1.2. Yükleme Kuramının Tarihsel Gelişimi
Yükleme modelleri bireylerin hayatlarındaki olayları anlamlı
hale getirebilmek için kullandıkları nedensel açıklamaların oluşumu ve
sunuşlarıyla ilgilidirler. Nedensel açıklamaların analizinin, farklı felsefi
sistemlerde olduğu gibi psikolojinin pek çok alanında uzun bir geçmişi
vardır. Hume, Kant ve Mill gibi filozoflar bireylerin bir olayı nasıl başka bir
82
Saffet KARTOPU
olayın nedeni olarak yargıladıklarıyla ilgilenmişlerdir. Hume, bizim bir olayı
başka bir olayın nedeni olarak düşünmeden önce gerekli bazı şeylerin yerine
getirilmesi gerektiğini belirtti. İlk olarak nedensel olayı zaman olarak takip
etmeli ve ikinci olarak da neden ve olay arasında mekânsal yakınlık olmalıdır.
Hume’a göre, biz, defalarca ateş söndüğünde dumanın da yok olduğunu
gözlemlemeliyiz (Özgül, 1998:12).
Yeter sebep ilkesi tartışmalarından psikolojideki yükleme kuramına
gelecek olursak, yükleme kuramı, yaptıkları çalışmaların birbirleriyle olan
ilgisinin kısa zaman öncesine kadar farkına varmayan değişik araştırmacıların
çalışmalarının bir koalisyonudur. Yani birleşik bir teorik sistem oluşturan
sistematik ifadelerin ve hükümlerin içinde bulunduğu birleşik bir tek yükleme
teorisi yoktur. Bununla birlikte Fritz Heider ve Harold H.Kelley’nin güçlü
etkileri sayesinde tüm yükleme modellerinde ortak olan birkaç temel öncül
vardır (Özgül, 1998:13):
a) Yükleme Modelleri, nedensel düşüncelerin veya daha genel olarak
bilişsel davranışın etki ve tecrübelerde merkezi rolü oynadığını iddia ederler.
Bu yüzden yükleme kuramları psikolojinin kognitif modellerine aittir.
b) Bundan başka, bu yaklaşımlari bireylerin fiziksel ve sosyal
çevrelerindeki olaylar için nedensel açıklama aramak için güdülendiklerini
ve bireylerin nedenselliği belirlemek için bilim adamları tarafından kullanılan
metodlara oldukça benzeyen metodları kullandıklarını iddia ederler. Bu
yüzden, yükleme teorileri davranışın rasyonel yaklaşımları olarak gösterilir.
c) Son olarak yukarıdaki iki nokta kadar açık olmamakla birlikte,
yükleme yaklaşımları ayırt edici şekilde fonksiyonel “ çeşni” ye sahiptirler.
Bu tip yaklaşımlarda nedensel açıklamaların kişisel hedeflere ulaşma ve
yaşamı garantileme fonksiyonlarını gördükleri farzedelir. Yükleyen, sadece
bir yükleyen değil, bilgiden sonra aramaya devam edendir. Onun gizli amacı
kendisinin ve çevresinin gizli yönetimidir.
Günlük hayatta “insanların neyin, neye neden olduğuna nasıl
karar verdikleri” ile ilgili çalışmalar yani yükleme veya atfetme teorisi ile
ilgili araştırmalar 1945’li yıllarda başamış ve sonrasında hız kazanmıştır.
83
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Bugün ise yükleme kuramının bel kemiğini altı farklı kuramsal gelenek
şekillendirmektedir. Sosyal psikoloji alanında en çok kullanılan bu altı ekolü
şöyle sıralayabiliriz (Gürses, 2008:363; Kağıtcıbaşı, 1999:229): Heider’in
naif veya sağduyu psikolojisi (common sense psychology), Jons ve Davis’in
karşılıklı çıkarımlar (correspondent interfences) teorisi, Kelley’in birlikte
değişme (covariation) ve nedensel şema teorileri, Schacter ve Singer’in
duygusal kararsızlık (emotional lability) kuramı, Bem’in benlik idraki (selfperception) kuramı, Weiner’in başarma güdülenmesi.
Yükleme kuramının Din psikolojisi araştırmalarında kullanılması ise
ilk kez 1975’te Proudfoot ve Shaver tarafından olmuştur. Yükleme kuramı
ve bununla ilgili kavramlar söz konusu tarihten itibaren din psikologları
tarafından dindarlık ve yükleme davranışı arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik
araştırmalarda sıklıkla kullanılmıştır (Küçükcan & Köse, 2000:70).
1.2.1.3. Yüklme Yapmanın Nedenleri
İnsanların olaylara anlamlı izahlar arama hususundaki gözlemlerinin
uzun bir tarihi vardır. Aristo Metafizik’ini “bütün insanlar, tabiatı gereği,
arzularlar” iddiasıyla açmıştır. Dewey, “kesinliği arama”, Frankl, “ anlam
arama” ve Maslow, “bilme ve anlama arzusu”undan bahsetmişlerdir (Kuşat,
2004:112). Psikolojideki motivasyonel teorisyenler, açıklama ve merak
içgüdüsünden ve “sinir sistemini, kendi menfaati için içinde bulunduğu çevreyi
tanıma ve öğrenme hususunda bir ilgisinin olduğu’ndan bahsetmişlerdir.
Üstelik insanların dünyayı sadece anlamlı değil aynı zamanda “adil” ve
düzgün olarak algılamaya güdülendiklerini gözlenmiştir.
Atıfsal aktivite kısmen, ferdin, güvenliği ve kişiliğini de yüceltme ve
fiziki benliği ve öz kavramını tehlikelere karşı korunmayı da içeren pozitif
öz kavramını oluşturma gayretini içerir. Aşağıdaki mülahazalar anlam arama,
kontrol etme ve özsaygıyı oluşturma gibi atıf sebepleri kavramsal olarak
farklılık arz etmesine rağmen, gerçekte çoğu kez birbiriyle ilişkilidirler. Sosyal
psikologlar, atıfları (açıklamaları, yüklemeleri) ortaya çıkaran iki önemli
unsur olduğunu düşünmektedirler: Beklenmedik veya beklenen olaylar ve bir
hedefin elde edilebilme becerisi veya elde edilememe durumu. Beklenmedik
bir olayın ortaya çıkması, insanlarda buna sebep olanı bulma arayışını harekete
84
Saffet KARTOPU
geçirmektedir. Kişi herhangi bir işi başaramadığı (sınav başarısızlığı bunun
tipik bir örneğidir) bu sonucu açıklamak için atıfsal muhakemelere, başarılı
olduğu durumlara oranla daha fazla girecektir. Zira her türden olumsuzluk ve
başarısızlık potansiyel olarak kişinin benliğine olan saygısını tehdit eder ve bu
sebeple kişi olanlara özel bir takım açıklamalar getirir (Kağıtcıbaşı, 1999:228;
Özgül, 1998:14).
Spilka ve arkadaşları, insanların hangi şartlar altında, niçin ve ne
zaman yükleme yaptıklarını şu başlıklar altında sıralamaktadırlar (Spilka
ve ark., 2001:177): a) Yükleme süreci, dünyadaki olayları anlamlı olarak
algılama ihtiyacı ve isteği, olayları tahmin ve kontrol etme ihtiyacı ve
isteği, bireyin kendi hakkındaki görüşünü (self-concept) ve özsaygısını (self
esteem) koruma, yüceltme ihtiyacı ve isteği tarafından güdülenmektedir. Ve
yine yükleme faaliyeti, bireyin olayları anlama ve bazı geniş anlam -inanç
sistemlerine dayanarak onları yorumlama çabasından kaynaklanmaktadır.
Ferdin var olan anlamlandırma inanç sistemini tehdit eden olaylar atıfsal
süreci teşvik ederler.
b) Kişinin kendi kendisini kontrol etme duygusunu ve kişinin
geleceğini kontrol etmek için emareleri olan olayların tahminini güçleştiren
olaylar da atıfsal araştırmaları ateşler. Mesela, eğer atıf yapan kişi diğer
başka birisine gelecekte olacak şeyler için bağımlı olduğunu anlarsa o zaman
o kimsenin kabiliyetleri konusunda atıf yapılması muhtemeldir. Yükleme
faaliyeti, bireyin, müspet sonuçların olabilirliğini artırmak ve olumsuz
sonuçlardan kaçınmak için, olaylar ve deneyimler üzerindeki etkili kontrolünü
sürdürme çabasından oluşur.
c) Özsaygı duygusunda önemli derecede bir değişiklik yapan olaylarda
atıf sürecini teşvik eder. Trajik olayların özsaygıya zarar vermektedir ve atıf
sürecinin olumlu bir öz kavramı geliştirmede destek sağlamaktadır.
Yükleme faaliyeti, kısmen, bireyin genel olarak kendini yüceltme
çabası ve tehlikelere karşı hem fiziksel benliğin hem de kendilik bilincinin
korunmasını içeren kişisel emniyetni ve müspet kendilik bilincini koruma
çabasından oluşur. Yukarıda da belirtildiği üzere, bireyin mevcut anlam-inanç
sistemini tehdit eden olaylar, yüklemeleri harekete geçirir. Kişisel kontrol ve
85
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
olayların tahmin edilebilirliği duygularını tehdit eden olaylar da aynı şekilde
yüklemeleri teşvik eder (Gürses, 2008:364).
Bireyler, kendilik-değeri duygularını önemli derecede değiştiren
olaylar yaşadıkları zaman yükleme faaliyetinde bulunmaktadırlar. Özellikle
trajik olayların, bireylerin kendilik-değerine zarar verdiği muhakkaktır.
Yükleme süreçleri, olumlu kendilik-kavramını yeniden eski haline getirmede
etkili olmaktadır. Eğer yükleme süreçleri, kişinin inaçlarına, kontrol
duygusuna veya benlik değerine meydan okuyan durumlar tarafından
güdülenirse, nedensel açıklamalar, onun değişkenleri tatmin edici seviyelerde
restore edebilme imkânını ortaya çıkarır. Ancak bu restorasyonun olabilmesi
için şu üç unsurun bulunması gerekmektedir: Muhtemel olayların tahammül
edilebilir olduğuna teminat, olayların olumsuz sonuçlarıyla bir arada bulunan
sonuçlarını tespit etme ve olayların sadece bir rastlantı olmadığını, bir planın
parçası olduğunu kabul etme (Gürses, 2008:365).
Özetle, ferdin olayı kendi anlamlandırma inanç sistemi içerisinde
kolayca sindiremediğinde, gelecekte olacakları kontrol etme hususunda
öngörülere sahip olduğunda, pozitif ve negatif olsun özsaygıyı önemli ölçüde
değiştirdiğinde atıfsal sürece başvurulur. Eğer atıf süreçleri kişinin inancına,
kontrol duygusuna veya özsaygısına yapılan bir tehditten dolayı güdülenmişse
bu durumdaki özel atıf bu değişkenleri önemli ölçüde restore etme kabiliyetini
yansıtmalıdır.
1.2.1.4. Yükleme Kuramı ve Din
İnsanın en temel eğilimlerinden biri, gerek kendi yaşadığı gerekse
çevresinde gözlediği olaylara bir anlam vermeye ya da olup biten olayları bir
takım nedenlere ve sebeplere yükleyerek açıklamaya, dolayısıyla anlamaya
çalışmasıdır (Taylor ve diğ, 2007:52). Bu açıdan bakıldığında dinlerin en
belirgin özelliklerinden birisinin, belki de en önemlisinin, insanlara sundukları
her türden nedensel açıklamalar olduğu görülür. Nedensel açıklama dinin
niteliğidir. Tarihin hemen her döneminde kutsal metinler ve dini sistemler
evren’in niçin ve nasıl var olduğunu, doğal afetlerin neden meydana
geldiklerini, niçin bazı insanların başarılı, bazılarının başarısız olduğunu,
çekilen acıların nedenini ve günü geldiğinde insanın nasıl öleceğini açıklayan
86
Saffet KARTOPU
ifadeler ile doludur. Zaten Din Psikolojisinin açık bir görevi de yeri geldiğinde
insanların kullandıkları bu gibi dini açıklamaların sebeplerini bulmaktır
(Gürses, 2008:366).
Dini açıklama sistemleri, şartlara uyum sağlamakta, olup biten olayları
açıklamakta, bireylerin hissi ve zihni ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Yaygın
olarak kullanılan nedensel yüklemeleri sınıflandırmaya çalışan yükleme
teorisyenleri, özellikle seküler açıklamaların şans, durumsal etmenler ve
karakter ile ilgili faktörler üzerinde odaklandığını tespit etmişlerdir. Fakat bazı
çalışmalar göstermiştir ki insanlar günlük olayları dini nedenlere yükleyerek
açıklamaktadırlar. “Tanrı’nın planı”, “mukadderat”, “nasip”, “kısmet” “aslî
günah” ve “Şeytan’ın işi” gibi kavramlar, bireylerin cevaplandıramadağı
sorulara cevap olabilmekte ve akıl erdiremediği halleri açıklayabilmektedir
(Gürses, 2008:367).
Özgül (1998), dine karşı içgüdümlü / dışgüdümlü yönelime sahip
bireyler, üniversite sınavında (olumlu veya olumsuz) beklenmedik bir sonuç
alındıklarında, bu duruma ne türden nedensel yüklemeler yaptıkları ile ilgili
bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonuçlarına göre katılımcılar, sonucu
olumlu olan sınav başarısı ile ilgili olarak tabiatüstü yüklemeleri oldukça sık
kullanmışlardır. Sınav sonucunun olumsuz olduğu durumlarda ise nedensel
açıklama olarak kendi kişiliklerine yükleme yapmayı tercih etmiştirlerdir.
Ayrıca araştırmacı, dine içgüdümlü olarak yönelen öğrencilerin sınav
sonuçlarının hem olumlu hem de olumsuz neticelenmesinin açıklamasında
tabiatüstü yüklemeleri tercih ettiklerini, dışgüdümlü dindarların ise, her iki
durumda da, tabiatüstü yüklemelere başvurmadıkları sonucuna varmıştır.
Yükleme faaliyetinin kısmen de olsa, insanın tanık olduğu olayları bir
takım inançlara dayalı geniş anlam sistemleri içerisinde anlama, yorumlama ve
açıklama gayretlerinden oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu açıdan bakıldığında,
dünyadaki mevcut dinlerin dikkat çekici özelliklerinden birisinin, belki de
en önemlisinin, insanlara sundukları her türden nedensel açıklamalar olduğu
görülür (Özgül, 1998:18).
Tarihin tüm devirlerinde, kutsal metinler ve dinsel sistemler evrenin
nasıl yaratıldığını, mevsimlerin niçin ve neden değiştiklerini ve neden doğal
87
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
afetlerin meydana geldiklerini, niçin bazı insanların başarılı, bazılarının
başarısız olduğunu ve niçin herkesin arasında acı çekmek ve nihayetinde
ölmek zorunda olduğunu açıkladılar. Bununla birlikte, dinin ortaya koyduğu
bu türden açıklamalara herkesin aynı ölçüde ve sıkılıkla başvurduğunu
söylemek doğru olmayabilir (Kartopu, 2006). Ancak, hakkında bilgi sahibi
olduğumuz tüm toplumların bu tür dini yüklemeler yaptığını kaydetmemiz
gerekmektedir. Çünkü dini kavramlar sistemleri, insanlara, şartlara intibak
etmek ve dünyadaki olayları açıklamak için iyi bir şekilde uyarlanmış şumullü
bir anlam sistemi sağlar. Yine dini kavramlar sistemleri, hem gelecekteki
sonuçları etkileyen mekanizmalar vasıtasıyla (dış güdümlü şekil) hem de
direk kontrol etme ihtiyacını askıya alarak veya vazgeçerek (iç güdümlü şekil)
insanın gelecekteki olayları tahmin ve kontrol ihtiyaç ve isteğini tatmin eder.
Ayrıca, dini kavram sistemleri, bireylere koşulsuz olumlu saygıyı, koşullu
olumlu saygıyı ve ruhsal gelişme olanaklarını içeren benlik-değerini muhafaza
eden ve yücelten çeşitli vasıtalar sunarlar (Özgül, 1998:19).
Dini kavramlar sistemi bizi, kapsamlı ve iyice bütünleşmiş
olmaya, evrendeki düzeni vurgulamaya, dünyayı adaletli ve iyi olarak
tasvir etmeye sevk eder. Hayatı anlamlandıran başlıca töz olarak din, başka
şekilde cevaplanamayacak gibi gözüken sorulara hazır cevaplar sunar.
Din bunu özellikle trajik olaylar ve krizler esnasında gelecekteki olayların
katlanabilirliğini garanti ederek (Allah taşıyamayacağımı bilmese bunu
bana vermezdi), menfi sonuçlarla birlikte bulunan müspet sonuçları vererek
(Tanrı bana değerli bir ders verdi) ve olayları büyük bir planın parçası olarak
(Tanrı’nın planı) tanımlamak suretiyle yapar (Gürses, 2008:372).
Dini kavramlar sistemi ferde, olayların farklı anlamlandırma izahları
sunmaktadır-Tanrı, günah kurtuluş vs.’ lerle- ve kontrol duygusu ve özgüveni
yüceltmek amacıyla bazı kavramlar ve prosedürler de sunmaktadır (Ferdi
iman, dua, ritüeller v.s.). Dini havramlar sistemi, kapsamlı ve çok iyi entegre
olmaya, evrenin bir hedef ve gayesinin olduğu konusuna dikkat çektiği ve,
dünyanın “adil” ve dürüstlüğünün portresini, çizdiğini (veya en azından
ahlaki olarak tesadüfi olmadığı) söylemek istemektedir. Din başka türlü
cevabı olmayan sorulara cevap vermektedir. Kısaca, din anlam kaynağının
temelidir. Bu gerçek bilhassa, tesadüfi olmasa bile kesinlikle, trajik olaylar
88
Saffet KARTOPU
da ve krizlerde kendisini göstermektedir. Bu durumlarda din, gelecekte
olacak şeylere de kişinin sabır gücünü artırarak “Tanrının planı” düşüncesine
yönelterek, kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli bir inanç sistemiyle donatır
ki bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli yerine oturtmada çok
kullanışlıdır (Spilka ve ark., 2001:180).
Din, anlam arayışında önemli rol oynar. Birçok insan din ve inançla
hayatına anlam yükleyebilmektedir (Hökelekli, 2002:27; Yapıcı, 2007:97;
Kula, 2002:60; Kartopu, 2006). Acı veren ve hayrete düşüren hayat
tecrübeleriyle, başka bir deyişle zor ve ıstırap veren olaylarla karşılaşan kişi
için din, kaygılarının yatışmasını sağlayarak koruyucu bir işlev icra eden,
kaygıyı azaltan bir anlamlandırma ve yorumlama çerçevesi sunar (Ekşi,
2002:29-32; Kula, 2005:227; Karaca, 2003:77; Yapıcı, 2007). Bu sebeple din
anlam kaynağının temelidir. Bu gerçek özellikle, trajik olaylarda ve krizlerde
kendisini göstermektedir. Dinî kavramlar kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli
bir inanç sistemiyle donatır ki bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli
yerine oturtmada çok kullanışlıdır (Küçükcan & Köse, 2000:70-71; Pargament,
2003:217; Spilka Shaver, Kirkpatrick, 2001:180; Yaparel, 1994:278; Akgül,
2004:22). Buna ek olarak din, bir başka şekilde cevaplanamayacak gibi
gözüken var oluş nedeni ve hayat ile ilgili pek çok soruyu cevaplamakla
bireyin zihinsel ve ruhsal dünyasında belirsizlik yaratan pek çok problemin
ortadan kalmasına yol açar. Bu nedenle dini, anlamın ve anlamanın başlıca
kaynaklarından biri olarak kabul etmek mümkündür (Bahadır, 2002:152;
Eliade, 2004:8; Küçükcan & Köse, 2000:67; Yapıcı, 2003, 137-148; Schmid,
2003; Kartopu, 2006). Örneğin ülkemizde 17 Ağustos 1999 yılında meydana
gelen Marmara depremi birçok mal ve can kaybına neden olmuştur. İnsanlar
üzerinde belirsizlik yaratmış, dolayısıyla bu felaketi yaşayanlar yüksek stres
ve gerilimle karşı karşıya kalmıştır. Marmara depremi üzerinde psikolojik bir
araştırma yapan Küçükcan ve Köse (2000) dinî inançların söz konusu gerilimi
azaltmada oldukça işlevsel olduğu sonucuna varmışlardır.
Dinî inançlar kişiye yardım eli uzatarak ona başka hiçbir yerde
bulamayacağı bir güvenlik duygusu verir. Kendini güvende hisseden birey
pek çok psikolojik rahatsızlıktan korunacağı için başkalarıyla daha sağlıklı
ilişkiler kurabilir. Dinî inançlar, insanların hayatın gidişatına dair sorularına
89
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
cevap verir, onların yaşam boyu yaptıklarını ve ölümü anlamlandırmalarına
yardımcı olur. Başka bir deyişle dinî inançlar özellikle acının ve ıstırabın
anlam kazanmasında bireye moral motivasyon vererek manevî destek sağlar
(Ayten, 2006:142-146). Kuşkusuz inanan insan için olayların meydana
gelişi, kaynağı veya gerisindeki güce ilişkin açıklamayı anlamlı kılan şey,
temelde dinî içerikli kavramlardır. Bu anlamda dinî semboller ve inanç
sistemleri önemli birer anlam kaynağı pozisyonundadır. Bu sebeple din anlam
arayışında güçlü bir motivasyon konumundadır. Örneğin, ABD’de 2000’den
fazla insana niçin dindar oldukları sorulduğu zaman onlar: “Din hayatımıza
anlam katıyor.” cevabını vermişlerdir (Küçükcan & Köse, 2000:16; Karaca,
2006:482). Buradan hareketle anlam arayışında çok önemli rol oynayan
dinî inançların anlam kaynağının başlangıcını oluşturduğunu söylemek
mümkündür. Bu durum özellikle trajik olaylarda ve krizlerde kendisini açıkça
hissettirir. Acı veren ve hayrete düşüren hayat tecrübeleriyle karşılaşıldığında
dinî inançlar bir anlamlandırma ve yorumlama çerçevesi sunmaktadır. Dinî
kavramlar kişiyi kapsamlı, anlaşılır ve ahenkli bir inanç sistemiyle donatır ki
bu sistem dünyadaki olayları izah etmede ve yerli yerine oturtmada oldukça
kullanışlıdır (Ekşi, 2002:29-32; Kula, 2005:227; Küçükcan & Köse, 2000:7071; Pargament, 2003:217; Spilka, Shaver & Kirkpatrick, 2001:180; Yaparel,
1994:278; Yapıcı, 2007:139).
Yaratılışı gereği insanoğlu hem bireysel varlığına hem de fiziksel ve
sosyal çevresinde olup bitenlere bir “anlam” verme ihtiyacı ile güdülenmiştir.
Bu noktada “anlam” ihtiyacı, insanüstü, yani metafizik-manevî bir kategoride
yer alır. İnsanın nefes aldığı sürece olumlu-olumsuz, iradeli-iradesiz tüm
tutum ve davranışları “anlam” bulmaya yöneliktir. Çalışma, üretme ve hayatın
güzelliklerini değerlendirme yeteneğini kaybettiğimiz zaman bile hayatta bir
anlam bulabilecek olmamız, hayatın anlamlılığındaki istikrarın göstergesidir.
Örneğin huzurevi yaşlıları üzerinde yapılan bir çalışmada yaşlılara; “yaşanan
hayatı anlamlı bulup bulmadıkları” sorulmuş, onların çoğunun hayatı anlamlı
ve yaşanılabilir gördükleri tespit edilmiştir (Akgül, 2004:43).
Öyleyse çekilen sıkıntı ne kadar yoğun olursa olsun, hatta ölümle
yüz yüze kalınsa bile, buna bir anlam yüklenebilir. Böylece en yoğun acılara
bile katlanmak mümkün hale gelebilir. Bu noktada şu hususu özellikle
90
Saffet KARTOPU
vurgulamak gerekir ki, insanlar hayatın anlamlı olduğunu kavramak için trafik
kazası yaparak acı çekmemeli; ama kaza olmuşsa bunun travmatik etkisinden
kurtulabilmek için o hadiseden anlam çıkarabilmelidir. Öyleyse insanın
yaşadıklarından ders alarak trajediyi anlamlı hale getirebileceğini söylemek
mümkündür. Çünkü hayat her zaman anlamlıdır, daha doğrusu anlamlı olmak
zorundadır (Ayten, 2006:131-134).
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, intihar teşebbüsünde bulunan
kişiler bile, ölümle sonuçlanabilecek bu hareketlerine bir “anlam” yüklemiştir.
Yani kişi için yaşamak ne kadar anlamsızlaşmışsa, ölmek de o kadar anlamlı
hale gelmiştir. İnsanda doğuştan var olan anlam arzusu, onu en acımasız ve
en korkutucu şartlar içerisinde bile sarılabileceği bir değere, bir amaca veya
hedefe yöneltebilir. Ancak anlam arzusu engellendiği ve anlamın önünde set
olan bariyerler kaldırılamadığı ya da yok edilemediği durumda birey ruhsal
bunalma ve kaygı altında anlamsızlığa düşebilir. İşte tam da bu noktada ferdin
içine düştüğü var oluşsal boşluktan kurtulabilmesi için anlam arzusunun
yeniden işlerlik kazanması gerekir. Hiç bir güç insana anlam devşiremediği
gibi anlam tecrübesi, bireyin olumlu mücadelesi olmadan kendi kendine de
ortaya çıkamaz. İnsan kendi çabasıyla anlamı keşfetmek zorundadır. Anlam
bir şeye duyulan sevgide ya da icra edilen bir iş ve meslekte; hatta acı ve
dramatik tecrübelerin derinliklerinde saklı olabilir. Onu aramak insanın
en büyük sorumluluklarından birisidir (Bahadır, 2002:15). Çünkü insanın
gerek kendisinin yaşadığı hadiselere gerekse çevresinde gözlediği olaylara
bir anlam yüklemeye ya da olup biten olaylara bir takım sebepler atfederek
onları açıklamaya çalışması, dolayısıyla dış dünyada cereyan eden hadiseler
üzerinde kontrol duygusu sağlayan psikolojik bir mekanizma oluşturmaya
gayret etmesi, onun hem en önemli görevlerinden hem de kognitif (zihinsel)
eğilimlerindendir (Pargament, 2003:208; Küçükcan & Köse, 2000:15-63;
Yaparel, 1994:275; Yapıcı, 2003:127-128).
Bilindiği gibi, yaşadığı tecrübeleri ve gözlemlediği olayları anlama
ve açıklama ihtiyacıyla güdülenen kişi büyük ölçüde kendisini tatmin edecek
bir takım açıklamaları arama, bulma ve bunları sınama ile meşguldür.
Çünkü o, gerek fiziksel gerekse sosyal çevresinde olup biten olaylara anlam
vermek zorundadır. Esasen kişi bu şekilde çevresine uyum göstererek çeşitli
91
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
davranışlarda bulunabilir. Aksi takdirde kendisini psikolojik bir boşlukta
hissederek ruhsal veya zihinsel bir takım rahatsızlıklarla karşı karşıya kalabilir.
Kuşkusuz bu durum, insanın fiziksel ve sosyal çevresiyle iyi giden ilişkilerini
alt-üst eden bir durumdur. Bundan dolayı bireyler hem fiziksel dünyada
cereyan eden olayları hem de kişileri, grupları ve sosyal hayatta meydana
gelen hadiseleri kendileri için anlamlı kılacak açıklamalara ihtiyaç duyarlar.
Bu ihtiyaç ise onları harekete geçirerek çeşitli nedensel atıflar yapmaya, yani
“Bunun sebebi nedir?” sorusunu sorarak cevap aramaya götürmektedir (Yapıcı,
2003:128; Küçükcan & Köse, 2000:63-64). Frankl “logoterapi” ismini verdiği
psikiyatrik yaklaşımıyla insanların hayatını yeniden anlamlandırmayı ve onlara
dünyada yaşamaları için bir neden göstermeyi amaçlar. Ona göre insan hayatı
küçümsenemeyecek kadar anlamlıdır ve bu anlam her zaman keşfedilebilir bir
halde mevcuttur. Eğer insanlar Nazi kamplarının kötü şartları içerisinde bile
anlam bulabiliyorsa anlama ulaşılamayacak hiçbir yer yoktur. O halde anlam
her zaman bulunabilir. Çünkü insanın yaşadığı boşluktan kurtulabilmesi bir
takım anlamlara sarılması ile mümkün olabilmektedir (Frankl, 2000; 1999).
Hayatın maddî şartları, çeşitli felaket ve sıkıntılar içinde insanlar
Allah’ın umulmadık müdahalesine büyük önem vermektedirler. Zira dinî
inançlar, diğer etkileyici unsurlar yanında, insanın yaşadığı bu tür engellemeler
karşısında telafi edici bir rol oynayabilir (Hökelekli, 2003:90-91). Çünkü dinî
inançlar hayatı yaşanılabilir kılan umut, iyimserlik gibi temel dinamiklerle
birlikte sorumluluk ve üretkenlik gibi insanı insan yapan psiko-sosyal unsurları
sürekli beslemektedir (Bahadır, 2002:157; Kula, 2005:222).
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki dinî inançlar; fedakârlık, sabır,
mücadele ve umut duygularını canlı tutarak çekilen acıları hafifletmekte,
böylece umutsuzluk duygusuna karşı koruyucu bir işlev üstlenerek yaşama
arzusunu kuvvetlendirmektedir. Yani din, insanın acı ve ıstıraplarını azaltan
ve teselli veren bir umut kaynağı olarak işlev görmektedir (Kimter, 2002:223).
Ancak, şu hususu önemle vurgulamak gerekir ki, çaresizliğin insanı dine
yönelmeye sevk edebilmesi için yaşama arzusunun sıkıntıya üstün gelmesi
gerekir. Çöküntü veya umutsuzluk gibi sırf olumsuz duygular Allah’a doğru
bir hareketi asla desteklemez. Aksine bunlar gerekli dinamizmi insandan
uzaklaştırdığı için böyle bir hareketin oluşumunu kesintiye uğratır veya
92
Saffet KARTOPU
tamamen yok eder. Esasen çaresizlik tecrübesi bazı insanlarda dinî duyguları
canlandırabileceği ve onları dinî hayata yönlendirebileceği gibi bazılarında ise
tam tersine dine ilgisizlik ve Allah’a isyan tepkilerini uyandırabilir (Hökelekli,
2003:91-92; Kula, 2005:221). Eğer dinî temelli bir anlam arayışı devreye
girerse, onun vereceği güç sayesinde kişi çevresindeki olumsuz şartları yenme
mücadelesine girişebilir. Bu da onun hem kendi hakkında hem de çevre
üzerinde belli bir bilgiye ulaşarak farkındalık duygusu kazanmasına sebep
olabilir. Yani insan başa gelen bir olayı anlamlandırınca yaşadığı boşluktan
kendisini çekip çıkaracak bir motivasyonla kendi hayatını yönlendirme
yeteneğine sahip olacaktır. Zira başa gelen felaketlere dinî bir anlam yükleme
ya da en azından bu felaketleri bazı dinî motif ve referanslarla açıklamaya
çabalama hem gündelik problemlerle hem de var oluşsal kaygılarla başa
çıkmada olumlu etkiler yapma potansiyeli taşımaktadır (Küçükcan & Köse,
2000:17-67; Bahadır, 2002:152). Şunu da söylemekte fayda vardır ki, elbette
her anlam arayışı dinî değildir. Çünkü anlam arayışının dinî bir karakter
kazanabilmesi için yapılan atıfların ve izah tarzlarının kutsalla ilişkili bir
biçimde ifade edilmesi gerekir (Pargament, 2005:282).
1.2.1.4.1. Dini Yükleme Yapmayı Etkileyen Faktörler
Bir atfın dinî ya da seküler olmasını etkileyen faktörler; atfedenin
özellikleri, atfedenin içerisinde bulunduğu durum, olayın özellikleri, olayın
gerçekleştiği ortam olmak üzere dört temel kategoride ele alınabilir (Yaparel,
1994:278; Spilka ve ark, 2001, Yapıcı, 2003). Bu kategorilerden her birisi
bir anlam, kontrol ve özsaygı parçalarını ihtiva eder. Gerçekten bu parçaların
içsel etkileşimleri hergün özel bir durumda dinî ve dinî olmayan atıf olayının
yapılmasını sağlar. Atıf yapan birisi bir duruma, olayları izah için dinî
atıfları ya kullanma veya kullanmama eğilimi ile girer. Atfedenin içerisinde
bulunduğu o anki durum atfın yönünü belirler. Sonuçta birey içinde bulunduğu
sosyo-kültürel şartlara ve psikolojik koşullara bağlı olarak en kolay nasıl
atıf yapabilirse ona müracaat eder. Dolayısıyla benimsenen anlam ve inanç
sisteminin yönlendirmesiyle atıfların tezahür ettiği söylenebilir (Yaparel,
1987:68). Çünkü şartlar eşit olduğu zaman birey üzerinde etkili olan neyse
muhtemel sistemi ona göre şekillenmektedir. Bu süreçte atfedilen olayın
içeriğini şekillendiren olayın yapısı hesaba katılır. Eğer daha önce üstün olan
93
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
sistem hazır bir şekilde tatmin edici bir izah temin ederse, seçilen atıf bu tipe
uygun olur. Mevcut atıf sistemi kabul edinilebilir bir izah sunmakta yetersiz
kalıncaya kadar kullanılır. Bundan sonra atıf yapan gerektiğinde başka bir
izah tarzına yönelir (Küçükcan & Köse, 2000:76-77).
a) Birincisi, Atfedenin Özellikleri: İnsanlar dinî ve doğal izah tarzlarını
kullanma konusunda birbirinden farklı eğilim içerisindedirler. Genelde, dinî
ve doğal anlamlandırma sisteminden hangisinin ön plana çıkacağı, kişinin
çocukluk döneminden itibaren aldığı eğitim ve sosyalleşme süreciyle
yakından ilişkilidir. Başka bir deyişle bu durum bireyin yetiştirilmesi ve
eğitimi gibi farklı sosyal etkilerin bir fonksiyonudur. İnsanlar küçük yaştan
itibaren gelecekte yaşayacakları benzer olaylar üzerinde kontrol duygusu
kazandıran atıflar yapmaya meylederler. Özellikle açık ya da örtük bir şekilde
dinî kültürel atmosferi teneffüs eden bireylerin atıflarında dini bir dil ve
buna bağlı olarak dinî gerekçeler kullanma ihtimalleri artış gösterir. Çünkü
dinî bir dünya görüşü geliştiren kişiler yaşadıkları hadiseleri anlamlandırma
süreçlerinde seküler izahları yetersiz görürler. Gerçekten de insanların stresli
ve problemli zamanlarında dine daha sık müracaat ettikleri; inanca sığınarak
ibadet ve dua gibi dinsel pratiklere daha fazla yöneldikleri görülmektedir.
Stres anında yaşanan durum veya olayla baş edebilmek için insanların dine
yönelmeleri bilinçli bir yönelmedir. Zira stresli durumda insanların var
oluşu anlama, hayatı anlamlandırma, davranışları kontrol edebilme ve güven
duyguları tehlikeye düşmektedir. İnsanlar, bu tür durumlarla baş edebilmenin
yolunu ararlarken çoğu kere dine yönelmekten başka çare bulamayabilirler
(Kula, 2005:226-227).
Ancak dine ilgisi zayıf veya dine tamamen ilgisiz olanlar, her ne kadar
kültürde hazır kalıp olarak bulunan dinî atıfları zaman zaman kullanma eğilimi
gösterseler de bunlar dindar insanlara nispetle seküler atıflar yapmaya daha
meyyaldirler. Mesala, bireyler deprem sonucunda insanların binaların altında
kalarak ölmesini, binaların sağlam yapılmamasına veya fay hattı üzerinde
yapılması gibi sebeplere bağlayabilirler (Batman, 2008:8).
Doğal atfa karşı dinî atıflar kullanma eğilimi kısmen dinî ve dinî
olmayan faktörlerin ferdin kişilik yapısını nasıl etkilediğiyle de ilişkilidir.
Başka bir deyişle bireyin pozitif bir kişilik gerçekleştirmesinde inançların
94
Saffet KARTOPU
oynadığı rol, yapılacak atıfların dinî ya da seküler bir karakter kazanmasını
etkiler. Konuyu biraz daha açacak olursak, bir kimsenin özsaygısı, Tanrı
tarafından sevilmesi veya kişinin dinî anlamda gerçekten ahlakî değerlere
sahip birisi olduğuna inanması gibi dinî inanışlara bağlı olabilir. Bununla
birlikte, bir başkasının özsaygısı diğer insanlar tarafından sevilmek, başarılı
olmak veya toplumun kabul ettiği ahlakî değerlere sahip olma gibi dinî
olmayan faktörlerden beslenebilir. Başka bir deyişle kişiliği ve özsaygısı dinî
kaynaklara bağlı olanlar dinî atıfları kabule daha yakındırlar. Ancak burada
şu ayrımı da yapmakta fayda vardır: İçe dönük yapıya sahip kişiler Tanrı’yı
iyiliksever, tolerans sahibi ve ihtiyaç duyduklarında ihtiyaçlarını karşılıyor
olarak görürler. Bunun tersine, daha sert ve katı bir tanrı tasavvuruna sahip olan
dışa dönük dindarlar, çoğu zaman tehdit edildikleri duygusuna kapılabilirler,
bu da onların özsaygılarının düşüş göstermesine neden olabilir. Dolayısıyla bu
tür kişiler Tanrı’ya daha ziyade şartlı atıf yaparlar. Mesela, “Tanrı’nın yardımı
istenildiği zaman değil de sadece kriz döneminde yetişir” düşüncesi bu tür
şartlı atıflara örnek olarak verilebilir (Batman, 2008:8).
b) Atfedenin İçerisinde Bulunduğu Durum: Sınırlı bir süre içerisinde
sadece belirli miktarda kavram veya fikir kısa süreli bellekte tutulabilir.
İnsanlar problem çözerken psikolojik olarak en kolay ve hızlı şekilde
ulaşılabilecek bilgilere dayanarak karar verirler. Bu süreçte sık sık “eldeki
mevcut tecrübeye” müracaat edilir. Eğer dinî yorum belirgin hale gelirse ve bu
atfeden için müsait çerçeve oluşturursa, atıflarda dinî gerekçelerin kullanılma
ihtimali artar. Sadece denekler tarafından bilimsel bir düzenek olduğu
anlaşılan psikoloji laboratuarı değil, psikolojik araştırmalarda kullanılan
anketler ve diğer düzenekler, hatta bazen sessizlik bile dinî atıf potansiyelini
yükseltebilir. Algıları geçici olarak etkileyen durumsal faktörler de çoğu kez
aynı şekilde atıf sürecini etkiler. Bunun en açık örneği, atfedenin dinî veya
gayri dinî vasıtaları kullanarak sonucu kontrol etmek için göstermiş olduğu
ortamdır (Batman, 2008:8).
Sınırlı bir süre içerisinde, sadece belirli miktarda kavram veya fikir, şuur
veya kısa süreli bellekte tutulabilir. Sonuç olarak, insanlar problem çözmede, o
anda eldeki psikolojik olarak en kolay ve hızlı şekilde ulaşılabilecek bilgilere
dayanarak karar vermede sık sık “eldeki mevcut tecrübeyi içeren çeşitli
95
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
bilişsel süreçleri sınırlar. Eğer dini yorum belirgin hale gelirse ve atfeden için
hayli müsait ise bu çeşit bir atıf yapılması çok yüksek ihtimal dâhilinde olur.
Anlamlandırma sisteminin ortaya çıkışını etkileyen bir diğer durum da deney
setlerinde yer alan diğer kişiler bir dereceye kadar dini atfın kullanmaya teşvik
etmekte veya engellemektedirler (Spilka ve ark., 2001:184).
c) Olayın Özellikleri: Dinî inanç sistemleri, zahiren çelişik görünen
bilgileri izah etmede oldukça kullanışlıdır. Mesela, pratik olarak herhangi bir
olay “Tanrı’nın gizli sırlarından birisi” olarak yorumlanabilir. Hem dinî hem
de seküler yollarla izahı mümkün olan olaylar için, atfedenin bunlar hakkında
sahip olduğu bilgi miktarı da önemli hale gelmektedir. Çünkü eldeki mevcut
bilgi miktarı olayın nasıl algılanacağını etkileyebileceği gibi atıflarda dinî ve
dinî olmayan izah tarzlarına müracaat etme durumunu da etkiler. Böylece, tipik
olarak dinle alakası olmayan bir kimse bile çok az bilgi sahibi olduğu tıbbi
alandaki bir olayı izah için dinî atfı seçebilir. Diğer taraftan dindar kimseler,
sahip oldukları seven ve güçlü Tanrı tasavvuruyla uyuşmuyor görünen bir
olayı doğal bir olay olarak izah edebilirler (Batman, 2008:9).
Hastalık korkusu ve önceden bilinmeyen diğer felaketler toplum
hayatının bir parçasıdırlar ve insanları bir kaygı içerisine iterler. Günümüzde
de modern dünyanın problemlerine (stres, anlam arayışı vb.) yönelik olarak
bir takım popüler inanç ve uygulamalara rastlanmaktadır. Dolayısıyla
problemlerini gidermek ve geleceğe yönelik kaygılarını yenmek için, insanlar
(kehanet, büyüsel uygulamalar, okuma, cinlerle temas ve medyumculuk,
falcılık vb. gibi) bir takım şeylere başvurur. Kişi kendisi için önemli olan
farklı kaynaklardan o anki sorununa, sıkıntısına ya da ihtiyacına bir çare
bulmaktadır (Arslan, 2006:295).
Eğer yaşanan olaylar, bireylerin hayatlarını ve güvenliklerini tehdit
ediyor ise, bu durumda daha fazla dini yüklemelerin yapılması kaçınılmaz
görünmektedir. Psikolojinin bütün alanlarına teşmil edilebileceği herkes
tarafından kabul edilen genel bir prensip şudur; insanlar daha önceden sahip
oldukları kesin inançlarını değiştirmek yerine, genellikle, zahiren zıt görünen
yeni bilgileri önceki bilişsel yapılarına uygun gelecek şekilde sindirirler. Hayli
yüksek derecede dini ve doğal anlam - inanç sistemine yatkın kimseler için
bu durum daha hızlı olmaktadır. Çünkü onların elde edecekleri yeni bilgiyi
96
Saffet KARTOPU
içselleştirecekleri iki seçenekleri vardır. Daha ötesi, dini inanç sistemleri,
zahiren çelişik görünen bilgileri açıklamada çok kullanışlıdır (Spilka ve ark.,
2001:186).
d) Olayın İçerisinde Bulunduğu Durum: Sağduyu ve araştırma
bulgularının her ikisi de bir olayın birden fazla sebebi olabileceğine işaret
etmektedir. Bu durumda atfedenin gayesi bunlardan birini seçmektir veya
onları önem derecesine ya da etki gücüne göre sıralamaktır (Spilka ve ark.,
2001:174 -175).
Eğer sebep bir insan veya insan benzeri bir şey ise böyle durumlar
sosyal psikologlar için büyük öneme sahiptir ve bu atıf çalışmaları için temel
nokta niteliğindedir. Bu tür durumlarda atıflar çoğu kez, daimi özeliklere
(kader, dünya nizamı) veya aktörün diğer özelliklerine yapılır. Atfedenin
davranışı açıklamada devam edip giden düzen faktörünü öne çıkarma
ve çevresel güçlerin önemini azaltma eğilimleri o kadar yaygın ki, buna
“temel atıf hatası“ adı verilir (Spilka, ve ark., 2001:175; Yapıcı, 2004:96).
Burada gözlemcinin atıflarında yanlı davranması söz konusudur. İşi yapan
ve gözlemcinin ellerindeki bilgiler farklı, bu yüzden onlar ellerinde bulunan
bilgilerden yola çıkarak eylemi farklı şekillerde yorumlayabilmektedirler. Belki
o anda ikisinin de bakış açısı farklıdır. Bu durumda ikisi de eylemleri farklı
farklı değerlendirmektedirler. Bu tür yanlılıklar kişinin benliğini destekleyen
ve onun öz saygısını koruyan yanlılıklardır. Atıf sürecinde ortaya çıkan diğer
bir yanlılık ise, kişinin kendisinin ait olduğu grubunu dünyanın merkezine
koyarak diğerlerini de buradan haraketle değerlendirmesi olarak bilinen gruba
ait tarafgirliktir. Buradaki asıl amaç ise grubun değerini ve prestijini koruyarak
devam ettirme arzusudur. Bu durumda her grup aynı durumu kendi bakış
açısından farklı farklı algılamakta ve ona göre değerlendirmektedir. “Son atıf
hatası“ olarak değerlendirilen bu süreç bireyin hem kendi guruplarına hem
de başka başka guruplara yönelik atıflar önemli bir rol oynamaktadır (Yapıcı,
2003; 2004).
Düşünülen etkileyici şeyin bir aktör olduğu durumlarda, atıflar çoğu
kez aktörün maksatlarına ve niyetlerine göre yapılanmaktadır. Bu konuda
Bulman ve Worthman tarafından yarı felç ve kısmî felçlilerin yapmış oldukları
kazalar ile ilgili yapılan mülakattan elde edilen bulgular oldukça dikkat
97
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
çekicidir. Zira kaza kurbanlarının çoğunluğu yaşadıkları kazaların kendilerine
bir ders verme veya diğer insanlar için bir ibret olma gibi sebeplerle izaha
çalışmışlardır. Dahası onlar kaderlerinin birçok sebepten veya gayeden dolayı
Allah tarafından idare edildiğini söylemişlerdir (Spilka, ve ark., 2001:175).
Başka bir deyişle onlar kendilerini felç eden kazaların bir amaç ve plan
dâhilinde gerçekleştiğine inanmaktadırlar.
Aslında insanların gerek bireysel gerekse sosyal ilişkilerinde sık sık
nedensel atıflar kullanması onları psikolojik olarak rahatlatmakta fiziksel ve
sosyal çevrelerinde cereyan eden olayları anlama ve anlamlandırmalarına
hizmet etmektedir. Böylece özsaygıları yükselen bireylerde çevre üzerinde
hâkimiyet kurmuş oldukları izlenimini oluşturmaktadır. Hem bugüne hem de
geleceğe yönelik öngörülerin temelini oluşturan bu durum, onlara çevreleriyle
ilişkilerinde uyumlu davranabilme fırsatı vermektedir. Öyleyse, gözlemlenen
olayların sebepleri hakkında, genellikle toplumsal bellekte mevcut olarak
bulunan, bununla birlikte çoğu kere öznel inançlar olarak dile getirilen
nedensel atıfların, insanların “anlam arama”, “sonuçları kontrol altına alma”
ve “öz saygı” ihtiyaçlarına cevap verdiğini söyleyebiliriz.
98
Saffet KARTOPU
II. BÖLÜM
BULGULAR VE YORUMLAR
Bu bölümdearaştırma sahasının genel özelliklerine, araştırmanın
yöntem ve uygulamasına, bulgulara, yorumlarına ve bulguların tartışılmasına
yer verilmiştir.
2.1. Araştırma Sahasının Genel Özellikleri
2.1.1. Kahramanmaraş’ın Tarihi
Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda
ele geçen buluntular Kahramanmaraş’ta insan yerleşiminin Üst Paleolitik
Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü
göstermektedir. 2009 yılında Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar
esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait olan Germenicia Antik Kentine dair
M.S. 300-400 yıllarına ait olan birtakım mozaikler bulunmuş ve üzerlerinde
çalışmalara başlanmıştır. Mevcut verilere göre şehri Hititler kurmuşlardır.
Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular,
Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hâkim olmuşlardır.
Mütareke Döneminde önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal
edilmiştir. Maraş’a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten
dolayı 7 Şubat 1973’de TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek
şehrin adı Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir.
2.1.2. Coğrafi Yapısı/Nüfusu ve Ekonomisi
Kahramanmaraş, 14.346 km²’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 11. büyük
vilâyeti durumundadır. 37-38 kuzey paralelleri ile 36-37 doğu meridyenleri
arasında yer alır. Merkez ilçe deniz seviyesinden 568 m. yükseklikte olup, ilin
kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü şekilleri genellikle Güneydoğu
Torosların uzantıları olan dağlarla bunlar arasında kalan çöküntü alanlarından
oluşmaktadır. Arazi yüksekliği 350 metreden 3000 metreye kadar çıkan ilde
geniş ovalar vardır. Bunlar; Gâvur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin,
Elbistan, Andırın, Mizmilli, Narlı ve İnekli Ovalarıdır.
2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre
99
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Kahramanmaraş İl nüfusu 1.037.491’dir. Kent merkezi nüfusu 384.953’tür.
Nüfusun % 58’i il ve ilçe merkezlerinde, % 42’si ise belde ve köylerde
yaşamaktadır. İl genelinde km²’ye düşen kişi sayısı 72’dir. Kahramanmaraş
ekonomisi ise tarıma ve tarıma dayalı imalât sanayii ile ticarete dayanır. Faal
nüfusun % 80’i tarım, ormancılık, hayvancılık ve avcılıkla uğraşır. Gayri safi
hâsılanın yarısı tarımdan elde edilir.
2.2. YÖNTEM VE UYGULAMA
Yöntem, bir araştırmanın yöneldiği amaca en uygun şekilde ulaştıran
yollardır. Bilimsel yöntem ise araştırmacının, araştıracağı konu için en uygun
zihinsel yolculuğu yapması, uygulama için en uygun teknikleri belirlemesidir.
“Yöntem”, hem tek başına ifade ettiği “empirik veri toplama tekniklerini” hem
de araştırmacıların “felsefi ve teorik bakış açılarını” kuşatan “yöntembilimi”ni
de içerir. Yöntem konusu bütün araştırma boyunca hem zihinsel hem de
eylemsel çerçevede birbiriyle bağlantılı olarak yer alır. Bilimsel yöntemin
zihinsel ve operasyonel boyutlarda iki yönlü işleyen bir süreç olması, onunla
ilgili bir değerlendirmenin pratik boyutta yöntem ve tekniklere, zihinsel
boyutta da yöntembilime değinilmesini kaçınılmaz kılmaktadır (Dikeçligil,
2002:104-105). Dikeçligil (2006:31), bilimsel paradigmanın sacayağını içiçe
geçen ontolojik, epistemolojik ve metodolojik sayıltıların oluşturduğunu
belirtmekte, ontoloji, bilgisini edinmek istediğimiz gerçekliğin nasıl bir
şey olduğu, epistemoloji, ulaşmak istediğimiz gerçekliğin bilgisinin hangi
tür bilgi olduğu ve metodoloji, gerçekliğin bilgisine nasıl ulaşabileceğimizi
göstermektedir. Bu bağlamda araştırmaya yön vermesi amacıyla bir yol
haritası oluşturulmuştur.
Tablo 1. Araştırmanın Yol Haritası
Araştırmanın amaçları
Keşif, Açıklama ve Yorumlama
Araştırmanın metodu
Anket Formu, Katılımlı Gözlem ve Görüşme
Araştırmanın biçimi
Survey
Araştırma stratejisi
Kesit (Cross-Sectional)
Lewins (Özbolat, 2011:115)’in sosyal bilimsel araştırmayı
sınıflandırırken ‘teoriyi test etme’ ya da ‘teori kurma’ olarak yaptığı ayrımdan
100
Saffet KARTOPU
hareket edilirse, bu çalışma, teoriye yaklaşım boyutunda, teoriyi test etme
(theory testing reserch), kanıta yaklaşım boyutunda niceliksel, yöntem tipinde
soru kâğıdı ve kavramlar tipinde araştırmacının kavramları ile tasarlanmıştır.
Bu çalışmada temelde, kaygının farklı kader algılarıyla ilişkisi
olduğu ve kader algılarının kaygı süreçlerini olumlu veya olumsuz bir
şekilde yönlendirdiği düşüncesinden hareket edilmektedir. Bu bağlamda
bilimsel çalışmalar sürdürülürken birbirleriyle karşılıklı ilişki halinde olan iki
ana yol takip edilir. İlki, elde edilen verinin analizi için teorik yaklaşımlar
oluşturulması; ikincisi, analiz için ampirik araştırma araçları yardımıyla
uygun verinin toplanmasıdır. Beklenen, teorik yaklaşım ve uygun verinin
anlamlı bir ilişki içinde bulunarak, bu iki çalışma biçiminin birlikte yürümesi
gerekir (Nothingham, 2004:154). Bu çalışmada da teorik olarak yükleme (atıf)
kuramının temel yaklaşımlarından istifade edilmektedir.
2.2.1. Problem ve Araştırmada Cevap Aranan Sorular
Bu çalışmada temel probleme bağlı olarak oluşturulan alt problemler;
değişkenler, kaygı düzeyi ve kader algısı olarak üç boyutta ifade edilmektedir.
2.2.1.1. Problemler
Kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta
mıdır? Kader algısı sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta
mıdır? Kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? Bu sorular
araştırmamızın temel problemlerini oluşturmaktadır.
2.2.1.2. Alt Problemler
1. Yaşa göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
2. Cinsiyet durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
3. Medeni haline göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark
var mıdır?
101
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
4. Eğitim durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
5. Okul türüne göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark
var mıdır?
6. Öznel gelir algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli
bir fark var mıdır?
7. Öznel sağlık algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli
bir fark var mıdır?
8. Dramatik deneyim durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından
önemli bir fark var mıdır?
9. Dindarlık algısına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi
açısından önemli bir fark var mıdır?
11. Yaş durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark
var mıdır?
12. Cinsiyet durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir
fark var mıdır?
13. Medeni haline göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark
var mıdır?
14. Eğitim durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir
fark var mıdır?
15. Okul türüne göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir fark
var mıdır?
16. Öznel gelir algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli
bir fark var mıdır?
17. Öznel sağlık algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli
bir fark var mıdır?
102
Saffet KARTOPU
18. Dramatik deneyim durumuna göre gruplar arasında kader algısı açısından
önemli bir fark var mıdır?
19. Dindarlık algısına göre gruplar arasında kader algısı açısından önemli bir
fark var mıdır?
20. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre gruplar arasında kader algısı
açısından önemli bir fark var mıdır?
21. Kader inancına göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
22. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılıp katılmama
tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir fark
var mıdır?
23. Kadere atıf yapma tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından
önemli bir fark var mıdır?
24. Sınav tutumuna göre, gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
25. Afetlerin kaynağı tercihine göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından
önemli bir fark var mıdır?
26. Başarı tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli bir
fark var mıdır?
27. Başarısızlık tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli
bir fark var mıdır?
28. Olayların asıl belirleyicisi tercihine göre gruplar arasında kaygı düzeyi
açısından önemli bir fark var mıdır?
29. İşe başlama tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli
bir fark var mıdır?
30. Kader etki boyutuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından önemli
bir fark var mıdır?
31. Kadere atıf yapma sebebine göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından
103
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
önemli bir fark var mıdır?
32. Büyük felaket tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi açısından
önemli bir fark var mıdır?
33. Öğrenci başarısızlığı tutumuna göre gruplar arasında kaygı düzeyi
açısından önemli bir fark var mıdır?
Araştırmanın alt problemlerine göre anket sorularının dağılımı
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 2. Araştırmanın Alt Problemlerine Göre Anket Sorularının Dağılımı
1) Kader algısı ve kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere ve
öznel dindarlık algısına göre göre farklılaşmakta mıdır?
DEĞİŞKENLER
Alt Problemler
Anket Soruları
1) Yaş
2) Cinsiyet
1)Yaşınız
3) Medeni hal 2)Cinsiyetiniz
4) Eğitim
3) Medeni haliniz
5) Okul Türü
4) Eğitim düzeyiniz
6) Sosyoekonomik
Durum
5) Okul Türünüz
6) Sosyo-ekonomik düzeyiniz
7) Sağlık
7) Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor
musunuz?
8) Dramatik
deneyim
8) Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ?
9) Dershaneye
Gitme
9) Dershaneye gidiyor musunuz?
10) Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar
dindar görüyorsunuz?)
10) Dindarlık
Bu çalışma, yukarıdaki alt problemler çerçevesinde soruları tartışmaya
yoğunlaşılırken kader algısı hem kader inancının farklı boyutları ve hem de
bireylerin tutumları dikkate alınarak, çok boyutlu bir şekilde
kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır.
104
Saffet KARTOPU
11) Kader İnancı
2) Örneklem grubunda kader algısı farklılaşmakta mıdır?
KADER ALGISI
13) Kadere Atıf
Yapma
11) Kadere inancınız bakımından durumunuza
uygun seçeneği işaretleyiniz.
13) Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum
içinde olmalıdır?
12) Hayır ve
Şerrin Kaynağı
12) Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük)
Allah olduğuna
Allah’tan gelir.
Katılıp Katılmama
15) Afetlerin kaynağı sizce nedir?
15) Afetlerin
18) Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor?
Kaynağı Tercihi
18) Olayların
Asıl Belirleyicisi
Tercihi
20) Kader Etki
Boyutu
21) Kaderle
Açıklama Sebebi
20) Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik
meydana getirdi?
21) İnsanların yaptıkları hataları, kadere
yüklemelerinin sebebi sizce nedir?
22) Gücünüzün yetmediği büyük felaket ve
olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz?
22) Büyük Felaket
Tutumu
14) Sınav Tutumu
16) Başarı Tutumu
17) Başarısızlık
Tutumu
19) İşe Başlama
Tutumu
23) Öğrenci
Başarısızlık
Tutumu
14) Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir
tutum sergilersiniz?
16) Başarmak her zaman elinizde mi?
17) Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne
yaparsınız?
19) Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne
yaparsınız?
23) Yıl sonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu
için ne söylersiniz?
105
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.2.2. Anket Formunda Kullanılan Değişkenler ve Sorular
Anket formu, değişkenler ve kanaat soruları olmak üzere iki
bölümden oluşmaktadır. Sosyo-demografik değişkenler; yaş, cinsiyet, medeni
hal, eğitim, okul türü, sosyo-ekonomik durum, sağlık, dramatik deneyim,
dershaneye gidip gitmeme, dindarlık değişkenleri ile incelenmektedir.
Kanaat sorularında kader algısı; kader inancı, kadere atıf yapma, hayır
ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader
etki boyutu, kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum,
başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık
tutumu boyutlarıyla ele alınmıştır.
Kanaat soruları bölümünde maddelerin ifade biçimi ve muhtevası,
kişinin kendisi hakkındaki düşüncesini, bu bağlamda öznel olarak kendisini
nasıl algılayıp değerlendirdiğini tespite yöneliktir. Bu bölüm toplam 13
maddeden oluşmaktadır. Ankette 12’den 26’ya kadar olan sorular kader algısını
belirlemeye yöneliktir. Buradaki 17, 18 ve 19. Sorular Karaca (2006)’nın
çalışmasından, 12, 14, 15, 21, 22, 23, 24 numaralı sorular Çoşğun (2002)’un
çalışmasından, 13, 16, 20 numaralı sorular Kandemir (2006)’in çalışmasından
bazı küçük değişikliklerle alınmış ve anketimizde kullanılmıştır. Kaygı
düzeyi de “Hayır”, “Biraz”, “Çok” ve “Tamamiyle” şeklinde derecelendirilen
durumluk ve sürekli kaygı ölçekleriyle tespit edilmeye çalışılmıştır.
2.2.3 Kavramlar
Bir modelin analiz araçları olan kavramlar, soyut veya somut
olguların zihnimizdeki karşılığıdır. Bu karşılıklar, olguyu yansıttığı ölçüde
zihnimiz gerçeklik ile temas kurabilir. Netleşmiş, zengin ve birbiri ile çelişkili
olmayan kavram dünyası için analiz araçları olarak kavramların netleştirilmesi
gerekir (Dikeçligil, 1997:660). Bir kavram, ilgili bağlam içinde bir diğeri ile
ilişkilendirilmediğinde, analitik anlamda kavram işe yaramaz hale getirilmiş
olur. Her olgunun kendi bağlamı içindeki bütün kavramlar, birbirinin
içine karışır ve birbirleriyle kaynaşır (Dikeçligil, 2002:103). Niceliksel
araştırmalarda, çalışmanın sınırları bağlamında ilgili kavramlar, terim olarak
çalışmanın başında tanımlanır (Creswell, 2003:144). Biz de kavramlarımızı
106
Saffet KARTOPU
çalışma bağlamında tanımlayalım.
Kaygı: Katılımcıların bu çalışmada kullanılan durumluk ve sürekli
kaygı ölçeğinden aldıkları puana göre ortaya çıkan durumu ifade etmektedir.
Durumluk Kaygı: Ankete katılanların durumluk kaygı ölçeğinden
aldıkları puana göre ortaya çıkan durumu ifade eden bir kaygı biçimidir.
Sürekli Kaygı: Ankete katılanların sürekli kaygı ölçeğinden aldıkları
puana göre ortaya çıkan durumu ifade eden bir kaygı biçimidir.
Algı: çevreden alınan duyu uyarılarının zihinde anlamlı deneyime
çevrilme süreci, duyu organımıza yansıyan ışık, ses gibi uyaranlar ve bu
uyaranlardan doğan deneyimdir.
Kader: İnsanların, olayların ve olguların kaynağını (öznesini)
açıklamak için Allah’a (Tanrı’ya) kısmen yada tamamen atıfta bulunmalarıdır.
Kader Algısı: İnsanların, olayların ve olguların kaynağını (öznesini)
açıklamaya yönelik algılarıdır.
Farklı Kader Algıları: Kadere inanan insanların olayların ve olguların
kaynağını (öznesini) açıklamaya yönelik algılarıdır. Burada genel olarak üç tip
açıklamadan bahsedilebilir. Birincisi her şeyin sahibinin ve yaratıcısının Allah
(Tanrı) olduğu, insanın hiçbir iradesinin, seçiminin olmadığı düşüncesidir.
İkincisi tüm seçimin ve kararların insanın kendisine (özgür iradesine ) ait
olduğu yaklaşımıdır. Sonuncusu ise bu iki düşünce arasında yer alan insanın
bazı konularda seçme özgürlüğü (Cüz’i İrade) olmakla beraber asıl iradenin
(Külli İrade) Allah’a ait olduğu şeklindeki inanıştır. Bu yaklaşımlardan her
biri farklı bir kader algısı olarak değerlendirilmektedir.
Kadere Atıf Yapma: Katılımcıların kadere atıf yapmayla ilgili
tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Size göre kadere inanan bir insan nasıl
bir tutum içinde olmalıdır?” diye sorulmuş ve a) “İnsan akıllı, şuurlu ve
irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini tamamen kendisi çizer.”,
b)“İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön
verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır.”, c) “İnsan ne kadar
çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderini değiştiremez.” seçenekleri
107
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
sunulmuştur. Burada ‘a’ şıkkını tercih edenler “Kadere atıf yapmayanlar”, ‘b’
şıkkını işaretleyenler “kadere kısmen atıf yapanlar” ve ‘c’ şıkkını işaretleyenler
“tamamen kadere atıf yapanlar” olarak değerlendirilmiştir. Bu şekilde ankete
katılanların kadere atıf yapmayla ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Hayrın ve Şerrin Kaynağı Tutumu: Ankete katılanların hayrın ve
şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmamayla ilgili tutumlarıdır.
Araştırmaya katılanlara “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan
gelir.” Yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş ve “Tamamen katılıyorum”,
“Katılıyorum”, “Katılmıyorum”, “Hiç katılmıyorum” seçenekleri sunulmuştur.
Bununla ankete katılanların hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp
katılmamayla ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Afetlerin Kaynağı Tercihi: Ankete katılanların afetlerin kaynağıyla
ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Afetlerin kaynağı sizce nedir?”
diye sorulmuş ve “Her şeyin sahibi Allah’tır.”, “Hatalarımızdır.” ve “Tabiattır.”
seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların afetlerin kaynağıyla
ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihi: Ankete katılanların olayların asıl
belirleyicisiyle ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Sizce olayların asıl
gidiş yolunu kim belirliyor?”, diye sorulmuş ve “İnsanın kendisi”, “Sosyal
Hayat” ve “Allah” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların
olayların asıl belirleyicisiyle ilgili bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Kader Etki Boyutu: Ankete katılanların kader etki boyutuyla
ilgili tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Kadere inanmak sizde nasıl
bir değişiklik meydana getirdi?” diye sorulmuş ve “Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım”, “Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım.”, “Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi
olmamaktadır.” ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete
katılanların kader etki boyutuyla ilgili bakış açıları ve kadere inanmanın insanı
nasıl etkileyebileceğiyle ilgili kişisel düşünceleri öğrenilmek istenmiştir.
Büyük Felaket Tutumu: Ankete katılanların büyük felaketler ve
olaylar hakkındaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara “Gücünüzün
108
Saffet KARTOPU
yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz?” diye
sorulmuş ve “Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve
arzularım yok olur, yıkılırım.”, “Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle
kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim.”, “Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim.”, “Bu olaylar
beni hiç etkilemez.”,ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete
katılanların büyük felaketler hakkındaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Sınav Tutumu: Ankete katılan öğrencilerin sınav konusundaki
tutumlarıdır. Araştırmaya katılan öğrencilere, “Sınavlar öncesinde derslerinizle
ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?” diye sorulmuş ve “Derslerime çok çalışır
veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım.”, “Derslerime
çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim.”, “Derslerime çok çalışır, sonuçtan
mutlak emin olurum.” ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete
katılanların sınav konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Başarı Tutumu: Ankete katılanların başarı konusundaki tutumlarıdır.
Araştırmaya katılanlara, Başarmak her zaman elinizde mi? diye sorulmuş ve
‘Genellikle’, ‘Bazen’, ‘Hiçbir zaman’, ‘Her zaman’ seçenekleri sunulmuştur.
Bununla ankete katılanların başarı konusundaki bakış açıları öğrenilmek
istenmiştir.
Başarısızlık Tutumu: Ankete katılanların başarısızlık konusundaki
tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız
ne yaparsınız?” diye sorulmuş ve “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”,
“Kahreder ve vazgeçerim” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete
katılanların başarısızlık konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
İşe Başlama Tutumu: Ankete katılanların işe başlama konusundaki
tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne
yaparsınız?” diye sorulmuş ve “Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a
bırakırım”, “ Hatırı sayılır insanları devreye sokarım”, “İşi oluruna bırakırım”,
“Astrolojiye başvururum” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete
katılanların işe başlama konusundaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
109
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Öğrenci Başarısızlık Tutumu: Ankete katılanların öğrenci başarısızlığı
hakkındaki tutumlarıdır. Araştırmaya katılanlara, “Yılsonunda sınıfta kalan
bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz?” diye sorulmuş ve “Derslerine
çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı.”, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip
geçemeyeceğini bilemeyiz.”, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta
kalırdı.”, ve “Başka” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların
öğrenci başarısızlığı hakkındaki bakış açıları öğrenilmek istenmiştir.
Öznel Gelir Algısı: Ankete katılanların kendilerinin sosyo- ekonomik
durumları hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “Sosyoekonomik düzeyiniz nedir?” diye sorulmuş ve “üst”,”orta” ve “düşük”
seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların kendileri hakkındaki
gelir ve sosyo- ekonomik durumları ile ilgili algıları kendi bakış açılarından
öğrenilmek istenmiştir.
Öznel Sağlık Algısı: Ankete katılanların kendilerinin sağlıkları
hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “Bedenen ve ruhen
kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?” diye sorulmuş ve ‘Genellikle’,
‘Bazen’, ‘Hiçbir zaman’, ‘Her zaman’ seçenekleri sunulmuştur. Bununla
ankete katılanların kendileri hakkındaki sağlık algıları kendi bakış açılarından
öğrenilmek istenmiştir.
Dindarlık: Toplumsal ve kültürel bağlam içinde kişilerin dinin teorik,
pratik ve toplumsal boyutlarına katılım durumlarını ifade eder. Aynı zamanda
dindarlık, dini tutum ve davranışa da işaret eder.
Öznel Dindarlık Algısı: Ankete katılanların kendilerinin dindarlıkları
hakkındaki algılarıdır. Araştırmaya katılan deneklere, “kendinizi ne kadar
dindar görüyorsunuz?” diye sorulmuş ve “hiç dindar değil”, ”biraz dindar”,
“dindar” ve “çok dindar” seçenekleri sunulmuştur. Bununla ankete katılanların
kendileri hakkındaki dindarlık algıları kendi bakış açılarından öğrenilmek
istenmiştir.
110
Saffet KARTOPU
2.2.4. Sayıltılar
Sayıltılar, bilimsel olarak sınanması mümkün olmayan alanlara ait
olan ve doğru olarak kabul edilen zihinsel hareket noktaları olarak belirtilir
(Dikeçligil, 2005:88; Dikeçligil, 2002:108). Bu çalışmanın sayıltıları aşağıda
sıralanmaktadır.
1. İnsanlar yaşadıkları ortamı kültürel birikimlerine göre algılar
ve yeniden tanımlarlar. Bir tutum, davranış geniş bir toplumsal ve kültürel
bağlam içinde oluşur.
2. İnsan davranışları anlamlandırma gündelik yaşam bağlamında
sağlanabilir. İnsan davranışlarının her toplumda geçerli olan yönleri bulunduğu
gibi belli bir kültürün özelliklerine bağlı olarak şekillenen özel toplumsal
davranış biçimleri de vardır.
3. Kahramanmaraş örneğinde belirlenen örneklem, evreni yansıtır ve
sorular, kaygının kader algılarıyla ilişkisini ölçmeye uygundur.
2.2.5. Denenceler
Bir araştırmada hipotez, çalışmanın amaçları olarak da ifade
edilebilecek araştırma sorusuna verilmiş cevap niteliğindedir. Bir çalışmada
araştırma sorusu, çalışmada neyi bulmaya çalıştığımızı ifade eder (Punch,
2005, 39). Kaygının kader algılarıyla ilişkisi konusunda araştırma sorusuna
bağlı olarak oluşturulan alt problemlere göre denencelerimiz üç başlıkta
sıralanmıştır:
A. Kaygı düzeyi sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır?
A1. Yaş durumuna göre kaygı düzeyi en yüksek grup ergenlerdir.
A2. Cinsiyet durumuna göre kadınların kaygı düzeyi daha yüksektir.
A3. Medeni haline göre bekârların kaygı düzeyi daha yüksektir.
A4. Eğitim durumuna göre lise öğrencileri diğer eğitim düzeylerine göre daha
kaygılıdır.
111
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
A5. Okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensupları kaygı düzeyi en düşük
gruptur.
A6. Öznel gelir algısına göre düşük gelir algısına sahip olanlar daha kaygılıdır.
A7. Öznel sağlık algısına göre kendisini sağlıklı hissetme sıklığı arttıkça kaygı
düzeyi azalır
A8. Dramatik deneyim durumuna göre kendisi veya birinci derece yakını
dramatik deneyim yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre
daha kaygılıdır.
A9. Dindarlık algısına göre dindarlık arttıkça kaygı düzeyi azalır.
A10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre dershaneye gidenler
gitmeyenlere göre daha kaygılıdır.
B. Kader algısı, sosyo-demografik değişkenlere göre farklılaşmakta mıdır?
B1. Yaş durumuna göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma artmaktadır.
B2. Cinsiyet durumuna göre, bayanlar erkelere göre daha fazla kadere atfı
kullanmaktadır.
B3. Medeni haline göre, evliler bekarlara göre kadere atfı daha çok
kullanmaktadırlar.
B4. Eğitim durumuna göre, eğitim arttıkça kadere atıf yapma da azalacaktır.
B5. Okul türüne göre, İmam Hatip Lisesi mensupları, Erdem Beyazıt ve Turizm
Lisesi mensuplarına göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar.
B6. Öznel gelir algısına göre, kendisini alt gelir grubunda görenler üst gelir
grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar.
B7. Öznel sağlık algısına göre, kendisini sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça
kadere atıf yapma azalacaktır.
B8. Dramatik tecrübeye göre, kendisi veya birinci derece yakını dramatik
tecrübe yaşayanlar, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok
112
Saffet KARTOPU
kullanmaktadırlar.
B9. Dindarlık algısına göre, dindarlık arttıkça kadere atıf yapma artacaktır.
B10. Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre, dershaneye gidenler
gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar.
C. Kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır?
C1. Kadere kesin olarak inananların kaygı düzeyi, şüphe ve tereddüdü olanlara
ve inanmayanlara göre daha düşüktür.
C2. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılanların
katılmayanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür.
C3. Kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere
tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür.
C4. Sınav tutumuna göre, kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf
yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi
daha düşüktür.
C5. Afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin afetlerin kaynağı kendisini ve
tabiatı görenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür.
C6. Başarmak ‘Genellikle’ veya ‘Bazen’ elimizdedir diyenlerin kaygı
düzeyleri, ‘Hiçbir zaman’ elimizde değil ve ‘Her zaman’ elimizde
diyenlere göre daha düşüktür.
C7. Başarısızlık tutumuna göre, başarısızlıktan kendisini sorumlu tutanların,
kendisini sorumlu tutmayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir.
C8. Olayların asıl belirleyicisi tercihine göre, olayların asıl belirleyicisinin
Allah olduğunu düşünenlerin, insanın kendisinin olduğunu düşünenlere
göre kaygı düzeyi daha düşüktür.
C9. İşe başlama tutumuna göre, Allah’a tevekkül edenlerin etmeyenlere göre
kaygı düzeyi daha düşüktür.
C10. Kader etki boyutuna göre, kader inancının kendilerini etkilediğini
113
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
düşünenlerin, etkilediğini düşünmeyenlere göre kaygı düzeyi daha
düşüktür.
C11. Kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın sebebini
kolaycılık ve tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış
inanışlarına bağlayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir.
C12. Büyük felaket tutumuna göre, büyük felaketlerden daha fazla
etkilenenlerin, olayların etkisini kısa zamanda atlatanlara göre kaygı
düzeyi daha yüksektir.
C13. Öğrenci başarısızlığı tutumuna göre, başarısızlık konusunda kendisini
sorumlu tutanların kendisini sorumlu görmeyenlere göre kaygı düzeyi
daha yüksektir.
2.2.6 Evren ve Örneklem
Çalışmanın evreni, Kahramanmaraş şehir merkezindeki öğrenci ve
öğretmenlerdir. Örneklemi ise, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek
Lisesi, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve
öğrencilerinden tesadüfi yöntem ile seçilmiş 376 kişiden oluşmaktadır3.
Örneklemin belirlenmesinde değişik yöntemler izlenmiştir. Öğrenciler
belirlenirken belirli öğrenciler tespit edilmemiştir. Öğrenci seçimi tesadüfi
yöntemle yapılmıştır. Araştırmamıza katılanların 210 bayan, 166’sı erkektir.
Bunlardan 124 ‘ü Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, 124’ü
Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve 128’i İmam Hatip Lisesi’ndendir.
2.2.7. Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu araştırmadan elde edilen bulgular dört temel sınırlılığa sahiptir:
1) Seçilen örneklemden kaynaklanan sınırlılıklardır. Bu araştırma
da, kendi örneklemiyle sınırlıdır. Çünkü elde edilen veriler belli bir grup
üzerinde gerçekleştirilen bir ankete dayanmaktadır. Dolayısıyla başka gruplar
3 TC. Kahramanmarş Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün, 2010-2014 Stratejik Planına
göre, Kahramanmaraş’taki Öğretmen sayısı:10177, Merkez Öğrenci Sayısı:27071’dir. Kahramanmaraş 2010.
114
Saffet KARTOPU
üzerinde gerçekleştirilecek bir çalışmada daha farklı sonuçlara ulaşabilmek
mümkündür.
2) Çalışma boylamsal değil, kesitseldir. Bu sebeple ulaşılan bulguları
çalışmanın yapıldığı zamana ve duruma göre yorumlamak gerekir.
3) Araştırmanın bağımlı değişkeni olarak belirlenen
“örneklemin kaygı düzeyi” bu araştırmada kullanılan
kaygı envanterinin geçerlik ve güvenirliği doğrultusunda
ölçtüğü kadarıyla sınırlıdır. Sosyal bilimler alanında yapılan
araştırmaların merkezinde insan öğesinin bulunmasından
kaynaklanan sınırlılıklar ve bu alanda kullanılan istatistiksel
yöntemlerin duyarlıklarına ilişkin sınırlılıklar bu araştırma için
de söz konusudur.
4)
Araştırmada
katılımcıların
kaygı
düzeylerini
etkileyebileceği düşünülen bazı faktörler incelenmiştir.
Araştırma sonuçları, incelenen bu faktörlerle sınırlıdır.
2.2.8. Saha Çalışmasının Uygulanması ve İstatistiksel İşlemler
Araştırmanın verilerini toplamak amacıyla Kişisel Bilgi Anketi ile
Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. (EK-1) Uygulama 2011
yılı Aralık ayında gerçekleştirilmiştir. Bir anket formunun doldurulma süresi
ortalama olarak 15-20 dakika arasında gerçekleşmiştir. Kahramanmaraş
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi ve İmam
Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerine anket formları uygulanmıştır. Anket
formları yüz yüze görüşülerek, anketör yardımı alınmadan doldurulmuştur ve
376 anket uygulanmıştır.
2.2.8.1. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği
Spielberg ve arkadaşları (1970) tarafından geliştirilen DurumlukSürekli Kaygı Envanteri’nin Türkçe’ye uyarlanması ve standardizasyonu
115
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Necla Öner ve Ayhan Le Compte tarafından yapılmıştır. Durumluk-Sürekli
Kaygı Envanteri toplam kırk maddeden oluşan iki ayrı ölçeği içermektedir.
Durumluk Kaygı Ölçeği bireyin belli bir anda ve belirli koşullarda kendisini
nasıl hissettiğini betimlemesini, içinde bulunduğu duruma ilişkin duygularını
dikkate alarak cevaplamasını; Sürekli Kaygı Ölçeği ise, bireyin genellikle nasıl
hissettiğini betimlemesini gerektirmektedir. Her iki ölçek, yirmişer maddeden
oluşmuştur. Bu ölçeği tercih etmemizin nedeni on dört yaş ve üstü normal
insanlar ile okuduğunu anlayıp yanıtlayabilecek kadar bilinci yerinde olan
deneklerin kendi kendilerine bile yanıtlayabilecekleri, uygulanması kolay ve
rahat doldurmaları konusunda elverişli bir ölçek olmasıdır. Durumluk Kaygı
Ölçeği, bireyin belli bir anda ve belirli koşullarda kendini nasıl hissettiğini
belirlemek için geliştirilmiştir. Sürekli Kaygı Ölçeği, bireyin içinde bulunduğu
durum ve koşullardan bağımsız olarak, genelde kendini nasıl hissettiğini
belirlemek için tasarlanmıştır.
a) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Güvenirliği: Öner ve Le
Compte tarafından yapılan güvenirlik çalışmasında, Durumluk ve Sürekli
Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenirlik katsayısını Sürekli Kaygı Ölçeği
için çeşitli uygulamalarda 0,83-0,87 arasında, Durumluk Kaygı Ölçeği için
0,94-0,96 arasında bulunmuştur. Test-tekrar test güvenirlik sayısı ise çeşitli
uygulamalarda Sürekli Kaygı Ölçeği için 0,71-0,86 arasında, Durumluk
Kaygı Ölçeği için 0,26-0,68 arasında bulunmuştur. Ayrıca bu araştırmada elde
edilen verilerden Sürekli Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenirlik katsayısı 0,87;
Durumluk Sürekli Kaygı Envanteri’nin Alpha güvenlik katsayısı 0,76’dır.
Güvenirlik katsayılarının yüksek bulunması Durumluk ve Sürekli Kaygı
Envanteri’nin güvenilir olduğunu göstermektedir.
b) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Geçerliği: Öner (1997),
ölçeği bir grup (N=226) bireye normal ve kaygılı (hasta) oldukları durumlarda
uygulamış, kaygılı oldukları durumlarda durumluk kaygı düzeyleri normal
zamanlardaki kaygı düzeylerinden yüksek bulunmuş ( p<0.001 ), sürekli
kaygı düzeyleri arasında ise önemli bir fark görülmemiştir. Bu sonuç ölçeğin
yapı geçerliliğinin kanıtı sayılmıştır.
c) Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin Puanlanması: Yirmişer
ifadeden oluşan her iki ölçekte de cevap seçenekleri dörder tane olup, her
116
Saffet KARTOPU
seçeneğin ağırlık değerleri 1’den 4’e kadar değişmektedir. Ölçeklerde
doğrudan (düz) ve tersine dönmüş ifadeler bulunmaktadır. Doğrudan
ifadeler olumsuz duyguları, tersine dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları
dile getirmektedir. Durumluk Kaygı Ölçeğinde on tane tersine dönmüş ifade
bulunmaktadır ve bunlar 1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20 nolu maddelerdir.
Sürekli Kaygı Ölçeğinde ise tersine dönmüş ifadeler yedi tanedir ve bunlar 21,
26, 27, 30, 33, 36 ve 39 nolu maddelerdir. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği
maddelerinde ifade edilen duygu ya da davranışlar bu tür yaşantıların şiddet
derecesine göre (1) Hayır, (2) Biraz, (3) Çok ve (4) Tamimiyle şıklarından
birini işaretlemek suretiyle cevaplanmaktadır. Doğrudan ve tersine dönmüş
ifadelerin toplam puanı hesaplanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen toplam
puandan, tersine dönmüş ifadelerin toplam puanı çıkarılır. Bu sayıya önceden
saptanmış değişmeyen bir değer eklenir. Durumluk Kaygı Ölçeği için bu
değer 50, Süreklik Kaygı Ölçeği için ise 38’dir. En son elde edilen değer
bireyin kaygı puanıdır. Her ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20 ile
80 arasında değişmektedir. Puanın yüksek olması kaygı düzeyinin yüksek
olduğuna işaret etmektedir. Bu araştırmada en düşük durumluk kaygı puanı
27, en yüksek durumluk kaygı puanı 60, en düşük sürekli kaygı puanı 26, en
yüksek sürekli kaygı puanı ise 67 olarak bulunmuştur. Örneklemin durumluk
kaygı genel puan ortalaması 39.36, standart sapması 5.79, sürekli kaygı genel
puan ortalaması 45.97, standart sapması 6.26 olarak bulunmuştur.
2.2.8.2. Verilerin Analizi
Anket verilerinin hem girilmesinde hem de verilerin istatistiksel
tekniklerle analiz edilmesinde SPSS (16.0) programı kullanılmıştır. Anketlerin
uygulanmasında anketör ya da tanıdıklardan yardım alınmadığı için verilerin
bilgisayar girişlerinde anket formlarından eksik, hatalı doldurulmuş anket
formu tespit edilmemiştir. Katılımcıların durumluk kaygı puan ortalamaları
(Xd) ve standart sapmaları (Sd), sürekli kaygı puan ortalamaları (Xs) ve
standart sapmaları (Ss) hesaplanmıştır.
117
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Veriler çözümlenirken, yüzde, frekans dağılımı ki-kare, varyans
analizi (tek yönlü ANOVA) ve T- Testinden yararlanılmıştır. Değişkenlerin
olgusal özellikleri ve demografik durum verilerinde frekans ve yüzdelik
oranlar kullanılmış, değişkenlerine göre kader algısı sorularında anlamlı
farklılıklar olup olmadığını tespit etmek için çapraz tablolar oluşturulmuş kikare istatistik tekniğine göre sonuçlar tabloda gösterilmiştir. Değişkenler kaygı
ilişki ve kader algısı kaygı ilişkisine varyans analizi (Tek Yönlü ANOVA)
ile bakılmıştır. Varyans analizi sonucu önemli bulunan ortalamalar arasındaki
farkın hangi gruplar arasında önemli olduğunun belirlenmesinde Post hoc
scheffe testi kullanılmıştır. Veriler test edilirken genellikle istatistiksel olarak
anlamlılığa ulaşanlar tablo olarak verilmiş, istatistiksel olarak anlamlılığa
ulaşamayanlara tartışma kısmında hipotezlerle ilişkisine değinilmiştir.
Hipotezlerin test edilmesinde önemlilik düzeyi “0.05” olarak alınmıştır.
2.3. BULGULAR ve YORUMLAR
Araştırmada kullanılan bilgi toplama araçlarından elde edilen
veriler bağımsız değişkenlere uygun olarak tablolarda verilerek, bulgular
yorumlanmıştır. Tablolarda belirtilen yüzdelik oranlar, belirtilen kategori
içindeki örneklem grubuna göre değerlendirilmektedir.
2.3.1. Sosyo-Demografik Değişkenler ve Kaygı Düzeyi
Bu kısımda sosyo-demografik değişkenler ve kanaat sorularına göre
örneklemin dağılımı ve sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyi ele
alınmaktadır.
2.3.1.1.Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Olgusal
Özellikleri
Değişkenler, yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel gelir
algısı, öznel sağlık algısı, dramatik deneyim, dershaneye gidip gitmeme ve
118
Saffet KARTOPU
öznel dindarlık algısından oluşmaktadır. Aşağıda ankete katılanların özellikleri
bağımsız değişkenlere göre tablolar halinde verilmiştir.
2.3.1.1.1. Yaşa Göre Dağılım
Tablo 3. Örneklemin Yaşa Göre Dağılımı
No
Yaş
N
%
1
13-19 Yaş
287
76,3
2
20-35 Yaş
42
11,2
3
36-55 Yaş
43
11,4
4
56 ve Üstü
4
1,1
Toplam
376
100,0
Örneklemin yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 3’de görüldüğü gibi
şekillenmiştir. Yaş gruplarına göre dağılım, araştırmaların amaçlarına göre
değişen, farklı aralıkların dikkate alındığı bir değişkendir. Bu araştırmada
hayatın temel evreleri ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi
kategorilere göre zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı
düşüncesiyle örneklem grubu, dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir.
Araştırmaya katılanların % 76.3’ü ’13-19’, % 11.2’si ‘20-35’, % 11.4’ü ‘36-55’,
% 1.1’i ‘56 ve Üstü’ yaş gruplarında yer almaktadır. İleri yaş grubunda katılım
oranının düşük olmasında, araştırmanın okul ortamında gerçekleştirilmesi ve
yaşlı öğretmenlerin emeklilik vs. gibi nedenlerle iş yaşamından ayrılmalarının
etkili olduğu söylenebilir.
2.3.1.1.2. Cinsiyete Göre Dağılım
Tablo 4. Örneklemin Cinsiyete Göre Dağılımı
No
Cinsiyet
N
%
1
2
Erkek
Bayan
Toplam
166
210
376
44,1
55,9
100,0
119
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 4, cinsiyete göre dağılımı göstermektedir. 376 kişilik
örneklemimizin % 44.1’i (n:166) erkek, % 55.9’u (n:210) bayanlardan
oluşmaktadır. Cinsiyetler arası denge gözetilmeye çalışılmış, ancak bayan
sayısındaki nispi fazlalık örneklemimizin üçte birlik kısmını oluşturan imamhatip lisesindeki kız öğrenci mevcudunun fazla olmasından kaynaklanmaktadır.
2.3.1.1.3. Medeni Duruma Göre Dağılım
Tablo 5. Medeni Duruma Göre Dağılım
No
Medeni Durum
N
%
1
Evli
83
22,1
2
Bekâr
291
77,4
3
Ayrılmış
2
,5
Toplam
376
100,0
Tablo 5, örneklemin medeni duruma göre dağılımını göstermektedir.
Medeni durum bakımından % 22.1’i evli, % 77.4’ü Bekâr, % 0.5’i
ayrılmış’tır.
2.3.1.1.4. Eğitim Düzeyine Göre Dağılım
Tablo 6. Eğitim Düzeyine Göre Dağılım
No
Eğitim
N
%
1
Lise
287
76,3
2
Yüksek Okul-Fakülte
84
22,3
3
Yüksek Lisans-Doktora
5
1,3
Toplam
376
100,0
Tablo 6, araştırmamıza katılanların öğrenim durumuna göre
dağılımını göstermektedir. Buna göre lise mezunları % 76.3, yüksek okul /
fakülte mezunları % 22.3, yüksek lisans- doktora mezunları % 1.3 ile temsil
edilmiştir.
120
Saffet KARTOPU
2.3.1.1.5. Okul Türüne Göre Dağılım
Tablo 7. Okul Türüne Göre Dağılım
No
Okul Türü
N
%
1
Turizm
124
33,0
2
Erdem Beyazıt
124
33,0
3
İmam-Hatip
128
34,0
Toplam
376
100,0
Tablo 7, örneklemin okul türüne göre dağılımını göstermektedir. Buna
göre Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi % 33.0, Erdem Beyazıt Anadolu Lisesi
% 33.0 ve İmam Hatip Lisesi % 34.0 ile temsil edilmektedir. Örneklemin bu
şekilde seçilmesinde, İmam Hatip Lisesinden olan katılımcıların aldıkları
dini eğitim, Turizm Lisesinden olan katılımcıların da görece seküler algıları
nedeniyle iki grup arasında tutum farklılığının belirginleşeceği ve atıf kullanma
düzeylerinin ayrışacağı varsayımı etkili olmuştur. Erdem Beyazıt Lisesi de
evrenin genel eğilimlerini yansıtan bir kontrol grubu olarak tasarlanmıştır.
2.3.1.1.6. Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım
Tablo 8. Öznel Gelir Algısına Göre Dağılım
No
Gelir Algısı
N
%
1
Üst
30
8,0
2
Orta
319
84,8
3
Düşük
27
7,2
Toplam
376
100,0
Tablo 8, Öznel gelir algısına göre dağılımı yansıtmaktadır. Kişilerin
sosyo- ekonomik düzeyleri tespit edilirken, bunun için rakamsal göstergeler
kullanmak yerine kişinin kendisini içinde gördüğü gelir kategorisine göre bir
değerlendirme yapılmıştır. Buna göre araştırmamıza katılanlar, kendilerini %
8.0’ı ‘üst’, % 84.8’i ‘orta’, % 7.2’si ‘düşük’ gelir kategorisinde görmektedir.
121
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.1.1.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım
Tablo 9. Öznel Sağlık Algısına Göre Dağılım (Bedenen ve
ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?)
No
Sıklık Derecesi
N
%
1
Genellikle
210
55,9
2
Bazen
101
26,9
3
Hiçbir zaman
6
1,6
4
Her zaman
59
15,7
Toplam
376
100,0
Tablo 9, örneklemin öznel sağlık algısına göre dağılımı göstermektedir.
Buna göre kendini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin oranı % 55.9, ‘Bazen’
sağlıklı hissedenlerin oranı % 26.9, ‘Hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerin
oranı % 1.6, ‘Her zaman’ sağlıklı hissedenlerin oranı ise % 15.7 olarak
gerçekleşmiştir.
2.3.1.1.8. Dramatik Tecrübeye Göre Dağılım
No
Tablo 10. Dramatik Tecrübeye Göre Dağılım
(Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ?)
N
%
1
Evet
83
22,1
2
Hayır
Birinci Derece Yakınım
Yaşadı
Toplam
253
67,3
40
10,6
376
100,0
3
Tablo 10, dramatik tecrübeye göre dağılımı göstermektedir. Buna
göre örneklemin % 22.1’i dramatik deneyim yaşadığını, % 67.3 dramatik
deneyim yaşamadığını ve %10.6 ise birinci derece yakını dramatik deneyim
yaşadığını ifade etmiştir.
122
Saffet KARTOPU
2.3.1.1.9. Dindarlık Algısına Göre Dağılım
Tablo 11. Dindarlık Algısına Göre Dağılım
(Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?)
No
Dindarlık Düzeyi
N
%
1
Çok Dindar
28
7,4
2
Dindar
226
60,1
3
Biraz Dindar
115
30,6
7
1,9
376
100,0
4
Hiç Dindar Değil
Toplam
Tablo 11, örneklemin dindarlık algısına göre dağılımını
yansıtmaktadır. Buna göre kendisini ‘çok dindar’ görenlerin oranı % 7.4,
‘dindar’ görenlerin oranı 60.1, ‘biraz dindar’ görenlerin oranı % 30.6, ‘hiç
dindar’ görmeyenlerin oranı % 1.9’dur.
2.3.1.1.10. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım
Tablo 12. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Dağılım
(Dershaneye gidiyor musunuz?)
No
N
%
1
Evet
94
32.75
2
Hayır
193
67.25
Toplam
287
76.32
İşaretsiz
89
23,7
Genel Toplam
376
100,0
Tablo 12, Örneklem grubundaki öğrencilerin dershaneye gidip
gitmeme durumuna göre dağılımını göstermektedir. Üniversite sınavı için
dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında durumluk ve sürekli kaygı
puanları açısından farklılaşma olacağı düşüncesiyle örneklemin bu yönü tespit
edilmeye çalışılmıştır. Buna göre, öğrencilerden dershaneye gidenlerin oranı
% 32.75, gitmeyenlerin oranı 67.25 olarak gerçekleşmiştir.
123
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.1.2. Kanaat Sorularına Göre Örneklemin Özellikleri
Kanaat sorularında kader algısı kader inancı, kader tutumu, hayır ve
şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı, olayların asıl belirleyicisi, kader etki boyutu,
kaderle açıklama sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum, başarı tutumu,
başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ele alınmıştır. Kanaat soruları bölümünde maddelerin ifade biçimi ve
muhtevası, kişinin kendisi hakkındaki düşüncesini, bu bağlamda öznel olarak
kendisini nasıl algılayıp değerlendirdiğini tespite yöneliktir. Aşağıda ankete
katılanların özellikleri kanaat sorularına göre tablolar halinde verilmiştir.
2.3.1.2.1. Kader İnancı Bakımından Dağılım
No
1
2
3
Tablo 13. Kader İnancı Bakımından Dağılım (Kadere inancınız
bakımından durumunuza uygun seçeneği işaretleyiniz.)
N
%
Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda
237
63,0
hiçbir şüphe duymuyorum.
Kadere inanmakla birlikte, bu konuda
94
25,0
çözemediğim bazı hususlar var.
Kader konusunda şüpheleniyorum.
10
2,7
4
Kader konusuna ilgi duymuyorum.
13
3,5
5
Kadere inanmıyorum.
Kadere ailem ve çevrem inandığı için
inanıyorum.
Başka (Belirtiniz).
11
2,9
2
,5
9
2,4
376
100,0
6
7
Toplam
Tablo13, örneklemin kader inancı bakımından dağılımını göstermektedir. Buna göre, ‘Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe
duymuyorum’ diyenler % 63.0, ‘Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var’ diyenler % 25.0, ‘Kader konusunda şüpheleniyorum’ diyenler % 2.7, ‘Kader konusuna ilgi duymuyorum’ diyenler % 3.5,
‘Kadere inanmıyorum’ diyenler % 2.9, ‘Kadere ailem ve çevrem inandığı
için inanıyorum’ diyenler % 0.5 ve ‘Başka’ alternatif cümleler kuranlar % 2.4
olarak dağılım göstermektedir. Bu sonuçlara göre örneklemin büyük çoğunluğunun kadere inandığı ifade edilebilir.
124
Saffet KARTOPU
2.3.1.2.2. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna Katılıp
Katılmama Durumuna Göre Dağılım
Tablo 14. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah Olduğuna Katılıp
Katılmama Durumuna Göre Dağılım (Kader vardır, hayır /
iyilik ve şer / kötülük Allah’tan gelir.)
No
N
%
1
Tamamen katılıyorum
255
67,8
2
Katılıyorum
107
28,5
3
Katılmıyorum
10
2,7
4
Hiç katılmıyorum
Toplam
4
376
1,1
100,0
Tablo 14, örneklemin, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp
katılmama durumuna göre dağılımı göstermektedir. Buna göre, katılımcıların
% 67.8’i ‘Tamamen katılıyorum’, % 28.5’i ‘Katılıyorum’, % 2.7’si
‘Katılmıyorum’, % 1.1. ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir.
2.3.1.2.3. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım
Tablo 15. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Dağılım
(Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?)
No
N
%
İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu
1
81
21,5
sebeple kendi kaderini kendi çizer.
İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde
2
kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde 244
64,9
olmayan bazı hususlar vardır.
İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış
3
51
13,6
olan kaderi değiştiremez
Toplam
376
100,0
Tablo 15, örneklemin kadere atıf yapma durumuna göre dağılımı
göstermektedir. Burada katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere
kısmen atıf yapanlar” ve “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır.
125
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Buna göre “kadere atıf yapmayanlar”, % 21.5, “kadere kısmen atıf yapanlar”
% 64.9 ve “tamamen kadere atıf yapanlar” % 13.6 oranında temsil edilmiştir.
2.3.1.2.4. Sınav Tutumuna Göre Dağılım
Tablo 16. Sınav Tutumuna Göre Dağılım
(Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?)
No
N
%
Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret
1
208 72.47
gösterir, sonucu Allah’a bırakırım.
Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum
2
23
8.01
sergilerim.
Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin
3
28
9.75
olurum.
4
Başka (Belirtiniz)
28
9.75
Toplam
287
76,32
İşaretsiz
89
23,7
376
100,0
Genel Toplam
Tablo 16, örneklem grubundaki öğrencilerin sınav tutumunu
yansıtmaktadır. Buna göre ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret
gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenler % 72.47’, ‘Derslerime çalışmam,
kaderci bir tutum sergilerim’ diyenler % 8.01, ‘Derslerime çok çalışır,
sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenler % 9.75’ ve başka alternatif cümleler
kuranlar 9.75 olarak dağılım göstermişlerdir.
2.3.1.2.5. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım
Tablo 17. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Dağılım (Afetlerin
kaynağı sizce nedir?)
No
N
%
1
Her şeyin sahibi Allah’tır
246
65,4
2
Hatalarımızdır.
85
22,6
3
Tabiattır.
45
12,0
Toplam
376
100,0
126
Saffet KARTOPU
Tablo 17, örneklemin afetlerin kaynağı tercihine göre dağılımını
göstermektedir. Buna göre, ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyenlerin oranı %
65.4, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin % 22.6 ve ‘Tabiattır’ diyenlerin %12.0
olarak gerçekleşmiştir.
2.3.1.2.6. Başarı Tutumuna Göre Dağılım
No
Tablo 18. Başarı Tutumuna Göre Dağılım
Başarmak her zaman elinizde mi?)
N
%
1
Genellikle
199
52,9
2
Bazen
109
29,0
3
Hiçbir zaman
9
2,4
4
Her zaman
59
15,7
Toplam
376
100,0
Tablo 18, örneklemin başarı tutumunun dağılımını göstermektedir.
Buna göre, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna katılımcıların %
52.9’u ‘Genellikle’, %29.0’ı ‘Bazen’, % 2.4’ü ‘Hiçbir zaman’, % 15.9’7’si
‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir.
2.3.1.2.7. Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım
Tablo 19. Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım (Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?)
No
N
%
1
141
37,5
198
52,7
3
Nasip değilmiş diğer sefere derim.
Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm.
Kendimi alkolle teselliye çalışırım.
15
4,0
4
Kahreder ve vazgeçerim.
21
5,6
Toplam
375
99,7
İşaretsiz
1
,3
376
100,0
2
Genel Toplam
127
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 19, örneklemin başarısızlık tutumuna göre dağılımını
göstermektedir. Buna göre, ‘Nasip değilmiş diğer sefere derim’ diyenlerin
oranı % 37.5, ‘Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm’ diyenlerin oranı
% 52.7, ‘Kendimi alkolle teselliye çalışırım’ diyenlerin oranı % 4.0, ‘Kahreder
ve vazgeçerim’ diyenlerin oranı 5.6 olarak gerçekleşmiştir.
2.3.1.2.8. Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre Dağılım
Tablo 20. Olayların Asıl Belirleyicisi Tercihine Göre
Dağılım (Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor?)
No
N
%
1
İnsanın kendisi
157
41,8
2
Sosyal Hayat
15
4,0
3
Allah
204
54,3
Toplam
376
100,0
Tablo 20, örneklemin, olayların asıl belirleyicisi tercihine göre
dağılımını yansıtmaktadır. Buna göre, olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın
kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı % 41.8, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu
düşünenlerin oranı % 4.0, ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı %54.3’tür.
2.3.1.2.9. İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım
Tablo 21. İşe Başlama Tutumuna Göre Dağılım (Herhangi bir
işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız?)
No
N
%
1
2
Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini
Allah’a bırakırım.
Hatırı sayılır insanları devreye sokarım.
3
İşi oluruna bırakırım.
Toplam
336
89,4
13
3,5
27
7,2
376
100,0
Tablo 21, Örneklemin işe başlama tutumuna göre dağılımını
yansıtmaktadır. Buna göre, katılımcıların % 89.4’ü ‘Yapabileceğim her şeyi
128
Saffet KARTOPU
yapar gerisini Allah’a bırakırım’, % 3.5’i ‘Hatırı sayılır insanları devreye
sokarım’, % 7.2’si ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde görüş beyan etmişlerdir.
2.3.1.2.10. Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım
Tablo 22. Kader Etki Boyutuna Göre Dağılım (Kadere inanmak
sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi?)
No
N
%
1
2
Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini
anladım.
Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
3
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım.
Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır.
4
Başka (Belirtiniz)
Toplam
260
69,1
47
12,5
31
8,2
38
10,1
376
100,0
Tablo 22, örneklemin kader etki boyutuna göre dağılımını
göstermektedir. Buna göre, katılımcıların dağılımı, ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ % 69.1, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini,
herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ % 12.5, ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ % 8.2 ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenler %10.1
şeklindedir.
2.3.1.2.11. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım
Tablo 23. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Dağılım (İnsanların
yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin sebebi sizce nedir?)
No
N
%
1
Sorumluluktan kaçma arzusu
191
50,8
2
Kolaycılık ve tembellik
59
15,7
3
Kader konusundaki yanlış inanışları
85
22,6
4
Fikrim yok.
38
10,1
5
Başka (Belirtiniz).
3
,8
376
100,0
Toplam
Tablo 23, örneklemin, kadere atıf yapma sebebine göre dağılımını
129
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
göstermektedir. Buna göre, insanların yaptıkları hataları, kadere yüklemelerinin
sebebini, katılımcıların % 50.8’i ‘Sorumluluktan kaçma arzusu’na, % 15.7’si
‘Kolaycılık ve tembelliğe’, % 22.6’sı ‘Kader konusundaki yanlış inanışları’na’
bağlarken, % 10.1’i ‘fikrinin olmadığını’ beyan etmiş, % 0.8’i ise başka
alternatif cümleler kurmayı tercih etmişlerdir.
2.3.1.2.12. Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım
Tablo 24. Büyük Felaket Tutumuna Göre Dağılım (Gücünüzün yetmediği
büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum sergilersiniz?)
No
N
%
Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün
1
30
8,0
istek ve arzularım yok olur, yıkılırım.
Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
2
234
62,2
kaybetmemeye çalışır, sabrederim.
Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve
3
89
23,7
hedeflerim için çalışmaya devam ederim.
4
Bu olaylar beni hiç etkilemez.
13
3,5
5
Başka (Belirtiniz)
Total
10
376
2,7
100,0
Tablo 24, örneklemin büyük felaket tutumuna göre dağılımını
göstermektedir. Buna göre, büyük felaket ve olaylar karşısında, katılımcıların
% 8.0’ı ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım
yok olur, yıkılırım’, %62.2’si ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle
kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, % 23.7’si ‘ Olayların olumsuz
etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’,
% 3.5’i ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, % 2.7’si ‘Başka’ şeklinde görüş beyan
etmişlerdir.
130
Saffet KARTOPU
2.3.1.2.13. Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım
Tablo 25. Öğrenci Başarısızlık Tutumuna Göre Dağılım
(Yılsonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz?)
No
N
%
Derslerine çok çalışsaydı sınıfta
1
279
74,2
kalmazdı.
Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip
2
65
17,3
geçmeyeceğini bilemeyiz.
Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine
3
11
2,9
sınıfta kalırdı.
4
Başka (Belirtiniz)
21
5,6
Total
376
100,0
Tablo 25, örneklemin öğrenci başarısızlığı tutumuna göre dağılımını
göstermektedir. Buna göre, katılımcıların %74.2’si ‘Derslerine çok
çalışsaydı sınıfta kalmazdı’, % 17.3’ü ‘Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip
geçmeyeceğini bilemeyiz’, % 2.9’u ‘Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine
sınıfta kalırdı’ ve % 5.6’sı ‘ Başka’ şeklinde görüş belirtmişlerdir.
2.3.1.3. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı
Düzeyi
Burada örneklemin yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel
gelir algısı, öznel sağlık algısı, dramatik deneyim, dershaneye gidip gitmeme
ve öznel dindarlık algısı değişkenlerine göre durumluk ve sürekli kaygı düzeyi
ele alınmış ve sosyo-demografik değişkenler kaygı ilişkisinde istatistiksel
olarak anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir.
131
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.1.3.1. Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyi
Tablo 26. Yaş Gruplarına Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA)
No
Yaş Grupları
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
1
13-19 Yaş
287
76,3
39,4460
6,20369
46,5923
6,42202
2
20-35 Yaş
42
11,2
38,6429
3,71432
43,3333
5,17342
3
36-55 Yaş
43
11,4
39,3023
4,59573
44,1395
4,91151
4
56 ve Üstü
4
1,1
42,2500
4,78714
48,7500
8,65544
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
Toplam
SDd= 3/372
376 100,0
Fd= ,567
p>.05
p= .637
SDs= 3/372
Fs= 5,073 P= .002
Scheffe/s
1/2
p<.05
Tablo 26, Yaş grupları ile kaygı ilişkisini göstermektedir. Hayatın temel
evreleri olan ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi kategorilerde
zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı düşüncesiyle
örneklem grubu, dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir. Buna göre, yaş
gruplarını durumluk kaygı puanı ortalamaları açısından incelediğimizde, 1319 yaş arasında 39.44, 20-35 yaş arasında 38.64, 36-55 yaş arasında 39.30 ,
56 ve üstü yaşlarda ise 42.25 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Yaş grupları
arasında durumluk kaygı puan ortalamaları açısından farklılıklar olsa da tek
yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma
bulunamamıştır (p>.5). Ancak standart sapma puanları açısından bakıldığında
6,20 puan değeri ile 13-19 yaş grubunun diğer yaş gruplardan ayrıldığı ve
tercihlerinde farklılaşmalar ortaya çıktığı görülmektedir.
Sürekli kaygı puan ortalamaları açısından ise 13-19 yaş arasında
46.59, 20-35 yaş arasında 43.33, 36-55 yaş arasında 44.13, 56 ve üstü yaşlarda
ise 48.75 olarak dağılım göstermekte olup tek yönlü varyans (ANOVA)
analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post
hoc (scheffe) ise bu durumun 1. Grup (13-19 Yaş) ile 2. Grup (20-35Yaş)
arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir.
56 ve üstü yaş grubunu, örneklem azlığından değerlendirme dışı
tutarsak, ergenlik döneminin sürekli kaygı puanı açısından en yüksek, ilk
yetişkinlik dönemi en düşük ve orta yaş grubu da ikinci sırada yer almaktadır.
Ergenlik döneminde sürekli kaygı puanındaki yükseklik, ergenlik sorunları
ve sınav kaygısından, orta yaşta yeniden yükseliş ise ‘orta yaş’ krizinden
132
Saffet KARTOPU
kaynaklanmış olabileceği izlenimi vermektedir. İlk yetişkinlik dönemindeki
dinginlik halinin ise iş ve aile yaşamındaki tercihlerin sonuçlanarak sosyal
rollerin belirginleşmesi ve gelişim ödevlerinin başarıyla yerine getirilmesiyle
ilgisi olabilir.
2.3.1.3.2. Cinsiyete Göre Kaygı Düzeyi
No
1
Cinsiyet
Erkek
2
Bayan
Tablo 27. Cinsiyete Göre Kaygı Düzeyi (T - Testi)
N
%
Xd
Sd
Xs
166
44,1
41,0663
6,10031
45,6506
Ss
5,42817
210
6,85338
Toplam
376
SDd= 374 td= 5,223
55,9
38,0286
100,0
p= .020
p<.05
5,17161
SDs= 374
46,2238
ts= -,881
P= .010
p<.05
Tablo 27, cinsiyet/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Erkeklerin
durumluk kaygı puanı ortalaması 44.1, bayanlarınki 38.02’dir. Sürekli kaygı
puan ortalamaları ise erkekler 45.65, bayanlar 46.22 şeklinde oluşmuştur.
Buna göre bayanların durumluk kaygı düzeyi erkeklerden daha düşük
ancak sürekli kaygı düzeyleri daha yüksektir. T-testi analizi cinsiyetler arası
bu farklılığın hem durumluk kaygı puanları hem de sürekli kaygı puanları
açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir (td= 5.22; p<.05, ts=
-.88; p<.5).
2.3.1.3.3. Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyi
Tablo 28. Medeni Duruma Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA)
No
Medeni
Durum
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
1
Evli
83
22,1
39,2410
4,26440
43,8554
5,31021
2
3
Bekâr
Ayrılmış
291
2
77,4
,5
39,4296
36,0000
6,16925
5,65685
46,5739
46,0000
6,41097
,00000
376
100,0
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
Toplam
SDd= 2/373
Fd= ,373
p= .689
p>.05
SDs= 2/373
Scheffe/s
Fs= 6,254 P= .002
Tablo 28, medeni durum / kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Buna göre,
evlilerin durumluk kaygı puan ortalamaları 39.24, bekârlarınki 39.42,
133
1/2
p<.05
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
ayrılmışların ise 36.00’dır. Durumluk kaygı puanı açısından medeni duruma
göre küçük farklılıklar ortaya çıkmış olsa da tek yönlü varyans (ANOVA)
analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunamamıştır (p>.5).
Ancak standart sapma puanları açısından bakıldığında 6,16 puan değeri ile
bekârların diğer gruplardan ayrıldığı ve tercihlerinde farklılaşmalar ortaya
çıktığı görülmektedir. Özellikle bekârlarla evliler arasındaki standart sapma
açısından puan farkı barizdir.
Sürekli kaygı puan ortalamaları, evlilerin 43.85, bekârların 46.57,
ayrılmışların 46.00’dır. Bu sonuçlara göre tek yönlü varyans (ANOVA)
analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5).
Post hoc (scheffe) ise bu durumun evliler (1. Grup) ile bekarlar (2. Grup)
arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Zaten medeni durumu
‘ayrılmış’ olanların yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii
tutmak mümkün olamamaktadır. Bekârların sürekli kaygı puanlarının yüksek
olmasında, bekâr katılımcıların çoğunluğunun lise öğrencisi olması ve 13-19
yaş arasında yer alması göz önüne alındığında, bu sonuçta ergenlik dönemi
sorunları ve sınav kaygısının etkili olmuş olabileceği düşünülebilir.
2.3.1.3.4. Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyi
Tablo 29. Eğitim Durumuna Göre Kaygı Düzeyi (Tek Yönlü ANOVA)
No
1
2
3
Eğitim Düzeyi
Lise
Yüksek OkulFakülte
Yüksek LisansDoktora
N
287
%
76,3
Xd
39,4460
Sd
6,20369
Xs
46,5923
Ss
6,42202
84
22,3
39,1429
4,22027
43,9643
5,41628
5
1,3
38,8000
4,81664
44,0000
1,58114
Toplam
376
100,0
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
p= .893
p>.05
SDd= 2/373
Fd= ,113
Scheffe/s
1/2
SDs= 2/373 Fs= 6,136 P= .002 p<.05
Tablo 29, eğitim düzeyi kaygı ilişkisini göstermektedir. Buna göre, lise
öğrencilerinin durumluk kaygı puan ortalamaları 39.44, yüksek okul –
fakülte mezunlarının 39.14, lisansüstü eğitim mezunlarının 38.80’dir. Eğitim
düzeyleri arasında küçük farklılıklar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans
(ANOVA) analizinde anlamlılığa ulaşamamıştır (p>.5). Ancak standart
sapma puanları açısından bakıldığında 6,20 puan değeri ile lise mezunlarının
134
Saffet KARTOPU
diğer gruplardan ayrıldığı ve tercihlerinde farklılaşmalar ortaya çıktığı
görülmektedir.
Sürekli kaygı düzeyleri açısından ise lise öğrencilerinin sürekli kaygı
puan ortalamaları 46.59, yüksekokul- fakülte mezunlarının 43.96, lisansüstü
eğitim mezunlarının 44.00’dır. Bu sonuçlara göre tek yönlü varyans (ANOVA)
analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post
hoc (scheffe) ise bu durumun lise öğrencileri (1. Grup) ile yüksek okul- fakülte
mezunları (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir.
‘lisansüstü eğitim mezunları’ yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle
analize tabii tutmak mümkün olamamaktadır. Lise öğrencilerinin ortalamanın
üzerinde ve grubun en yüksek sürekli kaygı puanı ortalamasını almış olmaları,
yaş/kaygı ilişkisi (Tablo 26) ve medeni durum kaygı ilişkisi (Tablo 28)’ni
açıklarken ergenlik dönemiyle ilgili ifade edilen nedenlere bağlanabilir.
2.3.1.3.5. Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri
No
1
2
3
Tablo 30. Okul Türüne Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA)
Okul Türü
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
Scheffe/d Scheffe/s
Turizm
124 33,0 41,7581 6,34428 46,8952 5,75208
1/2
2/3
Erdem Beyazıt 124 33,0 39,0403 5,23341 46,5242 6,25406
1/3
3/1
İmam-Hatip
128 34,0 37,3750 4,88933 44,5391 6,53386
Toplam
376 100,0 39,3697 5,79324 45,9707 6,26284
SDd= 2/373
Fd= 20,202
p= .000
p<.05
SDs= 2/373
Fs= 5,298 P= .005
p<.05
Tablo 30, örneklemin okul türüne göre kaygı düzeyini göstermektedir.
Buna göre, durumluk kaygı açısından, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinden
olan katılımcıların durumluk kaygı puan ortalaması 41.75, Erdem Beyazıt
Anadolu Lisesinden olan katılımcıların 39.04, İmam Hatip Lisesinden
olan katılımcıların 37.37’dir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de
istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe)
ise bu durumun Turizm (1. Grup) ile Erdem Beyazıt (2. Grup) ve Turizm (1.
Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan
kaynaklandığını göstermektedir.
135
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Sürekli kaygı açısından, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinden olan
katılımcıların sürekli kaygı puan ortalaması 46.89, Erdem Beyazıt Anadolu
Lisesinden olan katılımcıların 46.52, İmam Hatip Lisesinden olan katılımcıların
44.53’dir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel anlamda bir
farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun Erdem
Beyazıt (2. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)ve Turizm (1. Grup) ile İmam
Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan kaynaklandığını
göstermektedir. Hem durumluk hem de sürekli kaygı düzeyi açısından İmam
Hatip Lisesi mensuplarının en düşük, Turizm Lisesi mensupların en yüksek,
Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının ortada olması ilgi çekici bir sonuç olarak
görünmektedir. Tablo 45- 48’de de görüleceği üzere bu durumun imam hatip
lisesi mensuplarının dini atıfları nispeten fazlaca kullanmalarıyla, turizm
lisesinin de daha az dini atıf kullanmasıyla ilgisi olabilir.
2.3.1.3.6. Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 31. Öznel Sağlık Algısına Göre Kaygı Düzeyleri (Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor
musunuz?) (Tek Yönlü ANOVA)
No
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
Scheffe/d Scheffe/s
1
Genellikle 210 55,9 39,0476 5,48313 45,2238 6,24710
2
Bazen
101 26,9 38,0099 5,14295 47,5446 6,25384
1/4
1/2
Hiçbir
3
6
1,6
40,6667 6,18601 46,0000 5,40370
zaman
2/4
4 Her zaman 59
15,7 42,7119 6,68000 45,9322 6,05681
Toplam
SDd= 3/372
376
100,0
Fd= 9,295
39,3697
p= .000
5,79324
p<.05
45,9707
6,26284
SDs= 3/372
Fs= 3,177 P= .024
p<.05
Tablo 31, öznel sağlık algısı ile kaygı ilişkisini göstermektedir.
Buna göre, durumluk kaygı puanı ortalaması, kendini ‘genellikle’ sağlıklı
hissedenlerin 39.04, ‘Bazen’ sağlıklı hissedenlerin 38.00, ‘Hiçbir zaman’
sağlıklı hissetmeyenlerin 40.66, ‘Her zaman’ sağlıklı hissedenlerin 42.71
olarak gerçekleşmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de istatistiksel
anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise bu durumun
‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) ve ‘Bazen’
diyenlerle (2. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) arasındaki farklılıktan
kaynaklandığını göstermektedir.
136
Saffet KARTOPU
Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından ise, kendini ‘genellikle’
sağlıklı hissedenlerin ortalaması 45.22, ‘Bazen’ sağlıklı hissedenlerin
47.54, ‘Hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlerin 46.00, ‘Her zaman’ sağlıklı
hissedenlerin 45.93 olarak gerçekleşmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA)
analizinde de istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post
hoc (scheffe) ise bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Bazen’
diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu
anlamda sürekli kaygı düzeyi açısından en düşük ortalamaya sahip olanlar
kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, en yüksek ortalamaya sahip olanlar
da ‘bazen’ kendini sağlıklı hissedenlerdir.
2.3.1.3.7. Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 32. Dramatik Tecrübeye Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA)
N
%
Xd
Sd
Xs
Evet
83
22,1
39,5422
5,42195
45,7831
Hayır
253 67,3
39,1976
5,91344
45,8538
Birinci Derece Yakınım Yaşadı 40
10,6
40,1000
5,84325
47,1000
Total
376 100,0 39,3697
5,79324
45,9707
SDd= 2/373
Fd= ,465
p= .629
p>.05
SDs= 2/373 Fs= ,731 P= .482
No
1
2
3
Ss
6,15857
6,46467
5,08794
6,26284
p>.05
Tablo 32, dramatik deneyim yaşama / kaygı ilişkisini yansıtmaktadır.
Buna göre dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin durumluk kaygı
puanları 39.54, yaşamadığını ifade edenlerin 39.19, birinci derece yakını
dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin 40.10’dur. Gruplar arası küçük
farklılaşmalar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde
istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5).
Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından ise, dramatik deneyim
yaşadığını ifade edenlerin ortalaması 45.78, yaşamadığını ifade edenlerin
45.85, birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade edenlerin
47.10’dur. Yine durumluk kaygı düzeyinde olduğu gibi gruplar arası
farklılaşmalar olsa da bu farklılık tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde
istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Bu anlamda
dramatik deneyim yaşamayla durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşan bir ilişki bulunmamaktadır.
137
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.1.3.8. Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyi
No
1
2
3
4
Tablo 33. Dindarlık Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Tek Yönlü ANOVA)
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
Çok Dindar
28
7,4
42,8929
7,36025
47,0714
5,30498
Dindar
226 60,1 38,7743
5,40925
45,6283
6,36406
Biraz Dindar
115 30,6 39,6435
5,84326
46,3913
6,30051
Hiç Dindar Değil
7
1,9
40,0000
5,88784
45,7143
6,18370
Total
SDd= 3/372
376 100,0
Fd= 4,482
p= .004
39,3697
5,79324
p<.05
45,9707
SDs= 3/372
Scheffe/d
1/2
6,26284
Fs= ,689 P= .560
p>.05
Tablo 33, dindarlık / kaygı ilişkisini göstermektedir. Buna göre
kendisini ‘çok dindar’ görenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 42.89,
‘dindar’ görenlerin 38.77, ‘biraz dindar’ görenlerin 39.64, ‘hiç dindar’
görmeyenlerin 40.00’dır. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde de
istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Post hoc (scheffe) ise
bu durumun ‘çok dindar’ (1. Grup) ile ‘dindar’ (2. Grup) arasındaki farklılıktan
kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda durumluk kaygı puanı en düşük
olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise kendisini ‘çok
dindar’ görenlerdir.
Sürekli kaygı düzeyi açısından, kendisini ‘çok dindar’ görenlerin
sürekli kaygı puan ortalaması 47.07, ‘dindar’ görenlerin 45.62, ‘biraz dindar’
görenlerin 46.39, ‘hiç dindar’ görmeyenlerin 45.71’dır. Bu sonuçlara göre
sürekli kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en
yüksek olanlar ise ‘çok dindar’ olarak görenler olmakla birlikte gruplar arası
farklılaşma tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir
farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5).
138
Saffet KARTOPU
2.3.1.3.9. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı
Düzeyleri
Tablo 34. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (T-Test)
No
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
1
Evet
94
32.75
38,0319
5,11891
46,5319
6,30702
2
Hayır
193
67.25
40,1347
6,57112
46,6218
6,49334
100.0
23,7
100,0
p= .004
p<.05
Toplam
287
İşaretsiz
89
Genel Toplam
376
SDd= 285 td= -2,725
SDs= 285
ts= -,111 P= .303
p>.05
Tablo 34, dershaneye gidip gitmeme/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır.
Öğrencilerden dershaneye gidenlerin durumluk kaygı puan ortalaması
38.02, gitmeyenlerin 40.13 olarak gerçekleşmiştir. T-testi analizi dershaneye
gidenlerle gitmeyenler arasındaki bu farklılığın durumluk kaygı puanı
açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir (td= -2.72; p<.05).
Sürekli kaygı düzeyi açısından, dershaneye gidenlerin sürekli kaygı puan
ortalaması 46.53, gitmeyenlerin 46.62 olarak gerçekleşmiştir. T-testi analizi
dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında küçük de olsa bir farklılık ortaya
çıkmasına rağmen, bu farklılığın sürekli kaygı puanı açısından anlamlılık
seviyesine ulaşmadığını göstermektedir (ts= -0,111; p>.05).
2.3.2 Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi
Burada örneklemin yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim, okul türü, öznel
gelir algısı, öznel sağlık algısı, dramatik tecrübe, dershaneye gidip gitmeme
ve öznel dindarlık algısı değişkenlerine göre kader algısı ele alınmıştır. Kader
algısı da kader inancı, kader tutumu, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin kaynağı,
olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu, kaderle açıklama sebebi,
büyük felaket tutumu, sınav tutumu, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe
başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla değerlendirilmiş
ve sosyo-demografik değişkenler kader algısı ilişkisinde istatistiksel olarak
anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir.
139
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı
Tablo 35. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-1
Yaş Grupları
13–19
Yaş
No
1
KADER İNANCI
2
3
4
5
6
7
BAŞARI TUTUMU
1
2
3
4
N
Kadere
kesin olarak
inanıyorum
ve bu konuda
hiçbir şüphe
duymuyorum.
Kadere
inanmakla
birlikte,
bu konuda
çözemediğim
bazı hususlar
var.
Kader
konusunda
Kader
konusuna ilgi
duymuyorum.
Kadere
inanmıyorum.
Kadere ailem
ve çevrem
inandığı için
inanıyorum.
Başka
(Belirtiniz).
Toplam
Genellikle
Bazen
Hiçbir zaman
Her zaman
%
20–35
Yaş
N
%
36–55
Yaş
N
%
Chi-Square
X=31,772
56 ve Üstü
N
%
Toplam
N
%
SD=18
164 57,1
33
78,6 37
86,0
3
75,0
237
63,0
P=.023
P<.05
80
27,9
8
19,0
6
14,0
0
,0
94
25,0
10
3,5
0
,0
0
,0
0
,0
10
2,7
13
4,5
0
,0
0
,0
0
,0
13
3,5
10
3,5
1
2,4
0
,0
0
,0
11
2,9
2
,7
0
0
0
0
0
0
2
,5
8
2,8
0
0
0
0
1
25,0
9
2,4
287 100,0 42 100,0 43 100,0
4
100,0
376
100,0
140 48,8
26
61,9 30
69,8
3
75,0
199
52,9
X=18,232
88
30,7
12
28,6
8
18,6
1
25,0
109
29,0
SD=9
5
1,7
1
2,4
3
7,0
0
,0
9
2,4
P=.033
54
18,8
3
7,1
2
4,7
0
,0
59
15,7
4
100,0
376
100,0
Toplam
287 100,0 42 100,0 43 100,0
140
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 35, yaş gruplarına göre kader algısını göstermektedir. Hayatın
temel evreleri olan, ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi
kategorilere göre zihniyet ve tutum değişikliklerinin gözlenebilir olacağı
düşüncesiyle örneklem grubu dört ana yaş grubu olarak belirlenmiştir. Bu
yaş gruplarının kader algısını ve dolayısıyla da kadere atıf yapma düzeylerini
ortaya koyabilmek için “kader inancı”, “başarı tutumu”, “genel başarısızlık
tutumu” ve “öğrenci başarısızlık tutumu” kader algısının alt boyutları olarak
tasarlanmış ve örneklem grubuna soru olarak yöneltilmiştir. Kader inancı
açısından, 13-19 yaş aralığında “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda
hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 57.1, “Kadere inanmakla
birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %27.9,
“Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.5, “Kader konusuna
ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı % 4.5, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin
oranı %3.5, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin
oranı % 0.7, Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 2.8 olarak tespit
edilmiştir.
20-35 yaş aralığında “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda
hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 78.6, “Kadere inanmakla
birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %19.0,
“Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı % 2.4’dür. “Kader konusunda
şüpheleniyorum”, “Kader konusuna ilgi duymuyorum” ve “Kadere ailem ve
çevrem inandığı için inanıyorum” diyen hiç kimse bulunmadığı görülmektedir.
36-55 yaş aralığında ise “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir
şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 86.0, “Kadere inanmakla birlikte
bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı %14.0, olurken
diğer şıkları işaretleyen kimse bulunmamaktadır. 56 ve üstü yaş aralığında ise
“Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum”
diyenlerin oranı % 75.0, olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile kader inancı
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
ergenlikten ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken kader konusundaki
şüphe ve tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir artışın olduğu
görülecektir. Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark edilse de yaşlı
141
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
kategorisinde yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net yargıya
varmamızı engellemektedir.
Başarı tutumunu ölçmek için ise, “Başarmak her zaman elinizde mi?”
sorusu yöneltilmiş ve 13-19 yaş aralığında, “Genellikle” diyenlerin oranı
% 48.8, “Bazen” diyenlerin oranı 30.7, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı %
1.7, “Her zaman” diyenlerin oranı % 18.8 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş
aralığında “Genellikle” diyenlerin oranı % 61.9 “Bazen” diyenlerin oranı
28.6, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı % 2.4, “Her zaman” diyenlerin oranı
% 7.1’dir. 36-55 yaş aralığında ise “Genellikle” diyenlerin oranı % 69.8
“Bazen” diyenlerin oranı 18.6, “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı % 7.0, “Her
zaman” diyenlerin oranı % 4.7’dir. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Genellikle”
diyenlerin oranı % 75.0 “Bazen” diyenlerin oranı % 25’tir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile başarı tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
ergenlikten ilk yetişkinlik, orta yaşlılık ve yaşlılığa doğru giderken başarı
tutumu konusunda “Genellikle” diyerek “kısmen atıf yapanlar”ın yüzdelik
oranında belirgin artışın olduğu görülecektir.
142
Saffet KARTOPU
Tablo 36. Yaş Gruplarına Göre Kader Algısı-2
Yaş Grupları
No
ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIK TUTUMU
BAŞARISIZLIK TUTUMU
1
2
Nasip değilmiş
diğer sefere
derim.
Daha fazla
çalışmam
gerek diye
Chi-Square
13–19 Yaş
20–35 Yaş
36–55 Yaş
56 ve Üstü
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
N
%
86
30,0
31
75,6
22
51,2
2
50,0
141
37,6
X=39,003
168
58,5
10
24,4
18
41,9
2
50,0
198
52,8
P=.000
düşünürüm.
3
Kendimi
alkolle
teselliye
çalışırım.
15
5,2
0
,0
0
,0
0
,0
15
4,0
4
Kahreder ve
vazgeçerim.
18
6,3
0
,0
3
7,0
0
,0
21
5,6
Toplam
287
100,0
41
100,0
43
100,0
4
100,0
375 100,0
1
Derslerine
çok çalışsaydı
sınıfta
kalmazdı.
199
69,3
38
90,5
39
90,7
3
75,0
279
74,2
2
Derslerine çok
çalışsaydı,
sınıfı geçip
geçmeyeceğini
bilemeyiz.
57
19,9
3
7,1
4
9,3
1
25,0
65
17,3
3
Derslerine
çok çalışmış
olsaydı bile,
yine sınıfta
kalırdı.
11
3,8
0
,0
0
,0
0
,0
11
2,9
4
Başka
(Belirtiniz)
20
7,0
1
2,4
0
,0
0
,0
21
5,6
287
100,0
42
100,0
43
100,0
4
100,0
Toplam
SD=9
P<.05
X=17,106
SD=9
P=.047
P<.05
376 100,0
Tablo 36, yaş gruplarına göre kader algısını gösteren ikinci tablodur.
Örneklemin başarısızlık tutumunu ölçmek için “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya 13-19 yaş
143
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
aralığında “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 30.0, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 58.5, “Kendimi
alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı % 5.2 ve “Kahreder vazgeçerim”
diyenlerin oranı % 6.3 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş aralığında, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 75.6, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 24.4’dür. “Kendimi alkolle teselliye
çalışırım” ve “Kahreder vazgeçerim” diyen kimse bulunmamaktadır. 36-55
yaş aralığında ise “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı %
51.2, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 41.9,
“Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı % 7.0’dir. “Kendimi alkolle teselliye
çalışırım” diyen kimse bulunmamaktadır. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı % 50.0, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı % 50.0 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile başarısızlık tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
ilk yetişkinlik döneminde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” cevabıyla
“kısmen atıf yapma” eğiliminde bir artış görülmektedir. Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da ergenlik
döneminde az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine
toplam örneklem grubunun çoğunluğunun (%52.8), “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm” cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini
görmeleri dikkate değer bir durumdur.
Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan
öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya
13-19 yaş aralığında “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin
oranı % 69.3, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini
bilemeyiz” diyenlerin oranı % 19.9, “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile
sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı % 3.8, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı %
7.0 olarak gerçekleşmiştir. 20-35 yaş aralığında, “Derslerine çok çalışsaydı
sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 90.5, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı
geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 7.1, “Başka” şıkkını
işaretleyen oranı % 2.4’dür. “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta
kalırdı” diyen kimse bulunmamaktadır. 36-55 yaş aralığında ise “Derslerine
144
Saffet KARTOPU
çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 90.7, “Derslerine çok
çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 9.3
olarak gerçekleşmiştir. 56 ve üstü yaş aralığında ise “Derslerine çok çalışsaydı
sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı % 75.0, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı
geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin oranı % 25.0’dır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre yaş grupları ile öğrenci
başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, ergenlik döneminden sonra, örneklem grubunun çoğunluğunun
(74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın
merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada 13-19
yaş aralığındaki katılımcıların öğrenci, diğer yaş gruplarındaki katılımcıların
öğretmen olması bu düşünceyi ortaya çıkaran ana etken olduğu düşünülebilir.
145
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.2.2. Cinsiyete Göre Kader Algısı
Tablo 37. Cinsiyete Göre Kader Algısı-1
Cinsiyet
Erkek
No
SINAV TUTUMU
KADER E ATIF YAPMA
1
2
İnsan akıllı, şuurlu ve irade
sahibi bir varlıktır. Bu sebeple
kendi kaderini kendi çizer.
İnsan kendisine verilen akıl
ve irade sayesinde kaderine
bir miktar yön verebilir. Ama
Chi-Square
Bayan
Toplam
N
%
N
%
N
%
44
26,5
37
17,6
81
21,5
X=11,962
SD=2
P=.003
92
55,4
152
72,4
244
64,9
İnsan ne kadar çabalarsa
çabalasın alnına yazılmış olan
kaderi değiştiremez.
30
18,1
21
10,0
51
13,6
Toplam
166
100,0
210
100,0
376
100,0
1
Derslerime çok çalışır veya
çalışmaya gayret gösterir,
sonucu Allah’a bırakırım.
60
52,6
148
85,5
208
72,5
2
Derslerime çalışmam, kaderci
bir tutum sergilerim.
16
14,0
7
4,0
23
8,0
3
Derslerime çok çalışır,
sonuçtan mutlaka emin
olurum.
20
17,5
8
4,6
28
9,8
4
Başka (Belirtiniz)
18
15,8
10
5,8
28
9,8
Toplam
114
100,0
173
100,0
287
100,0
P<.05
yine de elinde olmayan bazı
hususlar vardır.
3
X=37,643
SD=3
P=.000
P<.05
Tablo 37, cinsiyete göre kader algısını göstermektedir. Cinsiyet
kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine
ulaşan, kadere atıf yapma, sınav tutumu, afetlerin kaynağı ve başarı tutumu
boyutları açısından yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar,
kadere atıf yapma açısından incelendiğinde, ‘İnsan akıllı, şuurlu ve irade
sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer’ diyerek ‘kadere atıf
yapmayanlar’ın oranı, erkelerde % 26.5, bayanlarda 17.6, ‘İnsan kendisine
verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön verebilir. Ama yine de
elinde olmayan bazı hususlar vardır’ diyerek ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın
146
Saffet KARTOPU
oranı, erkeklerde 55.4, bayanlarda 72.4, ‘İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın
alnına yazılmış olan kaderi değiştiremez’ diyerek ‘tamamen kadere atıf
yapanlar’ın oranı, erkelerde %18.1, bayanlarda 10.0 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile kadere atıf yapma arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, bayanların
erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere
atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı
bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Cinsiyete göre sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar
öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş erkelerde,
‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a
bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapanların oranı %52.6, bayanlarda %
85.5, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen
kadere atıf yapanlar’ın oranı erkeklerde % 14.0, bayanlarda 4.0, ‘Derslerime
çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmayanlar’ın
oranı erkeklerde % 17.5, bayanlarda % 4.6’ ve başka alternatif cümleler
kuranlar oranı ise erkeklerde % 15.8, bayanlarda % 5.8 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile sınav tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, bayanların
erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere
atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı
bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
147
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 38. Cinsiyete Göre Kader Algısı-2
Cinsiyet
ChiSquare
X=9,637
Erkek
BAŞARI TUTUMU
AFETLERİN KAYNAĞI TERCİHİ
No
1
2
3
Her şeyin sahibi
Allah’tır
Hatalarımızdır.
Tabiattır.
Bayan
Toplam
SD=2
N
%
N
%
N
%
95
57,2
151
71,9
246
65,4
44
26,5
41
19,5
85
22,6
27
16,3
18
8,6
45
12,0
166
100,0
210
100,0
376
100,0
82
49,4
117
55,7
199
52,9
46
27,7
63
30,0
109
29,0
8
4,8
1
,5
9
2,4
P=.026
30
18,1
29
13,8
59
15,7
P<.05
166
100,0
210
100,0
376
100,0
P=.008
P<.05
Toplam
1
Genellikle
2
Bazen
3
Hiçbir zaman
4
Her zaman
Toplam
X=9,246
SD=3
Tablo 38, cinsiyete göre kader algısını gösteren ikinci tablodur.
Katılımcıların cinsiyete göre atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek
için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre ‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’ diyenlerin oranı erkeklerde %57.2, bayanlarda %71.9,
‘Hatalarımızdır’ diyenlerin oranı erkeklerde % 26.5, bayanlarda %19.5 ve
‘Tabiattır’ diyenlerin oranı erkeklerde % 16.3, bayanlarda % 8.6 olarak
gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile afetlerin kaynağı tercihi
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
bayanların erkeklere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok
tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘hataları’ ve ‘tabiatı’ görmede
148
Saffet KARTOPU
erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Cinsiyete göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak
her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde
kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre erkeklerin % 49.4’ü,
bayanların %55.7’si ‘Genellikle’, Erkelerin % 27.7’si, Bayanların %30.0’ı
‘Bazen’, Erkelerin % 4.8’i, Bayanların % 0.5’i ‘Hiçbir zaman’, Erkelerin %
18.1’i, Bayanların % 13.8’i’si ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre cinsiyet ile başarı tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak
her zaman elinizde mi?’ sorusuna bayanların erkeklere göre daha çok
‘genellikle’ ve ‘bazen ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları
ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’
ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre
daha yüksek olduğu görülmektedir.
149
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 39. Cinsiyete Göre Kader Algısı-3
ChiSquare
Cinsiyet
Erkek
No
OLAYLARIN ASIL
BELİRLEYİCİSİ TERCİHİ
BAŞARISIZLIK TUTUMU
1
Nasip değilmiş diğer
sefere derim.
Bayan
Toplam
N
%
N
%
N
%
60
36,4
81
38,6
141
37,6
85
51,5
113
53,8
198
52,8
SD=3
Daha fazla
2
çalışmam gerek diye
düşünürüm.
X=22,777
3
Kendimi alkolle
teselliye çalışırım
15
9,1
0
,0
15
4,0
4
Kahreder ve
vazgeçerim
5
3,0
16
7,6
21
5,6
Toplam
165
100,0
210
100,0
375
100,0
1
İnsanın kendisi
77
46,4
80
38,1
157
41,8
2
Sosyal Hayat
13
7,8
2
1,0
15
4,0
3
Allah
76
45,8
128
61,0
204
54,3
Toplam
166
100,0
210
100,0
376
100,0
P=.000
P<.05
X=16,455
SD=2
P=.000
P<.05
Tablo 39, cinsiyete göre kader algısını gösteren üçüncü tablodur.
Cinsiyet kader algısı ilişkisinde, kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre
anlamlılık düzeyine ulaşan, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi,
kader etki boyutu ve öğrenci başarısızlık tutumu, kader algısının boyutları
olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Cinsiyete göre, başarısızlık tutumunu
ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu
yöneltilmiş ve bu soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin
oranı erkeklerde % 36.4, bayanlarda % 38.6, “Daha fazla çalışmam gerek
diye düşünürüm” diyenlerin oranı, erkeklerde % 51.5, bayanlarda % 53.8,
“Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı erkeklerde % 9.1 iken,
bayanlarda 0 (sıfır) ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı erkeklerde %
3.0, bayanlarda % 7.6 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına
göre cinsiyet ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
150
Saffet KARTOPU
(p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” ve
“Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yanıtlarında tercih açısından
cinsiyetler arasında belli bir paralellik gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da erkeklerde
az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine erkeklerin
ve bayanların çoğunluğunun “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”
cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir
durumdur.
Cinsiyete göre olayların asıl belirleyicisi tercihini yansıtabilmek için
örnekleme ‘olayların asıl belirleyişinin kim olduğu’ sorulmuş buna göre,
olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı
erkeklerde % 46.4, bayanlarda % 38.1, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin
oranı erkeklerde % 7.8, bayanlarda % 1.0 ‘Allah’ olduğunu düşünenlerin oranı
erkeklerde % 45.8, bayanlarda % 61.0’dır. Ki-kare analizinin sonuçlarına
göre cinsiyet ile olayların asıl belirleyicisi tercihi arasında anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, erkeklerin bayanlara göre daha
faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak
bayanların da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede erkeklere göre daha
fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri görülmektedir.
151
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 40. Cinsiyete Göre Kader Algısı-4
Cinsiyet
Chi-Square
X=15,136
Erkek
ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIK TUTUMU
KADER ETKİ BOYUTU
No
Bayan
Toplam
N
%
N
%
N
%
SD=3
P=.002
1
Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini
anladım.
99
59,6
161
76,7
260
69,1
2
Her şeyin önceden
belirlendiğini,
herhangi bir
şey yapmanın
faydasızlığını anladım.
29
17,5
18
8,6
47
12,5
3
Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi
olmamaktadır.
20
12,0
11
5,2
31
8,2
4
Başka (Belirtiniz
18
10,8
20
9,5
38
10,1
Toplam
166
100,0
210
100,0
376
100,0
1
Derslerine çok
çalışsaydı sınıfta
kalmazdı.
125
75,3
154
73,3
279
74,2
2
Derslerine çok
çalışsaydı, sınıfı
geçip geçmeyeceğini
bilemeyiz.
21
3
Derslerine çok
çalışmış olsaydı bile,
yine sınıfta kalırdı.
9
5,4
2
1,0
11
2,9
4
Başka (Belirtiniz)
11
6,6
10
4,8
21
5,6
Toplam
166
100,0
210
100,0
376
100,0
P<.05
X=10,652
12,7
44
21,0
65
17,3
SD=3
P=.014
P<.05
Tablo 40’da cinsiyete göre kader etki boyutu görebilmek amacıyla
katılımcılara ‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı
sorulmuş ve buna göre, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’
diyenlerin % 59.6 erkek, % 76.7 bayan ‘Her şeyin önceden belirlendiğini,
herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin % 17.5’i erkek,
% 8.6’sı bayan, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin
% 12.0’ı erkek, % 5.2’si bayan ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin % 10.8’i
erkek, % 9.5’i bayan olduğu görülmüştür. Ki-kare analizinin sonuçlarına
152
Saffet KARTOPU
göre cinsiyet ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
(p<.05). Tablo incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’inin ve bayanların %
76.7’sinin kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam
gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar.
Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan
öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya
“Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı erkeklerde %
75.3, bayanlarda %73.3, “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini
bilemeyiz” diyenlerin erkeklerde % 12.7, bayanlarda % 21.0, “Derslerine
çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı erkeklerde %
5.4, bayanlarda % 1.0, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı erkeklerde % 6.6,
bayanlarda % 4.8 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına
göre cinsiyet ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, örneklem grubunun çoğunluğunun
(% 74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın
merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada
cinsiyetler arası küçük farklılaşmalar olsa da temel eğilim aynı paralellikte
görünmektedir.
153
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.3.2.3. Medeni Duruma Göre Kader Algısı
Tablo 41. Medeni Duruma Göre Kader Algısı-1
ChiSquare
Medeni Durum
Evli
No
KADER İNANCI
1
2
3
4
BAŞARISIZLIK TUTUMU
BAŞARI TUTUMU
5
Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu konuda
hiçbir şüphe duymuyorum
Kadere inanmakla birlikte,
bu konuda çözemediğim bazı
hususlar var.
Kader konusunda
şüpheleniyorum
Kader konusuna ilgi
duymuyorum
Kadere inanmıyorum.
Bekar
Ayrılmış
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
69
83,1
166
57,0
2
100
237
63,0
X=22,946
13
15,7
81
27,8
0
,0
94
25,0
0
0
10
3,4
0
0
10
2,7
0
0
13
4,5
0
0
13
3,5
0
0
11
3,8
0
0
11
2,9
0
0
2
,7
0
0
2
,5
P=.028
6
Kadere ailem ve çevrem
inandığı için inanıyorum.
7
Başka (Belirtiniz).
1
1,2
8
2,7
0
0
9
2,4
Toplam
83
100
291
100
2
100
376
100
1
Genellikle
55
66,3
142
48,8
2
100,0
199
52,9
2
Bazen
20
24,1
89
30,6
0
0
109
29,0
3
Hiçbir zaman
4
4,8
5
1,7
0
0
9
2,4
4
Her zaman
4
4,8
55
18,9
0
0
59
15,7
Toplam
83
100
291
100
2
100
376
100
1
Nasip değilmiş diğer sefere
derim.
52
63,4
88
30,2
1
50,0
141
37,6
2
Daha fazla çalışmam gerek
diye düşünürüm.
27
32,9
170
58,4
1
50,0
198
52,8
3
Kendimi alkolle teselliye
çalışırım.
0
0
15
5,2
0
0
15
4,0
Kahreder ve vazgeçerim.
3
3,7
18
6,2
0
0
21
5,6
Toplam
82
100
291
100
2
100
375
100
4
SD=12
P<.05
X=17,204
SD=6
P=.009
P<.05
X=31,855
SD=6
P=.000
154
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 41, medeni duruma göre kader algısını göstermektedir.
Medeni durum, kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık
düzeyine ulaşan, kader inancı, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu kader
algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar,
kader inancı açısından incelendiğinde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve
bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı evlilerde % 83.1,
bekârlarda % 57.0, ayrılmışlarda % 100, “Kadere inanmakla birlikte bu
konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı evlilerde % 15.7,
bekarlarda % 27.8, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı
evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 3.4, “Kader konusuna ilgi duymuyorum”
diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 4.5, “Kadere inanmıyorum”
diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 3.8, Kadere ailem ve çevrem
inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı evlilerde 0 (sıfır), bekarlarda % 0.7,
başka alternatif cümleler kuranların oranı ise evlilerde % 1.2, bekarlarda %
2.7 olarak tespit edilmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile kader inancı
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
evlilerin bekârlara göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda
temsil edildikleri, kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, inanmayan, ilgi
göstermeyen, kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyen evli
bulunmamakla birlikte bekârlarda az da olsa temsil edildiği görülmektedir.
Kadere inanmakla beraber çözemediği bazı sorunları olduğunu düşünenlerin
bekârlarda daha fazla olmakla beraber evlilerde de olduğu görülmektedir.
Medeni durumu ayrılmış olanların örneklemdeki sayısal azlığı nedeniyle
analize konu edilmemiştir.
Medeni duruma göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne
düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre evlilerin %
66.3’ü, bekârlarda % 48.8’i, ayrılmışlarda %100’ü, ‘Genellikle’, evlilerin %
24.1’i, bekârlarda % 30.6’sı, ‘Bazen’, evlilerin % 4.8’i, bekârlarda % 1.7’si
‘Hiçbir zaman’, evlilerin % 4.8’i, bekarlarda % 18.9’u ‘Her zaman’ yanıtını
vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile başarı
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
155
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna evlilerin bekârlara göre daha çok
‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir.
Medeni duruma göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm
çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu
soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı evlilerde % 63.4’ü,
bekârlarda % 30.2’si, ayrılmışlarda % 50’si “Daha fazla çalışmam gerek
diye düşünürüm” diyenlerin oranı, evlilerde % 32.9’u, bekârlarda % 58.4’ü,
ayrılmışlarda % 50.0, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” diyenlerin oranı
evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 5.2’si ve “Kahreder vazgeçerim” diyenlerin
oranı evlilerde % 3.7, bekârlarda % 6.2’si olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare
analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile başarısızlık tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” yargısının evlilerde, “Daha fazla çalışmam gerek
diye düşünürüm” yargısının ise bekârlarda bariz bir şekilde daha fazla tercih
gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme
bekârlarda, alkolle teselliye çalışma ise hem evlilerde hem de bekârlarda az da
olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
156
Saffet KARTOPU
Tablo 42. Medeni Duruma Göre Kader Algısı-2
ChiSquare
İŞE BAŞLAMA TUTUMU
Medeni Durum
Evli
No
1
2
3
Yapabileceğim her şeyi
yapar gerisini Allah’a
bırakırım.
Hatırı sayılır insanları
devreye sokarım.
İşi oluruna bırakırım.
BÜYÜK FELAKET TUTUMU
Toplam
Ayrılmış
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
82
98,8
252
86,6
2
100,0
336
89,4
0
0
13
4,5
0
0
13
3,5
1
1,2
26
8,9
0
0
27
7,2
83 100,0 291 100,0
2
100,0
376
100,0
1
Bu olaylar beni çok
etkiler, dünyam kararır,
bütün istek ve arzularım
yok olur, yıkılırım.
0
0
30
10,3
0
0
30
8,0
2
Olaylardan çok
etkilenirim fakat
bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır,
sabrederim.
60
72,3
172
59,1
2
100,0
234
62,2
3
Olayların olumsuz
etkisini kısa zamanda
atlatırım ve hedeflerim
için çalışmaya devam
ederim.
22
26,5
67
23,0
0
0
89
23,7
4
Bu olaylar beni hiç
etkilemez.
0
0
13
4,5
0
0
13
3,5
5
Başka (Belirtiniz)
1
1,2
9
3,1
Toplam
ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞI TUTUMU
Bekar
SD=4
P=.034
P<.05
X=16,550
SD=8
0
0
10
2,7
83 100,0 291 100,0
2
100,0
376
100,0
1
Derslerine çok
çalışsaydı sınıfta
kalmazdı.
74
89,2
203
69,8
2
100,0
279
74,2
2
Derslerine çok
çalışsaydı, sınıfı
geçip geçmeyeceğini
bilemeyiz.
8
9,6
57
19,6
0
0
65
17,3
3
Derslerine çok çalışmış
olsaydı bile, yine sınıfta
kalırdı.
0
0
11
3,8
0
0
11
2,9
4
Başka (Belirtiniz)
1
1,2
20
6,9
0
0
21
5,6
2
100,0
376
100,0
Toplam
X=10,416
P=.035
P<.05
X=14,540
SD=6
P=.024
P<.05
83 100,0 291 100,0
Tablo 42, medeni duruma göre kader algısını gösteren ikinci tablodur.
Burada, medeni durum kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre
anlamlılık düzeyine ulaşan, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci
başarısızlık tutumu, kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
157
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Medeni duruma göre işe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara bir işe
başlarken nasıl bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, evlilerde % 98.8’i,
bekârlarda % 86.6’sı, ayrılmışlarda % 100’ü ‘Yapabileceğim her şeyi yapar
gerisini Allah’a bırakırım’ yanıtını vermişlerdir. Bekârlarda ‘Hatırı sayılır
insanları devreye sokarım ’cümlesi % 4.5 ve ‘İşi oluruna bırakırım’ cümlesi
% 8.9 oranında tercih görmüştür. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni
durum ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
(p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a
bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin çok büyük
bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur.
Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve
olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, ‘Bu olaylar beni çok etkiler,
dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenler, evlilerde
ve ayrılmışlarda 0, bekârlarda ise % 10.3, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat
bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, evlilerde % 72.3,
bekârlarda % 59.1, ayrılmışlarda % 100, ‘ Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’, evlilerde
% 26.5, bekârlarda % 23.0, ayrılmışlarda 0 (sıfır), ‘Bu olaylar beni hiç
etkilemez’, evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 4.5, ‘Başka’ şeklinde görüş beyan
eden, evlilerde % 1.2, bekârlarda % 3.1 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile büyük felaket
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır,
sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin
çoğunluğu tarafından tercih edilen bir durumdur.
Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan
öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya
“Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı evlilerde % 89.2,
bekârlarda % 68.8, ayrılmışlarda % 100’ü “Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı
geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin evlilerde % 9.6, bekârlarda %
19.6 , “Derslerine çok çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı
evlilerde 0 (sıfır), bekârlarda % 3.8, “Başka” şıkkını işaretleyen oranı evlilerde
% 1.2, bekârlarda % 6.9 olarak gerçekleşmiştir.
158
Saffet KARTOPU
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile öğrenci
başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Tablo incelendiğinde, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı
örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin büyük bölümü
tarafından tercih edildiği görülmektedir.
2.3.2.4. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı
Tablo 43. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-1
BAŞARI TUTUMU
Eğitim Düzeyi
Lise
No
1
Genellikle
N
140
2
Bazen
88
30,7
21
3
Hiçbir zaman
5
1,7
4
4
Her zaman
54
18,8
287
BAŞARISIZLIK TUTUMU
Toplam
İŞE BAŞLAMA TUTUMU
%
Yüksek OkulFakülte
%
N
48,8
54
64,3
Chi-Square
Yüksek LisansDoktora
%
N
X=17,505
Toplam
N
%
5
100,0
199
52,9
25,0
0
0
109
29,0
4,8
0
0
9
2,4
5
6,0
0
0
59
15,7
100,0
84
100,0
5
100,0
376
100,0
1
Nasip değilmiş
diğer sefere
derim.
86
30,0
51
60,7
4
100,0
141
37,6
2
Daha fazla
çalışmam gerek
diye düşünürüm.
168
58,5
30
35,7
0
0
198
52,8
3
Kendimi
alkolle teselliye
çalışırım.
15
5,2
0
0
0
0
15
4,0
4
Kahreder ve
vazgeçerim.
18
6,3
3
3,6
0
0
21
5,6
Toplam
287
100,0
84
100,0
4
100,0
375
100,0
1
Yapabileceğim
herşeyi yapar
gerisini Allah’a
bırakırım.
248
86,4
83
98,8
5
100,0
336
89,4
2
Hatırı sayılır
insanları devreye
sokarım.
13
4,5
0
0
0
0
13
3,5
3
İşi oluruna
bırakırım.
26
9,1
1
1,2
0
0
27
7,2
Toplam
287
100,0
84
100,0
5
100,0
376
100,0
SD=6
P=.008
P<.05
X=34,744
SD=6
P=000
P<.05
X=11,180
SD=4
P=025
P<.05
Tablo 43, eğitim düzeyine göre kader algısını göstermektedir. Bu
159
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
tabloda, eğitim değişkenine göre kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre
anlamlılık düzeyine ulaşan, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu, işe başlama
tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlığı tutumu kader algısının
boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, başarı
tutumu açısından incelendiğinde,
Eğitim düzeyine göre başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak başarı konusunda kadere
atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna
göre lise öğrencilerinin %48’i, üniversite mezunlarının % 64’ü, lisansüstü
mezunlarının %100’ü, ‘Genellikle’, lise öğrencilerinin %30.7’si, üniversite
mezunlarının % 25.0’ı, ‘Bazen’ lise öğrencilerinin % 1.7’si, üniversite
mezunlarının % 4.8’i, ‘Hiçbir zaman’, lise öğrencilerinin % 18.8’i, üniversite
mezunlarının % 6.0’ı, ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin
sonuçlarına eğitim düzeyi ile başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’
sorusuna üniversite mezunlarının daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak
‘kısmen’ atfı’ kullandıkları, ‘Her zaman’ yanıtının fazlalığıyla da lise
öğrencilerinin üniversite mezunlarına göre ‘kadere atfı’ daha az kullandıkları
görülmektedir. Bu anlamda eğitim düzeyi yükseldikçe kadre ‘kısmen atıf
yapma’ oranı da artmaktadır.
Eğiti düzeyine göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm
çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu
soruya “Nasip değilmiş diğer sefere derim” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde
% 30.0, üniversite mezunlarında % 60.7, lisansüstü mezunlarında %100, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” diyenlerin oranı, lise öğrencilerinde %
58.5, üniversite mezunlarında % 35.7, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”
diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 5.2, üniversite mezunlarında 0 (sıfır) ve
“Kahreder vazgeçerim” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde % 6.3, üniversite
mezunlarında % 3.6 olarak gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına
göre eğitim düzeyi ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere
derim” yargısının üniversite mezunlarında, “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm” yargısının ise lise öğrencilerinde bariz bir şekilde daha fazla
160
Saffet KARTOPU
tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek
vazgeçme hem lise öğrencilerinde hem de üniversite mezunlarında, ‘alkolle
teselliye çalışma’ ise sadece lise öğrencilerinde az da olsa başvurulan bir
seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Eğitim düzeyine göre işe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara
bir işe başlarken nasıl bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, lise öğrencilerinin
% 86.4’ü, üniversite mezunlarının % 98.8’i, lisansüstü mezunlarında %100’ü
‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ yanıtını vermişlerdir.
Lise öğrencilerinde ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım ’cümlesi % 4.5
ve ‘İşi oluruna bırakırım’ cümlesi % 9.1 oranında tercih görmüştür. Ki-kare
analizinin sonuçlarına göre eğiti düzeyi ile işe başlama tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek
her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından
ve özellikle de üniversite mezunlarının çok büyük bölümü tarafından tercih
edilen bir durumdur.
161
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 44. Eğitim Düzeyine Göre Kader Algısı-2
Eğitim Düzeyi
BÜYÜK FELAKAET TUTUMU
No
1
Bu olaylar beni çok
etkiler, dünyam
kararır, bütün istek
ve arzularım yok
olur, yıkılırım
2
Olaylardan çok
etkilenirim fakat
bütünüyle kendimi
kaybetmemeye
çalışır, sabrederim.
Lise
%
N
Yüksek
OkulFakülte
%
N
Yüksek
LisansDoktora
%
N
N
%
30
0
0
30
8,0
10,5
0
0
Toplam
X=17,184
170 59,2 61
72,6
3
60,0
234
62,2
3
65
22,6 22
4
Bu olaylar beni hiç
etkilemez.
13
4,5
5
Başka (Belirtiniz)
9
3,1
287 100,0 84 100,0
5 100,0 376 100,0
1
Derslerine çok
çalışsaydı sınıfta
kalmazdı.
199
69,3
75
89,3
5
100,0
279
74,2
2
Derslerine çok
çalışsaydı,
sınıfı geçip
geçmeyeceğini
bilemeyiz.
57
19,9
8
9,5
0
0
65
17,3
3
Derslerine çok
çalışmış olsaydı
bile, yine sınıfta
kalırdı.
11
3,8
0
0
0
0
11
2,9
4
Başka (Belirtiniz)
20
7,0
1
1,2
0
0
21
5,6
Toplam
SD=8
P=028
Olayların olumsuz
etkisini kısa
zamanda atlatırım
ve hedeflerim için
çalışmaya devam
ederim.
Toplam
ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞI TUTUMU
Chi-Square
P<.05
26,2
2
40,0
89
23,7
0
0
0
0
13
3,5
1
1,2
0
0
10
2,7
X=16,410
SD=6
P=012
287 100,0 84 100,0
P<.05
5 100,0 376 100,0
Tablo 44’de, örneklemin eğitim düzeyine göre büyük felaket tutumunu
ölçmek için, büyük felaket ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş,
‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok
olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı, lise öğrencilerinde % 10.5, üniversite
162
Saffet KARTOPU
mezunlarında 0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’, lise öğrencilerinde % 59.2, üniversite
mezunlarında % 72.6, lisansüstü mezunlarında %60.0, ‘Olayların olumsuz
etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’,
lise öğrencilerinde % 22.6, üniversite mezunlarında % 26.2, lisansüstü
mezunlarında % 40, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’, lise öğrencilerinde % 4.5,
üniversite mezunlarında 0 (sıfır), ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler, lise
öğrencilerinde % 3.1, üniversite mezunlarında % 1.2 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile büyük felaket
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır,
sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite
mezunlarının büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların
olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam
ederim’ cümlesi de gruplar arası farklılaşma net olmamakla beraber tercih
gören bir başka yargı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öğrenci başarısızlık tutumunda da “Yıl sonunda sınıfta kalan
öğrencinin durumu ile ilgili ne söylersiniz?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya
“Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde
% 69.3, üniversite mezunlarında % 89.3, lisansüstü mezunlarında % 100,
“Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyenlerin
lise öğrencilerinde % 19.9, üniversite mezunlarında % 9.5, “Derslerine çok
çalışmış olsaydı bile sınıfta kalırdı” diyenlerin oranı lise öğrencilerinde %
3.8, üniversite mezunlarında 0 (sıfır) ve “Başka” şıkkını işaretleyen oranı lise
öğrencilerinde % 7.0, üniversite mezunlarında % 1.2 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile öğrenci
başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Tablo incelendiğinde, “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı
örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının
büyük bölümü tarafından tercih edildiği görülmektedir.
163
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Hem lise öğrencileri hem de üniversite mezunları arasında,
“Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyerek
öğrenci başarısızlığı konusunda ‘tamamen kadere artıf yapma’yı tercih eden
bir grubun da olduğu görülmektedir.
2.3.2.5. Okul Türüne Göre Kader Algısı
Tablo 45. Okul Türüne Göre Kader Algısı-1
Okul Türü
Turizm
N
No
1
HAYRIN VE ŞERRİN
KAYNAĞI
KADER İNANCI
2
3
Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu
65
konuda hiçbir şüphe
duymuyorum.
Kadere inanmakla
birlikte, bu konuda
çözemediğim bazı
hususlar var.
Kader konusunda
şüpheleniyorum.
Erdem
Beyazıt
Chi-Square
İmam- Hatip
Toplam
%
N
%
N
%
N
%
52,4
76
61,3
96
75,0
237
63,0
X=31,200
SD=12
P=002
P<.05
34
27,4
37
29,8
23
18,0
94
25,0
7
5,6
2
1,6
1
,8
10
2,7
4
Kader konusuna
ilgi duymuyorum.
5
4,0
4
3,2
4
3,1
13
3,5
5
Kadere
inanmıyorum.
9
7,3
0
0
2
1,6
11
2,9
6
Kadere ailem ve
çevrem inandığı
için inanıyorum.
0
0
1
,8
1
,8
2
,5
7
Başka (Belirtiniz).
4
3,2
4
3,2
1
,8
9
2,4
Toplam
124
100,0
124
100,0 128
100,0
376
100,0
1
Tamamen
katılıyorum
75
60,5
84
67,7
96
75,0
255
67,8
2
Katılıyorum
36
29,0
40
32,3
31
24,2
107
28,5
SD=6
3
Katılmıyorum
9
7,3
0
0
1
,8
10
2,7
P=000
4
Hiç katılmıyorum
4
3,2
0
0
0
0
4
1,1
Toplam
124
100,0
124
100,0
376
100,0
164
100,0 128
X=26,393
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 45, okul türüne göre kader algısını göstermektedir. Bu tabloda,
kader algısı ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader
inancı, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav
tutumu ve afetlerin kaynağı tercihi kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya
çalışılmıştır. Bu durumda, katılımcılar, kader inancı açısından incelendiğinde,
“Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum”
diyenlerin oranı Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 52.4, Erdem Beyazıt
Lisesinde % 61.3, İmam Hatip Lisesinde % 75.0, “Kadere inanmakla birlikte
bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı, Otelcilik ve
Turizm Meslek lisesinde % 27.4, Erdem Beyazıt Lisesinde % 29.8, İmam
Hatip Lisesinde % 18.0, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı,
Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 5.6, Erdem Beyazıt Lisesinde % 1.6,
İmam Hatip Lisesinde % 0.8, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin
oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 4.0, Erdem Beyazıt Lisesinde
% 3.2, İmam Hatip Lisesinde % 3.1 “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı,
Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 7.3, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır),
İmam Hatip Lisesinde % 1.6, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum
diyenlerin oranı, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde 0 (sıfır), Erdem Beyazıt
Lisesinde % 0.8, İmam Hatip Lisesinde % 0.8, Başka alternatif cümleler
kuranların oranı ise Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 3.2, Erdem Beyazıt
Lisesinde % 3.2, İmam Hatip Lisesinde % 0.8 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader inancı arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam Hatip
Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt
Lisesi mensuplarına göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda
temsil edilmektedirler. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere
inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların imam hatip lisesinde nispeten
daha az temsil edildiği görülmektedir.
Katılımcılara, hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp
katılmadığı sorulmuş, buna Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 60.5,
Erdem Beyazıt Lisesinde % 67.7, İmam Hatip Lisesinde % 75.0 ‘Tamamen
katılıyorum’, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde % 29.0, Erdem Beyazıt
Lisesinde % 32.3, İmam Hatip Lisesinde % 24.2 ‘Katılıyorum’, Otelcilik
165
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
ve Turizm Meslek lisesinde % 7.3, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır), İmam
Hatip Lisesinde % 0.8, ‘Katılmıyorum’, Otelcilik ve Turizm Meslek lisesinde
% 3.2, Erdem Beyazıt Lisesinde 0 (sıfır), İmam Hatip Lisesinde 0 (sıfır) ‘Hiç
katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre
okul türü ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
İmam Hatip Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve
Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre hayrın ve şerrin kaynağı Allah
olduğu yargısına daha fazla oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı
Allah olduğu yargısına hiç katılmadığını belirtenlerin az da olsa Otelcilik ve
Turizm Meslek Lisesi mensuplarının olduğu görülmektedir.
Tablo 46. Okul Türüne Göre Kader Algısı-2
Okul Türü
Turizm
No
SINAV TUTUM
Chi-Square
İmamHatip
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
Toplam
124
100,0
124
100,0
128
100,0
376
100,0
Derslerime çok
çalışır veya
çalışmaya gayret
gösterir, sonucu
Allah’a bırakırım.
49
53,3
70
71,4
89
91,8
208
72,5
2
Derslerime
çalışmam, kaderci
bir tutum sergilerim.
7
3
Derslerime çok
çalışır, sonuçtan
mutlaka emin
olurum.
21
22,8
5
5,1
2
2,1
28
9,8
4
Başka (Belirtiniz)
15
16,3
9
9,2
4
4,1
28
9,8
Toplam
92
100,0
98
100,0
97
100,0
287
100,0
1
Her şeyin sahibi
Allah’tır
60
48,4
90
72,6
96
75,0
246
65,4
X=34,261
2
Hatalarımızdır.
34
27,4
24
19,4
27
21,1
85
22,6
SD=4
3
Tabiattır.
30
24,2
10
8,1
5
3,9
45
12,0
Toplam
124
100,0
124
100,0
128
100,0
376
100,0
1
AFETLERİN
KAYNAĞI TERCİHİ
Erdem
Beyazıt
X=50,194
SD=6
7,6
14
14,3
2
2,1
23
8,0
P=000
P<.05
166
P=000
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 46’de okul türüne göre sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara
‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş,
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 53.3’ü, ‘Derslerime çok
çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek
kadere kısmen atıf yapmışlar, % 7.6’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir
tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, %
22.8’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek
‘kadere atıf yapmamış ve % 16.3’ü de başka alternatif cümleler kurmuşlardır.
Erdem Beyazıt Lisesi mensupların % 71.4’ü, ‘Derslerime çok çalışır veya
çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen
atıf yapmışlar, % 14.3’ü ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’
diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 5.1’i, ‘Derslerime çok
çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve %
9.2’si de başka alternatif cümleler kurmuşlardır.
İmam Hatip Lisesi mensupların % 91.8’i, ‘Derslerime çok çalışır veya
çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen
atıf yapmışlar, % 2.1’i ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’
diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 2.1’i, ‘Derslerime çok
çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve %
4.1’i de başka alternatif cümleler kurmuşlardır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile sınav tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, İmam
Hatiplilerin ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf
yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm
Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere
göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Yine katılımcıların okul türüne göre atıf yapma durumlarını ortaya
koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 48.4’ü ‘Her şeyin sahibi
Allah’tır’, % 27.4 ‘Hatalarımızdır’ % 24.2’si ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken,
Erdem Beyazıt Lisesi mensupların % 72.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, %
19.4’ü ‘Hatalarımızdır’, % 8.1’i ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir.
167
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
İmam Hatip Liselilerin bu konudaki tercihleri ise % 75.0’ı ‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’, % 21.1’i ‘Hatalarımızdır’, % 3.9’u ‘Tabiattır’ şeklinde
oluşmuştur.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile afetlerin kaynağı
tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi
mensupların göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri
ancak afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede Otelcilik ve Turizm Meslek
Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha
yüksek olduğu görülmektedir.
Tablo 47. Okul Türüne Göre Kader Algısı-3
Okul Türü
Turizm
N
BAŞARISIZLIK TUTUMU
BAŞARI TUTUMU
No
N
Her zaman
29
23,4
15
12,1
Toplam
124
100,0
124
31
25,0
53
76
3
4
4
%
Hiçbir zaman
2
Bazen
3
N
İmamHatip
46,0 65 52,4 77
27,4 39 31,5 36
3,2 5 4,0 0
Genellikle
2
Erdem
Beyazıt
57
34
4
1
1
%
Chi-Square
Nasip değilmiş diğer
sefere derim.
Daha fazla
çalışmam gerek diye
düşünürüm.
Kendimi alkolle
teselliye çalışırım.
Kahreder ve
vazgeçerim.
Toplam
%
Toplam
N
%
15
60,2
28,1
0
11,7
199 52,9
109 29,0
9
2,4
59 15,7
100,0
128
100,0
376
100,0
43,1
57
44,5
141
37,6
61,3 59 48,0 63
49,2
198 52,8
10
8,1
5
4,1
0
0
15
4,0
7
5,6
6
4,9
8
6,2
21
5,6
X=14,605
SD=6
P=024
P<.05
X=20,859
SD=6
P=002
P<.05
124 100,0 123 100,0 128 100,0 375 100,0
Tablo 47, okul türüne göre kader algısını gösteren üçüncü tablodur.
168
Saffet KARTOPU
Bu tabloda, okul türü kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre
anlamlılık düzeyine ulaşan, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların
asıl belirleyici düşüncesi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutu kader
algısının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Okul türüne göre başarı
tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’
sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Buna göre Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının %
46.0’ı, ‘Genellikle’, % 27.4’ü, ‘Bazen’, % 3.2’si, ‘Hiçbir zaman’,%23.4’ü
‘Her zaman’ yanıtını verirken, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının % 52.4’ü,
‘Genellikle’, % 31.5’i, ‘Bazen’, % 4.0’ı, ‘Hiçbir zaman’,% 12.1’i ‘Her
zaman’ yanıtını vermişlerdir. İmam Hatip Lisesi mensuplarının ise % 60.2’si,
‘Genellikle’, % 28.1, ‘Bazen’ 0 (sıfır), ‘Hiçbir zaman’,% 11.7’si ‘Her zaman’
yanıtını tercih etmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile başarı tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna İmam Hatiplilerin Otelcilik ve
Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların göre daha çok
‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak
‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve
‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi
ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların İmam Hatip Lisesi mensuplarına göre
daha yüksek olduğu görülmektedir.
Okul türüne göre, başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm
çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu
soruya Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının % 25.0’ı “Nasip
değilmiş diğer sefere derim”, % 61.3’ü, “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm”, % 8.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 5.6’sı “Kahreder
vazgeçerim” derken, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının % 43.1’i, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim”, % 48.0’ı, “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm”, % 4.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 4.9’u “Kahreder
vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. İmam Hatip Lisesi mensuplarının
ise % 44.5’i, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 49.2’si, “Daha fazla
çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 0 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”
169
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
% 6.2’si “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile başarısızlık tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip
lisesi mensupları, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında bariz bir şekilde daha fazla
tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek
vazgeçme tüm gruplarda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise Otelcilik ve Turizm
Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında az da olsa başvurulan
bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Tablo 48. Okul Türüne Göre Kader Algısı-4
Okul Türü
Turizm
KADER ETKİ BOYUTU
İŞE BAŞLAMA TUTUMU
OLAYLARIN ASIL
BELİRLEYİCİSİ TERCİHİ
No
Erdem
Beyazıt
Chi-Square
İmamHatip
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
1
İnsanın kendisi
65
52,4
47
37,9
45
35,2
157
41,8
2
Sosyal Hayat
10
8,1
3
2,4
2
1,6
15
4,0
3
Allah
49
39,5
74
59,7
81
63,3
204
54,3
Toplam
124
100,0
124
100,0 128 100,0
376
100,0
1
Yapabileceğim her şeyi
yapar gerisini Allah’a
bırakırım.
108
87,1
106
85,5
336
89,4
2
Hatırı sayılır insanları
devreye sokarım.
4
3,2
8
6,5
1
,8
13
3,5
3
İşi oluruna bırakırım.
12
9,7
10
8,1
5
3,9
27
7,2
Toplam
124
100,0
124
100,0 128 100,0
376
100,0
1
Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini
anladım.
74
59,7
90
72,6
260
69,1
2
Her şeyin önceden
belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın
faydasızlığını anladım.
25
20,2
9
7,3
13
10,2
47
12,5
3
Yaşamıma hiçbir şekilde
etkisi olmamaktadır.
15
12,1
8
6,5
8
6,2
31
8,2
4
Başka (Belirtiniz)
10
8,1
17
13,7
11
8,6
38
10,1
Toplam
124
100,0
124
100,0 128 100,0
376
100,0
122
95,3
X=20,530
SD=4
P=000
P<.05
X=9,796
SD=4
96
75,0
P=044
P<.05
X=17,292
SD=6
P=008
170
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 48’da okul türüne göre olayların asıl belirleyicisi tercihini
yansıtabilmek için örnekleme ‘olayların asıl belirleyişinin kim olduğu’
sorulmuş buna göre, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarında
olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin
oranı % 52.4, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 8.1, ‘Allah’
olduğunu düşünenlerin oranı % 39.5’tir. Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında
olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı
% 37.9, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 2.4, ‘Allah’ olduğunu
düşünenlerin oranı % 59.7’dir. İmam Hatip Lisesi mensuplarında ise
olayların asıl belirleyicisinin ‘insanın kendisi’ olduğunu düşünenlerin oranı
% 35.2, ‘Sosyal Hayat’ olduğunu düşünenlerin oranı % 1.6, ‘Allah’ olduğunu
düşünenlerin oranı % 63.3’tür.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile olayların asıl
belirleyicisi tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarının Erdem
Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensuplarına göre daha faza ‘olayların asıl
belirleyicisi olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak İmam Hatip Lisesi
ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının da asıl belirleyici olarak Allah’ı
tercih etmede Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarına göre daha
fazla yüzdelik dilimi temsil ettikleri görülmektedir. ‘Sosyal hayat’ tercihi de
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensuplarınca nispeten daha fazla tercih
edilen bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır.
İşe başlama tutumunu ölçmek için katılımcılara bir işe başlarken nasıl
bir yol izledikleri sorulmuş, buna göre, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde
% 87.1, ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ % 3.2, ‘Hatırı
sayılır insanları devreye sokarım’, % 9.7 ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde
cevap vermişlerdir. Erdem Beyazıt Lisesinde ise % 85.5, ‘Yapabileceğim her
şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım’ % 6.5, ‘Hatırı sayılır insanları devreye
sokarım’, % 8.1 ‘İşi oluruna bırakırım’ şeklinde cevap vermişlerdir. İmam
Hatip lisesinde de % 95.3, ‘Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a
bırakırım’ % 0.8, ‘Hatırı sayılır insanları devreye sokarım’, % 3.9 ‘İşi oluruna
bırakırım’ şeklinde cevap vermişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre
okul türü ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
171
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
(p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a
bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de İmam Hatip Lisesi
mensuplarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir tutumdur.
Kader etki boyutu görebilmek amacıyla katılımcılara ‘kadere
inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna göre,
Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini
anladım’ diyenlerin oranı % 59.7, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 20.2, ‘Yaşamıma
hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 12.1, ve ‘Başka’ şıkkını
işaretleyenlerin oranı % 8.1 olurken, Erdem Beyazıt Lisesinde, ‘Sistemli ve
düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 72.6, ‘Her şeyin
önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’
diyenlerin oranı % 7.3, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’
diyenlerin oranı % 6.5, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 13.7
olduğu görülmektedir. İmam Hatip Lisesinde ise, ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 75.0, ‘Her şeyin önceden
belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin
oranı % 10.2, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı
% 6.2, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 8.6 olmuştur.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader etki boyutu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
katılımcıların % 69.1’i ve İmam Hatip Lisesi mensuplarının % 75.0’ı kadere
inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’
yargısına katılmaktadırlar. Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensupları bu
ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini,
herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ ve ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadelerine daha yüksek oranda katılmaktadırlar.
172
Saffet KARTOPU
2.3.2.6. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı
Tablo 49. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-1
Sosyo- Ekonomik Durum
Üst
No
KADER İNANCI
1
2
3
4
5
6
BAŞARISIZLIK TUTUMU
7
1
2
3
4
Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu
konuda hiçbir şüphe
duymuyorum.
Kadere inanmakla
birlikte, bu konuda
çözemediğim bazı
hususlar var.
Kader konusunda
şüpheleniyorum.
Kader konusuna ilgi
duymuyorum.
Kadere inanmıyorum.
Kadere ailem ve çevrem
inandığı için inanıyorum.
Başka (Belirtiniz).
Toplam
Nasip değilmiş diğer
sefere derim.
Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm.
Kendimi alkolle teselliye
çalışırım.
Kahreder ve vazgeçerim.
Toplam
Orta
Chi-Square
Düşük
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
18
60,0
200
62,7
19
70,4
237
63,0
X=23,738
SD=12
P=022
P<.05
6
20,0
86
27,0
2
7,4
94
25,0
0
0
9
2,8
1
3,7
10
2,7
3
10,0
7
2,2
3
11,1
13
3,5
1
3,3
9
2,8
1
3,7
11
2,9
0
0
1
,3
1
3,7
2
,5
2
30
6,7
100,0
7
319
2,2
0
0
9
100,0 27 100,0 376
2,4
100,0
7
23,3
128
40,3
6
22,2
141
37,6
21
70,0
160
50,3
17
63,0
198
52,8
2
6,7
10
3,1
3
11,1
15
4,0
0
0
20
6,3
1
3,7
21
5,6
30
100,0
318
100,0 27 100,0 375
X=13,149
SD=6
P=041
P<.05
100,0
Tablo 49, öznel gelir algısına göre kader algısını yansıtmaktadır.
Burada, öznel gelir algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına
göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki
boyutu ve büyük felaket tutumu kader algısının boyutları olarak yansıtılmaya
çalışılmıştır.
Bu durumda, katılımcılar, kader inancı açısından incelendiğinde, üst
gelir grubunda, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe
duymuyorum” diyenlerin oranı % 60.0, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda
173
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 20.0, “Kader konusunda
şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusuna ilgi duymuyorum
“ diyenlerin oranı, % 10.0, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, %
3.3, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenler 0 (sıfır) ve
Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 6.7 olarak gerçekleşirken,
orta gelir grubunda, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir
şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 62.7, “Kadere inanmakla birlikte
bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 27.0, “Kader
konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 2.8, “Kader konusuna ilgi
duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 2.2, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin
oranı, % 2.8, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin
oranı, % 0.3 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 2.2 olarak
gerçekleşmiştir. Düşük gelir grubunda ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum
ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 70.4, “Kadere
inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin
oranı % 7.4, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 3.7,
“Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 11.1, “Kadere
inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 3.7, Kadere ailem ve çevrem inandığı için
inanıyorum diyenlerin oranı, % 3.7 ve Başka alternatif cümleler kuranlar ise 0
(sıfır) olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader anlayışı
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre, düşük gelir
grubu, orta ve üst gelir grubuna göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek
oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda gelir arttıkça kadere kesin olarak
inanmada bir düşüş gözlenmektedir. Kader konusunda şüphe ve tereddüt
eden, kadere inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların tüm gruplarda belirli
oranda temsil edildiği görülmektedir. Ancak orta gelir grubunda, üst ve düşük
gelir grubuna göre kadere ilgi göstermeyenler oransal olarak daha azdır.
Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya üst gelir
grubunun % 23.3’ü, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 70.0’ı, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 6.7’si “Kendimi alkolle teselliye
174
Saffet KARTOPU
çalışırım” 0 (sıfır)’ı “Kahreder vazgeçerim” derken, orta gelir grubunda ise %
40.3’ü, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 50.3’ü, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm”, % 3.1’i “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.3’ü
“Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Düşük gelir grubunun ise %
22.2’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 63.0’ı, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm”, % 11.1’i, “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” %
3.7’si “Kahreder vazgeçerim” şeklinde yanıtlamışlardır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile başarısızlık
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının orta gelir grubu, “Daha fazla
çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise üst ve düşük gelir gruplarında
daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa
düşerek vazgeçme orta ve düşük gelir grubunda, ‘alkolle teselliye çalışma’
ise tüm gelir gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya
çıkmaktadır.
175
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 50. Öznel Gelir Algısına Göre Kader Algısı-2
Sosyo- Ekonomik Durum
Üst
%
N
KADER ETKİ BOYUTU
No
1
Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini
anladım.
2
Her şeyin önceden
belirlendiğini,
herhangi bir
şey yapmanın
faydasızlığını
anladım.
0
3
Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi
olmamaktadır.
1
3,3
4
Başka (Belirtiniz)
8
70,0
N
%
222
69,6
Düşük
%
N
17
63,0
Toplam
N
%
260
69,1
X=21,418
0
44
13,8
3
11,1
47
12,5
24
7,5
6
22,2
9,1
1
3,7
31
8,2
26,7
29
319
1
Bu olaylar beni çok
etkiler, dünyam
kararır, bütün istek ve
arzularım yok olur,
yıkılırım.
0
0
27
8,5
3
2
Olaylardan çok
etkilenirim fakat
bütünüyle kendimi
kaybetmemeye
çalışır, sabrederim.
13
43,3
203
63,6
18
3
Olayların olumsuz
etkisini kısa
zamanda atlatırım
ve hedeflerim için
çalışmaya devam
ederim.
12
40,0
73
22,9
4
14,8
89
23,7
4
Bu olaylar beni hiç
etkilemez.
2
6,7
10
3,1
1
3,7
13
3,5
5
Başka (Belirtiniz)
3
10,0
6
1,9
1
3,7
10
2,7
376
100,0
Toplam
SD=6
P=002
30 100,0
Toplam
BÜYÜK FELAKET TUTUMU
21
Orta
Chi-Square
38
10,1
376
100,0
11,1
30
8,0
66,7
234
62,2
100,0 27 100,0
P<.05
X=16,996
SD=8
P=030
30 100,0
319
100,0 27 100,0
P<.05
Tablo 50’de kader etki boyutunu görebilmek amacıyla katılımcılara
‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve buna
göre, üst gelir grubunda, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’
diyenlerin oranı % 70.0, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir
şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenler 0 (sıfır), ‘Yaşamıma hiçbir
176
Saffet KARTOPU
şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 3.3, ve ‘Başka’ şıkkını
işaretleyenlerin oranı % 26.7 olurken, orta gelir grubunda, ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 69.6, ‘Her şeyin önceden
belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin
oranı 13.8, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı
% 7.5, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 9.1 olduğu görülmektedir.
Düşük gelir grubunda ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’
diyenlerin oranı % 63.0, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey
yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 11.1, ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 22.2, ve ‘Başka’ şıkkını
işaretleyenlerin oranı % 3.7 olmuştur.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader etki
boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
katılımcıların % 69.1’i ve üst gelir grubunun % 70.0’ı kadere inanmanın
sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına
katılmaktadırlar. Düşük gelir grubu bu ifadeye nispeten daha az düzeyde
katılırken, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha
yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ yargısına üst gelir grubunda katılan
hiç kimse bulunmamaktadır.
Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket
ve olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, üst gelir grubunda, ‘Bu
olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur,
yıkılırım’ diyenler 0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle
kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 43.3, ‘Olayların olumsuz
etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’
% 40.0, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 6.7, ve ‘Başka’ şeklinde görüş
beyan edenler, % 10.0, olarak gerçekleşirken, orta gelir grubunda, ‘Bu olaylar
beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’
diyenlerin oranı, % 8.5, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 63.6, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 22.9, ‘Bu
olaylar beni hiç etkilemez’ % 3.1, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler
177
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
% 1.9 olarak gerçekleşmiştir. Düşük gelir grubunda ise, ‘Bu olaylar beni
çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’
diyenlerin oranı, % 11.1, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 66.7, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 14.8, ‘Bu
olaylar beni hiç etkilemez’, % 3.7, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler %
3.7, olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile büyük
felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından
ve özellikle de orta ve düşük gelir grubunun büyük bölümü tarafından tercih
edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim
için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle üst gelir grubu tarafından
tercih edilen bir tutum olmakla beraber orta ve düşük gelir grubu tarafından
da az da olsa benimsendiği görülmektedir.
178
Saffet KARTOPU
2.3.2.7. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı
Tablo 51. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-1
Öznel Sağlık Algısı
Genellikle
No
1
KADER İNANC
2
3
4
5
6
7
BAŞARISIZLIK TUTUMU
1
2
3
4
Kadere
kesin olarak
inanıyorum
ve bu konuda
hiçbir şüphe
duymuyorum.
Kadere
inanmakla
birlikte,
bu konuda
çözemediğim
bazı hususlar
var.
Kader
konusunda
Kader
konusuna ilgi
duymuyorum.
Kadere
inanmıyorum.
Kadere ailem
ve çevrem
inandığı için
inanıyorum.
Başka
(Belirtiniz).
Toplam
Nasip değilmiş
diğer sefere
derim.
Daha fazla
çalışmam
gerek diye
düşünürüm.
Kendimi
alkolle
teselliye
çalışırım.
Kahreder ve
vazgeçerim.
Toplam
Hiçbir
zaman
Bazen
Chi-Square
Her
zaman
Toplam
N
%
N
%
N
%
N
%
142
67,6
53
52,5
1
16,7
41
69,5
237
63,0
50
23,8
35
34,7
3
50,0
6
10,2
94
25,0
5
2,4
4
4,0
0
0
1
1,7
10
2,7
7
3,3
4
4,0
2
33,3
0
0
13
3,5
3
1,4
2
2,0
0
0
6
10,2
11
2,9
1
,5
1
1,0
0
0
0
0
2
,5
2
1,0
2
2,0
0
0
5
8,5
9
2,4
X=58,766
SD=18
P=000
210 100,0 101 100,0
6
100,0 59 100,0
376
100,0
88
41,9
28
27,7
4
66,7
21
36,2
141
37,6
115
54,8
50
49,5
1
16,7
32
55,2
198
52,8
P<.05
X=40,278
SD=9
4
1,9
7
6,9
1
16,7
3
5,2
15
4,0
3
1,4
16
15,8
0
0
2
3,4
21
5,6
210 100,0 101 100,0
6
375
100,0
100,0 58 100,0
P=000
P<.05
Tablo 51, öznel sağlık algısına göre kader algısını yansıtmaktadır. Burada, öznel
sağlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık
düzeyine ulaşan, kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu ve büyük
179
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
felaket tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
Bu durumda, katılımcılar, öznel sağlık algısına göre, kader inancı
açısından incelendiğinde, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerde, “Kadere
kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin
oranı % 67.6, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı
hususlar var” diyenlerin oranı % 23.8, “Kader konusunda şüpheleniyorum”
diyenlerin oranı % 2.4, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı,
% 3.3, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 1.4, Kadere ailem ve
çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0.5 ve Başka alternatif
cümleler kuranların oranı ise % 1.0 olarak gerçekleşirken,
Kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde, “Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı %
52.5, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var”
diyenlerin oranı % 34.7, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin
oranı % 4.0, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 4.0,
“Kadere inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 2.0, Kadere ailem ve çevrem
inandığı için inanıyorum diyenlerin oranı, % 1.0 ve Başka alternatif cümleler
kuranların oranı ise % 2.0 olarak gerçekleşmiştir. Kendisini hiçbir zaman
sağlıklı hissetmeyenlerde ise, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda
hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 16.7, “Kadere inanmakla
birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 50.0,
“Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusuna ilgi
duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 33.3, “Kadere inanmıyorum” diyenler 0
(sıfır), Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenler 0 (sıfır) ve
Başka alternatif cümleler kuranlar ise yine 0 (sıfır) olarak gerçekleşmiştir.
Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise, “Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı %
69.5, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var”
diyenlerin oranı % 10.2, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı
% 1.7, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 0, “Kadere
inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 10.2, Kadere ailem ve çevrem inandığı
için inanıyorum diyenlerin oranı, % 0 ve Başka alternatif cümleler kuranların
oranı ise % 8.5 olarak gerçekleşmiştir.
180
Saffet KARTOPU
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile kader inancı
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre, kendisini her
zaman ve genellikle sağlıklı hissedenler, bazen sağlıklı hissedenlere ve hiçbir
zaman sağlıklı hissetmeyenlere göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek
oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisini sağlıklı hissetme düzeyi
arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini
‘hiç bir zaman sağlıklı hissetmeyenler’ kadere inanmakla beraber çözemediği
hususlar olduğunu ifade etmede ve kader konusuna ilgi duymadığını ifade
etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir.
Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya kendisini
genellikle sağlıklı hissedenlerin % 41.9’u, “Nasip değilmiş diğer sefere
derim”, % 54.8’i, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 1.9’u
“Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 1.4’ü “Kahreder vazgeçerim” derken,
kendisini bazen sağlıklı hissedenlerin ise % 27.7’si, “Nasip değilmiş diğer
sefere derim”, % 49.5’i, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, %
6.9’u “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 15.8’i “Kahreder vazgeçerim”
yanıtını tercih etmişlerdir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin
ise % 66.7’si, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 16.7’si, “Daha fazla
çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 16.7’si, “Kendimi alkolle teselliye
çalışırım” % 0’ı “Kahreder vazgeçerim” şeklinde yanıtlamışlardır. Kendisini
her zaman sağlıklı hissedenlerin ise % 36.2’si, “Nasip değilmiş diğer sefere
derim”, % 55.2’si, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 5.2’si,
“Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 3.4’ü “Kahreder vazgeçerim” şeklinde
yanıtlamışlardır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile başarısızlık
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının kendisini hiçbir zaman sağlıklı
hissetmeyenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının
ise tüm gruplarca yüksek oranda tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık
sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme kendisini bazen sağlıklı hissedenlerde,
‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gruplarında az da olsa başvurulan bir
seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
181
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 52. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-2
Öznel Sağlık Algısı
Genellikle
BÜYÜK FELAKET TUTUMU
KADER ETKİ BOYUTU
No
Bazen
Hiçbir
zaman
Chi-Square
Her
zaman
N
%
N
%
N
%
N
%
156
74,3
65
64,4
2
33,3
37
62,7
Toplam
1
Sistemli
ve düzenli
çalışmam
gerektiğini
anladım.
2
Her şeyin
önceden
belirlendiğini,
herhangi bir
şey yapmanın
faydasızlığını
anladım.
20
3
Yaşamıma
hiçbir
şekilde etkisi
olmamaktadır.
13
6,2
7
6,9
3
50,0
8
13,6
31
8,2
4
Başka
(Belirtiniz)
21
10,0
11
10,9
0
0
6
10,2
38
10,1
Toplam
210
100,0 101 100,0
6
100,0
59
100,0
376
100,0
1
Bu olaylar
beni çok
etkiler, dünyam
kararır, bütün
istek ve
arzularım yok
olur, yıkılırım.
9
2
Olaylardan
çok etkilenirim
fakat bütünüyle
kendimi
141
kaybetmemeye
çalışır,
sabrederim.
260
69,1
X=23,182
SD=9
9,5
18
17,8
1
16,7
8
13,6
47
12,5
P=006
P<.05
4,3
14
13,9
0
0
7
11,9
30
8,0
67,1
64
63,4
4
66,7
25
42,4
234
62,2
X=26,450
SD=12
3
Olayların
olumsuz
etkisini kısa
zamanda
atlatırım ve
hedeflerim
için çalışmaya
devam ederim.
49
23,3
16
15,8
1
16,7
23
39,0
89
23,7
4
Bu olaylar beni
hiç etkilemez.
6
2,9
4
4,0
1
16,7
2
3,4
13
3,5
5
Başka
(Belirtiniz)
5
2,4
3
3,0
0
0
2
3,4
10
2,7
Toplam
210
6
100,0
59
100,0
376
100,0
P=009
100,0 101 100,0
182
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 52’de kader etki boyutunu görebilmek amacıyla katılımcılara
‘kadere inanmanın kendilerinde ne gibi değişiklik yaptığı sorulmuş ve
buna göre, kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerde, ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 74.3, ‘Her şeyin önceden
belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin
oranı % 9.5, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı
% 6.2, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 10.0 olurken, kendisini
bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini
anladım’ diyenlerin oranı % 64.4, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı 17.8, ‘Yaşamıma
hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 6.9, ve ‘Başka’ şıkkını
işaretleyenlerin oranı % 10.9 olduğu görülmektedir. Kendisini hiçbir zaman
sağlıklı hissetmeyenlerde ise, ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini
anladım’ diyenlerin oranı % 33.3, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin oranı % 16.7, ‘Yaşamıma
hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı % 50.0, ve ‘Başka’ şıkkını
işaretleyenler 0 (sıfır) olmuştur.
Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise, ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ diyenlerin oranı % 62.7, ‘Her şeyin önceden
belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ diyenlerin
oranı % 13.6, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ diyenlerin oranı
% 13.6, ve ‘Başka’ şıkkını işaretleyenlerin oranı % 10.2 olmuştur
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile kader
etki boyutu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve kendisini genellikle sağlıklı
hissedenlerin % 74.3’ü kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Kendisini bezen
ve her zaman sağlıklı hissedenler bu ifadeye nispeten daha az düzeyde
katılırken, Hiçbir zaman kendisini sağlıklı hissetmeyenler, ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar.
‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını
anladım’ yargısına ise tüm gruplarda belli oranda katılım söz konusudur.
183
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Örneklemin büyük felaket tutumunu ölçmek için, büyük felaket ve
olaylar karşısında nasıl davrandıkları sorulmuş, buna göre kendisini genellikle
sağlıklı hissedenlerde, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün
istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı % 4.3, ‘Olaylardan
çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’
% 67.1, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için
çalışmaya devam ederim’ % 23.3, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ % 2.9, ve
‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler, % 2.4, olarak gerçekleşirken, kendisini
bazen sağlıklı hissedenlerde, ‘Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün
istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenlerin oranı % 13.9, ‘Olaylardan
çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’
% 63.4, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim
için çalışmaya devam ederim’ % 15.8, ‘Bu olaylar beni hiç etkilemez’ %
4.0, ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 3.0 olarak gerçekleşmiştir.
Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerde ise, ‘Bu olaylar beni çok
etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’ diyenler
0 (sıfır), ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye
çalışır, sabrederim’, % 66.7, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda
atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 16.7, ‘Bu olaylar beni
hiç etkilemez’ % 16.7 ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler % 0 olarak
gerçekleşmiştir. Kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerde ise ‘Bu olaylar
beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım yok olur, yıkılırım’
diyenlerin oranı, % 11.9, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ % 42.4, ‘Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ % 39.0, ‘Bu
olaylar beni hiç etkilemez’ % 3.4 ve ‘Başka’ şeklinde görüş beyan edenler %
3.4 olarak gerçekleşmiştir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile büyük
felaket tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, ‘Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi
kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından
tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve
hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi özellikle kendisini her zaman
ve genellikle sağlıklı hissedenler tarafından tercih edilen bir tutum olmakla
184
Saffet KARTOPU
beraber bazen sağlıklı hissedenler ve hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenler
tarafından da az da olsa benimsendiği görülmektedir.
Tablo 53. Öznel Sağlık Algısına Göre Kader Algısı-3
Öznel Sağlık Algısı
Genellikle
HAYRIN VE ŞERRİN
KAYNAĞI
No
1
2
3
4
SINAV TUTUMU
1
2
3
BAŞARI TUTUMU
4
N
Tamamen
138
katılıyorum
Katılıyorum
69
Katılmıyorum 3
Hiç
0
katılmıyorum
Toplam
210
Derslerime
çok çalışır
veya
çalışmaya
gayret
115
gösterir,
sonucu
Allah’a
bırakırım.
Derslerime
çalışmam,
kaderci
8
bir tutum
sergilerim.
Derslerime
çok çalışır,
sonuçtan
11
mutlaka emin
olurum.
Başka
13
(Belirtiniz)
Hiçbir
zaman
Bazen
Chi-Square
Her zaman
Toplam
X=19,453
%
N
%
N
%
N
%
65,7
70
69,3
4
66,7
43
72,9
255
67,8
SD=9
32,9
1,4
26
4
25,7
4,0
2
0
33,3
0
10
3
16,9
5,1
107
10
28,5
2,7
P=022
0
1
1,0
0
0
3
5,1
4
1,1
100,0
101 100,0
6
100,0 59 100,0 376 100,0
78,2
59
4
66,7
68,6
30
62,5
208
P<.05
72,5
X=17,810
SD=9
5,4
10
11,6
2
33,3
3
6,2
23
8,0
P=037
P<.05
7,5
7
8,1
0
0
10
20,8
28
9,8
8,8
10
11,6
0
0
5
10,4
28
9,8
Toplam
147
100,0
86
100,0
6
100,0 48 100,0 287 100,0
1
Genellikle
130
61,9
41
40,6
1
16,7
27
45,8
199
52,9
X=35,808
2
Bazen
49
23,3
43
42,6
5
83,3
12
20,3
109
29,0
SD=9
3
Hiçbir zaman
3
1,4
3
3,0
0
0
3
5,1
9
2,4
4
Her zaman
28
13,3
14
13,9
0
0
17
28,8
59
15,7
Toplam
210
100,0
101 100,0
6
100,0 59 100,0 376 100,0
P=000
P<.05
Tablo 53, öznel sağlık algısına göre kader anlayışını yansıtan üçüncü
tablodur. Bu tabloda, öznel sağlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz
185
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, hayrın ve şerrin kaynağı Allah
olduğuna katılıp katılmama tutumu, sınav tutumu, başarı tutumu kader anlayışının
boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır. Buna göre, katılımcılara, hayrın ve
şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmadığı sorulmuş, kendisini genellikle
sağlıklı hissedenler, % 65.7 ‘Tamamen katılıyorum’, % 32.9 ‘Katılıyorum’,
% 1.4, ‘Katılmıyorum’ 0 (sıfır), ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtirken,
kendisini bazen sağlıklı hissedenlerin % 69.3 ‘Tamamen katılıyorum’, % 25.7
‘Katılıyorum’, % 4.0, ‘Katılmıyorum’, % 1.0 ‘Hiç katılmıyorum’ tercihini
belirtmişlerdir. Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 66.7
‘Tamamen katılıyorum’, % 33.3 ‘Katılıyorum’ 0 (sıfır), ‘Katılmıyorum’ 0
(sıfır), ‘Hiç katılmıyorum’ derken, kendisini her zaman sağlıklı hissedenlerin
% 72.9 ‘Tamamen katılıyorum’, % 16.9 ‘Katılıyorum’, % 5.1, ‘Katılmıyorum’,
% 5.1‘Hiç katılmıyorum’ tercihini belirtmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile hayrın ve
şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında anlamlı bir
ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, tüm gruplar hayrın ve
şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına yüksek oranda katılmaktadır. Hayrın
ve şerrin kaynağı Allah olduğu yargısına katılmadığını ve hiç katılmadığını
belirtenlerin oranı örneklem içinde sadece % 3.6’dır.
Sınav tutumunu ölçmek içinse katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi
derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz diye sorulmuş, kendisini
genellikle sağlıklı hissedenlerin % 78.2’si, ‘Derslerime çok çalışır veya
çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen
atıf yapmışlar, % 5.4 ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’
diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 7.5 ‘Derslerime çok
çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve
% 8.8’i de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Kendisini bazen sağlıklı
hissedenlerin % 68.6’sı, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret
gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, %
11.6’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen
kadere atıf yapmayı tercih etmiş % 8.1’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan
mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 11.6’sı da başka
alternatif cümleler kurmuşlardır.
186
Saffet KARTOPU
Kendisini hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 66.7’si,
‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a
bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, % 33.3 ‘Derslerime
çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf
yapmayı tercih etmiş, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’
ve ‘başka’ cümlelerini tercih eden kimse olmamıştır. Kendisini her zaman
sağlıklı hissedenlerin % 62.5’i, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret
gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar %
6.2’si ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen
kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 20.8’i ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan
mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 10.4’ü de başka
alternatif cümleler kurmuşlardır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile sınav tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
kendisini genellikle sağlıklı hissedenlerin ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları
ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından
da kendisini bazen ve her zaman sağlıklı hissedenlerin oranı kendisini
genellikle sağlıklı hissedenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman
elinizde mi?’ sorusu sorularak başarı konusunda kadere atıf yapmayı ne
düzeyde kullandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre kendisini
genellikle sağlıklı hissedenlerin % 61.9’u, bazen sağlıklı hissedenlerin
% 40.6’sı, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 16.7’si, her zaman
sağlıklı hissedenlerin % 45.8’i ‘başarmak genellikle elimizde’, kendisini
genellikle sağlıklı hissedenlerin % 23.3’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin %
42.6’sı, hiçbir zaman sağlıklı hissetmeyenlerin % 83.3’ü, her zaman sağlıklı
hissedenlerin % 20.3’ü ‘başarmak bazen elimizde’, kendisini genellikle
sağlıklı hissedenlerin % 1.4’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin % 3.0, hiçbir
zaman sağlıklı hissetmeyenlerin 0 (sıfır)’ı, her zaman sağlıklı hissedenlerin
% 5.1’i ‘başarmak hiçbir zaman elimizde değil’, kendisini genellikle sağlıklı
hissedenlerin % 13.3’ü, bazen sağlıklı hissedenlerin % 13.9’u, hiçbir zaman
sağlıklı hissetmeyenlerin 0 (sıfır)’ı, her zaman sağlıklı hissedenlerin % 28.8
‘başarmak her zaman elimizde’, yanıtlarını tercih etmişlerdir.
187
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Ki-kare analizinin sonuçlarına öznel sağlık algısı ile başarı tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna kendisini genellikle sağlıklı
hissedenlerin diğer gruplara göre daha çok ‘başarmak genellikle elimizde’
ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir.
2.3.2.8. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı
Tablo 54. Dramatik Tecrübeye Göre Kader Algısı
Dramatik Deneyim
Evet
N
BAŞARISIZLIK TUTUMU
BAŞARI TUTUMU
AFETLERİN
KAYNAĞI TERCİHİ
No
Hayır
%
N
%
Birinci
Derece
Yakınım
Yaşadı
N
%
Chi-Square
Toplam
X=13,566
N
%
1
Her şeyin
50
sahibi Allah’tır
60,2
176
69,6
20
50,0
246
65,4
2
Hatalarımızdır. 21
25,3
55
21,7
9
22,5
85
22,6
3
Tabiattır.
12
14,5
22
8,7
11
27,5
45
12,0
Toplam
83 100,0
253
100,0
40
100,0
376
100,0
1
Genellikle
40
48,2
144
56,9
15
37,5
199
52,9
2
Bazen
23
27,7
71
28,1
15
37,5
109
29,0
3
Hiçbir zaman
7
8,4
1
,4
1
2,5
9
2,4
4
Her zaman
13
15,7
37
14,6
9
22,5
59
15,7
83 100,0
253
100,0
40
100,0
376
100,0
Toplam
1
Nasip
değilmiş
diğer sefere
derim.
36
43,4
93
36,9
12
30,0
141
37,6
2
Daha fazla
çalışmam
gerek diye
düşünürüm.
34
41,0
142
56,3
22
55,0
198
52,8
3
Kendimi
alkolle
teselliye
çalışırım.
8
9,6
6
2,4
1
2,5
15
4,0
4
Kahreder ve
vazgeçerim.
5
6,0
11
4,4
5
12,5
21
5,6
252
100,0
40
100,0
375
100,0
Toplam
SD=4
P=009
P<.05
X=22,271
SD=6
P=001
P<.05
X=16,810
SD=6
P=010
83 100,0
188
P<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 54, dramatik tecrübeye göre kader algısını yansıtmaktadır. Bu
tabloda, dramatik deneyime kader algısı ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına
göre anlamlılık düzeyine ulaşan, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu ve
başarısızlık tutumu kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
Buna göre, katılımcıların atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için
‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre dramatik deneyim
yaşadığını ifade edenlerin % 60.2’si ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 25.3’ü
‘Hatalarımızdır’ % 14.5’i ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken, dramatik deneyim
yaşamadığını ifade edenlerin % 69.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 21.7’si
‘Hatalarımızdır’, % 8.7’si ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir. Birinci
derece yakınım dramatik deneyim yaşadı diyenlerin bu konudaki tercihleri
ise % 50.0’ı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 22.5’i ‘Hatalarımızdır’, % 27.5’i
‘Tabiattır’ şeklinde oluşmuştur. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik
deneyim ile afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
(p<.05). Tablo incelendiğinde, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenler
‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri, afetlerin kaynağı
olarak ‘tabiatı’ görmede birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar
daha yüksek olduğu görülmektedir.
Başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her zaman
elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dramatik deneyim yaşayanlarda % 48.2,
‘Genellikle’, % 27.7 ‘Bazen’, % 8.4, ‘Hiçbir zaman’,% 15.7 ‘Her zaman’
yanıtını verirken, dramatik deneyim yaşamayanlarda % 56.9 ‘Genellikle’, %
28.1 ‘Bazen’, % 0.4 ‘Hiçbir zaman, % 14.6 ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir.
Birinci derece yakınım dramatik deneyim yaşadı diyenlerde ise % 37.5
‘Genellikle’, % 37.5 ‘Bazen’, % 2.5, ‘Hiçbir zaman’,% 22.5 ‘Her zaman’
yanıtını tercih etmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile başarı tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dramatik deneyim yaşamayanlar,
yaşayanlara ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlara göre daha
çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak
‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve
189
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dramatik deneyim yaşayanlar ve
birinci derece yakını yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara göre daha
yüksek olduğu görülmektedir.
Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya dramatik
deneyim yaşadığını ifade edenlerde % 43.4 “Nasip değilmiş diğer sefere
derim”, % 41.0, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 9.6
“Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.0 “Kahreder vazgeçerim” derken,
dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenlerde % 36.9, “Nasip değilmiş diğer
sefere derim”, % 56.3, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 2.4
“Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 4.4 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını
tercih etmişlerdir. Birinci derece yakını dramatik deneyim yaşadığını ifade
edenler ise % 30.0, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 55.0, “Daha fazla
çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 2.5“Kendimi alkolle teselliye çalışırım”,
% 12.5 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile başarısızlık
tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dramatik deneyim yaşayanlarca,
“Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dramatik deneyim
yaşamayanlarca ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlarca bariz
bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda,
az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
190
Saffet KARTOPU
2.3.2.9. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı
Tablo 55. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-1
Öznel Dindarlık Algısı
Çok
Dindar
N
%
No
KADER İNANCI
1
2
3
4
5
6
7
SINAV TUTUM
1
2
3
4
Kadere
kesin olarak
inanıyorum
ve bu konuda
hiçbir şüphe
duymuyorum.
Kadere
inanmakla
birlikte,
bu konuda
çözemediğim
bazı hususlar var.
Kader konusunda
şüpheleniyorum.
Kader konusuna
ilgi duymuyorum.
Kadere
inanmıyorum.
Kadere ailem ve
çevrem inandığı
için inanıyorum.
Başka
(Belirtiniz).
Toplam
Derslerime çok
çalışır veya
çalışmaya gayret
gösterir, sonucu
Allah’a bırakırım.
Derslerime
çalışmam,
kaderci bir tutum
sergilerim.
Derslerime çok
çalışır, sonuçtan
mutlaka emin
olurum.
Başka (Belirtiniz)
Toplam
25
89,3
Dindar
N
%
156
69,0
Chi-Square
Biraz
Dindar
N
%
Hiç
Dindar
Değil
N
%
51
5
44,3
71,4
Toplam
237
63,0
X=46,922
0
0
52
23,0
42
36,5
0
0
94
25,0
SD=18
P=000
1
3,6
5
2,2
4
3,5
0
0
10
2,7
0
0
5
2,2
7
6,1
1
14,3
13
3,5
2
7,1
4
1,8
4
3,5
1
14,3
11
2,9
0
0
0
0
2
1,7
0
0
2
,5
0
0
4
1,8
5
4,3
0
0
9
2,4
28
100
226
100
115
100
7
100
376
100
17
63,0
128
79,5
61
66,3
2
28,6
208
72,5
P<.05
X=25,259
4
14,8
7
4,3
10
10,9
2
28,6
23
8,0
SD=9
P=003
6
22,2
12
7,5
8
8,7
2
28,6
28
9,8
0
27
0
100
14
161
8,7
100
13
92
14,1
100
1
7
14,3
100
28
287
9,8
100,0
P<.05
Tablo 55, öznel dindarlık algısına göre kader anlayışını yansıtmaktadır.
Bu tabloda, öznel dindarlık algısı kader anlayışı ilişkisi ki-kare analiz
sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kader inancı, sınav tutumu,
191
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
afetlerin kaynağı tutumu ve başarısızlık tutumu kader anlayışının boyutları
olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
Bu durumda, katılımcılar, öznel dindarlık algısına göre, kader inancı
açısından incelendiğinde, kendisini çok dindar görenlerde, “Kadere kesin
olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı
% 89.3, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar
var” diyenler 0 (sıfır), “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı
% 3.6, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “diyenler 0 (sıfır), “Kadere
inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 7.1, Kadere ailem ve çevrem inandığı için
inanıyorum diyen ve Başka alternatif cümleler kuran hiç kimse bulunmazken,
kendisini dindar görenlerde, “Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda
hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı % 69.0, “Kadere inanmakla
birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” diyenlerin oranı % 23.0,
“Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı % 2.2, “Kader konusuna
ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 2.2, “Kadere inanmıyorum” diyenlerin
oranı, % 1.8, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum diyenlerin
oranı, % 0 ve Başka alternatif cümleler kuranların oranı ise % 1.8 olarak
gerçekleşmiştir.
Kendisini biraz dindar görenlerde ise, “Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı %
44.3, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var”
diyenlerin oranı % 36.5, “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenlerin oranı
% 3.5, “Kader konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 6.1, “Kadere
inanmıyorum” diyenlerin oranı, % 3.5, Kadere ailem ve çevrem inandığı için
inanıyorum diyenlerin oranı, % 1.7 ve Başka alternatif cümleler kuranların
oranı ise % 4.3 olarak gerçekleşmiştir.
Kendisini hiç dindar görmeyenlerde ise, “Kadere kesin olarak
inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe duymuyorum” diyenlerin oranı %
71.4, “Kadere inanmakla birlikte bu konuda çözemediğim bazı hususlar var”
diyenler 0 (sıfır), “Kader konusunda şüpheleniyorum” diyenler 0 (sıfır), “Kader
konusuna ilgi duymuyorum “ diyenlerin oranı, % 14.3, “Kadere inanmıyorum”
diyenlerin oranı, % 14.3, Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum
diyen ve Başka alternatif cümleler kuran hiç kimse bulunmamaktadır.
192
Saffet KARTOPU
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile kader
inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tabloya göre,
kendisini çok dindar olarak görenler, kadere kesin olarak inanmada en yüksek
oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisinin hiç dindar olmadığını
ifade edenleri örneklem azlığından analiz dışı tutarsak kendisini dindar görme
düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini
‘hiç dindar görmeyenler’, kader konusuna ilgi duymadığını ve inanmadığını
ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Kendisini çok
dindar görenlerin ve hiç dindar görmeyenlerin “Kadere inanmakla birlikte
bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” yargısını hiç tercih etmezken
kendisini dindar ve biraz dindar görenlerce nispeten yüksek oranlarda tercih
görmesi öznel dindarlık tutumuyla uyumlu ve tutarlı görünmektedir.
Öznel dindarlık algısına göre sınav tutumunu ölçmek içinse
katılımcılara ‘ Sınavlar öncesi derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz
diye sorulmuş, kendisini çok dindar görenlerin % 63.0’ı, ‘Derslerime çok
çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek
kadere kısmen atıf yapmışlar, % 14.8’i ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir
tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, %
22.8, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere
atıf yapmamışlardır. Kendisini dindar görenlerin ise % 79.5’i, ‘Derslerime
çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek
kadere kısmen atıf yapmışlar, % 4.3’ü ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir
tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, %
7.5’i, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere
atıf yapmamış ve % 8.7’si de başka alternatif cümleler kurmuşlardır.
Kendisini biraz dindar görenlerin % 66.3’ü, ‘Derslerime çok çalışır
veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere
kısmen atıf yapmışlar, % 10.9’u ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum
sergilerim’ diyerek ‘Tamamen kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 8.7’si,
‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf
yapmamış ve % 14.0’ı de başka alternatif cümleler kurmuşlardır. Kendisini hiç
dindar görmeyenlerin % 28.6’sı, ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret
gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyerek kadere kısmen atıf yapmışlar, %
193
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
28.’sı ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyerek ‘Tamamen
kadere atıf yapmayı tercih etmiş, % 28.6, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan
mutlaka emin olurum’ diyerek ‘kadere atıf yapmamış ve % 14.3’ü de başka
alternatif cümleler kurmuşlardır.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile
sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, kendisini dindar görenlerin diğer gruplara kıyasla ‘kısmen
atıf’ı daha çok kullandıkları görülmektedir.
194
Saffet KARTOPU
Tablo 56. Öznel Dindarlık Algısına Göre Kader Algısı-2
Öznel Dindarlık Algısı
Çok Dindar
%
N
BAŞARISIZLIK TUTUMU
AFETLERİN
KAYNAĞI TERCİHİ
No
Dindar
%
N
ChiSquare
Hiç
Dindar
Değil
Biraz Dindar
%
N
N
Toplam
%
X=26,640
SD=6
1
Her şeyin sahibi
Allah’tır
17
60,7
164
72,6
63
54,8
2
28,6
246
65,4
2
Hatalarımızdır.
7
25,0
49
21,7
26
22,6
3
42,9
85
22,6
3
Tabiattır.
4
14,3
13
5,8
26
22,6
2
28,6
45
12,0
Toplam
28
100
226
100
115
100
7
100
376
100
1
Nasip değilmiş
diğer sefere derim.
8
28,6
95
42,2
37
32,2
1
14,3
141
37,6
2
Daha fazla
çalışmam gerek
diye düşünürüm.
16
57,1
119
52,9
59
51,3
4
57,1
198
52,8
3
Kendimi alkolle
teselliye çalışırım.
3
10,7
5
2,2
6
5,2
1
14,3
15
4,0
4
Kahreder ve
vazgeçerim.
1
3,6
6
2,7
13
11,3
1
14,3
21
5,6
Toplam
28
100
225
100
115
100
7
100
375
100
P=000
P<.05
X=22,471
SD=9
P=007
P<.05
Tablo 56’de katılımcıların öznel dindarlık algısına göre atıf yapma
durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin kaynağı nedir?’ diye sorulmuş
ve buna göre çok dindar olduğunu ifade edenlerin % 60.7’si ‘Her şeyin sahibi
Allah’tır’, % 25.0’ı ‘Hatalarımızdır’ % 14.3’ü ‘Tabiattır’ şeklinde yanıtlarken,
dindar olduğunu ifade edenlerin % 72.6’sı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, %
21.7’si ‘Hatalarımızdır’, % 5.8’i ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Biraz dindarım diyenlerin bu konudaki tercihleri ise % 54.8’i ‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’, % 22.6’sı ‘Hatalarımızdır’, % 22.6’sı ‘Tabiattır’ şeklinde
oluşmuştur. Hiç dindar değilim diyenlerin bu konudaki tercihleri ise % 28.6
‘Her şeyin sahibi Allah’tır’, % 42.9 ‘Hatalarımızdır’, % 28.6 ‘Tabiattır’
şeklinde oluşmuştur.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile afetlerin
kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, dindar olduğunu ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’
195
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
yargısını daha çok tercih ettikleri, daha sonra sıra ile çok dindarlar, biraz
dindarlar ve hiç dindar olmayanlar şeklinde sıralanmışlardır. Afetlerin
kaynağı tabiatı görmede ise birinci sırada kendisini hiç dindar görmeyenler
yer almaktadır.
Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya çok dindarlar
% 28.6 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 57.1, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm”, % 10.7 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 3.6
“Kahreder vazgeçerim” derken, kendisinin dindar olduğunu ifade edenlerde
% 42.2, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 52.9, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm”, % 2.2 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 2.7
“Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Biraz dindarlarda ise %
32.2, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 51.3, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm”, % 5.2 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”, % 11.3
“Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Hiç dindar olmadığını ifade
edenlerde ise % 14.3, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 57.1, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 14.3 “Kendimi alkolle teselliye
çalışırım”, % 14.3 “Kahreder vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile
başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo
incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dindarlarca
nispeten daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda,
az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
196
Saffet KARTOPU
2.3.2.10. Dershaneye Gidip-Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı
Tablo 57. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-1
Dershaneye Gidip
Gitmeme Durumu
Evet
N
KADERE ATIF YAPMA
No
Hayır
N
%
Toplam
N
%
X=7,916
SD=2
P=019
1
İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir
varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini
kendi çizer.
İnsan kendisine verilen akıl ve irade
sayesinde kaderine bir miktar yön
2
verebilir. Ama yine de elinde olmayan
bazı hususlar vardır.
İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın
3
alnına yazılmış olan kaderi
değiştiremez
Toplam
AFETLERİN
KAYNAĞI
%
Chi-Square
10 10,6
45 23,3
55
19,2
72 76,6
118 61,1
190
66,2
12 12,8
30 15,5
42
14,6
100
287
100
94
100
193
P<.05
1
Her şeyin sahibi Allah’tır
67 71,3
110 57,0
177
61,7
X=13,246
2
Hatalarımızdır.
24 25,5
47 24,4
71
24,7
SD=2
3
Tabiattır.
3
3,2
39
13,6
P=001
Toplam
94
100
287
100
36 18,7
193
100
P<.05
Tablo 57, dershaneye gidip gitmeme durumuna göre kader algısını
göstermektedir. Bu tabloda, dershaneye gidip gitmeme durumu kader algısı
ilişkisi ki-kare analiz sonuçlarına göre anlamlılık düzeyine ulaşan, kadere atıf
yapma tutumu, afetlerin kaynağı tutumu ve başarı tutumu, başarısızlık tutumu
kader anlayışının boyutları olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
Bu durumda, katılımcılar, dershaneye gidip gitmeme- kadere
atıf yapma ilişkisi açısından incelendiğinde ‘İnsan akıllı, şuurlu ve irade
sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi kaderini kendi çizer’ diyerek ‘kadere
atıf yapmayanlar’ın oranı, dershaneye gidenlerde % 10.6, dershaneye
gitmeyenlerde % 23.3, ‘İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine
bir miktar yön verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır’
197
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
diyerek ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın oranı, dershaneye gidenlerde % 76.6,
dershaneye gitmeyenlerde % 61.1, ‘İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına
yazılmış olan kaderi değiştiremez’ diyerek ‘tamamen kadere atıf yapanlar’ın
oranı, dershaneye gidenlerde % 12.8, dershaneye gitmeyenlerde % 15.5 olarak
gerçekleşmiştir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme
ile kadere atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘kısmen atf’ı
daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf
yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha
yüksek oranda temsil edildikleri görülmektedir.
Katılımcıların dershaneye gidip gitmeme durumuna göre afetlerin
kaynağı konusunda atıf yapma durumlarını ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin
kaynağı nedir?’ diye sorulmuş ve buna göre dershaneye gidenlerin % 71.3 ‘Her
şeyin sahibi Allah’tır’, % 25.5’i ‘Hatalarımızdır’ % 3.2’si ‘Tabiattır’ şeklinde
yanıtlarken, dershaneye gitmeyenlerin % 57.0’ı ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’,
% 24.4’ü ‘Hatalarımızdır’, % 18.7’si ‘Tabiattır’ şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Ki-kare analizinin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme ile
afetlerin kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih etmektedirler. Afetlerin kaynağı
olarak tabiatı görmede ise dershaneye gitmeyenler daha yüksek oranda temsil
edilmektedirler.
198
Saffet KARTOPU
Tablo 58. Dershaneye Gidip Gitmeme Durumuna Göre Kader Algısı-2
Dershaneye Gidip
Gitmeme Durumu
Evet
BAŞARISIZLIK
TUTUMU
BAŞARI
TUTUMU
No
Chi-Square
Hayır
Toplam
N
%
N
%
N
%
X=11,898
SD=3
1
Genellikle
53
56,4
87
45,1
140
48,8
2
Bazen
32
34,0
56
29,0
88
30,7
3
Hiçbir zaman
2
2,1
3
1,6
5
1,7
4
Her zaman
7
7,4
47
24,4
54
18,8
Toplam
94
100
193
100
287
100
Nasip değilmiş diğer sefere
derim.
Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm.
Kendimi alkolle teselliye
çalışırım.
Kahreder ve vazgeçerim.
39
41,5
47
24,4
86
30,0
45
47,9
123
63,7
168
58,5
SD=3
4
4,3
11
5,7
15
5,2
P=27
6
6,4
12
6,2
18
6,3
Toplam
94
100
193
100
287
100
1
2
3
4
P=008
P<.05
X=9,166
P<.05
Tablo 58’da başarı tutumunu ölçmek için de katılımcılara ‘Başarmak her
zaman elinizde mi?’ sorusu sorularak kadere atıf yapmayı ne düzeyde kullandığı
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre, dershaneye gidenler % 56.4,
‘Genellikle’, % 34.0 ‘Bazen’, % 2.1 ‘Hiçbir zaman’,% 7.4 ‘Her zaman’ yanıtını
verirken, dershaneye gitmeyenler % 45.1 ‘Genellikle’, % 29.0 ‘Bazen’, % 1.6
‘Hiçbir zaman, % 24.4 ‘Her zaman’ yanıtını vermişlerdir. Ki-kare analizinin
sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarı tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Başarmak her
zaman elinizde mi?’ sorusuna dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha çok
‘genellikle’ ve ‘bazen’ ifadelerine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları ancak
‘Her zaman’ ifadesiyle ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dershaneye
gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildiği görülmektedir.
Başarısızlık tutumunu ölçmek için ise “Tüm çabanıza rağmen
başaramazsanız ne yaparsınız?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya dershaneye
gidenler % 41.5 “Nasip değilmiş diğer sefere derim”, % 47.9, “Daha fazla
çalışmam gerek diye düşünürüm”, % 4.3 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım”
% 6.4 “Kahreder vazgeçerim” derken, dershaneye gitmeyenler % 24.4 “Nasip
değilmiş diğer sefere derim”, % 63.7 “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm”, % 5.7 “Kendimi alkolle teselliye çalışırım” % 6.2 “Kahreder
199
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
vazgeçerim” yanıtını tercih etmişlerdir. Ki-kare analizinin sonuçlarına göre
dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip değilmiş
diğer sefere derim” yargısının dershaneye gidenlerce, “Daha fazla çalışmam
gerek diye düşünürüm” yargısının ise dershaneye gitmeyenler tarafından bariz
bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ ise her iki
grupta da, az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
2.3.3. Kader Algısı Kaygı Düzeyi İlişkisi
Kader algısı, kader inancı, kader tutumu, hayır ve şerrin kaynağı, afetlerin
kaynağı, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu, kaderle açıklama
sebebi, büyük felaket tutumu, sınav tutum, başarı tutumu, başarısızlık tutumu,
işe başlama tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla değerlendirilmiş
ve durumluk ve sürekli kaygı düzeyi kader algısı ilişkisinde istatistiksel olarak
anlamlılık seviyesine ulaşan analizler aşağıda tablo olarak verilmiştir.
2.3.3.1. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp
Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 59. Hayrın ve Şerrin Kaynağı Allah olduğu Yargısına Katıp
Katılmama Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Kader vardır, hayır ( iyilik) ve
şer (kötülük) Allah’tan gelir.) (Tek Yönlü ANOVA)
No
n
%
Xd
Sd
Xs
Ss
255
67,8
39,4235
5,82564
46,5333
6,11744
2
Tamamen
katılıyorum
Katılıyorum
107
28,5
38,5888
5,02813
44,1776
6,24018
3
Katılmıyorum
10
2,7
45,7000
9,10494
49,4000
4,88080
4
Hiç katılmıyorum
4
1,1
41,0000
4,54606
49,5000
9,46925
Toplam
376
100
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
1
SDd= 3/372
Fd= 4,889
p<.05
p= .002
SDs= 3/372
Scheffe/d
Scheffe/s
1/2
1/3
2/3
Fs= 5,202 P= .002 p<.05
Tablo 59, hayrın ve şerrin kaynağı tercihi ile kaygı arasındaki ilişkiyi
göstermektedir. Örneklem grubuna “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük)
Allah’tan gelir”. Yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş, durumluk kaygı
200
Saffet KARTOPU
puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin
ortalaması 39.42, “Katılıyorum” diyenlerin 38.58, “Katılmıyorum” diyenlerin
45.70, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 41.00 olarak gerçekleştiği görülmektedir.
Tek yanlı varyans (ANOVA) analizinde de gruplar arası istatistiksel anlamda bir
farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.5). Post hoc (sheffe) ise bu durumun
“Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılmıyorum” diyenler (3.
Grup) ve “Katılıyorum” diyenler (2. Grup)’le “Katılmıyorum” diyenler (3.
Grup)’ler arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir.
Sürekli kaygı puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen
katılıyorum” diyenlerin ortalaması 46.53, “Katılıyorum” diyenlerin 44.17,
“Katılmıyorum” diyenlerin 49.40, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 49.50
olarak gerçekleştiği görülmektedir. Tek yanlı varyans (ANOVA) analizinde
de gruplar arası istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu söylenebilir
(p<.5). Post hoc (sheffe) ise bu durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler
(1. Grup) ile “Katılıyorum” diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan
kaynaklandığını göstermektedir. Bu anlamda “hayrın ve şerrin kaynağı Allah
“olduğu yargısına katılanların, bu yargıya katılmayanlara oranla durumluk
kaygı puan ortalamalarının daha düşük olduğu ifade edilebilir.
2.3.3.2. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 60. Kadere Atıf Yapma Durumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Size göre kadere
inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?) (Tek Yönlü ANOVA)
No
1
2
3
Xd
N %
İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi
bir varlıktır. Bu sebeple kendi
81 21,5 40,0864
kaderini kendi çizer.
İnsan kendisine verilen akıl ve
irade sayesinde kaderine bir miktar
yön verebilir. Ama yine de elinde 244 64,9 38,6352
olmayan bazı hususlar vardır.
İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın
alnına yazılmış olan kaderi
51 13,6 41,7451
değiştiremez
Toplam
376 100 39,3697
SDd= 2/373
Fd= 7,091
p= .001
p<.05
201
Sd
Xs
Ss
5,98790
44,7778
6,63890
5,40634
46,2090
6,19051
6,56306
46,7255
5,85176
5,79324
45,9707
6,26284
Scheffe/d
2/3
SDs= 2/373 Fs= 2,027 P= .133 p>.05
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 60, kadere atıf yapma kaygı ilişkisini göstermektedir. Burada
katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere kısmen atıf yapanlar” ve
“tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır. Bunların ortalama
durumluk kaygı puanları sırasıyla 40.08, 38.63 ve 41.74 biçiminde
gerçekleşmiş olup tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel
anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe)
ise bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile “ tamamen atıf yapanlar”
(3. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir.
Aynı tabloda ortalama sürekli kaygı puanları ise sırasıyla 44.77, 46.20
ve 46.72 biçiminde gerçekleşmiş olup tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde,
“kadere atıf yapmayanlar” (1. Grup) ile “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile
arasında sürekli kaygı puanı ortalaması açısından farklılık gözlemlense de
istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). Bu
anlamda “kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puan ortalamalarının
“kadere atıf yapmayanlar”a ve “tamamen kadere atıf yapanlar”a göre daha
düşük seviyede olduğu ifade edilebilir.
2.3.3.3. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 61. Sınav Tutumuna Göre Kaygı Düzeyleri (Sınavlar öncesinde derslerinizle
ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?) (Tek Yönlü ANOVA)
No
1
2
3
4
N
Derslerime çok çalışır
veya çalışmaya gayret
gösterir, sonucu Allah’a
bırakırım.
Derslerime çalışmam,
kaderci bir tutum
sergilerim.
Derslerime çok çalışır,
sonuçtan mutlaka emin
olurum.
Başka (Belirtiniz)
Toplam
p<.05
İşaretsiz
Genel Toplam
SDd= 3/283
%
Xd
Sd
Xs
Ss
208 55,3
39,0240
5,71500
46,4952
6,38991
23
6,1
39,8261
7,19629
47,2174
7,12841
28
7,4
43,0000
7,47341
47,3214
6,70574
28
7,4
38,7143
6,63803
46,0714
6,01805
287 76,3
39,4460
6,20369
46,5923
6,42202
Scheffe/d
1/3
89 23,7
376 100
Fd= 3,641
p= .013
SDs= 3/283 Fs= ,268 P= .848 p>.05
202
Saffet KARTOPU
Tablo 61, sınav tutumu/kaygı ilişkisini yansıtmaktadır. Örneklem
grubundaki öğrencilere ‘Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum
sergilersiniz?’ sorusu yöneltilmiş ve yanıtlar “kadere kısmen atıf yapanlar” (1.
Grup), “tamamen kadere atıf yapanlar” (2. Grup) ve “kadere atıf yapmayanlar”
(3.Grup), olarak sıralanmıştır. Buna göre, durumluk kaygı düzeyi açısından,
‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’
diyenlerin puan ortalamaları 39.02, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum
sergilerim’ diyenlerin 39.82, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin
olurum’ diyenlerin 43.00, ‘Başka’ diyenlerin 38.71 olmuştur. Tek yönlü varyans
(ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir
(p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup)
ile “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını
göstermektedir. Bu sonuçlara göre ‘kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk
kaygı puanı’ kadere atıf yapmayanlar’a göre daha düşüktür.
Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Derslerime çok çalışır veya
çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan
ortalamaları 46.49, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’
diyenlerin 47.21, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’
diyenlerin 47.32, ‘Başka’ diyenlerin 46.07 olmuştur. Sürekli kaygı puanı
ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek
yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın
olmadığı görülmektedir (p>.05).
2.3.3.4. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi
Tablo 62. Afetlerin Kaynağı Tercihine Göre Kaygı Düzeyi (Afetlerin kaynağı sizce nedir?)
(Tek Yönlü ANOVA)
No
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
1
Her şeyin sahibi
Allah’tır
246
65,4
39,0976
5,58630
45,8130
6,49691
2
Hatalarımızdır.
85
22,6
39,1059
6,15673
46,9529
5,96399
3
Tabiattır.
45
12,0
41,3556
5,94351
44,9778
5,32357
Toplam
376
100
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
SDd= 2/373
Fd= 3,036
p<.05
p= . 049
Scheffe/d
1/3
SDs= 2/373 Fs= 1,695 P= .185 p>.05
203
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Tablo 62, afetlerin kaynağı tercihi/kaygı ilişkisini göstermektedir.
Burada örneklemin atıf yapma düzeyini ortaya koyabilmek için ‘Afetlerin
kaynağı sizce nedir?)’ sorusu yöneltilmiştir. Buna göre, ‘Her şeyin sahibi
Allah’tır’ yanıtını verenlerin durumluk kaygı puan ortalaması 39.09,
‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 39.10, ‘Tabiattır’ diyenlerin 41.35 olarak
şekillenmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda
bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise bu
durumun ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyen (1. Grup) ile ‘Tabiattır’ diyen
(3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara
göre ‘afetlerin kaynağı nedir’ sorusuna ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ şeklinde
cevap verenlerin, ‘Tabiattır’ diyenler’e göre başka bir ifadeyle dini atıf
kullananların kullanmayanlara göre, durumluk kaygı düzeyi açısından daha
düşük seviyede olduğu görülmektedir.
Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını
verenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 45.81, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin
46.95, ‘Tabiattır’ diyenlerin 44.97 olarak şekillenmiştir. Sürekli kaygı puanı
ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek
yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın
olmadığı görülmektedir (p>.05).
2.3.3.5. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri
Tablo 63. Kadere Atıf Yapma Sebebine Göre Kaygı Düzeyleri (İnsanların yaptıkları hataları, kadere
yüklemelerinin sebebi sizce nedir? (Tek Yönlü ANOVA)
No
N
%
Xd
Sd
Xs
Ss
1
Sorumluluktan
Kaçma Arzusu
191
50,8
38,9581
5,56288
44,8534
5,84803
2
Kolaycılık ve
Tembellik
59
15,7
39,1864
5,33199
47,3729
6,77190
3
Kader Konusundaki
Yanlış İnanışları
85
22,6
39,6235
5,97610
46,9765
5,86348
4
Fikrim Yok.
38
10,1
40,6316
6,39434
46,5526
6,89574
5
Başka (Belirtiniz).
3
,8
46,0000
12,49000
53,6667
11,67619
Toplam
376
100
39,3697
5,79324
45,9707
6,26284
SDd= 4/371
Fd= 1,743
p= .140
p>.05
204
SDs= 4/371
Scheffe/s
1/2
Fs= 4,157 P= .003 p<.05
Saffet KARTOPU
Tablo 63, kadere atıf yapma sebebi / kaygı ilişkisini göstermektedir.
Örneklem grubunda insanların yaptıkları hataları kadere yüklemelerinin
sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların durumluk kaygı
puan ortalaması 38.95, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 39.18,
‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 39.62, fikri
olmadığını belirtenlerinki 40.63 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki
46.00 olarak şekillenmiştir. Bu sonuçlarla, durumluk kaygı puanı ortalaması
açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de tek yönlü varyans
(ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olmadığı
görülmektedir (p>.05).
Sürekli kaygı düzeyi açısından, kadere atıf yapmanın sebebini
‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların sürekli kaygı puan
ortalaması 44.85, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 47.37, ‘Kader
Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 46.97, fikri olmadığını
belirtenlerinki 46.55 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 53.66 olarak
şekillenmiştir. Tek yönlü varyans (ANOVA) analizinde istatistiksel anlamda
bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Post hoc (scheffe) ise
bu durumun ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanlar (1. Grup) ile
‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlar (2.Grup) arasındaki farklılıktan
kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre, sürekli kaygı puanı
açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na
bağlayanların en düşük, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki ise en
yüksek seviyede olduğu anlaşılmaktadır.
2.4. TARTIŞMA
Çalışmada kaygının kader algılarıyla ilişkisi ortaya konulmaya
çalışıldı. Bu bağlamda denenceler oluşturularak istatistiksel analizlere tabii
tutuldu. Burada sosyo-demografik değişkenlere göre örneklemin kaygı
düzeyiyle ilgili bulgular, sosyo-demografik değişkenler/kader algısı ilişkisi
ile ilgili bulgular ve kader algısı kaygı düzeyi ilişkisiyle ilgili bulgular
tartışılmıştır.
205
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
2.4.1. Sosyo-Demografik Değişkenlere Göre Örneklemin Kaygı
Düzeyiyle İlgili Bulguların Tartışılması
Bu kısımda kaygı düzeyinin sosyo-demografik değişkenlere göre
farklılaşıp farklılaşmadığı denenceler üzerinden test edilmiştir.
Hipotez A1. ‘Yaş durumuna göre kaygı düzeyi en yüksek grup
ergenlerdir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış, ancak durumluk
kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yaş grupları arasında durumluk kaygı
puan ortalamaları açısından farklılıklar olsa da istatistiksel anlamda bir
farklılaşma bulunamamıştır (p>.5). Sürekli kaygı puan ortalamaları açısından
ise istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun 1.
Grup (13-19 Yaş) ile 2. Grup (20-35Yaş) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
56 ve üstü yaş grubunu, örneklem azlığından değerlendirme dışı
tutarsak, sürekli kaygı puanı açısından ergenlik dönemi en yüksek, ilk
yetişkinlik dönemi en düşük ve orta yaş grubu da ikinci sırada yer almaktadır.
Ergenlik döneminde sürekli kaygı puanındaki yükseklik, ergenlik sorunları
ve sınav kaygısından (Kulaksızoğlu, 2007:76), orta yaşta yeniden yükseliş
ise ‘orta yaş’ krizinden kaynaklanmış olabileceği izlenimi vermektedir. İlk
yetişkinlik dönemindeki dinginlik halinin ise iş ve aile yaşamındaki tercihlerin
sonuçlanarak sosyal rollerin belirginleşmesi ve gelişim ödevlerinin başarıyla
yerine getirilmesiyle ilgisi olabilir.
Hipotez A2. ‘Cinsiyet durumuna göre kadınların kaygı düzeyi daha
yüksektir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk
kaygı açısından doğrulanmamıştır. Araştırma sonucuna göre bayanların
durumluk kaygı düzeyi erkeklerden daha düşük ancak sürekli kaygı düzeyleri
daha yüksektir. İstatistiksel analiz cinsiyetler arası bu farklılığın hem durumluk
kaygı puanları hem de sürekli kaygı puanları açısından anlamlılık seviyesine
ulaştığını göstermektedir. Başaran ve ark. (2009:536) tarafından yapılan bir
araştırmada ise erkek deneklerin durumluk kaygı puanı bayan deneklere göre
daha yüksek bulunmuş ancak sürekli kaygı açısından bir farklılaşma ortaya
çıkmamıştır. Canbaz ve ark. (2005:16) tarafından yapılan bir araştırmada ise
206
Saffet KARTOPU
kadınların hem durumluk hem de sürekli kaygı puanları yüksek çıkmıştır.
Demiriz ve Ulutaş (2003:6) 9-12 yaş çocukları üzerinde yaptıkları araştırmada
ise kız çocuklarının durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının erkek
çocukların kaygı puan ortalamalarından yüksek olduğu sonucuna varmışlardır.
Kaya ve Varol (2004)’un araştırmasına göre de kız öğrencilerin kaygı düzeyi,
erkek öğrencilerin sürekli kaygı düzeylerine göre daha yüksektir. Öztürk
(2007:41)’ün yaptığı araştırma da aynı şekilde kızların erkeklere göre daha
kaygılı olduğuna yönelik sonucu paylaşmaktadır.
Kadınların erkeklerden daha kaygılı olduğu düşüncesi yeni değildir.
Kierkegaard (2009:61) da aynı düşünceyi paylaşmaktadır. Ona göre kadın
erkekten daha kaygılıdır. Bu onun fiziksel güçsüzlüğünden değil, özsel olarak
tinsel bir niteliğe sahip olmasından kaynaklanır. Tinsellik arttıkça kaygı
da artmaktadır. Kaygının büyüklüğü mükemmelliğin büyüklüğünün ilahi
kehanetidir.
Hipotez A3. ‘Medeni hale göre bekârların kaygı düzeyi evlilere göre
daha yüksektir’. Hipotez sürekli kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk
kaygı açısından doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puanı açısından medeni
duruma göre küçük farklılıklar ortaya çıkmış olsa da istatistiksel anlamda bir
farklılaşma bulunamamıştır.
Ancak sürekli kaygı puan ortalamalarına göre istatistiksel anlamda
bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun evliler (1. Grup) ile bekârlar
(2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Zaten medeni
durumu ‘ayrılmış’ olanları, yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize
tabii tutmak mümkün olamamaktadır. Bekârların sürekli kaygı puanlarının
yüksek olmasında, bekâr katılımcıların çoğunluğunun lise öğrencisi olması ve
13-19 yaş arasında yer alması göz önüne alınarak, bu sonuca ergenlik dönemi
sorunları ve sınav kaygısının sebep olmuş olabileceği düşünülebilir. Kaya
ve Varol (2004:46)’un araştırmasına göre de nişanlı/sözlü olan öğrencilerin
durumluk kaygı düzeyi, bekâr ve evli olan öğrencilerin durumluk kaygı
düzeylerine göre daha yüksektir.
207
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Hipotez A4. ‘Eğitim durumuna göre lise öğrencileri diğer eğitim
düzeyi mensuplarına göre daha kaygılıdır’. Hipotez sürekli kaygı açısından
doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır. Durumluk
kaygı puan ortalamaları açısından eğitim düzeyleri arasında küçük farklılıklar
olsa da bu farklılık anlamlılığa ulaşamamıştır. Sürekli kaygı düzeyleri
açısından ise lise öğrencilerinin sürekli kaygı puan ortalamalarına göre
istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun lise
öğrencileri (1. Grup) ile yüksek okul-fakülte mezunları (2. Grup) arasındaki
farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. ‘Lisansüstü eğitim mezunları’nı
yeterli örnekleme ulaşamaması nedeniyle analize tabii tutmak mümkün
olamamıştır. Lise öğrencilerinin ortalamanın üzerinde ve grubun en yüksek
sürekli kaygı puanı ortalamasını almış olmaları, yaş/kaygı ilişkisi ve medeni
durum/kaygı ilişkisini açıklarken ergenlik dönemiyle ilgili ifade edilen
nedenlere bağlanabilir.
Hipotez A5. ‘Okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensupları Erdem
Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kaygı düzeyi en düşük gruptur’.
Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır.
Durumluk kaygı açısından, istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur
(p<.5). Bu durumun Turizm (1. Grup) ile Erdem Beyazıt (2. Grup) ve Turizm
(1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar arasındaki farklılıktan
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Sürekli kaygı açısından da istatistiksel anlamda bir farklılaşma
bulunmuştur (p<.5). Bu durumun Erdem Beyazıt (2. Grup) ile İmam Hatip
(3. Grup)ve Turizm (1. Grup) ile İmam Hatip (3. Grup)’ten olan katılımcılar
arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Hem durumluk hem de
sürekli kaygı düzeyi açısından İmam Hatip Lisesi mensuplarının en düşük,
Turizm Lisesi mensupların en yüksek, Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarının
ortada olması ilgi çekici bir sonuç olarak görünmektedir. Tablo 45-48’de de
tartışıldığı üzere bu durumun İmam Hatip Lisesi mensuplarının dini atıfları
nispeten fazlaca kullanmalarıyla, Turizm lisesinin de daha az dini atıf
kullanmasıyla ilgisi olabilir.
208
Saffet KARTOPU
Hipotez A6. ‘Öznel gelir algısına göre düşük gelir algısına sahip
olanlar daha kaygılıdır’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de sürekli
kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde üst, orta
ve düşük gelir grupları arasında oluşturulan gruplar arasında anlamlılık
seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir. Ancak Kaya ve Varol
(2004:47)’un araştırmasına göre de ekonomik düzey düştükçe öğrencilerin
kaygı düzeyi yükselmektedir. Aynı sonuç Kandemir (2006:88) tarafından da
paylaşılmaktadır.
Hipotez A7. ‘Öznel sağlık algısına göre kendisini sağlıklı hissetme
sıklığı arttıkça kaygı düzeyi azalır’. Hipotez hem durumluk kaygı hem de
sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır. Durumluk kaygı puanı ortalaması
açısından, istatistiksel anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu
durumun ‘genellikle’ diyenler (1. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup)
ve ‘Bazen’ diyenlerle (2. Grup) ile ‘Her zaman’ diyenler (4. Grup) arasındaki
farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından da istatistiksel anlamda
bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Bu durumun ‘genellikle’ diyenler (1.
Grup) ile ‘Bazen’ diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Bu anlamda sürekli kaygı düzeyi açısından en düşük
ortalamaya sahip olanlar kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, en yüksek
ortalamaya sahip olanlar da ‘bazen’ kendini sağlıklı hissedenlerdir.
Hipotez A8. ‘Dramatik deneyim durumuna göre kendisi veya birinci
derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar, dramatik deneyim yaşamayanlara
göre daha kaygılıdır’. Hipotez doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puanları
açısından, gruplar arası küçük farklılaşmalar olsa da bu farklılık istatistiksel
anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır (p>.5). Sürekli kaygı puanı
ortalaması açısından ise, yine durumluk kaygı düzeyinde olduğu gibi gruplar
arası farklılaşmalar olsa da bu farklılık istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya
yol açmamıştır (p>.5). Bu anlamda araştırma sonucuna göre dramatik deneyim
yaşamayla durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri arasında istatistiksel olarak
anlamlılık düzeyine ulaşan bir ilişki bulunmamaktadır.
209
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Hipotez A9. ‘Öznel dindarlık düzeyi arttıkça kaygı düzeyi azalır’.
Hipotez hem durumluk kaygı açısından hem de sürekli kaygı açısından
doğrulanmamıştır. Durumluk kaygı puan ortalaması açısından istatistiksel
anlamda bir farklılaşma bulunmuştur (p<.5). Ancak bu durumun ‘çok
dindar’ (1. Grup) ile ‘dindar’ (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Bu anlamda durumluk kaygı puanı en düşük olanlar kendisini
‘dindar’ olarak görenler, en yüksek olanlar ise kendisini ‘çok dindar’
görenlerdir. Bu anlamda dindarlık yönünde dahi olsa aşırı uça kaymanın kaygı
düzeyini arttırdığı ifade edilebilir. Sürekli kaygı düzeyi açısından bakıldığında
ise, sürekli kaygı puanı en düşük olanlar kendisini ‘dindar’ olarak görenler, en
yüksek olanlar ise ‘çok dindar’ olarak görenler olmakla birlikte gruplar arası
farklılaşma istatistiksel anlamda bir farklılaşmaya yol açmamıştır
Hipotez A10. ‘Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre dershaneye
gidenler gitmeyenlere göre daha kaygılıdır’. Hipotez durumluk kaygı açısından
doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. İstatistiksel
analiz dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasındaki farklılığın durumluk
kaygı puanı açısından anlamlılık seviyesine ulaştığını göstermektedir. Sürekli
kaygı düzeyi açısından, dershaneye gidenlerle gitmeyenler arasında küçük de
olsa bir farklılık ortaya çıkmasına rağmen, bu farklılık anlamlılık seviyesine
ulaşmamıştır.
2.4.2. Sosyo-Demografik Değişkenler Kader Algısı İlişkisi
Bulgularının Tartışılması
Bu kısımda kader algısı sosyo-demografik değişkenlere göre
farklılaşıp farklılaşmadığı denencelerle test edilmiştir.
Hipotez B1. ‘Yaş durumuna göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma
artmaktadır’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık
tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak doğrulanmıştır.
İstatistiksel analizin sonuçlarına göre yaş grupları ile kader inancı arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ergenlikten
210
Saffet KARTOPU
ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken kader konusundaki şüphe ve
tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir artışın olduğu görülecektir.
Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark edilse de yaşlı kategorisinde
yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net yargıya varmamızı
engellemektedir. İnsan ergenlikten yetişkinlik, ortayaşlılık ve yaşlılığa doğru
giderken ergenlikteki her şeyi değiştirebileceğine yönelik düşüncesinde
zamanla aşınmalar oluşmakta ve başaramadığı veya üstesinden gelemediği
meseleler için kendisi dışındaki odaklara atıflar yaparak kendilik imajını
desteklmektedir.
Yaş grupları ile başarı tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ergenlikten ilk yetişkinlik, orta
yaşlılık ve yaşlılığa doğru giderken başarı tutumu konusunda “Genellikle”
diyerek “kısmen atıf yapanlar”ın yüzdelik oranında belirgin artışın olduğu
anlaşılmaktadır.
Yaş grupları ile başarısızlık tutumu arasında da yine anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ilk yetişkinlik döneminde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” cevabıyla “kısmen atıf yapma” eğiliminde
bir artış görülmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme
ve alkolle teselliye çalışma da ergenlik döneminde az da olsa başvurulan
bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca toplam örneklem grubunun
çoğunluğunun (%52.8), “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”
cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir
durumdur.
Yaş grupları ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında ise yine
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, ergenlik döneminden sonra, örneklem grubunun çoğunluğunun
(74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın
merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada 13-19
yaş aralığındaki katılımcıların öğrenci, diğer yaş gruplarındaki katılımcıların
öğretmen olması bu düşünceyi ortaya çıkaran ana etken olduğu düşünülebilir.
Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da yaş farklılığına göre
kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Ancak araştırma 15-18 yaş
arası gençler arasında yapıldığından yetişkinlik, yaşlılık gibi dönemlerle ilgili
211
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
olarak karşılaştırma imkânı vermemektedir. Sadece ergenlik dönemi kendi
içinde ele alınmaktadır.
Hipotez B2. ‘Cinsiyet durumuna göre, bayanlar erkelere göre daha
fazla kadere atfı kullanmaktadır’. Hipotez kader algısının kadere atıf yapma,
sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu,
olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki boyutu ve öğrenci başarısızlık
tutumu boyutlarıyla ilgili olarak doğrulanmıştır. Bayanlar erkeklere göre
sosyal desteklerden daha çok yararlanırken erkekler olayların oluşunda içsel
etkenlere daha sıklıkla başvurmaktadırlar.
İstatistiksel analizin sonuçlarına göre cinsiyet ile kadere atıf yapma
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere bakıldığında,
bayanların erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak
‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da
erkeklerin oranı bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Araştırma sonuçlarına göre cinsiyet ile sınav tutumu arasında da
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, bayanların
erkeklere göre ‘kısmen atıf’ı daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere
atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı
bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Bir başka sonuca göre cinsiyet ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, bayanların
erkeklere göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri
ancak afetlerin kaynağı olarak ‘hataları’ ve ‘tabiatı’ görmede erkeklerin oranı
bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Yine araştırma sonuçlarına göre cinsiyet ile başarı tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak
her zaman elinizde mi?’ sorusuna bayanların erkeklere göre daha çok
‘genellikle’ ve ‘bazen ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları
ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’
ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da erkeklerin oranı bayanlara göre
daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
212
Saffet KARTOPU
Cinsiyet ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”
ve “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yanıtlarında tercih açısından
cinsiyetler arasında belli bir paralellik gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme ve alkolle teselliye çalışma da erkeklerde
az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine erkeklerin
ve bayanların çoğunluğunun “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”
cevabıyla başarısızlığın merkezinde kendilerini görmeleri dikkate değer bir
durumdur.
Kader algısının bir başka boyutu olan olayların asıl belirleyicisi
tercihi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere
bakıldığında, erkeklerin bayanlara göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi
olarak ‘insanın kendisi’ni gördükleri ancak bayanların da asıl belirleyici
olarak Allah’ı tercih etmede erkeklere göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil
ettikleri anlaşılmaktadır.
Cinsiyet ile kader etki boyutu arasında da anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’inin ve
bayanların % 76.7’sinin kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli
çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar.
Yine cinsiyet ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, örneklem grubunun çoğunluğunun
(74.2) “Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” cevabıyla başarısızlığın
merkezinde öğrenciyi görmeleri dikkate değer bir durumdur. Burada
cinsiyetler arası küçük farklılaşmalar olsa da temel eğilim aynı paralellikte
görünmektedir. Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da
cinsiyete göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir.
Hipotez B3. ‘Medeni haline göre, evliler bekârlara göre kadere atfı
daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarı
tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve
öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Araştırmaya
göre medeni durum ile kader inancı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
(p<.05). Veriler incelendiğinde, evlilerin bekârlara göre kadere kesin olarak
213
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
inanmada daha yüksek oranda temsil edildikleri, kader konusunda şüphe ve
tereddüt eden, inanmayan, ilgi göstermeyen, kadere ailem ve çevrem inandığı
için inanıyorum diyen evli bulunmamakla birlikte bekârlarda az da olsa temsil
edildiği görülmektedir. Kadere inanmakla beraber çözemediği bazı sorunları
olduğunu düşünenlerin bekârlarda daha fazla olmakla beraber evlilerde de
olduğu anlaşılmaktadır. Medeni durumu ayrılmış olanların örneklemdeki
sayısal azlığı nedeniyle analize konu edilmemiştir. Örneklemdeki bekârlar
göz önüne alındığında bunların çoğunluğunun lise öğrencisi oldukları ve
ergenlik döneminde bulundukları düşünüldüğünde kendisi dışındaki odaklara
atfa daha az yer vermeleri anlaşılır görünmektedir.
Medeni durum ile başarı tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna
evliler bekârlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’
kullanmaktadırlar.
Yine araştırma sonuçlarına göre medeni durum ile başarısızlık tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” yargısının evlilerde, “Daha fazla çalışmam gerek
diye düşünürüm” yargısının ise bekârlarda bariz bir şekilde daha fazla tercih
gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme
bekârlarda, alkolle teselliye çalışma ise hem evlilerde hem de bekârlarda az da
olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre medeni durum ile işe
başlama tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Veriler incelendiğinde, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’
örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin çok büyük bölümü
tarafından tercih edilen bir durumdur.
Aynı şekilde medeni durum ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Olaylardan çok
etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’
yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de evlilerin büyük
bölümü tarafından tercih edilen bir durumdur.
214
Saffet KARTOPU
Yine medeni durum ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Derslerine çok
çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve
özellikle de evlilerin büyük bölümü tarafından tercih edildiği anlaşılmaktadır.
Hipotez B4. ‘Eğitim durumuna göre, eğitim arttıkça kadere atıf
yapma da azalacaktır’. Hipotez doğrulanmamıştır. Eğitim arttıkça, kadere atıf
yapmama ve tamamen kadere atıf yapmada azalma olsa da kadere kısmen atıf
yapma artmıştır. İstatistiksel analizde kader algısının başarı tutumu, başarısızlık
tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık
tutumu boyutlarıyla ilgili olarak anlmalı ilişkiler ortaya çıkmıştır. Bu anlamda
eğitim seviyesi yükseldikçe insanda istediği veya mücedelesini verdiği her
şeyi elde edemeyebileceği ancak hayatının sorumluluğunu tamamen kendisi
dışındakilere yüklemenin de doğru olmadığı anlayışı gelişmektedir.
İstatistiksel analizin sonuçlarına göre eğitim düzeyi ile başarı tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde,
‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna üniversite mezunlarının daha
çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları, ‘Her zaman’
yanıtının fazlalığıyla da lise öğrencilerinin üniversite mezunlarına göre
‘kadere atfı’ daha az kullandıkları görülmektedir. Bu anlamda eğitim düzeyi
yükseldikçe kadre ‘kısmen atıf yapma’ oranı da artmaktadır.
Eğitim düzeyi ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”
yargısının üniversite mezunlarında, “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm” yargısının ise lise öğrencilerinde bariz bir şekilde daha fazla
tercih gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek
vazgeçme hem lise öğrencilerinde hem de üniversite mezunlarında, ‘alkolle
teselliye çalışma’ ise sadece lise öğrencilerinde az da olsa başvurulan bir
seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Yine eğiti düzeyi ile işe başlama tutumu
arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakma’ örneklemin çoğunluğu
tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının çok büyük bölümü
tarafından tercih edilen bir durumdur.
215
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Aynı şekilde eğitim düzeyi ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Olaylardan çok etkilenirim
fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’ yargısı
örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının
büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz etkisini kısa
zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’ cümlesi de
gruplar arası farklılaşma net olmamakla beraber tercih gören bir başka yargı
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca eğitim düzeyi ile öğrenci başarısızlık tutumu arasında da
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre,
“Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı” yargısı örneklemin çoğunluğu
tarafından ve özellikle de üniversite mezunlarının büyük bölümü tarafından
tercih edildiği görülmektedir.
Hem lise öğrencileri hem de üniversite mezunları arasında, “Derslerine
çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçmeyeceğini bilemeyiz” diyerek öğrenci
başarısızlığı konusunda ‘tamamen kadere artıf yapma’yı tercih eden bir grubun
da olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eğitim süreci sonucunda statü elde etmede
yaşam biçimi, dünyayı algılamada farklılık ve sekülerleşme sürecinin bir
göstergesi olarak kader anlayışında da farklılık ortaya çıkmaktadır (Özbolat,
2011:143).
Hipotez B5. ‘Okul türüne göre, İmam Hatip Lisesi mensupları,
Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kadere atfı daha çok
kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, hayrın ve şerrin
kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav tutumu, afetlerin kaynağı
tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi,
işe başlama tutumu ve kader etki boyutları açısından doğrulanmıştır. Tezin
temel tartışmasıyla da tutarlı olacak şekilde dindarlık seviyesi arttıkça kadere
atıf yapma tutumunda da artış gözlemlenmektedir.
İstatistiksel analiz sonuçlarına göre okul türü ile kader inancı arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, İmam Hatip Lisesi
mensupları Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi
mensuplarına göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil
216
Saffet KARTOPU
edilmektedirler. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere inanmayan,
ilgi göstermeyen katılımcıların imam hatip lisesinde nispeten daha az temsil
edildiği anlaşılmaktadır.
Okul türü ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğuna katılıp katılmama
tutumu arasında yine aynı şekilde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Verilere göre, İmam Hatip Lisesi mensuplarının Otelcilik ve Turizm Meslek
Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarına göre hayrın ve şerrin kaynağı
Allah olduğu yargısına daha fazla oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin
kaynağı Allah olduğu yargısına hiç katılmadığını belirtenlerin Otelcilik ve
Turizm Meslek Lisesi mensuplarında az da olsa temsil edildiği görülmektedir.
Okul türü ile sınav tutumu arasında da anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, İmam Hatiplilerin ‘kısmen atıf’ı
daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf
yapmama’ tercihi açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem
Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam Hatiplilere göre daha yüksek olduğu
görülmektedir.
İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre okul türü ile afetlerin
kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere
baktığımızda, İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem
Beyazıt Lisesi mensupların göre ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha
çok tercih ettikleri ancak afetlerin kaynağı olarak ‘tabiatı’ görmede Otelcilik
ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi mensupların oranı İmam
Hatiplilere göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
Yine aynı şekilde okul türü ile başarı tutumu arasında anlamlı bir
ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘Başarmak her zaman elinizde
mi?’ sorusuna İmam Hatiplilerin Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem
Beyazıt Lisesi mensupların göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak
‘kısmen’ atfı’ daha çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’
ifadesiyle ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi
açısından da Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi
mensupların İmam Hatip Lisesi mensuplarına göre daha yüksek olduğu
görülmektedir.
217
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Okul türü ile başarısızlık tutumu arasında da anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, “Nasip değilmiş diğer sefere derim”
yargısının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi mensuplarında, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise Otelcilik ve Turizm
Meslek Lisesi mensuplarında bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü
gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme tüm
gruplarda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve
Erdem Beyazıt Lisesi mensuplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak
ortaya çıkmaktadır.
Anlamlılık tespit edilen bir başka ilişki ise okul türü ile olayların asıl
belirleyicisi tercihi arasındadır (p<.05). Veriler incelendiğinde, Otelcilik ve
Turizm Meslek Lisesi mensuplarının Erdem Beyazıt ve İmam Hatip lisesi
mensuplarına göre daha faza ‘olayların asıl belirleyicisi olarak ‘insanın
kendisi’ni gördükleri ancak İmam Hatip Lisesi ve Erdem Beyazıt Lisesi
mensuplarının da asıl belirleyici olarak Allah’ı tercih etmede Otelcilik ve
Turizm Meslek Lisesi mensuplarına göre daha fazla yüzdelik dilimi temsil
ettikleri görülmektedir. ‘Sosyal hayat’ tercihi de Otelcilik ve Turizm Meslek
Lisesi mensuplarınca nispeten daha fazla ön plana çıkarılan bir seçenek olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Yine okul türü ile işe başlama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir (p<.05). Verilere göre, ‘yapabilecek her şeyi yapıp gerisini Allah’a
bırakma’ örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de İmam Hatip Lisesi
mensuplarının çok büyük bölümü tarafından tercih edilen bir tutumdur.
Ayrıca istatistiksel analizinin sonuçlarına göre okul türü ile kader etki
boyutu arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre,
katılımcıların % 69.1’i ve İmam Hatip Lisesi mensuplarının % 75.0’ı kadere
inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’
yargısına katılmaktadırlar. Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mensupları bu
ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Her şeyin önceden belirlendiğini,
herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ ve ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadelerine daha yüksek oranda katılmaktadırlar.
Çoşğun (2002:86) tarafından yapılan bir araştırmada da dini öğrenim ağırlıklı
gençlerle normal öğrenimli gençler arasında kader anlayışı açısından fark
218
Saffet KARTOPU
olduğu yani okul türüne göre kader algısının farklılaştığı ifade edilmektedir.
Hipotez B6. ‘Öznel gelir algısına göre, kendisini alt gelir
grubunda görenler üst gelir grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok
kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu,
kader etki boyutu ve büyük felaket tutumu boyutları ile ilgili doğrulanmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre öznel gelir algısı ile kader anlayışı arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, düşük gelir grubu, orta ve üst
gelir grubuna göre kadere kesin olarak inanmada daha yüksek oranda temsil
edilmektedirler. Bu anlamda gelir arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir
düşüş gözlenmektedir. Kader konusunda şüphe ve tereddüt eden, kadere
inanmayan, ilgi göstermeyen katılımcıların tüm gruplarda belirli oranda
temsil edilmektedir. Ancak orta gelir grubunda, üst ve düşük gelir grubuna
göre kadere ilgi göstermeyenler oransal olarak daha azdır. Çoşğun (2002:891)
tarafından yapılan bir araştırmada da sosyo ekonomik düzeye göre kader
algısının farklılaştığı ifade edilmektedir. Araştırmaya göre sosyo ekonomik
düzey yükseldikçe kadere inanç azalmaktadır. Sosyo-ekonomik düzey
yükseldikçe kendisini daha güçlü ve muktedir gören birey kendisi dışındaki
odaklara görece daha az atıfta bulunması makul olarak değerlendirilebilir.
Yine öznel gelir algısı ile başarısızlık tutumu arasında anlamlı bir
ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip değilmiş diğer
sefere derim” yargısının orta gelir grubu, “Daha fazla çalışmam gerek diye
düşünürüm” yargısının ise üst ve düşük gelir gruplarında daha fazla tercih
gördüğü gözlenmektedir. Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme
orta ve düşük gelir grubunda, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gelir
gruplarında az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Öznel gelir algısı ile kader etki boyutu arasında da anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i ve
üst gelir grubunun % 70.0’ı kadere inanmanın sonucu olarak ‘Sistemli ve
düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına katılmaktadırlar. Düşük
gelir grubu bu ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘Yaşamıma hiçbir
şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha yüksek oranda katılmaktadırlar.
‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın faydasızlığını
219
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
anladım’ yargısına üst gelir grubunda katılan hiç kimse bulunmamaktadır.
Yine öznel gelir algısı ile büyük felaket tutumu arasında da anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, ‘Olaylardan çok
etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’
yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından ve özellikle de orta ve düşük gelir
grubunun büyük bölümü tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların olumsuz
etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam ederim’
cümlesi özellikle üst gelir grubu tarafından tercih edilen bir tutum olmakla
beraber orta ve düşük gelir grubu tarafından da az da olsa benimsendiği
görülmektedir.
Hipotez B7. ‘Öznel sağlık algısına göre, kendisini sağlıklı hissetme
düzeyi arttıkça kadere atıf yapma azalacaktır’. Hipotez kader algısının kader
inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu, büyük felaket tutumu, hayrın
ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu, sınav tutumu
ve başarı tutumu boyutları ile ilgili doğrulanmıştır. Bu açıdan bakıldığında
sık sık hastalanan insanların kendisini güçsüz ve acz içinde hissetmesi ve
yüce olarak inandığı bir varlığa sığınması insan psikolojisi açısından tutarlı
görünmektedir.
Araştırma sonuçlarına göre de öznel sağlık algısı ile kader inancı
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, kendisini
‘her zaman’ ve ‘genellikle’ sağlıklı hissedenler, ‘bazen’ sağlıklı hissedenlere
ve ‘hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenlere göre kadere kesin olarak
inanmada daha yüksek oranda temsil edilmektedirler. Bu anlamda kendisini
sağlıklı hissetme düzeyi arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış
gözlenmektedir. Kendisini ‘hiç bir zaman’ sağlıklı hissetmeyenler kadere
inanmakla beraber çözemediği hususlar olduğunu ifade etmede ve kader
konusuna ilgi duymadığını ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil
edilmektedir.
Araştırma sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile başarısızlık tutumu
arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının kendisini ‘hiçbir zaman’
sağlıklı hissetmeyenlerce, “Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm”
220
Saffet KARTOPU
yargısının ise tüm gruplarca yüksek oranda tercih gördüğü gözlenmektedir.
Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme kendisini bazen sağlıklı
hissedenlerde, ‘alkolle teselliye çalışma’ ise tüm gruplarında az da olsa
başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Yine öznel sağlık algısı ile kader etki boyutu arasında anlamlı bir
ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, katılımcıların % 69.1’i
ve kendisini ‘genellikle’ ‘sağlıklı’ hissedenlerin % 74.3’ü kadere inanmanın
sonucu olarak ‘Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım’ yargısına
katılmaktadırlar. Kendisini ‘bezen’ ve ‘her zaman’ sağlıklı hissedenler bu
ifadeye nispeten daha az düzeyde katılırken, ‘hiçbir zaman’ kendisini sağlıklı
hissetmeyenler, ‘Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır’ ifadesine daha
yüksek oranda katılmaktadırlar. ‘Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi
bir şey yapmanın faydasızlığını anladım’ yargısına ise tüm gruplarda belli
oranda katılım söz konusudur.
Yine öznel sağlık algısı ile büyük felaket tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Olaylardan çok
etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye çalışır, sabrederim’
yargısı örneklemin çoğunluğu tarafından tercih edilmektedir. ‘Olayların
olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim için çalışmaya devam
ederim’ cümlesi özellikle kendisini ‘her zaman’ ve ‘genellikle’ sağlıklı
hissedenler tarafından tercih edilen bir tutum olmakla beraber ‘bazen’ sağlıklı
hissedenler ve ‘hiçbir zaman’ sağlıklı hissetmeyenler tarafından da az da olsa
benimsendiği görülmektedir.
Aynı şekilde öznel sağlık algısı ile hayrın ve şerrin kaynağı Allah
olduğuna katılıp katılmama tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir
(p<.05). Veriler incelendiğinde, tüm gruplar hayrın ve şerrin kaynağı Allah
olduğu yargısına yüksek oranda katılmaktadır. Hayrın ve şerrin kaynağı
Allah olduğu yargısına katılmadığını ve hiç katılmadığını belirtenlerin oranı
örneklem içinde sadece % 3.6’dır.
İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre öznel sağlık algısı ile
sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin ‘kısmen atıf’ı
221
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf
yapmama’ tercihi açısından da kendisini ‘bazen’ ve ‘her zaman’ sağlıklı
hissedenlerin oranı kendisini genellikle sağlıklı hissedenlere göre daha yüksek
olduğu görülmektedir.
Benzer şekilde öznel sağlık algısı ile başarı tutumu arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak her
zaman elinizde mi?’ sorusuna kendisini ‘genellikle’ sağlıklı hissedenlerin
diğer gruplara göre daha çok ‘başarmak genellikle elimizde’ ifadesine katılarak
‘kısmen’ atfı’ kullandıkları görülmektedir.
Hipotez B8. ‘Dramatik tecrübeye göre, kendisi veya birinci derece
yakını dramatik tecrübe yaşayanlar, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok
kullanmaktadırlar’. Hipotez kader algısının afetlerin kaynağı, başarı tutumu ve
başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Hayat serüveni içinde
çeşitli olumsuzluklarla karşılaşmaış insanların dince yüce olarak tanımlanan
güçlere daha çok atıf yapması olasıdır.
Araştırma sonuçlarına göre de dramatik deneyim ile afetlerin
kaynağı tercihi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, dramatik deneyim yaşamadığını ifade edenler ‘‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih ettikleri, afetlerin kaynağı olarak
‘tabiatı’ görmede birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlar daha
yüksek olduğu görülmektedir.
İstatistiksel analizinin sonuçlarına göre dramatik deneyim ile
başarı tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, ‘Başarmak her zaman elinizde mi?’ sorusuna dramatik
deneyim yaşamayanlar, yaşayanlara ve birinci derece yakını dramatik deneyim
yaşayanlara göre daha çok ‘genellikle’ ifadesine katılarak ‘kısmen’ atfı’ daha
çok kullandıkları ancak ‘Hiçbir zaman’ ve ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘tamamen
kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da dramatik
deneyim yaşayanlar ve birinci derece yakını yaşayanlar, dramatik deneyim
yaşamayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Yine aynı şekilde dramatik deneyim ile başarısızlık tutumu arasında
222
Saffet KARTOPU
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” yargısının dramatik deneyim yaşayanlarca,
“Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dramatik deneyim
yaşamayanlarca ve birinci derece yakını dramatik deneyim yaşayanlarca bariz
bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu
umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda,
az da olsa başvurulan bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Hipotez B9. ‘Dindarlık algısına göre, dindarlık arttıkça kadere atıf
yapma artacaktır’. Hipotez kader algısının kader inancı, sınav tutumu, afetlerin
kaynağı tercihi ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile kader inancı arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Verilere göre, kendisini ‘çok dindar’
olarak görenler, kadere kesin olarak inanmada en yüksek oranda temsil
edilmektedirler. Bu anlamda kendisinin ‘hiç dindar olmadığını’ ifade edenleri
örneklem azlığından analiz dışı tutarsak kendisini ‘dindar’ görme düzeyi
arttıkça kadere kesin olarak inanmada bir artış gözlenmektedir. Kendisini
‘hiç dindar görmeyenler’, kader konusuna ilgi duymadığını ve inanmadığını
ifade etmede nispeten daha yüksek oranda temsil edilmektedir. Kendisini ‘çok
dindar’ görenlerin ve ‘hiç dindar’ görmeyenlerin “Kadere inanmakla birlikte
bu konuda çözemediğim bazı hususlar var” yargısını hiç tercih etmezken
kendisini ‘dindar’ ve ‘biraz dindar’ görenlerce nispeten yüksek oranlarda
tercih görmesi öznel dindarlık tutumuyla uyumlu ve tutarlı görünmektedir.
İstatistiksel analizin sonuçlarına göre öznel dindarlık algısı ile
sınav tutumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, kendisini dindar görenlerin diğer gruplara kıyasla ‘kısmen
atıf’ı daha çok kullandıkları görülmektedir.
Yine öznel dindarlık algısı ile afetlerin kaynağı tercihi arasında da
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘dindar’
olduğunu ifade edenler ‘‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih
ettikleri, daha sonra sıra ile ‘çok dindarlar’, ‘biraz dindarlar’ ve ‘hiç dindar
olmayanlar’ şeklinde sıralanmışlardır. Afetlerin kaynağı tabiatı görmede ise
birinci sırada kendisini ‘hiç dindar görmeyenler’ yer almaktadır.
223
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Aynı şekilde öznel dindarlık algısı ile başarısızlık tutumu arasında
da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, “Nasip
değilmiş diğer sefere derim” yargısının ‘dindarlarca’ nispeten daha fazla
tercih gördüğü gözlenmektedir. ‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek
vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye çalışma’ tüm gruplarda, az da olsa başvurulan
bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.
Hipotez B10. ‘Dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre, dershaneye
gidenler gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullanmaktadırlar’. Hipotez
kader algısının kadere atıf yapma tutumu, afetlerin kaynağı tutumu, başarı
tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır. Üniversite
sınavı için dershaneye giden öğrenciler başarı için üzerlerinde daha yoğun
baskı hissedeceklerinden kadere atfa daha sık yer vereckleri düşünülebilir.
Araştırma sonuçlarına göre de dershaneye gidip gitmeme ile kadere
atıf yapma arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler
incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘kısmen atf’ı
daha çok kullandıkları ancak ‘tamamen kadere atıf yapma’ ve ‘kadere atıf
yapmama’ tercihi açısından da dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha
yüksek oranda temsil edildikleri görülmektedir.
İstatistiksel analizin sonuçlarına göre dershaneye gidip gitmeme ile
afetlerin kaynağı tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05).
Tablo incelendiğinde, dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre ‘‘Her şeyin
sahibi Allah’tır’ yargısını daha çok tercih etmektedirler. Afetlerin kaynağı
olarak tabiatı görmede ise dershaneye gitmeyenler daha yüksek oranda temsil
edilmektedirler.
Yine dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarı tutumu arasında
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Veriler incelendiğinde, ‘Başarmak
her zaman elinizde mi?’ sorusuna dershaneye gidenler gitmeyenlere göre daha
çok ‘genellikle’ ve ‘bazen’ ifadelerine katılarak ‘kısmen’ atfı’ kullandıkları
ancak ‘Her zaman’ ifadesiyle ‘kadere atıf yapmama’ tercihi açısından da
dershaneye gitmeyenlerin gidenlere göre daha yüksek oranda temsil edildiği
anlaşılmaktadır.
224
Saffet KARTOPU
Aynı şekilde dershaneye gidip gitmeme durumu ile başarısızlık tutumu
arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<.05). Tablo incelendiğinde,
“Nasip değilmiş diğer sefere derim” yargısının dershaneye gidenlerce, “Daha
fazla çalışmam gerek diye düşünürüm” yargısının ise dershaneye gitmeyenler
tarafından bariz bir şekilde daha fazla tercih gördüğü gözlenmektedir.
‘Başarısızlık sonucu umutsuzluğa düşerek vazgeçme’ ve ‘alkolle teselliye
çalışma’ ise her iki grupta da az da olsa başvurulan bir seçenek olarak
ortaya çıkmaktadır. Burada dershaneye gidenlerin ellerinden gelen her
şeyi yaptıklarına inandıkları ve sonucu ‘nasip’ kelimesiyle açıkladıkları
ancak dershaneye gitmeyenlerin hala yapmaları gereken bir şeyler olduğu
düşüncesine sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Kandemir (2006:99)’in yaptığı araştırmada yalnızca sağlık durumları
ile kader algıları arasında anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir. Deneklerin
yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları, eğitim düzeyleri, meslekleri, okul
türleri ve sosyo ekonomik düzeyleri ile kader algıları arasında anlamlı bir
ilişki bulunamamıştır.
2.4.3. Kader Algısı/Kaygı Düzeyi İlişkisiyle İlgili Bulguların
Tartışılması
Burada kaygı düzeyi kader algısına göre farklılaşıp farklılaşmadığı
denenceler üzerinden test edilmiştir.
Hipotez C1. ‘Kadere kesin olarak inananların kaygı düzeyi, şüphe
ve tereddüdü olanlara ve inanmayanlara göre daha düşüktür’. Hipotez hem
durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan
istatistiksel analizde kader inancı açısından oluşturulan gruplar arasında
kaygı düzeyi açısından anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit
edilememiştir.
Hipotez C2. ‘Hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına
katılanların katılmayanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez hem
durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmıştır. Örneklem
225
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
grubuna “Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir”
yargısına katılıp katılmadıkları sorulmuş, durumluk kaygı puan ortalaması
açısından bakıldığında “Tamamen katılıyorum” diyenlerin ortalaması 39.42,
“Katılıyorum” diyenlerin 38.58, “Katılmıyorum” diyenlerin 45.70, “Hiç
katılmıyorum” diyenlerin 41.00 olarak gerçekleştiği görülmektedir. İstatistiksel
analizde de gruplar arası farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.5). Bu
durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılmıyorum”
diyenler (3. Grup) ve “Katılıyorum” diyenler (2. Grup)’le “Katılmıyorum”
diyenler (3. Grup)’ler arasındaki farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Sürekli kaygı puan ortalaması açısından bakıldığında “Tamamen
katılıyorum” diyenlerin ortalaması 46.53, “Katılıyorum” diyenlerin 44.17,
“Katılmıyorum” diyenlerin 49.40, “Hiç katılmıyorum” diyenlerin 49.50
olarak gerçekleştiği görülmektedir. İstatistiksel analizde de gruplar arası
istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu söylenebilir (p<.5). Bu
durumun “Tamamen katılıyorum” diyenler (1. Grup) ile “Katılıyorum”
diyenler (2. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir.
Bu anlamda “hayrın ve şerrin kaynağı Allah “olduğu yargısına katılanların,
bu yargıya katılmayanlara oranla durumluk kaygı puan ortalamalarının daha
düşük olduğu ifade edilebilir.
Hipotez C3. ‘Kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara
ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür’. Hipotez
durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından
doğrulanmamıştır. Burada katılımcılar “kadere atıf yapmayanlar”, “kadere
kısmen atıf yapanlar” ve “tamamen kadere atıf yapanlar” olarak sıralanmıştır.
Bunların ortalama durumluk kaygı puanları sırasıyla 40.08, 38.63 ve 41.74
biçiminde gerçekleşmiş olup istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu
görülmektedir (p<.05). Bu durumun “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile
“kadere tamamen atıf yapanlar” (3. Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
Aynı tabloda ortalama sürekli kaygı puanları ise sırasıyla 44.77,
46.20 ve 46.72 biçiminde gerçekleşmiş olup istatistiksel analizde, “kadere
atıf yapmayanlar” (1. Grup) ile “kısmen atıf yapanlar” (2. Grup) ile arasında
226
Saffet KARTOPU
sürekli kaygı puanı ortalaması açısından farklılık gözlemlense de istatistiksel
anlamda bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir (p>.05). Bu anlamda
“kadere kısmen atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puan ortalamalarının “kadere
atıf yapmayanlar”a ve “tamamen kadere atıf yapanlar”a göre daha düşük
seviyede olduğu ifade edilebilir.
Hipotez C4. ‘Sınav tutumuna göre, kadere kısmen atıf yapanların,
kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen atıf yapanlara göre kaygı
düzeyi daha düşüktür’. Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak
sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Örneklem grubundaki öğrencilere
‘Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?’ sorusu
yöneltilmiş ve yanıtlar “kadere kısmen atıf yapanlar” (1. Grup), “tamamen
kadere atıf yapanlar” (2. Grup) ve “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup), olarak
sıralanmıştır. Buna göre, durumluk kaygı düzeyi açısından, ‘Derslerime çok
çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin
puan ortalamaları 39.02, ‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’
diyenlerin 39.82, ‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’
diyenlerin 43.00, ‘Başka’ diyenlerin 38.71 olmuştur. İstatistiksel anlamda
bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir (p<.05). Bu durumun “kısmen
atıf yapanlar” (2. Grup) ile “kadere atıf yapmayanlar” (3.Grup) arasındaki
farklılıktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre ‘kadere kısmen
atıf yapanlar’ın durumluk kaygı puanı’ kadere atıf yapmayanlar’a göre daha
düşüktür.
Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Derslerime çok çalışır veya çalışmaya
gayret gösterir, sonucu Allah’a bırakırım’ diyenlerin puan ortalamaları 46.49,
‘Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim’ diyenlerin 47.21,
‘Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlaka emin olurum’ diyenlerin 47.32,
‘Başka’ diyenlerin 46.07 olmuştur. Sürekli kaygı puanı ortalaması açısından
gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de istatistiksel anlamda bir
farklılaşmanın olmadığı anlaşılmaktadır (p>.05).
Hipotez C5. ‘Afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin afetlerin
kaynağı kendisini ve tabiatı görenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür’.
Hipotez durumluk kaygı açısından doğrulanmış ancak sürekli kaygı açısından
227
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
doğrulanmamıştır. Burada örneklemin atıf yapma düzeyini ortaya koyabilmek
için ‘Afetlerin kaynağı sizce nedir?)’ sorusu yöneltilmiştir. Buna göre, ‘Her
şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını verenlerin durumluk kaygı puan ortalaması
39.09, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin 39.10, ‘Tabiattır’ diyenlerin 41.35 olarak
şekillenmiştir. İstatistiksel anlamda bir farklılaşma ortaya çıkmıştır (p<.05).
Bu durumun ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ diyen (1. Grup) ile ‘Tabiattır’ diyen
(3.Grup) arasındaki farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Bu sonuçlara
göre ‘afetlerin kaynağı nedir’ sorusuna ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ şeklinde
cevap verenlerin, ‘Tabiattır’ diyenler’e göre başka bir ifadeyle dini atıf
kullananların kullanmayanlara göre, durumluk kaygı düzeyi açısından daha
düşük seviyede olduğu görülmektedir.
Sürekli kaygı puanı açısından ise ‘Her şeyin sahibi Allah’tır’ yanıtını
verenlerin sürekli kaygı puan ortalaması 45.81, ‘Hatalarımızdır’ diyenlerin
46.95, ‘Tabiattır’ diyenlerin 44.97 olarak şekillenmiştir. Sürekli kaygı
puanı ortalaması açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de
istatistiksel anlamda bir farklılaşma olmamıştır (p>.05).
Kandemir (2006:106) yaptığı araştırma sonuçlarına göre de durumluk
kaygı düzeyi en yüksek olan grup afetlerin kaynağını ‘tabiat’ olarak görenlerdir.
İkinci sırada ‘hatalarımızdır’ diyenler, üçünü sırada ‘Allah’tır diyenler yer
almaktadır. Bu sonuçlardan anlaşılan afetleri tabiattan ve hatalarımızdan
bilmek insanların kaygı düzeylerini yükseltmektedir.
Hipotez C6. ‘Başarmak ‘Genellikle’ veya ‘Bazen’ elimizdedir
diyenlerin kaygı düzeyleri, ‘Hiçbir zaman’ elimizde değil ve ‘Her zaman’
elimizde diyenlere göre daha düşüktür’. Hipotez C7. ‘Başarısızlık tutumuna
göre, başarısızlıktan kendisini sorumlu tutanların, kendisini sorumlu
tutmayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Hipotez C8. ‘Olayların asıl
belirleyicisi tercihine göre, olayların asıl belirleyicisinin Allah olduğunu
düşünenlerin, insanın kendisinin olduğunu düşünenlere göre kaygı düzeyi
daha düşüktür’. Hipotez C9. ‘İşe başlama tutumuna göre, Allah’a tevekkül
edenlerin etmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür. C10. ‘Kader
etki boyutuna göre, kader inancının kendilerini etkilediğini düşünenlerin,
etkilediğini düşünmeyenlere göre kaygı düzeyi daha düşüktür’.
228
Saffet KARTOPU
Hipotezler hem durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından
doğrulanmamıştır. Yapılan istatistiksel analizde başarı ve başarısızlık tutumu,
olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu ve kader etki boyutu
açısından, oluşturulan gruplar arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir
farklılaşma tespit edilememiştir.
Ancak Kandemir (2006:107-114)’in yaptığı araştırma sonuçlarına göre
başarı tutumu açısından başarmak ‘genellikle’ elimizde diyenlerin durumluk
kaygı düzeyleri, ‘her zaman elimizdedir’ diyenlere göre daha düşüktür ve
başarmak ‘genellikle’ elimizdedir diyenlerin sürekli kaygı düzeyleri de
‘her zaman’ elimizdedir diyenlere göre daha düşüktür. Başarısızlık tutumu
açısından ise’ nasip değilmiş diğer sefere derim’ diyen grubun kaygı düzeyi en
düşük seviyededir. İkinci olan grup ise ‘daha fazla çalışmam gerek’ diyenlerdir.
‘Kahreder vazgeçerim’ ve ‘kendimi alkolle teselli ederim’ diyenlerin sürekli
kaygı seviyeleri ise daha yüksek olarak tespit edilmiştir. Yine ‘olayların asıl
gidiş yolunu’ ‘Allah’ belirliyor diyenlerin durumluk kaygı düzeyleri ‘sosyal
hayat’ ve ‘insanın kendisi’ diyenlere göre daha düşüktür. Aynı durum sürekli
kaygı düzeyleri açısından da geçerlidir. İşe başlama tutumu açısından ise
‘yapabileceğim her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakırım’ diyenlerin durumluk
ve sürekli kaygı düzeyleri açısından diğerlerine göre en düşük seviyededir.
Hipotez C11. ‘Kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın
sebebini kolaycılık ve tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış
inanışlarına bağlayanlara göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Hipotez sürekli
kaygı açısından doğrulanmış ancak durumluk kaygı açısından doğrulanmamıştır.
Örneklem grubunda insanların yaptıkları hataları kadere yüklemelerinin
sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların durumluk kaygı
puan ortalaması 38.95, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 39.18,
‘Kader Konusundaki Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 39.62, fikri
olmadığını belirtenlerinki 40.63 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki
46.00 olarak şekillenmiştir. Bu sonuçlarla, durumluk kaygı puanı ortalaması
açısından gruplar arası küçük farklılıklar gözlemlense de istatistiksel anlamda
bir farklılaşmanın olmadığı anlaşılmaktadır (p>.05).
Sürekli kaygı düzeyi açısından, kadere atıf yapmanın sebebini
‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanların sürekli kaygı puan ortalaması
229
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
44.85, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki 47.37, ‘Kader Konusundaki
Yanlış İnanışları’na bağlayanlarınki 46.97, fikri olmadığını belirtenlerinki
46.55 ve ‘Başka’ seçeneğini işaretleyenlerinki 53.66 olarak şekillenmiştir. Bu
sonuçlara göre istatistiksel anlamda bir farklılaşmanın olduğu anlaşılmaktadır
(p<.05). Bu durumun ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na bağlayanlar (1. Grup)
ile ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlar (2.Grup) arasındaki farklılıktan
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre, sürekli kaygı puanı
açısından, kadere atıf yapmanın sebebini ‘Sorumluluktan Kaçma Arzusu’na
bağlayanların en düşük, ‘Kolaycılık ve Tembelliğe’ bağlayanlarınki ise en
yüksek seviyede olduğu anlaşılmaktadır.
Hipotez C12. ‘Büyük felaket tutumuna göre, büyük felaketlerden
daha fazla etkilenenlerin, olayların etkisini kısa zamanda atlatanlara göre
kaygı düzeyi daha yüksektir”. Hipotez C13. ‘Öğrenci başarısızlığı tutumuna
göre, başarısızlık konusunda kendisini sorumlu tutanların kendisini sorumlu
görmeyenlere göre kaygı düzeyi daha yüksektir’. Her iki hipotez de hem
durumluk kaygı hem de sürekli kaygı açısından doğrulanmamıştır. Yapılan
istatistiksel analizde büyük felaket tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu
açısından gruplar arasında anlamlılık seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit
edilememiştir.
230
Saffet KARTOPU
SONUÇ
Bu çalışmada kader algısının farklı boyutlarıyla kaygı arasındaki ilişki
araştırılmış ve kadere atıf yapma tutumunun kaygı düzeyini etkilediği tespit
edilmiştir. Çalışmanın odağında birbirine bağlı üç alt problem bulunmaktadır.
İlki, sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır?
İkincisi, sosyo-demografik değişkenlere göre kader algısı farklılaşmakta mıdır?
Üçüncüsü, kader algısına göre kaygı düzeyi farklılaşmakta mıdır? şeklindedir.
Bu bağlamda, Kahramanmaraş Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Erdem
Beyazıt Lisesi ve İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinden tesadüfi
yöntemle belirlenen örneklem grubunun kader algıları ve kaygı düzeyleri
belirlendikten sonra, kader algıları ile kaygı ilişkisi ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
Alt problemlerden birincisine cevap olarak belirlenen hipotezlerde
sosyo-demografik değişkenlere göre kaygı düzeyinin farklılaşacağı
öngörülmüştü. Araştırma sonucunda sürekli kaygı açısından, yaş durumuna
göre kaygı düzeyi en yüksek grup ergenlerdir. Özellikle ilk yetişkinlik
dönemiyle ergenlik arasında farklılaşma netleşmektedir. Cinsiyet durumuna
göre ise kadınların kaygı düzeyi erkeklerden daha yüksektir. Araştırmanın
bir başka sonucuna göre de medeni hale göre bekârların kaygı düzeyinin
evlilere göre daha yüksek olduğu bulunurken, eğitim durumuna göre de lise
öğrencilerinin diğer eğitim seviyesindekilere göre daha kaygılı olduğu ortaya
çıkmıştır. Kaygı düzeyi açısından okul türleri arasında farklılığın araştırıldığı
denencede de okul türüne göre İmam Hatip Lisesi mensuplarının Erdem
Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kaygı düzeyinin daha düşük
olduğu tespit edilmiştir. Öznel sağlık algısına göre ise kendisini sağlıklı
hissetme sıklığı arttıkça kaygı düzeyinin azaldığı anlaşılmaktadır. Dershaneye
gidip-gitmeme durumuna göre kaygı düzeyine bakıldığında da dershaneye
gidenlerin gitmeyenlere göre daha kaygılı olduğu ortaya çıkarken, öznel
gelir algısı ve dramatik tecrübeye göre gruplar arası bir farklılaşma ortaya
çıkmamıştır.
231
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Alt problemlerin ikincisine cevap olarak belirlenen hipotezlerde, sosyodemografik değişkenlere göre kader algısının farklılaşacağı öngörülmüştü.
Araştırmaya göre, yaş arttıkça kadere atıf yapma artmaktadır. Kader algısının
kader inancı, başarı tutumu, başarısızlık tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu
boyutlarıyla ilgili olarak gruplar arası anlamlı farklılaşmalar ortaya çıkmıştır.
Sonuçlara göre, ergenlikten ilk yetişkinlik ve orta yaşlılığa doğru giderken
kader konusundaki şüphe ve tereddütlerin azaldığı, kadere inançta belirgin bir
artışın olduğu görülmektedir. Yaşlılık döneminde bu eğilimde bir düşüş fark
edilse de yaşlı kategorisinde yeterli örneklemimizin olmaması bu konuda net
yargıya varmamızı engellemektedir.
Cinsiyet durumuna göre, kadere atıf durumu incelendiğinde,
bayanların erkelere göre daha fazla kadere atfı kullandıkları ortaya çıkmıştır.
Kader algısının kadere atıf yapma, sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi,
başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, kader etki
boyutu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak farklılaşmalar
tespit edilirken; medeni haline göre ise evlilerin bekârlara göre kadere atfı
daha çok kullandıkları tespit edilmiştir. Kader algısının kader inancı, başarı
tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket tutumu ve
öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları bu durumu desteklemektedir.
Kadere atıf yapma eğitim açısından incelendiğinde, eğitim arttıkça
tamamen kadere atıf yapma ve kadere atıf yapmama azalırken, kadere kısmen
atıf yapmada artma tespit edilmiştir. İstatistiksel analizde, kader algısının
başarı tutumu, başarısızlık tutumu, işe başlama tutumu, büyük felaket
tutumu ve öğrenci başarısızlık tutumu boyutlarıyla ilgili olarak gruplar arası
farklılaşmalar anlamlılığa ulaşmaktadır. Okul türüne göre ise İmam Hatip
Lisesi mensupları, Erdem Beyazıt ve Turizm Lisesi mensuplarına göre kadere
atfı daha çok kullanmaktadırlar. Kader algısının kader inancı, hayrın ve şerrin
kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama, sınav tutumu, afetlerin kaynağı
tercihi, başarı tutumu, başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi,
işe başlama tutumu ve kader etki boyutları açısından gruplar arası ayrışma
söz konusu olurken, öznel gelir algısına göre de kendisini alt gelir grubunda
görenlerin üst gelir grubunda görenlere göre kadere atfı daha çok kullandıkları
tespit edilmiştir. Bu durum, kader algısının kader inancı, başarısızlık tutumu,
232
Saffet KARTOPU
kader etki boyutu ve büyük felaket tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır.
Öznel sağlık algısına göre ise kendisini sağlıklı hissetme düzeyi
arttıkça kadere atıf yapmanın azaldığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, kader
algısının kader inancı, başarısızlık tutumu, kader etki boyutu, büyük felaket
tutumu, hayrın ve şerrin kaynağının Allah olduğuna katılıp katılmama tutumu,
sınav tutumu ve başarı tutumu boyutları ile ilgili olarak doğrulanırken,
dramatik tecrübeye göre de kendisi veya birinci derece yakını dramatik
tecrübe yaşayanların, yaşamayanlara göre kadere atfı daha çok kullandıkları
ortaya çıkmıştır. Bu durum, kader algısının afetlerin kaynağı tercihi, başarı
tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından doğrulanmıştır.
Kadere atıf yapma tutumu dindarlık algısı açısından incelendiğinde
ise kendisinin hiç dindar olmadığını ifade edenleri örneklem azlığından
analiz dışı tutarsak kendisini dindar görme düzeyi arttıkça kadere atıf yapma
tutumunun da arttığı tespit edilmiştir. Bu durum, kader algısının kader inancı,
sınav tutumu, afetlerin kaynağı tercihi ve başarısızlık tutumu boyutları
açısından doğrulanırken, dershaneye gidip- gitmeme durumuna göre ise
dershaneye gidenlerin gitmeyenlere göre kadere atfı daha çok kullandıkları
anlaşılmaktadır. Kader algısının kadere atıf yapma tutumu, afetlerin kaynağı
tutumu, başarı tutumu ve başarısızlık tutumu boyutları açısından gruplar arası
farklılaşmalar anlamlılığa ulaşmaktadır.
Alt problemlerin üçüncüsüne cevap olarak belirlenen hipotezlerde,
kader algısına göre kaygı düzeyinin farklılaşacağı öngörülmüştü. Araştırmaya
göre hayrın ve şerrin kaynağı Allah olduğu’ yargısına katılanların
katılmayanlara göre kaygı düzeyinin daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Yine
kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere tamamen
atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür. Aynı şekilde sınav tutumuna
göre, kadere kısmen atıf yapanların, kadere atıf yapmayanlara ve kadere
tamamen atıf yapanlara göre kaygı düzeyi daha düşüktür.
Kadere atıf yapmanın bir başka boyutu olan afetlerin kaynağı tercihinde
de afetlerin kaynağı olarak Allah’ı görenlerin, afetlerin kaynağı kendisini ve
tabiatı görenlere göre kaygı düzeyinin daha düşük olduğu ortaya çıkarken;
kadere atıf yapma sebebine göre, kadere atıf yapmanın sebebini kolaycılık ve
233
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
tembelliğe bağlayanların, kader konusundaki yanlış inanışlarına bağlayanlara
göre kaygı düzeyi daha yüksektir. Ancak kader algısının boyutlarından, başarı
ve başarısızlık tutumu, olayların asıl belirleyicisi tercihi, işe başlama tutumu,
kader etki boyutu, büyük felaket tutumu, öğrenci başarısızlığı tutumu boyutları
ile ilgili oluşturulan gruplar arasında, kaygı düzeyi açısından anlamlılık
seviyesine ulaşan bir farklılaşma tespit edilememiştir.
Bu sonuçlar ışığında, kaygının kader algılarıyla ilişkisini kuramsal
çerçeveyle ilişkilendirecek olursak, yükleme kuramı, kaygı-kader algısı
ilişkisinde açıklayıcı veriler sağlar. Yükleme kuramının temel mantığı,
çevremizde yaşanan olayları anlamlandırırken veya başa çıkamadığımız
süreçleri açıklarken kendimiz dışında, kontrol edemediğimiz bir merkeze
atıf yaparak düşünsel sorgulamamızı sonuçlandırdığımız ve psikolojik olarak
rahatladığımızdır. Dindar insana din, kader inancı aracılığıyla Tanrıya ve
kadere atıf yapma seçeneğini sunmaktadır. Dindar birey, kadere atıf yaparak
başa çıkamadığı olayların ağırlığından kurtularak, ruh sağlığını olumlu yönde
desteklemektedir.
Böyle bir kuramsal temelden hareket eden bu çalışmanın sonuçlarına
göre de insanın nasıl bir kader inancına sahip olduğu, kaderi nasıl algıladığı
ve olayları anlamlandırmada kadere atfı ne düzeyde kullandığı kaygı düzeyini
belirleyen ve ruh sağlığını şekillendiren önemli etkenlerdendir. Bu anlamda
kader algısının, kaygı yaşantısını etkileyen ve belirleyen önemli bir faktör
olduğu ifade edilebilir. Kaygının kader algılarıyla ilişkisinin Kahramanmaraş
örneğinde, kaygının kader algılarıyla ilişkisinin olduğu görülmektedir.
Öncelikle kaygıyla farklı kader algıları arasındaki ilişkinin ortaya konması
yeni araştırmalara ve tartışmalara kapı aralayabilecek ve konunun aydınlatılmış
olması kaygıyla mücadele açısından yeni bir bakış açısı kazandırmış olacaktır.
Ayrıca araştırmamızın başında problem olarak belirlediğimiz hususlar,
hipotezlerimiz ve alt hipotezlerimiz de aydınlatılmıştır. Din Psikolojisi
sahasında yapılacak yeni araştırmalar, kaygının kader algılarıyla ilişkisinin
farklı yönlerini ortaya çıkarmaya devam edecektir.
234
Saffet KARTOPU
KAYNAKÇA
Abdulbâkî, M. F., (h. 1364), el-Mu‘cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kurâni’l-Kerîm,
Kahire:Daru’l-Kütübü’l Mısrıyye.
Adler, A., (1983), Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme, (Çev., B. Çorakçı),
İstanbul: Say Yay.
-----------., (1985), İnsanı Tanıma Sanatı, (Çev., K. Şipal), İstanbul: Say Yay.
Akgül, M., (2004), “Yaşlılık ve Dindarlık, Dindarlık Hayattan Zevk Alma Ve Mutluluk
İlişkisi: Konya Huzurevi Örneği”, Dini Araştırmalar 7 (19).
Allen, B. P. (1994), Personality Theories, Allyn and Bacon.
Allport, G., (2004), Birey ve Dini, (Çev., B. Sambur), Ankara: Elis Yayınları.
Apaydın, H., (20120), “Ruh Sağlığı‐Din İlişkisi Araştırmalarına Bir Bakış”,
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 10, Sayı 2.
Argyle M.; Hallahmi, B. B., (1975), The Social Psychology of Religion, London and
Boston: Routledge & Kegan Paul Ltd.
--------, (1999), “Din Psikolojisi Alanında Yeni Gelişmeler”, (Çev., T. Küçükcan),
Dini Araştırmalar II.
Arıcı, A., (2006), “Ergenlerde Dini Başaçıkma Yöntemi Olarak Dua (Lise Öğrencileri
Üzerinde Bir Araştırma)”, H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler
Psikolojisi içinde, Ankara: İstanbul: DEM Yayınları.
Arslan, M., (2004), “Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler
Açısından İncelenmesi”, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 6,
İstanbul.
-------------., (2006), “Dindarlık Farklılaşması ve Popüler Dindarlık”, (Ed. E. Günay;C.
Çelik), Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları
Atay H., (1997), Kur’an’a Göre Araştırmalar, Atay Yay., Ankara.
Ateş, S., (1983), Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Ankara.
Atkinson, R., ve diğ., (2006), Psikolojiye Giriş, (Çev., Y. Alogan), Ankara: Arkadaş
235
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Yayınevi.
Ayten, A., (2006), Psikoloji ve Din: Psikologların Din ve Tanrı Görüşleri, İstanbul:
İz Yayıncılık.
Bacanlı H. (2000), Gelişim ve Öğrenme, Ankara: Nobel Yayınları.
Bahadır, A., (2002), İnsanın Anlam Arayışı ve Din: Logoterapik Bir Araştırma,
İstanbul: İnsan Yayınları.
Bâkıllânî, Kâdî Ebû Bekir Muhammed b. Tayyib ,(1957), Kitâbu’t-temhîd, Beyrut.
Bakırcıoğlu, R., (2006), Ansiklopedik Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Anı Yayıncılık.
Baltaş, A., ve Baltaş, Z., (1990), Stresle Başa Çıkma Yolları, İstanbul.
Başaran M. H. ve ark. (2009), “Sporcularda Durumluk ve Sürekli Kaygı Düzeylerinin
Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Sayı:21.
Batman, E., (2008), Yaşamın Zorluklarıyla Başa Çıkmada Kader İnancının Rolü,
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Adana.
Baymur, F., (1994), Genel Psikoloji, İstanbul: İnkılap Kitabevi.
Bergin, A. E., (1983), “Religiosity and Mental Healty: A Critical Reevaluation and
Meta-analysis”, Professional Psychology: Research and Practice.
Bernstein, D. A. ve diğ., (1994), Psychology, USA:Houghton Mifflin Company.
Bilmen, Ö. N., (1959), Muvazzah İlm-i Kelam, İstanbul: Yeni matbaa.
--------, (1960), Büyük Tefsir Tarihi (Tabakâtü’l-müfessirîn) İstanbul: DİR Yayınları.
Bozanoğlu, İ. (2004), Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grup Rehberliğinin
Akademik Risk Altındaki Öğrencilerin Akademik Alandaki Güdelenme,
Benlik Saygısı, Başarı ve Sınav Kaygısı Düzeylerine Etkisi, (Yayınlanmamış
Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Budak, S., (2000), Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Buhari, (1989), Sahih-i-Buhari ve Tercemesi I-XVI, (Çev., M. Sofuoğlu), İstanbul:
Ötüken Yayınları.
236
Saffet KARTOPU
Cambaz, S. ve ark. (2005), “Samsun Çıraklık Eğitim Merkezine Devam Eden
Çırakların Durumluk Sürekli Kaygı Düzeylerinin Değerlendirilmesi”,
Türk Tabibler Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, TemmuzAğustos- Eylül Sayısı.
Ceylan, A.; Özen, Ş. ve diğ., (2003), “Lise Son Sınıflarda Anksiyete-Depresyon
Düzeyleri ve Zararlı Alışkanlıklar: Mardin Çalışması”, Anadolu Psikiyatri
Dergisi, Sayı:4.
Ceylan, Y., (1999), “Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel
Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Coşğun, S., (2002), Kader Anlayışının 15-18 Yaşlar Arasındaki Gençlerin Tutum
ve Davranışlarına Etkisi (Karabük Örneği)”, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), Sakarya Üni. Sosyal Bilimler Enst.
Cüceloğlu, D., (1994), İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramları, İstanbul:
Remzi Kitapevi.
Cürcânî, (1938), et-Ta’rifât, Kahire: Dâru’l-İrşad.
Creswell, J. W. (2003). Research Design Qualitative, Quantitative and Mixed Methods
Approaches, London, New Delhi: Sage Publications.
Çelik, C., (2003), “Değişkenler ve Boyutlar Bağlamında Türk Toplumunda Dini
Hayatın İncelenmesi”, Bilimname 1(1).
--------.,
(2006), “Kentsel Dindarlık- Kentlilik Tecrübelerinde Farklılaşan
Dindarlıklar”, (Ed. E. Günay;C. Çelik), Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi
içinde, Adana:Karahan Yayınları.
--------, (2007), “Teodisenin Sosyolojisi: Toplumsal Süreçlerle İlişkisi İçinde Teodise
Konusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, Bilimname : Düşünce Platformu,
Cilt: V, Sayı: 13, s. 37-66.
Çırakman, A., (1999), “Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz
Sokakları”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Dağ, İ., (1999), “Psikolojinin Işığında Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Demiriz, S.; Ulutaş, İ., (2003), “9-12 Yaş Çocuklarının Kaygı Düzeylerinin Bazı
Değişkenlere Göre İncelenmesi”, Ege Eğitim Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1,
Ankara.
237
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Deren, S., (1999), “Angst ve Ölümlülük”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Deveci, C., (1999), “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun: Heidegger’de Kaygının
Varlıkbilimsel Değeri”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6.
Dikeçligil, B., (1997). “Bir Analiz Denemesi “Sosyal Yapı” ve “Toplumsal Yapı”,
Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayı, Yıl 3, Sayı 15, 647-666.
-----------,. (2002). Sosyolojide Metodolojik Farklılaşma ve Metotlar Arası İşbirliği.
Yeni Sosyolojik Arayışlar –Dünyada ve Türkiyede Farklılaşma-Çatışma
Bütünleşme-II içinde (ss. 97-126). Ankara: Sosyoloji Derneği Yayını.
-----------, (2005). “Bilimsel Paradigmaların Oluşumunda ve Dönüşümünde Sosyolojik
Bağlam”. (Bilimde Modern Yöntemler Sempozyumu, 2005, 16-18 Kasım,
Kocaeli), s.85-93.
Dittes, J. E., (1969), “Psychology of Religion”. G. Lindzey & E. Aronson (Ed.), in
The Handbook of Social Psychology, London: Addison- Wesley.
Durkheim, E., (2005), Dini Hayatın İlkel Biçimleri, (Çev., F. Aydın), İst.: Ataç
Yayınları.
Dürü, Ç., (1999), “Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış”, Doğu Batı, Yıl:
2, Sayı: 6, Ankara.
Ekşi, H., (2002), Başa Çıkma, Dini Başa Çıkma ve Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki
Üzerine Bir Araştırma: Eğitim, İlahiyat ve Mühendislik Fakültesi
Öğrencilerinin Karşılaştırılması. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Uludağ
Üni. Sos. Bil. Enst., Bursa.
el-Karî, A., (1979), Şerhu Fıkhı’l-Ekber, Fıkh-ı Ekber Şerhi, (çev. Yunus Vehbi Yavuz),
İstanbul: Çağrı Yay.
Eliade, M., (2004), Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, (Çev., M. Aydın), Konya: Din
Bilimleri Yayınları.
Ellis, A., (1980), “Psychotherapy and Atheistic Values, A Response to A.E. Bergin’s
“Psychotherapy and Human Values”, Journal of Consulting and Clinical
Psycholohy.
Epistein, S., (1975), “Anxiety, Arousal and The Self- Concept”, in Stress and Anxiety
I-II-III, (Ed: I. Sarason, C. Spielberger), Washington: Hemisphere
Publishing Corporation.
238
Saffet KARTOPU
Erder, F.,(2012), Algı ve Sanatsal Algı I, gsf.baskent.edu.tr/duyuru/1ALGI.doc,
(23/03/2012).
Esed, M., (1996), Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir, (çev., C. Koytak-A. Ertürk), İstanbul:
İşaret Yay.
Esen, A., (2009), Kur’an’da Kelime, Kader ve Ecel Kavramlarının Tahlili,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ç.Ü. Sosyal Bil. Enst., Adana.
Eskin, E. B., (1999), “Evrenin Endişede Kurulması”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6,
Ankara.
Fontana, D., (2003), Psychology, Religion and Spirituality, UK: BPS Blackwell
Publishing Ltd.
Frankl, V., (2000), İnsanın Anlam Arayışı, (Çev., S. Budak), Ankara: Edesos Yayınları.
------------, (1999), Duyulmayan Anlam Çığlığı, (Çev., S. Budak), Ankara: Edesos
Yayınları.
Freud, S., (2002), Totem ve Tabu, (Çev., K. S. Sel), İstanbul: Sosyal Yayınlar.
----------., (1992), Endişe, (Çev., L. Özcengiz), İstanbul: Dergah Yayınları.
Fromm, E., (2004), Psikanaliz ve Din, (A. Arıtan), İstanbul: Arıtan Yayınları.
Geçtan, E., (1993), Psikanaliz ve Sonrası, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Gorsuch, R. L., (1998), Din Psikolojisi, (Çev., A. Kuşat), Erciyes Üni. İlahyat Fak.
Dergisi 10.
Göka, E., (1999), “Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini
Gerçekleştirme Kavramı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Göktaş ve Özkan, (2006), “Yaşlılarda Depresyon”, Türkiye’de Psikiyatri, Cilt: 8 –
Sayı:1.
Gölcük, Ş., Toprak, S., (1988), Kelam, Konya :Selçuk Ünv. yay.,
--------,(1979), Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbu: Kayıhan yay.
--------,(1997), Bâkıllânî ve İnsan Fiilleri, Ankara: TDV. Yay.
Gül Akmaz,G. M.;Ceyhan,N., (2009), “Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
239
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Bölümü Öğrencilerinin Durumluk – Sürekli Kaygı Düzeyleri ve Kaygı
Nedenleri (Tokat Örneği)”, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi 1(131147), Çankırı.
Gürses, İ., (2008), “Yükleme Teorisi ve Din İlişkisi Üzerine Bir değerlendirme”
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 2, Bursa.
Hallahmi, B. B.; Argyle M., (1997), The Psychology of Religious Behaviour, Belief &
Experience, London and New York: Routledge Ltd.
Hançerlioğlu, O., (2005), Felsefe Ansiklopedisi, Kavramlar ve Akımlar, C:3, İstanbul:
Remzi Kitapevi.
Hayta, A., (2002), “İbadetler ve Ruh Sağlığı”, H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din Ve
Değerler Psikolojisi içinde, Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
Heiler, F., (1958), Prayer, (İngilizceye Çev., S. Mccomb), Nev York: Oxford
Üniversity Press.
Heidegger, M., (2008), Varlık ve Zaman, (Çev. K. H. Ökten), İstanbul: Agora Kitaplığı.
Holm, H. G., (2007), Din Psikolojisine Giriş, (Çev., A. Bahadır), İstanbul: İnsan
Yayınları.
Hood, R.W ve arkd., (1996), Psychology of Religion, New York: The Guilford Press.
Horney, K.,(1950), Neurosis and Human Growth, New York: Norton.
Hökelekli, H., (2002), “Gençlik ve Din”, Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler
Psikolojisi içinde, Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
--------, (2003), Din Psikolojisi, Ankara: T.D.V. Yayınları.
Husain, S. A., (1998), “Religion and Mental Healty From the Muslim Perspective”, in
Handbook of Religion and Mental Health, (Ed: H. G. Koenig), New York:
Academic Press.
Irmak, C., (1999), “Dasein İçin Kaygılık...”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
İbn Manzûr, Cemâleddîn Muhammed b. Mükerrem (2003), Lisânü’l-‘Arab, Kahire:
Daru’l-Fikr.
İnam, A., (1999), “Kaygı Gülü Açarken”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
240
Saffet KARTOPU
İsen, G.; Batmaz, V., (2006), Ben ve Toplum, İstanbul: Salyangoz Yayınları.
James, W., (1945), The Varıetıes of Religious Experince, New York: Longmans Green
and Co.
Jung, C. G., (2007), İnsan ve Sembolleri, (Çev., A. N. Babaoğlu), İstanbul: Okyanus
Yayınları.
--------, (1998), Psikoloji ve Din, (Çev. R. Karabey), İstanbul: Okyanus Yayınları.
Kağıtcıbaşı, C., (1999), Yeni İnsanlar ve İnsanlar, İstanbul: Evrim Yayınları.
Kandemir, Y., (2006), Kader İnancının Psikoterapik Açıdan Fonksiyonu, (Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üni. Sos. Bil. Enst.
Karaca, F., (2000), Ölüm Psikolojisi, İstanbul: Beyan Yayınları.
-------., (2003), “Dindarlığın Fonksiyonelliği Üzerine”, Dini Araştırmalar 6 (16).
--------, (2001) “Din Psikolojisinde Metot Sorunu ve Bir Dindarlık Ölçeğinin
Türk Toplumuna Standardizasyonu”, EKEV Akademi Dergisi, c.II, sy: 4,
187-202.
--------, (2006), “Kader Algısı -Ruh Sağlığı İlişkisi Üzerine Empirik Bir Araştırma”,
İslami Araştırmalar Dergisi, C., 19, Sayı:3. Ankara.
Kartopu, S., (2006), Dini Yaşayışta Hayatı Sorgulama, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Kaya, M.; Varol, K., (2004), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Durumluk-Sürekli
Kaygı Düzeyleri ve Kaygı Nedenleri (Samsun Örneği)”, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 17, Samsun.
Kayıklık, H., (2002), “Bireysel Dindarlığın Psikolojik Kaynakları” Dini Araştırmalar
Dergisi, Cilt:5, Sayı:13.
--------, (2003), Orta yaş ve Yaşlılıkta Dinsel Eğilimler, Adana: Baki Kitapevi.
--------, (2006), “Değişen Dünyada Birey, Din ve Dindarlık”, (Ed. E. Günay;C. Çelik),
Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları.
Kazancı, A. L., (1968), İslam’da İrade, Kaza ve Kader, İstanbul:İrfan yay.
241
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Kennerley, H.; (1997), Overcoming Anaxıety, New York University Press, New York.
Keskin, H., (1997), İslam Düşüncesinde Kader ve Kaza, İstanbul: Beyan Yay.
Kılavuz, S., (1998), İslam Akaidi ve Kelama Giriş, İstanbul: Ensar Neşriyat.
Kıerkegaard, S., (2002), Korku ve Titreme, (Çev., İ. Kapaklıkaya), İstanbul: Anka
Yayınları.
--------, (2009), Kaygı Kavramı, (Çev., T. Armaner), İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
Kılıçbay, M. A., (1999), “Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı:
6, Ankara.
Kimter, N., (2002), “Dini İnanç, İbadet ve Duanın Umutsuzlukla İlişkisi Üzerine”,
H. Hökelekli (Ed.), Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi içinde, Ankara:
Ankara Okulu Yayınları.
Kirkpatrick, L. A., (2006), “Din Psikolojisinde Bağlanma Teorisi” (Çev. M. Koç),
Bilimname 10 (1).
Koç, M., (2004), “Ergenlik Döneminde Dua ve İbadet Algılarının Ruh Sağlığına
Etkileri Üzerine Bir Alan Araştırması”, Sakarya Üni. İlahiyat Fak. Dergisi
10.
Köknel, Ö., (1990), Tabular- takıntılar-saplantılar, İstanbul: Altın Kitaplar.
Kula, M. N., (2002), “Gençlik Döneminde Kimlik ve Din”, H.Hökelekli (Ed.), Gençlik,
Din ve Değerler Psikolojisi içinde Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
--------, 2005), Bedensel Engellilik ve Dini Başa Çıkma, İstambul: DEM Yyayınları.
Kulaksızoğlu, A., (2007), Ergenlik Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kuşat, A., (2004), Türk Toplumunda Nazar Olgusu ve Psikolojik Bir Yaklaşım,
Kayseri: Laçin Yayınları.
--------, (2006), “Ergenlerde Allah Tasavvuru”, (Ed., Ü. Günay; C. Çelik), Dindarlığın
Sosyo- Psikolojisi içinde, Adana: Karahan Yayınları.
Küçükcan, T.; Köse, A., (2000), Doğal Afetler ve Din, İstanbul: İsam T.D.V. Yayınları.
Le Gall, A., (2006), Anksiyete ve Kaygı, (Çev:İ.Yerguz), Ankara: Dost Kitabevi
242
Saffet KARTOPU
Yayınları.
Maslow, A., (1996), Dinler, Değerler, Doruk Deneyimler, (Çev., H. K. Sönmez),
İstanbul: Kuraldışı Yayınları.
-------- , (2001), İnsan Olmanın Psikolojisi, (Çev., O. Gündüz), İstanbul: Kuraldışı
Yayınları.
May, R., (1997), Kendini Arayan İnsan, (Çev., A. Karpat), İstanbul: Kuraldışı
Yayınları.
--------, (1997), Meaning Of Anexıety, New York.
McReynolds, P., (1975), “Changing Conception of Anxiety: A Historyical Review
and A Proposed İntegration”, in Stress and Anxiety I-II-III, (Ed: I. Sarason,
C. Spielberger), Washington: Hemisphere Publishing Corporation.
Meadow, M. J.; Richard Kahoe, R. D., (1984), Psychology of Religion: Religion in
İndividual Lives, New York: Harper & Row.
Mehmedoğlu, A. U., (2006), “Dindarlığın Peşinde: Din Psikoloıjisinde Araştırma,
Ölçme ve Yorumlama Üzerine”, İslami Araştırmalar Dergisi 19(3).
Merleau-Ponty, M., (2008), Algılanan Dünya, (Çev. Ö. Aygün), İstanbul, Metis
Yayınları.
Miller, L.;Kelley, B., (2005), “Relationships of Religiosity and Spirituality with
Mental Health and Psychopathology”, in Handbook of The Psychology
of Religion and Spirituality, (Ed:R. F. Paloutzian; C. L. Park), New York:
The Guilford Press.
Morris, C., (1993), Psychology an Introduction, USA: Prentice Hall Inc.
Nottingham, E. K. (2004). “Din Sosyolojisi Araştırmaları”, (Çev. Mehmet Ali Kirman)
Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt IV, Sayı:3, 151-170.
Ok, Ü., (2005), “Dini Düşüncede Yaşanan Stresin (Şüphe, Uyumsuzluk, Çelişki vb.)
Boyutları”, Dini Araştırmalar, Cilt: 8, Sayı: 22, Ankara.
Oman D.; Thoresen, C.,(2005), “Do Religion and Spirituality Influence Healty?”,
in Handbook of The Psychology of Religion and Spirituality, (Ed:R. F.
Paloutzian; C. L. Park), New York: The Guilford Press.
Önen L., Tüzün B. (2005), Motivasyon, İstanbul: Epsilon Yayınları.
243
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Öner, N.; Le Compte, A., (1998), Süreksiz Durumluk / Sürekli Kaygı Envanteri el
Kitabı, İstanbul: Boğaziçi Üni. Yayınları.
Öner, N., (1994), Stres ve Dini İnanç, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
-----------.,(1982), İnsan Hürriyeti, İstanbul: Selçuk yay.
Özakpınar, Ö., (1999), İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Özbolat, A., (2011), Sosyal Hareketlilik ve Dini Hayatta Farklılaşma – Gerdibi
Köylüleri Örneği-,(Basılmamış Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
Özgül, S., (1998), Engellenme Durumları ve Tabiatüstü Yüklemeler Arasındaki
İlişkiler, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Bursa.
Özlem, D., (1999), “Kaygı ve Tarihsellik”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6, Ankara.
Öztürk, Y., (2003), “Kaderle Alakalı Yeni Yorumlara Eleştirel Bir Bakış”, Ekev
Akademi Dergisi, Yıl:7, sayı:14, Erzurum.
Öztürk, O., (1997), Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Öztürk, Z. A., (2007), İlköğretim Öğrencilerinde Dindarlık ile Kaygı Arasındaki
İlişki, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi), Adana.
Pargament, K. I., (1997), The Psychology of Religion and Coping: Theory, Research,
Practise, New York: The Guilford Press.
Pargament, K. I. ,(2005), “Acı ve Tatlı: Dindarlığın Bedelleri ve Faydaları Üzerine Bir
Değerlendirme”, (Çev., A. U. Mehmedoğlu), Ç.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi 5
(1).
--------, (2003), “Tanrım Bana Yardım Et: Din Psikolojisi Açısından Başa Çıkmanın
Teorik Çatısına Doğru, (Çev., A. Albayrak), Tabula Rasa: Felsefe- Teoloji
3 (9).
Pargament, K. I. and Park, C. L., (1997), “In Times of Stress: The Religion- Coping
Connection”, B.Spilk and D. N. McIntosh (Ed.) The Psychology of
Religion içinde, USA, Colorado: Westview Press.
244
Saffet KARTOPU
Peker, H., (1993), Din Psikolojisi, Samsun: Sönmez Matbaa ve Yayınevi.
Punch, K., (2005). Sosyal Araştırmalara Giriş Nicel ve Nitel Yaklaşımlar. (Çev. D.
Bayrak, H. B. Arslan, Z. Akyüz) Ankara: Siyasal Kitabevi.
Merleau-Ponty, M., (2008), Algılanan Dünya, (Çev. Ö. Aygün), Metis Yayınları.
Rathus, S.A., (1993), Psychology, USA: HBC College Publıshers.
Ray, N. L., (1992), Motivation in Education, New Mexico: Eastern New Mexico
Üniversity.
Sâbûnî, N., (1995), el-Bidâye fî Usûli’d-dîn, Mâturîdiyye Akâidi, (Çev. B. Topaloğlu),
Ankara.
Saraç, Y. (1990), Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, İstanbul: Risale Yay.
Sertbaş, G. (1998), Gebelerde Doğum Öncesi ve Doğum Sonrası Dönemlerde
Durumluk- Sürekli Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi, (Yayınlanmamış
Doktora Tezi), Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Schafer, W., (1987), Stress Management For Wellness, Florida: Holt, Rinehart and
Winston İnc.
Schmid, L.,(2003), “Anlam ve Değer Kaynağı Olarak Dini İnanç”, (Çev., A. Bahadır),
Selçuk Üni. İlahiyat Fak. Dergisi 16.
Schopenhauer, A., (2003), Varolmanın Acısı, (Der., V. Atayman), İstanbul: Donkişot
Yayınları.
--------, (2000), İstencin Özgürlüğü Üzerine, (Çev, M. Söyler), Ankara: Öteki Yayınevi.
Schultz, D. ve S., (2007), Modern Psikoloji Tarihi, (Çev., Y. Aslay), İstanbul: Kaknüs
Yayınları.
Schulz, W. (1991), “Çağdaş Felsefede Kaygı Sorunu” (Çev., N. Barın), H. Von
Ditfurth (Der.), Korku ve Kaygı içinde, İstanbul: Metis Yayınları.
Selye, H., (1983), “The Stress Concept: Past, Present and Future”, in Stress Research
(Ed: C. L. Cooper), New York: John Wiley & Sons.
Soykan, Ö. N., (1999), “Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı
Kierkegaard ve Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu Batı, Yıl: 2, Sayı: 6,
Ankara.
245
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Spielberger, C.D (1966), Theory and Research in Anxiety, In C.D. Spielberger (Ed.),
Anxiety and Behavior, New York: Academic Press.
Spilka, B., (2001), “Din Psikolojisi Açısından Genel Bir Atıf Teorisi”, (Çev., A.
Kuşat), E. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, S. 11, Ss., 173-196, Kayseri.
Spilka, B., ve ark., (2003), The Psychology of Religion: An Empirical Approach, New
York: The Guilford Press.
Stack, S., (2001), “Dindarlık, Depresyon ve İntihar”, (Çev., T. Küçükcan), Akademik
Araştırmalar Dergisi 7-8, 75-84.
Şahin, A., (2006), “Din Kaynaklı Stres Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 21, Konya.
-----------., (2002), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Umutsuzluk Düzeyleri Üzerine
Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 13,
Konya.
Taftazânî, (1980), Kelam İlminin Belli Başlı Meseleleri, (Çev., Ş. Gölcük),
İstanbul:Kayıhan Yayınları.
Taylor, S., ve diğ., (2007), Sosyal Psikoloji, (Çev., A. Dönmez), İmge Kitapevi.
Thorson, J. A., (1998), “Religion and Anxıety: Which Anxiety? Which Religion?”,
Handbook of Religion and Mental Health, (Ed. H. G. Koenig), Newyork,
Academic Press.
Topaloğlu, B., (2006); Allah İnancı, İstanbul: İSAM.
-------- (2000), Kelâm İlmi, İstanbul: Damla yay.
Topaloğlu, N., (1998), Beyhaki ve Kitabu’l-Kaza ve’l-Kader’i, İzmir:Anadolu
Matbaacılık.
Vergote, A., (1999), Din, İnanç ve İnançsızlık, (Çev., V. Uysal), İstanbul: Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.
Weber, M., (2009), Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, (Çev., G. Solmaz), Alter
Yayıncılık.
Wulff, D., (1997), Psychology of Religion: Classıc and Contemporary, New York:
John Wiley & Sons Inc.
246
Saffet KARTOPU
Yalom, I., (2001), Varoluşcu Psikoterapi, (Çev., Z. İ. Babayiğit), İstanbul: Kabalcı
Yayınevi.
Yanbastı, G., (1990), Kişilik Kuramları, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları.
Yaparel, R.; (1994), “Depresyon ve Dini İnançlar ile Tabiatüstü Nedensel Yüklemeler
Arasındaki İlişkiler”, D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:VIII, İzmir.
--------, (1987), Yirmi Kırk Yaş Arası Kişilerde Dini Hayat ile Psiko- Sosyal Uyum
Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),
Ankara Üni. Sos. Bil. Enst., Ankara.
Yapıcı, A.; Kayıklık, H., (2005), “Ruh Sağlığı Bağlamında Dindarlığın Özsaygı ve
Kaygı ile İlişkisi: Çukurova Üni. Örneği”, Değerler Eğitimi Dergisi 3(9).
Yapıcı, A.; Kayıklık, H., (2005a), “Dinsel Eğilimle Önyargı ve Hoşgörüsüzlük
Arasındaki İlişkiler Üzerine Psikololik Bir Araştırma”, Ç.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi 14(1), Adana.
Yapıcı, A., (2003), “Fiziksel ve Sosyal Hadiselere Sebep Atfetmede Dinin Rolü”,
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:1, Cilt:3., Adana.
--------, (2007), Ruh Sağlığı ve Din Psiko- Sosyal Uyum ve Dindarlık, Adana: Karahan
Yayınları.
--------, (2004), Din Kimlik ve Önyargı, Biz ve Onlar, Adana: Karahan Yayınları.
Yavuz, K.,,(1986), “Din Psikolojisinde Metot Meslesi ve Yeni Gelişmeler”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum.
--------., (2003), “Din ve Güven”, (Ed. F. Erdem), Sosyal Bilimlerde Güven içinde,
Ankara: Vadi Yayınları.
Yavuz, Y.Ş., (2000), “Kader”, Diyanet İşleri Başkanlığı Ansiklopedisi, İstanbul.
Yıldız, M., (1998), “Dini Hayat İle Ölüm Kaygısı Arasındaki İlişki Üzerine Bir
Araştırma”, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
-------., (2002), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Dindarlık ve Ölüm Kaygıları
Üzerine”, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 14.
Yıldız, M.; Sezen, A.; Yener, İ., (2007), “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinde DurumlukSürekli Kaygı Düzeyleri ile Akademik Güdülenmeler Arasındaki İlişkinin
247
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
İncelenmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:
25, İzmir.
Yılmaz, S., (2001), “Elmalı’ya Göre Kader İnancı ve İnsan Hayatındaki Yeri”,
Günümüz İnanç Problemleri Sempozyumu, Erzurum.
Yurdagür, M., (1981), Kur’an’da Kader, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). AÜ Sosyal
Bil. Enst., Ankara.
Zebîdî, E.,( 1888/1306.), Tâcu’l-Arûs min Cevahiri’l-Kamûs, Kahire: Matbaatü’lHayriyye.
Zemahşerî , (1882), Esâsu’l-Belâğa, Matbaatü’l-Vehbiyye.
Zinnbauer, J.B. and Pargament K.I., (2005), “Religiousness and Spirituality”, in
Handbook of The Psychology of Religion and Spirituality, (Ed:R. F.
Paloutzian; C. L. Park), New York: The Guilford Press.
248
Saffet KARTOPU
EK-1
DEĞERLENDİRME ANKETİ
Değerli Katılımcılar,
Bu anket, bilimsel bir çalışmada kullanılmak amacıyla hazırlanmıştır.
Anketin sonuçları kişisel olarak değil, grup olarak değerlendirilecektir. Bu
nedenle ankete isim ve tanıtıcı bilgiler yazmanıza gerek yoktur. Lütfen,
anketin her sorusunu dikkatle okuyarak, size en uygun cevabı veriniz.
Cevapsız soru bırakmayınız. Araştırma sonuçlarının güvenirliği sizin anketi
objektif ve samimi olarak cevaplandırmanıza bağlıdır. Anketi cevaplandırarak
araştırmamıza yaptığınız katkıya ve ilginize teşekkür ederim.
Saffet KARTOPU
1) Yaşınız:…………………………..
2) Cinsiyetiniz
1 ( ) Erkek
2( )Bayan
3) Medeni haliniz
1 ( ) Evli
2 ( ) Bekar
4) Eğitim düzeyiniz
1 ( ) Lise
3)Ayrılmış
2 ( ) Yüksek okul- Fakülte
3 ( ) Yüksek lisans / Doktora
5) Branşınız…......(Öğrenciyseniz öğrenim gördüğünüz okul Türü).............................
249
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
6) Sosyo-ekonomik düzeyiniz (Öğrenciler için ailenizin)
1 ( ) Üst
2 ( ) Orta
3 ( ) Düşük
7) Kaç çocuğunuz var? (Öğrenciyseniz, Kaç Kardeşsiniz)
(Siz dahil) ………………………………………………
8) Bedenen ve ruhen kendinizi sağlıklı hissediyor musunuz?
1 ( ) Genellikle
2 ( ) Bazen
3 ( ) Hiçbir zaman
4 ( ) Her zaman
9) Dramatik bir deneyim yaşadınız mı ? (Tehlikeli kaza, ciddi bir hastalık vb.
gibi)
1 ( ) Evet
2 ( ) Hayır
3 ( ) Birinci Derece yakınım yaşadı
10) Dindarlık Durumunuz (kendinizi ne kadar dindar görüyorsunuz?)
1 ( ) Çok Dindar 2 ( ) Dindar 3 ( ) Biraz Dindar 4 ( ) Hiç Dindar Değil
11) Dershaneye gidiyor musunuz? Sınava kaçıncı kez giriyorsunuz?
(Öğrenciler cevaplayacaklar)
1 ( ) Evet
2 ( ) Hayır
250
………………………………………………
Saffet KARTOPU
12) Kadere inancınız bakımından durumunuza uygun seçeneği işaretleyiniz.
( ) Kadere kesin olarak inanıyorum ve bu konuda hiçbir şüphe
duymuyorum.
( ) Kadere inanmakla birlikte, bu konuda çözemediğim bazı hususlar var.
(
) Kader konusunda şüpheleniyorum.
(
) Kader konusuna ilgi duymuyorum
(
) Kadere inanmıyorum.
(
) Kadere ailem ve çevrem inandığı için inanıyorum
(
) Başka (belirtiniz)……………………………………….
13) Kader vardır, hayır ( iyilik) ve şer (kötülük) Allah’tan gelir.
1 ( ) Tamamen katılıyorum 3 ( ) Katılmıyorum 2 ( ) Katılıyorum
4 ( ) Hiç katılmıyorum
14) Size göre kadere inanan bir insan nasıl bir tutum içinde olmalıdır?
1 ( ) İnsan akıllı, şuurlu ve irade sahibi bir varlıktır. Bu sebeple kendi
kaderini tamamen kendisi çizer.
2 ( ) İnsan kendisine verilen akıl ve irade sayesinde kaderine bir miktar yön
verebilir. Ama yine de elinde olmayan bazı hususlar vardır.
3 ( ) İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın alnına yazılmış olan kaderini
değiştiremez.
251
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
15) Sınavlar öncesinde derslerinizle ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?
(Öğrenciler cevaplayacaklar)
1 ( ) Derslerime çok çalışır veya çalışmaya gayret gösterir, sonucu Allah’a
bırakırım.
2 ( ) Derslerime çalışmam, kaderci bir tutum sergilerim.
3 ( ) Derslerime çok çalışır, sonuçtan mutlak emin olurum.
4 ( ) Başka (belirtiniz).
16) Afetlerin kaynağı sizce nedir?
1 ( ) Her şeyin sahibi Allah’tır. 2 ( ) Hatalarımızdır.
3 ( ) Tabiattır.
17) Başarmak her zaman elinizde mi?
1 ( ) Genellikle
2 ( ) Bazen 3 ( ) Hiçbir zaman
4 ( ) Her zaman
18) Tüm çabanıza rağmen başaramazsanız ne yaparsınız?
1 ( ) Nasip değilmiş diğer sefere derim
2 ( ) Daha fazla çalışmam gerek diye düşünürüm 3 ( ) Kendimi alkolle teselliye çalışırım
4 ( ) Kahreder ve vazgeçerim
19) Sizce olayların asıl gidiş yolunu kim belirliyor?
1 ( ) İnsanın kendisi
2 ( ) Sosyal Hayat
252
3 ( ) Allah
Saffet KARTOPU
20) Herhangi bir işe giriştiğiniz zaman ne yaparsınız?
1 ( ) Yapabileceğim her şeyi yapar gerisini Allah’a bırakırım
2 ( ) Hatırı sayılır insanları devreye sokarım
3 ( ) İşi oluruna bırakırım
4 ( ) Astrolojiye başvururum
21) Kadere inanmak sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi?
1 ( ) Sistemli ve düzenli çalışmam gerektiğini anladım
2 (
3 ( ) Yaşamıma hiçbir şekilde etkisi olmamaktadır.
4 ( ) Başka (belirtiniz) …………………………………………………….
) Her şeyin önceden belirlendiğini, herhangi bir şey yapmanın
faydasızlığını anladım.
22) İnsanların yaptıkları hataları, kaderle açıklamalarının sebebi sizce nedir?
1 ( ) Sorumluluktan kaçma arzusu
2 ( ) Kolaycılık ve tembellik
3 ( ) Kader konusundaki yanlış inanışları
4 ( ) Fikrim yok
5 ( ) Başka (belirtiniz)……………………………………………...........………………….
253
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
23) Gücünüzün yetmediği büyük felaket ve olaylarda nasıl bir tutum
sergilersiniz?
1 ( ) Bu olaylar beni çok etkiler, dünyam kararır, bütün istek ve arzularım
yok olur, yıkılırım.
2 ( ) Olaylardan çok etkilenirim fakat bütünüyle kendimi kaybetmemeye
çalışır, sabrederim.
3 ( ) Olayların olumsuz etkisini kısa zamanda atlatırım ve hedeflerim
için çalışmaya devam ederim.
4 ( ) Bu olaylar beni hiç etkilemez.
5 ( ) Başka (belirtiniz) ………………………………………………
24) Yıl sonunda sınıfta kalan bir öğrencinin durumu için ne söylersiniz?
1 ( ) Derslerine çok çalışsaydı sınıfta kalmazdı.
2 ( ) Derslerine çok çalışsaydı, sınıfı geçip geçemeyeceğini bilemeyiz.
3 ( ) Derslerine çok çalışmış olsaydı bile, yine sınıfta kalırdı.
4 ( ) Başka (belirtiniz)………………………………………………
25) Sizce Kader nedir? Size hangi kavramları daha çok çağrıştırmaktadır?
Kısaca belirtiniz.
………………………………………………………………………………………………............................………….
254
Saffet KARTOPU
Aşağıdaki tabloda sizin kendinize ait duygularınızı anlatmakta
kullanabileceğiniz bir takın ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi dikkatle okuduktan
sonra, kendinizi şuanda nasıl hissediyorsanız, seçeneklerden birini parantez
içine (x) işareti koyarak belirtiniz. Cevapsız madde bırakmayınız.
Şu Andaki Duyguların İfadeleri
Hayır (1)
Biraz (2)
Çok (3)
Tamamıyle(4)
26. Şu anda sakinim
(
)
(
)
(
)
(
)
27.Kendimi emniyette hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
28.Şu anda sinirlerim gergin
(
)
(
)
(
)
(
)
29.Pişmanlık duygusu içindeyim
(
)
(
)
(
)
(
)
30.Şu anda huzur içindeyim
(
)
(
)
(
)
(
)
31.Şu anda hiç keyfim yok
(
)
(
)
(
)
(
)
32.Başıma geleceklerden endişe
duyuyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
33.Kendimi dinlenmiş hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
34.Şu anda kaygılıyım
(
)
(
)
(
)
(
)
35.Kendimi rahat hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
36.Kendime güvenim var
(
)
(
)
(
)
(
)
37.Şu anda asabım bozuk
(
)
(
)
(
)
(
)
38.Çok sinirliyim
(
)
(
)
(
)
(
)
39.Sinirlerimin çok gergin olduğunu
hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
40.Kendimi rahatlamış hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
41.Şu anda halimden memnunum
(
)
(
)
(
)
(
)
42.Şu anda endişeliyim
(
)
(
)
(
)
(
)
43.Heyecandan kendimi şaşkına
dönmüş hissediyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
44.Şu anda sevinçliyim
(
)
(
)
(
)
(
)
45.Şu anda keyfim yerinde
(
)
(
)
(
)
(
)
255
KAYGININ KADER ALGILARI İLE İLİŞKİSİ - KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ -
Genel Olarak Duygularınızın
İfadeleri
Hayır
(1)
Biraz (2)
Çok (3)
Tamamıyle(4)
46.Genellikle keyfim yerindedir
(
)
(
)
(
)
(
)
47.Genellikle çabuk yorulurum
(
)
(
)
(
)
(
)
48.Genellikle kolay ağlarım
(
)
(
)
(
)
(
)
49.Başkaları kadar mutlu olmak
isterim
(
)
(
)
(
)
(
)
50.Çabuk karar verdiğim için fırsatları
kaçırırım
(
)
(
)
(
)
(
)
51.Kendimi dinlenmiş hissederim
(
)
(
)
(
)
(
)
52.Genellikle sakin, kendime hakim ve
soğukkanlıyım
(
)
(
)
(
)
(
)
53.Güçlüklerin, yenemeyeceğim kadar
biriktiğini hissederim
(
)
(
)
(
)
(
)
54.Önemsiz şeyler hakkında
endişelenirim
(
)
(
)
(
)
(
)
55.Genellikle mutluyum
(
)
(
)
(
)
(
)
56.Her şeyi ciddiye alır ve etkilenirim
(
)
(
)
(
)
(
)
57.Genellikle kendime güvenim
yoktur.
(
)
(
)
(
)
(
)
58.Genellikle kendimi emniyette
hissederim
(
)
(
)
(
)
(
)
59.Sıkıntılı ve güç durumlarla
karşılaşmaktan kaçınırım
(
)
(
)
(
)
(
)
60.Genellikle kendimi hüzünlü
hissederim
(
)
(
)
(
)
(
)
61.Genellikle hayatımdan memnunum
(
)
(
)
(
)
(
)
62.Olur olmaz düşünceler beni rahatsız
eder
(
)
(
)
(
)
(
)
63.Hayal kırıklıklarımı öylesine
dikkate alırım ki, hiç unutamam
(
)
(
)
(
)
(
)
64.Aklı başında kararlı bir insanım
(
)
(
)
(
)
(
)
65.Son zamanlarda kafama takılan
konular beni tedirgin ediyor
(
)
(
)
(
)
(
)
256

Benzer belgeler