Çağdaş Astronominin Türkiye`ye Girişi

Transkript

Çağdaş Astronominin Türkiye`ye Girişi
Türkiye'ye Çağdaş Astronominin Girişi1
Yavuz Unat*
Osmanlı Türklerinin modern astronomi ile ilk temasları 17. yüzyıl ortalarında başlamışsa
da yeni astronominin kabul görmesi 19. yüzyılın ortalarını bulmuştur. 17. yüzyılda modern
astronomin Osmanlılara girişini sağlayan ilk eserler genellikle zîc ve coğrafya tercümeleridir.
Yeni astronomiye ilişkin bu temaslar 18. yüzyılda Batı coğrafya literatürünün, 18. yüzyılın
ikinci yarısında ise Fransız zîclerinin çevrilmesiyle devam etmiştir.2
1830'larda Mühendishanelerin eğitim programlarının modernleşme çalışmalarıyla yeni
astronominin kavramları ve bilgileri ayrıntılı bir şekilde Başhoca Đshak Efendi'nin katkılarıyla
girmiştir. Bu döneme kadar hatta bu dönemden sonra bile yeni astronomi hakkında yapılan
çeviriler ve yazılarda hep Kopernik astronomisine kuşkulu bakış sürmüştür. Yeni astronomiye
karşı bu tereddütlü bakış açısı ancak 19. yüzyılın ortalarında ortadan kalkmıştır.
Kopernik sisteminden bahseden ilk eser, Fransız astronom Noel Durret’in (ölümü
1650’ler) zîcinin Zigetvar asıllı olan ve Đstanbul’a yerleşen Tezkireci Köse Đbrahim Efendi (17.
yüzyıl sonları) tarafından 1660-1664 yıllarında, Secencel el-Eflâk fî Gâyet el-Đdrâk (Feleklerin
Aynası ve Đdrâkin Gâyesi) adıyla yapılan çeviridir. Tezkireci Köse Đbrahim Efendi bu kitapta,
günümüze kadar yazılmış olan zîclerden ve daha sonra Kopernik’in zîcinden söz eder.3
Kitap, astronomi cetvelleri konusunda Avrupa dillerinden nakledilen bildiğimiz ilk kitaptır. Tezkireci Köse Đbrahim Efendi Duret’in zîcini ilk önce Arapça’ya, sonra da Kazasker
Ünsi Efendi’nin (ölümü 1664) teşvikiyle Türkçe’ye çevirmiştir. Çevirinin giriş kısmında
Batlamyus ve Zerkâlî’nin çalışmalarından ve Alphonso Tabloları’ndan bahseden Tezkireci
Köse Đbrahim Efendi şöyle devam eder:
“1441 yılında Alman bilginlerinden Peurbach ve Regiomontanus,
Alfonso Zîci’nin yanlışlarını tespit ettiler. Regiomontanus, Zîc’i düzeltmek için gözlemlere başladıysa da ömrü yetmediği için çalışmasını
bitiremedi. Birkaç yıl sonra daha başarılı ve üstün olan Nikolo
Kopernik Alphonso Zîci’nin yanlışlarını bulup temelinden sakat olduğunu anlayarak 1525 yılında yeni bir yol ortaya çıkardı. Bu yolu astronomların çeşitli zamanlardaki gözlemlere dayanarak kurdu... Sonra
Kopernik yeni bir temel kurup küçük bir zîc yaptı. Bu zîc kendisinden
sonra Tycho Brahe zamanına kadar 60 yıl kullanıldı. Daha sonra
Reine kıyılarında Tycho Brahe çok sayıda mükemmel aletlerle gözlemlerde bulunup Kopernik zîcinin gerçeğe uymadığını gördü. Bundan
dolayı Kopernik zîcini düzeltmeye çalıştı. Kendi gözlemlerine dayanarak Güneş, Ay ve sabit yıldızların hareket takvimini de yazacaktı. Ancak Bohemya Seferi çıktı. Zîcin müsveddelerini bastırmak istedi. Ömrü
yetmediğinden başaramadı. Sonunda çağdaşı olan Daina şehrinden
Longomontanus Tycho’un zîce yakın, yanlışı çok olmayan bir zîc mey1
Türkler, Cilt 14, Yeni Türkiye Yayınları, Editörler: Hasan Celâl Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara
2002, s. 906–914.
*
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı Yardımcı
Doçenti.
2
Ekmeleddin Đhsanoğlu, Büyük Cihad’dan Frenk Fodulluğuna, Đstanbul 1996, s. 141; Ekmeleddin Đhsanoğlu,
Ramazan Şeşen, Cevat Đzgi, Cemil Akpınar, Đhsan Fazlıoğlu, Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi (OALT), Cilt
I, Đstanbul 1997, s. CXXVI.
3
Đhsanoğlu, 1996, s. 142-153; OALT, Cilt I, s. CLXXIX, 340-345.
1
dana getirdi. Bundan sonra Đspanya kralı Rudolph’un yanında çalışan
Kepler adlı bilgin Tycho’nun gözlemlerine dayanarak bütün yıldızların hareketi ile ilgili bir zîc tertipleyerek Rudolph Zîci diye adlandırıldı. Kendisinin de dediği gibi bu zîc yapılan gözlemlere bütünüyle uymuyordu. Çünkü Batlamyus’un gözlediği yıldızların yerleriyle bu
zîcinki birbirini tutmuyordu. Güneş ile Ay tutulmaları da bu zîce uyum
göstermiyordu. Sonunda Duret adlı bilginin Lansberge’nin (ölümü
1632) zîcine dayanarak 30 yıl gözlemle meydana getirdiği zîcini Tezkireci diye tanınan ben Đbrâhim el-Zigetvarî getirtip tercüme ettim.”
Modern astronomiden bahseden ikinci eser Ebû Bekr ibn Behrâm ibn Abdullâh elHanefî el-Dimaşkî’nin (ölümü 1692) kısaca Atlas Major olarak bilinen Latince eserden Nusret
el-Đslâm ve’l-Surur fî Tahrîri Atlas Mayor (Coğrafya-yı Atlas, 1685) adı ile hazırladığı eserdir.4
Ebû Bekr ibn Behrâm ibn Abdullâh el-Dimaşkî on yedinci yüzyıl Osmanlı coğrafyacılarındandır ve Coğrafyacı Ebû Bekr Efendi adıyla meşhur olmuştur. Dimaşk’ta doğmuş, burada
eğitimini tamamladıktan sonra Đstanbul’a gelmiş ve Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa’nın
(ölümü 1676) yakın adamları arasına girmiştir. Daha sonra, Şeyhülislam Yahya Efendi’nin
kardeşinin oğlu olan Şeyh Mehmed Đzzetî’nin (ölümü 1681) asistanı, ardından da müderris
olmuştur. 1690 yılında Haleb kadılığına getirilmiş ve 1691 yılında görevdeyken ölmüştür.
Ebû Bekr ibn Behrâm, matematik, coğrafya ve Latince bilmesi nedeniyle padişah IV.
Mehmed tarafından Wilhelm Blaeu (ölümü 1638) ve oğlu Joan tarafından hazırlanan ve 16501665 yıllarında Amsterdam’da basılan on cilttlik Atlas Major seu Cosmographia Blaeuiana
Qua Solum, Coelum Accuratissime Describuntur adlı kitabın çevrilmesiyle görevlendirilmiştir.
1668 yılında bu eserin bir nüshası padişaha Hollanda’nın Đstanbul elçisi Justin Colier tarafından sunulmuş ve eser 1675-1685 yılları arasında altı cilt olarak, Ebû Bekr ibn Behrâm
tarafından, Nusret el-Đslâm ve’l-Surur fî Tahrîri Atlas Mayor adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
Ebû Bekr ibn Behrâm eseri çevirmekle kalmamış, Osmanlı coğrafyasıyla ilgili bazı ekler de
yapmıştır. Ayrıca bir süre sonra eserin Muhtasar Nusret el-Đslâm ve’l-Surur adıyla bir özetini
de yayımlamıştır.
Nusret el-Đslâm ve’l-Surur fî Tahrîri Atlas Mayor, Atlas Major’un ilaveli bir çevirisidir.
Bir çok yeri kısaltılmıştır. Çevirisi 1685’de tamamlanan bu eser, bazı haritalar ve Amerika ve
Avrupa tarihi ve coğrafyasıyla ilgili bilgiler de içermektedir. Her memlekete bir kısım ayrılmış
ve burada memleketin fizikî coğrafyası, ormanları, ziraî ürünleri, insanları, örf ve adetleri,
tarihi eserleri, şehirleri, idare şekli, eğitim ve dinî kurumları hakkında bilgi verilmiştir.
OCLT’de bildirildiğine göre, Atlas Major Tercümesi’nin Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde
bulunan dokuz ciltlik nüshasının birinci cildi, genel coğrafya ve kozmografyaya, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci ciltleri Avrupa ülkelerine, altıncı cildi Afrika Kıtası’na, yedinci cildi
Đtalya’ya, sekizinci cildi Çin’e, dokuzuncu cildi Amerika ve adalara ayrılmıştır.5
Eserin girişinde, astronomi biliminin önemine değinilir ve astronomide Đslâm Dünyası’nın durumu verilir. Ebû Bekr ibn Behrâm burada, Avrupalılarca ileri sürülen ve Müslümanlarda astronomi biliminin Nasirüddîn-i Tûsî, Fahr-i Râzî, Nizâm ve Ali Kuşçu ile bittiği düşüncesine katılmadığını ifade eder. Ona göre, Đslâm Dünyası’nda astronomi bilginleri çoktur.
4
Đhsanoğlu, 1996, s. 153-157; OALT, s. 355-356; Ekmeleddin Đhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekar,
Gülcan Gündüz, A. Hamdi Furat, Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi (OCLT), Đstanbul 2000, s. 108-114.
5
OCLT, s. 111.
2
Ancak bunlar daha çok astronominin kuramsal yönü ile ilgilenmekte, uygulamayı bilmemektedirler.
“Her ne kadar Kâtip Çelebi biraz bu bilimle uğraştıysa da tam bir
eser ortaya koyamadı.”
diyerek padişahın bu konuda kendisine bir eser hazırlamasını emrettiğini söyler.
Ona göre varlığın hallerini bildiren bilimler ikiye ayrılır:
1. Feleklerin durumunu konu edinen astronomi.
2. Yer’in durumunu konu edinen coğrafya.
Kafirler bir çok şeyi bu fenlerle öğrenmişler, bunlar yardımıyla ülkelerini idare altına
almışlar ve Müslümanları taciz etmekte üstünlük göstermişlerdir.
Evrenin Merkezi başlıklı bölümde ise Batlamyus, Kopernik, Tycho Brahe ve Andreas
Argoli’nin sistemleri çok kısa olarak tanıtılır. Bu kısım eserin Latince orijinalinden kısadır.
Blaue Yer merkezli sitemin doğru ve Kitâb-ı Mukaddes’e aykırı olan diğer sistemlerin ise
yanlış olduğunu belirtir. Ebû Bekr ibn Behrâm, bu bölümde bu sistemleri üç sayfalık bir özetle ele almıştır. Diğer taraftan bu bölümde sadece Pythagoras ve Batlamyus’un isimleri geçmektedir. Ebû Bekr ibn Behrâm, bu bölümde şöyle devam eder:
“Evrenin merkezi konusunda çok ihtilaf edilmiştir. Şöyle ki: Eski ve
yeni alimlerin çoğu, 'Evrenin merkezi Yer’dir, sakindir, hareketli değildir; diğer unsurlar ve gezegenler ise Yer’in çevresindedir.' der.
Tevrat’ta böyle yazılmıştır. Pythagoras ve Batlamyus’un takipçileri bu
görüşe inanmışlardır. Bazılar “Evrenin merkezi Güneş’tir, sakindir,
hareketli değildir. Diğer unsurlar ve gezegenler hareketlidir.” görüşünü savunurlar. Bir görüşe göre de, Yer merkezdedir, Güneş Ay ve
diğer gezegenler başka bir şekildedir. Bir görüşe göre de derler ki:
“Yer merkezdedir, sonra Atlas Feleği, sonra sabit yıldızlar, daha sonra da Satürn, Jüpiter, Mars, Ay, Hava, Su ve Ateş gelir. Güneş, Merkür ve Venüs başka şekildedir.” Kısacası bu görüşlerin en doğrusu birinci görüştür. Öbürleri yanlıştır. Zira bunlar Tevrat’a aykırıdır.”6
Yeni astronomi kavram ve prensiplerine ilişkin daha geniş bilgi 18. yüzyılın ilk yarısında Müteferrika’nın Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ’sına yaptığı ilavelerde bulunmaktadır.
Kopernik’ten yaklaşık bir yüzyıl sonra ölmesine ve Cihannümâ’yı yazarken Batı kaynaklarından büyük ölçüde yararlanmamış olmasına rağmen Kâtip Çelebi’nin Güneş merkezli gök sisteminden habersiz görünmesi ve sadece Batlamyus sisteminden bahsetmesi şaşırtıcıdır. Ancak
Müteferrika 1732’de Cihannümâ’yı basarken bu esere bazı ilaveler yapmış ve bu ilavelerde
yeni astronomiden söz etmiştir. Bu ekte Mütefferrika, Batlamyus’un, Kopernik’in ve Tycho
Brahe’nin sistemlerinden bahseder ve Yer merkezli görüşün Đslâm filozofları tarafından kabul
edildiğini kaydeder. Bu üç sistem arasında Güneş merkezli sisteme ilişkin tartışmalara daha
fazla yer ayrılmış, Tycho Brahe’nin sistemine ise fazla ilgi gösterilmemiştir.7
Mütefferrika, bu ekinde, Kopernik sistemini anlatırken oldukça temkinli davranır. Burada ayrıca Descartes’in Çevrim Kuramı, Arsitoteles’in Hareket Kuramı ve Galilei’nin buna
itirazları da verilir. Müteferrika, evrene ilişkin üç görüş olduğunu söyler:
6
7
OCLT’den naklen, s. 112.
Đhsanoğlu, 1996, s. 158-163.
3
1. Birinci görüş, Batlamyus ve Aristoteles’in (Eski Astronomi),
2. Đkinci görüş Pythagoras, Platon ve Kopernik’in (Yeni Astronomi),
3. Üçüncü görüş ise Tycho Brahe’nin (Yeni Astronomi)
görüşleridir. Bu üç görüşü açıklamadan önce bu görüşün din ve inanç meseleleriyle ilişkisine
dikkat çeken Müteferrika, evrenin tanrının eseri olduğunu ve buna inanmanın dinin gereği
olduğunu söyler. Ancak ona göre, evrenin yapısı, oluşumu ve şekline ilişkin görüşler dine bağımlı değildir. Buna karşın kendisi birinci görüşün herkesçe makul ve üstün tutulduğunu ve
ikinci ve üçüncü görüşlere itibar edilmediğini ve reddedildiğini ifade eder. Ancak bu üç görüşün de açıklanması gerektiğini söyler ve bu üç görüşü açıklarken Đslâm filozoflarının birinci
görüşü kabul ettiğini belirtir. Üçüncü görüşe uzun bir yer ayıran Müteferrika, Aristoteles’in
görüşlerini sağlam ve isabetli olarak niteler ve üçüncü görüşü talihsiz ve atıl olarak betimleyerek bilim adamlarını bu yeni görüşü eleştirmeye ve buna karşı delillerini ileri sürmeye davet
eder.
Daha sonra Yer merkezli ve Güneş merkezli sistemlerin bir karşılaştırmasını yapan Müteferrika, Güneş merkezli sisteme karşı ileri sürülen üç eleştiriyi verir:
1. Bu yeni görüş kutsal kitaplara aykırıdır.
2. Yıldızlar konumlarını Yer’e göre değiştirmezler.8
3. Yer’in hareketli olması yeryüzündeki cisimleri etkiler.
Bu üç eleştiriyi de cevaplayan Müteferrika burada Galilei fiziğini kullanır.
Müteferrika’nın Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ’sına yaptığı ilaveler, yeni astronomi konularını ele alan en geniş metin olma özelliğini uzun süre korumuştur. Bu ekle birlikte Cihannümâ’nın basılmasından bir yıl sonra, yine Müteferrika Andreas Cellarius’un ilk baskısı 1708’de
yapılan Atlas Coelestis adlı Latince astronomi eserini, III. Ahmed’in emriyle Mecmûa Hey’et
el-Kadîme ve’l-Cedîde (Eski ve Yeni Astronomi Mecmuası, 1733) adıyla tercüme etmiş ve böylece eski ve yeni astronomiyi ele alan bağımsız bir eser Osmanlı literatürüne girmiştir.
Müteferrika bu çevirinin amacını şu şekilde verir; eserin içeriğini mümkün olduğu kadar
açıklamak, eserdeki Latince kelimeleri Türkçe’ye çevirmek ve astronomi bilginlerinin evren
yapısı hakkındaki görüşlerini özetlemek. Müteferrika çeviride bazı yerleri değiştirmiş ve ilaveler yapmıştır. Örneğin, Atlas Coelestis’te yer alan resimleri Türk zevkine göre düzenlemiştir.
Müteferrika bu çeviride Cihannümâ’da verdiği üç kurama ek olarak Solili Aratus’un görüşünü de verir ancak bu görüşün Yunan ve Latin’lerin cahilleri için makul olduğunu söyleyerek sadece şeklini vermekle yetinir. Diğer taraftan Đhsanoğu, Müteferrika’nın bu eserde Yeni
Astronomi’ye olan tavrını değiştirdiğini ve temkinli yaklaşımının daha az temkinli bir yaklaşıma dönüştüğünü söyler. Đhsanoğlu’ya göre bunun nedeni, Müteferrika’nın din adamlarından
Avrupa’dakine benzer bir tepkinin gelmediğini görmesidir. Ne var ki, bu eserde de ağırlık
Batlamyus astronomisine verilmiştir. Batlamyus sistemine ait on dört resim tek tek açıklanırken Kopernik sistemine ait iki resimden sadece biri açıklanmıştır. Üstelik Müteferrika çalışmasını bitirirken Kopernik Kuramı’nı “nice nice itirazlardan bir vakitte hali olmadığı”nı kaydederek meseleyi Cihannümâ’daki cevaplara havale eder.9
8
Güneş merkezli kurama yapılan en önemli itiraz olan bu mesele yıldızların paralaksları problemidir. Yer merkezli sistemi savunan astronomlara göre, eğer Yer, Güneş etrafında hareket ediyor ise, Yer’in hareketinden dolayı yıldızlar konumlarını hissedilebilir derecede değiştirmeliydiler. Gerçekte çok küçük olan ve Yer’in hareketine
bağlı bu konumsal değişme (paralaktik kayma) 1838 yılında Friedrich Wilhelm Bessel (1784-1846) tarafından
keşfedilmiş ve Güneş merkezli sistemin bir kanıtı sayılmıştır.
9
Đhsanoğlu, 1996, s. 163-165; OALT, s. 416-418.
4
Yeni astronomi konularında bilgi veren diğer bir eser, Osman ibn ‘Abdulmannân'ın ve
Tercüme-i Kitâb-ı Coğrafya (Coğrafya Kitabı Tercümesi, 1751) adlı yapıtıdır. Osman ibn
‘Abdulmannân (ölümü 1786 yıları) muhtemelen Boşnak asıllıdır. Köprülü Hacı Ahmed Paşa’nın (ölümü 1769) Belgrat valiliği sırasında bu şehrin divanında ikinci tercüman olarak görev yapmıştır. 1749 yılından itibaren Hacı Ahmed Paşa’nın teşviki ile Avrupa dillerinden önemli eserleri Türkçe’ye çevirmeye başlamıştır. 1749-1751 yıllarında Hollandalı doktor, fizikçi ve coğrafyacı Bernhard Varenius’un (1600-1676) Geographia Generalis in Qua
Affectionnes Generalles Telluris Explicantur adlı eserini Tercüme-i Kitâb-ı Coğrafya adıyla
Almanca’dan Türkçe’ye çevirmiştir. Onun diğer çevirileri arasında Pierre-André Mathioli’nin
Materia Medica’sı, askeri amaçla Almanca ve Fransızca eserlerden çevirdiği ve bomba, havan
ve balistik konularından oluşan Hediyye el-Muhtadî (Arapça) ve Tercüme Kitâb-i Ma‘rifet elTektîr bulunmaktadır.
Varenius’un Geographia Generalis in Qua Affectionnes Generalles Telluris Explicantur
adlı eseri fizikî coğrafya alanında yazılmış en önemli kitaplardandır. Bir giriş, altı bölüm ve
bir sonuçtan oluşur. Ancak Abdulmannân bu eseri özetleyerek çevirmiştir. Adnan Adıvar’a
göre bunun sebebi onun matematikte yetersiz olmasıdır.10 Geographia Generalis Batlamyus
sisteminin doğruluğunu kabul eden bir eserdir.
Tercüme-i Kitâb-ı Coğrafya bir önsöz, altı bölüm ve bir sonuç olarak düzenlenmiştir.
Eserin astronomi ve fizikî coğrafyaya ilişkin önsözü iki meseleye ayrılmıştır:
1. Dünya'nın uzaydaki yeri, konumu ve şekli. Bu meselede, haritalardan, kıtalardan, ülkelerden ve önemli tarihi olaylardan bahsedilir ve yeryüzü üç sınıfta ele alınır: 1. Enlemboylam dairelerine; 2. Kara ve denizlere ve 3. Ülkelere göre. Tarihi olaylar Abdulmannân tarafından eklenmiş ve asıl metine sadık kalınmamıştır.
2. Đkinci mesele de ise Latince bazı coğrafya terimleri açıklanmıştır.
Sonuç kısmında ise Yer’in yuvarlaklığının ilişkin deliller verilir ve Batlamyus ve
Kopernik sistemleri ele alınır. Burada Kopernik sisteminin akla daha yakın, ancak semâvî dinlere göre Yer’in merkez olduğundan söz edilir. Abdulmannân, Yer'in Güneş etrafında dolanmasının daha makul olduğunu şu benzetmeyle açıklamaya çalışır:
"Eğer bir kimse kebap pişirmek isteyip bir şişe et taksa, makul ve
münasip olan, kebabı ateşin etrafında döndürmektir; yoksa ateşi kebabın etrafında döndürmek değil."11
Yapılan çeşitli zîc tercümeleri ile de, Osmanlı astronomlarının Batı astronomisi literatürünü takip ettiği görülmektedir. 17. yüzyılda Fransız astronom Noel Duret’in zîcinin Tezkireci
Köse Đbrahim tarafından tercümesinden sonra Kalfazâde Đsmail Çınarî, 1767'de Alexis-Claude
Clairaut'un ve 1772’de de Jacques Cassini’nin zîcini Türkçe'ye çevirmiş ve daha sonra III.
Selim’in emriyle takvimler bu zîce göre düzenlenmeye başlanmış ve o zamana kadar kullanılmakta olan Uluğ Bey Zîci zamanla terk edilmiştir.
Çınarî olarak da tanınan Đsmail Efendi bu dönemin önemli bilim adamlarındandır.
Babası gibi Mukâbele-i Piyâde Kalemi'nde çalışan ve orduyla birlikte seferlere katılan
Kalfazâde Đsmail Çınarî, belki de mesleği nedeniyle gençliğinde matematiğe ve astronomiye
merak sarmıştır; 1767'de Sultan III. Mustafa tarafından Laleli Camii muvakkitliğine getirilmiş
10
11
Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde Đlim, Đstanbul 1982, s. 188.
Đhsanoğlu, 1996, s. 167.
5
ve 1789'a kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında ikisi bu caminin Batı yönündeki kaidesi, diğeri
bir taş üzerinde olmak üzere üç Güneş saati yapmıştır. 1790 yılında da ölmüştür.
Tercüme-i Zîc-i Klero, Alexis-Claude Clairaut’un (1713-1765) Theorie de la Lune adıyla
1765 yılında yayımlanmış olan kitabının Fransızca’dan yapılmış çevirisidir. Bu çeviri 1767’de
yapılmış ve III. Mustafa’ya adanmıştır.
Clairaut üç cisim problemi ile ilgilenmiş, Ay kuramı ve gezegen hareketleri üzerine çalışmış ve Ay kuramına ilişkin çalışmalarını 1747’de Akademi’ye sunmuştur. Ancak Ay’ın
apoje hareketinin ölçümündeki zorluğu aşmak için gravitasyon kuramında bir değişiklik olması gerektiğini ileri sürmüştür. Ona göre, gravitasyon yasası, mesafenin karesi ve küpünün toplamı biçiminde değiştirilmeliydi (µ/r2 + ν/r3). Clariaut gibi Euler de ters kare yasasını düzeltme girişimi içerisindeydi. Bu değişiklik dikkate alındığında Ay’ın apoje hareketi için öngörülen kuram, gözlemle mükemmel derecede uygunluk gösterdi. Bu Newton kuramının gözlemlerle uyum içinde olduğunu gösteren ilk kanıttır. Clariaut bu çalışması ile ödüllendirildi ve
çalışmasını 1752’de Théorie de la Lune (Ay Kuramı) adıyla yayımladı. Ancak Đsmail Efendi,
bu kitabın sadece cetveller kısmını çevirmesi Osmanlı bilim zihniyetinin yapısı hakkında önemli ipuçları içermektedir.12
Đsmail Efendi’nin çevirdiği ikinci kitap Jacques Cassini’nin (1677-1756) Tables
Astronomiques de Soleil, de la Lune, des Planétes, de Etoiles Fixes et des Satellites de Jupiter
et de Saturne (Paris, 1740) adlı eserinden Tuhfe-i Behîc-i Rasînî Tercüme-i Zîc-i Kasînî adıyla
1772’de Fransızca’dan yapmış olduğu çeviridir.
Cassini eserin girişinde babası Jean Dominique Cassin’inin Đtalya ve Fransa’da yaptığı
gözlemlerini, bu gözlemleri eski gözlemlerle ve Fransız Akademisi’nde Monsieur Maraldi adlı
astronomun gözlemleriyle karşılaştırdığını yazar. Kitap Sultan III. Ahmed tarafından 1720 yılı
sonlarına doğru Fransa Kralı XV. Louis'ye elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Paris'te bulunduğu sırada, zamanın önemli araştırma merkezlerinden biri olan Paris
Gözlemevi'ni ziyaret ederek teleskop ile gezegenleri ve yıldızları gözlemlemek istemiş, bu
esnada gözlemevinin müdürü olan Jacques Cassini (1677-1756) ile tanışmış ve Osmanlı memleketlerinde kullanılmakta olan zîcler hakkında sohbet ederlerken, Cassini, babası Gian
Domenico Cassini'nin henüz yayınlanmamış olan zîcinden bir nüshayı Yirmisekiz Mehmed
Çelebi’ye armağan etmiştir. Yirmisekiz Mehmed Çelebi tarafından Đstanbul'a getirilen bu zîc,
yaklaşık yarım yüzyıl sonra, astrolojiye meraklı bir kişi olan Sultan III. Mustafa'nın dikkatini
çekmiş ve Türkçe'ye tercüme edilerek kullanılmasını arzu edince, Fransızca'yı iyi bilen
Kalfazâde Đsmail Çınarî'ye müracaat edilmiştir. Đsmail Çınarî Efendi, söz konusu eserin tercümesini 1772 yılında tamamlayarak Tuhfe-i Behîc-i Rasînî Tercüme-i Zîc-i Cassinî adıyla yayınlamış, ancak Cassini, işlemleri kolaylaştırmak amacıyla daha 1614 yılında Đskoçyalı matematikçi John Napier (1550-1617) tarafından keşfedilen logaritma cetvellerini kullandığı için,
bu tercümenin başına 10.000'lik bir logaritma cetveli ilave etmiş ve bunun kullanımı hakkında
bilgi vermeyi de ihmal etmemiştir. Böylece bu tercüme ile birlikte, hem logaritma hem de teleskop aracılığıyla elde edilen dakik gözlem bulguları Osmanlı bilginlerinin hizmetine girmiştir.13
12
13
Đhsanoğlu, 1996, s. 180.
Đhsanoğlu, 1996, s. 179-182; OALT, s. 530-531.
6
Diğer taraftan bu eser Osmanlı takvimciliğini de etkilemiştir. 1799-1800 yılından itibaren padişah III. Selim’in emriyle takvimler bu zîce göre düzenlenmeye başlamış ve Uluğ Bey
Zîci zamanla terk edilmiştir.14
Kopernik astronomisinden söz eden bir başka yapıt, Erzurumlu Đbrahim Hakkı'nın
Mârifetnâme'sidir (1825). Burada, evren anlayışı, Ay ve Güneş tutulmaları ve doğa olayları
açıklanırken üç kaynak kullanılmıştır.
1. Kuran-ı Kerim, hadisler ve dinî referansları içine alan dinî kaynaklar.
2. Kâtip Çelebi'nin Cihannümâ'sı gibi bilimsel eserler.
3. Suyûtî'nin eseri gibi çeşitli efsaneleri ve hurafeleri içeren halk inançları.
1757 yılında tamamlanmış olan Mârifetnâme 1825 yılında basılmıştır. Bir önsöz, üç fen
ve bir sonsöz olarak düzenlenmiştir. Önsözde, Đslâm astronomisi başlığı altında evrenin yaratılış düzeniyle ilgili ayetler, varlıkların yaratılış düzeniyle ilgili ayetler yer alır ve tefsirlerden ve
hadislerden örnekler verilir.15
Birinci fende, cevherler, ârazlar ve unsurlardan söz edilir ve astronomi bilimi için gerekli
olan aritmetik ve geometri bilgileri verilir. Ayrıca evrenin küre içiminde olmasının kanıtları ve
gezegenler hakkındaki bilgiler de bu kısımda yer alır. Birinci fennin ikinci ve üçüncü
bâblarında ise eski ve yeni astronomi ele alınmaktadır.16
Erzurumlu Đbrahim Hakkı'nın Mârifetnâme'sinde, kozmografya ve astronomi olgularına
ilişkin olarak hem hurafeler ve dinsel bilgilerden hem de bilimsel bilgileri yararlanmaktadır.
Kitabın bazı bölümlerinde ise tutulmalara ilişkin bilimsel bir açıklama yer alır:
"Ay tutulması, Yerküre'nin Güneş ile Ay arasında olmasıyla Ay'ın
ışığının kaybolmasından ibarettir. Güneş tutulması ise, Yer ile Güneş
arasında Ay'ın bulunmasıdır."17
Kitapta yeni astronomiye ilişkin bilgiler birinci fennin sonlarına doğru yer alır. Burada
Erzurumlu Đbrahim Hakkı, yeni astronomi kavramlarının din ile ilişkisini de ele almıştır. Ona
göre evrenin merkezinde Yer ya da Güneş'in olduğuna inanmanın din ile bir ilgisi yoktur. Önemli olan evrenin, yüce yaratıcının bir eseri olduğuna inanmaktır. Ona göre, harekete daha
elverişli olan küçük kütleli Yer'in, Güneş etrafında senede bir kere dönemesi daha kolay, işin
gereğine uygun ve akla daha yakındır.18
Ancak Đbrâhim Hakkı, Đslâm astronomisi başlıklı kısımda ise, buna tam ters bir görüş
öne sürmüş ve Kur'an ayetleri ve peygamber hadisleri uyarınca evrenin şeklini burada bu açıklamanın yeterli olduğunu söyleyerek de çelişkiye düşmüştür.19
Yeni astronomiden bahseden zîc çevirileri arasında, Joseph-Jérôme Lefrançais de
Lalande'ın, Hüseyin Hüsnî Đbn Ahmed Sabîh (ölümü 1840) tarafından Tercüme-i Zîc-i Laland
adıyla çevrilmiş olan zîci de yer alır. Hüseyin Hüsnî Đbn Ahmed Sabîh, on dokuzuncu yüzyılda
Đstanbul’da yaşamış ve müneccimbaşılığa kadar yükselmiştir. Önceleri Arap ülkelerinde bulunan ve daha sonra Đstanbul’a gelen Hüseyin Hüsnî, II. Mahmut zamanında ikinci müneccim
14
OALT, s. 530-536.
Erzurumlu Đbrahim Hakkı, Mârifetnâme, Đstanbul 1330/1912, s. 2-21.
16
Mârifetnâme, s. 24-158.
17
Mârifetnâme, s. 45.
18
Mârifetnâme, s. 144-151.
19
Đhsanoğlu, 1996, s. 172-173.
15
7
olmuş, 1825’te Mehmed Râkım Efendi’nin ölümüyle müneccimbaşı olarak atanmıştır. 1838
yılında ise Selânik kadılığına getirilen Hüseyin Hüsnî 1839 (ya da 1840) yılında ölmüştür.
Tercüme-i Zîc-i Laland, Fransız astronom Joseph-Jérôme Lefrançais de Lalande’nin
(1732-1807) Tables Astronomiques (Paris 1759) adlı kitabının çevirisidir. Hüseyin Hüsnî bu
eseri 1814 yılında Arapça’ya, 1826 yılında da Türkçe’ye çevirmiştir. Tercüme-i Zîc-i Laland,
Tables Astronomiques adlı eserin takvim çıkartmakla ilgili kısmının, altı bölüm üzere genişletilmiş Türkçe çevirisidir. Çevirinin girişinde Lalande’nin zîcinin Kopernik sistemine uygun
olarak hazırlandığı, Uluğ Bey ve Cassini zîclerini hükümsüz bıraktığı ve bu yeni zîcin kıyamete kadar geçerli olacağı söylenmektedir.
1832 yılında Hekim Mustafa Behçet ile Hüseyin Hüsnî ortaklaşa bir bildiri hazırlar ve
burada Cassini zîcinin takvim hesaplamalarında önemli hatalara sebep olduğunu, Güneş ve Ay
tutulmalarında 25 dakika kadar hata payı bulunduğu ve Lalande zîcinde ise bu hatanın birkaç
saniyeye indiğini söyleyerek Lalande zîcinin kullanılması gerektiğini ifade ederler. Bunun
üzerine padişah’ın emriyle bu zîc kullanılmaya başlanır.20
Batı astronomi kaynaklarından yapılan aktarma ve çeviriler dışında, ilk defa Rusça kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan bir eserde de Kopernik astronomisinden bahsedilmektedir.
Bu kitap, Bakülü Kudsî olarak bilinen Azerbaycanlı Abaskulu Ağa Đbn Mirzâ Muhammed
Hân-ı Sanî'nin (ölümü 1846) Esrâr el-Melekût adlı eserinin çevirisidir. Bakülü Kudsî bu eseri
önce Farsça yazmış sonradan Arapça'ya çevirmiş ve 1846'da Sultan Abdülmecid'e sunmuştur.
Padişahın ilgisini çeken kitap daha sonra Sadrazam Reşid Paşa'nın görevlendirmesiyle
Hayatizâde Seyyid Şeref Halil el-Elbistânî tarafından Efkâr el-Ceberût fî Tercemet Esrâr elMelekût adıyla 1848'de Türkçe'ye çevrilmiştir.
Esrâr el-Melekût Kudsî'nin daha önce kaleme aldığı coğrafyaya ilişkin bir kitabın özetidir. Önsözde astronominin kısa tarihi verilir ve Kopernik kuramından bahsedilir. Kopernik
kuramı burada en başarılı kuram olarak verilmektedir. Kudsî eserini baştan sonra yeni astronomi anlayışına göre yazmış ve tercihini bu kuram lehine kullanmıştır. Kudsî tercih sebebini
şöyle yazar:
"...Gerek Batlamyus ve gerekse Kopernik görüşlerinden birini tercih etmenin dinimiz açısından herhangi bir mahsuru yoktur. Çünkü
bunlar dinle değil akılla ilgilidirler. Aklî hususlarda taklit câiz olmayacağından biz aklın tercih ettiğini kabul ederiz. Kopernik görüşünü
akıl ve gözlem kaideleriyle karşılaştıran bazı Müslüman yeni astronomlar bu görüşün doğruluğunu, ayet ve hadislere dayanarak müdafaa etmişler, bilim ve gözlem esaslarına uymayan Batlamyus görüşünün nasıl olup da bu kadar zaman şöhretini devam ettirdiğine hayret
etmişlerdir. Ben bu Kopernik görüşünün geometrik kaidelerden çıkarılmış olan açık ve kesin delillerle, ayrıca ayet ve hadislerle de uyuştuğunu, Batlamyus'unkinin ise bunun tersi olduğunu anladım."21
Kitabın sonsözünde ise, yeni astronominin evren anlayışının Kuran-ı Kerim ve hadislerle
desteklendiği vurgulanmış ve din-bilim uzlaşmasının sağlanmasına gayret edilmiştir.
20
21
Đhsanoğlu, 1996, s. 183.
Đhsanoğlu, 1996, s. 189-190.
8
Mühendishâne-î Berrî-i Hümâyûn’da Verilen Astronomi Dersleri
Bu faaliyetler, XVIII. yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlıların coğrafyadan sonra, astronomi ve matematik sahalarında da Batı ile temasa gelmeye başladıklarını ve hiç değilse ilk
planda kendileri için gerekli olan kuramsal bilgileri, yavaş yavaş da olsa, aktarmaya başladıklarını göstermektedir. Ancak Osmanlılar bu dönemde daha çok vakit tayini için gerekli olan
bilgileri içeren zîcleri çevirmişlerdir. Batı’da bu dönemde astronomi biliminin yapısını tamamen değiştiren önemli bir çok eser dururken, bu türde zîclerin seçilmiş olması Osmanlı bilimine hakim olan karakteri göstermektedir.
1773’de Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun ve 1793’de Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un kurulmasıyla astronomi dersleri devlet eliyle öğretilmeye başlanmıştır. Sultan III. Selim Dönemi’nde kurulan Mühendishâne-î Berrî-i Hümâyûn’un ilk başhocası olan Hüseyin
Rıfkı Tâmanî (?-1817), Mühendishâne’deki derslerin düzenlenmesine büyük emeği geçmiş,
Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Đngilizce, Fransızca, Đtalyanca ve Latince bilmesinin sağladığı
olanaklarla çağdaş Batı biliminin Osmanlılara aktarılmasına öncülük etmiştir.
Mühendishâne-î Berrî-i Hümâyûn'da astronomi derslerini ilk okutan Hüseyin Rıfkı
Tâmanî'dir. Hüseyin Rıfkı Tâmanî'nin astronomiye ilişkin müstakil bir kitabı yoktur. Onun
öğrencisi olan Hoca Đshak Efendi onun coğrafyaya ilişkin notlarını özetleyip el-Medhâl fi'lCoğrafya adıyla 1831'de yayımlamıştır. Burada verilen astronomi sistemi Yer Merkezli astronomi sistemidir. Diğer taraftan Hüseyin Rıfkı’nın çağdaş fizikle ilgili olan Mecmua elMühendisîn (Mühendislerin Mecmuası) adlı eserinde, Yer’in bir derecelik meridyen yayının
ölçülmesine de yer verilmiştir. Hüseyin Rıfkı’nın belirttiğine göre, bir derecelik meridyen yayının ölçülmesi iki açıdan önemlidir; böylece uzunluk ölçüsünde uluslararası bir birliğin sağlanması için gerekli olan birim uzunluk saptanmış olacak ve Yer’in gerçek biçimi belirlenecektir. Nitekim yapılan ölçümler sonucunda, Yer’in biçiminin Newton’un öngördüğü gibi,
ekvatorda çıkık ve kutuplarda ise basık olduğu kanıtlanmıştır.22
Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’a 1817’de Hüseyin Rıfkı Tamânî’den sonra Seyyid
Ali Paşa Başhoca olmuştur. Seyyid Ali Paşa 15. yüzyılın önemli astronomlarından Ali Kuşçu’nun Fethiye adlı eserini Mir’ât el-‘Âlem (Evrenin Aynası) adıyla tercüme etmiş23 ve eserin
önsözünde, astronomide üç önemli görüş olduğundan söz etmiştir. Bunlar, Batlamyus’un Yer
merkezli sistemi, Pitagoras ve Kopernik’in Güneş merkezli sistemi ve Tycho Brahe’nin hem
Yer’i hem de Güneş’i merkeze alan sistemidir. Seyyid Ali Paşa, Yer merkezli sistemin Đslâm
ülkelerinde yaygın olduğunu, takvim yapmak için hazırlanan zîclerin bu görüşe dayandıklarını, dolayısıyla da bu görüşün kabul edildiğini söylemektedir.24
1830 yılında Seyyid Ali Paşa’nın azledilmesiyle Başhocalığa Đshak Efendi getirilir. Đshak Efendi en önemli eseri olan Mecmûa-i Ulûm-i Riyaziye’nin dördüncü cildini astronomiye
ayırarak ağırlığı Kopernik kuramına verir ve bu sistemin o zamana kadar Osmanlılarda en
uzun ve belki de en teknik izahını vererek, “hata olması muhtemel ise de” Kopernik görüşünün
ilm-i hikmete daha uygun olduğunu kesin bir şekilde belirtir.25
22
Đhsanoğlu, 1996, s. 185-186.
Đhsanoğlu, 1996, s. 186-187; OALT, s. 587-588.
24
Seyyid Ali Paşa, Mir’âtü'l-‘Âlem, Đstanbul 1239/1843, s. 2-3; Seyyid Ali Paşa, Miratü'l-Alem (Evrenin Aynası),
Ali Kuşçu'nun Fethiyye Adlı Eserinin Çevirisi, Hazırlayan: Yavuz Unat, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
2001, s. 23-24.
25
Hoca Đshak Efendi, Mecmûa-i Ulûm-i Riyaziye, Đstanbul 1261, s. 235-236; Đhsanoğlu, 1996, s. 187-188; OALT,
s. 577-579.
23
9
Hoca Đshak Efendi, Mecmûa-i Ulûm-i Riyaziye’nin dördüncü cildinde Batlamyus,
Kopernik ve Tycho Brahe’nin sistemlerini verdikten sonra III. Makale'nin sonunda şunları
söyler;
“Sonuç; Kopernik mezhebinin hatalı olması muhtemel ise de, bütün
gök cisimlerinin hareketi, bu mezhep üzere uygun açıklanıp bildirilmekle bu cihet itibara uygundur. Zira, bu mezhepte, bütün gezegenlerin küreleri Güneş’in etrafında hareketli olup, ilm-i hikmette de bildirilmiştir ki bir cismin yarıçapı, duran bir noktanın etrafında zaman ile
orantılı uzaklığı ve mesafeyi katetmesi ancak o cismin etrafında hareket etmesiyle olur. Gözlemsel astronomide sonradan kaydedilen genel
kural ile, bütün yıldızların katettikleri mesafenin, zaman ile orantılı
olmasının Güneş’in etrafında hareket etmesine bağlı olduğu ispat edilmiştir. Bu takdirce, gezegenlerin (kürelerinin) merkezleri, Güneş’in
merkezi olmadığında bu genel kural asılsız olmalıdır. Bu ise karşıdır.
Bu takdirce, bütün yıldızların (kürelerinin) merkezinin Yer küre değil
de Güneş olduğunu uygun görmüşlerdir. Anılan kuraldan başka iki
kural da ortaya çıkar; ilkin bir noktanın etrafında hareket eden çeşitli
cisimlerin hızları, o noktadan olan uzaklıklarının kareköklerine eşit
olur. Đkinci olarak, çeşitli yıldızların dolanım zamanlarının kareleri, o
noktandan olan uzaklıklarının küpleriyle orantılı olur. Gözlemsel astronominin bu kuralları, gezegenlerin hareketlerinde Güneş merkez
olmayınca sâdık olmazlar. Ve bu takdirce, Güneş’in gezegenlere merkez olması, astronomi araştırmaları ve tabiat kurallarına uygun ve
münasip görünür.”26
Mecmûa-i Ulûm-i Riyaziye’nin dördüncü cildinin 114-347. sayfaları arası üç makale olarak astronomiye ayrılmıştır. Konuları şöyledir:
"Astronomiden Yerküre Đle Göğün Durumunu ve Gökcisimlerinin Niteliklerini Đçeren
I. Makale
1. Bab, ufuk dairesi beyanındadır.
2. Bab, ekvator beyanındadır.
3. Bab, meridyen dairesi beyanındadır.
4. Bab, kutbun yüksekliği ve kentlerin enlem ve boylamları beyanındadır.
5. Bab, tutulum dairesi yani burçlar kuşağı beyanındadır.
6. Bab, Yer'in bölgeleri beyanındadır.
7. Bab, fecr ve şafak beyanındadır.
8. Bab, yıldızların dik doğuşları ve meyilleri, enlem ve boylamları beyanındadır.
9. Bab, zamanın takdim ve tayini beyanındadır.
10. Bab, paralel yükseltilerle (irtifâ'at-ı mütenâzire) vakit ve zaman tayini beyanındadır.
11. Bab, ışığın kırılması beyanındadır.
12. Bab, temel gözlemler beyanındadır.
13. Bab, yıldızların paralaksları beyanındadır.
14. Bab, gezegenlerin büyüklükleri beyanındadır.
15. Bab, gezegenlerin Yer'e göre büyüklüklerinin miktarları beyanındadır.
Astronomiden Gezegenlere Dair Mezhepleri Đçeren II. Makale
1. Bab, Batlamyus mezhebi beyanındadır.
2. Bab, Tycho Brahe mezhebi beyanındadır.
26
Bkz. Hoca Đshak Efendi, s. 235-236.
10
3. Bab, Kopernik mezhebi beyanındadır.
4. Bab, adı geçen mezhepler üzere astronomi eserlerinin şerh ve izahları beyanında olup üç
fasıl içerir.
Fasıl 1, günlük ve yıllık hareketin ve mevsimlerin beyanındadır.
Fasıl 2, Yer'in ve Güneş'in apoje ve perijeleri ve gezegenlerin karşılaşma ve kavuşma
konumları beyanındadır.
Fasıl 3, gezegenlerin ileri gidişleri, durmaları ve geri gidişleri ve sabit yıldızların hareketleri beyanındadır.
Astronomide Doğa Felsefesini Đçeren III. Makale
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
Bab, ilk çekim kuvveti beyanındadır.
Bab, genel çekim kuvveti ile gökcisimlerinin hareketlerinin çıkarılması beyanındadır.
Bab, yıldızların doğal nedenlerinin çıkarılması beyanındadır.
Bab, gökcisimlerinin kesafet ve cevherleri beyanındadır.
Bab, gezegenlerin düzensiz hareketleri beyanındadır.
Bab, diğer gökcisimlerinin hareketleri beyanındadır.
Bab, Güneş'in durumu ve hareketi beyanındadır.
Bab, sabit yıldızlar ile suretlerinin beyanındadır.
Bab, Yerkürenin durumu beyanındadır. Üç fasıldır.
Fasıl 1, Yerkürenin hareketi beyanındadır.
Fasıl 2, Yer'in şekli beyanındadır.
Fasıl 3, Yerkürenin kutuplarda basık olduğu beyanındadır.
10. Bab, gezegenlerin görünüşleri beyanındadır.
11. Bab, Ay'ın durumu beyanındadır.
12. Bab, Güneş ve Ay tutulmaları beyanındadır.
13. Bab, uyduların durumları beyanındadır.
14. Bab, kuyruklu yıldızlar beyanındadır.
Astronomide Sabit Yıldızların Hareketlerine Dair ve Çekim Kuvvetine Dair Olan Bahisleri
Đçeren IV. Makale
1.
2.
3.
4.
Bab, Descartes'ın hareket sebebine dair olan yöntemi beyanındadır.
Bab, sonraki düşünürlerden Newton adındaki filozofun yöntemi beyanındadır.
Bab, küçük cisimlerde oluşan çekim kuvveti beyanındadır.
Bab, itme kuvvetinin kuralları beyanındadır.
11
Yeni Astronomi Kavramlarından Bahseden Eserler
ve Batı'da Yapılan Önemli Çalışmaların Karşılaştırmalı Zamandizini
Kitap
Secencel el-Eflâk fî
Gâyet el-Đdrâk
Yazar
Tezkireci Köse
Đbrahim Efendi
Tarih
Kimin Kitabından Çevrildi
1660-1664
Noel Durret, Novae
Motuum Caelestium
Ephemerides Richelianae,
1641
Wilhelm Janszoon Blaeu
ve Joan Blaeu, Atlas Major
seu Cosmographia
Blaeuiana Qua Solum,
Coelum Accuratissime
Describuntur (Novus Atlas),
1634
Nusret el-Đslâm
Ebû Bekr ibn
ve’l-Surur fî Tahrîri Behrâm ibn AbdulAtlas Mayor (Coğ- lâh el-Dimaşkî
rafya-yı Atlas)
1685
Kâtip Çelebi’nin
Cihannümâ’sına
ilaveler
1732
Müteferrika
-
Batı'da Astronomi
Alanında Yapılan
Önemli Çalışmalar
1543 - De
Revolutionibus,
Copernicus
1596 - Mysterium
Cosmographium,
Kepler
1602 - Astronomiae
Instauratae
Progymnasmata,
Tycho Brahe
1609 - Astronomia
Nova, (elips yörüngeler ve alanlar yasası)
Johannes Kepler
1610, Harmonica
Mundi, Johannes Kepler (Kepler'in üçüncü
yasası)
1610 - Siderus
Nuncius, Galileo
Galilei, (teleskopla
yaptığı gözlemler)
1680-1682 - Kuyruklu
yıldızlar ve Halley
Kuyruklu Yıldızı,
Edmond Halley
1687 - Naturalis
Principia
Mathematica, Isaac
Newton
1725 - Işığın Sapıncı,
James Bradley
1729 Fotometri, Pierre
Bouguer
Mecmûa Hey’et el- Müteferrika
Kadîme ve’l-Cedîde
1733
Andreas Cellarius, Atlas
Coelestis, 1708
Tercüme-i Kitâb-ı
Coğrafya
Osman ibn
‘Abdulmannân
1751
Tercüme-i Zîc-i
Clairaut
Tuhfe-i Behîc-i
Rasînî Tercüme-i
Halife-zâde
1767
Halife-zâde
1772
Bernhard Varenius,
Geographia Generalis in
Qua Affectionnes
Generalles Telluris
Explicantur, 1750
Alexis-Claude Clairaut,
Theorie de la Lune,1752
Jacques Cassini, Tables
1781 - Uranüs,
Astronomiques de Soleil, de William Herchel
12
1748 - Yer'in ekseninin nütasyonu, James
Bradley
1756 - Gezegenlerin
yörüngeleri sabit değil
değişen elipstir,
Leonard Euler
Zîc-i Cassinî
la Lune, des Planétes, de
Etoiles Fixes et des
Satellites de Jupiter et de
Saturne, 1740
Mir’ât el-‘Âlem
Seyyid Ali Paşa
1824
Ali Kuşçu, Fethiyye, 1473
Mârifetnâme
Erzurumlu Đbrahim
Hakkı
1825
-
Tercüme-i Zîc-i
Laland
Hüseyin Hüsnî
1826
Mecmûa-i Ulûm-i
Hoca Đshak Efendi
Riyaziye (Dördüncü
Cilt)
Joseph-Jérôme Lefrançais
de Lalande, Tables
Astronomiques, 1759
1834
-
13
1782 - Çift yıldızlar,
William Herchel
1785 - Samanyolu'nun
incelenmesi, William
Herchel
1796 - Essay on the
System of the World,
(Bulutsu Kuramı),
Pierre Simon Laplace
1799-1825 - Celestial
Mechanics, (gözlem
yapmaksızın sadece
matematikle Güneş
sisteminin mekanik
problemlerini çözme
girişimi), Laplace
1800 - Kırmızıötesi,
William Herchel
1800 - Ceres gezegenciği
1802 - Spektral analiz
1802 - Pallas gezegenciği
1805 - Güneş sisteminin Herkül takım yıldızına doğru hareketi,
William Herchel
1814 - Fraunhofer
Çizgileri, Joseph
Fraunhofer
1815 - Presesyonun
gerçek değeri,
Friedrch Wilhelm
Bessel
1820 - Astronomi
Derneği
1829 - Krallık Gözlemevi
1838 - Yıllık Paralaks
(Güneş merkezli sistemin en güçlü kanıtı),
Friedrch Wilhelm
Bessel
1839 - Harvard Koleji
Gözlemevi
1839 - Pulkova Gözlemevi
1840 - Ay'ın resmi,
John Williams Draper
1843 - Güneş'in spektrumu, Macedonio
Melloni
1843 - Değişken yıldızlar, Friedrich
Argelander
1845 - Güneş'in resmi,
Léon Foucault ve
Hippolyte Fizeau
Efkâr el-Ceberût fî
Tercemet Esrâr elMelekût
Hayatizâde Seyyid
Şeref
Halil
elElbistânî
(ölümü
1851)
1848
Bakülü Kudsî, Esrâr elMelekût, 1846
14
1859 - Kirchoff Kanunu, Gustav Robert
Kirchoff ve Robert
Wilhem Bunsen
1863 - Astronomische
Gesellschaft
1867 - Rasathane-i
Amire
1871 - Società degli
Spettroscopisti Italiani

Benzer belgeler

Çağdaş Astronominin Türkiye`ye Girişi`nde Hoca Tahsin`in Rolü

Çağdaş Astronominin Türkiye`ye Girişi`nde Hoca Tahsin`in Rolü alan bağımsız bir eser Osmanlı literatürüne girmiştir. Yeni gökbilim konularında bilgi veren diğer bir eser, Osman ibn Abdulmannân'ın (ölümü 1786 yılları) Tercüme-i Kitâb-ı Coğrafya (Coğrafya Kitab...

Detaylı