Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of

Transkript

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of
Türkiye İMSAD dergi Haziran 2015 Sayı 22
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material
terial Producers
Haziran 2015 • Sayı 22
ludur
Silikon
silinir
Kolay
utmaz
r
Leke t
yaratı
r
e
l
y
yüze
korur
z
n
ü
a
s
s
m
ü
a
Pür
er z
kleri h
n
e
r
,
ı
ğın
Canlılı
İç cephe boyası denince, ilk akla gelen isim Türkiye’nin ilk silikonlu boyası AlpinaSilan’dır.
AlpinaSilan, silikon esaslı yapısıyla kolay silinir, pürüssüz yüzeyler yaratır. Leke tutmaz,
canlılığını her zaman korur. Özel ipeksi mat dokusuyla iç cephenizin yıllarca temiz
kalmasını, güzel görünmesini sağlar.
www.facebook.com/f illiboya
www.twitter.com/f illiboya
www.f illiboya.com
Türkiye
İMSAD Dergi
Sektörün
en prestijli sayfalarında
yerinizi ayırtın!
Stand
Stand
d
Alanınız
A
la
anınız
Sizi
S
iz
zi
Bekliyor!
B
ekliiyo
or!!
Türkiye İMSAD
Gündem Buluşmaları
Ekonomik göstergeler şirket politikalarını belirliyor,
Uzmanlar ekonomik gidişatı anlatıyor.
Sektör, yılın her çeyrek döneminde
Türkiye İMSAD Ekonomi Toplantıları’nda buluşuyor.
Reklamlar ve Sponsorluklar Hakkında Bilgi Için:
+90 216 322 23 00 / [email protected]
www.imsad.org
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı
FETHİ HİNGİNAR
BAŞKAN’IN MESAJI
Yeni bir sanayileşme politikası için adım atılmalı
D
eğerli Türkiye İMSAD üyeleri ve
sektör paydaşlarımız; ülkemizin
başarılı bir demokrasi sınavı
verdiği 7 Haziran seçimindeki oy
dağılımına göre oluşan 4 partili yeni
meclisimizin ve kurulacak koalisyon
hükümetinin hayırlı olmasını
diliyorum. Milli irade, hiçbir partiyi
tek başına iktidara getirmeyerek
ülkeyi yöneten siyasetçilerden uzlaşma
beklediğini ortaya koymuştur. Bizler de
iş dünyası olarak tüm siyasi liderlerden
ve partilerden ülke çıkarlarında
kenetlenerek bir an önce uzlaşmaya
varmalarını, yeni hükümeti kurarak
en kısa sürede gündemi ekonomiye
döndürmelerini istiyoruz.
Zor kararların ancak büyük
uzlaşmalarla verilebildiği göz önüne
alındığında, mümkünse geniş tabanlı
ve olabildiğince detaylandırılmış
mutabakata dayalı bir koalisyon
hükümetinin ekonomide yeni bir
atılım dönemini başlatması mümkün
olabilecektir. Toplumun geniş bir
kesimini temsil edecek bir koalisyon
k
hükümeti, sağlayacağı genel bir
h
konsensus ile üretim ve istihdamı
k
aarttırmaya dayalı sürdürülebilir
bir büyümeyi sağlayacak yeni bir
b
eekonomik modeli kurgulayabilir
vve yapısal reformları hızla
ggerçekleştirebilir. Koalisyon, partilerin
sseçim vaatlerinin daha denetimli
uygulanmasını da sağlayacaktır.
u
Piyasaların rahatlaması için öncelikle,
P
bütçe açıklarını önleyecek mali
b
disiplinin kurumsallaşması ve özerk
d
kurumların gerçekten bağımsız
k
oolmasını sağlayacak düzenlemeler
ivedilikle
yapılmalıdır. Böylece dışta
i
Yunanistan krizi ve Suriye olayları gibi,
içte ise art arda gelen seçim süreçleri
gibi nedenlerle yıpranan ekonominin
ilk şartı ‘güven’ yeniden sağlanabilir.
Koalisyon hükümetinin atacağı en
önemli adım ise yeni bir sanayileşme
politikası olmalıdır. Büyümeyi ve
global pazarda başarıyı ancak teknoloji
ağırlıklı, inovasyona dayalı yeni
projeler,
sektörler, üretim bölgeleri
p
iiçeren bir politika ile sürdürülebilir
kılabiliriz.
k
Günümüzde var olmanın temel
G
şşartı “sürdürülebilir” olmaktır. Oysa
yyılın yarısını aştığımız bugünlerde
eekonomimizin can damarı
oolan inşaat ve inşaat malzemesi
ssektörlerine baktığımızda veriler
ssürdürülebilirlikten henüz ne kadar
uzak olduğumuzu açıkça ortaya
koymaktadır. İlk çeyrekte inşaat
sektörü yüzde 3,5 küçüldü. Oysa 2014
yılında yüzde 2,2 büyüme göstermişti.
İnşaat malzemeleri sanayi üretimi de
ilk çeyrekte yüzde 6,7 düşmüştür.
Mevsimsel nedenlerle Nisan ayında
üretimde yüzde 1,2 artış olmasına
rağmen yılın ilk dört ayında üretiminde
geçen yılın ilk dört ayına göre yüzde
4,8 düşüş var.
Oysa bizler, ülkemizin kalkınmasında
önemli kilometre taşlarını oluşturan
Türkiye İMSAD üyeleri olarak
ekonomimize katkımızın artarak
sürmesi için çalışıyoruz. İmalat
sektöründeki payı yüzde 17’ye
yaklaşan Türk inşaat malzemeleri
sanayimiz, aynı oranı sanayi katma
değerinde de gerçekleştiriyor. 21
üyemiz, 2014 yılında 500 Büyük
Sanayi Kuruluşu arasında yer alarak
16,9 milyar TL net üretimden satışları
ile ekonomiye fayda ve istihdam
sağlamış ve geçmiş yıllarda olduğu
gibi bu yıl da Türkiye İMSAD’ın en
büyük gururu olmuştur. Bu üyelerimizi
bir kez daha kutluyorum. Ülkemizde
üretime dayalı sürdürülebilir büyümeyi
sağlayacak yapısal reformların hızla
gerçekleştirmesiyle bu firmaların hızla
artacağına ve sektörümüzün ve ülke
ekonomimizin gelişmesine daha çok
katkıda bulunacağına inanıyorum.
Öte yandan, yılın ilk dört ayında
yüzde 15,7 gerileyerek yıllık 20 milyar
doların altına düşen ihracatımızda
yaşanan daralmayı aşmak için
Türkiye İMSAD olarak yeni pazarlar
arayışımızı hızlandırdık. Kara Kıta’ya
kadar koşarak Orta Afrika ülkelerine
yöneldik. Türkiye için önemli bir
potansiyel Pazar olan Kamerun’a
Türkiye İMSAD Heyeti yolladık. Orta
Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği
(CEMAC) ülkelerine Türk inşaat
malzemesi ihracatı için önemli bir kapı
olan Kamerun’da heyetimiz beş bakan
ve girişimcilerle görüşerek ilk adımı
attılar. “Afrika Buluşmaları” adıyla
düzenlediğimiz bu iş gezilerimizin
ikincisini Kenya’ya yapmayı
planlıyoruz.
Yeni hükümetimizin kurulmasıyla
birlikte siyasetten çok ekonomiyi
konuştuğumuz, yeni ekonomi
politikalarını, sanayileşmede yeni
atılımları işbirliğiyle, uzlaşmayla
planladığımız günlerde yeniden
buluşmayı diliyorum.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
3
4
TÜRKİYEİMSADDERGİ
Türkiye İMSAD Kurumsal İletişim Yöneticisi
ERSİN DALGA
SUNUŞ
HAZİRAN 2015
‘Deprem gerçeği
ve Türkiye’
Nepal’de geçtiğimiz aylarda yaşanan deprem, Türkiye’nin de kaderinin bir
parçası olan bu doğal afeti tekrar hatırlattı ve 1999 Gölcük Depremi’nden
bu yana acaba ne yaptık sorusunu gündemimize taşıdı.
A
cı olan bir gerçek var ki, nüfusunun yüzde 70’i deprem riski
altında yaşayan Türkiye hâlâ ve
ne yazık ki olası bir şiddetli depreme
hazırlıklı değil. Bu sayımızın hazırlıklarına başlarken, “1999 yılındaki
büyük depremden bu yana geçen 16
yılda Türkiye depreme hazırlık ve bina
güvenliği konusunda nasıl bir yol kat
etti?” sorusuna yanıt aramakla yola koyulduk; AFAD, Türkiye Deprem Vakfı,
İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi, Kentsel Dönüşüm ve
Hukuk Platformu ile akademisyenlerden bilgi ve görüşler aldık. Türkiye’nin
güvenli yapılara kavuşması için elini
taşın altına koyan kuruluşlardan biri
olan Türkiye İMSAD’ın bu konudaki
faaliyetlerine ilişkin Türkiye İMSAD
Kentsel Dönüşüm ve Yapı Güvenliği
Komitesi tarafından yapılan çalışmalar
hakkında bilgi verdik. Kapak haberimize bir bütün olarak baktığımızda da
göreceğiz, depreme karşı alınacak önlemlerin başında bina güvenliği geliyor.
Sağlıklı bir dönüşüm için ise ivedilikle
yapı ile ilgili tüm yönetmeliklerin bir
çatı altında toplanması ve gerekli revizyonların yapılarak yürürlüğe sokulması
gerekiyor.
★★★
2015 yılının ilk yarısının en önemli
maddesi şüphesiz genel seçimler oldu.
Çıkan sonuçlar yurtta demokrasinin kazancı olarak bir sevinç yaratsa da “Siyasi
partilerin koalisyon arayışları piyasaları nasıl etkileyecek?” sorusu daha 8
Haziran sabahı gündeme geldi. “Seçim
sonrası Türkiye’yi neler bekliyor?”
sorusunu seçimin hemen ardından
gelen hafta tartışmaya açtık. Yılın ikinci
Gündem Buluşmaları toplantısında, konuk konuşmacımız Prof. Dr. İlter Turan
hocanın da katkılarıyla olası koalisyon
senaryolarını ve ekonomiye etkilerini
değerlendirdik.
★★★
Yılın ikinci çeyreği, Türkiye İMSAD
adına önemli çalışmaların yapıldığı bir
dönem oldu. Nisan ayında, geçtiğimiz
yıl imzacısı olduğumuz dünyanın en
yaygın sürdürülebilirlik platformu olan
UN Global Compact’ın Türkiye Ulusal
Ağı Global Compact Türkiye ile birlikte
İnşaat Malzemeleri Sektörü Çalıştayı
düzenlendi. Diğer önemli bir atılım ise;
Türkiye İMSAD, çevre sertifikasyonları
konusunda dünyanın lider kuruluşları
olan IBU (Institut Bauen und Umwelt
e.V.) ve UL Verification Services Inc. ile
iki ayrı stratejik işbirliği protokolü imzaladı. Bu iki önemli kuruluşla yapılan
anlaşma çerçevesinde Türkiye İMSAD,
inşaat malzemeleri sektöründe sürdürülebilir üretime rehberlik edecek.
★★★
Kentler ve Mimari ile dünyadaki kentsel
dönüşüm çalışmalarını incelemeye devam ediyoruz. Bu sayımızda tüm süreçleri tam bir ders gibi işlenecek olan bir
şehri ele aldık: Vancouver. Vancouver’ı
anlatmaya sayfalarımız yetmedi, devamını gelecek sayımıza bıraktık. Dünyanın en yaşanılır kentleri listesinde
uzun yıllar liste başını göğüslemiş ve ilk
beşin altına hiç düşmemiş bir kentten
bahsediyoruz, bir gün Türkiye’den de
bir şehrin o listede yer alabileceğini görmenin umuduyla…
★★★
Yapı Fuarı 2015’in konuk ülkesi Kazakistan olmuştu. Fuar esnasında yapılan
İşbirliği Forumu’nda da iki ülke arasındaki işbirlikleri ve yeni iş fırsatları gündeme getirildi. Kazakistan, 2014 yılında
15,17 milyar dolar tutarında inşaat
harcaması gerçekleştirmiş ve 6,9 milyar
dolar tutarında inşaat malzemesi ithal
etmiş bir ülke. Başkan Fethi Hinginar’ın
da dediği gibi, bu rakamlar Türkiye’nin
Kazakistan’a inşaat malzemeleri ihracatı
açısından ne kadar büyük ve potansiyel
bir pazar olduğunu gösteriyor. Biz de
bu potansiyeli yüksek ülkeyi mercek
altına alalım istedik, İhracat Kapıları
bölümümüzde Kazakistan’ı işledik.
Tüm bunların yanı sıra, mimarlar bölümümüzde farklı bir ismi konuk ettik;
dünya starlarının evlerini Türkiye’den
götürdüğü malzemelerle dekore eden
Şafak Çak, çalışmaları ve projeleri hakkında bilgi verdi.
Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…
Haziran 2015 • Sayı 22
8
İMSAD’dan
» Türkiye İMSAD dikkat çekiyor:
“Ekonomide 2015 kayıp yıl olursa
2016 yılı da riske girer”
» Yılın ilk Gündem Buluşmaları’nda konuşan
Başkan Fethi Hinginar: “2015 kolay geçmeyecek”
» Türkiye İMSAD ve Global Compact’tan
İnşaat Malzemeleri Sektörü Çalıştayı
» Türkiye İMSAD, 60 üyesiyle
Yapı Fuarı’na çıkarma yaptı
» Türkiye İMSAD, UL Environment
ve IBU ile işbirliği protokolü imzaladı
» Türkiye İMSAD-Üye Dernekler Toplantısı
gerçekleştirildi
» Türkiye İMSAD, 21 sanayici üyesiyle İSO 500’de
26
28
44
YENİ ÜYELERİMİZ
48
54
58
KENTLER&MİMARİ
62
ÜYE SÖYLEŞİSİ/İNKA
66
ÜYE SÖYLEŞİSİ/MAPEI
70
MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASI
74
İHRACAT KAPILARI
80
MAKALELER
86
DÜNYA TURU
» Aytaş
KAPAK KONUSU
» Deprem Gerçeği ve Türkiye
PROFESYONEL BAKIŞ/NEVRA ÖZHATAY
» “Bir şirkette uzun yıllar çalışmak
kariyer yapma fırsatı sağlar”
» Kentsel dönüşüm için Vancouver dersleri
SEKTÖREL GÜÇ/UAB
» Şehirler yeniden “ahşap” diyor
ÜYE SÖYLEŞİSİ/BAUMİT
» Baumit, Türkiye pazarında
sürekli büyüme hedefliyor
» İnka yeni ürünlerle
hedef pazarlara odaklanacak
» Mapei, Türkiye pazarında
liderlik hedefiyle yatırımlar yapacak
» Türk mermerini dünya yıldızlarına
tanıtan iç tasarımcı Şafak Çak:
“Kendimi Türkiye’nin tanıtım elçisi gibi görüyorum”
» Yeni projeler ve EXPO 2017
Kazakistan’ın cazibesini artırıyor
» Makro-nomi / Prof. Dr. Kerem Alkin
Ekonomik Perspektif / Dr. Can Fuat Gürlesel
44
54
70
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derneği (Türkiye İMSAD) Adına
İmtiyaz Sahibi
FETHİ HİNGİNAR
Yazı İşleri Müdürü/Sorumlu Müdür
AYGEN ERKAL
28
KAPAK
DEPREM
GERCEGI
Yayın Koordinatörü
ERSİN DALGA
Danışma Kurulu
PROF. DR. KEREM ALKİN
PROF. DR. FİLİZ KARAOSMANOĞLU
PROF. DR. ZERRİN YILMAZ
PROF. DR. ALİ RIZA KAYLAN
DOÇ. DR. MELİH BULU
DR. YILMAZ ARGÜDEN
DR. ENGİN BARAN
Yayın Türü/Aralığı
YEREL SÜRELİ / ÜÇ AYDA BİR
Yönetim Yeri
RÜZGARLIBAHÇE MAH. ÇINAR SOK.
NO:3 KAT:5 DEMİR PLAZA
KAVACIK/BEYKOZ İSTANBUL
Tel: 216 322 23 00
Web: www.imsad.org
E-mail: [email protected]
www.eubuild.com
Yayına Hazırlık
Nepal'de 25 Nisan'da meydana gelen ve 8 binden
fazla kişinin ölümüne, 10 bine yakın kişinin de
yaralanmasına neden olan 7.8 büyüklüğündeki
deprem, akıllara “Bu deprem Türkiye'de olsa ne
olurdu?” sorusunu getirdi. Peki, 1999 Marmara
depreminden sonra ülkemizde depremle ilgili
yapılan çalışmalar, özellikle bina güvenliği
konusundaki yasal düzenlemeler yeterli mi? Olası
bir depreme hazır mıyız? Bu soruların cevabını
sizler için araştırdık…
Genel Yönetmen
Gürhan DEMİRBAŞ
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser SOYGÜDER YILDIZ
Görsel Yönetmen
Hakan KAHVECİ
Editör
Esra TİRYAKİ ÇELEBİ
Grafik & Sayfa Tasarım
Ozan ÖZ
Fotoğraf Editörü
Eren AKTAŞ
Kurumsal Satış Yöneticisi
Özlem ADAŞ
Tel: 0212 440 27 65
İletişim
Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68
[email protected]
www.ajansdyayincilik.com
Baskı
Fabrika Basım Ticaret LTD. ŞTİ.
İnönü Cd. No:74/A Mahmutbey-Bağcılar-İST.
Tel: (0212) 294 38 00
NOT: Reklamlar, reklam veren şirketin sorumluluğundadır.
Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar Türkiye İMSAD’ın
izni alınarak, kaynak belirtilerek, tam veya özet alıntı yapılarak
kullanılabilir.
Türkiye İMSAD Dergi, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derneği’nin ücretsiz, süreli yayınıdır.
İMSAD’DAN
”
r
a
r
a
k
lı
:
z
r
ı
o
h
y
i
e
k
v
e
a
ç
t
m
a
ş
k
a
l
k
i
z
d
u
,
“
D
e
t
A
t
S
e
s
M
İ
e
Siya
y
i
k
r
ü
T
n
e
y
e
l
bek
e
d
i
m
o
n
o
“Ek
Seçimden
sonra yaşanan belirsizlik
ortamının ülkemize daha
fazla zarar vermemesi
için siyasilerden uzlaşma
ve hızlı kararlarla yeni
hükümeti oluşturmalarını
beklediklerini söyleyen
Türkiye İMSAD Başkanı
Fethi Hinginar,
“Unutmayalım ki, küresel
çapta beklenen olumsuz
etkilere de açık olan
ekonomimizde, 2015
kayıp yıl olursa 2016 yılı
da riske girer” dedi.
8
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
T
l
ı
y
p
ı
y
a
k
5
1
0
2
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği (Türkiye
İMSAD), yılda dört kez
düzenlediği ‘Gündem
Buluşmaları’ toplantısının ikincisini
11 Haziran 2015 Perşembe günü
Feriye’de gerçekleştirdi. “Seçim Sonrası
Türkiye” konusunu gündeme taşıyarak
ekonominin geleceğine projeksiyon
tutan Türkiye İMSAD, 2015
beklentilerini revize etti; ekonomide
yüzde 3-3,2, inşaat sektöründe 2,5-3,
inşaat malzemesi sektöründe ise 2,5-3
büyüme öngördü.
Seçimlerin hemen ardından
gerçekleştirilen Türkiye İMSAD’ın
Gündem Buluşmaları toplantısına,
Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter
Turan konuk konuşmacı olarak katıldı.
Toplantıda, Türkiye İMSAD ekonomi
danışmanları Prof. Dr. Kerem Alkin
ve Dr. Can Fuat Gürlesel, Türkiye
İMSAD’ın 2015 Mayıs Sektörel
Raporu’ndaki veriler ışığında, dünya
ve Türkiye ekonomisi ile inşaat
sektörünü değerlendirdi. Toplantının
moderatörlüğünü, Türkiye İMSAD
Başkan Vekili Nuri Bulut yaptı.
HİNGİNAR: “SEÇİMLER BİTTİ,
SİYASETTE VE EKONOMİDE
İSTİKRAR ZAMANI”
Toplantının açış konuşmasını yapan
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu
Başkanı Fethi Hinginar, seçim sonrası
gerçekleştirilen bu ilk toplantıda,
ekonomi, inşaat ve inşaat malzemeleri
sektörünü değerlendirdi. Türkiye’nin
demokratik seçim sınavını başarıyla
verdiğini belirten Hinginar, “Seçim
Türkiye’yi gururlandıran bir şekilde
sonuçlandı. Gerçek bir demokrasi
sonucu olan bu seçim Türk halkının
gerçekten Türkiye’de barış ve huzur
ortamı istediğini ve bu sonuca göre
siyasi partilerin de bir tavır alması
gerektiğini gösterdi. Seçimde milli
irade, ülkeyi yöneten siyasetçilere
‘uzlaşın’ demiştir. Gergin iç ve dış
politika istemediğini ortaya koyan
Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün
‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’
felsefesini benimsediğini göstermiştir.
Demokrasimizi geliştirmek istiyorsak
‘uzlaşma kültürünü’ de geliştirmek
zorundayız” dedi.
Ekonomiye bakıldığında seçim
öncesi başlayan bekle-gör ve
buna bağlı olarak ekonomide
durağanlaşma eğiliminin sürdüğüne
İMSAD’DAN
”
r
e
r
i
g
e
k
s
i
r
a
d
ı
l
ı
y
6
1
0
2
a
olurs
Soldan sağa: Fethi Hinginar, Prof. Dr. İlter Turan, Dr. Can Fuat Gürlesel, Nuri Bulut
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
9
İMSAD’DAN
dikkat çeken Fethi Hinginar, diğer
seçimlerden farklı olarak bu kez
hükumetin kurulmasında birden
çok senaryonun konuşulduğunu,
bunun da ekonomide belirsizlik
süresini uzatabileceğine işaret etti.
Hinginar, “Belirsizlik ortamının
ülkemize daha fazla zarar vermeden,
ekonomik ve politik istikrarın tesis
edilmesi, iş dünyası olarak hepimizin
temennisidir. Unutmayalım ki,
küresel çapta beklenen olumsuz
etkilere de açık olan ekonomimizde
2015 kayıp yıl olursa, 2016 yılı
da riske girer. Seçimler bitti, şimdi
uzlaşarak hızla ana gündemimize
ekonomiyi taşıma zamanıdır” diye
konuştu.
Ekonominin ilk çeyrekte yüzde
2,3 büyüdüğünü ve ilk 5 ayda
Türkiye genel ihracatının yüzde
8,3 gerilediğini belirten Hinginar,
hükümetin kurulma süreci olan
yılın ikinci çeyrek verilerinden
de olumlu sinyaller gelmediğini
söyledi. Hinginar, 2015’in ikinci
yarısında yaşanan daralma durmazsa,
ekonomide bu yıl için hedeflenen
yüzde 4’lük büyüme seviyesini
yakalamanın zor olacağını vurguladı.
10
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
KAMU VE ÖZEL SEKTÖR İNŞAAT
HARCAMALARINDA REKOR GERİLEME
Yılın ilk çeyreğinde konut satışlarında
yüzde 22 artış olduğunu, ancak alınan
yapı ruhsatlarında yarıya yakın düşüş
görüldüğünü kaydeden Türkiye
İMSAD Başkanı Hinginar, bu konuda
da şunları söyledi: “Bu yılın ilk çeyrek
döneminde inşaat sektörü yüzde 3,5
geriledi. Bu dağılımda kamu yüzde 9,2,
özel sektör yüzde 1,4 küçüldü. İnşaat
malzemeleri sanayi üretimi ise yılın ilk
4 ayında yüzde 4,5 geriledi. İhracatımız
aynı dönemde yüzde 15,8 oranı ile
daha vahim bir düşüş gösterdi. Sonuç
olarak, hem genel ekonomimizde
hem inşaatta hem de inşaat malzemesi
sanayimizde iç ve dış piyasalarda alarm
zilleri çalıyor. Bu nedenle ülke olarak,
üretime dayalı sürdürülebilir büyümeyi
sağlayacak yeni bir ekonomik modeli
oluşturmalı ve yapısal reformları
hızla gerçekleştirmeliyiz. İşte bu
nedenle gündem artık ekonomi olmalı
diyoruz.”
AFRİKA ÜLKELERİNE
İHRACAT SEFERBERLİĞİ
İhracat pazarlarını çeşitlendirmek
ve yeni pazarlar kazanmak amacıyla
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD’ın ‘Afrika Buluşmaları’
projesi kapsamında 9 kişilik bir
heyetle ilk gezisini Kamerun’a
gerçekleştirdiğini belirten Hinginar,
ikinci sıradaki ülkenin ise Kenya
olacağını söyledi. Hinginar, “İhracatta
yaşanan daralmayı aşmak için Afrika’ya
ihracat seferberliği başlattık. Afrika,
Türkiye inşaat malzemeleri için
potansiyel bir pazar. Hedefimiz, bir
yandan katma değerli ürün hacmimizi
artırmak, öte yandan ‘üretim ve ihracat
odaklı’ büyümeye devam etmektir”
şeklinde konuştu.
Türkiye İMSAD Ekonomi
Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin
de konuşmasında seçim sonuçlarını
ve bundan sonra yaşanacak süreci
değerlendirerek, “Bir koalisyon iktidarı
ile demokrasi kültürünü biraz daha
geliştirmek ve son 2-2.5 seneden beri
Türkiye’de hissetmekte olduğumuz
atmosferi yumuşatmak adına bu tarihi
fırsatın değerlendirilmesi her anlamda
iyi olur” dedi.
KOALİSYONLAR DÖNEMİ
NEDEN SORUN OLDU?
Türkiye’de koalisyonların hep
problemmiş gibi görünmesinin
nedeninin aslında ekonomik temellere
dayandığını vurgulayan Prof. Dr. Alkin,
şu tespitlerde bulundu:
“1990’larda ekonomiyi düşünün...
Yaklaşık 200 küsür milyar dolar...
Bunun yüzde 40 ve biraz daha
üzerindeki bölümü devlet bütçesi idi.
Bu şu anlama geliyordu; özel sektörün
ancak kamu ile ayakta durabildiği bir
Türkiye ekonomisi gerçeği ile karşı
karşıyaydık. O dönemde koalisyonu
oluşturan partiler kendi aralarında
bakanlıkları paylaştıktan sonra özel
sektörün ayakta kalabilmek için
sürekli Ankara’da koalisyondan medet
umduğu bir model vardı. Bu nedenle
koalisyon kendi arasında siyasi çalkantı
yaşamaya başladığı andan itibaren işin
rengi değişiyordu. Sistem tıkandığı
zaman Türk ekonomisi de tıkanıyordu.
2001 krizi Türkiye’ye artık kamu ile
büyüme döneminin bittiğini öğretti.
Bir model değişikliğine gidildi. Türkiye
özel sektör yatırım harcamalarıyla
ve başarabildiği kadar net ihracatla
büyüme çabasına girdiği bir model
yakaladı. Bu model sonucunda 200
milyar dolarlık bir ekonomiden 800
milyar dolar civarında bir ekonomiye
geldik. Baktığımızda kamunun
ekonomideki yeri 1990’lı yıllara göre
yarı yarıya azalmış durumda. Bugün
itibariyle artık özel sektörün kamuya
ihtiyacı yok. Kendi işini idame ettirmek
için sürekli olarak Ankara’yı kollayan
‘Kamudan iş alamazsam ben biterim’
diyen kaç kişi var bu salonda? Demek
ki Türkiye’de bir dönüşüm yaşanmış.
Bu vesile ile özel sektörün hükümet
kuruldu kurulmadı tartışmalarını
bırakıp, ihracat yapmaya, pazarlara
bakması gerekir. Bizim demokrasisi
belli bir düzeye gelmiş ülkelerdeki
gibi, siyasetten ayrışan bir iş dünyası
yapısı içerisinde yürümemiz lâzım. İş
dünyasının siyasete yön göstermesi
gerekiyor.”
Türkiye’nin özel sektör yatırımları ve
net ihracatla büyümesi gerektiğinin
altını çizen Prof. Dr. Alkin, “Net
ihracatın büyümeye katkısı bir
ileri iki geri... 2015’in ilk çeyreğine
bakıyorsunuz, net ihracatın büyümeye
katkısı ciddi anlamda negatif. İnşaat
yatırımlarında durum negatif. Konuta
bakarsak, 2015’in 1. çeyreğinde konut
satışı rekor kırıyor çünkü maketten 1.5
sene önce satılan ve parası çoktan tahsil
edilen konutun şu anda ruhsat ve tapu
işleri yeni yapılıyor. Yani o rakam 1.5-2
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
11
İMSAD’DAN
İNŞAAT VE GAYRİMENKUL
SEKTÖRÜNDE BÜYÜME (YÜZDE)
DÖNEM İNŞAAT GAYRİMENKUL GSYİH
2012
0.6
1.9
2.1
2013 Q1 6.2
1.3
3.1
2013Q2 7.8
1.3
4.7
2013Q3 9.0
1.7
4.3
2013Q4 6.3
2.3
4.6
2013
7.4
1.7
4.2
2014Q1 5.8
2.1
4.8
2014Q2 3.4
2.1
2.3
2014Q3 2.0
2.4
1.9
2014Q4 -2.0
3.8
2.6
2014
2.2
2.6
2.9
2015Q1 -3.5
4.1
2.3
KAMU VE ÖZEL SEKTÖR İNŞAAT
HARCAMALARINDA BÜYÜME (YÜZDE)
DÖNEM
2012
2013Q1
2013Q2
2013Q3
2013Q4
2013
2014Q1
2014Q2
2014Q3
2014Q4
2014
2015Q1
KAMU
SEKTÖRÜ
2.8
47.9
25.8
22.3
30.6
30.2
-5.4
-11.6
-11.7
-13.4
-10.8
-9.2
ÖZEL
SEKTÖR
-0.1
-4.8
0.9
3.7
-2.3
-0.7
11.2
12.0
10.0
4.6
9.4
-1.4
GENEL
0.6
6.2
7.8
9.0
6.3
7.4
5.8
3.4
2.0
-2.0
2.2
-3.5
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
12
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
sene öncesinin rakamı. Dolayısıyla bu
rakamlar aldatıcı” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin çok köklü çok kapsamlı
yeni bir büyüme modeline ihtiyacı
olduğunu belirten Prof. Dr. Alkin,
“Siyasi belirsizlik yeni büyüme
modelinin hayata geçmesi anlamında
bir sıkıntıya sebep olabilir” tespitinde
bulundu.
AB’DE BÜYÜME TOPARLANIYOR
Türkiye İMSAD Ekonomi
Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel de
konuşmasında, Türkiye İMSAD’ın
2015 Aylık Mayıs Sektörel Raporu
verilerine dayanarak, inşaat ve
inşaat malzemeleri verilerini
değerlendirdi, dünya ekonomisindeki
beklentilere ilişkin bilgiler verdi.
Dr. Gürlesel’in verdiği bilgiye göre,
Avrupa Birliği’nde açıklanan yılın ilk
çeyrek büyüme verileri, ekonomide
toparlanmayı teyit ediyor. Euro
bölgesi 2015 yılının ilk çeyreğinde
geçen yılın aynı çeyreğine göre
yüzde 1, AB-28 ülkeleri yüzde 1,4
büyüdü. En büyük ekonomilerden
biri olan Almanya ise yüzde 1
oranında büyüme gösterdi. Avrupa
Birliği ekonomisi 6 çeyrektir üst üste
büyüyor.
Dr. Can Gürlesel, gelişen ülkelerin
büyüme oranlarının ise yavaşladığını
belirtti. Dr. Gürlesel’in verdiği bilgiye
göre, petrol ve emtia ihraç eden
ülkelerde de büyüme zayıflıyor. IMF,
2015 yılı için dünya ekonomisinde
yüzde 2,9 oranında büyüme
öngörüyor. Gelişmiş ülkelerin
büyüme beklentisi yüzde 2,4 olurken,
gelişen ülkelerin büyüme beklentisi
yüzde 4,3. 2015 yılında dünya mal
ticaretinde ise değer bazında yüzde
4-5 arasında gerileme öngörülüyor.
Gerilemede özellikle gelişen ülke
ekonomilerindeki yavaşlamanın etkili
olacağı tahmin ediliyor.
EURO-DOLAR PARİTESİNDE
DALGALANMA DEVAM EDECEK
Dr. Can Fuat Gürlesel, 2015 yılının
ilk dört ayında Euro-Dolar paritesinin
de dolar lehine gelişme göstererek
1,05 seviyesinin altına indiğini
belirtti. Euro-Dolar paritesinde
oynaklığın arttığını söyleyen Dr.
Gürlesel, önümüzdeki dönemde
paritedeki oynaklıkların süreceğini,
ancak doların, Euro ve diğer para
birimleri karşısında kademeli ve sınırlı
güçlenmesini sürdüreceği öngörüsünü
dile getirdi.
İMSAD’DAN
“Türkiye ülkeyi yönetimsiz
bırakmama sınavı ile karşı karşıya”
T
Prof. Dr. İlter Turan
ürkiye İMSAD’ın Gündem
Buluşmaları toplantısında seçim
sonuçlarını değerlendiren
Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Turan,
“Türkiye şimdi parlamentoda
hiçbir partinin tek başına hükümet
kuramayacağı bir koltuk dağılımı
karşısında, bir koalisyon ya da azınlık
hükümeti kurarak ülkeyi yönetimsiz
bırakmama sınavı ile karşı karşıyadır”
dedi.
Türkiye’nin bu sınavı geçip
geçemeyeceğini hep birlikte
göreceğimizi ifade eden Prof. Dr.
Turan, “Hükümet kimlerle kurulabilir,
hükümetin gündeminde neler
olabilir, erken seçim gündemde
midir? Bu soruların hepsi ayrı ayrı
cevap beklemektedir. Seçim sonuçları
başkanlık sistemine geçiş tartışmalarını
muhtemelen sona erdirecekse de,
Türkiye’nin daha demokratik bir
anayasaya kavuşma ihtiyacını ortadan
kaldırmış değildir. Siyasi partiler
ise koalisyon görüşmelerindeki
konumlarını güçlendirmeyi
amaçlamaktadır. Cumhurbaşkanının
sürece nasıl müdahale edeceğini
kestirmenin zorluğu da, yeni
hükümet yapısı hakkında tahminde
bulunmayı güçleştirmektedir” diye
konuştu.
Erken seçim ihtimalini pek mümkün
görmediğini vurgulayan Prof. Dr.
Turan, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye’de erken seçim yapılmıştır
ama ne kadar erken? 3 yıl geçmeden
erken seçim yapılmamıştır. Hatta o
noktada bile isteksizlikler olmuştur.
Bir milletvekilinin yeniden aday olup
da seçimi finanse edecek kaynakları
derleyip toparlaması için 3 yıl gibi
bir süreye ihtiyaç bulunuyor.
Dolayısıyla bizim koalisyonlar
üzerinde durmamız gerekiyor. En
muhtemel koalisyon olarak da AKPCHP koalisyonunu görüyorum.”
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
13
İMSAD’DAN
2 Nisan'da yapılan yılın ilk Gündem Buluşmaları'nda konuşan Başkan Fethi Hinginar:
“2015 kolay geçmeyecek”
Can Fuat Gürlesel, Oktay Alptekin, Fethi Hinginar, Can Baydarol, Kerem Alkin
2015 yılının ilk Gündem Buluşmaları toplantısında konuşan Türkiye İMSAD Başkanı
Fethi Hinginar, ekonomide ve inşaat sektöründe 2015 yılının zor geçeceğini belirtti.
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği’nin
(Türkiye İMSAD) 2015 yılı
ilk “Gündem Buluşmaları”
toplantısı, 2 Nisan 2015 Perşembe
günü Ortaköy Feriye’de gerçekleştirildi.
“2015-2016 Türkiye Ekonomisi
İçin Zorlu Dönem: AB İlişkileri
ve Transatlantik Yatırım Ortaklığı
Anlaşması” konusunun gündeme
taşındığı toplantıda, Türkiye İMSAD’ın
her ay periyodik olarak yayımladığı
Aylık Sektörel Raporu’nun Mart 2015
verileri ışığında ekonomi ve inşaat
sektörüne yönelik ilk çeyrek sonuçları
değerlendirildi. Toplantıya, ekonomi ve
inşaat sanayinin önde gelen temsilcileri
katıldı. Türkiye İMSAD Yönetim
Kurulu Başkanı Fethi Hinginar’ın
açılış konuşması ile başlayan Gündem
Buluşmaları Toplantısı’nda, Avrupa
Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği
Başkan Yardımcısı Can Baydarol,
AB İlişkileri ve Transatlantik Yatırım
Ortaklığı Anlaşması’nın Türkiye
ekonomisi açısından etkilerini
anlattı. Türkiye İMSAD Ekonomi
Danışmanları Prof. Dr. Kerem Alkin ve
Dr. Can Gürlesel de, Türkiye ve dünya
14
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
ekonomisi ve inşaat sektörüne ilişkin
beklenti ve öngörülerini paylaştılar.
FETHİ HİNGİNAR:
“KARAMSAR DEĞİLİZ”
Türkiye İMSAD Başkanı Fethi Hinginar
konuşmasında, dünya ve Türkiye
ekonomisine ilişkin son göstergelerin
2014 yılında olduğu gibi 2015
yılının da kolay geçmeyeceğini işaret
ettiğini söyledi. 2014 yılında Türkiye
ekonomisinin yüzde 2.9, inşaat
sektörünün 2.2, inşaat malzemeleri
sanayi iç pazarının da reel olarak
yüzde 4.8 büyüdüğünü belirten
Hinginar, 2015 yılı için karamsar
olmadıklarını ancak özellikle yılın ikinci
yarısı için gerekli önlemlerin acilen
alınmasının büyük önem taşıdığını
vurguladı. Toplantıda Türk ekonomisini
değerlendiren Türkiye İMSAD Ekonomi
Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin de,
“Enflasyon birinci öncelikli derdimiz
olmaya devam ediyor. Dünyada bizim
kadar ağır enflasyon yaşayan ülke
sayısı fazla değil. Cari açıkta yanımıza
yaklaşan zaten yok. Cari açıkta
birinciyiz. Buna karşılık mali disiplin
konusunda alkışlanacak derecede
bir performans ortaya koyuyoruz”
tespitinde bulundu. Türkiye İMSAD
Ekonomi Danışmanı Dr. Can Gürlesel
de konuşmasında, 2014 yılında
inşaat harcamalarında kamu payının
yüzde 10.8 küçüldüğünü, özel
sektör harcamalarının ise yüzde 9.4
büyüdüğüne dikkati çekti.
CAN BAYDAROL: “TÜRK DIŞ
POLİTİKASI İHRACATI
OLUMSUZ ETKİLEDİ”
Toplantıda bir konuşma yapan
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar
Derneği Başkan Yardımcısı Can
Baydarol, Türkiye’nin ihracat
rakamının azalmasında bozulan Türk
dış politikasının etkili olduğunu
söyledi. Suriye ve Irak ile durumun
malum olduğunu belirten Baydarol,
taşımacılıkta yaşanan sorunların
çözülemediğini ifade etti. Türkiye
ekonomisinde son 10 yıla bakıldığı
zaman, pek Türkiye ekonomisinden söz
edilemeyeceğini vurgulayan Baydarol,
“Çünkü Türkiye ihracatının yaklaşık
yüzde 50’sini Türkiye’de yerleşik 15
bin tane yabancı işletme yapıyor” diye
konuştu.
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD ile
dünyanın en yaygın
sürdürülebilirlik platformu
olan UN Global Compact’ın
Türkiye Ulusal Ağı
Global Compact Türkiye
tarafından düzenlenen
İnşaat Malzemeleri Sektörü
Çalıştayı
TÜSİAD merkezinde
gerçekleştirildi.
Türkiye İMSAD ve Global Compact’tan
İnşaat Malzemeleri Sektörü Çalıştayı
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği
(Türkiye İMSAD) ile
imzacısı olduğu dünyanın
en yaygın sürdürülebilirlik platformu
UN Global Compact’ın (Birleşmiş
Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi)
Türkiye Ulusal Ağı olan Global
Compact Türkiye’nin düzenlediği,
inşaat malzemeleri sektörünün ilk
çalıştayı yapıldı. TÜSİAD merkezinde
gerçekleştirilen ve Türkiye İMSAD
üyesi firma temsilcilerinin katılımı ile
düzenlenen çalıştayda, daha yaşanabilir
bir dünya için UN Global Compact’ın
önerdiği 10 evrensel ilke, “İnsan
Hakları, Çalışma Standartları, Çevre
ve Yolsuzlukla Mücadele” başlıkları
altında değerlendirildi. Türkiye İMSAD,
UN Global Compact platformuna
geçtiğimiz yıl üye olarak katılmıştı.
DR. ARGÜDEN: “HEDEFİMİZ DÜNYAYI
DAHA YAŞANABİLİR HALE GETİRMEK”
Global Compact Türkiye Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden,
düzenlenen çalıştayda yaptığı
konuşmada; iş dünyasını, iş gücünü,
sivil toplumu, üniversiteler, belediyeler
ve kamu kurumlarını, Birleşmiş
Milletler ile bir araya getiren ve
geniş yelpazede bir paydaş grubunu
temsil eden UN Global Compact’ın,
dünyayı daha yaşanabilir hale getirme
hedeflerini anlattı. Dr. Argüden, “UN
Global Compact, başta iş dünyası
16
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
olmak üzere kurumları ‘İnsan
Hakları, Çalışma Standartları, Çevre
ve Yolsuzlukla Mücadele’ başlıkları
altında belirlenen 10 evrensel ilke
ışığında faaliyetlerini sürdürmeye
teşvik etmektedir. UN Global Compact,
imzacısı olan kuruluşları Birleşmiş
Milletler’in kalkınma çalışmalarına
ortak etmektedir” dedi.
Türkiye İMSAD’ın sektörlerinin
lideri 81 büyük şirketle ve alt
sektörlerin tümünü temsil eden 29
derneğin çatı örgütü olarak ulaştığı
4 bin firma ile inşaat malzemeleri
sektörünü en yaygın şekilde temsil
eden bir kurum olduğunu belirten
Dr. Argüden, “UN Global Compact
olarak, kolektif hareketin gücünden
yararlanarak, küreselleşmenin getirdiği
zorlukların ortadan kaldırılması
yolundaki çalışmalarında kurumları
destekliyoruz” diye konuştu.
AYGEN ERKAL: “TÜRKİYE İMSAD
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ TEMEL ŞART
OLARAK GÖRÜYOR”
Türkiye İMSAD Genel Sekreteri Aygen
Erkal da konuşmasında, Türkiye
İMSAD’ın geçtiğimiz yıllarda, Küresel
Raporlama Girişimi’nin (GRI) G4
rehberi kapsamında, dünyada alanında
sektörel bir sivil toplum kuruluşu
tarafından ilk olarak sürdürülebilirlik
raporu hazırladığını ve sürdürülebilir
üretime rehberlik ettiğini belirtti.
Dünyada sürdürülebilir ekonomik
büyümeyi tehdit eden küresel, çevresel
ve toplumsal sorunlar olduğunu
ve bu sorunların inşaat malzemesi
sektörü için de bir risk oluşturduğuna
işaret eden Aygen Erkal, “İklim
değişiklikleri, çevreci yaklaşımlar,
çalışma standartları gibi birçok alanda
şirketlerin üstlendikleri roller bugün
her zamankinden daha önemli hale
gelmiştir. Müşteri beklentilerinde
de büyük değişimler yaşanıyor.
Eskiden üretebilmek yetkinlikti,
şimdi ise esas olan sürdürülebilir ve
verimli üretkenliktir. Türkiye İMSAD,
sürdürülebilirliği, var olmanın en
büyük şartı olarak görmektedir”
dedi. Erkal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şirketlerin bir araya gelerek
sürdürülebilirlik konularında harekete
geçmeleri için önemli bir platform
olan UN Global Compact üyeliği de
Türkiye İMSAD’ın sürdürülebilirlik
gündemindeki önemli çalışmalardan
biridir. Amacımız, kurumsal değişimi
yöneten, performans ölçen ve hedef
koyan yaklaşımlarla, sürdürülebilirlik
kapsamındaki olumlu ve olumsuz
etkileri belirlemek, kurumsal
operasyonların da bu doğrultuda
yönetebilmesine ışık tutmaktır. Türkiye
İMSAD, inşaat malzemeleri sektörünün
sürdürülebilirliği konusunda sadece
Türkiye’de değil, dünyada da rol
model olmayı hedeflemekte ve
çalışmalarını bu vizyon doğrultusunda
şekillendirmektedir.”
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD, 60 üyesiyle
Yapı Fuarı’na çıkarma yaptı
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), bu yıl 38’incisi
düzenlenen Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul’a, 50 sanayici ve 10 sektör derneği
olmak üzere toplam 60 üyesiyle katıldı.
Ç
imentodan boyaya, demirçelikten seramiğe, camdan
ısıtma-soğutma ürünlerine
kadar 30 farklı alt sektörü
temsil eden Türkiye İMSAD, inşaat
malzemeleri sanayinin önde gelen
kuruluşları olan 60 üyesiyle birlikte bu
yıl 38’incisi düzenlenen Yapı FuarıTurkeybuild İstanbul’un katılımcıları
arasında yer aldı. 21-25 Nisan 2015
tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve
Kongre Merkezi’nde düzenlenen fuarda
Türkiye İMSAD, ulusal ve uluslararası
ziyaretçilerini ağırladı. YEM Fuarcılık
tarafından düzenlenen fuarda bu yıl
105 ülkeden 1250 üretici firmanın 17
bin 400 ürün ve hizmeti sergilendi.
Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul’un
İş Geliştirme Platformu kapsamında
Konuk Ülke Projesi’nde bu yıl
18
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
Kazakistan ağırlandı. 22 Nisan’da
gerçekleştirilen Kazakistan-Türkiye
İnşaat Forumu ve İkili Görüşmeleri
toplantısında, Kazakistan ve
Türkiye’den sektörün önde gelen
isimleri bir araya geldi.
BAŞKAN HİNGİNAR, İŞ GELİŞTİRME
TOPLANTISI’NDA KONUŞMA YAPTI
Kazakistan-Türkiye İş Geliştirme
Platformu Toplantısı’nda konuşan
Türkiye İMSAD Başkanı Fethi
Hinginar, büyüyen kamu yatırımları
başta olmak üzere Kazakistan
gündemindeki tüm yapı işlerinde,
Türk müteahhitlerinin ve inşaat
malzemesi üreticilerinin daha etkin
olabileceklerini belirtti. Kazakistan’ın
2014 yılında 15,17 milyar dolar
tutarında inşaat harcaması
gerçekleştirdiğini ve 6,9 milyar dolar
tutarında inşaat malzemesi ithal ettiğini
ifade eden Hinginar, “Bu rakamlar
da Türkiye’nin Kazakistan’a inşaat
malzemeleri ihracatı açısından ne
kadar büyük ve potansiyel bir pazar
olduğunu gösteriyor” dedi.
Başkan Hinginar
Yalıtım Ödülü verdi
Türkiye İMSAD Başkanı Fethi
Hinginar, Yapı Fuarı 2015’in ikinci
gününde gerçekleştirilen Yalıtım
Sektörü Başarı Ödülleri törenine
katıldı. Hinginar, Yılın Isı Yalıtım
Ödülü’nü kazanan Türkiye İMSAD
Üyesi de olan Knauf Insulation
firması Genel Müdürü Cafer Kamil
Emre’ye ödülünü takdim etti.
İMSAD’DAN
Fethi Hinginar - Ali Zain Assi
Türkiye İMSAD, çevre
sertifikasyonları
konusunda dünyanın
lider kuruluşları olan
UL Verification Services
Inc. ve IBU (Institut
Bauen und Umwelt
e.V.) ile iki ayrı stratejik
işbirliği protokolü
imzaladı.
Türkiye İMSAD, UL Environment
ve IBU ile işbirliği protokolü imzaladı
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği
(Türkiye İMSAD), çevreci
çalışmalarına devam ediyor.
Çevre sertifikasyonları konusunda
dünyanın lider kuruluşları olan UL
Verification Services Inc. ve IBU
(Institut Bauen und Umwelt e.V.) ile
iki ayrı stratejik işbirliği protokolü
imzalayan Türkiye İMSAD, bu
işbirlikleri çerçevesinde, IBU ile
“Çevresel Ürün Deklarasyonları (EPD)”
konusunda, UL Environment ile de
“Ürün Etiketleme ve Belgelendirme”
konularında çalışmalar yapacak.
İşbirliğinin ikinci adımında ise Türkiye
İMSAD’ın, UL Environment ve
IBU’nun Türkiye’de yetkili program
operatörü olması hedefleniyor.
Çevresel Ürün Deklarasyonları
alanında Avrupa’nın en önemli
organizasyonu olan IBU, 2010 yılından
bu yana Türkiye’de önde gelen EPD
Belgelendirme Kurumu olarak hizmet
veriyor. Ülkemizdeki ilk Çevresel Ürün
Sertifikasyonu, IBU imzası taşıyor.
UL Environment ise, “Etiketleme
ve Belgelendirme” işlemlerinin yanı
sıra; VOC İçerik ve Emisyon Testi,
GreenGuard Sertifikası, Sağlık Ürün
Deklarasyonu ile yerel malzeme ve geri
dönüştürülmüş içerikleri gibi “Çevresel
İddiaların Onaylanması” konularında
uluslararası alanda hizmet veriyor.
20
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
“TÜRKİYE İMSAD, SÜRDÜRÜLEBİLİR
ÜRETİME REHBERLİK EDİYOR”
İnşaat malzemesi sanayinde
sürdürülebilirliği, yaşam kalitesi
olarak gördüklerini söyleyen Türkiye
İMSAD Başkanı Fethi Hinginar,
düzenlenen imza töreninde yaptığı
konuşmada, sektörün doğru gelişimi
için çalışmalar yürüten Türkiye
İMSAD olarak, alanlarında dünya
lideri olan IBU ve UL Environment
ile işbirliğine gitmekten ve böylece
sürdürülebilir üretime rehberlik
etmekten büyük memnuniyet
duyduklarını söyledi.
UL Verification Services Inc. İş
Geliştirme Bölge Müdürü Ali Zain
Assi de, 98 ülkede, 64 yetkili
laboratuvar ile firmaların yeşil bina,
yönetmelik ve tedarik politikalarına
Burkhart Lehhmann - Fethi Hinginar
ilişkin gereksinimlerini karşıladıklarını
belirterek, “UL Environment
Çevresel Ürün Beyannamesi ve UL
Environment Çevresel İddia Onayları,
ürünün şeffaflığı ve güvenirliğini teyit
etmektedir” dedi.
IBU Genel Koordinatörü Dr. Burkhart
Lehmann da konuşmasında,
IBU’nun uluslararası standartlara
dayanarak onay veren Almanya’daki
tek organizasyon olduğunu söyledi.
Çevresel Ürün Deklarasyonu (EPD)
ile, ürün ve hizmetlerin çevresel
performanslarının incelendiğini
ve çevresel açıdan şeffaf üretim
politikasının beyan edildiğini belirten
Dr. Lehmann, deklarasyonun,
pazarlama açısından da ürün
kalitesinin bir göstergesi olduğunu
vurguladı.
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD
Üye Dernekler
Toplantısı
gerçekleştirildi
Türkiye İMSAD’ın üye
dernekleriyle bir araya
geldiği toplantıda,
sektöre ilişkin sorunlar
ve beklentiler masaya
yatırıldı.
T
ürkiye İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği’nin
(Türkiye İMSAD) yılda
iki kez düzenlediği Üye
Dernekler Toplantısı’nın ilki, 23
Haziran 2015 tarihinde Cemile Sultan
Korusu’nda gerçekleştirildi.
İnşaat malzemesi sektörünün çatı
örgütü olan Türkiye İMSAD, sektör içi
birlikteliği kuvvetlendirmek, sektörün
ortak sorunlarına çözüm önerileri
geliştirmek ve alt sektörlerin sorun
ve beklentilerine yönelik ortak eylem
planları geliştirebilmek amacıyla üye
derneklerin temsilcileriyle bir araya
geldi.
29 alt sektör derneğinin temsil edildiği
Türkiye İMSAD’ın Üye Dernekler
Toplantısı’nın açılış konuşmasını
Başkan Fethi Hinginar yaptı. Hinginar,
yeni yönetimin 27 Şubat 2015
tarihinde göreve başladığı bilgisini
hatırlatarak, geçen 4 aylık süreçte
yapılan çalışmalar hakkında bilgi
22
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
verdi. Geçmiş dönemde başlatılan
çalışmaların devam ettirildiğini ifade
eden Hinginar, gelecek dönemde
Türkiye İMSAD’ın tanınırlığını ve
sektör adına etkinliğini artıracak
çalışmaların hayata geçirileceğini
belirtti. Yeni dönemde sektörün
ihracat hedeflerine yönelik çalışmalara
hız verileceğini söyleyen Başkan
Hinginar, “İhracata büyük önem
veriyoruz, sektörümüzün ihracatını
geliştirmek için çeşitli çalışmalar
yapıyoruz, bu çalışmalar çerçevesinde
TİM ve İMMİB ile bir işbirliği
protokolü imzaladık. Yeni pazarları
araştırmak için Türkiye İMSAD
üyelerine özel yurt dışı heyetler
düzenlemeye başladık. Bu heyetlerin
ilki mayıs ayında Kamerun’a yapıldı.
Bir sonraki heyetin Kenya’ya
gerçekleştirilmesini planlıyoruz” dedi.
Alt sektör üye derneklerin Türkiye
İMSAD’a değer kattığını ifade
eden Başkan Hinginar, özellikle
komite çalışmalarında üye dernek
temsilcilerinin katkılarının yüksek
olduğunu dile getirdi.
Toplantıda, Türkiye İMSAD üyesi
dernekler Yönetim Kurulu Başkanları,
Başkan Yardımcıları, Başkan Vekilleri,
Yönetim Kurulu Üyeleri ve Genel
Sekreter/Genel Koordinatörler
düzeyinde temsil edildi.
Toplantıda, üye derneklerin
temsilcileri, dernekleri hakkında
bilgi vererek, sektörlerinin pazardaki
mevcut durumu, sektörün sorunları
ve Türkiye İMSAD’dan beklentilerini
paylaştılar.
Toplantıda öne çıkan konuların
arasında; piyasa gözetim ve
denetimindeki sıkıntılar, sektördeki
haksız rekabet ve merdiven altı
üretim, kontrolsüz ve standartlara
aykırı uygulamalar, mesleki yeterlilik
belgeli personel eğitimi konusundaki
eksikler ve sıkıntılar, yönetmelik
ve standartlardaki eksiklikler,
Ulusal Bina Yönetmeliği Platformu
çalışmaları, yangın yönetmeliği ile TS
825 “Binalarda Isı Yalıtım Kuralları
Standardı’nın mevcut durumu ve yapı
fuarları gibi konular ele alındı.
Türkiye İMSAD’a ilişkin görüş,
öneri ve beklentilerini dile getiren
üye derneklerin temsilcileri; yeni
hükumetin kuruluş sürecinde
sektörün talep, beklenti ve
sorunlarının dile getirilmesi
noktasında Türkiye İMSAD’ın daha
aktif rol alması gerektiğini belirttiler.
Sektöre ilişkin ekonomik verilerin
kapsamlarının geliştirilmesi ve yapısal
yangın güvenliği ile ilgili bir komite
kurulması, toplantıda öne çıkan diğer
konular arasında yer aldı.
İMSAD’DAN
Türkiye İMSAD
21 sanayici üyesiyle
‘de
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 2014 yılı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi
Kuruluşu” araştırmasında, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği
(Türkiye İMSAD), 21 sanayici üyesiyle yer aldı.
T
ürkiye İMSAD üyesi
21 sanayi şirketi, 2014
yılında 16,9 milyar TL
tutarında, net üretimden
satışları ile ekonomiye fayda sağladı.
İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu
sıralamasında, Türkiye İMSAD
üyesi 21 şirket; demir-çelikten
alüminyuma, çimentodan cama,
plastikten seramiğe, kimya ve yapı
gereçlerine kadar inşaat malzemeleri
sektörünün temel alanlarında üretim
yapıyor. İSO’nun 500 Büyük Sanayi
Kuruluşu Araştırması verilerine göre,
Türkiye İMSAD üyesi 21 firma, 2014
yılında 16,9 milyar TL tutarında, net
üretimden satışları ile ekonomiye fayda
sağladı.
500 Büyük Şirket sıralamasında,
Türkiye İMSAD üyesi sanayi
şirketleri; “Çolakoğlu Metalurji, Assan
Alüminyum, Akçansa Çimento, Çimsa
Çimento, Trakya Cam, Betek Boya ve
Kimya Sanayi, Kaleseramik Çanakkale
Kalebodur Seramik, Eczacıbaşı Yapı
24
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
Gereçleri, DYO Boya Fabrikaları, Nuh
Çimento, Schneider Elektrik, Türk
Demir Döküm Fabrikaları, Polisan
Boya, İzocam, Jotun Boya, Kale Kilit
ve Kalıp, Georg Fischer Hakan Plastik
Boru ve Profil, Traçim Çimento, Seranit
Granit Seramik, Marshall Boya ve
Vernik Sanayi ile Kalekim Kimyevi
Maddeler” oldu.
HİNGİNAR: “TÜRKİYE İMSAD
ÜYELERİ KALKINMADA ÖNEMLİ
KİLOMETRE TAŞLARI”
Türkiye İMSAD Başkanı Fethi
Hinginar, 52,1 milyar dolar yurt içi
pazar büyüklüğü, 21,1 milyar dolar
ihracatı, toplam ihracat içinde yüzde
14 payı ve cari açığa yüzde 228
pozitif katkısı ile inşaat malzemeleri
sanayinin ülkemiz ekonomisindeki
gücüne dikkat çekti. İnovatif sanayi
ürünleri ve küresel markaları ile
ülkemizi dünya pazarlarında birinci
lige taşıyan Türkiye İMSAD üyelerinin,
yıllar içinde ülkemizin sürdürülebilir
kalkınmasında da önemli kilometre
taşlarını oluşturduklarını vurgulayan
Hinginar, şunları söyledi:
“Türkiye İMSAD, inşaat sektörünün
çok önemli grupları olan 30 farklı
alt sektörü temsil etmektedir.
Üyelerimizin toplamı ile birlikte
ülkemiz ekonomisine 1,5 milyon
kişilik istihdam sağlıyoruz. İmalat
sektöründeki payı yüzde 17’ye
yaklaşan Türk inşaat malzemesi
sanayi, aynı oranı sanayi katma
değerinde de gerçekleştiriyor. 21
üyemiz, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu
arasında yer alarak 2014 yılında 16,9
milyar TL tutarında, net üretimden
satışları ile ekonomiye fayda sağlamış
ve geçmiş yıllarda olduğu gibi bu
yıl da Türkiye İMSAD’ın en büyük
gururu olmuştur. İnanıyoruz ki, ülke
olarak, üretime dayalı sürdürülebilir
büyümeyi sağlayacak tedbirleri
almamız ve yapısal reformları
hızla gerçekleştirmemiz, sektörün
gelişmesindeki ivmeyi artıracaktır.”
YENİ ÜYELERİMİZ / AYTAŞ
“Türkiye İMSAD üyesi olmak
Aytaş’a değer katacak”
Toz alçı ve alçı levha üretimi yapan Aytaş, Türkiye İMSAD çatısı
altında yeni hedeflere koşuyor. Aytaş Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet
Ayrancıoğlu, “Türkiye İMSAD'a üye olarak, markamıza daha fazla
katma değer sağlamayı hedefliyoruz” diyor.
A
vrupa’nın en zengin alçı
taşı yataklarının bulunduğu
Ankara’nın Bala ilçesinde
2007 yılında faaliyete
geçen Aytaş, markayı uluslararası
pazarda aranan bir duruma getirmeyi
hedefliyor. Aytaş Yönetim Kurulu
Üyesi Mehmet Ayrancıoğlu, “Sadece
Türkiye’de değil, dünyada da aranan
bir marka olmak için inovasyon odaklı
çalışmalar yapıyoruz” diyor. Mehmet
Ayrancıoğlu ile şirket ve Türkiye
İMSAD’a üye olma nedenleri hakkında
konuştuk.
Aytaş ne zaman kuruldu? Sektördeki
gelişimini kısaca anlatır mısınız?
1940 yılında inşaat malzemeleri
ticareti ile temelleri atılan Ayrancıoğlu
Şirketler Grubu, 2007 yılında yüzde
100 yerli sermaye ile Avrupa’nın en
zengin alçı taşı yataklarının bulunduğu
Ankara’nın Bala ilçesinde Aytaş Alçı
firması ile bu sektöre girdi. Toz alçı
ve alçı levha üretimi yapan iki üretim
tesisimiz bulunuyor. Bunlardan Aygips,
günlük 2 bin 200 ton toz alçı üretim
kapasitesine sahip. Aypan’da ise
yıllık 25 milyon metrekare alçı levha
üretiliyor. Ayrancıoğlu Şirketler Grubu;
inşaat, makine imalatı, endüstriyel tesis
taahhüdü, medikal sarf malzemesi
imalatı ve gayrimenkul yatırımları
konularında faaliyetlerine devam
ediyor. Aytaş Alçı markasını uluslararası
pazarda aranan bir duruma getirmek,
sürekli değişmekte olan tüketici
ihtiyaçlarına cevap verebilmek, hızlı
ve sürekli değişen çevre koşullarına
uyum sağlayabilmek için kendimizi
sürekli geliştirmekte, alçı bazlı yapı
malzemelerinin kullanım alanının
genişlemesine katkıda bulunan,
sektörü geliştiren saygın bir marka
26
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
yaratmak amacındayız. Kalitenin
varılması gereken bir hedeften
ziyade, devamlı gelişme ve
süreklilik göstermesi gereken bir
süreç olduğu inancını taşıyoruz.
Bu çerçevede çalışanların, çalışma
süreçlerinin ve de makine ve
ekipmanların gelişimine sürekli
yatırım yapmaya devam ediyoruz.
Bu sürecin devamını sağlayan,
uluslararası kabul görmüş
ISO 9001-2008 standardında
sertifikalandırılmış kalite yönetim
sistemlerinin kendisi de zamanın
şartlarına ve teknolojisine uygun
olarak sürekli geliştiriliyor.
Faaliyet gösterdiğiniz sektör
hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye’nin bu alandaki yeri nedir?
İnşaat sektörünün hızla gelişmesine,
alçı bazlı malzemelere kayan inşaat
alışkanlıkları da eklenince; alçı
sektörü ülkemizde son 7-8 yıldır
çok hızlı bir şekilde büyüdü. Bu
büyümeye rağmen, ülkemizdeki
alçı bazlı inşaat malzemeleri tüketim
miktarlarını gelişmiş ekonomilere
sahip ülkelerle karşılaştırdığımızda
halen yeterli düzeylere ulaşmadığını
gözlemleyebiliriz. Alçının yanmaz
bir malzeme olması yapılarda büyük
avantaj sağlıyor. Şartnamesine uygun
olarak yapılan alçı levha duvar
sistemlerinin yüksek ısı, ses ve yangın
izolasyon değerleri binalara değer
katarak ekonomik çözümler sunuyor.
Firmanızın hedefleri nelerdir?
Türkiye ve dünyadaki yeri nedir?
Geniş ürün yelpazemiz ve üretim
kapasitemiz ile pazarda iddialı
bir şirketiz. Bünyemizde üretilen
NEDEN TÜRKİYE İMSAD?
Türkiye İMSAD, sektörün nabzını tutan,
sorunların en etkili biçimde çözümü
için çalışan, yıldız bir kuruluştur.
Biz de bu çatının altında yerimizi
alarak, markamıza daha fazla katma
değer sağlamayı, öte yandan Türkiye
İMSAD’ın itici kuvvetlerinden biri olmayı
hedeflemekteyiz.
ürünleri; çevreye, sürdürebilir
gelişime, uluslararası kalite
standartlarına, karşılıklı faydaya
dayalı ilişkilerimizin bulunduğu tüm
tedarikçilerimizin, iş ortaklarımızın
ve müşterilerimizin beklentilerine
öncelik vererek üretmek ve alçı
bazlı yapı malzemeleri sektörüne
en doğru ve en kaliteli ürünleri
sunmayı amaçlamaktayız. Yenilikçi
yaklaşımımızla, bu konumumuzu
daha da ileri taşımayı hedefliyoruz.
Ulusal pazarda da yüzde 15’lik bir
payımız ve her sene yeni ülkeler
eklediğimiz geniş bir ihracat ağımız
bulunuyor. Sadece Türkiye’de
değil, dünyada da aranan bir
marka olmak için inovasyon odaklı
çalışmalar yapmaktayız. Aytaş Alçı,
bilinilirliğini sadece Türkiye’de değil
çevre ülkelerde de artırıyor. Abazya,
Azerbaycan, Belçika, Bulgaristan,
Ermenistan, Gürcistan, Kıbrıs,
Makedonya, Malta, Sudan, Suriye,
Rusya, Türkmenistan, Ürdün,
Afganistan ve Yunanistan gibi toplam
25 ülke Aygips, Aypan ve Aysist
markalı ürünlerin ihraç edildiği
ülkeler arasında yer alıyor.
KAPAK
lke topraklarının yüzde 66’sı birinci
ve ikinci derece deprem bölgesi olan
Türkiye’de, nüfusun yüzde 70’i, büyük
sanayi kuruluşlarının da yüzde 75’i deprem
tehdidi altında yaşıyor. Yeterli ölçüde mühendislik
hizmeti almayan, kaçak ve denetimsiz olarak üretilen
yapı stoğumuzun sayısının büyüklüğü göz önüne
alındığında, deprem tehdidi hepimizi korkutuyor.
Sık aralıklarla yaşadığımız depremler, ülkemizin
önemli bir gerçeği olarak büyük ölçüde can ve
mal kayıplarına neden oluyor, çok büyük acıların
yaşandığı bir “afet” olarak karşımıza çıkıyor. Depreme
karşı alınabilecek önlemlerin başında ise güvenli
yapılar inşa etmek geliyor.
Peki, 1999 yılındaki büyük depremden bu yana geçen
16 yılda Türkiye depreme hazırlık ve bina güvenliği
konusunda nasıl bir yol kat etti? Deprem güvenliği
için büyük önem taşıyan güvenli yapı konusunda ne
durumdayız? Bu soruların cevabını araştırdığımızda
pek de iç açıcı sonuçlara ulaşamadık.
Ü
TÜRKİYE İMSAD ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU
Türkiye’de kaliteli ve güvenilir yapı inşa edilmesi için
çalışan Türkiye İMSAD, bu konuda elini taşın altına
koyan bir dernek...
İnşaat sektörü olarak, yapı güvenliği, deprem ve
kentsel dönüşüm konularının ve sorunlarının ülke
gündemine taşınması, tartışılması, alınması gereken
önlemlere ilişkin çözüm önerileri oluşturulmasını
amaçlayan Türkiye İMSAD’ın Güvenli Yapılar Yol
Haritası-1 “Güvenli, Sürdürülebilir, Çağdaş Yapılar ve
Kentsel Dönüşüm” Raporu da bu konuda yol gösterici
nitelikte…
Ülkemizde halkın hak ettiği güvenli yapılarda
yaşayabilmesi için atılan ilk kolektif adım olan bu
raporun amacı sadece depreme ve diğer afetlere
dayanıklı yapılar oluşturmak değil, bununla birlikte
sürdürülebilir, asgari yaşam konforunu sağlayan,
çağdaş yapılar inşa etmek ve bunları yarınların sosyal
ve kültürel gereksinimlerine uygun kent planlaması
içinde gerçekleştirmek.
Deprem riski olmasa bile ülkemizin yaşlı ve
sorunlu yapı stoğu, her yıl ekonomik ömrünü
tamamlamış yapılar, refaha bağlı talep ve nüfus
artışından kaynaklanan yeni ihtiyaçlar, yılda yarım
milyona yakın yeni konutun inşasını gerektiriyor.
Şu anda özellikle kentsel dönüşüm temelinde inşa
edilen yapıların deprem odaklı olarak planlanması,
dönüştürülmesi ve yapılması sürdürülebilir ve güvenli
yapı gereklerinin tam yerine getirilememesi, gelecekte
bizi yeni sorunlarla karşı karşıya bırakacak. Dengeli
ve sistemli bir bakış açısıyla bakıldığında bu günden
açıkça görülebilen ve yakın gelecekte yeniden sorunlu
hale gelecek ve kaynaklarımızı tüketecek yapılar
yapmak yerine sürdürülebilir güvenli yapılar üretmek
çok daha mantıklı.
28
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
KAPAK
DEPREM
GERCEGI
Nepal'de 25 Nisan'da meydana
gelen ve 8 binden fazla kişinin
ölümüne 10 bine yakın
kişinin de yaralanmasına neden
olan 7.8 büyüklüğündeki deprem,
akıllara “Bu deprem Türkiye'de
olsa ne olurdu?” sorusunu getirdi.
Peki, 1999 Marmara depreminden
sonra ülkemizde depremle ilgili
yapılan çalışmalar, özellikle bina
güvenliği konusundaki yasal
düzenlemeler yeterli mi? Olası bir
depreme hazır mıyız? Bu soruların
cevabını sizler için araştırdık…
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
29
KAPAK
“Nepal depremi Türkiye için son alarm”
Muhammed Maraşlı
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Kentsel Dönüşüm ve Yapı Güvenliği Komitesi
Başkanı Muhammed Maraşlı, Nepal’de yaşanan depremlerin Türkiye’de güvenli
yapıların inşası için son alarm olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak,
“Türkiye Nepal değildir ve Nepal’i yaşamamalıdır” mesajını verdi.
G
ünümüzde doğal afetler,
deprem konusunda
Japonya örneğinde olduğu
gibi artık toplumların
yazgısı olarak değerlendirilmiyor.
Önceden alınan tedbirler, yapılan
düzenlemeler ve kurulan sistemler
sayesinde can ve mal kayıpları
önlenebiliyor.
Oysa son olarak Nepal’de ard arda
yaşanan deprem felaketlerinde 8
binden fazla kişi yaşamını kaybetti.
30
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
Çünkü Nepal depreme karşı hazırlıklı
değildi. Maalesef, ülkemizde de 17
Ağustos Kocaeli depreminden bu yana
16 yıl geçmesine rağmen ‘Deprem ve
Güvenli Yapılar’ konusunda alınması
beklenen acil önlemler hâlâ bütün
olarak işlerlik kazanmış değil. Biz
de Türkiye İMSAD olarak, Nepal’de
yaşanan depremlerin Türkiye’de
“güvenli yapıların inşası için” son alarm
olarak değerlendirilmesi gerektiğini
söylüyor, “Türkiye Nepal değildir,
Nepal’i yaşamamalı” diyoruz.
Dernek olarak topluma olan
sorumluluk bilincimizle konuyu
sadece deprem boyutuyla değil, çağdaş
ve bütüncül bir yaklaşımla “güvenli
yapı” boyutuyla ele alıyoruz. Çünkü
ülkemizde depremlerde oluşan büyük
yıkımlarla sürekli gündeme gelen
güvenli yapı kavramı, sadece deprem
gibi afetler nedeniyle bir ihtiyaç
değildir.
Güvenli yapı; tüm doğal afetlere ve
atmosferik şartlara karşı (sel, rüzgâr,
yangın, nem, ses, sıcak-soğuk)
optimum verimlilikte, yapı ömrü
boyunca bu performansı sürdürecek
nitelikte, kullanıcılar açısından gerekli
temel konfor şartlarına sahip, kullanım
esnasında enerji gibi kaynakları
tasarruflu kullanan ve yapı ömrünü
tamamladığında geri dönüşümü
mümkün olan yapıdır.
Bu nedenle 2013 yılı sonunda ilgili
çevreler ve akademisyenlerle birlikte
hazırladığımız Güvenli Yapılar Yol
Haritası-1 raporumuzda konuyu tüm
yönleriyle irdeledik. Güvenli Yapılar
Yol Haritası-1 raporumuz; ülkemizde
doğru ve sürdürülebilir bir sistemin
oluşturulabilmesi, yapı kültürümüzün
geliştirilmesi ve insanımızın hak
ettiği sürdürülebilir güvenli yapılarda
yaşayabilmesi yolunda attığımız bir ilk
adım oldu.
Raporumuzda ulaştığımız somut
sonuçları ve sorunlara yönelik çözüm
önerilerimizi açıkça ortaya koyduk.
Ancak maalesef, 2015 yılının ortalarına
geldiğimizde bunların çok azında
mesafe alındığını görüyoruz. Raporun
yayınlandığı tarihten bu yana güvenli
ve sürdürülebilir bir sistem kurulması
yolunda pek fazla yol alınmadı. Uzun
vadeli düşünülmeden, sadece yangın
çıkan yerlere su sıkılması misali kısa
vadeli çözümler getirildi.
KAPAK
“Ulusal Bina Yönetmeliği ile mevcut yapım yönetmelikleri arasındaki
uyumsuzlukların giderilmesi, bu yönetmeliklerin birleştirilmesi
amaçlanıyor. Eşgüdümün sağlanması, uyumsuzlukların giderilmesi ve
tüm yönetmeliklerin bir konsept dahilinde toparlanması gerekiyor.”
TÜM KESİMLERİ İŞBİRLİĞİNE VE
ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA
DAVET EDİYORUZ
Biz, ülkemizde güvenli yapılar için
geniş ve sürdürülebilir bir iklim
oluşturmak amacıyla yola çıkan
Türkiye İMSAD olarak çözüm için tüm
kesimlerle işbirliğine giderek elimizi
taşın altına koymaya devam ediyoruz.
Türkiye İMSAD olarak, bu nedenle
bir ikinci adımı attık. Sektörel
işbirliğinde de somut bir örnek
çalışma olan Ulusal Bina Yönetmeliği
Platformu’nu (UBYP) kurduk. Ulusal
Bina Yönetmeliği Platformu’nun geniş
katılımlı olması için TOBB başta olmak
üzere odalarımızla, üniversitelerle,
sivil toplum örgütleriyle görüşmeler
yaptık. Platformun oluşturulması için
‘UBYP Kuruluş Esasları Dokümanını’
hazırladık. Platformu geniş katılımlı
olarak bir an önce faaliyete geçirmek
için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Bu noktada kamunun da bu
çalışmalarımızı anladığını görmekten
mutluluk duyuyoruz.
Platformun en önemli işlevi, halen
yapı sektöründe yaşanan yönetmelik
kargaşasına son verecek olan
enstitünün kurulması olacaktır. Halen
ülkemizde bazıları standartlarla ve
birbiriyle çelişen çeşitli yönetmelikler
bulunmakta ve bu durum kargaşaya,
denetim sorunlarına yol açmaktadır.
Bu yönetmeliklerin hepsini kapsayarak
bütünlük sağlayacak konsolide bir
yönetmeliğe acilen ihtiyacımız vardır.
Bu platformun faaliyete geçmesi ile
Ulusal Bina Yönetmeliği’ni hazırlayacak
olan Türk Yapı Enstitüsü (TYE)
kurulmasının önemli bir aşaması
tamamlanmış olacaktır.
NELER ÖNERİYORUZ?
Raporumuzda ortaya koyduğumuz
sorunlar ve arkasında durduğumuz
önerilerimiz satır başlarıyla şunlar;
● Denetimlerde ciddi karmaşa
sürüyor
Gerek yapı malzemeleri üretimi,
gerekse tasarım-yapım işlerinde
standart, yönetmelik ve teknik
şartnamelere uygunluğun yanı sıra
denetimde de ciddi bir karmaşa
yaşanıyor. Gelişmiş ülkelerdeki
denetimlerde olduğu gibi kamu-özel
tüm yapım işleri, sigorta sistemini
kapsayan bir zincirde denetim
sisteminin oluşturulması gerekiyor.
Ülkemizde yapı işlerini düzenleyen
Yapı Yasası henüz uygulamada
olmadığı için bu boşluk 5543
sayılı İskân Kanunu ile 4734 sayılı
Kamu İhale Yasası gibi yasalarla bir
ölçüde doldurulmaya çalışılıyor.
Yönetmeliklerin dayandırılacağı bir
Yapı Yasası’nın henüz yürürlüğe
girmemesi nedeniyle de her bir
yönetmelik farklı kuruluşlar ve
birimlerce hazırlanıyor. Sonucunda da
birbirleriyle ve standartlarla aralarında
çelişkiler veya boşluklar doğuyor.
● “Güvenli Bina Belgesi’’
zorunlu olmalı
Bugün ülkemizde, yapıların doğru
bir şekilde denetlendiğini ve güvenli
olduğunu kanıtlayacak bir belge
bulunmuyor. Güvenli Bina Belgesi,
kamu-özel sektör tüm binalar için
zorunlu hale getirilmeli. Böylece
kentsel dönüşümde yenilenecek ya
da yeni yapılacak binaların ulusal
ve uluslararası finans kuruluşları
tarafından daha fazla desteklenmesi
sağlanabilir.
● Yürürlükte olmayan ancak hayati
öneme sahip yönetmelikler
Hayati öneme sahip olmakla birlikte
ülkemizde henüz yürürlükte
bulunmayan çok sayıda yönetmelik
var. Örneğin bu kadar fazla çok
katlı bina olmasına rağmen
hâlâ Rüzgâr Yönetmeliğimiz yok.
● Revize edilmesi gereken
yönetmelikler var
Güvenli yapı kültürü kapsamında
yenilenerek günümüz koşullarına
uyarlanması gereken yönetmelikler var.
Örneğin, Yüksek Yapılar Yönetmeliği
Betonarme Yapılar Yönetmeliği, Yığma
Yapılar Yönetmeliği, Binaların Yangın
Korunması Hakkındaki Yönetmelik.
● Standart hazırlama-geliştirme
çalışmaları yetersiz
Türkiye’de; Amerikan standartları,
çoğunluğu Amerikan standartlarından
esinlenerek hazırlanmış Türk
standartları ve Türkiye’nin uyacağını
taahhüt ettiği Avrupa standartları
olmak üzere üç tür standart bulunuyor.
Eski standartların önemli bir kısmı
güncel değil.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
31
KAPAK
● Eurocode uyum önemli
Yapı ve bina yönetmeliğinin
Avrupa’daki karşılığı Eurocode
manzumesi, ABD’de ise International
Building Code. Ülkemizde sadece
Deprem Yönetmeliği, standart olarak
da betonarme yapılar için TS-500
yönetmeliği ciddiyetle uygulanıyor.
Oysa rüzgâr ve kar gibi meteorolojik
etkilerin yük yönetmelikleri uzun
yıllardan bu yana yenilenmedi.
Betonarme dışındaki çelik, ahşap,
yığma gibi diğer yapıların standartları
da çağdışı kaldı. TSE bunları yenilemek
yerine ilgili Eurocode standartlarını
tercüme etmekle yetiniyor.
● AB uyumu sağlanan malzeme
kriterlerin şartnamelerde
kullanılması
Teknik şartnameler yasa, yönetmelik,
standart ve ulusal teknik onay
belgeleriyle çelişemez. Özellikle AB
uyumu sağlanan yapı malzemeleri
kriterleri çoğu teknik şartnamede
kullanılmıyor. Zorunlu olmayan ya
da ülkemizde geçerliliği bulunmayan
farklı ülke standartlarına atıfta
bulunuluyor. Teknik gereği olmayan
keyfi içeriklerin kullanılması, ciddi bir
karmaşaya sebep oluyor. Bu nedenle
teknik şartname yazımı, güvenli
yapı kültürünün bir parçası olarak
uygulanmalı.
● Şartnameler, Yapı Malzemeleri
Yönetmeliği’ne uygun değil
Dünyadaki büyük proje ve müşavirlik
firmaları tarafından hazırlanan ve
standartların nasıl uygulanacağını
gösteren Tip Şartnameler vardır.
Türkiye’de ise bir karışıklık yaşanıyor.
Ayrıca şartnameler Yapı Malzemeleri
Yönetmeliği’ne uygun değil.
32
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
● Standartların geliştirilmesinde
TSE’nin rolü ve eksikler
Standartların geliştirilmesinde TSE’nin
rolü önemlidir. Hâlâ standartlar içinde
çevirileri tamamlanmayan, ulaşılması
sorunlu ve eksikler bulunuyor. CE ve
G dışında hiçbir yapı malzemesinde
başka bir işaret taşımaması zorunluluğu
varken hâlâ TSE’li malzemeler
dolaşımda.
● TSE hem uygunluk veren hem
kontrol yapan kurum olmamalı
TSE’nin, kendi hazırladığı standartlara
göre laboratuvar ve denetim hizmetleri
vermesi, standart hazırlama ve
geliştirme çalışmalarını olumsuz
yönde etkileyebiliyor, bazı sakıncalar
yaratıyor. Bu nedenle TSE’nin, tüm
alanlarda hem standartlara uygunluk
belgesi vermesi hem de kontrolünün
sahada başarılı olması için, bağımsız
bir denetim şirketi oluşturulmalı ve
kuvvetler ayrılığı prensibine uygun
yapılanılmalıdır.
● Yenilikçi ürünlerin kullanılmasında
kota ve kolaylık getirilmeli
Hem kamu hem de özel yapım
işlerinde yenilikçi ürünler için kota
ve kullanım kolaylıkları getirilmeli.
Bu yaklaşım uluslararası alanda
rekabet edebilecek ürünlerin
geliştirilebilmesinde yerli sanayiyi
teşvik eder. Tüm ürünler için ATO
(Avrupa Teknik Onayı) veya UTO
(Ulusal Teknik Onay) alınması
gerekmektedir. Yenilikçi ürünler
konusunda ulusal standartların
geliştirilmesi için TSE’ye görevler
düşmektedir. Bizim yenilikçi ürünler
için geliştirdiğimiz standartların da
Avrupa’da kullanılır hale getirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
● Su yalıtımı zorunluluğu ile gelen
bina güvenliği
Yapıların temelinde su yalıtımının
ihmali halinde telafisi mümkün
olmayan sonuçlar yaşanabiliyor.
Türkiye genelinde 19 milyon konutun
yüzde 85’i yalıtımsız. Korozyon
tehdidinden uzak tutulması için
yeniden yapılacak binalara su yalıtımı
ile başlanmalı kamu otoritesi ve ilgili
STK’larımız birlikte çalışarak en kısa
zamanda doğru mevzuat ve doğru
yöntemlerle su yalıtımının zorunluluk
haline getirilmesi doğru olacaktır.
● Isı, su, ses ve yangın yalıtımında
Türkiye standartların neresinde?
Bu dört başlıktaki yalıtım konusu,
sürdürülebilir bir yapının temel
unsurlarını oluşturur. Günümüzün
koşullarında artık sadece ısı kayıplarına
yönelik sınırlamaların getirilmesi yeterli
değildir. Binaların Enerji Performansı
Direktifinde belirtildiği gibi; ısıtma,
soğutma, havalandırma, aydınlatma,
sıcak su temini gibi enerji tüketimine
neden olan tüm kullanım alanlarında
kümülatif sınırlamalara gidilmelidir.
Enerji verimliliği konsepti, tasarım
aşamasında, yalıtım ve binanın konumu
gibi pasif önlemlerle başlamalı, tüm
sistemlerin verimleri otomatik kontrol
önlemleriyle güçlendirilmelidir.
● Haksız rekabete karşı CE ve G
işaretli üretimin denetlenmesi
Malzeme ve yapıların katalog, bilgilendirme dokümanlarında gerçek farklı
yazılarak tüketici yanıltılıyor, haksız
kazanç sağlanıyor. G işareti mevzuatında
kalite düzeyini sağlayacak şekilde geliştirmesi, CE ve G prosedürlerine uygun
üretimin denetlenmesiyle haksız rekabet
önlenebilir.
KAPAK
Neden Konsolide Bina
Yönetmeliği ve UBY Platformu?
T
Yener Gür’eş
ürkiye İMSAD olarak
hazırlamış olduğumuz
Güvenli Yapılar Yol Haritası-1
Raporu’nda, Türkiye’deki
binaların önemli bir kısmının deprem
dayanımının ve yapısal güvenliğinin
yetersiz olduğu sonucuna vardık.
Bunun tabii ki birçok nedeni var.
Ancak önde gelen nedenlerden birinin,
yanlış uygulamadan önce tasarım,
malzeme seçimi, üretim, uygulama
ve denetime ilişkin kurallar dizisinin
yetersizliğinden, diğer bir deyişle
mevzuat eksikliği ve kargaşasından
kaynaklandığı sonucuna vardık.
Bunun için öncelikle, Türkiye’de uzun
zamandan beri ihmal edilen standartlar
konusuna gereken önemin verilmesi, iç
içe girmiş yönetmeliklerle standartların
doğru yerlerine oturtulması gerektiğini
değerlendirdik. Yönetmelikler
ile yasaların uygulamasına ışık
tutulurken, hangi işin hangi standarda
göre yapılacağının belirlenmesi
gerekmektedir, yoksa bugün olduğu
gibi standartların yerine geçecek teknik
dokümanlar değil.
Yönetmeliklere baktığımız zaman,
bir binanın yapılması için gerekli
yönetmeliklerin bir kısmının mevcut
olmadığını, bir kısmının birbirleriyle
çeliştiğini, bir kısmının ise standartlarla
çeliştiğini görüyoruz. Bunun temel
nedeni, her bir alt yönetmeliğin
farklı bakanlıklar ve bakanlıklardaki
farklı birimler tarafından, farklı
dernek ve meslek kuruluşlarının
katkılarıyla hazırlanmış olması ve
aralarında yeterli koordinasyonun
sağlanamaması olmuştur. Tabi
burada farklı meslek örgütlerinin
menfaatlerinin de çelişebileceğini
gözardı etmemek gerekir. Raporda
bunun çözümü, bina yapımını
ilgilendiren tüm yönetmeliklerin
konsolide bir yönetmelik bünyesinde
toplanması olarak gösterilmiştir.
Ayrıca, bu konsolide yönetmeliğin
hazırlanması için sanayi, üniversite ve
kamu dahil tüm ilgili tarafların temsil
edildiği bir enstitü tarafından bütün
yönetmeliklerin değerlendirilmesi,
koordine edilmesi ve geliştirilmesi
gerektiği de belirlenmiştir.
Amaçlanan enstitünün temel olarak
aşağıdaki yararları sağlayacağı
değerlendirilmektedir:
● Yönetmeliklerin eksik ve çelişkileri
ilgili taraflarla giderilerek sistem
bütünlüğü sağlanabilecektir.
● Farklı meslek gruplarının farklı
Türkiye İMSAD
Yönetim
Kurulu
Üyesi Yener
Gür'eş, neden
konsolide bina
yönetmeliğine
ve UBY
Platformu'na
ihtiyaç
duyulduğu
konusunda
bilgi verdi.
yaklaşımları halinde, bilimsel
çalışmalarla çelişkiler en alt düzeye
indirilecektir.
● Yönetmelikler standartlara atıfta
bulunacağından, eksik veya güncelliğini
kaybetmiş standartların yapılması veya
güncellenmesi konusunda TSE’ye
geri bildirim sağlanabilecek, destek
verilebilecektir.
● Kamunun, çelişkili yönetmelikler
bahane edilerek töhmet altında
bırakılması engellenmiş olacaktır.
● Yönetmeliklerin imzalanması
safhasına kadar bürokrasi tarafından
yürütülen çalışmaların önemli bir
bölümü, sanayi, üniversite ve STK’ların
da paydaş olduğu TYE tarafından
hafifletilecektir.
Yukarıda belirtildiği gibi, Türk
Standartları Enstitüsü (TSE) ile
paralel ve eş güdüm halinde çalışacak
olan bu enstitünün adının da
Türk Yapı Enstitüsü (TYE) olması
öngörülmektedir.
Bina yapımına ilişkin tüm münferit
yönetmelikleri bünyesinde toplayacak
olan sözkonusu konsolide yönetmeliği
koordine edecek ve geliştirecek olan
Türk Yapı Enstitüsü’nün bütün sorunlar
ve çözüm önerileri tartışıldıktan
sonra, ortak akılla belirlenecek esaslar
dahilinde oluşturulması, kurulacak olan
sistemin sürdürülebilirliği açısından
büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle,
hazırlık sürecinin daha etkin ve verimli
bir şekilde yürütülmesi, sürecin
doğru yönetilmesi için bir platform
oluşturulmuştur.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
33
KAPAK
“Sivil Deprem Platformu oluşturulmalı
yönetmelikler tek çatı altına toplanmalı”
Türkiye'nin depreme hazır olduğunun söylenemeyeceğini belirten Türkiye İMSAD
Başkanı Fethi Hinginar, “Türkiye’de ivedilikle Sivil Deprem Platformu oluşturulmalı,
Ulusal Bina Yönetmeliği de bir an önce çıkarılmalı” dedi.
Fethi Hinginar
önemli bir ihtiyacı karşılayacak olan
‘Ulusal Bina Yönetmeliği’ de bu
kapsamda bir an önce çıkarılması
beklenen acil gündem konularımız
arasında yer almaktadır” dedi.
T
ürkiye İMSAD Başkanı
Fethi Hinginar, büyük can
kaybına neden alan Nepal
depreminden duydukları
üzüntüyü dile getirerek, Nepal
Depremi’nin Türkiye için bir uyarı olması
gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin depreme hazır olduğunun
söylenemeyeceğini belirten Hinginar,
“Türkiye’de ivedilikle Sivil Deprem
Platformu’nun oluşturulması ve Deprem
Stratejisi Eylem Planı’na katılımcılığın
artırılması beklenmektedir. Ülkemizde
34
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
SİVİL DEPREM PLATFORMU’NUN
ÖNCELİĞİ
Fethi Hinginar; üniversiteler, meslek
odaları, yerel kuruluşlar ve STK’ların
görev alacağı geniş katılımlı Sivil
Deprem Platformu’nun, Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD)
koordinasyonunda bir an önce hayata
geçirilmesini, Türkiye’nin doğal afetler
karşısında alacağı öncelikli tedbirlerinden
biri olarak nitelendirdi. Ulusal Deprem
Stratejisi Eylem Planı’nın (UDSEP
2023) yayınlandığını ancak plandaki
ilerlemenin geniş katılımlı Sivil Toplum
Platformu ile paylaşıldığı takdirde tabana
mal olacağını vurgulayan Hinginar,
“Ulusal Deprem Stratejisi Eylem
Planı, şeffaf bir şekilde raporlanarak,
eksik kalan ve/veya aksayan unsurları
tamamlanmalı ve gerektiği takdirde
üzerinde revizyonlar yapılmalıdır” diye
konuştu.
GÜNDEMDE ‘ULUSAL BİNA
YÖNETMELİĞİ’NİN ÇIKARILMASI VAR
Bazıları standartlarla ve birbiriyle
çelişen çeşitli yönetmelikler yerine, bu
yönetmeliklerin hepsini kapsayacak
Ulusal Bina Yönetmeliği’nin çıkarılması
konusunun da uzunca bir süreden beri
Türkiye yapı sektörünün gündemindeki
öncelikli konulardan birisi olduğunu
kaydeden Hinginar, sözlerini şöyle
tamamladı: “Deprem Bölgelerinde
Yapılacak Binalar Hakkındaki
Yönetmelik ve Deprem Tehlikesi
Haritası’nın güncellenmesi çalışmaları
bilindiği üzere AFAD koordinasyonunda
yapılmaktadır. Bununla birlikte Türkiye
İMSAD olarak özellikle vurgulamak
isteriz ki, Türkiye’de acilen ‘Ulusal Bina
Yönetmeliği’ çıkarılmalıdır.
Yönetmeliği’n dayandırılacağı Yapı
Kanunu çalışmaları da bu paralelde
tekrar ele alınabilir. Yönetmelikte
hangi işin, hangi standarda göre
yapılacağının belirtilebilmesi için de
standart çalışmalarının tercümeye
dayalı olmaktan çıkarılarak, araştırmacı
ve çözüm üretecek bir zeminde
yürütülmesi gerekmektedir.”
KAPAK
11-15 Mayıs 2015 tarihleri arasında düzenlenen
“8.Ulusal Deprem Mühendisliği Konferansı”nda
konunun uzmanları bir araya geldi.
“Türkiye’deki yapıların
çoğu depreme dayanamaz”
T
Cemal Gökçe
ürkiye’de deprem gerçeğine
dikkat çekmek amacıyla
İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi ve Türkiye
Deprem Vakfı Deprem Mühendisliği
Komitesi işbirliği ile 11-15 Mayıs 2015
tarihleri arasında “8.Ulusal Deprem
Mühendisliği Konferansı’’ düzenlendi.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)
İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe,
konferansta yaptığı konuşmada,
Türkiye’deki yapı stoğunun deprem
güvenlikli olmadığını belirterek,
ülkemizde bulunan yaklaşık 20
milyon konut ve kamu yapılarının
orta büyüklükte bir depremde bile
ayakta kalabilmesinin zor olduğunu
vurguladı. Gökçe, “Yapı üretim
sürecinde dikkate alınması gereken
yer seçim kararlarından proje
üretimine, proje üretiminden malzeme
seçimine, malzeme seçiminden
yapı denetimine kadar gerekli olan
mühendislik kurallarına bugün bile
uyulmamaktadır. Oysa yapı üretim
sürecinin sağlıklı işleyebilmesi için,
her uygulamanın mühendislik bilgisi
ve bilimi doğrultusunda yapılması
gerekmektedir” dedi.
“İSTANBUL DEPREME HAZIR DEĞİL”
Özellikle İstanbul’un deprem
tehlikesine karşı, 1999 Gölcük
merkezli depremin ortaya çıkardığı
can ve mal kayıpları dikkate alınarak,
bugüne kadar çok şey yazılıp, çok şey
konuşulduğunu ifade eden Gökçe,
“Bugün İstanbul AVM’lere, yerli
yersiz gökdelenlere teslim edilmiştir.
İstanbul’da deprem sonrası toplanılacak
boş alan kalmamıştır. 1999 Gölcük
Depremi sonrası İstanbul’u depreme
hazırlamak için, benim de içinde
bulunduğum 14 kişiden oluşan İl
Afet Merkez Kurulu, dönemin valisi
başkanlığında üç yıl çalışarak, 493
toplanma alanı ve çadır kurulacak yer
belirlemiştir. Bu yerlerin dörtte üçü
ranta, haksız kazanca teslim edilmiştir.
Bugün İstanbul depreme 1999 yılından
daha hazırlıklı değildir” diye konuştu.
“ALINAN KARARLAR
HAYATA GEÇİRİLEMEDİ”
Gökçe, konuyla ilgili şu bilgileri
verdi: “Özellikle 2003 yılında dört
üniversitemizin İstanbul Büyükşehir
Belediyesi için hazırlamış olduğu
İstanbul Deprem Master Planı,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
tarafından 2004 yılında düzenlenen
1. Deprem Şurası rapor ve kararları,
yine 2009 yılında Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı tarafından düzenlenen
Kentleşme Şurası rapor ve kararları
ne yazık ki bugüne kadar hayata
İnşaat Mühendisleri Odası
(İMO) İstanbul Şube
Başkanı Cemal Gökçe,
Türkiye'deki yapı stokunun
depreme dayanıklı
olmadığını belirterek,
ülkemizde bulunan
yaklaşık 20 milyon konut
ve kamu yapılarının orta
büyüklükte bir depremde
bile ayakta kalabilmesinin
zor olduğunu söyledi.
geçirilmemiş veya geçirilememiştir.
Genel olarak doğal afetlere, özel olarak
da deprem zararlarının azaltılmasına
ilişkin olarak bütünlüklü ‘Stratejik Bir
Plan’ bugüne kadar ortaya konamamış,
konmuş olanlar ise uygulamadan
oldukça uzak kalmıştır. Doğal afetlere
ve özellikle de deprem tehlikesine
karşı alınması gereken önlemler yerine,
geleneksel bir anlayışın devamı olan
‘yara sarma’ yaklaşımından ‘risklerin
azaltılması’ noktasına gelinememiştir.”
Bugün başta İstanbul olmak üzere,
kentsel alanların yaklaşık yarısının
sağlıksız, niteliksiz, öngörüsüz ve
güvensiz yapılarla dolu olduğunu
ifade eden Gökçe, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Bu nedenle kentlerimizin
öncelikli sorunu nereye, nasıl ve ne
kadar büyüyeceği sorunu değildir. Yapı
stoğumuzun ve kentsel mekanların
daha sağlıklı ve daha güvenli hale
getirilmesidir. Mevcut yapılı çevrenin
sağlıklılaştırılması, güvenli bir hale
getirilmesi, teknik ve sosyal donatı
eksikliklerinin tamamlanarak kentte
yaşayan insanları mutlu kılacak yaşam
çevrelerinin oluşturulması son derece
önemli bir konudur.”
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
35
KAPAK
Türkiye Deprem Vakfı, depremle
ilgili öğrencilere yönelik eğitim
çalışmaları düzenliyor.
İstanbul’da deprem
riskini azaltmanın yolu
bina güvenliği
Prof. Dr. Mustafa Erdik
İstanbul'un her an büyük deprem riski altında bulunduğunu
belirten Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa
Erdik, “İstanbul’da meydana gelecek depremde oluşacak
can kayıplarını azaltmanın en önemli unsuru mevcut
binaların, özellikle mesken olarak kullanılan apartmanların,
deprem performanslarının yükseltilmesidir” dedi.
36
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
KAPAK
depreme hazırlanma ve afet planlaması
çalışmaları yapıldığını vurgulayan Prof.
Dr. Erdik, “Boğaziçi Üniversitesi ve
OYO International tarafından yapılmış
genel kapsamlı çalışmalar İstanbul’daki
deprem riski hakkında bilgi sağlayarak
‘İstanbul Deprem Master Planı’ başlıklı
raporun hazırlamasına önayak oldu.
Tüm bu risk belirleme çalışmaları
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından OYO+GRM şirketlerine
yaptırılmış bir çalışma ile 2009 yılında
güncelleştirildi” bilgisini verdi.
OYO-İBB (2009-İstanbul’un Olası
Deprem Kayıpları Tahminlerinin
Güncellenmesi İşi Sonuç Raporu)
çalışmasının sonuçlarına göre
İstanbul’da meydana gelecek bir
deprem sonrası mevcut binaların
yüzde 30’unda az hasar, yüzde 11’inde
orta hasar, yüzde 2’sinde ağır hasar
olabileceği ve yüzde 0.5’inin tamamen
yıkılacağının tahmin edildiğini
vurguladı. Söz konusu çalışmaya
göre; can kayıplarının ortalama olarak
nüfusun yüzde 0.2’sine tekabül
edeceği, hastane bakımı gerektirecek
yaralı sayısının nüfusun yüzde 1’i
civarında olacağı, ortalama 400 bin
ailenin deprem sonrası (gerek hasar ve
gerekse deprem korkusu nedeni ile)
acil barınma ihtiyacı doğacağı tahmin
ediliyor. Prof. Dr. Erdik, bu senaryonun
“Beklenen En Kötü Durum Senaryosu”
olduğunu ifade etti.
T
ürkiye’nin metropol kenti
İstanbul her an deprem
riskiyle karşı karşıya...
İstanbul’daki yapı stoğu ise
olası bir deprem açısından korkutuyor.
Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik,
“İstanbul, Türkiye nüfusunun yaklaşık
yedide birini ve endüstri potansiyelinin
yarısını barındıran ülkenin en büyük
metropolü. Çok yüksek olan deprem
tehlikesinin yanı sıra kentsel deprem
riski; aşırı kalabalıklaşma, hatalı arazi
kullanım planlaması ve yapılaşma,
yetersiz altyapı ve çevresel bozulma
nedeni ile arttı” diye konuştu.
1999 yılında meydana gelen iki
büyük depremden kaynaklanan
kayıplardan sonra, İstanbul için
ayrıntılı risk analizlerine dayalı,
İSTANBUL DEPREM MASTER PLANI
2004 yılında İstanbul Büyükşehir
Belediyesi adına Boğaziçi, Orta Doğu
Teknik, İstanbul Teknik ve Yıldız
Teknik Üniversiteleri tarafından
İstanbul Deprem Master Planı
hazırlandığını belirten Prof. Dr. Mustafa
Erdik, bu konuda da şu bilgileri verdi:
“Master plan ile İstanbul’un depreme
karşı güvenli hale getirilmesi amacıyla
yapılacak iş, yöntem, ilke ve esasların
belirlenmesi ve bunların ulusal bir
deprem stratejisi bütünlüğünde
planlanması amaçlanmıştır. Belirlenen
deprem riskinin azaltılmasına
yönelik olarak kısa, orta ve uzun
vadede alınacak tüm tedbir, karar ve
uygulamalar belirlenmiş, İstanbul’un
yeniden yapılandırılması amacı
kapsamında öncelikli stratejiler ve
seçilecek pilot alanlarda yapılacak
uygulamalar irdelenmiştir. Master plan
İstanbul’da deprem riskinin azaltılması
konusunda değişik idari birim ve
sektörlerce hazırlanacak stratejik
yol haritaları için gerekli bilgileri
içermektedir.”
DEPREM RİSKİNİN
AZALTILMASI ÇALIŞMALARI
İstanbul’da meydana gelebilecek
deprem zararlarını azaltmanın iki temel
şartı olduğunu vurgulayan Prof. Dr.
Erdik, “Yeni yapılacak yapıların mevcut
deprem riskini artırmamasını sağlamak
ve mevcut deprem riskinin azaltılması
yönünde önlemler almak gerekir” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Erdik, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Bu şartlardan birincisinin
uygulanması için deprem etkilerini
göz önüne alacak şekilde düzenlenmiş
arazi kullanım planlarının yapılması
ve tüm bina, altyapı ve şebekelerin
depreme dayanıklı bir şekilde
projelendirilerek inşası gerekmektedir.
İkinci şartın sağlanması için ise
deprem performansı yetersiz bina,
altyapı ve şebekelerin takviyesi ve
acil durum plan ve programlarının
hazırlanarak uygulamaya konması
gereklidir. Mevcut yapı, altyapı ve
şebekelerin tahkim ve takviyesi
konusunda önceliğin, sosyoekonomik
yaşamın devamı için deprem
sonrasında ayakta kalması gerekli
haberleşme, ulaşım, asayiş ve sağlık
gibi fonksiyonlara verilmesi gereği
meydandadır. 2000 yılı sonrasında
İstanbul’da yapılan binaların deprem
performanslarında belirgin bir iyileşme
gözlenmektedir. Ancak olumlu
gelişmelere rağmen, İstanbul’da bir
depremde oluşacak can kayıplarını
azaltmanın en önemli unsuru mevcut
binaların, özellikle mesken olarak
kullanılan apartmanların, deprem
performanslarının yükseltilmesidir.
Bu husustaki tekil girişimler yapısal
güçlendirme için kredi imkanlarının
sağlanmasına rağmen sosyal ve
ekonomik nedenlerle başarılı
olamamıştır. Her ne kadar kamusal
ve ticari nitelikli binaların depreme
karşı güçlendirilmeleri yönünde
uygulamalar ve proje girişimleri varsa
da meskenlerle ilgili benzer genel
kapsamlı etkinlikler kentsel dönüşüm
projeleri ile kısıtlıdır.”
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
37
KAPAK
İstanbul’da bina güçlendirme kapsamındaki projeler
İSMEP
“İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve
Acil Durum Hazırlık Projesi” (İSMEP)
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası
tarafından sağlanmış 310 milyon Euro
tutarındaki kredi kapsamında İstanbul
Valiliği İl Özel İdaresi bünyesinde
oluşturulan İstanbul Proje Koordinasyon
Birimi (İPKB) tarafından yürütülüyor.
Projenin ana amacı, İstanbul deprem
master planı belirlemeleri ışığında, olası
bir depremde İstanbul’da oluşacak
sosyal ve ekonomik kayıpların
azaltılması olarak özetlenebilir. Proje
finansman ve imkanlarının büyük bir
çoğunluğu öncelikli kamu binalarının
depreme karşı güçlendirilmesinde
kullanılıyor. İstanbul’da yaklaşık 12
bin kamu binası bulunuyor. Toplamda
güçlendirilmesi gereken kamu binasının
yaklaşık 3 bin 600 olduğu tahmin
ediliyor. Proje finansmanının (610
milyon Euro) büyük bir çoğunluğu
öncelikli kamu binalarının depreme
karşı güçlendirilmesinde kullanılıyor.
İstanbul’da bulunan yaklaşık 12
bin kamu binasının yüzde 7’sinin
İSMEP kapsamında güçlendirilmesi
planlanıyor.
DEPREM ODAKLI
KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ
Depreme dayanıksız “münferit
binalar”ın belirlenerek güçlendirilmesi
veya yıkılarak yeniden yapılması
yaklaşımı yerine, deprem performansı
zayıf binaların çoğunlukla bulunduğu
problemli yerleşim bölgelerinde “kentsel
dönüşüm” kavramı çerçevesinde
uygulamaların geliştirilmesi gündeme
geldi. Bu tip uygulamalara yasal dayanak
sağlayacak şekilde düzenlenmiş 6306
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
ile belirli bir süre zarfında tüm riskli
binaların depreme dayanıklı hale
getirilmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda
Türkiye’deki 20 milyon konutun 7
milyonunun güçlendirilmesi veya yıkılıp
yeniden yapılması (tahminen 400
milyar TL) planlanıyor. Halen en önemli
uygulamanın yapıldığı Fikirtepe’de
12 milyar dolar bütçe ile 50 bin hane
yapılıyor.
Olası İstanbul depreminde en kötü senaryo
● Olası deprem sonrasında mevcut
binaların yüzde 30’unun az hasar,
yüzde 11’inin orta hasar, yüzde 2’sinin
ağır hasar göreceği ve yüzde 0.5’inin
tamamen yıkılacağı tahmin ediliyor.
● Can kayıplarının ortalama olarak
nüfusun yüzde 0.2’sine tekabül edeceği,
hastane bakımı gerektirecek yaralı
sayısının ise nüfusun yüzde 1’i civarında
olması bekleniyor.
● Can kayıplarının çoğunun özellikle
kat döşemelerinin birbirinin üzerine
oturduğu şekilde göçen yapılarda
38
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
meydana gelmesi bekleniyor. Bu tip
göçmelerin sayısının 5-6 bin civarında
olacağı tahmin ediliyor.
● Deprem sonrası ortalama 400 bin
ailenin (gerek hasar ve gerekse deprem
korkusu nedeniyle) acil barınma ihtiyacı
doğacak.
● Ağır bina hasarlarının daha çok
nüfusun yoğun olduğu şehrin güneybatı
kısmında yer alan Eminönü, Fatih,
Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler,
Küçükçekmece’nin güneyi ve Avcılar’da
yoğunlaşması bekleniyor. Kısmen daha az
hasar alacak bölgeler ise Kadıköy, Maltepe
ve Kartal gibi Asya yakasının güney
kıyıları boyunca ulaşan ilçeler.
● Mevcut faydan relatif olarak daha
uzakta yer almalarına rağmen, bina
yoğunluğu ve hasar görebilirlik koşulları
nedeniyle Beyoğlu, Eyüp ve Bayrampaşa
bölgelerinin de yüksek oranda hasar
görmesi bekleniyor.
● Çeşitli yapı tipleri ile sürdürülen analiz
sonuçlarına göre 1980 öncesi yapılmış
4-8 katlı, betonarme binalar en çok hasar
görme olasılığına sahip yapılar.
KAPAK
“Yeni Türk Deprem
Yönetmeliği” yolda
Prof. Dr. Nuray Aydınlıoğlu
İki yılı aşkın süredir devam eden “Deprem Etkisi Altında
Binaların Tasarımı İçin Yönetmelik” adlı “Yeni Türk
Deprem Yönetmeliği” hazırlama çalışmalarının 2015 yılı
içinde tamamlanması planlanıyor.
İ
nşaat teknolojisindeki gelişmeler
ile gündeme gelen yeni ihtiyaçlara
paralel olarak hızla gelişen
deprem mühendisliği teori ve
pratiğinin ortaya çıkardığı yenilikler,
deprem kuşağındaki ülkelerde deprem
yönetmeliklerinin sık aralıklarla
güncellenmesini zorunlu kılıyor.
Ancak Türkiye’de son 40 yılda deprem
yönetmeliği sadece iki kez güncellendi.
Yeni Türk Deprem Yönetmeliği
için çalışmalar devam ederken,
yönetmeliğin bu yıl çıkarılması
planlanıyor.
“YASAL DÜZENLEMELER
GELİŞİMİN GERİSİNDE KALDI”
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli
Rasathanesi Deprem Araştırma
Enstitüsü Emekli Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Nuray Aydınlıoğlu, 1975
40
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
yönetmeliğine oranla radikal
değişikler içeren 1997 yönetmeliğine,
1999 depremlerinin ortaya çıkardığı
ihtiyaçlar doğrultusunda 2007’de
mevcut binaların değerlendirilmesi
ve güçlendirilmesi ile ilgili yeni bir
bölüm eklendiğini söyledi. Prof.
Dr. Aydınlıoğlu, “Bu vesile ile diğer
bölümlere oranla yetersiz olduğu
bilinen çelik binalar bölümü de
yeniden yazıldı. Ancak yönetmeliğin
yeni bina tasarımı için en önemli
ve en yaygın kullanılan bölümleri
olan hesap kuralları ve betonarme
binalar bölümleri ile temel zemini
ve temeller bölümünde, çok küçük
rötuşlar dışında, hiçbir değişiklik
yapılmamıştır. Bu anlamda, yeni
binaların tasarımına yönelik olarak
deprem yönetmeliğinde
1997’den bu yana 18
yıldır esaslı bir güncelleme
yapılmamış bulunmaktadır.
Oysa bu süre zarfında
ülkede inşaat endüstrisi
hem nicelik, hem de nitelik
bakımlarından büyük bir
gelişme göstermiş, daha
iddialı, daha yüksek binalar
giderek artan sayılarda inşa
edilmeye devam etmiştir”
diye konuştu.
Son 20 yılda deprem
mühendisliği ile yer
bilimlerinin ortak çalışma
alanı olan deprem tehlikesi
tahmini alanında tüm
dünyada meydana gelen
bilimsel ve teknolojik
gelişmelere paralel
olarak, ülke içinde de
KAPAK
önemli bilgi ve deneyim birikimi
oluştuğunu vurgulayan Prof.
Dr. Aydınlıoğlu, şunları söyledi:
“Bunun sonucu olarak yeni
yönetmelik hazırlığı çalışmaları
paralelinde AFAD tarafından
oluşturulan ve DASK tarafından
da desteklenen bir bilimsel ekip
‘Türkiye Sismik Tehlike Haritasının
Güncellenmesi’ başlıklı projeyi
ve bu proje sonuçlarının yeni
deprem yönetmeliğine aktarılması
çalışmalarını tamamlama
aşamasına gelmiş bulunmaktadır.
Bu projenin yeni deprem
yönetmeliğinde kullanılacak olan
çıktıları, doğrudan tasarıma esas
spektral ivmeler olacaktır. Projede
kullanılan modern olasılıksal
tahmin yöntemleri çerçevesinde,
ülke çapında deprem etkilerinin
büyüklüğünde ve dağılımında
önemli değişiklikler olması söz
konusudur. Nihayet özellikle son
10 yıl içinde ülkede iki alanda
kısmen kuralsız ve kontrolsüz
biçimde yürütülmekte olan yüksek
teknoloji uygulamalarının da
deprem yönetmeliği kapsamına
alınması zorunluluğu ortaya
çıkmıştır. Bu alanlardan biri ‘yüksek
binalar’, diğeri ise ‘deprem yalıtımlı
binalardır. Ancak günümüzdeki
ortalama mühendislik pratiğine
göre değerlendirildiğinde ileri
düzeyde modelleme ve hesap
gerektiren bu uygulamaların, bu
alanda yeterli bilgi ve deneyime
sahip mühendislerce yapılması
ve mutlaka bir Bağımsız Tasarım
Değerlendirmesi sürecine tabi
tutulması zorunlu görülmektedir.”
YENİ YÖNETMELİK ÇALIŞMASINI
BAŞLATAN SÜREÇ
Prof. Dr. Aydınlıoğlu, bu gelişmeler
ışığında AFAD Deprem Danışma
Kurulu tarafından hazırlanan ve
hükümetçe onaylanarak kesinleşen
“Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem
Planı 2012-2023” kapsamında
yürürlükteki Deprem Bölgelerinde
Yapılacak Binalar Hakkında
Yönetmelik’in geliştirilmesi ve
güncellenmesi amacı ile Ekim
2012’de AFAD tarafından 15 üyeli
Deprem Yönetmeliği Hazırlama
Komisyonu oluşturulduğunu belirtti.
70’i aşkın akademisyen ve kamuözel sektör mühendisinin katılımı ile
kurulan 13 alt komisyonun, Kasım
2012’de çalışmalara başladığını
ifade eden Prof. Dr. Aydınlıoğlu,
“Kasım 2012’den Temmuz 2014’e
kadar bağımsız olarak çalışan
alt komisyonların çalışmalarını
koordine etmek ve yönetmelikle ilgili
stratejik kararları almak üzere AFAD
tarafından, uzun süren bir karar alma
sürecinden sonra, Ağustos 2014’te
6 kişilik bir Eşgüdüm Komitesi
oluşturulmuştur. Komite kurulduğu
tarihten bu yana 10 toplantı
yapmıştır. Taslak çalışmalarının
2015 yılı içinde tamamlanması
planlanmıştır. Yeni yönetmeliğin
başlığı ‘Deprem Etkisi Altında
Binaların Tasarımı İçin Yönetmelik’
olacaktır. 2007 yönetmeliğindeki
mevcut 7 bölüme karşılık, kapsamı
önemli ölçüde genişleyen yeni
yönetmelikte 16 bölüm yer alacaktır”
diye konuştu.
Yeni Türk Deprem
Yönetmeliği’nin içeriği
Gelişen inşaat endüstrisinin
ihtiyaçlarının karşılanması yanında,
deprem mühendisliğinde son
yıllarda meydana gelen önemli
gelişmeleri de tasarım pratiğine
aktarmayı amaçlayan yeni Türkiye
Deprem Yönetmeliği toplam 16
bölümden oluşuyor. Bu kapsamda,
güncel yöntem ve verilere dayalı
olarak yeniden hazırlanan “Türkiye
Deprem Tehlikesi Haritası”na
göre tanımlanan spektral
büyüklükler ile birlikte deprem
yer hareketinin diğer özelliklerine
ilişkin bilgiler yönetmeliğin “Deprem
Yer Hareketi” başlıklı özel bir
bölümünde yer alıyor. Yönetmelik,
geleneksel “dayanıma göre
tasarım” yaklaşımını içermekle
birlikte modern “şekil değiştirmeye
göre değerlendirme ve tasarım”
yaklaşımını da uygulamaya sokarak
bazı alanlarda zorunlu kılıyor.
Gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda
“yüksek binalar” ve “deprem
yalıtımlı binalar” için hazırlanan özel
bölümler de yönetmelikte yer alıyor.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
41
KAPAK
AFAD’ın hedefi: Afete Hazır Türkiye
Başbakanlık’a bağlı olarak 2009 yılında faaliyete geçen
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), depreme
hazırlık çalışmalarını hızlandırdı. AFAD, ülkemizde
depreme dayanıklı yapılaşma konusunda bir seferberlik
mantığı ile çalışmalar yürütmeyi amaçlıyor.
T
ürkiye’de afet yönetimi ve
koordinasyonu alanında
dönüm noktası, 17 Ağustos
1999’da yaşanan Marmara
depremi oldu. Eşgüdüm sağlanması
gereken kurumların afetlerle ilgili
yetki ve sorumluluklarının yeniden
tanımlanması ihtiyacı, afet ve acil
durumlarda yetki ve koordinasyonun
tek bir elde toplanmasını zorunlu kıldı.
Afetlerle ilgili olarak görev yapan
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma
Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri
Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık’a
bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi
Genel Müdürlüğü kapatılarak 2009
42
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
yılında çıkarılan 5902 sayılı yasa
ile Başbakanlık’a bağlı Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı kuruldu.
Yetki ve sorumluluklar tek bir çatı
altında toplandı. AFAD faaliyetlerini,
illerde doğrudan valiye bağlı İl Afet
ve Acil Durum Müdürlükleri ve 11
ilde bulunan Sivil Savunma Arama
ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri
vasıtasıyla yürütüyor.
Afetlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz
olduğu gerçeğinden hareketle, afet
zararlarını azaltmayı, önlemlerini
almayı ve etkilerini azaltmayı
amaçlayan AFAD, misyonunu; “Afetlere
dirençli toplum oluşturmak” şeklinde
belirledi.
AFAD’ın başladığı
ve başlayacağı
önemli projeler
- Deprem Erken Uyarı
Sistemi’nin Kurulması:
2015 yılı itibariyle programa
alınan bu çalışmayla özellikle
ülkemizin önemli mühendislik
yapıları üzerinde (hızlı tren hatları,
barajlar) deprem erken uyarı
sistemleri kurulacak.
- Bölgesel deprem tehlike
haritalarının üretilmesi:
2015 yılı içinde tamamlanacak
olan yeni Türkiye Deprem
Tehlike Haritası’nın uygulamaya
geçmesinden sonra illerimizin
planlamalarına baz olacak
şekilde yerel deprem tehlike
haritalarının oluşturulması
planlandı.
KAPAK
“Kentsel dönüşümün
her aşamasında sorunlar var”
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Genel Sekreteri Avukat Gülsen Sözer, “Risk tespit
raporu alınma aşamasından tutun da, inşaat şirketi ile sözleşmenin yapılması ve yenilenen
yapının teslimine kadar kentsel dönüşümün her aşamasında sorunlar yaşanıyor” diyor.
T
ürkiye’de 6306 sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun’un yürürlüğe
girmesiyle kentsel dönüşüm çalışmaları
başladı. Ancak kentsel dönüşümde
birçok sorun yaşanıyor.
Bu süreçte yaşanan hukuki sorunların
çözümü için destek veren Kentsel
Dönüşüm ve Hukuk Platformu
Genel Sekreteri Avukat Gülsen Sözer,
İstanbul’daki binaların yüzde 60’ının
ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılmış
yapı (kaçak yapı) olduğunu ve
bunların yaklaşık yüzde 27’sinin acilen
boşaltılması ve yıkılması gerektiğini
belirtiyor.
Sözer, “Ülkemizde 2012 verilerine göre
yaklaşık 20 milyon konutu kapsayan 6
milyon yapı ve İstanbul’da yaklaşık 1.5
milyon yapı bulunuyor. Bu yapıların
yüzde 60’ı 20 yaş üzerinde. Yani
yeni oluşturulan deprem yapılaşması
standartlarına göre yapılmadı.
İstanbul’daki yapıların üçte biri riskli
alanlarda veya riskli yapı kapsamında
olduğundan, bu süreçte yapılacak olan
‘riskli yapı ve riskli alan tasfiyesi’ değil,
toptan ya da kentsel dönüşmektir.
Hatta kentsel dönüşüm yerine ülkesel
dönüşüm bile diyebiliriz. Ülkemizde
6306 sayılı kanunda tanımlanan
her bina bu kanun kapsamında
dönüştürülebilir” diyor.
İSTANBUL’DA KENTSEL
DÖNÜŞÜM BÖLGELERİ
İstanbul’da bina bazında kentsel
dönüşümün en yoğun olduğu bölgenin
Anadolu yakası ve özellikle Kadıköy
Bağdat Caddesi civarı olduğunu
ifade eden Sözer, şu bilgileri veriyor:
“Bunun da nedeni az katlı binaların
dönüşüm sürecinde daha çok katlı
yapılara dönüşebilmesi. İnşaat
şirketleri için de kârlı olan bu bölgede
dönüşüm daha yoğun. Diğer yandan
riskli alan ilan edilerek dönüşüm
yapılan alanlar da var. İstanbul’un
Kadıköy, Gaziosmanpaşa, Pendik,
Esenler, Sarıyer gibi ilçelerinde riskli
alan ilan edilen bölgelerde kentsel
dönüşüm yapılmakta. Bunlardan en
çok gündemde yer alanlar, Kadıköy,
Fikirtepe ve Gaziosmanpaşa Belediyesi
sınırları içinde yapılmakta olan kentsel
dönüşüm projeleri.”
“MALİKLER HUKUKİ DESTEK ALMALI”
Kentsel dönüşümün her aşamasında
sorunlar yaşandığını ifade eden
Sözer, “Risk tespit raporu alınma
aşamasından tutun da, inşaat şirketi
ile sözleşmenin yapılması, yenilenen
yapının teslimine kadar pek çok
aşamada sorunlar yaşanıyor. Yasa
zaman zaman bu görülen aksaklıklar
için revize edilmekte. Çıkartılan yeni
yönetmeliklerle de işleyişi sağlanmakta.
Burada önemli olan bina maliklerinin
sürecin en başından itibaren işinin ehli
bir hukukçudan yardım almaları. Bizim
amacımız sorunlar ortaya çıkmadan
kesintisiz ve malikler yararına bir
kentsel dönüşüm süreci yaşanması.
Ayrıca sosyal sorumluluk anlayışı
kapsamında Kentsel Dönüşüm ve
Hukuk Platformu’ndan bize telefon
veya mail yolu ile ulaşan kişilere bu
kapsamada tarafımızca bilgilendirme
yapılıyor” diye konuşuyor.
Fikirtepe’de kentsel dönüşümün ardından modern binalar yükselecek.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
43
PROFESYONEL BAKIŞ / NEVRA ÖZHATAY
S
abancı Topluluğu’nda 1994
yılından bu yana görev yapan
Nevra Özhatay, iş hayatındaki
başarısını Eylül 2014’te Çimsa
Genel Müdürlüğü görevine getirilerek
taçlandırdı. Aynı şirkette uzun yıllar
çalışmanın, kişiye kariyer fırsatı
sunduğunu ifade eden Özhatay, “Bir
önceki görevinizdeki performansınız ile
sizi tanıyan şirket size farklı alanların
kapılarını rahatlıkla açarken, uzmanlıktan
yöneticiliğe geçmeniz için de fırsat tanır”
diyor. Çimsa Genel Müdürü Nevra
Özhatay ile iş hayatını ve Çimsa’nın
faaliyetlerini konuştuk…
FİNANS UZMANLIĞINDAN
GENEL MÜDÜRLÜĞE
Eğitiminizden ve iş hayatına başlama
sürecinizden kısaca bahseder misiniz?
Sabancı Topluluğu’nda kaç yıldır görev
yapıyorsunuz? Şu andaki görevinize ne
zaman atandınız?
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden
mezun olduktan sonra İngiltere Exeter
Üniversitesi’nde MBA programını
tamamladım. Sabancı Topluluğu’na 1994
yılında katıldım. İlk olarak Akçansa’da
1994-1998 yılları arasında Finans Uzmanı,
1998-2000 yılları arasında Strateji ve İş
Geliştirme Uzmanı, 2000-2004 yılları
arasında Planlama ve Kontrol Müdürü,
2004-2008 yılları arasında Strateji ve İş
Geliştirme Müdürü olarak görev yaptım.
2008 yılında da Lojistik, Strateji ve İş
Geliştirme Direktörü olarak atandım.
Çimsa’ya ise 2009 yılında Mali İşler Genel
Müdür Yardımcısı olarak geçtim. Haziran
2013-Eylül 2014 arasında Çimsa Beyaz
Çimento ve Özel Ürünler Genel Müdür
Yardımcılığı görevini yürüttüm. Eylül
2014’ten bu yana da Genel Müdür olarak
görev yapıyorum.
Bir şirkette uzun yıllar çalışmak nasıl
bir duygu?
Aynı şirket içinde farklı fonksiyon ve farklı
sorumluluklarda çalışarak iş hakimiyetinizi
ve yetkinliklerinizi geliştirme şansını
elde edebilirsiniz. Böylece aynı işi
farklı şirketlerde yapmak yerine farklı
işlerde çalışarak kişisel gelişiminize
değişik bir yön verebiliyor, uzmanlık
alanlarınızı farklılaştırabiliyorsunuz. Bir
önceki görevinizdeki performansınız ile
sizi tanıyan şirket size farklı alanların
kapılarını rahatlıkla açarken, uzmanlıktan
yöneticiliğe geçmeniz için de fırsat tanıyor.
44
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
“Bir şirkette
uzun yıllar
çalışmak
kariyer yapma
fırsatı sağlar”
Sabancı Topluluğu’nda 20 yıl çeşitli
görevlerde bulunduktan sonra 2014
yılı Eylül ayında Çimsa Genel Müdürü
olan Nevra Özhatay, “Bir şirkette uzun
yıllar çalışmak, uzmanlıktan yöneticiliğe
geçmeniz için fırsat sunar” diyor.
PROFESYONEL BAKIŞ / NEVRA ÖZHATAY
Türkiye İMSAD
’a
üyeliğinizi ve de
ilişkilerinizi nası rnekle
l
değerlendiriyors
unuz?
İnşaat sa
nayini ve bu sekt
öre
tedarik desteği
vere
malzemeleri sekt n inşaat
ör
çatı altında bulu ünü aynı
şturan Türkiye
İMSAD’ın, uzun
yıllardır başarıyla
benimsediği bu
misyonu,
Çimsa olarak ta
kdirle izliyoruz.
Bu sektörün bir
pa
sektör paydaşla rçası olarak,
rımızla bir araya
geldiğimiz ve gö
rü
bulunduğumuz ş alışverişinde
bir platform
yaratan Türkiye
İM
verimli bir iş birliğ SAD ile yakın ve
i yürüttüğümüze
inanıyoruz.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
45
PROFESYONEL BAKIŞ / NEVRA ÖZHATAY
Ayrıca şirket başarısının önemli bir
unsuru olan ekip çalışmasına da
ekip üyelerinin birbirlerini yakından
tanıması ve yıllar içinde aynı takımda
olmanın getirdiği ahenk ile destek
oluyor.
“SÜREKLİ ÖĞRENME İSTEĞİ
BAŞARIYI GETİRİR”
Sizce iş hayatında başarının sırrı
nedir? Gençlere neler tavsiye
edersiniz?
Kişinin kendini başarılı hissedebilmesi
için iş tatmini ilk şartlardan birisidir.
Ayrıca geri bildirime açık olarak
sürekli öğrenme ve performansını
iyileştirme hevesinin fark yarattığını
düşünüyorum. Elbette ki bireysel
çalışmanın yanı sıra ekibe ve şirket
kültürüne uyum ve değişime açık
olabilme önemli faktörler olarak
değerlendirebilir.
Biraz da Çimsa’dan bahsedelim...
Çimsa’nın kuruluşundan bu yana
geçirdiği aşamaları kısaca anlatabilir
misiniz?
Çimsa, 40 yılı aşkın süredir Türkiye
çimento sektöründe faaliyet gösteren
bir kuruluş. Mersin, Eskişehir, Kayseri,
Niğde ve Afyonkarahisar’da 5 entegre
fabrikamız, Ankara’da bir öğütme
tesisimiz, Marmara’da bir terminalimiz
ve Malatya Çimento Paketleme
tesisimiz var. Ayrıca, Hamburg
(Almanya), Trieste (İtalya), Sevilla
ve Alicante (İspanya), Gazimagusa
(KKTC), Köstence (Romanya) ve
Novorossiysk’de (Rusya) bulunan
terminallerimizle aynı zamanda
uluslararası bir çimento üreticisiyiz.
Çimsa’yı sektördeki diğer şirketlerden
ayıran en önemli özelliğimiz, gri
çimentonun yanı sıra ürettiğimiz
beyaz çimento ve kalsiyum alüminat
çimentosu gibi özel ürünlerle
inovasyon konusunda sektöre öncülük
etmemizdir.
ÇİMSA DÜNYA MARKASI
Şirketin Türkiye ve dünyadaki yeri
nedir? Pazar payı, iç satış ve ihracat
rakamları hakkında bilgi verir
misiniz?
Vurguladığım gibi, Çimsa Türkiye’de
önde gelen şirketlerden biri olduğu gibi
yurt dışındaki terminalleri vasıtasıyla
uluslararası bir üretici kimliği de
46
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
taşıyor. Beyaz çimento alanında
dünyanın önde gelen iki markasından
biriyiz. Şirketimizin yurt dışı hasılatı
geçen yıl yüzde 16 artış göstererek
net 295 milyon TL oldu. 60’tan fazla
ülkeye beyaz çimento ve özel ürünler
ihraç ediyoruz. Ortadoğu ve Afrika
ülkeleri, Rusya ve Güney Amerika en
büyük ihracat bölgelerimiz arasında
yer alıyor. Tüm yurt içi ve yurt dışı
faaliyetlerimiz sonucunda; 2014 yılı
toplam hasılatımız, 2013 yılına göre
yüzde 15 artarak 1,094 milyon TL
olarak gerçekleşti. Yıl sonu net kârımız
ise 192,9 milyon TL oldu.
Çimsa’yı farklı kılan ürünler neler?
Ürün gamımızdan söz etmek gerekirse;
portland çimentonun yanı sıra katma
değeri yüksek ve özel ihtiyaçlara, özel
ürünler üretiyoruz. Beyaz çimento
üretiminde ilk sıralarda yer alıyoruz.
Türkiye’nin tek kalsiyum alüminat
çimentosu üreticisiyiz.
2000 yılında hizmete açtığımız
Türkiye’nin ilk Çimento Araştırma ve
Uygulama Merkezi’nde sektörümüzde
dünyada bir ilke imza atarak
Antibakteriyel Beyaz Çimento
geliştirmeyi başardık. İstanbul
Üniversitesi Mikrobiyoloji Anabilim dalı
ile işbirliği içinde geliştirdiğimiz bu yeni
nesil ürün bakteri oluşumunu büyük
ölçüde engelliyor. Hazır betonda ise
dramiksli beton, kendiliğinden yerleşen
beton, dekoratif beton ve izoşap
uygulamalarımız çeşitli proje sahiplerine
kolaylık sağlamak için geliştirilmiş
ürünlerimiz arasında yer alıyor.
YENİ FABRİKA YATIRIMI
2014 yılı şirketiniz için nasıl geçti?
Çimsa’nın 2015 hedefleri nelerdir?
Yeni yatırım planı var mı?
Çimsa olarak 2014 yılını önemli
başarılarla kapattığımızı belirtmiştim.
2014 yılı toplam ciromuz, 2013
yılına göre yüzde 15 artarak 1.094
milyon TL olarak gerçekleşti.
Operasyonel performansımızı her
yıl istikrarla artırarak, performansı
sürdürülebilir kılacak çalışmalara
devam ediyoruz. Yüksek
katma değerli ürünlerimizle
müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik
özel ürün ve hizmetler geliştiriyoruz
ve dünyada 61’den fazla ülkeye
ihracat gerçekleştiriyoruz.
Yatırımlarımız geçen yıl da devam
etti. En başta sürdürülebilirlik,
çevre, iş sağlığı ve güvenliği
olmak üzere yenileme/idame ve
modernizasyon yatırımlarına toplam
14,4 milyon dolar yatırım harcaması
gerçekleştirdik. Bu rakamın 6,7
milyon doları sürdürülebilirlik, çevre
ve İSG konuları ile ilgili oldu.
Bu yıl için bizi heyecanlandıran bir
organik büyüme projemiz var. Çimsa
olarak önemli bir yatırım kararı aldık.
2012 yılında bünyemize kattığımız
Afyon Çimento Fabrikamızı, modern
teknolojilerle donatılmış yeni bir
üretim tesisine taşıyacağız. Halımoru
Köyü’nde yeni bir fabrikanın temelini
atacağız. Bu, yaklaşık 165 milyon
dolar tutarında bir yatırım olacak.
Yeni fabrikamızın 2016 yılında
devreye girmesini planlıyoruz.
Ambalaj önemlidir!
0212 206 5 206 | www.kilsan.com
kertenkele
ìUVCPDWN²WPVWíNCUÏ
Paletli | Paketli | Etiketli
KENTLER&MİMARİ
Kentsel dönüşüm için
Vancouver'da yaşanan kentsel
dönüşüm süreci, diğer kentlerdeki
örneklerden çok farklı bir boyutta
gerçekleşti. "Yaşanabilirlik" ölçütünü
merkeze almasıyla farklılaşarak,
"Vancouverizm" adını alan bu süreç,
dünyadaki bütün kentsel dönüşüm
çalışmaları için yol gösterici nitelikte.
48
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
KENTLER&MİMARİ
VANCOUVER DERSLERİ
K
anada’nın Vancouver
kenti, yaklaşımı ve
uygulamaları nedeniyle
dünyadaki tüm kentsel
dönüşüm çalışmalarına ilham kaynağı
olan muhteşem bir örnek. Öyle ki,
“yaşanabilirlik” ve “insan” odaklı
kentsel dönüşüm akımlarına ismini
vermeyi bile başarabilmiş bir kent
Vancouver.
“Vancouverizm” ise yeni tarz kent
yaşamını açıklayan ve dünya çapında
bilinen bir terim. Kısaca, “doğaya
yönelik derin bir saygı ile dinamik bir
kent hayatını birleştirme” anlamına
gelen Vancouverizm, kümelenmelerine
izin vermemek için yüksek yapıların
birbirlerinden; ışık, hava ve manzara
amaçlı olarak daha düşük yükseklikteki
yapılarca ayrılması demek. Ulaşımın
sürdürülebilir formlarına ağırlık veren
bir tavırla birleşmiş parklar, yürünebilir
caddeler ve kamu alanları demek...
Vancouver, bu yaşanabilir ve yüksek
kaliteli kent tasarımını; “imar
politikaları, kentin tüm paydaşları ve
uzmanlarla istişare, nerede durulduğu
ve nereye gidilmek istendiğiyle ilgili
sürekli bir yeniden değerlendirme” gibi
ilkelerle birlikte yürütülen “yaratıcı
planlama” çalışmalarıyla başarıyor.
Tüm bu nedenlerden dolayıdır
ki, dünyanın dört bir yanından
şehir planlamacıları ve kent
tasarımcıları, kendi kent merkezlerini
yeniden düşünmek, daha sağlıklı
sosyal yaşamlar sürmek ve daha
sürdürülebilir yöntemler aramak
amacıyla Vancouver’a gidip,
incelemelerde bulunuyor.
Vancouver, “Economist Intelligence
Unit”in istikrar, sağlık, kültür, çevre,
eğitim, güvenlik ve altyapı faktörlerini
göz önünde tutarak her yıl hazırladığı
“en yaşanabilir kentler” listesinde 2002
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
49
KENTLER&MİMARİ
ile 2010 yılları arasında birinciliğini
korudu. 2011 yılından bu yana ise
söz konusu listede Avustralya’nın
Melbourne kenti dört yıl üst üste birinci
oldu. Ancak Vancouver, Avusturya’nın
başkenti Viyana’nın ardından yerleştiği
üçüncülük sırasından da daha aşağı
düşmedi.
The Economist dergisinin kardeş
kuruluşu tarafından hazırlanan bu
listelerde, kentlerin zenginliği ile
yaşanabilirliği arasında çok da doğru
orantılı bir ilişki olmaması dikkat
çekiyor. Zira dünyadaki yaklaşık 140
kentin bulunduğu bu listelerde ilk
30’a, ABD kentlerinden Pittsburg, Los
Angeles, New York’un yanı sıra Londra,
Hong Kong ve Pekin gibi dünya devi
kentler bile giremiyor. Öyle anlaşılıyor
ki, yaşanabilir olmak için refah tek
başına yeterli değil, refahın topluma
dağılım oranı önemli. Örneğin genel
olarak Türkiye’nin bu tür bir listede
hangi sıralara oturabileceğini anlamak
açısından yine Economist Intelligence
Unit’in bir başka araştırmasına bakmak
yeterli. Türkiye “dünyanın en yaşanılası
ülkeleri” listesinde, geçtiğimiz yıllarda
iflasın eşiğine gelen Yunanistan’ın
bile gerisinde kalarak, ilk 50’ye bile
giremiyor.
DÖNÜŞÜMÜN MİMARI RASEKH
Bu noktada Vancouver’ın mimarı
Sidney Rasekh’in söyledikleri konuya
ışık tutabilir. I. Çukurova Yapı
Zirvesi’ne katılan Kanadalı şehir
planlamacısı Rasekh, burada yaptığı
konuşmada, kent planlamacıları için
adeta bir ders niteliğinde mesajlar
verirken, “Sürdürülebilir bir dönüşüm
istiyorsanız, sadece yapı ve inşaata
odaklanmamalısınız. Planlama ve
teknik bilgi çok önemli. Ayrıca,
yapacağınız kentsel dönüşüm hem
ekonomik hem de sosyal dönüşümü
beraberinde getirmeli” diyor.
Vancouver’ın dönüşümü için, “5 yıl
düşündük, 20 yılda uyguladık” diyen
Sidney Rasekh, sözlerine şöyle devam
ediyor:
Dünyanın
En Yaşanılır
Kentleri Listesinde
İlk 10 (2014)
1. Melbourne - Avustralya
2. Viyana - Avusturya
3. Vancouver - Kanada
4. Toronto - Kanada
5. Adelaide - Avustralya
50
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
6. Calgary - Kanada
7. Sydney - Avustralya
8. Helsinki - Finlandiya
9. Perth - Avustralya
10. Auckland - Yeni Zelanda
KENTLER&MİMARİ
“Yapacağımız dönüşüm kentin
dokusunu bozmamalı, insanları
izole etmemeliydi. Vancouver’ı
dönüştürürken cazip hale de getirdik.
Uluslararası organizasyonların bu
şehirde düzenlenmesi için çaba sarf
ettik, şehirle özdeşleşen festivaller
düzenledik, Hollywood ve New
York’tan sonra Kuzey Amerika’daki
üçüncü film üretim merkezi Vancouver
oldu. Bu tür aktiviteler şehri bir anda
üst seviyelere çıkardı. Üstelik bunun
için de ekstra çaba harcamadık.”
Vancouver için yapılacak daha çok iş
olduğunu sözlerine ekleyen Rasekh,
“Kentsel dönüşümde ulaşılabilir
kentsel yönetim ve katılımcılık çok
l
rlar’a büyük ödü
a
im
M
m
e
rd
E
a
ı
ay
m yarışmasınd
enini kente taşım
Kentsel tasarı
Dağları’nın oksij
in ve oksijenin
i
nt
ke
r
nı
yor. Aslında yeşil ulaşması
şa
rü
ya
gö
ön
Dünyanın en
irdeğine
da yaşanır kılmak
kentin Doğu Çek lunuyor. Ancak
Vancouver’i daha ntsel tasarım
bu
il
m
5
ce
ke
r
için sade
için düzenlenen k ödüllerden biri
oluk akan araçla
uk
ol
en
rd
yü
le
bü
ük
r
ad
ve
viy
ou
nc
Va
.
a
yarışmasında
or
ay
tiye uğratıy
oldu. Yarışm
sin
n
ke
r”ı
la
ışı
ar
ak
im
bu
M
“Erdem
nledikleri bu
n Sunay Erdem
yetkililerinin düze olarak belirlenen
Türkiye’den katıla
n
”
de
an
ke
al
ül
, 13
yarışma, “atık
ve Günay Erdem bırakarak,
dönüştürmek
i
in
es
lg
e
bö
viyadük
104 projeyi gerid gorisinden biri
i
er arayışından
te
bu
için girdikleri ön
yarışmanın üç ka eğinin Yeniden
dem Mimarlar’ın
Er
r.
ird
kaynaklanıyo
ük
ad
viy
,
olan “Doğu Çek bölümü ödülünü
m
zü
eri çö
ası”
ak
soruna getirdikl
Kente Bağlanm
anlığını
irerek bir yol yapm
şm
nd
nı
le
şil
da
ye
in
ı
en
ın
oj
an
al
ve
n
ire
y
kazandı. Pr
yit
i
za
n işlevin
itesi Uydu ve U
oldu. Eski yoğu
u
Anadolu Ünivers Enstitüsü Müdürü
lmayan demiryol
nı
lla
ku
a
k
m
pe
tır
tık
ar
.
du
ol
cı
Bilimleri Araş
a yardım
abuk yürüttü.
hattı da bu amac ağları yeşil ağlara
in
in
Prof. Dr. Alper Ç
es
irm
olu
in değerlend
Çürüyen demiry
i’ne
Yarışmada, jürin
Doğu Çekirdeğ
ncouver’lıların
,
Va
ek
ü
er
ün
ül
ür
üç
şt
e
rtt
nü
dö
’da
09
20
in
yanı sıra dö
r,
la
Mimar
binden fazla kişin
ulaştırıldı. Erdem
ı için
an
m
Li
oluşturduğu 15
ki
Es
vik
ındı.
’nın Reykja
al
da
as
an
es
İzl
ı
as
rım
m
sa
la
ta
oy
eri
ntsel
r’ın “Doğanın G
n uluslararası ke k, mimarlık
Erdem Mimarla
anında açıla
ra
al
na
ük
za
ad
ka
viy
da
i,
ı
ın
es
oj
yarışmas
ş
Dönüşü” adlı pr
ı uyandırmıştı.
Kı
nk
10
ya
20
k
yaratarak,
asında büyü
ny
dü
r
le
yeşil bir koridor
st
da yapıldığı Whi
Olimpiyatları’nın
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
51
KENTLER&MİMARİ
GELECEK SAYI: Vancouver’daki başlıca planlama projeleri,Vancouver’ın sırrı: Cities PLUS Projesi
önemli. Ve tabii ki kentler arasındaki
işbirliği olmazsa olmaz. Geleceği
planlamadan para harcamayın. Dünya
trendleri nereye gidiyor, iyi takip edin”
değerlendirmesinde bulundu.
Gerçekten de kentsel dönüşüm için
yapılanlara bakınca, Vancouver’ı
uzun yıllar “dünyanın en yaşanılabilir
kenti” yapan unsurların tamamen
Rasekh’in söyledikleriyle paralel olduğu
görülüyor.
YAŞANABİLİRLİK İÇİN PLANLAMA
Vancouver’da tüm kent planlama
çalışmaları “yaşanabilirliğe” odaklanmış
durumda. İnsanların çalışabileceği,
alışveriş yapabileceği ve keyifli vakitler
geçirebileceği bir kent oluşturmak ana
hedef. Bu hedef aynı zamanda, kent
sakinlerinin kendilerini destekleniyor
ve teşvik ediliyor hissettikleri,
hareketli bir sokak yaşantısı ve diğer
komşularıyla iletişim içinde oldukları
kentsel mekanlar yaratmak anlamına
geliyor. Yaşanabilir ve sürdürülebilir
bir kent inşa edilirken, belediyeye
düşen birçok görev var. Otomobillere
olan bağımlılığı azaltan sürdürülebilir
ulaşıma öncelik verme; yüksek kaliteli
kent tasarımlarını teşvik etme; parkları,
açık alanları, kaldırımları, yürüyüş
yollarını, su, ağaç, manzara ve güneş
ışığını kentsel dokuya dahil etme;
kentin güzelliklerini korurken, nüfus
yoğunluğu ve büyümeye de imkan
tanıma bu görevlerin birkaçı…
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÖLGELEME VE
İMAR İLKELERİ
Bölgeler, bir kentin, o alanlardaki
arazilerin ne şekilde kullanılıyor
olduğuna göre bölünmüş olduğu
alanlar olarak anlaşılmalı. Bölgeleme
yönetmelikleri ise bu alanlarda neye
izin verildiğini ya da verilmediğini
ve geliştirilmek üzere neyin teşvik
edildiğini belirlemek için kullanılıyor.
Bu çerçevede Vancouver’da bölgeleme
talimatları, yerleşim alanı içerisinde
sanayi tesislerinin inşa edilmesini
engellemek, tarihi mirasa sahip bir
mahallenin bu özelliklerini korumasına
yardımcı olmak ve sürdürülebilir yeni
bina ve onarımları teşvik etmek gibi
konuları düzenliyor.
Vancouver Kent Konseyi, bu “yeşil
yeniden bölgelendirme politikaları”
kapsamında, yapıların karbon ayak
izini azaltma çabasıyla, kentteki
yeniden bölgelendirilmiş alanlardaki
tüm yeni yapıların “LEED Sertifikası”
standartlarına göre inşa edilmesini
istiyor. Konsey, bu politikalar
aracılığıyla birçok hedefe ulaşılmasını
amaçlıyor. Sertifikalı yeşil yapıların
sayısının artması, tüketicilerin yeşil
yapılar hakkında farkındalık sahibi
olması için piyasanın dönüştürülmesi,
mülklerini yeniden bölgelendirmek
isteyen sanayiciler için uygulanabilir
bir süreç geliştirilmesi, halen hızlı
bir büyüme gösteren yeşil yapı
endüstrisinin beslenmesi bu hedeflerin
başında geliyor. Vancouver, yeşil
yapı tasarımı ve inşasında dünyada
başı çekiyor. Kent Konseyi’nin yeni
yapılar için düzenlediği çevresel
yönetmelikler, Kuzey Amerika’daki
kentler arasında en yeşillerden biri
olarak kabul ediliyor. Konsey yalnızca
katı çevresel standartlar içeren
yeniden bölgelendirme yönetmelikleri
geçirmekle kalmıyor, aynı zamanda
özellikle enerji verimliliği alanında
gelişmeye daha da fazla katkıda
bulunacak diğer ilkeleri, standartları
ve politikaları geliştirmeye de devam
ediyor...
Vancouver’in mimarı Sidney Rasekh
S. Rasekh, Vancouver kenti belediyesine,
Uluslararası Ticaret ve Kongre Merkezi,
Transatlantik yolcu gemilerinin liman
hizmetleri, Vancouver Limanı’nın yeniden
tasarlanması, Cambie köprüsünün
kent ile entegrasyonu gibi bazı kentsel
dönüşüm projelerinde danışmanlık
52
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2014
hizmeti verdi. Daha sonra ‘Vancouver
Kent Planı’ adını alacak olan bu uzun
vadeli kentsel dönüşüm projeleri,
Birleşmiş Milletler ve Economist
Intelligence Unit gibi kuruluşlardan,
“Dünyada en kaliteli yaşama sahip olan
kent ödülüne” lâyık görüldü.
SEKTÖREL GÜÇ / ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ
Şehirler
yeniden
“ahşap” diyor
54
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
SEKTÖREL GÜÇ / ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ
Ülkemizin geleneksel yapı tarzı olan ahşabın günümüzde unutulmaya yüz tuttuğunu
belirten Ulusal Ahşap Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Akif Asmaz, “Birlik olarak
en büyük amacımız çevre dostu ahşabın yapılarda kullanım alanını geliştirmektir.
Çünkü güvenli ve sağlıklı yapılar için en uygun malzeme ahşaptır” diyor.
A
hşap yapıların elle
sayılabilecek kadar azaldığı
ülkemizde yapılarda ahşap
kullanımını yaygınlaştırmak
amacıyla faaliyet gösteren Ulusal Ahşap
Birliği, sektör temsilcilerini bir araya
toplayarak bu konuda farkındalık
yaratmaya çalışıyor. Ulusal Ahşap
Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet
Akif Asmaz, “Birlik olarak ahşaba
verdiğimiz önem, sadece bir ahşap
sevdası ya da geçmişe duyulan özlem
değil. Dört bir yanı yüzlerce yıllık
ahşap mirası ile dolu bir ülkede yaşıyor
olduğumuz gerçeğini unutmuyor,
geçmişten çıkartmamız gereken çok
dersler olduğunu düşünüyoruz. Önemli
olan; bu muhteşem geçmişe modern
bilimin ışığında bakmak ve geçmişten
öğreneceklerimizi geleceğe taşımanın
yollarını araştırmak” diyor. Mehmet
Akif Asmaz ile Ulusal Ahşap Birliği’ni ve
faaliyetlerini konuştuk.
Ulusal Ahşap Birliği ne zaman, hangi
amaçla kuruldu? Kaç üyesi var?
Ulusal Ahşap Birliği’nin temelleri;
ahşabı daha iyi tanımak ve tanıtmak,
ahşabın ekonomik ve ekolojik önemini,
hayatımızdaki yerini belirlemek,
ahşabın yeniden keşfedilmesini, bilinçli
kullanımını sağlamak ve Türkiye’deki
ahşap endüstrisinin standartlarını
yükseltmek amacıyla,10 kurucu üyenin
girişim ve görüşmeleri ile atıldı. Kuruluş
aşamalarını tamamlayarak 6 Aralık
2000 tarihinde faaliyete geçti.
Ahşap ile ilgilenen, üretimini yapan,
pazarlayan, kullanan, inşaatçı,
uygulayan, mimar, inşaat mühendisleri
ve akademisyenlerden oluşan ve
126 üyesi bulunan Ulusal Ahşap
Birliği, tüzüğünde belirtilen amaçlar
doğrultusunda ahşabın dünyada olduğu
gibi ülkemizde de hak ettiği yeri alması
için çalışmalarını 15 yıldır sürdürüyor.
“AMACIMIZ SEKTÖRÜ
BİR ARAYA TOPLAMAK”
Birliğin faaliyetleri hakkında bilgi
verir misiniz?
Kuruluşunun ilk yıllarında derneğin
tanıtımı ve iletişim çalışmalarına önem
verildi. Bu gibi çalışmaların olumlu
dönüşümlerini görmekteyiz. Bu
bölüme eğitimi de eklemek isterim.
Sonraki dönemlerde ise ahşabın kimliği
üzerine farklı toplantılar yapıldı.
Derneğimiz kuruluşundan bu yana
ahşap ve orman ürünlerinin standart
ve yönetmeliklerinin oluşturulması,
standartlara uygun, doğru ve yaygın
kullanımının artırılması için etkinlikler
düzenlemekte, girişimlerde bulunmakta
ve ilgili kurum ve kuruluşlarla temaslar
sağlayarak sorunları dile getirip
çözümler önermeye devam etmektedir.
Birlik Başkanımız Mahir Arın
yönetiminde Türkiye’de son iki yıldır
çok önemli çalışmalara imza attık.
Bunlardan en önemlisi de İstanbul’da
Ulusal Sektörel İhtisas Fuarı’nın
ikincisini gerçekleştirmekti. Bu fuarın
önümüzdeki yıl üçüncüsünü yapacağız.
Ahşap sektörü yapı fuarları içinde
eriyip gidiyordu. Bu fuar ise ahşap
ürünlerini kapsayan özel bir fuar.
Sadece sektörün ilgilileri katılıyor.
Meslektaşlarımız, ilgililer, mimarlar
ve tedarikçiler geliyor. 5-10 bin kişilik
ziyaretçi kapasitesi olan bir etkinlik.
Bu da çok önemli çünkü bizim dernek
olarak en büyük amacımız sektörü bir
araya toplayabilmek. Sektör çok dağınık
kimsenin kimseden haberi yok. Biz
İstanbul başta olmak üzere Türkiye’den
üyeler kaydederek, bunların hepsi ile
UAB çatısı altında birlikte çalışmayı
düşünüyoruz. Dernek gittikçe etkisini
göstermeye başladı. Türkiye’de ahşap
kullanımını özendirmek için elimizden
geleni yapıyoruz.
Ahşap çok çeşitli sektörleri içeriyor.
Sizin birlik olarak bünyenizde hangi
sektörler var?
Dünyada ahşabın en yoğun kullanım
alanı yapı malzemesi ve ahşap yapı
sektörü olarak öne çıkmaktadır.
Derneğimiz üyeleri içinde de mimarlar,
ahşap yapı malzemesi üretici ve
uygulamacıları ağırlıklı olarak yer
almaktadır. Bununla beraber üyelerimiz
arasında lif ve yonga levha üreticileri,
mobilya, ambalaj malzemesi ve sair
ahşap obje üreticileri bulunmaktadır.
Derneğimizin ahşap konusu ile ilgili
her şahıs ve kuruma kapıları açıktır.
Ahşap ile ilgili her düzeydeki katkı ve
sorun bizim için önemlidir. Katkılar için
teşekkür, sorunların çözümü için de
gayret ederiz.
“ULUSLARARASI AHŞAP
MÜHENDİSLİĞİ KONFERANSI’NI
TÜRKİYE’YE GETİRMEK İSTİYORUZ”
Orta ve uzun vadede çalışmalarınız
neler olacak?
2013 yılı sonunda “Yapı Ahşabı ve
Ahşap Yapı” raporu hazırlanmış; bu
rapor dernek olarak üyesi olduğumuz
Türkiye İMSAD’ın Güvenli Yapılar
Yol Haritası Raporu’nda en geniş
şekliyle yer almış ve yayınlanmıştır.
Raporda ahşap yapıların geçmişi,
bugünü, modern ahşap yapı sistemleri,
avantajları, sektörün sorunları ve çözüm
önerileri yer almaktadır. UAB’ nin
yapısal ahşap tasarımı önemli çalışma
alanı içinde bulunmaktadır.
Yapıda Ahşap 2014 Fuarı’nın 2.’si,
derneğimizin katkıları, desteği ve
üyelerimizin de katılımıyla ICC
Harbiye İstanbul Kongre Merkezi’nde
gerçekleşmiş ve katılımcılara ümit
vermiş, geleceğe daha olumlu
bakmalarını sağlamıştır. 2016 yılında
3.’sü yapılacaktır.
Önümüzdeki yıllarda bir kaç tane
önemli projemiz var. Bunlardan biri
2020 yılında Türkiye’ye Uluslararası
Ahşap Mühendisliği Konferansı’nı
getirmek. Bu bizim gündemimizde
olan en önemli maddelerden bir
tanesi. Çalışmalarımızı bunun için
yoğunlaştırdık. İstanbul’da yapmayı
amaçladığımız organizasyon için
dünyanın dört bir yanından 2 bin-2
bin 500 kişilik bir katılımcı olması
bekleniyor. Bu ülkemize çok şey
kazandıracak bir konferans. Bu
konunun dünyadaki uzmanları buraya
gelecekler ve buradaki mimarlarımızla
ikili görüşmeler yapabilecekler.
Çok önem verdiğimiz diğer bir proje
de İstanbul Ahşap Müzesi kurulması
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
55
SEKTÖREL GÜÇ / ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ
projesi, fikri alt yapısı Türkiye Orman
Ürünleri İhracatçıları, İthalatçıları ve
Sanayicileri Derneği (TORİD) tarafından
oluşturulan, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü (İOBM) tarafından arsası
sağlanan, organizasyon ve tasarım
çalışmaları Ulusal Ahşap Birliği Derneği
(UAB) tarafından yürütülen ortak bir
projedir.
Ahşap yapıların şu anda Türkiye’de
bina stoğu içindeki yeri nedir?
Türkiye’de büyük bir beton karteli var.
Beton, Türkiye’deki inşaat yelpazesinde
en büyük pazar payına sahip olan
yapı sistemi. Ayrıca düşük oranda
çelik konstrüksiyon, kagir yığma
yapılar, daha az oranda da ahşap
karkas yapılar var. Biz bu işin tersine
dönmesi gerektiğine inanıyoruz. Şu
anda Türkiye’de ahşap yapıların oranı
yüzde 1 bile değildir. Ama Türkiye’nin
tarihi geçmişinde bu oran çok yüksek.
Bizim eski yapılarda restorasyon
çalışmalarımız da var. Türkiye’de ciddi
bir tarihi ahşap yapı stoğu bulunuyor.
Gelecek kuşaklara aktarmak açısından
bunların restorasyonu çok önemli.
GÜVENLİ VE SAĞLIKLI YAPI
İÇİN EN DOĞRU MALZEME AHŞAP
Mimaride ahşap yapıların önemini
anlatır mısınız?
Refah düzeyi yüksek gelişmiş
toplumlara baktığımızda ilk sıradaki
yapı malzemesinin ahşap olduğunu
görüyoruz. Çünkü ahşap, yaşayan
canlı ve nefes alan bir malzeme...
Yenilenebilir enerjiyle yetişen bir
malzeme. Ağaç, toprakta güneşle
büyüyor. Demiri, çimentoyu veya diğer
inşaat malzemelerini elde edebilmek
için dünyanın kaynaklarını heba etmek
zorundasınız, havayı kirletiyorsunuz,
yine de ortaya çıkan yapıdan sağlıksız
konutlar üretiyorsunuz. Bugün ahşapla
yapılmış bir konut insan sağlığı ile dost
bir konuttur, diğer yapı sistemlerinde
bunu yapmanız söz konusu dahi
olamaz. Ülkemizin geçmişinde ahşap
karkas yapılar hakimdi ama biz bunu
unutmuşuz. Ulusal Ahşap Birliği
olarak ahşabın değerini yeniden ortaya
çıkarmayı amaçlıyoruz. Ahşap, dikey
binalar için çok tercih edilen bir yapı
tarzı olmasa da günümüzde ahşaptan
gökdelenlerin yapımına başlandı.
Ahşap karkas yapılar çok katlı olmayan
56
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
mimarilerde daha çok tercih edilen bir
yapı sistemi. Doğayla barışık, yeşille
kucaklaşmış, çevre açısından büyük
katkıları var. Biz bunu halka anlatmak
durumundayız. Ulusal Ahşap Birliği’nin
en büyük amacı da yapılarda ahşap
kullanımını yaygınlaştırmak. Bilinenin
aksine ahşap kullanmak ormanları
azaltmaz ormanları çoğaltır. Ormanların
az olduğu yerlere bakarsanız az gelişmiş
toplumlar olduğunu görürsünüz, çünkü
orada ağaç keserseniz yerine yenisi
dikilmez. Oysa ki gelişmiş toplumlarda
endüstriyel ormancılıkta bir tane ağaç
keserseniz yerine 11 tane ağaç derhal
dikilir.
Türkiye’de ahşap kullanımına ilgiyi
artırmak için ne yapılmalı?
Devlet politikaları açısından bir
yönetmeliğe ihtiyacımız var. Biz şu an
Avrupa Ahşap Karkas Yapı Yönetmeliği
ile çalışıyoruz. Türkiye’de Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın acilen ahşap
karkas yapılarla ilgili bir yönetmelik
yayınlaması gerekiyor. Bu çalışmayı
bizimle, üniversitelerle ve diğer
paydaşlarla birlikte yapması lâzım. Bu
yönetmeliğin yayınlanması çok önemli.
Kontrolü, denetimi ve ürün standardı
da bu paralelde kendiliğinden gelişecek.
Bunun akabinde ahşap, üniversitelerde
mimarlık ve mühendislik fakültesinde
ders olarak alınabilir. Gelişmiş ülkelerde
üniversitelerde inşaat mühendisliğinin
yanında bir de ahşap mühendisliği var.
Bu ahşap yapı sisteminin Türkiye’de
gelişebilmesi için gerekli. Biz uzun yıllar
yaptığımız çalışmalar neticesinde orta
eğitim müfredatına bu konuyu aldırdık.
Bugün meslek okulları müfredatında
ahşap karkas yapılar dersi var. Kitabı
yok, hocası yok ama alınması bile
başlangıç olarak güzel. Orta eğitim,
yüksek eğitimle devam ederse ihtisas
olarak ahşap mühendisi yetişebilir.
Türkiye İMSAD’la ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye İMSAD’a bağlı olmak ve beraber çalışıyor olmak bir ayrıcalık. Biz bu
ayrıcalıktan istifade ediyoruz. Çünkü Türkiye İMSAD’da kurumsal anlamda çok ciddi
bir yapı var. Kayda değer çalışmalar yapıyorlar. Türkiye İMSAD, ülkede kamuoyu
oluşturabilecek nitelikte bir çatı örgütü. Biz de Türkiye İMSAD çatısı altında olmaktan
çok memnunuz. İlgili komiteler ve komisyonlarda görev alıyor, yönetim kurulu
üyesi arkadaşlarımızla katkı vermeye çalışıyoruz. Türkiye İMSAD ile ilişkilerimizin
geliştirilmesi sürecinde derneğimizin başladığı ama sonuç alamadığı konularda
desteğe ihtiyacımız var. Örneğin; sektörün sağlıklı gelişimi, ekonomik yapısı ve
çevre güvenliği açılarından önem verdiğimiz ‘’Ahşap Yapı Yönetmeliği” gibi…
ÜYE SÖYLEŞİSİ / BAUMIT
Baumit, Türkiye pazarında
sürekli büyüme hedefliyor
Dış cephe ısı yalıtımında önde gelen firmalardan olan Baumit, 2006 yılında girdiği
Türkiye pazarında sürekli büyüme trendinde. Baumit Türkiye Genel Müdürü Atalay
Özdayı, “2015 yılında genel olarak yüzde 20, ısı yalıtım sistemlerinde metrekare
bazında ise yaklaşık yüzde 25 büyüme rakamına ulaşmayı hedefliyoruz” diyor.
58
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
ÜYE SÖYLEŞİSİ / BAUMIT
O
rta ve Doğu
Avrupa’nın dış
cephe ısı yalıtım
sistemleri üreticisi
ve yaklaşık 1 milyar Euro cirosu
ile Schimd Industrie Holding’in
en büyük markası olan Baumit,
Türkiye pazarında büyümeye
devam ediyor. Bu yılın mart
ayı sonunda Baumit Türkiye
Genel Müdürü olan Atalay
Özdayı, “2014 yılındaki başarılı
performansımızın ardından,
2015’i ‘Süreklilik Yılı’ olarak
tanımladık. 2013 itibarıyla
yakaladığımız büyüme ivmesini
sürekli kılıp, önümüzdeki
döneme taşıyacağımız bir yıl
geçireceğimize inanıyoruz. 2015
yılında genel olarak yüzde 20, ısı
yalıtım sistemlerinde metrekare
bazında ise yaklaşık yüzde 25
büyüme rakamına ulaşmayı
hedefliyoruz” diyor. Atalay
Özdayı ile Baumit Türkiye’yi ve
hedeflerini konuştuk...
Baumit, Türkiye’de ne zaman
faaliyete geçti? Şirketin
bugüne kadarki gelişim
sürecini kısaca anlatır mısınız?
Türkiye’de 2006 yılından bu
yana faaliyet gösteriyoruz. Gebze
üretim tesisimizin temeli 2007
yılında atıldı ve tesis 2008’de
faaliyete geçti. Toplamda 14
milyon Euro’luk bir yatırımla
açılan tesis, yıllık 300 bin ton
üretim kapasitesine sahip. Son
derece modern, yüksek teknoloji
içeren üretim tesisimiz, sektörün
en ileri teknolojiye sahip
tesislerinden biri. Ürün gamının
gelişmesi ve pazar talebinin de
desteklenebilmesi için 2011
yılında da likit üretim tesisi
devreye alındı.
Baumit, Türkiye’de faaliyete
geçtiği günden bu yana her
anlamda sürekli gelişim ve
büyüme gösterdi. Hem ekip,
hem operasyon hem de satış
hacmi anlamında büyüdük.
Ürün çeşitliliği anlamında da
yenilikler getirdik. Pazarın
ihtiyaçları doğrultusunda ürün
gamımızı genişlettik. Bununla
beraber henüz farkındalığı
olmayan ürün gruplarını da
pazara soktuk ve kullanıcılara
bu konuda bilgiler verdik. Her
geçen yıl sağladığımız gelişim
ile birçok büyük projede ürün
tedarikçisi olarak yer aldık ve
almaya devam ediyoruz.
AVRUPA’DA 30 ÜLKEDE
40 FABRİKADA ÜRETİM
Şirketin Türkiye ve dünyadaki
yeri nedir? Ürün çeşidi,
pazar payı, iç satış ve ihracat
rakamları hakkında bilgi verir
misiniz?
Baumit, Schmid Industrie
Holding Grubu’na ait bir firma.
Scmid Industrie Holding,
uluslararası yapıya sahip ve
yalıtım malzemeleri sektöründe
faaliyet gösteren bir grup.
100 yılı aşkın bir geçmişi var.
Bir aile şirketi olan grubun
merkezi Avusturya Wopfing’de
bulunuyor. Bugün, holding
bünyesinde 90’ı aşkın işletmesi
ile 1,5 milyar Euro ciroya sahip.
Baumit de bu işletmelerden
biri. 1988 yılında kurulan
Baumit, Avrupa’da 30 ülkede
40 fabrikada 6,5 milyon ton
kapasitesi ile 25 yıl gibi kısa
bir sürede Avrupa’nın en
büyük 3. kuru harç üreticisi
haline geldi. Yılda ortalama 40
milyon metrekare ısı yalıtım
yapan Baumit, Orta ve Doğu
Avrupa’nın en büyük dış cephe
ısı yalıtım sistemleri üreticisi ve
yaklaşık 1 milyar Euro cirosu ile
Schimd Industrie Holding’in en
büyük markası...
Baumit’in ana faaliyet konusu
dış cephe ısı yalıtım sistemleri,
Türkiye’de daha sıklıkla
kullandığımız hali ile mantolama
sistemleri. Her yıl yaklaşık 40
milyon metrekare mantolama
sistem satışımız ile bu konudaki
tecrübemiz ve uzmanlığımız
artıyor. Türkiye’de de
mantolama konusunda önemli
çalışmalarımız var. Hem
projelerde hem de renovasyon
pazarında müşterilerimizin ve
iş ortaklarımızın ihtiyaçlarına
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
59
ÜYE SÖYLEŞİSİ / BAUMIT
yönelik çözümler sunmak için
uğraşıyoruz. Bunun için de hem ürün
ve sistem anlamında geliştirmeler hem
de hizmet konusunda iyileştirmeler
yapıyoruz. Baumit Türkiye’nin ürün
gamında dış cephe ısı yalıtım sistemleri
dışında cephe kaplamaları ve boyaları,
sıvalar, şap ürünleri, karo yapıştırıcıları
ve derz dolgular, hazır beton ve örgü
harçları bulunuyor.
“DIŞ CEPHE ISI YALITIMI HIZLI
GELİŞECEK BİR SEKTÖR”
Faaliyet gösterdiğiniz sektörün
özellikleri nedir? Bize sektörünüzü
nasıl tarif edersiniz? Türkiye’nin bu
alanda dünyadaki yeri nedir?
İnşaat malzemeleri ana başlığı
altında sektörümüze baktığımızda
Türkiye’nin önde gelen sektörlerinden
biri olduğunu görüyoruz. Bu sektör
altında birçok büyük ve önemli üretici
ve marka var. Sektör Türkiye’nin
büyümesine önemli katkı sağlıyor.
Bununla birlikte ana faaliyet alanımız
olan dış cephe ısı yalıtım sektörü şu
anda Türkiye’nin en hızlı gelişen ama
daha yolun başında olduğumuz bir
sektör. Enerjide dışa bağımlı bir ülke
olarak yalıtımlı binalar üretmek, hem
ülke ekonomisine hem de tüketicilerin
kendi ekonomilerine büyük katkı
sağlıyor. Zira Türkiye’deki mevcut
binaların halen yüzde 85’inde yalıtım
bulunmuyor. Yalıtımsız konutlarda
duvarlardan, çatıdan, pencereden
enerji kayıpları yaşanır. Dolayısıyla
henüz ülke olarak yalıtım konusunda
almamız gereken çok yol olduğu
bir gerçek. Halen enerji tasarrufu
dendiğinde ısı yalıtımı ilk akla gelen
uygulama olmasa da her geçen gün
bu konudaki farkındalık düzeyinin
de arttığını gözlemliyoruz. Enerji
Verimliliği Eylem Planı gibi çalışmalar
sektörümüzün gelişimi ve toplumun
bilinçlendirilmesi için umut verici
çalışmalar.
“TÜRKİYE’DE İKİNCİ TESİSİ
AÇMAYI PLANLIYORUZ”
2014 yılı firmanız için nasıl geçti?
2015 yılı hedefleri nelerdir? Yeni
yatırım planı var mı?
2014 yılı Baumit Türkiye için
performans yılı olarak belirlendi ve
hedeflenen performans yakalandı.
2014 yılında Baumit Türkiye olarak
60
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
Atalay Özdayı
inşaat pazarının oldukça üzerinde
büyüdük. Gerek geçen yıl büyük
projelerdeki varlığımızın, pazar
payımızın, penetrasyonumuzun ve
marka bilinirliğimizin artması, gerekse
yeni ürünlerimizdeki başarılarla yüzde
30 civarında büyüdük. Ana ürün
grubumuz olan dış cephe ısı yalıtım
sistemlerinde metrekare bazında
yüzde 40’tan fazla bir büyümeye
ulaştık. Tüm uluslararası firmalarda
olduğu gibi Baumit için de 2015
hedefleri 2014 yılının son çeyreğinde
belirlendi. 2014 yılındaki başarılı
performansımızın ardından, içinde
bulunduğumuz yılı Süreklilik Yılı
olarak tanımladık. 2013 yılı itibari
ile yakaladığımız büyüme ivmesini
sürekli kılıp, önümüzdeki yıllara
taşıyacağımız bir yıl geçireceğimize
inanıyoruz. Yeni yıl için de yine inşaat
pazarının üzerinde büyüme rakamları
hedefliyoruz. Pazarı renovasyonun
ve eğer hareketlenir ise kentsel
dönüşüm projelerinin yönlendirmesini
bekliyoruz. Ana hedefimiz dış cephe
ısı yalıtım pazarındaki büyümemizi
artırarak sürdürmek. 2015 yılında
genel olarak yüzde 20, ısı yalıtım
sistemlerinde metrekare bazında ise
yaklaşık yüzde 25 büyüme rakamına
ulaşmayı hedefliyoruz. Sadece
mantolama sistemlerinde değil, diğer
ürün gruplarında da hedefimizi hep
büyüme yönünde belirledik.
Ulaştığımız ve sektör beklediğimiz
yönde büyüdüğü müddetçe Türkiye’de
ikinci tesisimizi açmayı hedefliyoruz.
Türkiye İMSAD’ın faaliyetleri
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sektör derneklerinin, hem sektörün,
hem üreticilerin hem de sektör ile
ilişkide olan tedarikçi ve kullanıcıların
gelişiminde çok önemli bir yere
sahip olduğuna inanıyoruz. Türkiye
İMSAD’ın da bu anlamda çok güçlü,
aktif ve etkili bir dernek olduğunu
biliyoruz. Bu derneğin çalışmaları
içinde yer almak, yapılan işlere
katkımızı sunmak istediğimiz için
biz de Türkiye İMSAD içinde yer
alıyoruz. Genel olarak yıl içinde
yapılan faaliyetlere ve dernek içinde
oluşturulan komisyonlarca yürütülen
projelere baktığımızda çok güzel işler
çıktığını söyleyebiliriz. Örnek vermek
gerekirse yılda 4 kez yapılan Gündem
Toplantıları hem ekonomiyi hem
sektörümüzü hem de o dönemde öne
çıkan konuları takip etmek adına bize
gerçekten yardımcı oluyor. Güvenli
yapılar, enerji verimliliği ve Avrupa
Birliği ile yürütülen projeler ve benzeri
çalışmaların inşaat malzemeleri
sektörüne çok büyük katkıları
olduğunu düşünüyoruz. Bu manada
dernek çalışanlarına da emekleri için
bu röportaj vesilesi ile teşekkürlerimizi
iletmek isterim.
ÜYE SÖYLEŞİSİ / İNKA
İnka, yeni ürünlerle hedef
Bağlantı elemanları sektöründe yüzde 70-80 ihracat oranı ile yurt dışında tanınan
bir firma olan İnka, dış pazarlarda payını artırmayı hedefliyor. İnka Yapı Bağlantı
Elemanları Sanayi Genel Müdürü Haluk Arıcan, “Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik
Arap Emirlikleri bizim için önemli ve büyümeye devam edeceğimiz pazarlar” diyor.
K
urulduğu 1986 yılından bu
yana bağlantı elemanları
sektöründe Batı Avrupa
ülkeleri başta olmak üzere
Rusya ve Ortadoğu’da önemli bir
pazar edinen İnka, kendi markasıyla
yurt dışı pazarında büyümeye devam
ediyor. İnka Yapı Bağlantı Elemanları
Sanayi Genel Müdürü Haluk Arıcan,
2015 yılını bir fırsat dönemi olarak
gördüklerini belirterek yeni ürünlerle
hedef pazarlara yoğunluk vereceklerini
söylüyor. Haluk Arıcan ile İnka’yı ve
faaliyetlerini konuştuk.
İnka ne zaman kuruldu? Kuruluş
sürecini anlatır mısınız?
İTÜ Makine Mühendisliği
bölümünden mezun olduktan
sonra çeşitli kuruluşlarda çalıştım.
Çalıştığım işyerleri genellikle ufak
işletmelerdi. Küçük işletmelerde
62
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
hep bilinen sorunların kronik
hale gelmiş ve esas problemlerin
çözülmemiş olması nedeniyle büyük
bir işletmeye girersem hem kendimi
geliştireceğimi hem de o firmaya
bir şeyler katacağımı düşünerek
büyük bir otomotiv firmasında işe
başladım. 4 sene orada çalıştım
ama o fabrikanın da aslında küçük
işletmelerden hiç bir farkı olmadığını
anladım. Oradaki yönetimle bir süre
sonra uzlaşmazlığa düştüğüm için
ayrıldım ve kendi değer sistemime
uygun olarak bir işletme oluşturup,
örnek olacak bir fabrika kurmaya
çalıştım. Bu işletmelere girmek için
mutlaka bilinen bir üniversiteden
mezun olmak ve en az bir yabancı
dil bilmek gerekiyordu. Bu kriterler
tabii ki önemli ama ben beraber
çalışmayı tercih ettiğiniz insanların
kişilik özelliklerinin çok daha
belirleyici olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle işletmelerde personel
seçme sistemi çok ama çok önemli…
Mesleğine saygısı olan, yaptığı işi
severek yapan, öğrenmeye açık, istekli,
meraklı ve sorumluluk duygusu
yüksek kişilerle çalışmanın başarıyı
beraber getireceğine inanıyorum. Bu
düşünceyle metal işleme sektöründeki
diğer firmalardan farklı olarak 1986
yılında İnka’yı kurdum.
“KENDİ MARKAMIZLA ÖN PLANA
ÇIKMAK İSTİYORUZ”
1986 yılından bu yana şirketin
gelişim sürecini kısaca anlatır
mısınız?
İlk üretimimiz o dönemde çok popüler
olan televizyon anteni idi. Renkli
televizyon Türkiye’ye yeni gelmişti.
Üretime TV anteni ile başladık daha
sonra fason üretim yaptığımız firma
ÜYE SÖYLEŞİSİ / İNKA
Haluk Arıcan
pazarlara odaklanacak
zorluk yaşayınca başka bir iş koluna
geçmek istedim. 1990 yılında bağlantı
elemanları üretimine başladık. O
dönem ihracatın Türkiye’de yeni yeni
önemsenmeye başladığı bir dönemdi.
Benim de kafamda hep ihracat yapmak
vardı. 1995 yılında bu sektörün lider
firmalarından birine fason üretim
yaparak ihracata başladık. Avrupa’ya
ihracata başladıktan sonra ISO 9001
belgesini aldık. Daha sonra da FM,
UL, MPA, ISO 14001, OHSAS 18001,
GOST ve TSEK belgelerini alarak
sektörün önemli bir oyuncusu haline
geldik. 2004 yılında ise tüm altyapımızı
ERP sistemi ile güçlendirerek süreçleri
ortak veri tabanında sürdürebilir
ve izlenebilir hale getirdik. Böylece
pazardaki rekabetçi gücümüz arttı.
Biz ihracatta farklı bir profil çizdik.
Genelde Türkiye’de insanlar ihracat
yaptıkları zaman Ortadoğu ve Rusya
ön plana çıkıyor. Biz ise Batı Avrupa
ile ihracata başladık. Daha sonra
Rusya’ya yöneldik ancak Rusya krize
girince Ortadoğu ağırlık kazanmaya
başladı. Son 7-8 seneden beri de
fason üretim yerine kendi üretimimizi
kendi markamızı ön plana çıkararak
daha çok kendi ürünlerimizi satmaya
çalışıyoruz. Türkiye, Avrupa, Rusya
ve Ortadoğu’da bilinen bir markayız.
Şirketi kurumsallaştırmaya çalışıyoruz.
Ciddi mesafe almış durumdayız.
Üretim tesisleriniz nerede
bulunuyor, üretiminiz hangi ürünleri
kapsıyor?
Tuzla’daki üretim tesisimizde ağırlıklı
olarak inşaat sektörüne yönelik
ürünler üretiyoruz. Bağlantı elemanları
üretiminde çalışırken çok ciddi bir
imalat tecrübesine sahip olduk. Bu
tecrübemizi başta otomotiv olmak
üzere başka sektörlere de taşımak
istiyoruz.
ÜRETİMİN YÜZDE 70-80’İ
İHRAÇ EDİLİYOR
İç satış ve ihracat rakamları hakkında
bilgi verir misiniz?
Biz hep yüzde 70-80 bandında ihracat
ağırlıklı bir firma olduk. Bugün, İnka
sektörün kalite temsilcisi olarak;
ürünlerinin yüzde 60’ını Avrupa
pazarlarına ihraç ediyor. Geri kalan
yüzde 20’sini de Ortadoğu, Rusya,
Türki Cumhuriyetler, Balkanlar ve
Kuzey Afrika ülkelerine yapıyoruz.
İç piyasa, ödeme şartları, vadeler
nedeniyle zor bir pazar. Aynı şekilde
kalite kavramının yeterince ön plana
çıkmaması da bizi zorluyor. Bu nedenle
İhracat oranımızın yakın gelecekte yine
yüzde 80 oranına çıkacağını tahmin
ediyorum.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
63
ÜYE SÖYLEŞİSİ / İNKA
İnka’nın hedef pazarları nereler?
Şu anda dünyada hızlı büyüyen
pazar Kuzey Afrika ve Ortadoğu.
Biz Ortadoğu’daki yatırımlarda faal
durumdayız ve yaklaşık 10 seneden
beri bu pazarda varız. Özellikle
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap
Emirlikleri bizim için önemli bir
pazar. Oralarda pazara girmek, ürünü
tanımak ve piyasa mekanizmasının
içine dahil olmak çok kolay değil.
Ama ciddi bir mesafe aldık. Bu
ülkelerde çok bilinen bir markayız ve
bu pazarlardaki ağırlığımız daha da
artacak. Orada yaptığımız iş Türkiye’de
bilinen ürünlerden biraz daha farklı.
Amerikan standartları geçerli olduğu
için o standartlara uygun boru destek
sistemleri üretiyoruz. Başka bir avantajı
daha var. Üretim açısından mekanik
tesisat konusu orada Türkiye’den çok
daha gelişmiş bir şekilde denetleniyor
ve kontrol ediliyor, bu güzel bir
şey. Ürününüzün kalitesi ve niteliği
bu pazarda beklediğiniz karşılığı
bulabiliyor. Gerekli standartlara uygun
ürettiğimiz için o pazarda büyüyoruz
ve büyümeye devam edeceğiz.
Bağlantı elemanları sektöründe
Türkiye’nin dünyadaki yeri nedir?
Bağlantı elemanları sektörü
çok kapsamlı olmasına rağmen
önümüzdeki 10 yılın hedefinin ne
olduğu belirsiz. Yüksek potansiyele
64
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
sahip olan bu sektörde işler maalesef
günlük yürütülerek herkes kendi
çabasıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Daha uzun vadeli, planlı programlı
yatırımlar yapabilirsek daha başarılı
olabiliriz.
“2015, FIRSAT YILI OLACAK”
2014 yılı firmanız için nasıl geçti?
2015 yılı hedefleriniz nelerdir?
2014 yılı bizim için durağan geçti.
Avrupa’daki krizden etkilendik ama
çok büyük bir zarar görmedik. 2015
yılını ise bir fırsat dönemi olarak
değerlendiriyoruz. 2014 kadar bir bütçe
rakamımız var ama çok sayıda yatırımı
içerisine alıyor. Bunların getirileri
sanırım önümüzdeki yıl ortaya çıkacak.
Yenilik olarak sunduğunuz ürünler
var mı? Ar-Ge faaliyetlerinizden
bahseder misiniz?
Biz yatırım ve Ar-Ge faaliyetleri yapan
bir firmayız. TÜBİTAK’la sürekli Ar-Ge
projeleri gerçekleştiriyoruz. 3 tane
büyük proje bitirdik, 4.’sü ile ilgili
çalışmalara başladık.
Yangın sektöründe faaliyet gösteren
firmalar için kendi markamızla yivli
boru bağlantı elemanları( Kaplinler,
Dirsekler ve Te’ler) pazarlıyoruz. İnka
markamızı şu anda Ortadoğu ve Kuzey
Afrika’ya satmaya başladık bile…
Sonraki hedefimiz Avrupa…
Diğer yandan mekanik tesisatlarda
kullanılan endüstriyel boru destek
sistemleri var. Genelde Türkiye’deki
kullanıcılar ya tamamen standart dışı
ürünleri satın alıyorlar ya da Avrupalı
ve Amerikalı üreticilerden temin
ediyorlar. Biz aynı kalitede ürünler
üreterek bu sektöre girdik. Ortadoğu’ya
özellikle bu ürünleri satıyoruz.
Türkiye’de de yeni yeni talepler
gelmeye başladı.
Yüzde 35’lik oran ile Türkiye’de
metal işleme sektöründe kadın
istihdamında önemli bir payınız
var. Bu konuda neler söylemek
istersiniz?
Kadınlara fırsat verilirse ve aynı
koşullar (çalışma ortamı, eğitim,
ücret) sağlanırsa fiziksel güçlerinin
yettiği ölçüde “erkek işi” diye bilinen
tüm işlerde çalışabileceklerini
düşünüyorum. Kadını önemseyen,
eşit şartlar sunan ve kadına yatırım
yapan bir firma olduğunuzda sonuç da
çok güzel oluyor. İnka’da olduğu gibi,
birden kadınların da çalışmayı tercih
ettiği bir şirket haline geliyorsunuz.
Türkiye İMSAD’a üyeliğinizi
ve dernekle ilişkilerinizi nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye İMSAD sektör için çalışıyor
ve önemli işler yapıyor. Faaliyetlerini
destekliyor ve başarılarının devamını
diliyorum.
ENTEGRE; YAPILARIN
$ɋ.ɋ0ǯ.ɋ6'4%ɋ*ɋ
Entegre kaliteli ürünleriyle sağlıklı, konforlu ve sağlam binalara değer katar. Uzmanlığıyla
yapının her aşamasındaki ihtiyaçları bilir, doğru ve nitelikli çözümler sunar. Yaşanılır
mekânların hayat bulmasındaki vazgeçilmez rolü bilinir ve tercih edilir. 37 yıldır.
• ÇİMENTO ve ALÇI ESASLI SIVALAR
• TAMİR ve ANKRAJ HARÇLARI
• TAMAMLAYICI ÜRÜNLER
• SU İZOLASYON ÜRÜNLERİ
• ZEMİN UYGULAMALARI
• SERAMİK YAPIŞTIRMA HARÇLARI
• DERZ DOLGULAR
• ISI YALITIM ÜRÜNLERİ
• TURUNCU PAKET SİSTEMİ
Entegre Harç Sanayi ve Ticaret AŞ | 0216 434 50 96 | www.turuncupaket.com.tr | www.entegreharc.com.tr
ÜYE ŞÖYLEŞİSİ / MAPEI
Türk firması Wallmerk Yapı
Kimyasalları A.Ş.’yi satın
alarak, 2013 yılında Türkiye
pazarına adım atan Mapei,
kısa zamanda hızlı büyüdü.
Mapei Yapı Kimyasalları
A.Ş. Genel Müdürü
Alper Özer, “Hedefimiz,
tüm dünyada olduğu
gibi Türkiye pazarında da
lider konuma gelmek. Bu
doğrultuda önümüzdeki
beş yıl için de bazı yatırım
planlarımız var” diyor.
B
ugün beş kıtada 31 ülkede
toplam 65 üretim tesisi ile
faaliyet gösteren Mapei,
2013 yılında girdiği
Türkiye pazarında hedef büyüttü.
Seramik yapıştırıcısı, fuga, parke
yapıştırıcısı, parke koruyucuları gibi
ürünlerde dünyada açık ara pazar
lideri olduklarını belirten Mapei Yapı
Kimyasalları A.Ş. Genel Müdürü
Alper Özer, 2014 yılını çok olumlu
geçirdiklerini ve organizasyon
yapılarını geliştirip güçlendirdiklerini
açıkladı.
2014’ü Mapei ürün grubunda yer alan
ürünlerin belli bir strateji ve sırayla
Türkiye pazarına sunulduğu bir yıl
olarak değerlendiren Özer, 2015
66
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
yılı için de çok ciddi bir büyüme
hedefi belirlediklerini vurguladı.
Özer, “2015’in ilk çeyreğinde
hedeflerimizin de üzerinde bir büyüme
gerçekleştirdik. Hedefimiz Türkiye
pazarında da lider olmak. Liderlik
hedefimiz doğrultusunda önümüzdeki
5 yıl için de bazı yatırım planlarımız
var” diyor.
Alper Özer ile Mapei’nin Türkiye’deki
faaliyetlerini ve hedeflerini konuştuk.
Mapei Yapı Kimyasalları, Türkiye’de
ne zaman faaliyete geçti? Şirketin
bugüne kadarki gelişim sürecini
kısaca anlatır mısınız?
İtalya’da 1937 yılında Rodolfo Squinzi
tarafından küçük bir atölyede kurulan
Mapei, aradan geçen zamanda yapı
kimyasalları endüstrisinin pek çok
alanında dünya lideri ve kendi
sektöründe en zengin ürün portföyüne
sahip olan bir dünya markası
konumuna geldi.
2013’te Türk firması Wallmerk
Yapı Kimyasalları A.Ş.’nin yüzde
100’ünü satın almasıyla pazarda
tamamen operasyonel duruma geçen
firmamız, Ankara’nın en önemli sanayi
bölgelerinden Polatlı OSB’de faaliyet
gösteriyor.
5 bin 500’ü kapalı olmak üzere
toplam 23 bin metrekare alan üzerine
kurulu olan tesislerimizde; aralarında
seramik yapıştırıcı ve derz dolguları,
su yalıtım sistemleri, özel harçlar ve
ÜYE ŞÖYLEŞİSİ / MAPEI
MAPEI
Türkiye pazarında
liderlik hedefiyle
yatırımlar yapacak
ankraj harçları, ısı yalıtım ürünleri, iç
ve dış mekan kaplamaları, endüstriyel
zeminler ve diğer yapı malzemelerini
de içeren geniş ürün yelpazesiyle,
kimyasal ürünlerin üretim ve satışını
gerçekleştiriyoruz.
TÜRKİYE, MAPEI İÇİN CAZİP PAZAR
Şirketin Türkiye ve dünyadaki yeri
nedir? Pazar payı hakkında bilgi
verir misiniz?
Mapei, bugün 5 kıtada 31 ülkede
toplam 65 üretim tesisi ile faaliyet
gösteren, yaklaşık 2,3 milyar Euro
ciroya sahip bir firma. Zemin
kaplamaları, beton katkıları,
güçlendirme gibi alanlarda giderek
pazar payını artırmakta olan Mapei;
seramik yapıştırıcısı, fuga, parke
yapıştırıcısı, parke koruyucuları gibi
birçok üründe dünyada açık ara pazar
lideri. Rusya ve Almanya’dan sonra
Avrupa’da en kalabalık nüfusa sahip ve
dünyada en büyük ilk yirmi ekonomi
arasında olan Türkiye, seramik
üretiminde Avrupa’da Rusya’dan sonra
ikinci sırada bulunuyor. Ayrıca çimento
üretimi ve ihracatında Avrupa’da
birinci, tüm dünyada üçüncü sırada yer
alıyor. Bu sebeplerden dolayı Türkiye,
Mapei’nin uluslararası büyümesi
açısından stratejik bir pazar. Ülkemizde
de şu anda öngörülen çok sayıda konut
ve konut dışı yapı ile altyapı proje
yatırımlarının olması firma stratejisiyle
paralel olarak uluslararası gelişmeye
çok büyük katkı sağlayacak bir
potansiyel oluşturuyor.
Avrupa’nın inşaat sektöründe belli
bir sınıra ulaşmasına karşılık Türkiye
sürekli gelişen ve buna bağlı olarak
ihtiyaçları artan bir ülke. Mapei,
Türkiye’ye iki sene önce girmiş
olmasına rağmen çok hızlı bir büyüme
gerçekleştirdi, hatta hedeflerin üzerinde
gittiğimizi söyleyebiliriz. Mapei’nin
devamlı yatırımları sayesinde yeni ürün
ve sistem çözümleri sunmaya ve hızla
büyümeye devam edeceğiz. Hedefimiz
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de
de lider konuma gelmek. Türkiye’nin
konumu itibarıyla da çevre ülkeler
açısından bir üs olduğunu unutmamak
lâzım.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
67
ÜYE ŞÖYLEŞİSİ / MAPEI
Faaliyet gösterdiğiniz sektörün
özellikleri nedir? Bize sektörünüzü
nasıl tarif edersiniz? Türkiye’nin bu
alanda dünyadaki yeri nedir?
Yapı kimyasalları alanında Türkiye’nin
kendi coğrafyasında çok güçlü
olduğunu düşünüyorum. Türkiye
inşaat piyasasında da dünyada bir
marka ve bu ülkemizde ciddi bir
know-how olmasından kaynaklanıyor.
Bu sebepten, tüm ciddi yapı
kimyasalları firmaları Türkiye’de Ar-Ge
ve üretim tesisleriyle aktif. Türkiye’nin
bu coğrafyada rolünün daha da
büyüyeceğini düşünüyorum. Bu
büyüyen rolde biz de üstümüze düşeni
yapmak için koşar adımlarla ilerliyoruz.
“2015’TE HEDEFTEN DAHA İYİ
GİDİYORUZ”
2014 yılı firmanız için nasıl geçti?
2015 yılı hedefleri nelerdir? Yeni
yatırım planı var mı?
2014 yılı bizim için çok olumlu
geçti. Organizasyon yapımızın gelişip
güçlendiği ve Mapei ürün grubunda
yer alan ürünlerin belli bir strateji ve
sırayla Türkiye pazarına sunulduğu bir
yıldı. Avrasya Tünel Projesi, Ankara
İçme Suyu İsale Hattı Projesi, Gerede
Tüneli, İskenderun Port, Mercedes
Kamyon Fabrikası, Nike Beyoğlu
68
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
ve Özdilek AVM Mağazaları, Emlak
Konut Projeleri, Sinpaş Altınoran,
Point Bornova İzmir, Adnan Menderes
Havalimanı gibi şimdi sayamadığım
Türkiye’nin en önemli projelerine
ürünlerimizi tanıtma ve kullandırma
imkânı bulduk. 2015 yılı için de çok
ciddi bir büyüme hedefi koymuştuk
ve ilk çeyrekte bunun da üzerinde
bir büyüme gerçekleştirdik. Liderlik
hedefimiz doğrultusunda da bazı
yatırım planlarımız var.
Ürün yelpazenizde neler bulunuyor?
Yenilik olarak sunduğunuz bir ürün
var mı?
Mapei dünyada lider olduğu zemin,
duvar ve kaplama malzemelerinin
uygulanması için yapıştırıcı ve
tamamlayıcı ürünlerin yanı sıra; su
yalıtım ürünleri, özel harçlar, beton
katkıları, yeraltı inşaatı için ürünler,
beton ve tarihi yapıların restorasyonu
gibi yapı endüstrisinde kullanılan
üstün teknoloji ürünleriyle de
dünyadaki birçok başarılı projeye imza
attı. Yeni dönemde yeni ürünlerimiz
ve sistemlerimiz var. Örnek olarak 25
yıl garantili su yalıtımı sistemlerimizi
verebilirim. Aslında 25 yıldan da fazla
süre sorun yaşatmayacak bir ürün
ve dünyada da benzeri yok. Bunu da
tüketiciye karşılayamayacağı kadar
yüksek rakamlarla sunmuyoruz. Türk
pazarını şaşırtmaya ve yeni ürünler
sunmaya devam edeceğiz.
Türkiye İMSAD’ın
faaliyetleri hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Türkiye İMSAD bir çok alanda
ve spesifik konularda bize
katkı sağlayan, destek veren
ve gelişmeye yardımcı olan
bir oluşum. Derneğin yaptığı
çalışmalar sayesinde sektörel
raporlara ve araştırmalara kolay
erişim sağlıyoruz. Bu da, sektörle
ilgili güncel bilgilere eksiksiz
ve zamanında ulaşmamıza
ve gündemi yakından takip
edebilmemize yardımcı oluyor. Yeni
sektörel oluşum, kural veya yasal
düzenlemelere katkıda bulunurken,
sektörle ilgili sorunlarımızı veya
taleplerimizi üst düzey platformlarda
dile getirebilme imkanı buluyoruz.
Tüm bunlar Türkiye inşaat
endüstrisinin gelişmesinde önemli
adımlar ve biz de Mapei olarak bu
oluşumun bir parçası olmaktan son
derece mutluyuz.
MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASI
Beyaz Saray’a
Osmanlı tahtı yapacak
Ünlü yıldızlara yaptığı tasarım
ürünleri ile adını yurt dışınd
a
da duyuran iç tasarımcı
Şafak Çak, ses getirecek
yeni bir tasarıma daha imz
a
atmaya hazırlanıyor. Çak,
“Önümüzdeki sene Beyaz
Saray’a Osmanlı temalı bir
taht koymayı hedefliyorum
.
Bu hedefime de yakınım.
Şu
anda yazışmalar devam edi
yor.
Herhalde 2016’nın sonu
gibi
bu gerçekleşecek” diyor.
70
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASI
Türk mermerini dünya yıldızlarına tanıtan iç tasarımcı Şafak Çak:
“Kendimi Türkiye’nin
tanıtım elçisi gibi
görüyorum”
ABD’de ünlü şarkıcı Sting’in evine Afyon mermeri ile yaptığı banyo
tasarımıyla Türk mermerinin tanıtımına katkı sağlayan iç tasarımcı
Şafak Çak, “Yurt dışında yaptığım işlerde kaliteli Türk ürünleri
kullanmaya özen gösteriyorum. Türkiye’nin tanıtımına katkı
sağlayabiliyorsam ne mutlu bana” diyor.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
71
MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASI
D
ergimizin bu sayıdaki
‘Mimarlık&İnşaat
Dünyası’ bölümü için iç
tasarımda ünü Türkiye
sınırlarını aşan tasarımcı Şafak Çak’a
yer verdik. ABD’de şarkıcı Sting’in
evinin banyosunu Afyon mermeriyle
tasarlayan Çak, Türk mermerinin
tanınmasına da katkı sağladı. Ünlü
tasarımcı Şafak Çak’la Tarabya’daki
evinde, yaptığı çalışmalar ve yeni
projeleriyle ilgili keyifli bir sohbet
gerçekleştirdik…
Şafak Bey sizi biraz tanıyabilir
miyiz? Bu işe nasıl adım attınız?
1975 İstanbul doğumluyum. 2. Dünya
Savaşı sırasında Üsküp’ten İstanbul’a
gelen bir aileye mensubum. Babamın
amcası Kapalıçarşı’da ilk mobilya
imalatına başlıyor. Babam da amcamla
birlikte çalışıyor ve büfe şeklinde üstü
dolaplı çekyatların imalatını yapıyorlar.
Benimse hiç bu işlerle alakam yoktu.
1999 yılında merkezi Londra’da olan
Royal Art Academy’nin New York’ta
şubesinin açılacağını duydum ve
oranın yetenek sınavlarına girdim.
Kazandım ama 6 ay devam edip
Türkiye’ye döndüm. 2000 yılında
kendi tasarım şirketimi kurdum ve iç
tasarıma yöneldim. Şu anda İstanbul’da
iki, ABD’de de bir ofisim var. 2010
yılından bu yana ise ağırlıklı olarak
bina tasarımı üzerine çalışıyorum.
Yapıyı görsel olarak tasarlamak, artık
iç mimariden daha çok zevk veriyor
bana...
Şafak Çak, ABD’de ünlü şarkıcı
Sting’in evinin banyosunu Afyon
mermeriyle tasarladı.
ÜNLÜLERİN BANYOSUNDA
TÜRK MERMERİ
Siz Türkiye’deki işlerinizin yanı
sıra dünya starlarına yaptığınız
tasarımlarla da tanındınız. Bu
çalışmalardan bahseder misiniz?
Paris Hilton’a 15 metrelik el oyması
bir yemek masası yaptım. Daha
sonra Jennifer Lopez’in kızına çocuk
odası, kendisine de sahne şovu için
de bir taht tasarladım. Bu da basında
yankı buldu. Ayrıca şarkıcı Sting’in
evinin banyosunu Afyon mermeri ile
tasarladım. ABD’de 1838’de yapılan ve
o zaman posta binası olarak kullanılan
bina 54 dairelik bir rezidansa çevrildi
ve dairelerin banyo tasarımlarını geçen
yıl Afyon mermeri kullanarak biz
yaptık. İlk önce bu dairelerden şarkıcı
Şafak Çak, iç mekan tasarımında
fark yaratan projelere imza attı.
72
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASI
Sting aldı ve banyoyu çok beğendi.
Mutfağını ve salondaki bazı yerleri
de mermerle yapmamızı istedi. Daha
sonra aynı binadan Cameron Diaz,
Naomi Campbell ve Gisele Bündchen
de ev aldı. Bu da dış basında ses getirdi
ve Türk mermerini dünyaya tanıtmak
için güzel bir vesile oldu.
ABD’deki Walker
Tower binasının
girişinde de Türk
mermeri kullanıldı.
Kendinizi tasarımda
trend belirleyen biri
olarak tanımlıyor
musunuz?
Hayır, öyle ukalalıklarım
yoktur. Ben kendimi işçi
olarak tanımlıyorum. Allah
bana bir şekilde ilham
veriyor ve ben de bunu
kâğıda döküp tasarlıyorum
.
İnsanlar bundan mutluysa,
böyle hizmet verebiliyorsa
m
ben de mutluyum.
Yurt dışındaki projelerde kendinizi
Türkiye’nin tanıtım elçisi olarak
görüyor musunuz?
Evet görüyorum… Türkiye’nin
ismi duyulsun diye uğraşıyorum.
2010 yılında ABD bana O1 vizesi
vermek istedi. O1 vize demek, “Gel
sana vatandaşlık verelim ama Türk
vatandaşlığından çıkacaksın ve 10
yıl burada yaşayacaksın” anlamına
geliyor. Ben bunu kabul etmedim. Belki
birçok insanın hayalidir Amerikan
vatandaşı olmak… Amerika filmlerden
çok güzel gözükse de benim için
yaşanılacak çok güzel bir yer değil.
VİLLA VE KONUT PROJELERİ
TASARLIYOR
2010 yılından sonra konut
projelerine ağırlık verdiğinizi
belirttiniz. Yaptığınız ve şu an devam
eden projeler nelerdir?
Trabzon’da bir villa yaptık. Gaziantep’te
de 2012 yılında Five Star by Şafak
Çak diye 5 villadan oluşan California
tarzı evler inşa ettik. Bu site ultra
modern 800 metrekarelik 5 villadan
oluşuyor. Gaziantep’te bir ilk… En
lüks ve kaliteli inşaat malzemelerini
kullandık. Şimdi Diyarbakır’da yeni
bir çalışmamız var. Yakın zamanda
yine İzmir’de böyle bir çalışma olacak.
Ankara ve İzmir’de iki tane yeni villaya
başlayacağız. Bodrum’da Yeni Zelanda
projesi olan Mahina adlı bir bina vardı,
ay yıldız şeklinde yapılacaktı. O projeyi
onlar gerçekleştiremedi fakat ben bu
projeyi daha da geliştirdim. Bodrum’da
Yalıkavak Marina’nın sağ tarafında,
çok nitelikli bir proje olacak. Her yeri
cam ve hilal şeklinde bir yapı. Sanırım
2016-2017 gibi tamamlanır. Ayrıca şu
anda kentsel dönüşüm kapsamında
İstanbul’da birçok bina yapıyoruz.
Bunlardan biri de Bakırköy’deki Mistral
apartmanı. Yapımı tamamlanmak
üzere. Bakırköy’de yeni yapılan
binalarla hiç alakası yok. Çok farklı bir
yapı oldu.
Şafak Çak’ın yaptığı projeler arasında Gaziantep’teki
Five Star by Şafak Çak Villaları da yer alıyor.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
73
İHRACAT KAPILARI
cazibesini artırıyor
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
75
İHRACAT KAPILARI
Yabancı yatırımcıların gözde pazarlarından Kazakistan,
Türk müteahhit ve inşaat malzemesi üreticileri için de
birçok fırsat sunuyor. Türk müteahhitler Kazakistan’da
bugüne kadar 20,7 milyar dolar tutarında 453 adet proje
üstlendi. İnşaat malzemesi ithalatında yüzde 3 olan
payımızı artırmak için ülkede devam eden projeler ise
önemli potansiyel oluşturuyor.
Yeni projeler ve EXPO 2017
Kazakistan’ın
74
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
İHRACAT KAPILARI
O
rta Asya’daki dost ve
kardeş ülke Kazakistan,
büyüyen ekonomisi ve
yatırım imkanlarıyla
yabancı yatırımcılar için oldukça cazip
bir pazar…
2014 yılı itibarıyla 17,4 milyon nüfusa
sahip olan Kazakistan, 2 milyon
724 bin kilometrekare yüzölçümü
ile dünyanın 9’uncu, eski Sovyetler
Birliği’nin 2’inci en büyük ülkesi
durumunda. 1999’dan itibaren hızlı
bir ekonomik büyüme gösteren
Kazakistan, doğrudan yabancı
yatırımlarda da iyi bir performans
sergileyerek, Orta Asya’daki toplam
doğrudan yabancı yatırımların yüzde
80’den fazlasını kendine çekmeyi
başardı. Yatırımlarda öncelikli alanlar
ise; tarım, hafif sanayi, kimya sanayi,
metalürji, elektrik enerjisi, taşımacılık,
lojistik, inşaat malzemeleri ve turizm
oldu.
Ülkedeki hızlı büyüme, Türk inşaat
sektörü için çok ciddi bir potansiyel.
2014 yılında 15,2 milyar dolarlık inşaat
harcaması gerçekleştiren Kazakistan’da
istan
Türkiye- Kazak
on dolar)
Dış Ticareti (mily
Yıl
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
76
İhracat İthalat
234,0 266,6
355,6 442,2
459,9 558,9
696,8 993,7
,0
1079,9 1284
,0
32
23
6
890,
,9
48
633,4 13
,0
71
24
818,9
,0
20
30
8
7,
94
,0
71
33
1068,6
,1
06
31
,4
1039
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
bunun 6,9 milyar dolarlık kısmını
inşaat malzemeleri ithalatı oluşturdu.
Türkiye’nin Kazakistan’a inşaat
malzemeleri ihracatı 206,6 milyon
dolar ile gelişime oldukça açık bir
seviyede. İhraç edilen başlıca inşaat
malzemeleri ise; plastik inşaat
malzemeleri, işlenmiş taşlar, mermer
granit, demir-çelik inşaat aksamı,
kilitler ve donanım eşyası, elektrik
malzemeleri, kablo ve prefabrik
yapılar…
ÖNEMLİ YATIRIM VE
İŞBİRLİĞİ FIRSATLARI
Kazakistan’ın inşaat malzemesi
ithalatı içinde Türkiye yüzde 3 ile
oldukça sınırlı bir pay alsa da bu
payın artırılması için birçok fırsat var.
“Nurlu Yol” adlı yeni bir ekonomi
politikası izleyen Kazakistan’ın Hazar
Koridoru Projesi, yeni ekonomi
politikasının önemli bir ayağını
içeriyor. Ortaya koyduğu 2050 yılı
vizyonu ile dünyanın en büyük
30’uncu ekonomisi olmayı hedefleyen
Kazakistan, 2013 yılı itibariyle 50’nci
büyük ekonomi olmayı başardı.
“Endüstriyel Yenilikçi Kalkınma
Programı” ile imalat sanayinde yeni
yatırımlar ve hiç üretilmeyen 265
üründe üretim hedeflenen ülkede bu
hedefler doğrultusunda sanayi binaları
ve kompleks inşaatları öne çıkacak.
Program 7 milyar dolar tutarında 800
projeyi kapsıyor.
“Ulaştırma Altyapısı Entegrasyon ve
Geliştirme Programı” kapsamında
ise 2020 yılına kadar ağırlıklı olarak
kara ve demir yolları projelerinin yer
aldığı 25 milyar dolarlık ulaştırma
projesi tamamlanacak. Ayrıca bu yıl
13,5 milyar dolarlık yeni proje paketi
açıklanacak. Pakette konut ve sosyal
donatılar, karayolları enerji iletimi,
yenilenebilir enerji yatırım projeleri yer
alacak. 2,4 milyar dolarlık EXPO 2017
ise ülkenin en önemli prestij projesi…
Kazakistan’da 2011-2020 yılları
arasında uygulanacak olan “Konut
ve Donanımları Modernizasyon ve
Yenileme Programı” ile kamu mevcut
konutları iyileştirmek ve yeni sosyal
konutlar üretmek hedefleniyor. Bu
İHRACAT KAPILARI
yeli
İhracat potansi
nler
olan başlıca ürü
eleri
● İnşaat malzem makineleri
en
ad
m
ve
at
● İnşa
yi ürünleri
● Oto yan sana
ve
e
em
● Gıda işl
ineleri
paketleme mak eri
el
m
ze
al
● Ambalaj m
ilaçlar
ve
r
zla
ha
ci
● Tıbbi
● Mobilyalar
ineler
● Elektrikli mak
r
lle
te
ve
o
bl
● Ka
yim
gi
ır
az
H
●
t ürünleri
● Hijyenik kâğı
meleri
● Temizlik malze
program kapsamında 2015-2020 yılları
arasında her yıl 1,5 milyon metrekare
konut üretilmesi için kamu tarafından
5.6 milyar dolarlık kaynak ayrıldı.
2014 yılında 3,4 milyar dolara
ulaşan konut inşaat harcamaları
ise Kazakistan’daki toplam inşaat
harcamalarının yaklaşık yüzde 23’ünü
oluşturuyor. Yine 2014 yılında 4
milyar dolarak olan konut dışı bina
yatırımları, inşaat sektöründe yaklaşık
yüzde 35 pay alıyor. İnşaat sektöründe
sürükleyici olan ve yüzde 42 ile en
geniş payı alan harcamalar ise altyapı
yatırım harcamaları… Söz konusu
harcamaların tutarı 2014 yılında 6,37
milyar dolar oldu.
2014 yılında 10,62 milyar dolar
olarak gerçekleşen Kazakistan inşaat
malzemesi pazarının; 2020 yılında 22,4
milyar dolara ulaşması hedefleniyor. Bu
çerçevede Kazakistan ekonomisi kısa
ve orta-uzun vadede önemli yatırım ve
işbirliği fırsatları sunuyor.
TÜRK MÜTEAHHİTLERİNİN
EN ÇOK İŞ YAPTIĞI BEŞİNCİ ÜLKE
Kazakistan Türk müteahhitlik sektörü
için de gözde pazar… Yurt dışına
açıldığı 1972 yılından 2015 yılı Nisan
ayı sonuna kadar 104 ülkede 308,2
milyar dolar değerinde 8 bin 455 proje
üstlenen Türk müteahhitlik sektörü,
Kazakistan’da da önemli projelere
imza attı. Türk müteahhitlerin yurt
dışında üstlendiği projelerin bölgesel
dağılımına bakıldığında; BDT
coğrafyasının yüzde 49,2’lik oran ve
151,6 milyar dolar proje bedeliyle
ilk sırada yer aldığı ve Kazakistan’ın
bölge içinde Rusya ve Türkmenistan’ın
ardından gelerek ön plana çıktığı
görülüyor.
Türk müteahhitler Kazakistan’da
bugüne dek 20,7 milyar dolar
tutarında 453 proje üstlenirken,
bu tutar Kazakistan’ı yüzde 6,7’lik
oranla dünya genelinde en çok proje
üstlenilen 5’inci ülke konumuna
ulaştırdı. Kazakistan’da 2014
yılında, 2013 yılına göre yüzde 4,1
oranında bir artış ile 14,4 milyar
dolar değerinde müteahhitlik
projesi hayata geçirildi. Söz konusu
projelerden Türk müteahhitleri de
pay alarak, ülke genelinde birçok
prestijli proje üstlendi. EXPO 2017
projesi, Nazarbayev Üniversitesi Eğitim
Kompleksi, Astana Gar Kompleksi
ve Demiryolu İnşaatı, Talan Towers,
MFF Carec Ulaşım Koridoru Projesi,
Aktogay Bakır İşleme Tesisi Projesi,
Almati-Khargos Yolu Projesi son
yıllarda Türk müteahhitleri tarafından
üstlenilmiş olan önemli projeler
arasında sıralanıyor. Bu projeler,
Kazakistan’da Türk müteahhitlik
firmalarına duyulan güvenin somut
göstergesi durumunda.
EXPO 2017, BÜYÜK
İŞ POTANSİYELİ SUNUYOR
2017 yılında Astana’da
gerçekleştirilecek olan EXPO 2017,
Kazakistan’daki müteahhitlik sektörü
için oldukça önemli bir oluşum. EXPO
alanının inşasında görevlendirilen ana
yüklenici firmalardan biri de bir Türk
müteahhitlik firması. EXPO 2017
fuar alanı ve çevresinde oluşturulacak
sosyal alanların Türk müteahhitlik
firmaları için geniş iş fırsatları sunacağı
öngörülüyor. Kazakistan’daki otoyol
projeleri de Dünya Bankası’ndan ve
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
77
İHRACAT KAPILARI
Temel ekonomik göstergeler
Nominal GSYİH-milyar dolar
Reel GSYİH artışı (%)
Tüketici fiyatları enflasyonu (D.S.%)
Cari işlemler dengesi (milyar dolar)
Döviz Kuru Tenge: ABD doları (yıl sonu)
Kaynak: IMF World Economic Outlook
Asya Kalkınma Bankası’ndan temin
edilen finansmanla ihale edilmekte
olup, ülkenin coğrafi yapısı gereği söz
konusu projelere ayrıca önem veriliyor.
Başkent Astana yeni oluşan ve
günden güne büyüyen bir yapıya
sahip. Hali hazırda 800 bin civarında
bulunan Astana nüfusunun 2020
yılına gelindiğinde dışarıdan alınan
göçlerle birlikte 2 milyona yaklaşması
bekleniyor. Bu seviyedeki bir nüfus
artışıyla, şehrin daha da büyüyeceği
ve yeni müteahhitlik projelerine fırsat
doğacağı düşünülüyor.
Diğer taraftan teknik müşavirlik
hizmetleri sektörü, Kazakistan’da
müteahhitlik sektörüne paralel olarak
gelişen olmazsa olmaz alanlardan
biri konumunda bulunuyor. Proje
aşamasından işletme aşamasına kadar
müşavirlik firmalarının hizmetlerinden
yararlanılarak, müteahhitlik firmaları
ile birlikte işlerin tamamlanması
sağlanıyor. Bu kapsamda, Türk
teknik müşavirlik hizmetleri
sektörünün önde gelen 10 firmasının
temsilcilerinin de katılımıyla 12-15
78
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
2013
2014(a)
231,9 212,3
6.0
4.3
4.8
7.4
1,122 3,392
153.61 183.97
a: Tahmini
2015(a)
203,1
2.0
4.9
-8,269
181.60
Mayıs 2015 tarihlerinde Kazakistan’a
bir heyet ziyareti gerçekleştirildi. Türk
müşavirlerin Kazakistan pazarında
edineceği yerin müteahhitlerimize yeni
projelerinin önünü açması bekleniyor.
Türk inşaat sektörü, yüklenicisi,
üreticisi ve teknik hizmet vericisi
olarak birlikte hareket ederek bir
sinerji yaratarak, kaliteli ürünler ile
Kazakistan pazarında daha çok pay
alabilir. Özellikle, EXPO 2017 ile
başlayan ve ülke tanıtımı için önem
verilen projelerde, proje üstlenicileri
ve teknik danışmanlar, kaliteyi öne
çıkararak, Türk inşaat malzemeleri
üreticilerini öne almaları, hem
üreticileri hem de yüklenicilerin kaliteli
hizmet verme imajını artıracak.
ÜLKE EKONOMİSİ PETROLE DAYALI
Petrol ve doğalgaz rezervleri yönünden
zengin bir ülke olan Kazakistan,
eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde
Rusya’dan sonra ikinci büyük petrol
üreticisi. Ülke ekonomisi büyük
ölçüde petrol ihracatı gelirlerine
dayalı. British Petroleum (BP)
tarafından yayımlanan Statistical
Rewiev of World Energy isimli süreli
yayının tahminlerine göre ülkenin
toplam petrol rezervi 39,8 milyar
varil civarında. Bu rakam, dünya
rezervinin yüzde 2,9’unu oluşturuyor.
Kazakistan’ın doğalgaz rezervi ise
dünya rezervinin yüzde 1,0’ını
oluşturmakta olup, toplam 1,8 trilyon
metreküpe tekabül ediyor. Ayrıca, ülke
dünya kömür rezervinin de yüzde
3,9’una (33,6 milyar ton) sahip.
Kazakistan altın rezervleri bakımından
da zengin bir ülke. Ülkenin
Vasilkovskoye madeninde yaklaşık
370 ton altın rezervi bulunuyor.
Ayrıca zengin demir filizi, bakır, krom,
kurşun, wolfram, tungsten ve çinko
yatakları da mevcut.
Kazakistan’da, toplam sınaî üretimin
yarısından fazlasını petrol oluşturuyor.
Kazak ekonomisinin diğer önemli
sektörleri ise metal işleme ve çelik
üretimi. Bu sektörler de Sovyet
sonrası dönemde ülkeye giren
yabancı yatırımlar sayesinde en
çabuk toparlanan sektörler olmuş.
İHRACAT KAPILARI
İnşaat sektörü neredeyse tamamen
petrol sektörüne bağımlı olup,
sektörün GSYİH içindeki payı petrol
sektöründeki yatırımlarla birlikte
aşamalı olarak arttı. Ekonominin
geri kalanı, küçük olmakla birlikte
hızla gelişen hizmet sektöründen
ve verimsiz, emek-yoğun tarım
sektöründen oluşuyor. Tarım sektörü
en fazla istihdam sağlayan sektör.
TÜRKİYE-KAZAKİSTAN
YATIRIM İLİŞKİLERİ
● Kazakistan, ülkemizin Orta Asya
Türk Cumhuriyetleri içinde en fazla
yatırımlarının bulunduğu ülkeler
arasında bulunuyor. Ülkedeki
Türk yatırımlarının toplam tutarı
1,8 milyar doları aşmış durumda.
Ülkedeki Türk şirketlerinin faaliyetleri
ticaret, telekomünikasyon, otel
işletmeciliği, süpermarket işletmeciliği,
müteahhitlik, petrol ürünleri ve gıda
imalatında yoğunlaşıyor. Türkiye
ayrıca Kazakistan’ın maden çıkarma
sektöründe faaliyet gösteren 10 büyük
yatırımcı ülkeden biri.
● Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
(TPAO), ülkedeki en büyük Türk
yatırımcısı. Kazakoil ile ortaklaşa
kurulan Kazakturmunay-KTM isimli
şirketin çoğunluk hissesine sahip olan
TPAO, 1994-1997 yılları arasında
272,9 milyon dolar tutarında yatırım
yaptı. Bu şirkette günde 5 bin varil ham
petrol üretiliyor.
● Kazakistan’da otel işletmeciliği,
gıda üretimi, pazarlama, inşaat ve
finans alanlarında faaliyet gösteren
Okan Holding; bu ülkeden Tacikistan,
Kırgızistan, Rusya ve Ukrayna’ya
ihracat yapıyor.
● Telekomünikasyon Kcell ile ortaklık
oluşturan Turkcell, Kazakistan’ın
önemli GSM operatörleri arasında
yer alıyor. Almatı Ankara Oteli’ni ve
Astana’da iş ve alışveriş kompleksini
tamamlayan Ahsel İnşaat, bunların
işletmeciliğini sürdürüyor. Koç Grubu
ortağı Butya ile ülkede yedi büyük
alışveriş merkezi açtı. Anadolu Grubu
iki bira fabrikası ve bir Coca-Cola
fabrikası ile Kazakistan’da 2 bin kişiye
istihdam olanağı sağladı.
● Turkuaz Şirketler Grubu
Kazakistan’ın 10 bölgesinde bulunan
ofis, depo ve bayilikleriyle Kazakistan’ın
en büyük dağıtım zincirini
oluşturmakta olup, bünyesindeki
11 şirket ile gıda, temizlik, inşaat
malzemeleri ve kozmetik alanlarında
faaliyet gösteriyor. Bunun yanı sıra
Türk müteahhitlik şirketleri de ülkede
çok önemli projelere imza attı.
Temel sosyal göstergeler
Nüfus: 17,4 milyon
Dil: Kazakça, Rusça
Din: Müslüman (%47), Ortodoks
(%44), Protestan (%2), diğer (%7)
Başlıca sanayi malları: Petrol,
kömür, manganez, kromit, kurşun,
çinko, bakır, titanyum, boksit,
altın, gümüş, sülfür, demir ve
çelik, traktörler ve diğer tarımsal
makineler, elektrikli makineler,
inşaat malzemeleri
Başlıca tarım ürünleri: Hububat
(başta buğday), pamuk, hayvancılık
ürünleri
Başlıca ihraç malları: Petrol ve
petrol ürünleri, demirli metaller,
kimyasallar, makineler, hububat,
yün, et, kömür
Başlıca ithal malları: Makine
ve ekipman, metal ürünler, gıda
maddeleri
Başkent: Astana
Yüzölçümü: 2.724.900
kilometrekare
Kişi başına düşen milli gelir:
13.611 Dolar
Kaynaklar: IMF WEO, T.C. Astana
Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
79
MAKRO-NOMİ
Hükümet kurulursa
sonbahara hızlı gireriz
ABD Merkez Bankası FED'in kararları ve Yunanistan'ın
iflası gibi bir gerginlik yaşanmaz; Türkiye’de de hükümet
kurulur ve ekonomiyi canlandıracak bir dizi tedbir alırsa
yılın son dört ayında büyümeyi toparlayabiliriz.
Prof. Dr. Kerem Alkin
Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı
80
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
2
3 Haziran’da, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu’nda
tüm milletvekillerinin yemin
etmeleri sonrasında, Meclis Başkanlığı
seçimi, bir o kadar da yeni Hükümet
kurulma çalışmalarıyla ilgili takvim
işlemeye başladı. Bu noktada, partiler
arasında, şu anda istişarelerin başladığı,
çeşitli nabız yoklamalarının yürüdüğü
de ifade edilmekte. Eğer, ABD Merkez
Bankası FED’den dolayı bir küresel
gerginlik, Yunanistan’ın iflası gibi bir
bölgesel gerginlik yaşanmaz ve bu arada,
Türkiye’de enflasyonda bir yumuşama
gözlenir ise, olası yeni koalisyon
hükümetinin ekonomi yönetimi de,
Türk ekonomisini canlandıracak bir
dizi tedbiri daha rahatlıkla hayata
geçirebilir ve bu sayede, hem bir
koalisyon hükümetinin fiilen göreve
başlamasının getirdiği moral, hem de
alınacak tedbirlerle, yılın kalan 4 ayında
büyümeyi toparlayabiliriz.
Bu açıdan, Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası’nın (TCMB) Para Politikası
Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak
kararlar da, önümüzdeki aylar için
önem arz ediyor. TCMB’nin son PPK
toplantısı, tesadüf olarak, Meclis’teki
yemin töreni ile aynı güne rast geldi.
TCMB üst yönetimi açısından, PPK
toplantısından bir ‘faiz artışı kararı’
çıkması iki açıdan anlamsız ve
gereksizdi. Birincisi, olası bir faiz artış
kararı, hiç bir tarafın hak etmediği bir
şekilde, ‘siyasi baskı’ izlenimini teyit
eder bir ‘faiz artışı’ olurdu. İkincisi, hazır
ABD Merkez Bankası (FED) ortalığı
yumuşatmış iken, TCMB’nin elindeki
para politikası araçlarının etkinliği
adına, olası bir ‘faiz artışı’ kararını en
gerekli ana saklaması daha akıl kârı
gözüküyor. Kaldı ki, daha 10 gün önce
2,80 TL’nin bile üstünü görmüş olan
dolar-TL kuru 2,70-2,66 TL bandına
gevşemiş iken, şu anda faiz arttırmaya
ne gerek var?
Şu anda, TCMB’nin kendi algısı
ve kredibilitesi açısından, sıkı para
politikasını sürdürmesi anlamlı.
Bununla birlikte, eğer koalisyon
hükümeti kurulur ve siyasi belirsizlik
ortadan kalkarsa, FED söylemini
yumuşatmaya devam ederse ve
Yunanistan meselesi de tatlıya bağlanır
ise, TCMB’nin para politikasını kısmen
yumuşatabileceği bir hareket alanı
oluşmuş olacak. TCMB, bu imkanı
değerlendirmeyi tercih edebilir. Nitekim
Merkez Bankası üst yönetimi, dış
talebin zayıf, iç talepteki büyümenin de
ılımlı düzeyde seyrettiğini düşünüyor.
Ayrıca, gıda fiyatlarında beklenen kısmi
düzeltmenin katkısıyla kısa vadede
enflasyonun düşeceği öngörülmekte.
Tüm bu tablo, sonbaharda, TCMB’nin
de büyümeyi destekleyici bir adım
atabileceğine işaret etmekte.
YUNANİSTAN ARTIK SON
KOZLARINI OYNUYOR
İflasın kıyısında dolaşan ve AB
liderlerini, AB Komisyonu’nu bir türlü
yumuşatamayan Yunanistan, 22 Haziran
pazartesi günü revize edilmiş reform
planını Brüksel’e iletti. Avrupa Birliği
yetkililerinin açıklamaları, Yunanistan’ın,
son ve en kapsamlı teklifini sunsa da,
anlaşmanın halen bir iki gün içerisinde
tamamlanmasının zor olduğuna işaret
ediyor. Yunanistan’ın son paketinde,
kademeli olarak emeklilik yaşı 67’ye
yükseltilirken, birçok vergi istisnası
da düzene sokuluyor. Yunanistan,
KDV oranını yüzde 23, enerji ve ana
gıdalar için yüzde 13, ilaç ve kitaplar
MAKRO-NOMİ
için yüzde 6 olarak öneriyor. Yunan
Hükümeti’nden bir yetkili, son teklifle
Yunanistan’ın anlaşmaya varmak için
istekli olduğunu açık ve net gösterdiğini;
artık topun Avrupa Birliği ve IMF’de
olduğunu belirtmekte.
Tüm bu tablo içerisinde, AB liderlerinin
Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden
ayrılmasına izin vermesinin mümkün
olmadığını ısrarla savunuyorum.
ABD’nin dünyaca tanınmış uluslararası
bankalarından Citibank’ın raporu da
zaten buna işaret ediyor. Citigroup’un
döviz şef stratejistlerinden Steven
Englander, bilgilendirme notunda,
bankanın müşterilerinin yüzde 40’ının,
Yunanistan’ın çıkışının Euro Bölgesi’nin
er ya da geç dağılmasına neden
olabileceğini düşündüklerini belirtmiş.
Englander, “Euro Bölgesi üyeliğinin
tek yönlü bir yol olmadığı belirgin hale
gelirse, sabit getirili piyasalar daha zayıf
üyeler için daha yüksek risk primlerini
fiyatlayacak” demekte.
Englander, bunun etkin bir şekilde
ve sürekli biçimde bu ülkelerdeki
para politikasını sıkılaştıracağını ve
bu ülkelerin Euro’dan çıkıp, faizler ve
para birimlerinin değerini düşürme
yoluyla politikalarını gevşetmenin kendi
çıkarlarına olduğunu bulacaklarını
değerlendirmesine eklemiş. Euro Bölgesi
için Grexit’in “kaybet-kaybet” durumu
olabileceğini söyleyen Englander, “Zira
ekonomik, siyasi ve finansal baskılar
muhtemelen Euro’nun üzerinde
aşağı yönlü riskleri artıracak ve varlık
piyasalarını desteklemek için parasal
genişleme hızlanacak” görüşünü
savunmuş.
YUNANİSTAN İÇİN “BÖLGESEL
PARA BİRİMİ” Mİ?
Borç anlaşmazlığında iyice köşeye
sıkışan Yunanistan için çeşitli ‘çıkış’
senaryoları da konuşulmuyor değil.
Avrupalı uzmanların üzerinde
durdukları alternatif senaryolardan
birisi de, Yunanistan’ın Euro’ya paralel
başka bir ‘bölgesel’ para birimine
geçmesi. Almanya’nın dünyaca meşhur
bankası Deutsche Bank’ın eski baş
iktisatçısı Thomas Mayer, bundan
üç yıl önce paralel para birimine
‘Geuro, yani Yunan Euro’su adının
verilmesini önermişti. Nobel ödüllü
Yunan iktisatçısı Christopher Pissaridis
82
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
de, devletin maaş ve emekli aylıklarını
ödeyemez duruma düşmemesi için
‘zaruri çözüm’ olarak paralel para
birimine geçilebileceğini söyleyenlerden.
Esasen, şu anda Avrupa’da yerel
kullanıma açık bir dizi paralel para
birimi var. Almanya’nın Chiemgau
idari bölgesinde ‘Chiemgaer’ adlı
para biriminin, aralarında 600 ticari
kuruluşla 250 kamu yararlı dernek
olmak üzere 6 bin kullanıcısı bulunuyor.
Bu para banknot ve elektronik işlem
birimi olarak el değiştirebiliyor.
Euro ile tam parite üzerinden
bozdurulabilen Chiemgauer’in Euro’ya
çevrilmesinde yüzde beş oranında
işlem harcı ödeniyor. Bir başka örnek,
İsviçre’de 80 yıldır, 45 bin küçük ve
orta büyüklükteki işletme tarafından
ödeme aracı olarak kabul gören WIR
adlı bölgesel para birimi kullanılıyor.
Bakalım, ‘Yunanistan Krizi’ nerede
bitecek?
ABD’nin dünyaca tanınmış yatırım
bankalarından Goldman Sachs,
uluslararası haber ajansı Reuters’e
atıfta bularak, 22 Haziran Pazartesi
günü yayımladığı raporda, Yunan
bankalarından mevduat çıkışlarının
geçtiğimiz hafta artarak 4 milyar Euro’ya
ulaştığını belirtti. Goldman, bu miktara
ek olarak 22 Haziran Pazartesi günü
de 1 milyar Euro’luk bir çıkışın daha
olabileceği öngörüsünde bulunmakta.
Yunan bankaları ve Yunan
ekonomisinde piyasadaki para miktarı,
yani likidite için bu haftanın kritik
olacağını belirten Goldman, “Avrupa
Merkez Bankası’nın (ECB) fonlaması
şimdiye kadar kesintisiz sürdü.
Ancak politik görüşmeler bir değişimi
tetikleyebilir. Yunan bankalarından
geçtiğimiz 6-7 ay içinde çıkan mevduat
miktarı 45 milyar Euro’ya yakın”
ifadelerine raporunda yer vermiş.
Goldman Sachs, “ECB’nin bankalara
acil durum yardımları hâlâ sürüyor;
ancak artık daha fazla onay alınması
gerekebilir. Sermaye kontrolleri riski,
Yunanistan ile kreditörleri arasında
önümüzdeki günlerde anlaşma
sağlanmazsa öne çıkabilir. Yunan
bankaları ECB fonlamasına mevcut
seviyedeki erişimi kaybederse, sermaye
kontrolü uygulamak durumunda
kalabilirler” değerlendirmesini de
raporda paylaşmış. Bunun Yunan
bankacılık sistemi ve Yunan ekonomisi
açısından algısı ise bir felaket olur.
Bu noktada, Türk bankacılık
sektörünün, uluslararası sermaye
yeterliliği oranları açısından iyi durumda
olduğunu ve Yunan bankalarında
gözlenen bu mevduat çıkışının anlamlı
bir bölümünün, ‘komşu’ olmamız
hasebiyle, Yunanlılar aracılığı ile Edirne,
İzmir, Muğla gibi şehirlerimizdeki,
İstanbul’daki bankalarımıza,
şubelerimize de yönlenmiş olabileceğini
de unutmayalım. Bir iki haftada,
Türkiye’nin verilerinde bu girişin
yansımalarını görebiliriz.
EKONOMİK PERSPEKTİF
Ekonomik büyüme ve inşaat sektörü
üzerinde değerlendirmeler
Türk ekonomisi 2015 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2.3 ile zayıf bir
büyüme gerçekleştirirken, inşaat sektörü aynı dönemde yüzde 3.5
küçülerek olumsuz gidişatı sürdürdü.
Dr. Can Fuat Gürlesel
Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı/
Ekonomi ve Strateji Danışmanlık
Hizmetleri Başkanı
2
015 yılı ilk çeyrek büyüme
verisi yüzde 2,3 olarak
beklentilerin üzerinde
gerçekleşmiştir. Ancak
yüzde 2,3 büyüme Türkiye için
zayıf bir büyüme oranıdır ve
potansiyelinin de oldukça altındadır.
Son üç yılda ortalama yüzde 3,1 olan
büyüme hızı 2015 yılında yüzde
3,0’ün de altına inmiş durumdadır.
DİĞER GELİŞEN ÜLKELER
DAHA HIZLI BÜYÜMEKTEDİR
2015 yılı dünya ekonomisi için
önemli bir dönüşüm sürecini
oluşturmaktadır. ABD Merkez
Bankası FED’in para politikasında
değişime bağlı olarak yeni küresel
mali koşullar oluşmaktadır. Bu yeni
koşullar en çok da gelişen ülkeleri
etkilemektedir. Gelişen ülkeler daha
çok kendi kaynakları ile büyümek
zorunda kalmaktadır ve buna
bağlı olarak da büyüme oranları
düşmektedir. Ancak buna rağmen
çok sayıda gelişen ülke oldukça hızlı
büyümeye devam etmektedir.
2015 yılının ilk çeyreğinde
Hindistan yüzde 7,5, Çin ise
yüzde 7,0 büyümüştür. Güney
Doğu Asya’da Malezya yüzde
5,6, Endonezya yüzde 4,8
büyüme sağlamıştır. Orta ve
Doğu Avrupa ülkelerinde
büyüme hızlanmaktadır.
Büyüme Romanya’da ve
Çek Cumhuriyeti’nde yüzde
4,2, Polonya’da yüzde 3,5
ve Macaristan’da yüzde 3,3
olmuştur. İspanya yüzde 2,7
büyümüştür. Büyümeler Meksika’da
yüzde 2,5 ve Güney Afrika’da yüzde
2,0 olurken, Brezilya ilk çeyrekte
yüzde 1,1 küçülmüştür. Görüldüğü
gibi yeni küresel koşullar içinde hızlı
84
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
büyüyen gelişen ülkeler olduğu gibi
Türkiye gibi büyüme performansı
zayıflayan ülkeler de bulunmaktadır.
İLK ÇEYREKTE BÜYÜME
İÇ TÜKETİM AĞIRLIKLI
Türkiye ekonomisinde son yıllarda
tüketim yerine üretime dayalı
büyümeye geçiş hemen her ortamda
öne çıkarılmaktadır. Önceki
hükümet ve ekonomi yönetimi de
aynı yaklaşımı benimsemiştir. Ancak
2015 yılının ilk çeyreğinde yaşanan
ekonomik büyümenin yine tüketime
dayalı olduğu görülmektedir.
Nitekim ilk çeyrekte imalat sanayi
yüzde 0,8, ticaret yüzde 1,0,
ulaştırma ve iletişim hizmetleri yüzde
1,1 büyürken, madencilik sektörü
yüzde 8,1, inşaat sektörü yüzde 3,5
küçülmüştür. Tarım sektörü yüzde
2,7 büyümüştür. Sanayi, hizmetler,
inşaat, madencilik alanlarında çok
zayıf bir performans yaşanmıştır.
Buna karşın yüzde 2,3 ilk çeyrek
büyümesini özel kesim tüketim
harcamalarındaki yüzde 4,5 büyüme
sağlamıştır. Yılın ilk çeyreğinde özel
tüketim harcamalarındaki büyüme
de çok dengeli değildir. İlk çeyrekte
gıda, giyim-ayakkabı, çeşitli mal ve
hizmetler harcamaları reel olarak
gerilerken, konut, sağlık, eğitim,
ulaştırma-iletişim harcamaları
artmıştır. Özel tüketim harcamaları
tarım ve sanayi ürünlerinden çok
hizmet ürünlerine kaymıştır.
İHRACATIN BÜYÜMEYE
KATKISI NEGATİF
Türkiye’ de son yıllarda tartışılan
bir diğer konu da büyümenin talep
kaynağıdır. Büyümenin daha çok
ihracata yani dış talebe dayalı olması
istenmektedir. 2012 yılı başından
EKONOMİK PERSPEKTİF
yılına göre önemli ölçüde yavaşlamıştı.
2015 yılının ilk çeyrek döneminde ise
inşaat sektörü yüzde 3.5 küçülmüştür.
2014 yılında inşaat sektöründe
büyüme hızı çeyrek dönemler
itibariyle gerilemeye başlamış ve
son çeyrekte yüzde 2.0 küçülme
yaşanmıştı.
İnşaat sektöründeki küçülme 2015
yılının ilk çeyrek döneminde artarak
sürmüştür. İnşaat sektörünün
performansı son iki çeyrektir
ekonomik büyümenin altında
kalmaktadır. 2015 yılının ilk çeyrek
döneminde gayrimenkul ve iş
faaliyetleri sektörü ise yüzde 4,1
oranında büyüme göstermiştir.
bu yana da ekonomide dengelenme
politikaları ile ihracata dayalı bir
büyümeye geçiş hedeflenmektedir.
2012 yılında net ihracatın katkısı ile
büyüme sağlanmış, ancak büyüme
yüzde 2,1’de kalmıştır. 2013 yılında
net ihracatın katkısı negatif olmuş
ve iç talep öne çıkarken ekonomide
büyüme yüzde 4,2’ye yükselmiştir.
2014 yılında ise bu kez yine
net ihracatın büyümeye katkısı
görülmektedir, ancak büyüme yine
yüzde 2,9 ile zayıf kalmıştır.
Ekonomide dengelenme politikaları
son üç yıldır iç ve dış talep arasında
tam bir denge halen kuramamıştır.
Sadece net ihracat ile büyüme
sınırlı kalmaktadır. 2015 yılının ilk
çeyreğinde ise yüzde 2,3 büyümenin
3,31 puanı tüketimden gelirken, net
ihracatın katkısı negatif ve -1.24 puan
olmuştur. Net ihracatın son dört yıldır
büyümeye katkısında görülen bu
oynaklık göstermektedir ki, ihracata
dayalı büyümenin söylemi vardır,
ancak uygulanan yeterli politika ve
destekleri bulunmamaktadır. Net
ihracat iç ve dış konjonktüre göre
büyümeye katkı sağlamaktadır.
İNŞAAT SEKTÖRÜ 2015 YILI İLK
ÇEYREĞİNDE YÜZDE 3.5 KÜÇÜLDÜ
İnşaat sektörü 2014 yılında yüzde 2.2
büyüme göstermiş ve büyüme 2013
TABLO-1: İNŞAAT SEKTÖRÜ
BÜYÜME (YÜZDE)
DÖNEM
2012
2013 Q1
2013 Q2
2013 Q3
2013 Q4
2013
2014 Q1
2014 Q2
2014 Q3
2014 Q4
2014
2015 Q1
İNŞAAT
0.6
6.2
7.8
9.0
6.3
7.4
5.8
3.4
2.0
-2.0
2.2
-3.5
GAYRİMENKUL
1.9
1.3
1.3
1.7
2.3
1.7
2.1
2.1
2.4
3.8
2.6
4.1
KAYNAK: TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
ÖZEL SEKTÖR İNŞAAT
HARCAMALARI 2015 YILI İLK
ÇEYREĞİNDE YÜZDE 1.4 KÜÇÜLDÜ
Özel sektör inşaat harcamaları iki
yıl üst üste yaşanan küçülmenin
ardından 2014 yılında yüzde 9.4
oranında büyümüştü. 2015 yılı ilk
çeyreğinde ise özel sektör inşaat
harcamaları yeniden yüzde 1.4
oranında küçülmüştür. Kamu inşaat
harcamaları ise 2014 yılındaki yüzde
10.8 küçülmenin ardından 2015
yılının ilk çeyrek döneminde de yüzde
9.2 küçülmüştür. Kamu sektöründe
2013 yılındaki büyük projelere
bağlı hızlı büyüme ardından inşaat
harcamalarında küçülme ile birlikte
normalleşme yaşanmaktadır.
TABLO-2: KAMU VE ÖZEL SEKTÖR İNŞAAT
HARCAMALARINDA BÜYÜME (YÜZDE)
GSYİH
2.1
3.1
4.7
4.3
4.6
4.2
4.8
2.3
1.9
2.6
2.9
2.3
DÖNEM
2012
2013 Q1
2013 Q2
2013 Q3
2013 Q4
2013
2014 Q1
2014 Q2
2014 Q3
2014 Q4
2014
2015 Q1
KAMU
SEKTÖRÜ
İNŞAAT
ÖZEL
SEKTÖR
İNŞAAT
GENEL
İNŞAAT
2.8
47.9
25.8
22.3
30.6
30.2
-5.4
-11.6
-11.7
-13.4
-10.8
-9.2
-0.1
-4.8
0.9
3.7
-2.3
-0.7
11.2
12.0
10.0
4.6
9.4
-1.4
0.6
6.2
7.8
9.0
6.3
7.4
5.8
3.4
2.0
-2.0
2.2
-3.5
KAYNAK: TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
85
DÜNYA TURU
IRAKLI
BAVYERA’DAN
heyetten
Türk müteahhitlere
yatırım çağrısı
Türk inşaat firmalarına
yatırım daveti
Almanya’nın en zengin eyaleti
Bavyera, inşaat alanında yabancı
yatırımcıları bekliyor. Bavyera
Ekonomi Bakanlığı Yatırım Ajansı
Tnvest in Bavaria, yatırım yapacak
inşaat firmalarına kolaylıklar
sağlarken, Avrupa’da marka olmak
isteyen inşaat firmaları için büyük
fırsatlar olduğunu belirtiyor.
Bavyera’daki projelerde yer almak
isteyen Türk inşaat firmalarına kendi
dillerinde danışmanlık vermek ve
bilgi almaları için Bavyera Ekonomi
Bakanlığı girişim başlattı.
Türkçe danışmanlık hizmeti verecek
olan Exuv Münih İş Adamları
Derneği Genel Sekreteri Kemal Kaya,
“Bavyera’da inşaat alanında yatırım
yapacak olan Türk firmalarına devlet
teşviği, arsa bulma, 6 ay uygun
fiyata ofis imkanı sağlama gibi
birçok konuda ayrıntılı bilgi vererek
onlara yardımcı olacağız. Üstelik
danışmanlık hizmetlerinden ücretsiz
yararlanacaklar. Türk inşaat firmaları
Bavyera’da Alman inşaat firmaları
ile ortak olma ya da ortak projeleri
birlikte yapma imkanı bulacaklar.
Ayrıca Türk firmaları bu yolla
uluslararası ticaret arenasında bir
marka olma yolunda ilk adımı atma
fırsatı da elde edecekler” dedi.
86
TÜRKİYEİMSADDERGİ
HAZİRAN 2015
KONUT
fiyat artışında
dünya ikincisiyiz
Emlak danışmanlık firması Knight
Frank, dünyada konut fiyatlarının
en hızlı arttığı ülkeleri belirlediği
araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
İrlanda’nın ilk sırada olduğu listede,
Türkiye 55 ülke içinde ikinci sırada
bulunuyor. Araştırmaya göre, son
dönemde konut fiyatlarının en
fazla gerilediği ülkelerin başında ise
iç savaşın patlak verdiği Ukrayna
geliyor. 2014’ün dördüncü
çeyreğinde dünya genelinde konut
fiyatları iki yıl aradan sonra ilk defa
ucuzladı. 55 ülkeden 41’inde geçen
sene konut fiyatları artarken, 14
ülkede ise geriledi. Konut fiyatlarının
2014’te en fazla arttığı ülke yüzde
16,3 ile İrlanda oldu. Bu ülkeyi
yüzde 16,2 ile Türkiye izledi.
Listenin 29’uncu sırasında yer alan
Rusya’da ise 2014’ün tamamında
konut fiyatlarında yüzde 3 artış
yaşandığı belirlendi.
Iraklı üst düzey yetkililer Türk
işadamları ve müteahhitlere Irak’a
yatırım çağrısı yaptı. 28-31 Mayıs
2015 tarihinde düzenlenen Antalya
Mermer ve Doğal Taş Ürünleri
Fuarı’na alıcı heyetleri ile katılan
Iraklı üst düzey yetkililer, Türk
inşaat firmaları ve dernekleri ile
Antalya’da bir araya geldi. Basra
Valiliği Ekonomik Komisyonu
Başkanı Aqeel Al-Khalidi, “Irak’ta
yaşanan olaylar Bağdat ve Basra’da
herhangi bir sorun oluşturmadı.
Türk müteahhitler buralarda hiçbir
sıkıntı yaşamadı. Irak ve Basra’daki
yatırımcıların ve şirketlerin bir
zararı olmadı. Irak’ta çok sayıda
Türk şirketi var. Vizelerini de
kapılardan alabiliyorlar. Şu anda
yaşadıkları hiçbir sıkıntı yok. Basra
ve Irak’taki Türk vatandaşları Irak
vatandaşları kadar rahat bir şekilde
dolaşabiliyorlar. Irak’ta üç büyük
hastane inşaatı var üçünü de Türk
müteahhitler yapıyor. Ayrıca yollar,
üniversiteler ve hastaneler de Türk
şirketleri tarafından yapılıyor.
Iraklı devlet adamı olarak Türk
işadamlarını Irak’a davet ediyorum.
Irak ile Türk şirketlerin anlaşacağını
düşünüyorum” dedi.
DÜNYA TURU
İTALYA’DA
1 Euro’ya satılık ev
İNGİLTERE
inşaat
sektöründe
‘sert yavaşlama’
CIPS/Markit inşaat sektörü satın
alım yöneticileri endeksi (PMI)
verilerine göre, İngiltere’de inşaat
sektörü aktivitesi nisan ayında
54,2’ye geriledi. İngiltere’de mart
ayında inşaat sektörü aktivitesi
57,8 seviyesindeydi. Nisan ayı
verisi, son 22 ayın en düşük
seviyesini gösteriyor. Markit’in
PMI verilerinde 50 üzerindeki
veriler büyümeyi işaret ederken, bu
seviyenin altındaki veriler daralma
anlamına geliyor. Markit tarafından
yapılan açıklamada nisan ayı
itibariyle İngiltere’de inşaat sektörü
verilerinin yılın ikinci çeyreğine
ilişkin “sert yavaşlamaya” işaret ettiği
belirtilirken, bazı önde gelen inşaat
şirketlerinin yatırım kararlarını 7
Mayıs’ta yapılacak genel seçimden
sonra vermeyi planladığı vurgulandı.
Nisan ayı verilerini değerlendiren
Markit Kıdemli Ekonomisti Tim
Moore, genel seçimin ekonomik
belirsizlik oluşturduğunu
vurgulayarak, “İnşaat şirketleri bütçe
düzenlemelerini erteliyor ve inşaat
projelerine ayrılan kısmı azaltıyor”
dedi.
ÇİN’DE
emlaktaki sorunlar
çelikten sonra
bakırı da vurabilir
Hem çelik hem de bakırın en
büyük tüketicisi konumunda ve her
birinde dünya tüketiminin yaklaşık
yarısına sahip olan Çin’de emlak
sektöründeki yaşanan düşüşün
çelikten sonra bakır talebini de
vurabileceği belirtildi. Çin’de
gayrimenkul yatırımı; 2015’in
ilk çeyreğinde 2009 yılından bu
yana en düşük oran olan yüzde
8,5’e kadar yavaşlarken, ortalama
yeni ev fiyatları mart ayında yüzde
6,1 düştü. Bu, aylık bazda art
arda yaşanan 7’nci düşüş oldu.
Bu azalış nedeniyle Çin Demir
ve Çelik Derneği’nin (CISA)
bildirdiğine göre; Çin’in görünür
çelik tüketimi, 2014’de 30 yıl
içinde ilk kez düştü ve bu yıl da
ilk çeyrekte yüzde 6,2 azalarak
düşmeye devam etti. Goldman Sachs
analisti Max Layton, son yaşanan
çelik talebindeki keskin düşüşün,
bakır piyasasının durumunun da
kötüye gidebileceğinin işaretçisi
olabileceğini belirtti. Bakır, inşaat
sürecinin sonlarına doğru elektrik
kablolama ve boru tesisatlarında
kullanılırken; çelik genellikle
inşaat yapımının ilk aşamalarında
kullanılıyor. Bunun yanında, konut
satıldığında tüketici aletleri için de
ek bakıra ihtiyaç duyuluyor.
İtalya’nın Sicilya adasında yer
alan Lecce nei Marsi köylerindeki
tarihi evler sadece birer Euro’dan
satışa çıkarıldı. Yetkililer, İtalya’nın
en güzel köşelerindeki bu tarihi
köy evlerinin ‘yıkılmak zorunda
kalmaması için’ bu kararı aldıklarını
söyledi. Köylerin nüfuslarının yıllar
geçtikçe giderek azaldığı ve evlerin
terk edildiğini belirten İtalyan
yetkililer, bu uygulama sayesinde
bu bölgeleri yeniden canlandırmayı
umduklarını söyledi. Yetkililer,
evlerin neredeyse “bedavaya” satışa
sunulduğunu ancak bu evlerden
birini satın alacak herkesin, evi
restore etmek için en az 18 bin Euro
(52 bin 825 TL) harcama yapmaya
söz vermesi gerektiğini de belirtti.
HAZİRAN 2015
TÜRKİYEİMSADDERGİ
87
ludur
Silikon
silinir
Kolay
utmaz
r
Leke t
yaratı
r
e
l
y
yüze
korur
z
n
ü
a
s
s
m
ü
a
Pür
er z
kleri h
n
e
r
,
ı
ğın
Canlılı
İç cephe boyası denince, ilk akla gelen isim Türkiye’nin ilk silikonlu boyası AlpinaSilan’dır.
AlpinaSilan, silikon esaslı yapısıyla kolay silinir, pürüssüz yüzeyler yaratır. Leke tutmaz,
canlılığını her zaman korur. Özel ipeksi mat dokusuyla iç cephenizin yıllarca temiz
kalmasını, güzel görünmesini sağlar.
www.facebook.com/f illiboya
www.twitter.com/f illiboya
www.f illiboya.com
Türkiye İMSAD dergi Haziran 2015 Sayı 22
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Construction Material
terial Producers
Haziran 2015 • Sayı 22