Avrupa Yolunda Engelli Parkur
Transkript
Avrupa Yolunda Engelli Parkur
AVRUPA YOLUNDA ENGELLİ PARKUR © Alessandro Penso AB SINIRLARINDA SİYASİ BİR İNSANİ KRİZ ARALIK 2015 TERİMLER Sığınmacı : Yoğun şiddet veya zulümden kaçarak, kendi ülkesi dışında bir ülkede, korunma arayan ve ilgili uluslararası ve ulusal mekanizmalar kapsamında mülteci statüsü başvurusunun sonuçlanmasını bekleyen kişidir. Göçmen : Gönüllü ya da zorunlu sebeplerle veya yasal ya da kayıtdışı yollarla göç etmiş olmasından bağımsız olarak; uyruğu veya vatandaşı olduğu ülkenin sınırları dışında bulunan ve bir yıldan uzun bir süre yabancı bir ülkede ikamet eden kişidir. Mülteci: Irk, din, uyruk, siyasi görüş veya belirli bir sosyal gruba ait olması nedeniyle zulüm görme korkusundan dolayı vatandaşı olduğu ülkenin dışında olan ve bu ülkenin korumasından faydalanamayan veya korku nedeniyle faydalanmak istemeyen kişi yahut yukarıda sayılan sebeplerle geçmişte ikamet ettiği ülkenin dışında olan ve geri dönemeyen veya korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişidir. Tıbbi insani yardım kuruluşu olan Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) insanlar arasında hukuki statülerine göre ayrım gözetmemektedir. Sunduğumuz insani yardım hizmeti yalnızca tıbbi ve insani ihtiyaçlara dayanmaktadır. Genel olarak kullanılan hukuki terimler hiçbir zaman hastalarımızı göçe zorlayan koşulların karmaşıklığını, bu yolda maruz kaldıkları travmaları ve koruma ve destek ihtiyaçlarını yeterli derecede yansıtamayacaktır. Bu raporda kullanılan terimler söz konusu gerçeklere dair önyargısız veya tarafsızdır. © Francesco Zizola / Noor |2 İÇİNDEKİLER • ÖZET4 • TEMEL BİLGİLER VE RAKAMSAL VERİLER 7 • GİRİŞ 8 • AVRUPA BİRLİĞİ SIĞINMA POLİTİKALARI VE HUKUKİ ÇERÇEVE 11 • AVRUPA YOLUNDA ENGELLİ PARKUR 15 1. ADIM: KAÇIŞ 15 2. ADIM : DENİZİ AŞMAK 17 3. ADIM: YUNANİSTAN VE İTALYA’YA ULAŞMAK 26 4. ADIM : GÜNEYDEN KUZEYE GEÇMEK 40 • KRİZ KARŞISINDA AVRUPA’NIN BAŞARISIZLIĞI 50 • SONUÇ: ACİL DEĞİŞİM ÇAĞRISI 53 3| ÖZET Ülkelerindeki çatışma, zulüm ve dayanılmaz koşullar nedeniyle yaklaşık 60 milyon kişinin yerinden edildiği günümüz koşullarında, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük küresel göç kriziyle karşı karşıyadır. Şaşırtıcı olmamakla beraber, Avrupa hala 2015 yılı içerisinde -yaklaşık bir milyon- mülteci ve göçmenin sınırlarından geçmesinin şokunu yaşamaktadır. 2015 yılı Avrupa’nın, yüzbinlerce savunmasız insanın acil yardım ve koruma ihtiyacına cevap verme konusunda felaket derecesindeki başarısızlığı ile anılacaktır. Avrupa ülkeleri, yalnızca iç ve dış AB sınırlarına ulaşan mülteci ve göçmenlerin acil insani ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamakta topluca başarısız olmakla kalmamış; bunun yanı sıra Avrupa Birliği’nin -son 15 yılda geliştirilmiş ve 2015 yılında daha da güçlendirilmiş olan- caydırma ve göçmenlik karşıtı politikaları yüzünden, insan kaçakçılığı şebekelerine yönelik talep artmış ve insanları sağlık ile yaşamlarını riske atan çok daha tehlikeli rotalara doğru itmiştir. Bugün tanık olduğumuz kabul krizinin oluşumunda bu politikaların ciddi bir payı vardır: Avrupa’ya gelmek için her şeyi göz almış olan insanlar denizi geçmek zorunda bırakılıyorlar ve Güney Avrupa ülkeleri onların ihtiyaçlarına cevap vermekte başarısız oluyor. © Will Rose / Greenpeace Çatışmalardan ve korkunç yaşam koşullardan kaçarken, Türkiye’den Balkan ülkelerine kadar farklı noktalarda dikenli teller, kapalı sınır kapıları, tehditkar askerler ve kolluk kuvvetleri tarafından karşılanan; ardından İtalya veya Yunanistan’a tehlikeli deniz yolculukları yapmak zorunda kalan; karaya adım attıklarında ise, insanlık dışı karşılama koşulları ve sürekli değişen karmaşık kayıt prosedürleriyle baş etmek zorunda kalan binlerce kadın, erkek ve çocuk, Avrupa kapılarına ulaştıklarında bir başka engelli parkurla karşı karşıya kalmıştır. 2015 yılı boyunca Avrupa Birliği ve üye devletler tarafından sayısız toplantı, konferans ve planlama yapılmıştır. Buna rağmen çoğu devlet AB’ye kadar ulaşabilmiş mülteci ve göçmenlere yardım sağlamak konusunda ya isteksiz davranmış ya da başarısız olmuştur. 3 Kasım 2015 itibarıyla, 14 üye devlet ortak bir şekilde, toplam 160 bin mülteciyi yerleştirme taah- |4 hüdüne karşılık ancak 2 bin 284 kişilik kontenjan açabilmiş ve şu ana kadar İtalya’dan sadece 86 kişi etkili bir biçimde yerleştirilebilmiştir. Devlet ve BM destekli geleneksel yardım sistemi de insanların ihtiyaçlarına yeterli biçimde yanıt vermekte zorlanmıştır. Bunun yerine idari, kurumsal ve siyasi engelleri aşmada daha etkili olan sivil toplum ve gönüllü gruplar, mülteci ve göçmenlere yolculukları boyunca temel hizmetlerin sunulması anlamında kilit faktör olarak ortaya çıkmışlardır. Bu sivil faaliyetlerin merkezinde, on binlerce muhtaç insana yardımcı olmak için zamanını, bağışlarını ve parasını gönüllü olarak adamış vatandaşların güçlü dayanışması yer almaktadır. Bir acil tıbbi insani yardım kuruluşu olarak Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), 2015 yılı içerisinde Avrupa’daki faaliyetlerini artırmış ve hareket halindeki sayısız insanın ihtiyaçlarını karşılamak üzere mobil birimler oluşturmaya odaklanmıştır. MSF daha önce, Avrupa’da hiç bu kadar çok projeye sahip olmamış; hayat kurtarmak amacıyla üç tane arama kurtarma gemisini harekete geçirme kararı almamıştır. Avrupa hükümetleri için ise; uluslararası yükümlülükleri yerine getirip hayatları risk altında olan bu insanlara yardım etmek hiç bu kadar acil önem taşımamıştır. Hatta, 2015 itibarıyla Avrupa hükümetlerinin yıllardır göz ardı etmeye çalıştığı birçok rahatsız edici gerçek açığa çıkmıştır. • Sınırların kapatılması insanları göç etmekten alıkoymamakta; yalnızca rotalarını değiştirmeye sebep olmaktadır. • Caydırma politikaları insani ve tıbbi açıdan doğrudan, yıkıcı sonuçlar barındırmaktadır. • Acilen ihtiyaç duyulmasına rağmen Lübnan, Türkiye veya Ürdün’deki kamplara yapılan artan miktardaki insani yardımlar; AB üye devletlerini, AB sınırları içerisindeki mültecileri kabul etme, onlara yardım ulaştırma ve koruma yükümlülüklerinden azat etmemektetir. Ayrıca, Avrupa’da güvenli bir yaşam arayan insanları da durdurmayacaktır. Savunmasız insanları, insanlık onuruna yakışan karşılama koşullarından mahrum bırakıp uyruklarına dayanarak engellemek ve geri göndermek suretiyle Avrupalı devletler, uluslararası mülteci ve insan hakları kanunun temellerine zarar vermiştir. Önümüzdeki yeni yılla birlikte ve olası bir mülteci akını öncesinde, Avrupa ve üye devletler, 2015 yılında yapılan yanlışları düzeltme fırsatına sahiptir. Avrupa, bu engellerle dolu süreci ortadan kaldırmalı ve ümitsiz koşullardan kaçan mülteci ve göçmenlere yardım, güvenlik ve yasal bir geçiş yolu sağlamalıdır. Bu rapor, yalnız veya aileleriyle birlikte yolculuk yapan; savaştan, zulümden ve aşırı yoksulluktan kaçan; Avrupa’da sığınma ve daha iyi yaşam koşulları arayan; Avrupa’ya doğru bu engelli yolculuğa çıkmaktan başka seçenekleri bulunmayan kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin hikayelerini anlatmaktadır. Sadece AB’nin bugüne kadar verdiği yanıtın savunmasız insanların acil insani ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak konusunda nasıl başarısızlığa uğradığını değil; aynı zamanda insanların sağlık ve yaşamları üzerinde yer yer trajik etkilere sebep olarak durumun kötüleşmesine nasıl katkıda bulunduğunu da açıklamaktadır. Rapor, Avrupa’nın “caydırıcı filtreleme” görevi gören ölümcül deniz yolculuklarına, dikenli tellere ve kötü karşılama koşullarına bel bağlayamacağını vurgulamaktadır. Mevcut söylem ve politikaların sürdürülmesi mümkün değildir. İstikrarsızlık, Suriye, Libya, Irak ve Afganistan’da tüm şiddetiyle devam ettikçe; AB ve Avrupa hükümetleri mevcut politikalarını değiştirmek zorunda ve çaresiz biçimde koruma ve yardım arayan mülteci ve göçmenlere insancıl ve insani yardım sağlamalıdırlar. AB ve Avrupa Devletleri aşağıdakileri yerine getirmek durumundadır: ve yasal geçiş kanalları açılmalı, özellikle Türkiye ve Yunanistan arasındaki Evros kara sınırı da dahil olmak üzere dış karasal sınırlarda sığınma başvurusunda bulunmalarına izin verilmelidir. Bu zorunluluk, aile birleşmesi, insani vize (humanitarian visa), kolaylaştırılmış vize prosedürleri, ikamet ve taşınma gibi yasal giriş düzenlemelerini de kapsamalıdır. • Düzensiz göç ve insan kaçakçılığı şebekelerine yönelik talebin azaltılması için yasal göç yolları oluşturulmalıdır. • Denize düşen hayatları kurtarmak için daha istekli bir arama kurtarma operasyonu oluşturulmalı. Bu operasyon, tehlike içerisindeki tekneleri çıkış noktalarına olabilecek en yakın noktalarda faal bir şekilde aramalı ve aynı zamanda uygun kabul koşulları, tıbbi bakım ve mağduriyet değerlendirmesi gibi insancıl prosedürlerin yer aldığı varış noktaları ile desteklenmelidir. • Yalnızca caydırma tedbirlerine değil; AB standartlarına uygun karşılama koşullarına da yatırım yapılmalıdır. Avrupa dışa kapalı kale yaklaşımından uzaklaşıp sınırlarına ulaşan kişilerin başta tıbbi ve ruh sağlığı ihtiyaçları olmak üzere belirli ihtiyaç ve hassasiyetlerine yanıt vermek için tasarlanan bir karşılama yaklaşımına geçmelidir. • İşlevsel bir ortak Avrupa sığınma sisteminin yokluğunda, AB içi göç programları ve AB’ye yönelik güvenli bir geçişin oluşturulmasına daha fazla yatırım yapılmalıdır. • Devlet yetkilileri ve suç çetelerinin neden olduğu şiddet ve suistimale son verilmelidir. • Sığınmacılar için hızlı bir şekilde güvenli 5| © Alessandro Penso |6 TEMEL BİLGİLER VE RAKAMSAL VERİLER GÖÇÜN NITELIKSEL VE NICELIKSEL ÖZELLIKLERI: •1 Ocak-31 Aralık tarihleri arasında tahmini olarak 1 milyon 8 bin 616 kişi Avrupa’ya geçiş yapmıştır, •%49’u Suriye, %21’i Afganistan ve %9’u Irak olmak üzere bunların %84’ü mülteci veren ülkelerden gelmiştir; • %17’si kadın ve %25’i 18 yaş altındaki çocuklardır. AVRUPA’NIN GÖÇ POLITIKALARININ SAĞLIK ÜZERINDEKI ETKILERI 1 Ocak - 15 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF ekipleri, İtalya ve Yunanistan üzerinden Akdeniz’deki arama kurtarma gemilerinde ve ayrıca Balkanlar ve Batı Avrupa’da mülteci ve göçmen akını sırasında yaklaşık 100 bin sağlık muayenesi yapmıştır. Mayıs - Aralık 2015 tarihleri arasında MSF, 23 bin 747 mülteci ve göçmeni denizden kurtarmış ve bu kişilere yardım sağlamıştır. Kötü koşullarda yapılan yolculukların, temel yardım eksikliğinin ve aynı zamanda şiddetten kaynaklanan yaralanma ve ruhsal travmaların fiziksel sağlık ve ruh sağlığı üzerindeki sonuçlarına tanık olmuş ve bunları tedavi etmiştir. MSF sağlık ekipleri tarafından tedavi edilen hastalıkların birçoğu, AB devletleri tarafından ortaya konacak insani standartlara ulaşmış güvenli geçiş ve karşılama koşullarıyla kolayca engellenebilirdi. Yunanistan ve Sırbistan’daki sağlık ekiplerimiz, bu iki ülkedeki toplam tıbbi müdahelenin %18’ini temsil eden travmayla ilişkili 12 bin 214 hastayı tedavi etmiştir. En şiddetli 408 travma vakasından %70’i yolculukları sırasında fiziksel şiddet, hırsızlık veya sözlü istismar ve zulme maruz kaldıklarını rapor etmiştir. AVRUPA’DA MSF 2015 yılında MSF, Avrupa’daki mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere tahmini olarak 31.5 milyon Euro harcamış ve 534 çalışanını harekete geçirmiştir. •Akdeniz’deki üç gemide arama kurtarma faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere 45 MSF çalışanı ve 11.5 milyon Euro bütçe ayrılmıştır. •Ayrıca İtalya, Yunanistan, Balkanlar ve varış ülkelerindeki mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarını gidermek üzere ilaveten 489 personel ve 20 milyon Euro ayrılmıştır. 7| GİRİŞ: POLİTİKA KAYNAKLI İNSANİ KRİZ “Çocuklarımızın güvenliği için Avrupa’ya göçtük; güvende olduklarından emin olmak ve iyi eğitim almalarını sağlamak için. Çünkü Suriye’de hiçbir şey kalmadı. Yaşadığım şehir yerle bir oldu. Ancak Avrupa’ya ulaşmanın bu kadar zor olduğunu bilseydim, onları asla göndermezdim. Bunları yaşayacağıma Suriye’de ölmeyi tercih ederdim. Avrupa’daki insanların bize iyi davranacağını düşünmüştüm. Yolculuk sırasında yaşanan zorluklardan ötürü, bazılarımız pes ederek Suriye’ye geri döndü ve orada hayatlarını kaybetti. Toplamda 33 defa tutuklandım. Yunanistan, Makedonya, Sırbistan ve Macaristan’da hapse atıldım. Neden? Anlamıyorum. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım. Çalmadım ya da öldürmedim. Ölümden kaçarken bulduğum tek şey yine ölüm oldu. Benim geleceğim çocuklarımın geleceği. Tabi eğer onların nerede olduklarını bilseydim...”. *Karısı ve dört çocuğunun izini kaybettikten sonra ormanda yalnız yaşayan Suriyeli bir adam, kış 2014, Sırbistan. 2015 yılında, bir milyonu aşkın insan Afrika, Asya ve Orta Doğu’dan kaçarak Avrupa’ya ulaşmak için hayatlarını riske atmıştır. Bunlardan %84’ü dünyanın en çok mülteci üreten 10 ülkesinden gelmiştir. Avrupa’daki resmi söylem kıtanın sürekli artan mülteci ve göçmen dalgasının altında ezildiğini ifade etme eğilimine sahip olsa da; gelen insan sayısı Avrupa’nın toplam nüfusunun %0.2’sinden daha azdır. Hatta, çatışma bölgelerinden kaçan insanların büyük çoğunluğu sınırlar içerisinde yer değiştirmiş veya komşu ülkelerde yaşamaktadır. 2014 yılında sadece Türkiye, Pakistan ve Lübnan, dünyadaki mültecilerin üçte birine ev sahipliği yapmıştır1. 5.8 milyon nüfuslu bir ülke olan Lübnan’da mülteciler, toplam nüfusun neredeyse %30’unu oluşturmaktadır. 2015 yılına dönüp baktığımızda, hiç şüphesiz ki bu yıl Avrupa’da, dışsal sebeplerin ortaya çıkardığı bir “mülteci krizinin” hakim olduğu yıl olarak anılacaktır. Ancak, AB sınırlarında ortaya çıkan bu insanlık krizi, herhangi bir doğal afetin veya öngörülemeyen bir felaketin sonucu değildir. Bu, büyük oranda Avrupa Birliği’nin yeterli insancıl politikalar geliştirememesi ve engellenemez fakat öngörülebilir olan bu insan hareketiyle baş edememesinin neden olduğu politika kaynaklı bir krizdir. Yıllarca AB ve Avrupa hükümetleri, Avrupa’da güvenli bir yaşam arayan mülteci ve göçmenleri caydırmak amacıyla oluşturulmuş ve sistemli bir biçimde sınırların kapatılmasını hedef alan önlemlere yatırım yapmayı tercih etmişlerdir. Bu politikalar arasında; iç ve dış AB sınırlarına tel örgü inşa edilmesi, düzensiz göçle “mücadeleyi” hedefleyen katı sınır kontrolleri, mülteci ve göçmenlerin ilk varış ülkelerinde veya AB dışındaki geçiş ülkelerinde tutulması, göçmen alıkoyma yöntemlerinin kullanımının artırılması ve başta İtalya ve Yunanistan olmak üzere sığınma talep edilen ilk ülkelerde kronikleşen standart altı ve yetersiz kabul koşullarının sürdürülmesi yer almaktadır. Sonuç olarak, birçoğu savaştan ya da zulümden kaçarken yardım ve koruma arayan bu mülteci ve göçmenler; şiddet, keyfi alıkoyma, kötü muamele, © Alex Yallop / MSF |8 gasp, cinsel şiddet, insan kaçakçılığı, sınırda geri itme ve ilk sığınma ülkelerinde insanlık dışı kabul koşullarıyla karşılaşmaktadırlar. Avrupa’ya açılan kara sınırlarının birçoğunun (İspanya-Fas, Türkiye-Bulgaristan ve Türkiye-Yunanistan sınırları) kapatılmasıyla, çoğu insan için muhtemel tek giriş denizyolu olarak ortaya çıkmaktadır. 2015’in ilk yarısında, insanların büyük çoğunluğu Avrupa’ya Orta Akdeniz rotası (asıl olarak Libya’dan İtalya’ya) üzerinden ulaşırken; hareketlilik Temmuz 2015’den itibaren Doğu Akdeniz rotasına (Türkiye’den Yunanistan’a) yönelmiş bulunmaktadır ve Eylül 2015’te günlük ortalama 6 bin kişi Yunanistan kıyılarına ulaşmaktadır. 31 Aralık itibarıyla, 2015 yılında denizi aşarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatını yitiren insan sayısı en az 3 bin 771’dir. AB ve Avrupa hükümetlerinin kısıtlayıcı politikaları bugün, sığınma hakkını her zamankinden daha fazla tehdit ederken, mülteci ve göçmenlerin sağlık ve yaşamlarını da riske atmaktadır. Son on beş yıldır MSF, Avrupa’da mülteci, sığınmacı ve kayıt dışı göçmenlere tıbbi yardım ve insani destek sağlamak üzere faaliyetlerini sürdürmektedir. Geçtiğimiz sene, özellikle 2015 yazının başlarından itibaren, kuruluş Avrupa’daki faaliyetlerini büyük ölçüde artırmak zorunda kalmıştır. Uluslararası bir tıbbi insani yardım kuruluşu olarak MSF’nin denizde arama kurtarma operasyonları düzenlemesine ve Avrupa’nın giriş noktalarına yardım sağlamasına duyulan ihtiyaç, var olan devlet yardımlarının yetersiz olduğunun açık bir beyanıdır. MSF daha önce, Avrupa’da hiç bu kadar çok projeye sahip olmamış; hayat kurtarmak amacıyla üç arama kurtarma gemisini harekete geçirme kararı almamıştır. Avrupa hükümetleri için ise; uluslararası yükümlülükleri yerine getirip hayatları risk altında olan bu insanlara yardım etmek hiç bu kadar hayati önem taşımamıştır. Her ne kadar 2015 yılında, AB ve üye devletler tarafından sığınmacı ve mültecilerin yer değişimi ve yeniden yerleştirme önerileri gibi bazı yeni ve olumlu önlemler alınmış olsa ve hatta Almanya gibi bazı ülkeler bir milyondan fazla mülteci ve göçmeni kabul etmiş olsa da; Avrupa’nın krize verdiği yanıt fazlasıyla yavaş ve yetersiz kalmıştır. Yer değiştirme ve yeniden yerleştirme programları zorunlu olmadığı gibi devletlerin birçoğu da katılmak konusunda şu anda kadar isteksiz davranmışlardır. 14 üye devlet 160 bin kişilik Avrupa içi yer değiştirme taahhüdüne karşılık, 3 Kasım 2015 itibarıyla, ancak 2 bin 284 yer ayırabilmiş ve sadece 86’sı İtalya’dan etkili bir biçimde taşınmıştır. Kış mevsimine girerken, binlerce kadın, erkek ve çocuğun sağlıkları ve yaşamları her zamankinden daha fazla risk altındadır ve AB politikaları ve eylemleri her zamankinden çok daha yetersiz bir hal almıştır. Bu rapor tek başlarına veya aileleriyle yolculuk yapan, savaştan, zulümden ve aşırı yoksulluktan kaçan, Avrupa’da sığınma ve daha iyi yaşam koşulları arayan, Avrupa’ya doğru bu engelli yolculuğa çıkmaktan başka seçenekleri olmayan erkek, kadın, çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin hikayelerini anlatmaktadır. Bu rapor AB’nin verdiği yanıtın bugüne kadar nasıl yalnızca savunmasız insanların acil insani ve tıbbi yardım ihtiyaçlarına yanıt vermekte başarısız olduğunu değil; aynı zamanda bu yanıtın insanların sağlık ve yaşamları üzerinde bazen trajik etkiler yaratarak durumlarının kötüleşmesine nasıl katkıda bulunduğunu açıklamaktadır. Bu rapor gösteriyor ki, Avrupa ölümcül deniz yolculuğunu, dikenli telleri ve yetersiz kabul koşullarını “caydırıcı filtreleme” yöntemi olarak kullanıp buna bel bağlayarak hareket etmeye devam edemez. Mevcut söylemin ve politikaların sürdürülmesi mümkün değildir! Suriye, Libya, Irak ve Afganistan’da istikrarsız koşullar şiddetlenmeye devam ederken, AB öncelikle kendi politikalarının insan hayatı karşısındaki değerini tanımalı ve kendi söylemini, çaresiz bir durumda koruma ve yardıma muhtaç mülteci ve göçmenlerin yardım, koruma ve kabul edimini sağlamak üzere değiştirmelidir. 9| |10 © Francesco Zizola / Noor AVRUPA BİRLİĞİ SIĞINMA POLİTİKALARI VE HUKUKİ ÇERÇEVE 2015 yılı boyunca, gitgide artan sayılarda AB’nin kıyılarına ulaşan mülteci ve göçmen akınına verdiği yanıt, Avrupa Ortak İltica Sistemi’nin mevcut genel çerçevesi içerisinde ve Mayıs 2015’ten itibaren geliştirilen ek anlaşmalar ve planlar temelinde şekillendirilmiştir. Aşağıda açıklandığı üzere, bu planlar Avrupa’ya ulaşan mülteciler ve göçmenlerin insani yardım ve korunma ihtiyaçlarını ele almaktan çok, Avrupa’ya gelişlerin engellenmesine odaklanmıştır. AVRUPA’DA GENEL İLTICA ÇERÇEVESI: AVRUPA ORTAK İLTICA SISTEMI Avrupa Ortak İltica Sistemi (OAİS)2 1999 yılında Avrupa Konseyi tarafından sığınmacılara açık ve adil bir sistem içerisinde eşit davranılmasını sağlamak üzere ortak kuralların belirlenmesi amacıyla başlatılmıştır. O tarihten bu yana iltica konusunda ortak asgari standartları düzenleyen çeşitli yasal tedbirler alınmıştır. kriterleri belirlediği için sığınmacıların dolaşımı açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bu yönetmelik genellikle birden fazla ülkeden geçerek yolculuk yapan sığınmacıların sığınma taleplerinin incelenmesi ve karara bağlanması için ilk varış ülkelerine geri gönderilmesi için kullanılmaktadır. 2015 YILINDAKI GELIŞMELER: AVRUPA GÖÇ GÜNDEMI VE UYGULAMASI 2015 yılında Avrupa’da güvenlik ve koruma talep eden insanların sayısının artmasıyla beraber AB kurumları bir dizi plan ve politikayı uygulamaya koymuştur. Mayıs 2015’te Avrupa Komisyonu yeni Avrupa Göç Gündemi’ni sunmuş, sınırlardaki sözde “acil durum” için doğrudan önlemler ve uzun vadeli politika değişiklikleri önermiştir.3 Dublin Yönetmeliği sığınmacının talebini inceleme sorumluluğunun hangi ülkede ki bu genelde ilk giriş yapılan ülkedir- olacağını belirleyen © Alessandro Penso OAİS beş kilit belgeden meydana gelmektedir: Yeterlilik Yönergesi, İltica Prosedürü Yönergesi, Kabul Koşulları Yönergesi, Dublin III Yönetmeliği ve EuroDAC Yönetmeliği. AVRUPA KOMISYONU TARAFINDAN TANIMLANAN VE MAYIS 2015’TE KABUL EDILEN AVRUPA GÖÇ GÜNDEMI ACIL DURUM ÖNLEMLERI •2015 - 2016 dönemi için Frontex Poseidon (Yunanistan) ve Triton (İtalya) ortak operasyonları bütçesine ek olarak 26.8 milyon Euro temin edilmiştir ve Triton operasyon alanı Sicilya kıyılarının 138 deniz mili güneyine kadar genişletilmiştir. •Ön saflardaki üye devletlere ulaşan mültecileri ve göçmenleri hızlıca tanımlamak, kaydetmek ve parmak izlerini almak ve yer değiştirme veya iadeleri koordine etmek üzere “sıcak nokta” (hotspot) adlı yeni bir kavram oluşturulmuştur. Bu işbirliği Avrupa İltica Destek Ofisi (EASO), AB Sınır Güvenliği Birimi (Frontex), AB Polis İşbirliği Teşkilatı (Europol) ve AB Hukuki Destek Birimi (Eurojust) ile ön saflardaki üye devlet yetkilileri arasında işbirliğini içermektedir. •22 Haziran tarihinde Akdeniz’de “EUNAVFORMED - Sophia” adlı Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CDSp) operasyonu yürütülmüştür. Bu askeri operasyonun amacı “gemilerin ve aynı zamanda göçmen kaçakçıları veya tacirleri tarafından kullanılan veya kullanıldığından şüphelenilen malların tanımlanması, yakalanması ve imha edilmesi amacıyla sistemli çalışmalar gerçekleştirmektir”. •Uluslararası koruma ihtiyacı içinde olan insanların yer değişimi (160 bin sığınmacı) ve yeniden iskanı (20 bin mülteci) taahhüdü. UZUN VADELI STRATEJI •Düzensiz göç teşviklerinin azaltılması •Hayatların kurtarılması ve dış sınırların güvenlik altına alınması •Sağlam bir iltica politikasının geliştirilmesi (Avrupa Ortak İltica Sistemi’nin tam kapsamlı uygulaması dahilinde) •Yasal göç konusunda yeni bir politika tanımlanması © Alex Yallop / MSF |12 O tarihten bu yana, göç ve diğer kilit önlemler konusunda gündem maddelerinin bazılarının kabulü amacıyla 27 Mayıs ve 9 Eylül 20154 tarihlerinde iki uygulama paketi, çeşitli zamanlarda istisnai zirveler ve bakanlık seviyesinde toplantılar düzenlenmiştir. Batı Balkan Göç Yolu’nu konu alan 25 Ekim 2015 tarihli AB Devlet Başkanları Toplantısı’nda ülkeler arasında daha iyi koordinasyon, “göç akınının yavaşlatılması” için sınır yönetiminin kuvvetlendirilmesi, sığınma koşullarının iyileştirilmesi ve kaçakçılık ve tacirliğin takip edilmesi konularına odaklanan 17 maddelik eylem planında uzlaşılmıştır.5 Yer değiştirme ve yeniden iskan konusunda, Temmuz 2015’te daha somut öneriler yapılmış, Adalet ve İçişleri Kurulu açık bir şekilde uluslararası korumaya ihtiyaç duyan 22 bin 504 yerinden edilmiş AB dışından insanın yeniden iskanına karar vermiştir.6 14 ve 22 Eylül 2015 tarihlerinde Adalet ve İçişleri Olağanüstü Konseyi, 160 bin sığınmacının İtalya ve Yunanistan’dan diğer AB üye devletlerine tekrar yerleştirilmesine karar vermiştir7. Son aylarda öncelik verilen diğer bir konu da geri göndermeler olmuştur. 9 Eylül 2015 tarihinde üye devletlerin “düzensiz göçmenleri” geri gönderme kapasitesini artırmak amacıyla AB Geri Gönderim Eylem Planı öne sürülmüştür. Yapılan diğer öneriler arasında “kendi inisiyatifiyle ortak geri gönderim operasyonlarını organize etme, iade amacıyla iyileştirilmiş iade kurallarının üçüncü ülkeler tarafından kabul edilmesini destekleme, üçüncü ülkelere yönelik teşvikleri artırma ve 400 bin kabul edilmemiş sığınmacıyı iade etme hakkına8“sahip olacak özel bir geri gönderim biriminin Frontex bünyesinde yıl sonundan önce kurulması yer almaktadır.9 Aralık ayında bu fikir Avrupa Komisyonu’nun Frontex’in yerini daha özerk ve etkili bir organın alması için yeni bir Avrupa Sınır ve Kıyı Koruma teşkilatı oluşturma teklifiyle teşvik edilmiştir. Finansman konusunda, AB ve üye devletler WFP, BMMYK ve diğer çeşitli programların yanı sıra üç fona kaynak sağlanmasına odaklandılar: Suriye GüvenFonu (Syria Trust Fund),10 Acil Durum Güven Fonu (Emergency Trust Fund)11 ve Türkiye için Mülteci Tesisi (Refugee Facility for Turkey).12 ECHO’nun 2015 yılındaki 324 milyon Euro’luk insani yardım bütçesi aynı zamanda Temmuz 2015 tarihinden itibaren Lübnan, Ürdün, Türkiye, Irak ve bazı Batı Balkan ülkele- rindeki mülteciler ve Suriye için destek sağlanmasını da içermektedir. Ancak yardım bütçesi başta Yunanistan olmak üzere durumdan çok etkilenen Avrupa ülkelerindeki insani yardımı finanse edememektedir. Son olarak AB üye devletlerini içeren iki diplomatik girişimin açıklanması gerekmektedir. Bunlardan ilki AB ülkeleri ve göçü gündemine alan Afrika devletlerinin katıldığı 11-12 Kasım 2015 tarihinde düzenlenen Valletta Göç Konferansı’dır. Bu konferans öncelikle göçün çıkış ülkelerindeki temel nedenlerinin ele alınmasını, göçmen kaçakçılığı ve ticaretiyle mücadele edilmesini ve geri gönderim ve yeniden kabul konularında işbirliğinin artırılmasını ele almayı hedeflemiştir.13 İkincisi ise, AB-Türkiye Ortak Eylem Planı’dır. Türkiye’deki insani duruma destek verilmesi için 3 milyar Euro değerinde destek ve AB’ye üyelik sürecinin hızlandırılması yönünde Avrupa taahhüdü karşılığında, Türkiye kendi bölgesi üzerinden Avrupa’ya göçmen akınlarını engelleme çabalarını artırma ve düzensiz göçmenlerin yeniden kabulü konusunda işbirliği yapma taahhüdünde bulunmuştur.14 Sığınmacılar ve mültecilerin İtalya ve Yunanistan’dan taşınması ve yeniden iskanı önerileri gibi, AB ve üye devletler tarafından bazı yeni ve olumlu öneriler öne sürülmüş olsa da, bugüne dek verilen yanıtlar büyük oranda yetersiz kalmış ve Avrupa’ya kaçan insanların acil koruma ve destek ihtiyaçlarına yanıt vermektense, verilen yanıtlar sınır kontrolü gündemi ve Avrupa’ya olan akınları durdurma hedefi etrafında şekillenmiştir. Esas itibarıyla Triton ve Poseidon başta olmak üzere, Frontex ve EUNAVFOR operasyonlarının amaçları denize düşen hayatları kurtarmak veya insanların Avrupa’da güvenlik ve koruma araması için emniyetli ve yasal bir geçiş yolu sunmaktan çok sınır kontrollerini kuvvetlendirmek ve kaçakçılık ağlarını bozmaktır15. Gönüllü ve zorunlu geri gönderim, çıkış noktalarında insani yardım finansmanı gibi diğer öncelikler insanların kaçışlarının karmaşık nedenlerini doğru biçimde ele alamamakta, insanların Avrupa’da acil destek ve korunma ihtiyaçlarına yanıt verememekte ve insanlara muhtaç oldukları destek ve korumayı aramak üzere emniyetli ve yasal yollar sunamamaktadır. 13| |14 AVRUPA YOLUNDA ENGELLİ PARKUR ADIM 1: KAÇIŞ 2015 yılında 1 milyon 8 bin 616 kişi daha iyi ve güvenli yaşam koşulları arayarak kendi ülkelerini terk etmiş ve Avrupa’ya kaçmıştır16. Devletler kendi bölgelerine ulaşan insanları bir taraftan “düzensiz” veya “ekonomik göçmenler”, diğer taraftansa “mülteciler” olarak sınıflandırmakta gecikmese de bu karma insan akınının gerçekliği çok daha karmaşıktır. Önemli noktalardan ilki; geçtiğimiz yıl Avrupa’ya ulaşan insanların yaklaşık %85’inin mülteci üreten ülkelerden gelmesidir. Bu insanların yarısı Suriye, %21’i Afganistan ve diğerleri Irak, Eritre ve Somali ve Sudan gibi savaşın zarar verdiği ülkelerden göç etmiştir. “Yolculuk boyunca savaşın kendisinden daha kötü bir trajediye maruz kaldık: mülteci olmak... Tehlikeli süreçlerden geçmek ve sizi hoş karşılayan bir ülke bulamamak...” *Suriyeli erkek ve karısı, altı yaşında oğulları ile birlikte, MSF Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde. “Savaştan önce iyi bir hayatımız vardı. Ama savaş sırasında çok kötü şeyler yaşadık. Felaket. Tüm söyleyebileceğim bu. Dövüldüm ve işkenceye maruz kaldım. Yaklaşık yedi ay boyunca ordu bizi tecritte tuttu, yiyecek vermedi ve diğer insanlarla görüşmemizi engelledi. Çocukların açlıktan öldüğünü gördüm. İlaç alamadığı için ölen insanlar gördüm”. *Suriyeli erkek, 29 yaşında, MSF Bourbon Argos arama kurtarma gemisinde. “Ülkemden ayrılmayı ya da Avrupa’ya kaçmayı hiç düşünmemiştim. İnsanın evi gibisi yok, ama başka seçeneğimiz yoktu.” *Filistinli- Suriyeli adam ve karısı, genç oğulları ile birlikte, MSF Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde. “Afganistan’da bir eczane işletiyordum ve yerel bir okulda öğretmenlik yapıyordum. Bir gün köydeki bazı adamlar geldi ve beni çocuklara Hıristiyan görüşleri öğretmekle suçladı. Müslüman olmadığımı ve çok yakında başımın vurulacağını söylediler. Eczanemdeki her şeyi yerle bir ettiler ve babamın bilinmeyen bir nedenle ortadan kaybolduğunu öğrendim. Ondan üç aydır haber alamıyorum ve yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. Bu nedenle ailemi ülkenin başka bir yerine saklayarak Afganistan’dan kaçmaya karar verdim.” *Afgan erkek, 26 yaşında, Subotica, Sırbistan. “Yaklaşık yedi aydır yolculuk yapıyorum. Eritre’de çok sayıda sorun var, özellikle hükümet politikaları. Uzun bir süre boyunca ücretsiz olarak orduda görev almak zorundasınız. Nasıl yemek yiyeceksiniz? Aynı zamanda eğitim gördüğünüz alanda çalışmaya zorlanıyorsunuz. Benim yapabileceğim hiç bir iş yoktu, bu nedenle, hiçbir gerekçe olmamasına rağmen hapse atıldım. Aylar boyunca hapisteydim ve daha ne kadar kalacağı- 15| mı bilmiyordum, bu nedenle içimde bir sürü korkuyla ülkemden kaçtım. Büyük bir aileye sahibim ve annem hasta, bu nedenle onlara bakmanın bir yolunu bulmam gerek. Kaçtığımda ordu aileme gitmiş ve sorularını yanıtlamazlarsa veya para vermezlerse hepsini hapse atmakla tehdit etmiş. Bir insan olduğunuz içinbazı haklara sahip olmanız gerekir. Eritre’de hiçbir hakkınız yok.” *Eritreli erkek, 25 yaşında, MY Phoenix arama ve kurtarma gemisinde, Mayıs 2015 İkinci önemli nokta ise; insanların Avrupa’ya ulaşmak istemelerinin çok çeşitli nedenleri olması ve koruma ihtiyacının ülke uyruğuna bağlı olarak belirlenemeyeceğidir. İnsanların bireysel hikayeleri, hassasiyetleri ve olası mağduriyetleri içinde bulundukları özgün durumun uygun biçimde değerlendirmesi yapılmadan anlaşılamamaktadır. Buna ek olarak, ülkelerinden ayrılırken belli bir korunma talepleri olmayan bazı insanlar yolculukları boyunca maruz kaldıkları suistimal ve şiddet nedeniyle korumaya ihtiyaç duyar hale gelmişlerdir. Bu nedenle, sığınma isteyen tüm insanların herhangi bir ayrım olmaksızın sığınma talep etme hakkı ve fırsatına sahip olması son derece önemlidir. Bu durum, özellikle Libya için geçerlidir. Burada çok sayıda sığınmacı veya göçmen Avrupa’ya ulaşmak için denize açılmadan önce para kazanarak veya uygun hava koşullarını bekleyerek uzun süreler geçirmektedir. MSF’nin üç arama ve kurtarma gemisinde, ekiplerimiz Libya’da geçirdikleri süre boyunca maruz kaldıkları kötü muamelenin izlerini taşıyan hastaları tedavi etmiş, yüzlerce suistimal, işkence ve tecavüz hikayesi duymuşlardır. Ekim 2015’te MSF ekipleri tarafından yapılan 125 görüşmeden %92’sinde insanlar Libya’da doğrudan şiddetin kurbanı olduklarını ifade etmiş, neredeyse tamamı diğer mülteciler ve göçmenlere karşı kasıtlı şiddet uygulandığına tanıklık ettiklerini söylemişlerdir. Bu anlatımlarda dayak, cinayet ve cinsel şiddet belirgin olarak almaktadır. Görüşme yapılan insanların yarıya yakını kendi rızaları dışında, kısa veya uzun süreli Libya’daki resmi ve gayri resmi merkezlerde tecrit altında alıkonulduklarını bildirmişlerdir, bazıları bu uygulamaya birçok defa maruz kalmıştır. Kötü yaşam koşulları dolayısıyla, Bourbon Ar- |16 gos’un destek sağladığı insanların yaklaşık üçte biri aşırı kalabalık ve sağlığa zararlı yaşam koşullarına bağlı oluşan bir deri hastalığı olan uyuz hastalığından mağdur olmaktadır. “Biz Nijeryalı’yız, ancak dört yıl boyunca Libya’da yaşadık, orada normal bir hayatımız vardı, hep birlikte çalışıyor ve yaşıyorduk. Bir gün ailemle birlikte evdeyken, silahlı bazı adamlar geldi, bizi tehdit ettiler, kocamı götürdüler ve beni öldürmeye çalıştılar. En sonunda beni ve çocuklarımı bıraktılar ama orada huzurlu olamadık. Saklanmamız gerekiyordu. Her zaman saklanıyor ve hiç dışarı çıkamıyorduk. Adamlar geri geldi ve çok korktuk. Kaçmamız gerekiyordu. Teknelere ulaşmak için kıyıya gittik. Çocuklarımı korumak zorundaydım. Oradan ayrılırsam huzur bulacağımı biliyordum. Bu nedenle çocuklarımı aldım, kaçtık ve teknelere bindik.” *Nijeryalı kadın, dört çocuğuyla birlikte, Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde, Ağustos 2015 “Trablus’ta üç ay kaldım. Oradaki yaşantımı anlatmaya kelimeler yetmez. Orası dünyadaki en kötü yer. Bize hayvan gibi davrandılar. Kadınları erkeklerden ayırdılar ve her gün aramızdan birini cinsel ihtiyaçlarını gidermek için kullandılar. Bu koşullar altında kim Libya’da kalmak ister? Tekrar taciz edilmek istemiyorum! Bu nedenle başka şansımız yoktu. Doğru, denizde ölebileceğimizi biliyorduk, ama bu bizim tercihimizdi.” *Eritreli kadın, Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde, Temmuz 2015 İnsanların kaçma sebepleri basit olmaktan son derece uzak, son derece karmaşıktır ve yalnızca kişinin uyruğuna bağlı olarak belirlenemez. Bu kişilerin güvenlik, koruma ve temel insan haklarına giden yasal yolları engellemek, insanlara kendilerini daha fazla tehlike ve daha fazla suistimal riskine atarak tehlikeli yolları tercih etmekten başka bir seçenek bırakmamak demektir. ADIM 2 : DENİZİ AŞMAK SID BELGRAD PRESEVO İDOMENİ ROMA MİDİLLİ ATİNA SİCİLYA SİSAM ONİKİ ADALAR BOURBON AROGS ZARZIS MY PHOENIX DIGNITY I MSF PROJELERİ KURTARMA OPERASYONLARI ARAMA KURTARMA GEMİLERİ GÖÇ ROTALARI “Avrupa ülkeleri savaş mültecilerini kabul etme konusunda istekli davrandılar. Peki hangi şartlar altında, ne tür bir kabul koşulundan bahsediyorlar? Bizi almaya istekliler ama oraya ulaşmamızı sağlayacak uçaklara binmemize izin vermiyorlar, oraya deniz ve hatta kara yoluyla bile yasal bir şekilde ulaşmamıza izin vermiyorlar. Ne olacak o zaman? Mesaj apaçık ortada. Oraya ulaşmak için cehennemden geçmemiz ve ölümle yüzleşmemiz gerekiyor... Oraya ulaşmamız veya denizin dibine batmamız tamamen şansa bağlı.” *Suriyeli kadın, dört çocuk annesi, Yunanistan’da MSF’ye gönderilen bir mektuptan, Şubat 2014 17| A. TEHLIKELI DENIZ YOLCULUĞU Libya ve Türkiye gibi ülkelerde göçmenler ve mültecilerin Avrupa’ya girmek için emniyetli ve yasal yollardan faydalanamaması durumundan istifade ederek girift ve merhametsiz kaçakçılık ağları ortaya çıkmıştır17. Mülteciler ve göçmenler genellikle hayatlarının riskte olmasından veya seyahat belgelerinin olmamasından dolayı evlerine geri dönemediğinden, ellerinde kalan tek seçenek hayatlarını riske atarak Akdeniz’e haddinden fazla dolu bir tekne ile açılmak ve karaya varmayı ummaktır. 2015 yılında Avrupa’ya deniz yoluyla ulaşan bir milyondan fazla mülteci ve göçmenin18 büyük çoğunluğu Türkiye’den Yunanistan’a doğu Akdeniz rotasını kullanmıştır. 1 Ocak-31 Aralık tarihleri arasında 851 bin 319 kişi deniz yoluyla Yunanistan’a ulaşmıştır. Ağustos ve Eylül 2015’te her gün ortalama 4 bin kişi Yunan adalarına ulaşıyordu19. Bu sayı Ekim 2015’te daha da artmış ve ortalama günlük kişi sayısı 6 bine20 ulaşmıştır; bu kişilerin %20’si çocuk ve %14’ü kadındır21. Ekim ayı 2015 yılındaki toplam varışların %33’ünü teşkil etmektedir22. 2015 yılında deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmakta kullanılan en yaygın ikinci göç rotası Kuzey Afrika’dan (genellikle Libya’dan) İtalya’ya doğru olan orta Akdeniz rotasıdır. Çoğunlukla Eritre, Suriye, Somali ve diğer Sahra Altı ülkelerinden gelen insanların kullandığı bu rota en tehlikeli rota23 olarak kabul edilmektedir. 31 Aralık 2015 itibarıyla BMMYK 2015 yılında 153 bin 600 kişinin İtalya’ya deniz yoluyla ulaştığını tahmin etmektedir24. ““Suyun dibine doğru çekiliyorduk. Kalın kışlık kıyafetler giyiyorduk. Ben iyi bir yüzücüyüm ama karım değil. Oğlum ise yalnızca bir buçuk yaşında. Bir can simidi aldık ve yüzmeye devam ettik. Yün ve deri kıyafetlerimiz gittikçe ağırlaştı ve yorgun düştük. Ben bağırmaya başladım. Bir süre sonra birkaç genç adam bize yardım etmek için geri döndü. Kıyıdan uzakta değildik, belki 150 metre kadar mesafe vardı ama ağırlık sebebiyle kolayca boğulabilirdik. Bir saat suda kaldık. Bu bir saati ömrüm boyunca hatırlayacağım. Oğlunuz kollarınızdayken onu daha fazla taşıyamadığınızı hayal edin. İkimizin de suyun dibine batmasına izin vermek üzereydim. O korkunç anları tarif edemem. Olup bitenleri hatırladıkça hala ağlıyorum.” *Suriyeli erkek, karısı ve küçük oğlu ile birlikte, Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde, Ağustos 2015 Daha fazla insan denize açıldıkça ölen insan sayısı da artmaya devam etmektedir. 2015 yılında, denizde öldüğü kayıtlara geçen kişi sayısı 3 bin 771’dir, bu sayı 2014 yılındaki 3 bin 400 kişi sayısını gölgede bırakmaktadır. 2014 sonlarında, AB ve İtalya 170 binden fazla hayatı kurtaran Akdeniz’deki İtalyan donanması tarafından yönetilen büyük bir denizde kurtarma operasyonu olan Mare Nostrum’u sonlandırmaya karar vermiştir. Bunun yerine AB’nin çabaları temelde sınır yönetimini kuvvetlendirmeyi amaçlayan Frontex’in Triton ve Poseidon operasyonlarının desteklenmesine yöneltilmiştir (bkz. dipnot 9 ve 10). Tekneyle yolculuklar Mart 2015’ten itibaren artmaya başlamış ve yalnız 2015 Nisan25 ayında denizde ölen veya kaybolan insan sayısı 1.308’e ulaşmıştır. Tehlikeli deniz yolculuklarına çıkan insanların sayısının giderek artması ve denizde arama kurtarma (SAR) kaynaklarının eksikliği nedeniyle MSF binlerce insanın denizde boğulmasını önlemenin bir insanlık borcu haline geldiğine karar vermiştir. Altı hafta içerisinde Akdeniz’de üç arama ve kurtarma gemisi işletmeye başlamıştır. © Francesco Zizola |18 MSF ARAMA KURTARMA OPERASYONLARI, AKDENIZ 1. My Phoenix: Göçmen Açık Deniz Yardım İstasyonu (GADİ) ile birlikte işletilen My Phoenix 2 Mayıs - 22 Eylül 2015 tarihleri arasında faaliyet göstermiştir. Teknede altı MSF personeli GADİ uzmanları ve deneyimli SAR mürettebatıyla birlikte çalışılmıştır. 2. Bourbon Argos: 9 Mayıs - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında faaliyette olan Bourbon Argos 500 yolcu kapasitelidir ve 26 SAR uzmanı ve tıbbi personeline sahiptir. Gemide acil yardım, konsültasyon, gözlem odaları, sıhhi tesisler, depo ve morg yer almaktadır. 3. Dignity I: 13 Haziran - 13 Kasım 2015 tarihleri arasında faaliyette olan Dignity I, 350 yolcu kapasitesine sahiptir ve 18 tıbbi personel ve SAR uzmanlarından oluşan mürettebatı bulunmaktadır. Gemideki hastanede 8 hasta yatağı, gerekli ilaçların bulunduğu küçük bir klinik ve bir bekleme alanı bulunmaktadır. Sağlanan tıbbi hizmetler arasında hamile kadınlara doğum öncesi bakım ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı yer almıştır. 2 Mayıs - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında üç teknedeki MSF ekipleri Akdeniz’de 23 bin 747 kişiyi kurtarmıştır, bu kişilerin yaklaşık dörtte biri kadın ve çocuktur. MSF’nin yardım sağladığı zor durumdaki 123 tekneden 95’i şişme ve 28’i ahşaptır. 31 Aralık 2015 tarihinde, denizdeki son MSF SAR gemisi olan Bourbon Argos MSF kaynaklarını kalkış ülkelerinde, transit noktalarda ve Ege Denizi’nden geçen Doğu Akdeniz rotası da dahil olmak üzere Avrupa’ya giden diğer yaygın kullanımlı rotalarda daha çok ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirmek üzere faaliyetlerini sonlandırmıştır. © Anna Surinyach MSF VE GREENPEACE DENIZDE DESTEK OPERASYONLARI, EGE DENIZI 29 Kasım 2015’te Greenpeace ile işbirliğiyle MSF Ege Denizi’nde, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sularda, Yunan adası Midilli (Lesvos) açıklarında zor durumdaki teknelere destek faaliyetlerini başlatmıştır. Kötüleşen hava koşullarına rağmen, yalnız 2015 Kasım ayında yaklaşık 150 bin kişi deniz yoluyla Türkiye kıyılarından Yunan adalarına ulaşmıştır, bunların %65’i Midilli’ye varmıştır. Eylül ve Kasım ayları arasında çoğu çocuk olmak üzere 320’den fazla kişi Avrupa’da güvenli bir sığınağa varmaya çalışırken Ege Denizi’nde hayatlarını yitirmiştir. 7-28 Aralık 2015 tarihleri arasında, 143 müdahale kapsamında 6 bin 055 kişiye destek sağlanmıştır; 455 kişi doğrudan kurtarılmış ve 5 bin 600 kişi emniyet altına alınmıştır. Varış noktasındaki MSF tıbbi ekipleri faaliyetlerin ilk 5 haftasında 96 kişiyi tedavi etmiştir, bunlardan 30’u başta travma olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü ileri destek almak üzere hastaneye sevk edilmiştir. MSF EĞITIM FAALIYETLERI, TUNUS MSF aynı zamanda denizde oluşan acil durumlara müdahale amacıyla Libyalı ve Tunuslu idareler ve sivil toplum örgütlerinin kapasitesini kuvvetlendirmeye destek olmak üzere Tunus’ta da çalışmaktadır. Tunus’ta Zarzis kıyı kasabasında, ekiplerimiz Zarzis, Ben Gardane ve Ras Ajdir bölgelerindeki (Libya Kızılayı dahil) balıkçılara ve aynı zamanda sivil toplum örgütlerine cansız beden yönetimi konusunda eğitimler düzenlemektedir26. Sivil koruma idareleri ve Libyalı ve Tunuslu sahil güvenlik birimleri de eğitime tabi tutulmuştur ve MSF balıkçılara ve yerel idarelere ilk yardım kiti, koruyucu malzeme, kıyafet, can yeleği ve ceset torbaları dahil olmak üzere çeşitli kurtarma ekipmanları temin etmiştir. 19| Mülteciler ve göçmenler Avrupa’ya yolculukları boyunca bir sürü tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar her zaman dikkatli biçimde gerçekleştirilmesi gereken operasyonlar sürecinde alabora olan teknelerin batması veya kurtarılma sırasında boğulma riskini de içermektedir27. Libya’dan İtalya’ya yolculuk 30 - 74 saat arası sürmektedir ve Türkiye’den Yunanistan’a yolculuk 45 dakika ile birkaç saat arası sürmektedir. Özellikle hava koşullarının kötü olması durumunda teknelerin batması oldukça yaygın bir durumdur. Tekneler genellikle küçük şişirilebilir zodiac botlar veya eski, ahşap balıkçı tekneleridir, kapasitelerinin üstünde dolulardır ve denizde yolculuğa uygun değillerdir. Göçmenler ve mülteciler çoğunlukla denizde yolculuk deneyimine sahip değillerdir, navigasyon ekipmanı ve yakıt olmadan teknede yalnız başlarına bırakılmaktadırlar. Teknelerin kalkıştan kısa süre sonra problem yaşaması şaşırtıcı bir durum değildir. “Kimse tekne kullanmayı bilmiyordu, hepimiz ‘Öleceğiz! Öleceğiz!’ diyorduk. Tekne su almaya başladı. Hepimiz tek bir tarafa yığılınca tekne neredeyse ters dönüyordu! Hepimiz şoka girmiştir ve ağlıyorduk. ‘Ölüp ölmemek umurumda değil’ diye düşünüyordum ama iki küçük kız için endişeleniyordum (biri dört yaşında diğeri yedi yaşında). *Somalili kadın, 17 yaşında, MSF Dignity I arama ve kurtarma gemisinde 5 Ağustos 2015 tarihinde, 600 - 700 kişiyi taşıyan ahşap bir teknenin Libya kıyılarına yakın bir yerde batması sonrasında destek için MSF Dignity I arama kurtarma gemisi çağrılmıştır. Batan tekneden yalnız 300 kişinin sağ çıktığı düşünülmektedir. Sağ kalanlar teknenin çoğunlukla ailelerle dolu olduğunu ve kaybolan kişilerin çoğunun yüzme bilmeyen kadın ve çocuklar olduğunu dehşetle anlatmışlardır. Korkunç bir manzaraydı, insanlar çaresizce cankurtaran simitlerine, botlara ve buldukları şeylere tutunmaya çalışıyordu, insanlar boğulmak üzereydi, bazılarıysa çoktan ölmüştü.” |20 Teknedeki yaklaşık 650 kişi, Akdeniz’de arama kurtarma operasyonu yürüten Bourbon Argos’taki MSF ekipleri tarafından kurtarıldı. *MSF proje koordinatörü, Dignity I güvertesinde, Ağustos 2015 28 Ekim 2015 tarihinde, 20’si çocuk 43 kişinin Midilli Yunan Adası yakınlarında bir teknenin devrilmesi sonrasında öldüğü rapor edilmiştir. Aynı gün, bir teknenin Oniki Adalar Kelemez Adası’nda batması üzerine 19 kişi kaybolmuştur. Sisam Adası açıklarında dört kişi kaybolmuş ve Eşek Adası açıklarında yaşanan bir kazada üç kişi kaybolmuştur. 16 Aralık 2015’te, Midilli’nin kuzey kıyıları açıklarında yaklaşık 85 kişiyi taşıyan ahşap bir tekne alabora olmuştur. MSF- Greenpeace yardım botları olay yerine vardığında, ekip hızlıca mümkün olduğunca çok insanı kurtarmaya başlamış, hala soğuk suda olan insanlara batmalarını engelleyecek yüzer malzemeler dağıtmıştır. Hayatta kalanlar diğer gönüllülerin bulunduğu gemilere aktarılmıştır. Toplamda 83 kişi kurtarılmış ve Molivos ve Petra kasabalarına aktarılmıştır. Varış noktalarında çok kişi canlandırma uygulamasına ihtiyaç duymaktadır veya MSF ekiplerince hipotermi tedavisi uygulanmıştır. Üç hasta MSF tarafından hipotermi © Francesco Zizola lara ulaşan insanlarla bireysel seanslar ve grup seansları yürütmektedir ve aynı zamanda batan teknelerden sağ kurtulanlara psikolojik ilk yardım sunmaktadır. MSF ruh sağlığı ekiplerinin İtalya ve Yunanistan’da Haziran ve Aralık 2015 tarihleri arasında bireysel veya grup seansları ile destek sağladığı 1.559 hasta içinden %28’i tanımlanabilir anksiyete semptomlarına, %20’si depresyon semptomlarına ve %7’si travma sonrası stres bozukluğu semptomlarına sahiptir. nedeniyle yerel bir hastaneye sevk edilmiştir, bu hastalardan biri çocuktur. En az iki kişi - 80 yaşında bir adam ve dokuz aylık bir çocuk - boğulmuştur. Arama kurtarma gemilerindeki tıbbi ekipler Libya gibi transit ülkelerinde ve deniz yolculuklarını yaptıkları dayanıksız teknelerde insanların yaşadıkları korkunç, tehlikeli ve riskli koşullara şahit olmuşlardır. Yanlarında sınırlı yiyecek, su ve battaniye olan savunmasız yolcular dehidrasyon, hipotermi veya susuzluktan hayatlarını kaybetme riski altındadır28. 2015 yılında Bourbon Argos tarafından tedavi edilen 4 bin 443 hastanın yaklaşık yarısı hafif hastalıklara sahipken ciddi bir miktarı ise şiddetli travma (39 hasta, %1), uyuz (1236 hasta, %28), kimyasal yanıklar (69 hastalar, %2), travma (72 hasta, %4), dehidrasyon (10 hasta) ve hipotermi gibi daha ciddi hastalıklar geçirmişlerdir. 29 Ekim’de MSF, Bulamaç Adası’nın yakınlarında teknelerinin devrilmesi sonrasında bir kadın ve üç kızına yardımcı olmuştur. Oniki Adalar’daki MSF saha koordinatörü şu ifadeleri kullanmıştır: “Çaresizlerdi, ıslak kıyafetlerini değiştirmelerine yardımcı olduk ve onlara battaniye verdik. Kadın İleriye hastanesine götürüldü, kızlarına ise psikolojik destek verdik. Kocası aynı teknenin Bulamaç’tan İleriye Adası’na yaptığı ikinci yolculukta geldi ve bir araya geldiler.” Sonraki gün Kelemez Adası’nın açıklarında bir teknenin batması sonucu, psikoloğumuz hayatta kalan 10 kişiyle seanslar gerçekleştirmiştir. Bu kişiler arasında engelli erkek kardeşini kaybeden 27 yaşında Iraklı bir erkek, üç çocuğunu kaybeden 32 yaşında Suriyeli bir erkek ve karısı ve oğlunu ve kızını kaybeden 35 yaşında Suriyeli bir erkek yer almaktadır. Bazı kurtarma operasyonlarında ise MSF, yardıma muhtaç bazı insanları kurtarmak için geç kalmıştır. 27 Temmuz’da Dignity I, 312 kişiyi taşıyan zor durumda ahşap bir tekneye ulaşmıştır. Ekipler motor odasında kilitli kalan ve oksijensizlikten ölen 14 kişinin cesetlerine ulaşmıştır. Üst kattaki engelli bir adam ekipler gelmeden hemen önce hayatını kaybetmiştir. 23 Ağustos’ta, Libya’dan gelen bir tekneden kurtarılan 12 yaşındaki Somalili bir erkek çocuk MSF gemisi Dignity’deki kliniğe alınmıştır. Kronik bir hastalık çekmektedir ve Libya’da dövülmüştür. Ne yazık ki gemi İtalya kıyısına varmadan önce ani bir kalp krizi geçirip hayatını kaybetmiştir. İnsanların evlerinde ve yolculukları sırasında yaşadıkları deneyimler ve travmaların ruh sağlıkları üzerindeki etkilerini ölçmek zordur, ama yakından inceleme gerektirmektedir. MSF ada© Alessandro Penso 21| MSF ve Greenpeace ekipleri Midilli kıyılarında yürüttükleri ortak operasyonlar ile botlarla Yunanistan’a ulaşmaya çalışan mültecilere yardım ediyor. © Will Rose / Greenpeace B. DENIZDEKI SORUNLARI ARTIRAN FAKTÖRLER: DENIZDE VE KIYIDA HEDEFE YÖNELIK ŞIDDET Denizde yolculuğa uygun olmayan teknelerde tek başlarına yaşam savaşı vermeye terk edilen mülteci ve göçmenler yalnızca deniz yolculuğunun tehlikeleriyle değil, aynı zamanda yolculuk sırasında yapılan saldırılarla da karşı karşıya kalmaktadır. Temmuz 2015’te, bazı mülteciler Midilli ve İstanköy’deki (Kos) ekiplerimize denizde gördükleri şiddet hikayelerini anlatmıştır; bunlar arasında maskeli kimliği belirlenemeyen kişilerden oluşan bazı grupların gerçekleştirdikleri soygunlar ve yolcuların eşyalarını gemiden atmaları yer almaktadır. Bazı insanların anlattıklarına göre daha büyük tekneler gelerek mülteci ve göçmenlerin teknelerini batırmaya çalışmıştır. Bazıları ise yakın mesafede bulunan ve Yunan Sahil Güvenlik birimlerine ait olduklarını düşündükleri teknelerin kendilerini kurtarmaya gelmediklerini ifade etmiştir. Ekiplerimiz Yunan adalarına ulaşan kişilerin benzer anlatılarını dinlemeye devam etmektedir. |22 ‘“Türkiye ve Bulamaç Adası arasında büyük, gri bir motorlu tekneyle bize yaklaşan üniformalı üç adamın saldırısına uğradık. Teknede lacivert renkli ve omuzlarında Yunan bayrağı bulunan üniformalar giyen üç adamın olduğunu gördüm. Onlara yaklaştık ve bize destek olmaları için onlara çocuklarımızı gösterdik. Daha sonra olanları asla unutamam. Onlara yaklaştığımızda teknenin ön tarafına doğru zıpkınla vurmaya başladılar. İki delik açtılar, teknedeki herkes panik içindeydi. Bizi öldürmek istediler. Bunun diğer mültecilerin de başına gelmesini istemiyorum. Saldırı öncesinde deniz durgundu ve tehlikede değildik. O adamlar bize saldırmasaydı, hayatımız tehlikede olmayacaktı. Eğer onlar bize saldırmasaydı, bizim hayatımız ve yeğenimin hayatı tehlikede olmayacaktı.” *Suriyeli erkek, İstanköy, Yunanistan Yaz ve sonbahar aylarının başlarında sahada çalışan örgütler tarafından ve medyada benzer hikayeler rapor edilmiştir. Saldırılarda silahlı kişilerin mültecileri taşıyan teknelere kasten zarar verdikleri, teknelerin motorlarını söktükleri ve şişme tekneleri yırttıkları belirtilmiştir. Bazı du- rumlarda mülteci tekneleri Türk sularına geri çekilmiştir29. Kasım 2015’te İleriye Adası’ndaki sağlık ekiplerimiz denizdeki bir saldırıdan henüz kurtulmuş hastaları tedavi etmiştir: “Teknede 45 kişiyle Türk kıyılarından ayrıldık. Bir süre sonra büyük motorlu gri bir tekne bize yaklaştı. Ağır silahlar ve Yunan bayrağı taşıyordu. Yunan bayraklı lacivert üniformalar giyen üç adam gördüm. Onlara çocuklarımızı gösterdik ve yardım istedik. Yaklaştıklarında öndeki dubaya ucunda kanca olan uzun metal bir çubukla vurmaya başladılar. Botun ön tarafı yırtıldı ve hızlıca su almaya başladı. Çocuklar ve kadınlar bağırıyordu. Bottaki suyu ellerimizle boşaltmaya çalıştık. Botta tam bir panik ortamı vardı. Bir süre sonra başka büyük bir tekne gördük. Bu seferki turuncu renkliydi. Teknedeki beş adam açık mavi bayraklı aynı lacivert üniformaları giyiyordu. Bağırarak yardım istedik. Teknedeki adamlar gülüşüyordu. Teknenin Bulamaç Adası’na geri dönüşünü izledik. Yanımdaki insanlar bu teknenin bizi Bulamaç Adası’ndan İleriye Adası’na getiren aynı tekne olduğundan emindi. Yaşadığımız paniği anlatamam. Ölmek üzere olduğumuzu düşündük. Yanımızda çocuklar vardı, kim bir çocuğa bunu yapabilir? Hayatımız tehlikede olduğu için ülkemizden kaçtık. Avrupa’ya girişimizde ise başımıza gelen ilk şey üniformalı adamların bizi öldürmeye çalışması oldu.” *Afgan erkek, 35 yaşında, İleriye, Yunanistan, Kasım 2015 Bourbon Argos arama kurtarma gemisine çıkmak için bekleyen mülteciler. © Christophe Stramba-Badiali / Haytham Pictures 23| MSF ekipleri yukarıda bahsi geçen saldırıdan kurtarılan iki çocuğu tedavi etmiştir. Sekiz yaşında bir çocuk MSF kliniğine babasıyla gelerek, “Denize açıldığımızdan beri çok üzgünüm. Neden bilmiyorum ama kendimi çok üzgün hissediyorum” demiştir. Babası oğlunun saldırıdan sonra uyumakta zorluk yaşadığını, sürekli kabus gördüğünü ve bronşiti olduğunu söylemiştir. Afganistan’daki savaştan kaçan altı yaşında başka bir çocuk ise kliniğimize annesiyle birlikte gelmiştir. Anne; “Oğlum tamamen suya batmıştı, saldırıdan sonra teknenin her yeri suyla doldu. Bulamaç Adası’na ulaşana kadar başının suya batmaması için uğraştım. Kollarımda sıkıca tutuyordum. Çok korkuyordum. Tüm vücudu morarmıştı. Dudakları tamamen maviye dönmüştü. Kimsenin ölmemesi bir mucizeydi” demiştir. Kıyıda ruh sağlığı faaliyetleri gerçekleştiren MSF ekipleri denizde şiddet vakalarıyla karşılaşan kişilerin zaten öncesinde karada savaş ve şiddetle ilişkili deneyimlere maruz kaldıklarını ifade etmektedir. Tekneyle yapılan bu yolculukta kötü muamele veya şiddete maruz kalmak karşılaştıkları psikolojik riskleri şiddetlendirmekte ve genellikle şiddetli endişe ve akut anksiyete semptomlarına, umutsuzluk, korku ve güvensizlik hissine yol açmaktadır. Yunan yetkilileri, Yunan Sahil Güvenliği birimlerinin bu saldırılarda yer almadığını resmi olarak açıklamıştır ancak herhangi bir soruşturmanın yapılmadığı bilinmektedir. Frontex’in Yunan Sahil Güvenlik birimlerine olan desteği düşünüldüğünde, Avrupa Birliği’ni söz konusu potansiyel suçlara ortak etmemek için Yunan yetkililerinin iddialarının desteklenmesi bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda İleriye ve diğer Oniki Adalar’da tedavi ettiğimiz hastalar, Yunanistan’a ait bir askeri ada olan Bulamaç Adası’nda da taciz olayları rapor etmişlerdir. 2015 yılında Yunanistan’da sağlık ve ruh sağlığı ekiplerimiz tarafından travmatik olaylar nedeniyle destek sağlanan 343 hastadan 81’i (%24) bu vakaların Bulamaç’ta gerçekleştiğini rapor etmiştir. |24 “Askeri adada, bize diz çöktürdüler ve saatlerce güneşin altında beklettiler. Güneş yanığı olduğumuzu görebilirsiniz. Ellerimizi bağladılar ve hiçbir sebep olmamasına rağmen bizi dövdüler. Uyurken odamıza gelip bize demir çubuklarla vurdular. Cep telefonumun bataryasını aldılar ve geri vermek için 20 Euro istediler.” *Suriyeli erkek, 31 yaşında, İleriye, Yunanistan “Askeri adadaydık. Bir asker İngilizce bağırıyordu: Kanunlar umurumda değil Bana kanun işlemez - Burada yalnız bir kanun geçerli - Askeri kanun.” *Iraklı erkek, 40 yaşında, İleriye, Yunanistan “Cep telefonlarımızı kapatmamızı ve paramızla birlikte bir torbaya koymamızı istediler. Cüzdanımı torbaya koydum. Yolculuğa devam etmek için 1.200 Euro param vardı. Eşyalarımı geri verdiklerinde param gitmişti. Cüzdanımda yalnızca Türk Lirası kalmıştı. Şimdi param yok. Ben varana kadar kullanmaları için karıma ve çocuklarıma para bırakmıştım. Bir asker ayağa kalkıp koşmamı istedi. Bacağımda problem olduğu için yapamayacağımı söyledim. Yaralandığım yerden bacağımı tekmeledi. Bacağımın şiştiğini görebilirsiniz.” *Iraklı erkek, 27 yaşında, İleriye, Yunanistan. Bulamaç Adası’ndan ulaşan hastaları tedavi eden MSF sağlık ekipleri özellikle zayıf sağlık koşulları ve şiddet belirtileri karşısında dehşete düşmüşlerdir. Bu hastaların bir çoğunda dayak izleri vardır ve fiziksel tükenmişlik semptomları göstermektedirler. Ekim-Kasım 2015 tarihlerinde, İleriye’deki sağlık ekiplerimiz yüksek kan şekeri seviyelerine sahip olan ve adada tıbbi müdahale yapılmamış Bulamaç’tan gelen 107 şeker hastasını tedavi etmiştir. Aynı zamanda psikologlarımız bu hastalarda yüksek seviyede travma belirtilerine rastlamışlardır. “Hastalarımız tehlikeli deniz yolcuğunun taşıdığı risklerin farkında olduklarını ama ölmeye hazır olduklarını söylüyorlar. Can yeleği giyen bazı kişiler boğulmaları durumunda iletişime geçilmesi için yeleklerin üzerine yakınlarının isimlerini yazmıştır: “İnsanlara neden hayatlarını bu şekilde riske attıklarını sorduğumda, her seferinde aynı cevabı alıyorum: ‘Başka seçenek yok.’ Bu insanlar nasıl tehlikelerle karşılaşacaklarını biliyorlar ama yine de kumar oynamayı kabul ediyorlar. Hayatlarının hiçbir değeri olmadığı yurtlarında veya Libya’da kalmaktansa emniyet ve özgürlük peşinde hayatlarını feda edeceklerini söylüyorlar.” *MSF Acil Durum Koordinatörü, My Phoenix güvertesinde Denizde risk altında hayat kurtarmak için ileriye yönelik ve büyük ölçekli SAR operasyonları gerekse de, tekneyle yapılan zorunlu göçe getirilebilecek çözüm bu değildir. Bu uygulamalar asla mülteci ve göçmenlerin denizde hayatlarını kaybetmelerini tamamen engellemeyecek ve denizde yapılan saldırıları önlemeyecektir. İnsanları kaçakçılara başvurma ve hayatlarını tehlikeli ve sonu belirsiz yolculuklarda risk almaya iten şey Avrupa’ya göç etmek veya sığınma başvurusunda bulunmak için güvenli ve hukuki seçeneklerin eksikliğidir. Tehlikeli deniz yolculuklarına alternatif olarak Türkiye ve Yunanistan ile Türkiye ve Bulgaristan arasındaki kara yolları gösterilebilir. Ancak bugün bu emniyetli ve hukuki seçenekler, kaynakları ve çabalarını sığınmacı ve göçmenlerin akınını engellemek için kullanmayı tercih eden ve kendi sınırlarında gerçekleşen şiddet vakalarına yüzlerine çevirerek Libya’daki kaçakçılık sektörüne karşı askeri operasyonlar gerçekleştiren Avrupa Birliği üye devletleri tarafından görmezden gelinmektedir. © WIll Rose MSF ve Greenpeace ekipleri Midilli kıyılarında yürüttükleri ortak operasyonlar ile botlarla Yunanistan’a ulaşmaya çalışan mültecilere yardım ediyor. 25| ADIM 3 : YUNANİSTAN VE İTALYA’YA ULAŞMAK: YETERSİZ KABUL KOŞULLARI, YUNANİSTAN VE İTALYA Yapılan deniz yolculuğundan sağ kurtulanlar için Avrupa kıyılarında yeni zorluklar başlamaktadır. Bunlar arasında kıyıya çıkmak için güvenli bir nokta bulmak, kayıt sürecini anlamak ve yeterli sığınak ve temel hizmetlere ulaşmak yer almaktadır. MSF ekipleri kurtulan çoğu kişinin sevinçten yüzünün güldüğünü, Avrupa topraklarına ayak bastıklarında ellerini kaldırarak toprağı öptüklerini görmüştür. Ne yazık ki, büyük çoğunluk için emniyetli bir yaşama giden bu engelli yolculuk henüz bitmemiştir ve Avrupa’da onları bekleyen birçok yeni tehlike vardır. YUNANİSTAN 2015 yılında Yunanistan, Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mülteci ve göçmenlerin ilk giriş noktası haline gelmiştir. 31 Aralık 2015 itibarıyla, 851 bin 319 kişi Akdeniz’i aşarak başta Midilli, Sisam, Sakız, İstanköy ve İleriye limanları olmak üzere Yunanistan’a ulaşmıştır. Bunların %91’inden fazlası savaş ve yaygın şiddetin etkisi altında kalan ülkelerden gelmektedir (başta Suriye30 ve aynı zamanda Afganistan, Irak ve Somali) ve üçte birinden fazlası kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Kötüleşen hava koşullarına rağmen ve büyük ihtimalle Avrupa sınırlarının kapanmak üzere olduğu düşüncesiyle, 15 - 21 Ekim haftasında Yunan adalarına her gün ortalama 8 bin 700 kişinin ulaşması üzerine Ekim 2015 Yunanistan’a en çok insanın ulaştığı ay olmuştur31. “Su içmemeye çalışıyorum. Böylece tuvalete çok sık gitmek zorunda kalmıyorum.” * Suriyeli kadın, İstanköy, Yunanistan IDOMENI MİDİLLİ SİSAM ATİNA ONİKİ ADALAR MSF PROJELERİ KURTARMA OPERASYONLARI GÖÇ ROTASI |26 Trajik bir kabul krizi Yıllar boyunca Yunanistan sığınmacılara uygun kabul koşulları sağlamakta başarısız olmuştur. Midilli ve Sisam olmak üzere yalnızca iki adada kabul tesisleri bulunmaktadır ancak bunlar da yetersiz seviyededir. Mayıs 2015’ten itibaren kıyılarına ulaşan ve kaydedilmeyi bekleyen mülteci ve göçmenlerin sayısının artmasıyla, mevcut yerel kapasite kısa sürede aşırı dolu hale gelmiştir. Popülasyonun karşılanmasını düzenlemek, habersiz bir şekilde gelen ve geçiş amacıyla yalnızca birkaç günlüğüne kalan savunmasız grupları kaydetmek gerçek bir zorluktur. Ancak yetkililerin yeterli ve hızlı biçimde yanıt verememesi işleri çığrından çıkarmış ve halihazırda savunmasız halde olan kişilerin kabul edilemez yaşam koşullarına maruz kalmasına neden olmuştur. Krizle geçen bir yılın sonunda, Avrupa Göç Delegesi (European Commissioner for Migration)32 de dahil olmak üzere AB temsilcilerinin çeşitli ziyaretlerine rağmen, Yunanistan’daki karşılama altyapısı ve iltica sistemi mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamada başarısız olmaya devam etmektedir. Yunanistan’a ulaşan tüm mülteci ve sığınmacıların %60’ına yakınını ağırlayan Midilli Adası Ekim 2015’te yalnız 1.480 kişiyi karşılayabilecek günlük kapasiteye sahiptir34. Bu kapasite her gün adaya ulaşan ve birkaç gününü burada geçiren yaklaşık 5 bin kişiye sığınak sağlamak için oldukça yetersizdir. Ekim 2015 itibarıyla, Suriyeli aileler Karatepe kampına kaydolmak durumundalardı, genelde geceyi burada çok basit çadırlarda veya prefabrik evlerde geçiriyor ve ertesi gün feribotla Atina’ya ulaşmak için Mitilini portuna doğru yola koyuluyorlardı. Yalnız Suriyeli erkekler ve diğer uyruktan kişiler ilk Yunan “sıcak noktası” olan Moria kampına kaydolmak durumundaydı, bu kampta Suriyeli olmayan kişiler kayıt için üç gün beklemek zorunda kalıyor ve kendilerine neredeyse hiç barınma olanağı veya destek temin edilmiyordu. Bunun sonucunda tüm aileler ve gruplar kayıt kamplarının yakınlarında zor koşullarda uyumuş, güneş, soğuk ve yağmurdan ancak ağaç altında, veya satın almaya güçleri yettiyse küçük çadırlarda korunabilmiştir. Aylardır insani yardım örgütleri Yunan yetkililerinden Moria sahasındaki kabul koşullarını iyileştirilmesini ve adadaki sığınak kapasitesinin artırılmasını istemektedir. Ekim 2015 itibarıyla Yunan adalarındaki kabul kapasitesi ve ihtiyaçlarının bir karşılaştırması Ekim ayındaki günlük ortalama varış sayısı33 Kabul yerlerinin sayısı Midilli 4,400 700 resmi ve 780 insani yardım görevlisi Sakız 900 110 İstanköy 800 0 resmi, 200 MSF İleriye 400 0 resmi, 421 insani yardım görevlisi Sisam 800 250 “Kirli bir çadırda kalıyoruz. Yatacak yatağımız yok, yalnız karton var. Battaniye yok, hiçbir şey yok, yalnızca kir var. Tuvaletlerin yanına bile gitmek istemiyoruz. Su temiz değil, yıkanamıyoruz. Kahvaltıda bir parça ekmeği üç kişi paylaşıyoruz. Bugün iki bebekli bir kadın geldi. Kıyafetlerinin hepsi ıslak ama başka kıyafetleri yok. Bebeği için nereden süt bulabileceğini soruyor ama kimse ona süt vermiyor, başka bir yerden alması gerek. Ailemle bu koşullarda yaşadığıma inanamıyorum. Öğretmenlik yapıyordum, kocam ise muhasebeciydi. Şimdi halimize bakın. Bu insanlık dışı.” *Suriyeli kadın, 28 yaşında, kocası ve dört yaşında kızlar ile birlikte. Karatepe Kampı, Midilli, Yunanistan35 27| Ekim 2015’te her gün 200 ile 500 kişinin ulaştığı İstanköy Adası’nda herhangi bir kabul tesisi bulunmamaktadır ve yerel yetkililer adada düzenli bir kabul veya transit tesisinin oluşumuna karşı çıkmaya devam etmektedir. Kaptan Elias gayri resmi kampında ise, 500 ile 700 arasında kişi MSF’nin maksimum 200 kişi kapasite ile kullanılabilir duruma getirdiği köhne bir binada yerde yatmıştır. Bu gayri resmi kamp yerel idarelerin baskısıyla kapatılmış ve 10 Eylül 2015 tarihinde insanlar tahliye edilmiştir. Eylül ayında, MSF polis merkezinin arkasında 200 kişilik bir sığınak yapmıştır. “Beş gündür buradayız. Burada hayat çok pahalı, oteller de öyle. Karşılayacak gücümüz yok. Bu yüzden sokakta kalıyoruz. Sokakta kalmak için bile paraya ihtiyaç var. Her gün dinlenecek bir gölge arıyoruz. Mağaza ve kafelerdeki insanlar bizi kovuyor. Burada kalmak istemiyoruz, gitmek istiyoruz. Burada durum her gün daha da kötüleşiyor. Özel yatlar için yapılan su noktalarından su içiyoruz. Aynı zamanda günde bir saatliğine açık kalan bir tuvalet var.” *Suriyeli erkek, karısı ve beş çocuğu ile birlikte, İstanköy,Yunanistan Resmi kabul merkezlerinin olmadığı diğer adalarda, yeni gelen binlerce kişinin halka açık parklara yerleşmekten başka şansı olmamıştır ve gelenlere neredeyse hiç su, sığınak, tuvalet ve tıbbi bakım erişimi sağlanmamıştır. Çok az bir yardımla desteklenmiş bu savunmasız kişiler tıbbi muayeneye erişememiş ve ciddi risk altında olanlar için bile sevk sağlanmamıştır. Bu kötü yaşam koşullarının yanı sıra Yunan yetkililer yaz aylarında da Yunan adalarındaki tüm gıda malzemelerinin miktarını da giderek azaltmıştır. “İnsanlar birçok zorluğu atlattıktan sonra Yunan adalarına ulaşıyor. Kıyafetleri hala ıslak olan ve dışarıda yatmak zorunda kalan çocuklar ve yetişkinler gördük. Burada şeker hastalığı olan hastalar da var ve herhangi bir tıbbi muayene yapılmıyor veya özel beslenme gereksinimleri karşılanmıyor. Tüm bunlar mültecilerin sağlığına zarar veren koşullar olmanın yanında, insanlık onuruna da hakaret teşkil ediyor.” *MSF Tıp Doktoru, Oniki Adalar, Yunanistan 2015 Mayıs ayının ilk haftalarında meydana gelen mülteci ve göçmen akınının büyüklüğü karşısında ulusal ve yerel idarelerin yetersiz kalmış olması başta anlaşılabilir olsa da, bu savunmasız kişilerin ihtiyaçlarına yanıt vermekte başarısız olunmaya devam edilmiştir. Daha da endişe verici olansa yetkililerin yalnızca yeterli kabul etme yükümlülüklerini yerine getirmemekle kalmayıp, aynı zamanda sivil toplum örgütlerinin de destek sağlamasını engellemiş olmalarıdır. MSF ekiplerinin geçtiğimiz yıl deneyimlediği idari engeller arasında İstanköy belediyesinin MSF’nin bir otoparkta acil durum sığınağı olarak kullanılmak üzere çadır kurmasına izin vermemesi ve yerel idarelerin MSF ekiplerinin Midilli’nin Mitilini limanı arkasındaki parkta çadır kurmasına izin vermemesidir. © Alex Yallop / MSF |28 Kayıt işlemleri ve gerekli bilgilere hızlı erişim sağlamada başarısızlık Yunan yetkililerin başarısızlıkları yalnızca kabul etme sürecindeki eksikliği ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda sığınma prosedürlerine ve temel servisleri ilgilendiren bilgiye ve kayıt prosedürlerine hızlı ve etkili erişim sağlanamamasını içermektedir. Esas itibarıyla, Yunanistan’da polis tarafından yürütülen idari kayıt süreci zorunlu, son derece katı ve sürekli olarak değişken yapıdadır ve bazı adalarda 15 farklı adımdan oluşmaktadır. Yaz boyunca her bir Yunan adası farklı bir kayıt sistemi kullanmıştır. Kayıt sürecinin yavaş işlemesi, polis ve Frontex’in sağlaması gereken bilgilere erişememe ve kalabalığı kontrol etmede yetersizlik ilgili yetkililerin biber gazı ve şiddete başvurduğu kaotik durumlara neden olmuştur. İnsani yardım kuruluşları devletin bilgi verme sorumluluğunu, hatta bazı durumlarda kalabalık kontrolünün sorumluluğunu üstlenmeye zorlanılmıştır. “Liman polisi bize bir kağıt verdi, o zamandan beri burada bekliyoruz ama bize hiçbir şey söylenmedi. Kimse bize bir şey söylemiyor. Burada bilgilendirmeden sorumlu kimse yok, biz de ne yapacağımızı bilmiyoruz. İlgili kişi yok, polis yok, bilgi yok, hiçbir şey yok.” *Suriyeli erkek, 26 yaşında, karısı ve bebeğiyle birlikte, Midilli, Yunanistan 10-12 Ağustos 2015 tarihlerinde İstanköy’de kayıt süreci tam bir kaosa dönüşmüştür: bir bilgisi olmadığı için, çoğu insan dışarı çıkıp yemek ve su aramaya korktuğundan çakıl taşları üzerinde bekledi. İki tuvalet kısa sürede doldu ve kullanılamaz hale geldi.” ““Salı günü kayıt işlemlerinden yalnız üç polis sorumlu olduğundan, süreç son derece yavaş ilerledi ve kalabalık içindeki bazı insanlar tüm gün güneş altında sırada beklemeye zorlandı. Kendi yarattığı durumu kontrol altında tutamayan polis öğleden sonra insanları dağıtmak için biber gazı ve akşam da en az bir ses bombası kullandı. Stadyumdaki durum hızlıca kötüleşti: yaklaşık 2 bin 500 kişi tüm Çarşamba günü boyunca kapalı tutuldu. İnsanlar bayılmaya başladı ve yerel hastanelere acil sevkler yapılmaya başladı. Konuştuğum hiç kimse ne olup bittiğini ve neden insanlara bu şekilde davranıldığını bilmiyordu. En büyük endişeleri kayıt sırasındaki yerlerini kaybetmeden yemek ve su bulmaya çalışmaktı ve tuvalet olmadığı için çok fazla sıvı tüketemiyorlardı. Son derece şok edici günlerdi.” *MSF İnsani Yardım Görevlisi, Atina, Yunanistan Olaylar sırasında ekiplerimiz güneş çarpması ve baygınlık nedeniyle 33 kişiyi ve kalabalık tarafından ezilen yedi kişiyi tedavi etmiştir. Dört hasta yerel hastaneye sevk edilmiştir ve en az üç tane polis şiddeti vakası rapor edilmiştir. “10 Ağustos Pazartesi günü, İstanköy adasındaki yerel yetkililer insanları ilçe merkezinden uzaklaştırma çalışmalarına başladı. Suriyeli ailelere açık hava stadyumunda toplanmaları ve polis istasyonu yerine burada kayıt işlemleri için beklemeleri söylendi. Gün içerisinde açık hava stadyumundaki kişi sayısı artmaya başladı. Konuştuğumuz hiç kimse ne olup bittiği hakkında 29| Hükümetin kabul tesislerine ve diğer temel hizmetlere erişim sağlama konusundaki başarısızlığı ve sağlık üzerindeki etkileri Yunanistan’da hızlı kayıt sürecinin ve yeterli kabul koşullarının olmaması mülteci ve göçmenlerin sağlıklarını ve güvenliklerini riske atmıştır. Yunanistan’daki sağlık ekiplerimiz aylar boyunca, mülteci ve göçmenlerin günler süren kimlik tespiti ve kayıt süreçlerinde katlanmak zorunda kaldıkları36 son derece olumsuz koşulların sağlıkları üzerindeki etkilerini tedavi etmiştir. Haziran- Kasım 2015 arasında, Yunanistan’daki MSF kliniklerinde tedavi gören hastaların üçte ikisi solunum yolu enfeksiyonları, deri hastalıkları ve travmadan muzdarip olmuştur - bunların tamamı içinde bulundukları koşulların tehlikeli ve hijyenik olmamasıyla ilişkilidir. MSF kliniklerine gelen kadınlardan 838’i (%13) doğurganlık çağındaki kadınlardan oluşmaktadır. Tüm hastalar içinde 4 bin 360 (%14) hasta beş yaşından küçük çocuklardan oluşmaktadır ve 2 bin 233 (%7) hastada kronik hastalık mevcuttur, bunlar arasında diyabet, kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, kanser ve diyaliz gerektiren kronik böbrek yetmezliği yer almaktadır. Korunmasız kişilerin varışlarından sonra herhangi bir tıbbi taramadan geçirilmemeleri mülteci ve göçmenlerin hayatlarını riske atmaktadır. “Çok sayıda hamile ve çocuğun günler boyunca çamur içinde, yağmur altında, herhangi bir korumaları olmadan beklediğini gördük, bazılarının üstünde yalnız bir gömlek vardı. İnsanlar günler boyunca yağmur altında kaldıktan sonra ayakları şiştiğinden artık ayağa bile kalkamıyorlar. Polis, tıbbi ekiplerimiz veya gönüllülerimizin müdahalesi olmadan mültecilerin sağlık hizmetlerine erişmek için sıradan çıkmasına izin vermiyor. Personelimiz hasta ve yaralı insanları kliniğe gönderebilmek için sıraya girip onları aramak durumunda kalıyor. Bunun yanı sıra, insanlarla ve insani yardım kuruluşlarıyla hiçbir bilgi paylaşılmadan kayıt süreci sürekli olarak değiştiriliyor. Bu tamamen insanlık dışı.” *MSF Proje Koordanitörü, Midilli, Yunanistan. 7 aylık hamile olan bir sığınmacı, Sırbistan © Julie Remy / MSF |30 Yaz ayları boyunca zaten kötü olan koşullar kışın yaklaşması ve yağmurların başlamasıyla daha da endişe verici bir hal almıştır. Yunanistan’daki MSF sağlık ekiplerinin raporlarına göre Temmuz - Ekim 2015 arasında solunum yolu enfeksiyonlarında %160 artış yaşanmıştır. Hastalar hasta biçimde dışarıda yattıklarını, yağmurdan ve soğuktan korunamadıklarını anlatmıştır. Ekim-Aralık 2015 tarihleri arasında, Yunanistan ve Sırbistan’daki sağlık ekiplerimiz 19 hipotermi vakasını tedavi etmiştir, bunlardan 12’si Yunanistan - Makedonya sınırındaki Idomeni’de gerçekleşmiştir. Sığınak, yemek ve temizlik gibi temel hizmetlere ve gerekli bilgilere erişim sağlanamaması yalnızca insanların fiziksel sağlığını değil, aynı zamanda genel durumlarını ve ruh sağlıklarını da etkilemektedir. Yunanistan’daki sığınmacı ve göçmenlerle çalışan bir MSF psikoloğu şu şekilde açıklama yapmıştır: “Normalde Avrupa’ya ulaşmak savaş ve şiddetten kurtulmak anlamına gelmeliydi, ancak uygun bir kabul sisteminin olmaması nedeniyle insanların içinde kaldıkları zor durum sürmeye devam etmektedir. Bu durum onları korku ve güvensizlik içinde bırakmakta; insanlar temel ihtiyaçlarının kar- şılanamaması ve temel tıbbi hizmetler veya yasal bilgilere sınırlı erişimin yerine getirilmemesi gibi risklere maruz kalmaktadır. Daha önce ruh sağlığı problemleriyle teşhis edilen kişiler ihtiyaçlarının zamanında karşılanamaması nedeniyle sağlıklarının kötüleşmesi riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. AB kabul standartlarını karşılayamayan Yunan yetkililer, yalnızca polis ve kayıt prosedürlerine odaklanmış; uygun bir mülteci karşılama sistemi ortaya koyamamış ve göçmen ve mültecilerin barınma, yiyecek içecek ve temizlik gibi acil ve temel ihtiyaçlarına yanıt verememiştir. Bu kişilerin hassas durumları dikkate alındığında özelikle dikkat edilmesi gereken bu eksiklikler ahlaki ve etik açıdan kabul edilemez olmakla beraber temel insan haklarını ve AB ve Yunan mevzuatını37 ihlal etmektedir. Yunanistan’da sığınmacılara yönelik uygulamalar 2011 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilmiş ve 2015 yılının başlarında, BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) AB üye devleti Yunanistan’ı Dublin sığınmacı transferleri’ni askıya almaya çağırmıştır. MSF MEDICAL ACTIVITIES IN © Georgios Makkas 31| MSF’NİN YUNANİSTAN’DAKİ SAĞLIK FAALİYETLERİ 17 Mart-27 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri Yunanistan’daki mülteci ve sığınmacılar için 43 binden fazla muayene gerçekleştirmiştir. İSTANKÖY Aralık 2014’te İstanköy adasındaki dört aylık acil durum müdahalesi sonrasında, MSF insanların adada maruz kaldıkları koşullar sebebiyle verdiği sağlık hizmetinin etkisinin sınırlı olduğu kararına vararak geri çekilmeye karar vermiştir38. MSF Mart 2015’te adaya geri dönmüştür ve o tarihten bu yana adaya ulaşan insanlara temel sağlık hizmetleri, ruh sağlığı desteği vermekte ve ilgili konularda bilgi sunmakta, gıda dışı materyaller dağıtmakta ve temizlik tesisleri ve barınaklar üzerinde çalışmaktadır. Bu yazının tarihi itibarıyla adada hala devlet tarafından organize edilen bir kabul sistemi mevcut değildir. 17 Mart - 12 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %37’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 8 bin 700 danışmanlık gerçekleştirmiş, 158 kişiyle bireysel terapi, 4 bin 242 katılımcıyla 509 grup terapisi düzenlemiştir. MİDİLLİ MSF Midilli’deki faaliyetlerine Temmuz 2015’te başlamıştır; Moria ve Karatepe kayıt kamplarında ve Midilli limanında sağlık ve ruh sağlığı hizmetleri sunmuştur. Ekipler aynı zamanda geçici sığınak ve Mantamados geçiş noktaları arasında ulaşım sağlamaktadır. Kasım 2015’te MSF adanın kuzey kıyılarında, teknelerin çoğunlukla ulaştığı noktalardaki faaliyetlerini artırmıştır. İki ambulansta bulunan sağlık ekipleri acil sağlık hizmetleri sunmak ve kıyıya çıkan hastaları sevk etmek için hazır beklemektedir. 28 Temmuz-13 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %70’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 12 bin 338 danışmanlık gerçekleştirmiş, 199 kişiyle bireysel terapi ve 2 bin 598 katılımcıyla 381 grup terapisi gerçekleştirmiştir. İLERİYE VE KÜÇÜK ONİKİ ADALAR Haziran 2015’te MSF İleriye, Simi, Tilos ve Kelemez adalarında kısa süreli faaliyetler düzenlemiş ve Eylül ayında İleriye Adası’nda kalıcı hizmet vermeye başlamıştır. Ekipler, barınak, su ve temizlik hizmetleri üzerinde çalışmış; gıda dışı malzeme dağıtmış ve ruhsal sağlık ve temel sağlık hizmetleri sunmuştur. 15 Haziran - 12 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %68’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 4 bin 676 danışmanlık gerçekleştirmiş, 69 kişiyle bireysel terapi ve 1.552 katılımcıyla 268 grup terapisi gerçekleştirmiştir. SİSAM Ekim 2015’te MSF “acil çağrı” servisini uygulamaya geçirerek, botlar ulaştığında MSF ekiplerinin çağrılmasını sağlamıştır. Tıbbi ekipler kıyıya ulaşan mülteci ve göçmenlere ilk yardım hizmetleri sunmakta ve onları adadaki en yakın yerleşim yeri olan Vathy’ye taşımaktadır. |32 © Achilleas Zavallis 5 Ekim - 1 Kasım 2015 tarihleri arasında MSF 645 danışmanlık hizmeti gerçekleştirmiş, bunların üçte biri beş yaşından küçük çocuklardan oluşmuştur. ATİNA MSF aynı zamanda MSF ekiplerinin Aralık 2015’te mobil klinik uygulamasını başlattığı Atina’da da faaliyetlerine devam etmektedir. Sınırlarda uygulanan yeni hareket sınırlamalarının bir sonucu da başkentte kalan mülteci ve sığınmacı sayısındaki artıştır. Yunan kuruluşları Babel ve Yunan Mülteci Kurulu ile işbirliği içinde Atina’daki MSF ekipleri aynı zamanda mülteciler, sığınmacılar ve işkence kurbanı olan kayıtsız göçmenlere tıbbi ve psikolojik hizmetler ve hukuki destek sağlamaktadır. Eylül 2015’te ekibin program kapsamındaki hasta sayısı 136 idi. En sık karşılaşılan işkence türleri künt travma ve kafa travması, tehdit ve olumsuz alıkonma koşullarıdır. Çoğu hasta anksiyete, depresyon, psikosomatik semptomlar veya psikoz semptomları gibi bir veya daha fazla ruhsal probleme sahiptir. Hastaların %40’ı travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomları göstermektedir. YUNANİSTAN – MAKEDONYA SINIRI Yunanistan - Makedonya sınırında MSF, İdomeni’de faaliyette bulunmakta, mobil klinikler işletmekte, sığınaklar inşa etmekte, su ve temizlik tesisleri oluşturmakta ve Batı Balkanlar üzerinden Kuzey Avrupa’ya yolculuk etmek isteyen insanlara yardım malzemeleri dağıtmaktadır. 1 Nisan 2015 - 13 Aralık 2015 döneminde, MSF 11 bin 833 danışmanlık hizmeti gerçekleştirmiştir; bu sayının dörtte biri kadınlar ve diğer dörtte biri de çocuklardan oluşmaktadır. Temmuz - Aralık 2015 tarihleri arasında, toplamda 13 bin 357 kişinin katıldığı 230 bireysel terapi ve 735 grup terapisi gerçekleştirilmiştir. MSF ve diğer kuruluşlar aylardan beri Yunan yetkilileri kabul koşullarını iyileştirmeye ve bölgesinde transit halde olan mülteci ve göçmenlere destek sağlamaya çağırmaktadır. Bu çağrılara yanıt verilmemiş ve mülteci ve göçmenlerin sağlık ve korunmalarına ve aynı zamanda onurlarına zarar verilmiştir. Yunanistan’ın kıyılarına ulaşan kişilere destek ve koruma sağlanmamasının nedeni yalnızca kabul sistemindeki kronik başarısızlıklar veya mali kaynakların eksikliği değildir. Bu durum tutarlı bir planın olmamasının ve hükümetin adadaki yerel yetkilileri ilgili koşulları düzeltmeye ikna etmemesinin de sonucudur. Son olarak Yunanistan’daki durum aynı zamanda Avrupa Ortak İltica Sistemi ve AB üye devletlerinin birlikte sığınmacılar için sorumluluk sahibi, doğru işleyen ve tutarlı bir kabul sistemini uygulamaya koyamamasının bir sonucudur. 33| İTALYA Deniz yoluyla göç yolculuklarının yeni bir durum olmadığı İtalya’da, göçmenler ve sığınmacılara yönelik kabul sistemi büyük oranda kısıtlanmıştır. 2014 yılında ülkedeki iltica başvurularının sayısı 63 bin 456 ile rekor seviyeye ulaşmıştır39. Bu rakam 2015 yılında daha da yükselmiştir. 2015 yılında aralarında başlıca Eritre, Nijerya, Somali, Sudan ve Suriye’den gelen insanlar olmak üzere 153 bin 600 kişi deniz yoluyla40 ülkeye gelmiştir. Ana varış limanları ise Augusta, Pozzallo, Palermo, Reggio, Calabria ve Lampedusa’dır. © Francesco Zizola ROMA SİCİLYA BOURBON AROGS MY PHOENIX DIGNITY I MSF PROJELERİ KURTARMA OPERASYONLARI ARAMA KURTARMA GEMİLERİ GÖÇ ROTALARI |34 © Francesco Zizola Yetersiz kabul koşulları ve temel hizmetlere erişim İtalya Yunanistan’a kıyasla göçmen, mülteci ve sığınmacıları kabul konusunda daha hazırlıklı olsa da, 99 bin 09641 yerden oluşan resmi kabul sistemi ile dış sınırlardaki destek ve kabul koşulları hala büyük oranda yetersizdir ve gelen kişilerin ihtiyaçlarına yanıt verememektedir. 2014 yılında Sicilya bölgesi tarafından yayınlanan göç bağlamında acil sağlık planına42 rağmen farklı kıyıya çıkma noktalarındaki koşullar İtalya’da homojen değildir. Bunun sebebi sunulan kaynak seviyelerindeki ve farklı kuruluşların mevcudiyeti ve koordinasyonundaki farklılıklardır. Bazı limanlarda MSF gelen mültecilere uygun insani bir yaklaşım sunulmasının önünü kesen güvenlik protokolleri ve prosedürleriyle karşılaşmıştır. İlk kabul noktasındaki kapasite (İlkyardım ve Destek Merkezi veya İDM) ülkedeki stratejik planlamanın yetersiz olması ve kaynakların kötü yönetimi nedeniyle sorunludur. Bu durum, merkezlerde aşırı kalabalık ve hukuki danışmanlık ve sağlık hizmetlerine sınırlı erişimle sonuçlanmıştır. İtalyan yetkililerin mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermedeki başarısızlıkla- rına örnek olarak gösterilebilecek bir vaka da Sicilya’daki Pozzallo İDM kabul merkezidir. AB tarafından “sıcak nokta” olarak belirlenen ve İtalya’daki kayıt ve işlem kapasitesini iyileştirmeyi hedefleyen bu merkez resmi olarak 300 yer sunmaktadır43. Ancak merkezin gerçek kapasitesi 180 yerdir. Kasım 2015’te MSF İtalya Parlamentosu Soruşturma Komisyonu’na kabul sistemi, göçmenlerin kimlik belirlemesi ve ilgili uygulamalar üzerine bir rapor göndermiş ve merkezdeki yetersiz koşulları ve yerel idareler tarafından ilgili konuların ele alınması için herhangi bir çaba gösterilmediğini vurgulamıştır. Raporda açıklandığı üzere merkez genellikle aşırı kalabalıktır. Yapısal sorunlar, zayıf hijyenik koşullara ve uyuz gibi belirli hastalıkların tedavisinde zorluklara neden olmuştur. Yer eksikliği de refakatçisi olmayan çocukların yetişkinlerden, kadınların erkeklerden ayrılamamasını ve işkence mağduru olan, kaçakçılık veya diğer şiddet türlerinin kurbanı olan korunmasız kişilerin belirlenmesi için özel bir alan ayrılamaması anlamına gelmektedir. İlk kabul merkezindeki yerlerin doluluğuna bağlı olarak, hamile kadınlar, aileler, refakatçisi olmayan çocuklar ve psikolojik sorunları olanlar gibi hassas durumdaki kişiler merkezde birkaç gün geçirebilmektedir. 35| “Bugün Pozzallo’ya 18 ceset ulaştı. Daha fazla ceset. Hala bu insanların cennet Avrupa’ya ulaşmak için hayatlarını riske atarak dünyanın bir yarısını geçme kararını kolaylıkla aldıklarını düşünenler var mı? Cuma günü, Augusta’da kemoterapi için santral venöz hattı olan bir çocuk geldi. Geçen hafta, çölü bir tekerlekli sandalye üzerinde geçen, belden aşağısı felçli Eritreli bir kız Pozzallo’ya ulaştı. Birkaç hafta önce, Fildişi Sahilleri’nden bir öğretmen iki yıl boyunca Libya’da çalıştığını ve “siyahi insan avcılığı” nedeniyle kaçmak zorunda kaldığını söyledi.” *MSF Proje Koordinatörü, Pozzallo, Sicilya, İtalya Pozzallo İDM ile ilgili sorunlardan biri de kimlik belirleme ve kayıt prosedürleriyle ilgilidir. Normalde bu prosedürler merkezlere ulaşan sığınmacılara hukuki bilgiler verildikten sonra gerçekleştirilmelidir. Parlamento Komisyonu’na sunulan raporda vurgulandığı üzere, MSF kimlik belirleme prosedürlerinin çok hızlı bir şekilde, henüz tıbbi ve insani yardımlar devam ederken gerçekleştirilmesi ve kişilerin dinlenerek gereken tüm hukuki bilgileri alması için gerekli yer ve zamanın tanınmaması konusunda endişelidir. Eylül ve Ekim aylarında, Pozzallo’daki MSF ekipleri hızlıca yapılan kimlik belirleme işlemlerinden sonra yaklaşık 100 kişiye İDM’yi terk etmelerinin talep edildiğine tanıklık etmiştir. Bu vakalar arasında biri hamile olmak üzere birçok kadın, iki genç ve tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan veya tedavi almakta olan bazı insanlar yer almaktadır. Bu konu ilgili idarelerle görüşüldükten sonra insanların iltica taleplerinin yeterli biçimde değerlendirilmesine engel olan bu hızlı prosedürler ve uzaklaştırmalar durdurulmuştur. Aralık 2015’te MSF, burada çalışmaya devam edebilmek için uygun koşulların bulunmadığına karar vererek Pozzallo İDM’deki faaliyetlerine son vermiştir. İlk kabul noktasındaki kapasite yetersizliği, 2014 yılında sığınmacıların artan sayısıyla birlikte genel karşılama sisteminin kapsamının genişletildiği acil durumla ilişkilidir. Şu anda geçici OKM’lerinde (Olağanüstü Kabul Mer- |36 kezi) 70 bin 918 sığınmacı tutulmaktadır ve yalnız 21 bin 814 sığınmacı mültecilerin karşılanması ve entegrasyonuna yönelik ikinci seviye MSKSY’nda (Mülteciler ve Sığınmacılar için Koruma Sistemi Yapıları)44 yer almaktadır. OKM’lerin yaygınlığı planlı ve yapılandırılmış bir sisteme işaret etmemektedir ve ne yazık ki bunlar yalnız acil durum odaklı olarak kalmaktadır. Bütüncül bir kabul stratejisinin bulunmaması, karşılama merkezlerinin yetersiz kalmasına (birçoğu uzak bölgelerdedir ve temel altyapıya sahip değildir) ve sığınmacıların farklı ihtiyaçlarına yanıt verebilecek kalifiye ve deneyimli personel eksikliğine neden olmuştur. OKM yapılarında sunulması gereken temel hizmetler (birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri, ruh sağlığı hizmetleri, hukuki ve idari destek) yeterli kaynağa ve personele sahip değildir ve nitelikli kültürel aracılar ve tercüman eksikliği vardır. Buna ek olarak, hukuki ve idari formalitelerin tamamlanması için gereken idari desteğin insan kaynakları kapasitesi sınırlı olan yerel ve ulusal kurumlar tarafından verilmesi, artan sığınmacı nüfusunun destek ihtiyaçlarına yanıt verme kapasitesini azaltmaktadır. Mültecilerin İtalya’da kalmak istememesi mevcut kabul sisteminden kaynaklanmakta, birçoğunun ve özellikle Eritreliler’in45 kuzey Avrupa ülkelerine doğru yolculuklarına devam etmesine neden olmaktadır. Bu kişiler genellikle İtalya’daki limanlardan gelmekte (veya OKM yapılarında kısa süre kaldıktan sonra), sınırlı bir süre bölgede kalarak son varış noktalarına ulaşmak üzere yeniden gruplaşmaktadır46. MSF geçiş halindeki bu nüfusa Roma’da Tiburtina tren istasyonu ve Baobab merkezi olmak üzere iki gayri resmi noktada ulaşarak onlara genel oryantasyon, sağlık hizmeti hakları hakkında bilgi, hukuki bilgi, ulaşım, kültürler arası aracılık, duygusal destek, psikolojik ilk yardım ve aileleri kavuşturma hizmetleri gibi destekler sunmuştur47. Savunmasız insanlar için sağlık hizmetlerine erişim eksikliği “Baobab merkezinde bir bilgilendirme oturumu gerçekleştirirken çok küçük bir çocuğun seansa katıldığını ve tüm seans boyunca bir kenarda oturduğunu gördüm. Çok küçük yaşta ve yalnız olması beni çok etkiledi. Yanına gittiğimde yolculuğu hakkında konuşmaya başladı. Mısır’da alıkonulmuştu. Akdeniz’i geçmek için bir bota binmek üzereyken, yüzme bilmeyen Etiyopyalı bir adamın herkesin gözleri önünde boğulduğunu görmüştü. Ertesi gün, Suriyeli bir kadının iki küçük kızından birini uyandırmaya çalışırken attığı çığlıklarla uyanmıştı. Kadın kızının ismini haykırıyor ve onu hareket ettirmeye çalışıyordu. Diğer küçük kız da çaresizce bağırıyordu. Küçük kızın öldüğünü anlamıştı. Babası ve diğer Suriyeli erkekler cesedi botun bir köşesine, onun görebileceği bir yere taşımıştı. Annenin çaresizce ağladığını ve diğer Suriyeli kadınların onu sakinleştirmeye çalıştığını hatırlıyordu. Çocuk, küçük kızın cesedinin bir kağıda sarılarak denize atıldığını görmüştü. Bana bu olaydan sonra günlerce kızın cesedini balıkların yediğini düşündüğünü söyledi. Bu küçük kız sık sık aklına geliyordu. Biz konuşurken, aklında iki düşünce arasında gidip geliyordu: Küçük kızın cesedi ve parmak izinin alınmasından korkması.” *MSF psikolojik ilk yardım ekibi kültürler arası aracı ve koordinatörü, Roma, İtalya © Alessandro Penso 37| Çoğunlukla Eritre, Gambia, Nijerya ve Senegal’dan gelen İtalya’daki hastalarımız göç boyunca hasta hissettiklerini ifade etmektedir ve yarısından fazlasında başta kötü hijyen koşullarından kaynaklanan uyuz olmak üzere cilt problemleri mevcuttur. Yarısından fazlası son derece kuvvetli şiddet deneyimlediklerini ifade etmektedir, %70’i göç öncesinde travmatik bir olay yaşamış, ve neredeyse tamamı göç sırasında travmatik bir olay yaşamıştır. Korunmasız kalan, temel hizmetlere ve gerekli bilgilere ulaşamayan sığınmacılar ve göçmenler aynı zamanda ruh sağlığı bozukluklarına da sahiptir. Ancak bu kişilerin taleplerine verilecek yanıtları beklerken tutuldukları devlete ait geçici kabul yapılarında ruh sağlığı sorunları konusunda herhangi bir tarama veya tedavi sunulmamaktadır. Bu nedenle mülteci ve göçmen nüfusa yönelik psikolojik destek İtalya’daki MSF’nin tıbbi önceliği haline gelmiştir. “Bazı durumlarda insanlar kaçırılmış veya ölüme tanıklık etmiştir. Bu kişilerin çoğu hayatlarını riske atmış ve Avrupa’ya olan yolculukları sırasında alıkonulmuş, işkenceye ve tecavüze uğramıştır. Birçoğu silahlı çatışma veya şiddet gibi travmatik olaylar deneyimlemiştir. ‘Sığınmacılara yönelik ruh sağlığı hizmetleri konusunda, psikologların yalnızca travmatik geçmişe odaklanmamaları önemlidir. Aynı zamanda mevcut deneyimler ve şu anda karşılaşılan zorluklarla ilişkili farklı psikolojik bozukluk biçimlerinin de anlaşılması gereklidir. Kabul sistemi içinde, sığınmacılar geleceklerinin belirsizlikleri, iltica taleplerinin sonucunun belirsizliği, eve geri gönderilme korkusu ve hepsinden öte bu merkezlerde yaşadıkları yalnızlık hissi ile baş etmek zorundadır. Çoğu vakada, bu unsurların zihinsel sağlıklarına yeniden kavuşmadaki en önemli engeller oldukları görülmektedir.” *MSF psikoloğu, Roma, İtalya © Christophe Stramba-Badiali / Haytham Pictures |38 MSF’NİN İTALYA’DAKİ SAĞLIK FAALİYETLERİ 1 Ocak - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri İtalya’daki sığınmacılar için 4 bin 391 tıbbi danışmanlık hizmeti sağlamıştır. POZZALLO İLK YARDIM VE DAYANIŞMA MERKEZİ (IDM) © Ikram N’gadi SİCİLYA – PSİKOLOJİK İLK YARDIM Ocak 2015 tarihinden beri, MSF Pozzallo kabul merkezinde İtalya Sağlık Bakanlığı ile birlikte, mülteciler ve sığınmacılara karaya çıktıkları andan merkezdeki kalışlarının sonuna kadar tıbbi hizmetler sunmak için çalışmaktadır. Hizmetler arasında tüm yeni gelenler için ilk yardım ve tıbbi konsültasyon yer almaktadır. Hastalarımız genellikle Eritre, Gambia, Nijerya ve Senegal’den gelmektedir, gelenlerin %10’u refakatsiz çocuklardır. Mayıs 2015’ten itibaren, kültürel aracılar ve bir psikologdan meydana gelen mobil ekip İtalya’daki farklı varış noktalarında psikolojik ilk yardım sunmaktadır. Ekip alarm üzerine 72 saat içerisinde harekete geçebilmek için hazırda beklemektedir ve özellikle denizde travmatik olaylar deneyimleyen ve varış üzerine acil psikolojik yardıma ihtiyaç duyan insanlara destek sunmaktadır. 30 Ocak - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri 3 bin 339 danışmanlık hizmeti sağlamıştır ve 392’si çocuklara yöneliktir. 2015 Mayıs ayının sonlarından Eylül ayının sonlarına dek, ekip Güney İtalya’daki 8 farklı limanda 14 travmatik vakaya müdahale etmiş ve yaklaşık 2 bin 500 kişiye hizmet sunmuştur. Başlıca ölüm nedenleri %49 deri enfeksiyonları (uyuz bu rakamın %39’unu oluşturur), %15 solunum hastalıkları ve %6 sindirim sistemi hastalıklarıdır. ROMA, PSİKOLOJİK İLK YARDIM (PI) RAGUSA BÖLGESİ, OLAĞANÜSTÜ KABUL MERKEZİ (OKM) MSF’nin Sicilya’nın Ragusa şehrinde faaliyet gösterdiği 16 ikincil kabul merkezinde, bir MSF ruh sağlığı ekibi mülteciler ve göçmenlere doğrudan psikolojik destek sunmaktadır. Tedavi ettiğimiz hastaların birçoğu Nijerya, Gambiya, Senegal, Mali ve Bangladeş’ten gelmektedir. Bunların %41’i travma sonrası stres bozukluğu semptomları göstermekte, diğerleri psikolojik stres ve depresyon sıkıntısı çekmektedir. Temmuz ayında MSF çoğunlukla Baobab merkezinin iki yerleşim yerinde ve Roma Tiburtine istasyonu bölgesindeki geçici çadır kamplarında transit halde olan sığınmacılara ve göçmenlere hizmet sunan bir psikolojik ilk yardım projesi oluşturmuştur. Temel faaliyetler arasında bilgilendirme (hukuki, sağlıkla ilgili vb.), savunmasızlık taraması ve psikolojik destek yer almaktadır. 16 Temmuz - 1 Kasım 2015 arasında MSF ekipleri 6 bin 540 kişiyi bilgilendirmiş, bireysel ve grup seansları ile 903 kişiye ruhsal destek vermiş ve 79 bireysel psikolojik danışma yürütmüştür. 30 Ocak - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri 1.052 bireysel terapi ve 549 kişi için 69 grup terapisi düzenlemiştir. 39| ADIM 4 : GÜNEYDEN KUZEYE GEÇMEK: BATI BALKAN ROTALARINDA İNSANLIK DIŞI YOLCULUKLAR “Bunun cehennemden bilinmeyene doğru bir yolculuk olduğunu düşünüyorum.” *Suriyeli kadın, 22 yaşında, kocası ve iki küçük çocuğu ile yolculuk yapıyor, Sid, Ekim 2015 Yunanistan’da destek ve korumanın olmaması nedeniyle, çoğu mülteci ve göçmen hızlıca ayrılmakta ve Avusturya, Almanya ve İsveç gibi koruma arayabilecekleri Avrupa ülkelerine ulaşmak için yolculuklarına Batı Balkan rotası üzerinden devam etmektedir. Batı Balkan rotası ise zorluklar ve tehlikelerle doludur. Devlet sınırlarının hiçbir uyarı yapılmadan açılıp kapatılması nedeniyle karmaşık değişikliklere tabi olmaktadır. Kasım 2015’te, bu rota genel olarak Yunanistan’dan Makedonya’ya ve sonrasında Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya üzerinden Avusturya, Almanya, İsveç ve diğer Avrupa ülkelerine ulaşmaktaydı. 2015 boyunca bu rota üzerinden geçiş yapan mülteci ve göçmen sayısında çok büyük bir artış yaşanmıştır. •Yunanistan’dan Sırbistan’a giden insanlar için ana koridor olan Makedonya’da 19 Haziran ve 5 Kasım 201548 arasında ülkeden geçen insan sayısı 214 bin 343’tür, Kasım ayının başlarında günlük ortalama rakam 6 bin 922’dir49. •11 Kasım itibarıyla, 2015 yılında Sırbistan’a giriş yapan göçmen ve mülteci sayısı 404 bin 022’dir, Kasım ayının başlarında günlük varış yapan ortalama insan sayısı 6 bin 343’tür50. •Macaristan yaz aylarında sınırlarını kapattığı için göçmen ve mülteci akını yalnız Hırvatistan üzerinden devam etmiştir. 16 Eylül ve 10 Kasım tarihleri arasında, 354 bin 446 mülteci ve göçmenin ülkeden geçtiği kaydedilmiştir,51 Kasım ayının başlarında günlük ortalama rakam 6 bin 853 kişidir52. © Borja Ruiz Rodriguez / MSF •Slovenya hükümetine göre, 16 Ekim - 13 Kasım53 arasında yaklaşık 200 bin mülteci ve göçmen Slovenya’ya girmişti, Kasım ayının başlarındaki günlük ortalama rakam 6 bin 685’tir54. Yaşadıkları ülkeden kaçan insan akınlarının devam ettiği düşünüldüğünde Balkanlardan geçen insan sayısının kış aylarında da önemli ölçüde düşmesi olası değildir. Kasım 2015 - Şubat 2016 arasında, BMMYK Türkiye’den günde ortalama 5 bin kişinin geleceğini, bunun Hırvatistan, Yunanistan, Sırbistan, Slovenya ve Makedonya’ya 600 bin kişinin ulaşmasıyla sonuçlanacağını öngörmektedir55. © Florian Lems / MSF |40 Balkanlar üzerinden sonu belirsiz ve zorlu bir yolculuk “Makedonya’ya gittik, sınırı geçtik ve koştuk, koştuk, koştuk. Önceki gün tanıştığım bir adam nefes nefese kaldı. Ona yardım etmeye çalıştım, suni solunum uyguladım, ama hayatını kaybetti, gözleri bulanıklaştı, dudakları morardı. Arkadaşlarımla ne yapacağımızı bilemedik. Dağdaydık ve onu gömemedik. Bu yüzden sınıra yakın bir yere bıraktık. Bundan büyük bir pişmanlık duyuyoruz ama bu durumda yapmamız gerekeni yaptık.” *Suriyeli erkek, 23 yaşında, Sırbistan 2015’in ilk yarısında, Balkanlarda tedavi ettiğimiz hastalar bize dövüldüklerini, soyulduklarını, tacize uğradıklarını, sınır polisi tarafından reddedildiklerini ve soğukta uyumak zorunda kaldıklarını anlattı. Sırbistan’daki kliniklerimize ulaştıklarında güçleri tükenmişti, dışarıda uyumak ve çamurlu su içmek gibi karşılaştıkları zorluklar nedeniyle kendilerini aşağılanmış hissediyorlardı. “Ben Suriyeliyim. Dört küçük çocuğum var. Yunanistan’dan Makedonya’ya yolculuk yaptım ama tutuklandım ve dört kez Yunanistan’a iade edildim. Makedonya polisi tarafından saldırıya uğradım. Tüm paramı aldılar. Sırbistan’a giderken mafya beni durdurdu, tüm eşyalarımı aldılar ve beni boş bir arazide terk ettiler. Yardım istemek için Sırp polisine gittiğimde, beni 10 gün boyunca hapiste tuttular ve Makedonya’ya iade ettiler. Sırbistan’a döndüm ve Macaristan’a devam ettim. Orada da tutuklandım, kelepçelendim ve hücreye atıldım, bana su veya yiyecek vermediler. Susamıştım ve hastaydım. Su istediğimde polis: ‘Bir bardağa işeyeceğim ve onu içeceksin!’ diye cevap verdi.” Yılın ikinci yarısında, insanların Balkanlar üzerinden daha hızlı ve daha emniyetli biçimde hareket etmesini sağlayacak küçük bir değişiklik yaşanmıştır. 2015 yılı Temmuz ayının ortaları ile Kasım ayının ilk iki haftası arasında, yeni iltica politikaları ve iyileştirilmiş ulaşım düzenlemeleri binlerce kişinin kaçakçılara sığınmadan yasal biçimde sınırları geçmesini sağlamış ve yolculuğu günlerce veya haftalarca kısaltmıştır. Tutuklanmamak için tehlikeli rotalar üzerinden ülkeyi geçmeye çalışan insanların bir dizi ölümcül kazaya karışması sonucunda56, Makedonya iltica kanununu 16 Haziran 2015 tarihinde değiştirmiştir. Bu yeni kanuna göre, iltica başvurusunda bulunmak isteyen kişiler Makedonya bölgesinde yasal olarak 3 gün boyunca kalabilir ve fiilen ülkeyi geçebilir. Sırbistan’da benzer bir sistem uygulamaya geçirilmiş, 72 saat geçerli olan kayıt evrakları mülteciler ve göçmenlerin Makedonya sınırından Hırvatistan sınırına geçmesine izin vermiştir57. Kasım 2015’in ilk haftasında, yetkililer mülteciler ve göçmenleri Sid’den (Sırbistan) doğrudan Slavonski Brod’daki (Hırvatistan) kabul merkezine ve oradan da Dobova’ya (Slovenya)58 taşıyan bir hizmeti uygulamaya geçirmiştir. İnsanlar Dobova’dan Avusturya sınırı yakınlarındaki merkezlere taşınmış ve son olarak Avrupa’da Avusturya, Almanya, İsveç vb. son varış noktalarına ulaşmıştır. 2015 Kasım ayının ortalarında, bu düzenlemeler bozulmuş, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan ve Makedonya yalnızca Suriye, Afganistan ve Irak’tan kayıtlı olarak gelen insanların kendi bölgelerinden transit geçmesine izin verme kararı almıştır. *Suriyeli erkek, Bogovadja ormanı, Sırbistan © Borja Ruiz Rodriguez / MSF 41| SINIRLARIN KAPATILMASI: DOMİNO ETKİSİ “Kendimi kaybolmuş hissediyorum. Avrupa’da iki ülke daha var [yolculuğun devamında]. Bana göre Mars’a gitmek daha kolay. Bu riskli yolculukları tekrar kaldırabileceğimi düşünmüyorum. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum.” *Suriyeli erkek, karısı ve altı yaşındaki oğluyla Sırbistan’da ormanda yaşıyor Sınırların kapatılması konusunda aceleyle alınan kararlar ve farklı Avrupa ülkeleri arasındaki koordinasyon eksikliği, hareket halindeki binlerce insan için inanılmaz bir gerilime ve çok tehlikeli koşullara neden olmuştur. Ne zaman bir sınır kapatılsa, binlerce kişi durmak zorunda kalmış, tarafsız bölgelerde sıkışmış, insani yardıma ulaşamamış ve ne yazık ki daha tehlikeli rotalara başvurmuş veya kaçakçıların eline düşmüştür. Bu sınırlamalar hareket halindeki insan akınlarını kolaylaştırmanın tersine bu insanların yolculuklarını daha tehlikeli ve daha çaresiz hale getirmiştir. POLONYA ALMANYA SLOVAKYA AVUSTURYA MACARİSTAN SLOVENYA ROMANYA HIRVATİSTAN BOSNA HERSEK SIRBİSTAN BULGARİSTAN İTALYA MAKEDONYA ARNAVUTLUK YUNANİSTAN |42 TÜRKİYE Son dönemde kapatılan başlıca sınırlar aşağıda açıklanmaktadır: •2012 yılında Yunanistan mülteciler ve göçmenler için önemli bir geçiş noktası olan Türkiye sınırına tel örgüyle çevirmiştir. Aynı zamanda sınırın geri kalan kısmını oluşturan Evros Nehri boyunca da güvenliği artırmıştır. Bu, göçmenlerin rotasını Bulgaristan gibi daha tehlikeli istikametlere ve Türkiye’den Yunan adalarına giden botlara yönlendiren çeşitli bariyerlerden ilkidir59. •2013 yılında Bulgaristan, Türkiye sınırına tel örgü çekmeyi bitirmiş, çoğunlukla Suriye’den gelen mültecilerin akınını kesmiş ve onları Türkiye’den Yunanistan’a tehlikeli deniz yolculuğunu tercih etmeye itmiştir60. •20 Ağustos 2015 tarihinde, Makedonya hükümeti Yunanistan sınırını kapatma kararı almış ve acil durum ilan etmiştir. Bu durum Makedonya güvenlik kuvvetleri ve mülteciler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmasıyla sonuçlanmıştır61. Üç gün süren gerilim sırasında Makedonya sınır polisi biber gazı, ses bombası ve plastik mermi kullanmıştır. Bunun üzerine sınır yeniden açılmıştır. •16 Eylül 2015 tarihinde, Macaristan Sırbistan sınırını kapatmış ve sınırdan izinsiz geçen kişileri tutuklamaya başlayacağını açıklamıştır. Yaklaşık 5 bin mülteci ve göçmen tel örgülerle engellenmiş, polis şiddetine maruz kalmış (biber gazı kullanımı dahil) ve tarafsız bölgelerde terk edilmiştir62. Bu durum Hırvatistan üzerinden geçen sığınmacıların sayısının önemli ölçüde artmasına neden olmuştur. •16 Ekim 2015 tarihinde Macaristan, Hırvatistan sınırını kapatmış, insanları Slovenya’ya gitmeye veya Hırvatistan’da kalmaya zorlamıştır63. Slovenya ilk etapta günde 2 bin 500 geçiş sınırı koymuştur. Ancak günde 3 bin 500 ile 6 bin 500 kişinin Sırbistan’dan Hırvatistan’a geçmesi üzerine iki ülke arasındaki sınırda sıkışıklık yaşanmıştır. Her gün yaklaşık 3 bin kişi günlerce yolda kalmıştır64. Kadınlar, çocuklar ve engelliler soğukta, yağmur altında, çamur içinde, hiçbir barınak veya destek olmadan uyumak zorunda kalmıştır65. Hırvatistan’a doğru sınırı geçmeyi başaran mülteci ve göçmenler ise Hırvatistan ve Slovenya arasındaki sınır kısıtlamaları nedeniyle nehir üzerinden geçmek zorunda bırakılmış ve yeni zorluklarla karşılaşmışlardır66. İnsani yardım kuruluşları gereken yardımı sağlamak üzere onlara ulaşamayı başaramazken, mülteciler ve göçmenler kendilerini tarafsız topraklarda mahsur kalmışlardır. •11 Kasım 2015’te, Slovenya Hırvatistan’la sınırına tel örgü çekme hazırlıklarına başlamıştır. Slovenya İçişleri Bakanlığı’na göre, mülteci akının kontrolü ve kabul merkezlerinin bulunduğu yerlere yönlendirilmesi amacıyla önleyici ve geçici bir tedbir olarak 4,5 km uzunluğunda geçici bariyerler oluşturulacaktır. Varış ülkeleri giderek sığınmacıları kabul etmekte giderek daha isteksiz hale gelmektedir ve kapasitelerdeki azaltma ülkeleri gelecek akınları engelleme konusunda baskı altına almaktadır. •18 Kasım 2015 tarihinde Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan ve Makedonya’nın yalnızca Suriye, Afganistan ve Irak uyruklu kişilerin sınırlarından geçmesine izin vereceğini açıklaması dramatik bir duruma neden olmuştur. Anlaşmalı olduğu gözle görülür olan bir biçimde dört ülke aynı anda önceden bildirmeden ve acil durum planı yapmadan sınır yönetim uygulamalarını değiştirmişlerdir. Makedonya harekete geçen ilk ülkedir, yukarıda belirtilen ülkeler dışındaki ülkelerden gelen kişilerin girişini engellemiş ve bazen sınırı tamamen kapatmıştır. Aynı gün yaklaşık 440 kişinin Sırbistan sınırından Hırvatistan’a girmesi engellenmiş, her iki ülkenin sınır polisi de insanların geçişini engellemek için birlikte çalışmıştır. Bu sınırlamalar sonucunda açık bir biçimde korunmaya ihtiyaç duyan binlerce mülteci ve göçmen hiçbir barınak veya destek olmaksızın Yunanistan - Makedonya sınırındaki Idomeni bölgesinde günlerce mahsur kalmıştır. 16 Kasım gecesi, 6 bin kişi Idomeni’de kalmış, yalnız 900 kişiye barınak sağlanmıştır. MSF barınak kapasitesini büyük oranda artırmıştır ve tıbbi ekipler mahsur kalan insanların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışmışlardır. 43| © Achilleas Zavallis Balkanlar üzerinden transit geçişe izin vermek Avrupa iltica sistemi ve Yunanistan’ın destek ve koruma sağlama konusundaki başarısızlığına verilen tek gerçekçi yanıt olmuştur. İnsanların koruma, tıbbi ihtiyaç veya barınak ihtiyaçları dikkate alınmadan uygulanan bu ani politika değişikliği bir kez daha Avrupa ve Batı Balkan devletlerinin koruma ihtiyacı bulunan çaresiz insanların ihtiyaçlarına tutarlı ve insani çözümler getiremediğini göstermektedir. “Burada ne olup bittiğini bilmiyorum, Hırvatistan’dan çıkamıyoruz. Hırvatistan’da polis bize çok kötü davrandı. Silah doğrulttu, bizi dövdü. Ayağıma bakın: Bir polis beni yere fırlattı, defalarca tekmeledi. Anlamıyorum. Yunanistan, Makedonya ve Sırbistan’dan aldığımız evraklar var, ama geçmemize izin vermiyorlar ve geri gönderiyorlar, hayvanmışız gibi.” *Faslı erkek, 22 yaşında, Sid, Kasım 2015 • 2015 Kasım ayının sonlarında, Makedonya sözde Balkanlar üzerinden göçmen akınını kontrol etmek amacıyla Yunanistan sınırına tel örgü çekmeye başlamıştır. Herkesin iltica talebinde bulunma hakkı vardır; mülteci statüsü ve korunma ihtiyaçları yalnız uyruğa bağlı olarak belirlenemez. Devletlerin sınırlarını kapatma veya yalnız belirli uyruklardan kişilerin geçişine izin verme kararları binlerce kişinin iltica prosedürlerine ulaşmasını ayrımcı bir biçimde engellemektedir. Bu kararlar neredeyse hiçbir hazırlık yapılmadan alınmaktadır ve binlerce insanı hiçbir destek olmadan, korunmasız ve çaresiz durumda bırakmaktadır. Bu durum insani yardım kuruluşlarının sürekli olarak yeni krizlere adapte olmasını gerektirmektedir ve uygun desteği sunmalarını engellemektedir. Son olarak, bu politikalar transit halinde olan, yeterli bilgiye sahip olmayan, gelecekleri son derece belirsiz olan insanlar arasında endişeye ve sınırlar arasında sıkışık kalan insanlarla mücadele etmek zorunda kalan sınır polisi ve geçiş halindeki insanlar arasında gerilimin artmasına neden olmaktadır. |44 Kapatılan sınırların yarattığı zorlukların yanı sıra, güney Avrupa’dan kuzeybatı Avrupa’ya yapılan yolculuk esas olarak devlet kurumlarının desteği ve müdahalesinin olmaması ve düzenli olarak şiddet uygulanması nedeniyle son derece sert ve zorlu bir yolculuktur. Kaçakçılar ve suçluların dahil olduğu vakalar azalsa bile, göçmenler ve sığınmacılar şiddet görmeye devam etmektedir ve bunun temel nedeni devlet güvenlik kuvvetlerinin sınırı geçmeye çalışan insan kalabalıkları arasında huzuru koruyamamasıdır. “Bulgaristan bir AB ülkesi. Buna inanamıyorum. Çok öfkeliyim. Bu şekilde konuştuğum için özür dilerim. Ama polis gerçekten çok kötüydü. Buna polis denmez, bunlar mafya. Paramızı ve telefonlarımızı aldılar. Bizi dövdüler, kadınları da. Irak’ta Irak ve Şam İslam Devletİ (IŞİD) güçlerinden kaçıyorduk ama Bulgaristan’da da IŞİD olduğunu bilmiyorduk.” *Iraklı erkek, ailesiyle yolculuk yaparken, Dimitrovgrad, Ekim 2015 Sırbistan – Hırvatistan sınırında sıkışıp kalan mülteciler Hareket halindeki mülteciler ve göçmenlere sunulan destek konusunda önemli zorluklar ve boşluklar bulunmaktadır. Bunlar arasında transit sırasında kış koşullarına dayanıklı yeterli barınak eksikliği, uygunsuz kalabalık yönetimi ve transit prosedürleri, önemli bilgilendirme ve ulaşım eksiklikleri yer almaktadır67. Kaçakçılar ve bazı taksi sürücüleri bilgi ve ücretsiz ulaşım eksikliğinden istifade etmekte, mültecileri ve göçmenleri kayıt sürecini atlamaya itmekte ve yolculuklarına devam edebilmeleri için son derece yüksek seviyelerde ücretlendirme yapmaktadır. ““Makedonya [Presevo] sınırında neredeyse dört gün boyunca kaydedilmeyi bekledik. Uzun bir kuyrukta kucağımda çocuğumla tüm gün beklemek zorundaydım ve ilk üç günde başaramadım. Ne zaman bir gerilim yaşansa sıra bozuluyordu ve yeniden başlamak zorunda kalıyorduk. Burada da [Sid] aynı gün sınırı geçmek istedik ama hava çok kötü olduğundan sıramızı bekleyemedik, çocuğum hastalandı ve geceyi geçirmek için bir otele gittik. Ertesi gün sınıra gitmek için taksi tuttuk, o kadar kalabalıktı ki yedi saatten fazla beklemek zorunda kaldık. Şimdi yine buradayız, bitkin düştük, çocuklar çok kötü durumda, bugün sınırı geçmek için dua ediyorum, buna daha fazla katlanamayacağız.” *Suriyeli kadın, 22 yaşında, Sid, SırbistanHırvatistan sınırı, 21 Ekim 2015 © Anna Surinyach 45| İnsanların fiziksel ve ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler ““Makedonya’da geçirdiğimiz tüm zaman boyunca dışarıda, ormanda uyuduk. Dahil olduğumuz grupta iki yaşlı kadın vardı. Biri 55 diğer 65 yaşındaydı. Hemen yoruldular. Dağdan geçmek çok zordu, özel kuvvet eğitimi gibiydi. Bir kişi nehirden geçerken neredeyse boğuluyordu, karanlıkta önünü göremedi ve suya düştü. Diğeri ayağını incitti. Bir noktada kadınlar artık dayanamadı, tıbbi destek alabilmek için polise teslim olduk.” *Filistinli erkek, 32 yaşında, Bogovadja, Sırbistan, Ocak 2015 MSF ekipleri, Balkanlarda zorlu ve tehlikeli yolculuğun yarattığı sağlık sorunlarına sahip hastaları tedavi etmektedir. Kış geldiğinde, sıcaklık düştüğünde, yağmurlar başladığında, binlerce insan uygunsuz sınır alanlarında mahsur kalmaktadır. Bu zorlu koşullar, barınak ve hijyen eksikliğinin bir sonucu olarak, Yunanistan, Sırbistan ve Slovenya’daki MSF ekipleri soğuk hava ve barınak eksikliğiyle bağlantılı tıbbi koşulları tedavi etmektedir. Sırbistan’da MSF tarafından sunulan tıbbi danışmanlıkların %80’i zorlu yolculukla ilişkili koşullara bağlıdır, bunlar arasında solunum yolu hastalıkları (%42), travma ve kas iskelet sistemi hastalıkları (%19) ve deri hastalıkları (%9) bulunmaktadır. Ağustos 2015’te Makedonya Yunanistan sınırını kapattığında, MSF ekipleri birçoğu yaralı halde olan 406 hastayı tedavi etmiştir. 2015 Ekim ayının ikinci yarısında, Slovenya’nın Hırvatistan sınırındaki Brezice’deki MSF ekipleri ve Sırbistan’daki MSF ekipleri insanların soğukta dışarıda yatması nedeniyle temel olarak bitkinlik, hipotermi, solunum hastalıkları, grip benzeri semptomlar ve gastrointestinal hastalıkları tedavi etmiştir. |46 “İnsanlar bizden genellikle duş alma ve yıkanma talebinde bulunmaktadır. Kişisel temizliğinizi sağlayamadığınızı hissetmek alçaltıcı bir durumdur ve fiziksel olduğu kadar psikolojik etkileri de bulunmaktadır. İnsanlar tahammül sınırlarına ulaşmış, bazıları bu sınırı çoktan aşmış durumda. Buradaki durum tek kelimeyle katlanılamaz.” *MSF hemşiresi, Brezice, Slovenya, Kasım 2015 Yeni yönetmelikler birçok insanın Yunanistan’dan Makedonya’ya geçişini engellediği için, Kasım 2015’te binlerce insan sınırda mahsur kalmıştır. 18 Kasım - 13 Aralık arasında, Idomeni’deki MSF ekipleri 1.638 muayene hizmeti gerçekleştirmiştir. Soğuk, yağmur, barınak eksikliği ve yetersiz yardım nedeniyle, tıbbi ekipler 13 hastaya hipotermi, bir hastaya soğuk yanığı, yedi hastaya dehidrasyon tedavisi uygulamıştır. Kliniğimize tıbbi bakım veya psikolojik destek için başvuran on altı hasta ise Makedonya polisi tarafından dövüldüklerini belirtmiştir. Genelde olduğu gibi, yolculuğun yarattığı travma ve kapatılan sınırların oluşturduğu gerilim insanların ruh sağlığını da etkilemektedir. 2015 Kasım ayının sonlarında, Idomeni’deki psikologlarımız her geçen gün panik atak ve kendi kendini yaralama girişimlerinin sayısında artışa tanık olmuştur, bu durum sınırdaki insanların karşılaştığı kötü koşullar ve gelecekleri hakkındaki belirsizliğin bir sonucudur. Kasım 2015’te, Sırbistan’da, sağlık ekiplerimizin düzenlediği 91 bireysel terapi seansında hastalar anksiyete (%33), akut duygusal reaksiyon (%26) ve depresyon (%10) nedeniyle tedavi edilmiştir. Temmuz- Kasım 2015 arasında, Sırbistan’da ekiplerimiz tarafından düzenlenen grup terapi seanslarına 1.573 kişi katılmış, 281 hasta bireysel ruh sağlığı konsültasyonu almıştır. Bu ikinci grubun üçte biri kadınlardan, %13’ü reşit olmayan kişilerden oluşmaktadır ve dörtte biri de çıkış noktalarında işkenceye maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. MSF’NİN BALKANLARDAKİ SAĞLIK FAALİYETLERİ minde, MSF 15 bin 244 muayene gerçekleştirmiştir. Bunların %21’i kadınlar ve %8’i de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur. 1 Ocak - 27 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri Balkanlarda 40 binden fazla muayene gerçekleştirmiştir. MACARİSTAN SIRBİSTAN MSF Sırbistan’da Aralık 2014’ten beri faaliyettedir. Farklı sınır bölgelerinde mobil klinikler çalışmakta, ruh sağlığı desteği sunulmakta ve temel yardım malzemeleri dağıtılmaktadır. Faaliyetlerimiz Makedonya, Macaristan, Bulgaristan ve Hırvatistan sınırlarında ve Belgrad çevresinde sürekli değişen koşullara uyum sağlamak için esnek ve mobil konumda tutulmuştur. MSF Sırbistan - Makedonya sınırında Miratovac ve Presevo’da çalışmakta ve mülteciler ve göçmenlere sağlık desteği ve ulaşım hizmetleri sunmaktadır. Karşılama merkezinin kurulduğu Presevo’da, MSF mültecilerin yağmurdan korunması için çadırlar ve tuvaletler inşa etmiştir. 16 Haziran 2015 - 9 Aralık 2015 döneminde, MSF 9 bin 184 muayene gerçekleştirmiş, bunların %26’sı kadınlar ve %11’i de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur. Sırbistan - Macaristan sınırında küçük bir kasaba olan Subotica’da MSF insanların Macaristan sınırını geçmeden önce durakladıkları eski bir tuğla fabrikasında mülteci ve göçmenlere tıbbi hizmetler sunmuş ve gıda dışı yardım malzemeleri dağıtmıştır. 5 Aralık 2014- 17 Eylül 2015 (projenin kapanışı) döneminde, MSF 3 bin 134 muayene gerçekleştirmiştir; bunların %14’ü kadınlar ve %5’i de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur. Buna ek olarak, 729 gıda dışı yardım kiti dağıtılmıştır. Belgrad’da MSF ekipleri tren ve otobüs istasyonlarına yakın konumda iki parkta mültecilere tıbbi yardım sunmuştur. 17 Nisan 2015 - 15 Eylül 2015 (projenin devredilişi) döneminde, MSF 3 bin 950 muayene gerçekleştirmiş. Bunların %21’i kadınlar ve %9’u beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur. Sırbistan - Hırvatistan sınırındaki Sid’de MSF’in tıbbi hizmet sunan bir kliniği vardır ve yetkililer tarafından oluşturulmuş yeni transit noktalarında 1.200 kişi kapasiteli geçici bir kış kliniğinin inşaatını tamamlamaktadır. 17 Eylül 2015-5 Aralık 2015 döne- 2015 Eylül ayının başlarında MSF MacaristanSırbistan sınırında, günde yaklaşık 2 bin kişinin Macaristan’a geçiş yaptığı Roszke’de bir mobil klinik kurmuştur. MSF tıbbi ekipleri 690 kişiyi tedavi etmiştir, bunların 400’ü ilk dört günde tedavi edilmiştir ve %60’ını çocuklar oluşturmaktadır. Zorlu ve tehlikeli yolculuk koşullarından bitkin düşen kişiler çoğunlukla solunum problemleri ve uzun yürüyüşlerin sebep olduğu enfeksiyonlu yaralardan muzdariptir. Sınırlar kapatılması insanların Sırp tarafında mahsur kalmasına neden olduğundan, MSF Horgos ve Subotica’daki ekiplerini kuvvetlendirmiştir ve Roszke kampı boşaltıldığı için mülteciler Hırvatistan’a taşındığında, MSF operasyonlarını Hırvatistan’a taşımıştır. HIRVATİSTAN 2015 Eylül ayının başları ile Kasım ayının başları arasında, MSF ekipleri mültecilerin Macaristan’a geçmeden önce bir gün geçirdikleri HırvatistanSırbistan sınırında Tovarnik yakınlarındaki Opatovac’daki transit kampında tıbbi hizmet sunmuştur. MSF günde yaklaşık 5 bin kişinin bulunduğu kampta bir klinik açmış ve aynı zamanda Bapsaka ve Sid de dahil olmak üzere farklı geçiş noktalarındaki mültecilere hızlıca destek olmak için mobil kliniklerden faydalanmıştır. Tıbbi ekipleri 4 bin 391 danışmanlık gerçekleştirmiştir, bunların birçoğu solunum enfeksiyonları (soğuk, kötü yaşam koşulları ve uzun yolculuk nedeniyle), mide bağırsak sorunları ve cilt hastalıklarıdır. Hastaların büyük çoğunluğu çocuktur. SLOVENYA 20 Ekim 2015 ile Kasım ayının başları arasında, MSF ekipleri Slovenya’nın Hırvatistan sınırındaki Brezice transit merkezinde Sağlık Bakanlığı’na destek olmuştur. Günün yirmi dört saati tıbbi personel Slovenya bölgesine giren kişilerin başta tükenmişlik, hipotermi, solunum yolu enfeksiyonları ve grip semptomları gibi sağlık sorunlarına tıbbi destek sunmuştur. Ekim ayının sonlarında, Hırvatistan’dan kalkan ve insanları doğrudan Avusturya - Slovenya sınırına taşıyan tren seferleri düzenlenmiş ve bunun sonucunda Brezice transit merkezi kapatılmıştır. 47| Kış geldiğinde, mülteci ve göçmenlerin Balkanlar’daki hareketi yavaşladığında veya durduğunda, binlerce erkek, kadın ve çocuğun Avrupa’da iltica ve korunma talep etme hakkı tehlikeye altına girmektedir. Sağlık ve emniyetleri ise daha fazla riske atılmaktadır. Yolculuk sona erdi ama engelli parkura devam... İlk varış ülkelerindeki yetersiz kabul koşulları nedeniyle mağdur olan yüzlerce mülteci ve göçmen Batı Avrupa’ya ulaşana dek tehlikeli ve zorlu yolculuklarına devam etmektedir. MSF faaliyetlerini devlet olanaklarının mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarını karşılamakla baş etmekte zorluk çektiği giriş ve transit ülkelerine yoğunlaştırmanın yanı sıra varış ülkelerindeki durumu da yakından takip etmekte ve gerektiğinde destek sunmaktadır. Son aylarda İsveç ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu giderek artan sayıdaki ülke yeni ulaşan mülteciler ve sığınmacılara gereken barınak, savunmasızlık değerlendirmesi ve ruhsal sağlık desteği sunmakta zorluk yaşadıklarını açıklamıştı68. Aşağıda MSF’nin varış ülkelerindeki destek faaliyetlerine örnekler verilmektedir: Avusturya: Hem transit hem de varış ülkesi olan Avusturya’nın 2015 yılında 80 binden fazla iltica talebi alması beklenmektedir. Yetkililer bu popülasyonun ihtiyaçlarına yanıt vermek için gereken kaynakları hazır etse de hala bazı boşluklar bulunmaktadır. MSF Avusturya -Macaristan sınırında Nickelsdorf transit merkezinde üç hafta boyunca tıbbi destek vermiş ve sonrasında Avusturya-Slovenya sınırında Spielfeld’deki transit sahasında Kızıl Haç’ı desteklemeye devam etmiştir. 2015 Aralık ayının sonlarında transit merkezindeki insan sayısı azalmış, bu destek de sonlandırılmıştır. Graz’daki bir konaklama merkezinde MSF ekipleri sığınmacılara ruh sağlığı hizmetleri sunmaya başlamıştır. Fransa: 2015 Eylül ayının başlarında, Calais ve bölgedeki diğer küçük kasabalardaki göçmen ve mülteci popülasyonundaki büyük artış neticesinde MSF “Medecins du Monde” ile güçlerini birleştirmiştir. Orman ifadesiyle tabi edilen Calais’te popülasyon 6 bini aşmıştır ve kuruluşlar ve gönüllüler bu savunmasız gruba yardımcı olmakta zorluk yaşamaya başlamıştır. Kamptaki korkunç yaşam koşullarıyla karşılaşan MSF, MdM sağlık faaliyetlerini desteklemeye başlamış ve hijyen, su tedarik ve temizlik faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Kasım ayından itibaren MSF aynı zamanda Pas de Calais bölgesindeki küçük kasabalarda ve mülteci ve göçmenlerin elverişsiz koşullarda yaşadığı Dunkirk’te mobil klinikler kurmuştur. 2015 Kasım ayı ile Aralık ayının ortaları arasında bölgedeki MSF ekipleri 2 bin 172 tıbbi danışmanlık gerçekleştirmiştir. Bunların bir çoğu solunum yolu enfeksiyonları, uyuz, hijyenik olmayan koşullar ve soğukla bağlantılı hastalıklardan meydana gelmektedir. Belçika: Belçika’daki yeni iltica başvurularının sayısı görece düşük kalsa da, yılın ikinci yarısında yaşanan artış yetkilileri hazırlıksız yakalamıştır. Eylül 2015’te sığınmacılara yardımdan sorumlu federal teşkilatın (FEDASIL) talebi üzerine, MSF Sijsele’de acil kabul merkezi kurarak ülkedeki kapasiteyi desteklemiş ve dört mevcut merkezde kabul kapasitesinin artırılmasına katkıda bulunmuştur. MSF aynı zamanda diğer teşkilatların yürüttüğü ruh sağlığı faaliyetlerini de desteklemiş ve kuruluş üyelerini mevcut inisiyatiflerde gönüllü yer almaya teşvik etmiştir. Hükümet devam eden sığınmacı akınının ihtiyaçlarını karşılayamadığından dolayı MSF Eylül 2015 ve Kasım 2015’te de müdahalede bulunmuş ve sokaklarda kalan sığınmacı ve göçmenlere barınak sağlamak için çabalayan sivil toplum inisiyatiflerine destek sağlamıştır. © |48 © Alessandro Penso 49| KRİZ KARŞISINDA AVRUPA’NIN BAŞARISIZLIĞI 2015 yılında Avrupa Birliği ve üye devletlerin düzenlediği sayısız toplantı, konferans ve plana rağmen, Avrupa’nın kendi bölgesindeki mülteci ve göç durumuna verdiği yanıt ancak büyük bir başarısızlık olarak tanımlanabilir. AB’nin verdiği yanıtın yalnız küçük bir bölümü Avrupa’daki mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarına odaklanmıştır ve bunun da yalnız küçük bir bölümünün uygulamaya geçirilmesi kabul edilmiştir. Finansman konusunda, AB’nin verdiği yanıt, özellikle Yunanistan için, acil durumlara müdahale konusundaki bürokratik AB finansman mekanizmalarının eksikliğinden etkilenmiştir. Yunanistan aynı zamanda desteğini yalnızca 3 Aralık’ta talep ettiği sivil korunma mekanizması gibi AB acil durum destek mekanizmalarının etkinleştirilmesinde de yavaş kalmıştır. Bunun sonucunda Yunanistan gibi ön saflardaki ülkelerde insani yardım için gerekli finansman eksik kalmış ve bu boşluklara müdahale etmek isteyen STK’lar gereken finansmana ulaşamamıştır. sağlamada önemli bir mekanizma olabilecek bu süreç ciddi biçimde başarısızlığa uğramıştır. Buna ek olarak, Yunanistan’daki yeniden yerleştirme uygulamalarının da doğru şekilde işleyen bir kabul sistemi olmadan başarılı olması muhtemel değildir. “Çocuklarımızı tüm bu risklere maruz bırakıyoruz, soğuğa maruz bırakıyoruz, çünkü birlikte olmamızın tek yolu bu. Yeniden bir araya getirme uygulamasının büyük bir yalan olduğu ortaya çıkıyor. Başta yalnız erkekler olmak üzere insanları reddetmeye başladıklarını duyduk, bu nedenle bu uygulamaya güvenmiyoruz.” *Suriyeli kadın, 24 yaşında, bebeği ve akrabaları ile yolculuk yapıyor, Sid, Kasım 2015. Yer değiştirme ve yeniden iskan programları zorunlu hale getirilmemiştir ve ülkeler çoğunlukla katılmayı reddetmiştir. 3 Kasım 2015 itibarıyla, 14 üye ülke, 160 bin tane Avrupa’da yeniden yerleştirme talebi karşısında yalnızca 2 bin 284 yer sağlayabilmiş ve yalnızca 86 kişi İtalya’dan etkili biçimde taşınabilmiştir69. Uzun idari prosedürler, mültecilerin karşılaması gereken gereksinimlerin çokluğu ve sürecin belirsizliği nedeniyle insanların korumaya erişimini © Alessandro Penso |50 © Anna Surinyach Bu raporda detaylı biçimde açıklandığı üzere AB’nin bugüne dek gösterdiği çabanın büyük bölümü kendi topraklarına ulaşan mülteci ve göçmen akınını engellemeyi hedefleyen caydırma tedbirlerine odaklanmıştır70. Avrupa’da devam eden sayısı yüz binleri bulan mülteci ve göçmen akınından da anlaşılacağı üzere, söz konusu caydırma tedbirleri etkili değildir ve yanlış bir çözümdür- yalnızca insanları kaçakçılara ve daha tehlikeli yollara itmektedir. Bu tedbirler ve Suriye’nin dışındaki büyük mülteci kampları gibi çıkış ülkelerine yardım götürme çabaları söz konusu savunmasız insanların akınlarını azaltmak ve yolculuk öncesinde veya sırasındaki bu kişilerin acil ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda hiçbir işe yaramamaktadır. Son dönemde yapılan bir BMMYK anketine göre, Avrupa’ya ulaşan Suriyelilerin çoğunluğu komşu kamplar yerine doğrudan Suriye’den gelmektedir. Bu kamplarda ihtiyaç duyulan insani yardım seviyesi artıyorsa, bu durum AB üye devletlerinin sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır, ve insani yardım tek başına Suriyeli mültecilerin uzun süreli ihtiyaçlarını karşılamayacaktır. Diğer iki endişe verici gelişme ise AB ve üye devletlerinin insani yardım fonlarını göç yönetim aracı olarak kullanma ve mali ve siyasi teşvikleri üçüncü taraf devletleri mülteci ve göçmenlerin Avrupa’ya gelişini engellemeye ikna etmek amacıyla kullanma girişimleridir. Bu durum örneğin Türkiye ve Afrika ülkeleriyle devam eden görüşmeler açısından endişe vericidir. 51| Geleneksel yardım sisteminin eksiklikleri ve yeni aktörlerin ortaya çıkışı Avrupa’daki büyük mülteci ve göçmen patlamasına verilen yanıtın temel özelliklerinden biri MSF de dahil olmak üzere geleneksel yardım sisteminin Avrupa’daki yüz binlerde mülteci ve göçmenin ihtiyaçlarına yeterli biçimde yanıt vermesindeki başarısızlık olmuştur. AB üye devletlerinin yardımları, yardım sağlaması zorunlu olan BMMYK gibi BM teşkilatlarının yardımları ve geniş ölçekteki geleneksel yardım sistemi arasında koordinasyon sağlamada çok büyük bir başarısızlık yaşanmıştır. Hazırlık eksikliği, kaynak eksikliği ve isteksizlikleri nedeniyle bazı devletler yeterli insani müdahalenin yapılamamasında çok büyük bir paya sahiptir. Bu konuda devletleri desteklemekle yükümlü BM teşkilatları bu boşluğu doldurmak amacıyla operasyonel bir yanıt geliştirememiştir. BMMYK, Avrupa’da iltica konularında temel olarak teknik destek rolünde olmasına rağmen, dünyanın diğer bölgelerinde üstlendiği rolün aynısını Avrupa’da üstlenmediği için, tepki vermekte yetersiz kalmıştır. Özellikle Yunanistan’da, BMMYK koruma ve koordinasyon faaliyetleri son derece sınırlı kalmıştır ve hiçbir yetkili transit kampların yönetimini üstlenmek istemediği için, önemli kamp yönetimi faaliyetleri, gönüllüler veya STK’lar tarafından üstlenilmiştir. Benzer şekilde, uluslararası STK’lar da Avrupa’da yolculuk yapan mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermede geç kalmıştır. Bunun sebebi ilgili ülkelerdeki operasyonel mevcudiyet eksikliği, ülkelerin bu ihtiyaçlara teoride yanıt verebilecek olmasına rağmen isteksiz davranması, hareket halindeki insanlara yardım götürmede yaşanan zorluklar veya isteksiz idarelerce önlerine konulan engellerdir. mobil haldeki popülasyonlara uyumlaştırmada zorluk yaşayan işbirliği gütmeyen devletler veya yetkililer tarafından engellenmesi veya yer yer devletin sorumluluğunu üstlenmenin uygun olmaması nedeniyle sunduğu destek hizmetleri bazı durumlarda mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarını yanıtlamada yetersiz kalmıştır. Bu nedenle, MSF ve diğer kuruluşların son dönemde yaşanan bu krizden çıkaracağı çok ders vardır. Yerel ve uluslararası sivil toplum örgütleri, aktivistler ve gönüllüler Avrupa’daki bu mülteci krizine verilen yanıtta ön saflarda yer almış ve destek ve operasyonel faaliyetlerin büyük bölümünü yönetmiştir. Devlet dışı bu faaliyetlerin merkezinde on binlerce yardıma muhtaç mülteci ve göçmene yardımcı olmak amacıyla zaman ve para bağışında bulunmak isteyen tüm dünyadan vatandaşların oluşturduğu kuvvetli dayanışma yer almaktadır. Topraklarına ulaşan mülteci ve göçmenlerin acil korunma ve destek ihtiyaçlarına yanıt vermenin çok uzağında kalan AB ve Avrupalı hükümetler, sığınmacılara yönelik politikalar ve uygulamalarını örtüştürmede başarısız kalmıştır. Avrupa’nın koruma ve insani yardım müdahaleleri insanların en temel ihtiyaçlarını karşılamada büyük oranda başarısız olmuştur. Mülteci akınını Türkiye, Afrika ve Suriye’nin komşu ülkeleri gibi diğer ülkelere yönlendirmeye çalışan Avrupa bu savunmasız grupların sorumluluğunu üstlenmeyi reddetmiştir. Bunun doğrudan bir sonucu olarak Avrupa sınırlarında kaos yaşanmaya devam etmiş ve mülteciler ve göçmenler korunma, destek ve saygın bir yaşam için hayatlarını riske atmaya devam etmişlerdir. Durumdan etkilenen ülkelerin bir çoğunda daha önceden beri faaliyette bulunan MSF denizde ve Avrupa karayollarında mülteciler ve göçmenlere destek sağlayan başlıca uluslararası sivil toplum kuruluşlarından biri olmuştur. Ancak, bakım modellerini © Alessandro Penso |52 SONUÇ : ACİL DEĞİŞİM ÇAĞRISI “Tüm bunlardan sonra, her gün defalarca öldüğümü hissediyorum. Oğlumun büyüyünce bana ne diyeceğini merak ediyorum: Neden beni bu kadar tehlikeye attın, neden beni defalarca ölümle burun buruna getirdin? Beni kendi hayatını kurtarmak için gözden çıkarmak mı istedin? Tabi ki istemedim. Ya öldürülmesine izin verecektim ya da onu bir ölüm yolculuğuna çıkartacaktım” *Suriyeli erkek, karısı ve altı yaşındaki oğluyla Sırbistan’da ormanda yaşıyor. Ocak, 2015 2015 yılında Avrupa utanç verici bir biçimde, kıyı ve sınırlarındaki mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermede başarısız olmuştur. İşkence ve şiddetten kaçan bir milyondan fazla insan çaresizce korunma ve destek ararken, tüm bu olumsuzlukları en az bekleyecekleri yerde, Avrupa’da, çok tehlikeli ve engelli bir süreçle baş başa kalmıştır. Bu insanlara insanca davranma ve muhtaç olanlara koruma sağlama sorumluluğunu yerine getirmek istediğini açıkça belirtmesine rağmen, Avrupa odak noktasını insani yardımdan güvenlik hedefli yanıta çevrildiğinde, bu insanlara da sırtını dönmüştür. Bu stratejinin bir parçası da mültecilerin Avrupa’daki hareketini suç unsuru haline getiren ve onları kanun dışı rotalar ve kaçakçıları kullanmaya iten Dublin Yönetmeliği ‘dir. Avrupa iltica sisteminin merkezindeki ilk giriş ülkesi kuralı bu krize büyük ölçüde katkıda bulunmuş ve geçici olarak Almanya ve İsveç hariç olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesinin bu insanlar için sorumluluk üstlenmesine izin vermemiştir. Yasal ve hukuki iltica ve göç yolları kapatılan sınırlar, çitler, şiddet ve ihmal ile engellenmiştir. Yanlış yönlendirilen “çekim faktörü” oluşturma korkusu Avrupalı devletlerin müdahalelerini felce uğratmıştır. İnsanları kurtarma ve karşılama koşullarını iyileştirmenin daha fazla insanı Avrupa’ya göç etmeye teşvik edeceği argümanı yalnızca yanlış olmakla kalmayıp aynı zamanda, her şeyden öte tehlikelidir. Savaştan, insan haklarının ihlalinden ve şiddetli yoksulluktan kaçan insanlar devletler onları durdurmaya çalışsın veya çalışmasın Avrupa’ya ulaşma girişimlerine devam edecektir. Onlara yardımcı olmaktan kaçınmak yalnız daha fazla engel, daha fazla acı ve denizde ve transit sırasında daha fazla ölüme yol açmaktadır. Avrupa’nın destek eksikliği ve göç konusunda getirdiği sınırlamalar, mülteci ve göçmen akınını engellemekten çok uzak kalmış, insanları, kaçakçılara ve Akdeniz ve Ege’deki son derece tehlikeli rotalara başvurarak, sağlıklarını ve hayatlarını riske atmaya zorlamıştır. İnsanların çaresizliklerinden faydalanan kaçakçılar Avrupa’nın utanç verici sınırlayıcı göç politikalarının vahşi ve suistimal edici bir yan ürünüdür. 2015 yılı boyunca İtalya, Yunanistan, Balkanlar ve Batı Avrupa’da denizdeki MSF ekipleri söz konusu politika sebepli tehlikeli ve travmatik yolculuklarla ilişkili koşullar nedeniyle mülteci ve göçmenlere tedavi uygulamıştır. Ekiplerimiz gece gündüz durmaksızın tıbbi danışmanlık sunmaya, temel yardım malzemeleri dağıtmaya, geçici acil durum barınakları inşa etmeye, su ve temizlik hizmetleri sunmaya devam etmektedir. Ancak bir tıbbi insani yardım kuruluşu olarak MSF çözümün anahtarını elinde tutmamaktadır ve bu sınırlayıcı politikaların mülteci ve göçmenlerin yalnızca refahı ve sağlığı üzerindeki sonuçlarını hafifletebilmektedir. Harekete geçebilecek olan ve geçmesi gereken Avrupa ve üye devletlerdir. Avrupa üye devletlerinin uluslararası ve Avrupa mevzuatı uyarınca iltica talep eden insanlara karşı açık sorumlulukları bulunmaktadır. Aynı şekilde, her bir insa- 53| nın hukuki statüsünden bağımsız olarak denizde kurtarılması, saygın bir muamele görmesi ve iltica prosedürlerine etkili biçimde erişebilmesi gerekmektedir. İstanköy Adası’nın rıhtımında bir sonraki gemiyi bekleyen Afgan aile Ancak bugüne dek Avrupa’nın bu krize verdiği yanıt mülteci ve göçmenlerin temel hakları ve saygınlıklarını ve aynı zamanda temel insani değerler ve insan haklarına saygıyı ihlal etmiştir. Savunmasız insanları insani değerlere saygılı karşılama koşullarından mahrum bırakarak ve insanları savunmasızlık ve zulüm riski yerine uyruklarına dayalı olarak engelleyerek veya geri göndererek Avrupalı devletler uluslararası mülteci ve insan hakları kanunlarının temellerini yıpratmışlardır. 2016 yılında da insanların Avrupa’da destek ve korunma aramaya devam etmesi muhtemel olduğundan, Avrupa’nın bu engelli süreci ortadan kaldırma ve çaresiz koşullardan kaçan mülteciler ve göçmenlere destek ve aynı zamanda güvenli ve yasal geçiş yolları sunma vakti gelmiştir. “Biliyor musunuz, mülteci olarak karşılaştığımız sorunları futbol şampiyonasına benzetiyorum, finale varmadan önce aşmanız gereken çok aşama var. Avrupa bu aşamaları o kadar zorlaştırıyor ki; insanlar çaresiz hissediyor. Bu insanları defalarca geri çeviriyorlar, bazı yaralanıyor, bazıları yolda ölüyor veya yolculuğu bırakıyor. Finale çıkabilirseniz, çok şanslısınız demektir. Yeniden güvende hissetmek bu kadar zor olmamalı...” *Filistinli erkek, 32 yaşında, Sırbistan © Alessandro Penso |54 Bu yüzden AB ve Avrupa devletleri acilen; •İltica talebinde bulunan insanlara hızlı biçimde emniyetli ve yasal kanallar sunmalı, özellikle sığınmacıların Türkiye ve Yunanistan arasındaki Evros kara sınırı da dahil olmak üzere karasal sınırlarda sığınma başvurusunda bulunmalarına izin vermelidir. Bu zorunluluk aynı zamanda ailelerin yeniden bir araya getirilmesi, insani yardım amaçlı vize verilmesi ve vize, ikamet ve taşınma gereksinimlerinin basitleştirilmesi gibi hukuki giriş programlarının daha geniş ölçüde kullanılmasını içermektedir. •Yasadışı göçmenlik ve kaçakçılık ağlarına yönelik talebin azaltılması için yasal göç yolları oluşturmalıdır. •Denizde hayat kurtarmak için Avrupa, kararlı bir arama kurtarma mekanizması oluşturmalıdır. Bu operasyon, ileriye yönelik bir biçimde kalkış noktalarına mümkün olduğunca yakın konumda olan ve zor duruma düşen tekneleri aramalı ve tıbbi bakım ve hassasiyet değerlendirmesi gibi insani karşılama prosedürlerinin uygulamada olduğu önceden belirlenen karaya çıkma noktalarını içermelidir. •Yalnız caydırma tedbirlerinin yerine AB standartlarına uygun olarak karşılama uygulamalarına yatırım yapmalıdır. Avrupa bir kale yaklaşımından sınırlarına ulaşan kişilerin başta tıbbi ve zihinsel sağlık ihtiyaçları olmak üzere belirli ihtiyaçları ve hassasiyetlerine yanıt vermek üzere tasarlanan bir kabul yaklaşımına geçmelidir. •Doğru şekilde işleyen ortak bir Avrupa sığınma sisteminin eksikliğinde, AB içi yer değiştirme programlarına ve AB içerisinde emniyetli bir geçidin sağlanmasına daha kuvvetli biçimde yatırım yapmalıdır. •Devlet görevlilerinin neden olduğu şiddet ve suistimale son vermelidir. 55| SON NOTLAR 1. UNHCR, Global Trends, Force Displacement in 2014, http://www.UNHCR.org/556725e69.html#_ ga=1.264299530.4 2. European Commission, A Common European Asylum System, 2014, http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/elibrary/docs/ceas-fact-sheets/ceas_factsheet_en.pdf 3. European Commission, Communication From The Commission To The European Parliament, The Council, The European Economic And Social Committee And The Committee Of The Regions, A European Agenda On Migration, 13 May 2015, http ://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/ background-information/docs/communication_on_the_ european_agenda_on_migration_en.pdf 4. European Commission, European Agenda on Migration– Legislative documents, http://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/ proposal-implementation-package/ 5. European Commission, Press Release : Meeting on the Western Balkans Migration Route : Leaders Agree on 17-point plan of action, 25 October 2015, http://europa.eu/ rapid/press-release_IP-15-5904_en.htm 6. European Council, Justice and Home Affairs Council, 20 July 2015, http://www.consilium.europa.eu/en/meetings/ jha/2015/07/20/ 7. European Commission, Press Release: Managing the refugee crisis : Immediate operational, budgetary and legal measures under the European Agenda on Migration, 23 September 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_IP- 15-5700_en.htm 8. European Commission, Communication From The Commission To The European Parliament And To The Council - EU Action Plan On Return, 9 September 2015, http ://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-wedo/ policies/european-agenda-migration/proposalimplementation- package/docs/communication_from_ the_ec_to_ ep_and_council_-_eu_action_plan_on_return_en.pdf 9. European Commission, Press Release , A European Border and Coast Guard and Effective Management of Europe’s External Borders, December 2015, http:// ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/ securing-eu-borders/legal-documents/docs/communication_-_a_european_border_and_coast_guard_and_effective_management_of_europes_external_borders_en.pdf 10. Güven Fonu, Lübnan, Ürdün, Türkiye, Irak ve Mısır’daki mültecilere destek projelerine odaklanır. Faaliyetler genellikle temel sosyal hizmetleri ve “ekonomik dirençliliği” desteklemeyi hedef ler. 2014’te karar alınan günden bu yana aktarılan toplam miktar 610 milyon Euro’dur. Bunun 570 milyon Euro’su Komisyon bütçesinden gelir ve 40 milyon Euro’su üye ülkelerin katkısından oluşur. Avrupa Komisyonu, Suriye krizi için AB Bölgesel Güven Fonu, http://ec.europa.eu/enlargement/neighbourhood/countries/syria/madad/index_en.htm 11. Yalnızca Afrika ülkelerini etkileyen mülteci müdahalesinin öncelikli parçası olarak ortaya konan bu fon, “göçlerin temel sebeplerini ele alan” bir kalkınma fonudur. Avrupa Kalkınma Fonu üzerinden, Komisyon tarafından toplamda 1,8 milyar Euro olarak taahhüt edilmiştir. Toplam miktarın 0,2 milyon Euro’su AB üye ülkeleri tarafından sağlanmıştır. Afrika Boynuzu ve Sahel Kuşağı dirençlilik programları (çoğunlukla beslenme ve geçim desteği) |56 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. aracılığıyla destek verilen program tiplerini temel alacaktır- European Commission, Post : €1.8 billion Trust Fund for Africa to improve stability and address root causes of irregular migration flows, 11 September 2015, https:// europa.eu/eyd2015/en/european-union/posts/trust-fundafrica Türkiye’nin mülteci müdahalesine katkı olarak AB tarafından sunulan 3 milyar Euro, Türkiye için Mülteci Tesisi’nin yasal dayanağıdır. Komisyon toplamda 500 milyon Euro sunmuş, AB üye ülkeleri de 2,5 milyar Euro sözü vermiş ancak henüz fonu aktarmamıştır. Press release: EU-Turkey Cooperation : A €3 billion Refugee Facility for Turkey, 24 November 2015, http://europa.eu/rapid/ press-release_IP- 15-6162_en.htm http://www.africa-eu-partnership.org/en/newsroom/upcoming-events/valletta-summit-migration European Commission, Press Release : EU-Turkey Cooperation : A €3 billion Refugee Facility for Turkey, 24 November 0215, http://europa.eu/rapid/press-release_IP15-6162_en.htm MSF, Editorial: Migration: Search and Destroy does not save lives, 29 Mai 2015, http://www.msf.org/article/migrationsearch-and-destroy-does-not-save-lives UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/ regional.php Türkiye’nin Bulgaristan ve Yunanistan ile olan kara sınırları kapatılmıştır. Yeni bir ülkeye yerleştirme ve Avrupa’da ailelerin bir araya getirilmesi gibi yasal uygulamalar azaltılmıştır (European Union Agency for Human rights, Legal entry channels to the EU for persons in need of international protection: a toolbox, http://fra.europa.eu/sites/default/files/fra-focus_02-2015_ legal-entry-to-the-eu.pdf) UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/ regional.php UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/ regional.php UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update #8, 23 - 29 October 2015 UNHCR, Refugees/Migrants Emergency response in the Mediterranean, 2 November 2015 UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update #8, 23 - 29 October 2015 UNHCR, Mediterranean takes record as most deadly stretch of water for refugees and migrants in 2011, Briefing Notes, 31 January 2012, http://www.UNHCR. org/4f27e01f9.html UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update #8, 23 - 29 October 2015 UNHCR, Press Release : Mediterranean Crisis 2015 at six months : refugee and migrant numbers highest on record, 1 July 2015 http://www.UNHCR.org/5592b9b36.html MSF, Field News: MSF Trains Tunisian Fishermen in Saving Lives at Sea, 31 August 2015, http://www. doctorswithoutborders.org/article/msf-trains-tunisianfishermen-saving-lives-sea MSF, Field News : MSF Saddened by Loss of Life During Argos Ship Rescue, 16 June 2015, http://www. doctorswithoutborders.org/article/msf-saddened-loss-lifeduring-argos-ship-rescue 28. The Guardian, At least 29 migrants die of hypothermia after Italian coastguard rescue, 9 February 2015, http:// www.theguardian.com/world/2015/feb/09/migrants-diehypothermia- italian-coastguard-rescue-libya-lampedusa 29. HRW, Greece: Attacks on Boats Risk Migrant Lives: Masked Assailants Attack, Disable Boats, Abuse Passengers, 22 October 2015, https://www.hrw.org/ news/2015/10/22/greece-attacks-boats-risk-migrant-lives 30. Şu anda Avrupa’ya geçmek isteyen Suriyeliler için en büyük kapı Yunanistan’dır. 31. UNHCR, Greek data snapshot, 20 November 2015, http:// data.UNHCR.org/mediterranean/country.php?id=83/greece/) 32. Bu ziyaretlerin bazıları, 26 Mayıs’ta Göç Delegesi Dimitris Avramopoulos’un Atina ziyareti, 3-4 Eylül’de Başkan Yardımcısı Frans Timmermans and Dimitris Avramopoulos’un Atina ve İstanköy ziyareti, 15-16 Ekim’de Dimitris Avramopoulos ve Lüksemburg Dışişleri, Avrupa İşleri ve Göç ve Sığınma Bakanı Jean Asselborn’un Atina ve Midilli ziyareti ve Avramopoulos’un 4 Kasım’daki Atina ziyaretidir. 33. UNHCR, Daily estimates – Greece, 7 December 2015, http://data.UNHCR.org/mediterranean/country. php?id=83/greece/ 34. European Commission, Press Release: State of Play:Measures to Address the Refugee Crisis, 4 November 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_IP-15-5958_ en.htm 35. Kara Tape’deki yaşam koşullarına dair beyanlara ulaşmak için: http://www.msf.org/article/greece-testimonies-migrantsand-asylum-seekers-lesbos 36. Suriyeliler’e öncelik verildiği için Suriyeliler genellikle daha kısa süreli kalmaktadır. 37. Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in uluslararası korumaya başvuranları karşılama prosedürlerine ulaşmak için (Yönerge 2013/33/EU): http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX :32013L0033 38. MSF, EU and Greece turn their backs on refugees arriving at Greek islands, December 2014, http://www.msf.org/ article/eu-and-greece-turn-their-backs-refugeesarriving-greek-islands 39. Cfr. Commissione Nazionale per il diritto di Asilo: http:// www.interno.gov.it/sites/default/files/quaderno_statistico_per_gli_anni_1990_2014.pdf 40. UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update #8, 23 - 29 October 2015 41. 10 Ekim 2015 verileri: Geçici yapılarda 70 bin 918 yer (CAS), mülteci ve sığınmacıların karşılanması için ayrılan yapılarda 21 bin 814 yer (ikincil kabul merkezleri - SPRAR), devletin sığınmacılar için kabul merkezlerinde 7 bin 290 yer (CARA) ve alıkoyma ve geri gönderme merkezlerinde 464 yer (CIE). İtalya’da göçmen ve mültecilerin karşılama prosedürlerine dair rapor: İtalyan MOI tarafından Ekim 2015’te yayınlandı - http://www.libertaciviliimmigrazione.interno.it/dipim/export/sites/default/it/assets/ pubblicazioni/Rapporto_accoglienza_ps.pdf 42. Piano di Contingenza Sanitario Regionale Migranti. Acil Durum Planı, göçmen ve mültecilerin karaya ayak bastığı noktalarda koordine bir müdahale gerçekleştirebilmek için bölgesel kamu sağlık kuruluşlarının sorumluluklarını tespit etmeyi ve bu noktalarda sağlanan hizmetlerin or- 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. 58. ganizasyonunda yer alan kuruluşların her birinin rolünü belirlemeyi amaçlar. İtalyan İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “Hotspot Roadmap”’te (Sıcak Nokta Yol Haritası) belirtildiği gibi. CAS (Olağandışı Karşılama Merkezleri): Bakanlık emriyle Haziran 2014’te belgesiz göçmen ve sığınmacıların kalabalık gruplar halinde ülkeye girişini yönetmek amacıyla kurulan merkezler. Şu anda CARA (Mülteci Akademisyenlere Yardım Konseyi) kapsamındaki sığınmacılar için kullanılmaktadır. Aynı zamanda Sudanlı, Etiyopyalı (Amhara ve Oromo) ve Nijeryalı. Aile ve arkadaşlarıyla irtibata geçmeden önce genellikle birkaç gün dinlenirler. Yolculuklarının bir sonraki adımına dair faydalı olacak bilgiler edinmeye çalışırken, bir yandan bilet alabilmek için para gelmesini beklerler. Mayıs 2015’te Roma’daki Ponte Mammolo’daki resmi olmayan yerleşkenin dağıtılmasının ardından belli sayıda göçmen ve mülteci (yerleşik ve hareket halinde olanlar) gönüllüler tarafından yürütülen Baobab Merkezi’ne veya son zamanlarda İtalyan Kızıl Haçı’nın geçici çadır kampı kurmuş olduğu Roma’daki bir tren istasyonunun arkasında yer alan Tiburtina Bölgesi’ne taşındı. IOM, Situation Report : Europe / Mediterranean Migration Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/ default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf IOM, Interagency Operational Update, 2_16 November 2015, http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/ resources/InteragencyOperationalUpdate3-16Nov.pdf IOM, Situation Report: Europe / Mediterranean Migration Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/ default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf IOM, Interagency Operational Update, 2_16 November 2015, http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/ resources/InteragencyOperationalUpdate3-16Nov.pdf IOM, Situation Report: Europe / Mediterranean Migration Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/ default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf Republic of Slovenia, Press Release : Slovenia has received 200,000 refugees to date, 13 November 2015, http:// www.vlada.si/en/media_room/government_press_releases/press_release/article/slovenia_has_received_200000_refugees_to_date_56970/ IOM, Situation Report : Europe / Mediterranean Migration Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/ default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf VOA, Macedonia Allows Migrants to Legitimately Transit Country , 18 June 2015, http://www.voanews.com/content/macedonia-migrants-asylum-law/2828577.html UNHCR, Press Release : UNHCR launches appeal to aid refugees as winter hits Europe, 5 November 2015, http:// data.UNHCR.org/mediterranean/flash_read.php?ID=56 ACAPS, The Balkans: Asylum Seekers, Migrants, and Refugees in Transit, Briefing Note Update, 17 November 2015 ACAPS, The Balkans : Asylum Seekers, Migrants, and Refugees in Transit, Briefing Note Update, 17 November 2015 57| 59. The New York Times, Closing the Back Door to Europe, 16 October 2015, http://www.nytimes.com/interactive/2015/09/15/world/europe/migrant-borderseurope. html?_r=0 60. See Frontex, FRAN Quarterly Q3 report, July-September 2014, http://frontex.europa.eu/assets/Publications/ Risk_Analysis/FRAN_Q3_2014.pdf 61. MSF, Migration: MSF receives 10 people with wounds from Macedonian stun grenades, 21 August 2015, http:// www.msf.org/article/migration-msf-receives-10-peoplewounds- macedonian-stun-grenades 62. CNN, Refugee crisis: Hungary uses tear gas, water cannons on migrants at border, 16 September 2015, http:// edition.cnn.com/2015/09/16/world/europe-migrant-crisis/ 63. The Independent, Refugee crisis : Hungary closes Croatian border to refugees ‘from midnight’, 16 October 2015, http://www.independent.co.uk/news/world/europe/ refugee-crisis-hungary-closes-croatian-border-torefugees-from-midnight-a6697071.html 64. BBC, Migrant crisis: Trapped in no-man’s land at the Croatia/Serbia border, 19 October 2015, http://www.bbc. com/news/world-europe-34577506 65. Reporters Without Borders, RSF condemns Croatian police violence against foreign journalists, 21 October 2015, http://en.rsf.org/croatie-rsf-condemns-croatianpolice-21-10-2015,48465.html 66. Channel Four News, Migrants cross through freezing water in the dead of night, 21 October 2015, https://www.facebook.com/Channel4News/videos/10153292236781939/?fref=nf 67. BBC, Migrant crisis: Huge registration queues on Serbia-Macedonia border, 8 September 2015, http://www. bbc.com/news/world-europe-34183456 68. The Local, Sweden can no longer guarantee refugee beds, 5 November 2015, http://www.thelocal. se/20151105/sweden-urges-refugees-to-stay-in-germany 69. IRC, Urgent Humanitarian Action Needed on European Refugee Crisis - International Rescue Committee Briefing, 4 November 2015, http://www.rescue.org/press-releases/urgent-humanitarian-action-needed-european-refugeecrisis-international-rescue-commit 70. Bu gibi ölçütler sınır kontrolleri ve devriyelerin artırılması, dönüşe odaklanılması ve kaçakçılıkla mücadeleyi içerir. 71. ECRE, Dublin Regulation, http ://www.ecre.org/topics/ areas-of-work/protection-in-europe/10-dublin-regulation.html |58 İLETİŞİM MSF TÜRKİYE Gaziosmanpşa Mah. Boğaz Sokak, No: 5/8 Çankaya/ANKARA MSF İSTANBUL ŞUBESİ General Asım Gündüz Cad. No: 37/4 Kadıköy/İSTANBUL MSF GAZİANTEP ŞUBESİ Değirmiçem Mah. İmam Hüseyin İncioğlu Cad. No:5 Şahinbey/GAZİANTEP MSF KİLİS ŞUBESİ Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Mah. Kazım Karabekir Cad. No: 12 Merkez/KİLİS MSF URFA ŞUBESİ Karşıyaka Mah. 4002. Sok. Neval Apt. No: 13 Karaköprü/ŞANLIURFA MSF HATAY ŞUBESİ Fevzi Çakmak Mah. Kurtuluş Cad. No:80 Merkez/HATAY www.sinirtanimayandoktorlar.org [email protected] +90 312 441 05 30 MSFTurkiye MSF_Turkiye TASARIM: www.okidokidesign.net Yesmine Sliman Lawton T +32 477 868 893 Médecins Sans Frontières Dupré Street 94 1090 Brussels - Belgium | www.msf.org