Avrupa Yolunda Engelli Parkur

Transkript

Avrupa Yolunda Engelli Parkur
AVRUPA
YOLUNDA
ENGELLİ PARKUR
© Alessandro Penso
AB SINIRLARINDA
SİYASİ BİR İNSANİ KRİZ
ARALIK 2015
TERİMLER
Sığınmacı :
Yoğun şiddet veya zulümden kaçarak, kendi
ülkesi dışında bir ülkede, korunma arayan
ve ilgili uluslararası ve ulusal mekanizmalar
kapsamında mülteci statüsü başvurusunun
sonuçlanmasını bekleyen kişidir.
Göçmen : Gönüllü ya da zorunlu sebeplerle veya yasal
ya da kayıtdışı yollarla göç etmiş olmasından
bağımsız olarak; uyruğu veya vatandaşı olduğu
ülkenin sınırları dışında bulunan ve bir yıldan
uzun bir süre yabancı bir ülkede ikamet eden
kişidir.
Mülteci: Irk, din, uyruk, siyasi görüş veya belirli bir
sosyal gruba ait olması nedeniyle zulüm görme
korkusundan dolayı vatandaşı olduğu ülkenin
dışında olan ve bu ülkenin korumasından
faydalanamayan
veya
korku
nedeniyle
faydalanmak istemeyen kişi yahut yukarıda
sayılan sebeplerle
geçmişte ikamet ettiği
ülkenin dışında olan ve geri dönemeyen veya
korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız
kişidir.
Tıbbi insani yardım kuruluşu olan Sınır Tanımayan
Doktorlar (MSF) insanlar arasında hukuki statülerine
göre ayrım gözetmemektedir. Sunduğumuz insani
yardım hizmeti yalnızca tıbbi ve insani ihtiyaçlara
dayanmaktadır. Genel olarak kullanılan hukuki
terimler hiçbir zaman hastalarımızı göçe zorlayan
koşulların karmaşıklığını, bu yolda maruz kaldıkları
travmaları ve koruma ve destek ihtiyaçlarını yeterli
derecede yansıtamayacaktır. Bu raporda kullanılan
terimler söz konusu gerçeklere dair önyargısız veya
tarafsızdır.
© Francesco Zizola / Noor
|2
İÇİNDEKİLER
• ÖZET4
• TEMEL BİLGİLER VE RAKAMSAL VERİLER
7
• GİRİŞ
8
• AVRUPA BİRLİĞİ SIĞINMA POLİTİKALARI VE HUKUKİ ÇERÇEVE 11
• AVRUPA YOLUNDA ENGELLİ PARKUR
15
1. ADIM: KAÇIŞ
15
2. ADIM : DENİZİ AŞMAK
17
3. ADIM: YUNANİSTAN VE İTALYA’YA ULAŞMAK
26
4. ADIM : GÜNEYDEN KUZEYE GEÇMEK
40
• KRİZ KARŞISINDA AVRUPA’NIN BAŞARISIZLIĞI
50
• SONUÇ: ACİL DEĞİŞİM ÇAĞRISI
53
3|
ÖZET
Ülkelerindeki çatışma, zulüm ve dayanılmaz koşullar nedeniyle yaklaşık 60 milyon kişinin yerinden edildiği günümüz koşullarında, 2. Dünya
Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük küresel
göç kriziyle karşı karşıyadır. Şaşırtıcı olmamakla
beraber, Avrupa hala 2015 yılı içerisinde -yaklaşık bir milyon- mülteci ve göçmenin sınırlarından geçmesinin şokunu yaşamaktadır.
2015 yılı Avrupa’nın, yüzbinlerce savunmasız
insanın acil yardım ve koruma ihtiyacına cevap
verme konusunda felaket derecesindeki başarısızlığı ile anılacaktır. Avrupa ülkeleri, yalnızca iç
ve dış AB sınırlarına ulaşan mülteci ve göçmenlerin acil insani ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamakta
topluca başarısız olmakla kalmamış; bunun yanı
sıra Avrupa Birliği’nin -son 15 yılda geliştirilmiş
ve 2015 yılında daha da güçlendirilmiş olan- caydırma ve göçmenlik karşıtı politikaları yüzünden,
insan kaçakçılığı şebekelerine yönelik talep artmış ve insanları sağlık ile yaşamlarını riske atan
çok daha tehlikeli rotalara doğru itmiştir. Bugün
tanık olduğumuz kabul krizinin oluşumunda bu
politikaların ciddi bir payı vardır: Avrupa’ya gelmek için her şeyi göz almış olan insanlar denizi
geçmek zorunda bırakılıyorlar ve Güney Avrupa
ülkeleri onların ihtiyaçlarına cevap vermekte başarısız oluyor.
© Will Rose / Greenpeace
Çatışmalardan ve korkunç yaşam koşullardan
kaçarken, Türkiye’den Balkan ülkelerine kadar
farklı noktalarda dikenli teller, kapalı sınır kapıları, tehditkar askerler ve kolluk kuvvetleri tarafından karşılanan; ardından İtalya veya Yunanistan’a tehlikeli deniz yolculukları yapmak zorunda
kalan; karaya adım attıklarında ise, insanlık dışı
karşılama koşulları ve sürekli değişen karmaşık
kayıt prosedürleriyle baş etmek zorunda kalan
binlerce kadın, erkek ve çocuk, Avrupa kapılarına ulaştıklarında bir başka engelli parkurla karşı
karşıya kalmıştır. 2015 yılı boyunca Avrupa Birliği ve üye devletler tarafından sayısız toplantı,
konferans ve planlama yapılmıştır. Buna rağmen
çoğu devlet AB’ye kadar ulaşabilmiş mülteci ve
göçmenlere yardım sağlamak konusunda ya
isteksiz davranmış ya da başarısız olmuştur. 3
Kasım 2015 itibarıyla, 14 üye devlet ortak bir şekilde, toplam 160 bin mülteciyi yerleştirme taah-
|4
hüdüne karşılık ancak 2 bin 284 kişilik kontenjan
açabilmiş ve şu ana kadar İtalya’dan sadece 86
kişi etkili bir biçimde yerleştirilebilmiştir.
Devlet ve BM destekli geleneksel yardım sistemi
de insanların ihtiyaçlarına yeterli biçimde yanıt
vermekte zorlanmıştır. Bunun yerine idari, kurumsal ve siyasi engelleri aşmada daha etkili
olan sivil toplum ve gönüllü gruplar, mülteci ve
göçmenlere yolculukları boyunca temel hizmetlerin sunulması anlamında kilit faktör olarak ortaya çıkmışlardır. Bu sivil faaliyetlerin merkezinde, on binlerce muhtaç insana yardımcı olmak
için zamanını, bağışlarını ve parasını gönüllü
olarak adamış vatandaşların güçlü dayanışması
yer almaktadır.
Bir acil tıbbi insani yardım kuruluşu olarak Sınır
Tanımayan Doktorlar (MSF), 2015 yılı içerisinde
Avrupa’daki faaliyetlerini artırmış ve hareket halindeki sayısız insanın ihtiyaçlarını karşılamak
üzere mobil birimler oluşturmaya odaklanmıştır.
MSF daha önce, Avrupa’da hiç bu kadar çok projeye sahip olmamış; hayat kurtarmak amacıyla
üç tane arama kurtarma gemisini harekete geçirme kararı almamıştır. Avrupa hükümetleri
için ise; uluslararası yükümlülükleri yerine getirip hayatları risk altında olan bu insanlara yardım etmek hiç bu kadar acil önem taşımamıştır.
Hatta, 2015 itibarıyla Avrupa hükümetlerinin yıllardır göz ardı etmeye çalıştığı birçok rahatsız
edici gerçek açığa çıkmıştır.
• Sınırların kapatılması insanları göç etmekten alıkoymamakta; yalnızca rotalarını değiştirmeye sebep olmaktadır.
• Caydırma politikaları insani ve tıbbi açıdan
doğrudan, yıkıcı sonuçlar barındırmaktadır.
• Acilen ihtiyaç duyulmasına rağmen Lübnan,
Türkiye veya Ürdün’deki kamplara yapılan
artan miktardaki insani yardımlar; AB üye
devletlerini, AB sınırları içerisindeki mültecileri kabul etme, onlara yardım ulaştırma ve
koruma yükümlülüklerinden azat etmemektetir. Ayrıca, Avrupa’da güvenli bir yaşam
arayan insanları da durdurmayacaktır.
Savunmasız insanları, insanlık onuruna yakışan
karşılama koşullarından mahrum bırakıp uyruklarına dayanarak engellemek ve geri göndermek
suretiyle Avrupalı devletler, uluslararası mülteci
ve insan hakları kanunun temellerine zarar vermiştir.
Önümüzdeki yeni yılla birlikte ve olası bir mülteci akını öncesinde, Avrupa ve üye devletler, 2015
yılında yapılan yanlışları düzeltme fırsatına sahiptir. Avrupa, bu engellerle dolu süreci ortadan
kaldırmalı ve ümitsiz koşullardan kaçan mülteci
ve göçmenlere yardım, güvenlik ve yasal bir geçiş
yolu sağlamalıdır.
Bu rapor, yalnız veya aileleriyle birlikte yolculuk
yapan; savaştan, zulümden ve aşırı yoksulluktan
kaçan; Avrupa’da sığınma ve daha iyi yaşam koşulları arayan; Avrupa’ya doğru bu engelli yolculuğa çıkmaktan başka seçenekleri bulunmayan
kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin
hikayelerini anlatmaktadır. Sadece AB’nin bugüne kadar verdiği yanıtın savunmasız insanların
acil insani ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak konusunda nasıl başarısızlığa uğradığını değil; aynı
zamanda insanların sağlık ve yaşamları üzerinde
yer yer trajik etkilere sebep olarak durumun kötüleşmesine nasıl katkıda bulunduğunu da açıklamaktadır.
Rapor, Avrupa’nın “caydırıcı filtreleme” görevi gören ölümcül deniz yolculuklarına, dikenli
tellere ve kötü karşılama koşullarına bel bağlayamacağını vurgulamaktadır. Mevcut söylem ve politikaların sürdürülmesi mümkün
değildir. İstikrarsızlık, Suriye, Libya, Irak ve
Afganistan’da tüm şiddetiyle devam ettikçe;
AB ve Avrupa hükümetleri mevcut politikalarını değiştirmek zorunda ve çaresiz biçimde
koruma ve yardım arayan mülteci ve göçmenlere insancıl ve insani yardım sağlamalıdırlar.
AB ve Avrupa Devletleri aşağıdakileri yerine
getirmek durumundadır:
ve yasal geçiş kanalları açılmalı, özellikle Türkiye ve Yunanistan arasındaki Evros kara sınırı da dahil olmak üzere dış
karasal sınırlarda sığınma başvurusunda
bulunmalarına izin verilmelidir. Bu zorunluluk, aile birleşmesi, insani vize (humanitarian visa), kolaylaştırılmış vize prosedürleri, ikamet ve taşınma gibi yasal giriş
düzenlemelerini de kapsamalıdır.
• Düzensiz göç ve insan kaçakçılığı şebekelerine yönelik talebin azaltılması için yasal göç yolları oluşturulmalıdır.
• Denize düşen hayatları kurtarmak için
daha istekli bir arama kurtarma operasyonu oluşturulmalı. Bu operasyon, tehlike içerisindeki tekneleri çıkış noktalarına
olabilecek en yakın noktalarda faal bir şekilde aramalı ve aynı zamanda uygun kabul koşulları, tıbbi bakım ve mağduriyet
değerlendirmesi gibi insancıl prosedürlerin yer aldığı varış noktaları ile desteklenmelidir.
• Yalnızca caydırma tedbirlerine değil; AB
standartlarına uygun karşılama koşullarına da yatırım yapılmalıdır. Avrupa dışa
kapalı kale yaklaşımından uzaklaşıp sınırlarına ulaşan kişilerin başta tıbbi ve
ruh sağlığı ihtiyaçları olmak üzere belirli
ihtiyaç ve hassasiyetlerine yanıt vermek
için tasarlanan bir karşılama yaklaşımına
geçmelidir.
• İşlevsel bir ortak Avrupa sığınma sisteminin yokluğunda, AB içi göç programları ve
AB’ye yönelik güvenli bir geçişin oluşturulmasına daha fazla yatırım yapılmalıdır.
• Devlet yetkilileri ve suç çetelerinin neden
olduğu şiddet ve suistimale son verilmelidir.
• Sığınmacılar için hızlı bir şekilde güvenli
5|
© Alessandro Penso
|6
TEMEL BİLGİLER VE RAKAMSAL VERİLER
GÖÇÜN NITELIKSEL VE NICELIKSEL ÖZELLIKLERI:
•1 Ocak-31 Aralık tarihleri arasında tahmini olarak 1 milyon 8 bin 616 kişi Avrupa’ya
geçiş yapmıştır,
•%49’u Suriye, %21’i Afganistan ve %9’u Irak olmak üzere bunların %84’ü mülteci veren
ülkelerden gelmiştir;
• %17’si kadın ve %25’i 18 yaş altındaki çocuklardır.
AVRUPA’NIN GÖÇ POLITIKALARININ SAĞLIK ÜZERINDEKI ETKILERI
1 Ocak - 15 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF ekipleri, İtalya ve Yunanistan üzerinden
Akdeniz’deki arama kurtarma gemilerinde ve ayrıca Balkanlar ve Batı Avrupa’da mülteci
ve göçmen akını sırasında yaklaşık 100 bin sağlık muayenesi yapmıştır. Mayıs - Aralık 2015
tarihleri arasında MSF, 23 bin 747 mülteci ve göçmeni denizden kurtarmış ve bu kişilere
yardım sağlamıştır. Kötü koşullarda yapılan yolculukların, temel yardım eksikliğinin ve
aynı zamanda şiddetten kaynaklanan yaralanma ve ruhsal travmaların fiziksel sağlık
ve ruh sağlığı üzerindeki sonuçlarına tanık olmuş ve bunları tedavi etmiştir. MSF sağlık
ekipleri tarafından tedavi edilen hastalıkların birçoğu, AB devletleri tarafından ortaya
konacak insani standartlara ulaşmış güvenli geçiş ve karşılama koşullarıyla kolayca
engellenebilirdi.
Yunanistan ve Sırbistan’daki sağlık ekiplerimiz, bu iki ülkedeki toplam tıbbi müdahelenin
%18’ini temsil eden travmayla ilişkili 12 bin 214 hastayı tedavi etmiştir. En şiddetli 408
travma vakasından %70’i yolculukları sırasında fiziksel şiddet, hırsızlık veya sözlü istismar
ve zulme maruz kaldıklarını rapor etmiştir.
AVRUPA’DA MSF
2015 yılında MSF, Avrupa’daki mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere
tahmini olarak 31.5 milyon Euro harcamış ve 534 çalışanını harekete geçirmiştir.
•Akdeniz’deki üç gemide arama kurtarma faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere 45 MSF
çalışanı ve 11.5 milyon Euro bütçe ayrılmıştır.
•Ayrıca İtalya, Yunanistan, Balkanlar ve varış ülkelerindeki mülteci ve göçmenlerin
insani ihtiyaçlarını gidermek üzere ilaveten 489 personel ve 20 milyon Euro ayrılmıştır.
7|
GİRİŞ:
POLİTİKA KAYNAKLI İNSANİ KRİZ
“Çocuklarımızın güvenliği için Avrupa’ya
göçtük; güvende olduklarından emin
olmak ve iyi eğitim almalarını sağlamak
için. Çünkü Suriye’de hiçbir şey kalmadı.
Yaşadığım şehir yerle bir oldu. Ancak
Avrupa’ya ulaşmanın bu kadar zor olduğunu
bilseydim, onları asla göndermezdim.
Bunları yaşayacağıma Suriye’de ölmeyi
tercih ederdim. Avrupa’daki insanların bize
iyi davranacağını düşünmüştüm. Yolculuk
sırasında yaşanan zorluklardan ötürü,
bazılarımız pes ederek Suriye’ye geri döndü
ve orada hayatlarını kaybetti. Toplamda 33
defa tutuklandım. Yunanistan, Makedonya,
Sırbistan ve Macaristan’da hapse atıldım.
Neden? Anlamıyorum. Ben yanlış hiçbir şey
yapmadım. Çalmadım ya da öldürmedim.
Ölümden kaçarken bulduğum tek şey yine
ölüm oldu. Benim geleceğim çocuklarımın
geleceği. Tabi eğer onların nerede olduklarını
bilseydim...”.
*Karısı ve dört çocuğunun izini kaybettikten sonra ormanda
yalnız yaşayan Suriyeli bir adam, kış 2014, Sırbistan.
2015 yılında, bir milyonu aşkın insan Afrika, Asya
ve Orta Doğu’dan kaçarak Avrupa’ya ulaşmak için
hayatlarını riske atmıştır. Bunlardan %84’ü dünyanın en çok mülteci üreten 10 ülkesinden gelmiştir. Avrupa’daki resmi söylem kıtanın sürekli artan
mülteci ve göçmen dalgasının altında ezildiğini
ifade etme eğilimine sahip olsa da; gelen insan
sayısı Avrupa’nın toplam nüfusunun %0.2’sinden
daha azdır. Hatta, çatışma bölgelerinden kaçan
insanların büyük çoğunluğu sınırlar içerisinde yer
değiştirmiş veya komşu ülkelerde yaşamaktadır.
2014 yılında sadece Türkiye, Pakistan ve Lübnan,
dünyadaki mültecilerin üçte birine ev sahipliği yapmıştır1. 5.8 milyon nüfuslu bir ülke olan Lübnan’da
mülteciler, toplam nüfusun neredeyse %30’unu
oluşturmaktadır.
2015 yılına dönüp baktığımızda, hiç şüphesiz ki bu
yıl Avrupa’da, dışsal sebeplerin ortaya çıkardığı bir
“mülteci krizinin” hakim olduğu yıl olarak anılacaktır. Ancak, AB sınırlarında ortaya çıkan bu insanlık
krizi, herhangi bir doğal afetin veya öngörülemeyen
bir felaketin sonucu değildir. Bu, büyük oranda Avrupa Birliği’nin yeterli insancıl politikalar geliştirememesi ve engellenemez fakat öngörülebilir olan
bu insan hareketiyle baş edememesinin neden
olduğu politika kaynaklı bir krizdir. Yıllarca AB ve
Avrupa hükümetleri, Avrupa’da güvenli bir yaşam
arayan mülteci ve göçmenleri caydırmak amacıyla
oluşturulmuş ve sistemli bir biçimde sınırların kapatılmasını hedef alan önlemlere yatırım yapmayı
tercih etmişlerdir. Bu politikalar arasında; iç ve dış
AB sınırlarına tel örgü inşa edilmesi, düzensiz göçle “mücadeleyi” hedefleyen katı sınır kontrolleri,
mülteci ve göçmenlerin ilk varış ülkelerinde veya
AB dışındaki geçiş ülkelerinde tutulması, göçmen
alıkoyma yöntemlerinin kullanımının artırılması
ve başta İtalya ve Yunanistan olmak üzere sığınma
talep edilen ilk ülkelerde kronikleşen standart altı
ve yetersiz kabul koşullarının sürdürülmesi yer almaktadır.
Sonuç olarak, birçoğu savaştan ya da zulümden
kaçarken yardım ve koruma arayan bu mülteci ve
göçmenler; şiddet, keyfi alıkoyma, kötü muamele,
© Alex Yallop / MSF
|8
gasp, cinsel şiddet, insan kaçakçılığı, sınırda geri
itme ve ilk sığınma ülkelerinde insanlık dışı kabul
koşullarıyla karşılaşmaktadırlar. Avrupa’ya açılan
kara sınırlarının birçoğunun (İspanya-Fas, Türkiye-Bulgaristan ve Türkiye-Yunanistan sınırları)
kapatılmasıyla, çoğu insan için muhtemel tek giriş
denizyolu olarak ortaya çıkmaktadır. 2015’in ilk yarısında, insanların büyük çoğunluğu Avrupa’ya Orta
Akdeniz rotası (asıl olarak Libya’dan İtalya’ya) üzerinden ulaşırken; hareketlilik Temmuz 2015’den
itibaren Doğu Akdeniz rotasına (Türkiye’den Yunanistan’a) yönelmiş bulunmaktadır ve Eylül 2015’te
günlük ortalama 6 bin kişi Yunanistan kıyılarına
ulaşmaktadır. 31 Aralık itibarıyla, 2015 yılında denizi aşarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatını
yitiren insan sayısı en az 3 bin 771’dir. AB ve Avrupa hükümetlerinin kısıtlayıcı politikaları bugün,
sığınma hakkını her zamankinden daha fazla tehdit
ederken, mülteci ve göçmenlerin sağlık ve yaşamlarını da riske atmaktadır.
Son on beş yıldır MSF, Avrupa’da mülteci, sığınmacı
ve kayıt dışı göçmenlere tıbbi yardım ve insani destek sağlamak üzere faaliyetlerini sürdürmektedir.
Geçtiğimiz sene, özellikle 2015 yazının başlarından
itibaren, kuruluş Avrupa’daki faaliyetlerini büyük
ölçüde artırmak zorunda kalmıştır. Uluslararası
bir tıbbi insani yardım kuruluşu olarak MSF’nin
denizde arama kurtarma operasyonları düzenlemesine ve Avrupa’nın giriş noktalarına yardım
sağlamasına duyulan ihtiyaç, var olan devlet yardımlarının yetersiz olduğunun açık bir beyanıdır.
MSF daha önce, Avrupa’da hiç bu kadar çok projeye sahip olmamış; hayat kurtarmak amacıyla üç
arama kurtarma gemisini harekete geçirme kararı
almamıştır. Avrupa hükümetleri için ise; uluslararası yükümlülükleri yerine getirip hayatları risk altında olan bu insanlara yardım etmek hiç bu kadar
hayati önem taşımamıştır.
Her ne kadar 2015 yılında, AB ve üye devletler tarafından sığınmacı ve mültecilerin yer değişimi ve yeniden yerleştirme önerileri gibi bazı yeni ve olumlu
önlemler alınmış olsa ve hatta Almanya gibi bazı
ülkeler bir milyondan fazla mülteci ve göçmeni
kabul etmiş olsa da; Avrupa’nın krize verdiği yanıt
fazlasıyla yavaş ve yetersiz kalmıştır. Yer değiştirme ve yeniden yerleştirme programları zorunlu olmadığı gibi devletlerin birçoğu da katılmak konusunda şu anda kadar isteksiz davranmışlardır. 14
üye devlet 160 bin kişilik Avrupa içi yer değiştirme
taahhüdüne karşılık, 3 Kasım 2015 itibarıyla, ancak
2 bin 284 yer ayırabilmiş ve sadece 86’sı İtalya’dan
etkili bir biçimde taşınmıştır. Kış mevsimine girerken, binlerce kadın, erkek ve çocuğun sağlıkları ve
yaşamları her zamankinden daha fazla risk altındadır ve AB politikaları ve eylemleri her zamankinden çok daha yetersiz bir hal almıştır.
Bu rapor tek başlarına veya aileleriyle yolculuk
yapan, savaştan, zulümden ve aşırı yoksulluktan kaçan, Avrupa’da sığınma ve daha iyi yaşam
koşulları arayan, Avrupa’ya doğru bu engelli
yolculuğa çıkmaktan başka seçenekleri olmayan erkek, kadın, çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin hikayelerini anlatmaktadır. Bu rapor
AB’nin verdiği yanıtın bugüne kadar nasıl yalnızca savunmasız insanların acil insani ve tıbbi
yardım ihtiyaçlarına yanıt vermekte başarısız
olduğunu değil; aynı zamanda bu yanıtın insanların sağlık ve yaşamları üzerinde bazen trajik
etkiler yaratarak durumlarının kötüleşmesine
nasıl katkıda bulunduğunu açıklamaktadır. Bu
rapor gösteriyor ki, Avrupa ölümcül deniz yolculuğunu, dikenli telleri ve yetersiz kabul koşullarını “caydırıcı filtreleme” yöntemi olarak
kullanıp buna bel bağlayarak hareket etmeye
devam edemez. Mevcut söylemin ve politikaların sürdürülmesi mümkün değildir! Suriye,
Libya, Irak ve Afganistan’da istikrarsız koşullar
şiddetlenmeye devam ederken, AB öncelikle
kendi politikalarının insan hayatı karşısındaki
değerini tanımalı ve kendi söylemini, çaresiz
bir durumda koruma ve yardıma muhtaç mülteci ve göçmenlerin yardım, koruma ve kabul
edimini sağlamak üzere değiştirmelidir.
9|
|10
© Francesco Zizola / Noor
AVRUPA BİRLİĞİ
SIĞINMA POLİTİKALARI
VE HUKUKİ ÇERÇEVE
2015 yılı boyunca, gitgide artan sayılarda AB’nin
kıyılarına ulaşan mülteci ve göçmen akınına
verdiği yanıt, Avrupa Ortak İltica Sistemi’nin
mevcut genel çerçevesi içerisinde ve Mayıs
2015’ten itibaren geliştirilen ek anlaşmalar ve
planlar temelinde şekillendirilmiştir. Aşağıda
açıklandığı üzere, bu planlar Avrupa’ya ulaşan
mülteciler ve göçmenlerin insani yardım ve
korunma ihtiyaçlarını ele almaktan çok, Avrupa’ya gelişlerin engellenmesine odaklanmıştır.
AVRUPA’DA GENEL İLTICA
ÇERÇEVESI: AVRUPA ORTAK
İLTICA SISTEMI
Avrupa Ortak İltica Sistemi (OAİS)2 1999 yılında Avrupa Konseyi tarafından sığınmacılara açık
ve adil bir sistem içerisinde eşit davranılmasını
sağlamak üzere ortak kuralların belirlenmesi
amacıyla başlatılmıştır. O tarihten bu yana iltica
konusunda ortak asgari standartları düzenleyen
çeşitli yasal tedbirler alınmıştır.
kriterleri belirlediği için sığınmacıların dolaşımı
açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bu nedenle,
bu yönetmelik genellikle birden fazla ülkeden
geçerek yolculuk yapan sığınmacıların sığınma
taleplerinin incelenmesi ve karara bağlanması
için ilk varış ülkelerine geri gönderilmesi için
kullanılmaktadır.
2015 YILINDAKI GELIŞMELER:
AVRUPA GÖÇ GÜNDEMI VE
UYGULAMASI
2015 yılında Avrupa’da güvenlik ve koruma talep
eden insanların sayısının artmasıyla beraber AB
kurumları bir dizi plan ve politikayı uygulamaya
koymuştur. Mayıs 2015’te Avrupa Komisyonu
yeni Avrupa Göç Gündemi’ni sunmuş, sınırlardaki sözde “acil durum” için doğrudan önlemler ve
uzun vadeli politika değişiklikleri önermiştir.3
Dublin Yönetmeliği sığınmacının talebini inceleme sorumluluğunun hangi ülkede ki bu genelde ilk giriş yapılan ülkedir- olacağını belirleyen
© Alessandro Penso
OAİS beş kilit belgeden meydana gelmektedir:
Yeterlilik Yönergesi, İltica Prosedürü Yönergesi,
Kabul Koşulları Yönergesi, Dublin III Yönetmeliği
ve EuroDAC Yönetmeliği.
AVRUPA KOMISYONU TARAFINDAN TANIMLANAN
VE MAYIS 2015’TE KABUL EDILEN AVRUPA GÖÇ GÜNDEMI
ACIL DURUM ÖNLEMLERI
•2015 - 2016 dönemi için Frontex Poseidon (Yunanistan) ve Triton (İtalya) ortak operasyonları
bütçesine ek olarak 26.8 milyon Euro temin edilmiştir ve Triton operasyon alanı Sicilya kıyılarının
138 deniz mili güneyine kadar genişletilmiştir.
•Ön saflardaki üye devletlere ulaşan mültecileri ve göçmenleri hızlıca tanımlamak, kaydetmek ve
parmak izlerini almak ve yer değiştirme veya iadeleri koordine etmek üzere “sıcak nokta” (hotspot)
adlı yeni bir kavram oluşturulmuştur. Bu işbirliği Avrupa İltica Destek Ofisi (EASO), AB Sınır Güvenliği
Birimi (Frontex), AB Polis İşbirliği Teşkilatı (Europol) ve AB Hukuki Destek Birimi (Eurojust) ile ön
saflardaki üye devlet yetkilileri arasında işbirliğini içermektedir.
•22 Haziran tarihinde Akdeniz’de “EUNAVFORMED - Sophia” adlı Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
(CDSp) operasyonu yürütülmüştür. Bu askeri operasyonun amacı “gemilerin ve aynı zamanda
göçmen kaçakçıları veya tacirleri tarafından kullanılan veya kullanıldığından şüphelenilen malların
tanımlanması, yakalanması ve imha edilmesi amacıyla sistemli çalışmalar gerçekleştirmektir”.
•Uluslararası koruma ihtiyacı içinde olan insanların yer değişimi (160 bin sığınmacı) ve yeniden
iskanı (20 bin mülteci) taahhüdü.
UZUN VADELI STRATEJI
•Düzensiz göç teşviklerinin azaltılması
•Hayatların kurtarılması ve dış sınırların güvenlik altına alınması
•Sağlam bir iltica politikasının geliştirilmesi (Avrupa Ortak İltica Sistemi’nin tam kapsamlı
uygulaması dahilinde)
•Yasal göç konusunda yeni bir politika tanımlanması
© Alex Yallop / MSF
|12
O tarihten bu yana, göç ve diğer kilit önlemler
konusunda gündem maddelerinin bazılarının
kabulü amacıyla 27 Mayıs ve 9 Eylül 20154 tarihlerinde iki uygulama paketi, çeşitli zamanlarda istisnai zirveler ve bakanlık seviyesinde
toplantılar düzenlenmiştir. Batı Balkan Göç Yolu’nu konu alan 25 Ekim 2015 tarihli AB Devlet
Başkanları Toplantısı’nda ülkeler arasında daha
iyi koordinasyon, “göç akınının yavaşlatılması”
için sınır yönetiminin kuvvetlendirilmesi, sığınma koşullarının iyileştirilmesi ve kaçakçılık ve
tacirliğin takip edilmesi konularına odaklanan
17 maddelik eylem planında uzlaşılmıştır.5
Yer değiştirme ve yeniden iskan konusunda,
Temmuz 2015’te daha somut öneriler yapılmış,
Adalet ve İçişleri Kurulu açık bir şekilde uluslararası korumaya ihtiyaç duyan 22 bin 504 yerinden edilmiş AB dışından insanın yeniden iskanına karar vermiştir.6 14 ve 22 Eylül 2015 tarihlerinde Adalet ve İçişleri Olağanüstü Konseyi, 160
bin sığınmacının İtalya ve Yunanistan’dan diğer
AB üye devletlerine tekrar yerleştirilmesine karar vermiştir7.
Son aylarda öncelik verilen diğer bir konu da
geri göndermeler olmuştur. 9 Eylül 2015 tarihinde üye devletlerin “düzensiz göçmenleri”
geri gönderme kapasitesini artırmak amacıyla
AB Geri Gönderim Eylem Planı öne sürülmüştür. Yapılan diğer öneriler arasında “kendi inisiyatifiyle ortak geri gönderim operasyonlarını
organize etme, iade amacıyla iyileştirilmiş iade
kurallarının üçüncü ülkeler tarafından kabul
edilmesini destekleme, üçüncü ülkelere yönelik
teşvikleri artırma ve 400 bin kabul edilmemiş sığınmacıyı iade etme hakkına8“sahip olacak özel
bir geri gönderim biriminin Frontex bünyesinde
yıl sonundan önce kurulması yer almaktadır.9
Aralık ayında bu fikir Avrupa Komisyonu’nun
Frontex’in yerini daha özerk ve etkili bir organın
alması için yeni bir Avrupa Sınır ve Kıyı Koruma
teşkilatı oluşturma teklifiyle teşvik edilmiştir.
Finansman konusunda, AB ve üye devletler
WFP, BMMYK ve diğer çeşitli programların yanı
sıra üç fona kaynak sağlanmasına odaklandılar:
Suriye GüvenFonu (Syria Trust Fund),10 Acil Durum Güven Fonu (Emergency Trust Fund)11 ve
Türkiye için Mülteci Tesisi (Refugee Facility for
Turkey).12 ECHO’nun 2015 yılındaki 324 milyon
Euro’luk insani yardım bütçesi aynı zamanda
Temmuz 2015 tarihinden itibaren Lübnan, Ürdün, Türkiye, Irak ve bazı Batı Balkan ülkele-
rindeki mülteciler ve Suriye için destek sağlanmasını da içermektedir. Ancak yardım bütçesi
başta Yunanistan olmak üzere durumdan çok
etkilenen Avrupa ülkelerindeki insani yardımı
finanse edememektedir.
Son olarak AB üye devletlerini içeren iki diplomatik girişimin açıklanması gerekmektedir.
Bunlardan ilki AB ülkeleri ve göçü gündemine
alan Afrika devletlerinin katıldığı 11-12 Kasım
2015 tarihinde düzenlenen Valletta Göç Konferansı’dır. Bu konferans öncelikle göçün çıkış
ülkelerindeki temel nedenlerinin ele alınmasını, göçmen kaçakçılığı ve ticaretiyle mücadele
edilmesini ve geri gönderim ve yeniden kabul
konularında işbirliğinin artırılmasını ele almayı hedeflemiştir.13 İkincisi ise, AB-Türkiye Ortak
Eylem Planı’dır. Türkiye’deki insani duruma
destek verilmesi için 3 milyar Euro değerinde
destek ve AB’ye üyelik sürecinin hızlandırılması
yönünde Avrupa taahhüdü karşılığında, Türkiye kendi bölgesi üzerinden Avrupa’ya göçmen
akınlarını engelleme çabalarını artırma ve düzensiz göçmenlerin yeniden kabulü konusunda
işbirliği yapma taahhüdünde bulunmuştur.14
Sığınmacılar ve mültecilerin İtalya ve Yunanistan’dan taşınması ve yeniden iskanı önerileri
gibi, AB ve üye devletler tarafından bazı yeni ve
olumlu öneriler öne sürülmüş olsa da, bugüne
dek verilen yanıtlar büyük oranda yetersiz kalmış ve Avrupa’ya kaçan insanların acil koruma
ve destek ihtiyaçlarına yanıt vermektense, verilen yanıtlar sınır kontrolü gündemi ve Avrupa’ya olan akınları durdurma hedefi etrafında
şekillenmiştir. Esas itibarıyla Triton ve Poseidon başta olmak üzere, Frontex ve EUNAVFOR
operasyonlarının amaçları denize düşen hayatları kurtarmak veya insanların Avrupa’da
güvenlik ve koruma araması için emniyetli ve
yasal bir geçiş yolu sunmaktan çok sınır kontrollerini kuvvetlendirmek ve kaçakçılık ağlarını bozmaktır15. Gönüllü ve zorunlu geri gönderim, çıkış noktalarında insani yardım finansmanı gibi diğer öncelikler insanların kaçışlarının karmaşık nedenlerini doğru biçimde ele
alamamakta, insanların Avrupa’da acil destek
ve korunma ihtiyaçlarına yanıt verememekte
ve insanlara muhtaç oldukları destek ve korumayı aramak üzere emniyetli ve yasal yollar
sunamamaktadır.
13|
|14
AVRUPA YOLUNDA
ENGELLİ PARKUR
ADIM 1: KAÇIŞ
2015 yılında 1 milyon 8 bin 616 kişi daha iyi ve
güvenli yaşam koşulları arayarak kendi ülkelerini terk etmiş ve Avrupa’ya kaçmıştır16. Devletler
kendi bölgelerine ulaşan insanları bir taraftan
“düzensiz” veya “ekonomik göçmenler”, diğer
taraftansa “mülteciler” olarak sınıflandırmakta
gecikmese de bu karma insan akınının gerçekliği çok daha karmaşıktır.
Önemli noktalardan ilki; geçtiğimiz yıl Avrupa’ya ulaşan insanların yaklaşık %85’inin mülteci üreten ülkelerden gelmesidir. Bu insanların yarısı Suriye, %21’i Afganistan ve diğerleri
Irak, Eritre ve Somali ve Sudan gibi savaşın
zarar verdiği ülkelerden göç etmiştir.
“Yolculuk boyunca savaşın kendisinden
daha kötü bir trajediye maruz kaldık:
mülteci olmak... Tehlikeli süreçlerden
geçmek ve sizi hoş karşılayan bir ülke
bulamamak...”
*Suriyeli erkek ve karısı, altı yaşında oğulları ile
birlikte, MSF Bourbon Argos arama ve kurtarma
gemisinde.
“Savaştan önce iyi bir hayatımız vardı.
Ama savaş sırasında çok kötü şeyler
yaşadık. Felaket. Tüm söyleyebileceğim
bu. Dövüldüm ve işkenceye maruz kaldım. Yaklaşık yedi ay boyunca ordu bizi
tecritte tuttu, yiyecek vermedi ve diğer
insanlarla görüşmemizi engelledi. Çocukların açlıktan öldüğünü gördüm. İlaç
alamadığı için ölen insanlar gördüm”.
*Suriyeli erkek, 29 yaşında, MSF Bourbon Argos
arama kurtarma gemisinde.
“Ülkemden ayrılmayı ya da Avrupa’ya
kaçmayı hiç düşünmemiştim. İnsanın evi
gibisi yok, ama başka seçeneğimiz yoktu.”
*Filistinli- Suriyeli adam ve karısı, genç oğulları ile
birlikte, MSF Bourbon Argos arama ve kurtarma
gemisinde.
“Afganistan’da bir eczane işletiyordum
ve yerel bir okulda öğretmenlik yapıyordum. Bir gün köydeki bazı adamlar geldi
ve beni çocuklara Hıristiyan görüşleri
öğretmekle suçladı. Müslüman olmadığımı ve çok yakında başımın vurulacağını söylediler. Eczanemdeki her şeyi yerle bir ettiler ve babamın bilinmeyen bir
nedenle ortadan kaybolduğunu öğrendim. Ondan üç aydır haber alamıyorum
ve yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. Bu
nedenle ailemi ülkenin başka bir yerine
saklayarak Afganistan’dan kaçmaya karar verdim.”
*Afgan erkek, 26 yaşında, Subotica, Sırbistan.
“Yaklaşık yedi aydır yolculuk yapıyorum.
Eritre’de çok sayıda sorun var, özellikle hükümet politikaları. Uzun bir süre
boyunca ücretsiz olarak orduda görev
almak zorundasınız. Nasıl yemek yiyeceksiniz? Aynı zamanda eğitim gördüğünüz alanda çalışmaya zorlanıyorsunuz.
Benim yapabileceğim hiç bir iş yoktu,
bu nedenle, hiçbir gerekçe olmamasına
rağmen hapse atıldım. Aylar boyunca
hapisteydim ve daha ne kadar kalacağı-
15|
mı bilmiyordum, bu nedenle içimde bir
sürü korkuyla ülkemden kaçtım. Büyük
bir aileye sahibim ve annem hasta, bu
nedenle onlara bakmanın bir yolunu
bulmam gerek. Kaçtığımda ordu aileme gitmiş ve sorularını yanıtlamazlarsa
veya para vermezlerse hepsini hapse atmakla tehdit etmiş. Bir insan olduğunuz
içinbazı haklara sahip olmanız gerekir.
Eritre’de hiçbir hakkınız yok.”
*Eritreli erkek, 25 yaşında, MY Phoenix arama ve
kurtarma gemisinde, Mayıs 2015
İkinci önemli nokta ise; insanların Avrupa’ya
ulaşmak istemelerinin çok çeşitli nedenleri olması ve koruma ihtiyacının ülke uyruğuna bağlı
olarak belirlenemeyeceğidir. İnsanların bireysel hikayeleri, hassasiyetleri ve olası mağduriyetleri içinde bulundukları özgün durumun uygun biçimde değerlendirmesi yapılmadan anlaşılamamaktadır. Buna ek olarak, ülkelerinden
ayrılırken belli bir korunma talepleri olmayan
bazı insanlar yolculukları boyunca maruz kaldıkları suistimal ve şiddet nedeniyle korumaya ihtiyaç duyar hale gelmişlerdir. Bu nedenle,
sığınma isteyen tüm insanların herhangi bir
ayrım olmaksızın sığınma talep etme hakkı ve
fırsatına sahip olması son derece önemlidir.
Bu durum, özellikle Libya için geçerlidir. Burada çok sayıda sığınmacı veya göçmen Avrupa’ya
ulaşmak için denize açılmadan önce para kazanarak veya uygun hava koşullarını bekleyerek
uzun süreler geçirmektedir. MSF’nin üç arama ve
kurtarma gemisinde, ekiplerimiz Libya’da geçirdikleri süre boyunca maruz kaldıkları kötü muamelenin izlerini taşıyan hastaları tedavi etmiş,
yüzlerce suistimal, işkence ve tecavüz hikayesi
duymuşlardır. Ekim 2015’te MSF ekipleri tarafından yapılan 125 görüşmeden %92’sinde insanlar
Libya’da doğrudan şiddetin kurbanı olduklarını
ifade etmiş, neredeyse tamamı diğer mülteciler
ve göçmenlere karşı kasıtlı şiddet uygulandığına
tanıklık ettiklerini söylemişlerdir. Bu anlatımlarda dayak, cinayet ve cinsel şiddet belirgin olarak
almaktadır. Görüşme yapılan insanların yarıya
yakını kendi rızaları dışında, kısa veya uzun süreli
Libya’daki resmi ve gayri resmi merkezlerde tecrit altında alıkonulduklarını bildirmişlerdir, bazıları bu uygulamaya birçok defa maruz kalmıştır.
Kötü yaşam koşulları dolayısıyla, Bourbon Ar-
|16
gos’un destek sağladığı insanların yaklaşık üçte
biri aşırı kalabalık ve sağlığa zararlı yaşam koşullarına bağlı oluşan bir deri hastalığı olan uyuz
hastalığından mağdur olmaktadır.
“Biz Nijeryalı’yız, ancak dört yıl boyunca Libya’da yaşadık, orada normal bir
hayatımız vardı, hep birlikte çalışıyor ve
yaşıyorduk. Bir gün ailemle birlikte evdeyken, silahlı bazı adamlar geldi, bizi
tehdit ettiler, kocamı götürdüler ve beni
öldürmeye çalıştılar. En sonunda beni ve
çocuklarımı bıraktılar ama orada huzurlu olamadık. Saklanmamız gerekiyordu.
Her zaman saklanıyor ve hiç dışarı çıkamıyorduk. Adamlar geri geldi ve çok
korktuk. Kaçmamız gerekiyordu. Teknelere ulaşmak için kıyıya gittik. Çocuklarımı korumak zorundaydım. Oradan
ayrılırsam huzur bulacağımı biliyordum.
Bu nedenle çocuklarımı aldım, kaçtık ve
teknelere bindik.”
*Nijeryalı kadın, dört çocuğuyla birlikte, Bourbon
Argos arama ve kurtarma gemisinde, Ağustos 2015
“Trablus’ta
üç ay kaldım. Oradaki yaşantımı anlatmaya kelimeler yetmez. Orası
dünyadaki en kötü yer. Bize hayvan gibi
davrandılar. Kadınları erkeklerden ayırdılar ve her gün aramızdan birini cinsel
ihtiyaçlarını gidermek için kullandılar.
Bu koşullar altında kim Libya’da kalmak
ister? Tekrar taciz edilmek istemiyorum! Bu nedenle başka şansımız yoktu.
Doğru, denizde ölebileceğimizi biliyorduk, ama bu bizim tercihimizdi.”
*Eritreli kadın, Bourbon Argos arama ve kurtarma
gemisinde, Temmuz 2015
İnsanların kaçma sebepleri basit olmaktan son
derece uzak, son derece karmaşıktır ve yalnızca kişinin uyruğuna bağlı olarak belirlenemez.
Bu kişilerin güvenlik, koruma ve temel insan
haklarına giden yasal yolları engellemek, insanlara kendilerini daha fazla tehlike ve daha
fazla suistimal riskine atarak tehlikeli yolları
tercih etmekten başka bir seçenek bırakmamak demektir.
ADIM 2 : DENİZİ AŞMAK
SID
BELGRAD
PRESEVO
İDOMENİ
ROMA
MİDİLLİ
ATİNA
SİCİLYA
SİSAM
ONİKİ ADALAR
BOURBON
AROGS
ZARZIS
MY PHOENIX
DIGNITY I
MSF PROJELERİ
KURTARMA OPERASYONLARI
ARAMA KURTARMA GEMİLERİ
GÖÇ ROTALARI
“Avrupa ülkeleri savaş mültecilerini kabul etme
konusunda istekli davrandılar. Peki hangi şartlar
altında, ne tür bir kabul koşulundan bahsediyorlar?
Bizi almaya istekliler ama oraya ulaşmamızı
sağlayacak uçaklara binmemize izin vermiyorlar,
oraya deniz ve hatta kara yoluyla bile yasal bir
şekilde ulaşmamıza izin vermiyorlar. Ne olacak o
zaman? Mesaj apaçık ortada. Oraya ulaşmak için
cehennemden geçmemiz ve ölümle yüzleşmemiz
gerekiyor... Oraya ulaşmamız veya denizin dibine
batmamız tamamen şansa bağlı.”
*Suriyeli kadın, dört çocuk annesi, Yunanistan’da MSF’ye gönderilen
bir mektuptan, Şubat 2014
17|
A. TEHLIKELI DENIZ YOLCULUĞU
Libya ve Türkiye gibi ülkelerde göçmenler ve
mültecilerin Avrupa’ya girmek için emniyetli ve
yasal yollardan faydalanamaması durumundan
istifade ederek girift ve merhametsiz kaçakçılık
ağları ortaya çıkmıştır17. Mülteciler ve göçmenler genellikle hayatlarının riskte olmasından
veya seyahat belgelerinin olmamasından dolayı
evlerine geri dönemediğinden, ellerinde kalan
tek seçenek hayatlarını riske atarak Akdeniz’e
haddinden fazla dolu bir tekne ile açılmak ve
karaya varmayı ummaktır.
2015 yılında Avrupa’ya deniz yoluyla ulaşan bir
milyondan fazla mülteci ve göçmenin18 büyük
çoğunluğu Türkiye’den Yunanistan’a doğu Akdeniz rotasını kullanmıştır. 1 Ocak-31 Aralık
tarihleri arasında 851 bin 319 kişi deniz yoluyla Yunanistan’a ulaşmıştır. Ağustos ve Eylül
2015’te her gün ortalama 4 bin kişi Yunan adalarına ulaşıyordu19. Bu sayı Ekim 2015’te daha
da artmış ve ortalama günlük kişi sayısı 6 bine20
ulaşmıştır; bu kişilerin %20’si çocuk ve %14’ü
kadındır21. Ekim ayı 2015 yılındaki toplam varışların %33’ünü teşkil etmektedir22.
2015 yılında deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmakta
kullanılan en yaygın ikinci göç rotası Kuzey Afrika’dan (genellikle Libya’dan) İtalya’ya doğru
olan orta Akdeniz rotasıdır. Çoğunlukla Eritre,
Suriye, Somali ve diğer Sahra Altı ülkelerinden
gelen insanların kullandığı bu rota en tehlikeli
rota23 olarak kabul edilmektedir. 31 Aralık 2015
itibarıyla BMMYK 2015 yılında 153 bin 600 kişinin İtalya’ya deniz yoluyla ulaştığını tahmin
etmektedir24.
““Suyun dibine doğru çekiliyorduk. Kalın kışlık kıyafetler giyiyorduk. Ben iyi bir
yüzücüyüm ama karım değil. Oğlum ise
yalnızca bir buçuk yaşında. Bir can simidi
aldık ve yüzmeye devam ettik. Yün ve deri
kıyafetlerimiz gittikçe ağırlaştı ve yorgun
düştük. Ben bağırmaya başladım. Bir
süre sonra birkaç genç adam bize yardım
etmek için geri döndü. Kıyıdan uzakta değildik, belki 150 metre kadar mesafe vardı ama ağırlık sebebiyle kolayca boğulabilirdik. Bir saat suda kaldık. Bu bir saati
ömrüm boyunca hatırlayacağım. Oğlunuz
kollarınızdayken onu daha fazla taşıyamadığınızı hayal edin. İkimizin de suyun
dibine batmasına izin vermek üzereydim.
O korkunç anları tarif edemem. Olup bitenleri hatırladıkça hala ağlıyorum.”
*Suriyeli erkek, karısı ve küçük oğlu ile birlikte,
Bourbon Argos arama ve kurtarma gemisinde,
Ağustos 2015
Daha fazla insan denize açıldıkça ölen insan sayısı da artmaya devam etmektedir. 2015 yılında, denizde öldüğü kayıtlara geçen kişi sayısı
3 bin 771’dir, bu sayı 2014 yılındaki 3 bin 400
kişi sayısını gölgede bırakmaktadır.
2014 sonlarında, AB ve İtalya 170 binden fazla
hayatı kurtaran Akdeniz’deki İtalyan donanması
tarafından yönetilen büyük bir denizde kurtarma operasyonu olan Mare Nostrum’u sonlandırmaya karar vermiştir. Bunun yerine AB’nin
çabaları temelde sınır yönetimini kuvvetlendirmeyi amaçlayan Frontex’in Triton ve Poseidon
operasyonlarının desteklenmesine yöneltilmiştir (bkz. dipnot 9 ve 10).
Tekneyle yolculuklar Mart 2015’ten itibaren
artmaya başlamış ve yalnız 2015 Nisan25 ayında
denizde ölen veya kaybolan insan sayısı 1.308’e
ulaşmıştır. Tehlikeli deniz yolculuklarına çıkan
insanların sayısının giderek artması ve denizde
arama kurtarma (SAR) kaynaklarının eksikliği
nedeniyle MSF binlerce insanın denizde boğulmasını önlemenin bir insanlık borcu haline
geldiğine karar vermiştir. Altı hafta içerisinde
Akdeniz’de üç arama ve kurtarma gemisi işletmeye başlamıştır.
© Francesco Zizola
|18
MSF ARAMA KURTARMA
OPERASYONLARI, AKDENIZ
1. My Phoenix: Göçmen Açık Deniz Yardım
İstasyonu (GADİ) ile birlikte işletilen My
Phoenix 2 Mayıs - 22 Eylül 2015 tarihleri
arasında faaliyet göstermiştir. Teknede
altı MSF personeli GADİ uzmanları ve deneyimli SAR mürettebatıyla birlikte çalışılmıştır.
2. Bourbon Argos: 9 Mayıs - 31 Aralık 2015
tarihleri arasında faaliyette olan Bourbon
Argos 500 yolcu kapasitelidir ve 26 SAR
uzmanı ve tıbbi personeline sahiptir. Gemide acil yardım, konsültasyon, gözlem
odaları, sıhhi tesisler, depo ve morg yer
almaktadır.
3. Dignity I: 13 Haziran - 13 Kasım 2015 tarihleri arasında faaliyette olan Dignity I,
350 yolcu kapasitesine sahiptir ve 18 tıbbi
personel ve SAR uzmanlarından oluşan
mürettebatı bulunmaktadır. Gemideki
hastanede 8 hasta yatağı, gerekli ilaçların bulunduğu küçük bir klinik ve bir
bekleme alanı bulunmaktadır. Sağlanan
tıbbi hizmetler arasında hamile kadınlara
doğum öncesi bakım ve cinsel sağlık ve
üreme sağlığı yer almıştır.
2 Mayıs - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında üç teknedeki MSF ekipleri Akdeniz’de
23 bin 747 kişiyi kurtarmıştır, bu kişilerin yaklaşık dörtte biri kadın ve çocuktur.
MSF’nin yardım sağladığı zor durumdaki
123 tekneden 95’i şişme ve 28’i ahşaptır.
31 Aralık 2015 tarihinde, denizdeki son
MSF SAR gemisi olan Bourbon Argos MSF
kaynaklarını kalkış ülkelerinde, transit
noktalarda ve Ege Denizi’nden geçen Doğu
Akdeniz rotası da dahil olmak üzere Avrupa’ya giden diğer yaygın kullanımlı rotalarda daha çok ihtiyaç duyulan yerlere
yönlendirmek üzere faaliyetlerini sonlandırmıştır.
© Anna Surinyach
MSF VE GREENPEACE DENIZDE
DESTEK OPERASYONLARI, EGE
DENIZI
29 Kasım 2015’te Greenpeace ile işbirliğiyle MSF Ege Denizi’nde, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sularda, Yunan adası
Midilli (Lesvos) açıklarında zor durumdaki
teknelere destek faaliyetlerini başlatmıştır. Kötüleşen hava koşullarına rağmen,
yalnız 2015 Kasım ayında yaklaşık 150 bin
kişi deniz yoluyla Türkiye kıyılarından Yunan adalarına ulaşmıştır, bunların %65’i
Midilli’ye varmıştır. Eylül ve Kasım ayları
arasında çoğu çocuk olmak üzere 320’den
fazla kişi Avrupa’da güvenli bir sığınağa
varmaya çalışırken Ege Denizi’nde hayatlarını yitirmiştir.
7-28 Aralık 2015 tarihleri arasında, 143
müdahale kapsamında 6 bin 055 kişiye
destek sağlanmıştır; 455 kişi doğrudan
kurtarılmış ve 5 bin 600 kişi emniyet altına alınmıştır. Varış noktasındaki MSF tıbbi ekipleri faaliyetlerin ilk 5 haftasında 96
kişiyi tedavi etmiştir, bunlardan 30’u başta
travma olmak üzere çeşitli nedenlerden
ötürü ileri destek almak üzere hastaneye
sevk edilmiştir.
MSF EĞITIM FAALIYETLERI, TUNUS
MSF aynı zamanda denizde oluşan acil durumlara müdahale amacıyla Libyalı ve Tunuslu idareler ve sivil toplum örgütlerinin
kapasitesini kuvvetlendirmeye destek olmak üzere Tunus’ta da çalışmaktadır. Tunus’ta Zarzis kıyı kasabasında, ekiplerimiz
Zarzis, Ben Gardane ve Ras Ajdir bölgelerindeki (Libya Kızılayı dahil) balıkçılara ve
aynı zamanda sivil toplum örgütlerine cansız beden yönetimi konusunda eğitimler düzenlemektedir26. Sivil koruma idareleri ve
Libyalı ve Tunuslu sahil güvenlik birimleri
de eğitime tabi tutulmuştur ve MSF balıkçılara ve yerel idarelere ilk yardım kiti, koruyucu malzeme, kıyafet, can yeleği ve ceset
torbaları dahil olmak üzere çeşitli kurtarma
ekipmanları temin etmiştir.
19|
Mülteciler ve göçmenler Avrupa’ya yolculukları
boyunca bir sürü tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar her zaman dikkatli biçimde
gerçekleştirilmesi gereken operasyonlar sürecinde alabora olan teknelerin batması veya kurtarılma sırasında boğulma riskini de içermektedir27. Libya’dan İtalya’ya yolculuk 30 - 74 saat
arası sürmektedir ve Türkiye’den Yunanistan’a
yolculuk 45 dakika ile birkaç saat arası sürmektedir. Özellikle hava koşullarının kötü olması
durumunda teknelerin batması oldukça yaygın
bir durumdur. Tekneler genellikle küçük şişirilebilir zodiac botlar veya eski, ahşap balıkçı tekneleridir, kapasitelerinin üstünde dolulardır ve
denizde yolculuğa uygun değillerdir. Göçmenler
ve mülteciler çoğunlukla denizde yolculuk deneyimine sahip değillerdir, navigasyon ekipmanı
ve yakıt olmadan teknede yalnız başlarına bırakılmaktadırlar. Teknelerin kalkıştan kısa süre
sonra problem yaşaması şaşırtıcı bir durum değildir.
“Kimse tekne kullanmayı bilmiyordu,
hepimiz ‘Öleceğiz! Öleceğiz!’ diyorduk.
Tekne su almaya başladı. Hepimiz tek
bir tarafa yığılınca tekne neredeyse ters
dönüyordu! Hepimiz şoka girmiştir ve
ağlıyorduk. ‘Ölüp ölmemek umurumda
değil’ diye düşünüyordum ama iki küçük
kız için endişeleniyordum (biri dört yaşında diğeri yedi yaşında).
*Somalili kadın, 17 yaşında, MSF Dignity I arama ve
kurtarma gemisinde
5 Ağustos 2015 tarihinde, 600 - 700 kişiyi taşıyan
ahşap bir teknenin Libya kıyılarına yakın bir yerde batması sonrasında destek için MSF Dignity I
arama kurtarma gemisi çağrılmıştır. Batan tekneden yalnız 300 kişinin sağ çıktığı düşünülmektedir. Sağ kalanlar teknenin çoğunlukla ailelerle dolu olduğunu ve kaybolan kişilerin çoğunun
yüzme bilmeyen kadın ve çocuklar olduğunu
dehşetle anlatmışlardır.
Korkunç bir manzaraydı, insanlar çaresizce cankurtaran simitlerine, botlara ve
buldukları şeylere tutunmaya çalışıyordu, insanlar boğulmak üzereydi, bazılarıysa çoktan ölmüştü.”
|20
Teknedeki yaklaşık 650 kişi, Akdeniz’de
arama kurtarma operasyonu yürüten
Bourbon Argos’taki MSF ekipleri tarafından
kurtarıldı.
*MSF proje koordinatörü, Dignity I güvertesinde,
Ağustos 2015
28 Ekim 2015 tarihinde, 20’si çocuk 43 kişinin
Midilli Yunan Adası yakınlarında bir teknenin
devrilmesi sonrasında öldüğü rapor edilmiştir.
Aynı gün, bir teknenin Oniki Adalar Kelemez
Adası’nda batması üzerine 19 kişi kaybolmuştur. Sisam Adası açıklarında dört kişi kaybolmuş ve Eşek Adası açıklarında yaşanan bir kazada üç kişi kaybolmuştur.
16 Aralık 2015’te, Midilli’nin kuzey kıyıları açıklarında yaklaşık 85 kişiyi taşıyan ahşap bir tekne alabora olmuştur. MSF- Greenpeace yardım botları olay yerine vardığında, ekip hızlıca
mümkün olduğunca çok insanı kurtarmaya
başlamış, hala soğuk suda olan insanlara batmalarını engelleyecek yüzer malzemeler dağıtmıştır. Hayatta kalanlar diğer gönüllülerin
bulunduğu gemilere aktarılmıştır. Toplamda 83
kişi kurtarılmış ve Molivos ve Petra kasabalarına aktarılmıştır. Varış noktalarında çok kişi
canlandırma uygulamasına ihtiyaç duymaktadır
veya MSF ekiplerince hipotermi tedavisi uygulanmıştır. Üç hasta MSF tarafından hipotermi
© Francesco Zizola
lara ulaşan insanlarla bireysel seanslar ve grup
seansları yürütmektedir ve aynı zamanda batan
teknelerden sağ kurtulanlara psikolojik ilk yardım sunmaktadır. MSF ruh sağlığı ekiplerinin
İtalya ve Yunanistan’da Haziran ve Aralık 2015
tarihleri arasında bireysel veya grup seansları
ile destek sağladığı 1.559 hasta içinden %28’i
tanımlanabilir anksiyete semptomlarına, %20’si
depresyon semptomlarına ve %7’si travma sonrası stres bozukluğu semptomlarına sahiptir.
nedeniyle yerel bir hastaneye sevk edilmiştir,
bu hastalardan biri çocuktur. En az iki kişi - 80
yaşında bir adam ve dokuz aylık bir çocuk - boğulmuştur.
Arama kurtarma gemilerindeki tıbbi ekipler Libya gibi transit ülkelerinde ve deniz yolculuklarını
yaptıkları dayanıksız teknelerde insanların yaşadıkları korkunç, tehlikeli ve riskli koşullara şahit olmuşlardır. Yanlarında sınırlı yiyecek, su ve
battaniye olan savunmasız yolcular dehidrasyon,
hipotermi veya susuzluktan hayatlarını kaybetme riski altındadır28. 2015 yılında Bourbon Argos
tarafından tedavi edilen 4 bin 443 hastanın yaklaşık yarısı hafif hastalıklara sahipken ciddi bir
miktarı ise şiddetli travma (39 hasta, %1), uyuz
(1236 hasta, %28), kimyasal yanıklar (69 hastalar, %2), travma (72 hasta, %4), dehidrasyon (10
hasta) ve hipotermi gibi daha ciddi hastalıklar
geçirmişlerdir.
29 Ekim’de MSF, Bulamaç Adası’nın yakınlarında teknelerinin devrilmesi sonrasında bir kadın
ve üç kızına yardımcı olmuştur. Oniki Adalar’daki
MSF saha koordinatörü şu ifadeleri kullanmıştır: “Çaresizlerdi, ıslak kıyafetlerini değiştirmelerine yardımcı olduk ve onlara battaniye verdik.
Kadın İleriye hastanesine götürüldü, kızlarına
ise psikolojik destek verdik. Kocası aynı teknenin Bulamaç’tan İleriye Adası’na yaptığı ikinci
yolculukta geldi ve bir araya geldiler.” Sonraki
gün Kelemez Adası’nın açıklarında bir teknenin
batması sonucu, psikoloğumuz hayatta kalan 10
kişiyle seanslar gerçekleştirmiştir. Bu kişiler
arasında engelli erkek kardeşini kaybeden 27
yaşında Iraklı bir erkek, üç çocuğunu kaybeden
32 yaşında Suriyeli bir erkek ve karısı ve oğlunu
ve kızını kaybeden 35 yaşında Suriyeli bir erkek
yer almaktadır.
Bazı kurtarma operasyonlarında ise MSF, yardıma muhtaç bazı insanları kurtarmak için geç
kalmıştır. 27 Temmuz’da Dignity I, 312 kişiyi taşıyan zor durumda ahşap bir tekneye ulaşmıştır.
Ekipler motor odasında kilitli kalan ve oksijensizlikten ölen 14 kişinin cesetlerine ulaşmıştır.
Üst kattaki engelli bir adam ekipler gelmeden
hemen önce hayatını kaybetmiştir. 23 Ağustos’ta, Libya’dan gelen bir tekneden kurtarılan
12 yaşındaki Somalili bir erkek çocuk MSF gemisi Dignity’deki kliniğe alınmıştır. Kronik bir
hastalık çekmektedir ve Libya’da dövülmüştür.
Ne yazık ki gemi İtalya kıyısına varmadan önce
ani bir kalp krizi geçirip hayatını kaybetmiştir.
İnsanların evlerinde ve yolculukları sırasında
yaşadıkları deneyimler ve travmaların ruh sağlıkları üzerindeki etkilerini ölçmek zordur, ama
yakından inceleme gerektirmektedir. MSF ada© Alessandro Penso
21|
MSF ve Greenpeace ekipleri Midilli
kıyılarında yürüttükleri ortak operasyonlar
ile botlarla Yunanistan’a ulaşmaya çalışan
mültecilere yardım ediyor.
© Will Rose / Greenpeace
B. DENIZDEKI SORUNLARI ARTIRAN
FAKTÖRLER: DENIZDE VE KIYIDA HEDEFE YÖNELIK ŞIDDET
Denizde yolculuğa uygun olmayan teknelerde
tek başlarına yaşam savaşı vermeye terk edilen mülteci ve göçmenler yalnızca deniz yolculuğunun tehlikeleriyle değil, aynı zamanda
yolculuk sırasında yapılan saldırılarla da karşı
karşıya kalmaktadır.
Temmuz 2015’te, bazı mülteciler Midilli ve İstanköy’deki (Kos) ekiplerimize denizde gördükleri şiddet hikayelerini anlatmıştır; bunlar
arasında maskeli kimliği belirlenemeyen kişilerden oluşan bazı grupların gerçekleştirdikleri soygunlar ve yolcuların eşyalarını gemiden
atmaları yer almaktadır. Bazı insanların anlattıklarına göre daha büyük tekneler gelerek
mülteci ve göçmenlerin teknelerini batırmaya
çalışmıştır. Bazıları ise yakın mesafede bulunan ve Yunan Sahil Güvenlik birimlerine ait
olduklarını düşündükleri teknelerin kendilerini kurtarmaya gelmediklerini ifade etmiştir.
Ekiplerimiz Yunan adalarına ulaşan kişilerin
benzer anlatılarını dinlemeye devam etmektedir.
|22
‘“Türkiye ve Bulamaç Adası arasında
büyük, gri bir motorlu tekneyle bize
yaklaşan üniformalı üç adamın saldırısına uğradık. Teknede lacivert renkli
ve omuzlarında Yunan bayrağı bulunan
üniformalar giyen üç adamın olduğunu
gördüm. Onlara yaklaştık ve bize destek olmaları için onlara çocuklarımızı
gösterdik. Daha sonra olanları asla unutamam. Onlara yaklaştığımızda teknenin ön tarafına doğru zıpkınla vurmaya
başladılar. İki delik açtılar, teknedeki
herkes panik içindeydi. Bizi öldürmek
istediler. Bunun diğer mültecilerin de
başına gelmesini istemiyorum. Saldırı
öncesinde deniz durgundu ve tehlikede
değildik. O adamlar bize saldırmasaydı,
hayatımız tehlikede olmayacaktı. Eğer
onlar bize saldırmasaydı, bizim hayatımız ve yeğenimin hayatı tehlikede olmayacaktı.”
*Suriyeli erkek, İstanköy, Yunanistan
Yaz ve sonbahar aylarının başlarında sahada çalışan örgütler tarafından ve medyada benzer hikayeler rapor edilmiştir. Saldırılarda silahlı kişilerin mültecileri taşıyan teknelere kasten zarar
verdikleri, teknelerin motorlarını söktükleri ve
şişme tekneleri yırttıkları belirtilmiştir. Bazı du-
rumlarda mülteci tekneleri Türk sularına geri çekilmiştir29.
Kasım 2015’te İleriye Adası’ndaki sağlık ekiplerimiz denizdeki bir saldırıdan henüz kurtulmuş
hastaları tedavi etmiştir:
“Teknede 45 kişiyle Türk kıyılarından ayrıldık. Bir süre sonra büyük motorlu gri bir
tekne bize yaklaştı. Ağır silahlar ve Yunan bayrağı taşıyordu. Yunan bayraklı lacivert
üniformalar giyen üç adam gördüm. Onlara çocuklarımızı gösterdik ve yardım istedik.
Yaklaştıklarında öndeki dubaya ucunda kanca olan uzun metal bir çubukla vurmaya
başladılar. Botun ön tarafı yırtıldı ve hızlıca su almaya başladı. Çocuklar ve kadınlar
bağırıyordu. Bottaki suyu ellerimizle boşaltmaya çalıştık. Botta tam bir panik ortamı
vardı. Bir süre sonra başka büyük bir tekne gördük. Bu seferki turuncu renkliydi.
Teknedeki beş adam açık mavi bayraklı aynı lacivert üniformaları giyiyordu. Bağırarak
yardım istedik. Teknedeki adamlar gülüşüyordu. Teknenin Bulamaç Adası’na geri
dönüşünü izledik. Yanımdaki insanlar bu teknenin bizi Bulamaç Adası’ndan İleriye
Adası’na getiren aynı tekne olduğundan emindi. Yaşadığımız paniği anlatamam.
Ölmek üzere olduğumuzu düşündük. Yanımızda çocuklar vardı, kim bir çocuğa bunu
yapabilir? Hayatımız tehlikede olduğu için ülkemizden kaçtık. Avrupa’ya girişimizde
ise başımıza gelen ilk şey üniformalı adamların bizi öldürmeye çalışması oldu.”
*Afgan erkek, 35 yaşında, İleriye, Yunanistan, Kasım 2015
Bourbon Argos arama kurtarma gemisine
çıkmak için bekleyen mülteciler.
© Christophe Stramba-Badiali / Haytham Pictures
23|
MSF ekipleri yukarıda bahsi geçen saldırıdan
kurtarılan iki çocuğu tedavi etmiştir. Sekiz yaşında bir çocuk MSF kliniğine babasıyla gelerek, “Denize açıldığımızdan beri çok üzgünüm.
Neden bilmiyorum ama kendimi çok üzgün hissediyorum” demiştir. Babası oğlunun saldırıdan
sonra uyumakta zorluk yaşadığını, sürekli kabus
gördüğünü ve bronşiti olduğunu söylemiştir.
Afganistan’daki savaştan kaçan altı yaşında başka bir çocuk ise kliniğimize annesiyle birlikte
gelmiştir. Anne;
“Oğlum tamamen suya batmıştı, saldırıdan sonra teknenin her yeri suyla doldu.
Bulamaç Adası’na ulaşana kadar başının
suya batmaması için uğraştım. Kollarımda sıkıca tutuyordum. Çok korkuyordum.
Tüm vücudu morarmıştı. Dudakları tamamen maviye dönmüştü. Kimsenin ölmemesi bir mucizeydi” demiştir.
Kıyıda ruh sağlığı faaliyetleri gerçekleştiren
MSF ekipleri denizde şiddet vakalarıyla karşılaşan kişilerin zaten öncesinde karada savaş ve
şiddetle ilişkili deneyimlere maruz kaldıklarını
ifade etmektedir. Tekneyle yapılan bu yolculukta
kötü muamele veya şiddete maruz kalmak karşılaştıkları psikolojik riskleri şiddetlendirmekte
ve genellikle şiddetli endişe ve akut anksiyete
semptomlarına, umutsuzluk, korku ve güvensizlik hissine yol açmaktadır.
Yunan yetkilileri, Yunan Sahil Güvenliği birimlerinin bu saldırılarda yer almadığını resmi olarak
açıklamıştır ancak herhangi bir soruşturmanın
yapılmadığı bilinmektedir. Frontex’in Yunan Sahil Güvenlik birimlerine olan desteği düşünüldüğünde, Avrupa Birliği’ni söz konusu potansiyel
suçlara ortak etmemek için Yunan yetkililerinin
iddialarının desteklenmesi bu konuda önemli bir
rol oynamaktadır.
Aynı zamanda İleriye ve diğer Oniki Adalar’da
tedavi ettiğimiz hastalar, Yunanistan’a ait bir
askeri ada olan Bulamaç Adası’nda da taciz
olayları rapor etmişlerdir. 2015 yılında Yunanistan’da sağlık ve ruh sağlığı ekiplerimiz tarafından travmatik olaylar nedeniyle destek
sağlanan 343 hastadan 81’i (%24) bu vakaların
Bulamaç’ta gerçekleştiğini rapor etmiştir.
|24
“Askeri adada, bize diz çöktürdüler ve saatlerce güneşin altında beklettiler. Güneş
yanığı olduğumuzu görebilirsiniz. Ellerimizi bağladılar ve hiçbir sebep olmamasına rağmen bizi dövdüler. Uyurken odamıza gelip bize demir çubuklarla vurdular.
Cep telefonumun bataryasını aldılar ve
geri vermek için 20 Euro istediler.”
*Suriyeli erkek, 31 yaşında, İleriye, Yunanistan
“Askeri adadaydık. Bir asker İngilizce
bağırıyordu: Kanunlar umurumda değil Bana kanun işlemez - Burada yalnız bir
kanun geçerli - Askeri kanun.”
*Iraklı erkek, 40 yaşında, İleriye, Yunanistan
“Cep telefonlarımızı kapatmamızı ve paramızla birlikte bir torbaya koymamızı
istediler.
Cüzdanımı torbaya koydum. Yolculuğa
devam etmek için 1.200 Euro param vardı. Eşyalarımı geri verdiklerinde param
gitmişti. Cüzdanımda yalnızca Türk Lirası
kalmıştı. Şimdi param yok. Ben varana
kadar kullanmaları için karıma ve çocuklarıma para bırakmıştım. Bir asker
ayağa kalkıp koşmamı istedi. Bacağımda
problem olduğu için yapamayacağımı
söyledim. Yaralandığım yerden bacağımı
tekmeledi. Bacağımın şiştiğini görebilirsiniz.”
*Iraklı erkek, 27 yaşında, İleriye, Yunanistan.
Bulamaç Adası’ndan ulaşan hastaları tedavi
eden MSF sağlık ekipleri özellikle zayıf sağlık
koşulları ve şiddet belirtileri karşısında dehşete
düşmüşlerdir. Bu hastaların bir çoğunda dayak
izleri vardır ve fiziksel tükenmişlik semptomları göstermektedirler. Ekim-Kasım 2015 tarihlerinde, İleriye’deki sağlık ekiplerimiz yüksek
kan şekeri seviyelerine sahip olan ve adada tıbbi
müdahale yapılmamış Bulamaç’tan gelen 107
şeker hastasını tedavi etmiştir. Aynı zamanda
psikologlarımız bu hastalarda yüksek seviyede
travma belirtilerine rastlamışlardır.
“Hastalarımız tehlikeli deniz yolcuğunun
taşıdığı risklerin farkında olduklarını ama
ölmeye hazır olduklarını söylüyorlar.
Can yeleği giyen bazı kişiler boğulmaları
durumunda iletişime geçilmesi için yeleklerin üzerine yakınlarının isimlerini
yazmıştır: “İnsanlara neden hayatlarını
bu şekilde riske attıklarını sorduğumda,
her seferinde aynı cevabı alıyorum: ‘Başka seçenek yok.’ Bu insanlar nasıl tehlikelerle karşılaşacaklarını biliyorlar ama
yine de kumar oynamayı kabul ediyorlar.
Hayatlarının hiçbir değeri olmadığı yurtlarında veya Libya’da kalmaktansa emniyet ve özgürlük peşinde hayatlarını feda
edeceklerini söylüyorlar.”
*MSF Acil Durum Koordinatörü, My Phoenix güvertesinde
Denizde risk altında hayat kurtarmak için ileriye yönelik ve büyük ölçekli SAR operasyonları
gerekse de, tekneyle yapılan zorunlu göçe getirilebilecek çözüm bu değildir. Bu uygulamalar
asla mülteci ve göçmenlerin denizde hayatlarını kaybetmelerini tamamen engellemeyecek
ve denizde yapılan saldırıları önlemeyecektir.
İnsanları kaçakçılara başvurma ve hayatlarını tehlikeli ve sonu belirsiz yolculuklarda risk
almaya iten şey Avrupa’ya göç etmek veya sığınma başvurusunda bulunmak için güvenli
ve hukuki seçeneklerin eksikliğidir. Tehlikeli
deniz yolculuklarına alternatif olarak Türkiye
ve Yunanistan ile Türkiye ve Bulgaristan arasındaki kara yolları gösterilebilir. Ancak bugün
bu emniyetli ve hukuki seçenekler, kaynakları
ve çabalarını sığınmacı ve göçmenlerin akınını
engellemek için kullanmayı tercih eden ve kendi sınırlarında gerçekleşen şiddet vakalarına
yüzlerine çevirerek Libya’daki kaçakçılık sektörüne karşı askeri operasyonlar gerçekleştiren Avrupa Birliği üye devletleri tarafından
görmezden gelinmektedir.
© WIll Rose
MSF ve Greenpeace ekipleri Midilli
kıyılarında yürüttükleri ortak operasyonlar
ile botlarla Yunanistan’a ulaşmaya çalışan
mültecilere yardım ediyor.
25|
ADIM 3 : YUNANİSTAN VE İTALYA’YA ULAŞMAK:
YETERSİZ KABUL KOŞULLARI,
YUNANİSTAN VE İTALYA
Yapılan deniz yolculuğundan sağ kurtulanlar için
Avrupa kıyılarında yeni zorluklar başlamaktadır.
Bunlar arasında kıyıya çıkmak için güvenli bir
nokta bulmak, kayıt sürecini anlamak ve yeterli
sığınak ve temel hizmetlere ulaşmak yer almaktadır. MSF ekipleri kurtulan çoğu kişinin sevinçten yüzünün güldüğünü, Avrupa topraklarına
ayak bastıklarında ellerini kaldırarak toprağı öptüklerini görmüştür. Ne yazık ki, büyük çoğunluk
için emniyetli bir yaşama giden bu engelli yolculuk henüz bitmemiştir ve Avrupa’da onları bekleyen birçok yeni tehlike vardır.
YUNANİSTAN
2015 yılında Yunanistan, Avrupa’ya ulaşmaya
çalışan mülteci ve göçmenlerin ilk giriş noktası haline gelmiştir. 31 Aralık 2015 itibarıyla, 851
bin 319 kişi Akdeniz’i aşarak başta Midilli, Sisam, Sakız, İstanköy ve İleriye limanları olmak
üzere Yunanistan’a ulaşmıştır. Bunların %91’inden fazlası savaş ve yaygın şiddetin etkisi altında
kalan ülkelerden gelmektedir (başta Suriye30 ve
aynı zamanda Afganistan, Irak ve Somali) ve üçte
birinden fazlası kadın ve çocuklardan oluşmaktadır.
Kötüleşen hava koşullarına rağmen ve büyük ihtimalle Avrupa sınırlarının kapanmak üzere olduğu düşüncesiyle, 15 - 21 Ekim haftasında Yunan adalarına her gün ortalama 8 bin 700 kişinin
ulaşması üzerine Ekim 2015 Yunanistan’a en çok
insanın ulaştığı ay olmuştur31.
“Su içmemeye çalışıyorum. Böylece
tuvalete çok sık gitmek zorunda
kalmıyorum.”
* Suriyeli kadın, İstanköy, Yunanistan
IDOMENI
MİDİLLİ
SİSAM
ATİNA
ONİKİ ADALAR
MSF PROJELERİ
KURTARMA OPERASYONLARI
GÖÇ ROTASI
|26
Trajik bir kabul krizi
Yıllar boyunca Yunanistan sığınmacılara uygun
kabul koşulları sağlamakta başarısız olmuştur.
Midilli ve Sisam olmak üzere yalnızca iki adada
kabul tesisleri bulunmaktadır ancak bunlar da
yetersiz seviyededir. Mayıs 2015’ten itibaren kıyılarına ulaşan ve kaydedilmeyi bekleyen mülteci ve göçmenlerin sayısının artmasıyla, mevcut
yerel kapasite kısa sürede aşırı dolu hale gelmiştir. Popülasyonun karşılanmasını düzenlemek, habersiz bir şekilde gelen ve geçiş amacıyla yalnızca birkaç günlüğüne kalan savunmasız
grupları kaydetmek gerçek bir zorluktur. Ancak
yetkililerin yeterli ve hızlı biçimde yanıt verememesi işleri çığrından çıkarmış ve halihazırda
savunmasız halde olan kişilerin kabul edilemez
yaşam koşullarına maruz kalmasına neden olmuştur. Krizle geçen bir yılın sonunda, Avrupa
Göç Delegesi (European Commissioner for Migration)32 de dahil olmak üzere AB temsilcilerinin
çeşitli ziyaretlerine rağmen, Yunanistan’daki
karşılama altyapısı ve iltica sistemi mülteciler
ve göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamada başarısız olmaya devam etmektedir.
Yunanistan’a ulaşan tüm mülteci ve sığınmacıların %60’ına yakınını ağırlayan Midilli Adası
Ekim 2015’te yalnız 1.480 kişiyi karşılayabilecek
günlük kapasiteye sahiptir34. Bu kapasite her
gün adaya ulaşan ve birkaç gününü burada geçiren yaklaşık 5 bin kişiye sığınak sağlamak için
oldukça yetersizdir. Ekim 2015 itibarıyla, Suriyeli aileler Karatepe kampına kaydolmak durumundalardı, genelde geceyi burada çok basit
çadırlarda veya prefabrik evlerde geçiriyor ve
ertesi gün feribotla Atina’ya ulaşmak için Mitilini
portuna doğru yola koyuluyorlardı. Yalnız Suriyeli erkekler ve diğer uyruktan kişiler ilk Yunan
“sıcak noktası” olan Moria kampına kaydolmak
durumundaydı, bu kampta Suriyeli olmayan kişiler kayıt için üç gün beklemek zorunda kalıyor
ve kendilerine neredeyse hiç barınma olanağı
veya destek temin edilmiyordu. Bunun sonucunda tüm aileler ve gruplar kayıt kamplarının yakınlarında zor koşullarda uyumuş, güneş, soğuk
ve yağmurdan ancak ağaç altında, veya satın almaya güçleri yettiyse küçük çadırlarda korunabilmiştir. Aylardır insani yardım örgütleri Yunan
yetkililerinden Moria sahasındaki kabul koşullarını iyileştirilmesini ve adadaki sığınak kapasitesinin artırılmasını istemektedir.
Ekim 2015 itibarıyla Yunan adalarındaki kabul kapasitesi ve ihtiyaçlarının bir karşılaştırması
Ekim ayındaki günlük ortalama
varış sayısı33
Kabul yerlerinin sayısı
Midilli
4,400
700 resmi ve 780 insani yardım görevlisi
Sakız
900
110
İstanköy
800
0 resmi, 200 MSF
İleriye
400
0 resmi, 421 insani yardım görevlisi
Sisam
800
250
“Kirli bir çadırda kalıyoruz. Yatacak yatağımız yok, yalnız karton var. Battaniye yok,
hiçbir şey yok, yalnızca kir var. Tuvaletlerin yanına bile gitmek istemiyoruz. Su temiz
değil, yıkanamıyoruz. Kahvaltıda bir parça ekmeği üç kişi paylaşıyoruz. Bugün iki bebekli bir kadın geldi. Kıyafetlerinin hepsi ıslak ama başka kıyafetleri yok. Bebeği için
nereden süt bulabileceğini soruyor ama kimse ona süt vermiyor, başka bir yerden
alması gerek. Ailemle bu koşullarda yaşadığıma inanamıyorum. Öğretmenlik yapıyordum, kocam ise muhasebeciydi. Şimdi halimize bakın. Bu insanlık dışı.”
*Suriyeli kadın, 28 yaşında, kocası ve dört yaşında kızlar ile birlikte. Karatepe Kampı, Midilli, Yunanistan35
27|
Ekim 2015’te her gün 200 ile 500 kişinin ulaştığı İstanköy Adası’nda herhangi bir kabul
tesisi bulunmamaktadır ve yerel yetkililer
adada düzenli bir kabul veya transit tesisinin
oluşumuna karşı çıkmaya devam etmektedir.
Kaptan Elias gayri resmi kampında ise, 500
ile 700 arasında kişi MSF’nin maksimum 200
kişi kapasite ile kullanılabilir duruma getirdiği köhne bir binada yerde yatmıştır. Bu gayri
resmi kamp yerel idarelerin baskısıyla kapatılmış ve 10 Eylül 2015 tarihinde insanlar tahliye
edilmiştir. Eylül ayında, MSF polis merkezinin
arkasında 200 kişilik bir sığınak yapmıştır.
“Beş gündür buradayız. Burada hayat
çok pahalı, oteller de öyle. Karşılayacak
gücümüz yok. Bu yüzden sokakta kalıyoruz. Sokakta kalmak için bile paraya
ihtiyaç var. Her gün dinlenecek bir gölge arıyoruz. Mağaza ve kafelerdeki insanlar bizi kovuyor. Burada kalmak istemiyoruz, gitmek istiyoruz. Burada durum her gün daha da kötüleşiyor. Özel
yatlar için yapılan su noktalarından su
içiyoruz. Aynı zamanda günde bir saatliğine açık kalan bir tuvalet var.”
*Suriyeli erkek, karısı ve beş çocuğu ile birlikte,
İstanköy,Yunanistan
Resmi kabul merkezlerinin olmadığı diğer
adalarda, yeni gelen binlerce kişinin halka açık
parklara yerleşmekten başka şansı olmamıştır
ve gelenlere neredeyse hiç su, sığınak, tuvalet
ve tıbbi bakım erişimi sağlanmamıştır. Çok az
bir yardımla desteklenmiş bu savunmasız
kişiler tıbbi muayeneye erişememiş ve ciddi
risk altında olanlar için bile sevk sağlanmamıştır. Bu kötü yaşam koşullarının yanı sıra Yunan
yetkililer yaz aylarında da Yunan adalarındaki
tüm gıda malzemelerinin miktarını da giderek
azaltmıştır.
“İnsanlar birçok zorluğu atlattıktan sonra
Yunan adalarına ulaşıyor. Kıyafetleri
hala ıslak olan ve dışarıda yatmak
zorunda kalan çocuklar ve yetişkinler
gördük. Burada şeker hastalığı olan
hastalar da var ve herhangi bir tıbbi
muayene yapılmıyor veya özel beslenme
gereksinimleri karşılanmıyor. Tüm
bunlar mültecilerin sağlığına zarar
veren koşullar olmanın yanında, insanlık
onuruna da hakaret teşkil ediyor.”
*MSF Tıp Doktoru, Oniki Adalar, Yunanistan
2015 Mayıs ayının ilk haftalarında meydana gelen mülteci ve göçmen akınının büyüklüğü karşısında ulusal ve yerel idarelerin yetersiz kalmış olması başta anlaşılabilir olsa da, bu savunmasız kişilerin ihtiyaçlarına yanıt vermekte
başarısız olunmaya devam edilmiştir. Daha da
endişe verici olansa yetkililerin yalnızca yeterli
kabul etme yükümlülüklerini yerine getirmemekle kalmayıp, aynı zamanda sivil toplum
örgütlerinin de destek sağlamasını engellemiş olmalarıdır. MSF ekiplerinin geçtiğimiz yıl
deneyimlediği idari engeller arasında İstanköy
belediyesinin MSF’nin bir otoparkta acil durum
sığınağı olarak kullanılmak üzere çadır kurmasına izin vermemesi ve yerel idarelerin MSF
ekiplerinin Midilli’nin Mitilini limanı arkasındaki parkta çadır kurmasına izin vermemesidir.
© Alex Yallop / MSF
|28
Kayıt işlemleri ve gerekli bilgilere hızlı
erişim sağlamada başarısızlık
Yunan yetkililerin başarısızlıkları yalnızca kabul
etme sürecindeki eksikliği ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda sığınma prosedürlerine ve
temel servisleri ilgilendiren bilgiye ve kayıt
prosedürlerine hızlı ve etkili erişim sağlanamamasını içermektedir.
Esas itibarıyla, Yunanistan’da polis tarafından
yürütülen idari kayıt süreci zorunlu, son derece
katı ve sürekli olarak değişken yapıdadır ve bazı
adalarda 15 farklı adımdan oluşmaktadır. Yaz
boyunca her bir Yunan adası farklı bir kayıt sistemi kullanmıştır.
Kayıt sürecinin yavaş işlemesi, polis ve Frontex’in sağlaması gereken bilgilere erişememe
ve kalabalığı kontrol etmede yetersizlik ilgili
yetkililerin biber gazı ve şiddete başvurduğu kaotik durumlara neden olmuştur. İnsani yardım
kuruluşları devletin bilgi verme sorumluluğunu,
hatta bazı durumlarda kalabalık kontrolünün
sorumluluğunu üstlenmeye zorlanılmıştır.
“Liman polisi bize bir kağıt verdi, o
zamandan beri burada bekliyoruz
ama bize hiçbir şey söylenmedi.
Kimse bize bir şey söylemiyor. Burada
bilgilendirmeden sorumlu kimse yok,
biz de ne yapacağımızı bilmiyoruz. İlgili
kişi yok, polis yok, bilgi yok, hiçbir şey
yok.”
*Suriyeli erkek, 26 yaşında, karısı ve bebeğiyle
birlikte, Midilli, Yunanistan
10-12 Ağustos 2015 tarihlerinde İstanköy’de
kayıt süreci tam bir kaosa dönüşmüştür:
bir bilgisi olmadığı için, çoğu insan
dışarı çıkıp yemek ve su aramaya
korktuğundan çakıl taşları üzerinde
bekledi. İki tuvalet kısa sürede doldu ve
kullanılamaz hale geldi.”
““Salı günü kayıt işlemlerinden yalnız
üç polis sorumlu olduğundan, süreç
son derece yavaş ilerledi ve kalabalık
içindeki bazı insanlar tüm gün güneş
altında sırada beklemeye zorlandı.
Kendi yarattığı durumu kontrol
altında tutamayan polis öğleden sonra
insanları dağıtmak için biber gazı
ve akşam da en az bir ses bombası
kullandı. Stadyumdaki durum hızlıca
kötüleşti: yaklaşık 2 bin 500 kişi tüm
Çarşamba günü boyunca kapalı tutuldu.
İnsanlar bayılmaya başladı ve yerel
hastanelere acil sevkler yapılmaya
başladı. Konuştuğum hiç kimse ne olup
bittiğini ve neden insanlara bu şekilde
davranıldığını bilmiyordu. En büyük
endişeleri kayıt sırasındaki yerlerini
kaybetmeden yemek ve su bulmaya
çalışmaktı ve tuvalet olmadığı için çok
fazla sıvı tüketemiyorlardı. Son derece
şok edici günlerdi.”
*MSF İnsani Yardım Görevlisi, Atina, Yunanistan
Olaylar sırasında ekiplerimiz güneş çarpması
ve baygınlık nedeniyle 33 kişiyi ve kalabalık
tarafından ezilen yedi kişiyi tedavi etmiştir. Dört
hasta yerel hastaneye sevk edilmiştir ve en az üç
tane polis şiddeti vakası rapor edilmiştir.
“10 Ağustos Pazartesi günü, İstanköy
adasındaki yerel yetkililer insanları
ilçe merkezinden uzaklaştırma
çalışmalarına başladı. Suriyeli ailelere
açık hava stadyumunda toplanmaları
ve polis istasyonu yerine burada kayıt
işlemleri için beklemeleri söylendi. Gün
içerisinde açık hava stadyumundaki kişi
sayısı artmaya başladı. Konuştuğumuz
hiç kimse ne olup bittiği hakkında
29|
Hükümetin kabul tesislerine ve diğer temel
hizmetlere erişim sağlama konusundaki
başarısızlığı ve sağlık üzerindeki etkileri
Yunanistan’da hızlı kayıt sürecinin ve yeterli
kabul koşullarının olmaması mülteci ve göçmenlerin sağlıklarını ve güvenliklerini riske atmıştır. Yunanistan’daki sağlık ekiplerimiz aylar
boyunca, mülteci ve göçmenlerin günler süren
kimlik tespiti ve kayıt süreçlerinde katlanmak
zorunda kaldıkları36 son derece olumsuz koşulların sağlıkları üzerindeki etkilerini tedavi
etmiştir.
Haziran- Kasım 2015 arasında, Yunanistan’daki
MSF kliniklerinde tedavi gören hastaların üçte
ikisi solunum yolu enfeksiyonları, deri hastalıkları ve travmadan muzdarip olmuştur - bunların tamamı içinde bulundukları koşulların tehlikeli ve hijyenik olmamasıyla ilişkilidir. MSF
kliniklerine gelen kadınlardan 838’i (%13) doğurganlık çağındaki kadınlardan oluşmaktadır.
Tüm hastalar içinde 4 bin 360 (%14) hasta beş
yaşından küçük çocuklardan oluşmaktadır ve 2
bin 233 (%7) hastada kronik hastalık mevcuttur,
bunlar arasında diyabet, kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, kanser ve diyaliz gerektiren
kronik böbrek yetmezliği yer almaktadır. Korunmasız kişilerin varışlarından sonra herhangi bir tıbbi taramadan geçirilmemeleri mülteci
ve göçmenlerin hayatlarını riske atmaktadır.
“Çok sayıda hamile ve çocuğun günler
boyunca çamur içinde, yağmur altında, herhangi bir korumaları olmadan
beklediğini gördük, bazılarının üstünde
yalnız bir gömlek vardı. İnsanlar günler
boyunca yağmur altında kaldıktan sonra ayakları şiştiğinden artık ayağa bile
kalkamıyorlar. Polis, tıbbi ekiplerimiz
veya gönüllülerimizin müdahalesi olmadan mültecilerin sağlık hizmetlerine erişmek için sıradan çıkmasına izin
vermiyor. Personelimiz hasta ve yaralı insanları kliniğe gönderebilmek için
sıraya girip onları aramak durumunda
kalıyor. Bunun yanı sıra, insanlarla ve
insani yardım kuruluşlarıyla hiçbir bilgi
paylaşılmadan kayıt süreci sürekli olarak değiştiriliyor. Bu tamamen insanlık
dışı.”
*MSF Proje Koordanitörü, Midilli, Yunanistan.
7 aylık hamile olan bir sığınmacı,
Sırbistan
© Julie Remy / MSF
|30
Yaz ayları boyunca zaten kötü olan koşullar kışın yaklaşması ve yağmurların başlamasıyla
daha da endişe verici bir hal almıştır. Yunanistan’daki MSF sağlık ekiplerinin raporlarına göre
Temmuz - Ekim 2015 arasında solunum yolu enfeksiyonlarında %160 artış yaşanmıştır. Hastalar hasta biçimde dışarıda yattıklarını, yağmurdan ve soğuktan korunamadıklarını anlatmıştır.
Ekim-Aralık 2015 tarihleri arasında, Yunanistan
ve Sırbistan’daki sağlık ekiplerimiz 19 hipotermi
vakasını tedavi etmiştir, bunlardan 12’si Yunanistan - Makedonya sınırındaki Idomeni’de gerçekleşmiştir.
Sığınak, yemek ve temizlik gibi temel hizmetlere ve gerekli bilgilere erişim sağlanamaması
yalnızca insanların fiziksel sağlığını değil, aynı
zamanda genel durumlarını ve ruh sağlıklarını
da etkilemektedir. Yunanistan’daki sığınmacı ve
göçmenlerle çalışan bir MSF psikoloğu şu şekilde açıklama yapmıştır:
“Normalde Avrupa’ya ulaşmak savaş ve
şiddetten kurtulmak anlamına gelmeliydi,
ancak uygun bir kabul sisteminin olmaması nedeniyle insanların içinde kaldıkları
zor durum sürmeye devam etmektedir. Bu
durum onları korku ve güvensizlik içinde bırakmakta; insanlar temel ihtiyaçlarının kar-
şılanamaması ve temel tıbbi hizmetler veya
yasal bilgilere sınırlı erişimin yerine getirilmemesi gibi risklere maruz kalmaktadır.
Daha önce ruh sağlığı problemleriyle teşhis
edilen kişiler ihtiyaçlarının zamanında karşılanamaması nedeniyle sağlıklarının kötüleşmesi riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.
AB kabul standartlarını karşılayamayan Yunan
yetkililer, yalnızca polis ve kayıt prosedürlerine odaklanmış; uygun bir mülteci karşılama
sistemi ortaya koyamamış ve göçmen ve mültecilerin barınma, yiyecek içecek ve temizlik gibi
acil ve temel ihtiyaçlarına yanıt verememiştir.
Bu kişilerin hassas durumları dikkate alındığında özelikle dikkat edilmesi gereken bu eksiklikler ahlaki ve etik açıdan kabul edilemez
olmakla beraber temel insan haklarını ve AB ve
Yunan mevzuatını37 ihlal etmektedir. Yunanistan’da sığınmacılara yönelik uygulamalar 2011
yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilmiş ve 2015 yılının başlarında,
BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği) AB üye devleti Yunanistan’ı Dublin
sığınmacı transferleri’ni askıya almaya çağırmıştır.
MSF MEDICAL ACTIVITIES IN
© Georgios Makkas
31|
MSF’NİN YUNANİSTAN’DAKİ SAĞLIK FAALİYETLERİ
17 Mart-27 Aralık 2015 tarihleri arasında,
MSF ekipleri Yunanistan’daki mülteci ve
sığınmacılar için 43 binden fazla muayene
gerçekleştirmiştir.
İSTANKÖY
Aralık 2014’te İstanköy adasındaki dört aylık acil durum müdahalesi sonrasında, MSF insanların adada
maruz kaldıkları koşullar sebebiyle verdiği sağlık hizmetinin etkisinin sınırlı olduğu kararına vararak geri
çekilmeye karar vermiştir38. MSF Mart 2015’te adaya geri dönmüştür ve o tarihten bu yana adaya ulaşan
insanlara temel sağlık hizmetleri, ruh sağlığı desteği vermekte ve ilgili konularda bilgi sunmakta, gıda
dışı materyaller dağıtmakta ve temizlik tesisleri ve barınaklar üzerinde çalışmaktadır. Bu yazının tarihi
itibarıyla adada hala devlet tarafından organize edilen bir kabul sistemi mevcut değildir.
17 Mart - 12 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %37’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 8 bin
700 danışmanlık gerçekleştirmiş, 158 kişiyle bireysel terapi, 4 bin 242 katılımcıyla 509 grup terapisi
düzenlemiştir.
MİDİLLİ
MSF Midilli’deki faaliyetlerine Temmuz 2015’te başlamıştır; Moria ve Karatepe kayıt kamplarında
ve Midilli limanında sağlık ve ruh sağlığı hizmetleri sunmuştur. Ekipler aynı zamanda geçici sığınak
ve Mantamados geçiş noktaları arasında ulaşım sağlamaktadır. Kasım 2015’te MSF adanın kuzey
kıyılarında, teknelerin çoğunlukla ulaştığı noktalardaki faaliyetlerini artırmıştır. İki ambulansta
bulunan sağlık ekipleri acil sağlık hizmetleri sunmak ve kıyıya çıkan hastaları sevk etmek için hazır
beklemektedir.
28 Temmuz-13 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %70’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 12 bin
338 danışmanlık gerçekleştirmiş, 199 kişiyle bireysel terapi ve 2 bin 598 katılımcıyla 381 grup terapisi
gerçekleştirmiştir.
İLERİYE VE KÜÇÜK ONİKİ ADALAR
Haziran 2015’te MSF İleriye, Simi, Tilos ve Kelemez adalarında kısa süreli faaliyetler düzenlemiş
ve Eylül ayında İleriye Adası’nda kalıcı hizmet vermeye başlamıştır. Ekipler, barınak, su ve temizlik
hizmetleri üzerinde çalışmış; gıda dışı malzeme dağıtmış ve ruhsal sağlık ve temel sağlık hizmetleri
sunmuştur.
15 Haziran - 12 Aralık 2015 tarihleri arasında MSF %68’i kadınlar ve çocuklar için olmak üzere 4 bin
676 danışmanlık gerçekleştirmiş, 69 kişiyle bireysel terapi ve 1.552 katılımcıyla 268 grup terapisi
gerçekleştirmiştir.
SİSAM
Ekim 2015’te MSF “acil çağrı” servisini uygulamaya geçirerek, botlar ulaştığında MSF ekiplerinin
çağrılmasını sağlamıştır. Tıbbi ekipler kıyıya ulaşan mülteci ve göçmenlere ilk yardım hizmetleri
sunmakta ve onları adadaki en yakın yerleşim yeri olan Vathy’ye taşımaktadır.
|32
© Achilleas Zavallis
5 Ekim - 1 Kasım 2015 tarihleri arasında MSF 645 danışmanlık hizmeti gerçekleştirmiş, bunların üçte
biri beş yaşından küçük çocuklardan oluşmuştur.
ATİNA
MSF aynı zamanda MSF ekiplerinin Aralık 2015’te mobil klinik uygulamasını başlattığı Atina’da da
faaliyetlerine devam etmektedir. Sınırlarda uygulanan yeni hareket sınırlamalarının bir sonucu da
başkentte kalan mülteci ve sığınmacı sayısındaki artıştır.
Yunan kuruluşları Babel ve Yunan Mülteci Kurulu ile işbirliği içinde Atina’daki MSF ekipleri aynı
zamanda mülteciler, sığınmacılar ve işkence kurbanı olan kayıtsız göçmenlere tıbbi ve psikolojik
hizmetler ve hukuki destek sağlamaktadır. Eylül 2015’te ekibin program kapsamındaki hasta sayısı
136 idi. En sık karşılaşılan işkence türleri künt travma ve kafa travması, tehdit ve olumsuz alıkonma
koşullarıdır. Çoğu hasta anksiyete, depresyon, psikosomatik semptomlar veya psikoz semptomları
gibi bir veya daha fazla ruhsal probleme sahiptir. Hastaların %40’ı travma sonrası stres bozukluğu
(TSSB) semptomları göstermektedir.
YUNANİSTAN – MAKEDONYA SINIRI
Yunanistan - Makedonya sınırında MSF, İdomeni’de faaliyette bulunmakta, mobil klinikler işletmekte,
sığınaklar inşa etmekte, su ve temizlik tesisleri oluşturmakta ve Batı Balkanlar üzerinden Kuzey
Avrupa’ya yolculuk etmek isteyen insanlara yardım malzemeleri dağıtmaktadır.
1 Nisan 2015 - 13 Aralık 2015 döneminde, MSF 11 bin 833 danışmanlık hizmeti gerçekleştirmiştir;
bu sayının dörtte biri kadınlar ve diğer dörtte biri de çocuklardan oluşmaktadır. Temmuz - Aralık
2015 tarihleri arasında, toplamda 13 bin 357 kişinin katıldığı 230 bireysel terapi ve 735 grup terapisi
gerçekleştirilmiştir.
MSF ve diğer kuruluşlar aylardan beri Yunan yetkilileri kabul koşullarını iyileştirmeye ve bölgesinde
transit halde olan mülteci ve göçmenlere destek sağlamaya çağırmaktadır. Bu çağrılara yanıt
verilmemiş ve mülteci ve göçmenlerin sağlık ve korunmalarına ve aynı zamanda onurlarına zarar
verilmiştir. Yunanistan’ın kıyılarına ulaşan kişilere destek ve koruma sağlanmamasının nedeni
yalnızca kabul sistemindeki kronik başarısızlıklar veya mali kaynakların eksikliği değildir. Bu durum
tutarlı bir planın olmamasının ve hükümetin adadaki yerel yetkilileri ilgili koşulları düzeltmeye ikna
etmemesinin de sonucudur. Son olarak Yunanistan’daki durum aynı zamanda Avrupa Ortak İltica
Sistemi ve AB üye devletlerinin birlikte sığınmacılar için sorumluluk sahibi, doğru işleyen ve tutarlı
bir kabul sistemini uygulamaya koyamamasının bir sonucudur.
33|
İTALYA
Deniz yoluyla göç yolculuklarının yeni bir durum
olmadığı İtalya’da, göçmenler ve sığınmacılara
yönelik kabul sistemi büyük oranda kısıtlanmıştır. 2014 yılında ülkedeki iltica başvurularının sayısı 63 bin 456 ile rekor seviyeye ulaşmıştır39. Bu
rakam 2015 yılında daha da yükselmiştir. 2015
yılında aralarında başlıca Eritre, Nijerya, Somali,
Sudan ve Suriye’den gelen insanlar olmak üzere
153 bin 600 kişi deniz yoluyla40 ülkeye gelmiştir.
Ana varış limanları ise Augusta, Pozzallo, Palermo, Reggio, Calabria ve Lampedusa’dır.
© Francesco Zizola
ROMA
SİCİLYA
BOURBON
AROGS
MY PHOENIX
DIGNITY I
MSF PROJELERİ
KURTARMA OPERASYONLARI
ARAMA KURTARMA GEMİLERİ
GÖÇ ROTALARI
|34
© Francesco Zizola
Yetersiz kabul koşulları ve temel
hizmetlere erişim
İtalya Yunanistan’a kıyasla göçmen, mülteci ve
sığınmacıları kabul konusunda daha hazırlıklı
olsa da, 99 bin 09641 yerden oluşan resmi kabul
sistemi ile dış sınırlardaki destek ve kabul koşulları hala büyük oranda yetersizdir ve gelen
kişilerin ihtiyaçlarına yanıt verememektedir.
2014 yılında Sicilya bölgesi tarafından yayınlanan göç bağlamında acil sağlık planına42 rağmen farklı kıyıya çıkma noktalarındaki koşullar
İtalya’da homojen değildir. Bunun sebebi sunulan kaynak seviyelerindeki ve farklı kuruluşların
mevcudiyeti ve koordinasyonundaki farklılıklardır. Bazı limanlarda MSF gelen mültecilere
uygun insani bir yaklaşım sunulmasının önünü
kesen güvenlik protokolleri ve prosedürleriyle
karşılaşmıştır.
İlk kabul noktasındaki kapasite (İlkyardım ve
Destek Merkezi veya İDM) ülkedeki stratejik
planlamanın yetersiz olması ve kaynakların
kötü yönetimi nedeniyle sorunludur. Bu durum,
merkezlerde aşırı kalabalık ve hukuki danışmanlık ve sağlık hizmetlerine sınırlı erişimle
sonuçlanmıştır.
İtalyan yetkililerin mülteciler ve göçmenlerin
ihtiyaçlarına yanıt vermedeki başarısızlıkla-
rına örnek olarak gösterilebilecek bir vaka da
Sicilya’daki Pozzallo İDM kabul merkezidir. AB
tarafından “sıcak nokta” olarak belirlenen ve
İtalya’daki kayıt ve işlem kapasitesini iyileştirmeyi hedefleyen bu merkez resmi olarak 300
yer sunmaktadır43. Ancak merkezin gerçek kapasitesi 180 yerdir.
Kasım 2015’te MSF İtalya Parlamentosu Soruşturma Komisyonu’na kabul sistemi, göçmenlerin kimlik belirlemesi ve ilgili uygulamalar
üzerine bir rapor göndermiş ve merkezdeki
yetersiz koşulları ve yerel idareler tarafından
ilgili konuların ele alınması için herhangi bir
çaba gösterilmediğini vurgulamıştır. Raporda
açıklandığı üzere merkez genellikle aşırı kalabalıktır. Yapısal sorunlar, zayıf hijyenik koşullara ve uyuz gibi belirli hastalıkların tedavisinde zorluklara neden olmuştur. Yer eksikliği de
refakatçisi olmayan çocukların yetişkinlerden,
kadınların erkeklerden ayrılamamasını ve işkence mağduru olan, kaçakçılık veya diğer şiddet türlerinin kurbanı olan korunmasız kişilerin belirlenmesi için özel bir alan ayrılamaması
anlamına gelmektedir. İlk kabul merkezindeki
yerlerin doluluğuna bağlı olarak, hamile kadınlar, aileler, refakatçisi olmayan çocuklar ve psikolojik sorunları olanlar gibi hassas durumdaki
kişiler merkezde birkaç gün geçirebilmektedir.
35|
“Bugün Pozzallo’ya 18 ceset ulaştı.
Daha fazla ceset. Hala bu insanların
cennet Avrupa’ya ulaşmak için hayatlarını riske atarak dünyanın bir yarısını
geçme kararını kolaylıkla aldıklarını
düşünenler var mı? Cuma günü, Augusta’da kemoterapi için santral venöz
hattı olan bir çocuk geldi. Geçen hafta,
çölü bir tekerlekli sandalye üzerinde
geçen, belden aşağısı felçli Eritreli
bir kız Pozzallo’ya ulaştı. Birkaç hafta
önce, Fildişi Sahilleri’nden bir öğretmen iki yıl boyunca Libya’da çalıştığını
ve “siyahi insan avcılığı” nedeniyle
kaçmak zorunda kaldığını söyledi.”
*MSF Proje Koordinatörü, Pozzallo, Sicilya, İtalya
Pozzallo İDM ile ilgili sorunlardan biri de kimlik belirleme ve kayıt prosedürleriyle ilgilidir.
Normalde bu prosedürler merkezlere ulaşan
sığınmacılara hukuki bilgiler verildikten sonra gerçekleştirilmelidir. Parlamento Komisyonu’na sunulan raporda vurgulandığı üzere,
MSF kimlik belirleme prosedürlerinin çok hızlı bir şekilde, henüz tıbbi ve insani yardımlar
devam ederken gerçekleştirilmesi ve kişilerin
dinlenerek gereken tüm hukuki bilgileri alması için gerekli yer ve zamanın tanınmaması
konusunda endişelidir. Eylül ve Ekim aylarında, Pozzallo’daki MSF ekipleri hızlıca yapılan
kimlik belirleme işlemlerinden sonra yaklaşık
100 kişiye İDM’yi terk etmelerinin talep edildiğine tanıklık etmiştir. Bu vakalar arasında
biri hamile olmak üzere birçok kadın, iki genç
ve tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan veya tedavi almakta olan bazı insanlar yer almaktadır.
Bu konu ilgili idarelerle görüşüldükten sonra
insanların iltica taleplerinin yeterli biçimde
değerlendirilmesine engel olan bu hızlı prosedürler ve uzaklaştırmalar durdurulmuştur.
Aralık 2015’te MSF, burada çalışmaya devam
edebilmek için uygun koşulların bulunmadığına karar vererek Pozzallo İDM’deki faaliyetlerine son vermiştir.
İlk kabul noktasındaki kapasite yetersizliği,
2014 yılında sığınmacıların artan sayısıyla birlikte genel karşılama sisteminin kapsamının
genişletildiği acil durumla ilişkilidir. Şu anda
geçici OKM’lerinde (Olağanüstü Kabul Mer-
|36
kezi) 70 bin 918 sığınmacı tutulmaktadır ve
yalnız 21 bin 814 sığınmacı mültecilerin karşılanması ve entegrasyonuna yönelik ikinci
seviye MSKSY’nda (Mülteciler ve Sığınmacılar
için Koruma Sistemi Yapıları)44 yer almaktadır.
OKM’lerin yaygınlığı planlı ve yapılandırılmış
bir sisteme işaret etmemektedir ve ne yazık
ki bunlar yalnız acil durum odaklı olarak kalmaktadır.
Bütüncül bir kabul stratejisinin bulunmaması,
karşılama merkezlerinin yetersiz kalmasına
(birçoğu uzak bölgelerdedir ve temel altyapıya
sahip değildir) ve sığınmacıların farklı ihtiyaçlarına yanıt verebilecek kalifiye ve deneyimli
personel eksikliğine neden olmuştur. OKM yapılarında sunulması gereken temel hizmetler
(birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri,
ruh sağlığı hizmetleri, hukuki ve idari destek)
yeterli kaynağa ve personele sahip değildir ve
nitelikli kültürel aracılar ve tercüman eksikliği
vardır. Buna ek olarak, hukuki ve idari formalitelerin tamamlanması için gereken idari desteğin insan kaynakları kapasitesi sınırlı olan
yerel ve ulusal kurumlar tarafından verilmesi,
artan sığınmacı nüfusunun destek ihtiyaçlarına yanıt verme kapasitesini azaltmaktadır.
Mültecilerin İtalya’da kalmak istememesi mevcut kabul sisteminden kaynaklanmakta, birçoğunun ve özellikle Eritreliler’in45 kuzey Avrupa
ülkelerine doğru yolculuklarına devam etmesine neden olmaktadır. Bu kişiler genellikle
İtalya’daki limanlardan gelmekte (veya OKM
yapılarında kısa süre kaldıktan sonra), sınırlı
bir süre bölgede kalarak son varış noktalarına ulaşmak üzere yeniden gruplaşmaktadır46.
MSF geçiş halindeki bu nüfusa Roma’da Tiburtina tren istasyonu ve Baobab merkezi olmak
üzere iki gayri resmi noktada ulaşarak onlara genel oryantasyon, sağlık hizmeti hakları
hakkında bilgi, hukuki bilgi, ulaşım, kültürler
arası aracılık, duygusal destek, psikolojik ilk
yardım ve aileleri kavuşturma hizmetleri gibi
destekler sunmuştur47.
Savunmasız insanlar için sağlık hizmetlerine erişim eksikliği
“Baobab merkezinde bir bilgilendirme oturumu gerçekleştirirken çok küçük
bir çocuğun seansa katıldığını ve tüm seans boyunca bir kenarda oturduğunu
gördüm. Çok küçük yaşta ve yalnız olması beni çok etkiledi. Yanına gittiğimde
yolculuğu hakkında konuşmaya başladı. Mısır’da alıkonulmuştu. Akdeniz’i
geçmek için bir bota binmek üzereyken, yüzme bilmeyen Etiyopyalı bir adamın
herkesin gözleri önünde boğulduğunu görmüştü. Ertesi gün, Suriyeli bir kadının
iki küçük kızından birini uyandırmaya çalışırken attığı çığlıklarla uyanmıştı. Kadın
kızının ismini haykırıyor ve onu hareket ettirmeye çalışıyordu. Diğer küçük kız da
çaresizce bağırıyordu. Küçük kızın öldüğünü anlamıştı. Babası ve diğer Suriyeli
erkekler cesedi botun bir köşesine, onun görebileceği bir yere taşımıştı. Annenin
çaresizce ağladığını ve diğer Suriyeli kadınların onu sakinleştirmeye çalıştığını
hatırlıyordu. Çocuk, küçük kızın cesedinin bir kağıda sarılarak denize atıldığını
görmüştü. Bana bu olaydan sonra günlerce kızın cesedini balıkların yediğini
düşündüğünü söyledi. Bu küçük kız sık sık aklına geliyordu. Biz konuşurken,
aklında iki düşünce arasında gidip geliyordu: Küçük kızın cesedi ve parmak izinin
alınmasından korkması.”
*MSF psikolojik ilk yardım ekibi kültürler arası aracı ve koordinatörü, Roma, İtalya
© Alessandro Penso
37|
Çoğunlukla Eritre, Gambia, Nijerya ve Senegal’dan gelen İtalya’daki hastalarımız göç boyunca hasta hissettiklerini ifade etmektedir ve yarısından fazlasında başta kötü hijyen koşullarından
kaynaklanan uyuz olmak üzere cilt problemleri
mevcuttur. Yarısından fazlası son derece kuvvetli
şiddet deneyimlediklerini ifade etmektedir, %70’i
göç öncesinde travmatik bir olay yaşamış, ve neredeyse tamamı göç sırasında travmatik bir olay
yaşamıştır.
Korunmasız kalan, temel hizmetlere ve gerekli
bilgilere ulaşamayan sığınmacılar ve göçmenler aynı zamanda ruh sağlığı bozukluklarına da
sahiptir. Ancak bu kişilerin taleplerine verilecek
yanıtları beklerken tutuldukları devlete ait geçici
kabul yapılarında ruh sağlığı sorunları konusunda
herhangi bir tarama veya tedavi sunulmamaktadır. Bu nedenle mülteci ve göçmen nüfusa yönelik
psikolojik destek İtalya’daki MSF’nin tıbbi önceliği
haline gelmiştir.
“Bazı durumlarda insanlar kaçırılmış
veya ölüme tanıklık etmiştir. Bu kişilerin
çoğu hayatlarını riske atmış ve Avrupa’ya
olan yolculukları sırasında alıkonulmuş,
işkenceye ve tecavüze uğramıştır. Birçoğu
silahlı çatışma veya şiddet gibi travmatik
olaylar deneyimlemiştir. ‘Sığınmacılara
yönelik ruh sağlığı hizmetleri konusunda,
psikologların yalnızca travmatik geçmişe
odaklanmamaları önemlidir. Aynı zamanda
mevcut deneyimler ve şu anda karşılaşılan
zorluklarla ilişkili farklı psikolojik bozukluk
biçimlerinin de anlaşılması gereklidir.
Kabul sistemi içinde, sığınmacılar
geleceklerinin belirsizlikleri, iltica
taleplerinin sonucunun belirsizliği, eve geri
gönderilme korkusu ve hepsinden öte bu
merkezlerde yaşadıkları yalnızlık hissi ile
baş etmek zorundadır. Çoğu vakada, bu
unsurların zihinsel sağlıklarına yeniden
kavuşmadaki en önemli engeller oldukları
görülmektedir.”
*MSF psikoloğu, Roma, İtalya
© Christophe Stramba-Badiali / Haytham Pictures
|38
MSF’NİN İTALYA’DAKİ SAĞLIK
FAALİYETLERİ
1 Ocak - 31 Aralık 2015
tarihleri arasında, MSF ekipleri
İtalya’daki sığınmacılar için
4 bin 391 tıbbi danışmanlık
hizmeti sağlamıştır.
POZZALLO İLK YARDIM VE DAYANIŞMA
MERKEZİ (IDM)
© Ikram N’gadi
SİCİLYA – PSİKOLOJİK İLK YARDIM
Ocak 2015 tarihinden beri, MSF Pozzallo kabul
merkezinde İtalya Sağlık Bakanlığı ile birlikte,
mülteciler ve sığınmacılara karaya çıktıkları andan merkezdeki kalışlarının sonuna kadar tıbbi
hizmetler sunmak için çalışmaktadır. Hizmetler
arasında tüm yeni gelenler için ilk yardım ve tıbbi
konsültasyon yer almaktadır. Hastalarımız genellikle Eritre, Gambia, Nijerya ve Senegal’den
gelmektedir, gelenlerin %10’u refakatsiz çocuklardır.
Mayıs 2015’ten itibaren, kültürel aracılar ve bir
psikologdan meydana gelen mobil ekip İtalya’daki farklı varış noktalarında psikolojik ilk
yardım sunmaktadır. Ekip alarm üzerine 72
saat içerisinde harekete geçebilmek için hazırda beklemektedir ve özellikle denizde travmatik
olaylar deneyimleyen ve varış üzerine acil psikolojik yardıma ihtiyaç duyan insanlara destek
sunmaktadır.
30 Ocak - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF
ekipleri 3 bin 339 danışmanlık hizmeti sağlamıştır ve 392’si çocuklara yöneliktir.
2015 Mayıs ayının sonlarından Eylül ayının sonlarına dek, ekip Güney İtalya’daki 8 farklı limanda 14 travmatik vakaya müdahale etmiş ve yaklaşık 2 bin 500 kişiye hizmet sunmuştur.
Başlıca ölüm nedenleri %49 deri enfeksiyonları
(uyuz bu rakamın %39’unu oluşturur), %15 solunum hastalıkları ve %6 sindirim sistemi hastalıklarıdır.
ROMA, PSİKOLOJİK İLK YARDIM (PI)
RAGUSA BÖLGESİ, OLAĞANÜSTÜ KABUL
MERKEZİ (OKM)
MSF’nin Sicilya’nın Ragusa şehrinde faaliyet
gösterdiği 16 ikincil kabul merkezinde, bir MSF
ruh sağlığı ekibi mülteciler ve göçmenlere doğrudan psikolojik destek sunmaktadır. Tedavi
ettiğimiz hastaların birçoğu Nijerya, Gambiya,
Senegal, Mali ve Bangladeş’ten gelmektedir.
Bunların %41’i travma sonrası stres bozukluğu
semptomları göstermekte, diğerleri psikolojik
stres ve depresyon sıkıntısı çekmektedir.
Temmuz ayında MSF çoğunlukla Baobab merkezinin iki yerleşim yerinde ve Roma Tiburtine
istasyonu bölgesindeki geçici çadır kamplarında
transit halde olan sığınmacılara ve göçmenlere
hizmet sunan bir psikolojik ilk yardım projesi
oluşturmuştur. Temel faaliyetler arasında bilgilendirme (hukuki, sağlıkla ilgili vb.), savunmasızlık taraması ve psikolojik destek yer almaktadır.
16 Temmuz - 1 Kasım 2015 arasında MSF ekipleri 6 bin 540 kişiyi bilgilendirmiş, bireysel ve grup
seansları ile 903 kişiye ruhsal destek vermiş ve
79 bireysel psikolojik danışma yürütmüştür.
30 Ocak - 31 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF
ekipleri 1.052 bireysel terapi ve 549 kişi için 69
grup terapisi düzenlemiştir.
39|
ADIM 4 : GÜNEYDEN KUZEYE GEÇMEK:
BATI BALKAN ROTALARINDA
İNSANLIK DIŞI YOLCULUKLAR
“Bunun cehennemden bilinmeyene doğru bir yolculuk olduğunu düşünüyorum.”
*Suriyeli kadın, 22 yaşında, kocası ve iki küçük çocuğu ile yolculuk yapıyor, Sid, Ekim 2015
Yunanistan’da destek ve korumanın olmaması nedeniyle, çoğu mülteci ve göçmen hızlıca ayrılmakta ve
Avusturya, Almanya ve İsveç gibi koruma arayabilecekleri Avrupa ülkelerine ulaşmak için yolculuklarına
Batı Balkan rotası üzerinden devam etmektedir.
Batı Balkan rotası ise zorluklar ve tehlikelerle doludur. Devlet sınırlarının hiçbir uyarı yapılmadan açılıp
kapatılması nedeniyle karmaşık değişikliklere tabi olmaktadır. Kasım 2015’te, bu rota genel olarak
Yunanistan’dan Makedonya’ya ve sonrasında Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya üzerinden Avusturya,
Almanya, İsveç ve diğer Avrupa ülkelerine ulaşmaktaydı.
2015 boyunca bu rota üzerinden geçiş yapan mülteci ve göçmen sayısında çok büyük bir artış yaşanmıştır.
•Yunanistan’dan Sırbistan’a giden insanlar için
ana koridor olan Makedonya’da 19 Haziran ve
5 Kasım 201548 arasında ülkeden geçen insan
sayısı 214 bin 343’tür, Kasım ayının başlarında
günlük ortalama rakam 6 bin 922’dir49.
•11 Kasım itibarıyla, 2015 yılında Sırbistan’a giriş
yapan göçmen ve mülteci sayısı 404 bin 022’dir,
Kasım ayının başlarında günlük varış yapan
ortalama insan sayısı 6 bin 343’tür50.
•Macaristan yaz aylarında sınırlarını kapattığı
için göçmen ve mülteci akını yalnız Hırvatistan
üzerinden devam etmiştir. 16 Eylül ve 10
Kasım tarihleri arasında, 354 bin 446 mülteci
ve göçmenin ülkeden geçtiği kaydedilmiştir,51
Kasım ayının başlarında günlük ortalama rakam
6 bin 853 kişidir52.
© Borja Ruiz Rodriguez / MSF
•Slovenya hükümetine göre, 16 Ekim - 13 Kasım53
arasında yaklaşık 200 bin mülteci ve göçmen
Slovenya’ya girmişti, Kasım ayının başlarındaki
günlük ortalama rakam 6 bin 685’tir54.
Yaşadıkları ülkeden kaçan insan akınlarının devam
ettiği düşünüldüğünde Balkanlardan geçen insan
sayısının kış aylarında da önemli ölçüde düşmesi
olası değildir. Kasım 2015 - Şubat 2016 arasında,
BMMYK Türkiye’den günde ortalama 5 bin kişinin
geleceğini, bunun Hırvatistan, Yunanistan, Sırbistan, Slovenya ve Makedonya’ya 600 bin kişinin
ulaşmasıyla sonuçlanacağını öngörmektedir55.
© Florian Lems / MSF
|40
Balkanlar üzerinden sonu
belirsiz ve zorlu bir yolculuk
“Makedonya’ya gittik, sınırı geçtik ve
koştuk, koştuk, koştuk. Önceki gün
tanıştığım bir adam nefes nefese
kaldı. Ona yardım etmeye çalıştım,
suni solunum uyguladım, ama
hayatını kaybetti, gözleri bulanıklaştı,
dudakları morardı. Arkadaşlarımla ne
yapacağımızı bilemedik. Dağdaydık ve
onu gömemedik. Bu yüzden sınıra yakın
bir yere bıraktık. Bundan büyük bir
pişmanlık duyuyoruz ama bu durumda
yapmamız gerekeni yaptık.”
*Suriyeli erkek, 23 yaşında, Sırbistan
2015’in ilk yarısında, Balkanlarda tedavi ettiğimiz hastalar bize dövüldüklerini, soyulduklarını, tacize uğradıklarını, sınır polisi tarafından
reddedildiklerini ve soğukta uyumak zorunda
kaldıklarını anlattı. Sırbistan’daki kliniklerimize
ulaştıklarında güçleri tükenmişti, dışarıda uyumak ve çamurlu su içmek gibi karşılaştıkları
zorluklar nedeniyle kendilerini aşağılanmış hissediyorlardı.
“Ben Suriyeliyim. Dört küçük çocuğum
var. Yunanistan’dan Makedonya’ya
yolculuk yaptım ama tutuklandım ve
dört kez Yunanistan’a iade edildim.
Makedonya polisi tarafından saldırıya
uğradım. Tüm paramı aldılar.
Sırbistan’a giderken mafya beni
durdurdu, tüm eşyalarımı aldılar ve
beni boş bir arazide terk ettiler. Yardım
istemek için Sırp polisine gittiğimde,
beni 10 gün boyunca hapiste tuttular ve
Makedonya’ya iade ettiler. Sırbistan’a
döndüm ve Macaristan’a devam ettim.
Orada da tutuklandım, kelepçelendim
ve hücreye atıldım, bana su veya yiyecek
vermediler. Susamıştım ve hastaydım.
Su istediğimde polis: ‘Bir bardağa
işeyeceğim ve onu içeceksin!’ diye cevap
verdi.”
Yılın ikinci yarısında, insanların Balkanlar üzerinden daha hızlı ve daha emniyetli biçimde hareket etmesini sağlayacak küçük bir değişiklik
yaşanmıştır. 2015 yılı Temmuz ayının ortaları ile
Kasım ayının ilk iki haftası arasında, yeni iltica
politikaları ve iyileştirilmiş ulaşım düzenlemeleri binlerce kişinin kaçakçılara sığınmadan yasal
biçimde sınırları geçmesini sağlamış ve yolculuğu günlerce veya haftalarca kısaltmıştır.
Tutuklanmamak için tehlikeli rotalar üzerinden
ülkeyi geçmeye çalışan insanların bir dizi ölümcül kazaya karışması sonucunda56, Makedonya
iltica kanununu 16 Haziran 2015 tarihinde değiştirmiştir. Bu yeni kanuna göre, iltica başvurusunda bulunmak isteyen kişiler Makedonya
bölgesinde yasal olarak 3 gün boyunca kalabilir
ve fiilen ülkeyi geçebilir. Sırbistan’da benzer bir
sistem uygulamaya geçirilmiş, 72 saat geçerli olan kayıt evrakları mülteciler ve göçmenlerin Makedonya sınırından Hırvatistan sınırına
geçmesine izin vermiştir57. Kasım 2015’in ilk
haftasında, yetkililer mülteciler ve göçmenleri
Sid’den (Sırbistan) doğrudan Slavonski Brod’daki (Hırvatistan) kabul merkezine ve oradan da
Dobova’ya (Slovenya)58 taşıyan bir hizmeti uygulamaya geçirmiştir. İnsanlar Dobova’dan Avusturya sınırı yakınlarındaki merkezlere taşınmış
ve son olarak Avrupa’da Avusturya, Almanya, İsveç vb. son varış noktalarına ulaşmıştır.
2015 Kasım ayının ortalarında, bu düzenlemeler bozulmuş, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan
ve Makedonya yalnızca Suriye, Afganistan ve
Irak’tan kayıtlı olarak gelen insanların kendi
bölgelerinden transit geçmesine izin verme kararı almıştır.
*Suriyeli erkek, Bogovadja ormanı, Sırbistan
© Borja Ruiz Rodriguez / MSF
41|
SINIRLARIN KAPATILMASI: DOMİNO ETKİSİ
“Kendimi kaybolmuş hissediyorum. Avrupa’da iki ülke daha var [yolculuğun
devamında]. Bana göre Mars’a gitmek daha kolay. Bu riskli yolculukları tekrar
kaldırabileceğimi düşünmüyorum. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum.”
*Suriyeli erkek, karısı ve altı yaşındaki oğluyla Sırbistan’da ormanda yaşıyor
Sınırların kapatılması konusunda aceleyle alınan kararlar ve farklı Avrupa ülkeleri arasındaki koordinasyon eksikliği, hareket halindeki binlerce insan için inanılmaz bir gerilime ve çok tehlikeli
koşullara neden olmuştur. Ne zaman bir sınır kapatılsa, binlerce kişi durmak zorunda kalmış,
tarafsız bölgelerde sıkışmış, insani yardıma ulaşamamış ve ne yazık ki daha tehlikeli rotalara başvurmuş veya kaçakçıların eline düşmüştür. Bu sınırlamalar hareket halindeki insan akınlarını kolaylaştırmanın tersine bu insanların yolculuklarını daha tehlikeli ve daha çaresiz hale getirmiştir.
POLONYA
ALMANYA
SLOVAKYA
AVUSTURYA
MACARİSTAN
SLOVENYA
ROMANYA
HIRVATİSTAN
BOSNA
HERSEK
SIRBİSTAN
BULGARİSTAN
İTALYA
MAKEDONYA
ARNAVUTLUK
YUNANİSTAN
|42
TÜRKİYE
Son dönemde kapatılan başlıca sınırlar aşağıda açıklanmaktadır:
•2012 yılında Yunanistan mülteciler ve göçmenler için önemli bir geçiş noktası olan
Türkiye sınırına tel örgüyle çevirmiştir. Aynı
zamanda sınırın geri kalan kısmını oluşturan Evros Nehri boyunca da güvenliği artırmıştır. Bu, göçmenlerin rotasını Bulgaristan gibi daha tehlikeli istikametlere ve
Türkiye’den Yunan adalarına giden botlara
yönlendiren çeşitli bariyerlerden ilkidir59.
•2013 yılında Bulgaristan, Türkiye sınırına
tel örgü çekmeyi bitirmiş, çoğunlukla Suriye’den gelen mültecilerin akınını kesmiş
ve onları Türkiye’den Yunanistan’a tehlikeli
deniz yolculuğunu tercih etmeye itmiştir60.
•20 Ağustos 2015 tarihinde, Makedonya
hükümeti Yunanistan sınırını kapatma kararı almış ve acil durum ilan etmiştir. Bu
durum Makedonya güvenlik kuvvetleri ve
mülteciler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmasıyla sonuçlanmıştır61. Üç gün süren
gerilim sırasında Makedonya sınır polisi
biber gazı, ses bombası ve plastik mermi
kullanmıştır. Bunun üzerine sınır yeniden
açılmıştır.
•16 Eylül 2015 tarihinde, Macaristan Sırbistan sınırını kapatmış ve sınırdan izinsiz
geçen kişileri tutuklamaya başlayacağını
açıklamıştır. Yaklaşık 5 bin mülteci ve göçmen tel örgülerle engellenmiş, polis şiddetine maruz kalmış (biber gazı kullanımı
dahil) ve tarafsız bölgelerde terk edilmiştir62. Bu durum Hırvatistan üzerinden geçen sığınmacıların sayısının önemli ölçüde
artmasına neden olmuştur.
•16 Ekim 2015 tarihinde Macaristan, Hırvatistan sınırını kapatmış, insanları Slovenya’ya gitmeye veya Hırvatistan’da kalmaya
zorlamıştır63. Slovenya ilk etapta günde
2 bin 500 geçiş sınırı koymuştur. Ancak
günde 3 bin 500 ile 6 bin 500 kişinin Sırbistan’dan Hırvatistan’a geçmesi üzerine
iki ülke arasındaki sınırda sıkışıklık yaşanmıştır. Her gün yaklaşık 3 bin kişi günlerce yolda kalmıştır64. Kadınlar, çocuklar ve
engelliler soğukta, yağmur altında, çamur
içinde, hiçbir barınak veya destek olmadan
uyumak zorunda kalmıştır65. Hırvatistan’a
doğru sınırı geçmeyi başaran mülteci ve
göçmenler ise Hırvatistan ve Slovenya arasındaki sınır kısıtlamaları nedeniyle nehir
üzerinden geçmek zorunda bırakılmış ve
yeni zorluklarla karşılaşmışlardır66. İnsani
yardım kuruluşları gereken yardımı sağlamak üzere onlara ulaşamayı başaramazken, mülteciler ve göçmenler kendilerini
tarafsız topraklarda mahsur kalmışlardır.
•11 Kasım 2015’te, Slovenya Hırvatistan’la
sınırına tel örgü çekme hazırlıklarına başlamıştır. Slovenya İçişleri Bakanlığı’na
göre, mülteci akının kontrolü ve kabul merkezlerinin bulunduğu yerlere yönlendirilmesi amacıyla önleyici ve geçici bir tedbir
olarak 4,5 km uzunluğunda geçici bariyerler oluşturulacaktır. Varış ülkeleri giderek
sığınmacıları kabul etmekte giderek daha
isteksiz hale gelmektedir ve kapasitelerdeki azaltma ülkeleri gelecek akınları engelleme konusunda baskı altına almaktadır.
•18 Kasım 2015 tarihinde Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan ve Makedonya’nın yalnızca Suriye, Afganistan ve Irak uyruklu
kişilerin sınırlarından geçmesine izin vereceğini açıklaması dramatik bir duruma
neden olmuştur. Anlaşmalı olduğu gözle görülür olan bir biçimde dört ülke aynı
anda önceden bildirmeden ve acil durum
planı yapmadan sınır yönetim uygulamalarını değiştirmişlerdir. Makedonya harekete
geçen ilk ülkedir, yukarıda belirtilen ülkeler dışındaki ülkelerden gelen kişilerin girişini engellemiş ve bazen sınırı tamamen
kapatmıştır. Aynı gün yaklaşık 440 kişinin
Sırbistan sınırından Hırvatistan’a girmesi
engellenmiş, her iki ülkenin sınır polisi de
insanların geçişini engellemek için birlikte çalışmıştır. Bu sınırlamalar sonucunda
açık bir biçimde korunmaya ihtiyaç duyan
binlerce mülteci ve göçmen hiçbir barınak
veya destek olmaksızın Yunanistan - Makedonya sınırındaki Idomeni bölgesinde günlerce mahsur kalmıştır. 16 Kasım gecesi, 6
bin kişi Idomeni’de kalmış, yalnız 900 kişiye barınak sağlanmıştır. MSF barınak kapasitesini büyük oranda artırmıştır ve tıbbi
ekipler mahsur kalan insanların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışmışlardır.
43|
© Achilleas Zavallis
Balkanlar üzerinden transit geçişe izin vermek
Avrupa iltica sistemi ve Yunanistan’ın destek ve
koruma sağlama konusundaki başarısızlığına
verilen tek gerçekçi yanıt olmuştur. İnsanların
koruma, tıbbi ihtiyaç veya barınak ihtiyaçları
dikkate alınmadan uygulanan bu ani politika
değişikliği bir kez daha Avrupa ve Batı Balkan
devletlerinin koruma ihtiyacı bulunan çaresiz
insanların ihtiyaçlarına tutarlı ve insani çözümler getiremediğini göstermektedir.
“Burada ne olup bittiğini bilmiyorum,
Hırvatistan’dan çıkamıyoruz.
Hırvatistan’da polis bize çok kötü
davrandı. Silah doğrulttu, bizi
dövdü. Ayağıma bakın: Bir polis beni
yere fırlattı, defalarca tekmeledi.
Anlamıyorum. Yunanistan, Makedonya
ve Sırbistan’dan aldığımız evraklar
var, ama geçmemize izin vermiyorlar
ve geri gönderiyorlar, hayvanmışız
gibi.”
*Faslı erkek, 22 yaşında, Sid, Kasım 2015
• 2015 Kasım ayının sonlarında, Makedonya
sözde Balkanlar üzerinden göçmen akınını
kontrol etmek amacıyla Yunanistan sınırına
tel örgü çekmeye başlamıştır.
Herkesin iltica talebinde bulunma hakkı vardır; mülteci statüsü ve korunma ihtiyaçları
yalnız uyruğa bağlı olarak belirlenemez. Devletlerin sınırlarını kapatma veya yalnız belirli
uyruklardan kişilerin geçişine izin verme kararları binlerce kişinin iltica prosedürlerine
ulaşmasını ayrımcı bir biçimde engellemektedir. Bu kararlar neredeyse hiçbir hazırlık
yapılmadan alınmaktadır ve binlerce insanı
hiçbir destek olmadan, korunmasız ve çaresiz durumda bırakmaktadır. Bu durum insani yardım kuruluşlarının sürekli olarak yeni
krizlere adapte olmasını gerektirmektedir ve
uygun desteği sunmalarını engellemektedir.
Son olarak, bu politikalar transit halinde olan,
yeterli bilgiye sahip olmayan, gelecekleri son
derece belirsiz olan insanlar arasında endişeye ve sınırlar arasında sıkışık kalan insanlarla mücadele etmek zorunda kalan sınır polisi
ve geçiş halindeki insanlar arasında gerilimin
artmasına neden olmaktadır. |44
Kapatılan sınırların yarattığı zorlukların yanı sıra,
güney Avrupa’dan kuzeybatı Avrupa’ya yapılan
yolculuk esas olarak devlet kurumlarının desteği ve müdahalesinin olmaması ve düzenli olarak
şiddet uygulanması nedeniyle son derece sert ve
zorlu bir yolculuktur. Kaçakçılar ve suçluların dahil olduğu vakalar azalsa bile, göçmenler ve sığınmacılar şiddet görmeye devam etmektedir ve
bunun temel nedeni devlet güvenlik kuvvetlerinin
sınırı geçmeye çalışan insan kalabalıkları arasında huzuru koruyamamasıdır.
“Bulgaristan bir AB ülkesi. Buna
inanamıyorum. Çok öfkeliyim. Bu
şekilde konuştuğum için özür dilerim.
Ama polis gerçekten çok kötüydü. Buna
polis denmez, bunlar mafya. Paramızı
ve telefonlarımızı aldılar. Bizi dövdüler,
kadınları da. Irak’ta Irak ve Şam İslam
Devletİ (IŞİD) güçlerinden kaçıyorduk
ama Bulgaristan’da da IŞİD olduğunu
bilmiyorduk.”
*Iraklı erkek, ailesiyle yolculuk yaparken,
Dimitrovgrad, Ekim 2015
Sırbistan – Hırvatistan sınırında sıkışıp
kalan mülteciler
Hareket halindeki mülteciler ve göçmenlere sunulan destek konusunda önemli zorluklar ve
boşluklar bulunmaktadır. Bunlar arasında transit
sırasında kış koşullarına dayanıklı yeterli barınak
eksikliği, uygunsuz kalabalık yönetimi ve transit
prosedürleri, önemli bilgilendirme ve ulaşım eksiklikleri yer almaktadır67. Kaçakçılar ve bazı taksi
sürücüleri bilgi ve ücretsiz ulaşım eksikliğinden
istifade etmekte, mültecileri ve göçmenleri kayıt
sürecini atlamaya itmekte ve yolculuklarına devam edebilmeleri için son derece yüksek seviyelerde ücretlendirme yapmaktadır.
““Makedonya [Presevo] sınırında
neredeyse dört gün boyunca
kaydedilmeyi bekledik. Uzun bir
kuyrukta kucağımda çocuğumla tüm gün
beklemek zorundaydım ve ilk üç günde
başaramadım. Ne zaman bir gerilim
yaşansa sıra bozuluyordu ve yeniden
başlamak zorunda kalıyorduk. Burada
da [Sid] aynı gün sınırı geçmek istedik
ama hava çok kötü olduğundan sıramızı
bekleyemedik, çocuğum hastalandı ve
geceyi geçirmek için bir otele gittik. Ertesi
gün sınıra gitmek için taksi tuttuk, o kadar
kalabalıktı ki yedi saatten fazla beklemek
zorunda kaldık. Şimdi yine buradayız,
bitkin düştük, çocuklar çok kötü durumda,
bugün sınırı geçmek için dua ediyorum,
buna daha fazla katlanamayacağız.”
*Suriyeli kadın, 22 yaşında, Sid, SırbistanHırvatistan sınırı, 21 Ekim 2015
© Anna Surinyach
45|
İnsanların fiziksel ve ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler
““Makedonya’da geçirdiğimiz tüm
zaman boyunca dışarıda, ormanda
uyuduk. Dahil olduğumuz grupta iki
yaşlı kadın vardı. Biri 55 diğer 65
yaşındaydı. Hemen yoruldular. Dağdan
geçmek çok zordu, özel kuvvet eğitimi
gibiydi. Bir kişi nehirden geçerken
neredeyse boğuluyordu, karanlıkta
önünü göremedi ve suya düştü. Diğeri
ayağını incitti. Bir noktada kadınlar
artık dayanamadı, tıbbi destek
alabilmek için polise teslim olduk.”
*Filistinli erkek, 32 yaşında, Bogovadja, Sırbistan,
Ocak 2015
MSF ekipleri, Balkanlarda zorlu ve tehlikeli
yolculuğun yarattığı sağlık sorunlarına sahip
hastaları tedavi etmektedir. Kış geldiğinde, sıcaklık düştüğünde, yağmurlar başladığında,
binlerce insan uygunsuz sınır alanlarında mahsur kalmaktadır. Bu zorlu koşullar, barınak ve
hijyen eksikliğinin bir sonucu olarak, Yunanistan, Sırbistan ve Slovenya’daki MSF ekipleri soğuk hava ve barınak eksikliğiyle bağlantılı tıbbi
koşulları tedavi etmektedir. Sırbistan’da MSF
tarafından sunulan tıbbi danışmanlıkların %80’i
zorlu yolculukla ilişkili koşullara bağlıdır, bunlar arasında solunum yolu hastalıkları (%42),
travma ve kas iskelet sistemi hastalıkları (%19)
ve deri hastalıkları (%9) bulunmaktadır.
Ağustos 2015’te Makedonya Yunanistan sınırını
kapattığında, MSF ekipleri birçoğu yaralı halde olan 406 hastayı tedavi etmiştir. 2015 Ekim
ayının ikinci yarısında, Slovenya’nın Hırvatistan
sınırındaki Brezice’deki MSF ekipleri ve Sırbistan’daki MSF ekipleri insanların soğukta dışarıda yatması nedeniyle temel olarak bitkinlik,
hipotermi, solunum hastalıkları, grip benzeri
semptomlar ve gastrointestinal hastalıkları tedavi etmiştir.
|46
“İnsanlar bizden genellikle duş alma
ve yıkanma talebinde bulunmaktadır.
Kişisel temizliğinizi sağlayamadığınızı
hissetmek alçaltıcı bir durumdur ve
fiziksel olduğu kadar psikolojik etkileri
de bulunmaktadır. İnsanlar tahammül
sınırlarına ulaşmış, bazıları bu sınırı
çoktan aşmış durumda. Buradaki
durum tek kelimeyle katlanılamaz.”
*MSF hemşiresi, Brezice, Slovenya, Kasım 2015
Yeni yönetmelikler birçok insanın Yunanistan’dan Makedonya’ya geçişini engellediği için,
Kasım 2015’te binlerce insan sınırda mahsur
kalmıştır. 18 Kasım - 13 Aralık arasında, Idomeni’deki MSF ekipleri 1.638 muayene hizmeti
gerçekleştirmiştir. Soğuk, yağmur, barınak eksikliği ve yetersiz yardım nedeniyle, tıbbi ekipler
13 hastaya hipotermi, bir hastaya soğuk yanığı,
yedi hastaya dehidrasyon tedavisi uygulamıştır.
Kliniğimize tıbbi bakım veya psikolojik destek
için başvuran on altı hasta ise Makedonya polisi
tarafından dövüldüklerini belirtmiştir.
Genelde olduğu gibi, yolculuğun yarattığı travma ve kapatılan sınırların oluşturduğu gerilim
insanların ruh sağlığını da etkilemektedir.
2015 Kasım ayının sonlarında, Idomeni’deki
psikologlarımız her geçen gün panik atak ve
kendi kendini yaralama girişimlerinin sayısında
artışa tanık olmuştur, bu durum sınırdaki insanların karşılaştığı kötü koşullar ve gelecekleri hakkındaki belirsizliğin bir sonucudur. Kasım 2015’te, Sırbistan’da, sağlık ekiplerimizin
düzenlediği 91 bireysel terapi seansında hastalar anksiyete (%33), akut duygusal reaksiyon
(%26) ve depresyon (%10) nedeniyle tedavi edilmiştir. Temmuz- Kasım 2015 arasında, Sırbistan’da ekiplerimiz tarafından düzenlenen grup
terapi seanslarına 1.573 kişi katılmış, 281 hasta
bireysel ruh sağlığı konsültasyonu almıştır. Bu
ikinci grubun üçte biri kadınlardan, %13’ü reşit
olmayan kişilerden oluşmaktadır ve dörtte biri
de çıkış noktalarında işkenceye maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
MSF’NİN BALKANLARDAKİ
SAĞLIK FAALİYETLERİ
minde, MSF 15 bin 244 muayene gerçekleştirmiştir.
Bunların %21’i kadınlar ve %8’i de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur.
1 Ocak - 27 Aralık 2015 tarihleri arasında, MSF ekipleri
Balkanlarda 40 binden fazla
muayene gerçekleştirmiştir.
MACARİSTAN
SIRBİSTAN
MSF Sırbistan’da Aralık 2014’ten beri faaliyettedir.
Farklı sınır bölgelerinde mobil klinikler çalışmakta,
ruh sağlığı desteği sunulmakta ve temel yardım
malzemeleri dağıtılmaktadır. Faaliyetlerimiz Makedonya, Macaristan, Bulgaristan ve Hırvatistan
sınırlarında ve Belgrad çevresinde sürekli değişen
koşullara uyum sağlamak için esnek ve mobil konumda tutulmuştur.
MSF Sırbistan - Makedonya sınırında Miratovac ve
Presevo’da çalışmakta ve mülteciler ve göçmenlere
sağlık desteği ve ulaşım hizmetleri sunmaktadır.
Karşılama merkezinin kurulduğu Presevo’da, MSF
mültecilerin yağmurdan korunması için çadırlar
ve tuvaletler inşa etmiştir. 16 Haziran 2015 - 9
Aralık 2015 döneminde, MSF 9 bin 184 muayene
gerçekleştirmiş, bunların %26’sı kadınlar ve %11’i
de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur.
Sırbistan - Macaristan sınırında küçük bir kasaba olan Subotica’da MSF insanların Macaristan
sınırını geçmeden önce durakladıkları eski bir
tuğla fabrikasında mülteci ve göçmenlere tıbbi
hizmetler sunmuş ve gıda dışı yardım malzemeleri dağıtmıştır. 5 Aralık 2014- 17 Eylül 2015 (projenin kapanışı) döneminde, MSF 3 bin 134 muayene
gerçekleştirmiştir; bunların %14’ü kadınlar ve %5’i
de beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur. Buna ek
olarak, 729 gıda dışı yardım kiti dağıtılmıştır.
Belgrad’da MSF ekipleri tren ve otobüs
istasyonlarına yakın konumda iki parkta mültecilere
tıbbi yardım sunmuştur. 17 Nisan 2015 - 15 Eylül
2015 (projenin devredilişi) döneminde, MSF 3 bin 950
muayene gerçekleştirmiş. Bunların %21’i kadınlar
ve %9’u beş yaş altı çocuklardan oluşmuştur.
Sırbistan - Hırvatistan sınırındaki Sid’de MSF’in
tıbbi hizmet sunan bir kliniği vardır ve yetkililer
tarafından oluşturulmuş yeni transit noktalarında
1.200 kişi kapasiteli geçici bir kış kliniğinin inşaatını
tamamlamaktadır. 17 Eylül 2015-5 Aralık 2015 döne-
2015 Eylül ayının başlarında MSF MacaristanSırbistan sınırında, günde yaklaşık 2 bin kişinin
Macaristan’a geçiş yaptığı Roszke’de bir mobil
klinik kurmuştur. MSF tıbbi ekipleri 690 kişiyi tedavi etmiştir, bunların 400’ü ilk dört günde tedavi
edilmiştir ve %60’ını çocuklar oluşturmaktadır. Zorlu ve tehlikeli yolculuk koşullarından bitkin düşen
kişiler çoğunlukla solunum problemleri ve uzun
yürüyüşlerin sebep olduğu enfeksiyonlu yaralardan
muzdariptir.
Sınırlar kapatılması insanların Sırp tarafında mahsur kalmasına neden olduğundan, MSF Horgos ve
Subotica’daki ekiplerini kuvvetlendirmiştir ve Roszke kampı boşaltıldığı için mülteciler Hırvatistan’a
taşındığında, MSF operasyonlarını Hırvatistan’a
taşımıştır.
HIRVATİSTAN
2015 Eylül ayının başları ile Kasım ayının başları
arasında, MSF ekipleri mültecilerin Macaristan’a
geçmeden önce bir gün geçirdikleri HırvatistanSırbistan
sınırında
Tovarnik
yakınlarındaki
Opatovac’daki transit kampında tıbbi hizmet
sunmuştur. MSF günde yaklaşık 5 bin kişinin
bulunduğu kampta bir klinik açmış ve aynı zamanda Bapsaka ve Sid de dahil olmak üzere farklı geçiş
noktalarındaki mültecilere hızlıca destek olmak için
mobil kliniklerden faydalanmıştır. Tıbbi ekipleri 4 bin
391 danışmanlık gerçekleştirmiştir, bunların birçoğu
solunum enfeksiyonları (soğuk, kötü yaşam koşulları
ve uzun yolculuk nedeniyle), mide bağırsak sorunları
ve cilt hastalıklarıdır. Hastaların büyük çoğunluğu
çocuktur.
SLOVENYA
20 Ekim 2015 ile Kasım ayının başları arasında, MSF
ekipleri Slovenya’nın Hırvatistan sınırındaki Brezice transit merkezinde Sağlık Bakanlığı’na destek
olmuştur. Günün yirmi dört saati tıbbi personel
Slovenya bölgesine giren kişilerin başta tükenmişlik,
hipotermi, solunum yolu enfeksiyonları ve grip
semptomları gibi sağlık sorunlarına tıbbi destek
sunmuştur. Ekim ayının sonlarında, Hırvatistan’dan
kalkan ve insanları doğrudan Avusturya - Slovenya
sınırına taşıyan tren seferleri düzenlenmiş ve bunun
sonucunda Brezice transit merkezi kapatılmıştır.
47|
Kış geldiğinde, mülteci ve göçmenlerin Balkanlar’daki hareketi yavaşladığında veya durduğunda, binlerce erkek, kadın ve çocuğun Avrupa’da iltica ve korunma talep etme hakkı
tehlikeye altına girmektedir. Sağlık ve emniyetleri ise daha fazla riske atılmaktadır.
Yolculuk sona erdi ama engelli parkura devam...
İlk varış ülkelerindeki yetersiz kabul koşulları nedeniyle mağdur olan yüzlerce mülteci ve
göçmen Batı Avrupa’ya ulaşana dek tehlikeli ve zorlu yolculuklarına devam etmektedir.
MSF faaliyetlerini devlet olanaklarının mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarını karşılamakla baş etmekte zorluk çektiği giriş ve transit ülkelerine yoğunlaştırmanın yanı sıra varış
ülkelerindeki durumu da yakından takip etmekte ve gerektiğinde destek sunmaktadır. Son
aylarda İsveç ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu giderek artan sayıdaki ülke yeni ulaşan mülteciler ve sığınmacılara gereken barınak, savunmasızlık değerlendirmesi ve ruhsal
sağlık desteği sunmakta zorluk yaşadıklarını açıklamıştı68. Aşağıda MSF’nin varış ülkelerindeki destek faaliyetlerine örnekler verilmektedir:
Avusturya: Hem transit hem de varış ülkesi olan Avusturya’nın 2015 yılında 80 binden fazla
iltica talebi alması beklenmektedir. Yetkililer bu popülasyonun ihtiyaçlarına yanıt vermek
için gereken kaynakları hazır etse de hala bazı boşluklar bulunmaktadır. MSF Avusturya
-Macaristan sınırında Nickelsdorf transit merkezinde üç hafta boyunca tıbbi destek vermiş
ve sonrasında Avusturya-Slovenya sınırında Spielfeld’deki transit sahasında Kızıl Haç’ı desteklemeye devam etmiştir. 2015 Aralık ayının sonlarında transit merkezindeki insan sayısı
azalmış, bu destek de sonlandırılmıştır. Graz’daki bir konaklama merkezinde MSF ekipleri
sığınmacılara ruh sağlığı hizmetleri sunmaya başlamıştır.
Fransa: 2015 Eylül ayının başlarında, Calais ve bölgedeki diğer küçük kasabalardaki göçmen
ve mülteci popülasyonundaki büyük artış neticesinde MSF “Medecins du Monde” ile güçlerini
birleştirmiştir. Orman ifadesiyle tabi edilen Calais’te popülasyon 6 bini aşmıştır ve kuruluşlar ve gönüllüler bu savunmasız gruba yardımcı olmakta zorluk yaşamaya başlamıştır.
Kamptaki korkunç yaşam koşullarıyla karşılaşan MSF, MdM sağlık faaliyetlerini desteklemeye başlamış ve hijyen, su tedarik ve temizlik faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Kasım ayından itibaren MSF aynı zamanda Pas de Calais bölgesindeki küçük kasabalarda ve mülteci ve
göçmenlerin elverişsiz koşullarda yaşadığı Dunkirk’te mobil klinikler kurmuştur. 2015 Kasım ayı ile Aralık ayının ortaları arasında bölgedeki MSF ekipleri 2 bin 172 tıbbi danışmanlık
gerçekleştirmiştir. Bunların bir çoğu solunum yolu enfeksiyonları, uyuz, hijyenik olmayan
koşullar ve soğukla bağlantılı hastalıklardan meydana gelmektedir.
Belçika: Belçika’daki yeni iltica başvurularının sayısı görece düşük kalsa da, yılın ikinci yarısında yaşanan artış yetkilileri hazırlıksız yakalamıştır. Eylül 2015’te sığınmacılara yardımdan sorumlu federal teşkilatın (FEDASIL) talebi üzerine, MSF Sijsele’de acil kabul merkezi
kurarak ülkedeki kapasiteyi desteklemiş ve dört mevcut merkezde kabul kapasitesinin artırılmasına katkıda bulunmuştur. MSF aynı zamanda diğer teşkilatların yürüttüğü ruh sağlığı
faaliyetlerini de desteklemiş ve kuruluş üyelerini mevcut inisiyatiflerde gönüllü yer almaya
teşvik etmiştir. Hükümet devam eden sığınmacı akınının ihtiyaçlarını karşılayamadığından
dolayı MSF Eylül 2015 ve Kasım 2015’te de müdahalede bulunmuş ve sokaklarda kalan sığınmacı ve göçmenlere barınak sağlamak için çabalayan sivil toplum inisiyatiflerine destek
sağlamıştır.
©
|48
© Alessandro Penso
49|
KRİZ KARŞISINDA
AVRUPA’NIN
BAŞARISIZLIĞI
2015 yılında Avrupa Birliği ve üye devletlerin
düzenlediği sayısız toplantı, konferans ve plana
rağmen, Avrupa’nın kendi bölgesindeki mülteci ve göç durumuna verdiği yanıt ancak büyük
bir başarısızlık olarak tanımlanabilir.
AB’nin verdiği yanıtın yalnız küçük bir bölümü
Avrupa’daki mülteci ve göçmenlerin insani
ihtiyaçlarına odaklanmıştır ve bunun da yalnız
küçük bir bölümünün uygulamaya geçirilmesi
kabul edilmiştir.
Finansman konusunda, AB’nin verdiği yanıt,
özellikle Yunanistan için, acil durumlara müdahale konusundaki bürokratik AB finansman
mekanizmalarının eksikliğinden etkilenmiştir.
Yunanistan aynı zamanda desteğini yalnızca 3
Aralık’ta talep ettiği sivil korunma mekanizması
gibi AB acil durum destek mekanizmalarının
etkinleştirilmesinde de yavaş kalmıştır. Bunun
sonucunda Yunanistan gibi ön saflardaki ülkelerde insani yardım için gerekli finansman eksik
kalmış ve bu boşluklara müdahale etmek isteyen STK’lar gereken finansmana ulaşamamıştır.
sağlamada önemli bir mekanizma olabilecek
bu süreç ciddi biçimde başarısızlığa uğramıştır.
Buna ek olarak, Yunanistan’daki yeniden
yerleştirme uygulamalarının da doğru şekilde
işleyen bir kabul sistemi olmadan başarılı olması
muhtemel değildir.
“Çocuklarımızı tüm bu risklere
maruz bırakıyoruz, soğuğa maruz
bırakıyoruz, çünkü birlikte olmamızın
tek yolu bu. Yeniden bir araya getirme
uygulamasının büyük bir yalan olduğu
ortaya çıkıyor. Başta yalnız erkekler
olmak üzere insanları reddetmeye
başladıklarını duyduk, bu nedenle bu
uygulamaya güvenmiyoruz.”
*Suriyeli kadın, 24 yaşında, bebeği ve akrabaları ile
yolculuk yapıyor, Sid, Kasım 2015.
Yer değiştirme ve yeniden iskan programları zorunlu hale getirilmemiştir ve ülkeler çoğunlukla
katılmayı reddetmiştir. 3 Kasım 2015 itibarıyla,
14 üye ülke, 160 bin tane Avrupa’da yeniden
yerleştirme talebi karşısında yalnızca 2 bin 284
yer sağlayabilmiş ve yalnızca 86 kişi İtalya’dan
etkili biçimde taşınabilmiştir69. Uzun idari
prosedürler, mültecilerin karşılaması gereken
gereksinimlerin çokluğu ve sürecin belirsizliği
nedeniyle insanların korumaya erişimini
© Alessandro Penso
|50
© Anna Surinyach
Bu raporda detaylı biçimde açıklandığı üzere
AB’nin bugüne dek gösterdiği çabanın büyük
bölümü kendi topraklarına ulaşan mülteci
ve göçmen akınını engellemeyi hedefleyen
caydırma tedbirlerine odaklanmıştır70. Avrupa’da
devam eden sayısı yüz binleri bulan mülteci ve
göçmen akınından da anlaşılacağı üzere, söz konusu caydırma tedbirleri etkili değildir ve yanlış
bir çözümdür- yalnızca insanları kaçakçılara ve
daha tehlikeli yollara itmektedir. Bu tedbirler ve
Suriye’nin dışındaki büyük mülteci kampları gibi
çıkış ülkelerine yardım götürme çabaları söz
konusu savunmasız insanların akınlarını azaltmak ve yolculuk öncesinde veya sırasındaki bu
kişilerin acil ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda hiçbir işe yaramamaktadır. Son dönemde
yapılan bir BMMYK anketine göre, Avrupa’ya
ulaşan Suriyelilerin çoğunluğu komşu kamplar
yerine doğrudan Suriye’den gelmektedir. Bu
kamplarda ihtiyaç duyulan insani yardım seviyesi artıyorsa, bu durum AB üye devletlerinin
sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır, ve
insani yardım tek başına Suriyeli mültecilerin
uzun süreli ihtiyaçlarını karşılamayacaktır.
Diğer iki endişe verici gelişme ise AB ve üye devletlerinin insani yardım fonlarını göç yönetim
aracı olarak kullanma ve mali ve siyasi teşvikleri
üçüncü taraf devletleri mülteci ve göçmenlerin Avrupa’ya gelişini engellemeye ikna etmek
amacıyla kullanma girişimleridir. Bu durum
örneğin Türkiye ve Afrika ülkeleriyle devam
eden görüşmeler açısından endişe vericidir.
51|
Geleneksel yardım sisteminin eksiklikleri ve yeni aktörlerin ortaya çıkışı
Avrupa’daki büyük mülteci ve göçmen patlamasına verilen yanıtın temel özelliklerinden biri MSF de dahil olmak üzere geleneksel yardım sisteminin Avrupa’daki yüz
binlerde mülteci ve göçmenin ihtiyaçlarına
yeterli biçimde yanıt vermesindeki başarısızlık olmuştur.
AB üye devletlerinin yardımları, yardım
sağlaması zorunlu olan BMMYK gibi BM
teşkilatlarının yardımları ve geniş ölçekteki
geleneksel yardım sistemi arasında koordinasyon sağlamada çok büyük bir başarısızlık yaşanmıştır. Hazırlık eksikliği, kaynak
eksikliği ve isteksizlikleri nedeniyle bazı
devletler yeterli insani müdahalenin yapılamamasında çok büyük bir paya sahiptir. Bu
konuda devletleri desteklemekle yükümlü BM teşkilatları bu boşluğu doldurmak
amacıyla operasyonel bir yanıt geliştirememiştir. BMMYK, Avrupa’da iltica konularında temel olarak teknik destek rolünde
olmasına rağmen, dünyanın diğer bölgelerinde üstlendiği rolün aynısını Avrupa’da
üstlenmediği için, tepki vermekte yetersiz
kalmıştır. Özellikle Yunanistan’da, BMMYK
koruma ve koordinasyon faaliyetleri son derece sınırlı kalmıştır ve hiçbir yetkili transit
kampların yönetimini üstlenmek istemediği
için, önemli kamp yönetimi faaliyetleri, gönüllüler veya STK’lar tarafından üstlenilmiştir.
Benzer şekilde, uluslararası STK’lar da Avrupa’da yolculuk yapan mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermede geç
kalmıştır. Bunun sebebi ilgili ülkelerdeki
operasyonel mevcudiyet eksikliği, ülkelerin
bu ihtiyaçlara teoride yanıt verebilecek olmasına rağmen isteksiz davranması, hareket halindeki insanlara yardım götürmede
yaşanan zorluklar veya isteksiz idarelerce
önlerine konulan engellerdir.
mobil haldeki popülasyonlara uyumlaştırmada zorluk yaşayan işbirliği gütmeyen devletler veya yetkililer tarafından engellenmesi
veya yer yer devletin sorumluluğunu üstlenmenin uygun olmaması nedeniyle sunduğu
destek hizmetleri bazı durumlarda mülteciler ve göçmenlerin ihtiyaçlarını yanıtlamada
yetersiz kalmıştır. Bu nedenle, MSF ve diğer
kuruluşların son dönemde yaşanan bu krizden çıkaracağı çok ders vardır.
Yerel ve uluslararası sivil toplum örgütleri,
aktivistler ve gönüllüler Avrupa’daki bu mülteci krizine verilen yanıtta ön saflarda yer
almış ve destek ve operasyonel faaliyetlerin
büyük bölümünü yönetmiştir. Devlet dışı bu
faaliyetlerin merkezinde on binlerce yardıma
muhtaç mülteci ve göçmene yardımcı olmak
amacıyla zaman ve para bağışında bulunmak
isteyen tüm dünyadan vatandaşların oluşturduğu kuvvetli dayanışma yer almaktadır.
Topraklarına ulaşan mülteci ve göçmenlerin acil korunma ve destek ihtiyaçlarına yanıt
vermenin çok uzağında kalan AB ve Avrupalı
hükümetler, sığınmacılara yönelik politikalar ve uygulamalarını örtüştürmede başarısız
kalmıştır. Avrupa’nın koruma ve insani yardım müdahaleleri insanların en temel ihtiyaçlarını karşılamada büyük oranda başarısız
olmuştur. Mülteci akınını Türkiye, Afrika ve
Suriye’nin komşu ülkeleri gibi diğer ülkelere
yönlendirmeye çalışan Avrupa bu savunmasız grupların sorumluluğunu üstlenmeyi reddetmiştir. Bunun doğrudan bir sonucu olarak
Avrupa sınırlarında kaos yaşanmaya devam
etmiş ve mülteciler ve göçmenler korunma,
destek ve saygın bir yaşam için hayatlarını riske atmaya devam etmişlerdir.
Durumdan etkilenen ülkelerin bir çoğunda
daha önceden beri faaliyette bulunan MSF
denizde ve Avrupa karayollarında mülteciler ve göçmenlere destek sağlayan başlıca
uluslararası sivil toplum kuruluşlarından
biri olmuştur. Ancak, bakım modellerini
© Alessandro Penso
|52
SONUÇ :
ACİL DEĞİŞİM ÇAĞRISI
“Tüm bunlardan sonra, her gün
defalarca öldüğümü hissediyorum.
Oğlumun büyüyünce bana ne diyeceğini
merak ediyorum: Neden beni bu kadar
tehlikeye attın, neden beni defalarca
ölümle burun buruna getirdin? Beni
kendi hayatını kurtarmak için gözden
çıkarmak mı istedin? Tabi ki istemedim.
Ya öldürülmesine izin verecektim
ya da onu bir ölüm yolculuğuna
çıkartacaktım”
*Suriyeli erkek, karısı ve altı yaşındaki oğluyla
Sırbistan’da ormanda yaşıyor. Ocak, 2015
2015 yılında Avrupa utanç verici bir biçimde, kıyı
ve sınırlarındaki mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermede başarısız olmuştur. İşkence ve şiddetten kaçan bir milyondan fazla insan
çaresizce korunma ve destek ararken, tüm bu
olumsuzlukları en az bekleyecekleri yerde, Avrupa’da, çok tehlikeli ve engelli bir süreçle baş
başa kalmıştır. Bu insanlara insanca davranma
ve muhtaç olanlara koruma sağlama sorumluluğunu yerine getirmek istediğini açıkça belirtmesine rağmen, Avrupa odak noktasını insani
yardımdan güvenlik hedefli yanıta çevrildiğinde,
bu insanlara da sırtını dönmüştür. Bu stratejinin bir parçası da mültecilerin Avrupa’daki hareketini suç unsuru haline getiren ve onları kanun dışı rotalar ve kaçakçıları kullanmaya iten
Dublin Yönetmeliği ‘dir. Avrupa iltica sisteminin
merkezindeki ilk giriş ülkesi kuralı bu krize büyük ölçüde katkıda bulunmuş ve geçici olarak
Almanya ve İsveç hariç olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesinin bu insanlar için sorumluluk üstlenmesine izin vermemiştir. Yasal ve hukuki iltica
ve göç yolları kapatılan sınırlar, çitler, şiddet ve
ihmal ile engellenmiştir.
Yanlış yönlendirilen “çekim faktörü” oluşturma
korkusu Avrupalı devletlerin müdahalelerini
felce uğratmıştır. İnsanları kurtarma ve karşılama koşullarını iyileştirmenin daha fazla insanı
Avrupa’ya göç etmeye teşvik edeceği argümanı
yalnızca yanlış olmakla kalmayıp aynı zamanda,
her şeyden öte tehlikelidir. Savaştan, insan haklarının ihlalinden ve şiddetli yoksulluktan kaçan
insanlar devletler onları durdurmaya çalışsın
veya çalışmasın Avrupa’ya ulaşma girişimlerine
devam edecektir. Onlara yardımcı olmaktan kaçınmak yalnız daha fazla engel, daha fazla acı ve
denizde ve transit sırasında daha fazla ölüme yol
açmaktadır.
Avrupa’nın destek eksikliği ve göç konusunda
getirdiği sınırlamalar, mülteci ve göçmen akınını engellemekten çok uzak kalmış, insanları,
kaçakçılara ve Akdeniz ve Ege’deki son derece tehlikeli rotalara başvurarak, sağlıklarını ve
hayatlarını riske atmaya zorlamıştır. İnsanların
çaresizliklerinden faydalanan kaçakçılar Avrupa’nın utanç verici sınırlayıcı göç politikalarının
vahşi ve suistimal edici bir yan ürünüdür.
2015 yılı boyunca İtalya, Yunanistan, Balkanlar
ve Batı Avrupa’da denizdeki MSF ekipleri söz
konusu politika sebepli tehlikeli ve travmatik
yolculuklarla ilişkili koşullar nedeniyle mülteci ve göçmenlere tedavi uygulamıştır. Ekiplerimiz gece gündüz durmaksızın tıbbi danışmanlık
sunmaya, temel yardım malzemeleri dağıtmaya,
geçici acil durum barınakları inşa etmeye, su ve
temizlik hizmetleri sunmaya devam etmektedir.
Ancak bir tıbbi insani yardım kuruluşu olarak
MSF çözümün anahtarını elinde tutmamaktadır
ve bu sınırlayıcı politikaların mülteci ve göçmenlerin yalnızca refahı ve sağlığı üzerindeki sonuçlarını hafifletebilmektedir.
Harekete geçebilecek olan ve geçmesi gereken
Avrupa ve üye devletlerdir. Avrupa üye devletlerinin uluslararası ve Avrupa mevzuatı uyarınca
iltica talep eden insanlara karşı açık sorumlulukları bulunmaktadır. Aynı şekilde, her bir insa-
53|
nın hukuki statüsünden bağımsız olarak denizde
kurtarılması, saygın bir muamele görmesi ve
iltica prosedürlerine etkili biçimde erişebilmesi
gerekmektedir.
İstanköy Adası’nın rıhtımında bir sonraki gemiyi
bekleyen Afgan aile
Ancak bugüne dek Avrupa’nın bu krize verdiği
yanıt mülteci ve göçmenlerin temel hakları ve
saygınlıklarını ve aynı zamanda temel insani değerler ve insan haklarına saygıyı ihlal etmiştir.
Savunmasız insanları insani değerlere saygılı
karşılama koşullarından mahrum bırakarak ve
insanları savunmasızlık ve zulüm riski yerine
uyruklarına dayalı olarak engelleyerek veya geri
göndererek Avrupalı devletler uluslararası mülteci ve insan hakları kanunlarının temellerini
yıpratmışlardır.
2016 yılında da insanların Avrupa’da destek ve
korunma aramaya devam etmesi muhtemel olduğundan, Avrupa’nın bu engelli süreci ortadan
kaldırma ve çaresiz koşullardan kaçan mülteciler ve göçmenlere destek ve aynı zamanda güvenli ve yasal geçiş yolları sunma vakti gelmiştir.
“Biliyor musunuz, mülteci olarak
karşılaştığımız sorunları futbol
şampiyonasına benzetiyorum, finale
varmadan önce aşmanız gereken çok
aşama var. Avrupa bu aşamaları o
kadar zorlaştırıyor ki; insanlar çaresiz
hissediyor. Bu insanları defalarca geri
çeviriyorlar, bazı yaralanıyor, bazıları
yolda ölüyor veya yolculuğu bırakıyor.
Finale çıkabilirseniz, çok şanslısınız
demektir. Yeniden güvende hissetmek
bu kadar zor olmamalı...”
*Filistinli erkek, 32 yaşında, Sırbistan
© Alessandro Penso
|54
Bu yüzden AB ve Avrupa
devletleri acilen;
•İltica talebinde bulunan insanlara hızlı
biçimde emniyetli ve yasal kanallar sunmalı,
özellikle sığınmacıların Türkiye ve Yunanistan arasındaki Evros kara sınırı da dahil
olmak üzere karasal sınırlarda sığınma
başvurusunda bulunmalarına izin vermelidir. Bu zorunluluk aynı zamanda ailelerin
yeniden bir araya getirilmesi, insani yardım
amaçlı vize verilmesi ve vize, ikamet ve
taşınma gereksinimlerinin basitleştirilmesi
gibi hukuki giriş programlarının daha geniş
ölçüde kullanılmasını içermektedir.
•Yasadışı göçmenlik ve kaçakçılık ağlarına
yönelik talebin azaltılması için yasal göç
yolları oluşturmalıdır.
•Denizde hayat kurtarmak için Avrupa,
kararlı bir arama kurtarma mekanizması
oluşturmalıdır. Bu operasyon, ileriye yönelik bir biçimde kalkış noktalarına mümkün
olduğunca yakın konumda olan ve zor duruma düşen tekneleri aramalı ve tıbbi bakım
ve hassasiyet değerlendirmesi gibi insani
karşılama prosedürlerinin uygulamada
olduğu önceden belirlenen karaya çıkma
noktalarını içermelidir.
•Yalnız caydırma tedbirlerinin yerine AB
standartlarına uygun olarak karşılama
uygulamalarına yatırım yapmalıdır. Avrupa
bir kale yaklaşımından sınırlarına ulaşan
kişilerin başta tıbbi ve zihinsel sağlık
ihtiyaçları olmak üzere belirli ihtiyaçları ve
hassasiyetlerine yanıt vermek üzere tasarlanan bir kabul yaklaşımına geçmelidir.
•Doğru şekilde işleyen ortak bir Avrupa
sığınma sisteminin eksikliğinde, AB içi yer
değiştirme programlarına ve AB içerisinde
emniyetli bir geçidin sağlanmasına daha
kuvvetli biçimde yatırım yapmalıdır.
•Devlet görevlilerinin neden olduğu şiddet
ve suistimale son vermelidir.
55|
SON NOTLAR
1.
UNHCR, Global Trends, Force Displacement in
2014, http://www.UNHCR.org/556725e69.html#_
ga=1.264299530.4
2. European Commission, A Common European Asylum
System, 2014, http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/elibrary/docs/ceas-fact-sheets/ceas_factsheet_en.pdf
3. European Commission, Communication From The Commission To The European Parliament, The Council,
The European Economic And Social Committee And The
Committee Of The Regions, A European Agenda On
Migration, 13 May 2015, http ://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/
background-information/docs/communication_on_the_
european_agenda_on_migration_en.pdf
4. European Commission, European Agenda on Migration–
Legislative documents, http://ec.europa.eu/dgs/homeaffairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/
proposal-implementation-package/
5. European Commission, Press Release : Meeting on the
Western Balkans Migration Route : Leaders Agree on
17-point plan of action, 25 October 2015, http://europa.eu/
rapid/press-release_IP-15-5904_en.htm
6. European Council, Justice and Home Affairs Council, 20
July 2015, http://www.consilium.europa.eu/en/meetings/
jha/2015/07/20/
7. European Commission, Press Release: Managing the
refugee crisis : Immediate operational, budgetary and
legal measures under the European Agenda on Migration,
23 September 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_IP- 15-5700_en.htm
8. European Commission, Communication From The Commission To The European Parliament And To The
Council - EU Action Plan On Return, 9 September 2015,
http ://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-wedo/
policies/european-agenda-migration/proposalimplementation- package/docs/communication_from_ the_ec_to_
ep_and_council_-_eu_action_plan_on_return_en.pdf
9. European Commission, Press Release , A European
Border and Coast Guard and Effective Management
of Europe’s External Borders, December 2015, http://
ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/
securing-eu-borders/legal-documents/docs/communication_-_a_european_border_and_coast_guard_and_effective_management_of_europes_external_borders_en.pdf
10. Güven Fonu, Lübnan, Ürdün, Türkiye, Irak ve Mısır’daki
mültecilere destek projelerine odaklanır. Faaliyetler genellikle temel sosyal hizmetleri ve “ekonomik dirençliliği”
desteklemeyi hedef ler. 2014’te karar alınan günden bu
yana aktarılan toplam miktar 610 milyon Euro’dur. Bunun
570 milyon Euro’su Komisyon bütçesinden gelir ve 40
milyon Euro’su üye ülkelerin katkısından oluşur. Avrupa
Komisyonu, Suriye krizi için AB Bölgesel Güven Fonu,
http://ec.europa.eu/enlargement/neighbourhood/countries/syria/madad/index_en.htm
11. Yalnızca Afrika ülkelerini etkileyen mülteci müdahalesinin
öncelikli parçası olarak ortaya konan bu fon, “göçlerin
temel sebeplerini ele alan” bir kalkınma fonudur. Avrupa
Kalkınma Fonu üzerinden, Komisyon tarafından toplamda 1,8 milyar Euro olarak taahhüt edilmiştir. Toplam
miktarın 0,2 milyon Euro’su AB üye ülkeleri tarafından
sağlanmıştır. Afrika Boynuzu ve Sahel Kuşağı dirençlilik
programları (çoğunlukla beslenme ve geçim desteği)
|56
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
aracılığıyla destek verilen program tiplerini temel alacaktır- European Commission, Post : €1.8 billion Trust Fund
for Africa to improve stability and address root causes
of irregular migration flows, 11 September 2015, https://
europa.eu/eyd2015/en/european-union/posts/trust-fundafrica
Türkiye’nin mülteci müdahalesine katkı olarak AB tarafından sunulan 3 milyar Euro, Türkiye için Mülteci Tesisi’nin yasal dayanağıdır. Komisyon toplamda 500 milyon
Euro sunmuş, AB üye ülkeleri de 2,5 milyar Euro sözü
vermiş ancak henüz fonu aktarmamıştır. Press release:
EU-Turkey Cooperation : A €3 billion Refugee Facility
for Turkey, 24 November 2015, http://europa.eu/rapid/
press-release_IP- 15-6162_en.htm
http://www.africa-eu-partnership.org/en/newsroom/upcoming-events/valletta-summit-migration
European Commission, Press Release : EU-Turkey Cooperation : A €3 billion Refugee Facility for Turkey, 24 November 0215, http://europa.eu/rapid/press-release_IP15-6162_en.htm
MSF, Editorial: Migration: Search and Destroy does not
save lives, 29 Mai 2015, http://www.msf.org/article/migrationsearch-and-destroy-does-not-save-lives
UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/
regional.php
Türkiye’nin Bulgaristan ve Yunanistan ile olan kara sınırları kapatılmıştır. Yeni bir ülkeye yerleştirme ve Avrupa’da
ailelerin bir araya getirilmesi gibi yasal uygulamalar azaltılmıştır (European Union Agency for Human rights, Legal
entry channels to the EU for persons in need of international protection: a toolbox, http://fra.europa.eu/sites/default/files/fra-focus_02-2015_ legal-entry-to-the-eu.pdf)
UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/
regional.php
UNHCR, Refugees/Migrants Emergency Response –Mediterranean, http://data.UNHCR.org/mediterranean/
regional.php
UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update
#8, 23 - 29 October 2015
UNHCR, Refugees/Migrants Emergency response in the
Mediterranean, 2 November 2015
UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update
#8, 23 - 29 October 2015
UNHCR, Mediterranean takes record as most deadly stretch of water for refugees and migrants in 2011,
Briefing Notes, 31 January 2012, http://www.UNHCR.
org/4f27e01f9.html
UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update
#8, 23 - 29 October 2015
UNHCR, Press Release : Mediterranean Crisis 2015 at six
months : refugee and migrant numbers highest on record, 1 July 2015 http://www.UNHCR.org/5592b9b36.html
MSF, Field News: MSF Trains Tunisian Fishermen in
Saving Lives at Sea, 31 August 2015, http://www.
doctorswithoutborders.org/article/msf-trains-tunisianfishermen-saving-lives-sea
MSF, Field News : MSF Saddened by Loss of Life During
Argos Ship Rescue, 16 June 2015, http://www.
doctorswithoutborders.org/article/msf-saddened-loss-lifeduring-argos-ship-rescue
28. The Guardian, At least 29 migrants die of hypothermia
after Italian coastguard rescue, 9 February 2015, http://
www.theguardian.com/world/2015/feb/09/migrants-diehypothermia- italian-coastguard-rescue-libya-lampedusa
29. HRW, Greece: Attacks on Boats Risk Migrant Lives: Masked Assailants Attack, Disable Boats, Abuse
Passengers, 22 October 2015, https://www.hrw.org/
news/2015/10/22/greece-attacks-boats-risk-migrant-lives
30. Şu anda Avrupa’ya geçmek isteyen Suriyeliler için en
büyük kapı Yunanistan’dır.
31. UNHCR, Greek data snapshot, 20 November 2015, http://
data.UNHCR.org/mediterranean/country.php?id=83/greece/)
32. Bu ziyaretlerin bazıları, 26 Mayıs’ta Göç Delegesi Dimitris Avramopoulos’un Atina ziyareti, 3-4 Eylül’de Başkan
Yardımcısı Frans Timmermans and Dimitris Avramopoulos’un Atina ve İstanköy ziyareti, 15-16 Ekim’de Dimitris
Avramopoulos ve Lüksemburg Dışişleri, Avrupa İşleri ve
Göç ve Sığınma Bakanı Jean Asselborn’un Atina ve Midilli
ziyareti ve Avramopoulos’un 4 Kasım’daki Atina ziyaretidir.
33. UNHCR, Daily estimates – Greece, 7 December 2015,
http://data.UNHCR.org/mediterranean/country.
php?id=83/greece/
34. European Commission, Press Release: State of Play:Measures to Address the Refugee Crisis, 4 November
2015, http://europa.eu/rapid/press-release_IP-15-5958_
en.htm
35. Kara Tape’deki yaşam koşullarına dair beyanlara ulaşmak için: http://www.msf.org/article/greece-testimonies-migrantsand-asylum-seekers-lesbos
36. Suriyeliler’e öncelik verildiği için Suriyeliler genellikle
daha kısa süreli kalmaktadır.
37. Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in uluslararası korumaya başvuranları karşılama prosedürlerine ulaşmak
için (Yönerge 2013/33/EU): http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX :32013L0033
38. MSF, EU and Greece turn their backs on refugees arriving
at Greek islands, December 2014, http://www.msf.org/
article/eu-and-greece-turn-their-backs-refugeesarriving-greek-islands
39. Cfr. Commissione Nazionale per il diritto di Asilo: http://
www.interno.gov.it/sites/default/files/quaderno_statistico_per_gli_anni_1990_2014.pdf
40. UNHCR, Europe’s Refugee Emergency Response, Update
#8, 23 - 29 October 2015
41. 10 Ekim 2015 verileri: Geçici yapılarda 70 bin 918 yer
(CAS), mülteci ve sığınmacıların karşılanması için ayrılan yapılarda 21 bin 814 yer (ikincil kabul merkezleri
- SPRAR), devletin sığınmacılar için kabul merkezlerinde
7 bin 290 yer (CARA) ve alıkoyma ve geri gönderme merkezlerinde 464 yer (CIE). İtalya’da göçmen ve mültecilerin
karşılama prosedürlerine dair rapor: İtalyan MOI tarafından Ekim 2015’te yayınlandı - http://www.libertaciviliimmigrazione.interno.it/dipim/export/sites/default/it/assets/
pubblicazioni/Rapporto_accoglienza_ps.pdf
42. Piano di Contingenza Sanitario Regionale Migranti. Acil
Durum Planı, göçmen ve mültecilerin karaya ayak bastığı
noktalarda koordine bir müdahale gerçekleştirebilmek
için bölgesel kamu sağlık kuruluşlarının sorumluluklarını
tespit etmeyi ve bu noktalarda sağlanan hizmetlerin or-
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
57.
58.
ganizasyonunda yer alan kuruluşların her birinin rolünü
belirlemeyi amaçlar.
İtalyan İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “Hotspot
Roadmap”’te (Sıcak Nokta Yol Haritası) belirtildiği gibi.
CAS (Olağandışı Karşılama Merkezleri): Bakanlık emriyle
Haziran 2014’te belgesiz göçmen ve sığınmacıların kalabalık gruplar halinde ülkeye girişini yönetmek amacıyla
kurulan merkezler. Şu anda CARA (Mülteci Akademisyenlere Yardım Konseyi) kapsamındaki sığınmacılar için
kullanılmaktadır.
Aynı zamanda Sudanlı, Etiyopyalı (Amhara ve Oromo) ve
Nijeryalı.
Aile ve arkadaşlarıyla irtibata geçmeden önce genellikle
birkaç gün dinlenirler. Yolculuklarının bir sonraki adımına
dair faydalı olacak bilgiler edinmeye çalışırken, bir yandan bilet alabilmek için para gelmesini beklerler.
Mayıs 2015’te Roma’daki Ponte Mammolo’daki resmi
olmayan yerleşkenin dağıtılmasının ardından belli sayıda
göçmen ve mülteci (yerleşik ve hareket halinde olanlar)
gönüllüler tarafından yürütülen Baobab Merkezi’ne veya
son zamanlarda İtalyan Kızıl Haçı’nın geçici çadır kampı
kurmuş olduğu Roma’daki bir tren istasyonunun arkasında yer alan Tiburtina Bölgesi’ne taşındı.
IOM, Situation Report : Europe / Mediterranean Migration
Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/
default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf
IOM, Interagency Operational Update, 2_16 November
2015, http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/
resources/InteragencyOperationalUpdate3-16Nov.pdf
IOM, Situation Report: Europe / Mediterranean Migration
Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/
default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf
IOM, Interagency Operational Update, 2_16 November
2015, http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/
resources/InteragencyOperationalUpdate3-16Nov.pdf
IOM, Situation Report: Europe / Mediterranean Migration
Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/
default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf
Republic of Slovenia, Press Release : Slovenia has received 200,000 refugees to date, 13 November 2015, http://
www.vlada.si/en/media_room/government_press_releases/press_release/article/slovenia_has_received_200000_refugees_to_date_56970/
IOM, Situation Report : Europe / Mediterranean Migration
Response, 12 November 2015, https://www.iom.int/sites/
default/files/situation_reports/file/Europe-Med-Migration- Response-Sitrep7-12Nov2015.pdf
VOA, Macedonia Allows Migrants to Legitimately Transit
Country , 18 June 2015, http://www.voanews.com/content/macedonia-migrants-asylum-law/2828577.html
UNHCR, Press Release : UNHCR launches appeal to aid
refugees as winter hits Europe, 5 November 2015, http://
data.UNHCR.org/mediterranean/flash_read.php?ID=56
ACAPS, The Balkans: Asylum Seekers, Migrants, and
Refugees in Transit, Briefing Note Update, 17 November
2015
ACAPS, The Balkans : Asylum Seekers, Migrants, and
Refugees in Transit, Briefing Note Update, 17 November
2015
57|
59. The New York Times, Closing the Back Door to Europe,
16 October 2015, http://www.nytimes.com/interactive/2015/09/15/world/europe/migrant-borderseurope.
html?_r=0
60. See Frontex, FRAN Quarterly Q3 report, July-September 2014, http://frontex.europa.eu/assets/Publications/
Risk_Analysis/FRAN_Q3_2014.pdf
61. MSF, Migration: MSF receives 10 people with wounds
from Macedonian stun grenades, 21 August 2015, http://
www.msf.org/article/migration-msf-receives-10-peoplewounds- macedonian-stun-grenades
62. CNN, Refugee crisis: Hungary uses tear gas, water cannons on migrants at border, 16 September 2015, http://
edition.cnn.com/2015/09/16/world/europe-migrant-crisis/
63. The Independent, Refugee crisis : Hungary closes Croatian border to refugees ‘from midnight’, 16 October
2015, http://www.independent.co.uk/news/world/europe/
refugee-crisis-hungary-closes-croatian-border-torefugees-from-midnight-a6697071.html
64. BBC, Migrant crisis: Trapped in no-man’s land at the
Croatia/Serbia border, 19 October 2015, http://www.bbc.
com/news/world-europe-34577506
65. Reporters Without Borders, RSF condemns Croatian
police violence against foreign journalists, 21 October
2015, http://en.rsf.org/croatie-rsf-condemns-croatianpolice-21-10-2015,48465.html
66. Channel Four News, Migrants cross through freezing water in the dead of night, 21 October 2015,
https://www.facebook.com/Channel4News/videos/10153292236781939/?fref=nf
67. BBC, Migrant crisis: Huge registration queues on Serbia-Macedonia border, 8 September 2015, http://www.
bbc.com/news/world-europe-34183456
68. The Local, Sweden can no longer guarantee refugee beds, 5 November 2015, http://www.thelocal.
se/20151105/sweden-urges-refugees-to-stay-in-germany
69. IRC, Urgent Humanitarian Action Needed on European
Refugee Crisis - International Rescue Committee Briefing, 4 November 2015, http://www.rescue.org/press-releases/urgent-humanitarian-action-needed-european-refugeecrisis-international-rescue-commit
70. Bu gibi ölçütler sınır kontrolleri ve devriyelerin artırılması, dönüşe odaklanılması ve kaçakçılıkla mücadeleyi
içerir.
71. ECRE, Dublin Regulation, http ://www.ecre.org/topics/
areas-of-work/protection-in-europe/10-dublin-regulation.html
|58
İLETİŞİM
MSF TÜRKİYE
Gaziosmanpşa Mah.
Boğaz Sokak, No: 5/8
Çankaya/ANKARA
MSF İSTANBUL ŞUBESİ
General Asım Gündüz Cad.
No: 37/4
Kadıköy/İSTANBUL
MSF GAZİANTEP ŞUBESİ
Değirmiçem Mah.
İmam Hüseyin İncioğlu Cad.
No:5
Şahinbey/GAZİANTEP
MSF KİLİS ŞUBESİ
Albay İbrahim
Karaoğlanoğlu Mah.
Kazım Karabekir Cad.
No: 12
Merkez/KİLİS
MSF URFA ŞUBESİ
Karşıyaka Mah. 4002. Sok.
Neval Apt. No: 13
Karaköprü/ŞANLIURFA
MSF HATAY ŞUBESİ
Fevzi Çakmak Mah.
Kurtuluş Cad. No:80
Merkez/HATAY
www.sinirtanimayandoktorlar.org
[email protected]
+90 312 441 05 30
MSFTurkiye
MSF_Turkiye
TASARIM:
www.okidokidesign.net
Yesmine Sliman Lawton
T +32 477 868 893
Médecins Sans Frontières Dupré Street 94
1090 Brussels - Belgium | www.msf.org

Benzer belgeler