HF104 - Hayatım Futbol

Transkript

HF104 - Hayatım Futbol
Artık daha çok karşınızdayız
Yayın Koordinatörü
İlker Yılmaz
Editörler
Emre Çelik
Rafet Baran Eryılmaz
Yazarlar
Emre Özcan
Erman Yaşar
Fırat Topal
Salih Demirci
Tanju Eren
Hayatım Futbol 2,5 yıl önce ortaya atılan bir fikirle tekrar
filizlenirken söyleyeceğimiz çok şeyimiz vardı. 100’ü aşkın
sayısında polemikten uzak, bilgilendirici ve öğretici olmaya
çalıştık. Bilgiye değer vermeyen, empati ve sorumluluk
taşımayan, spekülatif yayınlarla bırakın futbol kültürünü
beslemeyi, oyunun kendi içinde yaşattığı adilane, temiz ve güzel
ruha da zarar vermeyi tercih edenlere karşı farklı şeyler ortaya
koymaya çalıştık. Geldiğimiz noktada yayınlarımıza sadece
iPad dergisi olarak devam etmeyeceğimizi memnuniyetle
bildirmiş olalım. Totemspor.com ile yaptığımız benzersiz işbirliği
çerçevesinde bizleri daha sık ve yakından takip etme şansı
bulacaksınız.
Hayatım Futbol bu haftaki sayısında Dünya Kupası’na kalan
11 bilet için yarışan takımları kapağına taşıdı. Ayrıca, sona eren
U17 Dünya Kupası’nda göze batan geleceğin yıldızları, spor
yapıp sağlıklı yaşamalarına rağmen kalbinden rahatsızlanan
teknik adamları, altyapının Avrupa’daki devlerinin İstanbul’daki
konferansından izlenimleri ve her oyunu heyecan yaratan
Football Manager 2014’ün incelemesini okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar,
İlker Yılmaz
[email protected]
[email protected]
#104 BU SAYIDA
Play-off heyecanı
Dünya Kupası’na giden yolda kalan 11 bilet kimin olacak
Elması parlatanlar İstanbul’da
Avrupa’nın altyapı devleri Galatasaray Üniversitesi’ndeydi
Kalbini seven antrenör olmasın
Ersun Yanal’ın rahatsızlığı akıllara kalp sorunu
yaşayan diğer isimleri getirdi
Kralların oyunu Football Manager
Futbolseverlerin vazgeçilmez tutkusunun 2014 versiyonu çıktı
Turnuvanın ardından...
U-17 Dünya Kupası’nda öne çıkan yıldız adayları kimlerdi?
Kısa Pas
HF104
MADDi-MANEVi
ŞAMPiYON
Bayern Münih 2012-13 sezonunda kulüp tarihinde
ilk kez ‘üçleme’ zevkini tattı. Bundesliga
şampiyonluğu ve Almanya Kupası zaferinin
yanına Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu da
ekleyen Der Rekordmeister, aynı zamanda mali
açıdan da harika bir yıl geçirdi. 2012-13 mali yılı
rakamları açıklandığında Bayern’in gelir kaleminde
432,8 milyon avro yazıyor ki bu 2011-12 dönemi
ile karşılaştırıldığında 100 milyon avroluk bir artış
anlamına geliyor. Sadece Real Madrid, Barcelona
ve Manchester United, Bayern’den daha fazla
gelir elde ettiler (sırasıyla 521, 500 ve 435 milyon
avro) ancak bu üç kulübün ciddi anlamda büyük
borçları varken Bayern’in böyle bir derdi olmaması
onları Avrupa futbolunda geçtiğimiz yılın her iki
açıdan rakipsiz markası olmasını sağladı. Geçen
yıla oranlar net kârın da 11,1 milyon avrodan
14 milyon avroya yükseldiğini ekleyelim. Tabii
gelirlerde artış olurken giderlerde de gözle görülür
artışlar gerçekleşti. Örneğin futbolcu maaşları
165,6 milyon avrodan 202,3 milyon avroya fırladı.
Bayern’in 223 bin 985 üyesi mevcut ve dünya
üzerinde bu rakamın üzerine çıkan tek bir kulüp
var, o da Portekiz’in Benfica kulübü.
Kısa Pas
HF104
YETiŞ YA RENÉ YETiŞ YA
MEULENSTEEN
René Meulensteen, Hollanda futbolunun perde
arkasındaki kahramanlarındandır. Hollanda’nın
ikinci adamları önemlidir aslında. Avram Grant,
Chelsea ile Şampiyonlar Ligi finaline giderken
yanında Henk ten Cate oturuyordu ki Ten Cate
bugünün Barcelona’sının temellerinin atıldığı
söylenen Frank Rijkaard döneminde de yine
yardımcılık koltuğundaydı. Meulensteen de böyle
bir adam. Manchester United, 2007’den itibaren
Premier Lig şampiyonlukları, Şampiyonlar Ligi
şampiyonluğu ve FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı
kazanırken Sir Alex’in yanındaki teknik ekibin en
önemli adamlarındandı. Kulüpteki ilk yıllarında
görevi, Geliştirme Antrenörü olarak, çocuk yaştaki
yıldız adaylarınave ailelerine kendilerini bekleyen
gelecek ve United’ın felsefesini açıklamaktı.
David Moyes kendi teknik ekibini Everton’dan
Trafford’a getirdiğinde görevden ayrıldı. Anzhi’de
Hiddink’in yanına gitti ama Rus kulübündeki
para musluklarının kapanmasıyla gelen köklü
değişikliklerde kellesi alınanlardan oldu. Kellesi
gideceği konuşulanlardan, vatandaşı Martin Jol’un
yardımına koştu şimdi de. Premier Lig’de kötü
günler geçiren Fulham, hocayı göndermek yerine
(şimdilik) bir futbol aklı daha getirdi kulübeye.
Tabii spekülasyon Jol’un yerine getirileceğine kadar
gider, Fulham’ın yeni sahibi Pakistanlı Shahid Khan
Hollandalılara ne kadar sabredecek göreceğiz.
Erman Yaşar
Dünya Kupası
HF104
Rövanşı formaliteye çevirdiler
Uruguay-Ürdün
Ürdün’de kimse takımın buralara kadar gelmesini
dahi beklemiyordu ama grup aşamasındaki
tarihi Japonya ve Avustralya galibiyetleri üzerine
Asya play-off’unda Özbekistan karşısında
gerçekleştirdikleri sürpriz onların Dünya Kupası
rüyalarını sürdürmelerini sağladı. Ürdün’de
gözler elemelerde 18 maçta 7 gol atarak takımı
sürükleyen Ahmad İbrahim’in üzerindeydi.
Yeni Zelanda-Meksika
Meksika, milli takımlar açısından en kaotik
dönemlerinden birini yaşayarak Yeni Zelanda
ile oynayacağı play-off eşleşmesine hazırlandı.
CONCACAF son eleme grubunda herkesi hayal
kırıklığına uğratan yeşil-beyazlılar, geride kalan
2,5 aylık dönem içerisinde dört kez teknik
adam değişikliğine giderek ve son beş eleme
karşılaşmasına dört farklı teknik adamla çıkarak
ilginç bir rekora da imza attılar.
Yeni Zelanda ise yaklaşık bir yıldır play-off
turundaki rakibini bekliyordu. Okyanusya
temsilcisi, Avustralya’nın Asya Futbol
Konfederasyonu’na dahil olmasının ardından
2010’da ilk kez Bahreyn ile play-off oynayarak
Dünya Kupası’na katılma hakkını elde etmişti. Yeni
Zelanda bu sefer ise zorlu bir rakiple dünya kupası
vizesi almak için mücadele etti.
Meksika, Azteca Stadı’nda ağırladığı Yeni Zelanda
karşısında ilk maçı 5-1 kazanmayı başardı. 20
Kasım’da TSİ 08.00’de Yeni Zelanda’nın başkenti
Wellington’da oynanacak maça da oldukça rahat
çıkıyorlar.
Dünya Kupaları’nda iki kez kupayı kaldıran son
Dünya Kupası’nda da yarı final oynayan Uruguay
için elemeler büyük hayalkırıklığıydı. Özellikle
öldürücü hücum gücüyle dikkat çeken Oscar
Tabarez’in öğrencileri, Ürdün’de oynanan ilk maçta
rakibi adeta perişan etti.
İlk 20 dakika beklenen görüntüsünden uzak olan
Uruguay, ilk yarıyı 2-0 önde kapatmayı başarırken
ikinci yarıda Ürdün’ün giderek artan umutsuzluğu
70’ten sonra sağnak gol yağışına sebep oldu
ve konuk ekip Montevideo’ya 5-0’lık galibiyetle
döndü.
Rafet B. Eryılmaz
Dünya Kupası
HF104
İzlanda - Hırvatistan
JENERASYON SAVAŞLARI
Tarihinde ilk defa büyük bir turnuvaya katılma hayali kuran genç ve dinamik
İzlanda, Hırvatistan’ın son demlerini yaşayan altın jenerasyonunu geçmek istiyor.
Yugoslavya’nın parçalanmasının ardından istikrarlı
bir şekilde büyük turnuvalarda boy gösteren
Hırvatistan, 2010 Dünya Kupası’na katılamayarak
büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Euro 2012’den
sonra Slaven Bilic’in görevden ayrılmasıyla
federasyon, “Ama arkadaşlar iyidir” mottosuyla
hareket etmiş olacak ki Fransa 98 kadrosunun bir
başka elemanı Igor Stimac’ı getirmeyi kararlaştırdı.
Stimac, 2014 Dünya Kupası elemelerine iyi
başlasa da son grup maçlarına doğru oynanan
kötü futbol grubu ancak ikinci sırada bitirmelerine
yetti. Lihtenştayn’ı zorlanarak 3-2 yenen takım,
son iki maçında Belçika ve İskoçya’ya mağlup
olunca alınan play-off biletine bakılmadan yollar
ayrıldı. Seri başı olarak kuraya katılan Hırvatların,
iki maç için teknik direktör değişimine gitmesi
ne kadar doğru tartışılır. Stimac’ın yerine gelen
Niko Kovac’ın takıma kısa sürede ne katacağını
bilemiyoruz. Ancak federasyon başkanı Davor
Suker’in “Stimac istifa etmese de onu kovacaktık”
demesi hedefin 2014 Dünya Kupası olmadığını
sezdiriyor. Hırvatistan, Brezilya’ya katılsa da
katılmasa da altın jenerasyonu yenilemek
gerektiğini görüyor olmalı. Kovac’ın uzun vadedeki
görevi de bu geçişi sorunsuz yapmak olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında İzlanda’nın Brezilya bileti
için şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Lars Lagerback
yönetimindeki takım, altıncı torbadan katıldığı
elemeleri Norveç ve Slovenya gibi takımları geride
bırakarak ikinci sırada tamamladı. Bu bile ülke
futbolu için önemli bir atılım gibi görünüyor.
Fakat zorluk derecesi çok yüksek içi maçta
genç oyunculardan kurulu İzlanda kadrosunun
zorlanması da muhtemel. Gylfi Sigurdsson,
Kolbeinn Sigthorsson ve Alfred Finnbogason gayet
formdalar. Ancak başta Luka Modric olmak üzere
Hırvatistan’ın deneyimli ayaklarıyla zayıf İzlanda
savunmasını çözmesi şaşırtıcı olmaz. Biri yükseliş,
diğeriyse çıkış aşamasındaki iki jenerasyonun
Dünya Kupası bileti için çarpışmasının
futbolseverler için çok şey vadettiği ise kesin.
Emre Çelik
Dünya Kupası
HF104
Portekiz - İsveç
Ronaldo mu? Ibrahimovic mi?
Avrupa’dan Brezilya’ya gidecek son 4 takımı belirleyecek play-off eşleşmelerinde
Portekiz-İsveç mücadelesi diğerlerinden bir adım ayrılıyor. Bir tarafta Zlatan
Ibrahımovic, diğer tarafta Cristiano Ronaldo...
İsveç, Dünya Kupası Avrupa Elemeleri C Grubu’na
çok kötü bir başlangıç yapmasına rağmen özellikle
Zlatan Ibrahimovic’in ipleri eline almasıyla
toparlandı. Sırasıyla Faroe Adaları, Norveç, İrlanda
Cumhuriyeti, Kazakistan ve Avusturya’yı mağlup
ederek play-off biletini cebine atan Vikingler,
ikinci torbadan girdiği grubu ikinci sırada bitirdi.
Lâkin kura çekiminde ilk torbanın kağıt üzerindeki
en zorlu ekibi Portekiz ile eşleşti. İsveç adına ilk
bakışta zorlu bir fikstür gibi görünmesine rağmen
Portekiz’in gruplarda sergilediği performans,
Cristiano Ronaldo faktörüne rağmen, İskandinav
ülkesini umutlandırmaya yetiyor.
Portekiz, özellikle grup kuralarının çekilmesinin
ardından Rusya’da Capello ile başlayan
değişimden dolayı diğer takımların arasından
fazlasıyla sıyrılıyordu. Lâkin Portekiz, grup
maçları boyunca potansiyelinin %100’ünü
sahaya yansıtmayı başaramadı. Hücumdaki
kaliteli ayaklara rağmen özellikle gol problemi
çeken Portekiz, Ronaldo’ya fazlasıyla bağımlı
görüntüsüyle dikkat çekiyor. Nitekim 3-3 ve
1-1’lik İsrail beraberlikleri ile 1-1’lik Kuzey İrlanda
maçı bu sıkıntıyı kanıtlar nitelikteydi. Helder
Postiga takımın en golcü ismi olarak öne çıksa
da rakamlara aldanmamak gerekiyor ki Postiga
attığının en az 2-3 katı gol kaçırıyor. Zaten Postiga
ve Ronaldo dışında takımın en golcü isminin Bruno
Alves oluşu da ilerideki organizasyon sorununu
açıkça gözler önüne seriyor. Yine de bütün bu
olumsuzluklara rağmen Cristiano Ronaldo’nun son
haftalardaki performansı Portekiz’i karamsarlıktan
çekip çıkarıyor.
Portekiz cephesinde durum böyleyken İsveç
cephesinde de paralel bir tablonun söz konusu
olduğunu söylemek yanlış olmaz. Takım, Zlatan
Ibrahimovic’e fazlasıyla bağımlı ve herhangi bir
maç akşamı Zlatan’ın performansı ölçüsünde
başarılı olabiliyor. Partneri Elmander’in de
Zlatan ile aynı karakterde olması, orta sahanın
da Portekiz’e göre daha düşük siklette oluşu
avantajı kısmen de olsa Portekiz’e geçiriyor. Fakat
unutmamak gerekir ki dünya futbolunun en büyük
yıldızlarından Ibra ve Ronaldo, çıkıp çok ekstra
ve alışılmamış birer performansla eşleşmenin
kaderini baştan aşağı değiştirebilir.
Emre Özcan
Dünya Kupası
HF104
Fransa - Ukrayna
YÜKSEK BEKLENTİLER
Grup elemelerinde heyecan verici performanslar sergileyen Ukrayna ile
Fransa’nın mücadelesi tarafsız futbolseverlere sınırsız eğlence vadediyor.
2014 Dünya Kupası Avrupa elemelerinin en
iyi ikinci performansçılarından ikisini karşı
karşıya getiren eşleşmede Ukrayna ve Fransa
arasındaki ilk maç Kiev’de oynanacak. H
Grubu’nda İngiltere’nin arkasında sadece 1 maç
kaybederek ikinci olan ve nefesini İngilizlerin
ensesinden hiç çekmeyen Ukrayna, seribaşı
olmanın avantajını pek yaşayabilmiş değil. Alt
torbada yer alan takımların en güçlüsü Fransa,
Mykhaylo Fomenko’nun sürprizli takımı Ukrayna
önünde sonucunu kestirmenin zor olacağı bir
180 dakikaya çıkacak. Özellikle savunma hattını
Shakhtar Donetsk, orta saha ve hücumu da
Dinamo Kiev – Dnipro takımlarından isimlerle
şekillendiren Ukrayna, Andriy Shevchenko’nun
futbolu bırakmasına rağmen çok sarsılmış
görünmüyor. Hücum hattında yaşanan erozyonu
diğer mevkilerle kapatan, bunun yanında Rus
sermayesinin de yardımıyla sürekli büyüyen ve
gelişen ligin dinamiklerinden güç alarak oldukça
genç bir takıma sahip olan Ukrayna, kendi evindeki
ilk maçta iyiden ziyade mükemmel bir skor almak
durumunda.Didier Deschamps’ın yönetimi altında
son yılların en iyi takımına ulaşmış gibi görünen
Fransa’daysa işler yolunda görünüyor. 2006
Dünya Kupası finalinden sonra Euro 2008 ve
2010 Dünya Kupası’nda gruplarda sonuncu olarak
büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Horozlar için hedef
finallerde yer almaktan çok daha büyük. Son 1 yıl
içinde dünyanın en iyi oyuncuları arasına giren
Franck Ribery ve Arsenal’de bu sezon muazzam
oynayan Olivier Giroud’nun formuna güvenen
Deschamps, bu durumu kullanmaya çalışacak.
Zlatan Ibrahimovic ve Cristiano Ronaldo’nun
eşleşmesiyle Portekiz ve İsveç’in eşleşmesi seyir
adına daha çok şey vadediyor gibi görünebilir.
Fakat takımların oynadıkları futbolu göz önüne
alınca Fransa ve Ukrayna’nın diğerlerinden bir
adım önde olduğunu düşünmek pek yanlış olmaz.
Tüm bunların ışığında play-off’ların en keyifli
eşleşmelerinden biri olmaya aday Fransa ve
Ukrayna’nın mücadelesi beyaz çizgilerin içinde
kaliteyi fazlasıyla yükseltebilir.
Emre Özcan
Dünya Kupası
HF104
Yunanistan - Romanya
EN ZAYIF HALKA?
Milli takımımızın grubunu 2’nci sırada tamamlayan Romanya, 16 yıl aradan
sonra Dünya Kupası vizesi alabilmek için Yunanistan’ı geçmeye çalışacak.
Play-off eşleşmeleri içerisinde en düşük profilli
mücadele olması beklenen Yunanistan ve
Romanya’nın 15 Ekim’de Atina’da oynanacak ilk
maçından önce iki takımda da bekleyiş var fakat
bu bekleyişin mahiyeti oldukça farklı.
Elemelerde G Grubu’nda harika bir performans
sergileyip 10 maçta 25 puan toplamasına rağmen
Bosna Hersek’in sansasyonel performansı
nedeniyle averajla grupta ikinci olan ve play-off’a
giden Yunanistan cephesinde medya ağırlıklı
olmak üzere en iyi kurayı çektikleri düşünülüyor.
Milli takımımızın yer aldığı grupta elindeki büyük
avantajı karmaşa içindeki Türkiye’ye sahasında
yenilerek kaybeden ve Hollanda sayesinde
kendisini yeniden ikinci bulan Romanya’nın son
dönemde düşen lig ve oyuncu kalitesiyle oyuncu
topluluğu İzlanda’yla birlikte en kötüsü. Daha
kötüsü, İskandinav ülkesi gibi heyecan verici ve
sahada işlerlik kazanan bir sisteme sahip değiller.
Romanya’da hücum hattında bütün sorumluluk
Ciprian Marica’da ve son dönemde savunma
futbolunun Avrupa’daki kalelerinden biri haline
gelmiş Yunanistan karşısında skor üretmek
için farklı isimleye ihtiyaç duyabilirler. İlk maçın
Atina’da olması önceliğin Romanya adına çok
farklı bir noktada şekillenmesini sağlayacak ama
iki ayaklı bir mücadelede formda Yunanistan’a
karşı sadece savunma yaparak durmaları pek
mümkün olmayabilir.
İki takımda da genç ve heyecan verici iki savunma
oyuncusu var. Tottenham formasıyla Premier
League’de üst düzeye ulaşmaya çalışan Vlad
Chiriches’in güçlü Yunan forvet Kostas Mitroglou,
Sokratis Papastathopoulos’un da Ciprian Marica
karşısındaki performansları 180 dakika sonunda
belirleyici olacak. Olympiakos’un Şampiyonlar
Ligi’nde gösterdiği performansın form durumlarını
az da olsa açıklayıcı olduğu ortamda Yunanistan
turun favorisi fakat Gheorghe Hagi’nin “Herkesi
yenebiliriz” sözlerinin altında 1998’den bu yana
Dünya Kupası’na hasret Romenler’in söyleyeceği
birkaç söz mutlaka olacaktır.
Tanju Eren
Dünya Kupası
HF104
AFRİKA’DAN 5 BİLET
Tüm Avrupa Brezilya’daki Dünya Kupası’nda Cristiano Ronaldo’nun mu,
Zlatan Ibrahimovic’in mi olacağına odaklanmış durumda. Bütün gözler, bu iki
sansasyonel yıldızın Cuma ve Salı günkü kapışmasına odaklanırken, Avrupa
kıtasının futbolcu madeni Kara Kıta’da da birbirinden önemli 5 rövanş maçı
var. Ve o 450 dakikaya milyonlarca insanın hayalleri sığacak.
MISIR-GANA
Aslında bu maç giriş paragrafına hiç uymuyor. Zira Gana, ilk maçta 6-1’lik muhteşem bir zaferle fişi
çekti. 7 kez Afrika şampiyonu olan ancak 2 kez Dünya Kupası’nda galibiyet alamayan Mısır, ülkedeki
onca karışıklığın içinde 24 yıllık hasreti bitirmek için mucize arayacak. Halbuki Aboutrika 41. dakikada
skoru 2-1’e getirdiğinde Mısır halkı çok başka bir son bekliyordu. Ancak 2. turda 6’da 6 yapan tek
takım olan Mısır, FIFA sıralamasında Tunus’un 4 sıra gerisinde kalmanın cezasını önce Gana ile
eşleşerek sonra tarihi hezimetle çekti.
Son dünya kupasında çeyrek final oynayan Gana’da ise, 2011’de U23 takımı ile Afrika Şampiyonu
olan teknik direktör James Kwesi Appiah, Essien, Boateng, Muntari ve Gyan gibi oyuncularla yeni
nesilden iyi bir karma oluşturdu. 2. turda 6 maça 18 gol sığdıran Siyah Yıldızlar, Kahire’de Salah ve
Aboutrika’yı durdurup golü de bulabilecek güçte. SENEGAL-FİLDİŞİ SAHİLİ
2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’ye elenene kadar ortalığı birbirine katan Senegal, Fildişi gibi çok
sert bir kayaya çarptı. İlk maçta da Newcastle’lı Papiss Cisse’nin 90+4’de skoru 3-1’e getiren golü
hariç umut vaat eden hiçbir şey yoktu. Kolay grupta bile Cisse, Sow, Mane, N’Diaye, Balde gibi
hücumculara rağmen 6 maçta sadece 9 gol atan Senegal’in, bir maçta Fildişi’ne 2-3 gol atması ve
yememesi çok zor görünüyor.
Son 15 yılda çıkardığı yıldızlarla Afrika’nın futbol lideri olan Fildişi ise, Drogba, Zokora, Kolo ve Yaya
Toure gibi lokomotif oyuncuların son büyük turnuvasında patlama peşinde. Böylesine tecrübeli ve
yetenekli bir kadronun, Senegal’e buradan tur vermesi zor. Bony, Gervinho gibi isimlerle beraber
Filler’in Brezilya’da nereye kadar gideceği, Senegal deplasmanından daha çok ilgimi çekiyor...
NİJERYA-ETİYOPYA
Nijerya elemelerin en şanslı takımıydı. 2. Tur’da sadece 7 gol atabilen Nijerya, 3. Tur’da da Etiyopya’yı
çekerek şansını sürdürdü. 2002 ve 2010 Dünya Kupası’nda galibiyet alamayan Süper Kartallar, ilk
maçta 67 ve 90’da Emenike sahneye çıkana kadar da büyük bir kabusun içindeydi. Fakat geriden
gelerek alınan galibiyet teknik direktör Stephen Keshi’yi Dünya Kupası’nı kazanma ihtimalleri
olduğunu söyletmeyi bile başardı! Halbuki tur geçilmedi, çünkü Etiyopya asla pes etmeyen bir takım. 7 Eylül’de Orta Afrika’yı
yendiklerinde, Güney Afrika’nın hayalleri karanlığa gömmüşlerdi. 2. Tur’da 5 gol atan Saladin’in
önderliğinde neredeyse tamamı Etiyopya’da oynayan takım, bunu bir kez daha başarabilecek
kadar inatçı. Keza Ahmed Musa, Emenike, Moses gibi yıldızları durdurmak zor olsa da, Nijerya
savunmasının pek sağlam ayakkabı olmadığı da gerçek!
CEZAYİR-BURKİNA FASO
Cezayir 24 yıl sonra 2010 Dünya Kupası’na giderken, Mısır’la savaş gibi iki maç oynamıştı. Bu kez ise
Afrika Uluslar Kupası finalistine çarptılar. İlk maçın 86. dakikasında eski Samsunlu Bance, penaltıyı
gole çevirdi ve 3-2’lik galibiyetle finalin sürpriz olmadığını kanıtladı. 19 Kasım’da Mustapha Tchaker
Stadı’ndaki atmosfer de o golle cehenneme dönmüş oldu! 2. maç öncesi Cezayir’in en büyük kozu Feghouli olacak. Valencia’nın yıldız oyuncusunu
destekleyecek, Soudani, Taider gibi isimler de var. Ancak savunma oyuncularının başı daha büyük
bir belada. Zira Pitroipa, Bertrand ve Alain Traore, Bance, Zongo gibi isimlere sahip çok hızlı bir
takıma karşı oynayacaklar. Cezayir’in üstünlük sayısını bulamadığı her dakika, Burkina Faso’nun
gole bir adım daha yaklaşması demek. Savunma ise Bakary Kone, Charles Kabore’nin işi. Ancak tarih
yazmak, hele ki öyle bir atmosferden çıkmak için çelik gibi olmak şart.
KAMERUN-TUNUS
5 kez Dünya Kupası oynayan, 1 kez çeyrek final yaşayan Kamerun ile, 4 kez bu podyumda boy
gösteren Tunus’un ilk maçı futbol olarak bekleneni veremeyip 0-0’a bağlansa da; 2. maç öncesinde
90 dakika sürecek muhteşem bir mücadeleyi garanti etmiş oldu. Itandje, Webo, Dany, Chedjou,
Wissem Ben Yahia gibi tanıdık isimlerin de olması, bu 90 dakikaya ayrı bir boyut getiriyor.
İlk golü atanın Brezilya biletini koparacağı maçta, Eto’o başta tecrübe ve kalite olarak çok önde olan
Kamerun’un favori olduğu kesin. Kamerun’un evinde zor gol yiyen bir takım olması da Tunus’un
işini zorlaştıracak. Tunus’da bir türlü patlayamayan Chermiti, Yassine Chikhaoui, Khalifa, Ben Hatira
gibi yıldızların formda olması şart. Bir duran top bile Dünya Kupası’nın kaderini değiştirmeye aday
sonuçta.
Rafet B. Eryılmaz
Futbol Kültürü
HF104
KALBiNi SEVEN
ANTRENÖR OLMASIN
Ersun Yanal’ın yaşadığı kalp sorunu teknik adamların sporla iç içe olmalarına
rağmen yoğun stres nedeniyle sağlık sorunları yaşamaları ihtimallerinin
yüksek olduğunu bir kez daha gösterdi.
Düzenli spor yapan ve fit görünen bir insanın kalp
rahatsızlığı yaşama ihtimalinin düşük olduğunu
düşünürüz hepimiz. Bir teknik adam veya
oyuncunun bu nedenle futboldan uzak kalmasını
şaşırmamız da normaldir. Son olarak Fenerbahçe
teknik direktörü Ersun Yanal’ın yaşadığı
kalp problemi bu garip duruma bir kez daha
düşmemize neden oldu. Tüm doktorlar sağlık için
spor yapmayı salık vermiyorlar mıydı? Öyleyse
Yanal’ın ve öncesindeki pek çok teknik adamın
yaşadığı bu sorunlar ne manaya geliyordu?
İngiliz biliminsanları bu sorunların teknik
adamlarda daha çok görülmesini yaptıkları stresli
işe bağlıyorlar. 2005’te yapılan bir araştırmaya
göre takip altına alınan profesyonel teknik
adamların yarısına yakınında strese bağlı olarak
kalp rahatsızlıkları görüldüğü ortaya çıkmış.
Ferguson’un zor yılları
1986 Dünya Kupası’na katılmak için mücadele
veren İskoçya’nın başında Celtic’in efsanevi teknik
adamı Jock Stein vardır. Stein’in yardımcılığını ise
henüz Sir olmayan Alex Ferguson yapmaktadır.
Galler’le oynanan ve 1-1 sona eren maçın sonunda
Stein kalp krizi geçirir. Stein’ın stadyumun
revirinde hayatını kaybetmesi tüm İskoçya’da
büyük bir üzüntü uyandırır. Stein’ı ustası olarak
gören Ferguson, takımı Meksika’daki turnuvaya
büyük bir psikolojik çöküntü içerisinde götürür.
Aradan geçen yıllarda Ferguson, Manchester
United’ın başında efsaneleşen bir isim olur.
Oynattığı futbolun yanı sıra aralıksız çiğnediği
sakızıyla da futbolseverlerin hafızasına kazınır.
Ne var ki o sakız, sağlığındaki bozukluğun
işaretlerinden biridir. 2004’te kalp atışlarında
düzensizlik belirlenen Ferguson’a kalp pili takılır.
İşini büyük bir tutkuyla yapan İskoç teknik adam,
belki de kariyerinin kalan yıllarını rahatsızlığının
erken teşhis edilmesiyle kurtarır.
Houllier’nin Liverpool günleri
Fransız teknik adam Gerard Houllier’nin 1998 yılında
başlayan Liverpool serüveni, 2001’de kesintiye
uğramıştı. Ekim ayında Leeds United’la oynanan
maçın devre arasında rahatsızlanan Houllier, apar
topar hastaneye kaldırılmıştı. Kalp damarlarında
sorun tespit edilen Fransız teknik adam, uzun
süren bir ameliyat geçirmek zorunda kalmıştı. O
zamana kadar fena gitmeyen Merseyside macerası,
ameliyatın ardından zorlu bir hal almaya başlamıştı.
Houllier’nin yaşadığı sorun yüzünden takımdan
uzak kalmasının hatalı kararlar vermesine neden
olduğu konuşuluyordu. Bunun en büyük örneği
2001-02 sezonunda Bayer Leverkusen’le oynana
Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçında ortaya
çıkmıştı. 1-0’lık galibiyetin ardından Almanya
deplasmanına giden Kırmızılar, 60 dakikalık
bölümü 1-1’lik skorla geçmişlerdir. Bu skor yarı
final için yeterlidir ve Leverkusen’in iki gol atması
gerekmektedir. 61. dakikada Houllier, ön libero
Hamann’ın yerine kanat oyuncusu Smicer’i alınca
dengeler değişir. Leverkusen’in arka arkaya gelen
golleriyle maç 4-2 biter ve Liverpool turnuvaya
veda eder.Houllier benzer bir kalp sorununu 201011 sezonunda Aston Villa’yı çalıştırırken de yaşar.
Bu sefer görevine devam etmekte ısrarcı olmayan
Houllier, sezon sonunda yollarını ayırır.
Cruyff’un derdi başka
Şimdiye kadar verdiğimiz örneklerde stres ve
üzerlerindeki baskı yüzünden kalp sorunları
yaşayan teknik adamlar yer aldı. Fakat
Barcelona’nın ve Hollanda’nın efsanevi ismi Johan
Cruyff, tamamen farklı bir nedenden ötürü kalp
sorunlarıyla karşılaşmıştı. Günde yaklaşık bir paket
sigara içen Cruyff, 1991’de 47 yaşındayken tıkalı
kalp damarları yüzünden by-pass ameliyatı oldu.
Sonrasında sigarayı bırakan Hollandalı teknik
adam, sigara karşıtı kampanyalarda da yer alır.
Dünya Kupası
Erman Yaşar
HF104
ADAM OLACAK ÇOCUKLAR
Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen 17 Yaş Altı Dünya Kupası Nijerya’nın
zaferiyle tamamlanırken yine gözler geleceğin yıldızlarındaydı.
17 Ekim- 8 Kasım tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen 17 Yaş Altı Dünya Kupası
tamamlandı ve Nijerya tarihinde dördüncü kez bu yaş grubunda dünya şampiyonluğuna ulaştı.
Üç hafta boyunca tüm futbolseverler, oyuncu avcıları ve dünyadaki birçok önemli kulübün altyapı
sorumluları bu organizasyonu yerinde takip ederek geleceğin yıldızlarını ilk keşfeden olmaya çalıştı.
Biz de radarımıza takılan 10 ismi sizler için derledik:
10) Sherko Kareem (Irak)
Irak arka arkaya yaşadığı yıkıcı savaşların yaralarını sarmaya
çalışadursun savaş döneminde doğan çocuklar futbolda söz sahibi
olmaya başladı. Ülkemizdeki U20 Dünya Kupası’nda fazlasıyla dikkat
çeken Irak takımı Ali Adnan’ın Türkiye ligine transferini sağlamıştı.
U17 takımı turnuva anlamında U20 takımı kadar ses getiren bir grafik
çizemedi ve grubunu puansız tamamladı ama takımın ileri ucunda
Cristiano Ronaldo’yu andıran stiliyle Shorko Kareem hemen dikkatleri
çekti. 25 Mayıs 1996 doğumlu genç forvet hem fiziği ile hem de top
tekniği ve sert şutları ile takım arkadaşları arasında hemen sivriliyor.
Topla son derece seri ve dengeli olan genç oyuncu kariyerine Bağdat
şehrinin takımlarından Al Shorta’da devam ediyor.
9) Kyoga Nakamura (Japonya)
Kuşkusuz turnuvanın en çok dikkat çeken orta saha oyuncularından
biri Japon Kyogo Nakamura’ydı. Pasa dayalı futbol oynayan Japonya
takımında orta sahanın tüm organizasyonunu üstlenen, harika
ara pasları, kusursuz top tekniği ve oyun görüşü ile izleyenleri
büyüleyen 17 yaşındaki bu çocuk fiziksel gelişimini sorunsuz
gerçekleştirebilirse ilerleyen yıllarda dünya futbolunda mutlaka isim
sahibi olacaktır.
8) Valmir Berisha (İsveç)
Bir oyuncuya Zlatan Ibrahimovic yakıştırması yapılması o’nun için
şans mıdır şanssızlık mıdır bilinmez çünkü Zlatan muhtemelen dünya
üzerindeki en nevi şahsına münasır oyuncu ve ona benzetilmek
her genç oyuncu için gurur olduğu kadar sırtına konulmuş büyük
bir yük. Ancak stili ve tekniği ile Zlatan’ı anımsatan Valmir Berisha
Isveç forvet hattında Gustav Engvall ile müthiş uyumu ve gol
noktalarındaki fırsatçılığı ile bu baskıdan çok etkilenmemiş gibi.
Turnuvayı attığı 7 gol ile gol kralı olarak kapatan Berisha sadece bitirici
bir forvet değil aynı zamanda iyi de bir pasör. Turnuvada attığı harika
topuk golüyle Zlatan abisine de selam çakan Valmir Berisha gelişimi
ilgiyle takip edilmesi gereken yeteneklerden.
7) Success Isaac (Nijerya)
Turnuvada sadece bir tam maç oynayabildi ve ikinci maçı olan Isveç
karşılaşmasında sakatlanarak turnuvayı kapadı ama benim özel
oyuncum kontenjanından bu listede yer buldu. O’nun 17 Yaş Altı
Afrika Şampiyonası’nda anlatırken büyülendiğimi hatırlıyorum.
Müthiş bir fizik güç, inanılmaz bir sürat ve harika bitiricilik.
Turnuvada oynayabildiği tek maçta 1 gol 4 asist yaptı ve sonrasında
sakatlık turnuvasını bitirdi. Eğer sakatlanmasa muhtemelen hem
gol kralı hem turnuvanın en değerli oyuncusu olurdu ama o tek maç
bile ne büyük bir cevher olduğunu gösterdi. Turnuvanın tamamını
oynayamadığı için bu listenin 1 numarası olamadı ama bu listeden
ilerleyen yıllarda çıkan en önemli oyuncu olabilir.
6)Younes Bnou Marzouk (Fas)
17 Yaş Altı Afrika Şampiyonası’na damga vurduktan kısa bir süre
sonra Italyan devi Juventus’un transferini bitirdiği Bnou Marzouk
üst düzey bir forvet olmak için her şeye sahip. Süper şutları,
etkileyici tekniği bir yana gol sezgisi de çok yüksek olan Faslı yıldız
adayı Dünya Kupası’nda takımı çok ileri gidemese bile 3 gol atmayı
başardı. U19 Şampiyonlar Ligi’nde Juventus ile harika maçlar çıkaran
ve Galatasaray’a karşı da çok iyi bir maç oynayan genç golcü zaten
şimdiden Juventus gibi bir kulübe gelmiş durumda. Antonio Conte bu
sene olmasa bile ilerleyen yıllarda o’na kayıtsız kalmayacaktır.
5) Gustav Engvall (İsveç)
Fizik ve tip olarak Johan Elmander’in kopyası olan Engvall ceza sahası
içinde ve toplu oyunda daha bu yaşında bile Elmander’in önünde
gözüküyor. Topla çok yumuşak ve gol vuruşları üst düzey, harika bir
fiziği ve oyun bilgisi mevcut. Sıkıntısı topsuz oyunda hiç yok ama
daha sadece 17 yaşında ve bunları oyununa katabilecek uzun bir
zaman var önünde. Isveç futbolunun ilerleyen yıllarda 1 numaralı
forveti olabilir, gelişimi heyecanla beklenenlerden.
4)Alen Halilovic (Hırvatistan)
17 yaşında Hırvatistan A milli takımında şimdiden 3 kez forma
giymiş durumda. Şampiyonlar Ligi’nde forma giydi, Real Madrid ve
Manchester United gibi dünya devleri çoktan peşinde düştü, Hırvat
futbolu şimdiden o’na gelecekteki kurtarıcıları gözüyle bakıyor.
Kısacası beklentiler daha 17 yaşına geldiğinde çılgınca bir noktaya
yükselmiş durumda ve bu o’nun oyununu bozabilir, en azından
gözlerin çok üzerinde olduğu bu Dünya Kupası’nda beklentilerin
gerisinde kaldı. Ama yeteneğine diyebilecek hiçbir şey yok, dripling
deseniz onda, adam eksiltme deseniz onda, şut deseniz onda,
teknik deseniz onda, bitiricilik deseniz onda, önü ardına kadar açık.
3) Nathan (Brezilya)
Oyununu ve sahadaki duruşunu izlediğinizde bu çocuk 17 yaşında
olamaz en az 24-25 dersiniz. Sorumluluktan asla kaçmayan, sahada
oyunu gayet sakin ve akılcı yönlendirebilen Internacional’li oyuncu
Brezilya takımının hücumlarındaki en önemli yaratıcı konumundaydı.
Gole de çok yakın bir isim olan Nathan’ın Avrupa’ya ayak basması çok
uzun sürmeyecektir.
2) Kelechi Iheanacho (Nijerya)
Turnuvanın açılış maçında Meksika ağlarına 4 gol birden bırakarak
kim bu çocuk diye tüm futbolseverlere sorduran Iheanacho finalde de
Meksika’yı boş geçmedi ve Nıjerya’nın şampiyonluğundaki en büyük
pay sahiplerinden oldu. Turnuvayı 6 golle tamamlayan bunun yanında
turnuvanın en değerli oyuncusu ödülünü de kazanan genç forvet,
partneri Success’ın sakatlığında Nijerya hücumunun yükünü çekti.
Zaman zaman orta sahaya yakın da oynayan Iheanacho gelişmiş
fiziğinin yanı sıra ceza sahası içine yaptığı harika koşular, mesafe
tanımayan şutları ve ceza sahası içindeki bitirciliğiyle şimdiden büyük
bir yıldız adayı.
1) Musa Yahaya (Nijerya)
Nijerya 17 yaş altı milli takımının ve Mutunci futbol akademisinin dünya futboluna sunduğu 15
yaşındaki muhteşem genç yetenek. Orta saha ve forvet arkasında oynayabilen Musa Yahaya harika
bir oyun görüşüne ve saha içi koordinasyonuna sahip. Hem attığı paslar, hem adam eksiltebilme
özelliği ile yarattığı pozisyonlar bir yana aynı zamanda gol bölgelerinde de çok etkili bir bitirici. Benim
bu turnuvada en çok etkilendiğim oyuncu olan Musa Yahaya şimdiden büyük takımların radarına
girmiştir ve elini çabuk tutan çok büyük bir cevher kazanır.
Futbol Kültürü
Salih Demirci
HF104
Elması Parlatanlar
İstanbul’da
Barcelona’dan başka verimli topraklar ve bu toprakları gübreleyen, elması
parlatan adamlar var. Bir seminerden notlar…
Geçtiğimiz Cuma günü futbolun mutfağına
ilişkin görülebilecek en çarpıcı seminerlerden
biri, İstanbul’da gerçekleştirildi. Galatasaray
Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen
organizasyona Avrupa Kulüpler Birliği’nin konuyla
ilgili yöneticisinin yanı sıra Galatasaray, Schalke,
Lyon ve Milan’da görev yapan önemli futbol
adamları katıldı. Okulun öğrencilerine ve basın
mensuplarına açık olan seminere katılım fazlasıyla
zayıf kalsa da bazı sunumlar meraklısı için çok
etkileyiciydi.
Toplantı, altyapılar ve özkaynak yapılanmaları
hakkında Avrupa Kulüpler Birliği’nin hazırladığı
raporun kısa bir özeti ile başladı. Üye kulüplerden
talep edilen bilgilere olumlu yanıt veren 96
kulübün (içerisinde Beşiktaş, Bursaspor,
Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor da
var) sayesinde oluşturulan rapora ilişkin çarpıcı
sonuçlar şöyle:
•
Avrupa kulüpleri altyapılarında ortalama 220
oyuncu, 10 adet farklı yaş grubu bulunduruyorlar.
•
Kulüplerin altyapılarında top koşturan
futbolcuların %75’i, kulüplerin idman tesislerine
maksimum 1 saatlik uzaklıkta ikamet ediyor.
•
Araştırmaya katılan kulüplerin %60’ı
altyapıyı ayrıca bir gelir kaynağı olarak görüyor.
•
Kulüplerin 3/4’ünde altyapı oyuncuları, A
takım futbolcuları ile aynı tesisi paylaşıyor.
•
Kulüplerin 2/3’ü genç ve çocuk futbolcuları
idmana götürüp getirmek için servis tahsis ediyor.
•
Alt yaş kategorilerinden en çok tercih edilen
diziliş 4-3-3, oranı %52.
•
Altyapıya yönelik olarak kulüpler tarafından
yapılan harcamaların yalnızca %26’sı personel
gideri.Akademi vizyonu ve bütçe eksikliği genç
oyuncu yetiştirme sürecinin iç problemleri olarak
sıralanırken menajerler, aile ve diğer kulüplerin
yetenekli oyuncuya etkisi de dış faktörler olarak
ortaya konuluyor. En iyi örnek ise tabii ki Barcelona:
“A takım, altyapıdaki takım gibi oynar.”
organizasyon. Mesut, Neuer, Draxler, Matip…
derken liste uzuyor. Menze’nin yılların tecrübesiyle
yaptığı önemli bir iddia ise bir futbolcunun
geleceğinin aşağı yukarı 16 yaşında neredeyse
tümüyle belli olduğuydu.
Schalke örneği
Barcelona’dan sonra altyapısında en fazla sayıda
oyuncu bulunduran kulüp olan Lyon, dünyanın
en güçlü organizasyona sahip kulübü olabilir.
Şimdilerde yeni stadyumlarının inşaatı sürecinde
kötü günler geçirseler de Lyon Akademisi
yöneticilerinin yaptığı sunum, onların geleceğinin
parlak olduğunu adeta haykırıyordu. Kulübün
tarihine ilişkin nefis bir videoyla açılışı yaptılar,
akabinde bir mini şov ile devam ettiler. Genç takım
ile A takımın hemen hemen aynı golü attığı iki
videoyu art arda gösterdiler, Lyon tarzı oyunu
örneklediler.
Uzun süredir Schalke’nin Akademi Direktörü olan
Bodo Menze, sunumuna başlarken bir noktaya
ısrarla vurgu yaptı. Devamlılık sağlamak isteyen
bir kulüp, ona göre muhakkak bir ‘işletme’ gibi
görülmeli. Yöneticiler her şeyden önce çekirdeğe,
organizasyona, özkaynağa odaklanmalı; üst yapıda
ise aslında herkesin az çok becerebileceği işler
bulunmakta.
31’i antrenör olmak üzere 67 çalışanı ile tam da
tasvir edilen şekilde örgütlenmiş bir yapı olan
Schalke Akademisi, stadyumun yanında yer alan
6 adet futbol sahası ile başlı başına müthiş bir
Lyon dersi
Jean-Yves Ogier ve Stephane Roche’a göre üst
düzey oyunun en büyük farkı, yoğunluğu. Her
açıdan, her veride, her anda yoğunluk fikri ve
genç oyuncuları buna erken yaşta adapte etme
çabalarını sunum boyunca ispatlamaya çalıştılar.
Son bölümde futbolcunun oyun görüşünü ve
eşzamanlı işlevselliğini artıran Neurotracker
programından bir parça gösterdiler. Bu sezon
çok sayıda altyapı mahsulünü barındıran Lyon
takımına bir de bu gözle bakmalı.
Beyin bedava mı?
“Messi en zeki, oyun görüşü en gelişmiş oyuncu
değil. Belki Mesut ondan daha iyi okuyor oyunu,
ama Messi kafasında en fazla sayıda farklı çözüm
bulunan oyuncu.” vurucu cümlesiyle yapılan açılışın
ardından Milan’ın beyin takımının taze elemanları
anlatmaya başladı. Dediler ki beyin, kendisi
için en çabuk ve en kolay olan cevabı vermeye
eğilimli. Üstelik bunu saha içerisinde baskı altında
ve yüksek tempoda düşünürsek top kullanan
oyuncunun sıklıkla en basiti tercih etmesi beklenir.
Ama öyle değil. Her zaman kafada bir tasarı oluyor
ve eğer bu tasarıların sayısı ve kalitesi artarsa,
aksiyon içerisinde bulunan anlık çözümlerin
başarı olasılığı artabiliyor. Bunun da anahtarı
beynin ön tarafını geliştirmek ve bu sayede motor
becerileri artırarak beyin - kas koordinasyonunu
mükemmelleştirmekte.
Bir süredir Milan’da görev yapan Jose Riga ve
Michel Bruyninckx, vaktiyle Belçika’da harika
işler başarmış bir ikili. Önümüzdeki yaz Dünya
Kupası’na gidecek olan kadronun pek çok
oyuncusunun gelişiminde ciddi emekleri var.
Öyle ki, jenerasyonun önemli isimlerinden Dries
Martens ve Moussa Dembele her sabah 1000
tekrar içeren ödevi yapmaktan bıkmazmış. Aynı
şekilde Wesley Sneijder de 8 yaşından itibaren
benzer bir idman programını uyguluyormuş, zira
beyin bu noktada ancak 25 yaşına kadar gelişim
gösterebiliyormuş.
Yaptıkları sunumun içeriğine ilişkin daha detaylı
bilgi için CogiTraining ve SenseBall anahtar
kelimeleri kullanılabilir ve Barcelona’dan başka
verimli toprakların ve bu toprakları gübreleyen,
elması parlatan adamların varlığından haberdar
olunabilir.
Rafet B. Eryılmaz
Futbol Oyunları HF104
OYUNLARIN KRALI FUTBOL, KRALLARIN OYUNU
FOOTBALL MANAGER
Dünyanın dört bir yanındaki futbolseverlerin gerçek bir teknik direktör
gibi hissetmesinin sağlayan Football Manager serisinin 2014 versiyonu
ses getiren yeniliklerinin yanı sıra kullanıcıların homurdanmaları arasında
piyasaya çıktı.
Hayatınızın ne kadarlık bir bölümünü FM serilerini
oynayarak geçirmişsinizdir? Futbolu seven
ortalama bir bilgisayar kullanıcısının bu soruya
vereceği yanıt tahmin ettiğimizden çok daha
fazla olabilir. Bu satırların yazarı da ömrünün
hatırı sayılır bir bölümünü bu oyun karşısında
harcadı. Yeri geldi odanın içinde şampiyonluk
turu attı, yeri geldi kendisiyle kariyeri üzerine
röportaj yaptı. Beynimizin içinde bu kadar önemli
bir yer işgal eden bu oyunun her geçen sezonda
geçirdiği değişimleri takip etmek de bir hayli
eğlenceli oluyor. Kimileri her sezon yeni oyunu
büyük bir heyecanla kurup oynarken; kimileri de
muhafazakâr davranıp geçmiş sezonlarda çıkan
oyunları oynamaya devam ediyorlar.
Açıkçası üzerine çaba harcanmış, kullanıcı görüşleri
dikkate alınmış değişikliklerin oyuna uygulanması
oldukça önemli bir şey. Her geçen seride oyunun
gerçekçiliğini artırmak için uğraşan ekibin bunu
ne kadar başarabildiğini görmek için bile yeni FM
serisini oynayabilirsiniz. Oyunu oynamadan önce
yeniliklerin nasıl uygulandığını merak ediyorsanız
da bu yazıyı okuyabilirsiniz.
İletişimin önemi
FM serilerinde yönettiğimiz, yönetildiğimiz ve soru
aldığımız yüzlerce sanal insanla muhatap oluyoruz.
Bu sanal insanlara söylediklerimizin ve karşılığında
aldığımız tepkilerin her geçen oyunda geliştiğini
görüyorduk. FM 2014’te bu konuda en önemli
değişikliklere imza atılmış.
Öncelikle çalıştırdığınız takımın yönetimiyle
olan diyaloglarınız çok daha gelişmiş bir şekilde
yürütülüyor. Bir takımda işe başlamadan önce
yönetimle yaptığınız görüşmede beklentilerini size
açıklayıp, sizden de vaat ettiklerinizi göstermenizi
istiyorlar. Bu aşamada kendinize en uygun takımı
seçip, yönetimle uyum içinde çalışmanız olası. Öte
yandan yeni takımınızla yaptığınız sözleşmelere de
ek maddeler koydurabilmeniz olumlu bir şey. Fakat
sözleşmelerden kazandığınız parayla bir şeyler
yapmanız hâlâ mümkün değil. Kazandığınız para,
sadece dünya çapındaki tüm FM’cilerin sıralandığı
‘FM Leaderboard’da daha yukarılara yerleşmenizi
sağlıyor.
Yönetimle aranızdaki diyaloglar basınla olan
ilişkileriniz de çok daha detaylı hale gelmiş.
Örneğin yönetimle yaptığınız bir görüşmede
talebinizi kabul ettiremezseniz bu konuyu basına
taşımanız mümkün. Tabii bunun sonucunda
işinizden olmanız da ihtimaller arasında! Basınla
yapılan görüşmeler detaylandığı için sonuçları
da bir hayli genişlemiş oluyor. Rakip menajerler
hakkında oynayacağınız maçlardan önce yaptığınız
yorumlarla psikolojik üstünlüğü ele geçirebilirsiniz.
Bu sayede hırsınızı oyuncularınıza da yansıtmanız
ve maçta daha istekli oynamalarını sağlamanız da
mümkün.
Oyuncularla olan ilişkilerinizin de gerçeğe çok
daha yaklaştığını söylemek mümkün. Sezon
öncesinde ve sonrasında düzenlenen takım
toplantılarında beklentilerinizi net bir biçimde
açıklayıp, oyuncularınızdan gelecek tepkilerle
gelecek için planlar yapmanız mümkün. Ayrıca
takım kaptanıyla olan görüşmelerinizde takımdaki
mutsuz bir oyuncuyla konuşmasını ve sorunu
çözmesini isteyebilirsiniz. Türk takımlarındaki
‘abilik’ müessesesini düşündüğümüzde bu
özelliğin gerçeğe bir hayli uygun olduğunu
söyleyebiliriz.
Tüm bu iletişim özellikleri oyun boyunca
yapacağımız okumaların ve oyun üzerine düşünme
süremizin arttığının bir işareti. Taktikleri net
bir şekilde uygulayabilmek için oyuncularımızı,
istediğimiz transfer bütçesine ulaşabilmek
içinse yönetimi mutlu etmemiz gerekiyor. Bu
açıdan baktığımızda yaptığımız görüşmelerden
çıkan sonuçlar başarımızda en az teknik-taktik
becerilerimiz kadar önemli rol oynuyor.
Değişen taktik ekranı
Oyunun iletişim yönü gelişince taktiklerde
de buna benzer bir değişimi görmek şaşırtıcı
olmadı. Takımın taktik ekranına girdiğinizde sağ
tarafta yine dizilişi görüyorsunuz. Bu tablonun
hemen yanına açılan birkaç pencereyle de takıma
vereceğiniz talimatları belirleyebiliyorsunuz. Takım
talimatları konusunda görünüş dışında çok radikal
bir değişim yok. Asıl farkı oyuncu talimatlarına
girdiğinizde görüyorsunuz.
Bu bölüme girdiğinizde futbolcularınızdan saha
içinde neler beklediğinizi tek tek işaretlemeniz
gerekiyor. Eskisi gibi ‘slider’ olmaması oyuncu
talimatlarını gerçeğe bir adım daha yaklaştırmış
gibi görünüyor. Bu durum aynı zamanda
taktiğinizi uygulatabilmek için daha fazla zaman
harcamanız gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca
futbolculara biçtiğiniz rollere de eklemeler
yapılmış. Orta sahada Xabi Alonso veya Selçuk
İnan gibi bir oyuncunuza ‘regista’ (yönetmen) rolü
vererek daha verimli olmasını sağlayabilirsiniz.
Ya da forvet arkasında tekniğiyle ön plana
çıkan, fiziksel özellikleri düşük Alex gibi bir isme
‘enganche’ rolünü biçmeniz mümkün. Tabii bu
rolleri verirken oyuncunuzun özelliklerini de dikkate
almanız gerekiyor. Bunu daha rahat yapabilmeniz
için taktik ekranında her oyuncunun yanındaki
ufak düğmeye tıklayarak her rol için uygunluğunu
yıldızlarla görebilirsiniz.
Taktiklerde yapılan bu kolaylaştırıcı değişikliklere
rağmen maç içinde yaptığınız değişikliklerin çok
kısa sürede uygulandığını görmeniz artık mümkün
değil. Tabii bu durum olayı biraz daha gerçekçi hale
getiriyor. Zira saha kenarında boğazını patlatan
gerçek teknik direktörlerin talimatlarının büyük
bir bölümünün futbolcular tarafından güçlükle
anlaşılabildiği aşikar.Öte yandan taktik ekranı
kadar antrenman bölümünde de detaylandırmalar
yapılmış. Gerek oyunculara verdiğiniz bireysel
antrenman talimatları, gerekse genel takım
talimatları çok daha geniş bir yelpazeden
seçilebiliyor. Bu da taktiğinize uygun antrenman
metodunu bulmanızı kolaylaştırıyor.
Transfer!
FM serilerinin en zevkli kısmının oyuncu transfer
etmek olduğunu söyleyebiliriz. Cebinde zaman
zaman 20 lira olmayan benim gibi adamlara
milyon dolarlarla oynama fırsatı veren bu bölümü
de gerçek dünyaya uygun hale getirmek için
önemli çalışmalar yapılmış.
Bunların en önemlisi oyuncunun bonservisi için
kulübüyle yaptığımız görüşmelerin karşılıklı
teklifleri sunarak daha hızlı bir biçimde
sonuçlanması olarak göze çarpıyor. Görüşmelerin
yanı sıra yeni transfer biçimlerinin de konulduğunu
görüyoruz. Örneğin Real Madrid’i yönetiyorsunuz
ve Osasuna’da banko oynayan 17 yaşındaki genç
yeteneği kadronuza katmak istediniz. Geleceğe
dönük bu yapacağınız bu transferde oyuncuya
A takımınızda yer bulamıyorsanız bonservisini
aldıktan sonra mevcut takımında kiralık olarak
kalmasını sağlayabilirsiniz.
Ayrıca Tottenham’ın Lewis Holtby transferinde
yaptığı olayın aynısını oyunda da yapabilmemiz
mümkün hale getirilmiş. Yani sözleşmesi biten bir
oyuncuyla sezon sonu için anlaşma sağladığınızda
kulübünün paraya ihtiyacı varsa bonservis
ödeyerek sezon sonunu beklemeden oyuncuyu
kadronuza katabiliyorsunuz.
Kulüpleriyle anlaştığınız oyuncularla sözleşme
görüşmeleri yürütürken de daha fazla
seçeneğiniz var. Oyunculara performanslarına
göre sunabileceğiniz maddi imkanların sayısı bir
hayli artmış durumda. Sinir bozucu menajerlerin
talepleri ise başımızda Demokles’in kılıcı gibi
duruyor. Fakat artık sözleşme tekliflerimizi
reddettiklerinde daha detaylı bir açıklama
yapıyorlar. Bu sayede durumu düzeltip yeniden
kapılarını çalmamız mümkün olabiliyor. Ayrıca
mevcut oyuncularla sözleşme yenilerken
de menajerlerin taleplerini anlaşılmaz ve
abartılı bulursak oyuncuya “Artık bu menajerle
çalışmasan?” diyebiliyoruz. Bu sayede zırt pırt
mutsuz olan oyunculara dair bir çözüm bulmamız
olası.
Tabii menajerler daima sinir bozucu olmuyorlar.
Maddi olanaklarınız yetersiz kaldığında Beşiktaş’ın
Jorge Mendes ile yaptığı fon anlaşmalarının
bir benzerini oyundaki menajerlerle de
yapabiliyorsunuz.
Tabii tüm bunlarla uğraşmak istemiyorsanız
geçtiğimiz yıl oyuna eklenen Futbol Direktörü
rolünü verdiğiniz kişiyi de görevlendirebilirsiniz.
FM’cilere takım önerileri
Karabükspor
Geride bıraktığımız transfer döneminde kulüplerin
yaptığı hamleler sadece taraftarlarını değil FM
oyuncularını da heyecanlandırmış durumda. Yaz
boyunca “Şu takım tam FM’de almalık” dediğiniz
5 takımı sizler için listeledik. Önerdiğimiz takımları
çalıştırmanın artılarını ve eksilerini de belirttik.
Artıları
Southampton
Eksileri
Artıları
İstikrarlı bir yapıya sahip olan Southampton,
kadrosundaki genç İngiliz yeteneklerle dikkat
çekiyor. Ayrıca Victor Wanyama, Gaston Ramirez
ve Dejan Lovren gibi uluslararası şöhrete sahip
oyuncularla Premier Lig’de Avrupa kupalarına
kalma mücadelesi vermeniz olası.
Eksileri
Southampton, Premier Lig’de değil de La
Liga’da veya Serie A’da oynasaydı Avrupa Ligi
biletini rahatça alabileceğini söyleyebilirdik.
Fakat Premier Lig’de çok fazla para harcayarak
geniş kadrolar kuran takımlarla baş etmeniz pek
olası görünmüyor. FA Cup veya Lig Kupası’ndan
Avrupa’ya gidemezseniz ilerleyen yıllarda maddi
olarak sıkıntılar yaşayabilirsiniz.
Monaco
Artıları
Dünyanın en iyi forvetlerinden birinin yanına
istediğiniz oyuncuyu ekleyebileceğiniz imkanları
sunan Rus bir başkan... Durum bundan daha iyi
olamazdı. Üstelik Geoffrey Kondogbia başta olmak
üzere geleceği sağlama alabileceğiniz pek çok genç
yetenek de kadroda hazır bulunuyor. Lige çıkar
çıkmaz takımı şampiyonluğa taşımanız çok da zor
olmayabilir.
Eksileri
Monaco’nun sonsuz imkanlarıyla elde
edebileceğiniz tüm başarılara birkaç sezon
içinde ulaşmanız olası. Yani uzun vadede Güney
sahillerinden ve Ligue 1’dan sıkılıp daha rekabetçi
bir lige gitmek isteyebilirsiniz.
Lig ortalamasına yakın bir savunma hattına
sahip olan Karabükspor, LuaLua, Pedersen
ve Waterman gibi yabancı yıldızlarıyla dikkat
çekiyor. LuaLua’nın yanına Ahmet İlhan Özek ve
İlhan Parlak gibi kontratağa yatkın futbolcuları
ekleyerek beklenmedik sonuçlar almanız olası.
Takımın küçük bir şehirde konumlanması ve
stadyumdan elde edeceğiniz gelirin sınırlı
olması nedeniyle uzun vadede maddi sıkıntı
yaşamanız olası. Tabii beklentilerin üstüne Avrupa
bileti alarak çıkarsanız bu sorunu da rahatça
çözebilirsiniz.
Spezia Calcio
Artıları
Serie B’de mücadele eden siyah-beyazlı ekibin
kadrosunda Milan, Juventus ve Fiorentina gibi
önemli ekiplerin genç yetenekleri kiralık olarak
bulunuyor. Andrea Bovo ve Nicola Madonna gibi
deneyimli oyuncular da lig ortalamasının üstünde
kaliteye sahip.
Eksileri
Spezia’nın büyüme potansiyeli göstermesi bir
hayli zor görünüyor. Kiralık oyuncularla sezonları
geçirmeniz halinde daima Serie B’de orta sıralarda
kalmanız olası.
Beşiktaş
Artıları
Yerli genç yeteneklerin şekillendireceği bir
kadro kurabilme imkanına sahipsiniz. Ayrıca
Slaven Bilic’ten kalacak teknik ekiple de olumlu
işler yapmanız olası. Bir sezon sonra yapılacak
stadyumla da gelirlerinizi artırarak daha üst
seviyelere çıkabilirsiniz.
Eksileri
Maddi açıdan yük getirmesine rağmen yetenekleri
tartışılmayacak Manuel Fernandes’in durumunu
bir an evvel çözmeniz gerekiyor. Ayrıca Hugo
Almeida’nın bonservisinin önemli bir bölümünün
fonda olması da bu oyuncuyu satmanız halinde
gelir elde edemeyeceğini anlamına geliyor.

Benzer belgeler

Paco Alcacer - Hayatım Futbol

Paco Alcacer - Hayatım Futbol Kralların oyunu Football Manager Futbolseverlerin vazgeçilmez tutkusunun 2014 versiyonu çıktı

Detaylı