PDF : 8.3 Mb - Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp

Transkript

PDF : 8.3 Mb - Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp
n@nobülten
Aylık Nanoteknoloji ve Nanotıp Bilim Dergisi - Sayı Ocak 2012 - www.nanott.hacettepe.edu.tr
OCAK 2012
n@nobülten 15
4 Editörden
5 Akademik Takvim
Prof. Dr. Emir Baki Denkbaş
6 Röportaj
Arş. Gör. Mehmet Doğan Aşık
12 AKM ve Spektroskopi
Dr. Memed Duman
17 Nanoküre Litografi
24 Nano Ürünler
26 Etkinlikler
31 Yeni Nesil Atomik Kuvvet Mikroskopları
34 Nano-Topluluklar
36 Haberler
38 Haberler
41 Haberler
44 Yayınlar
Sevda Yıldırım
Arş. Gör. Gamze Tan
Arş. Gör. Ebru Erdal
Fikret Kuş
Arş. Gör. Tayfun Vural
Arş. Gör. Soner Çakmak
Arş. Gör. Betül Bozdoğan Pala
Arş. Gör. Göknur Kara
Arş. Gör. Gülsu Şener
2
OCAK 2012
N@nobülten elektronik dergisinin tüm hakları
Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı’na aittir.
2007 yılının Kasım ayında yayın hayatına başlayan dergide temel olarak
nanobilim, nanoteknoloji ve nanotıp alanları ile ilgili akademik, sosyal ve
endüstriyel alanlarında yaşanan gelişmeler siz değerli okurlarımız ile
paylaşılmaya çalışılmaktadır.
n@nobülten ile ilgili öneri ve şikayetlerinizi [email protected] adresine
elektronik posta ile iletebilirsiniz.
HAKKIMIZDA
n@nobülten
Bu e-dergi Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
tarafından süresiz olarak yayımlanmaktadır. Ücretsizdir.
Editör
Prof. Dr. Emir Baki Denkbaş
Yayın ve Tasarım Sorumlusu
Arş. Gör. Tamer Çırak
Yazarlar
Dr. Eylem Öztürk Güven
Dr. Mesut Şam
Tamer Çırak
Cem Bayram
İletişim
Ebru Erdal
Zeynep Karahaliloğlu
Betül Bozdoğan Pala
Soner Çakmak
Hacettepe Üniversitesi - Fen Bilimleri Enstitüsü
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
Beytepe - 06800 - Ankara
N@nobülten 15
Ilgım Göktürk
Gülsu Şener
Tayfun Vural
Ferhat Kadir Pala
297
NANO
3
EDİTÖRDEN
Değerli Hacettepeliler ve Tüm Bilimseverler,
Yepyeni bir yıla henüz girdiğimiz şu günlerde Anabilim Dalımızın elektronik
dergisi N@nobülten’in 15. sayısıyla sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk
duymaktayız. Bu vesileyle her zaman olduğu gibi nanoteknoloji ve nanotıp
alanlarıyla ilgili birçok haber, gelişme ve bilgiyi de sizlerle paylaşmaktan gurur
duyuyoruz.
Bültenimizin bu sayısında da her zaman olduğu gibi gerek Anabilim Dalımız ve
gerekse ulusal-uluslararası boyutta nanoteknoloji ve nanotıp alanlarındaki
gelişmeler, alanımızla ilgili bilimsel etkinlik duyuruları ve Üniversitemiz
kaynaklı nanoteknoloji ve nanotıp alanlarındaki güncel yayınlar ile ilgili bilgiler
yer almaktadır.
Bu sayımızda ayrıca nanoteknoloji ve nanotıp alanlarıyla medya ilişkilerinin
incelendiği ve değerli prodüktör dostumuz Ümit İlhan ile gerçekleştirilen bir
röportajı sizlerin ilgi ve beğinisine sunuyoruz.
Ve yine her zaman olduğu gibi bültenimizin sizlerin değerli katkı ve
destekleriyle gelişerek daha ileriye, en iyiye doğru yol almaya devam etmesini
umut ve temenni ediyoruz . . .
Saygılarımızla
Prof. Dr. Emir Baki Denkbaş
Hacettepe Üniversitesi
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı Başkanı
4
OCAK 2012
Öğretim Üyeleri, Danışmanlar
ve Yönetim
Dersler ve
Sınavlar
Program
Kayıtları
Yeni Başvurular
2011-2012 BAHAR YARIYILI
Doktora ve Yüksek Lisans Programlarına başvuruların kabul edilmesi
02-16 Ocak 2012
Mülakatların yapılması
25-26-27 Ocak 2012
Doktora ve Yüksek Lisans Programlarına kabul edilenlerin duyurulması
03 Şubat 2012
Yeni öğrenci kayıtlarının yapılması
06-07 Şubat 2012
Ders programlarının yapılması, öğrenci katkı paylarının yatırılması
08-09-10 Şubat 2012
Özel Öğrenci Başvuruları
13-14-15 Şubat 2012
AKADEMİK TAKVİM
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
AKADEMİK TAKVİM
Ders ekleme-bırakma günleri
29 Şubat - 02 Mart 2012
Ders Dönemi
13 Şubat - 20 Mayıs 2012
Bahar yarıyılı genel sınavları
21 Mayıs - 03 Haziran 2012
2011-2012 Bahar yarıyıl sonunda tez/savunma sınavına girecek öğrencilerin jüri
tekliflerinin Enstitüye gönderilmesinin son günü
04 Haziran 2012
Bahar yarıyılı genel sınav sonuçlarının sisteme işlenmesinin son günü
11 Haziran 2012
2011-2012 Bahar yarıyıl sonunda bitirilen tezlerin ve tez savunma tutanaklarının
Enstitüye gönderilmesinin son günü
29 Haziran 2012
E notlarının kesin sınav notlarına dönüştürülmesinin son günü
10 Temmuz 2012
2012-2013 Güz yarıyılında özel konular dersini alacak öğrenciler için yüksek lisans
tez önerilerinin Enstitüye gönderilmesinin son günü
25 Eylül 2012
* Sadece bilgilendirme amaçlı olup, yazım hataları veya yeni düzenlemeler nedeniyle oluşabilecek
olumsuzluklardan nanobulten dergisi ve yazarları sorumlu tutulamaz.
En güncel ve doğru bilgilendirme için lütfen ilgili enstitü sayfalarını inceleyiniz.
N@nobülten 15
5
RÖPORTAJ
Arş. Gör. Mehmet Doğan Aşık
Nanoteknoloji ve Nanotıp - Doktora
Röportaj
N@nobültenin 10. Sayısı röportaj konuğu Ümit İlhan Prodüksüyon şirketi sahibi ve
kurucusu Ümit Hanım. Kendisi ile hazırlamayı planladığı nanoteknoloji konulu
program hakkındaki röportajımızı keyifle okumanız dileğiyle...
Ümit Hanım, kendinizden ve mesleğinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Öncelikle böylesi bir konuda şahsıma ve fikirlerime göstermiş olduğunuz öneme ve
ilgiye teşekkür etmek istiyorum.
Kendimden ve mesleğimden bahsederken medya sektörüne adım atmazdan önce
neler yaptığımdan bahsetsem sanırım daha yerinde ve tamamlayıcı olacaktır. Çünkü
benim birbirinden farklı bilimsel disiplinlerle sentezlemiş olduğum akademik bir
kariyer geçmişim var. 2002 yılında Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
bölümünde lisans eğitimimi tamamladıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İnsan
Kaynakları Yönetimi üzerine yüksek lisansımı yaptım. O dönemlerde, hayata hangi
perspektiften bakacağıma yönelik arayışlarım hala devam ederken ve “Hayır, burası
da değil henüz durmak istediğim yer” dediğim noktada yine aynı üniversitede
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Programı’nda doktora yapmaya başladım ve
halen de doktora araştırmalarıma Sosyal Politika alanında “Türkiye’de Çalışan
Kadınların Yoksulluğu” konulu çalışmamı hazırlayarak devam etmekteyim.
Bu süreçte bilimsel araştırma yöntemlerinin ve bunun hayata bakış açımı disipline
edişinin hoşuma gittiğini fark ettim. Araştırmak, okumak, sentezlemek, yazmak,
derlemek, yorumlamakla uğraşırken “Bunlardan bir şeyler üretme zamanı geldi”
dediğim anda ise yaklaşık 4 yıldır özel bir üniversitede öğretim görevlisi olarak
akademik çalışmalarımı devam ettiriyordum.
Bir ön araştırma ve sektör analizi süreci sonrasında bu formasyonumu bir şey
“üretmek” noktasında medya sektörüne taşımayı ve kendi çalışma anlayışımla yeni
yapımlara imza atmayı hedefleyerek üniversiteden ayrılıp kendi prodüksiyon şirketimi
kurdum.
6
Asıl amacım; ilgi alanlarım, dünyaya bakış ve algılama biçimimle en çok örtüşen, bu
yüzden de diğer alanlara kıyasla daha başarılı olacağıma inandığım belgesel film
hazırlığıydı. Çünkü belgesel film, gerçeğin yaratıcı bir şekilde yeniden
yorumlanmasıdır. Belgeselde gerçeğe bağlı kalırsınız, üstelik bu bir tercih değil etik
bir sorumluluktur aynı zamanda. Ele aldığınız konuyu en iyi şekilde araştırmak,
belgeselde kullanmayacak olsanız bile konuya ilişkin ulaşılabilecek her türlü veriyi
toplamak, farklı bakış açılarına açık olmak zorundasınızdır. Bu ise tamamen benim
yoğrulduğum bilimsel disiplinin temeliydi. Bunun yanı sıra yine altyapısını kendim
oluşturduğum çeşitli televizyon programları, eğitici çizgi film ve kurumsal çözümler
sunan doğru kurgulanmış tanıtım film yapımı üzerine de çalışmalarımı
sürdürüyorum.
OCAK 2012
RÖPORTAJ
Prodüksiyon şirketinizin, bir projesi de nanoteknoloji hakkında bir belgesel
dizisi hazırlamak, projenizi biraz anlatabilir misiniz?
Evet, dediğiniz üzere şu aralar nanoteknoloji konulu bir TV programı önerisi
hazırlıyorum. Ön hazırlık aşamasında yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda
belgesel programı hazırlığı olarak yola çıkmış olduğumuz bu projeyi kesin olmamakla
birlikte bir belgesel formatından ziyade yine belgesel tadında nanoteknoloji konulu
bir TV programı olarak hazırlamamızın izlenebilirliği ve hedef kitleye ulaştırılması gibi
bir takım faktörler nedeniyle daha uygun olacağı kanısına vardık.
Bu programda genel olarak Nanoteknolojinin tanımı, önemi ve devletimizin
nanoteknoloji politikasını, bu alandaki eğitimleri ve eğitimin üretime transfer
noktasında ülkemizdeki durumu, nanoteknoloji uygulama alanlarını ve ülkemizdeki
kurum ve kuruluşların araştırma merkezlerindeki nanoteknoloji konulu çalışmaları,
konuyla ilgili değerli bilim adamlarımızın araştırmalarını ve nanoteknoloji kullanarak
üretim yapan kurum ve kuruluşların faaliyetlerini görsel bir estetikle buluşturmayı
düşündük.
N@nobülten 15
7
RÖPORTAJ
Böylece geleceğin teknolojisinde Türkiye’nin rolünün ne olacağı, bugün yapılanların
yeterliliği, gelecekte ne yapılması gerektiği, dünyada nelerin yapıldığı ve nasıl
yapıldığı, üniversite-sanayi işbirliğinin bu teknolojinin gelişmesinde yapacağı
katkının ne olacağı konularını gündeme taşımayı planlıyoruz.
Bu arada tam da yeri gelmişken bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu daha var. Bu
program fikrimin çıkış noktasında yaptığım araştırmalar esnasında beni değerli
bilgileriyle aydınlatan, bu konunun altından kalkamayabilirim diye düşündüğüm
noktada kendisine sormuş olduğum sorulara vermiş olduğu cevaplardaki umut ve
heyecanla beni cesaretlendirmiş olan ve desteklerini hiçbir zaman esirgememiş olan
hocam Sayın Emir Baki Denkbaş’a da tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Programınızı hazırlarken, Türkiye’de Nanoteknoloji çalışmalarını yakından
inceleme şansı buldunuz. Türkiye’nin konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, gerçekten öyle oldu, çünkü böylesine önemli bir konu ancak konuyla ilgili
kapsamlı çalışmalar yapan araştırma merkezlerimizin ve sanayi kuruluşlarının katılımı
ve desteğiyle gerçekleşebilecekti. Bu nedenle kendileriyle yapmış olduğum bilgi
paylaşımı esnasında dediğiniz gibi Türkiye’de nanoteknoloji çalışmalarını yakından
inceleme şansı buldum.
Benim gözlemim, Dünyada gelişmekte olan nanoteknoloji politikalarına Türkiye’nin
ayak uydurmak yönünde 2000’li yılların başından itibaren önemli adımlar atmaya
başladığıdır. Bunların başında da 2023 yılı Türkiye vizyonu çerçevesinde,
nanoteknolojiyi bu vizyona ulaşmada “gerekli ve öncelikli teknolojik faaliyet
alanlarından biri” olarak tanımlayan Vizyon 2023 Strateji Belgesi gelmektedir. Bu
belge ile her şeyden önce bir devlet politikası olarak Türkiye’nin bilim ve teknoloji yol
haritası çizilerek bu konuda bir takım önemli strateji ve hedefler belirlenmiştir.
Belirlenen bu stratejik hedefler çerçevesinde üniversitelerle ortak çalışmalar yürüterek
nanoteknoloji araştırmaları için merkezler kurulması ve laboratuarlar oluşturulması
ile AR-GE’nin desteklendiği, lisansüstü programlarla eğitim ayağının desteklendiği,
organize edilen ulusal ve uluslararası çapta konferanslarla bilincin uyanık tutulduğu,
aynı şekilde sanayi kuruluşlarının da kullandıkları teknolojiyi geliştirmek için çeşitli
sektörlerde ciddi ve profesyonel AR-GE faaliyetlerini ön plana çıkarmış bulunduğu
gerçeğine dayanan olumlu bir tablonun varlığı ile karşılaştım.
8
OCAK 2012
Burada önemli olan gelecekte kilit bir öneme sahip olacak nanoteknoloji alanında,
başlangıç sürecinde yetkinlik kazanarak, önümüzdeki zaman diliminde ise
sürdürülebilirliği korumak olacaktır. Çünkü teknolojideki gelişmelerin tarihine
baktığımızda, tarih sahnesine çıkan bazı teknolojilerin, neredeyse bütün ekonomik ve
toplumsal faaliyet alanlarında devrimsel değişikliklere yol açtığını görüyoruz.
Toplumsal refahlarını hızla yükseltebilen uluslar da bu teknolojileri geliştirerek
ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürebilen uluslar olmuştur. Nanoteknolojinin de
böylesine önemli bir teknoloji olduğuna inanıyorum.
N@nobülten 15
RÖPORTAJ
Böylece nanoteknoloji alanında birçok çalışmanın yapılageldiği, özellikle AR-GE
yoğunluklu çalışmalarla ülkemizde de ileri teknolojiye sahip ürünlerin üretilebildiği,
akademik çalışmalarını nanoteknoloji alanında sürdüren bilim adamlarının nitelik ve
nicelik itibariyle hayli tatmin edici bir boyuta gelmiş olduğundan bahsedebilecek bir
durumda bulunduğumuzu gözlemlemiş oldum.
9
RÖPORTAJ
Türk medyasında bilim ve teknolojinin, özellikle nanoteknolojinin doğru ve
yeterli şekilde yer aldığını düşünüyor musunuz?
Az önce söylediklerime şimdi kocaman bir “Fakat” ifadesiyle devam etmek istiyorum.
“Fakat”, her ne kadar bu konu önemi itibariyle devlet politikası ile teşvik edilir hale
gelmiş olsa da diğer tamamlayıcı unsurların maalesef bilimi destekleyecek kültürel
düzeye gelmemiş olduğuna inanıyorum.
Çünkü bu haklı gururumuzu zaman zaman gazetelerde küçük birkaç haber dışında,
yine televizyon ekranlarında en fazla 5 dakikalık kısa haberler dışında millet olarak
tadamadığımız düşüncesindeyim. Medya açısından buna baktığımda medyanın da bu
anlamda, konuya yeterince eğilmediği kanaatindeyim.
Oysa medyanın konuyla ilgili toplumda farkındalık hatta duyarlılık yaratarak
toplumsal bilinci arttırması bu yönde olumlu teşviklerden olacaktır diye
düşünüyorum. Bu nedenle aynı zamanda bilimin ve teknolojinin önemine hayli inanan
bir akademisyen olarak buna katkıda bulunmak maksadıyla böylesi bir program
hazırlamaya karar verdim.
Peki, dünya medyasında durum nasıl?
Dünya medyasında bu durum bizdekinin aksine daha yaygın ve popüler bir şekilde
ele alınıyor. Hatta öyle ki, bizim korkup kaçtığımız bir takım bilimsel terimler,
televizyonlarda çocuk programlarında şarkı sözleri ile empoze edilerek bilimle daha
erken yaşta tanışmış bilinçli bir nesil hedefleniyor.
Kendiniz de bir akademisyen olarak, Türkiye'de nanoteknoloji alanındaki
çalışmaların nasıl çeşitlendirilebileceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bugün gelişmiş ülkelerde bilim ve teknoloji yatırımları artık sadece makro-ekonomiyi
yönlendiren bir unsur olmaktan öte onun bir parçası haline gelmiştir. Bildiğiniz üzere
Lizbon Zirvesi kararlarına göre de tüm Avrupa Birliği ülkeleri 2010’lu yıllardan
itibaren AR-GE’ye GSMH’nın en azından yüzde 3’ünü harcamak zorundadır. Maalesef,
bu rakam Türkiye’de bu yüzdelik oranın altındadır.
Her ne kadar son yıllarda bu konuda ivme kazanmış bir atılım olsa da bu atılımın
temellendirilmesi ve sürdürülebilirliği şu noktada önem arz etmektedir. Gelişmiş
ülkelerin tecrübeleri göstermektedir ki, yüksek teknolojinin sadece satın alınıp
kullanılması yeterli değildir, bunun yanı sıra yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve
üretilebilmesi için temel bilimsel araştırmaların yapılması şarttır.
10
OCAK 2012
RÖPORTAJ
Son yıllarda AR-GE konularına, başta hükümet olmak üzere bütün kurumların öncelik
vermesi çok sevindirici bir durum. Türkiye'de nanoteknoloji alanındaki çalışmaların
nasıl çeşitlendirilebileceği ya da başka bir ifadeyle Nanoteknolojinin Türkiye’ye nasıl
bir katma değer sağlayabileceği hususunda söyleyebileceklerim ise özetle
Nanoteknoloji alanında gerekli altyapının kurulması, bu altyapı çerçevesinde
geliştirilen projelerin sürdürülebilir olması için finansman kaynaklarının
oluşturulması, araştırmaları yürütecek bilimsel yenilenmeye ve gelişmeye uyum
sağlayabilecek bilim adamlarının yetiştirilmesi, siyasal alan, sanayi ve akademi
arasında kurulacak etkin bir işbirliği mekanizmasının kurulması, toplumun tüm
katmanlarında bilinçliliğin artırılması ve tüm bu sistemin etkin bir şekilde çalışmasını
ve desteklenmesini sağlayacak gerekli kuruluş ve yasaların ortaya çıkarılmasıdır. Bu güzel röportaj için teşekkür ederken, size son bir soru yönelteceğim,
toplumsal olarak, medya aracılığı ile bilimsel konular hakkında çeşitli fobiler
oluşturan Türk toplumu sizce nanoteknolojiyle karşılaştığında nasıl bir tepki
verecektir?
Az önce nanoteknoloji alanındaki çalışmaların nasıl çeşitlendirilebileceği hususundaki
sorunuzu yanıtlarken kullanmış olduğum bir ifade var: “Toplumun tüm katmanlarında
bilinçliliğin artırılması gerekliliği.” Bu ifademi tekrar ediyorum. Çünkü, toplumsal
seviyede teknolojik gelişmelerin ve yeniliklerin nasıl algılandığı, bunların
uygulanabilirliğini etkileyecek önemli bir faktördür. Bu nedenle, halk seviyesinde
nanoteknoloji konusunda bilinçlenme gelişmeleri ve çalışmaları hızlandıracak ve
istenilen seviyeye ulaşılmasını sağlayacak önemli bir itici güçtür.
Bunun medya araçlarıyla ifadesi noktasında biraz güçlük çektiğimiz çok doğru. Belki
biraz daha popüler bir üslup kullanarak konunun izahını yapmak yolunu seçersek bu
fobiyi yenebileceğimize inanıyorum.
Bu vesileyle, Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin Türkiye’yi yol ayrımına
getirdiği tarihsel bir dönemi yaşadığımız şu günlerde bir taraftan bilimsel
çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan lisansüstü eğitim programları ile bu alanda
bilim adamları yetiştiren Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim
Dalı’na da başarılar diliyorum.
N@nobülten 15
11
AKM
Dr. Memed Duman
Nanoteknoloji ve Nanotıp
Atomik Kuvvet Mikroskobu ve
Spektroskobisi
Günümüzde Atomik Kuvvet Mikroskobu (AFM-Atomic Force Microscopy) katı hal
fiziğinden malzeme bilimine, kimyadan yaşam bilimlerine kadar çok geniş bir alanda
sıklıkla kullanılmaktadır. AFM’nin temel çalışma prensibi, bir plak çalarınkine çok
benzer. Aynı bir plak çalarda olduğu gibi, AFM’de de esnek manivelaya bağlı ince bir
iğne ucu örnek yüzeyini tarar. Her ne kadar isminin içinde mikroskop kelimesi
olsada, yüzeyin topografik görüntüsüne “bakılmak”tan çok “hissedilmesi” ile sonuç
elde edilir. Keskin iğne ucu yüksek çözünürlük sağlarken, manivelanın yay sabitinin
düşük olması iğne ucu ile yüzey arasındaki etkileşimlerden meydana gelen
kuvvetlerin hassas kontrolüne izin verir. Bu kuvvetler tarama sırasında manivelanın
eğilip bükülmesine sebep olur. Maniveladaki bükülme, manivelanın arka tarafının en
uç noktasına fokuslanmış ve burdan hassas bir fotodedektöre yansıtılan lazer ile
gözlenir. Fotodetektördeki lazerin hareketi elektrik sinyalinde değişikliğe sebep olur
ve bu değişiklikte AFM iğne ucuna uygulanan kuvvetin sabit tutulması için geri
bildirim (feedback loop) olarak kullanılır. Geri bildirim kapsamında, iğne ucunu yada
örneği aşağı-yukarı hareket ettiren piezoelektrik tarayıcısına voltaj uygulanır.
Piezonun bu dikey hareketleri, bilgisayarda bir program tarafından işlenerek, taranan
yüzeyin topografik haritası üretilir (Şekil 1a).
Görüntülenecek örneğe ve deneysel gereksimlere göre statik (Temaslı-Contact) ve
dinamik (Temassız-Dynamic) olmak üzere iki farklı modda AFM taraması yapılabilinir.
Statik Mod AFM
Temaslı modda, iğne ucu sürekli olarak örnek yüzeyi ile temas halinde tutulur (Şekil
1b). Yüzeyin topografyasındaki değişikliklerden dolayı, tarama sırasında uc ile yüzey
arasında oluşan kuvvetler farklılık gösterir bu da manivelanın bükülmesine sebep
olur. Bükülmeden oluşan bu sinyal, geri bildirim tarafından sabit tuttulur ve böylece
tarama boyunca örnek üzerine uygulanan kuvvet sabit tutulur. Temasslı mod ile
yapılan AFM görüntülenmesinde dikey çözünürlüğün 0.1 nm’den düşük, yatay
çözünürlüğün ise yaklaşık 0.2 nm olarak elde edildiği literatürde belirtilmiştir
(Bhushan and Marti 2010). Fakat temaslı AFM modu yüzeye zayıf tutunmuş hücreleri
yüzeyden süpürebileceği gibi bu tür biyolojik örneklere tarama sırasında uyguladığı
sürekli kuvvet yüzünden zararda verebilir. İşte bu sebepten dolayı, hemen hemen
tüm biyolojik örnekler dinamik yada tıklamalı (tapping) AFM modu denilen daha
hassas bir mod ile görüntülenirler.
12
OCAK 2012
AKM
Şekil 1. (a) AFM’nin temel çalışma prensibi, (b) Statik (temaslı) mod, (c) Dinamik (tıklamalı)
mod
Dinamik (Tıklamalı) Mod AFM
Tıklamalı AFM moddunda, AFM iğnesi bir piezo düzeneği yardımı ile kendi rezonans
frekansında salınım yapar. Yüzey taraması sırasında, salınımın aşağı hareketinin en
uç noktasında örnek yüzeyine kesikli bir şekilde temas eder (Şekil 1c). Bu temas
sonucunda iğnenin salınım büyüklüğünde bir azalma olur. Örnek yüzeyine sabit bir
kuvvet uygulamak için, temas sırasında meydana gelen bu salınım büyüklüğündeki
azalma geribildirimde düzeneğinde sabit tutulur. İğne ucu sadece manivelanın
aşağıya doğru hareketinin en uç noktasında yüzeyle temas ettiği için, örnek üzerine
uygulanan yansal kuvvetler en aza indirilerek, hassas örneklere çok daha az zarar
verilir. Tıklamalı AFM modu ile biyolojik örneklerde bile yüksek çözünürlükte görüntü
almak mümkün olmuştur. Şekil 2’de görüldüğü gibi, hücre iskeletini oluşturan aktin
filamentler ve hücre zarının hemen altında yer alan çeşitli endosomal yapılar (20 nm
çapında) sıvı ortamda yüksek çözünürlükte görüntülenmiştir (Duman et al. 2010).
N@nobülten 15
13
AKM
Şekil 2. Tıklamalı AFM modu ile görüntülenmiş canlı endotel hücreleri.
Atomik Kuvvet Spektroskopisi
AFM adından da anlaşılacağı üzerine, moleküller içinde ve arasındaki etkileşimleri bir
kaç nano Newton büyüklüğüne kadar ölçebilen en küçük kuvvet sensörüdür. Fakat
konvensiyonel olarak kullanılan AFM görüntüleme modlarından farklı olarak, kuvvet
spektroskopisi geliştirilmiş bir sensör tasarımına ihtiyaç duyar. Burada, tek bir
biyolojik ligand molekülü, yüzeye bağlı reseptörler ile etkileşiminin incelenmesi için,
esnek bir birleştirici ile AFM iğnesinin en uç noktasına bağlanır. Bağlanacak olan
molekülün türü ve AFM iğnesinin yüzey malzemesine göre farklı bağlama stratejileri
izlenebilir (Ebner et al. 2008).
14
OCAK 2012
AKM
Ligand modifiyeli AFM iğnesi ile yüzeyde bulunan ilgili reseptör molekülleri
arasındaki etkileşimler kuvvet-mesafe döngüsü (force-distance cycle) ile izlenir (Şekil
3). Bu döngü esnasında iğne sabit bir hızla bulunduğu yerde aşağı (trace) ve yukarı
(retrace) doğru hareket eder. İğne örnek yüzeyine yaklaşırken (Şekil 3, trace 1-3.
noktalar), ne iğne de de ucuna bağlı ligand molekülü örnek yüzeyi ile etkileşime
girer.
Bu yüzden manivelada herhagi bir bükülme meydana gelmez ve bükülme sıfır olarak
adlandırılır (Şekil 3, trace 1. nokta). İğne, yüzey ile temas ettiği zaman ise (Şekil 3,
trace 2. nokta), yüzeyden uygulanan ve iğnenin aşağıya hareketi ile doğrusal bir
şekilde artan itici kuvvet ile uyumlu bir şekilde manivela yukarı doğru bükülerek
kuvvetin negatif kısımda yer almasına sebep olur (Şekil 3, trace 3. nokta). İğnenin
yüzeyden uzaklaşma döngüsü başladığı zaman (Şekil 3, retrace 4 ve 5. noktalar),
manivelanın bükülmesi eski konumuna gelir ve itici kuvvet sıfıra düşer. İğne
yüzeyden uzaklaştıkça, iğnede bulunan ligand ile yüzeyde bulunan reseptör molekülü
iğne üzerinde yavaş yavaş artan baskıcı bir kuvvet oluşur bu da manivelayı aşağıya
doğru büker (Şekil 3, retrace 4. nokta). Uzaklaşma döngüsünün 4. noktasında
görülen parabolik (doğrusal olmayan) eğri, ligand molekülün bağlı olduğu esnek
birleştirici polimerin uzaması sonucu meydana gelir. Manivelanın aşağıya doğru
bükülmesi, ligand-reseptör kompleksinin belli bir kuvvette birbirinden ayrılmasına
kadar sürer. İşte bu kritik kuvvete “kopma kuvveti, Fu” adı verilir ve Hooke kanuna
göre; Fu=kΔx, maniveladaki bükülme (Δx) ile orantılıdır. Burada k, manivelanın yay
sabitidir. Kompleksin birbirinden ayrılmasından sonra, maniveladaki bükülme
sonlanır ve eski sıfır pozisyonuna geri döner (Şekil 3, retrace 5. nokta).
Şekil 3. Kuvvet-mesafe döngüsü.
N@nobülten 15
15
AKM
İğnedeki ligand ile yüzeyde bulunan reseptör arasındaki bağlanmanın özgünlüğü,
bloklama deneyi ile belirlenir. Bloklama deneyi, serbest ligandların solüsyona
verilerek yüzey reseptörlerini bloklaması, yada serbest reseptörlerin solüsyona
eklenmesi ile iğne üzerindeki ligand molekülünün bloklanması şeklinde
uygulanabilir. Bloklama sonrasında, özgül bir bağlanma olmayacağı için, kuvvetmesafe döngüsündeki yaklaşma ve uzaklaşma eğrileri birbirlerinin aynısı olur (Şekil
3, gömülü grafik).
Sonuç olarak, atomik kuvvet mikroskobu, biyolojik moleküllerin yapılarını bozmadan
kendi sıvı ortamlarında yüksek çözürlükte görüntüler alırken kuvvet spektroskobisi
özelliği ile tek molekül boyutunda tanımlama ve bu moleküllerin birbirleri ile
etkileşimlerini incelenmesine olanak sağlamakta ve farklı biyolojik sistemlerde başarı
ile uygulanmaktadır (Rankl et al. 2008; Bozna et al. 2011).
Referanslar:
Bhushan B, Marti O. Scanning probe microscopy-principle of operation, instrumentation, and
probes. In: Bhushan B, editor. Handbook of nanotechnology. 3rd ed. Heidelberg: Springer;
2010. p. 573–617.
Duman M, Pfleger M, Zhu R, Rankl C, Chtcheglova, LA Neundlinger, I Bozna, BL Mayer, B
Salio, M Shepherd, D Polzella, P Moertelmaier, M Kada, G Ebner, A Dieudonne, M Schutz, GJ
Cerundolo, V Kienberger, F Hinterdorfer, P. Improved localization of cellular membrane
receptors using combined fluorescence microscopy and simultaneous topography and
recognition imaging. Nanotechnology 2010; 21, 115504.
Rankl C, Kienberger F, Wildling L, Wruss J, Gruber JH, Blass D, Hinterdorfer P. Multiple
receptors involved in human rhino-virus attachment to live cells. Proc Natl Acad Sci USA.
2008;105:17778–83.
Ebner A, Wildling L, Zhu R, Rankl C, Haselgrubler T, Hinterdorfer P, Gruber HJ.
Functionalization of probe tips and supports for single-molecule recognition force
microscopy. Top Curr Chem. 2008;285:29–76.
Kısa Özgeçmiş
Yüksek lisans ve doktora eğitimini Hacettepe Üniverisitesi, Kimya Mühendisliği Bülümü,
Biyomühendislik Anabilim Dalı'nda tamamlayan Dr. Mehmed Duman, University of Florida, College of Dentistry, Department of Periodontology ve Johannes Kepler University of Linz,
Institute for Biophysics'te doktora sonrası araştırmalar yapmıştır.
İlgi alanları; protein-inorganik etkileşimler ve bağlanma kinetiklerinin analizi, 2-, 3-boyutlu
moleküler kalıpların (DNA-protein vb.) hazırlanması, farklı boyutlarda ve özelliklerdeki
nanopartiküllerin sentezi ve karakterizasyonu gibi konular üzerinedir. Şuan H.Ü. Nanoteknoloji
ve Nanotıp Anabilim Dalı'nda görev almaktadır.
16
OCAK 2012
Sevda Yıldırım
Nanoteknoloji ve Nanotıp
Tunç çağından günümüze kadar uzanan litografi tekniğinden yola çıkarak geliştirilen
nanolitografi teknikleri sayesinde;yüksek yoğunlukla optik ve manyetik depolama
ortamları,organik ışık yayan diyotlar,polimer fotovoltaik hücreler,alan etkili
transistörlervb. üretilmiştir.
Litografi,taş baskı anlamına gelir. Kireç taşı üzerine yağlı mürekkeple çizilmiş şekil ve
yazıların basım sanatıdır. Taşbaskıya el litografyası da denir. Taşbaskı tekniğinin
esası, yağın suyu itmesi özelliğine dayanır.
LİTOGRAFİ
NANOKÜRE LİTOGRAFİ
Kireçtaşı, kalsiyum karbonat olup gözeneklidir. Baskı kalıbı olarak kullanılacak kireç
taşı 6-8 cm kalınlığında levha şeklinde hazırlanır. Yüzeyi pürüzsüz hale gelinceye
kadar tesviye edilir. Bu düzgün yüzeye yazı veya resim özel bir mürekkeple
nakşedilir. Mürekkebin özelliği yağlı olmasıdır. Baskı kalıbı daha sonra su içine
sokulup çıkarılır. Kireçtaşı gözenekli olduğu için yazılar ve resim çizgileri haricindeki
sathın tamamındaki gözenekler suyla dolar. Baskı taşına bu durumda baskı
mürekkebi sürülür. Mürekkep, yazıların bulunduğu susuz yüzeylerden gözeneklere
emilirken boş kısımlardaki sulu yüzeylerden itilir. Baskı kalıbı bir kağıta bastırılmak
suretiyle istenilen baskı elde edilir. Gözeneklere emilen mürekkep bitinceye kadar
baskı yapılabilir.
20. yüzyılın başlarında yavaş yavaş taş baskıcılık yerini bugünkü modern teknik
baskıcılığa
terk
etmiştir.Bu
teknikten
yola
çıkılarak
geliştirilen,
nanofabrikasyontekniklerinden biri olan nanolitografi yöntemlerinin temelinde ise,en
basit anlamıyla molekül ve atom düzeyindekimalzemelerin bir yere biriktirilmesi veya
oradan uzaklaştırılması düşüncesi yer alır.
Geliştirilen birçok nanolitografi yöntemi vardır.Bunlardan bazılarına kısaca değinecek
olursak;
X-ışını litografisi (x-ray litography) :
Çözünürlük limitini aşabilmek için,yüksek enerjili X ışınları kullanılır.Çok basit bir
yöntem olmasına rağmen, teknolojik uygulamalarda pek kullanılmamıştır.Problem ise
maskedir.Maskeler zar şeklinde yapılmaktadır. Altta hafif silikon atomları, üstte
yüksek derecede X ışını emebilen altın ya da tantalum nitrat vardır. Maskelerin
desenlemesi elektron demeti veya kuru aşındırma ile yapılmaktadır.
N@nobülten 15
17
LİTOGRAFİ
Yüklü Tanecik Litografisi (Charged Particle Lithograph) :
İyon ya da elektron gösterimi litografisi,kopyalamada çok yüksek kalitede sonuçlar
elde edilmesini sağlarlar.
Aşırı Derecede Ultraviyole/Morötesi (Extreme Ultraviolet Lithography ) :
Bu litografya tipi, optik litografyanın 10-14 nmdalga boylarındaki ışınlarla
yapılmasıdır. Bu litografya,vakumda yapılmak zorundadır. Bu dalga boyunda ışın
kullanılması sayesinde yüksek çözünürlükte desenler elde edilir.
Nano-damgalama Litografisi(NanoimprintLithography) :
Nano-desen yinelenme teknolojisini vaat eden bir yöntemdir. Yani aynıdesenin
kopyasını defalarca tekrarlayabileceğiniz bir seri üretim tekniğidir.
Direkt Elektron Işınları (Electron-Beam Direct ) :
Kopyaları yaratmak için elektron ışınlarının kullanılması kavramıdır.
Maskesiz nano-litografi :
Başka bir yöntemdir ancak uygulaması zor bir tekniktir; çünkü ışığa şekil vermek için
bir maske yerine mikro aynacıklar kullanılır.Şuan için bu teknolojinin uygulanması
pahalı olsa da teknolojinin gelişmesi ve seri üretime geçildiğinde kazanç kesinlikle
harcanan paradan yüksek olacaktır.
Tablodan da anlaşılacağı üzere, geliştirilen litografi tekniklerinin temelinde aynı
yöntem olsa da, gerek kullanılan gerekse elde edilen ürünler,harcanan para ve zaman
hepsinde farklı olmaktadır.
Tablo 1. En popüler litografik yaklaşımların özeti
(Witold Kandulski, Shadow Nanosphere Lithography (Ph.D. Thesis), University of Bonn (2007)
18
OCAK 2012
Nanoküre litografi (NSL) geleneksel nanofabrikasyon teknikleri kullanılarak üretilmesi
zor olan nano yapılı sistemlerin, düşükmaliyetteve zamandan tasarruf ederek
üretilmesini sağlayan bir litografi tekniğidir.
1981 yılında Fischer veZingsheim tarafından ‘Natural lithography’ olarak ortaya atılan
bu
teknik
daha
sonra
Van
Duyne
ve
Hulteen
tarafından
‘Nanospherelithography’olarak yaygınlaştırılmıştır.
LİTOGRAFİ
Standart litografi tekniklerini kullanarak,periyodik yapıların hızlı ve istenilen
çözünürlükteelde edilmesi zordur.Elektron demeti litografisi ile (EBL) 1-2 nm gibi
küçük boyutlu yüksek çözünürlüklü ama paralel olmayan yapılar elde ederiz.X-ışını
litografisi (XRL) ile daha büyük hacimli üretim yapmak mümkündür ama çözünürlüğü
EBL kadar iyi değildir.
Şekil 1.Tek tabakalı PS Nanoküreler ( SEM görüntüsü)
Tekniğin temelinde nanokürelerin HCP ( sıkı paketli altıgen) yapıda olması vardır.Submicronpolistrennanoküreler kullanılır.Bu yöntemle kolloidal,nanohole,nanodot ve
nanopillar güneş hücreleri elde edilebilir.
Nanoküre Litografi (NSL) İşleminin Genel Basamakları:
İlk olarak maske oluşturmak için substrat üzerine tek tabaka halinde nanoküreler
yerleştirilir.Bu şekilde periyodik olarak düzenlenen nanokürelere2 boyutlu kolloidal
kristal denir.Daha sonra metal kaplama ve aşındırma ile nanoküreler ortadan
kaldırılır.Yüzeyde 2 boyutlu altıgen bir desen kalır buna ‘Fischerpattern’ denir.
N@nobülten 15
19
LİTOGRAFİ
Biraz daha detaylı bir şekilde işlem basamaklarını incelemek gerekirse;
1.Adım:Substrat Hazırlama
NSL işlemi için ilk olarak substratın hazırlanması gerekir.Substrat malzemesi olarak
Si ,Cu ve mica kullanılır. Substrat 10 x 10 mm veya 9 x 9 mm parçalara bölünür. Her
bir parça substrat 3 dakika ultrasonik ile temizlenir sonra 2-propanol ile
durulanır.Daha sonra 80 °C de standart temizleme solüsyonu içinde 30-60 dakika
arası bekletilir.Son olarak argon içinde kurutulur.
2.Adım:NSL Maske Hazırlama
NSL maskeleri, 3600 rpm de dönen spincoater üzerindeki substrat üzerine 247 ±7
nm
boyutundaki
polistrennanokürelerinspin
kaplama
ile
yerleştirilmesiyle
oluşur.Substratın boyutları 0.25-1 cm² aralığında ve tüm yüzey nanokürelerle
kaplanmış olacak şekilde seçilir.
Spin kaplama işleminden önce, nanoküreler üretici firmadan su içinde bir
süspansiyon
olarak
alınır.Daha
sonra
sürfaktan
çözeltisi
içinde
seyreltilir.Sürfaktansubstratı ıslatmak için kullanılır.Spin kaplama solüsyonu içindeki
nanokürekonsantrasyonunu artırarak çift katmanlı maskeler elde edilir.
Şekil 2.SL ve DL maskeleri ve PPA yüzeyleri
A) SL maskesi, B) SL PPA (periyodik partikül diziler), C) SL PPA AFM görüntüsü(sabit
yükseklikte) M=Ag,S=mica, D) DL maskesi, E) DL PPA, F) DL PPA AFM görüntüsü(sabit
yükseklikte) M=Ag,S=mica
20
OCAK 2012
LİTOGRAFİ
3.Adım:Reaktif İyon Aşındırma
Aşındırma işlemi için argon,karbon tetraflorid, sülfür heksaflorid ve oksijen gazları
kullanılır. PS küreler 60-100 mTorr basınç altında 30-150 W gücünde plazma
kullanılarak aşındırılır.Silikonu aşındırmak için ‘Bosch’aşındırma tekniği kullanılır.Bu
teknik 2 aşamadan oluşur : aşındırma ve pasifleştirme. Pasifleştirme aşamasında
desenin yan duvarları ince bir polimer tabakası ile kaplanır. Bu yolla çok derin yapıları
aşındırmak mümkündür.
Şekil 3. 2 farklı yolla reaktif iyon aşındırma:
A) Maske ve substrat B) Oksijen plazma ile PS aşındırma C) Sülfür heksaflorid ile aşındırma
4.Adım:Metal Birikimi
Buharlaştırma
işlemleri
elektron
demeti
buharlaştırıcısı
kullanarak
yapılır.Buharlaştırıcılar yüksek verimlidir.Örnek ile buharlaştırma arası mesafe
yaklaşık 33 cm’dir.Taban basıncı 4,5mTorr’dan daha düşüktür.Rotasyon motoru 18
rpm de çalışır.Buharlaşmış malzeme kalınlığı otomatik olarak mikro kuartz kristal
tarafından kontrol edilir.
Şekil 4. Elektron Demeti Buharlaştırıcısı
N@nobülten 15
21
LİTOGRAFİ
5.Adım: Nanoküreleri Yüzeyden Kaldırma
Desen substrata aktarıldıktan sonra PS maskesi kaldırılır.Bu 2 farklı yolla yapılabilir:
Kimyasal yolla: Sonikasyon yardımıyla PS nanoküreler metilen klorür içinde çözülerek
substrat üzerinden çıkartılır.
Mekanik yolla: Bunun için yapışkan bant kullanılır. Yapışkan bantla PS küreler
adsorpsiyonlanır ve yüzeyden soyulur. Desenlendirme yöntemine ve türüne bağlı
olarak 30 dakika ile 1 saat arası sürer.
6.Adım: Karakterizasyon
Karakterizasyon için; atomik kuvvet mikroskobu ve taramalı elektron mikroskobu
kullanılabilir.
AFM: Örnekler rezonans frekansları f1=150 khz f2= 300 khz, yay sabitleri
k1=5 N/m, f2=40 N/m olan silikon uçlar ile tappingmodda (dokunma modu) taranır.
SEM: Örnekleri görüntülemek için kullanılır. Görüntüler,iletken olmayan yüzeyler için
2-6 kV geriliminde, iletken yüzeyler için 3-25 kV geriliminde lens dedektörleri
kullanılarak elde edilir.
Şekil 5. Nanoküre litografi tekniği şematik gösterimi
A) Substrat üzerinde maske elde edilir.
B) Reaktif iyon aşındırma yapılır.
C) Metal biriktirme yapılır.
D) Küreler yüzeyden uzaklaştırılır.
E) Kısa süreli silikon aşındırma yapılır.(yanal aşınma
önemsiz)
F) Uzun süreli silikon aşındırma yapılır.( yanal
yüzeylerinde aşınması için beklenir)G) Metal maske
kaldırılır.
22
OCAK 2012
LİTOGRAFİ
!
!
Şekil 6. Fotorezist nanopillars ( SEM)
Şekil 7. Silika mikro kürelerden oluşmuş
HCP yapısı (SEM)
Şekil 8. Tek tabakalı lateks küreler mica
üzerinde
Şekil 9. Periyodik nanodot yüzey
KAYNAKÇA
• J. C. Hulteen, D. A. Treichel, M. T. Smith, M. L. Duval, T. R. Jensen, and R.P. Van Duyne.
Nanospherelithography: Size-tunablesilvernanoparticleandsurfaceclusterarrays. Journal of
PhysicalChemistry (1999)
• C. L. Cheung, R. J. Nikolic, C. E. Reinhardt, and T. F. Wang. Fabrication of
nanopillarsbynanospherelithography. Nanotechnology (2006)
• J. C. Hulteenand R. P. Vanduyne, “Nanospherelithography - a materials general
fabricationprocessforperiodicparticlearraysurfaces,” J. Vac. Sci. Technol (1995).
• DerecCiafre, LingyunMiao, andKeita Oka, NanosphereLithography, University of Rochester
• Chi-ChihHo, Po-YuanChen, Keng-HuiLin,Wen-TauJuanandWei-Li Lee, Fabrication of
Monolayer ofPolymer/NanospheresHybrid at a Water-AirInterface, AmericanChemicalSociety
(2011)
• WeiWu,DibyenduDey,Omer G. Memis, AlexKatsnelson, HoomanMohseni, Fabrication of
LargeAreaPeriodicNanostructures Using NanospherePhotolithography, Nano Express (2008)
• WitoldKandulski, ShadowNanosphereLithography (Ph.D. Thesis), University of Bonn (2007)
• http://chemgroups.northwestern.edu/vanduyne/nsl_faq.htm
N@nobülten 15
23
NANO ÜRÜNLER
Arş. Gör. Gamze Tan
Biyoloji - Doktora
NANO ÜRÜNLER
Şu anda piyasa bulunan nanoteknoloji tabanlı tüketici ürünlerinin
envanteri
Nanoteknoloji, gelecek çeyrek asırda insanoğlunun yüz yüze kalacağı birçok ciddi
problemin üstesinden gelmek için bir potansiyel sunmaktadır. İklim değişikliği, çevre
kirliliğinin kontrolü ve önlenmesi, azalmakta olan enerji rezervlerine erişim, kanser
hastalıklarının tanı ve tedavisi gibi insanlık ve dünya için önemli sorunlar başta olmak
üzere birçok konuda yeni ufuklar açmaktadır.
Son on yıl içinde nanoteknolojilere yaklaşık 50 milyar $’lık yatırım yapılmıştır. US
National Science Foundation’a göre nanoteknoloji pazar payının 2010-2015 yılına
kadar 1.1 trilyon $’ ı bulacağı tahmin edilmektedir. Bu arada insan sağlığını, çevreyi
ve teknolojiyi olumlu etkileyeceği düşünülen nanoteknolojiler ticari açıdan
meyvelerini vermeye başladı bile.
20 yılı aşkın bir süredir devam eden temel ve uygulamalı araştırmalar neticesine göre
nanoteknoloji artık ticari bir kullanım kazanmıştır. Günümüzde elektronikten
kozmetiğe, dekorasyondan otomotive, gıdadan tekstile hemen hemen tüm alanlarda
nano-ölçekli malzeme içeren ürünlere rastlamak mümkündür. Fakat piyasada kaç
tane nano tüketim ürünü olduğunu öğrenmek ve hangi eşyaların nano olarak
isimlendirileceğine karar vermek bir hayli zordur. Nisan 2005’te Woodrow Wilson
International Center for Scholars ve Pew Charitable Trusts ortaklığıyla yürütülmeye
başlanan “Gelişen Nanoteknolojiler Projesi” kapsamında nanoteknoloji temelli ticari
ürünlerin kamuya açık çevrimiçi envanteri (Ürün adı, üretici firma, üretim yeri, ürün
kategorisi, ürün resmi, ürün tanıtım bilgisi) tutulmaktadır. Buna göre, Mart 2010
itibariyle piyasada ticari olarak satılan 1317 farklı nanoürün bulunmaktadır (Tablo-1).
24
OCAK 2012
NANO ÜRÜNLER
2006 yılı ile karşılaştırıldığında nanoteknoloji esaslı ürün sayısı 5 yılda 25 kat (54’ ten
1317’e) artmıştır. Nanoürünlerin % 52’lik (738) kısmı, sağlık ve kişisel bakım
ürünleridir. Bu kategoride 267 kişisel bakım, 182 giyim, 143 kozmetik, 119 spor
eşyası, 33 güneş koruyucu ve 43 filtrasyon ürünü var.
Envanter 30 farklı ülkede üretilen ürünleri kapsamaktadır. Tablo 3’de üretim yerlerine
göre ürün sayıları gösterilmektedir. ABD toplam 587 ürünle ilk sırada yer alırken, onu
367 ürünle Avrupa (İngiltere, Fransa, Almanya, Finlandiya, İsviçre, İtalya, İsveç,
Danimarka ve Hollanda) ve 261 ürünle Uzak Doğu (Çin, Tayvan, Kore, Japonya)
izlemektedir. Diğer ülkelerde (Avusturya, Kanada, Meksika, İsrail, Yeni Zelanda,
Malezya, Tayland, Singapur, Filipinler) ise 73 nanoürünle bu pazarda yer almaktadır.
Nanoürün yapımında kullanılan ana mazlemeler arasında en çok kullanılan gümüş
nanopartiküllerdir. Bunun başlıca sebebi gümüş
iyonlarının doğal antimikrobiyal ve antifungal
özellik göstermesidir. Gümüş kullanılarak
üretilen başlıca nanoürünler; bandaj, giyim
ürünleri, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi
beyaz eşya ürünleri, kesme tahtası ve yiyecek
saklama kaplarıdır.
Sonraki sayılarda nanoürün kategorileri ve bu
kategorilerde yer alan ürünlerden detaylı olarak
bahsedilecektir.
Şekil 1. Gümüş içeren nanoürünler.
Kaynaklar:
World Gold Council & Cientifica, 2010, 'Gold for Good: Gold and nanotechnology in the age
of innovation'
Andrew Maynard, Evan Michelson,”The Nanotechnology Consumer Products Inventory”, The
Project on Emerging Nanotechnologies, The Woodrow Wilson International Center for
Scholars, 2006
The Project on Emerging Nanotechnologies, http://www.nanotechproject.org/
N@nobülten 15
25
ETKİNLİKLER
Arş. Gör. Ebru Erdal
Nanoteknoloji ve Nanotıp - Doktora
Etkinliğin İsmi:
NANOTR 8
Tarih: 25-29 Haziran 2012
Yer: Hacettepe Üniversitesi,Ankara
Web Sitesi: http://www.nanotr8.com
Ülkemizin nanobilim ve nanoteknoloji konusunda en önemli bilimsel etkinliği olan
NanoTR kongrelerinin sekizincisi 25- 29 Haziran 2012 tarihleri arasında Hacettepe
Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Ankara'da düzenlenecektir. VIII. Türkiye Nanobilim ve
Nanoteknoloji Kongresi’ne; ulusal ve uluslararası düzeyde katılacak olan alanında
uzman öğretim üyeleri, firma temsilcileri, asistan ve öğrenciler ile yaklaşık 1000
kişinin katılması beklenmektedir.
TEMALAR
• Nanomalzemeler; Nanoparçacıklar, nanokristaller, nano gözenekli malzemeler,
Moleküler ve Supramoleküler Malzemeler
• Nanobiyoteknoloji, nanobiyosensörler, ve Tıpta nanoteknoloji uygulamaları
• Nanoelektronik, spintronik, nano-manyetizma, Kuantum hesaplaması, Kübitler
• Organik ve Hibrid Elektronik: OLED, OTFT, PLED
• Nano Elektro Mekanik Sistemler (NEMS), Mikro Elektro Mekanik Sistemler (MEMS)
• Tekstil, tarım ve gıda biliminde Nanoteknoloji
• Nanoteknolojinin Yönetişimi ve Ulusal Nanoteknoloji Politikaları
26
OCAK 2012
ETKİNLİKLER
KONGRENİN MERKEZİ
Adres : Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü Prof. Dr. Tunçalp Özgen Kongre
Merkezi Ankara, TÜRKİYE
ÖNEMLİ TARİHLER
Erken Kayıt Son Gün
25 Nisan 2012
Online Bildiri Son gün
Bildiri Kabul / Red
15 Nisan 2012
18 Mayıs 2012
Ödeme İadesi Son Gün
30 Mayıs 2012
N@nobülten 15
27
ETKİNLİKLER
Etkinliğin İsmi:
paintistanbul 2012
Tarih: 12-13 Eylül 2012 Yer: CNR Expo, İstanbul
Web sitesi: http://www.paintistanbul.com
12 - 13 Eylül 2012’ de CNR Expo, İstanbul’ da gerçekleştirilecek kongre kapsamında son
günlerde özellikle kaplama ve boyalarda yeni bir çığır açan nanoparçacıkların kullanılması ile
ilgili çalışmalara da yer verilecektir.
Dil: Türkçe ve İngilizce (Simultane Tercüme)
Bildiri Özeti:
En fazla 300 kelime içermelidir.
Özetin, İngilizce ve Türkçe olarak 18 Mayıs 2012, Cuma gününe kadar Bosad Genel
Sekreterliği'ne gönderilmesi gerekmektedir.
Kabul edilen özetler 2 Temmuz 2012, Pazartesi günü Kongre Bilimsel Kurulu tarafından
duyurulacaktır.
Bildiri: Bilimsel Kurul tarafından sözel veya poster olarak kabul edilen bildirilerin 29 Temmuz
2010, Pazar Gününe kadar Bosad Genel Sekreterliği'ne gönderilmesi gerekmektedir.
Kongre Sunum Başlıkları: paintistanbul 2012 Kongre Bilimsel Kurulu tarafından belirlenen
kongrenin konu başlıkları aşağıda ana hatlarıyla verilmiştir.
• Yeni Hammaddeler
• Nanoparçacıklar ve Nano Yapılar
• Boya Filmlerinin Oluşum, Kürlenme ve Yaşlanma Mekanizmaları Üzerine Temel Araştırmalar
• Fonksiyonel Boyalar ve Mikrokapsülleme
• Sulu Boyalar
• İnşaat Boyaları
• Otomotiv Boyaları
• Sanayi Boyaları
• Matbaa Mürekkepleri
• Yapıştırıcılar, İzolasyon Malzemeleri ve Yapı Kimyasalları
• Sürdürülebilir Teknolojiler ve Yasal Düzenlemeler
28
OCAK 2012
6. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi
Tarih: Kasım 2012 Yer: İstanbul
Web sitesi: http://www.mimarist.org/index.php?/events/view/2012/11/01/209
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi,
Türkiye'de mimarlık temel alanında yapı malzemeleri
konusunda tüm rol alanlar arasında ortak bir platform
oluşturarak bilgi birikimi sağlamak, yaymak ve bu
yolla gerekli etkileşimi olanaklı kılarak, geleceğe
yönelik yeni açılımlar yaratmak olan temel misyonu
çerçevesinde, 2012 yılında 6. Ulusal Yapı Malzemesi
Kongresi'ni gerçekleştirecektir.
ETKİNLİKLER
Etkinliğin İsmi:
Toplumun sağlık, konfor ve huzurunu doğrudan
etkileyen bir mesleğin bireyleri olarak, toplum için
yaratılacak mekânların, yine toplum tarafından ve
nesiller boyunca ortaklaşa kullanılmasına olanak
sağlayacak
düzenlemeleri
dikkate
alarak
düşünülmesinin, tasarımlanmasının gerekliliği, çok
genel bir yaklaşımla öncelikli sorumluluğumuzdur.
• Başta enerji, su ve kaynak tüketimini, sera etkisi
yaratacak emisyonu ve her türlü atığı azaltmak;
• Mevcut yapıları enerji/maliyet etkin ve yaşanabilir
kılan teknolojileri yaratmak;
• Biyo-, nano- ve enformasyon teknolojilerinden
yararlanan dayanıklı, yüksek performanslı yeni
oluşumlar, olanaklar yaratmak;
• Doğal afetlerin ve çevrenin olumsuz etkilerini en aza indirmek;
• Zemin altında yaşamın sürdürülmesi gibi farklı alternatif yaklaşım ve yapılanmaları
olanaklı kılacak etkileri karşılamak, sönümlemek ve sürdürmek.
6. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda
mimarlık-malzeme ilişkisini kuramsal, deneysel çalışmalarla, uygulama süreç ve örnekleriyle
genel bir çerçevede ele alarak çok yönlü sorgulamayı hedeflemektedir.
Özgünlük ve Mimarlık Temel Alanına Katkısı olan bildiri ya da bildirilere Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şube Yönetim Kurulu’nun belirleyeceği destek ve teşvik ödülü
verilecektir.
Kongre Takvimi
Bildiri Özetlerinin Teslimi: 5 Aralık 2011
Bildiri Tam Metninin Teslimi: 14 Mayıs 2012
Bildiri Tam Metninin Değerlendirilmesi: 11 Haziran 2012
Tam Metnin Son Teslimi: 15 Ekim 2012
Kongre Tarihi: Kasım 2012
N@nobülten 15
29
ETKİNLİKLER
Etkinliğin İsmi:
Görüntüleme sistemleri:
İmmunoloji ve Kanser Teşhis ve Tedavisindeki son gelişmeler
Tarih: 12-13 Ocak 2012 Yer: The UNM Cancer Center
Web sitesi: http://stmc.health.unm.edu/systems-imaging-applications-inimmunology-and-cancer/index.html
New Mexico’ da yapılacak kongrede 2 gün boyunca;
• İn vivo görüntüleme
• Moleküler ve hücresel görüntüleme
• Üç boyutlu modelleme
• Bioinformatik konularındaki son gelişmelere yer verilecektir.
150 katılımcı ile sınırlandırılacak Kongre 12-13 Ocak 2012 tarihlerinde yapılacaktır.
30
OCAK 2012
Fikret Kuş
Nanoteknoloji ve Nanotıp - Yüksek Lisans
AKM
YENİ NESİL ATOMİK KUVVET
MİKROSKOPLARI
Geçtiğimiz yüzyıl, teknolojinin "nasıl yapabiliriz" sorusuna cevap aradığı bir yüzyıl
oldu. Bu nedenle çoğu cihaz istenilen işi yapabilecek yeterlilikte tasarlandı ve
hayatımıza girdi; ancak ihtiyaçları asgari seviyede karşılayan bu teknolojiler ne yazık
ki yapılabilecek en iyi teknikler ve elde edilebilecek en iyi sonuçları verecek şekilde
tasarlanmadı. Çünkü teknolojinin emekleme çağıydı ve teknoloji başta da belirtildiği
gibi sadece "nasıl yapabiliriz" sorusuna cevap arıyordu.
Bu yüzyıl ise bambaşka arayışların gündeme geldiği bir yüzyıl olarak teknolojinin
cevaplaması gereken "en iyi şekilde, en düşük maliyetle ve pratik biçimde herkesin
kullanabileceği şekilde nasıl yapılabilir" sorularını cevaplayacak şekilde bir değişime
uğramıştır. Bu değişim zaten şu anda var olan pek çok teknolojinin bilinen kullanım
ve erişim koşullarının bir anda değişmesini ve daha konforlu yaşam koşullarının
oluşmasını sağlamış, sağlamaya da devam edecektir.
Bu sorudan yola çıkarak tasarlanmış olan karmaşık bir yapıya sahip ve
karakterizasyonda sıklıkla kullanılan "atomik kuvvet mikroskopları" nanoteknolojinin
olmazsa olmaz cihazlarındandır. Nano boyutta görüntü verirler ve bunu alternatif
yöntemlere göre çok daha pratik bir şekilde yaparlar. Ancak yine de kullanması
oldukça zahmetlidir, hantaldır ve fazlasıyla hassas cihazlardır. Bunun yanında pek
çok araştırma grubunun da erişemeyeceği kadar yüksek maliyetli cihazlardır.
Atomik kuvvet mikroskopları için "en iyi şekilde nasıl yapabiliriz" sorusu en ucuz, en
kolay kullanım, en kolay kurulum gibi alt başlıklar ile incelendiğinde bu sorular
cihazda gerçekten en iyi "mühendislik uygulamaları kullanılmış mı” sorusunu
cevaplamaya yöneltmektedir. En iyi mühendislik kavramı ile kullanılan tekniklerin en
pratik, en basit olanının kullanımını, en iyi elektronik devre tasarımını, en güçlü ve en
ucuz kontrol mekanizmalarını, pratik bir veri iletişim yöntemini ve kullanıcı dostu
yani kafa karıştırmadan son kullanıcıya en az iş bırakacak şekilde çalışan bir yazılımın
gerekliliğini belirtmektedir.
N@nobülten 15
31
AKM
Soldaki resimde "kendinden uyarmalı kendinden duyarlı sensör" görülmektedir.
Sağda ise geleneksel cantilever-lazer düzeneği şematik olarak gösterilmiştir
Cevaplar teknoloji tarafından önceden bulunmasına rağmen fark edilmeleri uzun
zaman aldığından halen gelişen teknoloji ile en iyi mühendislik kavramı
sorgulanmaya devam etmektedir.
Atomik kuvvetleri ölçmenin en pratik yolunun geleneksel atomik kuvvet
mikroskoplarında kullanılan "lazer-cantilever" sistemi olmadığı bilinmektedir. Bunun
alternatifi olan sistemler arasından "kendinden uyarlamlı kendinden duyarlı" sensörler
tercih edilerek tarafımdan, mekanik veya elektronik ayar gerektirmeyen dolayısıyla
kullanıcı müdahalesini ortadan kaldıran bir düzenek geliştirildi. Bunun ardından
geribesleme (feedback) devresi yani atomik kuvvet mikroskobunun en temel işlevi
olan yüzeyi algılama işini yapan devre üzerine çalışmalar yoğunlaştırılarak bu işi çok
pratik bir şekilde yapabilecek ve çok düşük maliyetli bir geribesleme tekniği kullanan
devre tasarlandı. Teknolojideki gelişmelerin yakından takip edilmesi, şu anda
yaptığımız pek çok işi daha pratik ve ekonomik yollarla yapabileceğimizi farketmemiz
ve teknolojide bir fark yaratmamız sonucunu doğurmuştur. Elbette mikroişlemci
dünyasındaki gelişmeler ve seri veri iletişimi için ortaya konan inanılması güç
derecedeki pratik ve düşük maliyetli bileşenler de hesaba katılmalıydı. Böylece
geleneksel hiçbir teknik kullanılmamış olan cihazımda ortaya çıkan sonuç da
kesinlikle geleneksel "atomik kuvvet mikroskoplarından" çok farklıdır. Fark ettiğiniz
gibi arada diğer soruları sormadan "en iyi mühendislik" sorusu ile istediğim bütün
hedeflere nerdeyse ulaşılmış oldu. Ancak bu projeye uygun olarak geliştirilecek
yazılımın ve cihazın içindeki gömülü yazılımın da bambaşka bir felsefeyle yazılması
gerekiyordu. Gelişmiş mikroişlemci seçeneklerinden en uygun olanını cihazımıza
yerleştirilip gömülü yazılımı işleten sistemin bütün yeteneklerini kullanarak
bilgisayarla ve cihazın geri kalanıyla kusursuz bir iletişim kurulması sağlandı. Önceki
düşüncemizi göz önünde bulundurarak bütün komutları bilgisayardaki yazılımdan
kullanıcı müdahelesine gerek duymadan alıp buna tepki gösteren bir gömülü yazılım
geliştirildi.
32
OCAK 2012
AKM
Son olarak da yazılımı çok az komut içeren şekilde ve pek çok ayara sahip olan "akıllı
algoritma" ile kullanıcı müdahelesine gerek duymadan kendisi yapabilen bir yazılım
geliştirildi. Burda işimizi kolaylaştıran noktalardan biri cihazın tasarımına başlanırken
göz önünde bulundurulan yapı sayesinde gömülü yazılımın, yazılımda cihazın her
yerine erişebiliyor ve kontrol edebiliyor olmasıdır.
Geliştirilen atomik kuvvet mikroskobu, istenilen herhangi bir bilgisayara bağlanarak kolayca
kullanılabilmektedir.
Elde edilen cihaz geleneksek atomik kuvvet mikroskoplarından farklı olarak taşınabilir
özelliktedir. Yani dizüstü bilgisayar gibi çantanızda taşıyabilir ve kullanmak
istediğiniz yerde anında kullanıma hazır hale getirebilirsiniz. Cihazın kurulumu
basitçe USB kablosu ile herhangi bir bilgisayarda yapılabilmektedir. Bunun ardından
tarayacağınız örneği yerleştirip bilgisayarınızdaki yazılımı çalıştırmanız yeterlidir.
Böylece yazılımda bulunan "tara" tuşuna basılarak fotoğraf çeker gibi nanometre
çözünürlükte görüntü almanız artık mümkündür. Bütün bu teknolojik gelişmelerin
yanında tasarlanan cihaz, herkesin erişebileceği kadar düşük maliyete sahiptir.
Böylece ilerleyen günlerde fen liselerinin laboratuvarlarında bile atomik kuvvet
mikroskobu görmemiz artık muhtemeldir.
Yukarıda bahsettiğim işler Sanayi Bakanlığının
desteklediği bir proje kapsamında hayata
geçirilmiştir. Bu projeyi kurduğum Asensis
Nanoteknoloji adlı şirkette yürüterek sonuca
ulaştım. Projeden elde edilen bütçe sayesinde bu
işlerin yürütülmesi için yeterli kapasitede bir
laboratuvar kurdum. Şu anda cihaz çalışır
durumdadır. Bir kaç ay içinde de satışa hazır hale
getirilerek son kullanıcılara doğru yolculuğuna
başlayacaktır.
http://www.asensis.net
Asensis Nanoteknoloji'nin Laboratuvarından bir
görünüm
N@nobülten 15
33
TOPLULUKLAR
Arş. Gör. Tayfun Vural
Biyokimya Anabilim Dalı - Doktora
Nano-Topluluklar
İnsanların birbirlerine destek olmak ve bilgi paylaşımında bulunmak gibi belli amaçlar
doğrultusunda topluluklar kurup aynı çatı altında toplanması, insanların sosyal bir varlık
olmasından kaynaklanan bir ihtiyaç. Nanoteknoloji kavramının ortaya çıkması ve bilimsel
çalışmaların hızlanmasıyla beraber bilim camiasında da nanoteknoloji ile ilgili grup, topluluk
ve benzerlerinin ortaya çıkması kaçınılmaz oldu. Bu yazıda kar amacı gütmeyen bu
topluluklardan bazılarını sizlerle paylaşacağız.
American NanoSociety, ANS, en geniş kar amacı gütmeyen
uluslararası nanoteknoloji topluluklarından birisidir. Amerika
Birleşik Devletleri’nden 947 üye olmak üzere yaklaşık 4500 üyesi
bulunan topluluğun Türkiye’den de 104 üyesi bulunmakta.
Topluluğun faaliyetleri arasında çeşitli kongreler düzenlemenin
yanısıra, gençler için çeşitli eğitim faaliyetleri düzenlemek, burs ve
ödüller dağıtmak da var. Topluluğun üyelerine sunduğu fırsatlar
ise çeşitli kongre ve toplantılara katılımlarda indirim sağlamak,
burs veya ödül vermek, Journal of the American Nano Society
(JANS) ve Nano Magazine dergilerine ücretsiz sahip olmak var. Ayrıca topluluk web
sayfasında profil oluşturup diğer üyelerle iletişime de geçebilirsiniz. Fellow (ücretsiz), student
(40$), associate (70$) ve full (90$) olmak üzere dört farklı üyelik bulunmakta. Ve üye olmak
için topluluk üyesi bir kişinin referansı gerekmekte. Üye listesinde arama yaparak tanıdığınız
olup olmadığına bakabilirsiniz ;) Ayrıntılı bilgi için http://nanosociety.us/
Nanotechnology Industries Association, NIA, sektörden
bağımsız olarak endüstriyel nanoteknoloji tedarik zincirinin
sorumlu sesi olan bir kuruluş. NIA yeni nesil teknolojileri ve
güvenli ve emniyetli bir şekilde ticarileşmesini desteklemektedir.
Bunun için üyesi olan birçok devlet ve özel kuruluşla birlikte,
nanoteknolojik ürünlerin geliştirilmesi, üretimi ve sonrasında
atık yönetimi veya geri dönüşümü gibi nanoteknolojinin çevreye
duyarlı bir şekilde endüstriyel gelişimi için bilimsel raporlar
hazırlamakta, yasal düzenlemeleri gerçekleştirmekte ve bunları
medya ile paylaşmaktadır.
3M, BASF, L’Oréal gibi üyeleri de bulunan kuruluşun üç farklı üyeliği bulunmaktadır;
Corporate membership, nanoteknolojik üretim yada Ar-Ge çalışması yapan, teknik ve
mühendislik hizmeti veren veya nanoteknolojik ürün satışı yapan tüm endüstriyel şirketleri
kapsamaktadır. Associate membership, nanoteknoloji sektörüne servis sağlayan ama
endüstriyel kapasitede olmayan sigorta, finans ve yasal düzenleme yapan şirket ve
organizasyonları kapsamaktadır. Affiliate membership, corporate veya associate üyeliğe
girmeyen üniversite, enstitü gibi bölüm, kurum yada ortaklıkları kapsamaktadır.
Ayrıntılı bilgi için http://www.nanotechia.org/home
International Association of Nanotechnology, IANT, nanobilim ve
nanoteknoloji alanındaki bilimsel araştırmaları ve ticari gelişmeleri
destekeleyen bir başka topluluktur. IANT farklı toplantılar ve uluslararası
bir kongre düzenleyerek nanoteknolojideki bilimsel araştırmalar, ürün
gelişimi, teknoloji transferi, araştırma ortaklıkları, güvenlik, etik,
çevresel ve sosyal yönler gibi pek çok konuya açıklık getirmeyi
hedeflemektedir.
34
OCAK 2012
American Society for Nanomedicine, ASNM, biyokimya, mühendislik, tıp, moleküler biyoloji
ve nanoteknoloji ile ilgili araştırmalara destek veren profesyonel, akademik ve medikal
alanlardan oluşan bir topluluktur. Topluluk bilimsel araştırmaları desteklemenin yanında
bilim adamlarını ve nanotıp alanında sağlık hizmeti veren kişilere ve kurumlara eğitim
hizmeti vermeyi de amaç edinmiştir. Üyelik ile ASNM kongrelerine indirimli katılabilmek,
ASNM’ye bağlı dergilere indirimli üye olmak, bilimsel kongrelere ve sosyal aktivitelere
finansman bulmak için yardım almak, nanotıp tedavi-teşhisleri için önemli haberleri almak,
çevrimiçi forumda nanotıp, biyonanoteknoloji vb. konularda tartışma ortamı bulmak, reklam
fırsatlarından yararlanmak ve açık pozisyonlardan haberdar olmak mümkün. Üyelik türleri ve
ücretleri: Regular Member (yıllık $300) Postdoctoral Member (yıllık $100.00) Predoctoral
Student Member (yıllık $50.00) Lifetime Member (omür boyu $1000.00) Corporate Member
(yıllık $1000.00) Ayrıntılı bilgi için http://www.amsocnanomed.org/
TOPLULUKLAR
Ayrıca uzman kişiler ile farklı konularda kurs ve eğitim programları düzenleyerek sertifika
dağıtmaktadır. Üyelere özel olarak, IANT’ın düzenlediği uluslararası nanoteknoloji kongresi
ve workshop, seminer, kurs gibi diğer faaliyetlere katılım ücretinde indirim, topluluk ve
partnerleri tarafından basılan kitap ve dergiler için indirim, nanotech bültene ücretsiz üyelik
gibi fırsatlar bulunmakta. Üyelik türleri ve ücretleri: Industry Membership (yıllık $295),
Government or Non-Profit Membership (yıllık $245), Academic Membership yıllık ($195)
Ayrıntılı bilgi için http://www.ianano.org/
International Academy of NanoMedicine, IANM, resmi olarak 2009
yılında kurulan topluluk, nanotıp alanındaki araştırmaların
geliştirilmesi için uluslararası ortaklıkların kurulmasını amaç edinmiş.
Bu amaçla topluluğun 58 farklı ülkeden üyesi olması akademik
alanda uluslararası ortaklıkların oluşabilmesi açısından dikkate
değer.
Topluluk 2009 yılında Chiming Wei ve Shenming Wang’ın
başkanlığında Sanya, Hainan, Çin’de ilk uluslararası IANM kongresini
gerçekleştirmiş. Ayrıca topluluk tarafından seçkin bilim adamlarına
verilen “Outstanding Research Award” ödülünün ilkine Profesör Thomas Chang layık
görülmüş. Şuanda Doç. Dr. Gürer Budak’ın başkanlığını yaptığı topluluğun üçüncü kongresi
29 Haziran 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilecek.
Türkiyeʼde de nanoteknoloji toplulukları bulunmaktadır. Özellikle öğrenci kulübü olarak kurulan
nanoteknoloji toplulukları aktif faaliyetleriyle lisans düzeyindeki öğrencilere nanoteknoloji ile tanışma
fırsatı vermektedirler. Türkiyeʼnin önde gelen üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik
Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Fatih
Üniversitesi bu yapılanmalara öncülük eden kurumlardır. Fatih Üniversitesi BiNOTEK( Biyo ve Nano
Teknoloji) kulübü bu yapılar arasında en aktiflerinden biri olarak sayılabilir. Buna ek olarak, İstanbul
teknik üniversitesinde Nanotech kulübü, Bilkent Üniversitesinde Bilkent Nanoteknoloji Kulübü ve
mühendislik kulüpleri olmalarına rağmen nanoteknoloji ile ilgili birçok çalışmada bulunan Yıldız Teknik
Üniversitesi Makine Mühendisliği Kulübü de diğer aktif öğrenci kulüpleri arasında bulunmaktadır.
N@nobülten 15
35
HABERLER
Arş. Gör. Soner Çakmak
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı Doktora
Araştırmacılar Sıcaklığı Nanometre Seviyelerinde Ölçebiliyorlar
www.sciencedaily.com
Isıtıcı entegre edilmiş atomik kuvvet mikroskop kantilever ucu, elektronik ve optik
devrelerin, farmasötik ürünlerin, boyaların ve kaplamaların karakterizasyonunda
sıklıkla kullanılmaktadır. Ayrıca bu ısıtılmış uçlar, nanolitografi ve veri depolamada
yeni fikirlerin geliştirilmesi ve nanometre-ölçekli ısı akışının araştırılmasında da
kullanılmakta. Şu ana kadar kimse elektronik ölçümler için ısıtılmış bu nano-uçları
kullanmış değil.
!
Şekil 1. Katı faz ısıtıcı ve platin elektrod entegre edilmiş silikon kantileverin taramalı elektron
mikroskobu görüntüleri. (a) Kantileverin dış ayağı ısıtıcı kısmı kontrol ederken, merkez ayak
kantilever ucuna elektriksel bir yol işlevi görür. (b) Platin kaplı uç, mikrokantileverin uç
kısmında bulunur. (c) Ucun ortalama çapı 50 nm.
Illinois Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde Profesör olan William King, ‘Yeni bir
çeşit elektro-termal nanoprob geliştirdik’ diyor. ‘Geliştirdiğimiz bu elektro-termal
nanoprob, sıcaklığı ve voltajı nanometro ölçeğinde kontrol edebiliyor. Ayrıca sıcaklığa
bağlı voltajı da nanometre ölçeğinde ölçebiliyor.’
‘Amacımız nanometre ölçeğinde elektro-termal ölçümler yapmak. Bu elektro-termal
nanoprob ile yarıiletkenler, termoelektrikler ve ferroelektrikler gibi malzemelerin
nanometre ölçekli özellikleri ölçülebilir.’ diyor Nanoteknoloji dergisinde basılan
yayının ilk yazarı Patrick Fletcher.
Grafen Köpük, Patlayıcı ve Emisyon Yayan Gazları Günümüz Gaz
Sensörlerinden Daha İyi Algılıyor
www.physorg.com
Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde yapılan yeni bir çalışma, grafen köpüğün tehlikeli
ve patlayıcı kimyasalların algılanmasında olağanüstü performans gösterdiğini
kanıtladı. Bu çalışma, bomba imha ekipleri, güvenlik teşkilatları ve çeşitli endüstriyel
kuruluşlar tarafından kullanılabilecek yeni jenerasyon gaz sensörlerinin
geliştirilmesinde öncü bir rol oynayacak.
36
OCAK 2012
Bu yeni sensör, amonyak (NH3) ve azot diyoksit (NO2) gazlarının 20 ppm’den daha
düşük derişimlerini bile başarılı ve tekrarlanabilir bir şekilde ölçebiliyor. Karbon
atomlarının, nikel bir köpük üzerinde yüksek sıcaklıklarda biriktirilmesiyle elde edilen
3-boyutlu grafen köpük, bir posta pulu büyüklüğünde ve inceliğinde.
HABERLER
Filtrasyon pazarının 2020'de 700 milyar ABD Dolar’ına çıkması beklenmektedir.
Filtrasyon için kullanılan fibrilli materyallerin avantajları yüksek filtrasyon
verimlilikleri, düşük hava dirençleridir. Filtrasyon verimliliği fiber inceliği ile yakından
alakalıdır ve bu özellik filtre performansını belirleyen en önemli özelliktir.
!
Şekil 2. Grafen köpüğe ait (a) optik ve (b) taramalı elektron mikroskobu görüntüleri, üretilen
bu malzemenin 3-boyutlu, mikrogözenekli ve gözeneklerinin birbirleriyle bağlantılı köpük
benzeri bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde Profesör olan ve bu keşfin sahiplerinden Nikhil
Koratkar ‘Keşfettiğimiz bu malzeme yeni ticari gaz sensörlerine öncü olabileceğinden
bizi çok heyecanlandırdı.’ dedi. ‘Bu sensörün, amonyak ve azot diyoksiti hali hazırda
pazarda bulunan ticari gaz dedektörlerinden çok daha hassas bir şekilde algıladığını
göstermiş bulunuyoruz.’
Yapılan çalışmalar sonucunda, yeni grafen köpük oda sıcaklığında ve atmosferik
sıcaklıkta, 5 ila 10 dakika içerisinde amonyakı 1000 ppm seviyesinde algılayabiliyor.
Bu işlem sırasında grafenin elektriksel direncindeki değişim ise % 30 civarlarında. Şu
andaki iletken polimer bazlı ticari sensörler 10000 ppm amonyaka maruz kaldığında
aynı süre içerisinde % 30’luk bir direnç değişimi göstermekte. Bu da aynı süre
içerisinde ve aynı direnç değişiminde grafen köpük dedektörün ticari detektörlere
göre 10 kat daha hassas ölçüm yapabildiğini göstermekte. Aynı zamanda keşfedilen
bu yeni dedektör, 20 ppm’e kadar verimli ölçüm yapabiliyor ki bu da ticari dedektör
hassasiyet limitlerinin epey altı demek. Aynı çalışmalar azot diyoksit gazı için de
tekrarlanmış ve benzer sonuçlar elde edilmiş. Bu da keşif sahibinin de söylediği gibi,
bize bu gaz dedektörünün şu anda ticarileşmeye en yakın nanoteknoloji ürünü
olduğunu göstermektedir.
N@nobülten 15
37
HABERLER
Arş. Gör. Betül Bozdoğan Pala
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı Doktora
TEK HÜCRE ENDOSKOPİSİ: ARAŞTIRMACILAR NANOFOTONİKLERİ
KULLANARAK CANLI HÜCRENİN İÇİNİ GÖRÜNTÜLEDİLER
www.sciencedaily.com
ABD Enerji Bakanlığı’nın (DOE) Berkeley Laboratuvarındaki araştırmacıların geliştirdiği
endoskopi yöntemiyle, tek bir canlı hücrenin içinin, gen taşıyıcıların, proteinlerin,
terapötik ilaçların veya diğer taşıyıcıların hücreye zarar vermeden veya yaralamadan
yüksek çözünürlükte optik resimleri alınabilmektedir. Bu çok yönlü ve mekanik
dayanımı yüksek nanotel tabanlı optik uç ayrıca biyosensör ve tek hücre
elektrofizyolojisinde uygulama alanı bulabilmektedir.
Berkeley Laboratuvarı ve Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Yerleşkesinden bir
araştırma ekibi, fiber optik kablonun inceltilmiş ucuna ince oksit nanotel dalga
kılavuzu takarak yeni bir endoskop sistemi geliştirmişlerdir. Işığın fiber optik
kablodaki yolculuğu, nanotel içinde devam etmektedir. Uç kısma ulaştığında ise boş
hacme doğru yeniden yayılmaktadır. Nanotelin uç kısmı, küçük boyutları ve yüksek
en-boy oranından dolayı çok esnektir ve birçok defa kullanılabilir.
Şekil 3. Nanotel tabanlı hücre içi endoskopi sisteminin şematik gösterimi.
38
OCAK 2012
Elektron ve taramalı uç mikroskoplarında önemli ilerlemeler olsa da görülebilir ışık
mikroskopları biyolojik hücre çalışmalarında hala önemli bir güçtür. Hücreler optik
olarak şeffaf olduğundan görünür ışıkla noninvazif olarak üç boyutlu
görüntülenebilir. Ayrıca, yağlar, nükleik asitler ve proteinler gibi hücresel bileşenlerin
belirlenmesi ve floresan işaretleme de görünür ışık ile yapılabilir. Görünür ışık
görüntülemesinin biyolojide kullanımını kısıtlayan şey kırınım bariyeridir ki bu
bariyerler gelen ışığın dalga boyunun yarısından küçük yapıların görüntülenmesini
engeller. Nanofotoniklerdeki yeni bir buluş bu bariyerin üstesinden gelme olanağı
yaratmıştır ve althücresel bileşenleri optik görüntüleme sistemleri tarafından
görüntülenebilir hale getirmiştir. Bununla birlikte bu sistemler karmaşık, pahalı ve
işin garibi oldukça büyük bir yapıya sahiptirler.
HABERLER
“Nanotel dalga kılavuzların ve fiber optik floresan resimlemenin avantajlarını
birleştirerek, yüksek uzamsal ve zamansal çözünürlük ile tek bir canlı hücre içindeki
biyolojik süreçleri araştırmak için canlı hücre içinde ışığı nanoboyutta manipüle
edebiliriz,” diyor Berkeley Lab’ında bu çalışmayı yöneten kimyacı Peidong Yang.
“bizim nanotel-tabanlı endoskopumuz, althücresel bölgelerden gelen optik sinyalleri
ve ışıkla aktive edilen mekanizmaları saptayabilmektedir.”
“Önceki çalışmamızda , altdalgaboyu dielektrik nanotel dalga kılavuzlarının sıvı ortam
ve hava içinde görünür ve ultraviyole ışığı iki yönde de taşıyabildiğini göstermiştik.”
diyor Yang ve devam ediyor,… “Bizim nanofotonik bileşenlerimizden birini basit, daha
ucuz, tezgâh üstü fiber optik kurulumlara dahil ederek endoskopik sistemimizi
minyatürize edebildik.”
Nanotel endoskopu, alt hücresel görüntülemede yerel ışık kaynağı olarak test etmek
için, Yang ve diğer yazarlar, onu optik olarak uyarılmış lazerle birleştirdikten sonra
mavi ışık dalga kılavuzunu hücre zarına ve tek bir HeLa hücresinin içine
gödermişlerdir.
“İnce oksit nanotelin hücre sitoplazması içine yerleştirilmesi hücre ölümünü,
apoptosisi, önemli hücre streslerini veya zar yırtılmalarını indüklememiştir. Ayrıca,
HeLa hücrelerinin iç çevrelerinin nanouç kullanılarak mavi ışık ile aydınlatılması
hücreye zarar vermemektedir, çünkü aydınlatma hacmi pikolitre boyutundan çok
daha küçüktür.”
“Gelecekte, optik görüntüleme ve kargo taşımaya ek olarak, bu nanotel endoskopu
elektriksel veya optik olarak canlı hücreyi canlandırmak için kullanabiliriz” diyor Yang.
Bu deneyde kullanılan nanoteller enerji uygulamalarında boyuta bağlı yeni elektronik
ve optik özelliklerinin araştırılması için orijinal olarak geliştirilmiştir.
N@nobülten 15
39
HABERLER
NOTRE DAME ARAŞTIRMACILARI PAINT-ON GÜNEŞ HÜCRELERİNİ
GELİŞTİRDİ
www.sciencedaily.com
Evinizin dışına boyalı bir örtüyü koyarak evin içindeki elektrikli eşyalara güç
ürettiğinizi yani gün ışığından elektrik ürettiğinizi hayal edin.
Notre Dame Üniversitesinden bir grup araştırmacı yarı iletken nano parçaları
kullanarak enerji üreten ve hiç de pahalı olmayan bir güneş boyası yaptılar. Yarı
iletken nanokristal araştırmalarındaki son ilerlemeler ile araştırmacılar kuantum
noktacık güneş hücreleri tasarlamak için güneş boyalı kaplamayı geliştirdiler. Bu
çalışmayı yöneten ve Notre Dame Nano Bilim ve Teknoloji Merkezinin bir
araştırmacısı olan Prof. Prashant Kamat “biz şu anki silikon tabanlı güneş
teknolojisinden daha ilerde dönüşebilir bir şeyler yapmak istiyoruz” diyor.
Kuantum dot olarak adlandırılan güç üreten nano parçaları birleştirme yoluyla, özel
ekipmanlar olmadan herhangi bir iletken yüzeye uygulanabilen güneş boyasını
ürettiler.
Araştırma grubu, kadmiyum sülfit veya kadmiyum selenit ile kaplanmış nano boyutlu
bir titanyum dioksit parçası üzerinde yeni bir araştırma için odaklanmıştır. Bu
parçalar daha sonra macun oluşturmak için su-alkol çözeltisi içinde süspanse
edilmiştir.Bu macunun transparan bir iletken malzeme üzerine sürülerek gün ışığına
maruz bırakıldığında elektrik ürettiği tesbit edilmiştir. “Ticari Silikon güneş
hücrelerinin ışın-enerji dönüşümü %10-15 civarında iken biz en iyi ışın-enerji
dönüşümü olarak %1 bile olmayan bir değere ulaştık ” diyor Kamat.
“Ancak bu boya çok ucuza ve büyük miktarlarda üretilebiliyor. Eğer biz verimi biraz
daha iyileştirirsek, gelecekteki enerji ihtiyaçlarına gerçekten farklılık yaratacak bir
çözüm bulabiliriz. Kamat ve ekibi bu yeni malzemenin dayanabilirliğini de geliştirmek
için çalışıyorlar.
Şekil 4. Solar boya prensibinin şematik gösterimi. Ti O2 nanopartiküllerin yalancıSILAR yöntemi kullanılarak kadmium selenid ya da kadmiyum sülfit ile kaplanması. Bu
kompozit partiküller boya şeklinde uygulanabiliyor.
40
OCAK 2012
Arş. Gör. Göknur Kara
Biyokimya - Yüksek Lisans
www.nanotechweb.org
Birçok görüntüleme teknolojileri ve onların kontrast ajanları, (tümör ve diğer
rahatsızlıkların deteksiyonunda kullanılan kimyasallar) hastanın radyasyona veya ağır
metallere maruz kalmasına neden olan ve kullanımlarını kısıtlayan potansiyel sağlık
risklerini içerir. Bu olumsuzlukları azaltma çabasında, Pennsylvania Üniversitesi
mühendisleri, sadece tümörlerin asidik çevresiyle etkileşen, daha güvenli, ucuz ve
mevcut alternatiflerinden daha etkili bir demir-bazlı kontrast ajanını kaplayarak yeni
bir yol gösterdiler.
Araştırma, Pennsylvania Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Andrew Tsourkas ve master öğrencisi Samuel H. Crayton tarafından yürütüldü ve ACS
Nano dergisinde yayınlandı.
HABERLER
KANSER DETEKSiYONUNDA ETKiN YENi BİR MANYETİK REZONANS
GÖRÜNTÜLEME KONTRAST AJANI
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI), tıbbi bakımda gittikçe yaygınlaşan bir
tekniktir. Güçlü bir manyetik alan kullanılarak uygulanan MRI’da her ne kadar
görüntülerin belirginliği bazen teşhis için yetersiz olsa da.vücut dokusunun geniş
çaplı görüntüsü üretilir. Tümör ve sağlıklı doku arasındaki farklılığı göstermek için
doktorlar demir oksit içeren nanopartiküller gibi bir kontrast ajan uygulayabilirler.
Demir oksit sahip olduğu, tarayıcının manyetik alanını bozma yeteneğiyle MRI
görüntülerini düzeltebilir hatta konsantre olduğu göze çarpan bölgelerdeki
görüntüler çok daha belirgindir.
Geçmiş yıllarda bilim adamları, kontrast ajan olarak kullanılan nanopartikülleri sadece
tümörlerin dışında bulunan reseptörlere bağlanan proteinlerle kaplayarak teşhis ve
tedavide çalışma yapmayı denediler fakat bütün tümörler bu bakımdan aynı
değillerdi.
“Reseptöre dayanan yaklaşımın kısıtlamalarından biri, herşeye tesir edemiyorsunuz”
diyor Tsourkas. “Tümörlerin sadece %30’unun hedef reseptör olarak ifade edildiğini
bildiğiniz zaman onları bir tarama aracı olarak tavsiye etmek zor.”
“Bizim yaklaşımımızı desteklememizin sebeplerinden biri, birçok tümöre etki etmesi;
neredeyse tüm tümörler kendi mikro çevresindeki asitliğe değişim gösterirler.”
N@nobülten 15
41
HABERLER
Penn bilim adamları hedefleme probleminin üstesinden gelebilmek için tümör
metabolizmasında “Warburg Etkisi” olarak bilinen bir olaydan yararlandılar. Vücut
hücrelerinin çoğu aerobiktir; enerjilerini esas olarak oksijenden alırlar. Halbuki,
oksijen çok olduğunda bile, kanser hücreleri enerji için anaerobik bir proses
kullanırlar. Kas hücreleri gibi glukozu laktik aside dönüştürürler fakat normal kastan
farklı olarak tümörler etraflarındaki kan akışını keserler. Bu, tümörlerin neredeyse her
zaman, kendilerini saran sağlıklı dokudan daha düşük pH’a sahip oldukları anlamına
gelir.
Manyetik Rezonans Spektroskopisi gibi bazı görüntüleme teknolojileri de tümörlerin
düşük-pH mikro çevrelerinden yararlanırlar fakat çoğu klinikte mevcut olmayan,
pahalı, uzmanlaşmış ekipman gerekir.
Şeker temelli ve asitlerle reaksiyona giren polimer olan Glikol Kitosanın kullanımıyla
bilim adamları, nanotaşıyıcıların sağlıklı dokuların yanındayken nötr kalmalarını, fakat
düşük pH’da iyonize olmalarını sağlamışlardır. Asidik tümörlerin civarında oluşan
yükteki değişim, nanotaşıyıcıların çekime girmelerini ve o bölgelerde tutunmalarını
sağlar.
42
OCAK 2012
Bu yaklaşımın bir diğer avantajı var: daha malign tömör, etrafındaki kan damarlarını
daha çok bozan ve çevresini daha asit yapandır. Bu, glikol-kitosan kaplamanın iyi bir
malignite detektörü olduğu, teşhis ve tedavide yeni seçenekler sunduğu anlamına
gelir.
“Herhangi bir nanopartikülü alıp bu kaplamayı üzerine koyabilirsiniz böylece ne
şekilde olursa olsun görüntüleme kısıtlanmaz” diyor Tsourkas. “Bu yapıyı ayrıca
tömör bölgelerine ilaç salımı için de kullanabilirsiniz”
HABERLER
Asidik mikro çevrede doğal Glikol Kitosan(GC) Süper paramanyetik demir oksit (SPIO)
nanopartiküllerin pH bağlantılı geliştirilmiş salınımı. pH bağımlı olmayan moleküller
de kontrol için hazırlanmış; demit oksit nanopartikülleri dekstranla kaplanmış ve
ayrıca GC kaplı partiküller Glisidol ile modifiye edilmiş.
Bilim adamları 7-10 sene içinde, glikol-kitosan kaplı demir oksit nanopartiküllerinin
teşhis taramasına özgüllük kazandıracağını ümit ediyorlar.
“Gadolinium göğüs kanseri taramalarında MRI kontrast ajanı olarak yüksek riskli
hastalar için kullanılır. Bu hastalara, olağan mamograma ek olarak MRI tavsiye edilir
çünkü mamogramın duyarlılığı düşük olabilir” diyor Tsourkas. MRI’in duyarlılığı çok
daha yüksek fakat özgüllüğü azdır; tarama bir çok tümör detekte eder fakat çoğu
benigndir. Bizimkisi gibi bir alete sahip olmak, özellikle malignite ve pH arasında
karşılıklı bir ilişkinin olduğu gösterildiğinden beri, klinisyenlere benign ve malign
tümörleri daha iyi ayırt etmelerine imkan verir”
N@nobülten 15
43
LİTERATÜR
Hacettepe Üniversitesi Kaynaklı
Nanoteknoloji ve Nanotıp Yayınları
Ekim 2011 - Aralık 2011 Dönemi
Analysis of energy transfer and ternary non-covalent filler/matrix/UV stabilizer
interactions in carbon nanofiber and oxidized carbon nanofiber filled poly
(methyl methacrylate) composites
Polymer
Cilt: 52, Sayı: 23, Ekim 2011, Sayfalar: 5355-5361
I. Sedat Gunes, César Pérez-Bolívar, Guillermo A. Jimenez, Omur Celikbicak,
Fengyu Li, Pavel Anzenbacher Jr., Chrys Wesdemiotis, Sadhan C. Jana
A strategy for biomimetic hybridization of electrospun fiber mat cross-sections
Materials Science & Engineering C-Materials For Biological Applications
Cilt: 31 Sayı: 7, Ekim 2011, Sayfalar: 1357-1362
Bora Maviş
Preparation andcharacterization of poly(3-hydroxybutyrate-co-3hydroxyhexanoate) (PHBHHX) based nanoparticles for targeted cancer therapy
European Journal of Pharmaceutical Sciences
Cilt: 44, Sayı: 3, Ekim 2011, Sayfalar: 310-320
Ebru Kılıçay, Murat Demirbilek, Mustafa Türk, Eylem Güven, Baki Hazer, Emir
Baki Denkbaş
Carbon nanotube–chitosan modified disposable pencil graphite electrode for
Vitamin B12 analysis
Colloids and Surfaces B: Biointerfaces
Cilt: 87, Sayı: 1, Kasım 2011, Sayfalar: 18-22
Filiz Kuralay, Tayfun Vural, Cem Bayram, Emir Baki Denkbaş, Serdar Abacı
Green catalysts based on bio-inspired polymer coatings and electroless plating
of silver nanoparticles
Journal of Molecular Catalysis A: Chemical
Cilt: 350, Sayı: 1-2, Kasım 2011, Sayfalar: 97-102
Burcu Çelen, Dilara Ekiz, Erhan Pişkina, Gökhan Demirel
44
OCAK 2012
Arş. Gör. Gülsu Şener
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı Doktora
Synthesis of zirconium tungstate–zirconia core–shell composite particles
Materials Research Bulletin,
Cilt: 46, Sayı: 11, Kasım 2011, Sayfalar: 2025-2031
Nasser Khazeni, Bora Mavis, Güngör Gündüz, Üner Çolak
LİTERATÜR
MEMS biosensors for detection of methicillin resistant Staphylococcus aureus
Biosensors and Bioelectronics,
Cilt: 29, Sayı: 1, Kasım 2011, Sayfalar: 1– 12
Hatice Ceylan Koydemir, Haluk Külah, Canan Özgen, Alpaslan Alp, Gülşen
Hasçelik
Use of molecular imprinted nanoparticles as biorecognition element on surface
plasmon resonance sensor
Sensors and Actuators B: Chemical,
Cilt: 160, Sayı: 1, Aralık 2011, Sayfalar: 791-799
Gulsu Sener, Lokman Uzun, Rıdvan Say, Adil Denizli
A novel polypyrrole–phenylboronic acid based electrochemical saccharide
sensor
Sensors and Actuators B: Chemical,
Cilt: 160, Sayı: 1, Aralık 2011, Sayfalar: 405-411
Sertan Aytaç, Filiz Kuralay, İsmail Hakkı Boyacı, Canan Ünaleroğlu
N@nobülten 15
45

Benzer belgeler

Düşük Çözünürlük (PDF : 5.2 Mb)

Düşük Çözünürlük (PDF : 5.2 Mb) oluşturulması, araştırmaları yürütecek bilimsel yenilenmeye ve gelişmeye uyum sağlayabilecek bilim adamlarının yetiştirilmesi, siyasal alan, sanayi ve akademi arasında kurulacak etkin bir işbirliği...

Detaylı