Gazete veya internet haberi

Transkript

Gazete veya internet haberi
Fırat'ın öte yakasında 'faili meçhul'lerin izini sürdü
Köylülere 'PKK'ya pil verdikleri' iddiasıyla müebbet hapis istedi
İlhan Cihaner, tutuklanan ilk baş savcı. Osman Şanal(sağda), yetkilerini kaybetmiş durumda.
İSMAİL SAYMAZ (mailto:[email protected])
Dizi / 23/02/2010
*1998'de İdil'e atanan savcı Cihaner, faili meçhullerle ilgili soruşturma başlattı. JİTEM'ci Doğan ve Ersever'in izini süren Cihaner 'Suçluları kamu görevlileri biliyor'
dedi *Bir örgüte yönelik operasyonda 1 Mayıs'a katılmayı ve orak gibi yazılmış 'Ç'yi delil sayan Şanal, bir dönem Türkiye gündemini meşgul eden 'pil davası'nın da
mimarı
Hapse atılan Erzincan Başsavcısı Cihaner’le kendisini tutuklatınca yetkisi alınan eski Erzurum Savcısı Şanal’ın portreleri çok farklı
İSTANBUL - İsmailağa ve Fethullah Gülen tarikatlarına yönelik soruşturmaları sonrası Erzincan’daki operasyonda ‘Ergenekon
üyeliği’nden tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 1998’de İdil Savcısı’yken faili meçhul cinayetlerin izini sürdü.
Cihaner, ‘Fırat’ın öte yakası’nda yaptığı soruşturmada, 1989’da üç köylünün ördürülmesiyle, 1996’da iki ayrı noktada 1.5 saat arayla
işlenen üç cinayetin peşine düştü. 1989’daki cinayetle ilgili çok sonra ‘Ergenekon’ soruşturmasında tutuklanan JİTEM’in kurucularından
Albay Arif Doğan’ın ilk kez ifadesi alınabildi. Cihaner’in Diyarbakır’a gönderdiği ve ‘şüpheliler’ hanesinde Doğan ile Binbaşı Cem
Ersever’in de adı geçen dosya, ‘JİTEM’ davasının İdil ayağını oluşturdu.
Bakanlığa anlattı
Cihaner ayrıca, 1996’daki iki cinayetin aynı silahtan çıkan kurşunlarla işlendiğini saptadı ve Adalet Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, ‘Fırat’ın öte yakası’nda olan biteni
şöyle anlattı:
“Maktulleri kaçırarak öldüren/öldürten kişilerin elleri telsizli, sahte plaka takılı araçlarla bu suçu işledikleri, kendilerini polis olarak tanıttıkları, görgü tanıklarınca
ayrıntılı ve benzer şekilde tarif edildikleri, kaçırılan Tevfik Kusun’un emniyet binasına kadar götürüldüğünün görüldüğü, geceleyin araç trafiğine kapalı yollarda
rahatça hareket ettikleri görülmüştür. Sonuç olarak tüm bu suçların çete tanımına uyacak şekilde organize olmuş kişilerce işlendiği anlaşılmıştır.”
Radikal’de çıkan haber
Cihaner, 1998 yılında Şırnak’ın İdil ilçesinde savcı olarak atandı. Göreve başladıktan sonra Radikal’de 4 Şubat 1998’de yayımlanan bir haber dikkatini çekti. Kaynak
olarak İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) gösterildiği haberde, İliç’te işlenmiş olanlar dahil, faili meçhul cinayetlere değiniliyordu.
Cihaner haber doğrultusunda, İdil-Midyat karayolu kenarında 4 Aralık 1996’da elleri bağlı, kafasına ateş edilerek öldürülmüş halde bulunan cesetle ilgili soruşturma
dosyasını raftan indirdi. İHD ile yazışıp bilgi ve kayıpların fotoğraflarını istedi. Ayrıca, bölgede çok sayıda faili meçhul cinayet işlendiğini ve kayıpların olduğunu
öğrendi. Uzun araştırmaları sonucunda Midyat’taki cesedin Ramazan Yazıcı’ya ait olduğunu saptadı.
Eline bir bilgi daha ulaştı: Midyat’takiyle aynı akşam Cizre-Silopi karayolunda, iki kişinin daha cesedi bulunmuştu. Bu dosyayı da Cizre’den istedi. Cesetlerin Mahmut
ve Fehriye Mordeniz çiftine ait olduğunu belirledi. Ancak açıklığı korkuç bir veri vardı: İki cinayetin kurşunları aynı silahtan çıkmıştı...
İki yıl sonra
Aralarında 80 kilometre olan ve 1.5 saat farkla işlenen iki cinayet aynı silahla gerçekleştirildiği ve ayrı ayrı kriminal inceleme yapıldığı halde, bu sonuca ancak iki yıl
sonra Cihaner sayesinde ulaşılabildi.
Ayrıca Cihaner, yine Radikal’de 11 Haziran 1998’de yayımlanan, itirafçı İbrahim Babat’ın o dönemin TBMM Susurluk Komisyonu’ndaki ifadeleri doğrultusunda,
1989’da İdil’de öldürülmüş Hasan Utanç, Hasan Caner ve Tahsin Sevim’le ilgili 1989/274 sayılı soruşturma evrakını raftan indirdi. Ve 12 Kasım 1998’de ifadesini
bizzat almak ve yer göstermesi için Babat’ın Midyat Cezaevi’ne naklini istedi. Bu talep reddedildi. Ardından, Babat’ın ifadesini bizzat almak için izin istedi, yine geri
çevrildi. Bunun üzerine faksla gönderdiği 60 sorunun yanıtı talimatla alındı.
Doğan ve Ersever
Cihaner, her iki soruşturma evrakıyla ilgili Diyarbakır’da bir soruşturma yürütüldüğünden 20 Kasım 1998’de bu dosyayı, daha sonra kapatılmış olan Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’na gönderdi. ‘Suç işlemek için çete oluşturmak, bu çetenin emirleri doğrultusunda taammüden adam öldürmek’
iddiasıyla düzenlediği fezlekenin ‘şüpheliler’ hanesinde şu isimler vardı: JİTEM kurucusu Albay Arif Doğan, Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever,
Jandarma Kıdemli Başçavuş Şaban Bayram, koruculardan Faysal Şanlı...
1996’daki üç cinayetle ilgili, ‘şüpheli’ hanesine “Açık kimlikleri belli değil” diye not düştüğü 1996/233 numaralı soruşturma dosyasını 8 Ocak 1999’da Diyarbakır’a
gönderdi, Cihaner, ikinci fezlekede, ‘1996 için benzer şekilde koybolan birçok kişiden de haber alınamadığı’nı vurgularken, o dönem için bir ‘ilk’ olan şu saptamaları
sıralıyordu:
“Maktulleri kaçırarak öldüren/öldürten kişilerin elleri telsizli, sahte plaka takılı araçlarla bu suçu işledikleri, kendilerini polis olarak tanıttıkları, görgü tanıklarınca
ayrıntılı ve benzer şekilde tarif edildikleri, kaçırılan Tevfik Kusun’un emniyet binasına kadar götürüldüğünün görüldüğü, geceleyin araç trafiğine kapalı yollarda
rahatça hareket ettikleri görülmüştür. Sonuç olarak tüm bu suçların çete tanımına uyacak şekilde organize olmuş kişilerce işlendiği anlaşılmıştır.”
Cihaner, ‘Görevsizlik’ kararıyla yetinmeyip aynı gün Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne bir yazı gönderdi. Yazısında, şu değerlendirmelerde
bulunuyordu:
* Suçların kimler tarafından işlenmiş olabileceği, birçok kamu görevlisi ve kurumun bilgisindedir.
* OHAL bölgesinde kanunsuz işlere katılan kişiler diğer bölgelerde de kanunsuz ilişkilerini sürdürüyor. Bu haliyle ülke genelindeki birçok suçun altyapısı OHAL’de
oluşmuştur.
Suçlular korunuyor
* Kaçırmaların yoğunlukla işlendiği ve güvenliğin üst düzeyde olduğu Diyarbakır’da açıkta silah ve telsiz taşıyan kişilerin gündüzleyin gizlenme ihtiyacı duymadan
kaçırma olaylarını gerçekleştirmeleri, bu suçu işleyenlerin en azından korunduklarını gösteriyor.
* Delillerin sağlıklı değerlendirilmesinin önüne geçmek için cesetler kaçırıldıkları noktalardan uzağa bırakılıyor. Şoruşturma evrakları; otopsi tutanağı, rutin
yazışmalardan ibaret...
* Kaybolan/öldürülen kişiler ağırlıklı terör suçundan soruşturulmuş kişiler olup suça bulaşmamış kişiler var. Bazılarının ailelerinden fidye isteniyor.
Cihaner, soruşturma sürecinde karşılaştığı kimi engellemeleri ve güçlükleri ise şöyle sıralıyordu:
* Bilgi istenilen kurumlardan acele kaydına rağmen bilgiler ya geç gönderiliyor ya da hiç gönderilmiyor.
İki yıl sonra anlaşıldı
* Kriminal labaratuvarlar yalnızca kendi bölgelerindeki arşivi esas aldıklarından faili meçhullerle ilgili mukayeseler yıllar alıyor. Diyarbakır’da ‘çekirdek’ arşivi
tutulmadığı için bağlantılar ortaya çıkarılamıyor.
* Balistik inceleme yapıldığı halde, 80 kilometre uzaklık ve birkaç saat arayla işlenen Yazıcı ve Mordeniz cinayetlerinde kullanılan silahların aynı olduğu iki yıl sonra
anlaşıldı.
* İtiraflarda bulunabilecek kişiler baskı altına alınıp susturuluyor.
* İtirafçı İbrahim Babat, kamu görevlilerince konuşmaması yolunda uyarılmıştır.
* Görenler bilgi vermekten çekiniyor
* Suça katıldıkları iddia edilen kamu görevlileri hâlâ görevlerinde...
Öneriler
Cihaner, sağlıklı bir soruşturma süreci için de şu önerileri de sıraladı:
* Cinayetler tek elden soruşturulmalı.
* Tüm kurumlarda soruşturma yapabilecek, sanık ve sanıkları dinleyebilecek, delilleri değerlendirecek ekip oluşturulmalı.
* TBMM’deki ilgili komisyonların raporları ayrıntılı incelenip bağlantılar açığa çıkarılmalı.
* Kriminal labarotuvarlarda çekirdek arşivi kurulmalı.
* Suça katıldıkları ileri sürülen kamu görevlilerinin malvarlıkları, telefon kayıtları, banka hesapları incelenmeli.
* Silahların daha önce hangi suçta kullandığı saptanmalı.
Dava Diyarbakır’da
Cihaner’in iki fezlekesinden biri olan 1989’daki üç cinayete ilişkin dosya, 1999/187 numaralı Diyarbakır DGM Başsavcılığı’ndaki dosyayla birleşti. İtirafçı Hacı Hasan
(İbrahim Babat), Adil Timurtaş, Mehmet Zahir Karadeniz, Lokman Gündüz, Faysal Şanlı, Recep Tiril, Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Abdülkadir Aygan, Hayrettin Toka,
Fethi Çetin hakkında silahlı çete oluşturmak ve adam öldürmek iddiasıyla dava açıldı. DGM’lerin kapatılması sonrası dava Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne
geçti ve 2002/60 nolu dosya olarak halen sürüyor. Dosyada son olarak, 14 Nisan 2009’da JİTEM diye bir örgütün olup olmadığı TSK’ya soruldu. Yanıtta, böyle bir
örgütün olmadığı belirtildi. Davanın 31 Aralık 2009’daki duruşmasında, dosya ‘görevsizlik’ kararıyla özel yetkili mahkemeye gönderildi.
****************
İSTANBUL - Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’i ‘Ergenekon üyesi’ olduğu gerekçesiyle tutuklattıktan sonra Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
tarafından yetkileri kaldırılan eski Erzurum özel yetli savcısı Osman Şanal’ın son soruşturmalarından birisi sol bir örgüte ilişkindi. Şanal, Türkiye Komünist PartisiMarksist Leninist/Konferans (TKP-ML) adlı illegal örgütün legal alan çalışmasında yer almakla suçladığı altısı tutuklu sekiz kişiye dava açtı. Şanal’ın
iddianamesinde, “Sözümona demokratik hak kullanımı adı altında örgütün amaç ve eylemleri doğrultusunda yapılıyor’ dediği eylemler şunlar: 1 Mayıs’a katılmak,
İsrail saldırısını kınamak ve YÖK’ü protesto etmek ‘Kadına Şiddet’ konulu açıklamaya gitmek. Şanal’ın ‘kanıtlar’ından bazılarıysa şöyle: 1 Mayıs’ta alkış tutarken
çekilmiş fotoğraf, isimdeki ‘Ç’nin orak gibi çizilmesi, bir şiir.
Şanal, Erzincan’ın Kemah ilçesinde 11 Ağustos 2008’de PKK saldırısı sonucu 10 askerin şehit olmasıyla ilgili soruşturmayı da yürütmüştü. O soruşturmadaki kolluk
gücü, daha sonra ‘Ergenekon’ çerçevesinde tutuklattığı Jandarma istihbarat Komutanı Binbaşı Nedim Ertan’dı. Şüpheli bulunan üç köylü, “PKK’lıların geldiğini
jandarmaya söylemiştik” dedi. Köylüler hakkında, Ağustos 2009’da ‘müebbet’ hapis isteyen Şanal, üç ay sonra Ertan’a, “Saldırı sizin işiniz mi?” diye sordu. ‘Müebbet‘
istenen köylülerden biri serbest kaldı.
Dergilere baskın
Erzincan’da üç yıllık takibin ardından TKP/ML-Konferans adlı yasa dışı örgütün legal birimleri olduğu öne sürülen İşçi-Köylü gazetesi, Partizan Dergisi ve Yurtsever
Devrimci Gençlik (YDG) Dergisi’ne 9 Haziran 2009’da operasyon yapıldı ve Cengiz Kılıç, eşi Derya Gökmen Kılıç, Ali Soylu, Çetin Kirsiz, Hüseyin Düz ve Hakan Çakır
tutuklanırken, Erdoğan Kartal ve Ahmet Öztürk bırakıldı. Şanal, 15 Ocak 2010’da hazırladığı iddianamede, şüphelilerin yaptığı ve katıldığı demok-ratik eylem ve
etkinlikleri, “Sözümona demokratik hak kullanımı adı altında, örgütün amaç ve eylemleri doğrultusunda hareket etmek” diye nitelendirdi.
‘Suçlar’
O eylemler şunlar: ‘1 Mayıs kutlamasına katılmak, Kelkit Meslek Yüksekokulu’nda YÖK’ü protesto etmek, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açıklama yapmak, Nevruz
ile ilgili açıklama yapmak, Eğitim-Sen ve SES tarafından yapılan ‘Kadına şiddet’ konulu açıklamaya katılmak, ‘İş ve Çalşıma Şartlarını’ kınamak, İbrahim
Kaypakkaya’yı anmak, İsrail’in Gazze saldırısını ve Halepçe Katliamı’nı protesto etmek.’
İddianamede, Erzincan’daki YDG bürosunun İstanbul’daki YDG merkezine örgütsel şekilde bağlı olduğu, İstanbul’dan Erzincan’a talimat gönderildiği savunuluyor. O
‘talimatlar’ şunlar: “Eğitimin ticarileşmesine ilişkin panel ve etkinlik yapılması, dergi satış bedellerinin gönderilmesi, dergiden kaçar adet istenildiği, ‘Eğitim satılık
değil’ eylemleri yapılması, derginin yeni sayısı için resmi ve yazı gönderilmesi...”
Dergideki yazı
YDG’nin Haziran 2005’teki nüshasında yayımlanan ‘Köy çalışmasını öğrenmek ve öğretmek için’ yazısı da iddianameye konuldu. Yazıda ‘işsiz gençler için fon
oluşturulması, bu fona üye olanlara yardım edilmesi, uygulamanın imece usuluyle yaygınlaştırılması; hasta, sakat ve yaşlıların günlük ihtiyaçlarının karşılanması,
vasıfsız gençlere meslek edindirmek, İngilizce öğretmek’ gibi konulardan bahsediliyor.
Şüphelilerin takibe alına telefon görüşmeleri de iddianameye kanıt olarak konuldu. Bazıları şöyle:
x: 8 Mart’la ilgili haber bekliyoruz da ‘Dersimdeki’ arkadaşlara ulaşmaya çalışıyoruz
Cengiz Kılıç: Heee...
x: Telefon numarası varsa arasanız, haber gönderseler.
Kılıç: Tamam.
x: Sayfaların çakışını almak mümkün mü?
Kılıç: Tamam, deneriz ya.
x: Alo Cengiz şey, ben İstanbul’dan geliyorum da lise buluşması için...
***
YDG: Öneriniz nedir?
Erzincan: Kürt edabiyatı üzerine yazı hazırlıyoruz.
YDG: Çok iyi olur
Erzincan: Bir de Kürtçe şiir ve yazı.
YDG: Erken gönderin...
Şanal, iddianamesinde “İstanbul’daki dergiye yayımlanmak için yazı gönderdikleri kesinlikle değerlendirilmektedir” diyor. Şanal ayrıca, para toplanmasına ilişkin bir
görüşme konusunda da, “Ahmet Öztürk’ün Kabahatler Kanunu’nun 250 TL’lik para cezasına ödeyebilmek için sempatizan öğrencilerden para talebinde bulunacağı,
maddi durumunun iyi olmadığı” saptamasını yapıyor.
Bu arada, Tuncelili şüphelilerden Ali Soylu’nun, yöneticisi olduğu Tuncelili Derneği ile ‘bağına’ dikkat çekiliyor. Ayrıca, 1 Mayıs 2008’deki 1 Mayıs kutlamasına
katılan Soylu için, ‘Grupla birlikte yürüdüğü, eliyle alkış tuttuğu görüldü’ deniliyor.
Maç da var şiir de
Tutuklu sanık Çetin Kirsiz için de, ‘Edebiyat-ÖSS’ yazılı kitabın üzerine kendi adını yazması, ismindeki ‘Ç’ harfini orak-çekiç şeklinde, ‘İ’ harfini de silah şeklinde
dizayn ettiği vurgulanıyor. Tutuklu Hüseyin Düz’ün biyoloji defterinin yanı sıra, ‘Başkan yarın 2’de maç var, seni de aldık, yarın gel’ yazılı mesajına yer veriliyor.
‘Kâğıttan bir gemidir devrim, kim bilir kaç yunus görmüş, kaç Deniz Gezmiş’ yazılı mesaj de kanıt olarak gösteriliyor
Ayrıca, İşçi-Köylü gazetesi bürosundaki aramalarda; çerçeveli halleriyle duvara asılmış Marks, Lenin, Mao, Stalin ve Darvin portrelerine el konuldu.
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede; Cengiz ve Derya Gökmen Kılıç, Hüseyin Düz ve Hakan Çakır için ‘silahlı örgüt yöneticiliği’
suçlamasıyla 15 yıla, Erdoğan Kartal, Ali Soylu ve Ahmet Öztürk için de ‘silahlı örgüt üyeliği’nden 10 yıla kadar hapis isteniyor. Yaklaşk dokuz aydır tutuklu bulunan
sanıklar, 18 Mart’ta hâkim karşısına çıkacak.
Üç köylüyü tutuklattı
Şanal’ın yürüttüğü başka bir soruşturma da PKK’nın Kemah’ta 11 Ağustos 2009’da 10 asker şehit ettiği saldırıyla ilgili. Şanal saldırı sonrası Sarıyazı Köyü Muhtarı
Zeki A., Salyurdu Mevkii’ndeki yaylada hayvancılık yapan Mızrap I. ve Metin İ.’yi 26 Ocak 2009’da tutuklattı. Şanal, iddianamesini 13 Ağustos 2009’da bitirdi.
İddianamede anlatımlarına ‘555’ diye kodlanan gizli tanık saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının Metin İ. ve Mızrap I.’nın çadırına girdiğini, bu beş kişinin daha sonra
köye indiğini ileri sürdü.
İddianameye göre, düzeneğe bağlı ‘D.’ marka altı pil bulundu. Pillerde ize rastlanmadı. Mızrap I., ifadesinde; Haziran 2008’de, yaylaya gelen üç PKK’lının hayvan
başına 1.5 TL’lik ‘vergi’ ve bir kutu D. marka pil istediğini söylüyordu: “Parayı getiririm ancak sizi jandarmaya şikâyet ederim, dedim.” Mızrap I. Metin İ. ile temmuzda
peynirlerini satıp içinde 24 adet olan bir koli D. marka pil alıp döndüler. İddiaya göre para ve pilleri 15 Temmuz’da PKK’lılara verdiler.
Savcı Şanal, parmak izi bulunmadığı yönündeki rapora rağmen Mızrap I. ve Metin İ.’nin, aldıkları D. marka pillerin saldırıdakilerle sadece aynı marka olmasından
yola çıkarak, ‘eyleme bilip isteyerek yardım ettiklerini’ iddia etti. Sanık Zeki A. saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının evine geldiklerini belirterek, “Nedim Yüzbaşı ile
Murat Başçavuş ile görüştüm. Ertesi gün, 11 Ağustos’ta jandarmaya uğradım” dedi. Şanal, üç köylü hakkında, ‘tasarlayarak adam öldürmek, adam öldürmeye
teşebbüs, terör örgütüne üyelik, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’tan 10 ayrı ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ istemiyle dava açtı. Zeki A., daha o
duruşmada tahliye edildi ve tüm sanıklar için suçun niteliği değiştirilerek, ‘yardım ve yataklık’ suçlamasıyla ek savunma hakkı verildi. Ve böylece, Şanal’ın
‘ağırlaştırılmış müebbet’ istediği köylüler için istenilen miktar, altı yıla düştü... Şenel’se operasyonu birlikte yürüttüğü Binbaşı Nedim Ertan’ı üç ay sonra Ergenekon
iddiasıyla gözaltına alıp saldırı nedeniyle sorguladı.
BİTTİ
(https://plus.google.com/111139069635417829913)

Benzer belgeler