PDF SAYI 48 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 48 - Hayat Online
Hayat Avrupa’daki Kitapçýnýz Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir OKUSAN Uluslararası Kimlik Sempozyumu Wuppertal’de Yapıldı Duisburg’da BinlerceMilli Kitap,Görüş’ün CD, VCD, DVD 40. Yılı Kutlaması ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06134-565965 Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 48 · Yl/Jahre: 7 · Ağustos / August 2010 / Ramazan 1431 T.C Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı IGMG Hessen Bölgesini Ziyaret Etti 15 www.okusan.eu ASIL ZENGiNLiK PAYLAŞMAKTIR Hayat ' 16 17 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431 KiMLiGiNi ˘ iNKAR ETMEK Avrupa`da Merhaba Sultanm... Dr. Yusuf IŞIK Ramazanlaşmak 5 Mahmut AŞKAR ENERGY Enerji İçeceği Yaz Sıcağına Serin Bir Tat ÖZTÜRK 11 Selma Tefrikaya 27 12 Akrabaya Eş Saygn İnsanlar: Komşularmz Sipariş İçin: ÜNYE 27 0179-9705472 Ali METE Hacarabn Serüvenleri 35 13 M. Salih AYDIN Unutturma! Avrupa`da Aznlk Olarak Müslüman Hayat Beled Suresinden Bir Kaç Ayet Selma ÖZTÜRK Ramazan ve Oruç Tutmann Temelleri 19 Unutma! Abdullah Dinime YILDIZ Söven de Hayr Kalan Vahdete Sağlar da Evet Bizdendir Dr. Yusuf IŞIK 5 Mahmut AŞKAR 11 M. Hulusi Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] Ömre Bedel Zaman: Ramazan Cemaatle Klnan Namazlar 13 Ali METE Hacarabn Serüvenleri 32 M. Salih AYDIN E-Mail: [email protected] 29 “GENÇ PREIS 2010” Ödülü 2 Haziran’da Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen Sene Dresden’de Mahkeme Salonunda Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor İman Coşturan Rahmet Ay “Ramazan” 29 Selahattin SAYGIN 28 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Asıl Zenginlik Paylaşmaktır Sevgili dostlar! İnsanlık ve özellikle de batı toplumları tüketim denen hastalığın pençesinde can çekişmektedir. Özellikle medyanın da buna çanak tutması insanları tüketim kölesi haline getirmiş durumdadır. Her yeni çıkan teknolojik icat ne olursa olsun elde edilmek istenmekte, bunun sonucu da benim olsun da kimse ile paylaşmayayım duygusunu tetiklemektedir. Eskiden insanlar yokluğun ne olduğunu biliyorlardı. Ama son dönemde insanlar, özellikle de batı diye tabir ettiğimiz Avrupa, Amerika gibi yerlerde yaşayan insanlar her türlü isteklerini karşılayabilecekleri dev alışveriş merkezleri sayesinde yokluğun ne olduğunu unuttular. Dev alış veriş merkezlerine giren insan; ihtiyacı olan şeyleri almak isterken, girdiği mekandaki mamüllerin çokluğu yüzünden bir nevi kendisini kaybeder duruma geliyor ve bunun sonucu olarak da ihtiyacı olmasa bile her şeyi almak istiyor. Eğer bu istediklerini alamaz ise bakıyorsunuz hırsızlık vakaları artık önü alınamaz hale geliyor. Hırsızlık derken sadece normal adi vakalar olan hırsızlıkları kastetmiyoruz. Bulundukları mevkilerdeki yetki imkanlarını kullanarak da büyük çaplarda hırsızlıklar yapılabilmektedir. Özellikle rüşvet olayları bu tür toplumlarda oldukça fazla oranda görülmektedir. Gerçi buna karşı oldukça caydırıcı cezalar mevcut durumdadır ama bunları da etkisiz kılacak pek çok olaya şahit olunabilmektedir. Elde etmek istediklerini gerçekleştiremeyenler ya toplumdan uzaklaşmakta veya intihar etmektedir. Veya tam tersi her türlü istediğini elde etmekte ama bir türlü ruhi olarak istediklerini elde edemediği için zaman zaman okullarda yaşanan talihsiz olaylar gibi çevresindekilere zarar ver- mekteler. Bu girizgahı şunun için yaptık. Bulunduğumuz toplumda yukarıda belirtmeye çalıştığımız hastalık hat safhadadır. Bizler de bu toplumun içerisinde olduğumuz için maalesef aynı hastalığın pençesinde inlemekteyiz. Lütfen geriye doğru dönüp şöyle bir baktığımızda; buralara gelen birinci nesil dediğimiz insanlarımızın buralarda çektiği sıkıntiları gözönüne aldığımızda şu an buralarda yaşayan bizlerin ne kadar rahat şartlara sahip olduğumuz aşikar bir şekilde ortaya durmaktadır. Maalesef eskiden paylaşma denen bizim kültürümüzün olmazsa olmazı hasletlerimiz gitgide köreliyor. Bizim kültürümüzde komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir şiarı her daim ön planda idi. Evlerimizde birşeyler piştiği zaman ondan komşumuza da göndermedik mi sanki bir şeyler eksik kalıyordu. İmece diye bize has bir haslet vardı. Birbirimizin sıkıntıları imece usulü uygulanarak hemencecik hallediliyordu. Gerçi bugün bunlar yine yapılmakta ama bizim söylemek istediğimiz bu tür hasletlerin körelmesini engellememiz ve bulunduğumuz bu toplumun insanlarına da öğretip yaygınlaşmasını sağlamamızdır. Bakın içerisinde bulunduğumuz Ramazan-ı Şerif bu tür hasletlerin anlatılabilmesi için oldukça büyük bir fırsattır. Gelin etrafımızdaki komşularımızla olan ilişkilerimizi bir daha gözden geçirip onlarla olan diyaloglarımızı biraz daha ileriye götürebilmek için Ramazan ayının güzel hasletlerini değerlendirelim. Onları iftar sofralarının maddi ve manevi havasından istifade edebilmeleri için davet edelim. Bakın göreceksiniz ki insan olmanın gereği onlar da bundan çok hoşlanacaklardır. Veya iftar sofrası için hazırladığınız yiyecekleriniz- den onlara da gönderin. Hani çocukluğumuzda annelerimiz bir şey pişirdiklerinde bizlere verip komşularımıza gönderirdiler ya işte siz de çocuklarınıza verip bu ikramları komşularınıza gönderin. Hem güzel bir geleneğimizi yaşatmış olur çocuklarımızın da paylaşmanın ne olduğunu öğrenmelerini sağlarız hem de komşuluk ilişkilerinin güzelliklerini öğretmiş oluruz. Bizim inandığımız değerler Cihan Şümul bir özelliğe sahiptir. Bizim inancımız gereği dünyanın neresinde bir sıkıntı çeken insan varsa, bu sıkıntının giderilmesi için elimizden geleni yapmak mecburiyetinde hissederiz kendimizi. Pakistan`da, Hindistan`da, Irak`ta, Somali`de, Çin`de vs. dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur birisi varsa yardım edemesek bile en azından üzülür ve dua ederiz. Ramazan ve orucun bu noktadaki bizlere verdiği mesajlar oldukça önemlidir. Açlığın ve yokluğun ne olduğunu oruçlu insan daha iyi anlayabilir. Bunu anlayan insan da sıkıntı çekenlere daha çok yardımcı olabilir. Malum Ramazan`da gelenek olduğu üzere Zekat ve Fitre ile alakali ibadetlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. (Burada küçük bir yanlışlığı da düzeltmek istiyoruz. Bu konuda yetkin olan kardeşlerimiz bu açıklamanın yerinde olacağını söylediler. Fitre sadece Ramazan`da verilen bir mali ibadettir. Ama Zekat sadece Ramazan`a mahsus bir ibadet değildir. Zekat ibadetinin şartlarının oluşması durumunda yıl içerisinde her zaman verilebilmektedir.) Bunu niye hatırlattık. Malum dünyanın pekçok bölgesinde yardıma muhtaç milyonlarca insan bulunmaktadır. Bu insanlara karınca kararınca da olsa destek olabilmek için ve paylaşmanın güzelliklerini yaşayabilmek için Sivil İslami Kuruluşların yaptığı kampanyalara [email protected] katılmanızı tavsiye ediyoruz. Bu kuruluşlar yaptıkları kampanyalarda topladıkları bu meblağları belki ihtiyacı olan herkese ulaştıramasalar bile, yardım ulaştırdıkları insanlara yanlız olmadıklarını ve kendilerini düşünen başka insanların da olduğunu gösterebilmektedirler. Ramazan`ın bunun için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bu vesile ile Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyor; tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Ağustos - August 2010 Ramazan 1431 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lmanya İslam Konseyi (IRD) Ramazan ayının başlamasına kısa bir süre kala, okulda oruç konusunu işleyen bir değerlendirme yayımladı. Orucun arka planını içeren dini bilgiler ve oruç ayı Ramazan'ın anlamı konusunda açıklamaların yer aldığı değerlendirmede, özellikle “son yıllarda öğrenciler için, okulu bitirme sınavları esnasında orucun zorunlu olup olmadığı, bu imtihanların öğrencilerin oruç tutmamaları için bir gerekçe olarak kabul edilip edilemeyeceği” sorusunu ele alıyor. Değerlendirmenin hazırlanmasının arka planında Ramazan'ın önümüzdeki yıllarda daha çok yaz aylarına denk gelmesi ve dolayısıyla okulda oruç konusundaki tartışmaların yer aldığı belirtiliyor. Bunun yanında gerekçe olarak “çoğunluğu Müslüman olan göçmenler ve onların dinî yaşamının son yıllarda kamuoyunun daha fazla dikkatini çekmesi” gösteriliyor ve ayrıca entegrasyon konusunda yüklenilen “sözde sorumluluk” ile “entegrasyonu bir kültür aktarımı olarak algılayan anlayışın biraraya gelmesi, çoğunlukla öğrencilerin kültürel ve dinî arka planlarının okul hayatı için sorun olarak görülmesi sonucunu doğurmaktadır” deniliyor. Dinin yaşanması konusunda ise anayasanın çok açık olduğu belirtilen değerlendirmede, Anayasa Mahkemesi’nin de din özgürlüğü konusundaki içtihadında yer alan şu ifadelere yer veriliyor: “Kişinin tüm davranışlarını inancının öğretilerine göre belirlemesi ve inancına göre yaşaması da buna (din özgürlüğünün kapsamına) dahildir. Bu, sadece emirleri içeren dinî hükümler için değil, aynı zamanda günlük hayatla ilgili bir durumun aşılması A Focus Online”da yer alan habere göre Dresden’de Merve El Şerbini anısında dikilen anıta kasti olarak zarar verildi. Irkçılık Komisyonu olay hakkındaki soruşturmayı üstlendi. Dresden’de yer alan “Bürger. Courage” derneği ile işbirliği içinde sanatçı Johannes Köhler, 1 Temmuz’da duruşma salonunda öldürülen Merve El Şerbini anısına mahkeme önünde betondan yapılan bıçak şeklinde anıt dikti. Şehir içinde de beş yerde aynı anıtın dikildiği, fakat beşine bilinmeyen “ sayfa 4 Hayat “Okulda Oruç” İle Alakalı Almanya İslam Konseyi (IRD)nin Değerlendirmesi için bir davranışı doğru olarak belirleyen dinî inançlar için de geçerlidir.” Okulda oruç sorun olarak görülebilir mi? Orucun dini arka planı ve Ramazan’ın anlamı konusunda ayrıntılı bilgilerin ardından değerlendirmede orucun okulda gerçekten sorun veya engel oluşturup oluşturmadığı konusuna değiniliyor. Oruçlu öğrencilerin hangi alanlarda ve ne tür zorluklarla karşı karşıya kalabileceği ve hangi kolaylıkların olduğu konusu işleniyor. Bu konuda şu ifadelere yer veriliyor: “Her gün kılınan beş vakit namaz ki, ilki sabahın erken saatlerinde kılınır, ya da Allah’ın elçisinin ‘Hac meşakkattir’ dediği hac gibi ibadetlerin eda edilmesi her zaman kolay değildir. İnanan kişi bu ibadetleri, nefsini terbiye etmenin ve kişiliğinin gelişmesinin yolu olarak görmektedir. İbadetler ile Allah’ın çizdiği yoldan yürüdüğü bilinci, inanana, ibadetlerin yerine getirilmesinde motivasyon kaynağı olmaktadır.” İslam Konseyi ayrıca yaptığı değerlendirmede, “önümüzdeki yıllarda Ramazan ayının bazı eyaletlerde tamamen ya da kısmen yaz tatiline denk geliyor” diyerek, gelecek beş yıl için hangi eyalette okul döneminde kaç gün oruç tutulacağını tabela şeklinde sunuyor. Müslüman öğrenciler orucu sonraya bırakabilirler mi? İslam Konseyi sonuç olarak şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Bu açıklamalar ışığında öğrencilerin genel olarak oruçtan muaf tutulabileceği söylenemez. Burada her olay kendi başına değerlendirilmelidir. Her insan bedensel açıdan eşit durumda değildir. Oruç, dinî açıdan bakıldığında bir yük değil, aksine bir arınmadır. Çözümler kendi başına ilgili kişinin durumu dikkate alınarak belirlenir. Kur’an ve Sünnet bu konuda yol gösterir. Bu konularda değerlendirme ya- parken orucun diğer tüm ibadetler gibi mü’min ve Allah arasında bir mesele olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla oruç tutan reşit kişilerin verdikleri kararlara kimse karışmamalı. Bir taraftan aileler ve İslam dinî cemaatleri (islamische Religionsgemeinschaften), diğer taraftan da okullar çeşitli tavsiyelerde bulunabilirler, fakat zorlama hem dinî hem hukukî açıdan mümkün değildir. Bir öğrenci okul derslerinin oluşturduğu baskı, hava şartları ya da genel durumu açısından kendisini oruç tutabilecek durumda görmüyor veya tutamayacak hale geleceğinden endişe ediyorsa, ya da emin değil ise, o zaman kendisine, sorumluluğunu kendisinin taşıdığı, kendi kararını verebileceği hatırlatılır. Öğrenci için zararı olacağı düşünülürse, orucun bozulması tavsiye edilebilir, çünkü oruç ibadeti kaza edilebilir. Fakat esas olan orucun sürekli tutulmasıdır. Ailesi tarafından o yönde yetiştirilen sorumlu bir genç, şüphesiz orucu basit nedenlerden dolayı kazaya bırakmayacaktır. Bu noktada (Ahmed bin Hanbel) hadisini hatırlatabiliriz. Kişinin, Allah’a karşı olan sorumluluğu ve insanın kendi vicdanı yol göstericidir. Asıl ölçü, Müslüman’ın Allah karşısındaki sorumluluğu ve ihlasıdır: (Zilzâl Sûresi, [99:6-8])” İRD’nin yayımladığı değerlendirmenin tamamına Almanca ve Türkçe olarak aşağıdaki pdf'lerden ulaşabilirsiniz. Dosyalar: http://www.islamrat.de/ Islamrat-Fasten in der Schule.pdf Islam Konseyi-Okulda Oruc.pdf Merve El Şerbini Anıtına Irkçı Saldırı kişiler tarafından zarar verildiği dernek tarafından belirtildi. Dernekten yapılan açıklamada projenin ırkçılıkla mücadele amacına yönelik olduğunun ilan edildiği bilgilendirme ilanlarının çalındığı, bu nedenle “kasti, siyasi motifli zarar verildiğini” düşündükleri belirtildi. “Projeyi devam ettireceğiz” Zarar gören anıtların tamirinin finansal ve güvenlik tekniği açı- Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sından maalesef mümkün olmadığını belirten Dernek Başkanı Christian Demuth, buna rağmen “projeyi devam ettireceğiz” dedi. Öte yandan Eyalet Kriminal Dairesi Irkçılık Komisyonu yabancı düşmanlığı arka planı olma ihtimali nedeniyle soruşturmayı üstlendi. Merve El Şerbini duruşma salonunda uğradığı ırkçı ve İslam düşmanlığı motifli bir saldırıda 18 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü. Anıt olarak dikilen beton bıçaklarında bunun sembolü olarak düşünüldüğü belirtildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Merhaba Sultanım... amazan ayı, Hilal Takvimine göre, dokuzuncu ayın adıdır. Ramazan Ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Çünkü Kutsal Kitabımız KUR`AN bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Kur`an`da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen “KADİR GECESİ” yine bu ay içinde kutlanır. Ayrıca İslam`ın temel ibadetlerinden olan Oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan Ay`ı müslümanlar için en kutsal aydır ve ona “ONBİR AYIN SULTANI” denilmiştir. Bakara Suresi 185. ayette Allah şöyle buyurmaktadır: -“İnsanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur`an, Ramazan Ayında indirildi.” Kur`ın`ın indirilmesi, Allah`ın insanlığa en büyük lütfu ve nimetidir. Çünkü Kur`an`ın hidayeti sayesinde insanlar küfürden imana, sapıklıktan hidayete, karanlıktan aydınlığa, cehaletten ilme, zulümden adalete kavuşmuşlardır. -Kur`an sayesinde insanlar insanlıklarını öğrenmişlerdir. -Kur`an sayesinde insanlar temel haklarına ve hürriyetlerine kavuşmuşlardır. -Kur`an sayesinde insanlar sömürüden, haksızlıktan, zulümden kurtarmışlardır. -Kur`an sayesinde insanlar cehalet, şirk ve küfür bataklığından kurtulup İslam`ın aydınlığına kavuşmuşlardır. KUR`AN`DIR BU... -O`nun ağzından konuşandır bu... R -Hakk`ı Batıldan, doğruyu yanlıştan ayırandır bu... -Kur`an`dır bu... -İyiyi kötüden, güzeli çirkinden, adaleti zulümden ayırandır bu... -Çünkü Kur`an`dır bu... -Dünya ve Ahiret saadetinin kurallarını koyandır bu... -Başlı başına sistem ve nizamdır bu... -Kur`an`dır bu... Sapık ve sabık toplumların geçmişinden haber verendir bu... -Mekke`de bir yetim ve öksüze Kadir Gecesinde indirilendir bu... -...evet Kur`an`dır bu... - Karanlıkları aydınlatan, zulmeti dağıtandır bu... -Bin metre denizin dibindeki balığa, zifiri karanlıkta yol almakta olan karıncaya, gökyüzünde özgürce uçan kuşa, yeryüzünde dolaşan insana, toprakta sürünen kaplumbağaya dahi yol gösterendir bu... -Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu... -İlahlık taslayan Firavuna, Rab`lik taslayan Nemrud`a, Resulullah`a hakaret eden Ebu Cehile, Peygamberimizi yuhalayan Ebu Leheblere haddini bildirendir bu... -Çünkü Kur`an`dır bu... Tek olan, eşi benzeri bulunmayan Rahman`ın ağzından konuşandır bu... -İlmin kurallarını, güzel ahlakın prensiplerini, ekonominin kaidelerini, yönetimin esaslarını ortaya koyandır bu... -Ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin olan Resul-i Kibriya`ya Kadir Gecesinde indirilendir bu... -Çünkü Kur`an`dır bu... Kuvveti değil, hakkı üstün tutandır bu... -Mazlumun hakkını zalimden, boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan almayı öğütleyendir bu... -Müminlerin kalbine inşirah verirken, inkarcıları kara kara düşündürüp kahredendir bu... Irkçılığı reddeden, kardeşliği emreden, siyahı beyazdan, beyazı siyahtan üstün tutmayandır bu... -Çünkü, Rahman ve Rahim olan Allah`ın ağzından konuşandır bu... -Allah`a kul, Habibi Muhammed Mustafa`ya ümmet olmayı emredendir bu... -Namazı dinin direği kılıp, orucu emredip, fitre ve zekat kurallarını koyarak fakirin kollanmasını emredendir bu... -Baş başa, baş da Hakk`a bağlansın disiplini içerisinde itaat kültürünü ve cemaat olma şuurunu verendir bu... -Rabbim Allah, Peygamberim Hazreti Muhammed, Kitabım Kur`an, dinim İslam ve adım Müslüman demeyi öğretendir bu... -Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu... -Oku, Rabbinin emriyle, Yaratan Rabinin emriyle oku... -İnsanı bir kan pıhtısından yaratan Rabbinin emriyle oku... -Oku... en kerim olan Rabbinin adıyla ki, O, kaleme yazmayı öğretti... -...ve O, insana bilmediğini öğretti... -İşte ilk inen ayetler ve işte Kur`an`dır bu... -Bünyesinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini içinde hazine gibi saklayandır bu... -Kur`an`dır bu... -Mahkeme-yi Kübra`da şahitlik edecek olandır bu... -Hz. Ebu Bekir`i SIDDIK -Hz. Ömer`i FARUK -Hz. Osman`ı HAYALI -Hz. Ali`yi İLMİN KAPISI -Hz. Cafer-i Tayyar`ı CENNETİN KANATLISI -Hz. Hamza`yı ŞEHİTLERİN EFENDİSİ -Hz. Hasan ve Hüseyin`i CENNETİN GENÇLERİ -Hz. Bilal`i MÜEZZİNLERİN EFENDİSİ yapandır bu... Çünkü Kur`an`dır bu... -Osmanlı Cihan Devletini kuran ceddimiz Osman Gazi`yi, kayınbabası Şeyh Edebali`nin evinde odada bulunduğu için ayaklarını uzatarak uyutmayandır bu... -Hoca Ahmet Yesevi`yi, Hacı Bayram Veli`yi, Şah-ı Nakşibendi`yi, Abdülkadir Geylani`yi, Beyazid-i Bestami`yi, Cüneyd-i Bağdadi`yi ve benzerlerini veliyyullah mertebesine eriştirendir bu... -Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu... -İnsanları hüsranda bırakan ancak; İman edenleri, salih amel işleyenleri, hakkı ve sabrı tavsiye edenleri istisna kılandır bu... -İpine sımsıkı sarılınca, topluca bizi saadete götürendir, o ipe tutunmayanları ise, cehennemin gayya kuyusuna indirendir bu... -...evet evet... Kur`an`dır bu... -“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” diyerek bizi vahdete çağıran, Hz. Muhammed`e Cebrail`in getirdiği mesajdır bu... -Yaratan, yaşatan, yediren, içiren, hasta eden, şifa veren, ısıtan, üşüten, vakti gelenin ruhunu kabzeden Allah`ın kelamıdır bu... -Sahip olan, Malik olan, Hakim olan, Rahman ve Rahim olan Allah`ın sözleridir bu... Ve Kelam-ı Kadim`dir bu... -Doğmayan ve doğurmayanın, kendisinin şeriki ve neziri olmayan Allah`ın Kitabıdır bu... -Kur`an`dır bu... -Müslümanların canından, kanından, malından, mülkünden, anasından, babasından ve çocuklarından daha aziz bildiği kelamdır bu... -Çünkü Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu... NOT: Bilvesile Ramazan-ı Şerif`in insanlık barışına vesile olması temennisiyle, hepimiz hakkında hayırlar getirmesini dilerim. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan’ın Ramazan Ayı Mesajı 2010 amazan ayının rahmet dolu havasını teneffüs etmeye başladığımız mübarek günlerde bulunmaktayız. Cenab-ı Hak, hem bütün Müslümanlar için hem de bütün insanlık için mübarek eylesin. Ramazan ayı onbir ayın sultanı olarak bilinir ve saygı görür. Çünkü Peygamber Efendimiz (as), onun hakkında “Ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ramazan ayını önemli kılan husus ise sadece bu değildir. Zira Ramazan ayı aynı zamanda “oruç” ayıdır. İslam’ın beş büyük ibadetinden birisi olan oruç ibadeti, bu ayda eda edilir. Diğer taraftan Ramazan ayı, Kur’an’ın kendisinde inmeye başlamış olması sebebiyle, “Kur’an ayı” olma özelliğini taşır. Ayrıca Ramazan ayı, sosyal ibadetler dediğimiz, zekat ve fıtır sadakası gibi daha bir çok nafile sadakaların ve yardımların yapıldığı bir aydır. Bütün bunların yanında Ramazan ayının içinde bin aydan hayırlı olduğu Kur’an-ı Kerim tarafından bildirilen Kadir Gecesi vardır. Bu mübarek ayın son on gününde ise bir sünnet ibadet olan itikaf ibadeti için itikafa girilir. Ramazan ayı boyunca “Mukabele” usulü ile Kur’an hatimleri yapılır. Farz namazlara ilaveten “Teravih namazları” kılınır. İşte böyle mübarek ve mukaddes bir ayı idrak etmek üzereyiz. Bu ayda bizim için hazırlanmış olan manevi sofradan nasiplerimizi gereği gibi almak için madden ve manen kendimizi hazırlamalıyız. Cami ve lokallerimizi de gözden geçirerek hem cemaatimiz hem de zaman zaman gelecek ziyaretçilerimize İslam’ın nezaket ve nezafetini de hissettirmeliyiz. Müslümanlar olarak dikkatli bir ibadet hayatına sahip olmak duru- R ATiB Genel Başkanı Selahattin Saygın’ın Ramazan Ayı Mesajı eraberinde manevi huzuru, açlar, yoksullar ve mağdurlarla dayanışmayı, sosyal barışı getiren bir mübarek Ramazan ayına daha kavuşmuş olduk. Yoksullar ve zenginler arasındaki uçurumun giderek tehlikeli bir boyuta vardığı dünyamızda, müslümanlar her zamankinden daha fazla gayret sarfederek fitre ve zekatlarıyla dünyanın dört bir yanındaki muhtaçlara ulaşmak için yine seferber olacaklar. Rahmet ve bereket ayı boyunca kuruluşlarımızda verilecek iftar yemekleri her dinden ve milliyetten, oruç tutan veya tutmayan herkese açık olacaktır. Bu mübarek ayda sofralarımız kadar gönüllerimizi de herkese açık tutacağız. Her Ramazan’da olduğu gibi, yine müslümanlar olarak iftar sofralarımız farklı dinlere mensup temsilcilerle buluşmaya ve aramızdaki diyaloğu daha da pekiştirmeye vesile olacak, zemin hazırlayacak. ATİB olarak, bu Ramazan’ın ülkemize olduğu kadar, kanın ve gözyaşının dinmediği İslam alemine, bütün dünya insanlığına, camiamıza ve müslüman azınlık olarak birlikte yaşadığımız ülkelere barış ve huzur getirmesini Allah’tan niyaz ediyor, herkesin Ramazan’ını tebrik ediyorum. B zel Alman televizyon kanalı RTL 2 Ramazan ayının başından itibaren Müslüman izleyicilerine yönelik olarak sahur ve iftar vakitlerini ekranlarına taşıyor. RTL 2 Televizyonunun marketing bölüm şefi Carsten Molings uygulamayla ilgili olarak Münih’te yaptığı açıklamada “Entegrasyon konusunun teorisi çokça yapılabilir, fakat bir açık bir mesaj vermek istedik” dedi. Almanya’nın önde gelen televizyon kanallarından RTL 2 bu yıl ilk kez Ramazan ayı boyunca sahur ve iftarı ekranlarına taşıyor. RTL 2 Televizyonunun marketing bölüm şefi Ö sayfa 6 mundayız. Ramazan ayında ise biraz daha dikkat etmemiz gerekmektedir. Bunu da mümkün mertebe cami ve cemaata devam ederek, ellerimizi ve dillerimizi boş iş ve sözlerden koruyarak; bol bol Kur’an-ı Kerim okuyarak; fakir fukaranın hakkı olan zekat, fıtra ve diğer mali yardımlarımızı mutlaka yerine getirerek, zamanımız uygun ise itikafa girerek; İslam dünyasının ve insanlığın barış ve huzura ermesi için dua ederek ve Allah’a yalvararak yerine getirmeliyiz. Ramazan ayını ömür bahçesinden demet demet toplanan güller gibi ibadetlerle süslemeliyiz. İhlas, tevbe, hoşgörü, sevgi, barış, ihsan, cömertlik gibi güzel ahlak kurallarına dikkat etmeli ve onları güçlendirmeliyiz. “İnsanların en hayırlıları, insanlara faydalı olanıdır” inancıyla kendimize ve tüm topluma; içinde beraber yaşanılan ülke insanlarına ve bilhassa komşulara karşı hayırlı ve faydalı işler yapmalıyız. Beraberce yaşadığımız komşularımıza, Ramazan ayının geldiğini, bundan dolayı da cemaatımızın artabileceğini; bunun da belki az da olsa sükuneti ihlal edebileceğini anlatarak, peşinen özür beyan etmemiz ve insanların gönlünü almamız iyi olur. Bilin- diği gibi Teravih namazları, çalışan insanların istirahata çekileceği zamana denk gelmektedir. Camiye geliş ve gidişlerde cemaatımızın insanları rahatsız etmemeleri noktasında uyarılar yapmalıyız. İdarecilerimiz daha Ramazan ayının başından itibaren mağdur, mazlum ve ihtiyaç içinde yüzen insanlara, yardım elini uzatan Teşkilatımızın, sosyal faaliyet alanlarına elden geldiği kadar sahip çıkmalıdırlar. Biz Avrupalı Müslümanlar olarak iftar ve sahur vakitlerinde, türlü türlü nimetlerden dolu dolu faydalanırken, yeryüzünde bir kuru ekmek dilimine hasret insanların ızdıraplarını manen hissedebilmeliyiz. Peygamber lisanı ile “Şeytanların bağlandığı, cennet kapılarının sonuna kadar açıldığı” bu mübarek ayda, şeytani düşüncelerin uygulama alanı bulmaması ve insanların artık huzur içinde yaşar hale gelmeleri için dualarımızı eksik etmemeliyiz. Ramazan ayının en büyük hediyesi ve İslamın beş büyük farzından biri olan oruç ibadetini basit sebeplerle terketmemeliyiz. Ramazan ayı içinde tutulacak oruçtan elde edilecek mükafatın değer ve kıymeti diğer zamanlarda elde edilemez. Oruç ki, Peygamber Efendimiz (as) onun hakkında "Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek oruç tutarsa gelmiş-geçmiş günahları affolunur”; buyurmuş; bir Hadis-i Kudsi’de de Rabbimiz, “Oruç benim içindir; onun karşılığını da ben veririm” buyurmuştur. Rabbimiz tutacağımız oruçlarımızı ve yapacağımız diğer hayır ve hasenatımızı rızasına muvafık kılsın ve kabul buyursun. Ramazan ayının insanlığa ve İslam dünyasına hayırlara vesile olmasını mukadder kılsın inşaallah. RTL-2 Televizyonunda İftar ve Sahur Carsten Molings, RTL 2 kanalının bu tavrı ile “toplumsal sorumluluk” sahibi olduğunu ve “Müslüman izleyicilerine değer verdiklerini” göstermek istediğini belirten Molis, “Programlarımızda her yıl yılbaşı ve paskalyayı hatırladığımız gibi, Ramazan ayında Müslüman izleyicilerimizi de hatırlamak ve onlara değer verdiğimizi göstermek istedik. Toplumun küçümsenmeyecek kesimi oruç ayı ile bir şekilde ilişkili, ya kendisi oruç tutuyor, ya ailede Müslüman birisi Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 var ya da arkadaş çevresinde oruç tutan birisi var” dedi. Almanya’da üç milyonu Türk kökenli olmak üzere yaklaşık 4,5 milyon Müslüman yaşadığı tahmin ediliyor. Ağırlıklı olarak eğlence programlarına yer veren RTL 2 televizyon kanalı yapılan araştırmalarda ülkedeki Türk kökenlilerin de en çok seyrettiği kanallar arasında yer alıyor. Öte yandan Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Genel Sekreteri Aiman Mazyek, RTL 2’nin toplumsal sorumluluk örneği gösterdiğini söyleyerek, televizyonun Ramazan ayı boyunca iftar ve sahur vakitlerini ekranına taşımasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 7 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir emax Nature yetkilisi Enes Sezer ile faaliyetleri ve pazarladıkları ürünler hakkında ko- D nuştuk. Enes Sezer aşağıdaki kısa bilgilendirmeleri yaptı. Enes Sezer ile Steinbach im Taunus`da bulunan bürolarında yaptığımız görüşmede sizin için, merak ettiğiniz soruları kendisine yönelttik ve tatmin edici cevaplar aldık. Enes bey firmanız hakkında ve pazarlamasını yaptığınız ürünler hakkında bilgiler verir misiniz. Demax Nature Almanya`da kurulmuş bir firmadır. Almanya yasalarına göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Pazarlamasını yaptığımız tüm mamüller Alman resmi makamları tarafından denetlenmiş ve denetlemeleri devam eden mamüllerdir. Sağlık testleri Almanya Münster`deki Dermatest Laboratuvarlarında yapılmış ve tam not almıştır. Demax Nature Almanya`da 12-13 Haziran 2010 tarihleri arasında Kalsruhe`de yapılan Deutscher Heilpraktikerkongress 2010 fuarına katılıp verimli temas ve alış verişler yapmıştır. Türkiye`den KOZLAB firmasının ürünlerini de pazarladığımız mamüller arasına katmış bulunuyoruz. Özellikle bayanlara yönelik olarak sayfa 8 Hayat DEMAX NATURE’den Bitkisel Katkılı Yeni ve Özel Ürünler üretilen kremleri tüketicinin hizmetine sunuyoruz. -Mantara karş saidelite dermomt-my kremi -Özellikle yatalak hastalarının kullandığı saidelite dermo y kremi -Saidelite painless ağrı kremi -Saidelite dermo v varisler için -Dephyto Dermo E egzamaya karşı kullanılıyor. -Dephyto Acne Krem sivilcelere karşı olarak kullanılıyor. -Dephyto Dermo E vücuttaki deri çatlaklarına karşı kullanılıyor. -Dephyto peloit therapy doğal güzellik maskesi doğal çamurdan mamül. -Yine bitkisel olarak üretilen gıda takviyelerini de tüketicinin hizmetine sunuyoruz. -Serravit agarrite şeker hastaları için -Serravit form zayıtlamak isteyenler için (Türkiye`de geçtiğimiz günlerde zayıflamak isteyen bir bayan kullan- Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 dığı bitkisel olduğu söylenen gıda takviyesi yüzünden hayatını kaybetti. Bu bitkisel gıda takviyelerinin içinde bulunan Subitramin isimli etken madde hızlı bir şekilde zayıflamaya sebeb oluyor. İlk olarak vücuttaki yağları eritmeye başlayan bu madde daha sonra vücuttaki kaslara da etki ediyor. Bu da ölümcül sorunlara sebeb oluyor. Ama yukarıda ismi geçen mamülde kesinlikle Subitramin bulunmamaktadır.) -Serravit Serravit demir eksikliğine karşı takviye ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Yine şu ana kadar piyasada kıldönmesine karşı üretilmiş herhangi bir ürün bulunmamaktadır. Demax Naturenin yeni ürünü PILONOL Bu ürün kıldönmesine karşı üretilmiş bir kremdir. Ve Almanya`da her hangi bir benzeri bulunmamaktadır. Ameliyatsız çözüm üreten tek alternatiftir. Yine Alman dermatest kurumu tarafından test edilip onay verilen erkek ve bayanlara yönelik olarak üretilen coreprimal şampuanlar. Bu şampuanların özelliği diğer şampuanlar gibi % 80 civarında su icermemektedirler. Aksine % 80 civarında bitkisel katkı maddesi içermektedir. Bu şampuanlar saç dökülmesi, kepek problemine ve saç derisi hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu şampuanların kutuları içerisinde şampuan, solüsyon ve sprey 3`lü paket olarak bulunmaktadır. Ayrıca Prof. Dr. Ahmet Maranki`nin güvencesi ile üretilen Cosmikdünya ürünlerinin de Almanya Ana Bayiliğini de firma olarak biz yapmaktayız. Müşterilerimiz benzer sıkıntıları ile alakalı olarak bizleri arayabilirler. Bizler de kendilerine rahatsızlıkları hakkında elimizde bulunan ürünler ile alakalı olarak bilgilendirmeler yapalım. Şu ana kadar ürünlerimiz ile alakalı olarak herhangi bir şikayet ile karşılaşmadık. Bu da bizleri sevindirmektedir. Ürünlerimizden temin etmek isteyenler bize 06171-6311163 nolu telefondan ulaşabilirler. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG, FAZ Gazetesinin Yanıltıcı Haberciliğini Kınadı GMG’yi malum yerlerin servis ettiği bilgilerle karalama çabaları başarılı olamayacaktır. Bir gazeteci neden “social welfare” tabirini (sosyal refah) “social warfare” (sosyal savaş) şeklinde değiştirir?… IGMG’yi IHH’nın yasaklanması bağlamında malum yerlerin servis ettiği bilgilerle karalama çabalarının başarılı olmayacağını söyleyen IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, “Bazı gazetecilerin Müslümanlarla ilgili haksız ve yersiz iddiaları hemen doğru kabul etmelerine ve araştırmadan aktarmalarına maalesef alışığız. Fakat Federal İçişleri Bakanlığı’nın yaklaşımlarının araştırmaya tabii tutulmadan kabullenilmesinin hangi boyutlara ulaştığını son olarak FAZ isimli gazetede 3 Ağustos 2010 tarihinde IHH’nın yasaklanması hakkında yayınlanan makale göstermektedir” sözleri ile Peter Carstens’ın “Filistinli kardeşlere cep harçlıklarınız” başlıklı yazısına atıfta bulundu. Üçüncü açıklamasında şunları kaydetti: “Gazetecilerin IHH’nın yasaklanması ile ilgilenmeleri ve gazetecilik etiğinin temel ilkelerine uygun olarak kamuoyunu bilgilendirmeleri meşru ve doğrudur. Fakat bunu yaparken, basının en üst ilkesi olan doğruluk ve kamuoyunu doğrular hakkında bilgilendirme prensiplerine dikkat etmekle yükümlü oldukları gibi haber ve bilgilerin doğru olup olmadığını da araştırmak durumundadırlar. Temelden yoksun iddialar ve suçlamalarla haysiyeti zedeleyici söylemlerden kaçınılması gerekmektedir. Tahminler ise, tahmin oldukları belli olacak biçimde yansıtılmalıdır. Makalenin yazarının bu temel basın ilkelerini bilmemesi ihtimal dışıdır. Adı geçen gazeteci ‘Milli Görüş ile bağlantılı IHH yardım derneğinin terörist Hamas’ı nasıl desteklediği’nin hikayesini kurgulamaya çalışmaktadır. Yazısında kullandığı bu altbaşlık ayrıca, Federal İçişleri Bakanlığı’nın (BMI) yasak kararına yönelik tüm şüpheleri izale etmeyi amaçla- I makta ve bir suçlamayı değil, aksine -yazara göre- bir gerçekliği dile getirmektedir. Öyle görülüyor ki, mahkemelerin bu suçlamayı kabul etmeleri ya da geri çevirmeleri yazar için önem arzetmemektedir. Aynı şekilde, makalesinde aktardığı şekli ile, ‘dolandırıcılık, evrakta sahtecilik, iflas ve güveni kötüye kullanma ile bağlantılı kriminel suç örgütü oluşturma’ gibi suçlamaların somut olarak sadece IGMG idarecilerini ilgilendirip ilgilendirmediğinin, ya da onlarla bağlantılı olup olmadığının hala netleşmemiş olmasının kendisi için önemli olmadığı da görülmektedir. Göz önünde bulundurulması gereken masumiyet ilkesini ise zikretmeye dahi gerek yoktur, zira IGMG ile alakalı suçlamalarda bu ilkenin geçerli olmadığı zaten görülmektedir. Birilerine göre nihayetinde –burada- söz konusu olan ‘İslamcılar’la mücadeledir ve bu mücadelede her türlü araç meşrudur. Makale yazarı üstlendiği role kendisini o kadar kaptırmıştır ki, isminde ‘social welfare’ (sosyal refah) tabirini taşıyan ve yasaklama kararında da bu şekilde nitelendirilen bir kuruluşun kendi tanımlamasını ‘social warfare’ (sosyal savaş) terimiyle değiştirmekte ve gayet açık olan kötü niyetini de istemeyerek dışarı vurmaktadır. Suçlanan şahısların düşüncelerinin alınmamış olması, ki bu ciddi gazeteciliğin önemli ilkelerinden biridir, bizi hiç de şaşırtmıyor. Anlaşılan o ki, herkesin olduğu gibi, BMI’nin iddialarının da sorgulanması gerektiği düşüncesi,yazar için çok fazla önem arzetmemektedir” diyen Üçüncü, “FAZ gibi önemli bir gazetede böyle bir makalenin yayımlanmış olması üzücüdür” şeklinde konuştu. Üçüncü sözlerine şöyle devam etti: “IHH yönetimi yasak kararına karşı dava açmıştır ve biz de Federal İdare Mahkemesi’nin bu kararı kaldırmasını beklemekteyiz. Suçlamalar ve –özellikle- değerlendirmelerle isnatlar mahkeme karşısında tutunamayacaktır. Özellikle de IHH’nın bilerek ve isteyerek Hamas ya da ona bağlı organizasyonları desteklediği, bu hedefle çalıştığı yönündeki ithamlar tamamen temelden yoksundurlar. Filistin’deki insani yardım faaliyetleri Hamas’ı dolaylı olarak desteklemek anlamına geliyorsa, bunun Gazze’nin ilerlemesi için Almanya’dan ve Avrupa’dan yapılan yardımlar için de geçerli olması gerekir. Çünkü İçişleri Bakanlığı’nın IHH’nın yasaklanmasına gerekçe gösterirken hareket ettiği mantığa göre, Almanya ve AB de Gazze şeridinin yeniden inşaası ve kurulması çalışmaları ile Hamas’ın bütçe yükünü hafifletmektedirler. Bir diğer dikkat çekici husus ta Yemen’de ki‚ ‘Charitable Society for Social Welfare’ adlı BM organizasyonu UNDPI ve UNECOSOC’un aktif üyesi olan yardım kuruluşunun terörist Bin Ladin ile yakın bağlantıları olduğu suçlamasıdır.” Çoğaltabileceğimiz bu üç örnek, kısa bir google taramasının ne kadar ilginç olayları gün yüzüne çıkarabileceğini göstermek maksadıyla seçilmiştir. Üçüncü, Almanya İslam Konferansı üyelerinin İslam Konseyi’nin Konferansın dışında bırakılması konusunda bilgilendirilmesiyle ilgili olarak şunları aktardı: “IGMG temsilcileri, İçişleri Bakanlığı tarafından davet almış olsalardı dahi, dayatılan konferans taslağı var olduğu sürece konferansa iştirak etmeyeceklerdi. Bu hususuun altını tekrar çizmek istiyorum. Bu düşünce İçişleri Bakanlığı’na açıkça ifade edildi ve kamuoyuna da duyuruldu. Buna göre ‘İslam Konseyi’nin dışarıda bı- rakılması’ ifadesinin kullanımı, İslam Konseyi’nin konferansa katılmamasının gerçek sebeplerini örtmek gayretinden başka birşey değildir. Hal böyle iken Federal İçişleri Bakanlığı, dışlama politkasını ikna edici bir şekilde ortaya koymakta zorlandığı bilinmektedir. Aksi halde niçin İslam Konferansı üyelerine mektup gönderilmekte ve üyeler tek taraflı, mahkemece tetkik edilmemiş ithamlara muhatap olmaktadırlar? IHH yasağına kadar ‘dışarıda bırakılma’ olayı makalede de yer alan ‘kriminel örgüt oluşturma’ gibi suçlamalarla izah ediliyordu. Bu suçlamaların temelden yoksun olmaları hasebiyle havada kalacağını, konuyla alakadar olan herkes gayet iyi biliyordu.Fakat bu suçlamalar belirli bir süreliğine amacına ulaştı. Şimdi ise IHH yasağı ve suçlamaların kapsamına IGMG’nin de dahil edilmesi çabaları ile IGMG ve yönetiminin itibarı sarsılmak isteniyor.” IGMG Genel Sekreteri FAZ’daki açıklamalarla ilgili son olarak şunları kaydetti: “Birlik partilerindeki ‘İslam eleştirmeni olarak tanımlanan, gerçekte İslam düşmanlığı yapan çevrelerin Sayın İçişleri Bakanı de Maiziere’yi, ne anayasa hukuku açısından temellendirilebilir ne de Almanya’daki Müslümanların entegrasyonuna hizmet eden bir siyaseti gütmeye zorladığının bilincindeyiz. Bu çevrelerin derdi IGMG’yi terörizm ya da en azından belirli suçlarla ilişkilendirmek, böylece de IGMG’yi güvenlik politikası olarak yürütülen İslam politikaları hakkında kamuoyunda yapılan tartışmalardan uzak tutmaktır. Müslümanların dindarlığının her şekline şüpheyle yaklaşanlar, başörtüsünü anayasa düşmanı bir tavır olarak tanımlayanlar, vatandaşlığa kabulde vicdan testi uygulaması için mücadele edenler, Müslümanların topluma eşit katılımını reddedenler ve İslami cemaatlerin Hristiyan cemaatlerle hukuk önünde eşitliğini engellemek isteyenler, suni gündemler ve görünürde meşru araçlarla asıl yürütülmesi gereken tartışmaları, henüz işin başlangıç aşamasında iken boğmak istiyorlar. Müslümanların topluma katılımıyla ilgili alternatif ve samimi bir siyaset için çabalayan kurum ve kişiler bu sebeplerden dolayı değişik suçlamalarla zan altında bırakılıp dışlanmaktadırlar. Ancak bu siyaset başarılı olamayacaktır.” Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 9 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Avrupa’da Ramazanlaşmak Buralarda başkalarının kapıları kadar gönülleri de size kapalı olabilir. Başkaları zenginliği yığmakta arayabilirler. Siz, bir Ramazan boyu hane kapılarınızı, dernek kapılarınızı herkese açtığınız gibi, gönül kapılarınızı da açık tutun... Siz, şu mütevazi imkânlarınıza rağmen, zenginliği paylaşmada arayın. ürkiye’de Türk olmakla, başka bir ülkede Türk olmak birbirinden farklılıklar arzeder. Hatta o ülkelerde de, bir Türk olarak sizin hâl ve hareketleriniz bulunduğunuz ülkeden ülkeye başkalaşabilir. Meselâ Suriye’de kendinizi komşunun evinde gibi rahat hissederken, Azerbaycan’da kardeşinizin evindeymiş gibi daha rahat hissedebilirsiniz ama mazide birlikteliğinizin olmadığı, inanç gibi, örf ve adet gibi ortak değerleri paylaşmadığınız bir ülkede siz rahat değilsiniz... Size göre onlar, onlara göre siz “başka”sınız. Sadece bu bakış açısından dolayı sizin davranış biçimleriniz, hayatı anlayış tarzınız dikkat çeker, gözetlenir, kayıt altına alınır ve bu verilerden hareketle kültürel aidiyetinizin şeceresi çıkarılır. Kendisinden daha farklı olarak gördüğü bir yerli toplumun içinde siz, sanki kendi ülkenizdeymiş gibi yapamazsınız. İster istemez kendinize birtakım kısıtlamalar getirecek, T bazı davranış biçimlerinizden veya alışkanlıklarınızdan feragat edeceksiniz. Bulunduğunuz sosyo-kültürel ortamın hassasiyetleri, aidiyetinizi temsil noktasında sizi de hassas kılacaktır. Bu düşünceye sahip olan insan, kendisini taşıdığı değerlere karşı mesul hissettiğinden rahat değildir. Onun “rahatsız”lığı, denge kurarken dengeyi kaybetmemekten kaynaklanmaktadır. Bu hassasiyetleri gözardı eden, kaale almayanlar, yaşadıkları farklı (kültürel) ortamda mesuliyetsiz ve ehliyetsiz davranmış olurlar. Avrupa’nın Göçmen Türkleri örf, adet ve inanç kültürleriyle elli seneden beri burada varlıklarını sürdürmeye gayret ediyorlar. Türrklerin (bize göre) farklı kültürel değerlerin hâkim olduğu ülkelerde hep gözönünde olmaları, zaman zaman göze batmaları, buraların medyasında sıkça gündeme gelmelerinin temelinde yatan asıl sebep, müslüman azınlık olarak inanç merkezli bir hayat anlayışını benimsemiş olmalarındandır. Yerliyi rahatsız eden sebep, müslüman göçmenin bu farklı tarafı olduğu gibi, müslüman azınlık da yerlinin kendisine karşı duyduğu rahatsızlıktan intizardır. Bu “rahatsızlığı” kökünden kazımak mümkün olmasa da, en aza indirmek mümkündür. Bu mümkünlüğün birazı yerli toplumun, birazından biraz fazlası da, Almanya gibi en büyük müslüman azınlığı oluşturan ülkelerde, Türklerin hâlletmesi gereken “evödevi”yle yerine getirilmiş olur. “Eğitimli bir toplum olarak buraya gelmedik”in arkasına sığınmanın artık fayda getirmediği, bizi haklı çıkarmadığı ve mesuliyetten de kurtarmadığı bilinmelidir. Geçen zaman içinde hatırı sayılır bir eğitimli ve aydın kitle yetiştirmesini bilen Göçmen Türklerin, bundan sonra paradigma değişikliği kabilinde, atacakları ilk önemli adım; bayrağı eğitimli kadrolara teslim etmek olacaktır. Bu olması gereken beklentilerle Avrupa’da bir Ramazan daha idrak ediyoruz. Her iki tarafı okuyabilenler, tarafların rahatsızlıkları ve hassasiyetleri karşısında ölçüyü kaçırmadan, dengeyi kaybetmeden, ölçülü ve dengeli duruş sergileyebilenlerdir. Şimdi bu varsayımdan hareketle Avrupa’da olması gereken Ramazan’ı konuşalım: Şayet bu mübarek ayı, bir Türk olarak Suriye’de karşılamış olsaydınız, müslüman ülkede sıradan bir müslüman gibi orucunuzu tutacaktınız. Azerbaycan’da olmuş olsaydınız, hakeza milyonlarca Müslüman-Türk’ten birisi olarak ve sadece şahsî sorumluluklarınızla sınırlı bir Ramazan geçirmiş olacaktınız. Bunlara mukabil, eğer Almanya gibi bir Batılı ülkede Ramazan’ı karşılıyorsanız, bütün beşerî ve dinî boyutlarıyla Müslüman-Türk kendinizi sigaya çekmeniz gerekir. Namaz kılmanız kadar kılmamanız da sadece sizi bağlar, sizinle sınırlıdır. İstiyorsanız ve şartlarınız da müsaitse, zamanı gelince hac ibadetinizi sadece müslüman topluluklarla yerine getirebilirsiniz. Fakat yerliye göre inanç değerleri bazında “başka” olan siz, hıristiyan bir yerliçoğulcu toplumun içinde oruç tutarken, kendi kırmızı çizgilerinizi belirleme şansınız yok. Tam tersine; değerler bazında koyulan kurallara siz riayet edecek ve bu arada imanî hudutlarınızı da ihlâl etmeyeceksiniz. Zor olduğu kadar şuurluluk gerektiren bir tavır... Ramazan ayı boyunca oruçlu olmak diğer ibadetlerden daha farklı, kapsamlı ve meşakkatli bir ibadet olduğu kadar, daha sosyal, toplumcu ve iktisadî boyutludur. Oruçlu insan dikkat eder, oruçlu insana dikkat edilir. İslâm’daki hiçbir ibadetin oruçluluk kadar hayatın içinden olduğunu düşünemiyorum. Hayat akıp giderken, iş hayatının başladığı saatten biraz evvel oruçlu olacak ve günlük işlere nokta konulduğu, günün battığı vakte değin düşünceniz, alışverişiniz, işiniz, nefsiniz ve bütün beşerî münasebetlerinizle birlikte bu ibadetinizi farklı bir dine men- [email protected] sup yerli toplumun içinde yerine getireceksiniz. Yüce Yaratıcı’nın insanlığın huzur ve mutluluğu için arz ettiği reçetelerden birisi olan oruçluğu, bu evsafta birlikte veya içiçe yaşadığımız topluma taşıyabilmek gibi bir mükellefiyetimiz var (Buradaki “taşıyabilme”den kastımız, sadece inandığımızı hakkıyla yaşayabilmektir). Siz isterseniz buna, biz müslümanların insanlığa sunabileceği medeniyet projelerinden birisi diyebilirsiniz. Tüketmeyi bir hayat düsturu hâline getirmiş ve bundan adeta yorgun düşmüş toplumun içinde oruçlu olmak; arzulara gem vurmak, ihtiyaçtan fazlasını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmayı teşvik edebilmek, yoksulların imdadına fitre ve zekatlarla yetişebilmek, iftar sofralarında dinine ve milliyetine bakılmaksızın açları doyurmak ve farklılıklarla buluşmak, tanış olmak, yakınlaşmak demektir. Avrupa’da Ramazan’ı yaşamak, oruçlu olmak Türkiye’dekine benzemez: Orada oruçlu olmayan “öteki”, burada ise oruçlu olan... Orada sadece kendinden mesul, burada ümmetin tamamından... Buralarda başkalarının kapıları kadar gönülleri de size kapalı olabilir. Başkaları zenginliği yığmakta arayabilirler. Siz, bir Ramazan boyu hane kapılarınızı, dernek kapılarınızı herkese açtığınız gibi, gönül kapılarınızı da açık tutun... Siz, şu mütevazi imkânlarınıza rağmen, zenginliği paylaşmada arayın. Ve siz, bir Ramazan boyu canlı tuttuğunuz, kitap sayfalarından, minberdeki hocaların ağızlarından alıp günlük hayata taşıdığınız bu hasletlerinizi bütün bir seneye, hatta ömrünüzün tamamına yayın... Ve “üstün”lüğü yaşamak istiyorsanız, buna inanın... Bu Ramazan’da ramazanlaşın! Ve bu Ramazan’da çağın idrakine Ramazan’ı söyletin! Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 11 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat DiTiB Eğitim ve Kültür Kursları Yaz Tatili Pikniği 009-2010 eğitim ve öğretim yılının sona ermesi müasebetiyle DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürlüğü bünyesinde kurslara devam 2 ısa adı ZMD (Zetralrat der Muslime in Deutschland) olan “Almanya Müslümanları Merkez Konseyi”, Mainz’de (Rheinland-Pfalz) genişletilmiş bir iştişare toplantısı gerçekleştirdi. Mainz Hotel Hyatt’da yapılan ve iki gün süren toplantıya ZMD’ye bağlı üst kuruluş, cami, kurum yetkilileri ve uzmanlar katıldılar. Kur’an-ı Kerim okunması ile başlayan toplantının açılış konuşması ZMD Genel Başkanı Dr. Eyüp Köhler tarafından yapıldı. Köhler, Almanya’da müslümanların içerisinde bulunduğu meselelere değinerek, yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Daha sonra kürsüye gelen Dr. K sayfa 12 eden öğrenciler için yaz tatili pikniği adı altında bir program düzenledi. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen yıl sonu pikniği, DİTİB Merkez Camii bahçesinde Merkez Camii Din Görevlisi ve T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşe V. Şaban Kondi, kurs öğretmenleri, öğrenci ve velilerin katılımıyla gerçekleşti. Eğitim ve kültür kurslarının yazdan sonra tüm hızıyla tekrar başlayacağını belirten DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu, eğitim ve kültür kurslarına ek olarak okul öncesi çocuklara tiyatro kurslarının açılacağını, Türk Halk Oyunları, Türk Tasavvuf Musikisi, Klasik Türk Müziği, enstrümantal, çocuk koroları, Türk-İslam sanat, uyum ve dil kurslarının 2010 yılı eğitim sezonunda da devam edeceğini söyledi. Uğurlu konuşmasına şöyle devam etti: “Bir eğitim ve öğretim yılını daha geride bırakmış olduk. Şimi bir çoğunuz izine gidecek bir kısmınız ise burada tatilini geçirecekler. Tatilinizi enerji depolayarak geçirmenizi ve önümüzdeki öğretim yılına daha zinde ve daha başarılı olacak şekilde hazırlanmanızı diliyorum. Kültür kursları öğretmenleri Dr. Sabri Uysal, Savaş Nart, Neşe Çıra, Özge Doğru’ya hizmetlerinden ötürü teşekkür ediyorum.” Kurslara katılan öğrenciler arasındaki kaynaşmayı, paylaşmayı, dostluk ve arkadaşlıkları güçlendirmek amacıyla gerçekleştirilen yaz pikniği programı, Türk Halk Müziği Korosu’nun sunduğu eserlerin ardından hazırlanan ızgara ve zengin Türk mutfak çeşitlerinin sunulduğu açık büfe ikramı ile sona erdi. ALMANYA MÜSLÜMANLARI MERKEZ KONSEYİ FORM TOPLANTISI MAİNZ’DE YAPILDI Nedim İlyas (ZMD E. Başkanı) ise, ZMD’nin 15 yıllık yaptığı çalışmaların bir bilançosunu çıkardı. Aiman Mazyek (ZMD Gn. Sekr.) ve Burhanettin Dağ (ZMD Gn. Muh.) da yaptıkları konuşmalarda, Almanya’daki aktüel duruma ve özellikle de İslam Din Dersleri (IRU) konusuna dikkat çektiler. Mainz’de yapılan ZMD-Forum toplantısına katılan ve bir konuşma yapan ATİB/ZMD Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan, Almanya Müslümanları’nı meşgul eden IRU, ZMD’ye bağlı camiler bünyesinde görev yapan İmamların (Hoca) eğitimi Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 ve statüsü, eyalet bazında teşkilatlanmalar ve güç birliği yapılmasının zarureti gibi çeşitli meseler hakkında bilgi vererek, düşünce ve görüşler ortaya koydu. lantıya ZMD’ye üye olan, Türk (ATİB), Arap, Balkan, Hint, Asya, Afrika ve Alman Müslümanları gibi bir çok milliyetten müslüman temsilciler katıldılar. Yaklaşık 100 kişinin katılımıyle gerçekleşen toplantıda ATİB Gençlik Kolları, Mehmet Çelebi (Gençlik Kolları Bşk. Yard.) ve Neslihan Aksoy (Gençlik Kolları Eğitim Sorumlusu) tarafından temsil edidi. ZMD genişletilmiş yetkililer, temsilciler ve uzmanlar toplantısında çeşitli başlıklar adı altında özellikle; “Müesseseleşme, IRU, NRW’de Müslüman Kuruluşlar, İslam Eğitim Müesseseleri, İmamların Eğitimi, Aile, Öğretim ve Eğitim, Sosyal Konular Başarılı geçen ve ZMD-Fove Helal Kesim” ele alındı, bilgi rum adı altında yapılan genişleverildi ve enine boyuna tartışıldı. tilmiş iştişare ve uzmanlar topRheinland-Pfalz Eyalet Baş- lantısı, kılınan Cuma namazının şehri olan Mainz’de yapılan top- akabinde sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ali METE Ramazan ve Oruç Tutmanın Temelleri Her Ramazan ayında Müslümanlar imtihan olan dünya hayatı ve sonrasında kendilerini bekleyen sonsuz ahiret hayatının anlamı üzerine düşünürler. Müslüman bu sayede, Allah’ı her an yanında hissetmek demek olan takvasını arttırmaya gayret eder ve günlük sıkıntıları aşma gücünü buradan alır. amazan ayı Müslümanlar için rahmet ve bereketin bol olduğu bir aydır. Müslümanlar Ramazan ayında şafak vaktinden güneşin battığı akşam vaktine kadar olan zaman diliminde oruç tutarlar. Oruç ibadeti aynı zamanda İslam’ın beş temel şartından biridir. Ayın sonunda Ramazan Bayramı kutlanır. Bu temel bilgilerden yola çıkarak oruç emrinin temellerine ve oruç tutan birey için ön planda olan bazı hususlara değinilecektir. Ayrıca aktüel bir husus ol- R ması hasebiyle yaz aylarında oruç tutma konusu islenecektir. Esaslar: Kur’an, Sünnet, Fıkıh Oruç için Arapça’da kullanılan “siyam” kelimesi “sakınmak” anlamına gelir. Müslümanlar için oruç (Mekke’den Medine’ye) Hicret’in ikinci yılında dinî bir farz haline gelmiştir: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki, korunursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”(Bakara Sûresi, [2:183-184] Bununla beraber, orucu İslam’ın şartlarından biri olarak gösteren ve ayrıca orucun anlam ve önemine de değinen çok sayıda hadis de mevcuttur. Buharî’de yer alan şu hadis, İslam’ın temel unsurlarını özlü bir şekilde bir arada vermektedir: “İslam, beş esas üzerine bina edilmiş- tir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kabe’ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak.” (Buharî) Bu anlamda Ramazan orucu Müslümanlar için bir esastır. İslam hukukunda (Fıkıh) oruç, şafak vaktinden güneşin batışına kadar, orucu bozan davranışlar olan yemek, içmek, cinsî münasebette bulunmak ve her türlü kötü davranıştan kaçınmak olarak tanımlanır. İslam hukukuna göre oruç ibadeti, yetişkin (mükellef) olarak görülen yani, aklî olarak sağlıklı ve buluğ çağına ermiş her Müslüman için zorunludur. Ön planda olan: Maneviyat ve yaşanılan dindarlık Orucun esas ruhu sadece yemek ve içmekten uzak kalmakta değil, aksine oruç sayesinde nefsini disiplin altına alma ve tüm kötülüklerden uzak kalmada yatmaktadır. Ramazan ayı bahsedilen temel ruhî ve bedenî arınmayı sembolize eder. Ramazan’ın amacı, ayın sonuna gelindiğinde kötü alışkanlıklardan kurtulmak, kendi eksikliklerinin farkına varmak ve bunun sonuçları ile yüzleşmeye çalışmaktır. Fakat Ramazan ayı boyunca kazanılan olumlu hasletler Ramazan ayından sonra da sürdürülmelidir. Allah’ın elçisi bu hususa şu sözleriyle dikkat çekmektedir: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah için hiçbir ihtiyaç yoktur.” (Buharî) Her Ramazan ayında Müslümanlar imtihan olan dünya hayatı ve sonrasında kendilerini bekleyen sonsuz ahiret hayatının anlamı üzerine düşünürler. Müslüman bu sayede, Allah’ı her an yanında hissetmek demek olan takvasını arttırmaya gayret eder ve günlük sıkıntıları aşma gücünü buradan alır. [email protected] Beden için hayatî ihtiyaçlardan vazgeçmenin yanı sıra, oruç ayı sadece bireylere değil, aynı zamanda toplumun da faydasına olan çok önemli bir eğitim dönemidir. Oruçlu kişinin hırs, cimrilik, kıskançlık, kötü söz gibi zararlı davranışlardan kaçınması ailesi, çevresi ve tüm toplumun yararınadır. İnsanın midesinin hafiflediği, ruhunun da daha özgürleştiği, Allah’ın rahmeti sayesinde iftarlarda insanların birbirine bağlılığının arttığı, nimetlere şükür hissinin derinleştiği ve bunların tümünü insanların ruhlarının derinlerinde yaşadıkları Ramazan ayından daha iyi bir zaman olabilir mi? Allah, orucu meşakkatli, fakat yük olarak değil, kendisi için de değil, insanın faydasına olan farz bir ibadet olarak insanlar için emretmiştir. Diğer inançlara mensup insanlar gibi, Müslümanlar da, inandıkları din ve onun zorunlu ibadetlerinden sorumludurlar. Birçok dinde de oruç kişinin kendi şahsiyetini olgunlaştırmasının bir yolu olarak vardır. Bu nedenle de farklı dinlere mensup inançlı insanlar, diğer dinî cemaatleri kabullenmek ve onları korumakta zorlanmamaktadır. Benzerlikleri olan bu önemli ibadet yıllardır camilerde, birlikte yapılan iftarlarla taze tutulmakta, beraberce yenen iftar yemekleri insanları birbirine bağlamaktadır. Yaz aylarında oruç tutmak Hayat ve günlük yaşamın karmaşık olması ve orucun yazın uzun ve sıcak günlerinde elbette kolay bir ibadet olmadığı gerçeği nedeniyle bazı kolaylıklar vardır. Seferî olanlar, hastalar ve “oruç tutmaya güçleri yetmeyenler” Bakara Sûresi’nde oruç yükümlülüğünün dışında tutulmuşlardır. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 13 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İkamet yerinden doksan kilometre uzaklaşanlar, seferî olarak kabul edilirler. Seyahatin zorlukları nedeniyle, kişi orucu tutmayarak sonraya bırakabilir. Seyahatlerde benzer bir kolaylık beş vakit namaz için de geçerlidir: İki namaz (öğle ve ikindi veya akşam ve yatsı) namazları birleştirilerek bir vakitte kılınır (cem edilir), böylece günde beş vakit yerine üç vakitte namaz kılınır. Daha fazlasını yapmak her zaman iyi değildir. Nitekim İslam’ın bir prensibi de “zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” şeklindedir. “Oruç tutmaya güçleri yetme- B, Avrupa ülkelerindeki semavi dinlerin temsilcileriyle “Yoksulluk ve Toplumsal Ayrımcılıkla Mücadele“ konusunu görüşmek üzere Brüksel'de bir araya geldi. Hrıstiyan, Müslüman, Yahudi ve diğer dini liderlerin yoksullukla mücadele ve toplumsal dışlamanın ortadan kaldırılması yönünde birlikte yaptıkları toplantıya, Almanya Müslümanlarını temsilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’den Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Müdürü Bekir Alboğa katıldı. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso´nun daveti üzerine, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek’in de iştirak ettikleri toplantıda semavi din temsilcileri, AB'nin ekonomide 2020 stratejisine destek vererek öncelikli eğitim ve çalışma piyasasında ayrımcılığın önlenmesini, sosyal hizmetlerin artırılmasını ve yeni istihdam alanları yaratılmasını talep ettiler. Semavi dinin temsilcilerinin yoksullukla mücadele ve toplumsal ayrımcılık konusunda ortaya A iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’e bağlı Aşağı Saksonya ve Bremen teşkilatı başkan ve yöneticileri, yeni görevine başlayan Eyalet Sosyal, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı Aygül Özkan’ı ziyaret etti. Bakanlıkta gerçekleşen ziyarette, DİTİB Genel Sekreteri aynı zamanda Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Birliği Başkan Dr. Ali İhsan Ünlü, Başkan Yardımcısı Cihan Öztorun, Genel Sekreter Birol Demir, DİTİB Merkez görevlisi Yusuf Ekiz ve yeni kurulan DİTİB Gençlik Teş- D sayfa 14 yenler” arasında özellikle oruç tutacak durumda olmayan yaşlılar gelir. Bunlar ve kronik hastalıkları oldukları için oruç tutamayanlar, fidye verirler. Fidye, oruç tutulamayan her gün için bir fakirin doyurulması ya da bunun için, bir fakirin bir gün boyunca karnını doyurabileceği miktarda bir paranın ödenmesi şeklinde olabilir. Bunun yanı sıra, İslam hukukunda kıyas yoluyla hamileler, emzirenler ve adet gören kadınların da oruç tutmayabilecekleri belirtilmiştir. Orucun, doğacak çocuğa ya da emzirilen bebeğe zararı olma ihti- malinde oruç tutulmamalıdır. Birçok müçtehide göre, bedensel olarak ağır işler yapanlar da, oruçlarını bir başka zamanda kaza edebilirler, ya da duruma göre fidye ödemeleri şartıyla oruç tutmayabilirler. Duruma göre orucun tutulmaması ya da bozulması hususundaki istisnaî durumlar ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. Türk kökenlilerin ve Almanya’daki Müslümanların çoğunluğunun mensup olduğu Hanefî mezhebi bu konuda “istihsan” prensibine göre hareket eder. Söz konusu prensibe göre –genel olarak Hayat ifade edersek– kolaylık öncelenmektedir. Örneğin hastalık ya da bir engele sebep olabilecek, ya da kişiye farklı bir zarar verebilecek bir durum olması halinde bu durum, orucun bozulması için gerekçe olarak değerlendirilebilir. Böyle bir durumda, sürekli bir engel söz konusu değil ise, oruç tutulmayan günler için kaza orucu tutulur. Aynı durum, oruç tutamayan yaşlılar için de geçerlidir. Ancak, diğer mezhepler bu gerekçelere, kişiye göre değişme ve kötüye kullanılabilmeleri ihtimali nedeniyle şüphe ile yaklaşmaktadırlar. Brüksel’de AB ve Dini Temsilciler Biraraya Geldi koydukları kararı öven AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barrroso, bu tutumun özellikle ekonomik kriz döneminde büyük önem taşıdığını söyledi. Barroso, “Ekonomi ve finans krizi birçok kişiyi derinden etkiledi. Hayırsever kuruluşlar ile inancın, bu zorlu dönemin aşılmasında birçoklarına sağladığı desteğin, ister maddi ister manevi olsun, büyük önem taşıdığı şüphe götürmez” dedi. AB Konsey Başkanı Herman Van Rompuy ise buluşmaya şu sözlerle açıklık getirdi: “AB, değerlerin bütünleştiği bir birlik ol- malı. Yaşadığımız dünyada bizim artı değerimiz Avrupa’nın dünyadaki yumuşak gücü olmalı.” Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nden Bekir Alboğa ise işbirliğine hazır olduklarını vurguladı: “Almanya’nın ve bu değerler birliğinin bir parçası olduğumuz için bu diyalog kapsamında fikrimizi ortaya koymaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Sayın Başkan'a, somut önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz. Avrupa Müslümanları olarak katkı sağlayabileceksek bunu yapmaya hazırız. Bir kez daha çok teşekkürler.” Tek tek her temsilcinin söz aldığı görüşmede, Müslüman temsilcilerin ortak söyleminin fakirlik arttıkça Müslümanlara yönelik dışlamanın da arttığı vurgusu katılımcıların oldukça dikkatini çekti. Temsilciler özellikle Müslümanların Avrupa kıtası ülkelerinde dışlanmaya maruz kaldıkları, İslam düşmanlığı ve İslamofobi’nin ciddi anlamda kendisini hissettirdiği dile getirdiler. “Yoksulluk ve Toplumsal Ayrımcılıkla Mücadele” konulu görüşme, yapılan basın toplantısı ile sona erdi. DiTiB’den Bakan Özkan’a Ziyaret kilatı Başkanı Emine Oğuz ve Sekreteri Nazli Pehlivan katıldı. DİTİB heyetini danışmanları ve uyum sorumlusu Honey Dehimi ile birlikte karşılayan Bakan Özkan, ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade etti. DİTİB Genel Sekreteri Dr. Ali İhsan Ünlü, Almanya’da bir Türk kökenli bakanın olmasının kendilerini mutlu ettiğini ve sevindirdiğini söyledi. Öncelikle hem tanışmak hem de yeni görevinizde başarı di- Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 lemek üzere geldiklerini belirten Dr. Ünlü, DİTİB teşkilatı ve çalışmaları hakkında kısa bilgi verdi. Sorunların anlatıldığı ve görüş alışverişinde bulunulan ziyarette Bakan Özkan, bizzat kendisi not aldı. Sorunlarla yakından ilgilenip gereğinin yapılması için gayret edeceğini söyleyen Bakan Özkan, kendi bakanlığına bağlı birimlerle özellikle uyum konusunda ortak projeler yapabileceklerini belirtti. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ürk Hava Yolları, Avrupa’nın en büyük basketbol organizasyonu olan Euroleague Basketball ile 5 yılı opsiyonlu olmak üzere 10 yıllık isim hakkı sponsorluğu için anlaşmaya vardı… Önümüzdeki sezondan itibaren Euroleague karşılaşmaları “Turkish Airlines Euroleague Basketball” adı altında oynanacak. Ayrıca sezon sonundaki Final Four karşılaşmaları da “Turkish Airlines Euroleague Final Four” adıyla oynanacak. Bu isim hakkı yazılı ve görsel tüm mecralarda yer alacak. 5 Yıl sürecek olan bu anlaşma opsiyonlu olarak ayrıca 5 yıl daha uzatılabilecek. Bu anlaşma, Euroleague tarihinde ilk kez bir marka ile isim sponsorluğu yapmış olması bakımından da ayrı bir öneme sahiptir. Bu ortaklık Türk Hava Yolları ile Euroleague arasında yapılan ilk işbirliği değildir. Geçtiğimiz Mayıs ayında Paris’te yapılan 2010 Final Four’da Türk Hava Yolları Euroleague Basketball’un ana sponsorlarından biri olarak yer almıştı. Yaşanan bu başarılı deneyim her iki tarafın da uzun süreli işbirliğine gitmesi için iyi bir zemin teşkil etmişti. Yapılan bu ortaklık ile aynı zamanda Türk Hava Yolları, Euroleague ile birlikte ‘’Euroleague For Life’’ programı kapsamında Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerinde Kurumsal Sosyal Sorumluluk projeleri de gerçekleştirecek. Anlaşmayla birlikte ayrıca Türk Hava Yolları, Avrupa’nın Euroleague’den sonraki ikinci büyük organizasyonu olan Euro Cup’ın da Global Sponsoru oldu. Türk Hava Yolları isim hakkının yanısıra başka tanıtım haklarına da sahip olacak. Bu kapsamda; Euroleague logosu ile Türk Hava Yolları T sayfa 16 Hayat Türk Hava Yolları ile Euroleague Basketball arasında önemli bir stratejik işbirliği logosundan oluşan yeni bir Euroleague logosunun oluşturulması, Euroleague oyuncularıyla reklam filmi çekilmesi, dünya genelinde 197 ülkede yayınlanan Euroleague ve Euro Cup çatısı altında yıl içinde oynanacak toplam 350’ye yakın maç saha zemininde ve çeşitli reklam mecralarında Türk Hava Yolları logosunun yer alması bu haklardan bazılarıdır. Euroleague Basketball CEO’su Jordi Bertomeu, “Biz uzun zamandır, sadece ekonomik değeriyle değil bizimle gerçekten ortak olacak, dünyada basketbolun gelişiminde rol alacak doğru bir ortak bulmak üzerine çalışıyorduk. Bu anlaşmayı yapmaktan çok memnunuz ve Türk Hava Yolları markasının Euroleague’e katacağı güç ile bütünleşmiş bir ortaklık modeline ulaştık. Sadece Euroleague Basketball isim sponsorluğu ile değil aynı zamanda oyun sahası dışında bizim müşterek etkinliklerimize katkılarıyla da Türk Hava Yolları isim hakkının bu lig için Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 çok uygun olduğunu düşünüyoruz.” dedi. “Bu anlaşma Euroleague Basketball’un kurumsal, ticari, reklam ve sosyal alanlarda da gelişimine imkan sağlayacaktır. Türk Hava Yolları ve yönetimiyle tamamıyla paylastığımız uluslararası vizyon ve küreselleşme hedefi, bu anlaşmayı basketbol sporu tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri yapmıştır.” Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, “Futbol dünyasının en önemli markalarından ikisi olan Barcelona ve Manchester United sponsorluğundan sonra basketbolda Avrupanın en büyük ve dünyanın da en saygın organizasyonlarından biri olan Euroleague ile işbirliği yapmak bizim için de önemli bir ayrıcalık olacaktır. Euroleague isim sponsorluğu, markamızın global düzlemdeki gücünü perçinleyen stratejik bir adım olmuştur. Markaya yapılan tüm bu yatırımlar sonucunda, Turkish Airlines markasının cazibesi dünya genelinde zirveye doğru emin adımlarla daha hızlı ilerleyecektir.” dedi. Hamdi Topçu sözlerine şöyle devam etti: “Bu işbirliğininin bizim için diğer bir önemi de; Türk Hava Yolları’nın gelirleri içerisindeki en büyük paya sahip olan Avrupa bölgesinde 70’in üzerinde noktaya uçuş gerçekleştirmesi sebebiyle de bu bölgedeki potansiyel müşterilerimiz ile markamız arasında çok daha etkin bir iletişim kurmamıza sağlayacağı katkıdır.” Anlaşma ile ilgili imza töreni ve logo lansmanı Euroleague açılış maçından önce yapılacak. Euroleague Hakkında: Euroleague Avrupa’nın en önemli ve üst düzey basketbol ligidir. 13 Ülkeden 24 takımın katılımıyla oynanan maçlar her yıl Ekim ayında başlamakta ve Mayıs ayında Final Four Finalinin oynanmasıyla son bulmaktadır. Bir sezonda 192 karsılaşma yapılmakta. Euroleague maçları 40’ı Avrupa ve 157’si Avrupa dışı ulkelerde olmak uzere toplam 197 ülkede yayınlanıyor ve toplam 1500 saat canlı yayın yapılıyor. Euroleague maçlarını geçen sezon toplam 1 milyon 550 bin kişi salonlarda takip etti. Bu da maç başına ortalama 8.712 kişi anlamına geliyor. Euroleague Final Four maçlarını 42 ülkeden 630 gazeteci takip edıyor ve 90 ülkede gazete haberi olarak yer alıyor. Eurolegue.net ayda 2 milyona yakın ziyaretçi tarafından takip edilmektedir. Euroleague’nin bir alt ligi olan Euro Cup’a Avrupadaki 24 ülkeden 32 takım katılıyor ve yılda 152 maç yapılıyor. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir haber Almanya Cumhurbaşkanı 3 Ekim’de Entegrasyonu Temel Konu Yapacak hristian Wulff 3 Ekim'de entegrasyonu temel konu yapa- C cak “Focus Online” da yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Berlin duvarının yıkılışının yirminci yıldönümü ve Almanya Birlik Günü olan 3 Ekim’de yapacağı konuşmada göç ve entegrasyonu öne çıkaracak. Wulff’un özellikle göçmen ailelerden gelen çocukların eğitimine eğileceği belirtiliyor. Aşağı Saksonya Eyaleti eski Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Federal Meclis ve Federal Konsey üyelerine yaptığı konuşmasında entegrasyon konusunu öne çıkarmış ve şunları söylemişti: “Köken ve durumundan bağımsız olarak eğitimde fırsat eşitliği bizde ne zaman doğal bir durum halini alacak? Burada yetişen çocukların Almanca’yı iyi bilmeleri ne zaman doğal olacak? Krause ya da Yılmaz soyadında sahip olsun, herkes eşit fırsata sahip olmalı. Nereden geldiği değil, nereye doğru gittiği daha fazla sorulmalı. Genç, yaşlı, doğu, batı, işçi, işveren, göçmen, yerli, engelli, engelsiz arasında köp- rü olmak istiyorum”. Almanya’daki çeşitliliğin, “bazen yorucu, fakat dünyayı farklı açılardan tanımak için güç, imkan ve düşüncenin kaynağı” olduğunu belirten Wulff, örnek olarak da kendisinin atadığı ve Almanya’nın ilk Türk kökenli bakanı olan Aşağı Saksonya Eyaleti’nin Sosyal ve Entegrasyon’dan Sorumlu Bakanı Aygül Akgün’ü gösterdi. Acil Durumlarda Manevi Destek Egitim Kursu ıristiyan-İslam Toplumu, Protestan Kilisesi ve Müslüman organizasyonlar ile işbirliği içerisinde Müslüman olan ve acil durumlarda manevi destek hizmeti sunabilecek gönüllülere temel eğitim kursu düzenliyor. Eğitim kursuna acil durumlarda fahri manevi destek hizmeti sunabilecek H Müslümanlar katılabilecekler. Yerel acil yardım ekibi ile beraber çalışabilme sertifikasının alınmasını sağlayacak temel eğitim kursunda, Müslümanların dini hassasiyetleri özellikle dikkate alınıyor. Başarılı katılımcıların sertifika alacakları kursun sonunda, yerel acil durum ekibinin yapılanması konusunda bilgilendirme gerçekleştirilecek. Altı tam gün semineri şeklinde yapılacak kurs, Köln şehrinde Kasım 2010Şubat 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek. Katılımın ücretsiz olduğu kurs hakkında detaylı bilgi ve katılım başvurusu için www.christenundmuslime.de sayfasından bilgi alabilirisiniz. AGiT Almanya’da İslam Düşmanlığını Masaya Yatırıyor vrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Federal Almanya’da İslam düşmanlığı ve antisemitizm konusunda rapor hazırlıyor. AGİT tarafından görevlendirilen Rabbi Andrew Baker ve Elçi Adil Akhmetov dini ve diğer azınlıkların durumu konusunda fikir sahibi olmak için Almanya’ya ziyarette bulundular. Federal hükümetin yayımladığı kısa basın açıklamasında, görevlilerin hükümetin genel anlamda entegrasyon politikaları çalışmalarının yanı sıra Almanya’da yaşayan Müslümanların durumu ile ilgilendiği belirtildi. Göç ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Böhmer ve Müsteşar Ole Schröder ile gerçekleşen görüşmede ise kamuya ait okullarda İslam din dersinin verilmesi ve İslam ilahiyatı bölümlerinin kurulması konularının konuşulduğu bildirildi. AGİT Görevlileri hükümet yetkililerinin yanı sıra Berlin Entegrasyon ve Göç Sorumlusu Günter Piening (Yeşiller) ile de görüştüler. “Irkçılık, antisemitizm ve İslam düşmanlığı gibi ideolojiler neredeyse tüm Avrupa toplumlarında yükselişte” diyen Piening, ayrımcılığın Berlin’de de günlük olaylardan olduğunu kaydetti. Irkçılık ve Müslümanların dışlanması tecrübesini Berlin’de çok kişinin yaşadığının altını çizen Piening, ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile yeterince mücadele edilmemesini eleştirdi. A KRM Müslümanların Ramazan Ayını Kutluyor lmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) Sözcüsü Ali Kızılkaya Mübarek Ramazan ayı vesilesiyle bir tebrik mesajı yayınladı. 11 Ağustos günü mübarek Ramazan ayı başlıyor. Bu ayın Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını, iyilikler ve güzellikler getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz. A Ramazan ayı Müslümanlar için çok müstesna bir aydır. Oruç ayı olan Ramazan, insanın Kur’an-ı Kerim ile daha iç içe olduğu, Allah’a (cc) daha çok yakınlaşma, aile ve arkadaş çevresindeki ilişkilerini geliştirme fırsatı bulduğu bir aydır. Kısaca Ramazan ayı kişiyi ve tüm Müslüman toplumu kapsamaktadır. Umulur ki toplumumuz ve tüm insanlık bu mübarek ayın bereketinden istifade eder. İslam’ın beş ana sütunundan biri olan oruç ibadetinin yanı sıra Ramazan ayının diğer bir özelliği kişisel ve toplum olarak Kur’an-ı Kerim’e yönelmektir. Kur’an-ı Kerim Ramazan ayı içerisinde yer alan Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmıştır. Bu Ramazan ayrıca kutsal kitabımızın indirilmeye başlanmasının 1400. yılını kutlamaktayız. Bu yıldönümünü önümüzdeki 3 Ekim tarihinde organize edilecek Açık Cami Günü’nü Kur’an-ı Kerim’e ithaf etmek için de bir vesile olarak kabul ediyoruz. Camiler bu mübarek ay içerisinde, cemaatle birlikte ibadet etmek ve iftar yapmak üzere daha çok misafir ağırlıyor. Özellikle iftar davetleri geleneği, Müslüman toplum, yerel alanda cami cemiyetleri ve ülke genelinde ise İslami dini cemaatler tarafından sürdürülüyor. Bu iftar kültürü sürdürülürken Peygamber Efendimizin “En kötü yemek, zenginlerin davet edilip, fakirlerin davet edilmediği ziyafetteki yemektir” ifadeleri uyarınca özellikle ihtiyaç sahibi insanların unutulmaması gerekir. Bu, mübarek Ramazan ayının sosyal yönünü ortaya koymaktadır. KRM Sözcüsü Ali Kızılkaya; “KRM bünyesindeki dini cemaatler adına bütün Müslümanların Ramazan ayını tebrik eder, bu mübarek ayın kardeşliğimizi güçlendirmesini ve tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ederim” dedi. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 17 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Abdullah YILDIZ Ömre Bedel Zaman: Ramazan Hakkı batıldan ayırıp sorumluluklarımızın çerçevesini apaçık çizen hayat rehberimiz Kur’ân’la bütünleşeceğimiz; sadece mide orucu değil, dil orucu, göz orucu, kalp orucu tutarak bütün bir hayatı Ramazanlaştıracağımız; kendimizle birlikte tüm insanlığı da dirilteceğimiz bir Ramazan ayı diliyoruz. rebrenitsa katliamının 15. yıldönümünde Bosna’da yapılan programda, kimlikleri belirlenen şehitlerin cenaze namazı için salâ okuyan Boşnak müezzinin ağzından şu cümleler dökülüyor: “Accilû bi’s-salâti gable’l-fevt. Accilû bi’t-tevbeti gable’l-mevt. (Vakti geçivermeden önce namaza acele ediniz! Ölüm gelivermeden önce de tevbeye acele ediniz!)” Ülkemizde nicedir unutulan bu cenaze salâsının Bosna’da minarelerden okunuyor olması, insanı bir başka duygulandırıyor. Sonra, S Konya yöresinde bu cenaze salâsının okunmakta olduğunu öğreniyoruz. Bu salâda, ilave olarak; “Küllü nefsin zâigatü’l mevt, sümme ileynâ türce’ûn: Her nefis ölümü tadacaktır, sonra Bize döndürüleceksiniz. (Ankebut 29/57)” “İnnâ li’llâhi ve innâ ileyhi râci’ûn: Biz Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz. (Bakara 2/156)” âyetleri de okunuyor. Ölüm gerçeğini ve Allah’a dönüp hesap vereceğimizi hatırlatan, tevbe ve namazda acele etmeye çağıran bu âyetler ve güzel sözler, ömrün ve vaktin paha biçilmez değerini de ihtar etmiyor mu? “Üç Günlük” Dünyada Seraba Aldanmamak İçin… İbnu’l-Kayyım’ın dediği gibi; “Vakit su gibi geçip gidiyor. Kimin vakti Allah için ve Allah ile ise, o bu vaktini ömür olarak kabul edebilir. Böyle olmayan ise gerçekte o vakti yaşamış sayılmaz.” Rabbimizin bizlere ikram ettiği şu sınırlı ömrün ve su gibi akıp giden vaktin farkında mıyız? Hasanı Basri’nin; “Dün ecel, bugün amel, yarın emel” şeklinde özetlediği fani ömrün. Ona göre, “üç gün”den ibarettir dünya hayatı: “Dün, yarın ve bugün. Dünkü gün elinden içindekilerle birlikte geçmiştir. Yarın ise, belki de erişemezsin. Sen, elindeki sermayen olan bugünü iyi değerlendirmeye bak.”1 Allah için yaşanmayan vakitleri ömür’den saymayan ulemamız, ömrü bir güne indirip, onu da amel ile değerli kılmayı önererek ne harika bir yol haritası çiziyorlar bizlere: Gün bugündür. Bugünü Allah için ve Allah ile yaşa. Allah’ın kitabında okuduklarını bugün uygula! Bugünü fırsat bilmeyip, her şeyi yarına erteleyenler, bütün ömürlerini seraba harcayabilirler. Kur’ân-ı Mübin, heva-heves uğruna sarfedilen amellerle boşa geçmiş ömürleri bir seraba benzetir: “…Onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde ise hiçbir şey bulamaz…” (Nûr 24/39) Ömrünü seraba harcayıp, hayatı hep yanılsamalar, yanlışlar ve inkârlarla geçen insanların, nihayet Allah’a hesap verecekleri ve bütün yaptıklarının hesabını eksiksiz görecekleri ikaz edilir, aynı âyette. Kitâb-ı Kerim, onların hesap gününde yaşayacakları geri dönülmez hasreti/pişmanlığı dillendirir: “Keşke benim için dönüş imkanı olsa da (iyi/güzel davranan) muhsinlerden olsam.” (Zümer 39/58) İşte o geri dönüşü olmayan gün, pişmanlık duymak için artık çok geçtir!.. Pişmanlığı bu dünyada yakalayamayan ve tevbe etme erdemliliğini gösterip hayatına çeki düzen vermeyi başaramayanlara çok merhametli Rabbimizin hitabı ise şöyledir: “Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz.” (Fatır 35/37) [email protected] Evet. Allah (azze ve cell) bizlere, öğüt alıp iyi ve güzel amellerde bulunarak azaba uğramaktan kurtulmayı hak edeceğimiz kadar uzun ve yeterli bir ömür verdi. Bu sebeple, ibadetleri de vakitli kıldı. İbn Atâullah el-İskenderî, der ki: Allah “ibadetleri belli vakitlerle sınırladı ki, ‘sonra yaparım’ düşüncesi seni onları yerine getirmekten alıkoymasın. Her birine geniş vakit bıraktı ki, tercih payın kalsın.”2 Yine o; “Kulluk görevlerini ileride bulunacak boş bir zamana ertelemek nefsin ahmaklığındandır” der.3 Kur’ân’la Anlam Kazanan Ânlar İslâm’da ibadetler vakitlidir. Oruç Ramazan’da bir ay tutulur; varlıklı olanlara farz olan zekat yılda bir kez verilir; imkan ve yol bulabilen müminlere farz olan hac ömürde bir kez yapılır; varlıklı olanlara vacip olan kurban yılda bir Kurban Bayramı günü kesilir... Namaz ise günde beş vakittir. Müminlerin ömür boyu her ân Rabb Teala iletişim kurmaları, tevhîd inancını ve kulluk bilincini diri tutmaları için, yılda bir, ayda bir, haftada bir, günde bir değil, bir ömür boyu her gün beş kez huzura çıkmaları şarttır. Ne ki, ülkemizde oruca, kurbana, Bayram namazına, Cuma namazına gösterilen rağbet, beş vakit namaza gösterilmiyor. Meryem suresinin 59. âyetinde tanımlandığı üzere, “namazlarını zâyî eden” ve bu sebeple “tutkuları peşinde sürüklenen” bir toplum manzarası arz ediyoruz, adeta. Ama Ramazan ayı gelince, bu manzara büyük oranda değişiyor, elhamdülillah. Ramazan iklimi; sırf Allah için tutulan orucu, sahuru, iftarı, huşû Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 19 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dolu namazları, teravihleri, diriltici Kur’an tilavetleri, arındırıcı infak yarışı, yürekten dua ve niyazları ile insanımıza yeniden hayat veriyor. Bu mübarek ayda manevi duyguları güçlenen, tuttukları oruçla açlığı ve aç insanların sıkıntısını kendi nefislerinde tecrübe ederek kalpleri yumuşayan halkımız, fert fert veya çeşitli hayır kurumları aracılığıyla yoksul kardeşlerinin imdadına koşuyor. Haramlardan kaçınarak, namazlarına daha bir özen göstererek, teravihlere koşarak, camileri doldurarak, Kur’ân okuyarak adeta yeniden diriliyor. “…Bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru; ama ona su(yağmur) indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş.” (Hacc 22/5; bak: Zümer 39/21-23) Toprağı canlandıran yağmur misali, insanlığın çorak gönüllerini yeşertmek üzere bu ayda indirilen Kur’ân-ı Kerim, üzerine ölü toprağı serpilmişçesine bomboş bir hayat yaşayan insanımız için de tek diriliş kaynağıdır. Bu kutlu ayda, Kur’ân’ın hayat veren çağrısı ile buluşup insanımızı da buluşturarak, zihinlerin arınmasına, gönül- lerin inşirahına, kalplerin bahar yaşamasına vesile olmak asıl işimiz olmalı. “Kur’ân bir yol gösterici (hüdâ), bu hidayetin apaçık delilleri (beyyinât) ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü (furkân) olarak insanlığa bu Ramazan ayında indirilmiştir.” (Bakara 2/185) Kur’ân ‘hüdâ’dır; yollar ve izler anaforunda nereye gideceğini bilemeyen insanı Sırât-ı Müstakim’e yönlendiren, Allah’a giden dosdoğru yolun işaret taşlarını gösteren, inkâr, şirk, haram ve günah çölünün ortasında bir çıkış yolu, bir kurtuluş yolu arayanlara kılavuzluk ve rehberlik yapan bir kitaptır. Kur’ân ‘beyyinât’tır; bu hidayetin yol ve yordamını, yöntemini, metodolojisini apaçık ortaya koyan: Allah’a karşı görevlerimizin neler olduğunu, kendi nefsimize ve diğer insanlara karşı, eşyaya karşı görev ve sorumluluklarımızın neler olduğunu açıkça bildiren beyyineler, deliller, açıklamalardır. Kur’ân ‘furkân’dır; hakk’ı bâtıl’dan, iman’ı küfür’den, nûr’u zulumât’tan, tevhîd’i şirk’ten, rüşd’ü ğayy’dan, ma’rûf’u münker’den, doğru’yu yanlış’tan, hasene’yi seyyie’den, helâl’i haram’dan, takvâ’yı fücûr’dan, iyilik’i kötülük’ten, hayr’ı şerr’den... ayırt edici şaşmaz ölçüler, kıstaslar sunan ilahi kitaptır. Ramazan ayı, Kur’ân o ayda indiği için mübarektir, şereflidir; bu yüzden “Şehrullah”tır; “Allah’ın ayı”dır; “Kur’ân ayı”dır. Kadir Gecesi de, Kur’ân o gece indiği için bin aydan daha hayırlıdır (Kadr: 97/3). Ve elbette, üzerimize farz olan orucu, sırf Allah rızası için tuttuğumuz aydır, Ramazan ayı: “Sizden kim o aya erişirse, hemen orucunu tutsun.” (Bakara 2/185) O kutlu aya erişip erişememek var; bu yıla erişip bir sonraki yıla erişememek var. Ölüm var… Ve dün geçti gitti; yarın ise belli değil. Gün bugündür. Hayırlı ameller için dem bu demdir. Bu âna, bu zamana, bu Ramazan’a kadar Kur’ân’sız, Furkân’sız geçmişse ömürler, işte altın fırsat! İşte ömürden sayılacak; her günü, her gecesi, her ânı değerlendirilecek mübarek zaman dilimleri! Hayat İşte, “geri dönüşü olmayan” hesap gününde pişman olmamak için, tevbe edip öğüt alma günleri! Orucun önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılındığını belirten Bakara/183. âyette; bu ibadetin amacı “takvâ” olarak açıklanır: “Umulur ki ittika edersiniz.” Takvâ/ittikâ: nefsi her tür günah ve isyandan, bozulma ve sapmadan korumak; dünya ve ahirette bizi felakete sürükleyecek bütün kötülüklerden korkup sakınmak ve kaçınmaktır. Takvâ; aynı zamanda Allah’a karşı (ve tabi ki kendimize, insanlara ve çevreye karşı) sorumluluklarının bilincine ermektir. Hakkı batıldan ayırıp sorumluluklarımızın çerçevesini apaçık çizen hayat rehberimiz Kur’ân’la bütünleşeceğimiz; sadece mide orucu değil, dil orucu, göz orucu, kalp orucu tutarak bütün bir hayatı Ramazanlaştıracağımız; kendimizle birlikte tüm insanlığı da dirilteceğimiz bir Ramazan ayı diliyoruz. 1- Ibn Ataullah el-Iskenderi, Hikem-i Ataiye, cev: Prof. Dr. Abdulaziz Hatip, Nesil Yay., 2008, Ist, s. 262-263 2- A.g.e., s.194. 3- A.g.e., s.43. Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere’nin Ramazan Ayı Mesajı aman dilimlerini birbirinden farklı kılan, onlarda yaşananlar ve onların geriye bıraktığı kalıcı etkilerdir. Ramazan ayı İslam’ın ilk yıllarında barındırdığı, insanlık tarihi için dönüm noktası niteliğindeki olaylarla, bilahare asırlar boyu Müslüman toplumlarda üstlendiği rol, bıraktığı tesirle, zaman ve dönem olarak farklılaşan bir özelliğe, bir öneme sahiptir. Ramazan ayı, ayların seçkini, zamanların en bereketlisi, müslüman toplumların birliktelik, kardeşlik, zengin-fakir, kadın-erkek herkesin Yüce Yaratıcımız önünde eşit olduğu idrakini yenilediği, müslüman birey olarak sabrı, itidali, Z sayfa 20 manevi derinlik ve tefekkürü artırdığı bir mevsim olmuştur. Bu mevsim, var olanın farkına varma, eksikleri tamamlama, kararlılıkları pekiştirme, daha iyiye ve güzele dönüşümün kararını alma, kamil bir insan olma yolunda atılan adımları sıklaştışma ve her şeyden önce Rabbimiz’e kul olma coşkusunu gönüllerde hissetme zamanıdır. Bu mevsim, insanın gözünü ve gönlünü, dünyanın madde kaygısı ve maddileşen bakış açısından, yeniden maneviyata, madde üstüne, kalıcı olana, sade ama değerli, basit ama tutarlı makul olan ilkelere, değerlere ve anlamlara açma zamanıdır. Yaz sonunda yağan yağmurun yerdeki tozları temizlediği gibi, müminlerin günahlarını ve kalplerini temizleyen, güneşin sıcaklığının şiddetinden taşların iyice ısınıp kızarması gibi oruçlunun da sırf Allah rızası için katlandığı açlık ve susuzluktan hararetlenmesi neticesinde günahlarından arınması anlamına gelen, Peygamber Efendimizin veciz ifadeleri ile “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem azabından kurtuluş Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 olan” (İbn Huzeyme, Sahîh, III, 191) Ramazan ayında 1400 sene önce inzal olmaya başlayan hidayet rehberimiz Kur’an’ın lafız ve anlamıyla yeniden ve daha yoğun bütünleşmek; sadece açlık ve susuzlukla değil, bilakis bütün organ, algı ve düşüncelerimizle oruç tutmak; bu ayın tacı Kadir gecesini ihya etmek bizlerin kaçırmayacağı fırsat olmalıdır. Bu duygular içerisinde bu seneki Ramazan ayına 10 Ağustos Salı gecesi kılacağımız teravih namazının ardından, 11 Ağustos Çarşamba günü tutacağımız oruç ile birlikte başlamış olacağız. Hepimize mübarek olsun! Müslüman birey ve toplumun uzlete çekilmeden ibadet ve maneviyatta yoğunlaştığı sosyal duyarlılık ve sorumluluklarını bir kez daha hatırlayarak, toplumun her katmanıyla bütünleştiği bu ay, aynı zamanda yüce dinimiz İslam’ın din ve cinsiyet farkı gözetmeden, insanlık ailesinin bütün bireylerine karşı duyduğu ve koruduğu insanlık onuru, insana saygı ve farklılıklarla birlikte yaşamaya dair esşiz ilkelerini bir kez daha gös- termenin fırsatıdır. Bu tasavvurla idrak edilen bir Ramazan ayı bütün bir insanlığın, tanışması, kaynaşması ve anlaşmasına vesile olacaktır. Biz Avrupa’da yaşayan, geleneğinde Avrupa’nın ahlaki ve insani değerlerinin daha inceltilmiş bir felsefesi ve pratiğine sahip Müslümanlar, bu vesileden yararlanmada, Islam’ın böylesi bir tutum ve yaklaşımını sergileyebilmede daha fazla imkan ve şansa sahibiz. Bu yönüyle Ramazan ayı, sadece Müslümanlar arasındaki ilişki ve duyarlılıkların değil, aynı zamanda hangi dil ve dinden olursa olsun, komşu ve çevremizle ilişkilerimizi yoğunlaştırmanın, karşılıklı saygı ve anlayışı geliştirmemizin bir imkanı olarak değerlendirilmelidir. Bu duygu ve düşüncelerle, öncelikle Almanya’da yaşayan bütün müslüman kardeşlerimin mübarek Ramazan ayını tebrik eder, bu kutlu ayın, yapılan duaların kabulüne, İslam aleminin dirlik ve beraberliğine, bütün insanlığın huzur ve barışına vesile olmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederim. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Selma ÖZTÜRK Vorurteile - wie entstehen sie und wo rühren sie her? Vorurteil ist ein vorgefaßtes und meist negatives Urteil über Menschen oder Gruppen; es ist rigide (=starr), konstant, gefühlsmäßig unterbaut und nicht mit der Wirklichkeit übereinstimmend. Es beruht auf fehlerhafte Verallgemeinerungen. n der Sozialpsychologie gibt es den Bereich der sozialen Wahrnehmung. Hierbei stellt sich zunächst die Frage, ob und in wie fern die soziale Wahrnehmung des Menschen Lieferant der Wahrheit ist. Es geht also um die konkrete Frage, was der Mensch in seinem sozialen Umfeld wahrnimmt, wie er diese Wahrnehmung innerlich I verarbeitet und welche Schlussfolgerungen er aus dem Ganzen zieht. Die Wahrnehmung des Menschen ist selektiv (auswählend) und hängt von seinen augenblicklichen Bedürfnissen ab. Geht z.B. jemand, der Durst hat in ein Geschäft, wird er zuerst die Getränke wahrnehmen, anstatt das Brot. Denn sein augenblickliches Bedürfnis ist sein Durst und nicht sein Hunger. Ebenso kann das, was der Mensch wahrnimmt von seinem Erfahrungshindergrund und von seinem Beruf abhängen. Ein Maler oder Künstler wird zunächst den Pinsel oder die Farbe in dem Geschäftsfach sehen, anstatt die Schere oder den Locher. Zu berücksichtigen ist bei der sozialen Wahrnehmung auch, dass das Umfeld die Wahrnehmung eines Menschen fälschen und manipulieren kann. Die Eindrücke, die der Mensch von seiner Umwelt erfährt, sind nicht objektiv, sondern eine aktive Selektion, die von vielen Umständen wie z.B. die individuelle Bedürfnisse und kulturelle Vorstellung abhängt. Dass es bei der generellen Wahrnehmung des Menschen zu Verzerrungen und (optischen) Täuschungen kommen kann, lässt sich am besten mit der berühmten Müller – Lyersche – Täuschung erklären. (Zwei gleichlange Strecken wirken durch zusätzliche Striche unterschiedlich lang. Oder zwei gleichgroße Figuren erscheinen durch Kontrast unterschiedlich groß. Obwohl es sich um die gleiche Länge und um die gleiche Größe handelt) Wahrnehmung ist eine Grundfunktion der menschlichen Existenz. Nach Heil wird die Wahrnehmung folgendermaßen definiert: Wahrnehmen heißt, Informationen aus Umwelt- und Körperreizen gewinnen, die zu einem – meist unbewussten – Auffassen und Erkennen von Gegenständen und Vorgängen führen und sie in das Bild der Welt des Menschen einordnen. Soziale Wahrnehmung ist die Bezeichnung für die Eigenarten des Wahrnehmens sozialer Gegebenheiten, Mitmenschen oder Gruppen. Die Personenwahrnehmung ist ein Spezialgebiet der sozialen Wahrnehmung und ist die Art und Weise, wie sich Eindrücke, Gefühle und Meinungen über die Mitmenschen bilden. Als weiteren Schritt bei der sozialen Wahrnehmung erfolgt die Verarbeitung des Wahrgenommenen. Die wahrgenommene Information (z.B. über eine Person, die man beurteilen soll) geht bei einer Art Schaltstelle im menschlichen Gehirn ein und wird so verarbeitet, dass man durch Erfassen, Erkennen und Identifizieren zu einem Urteil über die betreffende Person kommt. Diese Schaltstelle wird „kognitives Verarbeitungszentrum“ genannt. Kognitiv, also die Erkenntnis betreffend. Durch das Eingehen der verschiedenen Informationen, die möglicherweise auch widersprüchlich sein können, bildet sich zum Schluss ein bestimmter Gesamteindruck, wobei der erste Eindruck ein besonderes Gewicht hat. Über das Entstehen des Gesamteindruck, gibt es verschiedene Meinungen: Nach einer Mei- [email protected] nung entsteht der Gesamteindruck durch Summieren der gesamten Informationen, die man von der Person hat. Nach einer anderen Ansicht ist er die Bildung eines Durchschnittes aller gesammelten Informationen. Die Gestaltungspsychologie geht bei der Entstehung des Gesamteindrucks einen Schritt weiter und weist auf die Bedeutung des Ganzen hin. Der Vertreter der Gestaltpsychologie Asch vertritt die Ansicht, dass neben dem Summieren der Informationen und der Bildung des Durchschnittes, die Merkmale einer Person ein „komplexes Konfigurationsmuster“ darstellen. Komplex, also vielschichtig und zusammenhängend. Mit Konfiguration meint er die Anordnung und wechselseitige Beziehung verschiedener Einzelheiten in einem zusammenhängenden Sachverhalt. Bei der Personenwahrnehmung sind die Vorinformationen ebenso gewichtig. Sie können das Urteil über eine Person im Vorfeld beeinflussen. Ein bekanntes Experiment von Kelley zeigt, dass Studenten mit der Vorinformation „warmherzig“ über einen Gastlektor, ihn als beliebt und humorvoll bewerten. Studenten mit der Vorinformation „kühl“ über denselben Gastlektor billigten ihm hingegen diese Eigenschaft zu. D.h. sie sind bei ihrer Beurteilung geprägt von der Vorinformation, die sie im Vorfeld über die Person erhalten haben, ohne diese Person zu kennen oder vorher gesehen zu haben. Die Schlussfolgerung aus dem Ganzen ist, dass auch wenn man wenig Informationen über eine Person hat, man zu einer recht abgerundeten Meinung über ihn Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir kommt und regelmäßig glaubt, ein Urteil über ihn bilden zu können. Das geschieht durch Folgerungsprozesse. In das Werturteil gehen nicht nur die Eindrücke des Wahrnehmungsobjektes ein, sondern auch soziale Werte und persönliche Bewertungstendenzen. Dazu gibt es drei Folgerungsprozesse: 1. Die zeitliche Ausdehnung (Erweiterung) Von einem momentanen, kurzfristig wahrgenommenen Verhaltensmerkmal schließt man auf ein beständiges Verhaltensmerkmal. Sieht man das unordentliche Zimmer einer Person, geht man davon aus, dass diese unordentlich ist. 2. Der Analogieschluss Von einem einzigen Merkmal schließt man generalisierend, verallgemeinert auf die Persönlichkeit bzw. auf ein wesentliches Persönlichkeitsmerkmal. Sieht man einen Menschen weinen, schreibt man ihm die Eigenschaft „sensibel“ zu. 3. Die Übertragung Man ordnet einem Fremden aufgrund von Äußerlichkeiten die gleichen Persönlichkeitszüge zu wie einer bereits bekannten Person. Neben den Schlussfolgerungen gibt es auch die Kategorisierung, also das Einordnen in eine Kategorie, eine Klasse, Gruppe oder Gattung. Jemand wird zunächst in eine bestimmte Kategorie zugeordnet, ie Wirtschaft ruft nach ausländischen Fachkräften (wir berichteten). Dabei sind viele gut ausgebildete Fachleute längst im Land und arbeit oft als Niedriglöhner oder beziehen Arbeitslosengeld II, weil ihre im Ausland erworbenen Abschlüsse nicht anerkannt werden. Das Bildungsministerium arbeitet zwar an der leichteren Anerkennung ausländischer Berufsund Studienabschlüsse. Ein entsprechendes Gesetzesverfahren hat allerdings noch nicht begonnen. Erst nach der Sommerpause will das Ministerium einen Gesetzentwurf vorlegen. Denn laut „FocusOnline“ hätten die Länder noch nicht zugestimmt. Für Bettina Englmann von den Augsburger Integrationsprojekten „Tür an Tür“ ist gerade dieser Flickenteppich D sayfa 22 anschließend werden ihm alle Merkmale dieser Kategorie zugeschrieben. So entstehen Stereotypen, Diskriminierungen und Vorurteile. Letzteres wird folgendermaßen definiert: Vorurteil ist ein vorgefaßtes und meist negatives Urteil über Menschen oder Gruppen; es ist rigide (=starr), konstant, gefühlsmäßig unterbaut und nicht mit der Wirklichkeit übereinstimmend. Es beruht auf fehlerhafte Verallgemeinerungen. Allport formuliert folgende Definition: Vorurteil ist eine ablehnende, feindselige Haltung gegen eine Person, die zu einer Gruppe gehört, einfach deswegen, weil sie zu dieser Gruppe gehört und deshalb dieselben zu beanstanden Eigenschaften haben soll, die man dieser Gruppe zuschreibt. Folglich ist der Begriff Vorurteil auf negative Bewertungen beschränkt. Es ist meist mit heftigen negativen Gefühlen gekoppelt. Die Entstehung von Vorurteilen kann folgende Gründe haben: Die Ablehnung von Fremdem beruht auf der tief im Menschen verwurzelten Unsicherheit und Furcht gegenüber Unbekanntem und Fremdem. Sobald man mit einer Sache konfrontiert wird oder auch nur einer Person begegnet, die einem fremd ist und die man nicht versteht, sucht man den Grund und die Ursache in dem anderen, der einem unverständlich, abweichend und anormal erscheint. Bei der Entstehung von Vorurteilen spielt das Sozialsystem ebenfalls eine entscheidende Rolle. Unterschiedliche Positionen im Sozialsystem und verschiedene Wertsysteme lassen Vorurteile entstehen und halten sie zudem noch aufrecht. Ein weiterer Aspekt, der bei der Entstehung von Vorurteilen bzw. der Diskriminierung Bedeutung hat, ist die Frustration. Denn wenn der Status einer Person, also ihre Stellung in der Gesellschaft bedroht scheint, kann dies an die Toleranzgrenze für Frustration gehen. Man sucht nach Sündenböcken, um sich abzureagieren. Als Sündenböcke bieten sich dann meist schwache Gruppen oder Minderheiten an. Man schreibt seinem Opfer verwerfliche Eigenschaften zu und kann ihn somit skrupellos und ohne schlechtes Gewissen angreifen. Frustration kann also zu Aggression gegen Minderheiten führen, denen die Bedrohung des eigenen Status unterstellt wird. Abschließend ist kurz auf die Diskriminierung einzugehen. Diskriminierung ist das Herabwürdigen oder Herabsetzen (eines Menschen). In diesem Zusammenhang ist sie die Umsetzung des durch Gedanken und Gefühle gekennzeichneten Vorurteils ins Handeln. Hayat Ein Beispiel dazu ist: Allgemeine Ausländerfeindlichkeit ist ein Vorurteil. Also ein Gedanke oder ein Gefühl. Die Weigerung, einem ausländischen Ehepaar eine Wohnung zu vermieten, ist Diskriminierung. Also die Umsetzung des Vorherigen. Vorurteile und ihre Entstehung sind somit menschliche Phänomene. Vorurteile hat jeder Mensch. Meist schon bedingt durch den ersten Eindruck entsteht ein Vorurteil als eine Art innerer Verarbeitungsprozess im Menschen. Solange das Vorurteil nur vorläufig und behebbar ist und durch Umsetzung nicht zu Diskriminierung führt, ist sie weniger gefährlich und kontrollierbar. Deshalb sollte man versuchen, eine Situation oder Person zunächst zu beurteilen, anstatt zuvor zu vorurteilen und dadurch Menschen eventuell zu Unrecht zu verurteilen. Allport G. W. Die Natur des Vorurteils, 1971 Drever J. & Fröhlich W. D. Wörterbuch zur Psychologie, 1970 Graumann C. F. Handbuch der Psychologie, Band 7 Sozialpsychologie, 1972 Nawratil G. & Rabaioli – Fischer B. Sozialpsychologie, 2004 Anerkennung ausländischer Abschlüsse: Bayern fordert Lösung auf Bundesebene oft ein gravierendes Problem. Sie bemängelt, dass es in Deutschland je nach Bundesland sechzehn unterschiedliche Anerkennungssysteme für ausländische Abschlüsse gibt. Außerdem unterschieden sich die Verfahren auch je nach Berufsstand und Migrantengruppe. Das aktuelle System sei „weder effizient noch transparent noch konsistent“, sagte sie bei der öffentlichen Anhörung des Ausschusses für Bildung und Forschung. Bayerns Arbeitsstaatssekretär Markus Sackmann (CSU) forderte deshalb eine dringende Lösung auf Bundesebene, „mit der wir Migranten besser in unseren ersten Arbeitsmarkt integrieren kön- Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 nen.“ Alles andere sei nicht mehr zeitgemäß und werde dem modernen Arbeitsmarkt nicht gerecht. „Die Anerkennung ausländischer Bildungsabschlüsse ist unbefriedigend geregelt und in vielen Fällen sind keine Anerkennungen möglich. Daher soll auf Bundesebene ein gesetzlicher Anspruch auf ein Anerkennungsverfahren eingeführt werden“, erklärte Sackmann am Dienstag in München. Dr. Helge Braun (CDU), parlamentarischer Staatssekretär im Bundesbildungsministerium, sprach sich ebenso für einen Rechtsanspruch auf ein Anerkennungsverfahren aus. Ausländische Inhaber beruflicher oder akademischer Qualifikationen sollten auch einen Anspruch darauf haben, dass ihr Anerkennungsverfahren innerhalb eines bestimmten Zeitraumes - geplant seien sechs Monate - beendet wird, sagte Braun. Die Bundesregierung wolle deren Durchführung aber nicht an sich ziehen, sondern vorhandene Kapazitäten bei Ländern und Berufskammern nutzen. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ramazan Bayramını Şeker Tadında Yaşamak Güner Baş . [email protected] konomik standartlar açısından iyi yaşamakta olan bizler elimizdeki imkanları yardımlaşma, dayanışma, paylaşma gibi duyguları canlı tutmak için kullanmamız gerekirken, nefsimizin ve dünyevi isteklerimizin esiri olmaktayız. Dinimiz hayırda birbirimizle yarışmamızı tavsiye ederken bizler bencillik ve cimrilik gibi duyguları beslemekte ve yaşatmaktayız. İnsanlığı sömürmek isteyen çağdaş firavunlar ve nemrutlar da Adem oğullarının bu zaaf noktalarını kullanmaktadırlar. Bu anlamda en büyük yardımcıları olan medya organları sürekli olarak insanlığa ‘daha çok kazan, daha çok biriktir, daha rahat yaşa ve geleceğini güvence altına al’ düşüncesini aşılamakta, mal yığma ve cimrilik duygusunu kalıcı hale getirmektedirler. ALLAH’a karşı büyüklenen yeryüzünün bu tek gözlü canavarları, Müslümanları da kendi saflarına katarak sadece arzu ve istekleri için E sayfa 24 yaşayan bir dünya toplumu oluşturmak istemektedirler. Zaman zaman da olsa sızlayan vicdanlarımızı rahatlatmak için ‘hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmalı’ söylemini kullanarak, yardımlaşma ve paylaşma duygularını yok etmek istemektedirler. ALLAH çocuklarımızı bu insi şeytanların fikirlerinden muhafaza eylesin. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘yarım hurma ile de yardım ederek de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. Veren el, alan elden üstündür,’ gibi sözleriyle Müslümanları infak etmeye özendirmektedir. Bu duygularla dünya için çalışmalı ve kazandıklarımızı ALLAH rızası için paylaşmalıyız. Çocuklarımızı bu tehlikeli gidişattan koruyarak sorumluluk duygusu ile yetiştirmenin yolu, onların zihinlerine ve vicdanlarına iyilik yapmak, yardımlaşma ve paylaşma tohumlarını serpmekten geçer. Gelin! 2010 yılı Ramazan, Kurban Bayramlarını bir fırsat, bir başlangıç yapalım. Gelin! Bayramlarda topladıkları harçlıkları ile bu masum körpelere dünyanın diğer coğrafyalarında bir bidon su için 10 Km. yürümek zorunda olan çocuklara yardım edilmesi gerektiğini, Alemlerin Rabbi olan ALLAH’ın bir emri olduğunu öğretelim, yaşatalım. Gelin! Hayırda Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer gibi yarışan nesiller yetiştirelim. Gelin! İnsanlığı bu maddeci anlayışla zehirleyenlere, panzehirin şeker, kaymak ve bal tadında bizde olduğunu gösterelim. Gelin! ALLAH rızası için gelin! Ya Rabbi! Ölüm bizi uyandırmadan, sen bizi uyandır! Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 Hayat HAC DÜNYASI elki ömürde birkez gidebileceğimiz Mescid-i Nebevi`de oldukça fazla kalmak bizim için birinci öncelik olmalı. Kaza ve nafile namazlarla Kur`an okuyarak ve tefekkür ederek mümkün mertebe otellerden ve alış veriş yerlerinden daha ziyade Mescidde olmak bizler için kazanç olacaktır. HAC DÜNYASI olarak zamanınızı alış verişlerde harcamadan sevdiklerinize hediye konusunda kafa yormamanız ve ibadetlerinize daha çok zaman ayırmanız için gayemiz size yardımcı olmaktır. Mekke`de KABE merkezli bir ziyaret vardır. Ve en güzel zaman Kabe`de geçirilen zamandır. Orada yapılan ibadetler başka yerde yapılan 100.000 ibadetten eftaldir. İhram haricinde en çok tavsiye edilen ise tavaftır. En zor zamanda bile bir tavaf en fazla 1 saat sürmektedir. Ancak alış veriş için bir pasaja girmek maalesef saatler alabilmekte ve asıl gaye olan ibadetlere yoğunluk sağlanamamaktadır. HAC DÜNYASI; Hacca gidiş gayesi olan ibadetlere yoğunluk sağlaması noktasında yardımcı olmayı amaç edinmiştir. Alınan malların fiyatları, kalitesi ve geri iade olasılığı olmadığı için çoğu zaman dönüşten sonra pişmanlık duyuluyor. HAC DÜNYASI bu tür pişmanlığın oluşmaması için UYGUN FİYAT, YÜKSEK KALİTE ve HATALI MALLARIN iadesi konusunda Hacılarımıza garanti veriyor. Dönüş yolunda hacımız saatlerce bavul hazırlamak mecburiyetinde kalıyor. Aynı zamanda yük hakkı olan 30 kiloyu da çoğu zaman geçtiğinde havaalanında tatsızlıklar çıkmaktadır. Havaalanında fazla yük geri çevriliyor, yüklerde kaybolma ihtimali baş gösteriyor ve dönüş yolunda maalesef çok stresli bir ortamdan dolayı bazan hacda aldığımız güzellikler bir anda sinir ve asabilikten dolayı kaybolabilmektedir. B Ürünlerimiz Hac Hediyelik Setleri Zengin Seccade Çeşitleri Takke ve Tesbih Çeşitleri Esans Çeşitleri ve İhramlar Yüzük, Tülbent ve Şal Çeşitleri Zemzem Takımları Feraceler Sürme, Kına… Kısaca her türlü hac hediyelik ve malzemesi BONNER STR.40 . 65428 RÜSSELSHEIM Tel: 06142-41414 . www.hacdünyasi.de Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 25 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hoşgeldin Kültürü Bizde Yok abancı vasıflı işçi göçü tartışması federal hükümeti ikiye böldü. FDP’den yabancı vasıflı işçi göçü sesleri yükselirken, Birlik partileri buna karşı çıkıyor. CSU Başkanı Horst Seehofer ise “Sosyal sistemimiz nedeniyle, Almanya’nın tüm dünyanın sosyal güvenlik kurumu haline gelmesine karşıyız” sözleri ile tartışmaya katıldı. Federal Almanya Ekonomi Bakanı Rainer Brüderle geçtiğimiz günlerde (FDP) yabancı vasıflı işçileri Almanya’ya getirebilmek için bir tür teşvik primi verilmesi teklifinde bulunmuştu. Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Silvina Koch-Mehrin (FDP) de teşvik primi dışında şirketlerin başka imkanlar sunması teklifinde bulundu. Koch-Mehrin “Hamburger-Abendblatt”a yaptığı açıklamada özellikle kamu idaresinde yabancı oranında artış olmasını isterken, “Kamu idaresinde yabancılar için kontenjan ayrılması vasıflı işçile- Y sayfa 26 rin Almanya’ya gelmesine katkı sağlar” şeklinde konuştu. Almanya’nın vasıflı yabancı işçi ihtiyacı olan bir ülke olduğunu dile getiren KochMehrin, “Uluslararası rekabette var olmak istiyorsak, yabancı vasıflı işçileri memnuniyetle karşılamalıyız” dedi. Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere Handelsblatt’a yaptığı açıklamada, Almanya’da “hoşgeldin kültürü” olmadığını belirtirken, “Bize gelen insanların nasıl muamele gördüğü belirleyici. O noktada durum pek iyi değil” dedi. Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel (CDU) ise bir sözcüsü aracılığı ile Brüderle’nin teklifini reddederken, hali hazırda yürütülen girişimlerin devam ettirilmesi taraftarı olduğunu belirtti. CSU Başkanı Horst Seehofer, Brüderle’nin teklifine karşı çıkarken, Almanya’da üç milyondan fazla insanın işsiz olduğunu, Bavyera’nın dünyaya açık olduğunu ancak, “Sosyal sistemimiz nedeniyle, Almanya’nın tüm dünyanın sosyal güvenlik kurumu haline gelmesine karşı” olduklarını belirtti. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 Hayat Özel Köșe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK Cemaatle Kılınan Namazlar... Cemaatle namaz kılındığında safları doldurmak şarttır. Cemaat ön sıradan başlayarak safları doldurur. Bir saf tamamen dolduğunda arkadan diğer saf oluşturulur ve bu saf da dolduktan sonra arkalara doğru bu usül devam eder. Bizim hanımlar ise safı doldurmadan arka arka, rastgele duruyorlar ve yarım saflarda namaz kılıyorlar. Bir safı tamamlamadan diğer safa başlıyorlar. Bu yanlıştır. Bundan ziyade safların mümkün mertebe sık tutulması gerekir. Yani namaza durmuş insanların dirsekleri birbirine değmesi tavsiye edilir. Hadiste Rasullah öyle ifade buyurmuştur. amilerde zaman zaman cemaat olup namaz kılıyoruz. Bayanlar erkeklere nazaran pek sık camiye gitmezler vakit namazını eda etmek için. Aslında hiç gitmezler. Sadece kandillerde, teravihlerde ve başka özel günlerde cami kapısını çalarlar. Nitekim onlar bu hususta imtiyazlılardır. Evde kıldıkları namaz ile camide kıldıkları C namaz için aynı sevabı alırlar. Erkeklerde ise bu böyle değildir. Erkekler vakit namazlarını cemaatle kıldıklarında daha çok sevap, daha büyük ecir alırlar. Bu yüzden de bütün erkeklere mümkün mertebe camilere gidip, vakit namazlarını cemaatle kılmalarını tavsiye ediyorum. Babam bu konuya pek itina gösterir. Bilhassa sabah namazlarını imkanı olan herkese camide, cemaatle kılmalarını öneririm. Camide kılınan namaz (bu bayanlar için de geçerli elbet) insana ayrı bir haz veriyor. Mabet olduğu için ve sakin, sessiz bir mekan olduğu için insan camide kıldığı namazdan ayrı bir feyz alıyor, huzur buluyor. Babam cemaati ihmal ettiği vakitler ise ben ona ısrar ederim. Ve her gelişinde de “İyi ki gitmişim” ile döner hane-i saadetimize. Bayanlarla cemaat olup namaza durduğumuzda bazı şeyler, daha doğrusu bazı yanlışlar dikkatimi çekti. Bunları bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Erkek tarafında da aynı olaylar yaşanıyor mu bilemem, fakat bayanlar bu hususta pek hatalı ve pek ihmalkarlar efendim! Çok yazık! Zira hala cemaat olup namaz kılmasını bile beceremiyoruz. Herşeyden önce dikkatimi çeken olay saf olmak, saf tutmak ve saf oluşturmak konusudur. Allah Rasul’u saf olmak hakkında açık bilgi vermiştir müminlere. “Saflarınızı sıkı tutun ve doldurun (yani tamamlayın)” diyor. Bizim hanımlar ise saf tutmak şöyle dursun, daha doğru dürüst ayakta bile dikilemiyorlar. Sallanıp duruyorlar namaz esnasında. Bunu Allah Rasul’u yasakladığı halde. Cemaatle namaz kılındığında safları doldurmak şarttır. Cemaat ön sıradan başlayarak safları doldurur. Bir saf tamamen dolduğunda arkadan diğer saf oluşturulur ve bu saf da dolduktan sonra arkalara doğru bu usül devam eder. Bizim hanımlar ise safı doldurmadan arka arka, rastgele duruyorlar ve yarım saflarda namaz kılıyorlar. Bir safı tamamlamadan diğer safa başlıyorlar. Bu yanlıştır. Bundan ziyade safların mümkün mertebe sık tutulması gerekir. Yani namaza durmuş insanların dirsekleri birbirine değmesi tavsiye edilir. Hadiste Rasullah öyle ifade buyurmuştur. Çünkü açık kalan safları şeytan doldurur. Şeytan araya girer. Bizim bu ihmal ettiğimiz ve önemsemediğimiz konu aslında çok önemlidir. Uyulmadığı vakit müminin namazını olumsuz şekilde etkiler. Bu yüzden sevgili okuyucularım! Cemaatle namaz kıldığımızda bu konuya önem verelim ve saflarımızı doğru tutalım, dolduralım ve tamamlıyalım lütfen. Namaz esnasında şeytanın vesvesesine fırsat vermeyelim. Bazen hanımları imama uydukları halde mırıldandıklarını duyuyorum sağımda ve solumda, önümde ve arkamda. Bazen şaşgınım. Kendi kendime “Bu sesler, sedalar nereden geliyor acaba?” diyorum. Birileri mırıldanıyor, ama nereden ve neden? Cemaatle namaz kılınınca kişi imama uyar. Niyeti de öyledir. İmama uyduğu için de (unutmayalım, farz namazlarından bahsediyoruz. Sırf onlar cemaatle kılınıyor, sünnetler değil), kendisi hiç bir ayet okumaz, bu işi imama bırakır. Bizim hanımlar ise imam iki rekatı kıldıktan sonra, üçüncü rekata girdiğinde içlerinden Fatiha’yı okuyorlar. Hem de öyle bir azim ve gayret ile oku- [email protected] yorlar ki... Adeta imamın rolünü üstlenmişler. Halbuki bu yanlıştır. Sırf imam Fatiha’yı (içinden) okur. Cemaat ise sükut eder. Bu yüzden hanımlar ve beyler; aramızda bunu bu şekil yapan ve uygulayan var ise, artık cemaatle kıldıkları namazlarda lütfen Fatiha’yı içinden okumasınlar. Buna gerek yoktur efendim! Bunu imam yapıyor zaten bizim için. Eee biz de ona uyduğumuza göre. Son olarak bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Bu da namaz esnasında ki hızımızla alakalıdır efendim! Bazı bayanlar görüyorum ki adeta imamla yarışıyorlar. İmam “Allahu Ekber” der demez bizim hanımlar jet hızıyla harekete geçiyorlar. Yahu biraz bekleyin Allah aşkına! Aceleniz ne? Arkanızdan atlı mı kovalıyor? Aynısı secde için de geçerli. İmam daha “Allahu Ekber” ini bitirmeden bizim hanımlar secdeye gitmiş bile ve imam “Allahu Ekber” demeden dimdik oturmuşlar talimat bekleyen asker gibi. Cemaatle kılınan namazda imama uyan şahış imamdan önce harekete geçemez. İmamı beklemesi şarttır. Bunun aynısı selam vermek hususu için de geçerli. İmam selam verir, ondan sonra bizler, yani ona uyanlar. İmamdan önce selam verilmez. İşte benim dikkatimi çeken bazı konular. Eminim sizler de bazen bu tür olaylara rastlamışsınızdır. Maalesef bu olaylara gülemeyeceğim. Bilakis. Vahim ve üzücü bir gerçek. Daha namaz kılmasını bile beceremeyeşimiz... Belki dinimizle biraz daha meşgul olsak, bazı şeyleri biraz daha ciddiye alsak bu takım yanlışlar önlenebilir diye düşünüyorum. Ramazan ayına da girmiş bulunuyoruz. Teravih namazlarına gidip camilerde yatsı namazını kılacak olan müslümanlara bu konuya dikkat etmelerini istirham ve rica ediyorum. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 27 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Selahattin SAYGIN İmanı Coşturan Rahmet Ayı “Ramazan” Ey iman edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak yazıldı (farz kılındı). Olur ki bu sâyede takvâya eresiniz.” (Bakara 183) Ramazan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Yani bu ay bir başka ifadeyle Kur’an ayıdır. Dünyamızı ve ahretimizi aydınlatan yüce Kitabımız bize bu ayda tutulan orucun önemini anlatıyor. Yüce Kitabımız nefislerin arındığı, terbiye edildiği bir ayda inmeye başlamış olması önemli bir mesajdır. Bu ay her mümin için bir fırsattır. Bu fırsatı nimet olarak değerlendirenler büyük kazançlar elde edeceklerdir. “O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur, o, muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir”. (Bakara 2) Bu ayda en çok yapılacak iş Kur’an-ı Kerim okumak ve anlamaktır. Kur’an-ı anlayanlar orucu anlar, zekâtı anlar, fitreyi anlar, yardımlaşmayı, dayanışmayı, merhameti, yoksulu korumayı, sevgiyi, saygıyı daha iyi anlar. “ ostock Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre ikinci nesil göçmen bayanlar doğum konusunda Almanya’ya uyum sağlamış durumda. Buna rağmen Alman kadınlar ile karşılaştırıldığında ikinci nesil göçmen bayanlar yaklaşık iki yaş daha önce anne olurlarken, yüzde ellisi ortalama 27 yaşında çocuk sahibi oluyorlar. Joachim Jungius Teşvik Ödülü’ne de layık görülen araştırması bağlamında “Göçmen bayanlardaki doğum oranı, yaygın fakat yanlış kanaatin aksine Alman bayan- R sayfa 28 “Ramazan orucunu tutup ölen mümin, cennete girer.” (Hadis-i Şerif, Deylemi) “Oruçlunun susması tespih, uykusu ibadet, duası makbul, âmeli de çok sevaptır.” (Hadis-i Şerif, Deylemi) İmanı coşturan, hayatı bereketlendiren, iyilikleri hâkim kılan, açları doyuran Rahmet ayı Ramazan. Kula yaratanın varlığını hissettiren, nefsin azgınlığına gem vuran, frenleyen Hakka daha çok yaklaştıran bir aydır Ramazan. Sevgili Peygamberimiz bize bu mübarek ayı ne güzel anlatıyor. “Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.” (İ. Mansur) “Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.” (Deylemi) Allah için bütün müminler bu ayı bir ganimet bilmeli ve çok dua etmeli. Bu dualar inşallah kabul olacaktır. Bizim vazifemiz Yaratana teslim olmak ve istemektir. “Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, cehennemden kurtuluştur.” (İ. Ebiddünya) “Farz namaz, sonraki namaza kadar, Cuma sonraki cumaya kadar, ramazan ayı, sonraki rama- zana kadar olan günahlara kefaret olur.” (Teberani). Ramazan ayı akrabalar arası münasebetleri geliştiren, sevgi ve saygının arttığı, merhamet duygularının kabardığı, bölüşmenin, paylaşmanın, ikramın, hayrın, yardımların doruğa çıktığı bir aydır. Yoksulluğu ortadan kaldıracak zekât müessesesinin Ramazan ayında işlerlik kazanması bu ayın önemini daha bir ortaya çıkarıyor. Açlığımız ruhta değil bedende Huzur buldum ey Ramazan sende Bu ayda anladım yoksulu ben de Aşk’la Hakkı buldum, şükredip doydum. (Selahattin SAYGIN) Bu ayda yoksullar doyurulur, fakirler gözetilir, teravi namazlarıyla toplu ibadet hazzı elde edilir. Bu ayda kadın, erkek, yaşlı, genç her yaştan insanın eşit şartlarda camilerde Allah için bir araya gelmesi ne güzel bir haldir. Ramazan ayı akrabalar arası münasebetleri geliştiren, sevgi ve saygının arttığı, merhamet duygularının kabardığı, bölüşmenin, paylaşmanın, ikramın, hayrın, yardımların doruğa çıktığı bir aydır. Yoksulluğu ortadan kaldıracak zekât müessesesinin Ramazan ayında işlerlik kazanması bu ayın önemini daha bir ortaya çıkarıyor. Aşk’la Hakkı buldum, şükredip doydum. (Selahattin SAYGIN) Oruç’la gelir evimize rahmet Bütün müminler için bu ay bir İnananlara yoktur bunda zahmet fırsattır. Ruhumuzu arındırmalı, Kur’an bu ayda indi nefsi terbiye etmeli, imanı coşturmalı ve Hakk yola koşmalıyız. bulduk himmet Göçmenlerdeki Doğum Oranı da Düşüyor lardan fazla değil. İkinci nesil göçmen bayanların eğitim seviyesi ortalamada Alman bayanlara oranla daha düşük, bu da ailenin erken kurulmasına neden oluyor. Fakat göçmen bayanlar için de geçerli bir durum var ki o da, eğitim süresi ne kadar fazla ise, çocuk sahibi olma isteği de o kadar ileri bir zamana bırakılıyor” diyen Dr. Nadja Milewski, bu sonuçların ayrıca eğitim seviyesinin artması sonucu çalışma oranındaki artış ile bağlantılı Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 olduğuna dikkat çekti. Özellikle ikinci nesil Türk bayanların halen, erken evlenerek, ardından hemen çocuk sahip olma eğiliminde olduğunu söyleyen Milewski, ayrıca Türk kökenli bayanların – diğer ülkelerden gelen göçmen bayanların aksine – çoğunlukla üç çocuk sahibi olduğunu belirtti. Buna rağmen ikinci nesil Türk bayanlar arasında Almanya ortalamasına uyma eğiliminin de olduğunu dile getiren Milewski, bunun Almanya toplu- munda yıllardır varolan doğum oranı azlığı olgusunun, göçmenleri de etkisi altına aldığının bir göstergesi olduğunun altını çizdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 35 Yolda yürürken, bir vasıtada yolculuk yaparken, alış veriş yaparken hayatın her safhasında görebilirsiniz. Toplumlar adeta çıldırıyor. Azab gören kavimlerin nasıl o duruma düştüklerini şimdi daha iyi anlıyorum. ALLAH c.c. bu ümmeti korusun. Dün haram olan şeyler bugün mübah olmuş hâşâ. Dün başkalarını tenkid edenler bugün kendileri yapar olmuş. Ey akıl ey şuur ey düşünce ve iman neredesiniz? Gelin şu yanlış çalışan beyinlere doğrusunu hatırlatın. Ümmetin derdi bizim derdimiz desturundan taviz vermeyelim, inşaALLAH. Ah Vatanım Ah. Benim güzel vatanım topraklarının her karışında vatan için kanını vermiş insanlar ayağa kalksalar neredeyim diye şaşırır. İnsanların çoğunda tutarlılık kalmamış. Kimin hangi şeritte koştuğu belli değil. Bilmediği ve anlamadığı konularda din adına veya günlük yaşam adına herkes ahkâm kesiyorlar. Fakat kimsenin nasihate falan ihtiyacı yok. Adamlar veya kişiler: -Abi akıl verme para ver diyorlar. Giyimlerinden kuşamlarından tutun da yediklerine kadar haram ve helal düşünen yok. Bütün bunları düşündükçe sadece ağladım ve dua ettim. Neredeydik ve şimdi neredeyiz. İnsanlar gerçek kimliklerini kaybetmiş aşağılık duygusu almış yürümüş. İstinalar yok mu? Elbette var. Ama ne yazık ki azınlıkta kalmış. Her hangi bir konuda konuşurken hep haklılığını savunuyorlar. Müslümanın müslümana karşı tutumu daha bir değişik, nefisler hep alınlarda duruyor. Düşünceler sekteye uğratmış, kimse kimseye burnundan kıl kopartmıyor. Kimin nerede bir madde istifadesi var hemen orada. Ey insanlar nereye gidiyorsunuz? Bu yol yanlış yol. Geriye bakarsanız nereye gittiğiniz size aksedecektir. Olaylara Bakış. Yaşadımız zaman ahir zaman. Efendimiz Ahir Zaman Peygamberi Hatemü`l Enbiya. Artık bir daha peygamber gelmeyeceğine göre bu sayfa kapanmıştır. Efendimizin hadislerinde söyledikleri bir bir çıkmıştır. Ama şimdi bir şey var ki açıkça yaşıyoruz. Ar denen bir altınımız vardı, şimdi kayıplarda. Eskiler, ufak bir yanlış yaptığında: -Utanmaz mısınız sizin ar damarınız mı çatladı derlerdi. Şimdi ne çatlaması açıkça görülüyor. Yolda yürürken, bir vasıtada yolculuk yaparken, alış veriş yaparken hayatın her safhasında görebilirsiniz. Toplumlar adeta çıldırıyor. Azab gören kavimlerin nasıl o duruma düştüklerini şimdi daha iyi anlıyorum. ALLAH c.c. bu ümmeti korusun. Dün haram olan şeyler bugün mübah olmuş hâşâ. Dün başkalarını tenkid edenler bugün kendileri yapar olmuş. Ey akıl ey şuur ey düşünce ve iman neredesiniz? Gelin şu yanlış çalışan beyinlere doğrusunu hatırlatın. Ümmetin derdi bizim derdimiz desturundan taviz vermeyelim, inşaALLAH. Paylaşımcı Olmak. Bilgide, maneviyatta, maddede paylaşımcı olmak. Akrabanı, komşunu, din kardeşini sevebilmek. Olaylara, kişilere, tabiata her şeye olumlu bakabilmek. Bütün bunları bir ibadet aşkı ile yapabilmek. Yarın veya herhangi birgün RAHMAN’a kavuştuğumuzda arkamızda dualar bırakabilmek. Tanımadığımız kişileri de ALLAH’ın selamı ile selamlayabilmek. Gönlündeki sevgiyi geniş tutabilmek. Bardağın dolu tarafından bakabilmek. Ufuktan doğan güneşe umutla bakabilmek. Toprakta yürüyen karıncadan ibret alabilmek. Rüzgârın, yağmurun, güneşin, soğuğun ve sıcağın kıymetini bilebilmek. Ve bütün bunların şükrünü eda edebilmek. Başımıza bir olumsuz iş geldiğinde beterin beteri var diyebilmek. Yaradana her halükarda şükür edebilmek. İnsanlar senden fayda görmüyorsa da en azından zarar vermemek. Bütün bunların karşısına dahasını eklemek ve hepsinin karşısına artı koyabilmek. ALLAH’A dayanarak olaylara, hayata, güne olumlu bakabilmek. Günleriniz hayırlı olsun efendim. Gelelim hikâyeye. Tavuklar da Bir Bir Gitti. Zamanın birinde halamlar Ankara Polatlı`da oturuyorlar. Dedem ve Yeni hanımı biz cicianne diyoruz Polatlıya halamlara ziyarete gitmek isterler. Polatlı`ya gitmeden birgün önce ciciannemizin horozu kaybolur. Gayet tabii ciciannemiz horozu aramaya çıkar. Ciciannem binbir emekle horozu ve tavukları civcivden büyütmüş aramaz mı hiç. Onları çocukları gibi seviyor. [email protected] Babam (Hacarap) da bakar ki ciciannem horozu arıyor: -Ne arıyorsun anne yana yana der. Ciciannem de: -Horozum kayboldu onu ararım der. Hacarap da: -Onu götüren götürmüştür anne aranıp durma boşuna da yorulma der. Meğerse birgün önce horozu Hacarap götürmüş güzelce bir falına bakmış. Herhalde benim midede demek istemiş. İşte onun için de cicianneye aranıp durma dermiş. Tabii ciciannem tavukları komşunun birine emanet etmiş. Dedem ve ciciannem Polatlı`ya gidince Hacarap hergün bir tavuk götürmüş yani tavukların hepsini yemiş. Dedem ve ciciannem Polatlı`dan dönünce bir bakarlar tavuk falan kalmamış. Ciciannem emanet ettiği komşuya koşar: -Hani benim tavuklara ne oldu? Komşu da: -Oğlunuz hergün birini götürdü gidin ona sorun der. Ciciannem bu sefer dedeme babamı (Hacarap) şikâyet eder. Dedem de: —Bizimki cins bir oğlan ne yapalım, ben sana yenilerini alırım, tavukları kaybeden bizden yiyen bizden der ve bu mesele de böyle kapanır. Bu yazıyı da burada bitirirken Kafanızı ağrıttım özür dilerim. Ramazan-ı Şerifinizin, Kadir Gecenizin, hayırlı olmasını dilerim efendim. ALLAH’a emanet olun, selam ve dua ile. Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 sayfa 29 bulmaca fiairler Sultan› Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Kötü’nün karfl›t› Bir Peygamber Oruç tutan Müslüman›n parolas› Rasim’in ilk hecesi Bir sebze 8 Valide Bir nota Bir Peygamber ismi Bir soru Fener’in ilk hecesi Gizli hazine Ramazana denir Ist›rap Sauna, ...hamam› ‹ri kays›s› ile Bir mal›n ünlü bir ilimiz de¤eri, fiyat› Asya’da bir ülke Tüylü bir meyve Arapça: ben Tersi: gerçek 15 Vücudu saran örtü Hayatta, canl› Bir meyve 1 Dan›flma meclisi Erzincan’›n meflhur peyniri Gemilerin yanaflt›¤› yer Afrika’da bir ülke Bir nota Alt sa¤daki sanatç› ‹stenmeyen konularda denir Dolayl› olmayan Allah’›n s›fatlar›ndan Bafl›na G konulunca yass› uzun peksimet Hayat Sporcu Fatih.... Çorba kasesi Pahal›’n›n karfl›t› Korku, endifle, ani atak fiaka 20 Tersi: büyük salon Bir bal›k ismi Bir göz rengi Senenin bir ay› 2 Bir haber ajans› Utanma duygusu Futbolda grup Alfabenin son harfi Tersi:Utanma duygusu Güreflte bir oyun Hane Kur’anda bir sure Fas›la Tersi, boru sesi Hayvan bar›na¤› Ülke’nin ilk hecesi Aramaktan emir Anadolu’da bir da¤ Tersi: bölücü örgütün eseri Tersi: vilayet Resimdeki fiairimiz Bir renk K›z›l’›n ilk hecesi Büyük fleytan Sarmaktan emir Yemin etmifl kimse Tersi: yeni Çaput Ege’nin kabaday›s› Tersi: k›saca konu Deha sahibi Yazar .....Ilgaz Grup Yüce iflkence,eziyet Gündüz Saim, gece...... Filistin’in ilk hecesi Kelde bulunmaz 18 Çeliflki Tüküren hayvan Gösterge Üstün zekal› Havac› Bakan: Fevzi..... S›v›’n›n z›dd› Zulüm yapan say› ifadesi Bir say› Çiftin biri Bir nota Sigara içene denir Tersi: bir emir Bilinmeyen tarih Beddua Tersi: defa Ele’nin ilk hecesi 10 Allah’›n s›fatlar›ndan Uzunluk ölçülerinden birinin k›sa yaz›l›fl› Tersi: Alimin sahip oldu¤u Yol ......s› Tersi: Uluslararas› Çal›flma Enstitüsü Tersi: bir haber ajans› Hücreler bütünü Bir renk Tersi: çal›flan, amele, Felek’in ilk hecesi Tersi bir kufl ‹nce urgan Ürünün toplanmas› Tah›l ölçe¤i ‹nce urgan Eski dilde vergi Ödemekten emir Tersi: bela arayana denir 5 Hararet ‹natç›n›n ›srar› Üretilen Tersi, derece, mertebe Dünya Tersi: Ortadaki büyük Raman’›n ilk foto¤raf hecesi Tersi: Devlet ‹statistik Enstitüsü Uzakl›k iflareti Cürmü Bir soru kipi Dinin dire¤i A¤u Alfabemizin 22. harfi Bir erkek ismi Ürkütücü’nün ilk hecesi Ortas›na i gelirse yetinen (kanaatkar) olur Sülfat’›n ilk hecesi 4 Dosya türü 9 Dibine ›fl›k vermez Soru eki Cani Pusulan›n gösterdi¤i Tafllarla oynanan zeka oyunu Tersi: belge geçer Bir harfin okunuflu Ka¤›t Kar›flt›r›c› At yetifltirilen çiftlik Gerçek Bafl›na T harfi gelirse vas›ta olur Gelecek zaman Soldaki sanatç›: Eflref.... 11 Tersi: namlu içindeki girinti Baflkanl›k makam› Zevk Yüz Bizmut’un simgesi Gözlem evi Dizin Akü markas› Mesaj, gönderi Aral›k Savafltan sonra galibiyet Tersi Mide’nin ünsüzleri Futbolda grup Yapmac›k Devlet ‹statistik Enstitüsü Gösterifl ve riyay› seven Bir renk Temiz Bir ilçe Anay› k›z›ndan ay›ran Gelir getiren mülk Arapça Ebi’nin Türkçe karfl›l›¤› 3 Ev Tersi: bir çalg› Tembelin itiraf› 14 Bir alan ölçüsü Bir erkek ismi Güzel ahlakl› kad›n Yolcu yiyece¤i ‹ridyum’un simgesi Kocaman 16 fiark›-Türkü Hararet Su Yerine koymak Asya’da bir ülke Asya’da bir ülke Film makinesi ‹te denir 6 Tersi, asiller Kur’anda bir sure Arapça bir harf Bir ba¤laç Aç›klama Kapal›’n›n z›dd› Kin Slav ›rk› Afl›r› derece fliflman Tersi: Gelecek Tersi: gizem Seslenme 19 Kimyasal madde Bilen manas›na kad›n ismi Tersi: desenli örtü Günlük makale ‹flaret zamiri Dikiflsiz Ölü elbisesi Afl›r› yemek yiyen Tersi: yara Bir ya¤›fl flekli 17 Bafl›na E gelirse tutsak olur Avrupa Birli¤i’nin eski ad› Tersi: hayati s›v› Üstün karfl›t› 12 Tersi : bilinmeyen tarih Ud çalana denir Tersi: seyahat Bir teknik bilim dal› Demir’in ilk hecesi Bir Peygamber ismi Üslup 7 Yüce Filiz’in ilk hecesi Teminat akçesi Tak›m ad› Bir besin maddesi Sis Demirin simgesi Tesir Arapça’da kardefl Nitelik üstünlü¤ü Güzel ahlakl› erkek Hiç evlenmemifl Bir nota Düz, yaz› Düflünce,fikir Kaba baston Ac› biber ‹syan eden Köpek 13 Tersi y›l Sak›z›, çay› ve flekeri olur Bir say› Bir kürk hayvan› ‹yilefltirme Bir harf Depremleri kaydeden gözlemevi ANAHTAR SÖZCÜK sayfa 30 K›saca Ekonomi Politika 1 Tersi: ‹zmir’in ilçesi 2 3 4 5 6 7 Ramazanda okunur Oy 8 9 10 Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431 11 12 Bir renk 13 14 15 16 17 18 19 20 Çözümü sayfa 4’de