PDF SAYI 48 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 48 - Hayat Online
Hayat
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
OKUSAN
Uluslararası Kimlik Sempozyumu
Wuppertal’de Yapıldı
Duisburg’da
BinlerceMilli
Kitap,Görüş’ün
CD, VCD, DVD
40. Yılı Kutlaması
ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06134-565965
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 48 · Yl/Jahre: 7 · Ağustos / August 2010 / Ramazan 1431
T.C Frankfurt Başkonsolosu
İlhan Saygılı IGMG Hessen
Bölgesini Ziyaret Etti
15
www.okusan.eu
ASIL ZENGiNLiK PAYLAŞMAKTIR
Hayat
'
16
17
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431
KiMLiGiNi
˘ iNKAR ETMEK
Avrupa`da
Merhaba
Sultanm...
Dr. Yusuf IŞIK
Ramazanlaşmak
5 Mahmut AŞKAR
ENERGY
Enerji
İçeceği
Yaz
Sıcağına
Serin
Bir
Tat
ÖZTÜRK
11 Selma
Tefrikaya
27
12
Akrabaya
Eş
Saygn
İnsanlar:
Komşularmz
Sipariş İçin:
ÜNYE
27
0179-9705472
Ali METE
Hacarabn
Serüvenleri
35
13 M. Salih AYDIN
Unutturma!
Avrupa`da
Aznlk
Olarak
Müslüman
Hayat
Beled
Suresinden
Bir Kaç
Ayet
Selma ÖZTÜRK
Ramazan ve
Oruç
Tutmann
Temelleri
19
Unutma!
Abdullah
Dinime YILDIZ
Söven de
Hayr
Kalan
Vahdete
Sağlar da
Evet
Bizdendir
Dr. Yusuf IŞIK
5 Mahmut AŞKAR
11
M. Hulusi
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
Ömre
Bedel
Zaman:
Ramazan
Cemaatle
Klnan
Namazlar
13
Ali METE
Hacarabn
Serüvenleri
32
M. Salih AYDIN
E-Mail:
[email protected]
29
“GENÇ PREIS 2010” Ödülü 2 Haziran’da
Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen
Sene Dresden’de Mahkeme Salonunda
Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor
İman
Coşturan
Rahmet Ay
“Ramazan”
29 Selahattin SAYGIN
28
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Asıl Zenginlik
Paylaşmaktır
Sevgili dostlar!
İnsanlık ve özellikle de batı toplumları tüketim denen hastalığın
pençesinde can çekişmektedir.
Özellikle medyanın da buna çanak
tutması insanları tüketim kölesi haline getirmiş durumdadır. Her yeni
çıkan teknolojik icat ne olursa olsun elde edilmek istenmekte, bunun sonucu da benim olsun da kimse ile paylaşmayayım duygusunu
tetiklemektedir.
Eskiden insanlar yokluğun ne
olduğunu biliyorlardı. Ama son dönemde insanlar, özellikle de batı diye tabir ettiğimiz Avrupa, Amerika
gibi yerlerde yaşayan insanlar her
türlü isteklerini karşılayabilecekleri dev alışveriş merkezleri sayesinde yokluğun ne olduğunu unuttular.
Dev alış veriş merkezlerine giren
insan; ihtiyacı olan şeyleri almak
isterken, girdiği mekandaki mamüllerin çokluğu yüzünden bir nevi kendisini kaybeder duruma geliyor ve bunun sonucu olarak da ihtiyacı olmasa bile her şeyi almak
istiyor.
Eğer bu istediklerini alamaz ise
bakıyorsunuz hırsızlık vakaları artık önü alınamaz hale geliyor. Hırsızlık derken sadece normal adi vakalar olan hırsızlıkları kastetmiyoruz. Bulundukları mevkilerdeki
yetki imkanlarını kullanarak da büyük çaplarda hırsızlıklar yapılabilmektedir. Özellikle rüşvet olayları
bu tür toplumlarda oldukça fazla
oranda görülmektedir. Gerçi buna
karşı oldukça caydırıcı cezalar
mevcut durumdadır ama bunları da
etkisiz kılacak pek çok olaya şahit
olunabilmektedir. Elde etmek istediklerini gerçekleştiremeyenler ya
toplumdan uzaklaşmakta veya intihar etmektedir. Veya tam tersi her
türlü istediğini elde etmekte ama
bir türlü ruhi olarak istediklerini elde edemediği için zaman zaman
okullarda yaşanan talihsiz olaylar
gibi çevresindekilere zarar ver-
mekteler.
Bu girizgahı şunun için yaptık.
Bulunduğumuz toplumda yukarıda
belirtmeye çalıştığımız hastalık hat
safhadadır. Bizler de bu toplumun
içerisinde olduğumuz için maalesef aynı hastalığın pençesinde inlemekteyiz.
Lütfen geriye doğru dönüp şöyle bir baktığımızda; buralara gelen
birinci nesil dediğimiz insanlarımızın buralarda çektiği sıkıntiları gözönüne aldığımızda şu an buralarda
yaşayan bizlerin ne kadar rahat
şartlara sahip olduğumuz aşikar bir
şekilde ortaya durmaktadır. Maalesef eskiden paylaşma denen bizim
kültürümüzün olmazsa olmazı hasletlerimiz gitgide köreliyor. Bizim
kültürümüzde komşusu aç iken
kendisi tok yatan bizden değildir
şiarı her daim ön planda idi. Evlerimizde birşeyler piştiği zaman ondan komşumuza da göndermedik
mi sanki bir şeyler eksik kalıyordu.
İmece diye bize has bir haslet vardı. Birbirimizin sıkıntıları imece
usulü uygulanarak hemencecik
hallediliyordu. Gerçi bugün bunlar
yine yapılmakta ama bizim söylemek istediğimiz bu tür hasletlerin
körelmesini engellememiz ve bulunduğumuz bu toplumun insanlarına da öğretip yaygınlaşmasını
sağlamamızdır.
Bakın içerisinde bulunduğumuz
Ramazan-ı Şerif bu tür hasletlerin
anlatılabilmesi için oldukça büyük
bir fırsattır. Gelin etrafımızdaki
komşularımızla olan ilişkilerimizi
bir daha gözden geçirip onlarla
olan diyaloglarımızı biraz daha ileriye götürebilmek için Ramazan
ayının güzel hasletlerini değerlendirelim. Onları iftar sofralarının
maddi ve manevi havasından istifade edebilmeleri için davet edelim.
Bakın göreceksiniz ki insan olmanın gereği onlar da bundan çok
hoşlanacaklardır. Veya iftar sofrası
için hazırladığınız yiyecekleriniz-
den onlara da gönderin. Hani çocukluğumuzda annelerimiz bir şey
pişirdiklerinde bizlere verip komşularımıza gönderirdiler ya işte siz
de çocuklarınıza verip bu ikramları
komşularınıza gönderin. Hem güzel bir geleneğimizi yaşatmış olur
çocuklarımızın da paylaşmanın ne
olduğunu öğrenmelerini sağlarız
hem de komşuluk ilişkilerinin güzelliklerini öğretmiş oluruz.
Bizim inandığımız değerler Cihan Şümul bir özelliğe sahiptir. Bizim inancımız gereği dünyanın neresinde bir sıkıntı çeken insan varsa, bu sıkıntının giderilmesi için
elimizden geleni yapmak mecburiyetinde hissederiz kendimizi. Pakistan`da, Hindistan`da, Irak`ta,
Somali`de, Çin`de vs. dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur birisi varsa yardım edemesek bile en
azından üzülür ve dua ederiz.
Ramazan ve orucun bu noktadaki bizlere verdiği mesajlar oldukça
önemlidir. Açlığın ve yokluğun ne
olduğunu oruçlu insan daha iyi anlayabilir. Bunu anlayan insan da sıkıntı çekenlere daha çok yardımcı
olabilir.
Malum Ramazan`da gelenek olduğu üzere Zekat ve Fitre ile alakali ibadetlerimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz. (Burada küçük bir yanlışlığı da düzeltmek istiyoruz. Bu
konuda yetkin olan kardeşlerimiz
bu açıklamanın yerinde olacağını
söylediler.
Fitre
sadece
Ramazan`da verilen bir mali ibadettir. Ama Zekat sadece Ramazan`a mahsus bir ibadet değildir.
Zekat ibadetinin şartlarının oluşması durumunda yıl içerisinde her
zaman verilebilmektedir.)
Bunu niye hatırlattık. Malum
dünyanın pekçok bölgesinde yardıma muhtaç milyonlarca insan bulunmaktadır. Bu insanlara karınca
kararınca da olsa destek olabilmek
için ve paylaşmanın güzelliklerini
yaşayabilmek için Sivil İslami Kuruluşların yaptığı kampanyalara
[email protected]
katılmanızı tavsiye ediyoruz. Bu
kuruluşlar yaptıkları kampanyalarda topladıkları bu meblağları belki
ihtiyacı olan herkese ulaştıramasalar bile, yardım ulaştırdıkları insanlara yanlız olmadıklarını ve kendilerini düşünen başka insanların da
olduğunu gösterebilmektedirler.
Ramazan`ın bunun için bir fırsat
olduğunu düşünüyoruz.
Bu vesile ile Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyor; tüm insanlık için
hayırlar getirmesini diliyoruz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Ağustos - August 2010
Ramazan 1431
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk,
M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
lmanya İslam Konseyi
(IRD) Ramazan ayının başlamasına kısa bir süre kala,
okulda oruç konusunu işleyen bir
değerlendirme yayımladı. Orucun
arka planını içeren dini bilgiler ve
oruç ayı Ramazan'ın anlamı konusunda açıklamaların yer aldığı değerlendirmede, özellikle “son yıllarda öğrenciler için, okulu bitirme sınavları esnasında orucun zorunlu
olup olmadığı, bu imtihanların öğrencilerin oruç tutmamaları için bir
gerekçe olarak kabul edilip edilemeyeceği” sorusunu ele alıyor.
Değerlendirmenin hazırlanmasının arka planında Ramazan'ın önümüzdeki yıllarda daha çok yaz aylarına denk gelmesi ve dolayısıyla
okulda oruç konusundaki tartışmaların yer aldığı belirtiliyor. Bunun
yanında gerekçe olarak “çoğunluğu
Müslüman olan göçmenler ve onların dinî yaşamının son yıllarda kamuoyunun daha fazla dikkatini çekmesi” gösteriliyor ve ayrıca entegrasyon konusunda yüklenilen “sözde sorumluluk” ile “entegrasyonu
bir kültür aktarımı olarak algılayan
anlayışın biraraya gelmesi, çoğunlukla öğrencilerin kültürel ve dinî
arka planlarının okul hayatı için sorun olarak görülmesi sonucunu doğurmaktadır” deniliyor.
Dinin yaşanması konusunda ise
anayasanın çok açık olduğu belirtilen değerlendirmede, Anayasa
Mahkemesi’nin de din özgürlüğü
konusundaki içtihadında yer alan şu
ifadelere yer veriliyor: “Kişinin tüm
davranışlarını inancının öğretilerine göre belirlemesi ve inancına göre yaşaması da buna (din özgürlüğünün kapsamına) dahildir. Bu, sadece emirleri içeren dinî hükümler
için değil, aynı zamanda günlük hayatla ilgili bir durumun aşılması
A
Focus Online”da yer alan habere göre Dresden’de Merve
El Şerbini anısında dikilen
anıta kasti olarak zarar verildi.
Irkçılık Komisyonu olay hakkındaki soruşturmayı üstlendi.
Dresden’de yer alan “Bürger.
Courage” derneği ile işbirliği içinde sanatçı Johannes Köhler, 1
Temmuz’da duruşma salonunda
öldürülen Merve El Şerbini anısına mahkeme önünde betondan yapılan bıçak şeklinde anıt dikti. Şehir içinde de beş yerde aynı anıtın
dikildiği, fakat beşine bilinmeyen
“
sayfa 4
Hayat
“Okulda Oruç” İle Alakalı Almanya İslam
Konseyi (IRD)nin Değerlendirmesi
için bir davranışı doğru olarak belirleyen dinî inançlar için de geçerlidir.”
Okulda oruç sorun
olarak görülebilir mi?
Orucun dini arka planı ve Ramazan’ın anlamı konusunda ayrıntılı
bilgilerin ardından değerlendirmede
orucun okulda gerçekten sorun veya
engel oluşturup oluşturmadığı konusuna değiniliyor. Oruçlu öğrencilerin hangi alanlarda ve ne tür zorluklarla karşı karşıya kalabileceği
ve hangi kolaylıkların olduğu konusu işleniyor. Bu konuda şu ifadelere
yer veriliyor: “Her gün kılınan beş
vakit namaz ki, ilki sabahın erken
saatlerinde kılınır, ya da Allah’ın elçisinin ‘Hac meşakkattir’ dediği
hac gibi ibadetlerin eda edilmesi
her zaman kolay değildir. İnanan kişi bu ibadetleri, nefsini terbiye etmenin ve kişiliğinin gelişmesinin
yolu olarak görmektedir. İbadetler
ile Allah’ın çizdiği yoldan yürüdüğü
bilinci, inanana, ibadetlerin yerine
getirilmesinde motivasyon kaynağı
olmaktadır.”
İslam Konseyi ayrıca yaptığı değerlendirmede, “önümüzdeki yıllarda Ramazan ayının bazı eyaletlerde
tamamen ya da kısmen yaz tatiline
denk geliyor” diyerek, gelecek beş
yıl için hangi eyalette okul döneminde kaç gün oruç tutulacağını tabela şeklinde sunuyor.
Müslüman öğrenciler orucu
sonraya bırakabilirler mi?
İslam Konseyi sonuç olarak şu
değerlendirmelerde bulunuyor: “Bu
açıklamalar ışığında öğrencilerin
genel olarak oruçtan muaf tutulabileceği söylenemez. Burada her olay
kendi başına değerlendirilmelidir.
Her insan bedensel açıdan eşit durumda değildir. Oruç, dinî açıdan
bakıldığında bir yük değil, aksine
bir arınmadır. Çözümler kendi başına ilgili kişinin durumu dikkate alınarak belirlenir. Kur’an ve Sünnet
bu konuda yol gösterir.
Bu konularda değerlendirme ya-
parken orucun diğer tüm ibadetler
gibi mü’min ve Allah arasında bir
mesele olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla oruç tutan reşit kişilerin
verdikleri kararlara kimse karışmamalı. Bir taraftan aileler ve İslam dinî cemaatleri (islamische Religionsgemeinschaften), diğer taraftan da
okullar çeşitli tavsiyelerde bulunabilirler, fakat zorlama hem dinî hem
hukukî açıdan mümkün değildir.
Bir öğrenci okul derslerinin oluşturduğu baskı, hava şartları ya da
genel durumu açısından kendisini
oruç tutabilecek durumda görmüyor
veya tutamayacak hale geleceğinden endişe ediyorsa, ya da emin değil ise, o zaman kendisine, sorumluluğunu kendisinin taşıdığı, kendi
kararını verebileceği hatırlatılır. Öğrenci için zararı olacağı düşünülürse, orucun bozulması tavsiye edilebilir, çünkü oruç ibadeti kaza edilebilir. Fakat esas olan orucun sürekli
tutulmasıdır.
Ailesi tarafından o yönde yetiştirilen sorumlu bir genç, şüphesiz
orucu basit nedenlerden dolayı kazaya bırakmayacaktır. Bu noktada
(Ahmed bin Hanbel) hadisini hatırlatabiliriz. Kişinin, Allah’a karşı
olan sorumluluğu ve insanın kendi
vicdanı yol göstericidir. Asıl ölçü,
Müslüman’ın Allah karşısındaki
sorumluluğu ve ihlasıdır: (Zilzâl
Sûresi, [99:6-8])”
İRD’nin yayımladığı değerlendirmenin tamamına Almanca ve
Türkçe olarak aşağıdaki pdf'lerden
ulaşabilirsiniz.
Dosyalar:
http://www.islamrat.de/
Islamrat-Fasten in der Schule.pdf
Islam Konseyi-Okulda Oruc.pdf
Merve El Şerbini Anıtına Irkçı Saldırı
kişiler tarafından zarar verildiği
dernek tarafından belirtildi. Dernekten yapılan açıklamada projenin ırkçılıkla mücadele amacına
yönelik olduğunun ilan edildiği
bilgilendirme ilanlarının çalındığı,
bu nedenle “kasti, siyasi motifli
zarar verildiğini” düşündükleri
belirtildi.
“Projeyi devam ettireceğiz”
Zarar gören anıtların tamirinin
finansal ve güvenlik tekniği açı-
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sından maalesef mümkün olmadığını belirten Dernek Başkanı
Christian Demuth, buna rağmen
“projeyi devam ettireceğiz” dedi.
Öte yandan Eyalet Kriminal Dairesi Irkçılık Komisyonu yabancı
düşmanlığı arka planı olma ihtimali nedeniyle soruşturmayı üstlendi.
Merve El Şerbini duruşma salonunda uğradığı ırkçı ve İslam
düşmanlığı motifli bir saldırıda 18
yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü. Anıt olarak dikilen beton bıçaklarında bunun sembolü olarak
düşünüldüğü belirtildi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Merhaba Sultanım...
amazan ayı, Hilal Takvimine göre, dokuzuncu ayın adıdır. Ramazan Ayının dinimizde büyük bir
önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir
yeri vardır. Çünkü Kutsal Kitabımız
KUR`AN bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Kur`an`da bin aydan daha hayırlı
olduğu bildirilen “KADİR GECESİ” yine bu ay içinde kutlanır. Ayrıca İslam`ın
temel ibadetlerinden olan Oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan Ay`ı
müslümanlar için en kutsal aydır ve ona
“ONBİR AYIN SULTANI” denilmiştir.
Bakara Suresi 185. ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
-“İnsanlara doğru yolu gösteren,
hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı
açıklayan Kur`an, Ramazan Ayında indirildi.”
Kur`ın`ın indirilmesi, Allah`ın insanlığa en büyük lütfu ve nimetidir. Çünkü
Kur`an`ın hidayeti sayesinde insanlar
küfürden imana, sapıklıktan hidayete,
karanlıktan aydınlığa, cehaletten ilme,
zulümden adalete kavuşmuşlardır.
-Kur`an sayesinde insanlar insanlıklarını öğrenmişlerdir.
-Kur`an sayesinde insanlar temel
haklarına ve hürriyetlerine kavuşmuşlardır.
-Kur`an sayesinde insanlar sömürüden, haksızlıktan, zulümden kurtarmışlardır.
-Kur`an sayesinde insanlar cehalet,
şirk ve küfür bataklığından kurtulup İslam`ın aydınlığına kavuşmuşlardır.
KUR`AN`DIR BU...
-O`nun ağzından konuşandır bu...
R
-Hakk`ı Batıldan, doğruyu yanlıştan
ayırandır bu...
-Kur`an`dır bu...
-İyiyi kötüden, güzeli çirkinden, adaleti zulümden ayırandır bu...
-Çünkü Kur`an`dır bu...
-Dünya ve Ahiret saadetinin kurallarını koyandır bu...
-Başlı başına sistem ve nizamdır bu...
-Kur`an`dır bu...
Sapık ve sabık toplumların geçmişinden haber verendir bu...
-Mekke`de bir yetim ve öksüze Kadir
Gecesinde indirilendir bu...
-...evet Kur`an`dır bu...
- Karanlıkları aydınlatan, zulmeti dağıtandır bu...
-Bin metre denizin dibindeki balığa,
zifiri karanlıkta yol almakta olan karıncaya, gökyüzünde özgürce uçan kuşa,
yeryüzünde dolaşan insana, toprakta sürünen kaplumbağaya dahi yol gösterendir bu...
-Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu...
-İlahlık taslayan Firavuna, Rab`lik
taslayan Nemrud`a, Resulullah`a hakaret
eden Ebu Cehile, Peygamberimizi yuhalayan Ebu Leheblere haddini bildirendir
bu...
-Çünkü Kur`an`dır bu... Tek olan, eşi
benzeri bulunmayan Rahman`ın ağzından konuşandır bu...
-İlmin kurallarını, güzel ahlakın
prensiplerini, ekonominin kaidelerini,
yönetimin esaslarını ortaya koyandır
bu...
-Ve ma erselnake illa rahmeten lil
alemin olan Resul-i Kibriya`ya Kadir
Gecesinde indirilendir bu...
-Çünkü Kur`an`dır bu... Kuvveti değil, hakkı üstün tutandır bu...
-Mazlumun hakkını zalimden, boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan almayı öğütleyendir bu...
-Müminlerin kalbine inşirah verirken, inkarcıları kara kara düşündürüp
kahredendir bu...
Irkçılığı reddeden, kardeşliği emreden, siyahı beyazdan, beyazı siyahtan
üstün tutmayandır bu...
-Çünkü, Rahman ve Rahim olan Allah`ın ağzından konuşandır bu...
-Allah`a kul, Habibi Muhammed
Mustafa`ya ümmet olmayı emredendir
bu...
-Namazı dinin direği kılıp, orucu emredip, fitre ve zekat kurallarını koyarak
fakirin kollanmasını emredendir bu...
-Baş başa, baş da Hakk`a bağlansın
disiplini içerisinde itaat kültürünü ve cemaat olma şuurunu verendir bu...
-Rabbim Allah, Peygamberim Hazreti Muhammed, Kitabım Kur`an, dinim
İslam ve adım Müslüman demeyi öğretendir bu...
-Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu...
-Oku, Rabbinin emriyle, Yaratan Rabinin emriyle oku...
-İnsanı bir kan pıhtısından yaratan
Rabbinin emriyle oku...
-Oku... en kerim olan Rabbinin adıyla ki, O, kaleme yazmayı öğretti...
-...ve O, insana bilmediğini öğretti...
-İşte ilk inen ayetler ve işte
Kur`an`dır bu...
-Bünyesinde bin aydan daha hayırlı
olan Kadir Gecesini içinde hazine gibi
saklayandır bu...
-Kur`an`dır bu...
-Mahkeme-yi Kübra`da şahitlik edecek olandır bu...
-Hz. Ebu Bekir`i SIDDIK
-Hz. Ömer`i FARUK
-Hz. Osman`ı HAYALI
-Hz. Ali`yi İLMİN KAPISI
-Hz. Cafer-i Tayyar`ı CENNETİN
KANATLISI
-Hz.
Hamza`yı
ŞEHİTLERİN
EFENDİSİ
-Hz. Hasan ve Hüseyin`i CENNETİN GENÇLERİ
-Hz. Bilal`i MÜEZZİNLERİN
EFENDİSİ
yapandır bu... Çünkü Kur`an`dır bu...
-Osmanlı Cihan Devletini kuran ceddimiz Osman Gazi`yi, kayınbabası Şeyh
Edebali`nin evinde odada bulunduğu
için ayaklarını uzatarak uyutmayandır
bu...
-Hoca Ahmet Yesevi`yi, Hacı Bayram Veli`yi, Şah-ı Nakşibendi`yi, Abdülkadir Geylani`yi, Beyazid-i Bestami`yi, Cüneyd-i Bağdadi`yi ve benzerlerini veliyyullah mertebesine eriştirendir
bu...
-Kur`an`dır bu... O`nun ağzından konuşandır bu...
-İnsanları hüsranda bırakan ancak;
İman edenleri, salih amel işleyenleri,
hakkı ve sabrı tavsiye edenleri istisna kılandır bu...
-İpine sımsıkı sarılınca, topluca bizi
saadete götürendir, o ipe tutunmayanları
ise, cehennemin gayya kuyusuna indirendir bu...
-...evet evet... Kur`an`dır bu...
-“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” diyerek bizi vahdete çağıran, Hz.
Muhammed`e Cebrail`in getirdiği mesajdır bu...
-Yaratan, yaşatan, yediren, içiren,
hasta eden, şifa veren, ısıtan, üşüten,
vakti gelenin ruhunu kabzeden Allah`ın
kelamıdır bu...
-Sahip olan, Malik olan, Hakim olan,
Rahman ve Rahim olan Allah`ın sözleridir bu... Ve Kelam-ı Kadim`dir bu...
-Doğmayan ve doğurmayanın, kendisinin şeriki ve neziri olmayan Allah`ın
Kitabıdır bu...
-Kur`an`dır bu...
-Müslümanların canından, kanından,
malından, mülkünden, anasından, babasından ve çocuklarından daha aziz bildiği kelamdır bu...
-Çünkü Kur`an`dır bu... O`nun
ağzından konuşandır bu...
NOT: Bilvesile Ramazan-ı Şerif`in
insanlık barışına vesile olması temennisiyle, hepimiz hakkında hayırlar getirmesini dilerim.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 5
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik
Karahan’ın Ramazan Ayı Mesajı 2010
amazan ayının rahmet dolu
havasını teneffüs etmeye başladığımız mübarek günlerde
bulunmaktayız. Cenab-ı Hak, hem
bütün Müslümanlar için hem de bütün insanlık için mübarek eylesin.
Ramazan ayı onbir ayın sultanı
olarak bilinir ve saygı görür. Çünkü
Peygamber Efendimiz (as), onun hakkında “Ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ramazan ayını önemli kılan
husus ise sadece bu değildir. Zira Ramazan ayı aynı zamanda “oruç” ayıdır. İslam’ın beş büyük ibadetinden
birisi olan oruç ibadeti, bu ayda eda
edilir. Diğer taraftan Ramazan ayı,
Kur’an’ın kendisinde inmeye başlamış olması sebebiyle, “Kur’an ayı”
olma özelliğini taşır. Ayrıca Ramazan
ayı, sosyal ibadetler dediğimiz, zekat
ve fıtır sadakası gibi daha bir çok nafile sadakaların ve yardımların yapıldığı bir aydır. Bütün bunların yanında
Ramazan ayının içinde bin aydan hayırlı olduğu Kur’an-ı Kerim tarafından bildirilen Kadir Gecesi vardır. Bu
mübarek ayın son on gününde ise bir
sünnet ibadet olan itikaf ibadeti için
itikafa girilir. Ramazan ayı boyunca
“Mukabele” usulü ile Kur’an hatimleri yapılır. Farz namazlara ilaveten
“Teravih namazları” kılınır.
İşte böyle mübarek ve mukaddes
bir ayı idrak etmek üzereyiz. Bu ayda
bizim için hazırlanmış olan manevi
sofradan nasiplerimizi gereği gibi almak için madden ve manen kendimizi hazırlamalıyız. Cami ve lokallerimizi de gözden geçirerek hem cemaatimiz hem de zaman zaman gelecek
ziyaretçilerimize İslam’ın nezaket ve
nezafetini de hissettirmeliyiz.
Müslümanlar olarak dikkatli bir
ibadet hayatına sahip olmak duru-
R
ATiB Genel Başkanı
Selahattin Saygın’ın
Ramazan Ayı Mesajı
eraberinde manevi huzuru,
açlar, yoksullar ve mağdurlarla dayanışmayı, sosyal
barışı getiren bir mübarek Ramazan
ayına daha kavuşmuş olduk. Yoksullar ve zenginler arasındaki uçurumun giderek tehlikeli bir boyuta
vardığı dünyamızda, müslümanlar
her zamankinden daha fazla gayret
sarfederek fitre ve zekatlarıyla dünyanın dört bir yanındaki muhtaçlara ulaşmak için yine seferber olacaklar.
Rahmet ve bereket ayı boyunca
kuruluşlarımızda verilecek iftar yemekleri her dinden ve milliyetten,
oruç tutan veya tutmayan herkese
açık olacaktır. Bu mübarek ayda
sofralarımız kadar gönüllerimizi de
herkese açık tutacağız. Her Ramazan’da olduğu gibi, yine müslümanlar olarak iftar sofralarımız
farklı dinlere mensup temsilcilerle
buluşmaya ve aramızdaki diyaloğu
daha da pekiştirmeye vesile olacak,
zemin hazırlayacak.
ATİB olarak, bu Ramazan’ın ülkemize olduğu kadar, kanın ve gözyaşının dinmediği İslam alemine,
bütün dünya insanlığına, camiamıza ve müslüman azınlık olarak birlikte yaşadığımız ülkelere barış ve
huzur getirmesini Allah’tan niyaz
ediyor, herkesin Ramazan’ını tebrik ediyorum.
B
zel Alman televizyon kanalı
RTL 2 Ramazan ayının başından itibaren Müslüman izleyicilerine yönelik olarak sahur ve
iftar vakitlerini ekranlarına taşıyor.
RTL 2 Televizyonunun marketing
bölüm şefi Carsten Molings uygulamayla ilgili olarak Münih’te yaptığı
açıklamada “Entegrasyon konusunun
teorisi çokça yapılabilir, fakat bir
açık bir mesaj vermek istedik” dedi.
Almanya’nın önde gelen televizyon kanallarından RTL 2 bu yıl ilk
kez Ramazan ayı boyunca sahur ve
iftarı ekranlarına taşıyor. RTL 2 Televizyonunun marketing bölüm şefi
Ö
sayfa 6
mundayız. Ramazan ayında ise biraz
daha dikkat etmemiz gerekmektedir.
Bunu da mümkün mertebe cami ve
cemaata devam ederek, ellerimizi ve
dillerimizi boş iş ve sözlerden koruyarak; bol bol Kur’an-ı Kerim okuyarak; fakir fukaranın hakkı olan zekat,
fıtra ve diğer mali yardımlarımızı
mutlaka yerine getirerek, zamanımız
uygun ise itikafa girerek; İslam dünyasının ve insanlığın barış ve huzura
ermesi için dua ederek ve Allah’a
yalvararak yerine getirmeliyiz. Ramazan ayını ömür bahçesinden demet
demet toplanan güller gibi ibadetlerle
süslemeliyiz. İhlas, tevbe, hoşgörü,
sevgi, barış, ihsan, cömertlik gibi güzel ahlak kurallarına dikkat etmeli ve
onları güçlendirmeliyiz. “İnsanların
en hayırlıları, insanlara faydalı olanıdır” inancıyla kendimize ve tüm topluma; içinde beraber yaşanılan ülke
insanlarına ve bilhassa komşulara
karşı hayırlı ve faydalı işler yapmalıyız.
Beraberce yaşadığımız komşularımıza, Ramazan ayının geldiğini, bundan dolayı da cemaatımızın artabileceğini; bunun da belki az da olsa sükuneti ihlal edebileceğini anlatarak,
peşinen özür beyan etmemiz ve insanların gönlünü almamız iyi olur. Bilin-
diği gibi Teravih namazları, çalışan
insanların istirahata çekileceği zamana denk gelmektedir. Camiye geliş ve
gidişlerde cemaatımızın insanları rahatsız etmemeleri noktasında uyarılar
yapmalıyız. İdarecilerimiz daha Ramazan ayının başından itibaren mağdur, mazlum ve ihtiyaç içinde yüzen
insanlara, yardım elini uzatan Teşkilatımızın, sosyal faaliyet alanlarına
elden geldiği kadar sahip çıkmalıdırlar. Biz Avrupalı Müslümanlar olarak
iftar ve sahur vakitlerinde, türlü türlü
nimetlerden dolu dolu faydalanırken,
yeryüzünde bir kuru ekmek dilimine
hasret insanların ızdıraplarını manen
hissedebilmeliyiz. Peygamber lisanı
ile “Şeytanların bağlandığı, cennet
kapılarının sonuna kadar açıldığı” bu
mübarek ayda, şeytani düşüncelerin
uygulama alanı bulmaması ve insanların artık huzur içinde yaşar hale gelmeleri için dualarımızı eksik etmemeliyiz.
Ramazan ayının en büyük hediyesi ve İslamın beş büyük farzından biri olan oruç ibadetini basit sebeplerle
terketmemeliyiz. Ramazan ayı içinde
tutulacak oruçtan elde edilecek mükafatın değer ve kıymeti diğer zamanlarda elde edilemez. Oruç ki,
Peygamber Efendimiz (as) onun hakkında "Kim inanarak ve karşılığını
Allah’tan bekleyerek oruç tutarsa gelmiş-geçmiş günahları affolunur”; buyurmuş; bir Hadis-i Kudsi’de de Rabbimiz, “Oruç benim içindir; onun karşılığını da ben veririm” buyurmuştur.
Rabbimiz tutacağımız oruçlarımızı ve
yapacağımız diğer hayır ve hasenatımızı rızasına muvafık kılsın ve kabul
buyursun. Ramazan ayının insanlığa
ve İslam dünyasına hayırlara vesile
olmasını mukadder kılsın inşaallah.
RTL-2 Televizyonunda İftar ve Sahur
Carsten Molings, RTL 2 kanalının bu
tavrı ile “toplumsal sorumluluk” sahibi olduğunu ve “Müslüman izleyicilerine değer verdiklerini” göstermek istediğini belirten Molis, “Programlarımızda her yıl yılbaşı ve paskalyayı hatırladığımız gibi, Ramazan
ayında Müslüman izleyicilerimizi de
hatırlamak ve onlara değer verdiğimizi göstermek istedik. Toplumun
küçümsenmeyecek kesimi oruç ayı
ile bir şekilde ilişkili, ya kendisi oruç
tutuyor, ya ailede Müslüman birisi
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
var ya da arkadaş çevresinde oruç tutan birisi var” dedi.
Almanya’da üç milyonu Türk kökenli olmak üzere yaklaşık 4,5 milyon Müslüman yaşadığı tahmin ediliyor. Ağırlıklı olarak eğlence programlarına yer veren RTL 2 televizyon
kanalı yapılan araştırmalarda ülkedeki Türk kökenlilerin de en çok seyrettiği kanallar arasında yer alıyor.
Öte yandan Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Genel Sekreteri
Aiman Mazyek, RTL 2’nin toplumsal
sorumluluk örneği gösterdiğini söyleyerek, televizyonun Ramazan ayı boyunca iftar ve sahur vakitlerini ekranına taşımasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 7
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
emax Nature yetkilisi Enes
Sezer ile faaliyetleri ve pazarladıkları ürünler hakkında ko-
D
nuştuk.
Enes Sezer aşağıdaki kısa bilgilendirmeleri yaptı. Enes Sezer ile Steinbach im Taunus`da bulunan bürolarında yaptığımız görüşmede sizin
için, merak ettiğiniz soruları kendisine yönelttik ve tatmin edici cevaplar
aldık.
Enes bey firmanız hakkında ve
pazarlamasını yaptığınız ürünler
hakkında bilgiler verir misiniz.
Demax Nature Almanya`da kurulmuş bir firmadır. Almanya yasalarına
göre faaliyetlerini sürdürmektedir.
Pazarlamasını yaptığımız tüm mamüller Alman resmi makamları tarafından denetlenmiş ve denetlemeleri
devam eden mamüllerdir. Sağlık testleri Almanya Münster`deki Dermatest
Laboratuvarlarında yapılmış ve tam
not almıştır.
Demax Nature Almanya`da 12-13
Haziran 2010 tarihleri arasında Kalsruhe`de yapılan Deutscher Heilpraktikerkongress 2010 fuarına katılıp verimli temas ve alış verişler yapmıştır.
Türkiye`den KOZLAB firmasının
ürünlerini de pazarladığımız mamüller arasına katmış bulunuyoruz.
Özellikle bayanlara yönelik olarak
sayfa 8
Hayat
DEMAX NATURE’den Bitkisel
Katkılı Yeni ve Özel Ürünler
üretilen kremleri tüketicinin hizmetine sunuyoruz.
-Mantara karş saidelite dermomt-my kremi
-Özellikle yatalak hastalarının kullandığı saidelite dermo y kremi
-Saidelite painless ağrı kremi
-Saidelite dermo v varisler için
-Dephyto Dermo E egzamaya
karşı kullanılıyor.
-Dephyto Acne Krem sivilcelere
karşı olarak kullanılıyor.
-Dephyto Dermo E vücuttaki deri çatlaklarına karşı kullanılıyor.
-Dephyto peloit therapy doğal
güzellik maskesi doğal çamurdan
mamül.
-Yine bitkisel olarak üretilen gıda
takviyelerini de tüketicinin hizmetine
sunuyoruz.
-Serravit agarrite şeker hastaları için
-Serravit form zayıtlamak isteyenler için
(Türkiye`de geçtiğimiz günlerde
zayıflamak isteyen bir bayan kullan-
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
dığı bitkisel olduğu söylenen gıda takviyesi yüzünden hayatını kaybetti. Bu
bitkisel gıda takviyelerinin içinde bulunan Subitramin isimli etken madde
hızlı bir şekilde zayıflamaya sebeb
oluyor. İlk olarak vücuttaki yağları
eritmeye başlayan bu madde daha
sonra vücuttaki kaslara da etki ediyor.
Bu da ölümcül sorunlara sebeb oluyor. Ama yukarıda ismi geçen mamülde kesinlikle Subitramin bulunmamaktadır.)
-Serravit Serravit demir eksikliğine karşı takviye ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
Yine şu ana kadar piyasada kıldönmesine karşı üretilmiş herhangi bir
ürün bulunmamaktadır.
Demax Naturenin yeni ürünü
PILONOL
Bu ürün kıldönmesine karşı üretilmiş bir kremdir. Ve Almanya`da
her hangi bir benzeri bulunmamaktadır. Ameliyatsız çözüm üreten tek alternatiftir.
Yine Alman dermatest kurumu tarafından test edilip onay verilen erkek
ve bayanlara yönelik olarak üretilen
coreprimal şampuanlar. Bu şampuanların özelliği diğer şampuanlar gibi
% 80 civarında su icermemektedirler.
Aksine % 80 civarında bitkisel katkı
maddesi içermektedir. Bu şampuanlar
saç dökülmesi, kepek problemine ve
saç derisi hastalıklarına iyi gelmektedir.
Bu şampuanların kutuları içerisinde şampuan, solüsyon ve sprey 3`lü
paket olarak bulunmaktadır.
Ayrıca
Prof.
Dr.
Ahmet
Maranki`nin güvencesi ile üretilen
Cosmikdünya ürünlerinin de Almanya Ana Bayiliğini de firma olarak biz
yapmaktayız.
Müşterilerimiz benzer sıkıntıları
ile alakalı olarak bizleri arayabilirler.
Bizler de kendilerine rahatsızlıkları
hakkında elimizde bulunan ürünler ile
alakalı olarak bilgilendirmeler yapalım. Şu ana kadar ürünlerimiz ile alakalı olarak herhangi bir şikayet ile
karşılaşmadık. Bu da bizleri sevindirmektedir.
Ürünlerimizden temin etmek isteyenler bize 06171-6311163 nolu telefondan ulaşabilirler.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG, FAZ Gazetesinin
Yanıltıcı Haberciliğini Kınadı
GMG’yi malum yerlerin servis
ettiği bilgilerle karalama çabaları başarılı olamayacaktır. Bir gazeteci neden “social welfare”
tabirini (sosyal refah) “social warfare” (sosyal savaş) şeklinde değiştirir?…
IGMG’yi IHH’nın yasaklanması
bağlamında malum yerlerin servis ettiği bilgilerle karalama çabalarının
başarılı olmayacağını söyleyen
IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü,
“Bazı gazetecilerin Müslümanlarla
ilgili haksız ve yersiz iddiaları hemen
doğru kabul etmelerine ve araştırmadan aktarmalarına maalesef alışığız.
Fakat Federal İçişleri Bakanlığı’nın
yaklaşımlarının araştırmaya tabii tutulmadan kabullenilmesinin hangi
boyutlara ulaştığını son olarak FAZ
isimli gazetede 3 Ağustos 2010 tarihinde IHH’nın yasaklanması hakkında yayınlanan makale göstermektedir” sözleri ile Peter Carstens’ın “Filistinli kardeşlere cep harçlıklarınız”
başlıklı yazısına atıfta bulundu.
Üçüncü açıklamasında şunları
kaydetti: “Gazetecilerin IHH’nın yasaklanması ile ilgilenmeleri ve gazetecilik etiğinin temel ilkelerine uygun
olarak kamuoyunu bilgilendirmeleri
meşru ve doğrudur. Fakat bunu yaparken, basının en üst ilkesi olan
doğruluk ve kamuoyunu doğrular
hakkında bilgilendirme prensiplerine
dikkat etmekle yükümlü oldukları gibi
haber ve bilgilerin doğru olup olmadığını da araştırmak durumundadırlar. Temelden yoksun iddialar ve suçlamalarla haysiyeti zedeleyici söylemlerden kaçınılması gerekmektedir.
Tahminler ise, tahmin oldukları belli
olacak biçimde yansıtılmalıdır. Makalenin yazarının bu temel basın ilkelerini bilmemesi ihtimal dışıdır.
Adı geçen gazeteci ‘Milli Görüş
ile bağlantılı IHH yardım derneğinin terörist Hamas’ı nasıl desteklediği’nin hikayesini kurgulamaya çalışmaktadır. Yazısında kullandığı bu altbaşlık ayrıca, Federal İçişleri Bakanlığı’nın (BMI) yasak kararına yönelik
tüm şüpheleri izale etmeyi amaçla-
I
makta ve bir suçlamayı değil, aksine
-yazara göre- bir gerçekliği dile getirmektedir. Öyle görülüyor ki, mahkemelerin bu suçlamayı kabul etmeleri ya da geri çevirmeleri yazar için
önem arzetmemektedir. Aynı şekilde,
makalesinde aktardığı şekli ile, ‘dolandırıcılık, evrakta sahtecilik, iflas
ve güveni kötüye kullanma ile bağlantılı kriminel suç örgütü oluşturma’ gibi suçlamaların somut olarak
sadece IGMG idarecilerini ilgilendirip ilgilendirmediğinin, ya da onlarla bağlantılı olup olmadığının hala
netleşmemiş olmasının kendisi için
önemli olmadığı da görülmektedir.
Göz önünde bulundurulması gereken masumiyet ilkesini ise zikretmeye dahi gerek yoktur, zira IGMG ile
alakalı suçlamalarda bu ilkenin geçerli olmadığı zaten görülmektedir.
Birilerine göre nihayetinde –burada- söz konusu olan ‘İslamcılar’la
mücadeledir ve bu mücadelede her
türlü araç meşrudur. Makale yazarı
üstlendiği role kendisini o kadar kaptırmıştır ki, isminde ‘social welfare’
(sosyal refah) tabirini taşıyan ve yasaklama kararında da bu şekilde nitelendirilen bir kuruluşun kendi tanımlamasını ‘social warfare’ (sosyal savaş) terimiyle değiştirmekte ve gayet
açık olan kötü niyetini de istemeyerek
dışarı vurmaktadır.
Suçlanan şahısların düşüncelerinin alınmamış olması, ki bu ciddi gazeteciliğin önemli ilkelerinden biridir,
bizi hiç de şaşırtmıyor. Anlaşılan o ki,
herkesin olduğu gibi, BMI’nin iddialarının da sorgulanması gerektiği
düşüncesi,yazar için çok fazla önem
arzetmemektedir” diyen Üçüncü,
“FAZ gibi önemli bir gazetede böyle
bir makalenin yayımlanmış olması
üzücüdür” şeklinde konuştu.
Üçüncü sözlerine şöyle devam etti: “IHH yönetimi yasak kararına
karşı dava açmıştır ve biz de Federal
İdare Mahkemesi’nin bu kararı kaldırmasını beklemekteyiz. Suçlamalar
ve –özellikle- değerlendirmelerle isnatlar mahkeme karşısında tutunamayacaktır. Özellikle de IHH’nın bilerek ve isteyerek Hamas ya da ona
bağlı organizasyonları desteklediği,
bu hedefle çalıştığı yönündeki ithamlar tamamen temelden yoksundurlar.
Filistin’deki insani yardım faaliyetleri Hamas’ı dolaylı olarak desteklemek anlamına geliyorsa, bunun
Gazze’nin ilerlemesi için Almanya’dan ve Avrupa’dan yapılan yardımlar için de geçerli olması gerekir.
Çünkü
İçişleri
Bakanlığı’nın
IHH’nın yasaklanmasına gerekçe
gösterirken hareket ettiği mantığa
göre, Almanya ve AB de Gazze şeridinin yeniden inşaası ve kurulması
çalışmaları ile Hamas’ın bütçe yükünü hafifletmektedirler.
Bir diğer dikkat çekici husus ta
Yemen’de ki‚ ‘Charitable Society for
Social Welfare’ adlı BM organizasyonu UNDPI ve UNECOSOC’un aktif
üyesi olan yardım kuruluşunun terörist Bin Ladin ile yakın bağlantıları
olduğu suçlamasıdır.”
Çoğaltabileceğimiz bu üç örnek,
kısa bir google taramasının ne kadar
ilginç olayları gün yüzüne çıkarabileceğini göstermek maksadıyla seçilmiştir.
Üçüncü, Almanya İslam Konferansı üyelerinin İslam Konseyi’nin
Konferansın dışında bırakılması konusunda bilgilendirilmesiyle ilgili
olarak şunları aktardı: “IGMG temsilcileri, İçişleri Bakanlığı tarafından davet almış olsalardı dahi, dayatılan konferans taslağı var olduğu
sürece konferansa iştirak etmeyeceklerdi. Bu hususuun altını tekrar
çizmek istiyorum. Bu düşünce İçişleri Bakanlığı’na açıkça ifade edildi
ve kamuoyuna da duyuruldu. Buna
göre ‘İslam Konseyi’nin dışarıda bı-
rakılması’ ifadesinin kullanımı, İslam Konseyi’nin konferansa katılmamasının gerçek sebeplerini örtmek gayretinden başka birşey değildir. Hal böyle iken Federal İçişleri
Bakanlığı, dışlama politkasını ikna
edici bir şekilde ortaya koymakta
zorlandığı bilinmektedir. Aksi halde
niçin İslam Konferansı üyelerine
mektup gönderilmekte ve üyeler tek
taraflı, mahkemece tetkik edilmemiş
ithamlara muhatap olmaktadırlar?
IHH yasağına kadar ‘dışarıda bırakılma’ olayı makalede de yer alan
‘kriminel örgüt oluşturma’ gibi suçlamalarla izah ediliyordu. Bu suçlamaların temelden yoksun olmaları
hasebiyle havada kalacağını, konuyla alakadar olan herkes gayet iyi biliyordu.Fakat bu suçlamalar belirli
bir süreliğine amacına ulaştı. Şimdi
ise IHH yasağı ve suçlamaların kapsamına IGMG’nin de dahil edilmesi
çabaları ile IGMG ve yönetiminin
itibarı sarsılmak isteniyor.”
IGMG Genel Sekreteri FAZ’daki
açıklamalarla ilgili son olarak şunları
kaydetti: “Birlik partilerindeki ‘İslam eleştirmeni olarak tanımlanan,
gerçekte İslam düşmanlığı yapan
çevrelerin Sayın İçişleri Bakanı de
Maiziere’yi, ne anayasa hukuku açısından temellendirilebilir ne de Almanya’daki Müslümanların entegrasyonuna hizmet eden bir siyaseti
gütmeye zorladığının bilincindeyiz.
Bu çevrelerin derdi IGMG’yi terörizm ya da en azından belirli suçlarla ilişkilendirmek, böylece de
IGMG’yi güvenlik politikası olarak
yürütülen İslam politikaları hakkında kamuoyunda yapılan tartışmalardan uzak tutmaktır.
Müslümanların dindarlığının her
şekline şüpheyle yaklaşanlar, başörtüsünü anayasa düşmanı bir tavır olarak
tanımlayanlar, vatandaşlığa kabulde
vicdan testi uygulaması için mücadele edenler, Müslümanların topluma
eşit katılımını reddedenler ve İslami
cemaatlerin Hristiyan cemaatlerle hukuk önünde eşitliğini engellemek isteyenler, suni gündemler ve görünürde meşru araçlarla asıl yürütülmesi
gereken tartışmaları, henüz işin başlangıç aşamasında iken boğmak istiyorlar. Müslümanların topluma katılımıyla ilgili alternatif ve samimi bir
siyaset için çabalayan kurum ve kişiler bu sebeplerden dolayı değişik suçlamalarla zan altında bırakılıp dışlanmaktadırlar. Ancak bu siyaset başarılı olamayacaktır.”
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 9
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Avrupa’da
Ramazanlaşmak
Buralarda başkalarının kapıları kadar
gönülleri de size kapalı olabilir. Başkaları zenginliği yığmakta arayabilirler.
Siz, bir Ramazan
boyu hane kapılarınızı, dernek kapılarınızı herkese açtığınız gibi, gönül kapılarınızı da açık tutun... Siz, şu mütevazi imkânlarınıza
rağmen, zenginliği
paylaşmada arayın.
ürkiye’de Türk olmakla, başka bir ülkede Türk olmak birbirinden farklılıklar arzeder.
Hatta o ülkelerde de, bir Türk olarak
sizin hâl ve hareketleriniz bulunduğunuz ülkeden ülkeye başkalaşabilir. Meselâ Suriye’de kendinizi
komşunun evinde gibi rahat hissederken, Azerbaycan’da kardeşinizin
evindeymiş gibi daha rahat hissedebilirsiniz ama mazide birlikteliğinizin olmadığı, inanç gibi, örf ve adet
gibi ortak değerleri paylaşmadığınız
bir ülkede siz rahat değilsiniz... Size
göre onlar, onlara göre siz
“başka”sınız. Sadece bu bakış açısından dolayı sizin davranış biçimleriniz, hayatı anlayış tarzınız dikkat
çeker, gözetlenir, kayıt altına alınır
ve bu verilerden hareketle kültürel
aidiyetinizin şeceresi çıkarılır.
Kendisinden daha farklı olarak
gördüğü bir yerli toplumun içinde
siz, sanki kendi ülkenizdeymiş gibi
yapamazsınız. İster istemez kendinize birtakım kısıtlamalar getirecek,
T
bazı davranış biçimlerinizden veya
alışkanlıklarınızdan feragat edeceksiniz. Bulunduğunuz sosyo-kültürel
ortamın hassasiyetleri, aidiyetinizi
temsil noktasında sizi de hassas kılacaktır. Bu düşünceye sahip olan
insan, kendisini taşıdığı değerlere
karşı mesul hissettiğinden rahat değildir. Onun “rahatsız”lığı, denge
kurarken dengeyi kaybetmemekten
kaynaklanmaktadır. Bu hassasiyetleri gözardı eden, kaale almayanlar,
yaşadıkları farklı (kültürel) ortamda
mesuliyetsiz ve ehliyetsiz davranmış olurlar.
Avrupa’nın Göçmen Türkleri örf,
adet ve inanç kültürleriyle elli seneden beri burada varlıklarını sürdürmeye gayret ediyorlar. Türrklerin
(bize göre) farklı kültürel değerlerin
hâkim olduğu ülkelerde hep gözönünde olmaları, zaman zaman göze
batmaları, buraların medyasında
sıkça gündeme gelmelerinin temelinde yatan asıl sebep, müslüman
azınlık olarak inanç merkezli bir hayat anlayışını benimsemiş olmalarındandır. Yerliyi rahatsız eden sebep, müslüman göçmenin bu farklı
tarafı olduğu gibi, müslüman azınlık
da yerlinin kendisine karşı duyduğu
rahatsızlıktan intizardır. Bu “rahatsızlığı” kökünden kazımak mümkün
olmasa da, en aza indirmek mümkündür. Bu mümkünlüğün birazı
yerli toplumun, birazından biraz fazlası da, Almanya gibi en büyük müslüman azınlığı oluşturan ülkelerde,
Türklerin hâlletmesi gereken “evödevi”yle yerine getirilmiş olur.
“Eğitimli bir toplum olarak buraya gelmedik”in arkasına sığınmanın
artık fayda getirmediği, bizi haklı çıkarmadığı ve mesuliyetten de kurtarmadığı bilinmelidir. Geçen zaman içinde hatırı sayılır bir eğitimli
ve aydın kitle yetiştirmesini bilen
Göçmen Türklerin, bundan sonra
paradigma değişikliği kabilinde,
atacakları ilk önemli adım; bayrağı
eğitimli kadrolara teslim etmek olacaktır.
Bu olması gereken beklentilerle
Avrupa’da bir Ramazan daha idrak
ediyoruz. Her iki tarafı okuyabilenler, tarafların rahatsızlıkları ve hassasiyetleri karşısında ölçüyü kaçırmadan, dengeyi kaybetmeden, ölçülü ve dengeli duruş sergileyebilenlerdir.
Şimdi bu varsayımdan hareketle
Avrupa’da olması gereken Ramazan’ı konuşalım: Şayet bu mübarek
ayı, bir Türk olarak Suriye’de karşılamış olsaydınız, müslüman ülkede
sıradan bir müslüman gibi orucunuzu tutacaktınız. Azerbaycan’da olmuş olsaydınız, hakeza milyonlarca
Müslüman-Türk’ten birisi olarak ve
sadece şahsî sorumluluklarınızla sınırlı bir Ramazan geçirmiş olacaktınız. Bunlara mukabil, eğer Almanya
gibi bir Batılı ülkede Ramazan’ı
karşılıyorsanız, bütün beşerî ve dinî
boyutlarıyla Müslüman-Türk kendinizi sigaya çekmeniz gerekir.
Namaz kılmanız kadar kılmamanız da sadece sizi bağlar, sizinle sınırlıdır. İstiyorsanız ve şartlarınız da
müsaitse, zamanı gelince hac ibadetinizi sadece müslüman topluluklarla yerine getirebilirsiniz. Fakat yerliye göre inanç değerleri bazında
“başka” olan siz, hıristiyan bir yerliçoğulcu toplumun içinde oruç tutarken, kendi kırmızı çizgilerinizi belirleme şansınız yok. Tam tersine;
değerler bazında koyulan kurallara
siz riayet edecek ve bu arada imanî
hudutlarınızı da ihlâl etmeyeceksiniz. Zor olduğu kadar şuurluluk gerektiren bir tavır...
Ramazan ayı boyunca oruçlu olmak diğer ibadetlerden daha farklı,
kapsamlı ve meşakkatli bir ibadet
olduğu kadar, daha sosyal, toplumcu
ve iktisadî boyutludur. Oruçlu insan
dikkat eder, oruçlu insana dikkat
edilir. İslâm’daki hiçbir ibadetin
oruçluluk kadar hayatın içinden olduğunu düşünemiyorum. Hayat akıp
giderken, iş hayatının başladığı saatten biraz evvel oruçlu olacak ve
günlük işlere nokta konulduğu, günün battığı vakte değin düşünceniz,
alışverişiniz, işiniz, nefsiniz ve bütün beşerî münasebetlerinizle birlikte bu ibadetinizi farklı bir dine men-
[email protected]
sup yerli toplumun içinde yerine getireceksiniz.
Yüce Yaratıcı’nın insanlığın huzur ve mutluluğu için arz ettiği reçetelerden birisi olan oruçluğu, bu evsafta birlikte veya içiçe yaşadığımız
topluma taşıyabilmek gibi bir mükellefiyetimiz var (Buradaki “taşıyabilme”den kastımız, sadece inandığımızı hakkıyla yaşayabilmektir).
Siz isterseniz buna, biz müslümanların insanlığa sunabileceği medeniyet projelerinden birisi diyebilirsiniz. Tüketmeyi bir hayat düsturu hâline getirmiş ve bundan adeta yorgun düşmüş toplumun içinde oruçlu
olmak; arzulara gem vurmak, ihtiyaçtan fazlasını ihtiyaç sahipleriyle
paylaşmayı teşvik edebilmek, yoksulların imdadına fitre ve zekatlarla
yetişebilmek, iftar sofralarında dinine ve milliyetine bakılmaksızın açları doyurmak ve farklılıklarla buluşmak, tanış olmak, yakınlaşmak demektir.
Avrupa’da Ramazan’ı yaşamak,
oruçlu olmak Türkiye’dekine benzemez: Orada oruçlu olmayan “öteki”,
burada ise oruçlu olan... Orada sadece kendinden mesul, burada ümmetin tamamından...
Buralarda başkalarının kapıları
kadar gönülleri de size kapalı olabilir. Başkaları zenginliği yığmakta
arayabilirler. Siz, bir Ramazan boyu
hane kapılarınızı, dernek kapılarınızı
herkese açtığınız gibi, gönül kapılarınızı da açık tutun... Siz, şu mütevazi imkânlarınıza rağmen, zenginliği
paylaşmada arayın. Ve siz, bir Ramazan boyu canlı tuttuğunuz, kitap
sayfalarından, minberdeki hocaların
ağızlarından alıp günlük hayata taşıdığınız bu hasletlerinizi bütün bir
seneye, hatta ömrünüzün tamamına
yayın... Ve “üstün”lüğü yaşamak istiyorsanız, buna inanın...
Bu Ramazan’da ramazanlaşın!
Ve bu Ramazan’da çağın idrakine
Ramazan’ı söyletin!
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 11
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
DiTiB Eğitim ve Kültür Kursları Yaz Tatili Pikniği
009-2010 eğitim ve öğretim yılının sona ermesi müasebetiyle
DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürlüğü bünyesinde kurslara devam
2
ısa adı ZMD (Zetralrat
der Muslime in Deutschland) olan “Almanya Müslümanları Merkez
Konseyi”, Mainz’de (Rheinland-Pfalz) genişletilmiş bir iştişare toplantısı gerçekleştirdi.
Mainz Hotel Hyatt’da yapılan
ve iki gün süren toplantıya
ZMD’ye bağlı üst kuruluş, cami,
kurum yetkilileri ve uzmanlar
katıldılar.
Kur’an-ı Kerim okunması ile
başlayan toplantının açılış konuşması ZMD Genel Başkanı
Dr. Eyüp Köhler tarafından yapıldı. Köhler, Almanya’da müslümanların içerisinde bulunduğu
meselelere değinerek, yapılan
çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
Daha sonra kürsüye gelen Dr.
K
sayfa 12
eden öğrenciler için yaz tatili pikniği
adı altında bir program düzenledi.
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen yıl sonu pikniği, DİTİB Merkez Camii bahçesinde Merkez Camii
Din Görevlisi ve T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşe V.
Şaban Kondi, kurs öğretmenleri, öğrenci ve velilerin katılımıyla gerçekleşti.
Eğitim ve kültür kurslarının yazdan sonra tüm hızıyla tekrar başlayacağını belirten DİTİB Eğitim ve
Kültür Müdürü Işık Uğurlu, eğitim
ve kültür kurslarına ek olarak okul
öncesi çocuklara tiyatro kurslarının
açılacağını, Türk Halk Oyunları,
Türk Tasavvuf Musikisi, Klasik
Türk Müziği, enstrümantal, çocuk
koroları, Türk-İslam sanat, uyum ve
dil kurslarının 2010 yılı eğitim sezonunda da devam edeceğini söyledi.
Uğurlu konuşmasına şöyle devam etti: “Bir eğitim ve öğretim yılını daha geride bırakmış olduk. Şimi
bir çoğunuz izine gidecek bir kısmınız ise burada tatilini geçirecekler.
Tatilinizi enerji depolayarak geçirmenizi ve önümüzdeki öğretim yılına daha zinde ve daha başarılı olacak
şekilde hazırlanmanızı diliyorum.
Kültür kursları öğretmenleri Dr.
Sabri Uysal, Savaş Nart, Neşe Çıra,
Özge Doğru’ya hizmetlerinden ötürü teşekkür ediyorum.”
Kurslara katılan öğrenciler arasındaki kaynaşmayı, paylaşmayı,
dostluk ve arkadaşlıkları güçlendirmek amacıyla gerçekleştirilen yaz
pikniği programı, Türk Halk Müziği
Korosu’nun sunduğu eserlerin ardından hazırlanan ızgara ve zengin Türk
mutfak çeşitlerinin sunulduğu açık
büfe ikramı ile sona erdi.
ALMANYA MÜSLÜMANLARI MERKEZ KONSEYİ
FORM TOPLANTISI MAİNZ’DE YAPILDI
Nedim İlyas (ZMD E. Başkanı)
ise, ZMD’nin 15 yıllık yaptığı
çalışmaların bir bilançosunu çıkardı. Aiman Mazyek (ZMD Gn.
Sekr.) ve Burhanettin Dağ
(ZMD Gn. Muh.) da yaptıkları
konuşmalarda, Almanya’daki
aktüel duruma ve özellikle de İslam Din Dersleri (IRU) konusuna dikkat çektiler.
Mainz’de yapılan ZMD-Forum toplantısına katılan ve bir
konuşma yapan ATİB/ZMD Genel Başkan Yardımcısı Yakup
Tufan, Almanya Müslümanları’nı meşgul eden IRU, ZMD’ye
bağlı camiler bünyesinde görev
yapan İmamların (Hoca) eğitimi
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
ve statüsü, eyalet bazında teşkilatlanmalar ve güç birliği yapılmasının zarureti gibi çeşitli meseler hakkında bilgi vererek, düşünce ve görüşler ortaya koydu.
lantıya ZMD’ye üye olan, Türk
(ATİB), Arap, Balkan, Hint, Asya, Afrika ve Alman Müslümanları gibi bir çok milliyetten müslüman temsilciler katıldılar.
Yaklaşık 100 kişinin katılımıyle gerçekleşen toplantıda
ATİB Gençlik Kolları, Mehmet
Çelebi (Gençlik Kolları Bşk.
Yard.) ve Neslihan Aksoy
(Gençlik Kolları Eğitim Sorumlusu) tarafından temsil edidi.
ZMD genişletilmiş yetkililer,
temsilciler ve uzmanlar toplantısında çeşitli başlıklar adı altında özellikle; “Müesseseleşme,
IRU, NRW’de Müslüman Kuruluşlar, İslam Eğitim Müesseseleri, İmamların Eğitimi, Aile, Öğretim ve Eğitim, Sosyal Konular
Başarılı geçen ve ZMD-Fove Helal Kesim” ele alındı, bilgi rum adı altında yapılan genişleverildi ve enine boyuna tartışıldı. tilmiş iştişare ve uzmanlar topRheinland-Pfalz Eyalet Baş- lantısı, kılınan Cuma namazının
şehri olan Mainz’de yapılan top- akabinde sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ali METE
Ramazan ve Oruç
Tutmanın Temelleri
Her Ramazan ayında
Müslümanlar imtihan
olan dünya hayatı ve
sonrasında kendilerini bekleyen sonsuz
ahiret hayatının anlamı üzerine düşünürler. Müslüman bu sayede, Allah’ı her an
yanında hissetmek
demek olan takvasını
arttırmaya gayret
eder ve günlük sıkıntıları aşma gücünü
buradan alır.
amazan ayı Müslümanlar
için rahmet ve bereketin bol
olduğu bir aydır. Müslümanlar Ramazan ayında şafak vaktinden güneşin battığı akşam vaktine kadar olan zaman diliminde
oruç tutarlar. Oruç ibadeti aynı zamanda İslam’ın beş temel şartından biridir.
Ayın sonunda Ramazan Bayramı kutlanır. Bu temel bilgilerden
yola çıkarak oruç emrinin temellerine ve oruç tutan birey için ön
planda olan bazı hususlara değinilecektir. Ayrıca aktüel bir husus ol-
R
ması hasebiyle yaz aylarında oruç
tutma konusu islenecektir.
Esaslar: Kur’an,
Sünnet, Fıkıh
Oruç için Arapça’da kullanılan
“siyam” kelimesi “sakınmak” anlamına gelir. Müslümanlar için oruç
(Mekke’den Medine’ye) Hicret’in
ikinci yılında dinî bir farz haline
gelmiştir: “Ey iman edenler! Oruç
sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz
kılındı. Umulur ki, korunursunuz.
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç
size farz kılındı). Sizden her kim
hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde
kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa
umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.
Bununla beraber kim gönüllü
olarak hayır yaparsa, bu kendisi
için daha iyidir. Eğer bilirseniz
(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”(Bakara Sûresi, [2:183-184]
Bununla beraber, orucu İslam’ın
şartlarından biri olarak gösteren ve
ayrıca orucun anlam ve önemine de
değinen çok sayıda hadis de mevcuttur. Buharî’de yer alan şu hadis,
İslam’ın temel unsurlarını özlü bir
şekilde bir arada vermektedir: “İslam, beş esas üzerine bina edilmiş-
tir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve
elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kabe’ye
haccetmek, Ramazan orucu tutmak.” (Buharî) Bu anlamda Ramazan orucu Müslümanlar için bir
esastır.
İslam hukukunda (Fıkıh) oruç,
şafak vaktinden güneşin batışına
kadar, orucu bozan davranışlar
olan yemek, içmek, cinsî münasebette bulunmak ve her türlü kötü
davranıştan kaçınmak olarak tanımlanır. İslam hukukuna göre
oruç ibadeti, yetişkin (mükellef)
olarak görülen yani, aklî olarak
sağlıklı ve buluğ çağına ermiş her
Müslüman için zorunludur.
Ön planda olan: Maneviyat
ve yaşanılan dindarlık
Orucun esas ruhu sadece yemek
ve içmekten uzak kalmakta değil,
aksine oruç sayesinde nefsini disiplin altına alma ve tüm kötülüklerden uzak kalmada yatmaktadır.
Ramazan ayı bahsedilen temel ruhî
ve bedenî arınmayı sembolize eder.
Ramazan’ın amacı, ayın sonuna
gelindiğinde kötü alışkanlıklardan
kurtulmak, kendi eksikliklerinin
farkına varmak ve bunun sonuçları
ile yüzleşmeye çalışmaktır. Fakat
Ramazan ayı boyunca kazanılan
olumlu hasletler Ramazan ayından
sonra da sürdürülmelidir. Allah’ın
elçisi bu hususa şu sözleriyle dikkat çekmektedir: “Her kim yalan
söylemeyi ve yalanla amel etmeyi
bırakmazsa, o kimsenin yemesini
içmesini bırakmasına Allah için
hiçbir ihtiyaç yoktur.” (Buharî)
Her Ramazan ayında Müslümanlar
imtihan olan dünya hayatı ve sonrasında kendilerini bekleyen sonsuz ahiret hayatının anlamı üzerine
düşünürler. Müslüman bu sayede,
Allah’ı her an yanında hissetmek
demek olan takvasını arttırmaya
gayret eder ve günlük sıkıntıları aşma gücünü buradan alır.
[email protected]
Beden için hayatî ihtiyaçlardan
vazgeçmenin yanı sıra, oruç ayı sadece bireylere değil, aynı zamanda
toplumun da faydasına olan çok
önemli bir eğitim dönemidir. Oruçlu kişinin hırs, cimrilik, kıskançlık,
kötü söz gibi zararlı davranışlardan
kaçınması ailesi, çevresi ve tüm
toplumun yararınadır. İnsanın midesinin hafiflediği, ruhunun da daha özgürleştiği, Allah’ın rahmeti
sayesinde iftarlarda insanların birbirine bağlılığının arttığı, nimetlere
şükür hissinin derinleştiği ve bunların tümünü insanların ruhlarının
derinlerinde yaşadıkları Ramazan
ayından daha iyi bir zaman olabilir
mi? Allah, orucu meşakkatli, fakat
yük olarak değil, kendisi için de
değil, insanın faydasına olan farz
bir ibadet olarak insanlar için emretmiştir.
Diğer inançlara mensup insanlar
gibi, Müslümanlar da, inandıkları
din ve onun zorunlu ibadetlerinden
sorumludurlar. Birçok dinde de
oruç kişinin kendi şahsiyetini olgunlaştırmasının bir yolu olarak
vardır. Bu nedenle de farklı dinlere
mensup inançlı insanlar, diğer dinî
cemaatleri kabullenmek ve onları
korumakta
zorlanmamaktadır.
Benzerlikleri olan bu önemli ibadet
yıllardır camilerde, birlikte yapılan
iftarlarla taze tutulmakta, beraberce yenen iftar yemekleri insanları
birbirine bağlamaktadır.
Yaz aylarında oruç tutmak
Hayat ve günlük yaşamın karmaşık olması ve orucun yazın uzun
ve sıcak günlerinde elbette kolay
bir ibadet olmadığı gerçeği nedeniyle bazı kolaylıklar vardır. Seferî
olanlar, hastalar ve “oruç tutmaya
güçleri yetmeyenler” Bakara Sûresi’nde oruç yükümlülüğünün dışında tutulmuşlardır.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 13
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İkamet yerinden doksan kilometre uzaklaşanlar, seferî olarak
kabul edilirler. Seyahatin zorlukları
nedeniyle, kişi orucu tutmayarak
sonraya bırakabilir. Seyahatlerde
benzer bir kolaylık beş vakit namaz
için de geçerlidir: İki namaz (öğle
ve ikindi veya akşam ve yatsı) namazları birleştirilerek bir vakitte kılınır (cem edilir), böylece günde
beş vakit yerine üç vakitte namaz
kılınır. Daha fazlasını yapmak her
zaman iyi değildir. Nitekim İslam’ın bir prensibi de “zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” şeklindedir.
“Oruç tutmaya güçleri yetme-
B, Avrupa ülkelerindeki
semavi dinlerin temsilcileriyle “Yoksulluk ve Toplumsal Ayrımcılıkla Mücadele“
konusunu görüşmek üzere Brüksel'de bir araya geldi.
Hrıstiyan, Müslüman, Yahudi
ve diğer dini liderlerin yoksullukla mücadele ve toplumsal dışlamanın ortadan kaldırılması yönünde birlikte yaptıkları toplantıya, Almanya Müslümanlarını temsilen Diyanet İşleri Türk İslam
Birliği (DİTİB)’den Dinler ve
Kültürler Arası İlişkiler Müdürü
Bekir Alboğa katıldı.
AB Komisyonu Başkanı Jose
Manuel Barroso´nun daveti üzerine, AB Konseyi Başkanı Herman
Van Rompuy ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek’in
de iştirak ettikleri toplantıda semavi din temsilcileri, AB'nin ekonomide 2020 stratejisine destek
vererek öncelikli eğitim ve çalışma piyasasında ayrımcılığın önlenmesini, sosyal hizmetlerin artırılmasını ve yeni istihdam alanları
yaratılmasını talep ettiler.
Semavi dinin temsilcilerinin
yoksullukla mücadele ve toplumsal ayrımcılık konusunda ortaya
A
iyanet İşleri Türk İslam
Birliği (DİTİB)’e bağlı
Aşağı Saksonya ve Bremen teşkilatı başkan ve yöneticileri,
yeni görevine başlayan Eyalet Sosyal, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum
Bakanı Aygül Özkan’ı ziyaret etti.
Bakanlıkta gerçekleşen ziyarette, DİTİB Genel Sekreteri aynı zamanda Aşağı Saksonya ve Bremen
Eyalet Birliği Başkan Dr. Ali İhsan
Ünlü, Başkan Yardımcısı Cihan Öztorun, Genel Sekreter Birol Demir,
DİTİB Merkez görevlisi Yusuf Ekiz
ve yeni kurulan DİTİB Gençlik Teş-
D
sayfa 14
yenler” arasında özellikle oruç tutacak durumda olmayan yaşlılar gelir.
Bunlar ve kronik hastalıkları oldukları için oruç tutamayanlar, fidye
verirler. Fidye, oruç tutulamayan
her gün için bir fakirin doyurulması
ya da bunun için, bir fakirin bir gün
boyunca karnını doyurabileceği
miktarda bir paranın ödenmesi şeklinde olabilir.
Bunun yanı sıra, İslam hukukunda kıyas yoluyla hamileler, emzirenler ve adet gören kadınların da
oruç tutmayabilecekleri belirtilmiştir. Orucun, doğacak çocuğa ya da
emzirilen bebeğe zararı olma ihti-
malinde oruç tutulmamalıdır.
Birçok müçtehide göre, bedensel
olarak ağır işler yapanlar da, oruçlarını bir başka zamanda kaza edebilirler, ya da duruma göre fidye
ödemeleri şartıyla oruç tutmayabilirler.
Duruma göre orucun tutulmaması ya da bozulması hususundaki istisnaî durumlar ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. Türk kökenlilerin
ve Almanya’daki Müslümanların
çoğunluğunun mensup olduğu Hanefî mezhebi bu konuda “istihsan”
prensibine göre hareket eder. Söz
konusu prensibe göre –genel olarak
Hayat
ifade edersek– kolaylık öncelenmektedir. Örneğin hastalık ya da bir
engele sebep olabilecek, ya da kişiye farklı bir zarar verebilecek bir
durum olması halinde bu durum,
orucun bozulması için gerekçe olarak değerlendirilebilir. Böyle bir
durumda, sürekli bir engel söz konusu değil ise, oruç tutulmayan
günler için kaza orucu tutulur. Aynı
durum, oruç tutamayan yaşlılar için
de geçerlidir. Ancak, diğer mezhepler bu gerekçelere, kişiye göre değişme ve kötüye kullanılabilmeleri
ihtimali nedeniyle şüphe ile yaklaşmaktadırlar.
Brüksel’de AB ve Dini Temsilciler
Biraraya Geldi
koydukları kararı öven AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel
Barrroso, bu tutumun özellikle
ekonomik kriz döneminde büyük
önem taşıdığını söyledi. Barroso,
“Ekonomi ve finans krizi birçok
kişiyi derinden etkiledi. Hayırsever kuruluşlar ile inancın, bu zorlu
dönemin aşılmasında birçoklarına
sağladığı desteğin, ister maddi ister manevi olsun, büyük önem taşıdığı şüphe götürmez” dedi.
AB Konsey Başkanı Herman
Van Rompuy ise buluşmaya şu
sözlerle açıklık getirdi: “AB, değerlerin bütünleştiği bir birlik ol-
malı. Yaşadığımız dünyada bizim
artı değerimiz Avrupa’nın dünyadaki yumuşak gücü olmalı.”
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nden Bekir Alboğa ise işbirliğine hazır olduklarını vurguladı:
“Almanya’nın ve bu değerler birliğinin bir parçası olduğumuz için
bu diyalog kapsamında fikrimizi
ortaya koymaktan dolayı mutluluk
duyuyoruz. Sayın Başkan'a, somut
önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz. Avrupa Müslümanları olarak katkı sağlayabileceksek bunu
yapmaya hazırız. Bir kez daha çok
teşekkürler.”
Tek tek her temsilcinin söz aldığı görüşmede, Müslüman temsilcilerin ortak söyleminin fakirlik
arttıkça Müslümanlara yönelik
dışlamanın da arttığı vurgusu katılımcıların oldukça dikkatini çekti.
Temsilciler özellikle Müslümanların Avrupa kıtası ülkelerinde dışlanmaya maruz kaldıkları, İslam
düşmanlığı ve İslamofobi’nin ciddi anlamda kendisini hissettirdiği
dile getirdiler.
“Yoksulluk ve Toplumsal Ayrımcılıkla Mücadele” konulu görüşme, yapılan basın toplantısı ile
sona erdi.
DiTiB’den Bakan Özkan’a Ziyaret
kilatı Başkanı Emine Oğuz ve Sekreteri Nazli Pehlivan katıldı.
DİTİB heyetini danışmanları ve
uyum sorumlusu Honey Dehimi ile
birlikte karşılayan Bakan Özkan, ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade etti.
DİTİB Genel Sekreteri Dr. Ali
İhsan Ünlü, Almanya’da bir Türk
kökenli bakanın olmasının kendilerini mutlu ettiğini ve sevindirdiğini
söyledi. Öncelikle hem tanışmak
hem de yeni görevinizde başarı di-
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
lemek üzere geldiklerini belirten Dr.
Ünlü, DİTİB teşkilatı ve çalışmaları
hakkında kısa bilgi verdi.
Sorunların anlatıldığı ve görüş alışverişinde bulunulan ziyarette Bakan Özkan,
bizzat kendisi not aldı.
Sorunlarla yakından
ilgilenip gereğinin yapılması için gayret
edeceğini söyleyen
Bakan Özkan, kendi
bakanlığına bağlı birimlerle özellikle uyum konusunda ortak projeler
yapabileceklerini belirtti.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ürk Hava Yolları, Avrupa’nın
en büyük basketbol organizasyonu olan Euroleague
Basketball ile 5 yılı opsiyonlu olmak üzere 10 yıllık isim hakkı sponsorluğu için anlaşmaya vardı…
Önümüzdeki sezondan itibaren
Euroleague karşılaşmaları “Turkish
Airlines Euroleague Basketball” adı
altında oynanacak. Ayrıca sezon sonundaki Final Four karşılaşmaları
da “Turkish Airlines Euroleague Final Four” adıyla oynanacak. Bu isim
hakkı yazılı ve görsel tüm mecralarda yer alacak. 5 Yıl sürecek olan bu
anlaşma opsiyonlu olarak ayrıca 5
yıl daha uzatılabilecek.
Bu anlaşma, Euroleague tarihinde ilk kez bir marka ile isim sponsorluğu yapmış olması bakımından
da ayrı bir öneme sahiptir.
Bu ortaklık Türk Hava Yolları ile
Euroleague arasında yapılan ilk işbirliği değildir. Geçtiğimiz Mayıs
ayında Paris’te yapılan 2010 Final
Four’da Türk Hava Yolları Euroleague Basketball’un ana sponsorlarından biri olarak yer almıştı. Yaşanan
bu başarılı deneyim her iki tarafın da
uzun süreli işbirliğine gitmesi için
iyi bir zemin teşkil etmişti.
Yapılan bu ortaklık ile aynı zamanda Türk Hava Yolları, Euroleague ile birlikte ‘’Euroleague For Life’’ programı kapsamında Türkiye
ve dünyanın çeşitli yerlerinde Kurumsal Sosyal Sorumluluk projeleri
de gerçekleştirecek.
Anlaşmayla birlikte ayrıca Türk
Hava Yolları, Avrupa’nın Euroleague’den sonraki ikinci büyük organizasyonu olan Euro Cup’ın da Global Sponsoru oldu.
Türk Hava Yolları isim hakkının
yanısıra başka tanıtım haklarına da
sahip olacak. Bu kapsamda; Euroleague logosu ile Türk Hava Yolları
T
sayfa 16
Hayat
Türk Hava Yolları ile Euroleague Basketball
arasında önemli bir stratejik işbirliği
logosundan oluşan yeni bir Euroleague logosunun oluşturulması, Euroleague oyuncularıyla reklam filmi
çekilmesi, dünya genelinde 197 ülkede yayınlanan Euroleague ve Euro Cup çatısı altında yıl içinde oynanacak toplam 350’ye yakın maç saha zemininde ve çeşitli reklam mecralarında Türk Hava Yolları logosunun yer alması bu haklardan bazılarıdır.
Euroleague Basketball CEO’su
Jordi Bertomeu, “Biz uzun zamandır, sadece ekonomik değeriyle değil bizimle gerçekten ortak olacak,
dünyada basketbolun gelişiminde
rol alacak doğru bir ortak bulmak
üzerine çalışıyorduk. Bu anlaşmayı
yapmaktan çok memnunuz ve Türk
Hava Yolları markasının Euroleague’e katacağı güç ile bütünleşmiş
bir ortaklık modeline ulaştık. Sadece
Euroleague Basketball isim sponsorluğu ile değil aynı zamanda oyun
sahası dışında bizim müşterek etkinliklerimize katkılarıyla da Türk Hava Yolları isim hakkının bu lig için
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
çok uygun olduğunu düşünüyoruz.”
dedi. “Bu anlaşma Euroleague Basketball’un kurumsal, ticari, reklam
ve sosyal alanlarda da gelişimine
imkan sağlayacaktır. Türk Hava
Yolları ve yönetimiyle tamamıyla
paylastığımız uluslararası vizyon ve
küreselleşme hedefi, bu anlaşmayı
basketbol sporu tarihinin en önemli
kilometre taşlarından biri yapmıştır.”
Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanı
Hamdi Topçu, “Futbol dünyasının
en önemli markalarından ikisi olan
Barcelona ve Manchester United
sponsorluğundan sonra basketbolda
Avrupanın en büyük ve dünyanın da
en saygın organizasyonlarından biri
olan Euroleague ile işbirliği yapmak
bizim için de önemli bir ayrıcalık
olacaktır. Euroleague isim sponsorluğu, markamızın global düzlemdeki gücünü perçinleyen stratejik bir
adım olmuştur. Markaya yapılan
tüm bu yatırımlar sonucunda, Turkish Airlines markasının cazibesi
dünya genelinde zirveye doğru emin
adımlarla daha hızlı ilerleyecektir.”
dedi.
Hamdi Topçu sözlerine şöyle devam etti: “Bu işbirliğininin bizim
için diğer bir önemi de; Türk Hava
Yolları’nın gelirleri içerisindeki en
büyük paya sahip olan Avrupa bölgesinde 70’in üzerinde noktaya uçuş
gerçekleştirmesi sebebiyle de bu
bölgedeki potansiyel müşterilerimiz
ile markamız arasında çok daha etkin bir iletişim kurmamıza sağlayacağı katkıdır.”
Anlaşma ile ilgili imza töreni ve
logo lansmanı Euroleague açılış maçından önce yapılacak.
Euroleague Hakkında:
Euroleague Avrupa’nın en önemli ve üst düzey basketbol ligidir. 13
Ülkeden 24 takımın katılımıyla oynanan maçlar her yıl Ekim ayında
başlamakta ve Mayıs ayında Final
Four Finalinin oynanmasıyla son
bulmaktadır. Bir sezonda 192 karsılaşma yapılmakta. Euroleague maçları 40’ı Avrupa ve 157’si Avrupa
dışı ulkelerde olmak uzere toplam
197 ülkede yayınlanıyor ve toplam
1500 saat canlı yayın yapılıyor. Euroleague maçlarını geçen sezon toplam 1 milyon 550 bin kişi salonlarda takip etti. Bu da maç başına ortalama 8.712 kişi anlamına geliyor.
Euroleague Final Four maçlarını 42
ülkeden 630 gazeteci takip edıyor
ve 90 ülkede gazete haberi olarak
yer alıyor. Eurolegue.net ayda 2 milyona yakın ziyaretçi tarafından takip edilmektedir. Euroleague’nin bir
alt ligi olan Euro Cup’a Avrupadaki
24 ülkeden 32 takım katılıyor ve yılda 152 maç yapılıyor.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
haber
Almanya Cumhurbaşkanı 3 Ekim’de
Entegrasyonu Temel Konu Yapacak
hristian Wulff 3
Ekim'de entegrasyonu temel konu yapa-
C
cak
“Focus Online” da yer
alan habere göre Cumhurbaşkanı Christian Wulff,
Berlin duvarının yıkılışının
yirminci yıldönümü ve Almanya Birlik Günü olan 3
Ekim’de yapacağı konuşmada göç ve entegrasyonu öne
çıkaracak. Wulff’un özellikle göçmen ailelerden gelen
çocukların eğitimine eğileceği belirtiliyor.
Aşağı Saksonya Eyaleti
eski Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanı Christian
Wulff, Federal Meclis ve Federal Konsey üyelerine yaptığı konuşmasında entegrasyon konusunu öne çıkarmış
ve şunları söylemişti: “Köken ve durumundan bağımsız olarak eğitimde fırsat
eşitliği bizde ne zaman doğal
bir durum halini alacak?
Burada yetişen çocukların
Almanca’yı iyi bilmeleri ne
zaman doğal olacak? Krause ya da Yılmaz soyadında
sahip olsun, herkes eşit fırsata sahip olmalı. Nereden
geldiği değil, nereye doğru
gittiği daha fazla sorulmalı.
Genç, yaşlı, doğu, batı, işçi,
işveren, göçmen, yerli, engelli, engelsiz arasında köp-
rü olmak istiyorum”.
Almanya’daki çeşitliliğin, “bazen yorucu, fakat
dünyayı farklı açılardan tanımak için güç, imkan ve düşüncenin kaynağı” olduğunu
belirten Wulff, örnek olarak
da kendisinin atadığı ve Almanya’nın ilk Türk kökenli
bakanı olan Aşağı Saksonya
Eyaleti’nin Sosyal ve Entegrasyon’dan Sorumlu Bakanı
Aygül Akgün’ü gösterdi.
Acil Durumlarda Manevi Destek Egitim Kursu
ıristiyan-İslam Toplumu, Protestan Kilisesi ve Müslüman
organizasyonlar ile işbirliği
içerisinde Müslüman olan
ve acil durumlarda manevi
destek hizmeti sunabilecek
gönüllülere temel eğitim
kursu düzenliyor.
Eğitim kursuna acil durumlarda fahri manevi destek hizmeti sunabilecek
H
Müslümanlar katılabilecekler. Yerel acil yardım ekibi
ile beraber çalışabilme sertifikasının alınmasını sağlayacak temel eğitim kursunda, Müslümanların dini hassasiyetleri özellikle dikkate
alınıyor. Başarılı katılımcıların sertifika alacakları
kursun sonunda, yerel acil
durum ekibinin yapılanması
konusunda bilgilendirme
gerçekleştirilecek.
Altı tam gün semineri
şeklinde yapılacak kurs,
Köln şehrinde Kasım 2010Şubat 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek. Katılımın
ücretsiz olduğu kurs hakkında detaylı bilgi ve katılım
başvurusu
için
www.christenundmuslime.de sayfasından bilgi alabilirisiniz.
AGiT Almanya’da
İslam Düşmanlığını
Masaya Yatırıyor
vrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
Federal Almanya’da İslam düşmanlığı ve antisemitizm konusunda rapor hazırlıyor. AGİT
tarafından görevlendirilen Rabbi Andrew Baker ve Elçi Adil Akhmetov dini ve diğer azınlıkların durumu
konusunda fikir sahibi olmak için Almanya’ya ziyarette bulundular.
Federal hükümetin yayımladığı kısa basın açıklamasında, görevlilerin hükümetin genel anlamda entegrasyon politikaları çalışmalarının yanı sıra Almanya’da yaşayan Müslümanların durumu ile ilgilendiği
belirtildi. Göç ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Böhmer ve Müsteşar Ole Schröder ile
gerçekleşen görüşmede ise kamuya ait okullarda İslam
din dersinin verilmesi ve İslam ilahiyatı bölümlerinin
kurulması konularının konuşulduğu bildirildi.
AGİT Görevlileri hükümet yetkililerinin yanı sıra
Berlin Entegrasyon ve Göç Sorumlusu Günter Piening
(Yeşiller) ile de görüştüler. “Irkçılık, antisemitizm ve
İslam düşmanlığı gibi ideolojiler neredeyse tüm Avrupa toplumlarında yükselişte” diyen Piening, ayrımcılığın Berlin’de de günlük olaylardan olduğunu kaydetti.
Irkçılık ve Müslümanların dışlanması tecrübesini Berlin’de çok kişinin yaşadığının altını çizen Piening, ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile yeterince mücadele edilmemesini eleştirdi.
A
KRM Müslümanların Ramazan Ayını Kutluyor
lmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM)
Sözcüsü Ali Kızılkaya Mübarek Ramazan ayı vesilesiyle bir tebrik mesajı yayınladı.
11 Ağustos günü mübarek Ramazan ayı başlıyor. Bu ayın Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını, iyilikler ve güzellikler getirmesini Cenab-ı
Hakk’tan niyaz ediyoruz.
A
Ramazan ayı Müslümanlar için
çok müstesna bir aydır. Oruç ayı
olan Ramazan, insanın Kur’an-ı
Kerim ile daha iç içe olduğu, Allah’a (cc) daha çok yakınlaşma, aile ve arkadaş çevresindeki ilişkilerini geliştirme fırsatı bulduğu bir
aydır. Kısaca Ramazan ayı kişiyi ve
tüm Müslüman toplumu kapsamaktadır. Umulur ki toplumumuz ve
tüm insanlık bu mübarek ayın bereketinden istifade eder.
İslam’ın beş ana sütunundan biri
olan oruç ibadetinin yanı sıra Ramazan ayının diğer bir özelliği kişisel ve toplum olarak Kur’an-ı Kerim’e yönelmektir. Kur’an-ı Kerim
Ramazan ayı içerisinde yer alan
Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmıştır. Bu Ramazan ayrıca kutsal kitabımızın indirilmeye başlanmasının 1400. yılını kutlamaktayız.
Bu yıldönümünü önümüzdeki 3
Ekim tarihinde organize edilecek
Açık Cami Günü’nü Kur’an-ı Kerim’e ithaf etmek için de bir vesile
olarak kabul ediyoruz. Camiler bu
mübarek ay içerisinde, cemaatle
birlikte ibadet etmek ve iftar yapmak üzere daha çok misafir ağırlıyor. Özellikle iftar davetleri geleneği, Müslüman toplum, yerel alanda
cami cemiyetleri ve ülke genelinde
ise İslami dini cemaatler tarafından
sürdürülüyor. Bu iftar kültürü sürdürülürken Peygamber Efendimizin
“En kötü yemek, zenginlerin davet
edilip, fakirlerin davet edilmediği
ziyafetteki yemektir” ifadeleri uyarınca özellikle ihtiyaç sahibi insanların unutulmaması gerekir. Bu,
mübarek Ramazan ayının sosyal
yönünü ortaya koymaktadır.
KRM Sözcüsü Ali Kızılkaya;
“KRM bünyesindeki dini cemaatler
adına bütün Müslümanların Ramazan ayını tebrik eder, bu mübarek
ayın kardeşliğimizi güçlendirmesini ve tüm insanlığa barış ve huzur
getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz
ederim” dedi.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 17
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Abdullah YILDIZ
Ömre Bedel Zaman:
Ramazan
Hakkı batıldan ayırıp
sorumluluklarımızın
çerçevesini apaçık
çizen hayat rehberimiz Kur’ân’la bütünleşeceğimiz; sadece
mide orucu değil, dil
orucu, göz orucu,
kalp orucu tutarak
bütün bir hayatı Ramazanlaştıracağımız;
kendimizle birlikte
tüm insanlığı da dirilteceğimiz bir Ramazan ayı diliyoruz.
rebrenitsa katliamının 15.
yıldönümünde Bosna’da yapılan programda, kimlikleri
belirlenen şehitlerin cenaze namazı
için salâ okuyan Boşnak müezzinin
ağzından şu cümleler dökülüyor:
“Accilû bi’s-salâti gable’l-fevt.
Accilû bi’t-tevbeti gable’l-mevt.
(Vakti geçivermeden önce namaza
acele ediniz! Ölüm gelivermeden
önce de tevbeye acele ediniz!)”
Ülkemizde nicedir unutulan bu
cenaze salâsının Bosna’da minarelerden okunuyor olması, insanı bir
başka duygulandırıyor. Sonra,
S
Konya yöresinde bu cenaze salâsının okunmakta olduğunu öğreniyoruz. Bu salâda, ilave olarak; “Küllü nefsin zâigatü’l mevt, sümme
ileynâ türce’ûn: Her nefis ölümü
tadacaktır, sonra Bize döndürüleceksiniz. (Ankebut 29/57)” “İnnâ
li’llâhi ve innâ ileyhi râci’ûn: Biz
Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz. (Bakara 2/156)” âyetleri de
okunuyor.
Ölüm gerçeğini ve Allah’a dönüp hesap vereceğimizi hatırlatan,
tevbe ve namazda acele etmeye çağıran bu âyetler ve güzel sözler,
ömrün ve vaktin paha biçilmez değerini de ihtar etmiyor mu?
“Üç Günlük” Dünyada
Seraba Aldanmamak İçin…
İbnu’l-Kayyım’ın dediği gibi;
“Vakit su gibi geçip gidiyor. Kimin
vakti Allah için ve Allah ile ise, o
bu vaktini ömür olarak kabul edebilir. Böyle olmayan ise gerçekte o
vakti yaşamış sayılmaz.”
Rabbimizin bizlere ikram ettiği
şu sınırlı ömrün ve su gibi akıp giden vaktin farkında mıyız? Hasanı Basri’nin; “Dün ecel, bugün
amel, yarın emel” şeklinde özetlediği fani ömrün. Ona göre, “üç
gün”den ibarettir dünya hayatı:
“Dün, yarın ve bugün. Dünkü gün
elinden içindekilerle birlikte geçmiştir. Yarın ise, belki de erişemezsin. Sen, elindeki sermayen olan
bugünü iyi değerlendirmeye
bak.”1
Allah için yaşanmayan vakitleri
ömür’den saymayan ulemamız,
ömrü bir güne indirip, onu da amel
ile değerli kılmayı önererek ne harika bir yol haritası çiziyorlar bizlere:
Gün bugündür. Bugünü Allah
için ve Allah ile yaşa. Allah’ın kitabında okuduklarını bugün uygula!
Bugünü fırsat bilmeyip, her şeyi
yarına erteleyenler, bütün ömürlerini seraba harcayabilirler.
Kur’ân-ı Mübin, heva-heves uğruna sarfedilen amellerle boşa geçmiş ömürleri bir seraba benzetir:
“…Onların amelleri ıssız bir
çöldeki serap gibidir. Susamış
kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde ise hiçbir şey bulamaz…”
(Nûr 24/39)
Ömrünü seraba harcayıp, hayatı
hep yanılsamalar, yanlışlar ve inkârlarla geçen insanların, nihayet
Allah’a hesap verecekleri ve bütün
yaptıklarının hesabını eksiksiz görecekleri ikaz edilir, aynı âyette.
Kitâb-ı Kerim, onların hesap
gününde yaşayacakları geri dönülmez hasreti/pişmanlığı dillendirir:
“Keşke benim için dönüş imkanı olsa da (iyi/güzel davranan)
muhsinlerden olsam.” (Zümer
39/58)
İşte o geri dönüşü olmayan
gün, pişmanlık duymak için artık
çok geçtir!..
Pişmanlığı bu dünyada yakalayamayan ve tevbe etme erdemliliğini gösterip hayatına çeki düzen
vermeyi başaramayanlara çok merhametli Rabbimizin hitabı ise şöyledir:
“Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin
yardımcısı olmaz.” (Fatır 35/37)
[email protected]
Evet. Allah (azze ve cell) bizlere, öğüt alıp iyi ve güzel amellerde
bulunarak azaba uğramaktan kurtulmayı hak edeceğimiz kadar
uzun ve yeterli bir ömür verdi. Bu
sebeple, ibadetleri de vakitli kıldı.
İbn Atâullah el-İskenderî, der
ki: Allah “ibadetleri belli vakitlerle sınırladı ki, ‘sonra yaparım’ düşüncesi seni onları yerine getirmekten alıkoymasın. Her birine geniş vakit bıraktı ki, tercih payın
kalsın.”2 Yine o; “Kulluk görevlerini ileride bulunacak boş bir zamana ertelemek nefsin ahmaklığındandır” der.3
Kur’ân’la Anlam
Kazanan Ânlar
İslâm’da ibadetler vakitlidir.
Oruç Ramazan’da bir ay tutulur;
varlıklı olanlara farz olan zekat yılda bir kez verilir; imkan ve yol bulabilen müminlere farz olan hac
ömürde bir kez yapılır; varlıklı
olanlara vacip olan kurban yılda
bir Kurban Bayramı günü kesilir...
Namaz ise günde beş vakittir. Müminlerin ömür boyu her ân Rabb
Teala iletişim kurmaları, tevhîd
inancını ve kulluk bilincini diri tutmaları için, yılda bir, ayda bir, haftada bir, günde bir değil, bir ömür
boyu her gün beş kez huzura çıkmaları şarttır.
Ne ki, ülkemizde oruca, kurbana, Bayram namazına, Cuma namazına gösterilen rağbet, beş vakit
namaza gösterilmiyor. Meryem
suresinin 59. âyetinde tanımlandığı
üzere, “namazlarını zâyî eden” ve
bu sebeple “tutkuları peşinde sürüklenen” bir toplum manzarası
arz ediyoruz, adeta.
Ama Ramazan ayı gelince, bu
manzara büyük oranda değişiyor,
elhamdülillah.
Ramazan iklimi; sırf Allah için
tutulan orucu, sahuru, iftarı, huşû
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 19
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dolu namazları, teravihleri, diriltici
Kur’an tilavetleri, arındırıcı infak
yarışı, yürekten dua ve niyazları ile
insanımıza yeniden hayat veriyor.
Bu mübarek ayda manevi duyguları güçlenen, tuttukları oruçla
açlığı ve aç insanların sıkıntısını
kendi nefislerinde tecrübe ederek
kalpleri yumuşayan halkımız, fert
fert veya çeşitli hayır kurumları
aracılığıyla yoksul kardeşlerinin
imdadına koşuyor. Haramlardan
kaçınarak, namazlarına daha bir
özen göstererek, teravihlere koşarak, camileri doldurarak, Kur’ân
okuyarak adeta yeniden diriliyor.
“…Bir bakıyorsun yeryüzü
kupkuru; ama ona su(yağmur) indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun)
canlanıp kabarmış ve her türden
güzel ekinler ortaya koymuş.”
(Hacc 22/5; bak: Zümer 39/21-23)
Toprağı canlandıran yağmur misali, insanlığın çorak gönüllerini
yeşertmek üzere bu ayda indirilen
Kur’ân-ı Kerim, üzerine ölü toprağı serpilmişçesine bomboş bir hayat yaşayan insanımız için de tek
diriliş kaynağıdır. Bu kutlu ayda,
Kur’ân’ın hayat veren çağrısı ile
buluşup insanımızı da buluşturarak, zihinlerin arınmasına, gönül-
lerin inşirahına, kalplerin bahar yaşamasına vesile olmak asıl işimiz
olmalı.
“Kur’ân bir yol gösterici (hüdâ), bu hidayetin apaçık delilleri
(beyyinât) ve doğruyu yanlıştan
ayırt edici bir ölçü (furkân) olarak
insanlığa bu Ramazan ayında indirilmiştir.” (Bakara 2/185)
Kur’ân ‘hüdâ’dır; yollar ve izler anaforunda nereye gideceğini
bilemeyen insanı Sırât-ı Müstakim’e yönlendiren, Allah’a giden
dosdoğru yolun işaret taşlarını gösteren, inkâr, şirk, haram ve günah
çölünün ortasında bir çıkış yolu,
bir kurtuluş yolu arayanlara kılavuzluk ve rehberlik yapan bir kitaptır.
Kur’ân ‘beyyinât’tır; bu hidayetin yol ve yordamını, yöntemini,
metodolojisini apaçık ortaya koyan: Allah’a karşı görevlerimizin
neler olduğunu, kendi nefsimize ve
diğer insanlara karşı, eşyaya karşı
görev ve sorumluluklarımızın neler
olduğunu açıkça bildiren beyyineler, deliller, açıklamalardır.
Kur’ân ‘furkân’dır; hakk’ı bâtıl’dan, iman’ı küfür’den, nûr’u zulumât’tan, tevhîd’i şirk’ten, rüşd’ü
ğayy’dan, ma’rûf’u münker’den,
doğru’yu yanlış’tan, hasene’yi seyyie’den, helâl’i haram’dan, takvâ’yı fücûr’dan, iyilik’i kötülük’ten, hayr’ı şerr’den... ayırt edici şaşmaz ölçüler, kıstaslar sunan
ilahi kitaptır.
Ramazan ayı, Kur’ân o ayda indiği için mübarektir, şereflidir; bu
yüzden “Şehrullah”tır; “Allah’ın
ayı”dır; “Kur’ân ayı”dır. Kadir
Gecesi de, Kur’ân o gece indiği
için bin aydan daha hayırlıdır
(Kadr: 97/3).
Ve elbette, üzerimize farz olan
orucu, sırf Allah rızası için tuttuğumuz aydır, Ramazan ayı:
“Sizden kim o aya erişirse, hemen orucunu tutsun.” (Bakara
2/185)
O kutlu aya erişip erişememek
var; bu yıla erişip bir sonraki yıla
erişememek var. Ölüm var…
Ve dün geçti gitti; yarın ise belli
değil. Gün bugündür. Hayırlı ameller için dem bu demdir.
Bu âna, bu zamana, bu Ramazan’a kadar Kur’ân’sız, Furkân’sız
geçmişse ömürler, işte altın fırsat!
İşte ömürden sayılacak; her günü, her gecesi, her ânı değerlendirilecek mübarek zaman dilimleri!
Hayat
İşte, “geri dönüşü olmayan” hesap gününde pişman olmamak için,
tevbe edip öğüt alma günleri!
Orucun önceki ümmetlere farz
kılındığı gibi bize de farz kılındığını belirten Bakara/183. âyette; bu
ibadetin amacı “takvâ” olarak açıklanır: “Umulur ki ittika edersiniz.”
Takvâ/ittikâ: nefsi her tür günah ve isyandan, bozulma ve sapmadan korumak; dünya ve ahirette
bizi felakete sürükleyecek bütün
kötülüklerden korkup sakınmak ve
kaçınmaktır. Takvâ; aynı zamanda
Allah’a karşı (ve tabi ki kendimize,
insanlara ve çevreye karşı) sorumluluklarının bilincine ermektir.
Hakkı batıldan ayırıp sorumluluklarımızın çerçevesini apaçık çizen hayat rehberimiz Kur’ân’la bütünleşeceğimiz; sadece mide orucu
değil, dil orucu, göz orucu, kalp
orucu tutarak bütün bir hayatı Ramazanlaştıracağımız; kendimizle
birlikte tüm insanlığı da dirilteceğimiz bir Ramazan ayı diliyoruz.
1- Ibn Ataullah el-Iskenderi, Hikem-i Ataiye, cev: Prof. Dr. Abdulaziz
Hatip, Nesil Yay., 2008, Ist, s. 262-263
2- A.g.e., s.194.
3- A.g.e., s.43.
Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Ali
Dere’nin Ramazan Ayı Mesajı
aman dilimlerini birbirinden
farklı kılan, onlarda yaşananlar ve onların geriye bıraktığı
kalıcı etkilerdir. Ramazan ayı İslam’ın ilk yıllarında barındırdığı, insanlık tarihi için dönüm noktası niteliğindeki olaylarla, bilahare asırlar
boyu Müslüman toplumlarda üstlendiği rol, bıraktığı tesirle, zaman ve
dönem olarak farklılaşan bir özelliğe,
bir öneme sahiptir. Ramazan ayı, ayların seçkini, zamanların en bereketlisi, müslüman toplumların birliktelik, kardeşlik, zengin-fakir, kadın-erkek herkesin Yüce Yaratıcımız önünde eşit olduğu idrakini yenilediği,
müslüman birey olarak sabrı, itidali,
Z
sayfa 20
manevi derinlik ve tefekkürü artırdığı
bir mevsim olmuştur. Bu mevsim,
var olanın farkına varma, eksikleri
tamamlama, kararlılıkları pekiştirme,
daha iyiye ve güzele dönüşümün kararını alma, kamil bir insan olma yolunda atılan adımları sıklaştışma ve
her şeyden önce Rabbimiz’e kul olma coşkusunu gönüllerde hissetme
zamanıdır. Bu mevsim, insanın gözünü ve gönlünü, dünyanın madde kaygısı ve maddileşen bakış açısından,
yeniden maneviyata, madde üstüne,
kalıcı olana, sade ama değerli, basit
ama tutarlı makul olan ilkelere, değerlere ve anlamlara açma zamanıdır.
Yaz sonunda yağan yağmurun
yerdeki tozları temizlediği gibi, müminlerin günahlarını ve kalplerini temizleyen, güneşin sıcaklığının şiddetinden taşların iyice ısınıp kızarması
gibi oruçlunun da sırf Allah rızası
için katlandığı açlık ve susuzluktan
hararetlenmesi neticesinde günahlarından arınması anlamına gelen, Peygamber Efendimizin veciz ifadeleri
ile “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem azabından kurtuluş
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
olan” (İbn Huzeyme, Sahîh, III, 191)
Ramazan ayında 1400 sene önce inzal olmaya başlayan hidayet rehberimiz Kur’an’ın lafız ve anlamıyla yeniden ve daha yoğun bütünleşmek;
sadece açlık ve susuzlukla değil, bilakis bütün organ, algı ve düşüncelerimizle oruç tutmak; bu ayın tacı Kadir gecesini ihya etmek bizlerin kaçırmayacağı fırsat olmalıdır. Bu duygular içerisinde bu seneki Ramazan
ayına 10 Ağustos Salı gecesi kılacağımız teravih namazının ardından, 11
Ağustos Çarşamba günü tutacağımız
oruç ile birlikte başlamış olacağız.
Hepimize mübarek olsun!
Müslüman birey ve toplumun
uzlete çekilmeden ibadet ve maneviyatta yoğunlaştığı sosyal duyarlılık
ve sorumluluklarını bir kez daha hatırlayarak, toplumun her katmanıyla
bütünleştiği bu ay, aynı zamanda yüce dinimiz İslam’ın din ve cinsiyet
farkı gözetmeden, insanlık ailesinin
bütün bireylerine karşı duyduğu ve
koruduğu insanlık onuru, insana saygı ve farklılıklarla birlikte yaşamaya
dair esşiz ilkelerini bir kez daha gös-
termenin fırsatıdır. Bu tasavvurla idrak edilen bir Ramazan ayı bütün bir
insanlığın, tanışması, kaynaşması ve
anlaşmasına vesile olacaktır. Biz Avrupa’da yaşayan, geleneğinde Avrupa’nın ahlaki ve insani değerlerinin
daha inceltilmiş bir felsefesi ve pratiğine sahip Müslümanlar, bu vesileden yararlanmada, Islam’ın böylesi
bir tutum ve yaklaşımını sergileyebilmede daha fazla imkan ve şansa
sahibiz. Bu yönüyle Ramazan ayı,
sadece Müslümanlar arasındaki ilişki
ve duyarlılıkların değil, aynı zamanda hangi dil ve dinden olursa olsun,
komşu ve çevremizle ilişkilerimizi
yoğunlaştırmanın, karşılıklı saygı ve
anlayışı geliştirmemizin bir imkanı
olarak değerlendirilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, öncelikle Almanya’da yaşayan bütün
müslüman kardeşlerimin mübarek
Ramazan ayını tebrik eder, bu kutlu
ayın, yapılan duaların kabulüne, İslam aleminin dirlik ve beraberliğine,
bütün insanlığın huzur ve barışına
vesile olmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederim.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Selma ÖZTÜRK
Vorurteile - wie entstehen
sie und wo rühren sie her?
Vorurteil ist ein
vorgefaßtes und
meist negatives
Urteil über Menschen oder Gruppen; es ist rigide
(=starr), konstant,
gefühlsmäßig unterbaut und nicht
mit der Wirklichkeit übereinstimmend. Es beruht
auf fehlerhafte Verallgemeinerungen.
n der Sozialpsychologie gibt es
den Bereich der sozialen Wahrnehmung. Hierbei stellt sich zunächst die Frage, ob und in wie
fern die soziale Wahrnehmung des
Menschen Lieferant der Wahrheit
ist. Es geht also um die konkrete
Frage, was der Mensch in seinem
sozialen Umfeld wahrnimmt, wie
er diese Wahrnehmung innerlich
I
verarbeitet und welche Schlussfolgerungen er aus dem Ganzen zieht.
Die Wahrnehmung des Menschen ist selektiv (auswählend)
und hängt von seinen augenblicklichen Bedürfnissen ab. Geht z.B. jemand, der Durst hat in ein Geschäft, wird er zuerst die Getränke
wahrnehmen, anstatt das Brot.
Denn sein augenblickliches Bedürfnis ist sein Durst und nicht sein
Hunger. Ebenso kann das, was der
Mensch wahrnimmt von seinem
Erfahrungshindergrund und von
seinem Beruf abhängen. Ein Maler
oder Künstler wird zunächst den
Pinsel oder die Farbe in dem Geschäftsfach sehen, anstatt die Schere oder den Locher. Zu berücksichtigen ist bei der sozialen Wahrnehmung auch, dass das Umfeld die
Wahrnehmung eines Menschen fälschen und manipulieren kann. Die
Eindrücke, die der Mensch von seiner Umwelt erfährt, sind nicht objektiv, sondern eine aktive Selektion, die von vielen Umständen wie
z.B. die individuelle Bedürfnisse
und kulturelle Vorstellung abhängt.
Dass es bei der generellen Wahrnehmung des Menschen zu Verzerrungen und (optischen) Täuschungen kommen kann, lässt sich am
besten mit der berühmten Müller –
Lyersche – Täuschung erklären.
(Zwei gleichlange Strecken wirken
durch zusätzliche Striche unterschiedlich lang. Oder zwei gleichgroße Figuren erscheinen durch
Kontrast unterschiedlich groß. Obwohl es sich um die gleiche Länge
und um die gleiche Größe handelt)
Wahrnehmung ist eine Grundfunktion der menschlichen Existenz. Nach Heil wird die Wahrnehmung folgendermaßen definiert: Wahrnehmen heißt, Informationen aus Umwelt- und Körperreizen gewinnen, die zu einem –
meist unbewussten – Auffassen
und Erkennen von Gegenständen
und Vorgängen führen und sie in
das Bild der Welt des Menschen
einordnen. Soziale Wahrnehmung ist die Bezeichnung für die
Eigenarten des Wahrnehmens sozialer Gegebenheiten, Mitmenschen oder Gruppen. Die Personenwahrnehmung ist ein Spezialgebiet der sozialen Wahrnehmung
und ist die Art und Weise, wie sich
Eindrücke, Gefühle und Meinungen über die Mitmenschen bilden.
Als weiteren Schritt bei der sozialen Wahrnehmung erfolgt die
Verarbeitung des Wahrgenommenen. Die wahrgenommene Information (z.B. über eine Person, die
man beurteilen soll) geht bei einer
Art Schaltstelle im menschlichen
Gehirn ein und wird so verarbeitet,
dass man durch Erfassen, Erkennen und Identifizieren zu einem
Urteil über die betreffende Person
kommt. Diese Schaltstelle wird
„kognitives Verarbeitungszentrum“ genannt. Kognitiv, also die
Erkenntnis betreffend. Durch das
Eingehen der verschiedenen Informationen, die möglicherweise auch
widersprüchlich sein können, bildet sich zum Schluss ein bestimmter Gesamteindruck, wobei der erste Eindruck ein besonderes Gewicht hat. Über das Entstehen des
Gesamteindruck, gibt es verschiedene Meinungen: Nach einer Mei-
[email protected]
nung entsteht der Gesamteindruck
durch Summieren der gesamten
Informationen, die man von der
Person hat. Nach einer anderen Ansicht ist er die Bildung eines
Durchschnittes aller gesammelten
Informationen. Die Gestaltungspsychologie geht bei der Entstehung des Gesamteindrucks einen
Schritt weiter und weist auf die Bedeutung des Ganzen hin. Der Vertreter der Gestaltpsychologie Asch
vertritt die Ansicht, dass neben
dem Summieren der Informationen
und der Bildung des Durchschnittes, die Merkmale einer Person ein
„komplexes Konfigurationsmuster“ darstellen. Komplex, also
vielschichtig und zusammenhängend. Mit Konfiguration meint er
die Anordnung und wechselseitige
Beziehung verschiedener Einzelheiten in einem zusammenhängenden Sachverhalt.
Bei der Personenwahrnehmung
sind die Vorinformationen ebenso
gewichtig. Sie können das Urteil
über eine Person im Vorfeld beeinflussen. Ein bekanntes Experiment
von Kelley zeigt, dass Studenten
mit der Vorinformation „warmherzig“ über einen Gastlektor, ihn als
beliebt und humorvoll bewerten.
Studenten mit der Vorinformation
„kühl“ über denselben Gastlektor
billigten ihm hingegen diese Eigenschaft zu. D.h. sie sind bei ihrer
Beurteilung geprägt von der Vorinformation, die sie im Vorfeld über
die Person erhalten haben, ohne
diese Person zu kennen oder vorher gesehen zu haben.
Die Schlussfolgerung aus dem
Ganzen ist, dass auch wenn man
wenig Informationen über eine
Person hat, man zu einer recht abgerundeten Meinung über ihn
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
kommt und regelmäßig glaubt, ein
Urteil über ihn bilden zu können.
Das geschieht durch Folgerungsprozesse. In das Werturteil gehen
nicht nur die Eindrücke des Wahrnehmungsobjektes ein, sondern
auch soziale Werte und persönliche
Bewertungstendenzen. Dazu gibt
es drei Folgerungsprozesse:
1. Die zeitliche Ausdehnung
(Erweiterung)
Von einem momentanen, kurzfristig wahrgenommenen Verhaltensmerkmal schließt man auf ein
beständiges Verhaltensmerkmal.
Sieht man das unordentliche Zimmer einer Person, geht man davon
aus, dass diese unordentlich ist.
2. Der Analogieschluss
Von einem einzigen Merkmal
schließt man generalisierend, verallgemeinert auf die Persönlichkeit
bzw. auf ein wesentliches Persönlichkeitsmerkmal. Sieht man einen
Menschen weinen, schreibt man
ihm die Eigenschaft „sensibel“ zu.
3. Die Übertragung
Man ordnet einem Fremden aufgrund von Äußerlichkeiten die
gleichen Persönlichkeitszüge zu
wie einer bereits bekannten Person.
Neben den Schlussfolgerungen
gibt es auch die Kategorisierung,
also das Einordnen in eine Kategorie, eine Klasse, Gruppe oder Gattung. Jemand wird zunächst in eine
bestimmte Kategorie zugeordnet,
ie Wirtschaft ruft nach
ausländischen Fachkräften (wir berichteten). Dabei sind viele gut ausgebildete
Fachleute längst im Land und arbeit oft als Niedriglöhner oder beziehen Arbeitslosengeld II, weil
ihre im Ausland erworbenen
Abschlüsse nicht anerkannt werden.
Das Bildungsministerium arbeitet zwar an der leichteren Anerkennung ausländischer Berufsund Studienabschlüsse. Ein entsprechendes Gesetzesverfahren hat
allerdings noch nicht begonnen.
Erst nach der Sommerpause will
das Ministerium einen Gesetzentwurf vorlegen. Denn laut „FocusOnline“ hätten die Länder noch
nicht zugestimmt. Für Bettina Englmann von den Augsburger Integrationsprojekten „Tür an Tür“
ist gerade dieser Flickenteppich
D
sayfa 22
anschließend werden ihm alle
Merkmale dieser Kategorie zugeschrieben. So entstehen Stereotypen, Diskriminierungen und Vorurteile. Letzteres wird folgendermaßen definiert: Vorurteil ist ein vorgefaßtes und meist negatives Urteil
über Menschen oder Gruppen; es
ist rigide (=starr), konstant, gefühlsmäßig unterbaut und nicht mit
der Wirklichkeit übereinstimmend.
Es beruht auf fehlerhafte Verallgemeinerungen. Allport formuliert
folgende Definition: Vorurteil ist
eine ablehnende, feindselige Haltung gegen eine Person, die zu einer Gruppe gehört, einfach deswegen, weil sie zu dieser Gruppe gehört und deshalb dieselben zu beanstanden Eigenschaften haben
soll, die man dieser Gruppe zuschreibt. Folglich ist der Begriff
Vorurteil auf negative Bewertungen beschränkt. Es ist meist mit
heftigen negativen Gefühlen gekoppelt.
Die Entstehung von Vorurteilen
kann folgende Gründe haben: Die
Ablehnung von Fremdem beruht
auf der tief im Menschen verwurzelten Unsicherheit und Furcht gegenüber Unbekanntem und Fremdem. Sobald man mit einer Sache
konfrontiert wird oder auch nur einer Person begegnet, die einem
fremd ist und die man nicht versteht, sucht man den Grund und die
Ursache in dem anderen, der einem
unverständlich, abweichend und
anormal erscheint.
Bei der Entstehung von Vorurteilen spielt das Sozialsystem
ebenfalls eine entscheidende Rolle.
Unterschiedliche Positionen im
Sozialsystem und verschiedene
Wertsysteme lassen Vorurteile entstehen und halten sie zudem noch
aufrecht.
Ein weiterer Aspekt, der bei der
Entstehung von Vorurteilen bzw.
der Diskriminierung Bedeutung
hat, ist die Frustration. Denn wenn
der Status einer Person, also ihre
Stellung in der Gesellschaft bedroht scheint, kann dies an die Toleranzgrenze für Frustration gehen.
Man sucht nach Sündenböcken,
um sich abzureagieren. Als Sündenböcke bieten sich dann meist
schwache Gruppen oder Minderheiten an. Man schreibt seinem
Opfer verwerfliche Eigenschaften
zu und kann ihn somit skrupellos
und ohne schlechtes Gewissen angreifen. Frustration kann also zu
Aggression gegen Minderheiten
führen, denen die Bedrohung des
eigenen Status unterstellt wird.
Abschließend ist kurz auf die
Diskriminierung einzugehen. Diskriminierung ist das Herabwürdigen oder Herabsetzen (eines Menschen). In diesem Zusammenhang
ist sie die Umsetzung des durch
Gedanken und Gefühle gekennzeichneten Vorurteils ins Handeln.
Hayat
Ein Beispiel dazu ist: Allgemeine
Ausländerfeindlichkeit ist ein Vorurteil. Also ein Gedanke oder ein
Gefühl. Die Weigerung, einem ausländischen Ehepaar eine Wohnung
zu vermieten, ist Diskriminierung.
Also die Umsetzung des Vorherigen.
Vorurteile und ihre Entstehung
sind somit menschliche Phänomene. Vorurteile hat jeder Mensch.
Meist schon bedingt durch den ersten Eindruck entsteht ein Vorurteil
als eine Art innerer Verarbeitungsprozess im Menschen. Solange das
Vorurteil nur vorläufig und behebbar ist und durch Umsetzung nicht
zu Diskriminierung führt, ist sie
weniger gefährlich und kontrollierbar. Deshalb sollte man versuchen,
eine Situation oder Person zunächst zu beurteilen, anstatt zuvor
zu vorurteilen und dadurch Menschen eventuell zu Unrecht zu verurteilen.
Allport G. W.
Die Natur des Vorurteils, 1971
Drever J. & Fröhlich W. D.
Wörterbuch zur Psychologie,
1970
Graumann C. F.
Handbuch der Psychologie,
Band 7 Sozialpsychologie, 1972
Nawratil G. & Rabaioli – Fischer B.
Sozialpsychologie, 2004
Anerkennung ausländischer Abschlüsse:
Bayern fordert Lösung auf Bundesebene
oft ein gravierendes Problem. Sie
bemängelt, dass es in Deutschland
je nach Bundesland sechzehn unterschiedliche Anerkennungssysteme für ausländische Abschlüsse
gibt. Außerdem unterschieden
sich die Verfahren auch je nach
Berufsstand und Migrantengruppe. Das aktuelle System sei „weder effizient noch transparent
noch konsistent“, sagte sie bei der
öffentlichen Anhörung des Ausschusses für Bildung und Forschung.
Bayerns Arbeitsstaatssekretär
Markus Sackmann (CSU) forderte
deshalb eine dringende Lösung
auf Bundesebene, „mit der wir
Migranten besser in unseren ersten Arbeitsmarkt integrieren kön-
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
nen.“ Alles andere sei nicht mehr
zeitgemäß und werde dem modernen Arbeitsmarkt nicht gerecht.
„Die Anerkennung ausländischer
Bildungsabschlüsse ist unbefriedigend geregelt und in vielen Fällen sind keine Anerkennungen
möglich. Daher soll auf Bundesebene ein gesetzlicher Anspruch
auf ein Anerkennungsverfahren
eingeführt werden“, erklärte Sackmann am Dienstag in München.
Dr. Helge Braun (CDU), parlamentarischer Staatssekretär im
Bundesbildungsministerium,
sprach sich ebenso für einen
Rechtsanspruch auf ein Anerkennungsverfahren aus. Ausländische
Inhaber beruflicher oder akademischer Qualifikationen sollten
auch einen Anspruch darauf haben, dass ihr Anerkennungsverfahren innerhalb eines bestimmten
Zeitraumes - geplant seien sechs
Monate - beendet wird, sagte Braun. Die Bundesregierung wolle
deren Durchführung aber nicht an
sich ziehen, sondern vorhandene
Kapazitäten bei Ländern und Berufskammern nutzen.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ramazan
Bayramını
Şeker Tadında
Yaşamak
Güner Baş . [email protected]
konomik standartlar
açısından iyi yaşamakta olan bizler elimizdeki imkanları yardımlaşma, dayanışma, paylaşma
gibi duyguları canlı tutmak
için kullanmamız gerekirken, nefsimizin ve dünyevi
isteklerimizin esiri olmaktayız. Dinimiz hayırda birbirimizle yarışmamızı tavsiye
ederken bizler bencillik ve
cimrilik gibi duyguları beslemekte ve yaşatmaktayız.
İnsanlığı sömürmek isteyen
çağdaş firavunlar ve nemrutlar da Adem oğullarının bu
zaaf noktalarını kullanmaktadırlar. Bu anlamda en büyük yardımcıları olan medya organları sürekli olarak
insanlığa ‘daha çok kazan,
daha çok biriktir, daha rahat
yaşa ve geleceğini güvence
altına al’ düşüncesini aşılamakta, mal yığma ve cimrilik duygusunu kalıcı hale
getirmektedirler.
ALLAH’a karşı büyüklenen yeryüzünün bu tek gözlü canavarları, Müslümanları da kendi saflarına katarak
sadece arzu ve istekleri için
E
sayfa 24
yaşayan bir dünya toplumu
oluşturmak istemektedirler.
Zaman zaman da olsa sızlayan vicdanlarımızı rahatlatmak için ‘hiç ölmeyecekmiş
gibi dünya için çalışmalı’
söylemini kullanarak, yardımlaşma ve paylaşma duygularını yok etmek istemektedirler.
ALLAH çocuklarımızı
bu insi şeytanların fikirlerinden muhafaza eylesin.
Peygamber Efendimiz
(s.a.v) ‘yarım hurma ile de
yardım ederek de olsa kendinizi cehennem ateşinden
koruyunuz. Veren el, alan
elden üstündür,’ gibi sözleriyle Müslümanları infak etmeye özendirmektedir. Bu
duygularla dünya için çalışmalı ve kazandıklarımızı
ALLAH rızası için paylaşmalıyız.
Çocuklarımızı bu tehlikeli gidişattan koruyarak sorumluluk duygusu ile yetiştirmenin yolu, onların zihinlerine ve vicdanlarına iyilik
yapmak, yardımlaşma ve
paylaşma tohumlarını serpmekten geçer.
Gelin! 2010 yılı Ramazan, Kurban Bayramlarını bir fırsat, bir
başlangıç yapalım.
Gelin! Bayramlarda
topladıkları harçlıkları
ile bu masum körpelere
dünyanın diğer coğrafyalarında bir bidon su
için 10 Km. yürümek
zorunda olan çocuklara
yardım edilmesi gerektiğini, Alemlerin Rabbi
olan ALLAH’ın bir emri olduğunu öğretelim,
yaşatalım.
Gelin! Hayırda Hz.
Ebu Bekir, Hz. Ömer gibi yarışan nesiller yetiştirelim.
Gelin! İnsanlığı bu
maddeci anlayışla zehirleyenlere, panzehirin şeker, kaymak ve bal tadında bizde olduğunu
gösterelim.
Gelin! ALLAH rızası
için gelin!
Ya Rabbi! Ölüm bizi uyandırmadan, sen
bizi uyandır!
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
Hayat
HAC DÜNYASI
elki ömürde birkez gidebileceğimiz Mescid-i Nebevi`de oldukça fazla kalmak bizim için birinci öncelik
olmalı. Kaza ve nafile namazlarla Kur`an okuyarak
ve tefekkür ederek mümkün mertebe otellerden ve alış veriş
yerlerinden daha ziyade Mescidde olmak bizler için kazanç
olacaktır.
HAC DÜNYASI olarak zamanınızı alış verişlerde harcamadan sevdiklerinize hediye konusunda kafa yormamanız ve
ibadetlerinize daha çok zaman ayırmanız için gayemiz size
yardımcı olmaktır.
Mekke`de KABE merkezli bir ziyaret vardır. Ve en güzel
zaman Kabe`de geçirilen zamandır. Orada yapılan ibadetler
başka yerde yapılan 100.000 ibadetten eftaldir. İhram haricinde en çok tavsiye edilen ise tavaftır. En zor zamanda bile bir tavaf en fazla 1 saat sürmektedir.
Ancak alış veriş için bir pasaja girmek maalesef saatler
alabilmekte ve asıl gaye olan ibadetlere yoğunluk
sağlanamamaktadır.
HAC DÜNYASI; Hacca gidiş gayesi olan ibadetlere
yoğunluk sağlaması noktasında yardımcı olmayı amaç
edinmiştir.
Alınan malların fiyatları, kalitesi ve geri iade olasılığı
olmadığı için çoğu zaman dönüşten sonra pişmanlık
duyuluyor.
HAC DÜNYASI bu tür pişmanlığın oluşmaması için
UYGUN FİYAT, YÜKSEK KALİTE ve HATALI
MALLARIN iadesi konusunda Hacılarımıza garanti
veriyor.
Dönüş yolunda hacımız saatlerce bavul hazırlamak
mecburiyetinde kalıyor. Aynı zamanda yük hakkı olan 30
kiloyu da çoğu zaman geçtiğinde havaalanında tatsızlıklar
çıkmaktadır. Havaalanında fazla yük geri çevriliyor,
yüklerde kaybolma ihtimali baş gösteriyor ve dönüş yolunda maalesef çok stresli bir ortamdan dolayı bazan hacda
aldığımız güzellikler bir anda sinir ve asabilikten dolayı
kaybolabilmektedir.
B
Ürünlerimiz
Hac Hediyelik Setleri
Zengin Seccade Çeşitleri
Takke ve Tesbih Çeşitleri
Esans Çeşitleri ve İhramlar
Yüzük, Tülbent ve Şal Çeşitleri
Zemzem Takımları
Feraceler
Sürme, Kına…
Kısaca her türlü hac hediyelik ve malzemesi
BONNER STR.40 . 65428 RÜSSELSHEIM
Tel: 06142-41414 . www.hacdünyasi.de
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 25
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hoşgeldin Kültürü Bizde Yok
abancı vasıflı işçi göçü
tartışması federal hükümeti ikiye böldü.
FDP’den yabancı vasıflı işçi
göçü sesleri yükselirken, Birlik partileri buna karşı çıkıyor.
CSU Başkanı Horst Seehofer
ise “Sosyal sistemimiz nedeniyle, Almanya’nın tüm dünyanın sosyal güvenlik kurumu
haline gelmesine karşıyız”
sözleri ile tartışmaya katıldı.
Federal Almanya Ekonomi
Bakanı Rainer Brüderle geçtiğimiz günlerde (FDP) yabancı
vasıflı işçileri Almanya’ya getirebilmek için bir tür teşvik
primi verilmesi teklifinde bulunmuştu. Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Silvina Koch-Mehrin (FDP) de teşvik primi dışında şirketlerin
başka imkanlar sunması teklifinde bulundu.
Koch-Mehrin “Hamburger-Abendblatt”a yaptığı açıklamada özellikle kamu idaresinde yabancı oranında artış
olmasını isterken, “Kamu idaresinde yabancılar için kontenjan ayrılması vasıflı işçile-
Y
sayfa 26
rin Almanya’ya gelmesine
katkı sağlar” şeklinde konuştu. Almanya’nın vasıflı yabancı işçi ihtiyacı olan bir ülke olduğunu dile getiren KochMehrin, “Uluslararası rekabette var olmak istiyorsak, yabancı vasıflı işçileri memnuniyetle karşılamalıyız” dedi.
Federal İçişleri Bakanı
Thomas de Maiziere Handelsblatt’a yaptığı açıklamada, Almanya’da “hoşgeldin
kültürü” olmadığını belirtirken, “Bize gelen insanların
nasıl muamele gördüğü belirleyici. O noktada durum pek
iyi değil” dedi.
Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel (CDU) ise
bir sözcüsü aracılığı ile Brüderle’nin teklifini reddederken, hali hazırda yürütülen girişimlerin devam ettirilmesi
taraftarı olduğunu belirtti.
CSU Başkanı Horst Seehofer, Brüderle’nin teklifine karşı çıkarken, Almanya’da üç
milyondan fazla insanın işsiz
olduğunu, Bavyera’nın dünyaya açık olduğunu ancak,
“Sosyal sistemimiz nedeniyle,
Almanya’nın tüm dünyanın
sosyal güvenlik kurumu haline
gelmesine karşı” olduklarını
belirtti.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
Hayat
Özel Köșe
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Selma ÖZTÜRK
Cemaatle Kılınan
Namazlar...
Cemaatle namaz kılındığında safları doldurmak
şarttır. Cemaat ön sıradan
başlayarak safları doldurur. Bir saf tamamen dolduğunda arkadan diğer saf
oluşturulur ve bu saf da
dolduktan sonra arkalara
doğru bu usül devam eder.
Bizim hanımlar ise safı
doldurmadan arka arka,
rastgele duruyorlar ve yarım saflarda namaz kılıyorlar. Bir safı tamamlamadan diğer safa başlıyorlar. Bu yanlıştır. Bundan ziyade safların mümkün mertebe sık tutulması
gerekir. Yani namaza durmuş insanların dirsekleri
birbirine değmesi tavsiye
edilir. Hadiste Rasullah
öyle ifade buyurmuştur.
amilerde zaman zaman cemaat olup namaz kılıyoruz.
Bayanlar erkeklere nazaran
pek sık camiye gitmezler vakit namazını eda etmek için. Aslında hiç
gitmezler. Sadece kandillerde, teravihlerde ve başka özel günlerde cami kapısını çalarlar. Nitekim onlar
bu hususta imtiyazlılardır. Evde kıldıkları namaz ile camide kıldıkları
C
namaz için aynı sevabı alırlar. Erkeklerde ise bu böyle değildir. Erkekler vakit namazlarını cemaatle
kıldıklarında daha çok sevap, daha
büyük ecir alırlar. Bu yüzden de bütün erkeklere mümkün mertebe camilere gidip, vakit namazlarını cemaatle kılmalarını tavsiye ediyorum. Babam bu konuya pek itina
gösterir. Bilhassa sabah namazlarını
imkanı olan herkese camide, cemaatle kılmalarını öneririm. Camide
kılınan namaz (bu bayanlar için de
geçerli elbet) insana ayrı bir haz veriyor. Mabet olduğu için ve sakin,
sessiz bir mekan olduğu için insan
camide kıldığı namazdan ayrı bir
feyz alıyor, huzur buluyor. Babam
cemaati ihmal ettiği vakitler ise ben
ona ısrar ederim. Ve her gelişinde de
“İyi ki gitmişim” ile döner hane-i
saadetimize.
Bayanlarla cemaat olup namaza
durduğumuzda bazı şeyler, daha
doğrusu bazı yanlışlar dikkatimi
çekti. Bunları bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Erkek tarafında da
aynı olaylar yaşanıyor mu bilemem,
fakat bayanlar bu hususta pek hatalı
ve pek ihmalkarlar efendim! Çok
yazık! Zira hala cemaat olup namaz
kılmasını bile beceremiyoruz. Herşeyden önce dikkatimi çeken olay
saf olmak, saf tutmak ve saf oluşturmak konusudur. Allah Rasul’u saf
olmak hakkında açık bilgi vermiştir
müminlere. “Saflarınızı sıkı tutun
ve doldurun (yani tamamlayın)” diyor. Bizim hanımlar ise saf tutmak
şöyle dursun, daha doğru dürüst
ayakta bile dikilemiyorlar. Sallanıp
duruyorlar namaz esnasında. Bunu
Allah Rasul’u yasakladığı halde.
Cemaatle namaz kılındığında safları
doldurmak şarttır. Cemaat ön sıradan başlayarak safları doldurur. Bir
saf tamamen dolduğunda arkadan
diğer saf oluşturulur ve bu saf da
dolduktan sonra arkalara doğru bu
usül devam eder. Bizim hanımlar
ise safı doldurmadan arka arka, rastgele duruyorlar ve yarım saflarda
namaz kılıyorlar. Bir safı tamamlamadan diğer safa başlıyorlar. Bu
yanlıştır. Bundan ziyade safların
mümkün mertebe sık tutulması gerekir. Yani namaza durmuş insanların dirsekleri birbirine değmesi tavsiye edilir. Hadiste Rasullah öyle
ifade buyurmuştur. Çünkü açık kalan safları şeytan doldurur. Şeytan
araya girer. Bizim bu ihmal ettiğimiz ve önemsemediğimiz konu aslında çok önemlidir. Uyulmadığı vakit müminin namazını olumsuz şekilde etkiler. Bu yüzden sevgili okuyucularım! Cemaatle namaz kıldığımızda bu konuya önem verelim ve
saflarımızı doğru tutalım, dolduralım ve tamamlıyalım lütfen. Namaz
esnasında şeytanın vesvesesine fırsat vermeyelim.
Bazen hanımları imama uydukları halde mırıldandıklarını duyuyorum sağımda ve solumda, önümde
ve arkamda. Bazen şaşgınım. Kendi
kendime “Bu sesler, sedalar nereden
geliyor acaba?” diyorum. Birileri
mırıldanıyor, ama nereden ve neden? Cemaatle namaz kılınınca kişi
imama uyar. Niyeti de öyledir. İmama uyduğu için de (unutmayalım,
farz namazlarından bahsediyoruz.
Sırf onlar cemaatle kılınıyor, sünnetler değil), kendisi hiç bir ayet okumaz, bu işi imama bırakır. Bizim hanımlar ise imam iki rekatı kıldıktan
sonra, üçüncü rekata girdiğinde içlerinden Fatiha’yı okuyorlar. Hem
de öyle bir azim ve gayret ile oku-
[email protected]
yorlar ki... Adeta imamın rolünü
üstlenmişler. Halbuki bu yanlıştır.
Sırf imam Fatiha’yı (içinden) okur.
Cemaat ise sükut eder. Bu yüzden
hanımlar ve beyler; aramızda bunu
bu şekil yapan ve uygulayan var ise,
artık cemaatle kıldıkları namazlarda
lütfen Fatiha’yı içinden okumasınlar. Buna gerek yoktur efendim! Bunu imam yapıyor zaten bizim için.
Eee biz de ona uyduğumuza göre.
Son olarak bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Bu da namaz esnasında ki hızımızla alakalıdır efendim! Bazı bayanlar görüyorum ki adeta imamla yarışıyorlar.
İmam “Allahu Ekber” der demez bizim hanımlar jet hızıyla harekete
geçiyorlar. Yahu biraz bekleyin Allah aşkına! Aceleniz ne? Arkanızdan
atlı mı kovalıyor? Aynısı secde için
de geçerli. İmam daha “Allahu Ekber” ini bitirmeden bizim hanımlar
secdeye gitmiş bile ve imam “Allahu Ekber” demeden dimdik oturmuşlar talimat bekleyen asker gibi.
Cemaatle kılınan namazda imama
uyan şahış imamdan önce harekete
geçemez. İmamı beklemesi şarttır.
Bunun aynısı selam vermek hususu
için de geçerli. İmam selam verir,
ondan sonra bizler, yani ona uyanlar. İmamdan önce selam verilmez.
İşte benim dikkatimi çeken bazı
konular. Eminim sizler de bazen bu
tür olaylara rastlamışsınızdır. Maalesef bu olaylara gülemeyeceğim.
Bilakis. Vahim ve üzücü bir gerçek.
Daha namaz kılmasını bile beceremeyeşimiz... Belki dinimizle biraz
daha meşgul olsak, bazı şeyleri biraz daha ciddiye alsak bu takım yanlışlar önlenebilir diye düşünüyorum.
Ramazan ayına da girmiş bulunuyoruz. Teravih namazlarına gidip camilerde yatsı namazını kılacak olan
müslümanlara bu konuya dikkat etmelerini istirham ve rica ediyorum.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 27
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Selahattin SAYGIN
İmanı Coşturan
Rahmet Ayı “Ramazan”
Ey iman edenler! Sizden
öncekilere yazıldığı gibi,
sizin üzerinize de oruç tutmak yazıldı (farz kılındı). Olur ki
bu sâyede takvâya eresiniz.”
(Bakara 183)
Ramazan Kur’an-ı Kerim’in
indiği aydır. Yani bu ay bir başka
ifadeyle Kur’an ayıdır. Dünyamızı
ve ahretimizi aydınlatan yüce
Kitabımız bize bu ayda tutulan
orucun önemini anlatıyor.
Yüce Kitabımız nefislerin arındığı, terbiye edildiği bir ayda inmeye başlamış olması önemli bir
mesajdır. Bu ay her mümin için bir
fırsattır. Bu fırsatı nimet olarak
değerlendirenler büyük kazançlar
elde edeceklerdir.
“O kitap (Kur’an); onda asla
şüphe yoktur, o, muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için
bir yol göstericidir”. (Bakara 2)
Bu ayda en çok yapılacak iş
Kur’an-ı Kerim okumak ve anlamaktır. Kur’an-ı anlayanlar orucu
anlar, zekâtı anlar, fitreyi anlar,
yardımlaşmayı, dayanışmayı, merhameti, yoksulu korumayı, sevgiyi,
saygıyı daha iyi anlar.
“
ostock Üniversitesi’nde
yapılan araştırmaya göre
ikinci nesil göçmen bayanlar
doğum
konusunda
Almanya’ya uyum sağlamış
durumda. Buna rağmen Alman
kadınlar ile karşılaştırıldığında
ikinci nesil göçmen bayanlar yaklaşık iki yaş daha önce anne olurlarken, yüzde ellisi ortalama 27
yaşında çocuk sahibi oluyorlar.
Joachim Jungius Teşvik Ödülü’ne de layık görülen araştırması
bağlamında “Göçmen bayanlardaki doğum oranı, yaygın fakat yanlış kanaatin aksine Alman bayan-
R
sayfa 28
“Ramazan orucunu tutup ölen
mümin, cennete girer.” (Hadis-i
Şerif, Deylemi)
“Oruçlunun susması tespih,
uykusu ibadet, duası makbul, âmeli
de çok sevaptır.” (Hadis-i Şerif,
Deylemi)
İmanı coşturan, hayatı bereketlendiren, iyilikleri hâkim kılan,
açları doyuran Rahmet ayı
Ramazan. Kula yaratanın varlığını
hissettiren, nefsin azgınlığına gem
vuran, frenleyen Hakka daha çok
yaklaştıran bir aydır Ramazan.
Sevgili Peygamberimiz bize bu
mübarek ayı ne güzel anlatıyor.
“Bu aya Ramazan denmesinin
sebebi, günahları yakıp erittiği
içindir.” (İ. Mansur)
“Ramazan bereket ayıdır. Allah
bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.” (Deylemi)
Allah için bütün müminler bu
ayı bir ganimet bilmeli ve çok dua
etmeli. Bu dualar inşallah kabul
olacaktır.
Bizim
vazifemiz
Yaratana teslim olmak ve istemektir.
“Ramazanın başı rahmet, ortası
mağfiret, sonu ise, cehennemden
kurtuluştur.” (İ. Ebiddünya)
“Farz namaz, sonraki namaza
kadar, Cuma sonraki cumaya
kadar, ramazan ayı, sonraki rama-
zana kadar olan günahlara kefaret
olur.” (Teberani).
Ramazan ayı akrabalar arası
münasebetleri geliştiren, sevgi ve
saygının arttığı, merhamet duygularının kabardığı, bölüşmenin, paylaşmanın, ikramın, hayrın, yardımların doruğa çıktığı bir aydır.
Yoksulluğu ortadan kaldıracak
zekât müessesesinin Ramazan
ayında işlerlik kazanması bu ayın
önemini daha bir ortaya çıkarıyor.
Açlığımız ruhta değil bedende
Huzur buldum
ey Ramazan sende
Bu ayda anladım
yoksulu ben de
Aşk’la Hakkı buldum,
şükredip doydum.
(Selahattin SAYGIN)
Bu ayda yoksullar doyurulur,
fakirler gözetilir, teravi namazlarıyla toplu ibadet hazzı elde edilir.
Bu ayda kadın, erkek, yaşlı, genç
her yaştan insanın eşit şartlarda
camilerde Allah için bir araya gelmesi ne güzel bir haldir.
Ramazan ayı akrabalar arası münasebetleri geliştiren, sevgi
ve saygının arttığı,
merhamet duygularının kabardığı, bölüşmenin, paylaşmanın,
ikramın, hayrın, yardımların doruğa çıktığı bir aydır.
Yoksulluğu ortadan
kaldıracak zekât
müessesesinin
Ramazan ayında
işlerlik kazanması bu
ayın önemini daha
bir ortaya çıkarıyor.
Aşk’la Hakkı buldum,
şükredip doydum.
(Selahattin SAYGIN)
Oruç’la gelir evimize rahmet
Bütün müminler için bu ay bir
İnananlara yoktur bunda zahmet fırsattır. Ruhumuzu arındırmalı,
Kur’an bu ayda indi
nefsi terbiye etmeli, imanı coşturmalı ve Hakk yola koşmalıyız.
bulduk himmet
Göçmenlerdeki Doğum Oranı da Düşüyor
lardan fazla değil.
İkinci nesil göçmen bayanların
eğitim seviyesi ortalamada Alman
bayanlara oranla daha düşük, bu
da ailenin erken kurulmasına
neden oluyor. Fakat göçmen
bayanlar için de geçerli bir durum
var ki o da, eğitim süresi ne kadar
fazla ise, çocuk sahibi olma isteği
de o kadar ileri bir zamana bırakılıyor” diyen Dr. Nadja Milewski,
bu sonuçların ayrıca eğitim seviyesinin artması sonucu çalışma
oranındaki artış ile bağlantılı
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
olduğuna dikkat çekti.
Özellikle ikinci nesil Türk
bayanların halen, erken evlenerek,
ardından hemen çocuk sahip olma
eğiliminde olduğunu söyleyen
Milewski, ayrıca Türk kökenli
bayanların – diğer ülkelerden
gelen göçmen bayanların aksine –
çoğunlukla üç çocuk sahibi olduğunu belirtti. Buna rağmen ikinci
nesil Türk bayanlar arasında
Almanya ortalamasına uyma eğiliminin de olduğunu dile getiren
Milewski, bunun Almanya toplu-
munda yıllardır varolan doğum
oranı azlığı olgusunun, göçmenleri de etkisi altına aldığının bir göstergesi olduğunun altını çizdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 35
Yolda yürürken, bir vasıtada yolculuk yaparken,
alış veriş yaparken hayatın her safhasında görebilirsiniz. Toplumlar adeta
çıldırıyor. Azab gören kavimlerin nasıl o duruma
düştüklerini şimdi daha
iyi anlıyorum. ALLAH
c.c. bu ümmeti korusun.
Dün haram olan şeyler
bugün mübah olmuş hâşâ.
Dün başkalarını tenkid
edenler bugün kendileri
yapar olmuş. Ey akıl ey
şuur ey düşünce ve iman
neredesiniz? Gelin şu yanlış çalışan beyinlere doğrusunu hatırlatın. Ümmetin derdi bizim derdimiz
desturundan taviz vermeyelim, inşaALLAH.
Ah Vatanım Ah.
Benim güzel vatanım topraklarının her karışında vatan için kanını
vermiş insanlar ayağa kalksalar neredeyim diye şaşırır. İnsanların çoğunda tutarlılık kalmamış. Kimin hangi
şeritte koştuğu belli değil. Bilmediği
ve anlamadığı konularda din adına
veya günlük yaşam adına herkes ahkâm kesiyorlar. Fakat kimsenin nasihate falan ihtiyacı yok.
Adamlar veya kişiler:
-Abi akıl verme para ver diyorlar.
Giyimlerinden kuşamlarından tutun da yediklerine kadar haram ve
helal düşünen yok. Bütün bunları düşündükçe sadece ağladım ve dua ettim. Neredeydik ve şimdi neredeyiz.
İnsanlar gerçek kimliklerini kaybetmiş aşağılık duygusu almış yürümüş.
İstinalar yok mu? Elbette var. Ama
ne yazık ki azınlıkta kalmış. Her hangi bir konuda konuşurken hep haklılığını savunuyorlar. Müslümanın
müslümana karşı tutumu daha bir değişik, nefisler hep alınlarda duruyor.
Düşünceler sekteye uğratmış, kimse
kimseye burnundan kıl kopartmıyor.
Kimin nerede bir madde istifadesi
var hemen orada. Ey insanlar nereye
gidiyorsunuz? Bu yol yanlış yol. Geriye bakarsanız nereye gittiğiniz size
aksedecektir.
Olaylara Bakış.
Yaşadımız zaman ahir zaman.
Efendimiz Ahir Zaman Peygamberi
Hatemü`l Enbiya. Artık bir daha
peygamber gelmeyeceğine göre bu
sayfa kapanmıştır. Efendimizin hadislerinde söyledikleri bir bir çıkmıştır. Ama şimdi bir şey var ki açıkça
yaşıyoruz. Ar denen bir altınımız
vardı, şimdi kayıplarda. Eskiler, ufak
bir yanlış yaptığında:
-Utanmaz mısınız sizin ar damarınız mı çatladı derlerdi.
Şimdi ne çatlaması açıkça görülüyor. Yolda yürürken, bir vasıtada yolculuk yaparken, alış veriş yaparken
hayatın her safhasında görebilirsiniz.
Toplumlar adeta çıldırıyor. Azab gören kavimlerin nasıl o duruma düştüklerini şimdi daha iyi anlıyorum.
ALLAH c.c. bu ümmeti korusun.
Dün haram olan şeyler bugün mübah
olmuş hâşâ. Dün başkalarını tenkid
edenler bugün kendileri yapar olmuş.
Ey akıl ey şuur ey düşünce ve iman
neredesiniz? Gelin şu yanlış çalışan
beyinlere doğrusunu hatırlatın. Ümmetin derdi bizim derdimiz desturundan taviz vermeyelim, inşaALLAH.
Paylaşımcı Olmak.
Bilgide, maneviyatta, maddede
paylaşımcı olmak.
Akrabanı, komşunu, din kardeşini
sevebilmek.
Olaylara, kişilere, tabiata her şeye
olumlu bakabilmek.
Bütün bunları bir ibadet aşkı ile
yapabilmek.
Yarın veya herhangi birgün RAHMAN’a kavuştuğumuzda arkamızda
dualar bırakabilmek.
Tanımadığımız kişileri de ALLAH’ın selamı ile selamlayabilmek.
Gönlündeki sevgiyi geniş tutabilmek.
Bardağın dolu tarafından bakabilmek.
Ufuktan doğan güneşe umutla bakabilmek.
Toprakta yürüyen karıncadan ibret alabilmek.
Rüzgârın, yağmurun, güneşin, soğuğun ve sıcağın kıymetini bilebilmek.
Ve bütün bunların şükrünü eda
edebilmek.
Başımıza bir olumsuz iş geldiğinde beterin beteri var diyebilmek.
Yaradana her halükarda şükür
edebilmek.
İnsanlar senden fayda görmüyorsa da en azından zarar vermemek.
Bütün bunların karşısına dahasını
eklemek ve hepsinin karşısına artı
koyabilmek.
ALLAH’A dayanarak olaylara,
hayata, güne olumlu bakabilmek.
Günleriniz hayırlı olsun efendim.
Gelelim hikâyeye.
Tavuklar da Bir Bir Gitti.
Zamanın birinde halamlar Ankara
Polatlı`da oturuyorlar. Dedem ve Yeni hanımı biz cicianne diyoruz Polatlıya halamlara ziyarete gitmek isterler. Polatlı`ya gitmeden birgün önce
ciciannemizin horozu kaybolur. Gayet tabii ciciannemiz horozu aramaya
çıkar. Ciciannem binbir emekle horozu ve tavukları civcivden büyütmüş
aramaz mı hiç. Onları çocukları gibi
seviyor.
[email protected]
Babam (Hacarap) da bakar ki ciciannem horozu arıyor:
-Ne arıyorsun anne yana yana der.
Ciciannem de:
-Horozum kayboldu onu ararım
der.
Hacarap da:
-Onu götüren götürmüştür anne
aranıp durma boşuna da yorulma der.
Meğerse birgün önce horozu Hacarap götürmüş güzelce bir falına
bakmış. Herhalde benim midede demek istemiş. İşte onun için de cicianneye aranıp durma dermiş. Tabii ciciannem tavukları komşunun birine
emanet etmiş. Dedem ve ciciannem
Polatlı`ya gidince Hacarap hergün
bir tavuk götürmüş yani tavukların
hepsini yemiş. Dedem ve ciciannem
Polatlı`dan dönünce bir bakarlar tavuk falan kalmamış. Ciciannem emanet ettiği komşuya koşar:
-Hani benim tavuklara ne oldu?
Komşu da:
-Oğlunuz hergün birini götürdü
gidin ona sorun der.
Ciciannem bu sefer dedeme babamı (Hacarap) şikâyet eder.
Dedem de:
—Bizimki cins bir oğlan ne yapalım, ben sana yenilerini alırım, tavukları kaybeden bizden yiyen bizden der ve bu mesele de böyle kapanır.
Bu yazıyı da burada bitirirken
Kafanızı ağrıttım özür dilerim. Ramazan-ı Şerifinizin, Kadir Gecenizin, hayırlı olmasını dilerim efendim.
ALLAH’a emanet olun, selam ve
dua ile.
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
sayfa 29
bulmaca
fiairler Sultan›
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Kötü’nün
karfl›t›
Bir Peygamber
Oruç tutan
Müslüman›n
parolas›
Rasim’in ilk
hecesi
Bir sebze
8
Valide
Bir nota
Bir Peygamber
ismi
Bir soru
Fener’in ilk
hecesi
Gizli hazine
Ramazana
denir
Ist›rap
Sauna,
...hamam›
‹ri kays›s› ile
Bir mal›n
ünlü bir ilimiz de¤eri, fiyat›
Asya’da bir
ülke
Tüylü bir
meyve
Arapça: ben
Tersi: gerçek
15
Vücudu saran
örtü
Hayatta, canl›
Bir meyve
1
Dan›flma
meclisi
Erzincan’›n
meflhur peyniri
Gemilerin
yanaflt›¤› yer
Afrika’da bir
ülke
Bir nota
Alt sa¤daki
sanatç›
‹stenmeyen
konularda
denir
Dolayl›
olmayan
Allah’›n
s›fatlar›ndan
Bafl›na G
konulunca
yass› uzun
peksimet
Hayat
Sporcu Fatih....
Çorba kasesi
Pahal›’n›n
karfl›t›
Korku, endifle,
ani atak
fiaka
20
Tersi: büyük
salon
Bir bal›k ismi
Bir göz rengi
Senenin bir ay›
2
Bir haber
ajans›
Utanma
duygusu
Futbolda grup
Alfabenin son
harfi
Tersi:Utanma
duygusu
Güreflte bir
oyun
Hane
Kur’anda bir
sure
Fas›la
Tersi, boru sesi
Hayvan bar›na¤›
Ülke’nin ilk
hecesi
Aramaktan
emir
Anadolu’da bir
da¤
Tersi: bölücü
örgütün eseri
Tersi: vilayet
Resimdeki
fiairimiz
Bir renk
K›z›l’›n ilk
hecesi
Büyük fleytan
Sarmaktan
emir
Yemin etmifl
kimse
Tersi: yeni
Çaput
Ege’nin
kabaday›s›
Tersi: k›saca
konu
Deha sahibi
Yazar .....Ilgaz
Grup
Yüce
iflkence,eziyet
Gündüz Saim,
gece......
Filistin’in ilk
hecesi
Kelde
bulunmaz
18
Çeliflki
Tüküren
hayvan
Gösterge
Üstün zekal›
Havac› Bakan:
Fevzi.....
S›v›’n›n z›dd›
Zulüm yapan
say› ifadesi
Bir say›
Çiftin biri
Bir nota
Sigara içene
denir
Tersi: bir emir
Bilinmeyen
tarih
Beddua
Tersi: defa
Ele’nin ilk
hecesi
10
Allah’›n
s›fatlar›ndan
Uzunluk
ölçülerinden
birinin k›sa
yaz›l›fl›
Tersi: Alimin
sahip oldu¤u
Yol ......s›
Tersi:
Uluslararas›
Çal›flma
Enstitüsü
Tersi: bir haber
ajans›
Hücreler
bütünü
Bir renk
Tersi: çal›flan,
amele,
Felek’in ilk
hecesi
Tersi bir kufl
‹nce urgan
Ürünün
toplanmas›
Tah›l ölçe¤i
‹nce urgan
Eski dilde
vergi
Ödemekten
emir
Tersi: bela
arayana denir
5
Hararet
‹natç›n›n ›srar›
Üretilen
Tersi, derece,
mertebe
Dünya
Tersi:
Ortadaki büyük
Raman’›n ilk
foto¤raf
hecesi
Tersi: Devlet
‹statistik
Enstitüsü
Uzakl›k iflareti
Cürmü
Bir soru kipi
Dinin dire¤i
A¤u
Alfabemizin
22. harfi
Bir erkek ismi
Ürkütücü’nün
ilk hecesi
Ortas›na i
gelirse yetinen
(kanaatkar)
olur
Sülfat’›n ilk
hecesi
4
Dosya türü
9
Dibine ›fl›k
vermez
Soru eki
Cani
Pusulan›n
gösterdi¤i
Tafllarla
oynanan zeka
oyunu
Tersi: belge
geçer
Bir harfin
okunuflu
Ka¤›t
Kar›flt›r›c›
At yetifltirilen
çiftlik
Gerçek
Bafl›na T harfi
gelirse vas›ta
olur
Gelecek zaman
Soldaki
sanatç›:
Eflref....
11
Tersi: namlu
içindeki girinti
Baflkanl›k
makam›
Zevk
Yüz
Bizmut’un
simgesi
Gözlem evi
Dizin
Akü markas›
Mesaj, gönderi
Aral›k
Savafltan
sonra galibiyet
Tersi Mide’nin
ünsüzleri
Futbolda grup
Yapmac›k
Devlet ‹statistik
Enstitüsü
Gösterifl ve
riyay› seven
Bir renk
Temiz
Bir ilçe
Anay› k›z›ndan
ay›ran
Gelir getiren
mülk
Arapça Ebi’nin
Türkçe karfl›l›¤›
3
Ev
Tersi: bir çalg›
Tembelin itiraf›
14
Bir alan ölçüsü
Bir erkek ismi
Güzel ahlakl›
kad›n
Yolcu yiyece¤i
‹ridyum’un
simgesi
Kocaman
16
fiark›-Türkü
Hararet
Su
Yerine koymak
Asya’da bir
ülke
Asya’da bir
ülke
Film makinesi
‹te denir
6
Tersi, asiller
Kur’anda bir
sure
Arapça bir harf
Bir ba¤laç
Aç›klama
Kapal›’n›n z›dd›
Kin
Slav ›rk›
Afl›r› derece
fliflman
Tersi: Gelecek
Tersi: gizem
Seslenme
19
Kimyasal
madde
Bilen manas›na
kad›n ismi
Tersi: desenli
örtü
Günlük
makale
‹flaret zamiri
Dikiflsiz Ölü
elbisesi
Afl›r› yemek
yiyen
Tersi: yara
Bir ya¤›fl flekli
17
Bafl›na E
gelirse tutsak
olur
Avrupa
Birli¤i’nin eski
ad›
Tersi: hayati
s›v›
Üstün karfl›t›
12
Tersi :
bilinmeyen
tarih
Ud çalana
denir
Tersi: seyahat
Bir teknik bilim
dal›
Demir’in ilk
hecesi
Bir Peygamber
ismi
Üslup
7
Yüce
Filiz’in ilk
hecesi
Teminat akçesi
Tak›m ad›
Bir besin
maddesi
Sis
Demirin
simgesi
Tesir
Arapça’da
kardefl
Nitelik
üstünlü¤ü
Güzel ahlakl›
erkek
Hiç
evlenmemifl
Bir nota
Düz, yaz›
Düflünce,fikir
Kaba baston
Ac› biber
‹syan eden
Köpek
13
Tersi y›l
Sak›z›, çay› ve
flekeri olur
Bir say›
Bir kürk
hayvan›
‹yilefltirme
Bir harf
Depremleri
kaydeden
gözlemevi
ANAHTAR
SÖZCÜK
sayfa 30
K›saca
Ekonomi
Politika
1
Tersi: ‹zmir’in
ilçesi
2
3
4
5
6
7
Ramazanda
okunur
Oy
8
9
10
Ağustos · August 2010 · Ramazan 1431
11
12
Bir renk
13
14
15
16
17
18
19
20
Çözümü
sayfa 4’de

Benzer belgeler