theresa may - Telgraf Gazetesi – Londra
Transkript
theresa may - Telgraf Gazetesi – Londra
telgraf.co.uk Carşamba, 13/07/2016 Sayı Haftalık Haber Gazetesİ 529 İngiliz Yazar Vanessa Altın İngiltere’deki Okulları Gezerek Kobaneli Çocukların Umudunu Anlatıyor | Sayfa 6-7’de Birleşik Krallık’ın Yeni Başbakanı; THERESA MAY Avrupa Birliği referandumunda bu yana siyasi krizlerin bitmediği Birleşik Krallık’ta yaşanan son siyasi depremden sonra Theresa May bugün başbakanlık koltuğuna oturuyor. Türk Devletinin Saldırılarına Karşı Londra’daki Eylemler Aralıksız Devam Ediyor | Sayfa 10-11’de İçişleri Bakanı Theresa May, son rakibi Andrea Leadsom’ın “annelik sataşması” yüzünden aldığı tepkilerin ardından yarıştan çekilmesi üzerine iktidardaki Muhazafakar Parti’nin yeni lideri olmuştu. May başbakanlık görevini de bugün David Cameron’dan devralıyor. Theresa May ülkesinin AB’den ayrılmasına karşı çıksa da, referandum sürecinde düşük bir profil çizmişti. Theresa May’in İçişleri Bakanı olduğu dönemde ülkeyi dolaşan ve “Geri dönün kamyonetleri” adı verilen araçlarla, kaçak göçmenlere, dönme kararı almaları halinde yardım alacakları söylendi. May bu uygulama nedeniyle birçok çevre tarafından eleştirilmişti. Bu programla sadece 11 kişi İngiltere’yi terk etmişti. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alp Atınörs Londra’da Son Siyasal Gelişmeleri Anlattı | Sayfa 12’de Referandumun krize neden olduğu muhalefet partisinde de sular durulmuyor. İşçi Partisi yönetimi, önümüzdeki dönemdeki başkanlık yarışında Jeremy Corbyn’in otomatikman parti liderliği için aday olabileceğine, belli bir sayıda milletvekilinin destek imzasına ihtiyacı olmadığına karar verdi. İngiliz Sendikaların Kürtlerle Dayanışması Büyüyerek Devam Ediyor Britanya’nın en büyük sendikası olan Unite sendikasının yıllık olağan konferansı çerçevesinde yapılan Kürt konulu özel toplantıda Kürt halkıyla dayanışmanın yükseltilmesi çağrısı yapıldı. İngiltere’nin Brighton kentinde yapılan konferansta ‘Demokrasi, özgürlük ve eşitlik için Kürt halkının mücadelesiyle dayanışmayı inşa etme’ adı altında özel bir toplantı yapıldı. Unite sendikası delegesi ve Kürt aktivist Roza Salih tarafından yönetilen toplantıda Unite Sendikası genel başkan asistanı Steve Turner, GMB Sendikası Uluslararası Genel Sekreteri Bert Schoewenberg, HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İnsan hakları savunucusu Avukat Muharrem Erbey ve akademisyen Dilar Dirik birer sunum yaptı. Toplantıya çok sayıda sendikacı katıldı. Bir süre önce Unite ve GMB sendikaları Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük talebiye bir kampanya başlatmış, startı da Britanya parlamentosunda yapılan resepsiyon ile verilmişti. Yine geçtiğimiz ay Bournemouth’ta yapılan Unison sendikasının yıllık konferansında Kürt halkıyla dayanışma kararı alınmış ve ‘Öcalan’a Özgürlük’ kampanyasına dahil olma tartışmalarını başlatmıştı. | Sayfa 8-9’da Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 2 İngiliz Gazetecinin İstanbul Havaalanındaki Ölümü İntihar Eski BBC gazetecisi ve savaş muhabiri, Jacky Sutton, geçen Ekim ayında İstanbul Havaalanı tuvaletinde asılı bulunması üzerine, bu hafta Londra’da yapılan adli soruşturmada intihar ettiği kararına varıldı. Pazar sabahı açtığı telefonla öğrendiğini anlattı. Sutton, Türk polisinin aileye haber vermeden önce medyaya bilgi verdiğini söyledi. Sutton, Jacky’nin ölümünden önce IWPR için Irak halkından, bölgede yaşayan farklı etnik ve dini kesimlerin bir arada nasıl yaşadıklarını anlatan hikayeler topladığını söyledi. ‘‘Bölgede farklı mezheplerin sanki iç içe yaşayamazlar gibi aktarılıyor şimdi. Jacky, bölgedeki halka ses verip bunun doğru olmadığını göstermek istedi. Nesilden nesle iç içe yaşamışlar. Emperyalistler mezhepsel çatışmalara yol açtı’’ dedi. Jacky, ölümünden önce dört ay boyunca Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Erbil’de eğitim çalışmalarında yer alıyordu. Haber: Esra Türk Londra’da Kürt ve sosyalist çevrenin tanıdığı Jenny Sutton’ın kız kardeşi olan Jacky, Irak savaşı sonrasında uzun yıllar bölgede çalışıyordu. Kardeşinin ölüm haberini aldığında üzerine, olayın tam olarak nasıl geliştiğini öğrenmek için, İstanbul’a gittiğini söyleyen Jenny Sutton, polisten bilgi aldığını, görgü tanıklarıyla konuştuğunu ve güvenlik kameralarını incelediğini belirtti. Gazetemize konuşan Sutton, kız kardeşinin ölümü üzerine bir çok şüphe doğduğunu ve bu yüzden de kendisinin Türkiye’li bir gazeteciyle polisin sunduğu bilgileri incelediklerini anlattı. Sutton elde ettiği bilgiler üzerine olayın intihar olduğuna ikna olduğunu, fakat kız kardeşinin Jacky Sutton yaşadığı anlık stresten kaynaklandığını ve önceden planlanmış bir durum olmadığını belirtti. Jacqueline Sutton, Haziran 2015’te, merkezi Londra’da bulunan, Savaş ve Barış Muhabirliği Enstitüsü (Institute for War and Peace Reporting- IWPR) direktörü olarak- bir ay öncesinde Irak’ta bombalı saldırıda hayatını kaybedeneski direkör Ammar Al Shahbander’nın yerine görev almıştı. Sutton, kız kardeşinin çalıştığı IWPR özel olarak olayı araştırdıklarını da belirterek, ‘‘Benim, ufak olsa bile, durumla ilgili şüphem olsaydı, sessiz kalmazdım’’ dedi. ‘‘Sonrasında yapılan Jenny Sutton soruşturma, Jacky’nin çalışma arkadaşlarının şüphelerini gidermek içindi. Çünkü onlar böyle bir şey yapabileceğine kesinlikle inanmadılar. Ben ve erkek kardeşim, onun güçlü, fakat aynı zamanda hassas olduğunu biliyorduk. Kendisine karşı çok sert olabiliyordu’’ diye devam etti. Kız kardeşinin Al Shahbader için Londra’da yapılan bir anma etkinliğine katılmak için bir haftalığına yanında kaldığını, ve olayın yaşandığı Cumartesi sabahı Londra Heathrow Havaalanından İstanbul havaalanına gidecek uçağını aldığını anlatan Sutton, acı haberi kız kardeşinin Ürdün’de yaşayan bir arkadaşının, North London Coroner’s mahkemesinde gerçekleşen soruşturmada, Londra’dan İstabul’a giden Jacky’nin, Erbil’e gidecek aktarmalı uçağını kaçırdığı ve bunun üzerine stres yaşadığı aktarıldı. Havaalanı çalışanları, Jacky’nin kendilerine parası olmadığını söylediklerini, ve bunun üzerine üzüntülü bir şekilde tuvalete gittiğini söylediler. Coroner Andrew Walker, soruşturması sonucunda olayı intihar olarak kabul etti. Soruşturmada konuşan Sutton, kız kardeşinin ‘‘aşırı stress ve panikli’’ bir zamanın ardından kararını ‘‘anında’’ verdiğini söyledi. ‘‘Planlanmış olduğunu düşünmüyorum. Daha öncesinde hayatını sona erdirmek niyetinin olduğunu düşünmüyorum’’ dedi. Avrupa Parlamentosu’nda Rojava Fotoğrafları Avrupa Parlamentosu’nda ‘Rojava’ konulu bir fotoğraf sergisi açıldı. Thomas Schmidinger’in çektiği fotoğraflardan oluşan sergi, YPJ gerillalarının yanı sıra Rojava’daki devrim sürecini anlatıyor. Rojava Devrimi’nin ardından birçok kez bölgeye giden ve kitaplar yazan Avusturyalı Siyaset bilimci ve Kültürel Antropolog Thomas Schmidinger, şimdi de Rojava’da bulunduğu sürelerde çektiği fotoğrafları bir sergide topladı. Sergi dün akşam Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) çok sayıda kişinin katılımıyla açıldı. AP Sosyal Demokrat Grubu Milletvekili Josef Weidenholzer’in ev sahipliğini yaptığı sergide toplam 32 fotoğraf bulunuyor. Bir hafta boyunca AP’de açık kalacak olan fotoğraf sergisinde; YPJ, YPG, Kobanê, Efrîn olmak üzere Rojava’daki devrim sürecini anlatan kareler yer alıyor. Êzîdî, Asuri-Süryani motiflerinin de yer aldığı fotoğraflarda, sosyal mesajlar da veriliyor. AP MİLLETVEKİLİ: ROJAVA’YA YARDIM ETMELİYİZ Serginin açılış konuşmasını yapan AP Milletvekili Josef Weidenholzer, DAİŞ’in Kobanê ve Rojava’ya saldırısına dikkati çekerek,” YPG ve YPJ 5 aylık büyük bir direniş ile DAİŞ’i püskürterek, Kobanê’yi özgürleştirdiler. Bu aynı zamanda insanlığın da zaferi oldu. Kobanê’nin bizim yardımlarımıza ihtiyacı var. AB Kobanê ve Rojava’ya yardım etmelidir” dedi. SCHMIDINGER: KÜRTLER DEMOKRATİK SİSTEM YARATTI Thomas Schmidinger ise Ortadoğu, Suriye’nin içerisinden geçtiği durum ve Rojava’nın devrim tarihi hakkında bilgi verdi. Schmidinger, “Şu anda, Êzîdî, Asuri-Süryani, Arap ve Kürtler birlikte yaşıyor. Bu da Kürtlerin kurduğu demokratik sisteme bağlıdır. Bu fotoğraflar da 2011 yılından sonra yaşanan devrim süreci ve Rojava’daki yaşamı anlatıyor” diye konuştu. Konuşmaların ardından Kürt Sanatçı Salah Ammo da bir müzik dinletisi verdi. ‘ROJAVA’ KİTABI Öte yandan Thomas Schmidinger, sergi dışında çektiği fotoğrafları yine ‘Rojava’ isimli bir kitapta toplayarak yayımladı. Schmidinger’in kitabında fotoğraflarının dışında İngilizce, Almanca, Kürtçe, Arapça, Ermenice ve Asuri-Süryanice olarak Rojava tarihi ve devrim süreci anlatılıyor. Haftalık Haber Gazetesi • Rojnameya Nûçeyan a Heftane Editör Alaettin Sinayiç Grafiker Yüksel Adıgüzel Muhabirler Esra Türk • Erem Kansoy Reklam Dilek Bozkurt - 0743 836 9969 [email protected] [email protected] [email protected] [email protected] - [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] Adres: Tel News Ltd. 33 Dalston Lane, London, E8 3DF Telefon: 0207 9230 838 - 0742 9481 490 Web: www.telgraf.co.uk Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 3 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 4 Yeni Başbakan Theresa May Jeremy Corbyn İşçi Partisi Avrupa Birliği referandumu sonucunda başbakan David Cameron’ın istifa etmesi üzerine, Muhafazakar Parti içerisinde başlayan liderlik ve başbakanlık yarışında, Theresa May galip geldi. May bugün görevi Cameron’dan devir alıyor. Haber: Esra Türk Geçen hafta, Muhafazakar Parti milletvekilleri May ve Andrea Leadsom’ı son iki aday olarak belirlemişlerdi. Hafta sonu devam eden gelişmeler üzerine, Leadsom dün sabah yarıştan çekildiğini açıklaması üzerine May, geriye kalan tek aday olarak kalmıştı. Leadsom ve May, diğer adaylar Michael Gove, Stephen Crabb ve Liam Fox’u parti milletvekillerinden aldıkları oylarla yarış dışı bırakmışlardı. AB’den ayrılma işlemini başlatacak olan yeni başbakan, May, üyelikten yanaydı, fakat, dün sabah yaptığı açıklamada referandum kararını uygulayacağını belirtti. Leadsom AB karşıtı olarak, May’in bu açıklamasını memnuniyetle karşıladığını ifade ederek, ülkenin istikrar kazanması için yeni başbakanın bir an önce seçilmesini doğru bulduğunu ifade ederek, yarıştan çekildiğini açıkladı. Leadsom, iki sürmesi beklenen ve Eylül ayında sonuçlanması için tarih verilen liderlik yarışını olmasını engellemek için çekildiğini ifade etti. Cameron, daha sonra açıklama yaparak kendisinin bugün (Çarşamba) son Parlamento sorusuna katılacağını, ve sonrasında istifasını Kraliçe İkinci Elizabeth’e ileteceğini belirtti. Leadsom, The Times gazetesine yaptığı röportajda May’e nazaran kendisini anne olmasının avantaj olduğunu ve ülkenin geleceğinde daha yüksek payı olduğunu söylemesi krize yol açmıştı. İlk önce haberi yalanlayan Leadsom, daha sonra May’den özür diledi ve son olarak da yarıştan çekildi. May’in başkanlığının kesinleşmesi üzerine, İşçi Parti’si ve Liberal Demokrat Parti’den erken seçim çağrıları yapıldı. Britanya’nın Irak Savaşı politikası tartışılmaya devam ediyor Britanya’nın ve dönemin başbakanı Tony Blair’in Irak Savaşı’na ‘tüm seçenekleri zorlamadan’ girdiğine dair rapor ülke gündeminde. Blair kendisini savunmaya devam ederken, çocuklarını kaybeden asker aileleri de tepkili. Britanya’da, Irak’ın işgalinin masaya yatırıldığı raporu hazırlayan Sir John Chilcot, İngiltere’nin ABD öcülüğündeki Irak istilasına ‘barışçıl seçenekler tükenmeden katıldığını’ ve Irak politikasının ‘kusurlu istihbarat ve değerlendirmeler üzerine inşa edildiğini’ duyurmuştu. 2009-2011 yılları arasında Irak Savaşı’na ilişkin soruşturmayı yürüten emekli bürokrat Sir John Chilcot, 2 milyon 600 bin kelimelik raporunun önemli bazı sonuçlarını kamuoyuna açıklamıştı. ABD öcülüğündeki Irak müdahalesine ‘barışçıl seçenekler tükenmeden katılındığına’ dikkat çekilen raporda, Saddam Hüseyin rejiminin kimyasal ve biyolojik silah üretimine devam ettiğiyle ilgili istihbaratın sağlam dayanaktan yoksun olduğu vurgulanmıştı. BLAIR ‘ÜZGÜN’ AMA KARARININ ‘İYİ’ OLDUĞUNDAN EMİN Rapora yayınladığı basın açıklamasıyla cevap veren eski İşçi Parti (Labour) üyesi başbakan Tony Blair, Irak’a müdahalenin ‘doğru karar’ olduğunu savundu. Müdahale kararının ‘iyi niyetle’ alındığını vurgulayan Blair, ‘bunun ülkenin çıkarına olduğunu’ düşündüğünü belirtti. Daha sonra düzenlediği iki saatlik konferansta ise, Irak’a müdahaleye dahil olmanın kendisinin aldığı ‘en zor karar’ olduğunu söyledi. Blair, “bunun tüm sorumluluğunu üzerime alıyorum” diye konuştu. Savaş kararından dolayı ‘üzüntülerini’ dile getiren Blair, yaşananlardan dolayı da özür diledi. Blair buna rağmen Irak’ın eski diktatörü Saddam Hüseyin’in iktidarda kalması halinde, ‘dünya barışı için büyük tehdit oluşturmaya devam edeceğini’ iddia etti. Blair, dünyanın Saddam’ın düşüşünden bu yana ‘daha iyi ve güvenilir’ olduğunu da savundu. Dönemin ABD Başkanı ve Irak’a müdahalenin baş mimarı olarak görülen George W. Bush da o dönemki politikalarını savunmuştu. Bush, “tüm dünya Saddam Hüseyin’in iktidarda olmamasından dolayı daha iyi” diye savunma yapmıştı. Büyük Britanya’nın Irak Savaşı’na girmesine karşı çıkan şimdiki İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn de partisi adına özür dilemişti. ASKER BABASI: OĞLUM HİÇ UĞRUNA ÖLMÜŞ Irak Savaşı’ndan bu yana ülkede yaşamını yitirenlerin 100 bin ila 1 milyon arasında Iraklının öldüğüne dair farklı rakamlar veriliyor. Büyük Britanya, 2003’de ABD öncülüğündeki Irak Savaşı’na 30 bin askerle katılmış ve 2009’a kadarki süreçte toplam 179 askerini kaybetmişti. Raporun açıklanması ardından İngiliz basınına konuşan asker babası Reginald Keys, “sadece oğlumun bir hiç uğruna ölmüş olduğu sonucuna varıyorum” diyerek tepkisini gösterdi. yönetimindeki kritik oylamayı kazandı İşçi Partisi yönetimi, önümüzdeki dönemdeki başkanlık yarışında Jeremy Corbyn’in otomatikman parti liderliği için aday olabileceğine, belli bir sayıda milletvekilinin destek imzasına ihtiyacı olmadığına karar verdi. Geçen hafta İşçi Partili milletvekili Angela Eagle, partinin genel başkanlığı için yarışacağını açıklamıştı. Sendikalar, parti tüzüğünün, görevdeki bir parti liderine, yeni yarışta otomatikman aday olmaya hak verdiği savunuyordu. Birçok milletvekili ise, Corbyn’in aday olabilmesi için partinin İngiltere Parlamentosu ve Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin yüzde 20’sinin imzasının gerektiğini, bunun 51 milletvekilinin imzasına karşılık geldiğini söylüyordu. Parti yönetimi 18’e karşı 14 oyla Corbyn’in otomatikman aday olmaya hakkı olduğu yönünde karar verdi. Karara göre diğer adaylarınsa yarışta yer alabilmek için İngiltere Parlamentosu ve Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekillerinin yüzde 20’sinin destek imzasını alması gerekecek. Eğer parti yönetimi 51 imzanın gerektiği yönünde karar verseydi, Corbyn’in genel başkanlık seçimlerinde aday olamama ihtimali gündeme gelecekti. Bu durumda Corbyn’in kararı yargıya taşıyabileceği düşünülüyordu. İşçi Partisi milletvekillerinin büyük bir bölümü, AB referandumunda hayır sonucu çıkması nedeniyle Corbyn’in istifa etmesi gerektiğini savunuyor. Kamuoyu araştırmaları ise Corbyn’in İşçi Partisi üyeleri ve partiyi destekleyen tabanda hâlâ büyük bir desteğe sahip olduğunu ortaya koyuyor. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 5 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Nar Ağacı’ndaki Umut 6 Nar ağacı romanıyla Kürt çocuklarının gözünden savaşı ve umudu yazan İngiliz gazeteci yazar Vanessa Altın, şimdi İngiltere’deki okulları gezerek çocuklara dünyanın bir ucunda nelerin yaşandığını anlatıyor. Aladdin Sinayiç-Londra İngiltere’de en çok konuşulan kitaplar arasında yerini alan ve kısa bir süre içerisinde ikinci baskısını yapan Nar Ağacı (The Pomagranette Tree) çocuklar için yazılmış olsa da büyüklere de kendisini okutan başarılı bir roman. Gerçek olaylar ve karakterler üzerinden yazılan roman, 13 yaşındaki Dilvan’ın gözünden Kürtlerin Daiş’e karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Vanessa Altın kitabın arka kapağındaki paragraf ile romanı şöyle anlatıyor; ‘2014 yazında kara bir veba tüm Suriye’ye yayıldı. Bir cinayet tarikatı ölüm ve acı dağıttı. Nar ağacının gölgesinde otururken genç Kürt kızı Dilvan ile tanıştık. Onun günlüğünün sayfalarında ailesini arayışını, mücadele kararlığını, ölüm olsa bile asla teslim olmama inancının izini sürdük.’’ Vanessa Altin 1999’da, Türkiye’de evlenen İngiliz kadınları konu alan bir haber takibi için editörü tarafından Türkiye’nin sahil kentlerine gönderildiği vakit hayatında yeni bir döneminin başlayacağından habersiz, yaşça kendilerinden küçük Türkiyelilerle evlenen İngiliz kadınları araştırmaya başlar. Vanessa haberi yapmaz ancak haberin konusu kendi gerçekliğine dönüşür. Bir haberin peşinden Türkiye’ye giden Vannessa hayatını birleştireceği bir Kürt ile tanışır. Aslında bu Vanessa’nın Kürtleri ilk tanıması değildir. Kürtlerle ilk tanışması gençlik yıllarına dayanır. Kendisi bu tanışmayı şöyle anlatır; ‘‘90’larda bir gün eve vardığımda, kapımda bir tükenmez kalem ve not vardı. Notun ön tarafının üzerinde, ‘sizin için bu sadece bir kalem’ yazıyordu. Notun arkasında ise ‘Ama Türkiye’de bu bir işkence aleti’ diye yazıyordu. Notu okumaya devam ettiğimde, Kürt bir çocuğun PKK’ye mesaj taşıyor iddiasıyla gözlerinin kalem ile oyulduğunu öğreniyordum. Bu olaydan hemen sonra babamı da ikna ederek Uluslararası Af Örgütüne katıldık, ve babam ile birlikte bir tavır olarak Türkiye’ye gitmeme kararı almıştık, ta ki iş gereği gitmek zorunda kalana kadar.’’ Evlendikten sonra yaşamı Türkiye ile İngiltere arasında geçen Vanessa Altin, Türkiye’de kaldığı bir gün İngiltere’den Daiş’e katılan genç kızların izini sürmesi için İngiliz bir gazeteden iş teklifi alır. ‘‘Suriye Sınırına gittim. Suruç’a gittim. Bu İngiliz kızları bulamadım ama hayatımı tümden değiştirecek farklı insanları buldum, yaşlı kadınlar ve çocuklar. Daiş vahşetinin canlı tanıklarıydı onlar.’’ Suruç’ta Kobaneli mültecilerin kaldığı kamptaki çocukların kendisini çok etkilediğini ifade ediyor Vanessa; ‘‘Çok fazla ailesiz çocuk vardı. Aileleri neredeydi diye sorgulamaya başladım. 150 çocuk vardı. Bunların hepsi bir şekilde büyükleri geride kalıp Daiş ile savaşan çocuklardı. Dilvan 13 yaşında ve çocukların rehberi gibiydi. Babasının Kobane’de kalıp kenti savunduğunu söyledi. Sonra da zafer işareti yaparak ulusal Kürt marşını söylemeye başladı. Tüm çocuklar da ayağa kalkarak zafer işaretiyle marşı okumaya katıldı. Çok gururlu ve güçlüydü çocuklar. O çocukların hepsi ailelerin ne için geride kaldıklarının farkındaydı ve özgürlük onlar için çok şey ifade ediyordu.’’ Bölgede bulunduğu sürece akşamları Urfa’ya dönen Altın, Kobaneli çocukların kendisini zaptettiğini ifade ediyor; ‘‘Bu çocukları tanıdıktan sonra her şey zorlaşmaya başladı benim için. Mülteci kampındaki zor yaşamların mekanında o çocukları bırakarak Urfa’ya kaldığımız 5 yıldızlı Hilton oteline döndüm akşam. Ama o çocuklar aklımdan çıkmadı. Tüm düşüncelerimi ve duygularımı zapt etmişlerdi. Bir şeyler yapmam gerekiyordu, ama ne yapabilirdim. Onların haberinin İngiliz medyasının çok ilgisini çekmeyeceğini biliyordum. İngiltere’deki arkadaşlarımın o çocuklar için hesabıma yatırdığı 2500 sterlin ile gıda, kırtasiye ve temizlik malzemesi aldım. Ama daha fazlası gerekiyordu.’’ Kobaneli çocuklarının kalbine dokunduğunu söyleyen Altın; ‘‘Başka bir şeyler yapmam gerekiyordu. Gazeteciydim, hayatım haber yazmak ile geçmişti. Ama bu haberlerin yayınlanabileceği gazete bulmakta zorlanacağımı biliyordum. Binlerce haber yazdığım bu gazete ve televizyonların bu çocukların haberlerine ilgi göstermeyeceğini biliyordum. Çünkü içinde İngiliz yoktu.’’ ‘‘Bir sabah evde kahvaltı yaparken kızım bana bu çikolatalı ‘pankekteki çileği yemek zorunda mıyım’ diye sordu. Baktım ona, o an kamptaki o umutlu çocukları düşündüm, ‘gerçekten mi’ dedim. Aslında suçu değildi onun. Çünkü kızım öbür tarafta çocukların nasıl ortamlarda nelerden geçtiğini bilmiyordu. Suruç’ta yemek dağıttığımız gün 3 yaşındaki iki çocuğun çamurun içerisinden dökülen Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Mesajını Yayan Elçi pirinci tek tek toplayıp elleriyle temizleyip yediklerinden haberi yoktu. Çünkü medya bu çocuklardan bahsetmiyordu. Kızım hiç aç kalmamıştı, sokakta yatmamıştı.’’ Kitap yazmaya karar verdikten sonra, mevcut jenerasyonu es geçip Kobaneli çocukların mesajını yarınlara iletmek istedi. ‘Bu yüzden yeni jenerasyona olmalıydı mesajım’ diyor Vanessa. Blanket Press yayınevinden çıkan ‘The Pomagranate Tree’ adlı roman tüm kitapçılarda yerini alsa da Vanessa’nın, mesajı daha geniş kitlelere yayma hedefi var. Vanessa kitabı yazmaktan da daha önemli bir çalışmaya imza atmış. İngiltere’deki okulları gezip her okulda yüzlerce çocuğa kitabın hikayesini anlatıyor. Kısacası Kobaneli çocukların mesajının sadece kitapçı raflarında satın alınmasını beklemiyor, Nar Ağacı’nı da yanına alarak mesajı bizzat yerine teslim ediyor. ‘‘Okulları gezip Türkiye’nin doğusunda ve Rojava’da neler olduğunu 7 anlatıyorum çocuklara. Çocuklar yaşananlardan bihaber. O yüzden sunumlarımda öncesinde kısaca Kürt ve Kürdistanı anlatıyorum. Sonra da Kürtlerin mücadelesini. O çocukları ve umutlarını, inancını anlatıyorum. Buradaki çocuklar büyük bir ilgi gösteriyor. Benim sunumumdan sonra sürekli, oradaki insanlar için, çocuklar için neler yapabileceklerini soruyorlar. Kobaneli çocuklardan aldığım en büyük mesaj şuydu; ‘umudunu korumalı ve mutlu olmalı.’ Bu çocukların umudu büyük. O yüzden Nar Ağacı ismini verdik kitaba. Çünkü Nar Ağacı Umudu temsil ediyor. Çocukların mesajını dünyaya iletiyorum.’’ Şuan İngilizce ve Almanca baskısı bulunan kitabın gelirinin bir bölümü Heyva Sor A Kurdistan vakfı aracılığıyla savaş mağduru Kürt çocuklarını iletiliyor. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 8 İngiliz Sendikaların Kürtlerle Büyüyerek Devam Britanya’nın en büyük sendikası olan Unite sendikasının yıllık olağan konferansı çerçevesinde yapılan Kürt konulu özel toplantıda Kürt halkıyla dayanışmanın yükseltilmesi çağrısı yapıldı. Aladdin Sinayiç-Brighton İngiltere’nin Brighton kentinde yapılan konferansta ‘Demokrasi, özgürlük ve eşitlik için Kürt halkının mücadelesiyle dayanışmayı inşa etme’ adı altında özel bir toplantı yapıldı. Unite sendikası delegesi ve Kürt aktivist Roza Salih tarafından yönetilen toplantıda Unite Sendikası genel başkan asistanı Steve Turner, GMB Sendikası Uluslararası Genel Sekreteri Bert Schoewenberg, HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İnsan hakları savunucusu Avukat Muharrem Erbey ve akademisyen Dilar Dirik birer sunum yaptı. Toplantıya çok sayıda sendikacı katıldı. Kürdistan’ın Parçalanmasında Britanya’nın Büyük Rolü Var Toplantının açılış konuşmasını yapan Roza Salih Kürdistan’daki son güncel gelişmeler hakkında bilgi verdikten sonra; ‘‘Kürdistan’da kimlikleri ve düşüncelerinden kaynaklı her gün çok sayıda Kürt öldürülüyor ve tutuklanıyor. Britanya ve Fransa emperyalizmi Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinde başrol oynamışlardır. Britanya sendikalarının bu dayanışması çok önemli. Kürtlerin verdiği mücadele sadece Kürtlerle alakalı değil, aynı zamanda bölgeye demokrasi, eşitlik ve özgürlük getirme mücadelesidir.’’ dedi. Kürtler Bölgede Barışın Anahtarıdır Unite Sendikası genel başkan asistanı Steve Turner Unite sendikasının neden ‘Öcalan’a Özgürlük’ kampanyası başlattıklarını anlatarak; ‘‘Bu kadar önemli bir konuda benim için konuşmak bir onurdur. Biz uluslararası bir emek hareketiyiz. Dünyadaki sorunlara karşı duyarsız kalmamız mümkün değildir. Filistin ve Kolombiya gibi yerler başta olmak üzere sorunlar için çok sayıda kampanya yürüttük.’’ dedi. Kürt Halkıya Dayanışma İçinde Olmak Öncelikli Görevimiz Kürt halkıyla dayanışmanın önemine vurgu yapan Turner şunları belirtti; ‘‘Sycos Picot antlaşmasıyla beraber Kürdistan bölündü. Bölgenin barış anahtarı olan Kürtler, aynı zamanda bölgenin demokrasi inşasına öncülük edebilecek seküler, eşitlikçi bir toplum. Kadın hakları için mücadele veren, emek hareketinin arkasında olan bu toplumla dayanışma aynı zamanda bizim de öncelikli görevimiz. Öcalan Özgürlük kampanyası çerçevesinde Britanya parlamentosunda düzenlediğimiz toplantıya katılan Kürt milletvekillerinden Kürdistan’da yaşanan vahşeti dinledik. İnsanlar canlı canlı bodrumlarda yakıldı. İnsan cesetlerinin parçaları nehirlere atıldı. Bu Kürdistan halkının günlük olarak yüz yüze kaldığı gerçeklerdir. Yine bizim ile parlamentodaki toplantıya katılan DBP eş genel başkanı Kamuran Yüksek cezaevine konuldu. Bu örnek gibi her gün çok sayıda insan tutuklanıyor, işkence görüyor ve katlediliyor. Öcalan Cezaevindeyken Barış Görüşmeleri Başarıya Ulaşmaz Tek bir çözüm var, o da siyasi çözümdür. Ama Kürt halkına karşı her gün bunları yapan bir devlet ile, Kürt liderleri zindana atan bir devletle bu çözüm elbette zor. Bu yüzden Öcalan’a özgürlük kampanyasını önemsiyoruz. Çünkü Öcalan bölgenin barış ve demokrasisi açısından çok önemli bir pozisyona sahip. Ancak Öcalan cezaevindeyken bu rolünü oynaması mümkün değil. O yüzden Öcalan’a özgürlük talebimizi çok net ve yüksek bir sesle kendi hükümetlerimize Türk devletine baskı yapmalarını sağlamak için iletmeliyiz. Bu nedenle biz sendika olarak dayanışmayı yükseltmeli ve kampanyalarımızı yaymalıyız. Çünkü biliyoruz ki mücadele etmeden sadece istemekle haklar elde edilmez. Siz üye ve delegelerden de talebimiz Öcalan’a özgürlük kampanyasına dahil olmanız ve bulunduğunuz her yerde kampanyaları büyütmenizdir.’’ 1990’lardaki Gibi Saldırılar Devam Ediyor Toplantının diğer bir konuşmacısı GMB Sendikası Uluslararası Genel Sekreteri Bert Schoewenberg di. Ülkenin ikinci büyük sendikası olan GMB sendikası da Unite sendikası ile birlikte ‘Öcalan’a Özgürlük’ kampanyası yürütüyor. GMB konuşma adına toplantıda bir yapan Schoewenberg şunları ifade etti; ‘‘Unite sendikasının düzenlediği bu toplantıya GMB sendikasından doğru katılma şansının verilmesi çok güzel. Unite sendikası ile birçok konuda farklı düşünsek te iki konuda yüzde yüz hemfikiriz. O da yoldaş Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulmasıdır. Şubat ayında Unite sendikası yetkililerinin de içinde olduğu bir heyet ile Türkiye Kürdistan’a, başkent Amed’e gittik. Türk devletinin Kürt halkına yönelik saldırılarına tanıklık ettik. 1990’lardaki gibi yine saldırılar artarak devam etmekte. Saldırılar Aynı Zaman Kürt Halkının Hafızasına Ve Tarihine Yönelik Amed’in Sur ilçesi Unesco dünya mirası listesinde bulunuyor. Biz ordaykene yakınına bile yaklaşmamıza izin vermediler. Türk güvenlik güçleri tarafından etrafı kuşatılmıştı. Kadınaların ve çocukların da içinde bulunduğu çok sayıda sivil insan mahsur kalmıştı bu kuşatmada. Biz döndükten sonra kuşatma kalktı. 50 binden fazla insan yerinden edildi. Çok sayıda insan katledildi. Ve Sur’un tümü hemen hemen dümdüz bir çöl haline getirildi. Bu sadece Kürtlere yönelik bir saldırı değildii, Kürt halkının varlığına, hafızasına, tarihine ve kültürüne yönelik bir saldırıydı. Türk lideri Erdoğan Saddam Hüseyin’den daha kötü bir noktada ve Kürt halkının haklarını Kabul etmeyen bir pozisyonda duruyor. Şuan Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Dayanışması Ediyor dilar dirik Ertuğrul Kürkçü muharrem erbey roza salih Erdoğan’a muhalefet eden herkes terörist ilan ediliyor, sendikacılar, gazeteciler, herkes büyük baskı altında. PKK Bitecek Bir Örgüt Değildir Biz oradayken de şunu net gördük, insanlar, siyasetçiler demokratik çözümü savunuyor. Askeri yoldan değil diyalog yoluyla çözüm istiyor, Kolombiya ve Afrika’da olduğu gibi. Erdoğan’ın tarzıyla PKK asla bitecek bir örgüt değildir. Arkasında halk vardır. Sesimizi Daha da Yükseltmeli Oradaki zulüm ve baskı maalesef Avrupa basınında yer bulmuyor. O yüzden yürüttüğümüz dayanışma ve Öcalan’a özgürlük kampanyasını önemsiyoruz. Sesimizi daha da yükselterek bir fark yaratabiliriz. Çünkü Öcalan sadece Türkiye için değil tüm Ortadoğu için barışın anahtarı konumundadır. GMB olarak Unite sendikasındaki yoldaşlarımızla Kürdistan’a adalet için çalışmalarımızı daha ileri taşıyacağız. Dünya İşçi Sınıfının Birleşmesi Tarihi Önemde Unite sendikasının özel davetlisi olarak konferansa katılan HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de toplantıda geniş bir sunum yaptı. Kürkçü, Türkiye’deki son siyasal gelişmeleri toplantı katılımcılarıyla paylaştıktan sonra dünya emekçi sınıfının bir araya gelmesinin neden bu kadar önemli bulduğunu ifade etti. Kürkçü şunları belirtti; ‘‘Dünya işçi sınıfının bir araya gelmesinin ve birlikte mücadele etmesinin önemine değinildi. Ve Dünya emek örgütlerinin halkların kendi kendisini yönetmesi ilkesini benimseyip bunun için mücadele etmeli. Şuan Kürtler de demokratik özerklik için mücadele vermektedir Türkiye, İran ve Suriye’de. Kürtler tüm parçalarda baskıcı sistemlere karşı büyük mücadele veriyor. Türk devleti Kürdistanı tekrardan kolonileştirmeye çalışmaktadır. Suriyeli mülteciler aracılığıyla demografiyi değiştirmeye çalışmaktadır. Bunun karşısında daha güçlü durmalıyız. Sizin gibi emek örgütlerin de kendi ülkelerindeki iktidarlara bu yönlü baskı uygulamalı.’’ 9 Kürdistan Kentlerinden Ölüm Kokusu Yükselmektedir Toplantıda İnsan hakları savunucusu Avukat Muharrem Erbey de bir sunum yaparak konuşmasına, emek mücadelesi verenleri selamlayarak başladı. Uygarlıkları yaratan yegane değerin emek olduğunu ifade eden Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve durumu hakkında bir sunum yaptı; ‘‘Öcalan yaşamını Kürt halkının özgürlüğüne adayan bir lider. Bu noktada sadece Kürt halkının lideri değil, Ortadoğu’daki sorunlara fikirleriyle çözüm üretebilecek güçlü steve turner bir analiz gücüne sahip. Tarihi gerçeklerden kopmayarak tespitler yapabilen bir lider. Uzun bir zamandır kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurulamamıştır. Kendisiyle devam eden çözüm görüşmeleri devlet tarafından kesilmiştir. Kürdistan kentlerinin Türk devleti tarafından büyük bir yıkıma maruz kaldığını belirten Erbey, Kürdistan kentlerinin her yerinden ölüm kokuları yükseldiğini ifade etti. Erbey, Ölümlerin durması için Öcalan’ın özgür olması gerektiğini belirterek, ‘Bu anlamda İngiliz sendikalarının yürüttüğü kampanya çok anlamlıdır.’ dedi. Rojava Tüm Suriye İçin Bir Modeldir Akedemisyen Dilar Dirik te yaptığı konuşmada Rojava özgülünde Kürt halkının verdiği mücadele hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra, Suriye’de Kürtler’in var olan iki faşist kesimin de yanında durmayarak kendi modelini geliştirdiğini ifade etti. Dirik daha sonra Rojava’da inşa edilen sistemin neden tüm Suriye için model olabileceğini detaylı bir şekilde anlattı. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 10 Londra’da her gün Son günlerde başta Lice olmak üzere birçok Kürt yerleşim yerine yönelik Türk devletinin devam eden saldırıları Londra’da protesto ediliyor. Britanya Kürt Halk Meclisi öncülüğünde yapılan eylemlere diğer Türkiyeli kurumlar da destek verirken, eylemlerin devam edeceği bildirildi. Erem Kansoy Öncelikle kuzey Londra’nın en işlek tren istasyonlarından Dalston Kingsland istasyonu önünde yapılan kitlesel basın açıklaması, hafta başında düzenlenen büyük yürüyüş ve ardından iki gün sürecek başbakanlık önündeki nöbet eylemi eylem programı tüm yoğunluğu ile devam ediyor. Başta Lice olmak üzere Sur, Silopi, Cizre, Nusaybin, Hezex ve Gever’de Kürt halkına yönelik soykırım, katliam ve saldırıları kınamak için Britanya Kürt Halk Meclisi eylem ve toplantıların yoğunlaştırılarak devam ettirileceğini de açıkladı. Dalston’da Yapılan Eylemden Türk Devletine Çağrı Hafta sonundan buyana eylemlere devam edilirken ilk olarak, tolumlarımızın yoğun olarak yaşadığı Dalston bölgesindeki en işlek tren istasyonu Dalston Kingsland istasyonu önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Dalston’da bulunan Halk Evi binasında toplanan kitle buradan kısa mesafeli bir yürüyüş düzenleyerek Dalston Kingsland tren istasyonu önünde bir basın açıklaması yaptı. Yoğun nufusu ve konumu ile oldukça kalabalık olan bölgede İngilizce hazırlanan bildirier dağıtılarak yaklaşık 1 saat boyunca aralıksız sloganlar atıldı. Kürt halkına yönelik katliamları belgeleyen dövizler ve “Kürtlere yönelik savaşı durdurun” pankartları ile “faşist Erdoğan, terörist Türkiye” sloganları atıldı. Ciwanen Azad UK gençliğinden Elif Sarıcan’ın okuduğu basın açıklamasında Türkiye’nin uzun yıllardır savaş suçu işlediği, Kürt halkına yönelik bir soykırım çabası içerisinde olduğu ve diktatörlüğe karşı mücadelenin yükseltilmesi gerektiği vurgusunu yaptı. Campell: “Son 35 yıldır İngiltere devleti Türk rejimine yardım etmektedir.” Açıklamanın ardından, İrlandalı aktivist Mark Campell’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında Campell, “İngiltere, Türkiye’de katliam yapan Türk rejimi ile iletişim içerisindedir. Son 35 yıldır İngiltere devleti Türk rejimine yardım etmektedir. Kürdistan ve Türkiye’de de yine İngiltere Türk devletine saldırılarında yardımcı oluyor. Yine İngiltere devleti bu coğrafyada yaşanan acılara sessiz kalıyor ve yetmezmiş gibi bir de tüm bu yaşananlara karşı ses çıkaran Kürtleri de kriminalize ediyor. Savaş derhal durdurulmalıdır, Kürtlere yönelik saldırılar Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 eylem! 11 ta anlamıyla bir soykırım girişimidir ve Türkiye savaş suçu işlemektedir.” İfadelerine de yer verdi. Kitlesel yürüyüş Hafta başında başlatılan eylemler dizisinde öncelikle kitlesel bir yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş, Kürt, Türk ve yabancı toplumların yoğun olarak yaşadığı Hackney bölgesinde düzenlendi. Yaklaşık 250 kişinin katıldığı yürüyüş çevredekilerden büyük ilgi ve destek gördü. Yol boyunca İngilizce hazırlanan bildiriler dağıtıldı, sloganlar atıldı ve dövizler taşındı. ‘Terörist Türkiye, dün Hitler bugün Erdoğan, Kürtlere karşı savaşı durdurun, biji serok Apo’ sloganları atıldı. Yaşanan katliamarın fotoğraflı belgeleri ile hazırlanan yüzlerce dövizde yolboyunca taşındı. Yürüyüşe Ciwanen Azad UK gençliğide geniş katılım ile destek verdi. Evrim Yılmaz: “Direniyoruz ve öz yönetim direnişlerinin yanındayız!” Eylem sonrasında gazetemize konuşan, Britanya Kürt Halk Meclisi Eş Başkanı evrim Yılmaz, “Kürdistan’da yaşanan Bakur’da yaşanan öz yönetim direnişlerini sahipleniyoruz ve her zaman için halkımızın yanında olacağımızı vurguluyoruz. Bugün Lice yanıyor, sadece Lice ile sınırlı değil Kürdistan’ın bütün coğrafyasını tanklarla, panzerlerle havadan uçaklarla bombalarla bütün coğrafyamızı yakıp yağmalayıp Kürdistan’ı yok etmeye çalışıyorlar. Kürt halkını katletmeye çalışıyorlar, Kürt halkını kendi coğrafyasında göçertmeye çalışıyorlar, Türkiye’de muhalif olan bütün kesimler Erdoğan’ın ve saray çetelerinin hedefi durumundadır. Bugün HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, bugün gazetecilerin öğrencilerin ve akademisyenlerinarkadaşlarımızın tutuklanması, belediyelere kayyum atanması bunların hepsi Kürt halkına karşı geliştirilen katliam ve savaş politikalarının sonucudur düşman bu anlamda saldırıyor AKP savaş hükümeti saldırıyor, ama biz şunu burda tekrar tekrar vurguluyoruz ki, kendi halkına bu kadar saldıran bir hükümet kaybetmiştir ve kaybetmeye mahkumdur. Bizlerde Avrupa’da bu eylemlerimizi hergün tekrar tekrar gerçekleşriecez, katliamlara karşı alanlarda olacağız direneyoruz öz yönetim direnişlerinin yanındayız arkadaşlarımızın sonuna kadar yanındayız. Bu anlamda eylemlerimiz devam edecek.” Dedi. Başbakanlık önünde nöbet tutuluyor! Merkez Londra’nın ünlü Westminister bölgesinde bulunan 10 Downing Street başbakanlık binası önünde dün başlatılan nöbet eylemi 2 gün süreyle devam edecek. Salı günü başlatılan nöbet eyleminde başta Ciwanen Azad UK gençliği ve Roj Kadın Meclisinden yetkililer yer almak üzere Britanya Kürt Halk Meclisi’de desteği ile merkez Londra’da, Türk hükümeti ve Erdoğanın Kürtlere yönelik saldırıları ile ilgili duyarlılık artırılmaya çalışılacak. İngiltere başbakanlığı önünde düzenlenen eyleme çağrısında Britanya Kürt Halk Meclisi sözcüleri, “AKP savaş hükümetinin ve Erdoğan saray çetelerinin Kürt Halkına dönük başlatmış olduğu katliamları kınamak ve protesto etmek için alanlardayız.” ifadelerine de yer verildi. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 12 ‘Erdoğan ve Davutoğlu Uluslararası Hukuk Mahkemelerinde Yargılanacaklar’ Alp Altınörs bariş mutluay Londra’da çalışmalarını yürüten Gik-Der tarafından organize edilen panelde konuşan HDP Eş Genel başkan yardımcısı Alp Altınörs AKP ve Erdoğan’ın Kürdistan’da uluslararası savaş hukukunu ihlal ettiğini ve mutlaka uluslararası mahkemelerde yargılanacaklarını dile getirdi. Dalston’da bulunan Gik-Der lokalinde gerçekleştirilen ‘Türkiye’deki son siyasal gelişmeler ve HDP’ye yönelik baskılar’ başlıklı panele HDP Eş Genel başkan yardımcısı Alp Altınörs ve akademisyen Barış Mutluay katılarak birer konuşma yaptılar. Panelin ilk konuşmasını yapan HDP Eş Genel başkan yardımcısı Alp Altınörs Türkiye’deki son siyasal gelişmeler ve HDP’ye yönelik baskılarla ilgili bir değerlendirme yaptı. Altıörs konuşmasında şunları söyledi; ‘‘12 Eylül darbesinin anayasası hüküm sürüyor. Bu devlet düzeni sermayeye hizmet eden bir devlettir. Bu devlet kadın düşmanı, Türk dışında diğer halkları yok sayan bir sistemdir. AKP iktidarı döneminde değişim, demokratikleşme sözü verilse de tam tersi yaşanmıştır. Sopa aynı sopadır, sadece sopanın sahibi değişmiştir. Halkımıza Kirli Savaş Dayatıldı 7 Haziran’da sandıktan değişim ve demokrasi çıktı. Yeni bir umut ortaya çıktı. Ancak Erdoğan katliam planlarıyla yine devreye girdi. Savaş kararı ile birlikte kirli bir savaş halkımıza dayatıldı. 7 Haziran sonuçlarını tanımayan bir saray ve onun yedeğindeki MHP’yi gördük. Öyle bir çerçeve hazırlandı ki, Erdoğan’a karşı olmak Türkiye’ye karşı olmak demekti, muhalif olmak devlet haini olmak demekti. Böyle bir ortamda 1 Kasım seçimlerine girdi. 1 Kasım sonuçlarından sonra eşbşkanlarımız da söyledi, bu sonuçlardan istikrar ve huzur çıkmayacak. Ve çıkmadı.’’ Tüm Saldırılara Rağmen Halkımız Direniyor Altınörs konuşmasının devamında son dönemdeki yıkım operasyonları da değerlendirerek şunları belirtti; ‘‘Türk devleti Kürdistan şehirlerine yönelik bir yıkım operasyonu gerçekleştirdi. Ama tüm yıkımlara rağmen insanlar kentlerini bırakmadı. Şuan bu büyük yıkımına rağmen insanlar Cizre’ye geri döndü. Çadırlar da yaşıyor ama kentini bırakmıyor. Devlet savaş suçu işlemiştir. Sadece Cizre ve Sur’da değil. Aynı zamanda Suriye’deki ve Iraktaki İşid denen barbar tecavüzcü çetelerine çok açık bir şekilde destek vermiştir. Bunların hepsi belgelidir. Silah, para, insan kaynağı desteği verilmiştir. Uluslararası savaş hukukuna göre suç işlenmiştir. Erdoğan ve Davutoğlu başta olmak üzere uluslararası mahkemelerde bunların hepsi yargılanacaktır. Kendileri de bunu bildiği için şuanda büyük bir sansür uygulanmaktadır. Basından, akademisyenlerden, öğrencilerden toplumun her kesimden korkuyorlar, bu yüzden böyle amansız bir saldırı başlattılar.’’ İş Savaş Politikasına Karşı HDP Tampondur Saray ve AKP’nin iç savaş politikasına karşı HDP’nin barikat ve tampon görevi gördüğünü ifade eden Altınörs konuşmasını şöyle sonlandırdı. ‘‘Demokrasi güçleri HDP etrafında kenetlenmeye devam etmektedir. Özgür gündem gazetesi örneği var. Nöbetçi genel yayın yönetmenleri tutuklandılar, dava açtılar. HDP Türkiye’nin her yerinde güçlenmeye devam etmektedir. Çünkü HDP, AKP’nin yürüttüğü iç savaş politikası karşısında en büyük tampondur, frendir. Türkiye’nin tüm toplumsal kesimlerini kendi içersinde buluşturararak AKP’nin toplumu birbirine düşüren politikasına karşı bir dengedir. Biz toplumlar arası bir köprüyüz ve Erdoğan bu köprüyü yıkmaya çalışıyor. HDP’nin meclisten atılmaya çalışılmasının sebebi de budur. Halkları birbirine kırdırmaya çalışan bir siyaset vardır.’’ 7 Haziran’da Kazanma Duygusunu Tattık Bir Kere! Panelin diğer bir konuşmacısı olan akad- emisyen Barış Mutluay 7 Haziran’da halklar adına büyük bir zafer yaşandığını bu kazanma duygusunun her yere yayıldığını ve bir daha kaybedilmeyeceğini belirtti. Mutluay şunları belirtti; ‘‘Kendim Karadenizliyim, HDP’ye yönelik bir takım eleştirilerim de oldu, ama HDP’nin çok değerli bir proje olduğunun da hep bilincindeyim. HDP oy verilemesi çağrısı da yaparken bu yönlü yaptım. 7 haziran sonucu bu yüzden beni ciddi anlamda mutlu etti. Benim gibi milyonlarda kazanma duygusu yarattı. Biz varız dedi halk.’’ Birleşmezsek Yarınları Onlar Kuracak Mutluay konuşmasında Karadeniz’den de örnekler vererek sol kesimlerin ve halkların birleşmemesi halinde AKP zihniyetinin yarınları kuracağını ifade etti. ‘‘Mesela Karadeniz tarihinde çok devrimci ve solcu bir geleneğe sahiptir. 12 Eylül’e kadar bu böyle devam etmiştir. Ama sonrasında büyük bir kırılma yaşanmıştır, sağcı, türk islam sentezli bir düşünce hakim olmuştur. Ama buna rağmen Karedeniz hattında yüzde 10’a yakın bir oy almıştır HDP. Bu bir şeyin göstergesidir. Bu çok önemlidir, orada Kürt yoktur. Bu kazandığımızın bir göstergesiydi; bunu tüm Türkiye’ye yayabilirsek müthiş bir ülke ortaya çıkardı. Akademisyenlerin bildirisinde çok büyük bir şey yoktu. Ama devlet bu kadar büyük düzeyde akademisyenlere saldırarak şunu söyledi; sen Kürt sorununa dokunursan cız olursun. Konuşmayacaksın dendi. Daha ağır bedeller de ödenebilir. Ama elbet bu bir yerde duracaktır. Ama her şeye rağmen direnmeye devam etmeli. Sol kesimler yan yana gelemezsek başkaları yarınları kuracak. O yüzden bir araya gelinmeli.’’ Yapılan konuşmalardan sonra panel soru cevap bölümüyle devam etti. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 13 Glasgow’da İki Tonluk Kokain İle Yakalanan Türkiyeliler Suçlu Bulundu Eğitim Köşesi Oktay Şahbaz Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] SATs sınavlarındaki skandal İstanbul’dan Kanarya Adaları’na giden Tanzanya bandıralı bir gemiye yapılan operasyon sonucu ele geçirilen üç tonluk kokain nedeniyle Mümin Şahin ve Emin Özmen adlı iki Türk suçlu bulundu. Glasgow’daki mahkeme, İngiltere’de şimdiye kadar yakalanan ben büyük miktardaki A sınıfı uyuşturucuyu taşımakla suçladıkları diğer kişiler olan Kayacan Dalgakıran, Mustafa Güven, Ümit Çolakel ve İbrahim Dağ’ın ise suçu işlediklerinin ispatlanamadığı sonucuna vardı. 500 milyon sterlin (648 milyon dolar) değerindeki uyuşturucu İskoçya’nın Aberdeen kentinin 100 mil açığında seyahat eden MV Hamal adlı gemide geçen yıl Nisan ayında yakalanmıştı. İstanbul’dan yola çıkan gemi İngiliz donanması tarafından durdurulmuştu. Geminin seyahat halindeyken Otomatik Tanınma Sistemi (AIS) cihazını kapatması üzerine başka izleme sistemleriyle tespit edildiği bildiriliyor. Kokainin gemi içinde bir sağlık dolabının arkasındaki bölmeye gizlendiği, geminin kokain taşımak için özel olarak modifiye edildiği bildiriliyor. Kaynak:BBC İngiltere’de bu yıl yapılan SATs sınavları ve sonuçları üzerine tartışmalar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Sadece çocukların 53%’nün geçebildiği ve 3 R olarak bilinen okuma, yazma ve matematik sınavları geçen yılın 80% seviyesinin altında kaldı. Geçen yıl öğrencilerin sadece 15% istenilen seviye notunu alamazken bu yıl bu sayı 47% yükseldi. İngiltere genelinde yüzlerce çocuk bu sonuçlardan sonra demorilize olurken ortaokul öncesi öz güvenlerinin sarsılmasına sebeb oldu. Hükümet bu konuda geçen yıl ve bu yılki sonuçların karşılaştırılmasını doğru bulmadığını ve bu yılki sınavların daha zor olduğunu söylese de, aileler ve eğitmenler yapılan uygulamaya karşı tepkilerini dile getirmekten vazgeçiremedi. Bu tepkinin büyümesi aileler ve Ulusal Öğretmenler Sendikası NUT’nin bir imza kampanyası başlatmasına ve Eğitim Bakanı Nicky Morgan’nin istifasını istemeye kadar gitti. Bir kaç gün önce başlatılan imza kampanyasının şimdiye kadar 15 bin kişi tarafından imzalanması durumun ciddiyetini gösterir durumda. Acele ile yürürlüğe konulan yeni SATs sınavları bu konuda ciddi sıkıntılar yarattı. Eğitim bakanı Nicky Morgan’nın allayıp pullayarak sunduğu bu sınavlara karşı çıkan öğretmen ve eğitimciler sonuçların bu düzeyde olmasında eğitim bakanı sorumlu tuttular. Öğretmenlerin ilk günden itibaren sınavların çocuklar için zor olacağını ve uygulanmadan önce yeni müfredat ile hayata geçirilmesini dile getirmiştiler. Bunun yanında sınav kâğıdının kötü bir şekilde hazırlanması, sınav öncesi okullara ve müdürlere yeterince bilgi verilmemesi adeta bu kötü sonuçların habercisiydi. Bu sınavların çocukların eğitimi için hiç bir şey sunmadığını ve onları eğitimden soğutmaktan başka bir şey yapmayacağını söyleyen Ulusal Öğretmenler Sendikası sınavların iptal edilmesi için bir kampanya yürütmüştü. Aileler ve eğitimcileri dinlemek yerine sınav şirketlerini dinleyen eğitim bakanı bugün Ingiltere’de bir çok çocuğun kendini başarısız hissetmesini sağladı. Özellikle okuma sınavındaki başarısızlıktan dolayı 50 olan geçiş notu 21’e kadar indirilip daha büyük bir skandalın yaşanmasını engellendi. Bunun üzerine sınav kağıtlarının notlandırılmasında yapılan hatalarında açığa çıkması hazırsızlıkların ne derecede olduğunu gösterir durumda. Buradan gözle görülen gerçek ise sırf sınav şirketleri biraz daha para kazansın diye çocukların hazır olmadıkları ve eğitim almadıkları bir sınava koyulmaları oldu. Öğrencilerini koruma adına neredeyse tükenme aşamasına gelen öğretmenlerin tek isteği bu ve buna benzer sınavların bir an önce kaldırılması ve yerine çocukların yaratıcılığını geliştirebilecek daha zevkli bir müfredatın hayata geçirilmesi. SATs sınavların bu durumda olması Eğitim bakanı Nicky Morgan’nın olduğu kadar bu konuda çalışma yürüten milletvekillerinin de sorumluluğu. Konunun ciddiyetinin gündeme taşınması için önümüzdeki günlerde bir önerge sunacak olan eğitmenler eğitim bakanının böyle bir skandaldan sonra bir an önce istifa etmesini talep edecek. Ailelerin bu konuda yapacakları ilk ve önemli adım bu sınava giren çocuklarına destek olmaları olacaktır. Sonuçlar ne olursa olsun çocuklarının eğitimden soğumamaları için onlar ile daha zevkli ve yaratıcı eğitsel çalışmalar yapmaları çocuklar için büyük önem taşıyacaktır. Son olarak ortaokula başlamadan önce onların çocuk olduklarını unutmayarak yaz dönemini dinlenerek, oyun oynayarak ve mutlu olarak geçirmelerini sağlamak çocuklarımız için yapacağımız en iyi şey olacaktır. 14 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 15 SOSYAL KONUT BİR RUH SAĞLIĞI MESELESİDİR İki yıl önce Newham Belediyesi’nin, evsiz insanların kaldığı Focus E15 sığınma evine sağladığı fonları kesmesi üzerine, East Thames Konut Şirketi burada kalan bir grup genç anneye tahliye ihbarında bulundu. Bu anneler belediyeden yardım istediklerinde, onlara ev yardımlarına uygulanan kesintiler ve Londra’da düşük maliyetli konut eksikliği gerekçe gösterilerek yeni bir konut sağlanmasını istiyorlarsa Manchester, Hastings ve Birmingham kadar uzakta özel kiralanmış yerlerde kalmayı kabul etmeleri gerektiği söylendi. Dr Duygu Cantekin Newham Belediyesi’nin bu anneleri Londra’dan sürme, anneleri ve çocuklarını ailelerinden, sosyal çevrelerinden ve yerel destek ağlarından ayırma girişimi aslında il çapında yürütülen ‘sosyal temizlik’ sürecinin sadece tek bir örneğidir. Bu süreçte, hızla yükselen kiralar, yardım kesintileri ve sosyal konut eksikliği ile birlikte dar gelirli insanlar Londra varoşlarına veya dışına yerleşmeye zorlanmaktadır. Ancak Newham Belediyesinin bu girişimi, annelerin bir araya gelerek organize olmasına, örgütlenmesine ve sosyal temizliğe karşı sosyal konut talep etmesine neden oldu. Ve böylece Eylül 2013’te ‘Focus E15’ kampanyası doğdu. Kampanya ilk günden itibaren giderek güçlendi. Stratford’da haftada bir kurulan stantlar, Newham Belediyesi’nin konut ofisinin işgal edilmesi ve Newham Belediye Binası’na yüzlerce destekçiyle gerçekleşen yürüyüş, annelerin giderek büyüyen kampanyasının ulusal bir profil kazanmasına katkı sağladı. Özellikle 21 Eylül 2014’de Stratford’da Carpenters Konutları’na ait boş duran daire bloklarından kullanılmayan bir binayı işgal etmeleri büyük ses getirdi. Newham Belediyesi burada yaşayan sakinleri, araziyi özel bir müteahhide satmak amacıyla evlerinden çıkarmış ve 600 civarında konutu boş bırakmıştı. Bu eylem, bu kadar ciddi bir konut krizinin ortasında, insanlar düşük maliyetli evlerin eksikliğinden dolayı Londra dışına gitmeye zorlanırken şehirdeki yüzlerce iyi durumdaki blokun boş boş durduğuna dikkat çekti. İşgal edilen daireler halka açıldı ve iki hafta boyunca sanat etkinliklerinin, atölyelerin, panellerin düzenlendiği bir merkez olarak kullanıldı. Focus E15 bu eylemiyle kampanyaya yerel, ulusal ve uluslararası büyük bir destek sağladıktan sonra işgali durdurdu. Son olarak geçtiğimiz Pazar günü Focus E15 aktivistleri sosyal konut krizine dikkat çekmek için kullanılmayan, tasfiye edilmiş East Ham Polis İstasyonunu işgal ettiler. 16-22 Mayıs Ruh Sağlığı Farkındalık Haftasında City University’den Joe Hoover, Focus E15 toplantısında insan hakları ve sosyal konut hakkında bir konuşma yaptı. Londra’da ve özellikle Newham’da yaşanan konut kriziyle birlikte ‘kök şoku’ (root shock) yani birinin köklerinden zorla ayrılmasının yarattığı psikolojik sıkıntı hakkında konuştu. Konut krizi, yerinden edilme ve yarattığı psikolojik etkilerle ilgili Hoover’ın bloğunda yer verdiği yazıdan burada geniş bir alıntı yapmak aydınlatıcı olacaktır. ‘Ruh sağlığı problemleri insanların güvenli bir ev bulmasını, o eve bakmasını ve korumasını zorlaştırabilir fakat bizim inşa ettiğimiz evlerin ve toplulukların biçimleri de aynı zamanda ruh sağlığımızı önemli ölçüde etkiler. Londra’da kamu görevlileri ve devlet organları genellikle en hassas ve savunmasız insanların konut ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalırken giderek daha fazla Londralıyı yerinden edilmeye açık hale getirerek işleri daha da kötüye götürmektedir. Planlamacılar ve müteahhitler kentsel yenileme veya kentsel dönüşümden bahsettiğinde evlerini kaybeden topluluklar bu sürecin yerinden edilme veya sosyal temizlik anlamına geldiğini iyi bilirler. Sakinlerin yerine yatırımcıların menfaati için binalar yıkıldığında ve yeniden kent merkezleri inşa edildiğinde topluluklar ve bireyler zarar görür. Yerinden edilme, bir toplumsal psikolojik travmadır. ‘Dr Mindy Fullilove, bir kişinin duygusal ekosistemini kaybettiğinde yaşadığı travmatik stres reaksiyonunu tanımlamak için kök şoku (root shock) kavramını geliştirmiştir. Fulliove bu kavramıyla, kentsel dönüşüm ya da soylulaştırma (gentrification) politikalarıyla gelen sosyal, ekonomik ve kültürel değişimlerden sonra ya da tamamen evlerini terk etmek zorunda bırakıldıklarında insanların yaşadıkları sosyal destek kaybını, topluluk kaybını, dünya üzerindeki yer hissi kaybını tanımlamıştır. Kendi topluluğumuzdan uzaklaşmaya zorlandığımızda veya yaşadığımız çevre zarar gördüğünde evimize bağlılığımız zarar görür. Tanıdığımız, sevdiğimiz, ait hissettiğimiz yer ile aramızdaki bağı kaybederiz, bu da psikolojik ve sosyal yaralara neden olur. Çevremizle tanışıklığımızı kaybettikçe yerler, insanlar ve kendimizle ilgili sahip olduğumuz detaylı bilişsel bilgiyi de kaybederiz. İyi bildiğimiz yerler ve insanlardan uzaklaştırıldıkça benlik duygumuz, kimlik algımız da zarar görür. Bu kaybın toplam etkisi Dr. Fullilove’in tanımladığı kök şokudur ve olumsuz sonuçları yerinden edilmiş topluluklar ve bireyler için oldukça fazladır. ‘Kök şoku bir bireyin şiddet, madde kullanımı gibi sorunlara karşı savunmasızlığını arttırır, fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verir. Toplumdaki eşitsizliğin ruhsal ve fiziksel sağlığı nasıl olumsuz etkilediğine dair çalışmalar vardır ancak buna ev kaybını da eklersek yoksulluk ve eşitsizliğin verdiği zarar daha da kötüye gider. Topluluklar duygusal ekosistemlerini ve coğrafi yerlerini kaybettiklerinde, mahrumiyet alanlarına taşındıklarında, izole edildiklerinde, arkadaşlarından, ailelerinden, kısaca sosyal destek ağlarından koparıldıklarında kişilerarası veya yapısal şiddete, ekonomik ve sosyal kayıplara maruz bırakılır. ‘Eğer yerinden edilme travması tanınmazsa, kabul edilmezse insanları evlerinden ayırarak verilen zarar da bilinmez, görünmez, üzerine gidilemez. Kentsel yenileme politikaları sonucu toplulukların yıkımının bir iş yatırımı olarak görülmesinden vazgeçilmeli, bireylere verilen bir zarar, işlenen bir suç olarak görülmelidir. Bu travmayı önlemek için konut meselesini bir ruh sağlığı meselesi olarak tanımak gerekir’. Sosyal konutu duygusal ekosistemimizin temel bir bileşeni olarak düşünerek Newham Belediyesi’nin ve Londra’daki tüm belediyelerin kurumların karına göre değil insanların ihtiyaçlarına göre hizmet vermesini ve sağlıklı topluluklar inşa etmesini talep etmeliyiz. Genç annelerin direnişi ve mücadelesiyle başlayan Focus E15 kampanyası her hafta Stratford’da buluşmaya devam etmekte, yeni eylemler planlanmakta, talepleri için hak arama mücadelesini sürdürmeye devam etmektedir. Bu kampanyayla ilgili daha fazla bilgi edinmek ve kampanyaya destek olmak için https://focuse15.org/ sitesini ziyaret edebilirsiniz. Bu yazıdaki bilgiler https://focuse15.org/ kaynağından alınmıştır. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 16 ‘Bir Gecede 23 Kez Evlendirilen Kadınlar Var’ Köşe Yazısı Tom Webb ha.twebb @hatwebb ‘Her durumda yanındayım…’ 2002 yılında İngiltere parlementosunda oy çokluğu ile kabul edilen ‘Irak İşgali’ kararının verildiği gün sokaklara dökülmüştük. Haftalarca okulların önünde, parlemento binası önünde ve sokaklarda protestolar yaptık. İşgalin başladığı ilk gece sabaha kadar televizyonda canlı olarak bu tarihi hataya tanık oldum. Birgün, bu büyük suçun yargılanacağını ve baş suçluların savaş suçu işlemekten yargılanacağını elbetteki biliyorduk ama can kayıplarının, yok olacak hayatların önüne geçmek gerekiyordu. Yüzbinlerce insanın geceli gündüzlü protestoları, itirazlar, oy vermeme tehditleri, hiç birisi işe yaramadı. Bir coğrafyayı ve milyonlarca hayatı birkaç yüzyıl etkileyecek bir savaş tam gözümüzün önünde başladı. John Chilcot ve ekibi tarafından son 7 yıldır bir rapor üzerinde çalıştı. Irak’ın işgalinin başlaması ve orada ortaya çıkan savaşın geçerli bir sebebinin olup olmadığı konusunda araştırma yaptılar. Çıkan sonuçlar hepimizin yıllardır bildiği, İngiltere’yi bu suça ortak eden Tony Blair’in kendisinin ve dolayısı ile iş bağlantılarının çıkarına böyle bir savaşa girdiğini gösterdi. İngiliz gizli servisi MI6’in Tony Blair’e verdiği istihbaratın aslında tamamen yalan olduğu, buda yetmezmiş gibi Blair’in bu istihbaratı başka kaynaklardan onaylaması gerekirken bunu göz ardı ettiği, ve en önemlisi dönemin Amerikan başkanı George Bush ile yaptığı bir görüşmede ‘her durumda yanındayım’ dediği kanıtları ile ortaya çıkarıldı. Buradaki ‘her durumda yanındayım’ sözü aslında herşeyi özetliyor. Yani ‘sebebi olsun yada olmasın biz bu istilayı gerçekleştireceğiz ve çıkarlarımızın karşılanmasını sağlayacağız’ demiş oldu. Blair’in, her savaş suçlusu pişkin siyasetçiden beklenir açıklamalarıda bizi şaşırtmadı. ‘Yine aynı durumda olsam yine aynı kararı veririm’ dedi. Yani açıkça belliki, o kadar sayfa raporun, konuşulan tanığın, toplanılan kanıtların Blair için hiç bir önemi yok. Yine olsa yine yapacak. Yine olsa yine milyonlarca insanın hayatını yok etmekten çekinmeyecek. Üstelik ironik bir şekilde bu adam ‘Ortadoğu Barış Elçisi’ görevini yapıyor. Böyle bir adamı böyle bir elçiliğe getirmek bile barışın tanımına ve varlığına hakaret olur. Yayınlanan raporun orta sayfalarında bir köşede sıkışmış çok önemli bir madde var. BP ve Shell petrol şirketleri dönemin devlet görevlileri ile ticari görüşmelerde bulunmuşlar. Bu görüşmelerin varlığı raporda yer almış fakat görüşmelerin ayrıntılarına yer verilmemiş. Bilgi Edinme Özgürlüğü kanunları uyarınca edinilen bilgiye göre bu görüşmelerin ayrıntılarında çok çarpıcı konuşmalar yer alıyor. Bu konuşmalardan en önemli bölümünde ‘Irak büyük bir petrol yatağı. BP Irak’a girmek için can atıyor’ ibaresi yer alıyor. Aslında basit ve rutin gibi görünen bu görüşmede Irak petrolünün ne kadar değerli olduğu, şirketlerin bu petrolün kontrolünü ve satışını alabilmek için neler yapabileceğini gösteriyor. Onca yıllık savaş döneminde Irak ve çevresinde hayat neredeyse durma noktasına geldi. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, herşey durdu durmayan birkaç şeyin başında petrol kuyuları geliyordu. Petrol kuyuları aktif olarak hiç durmadan çalıştılar. Bir taraftan insanların hayatı mahfolurken öte taraftan Bush ve Blair’in üstün destekleri ile petrol kuyuları aktif bir şekilde çalışıp daha çok petrol çıkardı. Bu rapor bütün insanlığa bir ışık oldu. Kendisini dokunulmaz sanan politikacıların aslında dokunulabilir olduğunu gösterdi. Er yada geç, bir gün insanlık önünde savaş suçu işleyen her bir insan –saraylarda da yaşasa, kendisini sultanda sansa- yargılanacaktır. Benim halen umudum var... Sözde İslam Devleti Daiş’in zulmüne uğrayan Yezidi kadınların yaşadıklarının konuşulduğu halka açık bir toplantı düzenlendi. Londra’da konuşan Güney Kürdistan Bölgesel Hükümeti milletvekili Evar İbrahim, Daiş tarafından kaçırılan kadınlar ile ilgili bilgi verirken, bir gecede bazı kadınların 23 kez evlendirilme yoluyla tecavüze uğradıklarını ifade etti. içinde yaşayabildiklerini aktardı ama şimdi ise Daiş’in ortaya çıkışı ile bunun tümüyle zarar gördüğünü ekledi. Londra merkezli Iraklı, Suriyeli, İranlı ve Türkiyeli Kürtlerin meselelerinin tartışıldığı programlar organize eden Centre for Kurdish Progress kuruluşu’nun bu kez ana konuşmacısı Kürdistan Bölgesel Yönetimi Vekili Evar İbrahim idi. Evar İbrahim Kürt Yezidilere dair mülteci kamplarından kaçanların aktardığı korkunç katliamları ve insanlık dışı zulümleri de konuşmasında iletti. İbrahim kaçırılan Yezidi kadınların İslam hukukuna göre önce evlendirilip sonra tecavüz edildiğini ve öyle ki bazı kadınların bir gece içerisinde 23 kez evlendirilebildiğini söyledi. Evar İbrahim Kurdistan bölgesinde El-Anfal Kampanyası ya da Kürt Soykırımı olarak bilinen 1983’teki ayaklanmanın bastırılmasına dek ve sonrasında Arap rejimlerinin güç oyunlarında her zaman Sünni ve Şii ayrımından faydalandıkları ve Kürtleri de bu şekilde baskı altında tuttuklarını belirtti. İbrahim 2 yıl öncesine dek Kürtlerin özellikle Şengal gibi bölgelerde Yezidilerin, Hristiyanların, Şiilerin ve Sünnilerin birlikte huzur İbrahim atılacak iki önemli adım olduğunu söyleyerek sözlerine devam etti; bunlardan biri İŞİD’in esir ettiği kadınları kurtarmak ve ikincisi onlara psikolojik ve maddi destek sağlayabilmek. İbrahim’e göre Irak Kürdistanı’nın bölgede uluslararası ittikfakları ile güçleniyor ve İŞİD artık güç kaybediyor. İbrahim Irak Kürdistan parlamentosunun bu iki adım için çaba içinde olduğunu söyleyerek sözlerine son verdi. Parlamentoda Kadın Komitesi Başkanlığını ve Sivil Toplum Komitesi Başkanlığını üstlenen Evar İbrahim 8 Temmuz akşamı Unite Sendika binasında yapılan programda 2 yıldır Daiş’in sebep olduğu ve Yezidi kadınların büyük zarar gördüğü çatışma ortamını değerlendirdi. İbrahim İngiltere’nin Daiş’e karşı mücadelede Kürtlerin müttefiki olduğunu ve uluslararası ittifakın da bu mücadelede korunması gerektiğini belirterek sözlerine başladı. Halen 2800 kadının esir tutulduğunu ve kurtarılan yaklaşık 800’ünün ise tamamıyla özgürlüklerine kavuşmadığını vurgulayan İbrahim bu kadınların travma sonrası stres bozukluğu ve ağır depresyondan muzdarip olduklarını iletti. Çoğunun erkek akrabalarının öldürüldüğünü ve evlerinin harab edildiğini söyleyen İbrahim bu yüzden artık bu kadınların gidecek bir yeri olmadığını belirtti. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 17 Heyva Sor’dan Savaş Mağdurları Yararına Anlamlı Etkinlik demokratikleşmeye karşı direnç gösteriyor. Devletin sosyal ve toplumsal alandan elini çekmesi gerekir. Hayatın her alanına müdahale eden bir devlet gerçekliği söz konusu.’’ dedi. Erbey son dönemde Kürdistan’da yaşananların çok ciddi boyutlarda olduğunu ve Türk devletinin Kürdistan kentlerinde büyük tahribat yarattığını ifade etti. Erbey; ‘‘Şuan Silvan, Sur, Cizre, Şırnak ve Nusaybin gibi kentlerde insanlar yıkılan evlerinden, yaşanan ölümlerinden çok sahipsizliğe üzülüyorlar. Seslerinin duyulmamasına üzülüyorlar. Evler, Camiler, Okullar özel askeri üs olarak kullanıldı, evler yakıldı yıkıldı, insanların yatak odalarında gurur kırıcı fotoğraflar çekip servis ettiler. Kültürel değerlere saldırıldı. Şimdi konuşma zamanı. Hiç kimse susmamalı şuanda. Yaşananlar daha yüksek bir ses ile anlatılmalı.’’ dedi. The Pomegranete Tree (Nar Ağacı) kitabı yazarı da etkinlikteydi The Pomegranate Tree-Nar Ağacı kitabının yazarı Vanessa Altın da etkinlikte kitabın hikayesini ve Kürt mültecilerle çalışma deneyimlerini anlattı. İngiliz gazeteci yazar Vanessa Altın’ın yeni kitabı Nar Ağacı Daiş çetelerinin saldırılarından sonra parçalanan ailesinin izini süren genç Kürt savaşçı Dilvan’ın hikayesini anlatıyor. Yazar Vanessa Altın’ın kitabı ilk baskısından sonra büyük yankı uyandırmıştı. Nar Ağacı kitabının gelirlerinin bir bölümü Heyva Sor A Kurdistan’a aktarılıyor. İngiliz gazeteci yazar Altın Kuzey Kürdistanlı bir Kürt ile olan 15 yıllık evliliğinden iki kızı bulunuyor. Kürdistan’da devam eden savaşın yaralarını sarmak amacıyla Heyva Sor A Kurdistan yardım vakfı zengin programlı etkinlik düzenledi. Dalston’da bulunan Halkevi binasında yapılan etkinliğe Avukat Muharrem Erbey ve Nar Ağacı kitabı yazarı Vanessa Altın da katılıp birer sunum yaptılar. 9 Temmuz Cumartesi günü Dalston’da bulunan Halkevinde yapılan etkinlikte, canlı müzik ile beraber fotoğraf sergisi de yapıldı. Aynı etkinlikte Kürdistan mutfağında yöresel yemekler de misafirlere takdim edildi. Etkinliğin panel programında insan hakları savunucusu Avukat Muharrem Erbey Türkiye ve Kürdistan’daki son gelişmeleri ve insan hakları ihlalleri ile ilgili sunum yaptı. Avukat Muharrem Erbey konuşmasında Türkiye’nin demokratikleşmeye karşı direndiğini belirtti. Erbey; ‘‘Kürdistan’da yapılan saldırılar karşısında sessiz kalamamayız. Demokrasi ve hukuk alanında çok ciddi sorunlar var. Türkiye Altın, etkinlikte romanın arkasındaki hikayeyi ve uzun bir süredir Türkiye’deki mülteci kamplarında yürüttüğü çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Dayanışma Zamanı Heyva Sor a Kurdistan vakfı yetkilileri tarafından yapılan açıklamada etkinlikten elde edilen gelirin tümünün son dönemde Türk devletinin saldırılarından zarar gören ihtiyaç sahiplerine gönderileceği ifade edildi. Açıklamada Cizre, Şırnak, Yüksekova, Sur ve Nusaybin gibi Kürdistan kentlerinde on binlerce insanın evlerinin yıkıldığı, farklı kentlere göç etmek zorunda kaldığı belirtilirken, Avrupa’da yaşayan insanlarımızın da böylesi hassas bir süreçte dayanışma duygusuyla hareket etmelerinin ne kadar önemli olduğu dile getirildi. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 18 DUYURU! Roj Kadın Vakfı olarak kadın emeğini pekiştirmek ve kadın dayanışmamızı güçlendirmek amacı ile gerçekleştireceğimiz kahvaltı etkinliğimize tüm kadın arkadaşlarımızı bekliyoruz. Tarih: 14 Temmuz - Perşembe Saat: 11.00 Yer: Kürt Toplum Merkezi bahçesi (Kurdish Community Centre) Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 19 Yorum: AB nereye koşuyor? AB’nin serbest ikamet hakkı, 2 milyondan fazla AB vatandaşı İngiltere’ye yerleşti ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu durum İngiltere’de büyük tepkiye de yol açıyor. Zira, ülkenin kapasitesinin oldukça zorlandığı gibi bir düşünce de mevcut. Halkın tepkilerinden biri de İngiltere’nin AB’ye her yıl katkı olaraktan 19 milyar sterlin ödemesidir. AB’nin anti-demokratik, merkeziyetçi İngiltere’nin ayrılığı ile birlikte ilk büyük kayıbını verdi. Globalleşme fikrinden uzaklaşma, bunun yerine yeniden ulusal egemenlik talebi büyümesi AB’de daha da büyük çatırdamalara yol açabilir. İngiltere için işler kolay değil 23 Haziran’da Brexit’in referandumda kabulünden sonra AB’deki kriz sürüyor. Benzeri bir kriz, 2012 yılında Grexit (Greece + exit = Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden/ AB’den çıkma talebi) ile yaşanmıştı. İngiltere, AB’nin önemli ticari, finans gücü. Avukat AYSEL ÖZTÜRK 23 Haziran’da Brexit’in (Briten + exit = Birleşik Krallık’ın AB’den çıkma talebi) referandumda kabulünden sonra AB’deki kriz sürüyor. Benzeri bir kriz, 2012 yılında Grexit (Greece + exit = Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden/ AB’den çıkma talebi) ile yaşanmıştı. İngiltere, AB’nin önemli ticari, finans gücü. Almanya ve Fransa’da sonra da Avrupa Parlamentosu’nda 73 koltukla önemli bir yere sahipti. Böyle olunca da Britanya’nın AB’den çıkması önemli bir boşluk yaratıyor. İngiltere’nin ayrılma sürecini başlatmak için Lizbon Anlaşması’nın 50’nci maddesi gereği ivedilikle başvuruda bulunması gerekirken, Başbakan David Cameron bu prosedürü uygulamaktan ziyade istifa ederek görevi, Ekim ayında seçilecek İngiltere’nin yeni başbakanına devret- meyi daha uygun gördü. Bu erteleyiş, kuşkusuz AB devletlerinde genel anlamda güvensizlik yaratıyor. Hatta bu durumu iç krize yol açabilir. İngiltere’nin anti AB siyaseti üç temel gerekçeye dayanıyor. Bunlar egemenlik, göç ve paradır. İngiltere, AB’nin merkeziyetçi anlayışının kendi yasalarını ve düzenini kısıtlamasından rahatsız. Sadece AB’yi değil, İngiltere’yi de sıkıntılı günler bekliyor. AB’den ayrılması ile AB’ye 37 Milyar Sterlin ödemesi gerekir. Bu da İngiltere’de vergileri yükseltmeye yol açar. Şimdiden Britanya Ekonomi Bakanlığı, Brexit’in her İngiliz hanesine senede 4 bin 300 Sterline mal olacağını açıkladı. Ticari ilişkilerinin büyük bir kısmının AB’den ayrılması, finans merkezlerinden biri olan Londra’ya maddi anlamda büyük zarar verecek. Bir borsa krizine de yol açabilir. İskoçya’nın, Britanya’dan ayrılması ve AB’de kalma talebi bu durumda anlaşılır bir tepki olacak. İskoçya’nın bağımsızlığı, Büyük Britanya’nın parçalanıp gücünü kaybetmesine de yol açabilir. 23 Haziran’daki referandumdan sonra Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, bunun AB’nin sonu olmayacağını söylese de AB’yi fırtınalı günler bekliyor. AB’nin 3’üncü finans gücünü kayıp etmesi, Merkel’in emperyal sistem kurup, efendiliğini ilan etme hayalini uzun bir zaman ertelemiş oldu. Kopuşun sadece İngiltere ile sınırlı kalması çok zayıf bir ihtimal görünüyor. Fransa, Almanya, Hollanda’da da sağcı partiler, anti-AB siyaseti ile hareket ediyor. Yine Almanya’da da anti AB siyaseti, aşırı sağcı parti AfD’ye güç kazandırdı. İngiltere’nin çekilmesi sağcı kesimi bundan sonra daha da motive edebilir. Fransa’nın aşırı sağcı lider Le Pen, 2017’de Fransa’da genel seçimlerde iktidara gelirse ilk yapacağı, Fransa’nın AB’den çekilmesini gündeme getirmek olacak. AB, eğer Fransa gibi ikinci büyük ortağını kaybederse, parçalanma kaçınılmaz olacak. Ayrıca, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’da solcu kesimler de AB’den çekilme talebini yeniden gündeme taşıyabilir. Bu kadar tartışma içinde AB dağılmasa bile Çin, ABD ve Rusya gibi güçlere karşı ağırlığını ve ciddiyetini kayıp eder. Avrupa açısından globalleşme önemli fakat mevcut hali ile dağılma tehlikesi yaşıyor. AB için yeni bir dizayn kaçınılmaz gibi görünüyor. AB’de merkeziyetçi ve küçük ülkeleri ezen sistem yerine koruyan, sosyal politikalara ağırlık veren, AB ülkeleri vatandaşlarının tepkilerini hesaba koyan ve onları bilgilendiren yeni bir anlayıştan başka seçenek görünmüyor. Brexit AB ve Britanya’nın Ekonomisini Küçültecek Büyük Britanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkma kararının birlik ekonomisine etkileri tartışılmaya devam ederken, özellikle Britanya’nın cidi zarar göreceği savunuluyor. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun ekonomiden sorumlu komiseri Pierre Moscovici, 23 Haziran’daki Brexit referandumunun sonucunun ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyeceğini söyledi. 2017 yılında Büyük Britanya ekonomisinin yüzde 2,5 kadar küçülebileceğini kaydeden Moscovici, diğer AB ülkelerindeki küçülmenin ise yüzde 0,2 ile 0,5 arasında olacağını tahmin ettiklerini belirtti. Brexit referandumu sonrasında yatırımcılar arasındaki belirsizlik nedeniyle orta vadede ekonomik büyüme perspektiflerinin etkileneceğini dile getiren Moscovici, bu etkinin şimdilik sadece tahmin edilebildiğini kaydetti. Referandumun AB ekonomisine etkilerinin azaltılması gerektiğinde ısrar eden AB Komisyonu, Londra’dan referandum kararını uygulama konusuna ‘netlik kazandırması’ çağrısı yapmıştı. Britanya Başbakanı David Cameron ise, AB’den çıkış başvurusunun kendisinden sonraki başbakan tarafından yapılacağını söylemişti. Ekim ayında görevini bırakacağını duyuran Cameron’un bu görevi yarın (Çarşamba) bırakma kararı ardından İçişleri Bakanı Theresa May’in bu göreve geleceği duyurulmuştu. 20 Londra’da yoğun eylem programı Britanya Kürt Halk Meclisinde alınan kararla geçtiğimiz hafta sonundan Temmuz ayının sonuna kadar devam edecek eylemler ile Türkiye devletinin ve Erdoğan’ın Kürt halkına yönelik soykırım girişimine yönelik İngiltere’de duyarlılık artırılması hedefleniyor. Haber: Erem Kansoy Son dönemlerde başta Lice olmak üzere Sur, Silopi, Cizre, Nusaybin, Hezex ve Gever’de Kürt halkına yönelik soykırımları deşifre etmek ve İngiltere’de duyarlılığı artırmayı hedefleyen eylemler dizesinde program hızlı başladı. Öncelikle Dalston Kingland tren istasyonu önünde düzenlenen kitlesel basın açıklaması, Hackney bölgesindeki büyük yürüyüş ve ardından iki günlük başbakanlık önündeki nöbet tutma eylemi ile hafta boyunca eylemler devam etti. Britanya Halk Meclisi ve Eş başkanlar Evrim Yılmaz ile Ali Poyraz üstlendikleri görevlerdeki yoğun çalışmaları, eylem ve etkinlikler ile gündeme ilişkin gazetemize konuştu. Yaklaşık 2 yıldır Kürtlere yönelik yoğunlaştırılmış savaş politikalarını ve soykırım girişimlerini Avrupa’da neredeyse en yoğun eylem ve protestolar gerçekleştiren Britanya Kürt Halk Meclisi Eş Başkanları halkı eylem ve etkinliklere güçlü katılım sağlamaya da çağırdı. Evrim Yılmaz: “Bilindiği gibi AKP hükümetinin saray çeteleri ve savaş pollitikaları başta Kürtler olmak üzere bütün demokrasi güçlerine karşı devam etmektedir. Muhalif bütün kesimler şuan saray çeteleri tarafından hedef alınmaktadır. Tamamen kendi sistemlerini kendi iktidarlarını kurmak adına,muhalif cepheleri susturmaya yönelik çabalar sarfediyorlar. Akademisyenlere yönelik tutuklamalar öğrencilere dönük, gazetecilere dönük tüm muhalif kesimlere dönük, milletvekili dokunulmazlıkları, beledyelre kayyum atamalar, yine birçok çalışanımızın tutuklanması. Öz yönetim direnişinde olan alkımıza kitlemize karşı, yürütümüş oldukları katliamlar, bunarın hepsi halen gündemimizde ve halen devam ediliyor. Diri diri insanlarımız yakıldı, gençliğimiz keskin nişancılar tarafından hedef alınarak öldürüldü. Gerekçe olarak hendek ve barikatlar neden gösterilsede, hendek olmayan bölgelerde de bu katliamlar yapıldı. Asıl amaçları şuan başta Kürtler olmak üzere tüm ses çıkaranları susturmak ve kendi iktidarlarını kurmaktır. Bu anlamda Ortadoğu politikalarını güçlendirmektir fakat şunu çok iyi biliyorlar ki Kürt halkı artık eskisi gibi bir siyaset yürütmüyor çok daha güçlü bir siyaset ve Ortadoğuda şuan çok güçlü bir poziisyondadır. Kürtlerin gücünü kırmak amacıyla Rojava İŞİD tarafından hedef alınıyor, İŞİD AKP tarafından destek görüyor, yine Krt halkının özellikle Bakurda başlatmış olduğu öz yönetim direnişleri ciddi bir şekilde hedef alınıyor, bu katliamları dahada güçlendiren AKP hükümeti, bizim direnişimiz karşısında şuan bir fiyaskoyu yaşıyor, AKP hükümeti çare üretemiyor ve başarı elde edemiyor. AKP yöntemi ancak havadan ve uzaktan bombalayarak resmen Kürt halkının yerleşim yerlerini yerle bir etmekte buldu. Ormanlarımızı içindeki canlı yaşamıyla yakarak, tüm alanları yaşanmaz hale getirmeye çalışan AKP hükümeti bölgede ciddi bir göç furyasıyla alanı boşaltmak istiyor. Bizlerde Avrupa’da bulunan Kürt halkı olarak, öz yönetimleri sahipleniyoruz, bu anlamda yürüyüşlerimiz, eylem ve etkinliklerimiz devam ediyor. Britanya Kürt Halk Meclisi Eşbaşkanları Evrim Yılmaz ve Ali Poyraz Eylem ve etkinliklerimizin programı dahilinde 14 Temmuzda Haringey’deki derneğimizde 14 Temmuz ölüm orucu şehitlerimizi anma etkinliğimiz saat 17:00’da gerçekleşecek. Anıları mücadelemize ışık olan şehitlerimizi anma etkinliği bu güne kadar mücadelemize ışık tutmuş ve bir hamle kazandıran ölüm orucu direnişçilerini saygıyla anma ve bugünki direnişi olgunlaştırmak temel hedefimizdir. Yine 17 Temmuz saat 18:00’da Haringey dernek binamızda HDP Milletvekli Garo Paylan katılacağı bir halk toplantısı yapılacak ve buradaki amacımızda Türkiye’de yaşanan saldırıları daha kapsamlı tartışma olanağı sağlamaktır. Tüm halkımızı bu önemli toplantıya katılmaya da çağırıyoruz. Temmuz ayının 19’unda ise saat 18:30’da HDP milletvekili Garo Paylan’ın İngiltere parlamentosunda konuşacağı bir panel gerçekleşecektir, katılımın yüksek olması burada da önemlidir. Bizler AKP savaş politikalarını şiddetle eylemlerimizde protesto etmeye ve Avrupa’daki duyarlılık çalışmalarını hızlandırarak yürütmeye devam edeceğiz, halkımızın eylem ve etkinliklerde geniş katılımı bu noktada çok önemlidir.” Ali Poyraz: “Biliniyor ki Avrupa’nın bir çok yerinde Kürtler eylemsellik içerisindedir, eylemlerin temel merkezinde Kürdistan’da faşist TC devletinin yapmış olduğu katliamları protesto vardı. Son Lice’de yaşananları görüyorsunuz, şehirlerimiz artık boşaltılmaya çalışılıyor, coğrafyamız yakılıp yıkılıp tahrip ediliyor. Hem bunları protesto etmek hem de Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ın esaretinin sona erdirilmesini sağlamak için bu eylemsellikler Kürt’lerin ve dostlarının olduğu her yerde devam ediyor. Bundan yola çıkarak biz Londra’da bulunan Kürt kurumları olarak hem öz yönetim direnişlerini sahiplenmek hem de var olan baskıları protesto etmek için başbakanlığın karşısında 2 günlük nöbet eylemimizi gerçekleştiriyoruz. Başta Kürtler, insanım diyen herkes yüreği insanlıktan atan her vatandaş bu eylemlere bekliyoruz, ziyaret etmesini istiyoruz ve bizzat katılım sağlanılması gerektiğini vurguluyoruz. Ayrıca, önümüzdeki süreçte biliyorsunuz ki 14 Temmuz yaklaştı, 14 Temmuz Kürdistan’ın son 40 yıllık tarihinde çok önemli bir dönemeçtir. Kemal Pir’lerin, Mehmet Hayri’lerin, barış çiçek’lerin, Akif Yılmaz’ların Diyarbakır zindanlarında en zor koşullarda çıplak iradeleri ile ölüm orucuna başladıkları tarihin yıl dönümüdür. Arkadaşlarımızın ölüm orucu 1982 yılında gerçekleşmişti. Şehitlerimizi anma etkinliğimize tüm halkımızın katılımını bekliyoruz. Önümüzdeki süreçte daha bir çok eylemliliklerimiz ve etknliklerimizde olacak yapılacak tüm eylem ve protestoları basına yansıtacağız ve çağırılarımızı gerçekleştireceğiz.” Eylem ve etkinlik programı Tarih YerSaat 13 Temmuz 14 Temmuz 17 Temmuz 19 Temmuz Başbakanlık önü Haringey dernek Haringey dernek Parlamento binası 11:00-19:00 (Nöbet eylemi) 17:00 (14 Temmuz şehitleri anma) 18:00 (milletvekili Garo Paylan’ınkatılacağı halk toplantısı) 18:30 (milletvekili Garo Paylan’ınkatılacağı panel) Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 21 Ayrılık kararı kesintilere tepki Avrupa Birliği referandumu oylamasından çıkartılacak en büyük sonuç, halkın şimdiye kadar kendine gereken değeri vermeyen sistem partilerini dışlaması ve onları reddettiğinin açık bir yansımasıdır. OKTAY ŞAHBAZ Birleşik Krallık’ta, Avrupa Birliği referandumu 23 Haziran Perşembe günü yapıldı. 24 Haziran sabah saatlerinde açıklanan sonuçlara göre Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı çıkarken, bu sonuçlar, başta ‘çıkma kampanyası’ olmak üzere bir çok kesimi şaşırtmadı değil. Bir çok kişi, ortaya çıkan sonucu, ‘ırkçılığın başarısı’ ‘sağın büyük çıkışı’ şeklinde değerlendirmeler yaparken, önemli bir kesim ise, halkın sistem partilerini reddetmesi olarak kabul etti. Ekonomik krizin etkisi 2008’deki ekonomik kriz ile beraber Birleşik Krallık’ın birçok yerinde tasarruf ve özelleştirme politikaları sağlık, eğitim, iş, konut ve kamu alanlarında yoğun bir şekilde hissedildi. Ekonomik kriz özellikle Londra, Manchester, Birmingham gibi büyük şehirlerde yukarda belirtilen alanları etkilerken diğer küçük şehir, kasaba ve kenar bölgelerde büyük hasarlar vererek burada yaşayan kesimlerin hayat standardını düşürdü ve geçim yollarını adeta kapattı. Yoksulluk ve eşitsizlik Daha önce madencilik, çelik ve üretim sektorünün bel kemiğini oluşturan bu bölgeler, özellikle ekonomik kriz ile önce darbe alması ve daha sonra da yavaş yavaş ortadan kalkması bu kesimlerde, başta iş koşullarını, bunun yanında bu bölgelerdeki eşitsizlik oranını hızlı bir şekilde yükseltti. Bunların yerine ise yeni ve daha iyi ücret, daha iyi koşulların sunulacağı alanlar beklenirken, bu beklentiler sıfır saat çalışma kontratlarının (esnek çalışma) dayatılması, uzun saat çalışma dayatması, sağlıksız ve sigortasız koşular sunulmaya başlandı. Birleşik Krallık’ın birçok yerinde buna benzer sahnelerin yaşanmış olması yoksulluğu da arttırdı. Kesinti politikalarına tepki Tabi ki ekonomik krizin sonuçları bununla da kalmadı. Aş evlerini kullanan insanların sayısının 1 milyona ulaşması, ücret dondurulması sonucu neredeyse maaşlarında yüzde 15 kesinti alan kamu emekçileri, kriz bahane edilerek kamu ve özel sektörde toplam yaklaşık 2 milyon işçinin işten atılması, isşizlik ile beraber kirasını ve mortgageni ödeyememe, sosyal konutlarda kesintilerin yoğunlaşması ve bu uygulamanın sonucunda, ülkede yaklaşık 3 milyon konutun ihtiyaç haline gelmesi. İşte bütün bu uygulamalar ve kemer sıkma politikaları Birleşik Krallık halklarının büyük tepkilerini almaya başladı. ‘Hangimizi seçerseniz seçin canınızı yakacağız’ Avrupa Birliği referandumu esnasında, parlamentodaki tüm partilerin kalmaktan yana olan kampın bir parçasıydı. Tüm partiler bu konuda adeta ittifak yaptılar. Hiçbir zaman biraraya gelemeyeceği düşünülen partiler ortak kampanya yaptılar. ‘AB’ye hayır’ kampanyaları yapan kimi sol gruplar ve sendikalar, çıkma doğrultusunda yaptıkları argümanlarda, AB’nin, işçi ve emekçilerin daha fazla sömürülmelerinin bir aracı olduğunu söylüyordu. 1979’da yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı 7.5 milyon iken, dünyanın 6. büyük ekonomisi olan Birleşik Krallık’ta bu rakam şimdi 16 milyondur. Kalmaktan yana olan kamp ise “Solcular ile ırkçılar aynı kampanyayı yürütüyor” suçlamasında bulunurken, kendilerinin de benzer bir tutum içinde olduklarını görmek istemediler. Bunun yanında yaşam koşullarındaki eşitsizliğin artması, Birleşik Krallık’ı gelişmiş ülkeler arasında utanç tablosunda neredeyse ilk sıralara koydu. Bu eşitsizlik oranı, en son 1920’lerde Birleşik Krallık’ta yaşandı. Yine bu partilerin hepsinin (Yeşiller hariç) Mayıs 2015’te seçimlere giderken tasarruf politikaları manifestoları ile halkın karşısına çıkarak, deyim yerindeyse “Hangimizi seçerseniz seçin canınızı yakacağız” şeklinde kampanya yürüttüklerini unutmamak gerekir. İşte tüm bunları hatırlayıp buradan yola çıkarak Avrupa Birliği referandumu sonuçlarını değerlendirmek daha sağlıklı olur. 17.4 milyon ırkçı olabilir mi? Avrupa Birliği referendum seçimlerinde alınan sonuçlara göre, 16 milyon 141 bin 241 (48.1%) kişi kalmaktan yana oy kullanırken 17 milyon 410 bin 742 (51.9%) kişi çıkmaktan yana oy kullandı. Bu sonuçlardan sonra yazımızın başında belirttiğimiz gibi, bazı çevrelere göre ‘aşırı sağın’ başarısı olarak değerlendirildi. Aşırı sağın, bu sonuçlarda küçük de olsa etkisi olmuştur. Fakat, böyle değerlendirmeler yapmak oldukça yanıltıcı olur. Buradan yola çıkarak, AB’yi reddeden 17.4 milyon insanı ‘ırkçı’ ya da ‘faşist’ olarak değerlendirmek Birleşik Krallık halklarına yapacağımız en büyük haksızlıklardan birisi olacaktır. Kaldı ki; Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri Nigel Farage’ın başını çektiği ırkçı kampanya, en iyi dönemini yaşadığı Mayıs 2015 seçimlerinde bile 3.8 milyon oy alabilmişti. Birleşik Krallık’ta AB’ye ve politikalarına tepkiler, toplumun sadece bir kesiminde yaşanmıyor. Örneğin, nüfusun yüzde 13.6 etnik kökenli olan Luton’da kullanılan 84 bin 481 oyun, 36 bin 708’i kalmadan yana oy kullanırken 47bin 773 kişi ise çıkmadan yana oy kullandı. Yine etnik kimliği filmlere konu olmuş olan Bradford’da 228 bin 488 oyun 104 bin 575’i kalmadan yana oy kullanırken 123 bin 913’ü çıkmadan yana oy kullandı. Buna benzer örnekler çoğaltılabilinir. Avrupa Birliği referandumu oylamasından çıkartılacak en büyük sonuç, halkın şimdiye kadar kendine gereken değeri vermeyen sistem partilerini dışlaması ve onları reddettiğinin açık bir yansımasıdır. Corbyn’e darbe girişimi Kendisini sosyalist olarak ifade eden ve kemer sıkma politikalarına karşı olduğunu söyleyen İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’e istifa etmesi dayatılıyor. Bütün bu sonuçların sorumlusu gibi gösteriliyor. Özellikle Blaircilerin bir darbesi olarak nitelendirilen bu girişim karşısında, İşçi Partili üyeler sokaklara döküldü. Önce Parlamento Meydanı’nı dolduran 10 binden fazla kişi, “Biz seçtik bir karar veririz, Corbyn bir yere gitmiyor” mesajı vererek Corbyn’e destek gösterisi yaptı. Daha son ülkenin bir çok yerinde yapılan eylemlerde de Corbyn’e kitlesel destekler geldi. İşçi Partisi’nin Gölge Bakanlar Kurulu’nda bulunan milletvekillerinin yarısından fazlası istifa ederken, yerine Corbyn’e yakınlığı ile bilinen milletvekilleri atandı. Partisinin parlamento grubunun çağrısı ile yapılan güven oylamasında, 172 milletvekili Corbyn’e güvenmediklerini söylerken, sadece 40 milletvekili güven oyu verdi. Parti üyeleri içinde büyük destek alan Corbyn’e karşı milletvekillerinin b u darbe girişiminin sonrasında Corbyn, “Bana oy veren üyelerimizi hayal kırıklığına uğratmayacağım” diyerek istifa etmeyeceğini söyledi ve talepleri tekrar sıraladı. Herkese iş, konut, yaşanabilir bir ücret. Irçılığa karşı da mücadelesini yükselteceğini söyleyen Corbyn, kemer sıkma politikalarına karşı mücadelesine devam edeceğini ve iktidara geldiklerinde kesintileri durduracağını söyledi. Halkın ve parti üyelerinin büyük bir bölümünün Corbyn’e destek vermesinin tek sebebi de budur. Çünkü, Blaircilerin hedef aldıkları sadece Corbyn değil, aynı zamanda onun düşünceleri ve öne sürdüğü politikalardır. Birlikte mücadele temel çıkış yoludur Gerek ekonomik kriz, gerek çıkma kararı ile sterlinin borsada düşmesi, gerekse de belirsizlik gibi argümanlar ile beraber önümüzdeki dönem daha çok hak gaspının yapılacağı ve hayatın her alanında zorlukların yaşanacağı bir kesindir. Bu hak gaspları aslında sonucun kalma yanında olsaydı bile başka bir başlıkla uygulanacağı aslında Maliye Bakanı Osbourne tarafından daha önce bir kaç defa söylenmişti. Bu durumda hükümet, dün olduğu gibi bugün de hedefi başka yerlerde gösterme huyundan vazgeçmiyecektir. Burada da göçmen toplumlar yine hedef alıncak ve yer yer saldırılar, önyargıların gelişmesi gibi toplumları bölme eğilimleri kendini gösterecektir. Bunu kırmak için ise bu ülkedeki statümüz konusunda dün olmadığı kadar cesur davranmalıyız. Başta yerli toplumlar olmak üzere diğer birçok toplum ile daha fazla bir araya gelip benzerliklerimizi, ortak yönlerimizi her yanıyla göstermek zorundayız. Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek elde etmemizin önündeki sorunların ortak olduğunu ve bu sorunlara karşı ortak mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini dünden daha fazla hissetme ve çabası içinde olmamız gerekiyor. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 22 Şîlan Kürtlerin hikayelerini çiziyor Yakında Çocuk Psikoloji üzerine master yapacak olan Şîlan Keskin, İngiltere’de yaşayan genç bir ressam ve yazar. SUNA ALAN/LONDRA Sanat ile haşır neşir olan bir ortamda büyüyen Şîlan’ın resim yapma konusunda kendisine en çok ilham veren amcası ve ablası olduğunu söylüyor. ‘‘Amcam ressamdı ve onu taklit ettiğimi, yine o ve ablamın birlikte resimler yaparken onları hayranlık içerisinde izlediğimi hatırlıyorum’’ diyen Keskin, buna rağmen şu anda bu konuda kendisi üzerinde en etkili kişinin annesi olduğunu düşünüyor. Daha sonra okulda sanat öğretmeni Kathy Taylor’ın o vakitler tanımlayamadığı resim yapma tutkusunu açığa çıkarmada büyük payı olduğuna dikkat çekiyor: “Onun sınıfında sadece sanatsal teknikleri değil aynı zamanda kimliğimin keşfine yönelik bir alan açılıyordu. Bende gelişen özgüven, farklı teknikleri keşfetmemin önünü açtı. Düzenli bir eğitim ortamında sanat eğitimi almak bir zorunluluk değildir. Bu sık rastlanılan bir yanılgıdır. Teknikleri öğrenmeye ihtiyacınız yoktur. En önemli şey kendinizi akışa bırakmaktır.’’ ‘Kuzey Kürdistan esin kaynağım’ Çizimlerinde Kürtlerin hikayelerini konu edinmeyi sevdiğini söyleyen Şîlan hikayesini şöyle anlatıyor: “İnsani duygulara olan saplantım ile, çizimlerimde kendimi Kürtler ve büyük zulme uğrayan diğer halkların karşılaştığı acı ve işkenceden daha çok etkilenmiş buluyorum. Lise yıllarımda hikayeleri anlatma ve gerçekleri göstermenin sanatsal anlatım yolu ile gücünü keşfettim. İkinci sınıfta resmettiğim son çalışma, babam ile yeni bir iletişimin kapılarını açtı ve bana kendi gerçekliğimi hatırlattı. Benim öznem oldu: Kuzey Kürdistan’daki yoğun asimilasyon ve istismara karşı özgürlük ve adalet mücadelesine adadığı yaşamı ve doğrudan maruz kaldığı işkence ve sonrasında yaşadığı ötekileştirilme, çalışmamın esin kaynağı oldu. Ve bu tek eser, sadece siyasi açıdan değil, aynı zamanda kişisel ve insani bakış açısıyla, çalışma yüzden fazla kişiye Kürtleri ve maruz kaldıklarını öğretmeyi başardı.’’ Kendi hikayelerinden kopuk yaşamak Zamanla ebeveynlerinin tüm bu yaşadıklarını sanat yoluyla aktarma çabasına girerken, Şîlan kendisi ve kardeşlerinin, pek çoklarının hala gerçekliği olan bu zorluklarla örülü koşullardan uzak, güvenli bir ortamda kendi hikayelerinden kopuk yaşadıklarını farkettiğini söylüyor: ’’Halbuki bizler de göçebelik, iltica koşulları, red, ayrımcılık ve ötekileştirilme gibi zorluklar yaşamıştık. Ebeveynlerimi çalışmalarımın öznesi olarak kullanarak, insanların kökleri ile olan ilişkilerini yeniden canlandırmak ve ayrıca empati yoluyla evrensel bir platformda insanları birleştirmek için bir yol olarak sanatı kullanabileceğimi farkettim.’’ Keskin’in henüz bir sergisi olmamış ancak iki eserini Şengal ve Kobanê’ye yönelik saldırılar sürecinde mülteciler yararına gerçekleştirilen sanatsal bir açık artırma etkinliğine bağışlamış. Şîlan, şu anda konuları kendisi için son derece değerli olan eserlerinden oluşan iki sergi projesi üzerine çalışıyor. Keskin’in çalışmaları Tumblr’da gulaciya.tumblr. com ve ayrıca Instagram’da @gulaciya__ hesabı üzerinden takip edilebilir. Yine https://gulaciya.wordpress.com/ sayfasında İngilizce yazdığı yazılarını paylaşan Şilan Keskin ayrıca halihazırda İngilizce bir roman yazıyor. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 23 Gik-Der pikniği renkli geçti Uzun yıllardır toplumlarımıza hizmet eden ve sayısız toplantı, eylem ile etkinliğe imza atan Göçmen İşçiler Derneği GikDer 2016 yaz pikniği etkinliğini gerçekleştirdi. Toplumun her kesiminde farklı yaşlarda insanları bir araya getiren etkinlike katılımcılar bir birleri ile sohbet etme fırsatı bulurken gündeme dair gelişmeleri de tartışma fırsatı yakaladı. Düznlenen piknikte çocuklar iin çeşitli oyunlar ve aktiviteler, sportif ve kültürel etkinlikler ile yöresel yiyecekler ve süpriz çekilişte gerçekleştirildi. Heryıl düzenli olarak organize edilen ve gelenekselleşen GikDer yaz pikniği bu yıl Cherry Hinton Hill Park.Cambridge’te gerçekleşti. Geçtiğimiz hafta sonu Pazar günü düzenlenen piknikte HDP Eşgenelbaşkan yardımcısı Alp Altınörs de hazır bulunarak katılımcılar ile kucaklaştı. Katılımcılar piknikten memnuniyetlerini dile getirirken Alp Altınörs ile sohbet etme şansı bulmanın önemine değindiler. Ayrıca yoğun gündem ve çalışmalar içerisinde zaman zaman piknik düzeyinde etkinliklerinde rahatlatıcı olduğu üzerinde duruldu. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 24 Avrupa’da Yaşayan Binlerce Kürt Genci Duseldorf’ta Buluştu Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebiyle Kürt gençleri Almanya’nın Düsseldorf kentinde yürüdü. Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı yürüyüş ve mitingde direniş ve faşizme karşı mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı. Ciwanen Azad Uk gençleride düzenlenen yürüyüş ve festivalde hazır bulundu. İngiltere ve Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinden Düsseldorf kentinde toplanan yaklaşık 10 bin Kürt genci, PKK Önderi Abdullah Öcalan’a fiziki özgürlük talebiyle bir yürüyüş ve miting gerçekleştirdi. Mazlum Doğan Gençlik Kültür ve Spor Festivali kapsamında yapılan yürüyüş, “Rihê Cîwantiyê Rihê Xweseriye, Rihe Xweseriyê Ji Azadiye Reber Apo ye” sloganıyla gerçekleşti. İngiltereden yürüyüşe giden gençlerimizin güçlü katılımı ile Düseldorfta Kürt gençleri kucaklaşıp mücadeleyi yükseltti. Cîwanên Azad öncülüğünde yapılan yürüyüşte, Kürt gençlerinin yanı sıra Türkiye ve Almanya sol hareketleri gençliği de hazır bulundu. Öcalan, PKK, KCK, YPG, Komalen Ciwan, Mazlum Doğan, Che Guevara olmak üzere çeşitli fotoğraf ve flamaları taşıyan gençler, Düsseldof kent merkezi tren istasyonunun önünde toplanarak yürüyüşe geçti. Sık sık “Biji Serok Apo”, Bijî PKK”, “Faşizme karşı omuz omuza” gibi sloganların atıltığı yürüyüşün ardından, NRW Eyalet Parlamentosu önünde bir miting düzenlendi. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç, Kürt Boksör İsmail Özen, Amed Sporlu Naki Deniz olmak üzere çok sayıda kişi de mitinge katıldı. Mazlum Doğan Gençlik Kültür ve Spor çerçevesinde dereceye giren futbol takımları ve sporculara da ödülleri verildi. ‘AVRUPA ÇIKARLARI İÇİN SESSİZ KALMIŞTIR’ Yürüyüşe bir mesaj gönderen Ciwanên Azad Koordinasyonu kapitalist modernitenin halkları sömürdüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Kapitalist modernite 21. yüzyılda toplumu köleleştirmeyi bütün dünyaya sinsice yayımı ve küreselleşmeyi derinleştirerek, Ortadoğu topraklarına savaşı yayarak, bu toprakların zenginliklerini çalıp halkı yoksullaştırmaktadır. Bugün AKP hükûmeti Kürdistan topraklarını faşist bir zihniyet ile çocukları katlederek, kadınlarımızın bedenlerini teşhir ederek, genç yoldaşlarımızın cesetlerini tanımayacak hale getirerek, kirli siyasetini Kürdistan topraklarını üzerinde uygulamaktadır. Avrupa ve BM de kendi çıkarlarını esas alarak buna sessiz kalmıştır.” ‘GENÇLİK YENİ DESTANLAR YAZIYOR’ KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç ise yaptığı konuşmada, Almanya’nın Kürt karşıtı politikalarını eleştirerek, “Alman devleti uzun zamandır Kuzeyde, Rojava’da sömürgecilerle birlikte Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı mü- cadele ediyor. Alman devleti artık bu kirli siyasetine son vermelidir. Kürt gençlerinin bu yürüyüşünü selamlıyoruz. Alman devleti şuanda 11 Kürt siyasetçiyi tutuklu bulunuyor. Bunlara son verilmelidir” diye konuştu. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ise Kürdistan’daki direnişe vurgu yaparak, şunları söyledi: “Bugün Kürdistan’ın dağlarında, ovalarında, şehirlerinde Kürt gençleri zülüm ve sömürgecilik çemberine karşı büyük mücadeleler yürütüyor. Kahramanlık destanları yazıyor. Bu kahramanlar saniye saniye direnerek, faşizmin önüne eğilmeyerek direndiler. Canlarını verdiler. 12 Eylül’de Amed zindanında Mazlumlar, Ferhatlar, Hayriler, Kemaller Esat Oktay Yıldıran önünde diz çökmeyerek, Kürt Batinîliğin İzleri Ebu Müslim Horasani’nin Kürt olduğunu kitabında aktaran ve bunu da İbn-i Kuteybe, İbn-i Halikan, El-Hanbeli gibi Arap tarihçilerin bildirimlerine dayandıran Bayrak, Ebu Müslim’in Kürt Aleviliğinde neredeyse Hz. Ali ile özdeş bir yer kapladığına ayrıca işaret ediyor. Tarihçi Mehmet Bayrak, şimdiye kadar ağırlıklı olarak Kürt tarihi, sosyolojisi ve kültürüne ilişkin yayınladığı 20 kitaba bir yenisini daha ekledi. Her biri belge niteliğinde olan kitaplarını titiz bir çalışma ve farklı kaynaklara dayandırarak hazırlayan ve Kürt düşün dünyası içerisindeki en üretken isimlerden biri olan Bayrak, egemen inancın suçlama gerekçesi yaptığı “Kürt Batınilîğinde Kutsal Metinler” isimli yeni bir kitaba imza attı. Çoğunlukla belgelerden oluşan 824 sayfalık kitap aynı zamanda hem batınilîğe hem de esas olarak Kürtlerde batinî inancının yaşanma biçimine ilişkin ilk kez ortaya çıkan bilgileri gün yüzüne çıkarıyor. direniş bayrağını kaldırdılar. Bugün de onların öğrencileri olarak, Erdoğan’ın karşısında diz çökmeyeceğiz. Direnerek, şehit düşeceğiz. Bugün Ortadoğu’da DAİŞ”e karşı gençler insanlığı savunuyor. Kürt gençleri insanlığın teminatıdır. Kürt gençleri yeni yaşam savunuyorlar. Bunun için de kahramanlık destanlarını yazıyor, yeniden kahramanlık romanını yazıyor.” ‘KÜRT GENÇLERİ İNSANLIĞIN DEĞERLERİNİ SAVUNUYOR’ Kürt Boksör İsmail Özen de Kürt gençlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi için sokaklarda olduğunu söyleyerek, şunları belirtti: “Mazlum Doğanlar’dan Hüseyin Çelebiler’e Seyid, Pir, Dede, Şêx, Derviş, Zâkir, Qewal, Şair, Aşık, Denbêj ve Kilambêjleri de inceleme gereği duyan Bayrak, özellikle bugün suçlama gerekçesi yapılan Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Zend Avesta’nın nasıl semavi dinlere kaynaklık ettiğini de yine değişik belgelerle ortaya koyuyor. İnançların kaynakları yok ediliyor Özellikle Kürdistan’da Manihaizm, Mazdekçilik, Hüremilik ve Zerdüştlüğün Batınîliğin inançsal ve felsefi omurgasını oluşturduğuna işaret eden Bayrak, Osmanlı’dan günümüze kadar batınî inançlara olan düşmanlığa da dikkat çekerek, Batınîliğin aynı zamanda “emekçi sınıf ideolojisi” olduğuna işaret ediyor. Bu akımın öncülerinden biri olarak kabul edilen Ebu Müslim Horasani’nin Kürt olduğunu kitabında aktaran ve bunu da İbn-i Kuteybe, İbn-i Halikan, El-Hanbeli gibi Arap tarihçilerin bildirimlerine dayandıran Bayrak, Ebu Müslim’in Kürt Aleviliğinde neredeyse Hz. Ali ile özdeş bir yer kapladığına ayrıca işaret ediyor. Mehmet Bayrak’ın ele aldığı Batınîlik meselesi esas olarak kutsal metinler inceleniyor. Ayna zamanda mitolojilere de yönelen Bab, Dayê, Mürşid, Son derece zengin anlatılarla isyanları, başkaldırıları, hakikat birçok bedel ödediler. Benim için en büyük mutluluk Kürt gençlerin örgütlü olmaları ve demokrasi mücadeleleri vermeleridir. Kürt gençleri özgürlüğe, insanlığa, adalete inandığı için ağır bedeller ödüyor. Sizden isteğim; bu değerlerden asla ve asla taviz vermemenizdir. Rojava’da DAİŞ’e karşı verilen mücadele dünyada büyük bir ilgi ile karşılanıyor. Dünya insanlığı Kürt gençlerine minnettardır. Bu biz Kürtlere mutluluk veriyor. Size önerim; siyaset yapın, meslek yapın, spor ile uğraşın, Kürtlüğünüze sahip çıkın. Rojava, Sur, Cizre’ye sahip çıkın.” Miting, sanatçılar İlkay Akaya, Serhedo, Rotinda, Koma Şehit Welat tarafından söylenen stranlarla geç saatlerde son buldu. arayışlarını, Ehl-i Hak (Gerçeğin sadıkları) hareketlerini bir bir temellendiren Bayrak, özellikle Batınî inancı araştırma gereğini, Kürt inancına yönelik asimilasyon girişimleri sonucu duyduğunu belirterek, bir çok inancın ya yok edildiğini ya da yok edilmek üzere olduğuna işaret etti. Ağırlıklı olarak Alevilik ve Êzidîlik üzerinde yoğunlaşan Bayrak, Êzidîliğin günümüzde DAİŞ eliyle yaşadığı kırıma da işaret ederek, inanç tarihinin bilinmesindeki faydalara işaret etti. Kemalizm Aleviliği yasakladı Kitabını ayrıca görsel fotoğraflarla da zenginleştiren Bayrak, Cumhuriyet’e geçiş döneminde de Batınî inancına karşı düşmanlığın sürdüğünün altını çizerek, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 1948 yılında yayınlanan “Batınîlerin ve Karmatilerin İç Yüzü” kitabının görsellerine ve içeriğine de yer verdi. Bütün bu yaklaşımlardan sonra bugün en büyük desteği alevilerden alan Kemalizmin Cumhuriyeti kurar kurmaz 30 Kasım 1925 yılında Aleviliği yasakladığına ilişkin bir çok bilgi ve belgeyi de okuyucuya sunuyor. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 25 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 26 teknolojİ SAYFASI Kaç yıl ömrünüz kaldığını tahmin eden bilgisayar programı Google, Taliban programını yayından kaldırdı. East Anglia üniversitesinde bulunan bir grup araştırmacı, hali hazırda tutulmuş olan 3.4 milyon hastanın verilerini analiz edecek bir bilgisayar programı üzerinde çalışıyorlar. Eğer program başarılı bir şekilde çalışır duruma getirilirse yaş, yaşam tarzı, hastalıklar ve daha birçok özellikleri eşleştirerek tahmini olarak ne kadar yaşayabileceğinizi bulabilecek. Dünya benzeri gezegen tahmin edildiğinden daha sıcak Yaklaşık 40 ışık yılı uzakta bulunan ve birçok yönden dünyaya benzeyen ‘55 Cancri’ e isimli gezegen üzerinde yapılan araştırmalar bu gezegenin tahmin edildiğinden daha sıcak Google’ın Google Store olarak bilinen ve Android telefonlar için yazılmış programların yayınlandığı bölümünde bulunan ve Taliban’ın tanıtımı ve haberlerini içeren program Google tarafından kullanım standartlarını ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırıldı. Google yetkilileri konu ile ilgili açıklama yapmaktan kaçındı. Otizm artık bilgisayar kameraları ile tespit edilebilecek Vermont Üniversitesi araştırmacıları tarafından geliştirilen bir program sayesinde otistik çocuklar çok küçük yaşlarda tespit edilebilecek. Basit bir bilgisayar kamerası yardımı ile çocuklar üzerinde evlerinde testler yapılarak küçük yaşlarda durum değerlendirmesi yapılabilecek. Şimdilerde bu testler aile ile konuşup klinik ortamda incelemeler yapılarak gerçekleştiriliyor. Bir çocuğun otistik olduğunu anlama yaşı ortalama olarak 4. olduğunu ortaya çıkardı. Gezegenin güneşe bakan tarafı 2,462 derece ve karanlıkta kalan tarafı 1,282 derece olarak hesaplandı. FBI’ın, Apple telefonlarında bulduğu açık kapatılacak FBI ile Apple arasında dünya gündeminde uzunca bir süredir yer işgal eden telefonlara izinsiz girme savaşını bir İsrail dijital güvenlik şirketi yardımı ile kazanan FBI, görülecek mahkeme sırasında bu işi nasıl yaptığını açıklamak zorunda kalacak. Bunun hemen ardından Apple’ın bu güvenlik açığını kapatıp bundan sonraki davalarda FBI’ı yine zor durumda bırakacağı tahmin ediliyor. Kinba isimli robot King’s College’da işe başladı Semender, hücre yenilemesine umut oldu Semender isimli sürüngenin kopan bacağını tekrardan yenilemesi bilim insanları tarafından incelemeye alındı. Araştırmaların başarılı gitmesi durumunda insan vücudunun hücre yenilemesi konusunda çok büyük bulgulara ulaşılabilecek. Günde birkaç bardak kahve bağırsak kanserini önlüyor Yapılan araştırmalara göre günde içilen birkaç bardak kahvenin bağırsak kanserini yüzde 26 oranında azalttığı ortaya çıktı. Yoğunlaştırılmış kahvelerde bu oranın daha yukarı çıktığı düşünülüyor. Buna göre kahvenin türü, yetiştirilme şekli, kavrulma şekli gibi konular etkisinde değişime yol açarken, her türlü kahvenin bu yararı sağladığı araştırmalar sonrası ortaya çıktı. Gen biçimlendirme tekniği ile HIV tedavisi Kinba ismi verilen robot geçtiğimiz hafta King’s College resepsiyonunda işe başladı. Normal şartlarda pek ilgi görmeyen resepsiyon bölümü Kinba’nın işe başlamasının ardından ziyaretçi akınına uğradı. Önceden programlanmış basit sorulara cevap vermeye programlanan Kinba sorulara verdiği espirili yanıtlarla ziyaretçilerinin yüzünü güldürüyor. Amerika’da bulunan Temple Üniversitesinde bulunan araştırmacılar gen biçimlendirme tekniği ile HIV virüsünü kan hücreleri içerisinden makaslamayı başardılar. Bu yolla, HIV virüsü bulunan hastaların kan hücrelerinin içlerinde bulunan virüslü bölümlerin dışarı atılması sağlanacak. Bu tekniğin gelecek 3 yada 4 yıl içerisinde insanlar üzerinde denenebileceği açıklandı. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 27 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 28 KÜRD MİLLİYETÇİLİK TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ İngiltere’nin Cambridge Üniversitesinde hazırlanan çalışma 13 Ciltten oluşuyor. Britanya Arşiv Merkezi, belgeleri tarihi sıralamaya göre bir araya getirmiş. Kürd Belgeleri: Bölge, Direniş ve Milliyetçilik, 1831-1979, başlığı ile yayınlandı. Anita L.P. Burdett’in editörlüğünde hazırlanan ansiklopedilede yer alan bazı bilgiler yeni daha önce bilinmeyen bilgi ve belgelerden oluşuyor. Bu geniş çalışma aynı zamanda Kürd tarihinin modern dönemine yeni bir bakış oluşturuyor. Ciltlerin başlangıcında genel özet ve değerlendirmelere yer verilmiş. Böylece neye bakılacağı kolaylaşmış oluyor. Bu kısa değerlendirmeler dışında sadece belgelerin kopyalarına yer verilmiş. Berfin Yüce-Londra Anlaşılabileceği gibi, Batı Avrupa da sanayi devrimi ile gelişen Milli düşüncenin Kürdistan genelinde, İran devrimine kadar oluşumu belgelendiriliyor. Yer yer Kürdistan coğrafyası, edebiyatı ve kültürü ile tarihi hakkında da bilgilere yer veriliyor. İlk dönem belgelerinin el yazısı ve kağıt kalitesi engelinden dolayı okunamadığı ve bu belgelerin kullanılamadığı notu eklenmiş. Birinci Cilt: 1831-1855; Cilt 2. 1856-1879. Cilt 3. 1879-1899. Cilt 4. 1900-1914. Cilt 5. 1914-1920. Cilt 6. 1921-1926. Cilt 7. 1927-1930. Cilt 8. 1930-1939. Cilt 9. 1941-1944. Cilt 10. 1945-1950. Cilt 11. 1951-1965. Cilt 12. 1966-1979 ve Cilt 13 ise 37 haritadan oluşuyor. İlk dönemden itibaren çizilen 37 haritada çeşitli boyutlarda el çizimi ve bölgeleri ayrı ayrı gösteren lehçe ve aşiretler bulunabilir. Ansiklopedi, 2015 sonlarında piyasaya çıktı. Bütün eser: Dışişleri, askeri, diplomatik ve misyonerlerin Kürdistan’dan Londra merkezine gönderdiği belgelerden oluşuyor. Belgeler British Library, Dışişleri Arşivi, Savaş Bürosu, Hindistan Bürosu, Kolonyal ve Merkezi Hükümet Arşivlerinden derlenmiş. Belgelerin çok az bir bölümü Fransızca-İngilizce, geri kalan hepsi İngilizce yazılmış. İlk dört cilt el yazısı ile yazılmış. 1830’larda daktilo ve teknik kolaylıklar bulunmadığından bölgeden raporlar ve belgeler bu tarzda merkeze iletilmiş. Bazı örnekler şöyle: 1946 Kürdistan Cumhuriyeti için; Sovyetler ile karşılıklı diplomatik ve ticari ilişkiler geliştirildi. 15 Aralık’ta kurulan Cumhuriyet, 22 Ocak 1946’da ilan edildi, deniliyor. Birleşmiş Milletler Cemiyetine 1956’da Hoybun tarafından Kürdistan haritası olarak eklenen orijinal haritada 1949’da İngilizlerin merkeze gönderdiği şekli ile bu arşivde bulunuyor. En çok dikkat çeken belge: 1851, 22 Temmuz’da Erzurum Konsolosu, James Blant’ın merkeze, Muşir Reis Paşa komutasında 7000 asker 60000 gönüllü ve yerel Hristiyan gönüllülerden oluşan bir güç ile Tujik Dağında merkez olan Dersim Kürdlerine askeri bir saldırı ve katliamın raporunu iletiliyor. Korkmaya gerek yok; Aşiret liderleri kendi çıkarlarını düşünüyor! 8 Kasım 1950’de Türkiye hükümetinin, Kürd problemi kalmadığını düşündüğünü bildiren telgraf eklenmiş, Türk dışişleri bakanı artık Kürdlerin her tür haktan yararlandığı ve bu sorunun bittiğini aktarıyor. Ayrıca dışişleri bakanı bölgede ciddi bir sorun olamayacağını çünkü, Bölge aşiret liderlerinin Kürd ulusal çıkarlarından çok kendi çıkarlarını düşündüklerini söylüyor. Kürdistan bağımsızlığı kaygısı! Bir başka ilginç belge ise; 3 Kasım 1948 de İsrail radyosunun bir Arap kaynağını kullanarak Erivan da Bağımsız Kürd Hükümeti kurulduğunu duyurduğu haberinin oldukça etki uyandırdığı, Londra’ya acil kodu ile raporun geçildiğini gösteriyor. Buradan Bağımsız Kürd Cumhuriyetine gidileceği yorumlanıyor. Merkezin bu haberin çok önemli olduğu ve açığa kavuşturulması talimatı ekte veriliyor. Yine haberin doğruluğu meselesi 1949 Haziranına kadar Bağdat, Ankara, Tahran ve Londra arasında araştırılıyor, korku ve kaygı ile telgraflar gidip geliyor. Tarihçiler için eşsiz bir kaynak niteliğinde Kürd Milli gelişimi incelenmesi bakımından eşsiz bir kaynak. Önemli ve tarihi belgelerden oluşuyor. Kürd Kayıtları Ansiklopedisi şu ana kadar yapılmış en geniş belge kaynaklı yayındır. Britanya arşivi kaynaklı bu bel- geler Kürd meselesindeki araştırmacıların referanslarını genişletecek ve güçlendirecektir. Kürtlerin ayaklanma ve direnişlerine geniş yer verilmiş Birinci cilt, 1831 de Osmanlı-İran savaşı sonrası çıkan ayaklanma ile başlıyor. 1846-1847 Bedirxan Bey direnişi ile devam ediyor. İkinci cilt, 1878-1879 Dersim direnişi ile son buluyor. Üçüncü cilte, Kürd Milli Bağımsızlık Düşüncesi lideri Şeyh Ubeydullah Direnişi belgelendiriliyor. Beşinci ciltte ünlü Lord Curzon yazışmaları var. Altıncı ciltte, 1921-1926 Simko direnişi ve sonuçları anlatılıyor. Yedinci ciltte Cumhuriyet sonrası Kuzey Kürdistan ve Ağrı direnişi yazışmaları gün yüzüne çıkıyor. Adına; belgelerde 1927 Ağrı Kürd Cumhuriyeti diyorlar. Dokuzuncu ciltte 2.Dünya savaşı ve Mahabad deneyimi eklenmiş. Onbir ve onikinci ciltler daha çok Güney Kürdistan ve Barzan direnişleri ile diplomatik faaliyetleri konu ediliyor. On ikinci cilt, Doğu Kürdistan ile 1979 da son buluyor. Haritalar ise: Erzurum, Doğu Kürdistan, Sivas Bölgesi, Aşiretler, Merkezi Kürdistan, Doğu Kürdistan Aşiretleri, Kürd Nüfusunun Bölge dağılımı, Kürd bölgelerini gösterir belgelerden ve çeşitli bölge ulaşım yollarından oluşmaktadır. Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 29 BCC Müşterilerini Memnun Etmeye Devam Ediyor Araç sahibi olmak isteyenlere bireysel bütçe ve tercihlere göre araba ve ödeme koşullarıyla ‘car leasing’ hizmeti sunan, Best Contract Cars’a toplumun her kesiminde ilgi artmaya devam ediyor. BCC, özel ve işletme müşterilerine kişisel ihtiyaçları doğrultusunda araba temin etmelerini sağlamak için hizmet sunuyor. Firma yöneticisi Cemal Polat, özellikle 23 ve 35 yaş arası bireylerin hizmetlerinden faydalandıklarını ve öğrenci, avukat, iş yeri sahibi, profesyoneller dahil olmak üzere toplumun her kesimine hitap ettiklerini belirtti. Polat, özellikle iş yerlerine sundukları şirket araç ve vanlara büyük ilgi olduğunu belirtti. BCC’nın ticari müşterileri arasında iş yerlerine temizlik ve hijyen hizmetleri sunan Chemex, mobilya grubu Doğtaş, perdeci Koza Curtains, Eresya Ltd, ve EMS Mechanical Services bulunmakta. araçların ödemelerini- şirket masrafı gösterereködeyecekleri vergiden (VAT) düşürebilirler. • Önde gelen otomotiv üreticileriyle anlaşmaları bulunan ve piyasadaki tüm araba markaları ile yakın işbirliği sağlamış olan Best Contract Cars, araba ve ya van leasing yapmak isteyenlere en hesaplı fiyat ve ödeme koşullarını sunuyor. • Aylık ödemeleriniz önceden belirlenmiş olduğundan, ve aylık sabit ödeme planı bulunduğu için faiz derdiniz yok. Best Contract Cars, bütçeniz ve istediğiniz araca göre her müşteriye özel ödeme koşulları ve kontrat süresini belirleyerek müşterilerine her türlü kolaylığı sağlıyor. • Bireysel (personal) lease, işletme (business) sahiplerine lease, lease satın alma seçeneği ve finans lease. Araç leasing sistemi taksiciler tarafından da sıkça kullanılıyor. Mini cab şoförleri aylık ödemelerle yeni ve son model bir araçla müşterilerine hizmet sunabiliyorlar. • Anlaşma gereği aracınız tam garanti/warranty altında olacaktır, yolda kalma/yol yardım (breakdown cover) hizmeti ve ilk yıl road tax Best Contract Cars tarafından karşılanıyor Polat, müşterilerinin en çok Mercedes arabaları ve Volkswagen Crafter vanlarını tercih ettiklerini belirtti. • Best Contract Cars FCA onaylıdır ve önde gelen otomotiv üreticileriyle anlaşmalıdır Toplumumuzun yoğun olarak yaşadığı, Tottenham’da bulunan, Cemal Polat ve Ali Kalkan yönetimindeki Best Contract Cars, araba sahibi olmak isteyenlere aylık ödemelere bölünen ve alınan arabanın değerine göre değişen leasing, yani finansal kiralama, hizmeti sunuyor. • Best Contract Cars Büyük Britanya’nın her yerine ücretsiz olarak aracınızı teslim edip kontratın sonunda adresinizden geri alır. Araç leasing’in faydaları • Aracınızın değer kaybetmesi endişesini ortadan kaldıran ve sıkça son model yeni bir araba sahibi olmanızı sağlıyor. • Best Contract Cars bireysel leasing yanı sıra işletmelere araba veya van leasing hizmetini sunuyor. İşletme sahipleri, lease yapılan Gündelik özel promosyonları www.bestcontractcars. com internet sayfasından takip edebilirsiniz. Araç leasing ile ilgili daha fazla bilgi için Best Contract Cars UK ile irtibata geçebilirsiniz: Londra - 0208 9355736 Kuzey İngiltere- 0161 6671306 Güney İngiltere 0238 0010916 E-posta: [email protected] İnternet adresi: www.bestcontractcars.com Ofis adres: 823 High Road, Tottenham, N17 8ER Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 30 ‘İngiltere’de yaşayan AB vatandaşı Türkiyeliler bir an önce kayıt belgesi veya kalıcı oturuma başvurmalı’ kişilerin zaman geçirmeden Britanya’da çok sayıda AB ülkesi vatandaşı Tür- vatandaşı ikametgah kayıt belgesi (Registration kiyeli olduğunu belirten Kılıç & Kılıç Avukatlık Büro- Certificate) veya kalıcı oturum (PerResidence) başvurularını bir su Göçmenlik Uzmanı Taçgül Kılıç, Britanya’nın manent an önce bir hukuk bürosu aracılığıyla AB’den çıkmasıyla bu statüdeki kişilerin durumunun yapmalarında yarar var.” doğrudan etkileneceğini kaydetti. AB ülkesi vatandaşı Zaman geçirmeden olup da Britanya’da kalmak isteyen kişilerin bir an başvurunuzu yapın İngiltere’nin resmi olarak AB’den önce ikametgah kayıt belgesi (Registration Certifi- çıkmasını beklemeden bu işlemlerin cate) almalarını önerdiklerini vurgulayan Kılıç, en az yapılmasında büyük yarar olduğunu hukukçu Taçgül Kılıç, beş yıldır burada çalışanların ise süresiz oturuma vurgulayan İngiltere AB’den çıktıktan sonra bu (Permanent Residence) başvurmalarını tavsiye et- işlemleri yapmanın ve süresiz oturum daha fazla zorlaşabileceğine tiklerini söyledi. Deneyimli Göçmenlik Uzmanı Kılıç almanın dikkat çekti. Bu başvuruları yapmanın ve netice almanın aylar sürebildiğini konu ile ilgili olarak şöyle konuştu: “Bildiğiniz üzere İngiltere’de birçok AB vatandaşı Türkiyeli de ikamet etmektedir. İngiltere AB’de olduğu için ve serbest dolaşımdan dolayı bu statüdeki kişilerin İçişleri Bakanlığı’na (Home Office) herhangi bir kayıt veya oturum başvurusu yapma ihtiyacı ve zorunluluğu yoktu. Gerekmediği sürece de kimse yapmıyordu. Yapılsa bile bu sadece bir formaliteydi. Bazı devlet kurumlarında zorluk yaşayan AB vatandaşı müvekkillerimize formalite icabı ikametgah kayıt belgesi (Registration Certificate) veya kalıcı oturum (Permanent Residence) başvurusu yapıyorduk. Bu şekilde İngiltere’deki bürokratik işlemleri daha kolaylaşıyordu. Ancak bu referendum sonucu İngiltere Avrupa Birliği’nden çıkarsa ülkedeki mevcut AB vatandaşlarının oturum ve kalma hakkı tehlikeye girebilir. AB’den çıkma müzakereleri 2 yıl veya daha fazla da sürebilir. Bu süre boyunca AB vatandaşlarının hakları aynı şekilde devam edecek. Ancak İngiltere AB’den çıktığı zaman durum tümüyle değişecektir. O yüzden AB kaydeden sürdürdü: Kılıç sözlerini şöyle “Özellikle işyerinde AB vatandaşı çalıştıran işyeri sahipleri çalışanlarına bu uyarıyı mutlaka yapsınlar. İngiltere’nin resmen çıkmasını beklemeden bu işlemlerin yapılmasında yarar var. İşverenler böylece AB’den çıkmaktan kaynaklı eleman sıkıntısı yaşamazlar. Çalışan AB vatandaşı kişi de yasal çalışma pozisyonunu korumuş olur. Bilindiği gibi Britanya’da en az 5 yıl çalışmış AB vatandaşları kalıcı oturum (Permanent Residence) için başvurabiliyorlar. 5 yıldır bu ülk- ede çalışan kişiler bu başvurularını hemen yapabilirler. Yeni işe başlamış veya 5 yılı tamamlamamış kişiler ise ikametgah kayıt belgesi (Registration Certificate) için başvurabilirler. Bu başvuru ilerde kalıcı oturum (Permanent Residence) başvurusu için bir kanıt olmuş oluyor.” Konu ile ilgili olarak daha fazla bilgi almak isteyenlerin kendileri ile kontağa geçebileceğini ifade eden Taçgül Kılıç, ön-danışmanlık (ilk görüşme) için herhangi bir ücret almadıklarını vurguladı. Başta Ankara Anlaşması olmak üzere göçmenliğin her alanında hizmet veren Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’na 020 8888 8341 veya 07852117730 numaralı telefonlardan ulaşılabilirsiniz. Firmanın adresi: 307 West Green Road, N15 3PA, London. Email: [email protected] Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 31 Zeytinyağlı taze biber dolması Bu hafta taze sebzelerin bolca bulunduğu yaz aylarında sıkça yapılan, çok lezzetli ve sevilen bir dolma tarifi ile beraberiz. Dolma bütün Orta Doğu halkaları gibi Kürt mutfağının da baş tacı yemekleri arasındadır. Bu bölgelerde bolca yetişen sebzelerden olan özellikle patlıcan, biber, kabak ve çeşitli yapraklardan yapılan dolma yemeği her mevsime ve hemen her sebzeye uygunluğu bakımından sayılamayacak çeşitlilikte ve çok sık yapılan bir yemektir. Sezonuna göre yetişen sebze ve yapraklardan tazeleri yapılırken, kış için saklamak üzere de dolmalıklar güneşte kurutulur, sarmalık yapraklarda salamura tekniği ile muhafaza edilir. Bu çok çeşitli özelliğinden dolayı pek çok halk tarafından adapte edilmiş, bütün çevre ülkelerde de yaygınlaşmış ve her bölgeye özgü çeşitleri yapılmaya başlanmıştır. İç malzeme olarak genellikle pirinç kullanılsa da bulgur da kullanılan diğer iç malzemedir. Başarılı bir dolma pişirmenin pek çok ince detayı vardır. En önemli püf noktalardan biri içine koyulan baharatların oranıdır ve zeytinyağının kalitesidir. Taze sebzelerle yapılan dolma yapılırken kullanılan sebzelerin kalitesi çok önemlidir ve içine kuru dolmanın içine koyulan baharatlar kadar baharat koyulmaması gerekir. Bunun yanında dolmanın gereğinden fazla kaynamaması lezzetli bir dolmanın belki de en önemli noktasıdır diyebiliriz. Tahmin edeceğiniz gibi dolmanın bölgeden bölgeye pek çok farklı şekilde yapılan çeşitleri vardır. Burada verdiğim tarif taze sebzelerle yapılan dolmalara çok uygun bir tarif. Ben sadece biber kullandım ama taze kabak ve domates de ekleyebilirsiniz. Baharatların miktarı kişiye göre değişse de, çok değiştirmeyin derim ama acı miktarını kendinize göre ayarlayabilirsiniz. Gelecek hafta yeni bir lezzette buluşmak dileği ile yorumlarınızı bekliyorum.... Zeytinyağlı taze biber dolması 4-6 kişilik Malzemeler • 250 gr. dolmalık pirinç • Ilık su • Tuz • 12 tane orta boy dolmalık yeşil biber (top biber) • 1 çay bardağı zeytinyağı. • 2 tane orta boy kuru soğan- ince doğranmış • 3-4 diş sarımsak- incecik doğranmış • 1 tatlı kaşığı öğütülmüş yeni bahar • 1/4 tatlı kaşığı toz tarçın • 1 tatlı kaşığı acı pul biber THE KURDISH COOK Fadime Tiskaya [email protected] TheKurdishCook @TheKurdishCook • 1 tatlı kaşığı kuru nane • Tuz &karabiber • 1 yemek kaşığı karışık salça • 4 yemek kaşığı çam fıstığı • Bir avuç ince doğranmış taze maydanoz • 200 gr. kaynamış su Üzerine • Yarım limon suyu • 4 yemek kaşığı zeytinyağı. • tuz • Yarım su bardağı kaynamış su Yapılışı 1. Pirinci bir kaba alın, üzerine bir çay kaşığı tuz ekin üzerini dört parmak geçecek kadar ılık su boşaltıp yarım saat suda bekletin. 2. Bu arada biberleri ve diğer malzeme- leri hazırlayın. Biberleri yıkadıktan sonra küçük bir bıçakla kökünün bulunduğu bölgede çepeçevre kesin ve dikkatli bir şekilde kökünü sapından çekerek çıkarın. Kökünün çekirdekleri kısmımı kesip atın ve saplı kısmını biberleri doldurduktan sonra pirinçlerin dağılmaması için üzerine kapatmak için ayırın. kaynamış suyu ekleyin ve kapağı kapalı bir şekilde pirinç suyunu çekene kadar pişirin ve biraz dinlendirin. 3. Dolmalar hazır olduğunda iç malzemeleri hazırlamaya başlayın. Dinlenen pirinci iyice süzün. Zeytinyağını genişçe bir tencerede ısıtın ve soğanları ekleyip kısık ateşte yavaş yavaş yumuşayıncaya kadar 10 dakika kadar pişirin. sarımsakları ekleyin ardından baharatları, yüz ve karabiberi ekleyin ve bir iki dakika kavurmaya devam edin. Salçayı ekleyin biraz daha kavurun, ardından çam fıstıklarını ekleyin, ardından maydanozları ekleyin bir kaç dakika sonra 5. Dolmaların hepsi hazır olduğunda, zeytinyağı limon ve yarım çay kaşığı tuzu bir fincanda sıcak su ile karıştırın dolmaların üzerine gezdirerek dökün (Suyun dolmaların yarısı hizasına gelmesi gerekir). Tencerenin kapağını kapatıp, kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte 20 dakika kadar kaynatın ve en az 15 dakika dinlenmeye bırakın ve servise alın. 4. Biberlerin içine üçte ikisini dolduracak kadar iç koyup ağzını biber kökü ile kapatın ve kaynatacağınız tencereye dik yatırarak yerleştirin. Bütün biberleri yan yana sık bir şekilde yerleştirin. Afiyet Olsun....... 32 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 33 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 34 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada 1 kutu ilan £10 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Blue Bead BAZ Fresh Fruit & Veg Handyman Services All Aspects of home and garden maintenance covered. Bütün ev ve bahce dekorasyonu itina ile yapılır. Veli Alp 07535 584 797 Free Delivery Mazlum: 07859 999 958 Personel Aranıyor Cash and Carry firmamızda kasa ve kontrol pozisyonlarında çalışabilecek gece ve gündüz vardiyaları için personel alınacaktır. [email protected] email adresinden iletişime geçebilirsiniz. TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Hurdar Hand Crafts El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 MERCAN FRUIT AND VEGETABLE BRANTWOOD ROAD, BRANTWOOD ESTATE UNIT A1/A3 TOTTENHAM, N17 0DX LONDON 07440 041 718 Eleman aranıyor Waterloo’daki restaurant için; - coffee shop şefi (kahvaltı şefi) - grill şefi - et hazırlığı/kasap - şef yardımcıları - mutfak ara elem - garson (bay ve bayan) - barmen - barista Olarak çalışacak elemanlar aranıyor. İletişim: 07776266555 Eleman aranıyor Waterloo’daki restorana - grill şefi - et hazırlıkçısı/kasap olarak çalışacak elemanlar aranıyor İletişim: Ruslan Usta 07710583091 Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 35 Bu sayfada 1 kutu ilan £10 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. PEKENLER LIMITED CONSULTANCY SERVICES MARKETING SALES PUBLIC RELATIONS SOURCIING ITHALAT IHRACAT LOJISTIK VE PAZARLAMA DANISMANLIGI +44 7517 499470 20 Hana Mews, Goulton road, London E5 8GF [email protected] | www.pekenlerltd.co.uk Bedran Ozkan Freelance Journalist 07466770751 [email protected] İş İlanı Tecrübeli Coffee Shop Şefi aranıyor Mille End bölgesinde İletişim: 0796 053 0714 (Mahmut) ELINArosa Graphic and Web Design Services Selda Kayan Phone +44 (0)74 35682350 Servis Elemanı Aranıyor Tottenham’da bulunan Meditaste Takeaway de çalışacak servis elamanı aranıyor. Tercübe ve ingilizce istenir. Daha fazla bilgi için 07951033825 (Aslan bey) 10 white hart lane, Tottenham, N17 ACİLEN Deneyimli Resoran şefi ve servis elemanı aranıyor. Yatma yeri verilir. Adres:Cutty Sark Café and Restaurant 38 Greenwıch Church Street SE10 9BL London ALSAN MARKETING Services provided: Sunulan hizmetler: Marketing & sales consultancy Satış ve pazarlama danışmanlığı Graphic design Grafik dizayn Website development Web tasarımı Gülşen Alsan 07417 398371 telgraf.co.uk Çarşem, 06/07/2016 Piştî Margaret Thatcher Yekem Serokwezîra Jin Serokwezîr Davîd Cameron îro peywira xwe berdide û cihê xwe ji serokwezîra nû Theresa May re dihêle. Cameron duh diyar kir, ew ê roja Çarşemê îstîfaya xwe bide 2. Elîzabeth a Kralîçeya Yekîtiya Kraliyetê. Serokwezîr Davîd Cameron piştî ku ji referandûma Brexîstê(veqetîna ji YE’yê) biryara veqetîna ji Yekîtiya Ewropayê hate girtin, gotibû ew ê îstîfaya xwe bide. Lê dihate payin ku ev îstîfa di Cotmehê de pêk were. Piştî zextên kin kirina derketina welatên Yekîtiya Ewropayê ya ji Ewropayê Partiya Muhafazkar serokê xwe yê nû hilbijart. May ê ku di hilbijartinê de bi ser ket di daxuyaniya pêşî de diyar kir ku ew ê bi vê peywirê şanaz bibe Di serokatiya May de teqwîmeke dijwar li benda Brîtanya ye. Brîtanya ji bo ku ji yekîtiyê veqete wê serlêdana fermî bike û piştre bi YE’yê re wê dest bi bazara danîna peymanên nû bike. Piştî vê yekê Theresa May piştî Margaret Thatcher, dibe yekem Serokwezîra jin. Margaret Thatcher, ku di sala 1975›an de ji bo Serokatiya Partiya Mûxafazakar hatibû hilbijartin, weke Serokwezîra destpêkê ya vî welatî di navbera salên 1979-1990›î de bi vê erkê rabûbû. Hêjmar Rojnameya Hefteyî 529 Alîkarê Hevserokê HDP Alp Atinors li Londonê axivî | R3 Li dijî dewleta Tirk li Londonê bênavber çalakî | R3 Polîtîkaya Şerê Iraqê ya Brîtanyayê hê jî di rojevê de ye | R5 Piştevaniya kedkarên Brîtanî bi Kurdan re zêde dibe Mezintirîn sendîqaya Brîtanî Unite di konferansa xwe ya salane de banga bilindkirina piştevaniya bi Kurdan re kir. Konferansa ku 5 rojan berdewam bike li bajarê Brightonê tê kirin. Mezintirîn sendîqaya Brîtanya berî niha bi demekê jibo azadiya reberê gele Kurd dest bi qempanyayê kiribû. Roja duşemê di çarçoveya konferansa Unite de civîneke taybet li ser pirsgirêka Kurd hat li dar xistin. | R3 Brexît wê zerarê li aboriya YE û Brîtanyayê bike | R5 Çarşem, 13 Tîrmeh 2016 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî Nema dizanim Çawan li pey destên te Yên ku xatirdixwazin Û di bagera êşê de li ba dibin, Bigirim!? Ehmed Huseynî Çarşem, 13 Tîrmeh 2016 3 “Erdogan û Davudoglu dê li dadgeha şer ya navneteweyî de werin darizandin” Li dijî dewleta Tirk li Londonê bênavber çalakî Platforma Yekîtiya Hêzê ya Demokratîk li paytext Londonê, bi armanca şermezarkirina êrîşên qirkirinê yên desthilatdariya AKP li Bakurê Kurdistanê bi taybetî li Licê dike, çalakiyek lidar xist. Alîkarê hevserokê giştî yê HDP Alp Altinors li Londonê axivî û da zanîn ku Erdogan û Davutoglu li Kurdistanê sûcê şer kirine û dê di dema pêş de li dadgeha şer a navneteweyî werin darizandin. Panela bi navê “pêvajoya siyasî ya li Tirkiye û zextên li ser HDP” li avahiya Gîk-Der ya navenda wê li Dalstonê ye panelek hat li dar xistin. Alîkarê hevserokê HDP Alp Altinors û akademisyen Bariş Mutluay wekî axaftvan tevlî panelê bûn. Altinors di axaftina xwe de pêşveçûnên dawî yên li Tirkiye û Kurdistanê nirxandin û bal kişand ser şerê ku Erdogan piştî 7 Hezîranê dayî dest pê kirin. Altinors da zanîn ku Erdogan piştî encamên hilbijartina 7 Hezîranê şerekî qirêj daye dest pê kirin û civakên Tirkiye ber bi şerekî navxweyî ve dibe. Wekî din Altinors da zanîn ku êrîşên bi fermana Erdogan û Davutoglu yên li Kurdistanê bi gelek aliyan sûc e. Tevî vê yeke alîkariya bi Daîş´ê re jî tê wateya ku dê demên pêş de bikeve rojeva dadgeha şer ya navneteweyî. Akademîsyen Bariş Mutluay jî bal kişand ser yekitiya navbera rêxistinên çep û da zanîn ku ger yekîtiyeke xûrt newe avakirin dê pêşeroj bi zihniyeta Erdogan were ava kirin. Li herêma Dalston a li paytexta Îngilîstan Londonê, roja Duşemê li pêşiya strasyona trenê ji bo Licê çalakî hat lidarxistin. Di çalakiyê de bi zimanê Îngilîzî dirûşmên «Êrîşên faşîst ên li Kurdistanê bisekinînin», «Dewleta Tirkiyeyê terorîst e» û gelek dirûşmên li dijî hikûmeta AKP›ê hatin qîrîn. Her wiha bi sedan belavokên bi zimanê Îngilîzî hatin belavkirin û li ser mijarê axaftin hat kirin. Endamên Ciwanên Azad UK û Meclîsa Gelê Kurd tevlî çalakiyê bûn. Di nava 150 çalakgeran de enteranasyonalîst jî amade bûn. Çalakî bi qîrîna dirûşmên «Bijî Serok Apo» û «Bijî berxwedana Licê» qediya. Li pêşiya serokwezareta Brîtanî jî nobet Bi heman armancê duh û îro jî li pêşiya serokwezareta Brîtanî çalakî hatin li dar xistin. Çalakiya ku dur rojan berdewam dike de bang li dewleta Brîtanî tê kirin ku jibo sekinandina êrîşan bikeve nav hewldanê. Piştevaniya kedkarên Brîtanî bi Kurdan re zêde dibe Mezintirîn sendîqaya Brîtanî Unite di konferansa xwe ya salane de banga bilindkirina piştevaniya bi Kurdan re kir. Konferansa ku 5 rojan berdewam bike li bajarê Brightonê tê kirin. Mezintirîn sendîqaya Brîtanya berî niha bi demekê jibo azadiya reberê gele Kurd dest bi qempanyayê kiribû. Roja duşemê di çarçoveya konferansa Unite de civîneke taybet li ser pirsgirêka Kurd hat li dar xistin. Di civîna ku ji hêla yek ji endamê Unite Roza Salih ve hat birêvebirin de, asîstanê serokê giştî yê sendîqaya Unite Steve Turner, Sekreterê navneteweyî yê GMB Bert Schoewenberg, Parlementerê HDP´ê Ertuğrul Kürkçü, parêzer Muharrem Erbey û akademîsyen Dilar Dirik wekî axaftvan tevlî bûn. Di civînê de bal hat kişandin ser êrîşên dewleta Tirk yên li Bakûrê Kurdistanê û bang li dewleta Tirk hat kirin ku dev ji êrîşan berde û jibo çareseriya pirsgirêka Kurd bi rêyên aşîtiyane bi serokê gele Kurd Abdullah Ocalan re bikeve nav danûstandinê. Wekî din di civînê biryar hat girtin ku di çarçoveya piştevaniya bi gelê Kurd re qampanya were xûrt kirin. Çarşem, 13 Tîrmeh 2016 4 KCDK-E ji bo kampanya xwedîderketina malbatan a li hev bang kir Li Minbicê Ber bi Serkeftinê KCDK-E, ji bo kampanya xwedîderketina malbatan a li malbatên malên wan ji aliyê dewleta Tirk ve hatine xerakirin, banga tevlîbûnê li her kesî kir. Ji bo xwedîderketina li malbatên li Cizîr, Sûr, Gever, Nisêbîn, Şirnex û Silopiyayê yên malên wan ji aliyê dewleta Tirk ve hatin xerakirin, Kongreya Civaka Demokratîk a Kurdistaniyên li Ewropayê (KCDK-E) bang kir. Di daxuyaniya nivîskî ya KCDK-E de hat ragihandin, li hemberî êrîşên çeteyên AKP/ Qesrê yên ji bo şikandin û teslîmgirtina vîna Kurdan, yek ji mezintirîn berxwedana dîroka Kurdistanê hatiye nîşandan. Daxuyaniyê wiha dewam kir: “Dewleta Tirk a jê nedihat bendên ciwanên Kurd hilweşîne, bi tank, top, çekên giran û helîkopteran êrîşî cih û warên sivîlan kir. Bi hovane bi sedan Kurd qetil kir. Mirovên li jêrzemînan, li naverastê, li nava malan hatin qetilkirin, şehîdên me yên cenaeyên wan bi dehan rojan li naverastê hatin hiştin, jinên me yên bedenên wan hatin tazîkirin û teşhîrkirin, ciwanên me yên cenazeyên wan li pişt panzeran hatin girêdan û bi erdê re hatin kaşkirin, hê di bîra me de ne. Tiştekî din jî heye ku wê bi sedan salan di bîra me de be. Ew jî; Berxwedan e. Li hemberî vê hovîtiyê, gelê bi rûmet ê Cizîr, Gever, Nisêbîn, Şirnex, Sûr û tevahiya Kurdistanê bi ruhê Rêberê Gel ê demê Mehmet Tûnç li ber xwe da, teslîm nebû. Mehmet Tûnç û hevrêyên wî, li Cizîrê li hemberî tî, birçîbûna bi mehan û êrîşan, serê xwe li ber faşîzma AKP’ê netewandin. Bi soza dayî Mazlûman û Xeyriyan re dilsoz man û bi vî rengî şehîd ketin.” Di daxuyaniyê de hat ragihandin, Kurdistaniyên li derveyî welat dijîn, divê xwedî li Kurdên li hemberî êrîşkariya dewleta Tirk li ber xwe da, xwedî derkevin û kesî neke hewcedarê dewletê. Di dawiya daxuyaniyê de bang li her kesî kir, ku tevlî kampanya xwedîderketina malbaltan a li hev bibin. Li Minbicê mabeyna çerxerêyên El Şerîa û Sebî Behrat komek çeteyên DAÎŞ’ê hatin dorpêçkirin, şerên giran rû dan. Di şer de gelek çete hatin kuştin. Hate ragihandin ku di çarçoveya Operasyona Fermandarê Şehîd Feysel Ebû Leyla de danê êvarî komek mezin a çeteyan mabeyna çerxerêyên El-Şerîa û Sebî Behral ên li rojavayê Minbicê ne, hatin dorpêçkirin. Dorpêç her çû hate tengkirin û derbên giran li wan çeteyên DAÎŞ’ê yên ku hewl dan bi 2 wesayît û motorsîkletekî birevin hatin xistin. Di navbera Şervanên Meclîsa Leşkerî ya Minbicê û çeteyên dorpêçkirî de şerê dijwar dewam dike. Tê ragihandin ku heta niha gelek çete hatine kuştin. Her wiha, hewldana êrîşê ya çeteyan ku xwestin bi wesayîta bombebarkirî pêk bînin, hate pûçkirin. Her 2 wesayît jî bi gulebaranê hatin bêbandorkirin. Wêneyên Rojava li Parlamenta Ewropayê tên nîşandan Li Parlamenta Ewropayê, pêşangehek ji wêneyên Rojava hat vekirin. Di vê pêşangeha ji wêneyên Thomas Schmîdînger pêk tê de, tevî şervanên YPJ›ê pêvajoya şoreşê ya li Rojavayê Kurdistanê tê vegotin. Zanyarê Siyasetê û Antropologê Çandî yê Awûstûryayê Thomas Schmîdînger, ku piştî pêkhatina Şoreşa Rojava gelek caran çû herêmê û pirtûk nivîsand, vê carê jî wêneyên li Rojavayê Kurdistanê kişandî bi pêşangehekê nîşan da. Pêşangeh li avahiya Parlamenta Ewropayê ya li paytexta Belçîka Brukselê, bi merasîmekê hat vekirin. Parlamenterê Koma Sosyal Demokrat a Parlamenta Ewropayê Josef Weîdenholzer ji vê pêşangehê re malovaniyê dike. Di pêşangehê de 32 wêne hene û wê hefteyekê vekirî be. Di pêşangehê de wêneyên şervanên YPJ, YPG, pêvajoya şoreşê ya li kantonên Kobanê, Efrîn û Cizîrê tên nîşandan. Her wiha rengên Êzidî, Asûrî-Suryaniyan jî di wêneyan de tên nîşandan. PARLAMENTER WEÎDENHOLZER: DIVÊ EM ALÎKARIYÊ BIDIN ROJAVA Di destpêka merasîma vekirinê ya pêşangehê de Parlamenterê Parlamenta Ewropayê Josef Weîdenholzer peyivî û bal kişand ser êrîşên DAIŞ›ê yên li hemberî Kobanê û gelemperiya Rojavayê Kurdistanê. Weîdenholzer got, «YPG û YPJ›ê di encama berxwedaneke mezin a ji 5 mehan de DAIŞ şikand û Kobanê azad kir. Ev yek di heman demê de serketina mirovahiyê bû. Pêwîstiya Kobanê bi alîkariya me heye. Divê Yekîtiya Ewropa alîkariyê bide Kobanê û Rojava.” SCHMÎDÎNGER: KURDAN SÎSTEMEKE DEMOKRATÎK AFIRANDIN Thomas Schmîdînger jî li ser rewşa li Sûriye û Rojhilata Navîn û dîroka şoreşa Rojava agahî da. Schmîdînger got, «Niha Êzidî, Asûrî-Suryanî, Ereb, Kurd bi hev re dijîn. Ev yek jî bi sîstema demokratîk a ji aliyê Kurdan ve hatiye afirandin, girêdayî ye. Ev wêneyên li pêşangehê jî pêvajoya şoreşê ya piştî sala 2011›an destpê kir û jiyana li Rojava vedibêje.» Piştî axaftinan hunermendê Kurd Salah Ammo hunera xwe pêşkêş kir. PIRTÛKA ‘ROJAVA’ Thomas Schmîdînger di heman demê de wêneyên li pêşangehê nîşan dide, di pirtûka bi navê “Rojava” de berhev kir û weşand. Di pirtûkê de tevî wêneyan bi zimanên Îngilîzî, Elmanî, Kurdî, Erebî, Ermenî û Asûrî-Suryanî, dîrok û pêvajoya şoreşê ya Rojava tê vegotin.” Çarşem, 13 Tîrmeh 2016 35 Brexît wê zerarê li aboriya YE û Brîtanyayê bike Polîtîkaya Şerê Iraqê ya Brîtanyayê hê jî di rojevê de ye Rapora ku dibêje “Brîtanya û serokwezîrê demê Tony Blaîr bêyî tevahî vebijêrkan bi kar bîne ketiye Şerê Iraqê” di rojeva welêt de ye. Blaîr parastina xwe didomîne, malbatên leşkeran ku zarokên wan di şer de hatine kuştin jî xwedî bertek in. Li Brîtanyayê, Sir John Chîlcot rapora ku dagirkirina Iraqê dinirxîne amade kiribû, dabû xuyakirin ku Îngilistan di dagirkirina Iraqê de ku di pêşengiya DYE de pêk hat, “beriya vebijêrkên aştîxwaz bidawî bibin tevlî bûye” û polîtîkaya wê ya Iraqê “li ser îstîxbarata û nirxandinên rût hatiye avakirin.” Bandora derketina Brîtanyayê ji nava Yekîtiya Ewropayê ya li ser aboriya yekîtiyê tê nîqaşkirin. Tê gotin, ev yek wê herî zêde zerarê li Brîtanyayê bike. Komîserê Komîsyona Yekîtiya Ewropa (YE) yê ji aboriyê berpirsyar Pîerre Moscovîcî da xuyakirin, encama referandûma Brexît a 23’ê Hezîranê wê bandoreke neyînî li mezinbûna aboriyê bike. Moscovîcî ragihand, di sala 2017’an de pêkan e aboriya Brîtanya Mezin bi rêjeya ji sedî 2,5’an biçûk bibe û da zanîn, li gorî texmînên wan wê aboriya welatên din ên Yekîtiya Ewropayê jî wê di asta ji sedî 0,2 heta 0,5 de biçûk bibe. Moscovîcî bal kişand ser rewşa nezelal a li nava karsazan, ku piştî referandûma Brexîtê derket holê û diyar kir, ev yek wê ji bo dema navîn bandorê li perspektîfên wan ên mezinkirina aboriyê bike. tevlîbûna destwerdana Iraqê ji bo wî “biryara herî zor” bû. Blaîr wiha axivî: “Ez tevahî berpirsiyariya vê li xwe digirim.” Blaîr ji ber biryara şer “xemginiya xwe” bi lêv kir, ji ber qewimînan lêborîna xwe xwest. Tevî vê jî Blaîr îdîa kir ku eger dîktatorê berê yê Iraqê Sedam Huseyîn li ser desthilatiyê bima, “wê ji bo aştiya cîhanê tehdîdek mezin bûya.” Blaîr, angaşt ku piştî Sedam ket, cîhan “hê ewletir” bûye. George W. Bûsh ku Serokê demê yê DYE û serkêşê destwerdana Iraqê bû, polîtîkayên xwe yên wê demê parastibû. Bûsh gotibû, “tevahî cîhan ji ber Sedam Huseyîn ne li ser desthilatdariyê ye, hê baştir e.” Komîsyona Yekîtiya Ewropayê bi israr e ku bandora referandûmê ya li ser aboriya YE kêm bike û bang li Londonê kir, ku di mijara bicihanîna biryara referandûmê de xwe zelal bike. Serokwezîrê Brîtanyayê Davîd Cameron jî dabû xuyakirin, ku wê serlêdana derketina ji nava Yekîtiya Ewropayê ji aliyê serokwezîra/ê piştî wî ve bê kirin. Burokratê teqawîdbûyî Sir John Chîcot ku salên 2009-2011’an têkîldarî Şerê Iraqê lêpirsîn dikir, hin encamên girîng ên rapora xwe ku ji 2 mîlyon û 600 hezar gotinî pêk tê, bi raya giştî re parve kiribû. BLAÎR ‘XEMGÎN E’ LÊ JI BIRYARA XWE BAWER E Ji Şerê Iraqê û vir ve tê gotin ku mabeyna 100 hezar û mîlyonek Iraqî mirine. Cameron ê dabû xuyakirin, ku wê di meha Cotmehê de dest ji kar berde, biryar da sibê (Çarşemê) vê erka xwe radest bike. Hat ragihandin, Wezîra Karên Derve Theresa May wê erka Cameron rake. Endamê Partiya Karkeran (Labour) û serokwezîrê berê Tony Blaîr bi daxuyaniyek çapemeniyê bersiv da raporê, got destwerdana Iraqê “biryarek rast” bû. Blaîr destnîşan kir ku biryara destwerdanê “bi niyaza baş” hatiye girtin, li gor fikrên wan “ev ji bo berjewendiyên welat” bû. Brîtanyaya Mezin sala 2003’yan di pêşengiya DYE’yê de bi 30 hezar leşkerî tevlî Şerê Iraqê bibû û heta 2009’an jî bi giştî 179 leşkerên wê miribûn. Di raporê de bal tê kişandin ku “bêyî vebijêrkên aştîxwaz bidawî bibin” di pêşengtiya DYE de tevlî destwerdana Iraqê bûne, destnîşan kiribû ku îstîxbarata ku rejîma Sedam Huseyîn hilberîna çekên kîmyewî û biyolojîk didomîne jî bêyî bingeh bû. Piştre du konferansa 2 saetan de jî got biryara Lîderê niha yê Partiya Karkeran Jeremy Corbyn ê ku li ber destwerdana Iraqê radibû jî, li ser navê partiya xwe lêborîn xwestibû. BAVÊ LEŞKER: KURÊ MIN VALA VALA MIRIYE Piştî rapor hat ragihandin, bavê leşker Regînald Keyse ji çapemeniya Îngîlîz re axivî, wiha bertek nîşan da: “Li gor encamên min jê derxistiye, kurê min vala vala miriye.” Hikûmeta Brîtanyayê daxwaza referandûma duyemîn a ji bo YE red kir Li Brîtanyayê, ku di referandûma 23’ê Hezîranê de biryara derketina ji nava Yekîtiya Ewropayê hat dayîn, mîlyonan kesî bi îmzeya xwe xwestin cara duyemîn referandûm were kirin, lê hikûmetê ev daxwaz red kir. Li dijî referandûma derketina ji nava Yekîtiya Ewropayê (YE), di ser înternetê re kampanyayek hat destpêkirin û ji bo pêkhatina referandûma duyemîn zêdeyî 4 mîlyon îmze ji Brîtanyayiyan hatin berhevkirin. Lê belê hikûmeta Brîtanyayê di bersiva xwe ya ji bo vê daxwazê de got, “ev yek nepêkan e.” Di daxuyaniya Wezareta Karên Derve ya Brîtanyayê de hat ragihandin, ku divê hurmet ji referandûma 23’ê Hezîranê re were nîşandan û bi cih bê anîn. Di daxuyaniyê de hat destnîşankirin, 33 mîlyon hilbijêr tevlî referandûmê bûne û ev yek “mezintirîn guherîna demokratîk a dîroka Brîtanyayê ye.” Di daxuyaniyê de hat bibîrxistin, biryara referandûmê piştî lêkolîna li Kamara Avam û Kamara Lordan hatiye girtin û berê jî hatibû ragihandin ku ev biryar ji bo carekê ye. Di referandûma 23’ê Hezîranê de 33,5 mîlyon hilbijêran dengê xwe bi kar anîbûn û 17,4 mîlyon hilbijêran dengê xwe dabû derketina ji nava Yekîtiya Ewropayê. Li gorî anketeke rojnameya The Independet, ji sedî 40 ê Brîtanyayî alîgirê nûkirina referandûmê ne, lê ji sedî 44 li dij derdikevin. Hevpeymana koçberan: Tenê 800 koçber gihiştin YE’yê Di çarçoveya peymana koçbaran a bi Tirkiyeyê re ji welatên Yekîtiya Ewropayê (YE) 798 koçber hatine girtin. Ji van koçberan jî 292 koçber şandine Elmanyayê. Li gorî nûçeya rojnameya Rheînîsceh Post a ku li Elmanyayê weşanê dike û dispêre çavkani- doktor ji welat dernexin. yên derdorî hikûmetê, di çarçoveya peymana koçbaran a bi Tirkiyeyê re ji welatên Yekîtiya Ewropayê (YE) 798 koçber hatine girtin. Ji van koçberan jî 292 koçber şandine Elmanyayê. yê li Tirkiyeyê vegûhezin welatekî YE’yê. Di çarçoveya peymana ku bi navê mekanîzma 1:1 hatî binavkirin de dihat plankirin ku 72 koçberên Sûriyeyî bişînin YE’yê. Di çarçoveya peymana ku di 20’ê Adarê de kete meriyetê jimara koçberên ku ji Yewnanîstanê şandine Tirkiyeyê 468 in. Lê, di meha Hezîranê de vîzeyên ku Elmanya dabûn koçberên ji bo biçin Tirkiyeyê, hatibû dîtin ku derxistin ji derveyî welat. Hat diyarkirin ku Tirkiye bi taybet koçberên ku perwedekirî û hoste ne asteng kirine. Li aliyê din di lêkolîan ku ji aliyê Ensîtîtuya PWE ku li 8 welatên YE’yê kiribû de, dan diyarkirin ku bi zêdebûna koçberan a li Ewropayê metirsiya zêdebûna êrîş û terorê bi xwe re bînin. Li gorî anketa ku bi 10 hezar Ewropiyan re hatî kirin; rêjeya ku vê metirsiyê dijîn li Macerîstanê ji sedî 76, li Polonyayê ji sedî 71, li Elmanya û Hollandayê jî ji sedî 61 e. Di banga ji aliyê Fona Alîkariyê ya Koçberan a Neteweyên Yekbûyî (ÛNHCR) de, daxwaz hatibû kirin ku divê Tirkiye koçberên ku endezyar û Bi taybet li Polonya, Macerîstan û Yewnanîstanê rêjeya yên ku difikirin koçber wê ziyanê bidin ekonomiyê ji çaran sê ye. Di çarçoveya Peymana Koçbera a di navbera YE û Tirkiyeyê ku rê li ber gotûbêjên mezin vekiribû, li beramberî her koçberekî Sûriyeyî yên ku bi rêyên qaçax ketibûn Yewnanîstanê û wê bişandana Tirkiyeyê, wê koçberekî Sûriyeyî