Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Transkript

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
Amerikan Stratejik Yazımından...
DR. IAN
LESSER
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri
(*)
ve Jeopolitik Aldatma
Dr. Ian Lesser
(**)
Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileri jeopolitiğin dar kapsamının esiri
olagelmiştir. Temel mesele coğrafî -Türkiye'nin köprü mü yoksa bir engel
mi yada bir cephe veya kanat ülkesi mi olacağı- olmaktan çok, Türkiye'nin
nasıl davranacağı ve Türk-Amerikan politikalarının örtüşüp örtüşmeyeceği
ile ilgilidir. Yıllardır, Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler stratejik,
devamlı ve her iki tarafın da uluslar arası önemli hedeflerinde birbirini
destekleme merkezli olarak tanımlanmıştır. Bugün, ilişkinin stratejik niteliği, Irak savaşının farklı algıları ve daha da önemlisi her iki tarafında yeni
uluslararası öncelikleri nedeniyle sarsılmaktadır. Bunun neticesinde, Soğuk
Savaşın ilk yıllarından beri temel tekrar yapılandırmalar gerçekleştirilmeden
işleyen karşılıklı jeopolitik ilişki, şimdi sorgulanmaktadır. Yeniden güçlendirilmiş stratejik bir ilişki mümkündür ve her iki tarafın da çıkarınadır. Fakat
bu ilişki daha farklı bir çerçeve, yeni taahhütler ve daha gerçekçi beklentilerden oluşacağa benzemektedir.
Altın Çağ Efsanesi
Irak üzerindeki anlaşmazlıklar, Türkiye'de son zamanlarda yükselen
anti-Amerikancılık birçok Türk'ün Washington'la ilişkilerdeki kayıp altın
çağa özlemle bakmasına sebep olmuştur. Son anlaşmazlıklar bazı Amerikalıları da “Türkiye'yi kim kaybetti?” diye sormaya itmiştir. Her iki düşünce de
yanıltıcıdır. Türkiye ve Birleşik Devletler arasındaki ikili ilişkilerde ciddî
anlaşmazlıklar yaşanması yeni bir şey değildir. 1964'teki “Johnson Mek(*)
Gürkan POLAT, Selçuk OKTAY, Kadir CEYHAN tarafından Survival dergisinin ..sayısından tercüme edilmiştir.
(**)
Washington'un en önemli düşünce kuruluşlarından Wilson Center'da Türkiye-ABD stratejik
ilişkileri projesini yönetti. Alman Marshall Fonu'nun Türkiye ve Güneydoğu Avrupa direktörü
ve aynı zamanda RAND düşünce kuruluşunda da dersler veriyor. Pasifik Konseyi adlı kuruluşun
başkan yardımcılığını yaptı. Ayrıca Akdeniz güvenliği konusunda stratejik danışmanlık veren bir
kurumun başkanlığını yapıyor. Belirsizlik Döneminde Türk Dış Politikası adlı bir kitabı da var.
Atlantik Konseyi ve Dış İlişkiler Konseyi gibi kuruluşların da üyesi. ABD Başkanı Clinton'un
danışmanlığını yaptı.
[199]
Dr. Ian Lesser
tubu” ve 1974'teki Kıbrıs krizinin hemen ardından gelen silah ambargosu,
arka plandaki ortak stratejik amaca zıt olarak, ardıl Türk-Amerikan hükümetleri arasındaki periyodik çatışmanın en dikkat çekici örnekleridir. Yıllar
boyunca, Sovyetleri zaptetmek ihtiyacı hem ilişkileri şekillendirmiş, hem de
Washington ile Ankara'nın güvenlik anlamında ne sunabileceği hakkındaki
beklentileri hazırlamıştır. İlişkideki potansiyel talepler Sovyetler Birliğindeki hedeflere karşı nükleer saldırı için Türk topraklarını kullanmayı içerecek
kadar önemli olmuştur. Aynı zamanda Birleşik Devletleri, Türkiye'yi korumak adına, kendi topraklarına nükleer misilleme riskini almak durumunda
kalmıştır. Geçmişe baktığımızda bu ihtimaller imkânsız gibi görünse de
1980'lerin sonundaki kadar uzak ve hayal edilemez değildi.
Soğuk Savaş sırasında, bu stratejik ilişki, ortak savunma bağlamında hiç
sınanmadığından gayet sağlam görünmekteydi. Bu sınama, sonraları, Körfez Savaşı ile beraber, Türkiye'nin koalisyon operasyonlarına kapsamlı destek sağlamaya çağrılmasıyla birlikte olmuştur (Türkiye'nin NATO'dan hava
savunmasının güçlendirmesiyle ilgili talepleri, yankıları Türk siyasî hayatında hala hissedilen, önemli bir ertelemeden sonra karşılanmıştır). Türkiye'nin
Körfez Savaşındaki cesur duruşu her iki taraf içinde önemli ve oldukça
çeşitli dersler vermiştir. 1990-91 tecrübesi, Birleşik Devletlerde, Türkiye'nin
Ortadoğu'dan gelecek yeni güvenlik tehditlerine karşı stratejik müttefik konumunu güçlendirmiştir. Türk siyasa oluşturucuları da, Türkiye'nin Ortadoğu'daki müttefikliğinin Ankara'nın Avrupa ile ilgili isteklerine uymamasına rağmen, Amerika ile yapılan resmi görüşmelerde bu kanıyı güçlendirmenin yolunu aramışlardır.
Buna karşın, Türkiye'de ise, sorunların başladığı nokta olarak, birinci
Irak Savaşı, daha doğrusu bu savaşın kötü sonuçları gösterilmektedir ki bu
sorunlar, PKK ayaklanması, Suriye ve İran'la daha karmaşık ilişkiler ve
Washington'la daha tartışmalı görüşmeler olarak sıralanabilir. Bu noktada
birinci Irak Savaşını izleyen yılların, (insanî yardım sağlayan ve Kuzey Irak'taki uçuşa kapalı bölgeye giren) “Huzur Harekâtı” ve “Keşif Gücü” operasyonlarının kurallarını belirleme, Güneydoğu Anadolu'da PKK karşıtı
operasyonlar, insan hakları, savaş silahlarının nakli ile Ege ve Kıbrıs konuları
üzerinde karşılıklı anlaşmazlıklarla özdeşleştiğini hatırlamakta fayda vardır.
1990'ların ortasında birçok Türk Amerika'yı bir müttefikten daha az
güvenilir olarak görürken, bazı Amerikalı stratejistler de Türkiye'yi kısmen
müttefik kısmen güvenilmez bir devlet olarak görme noktasına geldiler.
Türkiye-AB ilişkilerindeki denklemin de bir parçası olan bu güvensizlik
ortamında, Ankara'nın, İsrail'le güvenlik ve savunma sanayisi bağlamında
[200]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
daha derin ilişkileri de içeren stratejik yelpazesini genişletme politikası sürpriz değildir.
Sovyet gücünün kontrol altına alınmasının güvenlik politikalarını belirlemede temel etken olmadığı Soğuk Savaş dönemi sonrasında bile, Ankara
ile Washington, Türkiye'nin stratejik öneminin dayanak noktası ve en nihayetinde işbirliğinin çekim merkezi olarak Türkiye'nin coğrafî konumunu
görmekte ısrar etmektedirler. Türkiye'nin Balkanlar'da, Karadeniz'de ve
Ortadoğu'daki kriz ve çıkar alanlarına yakınlığı, askeri güç projeksiyonu ve
enerji transferi gibi konuları Ankara ile stratejik işbirliğinin merkezine taşıdı.
Bu mekâna bağlı strateji anlayışı Atlantik'in iki
tarafını da ulusal amaç ve güçle ilgili politikaları Türkiye'nin Balkanlar'da,
konusunda tatmin etmedi. 1990'lı yıllarda Türk Karadeniz'de ve Ortadove Batılı gözlemciler Türkiye'nin Avrupa ile ğu'daki kriz ve çıkar
kendi çevresi ve Müslüman Dünya ile Batı arasında bir köprü mü yoksa engel mi olacağını tar- alanlarına yakınlığı, asketışmışlardır. Gerçek ise çok daha basittir. Türki- ri güç projeksiyonu ve
ye'nin rolü, her şeyden önce, soyut jeopolitik enerji transferi gibi koformüllerden çok kendi ulusal çıkar hesaplarına nuları Ankara ile stratejik
göre şekillenecektir.
işbirliğinin merkezine
taşıdı.
Değişen Çevrede Değişen Türkiye
İç ve bölgesel faktörler, Türk siyaset oluşturucuları ve halkını Birleşik
Devletlerle ilişkilerde daha sakıngan ve çelişkili yollar izlemeye itmiştir. Bu
etkenlerden bazıları geçici olmakla birlikte diğerleri daha uzun sürelidir.
İlkin, dış siyasetin de üzerinde etkili olduğu Türk kamuoyu, son seçimlerin de gösterdiği gibi belirgin bir biçimde anti-Amerikancı olmuştur.
Yapılan son anketler Avrupa'da Birleşik Devletlere en olumsuz bakan halkın Türkler olduğunu ortaya koymuştur. Birleşik Devletler algısındaki bu
belirgin kötüleşme Recep Tayip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti ile George W. Bush yönetimi arasındaki ilişkilerde oldukça önemli
bir yere sahiptir. İslami kökenli halkçı hükümet, Türkiye'yi çevresi ile çeşitli
siyasî ikilemlerle yüz yüze getiren Washington'daki daha aktif ve müdahaleci liderlikle uğraşmak durumundadır. Bu zorlu bir karışımdır ve tabi ki
sadece Türk-Amerikan ilişkilerine de özel değildir. Gerçekten de hem
Avrupa ile hem de Müslümanlarla(örneğin Filistin meselesi) ilgili meselelere
hassas olan Türk kamuoyu Birleşik Devletlerle ilişkilere gelindiğinde birçok
baskı kaynağını haizdir. Buna bazı Amerikan dışişleri -ve güvenlik- siyasî
elitinin Türk tarafında, son on yılda, başta kamuoyunun hızla yükselen rolü
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[201]
Dr. Ian Lesser
ve Türk siyasî hayatında beliren yeni aktörler olmak üzere, meydana gelen
değişiklikleri göz ardı etmesi de eklenmelidir. Diğer alanlarda olduğu gibi bu
noktada da ilişkiler, “ertelenmiş bakım” dan ve Türk tarafındaki geleneksel
ortakların yanı sıra yeni destekleyicilerin bulunması konusunda denemelerin sınırlı olmasından dolayı sıkıntıya girmektedir. Gerçekten, Türk güvenlik ve askeri kuruluşları gibi, geleneksel partnerlerin bile Birleşik Devletlerle stratejik işbirliği konusunda ters düştükleri gözlemlenmektedir
(1990'ların başındaki durum budur).
Birleşik Devletler hakkındaki olumsuz düşünceler, özellikle Kuzey
Irak'taki PKK varlığı yada Kıbrıs gibi konularda Türk tarafının çıkarlarına
uygun yeni siyasî inisiyatifler alınarak tersine çevrilebilir yada en azından
azaltılabilir. Birleşik Devletlerin Transatlantik ilişkilerinde geniş çaplı bir
iyileşmenin de Türk kamuoyuna etkileri olması muhtemeldir. Bu alanlardaki
değişmeler olmaksızın, Türk kamuoyunun duruşu karşılıklı işbirliği alanını özellikle bölgesel düzeyde olanını- kısıtlayacaktır. Türk kamuoyunda Birleşik Devletlere olumlu bakanların oranı tek haneli rakamlarla sınırlı olduğu
sürece ikili ilişkilerde Amerika'nın gücü ve amacı hakkındaki uluslar arası
arenada çıkan tartışmalarla daha fazla anlam ifade edecek olan ciddî sıkıntılarla karşılaşılacaktır.
İkinci olarak, hızlanan Türkiye-AB ilişkileri, Birleşik Devletlerle ilişkileri kaçınılmaz olarak etkileyecek şekilde dış politika gündemini değiştirmiştir. Türkiye'nin Avrupalı kurum ve uygulamalarla yakınlaşması, bir yandan
güçlüklerle dolu diğer yandan da gelecek on yılda birçok fırsat doğuracak
[202]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
olan Türkiye'nin üyeliğinin gerçek durumunun ne olduğuna bakılmaksızın,
devam edecek gibi görünmektedir. Bu yakınlaşma süreci, en nihayetinde
Avrupa, Birleşik Devletler ve büyük olasılıkla çoğu Avrupa projelerinden
sıkılan ve kafası karışan ve ulusal bağımsızlıkla ilgili uygulamalardan rahatsız
olan Türkler için de önem arz etmektedir. Bu bakımdan Türk kamuoyu AB
ile ilgili kararsızlık ve kargaşa göstergelerine alışmıştır.
1999 Helsinki Zirvesi'nden sonra Washington'un Türkiye'nin durumunu destekleme gücü ve gereği- azalmasına karşın, Birleşik Devletler Türkiye'nin Avrupa'da sürekli destekleyicisi olmuştur. Kesin olmamakla birlikte
AB üyeliğine giden yola girmiş gibi görünen Türkiye'yi göz önüne alarak,
her iki tarafın da siyaset oluşturucuları ABD-Türkiye ilişkilerinin gelecek on
yıldaki etkileri hakkında daha ciddî sorular sormalıdırlar. Bazı Avrupalılar,
Türkiye'nin AB içinde Amerikan dış politikasının “Truva atı” olacağı korkusunda ısrar et- Türk siyaseti zaten Avrumektedirler. Gerçekte ise daha yakın TürkiyeAB ilişkileri Washington'la ilişkileri ayarlama pa düşünce sistemi içinkonusunda daha büyük sorunlar çıkaracaktır. dedir ve özellikle İran,
Türk siyaseti zaten Avrupa düşünce sistemi Irak ve Ortadoğu barış
içindedir ve özellikle İran, Irak ve Ortadoğu süreci gibi konularda
barış süreci gibi konularda Amerika'dan fazla
Amerika'dan fazla AvruAvrupa'nın açılımlarına çok daha yakındır. Bu
temel Avrupa eksenli politika Uluslar arası Ceza pa'nın açılımlarına çok
Mahkemesi ve Kyoto Anlaşması gibi tartışmalı daha yakındır.
küresel meselelere kadar gitmektedir.
Gelecek yıllarda Türkiye'nin adaylık süreci dursa da veya temelsiz
olduğu kanıtlansa bile, Washington'la daha yakın bağların kurulması kuşkuludur. Avrupa'dan uzaklaşma durumunda, Türk kamuoyu, Brüksel'le olduğu kadar Washington'la da ilişkileri daha karmaşık hale getirecek ulusal bağımsızlıktan yana ve milliyetçi bir duruş sergileyebilir. Sadece, Amerikanın
caydırıcılığının ve yatıştırıcılığının gerekli olacağı yüksek bölgesel risk zemininin doğal neticesi Amerika ile daha yakın stratejik işbirliği olabilir. Daha
iddialı bir Rusya ile yeni bir yarış ve nükleer silahlı ve güçlü bir İran'la sürtüşme bu yakın stratejik işbirliğinin tetiğini çekebilir.
Eğer Türkiye'nin adaylık süreci hızlı işler ve Avrupalılaşma devam ederse bu, özellikle ekonomik anlamda Türkiye-ABD ilişkilerini çeşitlendirip
derinleştirebilir. Bu senaryoda, Avrupa'ya doğru bir hareketin, Birleşik Devletlerle, özellikle ticaret ve yatırım anlamındaki ilişkilere birden çok etkisi
olabilir. Amerikalı yatırımcılar, Türkiye'nin % 9 olan büyüme hızından ve
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[203]
Dr. Ian Lesser
2005'te % 50 veya daha fazla gerçek getiri sağlayan İMKB'nin performansından etkilenebilir. Ama uzun vadede, Avrupa uygulamalarının benimsenmesiyle gelecek olan direkt yatırım için altyapı etkili hukuk kuralları, şeffaflık ve sürprizlere kapalı düzenli ortam şartları, Amerikan iş çevrelerini daha çok etkileyecektir. Avrupa ile devam eden entegrasyon süreci Transatlantik ilişkilerine cazip ve yakın bir hava katabilir.
Transatlantik ilişkilerin topyekün ilerlemesi kaydıyla bu etki siyaset ve
güvenlik alanlarında da hissedilebilir. Türk tarafından bakıldığında can sıkıcı
bir senaryo da Transatlantik çerçevede bir anlaşmazlık durumunda Ankara'nın temel bölge ve meselelerde Amerikan ve Avrupa politikaları arasında
seçim yapmak zorunda kalması veya daha kötüsü, hem Washington'dan
hem de Brüksel'den uzaklaşmasıdır. Daha olası olanı ise Avrupa ve Birleşik
Devletlerle daha sıkı ekonomik bağların stratejik anlamda daha yakın ilişkiyi
de garanti etmemekle birlikte oldukça kolaylaştıracağıdır.
Yeni bölgesel dinamikler de işbirliğini karIrak savaşı Türk toplum maşıklaştırmaktadır. Amerika'nın Türkiye'nin
ve siyasetini etkileyen en Ortadoğu sınırına müdahalesi ikili ilişkilerdeki
sorunları daha keskin hale getirmiştir. Irak savahassas ve önemli konu
şı Türk toplum ve siyasetini etkileyen en hassas
olan Kürt kimlik soru- ve önemli konu olan Kürt kimlik sorununa donuna dokunmuştur.
kunmuştur. AKP hükümeti Kürt sorunu üzerine daha açık ve aktif açılımlar yapmış ve kısmen başarılı olmuştur ancak, bu açılımlar politik yelpazede tansiyonu oldukça yükseltmiştir. 1990'dan bu yana elde edilen tecrübeler (Suriye ve
İran'da olduğu gibi) Irak'taki gelişmelerin Türkiye'nin iç güvenliğini çok
yakından etkilediği izlenimini güçlendirmiştir. PKK saldırılarının son zamanlarda tekrar artması bu bölgedeki gelişmelerin öneminin altını çizerken,
Batı'nın -ve özellikle Amerika'nın- Kuzey Irak'ta Kürt milliyetçiliğini destekleyeceği korkusunu da canlandırmıştır. Ankara 1998'de Suriye'nin PKK'ya desteğinden dolayı savaşın eşiğine kadar gelmiş ve Türkiye'nin sınırlarını
bir saldırıya karşı korumak amacıyla Kuzey Irak'a müdahale etmiştir. Kısacası, Iraklı Kürtler ülkenin dış politikasının en sıkıntılı boyutunu ve elit kesimle kamuoyunun tarihsel hassasiyetinin bir parçasını oluşturmaktadır.
Irak savaşı sonrasında da Washington'la sürtüşmelerin ve karşılıklı taahhütlerinde odak noktası olmuştur.
Hiç şüphesiz birçok Türk Amerika'nın Kürt ayrılıkçılığı ve Irak politikası hakkındaki niyet ve stratejisini yanlış değerlendirmektedir. Birbirini
izleyen Amerikan yöneticileri Birleşik Devletlerin Irak'ın bölünmesinden
[204]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
veya bağımsız bir Kürt Devletinden yana olmadığını ve NATO müttefiklerinin bağımsızlığını ve güvenliğini kimsenin tehdit edemeyeceğini açıkça
ortaya koymuştur. Bu konuda sık sık tekrar edilen güvenceler Amerika'nın
Kuzey Irak'taki politikalarına karşı var olan geniş çaptaki Türk şüphesini
azaltmak konusunda fazla işe yaramamıştır. Amerika'nın birleşik Irak ve
Türkiye'nin güvenliği konusundaki taahhütlerinin en somut göstergesi
PKK'nın tabanına ve liderlerine karşı gerçekleştirilecek ortak harekât olabilirdi. Birçok Amerikalı stratejist de bu görüşü paylaşmaktaydı. Fakat,
zaten Amerika'nın dikkat ve kaynakları istikrarsızlığın hala hüküm sürdüğü
Irak'ta iken ülke içinde özellikle Washington açısından nispeten güvenilir bir
bölgede yeni cepheler açmak konusunda çok az siyasa oluşturucusu istekli
olacaktır. Sonuç olarak Amerikan siyasa oluşturucuları, tüm çabalarını
Türkleri Birleşik Devletlerin politikaları konusunda rahatlatmak için harcamak zorunda kalmışlardır (2005 Aralığında, Amerikan istihbaratının üst düzey yetkililerinin, muhtemelen bu konunun tartışıldığı Ankara ziyaretinin
Türk gözlemciler tarafından hoş karşılanmasına rağmen).
Amerikan ve Türk tarafının tercihlerine bakılmaksızın, iki tarafın da,
Irak'ta devam eden kargaşadan bağımsız bir Kürt devleti çıkabileceği ihtimalini hesaba katması gerekmektedir. Bu senaryo Türkiye'nin stratejik tartışmalarında da tabu olmaktan çıkmıştır ve bazı analistler kalıcı Kürt devle21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[205]
Dr. Ian Lesser
tinin kontrol altında tutulabileceği, bölgesel sınırlar içinde barınabileceği ve
hatta Türkiye için stratejik bir değer haline gelebileceğini tartışmaya başlamışlardır. Tabi ki bu düşünce Türkiye'deki genel kanı değildir. En kolay koşullar altında bile, Ankara batılı ortaklarıyla işbirliği yapmadan, tek başına,
Kürt devletinin ortaya çıkmasına karşı koymayı zor bulabilir. Türk askerinin
Kuzey Irak'a, yeni devletin ortaya çıkışını yönlendirmek veya engellemek,
veya PKK'ya karşı daha aktif harekete geçmek için müdahale etmesi Ankara'nın Birleşik Devletler ve Avrupa ile ilişkilerinde ciddî siyasî bedeller
ödemesi anlamına gelmektedir. Bütün bunlar Türkiye-ABD ilişkilerinde
Kuzey Irak'ın ve Kürt sorununun ne kadar önemli olduğunun altını çizmektedir.
Irak'ın da ötesinde, AKP hükümeti yönetiHatırı sayılır Kürt nüfumindeki Türkiye, Ortadoğu'da, odak noktası
suyla İran da Türkiye'olan Avrupa ile ilişkilerden daha aktif görev alnin, ABD'nin Irak'ta
ma politikası izlemektedir. Tabii ki bu, Türkibulunması hususundaki ye'nin Ortadoğu'daki komşularıyla ilişkileri hakkaygılarını paylaşmakta kında süregelen çelişkili tutumunu tamamen bir
kenara bıraktığı anlamına gelmemektedir. Az
ve diğer birçok konuda sayıda
Türk, Güney ve Doğu ile bağların ekonoda ABD ile ters düşmek- mi ve dış politika bağlamında Batı ile bağlara
çok ciddî bir alternatif olduğunu tartışmaktadır.
tedir.
Fakat bu iki alan Türk dış siyasetinde bir arada
bulunabilir ve AKP hükümeti bu tezi seleflerinden çok daha ötede bir
noktaya taşıma konusunda eğilimli görünmektedir. Şam ve Tahran'a karşı
Batı politikalarının daha iddialı hale gelmeye başladığı bir dönemde, Suriyeli
ve İranlı siyasîlerle üst düzey görüşmeler, ziyaretler ve işbirliği anlaşmaları
bunu göstermektedir.
Eğer Türkiye, dış politikasını Ortadoğu'da daha aktif rol almak doğrultusunda dengelemeye ve çeşitlendirmeye devam ederse bu, Amerikalı yöneticileri Ankara'nın tarihsel olarak batıya dönük tutumunu değiştirdiğini düşünmeye sevk edecektir. Bu korkular, bütün ihtimaller içinde sadece Avrupa'dan uzaklaşmanın devam etmesi ve Türkiye veya başka bir yerde milliyetçiliğin belirgin bir biçimde yükselmesiyle gerçekleşebilir. Bu noktada
Amerikalı siyaset oluşturucuları için çok daha faydalı soru ise Ankara'nın
yeni bölgesel etkinliğinin Batı amaçlarını destekleyip desteklemeyeceğidir.
Erdoğan Hükümeti, Şam ve Tahran'da kullanışlı bir konum elde etmiştir.
Türkiye zaten Lübnan'daki soruşturmada Suriye'yi BM'li yetkililerle işbirliği
yapmaya zorlama çabalarında gayet açık bir şekilde aracılık yapmaktadır.
[206]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
Bu sorundaki kendi çıkarlarına ve Tahran'la gelişen ekonomik ve siyasî
ilişkilerine bakılırsa, Türkiye'nin İran'la nükleer istekleri üzerindeki görüşmelerde faydalı bir rol oynaması muhtemeldir. Türkiye'nin kuzey sınırında
yıllardır nükleer bir cephanelik ile birlikte yaşanmasına rağmen Türk stratejistler bölgede artan eğilim karşısında ülkenin korunmasızlığından iyiden
iyiye endişelenmektedirler. İran zaten Türk nüfusunun yoğunlaştığı yerlere
kadar erişebilen füzeleri konuşlandırmış durumdadır ve Ortadoğu'da nükleer silahlı yeni bir komşu olasılığı Ankara'yı ciddî olarak endişelendirecektir.
Bölgede nükleer silahlı İran'ın muhtemel sonucu olarak birden çok nükleer
gücün ortaya çıkması stratejik çevreyi çarpıcı bir biçimde değiştirecektir. Bu,
Türkiye için zaten bir endişe kaynağı olan Rusya'nın stratejisini tekrar
nükleerleştirmesine yol açabilir ve Ege'den Orta
Asya ve gerisine kadar uzanan bölgede bütün Daha iddialı bir Rusya,
askeri denge ve stratejileri etkileyebilir. Türkiye
buna kendi nükleer programını takip ederek ce- Türkiye'nin bakışını devap verecek gibi görünmemektedir. Fakat bu ğiştirip, uzun vadede bir
NATO'nun güvenlik garantisinin güvenilirliğini rakip olarak Türklerin
ve etkisini temel sorun haline getirecek ve An- geleneksel endişelerini
kara'yı, Washington'la güvenlik ilişkilerini nükleer bir garantör olarak güçlendirme ve yenile- canlandırabilir.
me yoluna itecektir.
Ortadoğu dışında da, Türkiye'nin Amerika ile işbirliğinde çeşitli menfaatleri vardır. Karadeniz, Atlantik'in her iki yakası içinde yükselen değer
konumundadır. Türkiye bu bölgedeki gerek hafif gerekse sert güvenlik sorunlarını görmekte ve çok taraflı işbirliği kararlarında lider rolü oynamaktadır. Fakat Amerikan siyaseti hakkında var olan şüpheci tavır, özellikle
NATO çerçevesi dışında kalan Amerikan diplomatik ve askeri tavırlarına
karşı tedbirli davranmaya sebep olmaktadır. Rus çıkarları hususundaki,
1990'ların ortasından bu yana Türkiye ve Rusya arasında ortaya çıkan karmaşık ekonomik ve enerji bağlarını teşvik eden ihtiyatlı tutum da kısmen bu
denklemin bir parçasıdır. Daha iddialı bir Rusya, Türkiye'nin bakışını değiştirip, uzun vadede bir rakip olarak Türklerin geleneksel endişelerini canlandırabilir. Fakat şu anda Ankara Moskova ile ilişkileri dikkatli sürdürme
eğiliminde ve hatta ABD ve Avrupa ile ilişkileri de sınırlama yoluna gitmektedir.
Amerika'nın Bosna ve Kosova'daki duruşu Türkler tarafından beğeniyle karşılanmış ve Balkanlarda Türk ve Amerikan politikaları büyük oranda
örtüşmüştür. Bu noktada, Türk tarafının tutumu, Avrupa'nın sorumluluk
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[207]
Dr. Ian Lesser
alanındaymış gibi görünen bölgeye Washington'u dahil edebilir. Benzer bir
şekilde Türkiye ve Yunanistan arasında Ege'de hüküm süren, Washington
tarafından gayet olumlu karşılanan barış havası da, başka yerlerdeki daha
önemli diplomatik ve güvenlik önceliklerinin de bir sonucu olarak Amerika'nın bölgeye ilgisiz kalması anlamına gelmektedir. Ankara, Birleşik Devletlere kuzey Kıbrıs konusunda temel aktör olarak bakıyor olabilir ancak
adanın geleceği Türkiye'nin AB adaylığı ve Avrupa politikalarıyla yakından
ilgilidir. Washington çoktandır Kıbrıs konusundaki gelişmelerde çekim
merkezi olmaktan çıkmıştır.
Amerikan Ortaklığının Farklı Bir Türü
Amerika'nın uluslar arası ortakları arasında
11 Eylül 2001'den itiba- Washington'la bağlarını, ikili ilişkilerde tarihsel
ren, Amerikan güvenlik ayırt ediciliğe ve özgünlüğe odaklanacak şekilde
ve dış politikası, Türkiye özelleştirmeye yönelik anlaşılır bir eğilim var.
Fakat ABD tarafından bakıldığında bu ilişkiler,
ile ortaklığı bağlamında en önemlisi bile, bölgesel nitelikli çıkarlarla
Birleşik Devletlerin do- münhasır olmayıp, küresel perspektifin bir parğasını değiştirecek şekil- çası konumundadır. Son on yıldan bu yana, çarde dönüşüme uğramıştır. pıcı biçimde de 11 Eylül 2001'den itibaren,
Amerikan güvenlik ve dış politikası, Türkiye ile
ortaklığı bağlamında Birleşik Devletlerin doğasını değiştirecek şekilde dönüşüme uğramıştır.
Öncelikle terörizme karşı mücadeleye aşırı odaklaşma, geleneksel anlamda birçok dış politika önceliğinin geri plânda kalmasına yol açtı ve dar
kapsamda milli güvenlikle doğrudan ilgili görülen alanlarda daha fazla
etkinlik kurmayı teşvik etti. Ortadoğu ve Avrasya'da halihazırdaki Amerikan
stratejisi, esasen genişletilmiş bir anavatan savunması niteliğindedir. Son
yıllarda önceliği iç güvenlik kaygılarına veren Türk stratejisi düşünüldüğünde, bu yaklaşım, Türkler için pek de yabancı değildir. Fakat terörizm ve kitle
imha silahlarının yayılması gibi tehditlere karşı artan ilgi, çoktandır devam
eden bölgesel bağların ve politikaların belirli fonksiyonel ihtiyaçlara göre
değerlendirileceği anlamına gelmektedir. Eğer Türkiye(ya da diğer NATO
müttefikleri) aktif yardımda bulunabilirse, yakın işbirliğine giden yol açık
olacaktır. Aksi halde Türkiye'nin Irak'taki durumunda olduğu gibi ilişkide
algılanan stratejik yarar azalacaktır. Mevcut ortam ilişkiler açısından, en
azından güvenlik alanlarında, hayatî hükümlerin ve ihtiyaçların bir sonucudur. İttifak taahhütleri ile uyumunun oluşturduğu “volan” niteliğindeki
[208]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
mekanizma devingenliğini epeyce yitirmiştir ve anlaşmazlık zamanlarında
ilişkinin düzeyini korumada daha az etkin olacaktır.
İkinci olarak Birleşik Devletler Türkiye'nin hemen yanı başındaki bölgelerde toplumları dönüştürmeyi amaçlayan daha aktif bir politika izledikçe
ve davranışlarda değişikliklere yönelik zorlamalarda bulundukça, Ankara
sürekli ve zor tercihlerle karşı karşıya kalacaktır. Irak sadece devam etmekte
olan ve en acil durumdaki örnektir. Suriye'deki gelişmelerde korku salma
arzusu, ya da İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili emellerinin güç kullanımı
yoluyla önüne geçme girişimi, Türk politikasında yeni ikilemlere neden olacaktır. Yıllardır Birleşik Devletler-Türkiye stratejik ilişkisi büyük ölçüde,
esasen Türkiye'nin muhafazakâr dış politika görüşlerine de uyumlu bir yaklaşım olan, karasal ve politik çerçevede bölgesel statükonun korunması üzerine kuruluydu. Bugün Ankara, daha dinamik olan ve hatta ortak çıkarların
olduğu alanlarda devrimci amaçlar güden bir müttefikle karşı karşıyadır.
Yanlış anlamanın, yanlış idarenin, gerçekçi olmayan beklentilerin veya
bunların her üçünün bir ürünü olan Irak üzerindeki anlaşmazlık 2003'ten bu
yana problemli olan ikili ilişkilerin merkezinde yer almaktadır. İncirlik üssünün NATO dışı olası kullanımını da içeren güç projeksiyonu konularında
üzerinde mutabık kalınmış bir yaklaşımın eksikliği, mevcut koşullar altında
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[209]
Dr. Ian Lesser
ikili ilişki için daha büyük bir yük olacaktır. Amerikan stratejik toplumu içerisinde yer alan unsurlar Irak savaşının gelişimi çerçevesinde ikili işbirliğinin
çökmesini tarihi bir kilometre taşı olarak algılamaya eğilimlidirler ve bu durum bölgesel krizlerde Türk-Amerikan savunma işbirliğinin öngörülebilirliği konusunda ciddî kuşkulara sebep olmaktadır. Esasen, birbirini takip
eden Türk hükümetleri 1991'deki ilk Irak Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Irak'ta stratejik nitelikli olmayan en sınırlı operasyonlar haricinde İncirlik'in kullanımına izin verme konusunda isteksizdirler. Amerikan güç projeksiyonu için Ankara'nın, topraklarının ve hava sahasının kullanımına ilişkin ketumiyeti, ABD siyasa oluşturucuları için bir sürpriz değildir.(Türkiye
Irak'ta devam eden koalisyon operasyonlarını lojistik olarak ve saldırı niteliğindeki operasyonlarla doğrudan yardım haricinde diğer şekillerde desteklemektedir.) Bir NATO ya da BM yetkisi olmasa da veya Türk savunmasının âcil ihtiyaçları başka yollarla karşılanamasa da bu çizgiler boyunca
gerçekleşen işbirliği istisnaîdir ve öyle kalmaya devam edecektir.
Üçüncü olarak Türkler, genişletilmiş Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'da Türkiye'nin rolü
Türkler, genişletilmiş
hakkındaki mevcut Amerikan düşüncesinden
Ortadoğu'da ve Kuzey tedirginlik duymaya devam edeceklerdir. TürkiAfrika'da Türkiye'nin
ye'nin ilişkilerini güneye ve doğuya doğru genişrolü hakkındaki mevcut letmesinden yana olanlar da dahil olmak üzere
Amerikan düşüncesin- az sayıda Türk, Türkiye'nin Ortadoğu için bir
den tedirginlik duymaya model olması fikrini hoş karşılamaktadır; çünkü
ya Türkiye'nin rolünün Avrupa-Atlantik kavdevam edeceklerdir.
ramları çerçevesinde tanımlanmasını tercih etmektedirler ya da demokrasinin Arap dünyasına
ihraç edilebilirliği konusunda şüphe içerisindedirler, veya bu iki gerekçenin
her ikisine de sahiplerdir. Bir dereceye kadar farklı koşullarda ve farklı bir
dille AB de Akdeniz'de ve daha geniş bir çevrede demokratik dönüşümü
teşvik girişimlerinde bulunmaktadır. Türkiye bu dönüşümde menfaate sahiptir, bununla birlikte doğal olarak Türk kamuoyundaki geniş antiAmerikancılığa karşı Brüksel'den kaynaklanan ve daha az müdahaleci olan
yaklaşımı tercih edecektir. Suriye ve İran'a yönelik ekonomik ve politik yaptırımlar amaçlayan Amerikan ve olası bir Avrupa baskısının Ankara'nın bu
komşularıyla daha fazla işbirliği içeren son politikasıyla uzlaşması zor olacaktır.
Son olarak, ikili ilişkiler açısından kritik durumdaki Transatlantik çerçeve, en hafif söylemle değişim içerisindedir. Avrupa, Amerikan stratejik kay[210]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
gılarının ağırlık merkezi durumundayken, Türkiye Avrupa savunması açısından belirli ve öngörülebilir bir yere sahipti. Rusya ile daha yoğun rekabet
içeren ilişkilere bir dönüş gerçekleşmedikçe, Amerikan stratejisi esasen küresel bir tabiatın fonksiyonel zorlukları çerçevesinde ifade edilmeye devam
edecektir. Bir süre sonra, Çin ve Asya-Pasifik bölgesine yönelik ABD ilgisinde yapısal bir kaymanın gerçekleşmesi için gerçek bir potansiyel ortaya çıkacaktır. Avrupalı gözlemciler periyodik olarak bu olasılığı gündeme getirmektedirler. Çin'in birçok sektörde büyüyen bir tehdit olarak algılanması ve
Tayvan'da artan kriz riski ile birlikte ABD'nin Ortadoğu ve Avrasya'daki angajmanının içerikleriyle önümüzdeki yıllar uzak doğuya yönelik göze çarpan
bir ilgiye sahne olacaktır. Türk perspektifinden bakıldığında, bu durum bölgesel bir aktör olarak ABD varlığının daha az öngörülebilir olduğu bir dünya anlamına gelmektedir ve kıta çevresinde genişleyen bir Avrupa rolüne
duyulan ihtiyaç artabilir. Körfez gibi bazı alanlarda Türkiye'nin işine gelenden çok daha fazla Amerikan etkisi olabilir. Balkanlar ya da Kıbrıs gibi Türk
çıkarlarının olduğu diğer alanlarda ABD bağlantısı, çok az olacaktır.
İşbirliği İçin Yeni Rotalar
Jeopolitik çevrede gelişmeler devam ederken her ki taraf içerisinde dış
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[211]
Dr. Ian Lesser
politika tartışmalarındaki değişiklikler, ikili ilişkilerin geleneksel şablonlarla
daha fazla yönetilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yeni bir yaklaşım geliştirme noktasındaki başarısızlık, özellikle ittifak ilişkilerinin problemli olduğu bu şartlar altında, işbirliği bağlamında genel tabloda daha fazla kötüleşme
anlamına gelebilir. Bu analiz, temel zorluklara dikkat çekmektedir. Ayrıca
her iki tarafta da zarar görmüş algılamaları destekleyecek fırsatlar, adımlar
önermekte ve ilişkinin stratejik karakterini iyileştirmeye yönelik yardım sunmaktadır.
İkili ilişkiler çerçevesinde tasavvur edilen bir stratejik ilişkinin sürdürülebilir olmadığını kabul etmek gerekir. İlişkinin geleceğindeki en önemli
dış unsur kuşkusuz bir bütün olarak transatlantik işbirliğinin değişmekte
olan doğasıdır. İki taraf da Avrupa-Atlantik ilişkilerinin yeni ve pozitif bir
çerçeveye kavuşturulmasının güvence altına alınmasında menfaate sahiptir.
NATO için sınırlanmış bir rolü de içeren ve
görevini
yapamaz hale gelen bir transatlantik
Mevcut durumdaki güilişkisi Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde daha
venlik ağırlıklı sistem,
yoğun bir baskı oluşturacaktır ve önümüzdeki
Soğuk Savaş yıllarının
yıllarda Ankara'yı bir dizi endişe verici politika
önde gelen ve problemli tercihlerine zorlayacaktır. Bu nedenden ötürü,
transatlantik ilişkileri istikrarlı olduğu sürece
bir mirasıdır.
Washington Ankara'nın Avrupa'ya devam eden
yakınsamasından faydalanacaktır.
On yıllık bir farkındalığın ardından, Türk ve Amerikan siyaset oluşturucuları halen daha farklı ve geniş tabanlı bir ilişkiyi tanımlamanın ihtiyacı
içerisindedirler. Burada ABD'nin Türkiye ve Hindistan ile devam eden ilişkileri arasında şaşırtıcı bir karşılaştırma söz konusudur. Birleşik Devletler
Hindistan ile geniş ve aktif bir Hint-Amerikan topluluğu tarafından teşvik
edilen, ekonomiden bilimsel ve kültürel bağlara uzanan derin ve çeşitlilik arz
eden bir ilişki içerisindedir. Bununla birlikte Washington ve Delhi arasında
stratejik bir ilişkinin ortaya çıkmasının zorluğu kanıtlanmıştır. Türkiye ile
stratejik ilişki uzun dönemli olsa da, ekonomik ve kültürel boyuttaki geri
kalmışlık sürmektedir. İkili ilişkinin temelinde toplumdan topluma münasebetler zayıf olup, ilişkinin mahiyeti yoğun olarak üst düzeydeki politik etkileşimin kalitesiyle ölçülmektedir. Bu, bir dereceye kadar, ilişkilere jeopolitik yaklaşımın ve Türkiye sınırlarındaki ya da hemen yanı başındaki çok
yönlü krizlerin kaçınılmaz bir sonucudur. Eğer birkaç senelik süre zarfında
İncirlik hava üssünün kullanımına yönelik ilgi azalır, ekonomik ve kültürel
işbirliğine vurgu artarsa, bu durum ilişkilere yarar getirecektir.
[212]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma
Mevcut durumdaki güvenlik ağırlıklı sistem, Soğuk Savaş yıllarının önde
gelen ve problemli bir mirasıdır. Yapısal nedenlerden dolayı, Avrupa Türkiye için ekonomik işbirliğinin odağı olmaya devam edecektir. Fakat malî
hizmetler gibi pek geleneksel olmayan alanlara da katılımı içerecek şekilde,
ülkede Amerikan ticaretini ve yatırımını teşvik etmek için fazlası yapılabilir.
Bu bakıştaki en önemli faktör, Türkiye'de geniş çaplı bir özel sektör ilgisini
teşvik eden, Avrupa Birliği üyeliğine yönelik girişim olarak düşünülebilir.
Burada, diğer alanlarda olduğu gibi Avrupa ve Transatlantik meseleleri rekabet niteliğinde olmaktan ziyade, tamamlayıcı ve güçlendiricidir.
Kürtlere ve Kuzey Irak'a yönelik Amerikan politikası, özellikle Türk kamuoyundaki görüş çerçevesinde ikili denklemin kaçınılmaz bir parçasıdır.
Son on yıldan bu yana, Türkiye'nin milli bütünlüğü ve bu çerçevede güvenliğiyle ilgili ABD taahhütleri bağlamında Washington Türk siyaset oluşturucularına ve kanaat önderlerine güven telkin etme noktasında fevkalâde
başarısız olmuştur. Irak'ta büyük ölçekteki Amerikan varlığının azaltılması,
muhtemelen NATO liderliği altında olacak uluslar arası bir güçle değişimi
ve bu güce Türkiye'nin olası bir kayda değer katılımı, ikili ilişki için faydalı
olacaktır. Şu an için Birleşik Devletler Irak'ta makul bir istikrar düzeyini
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007
[213]
Dr. Ian Lesser
sağlamakla meşgul görünmektedir ve direnişe karşı mücadelesini Kuzey
Irak'tan kaynaklanan PKK şiddetini içerecek şekilde genişletmek konusunda isteksiz durmaktadır. Böyle olmakla beraber, Birleşik Devletler sadece Türk kamuoyunu tatmin için değil, aynı zamanda bir NATO müttefikinin güvenliğini desteklemek için Türkiye'ye bu alandan yönelen tehditlere karşı daha fazlasını yapabilir.
Eğer Irak'ta genişleyen bir NATO rolü söz konusu olursa, Türkiye'nin
sınırları boyunca PKK sızmalarına karşı koymak mantıklı bir başlangıç noktası olabilir. Ayrıca bir bütün olarak Irak'a yönelik yeni ve daha fazla bir işbirliğini öngören, Türkiye'nin PKK hususundaki kaygılarıyla ilgili Washington'un belirgin yardımda bulunacağı ve Ankara'nın Suriye-Irak sınırı boyunca direnişçilerin sızmaları konusunda Şam'a yönelik baskıya destek sağlayacağı bir yaklaşım tasavvur edilebilir. Irak'a yönelik işbirliğine dayanan,
açık bir yaklaşımı geri getirmek mümkün olmakla birlikte, buna dair
beklentiler Amerikan önceliklerini olduğu kadar, Türk önceliklerini de yansıtan bir paket yaklaşımı ile fazlasıyla iyileştirilmiş olacaktır.
Son olarak, Türk ve Amerikan siyasa planlayıcıları, gelecekteki zorluklar
ve stratejik işbirliği ile ilgili, ilişkinin her alanına şamil öngörülemezlik
hissini azaltmayı amaçlayan, daha açık bir müzakereye ihtiyaç duymaktadırlar. Ele alınması gereken senaryolar nükleer güce sahip ya da nükleer güce
erişmek üzere olan bir İran'la, diplomasinin başarısız olması halinde nasıl
baş edileceğini ve Ortadoğu'da nükleer bir yayılmanın uzun vadeli sonuçlarının bir değerlendirmesini içermelidir. Yakın dönemde Ankara, Avrupa,
Birleşik Devletler ve en nihayetinde Rusya tarafından paylaşılan bir endişe
olan İran'ın nükleer programı meselesinde Türkiye'nin yardımını sağlamak
elzem hale gelecektir.
Yeni ve daha öngörülebilir bir ilişki mümkün olsa da bu, yeni yaklaşımlar, işbirliği için daha geniş katılımlar ve konular ile her iki tarafta da daha
makul beklentileri gerektirmektedir. Ayrıca, çoğunlukla Türkiye'nin konumu üzerine temellenen ve mekâna bağlı bir strateji anlayışını yansıtan işbirliği düşüncesinin sonlandırılmasına, ileri plânlama ve birlikte kararlaştırılmış
politikalara dayanan bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.
[214]
21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007

Benzer belgeler