Haftanın Ortası
Transkript
Haftanın Ortası
Haftanın Ortası Güncel konularla her Çarşamba 7 Ocak 2015 Haftanın Ortası artık her Çarşamba posta kutunuzda. Yunanistan Avrupa’yı kurtarabilir mi? 25 Ocak’taki erken seçim nedeniyle gelişmekte olan piyasalar bu sefer de -ya da bir kez dahaYunanistan’la sarsıldı. 2015’in ilk günlerinde, gelişmekte olan piyasalar bu sefer de -ya da bir kez daha- Yunanistan kaynaklı endişelerle sarsıldı. Başbakan Samaras’ın merkez-sağ iktidar partisi anketlerde neokomünist olarak kategorize edilen Tsipras yönetimindeki Syriza partisinin 3 ile 10 puan altında seyrediyor. İktidarın büyük ortağı, merkezsağ “New Democracy” partisinin kalbinden gelen ve Yunanlılar için zorlu ekonomik programın mimarlarından kabul edilen eski Avrupa Komisyonu üyesi Demas’ın; üç tur sonunda cumhurbaşkanlığı için Tsipras ise, ekonomik programı “akılsızca ve Yunanistan’ı yok edici” olarak tanımlamasıyla medyada yer buluyor. Tsipras’a göre Yunanistan’ın borçları geri ödeyebilmesinin tek yolu, cesurca planlanmış bir borç yapılandırmasından geçiyor. parlamentoda gerekli 180 oyu alamaması, 25 Ocak 2015’te yapılacak olan zorunlu erken seçim kararı ile sonuçlandı. Dikkatler de elbette bir anda Yunanistan seçim anketlerinin sonuçlarına odaklandı. Yunanistan’da Başbakan Samaras yönetimindeki merkez -sağ iktidar partisi “New Democracy”, anketlerde son 14 aydır neo-komünist olarak kategorize edilen Tsipras yönetimindeki Syriza partisinin 3 ile 10 puan altında seyrediyor. Grafik 1. Yunanistan Büyüme (yıllık, %) Syriza partisinin 40 yaşındaki lideri haklı olabilir mi? Altı yıldan sonra desteğini neokomünist bir partiye yönlendirmiş Yunan halkı ne anlatmaya çalışıyor? Avrupa’da resesyon korkularının yanında Yunanistan’da olmakta olanlar ne anlama geliyor? Keyifli okumalar dileriz. Kaynak:Yunanistan Merkez Bankası 1 Tsipras ise, Yunanistan krizinin zar zor kontrol ederek uygulamaya Almanya liderliğinde konan ve halen devam etmekte olan sıkı maliye politikası önlemlerini “akılsızca ve Yunanistan’ı yok edici” olarak tanımlamasıyla medyada yer buluyor. Tsipras’a göre Yunanistan’ın borçları geri ödeyebilmesinin tek yolu, 2015’te gerçekleştirilmek üzere cesurca planlanmış bir borç yeniden yapılandırmasından geçiyor. Tam da 1953’te Almanya’nın yaptığı gibi. Syriza partisinin 40 yaşındaki, halen kız arkadaşı ve iki çocuğuyla kirada oturan lideri Alexis Tsipras haklı olabilir mi? Son altı senedir Almanya-AB ekonomik politikalarına destek vermiş ve ancak altı yıldan sonra desteğini neokomünist Syriza partisine yönlendirmiş Yunan halkı ne anlatmaya çalışıyor? Avrupa’da derinleşerek devam eden resesyon korkularının yanında Yunanistan’da olmakta olanlar ne anlama geliyor? beraber gelen düşük faiz ve istikrar ortamı ülkede büyümenin önemli tetikleyicilerinden bir tanesi olmuştu. Gerçi, sonradan ortaya çıktığı üzere Yunanistan, makroekonomik göstergelerde yapılan oynamalar sayesinde euroya kabul edilmişti. Euronun sağladığı avantajlara rağmen sadece dış borçlanmayla iç tüketime yönelen Yunanistan’da büyümenin devamını sağlamak son küresel finansal kriz ortamında mümkün olmadı. Keza ülkenin risk primi ikiz açık olarak tanımlanan aşırı bütçe ve cari açık baskısı altında hızla artarken, borç yükü sürdürülemez hale geldi. Yapısal sorunları daha önce yansıtmakta isteksiz davranan kredi derecelendirme kuruluşları, küresel krizin etkisiyle Yunanistan’ın kredi notunu ardı ardına düşürünce, ülke uluslararası finansal sistemden bir anda koptu. İflas noktasına gelen Yunanistan, hükümetin aylar süren tartışmalı pazarlıkları sonrasında verdiği yapısal değişim sözü ile “Troyka” olarak anılan “AB KomisyonuAMB-IMF”den yaklaşık 240 milyar Euro düzeyinde borç almak zorunda kaldı. 2009’dan 2014 sonuna kadar geçen zorlu beş yıl boyunca bütçe açığını %16’dan % 4’ün altına indirirken; cari açığını da %15’ten sıfıra doğru kapattı. Rekabet gücünü yükseltmek adına yapılan reformların en önemlileri kamu sektöründeki istihdam fazlasını eritmek, kamu maaşlarını düşürmek, sağlık sisteminin kapsamını daraltmak, emeklilik sistemini hem yaş hem prim olarak değiştirmek ve vergileri artırmak olarak sıralanabilir. Bu arada sermayesi bir anda yok olan bankacılık sistemi tekrar elden geçirilerek, çürükler ayıklandıktan sonra kalanlar yeniden sermayelendirilerek yola devam edildi. Türkiye’nin 2001 krizini yaşamış olanlar için çok tanıdık başlıklar bunlar. Ancak, o dönemin Türkiye’si ile bu dönemin Grafik 2. Yunanistan Faiz Dışı Denge (gelirler –faiz harcamaları) Yunanistan ekonomisi için verilen ilacın yan etkileri fazla oldu 1990-2009 döneminde Yunanistan ekonomisi ortalamada %3,1 büyüdü ki bu rakam AB15 ülkeleri ve EB12 (euro bölgesi) ülkelerinin sırasıyla gerçekleştirdiği %2,3 ve %2,1 büyüme oranlarının üzerindeydi. 2002’de euro ile Kaynak: AB Komisyonu 7 Ocak 2015 2 neden olur şekilde genç nüfusta işsizlik oranı %50-60 aralığında geziniyor. Yunanlıların %35’i EUROSTAT tanımına göre yoksulluk sınırında yaşamakta. 2014’te ilk defa az da olsa büyüme yakalanmış olsa da geleceğe dair beklentiler olumsuz. Çünkü Yunanistan imkansızı başarsa ve 2020’ye kadar %4 büyüme yakalasa bile, borç oranı %175’ten ancak % 120’ye geriliyor. Yunanistan’da bir süredir baş göstermekte olan deflasyon ise borcu reel anlamda her gün büyütmekte. Grafik 3. Yunanistan Cari Denge Kaynak: AB Komisyonu Yunanistan’ı arasında ekonomik olarak çok büyük ve çok önemli bir fark var. O da TL’nin serbest dalgalanmaya bırakılmasıyla oluşan devalüasyonun getirdiği rekabet gücü. Yapısal değişim programının da devamıyla birleştiğinde ortaya çıkan ekonomik zıplama Türkiye örneğinde 2002-2004 döneminde büyümeyi hızla yukarı çekerek, %90’larda dolaşan kamu borç sorununu hızlıca bertaraf edebilmişti. Yunanistan’ın sağladığı kayda değer iyileşmenin diğer tarafında, Yunanistan halkının hala ödemekte olduğu büyük bir bedel var. Yunanistan’da son beş yılda GSMH’nin %25’i erimiş durumda. Bu büyük daralma sonucunda, işsizlik oranı %2527 arasında. Halkın gelecekten beklentilerinin yok olmasına Kısacası, son altı yıldır AB’nin neo -liberal politikalarıyla ekonomik krizden çıkmaya çalışan Yunan halkı; artık yeni bir yöntemle probleme yaklaşmaya hazır. Yunanistan bu noktada Avrupa’da yalnız da değil. Bu sene Ocak sonunda Yunanistan’da yapılacak genel seçimleri yılın ikinci yarısında Portekiz ve İspanya genel seçimleri izleyecek. Portekiz ekonomik olarak daha iyi Grafik 4. Yunanistan Mali Denge Euro bölgesi içinde yer alan Yunanistan’ın ise son altı yıldır elinde kısa vadede rekabet gücünü kamçılayacak bir kur silahı yok. Hızlıca büyüme sağlayamadığı ortamda, altı yıldır devam eden krizle mücadelenin sosyal maliyeti ise Yunan halkı tarafından artık katlanılabilir olmaktan çıkmış durumda. En azından seçim anketlerinden anlaşılan bu. Keza, kamu maliyesinde ve akabinde cari dengede 7 Ocak 2015 Kaynak: AB Komisyonu 3 bir noktaya daha kısa sürede ulaşmış olsa da, İspanya’da NeoKomünist “Podemos” partisi, Syriza’ye benzer bir yükseliş içinde. Keza, İspanya’da da 2014’te büyümeye geçildiyse de, GSMH hala 1 trilyon Euro ile 2007’deki 1.1 trilyon euronun altında. Her iki ülkede de, borç yükünü sürdürülebilir seviye indirmek en az bir neslin hayatına mal olacak hesaplara göre. “Neo-Komünistler” ya da “Yeni Sol” Alexis Tsipras liderliğindeki Syriza partisi; Avrupalı komünistler, Marksistler, Troçkistler, sosyalistler ve yeşillerden oluşan bir koalisyon aslında. Dolayısıyla Yunanistan’ın bu “Neo-Komünist” hareketi içinde sert köşeler olduğu kadar nispeten “ortayolcular” da var. Ağırlıkla merkez-sol Pasok’tan çaldığı oylarla, 2012’de Syriza’nın popülaritesini birkaç katına çıkarmış olmasından bu yana, Tsipras sadece Yunanistan içinde değil, Avrupalı sosyalistler, sendikalar ve protestocularla da diyaloğunu geliştirmeye öncelik verdi. Syriza’yı “Neo-Komünist” olarak adlandırıp korku salmaya çalışanlar yanında, partiyi “Yeni Sol” diye tanımlayıp Yunan halkının umutsuzluğa tepkisini anlamaya çalışanlar da var. Özellikle son 14 aydır yapılan bütün anketlerde %25-29 oy oranı ile Syriza; iktidardaki koalisyonun büyük ortağı merkez sağ “New Democracy” partisi 7 Ocak 2015 Grafik 5. Yunanistan Seçim Anket Sonuçları (en büyük yedi parti, %) Kaynak: Oxford Economics oylarının üç veya on puan üzerinde istikrarlı bir desteğe sahip. Başbakan Samaras, Syriza’yı ülkeyi eurodan atılmasıyla sonuçlanacak bir ekonomik felakete sürüklüyor olmakla suçlasa da, geçmişte yıllarca sağ-sol iç savaşı tecrübesine de sahip Yunan halkı tam öyle düşünmüyor gibi. Yunanistan’ın seçim kanununa göre iktidar olmak ve mecliste mutlak çoğunluğu elde etmek için, %3’lük seçim barajını geçen partilerin sayısına bağlı olarak %35-40 arasında oy gerekiyor. Dolayısıyla, hiçten gelip euro krizinin derinleştiği 2009’dan 2013’e geçen sürede en çok desteği yakalayan Syriza için, 25 Ocak’ta yapılacak seçimden en yüksek oyu alsa bile, ufukta bir koalisyon görünüyor. Seçimler sonrasında Syriza’nın çoğunluğu elde ettiği ama tek başına hükümet oluşturamadığı durumda, Almanya önderliğindeki AB elitlerinin bir Syriza’lı hükümet yerine; “ulusal birlik” sayılabilecek diğer 4 partilere hükümet kurma yönünde destek vermesi mümkün. Tabi, Syriza’nın gücüyle kıyaslanmayacak ölçüde zayıf ve ortodoks kabul edilebilecek “Communist Party” (KK) ve faşist neo-nazi “Golden Dawn” da bu destekten hariç tutulmak üzere. Bu çerçevede, geriye dönüp bakınca 2011’de kurulan teknokrat hükümet akla geliyor hemen. 2011 Kasım ayında, Yunanistan ekonomisi yanında, birçok güney Avrupalı ekonomi de darmadağınken ve henüz “kemer sıkmaya” dayalı mali önlemlerin pratik yansımaları yaşanmamışken, Yunanistan’da bir teknokratlar hükümeti kurulması nispeten kolaydı. Şimdi ise Yunanistan’da durum çok farklı. Her şeyden önce sorunların yansımaları artık ekonomik olmaktan öteye geçerek politik bir hal almış durumda. Yunanlılar, son altı senedir denedikleri sıkı maliye politikalarının ülkeyi daha iyiye doğru götürmediği konusunda kesinlikle ikna olmuş durumdalar. Ve demokratik haklarını kullanmak yoluyla gelecekleri adına değişim talep ediyorlar. Bu nedenle, Almanya’nın vizyonerliğini yaptığı sıkı maliye politikalarını devam ettirecek “milli birlik” hükümeti yerine; Syriza’nın liderliğinde bir koalisyon hükümeti kurulması mevcut anketlere göre en gerçekçi beklenti. Koalisyon ortağı olarak da geriye, dağılan mevcut iktidarın ortakları New Democracy ve PASOK kalıyor. Bu da kendi içinde son derece sorunlu; keza Syriza lideri her iki partiyi de kapitalist egemen güçlerin ülkedeki işbirlikçileri olarak algılıyor. Üstelik ülkeyi 40 seneye yakın bir dönem yöneten ve şimdilerde oy oranı %5’lerde gezinen PASOK’ta artık ilan edilmiş bir liderlik yarışı da var. Mevcut PASOK lideri Venizelos’un “seçimlere birkaç hafta kala hesaplı bölücü bir adım” olarak değerlendirdiği bir kararla; eski lider Papandreou seçimlere katılmak üzere yeni bir parti kuracağını açıkladı. Anketlerde henüz bu yeni partinin oy tabanı belli olmasa da, hem PASOK’tan hem de Syriza’dan toplamda %3-5 arasında kalabilecek oranda oy çalma potansiyeline sahip. Her ne kadar Syriza krizin müsebbipleri arasında gördüğü Papandreou ile de koalisyon kurmayacağını açıkladıysa da, sonuçta iktidar koltuğuna oturabilmek için mutlaka bir tarafla ortak zemin yakalamak zorunda. Bu ortağın da eriyen PASOK yerine başka bir merkez sol partiden olması akla daha yatkın görünüyor. Ve tam da bu sayede, NeoKomünist bir partinin iktidardaki koalisyonun büyük ortağı haline geldiği Yunanistan’daki, Grafik 6. Yunanistan Kamu Reformları Maliyet beklenen değişim; Avrupa’nın burjuva yönetimleriyle daha “politik” bir dil üzerinden gerçekleştirilebilir. Syriza’nın ise mevcut merkez sağ -merkez sol iktidarına alternatif güvenilir bir hükümet olduğunu dünyaya ispat ederken, aynı zamanda Yunan halkının desteğini sağladığı ekonomik projelerde somut adımlar atması gerekiyor. Ancak, Syriza’nın AB ile işi tahminlerin de ötesinde zor olacak gibi. Benzer ekonomik problemlerle savaşan İspanya başta olmak üzere, Avrupa’da merkezden daha sola doğru yeşermekte olan bir hareket var. Bu tandansın önünü kesmek adına zaten açık bir dille Syriza karşıtlığını ilan etmiş AB Komisyonu yanına Avrupa Merkez Bankası da alarak, Yunanistan’ın yeni hükümetine diğer Avrupalı ülkelere “örnek olmaması” adına hayatı zorlaştırabilir. Bunun en kestirme yolu da Yunanistan’ın zaten likidite desteğiyle ayakta duran finans sistemini dizlerinin üzerine çöktürmekten geçiyor. Dolayısıyla, istikrara doğru uzanan yola girmesi için Yunanistan’ın 2015’te ödeyeceği daha çok bedel var gibi. İşlerin o noktaya kadar kötüleşmesi elbette başta Yunan halkı olmak üzere kimsenin arzu ettiği bir durum değil. Ancak, bir tarafta Almanya’nın direttiği sıkı mali politikalara bağlı Troyka’nın aracılığındaki iki kurtarma paketi ve euro birliğinde kalmak var. Kaynak: AB Komisyonu 7 Ocak 2015 5 Diğer taraftaysa, altı senedir büyüme konusunda bir arpa boyu yol alabilmiş Yunanistan’da artık bıçağın kemiğe dayanmış olduğu gerçeği karşısında acilen büyüme gerekliliği var. Syriza’nın öncelikli ekonomi planı Syriza partisinin iktidara gelirse öncelikli adımı uluslararası bir borç konferansına öncülük etmek ve bu konferansta Yunanistan’ın büyüyememe sorununu yüksek borç ekseninde ela almak. Hatta bu kapsama borç yükü ve aşırı tasarruf önlemleri nedeniyle büyüme sorunu yaşayan diğer Avrupa ülkelerinin de dahil edilmesini öneriyor. Tsipras euro üzerinden rekabet yaratamayan Yunanistan ekonomisinin büyümesi için GSMH’sinin % 175’ine ulaşan borçların yarısının silinmesini; diğer yarısının faiz işletmeden 60 yıl vadeye yayılmasını istiyor. Yaklaşık 350 milyar euroluk kamu borcunun %54’ü özel sektörde; gerisi ise ağırlıklı olarak AB, IMF ve AMB’nın elinde. Ortaya çıkan kaynaklarla da bir yandan altyapı yatırımlarına hız vererek ekonomik aktiviteyi canlandırmak; bir yandan da kamu istihdamı, ücretler ve emeklilik sistemi üzerinden iç talebe destek atmak istiyor. Bu hamleler zaten 2011’den bu yana uygulamaya konan acı tedbirlerin geri çevrilmesi, Troyka’nın Yunanistan’a maddi desteğini çekmesi, büyük 7 Ocak 2015 olasılıkla bir bankacılık krizi ve ardından eurodan zorunlu çıkış ve sert bir daralma anlamına geliyor. Ancak, Tsipras çok net bir şekilde Yunanistan’ın eurodan çıkması anlamına gelen “Grexit” taraftarı olmadığını açıklayarak seçimden haftalarca önce önemli bir hamle yaptı. Syriza liderinin amacı, borç yükünü hafifletmek ve büyümeyi sağlamak üzere kaynak yaratmak. Bu amaçla da pazarlıkları başlatmak. Düzenli bir borç yapılandırması üzerinden yapılacak bilek güreşi elbette birkaç aydan öteye geçecektir. Almanya’yı masaya oturtmak bile zaten başlı başına bir mesele. Diğer taraftan, doğru bir amaca yöneldiği izlenimi veren Tsipras liderliğindeki Syriza’nın bir B Planı da oluşturması gerekiyor. Keza, borç yapılandırması pazarlıkları Troyka ile bir yere varmazsa, kaosla sonuçlanacak eurodan çıkışı önlemek adına yeniden seçimlere giderek belirsizliği artırmak ötesinde ne yapabileceğini henüz kimse bilmiyor. Merkel ve Avrupa için sıkı maliye politikaları uygulamasının diğer mimarı Almanya Maliye Bakanı yeni yılın ilk günlerinde Tsipras’a karşı hamle yaptılar bile. Yunanlı seçmenin üzerindeki baskıyı artırırcasına, Yunanistan’ın eurodan çıkışının bundan birkaç yıl öncesi kadar büyük bir sorun olmayacağını söylediler. Keza Almanlara göre 6 Avrupa Stabilizasyon Fonu’nun etkin varlığı ve önceki dönemde bulaşma riski altındaki İtalya, İrlanda, Portekiz gibi ülkelerin ekonomik olarak çok daha iyi bir yerde olmaları bulaşma riskini engelleyici önemli iki faktör. Zaten 10 yıllık Yunan tahvilleri Eylül’deki %5,5 seviyelerinden % 9,8’e yükselirken, İtalya ve İrlanda’nın benzer vadeli tahvillerinde faizler düşmeye devam etti. Dolayısıyla, Alman hükümeti Yunanlı seçmenlerin Neo-Komünist Syriza’yı iktidara taşımaları ve istikrar programından çark edilmesi halinde, Yunanistan’ın eurodan çıkarılmasına yol açacak olayların etkisinin kontrol edilebilir seviyede olacağına inanıyorlar. Bunu elbette kimse bilemez. Yunanistan’ın düzenli, bulaşma etkisi minimuma indirilmiş ve sakince eurodan çıkarılmasının başarılması mucize gibi bir şey olur. Yunanistan’ın 2015’teki yoğun borç geri ödemeleri HaziranTemmuz aylarında başlıyor. Troyka tarafı borç ödeme baskısı altında olası Syriza hükümetini sıkıştırarak, mali disipline devam etmelerini istiyor. Tsipras ise borç yapılandırmasını açıkça hedefleyen olası Syriza hükümetinin ömrünü uzatmak için, borç yapılandırması pazarlıklarında karşısındaki NeoLiberal kanattaki çatlaklardan faydalanmayı planlıyor. Keza, Fransız hükümeti içindeki tartışmalar, AMB’nin deflasyon korkusu ve Merkel’in Hristiyan Demokratlarının karşı bloğu olan Avrupalı sosyalistlerin de facto lideri olarak tanımlanan İtalya’nın 39 yaşındaki başbakanı Renzi’nin varlığı; sendikalar üzerinden sosyal demokrasi tartışmalarını alevlendirmeyi planlayan Syriza lideri Tsipras için birer umut. Tsipras’ın yolu… Harvard mezunu, Yunan burjuvazisinin kalbinde yer alan Samaras’a karşı, devlet okulu mezunu ve arka sokaklardan büyüyerek politikaya gelen Tsipras’ın elbette ki en büyük destekçileri %50 işsizlik oranı altında ezilen Yunanlı gençler. Hele ki yoksulluk sınırında yaşamla boğuşan %35’lik kesim, borçların Troyka ile anlaşarak yapılandırılamaması halinde oluşacak temerrüt halinin borç sahiplerine vereceği zararı umursama noktasından çok uzak. Ancak, Yunanlı politika uzmanlarının birçoğu koalisyon hükümetini kurabilmesi halinde, iktidar sorumluluğunun Tsipras’ı yumuşatacağı fikrinde. Aynı şekilde, Avrupa kurumlarında da Yunanistan’ı rahatlatacak adımlar atılabileceğini bekleyenler var. Dolaysıyla, borçların kısmen silinerek yeniden yapılandırılması adımının Avrupa tarafından atılabilmesi halinde, Tsipras’ın da reformların radikal bir şekilde geri alınması tarafında yavaş ilerlemesi beklentiler arasında. Bu bakış, olasılıklardan olumlu olanı yansıtıyor. Ancak hatırlanması gereken birkaç nokta var. Bunlardan bir tanesi, Avrupa’daki kriz yapısının 2009 ile bugün arasında değişmiş olması. Euro krizi, artık çekirdek Avrupa ülkelerinin büyüyememe sorununa evrilmiş durumda. Bir anlamda Yunanistan artık daha yalnız ve diğer ülkeler 2009’daki ölçekte uçurumun eşiğinde değiller. Grafik 7. Avrupa - 1Ç15 Zaman Çizelgesi Kaynak: Morgan Stanley 7 Ocak 2015 7 Dolayısıyla, har vurup harman savurmuş bir Yunanistan yerine Troyka’nın önderliğinde yıllar boyunca sert mali tedbirleri almakta çekinmemiş, kamu maliyesini düzeltmiş ve cari açığını sıfırlamış bir Yunanistan bulunuyor. Aynı Yunanistan’ın nereye kadar yayılabileceği belli olmayan sosyal patlamaları engellemek ve geleceğini kurtarmak adına başka yolları da denemesi artık daha makul bir plana oturtulabilir. Üstelik, eurodan çıkan bir ülkenin varlığı, euronun geleceği tartışmalarını değiştireceği ölçüde Avrupa’nın dertlerine dert ekleyebilir. Keza, Merkel şimdiye kadar euronun devam etmesi için ne gerekiyorsa yapmıştı; bundan sonra ise değişmiş haliyle Yunanistan’a el uzatmayarak euronun geleceğini tehlikeye atması çelişkili görünüyor. Hatta, akıllıca yapılacak bir borç düzenlemesi, başka ekonomilerde de uygulama alanı bulursa, Avrupa’nın resesyon sorununa ilaç olarak bile algılanabilir. Merkel’in varlığı elbette bu noktada korku verici ancak, Almanya’da da radikal sağın yükselmekte olduğu gerçeği, belki de Avrupa’nın borç ve rekabet gücü merkezli büyüyememe sorununa daha farklı bir bakışı gerektiriyor. Keza, Keynesçi ekonomik bakış çok basit ifadeyle ne özel sektörün, ne devletin; kısaca kimsenin harcama yapmadığı yerde büyümenin olmayacağını söylüyor. ABD’nin 1930’lardaki Büyük Depresyon’dan Roosevelt’in “New Deal” adı altında yaptığı kamu harcamalarıyla çıkmasına karşılık Almanya’nın aynı dönemde aldığı sıkı maliye politikaları sonrasında Nazilerin göreve geldiğini belki de tekrar hatırlamak gerekiyor. İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji +90 530 016 98 69 Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.”) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır. YASAL UYARI: Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz. 31 Aralık 2014 8 9