Haftanın Ortası

Transkript

Haftanın Ortası
Haftanın Ortası
Güncel konularla her Çarşamba
7 Ocak 2015
Haftanın Ortası artık her
Çarşamba posta kutunuzda.
Yunanistan Avrupa’yı
kurtarabilir mi?
25 Ocak’taki erken seçim nedeniyle
gelişmekte olan piyasalar bu sefer
de -ya da bir kez dahaYunanistan’la sarsıldı.
2015’in ilk günlerinde, gelişmekte
olan piyasalar bu sefer de -ya da
bir kez daha- Yunanistan kaynaklı
endişelerle sarsıldı.
Başbakan Samaras’ın merkez-sağ
iktidar partisi anketlerde neokomünist olarak kategorize edilen
Tsipras yönetimindeki Syriza
partisinin 3 ile 10 puan altında
seyrediyor.
İktidarın büyük ortağı, merkezsağ “New Democracy” partisinin
kalbinden gelen ve Yunanlılar için
zorlu ekonomik programın
mimarlarından kabul edilen eski
Avrupa Komisyonu üyesi
Demas’ın; üç tur sonunda
cumhurbaşkanlığı için
Tsipras ise, ekonomik programı
“akılsızca ve Yunanistan’ı yok edici”
olarak tanımlamasıyla medyada yer
buluyor. Tsipras’a göre
Yunanistan’ın borçları geri
ödeyebilmesinin tek yolu, cesurca
planlanmış bir borç
yapılandırmasından geçiyor.
parlamentoda gerekli 180 oyu
alamaması, 25 Ocak 2015’te
yapılacak olan zorunlu erken
seçim kararı ile sonuçlandı.
Dikkatler de elbette bir anda
Yunanistan seçim anketlerinin
sonuçlarına odaklandı.
Yunanistan’da Başbakan
Samaras yönetimindeki merkez
-sağ iktidar partisi “New
Democracy”, anketlerde son 14
aydır neo-komünist olarak
kategorize edilen Tsipras
yönetimindeki Syriza partisinin
3 ile 10 puan altında
seyrediyor.
Grafik 1. Yunanistan Büyüme (yıllık, %)
Syriza partisinin 40 yaşındaki lideri
haklı olabilir mi?
Altı yıldan sonra desteğini neokomünist bir partiye yönlendirmiş
Yunan halkı ne anlatmaya çalışıyor?
Avrupa’da resesyon korkularının
yanında Yunanistan’da olmakta
olanlar ne anlama geliyor?
Keyifli okumalar dileriz.
Kaynak:Yunanistan Merkez Bankası
1
Tsipras ise, Yunanistan krizinin
zar zor kontrol ederek
uygulamaya Almanya
liderliğinde konan ve halen
devam etmekte olan sıkı maliye
politikası önlemlerini “akılsızca
ve Yunanistan’ı yok edici” olarak
tanımlamasıyla medyada yer
buluyor. Tsipras’a göre
Yunanistan’ın borçları geri
ödeyebilmesinin tek yolu,
2015’te gerçekleştirilmek üzere
cesurca planlanmış bir borç
yeniden yapılandırmasından
geçiyor. Tam da 1953’te
Almanya’nın yaptığı gibi.
Syriza partisinin 40
yaşındaki, halen kız arkadaşı
ve iki çocuğuyla kirada
oturan lideri Alexis Tsipras
haklı olabilir mi?
Son altı senedir Almanya-AB
ekonomik politikalarına
destek vermiş ve ancak altı
yıldan sonra desteğini neokomünist Syriza partisine
yönlendirmiş Yunan halkı ne
anlatmaya çalışıyor?
Avrupa’da derinleşerek
devam eden resesyon
korkularının yanında
Yunanistan’da olmakta
olanlar ne anlama geliyor?
beraber gelen düşük faiz ve
istikrar ortamı ülkede büyümenin
önemli tetikleyicilerinden bir
tanesi olmuştu. Gerçi, sonradan
ortaya çıktığı üzere Yunanistan,
makroekonomik göstergelerde
yapılan oynamalar sayesinde
euroya kabul edilmişti. Euronun
sağladığı avantajlara rağmen
sadece dış borçlanmayla iç
tüketime yönelen Yunanistan’da
büyümenin devamını sağlamak
son küresel finansal kriz
ortamında mümkün olmadı. Keza
ülkenin risk primi ikiz açık olarak
tanımlanan aşırı bütçe ve cari
açık baskısı altında hızla artarken,
borç yükü sürdürülemez hale
geldi. Yapısal sorunları daha önce
yansıtmakta isteksiz davranan
kredi derecelendirme kuruluşları,
küresel krizin etkisiyle
Yunanistan’ın kredi notunu ardı
ardına düşürünce, ülke
uluslararası finansal sistemden
bir anda koptu.
İflas noktasına gelen Yunanistan,
hükümetin aylar süren tartışmalı
pazarlıkları sonrasında verdiği
yapısal değişim sözü ile “Troyka”
olarak anılan “AB KomisyonuAMB-IMF”den yaklaşık 240 milyar
Euro düzeyinde borç almak
zorunda kaldı. 2009’dan 2014
sonuna kadar geçen zorlu beş yıl
boyunca bütçe açığını %16’dan %
4’ün altına indirirken; cari açığını
da %15’ten sıfıra doğru kapattı.
Rekabet gücünü yükseltmek
adına yapılan reformların en
önemlileri kamu sektöründeki
istihdam fazlasını eritmek, kamu
maaşlarını düşürmek, sağlık
sisteminin kapsamını daraltmak,
emeklilik sistemini hem yaş hem
prim olarak değiştirmek ve
vergileri artırmak olarak
sıralanabilir. Bu arada sermayesi
bir anda yok olan bankacılık
sistemi tekrar elden geçirilerek,
çürükler ayıklandıktan sonra
kalanlar yeniden
sermayelendirilerek yola devam
edildi.
Türkiye’nin 2001 krizini yaşamış
olanlar için çok tanıdık başlıklar
bunlar. Ancak, o dönemin
Türkiye’si ile bu dönemin
Grafik 2. Yunanistan Faiz Dışı Denge (gelirler –faiz harcamaları)
Yunanistan ekonomisi
için verilen ilacın yan
etkileri fazla oldu
1990-2009 döneminde
Yunanistan ekonomisi
ortalamada %3,1 büyüdü ki bu
rakam AB15 ülkeleri ve EB12
(euro bölgesi) ülkelerinin
sırasıyla gerçekleştirdiği %2,3
ve %2,1 büyüme oranlarının
üzerindeydi. 2002’de euro ile
Kaynak: AB Komisyonu
7 Ocak 2015
2
neden olur şekilde genç nüfusta
işsizlik oranı %50-60 aralığında
geziniyor. Yunanlıların %35’i
EUROSTAT tanımına göre
yoksulluk sınırında yaşamakta.
2014’te ilk defa az da olsa
büyüme yakalanmış olsa da
geleceğe dair beklentiler
olumsuz. Çünkü Yunanistan
imkansızı başarsa ve 2020’ye
kadar %4 büyüme yakalasa bile,
borç oranı %175’ten ancak %
120’ye geriliyor. Yunanistan’da
bir süredir baş göstermekte olan
deflasyon ise borcu reel anlamda
her gün büyütmekte.
Grafik 3. Yunanistan Cari Denge
Kaynak: AB Komisyonu
Yunanistan’ı arasında ekonomik
olarak çok büyük ve çok önemli
bir fark var. O da TL’nin serbest
dalgalanmaya bırakılmasıyla
oluşan devalüasyonun getirdiği
rekabet gücü. Yapısal değişim
programının da devamıyla
birleştiğinde ortaya çıkan
ekonomik zıplama Türkiye
örneğinde 2002-2004 döneminde
büyümeyi hızla yukarı çekerek,
%90’larda dolaşan kamu borç
sorununu hızlıca bertaraf
edebilmişti.
Yunanistan’ın sağladığı kayda
değer iyileşmenin diğer
tarafında, Yunanistan halkının
hala ödemekte olduğu büyük bir
bedel var.
Yunanistan’da son beş yılda
GSMH’nin %25’i erimiş
durumda. Bu büyük daralma
sonucunda, işsizlik oranı %2527 arasında. Halkın gelecekten
beklentilerinin yok olmasına
Kısacası, son altı yıldır AB’nin neo
-liberal politikalarıyla ekonomik
krizden çıkmaya çalışan Yunan
halkı; artık yeni bir yöntemle
probleme yaklaşmaya hazır.
Yunanistan bu noktada Avrupa’da
yalnız da değil. Bu sene Ocak
sonunda Yunanistan’da yapılacak
genel seçimleri yılın ikinci
yarısında Portekiz ve İspanya
genel seçimleri izleyecek.
Portekiz ekonomik olarak daha iyi
Grafik 4. Yunanistan Mali Denge
Euro bölgesi içinde yer alan
Yunanistan’ın ise son altı yıldır
elinde kısa vadede rekabet
gücünü kamçılayacak bir kur
silahı yok. Hızlıca büyüme
sağlayamadığı ortamda, altı yıldır
devam eden krizle mücadelenin
sosyal maliyeti ise Yunan halkı
tarafından artık katlanılabilir
olmaktan çıkmış durumda.
En azından seçim anketlerinden
anlaşılan bu.
Keza, kamu maliyesinde ve
akabinde cari dengede
7 Ocak 2015
Kaynak: AB Komisyonu
3
bir noktaya daha kısa sürede
ulaşmış olsa da, İspanya’da NeoKomünist “Podemos” partisi,
Syriza’ye benzer bir yükseliş
içinde. Keza, İspanya’da da
2014’te büyümeye geçildiyse de,
GSMH hala 1 trilyon Euro ile
2007’deki 1.1 trilyon euronun
altında. Her iki ülkede de, borç
yükünü sürdürülebilir seviye
indirmek en az bir neslin
hayatına mal olacak hesaplara
göre.
“Neo-Komünistler” ya da
“Yeni Sol”
Alexis Tsipras liderliğindeki
Syriza partisi; Avrupalı
komünistler, Marksistler,
Troçkistler, sosyalistler ve
yeşillerden oluşan bir koalisyon
aslında. Dolayısıyla
Yunanistan’ın bu “Neo-Komünist”
hareketi içinde sert köşeler
olduğu kadar nispeten “ortayolcular” da var. Ağırlıkla
merkez-sol Pasok’tan çaldığı
oylarla, 2012’de Syriza’nın
popülaritesini birkaç katına
çıkarmış olmasından bu yana,
Tsipras sadece Yunanistan içinde
değil, Avrupalı sosyalistler,
sendikalar ve protestocularla da
diyaloğunu geliştirmeye öncelik
verdi.
Syriza’yı “Neo-Komünist” olarak
adlandırıp korku salmaya
çalışanlar yanında, partiyi “Yeni
Sol” diye tanımlayıp Yunan
halkının umutsuzluğa tepkisini
anlamaya çalışanlar da var.
Özellikle son 14 aydır yapılan
bütün anketlerde %25-29 oy
oranı ile Syriza; iktidardaki
koalisyonun büyük ortağı merkez
sağ “New Democracy” partisi
7 Ocak 2015
Grafik 5. Yunanistan Seçim Anket Sonuçları (en büyük yedi parti, %)
Kaynak: Oxford Economics
oylarının üç veya on puan
üzerinde istikrarlı bir desteğe
sahip. Başbakan Samaras,
Syriza’yı ülkeyi eurodan
atılmasıyla sonuçlanacak bir
ekonomik felakete sürüklüyor
olmakla suçlasa da, geçmişte
yıllarca sağ-sol iç savaşı
tecrübesine de sahip Yunan
halkı tam öyle düşünmüyor gibi.
Yunanistan’ın seçim kanununa
göre iktidar olmak ve mecliste
mutlak çoğunluğu elde etmek
için, %3’lük seçim barajını
geçen partilerin sayısına bağlı
olarak %35-40 arasında oy
gerekiyor. Dolayısıyla, hiçten
gelip euro krizinin derinleştiği
2009’dan 2013’e geçen sürede
en çok desteği yakalayan Syriza
için, 25 Ocak’ta yapılacak
seçimden en yüksek oyu alsa
bile, ufukta bir koalisyon
görünüyor.
Seçimler sonrasında Syriza’nın
çoğunluğu elde ettiği ama tek
başına hükümet oluşturamadığı
durumda, Almanya
önderliğindeki AB elitlerinin bir
Syriza’lı hükümet yerine; “ulusal
birlik” sayılabilecek diğer
4
partilere hükümet kurma
yönünde destek vermesi
mümkün. Tabi, Syriza’nın
gücüyle kıyaslanmayacak ölçüde
zayıf ve ortodoks kabul
edilebilecek “Communist
Party” (KK) ve faşist neo-nazi
“Golden Dawn” da bu destekten
hariç tutulmak üzere.
Bu çerçevede, geriye dönüp
bakınca 2011’de kurulan
teknokrat hükümet akla geliyor
hemen. 2011 Kasım ayında,
Yunanistan ekonomisi yanında,
birçok güney Avrupalı ekonomi
de darmadağınken ve henüz
“kemer sıkmaya” dayalı mali
önlemlerin pratik yansımaları
yaşanmamışken, Yunanistan’da
bir teknokratlar hükümeti
kurulması nispeten kolaydı.
Şimdi ise Yunanistan’da durum
çok farklı.
Her şeyden önce sorunların
yansımaları artık ekonomik
olmaktan öteye geçerek politik
bir hal almış durumda.
Yunanlılar, son altı senedir
denedikleri sıkı maliye
politikalarının ülkeyi daha iyiye
doğru götürmediği konusunda
kesinlikle ikna olmuş
durumdalar. Ve demokratik
haklarını kullanmak yoluyla
gelecekleri adına değişim talep
ediyorlar.
Bu nedenle, Almanya’nın
vizyonerliğini yaptığı sıkı maliye
politikalarını devam ettirecek
“milli birlik” hükümeti yerine;
Syriza’nın liderliğinde bir
koalisyon hükümeti kurulması
mevcut anketlere göre en
gerçekçi beklenti.
Koalisyon ortağı olarak da geriye,
dağılan mevcut iktidarın ortakları
New Democracy ve PASOK
kalıyor. Bu da kendi içinde son
derece sorunlu; keza Syriza lideri
her iki partiyi de kapitalist
egemen güçlerin ülkedeki
işbirlikçileri olarak algılıyor.
Üstelik ülkeyi 40 seneye yakın bir
dönem yöneten ve şimdilerde oy
oranı %5’lerde gezinen PASOK’ta
artık ilan edilmiş bir liderlik yarışı
da var. Mevcut PASOK lideri
Venizelos’un “seçimlere birkaç
hafta kala hesaplı bölücü bir
adım” olarak değerlendirdiği bir
kararla; eski lider Papandreou
seçimlere katılmak üzere yeni
bir parti kuracağını açıkladı.
Anketlerde henüz bu yeni
partinin oy tabanı belli olmasa
da, hem PASOK’tan hem de
Syriza’dan toplamda %3-5
arasında kalabilecek oranda oy
çalma potansiyeline sahip.
Her ne kadar Syriza krizin
müsebbipleri arasında gördüğü
Papandreou ile de koalisyon
kurmayacağını açıkladıysa da,
sonuçta iktidar koltuğuna
oturabilmek için mutlaka bir
tarafla ortak zemin yakalamak
zorunda. Bu ortağın da eriyen
PASOK yerine başka bir merkez
sol partiden olması akla daha
yatkın görünüyor.
Ve tam da bu sayede, NeoKomünist bir partinin iktidardaki
koalisyonun büyük ortağı haline
geldiği Yunanistan’daki,
Grafik 6. Yunanistan Kamu Reformları Maliyet
beklenen değişim; Avrupa’nın
burjuva yönetimleriyle daha
“politik” bir dil üzerinden
gerçekleştirilebilir.
Syriza’nın ise mevcut merkez sağ
-merkez sol iktidarına alternatif
güvenilir bir hükümet olduğunu
dünyaya ispat ederken, aynı
zamanda Yunan halkının
desteğini sağladığı ekonomik
projelerde somut adımlar atması
gerekiyor.
Ancak, Syriza’nın AB ile işi
tahminlerin de ötesinde zor
olacak gibi. Benzer ekonomik
problemlerle savaşan İspanya
başta olmak üzere, Avrupa’da
merkezden daha sola doğru
yeşermekte olan bir hareket var.
Bu tandansın önünü kesmek
adına zaten açık bir dille Syriza
karşıtlığını ilan etmiş AB
Komisyonu yanına Avrupa
Merkez Bankası da alarak,
Yunanistan’ın yeni hükümetine
diğer Avrupalı ülkelere “örnek
olmaması” adına hayatı
zorlaştırabilir. Bunun en kestirme
yolu da Yunanistan’ın zaten
likidite desteğiyle ayakta duran
finans sistemini dizlerinin üzerine
çöktürmekten geçiyor.
Dolayısıyla, istikrara doğru
uzanan yola girmesi için
Yunanistan’ın 2015’te ödeyeceği
daha çok bedel var gibi.
İşlerin o noktaya kadar
kötüleşmesi elbette başta Yunan
halkı olmak üzere kimsenin arzu
ettiği bir durum değil. Ancak, bir
tarafta Almanya’nın direttiği sıkı
mali politikalara bağlı Troyka’nın
aracılığındaki iki kurtarma paketi
ve euro birliğinde kalmak var.
Kaynak: AB Komisyonu
7 Ocak 2015
5
Diğer taraftaysa, altı senedir
büyüme konusunda bir arpa
boyu yol alabilmiş Yunanistan’da
artık bıçağın kemiğe dayanmış
olduğu gerçeği karşısında acilen
büyüme gerekliliği var.
Syriza’nın öncelikli
ekonomi planı
Syriza partisinin iktidara gelirse
öncelikli adımı uluslararası bir
borç konferansına öncülük etmek
ve bu konferansta Yunanistan’ın
büyüyememe sorununu yüksek
borç ekseninde ela almak. Hatta
bu kapsama borç yükü ve aşırı
tasarruf önlemleri nedeniyle
büyüme sorunu yaşayan diğer
Avrupa ülkelerinin de dahil
edilmesini öneriyor.
Tsipras euro üzerinden
rekabet yaratamayan
Yunanistan ekonomisinin
büyümesi için GSMH’sinin %
175’ine ulaşan borçların
yarısının silinmesini; diğer
yarısının faiz işletmeden 60
yıl vadeye yayılmasını istiyor.
Yaklaşık 350 milyar euroluk
kamu borcunun %54’ü özel
sektörde; gerisi ise ağırlıklı
olarak AB, IMF ve AMB’nın
elinde.
Ortaya çıkan kaynaklarla da bir
yandan altyapı yatırımlarına hız
vererek ekonomik aktiviteyi
canlandırmak; bir yandan da
kamu istihdamı, ücretler ve
emeklilik sistemi üzerinden iç
talebe destek atmak istiyor.
Bu hamleler zaten 2011’den bu
yana uygulamaya konan acı
tedbirlerin geri çevrilmesi,
Troyka’nın Yunanistan’a maddi
desteğini çekmesi, büyük
7 Ocak 2015
olasılıkla bir bankacılık krizi ve
ardından eurodan zorunlu çıkış
ve sert bir daralma anlamına
geliyor.
Ancak, Tsipras çok net bir
şekilde Yunanistan’ın eurodan
çıkması anlamına gelen “Grexit”
taraftarı olmadığını açıklayarak
seçimden haftalarca önce
önemli bir hamle yaptı. Syriza
liderinin amacı, borç yükünü
hafifletmek ve büyümeyi
sağlamak üzere kaynak
yaratmak. Bu amaçla da
pazarlıkları başlatmak.
Düzenli bir borç yapılandırması
üzerinden yapılacak bilek güreşi
elbette birkaç aydan öteye
geçecektir. Almanya’yı masaya
oturtmak bile zaten başlı başına
bir mesele.
Diğer taraftan, doğru bir amaca
yöneldiği izlenimi veren Tsipras
liderliğindeki Syriza’nın bir B
Planı da oluşturması gerekiyor.
Keza, borç yapılandırması
pazarlıkları Troyka ile bir yere
varmazsa, kaosla sonuçlanacak
eurodan çıkışı önlemek adına
yeniden seçimlere giderek
belirsizliği artırmak ötesinde ne
yapabileceğini henüz kimse
bilmiyor.
Merkel ve Avrupa için sıkı
maliye politikaları uygulamasının
diğer mimarı Almanya Maliye
Bakanı yeni yılın ilk günlerinde
Tsipras’a karşı hamle yaptılar
bile. Yunanlı seçmenin
üzerindeki baskıyı artırırcasına,
Yunanistan’ın eurodan çıkışının
bundan birkaç yıl öncesi kadar
büyük bir sorun olmayacağını
söylediler. Keza Almanlara göre
6
Avrupa Stabilizasyon Fonu’nun
etkin varlığı ve önceki dönemde
bulaşma riski altındaki İtalya,
İrlanda, Portekiz gibi ülkelerin
ekonomik olarak çok daha iyi bir
yerde olmaları bulaşma riskini
engelleyici önemli iki faktör.
Zaten 10 yıllık Yunan tahvilleri
Eylül’deki %5,5 seviyelerinden %
9,8’e yükselirken, İtalya ve
İrlanda’nın benzer vadeli
tahvillerinde faizler düşmeye
devam etti. Dolayısıyla, Alman
hükümeti Yunanlı seçmenlerin
Neo-Komünist Syriza’yı iktidara
taşımaları ve istikrar
programından çark edilmesi
halinde, Yunanistan’ın eurodan
çıkarılmasına yol açacak olayların
etkisinin kontrol edilebilir
seviyede olacağına inanıyorlar.
Bunu elbette kimse bilemez.
Yunanistan’ın düzenli, bulaşma
etkisi minimuma indirilmiş ve
sakince eurodan çıkarılmasının
başarılması mucize gibi bir şey
olur.
Yunanistan’ın 2015’teki yoğun
borç geri ödemeleri HaziranTemmuz aylarında başlıyor.
Troyka tarafı borç ödeme baskısı
altında olası Syriza hükümetini
sıkıştırarak, mali disipline devam
etmelerini istiyor.
Tsipras ise borç yapılandırmasını
açıkça hedefleyen olası Syriza
hükümetinin ömrünü uzatmak
için, borç yapılandırması
pazarlıklarında karşısındaki NeoLiberal kanattaki çatlaklardan
faydalanmayı planlıyor. Keza,
Fransız hükümeti içindeki
tartışmalar, AMB’nin deflasyon
korkusu ve Merkel’in Hristiyan
Demokratlarının karşı bloğu olan
Avrupalı sosyalistlerin de facto
lideri olarak tanımlanan İtalya’nın
39 yaşındaki başbakanı Renzi’nin
varlığı; sendikalar üzerinden
sosyal demokrasi tartışmalarını
alevlendirmeyi planlayan Syriza
lideri Tsipras için birer umut.
Tsipras’ın yolu…
Harvard mezunu, Yunan
burjuvazisinin kalbinde yer alan
Samaras’a karşı, devlet okulu
mezunu ve arka sokaklardan
büyüyerek politikaya gelen
Tsipras’ın elbette ki en büyük
destekçileri %50 işsizlik oranı
altında ezilen Yunanlı gençler.
Hele ki yoksulluk sınırında
yaşamla boğuşan %35’lik kesim,
borçların Troyka ile anlaşarak
yapılandırılamaması halinde
oluşacak temerrüt halinin borç
sahiplerine vereceği zararı
umursama noktasından çok
uzak.
Ancak, Yunanlı politika
uzmanlarının birçoğu koalisyon
hükümetini kurabilmesi halinde,
iktidar sorumluluğunun Tsipras’ı
yumuşatacağı fikrinde. Aynı
şekilde, Avrupa kurumlarında da
Yunanistan’ı rahatlatacak
adımlar atılabileceğini
bekleyenler var. Dolaysıyla,
borçların kısmen silinerek
yeniden yapılandırılması
adımının Avrupa tarafından
atılabilmesi halinde, Tsipras’ın
da reformların radikal bir şekilde
geri alınması tarafında yavaş
ilerlemesi beklentiler arasında.
Bu bakış, olasılıklardan olumlu
olanı yansıtıyor. Ancak
hatırlanması gereken birkaç
nokta var.
Bunlardan bir tanesi, Avrupa’daki
kriz yapısının 2009 ile bugün
arasında değişmiş olması. Euro
krizi, artık çekirdek Avrupa
ülkelerinin büyüyememe
sorununa evrilmiş durumda. Bir
anlamda Yunanistan artık daha
yalnız ve diğer ülkeler 2009’daki
ölçekte uçurumun eşiğinde
değiller.
Grafik 7. Avrupa - 1Ç15 Zaman Çizelgesi
Kaynak: Morgan Stanley
7 Ocak 2015
7
Dolayısıyla, har vurup harman
savurmuş bir Yunanistan yerine
Troyka’nın önderliğinde yıllar
boyunca sert mali tedbirleri
almakta çekinmemiş, kamu
maliyesini düzeltmiş ve cari
açığını sıfırlamış bir Yunanistan
bulunuyor. Aynı Yunanistan’ın
nereye kadar yayılabileceği belli
olmayan sosyal patlamaları
engellemek ve geleceğini
kurtarmak adına başka yolları da
denemesi artık daha makul bir
plana oturtulabilir.
Üstelik, eurodan çıkan bir ülkenin
varlığı, euronun geleceği
tartışmalarını değiştireceği
ölçüde Avrupa’nın dertlerine dert
ekleyebilir. Keza, Merkel şimdiye
kadar euronun devam etmesi
için ne gerekiyorsa yapmıştı;
bundan sonra ise değişmiş
haliyle Yunanistan’a el
uzatmayarak euronun geleceğini
tehlikeye atması çelişkili
görünüyor.
Hatta, akıllıca yapılacak bir borç
düzenlemesi, başka
ekonomilerde de uygulama alanı
bulursa, Avrupa’nın resesyon
sorununa ilaç olarak bile
algılanabilir.
Merkel’in varlığı elbette bu
noktada korku verici ancak,
Almanya’da da radikal sağın
yükselmekte olduğu gerçeği,
belki de Avrupa’nın borç ve
rekabet gücü merkezli
büyüyememe sorununa daha
farklı bir bakışı gerektiriyor.
Keza, Keynesçi ekonomik
bakış çok basit ifadeyle ne
özel sektörün, ne devletin;
kısaca kimsenin harcama
yapmadığı yerde büyümenin
olmayacağını söylüyor.
ABD’nin 1930’lardaki Büyük
Depresyon’dan Roosevelt’in “New
Deal” adı altında yaptığı kamu
harcamalarıyla çıkmasına karşılık
Almanya’nın aynı dönemde aldığı
sıkı maliye politikaları sonrasında
Nazilerin göreve geldiğini belki de
tekrar hatırlamak gerekiyor.
İletişim: Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji
+90 530 016 98 69
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.”) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK
tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri:
03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002
yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere
hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden
gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk
sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun
vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her
ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti
oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında
gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir.
(Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri,
çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden
doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun
üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için
detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu
bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve
yayınlanamaz.
31 Aralık 2014
8
9

Benzer belgeler