ikili ilişkiler ve yakın ilişkiler

Transkript

ikili ilişkiler ve yakın ilişkiler
İKİLİ İLİŞKİLER VE YAKIN İLİŞKİLER
Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Ayda Büyükşahin; Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Tarih: 15.04.2009
Süre: 44:47’
Yer: Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Konferans Salonu
Mustafa Kömürcü: Üniversitemizin 2009 Akademik Yılı Bahar Dönemi etkinlikleri
kapsamında Psikoloji Bölümümüzün ve Psikoloji topluluğunun birlikte organize
ettikleri ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi
Yrd.Doç.Dr.Ayda Büyükşahin’in sunacağı İkili İlişkiler Ve Yakın İlişkiler konulu
konferansa hepiniz hoş geldiniz. Değerli hocama da huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Zahmet verdi emek verdi üniversitemizi onurlandırdı. Konferanslarını sunmak üzere
kendilerini kürsüye davet ediyorum.
Yrd.Doç.Dr.Ayda Büyükşahin: Ben Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümünden
Yrd.Doç.Dr. Ayda Büyükşahin. Sosyal Psikologum özellikle çalışmalarım yakın
ilişkilerle ilgili; yakın ilişkilerde bağlanma, bağlanma stilleri, ilişkiyi sürdürme nedenleri
kötü giden bir ilişkiyi neden sürdürürüz gibi çatışmacı çatışmaya yönelik konularla
ilgileniyorum. Bugün de sizlere özellikle yakın ilişkiler, aslında “close relationship”
diye geçiyor bunun içine anne baba çocuk ilişkisi ve arkadaşlık ilişkisi, iş ilişkisi de
giriyor. Ama bizim bugün özellikle vurgulamak istediğimiz daha çok romantik ilişkiler.
İkili ilişkiler bağlamında yakın ilişkiler konusuna değineceğiz. Özellikle üniversite
öğrencileriyle ilgili yapılan araştırmalarda “sizin için en önemli olan yakın ilişkiniz
hangisi” diye sorduğumuzda aldığımız yanıtların büyük bir çoğunluğu romantik
ilişkilerinin ve duygularının çok önemli olduğuydu. O yüzden bugün sizinle ikili ilişkiler
bağlamında bir ilişki neden sürer ya da bir ilişkinin sürmesinin temel belirleyicileri
nelerdir, bunlar hakkında konuşacağız. Bir ilişkiyi sürdürme isteği yani bir ilişkiye
bağlanım öncelikle nedir? Bir şekilde ilişkiyi sürdürme isteğimizdir, bilinçli olarak ben
bu ilişkide varım, ben bu ilişkiyi sürdürmek istiyorum altında bizim bilinçsel olarak
verdiğimiz bir karardır. İlişkiyi sürmeye ilişkin çok sayıda kuram var. Bugün size
sadece literatürde göze çarpan ve temel açıklamaları olan kuramlardan biraz
bahsedeceğiz. Bunlardan ilki yatırım modeli, bir ilişkiyi eğer sürdürmek istiyorsak
bunun bir takım belirleyicileri vardır. Her şeyden önce o ilişkiden aldığımız doyum bir
ilişkide olup olmamamızı belirler. İkincisi; ben bu ilişkide olmasam başka bir ilişkide
daha fazla mutlu olabilir miyim? Diğer seçenek ilişkileri nasıl değerlendiriyoruz. Bunu
da seçeneklerin niteliğini değerlendirme olarak isimlendirdik. Eğer ki var olan
ilişkimizde ben bir başkasıyla birlikte olsam daha fazla mutlu olurdum gibi bir şey
söylüyorsanız yeni bir seçenek tanımında o ilişkiyi bitirme olasılığınız çok yüksek.
Üçüncü belirleyici olan ise ilişkiye yapılan yatırımlar dedik bu yatırımlar neler olabilir?
–Fedakarlıklar, –O kadar nazını çektim daha da artık katlanırım. Bir işte yapılan
özveriler bedeller olabilir. –Uzun zaman geçti. Evet, uzun zamandır birlikte olmak. Bu
saydıklarımızın hepsi ilişkiye yapılan yatırımlar. İlişki de olunmasıyla beraber ilişkiye
koyduğunuz her türlü özverilerimiz bedellerimiz ne kadar çok bir ilişkiye yatırım
yaparsanız o kadar çok o ilişkiye bağlanma düzeyiniz artar. Bir diğer model ise
özellikle bir ilişkinin sürmesiyle ilgili olarak evlilik saygınlığı modeli ve bu modele göre
de bir ilişkiye bağlanmayı belirleyen üç belirleyici var. İlişkinin çekiciliği, yatırımda
ilişki doyumu başlığı altında yer alıyordu burada da ilişkiyi nasıl algılıyoruz yine
doyumlu ilişkiliyle ilgili bir boyut.
1
İkincisi seçeneklerin çekiciliği, üçüncüsü ise dışsal engeller. Bir diğer model ise yine
üçlü bağlanım modeli olarak geçiyor literatürde. İlk olarak; ben bu ilişkiyi sürdürmek
istiyorum. İlişkiye olan kişisel bağlanımımızın bir göstergesidir. İkincisi, bu ilişkiyi
sürdürmeliyim. Birazcık daha zorunluluğun araya girdiği bir aşama. Ahlaki bağlanım
ise bu ilişkiyi sürdürmek zorundayım gibi biraz daha böyle zorundalığın ön planda
olduğu bir boyut. Özellikle bu üç saydığımız genel olarak baktığımızda üç kuramın da
temelini oluşturan başka kuram var. Karşılıklı bağlanımlılık kuramı olarak
isimlendirdiğimiz kuram. Bu kurama göre bir ilişkideki temel belirleyiciler vardır
bunlardan ilki ödül. Bir ilişki bizim için ödüllendirici mi, ilişkiden doyum alıyor musunuz
gibi bu ilişkide var olmaktan dolayı ne gibi ödüller elde ediyorsunuz, bu ilişkide kalma
üzerinde çok belirleyici bir boyut. İkincisi biraz önce saydıklarımız aslında ilişki için
ödediğimiz şeyler fedakarlıklar zaman vs. bunlar da sizin ilişkideki bedelleriniz, ödülle
bedelin farkı ise bizim kazançlarımız bir ilişkiden maksimum düzeyde kazanç elde
ederseniz o ilişkiyi sürdürme olasılığınız çok yüksektir. Eğer ki ödülleriniz ile
bedelleriniz arasında bir orantısızlık algılarsanız yani bir ilişkide çok az ödül elde
ettiğinizi düşünüp buna karşılık çok fazla bedel ödediğinizi düşünürseniz bir
dengesizlik hissedeceksinizdir ve büyük ihtimalle eninde sonunda o ilişkiyi bir yerden
bitecektir sona erecektir. Biz ödül ve bedel farkını ise kazanç olarak isimlendirdik. Bir
diğer boyut ise karşılaştırma düzeyi bu karşılaştırma düzeyinden kast edilen şey
aslında kişilerin bugüne kadar ki ilişki deneyimleri doğrultusunda oluşan bir boyut.
Bugüne kadar bunu böyle bir ölçek üzerinden düşünecek olursanız şuan ki ilişinizi
nereye koyuyorsunuz. Ve genelde bunun yükselme eğiliminde olması gerekir. Tabii
ilişkinizi o ölçek üzerinde nereye koyduğunuz sizin daha önceki deneyimleriniz,
beklentileriniz, arkadaşlarınızın çevrenizdeki diğer insanların ilişkilerini nasıl
değerlendirdiğiniz belirliyor. Eğer ki şuanda ilişkinizi koyduğunuz yeri daha önceki
ilişkinizle karşılaştırıp daha yükseğe koyarsanız, bu ilişkiden doyum alma çok yüksek
olur. Kimi zaman gündelik dilde konuşuyoruz daha önceki ilişkileriyle karşılaştırma
yapmak gibi cümleleri çok sık kullanırız. Oysaki aslında beynimiz bilinçlerimiz
kendiliğinden otomatik olarak hep bir karşılaştırma yapma içerisinde ve genellikle de
biz bunu karşılaştırarak şuan ki ilişkimizden doyum alıp almadığımızı belirliyoruz.
Diğer boyut ise seçenekler için karşılaştırma düzeyi ise bu bir başka ilişki olabilir.
Yalnız kalmak olabilir. Eğer var olduğumuz ilişkide doyum almıyorsanız bir başkasıyla
olsam daha mutlu olurum diyorsanız büyük ihtimalle ya da yalnız olmayı tercih
edebilirsiniz bu da sizin ilişki istikrarlılığınızı olumsuz yönde etkileyecektir. Özellikle
bu iki boyut karşılaştırma düzeyi şuan ki ilişkinizi nereye koyuyorsunuz. İkincisi ise
seçenekler için karşılaştırma düzeyi her ikisinin de özellikle ilişkinin niteliğini
değerlendirmede belirleyici olduğunu görüyoruz, ancak bunun ikisi aslında farklı
kavramlar ilki mutlu muyum sorusunu sorduğunuzda genelde kişiler karşılaştırma
düzeyini kullanır. Ancak ben bu ilişkiyi sürdürmeli miyim diye baktığımızda ise
seçenekler için karşılaştırma düzeyini kullanırız. Konuşmanın başında demiştik ki
yatırım modeli var ve bu model özellikle ilişki istikrarını açıklamada çok etkili bir
kuram. Rusbult’un yatırım modeline göre ilişki doyumu seçeneklerin niteliğini
değerlendirme ve ilişkiye yapılan yatırımları daha sonradan eklenmiştir. İlişkiye
yapılan yatırımlar neden sonradan eklenmiştir. Çünkü çok fazla mutsuz ilişkinin
sürdüğünü görebiliyoruz. Pek çok kişi ilişkisinden doyumsuz olabilir ama başka
seçeneklerin olduğunu da bilebilir. Ama yine de ilişkisini sürdürmek ister kötü giden
bir ilişkiyi sürdürmemizde belirli olabilecek yardımcı olabilecek bir başka boyut ilişkiye
yapılan yatırımlar. Çok duyulmuştur çocuklarımız uğruna ilişkimizi sürdürüyorum gibi.
Burada aslında çocuklar ilişkiye yapılan yatırımlardır.
2
O yüzden bu üç boyutun ilişkileri sürdürmede belirleyici olduğu görülüyor. Bu
yatırımları biz içsel ve dışsal olmak üzere ikiye ayırabiliyoruz. İçsel yatırımlar zaman
alabiliyor ruhsal çapı olabilir. Kendini açma olabilir. Dışsal yatırımlar ise karşılıklı
arkadaşlıklar olabilir. Paylaşılan anılar olabilir, maddi yatırımlar ortak etkinlikler vb.
sayılabilir. Özelikle yatırım dediğimizde sadece madde ya da finansal boyutlar
aklınıza gelmeyecek ilişkide olunmasından dolayı kazandığımız aslında her şey
diyebiliriz. Özellikle ilişki bitmesiyle yaşadığımız üzüntünün kaybın bir nedeni de bu
ilişkide olunmasından dolayı kazanmış olduğumuz yatırımlardan vazgeçmek zorunda
oluşumuzdur. Özellikle bu yatırımlardan vazgeçmek istemiyorsanız büyük bir
ihtimalle ilişki bittikten sonra bile halen o ilişkide olma konusunda kendinizi
güdüleyebilirsiniz. O halde şunu söyleyebiliriz ki bu yatırım modeli bağlamında bir
ilişkiden alınan doyum yüksekse başka birisiyle beraber olmayı yani bir seçeneği
olumsuz değerlendiriyorsak ve ilişkiye yapılan yatırımlar fazla ise bu ilişki
istikrarlığında ilişkiyi sürdürme yönünde istekliliğimizi belirliyor. İlişkilerle ilgili olarak
bir başka model kişisel bağlanım burada eşin, ilişkinin çekiciğini ilişkisel kimlik,
özellikle ilişkisel kimlikten kastettiğimiz şey bir ilişkide var olmakla beraber ben yerine
biz gibi kavramları kullanabiliyorsanız bu kastediliyor, yani karşılıklı bağımlılık
düzeyiniz artıyorsa büyük bir ihtimalle o ilişkiden aldığınız doyum da pozitif yönde
artacaktır. Bu ilişkiyi sürdürmek istiyorum gibi bir vurgu var. Yapısal bağlanımda diğer
modeldeki seçenekler için karşılaştırma modeline denk gelen bir boyut mevcut ilişki
dışındaki seçenekler özelikle pek çok mutsuz ilişkinin sürmesinin nedeni gerçekten
bu boyutta çok belirleyici çünkü kötü giden bir ilişki bile ilişki olmasından dolayı
zaman zaman o ilişkide kalabiliyoruz. Çünkü en azından ara ara olsa da aranmak
hayatınızda birinin olması ve benzeri gibi durumlar kişi için bir doyum olabiliyor.
Ancak daha iyi bir seçenek bulabileceğinize inanıyorsanız büyük ihtimalle o ilişkiyi
bitirme durumunuz özellikle yeni bir ilişki durumunda bitirme durumunuz daha
yüksek. İlişkide kalmaya yönelik sosyal baskılar olabilir. Yine ilişkiyi bitirmenin
zorlukları geri alınamayan yatırımlar da belirleyici olabilir. Burada ise bu ilişkiyi ben
sürdürmek zorundayım gibi bir vurgu ön plana çıkıyor. Bu ahlaksal bağlanım ise daha
çok boşanmama yönünde ahlaksal zorunluluklar, biraz daha toplumun baskısını
görebiliyoruz. Özellikle kültürlerin yüksek olduğu kültürlerde aileme nasıl
söyleyeceğim, ailem ne der, çevre ne der biraz daha sosyal baskıların ön planda
olduğu bir açıklama ya da kişisel olarak eşsel zorunluluk hissinin olması gibi olabilir,
inançlar olabilir, inançlarımız doğrultusunda bir ilişkiye bağlı kalmak isteyebiliriz. Ben
bu ilişkiyi sürdürmeliyim gibi bir boyutun ön plana çıktığı görüyoruz. Bu Johnson’un
modeli, bu modele göre de bireyler tüm bunları göz önünde bulundurarak bir ilişkiyi
sürdürme yönünde güdülenebilirler. Şimdi bahsedeceğim model ise doğrudan
aslında evlilikle ilişkili olan bir model. Evlilik saygınlığı modeli burada aslında ilk boyut
mevcut ilişkinin çekiciliği burada gördüğünüz gibi ilişkiden alınan doyum aslında ilişki
bağlamı için en belirleyici olan bir boyut. Var olan ilişkinizi nasıl değerlendirdiğinizi
varsa bir ilişkiniz bu ilişkide ne hissediyorum diye sorduğunuzda bir ile yedi arasında
bir ölçek üzerinde değerlendirecek olursanız eğer üç buçuk dördün üzerinde bir yanıt
verebiliyorsanız aslında siz o ilişkiden doyum alıyorsunuz demektir. Mevcut ilişkinin
çekiciliği yine doyumla ilgili boyutları görüyoruz. Özellikle mülkiyet gibi maddiyatla
ilgili boyutlarda doyum üzerinde belirleyici olabiliyor. Sembolik çekici güçler, kariyer
ya da eğitimle ilgili başarılar olabilir. Duygusal çekici güçler iyi bir partnerinizin sizin iyi
bir arkadaşınızın olması, onunla cinsel bir doyum yaşamanın vb. sayılabilir. Bunların
her biri de sizin ilişkideki doyumunuzu partnerinizi daha çekici olarak algılamanız
üzerinde etkili olacaktır. Yine seçeneklerin çekiciliği hep aynı boyutta farklı olarak
değerlendirmiş yazarlar yine farklı ilişkileri nasıl değerlendirdiğimiz ikinci olarak
3
geliyor. Üçüncü olarak ise engeller; aslında bu diğer modellerde yatırımlarla uyuşan
bir şey. İlk olarak maddiyatla ilgili engeller özellikle ayrılma ya da boşanma ile maruz
kalınan gelir ya da maddesel kayıplar gibi diyebiliriz. Özellikle boşanma konusunun
aslında sadece hukuku anlamda bir boşanma olmadığını görüyoruz. Bunun yanında
duygusal boşanmanın gerçekleşmesi de var. Ebeveynsel boşanma; çocuklarla ilgili
olabilir boşanma sürecinin yaşandığı eşyalar nasıl bölüşülecek, kimde kalacak ya da
ortak arkadaşlar, ortak düzen bunların hakkında yeniden düzenleme yapılması
gerekebilir. O zaman boşanmada da ne görüyoruz var olan yatırımlarımızdan bir
şekilde vazgeçmemiz gerektiğini. Sembolik engeller bir başka boyut; ortak düzen
hakkında yeniden bir düzenleme yapılması gerekebilir o yüzden aslında boşanmada
da neyi görüyoruz var olan yatırımlarımızdan bir şekilde vazgeçmemiz gerektiğini.
Sembolik engeller bir başka boyut bunlar evliliği sürdürme yönünden ya da sosyal
olarak onaylanmama korkusu olabilir bir ilişkide kalma yönünde bizi güdüleyebilir.
Duygusal engellerde çocukların varlığı gibi özellikle yapılan araştırmalarda mutsuz
evliliklerin sürmesinde en temel nedeni olarak ise çocukların varlığı gösteriliyor. Bu
modeli de sonuç olarak özetleyecek olursak modele göre seçicilik seçeneklerin
çekiciliği, engellerin her birinin ilişkideki saygınlığına yani ilişkinin sürdürülmesi
yönünde bireyleri güdülediğini görüyoruz. Aslında bu üç modele de bakacak olursak
genel olarak bir karşılaştırma yapacak olursak durumu Johnson kişisel, Levinger
mevcut ilişkinin çekiciliği ve Rusbult da ise doyum düzeyi olarak karşımıza çıkıyor.
İkinci olarak başka bir seçenek ilişkiyi nasıl değerlendirdiğimiz yine benzer olarak üç
modelde de aynı şekilde vurgulanmış. Yatırım ise Johnson geri alınamayan
yatırımlar, Levinger engeller, Rusbult ise yatırım olarak sınıflandırmış. Sonuç olarak
bu üç boyutun bağlanmaya yol açtığını söyleyebiliriz. Bir yazar sargınlık olarak, diğeri
bağlanım olarak, Johnson ise sürdürme ve bitirme güdüsü olarak bu kavramı
isimlendirmiştir. Özellikle deniliyor ki bu model bu saydığımız üç boyut doyum yatırım
ve seçenekler sadece romantik ilişkiler için geçerli değildir. Aynı şekilde aslında
bunun kökeni örgütsel yaşamdaki iş yaşamındaki işe olan bağlanımımızla da
ilişkilidir. Bir ilişkiyi ne olursa değiştirirsiniz? Mesela bu modele uygulayacak olursak
özellikle işten doyum düzeyiniz artıyorsa, işe çok fazla yatırım yaptıysanız yıllardır
ben bu kurumda çalışıyorum bu kurum için çok uğraştım gibi işe yaptığınız yatırımlar
fazla ise büyük ihtimalle o işe bağlanacaksınızdır. Aksi durumda başka bir işin daha
cazip olduğunu yani seçeneklerin niteliğini daha olumlu değerlendirirseniz büyük
ihtimalle de o işi bitireceğiz. Bu model pek çok kişiler arası ilişkilerimizde de
uyarlanabilir. Bir de bu özellikle saydıklarımız yani doyum yüksekse yatırım yüksekse
seçeneklerin düzeyi düşükse ilişkiye bağlanım düzeyimiz artıyor. Peki, ilişkiye
bağlanım düzeyimizin artması ilişkilerimizde birtakım davranışlarımız üzerinde de
belirleyici olabiliyor. Nasıl olabiliyor daha fazla ilişkiyi sürdürme stratejilerini
mekanizmalarını kullanabiliyoruz. Bunlar neler bunlara bakalım özellikle ilişkide
karşılaştığımız sorunlu ya da ikilemli durumları çözümlemek amacıyla yapılan ve
ilişkinin gidişatını düzenlemek amacıyla yapmış olduğumuz etkinliklerdir. Bu
mekanizmalar yani ilişkiyi sürdürme stratejilerini davranışsal ve bilinçsel olarak iki
grupta ele alabiliriz. Öncelikle davranışsal nedir buna bakalım. Davranışsal ilişkiyi
sürdürme mekanizmaları çiftlerin özellikle iyilik hallerini ilişkilerini geliştirmek amacıyla
davranışlarında gerekli değişiklikler yapmaları bir diğeri ise bilinçsel ilişkiyi sürdürme
mekanizması burada ise çiftlerin iyilik hallerini geliştirmek amacıyla özellikle zihinsel
süreçlerinden yeniden bir yapılandırmaya girmeleri, bu ikisinde de özellikle hem
bilinçselde hem de davranışsalda karşımıza çıkan bir kavram var. Bu kavram
özellikle ilişkide olumlu davranışlar göstermemizde çok önemli biz bunu güdülerin
dönüşümü olarak isimlendirdik güdülerin dönüşümü çiftlerin hem bilinçsel hem de
4
davranışsal olarak ilişkilerini sürdürebilmek amacıyla ilişkilerini daha geniş bir bakış
açısından değerlendirmeleridir. Bu ne olabilir? Burada kişinin kendine yönelik var
olan güdüleri yerine ilişkiye yönelik uzun süreli amaçlar eşin ilgileri, eşin kazançları,
sosyal normlar gibi birtakım tercihler ön plana alınıyor. Burada sadece kendi
isteklerimizi düşünmüyoruz, bir yandan da partnerimizin ilgileri neler ilişkiyi bir bütün
olarak değerlendirip bu ilişkiyi ne kadar sürdürmek istiyorum ben bu ilişki için neler
yapabilirim gibi daha geniş bir bakış açısıyla ilişkiyi değerlendiriyoruz. Tabii burada
önemli olan var olan davranışınızın bizim ilişkimiz için doğruları neler bunlara
bakıyoruz. Bunlar çok bilinçli düşünceler de olabilir oldukça bilinçsiz düşünlere de
işaret edebilir. Bilinçli düşünceler ne olabilir? Düşünceleri göz önünde
bulundurabilirsiniz ve durumu yorumlayabilirsiniz eşinize ve ilişkinize yönelik genel
olarak duygularınızı gözden geçirebilirsiniz, özverili davranmalı mıyım, davranmamalı
mıyım gibi kendinize yönelik bir farkındalık geliştirebilirsiniz. Bunun dışında
düşünmeden doğrudan otomatik olarak duruma uygun davranışlar da
gösterebilirsiniz. Bunların her biri bilinçli de olsa bilinçsiz de olsa ilişkilerin güdümü
olarak adlandırılmakta ve ilişkiyi sürdürmede ön plana çıkmaktadır. Özellikle
güdülerin dönüşümünün ilişkiyi destekleyen ve ilişki için olumlu işlevleri olan
mekanizmalar olduğunu söyleyebiliriz. İkiye ayırmıştık davranışsal ve bilinçsel olarak
iki grupta yer alabileceğinden bahsetmiştik; davranışsal ilişkiyi sürdürme
mekanizmalarından ilki uyumsal davranış, ikincisi özveri göstermeye isteklilik,
üçüncüsü ise ihaneti bağışlama. Uyumsal, özveri, ihanet her biri özellikle bağlanım
düzeyi arttıkça bu boyutların da arttığını görüyoruz. Uyumsal davranış nedir buna
bakalım. Özellikle bir ilişkide çatışmanın yaşanması çok normal özellikle çatışma
konusunu işlerken biz bundan bahsediyoruz. İlişkide çiftler çatışma yaşayabilirler
hatta deniliyor ki günde en azından bir kere bile çatışma yaşanabilir bu aslında
normal olağan bir şeydir. Ama önemli olan bu çatışmalarla nasıl başa çıkıyoruz. Bu
çatışmaları nasıl yönetiyoruz. Bu kısmın aslında daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Ulussal davranış da aslında iyi bir başa çıkma yöntemidir. İyi bir çatışma çözme
stratejisi
olduğundan
söz
edebiliriz.
Önemli
olan
çiftler
birbirleriyle
anlaşamadıklarında yani istekleri, tercihleri, güdüleri birbirleriyle ile uyumlu
olmadığında çiftlerden birinin diğeriyle uyumlu olmadığında diğerinin istekleri
doğrultusunda davranışlarını değiştirmesidir. Biz bunu uyumsal davranış olarak
değerlendiriyoruz. Özellikle uyumsal davranışla ilgili ilk çalışmalara baktığımızda bu
çıkış konuşma bağlılık ve umursamama olarak isimlendirdiğimiz modele dayanıyor.
Bu saydıklarımız çıkış konuşma bağlılık ve umursamama aslında çok sık kullanılan
bir çatışma çözme stratejileridir. Özellikle çıkış ilişkiyi bitirmek, ilişki hakkında
konuşmamak doğrudan ilişkiyi sonlandırmak olabilir. Konuşma en pozitif olan çatışma
konuşma çözme stratejisidir. İlişkideki sorunlar hakkında partnerinizle konuşmayı
içeriyor. Bağlılık, bunun bir olumsuz tarafı da var bazen pasif kalıp ilişkideki sorunları
görmezden gelip biraz zamana bırakmaya ihtiyacımız var gibi. Doğrudan biraz
zamana bırakıp ilişkinin kendiliğinden çözülmesini beklemek olabilir. Umursamama
en kötü olan boyut tamamen partnerinizin kayıtsız kalması yok sayması sorunu
görmezden gelmesi gibi isimlendirebiliriz. Ruhsal davranış içinde önemli olabilecek
boyut çiftlerden biri ilişkilerinde çıkış ya da umursamama gibi olumsuz bir başa çıkma
stratejisi uyguladığında diğer çiftin de aynı şekilde davranmamasıdır. Partneriniz
umursamama biçiminde bir tepki veriyorsa ya da ilişkideki sorunları yok sayıyorsa
çıkış yöntemini uyguluyorsa diğer partnerinde aynı şekilde davranması yerine onun
daha yapıcı davranması anlamında kullanıyoruz. Eğer ki bir çift yapıcı, bir çift yıkıcı
davranıyorsa buna da uyumsal davranış diyoruz bu da ilişkiyi sürdürmede ilişkinin
yürütülmesinde başarılı olan etkili olan bir boyut.
5
Diğer bir boyut ise özveri göstermeye isteklilik. Kimi zaman bu özveri kavramıyla
bedel kavramı birbirine karışabilir. Bu özveri göstermek daha çok bireyin ve ilişkinin
iyilik halini geliştirmek amacıyla kendi kişisel ilgileri ve isteklerinden vazgeçme eğilimi
olarak tanımlanabilir. Bir diğeri ise ihanet diyoruz. İhanet dediğimizde burada başka
bir partnerle birlikte olma değil, ilişkide var olan kuralların ihlal edilmesi de ilişkisel
kuralların ihlali anlamında kullanılabilir. Araştırmalar özellikle ilişkiye bağlılığı
adanmışlığı yüksek olan kişilerin ilişkideki sorunlar karşısında daha yapıcı
davrandıklarını ve ihaneti daha çok bağışladıkları yönünde vurgular var.
Bağışlamanın tanımına bakacak olursak ihanete uğrayanın daha az yargısal olduğu
var, çünkü eğer yargılamaya halen devam ediyorsanız aslında bağışlamamış
oluyorsunuz. O yüzden yargılama düzeyini durdurmamız gerekiyor. İhanete
uğrayanın daha az yargısal ve daha çok yapıcı bir şekilde davranarak misilleme
yapmak ya da gönülleme isteğinden vazgeçmesi olarak tanımlanabilir. Eğer ki hala
sizden özür dilemesini bekliyorsanız halen içinizde bir öç alma duygusu varsa bu
sizin aslında bağışlama yapmadığınızın bir göstergesi o yarım işinizi bitirebilirseniz
bu da doyum düzeyinizi ve bağlanım düzeyinizi olumlu yönde etkileyecektir. Bilinçsel
olarak ilişki sürdürme mekanizmaları ise kişinin zihninde özellikle ilişkiyi iyileştirmek
değiştirmek amacıyla gösterdiği çabalar diyebiliriz. Bunlar ise bilinçsel karşılıklı
bağımlılık, pozitif yanılsama ve çekici seçenekleri küçümseme olarak isimlendirilebilir.
Biraz önce de bahsetmiştik bilinçsel olarak karşılıklı bağımlılıkta vurgulanan şey bir
ilişkide var olmakla beraber zihinsel süreçlerimiz nasıl değişiyor, ben yerine biz gibi
kavramlar ön plana çıkıyorsa bu sizin karşılıklı bağımlılık düzeyinizin yükseldiğinin
artığının bir göstergesidir. Bir diğeri ise pozitif yanılsamalar. Bu da aslında ilişkiyi
sürdürmek amacıyla zihnimizin bize yaptığı taktiklerden bir tanesidir. Özellikle ilişkiyi
sürdürmek istediğimizde ilişkimiz hakkında daha pozitif değerlendiririz. Olduğundan
daha pozitif algılayabiliriz. Ya da ilişkimizdeki olumlu yönleri daha çok vurgulayarak
olumsuz yönleri görmezden gelebiliriz. Buna ise biz pozitif yanılsama diyoruz. Burada
önemli olan bireyler ilişkilerine ve eşlerine yönelik olumlu bakış açısı geliştirebilirler ve
idealleşmiş inanışlar ön plana çıkabilir. Bu da özellikle pozitif yanılsamalarda çatışma
sırasında çok etkili olabiliyor. Özellikle pozitif yanılsamaları da kendi içerisinde
gruplayabiliriz. Bir tanesi kendini aşırılı değerlendirme. Bir ilişki içinde kendimizi daha
olumlu değerlendirebiliriz. Gerçekçi olmayan iyimserlik olabilir. Zamanla düzelebilir.
Görmezden gelme olabilir. Ya da abartılı olarak algılayabiliriz. Bir başka deyişle
aslında şunu söyleyebiliriz ki bireyler hem kendilerine yönelik hem ilişkilerine hem
partnerlerine yönelik daha olumlu taraflarına odaklanabilirler ve ilişkilerine ilişkin
gerçekçi olmayan bir bakış açısı geliştirebilirler. Bu yanılsamaları da nasıl yapıyoruz?
Yani bu pozitif yanılsamaları kullanıyoruz ama bunları nasıl gerçekleştiriyoruz?
Bunları çeşitli mekanizmalar yoluyla yapabiliyoruz. İlk olarak bilinçsel süzgeçleri
kullanabiliyoruz. Burada kastedilen şey ilişkimizdeki olumsuz yönleri görmüyoruz
görmezden geliyoruz ya da bir başka boyut genellikle kendi ilişkimizdeki en
mükemmel olduğunu kabul ettiğimiz bir boyutu temel alıp diğer insanların ise en
olumsuz olduğunu gördüğümüz boyutlarla karşılaştırıp kendimizi daha iyi
hissedebiliriz. Bu da bir algısal yanlılıktır; bu bahsettiğimiz asal karşılaştırma
yöntemiydi. Bir diğeri ise daha mükemmel olarak kabul ettiğimiz boyutları temel alıp
diğer insanlarla karşılaştırma yapabiliriz. Bir diğer ilişkiyi sürdürme mekanizması ise
çekici seçenekleri küçümseme olarak isimlendirilmiş bu da aslında birlikte
olduğunuzun ya da hayatımızda birinin olduğunu gösterme amacıyla yüzük takmak
gibi uygulamalar yaparak kişiyi bir başka seçenek için daha olumsuz
değerlendirebiliriz. Psikoloji derslerinden de hatırlayabilirsiniz özellikle bilinçsel çelişki
yaşamamak için var olan ilişkimizi daha olumlu değerlendirip olamadığımız ya da
6
daha öneki ilişkilerimizi olduğundan daha olumsuz değerlendirebiliriz. Bunların her
biri ilişkiyi sürdürme adına kullandığımız mekanizmalar genel olarak bakacak
olduğumuz takdirde bu boyutlar hem ilişkide kalmamız hem ilişkiyi sürdürme kararı
verme olasılığımızı artırıyor, partnerimize karşı daha olumlu davranmamızda etkili
olabiliyor bireyler ilişkilerini olduğundan daha olumlu değerlendirebiliyor. Genellikle
daha özverili davranmada belirleyici olabiliyor.
Soru: İlişkide bağlanmadan bahsettik ama ihanet olgusu da var. Örneğin bir insan
evlilik kararı almış, evlenmiş veya dört senelik beş senelik sürdürdüğü bir ilişkisi var
ihanet görmüş. Fakat görüyoruz ki bu kadın olsun erkek olsun temel ilişkiyi
sürdürüyor ve diğerini de bırakmıyor. Bunun sebebi doyumların farklı kategoride
olması mı? O zaman sorgulamak lazım, siz dediniz ki bir gereksinim karşılanmıyorsa
bu mutlaka başka seçeneğe dönecektir. Ama güdünün dolaştığı yer eşi veya öbür
sevgilisi olabiliyor bunun sebebi ne ihanetin sebebi ne?
Yrd.Doç.Dr. Ayda Büyükşahin: Bence orada ilişkiyi bitirmenin bedellerini çok ağır
algılıyor olabilir aslında doyum aldığı için yapmıyor bir ilişkiyi bitirmenin bedelleri çok
ağır olabilir bahsettiğimiz yatırımlar, evliliği bitirmenin özellikle bedeli çok ağır olacak
belki bundan kaçındığı için iki taraf da bu konuda sorun yaratmadığı için onun için bir
sorun olmayabilir. Hani eşi tümden bu ilişkiyi bitirse belki o zaman bu durum
değişebiliyor. Bu gibi durumlarda esas belirleyici olan şey ilişkiyi bitirmeme üzerinde
temel belirleyici olan şey bitirmenin bedeli nasıl ben bunu bitirebilir miyim, terk
edersem daha iyi olabilir mi, sorusunu acaba nasıl yanıtlıyor.
Soru: Bu konu aslında erkekleri ilgilendiriyor, üniversitede çapkın erkeklerin özellikle
birden fazla partnerim olsun mantığı neden ben bunu anlayamıyorum erkeklerde?
– Bu konu da bir olgu aslında ve erkeklerin daha çok eğilimli olduğu söyleniyor.
Yrd.Doç.Dr. Ayda Büyükşahin: Bu konuda biz bir çok çalışma yaptık aslında. Tabii
tüm erkekler için bunu genellemek doğru olmayacak ama tabii bunun pek çok nedeni
olabilir. Psikoloji bölümü öğrencileri iyi bilir, bu her şeyden önce onların bağlanma
stilleriyle ilgili olabilir. Eğer özellikle kaçınmacı bir bağlanma stili varsa bu bağlanma
stilindeki bireyler uzun süreli ilişkilerde kalamıyorlar bu bireyler için özgürlük çok
önemlidir. Özellikle bu kültürler arası yapılan çalışmalarda aslında pek çok kültürde
benzer puanlar çıkmış erkeklerin kaçınma puanı kadınlara göre çok daha yüksek
bunun bağlanma stilinin kaçınmacı olabilir. Özellikle kaçınmacı bağlanma stili olanlar
bir ilişki çok düzenli gidiyorsa bile o bunu bir yük gibi algılayabilir çünkü onun için en
önemli olan kriter özgürlüktür. Bir ilişkinin onun özgürlüğünü sınırlandırdığını
hissettiğinde bu ilişkiden kaçacaktır. Bu aynı zamanda aşk çeşitleriyle de ilişkili
olabilir. Özellikle kısa süreli ilişkiyi tercih etme açısından baktığımızda buna biz
oyunsu aşk biçimi diyoruz. Bizde de çok sayıda üniversite öğrencileriyle ilgili en
azından beş altı tane çalışma var diyebiliriz. Bu çalışmalarda da ilişki sayısı artıkça
özellikle ergenlerde üniversite öğrencilerinde ilişkiye bağlanım düzeyi düşüyor. Yani
bunla da ilişkili olabilir.
Soru: Bir şey dikkatimi çekti sabah dolmuşta geliyorum baba kız anne var. Kız sürekli
düşeceğim deyip babasına tutunmaya çalışıyor. Adam eşine geriliyorum diyor bir
yandan da kızı kucağına oturuyor kızı öpüyor, bu erkeklerin yapısında olan bir şey
sanırım niye böyle yapıyor diye bir an gözlemleme gereği duymuştum.
7
Soru: Aynı özellikler homoseksüel ilişkiler için de geçerli mi?
Yrd.Doç.Dr. Ayda Büyükşahin: Eşcinsellerle ilgili ülkemizde de çalışmalar var ama
yurtdışında yapılan çalışmalara da baktığımızda özellikle ilişkiye bağlanım açısında
hiçbir fark yok. Karşı cinsle ve eş cinsle yapılan ilişkilerin karşılaştırmasına
baktığımızda hiçbir fark yok sadece tek bir farkın özellikle eşitlik konusunda olduğunu
görüyoruz. Özellikle eşcinsel ilişkilerde ev işi paylaşımı olsun, sorumlulukların
paylaşımı olsun bu konularda daha az sorun yaşıyorlar. Buna karşılık karşı cinsle
yaşanan ilişkilerde olsun bu konularda çiftler daha fazla sorun yaşadıklarını
bildiriyorlar. Bunun dışında hiçbir fark yok.
Soru: Peki bu çok eşlilik genlerle ilgili mi?
Yrd.Doç.Dr. Ayda Büyükşahin: Benim söylediklerim daha çok sosyal yaklaşımlarda
geçerli. Evrimsel bakış açısına baktığımızda kadın ve erkeğin üreme fonksiyonunun
farklı olmasıyla açıklanıyor bu. Evrimsel bakış açısından bakacak olursak kadının ve
erkeğin üremesi çok farklı. Kadının özellikle üreme stratejilerinin daha sınırlı olması
kadınların daha çok tek eşliliğe yöneltiyor. Üçüncü bir doğum için belirli bir sürenin
geçmesi gerekecek, daha sınırlı kaynakları var ama erkek için aynı şey söz konusu
değil, çok kısa bir sürede farklı kadınlarla birlikte olup soyunun türünü devam
ettirebilme olasılığı daha yüksek. O yüzdende zaten evrim bakış açısından bakacak
olursanız erkeklerin cinsel sadakatsizliği daha çok, tepki vermelerinin nedeni daha
çok şüphe duymaları çünkü ben başka kişinin çocuğuna babalık yapıyor muyum, bir
başka kişiye babalık yatırımı yapmak istemediği için de özellikle erkekler cinsel
sadakatsizliğe daha çok tepki verdikleri yönünde evrimsel bakış açısının açıklaması.
Aynı şekilde kadınların da duygusal sadakatsizliğe daha çok tepki vermelerinin
nedeni ise sınırlı bir kaynağı var, ben bu sınırlı kaynağa en iyi babalık yapabilecek
kişiyi bulmalıyım eğer bu kişi beni aldatırsa bu ise daha çok bakımdı, babalıktı
vasıflarıdır, çocuğun büyütülmesi vs. gibi konularda daha fazla sorun yaşayacağını
düşündüğü için daha fazla tepki verdikleri yönünde. Tabii bu evrimsel bakış açısının
açıklaması.
8

Benzer belgeler