Bilimsel Dergi Sayı 23 - İstanbul Aydın Üniversitesi

Transkript

Bilimsel Dergi Sayı 23 - İstanbul Aydın Üniversitesi
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (1-8)
Baarnn Altndaki Sr
M. Salih ÇELKKALE1
stanbul Aydn Üniversitei Anadolu BL Meslek Yüksekokulu ile Yükseköretim hayatna balad.
Anadolu BL Meslek Yüksekokulu, Yükseköretim Kurulu Genel Kurulu’nun 26.09.2003 tarih ve
106 sayl karar ile kuruldu. 2004-2005 Eitim Öretim Döneminde, stanbul Bahçelievler, Adnan
Kahveci Bulvar, Yayla mevkiindeki 7000 m2 kapal ve 1000 m2 açk alan olan bir binada eitim
öretime balad (ekil-1).
ekil-1. Eitim Öretimin lk Balad Bahçelievler Yerlekesi
Gündüz ve gece, ayn içerikli olmak üzere, 12 programla eitim öretime baland. Bu öretimi
yürüten sadece 50 civarndaki akademik kadro ve bir o kadar da idari personel vard. Bu meslek
yüksekokuldaki program says, hem 1.öretim hem de 2.öretim olmak üzere her yl art gösterdi
(ekil-2).
ekil-2. 2009-2010 Eitim Öretim Yl tibariyle (Yeni Programlar Eklenmemi) Programlarn
Dal
1
Prof. Dr. stanbul Aydn Üniversitesi
1
Baarnn Altndaki Sr
18 Mays 2007 de stanbul Aydn Üniversitesi Yasas çkt. Ancak; yasa, normal snav tercih
döneminden sonra çkt için fakültelerdeki bölümlere örenci alm yaplamad. Ayn yl ek
kontenjanla, sadece 7 bölüme, 158 örenci alnd. Böylece lisans öretimi de balam oldu. Doal
olarak Meslek Yüksekokulunda program says arttkça örenci kontenjan da artyor ve toplam
örenci says yükseliyordu. Bu arta bir taraftan da lisans programlarndaki örenci saylar da
eklenince say daha da yükseldi. Örenci saysnn artmasna paralel olarak, fiziki eitim öretim
altyapsnn da gelitirilmesi, geniletilmesi kaçnlmazd. Fiziki altyap da hzl bir ekilde
gelitirildi, modernize edildi ve üst düzeyde donatld (ekil-3,4,5).
ekil-3. Örenci Saylar ve Fiziki Altyap Art Grafii
ekil-4. Di Hekimlii Fakültesinden Baz Ünitelerden Bir Görüntü
2
M.S.Çelikkale
ekil-5. Teknoloji Aratrma ve Uygulama Merkezindeki Mekatronik Laboratuvarndan Bir Görüntü
2007-2008 eitim öretim döneminde Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitülerinin açlmas ve
Yüksek Lisans örencilerinin alnmas için hazrlanan dosya Yükseköretim kuruluna sunuldu,
kabul gördü ve Sosyal Bilimlerde 13, Fen Bilimlerinde 7 olmak üzere 20 Anabilim dalnda Yüksek
lisans balad. Daha sonra bu anabilim dallarna ilaveler oldu. 2009-2010 da hazrlanan doktora
bavurusu Yükseköretim Kurulunca kabul edilerek Sosyal Bilimlerde 2 ve Fen Bilimlerinde 1
Anabilim dalnda doktora öretimi de balad (Çizelge-1).
ekil-6. Teknoloji Aratrma ve Uygulama Merkezindeki Gda Laboratuvarndan Bir Görüntü
3
Baarnn Altndaki Sr
Çizelge-1. Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitülerindeki Yüksek Lisans ve Doktora Programlar
2007-2008 ylndan itibaren her yl yaplan bavurularla aratrma merkezleri kurulmas amacyla
Yüksek Öretim Kurulu’na sunulan, kabul edilen ve resmi gazetede yaymlanan yönetmeliklerle bu
merkezlerin saylar 8 e yükseldi (Çizelge-2).
4
M.S.Çelikkale
Çizelge-2. stanbul Aydn Üniversitesi Uygulama ve Aratrma Merkezleri
Hem açlm Fakültelere ilave edilen yeni bölümler, yeni eitim öretime balayan fakültelerle hem
fakülte says hem de fakültelerdeki bölüm saylar artt. u andaki fakülte says 8 e yükseldi.
Ayrca, Hukuk Fakültesine bal olarak Adalet Meslek Yüksekokulu da 2010-2011 de açlarak,
2011-2012 Dönemi için örenci alnd. Dolaysyla, Meslek Yüksekokulu says da 2 ye yükselmi
oldu. stanbul Aydn Üniversitesi Yasasnda mevcut olan Yabanc Diller Yüksekokulu arlkl
olarak Temel ngilizce, ile; ngilizce, spanyolca ve Rusça Hazrlk Programlarndaki eitim
öretimi yürütmeye devam etti.
D ülke üniversiteleriyle yaplan bilimsel i birlii çerçevesinde ktisadi dari Bilimler Fakültesi
ngilizce letme Lisans Programnda Maryland Üniversitesi ile çift lisans diplomas, Anadolubil
Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Program Önlisans Programnda ngiltere’deki Hackney
Community College ve Otel ve Turizm letmecii Önlisans Programnda ABD’ki Howard
Community College ile çift diploma eitim öretimi devreye girdi. Dolaysyla bu Lisans ve
Önlisans programlarnda okuyan örenciler Önlisansda 1+1, Lisans da 4+0 veya 3+1 eklinde
öretimlerini tamamlayarak çift diploma alacaklardr.
stanbul Aydn Üniversitesi, Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika ktalarndaki 150’yi akn üniversite
ile bilimsel ibirlii kurmu, 70 civarndaki üniversite ile bu ilikilerin yürütülmesini planlam ve
YÖK onay almtr. Ayrca yine merkezi stanbul Aydn Üniversitesi’nde olmak üzere Avrasya
Üniversiteler Birlii kurulmu ve Avrasya bölgesindeki 60 civarndaki üniversite bu birliinin
içerisine girmitir. Dolaysyla, stanbul Aydn Üniversitesi’nin üniversiteler aras tannrl ve
bilimsel ibirlii çalmalar önemli derecede mesafe almtr.
Buraya kadar belirtilmeye çallan durum çerçevesinde; stanbul Aydn Üniversitesi’nde 20112012 eitim öretim döneminde Meslek Yüksekokularnda 80 Önlisans Program, Fakültelerde 37
Lisans Program, Sosyal Bilimler Enstitüsünde 14 Yüksek Lisans ve 2 Doktora, Fen Bilimleri
Enstitüsünde 7 Yüksek Lisans ve 1 Doktora Programnda eitim öretim devam edecektir (ekil-7
ve8).
5
Baarnn Altndaki Sr
ekil-7. Anadolubil Meslek Yüksekokulundaki Programlarn Dalm
ekil-8. Fakültelerdeki Bölümlerin Dalm
6
M.S.Çelikkale
Birkaç yldan beri stanbul Aydn Üniversitesi vakf üniversiteleri içerisinde en çok örenci
tarafndan tercih edilen bir üniversitedir. Örenci bu tercihini elbette ki rastgele yapmamaktadr.
Peki nedir bu tercihin altnda yatan gerçekler veya bunun srr nedir? Bunlardan bazlar öylece
sralanabilir:
™ 2006-2010 dönemleri arasndaki 5 dönemde mezun olan örencilerin ie yerletirilme
oranlar srayla; %83,7; %86,6; %83,9; %76,5 ve %71,0 dr. Buna DGS snavlaryla
üniversitelere giden baarl örencilerin %12 ortalamas da eklenirse, ksaca mezun olan
örencilerin %90’nnn üzerindeki ksm ie yerletirilmektedir. Bu rakamlar fevkalade bir
sonucun ifadesidir.
™ Bu baarya ulamada; belirlenen hedefler ve bu hedeflere varmada; azim, irade, çalma ve
özveri söz konusudur. Dier bir ifade ile, geceyi gündüze katmakla mümkün olabilecek bir
sonuçtur.
™ Bu baarda; çevresi ile bütünleik çalma, uygulamal eitim öretim, deneyim ve müterek
akln paylam vardr.
™ Bu baarda; eitim öretimin gerektirdii tüm fiziki altyapnn hazrlanmas, nitelik ve nicelik
bakmndan yeterli akademik ve idari kadronun temini söz konusudur. Balangçta 7000 m2 lik
kapal ve 1000 m2 lik açk alan olan eitim öretim fiziki alt yaps bugün 150.000 m2 kapal
alan geçmi, sadece 1000 m2 lik yeil alanla balanan öretimde bu alan 200.000 m2 yi am,
balangçta 50 kadar olan eitim kadrosu 550’ye ulam, 50 civarndaki idari personel 400’ü
geçmi, 40 snf, 14 ofis ve 2 salonla balayan eitim öretim fiziki alt yapsndaki snf, atölye,
amfi, ofis, stüdyo, konferans salonu, çizim salonlar vb. mekânlarn says 1200’ün üzerine
çkmtr. Dier bir ifade ile, eitim öretimin gerei yerine getirilmitir. (ekil-9,10).
ekil-9: Hzla Gelitirilen Yeil Alanlardan Bir Gürüntü
7
Baarnn Altndaki Sr
ekil-10. stanbul Aydn Üniversitesi Eitim Öretim Fiziki Altyaps
Bu baarl eitim öretimin ve tercihin altnda; uyum içersinde sistemli çalma, yüksek aidiyet
duygusuna sahip olma, fikir birlii, i birlii ve güç birliinin zincirleme birbirine balanmas
vardr.
Balkta belirtilen baarnn altndaki sr ite budur. Bu srr çözen elbette ki baarya ular.
Hani güzel bir söz vardr ya, “Marifet iltifata tabidir” . Bu söz yerinde kullanldnda
gerçeklerin ifadesi, hakkn teslimi ve takdiridir. Bu takdir ne bir kii ne de birkaç kiiye deil,
müterek çalmalarn, güçlerin birletirilmesinden oluan sonuca, baaryadr. Baary
kutlamaksa hepimizin görevidir. Çünkü, bu baar gelecei emanet edeceimiz gençlie yaplan
kutsal bir yatrmdr.
8
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (9-20)
Paradokslar
Ali DÖNMEZ 1
Özet
%XoDOÕúPDGDoHOGLUPHGHQLOHQSDUDGRNVODULQFHOHQHFHNWLU
Anahtar Kelimeler: Paradoks,Cantor
Paradoxes
Abstract
In this work, we will introduce the paradoxs in mathematics.
Keywords: Paradox,Cantor
*LULú
3DUDGRNVODUÕQ WDULKL oRN HVNL YH HVNL <XQDQOÕODUD NDGDU JLGHU 'úQFHOHUH D\NÕUÕ J|UQHQ
LIDGHOHUHSDUDGRNV\DGDoHOGLUPHOHUGHQLU3DUDGRNVODUGDPDQWÕ÷DWHUVJ|UQHQIDNDWJHUoHNWHYDU
RODQN|NOGúQFHOHUGLUgUQH÷LQ\XPXUWDPÕWDYXNWDQoÕNDUWDYXNPX\XPXUWDGDQ oÕNDU"6XPX
EX]GDQROXúXUEX]PXVXGDQROXúXU"3DUDGRNVODUDYHUHFH÷LPL]LON|UQHNOHUEXQODUGÕU
%X|UQHNOHUHGLNNDWHGLOLUVHLNLVLGHNHQGLLoLQGHELUELUOHUL\OHoHOLúLU*HUoHNWHEXWUGHGR÷UX
JLELJ|UQHQROD\ODUYDUGÕUg\OH\VHGR÷UX\XQDVÕOEXODFD÷Õ]"øúWHEXUDGD\LQHGHYUH\HPDWHPDWLN
girer.
'R÷UX \D GD \DQOÕú KNP ELOGLUHQ ELU LIDGH\H |QHUPH GHQLU ³$QNDUD 7UNL\H’nin
EDúNHQWLGLU´ øIDGHVL GR÷UXOX÷X GR÷UX RODQ ELU |QHUPHGLU ³3DULV 7UNL\H¶QLQ ELU NHQWLGLU´
gQHUPHVLQLQGR÷UXOXNGH÷HULGH\DQOÕúWÕU
3DUDGRNVODUÕ LON LQFHOH\HQOHULQ EDúÕQGD (XEXOLGHV øg ,9 <]\ÕO JHOLU 0HJDUD RNXOX
GúQUOHULQGHQGLU(XEXOLGHV¶LQSDUDGRNVODUÕQÕQVD\ÕVÕ\HGLWDQHGLU%XQODU
1. <DODQFÕ
2. gUWQPú
3. Elektra,
4. dDOÕQPÕú
1
3URI'U$OL'|QPH]øVWDQEXO$\GÕQhQLYHUVLWHVL)HQ-Edebiyat Fakültesi, Matematik-øVWDWLVWLN%|OP
9
Paradokslar
5. <Õ÷ÕQ\DGDVRULW
6. Boynuz ve
7. 6DoVÕ]
olarak V|\OHQLUYHøIDGHOHUIDUNOÕV|]FNOHUOHV|\OHQPLúD\QÕúH\OHUGLUYHøIDGHOHUGH
ELUELULQLQD\QÕVÕRODQHúGH÷HUV|\OHQLúOHUGLU
ùLPGLEXQODUÕNÕVDFDDoÕNOD\DOÕP%XWULIDGHOHULo|]HUNHQEXQODUGDQELULVLDOÕQÕUYHVRQXoWD
ELUoHOLúNL\HYDUÕOÕU
<DODQFÕ\ÕP GL\HQ DGDP GR÷UX PX \DODQ PÕ V|\OHU" (÷HU GR÷UX V|\O\RUVD GR÷UX V|\OHGL÷L
LoLQ\DODQFÕGÕU%XGDKLSRWH]OHELUoHOLúNLGLU<DODQV|\O\RUVD\DODQFÕROGX÷XQXGR÷UXELUúHNLOGH
V|\OHGL÷LLoLQGR÷UXV|\OHU%XGDELUoHOLúNLGLU%XLIDGHQLQGH÷LúLNNHOLPHOHUOHYHFPOHOHUOHoRN
VD\ÕGD V|\OHQLú ELoLPOHUL YDUGÕU gUQH÷LQ ELU ø\RQ\DOÕ ELU ø\RQ\DOÕ\D KHU ø\RQOX \DODQFÕGÕU GHU
'R÷UXPX\DODQPÕV|\OHU"%HOOLELUúHNLOGHNHQGLNHQGLQLWUDúHGHPH\HQDGDPODUÕWUDúHGHQEHUEHUL
NLPWUDúHGHU"
2 G|QHPOHUGH ERú YH DQODPVÕ] JLEL J|UQHQ EX LIDGH\L oD÷ÕPÕ]ÕQ GúQUOHULQGHQ 5XVVHOO
d|]PúYHEXQD5XVVHOOSDUDGRNVXDGÕYHULOPLúWLU%XPDWHPDWLNVHOELUGLOOHV|\OHQLUVH
øIDGHOHUL ELUHU oHOLúPHGLU 6|]FNOHUOH V|\OHPHN JHUHNLUVH NHQGLVLQL |÷H RODUak içermeyen ya da
NHQGLVLQL|÷HRODUDNLoHUHQNPHOHULQNPHVLDQODPVÕ]GÕU7PNPHOHULQNPHVLGHDQODPVÕ]GÕU
%XQDGD&DQWRUSDUDGRNVXGHQLU%XQHGHQOHNPHOHUNXUDPÕQGDoDOÕúÕUNHQWHPHOHYUHQVHONPH\L
NH\IL RODUDN VHoHPH\L] %X NÕVÕWODPDGD ]HULQGH oDOÕúWÕ÷ÕPÕ] EHOOL YH VDELW ELOLQHQ NPH\H WHPHO
küme deriz.
øNLQFLLIDGHGHNL|UWQPúGHúXGXU
-
%DEDQÕ]ÕWDQÕ\RUPXVXQX]"
Evet.
ùX|UWODGDPÕWDQÕ\RUPXVXQX]"
+D\ÕU
%X|UWODGDPVL]LQEDEDQÕ]GÕUg\OH\VHVL]EDEDQÕ]ÕKHPWDQÕ\RUKHPGHWDQÕPÕ\RUVunuzç
ùSKHVL]EXGDELUoHOLúNLGLU%XGDPDWHPDWLNVHOELU GLOOH NHQGLVLQL |÷H RODUDN NDEXO HGHQ
NPHOHULQNPHVLGLUYHELUoHOLúNLGLU
%HúLQFLRODQ\Õ÷ÕQLIDGHVLGHú|\OHGLU
-
%LUEX÷GD\WDQHVLELU\Õ÷ÕQ\DSDUPÕ"
+D\ÕU
øNLEX÷GD\WDQHVLELU\Õ÷ÕQ\DSDU PÕ"
+D\ÕU
10
A.Dönmez
- .
- .
- .
ELoLPLQGH VRUX WHNUDUODQÕU %X úHNLOGH NDUúÕPÕ]D \] ELQ EX÷GD\ WDQHVLQLQ GH ELU \Õ÷ÕQ
ROXúWXUDPD\DFD÷ÕQÕ \D GD ELU \Õ÷ÕQ EX÷GD\ÕQ ELU WHN EX÷GD\GDQ ROXúWX÷XQX NDEXO HWPHN ]RUXQGD
ROXUX] %X GD WP NPHOHULQ NPHVL SDUDGRNVXGXU YH DQODPVÕ]GÕU (OHNWUD DGÕ konmadan erkek
NDUGHúLQHUDVWODGÕ÷Õ]DPDQLRQXWDQÕPDGDQWDQÕPÕúROXU
$OWÕQFÕLIDGHER\QX]ODLOJLOLGLU
%R\QX]XQX]X ND\EHWWLQL] PL" (÷HU ³HYHW´ GHUVHQL] |\OH\VH ER\QX]XQX] YDUGÕ NDUúÕOÕ÷Õ
YHULOLU(÷HUND\EHWPHGLPGHUVHQL]|\OH\VHND\EHWWL÷LQL]úH\LQL]YDUGÕNDUúÕOÕ÷ÕYHULOPLúROXU
6RQRODUDNVDoVÕ]LIDGHVLV|]OHú|\OHGLU%LUDGDPÕQWP\OHVDoVÕ]RODELOPHVLLoLQEDúÕQGDQ
NDoVDooHNLOPHOLGLU"%XDGDPÕQEDúÕQGDQELUVDoDOPDNODEXDGDPVDoVÕ]ROPD]øNLoG|UW«
VDoDOPDNODGDVDoVÕ]ROPD]g\OH\VHELULQVDQÕQWPVDoODUÕDOÕQVDGDRDGDPVDoVÕ]ROPD]
%X SDUDGRNVODUÕQ ELU NÕVPÕQÕ $ULVWR o|]PúWU %LU NÕVPÕ GD ]DPDQÕPÕ]D NDGDU JHOPLúWLU
%XQODUÕQ HQ |QHPOLOHUL &DQWRU YH 5XVVHOO SDUDGRNVODUÕGÕU %X WU ERú YH DVÕOVÕ] V|]OHULQ ED]ÕODUÕQÕ
felseIHVHOYHPDWHPDWLNVHORODUDNoRN|QHPLYDUGÕU%XQODUGX\XODUODHOGHHGLOPLúRODQNDYUDPODUÕQ
NHVLQ ROPDGÕNODUÕ YH PDGGHVHO úH\OHULQ GR÷DVÕQÕ DoÕNODPDQÕQ ]RU ROGX÷XQX J|VWHULU %XQODUÕQ
ED]ÕODUÕ\VD ERú V|]OHU YH V|]FN R\XQODUÕGÕU 6DGHFH NDUúÕPÕ]GDNLQL úDúÕUWPD\D \DUDU gUQH÷LQ
³\Õ÷ÕQ´ NDQÕWÕ NÕVÕPODUGDQ ELUOHúLN RODQODUÕQ ELU DUW DUGD JHOLú YH X]DPÕ LIDGH HGHQ úH\OHULQ ELU
YDUROXúDDUDFÕOÕNHGHPH\HFH÷LQL\DQLGHQH\LQWNHQPH]ELU\DQÕOPDND\QD÷ÕROGX÷XQXLIDGHHGHU
³%XFPOH\DQOÕúWÕU´|QHUPHVLGR÷UXPX\DQOÕúPÕGÕU"<DQOÕúVD\DQOÕúROGX÷XQXGR÷UXRODUDN
V|\OHGL÷LLoLQGR÷UXGXU%XGDNDEXOOHoHOLúLU'R÷UXLVHFPOH\DQOÕúWÕUYH\LQHNDEXOOHoHOLúLU
³gUWQPú´ YH ³%R\QX]´ NDQÕWODUÕ GD DNÕO YH GHQH\LQ V|]GH oHOLúLNOL÷LQL YH EX LNL ELOJL
tipindeQ ELULQGHQ YD]JHoPHGHQ GL÷HULQL NDEXO HGHPH\HFH÷LPL]L NDQÕWODPD\D \DUDU 7P EXQODU
EXJQH NDGDU o|]OHQ YH o|]OPH\HQ SDUDGRNVODUÕQ ED]ÕODUÕGÕU +HJHO¶LQ V|\OHGL÷L JLEL NDUúÕOÕNOÕ
HYHW \D GD KD\ÕU V|]OHULQGHQ ROXúPXúWXU %XQODU HYHWOH KD\ÕUGDQ ELULQú Veçmenin , yani belli bir
NDYUDP \DUGÕPÕ\OD WDUWÕúPDQÕQ RODPD]OÕ÷Õ VÕUDVÕQGD GR÷DQ ED]Õ PDQWÕN R\XQODUÕGÕU %X R\XQODUÕ
7KHRSKUDVWYH.ULVLSJLELQOGúQUOHUGHo|]PH\HoDOÕúPÕúODUGÕU%|\OHFH(XEXOLGHV0HJDU\D
RNXOXQXQNXúNXFXOX÷DVUNOH\HQLONGúQUROPXúWXU
<XQDQOÕ QO DYXNDW 3URWDJRUDVL YHUGL÷L |]HO GHUVLQ FUHWL LOH LOJLOL RODUDN |÷UHQFLVL\OH ELU
DQODúPD \DSDU %X DQODúPD\D J|UH |÷UHQFLVLDOGÕ÷ÕLON GDYD\Õ ND]DQÕUVD EX FUHWL |÷UHWPHQL RODQ
avukata ödeyecek, kazanamazsa ödemeyecektir. Dersin bitiminden hemen sonra herhangi bir dava
DODPD\DQ |÷UHQFLVLQGHQ VHV VHGD oÕNPD] 6DEUÕQÕ \LWLUHQ DYXNDW ELU GDYD DoDUDN GHUV FUHWLQL
|÷UHQFLVLQGHQ LVWHU <HQL DYXNDW RODQ |÷UHQFLVL EX LON GDYDVÕQGD NHQGLQL VDYXQPD\Õ VWOHQLU
g÷UHQFLSDUD|GHUPL|GHPH] mi? Bu ifade matematiksel bir dille nedir?
11
Paradokslar
Cantor Paradoksu
.PHOHULQ WDQÕPÕ oRN JHQLú WXWXOXQFD ED]Õ oHOLúNLOHUH YDUÕUÕ] .PHOHUGHNL EX oHOLúNLOHUH
SDUDGRNVODUGHQLU%XSDUDGRNVODUÕQED]ÕODUÕPDWHPDWLNoLOHULQDGODUÕLOHDQÕOÕU.PHOHUNXUDPÕQGD
PDWHPDWLNVHOELUGLOOHLONoDOÕúPDODUGDQELUL*&DQWRU¶GXU
Tüm NPHOHULQ NPHVL |QHUPHVLQH &DQWRU 3DUDGRNVX DGÕ YHULOLU & WP NPHOHULQ NPHVL
olsun. Böylece, 2c úHNOLQGHNL NXYYHW NPHVL GH & NPHVLQLQ ELU DOW NPHVL ROXU <DQL cC
\D]ÕOÕU %LU NPHQLQ |÷HOHUL VD\ÕVÕQÕ LúDUHWL LOH J|VWHULUVHN c)” & \D]ÕOÕU gWH \DQGDQ
gösterilmesi birzca zor olan Cantor Teoremine göre, # (C)< # (2c úHNOLQGHGLU %|\OHFH WP
NPHOHULQNPHVL|QHUPHVLELUoHOLúPHROXU
Russell Paradoksu
= NHQGLVLQL |÷H RODUDN NDEXO HWPH\HQ WP NPHOHULQ NPHVL ROVXQ <DQL Z={X:X/X}
RODUDNDOÕQVÕQ=NPHVLNHQGLVLQLLoHULUPLLoHUPH]PL"
(÷HU=NPHVL=NPHVLQHDLWGH÷LOVH=NPHVLNHQGLNHQGLVLQL|÷HRODUDNNDEXOHWPH\HQELU
NPHGLU=NPHVLQLQWDQÕPÕQGDQGROD\Õ=NPHVL=NPHVLQLLoHULU%XGDELUoHOLúNLGLU
Tersine, Z kümesi Z kümesine aitse, Z kümesi kendisini içeren bir küme olur. Z kümesi
NHQGLQLLoHUPH\HQNPHOHUGHQROXúWX÷XLoLQ=NPHVL=NPHVLQHDLWGH÷LOGLU%XGDELUoHOLúNLGLU
5XVVHO3DUDGRNVXNHOLPHOHUOHGHV|\OHQHELOLU%HOOLELUúHKLUGHNHQGLNHQGLQLWÕUDúedemeyen
DGDPODUÕWÕUDúHGHQEHUEHULNLPWÕUDúHGHU"%LUø\RQ\DOÕELUø\RQ\DOÕ\D³KHUø\RQ\DOÕ\DODQFÕGÕU´GHU
%Xø\RQ\DOÕGR÷UXPX\DODQPÕV|\OHU"
%HUEHUNHQGLVLQLWÕUDúHGHPL\RUVDNHQGLNHQGLQLWÕUDúHGHPH\HQDGDPODUGDQELULROXU.HQGL
NHQGLQL WÕUDú edemeyen adamlDUÕ EX EHUEHU WÕUDú HGHFH÷LQGHQ NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGHU %X GD
EDúODQJÕoWDDOÕQDQNDEXOOHELUoHOLúNLGLU
7HUVLQH EHUEHU NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGL\RUVD EHUEHU GH EX úHKLUGH WÕUDú RODQ DGDPODUGDQ
ELULGLU 7ÕUDú RODQ DGDPODU NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGHPH\HQOHUGHQ ROXúWX÷X LoLQ EHUEHU NHQGL
NHQGLVLQL WÕUDú HGHPH] %X GD EDúODQJÕoWD DOÕQDQ NDEXOOH ELU oHOLúNLGLU ³%HQ ELU \DODQFÕ\ÕP´
GH\LPLQLGúQQ
<XNDUÕGDNLSDUDGRNVODUJLELFHYDSODQGÕUÕOPÕúYH\DFHYDSODQGÕUÕOPDPÕúELUoRNSDUDGRNVGDha
YDUGÕU%L]NPHOHUNXUDPÕQGDoDOÕúÕUNHQ|QHUPHOHULPL]LYH\DNPHOHULPL]LEHOOLELUNPHQLQDOW
NPHVLRODUDNDOÕUÕ]%XKDOGH\XNDUÕGDROGX÷XJLELSDUDGRNVODUDYDUPD\Õ]
Seriler
6RQVX] VHUL EDVLWoH VRQVX] WDQH WHULPLQ WRSODPÕ RODUDN V|\OHQHELOLU )DNDW EXUDGD NDUúÕPÕ]D ELU
VRUXQ oÕNPDNWDGÕU %LU NHUH VRQVX] WDQH VD\ÕQÕQ WRSODPÕQÕQ DQODPÕ QHGLU" %LU WRSODP HOGH HWPHN
LoLQVRQVX]WDQHVD\Õ\ÕKHU]DPDQWRSOD\DELOLUPL\L]"
12
A.Dönmez
gUQH÷LQ
=0.333…
kesiri,
=0.333…= + + +…
ELoLPLQGH\D]ÕOÕU%|\OHFHEXVRQVX]WRSODPVD\ÕVÕQGDQEDúNDELUúH\GH÷LOGLU
(VNL <XQDQ¶OÕODU VRQVX] WDQH VD\ÕQÕQ WRSODPÕQÕQ KLoELU ]DPDQ VRQOX ELU VD\Õ
J|VWHUHPH\HFH÷LQL GúQPúOHUGLU %X GúQFH GH RQODUÕ SDUDGRNV GHGL÷LPL] oHOLúPHOHUH
götürmüúWU%XQODUGDQHQQOOHUL(ODOÕ=HQRøg-WDUDIÕQGDQYHULOHQLGLU(ODOÕ=HQR¶\D
J|UHELU \HUGHQELU \HUH\UPHNRODQDNVÕ]GÕU%XQDJHUHNoHGH \RNGH÷LOGLU8\JXODPDGDE|\OH
ELUúH\ROPDPDVÕQDNDUúÕQGúQFHRODUDNPPNQJLELJ|UOPHNWHGLU
%LU NLPVH G X]DNOÕ÷ÕQGDNL ELU X]DNOÕ÷Õ \U\HELOPHN LoLQ EX G X]DNOÕ÷ÕQÕQ |QFH \DUÕVÕQÕ
\UPHOL 2QGDQ VRQUD JHUL\H NDODQ G \ROXQXQ \DUÕVÕ RODQ G \ROXQX \UPHOL %X GúQFH\OH
devam edilirse, adam bu d yolunu hiçbir zaman yürüyemez.
Bu paradoksun GH÷LúLN ELoLPGH V|\OHQLúOHUL GH YDUGÕU %LU NRúXFX NHQGLVLQGHQ G X]DNOÕNWD
\U\HQNDSOXPED÷D\DKLoELU]DPDQ\HWLúHPH]dQNNRúXFXND÷OXPED÷DQÕQ|QFHNLEXOXQGX÷X
\HUHJHOPHOLGLU%X]DPDQVÕUDVÕQGDNDSOXPED÷DG¶NDGDU\RODOÕU$\QÕGúQFH\LEXG¶X]DNOÕ÷ÕQD
X\JXODUVDN NRúXFX NDSOXPED÷D\D KLo ELU ]DPDQ \HWLúHPH\HFHNWLU $WÕODQ PHUPL KLo ELU ]DPDQ
KHGHIHYDUDPD]dQNPHUPLQLQKHGHIHYHUHELOPHVLLoLQ|QFHKHGHIOHDWÕFÕQÕQDUDVÕQGDEXOXQDQG
\ROXQXQ RUWDVÕQD YDUPDVÕ JHUHNLU %X RUWD QRNWD\D YDUDELOPesi için de, orta nokta ile kendisi
DUDVÕQGDNL \ROXQ RUWD QRNWDVÕQD JHOPHOLGLU %X GúQFH\OH GHYDP HGLOLUVH PHUPL KLoELU ]DPDQ
KHGHIHYDUDPD]YHROGX÷X\HUGHGXUXU<DQLKDUHNHWRODQDNVÕ]GÕU
<XNDUÕGDNLSDUDGRNVODUJHUoHNWH|\OHPL"%XGúQFH\OHX\JXODPDoHOLúL\RUPX"dHOLúL\RUVD
bu çeOLúNLQHUHGHQND\QDNODQPDNWDGÕU?
øúWH ROGXNoD EDVLW ELU \DNODúÕPOD EDúOD\DOÕP <UQHFHN KHU \RO SDUoDVÕ LoLQ ELU ]DPDQ
JHUHNOLGLU$GDPÕQKÕ]ÕQÕQVDELWROGX÷XQXYDUVD\DOÕPYHEX\ROXQ\DUÕVÕQÕ\DUÕPVDDWWHDOVÕQ*HUL\H
NDODQ \ROXQ \DUÕVÕQÕ GD EX ]DPDQÕQ \DUÕVÕ NDGDU ELU ]DPDQGD DODFDNWÕr. Bu da çeyrek saat yapar.
%XQGDQVRQUDNLJHUL\HNDODQG\ROXGDVDDWNDGDU]DPDQGDDOÕQÕU%XELoLPGHGHYDPHGLOLUVH
YHULOHQX]DNOÕ÷Õ\UPHNLoLQJHoHQ]DPDQÕQWRSODPÕ
1 1 1
+ + +
2 4 8
ROXU g\OH\VH DGDP EX X]DNOÕ÷ÕQ \DUÕVÕQÕ \DUÕP VDDWWH \UUVH VDELW KÕ]OD WPQ VDDW LoLQGH
yürür. Buna göre,
13
Paradokslar
1 1 1
+ + +=1
2 4 8
ROPDOÕGÕU<DQLEXVRQVX]WRSODPÕVRQOXELUVD\ÕVÕROPDNWDGÕU
'L÷HU \DQGDQ DGDP JLWWLNoHD]DODQELUKÕ]OD \UUVH YH EX LNL\H E|OQHQ \ROODUÕQ KHU ELULQL
\DUÕPVDDWWHDOVD\GÕWRSODPJHoHQ]aman süresi
1 1 1
+ + +
2 2 2
ROXUGX%XVRQVX]WRSODPGDVRQOXELUVD\ÕGH÷LOGLU
*HUHN (ODOÕ =HQR JHUHNVH $FKLOOHV NDSOXPED÷D |\NV VRQOX ELU WRSODPÕ VRQVX] JLEL
göstermekten ileri gelir. Bu nedenle seriler konumuzun önemli bir yerini tutar.
Sonsuz toplamlaUODLúOHP\DSPDNVRQOXWRSODPODUODROGX÷XJLELNROD\GH÷LOGLU
6RQVX]WRSODPVRQOXWRSODPODUÕQX\GX÷XNXUDOODUDED]HQX\PD]gUQH÷LQ
1-1+1-1+1-1+1-1+1-1+…
%LoLPLQGHNL VRQVX] WRSODPÕQÕ J|] |QQH DODOÕP %X WRSODPÕQ WHULPOHULQL -1)+(1-1)+(1-1)+…
biçiminde gruplarsak
1-1+1-1+1-1+1-…=(1-1)+(1-1)+…=0+0+0+…=0
HOGHHGLOLU2\VDD\QÕVRQVX]WRSODPÕ
1-1+1-1+1-1+…=1+(-1+1)+…=1+0+0+…=1
ELoLPLQGH JUXSODQÕQFD EDúND ELU VD\Õ EXOXQPDNWDGÕU g\OH\VH ELU úH\OHULQ \DQOÕú ROGX÷X DoÕNWÕU
<LQH EDúND GH÷LúLN ELU ELoLPGH JUXSODPD \DSÕODUDN KHUKDQJL ELU Q WDPVD\ÕVÕQÕ GD HOVH HWPHN
PPNQGU 6RQOX WRSODPODUGD \DSÕODQ JUXSODPDODUGDNL NXUDOÕ VRQVX] WRSODPODUGD X\JXODUNHQ
GLNNDWOLROPDPÕ]JHUHNWL÷LRUWD\DoÕNDU
0DWHPDWLNWHHQWHKOLNHOLúH\OHUGHPELULVLERúNPH]HULQGHoDOÕúPDNWÕUøNLQFLVLGHVRQVR]OD
LúOHP \DSÕOÕUNHQ GLNNDWOL ROXQPDVÕGÕU %LU SUREOHPLQ o|]OPHPHVL PDWHPDWL÷LQ QH VRQXGXU QH GH
IHODNHWLGLU)DNDW\DQOÕúo|]PLúLQVRQXGXU
=HQRQ\DGD=HQRøg-øWDO\D¶GD(OHD NHQWLQGHGR÷GX÷XLoLQGDKDoRN(ODOÕ=HQR
RODUDN QO ROPXú <XQDQOÕ ELU GúQUGU 0DWHPDWLN YH PDWHPDWL÷LQ JHOLúLPLQGH |QHPOL URO
R\QDPÕúSDUDGRNVODUÕEXOPXúWXU
Zenon, V|YS VD\PDODUD GD\DQDPD]PÕú ³%|\OH KDUHNHW HWPH]VHQ |YPHOHUH NDUúÕ QDVÕO
duygulu RODELOLULP"´GHUPLú2KHU]DPDQ(OHD¶GDRWXUXU]DPDQ]DPDQ$WLQD¶\DJHOLUPLú*]HO
YH oHNLFL ELU GLOOH NRQXúWX÷X LoLQ VHoNLQ ELU JHQoOLN JUXEXQX WRSODPD\Õ EDúDUPÕúWÕU 3OWDUFKRV¶D
LQDQÕOÕUVD3HULNOHVGHRQXQGHUVOHULQHGHYDPHGHUPLú
14
A.Dönmez
Zenon, çok yükVHNELUFUHWOHGHUVYHULUGL%XJHOHQHN6RNUDWHV]DPDQÕQDNDGDU\D\JÕQRODUDN
GHYDPHWWL=HQRQ3DUPHQLGHV¶LQVLVWHPLQHELUúH\HNOHPLúGH÷LOGLU6DGHFHRQXø\RQ\D2NXOX¶QD
NDUúÕVDYXQPXúWXU$ULVWRRQXGL\DOHNWL÷L\DUDWPÕúVD\DU(OHD2NXOX¶QGDGúQGNOHULQLG]\D]Õ
WUQGHLON\D]DQGúQUGU'LRJHQH/DHUFHYH6XLGDVRQXQED]ÕNLWDSODU\D]GÕ÷ÕQÕND\GHGHUOHU
%D]ÕHVHUOHU\D]PÕúROGX÷XQXV|\OHU'L\DOR÷XQX\D]GÕ÷ÕQGDNÕUN\DúÕQGDGÕU6|\OHYDGOÕ\DSÕWÕGD
KDVÕPODUÕQD NDUúÕ NHQGLQL VDYXQPD WUQGHGLU +DVPÕQÕQ NDEXO HWWL÷L SRVWODWODUÕ NDEXO HGHUHN
EXQGDQ LNL NDUúÕW VRQXo oÕNDUÕ\RU YH oUW\RUGX %X VDYXQPDODUÕQGD oRN EHFHULNOL ROGX÷XQGDQ
NHQGLVLQH³(OHDFDPED]Õ´VÕIDWÕYHULOPLúWLU
=HQRQoWHPHO|QFOGHQ\RODoÕNDU%LULQFLVLKHUELULPLQELUE\NO÷YDUGÕUøNLQFLVLKHU
ELULPVRQVX]E|OQHELOLUOLNQLWHOL÷LWDúÕUhoQFVGHKHUELULPE|OQHPH]QLWHOLNWHGLU%XQODULoLQ
WHNWHNJHWLUGL÷LNDQÕWODUú|\OHGLU%LULQFLVLEDúNDELUúH\HHNOHQGL÷LQGH\DGDRQGDQoÕNDUÕOGÕ÷ÕQGD
LNLQFLWHULPLDUWÕUPD\DQ\DGDHNVLOWPH\HQúH\KLoELUúH\GLUøNLQFLVLQGHKHUELULPELUROGX÷XLoLQ
WUGHúWLU 'ROD\ÕVÕ\OD GD H÷HU E|OQHELOLUVH úX QRNWDGDQ E|OQHPH] RODPD] hoQFV ELU ELULP
H÷HUE|OQHELOLUVH\DGDLNLQFL |QFOOHoHOLúHFHNELoLPGH\HUNDSOD\DQHQNoüklere ya da ilk öncül
QHGHQL\OHKLoELUúH\HE|OQHELOLU
=HQRQ¶XQ NXOODQGÕ÷Õ LNLOHP ELoLPLQGHNL EX JoO YH NDUPDúÕN NDQÕWODPDQÕQ ELU XFXQGD
E|OQHPH]OL÷L|QJ|UHQELUYDUVD\ÕP|WHNLXFXQGDLVHVRQVX]E|OQHELOLUOL÷L|QJ|UHQELUYDUVD\ÕP
\HUDOÕU%XQODUÕQKHULNLVLGHLONYDUVD\ÕPODoHOLúNL\H\RODoDU=HQRQ3DUPHQLGHV¶LQVR\XWDQDOLWLN
WDU]ÕQÕ VUGUPú DPD UHSOLNOHULQLQ WH]OHULQGHQ \ROD oÕNDUDN ³VDoPD\D LQGLUJHPH´ \|QWHPL\OH
EXQODUÕ oUWPúWU $ULVWRWHOHV WDUDIÕQGDQ GL\DOHNWL÷LQ EXOXFXVX NDEXO HGilmesi nedeni de büyük
RODVÕOÕNODEXoÕNÕúQRNWDVÕYHoRNHWNLOLRlan çürütme yöntemidir.
=HQRQ¶XQ \DúDPÕ VUHVLQGH PDWHPDWLN oÕNDUVDPDODUÕQÕQ HWNLOL ROGX÷XQX GúQPHN ]RUGXU
$PDSDUDGRNVODUÕ\ODRUWD\DNR\GX÷XPDWHPDWLNVHOELUVUHNOLOL÷HLOLúNLQPDQWÕNVal sorunlar ciddi ve
WHPHOOLGLU$ULVWRWHOHV¶LQEXQODUDJHWLUGL÷Lo|]PGHROGXNoD\HWHUVL]NDOÕU
(OHDOÕ =HQRQ GH\LQFH KHPHQ SDUDGRNV GHQHQ oHOLúPHOHU DNOD JHOLU $WLQD¶\D DUNDGDúÕ
PDUPHQLGHV LOH JLWWL÷LQGH R ]DPDQ LFDW HWPLú ROGX÷X G|UW SDUDGRNVOD G|QHPLQ ILOR]RIODUÕQÕ
úDúÕUWPÕúWÕU2G|QHPLQGúQUOHULYHPDWHPDWLNoLOHULRQXQEXSDUDGRNVODUÕQÕQoUNO÷QGR÷UX
ROXSROPDGÕNODUÕQÕLVSDWHGHPHGLOHU
=HQRQ¶XQ NHQGL NHQGLQL \HWLúWLUPLú ELU N|\O oRFX÷X ROGX÷X V|\OHQLU ùLPGL bu
SDUDGRNVODUGDQ NÕVDFD V|] HGHOLP %X SDUDGRNVODUÕQ LON LNLVL 'LFKRWRPLH YH $FKLOOHV
SDUDGRNVODUÕQGDQoÕNDUøONRODUDNDLFKRWRPLHSDUDGRNVXQXDoÕNOD\DOÕP
+HUWUOKDUHNHWRODQDNVÕ]GÕU$WÕODQELURNYH\DELUWDú \HULQGHKDUHNHWHWPHGHQGXUXU<D
da DWÕODQ ELU WDú GXYDUD YDUDPD] YH ROGX÷X \HUGH KDUHNHWVL] GXUXU dQN KDUHNHW HGHQ KHU úH\
YDUDFD÷Õ\ROXQVRQXQDJHOPHGHQ|QFHEX\ROXQRUWDVÕQDEXRUWDQRNWD\DJHOPHVLLoLQG|UWWHELULQH
JHOPHOLGLU%XGúQFH\OHVRQVX]NH]GHYDPHGLOLUVHKDUHNHWKLoELU]DPDQEDúODPD\DFDNWÕU
øNLQFL SDUDGRNVWD, $FKLOOHV WDUDIÕQGDQ YHULOHQGLU $FKLOOHV |QQGH LOHUOH\HQ NDSOXPED÷D\Õ
KLoELU ]DPDQ \DNDOD\DPD\DFDNWÕU dQN $FKLOOHV NDSOXPED÷D\Õ \DNDODPDN LoLQ |QFH
15
Paradokslar
NDSOXPED÷DQÕQROGX÷X \HUHYDUPDOÕGÕU2UD\DYDUÕQFDEXQRNWDQÕQLOHULVLQGHEXOXQPXúRODFDNWÕU
%XGúQFHYHKDUHNHWVRQVX]NH]WHNUDUODQÕQFDNDSOXPED÷DKHU]DPDQ$FKLOOHV¶LQ|QQGHRODFDN
YH$FKLOOHVNDSOXPED÷D\D\HWLúHPH\HFHNWLU
hoQFSDUDGRNVDWÕODQRNODLOJLOLGLU<DQLDWÕODQELURNKHU]DPDQKDUeketsiz veya hareket
KDOLQGHGLU (÷HU DQ E|OQHPH]VH RN KDUHNHW HWPH] dQN RN KDUHNHW HGHELOVH\GL DQ KHPHQ
E|OQHELOHFHNWL2\VD]DPDQDQODUGDQROXúPXúWXU0DGHPNLRNELUDQGDKDUHNHWHGHPL\RU|\OH\VH
ok hiçbir zaman hareket edemez. Yani, ok sürekli KDUHNHWVL]NDOÕU
=HQRQ¶XQ G|UGQF SDUDGRNVX ]DPDQOD LOJLOLGLU %X SDUDGRNV $WLQDOÕ ILOR]RIODUÕ GDKD oRN
úDúÕUWPÕú YH =HQRQ¶X $WLQD¶GD WXWPDODUÕQD QHGHQ ROPXúWXU %X PHúKXU SDUDGRNVWD ú|\OHGLU %LU
]DPDQÕQ\DUÕVÕD\QÕ]DPDQÕQLNLNDWÕQDHúLWWLU%XQXQLoLQúXoGL]L\LJ|]|QQHDODOÕP
Birinci durum
(A) 0 0
0 0
0
(B) 0 0
0 0
0
(C) 0 0
0 0
0
øNLQFLGXUXP
(A)
(B)
0 0 0 0 0
0 0 0 0 0
(C)
0 0 0 0 0
ROVXQ$VÕUDVÕVDELW%YH&VÕUDODUÕHúLWKÕ]ODUODWHUV\|QGHKDUHNHWHWVLQOHU+DUHNHWLQD\QÕELU
DQÕQGD % VÕUDVÕ $ VÕUDVÕQÕQ NDo Hú\D NDGDU |WHVLQH JLWPLúVH RQXQ LNL NDWÕ NDGDU & VÕUDVÕQÕ
JHoHFHNWLU%YH&VÕUDODUÕQÕQ$VÕUDVÕGXUXPXQDJHOPHOHULLoLQJHoHQ]DPDQD\QÕGÕUg\OH\VHL
]DPDQÕQLNLNDWÕD\QÕ]DPDQÕQ\DUÕVÕQDHúLWWLU
øúWH PDWHPDWLNVHO ROPD\DQ ELU GLOOH HVNLOHULQ VUHNOLOL÷H YH VRQVX]D DLW SUREOHPOHUGH
NDUúÕODúWÕ÷ÕJoONOHUEXQODUGÕU
Burada dikkat edilirse, sonlu bir GR÷UXSDUoDVÕVRQVX]ELUX]XQOXNJLELJ|VWHULOPHVLSUREOHPL
YDUGÕU6RQVX]NH]GHE|OQFHEXLNL\HE|OPH\|QWHPLQGHHOGHHGLOHQ
1+
1 1
1
1
+ + + + +
2 2
2
2
ELoLPLQGHNL JHRPHWULN VHULVL \DNÕQVDNWÕU %X GDKD oRN &DQWRU WDUDIÕQGDQ YHULOHQ ³VRQVX] SR]LWLI
NDYUDPÕ´LOHLOJLOLGLU
=HQRQ KÕ\DQHWYH\DRQD \DNÕQELUVXoLOHEDúÕNHVLOPLúWLU'LRJHQHV /DHUWLRV¶DJ|UHL =HQRQ
GR÷GX÷XúHKULQWLUDQÕWDUDIÕQGDQLúNHQFHLOH|OGUOG=HQRQYDUOÕ÷ÕQELUOL÷LQLNDEXOHWWLUPHNLoLQ
KDNOÕRODUDNQ\DSPÕúNDQÕWODUÕ\ODKDUHNHWLQ\DQLoRNOX÷XQRODQDNVÕ]OÕ÷ÕQÕJ|VWHUPH\HoDOÕúWÕ2QD
J|UH ]DPDQÕQ YH PHNDQÕQ VRQVX]D NDGDU E|OQHELOLUOL÷L KDUHNHWL RODQDNVÕ] NÕODU (Q NoN ELU
KDUHNHWELUVRQVX]XWNHWLU%X\]GHQKDUHNHWNDYUDPÕELUoHOLúPHWDúÕU%XQGDQGROD\ÕGDJHUoHN
GH÷LOGLU
16
A.Dönmez
=HQRQ HQ QO LNL SDUDGRNVX $FKLOOHV YH NDSOXPED÷D LOH DWÕODQ RN |UQH÷LGLU $ULVWR YH
6LPSOLFXV¶D EDNÕOÕUVD =HQRQ PHNDQÕQ GD \RNOX÷XQX NDQÕWODPD\D oDOÕúPÕúWÕ 0HNDQÕQ YDU ROPDVÕ
için onu kapsayan bir mekDQÕQROPDVÕJHUHNLU%XKHSE|\OHGHYDPHGHUGL\RUGX
=HQRQ¶XQSDUDGRNVODUՁ]HULQHKHUoD÷ÕQHQE\NELOJLQOHULNDID\RUPXúODUGÕU2OPD\DQHUJL
\|QWHPL oRN HUNHQ ELU WDULKWH EX SDUDGRNVODUD SDUODN ELU ELoLPGH X\JXODQPÕúWÕU %D]Õ \azarlarca
GR÷UXGúQPH\|QWHPLNHQGLVLQGHQ|QFH\DúDPÕúRODQ+HUDNOHLWRV¶XQHOELUOLOL÷L\OHEXOGX÷XLOHUL
VUOU %DúOÕFD HVHUOHUL ³7DELDW hVWQH´ ³.DUúÕ )LNLUOHU´ YH (PSHUGRNOHV VWQH HOHúWLULOL ELU
³\RUXPODPD´GÕU
$VOÕQGD =HQRQ¶XQ EX SDUDGRNVX \]\ÕOODUFD o|]OHPHGHQ NDOGÕ $QFDN ELQ \ÕO NDGDU VRQUD
PDWHPDWLNWHVRQVX]VHULOHULQ \DNÕQVDNOÕ÷ÕNDYUDPÕRUWD\DNRQXOGXNWDQVRQUDSDUDGRNV o|]OHELOGL
%LOLQGL÷L JLEL ELU VRQVX] VHULQLQ WRSODPÕL EHOOL ELU VD\Õ\Õ YHUL\RUVD \DNÕQVDN VRQVX]X YHUL\RUVD
ÕUDNVDNELUVHULGHQV|]HGLOLU3UREOHPLQ|]QGH÷LúWLUPH\HFH÷LQGHQNDSOXPED÷DQÕQKÕ]ÕYROVXQ
%XGXUXPGD%& $%&' %&'( &'«RODFDNWÕU+Õ]VDELWNHQ]DPDQDOÕQDQ\ROODGR÷UX
RUDQWÕOÕGÕU %XQD J|UHNRúXFXQXQ$% \ROXQX JHoPHNLoLQ JHoHQVUHW1, CD yolunu geçmek için
KDUFDGÕ÷Õ VUH W2, … ise, t0/2, t2=t1« ROXU %|\OHFH % QRNWDVÕQGDQ LWLEDUHQ JLGLOHQ \ROODU LoLQ
harcanan toplam zaman
+ + +
+
2 4 8 16
ROXU'L÷HU\DQGDQ
1 1 1 1
+ + +
+=1
2 4 8 16
ROGX÷XQGDQ\XNDUÕGDNLVRQVX]VHULQLQWRSODPÕW0 olarak EXOXQXU<DQLNRúXFX$%\ROXQXJHoPHN
LoLQKDUFDGÕ÷Õ]DPDQNDGDUVRQUDNDSOXPED÷D\D\HWLúHFHNWLU.RúXFXNDSOXPED÷D\D;QRNWDVÕQGD
\HWLúWL\VH$% %;ROPDN]RUXQGDGÕU
$VOÕQGDEXQXGDKDVRPXWRODUDNGDJ|VWHUHELOLUL]NRúXFXQXQ KÕ]Õ PVQ NDSOXPED÷DQÕn
KÕ]Õ PVQ LVH YH EX LNLVL DUDVÕQGD PHWUH X]DNOÕN YDUVD NRúXFX NDSOXPED÷D\D VDQL\H
VRQUD \HWLúHFHNWLU %XQD J|UH EXOXúPD QRNWDVÕ NRúXFXQXQ oÕNÕú QRNWDVÕQGDQ PHWUH YH
NDSOXPED÷DQÕQ oÕNÕú QRNWDVÕQGDQ PHWUH |WHGH JHUoHNOHúHFHNWLU %X SDUDGRNV EL]H úX |QHPOL
NXUDOÕ|÷UHWL\RU6RQVX]VD\ÕGDGH÷LúLPOHUVRQOXELU]DPDQSDUoDVÕLoLQGH\HUDODELOLU
$VÕODQ$GDP3DUDGRNVX
0DKNXP \DUJÕFD ú|\OH GL\RU ³*HUoHN 3D]DU EHQL DVDPD]VÕQÕ] dQN Cumartesi günü
DVÕOPDGÕ÷ÕPGDQ 3D]DU JQ DVÕODFD÷ÕPÕ |QFHGHQ ELOPLú RODFD÷ÕP %HQL &XPDUWHVL JQ GH
DVDPD]VÕQÕ]dQN&XPDJQDVÕOPD\ÕQFD&XPDUWHVLJQDVÕODFD÷ÕPÕ |QFHGHQELOPLúRODFD÷ÕP
*HUoL &XPD JQ DVÕOPD\ÕQFD EHQL &XPDUWHVL YH\D 3D]DU JQ DVDELOLUPLúVLQL] JLEL J|UO\RU
2\VDD]|QFHDVPDLúLQLVRQJQRODQ3D]DUDEÕUDNPD\DFD÷ÕQÕ]ÕNDQÕWODGÕP'HPHNNL&XPDJQ
DVÕOPD\ÕQFDJHUoHNWHQEHQL&XPDUWHVLJQDVDFD÷ÕQÕ]ÕWDKPLQHGHELOHFH÷LP$\QÕGúQFH\OHEHQL
17
Paradokslar
&XPDJQGHDVDPD]VÕQÕ]dQN3HUúHPEHJQDVÕOPD\ÕQFD&XPDJQDVÕODFD÷ÕPÕ|QFHGHQ
ELOHFH÷LP dQN 3HUúHPEH JQ DVÕOPD]VDP 3D]DU YH &XPDUWHVL JQOHUL DVDPD\DFD÷ÕQÕ]Õ
NDQÕWODGÕ÷ÕPDJ|UHJHUL\HELU&XPDJQNDOÕU%HQ]HUGúQFH\OHEHQL3HUúHPEHdDUúDPED6DOÕ
ve Pazartesi günleri de DVDPD]VÕQÕ]´
*HUoHNWHQ GH EX GúQú ELoLPL NXVXUVX]GXU 0DKNXP JHUoHNWHQ \HGL JQ ER\XQFD KDQJL
JQDVÕODFD÷ÕQÕELUJQ|QFHGHQELOHELOPHNGXUXPXQGDGÕU$VÕOPDQÕQVRQJQHEÕUDNÕOPD\DFD÷ÕQÕ
DQODPDNHQNROD\GÕUdQNGR÷DORODUDNDVÕOPD\HGLJQ LoLQGHRODFD÷ÕQDgöre, o zaman mahkum
DOWÕ gün içinde DVÕOPD\ÕQFD DVPD LúLQLQ \HGLQFL JQGH RODFD÷ÕQÕ DQOD\DFDNWÕU %X GD \DUJÕFÕQ
NXUDOÕQDD\NÕUÕELUGDYUDQÕúWÕU$QFDN\HGLQFLJQoÕNDUGÕNWDQVRQUDDOWÕQFÕJQEXNH]\HGLQFLJQ
durumuna geçmektedir. <DQLPDKNXPLONEHúJQDVÕOPD\ÕQFD³1DVÕOROVD\HGLQFLJQDVDPD]ODU´
GL\LSDVOÕQGDDOWÕQFÕJQRODFD÷ÕQÕ|QFHGHQELOHFHNWLU
<HGLJQLNLJQHLQGLUJHUVHNGXUXPXGDKDL\LNDYUD\DELOLUL]<DUJÕoPDKNXPDú|\OHGHPLú
ROVXQ ³6HQL EXJQ YH\D \DUÕQ DVDFD÷Õ] )DNDW VDQD V|] YHUL\RUXP $VÕODFD÷ÕQÕ |QFHGHQ
ELOPH\HFHNVLQ $VÕODFD÷ÕQ JQ ELOLUVHQ GH DVÕOPD\DFDNVÕQ ³ %X NRQXúPD 3D]DU JQ ROPXúVD
DVPD LúL 3D]DUWHVL JQ RODELOLU PL" ùSKHVL] RODPD] dQN 3D]DU JQ DVÕOPDGÕ÷ÕQÕ J|UHQ
mahkum, onu Pazartesi aVDFDNODUÕQÕ |QFHGHQ WDKPLQ HGHELOHFHNWLU 'HPHN NL RQX 3D]DUWHVL JQ
DVDPD]ODU2\VDR]DPDQDVPDNLoLQ\DOQÕ]3D]DUJQNDOPDNWDGÕU'R÷DORODUDNPDKNXPGDEXQX
|QFHGHQELOHFHNWLU$VÕODFD÷ÕJQELOGL÷LQHJ|UHPDKNXPDVÕOPD\DFDNWÕU
%XQX GH÷LúLN ELU |UQHNOH \LQH DoÕNOD\DELOLUL] g÷UHWPHQ |÷UHQFLOHULQH ³ 6L]L 3D]DUWHVL 6DOÕ
dDUúDPEDYH\D3HUúHPEHJQ\D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕP)DNDW|QNRúXOXPúX1HJQ \D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕPÕ
|QFHGHQELOPH\HFHNVLQL]<D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕPJQELOLUVHQL]VL]L\D]ÕOÕ\DSPD\DFD÷ÕP³%Xdurumda
|÷UHWPHQ \D]ÕOÕ \DSPD LúLQL 3HUúHPEH JQQH EÕUDNDPD] dQN LON o JQ \D]ÕOÕ ROPD]VDQÕ]
GR÷DO RODUDN JHUL\H VRQ 3HUúHPEH JQ \D]ÕOÕ \DSÕODPD] %X QHGHQOH 3HUúHPEH JQQ VLOGLN
g÷UHWPHQ3HUúHPEHJQ\D]ÕOÕ\DSPÕ\RU)DNDWdDUúDPEDJQNDOÕU %XGDROD\ÕQGL÷HUELU\].
%LU EDNÕPD VL] |QFHGHQ ELOPHGHQ EX G|UW JQGH \D]ÕOÕ VÕQDYÕ RODELOLUVLQL] $PD GL÷HU WDUDIWDQ
³gQFHGHQELOPHPHNNRúXOX\OD´GHQLOGL÷LQGHQ\D]ÕOÕEXG|UWJQQKLoELULQGH\DSÕODPD]
%XWUGúQFHQLQoDUSÕFÕGL÷HUELU|UQH÷LQLYHUHOLP%LUGRVWXQX]VL]Hú|\OHGL\RU³%XUDGD
RQWDQHNDSDOÕNXWXYDU 6L]J|UPHGHQEXNXWXODUÕQ \DOQÕ] ELULVLQLQ LoLQHVRQPRGHOELU0HUFHGHV
DUDEDQÕQ DOWÕQ ELU DQDKWDUÕQÕ NR\DFD÷ÕP 6HQ ELU QXPDUDOÕ NXWXGDQ EDúOD\DUDN EX RQ NXWXQXQ
NDSDNODUÕQÕDoDFDNVÕQ.DSD÷ÕKHPHQDoPDGDQ|QFH³%XNXWXGDDQDKWDUYDU´GHUVHQYHRNXWXGDQ
JHUoHNWHQDUDEDQÕQDQDKWDUÕoÕNDUVDVDQDDOWÕQDQDKWDUOD0HUFHGHV¶LYHUHFH÷LP´GL\HV|]YHULU
ùLPGL GúQHOLP %X NRúXOODUGD GRVWXQX] DQDKWDUÕ VRQ RQXQFX NXWX\D VDNODPD\D FHVDUHW
HGHELOLUPL".HVLQOLNOHdQNLONGRNX]NXWXERúoÕNÕQFDVL]DQDKWDUÕQ RQXQFXNXWXGDROGX÷XQX
DQODU YH EXQX V|\OH\HUHN 0HUFHGHV¶L DOÕUVÕQÕ] %|\OHFH RQXQFX NXWX\X GHYUHGHQ oÕNDUGÕN <DQL
anahtar onuncu kutuya konamaz. Peki, anahtar dokuzuncu kutuya konabilir mi? Asla! Çünkü, ilk
VHNL] NXWX ERú oÕNÕQFD YH RQXQFX NXWX\D NR\PDN V|] NRQXVX ROPD\DFD÷ÕQD J|UH VL] DQDKWDUÕQ
GRNX]XQFXNXWXGDROGX÷XQXELOLUVLQL]%HQ]HUGúQFHQLQJHUL\HGR÷UXNDOGÕUÕOPDVÕ\ODDQDKWDUEX
18
A.Dönmez
on kutunun hiçbirine konamaz. Oysa on kutu LoLQGHQELULQGHDQDKWDUEXOPDúDQVÕRQGDELUJLELJHOLU
EL]H*HUoHNWHQGHEXOPDúDQVÕRQGDELUGLU
%XUDGD \DQÕOJÕ úXGXU GRVWXQX] VL]H ³ EX RQ NXWXGDQ \DOQÕ] ELU WDQHVLQL DoPDQD L]LQ
YHUHFH÷LPRUDGDDOWÕQDQDKWDUÕEXOXUVDQVDQD0HUFHGHV¶LGHYHUHFH÷LP´GHVH\GL|GODOPDúDQVÕQÕ]
RQGDELUROXUGX2\VDEXUDGDNXWXODUÕVÕUD\ODDoÕ\RUVXQX]YHLONNXWXODUERúoÕNWÕNoDDQDKWDUÕQ\HUL
KDNNÕQGDNLELOJLQL]GHELUDUWÕúROX\RU %|\OHFHDQDKWDUÕDUDPDDODQÕQÕ]GDUDOÕ\RU
%X|UQH÷LGHLNLNXWXRODUDNGúQUVHQL] GDKDL\LDQOD\DELOLUVLQL]'RVWXQX]DQDKWDUÕLNLQFL
NXWX\DNR\DPD]dQNNXWXQXQLONLERúoÕNÕQFDDQDKWDUÕQLNLQFLNXWXGDROGX÷XKHPHQDQODúÕOÕU
%X KDOGH JHUL\H WHN \HU NDOÕU 2 GD ELULQFL NXWXGXU øúLQ LOJLQo \DQÕ GRVWXQX] DQDKWDUÕ RUD\D GD
koyamaz. ǁQNVL]³LNLQFLNXWXGDRODPD\DFD÷ÕQDJ|UHELULQFLNXWXGDGÕU´GHUVLQL]
$QDKWDU \HULQH DV LNLOL oO« RQOX LoHUHQ RQ LVNDPELO NDUWÕQÕQ \]OHUL NDSDOÕ VÕUD\OD \HUH
DWÕOGÕ÷ÕQÕGúQHOLP+DQJLNDUWÕQRQOXROGX÷XQX\]NDSDOÕ\NHQELOHQ0HUFHGHV¶LDODFDN diyelim.
2QOXKLoELU]DPDQRQXQFXNDUWRODUDNNRQXODPD]øONGRNX]NDUWÕQRQOXROPDGÕ÷ÕQÕJ|UHQRQXQFX
NDUWÕQRQOXROGX÷XQXDQODU2QOXGRNX]XQFXNDUWWDRODPD]'úQFHEXúHNLOGHGHYDPHGLSJLGHU
$VÕODQ $GDP 3DUDGRNVX oRN JoO ELU PDQWÕ÷D GD\DQPDNWDGÕU %X QHGHQOH \DUÕP \]\ÕOGÕU
matematik dergilerine konu olmaya devam etmektedir. Buradaki paradoks çok ilginçtir. Bir insan
KDQJL JQ DVÕODFD÷ÕQÕ |QFHGHQ ELOHPH] GL\H |÷UHQPLúL]GLU 2\VD EX SDUDGRNV EX ROD\ÕQ WHUVLQL
NDQÕWODPDNWDGÕU 7P EXQODUD NDUúÕQ KLo NLPVH EX SDUDGRNVODUD GD\DQDUDN RQ NXWX YH DQDKWDU
NXPDUÕR\QD\DPD]YH\DR\QDPD\D\DQDúDPD]dQNLONDOWÕNXWXERúoÕNWÕNWDQVRQUDDQDKWDUKDOD
yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve ya onuncu kutulardDQ ELULQGH ROPDN ]RUXQGDGÕU Paradoks bize
³RODPD]´ GHPHVLQH NDUúÕQ RODELOLU %LU EDNÕPD NXUDPVDO RODUDN GR÷UX RODQ EX GúQFH WHNQL÷L
SUDWL÷H X\JXODQDPDPDNWDGÕU <LQH GH EX SDUDGRNVODU PDWHPDWL÷LQ YH GúQFHQLQ HQ J]HO
úLLUOHULQGHQGLU %X DUDGD $FKLOOHV SDUDGRNVX \D GD \DUÕú SDUDGRNVX IDUNOÕ ELU GLOOH øQJLOWHUH¶GH
Oxford üniversitesi matematik profesörlerinden Charles Dodason ya da takma ismiyle bilinen
/HZLV &DUURO WDUDIÕQGDQ \ÕOÕQGD \D\ÕQODQPÕúWÕU %X GDKD oRN WPHYDUÕP SDUDGRNVX RODUDN
bilinir. &DUURO DNVL\RPODU LOH VRQXo oÕNDUPDODUÕ D\ÕUW HWPHN LoLQ NXOODQÕOPÕúWÕU <DQL GR÷UXOX÷X
ELOLQHQ|QHUPHOHUHGD\DQDUDNELU|QHUPHQLQGR÷UX\DGD\DQOÕúROGX÷XQXoÕNDUPDLúLGLU$FKLOOHV¶LQ
VRQXFX ú|\OHIRUPOOHúWLULOHELOLU3|QHUPHVLQGHQ3YH4|QHUPHVL oÕNÕ\RUVD VRQXoWD 4 |QHUPHVL
GH oÕNDU 2\VD /HZLV &DURO EXQX 3 YH 3 |QHUPHVLQGHQ 4 VD÷ODQDPÕ\RUVD sonuçta Q önermesi
VD÷ODQÕU<DQLEXQODU3 !4A3 !3ROXUELoLPLQGHV|\OHU
=HQRQ¶XQKDUHNHWHGHQRNXLOHLOJLOLELUoDOÕúPD$PHULNDOÕ.HQQHWKWDUDIÕQGDQ\D\ÕQODQPÕúWÕU
$PHULNDOÕELUHNRQRPLVWRODQ.HQQHWK\ÕOÕQGD1REHO|GOQDOPÕúWÕU.HQQHWK¶HJ|UHDWÕODQ
RN\HULQGHGXUXUdQOX]D\GDDWÕODQELURNXQED÷ODQGÕ÷ÕELU\HUYDUGÕU%X\HUNHQGLVLQHHúLWWLU
8]D\GDNLEX\HUGHNHQGLVLQHHúLWROGX÷XQGDQKDUHNHWHGHPH]g\OH\VHDWÕODQRNKDUHNHWHWPHGHQ
\HULQGH NDOÕU .HQQHWK RNXQ NHQGL KDOL JHoLúPH |]HOOL÷L WDPOÕ÷Õ YH \DQVÕPD JLEL G|UW NRúXOOX
VD÷ODGÕ÷ÕQGDQKDUHNHWLQRODQDNVÕ]OÕ÷ÕQÕV|\OHPHNWHGLU
19
Paradokslar
*LULWOL RODQ (SLPHQLGHV ³7P *LULWOLOHU \DODQFÕGÕU´ GHU 'R÷UX PX \DODQ PÕ V|\OHU"
(SLPHQLGHV¶LQGR÷UXV|\OHGL÷LQLYDUVD\DOÕP(SLPHQLGHVGH*LULWOLROGX÷XLoLQRGD\DODQFÕGÕU%X
GDNDEXOOHoHOLúLU
(SLPHQLGHV¶LQ \DODQFÕ ROGX÷XQX NDEXO HGHOLP (SLPHQLGHV \DODQFÕ ROGX÷XQX GR÷UX ELU
úHNLOGHV|\OHGL÷LLoLQGR÷UXV|\OHUYHEXNDEXOOHELUoHOLúNLGLU
Kaynaklar
1. Dönmez, A., Matematik Tarihi 10 cilt.
20
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (21-34)
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
$OLøKVDQg]HURJOX Özet
7UNL\H¶ GHNL Lú KD\DWÕQÕQ ¶ÕQÕ ROXúWXUDQ YH VD\ÕODUÕ ¶ H XODúDQ .2%ø VWDWVQGHNL
LúOHWPHOHUPDDOHVHIUHWLPHWRSOXPVDOKX]XUDYHPDOLNHVLPHVD÷ODGÕ÷ÕNDWNÕODUÕQJHULG|QúQDGLO
RODUDN DODPDPDNWDGÕUODU %XQXQ QHGHQOHULQGHQ ELU WDQHVL ILQDQVPDQ \HWHUVL]OL÷L LVH ELU GL÷HUL GH
rekabet edebilme bilgisinden maKUXPL\HWWLU $\UÕFD GÕú 3D]DU YH \XUWGÕúÕ SD]DUODPD NRQXVXQGDNL
JHUHNELOJLJHUHN\HWHQHNHNVLNOL÷LGHPLNURG]H\GHELUEDúNDJHUoH÷LROXúWXUPDNWDGÕU
gWH \DQGDQ PDNUR G]H\GH GHYOHWLQ .2%ø¶OHUH EDNÕú DoÕVÕ KLo ELU ]DPDQ EWQFO RODPDPÕúWÕU
Destek verGL÷LQLV|\OH\LS\DUÕVÕQÕILQDQVDO\HWHUVL]OLNLoHULVLQGHEXOXQDQ.2%ø¶GHQEHNOHPLú\DGD
3D]DU DUDúWÕUPD LoLQ J|UHYOHQGLUGL÷L NLúLOHUH SD]DUODPD QRV\RQX LOH GRQDWPDGÕ÷Õ LoLQ VDGHFH YHUL
WRSODPD HOHPDQÕ RODUDN \XUWGÕúÕQGD J|UHYOHQGLUPLú YH HNRQRPLQLQ WHPHO GLUH÷L RODQ .2%ø¶OHUH ³
\XUWGÕúÕQDDoÕOPDODUÕ´NRQXVXQGDID]ODFDLúH\DUDUGHVWHNVD÷OD\DPDPÕúWÕU
0DNURG]H\GHGHQHQHQGÕúWLFDUHWVHUPD\HúLUNHWOHULYHVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULVDGHFHE\N
YH |] YDUOÕ÷Õ JoO ILUPDODUD \DUDPÕú KHP VUGUOHELOLU KHP GH oRN YHULPOL RODPDPÕúWÕU %X
oDOÕúPDGD.2%ø¶OHULQUHNDEHW JoOHULQLDUWWÕUDFDNULVNLPHYFXWHQVWUPDQODUODVÕIÕUDLQGLUJH\HFHN
\HQLELUNPHOHúPHPRGHOLoDOÕúPDVÕJHUoHNOHúWLULOPHNLVWHQPLúWLU
Anahtar Kelimeler: NPHOHQPHUHNDEHWGÕúWLFDUHW .2%ø
A new clustering model in foreign trade financing
Abstract
It is an unfortunate fact that the SME’s which constituting 90 % of business life and reaching the
number of 250.000 in the country are not able to get return of the contributions provided to social
walfare and fiscal environmentn in a fair way. One of the reasons is financial deficit and the other is
not knowing how to compete with their competitors. Besides, shortage of know-how and capability
in international marketing forms another fact at micro level.
However, Government’s point of wiev to SME’s has never been in an integrated format so far. State
authorities have argued that they had provided remarkable subsidies with the SME’s by giving 50%
or less of what they promised, and had expacted the remaining part from the SME’s that were in
the shortage of finance. Since commercial attachees in Embassies outside were not equipped with
Yrd. Doç. Dr. Ali ihsan Özero÷OX6RV\DO%LOLPOHU(QVWLWV[email protected]
21
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
marketing notion, they just focus on gathering data and this data is not so usefull instrumet for
SME’s.
The concept of “Foreign Trade Capital Campanies” and “Sectoral Foreign Trade Companies” which
were tried at macro level was acceptable for financially strong and giant companies, and was neither
sustainabale nor productive. In this study, a new clustering model has been examined to increase the
competation power of SMEs’ by reducing risk to almost zero.
Key words: clustering, competation,foreign trade, SME
'Õú7LFDUHWWH.PHOHQPH3ROLWLNDVÕ
7UNL\H
GHNPHOHQPHSROLWLNDVÕQÕQROXúWXUXOPDVÕQÕYHX\JXODQPDVÕQÕPPNQNÕOPDN]HUHELU
NXUXPVDONDSDVLWHROXúWXUPDNDPDFÕ\OD'Õú7LFDUHW0VWHúDUOÕ÷Õ
QFDKD]ÕUODQDQYH$YUXSD%LUOL÷L
.DWÕOÕPgQFHVL0DOL<DUGÕPODUÕNDSVDPÕQGD0LO\RQ(XURND\QDNWDKVis edilmek suretiyle
ILQDQVPDQÕVD÷ODQDQ8OXVDO.PHOHQPH3ROLWLNDVÕQÕQ*HOLúWLULOPHVL3URMHVL0DUWWDULKLQGH
\UUO÷HNRQPXúROXS0DUWWDULKLQGHIDDOL\HWOHULQLWDPDPODPÕúWÕU
øúNPHOHULELUELUL\OHLOLúNLOLLúOHWPHOHULQYHNXUXPODUÕQEHOLUOLELUFR÷UDILDODQGD\|UHGH
\R÷XQODúPDVÕLOHROXúXUYH\DUDWWÕNODUÕLNWLVDGLGH÷HULQROXúXPXQDNDWNÕGDEXOXQDQVHNW|UNXUXPYH
NXUXOXúODUÕQWDPDPÕQÕNDSVDU ( Ketels,2006.) gUQH÷LQELURWRPRWLYLúNPHVLRWRPRELOUHWLFLOHULQH
ek olarak yedek parça, aNVDPWHGDULNoLOHULQLPDNLQHUHWLFLOHULQLNDSVD\DELOHFH÷LJLELLKWL\Do
GX\XODQDOW\DSÕKL]PHWOHULQLVXQDQNXUXPODUÕGDLoLQHDOÕUøúNPHOHULGD÷ÕWÕPNDQDOODUÕQD
PúWHULOHUHELUELULQLWDPDPOD\DQUQOHULQUHWLFLOHULQHNDGDUX]DQÕU'ROD\ÕVÕ\ODLúNPesi bir
ROJXGXUYHKHUKDQJLELUPGDKDOHSURMHYHRUJDQL]DV\RQGDQED÷ÕPVÕ]úHNLOGHYDURODQELU
sistemdir.
³.PHOHQPH*LULúLPLLúNPHVLQLQJHOLúLPLQLPHYFXWDNW|UOHUDUDVÕQGDNLLOLúNLOHULG]HQOH\HUHN
YHYH\DLúELUOL÷LSRWDQVL\HOLQLJoOHQGLUHUHNDUWWÕUPD\ÕKHGHIOH\HQRUJDQL]HELUoDEDGÕU “Küme
JHOLúWLUPHSROLWLNDODUÕLúNPHOHULQLJoOHQGLUPH\LDPDoOD\DQNDPXLFUDDWODUÕGÕU´(Cluster,2009)
.PHED÷ÕPVÕ]ILUPDODUYHLOLúNLOLNXUXOXúODUWDUDIÕQGDQROXúWXUXODQDúD÷ÕGDNL|]HOOLNOHUHVDKLSELU
gruptur (AB Komisyonu,2004)
x
x
x
x
x
x
%LUELUOHULLOHLúELUOL÷LYHUHNDEHWLoHULVLQGHRODQ
&R÷UDILRODUDNELUYH\DELUNDoE|OJHGH\R÷XQODúPÕúJOREDOER\XWWDX]DQWÕVÕRODQNPHOHUGH
olabilir),
%HOLUOLELUDODQGDX]PDQODúPÕú
Ortak teknolojiler ve kabiliyetler ile birbiriQHED÷OÕ
%LOLPVHOYH\DJHOHQHNVHOED]GDoDOÕúDQ
.XUXPVDOODúPÕúUHVPLELUNPH\|QHWLFLVLQHVDKLSYH\DNXUXPVDOODúPDPÕúROPD
7UNL\H¶GHNL%D]Õ.PHOHU
x
ø]PLU2UJDQLN*ÕGD.ümesi
x
$QNDUD<D]ÕOÕP.ümesi
x
.RQ\D2WRPRWLY3DUoDYH$NúDPODUÕ Kümesi
x
(VNLúHKLU Bilecik Kütahya Seramik Kümesi
22
$øg]HUR÷OX
x
'HQL]OL8úDN(Y7HNVWLOL.ümesi
x
0X÷OD<DWoÕOÕN.ümesi
6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL
%LOLQGL÷L ]HUH ONHPL]LQ VRQUDVÕQGD LKUDFDWD GD\DOÕ ELU JHOLúPH VWUDWHMLVL EHQLPVHPHVL LOH
ELUOLNWHILUPDODUÕPÕ]ÕQ GÕú SD]DUODUD DoÕOPDODUÕQÕ VD÷ODPDN LKUDFDWÕPÕ]D LYPH ND]DQGÕUPDN YH
ONHPL]LQXOXVODUDUDVÕWLFDUHWWHHNRQRPLNYHVL\DVLE\NO÷\OHRUDQWÕOÕELUSD\DODELOPHVLQLWHPLQ
HWPHNDPDFÕ\ODJHQHOLKUDFDWVWUDWHMLPL]LQELUSDUoDVÕRODUDNoHúLWOLWHúYLNYHGHVWHNOHPHSROLWLND
YH SURJUDPODUÕ\OD ILUPDODUÕPÕ]Õ LKUDFDWD \|QOHQGLUPHN DGÕQD oHúLWOL úLUNHW PRGHOOHUL ROXúWXUXOPDVÕ
\ROXQDJLGLOPLúWLr.
'L÷HU WDUDIWDQ ONHPL]LQ 'Q\D 7LFDUHW gUJW $QODúPDVÕQD WDUDI ROPDVÕ YH $YUXSD %LUOL÷L LOH
*PUN %LUOL÷L VUHFLQH JLULOPHVL\OH ELUOLNWH UHNDEHWLQ GDKD GD DUWPDVÕ Türkiye'de faaliyet
J|VWHUHQYHGÕúWLFDUHWLOHNUHGLOHUGHNLSD\ODUÕVRQGHUHFHGúN RODQ.2%øOHULQILQDQVPDQUHWLP
SD]DUODPDDOW\DSÕWHNQRORMLSHUVRQHOYEVRUXQODUÕQÕQGDKDGDD÷ÕUODúPDVÕQD\RODoPÕúWÕU
%XoHUoHYHGHONHPL]VDQD\LVLQLQRPXUJDVÕQÕROXúWXUDQV|]NRQXVXLúOHWPHOHULPL]LQDUWDQUHNDEHW
LOH ELUOLNWH oR÷DODQ VRUXQODUÕQD o|]P JHWLULOHELOPHVLQL WHPLQHQ D\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HW
J|VWHUHQ ILUPDODUÕPÕ]ÕQ oRN RUWDNOÕ GÕú WLFDUHW úLUNHWOHUL úHNOLQGH |UJWOHQHUHN LKUDFDWD
\|QOHQGLULOPHVLDPDFÕ\OD6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWL6'ù´PRGHOLJHOLúWLULOPLúYH³6HNW|UHO'Õú
7LFDUHW ùLUNHWL 6WDWVQH øOLúNLQ ´ VD\ÕOÕ 7HEOL÷ WDULK YH VD\ÕOÕ 5HVPL
*D]HWH¶GH\D\ÕPODQDUDN\UUO÷HJLUPLúWLU
6HNW|UHO'Õú7LFDUHWOHULX\JXODPDVÕQÕQID\GDODUÕJHQHORODUDNú|\OHVÕUDODQDELOLU
x øKUDFDWJLGHUOHULQLQSD\ODúÕOPDVÕLOHGDKDD]ILQDQVYHND\QDNWDKVLVHGLOPHVLQLVD÷ODPDN
x %\N PLNWDUGD RODQ VLSDULúOHULQ úLUNHW DUDFÕOÕ÷Õ LOH GDKD XFX] YH NROD\OÕNOD NDUúÕODQDELOPHVL
LPNkQÕQÕ\DUDWPDN
x 0HYFXWSD]DUÕQGHYDPOÕOÕ÷ÕQÕVD÷ODPDN
x 2UWDNELUUQPDUNDVÕ\DUDWÕOPDVÕQDoDOÕúPDN
x øKUDFDWoÕILUPDODUDUDVÕQGDNLIL\DWUHNDEHWLQL|QOHPHN
x 6HUPD\HELULNLPLQLQROXúPDVÕQÕYHNXOODQÕOPDVÕQÕVD÷ODPDN
øKUDFDWWD NDOÕFÕ ELU EDúDUÕ HOGH HGLOHELOPHVLQLQ L\L ELU RUJDQL]DV\RQ ELOJL GHQH\LP VHUPD\H YH
NDGUR JHUHNWLUGL÷L JHUoH÷LQGHQ KDUHNHWOH 6'ù PRGHOLQLQ DNVD\DQ \|QOHULQLQ X\JXODPDGDQ
ND\QDNODQDQVRUXQODUÕQÕQJLGHULOPHVLWP6'ù¶OHULQJoOVHUPD\H\DSÕODUÕLOHRUWD÷Õ.2%ø¶OHULQ
LKUDFDWÕQGD GDKD HWNLQ SD]DUODPD IDDOL\HWL JHUoHNOHúWLUPHOHULQL WHPLQHQ ³øKUDFDW ´ 6D\ÕOÕ
7HEOL÷GHUHYL]\RQDJLGLOHUHN³øKUDFDW´VD\ÕOÕ7HEOL÷L\UUONWHQNDOGÕUDQYH6'ùPRGHOLLOH
LOJLOL \HQL X\JXODPDODUÕ LoHUHQ ³øKUDFDW ´ VD\ÕOÕ 7HEOL÷ WDULK YH VD\ÕOÕ
5HVPL*D]HWH¶GH\D\ÕPODQDUDN\UUO÷HJLUPLúWLU(DTM,2009)
%XED÷ODPGD³øKUDFDW´6D\ÕOÕ7HEOL÷OHJHWLULOHQ\HQLG]HQOHPHOHUoHUoHYHVLQGH6'ù¶OHULQ
NXUXOXúSD]DUODPDYHLKUDFDWSHUIRUPDQVODUÕQDLOLúNLQKNPOHUDúD÷ÕGDNÕVDFD|]HWOHQPLúWLU
1-ùLUNHW.XUXOXúXQDøOLúNLQ(VDVODU
A-Normal Yöreler: $\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HWWH EXOXQDQ DVJDUL RQ .2%ø¶QLQ ELU DUD\D
JHOPHVL\OHHQD]EHú\]PLO\DU7/VHUPD\HOLDQRQLPúLUNHWNXUXOPDVÕ
23
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
B-.DONÕQPDGDgQFHOLNOL<|UHOHU$\QÕYH\DD\UՁUHWLPGDOÕQGDIDDOL\HWWHEXOXQDQDVJDULEHú
.2%ø¶QLQ HQ D] LNL\]HOOL PLO\DU 7/ VHUPD\HOL DQRQLP úLUNHW RODUDN NXUXOPDVÕ ve gerekli
EHOJHOHUOH ELUOLNWH 0VWHúDUOÕ÷ÕPÕ]D EDúYXUXOPDVÕ KDOLQGH 6HNW|UHO 'Õú 7LFDUHW ùLUNHWL 6WDWV
6'ùYHULOPHVL|QJ|UOPúWU
C-Üretici Dernekleri ve Birlikleri
$\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HWWH EXOXQDQ hUHWLFL 'HUQHNOHUL YH hUHWLFL %LUOLNOHUL WDUDIÕQGDQ DQRQLP
úLUNHWúHNOLQGHYHHQD]PLO\DU7/VHUPD\HLOHNXUXODQúLUNHWOHUGH0VWHúDUOÕ÷DEDúYXUPDODUÕ
KDOLQGH6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWL6WDWVDODELOHFHNOHUGLU (DTM,2010)
$\UÕFD6D\ÕOÕ7HEOL÷LOHELUOLNWH
x
x
x
x
6HUPD\HQLQWDPDPÕQÕQ|GHQPLúROPDVÕúDUWÕNDOGÕUÕOPÕúWÕU
6'ù EDúYXUXVXQGD EXOXQDQ úLUNHW YH RUWDNODUÕQGDQ PXKWHYL\DWÕ LWLEDUL\OH \DQÕOWÕFÕ EHOJH
G]HQOHQPHGL÷LQL YH\D NXOODQÕOPDGÕ÷ÕQÕ ED÷OÕ ROGXNODUÕ YHUJL GDLUHOHULQGHQ DODFDNODUÕ \D]ÕODU
LOHEHOJHOHPHOHULúDUWÕJHWLULOHUHNEDúYXUXVUHFLNÕVDOWÕOPÕúWÕU
6'ù¶OHULQ NXUXOPDVÕ YH JHOLúPHVLQH \DUGÕPFÕ ROPDN ]HUH .2%ø¶OHU GÕúÕQGDNL E\N úLUNHW
NXUXOXúODULOHJHUoHNNLúLOHULQRUWDNRODELOPHLPNDQODUÕNRUXQPXúWXU$QFDNRUWDNOÕNSD\ODUÕKHU
ELUXQVXULoLQRODUDNEHOLUOHQPLúWLU
6'ù¶OHULQ NHQGL VHNW|UOHUL\OH LOJLOL LúOHPOHULQGH NROD\OÕN VD÷ODPDN ]HUH KL]PHW YH LPDODW
VDQD\L VHNW|UQGH IDDOL\HWWH EXOXQDQ úLUNHWOHUH RUWDN RODELOPHOHUL YH\D úLUNHW NXUDELOPHOHUL
RUWD÷ÕROPD\DQ.2%ø¶OHULQLKUDFDWÕQDDUDFÕOÕNHWPHOHULLPNDQÕJHWLULOPLúWLU
3- øKUDFDW3HUIRUPDQVÕQDøOLúNLQ(VDVODU
A-1RUPDO<|UHOHUGH\HUOHúLN6'ù¶OHULoLQ
<ÕOOÕNDVJDUL5 milyon USD’lik LKUDFDWúDUWÕGH÷LúWLULOHUHNNXUXOGXNODUÕ\ÕOKDULo müteakip takvim
\ÕOÕLoLQGHHQD]PLO\RQ86'WDNLSHGHQKHUWDNYLP\ÕOÕLoLQGHde 1 milyon USD’den az olmamak
]HUH IDDOL\HWWH EXOXQGXNODUÕ VHNW|UQ WRSODP LKUDFDW PLNWDUÕQÕQ 86' FLQVLQGHQ HQ D] %0,1’ini
JHUoHNOHúWLUPHOHULJHUHNPHNWHGLU
6D\ÕOÕ ³øKUDFDWD <|QHOLN 'HYOHW <DUGÕPODUÕ´QD LOLúNLQ %DNDQODU .XUXOX .DUDUÕ¶QD
GD\DQÕODUDN X\JXODPD\D NRQXODQ 'HYOHW <DUGÕPODUÕ 7HEOL÷OHULQGHQ 6'ù¶OHUH DYDQWDM YH NROD\OÕN
VD÷OD\DQG]HQOHPHOHUH\HUYHULOPLúWLU
6HUL 1ROX .DWPD 'H÷HU *HQHO 7HEOL÷L LOH \DSÕODQ G]HQOHPHOHU LOH 6'ù¶OHULQ LKUDFDW
LVWLVQDVÕQGDQ GR÷DQ NDWPD GH÷HU YHUJLVL LDGH WDOHSOHULQLQ WHPLQDW NDUúÕOÕ÷Õ \HULQH JHWLULOPHVL
X\JXODPDVÕQD JHoLOPLúWLU 1DNGHQ LDGH WDOHS HGHQ 6'ù¶ OHULQ WH\LW VRQXFXQX EHNOHPHGHQ LDGH
DOPDNLVWHPHOHULGXUXPXQGDRUDQÕQGDWHPLQDWYHUPHOHULKDOLQGHGL÷HUILUPDODULoLQEXRUDQ
%2úHNOLQGHX\JXODQPDNWDGÕUWDOHSOHUL\HULQHJHWLULOPHNWHGLU
C- Eximbank Kredileri Yönünden:
'Õú 7LFDUHWùLUNHWOHUL '7ù.ÕVD 9DGHOLøKUDFDW.UHGLVL 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL '76ù
YH 6HNW|UHO 'Õú 7LFDUHW ùLUNHWOHULQLQ 6'7ù LKUDFDW IDDOL\HWOHUL\OH LOJLOL ILQDQVPDQ LKWL\DoODUÕQÕQ
NDUúÕODQPDVÕ DPDFÕ\OD GR÷UXGDQ NXOODQGÕUÕOÕU )LUPD OLPLWOHUL JHoPLú \ÕO LKUDFDW SHUIRUPDQVODUÕ
ILUPDQÕQNUHGLELOLWHVLOLPLWNXOODQÕPRUDQÕYHGL÷HUIDNW|UOHUGLNNDWHDOÕQDUDN([LPEDQNWDUDIÕQGDQ
GRODUED]ÕQGDWHNELU limit olarak belirlenir. FOB ihracat bedelinin %100’ü kredilendirilmekte olup,
D]DPL YDGH JQGU 6|]NRQXVX NUHGL SURJUDPÕQGD 6'7ù¶OHU LoLQ NUHGLQLQ DQDSDUD YH IDL]
WXWDUÕQÕQ¶RUDQÕQGDDVOLWHPLQDWWHVLVHGLOPHNWHPWHDNLEHQ'7ù.UHGLOHUL7HPLQDWøQGLULP
24
$øg]HUR÷OX
3URVHGU¶QGH \HU DODQ NULWHUOHUH J|UH \DSÕODQ GH÷HUOHQGLUPHGH ILUPDODU PDOL EQ\HOHUL
GR÷UXOWXVXQGD
DUDVÕQGD
WHPLQDW
RUDQODUÕQGDQ
NUHGL
kullanabilmektedirler.(EXIMBANK,2010)
DÕúWLFDUHWVHUPD\HOLúLUNHWOHU
VD\ÕOÕøKUDFDW5HMLPL.DUDUÕ
QÕQQFPDGGHVLQLQNEHQGLX\DUÕQFD\UUO÷HNRQXODQ
øKUDFDW´VD\ÕOÕ'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL6WDWVQHøOLúNLQ7HEOL÷NDSVDPÕQGD|GHQPLú
VHUPD\HOHUL HQ D] PLO\RQ 7/ RODQ YH ELU |QFHNL WDNYLP \ÕOÕQGD JPUN EH\DQQDPHVL ED]ÕQGD
)2%WXWDUÕHQD]PLO\RQ$%'GRODUÕYH\DHúGH÷HUGHNLILLOLLKUDFDWÕWUDQVLWYHEHGHOVL]LKUDFDW
KDULo JHUoHNOHúWLUHQ DQRQLP úLUNHWOHUH KHU \ÕOÕQ 2FDN D\ÕQÕQ VRQ JQQH NDGDU 7HEOL÷GHNL GL÷HU
úDUWODUDX\JXQRODUDNEDúYXUPDNND\GÕ\OD³'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL'76ù´VWDWVYHULOPHNWH
YH\D KDOLKD]ÕUGD 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL VWDWVQH KDL] ILUPDODU LoLQ V|] NRQXVX VWDW
yenilenmektedir. 'Õú 7LFDUHW 0VWHúDUOÕ÷ÕQFD øKUDFDW *HQHO 0GUO÷ \DSÕODQ LQFHOHPH
sonucundD JHUHNOL úDUWODUÕ KDL] ROGX÷X EHOLUOHQHQ úLUNHWOHUH ³'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL´ VWDWV
YHULOLU 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL 6WDWV YHULOHQ úLUNHWOHULQ WLFDUHW XQYDQODUÕ 5HVPv *D]HWH¶GH
\D\ÕPODQÕU.(Resmi Gazete,2010)
'76ù¶OHU D÷ÕUOÕNOÕ RODUDN '7ù .ÕVD 9DGHOL 7/ YH '|YL] .UHGLOHUL 3URJUDPÕQGDQ
\DUDUODQDELOPHNWHGLUOHU 6|] NRQXVX NUHGLOHU ILUPDODUÕQ LKUDFDW IDDOL\HWOHUL LOH LOJLOL ILQDQVPDQ
LKWL\DoODUÕQÕNDUúÕODPDN]HUHEHOOLWHPLQDWRUDQODUÕLOHDUDFÕEDQNDROPDNVÕ]ÕQ([LPEDQNWDUDIÕQGDQ
GR÷UXGDQ NXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU $GÕ JHoHQ NUHGL SURJUDPODUÕ oHUoHYHVLQGH '76ù¶OHUH SL\DVD IDL]
KDGOHULQGHQ GDKD GúN IDL] RUDQÕ LOH NUHGL NXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU %HOLUWLOHQ NUHGL SURJUDPÕ
çerçevesinde, 120, 180 ve 360 gün (döviz kredilerinde) vade seçenekleri sunulmakWDYHYDGH\DSÕVÕ
ULVNWXWDUÕYH([LPEDQNNÕVDYDGHOLLKUDFDWNUHGLVLJRUWDVÕSURJUDPÕQGDQ\DUDUODQÕOPDVÕGXUXPODUÕQD
J|UH 7/ NUHGLOHUGH LOH G|YL] NUHGLOHULQGH LVH /LERU LOH /LERU IDL] RUDQÕ
DUDOÕ÷ÕQGDNUHGLNXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU
KatPD 'H÷HU 9HUJLVL .'9 .DQXQXQ -c maddesinde düzenlenen ve “tecil-terkin sistemi”
RODUDN DGODQGÕUÕODQ X\JXODPDGDQ LKUDo ND\ÕWOÕ PDO WHVOLP HGHQ LPDODWoÕ ILUPDODU
\DUDUODQDELOPHNWHGLUOHU 6HUL QROX .'9 *HQHO 7HEOL÷LQGH \DSÕODQ G]HQOHPH LOH LPDODWoÕ
ROPD\DQ ILUPDODUÕQ GD '76ù¶OHUH LKUDo ND\GÕ\OD \DSWÕNODUÕ WHVOLPOHU LoLQ ³WHFLO-terkin”
X\JXODPDVÕQGDQ\DUDUODQGÕUÕOPDODUÕQDLPNkQVD÷ODQPDNWDGÕU
*PUN 0HY]XDWÕ $oÕVÕQGDQ 2QD\ODQPÕú .LúL 6WDWV LoLQ JHQHO YH |]HO NRúXOODU
GH÷HUOHQGLULOLUNHQ'76ù¶OHU LoLQLVWLVQDODUJHWLULOPLúWLU%XQDJ|UH
x
x
WDULKYHVD\ÕOÕ5HVPL*D]HWH¶GH\D\ÕPODQPÕúEXOXQDQ6HUL1R¶OX*PUN
*HQHO 7HEOL÷L¶QLQ %DVLWOHúWLULOPLú 8VXO QF PDGGHVLQLQ ELULQFL IÕNUDVÕQÕQ J EHQGL
X\DUÕQFD2QD\ODQPÕú.LúL6WDWVDOPDN]HUHEDúYXUXGDEXOXQDQNLúLOHULoLQEHOOLVD\ÕGDNLúL
LVWLKGDPHWPHúDUWÕDUDQÕUNHQ'76ù¶OHULoLQEXúDUWDUDQPDPDNWDGÕU
$QÕODQ 7HEOL÷LQ QF PDGGHVLQLQ ELULQFL IÕNUDVÕQÕQ L EHQGL X\DUÕQFD 2QD\ODQPÕú .LúL
6WDWV %HOJHVL DOPDN ]HUH EDúYXUXGD EXOXQDQ NLúLOHU LoLQ LPDODWoÕ ROPD úDUWÕ DUDQÕUNHQ
'76ù¶OHULoLQEXúDUWDUDQPDPDNWDGÕU
'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL6WDWVQQ$YDQWDMODUÕ
x
.'9LDGHOHULQGHWHPLQDWNROD\OÕ÷Õ
25
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
x
Dahilde LúOHPUHMLPLQGH WHPLQDWNROD\OÕ÷Õ
x
Eximbank 7/YHG|YL]NUHGLOHULQGHLQGLULPOLIDL]X\JXODPDVÕNUHGLWHPLQLQGHLQGLULPOLWHPLQDW
NROD\OÕ÷Õ
x
øKUDFDWWDED]ÕGHYOHW\DUGÕPODUÕQGDQ\DUDUODQPDYH
x
2QD\ODQPÕú.LúL6WDWVHGLQPHN\ROX\ODJPUNLúOHPOHULQGHVUDWYHNROD\OÕNWÕU
'Õú7LFDUHW6HUPD\HOLùLUNHWOHUYH6HNW|UHO'ÕúWLFDUHWùLUNHWOHULQLQ<DUDUODQGÕ÷Õ'HYOHW
Destekleri
x Ar- *H\DUGÕPÕ
x
3D]DUDUDúWÕUPDVÕYH3D]DUODPDGHVWH÷L
x
6HNW|UHOQLWHOLNWHNLWLFDUHWKH\HWLSURJUDPODUÕQÕQGHVWHNOHQPHVL
x
E- ticarete üyeliklerinin desteklenmesi
x
(÷LWLPYHGDQÕúPDQOÕN\DUGÕPÕ
x
dHYUHPDOL\HWOHULQLQGHVWHNOHQPHVL6'ù¶OHUYH'76ù¶OHU
x
øVWLKGDP\DUGÕPÕ
x
<XUWGÕúÕQGDRILVPD÷D]DDoPDLúOHWPHYHPDUNDWDQÕWÕP\DUGÕPÕ6'ù¶OHUYH'76ù¶OHU
x
8OXVODUDUDVÕQLWHOLNWHNL\XUWLoLLKWLVDVIXDUODUÕ\DUGÕPÕ
x
<XUWGÕúÕIXDUNDWÕOÕPODUÕQÕQGHVWHNOHQPHVL
DÕúWLFDUHWVHUPD\HúLUNHWOHULYHVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULQH\|QHOLNHOHúWLULOHU
%XoDOÕúPDQÕQDPDFÕ\XNDUÕGDYHULOHQJHQHOGXUXPJ|]|QQHDOÕQDUDNONHUHIDKÕQÕDUWÕUDFDN
úHNLOGH\HQLELUGÕúWLFDUHW KHGHIL|QJ|UHUHNEXKHGHIOHULJHUoHNOHúWLUHFHN\HQLDUDoODUÕRUWD\D
NR\PDNWÕU'ÕúWLFDUHWDODQÕQGDE\PHQLQVD÷ODQPDVÕDQFDNEXKHGHIJ|]|QQGHWXWXOGX÷XQGD
DQODPND]DQÕU'ÕúWLFDUHWLQJHOLúWLULOPHVLUHNDEHWJFQQDUWÕUÕOPDVÕ\ODELUOLNWHJHUoHNOHúWL÷L
]DPDQONHDoÕVÕQGDQVD÷OÕNOÕELUHNRQRPLN\DSÕQÕQROXúPDVÕQD\DUGÕPFÕRODFDNWÕU%XQHGHQOH
PHYFXGXQHOHúWLULVLYH\HQLPRGHOOHULQ|QHULOPHVLJHUHNPHNWHGLU
7UNL\HGÕúWLFDUHWVWUDWHMLVLQGH (DTM,2005), gerek sektörel GÕúWLFDUHWúLUNHWOHULJHUHNVHGÕúWLFDUHW
VHUPD\HOLúLUNHWOHUDoÕVÕQGDQED]ÕHNVLNOLNOHUJ|]HoDUSPDNWDGÕU'ÕúWLFDUHWVHUPD\HOLúLUNHWOHUH
YHULOHQGHVWHNYHWHúYLNOHUGHQEDKVHGLOPLúWLU$QFDNEXúLUNHWOHULoLQDUDQDQNRúXOODUKHUILUPDQÕQ
JHUoHNOHúWLUHPH\HFH÷LXQVXUODUGÕUEXQHGHQOHEXúLUNHWOHULQLKUDFDWÕNXWXSODúPDROXúWXUDUDN
øKUDFDWÕPÕ]ÕQ¶ÕQÕJHUoHNOHúWLUPLúWLU
'L÷HUELUPRGHORODQVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULONHPL]GH\HWHUVL]GLU.2%ø¶OHUGHQROXúDQEX
ELUOLNOHULQYHULOHFHNWHúYLNOHUOHYHGHVWHNOHUOHDUWÕUÕOPDVÕJHUHNPHNWHGLU%|\OHFHONHPL]GH\R÷XQ
EXOXQDQ.2%ø¶OHULKUDFDWWDGDKD\R÷XQRODUDN\HUDODFDNODUGÕU%XDQODPGDGDED]ÕKHGHIOHU
26
$øg]HUR÷OX
NRQPDOÕGÕU%X6'ù¶OHULQ\DSWÕNODUÕLKUDFDWDGDKHGHINRQPDOÕYHPPNQROGX÷XQFDEXPLNWDU
DUWWÕUÕOPDOÕGÕU
.2%ø¶OHULoLQLVWHQHQYHEHNOHQHQGÕúWLFDUHWJHOLúPHVLV|]NRQXVXPRGHOOHUOHVD÷ODQDPDPÕúWÕU
*HUHNUHWLPPDOL\HWOHULJHUHNVHVHUPD\HYHGL÷HUHNVLNOLNOHUQHGHQL\OHGÕúWLFDUHWPRGHOOHULQLQ
ONHPL]GH|]HOOLNOH.2%ø¶OHUDoÕVÕQGDQEDúDUÕOÕROPDVÕELUD]JoJ|UQPHNWHGLUùXGDELUJHUoHNWLU
NLX\JXODQDFDNROXPOXSROLWLNDODULKUDFDWÕDUWWÕUDFDN.2%ø¶OHUVD\HVLQGHONHQLQJHUHNGÕú
WLFDUHWLQGHJHUHNVHHNRQRPLNRODUDNE\PHVLVD÷ODQDFDNWÕU
'Õú7LFDUHWLOHøOJLOLøVWDWLVWLNOHU(DTM,2011)
Milyon Dolar
YILLIK
2000
2001
2002
2003
2004
-
2005
2006
2007
2008
2009
2009
2010 27.775
31.334
36.059
47.253
63.167
73.476
85.535
107.272
132.027
102.143
92.088
102.122
10,9
54.503
41.399
51.554
69.340
97.540
116.774
139.576
170.063
201.964
140.928
125.909
164.922
31
82.278
72.733
87.613
116.593
160.707
190.251
225.111
277.334
333.991
243.071
217.997
267.044
22,5
-26.728
-10.065
-15.495
-22.087
-34.373
-43.298
-54.041
-62.791
-69.936
-38.786
-33.821
-62.799
85,7
51
75,7
69,9
68,1
64,8
62,9
61,3
63,1
65,4
72,5
73,1
61,9
-15,3
10,5
15,9
15,6
15,5
16,2
15,3
16,2
16,5
17,8
16,6
…
…
…
20,5
21
22,4
22,7
25
24,3
26,5
26,2
27,2
22,9
…
…
…
27
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
*+./:/+;<
(
2005
2006
2007
2008
!!
2010
OCAK
7.220
4.997
69,2
8.146
5.133
63,0
10.592
6.565
62,0
16.339
10.632 65,1
9.281
7.884 85,0
11.690
7.832
67,0
8.324
5.652
67,9
9.796
6.058
61,8
11.383
7.657
67,3
16.027
11.078 69,1
9.075
8.435 93,0
11.779
8.264
70,2
10.196
6.592
64,6
11.605
7.411
63,9
13.234
8.958
67,7
16.812
11.429 68,0
10.522
8.155 77,5
15.020
9.887
65,8
9.596
6.128
63,9
11.587
6.456
55,7
12.919
8.313
64,3
17.889
11.364 63,5
10.120
7.562 74,7
14.941
9.397
62,9
9.812
5.977
60,9
12.694
7.042
55,5
14.935
9.148
61,2
19.306
12.478 64,6
10.868
7.346 67,6
14.724
9.796
66,5
9.947
6.039
60,7
12.466
7.815
62,7
14.266
8.980
62,9
19.477
11.771 60,4
12.501
8.330 66,6
15.229
9.537
62,6
9.596
5.763
60,1
11.709
7.067
60,4
15.214
8.938
58,7
20.557
12.595 61,3
12.856
9.056 70,4
16.063
9.572
59,6
10.272
5.553
54,1
12.276
6.811
55,5
14.682
8.737
59,5
19.251
11.047 57,4
12.811
7.840 61,2
15.428
8.521
55,2
10.366
6.814
65,7
12.153
7.607
62,6
14.459
9.039
62,5
17.885
12.793 71,5
12.485
8.481 67,9
15.637
8.910
57,0
!
67,1
!
""
61,5
#!
"#
63,3
$$!
!% 65,1
! %
79,0
!"
63,4
%
#$%
61,4
!"
"$
67,0
%!
%
68,1
! $
% 77,8
!"
"% 70,6
!
$%
55,1
11.683
7.246
62,0
13.048
8.604
65,9
16.120
9.724
60,3
11.405
7.722 67,7
15.019
10.055 66,9
&&
OCAK
7.220
4.997
69,2
8.146
5.133
63,0
10.592
6.565
62,0
16.339
10.632 65,1
9.281
7.884 85,0
11.690
7.832
67,0
15.543
10.649
68,5
17.942
11.191
62,4
21.975
14.222
64,7
32.365
21.710 67,1
18.356
16.320 88,9
23.469
16.096
68,6
25.740
17.241
67,0
29.547
18.602
63,0
35.209
23.179
65,8
49.177
33.139 67,4
28.878
24.475 84,8
38.489
25.983
67,5
35.335
23.369
66,1
41.134
25.058
60,9
48.129
31.493
65,4
67.067
44.503 66,4
38.998
32.037 82,1
53.430
35.380
66,2
45.147
29.346
65,0
53.828
32.100
59,6
63.064
40.640
64,4
86.373
56.981 66,0
49.866
39.383 79,0
68.155
45.175
66,3
OCAK-HAZIRAN
55.094
35.385
64,2
66.294
39.915
60,2
77.330
49.621
64,2
105.849
68.751 65,0
62.366
47.713 76,5
83.383
54.712
65,6
64.691
41.148
63,6
78.003
46.983
60,2
92.544
58.558
63,3
126.407
81.347 64,4
75.223
56.769 75,5
99.446
64.284
64,6
74.963
46.701
62,3
90.279
53.794
59,6
107.225
67.295
62,8
145.658
92.394 63,4
88.034
64.609 73,4
114.874
72.804
63,4
'(&
"#%!
#%##
62,7
!$%!
$
59,9
!"$
%%$
62,7
%#$%
#"
64,3
#
%" 72,7
%#
" #
62,6
'
#$"
!""
63,2
%%!
"!"
60,1
% %
"!!
62,8
"$"#
$ 64,4
%!
"%"# 73,4
$ "
!"$
62,7
'
#!
!%
63,0
!#!"
%
60,8
#%$%
#$"
63,4
##
!$%# 65,2
!#
!"" 73,1
$!!
!!!
61,9
'
$
%$ 62,9
%# "##%#
61,3
%
! !
63,1
!$
%!!
$!"
!$% 72,5
)
#
!
62,6
!$
63,7
$ #
63,5
104,000 75,4
153,000
107,500
70,3
101,5
102,1
112,6
!
108,3
113,60
112,92
65,4
182,000
117,000 64,3
138,000
!"$$
!!!
"!$
KRELELUOHúPHOHULQHVD÷ODQDQ|]HOYHUJLVHOWHúYLN
7%00WDUDIÕQGDQWDULKLQGHNDEXOHGLOHQVD\ÕOÕ³*HOLU9HUJLVL.DQXQXYH%D]Õ
.DQXQODUGD'H÷LúLNOLN<DSÕOPDVÕ+DNNÕQGDNL.DQXQ´ LOHYHUJLPHY]XDWÕQGD\DSÕODQ\HQL
G]HQOHPHOHUGHQELULGHNoNYHRUWDE\NONWHNLLúOHWPHOHULQ.2%ø¶OHULQ ELUOHúPHOHULKDOLQGH
\DUDUODQÕODQJHoLFLYHUJLVHOWHúYLNOHUGLU
%LOLQGL÷L]HUHJHUHNPOJDJHUHNVHVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QGD0G
20) \HUDODQKNPOHUOHNXUXPODUÕQELUOHúPHOHUL|WHGHQEHULWHúYLNHGLOPHNWHGLU%DúNDELU
DQODWÕPODúLUNHWOHULQ\HQLGHQ\DSÕODQPDLúOHPOHULQGHX\JXODQDQJHQHOKNPOHUYHUJLPHY]XDWÕQGD
YHWLFDUHWKXNXNXPHY]XDWÕQGDPHYFXWWXU.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDJ|UHUD\LoGH÷HUOHUOH
ELUOHúPHOHUGHQGR÷DQND]DQoODU|WHGHQEHULYHUJL\HWDELRODUDN\DSÕOPDNWDGÕU.D\ÕWOÕGH÷HUOHUOH
ELUOHúPHELODQoRODUÕQDNWLIYHSDVLILQGHNLNDOHPOHULQND\ÕWOÕGH÷HU]HULQGHQGHYUHGLOPHVL
YHUJLVL]RODUDN\DSÕODELOPHNWHGLU9HUJLVL]ELUOHúPH³GHYLU´YHUJLOLELUOHúPHLVH³ELUOHúPH´RODUDN
DGODQGÕUÕOPDNWDGÕU
28
$øg]HUR÷OX
<DúDQDQHNRQRPLNNUL]QHGHQL\OH.oNYH2UWD%\NONWHNLøúOHWPHOHUH.2%ø\|QHOLN|]HOYH
GDKDDYDQWDMOÕELUWHúYLNXQVXUXQDLKWL\DoGX\XOPXúYHEXDPDoODVD\ÕOÕ.DQXQ¶XQPDGGHVL
LOHVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOHQHQJHoLFL¶LQFLPDGGHGH.2%ø¶OHULQ\DSDFDNODUÕ
ELUOHúPHOHUHLOLúNLQ|]HOKNPOHUEHOLUWLOPLúWLU
0DOL\H%DNDQOÕ÷ÕVHULQROX.XUXPODU9HUJLVL*HQHO7HEOL÷LLOHLVH.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QD
HNOHQHQJHoLFLPDGGHQLQX\JXODQPDVÕQDLOLúNLQXVXOYHHVDVODUD\HUYHULOPLúWLU
2. UygXODPDNDSVDPÕ
VD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOLJHoLFL¶LQFLPDGGHKNPOHULQGHQ\DUDUODQDELOHFHN
.2%ø¶OHU
- VD\ÕOÕ7UN7LFDUHW.DQXQXoHUoHYHVLQGHNXUXODQ\DQLWLFDUHWúLUNHWLRODQ
- \ÕOÕQÕQ$UDOÕND\ÕQDLOLúNLQRODUDNYHULOHQVLJRUWDELOGLUJHVLQHJ|UHLOkLúoLoDOÕúWÕUDQ
- KHVDSG|QHPLVRQXLWLEDUÕ\OD\ÕOOÕNQHWVDWÕúODUWRSODPÕPLO\RQ7/¶\LJHoPH\HQYH\DDNWLI
WRSODPÕPLO\RQ7/¶GHQD]RODQWLFDULLúOHWPHOHULLIDGHHWPHNWHGLU
%XQDJ|UH\ÕOÕQÕQ$UDOÕND\ÕQDLOLúNLQRODUDNYHULOHQVLJRUWDELOGLUJHVLQHJ|UH¶GDQD]YH\D
¶GHQID]ODLúoLoDOÕúWÕUDQLúOHWPHOHUJHoLFL¶LQFLPDGGHKNPOHULoHUoHYHVLQGH.2%øRODUDN
NDEXOHGLOPH\HFHNWLU%LULúOHWPH¶GHQD]LúoLoDOÕúWÕUPDNODELUOLNWHKHVDSG|QHPLVRQu
LWLEDUÕ\OD\ÕOOÕNQHWVDWÕúODUÕQÕQYH\DQHWDNWLIWRSODPÕQÕQKHULNLVLQGHQELULQLQPLO\RQ7/¶GHQ
ID]ODROPDVÕKDOLQGHGH\LQH.2%øNDSVDPÕQGDGH÷HUOHQGLULOPH\HFHNWLU
3. BLUOHúPHWDQÕPÕ:(KVK,2011)
6|]NRQXVXJHoLFL¶LQFLPDGGHGHELUOHúPHLúOHPLDúD÷ÕGDNLJLELWDQÕPODQPÕúWÕU
³%LUOHúPH7DPPNHOOHILNLYH\DGDKDID]OD.2%ø¶QLQLQFLPDGGHX\DUÕQFDELUOHúHUHN\HQLELU
DQRQLPúLUNHWROXúWXUPDODUÕQÕ\DGDWDPPNHOOHIELUYH\DELUNDo.2%ø¶QLQWDPPNHOOHIRODQYH
DQRQLPúLUNHWVWDWVQGHNLGL÷HUELU.2%ø¶\HGHYUROXQPDVÕQÕLIDGHHGHU´
%XQDWDQÕPDJ|UHJHoLFL¶LQFLPDGGHX\JXODPDVÕQGDELUOHúPHLúOHPLWDPPNHOOHILNLYH\DGDKD
ID]ODWLFDUHWúLUNHWLNROOHNWLIHVKDPOÕNRPDQGLWOLPLWHGYHDQRQLPúLUNHWQLWHOL÷LQGHNL.2%ø¶QLQ
Kurumlar Vergisi Kanunu’QXQLQFLPDGGHVLX\DUÕQFDELUOHúHUHN\HQLELUVHUPD\HúLUNHWLHVKDPOÕ
NRPDQGLWOLPLWHGYH\DDQRQLPúLUNHWROXúWXUPDODUÕQÕ\DGDWDPPNHOOHIELUYH\DELUNDoWLFDUHW
úLUNHWLQLWHOL÷LQGHNL.2%ø¶QLQWDPPNHOOHIRODQYHVHUPD\HúLUNHWLVWDWVQGHNLGL÷HUELU.2%ø¶\H
GHYUROXQPDVÕQÕLIDGHHWPHNWHGLU%XQGDQGDDQODúÕODFD÷Ձ]HUH.2%øQLWHOL÷LQGHNLLNLDQRQLP
úLUNHWLOHEXPDGGHNDSVDPÕQGD.2%øQLWHOL÷LQGHNLELUOLPLWHGúLUNHWLQELUOHúWLULOPHVLYH\DEXQXQ
WHUVL\DQLOLPLWHGúLUNHWVWDWVQGHNLLNL.2%ø¶QLQDQRQLPúLUNHWVWDWVQGHNLELU.2%ø¶\H
devrinin mümkün
ROGX÷XDQODúÕOPDNWDGÕU
Özet olarak;
- %LUOHúPH\HWDUDIúLUNHWOHULQ .2%øQLWHOL÷LQGHROPDVÕ
29
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
- %LUOHúPHQHWLFHVLQGHELUVHUPD\HúLUNHWLQLQNXUXOPXúROPDVÕYH\DGHYUDODQúLUNHWLQELUVHUPD\H
úLUNHWLROPDVÕJHUHNPHNWHGLU
- %XNDSVDPGD\DSÕODQELUOHúPHOHULQVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QXQ 19 uncu maddesi
oHUoHYHVLQGH\DSÕODQYHUJLVL]ELUOHúPHOHUOHLOJLVLEXOXQPDPDNWDGÕU
%LUOHúPHLúOHPOHUL77.¶QÕQ-LQFLPDGGHOHULQHJ|UHJHUoHNOHúWLULOHFHNWLU$\UÕFDDQRQLP
úLUNHWOHULQELUOHúPHVLQHLOLúNLQRODUDN77.¶QÕQYH¶QFLPDGGHOHULGHELUOHúPHLúOHPLQH
ND\QDNWHúNLOHGHQPDGGHOHUGHQGLU.(TTK,2011)
YDUDUODQÕODFDNWHúYLNOHU(Üstüner,2009)
5.1. .2%ø%LUOHúPHOHULQGHQ'R÷DQ.D]DQoODUD<|QHOLN.XUXPODU9HUJLVLøVWLVQDVÕ
*HoLFL¶LQFLPDGGHQLQ¶LQFLIÕNUDVÕQDJ|UH.2%ø¶OHULQELUOHúPHOHULKDOLQGHELUOHúPHLúOHPLQGHQ
GR÷DQND]DQoODUNXUXPODU YHUJLVLQGHQPVWHVQDGÕU
7HVSLWHGLOHQELUOHúPHND]DQoODUÕPQIHVLKNXUXPXQND]DQFÕQDGDKLOHGLOHFHNYHELUOHúPH
VHEHEL\OHYHULOHFHNNXUXPODUYHUJLVLEH\DQQDPHVL]HULQGHLVWLVQDRODUDNGLNNDWHDOÕQDFDNWÕU
0QIHVLKNXUXPGDGR÷DQELUOHúPHND]DQoODUÕQÕQELUOHúPHWDULKLLWLEDUL\OHELUOHúLOHQNXUXPXQ
VHUPD\HVLQHHNOHQPHVLJHUHNWL÷LQGHQGHYUDODQúLUNHWNHQGLVLQHLQWLNDOHGHQEXND]DQFÕ
VHUPD\HVLQHLODYHHGHFHNWLU6HUPD\H\HHNOHQHFHNND]DQoWXWDUÕELUOHúPHQHGHQL\OHNXUXPODU
vergisinden istisna edilecek ka]DQoWXWDUÕLOHD\QÕRODFDNWÕU
%LUOHúPHQHGHQL\OHVDGHFHELUOHúPHNkUÕQÕQVHUPD\H\HHNOHQPHVL\HWHUOLROPD\ÕSELUOHúPH\ROX\OD
GHYUHGLOHQYDUOÕNODULoLQEHOLUOHQHQGH÷LúLPRUDQÕQDJ|UHLQILVDKHGHQNXUXPXQRUWDNODUÕQDGHYUDODQ
úLUNHWKLVVHVLYHULOPHVLJHUHNPHNWHGLU%XDPDoODGDGHYUDODQNXUXPVHUPD\HVLQGHDUWÕú
\DSÕOPDVÕQDLKWL\DoYDUGÕU
5.2. .2%ø%LUOHúPHOHULQGHøQGLULPOL.XUXPODU9HUJLVL8\JXODPDVÕ
.9.¶QÕQJHoLFL¶QFLPDGGHVLQGH
%DNDQODU.XUXOXEX\HWNLVLQLWDULKYH6D\ÕOÕNDUDULOHNXOODQPÕúROXS
6D\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQXQXQ*HoLFL¶LQFL0DGGHVLX\DUÕQFDWDULKLQHNDGDU
DQÕODQPDGGHNDSVDPÕQGD\DSÕODFDNELUOHúPHOHUGH
- %LUOHúPHQHGHQL\OHLQILVDKHGHQNXUXPXQELUOHúPHWDULKLQGHVRQDHUHQKHVDSG|QHPLQde elde
HWWL÷LND]DQoODUÕQGDQRUDQÕQGD
- %LUOHúLOHQNXUXPXQELUOHúPHLúOHPLQLQJHUoHNOHúWL÷LKHVDSG|QHPLGDKLOROPDN]HUHoKHVDS
G|QHPLQGHHOGHHWWL÷LND]DQoODUÕQGDQRUDQÕQGD
.XUXPODUYHUJLVLDOÕQDFD÷ÕQÕNDUDUDED÷ODPÕúWÕU%XNDUDU\D\ÕPWDULhi olan 05.09.2009 tarihinde
\UUO÷HJLUPLúWLU
5.3. 7HúYLNOHUGHQ<DUDUODQPDQÕQ%D]ÕùDUWODUÕ
30
$øg]HUR÷OX
$QÕODQJHoLFLPDGGH\HJ|UHNXUXPODUYHUJLVLLVWLVQDVÕYHLQGLULPOLNXUXPODUYHUJLVL
WHúYLNOHULQGHQ\DUDUODQDELOPHNLoLQ|QJ|UOHQ%D]ÕúDUWODUÕDúD÷ÕGDNLJLELVÕUDOD\DELOLUL]
x
x
%LUOHúPH\HWDUDIúLUNHWOHULQ.2%øROPDVÕJHUHNLU
%LUOHúLOHQNXUXPXQKVK geçici 5/4 maddesine göre ELUOHúPHWDULKLQGHQLWLEDUHQLQGLULPOL
NXUXPODUYHUJLVLX\JXODPDVÕQÕQVRQDHUGL÷L\ÕOÕL]OH\HQoQF\ÕOÕQVRQXQDNDGDU.DQXQXQ
inFLYHXQFXPDGGHOHULQHJ|UHELUOHúPHGHYLUE|OQPHYHKLVVHGH÷LúLPLLúOHPOHULQHWDEL
WXWXOPDPDVÕWDVIL\HHGLOPHPHVLVHUPD\HD]DOWÕPÕQGDEXOXQPDPDVÕJHUHNLU
6. DL÷HUKXVXVODU
6.1. Külli Halefiyet:
77.¶QÕQµLQFLPDGGHVLQHJ|UHRUWDGDQNDONDQúLUNHWOHULQ\HULQHJHoHFHNYHEXQODUÕQEWQKDN
YHERUoODUÕNDODQYH\D\HQLNXUXODQúLUNHWHELUOHúPHLOHNHQGLOL÷LQGHQLQWLNDOHGHFHNWLU
6.2. Zarar Mahsubu:
%XQDJ|UH.2%øELUOHúPHOHULQGH
%LUOHúHQNXUXPXQIDDOL\HWLQHELUOHúPHQLQPH\GDQDJHOGL÷LKHVDSG|QHPLQGHQLWLEDUHQHQD]EHú\ÕO
VUH\OHELUOHúLOHQNXUXPWDUDIÕQGDQGHYDPHGLOPHVLúDUWODUÕ\ODELUOHúPHQHGHQL\OHLQILVDKHGHQ
NXUXPODUÕQELUOHúPHWDULKLLWLEDUÕ\OD|]VHUPD\HWXWDUÕQÕJHoPH\HQIDDOL\HW]DUDUODUÕELUOHúLOHQ
NXUXPWDUDIÕQGDQNXUXPODUYHUJLVLPDWUDKÕQÕQWHVSLWLQGHLQGLULPNRQXVX\DSÕODELOHFHNWLU
6.3. .'9øVWLVQDVÕ9H'HYUHGHQ.'97XWDUODUÕ:(KDV,2011)
VD\ÕOÕ.'9.DQXQX¶QXQ-FPDGGHVLQGH.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDJ|UH\DSÕODQGHYLU
YHE|OQPHLúOHPOHUL.'9¶GHQLVWLVQDHGLOPLúWLr. *HoLFL¶LQFLPDGGHQLQ¶XQFXIÕNUDVÕQGDEX
PDGGH\HJ|UH\DSÕODQELUOHúPHOHULQVD\ÕOÕ.DWPD'H÷HU9HUJLVL.DQXQXEDNÕPÕQGDQ
VD\ÕOÕ*HOLU9HUJLVL.DQXQX¶QXQLQFLPDGGHVLQGHEHOLUWLOHQLúOHPOHULOH.9.¶QDJ|UH\DSÕODQ
GHYLUYHE|OQPHLúOHPOHULJLELGH÷HUOHQGLULOHFH÷LKNPHED÷ODQGÕ÷ÕQGDQ.2%øELUOHúPHOHUL
.'9¶GHQPVWHVQDGÕU
6.4. 6DGHFH7HúYLNOHUGHQ<DUDUODQPDN$PDFÕ\OD<DSÕODQøúOHPOHULQ'XUXPX
³.2%øELUOHúPHOHULQHWDQÕQDQWHúYLNLQDPDFÕ.2%øCOHULQPDOL\DSÕODUÕQÕQJoOHQGLULOPHVL ölçek
YHULPOLOL÷LQLQVD÷ODQPDVÕUHNDEHWRUWDPÕQDX\XPNDSDVLWHOHULQLQJHOLúWLULOPHVLLVWLKGDP
G]H\OHULQLQDUWÕUÕOPDVÕGÕU%XDPDoODUGÕúÕQGDNXUXPODUGDVDGHFHWHúYLNOHUGHQ\DUDUODQPDN
DPDFÕ\OD\DSÕODQEHQ]HULLúOHPOHULQEXOXQPDVÕKDOLQGHDQÕODQPDGGH NDSVDPÕQGDNLWHúYLNOHUGHQ
\DUDUODQÕODPD\DFDNWÕU
6HUL1ROX.XUXPODU9HUJLVL*HQHO7HEOL÷LQGHGHEHOLUWLOGL÷L]HUH.2%øELUOHúPHOHULQHWDQÕQDQ
.XUXPODU9HUJLVL7HúYLNLQLQ.XUXPODU9HUJLVLøVWLVQDVÕYHøQGLULPOL.XUXPODU9HUJLVL
8\JXODPDVÕQÕQDPDFÕ .2%øCOHULQPDOL\DSÕODUÕQÕQJoOHQGLULOPHVL|OoHNYHULPOLOL÷LQLQ
VD÷ODQPDVÕUHNDEHWRUWDPÕQDX\XPNDSDVLWHOHULQLQJHOLúWLULOPHVLYHLVWLKGDPG]H\OHULQLQ
DUWÕUÕOPDVÕGÕU
31
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
YHQLNPHOHúPHPRGHOL|QHULVL
<XNDUÕGDNLDoÕNODPDODUÕQWDPDPÕ.2%ø¶OHULQUHNDEHWJoOHULQLDUWÕUPD\D\|QHOLNWLUdQN
.2%ø¶OHULQµÕVHUPD\H\HWHUVL]OL÷LQGHQ\DNÕQPDNWDGÕU%XQHGHQOHRUWD\DoÕNDQoÕNÕú
\ROODUÕQGDQELULGHD\QÕVHNW|UGH\HUDODQILUPDODUÕQúLPGL\HNDGDUJHUHN.2%øWHúYLNOHULQGH
JHUHNVHDGÕQHROXUVDROVXQGL÷HUWHúYLNOHUGH\HUDOPDPÕúELU\HQLPRGHOLGHQHPHNWHQJHoPHNWHGLU
%XPRGHOLQLVPL³7LFDUL.PHOHúPH0RGHOLGLU´0RGHOGHILUPDQÕQ\HUDOPDVÕ|Q
J|UOPúWU0RGHOE|OJHVHORODELOHFH÷LJLELDVOÕQGD2UJDQL]H6DQD\LE|OJHOHULLoLQLGHDOELU|UQHN
ROXúWXUPDNWDGÕUdQNRQLNLNDWÕOÕPFÕILUPDQÕQJHUHN\|QHWLPJHUHNVHILQDQVDOULVNLQLRUWDGDQ
NDOGÕUPDNWDGÕU
$\QÕPRGHONRRSHUDWLIoDWÕVÕDOWÕQGDGDJHUoHNOHúWLULOHELOLU%XGXUXPGDNRRSHUDWLILQLVWLVQDWXWXODQ
YHUJLDYDQWDMODUÕGR÷UXGDQNDWÕOÕPFÕILUPDODUDGD\DQVÕ\DFDNWÕU0DOL\HWOHULDúD÷ÕoHNPHN
NRQXVXQGDHWNL\DUDWDFDNEXGXUXPIL\DWUHNDEHWLDoÕVÕQGDQELUVWQONVD÷OD\DELOLU
2UJDQL]H6DQD\L%|OJH<|QHWLPOHULYH.RRSHUDWLIOHUNHQGLLoOHULQGHNLNPHOHúPHOHUH\|QHOLN
LúOHPOHULEDQNDODUGD\HQLDoDFDNODUÕKHVDSODUODL]OH\HELOLUOHU%|\OHFHNPHROXúXPODUÕJYHQOLELU
\|QHWLPoDWÕVÕDOWÕQGDYHJYHQLOLUELUILQDQVDORUWDPGDJHUoHNOHúHELOLU
*YHQLOLUEX³oDWÕ\|QHWLP´\DSÕVÕNDUúÕWDUDIDGDJYHQVXQDU%XJYHQLúOHPOHULQYHLúELUOL÷LQLQ
VUHNOLOL÷LDoÕVÕQGDQROGXNoD|QHPOLGLU
6LVWHPLQøúOH\LúL
Her firma $ 5000.- LOHELUKDYX]DNDWÕODFDNWÕU.- WRSODQGÕ÷ÕQGDEHOLUOHQHQKHGHISD]DUDELU
3D]DUDUDúWÕUPDFÕWHPVLOFLJ|QGHULOHFHNWLU%XWHPVLOFLELU\DQGDEXILUPDQÕQELUELULQL
WDPDPOD\ÕFՁUQOHULQH3D]DUDUDúWÕUÕSPúWHULEXOPD\DoDOÕúÕUNHQGL÷HU\DQGDSL\DVDGDWDOHSJ|UHQ
ürünleri tespit edip ³NPH´ILUPD\D/&DoPDoDOÕúPDVÕQÕ\UWHFHNWLU
1) Bu maksatla $55.000.- µÕEDQND\D\DWÕUÕSQDNLWNDUúÕOÕ÷ÕD\YDGHOLYH\DLEUD]ÕQGD|GHPHOL
JD\ULNDELOLUFYHWH\LWOLELUDNUHGLWLIL.PHúLUNHWHDoDFDNWÕU
2) .PHúLUNHWNDWÕOÕPFÕODUÕQGDQPDOWHGDULNHGHUHNVHYNL\DWÕJHUoHNOHúWLUHFHNWLU
3) 7H\LWOLDNUHGLWLILVNRQWRHWWLULOHUHNNDWÕOÕPFÕODUDPDOEHGHOOHUL|GHQHFHNWLU
4) 0DOKHGHIONH\HXODúÕSWHVOLPHGLOGL÷LQGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULEDQND\D\DWÕUÕODFDNWÕU
5) %XDúDPDGDNDWÕOÕPFÕILUPDODUQDNLWULVNLQGHQNXUWXOPXúRODFDNODUGÕUøNLQFLDoÕODFDN/&¶GHLVH
WDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULWHPLQDWÕROXúWXUDFDNWÕU
6) øNLQFL/&D\QÕúDUWODUODDoÕODFDNWÕU.DWÕOÕPFÕODUPDOWHGDULNHGHUHNVHYNL\DWÕ
JHUoHNOHúWLUHFHNWLU
7) Teyitli akreditif iskonto ettirilerek, NDWÕOÕPFÕODUDPDOEHGHOOHUL|GHQHFHNWLU
8) 0DOKHGHIONH\HXODúÕSWHVOLPHGLOGL÷LQGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULEDQND\D
\DWÕUÕODFDNWÕU
%XLúOHPG|QJV\ÕOGDG|UWNH]VUGUOHELOLU%|\OHOLNOHELUNPH\ÕOOÕNHQD]- ihracat
KDFPLQHXODúÕODFDNWÕU+HUVHIHULQGHHOGHHGLOHQNDUGDWLFDUHWHNRQXHGLOLUVHWLFDUHWKDFPL
WXWDUÕQGDJHUoHNOHúHELOHFHNWLU
32
$øg]HUR÷OX
Risk Analizi:
øKUDFDWoÕ$oÕVÕQGDQ
øONJ|QGHULGHKHUKDQJLELUULVNEXOXQPDPDNWDGÕUdQNKHGHIONH\HJ|QGHULOHQNPHWHPVLOFLVL
“NPHNLúLOL÷LQH´KLWDEHQWH\LWOLJD\ULNDELOLUFLEUD]ÕQGD|GHPHOLDNUHGLWLIDoDFDNWÕU$oÕODQ
DNUHGLWLINDUúÕOÕ÷ÕQGDPDOODUVHYNHGLOHFHNYHILLOLLKUDFDWWDQVRQUDLKUDFDWHYUDNÕEDQND\DLEUD]
HGLOHUHN|GHPHDOÕQDFDNWÕU$OÕQDFDN|GHPHNDWÕOÕPFÕODUDNDWÕOÕPODUÕLOHRUDQWÕOÕRODUDNJHUL
ödenecektir.
%LUEDúND\DNODúÕPOD$NUHGLWLIWUQQ³LEUD]ÕQGD|GHPHOL´ROPDVÕoRNJHUHNPHPHNWHGLUD\
YDGHOLDNUHGLWLIGHDoÕODELOLU)LLOLLKUDFDWWDQVRQUDEXNH]]DWHQ³WH\LWOL´RODQDNUHGLWLIEDQNDFD
iskonto edilereNPDOEHGHOLQDNGHoHYULOPLúRODFDNWÕU
%XLúOHPLQLNLQFLVL\DQLLNLQFLDNUHGLWLIKHGHIONHGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOLNDUúÕOÕ÷ÕWHNUDU
DoÕODELOHFHNWLU%XNH]PDOVDWÕPÕQGDQHOGHHGLOHQNDUGDNLWXWDUÕQGDNLPDOÕQRUWDODPD
NDULOHVDWÕOGÕ÷ÕYDUVD\ÕOÕUVD- kar edilecektir.- DQDSDUD\DHNOHQGL÷LQGHWLFDUHWKDFPL
her seferinde artarak büyüyecektir.
%\\HQLúOHPKDFPLSD]DUÕQJHUHNOHULQHJ|UH\HQLPDOoHúLGLQLJHUHNWLUHELOHFH÷LJLELYDUVDNPH
NDWÕOÕPFÕODUÕQÕQVWRNPDOODUÕQÕGH÷HUOHQGLUPHVLQHGHLPNDQVD÷OD\DFDNWÕU
ùD\HWKHGHISD]DUGDNLNPHWHPVLOFLVL³SD]DUÕQGL÷HULKWL\DoODUÕQÕ´GDNPH\HELOGLULUYHEXQD
\|QHOLNLODYHWLFDULHWNLQOLNOHUDUWDUVDEXPRGHOLKUDFDWÕQJHOLúPHVLQHFLGGLUHKEHUOLNHGHELOLU
øúOHPGHRODVÕULVNWHVOLPGHSHúLQDOÕQPD\DQPDOEHGHOLQGHQND\QDNODQDELOLU$QFDNSHúLQDOPDPD
\]GHVLNPH\|QHWLPLQFH|QFHGHQEHOLUOHQLUYHEXGXUXPVLJRUWDLOHWHPLQDWDOWÕQDDOÕQÕUVDEXULVN
GHWHODILHGLOPLúRODFDNWÕU
gUQHNWHQGHDQODúÕODELOHFH÷LJLELWHNVHIHUGH00.- LOHEDúOD\DFDNWLFDULLúELUOL÷L¶OLNNDUOÕOÕN
J|]|QQGHEXOXQGXUXOGX÷XQGD\ÕOLoLQGHNH]oHYULOGL÷LQGH\DNODúÕN- WXWDUÕQGDELU
ticaret hacmi yaratabilecektir.
ùD\HWNPHOHQPHIDDOL\HWL³LKUDFDWD\|QHOLNGHYOHWGHVWHNOHULQGHQ³\DUDUODQGÕUÕOGÕ÷ÕQGDWLFDUL
LúOHPKDFPLoRNGDKDE\NER\XWODUDXODúDELOHFHNWLU%XUDGDGHYOHWLQJHUHN.2%ø¶OHUHJHUHNVH
LKUDFDWFÕODUDVD÷ODGÕ÷ÕWHúYLNOHULQEWQONLoLQGHDQFDNDQODPOÕROPDVÕQÕQUROGHE\NRODFDNWÕU
Zaten bahsi geçen “kümelenme modeli´WHúYLNNDSVDPÕQDDOÕQPD]VDVUGUOHELOLUOL÷LV|]NRQXVX
ROXUDPDUHNDEHWHGHELOLUOL÷LPRGHOLQ]DPDQLoHULVLQGHEDúNDONHOHUFHGHWDNOLWHGLOHELOHFH÷LQGHQ
]DDIDX÷UD\DELOLU
%XPRGHONoNDLOHLúOHWPHOHULRODQ.2%ø¶OHULE\NHQGVWUL\HONXUXOXúODUDG|QúWUHELOHFHN
PRGHO\|QWHPOHUGHQ³X\JXODQDELOLU´HQ|QHPOLPRGHOYH|UQH÷LROXúWXUPDNWDGÕU
+HGHI3D]DU$OÕFÕODUÕ$oÕVÕQGDQ
$OÕFÕPDOWHVOLPLQGHQDNLW|GHPHGHEXOXQGX÷XLoLQKHUKDQJLELUULVNL\RNWXU5LVND\ÕSOÕPDOÕQ
gelmesinde görülmektedir. $QFDNEXGXUXPGD3D]DUND\EHGLOHFH÷LLoLQULVNDOÕFÕGDQ]L\DGH
³NPH´ILUPDODUDGÕQDROXúPDNWDGÕU $\UÕFD³UQVRUXPOXOXNVLJRUWDVÕ´NDSVDPÕQDLKUDFUQOHUL
DOÕQGÕ÷ÕQGD³D\ÕSOÕ´UQGHQGR÷DFDNULVNOHUGHRUWDGDQNDOGÕUÕODELOHFHNWLU
Eliade, M., (2001), Mitlerin Özellikleri, dHY6HPD5LIDW2P\D\ÕQHYL-6827-61-0
33
'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL
KAYNAKLAR
1. Ketels, Lindqvist, Sölvell,(2006) Cluster Initiatives in Developing and Transition Economies,
Stockholm, Center for Strategy and Competitiveness, 91-974783-2-6
2. CLUSTER, http://www.clusterturkey.com/TR/Genel/BelgeGoster.aspx? Development of
Clustering Policy For Turkey, Türkiye Kümeleri, 07.05.2009
3. $YUXSD.RPLV\RQXøúOHWPHOHUYH6DQD\L*HQHO0GUO÷ .XUXPVDO.PHOHUYH$÷ODUX]PDQ
grubu, (2004)
4. '706'ùLOHLOJLOLJHQHOJH6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL+DNNÕQGDg]HW1RW
http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=165&icerikID=85&dil=TR
24/11/2009
5. '706HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL6WDWVQHøOLúNLQ6D\ÕOÕ7HEOL÷www.dtm.gov.tr,
2010
6. (;ø0%$1.NÕVDYDGHOLLKUDFDWNUHGLOHUL
http://www.eximbank.gov.tr/html_files/DTStlihrkr.htm 16.02.2010
7. 5HVPL*D]HWH7DULKL5HVPL*D]HWH6D\ÕVÕ '70'76ùLOHVD÷ODQDQ
avantajlar, (NRQRPLN$UDúWÕUPDODUYH'H÷HUOHQGLUPH*HQHO0G
http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=13&icerikID=103&dil=TR
14.04.2010
8. 7XUNL\H'Õú7LFDUHW6WUDWHMLVL-2023) DTM,2005
9. DTM, 'Õú7LFDUHWøVWDWLVWLNOHUL\ÕOOÕN– dönemsel ve a\OÕN- \ÕOOÕNJHUoHNOHúPHOHU
http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detayrk&dil=TR&yayinid=1115&icerikid=12
24&from=home
10. 5520 VD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOLJHoLFL¶LQFLPDGGH
11. Türk Ticaret Kanunun 146,451,452 maddeleri
12. Üstüner Erdinç, .2%ø%LUOHúPHOHULQGH6D÷ODQDQg]HO9HUJLVHO7HúYLN7h06ø$'
(2009)
13. VD\ÕOÕ.'9.DQXQX¶QXQ-c md., VD\ÕOÕ*HOLU9HUJLVL.DQXQX¶QXQLQFLPG
34
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (35-42)
Sosyal Hareketler ve nternet
Aktivist Gazetecilik Dijitale Doru Gidiyor
Melissa A. Wall
Çeviren: Dinçer ATLI
20. yüzyln sonu aktivizmde yeni bir çan yükseliini göstermektedir. Üniversite
örencileri düük maala içi çaltran iyeri topluluklarna kar insan haklar gruplarna
katlmakta, 3. dünya ülkelerinin borçlarnn silinmesinde birlikte hareket etmektedir. Küresel
çevrede irketlerin dünyann ekonomik, çevresel ve politik gündemini kontrol etmesine ilgi
duymaktadrlar. Bu yükselen dalgada internet kullanm söz konusu hareketlilii desteklemeye
yardm etmektedir. –Günümüzde-her organizasyon, ne kadar küçük olsa da bir internet sitesi ve
elektronik posta adresi/listesine sahip gözükmektedir. Baz durumda sosyal hareketleri baz
gruplarn sadece internet üzerinde var olmas nedeniyle -sosyal gerçeklik ortamnda var olup
olmamalarna göre- ayrt etmek güçlemitir. -nternet ortamnda varolan bu online gruplar-sklkla
gerçeklerinden daha büyük ve –nitelik yönüyle-kültürlü gruplardr.
-Günümüzde-merkezden yönetilmeyen, hiyerarik olmayan, kaotik, anarik, terimleri
aktivist alar ve internetin kendisini tanmlamak için kullanlmaktadr. Bu deiikliklerle beraber
ana akm medyaya (Mainstream media) olan ilgi artmtr. AOL Time Warner ve Vivendi gibi
birkaç irket dünyann medya gücünü sahiplenmilerdir. Bu deiikliklerdeki kesiim noktas
olarak, aktivizmin yükselmesi ile birlikte statükoyu tercih eden büyük medya kurulularnn
yükselmesi internette aktivist araçlar üzerindeki istilay artrmtr. Bundan dolay sosyal aktivistler
haberin üretimine daha fazla arlk vermitir.
Net ekilde gözükmektedir ki aktivist gazetecilik, internetten büyük ölçüde yararlanmtr.
Zira internet olaylar kendi yorumlar ile yaymalarna olanak saplamaktadr. Ayrca bu bilgiler
kitleleri harekete geçiren hemen cevap alabilecek nitelikte-interaktiviteye açk- olan mesajlar
vermektedir.
Fakat gerçekten dijital aktivist gazetecilik geleneksel pratiklerden ne kadar ayrlmaktadr?
u anda bu farkllklar açklayabileceimiz bir model var mdr? Alternatif uygulamalarda
yaplanlar bize dijital gazeteciliin gelecei hakknda neler söylemektedir?
Sosyal Hareketler
Vatandalk haklar için Afrikal-Amerikallarn mücadelesi; sava kartlarnn Vietnam
savan protesto etmesi, kadn hareketleri; siyahi çounlua gaddarca davranan ve tecrit eden,
Güney Afrika’nn apartayd ile ilgili rkç politikalarna kar küresel mücadele. Bütün bunlar
Dr. Dinçer ATLI stanbul Aydn Üniversitesi Anadolu Bil MYO nsan Kaynaklar Yönetimi Öretim Görevlisi
35
Sosyal Hareketler ve nternet
sosyal hareketlere birer örnektir. Bir sosyal hareket daima var olan güçlere kar bir meydan
okumadr, onlar grup üyeleri tarafndan toplumsal yanllara ya da hakszlklar ayakta tutmaya
çalmaktadrlar. Çou ilerici olmasna karn bütün sosyal hareketler olumlu sosyal deiim
taraftar deildir: 1990larda bütün Amerika Birleik Devletleri’nde güç kazanan rkç beyaz
milisler de bir ‘sosyal hareket’ olarak düünülür.
Sosyal hareket; bir dizi ahslar ve gruplar ihtiva etmesine karn, bunlarn kilit oyuncular
arasnda sosyal hareket örgütleri denilen organize aktörler vardr. Bu gibi örgütler felsefi
temelleri düzenler ya da finanse eder. Örnein, Vatandalk Haklar Hareketi esnasnda, siyahi
kiliseler ve dier örgütsel oluumlar, toplumsal hareketlilik ve seferberlik konularnda önemli
admlar atmtr. Tarm içileri için adil ödeme ve daha iyi çalma koullar kazanma amac
güden ‘Çiftçiler Hareketi nihayet ‘Tarm çileri Birlii’ olarak ortaya çkmtr.
Gruplarn birçounun ortak davranlara sahip olmasna karn, asl ilgi çekici olan bunlarn
haber-yaratma uygulamalardr. Geçmite baz uzmanlar, sosyal hareketlerin yaygn medya
ilgisi olmadan var olamayacan ve bunun ‘hareketlerin’ nasl davrandn büyük ölçüde
etkilediini ifade etmilerdir. Ama eer bugünün aktivistleri belirttikleri gibi ‘medya’nn kendisi
olabilirse bu bamllk azalabilir ve -aktivis-hareketlerin gazeteci olarak güçleri büyüyebilir.
Aktivist Gazetecilik
Feminist gazete editörü Susan B. Anthony’ den, DIVA-TV AIDS görüntü (görüntü szdrma)
aktivistlerine kadar, toplumsal hareket aktörleri, hareketleri için ayn zamanda gazeteci olarak da
görev yapmtr.
Aktivistler; genel olarak ana akm (yaygn) medyann onlarn meselelerini ya dikkate almadn
veyahut onlar önyargl ve tarafsz olmayan ekilde gösterdiini, hareketlerini küçümseyip haksz
suçlamalar da bulunulduunu düünmektedirler. Aktivist gazetecilik hareketin bak açsn
yanstmaya çalmaktadr. Bu da genellikle ana akm medyann yorumundan çok farkldr. Kitleleri
harekete geçirmeye, eyleme tevike ve hareket kimlii oluturmaya çabalamaktadr. Bu süreçteaktivist medya zorlanmaktadr çünkü yeterli finansman bulamamaktadr. Ve amaçlarn reklamclar
veya büyük irketlere ödünç vermeden finansmanlarn salamaya çalmaktadrlar.
-Aktivist gazetecilik açsndan- gereken harcamalardan dolay, haber üretimi bazen seyreklemi ve
datm yavalayp zorlamtr. -Yine de-nternetin yükseliiyle birlikte, aktivistler uzun vadede
(datm harcamas)-internette varolma maliyeti- içerik üretimi gibi problemlerden birçounu
çözebileceklerine inanmaktadrlar. (Downing et al., 2001; Atton, 2002).
Aktivist Haberlerin Online Salayclar
Tpk ana akm medyann kendi online versiyonlarn düzenledii gibi, “Nation ve
Progressive” gibi aktivist yaynlar, yaymlarnn Web versiyonlarn hazrlamtr. Buna ramen
dijital gazetecilik en önemli etkisini aktivist haberleri salayan yeni modellerle gerçekletirmitir.
Bugün en yaygn modeller 1. lerici hareketlere odakl ‘aktivist haber biçimlerini üreten kurumlar
2. Belirli konulara odaklanan örmein çevre, kadn haklar-kapsamaya çalan kurumlar.
36
D.Atl
Online aktivist haberler ana akm medya haberlerinden birçok noktada farkllk
göstermektedir. Öncelikle aktivistlerin haberleri daha çok yoruma yöneliktir. Bu gibi gruplar
genellikle öbür tarafn bak açsn göstermekle uramazlar. Bunun sebebi ksmen toplumdaki
belirgin seslerin örnein –baz kurumlarn- yeterince ana akm medya tarafndan temsil edilmedii
ve sokaktaki vatandan meseleleriyle ilgilenmedii inancndan kaynaklanmaktadr. Onlar
kendilerini alternatif bak açsn salamakla sorumlu görmektedirler. Ki bu bak açs onlara göre
ticari irketlerin güdümündeki medya da farkl bak açsn olmadn düünmektedirler.
kinci olarak onlar-aktivistler- daha önce baka yerlerde yaynlanm olan bilgiyi tekrar
yaynlayp tantmaya önem vermektedirler.
Bu her zaman doru olmamakla birlikte, onlar çou zaman mevcut durumda (Utne Reader
ya da Reader’s Digest gibi) daha ilerici bir versiyon olarak devam etmektedir. Her ikisi- Utne
Reader ya da Reader’s Digest- kendi içerikleri için baka yaynlar kullanmaktadrlar. Bu tür
makalelerin kaynaklar deimektedir. Ancak en önemli kaynaklar olarak alternatif medya, çou
zamanda basl yaynlar, sosyal hareketler, kar amac gütmeyen ilgi gruplar ve ana akm medyadaki
mevcut ilerici fikirler yer almaktadr.
Üçüncü olarak bu tür siteler genelikle yazya arlk vermektedirler. Fotoraflara, resimlere,
videolara önem vermemektedirler. Kaynaklar tekrar kullandklar gibi bu ak özellikle maddi
kaynaklarn yokluundan kaynaklanmaktadr. Dördüncü olarak aktivist haber siteleri genellikle kar
amac gütmemektedir ve finansman için reklamlara muhtaç deillerdir. Genellikle bunlar
sponsorlarla veyahut balarla geçinmektedirler. Son olarak aktivist haberler daha fazla sese yer
vermeye çalp yeterince temsil edilmeyen gruplar ve tartlan konular ortaya koymaya
çalmaktadrlar.
Aktivist Haber Araçlar
Aktivist haber araçlar gennelikle, alternatif haberleri vermeye çalmaktadr. Bu tür ruplarn analizi
üç ana ekildedir;
1. Alternet yahut Common Dreams gibi profosyonel haber ajanslar. Bunlar ya tek bana veya
kar amac gütmeyen sponsorlarla çalmaktadrlar.
2. Workingforchange gibi sponsorluk destei verilen haber ajanslar, bunlar kurumsal
irketlerle ortak çalmaktadrlar.
3. Gönüllüler tarfndan oluturulan partizan haber ajanslar, IMCs ve ya Infoshop gibi bütün
katlmclara açk ajanslardr.
Profesyonel Haber Servisleri
Aktivist profesyonel haber ajanslarnn en güzel örneklerinden biri, alternettir. -Alternet-Kar amac
gütmeyen Independent Media Institute tarafndan finanse edilen bir alternatif internet haber
magazinidir. Alternet 1998 de faaliyetlerine balamtr. Onlar haberler, durumlar ve aratrc
haberlere arlk verip kendilerine göre ana akm medya sistemi tarafndan sunulmayan
perspektifleri göstermeye çalmaktadrlar. Yazlar hem alternatif gazete ve magazinlerden ve
37
Sosyal Hareketler ve nternet
medya yaynlarndan hem de kar amac gütmeyen kurululardan gelmektedir. Haberler toplanrken
San Francisco merkezli kurulu 200den fazla medya ve ilgi gruplaryla beraber çalmaktadr.
Alternet kendini günlük bilgi salaycs “infomediary” olarak tanmlamaktadr. Çünkü alternatif
basn her hafta içerik bakmndan taramaktadr. (Ayrca bir avuç bamsz köe yazarlarnn
yazlarn kabul etmektedir. çerii üzerindeki kontrol profesyonel bir kaliteyi getirmektedir.
Çünkü Alternette herkes istedii gibi yazlarn yaynlayamaz. Baz yazlar dahil etmeye baz
yazlar darda brakma prosedürü alternatif basl medya kökenli olan bir kadro tarafndan
yaplmaktadr. Örnein sorumlu müdür Don Hazen, Mother Jones’un eski yayncsdr. Sonuç
olarak burada özenle seçilen farkl bak açlarnn bir birikimi oluturulmaktadr. çeriin arasnda
En-viro/Health,” “Rights and Liberties,” “DrugReporter,” “MediaCulture,” ve “Global Affairs.”
yer almaktadr. Alternet kendini baz yazlarn satyla-lisans hakk- finanse etmektedir. “Ford
Foundation dan George Soros's Open Society’ye” kadar geni bir yelpazeden gelen gruplarn
balar ve katklaryla 150 den fazla yayn bir organize datm sistemiyle ayakta durmaktadr.
Alternet haberler sunmakla birlikte ayn zamanda ziyaretçilerin fikirlerine yer vermektedir.
Bunlarn arasnda editöre yönelik mektuplar ve internet forumlar bulunmaktadr.
Sponsor Olunan Haber Servisleri
Forumlarda ziyaretçilerin cevap verebilecek deiik konular vardr. Sponsor olunan haber
servislerinin bir örnei Workingforchange’dir. Bu kurum “Working Assets” isimli ilerici telefon
irketi tarafndan desteklenmektedir. O da aktivist ve ana akm medyada verilen yazlar
sunmaktadr. Ayn zamanda sosyal hareketlerin yazlar ve makaleleri de verilmektedir. Christopher
Scheer adl editor eskiden San Francisco Examiner’de yurt içi yurt d haberlerin editörlüü yapmtr.
lerici sesler her ne kadar tevik edilse de (Buna feminist medya aktivisti Laura Flanders’n ev
sahipliini yapt bir Web radyo gösterisi ve solcu-yorumcu Alexander Cockburn’ün periyodik
yorumlarn içeriyor.) Site ayn zamanda dier sitelerden farkl olarak daha çok ticari bir modele
dayanmaktadr. Site Working Assets’in ve Ben and Jerry’s Ice Cream’in reklamlarn göstermekte ve
ayrca Shopforchage adl karde siteye direkt iliki içermektedir. “Sevdiklemiz” adl bölüm, çalanlar
tarafndan derlenmi, site üyelerince satn alnabilecek beenilen öeleri listelemektedir. (örnein, bir
keresinde, bir yazar ayriyeten bamsz dergiler hakknda bilgi ve abonelik için direkt balant
vermiti. Dier bir seferinde ise üyelerden biri çocuklar için müzik tavsiyesinde bulunmutu) Site
alveri frsatlar içermesinin yan sra, siyasi eylemleri de desteklemektedir.(Örnein güncel sorunlar
açklayan iliimler ve seçilen vekillere gönderilebilinecek, önceden hazrlanm e-mailler
içermektedir.)
Halka Yakn Haber Servisleri
Halka yakn haber servislerinde yazsn yaynlatmak isteyen birinin uzman gazeteci olmas
gerekmemektedir. Bunun yerine, söyleyecek bir eyleri olan herkes hikaye oluturabilir ya da
yorum ile katkda bulunabilir. Bu türdeki en yenilikçi gruplardan biri, Kasm 1999’da Dünya
Ticaret Örgütü zirvesine kar düzenlenen protestolara tepki olarak balatlan IMC hareketidir.
Medya aktivistleri, kurumsal medyann bu protestolar gerektii gibi aktarmayacana
inanmaktayd. Bu yüzden farkl bak açlarn da temsil edebilmek için, gönüllü katlm, sra d
kadn seslerini, farkl rktan insanlar, ekonomik olarak madur durumda olanlar özellikle
vurgulayan bir Web sitesi kurmulardr. Akabinde, A.B.D’de ve dünyann birçok yerinde bu modele
dayanan yüz kadar IMC piyasaya sürülmütür.
38
D.Atl
IMC sitelerinde isteyen herkes, orijinal ya da baka bir kaynaktan alnan, yaz fotoraf,
video ve ya ses postalayarak, baka kaynaktan alnm olsa dahi haber üretimine katlabilmektedir.
Postalanan her öe, bakalar tarafndan yorumlanabilir, bu da bazen görüleri yaznn bir parças
haline gelen farkl kiilerin yorumlaryla habere katkda bulunmasn salamaktadr. IMC’ler daha
anarik, dank, hzl ve bazen de daha az güvenilir olmalar nedeniyle, dier modellerden farkllk
göstermektedir. Site baka sitelerden farkldr çünkü sadece yazlar ihtiva etmeyip ayrca video,
oudio ve fotoraflar içermektedir. Dier servislerden fazlasyla, IMC toplumsal hareketlerle,
özellikle de Seattle’da hayat bulan Global Justice Movement’la, oldukça yakndan ilgilenmektedir.
Hemen hemen bütün IMC siteleri en son protestolara, gösterilere ve dier eylemlere sitelerinde yer
vermektedirler.
Sosyal Hareket Örgütleri
Çevrimiçi aktivist haber sitelerinin kurulumuna ek olarak, ikinci bir model de ortaya
çkmaktadr. Bu modellerde de belirli Sosyal Hareket Örgütleri (SMO Social Movement
Organizations) veya Greenpeace gibi savunma gruplar, uzman haber datm merkezleri olmak
için, baz durumlarda da alternatif haber ebekelerine katlmc olabilmek için interneti
kullanmaktadrlar. Bu oluumun durum çalmas için Walls’un “Battle in Seattle” n
inceleyiniz). Bu sosyal hareket örgütleri tarafndan üretilen veya datlan haberler, örgütün
uzmanl her ne olursa olsun aktivist haber sitelerinden daha özel ve daha kapsamldr; çünkü
sorunlarn basit ve ele alnabilir yönlerine odaklanmaktadrlar. Böylelikle, yaygn medyann
“hammaddesi” olabilecek haberler (aratrma ve durum raporlar gibi) site ziyaretçilerinin
ulamna, olduu gibi ve ilenmeden sunulmaktadr.
Ayrca bu gruplar, ev-haber merkezleri gibi çalan ve sosyal hareket örgütlerinin
haberlerinin yan sra konuyla ilgili dier kaynaklardan da yazlar içeren Web sayfalar
oluturmaktadr. çerdii öeler alternatif medyadan ya da yaygn medya kaynaklarndan alnan
yazlardan, dier sosyal hareket örgütlerince paylalan haberlere kadar deiiklik göstermektedir.
Burada iki farkl model mevcuttur:
1. Oneworld ya da WTOWatch gibi, sosyal hareket örgütleri için haber ve bilgi toplayan network
siteleri,
2. Uzmanlam sosyal hareket örgütleri kendi web sitelerine sahiptir. Bu sitelerde uzmanlk
alanlaryla ilgi haberler vermektedirler. Örnein küresel adalet meseleri hakknda Global Exchange
veya çevre meseleleri hakknda Greenpeace.
Network Siteleri
sosyal hareket örgütlerine ve onlarn yaynlarna salayc olarak hizmet eden sitelerin bir
örnei ngiltere’de kurulmu olan OneWorldnettir. 1995’te kurulmu olup, insan haklar ve
sürdürülebilir-geliim sorunlar hakknda haber ve bilgi salamaktadr. Genel olarak kenara itilmi
insanlarn meseleleri izah etmeye çalmaktadr. OneWorld bunu baarabilmek için çevre ve
borçlanma gibi insani-geliim alanlarnda çalan ve dünyann her yerinden 1250 den fazla grupla
ortaklk yapan bir “kamusal ilgi portal “ haline gelmitir. çerii sosyal hareket örgütleri ve aktivist
medyann yaz ve raporlarndan gelmektedir. Örnein, srail ve Filistin arasndaki anlamazlklara
yönelik bir yaz; Inter Press Service ve Arabic Media Internet gibi medya gruplarndan olduu kadar
Amnesty International ve Grassroots International gibi sosyal hareket örgütlerinden elde edilen
39
Sosyal Hareketler ve nternet
raporlar da içermektedir. OneWorld dünya çapnda, Yeni Delhi’den Amsterdam ve Washington’a
kadar, tam on bir merkeze sahiptir. Her bir merkez sitedeki sayfalar düzenlemeye yardmc olur ve
o ülkedeki kar amac gütmeyen bir irket tarafndan sahiplenilmitir. (Global South merkezleri
hariç). Bu yüzden, OneWorld Italy (Unimondo) nun sahibi Fonda/.ione Fontana iken; OneWorld
United Kingdom’ n sahibi Panos Institute’dur. Ana örgüt ise finansman salamaktadr. OneWorld,
2001 ylnda, toplumsal adalet sorunlarna içerik salamak için Yahoo News ile de bir anlama
imzalamtr. Oneworld’ün interaktif imkan ziyaret ettiiniz bölümüne baldr. Site ayrca “etik
alveri” denen bir bölüm bulundurup bunun yannda sitenin kendisi hakknda geribildirimi ve email düzenlemelerine kaydolmak ya da üyelerine kaynak sunabilmek için frsatlar içermektedir
Daha yeni OneWorld TV sitesi ziyaretçileri, “yeni kant, kiisel ifade veya farkl bir bak açs
ortaya koyan” video görüntüleri yaynlayabilmektedir. Bu görüntüler, AIDS le baa çkmaya
çalan Sowetolu bir annenin hikayesinden, Amnesty International’n West Bank Palestinians’ tan
edindii video kaytlarna kadar deiiklik göstermektedir.
Konu Odakl SMO Siteleri
San Francisco kökenli Global Exchange, küresel adalet sorunlarna odaklanan, kar amac
gütmeyen bir aratrma, eitim ve eylem merkezidir. Starbucks’ belirli çevresel koullar salamas
ve tarm içilerine adil ödeme yapmas için ikna etmeye çalt kampanyayla ön plana çkmtr.
Web sitesi iyi derecede özelletirilmi bir haber üretim merkezi olarak ilemektedir. Örnein,
Kolombiya’daki karmaaya deinen kampanya sayfalar, yaygn medya kaynaklarndan elde edilen
“güncel haber” yazlarnn yan sra sosyal hareket örgütlerinden ve destek ebekelerden elde edilen
yazlar da içermekteydi. Sitede New York Times’ ta yer alan yazlara ve Traditional Authorities of
the U'wa Association basnnda yer alan haberlere linkler mevcuttur. Bu yöntemle SMOlar; yaygn
medya kaynaklarndan gelen bilgilerle, sosyal hareket örgütlerinden, alternatif medyadan ve dier
destek ebekelerinden gelen bilginin edeer ekilde görüntülenmesini salayan yeni bir hiyerari
oluturmaktadr. Dier sayfalar Global Exchage’in kendi deerlendirmelerini içermektedir. Global
Exchange; fax gönderebilmek, mektup yazabilmek ya da hükümet görevlilerini arayabilmek için
sayfalar düzenleyerek ve bunun yan sra sorun-kökenli e-posta listelerine kayt olabilmek veya
küresel adalet sorunlar adna gönüllü çalabilmek için frsatlar sunarak üyelerini harekete
geçirmektedir.
Zirveler ve Krizler
Bütün bu gruplar tarafndan yaplan ve datlan aktivist haberleri en güçlü etkiyi tüm dünya
bahsettikleri sorunlaryla ilgilendiinde göstermektedir. Bu etki genellikle geni çapl kriz
ortamlarnda olumaktadr-örnein A.B.D deki 11 Eylül saldrsna gösterilen tepkiler veya 2002’de
Orta Dou’da yeni bir ivme kazanan iddet olaylar-. Dünyann bütün dikkatinin belirli bir noktaya
odakland dier kilit hareketler, “Birlemi Milletler Zirvesi” gibi küresel olaylar veya “Dünya
Ticaret Örgütü” gibi dünya liderlerinin toplantlarn içermektedir. Bu olaylar çounlukla toplantlar
için fiziki imkan ve etrafnda örgütlenilebilecek özel, dramatik konularn çözümü için zemin
hazrlamaktadr.
Vatandalar bu zirveleri, süreç içerisinde ki fikirlerini belirtebilmek için kullanmaktadr.
Çünkü halk bu fikir beyan hakknn devletler tarafndan, alnan karalardan en çok etkilenen sradan
insanlar yerine dev irketlere verildiini düünmektedir. Bu zirvelerin ana akm medya tarafndan
40
D.Atl
takiplerinin, genellikle, hatal ve yetersiz olduu düünülmektedir. sosyal hareket örgütleri piyasada
gittikçe önemli bir konuma geldiinden, haber yapma ve datma kapasiteleri de yükselen
güçlerinin bir parças olmutur. Bunun yan sra sosyal hareket örgütleri tartmalar düzenlemekte,
seçmenleri harekete geçirmekte ve halk temsil etmektedirler. Bu olaylarn snrsz ekli, bugün
dünya çapnda küresel çkl pek çok sosyal hareketin snrsz ekliyle uyum göstermektedir. Bu;
neden aktivist medyann bunun gibi olaylar haber yapmaya ve datmaya önem verdiini
açklamaya yardmc olabilir. Aslnda bamsz-Indymedya-medyann, kaynaklarn küresel
haberleme için tedarik ettii ksa bir zaman zarfnda belirli bir olaya odaklandnda baarsnn
zirvesinde olduuna inanlmaktadr. nsanlarn çou, Indymedyann dünyann birçok yerindeki
önemli olaylarla-2000 ylnda Los Angeles düzenlenen U.S. Democratic Party Convention ve 11
Eylül saldrlar sonras srail ve Filistin’de trmanan iddet olaylar gibi-balantl olarak hayata
geçirildiini düünmektedir.
Sonuç
Aktivist dijital gazetecilik hem ümit vaat edip hem de tehlike oluturabilir. Tehlikeler
genellikle eriim sorunlar üzerine younlamaktadr. Yukarda tanmlanan örgütlerden çou,
kendilerini-özellikle de tam katlm için yeterli iletiim teknolojisine sahip olmayan “güçsüz”
seslerin fikirlerini duyurmaya adamtr. Halbuki bu insanlarn iletiim teknolojilerine ulama
imkanlar snrldr. Bunun yan sra Amerika gibi zengin ülkelerde bile internet eriiminin nihai
kontrolünün kime ait olacana dair problemler mevcuttur.
Gittikçe artan bir ekilde, baz irketler hem Web hem de dier dijital iletiim araçlarnn eriim ve
yönlendirilmesini ellerinde tutmaya çalmaktadr. Sonuç olarak, bu yatrm irketleri dijital aktivist
gazeteciliine eriimini kstlayarak ya da önemsememekle onu gayri meru konumuna
itebilmektedirler.
Aktivist dijital gazeteciliin gelecek umudu; aktivist haber ekiplerinin kabiliyetinde ve haber,
rapor ve bilgi hareketlilii salayan alternatif bir bilgi evreni yaratmak için destekledikleri toplumsal
hareketlerde yatmaktadr. Böyle bir bilgi evreni, farkl deerlerle ilenmi olduundan, “haber
nedir?” gibi temel bir konuyu bile tekrar düünmeye sevk etmektedir. Bu sanal ortamda, haber artk;
eitimli, objektif uzmanlar tarafndan, uzun süren çabalar ve rutinler sonucu üretilen günlük bir olay
raporu olmaktan çkmtr.
Bu yeni dijital aktivist evrende, haberlerdeki objektiflik baarlmas imkansz gibi görülmektedir.
Ayrca, muhabirler ayn deerleri paylaan ve yorum üreten toplumsal hareket üyeleridir. Dahas, bu
yeni evren karmak olaylardan mantkl sonuçlar çkarmakla kalmayp, ayn zamanda böyle haberler
üzerine fiilen hareket edebilen aktif bir seyirci topluluu hedeflemektedir. Bu yeni evrende haber;
deeri birinin ondan kazancna bal bir mal olmaktan çkmtr. Haber artk, halk tarafndan özgürce
kullanlabilen ve datlabilen ortak bir maldr, istif edilmi bilgi yn deildir. Sonuç olarak dijital
aktivist gazetecilik, soysal hareket iletiiminde ve haberlerin kendi tanmnda yeni bir basama
temsil etmektedir.1
1
Melissa A. Wall, “Social Movements And The Net: Activist Journalism Goes Digital” , (Ed.), Kevin Kawamoto
Digital Journalism: Emerging Media And The Changing Horizons Of Journalism, inside, (113-122) Rowman &
Littlefield Publishers, Inc., Usa 2003, p.113.
41
Sosyal Hareketler ve nternet
Kaynakça
Arquilla, lohn, and David Ronfeldt. "Preparing for Information-Age Conflict; Part 1: Conceptual and
Organizational Dimensions." Information, Communication and Society 1(1) 1998: 1-22.
Atton, Chris. Alternative Media. London: Sage, 2002.
Castells, Manuel. The Rise of the Network Society. Vol. 1, The Information Age: Economy, Society
and Culture. Cambridge, Mass.: Blackwell Publishers, 1996.
Downing, John D. H., et al. Radical Media: Rebellious Communication and Social Movements.
Thousand Oaks, Calif.: Sage, 2001.
Kessler, Lauren. Dissident Press: Alternative Journalism in American History. Thousand Oaks,
Calif.: Sage, 1984.
Streitmatter, Rodger. Voices of Revolution: The Dissident Press in America. New York: Columbia
University Press, 2001.
Wall, Melissa A. "The Battle in Seattle: How Nongovernmental Organizations Used Websites in
Their Challenge to the WTO." In Media and Conflict: Framing Issues, Making Policy and Shaping
Opinions, edited by Eytan Gilboa. Ardsley, N.Y.: Transnational Publishers, 2002.
42
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (43-54)
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele
konusuna ilikin bir örnek
M.Hakan ÖZÇELK
Özet
Henüz yeni uygulanmaya balayan çok partili sisteminin de etkisiyle, 1949 ylnda Atatürk
ilkelerine ve nklâplarna kar olan kiiler tarafndan, Atatürk büst ve heykellerine yaplan tecavüzler
oldukça artmt. Doaldr ki bu tür olaylar toplum içinde büyük bir infial uyandrmakta ve toplum
içinde gerginlikler oluturmaktayd. 14 Mays 1950 seçimleri sonucunda, 27 yldr iktidarda olan
C.H.P.’nin yerini alan DP’nin, ilk icraatlarndan birisi, Türk toplumu için çok önem arz eden Atatürk
büst ve heykellerine yaplan tecavüzlerden hareketle Atatürk’ü ve O’nun nezdinde Türk milletinin
atasna duymu olduu sayg ve sevgi duygular, bu tür saldrlardan koruma yönünde tedbir almak
olmutur. Mecliste yaplan youn tartmalardan sonra “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda
Kanun” kabul edilmitir.
Anahtar Kelimeler: Atatürk Devrimleri, Atatürk, Devrim, Atatürk Kanunu
A sample of the struggle given for the companies counter to the revolutions of Atatürk
Abstruct
In 1949, as a result of newly born multiparty system, the opposers of the principles of Ataturk
and his revolutions had been raising the aggression against the busts and statues of Ataturk. Such
events naturally caused great resentment and raised the tensions in the community. Thanks to the May
14, 1950 elections Democrat Party took over the 27 years of Republican People’s Party power, and
took measures to protect Turkish people’s respected and precious Ataturk, starting from opposing the
aggression against the busts and statues as one of the first actions. After intensive parliamentary
debates in the Turkish Grand National Assembly, “Law on Crimes Against Ataturk” was adopted
Key words: Atatürk Revolutions, Atatürk, Revolutions, The Law of Atatürk.
Giri
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele; dönemsel farkllklarla (1938–45,1945–
50,1950–60 vb.) incelendiinde ve iç ve d dinamiklerin, iktidar ve toplumun üzerindeki etkisi temel
eksen olarak kabul edildiinde, bu dönemlerde birbirinden farkl uygulama, farkl uygulama iddeti,
farkl uygulama alan görülmektedir. Bu yönde verilen mücadeleler genellikle bireysel, toplumsal,
kurumsal olmakla birlikte kanunlar da çkarlarak Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadelede
Öretim Üyesi Dr. M.Hakan ÖZÇELK, stanbul Aydn Üniversitesi, Atatürk lkeleri ve nklâp Tarihi Öretim Üyesi
43
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
kalc, sürekli bir hareket tarz ortaya konmutur. Bu kanunlarn en önemlisi 25 Temmuz 1951 ylnda
çkarlan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda
Kanun”dur.
Atatürk’ün ebediyete intikali sonras Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele, farkl
siyasi görülerde olsalar dahi bir çok insann yaplan tartmalara ramen hem fikir olduu yegâne
örnek çkarlan “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun) olmutur.
Kanuna Giden Yol
Demokrat Parti iktidarnn dini alandaki faaliyetlerini ne tamamen kat bir laiklik
çerçevesinde, ne de tamamen dini hüviyet içinde laiklik kart olarak deerlendirmek, bulunulan
tarafn bak açsna göre mümkündür.( Sitembölükba, 1995, s. 64.) Çünkü D.P. iktidar olduu
1950–1960 döneminde zaman zaman cumhuriyet kazanmlar olarak kabul edilen laiklik anlayndan,
devletçilik uygulamalarndan taviz verirken, zaman zaman da laiklii ve Atatürk ilkelerini ve
devrimlerini korumak için baz sert önlemlere de bavurmutur. “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar
Hakknda Kanunu”’da alnan sert önlemlerden biridir. Kanun, D.P. hükümetinin din eksenli
uygulamalarnn yan sra baz dini propaganda ve faaliyetleri kstlamak ve önlemek için ald
önlemlerin ilkidir. Ticanilerin Atatürk heykel ve büstlerine yapm olduu saldr ve tecavüzler bu
kanunun çkmasna önayak olmutur.
Atatürk’ün heykellerine ve büstlerine yaplan saldrlar ve tecavüzler karsnda Nadir Nadi
gazetedeki köesinde, rüyasnda Atatürk'ü gördüünü belirterek( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10
Kasm 1949);
"Atatürk'ün öldüünü kabullenerek ona inanan, onun dehasndan kuvvet alan bizler artk
yalnzzdr. Biricik güvencimizi yalnz kendi içimizde ve yeni yetien nesillerde bulabileceizdir.
Büyük devrim eserleri ile birlikte Atatürk'ün aziz hatrasn da yaatmak vazifesi bundan böyle bizim
srtmzdadr.”
eklinde rüyasn yorumlamtr.
Atatürk’ün ölümünden on bir yl sonra, 1949 ylna gelindiinde siyasi ortamn ortaya
çkard, Atatürk’ün büst ve heykellerine yaplan tecavüzkâr davranlar, Nadir Nadi’de Atatürk’ün
hatrasna sahip çkmak ve toplumu bu konuda ikaz etmek ihtiyacn doururken çözüm yollar için
seçilen seçeneklerin ne kadar doru olduunu da sorgulamtr.
Atatürk’ün korunmas için kanun araylarna yönelik tedbirler aranmasna, arp
armayacaklarn okuyucuya sorarken aranan tedbirlerden çok, tek tük de olsa Atatürk’e laf
söyleyen insanlarn olduunu ve hayret edilmemesinin gerektiini vurgulayan yazar “Srtlanlar
aslana saldrmak için ölümünü beklerler.” ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949) diyerek laf
söyleyenler hakkndaki görüünü de oldukça sert bir ekilde ortaya koymaktadr.
Yazar makalesinde Atatürk gibi büyük bir adamn hayata gözlerini yumduktan sonra
salnda ona az açmaya cesaret edemeyenlerin derhal harekete geçmesinin adet olduunu, oysa ki
bu adet, fikir ve hareket olarak ölenin ölmediini gösteren en kuvvetli delil olduunu ve Ataya imdi
dil uzatmak isteyenlerin yllarca beklemek lüzumunu duymasnn da büyük eserin ne tükenmez bir
hayatiyet tadn gösterdiini ifade etmitir. Ancak böyle bir güvence karsnda dahi bundan elli
yl yahut yüz yl sonra meczuplarla mürtecilerin yeryüzünden kalkacana inanmak gerektiini, büyük
eserlere çelme takmak isteyenlere her zaman rastlanabileceini söyler. Böyle bir girizgâh yapan yazar
ardndan okuyucuya birkaç soru sorar ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949);
44
M.H. Özçelik
“Yalnz Atatürk'ün aziz hatrasn kanun yolu ile koruma düüncesine ne dersiniz? Türk
cemiyeti içinde Atatürk'e kar birlemi az çok kuvvetli bir kara ruh varm hissini verebilecek olan
böyle bir kanun ihtiyac duyarsak bu bizi rahatsz etmez mi? Fakat bir iki akl kaçknnn keyfi yerine
gelecek diye de koskoca bir milleti çirkin sesler dinlemeye mahkûm edebilir miyiz?”
Türk devriminin shhatli gelimesini korumak istiyorsak baz noktalara dikkat etmeliyiz
diyerek; Atatürk’ün, bütün hayatn milletin gözü önünde apaçk geçirmi son derece samimi bir Türk
evlad olduuna, kelimenin tam manas ile kendilerinden olduuna, o kadar ki ona ata derken de
babamz andmzdan zerrece üphe etmememiz gerektiine, okuyucunun dikkatini çeker( Nadi,
Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949);
“Bizi biz yapan adama hakaret ettirmemeliyiz; fakat dar bir yasak zihniyetine saplanarak
devrimin salam bünyesini de zedelememeye dikkat edelim. Böyle bir hareket her eyden önce atann
ruhunu muazzah eder. Bütün ömrünü batl manas ile bir Türkiye yaratmak uruna harcayan o
büyük adam hiç bir kötü niyet ykamayacaktr.”
diyerek makalesini bitiren yazar Atatürk’ün ve devrimlerinin korunmas gerektiini söylerken ayn
zamanda devrimleri koruyacaz diye gerçekte devrimlere ve Atatürk’e zarar verilmemesinin önemini
vurgulamtr.
1949 ylnn 10 Kasm’nda Nadir Nadi’nin de üzerinde durduu konuyu Demokrat Parti,
iktidara gelir gelmez, Atatürk’e balln ve onun izinde olduunu dair bir kararnameyi resmi
gazetede yaymlad. 1950 Aralk sonunda ikinci bir kararname ile ilk kararnamedeki hususlar
vurgulanmtr. Alnan kararlar içinde devlet dairelerinde ve makam odalarnda sadece Atatürk’ün
resminin aslabilecek, baka ahsiyetlerin resimlerinin aslmayaca dahi vard. Ancak bu
kararnameler de Ticanilerin ülke çapnda Atatürk heykel ve büstlerine yönelik saldrlarna engel
olamad(Özdemir, 2008, s.60).
Arapça ezann geri getirilmesinin akabinde baz gerici faaliyetlerde tekrar kprdanlar ba
göstermi ve 22 Haziran’da Ticani Tarikat’ndan olan baz kiiler, Atatürk’ün büst ve heykellerine
yeniden saldrlara balamlardr. Bu saldrdan dört gün sonra Ankara’nn baka yerinde ve Çubuk’ta
Atatürk heykeline saldrlarda bulunulmutur( imir, 2009, ss. 125-140).
Heykellere yönelik saldrlar dönem içinde hükümetin tutum ve davranlarndan güç alan
özellikle bata Ticaniler olmak kaydyla dier slamc kesim tarafndan yaplmaya devam ede
gelmitir. Dini yaynlarn artmasnn yan sra “Kemalizm”’e de olan saldrlar bu dönem içinde
Atatürk’ün büst ve heykellerine yaplan tecavüzlerle somutlat.
Krehir’de Çar Meydan’nda bir kaide üstünde bulunan Atatürk’ün büstü 23/24 ubat 1951
gecesi tahrip edilmi, Atatürk’ün heykel ve büstlerine yaplan saldrlara devamla Mart’n banda
Ankara’da yinelenmitir. Bununla kalmayan saldrganlar Atatürk büst ve heykellerinin görüldüü
yerde krlmasn telkin eden beyanname datmlardr.
16 Mart 1951 Kastamonu’da Taköprü’nün Alama köy okulunda Atatürk’ün fotorafnn
“gözleri oyulmak” suretiyle tahribat yaplmtr( Kudret Gazetesi, 17 Mart 1951). 21 Mart tarihli
Edremit Gazetesine göre Burhaniye’deki Emniyet Karakolundaki büst (Edremit Gazetesi, 21 Mart
1951), 23 Mart’ta Ankara Etimesut’a bal Eryamanlar Köyünde ve Aydn Dalamanda D.P.
binasndaki büste yönelik saldr saldrlar olmutur (Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951). 29 Mart 1951’de
ise Kütahya’da Atatürk heykeline saldr olmutur. Ulus Gazetesinde bu olay bugüne kadar yaplan
saldrlarn en “irenç ve rezil” olandr diye yer almtr. Kütahya’daki saldry düzenleyenler bir
beyanname yaynlamlardr. Bu beyannamede “din hamisi Tevfik leri ve Menderes yaasn” ( Ulus
Gazetesi, 30 Mart 1951) denilmekteydi.
45
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
Atatürk’ün heykellerine kar artan suçlar karsnda da Mardin milletvekili Mehmet Kamil
Boran “Atatürk’ün manevî varlna ve maddi hatralarna vâki tecavüzler hakknda” Babakanla bir
soru yöneltmitir. Soruya cevap veren çileri Bakan Halil Özyörük, “Atatürk’ün ölümünden 14
Mays 1950’ye kadar manevî varlna 51, fotorafna 12, heykel ve büstlerine 4 olmak üzere 67
tecavüz” olduunu, “14 Mays 1950’den 1 Nisan 1951’e kadar büst ve heykellere 9, manevî
ahsiyetine 5 ve fotorafna 1 olmak üzere 15 tecavüz hâdisesinin” olduunu belirtmitir( T.B.M.M.
Tutanak Dergisi, 1951, ss. 288-289).
Bu saldrlar karsnda halkn duyduu ve özellikle basna yansyan nefret, öfke ve bu
konudaki mevcut olan cezai yaptrmlarn çok düük olmas, hükümeti daha deiik ve ciddi
yaptrmlar yapmaa mecbur etmitir.
Kanunun Mecliste Görüülmesi
Meydana gelen bu tür halk üzen, ayaklandran olaylarn önlenmesi maksadyla 4 Mays 1951
günü, T.B.M.M.’ne gönderilecek olan bir kanun tasars görüülmeye baland. Ancak böyle bir
kanunun dillenmeye balamasyla basnda, toplumda, milletvekilleri arasnda ard arkasna tartmalar
balad. Baz milletvekilleri, o srada yürürlükte olan 1924 Anayasa’nn 69. Maddesince (Türkler
kanun karsnda eittirler ve ayrksz kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, snf, aile ve kii
ayrcalklar kaldrlmtr ve yasaktr.) tek tek kiilerin lehine çkarlacak her türlü özel kanun
yasaklamasn gerekçe göstererek, kii için kanun çkarlmasnn demokrasiyle badamayacan ileri
sürmütür.
Bu süreçte, Türkiye Milli Talebe Federasyonu (T.M.T.F.), yapt toplantlarda toplumsal
hayat ilgilendiren mevzular üzerinde ehemmiyetle dururken, bu arada komünist ve irticaya kar da
esasl mücadele tedbirleri düünmütür. Türkiye Milli Talebe Federasyonu genel idare kurulunun
ald kararlar arasnda. "Türkiye cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ün her çeit tenkit ahlakndan
mahrum, hücumlardan masun kalmas yolunda Büyük Millet Meclisince kanun çkarlmas "(
Cumhuriyet Gazetesi, 3 ubat 1951) için gerekli teebbüslere geçmesi yönünde istei de vard.
Milletvekilleri ve T.M.T.F.’nin Atatürk Koruma Kanunu hakknda düünceleri böyle iken
kanuna kar olan Nadir Nadi’nin kanuna kar çkmasnn çk noktas daha ilginçti. Nadi, meclisten
böyle bir kanun çkt takdirde Büyük Atann ruhunun incineceini, bu suretle Atatürk'ün hatrasn
kanun yolu ile korumay Ebedi ef’in hayat boyunca inand prensiplere aykr bulduunu,
Atatürk’ün, hayatnn her annda nasl millete ve millet sevgisine dayanarak yaadysa, ölümünden
sonra da gene yalnz milletin kalbindeki sevgi ile yaayacan, kanunlarn dondurduu resmi ve
zoraki bir sevgi olamayacan, vücudu ve ruhu ile hayatn tam içinde yaayan, büyük küçük her
tehlikeyi göz krpmadan, adeta zevk duyarak karlayan bir varln bizden bekledii tek eyin, onun
ismini ayn artlar altnda geçici devirlerin ac tatl her türlü rizikolarna kar durarak, yani hayatn
içinde, yaatmak olacan öne sürmütür( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 04 ubat 1951).
Tasarnn görüülmeye baland gün heyecanl tartmalar yer almtr. Söz alan
milletvekilleri arasnda sadece Hamid evket nce tasarnn behemehal çkarlmas üzerinde srarla
durmu, söz alanlar arasnda Osman evki Çiçekda (Ankara), Muammer Obüz (Konya) ve Hüseyin
Ortakçolu (Çorum) komisyonun dier üyeleri gibi tasarya lüzum görmemiler, baz hatipler de
gerekiyorsa ceza kanununa bir madde ilave edilmesini ileri sürmülerdir.
Mula milletvekili Nadir Nadi de aleyhte mütalaalara itirak etmi kendisine teklif edilen
birçok eyleri kabul etmeyen Atatürk’ün manevi varlnn dahi böyle hususi bir kanundan üzüntü
duyacan ifade etmitir.
46
M.H. Özçelik
Tartmalarda ayn zamanda kiiye yönelik kanun çkarlmasnn doru olup olmad
gündeme gelmitir. Hamid evket nce, Atatürk’ün manevi varlna tecavüzün, rejime tecavüz
olduu, Atatürk’ün dorudan doruya rejimi temsil ettii, baz geri fikirli ve inklâp aleyhtar
dergilerin bir takm cahiller üzerinde uyandrd tesirler yüzünden Atatürk heykellerine tecavüz
hadiselerinin vuku bulduu fikrindedir.
Nadir Nadi, Atatürk prensiplerinin korunduu takdirde böyle hususi bir kanuna hacet
kalmayacan tecavüz hadiselerinin kendiliinden ortadan kalkacan belirtmitir. Milletvekillerinin
eletirilerine cevap veren Adalet Bakan Rükneddin Nasuhiolu; “Atatürk’ün büstlerine tecavüz
vesilesiyle inklâplar rejimine kar vaki olan tecavüzlerin durdurulmasnn amaçlandn” (
Cumhuriyet Gazetesi, 7 Mart 1951) ifade etmi, bir hafta zarfnda Atatürk heykellerine yaplan
tecavüzlerin saysnn 12’yi bulduunu açklamtr. Bakana göre, böyle bir kanunun çkarlmasna
teebbüs edilmesi dahi mütecavizlerin cesaretini krm bulunuyordu. Toplant bu tartmalarla sona
ermi ve C.H.P. grubu da tasarya destek vermitir.
Tartmalar sonunda Meclise sunulan ve adalet komisyonunda müzakerelere balanan
hükümetin teklif ettii tasarnn ceza müeyyideleri öyledir (Cumhuriyet Gazetesi, 8 Mart 1951);
Madde 1 –Atatürk’ün manevi varln tahkir veya tezyif yahut her ne suretle olursa olsun bu
varla tecavüz edenler bir seneden be seneye kadar ar hapis cezas ile cezalandrlr.
Resim, heykel, büst gibi Atatürk’ü temsil eden eyay veya Atatürk hakkndaki sair eserleri
tahkir ve tezyif maksad ile bozan, kran, kirleten veya her ne suretle olursa olsun bunlara tecavüzde
bulunanlar hakknda da ayn ceza verilir.
Yukardaki fkralarda yazl suçlar ilemeye bakalarn tevik ve tahrik edenler asl fail gibi
cezalandrlr.
Madde 2 – Birinci maddede yazl suçlar iki veya daha fazla kimse tarafndan toplu olarak
veya umumi veya umuma açk mahallerde alenen yahut basn vastas ile ilenirse, hükmolunacak
ceza yar nispetinde artrlr.
Birinci maddenin birinci fkrasnda yazl suçlar, zor kullanlarak ilenir veya bu suretle
ilenmesine teebbüs olunursa, verilecek ceza bir misli artrlr.
Madde 3 – Bu kanunda yazl suçlardan dolay, Cumhuriyet savcllarnca resen takibat
yaplr.
Kanundan Önce Atatürk’ün Büst ve Heykellerini Koruma Giriimi
Hükümet kanun çkarmak için çalmalarna devam ederken bu arada çileri Bakanl
tarafndan Atatürk büst ve heykellerini korumak için bütün vilayetlere genelge gönderdi. çileri
Bakanlnca, Bakan Halil Özyörük imzas ile bütün vilayetlere gönderilen bu genelgede ksaca öyle
denilmektedir( Cumhuriyet Gazetesi, 29 Mart 1951):
" Son günlerde, Cumhuriyetin banisi Büyük Atatürk'ün heykel, büst ve fotoraflarna kar
çirkin tecavüzlerin tevali ettii görülmektedir. Vak'alarn cereyan tarzlarndan edinilen intibalara
göre, bu menfur tecavüz hareketlerinin, hükümetin itibarn sarsmak gayesi güdenler tarafndan tatbik
mevkiine konulduundan üphe yoktur. Olaylarn tad mana ve mahiyet d manzaralar itibar ile
göründüünden çok daha önemli ve ümullüdür. Bugün yurdumuz için cumhuriyetin bir sembolü
mahiyetini alm bulunan, Atatürk isminin ve eserlerinin basit politika oyunlarna alet olmaktan
katiyen uzak tutulmas icap eder. Her ne kadar vilayetlerce bu vak'alar üzerinde hassasiyetle
durularak incelemeler yaplmakta ise de, yalnz adli takibatla neticeye ulamann mümkün
olmayacan kabul etmek lazmdr."
47
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
Genelgede, zabta tedbirlerine ehemmiyet verilmek gerektii konusu üzerinde durularak büst,
heykel ve fotoraflarn bulunduklar yerlerin kolayca el uzatlamayacak ve tahrip olunamayacak bir
hale getirilmesi belirtilmitir. Tamimde bundan baka büst ve heykellerin muhafaza tedbirlerinin
artrlmas, bu ie azami dikkat gösterilmesi, muhafaza hususunda ihmal gösterenlerin
cezalandrlacaklar da ilave edilmitir.
çileri Bakanl yaynlad tamimi u ekilde sonlandrmtr( Cumhuriyet Gazetesi, 29
Mart 1951);
"Hükümeti Türkiye Cumhuriyetinin banisi Atatürk'ün millete mal olan aziz ve manevi
varlna her türlü tecavüz ve hakaretten masun bulundurmak maksad ile Büyük Millet meclisine bir
kanun layihas sevk etmek üzeredir.
Bilindii gibi büyük Atatürk'e vaki olabilecek herhangi bir tarizin takip olunabilmesi için
umumi hükümler gereince ancak varisleri tarafndan dava ikame edilmek icap eder. Hükümetin
hazrlad tasar ise, hususi kanun mahiyetinde olacak ve Atatürk'ün yüksek manevi ahsiyeti bu
suretle millet iradesinin mahsulü olan kanunun himayesine tevdi edilmi bulunacaktr."
Mecliste Yaplan Tartmalar
Kanun tasars meclis gündemine alndktan sonra yaplan görümelerde birçok tartma
çkmtr. Tartmalar esnasnda Hamid evket nce tasary hararetle desteklerken, Hüseyin Ortakç,
ahslara imtiyaz salamann hukuk esaslarna aykr olacan anlatm, ceza kanununa bir madde
eklenmesiyle böyle bir tasarya gerek olmayacan ifade etmitir. Ortakç’dan sonra Atatürk’ü
herkesin birbirinden eksik olmayacak kadar sevdiini anlatmakla söze balayan Celal Yardmc,
kanunun, hislerin üstünde tutularak, böyle bir yola gidilmemesi gerektiini, çünkü Anayasa kii
imtiyazn tanmadn, ceza hukukunun ise amme nizamn hedef tuttuunu ve ammeyi alakadar
eden suçlar için müeyyideler koyduunu, hadise Atatürk rejimine ve demokrasi devrimlerine
tecavüzü önlemekse, Türk milletine mal olan bu rejimi ve inklâplar korumann teminat T.B.M.M.
ve kanunlarnn olduunu, nklâba ve rejime kar suçlar için kanunlarmzda müeyyidelerin var
olduunu, kâfi olmayan ahvalde yenilerinin konabileceini veya mevcutlarn geniletilebilineceini
izah etmitir. Celal Yardmc, ayrca tarihe mal olmu Atatürk için tarafsz nokta-i nazarlar ileriye
atld zaman, bu kanun hükümleri ile karlaacan, belki de vazifesini de yapamayacan, maksat
Atann heykel ve büstlerini muhafaza ise, zaten antlarn korunmas hakknda ceza kanununda
hükümler bulunduunu, kald ki Atatürk’ün ahsiyetine yöneltilen tecavüzler umumun nefret ve
laneti ile karlatn, müeyyidesini orada bulduunu ifade etmitir.( Cumhuriyet Gazetesi, 11 Nisan
1951)
Atatürk’ü koruma kanunu üzerindeki müzakereler 13 Nisan ‘da da devam etmitir. Bu
müzakerelerde, Osman evki Çiçekda, kanunun hukuki bünyeden mahrum olduunu böyle bir
kanunla ahs imtiyaz yaratldn, garb dünyasna kar, demokrasi yolunda yürüdüümüz
hakkndaki iddialarmzn bu kanunla terkedilmi olacan söylemi : “ Bu kanun dünyaya, bu
memleketin Atatürk’e sevgisi olmadn ve inklâplarn benimsemedii, kanun ve zor yol ile bunlarn
tutturulmak istendii manasn verdirebilir.” ( Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951) demitir.
Celal Yardmc, ceza hukukumuzun ahslar aleyhine ve amme aleyhine ilenen suçlar
mevzuat altna aldn, Ceza Kanununda kâfi derecede açklk bulunduunu söyledikten sonra:
“Atatürk’ün kalbimizde yeri ne olursa olsun, o da bütün vatandalar gibi kanun önünde alelade bir
ahstr. Bu itibarla hususi bir kanun çkarlmas hukuk bünyesine katiyen uymaz.” demitir.
Müteakiben 516 (Bir kimse her ne ekilde olursa olsun dier bir kimsenin tanr veya tanmaz
maln ykar veya yok eder veya bozar ya da bunlara zarar verirse zarar görenin ikayeti üzerine bir
48
M.H. Özçelik
yldan üç yla kadar hapis ve bin liradan üçbin liraya kadar ar para cezasyla cezalandrlr.) ve
488’inci (…..Eer kendisine tecavüz olunan kimse ikayetname vermezden evvel vefat eder veya bu
cürümler ölmü bir adamn hatrasna kar irtikab olunursa bundan dolay müteveffann kars ve
usul ve füruu veya karde ve kz kardeleri ve usul ve füruu derecesinde shri akrabas ve dorudan
doruya veresesi bulunan kimseler tarafndan ikayetname verilebilir….) maddeleri, ölmü bütün
Türk büyüklerine vaki tecavüzlerin cezalandrlmas hakknda savcya dava ikame etmek hakkn
vermi olduundan diktatoryal bünyede olan bu kanunun çkarlmasna katiyen taraftar olmadn ve
gerek seçim bölgesinden, gerekse birçok vilayetlerden kanaatini destekleyici mektup ve telgraflar
aldn ortya koymutur.
Bundan sonra söz alan Cevdet Soydan, kanunun reddini, Ahilya Moshoz ise kabulünü isteyen
birer konuma yapmlardr. Bunu müteakip Halide Edip Advar da söz alarak, kendisinin de tasarya
taraftar olmadn, çünkü Atatürk sevgisinin ve devrimlerinin bu memleketin kalbine yerlemi
olduunu söylemitir. Vacid Asena, komisyonda ve mecliste tasarnn reddi lehinde beliren temayül
karsnda hükümetin teklifi geri alarak, reddedilmi bir duruma dümekten kurtulmasn tavsiye
etmitir. ( Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951)
Kanun tasarsnn aleyhinde tutum gösteren Nadir Nadi gazetedeki köesinde, kanun tasarsn
hazrlayan hükümetin iyi niyet esasna dayandn belirtirken bu kanunu lüzumsuz sayanlarnda iyi
niyetine dudak bükülmemesini vurgulamtr. Atatürk'ün cemiyet içindeki konumu ortaya koyduktan
sonra " ….Atatürk kanununa yer olmadn iddia ediyoruz, hatta daha ileri giderek böyle bir
kanunun rejim bakmndan bir gerileme iareti yerine geçeceini söylüyoruz." ( Nadir Nadi,
Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951) diyerek daha önceki fikrinde fazla bir deiiklik yapmadan
yinelemitir.
En büyük Türk kahraman Atatürk'e yaplan saldrgan yaynlarn sebebinin, o büyük adamn
arkasndaki inklâb zedelemek olduunu, Atatürk heykellerine kazma vuranlarn, büstlerini
devirenlerin maksadnn da baka bir ey olmadn söyleyen Nadi, hususi bir kanunla bu gibi
hareketlerin önlenebileceini sanmak, hastaln kaynan ihmal edip onun görünürdeki araz ile
mücadeleye çalmaktan farksz olduunu öne sürmütür. Saldrganlarn neden heykeli krdn,
büstü taladn, adamn dört kar isteine, imam nikâh isteine, 150 yldr benimsemeye
çaltmz medeniyeti brakarak, çöle kaçmak isteine balamtr. Atatürk'ün aleyhine yazarlarnsa
bunlar dilinin altnda saklamadn, tersine asl maksadnn bunlar söylemek için tepindiini,
yrtndn ve hasret çektii gerilik nizamna onu kavumaktan alkoyan devlet kuvvetine el
kaldramad için inklâplarmzn sembolü Atatürk'e saldrarak hncn aldn tespit etmitir. Bu
tespitinin sonucunda da onun hatrasn koruyucu hususi bir kanun çkarmann Atatürk'ü sava dnda
brakmakla bir olacan iddia etmitir( Nadir Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951).
Adalet komisyonunda yaplan toplantda müzakereler çok tartmal geçmi ve Babakan
Adnan Menderes üç defa söz almtr. Komisyonda Meclis Bakan Refik Koraltan, Babakan
Yardmcs Samed Aaolu ile Adalet ve çileri Bakanlar ve komisyon azas olmayan 40'a yakn
milletvekili de hazr bulunmulardr.
Kanun tasarsnn geri istenmeyeceini belirten Babakan konumasnda unlar belirtmitir(
Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951):
"Bu kanunu çkartmaktan gaye ne hürriyeti tahdit etmek ve ne de tenkit hürriyetini
baltalamaktr. Bu gün hakiki demokrasi devletini yaamaktayz. Yeni nizam kökletirecek bir meclise
malikiz. Kanunu kabul etmekle kimseye bir imtiyaz da vermi olmuyoruz. Bu kanun bir zaruretin
ifadesidir. Atatürk, inklâplarnn sembolü olan bir dehadr. Biz bu tasary geri almamaktan ancak
eref duyarz. Muhasebesi ve muhakemesi ise amme vicdannda yaplr. Hükümet Atatürk inklâplar
49
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
üzerinde hassasiyetle hareket etmi ve tedbirlerini almtr. Ancak memleketimizdeki Kemalizm iç ve
d tahriklere sebep olmaktadr. Bütün dünya bir torpil tarlasndan geçmektedir. Dünyann en skk
bir devrinde olduumuz için önceden inklâplarn korunmas ve zamannda tedbirler alnmas
yerindedir. Krehir'de bir müessif hadise olmas üzerine bütün stanbul oraya tand. Hükümet bu
gibi ihtiyaçlardan doan telkinlerle tedbirlerini alacaktr." demi ve kanuna destek istemitir.
Söz alan dier milletvekillerinden Hamid evki nce, hükümete ve T.B.M.M.'ne hakaret
edenlerin ceza ald gibi bu tasarnn devrimlerin sembolü olan Atatürk’e de hakarette bulunulduu
zaman ceza verilmesini amaçlayan bir kanun olduunu ortaya koyarak tasarnn bir ahs kanunu
deil, vatan ve devrimlerin korunmasna dair bir kanun olduunu belirtmitir. Bu kanun tasarsn
kabul etmek "art müebbettir”( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951) demitir.
çileri Bakan Halil Özyörük, hususi bir kanun çkarlm olmasnn ana kanunlarmzda bile
yer alm bir mevzu olduunu anlattktan sonra ksaca " Ceza kanunu yönünden Atatürk ahsna ve
eserlerine yaplan tecavüzlere kar bu kanunun çkarlmasnn hukuk esaslarna mugayir hiç bir
taraf yoktur." ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951) demitir.
Tasarnn aleyhinde ise Ankara milletvekili Osman evki Çiçekda uzun bir konuma yapm
tasar ile ilgili ksaca " zamanmzda inklâplara dil uzatanlarn dillerini kerpetenle tutarsak hiç bir
ey olmayacaktr, demektir. D.P. programnda Atatürk inklâplarn koruyucu maddeler vardr.
Program ile D.P. inklâplarn koruyucusudur. Bu kanun hukuki ve siyasi mesnedden mahrum
bulunduundan reddi icap eder.” ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951)eklinde söylemde
bulunmutur.
C.H.P. milletvekili Abbas Metin, Atatürk'ün tala, tunçla ebedilemediini, O’nu yaratm
olduu devrimlerin ebediletirdiini, Atatürk'e yaplan taarruzlarn, devrimlerine yaplan bir tecavüz
olduuna iaretle birinci Adnan Menderes hükümetinin programnda "yerleen inklâplar" ibaresinin
hangi manaya geldiini, yerlemi veya yerlememi diye inklâplarda bir tefrik yapldna göre
hükümetçe bunun millete açklanmasnn zaruri olduunu belirterek bu tasarnn reddini istemi ve
"nklâplar Koruma Kanunu" adl yeni bir kanun tasarsnn getirilmesini istemitir.
Sadri Maksudi Aral da kanun aleyhinde olduunu ifade ile "…Bir psikologun dediine göre
eer bir memlekette ak bir vazu kanun tarafndan mecburi hale getirilirse sönmee mahkûmdur. Ve
bu hal memleket için zararldr. " ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951)fikrini öne sürmütür.
Daha sonra söz alan D.P. Ankara milletvekili emekli General Salahaddin Adil Atatürk
hakknda komisyon azalarnca tasvip edilmeyen bir konuma yapmtr. Adil, Atatürk devrini
diktatörlük olarak ifade etmitir( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951):
"… Memlekette Kemalist zihniyetini belli edecek bir kanunu katiyen doru bulmuyorum.
Memleketimiz bir Müslüman memleketi olduuna göre hazreti Muhammed hakknda kötü bir ey
söylenecek olursa bunun için kanun çkarmak gerekecektir. Dört sene sonra yeni bir iktidar geldii
zaman onlar da böyle bir kanun çkarabilirler. Atatürk inklâplar artk mazi olmutur. Artk Atatürk
inklâplarndan bahsedilemez. Bu itibarla kanunun reddini isterim.”
Yaplan tartmalarda; Atatürk’ün büyüklüü, devrimlerin ve ilkelerin yerindelii bütün
katlmclar tarafndan ifade edilirken, esas olarak Atatürk’ün ve devrimlerin böyle bir korumaya
ihtiyacnn olup olmad konu edilmitir.
Atatürk Kanun tasars uzun müzakerelerden sonra 7'ye kar 9 oyla kabul edilmitir.
Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951)
50
(
M.H. Özçelik
Kanunun Kabulü
Kanun tasars için mecliste görümeler 4 Mays 1951 günü, Atatürk'ün manevi ahsiyetine
kar 3 dakikalk sayg duruuyla balad. Söz alan Salahaddin Adil, Arif Hikmet kanun aleyhinde
olduunu izah etmi, Osman evki Çiçekda'da niçin kanuna muhalif olduunu öyle ortaya
koymutur( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951):
"Atatürk'ü bizden ayrd ettii için muhalifim. Özlediimiz demokrasinin tahakkuk ettii
devirde onun gençlie emanet edilmi olan inklâplarn muhafazadan aciz kaldmz manas
çkaca için muhalifim. Ayn zamanda bu tasar bizi çekemeyenlerin imdiye kadar yaplanlarn
zorla yapldn söylemelerine frsat verecektir. Bunun için muhalifim."
Bedii Enüstün ise " dünya ve insanlk tarihinde
karsnda bulunuyoruz. ( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays
heykeller ve kâtlar üzerinde sembolize eden kafalardan
sürerek konumasna öyle devam etti( Cumhuriyet Gazetesi,
misline tesadüf edilmeyen bir hadise
1951) " diye söze balad. nklâplar,
ileri hamleler beklenemeyeceini ileri
5 Mays 1951):
" Memleketin en hakiki sembolü anl Türk bayradr. Bir zamanlar yaranmak gayreti ile
ticari kazançlarla imal edilen veya ettirilen büstler ne Atatürk'ün, ne de Türk milletinin sembolleri
olamaz. Bunlar kanuni müeyyidelerle inklâplarn sembolü olarak kabul ettirmek memlekette binlerce
Romus, Romulüs'ün türemesine yol açar. eflik sistemine hasret çekildii gibi manal zehaba sebep
olur. Bir Demokrat milletvekili olarak belirtmek isterim ki bu son 30 yl içinde bütün reformlarmz
ancak 14 Mays'ta bir kül olarak hakiki hüviyetini kazanmtr. Millete mal olmu inklâplarmz fiili
ve hakiki teminat altndadr."
Bedii Enüstün, Atatürk'ün sa olsayd, bütün millete ait olan baarlarn ahsnda sembolize
edilmesine raz olmayacan : "Sayn baylar, ben bütün yaptklarm tarihin tenkidine cesaretle arz
ederim." ( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951) diyeceini anlatt.
Diyarbakr milletvekili Muzaffer Ekinci de sevgi ve saygy kanuni müeyyidelerle cebri ve
zaruret haline koymann doru olmadn izah etti ve o da kendisinden öncekiler gibi tasarnn
aleyhinde olduunu belirtti.
Tartmalarla süren, babakann da birkaç kez söz ald kanun tasars görümelerine baka
bir gün devam etmek üzere ara verildi. 7 Mays 1951’de Genel Kurul’da yaplan iddetli görümeler
sonucunda, 14’e kar 146 oyla tasar komisyona geri gönderildi.(Özdemir, 2008, s.61)
Müteakip tartmalarda tasarnn reddini önlemek için kanunun bütün Türk büyüklerine veya
Fuat Hulusi Demirelli tarafndan hazrlanan ikinci teklife göre yalnz Devlet Bakan iken ölenlere
temili dahi düünülerek (Akam Gazetesi, 13 Haziran 1951) kanunun çkmas hususunda hükümetin
niyetindeki ciddiyet, arzu ve istek açk bir ekilde ortaya konuluyordu.
Hükümet kanun tasarsnn bu kadar kabul edilmesini isterken Nadir Nadi köesinde
Atatürk'ün aziz hatrasna ballk hususunda, Millet Meclisinin ezici çounlukla yekpare bir kaya
gibi ayakta olduunu ifade etmi( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951):
“….. Bir parça izan sahibi olup da bu büyük Adamn stiklal Savanda ve ondan sonra
inklâp devrinde gördüü hizmetleri takdir etmemee zaten imkân var mdr?
….Sunulan kanunun itirazlara uramasn bahane ederek mecliste güya bir Atatürk
dümanl varm gibi bir düünceye kaplmak yanltr." diyerek bu milletvekillerinin en az bu
kanun tasarsn destekleyen milletvekilleri kadar Atatürk'e bal olduunu ifade etmitir. Atatürk'ün
Kurtulu sava ve Türk devrimi olmasayd sradan bir Osmanl paas olacan, devrini
tamamlayarak tarihteki yerini alacan dolaysyla bu tür tecavüz ve saldrlarda bulunanlarn
51
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
hakikatte Türk inklâbn ykmak istediklerini öne sürmü ve u soruyu sormutur
( Nadi,
Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951): " nklâb korumak için en uygun tedbir bu mudur?"
Sormu olduu bu soruya alnan tedbirlerle yaplan saldr ve tecavüzlere kar
konulamayacan, oysaki bunun yerine inklâplar koruyabilmek için ilk önce yürürlükteki kanunlar
iyi tatbik etmek, gerekirse bunlar kuvvetlendirmek lazm geldiini ifade etmitir
( Nadi,
Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951).
Hükümet kanunu mutlaka çkarmak istiyordu. Ancak kanun tasarsnn meclisten geçebilmesi,
tasarya kar olan ve kanunun çkmasn engelleyen muhaliflerin itirazlarn bertaraf edilebilmesi için
kabul edilebilir hukuki bir gerekçe ortaya konmalyd.
Bu gerekçenin yazlmas için hükümet, hukuk problemini çözebilmek için Alman Prof. Ernst
E. Hirsch’in bilimsel fikrini istedi. Hirsch’in verdii cevap ise öyledir (Hirsch, 1997, s. 303):
“ Anayasa, baka eylerin yan sra, bir ahsa imtiyazlarn tannmasna imkân salayacak
yasalarn çkarlmasn yasaklamaktadr. Buradaki “ahs” deyimi, “gerçek kii” yani insan
anlamna gelmektedir……nsann ahsiyeti, doumunun tamamlanmasndan itibaren hayatla balar
ve ölümle son bulur. Atatürk adnda bir ahs, hukuki anlamda artk mevcut deildir. Dolaysyla ona
yasa yoluyla bir imtiyaz salanmas konu olamaz. Söz konusu tasarda ceza hukuku normlaryla
korunmas öngörülen hukuki varlk ve ahs Atatürk deildir. Burada korunmak istenen Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusuna kar Türk milletinde genel olarak yaygn bulunan hayranlk ve sayg
duygusudur. te, ceza tehdidi altnda korunmak istenen davranlar, halkn içinde yaamay sürdüren
bu sayg duygusunu, yani merhumun ansn zedelemeye müsait davranlardr.”
Prof. Hirsch’in de bilimsel fikri de alnarak yeniden düzenlenen yasa tasars ilgili görümeler
23 Temmuz günü mecliste yapld. Müzakereler esnasnda kanun lehinde ve aleyhinde olanlar
arasnda karlkl tartmalar ve atmalar yine de yaand. Esas itibaryla öne sürülen konular daha
önce bahsedilenlerle ayn istikametteydi. Yaplan oylama sonucunda 50 aleyhte ve 6 çekimsere kar
232 kii lehte oy kulland ( Cumhuriyet Gazetesi, 24 Temmuz 1951). Kanun tasars 25 Temmuz
1951 günü T.B.M.M. tarafndan kabul edildi. Kabul edilen “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar
Hakknda Kanun”un gerekçesinde unlar yazlmtr:
“ Atatürk, Cumhuriyetin ve nklâplar rejiminin sembolü olmas hasebiyle, hatrasna,
eserlerine ve onu ifade eden varlklara vaki olacak tecavüzler, bilvasta Cumhuriyete ve inklâplar
rejimine tevcih edilmi bir mahiyet arz edeceinden bunlara kar ilenen ve amme efkârnda derin
akisler yaratmakta olan suçlarn failleri hakknda mevzuatmz hususi hüküm ve müeyyideleri ihtiva
etmekte ve Cumhuriyet Savclarnn resen takibata girimelerine müsait bulunmaktadr.”( Resmi
Gazete, 31 Temmuz 1951, say 7872)
“Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”’unun tartmalar sonunda ald ve
5816 sayl kanun olan son metin hali öyledir (Resmi Gazete, 31 Temmuz 1951, say 7872):
Madde – 1. Atatürk’ün hatrasna alenen hakaret eden veya söven kimse bir yldan üç yla
kadar hapis ile cezalandrlr. Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abidelere veyahut Atatürk’ün
kabrini tahrip eden, kran veya kirleten kimseye bir seneden be seneye kadar hapis cezas verilir.
Yukardaki fkralarda yazl suçlar ilemeye bakalarn tevik eden kimse, asl fail gibi cezalandrlr.
Madde – 2. Birinci maddede yazl suçlar, iki veya daha fazla kimseler tarafndan toplu olarak
veya umumi veya umuma açk mahallerde yahut basn vastasyla ilenirse hükm olunacak ceza yar
nispette arttrlr. Birinci maddenin ikinci fkrasnda yazl suçlar zor kullanarak ilenir veya bu suretle
ilenmesine teebbüs olunursa verilecek ceza bir misli arttrlr.
52
M.H. Özçelik
Madde – 3. Bu kanunda yazl suçlardan dolay Cumhuriyet savclklarnca re’sen takibat
yaplr.
Madde – 4. Bu kanun yayn tarihinden itibaren yürürlüe girer.
Madde – 5. Bu kanunu Adalet Bakan yürütür.
“Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”’un yasalamas sürecinde yüksek
iddette tartmalar olduunu ifade etmitik. Yasann kabul edilmesinde Atatürk’ün son Babakan
Celal Bayar’n çok büyük etkisi olmutur. Bayar bir tren yolculuunda milletvekillerini özel vagona
çararak yasayla ilgili görüünü heyecanl, hiddetli ve kararl bir ses tonuyla u ekilde ortaya
koymutur( Erkmen, 1997, s. 77):
“…Bu seri tecavüzlerin önlenmesi için çkarlmasn benim de zaruri gördüüm kanun
engellenir veya maksadndan saptrlrsa, banisini koruyamayan Cumhuriyet’in Bakanlk görevine
devam etmem mümkün deildir. Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve partinizin azas da
kalamam. Cumhurbakanlndan, milletvekilliinden ve partinizden istifa edeceim. Davam, tek
bama, milletimin huzuruna getirerek mücadeleyi orada balatacam.”
Celal Bayar’n, Atatürk lkeleri ve Devrimleri’ni koruyup kollamaya yönelik tutum ve
davranlar bununla snrl kalmayp her zaman alagelmi bir ekilde kendisinin etkin konumda
olduu dönemlerde de sergilenmitir.
Sonuç
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk, bütün devrimlerini yaparken
gün gelecek kendisinin toprak olacan ve fakat Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet payidar
kalacan söylemiti. Bu cümleyi söylerken Atatürk’ün duygu ve düüncesinin temelini tekil eden
kaynak, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Atatürk lkeleri ve nklâplar dorultusunda, devrimcilik
ilkesi esas alnarak, korunup kollanma zorunluluunun” bulunmasdr.
“Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun” çkarlrken yaanan tartmalar da ite
bu noktada düümlenmekteydi. Çkarlan kanun her ne kadar “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar
Hakknda Kanun” olarak adlandrlsa da kanunun ruhu, korunmak istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusuna kar Türk milletinde genel olarak yaygn bulunan hayranlk ve sayg duygusudur.
Dolaysyla cumhuriyetin kurucusuna sayg duyulmasn salamak, o cumhuriyet içinde yaayan
insanlarn duygusuna, düüncesine, yaam tarzlarna sayg duymaktr. Bu sayg duyma eylemi de
gelecekte o insanlar tarafndan cumhuriyetin korunup kollanmasn gerçekletirecek gerçek kaynaktr.
O halde Atasn koruyup kollamak; söz konusu her hangi bir milletin dier milletler
tarafndan, yaad düzenin kabul görmesidir, duygu ve düüncelerinin önemsenmesidir, sayg
duyulmasdr, milletler topluluu arasnda yer alabilmesi için gerekliliktir. Zikredilen hususlar yerine
getiren “cumhuriyet” veya baka bir yönetim ekli, o düzen içinde yaayan insanlar tarafndan
korunur, kollanr ve daha iyi düzen salayacak ekilde gelitirilir.
25 Temmuz 1951 ylnda çkarlan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, “Atatürk
Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanunu”, Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadelede,
farkl kulvarlarda olmakla birlikte her yönden, her düünce tarzndan gelebilecek eletiriye, tepkiye
kar ortak olarak alnan bir mücadeledir, karardr, sonuçtur.
53
Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek
Kaynakça
Anon 1, (1951), Resmi Gazete Tarihi: 31Temmuz 1951, Resmi Gazete Says: 7872, Kanun
Numaras: 5816
Anon 2, (1951), T.B.M.M., Tutanak Dergisi
Anon 3, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 4 ubat 1951
Anon 4, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 7 Mart 1951
Anon 5, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 8 Mart 1951
Anon 6, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 29 Mart 1951
Anon 7, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 11 Nisan 1951
Anon 8, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951
Anon 9, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951
Anon 10, (1951), Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951
Anon 11, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951
Anon 12, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 24 Temmuz 1951
Anon 13, (1951 ), Akam Gazetesi, 13 Haziran 1951
Anon 14, (1951 ), Kudret Gazetesi, 17 Mart 1951
Anon 15, (1951 ), Edremit Gazetesi, 21 Mart 1951
Anon 16, (1951 ), Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951
Anon 17, (1951 ), Ulus Gazetesi, 30 Mart 1951
Erkmen, H., (1997), “Bir Devlet Adam”, 100.Yanda Celal Bayar’a Armaan,Tercüman Yaynlar,
stanbul.
Hirsch, E., (1997), Anlarm, (Çev.Fatma Suphi), TÜBTAK Yaynlar, 3. Basm, Ankara.
Nadi, N., (1949), “Atatürk’ü Koruma Kanunu”, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949, stanbul
Nadi, N., (1951), “Sevgi Kanun Tanmaz”, Cumhuriyet Gazetesi, 04 ubat 1951, stanbul.
Nadi, N., (1951), “Atay Korumak”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951, stanbul.
Nadi, N., (1951), “Atatürk Kanunu”, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951, stanbul.
Özdemir, H.,( 2008), Atatürk’ü Yeniden Düünmek, Remzi Kitabevi, stanbul.
Sitembölükba, ., ( 1995), Türkiye’de slam’n Yeniden nkiaf: 1950–1960, SAM Yaynlar,
Ankara.
imir, B.N., (2009), Kürtçülük II 1924-1999, Bilgi Yaynevi, Birinci basm, stanbul.
54
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (55-64)
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama
yöntemleri1
Nalân ECE
Özet
Banka hizmetleri birbirini tamamlayan hizmet bileenleri olarak sunulmaktadr. Banka
iletmelerinin özellii olarak hizmetler tek tek deil de bir bütün olarak arz edilmektedir. Baz
hizmetlerin ücret karlnda yaplmamas nedeniyle, banka maliyetinin altnda hizmet vermek
zorunda kalabilir. Kârl olmayan hizmetlerin arzndan vazgeçilmesi haline, bankann müteri
kaybedecei göz önünde tutulurda, banka hizmetlerinin bir hizmet birleimi eklinde sunulmas
gerektii açkça görülmektedir. Bankalar faaliyetlerini sürdürmek için ihtiyaç duyduklar kaynaklar
temin ederken maliyet unsurlarna katlanmak zorundadrlar. Plase edilebilir kaynaklar çoaltmak,
yatrm kararlarn kolaylatrmak ve tüketimi artrmak yoluyla ekonomiye katkda bulunan
bankalarn, verimli çalabilmeleri, en uygun fiyatla topladklar kaynaklar en uygun ekilde plase
ederek kâr marjn koruyabilmelerine baldr. Kaynak maliyeti bankalarn, kaynak yapsnn en
uygun olup olmad konusunda da bir ölçücüdür. Bankalarn kurulularndan itibaren çok farkl
sermaye yaplarna sahip olurlar. Bankalar alternatif kaynak yaplarnn üstünlüklerini
deerlendirirken, kredi maliyeti de bir kriter olarak kullanlmaktadr. Çalma bu noktadan
hareketle, kredi maliyetinin ne olduunu ve hesaplama yöntemlerini açklamay hedeflemektedir.
Anahtar kelimler: Kaynak Maliyeti, Kredi Maliyeti, Kredi Riski
Jel Snflandrmas: G21, G24.
Methods of credit cost calculation in banking system
Abstract
Banking services are offered as service components complementary to one another. As a
characteristics of banking services,, they are not offered separately but as a whole. As some services
are not offered at cost, the bank may have to offer service below the cost. If we consider the
customer attrition in case of stopping the offer of non-profitable services, it is evident that the bank
services must be offered as a service composition. The banks are to bear cost factors while
procuring the sources that they need to maintain banking services. By increasing the investable
resources, easing the investment decisions and increasing the consumption the banks contribute to
the economy and the efficient operation of the banks in dependant on their protecting the margin of
profit by optimum investment of the resources that they raised at optimum prices. Resource cost is
an indicator for the favorability of resource structure of the banks. The banks may have various
types of capital structures beginning from their incorporation. Credit cost is used as a criterion in
the assessment of the alternative resource structures of the banks. In this regard, the study aims
explaining what the credit cost is and how it is calculated.
Key words: Resource Cost , Credit Cost, Credit Risk
1
21. Sayda ki Teknik Bir Sorun Sebebiyle Tekrar Baslmtr.
Dr., e-posta: [email protected].
55
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri
Jel Classification: G21, G24.
1. Giri
Maliyet, genel olarak, belli bir amaca ulaabilmek için katlanlan fedakârlklarn parasal ölçüsü
olarak tanmlanmaktadr. Muhasebede bir fedakârln maliyet olarak belirlenebilmesi için, mutlaka
bir harcama veya ödeme yaplmas da zorunlu deildir. Bir amaç uruna baz gelirlerden
vazgeçilmesi söz konusu ise alternatif bir maliyet eklinde de maliyet de hesaplanabilir
(Kaval,1995).
letmelerde maliyet faktörlerinin önemli bir bölümü iletmenin kendi yetki snrlar içerisinde
kontrol edilebilir iken, Bankaclk Sektöründe bu durum daha farkldr. Bunun nedenleri ise çeitli
ekillerde söz konusudur. Örnein iletmelerde para ile maln deiimi yaplrken, banka
iletmelerinde para ile para deitirilmektedir, bankann para alm satm faaliyetlerinin miktar için
gerekli igücü ve malzeme arasndaki orann net olarak belirlenmesi mümkün deildir.
Bankalar üzerinde birçok mali yük mevcuttur. Dorudan veya dolayl maliyetler yüksek olduu bir
sistemde doal olarak kredi maliyeti de yüksek olmaktadr. Asl ilevi mali araclk olan bankalarn
söz konusu ilevlerini yerine getirebilmeleri için kaynak maliyetin artrc dorudan veya dolayl
mali yüklerin en aza indirgenmesi gereklidir. Maliyetlerin en aza indirgenmesi Türk Bankaclk
sisteminin uluslar aras rekabet koullarna dayanabilmesi ve uzun dönemde sürdürülebilir bir
kârlla erimesi bakmndan çok önemlidir (Yayla ve Yaman, 2002).
2. Bankalarn Kredi Maliyetini Belirleyen Unsurlar
Kredinin bankaya maliyetini hesaplayabilmek için maliyeti oluturan unsurlarn isabetli tespit
edilmesi gereklidir. Gerçek fon maliyetinin hesaplanmas fiyatlama ilemlerinde zorunludur.
Merkez Bankasnn öngördüü ilkelere uymak kouluyla marjlar müterinin lehine düük
tutulabilmektedir (Berk, 1987).
Normal koullarda, maliyet yâda baz maliyet unsurlar, fiyat belirlenmesinde taban
oluturmaktadr. Öte yandan, banka her zaman maliyetlerinin üzerinde fiyat belirlemeyebilir. Banka
tarafndan talep eden kii yâda kuruma kullandrlacak kredi maliyeti, fonlama maliyeti ve firmaya
verilen hizmet maliyeti olmak üzere iki ana bölüme ayrlabilmektedir.
Kredi olarak verilen fonlarn maliyetini, dolaysyla kredilerin karl olan en az marjlar belirleyen
maliyet unsurlar aadaki gibi sralanabilir (Berk, 1987):
- Özsermaye ve Likidite Maliyetleri,
- Kredi Riski Maliyetleri,
- Birim Maliyetler,
- Genel Maliyetler.
Dier yandan hacimdeki deiikliklere göre yaplan snflamaya göre ise maliyetler (Zimmerman,
1998):
- Deiken Maliyetler
- Sabit Maliyetler,
- Yar Deiken Maliyetler
olarak üç ksma ayrlabilir. Bunlarn yan sra maliyet analizinde batk maliyetlerde söz konusu
olabilir.
56
N.Ece
2.1.Özsermaye ve Likidite Maliyetleri
Özsermaye maliyeti, bankalarn kredileri özsermayelerinden karladklar zaman ortaya çkan bir
kavramdr. Bu tür maliyet, verilen kredilerdeki (ve dier varlklardaki) zararlarn karlanmas
yoluyla mevduat sahiplerinin korunmasn esas tekil eden sermayenin maliyetidir (Berk, 1987).
Maliyet hesab yaplrken, özsermayenin maliyeti bankann hedeflemi olduu kazanç/sermaye
oran dikkate alnmaldr. Kredinin özsermaye dnda kalan ksmnda ise banka dier fonlama
kaynaklarna müracaat eder.
Özsermaye maliyetlerinin hesaplanmasnda çeitli yöntemler kullanlmaktadr. En yaygn olarak
kabul edilen görü, yatrmlarn çekici görünmesi için paydan elde ettii vergiden sonraki gelir en
azndan sabit faizi (hazine bonosu) menkul kymetlerin getirisine eit olmaldr (Yüksel, 1982).
2.2. Kredi Riski Maliyetleri
Bilindii üzere, kredi kurumlarnn karlaabilecekleri potansiyel temel risklerden ikisi kredi riski
ve piyasa riskidir. Kredi kurumlar, mevduat kabul etme ve ödünç verme ilemleri nedeniyle çeitli
risklerin altna girerler ve bu kurumlarn vermi olduklar kredilerin geri ödenmemesi olasl kredi
riskini oluturur.
Kamu kurumlar hariç olmak üzere, bir kredi kurumuyla akdî ilikiye giren hemen hemen tüm
irketlerin ihtiyari veya zorunlu olarak tasfiye edilmesi riski bulunmaktadr. Kald ki, çou irket bu
bakmdan dierlerine kyasla daha fazla risk unsuru tamaktadr. Kamu kurulular tarafndan sk
denetim altnda tutulan kredi kurumlar daha az risk tamakla birlikte; baz deneyimler bu kredi
kurumlarnn dahi ciddi ödemezlik riskleri tayabildiklerini göstermektedir.
Kredi riski, bankann kullandrd kredinin faiz ve anaparasnn hiç veya vaktinde ödenmemesi
riskidir. Bu risk, aktif kalitesi ile ters orantldr. Kaliteli aktif, bankann bulunduu fonlarla salkl
yatrm yaptnn, parann geri döneceinin ve kârlln göstergesidir (Kelly, 1995).
Kredi riski, problemli krediler, problemli krediler karl ve net problemli kredilerin kredilere,
toplam aktife ve yabanc kaynaklara bölünmesiyle elde edilecek rasyolarla tetkik edilebilir
(Kandral,1988).
2.3. Birim Maliyetler
Kredinin maliyetleri arasnda yer alan bu maliyetler direkt üretim maliyeti ve sat-pazarlama
maliyetleri olarak iki ayrlmaktadr.
2.3.1. Direkt Üretim Maliyeti
Kredi maliyeti hesaplamalarnda istisnasz olarak yüklenebilen maliyetlerdir. Banka faaliyetleri
içerisinde kredi talebinin alnmas, hesaplanmas ve kredinin verilmesine kadar olan bütün etkenler
bu kavram içerisinde dâhildir. Örnein personel maliyetleri, bina ve yerleim maliyetleri v.b.
saylabilir. Bu tür maliyetler kapasite snrlamalarna bal olarak hem sabit hem de deiken
olabilmektedir (Zimmerman,1998).
2.3.2. Pazarlama – Sat Gideri
Kredinin piyasada tantm ve pazarlanmasyla ilgili olarak yaplan bütün giderler bu kapsama
girmektedir. Reklâm giderleri, en geni kredi tüketici kitlesine ulaabilmek için, sözlü ya da yazl
olarak basn ve yayn araclyla yaplan giderlerdir. Reklâm giderleri genelde bankann
toplumdaki iyi imajn salamak için yaplmaktadr (Tatldil, 1984).
2.4. Genel Maliyetler
Bankann bütün faaliyetleri srasnda oluan maliyetlerdir. Kredileri dorudan doruya
57
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri
yüklenemeyen ve ayrm yaplamayan maliyetlerden olumaktadr. Bu tür maliyetler, toplam
maliyetler içerisinde ortalama %20–30 orannda yer kaplamaktadr. Bunlara, kira, sigorta, stma,
aydnlatma, temizlik, haberleme giderleri personel eitimi ve gelitirme giderleri örnek verilebilir.
Banka iletmelerinde de maliyet belirlenecek birimler her bir banka Pazar hizmeti, bir örgüt birimi,
bir müteri veya müteri grubu, bir ana faaliyet alan, bilânçonun her hangi bir kalemi olabilir.
Herhangi bir gider esas alnan bu maliyet birimlerinden birine dolaysz (direkt, ayrk) iken, ayn
gider dier bir maliyet birimine dolayl (endirekt, ortak) gider niteliinde olabilir (Kaval, 1985).
2.4.1. Dorudan Yardmc Giderler
Bankann bütün üretim birimlerini içermekte ve hizmet destei departmanlarnda katlan maliyetleri
ve kredi departmann desteklemekte dorudan doruya balant kurulan maliyetleri içermektedir
(Banar, 2004). Örnein; kredi departmannda çalan idareci ve onlarn yardmclar.
2.4.2.Dolayl Yardmc Maliyetler
Bir bankann kendi içerisinde kredi departmanna destek veren dier birimler tarafndan yaplan
maliyetler (Çetiner, 2007). Örnein; personel giderleri, büro giderleri, güvenlik giderleri gibi.
2.4.3.Genel Yönetim Maliyetleri
Direkt datm belirlenemeyen ve bankann bir bütün olarak ilemesini salayan maliyetlerdir
(Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu, TMSK). Örnein; personele yaplan sosyal yardmlar,
posta ve telefon ücretleri, üst düzey yöneticilerine ödenen ücretler, kurumsal ilan ve reklâm giderler
v.b.
2.5. Sabit de Deiken Giderler
Maliyetler, kredi hacmindeki deiikliklere duyarllna göre, sabit, deiken ve ayr deiken
maliyetler olarak snflandrlabilmektedir (Handscambe, 1976).
2.5.1. Sabit Gider
Kredi hacmine bal olmakszn sabit kalan maliyetler. Kredin hacminin artmas ya da azalmas bu
maliyetlerde herhangi bir deiiklie neden olmamaktadr. Bunlara örnek olarak kredi servisinde
çalan personel hizmet içi ve d eitim giderleri kredi hacmindeki deiikliklerden direkt olarak
etkilenmez (Handscambe, 1976).
2.5.2.Deiken Gider
Deiken maliyetler faaliyet hacmi ile dorudan balantldr. Faaliyet hacmindeki dalgalanmalara
paralel olarak deime göstermeleri nedeniyle, bu maliyetlere “deiken maliyetler” ad
verilmektedir (Üstün, 1999). Maliyetler bizzat üretimin (kredinin) kendisiyle ilgiliyken, sabit
maliyetler üretimde bulunabilme yetenei (kredi verebilme yetenei) ile ilgilidir (Kelly, 1995).
2.5.3.Yar Deiken Giderler
Faaliyet hacmi ile ilikileri bakmndan üçüncü maliyet grubu yar deiken maliyetlerdir. Ne tam
anlamyla sabit ne de tam anlamyla deiken maliyetler nitelii gösterir. Yar deiken maliyetler
deiken maliyetler gibi, faaliyet kredi hacmi sfr olduu zaman tümüyle ortadan kalkmayan;
ancak kredi hacmindeki deimelere paralel olarak artp eksilen maliyetlerdir (TMSK).
2.6. Batk Maliyetler
Batk Maliyetler (sunk costs) üretim yani kredi faaliyetleri tamamen durdurulduunda dahi elimine
edilemeyen maliyetlerdir (Kaval, 1985). Dier bir deyile batk maliyetler hiçbir zaman
kurtarlamayan maliyetlerdir.
58
N.Ece
3. Kredi Maliyetini Hesaplama Yöntemleri
Bankalarda fon maliyetini hesaplanmas ve buna bal olarak kredi fiyatlamasnn yaplmas da
önemli bir sorun oluturmaktadr. Belirli tanmlarn yaplmas fiyatlamann iyi anlalmasnda ilk
adm oluturmaktadr.
3.1. Ortalama (Paçal) Maliyet Yöntemi
Fonlarn ortalama maliyeti, mevcut fonlar için birim bana düen borçlanma maliyeti olarak
tanmlanyor. Baz kaynaklarda ortalama maliyet yöntemine “tarihsel maliyet yöntemi” ad da
veriliyor (Uzunolu, 2002). En basit ekliyle fonlarn maliyeti, mevduatlarn ve dier yabanc
kaynaklarn maliyetlerinin toplamna bölünmesi ile hesaplanmaktadr.
Bankalar ortalama maliyet yöntemine göre hesaplamalar yaparken faiz oranlarndaki deiiklikleri
de dikkate almaldrlar. Faiz orannn sabit olmas durumunda bu yöntem doru sonuç verir. Buna
kar faiz oranlarnn deiken olduu durumlarda yanl sonuç verir. Yani faiz oranlarndaki
dalgalanmalar yanltc sonuçlara sebep olabilir.
Bir baka sakncas ise enflasyonist dönemlerde fon kaynaklarnn gerçek deerini
yanstamamasdr. Bu nedenle fonun gerçek maliyeti müterilerden elde edilen toplam kârllkta
gizlenmektedir (Çolak,1999). Faiz oranlarnn dümesi halinde ise, ortalama maliyetle hesaplam
olan oranlar, yeni giren banka fonlarnn maliyetinin üzerinde hesaplanm olur. lk bakta bu
olumlu bir netice gibi dururken, bankann plasman oran, piyasada rekabetçi olmaktan uzaklayor.
Aadaki örnekte karlatrmalar verilmitir.
Tablo 1: X Bankas Bilançosu (+000.000.-)
PASF
AKTF
Hazr Deerler
180.000 Vadesi Hesaplar
360.000
Menkul
Kymetler
250.000 Vadeli Hesaplar
2.500.000
Krediler
Sabit Varlklar
Toplam
Aktifler
Mevduat
6.550.000 Sertifikas
2.000.000
20.000 Borç Senetleri
1.000.000
Hisse Senetleri
1.140.000
7.000.000 Toplam Pasifler
7.000.000
Hisse senedinin beklenen getirisi, vergiden sonra %20. Vergi oran %30 olarak alrsak; ortalama
fon maliyeti, her bir birimin nominal maliyetlerinin toplam borçlara ve öz kaynaa bölünmesi
sonucunda elde edilen deer olmaktadr.
Tablo 2: Ortalama Fon Maliyeti
Fon Kaynaklar
Tutar
Net
maliyet(%)
Nominal Giderler
(+000.000)
Vadesi Hesaplar
360.000
8
28.800
Vadeli Hesaplar
2.500.000
60
1.500.000
59
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri
Mevduat
Sertifikas
2.000.000
40
800.000
Borç Senetleri
1.000.000
65
650.000
Hisse Senetleri
1.140.000
55
627.000
Toplam
7.000.000
3.605.800
Fonlarn X Bankasna ortalama maliyeti %51,51 olarak hesaplanmtr. (360.580.000/7.000.0000 =
% 51,51). Fonlarn yatrm, özkaynak üzerinden %49,20 vergi sonras getiri salayacaktr. Bu
durumda, fonlarn ortalama maliyetinin özkaynaklar üzerinden dalanan kârn üzerinde olduu
görülmektedir. Bunun nedeni ise, yüksek enflasyon oran olutuu durumlarda borçlanma
maliyetinin ve mevduat faizlerinin yüksek olmasndan kaynaklanmaktadr.
Buradaki sorun, bu yöntemin fonlarn gerçek piyasa deerini göstermemesidir. Fonlarn ortalama
maliyeti yanstmas çok ender rastlanlan bir durumdur. Fonun gerçek maliyeti, müterilerden elden
edilen toplam kârllkta gizlenmektedir. Kârl bir müteri kârsz görünebilir ya da tersi bir durumda
geçerli olabilir. Eer fonlar deimiyorsa ve sabitse, ortalama maliyetler marjinal maliyetlere
yaklar. Fiyatlar deiken ise; iki yaklam deiken sonuçlar ortaya çkarmaktadr (Graddy, 1990).
Ayn verileri kullanarak enflasyon oranndaki deiikliin fonlarn maliyetini nasl etkilediini
dikkat alacak olursak;
Tablo 3: Enflasyon Etkisi ile Fon Maliyeti
Fon Kaynaklar
Tutar
Net
maliyet(%)
Nominal Giderler
(+000.000.)
Vadesi Hesaplar
360.000
10
36.000
Vadeli Hesaplar
2.500.000
80
2.000.000
Mevduat
Sertifikas
2.000.000
50
1.000.000
Borç Senetleri
1.000.000
70
700.000
Hisse Senetleri
1.140.000
60
684.000
Toplam
7.000.000
4.420.000
Yeni fonlarn arlkl ortalama maliyeti %63,14’dir. (442.000.000/7.000.000= %63,14) Bu eski
deerin üzerindedir. Eer banka kredisi getirisi %51,51’i baz alyorsa yatrmclarn bekledii
getirinin altna düecektir ve bu durumda hisse sahiplerinin kârlln etkileyecektir.
3.2. Marjinal Maliyet Yöntemi
Fon kaynaklarna ilave edilen son birim fon kaynan toplam maliyetlerde oluturduu deiiklie
marjinal fon kaynak maliyet denir. Marjinal maliyetin hesaplanmas, ortalama maliyet
hesaplamasndan daha ayrntldr. Hesaplamalara faiz ve faiz d maliyetler dikkate alnr.
Hesaplamann en zor ksm ise, kullanlan faiz oran tahminlerinin kapsad dönemdeki tüm
verilerin eksiksiz saptanmas ve tahminlerin sk sk yenilenmesi olarak karmza çkmaktadr
(Uzunolu, 2002).
60
N.Ece
Marjinal maliyet yönteminde önce kredi ile ayn vadeyi tayan banka fonlarnn efektif maliyeti
bulunur. Bulunan maliyet bankann krediyi salayaca net fon tutarna uygulanr. Net fon tutar,
müterinin kulland ortalama kredi tutarna müterinin bankadaki ortalama mevduatnn munzam
karlklara göre düzeltildikten sonra belirlenir. Marjinal maliyeti hesaplama esaslarn iki ekilde
esas almak mümkündür (Graddy, 1990). Bunlardan birincisi Tek Kaynak Maliyeti, dier ise
Arlkl Ortalama Fon Maliyeti’dir.
3.3. Tek Kaynak Maliyeti
Tek Kaynak Maliyetinde, banka plase edecei kredileri tek bir fon kaynan kullanarak
yapmaktadr. Bu fon kaynann maliyeti de piyasa deerinde bir risk faktörün eklenerek
bulunmaktadr. Bu kaynan piyasa maliyeti, risk ekleme (risk spiller factor) olacaktr. Risk ekleme
faktörü yatrmclarn kaldraçlarndaki artn getirdii gerçek maliyettedir (Graddy, 1990).
Marjinal maliyeti açklamay bir örnek üzerede gösterecek olursak; X Bankas 180 günlük menkul
deerle 1 milyar TL borçlandn kabul edelim. Borçlanma faizi %60 ‘dr. Bankann borçlanmaya
ilikin reklâm gideri %0,08, ilem maliyetleri %03, mevduat sigortas fonu maliyeti %0,07 ve
rezerv miktar ise %3 olarak kabul edelim. Nominal marjinal maliyeti aadaki gibi
hesaplanmaktadr.
Faiz
FMC = gideri +
Pazarlama
lem
gideri
+ gideri +
1
Mevduat Sigorta
Fonu ……
(1)
- Rezerv Miktar
FMC = 0,60 + 0,008 + 0,003 + 0, 007
1 – 0,03
FMC= 0, 637111 = % 63,7’dir.
Marjinal fon Maliyetine ilave edilen Risk Faktörüne, Gizli Marjinal Maliyet veya Risk Am
faktörün de denilmektedir. Risk ekleme oranmz % 10 olarak kabul edersek bu durumda Gerçek
Marjinal Fon Maliyetimiz;
Gerçek Marjinal Maliyet=Marjinal Fon Maliyeti+Risk Faktörü (Gizli MM)
%63,8
=
% 63, 7
+ %
(2)
0, 10
Sadece tek kaynakl bir sistemin marjinal maliyeti tam olarak hesaplanabilir. Tek kaynakl bir
sistem için risk am faktörünü tahmini bir deer almak hatal olmaktadr (Aras, 1996).
3.4. Arlkl Ortalama Fon Maliyeti
Bankann tüm aktiflerinin ayn havuzdan finanse edildiini göz önünde bulunduracak olursak,
fiyatlamada havuzdaki tüm kaynaklarn arlkl marjinal maliyetlerini almak daha doru bir
yaklamdr. Arlklandrlm marjinal maliyet metoduna göre, bankann kaynaklarnn
kompozisyonunda en azndan birkaç ay boyunca ayn kalaca varsaylmaktadr. Bu yöntemde
bankann fon kaynaklar arlklar tespit edilerek toplam maliyet içerisindeki paylar bulunur
(Uzunolu, 2002).
Tablo 4: X Bankasnn Gerçek Marjinal Maliyetlerinin Hesaplanmas (+000.000.-)
61
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri
Fon Kaynaklar
Yüzde
Bileim
Kaynak
Art
Maliyet
(%)
Nominal
Giderler
Vadesi Hesaplar
5
360.000
10
36.000
Vadeli Hesaplar
36
2.500.000
70
1.750.000
Mevduat
Sertifikas
29
2.000.000
40
800.000
Borç Senetleri
14
1.000.000
80
800.000
Hisse Senetleri
16
1.140.000
60
684.000
Toplam
7.000.000
4.070.000
X Bankasnn fonlarnn arlkl ortalama maliyeti (weighted average cost of funds), % 58,15
olarak hesaplanmaktadr. Baka bir görüe göre ise; Arlkl Ortalama Fon Maliyetleme de, her
kaynan arl (a) her kaynaktan gelmesi beklenen miktarn; toplam getirili aktiflere veya pasifin
kullanlabilir ksmnn art sermayeye bölünmesiyle elde edilebilir (Uzunolu, 2002).
Kullanlabilecek formül ise;
m
AMM = a k
(3)
t=1tt
AMM = arlkl marjinal maliyet
a = kaynan arl
k = tek bir kaynan marjinal maliyeti
Ancak arlkl fon maliyetini hesaplarken gerçek maliyetin bulunabilmesi için munzam karlk
oranlarna göre düzeltme yaplr. Örnek olarak bankann mevduata ödedii faiz oran (t) %5,
vadesiz mevduatn munzam karlk oran %14 olursa vadesiz mevduatn efektif maliyeti (EM)
aadaki ekilde hesaplanabilir (Berk, 2001).
t
EM = ----------------------------------
(4)
(1 – Munzam Karlk Oran)
0,05
0,05
EM = ----------------------- = -------- = 0,0581
(1 – 0,14)
0,86
3.5. Çok Fonlama Havuzu Yöntemi
Çok fonlama havuzu yaklam (multiple funding pool approaches), faiz duyarll ve likidite
karakteristiklerini tayan kaynaklar ve kullandrmalar arasnda eleme yaplmasn hesaba
katmaktadr (Aras, 1996).
62
N.Ece
Fonlarn havuzlanmas yönteminde aktifin kaynan, pasifin ortalama maliyetinde, pasifin getirisini
de aktifin ortalama getirisinde aramaktadr. Ancak baz gözlem ve hukuki düzenlemelerde aktif ve
pasif arasnda bir eletirme yapmaya olanak vermektedir (Çolak, 1999).
3.6. Fon çeriklerinin Deitirilmesi Yöntemi
Bankann fon içeriklerinin deitirilmesi çeitli nedenlerle zorunlu hale gelebilir. Bankann fon
kaynaklar ile ilgili kstlamalar ya da baz yükümlülüklerin deimesi. Ya da bankann tamamen
kendi inisiyatifinde olan, ihtiyaçlarndaki ve hedeflerindeki deimelerden kaynaklanyor olabilir.
Bunun sonucunda bankann özkaynaklar ve borç dalmlarnda içerikler farkl hale getirilir.
Özkaynaklarda ya da borçlarda art ya da azalma meydana getirmeden kendi içerisinde ana
kaynaklara yeni bir dalm getirmek mümkündür. Banka fonlarnn içeriklerinin deitirilmesi ile
elde edilen getiri, fonlarn içeriklerinin deitirilmesinden önceki fonlarn kullanm sonucunda elde
edilecek getiriden yüksekse ve dier yönden bakldnda ise, fonlarn bileiminin deitirilmesi ile
oluan fonlarn maliyeti önceki durumdaki fon maliyetinden düükse, banka fonlarn
komposizyonunda deiiklik yaplmaldr (Aras, 1996). Ancak bu artlar altnda banka kârl bir
halde çalabilir.
Sonuç
Bankalarda fon maliyetinin hesaplanmas ve buna bal olarak kredi fiyatlandrmann yaplmas
önemli bir sorunu oluturmaktadr. En basit ekliyle fonlarn maliyeti, mevduatlarn ve dier
yabanc kaynaklarn maliyetlerinin toplamna bölünmesi ile hesaplanmaktadr. Fon kaynaklarna
ilave edilen son birim fon kaynann toplam maliyetlerde oluturduu deiiklie marjinal fon
kaynak maliyeti denir. Bankalarn fon havuzuna giren fonlarn arlkl marjinal maliyetleri, yeni
girecek fonlarn maliyetini tahmini olarak da kullanlabilir bir veri oluturur. Bankann tüm
aktiflerinin ayn havuzda finanse edildiini göz önünde bulunduracak olursak, fiyatlandrmada
havuzdaki tüm kaynaklarn arlkl marjinal maliyetlerini almak daha doru bir yaklamdr.
Kaynaklar
Aras G., (1996), Ticari Bankalarda Kredi Portföyünün Yönetimi, Ankara: SPK Yaynlar No:30,
94-96
Banar K., (2004), Maliyet Muhasebesi, Anadolu Üniversitesi Yaynlar, 2. Bask, 108
Berk N., (1987), Bankalarda Pazara Yönelik Kredi Yönetimi, stanbul: Esbank Yaynlar, 46-69
Berk N., (2001), Finansal Yönetim, stanbul,Türkmen Yaynlar, 181
Çetiner E.,(2007), Maliyet Muhasebesi (Teori ve Uygulama), Gazi Kitapevi, 85
Çolak Ö., (1999), Bankalarda Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri, Ankara: TBB Eitim ve
Tantm Grubu Seminer Notlar, 21- 46
Graddy D., (1990), Managing Commercial Banks, Prentice Hall Inc. International Editions, New
Jersey, 361- 387- 389
Handscambe R., (1976), Bankers Managment Handbook, Mc Grw Hill Book Company, England,
248- 257
Kandral M., (1998), Bankaclkta Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri, Ekonomik
Aratrmalar Merkezi Yaynlar No:9, 192
Kaval H., (1985), Banka letmelerinde Maliyet Bilgi Sistemi, Ankara: Gazi Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Doktora Tezi, 39- 69- 82
63
Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri
Kelly C., (1995), Valuing Your Money Invertory, Citicorp, New York, 43-92
Tatldil R., (1984), Reklamn Öeleri ve Günümüzde Boyutlar, zmir Ticaret Odas Dergisi,13
Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu, 16.01.2005 tarih ve 25702 sayl Resmi Gazetede
yaymlanmtr.
Uzunolu S., (2002), Bankalarda Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri ve Kredi Fiyatlama,
Ankara: TBB Eitim ve Tantm Grubu Seminer Notlar,15- 20-21
Üstün R., ( 1999), Yönetim Muhasebesi, Eskiehir, Bilim Teknik Yaynlar, 36
Yayla M., Yaman S., (2002), Bankaclk Sektöründe Mali Yükler, MSPD Çalma Raporlar, 55
Yüksel A., (1982), Para Bulma ve Yatrm, stanbul, 72
Zimmerman J., (1998), Profitability Analysis, Cost System and Pricing Policies, The Banker’s
Handbook, Illinois, 368
64
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (65-78)
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin
antropolojik ele alnm
Gökçen ÇATLI ÖZEN1
Özet
Aratrma makalesi, kentlemenin bir getirisi olan modernizasyon sürecinin alt kimlik statüsündeki
Aleviler ekseninde deerlendirilmesini hedeflemektedir. Bu gayeyle, özellikle 1950 genel iç
göçüyle balayan Türkiye’deki genel deiime, Alevi gruplarnn da kaytsz kalmad ve özellikle
1990 yl itibariyle hak talepleriyle ivme kazanan Alevi deiiminin kent ortamndaki sosyal ve
siyasal konumlanmasnn yeniden yapland görülmütür.
Türkiye’de Alevi topluluklarnn bir etnik kimlik olmad ancak dini bir kimlik statüsündeki alt
grubu oluturduu gözlenmektedir. Aleviliin Türkiye’deki yaplanmasna izah getirilirken yaanan
kelam kargaalar gerek akademik, gerek politik, gerek toplumsal söylemlerde yaplabilmektedir.
Oysaki etnik kimlik, farkl bir kökeni olan ve ayr bir dil ile tarihe sahip kimlikleri tasvir ederken
kullanlan terimdir. Bu sebeple Alevilerin bir alt kimlii temsil ettikleri ancak dini açdan büyük
çounluu oluturan Sünni anlay karsnda küçük grup olarak farkl bir inanç kimliine sahip
olduklar vurgulanmalardr. Kimi Aleviliin bal bana bir din, kimi bir gelenek, kimi bir yaam
biçimi ve kimi tasavvufun bir tezahürü olduunu düünmektedir. Adna ya da açklamasna her ne
diyecek olursak olalm, bugün Aleviliin bir kültürel deiim içerisinde olduunu ve
modernletikçe kentlemesini deil, kentliletikçe modernletiini görmekteyiz.
21.’inci yüzyl Türkiye Alevilerinin, bu deiimi belki de en çok Alevilerin Alevilikle kendi iç
hesaplamasn dourmutur. Alevilik, kent ortamnda unutulmaya yüz mü tutulacaktr? Yoksa yeni
Alevi açlmyla birlikte o, altn çan m yaayacaktr?
Anahtar kelimeler: Alevi, modernleme, kentleme, deiim.
1
Ör. Gör. (Phd) Gökçen ÇATLI ÖZEN, stanbul Aydn Üniversitesi Eitim Fakültesi ngilizce Öretmenlii,
[email protected]
65
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
Anthropological overview in the process of urbanization
in terms of sub-identity
Abstract
The research article, scopes to understand the modernization process upon the Alevi, which is a
minority group. Due to this purpose by the year 1950 and especially by 1990, the Alevi group has
been started to change and their social and political position seemed to transform by these years.
Alevi identity in Turkey is not an ethnic group but a religious identity in the status of minority
group. Due to this point there is a theological mistake not only in the academic explication but also
in the political and social discourses. Whereas the ethnic identity is used for expressing identity
with a different origin, language, and history from another one. For this reason, the Alevi could be
called a minority group but in the manner of religion it is the small group in front of the Sunni
group which is the biggest one. Some think that Alevism is a religion, some a tradition, some a
lifestyle, and some a reflection of Tasavvuf. We could name it as we would like to but today we
realize that Alevism is changing a lot. It is not modernized because of urbanization but it is
modernized because of urbanization. Maybe the development in the 21st century has been
performed the criticism of the Alevi for Alevism. Will Alevism be forgotten or will it survive its
best brilliant time?
Key words: Alevi, modernization, urbanization, transformation.
Giri
“Ya geçmii unutursak?” Bu kaygyla canl tutulmaya çallan mazi, belki de sorgulanmas gereken
bugünün dostluklarna suni teneffüs yapyor, ya da dünde kalan ata yadigâr dümanlklar cokulu
söylemlerle bir nalna bir mhna dedirtiyor. Geçmii unutmamak için göze aldklarmz, bizi
gözden çkaryor olsa da… Olsun! Ya geçmii unutursak? Geçmii unutmamak için çaba gösteren
sadece biz insanlar deiliz. Kültürler, kimlikler, diller, dinler, gelenekler, önemli tarihler ve baz
anlar, geçmie kapatlmamak ve gelecee fazla deimeden, onu daha çok uygulayanla tanmak
için mücadele vermektedir. Ne var ki geçmie atlmayan ve gelecee tanan her fert ile bilginin
galip geldii düüncesinin ebedi olmad aikârdr. Ne de olsa “Bu dünya ne Sultan Süleyman’a ne
de bir bakasna kald” sözüyle kültürlenen bizler, aslnda gelecekle uramaktan ziyade geçmii
kurcalama, tasarlama derdindeyizdir daha çok. Ne var ki biraz daha var olma fikri, biz insanlara
tuhaf bir haz vermeye devam etmektedir. lkin hangi medeniyetin bir bölgede hüküm sürdüü,
hangi medeniyetin dier medeniyetlerin en eskisi olduu, çou devlet-millet kültür için elzem
sorulardr. Bu elzemlerin cevaplar da, kültürler aras bir çekimeye dönüebilmektedir. Çünkü
kültürün eskisi, ona yllanmlk ve yaanmlk kataca için bunun ona sarslmas imkânsz bir güç
katt sanlabilmektedir. Tüm bu çekimeye ramen hangi medeniyetin ilkin ortaya çkt
muammadr ve çou zaman politik söylemlerin bilimin önüne geçtii üphesi hâkim olabilmektedir.
Unutulmamak, geçmie hapsolmamak ve özellikle Sünni gelenek karsnda gardn almak isteyen
Alevilik, bugün bir döngü ve deiim içerisindedir. Alevilik, bir slam inancdr. Ancak bu inanç,
66
G.Ç.Özen
Türk Tasavvuf anlay ve Eski Türk inanç kültür özellikleriyle harmanlanmtr. Bu
harmanlamadan dolay da, Aleviliin yer yer Sünni anlaytan farkl yaaylara sahip olduu
görülmektedir. Ne var ki kimi zaman bu farkllama Sünnilik ve Alevilik arasndaki ilikilere
slam’n farkl yansmalar ve zenginlii olarak deil de, daha çatmac söylemlerle her iki anlay
zora sokmutur. Alevilik, Sünnilik karsnda alt grup/küçük grubun dini inanc olmaktan dolay,
dini-sosyal-siyasi açlardan basklara maruz kalm ve bu sebeple kapal cemaat olarak dini
yaplanmasn kurumlatrmtr. Özellikle kapal toplumlarn, dini inanca atfettikleri deer, onun
sorgulanmasna ve üphe edilmesine izin vermeyecek kadar saftr. Aleviliin alt yaplanmasnda da,
bu teslimiyet duygusu barnmaktadr. Aleviliin bu iç sorgulamay ancak karma yapdaki kent
ortamna göçle birlikte yapmaya balad görülmektedir. Dini yaplanmay düzenleyen ve ruhi bir
tatmin salayan kapal toplum özelliindeki Alevilik, bu sebepledir ki kentlemeyle birlikte
modernlemi ve bir deiim sürecine girmitir. Bu deiimin tümüyle baarl veya baarsz
olduunu söylemek doru deildir. Çünkü köy kent aras göçler ardndan kentleme süresi 30–40
yl alabilmektedir. Alevilerin 1950’lerle birlikte köyden kente göç etmeye baladklar ve bu
göçlerin 1980 yl itibariyle ivme kazand ve hatta Aleviliin 1990 ylyla birlikte çeitli taleplerle
gündeme daha örgütlü yaplanmalarla geldikleri düünülürse Aleviliin kurumsal ve sosyal açdan
henüz kent yaamna tümüyle hazr olmadn vurgulamak daha doru olacaktr (Kehl-Bodrogi,
1993; Shankland, 1997). Alevilik kent ortamndaki deiimini henüz tamamlayamamtr çünkü
kentlemenin hz karsnda yava kalmtr. Öte yandan gelimekte olan yeni Alevi açlmnn da
tüm tanmlar henüz olgunluk kazanmamtr. Bu sebeple kent ortamndaki Aleviliin olgunluk
dönemini deerlendirmek için zamansal olarak ona hakszlk edildii düünülebilir.
nançlarn sorgulanmad dini sosyal yaplar küresellemeyle, modernlemeyle, kentlemeyle,
göçle, d evlilikle, asimilasyonla veya kültürel etkileimle birlikte sarsntya urayabilmektedir.
Aslnda tüm bu kavramlar çok geneldir. Modernleme denilince akla ilk olarak kentleme ve
bireyselleme gibi kavramlar gelmektedir. Modernleme, kapal toplum özelliinde olan Alevilerin
kentleme sürecinde onlar grup kültürü özelliinden bireysel hareket etme haline dönütürmü ve
sosyal yapnn tüm katmanlar bu deiime ortak olmutur. Çünkü kültürler, kimlikler, cemaatler
veya gruplarn yaam biçimleri krsalda bulunduunda veya kapal toplum özelliindeyken deiim
ve geliim etkilerine kentte olduundan daha çok açktr. te bu sebeplerle kente gelen Alevilerin,
modern kentsel deerlerin çekicilii ve kuatcl ortasnda kaldklar düünülebilmektedir
(Çamurolu, 2000).
Krsaldan kente büyük oranda 50’lerde göç edip kentlemeye balayan, kapal toplumdan karma
yapya geçen, grup kültüründen bireysellikle tanan Alevilerin modernleme süreçleri, iç göç
dönemiyle görünür klnmtr. Modernleme eski geleneklerin terkini gerektirdiinden, genç
kuaklar kentlileip modernletikçe, gelenein ilevi de deiime uramaktadr. Çünkü genç
kuaklar, küreselleme etkisiyle kök/ata kültür özelliklerini modern yaam tarznn biriciklii olarak
görmeyebilmektedirler. Bu durumunda genç kuak ile üçüncü ve dördüncü kuaklar arasnda bir
çatma olmas muhtemeldir. Alevilerin de, bu sürece tabi olduklar varsaylabilir. Kuaklar aras
çatma ve deiimden bahsederken melezleme olgusu karmza çkmaktadr. Melezleme yani
67
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
“hybridity” kavram baz genç kuaklarn kentlemeyle birlikte aldklar karma yapl kültürel
haldir. Melezlemede ne bir grup dierine, ne de dier grup ilkine benzememektedir. Her iki farkl
kültürden yeni bir kültür ortaya çkmaktadr (Bhabha, 1994). Melezleme unsuru, kentleme
durumunda olasdr. Kentlileenlerin melez kültüre sahip olma ihtimalleri hem kök/ata kültürlerini,
hem de kent kültürünü harmanlayp ortaya yeni bir habitusu oluturmalarndandr. Kent Alevilerinin
hem kuak çatmas yaadklar hem de yeni kuan melezlemeye tabi olduu ve bunun
neticesinde Aleviliin, Aleviler sebebiyle deiime gittii görülmektedir. Çünkü bir inanç, onu
uygulayanla var olur, uygulamayanla da yok olmaya balayabilir.
Büyük oranla Alevilerin en azndan Türkiye’de, soya dayal etnik köken ve dil hususunda baz Kürt
gruplar gibi sorunlar yoktur. Bu durumun olumasnda ne tümüyle iktidar anlaynn, ne sadece
toplumun, ne de toplumun bir parças olan Alevi cemaatinin pay vardr. Bundaki keramet
Türkiye’deki çou Alevi younlamasnn Türkiye merkezli oluu ve grubun resmi dilinin Türkçe
oluudur. Ne var ki Alevilik, yer yer dini ve sosyal kabul açsndan hala çeitli engellere
taklmaktadr. Bu engeller sadece “iktidar veya politik güçle” ya da toplumun belli bir bölümüyle
snrlandrlmamaldr. Bu engel, Alevi gelenein kendisinden, küresellemenin götürdüklerinden
kentlemenin
gerekliklerinden
ve
modernizasyonun
ekillendirdiklerinden
de
kaynaklanabilmektedir (Türkdoan, 2006).
Alevilik, gerek bölgesel gerek dünya çapnda deerlendirildiinde daha geni kitlelere hitap eden
Sünnilikle kyaslanm ve onun kuatcl karsnda kendisine yer edinme mücadelesi vermitir.
Bulunduu her toplumda alt kültür ve küçük grubu temsil eden Alevilik, üst kültür ve büyük grup
Sünnilik karsnda birçok açdan zayf görülmütür (Türkdoan, 2006).
Alevilik, slamiyet’in ortaya çk ardndan kök salmaya balam ve tarihi evrelerle slamiyet
içerisinde Sünni, Dürzî, ii ve afi anlaylardan farkllaarak kendi snrlarn oluturmaya çalm
olan dini bir motiftir (Müller, 2001). Aslnda slamiyet ad altnda birçok dini inan bulunmaktadr
ama en çok nüfusa sahip olanlar bunlardr. Ksaca deinmek gerekirse; afilik, slam’a bal olan
Sünni bir mezheptir ve daha çok Arap kültüründen etkilenmitir. slamiyet’te en çok nüfusa sahip
olan mezhep Sünniliktir. Ardndan iilik gelir. Sünnilikte, Hz. Muhammed’in vefat ardndan gelen
halifelerin (Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz Ömer, Hz. Ali) yolu takip edilirken, iilikte Hz. Ali ve
onun soyundan gelenler takip edilir. Alevilikle iilii birbirine e tutan yahut onlar tamamen farkl
bir inanç görenler de vardr. Gerçekte farkllatklar noktalar bulunmaktadr. iilikte d evlilik
yasaktr ve reenkarnasyona inanlr. iiler mam Caferi’nin yolunda olduklarn söylerler ve bölge
bölge deimekle birlikte kat bir inanç sistemleri mevcuttur. Alevilerde ise 12 mam vardr ve
onlardan biri de mam Caferi’dir. Ancak mam Caferi, tek bana Aleviliin temelini oluturmaz,
onun bir parçasdr sadece. Dürzîlik, slam kökenli ve Orta Asya tabanl dini inanç geleneidir.
Dürzîler, baz Sünniler tarafndan mezhep d görünürler. Çünkü onlar slamiyet’in gerektirdii
ibadetleri yapmak zorunda görmezler kendilerini. Dürzîler, iiliin smailiye grubundan kökenlerini
alrlar.
Aleviliin, slamiyet’i ilk kabul edenlerden Hz. Ali’ye balanmas dolaysyla, bu gelenein yan
da slamiyet’le e görmek yanl olmayacaktr. Aleviliin kökleri, eski Türk kültürünün özellikleri,
68
G.Ç.Özen
slam inanc ve Türk Tasavvuf anlayna balanmaktadr. Aleviliin dier slami anlaylar
karsnda her toplumda, her kültürde ve her dönemde farkl yansmalarla kendisine bir kimlik
oluturduu görülmektedir. Örnein Türkiye’de Alevilik, Sünnilik karsnda küçük grubun alt
kimlii olarak gelimitir. Dini, siyasi ve sosyal açdan fertlerin kapal cemaat anlay içerisinde
olmalarn gerektirmitir (Türkdoan, 2006). Kapal toplumlarda, inanç bir hakikattir ve bunu
sorgulamak o toplum üyelerine hak görülmez. nanç gerei üyelerden tam teslimiyet istenirken, tüm
hâkimiyet üphe götürmez inancn hakkdr. Kapal toplumlarn d evlilik, ticaret ve göçle deiime
uramasyla, dini pratiin sekteye urad ve zamanla onun kutsallnn sorguland yahut ritüel
olarak uygulanmad görülmektedir. Özellikle yeni neslin, dini inancn baz gereklerini ve
uygulamalarn mantk d bulup onu sorgulad aikârdr. Bu durum, karma kültürlerden meydana
gelen kent ortamnda daha çok görülmekte ve dini inanç etkisini yitirip, deiime
urayabilmektedir. Özellikle kent ortamndaki eski kapal toplum üyelerinin, türlü sosyal ilikileri
ve kent hayatnn onu farkl ekillendirmesi, dini inançtan tüm ruhsal beslenmeyi karlamasna
yeterli gelmemektedir. Din, tam teslimiyet demek olduuna göre, bu teslimiyetin gerekliliklerinin
sorgulanmas dini inancn sekteye uradnn bir göstergesidir.
Alevilik konusu, slamiyet’in ilam ardndan siyasi, sosyal ve kültürel bir farkllamayla kendi
geleneini her toplumda ve her grupta farkl özelliklerle oluturan dini inancn yansmalarndan
biridir. Alevilik sadece dini bir motif olmaktan öte, siyasi bir söylem kadar sosyal yaay ekli ve
kültürel bir mirastr. Özellikle Türkiye’de merkez otoriteyle Selçuklu Devleti döneminden bu yana
çeitli anlamazlklar yaayan Alevilik, toplumsal açdan çevreyi oluturan küçük grup/alt kültür
özellikleriyle ve tarihsel süreçteki varlk alan dolaysyla, aratrmaclarn her daim ilgisini
çekmitir. Tüm bu tartmalar, tarihsel süreklilik içinde anlam kazanmaktadr. Tarihi süreç
içerisinde Alevilik, farkl yorumlarla ve ilevlerle varln idame ettirmitir. Aleviler, Selçuklu
Devleti ve Osmanl mparatorluu döneminde merkez yönetim karsndaki çevreyi olutururken,
Cumhuriyet’in ilamyla çevreden merkeze yönelmi/yöneltilmi ve 1950 tarihleri dolaylarnda iç
göçlerle birlikte çevreden ehir merkezine siyasi-sosyal-kültürel bir dönüüm yaamlardr. Çünkü
modernleme, darda kalana itibar etmemekte hatta ona kendi balamnda ekil verebilecei
ölçüde tahammül etmektedir (Türkdoan, 2006). Krsalda kalan Alevilikle, kentte varlk bulan
Alevilik arasnda farkllamalar göze çarparken, kent kültüründeki Cemevleri ayrca dikkat
çekmektedir. Çünkü krsalda kapal grup özelliinde olan Alevilik, kentte yükselen onca farkl
kültürel ses ortasnda, Cemevleriyle kültürel alkanlklarn tek bir merkezde toplama iddiasnda
görünmütür. Lakin dünyada tek bir Alevilik anlay olmad gibi, Türkiye’de de tek bir Alevi
tanmlamas yoktur ve her kent, hatta her ilçe Alevi Dedelerinin kontrolündeki Cemevlerinden
yükselen türlü Alevilik uygulamalaryla varln idame ettirmektedir. Bu da Aleviliin tek ses, tek
amaç, tek güç olmasn engellemitir.
Daha 20-30 yl öncesinde krsalda Cemevi yoktu ve ibadetler, köydeki bir evin odasnda yaplrd.
Kent yaamnn bir ürünü olan Cemevleri aslnda kentteki Alevilerin en bariz göstergesidir (Suba,
2010). Kentteki Alevilerin bir bölümü geleneklerini Cemevleri dolaysyla idame ettirirken, bir
bölümü Cemevlerine gitme alkanl gelitirmemi veya kendi kendilerine geleneklerini
69
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
yaamlardr ya da yaamam ve belli bir asimilasyona tabi olmulardr. Öte yandan Alevi
örgütlenme çeitlilii, onun bütünlüünü ve geleceini tehdit eder görünmektedir. Çünkü her
bölgede farkl bir Alevilik anlayna rastlanabilmektedir. Özellikle kentleme sürecindeki
Alevilerin kent ortamnda ya farkl gruplar içerinde asimile olduklar, ya da yeni bir Alevi anlay
gelitirdikleri söylenebilir (Vergin, 2000).
Aleviliin tüm boyutlaryla ele alnmas özellikle Antropolojik özellikler dorultusunda mümkün
deildir. Çünkü Antropolojide, görüülen bireyler dorultusunda aratrma ekil almaktadr.
Nitekim köy ortamnda egemen olan Aleviliin, modernlemeye erken tabi olmu kent
merkezlerindeki sürdürülebilirlik olana, günümüzde de varln gösteren pek çok tartmann
odandadr (Vergin, 2000). Sünnilik söz konusu olduunda onlar kimdir (Türkdoan, 2006) suali,
ister Aleviliin varlk tehdidi, ister varlk sebebi olsun onun habitusunu ekillendirdii açktr.
Türk kimlik tarihinde Alevilik çeitli aamalardan geçmitir. Cumhuriyet’le birlikte sr
görünümündeki Alevilik hzla çözülmü, Selçuklu Devleti ve Osmanl mparatorluu dönemindeki
toplumsal kutuplamadan nispeten galip çkmtr. Her iki yönetimde var olan toplumsal
kutuplamaya göre merkezi oluturan ve ehir merkezinde yaayan Sünni mezhep mensuplar
yönetimin fikrini paylamakla daha ayrcalkl ve üst kültürü/büyük grubu temsil ediyor
saylyorken, çevreyi oluturan ve ehir merkezinden uzak yaayan Alevi sekte mensuplar,
yönetimin dini yaplanmasna katlmamakla alt kültür/küçük grup saylmaktaydlar. Merkezdekiler
Ouz boyundan ve Sünni kabul edilirken, çevredekiler, Türkmen ve Alevi olarak kabul
edilmekteydi (Türkdoan, 2006). Alevilerin, Türkiye’nin modern tercihlerine katlm, aslnda
Kurtulu Sava’nda Atatürk’e verdikleri destekle sembolize edilmektedir. Modernleme projesini
kendi bütünselliklerini korumak açsndan fonksiyonel bulan Aleviler, Cumhuriyet’in kurulu
mücadelesinde Atatürk’e verdikleri destee sk sk atfta bulunmaktadrlar (Yalçnkaya, 1996;
Mélikoff, 1998; Bruinessen, 2000). Cumhuriyet hareketiyle merkeze yaknlaan Alevilerin, 1950 iç
göçüyle ehir merkezlerinde younlatklar ve 1990’la birlikte dini ve etnik kimlik gruplarnn
çeitli ülkelerdeki hak ve özgürlük taleplerinin Türkiye’deki dini ve etnik kimlik gruplarnn da
harekete geçmesine sebep olduu gözlemlenmektedir. Aleviler de bu gruplardan biridir. Ama onlar
çounlukla dini kimlik üzerinde durmaktadr. Örnein önde gelen baz Alevi düünür, gazeteci ve
siyasetçilerin 1990 ylnda Alevilik Bildirgesini kamuoyuna duyurmalar, dünyada gelien olaylarla
ilintilidir. O günden bugüne ise, kentleme dolaysyla Alevi modernlemesinden bahsetmek
mümkündür (Suba, 2010). Aslnda modernlemeyle birlikte özellikle kent Alevilerini, deiim
süreci içinde görmekteyiz. Daha açk bir ifadeyle deiime uram veya uramakta olan gruptan
kast, geçmi dönemlere ve krsal alana nazaran modernlemi olan kent Alevileridir. Bunlar
çounlukla, kent hayatna nispeten uyum göstermi veya habitusunu tam olarak oluturamam
Alevilerdir. Kent Alevileri, krsaldakilere nazaran kent hayat dolaysyla farkllamlardr ama bu
durum tam olarak da kentliletikleri manasna gelemeyebilmektedir.
Alevilik ifahidir yani yazl kültüre deil, sözlü kültüre dayaldr (Suba, 2010). Sözlü kültüre
dayal olmas, hemen her bölgede farkl görünümlerle varlk göstermesine sebeptir (Türkdoan,
2006). Alevi ocakta, onun sürekliliini salayan tek kurumlam söz sahibi ahs “Dede” veya
“Baba” diye adlandrlan Alevi önderlerdir. Bu önderler, kapal toplum düzeninde yani krsalda
70
G.Ç.Özen
hitap ettii çevreye daha kolay eriebilirken, onlarn kent hayatnda daha kstl bir iletiim a
içerisinde olduklar bilinmektedir. Küreselleme etkisiyle ortaya çkan kentlemenin moderniteyi
dourduunu ve bu deiimde eski geleneklerin moderniteyle eskisi gibi kullanlmad ve olumlu
ya da olumsuz yönde deitii varsaylr. Öyle ki kent hayat dolaysyla bireyler, modernitenin
etkilerinden olan bireyselleme ve özerk aklla gelenein slah edilmi halini yaadklar
düünülmektedir. Bu da, düzenli ve tekilatl bir idari ve fikri yapnn oluturduu kitlenin
gelenekten syrlarak yeniden yaplanmasna dayanmaktadr (Suba, 2010). Aleviliin bu yeni
yaplanmasyla, kent hayatnda deitii gözlenmitir. Öyle ki var oluunda srlk olan Alevilik, sr
cemaati olmaktan çkm ve moderniteyle görünür klnmtr (Suba, 2010). Bu düüncenin
tezadnda, özellikle krsal alandaki baz Alevilerin Alevi olma geleneini sürdürdükleri ve özellikle
Sünni kesimden izole yaamak üzere mücadele ettikleri gözlenmektedir. Öyle ki kimi Alevi grup,
köye cami yaplmasna müsaade etmemekte, Alevi-Sünni evliliklerine kar çkabilmekte, milleti
sorulduunda kendisini Alevi olarak tantabilmekte ve sr cemaati özelliklerini en kat ekilde
korumaktadr. Bu balamda modernlemek istemeyen ve bunu Alevi kültürün deime süreci olarak
gören önemli bir nüfus, Tokat’n Sraçlar köyündedir. Burada alan aratrmas yapmak üzere giden
Antropoloji bölümünden arkadalarm olan iki doktora örencisinin, sahada Alevi görümecilerin
görümeye açk olmamalar dolaysyla oldukça zor artlar altnda yürüttüklerini biliyorum.
Karma yapl ve çok kimlikli kent yaam, Aleviliin kendisiyle yüzlemesine de vesile olmutur.
Kent hayatndaki Aleviliin en doru ekilde Cemevlerinde gözlemlenebileceini düünmekteyim.
Çünkü politik gerginliklerin olduu ortamlarda veya kent yaamnn çok kimlikli sosyal
ortamlarnda Aleviliin incelenmesi zordur. Bu sebeple benzer kültürel miras paylaanlar doal
ortamlarnda gözlemlemek daha doru neticeler verecektir.
smail Engin, Alevilik üzerine yaplan aratrmalarn birçounda yöntem ve yaklam sorunu
olduunu vurgular. Engin’e göre Alevilik üzerine yaplan aratrmalarda insan-topluluk-toplum,
mekan ve zaman gibi kstaslar ve 6N’li2 sorular yeteri kadar dikkate alnmamtr (Engin, 1999). Bu
düünceyi destekleyen Vorhoff, Alevilik üzerine yaplan aratrmalarn daha banda olunduunu
düünmektedir:
“…fakat her eyin ötesinde, Alevilie yeni bir ilgi duyulmasna yol açan
toplumsal-siyasal-koullar, duygusallktan daha uzak yaklamlarn ve bulgularla
desteklenen, uzun vadeli incelemelerin ortaya çkmasna pek izin verecek nitelikte
deildir. Alevi uyan srasnda, Sünniler ve Aleviler, birbiriyle ilikili olarak,
Alevilik ve Bektailik hakknda çarptrlm görüler olarak algladklar bilgileri
düzelmeye çalmlardr. Bu süreç, henüz gerçek bir diyaloga dönümemitir…”
(Vorhoff, 1999).
2
Ne, nerede, ne zaman, nasl, neden, ne kadar
71
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
Vorhoff’a göre Alevilik üzerine olan çou çalma gazetecilik niteliklidir. Konuya az çok ilgi
duyanlarn bu hususta fikir beyan ettiini söylemektedir (Vorhoff, 1999).
Alevilii, tarihi bir olay olarak aratrmak muhakkak ki çeitli bilgiler verecektir ancak esas olan
tarihi kökleri olan konularn bugünün ortamnda nerede olduu, neyi, nasl yaaddr. Bu sebeple
Alevilik sadece tarihsel bir olayn çözümlenmesi deildir. Aksine birçok olay dizisinin bugüne
yansmas üzerinde durulmaldr (Aktay, 1999). Bu düünceyi desteklemek gerekirse modernliin
yaratt kargaa sadece Alevileri deil bütün dini sosyal yaplar deitirmitir. Bu orantda
Geertz’in de belirttii üzere bugün, geçmii tümüyle kurgulamak olanakszdr. Bu sebepledir ki
geçmiteki olaylarn yansmasna binaen, asl olan bugündür.
“…geçmile ne yaplacan bilmek zordur. Bu fanteziyi ne kadar kurarsanz
kurun veya hatrlarken ne kadar ar nostalji hissederseniz hissedin, içinde
yaayamazsnz. Her ne kadar gösterici, önerici veya tehlike habercisi olsa dahi
ondan gelecei öngöremezsiniz; gerçeklemesi yakn eyler sk sk olmaz, ipucu
vermeyen eyler sk sk gerçekleir…” (Geertz, 2001).
Alevilik sadece moderniteyle kar karya gelmemitir. Neredeyse tüm Türk tarihi süresince,
merkez iktidarla çeitli anlamazlklar yaamtr. Günümüzde ise bu anlamazlk dönem dönem
yükselen seslerle kendisinden söz ettirmektedir. Örnein Diyanet leri Bakanl Eski Bakan
Prof. Dr. Ali Bardakolu, 25 Kasm 2005’te Milliyet gazetesine yapt açklamada, Cemevinin
inançlar yerine getirme yeri olmad ve Müslümanlarn mabedinin 14 asrdr camiler olduunu ve
de çalgl bir ibadet anlaynn namaz dengi bir ibadet saylamayacan beyan etmiti. Bu açklama
kamuoyunda tartmalara yol açmt. Benzer söylemle Diyanet leri Bakanl Eski Bakan
Yardmcs Necati Tayyar Ta, Aralk 2002’de Cemevlerini cümbü ve saz çalma yeri olarak
sfatlandrmt. Ta, sadece kamuoyunun tepkisini çekmemi, ayn zamanda resmi makamlarca da
görevinden alnmt. Aslnda Alevilie kar toplumsal bir ztlama olmad, aksine bu hususta
toplumun büyük bir kesiminin Alevi-Sünni farkllklar tolere edip, benzerliklerle diyalog
kurduunu söyleyebiliriz. Keza televizyon programlarnda yaanan iki olayn kahramanlarndan
elence program sunucular Güner Ümit ve Mehmet Ali Erbil “mum söndü” söylemleri sebebiyle
hem sunduklar yarmadan kanal yönetimince çkarlm, hem de kendilerine kar balatlan
toplumsal serzeni dolaysyla uzun süre gözler önünde bulunamamlard.
Elbette resmi mercilerin Alevilie kar zaman zaman olumlu veya olumsuz tutumlarnn kayna
Diyanet leri Bakanl diye düünülebilir. Diyanet leri Bakanl’nn bütçesi 1,3 katrilyon
kadardr ve bu bütçenin dier bakanlklara verilen orandan daha fazla olduu görülmektedir.
Diyanet leri Bakanl’nn Sünni kesimin sözcüsü olduu ancak Alevi kesime ve onlarn
ibadethaneleri olan Cemevlerine maddi manevi gerekli ihtimam göstermedii yaygn bir söylemdir.
Bu sebeple Cem Vakf ve iki bin Alevi Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini, Alevilere
bütçeden ödenek ayrlmasn ve Diyanet’te Alevi inana kadro tahsis edilmesi istemiyle dava
açmt. Bunun üzerine Babakanlk adna konuan Eski Din leri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr.
Saim Yeprem Cemevlerinin “özel ibadethane” olduunu beyan etmi ve din hizmetlerinin her
72
G.Ç.Özen
kesimi içine alacak ekilde yönetilmesinin Cemevlerini ibadethane saymalarn mümkün ve yasal
klmayacan ilave etmiti (URL1), (02.12.2010).
Tablo 1: Bakanlklar Bütçesi
1. Diyanet leri Bakanl
2. çileri Bakanl
3. Ulatrma Bakanl
4. Bayndrlk ve skân Bakanl
5. Kültür ve Turizm Bakanl
6. Çevre ve Orman Bakanl
7. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanl
8. Sanayi ve Ticaret Bakanl
1,3 katrilyon
783 trilyon
678 trilyon
677 trilyon
632 trilyon
404 trilyon
249 trilyon
280 trilyon
Kaynak: (URL2) , (02.12.2010)
Yukardaki tabloda, Devlet’in bakanllara ayrd bütçe gösterilmektedir. Diyanet leri
Bakanl’na ayrlan bütçenin dier bakanlklara sunulandan daha fazla oluu dikkat çekmektedir.
Tablo 2: Türkiye’de badethane Saylar
Türkiye’deki cami says
85 bin
Türkiye’deki kaytl
kilise says
300
Türkiye’deki kaytl
Cemevi says
900
Kaynak: (URL2) , (02.12.2010)
Yukardaki tabloda, Türkiye’deki ibadethane saylar gösterilmektedir. Camilere nazaran
Cemevlerinin saysnn azl, Devlet bütçesinden faydalanmadklar için “vakf” statüsüyle
“balarla” kurulularn idame ettiklerini düünmektedir.
Alevilik, Sünni anlaytan farkllaarak sosyal, kültürel ve dini biçimleriyle siyasal bir hareket
olarak filizlenmi ve Müslümanl kabul eden baz toplumlarda kendisine yer edinmitir
(Özkrml, 1998). Alevilik kabul edildii her toplumda, o toplumun kültürel dokularyla birbirinden
farkl ekilde biçimlenmitir. Bu sebeple, tek bir Alevi anlayndan bahsetmek mümkün olmasa da,
ortak bir Alevi anlay olarak Hz. Ali sevgisi, Ehli Beyt inanc ve Cem pratii ortak bir anlay
bütününden bahsedilebilir (Flal, 1996).
Aleviliin tek bir uygulama ekli yoktur. Kültürden kültüre, bölgeden bölgeye ve zamana ilintili
olarak farkl Alevilik uygulamalar görülmektedir. Örnein yüksek lisans tezim dolaysyla görüme
yaptm Hac Bekta ilçesindeki görümecilerim, d evlilie genelde scak bakyorken, kimi
bunun karsndayd. Oysa ayn kültürel ortamdaki düünce farkll her bölgede yoktur. Tokat’a
bal Sraçlar köyünde görüldüü üzere. Kent hareketiyle kentlileen Anadolu Alevilii de kendi
aralarnda farkllamaktadr. Kentlileen Alevilerden bazlarnn vakf, dernek, Cemevi gibi
örgütlenilerin çats altnda toplandklar görülmektedir. Ancak burada da tek bir Alevi kimlii ina
edilememitir (Özbudun, 2005).
73
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
1950’lerle birlikte krsaldan kente göç eden ailelerin, geni aile yapsndan çekirdek aile yapsna
deiim gösterdikleri görülür. Bu deiimi Aleviler de yaamlardr (Türkdoan, 2006). Öte
yandan kentlemeyle birlikte birey ön plana çkmtr (Dönmezer, 1994). Bu da kent kültüründe
zaten kent yaamyla ba etmek zorunda olan Alevileri, dini kimlik açsndan ayrca deiime
urama durumuyla kar karya brakmtr. Kentleme ayrca kuaklar aras hzl bir toplumsal
deiimin artt kültürel, toplumsal, dini ve siyasal inanç ayrlklarn da dourmutur (Kongar,
1995). Aleviliin yeni kuaklara aktarm onun yazl kültüre deil de, sözlü kültüre dayal olmas
bakmndan daha da karmak bir hal almtr. Çünkü teknolojik gelimelerin artmasyla, eitimli
yeni kuan dini söylemlere inanmalar nispeten zorlamtr. Eitim ve teknoloji, sözlü kültüre
dayal olan Aleviliin kent ortamnda sürdürülebilirliini zorlar görünmektedir. Tüm bu sebepler
nda, kente göç eden Alevilerin aslnda birer melez kültür (Bhabha, 1994) mensubu ya da aday
olduklar ve kentlemeyle birlikte oluan bu melez yapnn Alevilii fazlaca ekillendirdii açktr.
Antropoloji, bireyin sosyal davranlarn, sosyal gruplarn organizasyonunu ve kültürün
teekkülüne ve deiimine hakim olan kanunlar saptayarak bir izah bulmaya çaltna göre
(Saran, 1993) Alevileri Alevilerden dinleyip, onlar kendi ortamlarnda gözlemleyip, onlarn
hikayelerine politik söylemlerden arnarak ve Alevileri ne Bat’l kulayla, ne Sünnilii övenlerin
gözüyle, ne de Alevilerin tek kutuplu bak açsyla anlamaya çalmak oldukça zordur.
Alevi inancn daha iyi anlayabilmek için Türklerin slamiyet’i kabul etmesinden önceki
konjonktürlerine odaklanlmaldr. Çünkü her inan bir önceki durumunun izlerini tar ve bu
sebeple yeni inanç eski izlerden az ya da çok etkilenim içerisindedir. Eski Türklerin inanc üzerine
birçok kaynak bulunmaktadr. Çin kaynaklarnn rehberliindeki bilgilere göre eski Türkleri ele
almak üzere M.Ö. 2’nci yüzyla yani skit ve Hun dönemine kadar inmek ve Türkistan gibi geni bir
bölgeyi ele almak gerekmektedir (nan, 1992). Eski Türklerin dini inannda gök tanr, atalar,
ulular, güne, ay ve ölü kavramlarnn simgesel bir kutsall bulunmaktadr. Tüm bunlar mistik bir
anlaya sahiptir ve simgesel öeler içermektedir. Bu balamda tanrnn tekliini, benzerinin
olmayn, eriilmezliini ve ululuunu simgeleyen “Gök Tanr” veya “Tek Tengri” inanc (Ögel,
2000) eski Türklerin Asya amanizmine sahip olduklarn göstermektedir (Kafesolu, 1988).
amanizm, eski Türk inanç sistemi olarak Alevi geleneine olan tesirini birçok örneklerle ortaya
koymutur. amanizm, Türkistan ve Sibirya bölgesindeki en eski inançtr ve zihin ile ruhun
arasnda arabuluculuk yaparak, bunlara sembolik deerler atfeder. Mistik oluu “yer-gök-ate-hava”
gibi doa kavramlarna sembolik deerler yüklemesindendir (Türkdoan, 2006).
Eski Türklerin amanizm dolaysyla ilk inanç sistemlerini biçimlendirdikleri ve ardndan kabul
ettikleri inançlar da bu dorultuda ekillendirdiklerini unutmamak gerekir. Çünkü toplum her ne
kadar eskisinin terkiyle bir yenisine geçiyor olsa da, bu durum eski inançtan izler tamayaca
anlamna gelmez. Örnein mekânsal olarak “da” gerek eski Türklerde, gerekse Alevilerde hem
yerleim civar olarak seçilmi, hem de kutsal görülmütür (Birdoan, 1994). Bu mekânsal
alkanlk dolaysyla eski Alevilerin daha çok da eteklerini ve merkezden uzak çevre yerleim
birimlerini tercih ettikleri görülür. Elbette eski Alevilerin krsalda yaama isteklerinin altnda,
iktidarn onlara yönelik olumsuz tutumlarnn da etkili olduunu anmsamakta fayda var. ktidarn,
74
G.Ç.Özen
Alevilere yönelik basklarn hem Selçuklu Devleti, hem Osmanl mparatorluu, hem de
Cumhuriyet yllarnda görmekteyiz. Bu basklarn üç sebebi bulunmaktadr: Türkmenlerin yar
göçebe olmalarndan dolay mevsimsel zaman-mekan kargaas yaratmalar, merkez-çevre
kutuplamas ve Türkmenlerin bir bölümünün Sünnilii kolay kabul etmemeleri. Türkmenlerin bu
farkllklar, onlar merkeze ba kaldran bir konuma sokmutur. Bu gibi sebeplerden amanizm,
Türklerin inanç seçimlerinde yer yer olumlu, yer yer olumsuz yönde etkili olmutur. Ouz
boylarnn amanizm’in Tek Tengri inanndan yine tek tanrl inanç sistemine sahip slamiyet’i
kabul etmeleri tesadüfî deildir. Ne var ki Türkmenlerin bir bölümü, Ouzlar gibi slamiyet’i
tümüyle kabul edememi ve zamanla amanizm’in baz geleneklerini slamiyet’in kimi
uygulamalaryla harmanlayarak, ileride adna Alevilik denecei bir inanç gelenei olutururlar.
Kimi Türkmenlerin, slamiyet’i tümüyle kabul etmemeleri amanizm’in sözlü, slamiyet’in yazl
bir kaynaa dayal olmas ve cihat yapma anlaydr (Berkay, 1966).
Eski Türkler, aman kelimesi yerine Kam kelimesini kullanrlard. Kam aslnda Tanr veya ilahi
ruhlarla, insanlar arasndaki ba kuran dini önderdi. Ayn zamanda Kam, tedavi etme ve toplumun
huzurunu salamada bilgi sahibi olan kiidir. Zaten Tunguz kökenli olan “a” kelimesi “bilmek”,
“aman” kelimesi de “bilen bilge kii” manasndadr. Kamlar sadece doadan deil, hayvanlardan
da kendisine ilahi bir simge edinmitir. Hatta bu durumun yansmasn daha sonraki evrelerde
Ahmed Yesevi, Haci Bekta Veli ve Anadolu erenlerinde görmekteyiz (Türkdoan, 2006).
Kamlar, Peygamberler gibi yaratcnn emirleriyle topluma yön veren kiiler deillerdi.
amanizm’de kadn erkek Kam olabiliyorken, slam tarihinde Hazreti Aie Binti Ebubekir, Hazreti
Fatma gibi kutsal atfedilen kadnlar olsa da, onlara peygamber yükümlülüü verilmemitir. Hatta
ilk tahlilde, baba yanl bir soya dayandrldklar için saygnlklarnn daha kdemli olduu
kanaatindeyim. Kamlar kutsal yapan özelliklerin banda ifac olular, ayinleri düzenleyecek ruhi
güçlerinin oluu ve ruhlar dünyasnda madden olmasa da manen seyahat edecek kadar inanç sahibi
olular gelmektedir (Yörükhan, 1998).
Eski Türklerdeki Kam, Alevilikte Dede olarak görülmektedir. Kamlk da, Dedelik makam da
aslnda soya baklarak verilen makamlardr. Bir Alevinin Dede olarak kabul edilmesi için “Dede
soylu” yani Ocakzade olmas gerekir. Aleviler genellikle Dedelerin Hz. Ali soyundan geldiklerini
kabul ederler. Bu sebeple Alevilerin, Dedelik kurumuna sayglar büyüktür (Suba, 2010;
Yalçnkaya, 1996; Yaman, 2003). Öte yandan Alevilii anlayabilmek için Dedelik makamn tüm
yönleriyle özümsemek ve onun Aleviliin merkezinde olduunu unutmamak gerekir Günümüzde
Dedelik Kurumu ve Cem töreni, gerçek kimliinden yer yer uzaklam olsalar da yine de
vazgeçilmez iki unsur olarak gündemdedirler (Türkdoan, 2006). Öyle ki kentleme, moderniteyle,
bireysellemeyle ve eitim-bilim-teknoloji üçlemesinin bireylerdeki etkisiyle Dedelik kurumuna
özellikle de gençlerin ilgisi azalmtr. Bu makam yürütmek kolay olmadndan, özellikle eski
Türklerin bundan yer yer imtina ettikleri söylenir (nan, 1992).
Dedelik kurumu birçok konuyu organize eden önderdir. Dedelik kurumunun ikrar yan onay
olmakszn Cem törenini yöneten Dedenin izni olmakszn buna katlmak mümkün deildir. Dede
75
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
Alevi cemaatteki anlamazlklar ele alabilecei gibi, dar (cemaat mahkemesi) oluturma ve
kabahatli olan dükün (cemaatten süreli veya süresiz mahrum edilen suçlu) ilan etme yetkisi
bulunmaktadr (Suba, 2010) Tpk amanizm, Alevilik üzerindeki etkisinin ayin ve merasimlerde
de yansd gibi. Daha dorusu yazl kültüre dayal olmayan amanizm, yine yazl kültüre dayal
olmayan Alevilie birçok gelenekten izler brakt görülmektedir. Ancak bu söylem dolaysyla
amanizm’den sadece Alevilerin etkilendiini düünmemek gerekir. Sünni inanç geleneinde de,
amanizm etkileri mevcuttur. Tpk ritim katan bir müzik aletiyle zikir yapmak veya baz
hayvanlara simgesel bir deer katmak gibi. Eski Türklerin ibadet anlaylarn Alevi öretide
görmek mümkündür. Alevilikte, Cem töreni içkili-yemekli ikramlarla çalglarn eliindeki semahla
sergilenmektedir. Eski Türklerin de kmz içip, çalgl dini ritüellerde bulunduklar bilinmektedir
(Ocak, 2003). amanizm’deki dualarn Alevi ve Sünni anlayta çok benzer olduu görülür. Duaya
balamadan evvel Alevilerin kullandklar “Bismiah” kelimesinin benzeri, Sünnilikte “Bismillah”
olarak yer almaktadr. Bu etkileniimin sebebi her iki öretinin slamiyet ve eski Türk kültüründen
yani ayn kökten beslenmelerindendir. Aadaki bölüm, eski Türklerin bir dua örneidir. Bu duada
bir “ata’ya” sesleniyorken, Alevilikte bu yakar Allah’a, Hz. Peygamber’e, Hz. Ali, Ehli Beyte ve
Hz. Hzr’adr. Sünnilikte ise sadece Allah’ anarak dua edilir:
“…Sizden medet diliyorum, Kura Murt ata evliya. Hu Allah ey! Bektav ata, Bekta,
Bekiç ata yardm et, Çakmak ata evliya, koçkar ata evliya, sizden medet
diliyorum… vay. Vay, benim boz atm! Evde de var on hocam, krda da var krk
hocam…” (nan, 1992)
Bugün ise, Dedelik kurumu modernlemeyle birlikte bir deiim yaamaya balamtr. Bu da ayn
oranda Aleviliin de deitiini göstermektedir. Çünkü daha önce de belirttiim üzere Aleviliin
merkezinde Dedelik makam bulunmaktadr ve bu onun bel kemiini oluturmaktadr. Ancak bu
söylem modernlemeyle birlikte deimitir. Dedelik makam eski görkemiyle cemaati yönlendirme
gücünde deildir. Zira birazdan ele alacam nedenlerden dolay pasifize olmu olan Dedelik
kurumunun (Suba, 2010) gelien politik gelimelere kar duracak kadar örgütlenemedii de
görülmektedir.
Küreselleme etkisiyle deien dünyada, bu hza ayak uyduramayan ve yeni gelimelere cevap
veremeyen her olgu “güvenirliini”, “etkisini”, “inandrcln” kaybetmektedir. Alevilikte yer yer
bu hzl deiime uyumsuz olmutur. Genç kuaklar, dinsel yönetici tabaka ardndan gitmeyi
reddetmekle, hem Alevilik inancna, hem de Dedelik kurumuna olan inançlarnn ne denli
zayfladn göstermektedir. Dedelik kurumunun cemaate hakemlik etme fonksiyonlarnn
zayflamasyla gerek gençler, gerekse yetikin Aleviler bu gereksinimlerini karlamak için yasal
mahkemelere bavurmaktadrlar (Suba, 2010). Hatta kimi cemaatin uzun yllar, Alevilik için çok
elzem olan Cem törenini yapmadklar görülür (Kehl-Bodri, 1993).
76
G.Ç.Özen
Kaynakça
Aktay, Y., 1999, Türk Dininin Sosyolojik mkan, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.36.
Berkay, F., 1966, Türk Toplumu Açsndan slamiyet, Sosyoloji Dergisi, stanbul, .Ü Edebiyat
Fakültesi, Say: 19120, s.201-212
Bhabha, H., 1994, The Location of Culture, Routledge, s.21.
Birdoan, N., 1994, Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.3155.
Bruinessen, M. V., 2000, Kürtlük, Türklük, Alevilik-Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri, Çev.
Hakan Yurdakul, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.124.
Çamurolu, R., 2000, Deien Koullarda Alevilik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.7-14.
Dönmezer, S.,1994, Sosyoloji, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.200.
Engin, ., 1999, Alevilerin Kendi Görüntüsünü Alglay ve Alevi majna Yönelik Bak Açlar,
Türkiye’de Aleviler Bektailer Nusayriler, SAV Yaynlar, stanbul, s.21.
Flal, E. R., 1996, Türkiye’de Alevilik ve Bektailik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.7.
Geertz, C., 2001, Gerçein Ardndan, Çev. Ula Türkmen, Tarih Vakf Yurt Yaynlar stanbul,
s.198-200.
nan, A., 1992, Türk Dünyas El Kitab, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, Ankara, s.22-33.
Kafesolu, ., 1988, Türk Milli Kültürü, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.10-15.
Kehl-Bodrogi, K., 1993, Türkiye’de Alevilik-Dini bir Cemaatin Oluumu ve imdiki Konumuna
Dair, Çev. Filiz Ang, Ankara, s.39-42.
Kongar, R.E., 1995, Kültür Üzerine, Remzi Kitabevi, s.424.
Mélikoff, ., 1998, Hac Bekta Efsanesinden Gerçee, Çev. Turan Alptekin, stanbul, s.340.
Müller, F.M., 2001, Introduction to the Science of Religion, London, Longmans Green and Co,
s.157.
Ocak, Y., 2003, Türkler, Türkiye ve slam, stanbul, s.54-77.
Ögel, B., 2000, Türk Kültür Tarihine Giri, Ankara, s.9-14.
Özbudun, S., 2005, Antropoloji-Kuram/Kuramclar, Ankara, s.60.
77
Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm
Özkrml, A., 1998, Alevilik Bektailik Toplumsal Bir Bakaldrnn deolojisi, Cem Yaynlar,
stanbul, s.11
Saran, N., 1993, Antropoloji, stanbul, s.16.
Shankland, D., 1997, Anadolu Krsalnda Alevilikle Sünnilik, Çev. Sinan Olgun, Zeynep Yedigün,
Ankara, s.23-32.
Suba, N., 2010, Alevi Modernlemesi, stanbul, s.8-21.
Türkdoan, O., 2006, Alevi Bektai Kimlii, stanbul, s.11-12; 51; 77-79; 108-109.
Vergin, N., 2000, Toplum ve Siyasal Sistem, stanbul, s.137-147; 167-168.
Vorhoff, K., 1999, Türkiye’de Alevi Kimlii, stanbul, s.53-54.
Yalçnkaya, A., 1996, Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve ktidar, Ankara, s.152-158.
Yaman, A., 2003, Bilgi Toplumunda Alevilik, Alevi Kültür Merkezi Yaynlar, stanbul, s.341-142.
Yaman, A., 2007, Alevilik ve Kzlbaln Gizli Tarihi, Kalipso Yaynlar, stanbul, s.41-49.
Yörükhan, Y. Z., 1998, Anadolu’da Aleviler ve Tahtaclar, Ankara, s.19-23.
URL 1: http://www.haberturk.com/gundem/haber/2667-cemevi-surprizi, (02.12.2010).
URL2: http://www.sorek.azbuz.ekolay.net , (02.12.2010).
78
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (79-84)
Antik yunan felsefesinden kesitler II1
Merve SÜRÜCÜ2
Özet
Bu çalma, Antik-Yunan felsefi düünüünün geliimini salayan ve devam kabul edilen
filozoflarn temel yaklamlarnn ana hatlaryla tantlmasn amaçlamaktadr. Bu çerçevede Sofist
Protagoras, Sokrates, Platon ve Aristoteles’in düünceleri serimlenmitir.
Anahtar kelimeler: Varlk, Yokluk, Daimon, Anamnesis, Realizm.
Some parts of Ancient Greek philosophy II
Abstract
This study aims to provide the improvement of Ancient-Greek philosophical idea and to introduce the
outline of the main approaches of the latter philosophers.
In this case the ideas of sophist Protagoras, Socrates, Platon and Aristotle have been arranged.
Keywords: Existence, Non existence, Daimon, Anamnesis, Realism.
Giri
Üzerinde bulunduumuz öyle bir yol ki, iki yan birden uçurum… Viraj iyi alabilmek için
önümüzün aydnlk olmas gerekir. Bir yolcu otobüsü gibi, yolcularmzn gitmeleri gereken
noktaya ulamalarn salarken; birer usta olmalyz, yolu bilir geçinmeyen; haritaya bakmadan
ilerlemeyen.
Bu durum bir teselsül biçiminde devam etmi ve eder, biz yolcuyken bizim ulamamz salayan
ustalar da yolcu deil miydi, geçip gitmi bir zamanda? te imdi bu yolun balangç noktasna, ilk
durana gitmek, zamanda ve mekanda kat edilmi mesafeyi görmek gerek. Felsefenin tohumlarnn
atld Antikça’ daki bir tarlaya, Yunan topraklarna, onun geliimini gözden geçirmek adna
kefe çkmalyz. Tarihi bildiimiz ölçüde, geçmiimizi göz önünde bulundurduumuz ölçüde, neyi
neden yaptmz bilmi olacak ve bu hususta bilgelemeye adm adm yaklaacaz. Geçmii
bilmeden gelecek hakkndaki varsaymlarmz güvenilir olabilir mi? Olmu-bitmi ne varsa, onlar
imdide, gelecee uzanan bir merdiven olarak kullanmalyz. Bizi gelecekteki cahillikten koruyacak
tek ey, geçmiteki bilgeliklerimizdir.
Sofist ve mecras
1
stanbul Üniversitesi Yüksek Lisans projesinden derlenmitir.
Ör. Gör. Merve SÜRÜCÜ, stanbul Aydn Üniversitesi ABMYO Turizm ve Rehberlik Program,
[email protected]
2
79
Antik yunan felsefesinden kesitler II
Sofist’in ne olduunu aramaya çkan Platon; ona yokluk’un karanlnda ikamet ediyorken rastlar.
Dialog’unda iki türlü meydana getirmeden bahsederken; Tanr’nn meydana getirmelerinden,
insann meydana getirmelerini ayklam ve evrensel kümeyi eninden ikiye ayrarak,
bölümlendirmitir. Tanr’nn yarattklar ile insann yarattklarndan meydana gelmi bu alan;
boydan çekilen bir snrla, gerçek ve görüntü ksmlarnn da hesaba katlmas sayesinde, dört ksma
ayrlmtr. Tanrsal gerçek ve tanrsal görüntü; insansal gerçek ve insansal görüntü eklinde bir
ayrma söz konusu olmutur. Tanr, eseri olan eylerin yannda; onlarn takipçisi olan görüntülerini
de yaratmtr. nsann eseri de, gerçek ve görüntü olarak doann öteki ksmlarnn temsilidir.
Tanrsal üretimde eyin kendisi ve görüntüsü ayrm vardr, insansal üretimde de bu ayrm
karmza çkyor; bir evi hem duvarc hem de ressam yaratabiliyor, ama ressamn yaratt ev,
duvarcnn yaratt evden hayli farkl; görüntüden ibaret.
Aratrma konusu varlk olan filozof, nasl ki gerçein ta kendisiyle aydnlkta i görmeye
çalyorsa; sofist gerçekle deil benzerler ile i görür ve varlktan baka olan eyler onun esasl
konusudur. ‘’Sakn bana bir baba katili gözüyle bakma’’(Platon, 2000) diyerek Platon, varlktan
baka cinslerden söz eder ve bunlarn varlktan baka olduklar için, yokluktan yana sayldklarn
kabul eder. Parmenides’in söz konusu dahi edilmesinin, abesle itigal saylacan belirttii
‘’yokluk’’un, Platon’daki ifadesi böylelikle farkn ortaya koymutur. Artk o, kaçlmas, uzak
durulmas gerekli olan deil; varlktan baka-olan eklinde ele alnm ve varln doasnn yan
sra, bakann doasnn da olabilecei kabul edilerek yeni bir veçhe kazanmtr.
Sofist’in snana girebilmek için ‘’Biz, yokluktan söz ettiimiz zaman, hiç de, sanlabilecei gibi,
varlk’n kart bir eyi kastetmiyoruz, yalnzca varlk’tan baka bir eyden söz ediyoruz.’’(Platon,
2000) demi ve Parmenides’in söyleme getirdii kstlamay; felsefeye getirilen bir kstlama olarak
deerlendirmitir. Çünkü, sofistlerin söylemlerinin yanllna iaret edebilmek için; öncelikle
söylemde yanla düülebileceini kabul etmek ve böylelikle düüncenin de yanl
barndrabileceini dile getirebilmek gereklidir. Söylemin doru olan, süje hakknda var olan
olduu gibi söyleyendir; yanl olan ise, var olandan baka ey söyleyendir. Bu durumda sofist,
bakayla ilgilendii için, onun söylemleri yanltr. ’’…hiç deilse, hem yanl söylemin, hem de
yanl kannn varln kefetmi olduumuza göre, varlklarn taklitleri yaplabilir ve bu taklitleri
yapabilme yeteneinde, bir aldatmaca sanat doabilir.’’(Platon,2000). Sofistin bir taklitçi olduu
artk vurgulanmtr. Fakat sofistlik, taklit ettii eyi bilmeden taklit etmektir; zaten o srf
bilmediini bilmemek olduu için kara cahilliktir ya? Üstüne üstlük onlarn bu cahil-i mutlakln;
kendilerinin yan sra, onlardan para karl ders alp, onlara itibar edenler de alim-i mutlaklk
sanr. ‘’Erdemin ne biçim bir ey olduunu bilmedikleri halde, her naslsa ona dair bir kan edinip,
kafalarnda uydurduklar sahte benzerlik üzerinde oynayarak, davranlar ve sözleriyle ellerinden
geldiince onu taklit etmeye ve kendilerinde sanki gerçekten varm gibi göstermeye çalan çok
insan yok mudur?’’(Platon, 2000) ite sofist bu sebeple; doksomimetikçidir. O, bilgisine sahipmi
gibi davrand hiçbir eyin bilgisine sahip olmad gibi; onlarn bilgisine sahip olmadnn da
bilgisine sahip deildir. te sözde ‘’Erdem üzerine konuma ve ders verme ticareti’’ (Platon, 2000)
ile onun tacirliinin, hayali ihracatçlktan öteye geçemeyecei kantlanm bulunmaktadr.
Konumakta usta olmalar; bir tencerenin yemeklerle dolup tamas misali, bilgilerle donandklar
manasna gelmez, bu sebeptendir ki; insanlarn sofralarn dolup tam kaplarla donatamazlar.
Her eyin ölçüsünü, kiinin kendisi olarak belirleyen Protagoras; yanl yoksaym bulunmaktadr.
Çünkü, eyler kime nasl görünüyorsa; o kii için doru olan öyle olacaktr. Halbuki Platon’a göre
görüntü ve gerçein böylesine bir tutulabileceinin ve safi duyularla i görülebileceinin
imkanszl, Protagoras’n yanl sanlarna iaret etmektedir. Çünkü, ölçüyü insann kendi sanlar
80
M.Sürücü
olarak almtr ve herkesin sansn doru kabul etmekle; kendi sansnn yanl olduuna
inanlabileceini, fark etmeden, kabul etmitir. Eer kiinin kendi algs, kendi bilgisi oluyorsa ve
eylerin hareketi kaçnlmazsa; kiinin sanlar da, deimekte olan eylere balysa; dorular,
kiiden kiiye deitii gibi; ayn kii için birbirinden farkl durum ve zamanlarda da deiiklik
gösterecektir. Böylelikle, her ey; bana göre, sana göre olacaktr hatta; u gün, bana göre ve bu gün,
bana göre olarak deiecektir. Bilginin herkes ve her an için farkllaabildii bir kabul karsnda,
örenme bir hedef olarak kalabilir mi?
Sokrates’in yolculuu
Sokrates, Tanrlar tarafndan, insanlar doruya yöneltmekle görevlendirildiine inand için;
ömrünü, vazifesine adamaktan hiç çekinmemitir. nsanlarn, eylemlerde yahut düüncelerde
barnan yanllar görmeleri için; akln komuta zincirindeki halkalardan biri olmay kabul etmitir.
O, akln yönergelerini dikkate alp; arzularn ve alkanlklarn srarl çarlarn duymazlktan
gelmek istemitir. Onun bu çabasn görüp, irkilen ve yanl yolda olduklarn inkâr eden ahslar;
zaman içinde Sokrates’in kuyusunu kazmaya balamlardr. Sokrates, devleti ve insanlar için olan
bu etkinliini; atn birine musallat olmu at sineinin ylmazl ile bir tutar. Atn çevresinde
dolanan bu sinek; nasl ki onu sürekli dürtükleyip, rahatsz ediyor ve çökebilecek bir rehavet sonucu
onun uyuklamasn engelliyorsa; ite tpk bunun gibi, ‘’…her gün her yerde sizi dürtüyor,
kandryor, azarlyorum; peinizi brakmyorum.’’(Platon, 2001).
Sokrates, Platon’un Theaitetos dialounda bahsedildii gibi; bir ebenin olu olduunu ve bu
sebeple kendisinin de ayn meslekle uratn ifade eder. Fakat o, kadnlarn deil; erkeklerin
doumunu gerçekletirir. Ayrca, bu sancl fikir gebelerinin doumlarn gerçekletirebilmesi için
ehliyetli olmasnn tek sebebi; onun artk yeni fikirler douramayacak kadar yalanm olmasdr.
Ksrlam olduu için o; sanclar sklat gözlenen gebelerin fikri doumlarn gerçekletiren,
bir ebedir artk Sokrates, erdemin öretilemez olduunun kantlarn öne sürmü ve bunun yannda;
hiçbir insann, bir bakasna satabilecei türden bir bilgiye sahip olmadn tartmalarnda
savunmutur. Hatta, tüm insanlarn en bilgesi olduu Tanr tarafndan kendisine bildirildiinde ise;
bilgeliinin ancak, bir ey bilmediini bildiinden ve emin olarak tek bildii eyin de bu
olmasndan kaynaklanabileceini ileri sürmütür. Bu sebepten; onun, para karlnda insanlarn
kafalarn kartrmaktan öte bir ey yapmad yalann, mahkemeye sunan dümanlarna kar; bu
türden bir savunmada bulunmutur. Sokrates’in, insanlara para karl satlabilir, bir bilgisi yoktur.
Çünkü erdem, öretilemez olduu gibi örenilemezdir de, bu durumda ise onun sahip olduu
erdemi dei-toku etmesi elbette imkansz olacaktr.
Sokrates, mahkeme huzurunda ona kar yaplan hakszlklarn cevabn; hakszlk yaparak
vermekten kaçnmtr. Mahkemedekilere kar kendini savunmu, ama devlet ve yasalara kar
kendini savunmasna gerek olmadn düünmütür. Çünkü, Sokrates’in kötülüünü isteyenler,
devlet ve onun yasalar deildir; durum böyle olunca, Sokrates devleti ve onun yasalarn
zedelememek için; vatanna, onun evlad olmas bakmndan, saygsn göstermitir. Zaten;
Daimon’u tarafndan, mahkemedeki tavrnn doruluuna ilikin üphelenmesini gerektirecek, bir
ikâz gelmemitir. ç sesi de, ayn kanaattedir. Onun yazgsnn, bu olaca bellidir. Daimon, ona
ölüme giderken ‘’dur’’ dememitir; demek ki artk gitmesi gerekmektedir. Haksz yere ölüme
uurlanmak, hakl yere ölüme yollanmaya yedir.
O, kaçmaz; kaçarsa ona hakszlk edenler, haklym gibi görülebilirler. O, susmaz; susarsa urunda
ölecei sözleri olmaz. Ve ölmekten korkmaz; çünkü, ölenin, sadece bedeni olacan bilmektedir ve
ruhunun, gidecei yerde hakikate kavuacana kuvvetle inanmaktadr. Bu inanc sayesinde ölüme
81
Antik yunan felsefesinden kesitler II
koar, çünkü bu kounun sonu hakikate çkar. Hayatn, bedeninin arzularndan kaçarak geçirmi bir
kimseye, bedeninden kurtulaca müjdesi verilirse; mutlu olmaz m? te Sokrates’e kesilen ceza,
kendisi için bir müjde olmutur adeta. Hades’teki esaslar onu bekliyor iken; sahteliklerin içinde
durmakszn bouup, hakikate biraz olsun yaklaabilecek bir yaant için didinmek ve bunun
karl olarak ödül deil de cezaya lâyk görülmek; bunlardan biri olabilir mi ki, onun dostlarnn
yannda kalmas için sebep? ‘’… bu kimse gerçekten filozofsa, oraya elbette seve seve gidecektir,
çünkü arad salt bilgelii Hades’ten baka bir yerde bulamayacana onun kuvvetli inanc
vardr.’’(Platon, 2001). Zaten filozofun amac; ruhunu ablukaya alm olan bedenin kskacndan
kurtarmaktr. Tüm çalmalarnda, ruhunun kendi kendine kalmasn, kendi içine yönelmesini
salayp; bedenin, arzularna yönelik olarak hazr ettii, tuzaklarna dümemesi için; onu idmanl
hale getirir, artr ve eitir. ‘’Bundan ötürü, bir eyi gerçek olarak bilmek istiyorsak, tenden
ayrlmamz; yalnz ruhla, neleri kendiliklerinde temaa etmemiz gerekir, bunu artk biz, iyice
anladk: te ancak o zamandr ki, kendisine o kadar ak olduumuzu söylediimiz bilgelie belki
kavumu oluruz; fakat daha hayatta iken deil, uslamlamann gösterdii gibi, öldükten
sonra.’’(Platon, 2001).
Platon
Bir kimsenin hamuru yaradltan altn ya da gümü olsa bile; alm olduu eitim, onun hem birey
olarak hem de yurtta olarak kârl ya da zararl yetimesinde etkin rolü üstlenmektedir. Platon,
binde bir rastlanan söz konusu bireylerin; toplumdaki dier bireylerden ayr tutularak, üstün bir
eitimden geçirilmesinden yanadr; çünkü iyi topraklarda filizlenmeleri salandnda, devletin de
bu verimden pay alaca âikârdr. Seçilmi olan erkek yurttalarn, seçilmi olan kadn yurttalarla,
ayn eitim süzgecinden geçirilmesi ile kalmayp; bu iki cinsin birlemeleri salanarak, tekrar
verimli yavrular elde edilmesi amaçlanmaktadr. Ruh için gerekli olan, müzik eitimi ile ie
balanr. Ve bu alan dahilindeki; sözlü sanat ustalarnn elemeden geçirildii -komedya ve tragedya
türlerinin, toplum ve birey geliimini kötü etkiledii; özenle yetitirilmekte olan seçkin snfn içine
huzursuz duygular sald gerekçesi ile kap dar edildii- bir düzeni salk veren Platon; eitimin
çocukluktan baladn yinelemi ve uydurma masallarn, bu sisteme elik etmesinin; örencilere
yönelik sakncalarnn altn çizmitir.
Konu, devletin bekçileri-koruyucular olunca, ruh eitimi yannda beden eitimi de ön plana
çkmaktadr; çünkü, onlarn kusursuz birer savaç olarak yetitirilebilmeleri için jimnastik su
götürmez öneme sahip olmaktadr. Bekçilerin kafa eitimlerinde; düüncelerini düzenleyebilmeleri
için, matematie duyduklar ihtiyaç ve geometri ile astronomi gibi bilimlerin ise;‘’iyi’’nin bilgisine
yüzlerini dönebilmeleri bakmndan salad fayda göz önünde tutulmu; bebeklikten itibaren
bireylere katlmaya çallan deerlerin yanna, bunlarn da eklenmesi gerektii gözler önüne
serilmitir. Çünkü bekçi; yiit, ölçülü ve filozof olmak zorundadr.
Filozof olmaldr ki, maaradaki gölge oyunuyla yetinmeye niyetli olmayp, görünenlerin ardndaki
srlarn peine dümeye hevesli olsun… Yiit olmaldr ki; gözlerini kamatran gerçekler
karsnda sinip kalmasn hatta korkulacak bir ey olmadn bilsin ve onlarn üstüne gitsin… Bilge
ve erdemli olmaldr ki; srf kendini kurtarmakla kalmayp; ödev duygusu ile, gördüü aydnl
anlatabilmek adna karanla geri dönmeyi akl edebilsin. Platon’un, resmettii devleti için,
tasarlad eitim-öretim yolunu kat edenler; yolun sonunda dialektikac olmay da baarrlarsa,
82
M.Sürücü
önder olmaya layktrlar diyebiliriz. Tek bir akllnn (monarik) ya da biden fazla akllnn
(aristokratik); yönetilenlerin yararn gözeterek ve gözettii için, dümenin banda olmas; filozofkraln kendi yaradlna uygun sanat gerçekletirmesine frsat verilmesinin, en açk ifadesidir.
Nasl ki devleti yöneten kii için, yönettii kiilerin çkarlarn düünmek öncelik tayorsa; snf
yöneten öretmenin de, rehberlik ettii örencilerinin çkarlarn öncelikli saymas gerekmektedir.
Bu durumda, öretmenler de ‘’kendi ilerinin içisi’’(Platon,2003) saylmalar bakmndan; bu
branta dorua yükselmek için çabalamal ve iin karlnda verilecek olan ücretin, amaç haline
getirilmemesi hususunu göz önünde bulundurarak, davranmaldrlar. Ayrca öretmen,
örencilerinin çkarlarn, kendi çkar olarak görebildii ölçüde; örencilerini sevebilir ve bu
oranda özverili hale gelebilir. Platon , ‘’ bir insan bir eksii için bir bakasna bavurur, bir baka
eksii için de bir bakasna. Böylece bir çok eksiklikler bir çok insann bir araya toplanmasna yol
açar’’(Platon,2003) diyerek, toplum düzeninin ihtiyaçlar dorultusunda vuku bulduunu ifade
etmekle; oluturmac eitim kuramn çartrmaktadr. Bu kuram, ‘’bireylerin kendi bilgilerini
etraflarndaki bireylerin yardmyla oluturduklar’’ kabulünü içermektedir. Ayrca bu kurama göre
örenme, eski bilgi ve tecrübelerimize dayanmaktadr; bu ise yine Platon’un ‘’anamnesis’’(Platon,
2001) yani hatrlama yolu ile örenme, anmsama kavramn hatrlatmaktadr.
Eitim sayesinde kazanlan ve Platon’un üzerine dütüü kavramlardan biri de; ‘’ölçü’’ dür. Birey,
iyi bir eitim alm ise; ald eitimin kalitesinin orannda, arzularn frenleyebilir hale gelebilir ve
kendi kendinin hakimi olabilir; fakat yaradl eitime elverili olmasna karn, kötü eitim alm
bir birey; ald eitimin hakkn vermeye çalrcasna, kötü olmak için çrpnr durur adeta.
Bekçiler, bu sebeple, aldklar uzun eitimden sonra çeitli snamalara tâbi tutuluyorlar olsa gerek;
çünkü onlarn yüzleri, kötüden yana dönmemeli ve gözleri sadece ‘’iyi’’yi temaa etmelidir.
Osmanl saraylarnda, devlet yöneticilerinin yetitirilmesi için verilen sk eitim müesseleri olarak
hafzalarda beliren ‘’ Enderun’’ odalar, Platon’un ütopyasnda bahsi geçen eitim nizam
bakmndan örnek tekil edebilir. Enderun örencilerinin zeka ve bedence seçkin bireylerden
oluturulmu olmas; Platon’ un koruyucularnn, eitilmeye elverili bireyler olarak, muazzam bir
eitimden geçirilmesi hayali ile örtümektedir.
Platon’un amac; en güzel ileri yapabilecek olan bireylerin, kendi yaradllarna uygun hareket
etmelerini ve yetimelerini salamaktr. Çünkü, onun ideal devletinin ana kural budur; herkes, bir
tek i görecektir ve kendi tabiatna uygun olan seçecektir. Koruyuculuk potansiyeline sahip bir
birey, bu uurda eitimini tamamlad vakit; eitim tarafndan iyiye yönlendirilmi olmakla, artk
devletin kârna bir yolda ilerleyecektir. Adeta Tanrlat ölçüde, devletine olan yarar da
artacaktr. Böylesine üstün düünme ve beden gücüne sahip bireylerin, toplumun bana bela
olmamas için, zaman zaman, sradan halkn kucana doan deerli hamura sahip bireyler (annebabalarna ramen) olup olmad yoklanmaldr; eer varsa hemen uygun yetitirme ortamna
katlmaldr, devletin bütünlüünü salayp devam ettirebilmesi için bu art koulmutur; ne de olsa
birey üstün yeteneklere sahip olsa bile, ancak eitimin aydnlatcl sayesinde, karanlkta
kalmaktan kurtulabilir. Ancak eitim, gerçek ve doruya giden yolda bireyin elinden tutabilir. Bu
hayalde öretmene uygun düen rol ise; bir dythrambos airi olmaktr.
83
Antik yunan felsefesinden kesitler II
Aristoteles ve realizm
Aristoteles’in realizminde; beden, ruh için bir engel deildir. Çünkü örenme ve bilme, nesnel
gerçeklik dünyasnda söz konusudur; böylelikle sahip olunan duyu organlar, yanltc nitelikte
deil; bilgilendirici düzeyde ele alnmtr. Nesneler, duyular ve akl ile birlikte, bilinebilir olduu
içindir ki; ‘’Bütün insanlar, doal olarak bilmek isterler. Duyularmzdan aldmz zevk bunun bir
kantdr.’’ (Aristoteles, 1996)
nsan böylelikle, doasna uygun davranarak, kendini
gerçekletirmektedir de. Varoluunu haklandran birey sonunda mutlulua nail olacaktr. Bilme
ilemi duyumsama ile balayp, soyutlama ile noktaland için; bilmekten alnan zevk duyulara
sirayet ediyor. Fakat deney sahibi olann; bir eyin, öyle olduuna ilikin bilgi vermekten öteye
gidemedii için yahut neden ve niçin öyle olduu hakknda bilgisiz kald için, bir içiden farksz
olduu görülmektedir .
Hâlbuki zevkin olduu yerde sanatn domas gerekir, yani bilginin kol gezdii yerde sanatçnn
debdebe yaratmas beklenir. Sanat, eylerin nedenlerinin aratrlmas ve bulunmasdr; bu sebeple
sanatkâr, öretici ve usta olandr; avucunun içinde nedenlere ilikin bulgular barndrandr. Sanatç,
eylerin nedenlerini bilebilmek için, öncelikle; eyleri, olduklar gibi bilmeye gereksinim duyar;
onun bu gereksinimini deney karlar. ‘’Çünkü Polos’un hakl olarak dedii gibi deney, sanat;
deneysizlik ise rastlanty yaratmtr.’’ (Aristoteles, 1996). Aristoteles için, amac olan rastlantsal
deildir ve evren de rastlantsal deildir, çünkü onun, ereksel nedeni aikârdr. Bu sebeple evrenin,
bir sanat eseri olduu söylenebilir.
‘’Sonra bir bilim ne ölçüde nedenleri aratryorsa o ölçüde öreticidir. Çünkü öretmek, her eyin
nedenlerini söylemektir. Sonra bilmek ve anlamak için bilmek ve anlamaya en çok, en fazla
bilinebilir olann bilgisinde rastlanr.’’ (Aristoteles, 1996) ifadelerinden anlyoruz ki; burada konu
edilen bilim ile, felsefe kastedilmektedir.
Çünkü bilmek ve anlamak için bilmek, felsefeye mahsus bir etkinlik saylmaldr; bilmeyi, kendi
bilgisizliinden kurtulabilmekten baka bir amaç gütmeksizin isteyebilmek, felsefi tavr gerektirir.
Felsefe, hakikatin yani eylerin nedenlerinin bilinebildii bir sanattr. nsan, hakikatten uzak
kalamad için felsefeye yönelir. Ve filozof, sanatkârdr; çünkü o, sanatndan ötürü öretici
olacaktr. ‘’Belki de nasl ki iki türlü güçlük varsa, bu güçlüün nedeni de eylerde deil, bizim
kendimizde bulunmaktadr. Çünkü yarasann gözlerinin gün karsndaki durumu neyse,
ruhumuzdaki aklmzn eyler içinde doalar gerei en apaçk olanlar karsndaki durumu odur.’’
(Aristoteles, 1996). te hakikati temââ etmek, ehl-i hikmete vâcibtir. O, hakikati; gözleri
kamamaya meyilli olan bizlere tasvir edecektir.
Kaynaklar
ARSTOTELES, 1996, Metafizik, Çev: Ahmet Arslan, Sosyal Yaynlar.
PLATON, 2001, Sokrates’in Savunmas, Çev: Niyazi Berkes, Sosyal Yaynlar.
PLATON, 2001, Phaidon, Çev: Hamdi Ragp Atademir-Kemal Yetkin, Sosyal Yaynlar.
PLATON, 2000, Sofist, Çev: Cenap Karakaya, Sosyal Yaynlar.
PLATON, 2003, Devlet, Çev: Sabahattin Eyübolu-M. Ali Cimcoz, Türkiye Bankas Kültür
Yaynlar, 975-458-176-2
84
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (85-88)
“Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat
Hande KOLAT1
Gamze YENDOAN2
Kemalettin YTER3
Özet
Edebiyatta dünya çapnda kabul görmek tarih boyunca hiç de kolay olmamtr ve Dou
kaynakl eserler ta ki Batl yazarlar ilgi duyana kadar uzun bir süre ikinci planda kalmtr. Bu
çalma, Johann Wolfgang von Goethe tarafndan edebiyat dünyasna 1827 ylnda kazandrlan,
metinlerin yazld kökene, Dou ya da Bat kaynakl oluuna baklmaszn bütün dünya
edebiyatn kucaklayan Weltliteratur (Dünya Edebiyat) kavram nda karlatrmal edebiyatn
ortaya çkn ve bununla birlikte dünya edebiyatna olan katksn aratrmaktadr. Bu çalma
ayrca metinleri kendi edebiyat ve farkl milletlerin edebiyatyla karlatran ve inceleyen
karlatrmal edebiyatn özünü tanmlamaya çalarak, Dou ve Bat kökenli metinlerin önemini
vurgular. Bu çalmann esas amaçlarndan biri de Weltliteratur kavramnn, daha önceden ikinci
planda düünülen ülkeler ve onlarn ürettikleri eserler icin mücadele eden post-colonial
(sömürgecilik sonras) eletirinin yolunu nasl açtn göstermektir. Sonuç olarak karlatrmal
edebiyat, bir nebze de olsa, edebiyatta Dou-Bat ikilemini ykmtr ve edebiyatn sadece Batnn
ürünü olarak görülmemesi gerektiini ve edebiyatn da ikili kartlklardan (binary opposition) biri
olarak incelenip Dou-Bat arasnda geni bir açdan deerlendirilebilecegini dorulamtr.
Anahtar Kelimeler: Karlatrmal Edebiyat, Dünya Edebiyat, Dou, Bat.
Comparative literature revisited in the context of weltliteratur
Abstract
The acceptance of literary works in the world arena has not been easy throughout history and for
Westerners the works of Easterners have always been as inferior until they met their texts. This
paper examines emergence of comparative literature in accordance with the notion of Weltliteratur;
put forward by Johann Wolfgang von Goethe, the forerunner of Weltliteratur concept in 1827,
embracing the whole world’s literature in the scope of East and West regardless of the origins of the
text and also contribution of it to the world literature. In addition, the paper emphasizes the
appreciation of Eastern and Western texts, whereby trying to identify the essence of comparative
literature; which analyzes, compares and contrasts texts not only within the nation but also from
texts, across the borders and oceans. One of the fundamental aims of this paper is to depict how the
concept of Weltliteratur paved the way for post-colonial criticism, which fights for the texts and
nations previously seen as inferior. As a consequence comparative literature, to some extent, pulled
down the East-West dichotomy and verified that literature cannot be considered as only production
of West, literature should be evaluated in a wide perspective through binary oppositions, East-West.
1
Ör. Gör., stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected], Tel. 0212425 61 51
Ör. Gör. Gamze Soral, stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected], Tel.0212 425 61 51
3
Prof. Dr. Kemalettin Yiiter, stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected] Tel. 0212. 425 61 51
2
85
“Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat
Key words: Comparative Literature, Weltliteratur, East, West.
"It is to be hoped that people will soon be convinced that there is no such thing as patriotic art or
patriotic science. Both belong, like all good things, to the whole world, and can be fostered only by
untrammelled intercourse among all contemporaries, continually bearing in mind what we have
inherited from the past" (Wolfgang Goethe, quoted in Fritz Strich (1949).
In a period, in which the world has been completely dragged into globalization, it is
inevitable to talk about different nations’ literature concomitantly since many of the thoughts,
genres, traditions, beliefs, understandings and theories, which flourished locally once upon a time
such as Structuralism, New Formalism, Marxism, Feminism, are presently collaborating and
affecting one another, leading interaction of literature of different cultures and nations. In the 21st
century no literature can be thought as separate and inferior since every one of them can attribute to
one another and give references to each other in different platforms. But the question is; what is
world literature and comparative literature in such an ambiance and under these circumstances
where should the national literature be in the scope of world literature?
World literature, as David Damrosch (2003) puts it, encompasses all literary works that
circulate beyond their culture of origin, either in translation or in their original language. In a more
simplistic way, world literature refers to and calls for literature from all over the world regardless of
nation, culture or language; African literature, Arabic literature, American literature, Asian
literature, etc. or in other words, merge of Eastern and Western Literature. Johann Wolfgang von
Goethe is the forerunner of Weltliteratur concept in 1827 in order to depict the growing interest and
demand for texts of other nations as well as translations from Islamic, Sanskrit and other Eastern
epic poetry and literature. At the time of Renaissance, by which Westerners or The English had a
chance to offer an insight to see many Greek and Latin works, Western thought was influenced by
Greek and Latin thought, from then on Western literature has been mentioned together by courtesy
of Renaissance. Much as literature was thought as individual previously, the notion of literature
expanded due to the arrival of new thoughts such as Renaissance, new ideals or religions. Of course
not only Western world but also Eastern world was alert on this issue. As well as Western world,
Islam translated much of Greek science and philosophy into Arabic, preserving and
enriching this tradition at the very time that it was in decline in Europe. It was at Muslim
universities and centers of learning in Spain and Sicily that European scholars were first able
both to regain access to the Greek originals and to study their Muslim commentators
(McGalliard, 1992).
Islam and Christian world tried to understand each other; however Eastern literature was not as
popular and dominant as that of Western and for some reasons it fell behind and the concept of
world literature only talked about European canon until when some prominent writers attached
importance to Eastern world. Goethe initiated this thought of world literature, with which he
mentioned that ignorance of other literatures apart from English or European is unacceptable. Kamil
Aydin states that Goethe defines Weltliteratur in three ways; any kind of meditation among
different nations’ literature, every way that is applied to access information, understanding,
tolerance, love and acceptance for other nations’s literature and perception of a nations’ literature
by others. Aydin, therefore, sums Goethe’s view of Weltliterature up saying: “As for Goethe
Weltliterature is an international literature market and this market involves translations, criticisms,
86
H. Kolat, G.Yenidoan, K.Yiiter
journals for foreign literature, perception of national works by foreigners, letters, journeys and
meetings” (Aydin, 2008).
Perchance his great work Faust is a benevolent example for this thought of him due to the
fact that it goes beyond national boundaries and historical periods and talks about universal
concerns as it is the case for The Epic of Gilgamesh, which is an epic poem from Ancient Iraq and
is the first great heroic narrative of world literature. “Its origins stretch back to the margins of
prehistory, and its evolution spans millennia.” (Knox, 1992) The same subject takes place both in
Faust and The Epic of Gilgamesh, maybe for drawing attention to the union of Eastern and Western
literature, sharing similar goals. In these two works protagonists try to go beyond their limits as
well as going beyond their national boundaries. Goethe’s words “Nowadays, national literature
doesn’t mean much: the age of world literature is beginning, and everybody should contribute to
hasten its advent” sums up the general thought of world literature for todays. He said it was
beginning at that time and we see its development in the 21st century.
When it comes to comparative literature it is the study of literature from around the world,
transcending the restrictions of national and linguistic boundaries. The initiator of comparative
literature can be considered as Goethe by his Weltliteratur, which affected many by his thought of
cross-cultural interactions. Comparative literature deals with comparing and contrasting but it does
not concern reading thousands books of East and West. It is a interdisciplinary field which studies
common things and ideas. Comparative literature can be formed between texts and cultures;
nevertheless for a Chinese man of letters a certain subject, or metaphor or symbol may not add up
as it does for a British or American and this certain subject can be interpreted totally different.
However; in such a study the core of the discussion for comparative literature is how an ordinary
reader will respond it. These studies result in local values and point of views and even many of the
literature criticisms is formed by Western theories. After all, there are some critics and literary
theorists, such as Northrop Frye, who claims that works that are circulating between cultures
include archetypes enabling a universal understanding in literature.
Looking into Northrop Frye’s archetypal literary criticism, comparative literature seems
optimistic. However, understanding different nation’s literature and results of distinctive perception
resulting in reacting to the texts with one’s own cultural thought creates some discrepancy, which in
fact makes Goethe happy to see. Apart from these ideas, while talking about comparative literature
it is indispensable to mention Franco Moretti. Franco Moretti, who is a prominent Italian literary
scholar, states: “literature around us is now unmistakably a planetary system” (Moretti). He
emphasizes that no nation can be excluded for establishment of world literature. On the contrary to
his current ideas on world literature, in the past he thought, “comparative literature has not lived up
to these beginnings. It’s been a much more modest intellectual enterprise, fundamentally limited to
Western Europe, and most revolving around the river Rhine. Not much more.” While talking about
“these beginnings” he refers to the saying of Goethe as he said “the age of world literature is
beginning”. Moretti is contradicting himself but this contradiction is as much as Walt Whitman’s
(1891) lines from “Song of Myself”:
Do I contradict myself?
very well then, I contradict myself,
I am large, I contain multitudes.
87
“Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat
But Moretti explains his contradiction with these words: “This is my own intellectual formation,
and scientific work always has limits. But limits change, and I think it’s time we returned to that old
ambition of Weltliteratur.” (Moretti) His words indicating the change in his ideas, calls for a
change in conception of literature as the world changes and with support of Moretti’s ideas and
views and also with contribution of Edward Said to Western literature to introduce the Eastern
thought and his answering back to Western literary criticism, it can be stated that the past decades
have given a rise to a much more expansive view of comparative literature and world literature.
Moretti’s earlier thoughts as world literature is only composed on Western literature, in fact,
can be thought as right, but until when Edward Said was on the stage. Edward Said drew attention
by writing back to Western literature and made the world aware of Eastern world and also
emphasizes that west indicated east as inferior in order to defeat them psychologically. In addition,
for many years East has been seen as the “other”, which led East to be automatically thought as
inferior.
In the sense of world literature and comparative literature, given the fact that there is a
change in the perception of East and West, what is the argument on national literature? The answer
is, for a text to be studied as a world literature, initially it has to be national afterwards it can be
compared to other works internationally. In brief; a work should be appreciated at home at first and
then at the stage of world literature. In addition, translation also plays a significant role since
translation is the way of transculturation, which fundamentally helps comparative literature by
transmitting works into other languages and cultures.
REFERENCES
Aydin, Kamil, (2008); Comparative Literature: Perception in Today’s Postmodern Contex, .Birey
Yaynclk, stanbul, 153.
Damrosh, David. (2003); What is World Literature?, Princeton University Press, New Jersey. 4.
Knox, Bernard M.W. (1992); The Norton Anthology of Masterpieces Vol. I. W.W. Norton &
Company, New York, 11.
McGalliard, John C. (1992); The Norton Anthology of Masterpieces Vol. I. W.W. Norton &
Company, New York, 1009.
Said, Edward W. (1978); Orientalism, Penguin, London, 178.
Strich, Fritz. (1949); Goethe and World Literature. Trans. C. A. M. Sym. London: Routledge,
1949. 35
Whitman, Walt. (1891); Leaves of Grass, David McKay, Philadelphia, 51.
Online References
Moretti, Franco (2010); “Conjectures on World Literature” New Left Review 1(2000): n.pag.
New Left Review. http://www.newleftreview.org/A2094 (27 December 2010)
88
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (89-98)
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
A.Tamer Güler
Özet
Tiyatroda karakter, antik çalardan beri süre gelen yolculuunda deiimler yaamtr. Bu
deiim, tiyatrodan beslenen sinemada da farkl ekilllerde olmutur. Edebiyatta çok daha rahat
ilenebilen “karakter”, tiyatro ve sinemada o kadar kolay anlatlamaz. Antik çada olay
kavramndan sonra ikinci plana atlan karakter, günümüzde zaman zaman birinci plana
geçmektedir. Hatta sinemada “öykü” nün önemsenmedii, karakterin merkez konumunda olduu
filmler yaplmaya balamtr. Bu çalmada tiyatro ve sinemada karakterin deiimi incelenmi, bu
uzun süreçteki döngü anlatlmaya çallmtr.
Anahtar Kelimeler: Karakter, Tiyatro, Sinema.
Evolution of the character in cinema and drama
Abstract
“Character” in drama has been evolving constantly since the Archaic Ages. This evolution in
cinema resourcing from drama has been in various ways. Character can be described and expressed
in literature more easily than in drama and cinema. The “character” that has been prevailed by the
“story” in the Archaic Ages, comes before the “story” nowadays. Furthermore, movies that “story”
is ignored and that the “character” is at the center are now being made. In this article the evolution
of “character” in drama and cinema is analyzed and the cycle during this long period is explained.
Key words: Character, Drama, Cinema.
Giri
Bu çalmada dramatik teorinin içinde varolan, çou zaman da temel tekil eden karakterin
Aristoteles’ten günümüze kadarki deiimi incelenecektir. Bütün deiimlere ramen, tiyatro
sanatndaki “insan” ögesi, önemini -bir çok sanat dalnda ve akmnda- sürdürüyor. Aristoteles’in
tanmlad klasik tragedya yapsnda olaydan sonra ikinci planda olan karakter, özellikle
Shakespeare’in yazd oyunlarla birlikte önem kazanmaya balamtr. Shakespeare tarafndan ince
bir ekilde ilenmi olan ve yüzyllarca öneminden bir ey kaybetmeyen karakterler, dünyadaki
savalarn artmasyla evrilmi, modern sonras tiyatroda ve sinemada birer simgeye dönümütür.
Tiyatro ve sinemada karakter ne kadar deiirse deisin, ne kadar soyutlarsa soyutlasn, bir
romandaki kadar soyutlaamaz. Edebiyatta yazar karakterin d özellikleriyle oynayabilir, tasvirler
yardmyla onu iyice soyut hale getirebilir. Ancak tiyatro ve sinemada karakter bir görünüe
A.Tamer Güler, Beykent Üniversitesi Sinema TV.Sanatta Yeterlik.
89
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
sahiptir, giyinir, konuur, bir yerlerde yaar. Yazar/senarist mutlaka çizdii karakteri belli bir snfa
balamaldr.
Ancak dier karakterlerle kuramad iletiim, olaylar karsnda zor durumlara dümesi ve
çözümlere ulaabilecek yeteneinin olmamas, insanln gereklerini yerine getiremeyii modern
sonras tiyatro ve sinemasnda karakterden insan özelliklerinin kopmasna neden olur. Modern ve
modern sonrasnn karakterleri bilemez, arr. ki dünya sava görmü insanln yansmas olarak
karakterler ne olduunu bilemedii bir durumda –kaba tabiriyle- debelenmektedir. Adeta hiç
bilmedii durumlarla savamak, bilmedii sorulara cevap vermek zorunda kalr. Eylemleri bilinçli
deildir. Tragedyalarda daha bilinçli eylemlerle çöküe urayan karakter, modern ve sonrasnda
bilinçsiz eylemlerle ya da bilinçsiz eylemsizlikleriyle çökecek ve dramatik bir durum oluacaktr.
Edebiyatta, tiyatro ve sinemada yaratcs olan yazarlarn-yönetmenlerin önüne geçmi çok
çarpc karakterler vardr. Macbeth, Hamlet, Cyrano, gibi oyunlara adn veren karakterler
yazldndan beri dünyann her yerinde yorumlanmaktadr. Belki de bu karakterleri yaratanlar daha
yazarken arketip olacak karakterler yarattklarnn bilincine varmlar oyunlara bu karakterlerin
ismini vermilerdir.
Sinemada Lolita, James Bond, Süpermen gibi karakterler, edebiyatta Dostoyevski’nin yazd
Raskolnikov, Gonçarov’un Oblomov karakteri, Gogol’ün Bir Delinin Hatra Defteri eserindeki ana
karakter hep arketiplerdir.
Karakter
Karakter; bir bireyin kendine özgü yaps, onu bakalarndan ayran temel belirti ve bireyin
davran biçimlerini belirleyen üstün ana özelliktir. (URL1 ) Baka bir tanmla; kiiyi dier
bireylerden ayran “kendine özgü” niteliklerinin çelikili birlikteliidir. Kiiliin iç özelliklerinin,
bireyselliinin, benzersizliinin anlatmdr. Karakter; kendini meydana getiren özelliklerini yani
benzersizliini edim*lerle dar vurur. (Ünal, 2009). Eylemlerle beslenerek kendini daha iyi
bulabilen karakter, her ne kadar modern ve modern sonras dönemlerde -sanat akmlarnn etkisiylezaman zaman etkisini yitirse de, en önemli ögelerden biri olmaya devam etmektedir.
Tiyatroda karakter zaman içinde deiim göstermi Aristo’dan balayan yolculuu Hegel’le
birlikte ekillenmi, modern ve modern sonras dönemlerde baka bir yöne doru evrilmitir.
Edebiyatta karakterin yaratlmasnda geni olanaklardan yararlanlabilir. Ancak sinemada bu, o
kadar kolay deildir. Edebiyatta zaman ve mekan olanaklar snrszdr. Romandaki karakterler belli
bir uzam içinde davranrlar. Bu kurmaca karakterlerin özellikleriyle içinde yer aldklar uzam
arasnda mutlaka güçlü bir ba olmaldr. (Bolat, 2009 )
Etkin Karakterin Özellikleri
x
x
*
Gerçek kiiymi gibi bir duygu yaratrlar. Yazar/senarist bildii bir karakteri yazar ya da
bildii karakterlerin bütün niteliklerini bir karakterde toplar.
nanlrlk: Öykünün-filmin inanlrl karakterlerin inanlrlna baldr.
Edim: Çeitli güdülerden kaynaklanan amaçl davran.
90
A.T. Güler
x
x
x
x
x
x
x
x
Davranlar: Karakterin bakalarna davranlar onlarn karaktere davranlar iyi
kurgulanmtr.
Belirsizlik: Ayn gerçek yaam kiileri gibi karakterlerde gizli, bilinmeyen yönler vardr.
Bazen film bittiinde bile hala karakter hakknda baz bilinmeyen özellikler kalmtr. (
Miller, 2009 )
Doru karakterler: Karakterler sadece iyi ya da kötü olarak deil olduklar gibi görünen,
geçmileriyle beslenen kiilikleriyle yanstlmtr.
Karakterin amaçlarnn ve davranlarnn arkasnda mantkl bir neden vardr. Gizli ve açk
motivasyonlar yardmyla güçlü bir karakter meydana gelmitir. ( Miller, 2009 )
Motivasyon, karakterin amacna kolay ulamasn salayacaktr. Yaratmas zor olsa da klie
olmayan tipler etkindir.
Ana karakterler öyküyü ve çatmalar güçlü bir ekilde tamakta, zayf karakterler bile
zayflklarn güçlü bir ekilde verebilmektedir.
Seyirciyi çeken ilginç karakterler etkindir. Yazarn holanarak yazd karakterler ilginç olur
ve seyirci tarafndan da benimsenir, sevilir.
Baz özel simgelerle, davranlarla, jest ve mimiklerle desteklenmi olan karakterler
yaamdaki benzerlerinden esinlenerek deiik konumalaryla, farkl yürüyüleriyle, özel
tavrlaryla dikkat çekerler.
yi tantlan karakterler etkindir. Karakter, bazen hzl geliir. Bazense ar ar kendini
bulur. Karakter belli bir süreç sonucunda ekillenir, geliir, seyirci tarafndan benimsenecek
duruma gelir. Etkin karakter –yukarda da belirtildii gibi- çelikileri/çatmalar iyi tar.
Karakterin hangi deerleri savunduu, hangi güçleri temsil ettii de önemlidir. Karakter, öyküye
uyum salayacak özellikler tamaldr. Deiip deimeyecei de önem tamaktadr. Kurguya /
öyküye / olaya göre ya deiir, ya da sürekli ayn kalr. (Corrigan, 2009). Bir düünce ekline göre;
etkin bir karakter çelikiler sayesinde yaratlr. Bir baka düünce ise çelikileri reddeder, tutarl bir
karakterin etkin olabileceini savunur.
Tiyatro ve sinemada bir karakterin güçlü olmas için çounlukla kart bir karaktere ihtiyaç
duyulur. Yan karakterler de asal karakterlar kadar ilenmelidir. Dramatik yap içinde güçlü dramatik
yaplarn olumas için karakterlerin azim, inat gibi duygulara sahip olarak özelliklerinin arkasnda
durmas gerekir. Karakterler zaman zaman sürpriz de yapmaldr. Skc olmamaldr.
Karakterin Yaama Geçirilmesi
Karakterin yaama geçirilmesi için edebiyat, tiyatro ve sinemada yazar ve/veya senarist belli
yollar izler. Edebiyatta daha geni olanaklardan yararlanlabilir. Ancak sinemada olanaklar daha
kstldr.
x Görü belirtmek: Yazar/senarist dier karakterlerin yardmyla karakter hakknda görü
belirtir.
x Karaktere belli bal ayrntlar ekler; yürümesinde, baknda deiiklikler kurgular, örnein;
yüzünde bir yara olduunu yazar.
x Karakterin içinde bulunduu çevreyi, yabanc çevreye ve dier insanlara verdii tepkileri
kullanr.
x Karakteri konuturur. Karakterin özelliine göre bir konuma tarz-ses belirler bunu uygular.
Karakterin belli sözcükleri kullanmnda deiiklikler tasarlar.
91
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
x
x
Karakterin davranlarn kurgular. Karaktere konumasyla ve sesiyle paralel bir ekilde
uyum salayabilecek ya da çeliki yaratacak tutum ve davranlar planlar ve yazar.
Bilinçak** yöntemini uygular. Bu yöntemle karakterler onlarn zihninde geçen
düüncelerle, izlenimlerle, duyularla tannr. Karakterin bilincinde olup biten eylerin
seyircinin bilincinde de olup bitiyormu gibi gösterilerek okur/seyirciyle karakterlerin
özdelemesi temeline dayanr.
Karakterin Yaama Geçirilmesinde Oyuncu Etkisi
Karakterin yaama geçirilmesi her ne kadar yazar/senarist tarafndan yaplyorsa da özellikle
tiyatroda ve sinemada oyuncunun katks çok önemlidir. Edebiyatta karakter, yazarn hayal gücüyle
yaratt, tasvirlerle anlatt kadardr. Okuyucu okuduundan anladyla hayalinde bir karakter
canlandrr. Hatta okuyucunun hayal ettii karakterin derinlii bazen yazarn kurguladnn da
üstüne çkar. Bu edebi esere etkin bir müdahale deildir. Ama tiyatroda oyuncu, karakteri kendi
biyografisinden, dünya görüünden, birikiminden yararlanarak yeniden yaratr. Her ne kadar
oyuncu-karakter arasndaki ba modern ve modern sonras dönemlerde -sanat akmlarnn etkisiylezaman zaman kopmu olsa da karakterin sanat eserlerinin merkezindeki konumu sürmektedir.
Oyuncu en büyük sorununu “karakter yaratmak” olarak belirler ve sorunu çözmek için çalr.
Onu anlamaya çalr, çounlukla özdeleme yoluna gider. Önce metinden bir ey çkarmaya
çalan oyuncu, üstüne kiilik özelliklerinden, yaadklarndan eklemeler yaparak seyirciye
etkileyici bir karakter göstermek ister.
Oyuncu kendini ama sürecinde oyunun gerektirdii birtakm içsel ve dsal devinimleri
yakalad ölçüde karaktere yaklar. Adeta kendi kiisel özelliklerini aarak karaktere yaknlar.
(Pudovkin, 2004) Oyuncu, karakteri tam yakalayabilmek için kendi duygularndan yararlansa da bir
taraftan karakterdeki ayrntlar mutlaka mantk süzgecinden geçirmelidir. Karakterle yaknlaan
oyuncu kendi özellikleriyle karakterdeki ayrntlar harmanlar. Ancak modern ve modern sonras
tiyatro (özellikle Epik, Avangart Tiyatro gibi tiyatro türlerinde) ve sinemasnda oyuncuyla karakter
arasndaki ba ortadan kalkmtr. Brecht, Pirandello gibi önemli yazarlar oyunlarnda karakteroyuncu arasndaki balanty koparmlardr.
Stanislavski’ye Göre “Bir Karakter Yaratmak”
Yukarda sözü edilen yaamla birebir giden bir tiyatro anlay, bunun yannda rolü yaayarak
karakter yaratmaya çalan bir oyunculuk en belirgin ekilde Stanislavski’nin tasarlad oyunculuk
yöntemindedir. Aristo’nun “Sanat yaamn taklididir” önermesinden yola çkar. Bu sistemdeki
karakter, yine Aristoteles tarafndan snrlar çizilmi olan tragedya kahramanlarnn izlerini tar.
Basit ve ksa anlatmyla “içten da oyunculuk” diye tanmlanan bu yöntem, insan duygularnn
salam bir bilincin yardmyla, güçlü bir konsantrasyonla bilinçaltnda saklanan duygularn
yerinden çkarlmas esasna dayanr. Bilinç altndan çkarlan bu duygular –söze/ ifadeye
döküldüünde- jest ve mimik olarak da yansr.
**
Bilinçak: Fikirlerin, anlatmak istenenin denetlenmemi, düzenlenmemi halidir. Ksa “an”lar iler. Neden- sonuç
birbirine girer. Zaman farkl iler. Geçmi-gelecek birbirine karr. Zaman-mekan orants olmaz.
92
A.T. Güler
Beden, ses kullanlmadnda, bir konuma, yürüme, davranma, canlandrlmak istenen imgeye
uygun düecek bir kiilendirme bulunmadnda hiçbir imgenin içselliini bakalarna aktarmak
mümkün deildir. Dsal biçim olmadan, içsel kiilik ve ruh da seyirciye ulaamaz. Karakterin
fiziksel yaps, içsel deerleri yerli yerine oturduktan sonra dsal özellikler de kendiliinden
serpilip geliir. (Stanislavski, 1988)
Stanislavski’ye göre tiyatro, özel ina edilmi tiyatro binalar sayesinde deil esiz içsel
dünyalar araclyla her seferinde yeni bir kiilikle karlap yeni insanlar/karakterler yaratan
oyuncular sayesinde ilerler. (Moore, 2006)
Oyuncunun, bir karakteri sahnede genel çizgileri dahilinde canlandrmas oldukça kolaydr.
Örnein; bir asker, bir içi, bir memur gibi rol kiilerini canlandrmak gerektiinde gözlem yoluyla
belli davranlar, duru, bak yürüyü gibi özellikleri bulmak mümkündür. çinin nasl hareket
edecei ya da askerin nasl yürüyecei gibi durumlar zaten yaamdan alnmtr. Birebir yaamdaki
özelliklerden yararlanlarak karakter yaratlmaya çallyorsa da bu klieler karakterin ruhunu asla
veremez. (Stanislavski, 1988). Stanislavski; insan ruhunun ögeleriyle, insan vücudunun parçalarnn
bölünemeyeceini söylüyordu. Arzularn, hislerin, ihtiraslarn basit fiziksel eylemler araclyla
ifade edilebilecei inancndayd. Bu düüncelere Ivan Pavlov ve .M.Seçenov adndaki
nörofizyolog-bilim adamlarnn çalmalar nda ulat olasdr. (Moore, 2006) “Fiziksel
eylem” denilen kavramn “fiziksel hareket” le kartrlmamas gerekir. Fiziksel harekette hareketin
bir amac ve olmas gerekmez.Psikolojinin etkisi de yoktur. Fiziksel eylemde ise hareketin amaçl
ve belli bir psikolojiyle gerçeklemi olmas gerekir.
Stanislavski Sistemi’ni ksaca özetlemek gerekirse; oyuncu bir karakteri çözümlemek için
öncelikle kendine birtakm sorular sorup cevaplar. Sorulardan en önemlisi, Stanislavski’nin “Sihirli
Eer” dedii; “Eer bu karakterin yerinde olsaydm ne yapardm, nasl davranrdm” sorusudur. Bu
soru karakterin amacdr, oyuncu bu amac benimser. “Eer” sayesinde oyuncu kendine bir problem
yaratacak, imgelem devreye girecek, bu srada ortaya çkan mantkl eylem sayesinde oyuncu
cokularnn yardmyla içsel mekanizmasn yani bilinçaltn harekelendirecektir. Oyuncunun bu
arada yüksek bir konsantrasyona ve inanca ihtiyac vardr.
Bedenin kontrol edilmesi iki yolla olur; dtan içe ve içten da doru. lkinde kaslar çaltrmak
için çalmalar yaplr, gerginlikten kurtulmak için nefes egzersizleri yaplr. Bunun yansra
Stanislavski dikkat odaklanmas üzerine çalmalar da gelitirmi ve uygulatmtr. Burda amaç,
be duyu organn gelitirmektir. ki kiinin birbirinin hareketlerini taklit ettii ayna çalmalar,
gözler kapalyken duyular gelitirmeye yönelik çalmalarla yöntem gelimitir. (Karaboa, 2005)
Oyunculuk yöntemleri üzerine çalan önemli insanlar bu yöntemden yola çkarak yeni
yöntemler gelitirmilerdir. Kimi –Eric Morris gibi tiyatro adamlar- bu yöntemi daha ilerilere
götürmü, kimi de - Meyerhold, Brecht gibi- kar tezler oluturmutur. Sinema da bu yöntemlerleözellikle uzun yllar Stanislavsi sistemiyle- beslenmitir.
Bu ksm uluslararas üne sahip Tiyatro Adam-Yönetmen Peter Brook’un cümleleriyle
tamamlamak yerinde olacaktr: “ ....Oyunculuk sanatna bilim ve bilgi açsndan yaklaan
Stanislavski’nin büyük dizgesi, bu dizgeyi yanl okuyan genç oyunculara iyilik ettii kadar kötülük
de etti. Stanislavski’den sonra yarm yamalak okunan Artaud’nun ayn derecede önemli yazlar, hiç
duraksamakszn kendini sergilemenin her eyden önemli olduu yolunda naif bir inanca yol
açt.Grotovski’nin yanl anlalan krntlar bu inanc daha da besledi. imdi içtenlikli oynayn
93
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
yeni bir biçimi var, her eyi gövde araclyla yaamaktan oluuyor. Doalclkta oyuncu gündelik
dünyadaki coku ve eylemleri içtenlikle öykünmeye ve böylece rolünü yaamaya çalr.Bu yeni
doalclkta ise oyuncu kendini gerçekçi olmayan davrann tümüyle yaamaya brakr. te
aldand nokta da budur....Kendilerine doalclk etiketinin vurulmasna sinrlenirler ama bu durum
aslnda onlarn sanatlarn snrlar. Sanat bazen rolü yaamaktan çok daha fazlasn gerektirebilir, az
ya da farkl davurumlar gerektirebilir. Cokunun yannda zekaya da ihtiyaç vardr....”(Brook,
1990)
Dramada Karakter ve Çatma
Antik Yunan tragedyalarnda, Rönesans dönemi oyunlarnda, Klasik ve Romantik
dönemi oyunlarnda hareket, olaylarn gelimesiyle salanr. Gerçekçi tiyatroda ve çada
oyunlarda ise olay says azalr, durumlar öne çkar. Tepkisini eylemle gösteren, karsndaki
güçlerle çatma yaayan kahraman, iç ve d koullar yüzünden kstlanp, eylem alan snrlanan
bir sradan insana dönüür. Durumu deitirecek gücü yoktur. Bu yüzden de çatmay kendi içinde
yaamaya balar. Bu içe dönü oyuna devinim getirir, seyirci bundan etkilenip kahramann yaad
iç çatmaya yönelir. (ener, 2003)
Psikoloji sözlüünde çatmann tanm; “Birbirleriyle badamayan edeerdeki iki kart
güdülenimin ayn zamanda organizmay etkilemesinin neden olduu çekimeli durum” olarak
yaplmtr. (Gürün, 1991) Basit bir tanm yapmak gerekirse; “iki güç arasndaki kartlk”
denebilir.
Drama çelikilerle beslenen/temellenen çatmalar yaratan eylemi konu alr. Merkezinde ise
karakter vardr. Karakter belli bir noktada mutlaka snanr. Bu nokta çok hassas bir anda olur. Bu
hassas anda karakter karar vermek zorunda kalr, geri dönülemez bir yola sürüklenen karakter,
seçim yapar. Çatmalar baka çatmalar dourur. Hem iç hem d çatamalar dramada belirgin
ekilde sürer. Karakterin verdii her karar alann daraltmakta, zor durumlara sürüklemektedir.
Toplumun içindeki sapmalar, bozulmalar dramada karakterin çelien niteliklere sahip olmasna
neden olur. Adeta hayat birbirinden farkl çok sayda hayata bölünmütür. (Ünal, 2009)
Çatmalar çelikiler besler. Ancak çelikilerin aama aama gerçeklemesi gerekir. Karakter
çelikilerle birlikte yaratlsa da devamlla sahip olmaldr. Dramatik yapy ayakta tutan güç,
karakterin devamlldr. Çelikilerle beslenen çatmalar karakterin içine yerlemiken, ana
karakterin etrafndaki yan karakterler de baka d çatmalarla ana karakteri çevrelerler.
Karakterlerdeki ztlklar da dramay besler. Karakter kusursuz deildir ve olmamaldr. Fevrilik,
öfke gibi duygular karakteri çatmaya sürükler. Karakter güçlü bir isteme sahiptir. Hatta bu istem
onu zaman zaman zaafa sürükler. Karakterin davranlar iç ve d çelikileri aça çkarr. Bunlar
da çatmay yaratr. Çeliki bal bana “dramatik” deildir. Ne kadar çok çatma varsa dramann
o kadar güçlü kurguland anlalr. Temel bir çatmaya bal çok sayda çatma bulunabilir.
Çatma ne kadar zor çözümlenirse drama da o kadar güçlü olur.
Her ne kadar çatmann nerede en yüksek noktaya gelmesi gerektii gibi bir tartma varsa da
asl önemli olan çatmann çözümünün mutlaka sonuca hizmet etmesi gerektiidir. Çelikiler ve
çatmalar karakterin kiiliinde gizlenir.
94
A.T. Güler
Karakterin kiilii seyirciyi etkiliyorsa, güçlüyse, iyi kurgulanmsa, o karakter adeta kendi
öyküsünü yazyordur. (Miller, 2009) Böyle iyi kurgulanm karakterde seyirci kendini görmek ister,
karakterle özdeleme yoluyla iliki kurar.
Tür Filmlerinde Karakter ve Çatma
Tür, filmleri ortak içerik ve biçimlerine göre kategorilere ayran snflandrmalardr. Çounlukla
filmler western, müzikal, kara film, yol filmi, melodram, bilim-kurgu gibi balklar altnda toplanr.
Bunlar arasnda baz tema, karakter, anlatm ekli, kamera kullanm gibi farklar/ benzerlikler
vardr. Ayrntl eletirilerde, yazmlarda tür deerlendirmesi, bir filmin öyküsünü nasl
aktarabildiini, seyircisinin beklentisinin ne kadarn karlayabildiini incelemeye balamak için
geçerli bir yoldur.
Baz filmler, türlerindeki örneklerin dnda özellikler tar. Filmdeki karakter seyirciyi
artabilir. (Corrigan, 2009)
Sinemada türlere bal olarak karakterlerin özellikleri deiim gösterir. Deiik türden
çatmalar görülebilir. Tiyatroda olduu gibi karakter bazen iç çatma yaar, bu karakterin bilinç
altndakilerle veya deer yarglaryla yaad çatmadr. Bazense karakter bir baka
karaktere/gruba veya çevreye/sisteme/düzene kar çatma yaar. Karakter, çatmadan beslenirken
çatma da karakterden beslenir. Filmlerin türleri de bir bakma filmin içindeki çatmalara göre
tanmlanabilir. Her tür filminde o türe hizmet edebilecek türden çatmalar vardr. Bu arada
filmlerde belli düünceleri aktarrken “metafor” ve “metonomi ” lerden yararlanlr. Metafor ve
metonimi’ler birbiriyle yakn temas halindedir.
Tür filminin içinde yer alan nesneler, davranlar, yer ve zaman açsndan birbirlerine
yakndrlar. Filmdeki bütün ögeler bir ekilde çatmaya yaklar. Bir süre sonra çatmayla dier
ögeler iç içe geçer. Çatmay datacak, anlatm aksatacak ögeler dlanr. Tür filmlerindeki
karakter depolar her türün ele ald çatmalar uygun bir ekilde bünyesinde tar. Temel
karakterler ayn zamanda kültürel deiimleri benimseyerek, deien kültürel yapnn taleplerine
cevap verebilecek ekilde özellikler sunar. (Özden, 2004)
Türlere göre yaanabilecek çatmalara birkaç örnek vermek gerekirse; erife kar haydutlar,
kiiye kar grup, zenci bir karakter kar tutucu bir güneyli grup, sarp bir daa trmanan bir insan,
katil köpekbaln kahramann yakalamas vb....Bu çatmalardan bazlar öyküye özeldir, bazlar
ise çözülemeyecek özellikteki karmak olan kültürel ve sosyal çatmalardr. ( Tutuculuk, sosyal
adaletsizlik, eitsizlik gibi )
Western filmlerinde ana karakterin çatt karakterler (kötü adamlar) vardr. Ana karakter
çounlukla adaletin iyi ilemedii bir kasabada adaleti salama görevini üstlenir. Baka bir yerden –
Metafor (Eretileme):Bir bütünün baka bir bütünün yerini almas.Bir eyin baka bir ey olarak tasavvur
edilmesi.Simge.ki anlamla bütün arasnda doal olarak bekleneni deil de beklenmeyen ilikiyi kurmak.
Metonimi (Düzdeimece): Bir parçann bir bütünün yerini almas. Yani; parçalarn bir
bütünü oluturmas.mgeleme srasnda ilevlerden birinin ortadan kalkmas,iki nesneden beklenenin
yerine beklenmeyenin söylenmesi.Çounlukla bir sanatçnn eserleri yerine, sanatçnn kendi adn
kullanmak eklinde ortaya çkar.
95
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
genellikle bilinmeyen bir yerden- gelmitir. Geldii kasabay düzeltir, düzeni bozanlara cezasn
verir ya da adalete teslim eder ve oray
terkeder. Genellikle orda kalmaz. Kalmakla kalmamak arasnda bir tereddüt yaad da görünmez.
Baka bir deyile, iç çatma görülmez. Western kahraman, yalnz oluu ve tad melankoli
nedeniyle gangstere benzer. Yalnzl organiktir. çinde bulunduu durum tarafndan
dayatlmamtr. Kendi seçimidir. Fazla beklentisi yoktur. Ak aramaz. Kabullenmeye hazrdr
ancak daha fazlasn istemez. (Corrigan, 2009)
Williams, Strindberg gibi önemli oyun yazarlarnn gerçekçi veya doalc akma bal olarak
yazdklar oyunlarda buna benzer karakterlere rastlanr. Bu karakterler “kaçak benlik”
metaforundan beslenir. Kendilerini bir yere ait hissetmezler. Bozulmu dünyaya/çevreye/çevredeki
bozulan insanlara kar çatmaktadrlar ve kendilerini ordan oraya savururlar. Kendini bir yere ait
hissetmeyen, savrulan karakterlere baka film türlerinde de kolaylkla rastlanabilir. Örnein; Güney
Koreli yönetmen Kim Ki Duk’un Bo Ev filmindeki karakter evsiz -ama paraszlktan ya da
imkanszlktan deil- bir karakterdir. Bir evi benimsemedii gibi adeta içinde bulunduu çevreyi /
dünyay da benimseyememektedir.
Gangster filmlerinde görülen tipik gangster figürü ar hrsldr. Kendi sonunu hazrlayana kadar
adeta mücadele eder. Yanl üstüne yanl yapar. Yükselmek ister, güçlenerek herkese hegemonya
kurmak ister. Güç kullanmay sever.
Müzikallerde ise belli karakterlerden yararlanlr. Erkek karakter görmü geçirmi, bireycilie
önem veren, özgürlüüne dükün,giriimci; kadn karakterse geleneklerden uzaklamaya çalan
ancak yeniliklere kapal, çekingen, evcimendir. Farkl taraflar temsil ederler. Kadn yerleik olma
taraftardr. Erkekse-baka türlerde de görülen karakterlere benzer bir ekilde- bir yere
balanmayan, baka yerlere gitmek isteyen karakterdir. (Onaran, 1987) Müzikaller kadnn zaferiyle
sonuçlanr. Amaç bir bakma toplumsal uyumu salamaktr.
Amerikal aratrmac-belgesel yapmcs Thomas Schatz tür filmlerini iki ayr bölüme
ayrmtr: Birinci bölümde: Western, gangster, dedektif gibi tek erkek kahraman dayal olan
çatmann dsallatrld, çözümün iddetle bulunduu, kahramann bireyselliini filmin sonunda
bile brakmad “Düzen Türü”. kinci Bölümde: Müzikal, komedi, aile melodram gibi birkaç
kahramana ya da romantik bir çifte dayanana dramatik çatmalarn içselletirildii, duygusal
koullarda çözümlenen ztlklarn birletirildii “Bütünleme Türü”.
Kültürel ve sosyal çatmalarn yaand filmlerde karakterler belli kesimleri temsil eder.
Sorunlar büyüdükçe büyür, çözüm güçleir. Birbirine kart güçlerin çatmas çounlukla kesin
çözüme ulamaz. Çünkü zaten yaamda da çözümü tam olarak salanamam konular, olaylar
snemaya tanmtr. Star filmlerinde ise starn yarattt karakter anlatm tar.
Klasik bir sanat filminde öykü genellikle -daha önce sözü edilen- özel bir karakterle genel
olarak tanmlanan Çevre/d güçlerle çatma eklinde kurgulanr. Çatma gelitikçe olay örgüsüne
bal olarak karakter için -neyi nasl yapacana dair- bir psikolojik motivasyon geliir. Ancak
modern sinemada karakterlere younlama psikolojik karakterletirmeyi gerektirmez. Karakterlerin
genel insani durumlar incelenir. Roland Barthes’e göre bir sanat yaptnn modernliinin en
dorudan ölçütü onun geleneksel anlamda psikolojik olmamasdr.(Kovacs, 2010)
96
A.T. Güler
Sonuç
Bu çalmada tiyatro temel alnarak yaplan yorumlar bir-iki küçük istisna dnda sinema için
de geçerli olarak kabul edilmelidir. Zira; sinemann çok daha uzun bir geçmie sahip olan tiyatro
sanatndan beslendii çok iyi bilinmektedir. Bütün sanatlar birbirinden beslendii gibi bir dierinin
baaramadn baarma kaygsn da tar. Örnein; edebiyatta ayrntl biçimde tasvirlerle anlatlan
karakter, tiyatro ve sinemada o kadar etkili anlatlamasa da, tiyatro “yaayan-yaatan” olma
özelliiyle, sinema ise “görüntü” avantajyla edebiyattaki etkiyi yaratmaya çalr. Bu çalmada
üzerinde durulan ve birkaç sayfayla anlatlmaya çallan “Karakterin Evrimi” aslnda yüzyllardr
süren bir deiimdir. Dünyadaki rejimlerin, yaay biçimlerinin deimesiyle insanolunun
beklentileri, istekleri de deimekte sanata ekil vermektedir. Popüler kültürün, yüksek kültürle
içiçe geçmesi, teknolojinin kendini sürekli hzlandrmas tiyatro ve sinemay da deiime
zorlamaktadr. Bu iki sanatta yaplmayan kalmad düünüldüünde aslnda “evrim” denilen eyin
çok büyük bir deiim deil de birbirinin tekrar eklindeki çrpnlar olduunu söylemek yanl
olmayacaktr. Kald ki, postmodern sanattan söz edilen günümüzde hala “karakter” odakl filmler
yaplmakta hatta öykü olmasa da zaman zaman “karakter öyküyü yaratabilir” yorumlaryla beslenen
sinema öne çkmaktadr. Hereyin saniyelerle birbirine ulaabildii bir dönemde antik çadan gelen
“karakter” olgusunun zaman zaman deiime uramas kaçnlmaz olsa da daha önce de ifade
edildii gibi aslnda bu deiim bazen daha öncekileri tekrardan öteye geçememekte adeta bir
döngü halini almaktadr.
Kaynakça
Aristoteles, (2006), “Poetika”, stanbul: Remzi Kitabevi
Bolat, S. (2009), Öykü Yazma Teknikleri, stanbul: Varlk Yaynlar
Brook, P. (1990), Bo Alan, stanbul:Afa Yaynlar
Corrigan, T. (2008), Film Eletirisi El Kitab, Ankara: Dipnot Yaynlar
Fuchs, E. (2003), Karakterin Ölümü-Modernizmden Sonra Tiyatro, Ankara: Dost Kitabevi
Yaynlar.
Gürün, O.A. (1991), Psikoloji Sözlüü, stanbul: nklap Kitabevi
Karaboa, K. (2005), Oyunculuk Sanatnda Yöntem ve Paradoks, stanbul:Boaziçi Üniversitesi
Yaynlar
Keser, N. (2005), Sanat Sözlüü, Ankara: Ütopya Yaynevi
Kovacs, A.B. (2010), Modernizmi Seyretmek, Ankara: De Ki Yaynlar
Miller, W. (2009), Senaryo Yazm, stanbul:Hayalbaz Kitap.
Moore, S. (2006), Stanislavski Sistemi, stanbul:BGST Yaynlar
Onaran, O. (1987) “Müzikaller Deiiyor mu?”, Ve Sinema, Say:5, stanbul:Hil Yaynlar
97
Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi
Özden, Z. (2004), Film Eletirisi, Ankara:mge Kitabevi Yaynlar
Pudovkin, V. (2004), Sinemada Oyuncu, stanbul:Pencere Yaynlar
Shakespeare, W. (1999), Antonius ve Kleopatra, stanbul: Remzi Kitabevi
Stanislavski, K. (1988), Bir Karakter Yaratmak, Ankara: Dost Kitabevi Yaynlar
ener, S. (2003), Yaamn Krlma Noktasnda Dram Sanat, Ankara: Dost Kitabevi Yaynlar
Ünal, Y. (2009), Dram Sanat ve Sinema, stanbul:Hayalet Kitap
___________________________________________________________________
URL:1 Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, www.tdk.gov.tr, http://tdkterim.gov.tr/bts/
98
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (99-108)
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma
faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir
aratrma
Zeki YÜKSEKBLGL1
Özet
Türkiye’de özel salk kurulularnn reklam faaliyetleri birçok yönetmelik ile düzenlenmektedir.
Bu çalma, uygulamada özel salk kurulularnn reklam faaliyetlerinin düzenlenmesinde
kullanlan yönetmelikleri ortaya koymay amaçlamaktadr. Ayrca, bu çalmada, yönetmeliklerde
reklam ile ilgili yasaklanan eylemler ve izin verilen ekiller ayr ayr incelenmitir.
Anahtar Kelimeler: Özel salk kurulularnda reklam, Tutundurma, Reklam hukuki boyut,
Reklam hukuku
A study on legal dimension of advertisement as a promotion activity at private
health care providers in Turkey
Abstract
The advertisement activities of private health care providers in Turkey are being regulated by many
by-laws. This study focuses on introducing the by-laws that regulate the advertisement activities of
private health care providers. Also, in this study, the restricted acts and allowed forms of
advertisement in these by-laws are being examined separately.
Keywords: Advertisement at private health care providers, Promotion, Legal dimension of
advertisement, Advertisement law
Giri
Pazarlama; kiisel ve örgütsel amaçlara ulamay salayacak deiimleri (dei-tokuu)
gerçekletirmek üzere; fikirlerin, çözümlerin, mallarn ve hizmetlerin gelitirilmesi,
fiyatlandrlmas, datlmas ve tutundurulmas için yaplan iletme faaliyetleri sistemi olarak
tanmlanabilir (slamolu, 2006). Pazarlamadaki en temel kavramlardan biri de, 4P olarak bilinen
1
stanbul Aydn Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ürün Yönetimi / Pazarlama Bölümü Doktora Örencisi,
stanbul, Tel: 0544 807 5052, e-posta: [email protected]
99
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma
pazarlama karmasdr. Pazarlama karmas, pazarlamann amaçlarn yerine getirebilmek için,
iletmenin denetimi altnda bulunan bileenleri ifade eder ve ürün (product), fiyat (price), datm
(place) ve tutundurmadan (promotion) oluur. Bu karmadaki unsurlar birbiriyle ilikilidir ve belli
bir dereceye kadar birbirlerine bamldr (Öztürk, 2010). 4P çerçevesi, pazarlamaclarn, ürün ve
onun özellikleri hakknda bir karar vermelerini, fiyat saptamalarn, ürünlerin datmn nasl
yapacaklarna karar vermelerini ve ürünlerin tantm için bir yöntem seçmelerini ister
(Yüksekbilgili, 2009).
Üretilen ürün veya hizmetlerin pazarlama organizasyonlaryla tantm ve bilgilendirme çalmalar
olarak tanmlanabilen tutundurma faaliyetleri, be geni snfta toplanr. Bunlar; reklam, sat
promosyonu, halkla ilikiler, sat ekibi ve dorudan pazarlamadr (Kotler, 2000).
Bu çalmann konusu olan reklam ise, Amerikan Pazarlama Birlii’nin tanmna göre, herhangi bir
ürünün, hizmetin ya da düüncenin bedeli ödenerek ve bedelin kim tarafndan ödendii anlalacak
biçimde yaplan ve kiisel satn dnda kalan tantm eylemleridir (Meral, 2006).
Mevzuat
Türkiye’de T.C. Salk Bakanl’nn belirledii salk kurulular ile ilgili yasa ve yönetmelikler,
T.C. Salk Bakanl’nn web sitesinde de listelendii srasyla aadaki gibidir:
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
“CE” Uygunluk aretinin Ürüne litirilmesine ve Kullanlmasna Dair Yönetmelik
Acil Salk Hizmetleri Yönetmelii
Aday Memurlarn Yetitirilmesine Dair Genel Yönetmelik
Afetlere likin Acil Yardm Tekilat ve Planlama Esaslarna Dair Yönetmelik
Az Ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik
Aile Hekimlii Pilot Uygulamas Hakknda Yönetmelik
Aile Hekimlii Pilot Uygulamas Kapsamnda Salk Bakanlnca Çaltrlan Personele
Yaplacak Ödemeler Ve Sözleme artlar Hakknda Yönetmelik
Aile Hekimlii Uygulama Yönetmelii
Akupunktur Tedavisi Uygulanan Özel Salk Kurulular le Bu Tedavinin Uygulanmas
Hakknda Yönetmelik
Ambulans Hizmetleri Yönetmelii
Atama Nakil Yönetmelii
Atama ve Nakil Yönetmelii
Ayakta Tehis ve Tedavi Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik
Bakanlklar ve Babakanlk Bal Kurulular Avrupa Birlii Uzman Yardmclna Giri
ve Avrupa Birlii Uzmanl Yeterlik Snavlarnn Usul ve Esaslar Hakknda Yönetmelik
Babakanlk Kriz Yönetim Merkezi Yönetmelii
Beeri Tbbi Ürünler Bilimsel Danmanlk Kurulu ve Komisyonlarnn Kurulu ve
Görevleri Hakknda Yönetmelik
100
Z. Yüksekbilgili
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Beeri Tbbi Ürünler malathaneleri Yönetmelii
Beeri Tbbi Ürünlerin Tantm Faaliyetleri Hakknda Yönetmelik
Bulac Hastalklar Sürveyans Ve Kontrol Esaslar Yönetmelii
Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik ncelemeler ve Fizik Kimliin Tespiti
Hakknda Yönetmelik
Devlet Memurlarnn Tedavi Yardm ve Cenaze Giderleri Yönetmelii
Disiplin Amirlii Yönetmelii
Di Protez Laboratuvarlar Yönetmelii
Di Protez Teknisyenlii Meslek Belgesi Verilmesi Hakknda Yönetmelik
Diyaliz Merkezleri Hakknda Yeni Yönetmelik
Doal Mineralli Sular Hakknda Yönetmelik
Döner Sermayeli Kurulular hale Yönetmelii
Eitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esaslar Hakknda Yönetmelik
Evde Bakm Hizmetleri Sunumu Hakknda Yönetmelik
Fizyoterapi Ve Bunlara Benzer Müesseseler Hakknda Nizamname
Genetik Hastalklar Tan Merkezleri Yönetmelii
Güzellik ve Estetik Amaçl Salk Kurular Hakknda Yönetmelik
Halk Sal Alannda Haerelere Kar laçlama Usul ve Esaslar Hakknda Yönetmelik
Halkn Salk Eitimi Yönetmelii
Hasta Haklar Yönetmelii
Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik
lkyardm Yönetmelii
nsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla lgili Merkezlerin Kalite ve Güvenlii Hakknda
Yönetmelik
nsani Tüketim Amaçl Sular Hakknda Yönetmelik
n-Vitro (Vücut Dnda Kullanlan) Tbbi Tan Cihazlar Yönetmelii
yi Laboratuvar Uygulamalar Prensipleri ve Test Laboratuvarlarnn Belgelendirilmesine
Dair Yönetmelik
yi Laboratuvar Uygulamalarnn Denetlenmesi ve Çalmalarn Kontrolüne Dair
Yönetmelik
Kadro hdas, Serbest Brakma ve Kadro Deiiklii ile Kadrolarn Kullanm Usul ve
Esaslar Hakknda Yönetmelik
Kaltsal Kan Hastalklarndan Hemoglobinopati Kontrol Program le Tan ve Tedavi
Merkezleri Yönetmelii
Kamu Kurum ve Kurulularna Açktan Kura ile Atanacak Baz Salk Personelinin Atama
Esas ve Usullerine likin Yönetmelik
Kamu Personeli ve Bunlarn Emeklilerinin Yurt Dnda Tedavilerine likin Yönetmelik
Kan Ürünlerinin Ruhsatlandrlmasna Dair Yönetmelik
101
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Kanser Erken Tehis ve Tarama Merkezleri Yönetmelii
Kanser Kayt Merkezi Yönetmelii
Kaplcalar Yönetmelii
Kaplcalar Yönetmelii
Kozmetik Yönetmelii
Kozmetik Yönetmelii
Madde Bamll ve Tedavi Merkezleri Yönetmelii
Mal Bildiriminde Bulunulmas Hakknda Yönetmelik
Mal Bildiriminde Bulunulmas Hakknda Yönetmelik
Mezarlk Yerlerinin nas ile Cenaze Nakil ve Defin lemleri Hakknda Yönetmelik
Nüfus Planlamas Hizmetlerini Yürütecek Personelin Eitimi. Görev, Yetki ve
Sorumluluklar Hakknda Yönetmelik
Nüfüs Planlamas Hizmetlerini Yürütme Yönetmelii
Optisyenlik Müesseseleri Hakknda Yönetmelik
Organ Ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmelii
Ortez-Protezleri Ismarlama Olarak Üreten Ve/Veya Uygulayan Merkezler le itme Cihaz
Sat Ve Uygulamas Yapan Merkezler Hakknda Yönetmelik
Oyuncaklar Hakknda Yönetmelik
Ödeme Gücü Olmayan Vatandalarn Tedavi Giderlerinin Devlet Tarafndan Karlanmas
ve Yeil Kart Uygulamas Hakknda Yönetmelik
Ölçü ve Ölçü Aletlerinin Metrolojik Kontrolleri çin Genel Esaslara Dair Yönetmelik
Ön Mali Kontrol lemleri Yönergesi
Özel Hastaneler Yönetmelii
Özürlülük Ölçütü, Snflandrlmas ve Özürlülere Verilecek Salk Kurulu Raporlar
Hakknda Yönetmelik
Özürlülük Ölçütü, Snflandrmas ve Özürlülere Verilecek Salk Kurulu Raporlar
Hakknda Yönetmelik
Psiko-Teknik Deerlendirme Merkezi le lgili Mevzuat
Radyoloji, Radyom Ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakknda Nizamname
Rshmb Atama ve Görevde Yükselma Yönetmelii
Rshmb Disiplin Amirleri Yönetmelii
Rshmb Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yaplmasna Dair Yönetmelik
Rshmb Hizmet Yönetmelii
Rshmb Sicil Amirleri Yönetmelii
Sabotajlara Kar Koruma Yönetmelii
Salk Bakanl Aday Memurlarnn Yetitirilmelerine likin Yönetmelik
Salk Bakanl Disiplin Amirleri Yönetmelii
Salk Bakanl Hizmet çi Eitim Yönetmelii
102
Z. Yüksekbilgili
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Salk Bakanl Personeli Görevde Yükselme Yönetmelii
Salk Bakanl Sicil Amirleri Yönetmelii
Salk Bakanl Tefti Kurulu Yönetmelii
Salk Bakanl Trafik Hizmetleri Döner Sermaye letme Yönetmelii
Salk Bakanlna Bal Eitim Kurumlarn Hizmete Açma , Kapatma ve Bunlara Ad
Verme Usul ve Esaslarna Dair Yönetmelik
Salk Bakanlna Bal Salk Kurumlar le Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine
Verilecek Döner Sermaye Hakkndaki 209 Sayl Kanun Gereince letme, dare Ve
Muhasebe lerine Dair Yönetmelik
Salk Bakanlna Bal Salk Tesisleri Ve Üniversitelere Ait lgili Birimlerin Birlikte
Kullanm Ve birlii Usul Ve Esaslar Hakknda Yönetmelik
Seriri Ve Gidai Taharriyat Ve Tahlilat Yapan Masli Teamüller Aranlan Umuma Mahsus
Bakteriyoloji Ve Kimya Laboratuvarlar Kanununa Müteferri Olarak Tanzim Olunan
Yönetmelik
Sözlemeli Salk Personeli Atama ve Nakil Yönetmelii
Sözlemeli Salk Personeli Disiplin Kurullar Hakknda Yönetmelik
Sürücü Davranlarn Gelitirme Eitimi Yönetmelii
Tan ve Tedavi Protokolleri Etik Kurulu Hakknda Yönetmelik
Terapötik Afrez Merkezleri Hakknda Resmi Gazetede Yaymlanan Yönetmelik
Tbbi Cihaz Yönetmelii
Uçucu Maddelerin Zararlarndan nsan Salnn Korunmas Hakknda Yönetmelik
Uluslararas Birimler Sistemine Dair Yönetmelik
Uygunluk Deerlendirme Kurulular ile Onaylanm Kurululara Dair Yönetmelik
Üremeye Yardmc Tedavi (ÜYTE) Merkezleri Yönetmelii
Üremeye Yardmc Tedavi Uygulamalar Ve Üremeye Yardmc Tedavi Merkezleri
Hakknda Yönetmelik
Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik
Vücuda Yerletirilebilir Aktif Tbbi Cihazlar Yönetmelii
Yatakl Tedavi Kurumlar letme Yönetmelii
Özel salk kurulularnda reklam düzenleyen yönetmelikler
Bu yasa ve yönetmelikler içerisinde, Özel Salk Kurulularnn faaliyetlerini düzenleyen temel üç
yönetmelik bulunmaktadr. Bunlar;
x Özel Hastaneler Yönetmelii
x Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik
x Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliklerdir.
103
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma
x Bu yönetmeliklerin temel gayesi özel salk kurulularnn kurulu ve faaliyetlerini
düzenlemek ve denetlemektir. Özel salk kurulularnn reklam ile ilgili faaliyetlerine
yönelik olarak çeitli mevzuatta düzenlemeler bulunmaktadr.
01.08.2003 tarih ve 25186 sayl Resmi Gazetede yaymlanan Reklam Kurulu Yönetmelii’ne göre
Reklam Kurulu, ticari reklam ve ilânlarda uyulmas gereken ilkeleri belirlemek ve Bakanlk kanal
ile duyurmak, ticari reklam ve ilânlar, incelemek ve nceleme sonuçlarna göre aykr hareket
edenleri cezalandrmak, söz konusu reklam ve ilânlar üç aya kadar tedbiren durdurmak ve/veya
durdurmak ve/veya ayn yöntemle düzeltmek ve/veya idari para cezas vermek amacyla
kurulmutur.
Reklam Kurulu’nun 11.05.2004 tarihinden, 15.03.2011 tarihine kadar verdii kararlar
incelendiinde (bu tarih aralnda 104-186 numaral olmak üzere 82 toplant yaplmtr), özel
salk kurumlarn reklam ile ilgili verdii kararlarn ilk dönemlerde 4077 sayl Tüketicinin
Korunmas Hakknda Kanun’a dayandrld daha sonra ise Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta
Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, ve Az ve Di Sal
Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelie dayandrld görülmütür.
Dolaysyla, uygulamada Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel
Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk
Kurulular Hakknda Yönetmelik esas alnmaktadr denilebilir.
Özel Hastaneler Yönetmelii’nin Bilgilendirme ve Tantm bal altnda bulunan 60. Maddesinde;
“Özel hastaneler; tbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarna aykr ekilde, insanlar
yanltan, yanl yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatnda yazl kabul ve tedavi
ettii uzmanlk dallarndan baka hastalar kabul ve tedavi ettii intiban uyandran, dier
hastaneler aleyhine haksz rekabet yaratan davranlarda bulunamazlar ve bu mahiyette
tantm yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatnda kaytl ismi dnda baka bir isim
kullanamazlar.
Özel hastaneler tarafndan; sal koruyucu ve gelitirici nitelikteki bilgilendirme ve
tantmlar yaplabilir. Bilgilendirme ve tantm faaliyetleri kapsamnda, yanltc, abartl,
doruluu bilimsel olarak kantlanmam bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açklamalara
yer verilemez.
Özel hastaneler; hizmet alanlar ve sunaca hizmetler ile açl bilgileri ve benzeri
konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan verebilir.
Özel hastaneler tarafndan oluturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü salk bilgisi,
alan ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip salk meslek mensuplar tarafndan verilmek
zorundadr. Bu siteler araclyla hiçbir ekilde tedavi edici salk hizmetine yönelik
bilgiler verilemez. nternet sayfalarnda verilen bilginin, son güncelleme tarihi açkça
belirtilir.
104
Z. Yüksekbilgili
Yukarda belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakknda
ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanr. (deiik 28.5.2004/25475)”
denilmektedir.
Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliin “Bilgilendirme
ve tantm” bal altnda bulunan 29.maddesinde
“(1) Salk kurulular tarafndan reklam yaplamaz.
(2) Salk kurulular tarafndan, tbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarna aykr, insanlar
yanltan, yanl yönlendiren, talep yaratmaya yönelik, doruluu bilimsel olarak
kantlanmam veya yerleik tbbi metot haline gelmemi uygulamalara dayal tantm
yaplamaz ve dier salk kurulular aleyhine haksz rekabet yaratan davranlarda
bulunulamaz.
(3) Tabelalar ile basl ve elektronik ortam materyallerinde, ruhsatnamesinde kaytl salk
kuruluu ismi dnda baka bir isim kullanlamaz.
(4) Salk kurulular, sal koruyucu ve gelitirici nitelikte bilgilendirme yapabilir.
Birinci fkra hükümlerine aykr olmamak kaydyla açl, hizmet alanlar ve sunduu
hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan
verebilir. Ancak, bilgilendirme ve tantm faaliyetleri kapsamnda yanltc, abartl,
doruluu bilimsel olarak kantlanmam bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açklamalara
yer verilemez.
(5) Salk kurulular tarafndan her türlü yayn mecralarnda yer alan salk bilgileri,
konusuna göre yetkili salk meslek mensuplar tarafndan verilmek zorundadr. Bu mecralar
yoluyla yaplan bilgilendirme ve tantmlar, hastay ilgili salk kuruluuna dorudan veya
dolayl biçimde yönlendirecek içerikte olamaz.
(6) Bu maddede belirtilen esaslara uymayan salk kurulularnn iletenleri ve mesul
müdürleri hakknda ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanr.” denilmektedir.
Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliin “Reklam,
Tantm ve Bilgilendirme” balkl 32.maddesinde ise,
“Salk kurulular ve çalanlar her ne surette olursa olsun; kurulular, kurulularnn
sunduklar hizmet, uyguladklar tan ve tedavi yöntemleri ya da kullandklar her türlü cihaz
ve benzeri araçlar ile ilgili kitle iletiim araçlar, elektronik ortam, görsel-iitsel araçlar,
yazl materyaller veya benzeri nitelikteki araçlar ile dorudan ve dolayl olarak tüketici
konumundaki kitleye yönelik reklam ve tantm yapamazlar. Bakaca kii, kurum ve
kurulularn benzer nitelikteki çalmalarna arac olamazlar. Salk kurulular
çalmalarna ticarî bir görünüm veremeyecekleri gibi; insanlar yanltc, panie sevk edici,
yanl yönlendirici, benzer nitelikteki kurulular ve çalanlar arasnda rekabete yol açc
davranlarda bulunamazlar.
Ancak, sadece özel salk kuruluuna bavuran hastalarn kullanmna yönelik olarak, temel
olarak sal gelitirici ve koruyucu nitelikte söz konusu salk kuruluunun faaliyet
105
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma
gösterdii alan ile ilgili salk sorunlar, bu sorunlardan korunma veya salk sorunlarnn
kiide meydana getirdii olumsuzluklarn ahsî tedbirler aracl ile giderilmesi veya
azaltlmas hakknda bilgiler içeren yazl veya görsel-iitsel eitim materyalleri
hazrlayabilirler. Söz konusu materyal üretilmeden önce meslek odasndan materyalin
içerdii bilgilerin Yönetmelik ile getirilen kurallara uygunluu açsndan yazl onay
alnmas ve üretilen materyalde bu onayn tarih ve saysna yer vermek zorunludur. Bu tür
eitim materyalinde söz konusu salk kuruluu ile ilgili olarak yalnzca kuruluun ismine,
adresine ve telefon numarasna yer verilebilir. Bu bilginin dnda materyalde materyali
hazrlayan kiinin ad, unvan da dahil olmak üzere, söz konusu materyali hazrlayan kurulu
bir baka salk kuruluunun sunduklar hizmet, uyguladklar tan veya tedavi yöntemleri ya
da kullandklar her türlü cihaz veya benzeri malzemeler ile ilgili reklam, tantm niteliinde
bilgi yer alamaz.” denilmektedir.
Bu üç yönetmelik incelendiinde, reklam faaliyetleri ile ilgili olarak yasaklanan eylemler aada
gösterilmitir;
Tablo 1: Yönetmeliklerde reklam faaliyetleri ile ilgili yasaklanan eylemler
.
Özel
Yönetmelii
Hastaneler Ayakta Tehis ve Tedavi
Yaplan
Özel
Salk
Kurulular
Hakknda
Yönetmelik
Salk kurulular
Yasaklanan Özel hastaneler; tbbî
tarafndan reklam
Eylem
deontoloji ve meslekî etik
yaplamaz.
kurallarna aykr ekilde,
insanlar yanltan, yanl
Salk kurulular
yönlendiren ve talep
tarafndan, tbbi deontoloji
yaratmaya yönelik,
ve mesleki etik kurallarna
ruhsatnda yazl kabul ve
aykr, insanlar yanltan,
tedavi ettii uzmanlk
dallarndan baka hastalar yanl yönlendiren, talep
kabul ve tedavi ettii
yaratmaya yönelik,
intiban uyandran, dier
doruluu bilimsel olarak
hastaneler aleyhine haksz
kantlanmam veya
rekabet yaratan
yerleik tbbi metot haline
davranlarda
gelmemi uygulamalara
bulunamazlar ve bu
dayal tantm yaplamaz
mahiyette tantm
ve dier salk kurulular
yapamazlar.
aleyhine haksz rekabet
yaratan davranlarda
bulunulamaz.
Salk kurulular
tarafndan her türlü yayn
mecralarnda yer alan
salk bilgileri, konusuna
106
Az ve Di Sal
Hizmeti Sunulan Özel
Salk
Kurulular
Hakknda Yönetmelik
Salk kurulular ve
çalanlar her ne surette
olursa olsun; kurulular,
kurulularnn sunduklar
hizmet, uyguladklar tan
ve tedavi yöntemleri ya da
kullandklar her türlü
cihaz ve benzeri araçlar ile
ilgili kitle iletiim araçlar,
elektronik ortam, görseliitsel araçlar, yazl
materyaller veya benzeri
nitelikteki araçlar ile
dorudan ve dolayl olarak
tüketici konumundaki
kitleye yönelik reklam ve
tantm yapamazlar.
Bakaca kii, kurum ve
kurulularn benzer
nitelikteki çalmalarna
arac olamazlar. Salk
kurulular çalmalarna
ticarî bir görünüm
veremeyecekleri gibi;
Z. Yüksekbilgili
göre yetkili salk meslek
mensuplar tarafndan
verilmek zorundadr. Bu
mecralar yoluyla yaplan
bilgilendirme ve tantmlar,
hastay ilgili salk
kuruluuna dorudan veya
dolayl biçimde
yönlendirecek içerikte
olamaz.
insanlar yanltc, panie
sevk edici, yanl
yönlendirici, benzer
nitelikteki kurulular ve
çalanlar arasnda
rekabete yol açc
davranlarda
bulunamazlar.
Bu üç yönetmelik incelendiinde, reklam faaliyetleri ile ilgili olarak izin verilen ekil aadaki
tabloda gösterilmitir.
Tablo 2: Yönetmeliklerde reklam faaliyetleri ile ilgili izin verilen ekil
.
Özel Hastaneler
Yönetmelii
zin
Verilen
ekil
Özel hastaneler tarafndan;
sal koruyucu ve
gelitirici nitelikteki
bilgilendirme ve tantmlar
yaplabilir.
Özel hastaneler; hizmet
alanlar ve sunaca
hizmetler ile açl bilgileri
ve benzeri konularda
toplumu bilgilendirmek
amacyla tantm yapabilir
ve ilan verebilir.
Ayakta Tehis ve Tedavi
Yaplan Özel Salk
Kurulular Hakknda
Yönetmelik
Salk kurulular, sal
koruyucu ve gelitirici
nitelikte bilgilendirme
yapabilir. Birinci fkra
hükümlerine aykr
olmamak kaydyla açl,
hizmet alanlar ve sunduu
hizmetler ile ilgili
konularda toplumu
bilgilendirmek amacyla
tantm yapabilir ve ilan
verebilir.
Özel hastaneler tarafndan
oluturulan internet
sitelerinde; yer alan her
türlü salk bilgisi, alan ile
ilgili bilgi ve tecrübeye
sahip salk meslek
mensuplar tarafndan
verilmek zorundadr.
107
Az ve Di Sal
Hizmeti Sunulan Özel
Salk Kurulular
Hakknda Yönetmelik
sadece özel salk
kuruluuna bavuran
hastalarn kullanmna
yönelik olarak, temel
olarak sal gelitirici ve
koruyucu nitelikte söz
konusu salk kuruluunun
faaliyet gösterdii alan ile
ilgili salk sorunlar, bu
sorunlardan korunma veya
salk sorunlarnn kiide
meydana getirdii
olumsuzluklarn ahsî
tedbirler aracl ile
giderilmesi veya
azaltlmas hakknda
bilgiler içeren yazl veya
görsel-iitsel eitim
materyalleri
hazrlayabilirler. Söz
konusu materyal
üretilmeden önce meslek
odasndan materyalin
içerdii bilgilerin
Yönetmelik ile getirilen
kurallara uygunluu
açsndan yazl onay
alnmas ve üretilen
materyalde bu onayn tarih
Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma
ve saysna yer vermek
zorunludur. Bu tür eitim
materyalinde söz konusu
salk kuruluu ile ilgili
olarak yalnzca kuruluun
ismine, adresine ve telefon
numarasna yer verilebilir.
Sonuç
Türkiye’de özel salk kurulularnn reklam yapmalarna yönelik olarak çeitli mevzuatta
düzenlemeler bulunmaktadr. Uygulamada ise Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta Tehis ve
Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, Az ve Di Sal Hizmeti
Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik esas alnmaktadr.
Bu yönetmelikler esas alnarak, çeitli cezalar Tabip Odalar, Sanayi Bakanl, Sosyal Güvenlik
Kurumu ve Reklam Kurulu tarafndan verilmektedir.
Özel salk kurulularnn reklam yapmalarna ilikin çerçeve her üç yönetmelikte de ayr ayr
belirtilmi, ama bu üç yönetmeliin her birinde yasaklanan eylem ve izin verilen ekil farkl olarak
tanmlanmtr. Ksaca, yönetmelikler arasnda yasaklanan eylem ve izin verilen ekil (suçun
tanmn oluturmaktadr) yönünden farkllklarn olmas, gerek bu iletmelerde çalan
pazarlamaclar gerekse faaliyetleri denetleyen kurumlar karar vermede zora sokmaktadr.
Kaynaklar
slamolu, A.H., (2006). Hizmet Pazarlamas, syf.6, Beta Basm Yaym Datm A.., stanbul
Kotler, P., (2000). Kotler ve Pazarlama, syf.150, Sistem Yaynclk, stanbul
Meral, P.S., (2006). Kurumsal Reklam Kavram ve Bankaclk Sektöründeki Kurumsal Reklam
Örnekleri, II.Ulusal Halkla likiler Sempozyumu, syf.393-403, Kocaeli
Öztürk, S.E., (2010). Hizmet Pazarlamas, syf.24, Ekin Basm Yaym Datm, stanbul
Yüksekbilgili, Z., (2009). Pazarlama Temelleri, syf.19, Kainat Kitaplar, stanbul
108
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (109-114)
Swap ilemleri ve vergilendirilmesi
Rasim Serdar YOLSAL1
Özet
Bu çalmada, swap ilemlerinin de bir türünü oluturduu türev ürünlerinin nitelii ve türlerine
ilikin teorik bilgiler verilecek ve swap ilemlerinin ülkemizde yürürlükte olan vergi kanunlar
karsndaki durumu deerlendirilmitir.
Anahtar Kelimeler: Swap, Türev Piyasas, faiz
Giri
Dünya para ve sermaye piyasalarnda, uluslar aras finansal ilikilerin younlamas, biliim ve
iletiim teknolojisindeki yenilikler nedeniyle hzl gelimeler yaanmaktadr. Söz konusu
gelimeler, para ve sermaye piyasalarn hzla bütünlemeye yöneltirken, deikenlii de
arttrmaktadr. Bu deikenlikleri sürekli ve annda izleyebilme ihtiyac ve bunu salayacak yeni
teknolojilerin verdii olanaklar, finans uygulamaclarn yeni finansal araçlar aramaya yöneltmitir.
Bu ihtiyacn bir sonucu olarak kullanlan swap ilemleri türev ürünlerinden biri olarak karmza
çkmaktadr.
Türev Piyasas ve Tarihi Geliimi
1972 ylnda Bretton Woods sisteminin sona ermesiyle, döviz kurlarnn sürekli deiiklik
göstermesi sonucu, mali kurulular ciddi ekilde kur riski ile karlamlardr. Bu dorultuda,
uluslar aras para piyasalarndaki faiz haddi dalgalanmalar faiz riski sorununu gündeme getirmi,
özellikle sabit faizli borç verme eiliminin giderek ortadan kalkt 1980’li yllarda ise risk
yönetiminin önem iyiden iyiye artmaya balamtr. (ARIKAN)
Türev ürünler yukarda bahsi geçen bu riskleri ortadan kaldracak ürünlere olan talep sonucu ortaya
çkmtr.(ARIKAN) Türev ürünler, belirli bir faiz orannda, teminat bedelinde, mal bedelinde,
döviz kurunda, fiyat veya oran endeksinde yahut benzer bir deiende meydana gelen deiiklie
karlk deeri deien; net bir balangç yatrm gerektirmeyen veya piyasa koullarndaki
deiikliklere benzer karlklar veren dier türden sözlemelere göre daha az bir balangç yatrm
gerektiren ve takas ilemi ileriki bir tarihte gerçekleecek olan fnansal araç olarak
tanmlanmaktadr. (AHN)
1
Rasim Serdar YOLSAL, stanbul Aydn Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Muhasebe ve Denetimi Bölümü
[email protected]
109
Swap ilemleri ve vergilendirilmesi
Bu ürünlerin türev ürünleri olarak adlandrlmalar daha önce var olan finansal piyasa araçlarndan
dorudan türetilmesinden deil, piyasann ihtiyaçlar dorultusunda gelitirilmi olmalarndan
kaynaklanmaktadr.
Balca Türev Piyasalar Ürünleri
Türev piyasalarnda yaygn olarak kullanlan balca türev ürünlerinin neler olduu ve ürünler
hakknda genel bilgiler aada yer almaktadr.
1.Future lemleri
Future ilemleri, belirli bir deerin (mal, döviz, altn vb.) gelecekte önceden belirlenmi bir tarihte,
önceden belirlenmi bir fiyattan teslimine yönelik ilemleri ifade etmektedir. Bu ilemler bir
kontrata dayanr ve borsalarda ilem görür. Satc kontratta yer alan varln standart bir miktarn
önceden belirlenmi bir fiyattan ve gelecekte önceden belirlenmi bir tarihte teslim etmeyi taahhüt
ederken, alc ise teslimat almay taahhüt eder. Future ilemlerinin en temel özelliklerinden birisi,
sözlemelerin standart miktarlar üzerinden düzenlenme zorunluluudur.(ANGIN)
2.Foward lemleri
Vadeli sat sözlemesi olarak da adlandrlan foward ilemler; bir mal, finansal araç veya dövizin,
gelecekteki bir vadede, sözlemenin yapld tarihte kararlatrlan fiyat ve teslim koullaryla alm
veya satm için yaplan bir anlamadr.(UYANIK) Foward sözlemelerin en önemli özellii,
ilemin gerçekletii anda alc ve satc arasnda para alverii olmaydr.
3.Opsiyon lemleri
Opsiyon ilemleri mal, döviz, dier finansal enstrümanlar, hatta future kontratlar üzerinden dahi
yaplabilir. Opsiyon sözlemesi, bir ürünün belirli bir miktarn gelecekteki belirli bir tarihte veya
bu tarihe kadar belli bir fiyattan alma ya da satma hakkn veren bir anlama olarak
tanmlanmaktadr (ARIKAN)
4.Swap lemleri
Bir anlamaya taraf olan iki birim arasnda oluan nakit aklarnn anlama süresinde deiimini
ifade etmektedir. Swap, yükümlülüklere ilikin faizlerin ve anaparalarn deitirilmesinde kullanlr
ki bu tür swaplar yükümlülük (pasif) swaplardr. Varlklar üzerinde düzenlenenlere ise varlk (aktif)
swaplar denilmektedir.(SARAÇ) Swap ilemleri ya da sözlemeleri, belirli ekil artlar içermeyen
sözlemelerdir. Taraflarca tam bir serbestlik içerisinde, tamamen ihtiyaçlarn gerektirdii biçimde
belirlenmektedir.
Faiz ve kurlarn deikenliinin yannda, tahvil pazarlarnda vadenin ksalmas, buna kar döviz
piyasalarnda vadenin uzamas, opsiyon tekniinin sap teknii ile birletirilmesi sonucu melez
karakterde swap yapma tekniinin gelitirilmesi çok farkl yapda swap türlerinin uygulanmasna
olanak salamtr.(AYDIN) Bunlar faiz ve döviz swap olarak adlandrlmaktadr.
4.1. Döviz (Para) Swap
Döviz Swaplar, faiz ve anapara ödemelerini içeren önceden belirlenmi kurallar ve süreler içinde,
iki tarafn belirli miktarda iki farl para birimini dei toku etme ve belli bir vade sonunda geri
alma konusunda anlamalardr.(GÜNDODU) Bu swap türü dövize dayal olarak kur riskini
azaltmak amacyla bavurulan bir finansal enstrüman olarak karmza çkar. Döviz swapnda
110
R.S.Yolsal
karlkl paralar arasndaki faiz fark vadeli kura yanstlmakta, bunun dnda karlkl bir faiz
ödemesi olmamaktadr.(AYDIN)
4.2. Faiz Swap
Faiz Swaplar, farkl fon piyasalarndan elde edilen benzer vadeli, ayn tutarl ve ayn para birimli
ancak deiik faiz oranlarna sahip kredilerin faizlerinin deitirilmesini ifade etmektedir.
(KAYNAK) ki tarafn belirli bir zaman dönemi için faiz ödemelerini karlkl olarak
deitirildikleri bir anlamadr.(AYDIN)
Dier bir ifadeyle, swap ilemine giren iki tarafn birbirlerine belirli fiktif ir balangç mebla
üzerinden faiz yürütülmesi esasna dayal olarak hesaplanan, düzenli ödemeler yapmay taahhüt
eden bir ilemdir.(ANGIN)
Swap ilemlerinin vergi mevzuatmz karsndaki durumu
ki tarafn varlklarna veya yükümlülüüne bal olarak nakit aklarn aralarnda takas ettikleri ya
da deitirdikleri ilemler olarak özetleyebileceimiz swap ilemleri açsndan vergisel
yükümlülükler de ortaya çkmaktadr.
Swap ilemlerinin Katma Deer Vergisi karsndaki durumu
3065 sayl Katma Deer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, Türkiye’de ticari faaliyet kapsamnda
yaplan teslim ve hizmetlerin katma deer vergisine tabi olaca hüküm altna alnmtr. Bu
nedenle ticari faaliyet çerçevesinde yaplan türev piyasas ilemleri katma deer vergisine tabidir.
(DEMR)
Dier yandan külçe altn, döviz, para, hisse senedi ve tahvil ilemleri KDVK’nun 17/4-g maddesi
gereince KDV’nden istisna edilmi olduklarndan bu ürünlerin finansal türev ürünlere bal
teslimleri de KDV’nden istisnadr.
Swap ilemlerinin Damga Vergisi karsndaki durumu
Swap ilemleri de yazl bir sözleme ile yaplmaktadr. Taraflar bu sözleme ile ödemelerini
önceden belirlemi esas kurallar çerçevesinde deitirirler. Bu sözlemeler belirli bir para ihtiva
etmektedir. ve DV’ sine tabi sözlemeler kapsamnda deerlendirilmesi gerekmektedir.
Swap ilemlerinin BSMV karsndaki durumu
Bankalarn swap ilemlerinden kendi lehlerine elde ettikleri kazançlarn BSMV’ye tabi olup
olmadklar önemli hususlarn banda gelmektedir.
6802 Sayl Gider Vergileri Kanununda arbitraj ilemlerinin BSMV’nden istisna olduuna dair bir
hüküm yer almakla birlikte ne bu kanunda ne de vergi mevzuatnda arbitraj ilemleri tanmlanm
deildir.
111
Swap ilemleri ve vergilendirilmesi
Mezkur Kanunun 30. maddesinde BSMV’nde mükellefin banka ve bankerlerle, sigorta irketleri
olduu belirtilmitir. Ayrca Kanunun 29. maddesinin ‘’p’’ bendinde , arbitraj muameleleri ve bu
muameleler sonucu lehe alnan paralarn bu vergiden istisna olduu hükmedilmitir.
Bu açklamalar çerçevesinde, swap ilemlerinin arbitraj muamelesiyle ayn mahiyette olduu,
dolaysyla 6802 sayl Kanunun 29-p maddesi hükmü gerei BSMV’den istisna olmas gerektii
yönünde görüler bulunmaktadr.(VURAL)
Swap lemlerinin Vergi Usul Kanunu Karsndaki Durumu
Swap ilemleri hangi amaçla yaplrsa yaplsn (spekülatif veya hedging) vade tarihi gelmeden
deerlemeye tabi tutulmalar söz konusu deildir. Zira bu ilemler Borçlar Kanunu hükümlerine
uygun iki tarafl sözlemeler olarak düzenlendiinden, futures ve optiom ilemler gibi kymetli
evrak veya herhangi bir menkul kymet olarak deerlendirilemezler.
Bir menkul kymet nitelii bulunmayan bu sözlemelerde kar veya zarar ancak ilemlerin realize
edildii vade tarihinde gerçekleecektir. Bu nedenle dönem sonlarnda swap sözlemelerin her
hangi bir ekilde deerlemeye tabi tutulmas söz konusu olmayacaktr. Zaten bu ilemler de
muhasebe uygulamalar açsndan nazm hesaplarda izlenmesi gereken bilanço d ilemlerdir.
lemlerin realize edilmesi sonucunda ortaya çkacak kur fark gelir-giderleri ile faiz gelir ve
giderlerinin nasl deerlendirilecei tartma yaratmaktadr. Ülkemizde henüz risk yönetim
muhasebesinin bulunmamas sebebiyle spekülatif ilemler ile hedging amaçl ilemlerin birbirinden
ayrlmas söz konusu olmamaktadr. Zaten mevcut vergi kanunlarmzda böyle bir ayrma dayal
farkl vergileme rejimine imkan vermemektedir.
Ancak riskten korunma amaçl yaplan baz ilemlerde (örnein mal alm-mal swaplar) gibi swap
ilemlerinden doan kar ve zararlarn bu mal veya iktisadi kymetlerin maliyet bedeli ile
ilikilendirilip ilikilendirilmeyecei belirsizdir. Bu özellikle karn bir sonraki döneme aktarm
veya zararn hangi dönemde gider yazlaca açsndan önem tamaktadr. Kanaatimizce mevcut
yasal düzenlemeler çerçevesinde, bu ilemlerin herhangi bir iktisadi kymetin veya emtiann maliyet
bedeli ile ilikilendirilmesi mümkün bulunmamaktadr.
Ayrca konuya ilikin olarak Bankalarn “vadeli döviz alm satm genel sözlemesi” ile vade
tarihinde uygulayaca kuru ilgili gündeki cari kurun oldukça üstünde tespit etmesi ve bu yolla faiz
ödemesini kur fark ad altnda gizleme ilemi, vergisel yükümlülükten kurtulmak amacyla
yaplm muvazaal bir ilemdir. Vergi peçelemesi olarak adlandrlan bu sözlemelerle, mükellef
veya vergi sorumlularnn özel hukuk biçimlerini ve kurumlarn olaan kullanmlar dnda
kullanarak, vergi ziya söz konusu olmaktadr. VUK’nun 3. maddesinde vergiyi douran olay ve bu
olaya ilikin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduu belirtilmitir. Vergilendirme açsndan
esas alnmas gereken gerçek mahiyet, tasarruf sahiplerine döviz tevdiat hesaplar için ödenen bir
ksm faizin kur fark ad altnda gizlenmesidir.
112
R.S.Yolsal
Swap ilemlerinin Kurumlar Vergisi karsndaki durumu
Kurumlar vergisi mükellefleri tarafndan swap ilemlerinden salanan kazançlar herhangi bir
snrlama olmakszn ve herhangi bir vergi kolayl bulunmakszn kurum kazancna dahil edilerek
vergilendirilecektir.
Bu ilemlerin muvazaal ilemler olarak yaplmas durumunda örnein vadeli döviz kurlar
muvazaaya açk bir ekilde belirlenmesi durumunda KVK’nun 17. maddesinde düzenlenen örtülü
kazanca ilikin hükümler devreye girecektir.
Sonuç
Faiz oranlar ve döviz kurlarnda dalgalanmalarn dourduu riski minimize etme, istenilen fonlara
daha uygun artlarla ulama ve elde edilen bu fonlarn en uygun artlarda kullanmn salama,
taraflara farkl piyasalardaki avantajlardan yararlanma imkân vermek gibi fonksiyonlara sahip olan
swaplar risk yönetiminin en önemli aracdr.
Swap ilemleri dünyada çok yaygn olarak yaplmasna ramen ülkemizde swap tekniinin tam
olarak anlalmamas, gerekli yasal düzenlemelerin bulunmamas, vadeli ilemler piyasasnn
yeterince gelimemi olmas gibi nedenlerle swap finansal bir araç olarak yeterince gelime
gösterememitir. Swap’n Türkiye’de yaygnlatrlmasna yönelik baz çalmalar yaplmsa da
ekonomimizde yaanan istikrarszlk, paramzn konvertibl olmamas, vadeli ilem borsalarnn
gelimemi olmas gibi nedenler swap tekniinin kullanmn kstlamaktadr.
Swap bata olmak üzere dier türevsel ürünlerle ilgili muhasebe ve vergi sorunlar çözüme
kavuturulduunda, swap yeterince anlatldnda ülkemizde yeterince genileme alan bulacaktr.
Bu nedenle ülkemizdeki uygulamalarda tekdüzelii salamak ve Uluslar aras alanda gerekli uyumu
gerçekletirebilmek için, Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu tarafndan Türev Ürünlerin
Muhasebesi ve Mali Tablolarda Gösterimi ile ilgili standardn biran önce hazrlanmas ve yürürlüe
girmesi gerekmektedir.(YILMAZ)
KAYNAKLAR
A.Naci Arkan, ‘’Türev Ürünleri Menkul Kymet Midir?’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 200, 1-2
Celal ahin, ‘5527 ve 5615 Sayl Kanunlar Sonrasnda Türev Finansal Araçlarn
Vergilendirilmesi’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 314, s.93, 1
Erdinç Angn, ‘2Türev Piyasalar:Future, Foward, Swap ve Option lemleri’’, Vergi Dünyas
Dergisi, Say 203, s.45, 2-3
Namk Kemal Uyank, ‘’Türev Araçlar ve Foward, Swap ve lemlerinin Vergi Kanunlar
Karsndaki Durumu’’, Yaklam Dergsi, Say 66, s.40, 2
Osman Saraç. ‘’Vadeli lemler Piyasas-II’’, Yaklam Dergisi, Say 102, 2
113
Swap ilemleri ve vergilendirilmesi
Erkan Aydn, Swap lemlerinden Salanan Kazançlarn Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi
Uygulamalar Açsndan Nitelii’’, Yaklam Dergisi, Say 109, 2-3
Muhittin Gündodu, ‘’Swap lemleri’’, Vergi Sorunlar Dergisi, Say 141,
Harun Kaynak, ‘’Genel Olarak Faiz Swaplar ve Vergilendirme Sorunlar’’, Vergi Dünyas Dergisi,
Say 212, 3
eref Demir, ‘’Finansal Türevler ve Vergisel Boyutu-II’’, Yaklam Dergisi, Say 90, 3
Mahmut Vural, ‘’Swap lemlerinin Mahiyeti ve BSMV Karsndaki Durumu’’, Vergi Dünyas
Dergisi, Say 202, 4
Bülent YILMAZ, “Türev Ürünleri ve Muhasebeletirilmesi”, Kara Harp Okulu Bilim Dergisi,
Say:2, 5
114
ABMYO
Dergisi. 23, (2011) (115-123)
üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden
durumlar
Çidem TLK
Özet
Günümüz ekonomik ortamnda iletmeler, alacaklarnn tahsilinde skça sorunlar yaamakta
ve bu sorunlar çou zaman yargsal süreçlere tanmaktadr. Muhasebe uygulamalarnda
iletmelerin tahsil edilemeyen alacaklarnn kayt altna alnmasnda ve dönem kar zararna
yanstlmasnda iki yöntem kullanlmaktadr. Bu yöntemlerden birisi dorudan gider yazma
yöntemi, dieri ise karlk ayrma yöntemidir. Karlk ayrma yöntemine paralel olarak VUK’nun
323. Maddesinde ‘’üpheli Ticari Alacaklar’’ düzenlenmitir.
Giri
Ticari ve zirai kazancn tespitinde tahakkuk esas geçerli olduundan gelirin elde edilmi
saylmas için tahsil art aranmaz. Miktar ve tutar olarak kesinleen gelir tahakkuk etmi olur ve
elde edilmi saylarak vergiye tabi tutulur.
üpheli alacaklar, nitelik ve miktar itibariyle üpheli duruma düen, fakat deersiz hale
geldii kesin olarak bilinmeyen, buna karlk ksmen tahsil olana kalmayan alacaklardr.
VUK’un 323. maddesi çerçevesinde; borçlusu tarafndan vadesinde ödenmeyen alacaklar kanuni
yollara hangi dönemde bavurulmusa alacak o dönemde üpheli hale geleceinden, karlk da söz
konusu dönemde ayrlacaktr.
Kurumlarn üpheli hale gelen alacaklar için dönem sonlarnda VUK’na göre karlk
ayrlmas ve özellik arz eden hususlara makalede yer verilecektir.
1. üpheli ticari alacak karl uygulamas
üpheli hale gelen alacaklar için deerleme günü itibariyle karlk ayrma artlarnn
bulunup bulunmadna baklarak, artlarn gerçeklemesi halinde karlk ayrlabilecektir.
üpheli alacaklarla ilgili V.U.K’nun 323. maddesi aadaki gibidir.
‘’Ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak artyla;
1- Dava veya icra safhasnda buluna alacaklar;
115
üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar
2- Yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen boçlu tarafndan
ödenmemi bulunan dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük alacaklar;
üpheli alacak saylr.
Yukarda yazl üpheli alacaklar için deerleme gününün tasarruf deerine göre pasifte
karlk ayrlabilir.
Bu karln hangi alacaklara ait olduu karlk hesabnda gösterilir. Teminatl
alacaklarda bu karlk teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
üpheli alacaklarn sonradan tahsil edilen miktarlar tahsil edildikleri dönemde kar-zarar
hesabna intikal ettirilir.’’
Öncelikle vurgulanmas gereken ey üpheli alacakla üpheli alacak karlnn ayr eyler
olduu, birbirlerine kartrlmamalar gerektiidir. Alacan üpheli hale gelmesi ile bu alacaa
karlk ayrlmas iki farkl olaydr.
2. üpheli alacak karl uygulayabilmenin koullar
2.1. Alacak Ticari Veya Zirai Kazancn Elde Edilmesi Ve dame Ettirilmesi le lgili
Olmaldr
Bir alacan üpheli alacak olarak deerlendirilebilmesi için aranan art, alacan ticari ve
zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olarak gerçek bir mal teslimi veya hizmet
ifas karl olarak domu olmas gerekmektedir. Bu art 323. maddede açkça hüküm altna
alnmtr. Ticari ve zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile dorudan ilgili olmayan
alacaklar, üpheli hale gelse dahi bu alacaklar için üpheli alacak karl ayrlmas mümkün
deildir. Dier ticari ilikilerden doan alacaklar içinde karlk ayrlabilir. Ancak, alacak ile ticari
veya zirai kazancn elde edilmesi ve idamesi arasnda dorudan bir illiyet bann bulunmas
gerekir.
2.2. Alacak Teminatsz Olmal veya Teminat Yetersiz Olmaldr
Bir alacan üpheli saylp, karlk ayrlabilmesi için teminatsz olmas gerekir. Alacan
bir ksm teminatl ise ancak teminatsz kalan ksm kadar karlk ayrlmas mümkündür. Alacan
ne kadarlk ksmnn teminatsz olduu belli deilse hiçbir ekilde karlk ayrlamaz
Hangi durumlarda alacan teminatl olduu çok açk olmamakla birlikte, gayrimenkul
ipotei, banka teminat mektubu, menkul rehni, ahsi kefalet, nakdi para, devlet tahvili ve hazine
bonosu, gelir ortakl senedi, altn ve benzeri madenler teminat olarak kabul
edilecektir.(eker,1999)
Kefalete bal alacaklar, üpheli alacak uygulamasnda teminatl alacak saylr. Ancak, ayni
teminattan farkl olarak, burada kefil hakknda da takibat yaplm olmas ve takibatn sonuçsuz
kalmas halinde üpheli alacak karl ayrlabilir.(Ylmaz,1997)
116
Ç.Tilki
2.3. Alacak Ticari veya Zirai Kazancn Tespitinde Bilanço Usulünde Defter
Tutulmaldr
Sadece bilanço esasna göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahipleri üpheli hale gelen
alacaklar için üpheli alacak karl ayrabilirler. VUK’nun 176’nc maddesinde tüccarlarn
defter tutma bakmndan iki snfa ayrlaca, birinci snf tüccarlarn bilanço esasna göre, ikinci
snf tüccarlarn iletme hesab esasna defter tutaca hükme balanmtr. 194. maddede de iletme
hesabnn sa tarafnn gelir sol tarafnn ise gider ksm olaca hükme balanmtr. Bu nedenle
iletme hesabna göre defter tutan ticari kazanç sahipleri üpheli hale gelen alacaklar için karlk
ayramazlar, ayrca karlk niteliinde olabilecek ekilde dier giderler arasnda da gösteremezler.
Sadece iletme hesabna göre defter tutan tüccar ve çiftçiler üpheli alacaklar tamamen tahsil
edilemez hale gelip deersiz alacak haline geldiklerinde dorudan gider yazabilirler.
2.4. Alacan Dava veya cra Safhasnda Bulunmas
Alacak için karlk ayrmann bir baka kouluda; alacan tahsilini salamaya yönelik,
hukuki sürecin balatlm olmas gerekmektedir. Alacak dava veya icra safhasnda bulunmal yada
yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen ödenmeyen ve dava ve icra
takibine demeyecek derecede küçük alacaklardan olmaldr. Bu artlar alacan üpheli hale
geldiinin karinesini oluturmaktadr. Bu koullarn salanmas, ayn zamanda karla konu
alacan gerçek bir ticari ilikiye dayandnn ispatnda da kullanlabilecektir.
Mahkemeye dava dilekçesinin, icraya takip dilekçesinin verilmi olmas alacan dava veya
icra safhasna intikal ettiini gösterir. Ancak dava ve icra safhasnn ciddi ekilde takip edilmesi
gerekir. Dava veya icra takip dilekçesinin verilmesinden sonra dava ve icra takibinin ciddi bir
ekilde yaplmamas veya dava ve icra takibindeki bir alacan taraflar arasnda anlalp alaca
yeni bir senede balamalar halinde alacak üpheli alacak niteliini kaybeder.
Bu hüküm ile ilgili dikkat çekilen dier nokta dava ve icra sürecinin ciddi bir biçimde
yürütülmesi gerektiidir. Srf üpheli alacak karl ayrabilmek için ekli bir bavuru yaplp daha
sonra takipsizlik nedeniyle dosyann takipten kaldrlmas hallerinde üpheli alacak karl
ayrlamayaca yönünde görü belirtilmektedir.(Aslanolu, 2008)
Protesto senetli alacaklarn vadesinde ödenmemesi halinde borçlu noter araclyla
ödemeye çarlmaldr. Senetsiz alacaklarda da alacaklnn alacan bir defadan fazla yazyla
istediini kantlayabilmesi gerekir. Yaplan protestonun veya yazyla alaca istemenin borçluya
ulamas arttr. Bu nedenle protestonun noter araclyla, yazl istemenin de taahhütlü mektupla
yaplmas gerekmektedir.
2.5. Bavurulmas Gereken Tahsil Süreci
Alacak için kanuni takip süreci balatlmam olsa bile alacan;
-
Dava veya icra takibine demeyecek derecede küçük olmas;
117
üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar
-
Yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen borçlu
tarafndan ödenmemesi, hallerinde de bu alacak için üpheli alacak karl
ayrlabilecektir.
Alacak miktarnn dava ve icra takibine demeyecek büyüklükte olmasnn ölçümünde
kullanlacak kesin bir kriter belirlenmemitir. Ancak, ‘’dava ve icra takibine demeyecek küçük
alacaklar’’ ifadesi ile ne kadarlk bir alacak tutarnn kastedildii ise açk olmayp, bu ifadeden
alacan tahsil edilebilmesi için dava ve icra safhasnda yaplacak harcamalar ile bu ileri takip
edecek kiilere ödenecek miktarn esas alnmasnn uygun olaca yönünde görüler
mevcuttur.(Erolu, 1995)
284 seri no’lu Vergi Usul Kanunu genel tebliinde1, yaplan protestoya veya yaz ile bir
defadan fazla istenilmesine ramen borçlu tarafndan ödenmemi bulunan dava ve icra takibine
demeyecek derecede küçük alacaklarn belirlenmesinde her bir kii veya kurum itibariyle alacan
takibi için yaplmas gereken avukatlk ücreti, noter ve posta masraf, yarg harc gibi giderlerin
toplamnn dikkate alnmas gerektii açklamasna yer verilmitir. Bir alacan dava veya icra
takibine deip demeyecei iletmenin kendisinin vermesi gereken bir karardr. Avukatlk ücreti,
alacan tahsilinin önemli bir unsurudur, bu unsur dikkate alnmadan yaplan deerlendirmeler
hatal ve eksik olacaktr.
2.6. üpheli Alacak Karlnn Ait Olduu Alacak Muhasebe Kaytlarnda
Gösterilmelidir
Ayrlan üpheli alacak karlnn hangi alacaa ait olduunun muhasebe kaytlarnda
gösterilmesi gerekir. Bu ekilde ayrntl kayt yaplmadan toplu ekilde ayrlan karlklarn gider
yazlmas mümkün deildir. üpheli alacaklarn bir ksmnn tahsil edilmesi halinde, tahsil edilen
alacak için ne kadar karlk ayrldnn kaytlarda görünmesi ve o tutarn gelir hesaplarna
aktarlmas gerekir.(Ylmaz, 1997)
3. üpheli alacak uygulamasnda özellik arz eden durumlar
3.1. Tahsil Edilemeyen KDV için üpheli Alacak Karl Ayrlabilir
Tahsili üpheli hale gelen alacan katma deer vergisine isabet eden ksm için karlk
ayrlp ayrlamayaca hususu uzun bir süreden beri tartlmt. Ancak Gelir daresi yaylam
olduu, 334 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Teblii2 ile tahsili üpheli hale gelen alacan
katma deer vergisine isabet eden ksm için de karlk ayrlabileceini belirtmitir.
Buna göre; katma deer vergisi, ekonomik faaliyetlerin doal bir sonucu olarak ortaya çkan
ve iletmenin allar srasnda ödedii, iletme alacaklarnn bir unsuru tekil eden ve dorudan
doruya mal veya hizmet tesliminden veya ifasndan kaynaklanan bir alacaktr. Dolaysyla; katma
deer vergisinden kaynaklanan alacak için üpheli alacak karl ayrlabilmesi; ilgili madde
hükmünde yer alan artlarn mevcut olmas, alacan ilgili dönemin kaytlarna girmesi ve katma
deer vergisi beyannamelerinde beyan edilmesi halinde mümkün olacaktr.
1
2
05.02.2000 tarih ve 23955 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr.
05.05.2004 tarih ve 25453 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr.
118
Ç.Tilki
3.2.Aciz Vesikasna Balanan Alacaklarda üpheli Alacak Karl
Aciz vesikasna bal alacaklarla ilgili karlk ayrlmas uygulamada sorunlar yaratmaktadr.
Bir ksm mükellefler aciz vesikasna dayanarak alaca deersiz alacak olarak nitelendirmekte ve
dorudan zarar yazmaktadrlar. Dier taraftan aciz belgesinde yazl alacak tutar dikkate alnmadan
alacan tümü ya dorudan zarar yazlmakta yada karlk ayrlmak suretiyle sonuç hesaplarna
intikal ettirilmektedir.
Aciz belgesinin verilmesi ile alacaklnn alaca son bulmaz, aksine bu alacak borçluya kar
mevcut olmaya devam eder, hatta alacaklnn durumu borç ödemeden aciz belgesi ile ksmen
kuvvetlendirilmi olur. Aciz belgesinde tahsil edilemeyen alacak ksm yer almakta olup karlk
ayrmak isteyen alacakl da ancak bu alacak için karlk ayrabilecektir.
3.3. Yabanc Para Cinsinden Olan Alacaklarda üpheli Alacak Karl
VUK’nun 323’üncü maddesinde yabanc para cinsinden olan alacaklarla ilgili herhangi bir
snrlama yer almamaktadr. Bu nedenle yabanc para cinsinden olan alacaklar için dier artlarn
mevcudiyeti halinde karlk ayrlabilecektir. Dier taraftan, yabanc para cinsinden olan alacaklarn
üpheli hale gelmesi durumunda deerleme günü itibariyle oluan kur farklar da dahil olmak üzere
karlk ayrlmas gerekmektedir.
3.4 Konkordato ve flas Durumunda Karlk Ayrlmas
Konkordato; alacakllarn alacaklarnn bir ksmndan vazgeçtikleri, borçlunun
alacakllarnn üçte ikisi tarafndan verilen ve bu vazgeçmeyi kabul etmeyen alacakllar da
balayan bir anlamadr. Bazen alacan bir ksmndan vazgeçme yerine belli bir süre tannmas
halinde tamamn ödeyebilecek durumda da olabilir. Alacakllarn alacaklarnn belli bir
yüzdesinden feragat etmeleri eklinde yaplan konkordatoya ‘’tenzilat konkordatosu’’, alacakllarn
borçluya yeni bir vade tanmalar veya borçlar takside balamalar eklinde ortaya çkan
konkordatoya da ‘’vade konkordatosu’’ denir.
Alacaklnn kendi istei ile tahsilinden vazgeçtii alacaklar için üpheli alacak karl
ayrlamaz. Böyle bir durumda tahsili üpheli olan bir alacak deil, tahsilinden vazgeçilen bir alacak
söz konusudur ki ‘’vazgeçilen alacaklar’’ için de üpheli alacak karl ayrlamaz. Konkordato
anlamas sonucunda vazgeçilen alacaklar V.U.K’nun 322. Maddesi kapsamnda deersiz alacak
olarak zarar yazlrlar. Ksmi konkordato da ise teminata balanan için karlk ayrlamaz.
Konkordato dnda kalan alacak ise deersiz alacak nitelii kazanacandan dorudan zarar
hesaplarna aktarlr.
3.5. Verilen Sipari Avanslarnda Karlk Ayrlmas
Avans bir mal ya da hizmet almak için mal veya hizmeti almadan önce bu mal veya
hizmetin bedeline mahsuben yapla ödemedir. Ticari defterlere, verilen avans olarak kaydedilen
erken ödemeler ile, yani ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaldr. Aksi
taktirde avans olarak deil alacak olarak cari hesaba kaydedilir.
213 V.U.K.’nun üpheli alacaklar için karlk ayrlabilmesine ilikin madde hükmünde
alacan ticari veya zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmas aranlmtr.
119
üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar
Bu durum, V.U.K’nun 323’üncü maddesinde deiiklik yapan 2365 sayl kanunun 55’inci
maddesinin gerekçesinde de açkça vurgulanmtr. ‘’Karlk ayrlmak suretiyle zarara intikal
ettirilecek alacan ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olmas, dier bir
ifade ile alacan daha önce haslat hesaplarna intikal ettirilmi bulunmas gerekmektedir. Buna
ramen özel alacaklarn tahsil edemeyen baz tacirlerin bunlar ticari defterlerine ithal edip
sonradan karlk ayrmak suretiyle matrahlarn düürdükleri görülmektedir. Bu konudaki vergi
kaybn ve ihtilaflarn önlemek için karlk ayrlacak alacan ticari ve zirai kazancn elde
edilmesi veya idamesi ile ilgili olma artnn madde metninde sarih bir ekilde belirtilmesi uygun
görülmütür.’’denilmitir. Ayrca, 143 numaral Vergi Usul Kanunu Genel Tebliinde3, VUK’nun
323. Maddesi ile ilgili deiikliin, çeitli alacaklara ilikin üpheli alacak iddialarnn ortadan
kaldrlmas amacyla yapld açklanmtr.
Ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olarak, daha önce haslat
hesaplarna intikal ettirilmi olan alacaklar için üpheli alacaklar karl ayrabilmek söz konusu
olup, tahsil edilemeyen avanslar için karlk ayrlamaz.(Salam, 1994)
3.6. Karlk Ayrlan Alacan Tahsil Edilmesi veya Tahsilinin mkansz Hale Gelmesi
VUK’nun 323’üncü maddesinde, üpheli alacaklarn sonradan tahsil edilen miktarlarnn,
tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabna intikal ettirilecekleri hükme balanmtr. Dolaysyla
karlk ayrlm üpheli alacaklarn daha sonra tahsil edilmesi halinde tahsil edilen bu tutarlar gelir
yazlacak ve karlk hesaplar kapatlacaktr. Tahsili üpheli hale gelen alacan bir süre sonra
tahsil imkan tamamen ortadan kalkarsa yani deersiz alacak haline gelirse, üpheli alacaklar ve
üpheli alacaklar karl hesaplar kapatlr. üpheli hale geldiinde zarar kayd yapld için,
deersiz hale gelen üpheli alacak için yeniden zarar kayd yaplmayacaktr.
3.7. Alacan Dorudan Gider Yazlamamas ve Karlk Ayrma Zorunluluu
VUK’nun 323. Maddesi, mükelleflere üpheli hale gelen alacaklar için karlk ayrma ve
karlk tutarn kar zararn tespitinde dikkate alma hakk vermitir. Düzenleme seçimini bu yolda
kullanmayan ve üpheli hale gelmi alaca için pasifte karlk ayrmayan ticari ve zirai kazanç
sahiplerinin bu alaca dorudan zarara atmalarna olanak tannmamtr.
üpheli alacak karl ayrmak zorunlu deildir, henüz tahsil imkanszl söz konusu
olamayan, sadece üpheli hale gelmi alacaklar için seçimin karlk hesab açmamak yoluyla
kullanlmas ve alacak tutarnn dorudan zarara atlmas mümkün deildir.
3.8. Hatr Senetleri ve Verilen Kefaletler çin Karlk Ayrlp Ayrlamayaca
üpheli alacak karl ayrlabilmesi için alacan ticari veya zirai kazancn elde edilmesi ve
idame ettirilmesi ile ilgili olmas, gerçek bir alacan bulunmas ve bu alacan tahsilinin kukulu
duruma dümesi gerekir. Karlnda bir gelir ve menfaat salanmayan kefalet nedeniyle doup
üpheli hale gelen alacaklar, gerçek bir alverie dayanmayan ve finansman amacyla alnan hatr
senedi niteliindeki bonolardan kaynaklanan alacaklar için karlk ayrlamaz.
3
14.07.1981 tarih ve 17402 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr.
120
Ç.Tilki
4. üpheli hale gelen ticari alacaklara ait muhasebe kaytlar
Tekdüzen hesap plannda üpheli ticari alacaklar uygulamasnda kullanlan hesaplar;
128- üpheli Ticari Alacaklar Hesab:
Yukarda açkland ekilde üpheli hale gelmi olan ticari alacaklar bu hesaba borç ilgili
hesaba alacak kaydedilir. Böylece üpheli alacaklar, üpheli hale gelmeyen alacaklardan ayrlm
olur.
129- üpheli Ticari Alacaklar Karl Hesab:
üpheli hale gelen ve bu nedenle “üpheli Ticari Alacaklar Hesab”na alnan alacaklar için
kararlatrlan oranda karlk ayrlmasnda kullanlr. Hesaplanan karlk tutar bu hesaba alacak
kaydedilir. Sonradan alacan tahsil edilmesi halinde, yaplan tahsilat bu hesaba borç kaydedilir.
654- Karlk Giderleri Hesab:
Karlk ayrma srasnda ilgili karlk hesabna alacak yazlan karlk tutarlar bu hesabn
borcuna kaydedilir.
644- Konusu Kalmayan Karlklar Hesab:
üpheli hale geldii için karlk ayrlan ancak sonradan karlk ayrlmasndan vazgeçilen
ya da tahsil edilen alacaklara ilikin tahsilat ya da düzeltme ilemi bu hesap yoluyla izlenir ve
buradan dönem kazancna aktarlr.
Bu durumda yazlacak olan yevmiye maddelerini u ekilde açklayabiliriz.
Bir alacan tahsili üpheli hale geldiinde;
_________________ / _______________
128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR
XXX
120 ALICILAR
XXX
Senede bal olmayan bir alacan üpheli hale gelmesi
_______________
_________________
/
veya
_______________
_________________
/
128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR
121 ALACAK SENETLER
Senetli alacan üpheli hale gelmesi
_______________
_________________
/
121
XXX
XXX
üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar
yevmiye maddeleri yazlr.
üpheli alacak için karlk ayrldnda ise;
_________________ / _______________
654 KARILIK GDERLER
XXX
129 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR
KARILII
XXX
üpheli hale gelen alacak için karlk ayrlmas
_______________
_________________
/
Karlk Giderinin Sonuç Hesaplarna Devri;
_______________
_________________
/
690- DÖNEM KARI ZARARI
XXX
654- KARILIK GDER
XXX
Karlk giderinin sonuç hesaplarna devri
_______________
_________________
/
üpheli alacan tahsili ile ilgili yevmiye maddeleri;
_______________
_________________
/
129 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR KARILIl
XXX
128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR
XXX
Tahsil edilen üpheli alacan ilgili hesaplardan düülmesi
_______________
_________________
/
100 KASA
XXX
644 KONUSU KALMAYAN KARILIKLAR
Tahsil edilen üpheli alacan gelir kayd
_______________
_________________
/
eklinde olacaktr.
122
XXX
Ç.Tilki
5.Sonuç
VUK’nun 323. Maddesinde, ticari ve zirai kazancn elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak artyla, dava veya icra safhasnda bulunan bütün alacaklarn
yaplan ve yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen borçlu
tarafndan ödenmemi bulunan dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük
alacaklarn üpheli alacak saylmakta olup, ayn kanun maddesinde üpheli alacaklar için
deerleme gününün tasarruf deerine göre pasifte karlk ayrlabilir. Ayrlan karln
hangi üpheli alacaklarla ilgili olduu da karlk hesabnda gösterilmelidir. Kanun maddesi
üpheli alacaa karlk ayrma ilemini mükellefin ihtiyarna brakmtr.
Kaynakça
Ylmaz ; K (1997) ,Deerleme, HUD Yayn , stanbul , s. 373,374,376
eker S; (1999) Dönem Sonu lemleri Ankara- s.1459
Aslanolu S; (2008) ‘’cra ve flas Karsnda Ticari Alacaklar; Nitelii, Mevzuat Boyutu ve
Muhasebe Uygulamas’’, Afyon Kocatepe Üniversitesi BF Dergisi, , s 213-214
Erolu N; (1995) Açklamal ve çtihatl Vergi Usul Kanunu Ankara, sayfa 564
Salam E,( 1994) üpheli Alacak Karl Uygulamas ve Bir Kaç Sorun, Vergi Dünyas Dergisi,
HUD Yayn, S.155, Temmuz, s.41
123
ABMYO Dergisi'nde Yayınlanacak Makaleler øçin Yazım Kuralları
Dergide yayımlanan makaleler yazı iúlerinin izni olmaksızın baúka hiç bir yerde yayımlanamaz veya bildiri
olarak sunulamaz. Kısmen veya tamamen yayımlanan makaleler kaynak gösterilmeden hiçbir yerde
kullanılamaz. Dergiye gönderilen makalelerin içerikleri özgün, daha önce herhangi bir yerde yayımlanmamıú
veya yayımlanmak üzere gönderilmemiú olmalıdır. Makaledeki yazarlar isim sırası konusunda fikir birli÷ine
sahip olmalıdır.
Makale Türleri
Makaleler øki grupta de÷erlendirilecektir:
Dergiye gönderilen makaleler aúa÷ıdaki özellikleri taúıyan çalıúmalar olmalıdır:
•
Özgün araútırmalarla ilgili çalıúmalar,
•
Uygulama örneklerini bilimsel bir yaklaúımla anlatan çalıúmalar,
•
Belirli bir konuda, önemli geliúmeleri de÷erlendirip eksiklikleri ortaya koyan derleme çalıúmaları,
•
Tez çalıúmasından elde edilen sonuçların bilimsel tutarlılı÷ı olan bir bölümünden ya da tümünden
yararlanılarak hazırlanmıú, doktora ö÷rencisinin ve tez danıúmanının ortak yazar olarak yer aldı÷ı bilimsel
makaleler.
ABMYO Dergisi'nde yayımlanan makaleler yayın tarihinden itibaren derginin bir sonraki sayısına kadar
tartıúmaya açık olacaktır. Makaleler için yapılan eleútiriler dergide yayınlanacaktır.
Makaleler en fazla 12 sayfa olmalıdır. Makaleler en az Word 6.0/95 formatında diskette veya CD'de teslim
edilmeli ya da ABMYO Dergisi elektronik posta adresine gönderilmelidir. Orijinal olarak hazırlanmıú
makaleler % 20 oranında küçültülerek basılacaktır, bu nedenle úekil ve tablolar bu durum göz önünde
bulundurularak hazırlanmalıdır. ABMYO Dergisi siyah beyaz basıldı÷ından gönderilen makaledeki resim,
foto÷raf, úekil ya da grafikler renkli olmamalıdır.
Sayfa Düzeni
Sayfa boyutu A4 ka÷ıt boyutunda olmalı, sayfa yapısında sa÷dan ve soldan 2 cm; üstten 2.5 cm; alttan da 3 cm
boúluk bırakılmıú olmalıdır. Metin, sa÷ ve sola dayalı (justify), tek aralık olarak yazılmalı, paragraflar arasında
bir satır boúluk bırakılmalıdır. Baúlık, úekil adı, tablo adı gibi forrnatı belirtilmiú yazılar dıúında kalan metin
Times New Roman yazı karakterinde 12 punto ile yazılmalıdır.
Makale Baúlı÷ı
Makale baúlı÷ı metnin øçeri÷ini yansıtmalı, 70 harfi geçmemeli ve gereksiz uzatmalardan kaçınılmalı; Times
New Roman yazı karakterinde 20 punto ile yazılmalı ve sadece baúlı÷ın ilk harfi büyük olmalıdır. Baúlık
sayfanın üst sınırından 6 cm boúluk bırakıldıktan sonra yazılmalıdır.
1
Yazar Adı
Yazar adı sayfanın üst sınırından 10 cm aúa÷ıda olmalıdır. Yazar adının ilk harfi ve soyadı büyük harf olmak
üzere Times New Roman, 12 punto ve koyu (bold) olarak yazılmalıdır. Yazar adının altına Times New Roman
10 punto ve italik olarak adres yazılmalıdır. Yazıúmalara yapılaca÷ı yazarın ismi, telefon numarası, elektronik
posta adresi, yayının 1. Sayfasının altında dip not (footer) olarak alttan 2 cm yukarıda, 10 punto, Times New
Roman formatıyla yazılmalıdır.
Türkçe Özet
Özet; yazıya konu olan çalıúmanın amaçlarını, kullanılan yöntemleri, ulaúılan sonuçlan, de÷erlendirmeleri
içermeli ve 200-250 kelime arasında olmalıdır. Bu haliyle özet, yapılan çalıúma hakkında fikir verebilmelidir.
Özet, Times New Roman yazı karakteri ile 12 punto, italik olarak sayfanın üst sınırından
13 cm boúluk bırakıldıktan sonra yazılmalı ve satırlar arasında tek aralık (single space) bırakılmalıdır. Özet
kelimesi koyu (bold) olmalıdır. Özet kelimesi ile metin arasında bir satır boúluk bırakılmalıdır.
Anahtar Kelimeler
Özet ve abstract kısımlarından sonra, makalenin konu sınıflandırmasının yapılabilmesi için en az 3, en çok 6
adet anahtar kelime verilmelidir. Anahtar kelimeler önemlerine göre sıralanmıú, Times New Roman yazı
karakteri ile, Türkçe anahtar kelimeler 12 punto, øngilizce keywords 11 punto ve italik yazılmalıdır. Sadece
anahtar kelimeler ve keywords kelimeleri koyu (bold) ve italik olarak yazılmalıdır. Türkçe özet ile anahtar
kelimeler arasında ve abstract ile keywords arasında bir satır boúluk bırakılmalıdır.
Makalenin øngilizce Baúlı÷ı
Makalenin øngilizcc baúlı÷ı sadece ilk harfi büyük olmak üzere Times New Roman yazı karakterinde
14 punto ile koyu olarak yazılmalıdır.
øngilizceÖzet (Abstract)
øngilizce özet, yazıya konu olan çalıúmanın amaçlarını, yazıda kullanılan yöntemleri, ulaúılan sonuçları ve
de÷erlendirmeleri içeren, Türkçe özette oldu÷u gibi bilgi vermek üzere, 200-250 kelime arasında olacak
úekilde hazırlanmalıdır. Abstract, Times New Roman yazı karakteri ile 11 punto, italik ve satırlar arasında tek
aralık olacak úekilde yazılmalı, sadece abstract kelimesi 12 punto ve koyu (bold) olmalıdır.
Baúlıklar Ana
Baúlık
Giriú bölümü yazıyı do÷rudan ilgilendiren, uzun tarihçeler içermeyen bir bölüm olmalıdır. Tüm ana baúlıklar
sola dayalı olarak Times New Roman formatında 14 punto, koyu renk (bold) ve baúlı÷ın sadece ilk kelimesinin
ilk harfi büyük olacak úekilde yazılmalıdır. Hiçbir baúlı÷ın önüne numara veya
2
herhangi bir iúaret konulmamalıdır. Giriú dıúındaki ana baúlıklardan öne 18 punto boúluk bırakılmalı, ana
baúlıktan sonra boúluk bırakılmadan makale metni baúlamalı, metin yazı karakteri Times New Roman ve 12
punto olmalıdır.
Ara Baúlık
Ana baúlıktan sonra herhangi bir metin yazılmadan ara baúlık yazılması gerekti÷inde arada boúluk
bırakılmayacaktır. Ara baúlıklar sola dayalı olarak Times New Roman formatmda 12 punto, koyu renk (bold)
yazılmalı ve baúlı÷ın sadece ilk kelimesinin ilk harfi büyük olmalıdır. Ara baúlıktan sonra boúluk bırakılmadan
makale metni baúlamalıdır. Herhangi bir metin yazıldıktan sonra konulacak ara baúlıklardan önce bir boúluk
bırakılmalıdır.
Alt Baúlık
Alt baúlıklar paragrafın baúında ve metinden bir çizgi (-) iúareti ile ayrılarak yazılmalı ve hemen yanından metin
devam etmelidir. Alt baúlık Times New Roman yazı tipinde italik, 12 punto ve sadece ilk kelimenin ilk harfi
büyük olarak yazılmalıdır.
ùekiller
Metin içinde yer alan úekiller metin sınırlarını aúmayacak úekilde ortalanarak konulmalıdır. ùekiller mutlaka net
ve okunaklı olmalıdır. Baskı sırasında yayın %20 oranında küçültülece÷i için úekil büyüklükleri bu
durum göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. ùekiller ya bir çizim programı ile çizilmiú olmalı ya da
taranmıú ise en az 300dpi çözünürlükte taranmıú olmalıdır. ùekil olarak gösterilen grafik, resim ve metin
kutularında yer alan yazı ve sayıların büyüklü÷ü makale içinde Times New Roman karakteri ile yazılmıú 9
punto boyutundaki bir yazının büyüklü÷ünden az olmamalıdır. ùekil no ve adları úeklin altında ortalanarak, tek
aralıklı ve Times New Roman 12 punto ile italik yazılmalı ve sadece ilk kelimenin ilk harfi büyük olmalıdır.
ùekilden önce, úekil adından önce ve sonra da birer satır boúluk bırakılmalıdır. ùekiller metin içine
yerleútirilirken mutlaka úekilden önce atıfta bulunulmalıdır.
Resim ve Foto÷raflar
Resim ve foto÷raflar taranmıú ise en az 300 dpi çözünürlükte taranmıú olmalı, metin içinde mutlaka atıfta
bulunulmalı, úekillerle beraber numaralandın ømalıdır.
Tablolar ve Denklemler
Metin içerisinde yer alan tablolar aúa÷ıda görüldü÷ü gibi metin sınırlarını aúmayacak úekilde ortalanarak
konulmalıdır. Tablo no ve adları, tablonun üstünde tek aralık ve Times New Roman 12 punto ile sadece ilk
kelimenin ilk harf büyük olacak úekilde ortalanarak ve italik yazılmalıdır. Tablo adı yazılırken üstte ve altta
birer satır, tablodan sonra ise bir satır boúluk bırakılmalıdır. Tablolara tablodan önce mutlaka metin içerisinde
atıfta bulunulmalıdır.
3
Tablo satır ve sütunlarındaki rakam ve yazılar Times New Roman 12 punto yazılmalıdır. Ancak zorunlu kalman
durumlarda yazı boyutu yazı sınırlarını geçmeyecek úekilde en az 9 puntoya kadar düúürülebilir. Tablodaki
parametre ve isimlerin yer aldı÷ı ilk satırın hem altı hem de üstü 1.5 punto kalınlıkta birer çizgi ile
kapatılmalıdır. Daha sonraki satırlarda herhangi bir yatay ve düúey çizgi kullanılmadan son satırın altına bir
çizgi daha ilave edilerek tablo sınırlandırılmalıdır.
Metin içerisine yazılacak denklemler, word yazım programındaki equation editör ile sola dayalı olarak
yazılmalı ve eúitliklere sa÷a dayalı olarak parantez øçerisinde numara verilmelidir.
Semboller
Makale çok sayıda sembol içeriyor ya da makaledeki sembollerin açıklanması gerekiyorsa uluslararası
standarda uygun olarak, semboller, kaynaklardan önce, Times New Roman 11 punto ile ve italik yazılmalıdır.
Makalede ondalık gösteriminde nokta kullanılmalı, binlikleri ayırırken virgül veya nokta kullanılmamalı
gerekiyorsa tek boúluk kullanılmalıdır.
Kaynaklar
Yazı içinde atıfta bulunulan kaynaklar; ya ...Smith (1980)... úeklinde cümlenin içinde, ya ...(Smitb, 1980;
Adams, 1981) ya da (Smith vd., 1980) úeklinde cümlenin sonunda yazar soyadı ve yayın yılı belirtilerek
verilmelidir. øki yazarlı kaynaklarda iki yazarın da soyadı yazılmalı (Snell ve Ettre, 1971), ikiden fazla yazarlı
kaynaklar parantez içinde gösterilecek ise vd. kısaltması kullanılmalı (Li vd., 1998), parantez dıúında Li ve
di÷erleri (1998) kullanılmalıdır.
Makale metninin sonunda kaynaklar bölümü bulunmalı ve yazar soyadına göre A'dan Z'ye do÷ru alfabetik
sıralama yapılmalıdır. Kaynaklar, Times New Roman 11 punto ile yazılmalı, sadece dergi, kitap ya da
sempozyum adı øtalik olmalıdır. Kaynaklarda, varsa cilt numarası koyu renkte, sayı numarası normal karakter
ile yazılmalıdır. Kaynaklar kısmında yer alan ulusal-uluslararası makalelerin yer aldı÷ı dergi adları kısaltılmıú
halleriyle de÷il, açık olarak yazılmalıdır. (Örnek olarak dergi adı Wat. Res. úeklinde de÷il Water Resources
úeklinde yazılmalı.)
Kaynak gösterimleri aúa÷ıdaki örnekler gibi yapılmalıdır.
i)
Ulusal - Uluslararası Makaleler
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds, Electra, 24, 9, 117-143.
ii) Ulusal - Uluslararası Bildiriler
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds, Proceedings , 5tJl Conference, Electronics,
117-143, Sydney, A.
iii) Ulusal - Uluslararası Kitap
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds,, 295, Mc. Graw Press, London.
4
- Kitap øçinde Bölüm
Sensoy, T., (1998). Magnetic fıelds, in Reinhards, M, eds, Physics, Mc. Graw HM Press, 2-5, Oxford,
UK.
- Editörlük
Sensoy, T,, eds. (1998). Magnetic fıelds, 25, Mc. Graw Hill Press, Oxford, UK.
iv) Makaleler
Sensoy, T., (1998). Manyetik alan etkisi, Elektrik Sistemleri Dergisi, 5, 3, 6-12 Grabowski, W. ve
Hindmann, E. M., (1970). Journal of Physics, 14, Paris.
v) Basılmıú Bilimsel Rapor
Yilmaz, A„ Brown, O. ve Nelson, H., eds. (1998). Magnetic fıelds, J., Technical Report, ICTP TRIL
Programme, 12, Trieste.
vi) Mesleki Teknik Rapor
Yølmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., eds. (1998). Manyetik Alan Teorisi, Teknik Rapor 5, CEV
Vakfı, østanbul.
vii) Doktora, Y.Lisans Tezi
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, Doktora tezi, AÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
iviii) Standartlar
TS920, (1990). Binalarda rüzgar yükü kuralları, Türk Standartları, Ankara.
ix) Güncel Yazı
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, Bilim ve Teknik, 63, 7, 3-5
Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (2000). Manyetik Alan Teorisi, Hürriyet Gazetesi, sf. 1, 2 , x) Web Adresleri
Kaynakların A'dan Z'ye sıralanması bittikten sonra 1 punto kahnlıklı bir çizgi çekilerek, çizginin altından
itibaren, ønternet kaynakları, siteden yararlanılan tarihle beraber yazılmalıdır. Yilmaz, A., Brown, O. ve
Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, http://www.server.com/final/paperl .html, (21.12.2005)
5

Benzer belgeler