Bilimsel Dergi Sayı 23 - İstanbul Aydın Üniversitesi
Transkript
Bilimsel Dergi Sayı 23 - İstanbul Aydın Üniversitesi
ABMYO Dergisi. 23, (2011) (1-8) Baarnn Altndaki Sr M. Salih ÇELKKALE1 stanbul Aydn Üniversitei Anadolu BL Meslek Yüksekokulu ile Yükseköretim hayatna balad. Anadolu BL Meslek Yüksekokulu, Yükseköretim Kurulu Genel Kurulu’nun 26.09.2003 tarih ve 106 sayl karar ile kuruldu. 2004-2005 Eitim Öretim Döneminde, stanbul Bahçelievler, Adnan Kahveci Bulvar, Yayla mevkiindeki 7000 m2 kapal ve 1000 m2 açk alan olan bir binada eitim öretime balad (ekil-1). ekil-1. Eitim Öretimin lk Balad Bahçelievler Yerlekesi Gündüz ve gece, ayn içerikli olmak üzere, 12 programla eitim öretime baland. Bu öretimi yürüten sadece 50 civarndaki akademik kadro ve bir o kadar da idari personel vard. Bu meslek yüksekokuldaki program says, hem 1.öretim hem de 2.öretim olmak üzere her yl art gösterdi (ekil-2). ekil-2. 2009-2010 Eitim Öretim Yl tibariyle (Yeni Programlar Eklenmemi) Programlarn Dal 1 Prof. Dr. stanbul Aydn Üniversitesi 1 Baarnn Altndaki Sr 18 Mays 2007 de stanbul Aydn Üniversitesi Yasas çkt. Ancak; yasa, normal snav tercih döneminden sonra çkt için fakültelerdeki bölümlere örenci alm yaplamad. Ayn yl ek kontenjanla, sadece 7 bölüme, 158 örenci alnd. Böylece lisans öretimi de balam oldu. Doal olarak Meslek Yüksekokulunda program says arttkça örenci kontenjan da artyor ve toplam örenci says yükseliyordu. Bu arta bir taraftan da lisans programlarndaki örenci saylar da eklenince say daha da yükseldi. Örenci saysnn artmasna paralel olarak, fiziki eitim öretim altyapsnn da gelitirilmesi, geniletilmesi kaçnlmazd. Fiziki altyap da hzl bir ekilde gelitirildi, modernize edildi ve üst düzeyde donatld (ekil-3,4,5). ekil-3. Örenci Saylar ve Fiziki Altyap Art Grafii ekil-4. Di Hekimlii Fakültesinden Baz Ünitelerden Bir Görüntü 2 M.S.Çelikkale ekil-5. Teknoloji Aratrma ve Uygulama Merkezindeki Mekatronik Laboratuvarndan Bir Görüntü 2007-2008 eitim öretim döneminde Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitülerinin açlmas ve Yüksek Lisans örencilerinin alnmas için hazrlanan dosya Yükseköretim kuruluna sunuldu, kabul gördü ve Sosyal Bilimlerde 13, Fen Bilimlerinde 7 olmak üzere 20 Anabilim dalnda Yüksek lisans balad. Daha sonra bu anabilim dallarna ilaveler oldu. 2009-2010 da hazrlanan doktora bavurusu Yükseköretim Kurulunca kabul edilerek Sosyal Bilimlerde 2 ve Fen Bilimlerinde 1 Anabilim dalnda doktora öretimi de balad (Çizelge-1). ekil-6. Teknoloji Aratrma ve Uygulama Merkezindeki Gda Laboratuvarndan Bir Görüntü 3 Baarnn Altndaki Sr Çizelge-1. Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitülerindeki Yüksek Lisans ve Doktora Programlar 2007-2008 ylndan itibaren her yl yaplan bavurularla aratrma merkezleri kurulmas amacyla Yüksek Öretim Kurulu’na sunulan, kabul edilen ve resmi gazetede yaymlanan yönetmeliklerle bu merkezlerin saylar 8 e yükseldi (Çizelge-2). 4 M.S.Çelikkale Çizelge-2. stanbul Aydn Üniversitesi Uygulama ve Aratrma Merkezleri Hem açlm Fakültelere ilave edilen yeni bölümler, yeni eitim öretime balayan fakültelerle hem fakülte says hem de fakültelerdeki bölüm saylar artt. u andaki fakülte says 8 e yükseldi. Ayrca, Hukuk Fakültesine bal olarak Adalet Meslek Yüksekokulu da 2010-2011 de açlarak, 2011-2012 Dönemi için örenci alnd. Dolaysyla, Meslek Yüksekokulu says da 2 ye yükselmi oldu. stanbul Aydn Üniversitesi Yasasnda mevcut olan Yabanc Diller Yüksekokulu arlkl olarak Temel ngilizce, ile; ngilizce, spanyolca ve Rusça Hazrlk Programlarndaki eitim öretimi yürütmeye devam etti. D ülke üniversiteleriyle yaplan bilimsel i birlii çerçevesinde ktisadi dari Bilimler Fakültesi ngilizce letme Lisans Programnda Maryland Üniversitesi ile çift lisans diplomas, Anadolubil Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Program Önlisans Programnda ngiltere’deki Hackney Community College ve Otel ve Turizm letmecii Önlisans Programnda ABD’ki Howard Community College ile çift diploma eitim öretimi devreye girdi. Dolaysyla bu Lisans ve Önlisans programlarnda okuyan örenciler Önlisansda 1+1, Lisans da 4+0 veya 3+1 eklinde öretimlerini tamamlayarak çift diploma alacaklardr. stanbul Aydn Üniversitesi, Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika ktalarndaki 150’yi akn üniversite ile bilimsel ibirlii kurmu, 70 civarndaki üniversite ile bu ilikilerin yürütülmesini planlam ve YÖK onay almtr. Ayrca yine merkezi stanbul Aydn Üniversitesi’nde olmak üzere Avrasya Üniversiteler Birlii kurulmu ve Avrasya bölgesindeki 60 civarndaki üniversite bu birliinin içerisine girmitir. Dolaysyla, stanbul Aydn Üniversitesi’nin üniversiteler aras tannrl ve bilimsel ibirlii çalmalar önemli derecede mesafe almtr. Buraya kadar belirtilmeye çallan durum çerçevesinde; stanbul Aydn Üniversitesi’nde 20112012 eitim öretim döneminde Meslek Yüksekokularnda 80 Önlisans Program, Fakültelerde 37 Lisans Program, Sosyal Bilimler Enstitüsünde 14 Yüksek Lisans ve 2 Doktora, Fen Bilimleri Enstitüsünde 7 Yüksek Lisans ve 1 Doktora Programnda eitim öretim devam edecektir (ekil-7 ve8). 5 Baarnn Altndaki Sr ekil-7. Anadolubil Meslek Yüksekokulundaki Programlarn Dalm ekil-8. Fakültelerdeki Bölümlerin Dalm 6 M.S.Çelikkale Birkaç yldan beri stanbul Aydn Üniversitesi vakf üniversiteleri içerisinde en çok örenci tarafndan tercih edilen bir üniversitedir. Örenci bu tercihini elbette ki rastgele yapmamaktadr. Peki nedir bu tercihin altnda yatan gerçekler veya bunun srr nedir? Bunlardan bazlar öylece sralanabilir: 2006-2010 dönemleri arasndaki 5 dönemde mezun olan örencilerin ie yerletirilme oranlar srayla; %83,7; %86,6; %83,9; %76,5 ve %71,0 dr. Buna DGS snavlaryla üniversitelere giden baarl örencilerin %12 ortalamas da eklenirse, ksaca mezun olan örencilerin %90’nnn üzerindeki ksm ie yerletirilmektedir. Bu rakamlar fevkalade bir sonucun ifadesidir. Bu baarya ulamada; belirlenen hedefler ve bu hedeflere varmada; azim, irade, çalma ve özveri söz konusudur. Dier bir ifade ile, geceyi gündüze katmakla mümkün olabilecek bir sonuçtur. Bu baarda; çevresi ile bütünleik çalma, uygulamal eitim öretim, deneyim ve müterek akln paylam vardr. Bu baarda; eitim öretimin gerektirdii tüm fiziki altyapnn hazrlanmas, nitelik ve nicelik bakmndan yeterli akademik ve idari kadronun temini söz konusudur. Balangçta 7000 m2 lik kapal ve 1000 m2 lik açk alan olan eitim öretim fiziki alt yaps bugün 150.000 m2 kapal alan geçmi, sadece 1000 m2 lik yeil alanla balanan öretimde bu alan 200.000 m2 yi am, balangçta 50 kadar olan eitim kadrosu 550’ye ulam, 50 civarndaki idari personel 400’ü geçmi, 40 snf, 14 ofis ve 2 salonla balayan eitim öretim fiziki alt yapsndaki snf, atölye, amfi, ofis, stüdyo, konferans salonu, çizim salonlar vb. mekânlarn says 1200’ün üzerine çkmtr. Dier bir ifade ile, eitim öretimin gerei yerine getirilmitir. (ekil-9,10). ekil-9: Hzla Gelitirilen Yeil Alanlardan Bir Gürüntü 7 Baarnn Altndaki Sr ekil-10. stanbul Aydn Üniversitesi Eitim Öretim Fiziki Altyaps Bu baarl eitim öretimin ve tercihin altnda; uyum içersinde sistemli çalma, yüksek aidiyet duygusuna sahip olma, fikir birlii, i birlii ve güç birliinin zincirleme birbirine balanmas vardr. Balkta belirtilen baarnn altndaki sr ite budur. Bu srr çözen elbette ki baarya ular. Hani güzel bir söz vardr ya, “Marifet iltifata tabidir” . Bu söz yerinde kullanldnda gerçeklerin ifadesi, hakkn teslimi ve takdiridir. Bu takdir ne bir kii ne de birkaç kiiye deil, müterek çalmalarn, güçlerin birletirilmesinden oluan sonuca, baaryadr. Baary kutlamaksa hepimizin görevidir. Çünkü, bu baar gelecei emanet edeceimiz gençlie yaplan kutsal bir yatrmdr. 8 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (9-20) Paradokslar Ali DÖNMEZ 1 Özet %XoDOÕúPDGDoHOGLUPHGHQLOHQSDUDGRNVODULQFHOHQHFHNWLU Anahtar Kelimeler: Paradoks,Cantor Paradoxes Abstract In this work, we will introduce the paradoxs in mathematics. Keywords: Paradox,Cantor *LULú 3DUDGRNVODUÕQ WDULKL oRN HVNL YH HVNL <XQDQOÕODUD NDGDU JLGHU 'úQFHOHUH D\NÕUÕ J|UQHQ LIDGHOHUHSDUDGRNV\DGDoHOGLUPHOHUGHQLU3DUDGRNVODUGDPDQWÕ÷DWHUVJ|UQHQIDNDWJHUoHNWHYDU RODQN|NOGúQFHOHUGLUgUQH÷LQ\XPXUWDPÕWDYXNWDQoÕNDUWDYXNPX\XPXUWDGDQ oÕNDU"6XPX EX]GDQROXúXUEX]PXVXGDQROXúXU"3DUDGRNVODUDYHUHFH÷LPL]LON|UQHNOHUEXQODUGÕU %X|UQHNOHUHGLNNDWHGLOLUVHLNLVLGHNHQGLLoLQGHELUELUOHUL\OHoHOLúLU*HUoHNWHEXWUGHGR÷UX JLELJ|UQHQROD\ODUYDUGÕUg\OH\VHGR÷UX\XQDVÕOEXODFD÷Õ]"øúWHEXUDGD\LQHGHYUH\HPDWHPDWLN girer. 'R÷UX \D GD \DQOÕú KNP ELOGLUHQ ELU LIDGH\H |QHUPH GHQLU ³$QNDUD 7UNL\H’nin EDúNHQWLGLU´ øIDGHVL GR÷UXOX÷X GR÷UX RODQ ELU |QHUPHGLU ³3DULV 7UNL\H¶QLQ ELU NHQWLGLU´ gQHUPHVLQLQGR÷UXOXNGH÷HULGH\DQOÕúWÕU 3DUDGRNVODUÕ LON LQFHOH\HQOHULQ EDúÕQGD (XEXOLGHV øg ,9 <]\ÕO JHOLU 0HJDUD RNXOX GúQUOHULQGHQGLU(XEXOLGHV¶LQSDUDGRNVODUÕQÕQVD\ÕVÕ\HGLWDQHGLU%XQODU 1. <DODQFÕ 2. gUWQPú 3. Elektra, 4. dDOÕQPÕú 1 3URI'U$OL'|QPH]øVWDQEXO$\GÕQhQLYHUVLWHVL)HQ-Edebiyat Fakültesi, Matematik-øVWDWLVWLN%|OP 9 Paradokslar 5. <Õ÷ÕQ\DGDVRULW 6. Boynuz ve 7. 6DoVÕ] olarak V|\OHQLUYHøIDGHOHUIDUNOÕV|]FNOHUOHV|\OHQPLúD\QÕúH\OHUGLUYHøIDGHOHUGH ELUELULQLQD\QÕVÕRODQHúGH÷HUV|\OHQLúOHUGLU ùLPGLEXQODUÕNÕVDFDDoÕNOD\DOÕP%XWULIDGHOHULo|]HUNHQEXQODUGDQELULVLDOÕQÕUYHVRQXoWD ELUoHOLúNL\HYDUÕOÕU <DODQFÕ\ÕP GL\HQ DGDP GR÷UX PX \DODQ PÕ V|\OHU" (÷HU GR÷UX V|\O\RUVD GR÷UX V|\OHGL÷L LoLQ\DODQFÕGÕU%XGDKLSRWH]OHELUoHOLúNLGLU<DODQV|\O\RUVD\DODQFÕROGX÷XQXGR÷UXELUúHNLOGH V|\OHGL÷LLoLQGR÷UXV|\OHU%XGDELUoHOLúNLGLU%XLIDGHQLQGH÷LúLNNHOLPHOHUOHYHFPOHOHUOHoRN VD\ÕGD V|\OHQLú ELoLPOHUL YDUGÕU gUQH÷LQ ELU ø\RQ\DOÕ ELU ø\RQ\DOÕ\D KHU ø\RQOX \DODQFÕGÕU GHU 'R÷UXPX\DODQPÕV|\OHU"%HOOLELUúHNLOGHNHQGLNHQGLQLWUDúHGHPH\HQDGDPODUÕWUDúHGHQEHUEHUL NLPWUDúHGHU" 2 G|QHPOHUGH ERú YH DQODPVÕ] JLEL J|UQHQ EX LIDGH\L oD÷ÕPÕ]ÕQ GúQUOHULQGHQ 5XVVHOO d|]PúYHEXQD5XVVHOOSDUDGRNVXDGÕYHULOPLúWLU%XPDWHPDWLNVHOELUGLOOHV|\OHQLUVH øIDGHOHUL ELUHU oHOLúPHGLU 6|]FNOHUOH V|\OHPHN JHUHNLUVH NHQGLVLQL |÷H RODUak içermeyen ya da NHQGLVLQL|÷HRODUDNLoHUHQNPHOHULQNPHVLDQODPVÕ]GÕU7PNPHOHULQNPHVLGHDQODPVÕ]GÕU %XQDGD&DQWRUSDUDGRNVXGHQLU%XQHGHQOHNPHOHUNXUDPÕQGDoDOÕúÕUNHQWHPHOHYUHQVHONPH\L NH\IL RODUDN VHoHPH\L] %X NÕVÕWODPDGD ]HULQGH oDOÕúWÕ÷ÕPÕ] EHOOL YH VDELW ELOLQHQ NPH\H WHPHO küme deriz. øNLQFLLIDGHGHNL|UWQPúGHúXGXU - %DEDQÕ]ÕWDQÕ\RUPXVXQX]" Evet. ùX|UWODGDPÕWDQÕ\RUPXVXQX]" +D\ÕU %X|UWODGDPVL]LQEDEDQÕ]GÕUg\OH\VHVL]EDEDQÕ]ÕKHPWDQÕ\RUKHPGHWDQÕPÕ\RUVunuzç ùSKHVL]EXGDELUoHOLúNLGLU%XGDPDWHPDWLNVHOELU GLOOH NHQGLVLQL |÷H RODUDN NDEXO HGHQ NPHOHULQNPHVLGLUYHELUoHOLúNLGLU %HúLQFLRODQ\Õ÷ÕQLIDGHVLGHú|\OHGLU - %LUEX÷GD\WDQHVLELU\Õ÷ÕQ\DSDUPÕ" +D\ÕU øNLEX÷GD\WDQHVLELU\Õ÷ÕQ\DSDU PÕ" +D\ÕU 10 A.Dönmez - . - . - . ELoLPLQGH VRUX WHNUDUODQÕU %X úHNLOGH NDUúÕPÕ]D \] ELQ EX÷GD\ WDQHVLQLQ GH ELU \Õ÷ÕQ ROXúWXUDPD\DFD÷ÕQÕ \D GD ELU \Õ÷ÕQ EX÷GD\ÕQ ELU WHN EX÷GD\GDQ ROXúWX÷XQX NDEXO HWPHN ]RUXQGD ROXUX] %X GD WP NPHOHULQ NPHVL SDUDGRNVXGXU YH DQODPVÕ]GÕU (OHNWUD DGÕ konmadan erkek NDUGHúLQHUDVWODGÕ÷Õ]DPDQLRQXWDQÕPDGDQWDQÕPÕúROXU $OWÕQFÕLIDGHER\QX]ODLOJLOLGLU %R\QX]XQX]X ND\EHWWLQL] PL" (÷HU ³HYHW´ GHUVHQL] |\OH\VH ER\QX]XQX] YDUGÕ NDUúÕOÕ÷Õ YHULOLU(÷HUND\EHWPHGLPGHUVHQL]|\OH\VHND\EHWWL÷LQL]úH\LQL]YDUGÕNDUúÕOÕ÷ÕYHULOPLúROXU 6RQRODUDNVDoVÕ]LIDGHVLV|]OHú|\OHGLU%LUDGDPÕQWP\OHVDoVÕ]RODELOPHVLLoLQEDúÕQGDQ NDoVDooHNLOPHOLGLU"%XDGDPÕQEDúÕQGDQELUVDoDOPDNODEXDGDPVDoVÕ]ROPD]øNLoG|UW« VDoDOPDNODGDVDoVÕ]ROPD]g\OH\VHELULQVDQÕQWPVDoODUÕDOÕQVDGDRDGDPVDoVÕ]ROPD] %X SDUDGRNVODUÕQ ELU NÕVPÕQÕ $ULVWR o|]PúWU %LU NÕVPÕ GD ]DPDQÕPÕ]D NDGDU JHOPLúWLU %XQODUÕQ HQ |QHPOLOHUL &DQWRU YH 5XVVHOO SDUDGRNVODUÕGÕU %X WU ERú YH DVÕOVÕ] V|]OHULQ ED]ÕODUÕQÕ felseIHVHOYHPDWHPDWLNVHORODUDNoRN|QHPLYDUGÕU%XQODUGX\XODUODHOGHHGLOPLúRODQNDYUDPODUÕQ NHVLQ ROPDGÕNODUÕ YH PDGGHVHO úH\OHULQ GR÷DVÕQÕ DoÕNODPDQÕQ ]RU ROGX÷XQX J|VWHULU %XQODUÕQ ED]ÕODUÕ\VD ERú V|]OHU YH V|]FN R\XQODUÕGÕU 6DGHFH NDUúÕPÕ]GDNLQL úDúÕUWPD\D \DUDU gUQH÷LQ ³\Õ÷ÕQ´ NDQÕWÕ NÕVÕPODUGDQ ELUOHúLN RODQODUÕQ ELU DUW DUGD JHOLú YH X]DPÕ LIDGH HGHQ úH\OHULQ ELU YDUROXúDDUDFÕOÕNHGHPH\HFH÷LQL\DQLGHQH\LQWNHQPH]ELU\DQÕOPDND\QD÷ÕROGX÷XQXLIDGHHGHU ³%XFPOH\DQOÕúWÕU´|QHUPHVLGR÷UXPX\DQOÕúPÕGÕU"<DQOÕúVD\DQOÕúROGX÷XQXGR÷UXRODUDN V|\OHGL÷LLoLQGR÷UXGXU%XGDNDEXOOHoHOLúLU'R÷UXLVHFPOH\DQOÕúWÕUYH\LQHNDEXOOHoHOLúLU ³gUWQPú´ YH ³%R\QX]´ NDQÕWODUÕ GD DNÕO YH GHQH\LQ V|]GH oHOLúLNOL÷LQL YH EX LNL ELOJL tipindeQ ELULQGHQ YD]JHoPHGHQ GL÷HULQL NDEXO HGHPH\HFH÷LPL]L NDQÕWODPD\D \DUDU 7P EXQODU EXJQH NDGDU o|]OHQ YH o|]OPH\HQ SDUDGRNVODUÕQ ED]ÕODUÕGÕU +HJHO¶LQ V|\OHGL÷L JLEL NDUúÕOÕNOÕ HYHW \D GD KD\ÕU V|]OHULQGHQ ROXúPXúWXU %XQODU HYHWOH KD\ÕUGDQ ELULQú Veçmenin , yani belli bir NDYUDP \DUGÕPÕ\OD WDUWÕúPDQÕQ RODPD]OÕ÷Õ VÕUDVÕQGD GR÷DQ ED]Õ PDQWÕN R\XQODUÕGÕU %X R\XQODUÕ 7KHRSKUDVWYH.ULVLSJLELQOGúQUOHUGHo|]PH\HoDOÕúPÕúODUGÕU%|\OHFH(XEXOLGHV0HJDU\D RNXOXQXQNXúNXFXOX÷DVUNOH\HQLONGúQUROPXúWXU <XQDQOÕ QO DYXNDW 3URWDJRUDVL YHUGL÷L |]HO GHUVLQ FUHWL LOH LOJLOL RODUDN |÷UHQFLVL\OH ELU DQODúPD \DSDU %X DQODúPD\D J|UH |÷UHQFLVLDOGÕ÷ÕLON GDYD\Õ ND]DQÕUVD EX FUHWL |÷UHWPHQL RODQ avukata ödeyecek, kazanamazsa ödemeyecektir. Dersin bitiminden hemen sonra herhangi bir dava DODPD\DQ |÷UHQFLVLQGHQ VHV VHGD oÕNPD] 6DEUÕQÕ \LWLUHQ DYXNDW ELU GDYD DoDUDN GHUV FUHWLQL |÷UHQFLVLQGHQ LVWHU <HQL DYXNDW RODQ |÷UHQFLVL EX LON GDYDVÕQGD NHQGLQL VDYXQPD\Õ VWOHQLU g÷UHQFLSDUD|GHUPL|GHPH] mi? Bu ifade matematiksel bir dille nedir? 11 Paradokslar Cantor Paradoksu .PHOHULQ WDQÕPÕ oRN JHQLú WXWXOXQFD ED]Õ oHOLúNLOHUH YDUÕUÕ] .PHOHUGHNL EX oHOLúNLOHUH SDUDGRNVODUGHQLU%XSDUDGRNVODUÕQED]ÕODUÕPDWHPDWLNoLOHULQDGODUÕLOHDQÕOÕU.PHOHUNXUDPÕQGD PDWHPDWLNVHOELUGLOOHLONoDOÕúPDODUGDQELUL*&DQWRU¶GXU Tüm NPHOHULQ NPHVL |QHUPHVLQH &DQWRU 3DUDGRNVX DGÕ YHULOLU & WP NPHOHULQ NPHVL olsun. Böylece, 2c úHNOLQGHNL NXYYHW NPHVL GH & NPHVLQLQ ELU DOW NPHVL ROXU <DQL cC \D]ÕOÕU %LU NPHQLQ |÷HOHUL VD\ÕVÕQÕ LúDUHWL LOH J|VWHULUVHN c) & \D]ÕOÕU gWH \DQGDQ gösterilmesi birzca zor olan Cantor Teoremine göre, # (C)< # (2c úHNOLQGHGLU %|\OHFH WP NPHOHULQNPHVL|QHUPHVLELUoHOLúPHROXU Russell Paradoksu = NHQGLVLQL |÷H RODUDN NDEXO HWPH\HQ WP NPHOHULQ NPHVL ROVXQ <DQL Z={X:X/X} RODUDNDOÕQVÕQ=NPHVLNHQGLVLQLLoHULUPLLoHUPH]PL" (÷HU=NPHVL=NPHVLQHDLWGH÷LOVH=NPHVLNHQGLNHQGLVLQL|÷HRODUDNNDEXOHWPH\HQELU NPHGLU=NPHVLQLQWDQÕPÕQGDQGROD\Õ=NPHVL=NPHVLQLLoHULU%XGDELUoHOLúNLGLU Tersine, Z kümesi Z kümesine aitse, Z kümesi kendisini içeren bir küme olur. Z kümesi NHQGLQLLoHUPH\HQNPHOHUGHQROXúWX÷XLoLQ=NPHVL=NPHVLQHDLWGH÷LOGLU%XGDELUoHOLúNLGLU 5XVVHO3DUDGRNVXNHOLPHOHUOHGHV|\OHQHELOLU%HOOLELUúHKLUGHNHQGLNHQGLQLWÕUDúedemeyen DGDPODUÕWÕUDúHGHQEHUEHULNLPWÕUDúHGHU"%LUø\RQ\DOÕELUø\RQ\DOÕ\D³KHUø\RQ\DOÕ\DODQFÕGÕU´GHU %Xø\RQ\DOÕGR÷UXPX\DODQPÕV|\OHU" %HUEHUNHQGLVLQLWÕUDúHGHPL\RUVDNHQGLNHQGLQLWÕUDúHGHPH\HQDGDPODUGDQELULROXU.HQGL NHQGLQL WÕUDú edemeyen adamlDUÕ EX EHUEHU WÕUDú HGHFH÷LQGHQ NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGHU %X GD EDúODQJÕoWDDOÕQDQNDEXOOHELUoHOLúNLGLU 7HUVLQH EHUEHU NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGL\RUVD EHUEHU GH EX úHKLUGH WÕUDú RODQ DGDPODUGDQ ELULGLU 7ÕUDú RODQ DGDPODU NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGHPH\HQOHUGHQ ROXúWX÷X LoLQ EHUEHU NHQGL NHQGLVLQL WÕUDú HGHPH] %X GD EDúODQJÕoWD DOÕQDQ NDEXOOH ELU oHOLúNLGLU ³%HQ ELU \DODQFÕ\ÕP´ GH\LPLQLGúQQ <XNDUÕGDNLSDUDGRNVODUJLELFHYDSODQGÕUÕOPÕúYH\DFHYDSODQGÕUÕOPDPÕúELUoRNSDUDGRNVGDha YDUGÕU%L]NPHOHUNXUDPÕQGDoDOÕúÕUNHQ|QHUPHOHULPL]LYH\DNPHOHULPL]LEHOOLELUNPHQLQDOW NPHVLRODUDNDOÕUÕ]%XKDOGH\XNDUÕGDROGX÷XJLELSDUDGRNVODUDYDUPD\Õ] Seriler 6RQVX] VHUL EDVLWoH VRQVX] WDQH WHULPLQ WRSODPÕ RODUDN V|\OHQHELOLU )DNDW EXUDGD NDUúÕPÕ]D ELU VRUXQ oÕNPDNWDGÕU %LU NHUH VRQVX] WDQH VD\ÕQÕQ WRSODPÕQÕQ DQODPÕ QHGLU" %LU WRSODP HOGH HWPHN LoLQVRQVX]WDQHVD\Õ\ÕKHU]DPDQWRSOD\DELOLUPL\L]" 12 A.Dönmez gUQH÷LQ =0.333… kesiri, =0.333…= + + +… ELoLPLQGH\D]ÕOÕU%|\OHFHEXVRQVX]WRSODPVD\ÕVÕQGDQEDúNDELUúH\GH÷LOGLU (VNL <XQDQ¶OÕODU VRQVX] WDQH VD\ÕQÕQ WRSODPÕQÕQ KLoELU ]DPDQ VRQOX ELU VD\Õ J|VWHUHPH\HFH÷LQL GúQPúOHUGLU %X GúQFH GH RQODUÕ SDUDGRNV GHGL÷LPL] oHOLúPHOHUH götürmüúWU%XQODUGDQHQQOOHUL(ODOÕ=HQRøg-WDUDIÕQGDQYHULOHQLGLU(ODOÕ=HQR¶\D J|UHELU \HUGHQELU \HUH\UPHNRODQDNVÕ]GÕU%XQDJHUHNoHGH \RNGH÷LOGLU8\JXODPDGDE|\OH ELUúH\ROPDPDVÕQDNDUúÕQGúQFHRODUDNPPNQJLELJ|UOPHNWHGLU %LU NLPVH G X]DNOÕ÷ÕQGDNL ELU X]DNOÕ÷Õ \U\HELOPHN LoLQ EX G X]DNOÕ÷ÕQÕQ |QFH \DUÕVÕQÕ \UPHOL 2QGDQ VRQUD JHUL\H NDODQ G \ROXQXQ \DUÕVÕ RODQ G \ROXQX \UPHOL %X GúQFH\OH devam edilirse, adam bu d yolunu hiçbir zaman yürüyemez. Bu paradoksun GH÷LúLN ELoLPGH V|\OHQLúOHUL GH YDUGÕU %LU NRúXFX NHQGLVLQGHQ G X]DNOÕNWD \U\HQNDSOXPED÷D\DKLoELU]DPDQ\HWLúHPH]dQNNRúXFXND÷OXPED÷DQÕQ|QFHNLEXOXQGX÷X \HUHJHOPHOLGLU%X]DPDQVÕUDVÕQGDNDSOXPED÷DG¶NDGDU\RODOÕU$\QÕGúQFH\LEXG¶X]DNOÕ÷ÕQD X\JXODUVDN NRúXFX NDSOXPED÷D\D KLo ELU ]DPDQ \HWLúHPH\HFHNWLU $WÕODQ PHUPL KLo ELU ]DPDQ KHGHIHYDUDPD]dQNPHUPLQLQKHGHIHYHUHELOPHVLLoLQ|QFHKHGHIOHDWÕFÕQÕQDUDVÕQGDEXOXQDQG \ROXQXQ RUWDVÕQD YDUPDVÕ JHUHNLU %X RUWD QRNWD\D YDUDELOPesi için de, orta nokta ile kendisi DUDVÕQGDNL \ROXQ RUWD QRNWDVÕQD JHOPHOLGLU %X GúQFH\OH GHYDP HGLOLUVH PHUPL KLoELU ]DPDQ KHGHIHYDUDPD]YHROGX÷X\HUGHGXUXU<DQLKDUHNHWRODQDNVÕ]GÕU <XNDUÕGDNLSDUDGRNVODUJHUoHNWH|\OHPL"%XGúQFH\OHX\JXODPDoHOLúL\RUPX"dHOLúL\RUVD bu çeOLúNLQHUHGHQND\QDNODQPDNWDGÕU? øúWH ROGXNoD EDVLW ELU \DNODúÕPOD EDúOD\DOÕP <UQHFHN KHU \RO SDUoDVÕ LoLQ ELU ]DPDQ JHUHNOLGLU$GDPÕQKÕ]ÕQÕQVDELWROGX÷XQXYDUVD\DOÕPYHEX\ROXQ\DUÕVÕQÕ\DUÕPVDDWWHDOVÕQ*HUL\H NDODQ \ROXQ \DUÕVÕQÕ GD EX ]DPDQÕQ \DUÕVÕ NDGDU ELU ]DPDQGD DODFDNWÕr. Bu da çeyrek saat yapar. %XQGDQVRQUDNLJHUL\HNDODQG\ROXGDVDDWNDGDU]DPDQGDDOÕQÕU%XELoLPGHGHYDPHGLOLUVH YHULOHQX]DNOÕ÷Õ\UPHNLoLQJHoHQ]DPDQÕQWRSODPÕ 1 1 1 + + + 2 4 8 ROXU g\OH\VH DGDP EX X]DNOÕ÷ÕQ \DUÕVÕQÕ \DUÕP VDDWWH \UUVH VDELW KÕ]OD WPQ VDDW LoLQGH yürür. Buna göre, 13 Paradokslar 1 1 1 + + +=1 2 4 8 ROPDOÕGÕU<DQLEXVRQVX]WRSODPÕVRQOXELUVD\ÕVÕROPDNWDGÕU 'L÷HU \DQGDQ DGDP JLWWLNoHD]DODQELUKÕ]OD \UUVH YH EX LNL\H E|OQHQ \ROODUÕQ KHU ELULQL \DUÕPVDDWWHDOVD\GÕWRSODPJHoHQ]aman süresi 1 1 1 + + + 2 2 2 ROXUGX%XVRQVX]WRSODPGDVRQOXELUVD\ÕGH÷LOGLU *HUHN (ODOÕ =HQR JHUHNVH $FKLOOHV NDSOXPED÷D |\NV VRQOX ELU WRSODPÕ VRQVX] JLEL göstermekten ileri gelir. Bu nedenle seriler konumuzun önemli bir yerini tutar. Sonsuz toplamlaUODLúOHP\DSPDNVRQOXWRSODPODUODROGX÷XJLELNROD\GH÷LOGLU 6RQVX]WRSODPVRQOXWRSODPODUÕQX\GX÷XNXUDOODUDED]HQX\PD]gUQH÷LQ 1-1+1-1+1-1+1-1+1-1+… %LoLPLQGHNL VRQVX] WRSODPÕQÕ J|] |QQH DODOÕP %X WRSODPÕQ WHULPOHULQL -1)+(1-1)+(1-1)+… biçiminde gruplarsak 1-1+1-1+1-1+1-…=(1-1)+(1-1)+…=0+0+0+…=0 HOGHHGLOLU2\VDD\QÕVRQVX]WRSODPÕ 1-1+1-1+1-1+…=1+(-1+1)+…=1+0+0+…=1 ELoLPLQGH JUXSODQÕQFD EDúND ELU VD\Õ EXOXQPDNWDGÕU g\OH\VH ELU úH\OHULQ \DQOÕú ROGX÷X DoÕNWÕU <LQH EDúND GH÷LúLN ELU ELoLPGH JUXSODPD \DSÕODUDN KHUKDQJL ELU Q WDPVD\ÕVÕQÕ GD HOVH HWPHN PPNQGU 6RQOX WRSODPODUGD \DSÕODQ JUXSODPDODUGDNL NXUDOÕ VRQVX] WRSODPODUGD X\JXODUNHQ GLNNDWOLROPDPÕ]JHUHNWL÷LRUWD\DoÕNDU 0DWHPDWLNWHHQWHKOLNHOLúH\OHUGHPELULVLERúNPH]HULQGHoDOÕúPDNWÕUøNLQFLVLGHVRQVR]OD LúOHP \DSÕOÕUNHQ GLNNDWOL ROXQPDVÕGÕU %LU SUREOHPLQ o|]OPHPHVL PDWHPDWL÷LQ QH VRQXGXU QH GH IHODNHWLGLU)DNDW\DQOÕúo|]PLúLQVRQXGXU =HQRQ\DGD=HQRøg-øWDO\D¶GD(OHD NHQWLQGHGR÷GX÷XLoLQGDKDoRN(ODOÕ=HQR RODUDN QO ROPXú <XQDQOÕ ELU GúQUGU 0DWHPDWLN YH PDWHPDWL÷LQ JHOLúLPLQGH |QHPOL URO R\QDPÕúSDUDGRNVODUÕEXOPXúWXU Zenon, V|YS VD\PDODUD GD\DQDPD]PÕú ³%|\OH KDUHNHW HWPH]VHQ |YPHOHUH NDUúÕ QDVÕO duygulu RODELOLULP"´GHUPLú2KHU]DPDQ(OHD¶GDRWXUXU]DPDQ]DPDQ$WLQD¶\DJHOLUPLú*]HO YH oHNLFL ELU GLOOH NRQXúWX÷X LoLQ VHoNLQ ELU JHQoOLN JUXEXQX WRSODPD\Õ EDúDUPÕúWÕU 3OWDUFKRV¶D LQDQÕOÕUVD3HULNOHVGHRQXQGHUVOHULQHGHYDPHGHUPLú 14 A.Dönmez Zenon, çok yükVHNELUFUHWOHGHUVYHULUGL%XJHOHQHN6RNUDWHV]DPDQÕQDNDGDU\D\JÕQRODUDN GHYDPHWWL=HQRQ3DUPHQLGHV¶LQVLVWHPLQHELUúH\HNOHPLúGH÷LOGLU6DGHFHRQXø\RQ\D2NXOX¶QD NDUúÕVDYXQPXúWXU$ULVWRRQXGL\DOHNWL÷L\DUDWPÕúVD\DU(OHD2NXOX¶QGDGúQGNOHULQLG]\D]Õ WUQGHLON\D]DQGúQUGU'LRJHQH/DHUFHYH6XLGDVRQXQED]ÕNLWDSODU\D]GÕ÷ÕQÕND\GHGHUOHU %D]ÕHVHUOHU\D]PÕúROGX÷XQXV|\OHU'L\DOR÷XQX\D]GÕ÷ÕQGDNÕUN\DúÕQGDGÕU6|\OHYDGOÕ\DSÕWÕGD KDVÕPODUÕQD NDUúÕ NHQGLQL VDYXQPD WUQGHGLU +DVPÕQÕQ NDEXO HWWL÷L SRVWODWODUÕ NDEXO HGHUHN EXQGDQ LNL NDUúÕW VRQXo oÕNDUÕ\RU YH oUW\RUGX %X VDYXQPDODUÕQGD oRN EHFHULNOL ROGX÷XQGDQ NHQGLVLQH³(OHDFDPED]Õ´VÕIDWÕYHULOPLúWLU =HQRQoWHPHO|QFOGHQ\RODoÕNDU%LULQFLVLKHUELULPLQELUE\NO÷YDUGÕUøNLQFLVLKHU ELULPVRQVX]E|OQHELOLUOLNQLWHOL÷LWDúÕUhoQFVGHKHUELULPE|OQHPH]QLWHOLNWHGLU%XQODULoLQ WHNWHNJHWLUGL÷LNDQÕWODUú|\OHGLU%LULQFLVLEDúNDELUúH\HHNOHQGL÷LQGH\DGDRQGDQoÕNDUÕOGÕ÷ÕQGD LNLQFLWHULPLDUWÕUPD\DQ\DGDHNVLOWPH\HQúH\KLoELUúH\GLUøNLQFLVLQGHKHUELULPELUROGX÷XLoLQ WUGHúWLU 'ROD\ÕVÕ\OD GD H÷HU E|OQHELOLUVH úX QRNWDGDQ E|OQHPH] RODPD] hoQFV ELU ELULP H÷HUE|OQHELOLUVH\DGDLNLQFL |QFOOHoHOLúHFHNELoLPGH\HUNDSOD\DQHQNoüklere ya da ilk öncül QHGHQL\OHKLoELUúH\HE|OQHELOLU =HQRQ¶XQ NXOODQGÕ÷Õ LNLOHP ELoLPLQGHNL EX JoO YH NDUPDúÕN NDQÕWODPDQÕQ ELU XFXQGD E|OQHPH]OL÷L|QJ|UHQELUYDUVD\ÕP|WHNLXFXQGDLVHVRQVX]E|OQHELOLUOL÷L|QJ|UHQELUYDUVD\ÕP \HUDOÕU%XQODUÕQKHULNLVLGHLONYDUVD\ÕPODoHOLúNL\H\RODoDU=HQRQ3DUPHQLGHV¶LQVR\XWDQDOLWLN WDU]ÕQÕ VUGUPú DPD UHSOLNOHULQLQ WH]OHULQGHQ \ROD oÕNDUDN ³VDoPD\D LQGLUJHPH´ \|QWHPL\OH EXQODUÕ oUWPúWU $ULVWRWHOHV WDUDIÕQGDQ GL\DOHNWL÷LQ EXOXFXVX NDEXO HGilmesi nedeni de büyük RODVÕOÕNODEXoÕNÕúQRNWDVÕYHoRNHWNLOLRlan çürütme yöntemidir. =HQRQ¶XQ \DúDPÕ VUHVLQGH PDWHPDWLN oÕNDUVDPDODUÕQÕQ HWNLOL ROGX÷XQX GúQPHN ]RUGXU $PDSDUDGRNVODUÕ\ODRUWD\DNR\GX÷XPDWHPDWLNVHOELUVUHNOLOL÷HLOLúNLQPDQWÕNVal sorunlar ciddi ve WHPHOOLGLU$ULVWRWHOHV¶LQEXQODUDJHWLUGL÷Lo|]PGHROGXNoD\HWHUVL]NDOÕU (OHDOÕ =HQRQ GH\LQFH KHPHQ SDUDGRNV GHQHQ oHOLúPHOHU DNOD JHOLU $WLQD¶\D DUNDGDúÕ PDUPHQLGHV LOH JLWWL÷LQGH R ]DPDQ LFDW HWPLú ROGX÷X G|UW SDUDGRNVOD G|QHPLQ ILOR]RIODUÕQÕ úDúÕUWPÕúWÕU2G|QHPLQGúQUOHULYHPDWHPDWLNoLOHULRQXQEXSDUDGRNVODUÕQÕQoUNO÷QGR÷UX ROXSROPDGÕNODUÕQÕLVSDWHGHPHGLOHU =HQRQ¶XQ NHQGL NHQGLQL \HWLúWLUPLú ELU N|\O oRFX÷X ROGX÷X V|\OHQLU ùLPGL bu SDUDGRNVODUGDQ NÕVDFD V|] HGHOLP %X SDUDGRNVODUÕQ LON LNLVL 'LFKRWRPLH YH $FKLOOHV SDUDGRNVODUÕQGDQoÕNDUøONRODUDNDLFKRWRPLHSDUDGRNVXQXDoÕNOD\DOÕP +HUWUOKDUHNHWRODQDNVÕ]GÕU$WÕODQELURNYH\DELUWDú \HULQGHKDUHNHWHWPHGHQGXUXU<D da DWÕODQ ELU WDú GXYDUD YDUDPD] YH ROGX÷X \HUGH KDUHNHWVL] GXUXU dQN KDUHNHW HGHQ KHU úH\ YDUDFD÷Õ\ROXQVRQXQDJHOPHGHQ|QFHEX\ROXQRUWDVÕQDEXRUWDQRNWD\DJHOPHVLLoLQG|UWWHELULQH JHOPHOLGLU%XGúQFH\OHVRQVX]NH]GHYDPHGLOLUVHKDUHNHWKLoELU]DPDQEDúODPD\DFDNWÕU øNLQFL SDUDGRNVWD, $FKLOOHV WDUDIÕQGDQ YHULOHQGLU $FKLOOHV |QQGH LOHUOH\HQ NDSOXPED÷D\Õ KLoELU ]DPDQ \DNDOD\DPD\DFDNWÕU dQN $FKLOOHV NDSOXPED÷D\Õ \DNDODPDN LoLQ |QFH 15 Paradokslar NDSOXPED÷DQÕQROGX÷X \HUHYDUPDOÕGÕU2UD\DYDUÕQFDEXQRNWDQÕQLOHULVLQGHEXOXQPXúRODFDNWÕU %XGúQFHYHKDUHNHWVRQVX]NH]WHNUDUODQÕQFDNDSOXPED÷DKHU]DPDQ$FKLOOHV¶LQ|QQGHRODFDN YH$FKLOOHVNDSOXPED÷D\D\HWLúHPH\HFHNWLU hoQFSDUDGRNVDWÕODQRNODLOJLOLGLU<DQLDWÕODQELURNKHU]DPDQKDUeketsiz veya hareket KDOLQGHGLU (÷HU DQ E|OQHPH]VH RN KDUHNHW HWPH] dQN RN KDUHNHW HGHELOVH\GL DQ KHPHQ E|OQHELOHFHNWL2\VD]DPDQDQODUGDQROXúPXúWXU0DGHPNLRNELUDQGDKDUHNHWHGHPL\RU|\OH\VH ok hiçbir zaman hareket edemez. Yani, ok sürekli KDUHNHWVL]NDOÕU =HQRQ¶XQ G|UGQF SDUDGRNVX ]DPDQOD LOJLOLGLU %X SDUDGRNV $WLQDOÕ ILOR]RIODUÕ GDKD oRN úDúÕUWPÕú YH =HQRQ¶X $WLQD¶GD WXWPDODUÕQD QHGHQ ROPXúWXU %X PHúKXU SDUDGRNVWD ú|\OHGLU %LU ]DPDQÕQ\DUÕVÕD\QÕ]DPDQÕQLNLNDWÕQDHúLWWLU%XQXQLoLQúXoGL]L\LJ|]|QQHDODOÕP Birinci durum (A) 0 0 0 0 0 (B) 0 0 0 0 0 (C) 0 0 0 0 0 øNLQFLGXUXP (A) (B) 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 (C) 0 0 0 0 0 ROVXQ$VÕUDVÕVDELW%YH&VÕUDODUÕHúLWKÕ]ODUODWHUV\|QGHKDUHNHWHWVLQOHU+DUHNHWLQD\QÕELU DQÕQGD % VÕUDVÕ $ VÕUDVÕQÕQ NDo Hú\D NDGDU |WHVLQH JLWPLúVH RQXQ LNL NDWÕ NDGDU & VÕUDVÕQÕ JHoHFHNWLU%YH&VÕUDODUÕQÕQ$VÕUDVÕGXUXPXQDJHOPHOHULLoLQJHoHQ]DPDQD\QÕGÕUg\OH\VHL ]DPDQÕQLNLNDWÕD\QÕ]DPDQÕQ\DUÕVÕQDHúLWWLU øúWH PDWHPDWLNVHO ROPD\DQ ELU GLOOH HVNLOHULQ VUHNOLOL÷H YH VRQVX]D DLW SUREOHPOHUGH NDUúÕODúWÕ÷ÕJoONOHUEXQODUGÕU Burada dikkat edilirse, sonlu bir GR÷UXSDUoDVÕVRQVX]ELUX]XQOXNJLELJ|VWHULOPHVLSUREOHPL YDUGÕU6RQVX]NH]GHE|OQFHEXLNL\HE|OPH\|QWHPLQGHHOGHHGLOHQ 1+ 1 1 1 1 + + + + + 2 2 2 2 ELoLPLQGHNL JHRPHWULN VHULVL \DNÕQVDNWÕU %X GDKD oRN &DQWRU WDUDIÕQGDQ YHULOHQ ³VRQVX] SR]LWLI NDYUDPÕ´LOHLOJLOLGLU =HQRQ KÕ\DQHWYH\DRQD \DNÕQELUVXoLOHEDúÕNHVLOPLúWLU'LRJHQHV /DHUWLRV¶DJ|UHL =HQRQ GR÷GX÷XúHKULQWLUDQÕWDUDIÕQGDQLúNHQFHLOH|OGUOG=HQRQYDUOÕ÷ÕQELUOL÷LQLNDEXOHWWLUPHNLoLQ KDNOÕRODUDNQ\DSPÕúNDQÕWODUÕ\ODKDUHNHWLQ\DQLoRNOX÷XQRODQDNVÕ]OÕ÷ÕQÕJ|VWHUPH\HoDOÕúWÕ2QD J|UH ]DPDQÕQ YH PHNDQÕQ VRQVX]D NDGDU E|OQHELOLUOL÷L KDUHNHWL RODQDNVÕ] NÕODU (Q NoN ELU KDUHNHWELUVRQVX]XWNHWLU%X\]GHQKDUHNHWNDYUDPÕELUoHOLúPHWDúÕU%XQGDQGROD\ÕGDJHUoHN GH÷LOGLU 16 A.Dönmez =HQRQ HQ QO LNL SDUDGRNVX $FKLOOHV YH NDSOXPED÷D LOH DWÕODQ RN |UQH÷LGLU $ULVWR YH 6LPSOLFXV¶D EDNÕOÕUVD =HQRQ PHNDQÕQ GD \RNOX÷XQX NDQÕWODPD\D oDOÕúPÕúWÕ 0HNDQÕQ YDU ROPDVÕ için onu kapsayan bir mekDQÕQROPDVÕJHUHNLU%XKHSE|\OHGHYDPHGHUGL\RUGX =HQRQ¶XQSDUDGRNVODUÕ]HULQHKHUoD÷ÕQHQE\NELOJLQOHULNDID\RUPXúODUGÕU2OPD\DQHUJL \|QWHPL oRN HUNHQ ELU WDULKWH EX SDUDGRNVODUD SDUODN ELU ELoLPGH X\JXODQPÕúWÕU %D]Õ \azarlarca GR÷UXGúQPH\|QWHPLNHQGLVLQGHQ|QFH\DúDPÕúRODQ+HUDNOHLWRV¶XQHOELUOLOL÷L\OHEXOGX÷XLOHUL VUOU %DúOÕFD HVHUOHUL ³7DELDW hVWQH´ ³.DUúÕ )LNLUOHU´ YH (PSHUGRNOHV VWQH HOHúWLULOL ELU ³\RUXPODPD´GÕU $VOÕQGD =HQRQ¶XQ EX SDUDGRNVX \]\ÕOODUFD o|]OHPHGHQ NDOGÕ $QFDN ELQ \ÕO NDGDU VRQUD PDWHPDWLNWHVRQVX]VHULOHULQ \DNÕQVDNOÕ÷ÕNDYUDPÕRUWD\DNRQXOGXNWDQVRQUDSDUDGRNV o|]OHELOGL %LOLQGL÷L JLEL ELU VRQVX] VHULQLQ WRSODPÕL EHOOL ELU VD\Õ\Õ YHUL\RUVD \DNÕQVDN VRQVX]X YHUL\RUVD ÕUDNVDNELUVHULGHQV|]HGLOLU3UREOHPLQ|]QGH÷LúWLUPH\HFH÷LQGHQNDSOXPED÷DQÕQKÕ]ÕYROVXQ %XGXUXPGD%& $%&' %&'( &'«RODFDNWÕU+Õ]VDELWNHQ]DPDQDOÕQDQ\ROODGR÷UX RUDQWÕOÕGÕU %XQD J|UHNRúXFXQXQ$% \ROXQX JHoPHNLoLQ JHoHQVUHW1, CD yolunu geçmek için KDUFDGÕ÷Õ VUH W2, … ise, t0/2, t2=t1« ROXU %|\OHFH % QRNWDVÕQGDQ LWLEDUHQ JLGLOHQ \ROODU LoLQ harcanan toplam zaman + + + + 2 4 8 16 ROXU'L÷HU\DQGDQ 1 1 1 1 + + + +=1 2 4 8 16 ROGX÷XQGDQ\XNDUÕGDNLVRQVX]VHULQLQWRSODPÕW0 olarak EXOXQXU<DQLNRúXFX$%\ROXQXJHoPHN LoLQKDUFDGÕ÷Õ]DPDQNDGDUVRQUDNDSOXPED÷D\D\HWLúHFHNWLU.RúXFXNDSOXPED÷D\D;QRNWDVÕQGD \HWLúWL\VH$% %;ROPDN]RUXQGDGÕU $VOÕQGDEXQXGDKDVRPXWRODUDNGDJ|VWHUHELOLUL]NRúXFXQXQ KÕ]Õ PVQ NDSOXPED÷DQÕn KÕ]Õ PVQ LVH YH EX LNLVL DUDVÕQGD PHWUH X]DNOÕN YDUVD NRúXFX NDSOXPED÷D\D VDQL\H VRQUD \HWLúHFHNWLU %XQD J|UH EXOXúPD QRNWDVÕ NRúXFXQXQ oÕNÕú QRNWDVÕQGDQ PHWUH YH NDSOXPED÷DQÕQ oÕNÕú QRNWDVÕQGDQ PHWUH |WHGH JHUoHNOHúHFHNWLU %X SDUDGRNV EL]H úX |QHPOL NXUDOÕ|÷UHWL\RU6RQVX]VD\ÕGDGH÷LúLPOHUVRQOXELU]DPDQSDUoDVÕLoLQGH\HUDODELOLU $VÕODQ$GDP3DUDGRNVX 0DKNXP \DUJÕFD ú|\OH GL\RU ³*HUoHN 3D]DU EHQL DVDPD]VÕQÕ] dQN Cumartesi günü DVÕOPDGÕ÷ÕPGDQ 3D]DU JQ DVÕODFD÷ÕPÕ |QFHGHQ ELOPLú RODFD÷ÕP %HQL &XPDUWHVL JQ GH DVDPD]VÕQÕ]dQN&XPDJQDVÕOPD\ÕQFD&XPDUWHVLJQDVÕODFD÷ÕPÕ |QFHGHQELOPLúRODFD÷ÕP *HUoL &XPD JQ DVÕOPD\ÕQFD EHQL &XPDUWHVL YH\D 3D]DU JQ DVDELOLUPLúVLQL] JLEL J|UO\RU 2\VDD]|QFHDVPDLúLQLVRQJQRODQ3D]DUDEÕUDNPD\DFD÷ÕQÕ]ÕNDQÕWODGÕP'HPHNNL&XPDJQ DVÕOPD\ÕQFDJHUoHNWHQEHQL&XPDUWHVLJQDVDFD÷ÕQÕ]ÕWDKPLQHGHELOHFH÷LP$\QÕGúQFH\OHEHQL 17 Paradokslar &XPDJQGHDVDPD]VÕQÕ]dQN3HUúHPEHJQDVÕOPD\ÕQFD&XPDJQDVÕODFD÷ÕPÕ|QFHGHQ ELOHFH÷LP dQN 3HUúHPEH JQ DVÕOPD]VDP 3D]DU YH &XPDUWHVL JQOHUL DVDPD\DFD÷ÕQÕ]Õ NDQÕWODGÕ÷ÕPDJ|UHJHUL\HELU&XPDJQNDOÕU%HQ]HUGúQFH\OHEHQL3HUúHPEHdDUúDPED6DOÕ ve Pazartesi günleri de DVDPD]VÕQÕ]´ *HUoHNWHQ GH EX GúQú ELoLPL NXVXUVX]GXU 0DKNXP JHUoHNWHQ \HGL JQ ER\XQFD KDQJL JQDVÕODFD÷ÕQÕELUJQ|QFHGHQELOHELOPHNGXUXPXQGDGÕU$VÕOPDQÕQVRQJQHEÕUDNÕOPD\DFD÷ÕQÕ DQODPDNHQNROD\GÕUdQNGR÷DORODUDNDVÕOPD\HGLJQ LoLQGHRODFD÷ÕQDgöre, o zaman mahkum DOWÕ gün içinde DVÕOPD\ÕQFD DVPD LúLQLQ \HGLQFL JQGH RODFD÷ÕQÕ DQOD\DFDNWÕU %X GD \DUJÕFÕQ NXUDOÕQDD\NÕUÕELUGDYUDQÕúWÕU$QFDN\HGLQFLJQoÕNDUGÕNWDQVRQUDDOWÕQFÕJQEXNH]\HGLQFLJQ durumuna geçmektedir. <DQLPDKNXPLONEHúJQDVÕOPD\ÕQFD³1DVÕOROVD\HGLQFLJQDVDPD]ODU´ GL\LSDVOÕQGDDOWÕQFÕJQRODFD÷ÕQÕ|QFHGHQELOHFHNWLU <HGLJQLNLJQHLQGLUJHUVHNGXUXPXGDKDL\LNDYUD\DELOLUL]<DUJÕoPDKNXPDú|\OHGHPLú ROVXQ ³6HQL EXJQ YH\D \DUÕQ DVDFD÷Õ] )DNDW VDQD V|] YHUL\RUXP $VÕODFD÷ÕQÕ |QFHGHQ ELOPH\HFHNVLQ $VÕODFD÷ÕQ JQ ELOLUVHQ GH DVÕOPD\DFDNVÕQ ³ %X NRQXúPD 3D]DU JQ ROPXúVD DVPD LúL 3D]DUWHVL JQ RODELOLU PL" ùSKHVL] RODPD] dQN 3D]DU JQ DVÕOPDGÕ÷ÕQÕ J|UHQ mahkum, onu Pazartesi aVDFDNODUÕQÕ |QFHGHQ WDKPLQ HGHELOHFHNWLU 'HPHN NL RQX 3D]DUWHVL JQ DVDPD]ODU2\VDR]DPDQDVPDNLoLQ\DOQÕ]3D]DUJQNDOPDNWDGÕU'R÷DORODUDNPDKNXPGDEXQX |QFHGHQELOHFHNWLU$VÕODFD÷ÕJQELOGL÷LQHJ|UHPDKNXPDVÕOPD\DFDNWÕU %XQX GH÷LúLN ELU |UQHNOH \LQH DoÕNOD\DELOLUL] g÷UHWPHQ |÷UHQFLOHULQH ³ 6L]L 3D]DUWHVL 6DOÕ dDUúDPEDYH\D3HUúHPEHJQ\D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕP)DNDW|QNRúXOXPúX1HJQ \D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕPÕ |QFHGHQELOPH\HFHNVLQL]<D]ÕOÕ\DSDFD÷ÕPJQELOLUVHQL]VL]L\D]ÕOÕ\DSPD\DFD÷ÕP³%Xdurumda |÷UHWPHQ \D]ÕOÕ \DSPD LúLQL 3HUúHPEH JQQH EÕUDNDPD] dQN LON o JQ \D]ÕOÕ ROPD]VDQÕ] GR÷DO RODUDN JHUL\H VRQ 3HUúHPEH JQ \D]ÕOÕ \DSÕODPD] %X QHGHQOH 3HUúHPEH JQQ VLOGLN g÷UHWPHQ3HUúHPEHJQ\D]ÕOÕ\DSPÕ\RU)DNDWdDUúDPEDJQNDOÕU %XGDROD\ÕQGL÷HUELU\]. %LU EDNÕPD VL] |QFHGHQ ELOPHGHQ EX G|UW JQGH \D]ÕOÕ VÕQDYÕ RODELOLUVLQL] $PD GL÷HU WDUDIWDQ ³gQFHGHQELOPHPHNNRúXOX\OD´GHQLOGL÷LQGHQ\D]ÕOÕEXG|UWJQQKLoELULQGH\DSÕODPD] %XWUGúQFHQLQoDUSÕFÕGL÷HUELU|UQH÷LQLYHUHOLP%LUGRVWXQX]VL]Hú|\OHGL\RU³%XUDGD RQWDQHNDSDOÕNXWXYDU 6L]J|UPHGHQEXNXWXODUÕQ \DOQÕ] ELULVLQLQ LoLQHVRQPRGHOELU0HUFHGHV DUDEDQÕQ DOWÕQ ELU DQDKWDUÕQÕ NR\DFD÷ÕP 6HQ ELU QXPDUDOÕ NXWXGDQ EDúOD\DUDN EX RQ NXWXQXQ NDSDNODUÕQÕDoDFDNVÕQ.DSD÷ÕKHPHQDoPDGDQ|QFH³%XNXWXGDDQDKWDUYDU´GHUVHQYHRNXWXGDQ JHUoHNWHQDUDEDQÕQDQDKWDUÕoÕNDUVDVDQDDOWÕQDQDKWDUOD0HUFHGHV¶LYHUHFH÷LP´GL\HV|]YHULU ùLPGL GúQHOLP %X NRúXOODUGD GRVWXQX] DQDKWDUÕ VRQ RQXQFX NXWX\D VDNODPD\D FHVDUHW HGHELOLUPL".HVLQOLNOHdQNLONGRNX]NXWXERúoÕNÕQFDVL]DQDKWDUÕQ RQXQFXNXWXGDROGX÷XQX DQODU YH EXQX V|\OH\HUHN 0HUFHGHV¶L DOÕUVÕQÕ] %|\OHFH RQXQFX NXWX\X GHYUHGHQ oÕNDUGÕN <DQL anahtar onuncu kutuya konamaz. Peki, anahtar dokuzuncu kutuya konabilir mi? Asla! Çünkü, ilk VHNL] NXWX ERú oÕNÕQFD YH RQXQFX NXWX\D NR\PDN V|] NRQXVX ROPD\DFD÷ÕQD J|UH VL] DQDKWDUÕQ GRNX]XQFXNXWXGDROGX÷XQXELOLUVLQL]%HQ]HUGúQFHQLQJHUL\HGR÷UXNDOGÕUÕOPDVÕ\ODDQDKWDUEX 18 A.Dönmez on kutunun hiçbirine konamaz. Oysa on kutu LoLQGHQELULQGHDQDKWDUEXOPDúDQVÕRQGDELUJLELJHOLU EL]H*HUoHNWHQGHEXOPDúDQVÕRQGDELUGLU %XUDGD \DQÕOJÕ úXGXU GRVWXQX] VL]H ³ EX RQ NXWXGDQ \DOQÕ] ELU WDQHVLQL DoPDQD L]LQ YHUHFH÷LPRUDGDDOWÕQDQDKWDUÕEXOXUVDQVDQD0HUFHGHV¶LGHYHUHFH÷LP´GHVH\GL|GODOPDúDQVÕQÕ] RQGDELUROXUGX2\VDEXUDGDNXWXODUÕVÕUD\ODDoÕ\RUVXQX]YHLONNXWXODUERúoÕNWÕNoDDQDKWDUÕQ\HUL KDNNÕQGDNLELOJLQL]GHELUDUWÕúROX\RU %|\OHFHDQDKWDUÕDUDPDDODQÕQÕ]GDUDOÕ\RU %X|UQH÷LGHLNLNXWXRODUDNGúQUVHQL] GDKDL\LDQOD\DELOLUVLQL]'RVWXQX]DQDKWDUÕLNLQFL NXWX\DNR\DPD]dQNNXWXQXQLONLERúoÕNÕQFDDQDKWDUÕQLNLQFLNXWXGDROGX÷XKHPHQDQODúÕOÕU %X KDOGH JHUL\H WHN \HU NDOÕU 2 GD ELULQFL NXWXGXU øúLQ LOJLQo \DQÕ GRVWXQX] DQDKWDUÕ RUD\D GD koyamaz. ÇQNVL]³LNLQFLNXWXGDRODPD\DFD÷ÕQDJ|UHELULQFLNXWXGDGÕU´GHUVLQL] $QDKWDU \HULQH DV LNLOL oO« RQOX LoHUHQ RQ LVNDPELO NDUWÕQÕQ \]OHUL NDSDOÕ VÕUD\OD \HUH DWÕOGÕ÷ÕQÕGúQHOLP+DQJLNDUWÕQRQOXROGX÷XQX\]NDSDOÕ\NHQELOHQ0HUFHGHV¶LDODFDN diyelim. 2QOXKLoELU]DPDQRQXQFXNDUWRODUDNNRQXODPD]øONGRNX]NDUWÕQRQOXROPDGÕ÷ÕQÕJ|UHQRQXQFX NDUWÕQRQOXROGX÷XQXDQODU2QOXGRNX]XQFXNDUWWDRODPD]'úQFHEXúHNLOGHGHYDPHGLSJLGHU $VÕODQ $GDP 3DUDGRNVX oRN JoO ELU PDQWÕ÷D GD\DQPDNWDGÕU %X QHGHQOH \DUÕP \]\ÕOGÕU matematik dergilerine konu olmaya devam etmektedir. Buradaki paradoks çok ilginçtir. Bir insan KDQJL JQ DVÕODFD÷ÕQÕ |QFHGHQ ELOHPH] GL\H |÷UHQPLúL]GLU 2\VD EX SDUDGRNV EX ROD\ÕQ WHUVLQL NDQÕWODPDNWDGÕU 7P EXQODUD NDUúÕQ KLo NLPVH EX SDUDGRNVODUD GD\DQDUDN RQ NXWX YH DQDKWDU NXPDUÕR\QD\DPD]YH\DR\QDPD\D\DQDúDPD]dQNLONDOWÕNXWXERúoÕNWÕNWDQVRQUDDQDKWDUKDOD yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve ya onuncu kutulardDQ ELULQGH ROPDN ]RUXQGDGÕU Paradoks bize ³RODPD]´ GHPHVLQH NDUúÕQ RODELOLU %LU EDNÕPD NXUDPVDO RODUDN GR÷UX RODQ EX GúQFH WHNQL÷L SUDWL÷H X\JXODQDPDPDNWDGÕU <LQH GH EX SDUDGRNVODU PDWHPDWL÷LQ YH GúQFHQLQ HQ J]HO úLLUOHULQGHQGLU %X DUDGD $FKLOOHV SDUDGRNVX \D GD \DUÕú SDUDGRNVX IDUNOÕ ELU GLOOH øQJLOWHUH¶GH Oxford üniversitesi matematik profesörlerinden Charles Dodason ya da takma ismiyle bilinen /HZLV &DUURO WDUDIÕQGDQ \ÕOÕQGD \D\ÕQODQPÕúWÕU %X GDKD oRN WPHYDUÕP SDUDGRNVX RODUDN bilinir. &DUURO DNVL\RPODU LOH VRQXo oÕNDUPDODUÕ D\ÕUW HWPHN LoLQ NXOODQÕOPÕúWÕU <DQL GR÷UXOX÷X ELOLQHQ|QHUPHOHUHGD\DQDUDNELU|QHUPHQLQGR÷UX\DGD\DQOÕúROGX÷XQXoÕNDUPDLúLGLU$FKLOOHV¶LQ VRQXFX ú|\OHIRUPOOHúWLULOHELOLU3|QHUPHVLQGHQ3YH4|QHUPHVL oÕNÕ\RUVD VRQXoWD 4 |QHUPHVL GH oÕNDU 2\VD /HZLV &DURO EXQX 3 YH 3 |QHUPHVLQGHQ 4 VD÷ODQDPÕ\RUVD sonuçta Q önermesi VD÷ODQÕU<DQLEXQODU3 !4A3 !3ROXUELoLPLQGHV|\OHU =HQRQ¶XQKDUHNHWHGHQRNXLOHLOJLOLELUoDOÕúPD$PHULNDOÕ.HQQHWKWDUDIÕQGDQ\D\ÕQODQPÕúWÕU $PHULNDOÕELUHNRQRPLVWRODQ.HQQHWK\ÕOÕQGD1REHO|GOQDOPÕúWÕU.HQQHWK¶HJ|UHDWÕODQ RN\HULQGHGXUXUdQOX]D\GDDWÕODQELURNXQED÷ODQGÕ÷ÕELU\HUYDUGÕU%X\HUNHQGLVLQHHúLWWLU 8]D\GDNLEX\HUGHNHQGLVLQHHúLWROGX÷XQGDQKDUHNHWHGHPH]g\OH\VHDWÕODQRNKDUHNHWHWPHGHQ \HULQGH NDOÕU .HQQHWK RNXQ NHQGL KDOL JHoLúPH |]HOOL÷L WDPOÕ÷Õ YH \DQVÕPD JLEL G|UW NRúXOOX VD÷ODGÕ÷ÕQGDQKDUHNHWLQRODQDNVÕ]OÕ÷ÕQÕV|\OHPHNWHGLU 19 Paradokslar *LULWOL RODQ (SLPHQLGHV ³7P *LULWOLOHU \DODQFÕGÕU´ GHU 'R÷UX PX \DODQ PÕ V|\OHU" (SLPHQLGHV¶LQGR÷UXV|\OHGL÷LQLYDUVD\DOÕP(SLPHQLGHVGH*LULWOLROGX÷XLoLQRGD\DODQFÕGÕU%X GDNDEXOOHoHOLúLU (SLPHQLGHV¶LQ \DODQFÕ ROGX÷XQX NDEXO HGHOLP (SLPHQLGHV \DODQFÕ ROGX÷XQX GR÷UX ELU úHNLOGHV|\OHGL÷LLoLQGR÷UXV|\OHUYHEXNDEXOOHELUoHOLúNLGLU Kaynaklar 1. Dönmez, A., Matematik Tarihi 10 cilt. 20 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (21-34) 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL $OLøKVDQg]HURJOX Özet 7UNL\H¶ GHNL Lú KD\DWÕQÕQ ¶ÕQÕ ROXúWXUDQ YH VD\ÕODUÕ ¶ H XODúDQ .2%ø VWDWVQGHNL LúOHWPHOHUPDDOHVHIUHWLPHWRSOXPVDOKX]XUDYHPDOLNHVLPHVD÷ODGÕ÷ÕNDWNÕODUÕQJHULG|QúQDGLO RODUDN DODPDPDNWDGÕUODU %XQXQ QHGHQOHULQGHQ ELU WDQHVL ILQDQVPDQ \HWHUVL]OL÷L LVH ELU GL÷HUL GH rekabet edebilme bilgisinden maKUXPL\HWWLU $\UÕFD GÕú 3D]DU YH \XUWGÕúÕ SD]DUODPD NRQXVXQGDNL JHUHNELOJLJHUHN\HWHQHNHNVLNOL÷LGHPLNURG]H\GHELUEDúNDJHUoH÷LROXúWXUPDNWDGÕU gWH \DQGDQ PDNUR G]H\GH GHYOHWLQ .2%ø¶OHUH EDNÕú DoÕVÕ KLo ELU ]DPDQ EWQFO RODPDPÕúWÕU Destek verGL÷LQLV|\OH\LS\DUÕVÕQÕILQDQVDO\HWHUVL]OLNLoHULVLQGHEXOXQDQ.2%ø¶GHQEHNOHPLú\DGD 3D]DU DUDúWÕUPD LoLQ J|UHYOHQGLUGL÷L NLúLOHUH SD]DUODPD QRV\RQX LOH GRQDWPDGÕ÷Õ LoLQ VDGHFH YHUL WRSODPD HOHPDQÕ RODUDN \XUWGÕúÕQGD J|UHYOHQGLUPLú YH HNRQRPLQLQ WHPHO GLUH÷L RODQ .2%ø¶OHUH ³ \XUWGÕúÕQDDoÕOPDODUÕ´NRQXVXQGDID]ODFDLúH\DUDUGHVWHNVD÷OD\DPDPÕúWÕU 0DNURG]H\GHGHQHQHQGÕúWLFDUHWVHUPD\HúLUNHWOHULYHVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULVDGHFHE\N YH |] YDUOÕ÷Õ JoO ILUPDODUD \DUDPÕú KHP VUGUOHELOLU KHP GH oRN YHULPOL RODPDPÕúWÕU %X oDOÕúPDGD.2%ø¶OHULQUHNDEHW JoOHULQLDUWWÕUDFDNULVNLPHYFXWHQVWUPDQODUODVÕIÕUDLQGLUJH\HFHN \HQLELUNPHOHúPHPRGHOLoDOÕúPDVÕJHUoHNOHúWLULOPHNLVWHQPLúWLU Anahtar Kelimeler: NPHOHQPHUHNDEHWGÕúWLFDUHW .2%ø A new clustering model in foreign trade financing Abstract It is an unfortunate fact that the SME’s which constituting 90 % of business life and reaching the number of 250.000 in the country are not able to get return of the contributions provided to social walfare and fiscal environmentn in a fair way. One of the reasons is financial deficit and the other is not knowing how to compete with their competitors. Besides, shortage of know-how and capability in international marketing forms another fact at micro level. However, Government’s point of wiev to SME’s has never been in an integrated format so far. State authorities have argued that they had provided remarkable subsidies with the SME’s by giving 50% or less of what they promised, and had expacted the remaining part from the SME’s that were in the shortage of finance. Since commercial attachees in Embassies outside were not equipped with Yrd. Doç. Dr. Ali ihsan Özero÷OX6RV\DO%LOLPOHU(QVWLWV[email protected] 21 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL marketing notion, they just focus on gathering data and this data is not so usefull instrumet for SME’s. The concept of “Foreign Trade Capital Campanies” and “Sectoral Foreign Trade Companies” which were tried at macro level was acceptable for financially strong and giant companies, and was neither sustainabale nor productive. In this study, a new clustering model has been examined to increase the competation power of SMEs’ by reducing risk to almost zero. Key words: clustering, competation,foreign trade, SME 'Õú7LFDUHWWH.PHOHQPH3ROLWLNDVÕ 7UNL\H GHNPHOHQPHSROLWLNDVÕQÕQROXúWXUXOPDVÕQÕYHX\JXODQPDVÕQÕPPNQNÕOPDN]HUHELU NXUXPVDONDSDVLWHROXúWXUPDNDPDFÕ\OD'Õú7LFDUHW0VWHúDUOÕ÷Õ QFDKD]ÕUODQDQYH$YUXSD%LUOL÷L .DWÕOÕPgQFHVL0DOL<DUGÕPODUÕNDSVDPÕQGD0LO\RQ(XURND\QDNWDKVis edilmek suretiyle ILQDQVPDQÕVD÷ODQDQ8OXVDO.PHOHQPH3ROLWLNDVÕQÕQ*HOLúWLULOPHVL3URMHVL0DUWWDULKLQGH \UUO÷HNRQPXúROXS0DUWWDULKLQGHIDDOL\HWOHULQLWDPDPODPÕúWÕU øúNPHOHULELUELUL\OHLOLúNLOLLúOHWPHOHULQYHNXUXPODUÕQEHOLUOLELUFR÷UDILDODQGD\|UHGH \R÷XQODúPDVÕLOHROXúXUYH\DUDWWÕNODUÕLNWLVDGLGH÷HULQROXúXPXQDNDWNÕGDEXOXQDQVHNW|UNXUXPYH NXUXOXúODUÕQWDPDPÕQÕNDSVDU ( Ketels,2006.) gUQH÷LQELURWRPRWLYLúNPHVLRWRPRELOUHWLFLOHULQH ek olarak yedek parça, aNVDPWHGDULNoLOHULQLPDNLQHUHWLFLOHULQLNDSVD\DELOHFH÷LJLELLKWL\Do GX\XODQDOW\DSÕKL]PHWOHULQLVXQDQNXUXPODUÕGDLoLQHDOÕUøúNPHOHULGD÷ÕWÕPNDQDOODUÕQD PúWHULOHUHELUELULQLWDPDPOD\DQUQOHULQUHWLFLOHULQHNDGDUX]DQÕU'ROD\ÕVÕ\ODLúNPesi bir ROJXGXUYHKHUKDQJLELUPGDKDOHSURMHYHRUJDQL]DV\RQGDQED÷ÕPVÕ]úHNLOGHYDURODQELU sistemdir. ³.PHOHQPH*LULúLPLLúNPHVLQLQJHOLúLPLQLPHYFXWDNW|UOHUDUDVÕQGDNLLOLúNLOHULG]HQOH\HUHN YHYH\DLúELUOL÷LSRWDQVL\HOLQLJoOHQGLUHUHNDUWWÕUPD\ÕKHGHIOH\HQRUJDQL]HELUoDEDGÕU “Küme JHOLúWLUPHSROLWLNDODUÕLúNPHOHULQLJoOHQGLUPH\LDPDoOD\DQNDPXLFUDDWODUÕGÕU´(Cluster,2009) .PHED÷ÕPVÕ]ILUPDODUYHLOLúNLOLNXUXOXúODUWDUDIÕQGDQROXúWXUXODQDúD÷ÕGDNL|]HOOLNOHUHVDKLSELU gruptur (AB Komisyonu,2004) x x x x x x %LUELUOHULLOHLúELUOL÷LYHUHNDEHWLoHULVLQGHRODQ &R÷UDILRODUDNELUYH\DELUNDoE|OJHGH\R÷XQODúPÕúJOREDOER\XWWDX]DQWÕVÕRODQNPHOHUGH olabilir), %HOLUOLELUDODQGDX]PDQODúPÕú Ortak teknolojiler ve kabiliyetler ile birbiriQHED÷OÕ %LOLPVHOYH\DJHOHQHNVHOED]GDoDOÕúDQ .XUXPVDOODúPÕúUHVPLELUNPH\|QHWLFLVLQHVDKLSYH\DNXUXPVDOODúPDPÕúROPD 7UNL\H¶GHNL%D]Õ.PHOHU x ø]PLU2UJDQLN*ÕGD.ümesi x $QNDUD<D]ÕOÕP.ümesi x .RQ\D2WRPRWLY3DUoDYH$NúDPODUÕ Kümesi x (VNLúHKLU Bilecik Kütahya Seramik Kümesi 22 $øg]HUR÷OX x 'HQL]OL8úDN(Y7HNVWLOL.ümesi x 0X÷OD<DWoÕOÕN.ümesi 6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL %LOLQGL÷L ]HUH ONHPL]LQ VRQUDVÕQGD LKUDFDWD GD\DOÕ ELU JHOLúPH VWUDWHMLVL EHQLPVHPHVL LOH ELUOLNWHILUPDODUÕPÕ]ÕQ GÕú SD]DUODUD DoÕOPDODUÕQÕ VD÷ODPDN LKUDFDWÕPÕ]D LYPH ND]DQGÕUPDN YH ONHPL]LQXOXVODUDUDVÕWLFDUHWWHHNRQRPLNYHVL\DVLE\NO÷\OHRUDQWÕOÕELUSD\DODELOPHVLQLWHPLQ HWPHNDPDFÕ\ODJHQHOLKUDFDWVWUDWHMLPL]LQELUSDUoDVÕRODUDNoHúLWOLWHúYLNYHGHVWHNOHPHSROLWLND YH SURJUDPODUÕ\OD ILUPDODUÕPÕ]Õ LKUDFDWD \|QOHQGLUPHN DGÕQD oHúLWOL úLUNHW PRGHOOHUL ROXúWXUXOPDVÕ \ROXQDJLGLOPLúWLr. 'L÷HU WDUDIWDQ ONHPL]LQ 'Q\D 7LFDUHW gUJW $QODúPDVÕQD WDUDI ROPDVÕ YH $YUXSD %LUOL÷L LOH *PUN %LUOL÷L VUHFLQH JLULOPHVL\OH ELUOLNWH UHNDEHWLQ GDKD GD DUWPDVÕ Türkiye'de faaliyet J|VWHUHQYHGÕúWLFDUHWLOHNUHGLOHUGHNLSD\ODUÕVRQGHUHFHGúN RODQ.2%øOHULQILQDQVPDQUHWLP SD]DUODPDDOW\DSÕWHNQRORMLSHUVRQHOYEVRUXQODUÕQÕQGDKDGDD÷ÕUODúPDVÕQD\RODoPÕúWÕU %XoHUoHYHGHONHPL]VDQD\LVLQLQRPXUJDVÕQÕROXúWXUDQV|]NRQXVXLúOHWPHOHULPL]LQDUWDQUHNDEHW LOH ELUOLNWH oR÷DODQ VRUXQODUÕQD o|]P JHWLULOHELOPHVLQL WHPLQHQ D\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HW J|VWHUHQ ILUPDODUÕPÕ]ÕQ oRN RUWDNOÕ GÕú WLFDUHW úLUNHWOHUL úHNOLQGH |UJWOHQHUHN LKUDFDWD \|QOHQGLULOPHVLDPDFÕ\OD6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWL6'ù´PRGHOLJHOLúWLULOPLúYH³6HNW|UHO'Õú 7LFDUHW ùLUNHWL 6WDWVQH øOLúNLQ ´ VD\ÕOÕ 7HEOL÷ WDULK YH VD\ÕOÕ 5HVPL *D]HWH¶GH\D\ÕPODQDUDN\UUO÷HJLUPLúWLU 6HNW|UHO'Õú7LFDUHWOHULX\JXODPDVÕQÕQID\GDODUÕJHQHORODUDNú|\OHVÕUDODQDELOLU x øKUDFDWJLGHUOHULQLQSD\ODúÕOPDVÕLOHGDKDD]ILQDQVYHND\QDNWDKVLVHGLOPHVLQLVD÷ODPDN x %\N PLNWDUGD RODQ VLSDULúOHULQ úLUNHW DUDFÕOÕ÷Õ LOH GDKD XFX] YH NROD\OÕNOD NDUúÕODQDELOPHVL LPNkQÕQÕ\DUDWPDN x 0HYFXWSD]DUÕQGHYDPOÕOÕ÷ÕQÕVD÷ODPDN x 2UWDNELUUQPDUNDVÕ\DUDWÕOPDVÕQDoDOÕúPDN x øKUDFDWoÕILUPDODUDUDVÕQGDNLIL\DWUHNDEHWLQL|QOHPHN x 6HUPD\HELULNLPLQLQROXúPDVÕQÕYHNXOODQÕOPDVÕQÕVD÷ODPDN øKUDFDWWD NDOÕFÕ ELU EDúDUÕ HOGH HGLOHELOPHVLQLQ L\L ELU RUJDQL]DV\RQ ELOJL GHQH\LP VHUPD\H YH NDGUR JHUHNWLUGL÷L JHUoH÷LQGHQ KDUHNHWOH 6'ù PRGHOLQLQ DNVD\DQ \|QOHULQLQ X\JXODPDGDQ ND\QDNODQDQVRUXQODUÕQÕQJLGHULOPHVLWP6'ù¶OHULQJoOVHUPD\H\DSÕODUÕLOHRUWD÷Õ.2%ø¶OHULQ LKUDFDWÕQGD GDKD HWNLQ SD]DUODPD IDDOL\HWL JHUoHNOHúWLUPHOHULQL WHPLQHQ ³øKUDFDW ´ 6D\ÕOÕ 7HEOL÷GHUHYL]\RQDJLGLOHUHN³øKUDFDW´VD\ÕOÕ7HEOL÷L\UUONWHQNDOGÕUDQYH6'ùPRGHOLLOH LOJLOL \HQL X\JXODPDODUÕ LoHUHQ ³øKUDFDW ´ VD\ÕOÕ 7HEOL÷ WDULK YH VD\ÕOÕ 5HVPL*D]HWH¶GH\D\ÕPODQDUDN\UUO÷HJLUPLúWLU(DTM,2009) %XED÷ODPGD³øKUDFDW´6D\ÕOÕ7HEOL÷OHJHWLULOHQ\HQLG]HQOHPHOHUoHUoHYHVLQGH6'ù¶OHULQ NXUXOXúSD]DUODPDYHLKUDFDWSHUIRUPDQVODUÕQDLOLúNLQKNPOHUDúD÷ÕGDNÕVDFD|]HWOHQPLúWLU 1-ùLUNHW.XUXOXúXQDøOLúNLQ(VDVODU A-Normal Yöreler: $\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HWWH EXOXQDQ DVJDUL RQ .2%ø¶QLQ ELU DUD\D JHOPHVL\OHHQD]EHú\]PLO\DU7/VHUPD\HOLDQRQLPúLUNHWNXUXOPDVÕ 23 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL B-.DONÕQPDGDgQFHOLNOL<|UHOHU$\QÕYH\DD\UÕUHWLPGDOÕQGDIDDOL\HWWHEXOXQDQDVJDULEHú .2%ø¶QLQ HQ D] LNL\]HOOL PLO\DU 7/ VHUPD\HOL DQRQLP úLUNHW RODUDN NXUXOPDVÕ ve gerekli EHOJHOHUOH ELUOLNWH 0VWHúDUOÕ÷ÕPÕ]D EDúYXUXOPDVÕ KDOLQGH 6HNW|UHO 'Õú 7LFDUHW ùLUNHWL 6WDWV 6'ùYHULOPHVL|QJ|UOPúWU C-Üretici Dernekleri ve Birlikleri $\QÕ UHWLP GDOÕQGD IDDOL\HWWH EXOXQDQ hUHWLFL 'HUQHNOHUL YH hUHWLFL %LUOLNOHUL WDUDIÕQGDQ DQRQLP úLUNHWúHNOLQGHYHHQD]PLO\DU7/VHUPD\HLOHNXUXODQúLUNHWOHUGH0VWHúDUOÕ÷DEDúYXUPDODUÕ KDOLQGH6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWL6WDWVDODELOHFHNOHUGLU (DTM,2010) $\UÕFD6D\ÕOÕ7HEOL÷LOHELUOLNWH x x x x 6HUPD\HQLQWDPDPÕQÕQ|GHQPLúROPDVÕúDUWÕNDOGÕUÕOPÕúWÕU 6'ù EDúYXUXVXQGD EXOXQDQ úLUNHW YH RUWDNODUÕQGDQ PXKWHYL\DWÕ LWLEDUL\OH \DQÕOWÕFÕ EHOJH G]HQOHQPHGL÷LQL YH\D NXOODQÕOPDGÕ÷ÕQÕ ED÷OÕ ROGXNODUÕ YHUJL GDLUHOHULQGHQ DODFDNODUÕ \D]ÕODU LOHEHOJHOHPHOHULúDUWÕJHWLULOHUHNEDúYXUXVUHFLNÕVDOWÕOPÕúWÕU 6'ù¶OHULQ NXUXOPDVÕ YH JHOLúPHVLQH \DUGÕPFÕ ROPDN ]HUH .2%ø¶OHU GÕúÕQGDNL E\N úLUNHW NXUXOXúODULOHJHUoHNNLúLOHULQRUWDNRODELOPHLPNDQODUÕNRUXQPXúWXU$QFDNRUWDNOÕNSD\ODUÕKHU ELUXQVXULoLQRODUDNEHOLUOHQPLúWLU 6'ù¶OHULQ NHQGL VHNW|UOHUL\OH LOJLOL LúOHPOHULQGH NROD\OÕN VD÷ODPDN ]HUH KL]PHW YH LPDODW VDQD\L VHNW|UQGH IDDOL\HWWH EXOXQDQ úLUNHWOHUH RUWDN RODELOPHOHUL YH\D úLUNHW NXUDELOPHOHUL RUWD÷ÕROPD\DQ.2%ø¶OHULQLKUDFDWÕQDDUDFÕOÕNHWPHOHULLPNDQÕJHWLULOPLúWLU 3- øKUDFDW3HUIRUPDQVÕQDøOLúNLQ(VDVODU A-1RUPDO<|UHOHUGH\HUOHúLN6'ù¶OHULoLQ <ÕOOÕNDVJDUL5 milyon USD’lik LKUDFDWúDUWÕGH÷LúWLULOHUHNNXUXOGXNODUÕ\ÕOKDULo müteakip takvim \ÕOÕLoLQGHHQD]PLO\RQ86'WDNLSHGHQKHUWDNYLP\ÕOÕLoLQGHde 1 milyon USD’den az olmamak ]HUH IDDOL\HWWH EXOXQGXNODUÕ VHNW|UQ WRSODP LKUDFDW PLNWDUÕQÕQ 86' FLQVLQGHQ HQ D] %0,1’ini JHUoHNOHúWLUPHOHULJHUHNPHNWHGLU 6D\ÕOÕ ³øKUDFDWD <|QHOLN 'HYOHW <DUGÕPODUÕ´QD LOLúNLQ %DNDQODU .XUXOX .DUDUÕ¶QD GD\DQÕODUDN X\JXODPD\D NRQXODQ 'HYOHW <DUGÕPODUÕ 7HEOL÷OHULQGHQ 6'ù¶OHUH DYDQWDM YH NROD\OÕN VD÷OD\DQG]HQOHPHOHUH\HUYHULOPLúWLU 6HUL 1ROX .DWPD 'H÷HU *HQHO 7HEOL÷L LOH \DSÕODQ G]HQOHPHOHU LOH 6'ù¶OHULQ LKUDFDW LVWLVQDVÕQGDQ GR÷DQ NDWPD GH÷HU YHUJLVL LDGH WDOHSOHULQLQ WHPLQDW NDUúÕOÕ÷Õ \HULQH JHWLULOPHVL X\JXODPDVÕQD JHoLOPLúWLU 1DNGHQ LDGH WDOHS HGHQ 6'ù¶ OHULQ WH\LW VRQXFXQX EHNOHPHGHQ LDGH DOPDNLVWHPHOHULGXUXPXQGDRUDQÕQGDWHPLQDWYHUPHOHULKDOLQGHGL÷HUILUPDODULoLQEXRUDQ %2úHNOLQGHX\JXODQPDNWDGÕUWDOHSOHUL\HULQHJHWLULOPHNWHGLU C- Eximbank Kredileri Yönünden: 'Õú 7LFDUHWùLUNHWOHUL '7ù.ÕVD 9DGHOLøKUDFDW.UHGLVL 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL '76ù YH 6HNW|UHO 'Õú 7LFDUHW ùLUNHWOHULQLQ 6'7ù LKUDFDW IDDOL\HWOHUL\OH LOJLOL ILQDQVPDQ LKWL\DoODUÕQÕQ NDUúÕODQPDVÕ DPDFÕ\OD GR÷UXGDQ NXOODQGÕUÕOÕU )LUPD OLPLWOHUL JHoPLú \ÕO LKUDFDW SHUIRUPDQVODUÕ ILUPDQÕQNUHGLELOLWHVLOLPLWNXOODQÕPRUDQÕYHGL÷HUIDNW|UOHUGLNNDWHDOÕQDUDN([LPEDQNWDUDIÕQGDQ GRODUED]ÕQGDWHNELU limit olarak belirlenir. FOB ihracat bedelinin %100’ü kredilendirilmekte olup, D]DPL YDGH JQGU 6|]NRQXVX NUHGL SURJUDPÕQGD 6'7ù¶OHU LoLQ NUHGLQLQ DQDSDUD YH IDL] WXWDUÕQÕQ¶RUDQÕQGDDVOLWHPLQDWWHVLVHGLOPHNWHPWHDNLEHQ'7ù.UHGLOHUL7HPLQDWøQGLULP 24 $øg]HUR÷OX 3URVHGU¶QGH \HU DODQ NULWHUOHUH J|UH \DSÕODQ GH÷HUOHQGLUPHGH ILUPDODU PDOL EQ\HOHUL GR÷UXOWXVXQGD DUDVÕQGD WHPLQDW RUDQODUÕQGDQ NUHGL kullanabilmektedirler.(EXIMBANK,2010) DÕúWLFDUHWVHUPD\HOLúLUNHWOHU VD\ÕOÕøKUDFDW5HMLPL.DUDUÕ QÕQQFPDGGHVLQLQNEHQGLX\DUÕQFD\UUO÷HNRQXODQ øKUDFDW´VD\ÕOÕ'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL6WDWVQHøOLúNLQ7HEOL÷NDSVDPÕQGD|GHQPLú VHUPD\HOHUL HQ D] PLO\RQ 7/ RODQ YH ELU |QFHNL WDNYLP \ÕOÕQGD JPUN EH\DQQDPHVL ED]ÕQGD )2%WXWDUÕHQD]PLO\RQ$%'GRODUÕYH\DHúGH÷HUGHNLILLOLLKUDFDWÕWUDQVLWYHEHGHOVL]LKUDFDW KDULo JHUoHNOHúWLUHQ DQRQLP úLUNHWOHUH KHU \ÕOÕQ 2FDN D\ÕQÕQ VRQ JQQH NDGDU 7HEOL÷GHNL GL÷HU úDUWODUDX\JXQRODUDNEDúYXUPDNND\GÕ\OD³'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL'76ù´VWDWVYHULOPHNWH YH\D KDOLKD]ÕUGD 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL VWDWVQH KDL] ILUPDODU LoLQ V|] NRQXVX VWDW yenilenmektedir. 'Õú 7LFDUHW 0VWHúDUOÕ÷ÕQFD øKUDFDW *HQHO 0GUO÷ \DSÕODQ LQFHOHPH sonucundD JHUHNOL úDUWODUÕ KDL] ROGX÷X EHOLUOHQHQ úLUNHWOHUH ³'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL´ VWDWV YHULOLU 'Õú 7LFDUHW 6HUPD\H ùLUNHWL 6WDWV YHULOHQ úLUNHWOHULQ WLFDUHW XQYDQODUÕ 5HVPv *D]HWH¶GH \D\ÕPODQÕU.(Resmi Gazete,2010) '76ù¶OHU D÷ÕUOÕNOÕ RODUDN '7ù .ÕVD 9DGHOL 7/ YH '|YL] .UHGLOHUL 3URJUDPÕQGDQ \DUDUODQDELOPHNWHGLUOHU 6|] NRQXVX NUHGLOHU ILUPDODUÕQ LKUDFDW IDDOL\HWOHUL LOH LOJLOL ILQDQVPDQ LKWL\DoODUÕQÕNDUúÕODPDN]HUHEHOOLWHPLQDWRUDQODUÕLOHDUDFÕEDQNDROPDNVÕ]ÕQ([LPEDQNWDUDIÕQGDQ GR÷UXGDQ NXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU $GÕ JHoHQ NUHGL SURJUDPODUÕ oHUoHYHVLQGH '76ù¶OHUH SL\DVD IDL] KDGOHULQGHQ GDKD GúN IDL] RUDQÕ LOH NUHGL NXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU %HOLUWLOHQ NUHGL SURJUDPÕ çerçevesinde, 120, 180 ve 360 gün (döviz kredilerinde) vade seçenekleri sunulmakWDYHYDGH\DSÕVÕ ULVNWXWDUÕYH([LPEDQNNÕVDYDGHOLLKUDFDWNUHGLVLJRUWDVÕSURJUDPÕQGDQ\DUDUODQÕOPDVÕGXUXPODUÕQD J|UH 7/ NUHGLOHUGH LOH G|YL] NUHGLOHULQGH LVH /LERU LOH /LERU IDL] RUDQÕ DUDOÕ÷ÕQGDNUHGLNXOODQGÕUÕOPDNWDGÕU KatPD 'H÷HU 9HUJLVL .'9 .DQXQXQ -c maddesinde düzenlenen ve “tecil-terkin sistemi” RODUDN DGODQGÕUÕODQ X\JXODPDGDQ LKUDo ND\ÕWOÕ PDO WHVOLP HGHQ LPDODWoÕ ILUPDODU \DUDUODQDELOPHNWHGLUOHU 6HUL QROX .'9 *HQHO 7HEOL÷LQGH \DSÕODQ G]HQOHPH LOH LPDODWoÕ ROPD\DQ ILUPDODUÕQ GD '76ù¶OHUH LKUDo ND\GÕ\OD \DSWÕNODUÕ WHVOLPOHU LoLQ ³WHFLO-terkin” X\JXODPDVÕQGDQ\DUDUODQGÕUÕOPDODUÕQDLPNkQVD÷ODQPDNWDGÕU *PUN 0HY]XDWÕ $oÕVÕQGDQ 2QD\ODQPÕú .LúL 6WDWV LoLQ JHQHO YH |]HO NRúXOODU GH÷HUOHQGLULOLUNHQ'76ù¶OHU LoLQLVWLVQDODUJHWLULOPLúWLU%XQDJ|UH x x WDULKYHVD\ÕOÕ5HVPL*D]HWH¶GH\D\ÕPODQPÕúEXOXQDQ6HUL1R¶OX*PUN *HQHO 7HEOL÷L¶QLQ %DVLWOHúWLULOPLú 8VXO QF PDGGHVLQLQ ELULQFL IÕNUDVÕQÕQ J EHQGL X\DUÕQFD2QD\ODQPÕú.LúL6WDWVDOPDN]HUHEDúYXUXGDEXOXQDQNLúLOHULoLQEHOOLVD\ÕGDNLúL LVWLKGDPHWPHúDUWÕDUDQÕUNHQ'76ù¶OHULoLQEXúDUWDUDQPDPDNWDGÕU $QÕODQ 7HEOL÷LQ QF PDGGHVLQLQ ELULQFL IÕNUDVÕQÕQ L EHQGL X\DUÕQFD 2QD\ODQPÕú .LúL 6WDWV %HOJHVL DOPDN ]HUH EDúYXUXGD EXOXQDQ NLúLOHU LoLQ LPDODWoÕ ROPD úDUWÕ DUDQÕUNHQ '76ù¶OHULoLQEXúDUWDUDQPDPDNWDGÕU 'Õú7LFDUHW6HUPD\HùLUNHWL6WDWVQQ$YDQWDMODUÕ x .'9LDGHOHULQGHWHPLQDWNROD\OÕ÷Õ 25 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL x Dahilde LúOHPUHMLPLQGH WHPLQDWNROD\OÕ÷Õ x Eximbank 7/YHG|YL]NUHGLOHULQGHLQGLULPOLIDL]X\JXODPDVÕNUHGLWHPLQLQGHLQGLULPOLWHPLQDW NROD\OÕ÷Õ x øKUDFDWWDED]ÕGHYOHW\DUGÕPODUÕQGDQ\DUDUODQPDYH x 2QD\ODQPÕú.LúL6WDWVHGLQPHN\ROX\ODJPUNLúOHPOHULQGHVUDWYHNROD\OÕNWÕU 'Õú7LFDUHW6HUPD\HOLùLUNHWOHUYH6HNW|UHO'ÕúWLFDUHWùLUNHWOHULQLQ<DUDUODQGÕ÷Õ'HYOHW Destekleri x Ar- *H\DUGÕPÕ x 3D]DUDUDúWÕUPDVÕYH3D]DUODPDGHVWH÷L x 6HNW|UHOQLWHOLNWHNLWLFDUHWKH\HWLSURJUDPODUÕQÕQGHVWHNOHQPHVL x E- ticarete üyeliklerinin desteklenmesi x (÷LWLPYHGDQÕúPDQOÕN\DUGÕPÕ x dHYUHPDOL\HWOHULQLQGHVWHNOHQPHVL6'ù¶OHUYH'76ù¶OHU x øVWLKGDP\DUGÕPÕ x <XUWGÕúÕQGDRILVPD÷D]DDoPDLúOHWPHYHPDUNDWDQÕWÕP\DUGÕPÕ6'ù¶OHUYH'76ù¶OHU x 8OXVODUDUDVÕQLWHOLNWHNL\XUWLoLLKWLVDVIXDUODUÕ\DUGÕPÕ x <XUWGÕúÕIXDUNDWÕOÕPODUÕQÕQGHVWHNOHQPHVL DÕúWLFDUHWVHUPD\HúLUNHWOHULYHVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULQH\|QHOLNHOHúWLULOHU %XoDOÕúPDQÕQDPDFÕ\XNDUÕGDYHULOHQJHQHOGXUXPJ|]|QQHDOÕQDUDNONHUHIDKÕQÕDUWÕUDFDN úHNLOGH\HQLELUGÕúWLFDUHW KHGHIL|QJ|UHUHNEXKHGHIOHULJHUoHNOHúWLUHFHN\HQLDUDoODUÕRUWD\D NR\PDNWÕU'ÕúWLFDUHWDODQÕQGDE\PHQLQVD÷ODQPDVÕDQFDNEXKHGHIJ|]|QQGHWXWXOGX÷XQGD DQODPND]DQÕU'ÕúWLFDUHWLQJHOLúWLULOPHVLUHNDEHWJFQQDUWÕUÕOPDVÕ\ODELUOLNWHJHUoHNOHúWL÷L ]DPDQONHDoÕVÕQGDQVD÷OÕNOÕELUHNRQRPLN\DSÕQÕQROXúPDVÕQD\DUGÕPFÕRODFDNWÕU%XQHGHQOH PHYFXGXQHOHúWLULVLYH\HQLPRGHOOHULQ|QHULOPHVLJHUHNPHNWHGLU 7UNL\HGÕúWLFDUHWVWUDWHMLVLQGH (DTM,2005), gerek sektörel GÕúWLFDUHWúLUNHWOHULJHUHNVHGÕúWLFDUHW VHUPD\HOLúLUNHWOHUDoÕVÕQGDQED]ÕHNVLNOLNOHUJ|]HoDUSPDNWDGÕU'ÕúWLFDUHWVHUPD\HOLúLUNHWOHUH YHULOHQGHVWHNYHWHúYLNOHUGHQEDKVHGLOPLúWLU$QFDNEXúLUNHWOHULoLQDUDQDQNRúXOODUKHUILUPDQÕQ JHUoHNOHúWLUHPH\HFH÷LXQVXUODUGÕUEXQHGHQOHEXúLUNHWOHULQLKUDFDWÕNXWXSODúPDROXúWXUDUDN øKUDFDWÕPÕ]ÕQ¶ÕQÕJHUoHNOHúWLUPLúWLU 'L÷HUELUPRGHORODQVHNW|UHOGÕúWLFDUHWúLUNHWOHULONHPL]GH\HWHUVL]GLU.2%ø¶OHUGHQROXúDQEX ELUOLNOHULQYHULOHFHNWHúYLNOHUOHYHGHVWHNOHUOHDUWÕUÕOPDVÕJHUHNPHNWHGLU%|\OHFHONHPL]GH\R÷XQ EXOXQDQ.2%ø¶OHULKUDFDWWDGDKD\R÷XQRODUDN\HUDODFDNODUGÕU%XDQODPGDGDED]ÕKHGHIOHU 26 $øg]HUR÷OX NRQPDOÕGÕU%X6'ù¶OHULQ\DSWÕNODUÕLKUDFDWDGDKHGHINRQPDOÕYHPPNQROGX÷XQFDEXPLNWDU DUWWÕUÕOPDOÕGÕU .2%ø¶OHULoLQLVWHQHQYHEHNOHQHQGÕúWLFDUHWJHOLúPHVLV|]NRQXVXPRGHOOHUOHVD÷ODQDPDPÕúWÕU *HUHNUHWLPPDOL\HWOHULJHUHNVHVHUPD\HYHGL÷HUHNVLNOLNOHUQHGHQL\OHGÕúWLFDUHWPRGHOOHULQLQ ONHPL]GH|]HOOLNOH.2%ø¶OHUDoÕVÕQGDQEDúDUÕOÕROPDVÕELUD]JoJ|UQPHNWHGLUùXGDELUJHUoHNWLU NLX\JXODQDFDNROXPOXSROLWLNDODULKUDFDWÕDUWWÕUDFDN.2%ø¶OHUVD\HVLQGHONHQLQJHUHNGÕú WLFDUHWLQGHJHUHNVHHNRQRPLNRODUDNE\PHVLVD÷ODQDFDNWÕU 'Õú7LFDUHWLOHøOJLOLøVWDWLVWLNOHU(DTM,2011) Milyon Dolar YILLIK 2000 2001 2002 2003 2004 - 2005 2006 2007 2008 2009 2009 2010 27.775 31.334 36.059 47.253 63.167 73.476 85.535 107.272 132.027 102.143 92.088 102.122 10,9 54.503 41.399 51.554 69.340 97.540 116.774 139.576 170.063 201.964 140.928 125.909 164.922 31 82.278 72.733 87.613 116.593 160.707 190.251 225.111 277.334 333.991 243.071 217.997 267.044 22,5 -26.728 -10.065 -15.495 -22.087 -34.373 -43.298 -54.041 -62.791 -69.936 -38.786 -33.821 -62.799 85,7 51 75,7 69,9 68,1 64,8 62,9 61,3 63,1 65,4 72,5 73,1 61,9 -15,3 10,5 15,9 15,6 15,5 16,2 15,3 16,2 16,5 17,8 16,6 … … … 20,5 21 22,4 22,7 25 24,3 26,5 26,2 27,2 22,9 … … … 27 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL *+./:/+;< ( 2005 2006 2007 2008 !! 2010 OCAK 7.220 4.997 69,2 8.146 5.133 63,0 10.592 6.565 62,0 16.339 10.632 65,1 9.281 7.884 85,0 11.690 7.832 67,0 8.324 5.652 67,9 9.796 6.058 61,8 11.383 7.657 67,3 16.027 11.078 69,1 9.075 8.435 93,0 11.779 8.264 70,2 10.196 6.592 64,6 11.605 7.411 63,9 13.234 8.958 67,7 16.812 11.429 68,0 10.522 8.155 77,5 15.020 9.887 65,8 9.596 6.128 63,9 11.587 6.456 55,7 12.919 8.313 64,3 17.889 11.364 63,5 10.120 7.562 74,7 14.941 9.397 62,9 9.812 5.977 60,9 12.694 7.042 55,5 14.935 9.148 61,2 19.306 12.478 64,6 10.868 7.346 67,6 14.724 9.796 66,5 9.947 6.039 60,7 12.466 7.815 62,7 14.266 8.980 62,9 19.477 11.771 60,4 12.501 8.330 66,6 15.229 9.537 62,6 9.596 5.763 60,1 11.709 7.067 60,4 15.214 8.938 58,7 20.557 12.595 61,3 12.856 9.056 70,4 16.063 9.572 59,6 10.272 5.553 54,1 12.276 6.811 55,5 14.682 8.737 59,5 19.251 11.047 57,4 12.811 7.840 61,2 15.428 8.521 55,2 10.366 6.814 65,7 12.153 7.607 62,6 14.459 9.039 62,5 17.885 12.793 71,5 12.485 8.481 67,9 15.637 8.910 57,0 ! 67,1 ! "" 61,5 #! "# 63,3 $$! !% 65,1 ! % 79,0 !" 63,4 % #$% 61,4 !" "$ 67,0 %! % 68,1 ! $ % 77,8 !" "% 70,6 ! $% 55,1 11.683 7.246 62,0 13.048 8.604 65,9 16.120 9.724 60,3 11.405 7.722 67,7 15.019 10.055 66,9 && OCAK 7.220 4.997 69,2 8.146 5.133 63,0 10.592 6.565 62,0 16.339 10.632 65,1 9.281 7.884 85,0 11.690 7.832 67,0 15.543 10.649 68,5 17.942 11.191 62,4 21.975 14.222 64,7 32.365 21.710 67,1 18.356 16.320 88,9 23.469 16.096 68,6 25.740 17.241 67,0 29.547 18.602 63,0 35.209 23.179 65,8 49.177 33.139 67,4 28.878 24.475 84,8 38.489 25.983 67,5 35.335 23.369 66,1 41.134 25.058 60,9 48.129 31.493 65,4 67.067 44.503 66,4 38.998 32.037 82,1 53.430 35.380 66,2 45.147 29.346 65,0 53.828 32.100 59,6 63.064 40.640 64,4 86.373 56.981 66,0 49.866 39.383 79,0 68.155 45.175 66,3 OCAK-HAZIRAN 55.094 35.385 64,2 66.294 39.915 60,2 77.330 49.621 64,2 105.849 68.751 65,0 62.366 47.713 76,5 83.383 54.712 65,6 64.691 41.148 63,6 78.003 46.983 60,2 92.544 58.558 63,3 126.407 81.347 64,4 75.223 56.769 75,5 99.446 64.284 64,6 74.963 46.701 62,3 90.279 53.794 59,6 107.225 67.295 62,8 145.658 92.394 63,4 88.034 64.609 73,4 114.874 72.804 63,4 '(& "#%! #%## 62,7 !$%! $ 59,9 !"$ %%$ 62,7 %#$% #" 64,3 # %" 72,7 %# " # 62,6 ' #$" !"" 63,2 %%! "!" 60,1 % % "!! 62,8 "$"# $ 64,4 %! "%"# 73,4 $ " !"$ 62,7 ' #! !% 63,0 !#!" % 60,8 #%$% #$" 63,4 ## !$%# 65,2 !# !"" 73,1 $!! !!! 61,9 ' $ %$ 62,9 %# "##%# 61,3 % ! ! 63,1 !$ %!! $!" !$% 72,5 ) # ! 62,6 !$ 63,7 $ # 63,5 104,000 75,4 153,000 107,500 70,3 101,5 102,1 112,6 ! 108,3 113,60 112,92 65,4 182,000 117,000 64,3 138,000 !"$$ !!! "!$ KRELELUOHúPHOHULQHVD÷ODQDQ|]HOYHUJLVHOWHúYLN 7%00WDUDIÕQGDQWDULKLQGHNDEXOHGLOHQVD\ÕOÕ³*HOLU9HUJLVL.DQXQXYH%D]Õ .DQXQODUGD'H÷LúLNOLN<DSÕOPDVÕ+DNNÕQGDNL.DQXQ´ LOHYHUJLPHY]XDWÕQGD\DSÕODQ\HQL G]HQOHPHOHUGHQELULGHNoNYHRUWDE\NONWHNLLúOHWPHOHULQ.2%ø¶OHULQ ELUOHúPHOHULKDOLQGH \DUDUODQÕODQJHoLFLYHUJLVHOWHúYLNOHUGLU %LOLQGL÷L]HUHJHUHNPOJDJHUHNVHVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QGD0G 20) \HUDODQKNPOHUOHNXUXPODUÕQELUOHúPHOHUL|WHGHQEHULWHúYLNHGLOPHNWHGLU%DúNDELU DQODWÕPODúLUNHWOHULQ\HQLGHQ\DSÕODQPDLúOHPOHULQGHX\JXODQDQJHQHOKNPOHUYHUJLPHY]XDWÕQGD YHWLFDUHWKXNXNXPHY]XDWÕQGDPHYFXWWXU.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDJ|UHUD\LoGH÷HUOHUOH ELUOHúPHOHUGHQGR÷DQND]DQoODU|WHGHQEHULYHUJL\HWDELRODUDN\DSÕOPDNWDGÕU.D\ÕWOÕGH÷HUOHUOH ELUOHúPHELODQoRODUÕQDNWLIYHSDVLILQGHNLNDOHPOHULQND\ÕWOÕGH÷HU]HULQGHQGHYUHGLOPHVL YHUJLVL]RODUDN\DSÕODELOPHNWHGLU9HUJLVL]ELUOHúPH³GHYLU´YHUJLOLELUOHúPHLVH³ELUOHúPH´RODUDN DGODQGÕUÕOPDNWDGÕU 28 $øg]HUR÷OX <DúDQDQHNRQRPLNNUL]QHGHQL\OH.oNYH2UWD%\NONWHNLøúOHWPHOHUH.2%ø\|QHOLN|]HOYH GDKDDYDQWDMOÕELUWHúYLNXQVXUXQDLKWL\DoGX\XOPXúYHEXDPDoODVD\ÕOÕ.DQXQ¶XQPDGGHVL LOHVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOHQHQJHoLFL¶LQFLPDGGHGH.2%ø¶OHULQ\DSDFDNODUÕ ELUOHúPHOHUHLOLúNLQ|]HOKNPOHUEHOLUWLOPLúWLU 0DOL\H%DNDQOÕ÷ÕVHULQROX.XUXPODU9HUJLVL*HQHO7HEOL÷LLOHLVH.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QD HNOHQHQJHoLFLPDGGHQLQX\JXODQPDVÕQDLOLúNLQXVXOYHHVDVODUD\HUYHULOPLúWLU 2. UygXODPDNDSVDPÕ VD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOLJHoLFL¶LQFLPDGGHKNPOHULQGHQ\DUDUODQDELOHFHN .2%ø¶OHU - VD\ÕOÕ7UN7LFDUHW.DQXQXoHUoHYHVLQGHNXUXODQ\DQLWLFDUHWúLUNHWLRODQ - \ÕOÕQÕQ$UDOÕND\ÕQDLOLúNLQRODUDNYHULOHQVLJRUWDELOGLUJHVLQHJ|UHLOkLúoLoDOÕúWÕUDQ - KHVDSG|QHPLVRQXLWLEDUÕ\OD\ÕOOÕNQHWVDWÕúODUWRSODPÕPLO\RQ7/¶\LJHoPH\HQYH\DDNWLI WRSODPÕPLO\RQ7/¶GHQD]RODQWLFDULLúOHWPHOHULLIDGHHWPHNWHGLU %XQDJ|UH\ÕOÕQÕQ$UDOÕND\ÕQDLOLúNLQRODUDNYHULOHQVLJRUWDELOGLUJHVLQHJ|UH¶GDQD]YH\D ¶GHQID]ODLúoLoDOÕúWÕUDQLúOHWPHOHUJHoLFL¶LQFLPDGGHKNPOHULoHUoHYHVLQGH.2%øRODUDN NDEXOHGLOPH\HFHNWLU%LULúOHWPH¶GHQD]LúoLoDOÕúWÕUPDNODELUOLNWHKHVDSG|QHPLVRQu LWLEDUÕ\OD\ÕOOÕNQHWVDWÕúODUÕQÕQYH\DQHWDNWLIWRSODPÕQÕQKHULNLVLQGHQELULQLQPLO\RQ7/¶GHQ ID]ODROPDVÕKDOLQGHGH\LQH.2%øNDSVDPÕQGDGH÷HUOHQGLULOPH\HFHNWLU 3. BLUOHúPHWDQÕPÕ:(KVK,2011) 6|]NRQXVXJHoLFL¶LQFLPDGGHGHELUOHúPHLúOHPLDúD÷ÕGDNLJLELWDQÕPODQPÕúWÕU ³%LUOHúPH7DPPNHOOHILNLYH\DGDKDID]OD.2%ø¶QLQLQFLPDGGHX\DUÕQFDELUOHúHUHN\HQLELU DQRQLPúLUNHWROXúWXUPDODUÕQÕ\DGDWDPPNHOOHIELUYH\DELUNDo.2%ø¶QLQWDPPNHOOHIRODQYH DQRQLPúLUNHWVWDWVQGHNLGL÷HUELU.2%ø¶\HGHYUROXQPDVÕQÕLIDGHHGHU´ %XQDWDQÕPDJ|UHJHoLFL¶LQFLPDGGHX\JXODPDVÕQGDELUOHúPHLúOHPLWDPPNHOOHILNLYH\DGDKD ID]ODWLFDUHWúLUNHWLNROOHNWLIHVKDPOÕNRPDQGLWOLPLWHGYHDQRQLPúLUNHWQLWHOL÷LQGHNL.2%ø¶QLQ Kurumlar Vergisi Kanunu’QXQLQFLPDGGHVLX\DUÕQFDELUOHúHUHN\HQLELUVHUPD\HúLUNHWLHVKDPOÕ NRPDQGLWOLPLWHGYH\DDQRQLPúLUNHWROXúWXUPDODUÕQÕ\DGDWDPPNHOOHIELUYH\DELUNDoWLFDUHW úLUNHWLQLWHOL÷LQGHNL.2%ø¶QLQWDPPNHOOHIRODQYHVHUPD\HúLUNHWLVWDWVQGHNLGL÷HUELU.2%ø¶\H GHYUROXQPDVÕQÕLIDGHHWPHNWHGLU%XQGDQGDDQODúÕODFD÷Õ]HUH.2%øQLWHOL÷LQGHNLLNLDQRQLP úLUNHWLOHEXPDGGHNDSVDPÕQGD.2%øQLWHOL÷LQGHNLELUOLPLWHGúLUNHWLQELUOHúWLULOPHVLYH\DEXQXQ WHUVL\DQLOLPLWHGúLUNHWVWDWVQGHNLLNL.2%ø¶QLQDQRQLPúLUNHWVWDWVQGHNLELU.2%ø¶\H devrinin mümkün ROGX÷XDQODúÕOPDNWDGÕU Özet olarak; - %LUOHúPH\HWDUDIúLUNHWOHULQ .2%øQLWHOL÷LQGHROPDVÕ 29 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL - %LUOHúPHQHWLFHVLQGHELUVHUPD\HúLUNHWLQLQNXUXOPXúROPDVÕYH\DGHYUDODQúLUNHWLQELUVHUPD\H úLUNHWLROPDVÕJHUHNPHNWHGLU - %XNDSVDPGD\DSÕODQELUOHúPHOHULQVD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QXQ 19 uncu maddesi oHUoHYHVLQGH\DSÕODQYHUJLVL]ELUOHúPHOHUOHLOJLVLEXOXQPDPDNWDGÕU %LUOHúPHLúOHPOHUL77.¶QÕQ-LQFLPDGGHOHULQHJ|UHJHUoHNOHúWLULOHFHNWLU$\UÕFDDQRQLP úLUNHWOHULQELUOHúPHVLQHLOLúNLQRODUDN77.¶QÕQYH¶QFLPDGGHOHULGHELUOHúPHLúOHPLQH ND\QDNWHúNLOHGHQPDGGHOHUGHQGLU.(TTK,2011) YDUDUODQÕODFDNWHúYLNOHU(Üstüner,2009) 5.1. .2%ø%LUOHúPHOHULQGHQ'R÷DQ.D]DQoODUD<|QHOLN.XUXPODU9HUJLVLøVWLVQDVÕ *HoLFL¶LQFLPDGGHQLQ¶LQFLIÕNUDVÕQDJ|UH.2%ø¶OHULQELUOHúPHOHULKDOLQGHELUOHúPHLúOHPLQGHQ GR÷DQND]DQoODUNXUXPODU YHUJLVLQGHQPVWHVQDGÕU 7HVSLWHGLOHQELUOHúPHND]DQoODUÕPQIHVLKNXUXPXQND]DQFÕQDGDKLOHGLOHFHNYHELUOHúPH VHEHEL\OHYHULOHFHNNXUXPODUYHUJLVLEH\DQQDPHVL]HULQGHLVWLVQDRODUDNGLNNDWHDOÕQDFDNWÕU 0QIHVLKNXUXPGDGR÷DQELUOHúPHND]DQoODUÕQÕQELUOHúPHWDULKLLWLEDUL\OHELUOHúLOHQNXUXPXQ VHUPD\HVLQHHNOHQPHVLJHUHNWL÷LQGHQGHYUDODQúLUNHWNHQGLVLQHLQWLNDOHGHQEXND]DQFÕ VHUPD\HVLQHLODYHHGHFHNWLU6HUPD\H\HHNOHQHFHNND]DQoWXWDUÕELUOHúPHQHGHQL\OHNXUXPODU vergisinden istisna edilecek ka]DQoWXWDUÕLOHD\QÕRODFDNWÕU %LUOHúPHQHGHQL\OHVDGHFHELUOHúPHNkUÕQÕQVHUPD\H\HHNOHQPHVL\HWHUOLROPD\ÕSELUOHúPH\ROX\OD GHYUHGLOHQYDUOÕNODULoLQEHOLUOHQHQGH÷LúLPRUDQÕQDJ|UHLQILVDKHGHQNXUXPXQRUWDNODUÕQDGHYUDODQ úLUNHWKLVVHVLYHULOPHVLJHUHNPHNWHGLU%XDPDoODGDGHYUDODQNXUXPVHUPD\HVLQGHDUWÕú \DSÕOPDVÕQDLKWL\DoYDUGÕU 5.2. .2%ø%LUOHúPHOHULQGHøQGLULPOL.XUXPODU9HUJLVL8\JXODPDVÕ .9.¶QÕQJHoLFL¶QFLPDGGHVLQGH %DNDQODU.XUXOXEX\HWNLVLQLWDULKYH6D\ÕOÕNDUDULOHNXOODQPÕúROXS 6D\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQXQXQ*HoLFL¶LQFL0DGGHVLX\DUÕQFDWDULKLQHNDGDU DQÕODQPDGGHNDSVDPÕQGD\DSÕODFDNELUOHúPHOHUGH - %LUOHúPHQHGHQL\OHLQILVDKHGHQNXUXPXQELUOHúPHWDULKLQGHVRQDHUHQKHVDSG|QHPLQde elde HWWL÷LND]DQoODUÕQGDQRUDQÕQGD - %LUOHúLOHQNXUXPXQELUOHúPHLúOHPLQLQJHUoHNOHúWL÷LKHVDSG|QHPLGDKLOROPDN]HUHoKHVDS G|QHPLQGHHOGHHWWL÷LND]DQoODUÕQGDQRUDQÕQGD .XUXPODUYHUJLVLDOÕQDFD÷ÕQÕNDUDUDED÷ODPÕúWÕU%XNDUDU\D\ÕPWDULhi olan 05.09.2009 tarihinde \UUO÷HJLUPLúWLU 5.3. 7HúYLNOHUGHQ<DUDUODQPDQÕQ%D]ÕùDUWODUÕ 30 $øg]HUR÷OX $QÕODQJHoLFLPDGGH\HJ|UHNXUXPODUYHUJLVLLVWLVQDVÕYHLQGLULPOLNXUXPODUYHUJLVL WHúYLNOHULQGHQ\DUDUODQDELOPHNLoLQ|QJ|UOHQ%D]ÕúDUWODUÕDúD÷ÕGDNLJLELVÕUDOD\DELOLUL] x x %LUOHúPH\HWDUDIúLUNHWOHULQ.2%øROPDVÕJHUHNLU %LUOHúLOHQNXUXPXQKVK geçici 5/4 maddesine göre ELUOHúPHWDULKLQGHQLWLEDUHQLQGLULPOL NXUXPODUYHUJLVLX\JXODPDVÕQÕQVRQDHUGL÷L\ÕOÕL]OH\HQoQF\ÕOÕQVRQXQDNDGDU.DQXQXQ inFLYHXQFXPDGGHOHULQHJ|UHELUOHúPHGHYLUE|OQPHYHKLVVHGH÷LúLPLLúOHPOHULQHWDEL WXWXOPDPDVÕWDVIL\HHGLOPHPHVLVHUPD\HD]DOWÕPÕQGDEXOXQPDPDVÕJHUHNLU 6. DL÷HUKXVXVODU 6.1. Külli Halefiyet: 77.¶QÕQµLQFLPDGGHVLQHJ|UHRUWDGDQNDONDQúLUNHWOHULQ\HULQHJHoHFHNYHEXQODUÕQEWQKDN YHERUoODUÕNDODQYH\D\HQLNXUXODQúLUNHWHELUOHúPHLOHNHQGLOL÷LQGHQLQWLNDOHGHFHNWLU 6.2. Zarar Mahsubu: %XQDJ|UH.2%øELUOHúPHOHULQGH %LUOHúHQNXUXPXQIDDOL\HWLQHELUOHúPHQLQPH\GDQDJHOGL÷LKHVDSG|QHPLQGHQLWLEDUHQHQD]EHú\ÕO VUH\OHELUOHúLOHQNXUXPWDUDIÕQGDQGHYDPHGLOPHVLúDUWODUÕ\ODELUOHúPHQHGHQL\OHLQILVDKHGHQ NXUXPODUÕQELUOHúPHWDULKLLWLEDUÕ\OD|]VHUPD\HWXWDUÕQÕJHoPH\HQIDDOL\HW]DUDUODUÕELUOHúLOHQ NXUXPWDUDIÕQGDQNXUXPODUYHUJLVLPDWUDKÕQÕQWHVSLWLQGHLQGLULPNRQXVX\DSÕODELOHFHNWLU 6.3. .'9øVWLVQDVÕ9H'HYUHGHQ.'97XWDUODUÕ:(KDV,2011) VD\ÕOÕ.'9.DQXQX¶QXQ-FPDGGHVLQGH.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDJ|UH\DSÕODQGHYLU YHE|OQPHLúOHPOHUL.'9¶GHQLVWLVQDHGLOPLúWLr. *HoLFL¶LQFLPDGGHQLQ¶XQFXIÕNUDVÕQGDEX PDGGH\HJ|UH\DSÕODQELUOHúPHOHULQVD\ÕOÕ.DWPD'H÷HU9HUJLVL.DQXQXEDNÕPÕQGDQ VD\ÕOÕ*HOLU9HUJLVL.DQXQX¶QXQLQFLPDGGHVLQGHEHOLUWLOHQLúOHPOHULOH.9.¶QDJ|UH\DSÕODQ GHYLUYHE|OQPHLúOHPOHULJLELGH÷HUOHQGLULOHFH÷LKNPHED÷ODQGÕ÷ÕQGDQ.2%øELUOHúPHOHUL .'9¶GHQPVWHVQDGÕU 6.4. 6DGHFH7HúYLNOHUGHQ<DUDUODQPDN$PDFÕ\OD<DSÕODQøúOHPOHULQ'XUXPX ³.2%øELUOHúPHOHULQHWDQÕQDQWHúYLNLQDPDFÕ.2%øCOHULQPDOL\DSÕODUÕQÕQJoOHQGLULOPHVL ölçek YHULPOLOL÷LQLQVD÷ODQPDVÕUHNDEHWRUWDPÕQDX\XPNDSDVLWHOHULQLQJHOLúWLULOPHVLLVWLKGDP G]H\OHULQLQDUWÕUÕOPDVÕGÕU%XDPDoODUGÕúÕQGDNXUXPODUGDVDGHFHWHúYLNOHUGHQ\DUDUODQPDN DPDFÕ\OD\DSÕODQEHQ]HULLúOHPOHULQEXOXQPDVÕKDOLQGHDQÕODQPDGGH NDSVDPÕQGDNLWHúYLNOHUGHQ \DUDUODQÕODPD\DFDNWÕU 6HUL1ROX.XUXPODU9HUJLVL*HQHO7HEOL÷LQGHGHEHOLUWLOGL÷L]HUH.2%øELUOHúPHOHULQHWDQÕQDQ .XUXPODU9HUJLVL7HúYLNLQLQ.XUXPODU9HUJLVLøVWLVQDVÕYHøQGLULPOL.XUXPODU9HUJLVL 8\JXODPDVÕQÕQDPDFÕ .2%øCOHULQPDOL\DSÕODUÕQÕQJoOHQGLULOPHVL|OoHNYHULPOLOL÷LQLQ VD÷ODQPDVÕUHNDEHWRUWDPÕQDX\XPNDSDVLWHOHULQLQJHOLúWLULOPHVLYHLVWLKGDPG]H\OHULQLQ DUWÕUÕOPDVÕGÕU 31 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL YHQLNPHOHúPHPRGHOL|QHULVL <XNDUÕGDNLDoÕNODPDODUÕQWDPDPÕ.2%ø¶OHULQUHNDEHWJoOHULQLDUWÕUPD\D\|QHOLNWLUdQN .2%ø¶OHULQµÕVHUPD\H\HWHUVL]OL÷LQGHQ\DNÕQPDNWDGÕU%XQHGHQOHRUWD\DoÕNDQoÕNÕú \ROODUÕQGDQELULGHD\QÕVHNW|UGH\HUDODQILUPDODUÕQúLPGL\HNDGDUJHUHN.2%øWHúYLNOHULQGH JHUHNVHDGÕQHROXUVDROVXQGL÷HUWHúYLNOHUGH\HUDOPDPÕúELU\HQLPRGHOLGHQHPHNWHQJHoPHNWHGLU %XPRGHOLQLVPL³7LFDUL.PHOHúPH0RGHOLGLU´0RGHOGHILUPDQÕQ\HUDOPDVÕ|Q J|UOPúWU0RGHOE|OJHVHORODELOHFH÷LJLELDVOÕQGD2UJDQL]H6DQD\LE|OJHOHULLoLQLGHDOELU|UQHN ROXúWXUPDNWDGÕUdQNRQLNLNDWÕOÕPFÕILUPDQÕQJHUHN\|QHWLPJHUHNVHILQDQVDOULVNLQLRUWDGDQ NDOGÕUPDNWDGÕU $\QÕPRGHONRRSHUDWLIoDWÕVÕDOWÕQGDGDJHUoHNOHúWLULOHELOLU%XGXUXPGDNRRSHUDWLILQLVWLVQDWXWXODQ YHUJLDYDQWDMODUÕGR÷UXGDQNDWÕOÕPFÕILUPDODUDGD\DQVÕ\DFDNWÕU0DOL\HWOHULDúD÷ÕoHNPHN NRQXVXQGDHWNL\DUDWDFDNEXGXUXPIL\DWUHNDEHWLDoÕVÕQGDQELUVWQONVD÷OD\DELOLU 2UJDQL]H6DQD\L%|OJH<|QHWLPOHULYH.RRSHUDWLIOHUNHQGLLoOHULQGHNLNPHOHúPHOHUH\|QHOLN LúOHPOHULEDQNDODUGD\HQLDoDFDNODUÕKHVDSODUODL]OH\HELOLUOHU%|\OHFHNPHROXúXPODUÕJYHQOLELU \|QHWLPoDWÕVÕDOWÕQGDYHJYHQLOLUELUILQDQVDORUWDPGDJHUoHNOHúHELOLU *YHQLOLUEX³oDWÕ\|QHWLP´\DSÕVÕNDUúÕWDUDIDGDJYHQVXQDU%XJYHQLúOHPOHULQYHLúELUOL÷LQLQ VUHNOLOL÷LDoÕVÕQGDQROGXNoD|QHPOLGLU 6LVWHPLQøúOH\LúL Her firma $ 5000.- LOHELUKDYX]DNDWÕODFDNWÕU.- WRSODQGÕ÷ÕQGDEHOLUOHQHQKHGHISD]DUDELU 3D]DUDUDúWÕUPDFÕWHPVLOFLJ|QGHULOHFHNWLU%XWHPVLOFLELU\DQGDEXILUPDQÕQELUELULQL WDPDPOD\ÕFÕUQOHULQH3D]DUDUDúWÕUÕSPúWHULEXOPD\DoDOÕúÕUNHQGL÷HU\DQGDSL\DVDGDWDOHSJ|UHQ ürünleri tespit edip ³NPH´ILUPD\D/&DoPDoDOÕúPDVÕQÕ\UWHFHNWLU 1) Bu maksatla $55.000.- µÕEDQND\D\DWÕUÕSQDNLWNDUúÕOÕ÷ÕD\YDGHOLYH\DLEUD]ÕQGD|GHPHOL JD\ULNDELOLUFYHWH\LWOLELUDNUHGLWLIL.PHúLUNHWHDoDFDNWÕU 2) .PHúLUNHWNDWÕOÕPFÕODUÕQGDQPDOWHGDULNHGHUHNVHYNL\DWÕJHUoHNOHúWLUHFHNWLU 3) 7H\LWOLDNUHGLWLILVNRQWRHWWLULOHUHNNDWÕOÕPFÕODUDPDOEHGHOOHUL|GHQHFHNWLU 4) 0DOKHGHIONH\HXODúÕSWHVOLPHGLOGL÷LQGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULEDQND\D\DWÕUÕODFDNWÕU 5) %XDúDPDGDNDWÕOÕPFÕILUPDODUQDNLWULVNLQGHQNXUWXOPXúRODFDNODUGÕUøNLQFLDoÕODFDN/&¶GHLVH WDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULWHPLQDWÕROXúWXUDFDNWÕU 6) øNLQFL/&D\QÕúDUWODUODDoÕODFDNWÕU.DWÕOÕPFÕODUPDOWHGDULNHGHUHNVHYNL\DWÕ JHUoHNOHúWLUHFHNWLU 7) Teyitli akreditif iskonto ettirilerek, NDWÕOÕPFÕODUDPDOEHGHOOHUL|GHQHFHNWLU 8) 0DOKHGHIONH\HXODúÕSWHVOLPHGLOGL÷LQGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOOHULEDQND\D \DWÕUÕODFDNWÕU %XLúOHPG|QJV\ÕOGDG|UWNH]VUGUOHELOLU%|\OHOLNOHELUNPH\ÕOOÕNHQD]- ihracat KDFPLQHXODúÕODFDNWÕU+HUVHIHULQGHHOGHHGLOHQNDUGDWLFDUHWHNRQXHGLOLUVHWLFDUHWKDFPL WXWDUÕQGDJHUoHNOHúHELOHFHNWLU 32 $øg]HUR÷OX Risk Analizi: øKUDFDWoÕ$oÕVÕQGDQ øONJ|QGHULGHKHUKDQJLELUULVNEXOXQPDPDNWDGÕUdQNKHGHIONH\HJ|QGHULOHQNPHWHPVLOFLVL “NPHNLúLOL÷LQH´KLWDEHQWH\LWOLJD\ULNDELOLUFLEUD]ÕQGD|GHPHOLDNUHGLWLIDoDFDNWÕU$oÕODQ DNUHGLWLINDUúÕOÕ÷ÕQGDPDOODUVHYNHGLOHFHNYHILLOLLKUDFDWWDQVRQUDLKUDFDWHYUDNÕEDQND\DLEUD] HGLOHUHN|GHPHDOÕQDFDNWÕU$OÕQDFDN|GHPHNDWÕOÕPFÕODUDNDWÕOÕPODUÕLOHRUDQWÕOÕRODUDNJHUL ödenecektir. %LUEDúND\DNODúÕPOD$NUHGLWLIWUQQ³LEUD]ÕQGD|GHPHOL´ROPDVÕoRNJHUHNPHPHNWHGLUD\ YDGHOLDNUHGLWLIGHDoÕODELOLU)LLOLLKUDFDWWDQVRQUDEXNH]]DWHQ³WH\LWOL´RODQDNUHGLWLIEDQNDFD iskonto edilereNPDOEHGHOLQDNGHoHYULOPLúRODFDNWÕU %XLúOHPLQLNLQFLVL\DQLLNLQFLDNUHGLWLIKHGHIONHGHWDKVLOHGLOHQPDOEHGHOLNDUúÕOÕ÷ÕWHNUDU DoÕODELOHFHNWLU%XNH]PDOVDWÕPÕQGDQHOGHHGLOHQNDUGDNLWXWDUÕQGDNLPDOÕQRUWDODPD NDULOHVDWÕOGÕ÷ÕYDUVD\ÕOÕUVD- kar edilecektir.- DQDSDUD\DHNOHQGL÷LQGHWLFDUHWKDFPL her seferinde artarak büyüyecektir. %\\HQLúOHPKDFPLSD]DUÕQJHUHNOHULQHJ|UH\HQLPDOoHúLGLQLJHUHNWLUHELOHFH÷LJLELYDUVDNPH NDWÕOÕPFÕODUÕQÕQVWRNPDOODUÕQÕGH÷HUOHQGLUPHVLQHGHLPNDQVD÷OD\DFDNWÕU ùD\HWKHGHISD]DUGDNLNPHWHPVLOFLVL³SD]DUÕQGL÷HULKWL\DoODUÕQÕ´GDNPH\HELOGLULUYHEXQD \|QHOLNLODYHWLFDULHWNLQOLNOHUDUWDUVDEXPRGHOLKUDFDWÕQJHOLúPHVLQHFLGGLUHKEHUOLNHGHELOLU øúOHPGHRODVÕULVNWHVOLPGHSHúLQDOÕQPD\DQPDOEHGHOLQGHQND\QDNODQDELOLU$QFDNSHúLQDOPDPD \]GHVLNPH\|QHWLPLQFH|QFHGHQEHOLUOHQLUYHEXGXUXPVLJRUWDLOHWHPLQDWDOWÕQDDOÕQÕUVDEXULVN GHWHODILHGLOPLúRODFDNWÕU gUQHNWHQGHDQODúÕODELOHFH÷LJLELWHNVHIHUGH00.- LOHEDúOD\DFDNWLFDULLúELUOL÷L¶OLNNDUOÕOÕN J|]|QQGHEXOXQGXUXOGX÷XQGD\ÕOLoLQGHNH]oHYULOGL÷LQGH\DNODúÕN- WXWDUÕQGDELU ticaret hacmi yaratabilecektir. ùD\HWNPHOHQPHIDDOL\HWL³LKUDFDWD\|QHOLNGHYOHWGHVWHNOHULQGHQ³\DUDUODQGÕUÕOGÕ÷ÕQGDWLFDUL LúOHPKDFPLoRNGDKDE\NER\XWODUDXODúDELOHFHNWLU%XUDGDGHYOHWLQJHUHN.2%ø¶OHUHJHUHNVH LKUDFDWFÕODUDVD÷ODGÕ÷ÕWHúYLNOHULQEWQONLoLQGHDQFDNDQODPOÕROPDVÕQÕQUROGHE\NRODFDNWÕU Zaten bahsi geçen “kümelenme modeli´WHúYLNNDSVDPÕQDDOÕQPD]VDVUGUOHELOLUOL÷LV|]NRQXVX ROXUDPDUHNDEHWHGHELOLUOL÷LPRGHOLQ]DPDQLoHULVLQGHEDúNDONHOHUFHGHWDNOLWHGLOHELOHFH÷LQGHQ ]DDIDX÷UD\DELOLU %XPRGHONoNDLOHLúOHWPHOHULRODQ.2%ø¶OHULE\NHQGVWUL\HONXUXOXúODUDG|QúWUHELOHFHN PRGHO\|QWHPOHUGHQ³X\JXODQDELOLU´HQ|QHPOLPRGHOYH|UQH÷LROXúWXUPDNWDGÕU +HGHI3D]DU$OÕFÕODUÕ$oÕVÕQGDQ $OÕFÕPDOWHVOLPLQGHQDNLW|GHPHGHEXOXQGX÷XLoLQKHUKDQJLELUULVNL\RNWXU5LVND\ÕSOÕPDOÕQ gelmesinde görülmektedir. $QFDNEXGXUXPGD3D]DUND\EHGLOHFH÷LLoLQULVNDOÕFÕGDQ]L\DGH ³NPH´ILUPDODUDGÕQDROXúPDNWDGÕU $\UÕFD³UQVRUXPOXOXNVLJRUWDVÕ´NDSVDPÕQDLKUDFUQOHUL DOÕQGÕ÷ÕQGD³D\ÕSOÕ´UQGHQGR÷DFDNULVNOHUGHRUWDGDQNDOGÕUÕODELOHFHNWLU Eliade, M., (2001), Mitlerin Özellikleri, dHY6HPD5LIDW2P\D\ÕQHYL-6827-61-0 33 'ÕúWLFDUHWLQILQDQVPDQÕQGD\HQLNPHOHúPHPRGHOL KAYNAKLAR 1. Ketels, Lindqvist, Sölvell,(2006) Cluster Initiatives in Developing and Transition Economies, Stockholm, Center for Strategy and Competitiveness, 91-974783-2-6 2. CLUSTER, http://www.clusterturkey.com/TR/Genel/BelgeGoster.aspx? Development of Clustering Policy For Turkey, Türkiye Kümeleri, 07.05.2009 3. $YUXSD.RPLV\RQXøúOHWPHOHUYH6DQD\L*HQHO0GUO÷ .XUXPVDO.PHOHUYH$÷ODUX]PDQ grubu, (2004) 4. '706'ùLOHLOJLOLJHQHOJH6HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL+DNNÕQGDg]HW1RW http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=165&icerikID=85&dil=TR 24/11/2009 5. '706HNW|UHO'Õú7LFDUHWùLUNHWOHUL6WDWVQHøOLúNLQ6D\ÕOÕ7HEOL÷www.dtm.gov.tr, 2010 6. (;ø0%$1.NÕVDYDGHOLLKUDFDWNUHGLOHUL http://www.eximbank.gov.tr/html_files/DTStlihrkr.htm 16.02.2010 7. 5HVPL*D]HWH7DULKL5HVPL*D]HWH6D\ÕVÕ '70'76ùLOHVD÷ODQDQ avantajlar, (NRQRPLN$UDúWÕUPDODUYH'H÷HUOHQGLUPH*HQHO0G http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=13&icerikID=103&dil=TR 14.04.2010 8. 7XUNL\H'Õú7LFDUHW6WUDWHMLVL-2023) DTM,2005 9. DTM, 'Õú7LFDUHWøVWDWLVWLNOHUL\ÕOOÕN– dönemsel ve a\OÕN- \ÕOOÕNJHUoHNOHúPHOHU http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detayrk&dil=TR&yayinid=1115&icerikid=12 24&from=home 10. 5520 VD\ÕOÕ.XUXPODU9HUJLVL.DQXQX¶QDHNOLJHoLFL¶LQFLPDGGH 11. Türk Ticaret Kanunun 146,451,452 maddeleri 12. Üstüner Erdinç, .2%ø%LUOHúPHOHULQGH6D÷ODQDQg]HO9HUJLVHO7HúYLN7h06ø$' (2009) 13. VD\ÕOÕ.'9.DQXQX¶QXQ-c md., VD\ÕOÕ*HOLU9HUJLVL.DQXQX¶QXQLQFLPG 34 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (35-42) Sosyal Hareketler ve nternet Aktivist Gazetecilik Dijitale Doru Gidiyor Melissa A. Wall Çeviren: Dinçer ATLI 20. yüzyln sonu aktivizmde yeni bir çan yükseliini göstermektedir. Üniversite örencileri düük maala içi çaltran iyeri topluluklarna kar insan haklar gruplarna katlmakta, 3. dünya ülkelerinin borçlarnn silinmesinde birlikte hareket etmektedir. Küresel çevrede irketlerin dünyann ekonomik, çevresel ve politik gündemini kontrol etmesine ilgi duymaktadrlar. Bu yükselen dalgada internet kullanm söz konusu hareketlilii desteklemeye yardm etmektedir. –Günümüzde-her organizasyon, ne kadar küçük olsa da bir internet sitesi ve elektronik posta adresi/listesine sahip gözükmektedir. Baz durumda sosyal hareketleri baz gruplarn sadece internet üzerinde var olmas nedeniyle -sosyal gerçeklik ortamnda var olup olmamalarna göre- ayrt etmek güçlemitir. -nternet ortamnda varolan bu online gruplar-sklkla gerçeklerinden daha büyük ve –nitelik yönüyle-kültürlü gruplardr. -Günümüzde-merkezden yönetilmeyen, hiyerarik olmayan, kaotik, anarik, terimleri aktivist alar ve internetin kendisini tanmlamak için kullanlmaktadr. Bu deiikliklerle beraber ana akm medyaya (Mainstream media) olan ilgi artmtr. AOL Time Warner ve Vivendi gibi birkaç irket dünyann medya gücünü sahiplenmilerdir. Bu deiikliklerdeki kesiim noktas olarak, aktivizmin yükselmesi ile birlikte statükoyu tercih eden büyük medya kurulularnn yükselmesi internette aktivist araçlar üzerindeki istilay artrmtr. Bundan dolay sosyal aktivistler haberin üretimine daha fazla arlk vermitir. Net ekilde gözükmektedir ki aktivist gazetecilik, internetten büyük ölçüde yararlanmtr. Zira internet olaylar kendi yorumlar ile yaymalarna olanak saplamaktadr. Ayrca bu bilgiler kitleleri harekete geçiren hemen cevap alabilecek nitelikte-interaktiviteye açk- olan mesajlar vermektedir. Fakat gerçekten dijital aktivist gazetecilik geleneksel pratiklerden ne kadar ayrlmaktadr? u anda bu farkllklar açklayabileceimiz bir model var mdr? Alternatif uygulamalarda yaplanlar bize dijital gazeteciliin gelecei hakknda neler söylemektedir? Sosyal Hareketler Vatandalk haklar için Afrikal-Amerikallarn mücadelesi; sava kartlarnn Vietnam savan protesto etmesi, kadn hareketleri; siyahi çounlua gaddarca davranan ve tecrit eden, Güney Afrika’nn apartayd ile ilgili rkç politikalarna kar küresel mücadele. Bütün bunlar Dr. Dinçer ATLI stanbul Aydn Üniversitesi Anadolu Bil MYO nsan Kaynaklar Yönetimi Öretim Görevlisi 35 Sosyal Hareketler ve nternet sosyal hareketlere birer örnektir. Bir sosyal hareket daima var olan güçlere kar bir meydan okumadr, onlar grup üyeleri tarafndan toplumsal yanllara ya da hakszlklar ayakta tutmaya çalmaktadrlar. Çou ilerici olmasna karn bütün sosyal hareketler olumlu sosyal deiim taraftar deildir: 1990larda bütün Amerika Birleik Devletleri’nde güç kazanan rkç beyaz milisler de bir ‘sosyal hareket’ olarak düünülür. Sosyal hareket; bir dizi ahslar ve gruplar ihtiva etmesine karn, bunlarn kilit oyuncular arasnda sosyal hareket örgütleri denilen organize aktörler vardr. Bu gibi örgütler felsefi temelleri düzenler ya da finanse eder. Örnein, Vatandalk Haklar Hareketi esnasnda, siyahi kiliseler ve dier örgütsel oluumlar, toplumsal hareketlilik ve seferberlik konularnda önemli admlar atmtr. Tarm içileri için adil ödeme ve daha iyi çalma koullar kazanma amac güden ‘Çiftçiler Hareketi nihayet ‘Tarm çileri Birlii’ olarak ortaya çkmtr. Gruplarn birçounun ortak davranlara sahip olmasna karn, asl ilgi çekici olan bunlarn haber-yaratma uygulamalardr. Geçmite baz uzmanlar, sosyal hareketlerin yaygn medya ilgisi olmadan var olamayacan ve bunun ‘hareketlerin’ nasl davrandn büyük ölçüde etkilediini ifade etmilerdir. Ama eer bugünün aktivistleri belirttikleri gibi ‘medya’nn kendisi olabilirse bu bamllk azalabilir ve -aktivis-hareketlerin gazeteci olarak güçleri büyüyebilir. Aktivist Gazetecilik Feminist gazete editörü Susan B. Anthony’ den, DIVA-TV AIDS görüntü (görüntü szdrma) aktivistlerine kadar, toplumsal hareket aktörleri, hareketleri için ayn zamanda gazeteci olarak da görev yapmtr. Aktivistler; genel olarak ana akm (yaygn) medyann onlarn meselelerini ya dikkate almadn veyahut onlar önyargl ve tarafsz olmayan ekilde gösterdiini, hareketlerini küçümseyip haksz suçlamalar da bulunulduunu düünmektedirler. Aktivist gazetecilik hareketin bak açsn yanstmaya çalmaktadr. Bu da genellikle ana akm medyann yorumundan çok farkldr. Kitleleri harekete geçirmeye, eyleme tevike ve hareket kimlii oluturmaya çabalamaktadr. Bu süreçteaktivist medya zorlanmaktadr çünkü yeterli finansman bulamamaktadr. Ve amaçlarn reklamclar veya büyük irketlere ödünç vermeden finansmanlarn salamaya çalmaktadrlar. -Aktivist gazetecilik açsndan- gereken harcamalardan dolay, haber üretimi bazen seyreklemi ve datm yavalayp zorlamtr. -Yine de-nternetin yükseliiyle birlikte, aktivistler uzun vadede (datm harcamas)-internette varolma maliyeti- içerik üretimi gibi problemlerden birçounu çözebileceklerine inanmaktadrlar. (Downing et al., 2001; Atton, 2002). Aktivist Haberlerin Online Salayclar Tpk ana akm medyann kendi online versiyonlarn düzenledii gibi, “Nation ve Progressive” gibi aktivist yaynlar, yaymlarnn Web versiyonlarn hazrlamtr. Buna ramen dijital gazetecilik en önemli etkisini aktivist haberleri salayan yeni modellerle gerçekletirmitir. Bugün en yaygn modeller 1. lerici hareketlere odakl ‘aktivist haber biçimlerini üreten kurumlar 2. Belirli konulara odaklanan örmein çevre, kadn haklar-kapsamaya çalan kurumlar. 36 D.Atl Online aktivist haberler ana akm medya haberlerinden birçok noktada farkllk göstermektedir. Öncelikle aktivistlerin haberleri daha çok yoruma yöneliktir. Bu gibi gruplar genellikle öbür tarafn bak açsn göstermekle uramazlar. Bunun sebebi ksmen toplumdaki belirgin seslerin örnein –baz kurumlarn- yeterince ana akm medya tarafndan temsil edilmedii ve sokaktaki vatandan meseleleriyle ilgilenmedii inancndan kaynaklanmaktadr. Onlar kendilerini alternatif bak açsn salamakla sorumlu görmektedirler. Ki bu bak açs onlara göre ticari irketlerin güdümündeki medya da farkl bak açsn olmadn düünmektedirler. kinci olarak onlar-aktivistler- daha önce baka yerlerde yaynlanm olan bilgiyi tekrar yaynlayp tantmaya önem vermektedirler. Bu her zaman doru olmamakla birlikte, onlar çou zaman mevcut durumda (Utne Reader ya da Reader’s Digest gibi) daha ilerici bir versiyon olarak devam etmektedir. Her ikisi- Utne Reader ya da Reader’s Digest- kendi içerikleri için baka yaynlar kullanmaktadrlar. Bu tür makalelerin kaynaklar deimektedir. Ancak en önemli kaynaklar olarak alternatif medya, çou zamanda basl yaynlar, sosyal hareketler, kar amac gütmeyen ilgi gruplar ve ana akm medyadaki mevcut ilerici fikirler yer almaktadr. Üçüncü olarak bu tür siteler genelikle yazya arlk vermektedirler. Fotoraflara, resimlere, videolara önem vermemektedirler. Kaynaklar tekrar kullandklar gibi bu ak özellikle maddi kaynaklarn yokluundan kaynaklanmaktadr. Dördüncü olarak aktivist haber siteleri genellikle kar amac gütmemektedir ve finansman için reklamlara muhtaç deillerdir. Genellikle bunlar sponsorlarla veyahut balarla geçinmektedirler. Son olarak aktivist haberler daha fazla sese yer vermeye çalp yeterince temsil edilmeyen gruplar ve tartlan konular ortaya koymaya çalmaktadrlar. Aktivist Haber Araçlar Aktivist haber araçlar gennelikle, alternatif haberleri vermeye çalmaktadr. Bu tür ruplarn analizi üç ana ekildedir; 1. Alternet yahut Common Dreams gibi profosyonel haber ajanslar. Bunlar ya tek bana veya kar amac gütmeyen sponsorlarla çalmaktadrlar. 2. Workingforchange gibi sponsorluk destei verilen haber ajanslar, bunlar kurumsal irketlerle ortak çalmaktadrlar. 3. Gönüllüler tarfndan oluturulan partizan haber ajanslar, IMCs ve ya Infoshop gibi bütün katlmclara açk ajanslardr. Profesyonel Haber Servisleri Aktivist profesyonel haber ajanslarnn en güzel örneklerinden biri, alternettir. -Alternet-Kar amac gütmeyen Independent Media Institute tarafndan finanse edilen bir alternatif internet haber magazinidir. Alternet 1998 de faaliyetlerine balamtr. Onlar haberler, durumlar ve aratrc haberlere arlk verip kendilerine göre ana akm medya sistemi tarafndan sunulmayan perspektifleri göstermeye çalmaktadrlar. Yazlar hem alternatif gazete ve magazinlerden ve 37 Sosyal Hareketler ve nternet medya yaynlarndan hem de kar amac gütmeyen kurululardan gelmektedir. Haberler toplanrken San Francisco merkezli kurulu 200den fazla medya ve ilgi gruplaryla beraber çalmaktadr. Alternet kendini günlük bilgi salaycs “infomediary” olarak tanmlamaktadr. Çünkü alternatif basn her hafta içerik bakmndan taramaktadr. (Ayrca bir avuç bamsz köe yazarlarnn yazlarn kabul etmektedir. çerii üzerindeki kontrol profesyonel bir kaliteyi getirmektedir. Çünkü Alternette herkes istedii gibi yazlarn yaynlayamaz. Baz yazlar dahil etmeye baz yazlar darda brakma prosedürü alternatif basl medya kökenli olan bir kadro tarafndan yaplmaktadr. Örnein sorumlu müdür Don Hazen, Mother Jones’un eski yayncsdr. Sonuç olarak burada özenle seçilen farkl bak açlarnn bir birikimi oluturulmaktadr. çeriin arasnda En-viro/Health,” “Rights and Liberties,” “DrugReporter,” “MediaCulture,” ve “Global Affairs.” yer almaktadr. Alternet kendini baz yazlarn satyla-lisans hakk- finanse etmektedir. “Ford Foundation dan George Soros's Open Society’ye” kadar geni bir yelpazeden gelen gruplarn balar ve katklaryla 150 den fazla yayn bir organize datm sistemiyle ayakta durmaktadr. Alternet haberler sunmakla birlikte ayn zamanda ziyaretçilerin fikirlerine yer vermektedir. Bunlarn arasnda editöre yönelik mektuplar ve internet forumlar bulunmaktadr. Sponsor Olunan Haber Servisleri Forumlarda ziyaretçilerin cevap verebilecek deiik konular vardr. Sponsor olunan haber servislerinin bir örnei Workingforchange’dir. Bu kurum “Working Assets” isimli ilerici telefon irketi tarafndan desteklenmektedir. O da aktivist ve ana akm medyada verilen yazlar sunmaktadr. Ayn zamanda sosyal hareketlerin yazlar ve makaleleri de verilmektedir. Christopher Scheer adl editor eskiden San Francisco Examiner’de yurt içi yurt d haberlerin editörlüü yapmtr. lerici sesler her ne kadar tevik edilse de (Buna feminist medya aktivisti Laura Flanders’n ev sahipliini yapt bir Web radyo gösterisi ve solcu-yorumcu Alexander Cockburn’ün periyodik yorumlarn içeriyor.) Site ayn zamanda dier sitelerden farkl olarak daha çok ticari bir modele dayanmaktadr. Site Working Assets’in ve Ben and Jerry’s Ice Cream’in reklamlarn göstermekte ve ayrca Shopforchage adl karde siteye direkt iliki içermektedir. “Sevdiklemiz” adl bölüm, çalanlar tarafndan derlenmi, site üyelerince satn alnabilecek beenilen öeleri listelemektedir. (örnein, bir keresinde, bir yazar ayriyeten bamsz dergiler hakknda bilgi ve abonelik için direkt balant vermiti. Dier bir seferinde ise üyelerden biri çocuklar için müzik tavsiyesinde bulunmutu) Site alveri frsatlar içermesinin yan sra, siyasi eylemleri de desteklemektedir.(Örnein güncel sorunlar açklayan iliimler ve seçilen vekillere gönderilebilinecek, önceden hazrlanm e-mailler içermektedir.) Halka Yakn Haber Servisleri Halka yakn haber servislerinde yazsn yaynlatmak isteyen birinin uzman gazeteci olmas gerekmemektedir. Bunun yerine, söyleyecek bir eyleri olan herkes hikaye oluturabilir ya da yorum ile katkda bulunabilir. Bu türdeki en yenilikçi gruplardan biri, Kasm 1999’da Dünya Ticaret Örgütü zirvesine kar düzenlenen protestolara tepki olarak balatlan IMC hareketidir. Medya aktivistleri, kurumsal medyann bu protestolar gerektii gibi aktarmayacana inanmaktayd. Bu yüzden farkl bak açlarn da temsil edebilmek için, gönüllü katlm, sra d kadn seslerini, farkl rktan insanlar, ekonomik olarak madur durumda olanlar özellikle vurgulayan bir Web sitesi kurmulardr. Akabinde, A.B.D’de ve dünyann birçok yerinde bu modele dayanan yüz kadar IMC piyasaya sürülmütür. 38 D.Atl IMC sitelerinde isteyen herkes, orijinal ya da baka bir kaynaktan alnan, yaz fotoraf, video ve ya ses postalayarak, baka kaynaktan alnm olsa dahi haber üretimine katlabilmektedir. Postalanan her öe, bakalar tarafndan yorumlanabilir, bu da bazen görüleri yaznn bir parças haline gelen farkl kiilerin yorumlaryla habere katkda bulunmasn salamaktadr. IMC’ler daha anarik, dank, hzl ve bazen de daha az güvenilir olmalar nedeniyle, dier modellerden farkllk göstermektedir. Site baka sitelerden farkldr çünkü sadece yazlar ihtiva etmeyip ayrca video, oudio ve fotoraflar içermektedir. Dier servislerden fazlasyla, IMC toplumsal hareketlerle, özellikle de Seattle’da hayat bulan Global Justice Movement’la, oldukça yakndan ilgilenmektedir. Hemen hemen bütün IMC siteleri en son protestolara, gösterilere ve dier eylemlere sitelerinde yer vermektedirler. Sosyal Hareket Örgütleri Çevrimiçi aktivist haber sitelerinin kurulumuna ek olarak, ikinci bir model de ortaya çkmaktadr. Bu modellerde de belirli Sosyal Hareket Örgütleri (SMO Social Movement Organizations) veya Greenpeace gibi savunma gruplar, uzman haber datm merkezleri olmak için, baz durumlarda da alternatif haber ebekelerine katlmc olabilmek için interneti kullanmaktadrlar. Bu oluumun durum çalmas için Walls’un “Battle in Seattle” n inceleyiniz). Bu sosyal hareket örgütleri tarafndan üretilen veya datlan haberler, örgütün uzmanl her ne olursa olsun aktivist haber sitelerinden daha özel ve daha kapsamldr; çünkü sorunlarn basit ve ele alnabilir yönlerine odaklanmaktadrlar. Böylelikle, yaygn medyann “hammaddesi” olabilecek haberler (aratrma ve durum raporlar gibi) site ziyaretçilerinin ulamna, olduu gibi ve ilenmeden sunulmaktadr. Ayrca bu gruplar, ev-haber merkezleri gibi çalan ve sosyal hareket örgütlerinin haberlerinin yan sra konuyla ilgili dier kaynaklardan da yazlar içeren Web sayfalar oluturmaktadr. çerdii öeler alternatif medyadan ya da yaygn medya kaynaklarndan alnan yazlardan, dier sosyal hareket örgütlerince paylalan haberlere kadar deiiklik göstermektedir. Burada iki farkl model mevcuttur: 1. Oneworld ya da WTOWatch gibi, sosyal hareket örgütleri için haber ve bilgi toplayan network siteleri, 2. Uzmanlam sosyal hareket örgütleri kendi web sitelerine sahiptir. Bu sitelerde uzmanlk alanlaryla ilgi haberler vermektedirler. Örnein küresel adalet meseleri hakknda Global Exchange veya çevre meseleleri hakknda Greenpeace. Network Siteleri sosyal hareket örgütlerine ve onlarn yaynlarna salayc olarak hizmet eden sitelerin bir örnei ngiltere’de kurulmu olan OneWorldnettir. 1995’te kurulmu olup, insan haklar ve sürdürülebilir-geliim sorunlar hakknda haber ve bilgi salamaktadr. Genel olarak kenara itilmi insanlarn meseleleri izah etmeye çalmaktadr. OneWorld bunu baarabilmek için çevre ve borçlanma gibi insani-geliim alanlarnda çalan ve dünyann her yerinden 1250 den fazla grupla ortaklk yapan bir “kamusal ilgi portal “ haline gelmitir. çerii sosyal hareket örgütleri ve aktivist medyann yaz ve raporlarndan gelmektedir. Örnein, srail ve Filistin arasndaki anlamazlklara yönelik bir yaz; Inter Press Service ve Arabic Media Internet gibi medya gruplarndan olduu kadar Amnesty International ve Grassroots International gibi sosyal hareket örgütlerinden elde edilen 39 Sosyal Hareketler ve nternet raporlar da içermektedir. OneWorld dünya çapnda, Yeni Delhi’den Amsterdam ve Washington’a kadar, tam on bir merkeze sahiptir. Her bir merkez sitedeki sayfalar düzenlemeye yardmc olur ve o ülkedeki kar amac gütmeyen bir irket tarafndan sahiplenilmitir. (Global South merkezleri hariç). Bu yüzden, OneWorld Italy (Unimondo) nun sahibi Fonda/.ione Fontana iken; OneWorld United Kingdom’ n sahibi Panos Institute’dur. Ana örgüt ise finansman salamaktadr. OneWorld, 2001 ylnda, toplumsal adalet sorunlarna içerik salamak için Yahoo News ile de bir anlama imzalamtr. Oneworld’ün interaktif imkan ziyaret ettiiniz bölümüne baldr. Site ayrca “etik alveri” denen bir bölüm bulundurup bunun yannda sitenin kendisi hakknda geribildirimi ve email düzenlemelerine kaydolmak ya da üyelerine kaynak sunabilmek için frsatlar içermektedir Daha yeni OneWorld TV sitesi ziyaretçileri, “yeni kant, kiisel ifade veya farkl bir bak açs ortaya koyan” video görüntüleri yaynlayabilmektedir. Bu görüntüler, AIDS le baa çkmaya çalan Sowetolu bir annenin hikayesinden, Amnesty International’n West Bank Palestinians’ tan edindii video kaytlarna kadar deiiklik göstermektedir. Konu Odakl SMO Siteleri San Francisco kökenli Global Exchange, küresel adalet sorunlarna odaklanan, kar amac gütmeyen bir aratrma, eitim ve eylem merkezidir. Starbucks’ belirli çevresel koullar salamas ve tarm içilerine adil ödeme yapmas için ikna etmeye çalt kampanyayla ön plana çkmtr. Web sitesi iyi derecede özelletirilmi bir haber üretim merkezi olarak ilemektedir. Örnein, Kolombiya’daki karmaaya deinen kampanya sayfalar, yaygn medya kaynaklarndan elde edilen “güncel haber” yazlarnn yan sra sosyal hareket örgütlerinden ve destek ebekelerden elde edilen yazlar da içermekteydi. Sitede New York Times’ ta yer alan yazlara ve Traditional Authorities of the U'wa Association basnnda yer alan haberlere linkler mevcuttur. Bu yöntemle SMOlar; yaygn medya kaynaklarndan gelen bilgilerle, sosyal hareket örgütlerinden, alternatif medyadan ve dier destek ebekelerinden gelen bilginin edeer ekilde görüntülenmesini salayan yeni bir hiyerari oluturmaktadr. Dier sayfalar Global Exchage’in kendi deerlendirmelerini içermektedir. Global Exchange; fax gönderebilmek, mektup yazabilmek ya da hükümet görevlilerini arayabilmek için sayfalar düzenleyerek ve bunun yan sra sorun-kökenli e-posta listelerine kayt olabilmek veya küresel adalet sorunlar adna gönüllü çalabilmek için frsatlar sunarak üyelerini harekete geçirmektedir. Zirveler ve Krizler Bütün bu gruplar tarafndan yaplan ve datlan aktivist haberleri en güçlü etkiyi tüm dünya bahsettikleri sorunlaryla ilgilendiinde göstermektedir. Bu etki genellikle geni çapl kriz ortamlarnda olumaktadr-örnein A.B.D deki 11 Eylül saldrsna gösterilen tepkiler veya 2002’de Orta Dou’da yeni bir ivme kazanan iddet olaylar-. Dünyann bütün dikkatinin belirli bir noktaya odakland dier kilit hareketler, “Birlemi Milletler Zirvesi” gibi küresel olaylar veya “Dünya Ticaret Örgütü” gibi dünya liderlerinin toplantlarn içermektedir. Bu olaylar çounlukla toplantlar için fiziki imkan ve etrafnda örgütlenilebilecek özel, dramatik konularn çözümü için zemin hazrlamaktadr. Vatandalar bu zirveleri, süreç içerisinde ki fikirlerini belirtebilmek için kullanmaktadr. Çünkü halk bu fikir beyan hakknn devletler tarafndan, alnan karalardan en çok etkilenen sradan insanlar yerine dev irketlere verildiini düünmektedir. Bu zirvelerin ana akm medya tarafndan 40 D.Atl takiplerinin, genellikle, hatal ve yetersiz olduu düünülmektedir. sosyal hareket örgütleri piyasada gittikçe önemli bir konuma geldiinden, haber yapma ve datma kapasiteleri de yükselen güçlerinin bir parças olmutur. Bunun yan sra sosyal hareket örgütleri tartmalar düzenlemekte, seçmenleri harekete geçirmekte ve halk temsil etmektedirler. Bu olaylarn snrsz ekli, bugün dünya çapnda küresel çkl pek çok sosyal hareketin snrsz ekliyle uyum göstermektedir. Bu; neden aktivist medyann bunun gibi olaylar haber yapmaya ve datmaya önem verdiini açklamaya yardmc olabilir. Aslnda bamsz-Indymedya-medyann, kaynaklarn küresel haberleme için tedarik ettii ksa bir zaman zarfnda belirli bir olaya odaklandnda baarsnn zirvesinde olduuna inanlmaktadr. nsanlarn çou, Indymedyann dünyann birçok yerindeki önemli olaylarla-2000 ylnda Los Angeles düzenlenen U.S. Democratic Party Convention ve 11 Eylül saldrlar sonras srail ve Filistin’de trmanan iddet olaylar gibi-balantl olarak hayata geçirildiini düünmektedir. Sonuç Aktivist dijital gazetecilik hem ümit vaat edip hem de tehlike oluturabilir. Tehlikeler genellikle eriim sorunlar üzerine younlamaktadr. Yukarda tanmlanan örgütlerden çou, kendilerini-özellikle de tam katlm için yeterli iletiim teknolojisine sahip olmayan “güçsüz” seslerin fikirlerini duyurmaya adamtr. Halbuki bu insanlarn iletiim teknolojilerine ulama imkanlar snrldr. Bunun yan sra Amerika gibi zengin ülkelerde bile internet eriiminin nihai kontrolünün kime ait olacana dair problemler mevcuttur. Gittikçe artan bir ekilde, baz irketler hem Web hem de dier dijital iletiim araçlarnn eriim ve yönlendirilmesini ellerinde tutmaya çalmaktadr. Sonuç olarak, bu yatrm irketleri dijital aktivist gazeteciliine eriimini kstlayarak ya da önemsememekle onu gayri meru konumuna itebilmektedirler. Aktivist dijital gazeteciliin gelecek umudu; aktivist haber ekiplerinin kabiliyetinde ve haber, rapor ve bilgi hareketlilii salayan alternatif bir bilgi evreni yaratmak için destekledikleri toplumsal hareketlerde yatmaktadr. Böyle bir bilgi evreni, farkl deerlerle ilenmi olduundan, “haber nedir?” gibi temel bir konuyu bile tekrar düünmeye sevk etmektedir. Bu sanal ortamda, haber artk; eitimli, objektif uzmanlar tarafndan, uzun süren çabalar ve rutinler sonucu üretilen günlük bir olay raporu olmaktan çkmtr. Bu yeni dijital aktivist evrende, haberlerdeki objektiflik baarlmas imkansz gibi görülmektedir. Ayrca, muhabirler ayn deerleri paylaan ve yorum üreten toplumsal hareket üyeleridir. Dahas, bu yeni evren karmak olaylardan mantkl sonuçlar çkarmakla kalmayp, ayn zamanda böyle haberler üzerine fiilen hareket edebilen aktif bir seyirci topluluu hedeflemektedir. Bu yeni evrende haber; deeri birinin ondan kazancna bal bir mal olmaktan çkmtr. Haber artk, halk tarafndan özgürce kullanlabilen ve datlabilen ortak bir maldr, istif edilmi bilgi yn deildir. Sonuç olarak dijital aktivist gazetecilik, soysal hareket iletiiminde ve haberlerin kendi tanmnda yeni bir basama temsil etmektedir.1 1 Melissa A. Wall, “Social Movements And The Net: Activist Journalism Goes Digital” , (Ed.), Kevin Kawamoto Digital Journalism: Emerging Media And The Changing Horizons Of Journalism, inside, (113-122) Rowman & Littlefield Publishers, Inc., Usa 2003, p.113. 41 Sosyal Hareketler ve nternet Kaynakça Arquilla, lohn, and David Ronfeldt. "Preparing for Information-Age Conflict; Part 1: Conceptual and Organizational Dimensions." Information, Communication and Society 1(1) 1998: 1-22. Atton, Chris. Alternative Media. London: Sage, 2002. Castells, Manuel. The Rise of the Network Society. Vol. 1, The Information Age: Economy, Society and Culture. Cambridge, Mass.: Blackwell Publishers, 1996. Downing, John D. H., et al. Radical Media: Rebellious Communication and Social Movements. Thousand Oaks, Calif.: Sage, 2001. Kessler, Lauren. Dissident Press: Alternative Journalism in American History. Thousand Oaks, Calif.: Sage, 1984. Streitmatter, Rodger. Voices of Revolution: The Dissident Press in America. New York: Columbia University Press, 2001. Wall, Melissa A. "The Battle in Seattle: How Nongovernmental Organizations Used Websites in Their Challenge to the WTO." In Media and Conflict: Framing Issues, Making Policy and Shaping Opinions, edited by Eytan Gilboa. Ardsley, N.Y.: Transnational Publishers, 2002. 42 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (43-54) Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek M.Hakan ÖZÇELK Özet Henüz yeni uygulanmaya balayan çok partili sisteminin de etkisiyle, 1949 ylnda Atatürk ilkelerine ve nklâplarna kar olan kiiler tarafndan, Atatürk büst ve heykellerine yaplan tecavüzler oldukça artmt. Doaldr ki bu tür olaylar toplum içinde büyük bir infial uyandrmakta ve toplum içinde gerginlikler oluturmaktayd. 14 Mays 1950 seçimleri sonucunda, 27 yldr iktidarda olan C.H.P.’nin yerini alan DP’nin, ilk icraatlarndan birisi, Türk toplumu için çok önem arz eden Atatürk büst ve heykellerine yaplan tecavüzlerden hareketle Atatürk’ü ve O’nun nezdinde Türk milletinin atasna duymu olduu sayg ve sevgi duygular, bu tür saldrlardan koruma yönünde tedbir almak olmutur. Mecliste yaplan youn tartmalardan sonra “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun” kabul edilmitir. Anahtar Kelimeler: Atatürk Devrimleri, Atatürk, Devrim, Atatürk Kanunu A sample of the struggle given for the companies counter to the revolutions of Atatürk Abstruct In 1949, as a result of newly born multiparty system, the opposers of the principles of Ataturk and his revolutions had been raising the aggression against the busts and statues of Ataturk. Such events naturally caused great resentment and raised the tensions in the community. Thanks to the May 14, 1950 elections Democrat Party took over the 27 years of Republican People’s Party power, and took measures to protect Turkish people’s respected and precious Ataturk, starting from opposing the aggression against the busts and statues as one of the first actions. After intensive parliamentary debates in the Turkish Grand National Assembly, “Law on Crimes Against Ataturk” was adopted Key words: Atatürk Revolutions, Atatürk, Revolutions, The Law of Atatürk. Giri Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele; dönemsel farkllklarla (1938–45,1945– 50,1950–60 vb.) incelendiinde ve iç ve d dinamiklerin, iktidar ve toplumun üzerindeki etkisi temel eksen olarak kabul edildiinde, bu dönemlerde birbirinden farkl uygulama, farkl uygulama iddeti, farkl uygulama alan görülmektedir. Bu yönde verilen mücadeleler genellikle bireysel, toplumsal, kurumsal olmakla birlikte kanunlar da çkarlarak Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadelede Öretim Üyesi Dr. M.Hakan ÖZÇELK, stanbul Aydn Üniversitesi, Atatürk lkeleri ve nklâp Tarihi Öretim Üyesi 43 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek kalc, sürekli bir hareket tarz ortaya konmutur. Bu kanunlarn en önemlisi 25 Temmuz 1951 ylnda çkarlan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”dur. Atatürk’ün ebediyete intikali sonras Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele, farkl siyasi görülerde olsalar dahi bir çok insann yaplan tartmalara ramen hem fikir olduu yegâne örnek çkarlan “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun) olmutur. Kanuna Giden Yol Demokrat Parti iktidarnn dini alandaki faaliyetlerini ne tamamen kat bir laiklik çerçevesinde, ne de tamamen dini hüviyet içinde laiklik kart olarak deerlendirmek, bulunulan tarafn bak açsna göre mümkündür.( Sitembölükba, 1995, s. 64.) Çünkü D.P. iktidar olduu 1950–1960 döneminde zaman zaman cumhuriyet kazanmlar olarak kabul edilen laiklik anlayndan, devletçilik uygulamalarndan taviz verirken, zaman zaman da laiklii ve Atatürk ilkelerini ve devrimlerini korumak için baz sert önlemlere de bavurmutur. “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanunu”’da alnan sert önlemlerden biridir. Kanun, D.P. hükümetinin din eksenli uygulamalarnn yan sra baz dini propaganda ve faaliyetleri kstlamak ve önlemek için ald önlemlerin ilkidir. Ticanilerin Atatürk heykel ve büstlerine yapm olduu saldr ve tecavüzler bu kanunun çkmasna önayak olmutur. Atatürk’ün heykellerine ve büstlerine yaplan saldrlar ve tecavüzler karsnda Nadir Nadi gazetedeki köesinde, rüyasnda Atatürk'ü gördüünü belirterek( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949); "Atatürk'ün öldüünü kabullenerek ona inanan, onun dehasndan kuvvet alan bizler artk yalnzzdr. Biricik güvencimizi yalnz kendi içimizde ve yeni yetien nesillerde bulabileceizdir. Büyük devrim eserleri ile birlikte Atatürk'ün aziz hatrasn da yaatmak vazifesi bundan böyle bizim srtmzdadr.” eklinde rüyasn yorumlamtr. Atatürk’ün ölümünden on bir yl sonra, 1949 ylna gelindiinde siyasi ortamn ortaya çkard, Atatürk’ün büst ve heykellerine yaplan tecavüzkâr davranlar, Nadir Nadi’de Atatürk’ün hatrasna sahip çkmak ve toplumu bu konuda ikaz etmek ihtiyacn doururken çözüm yollar için seçilen seçeneklerin ne kadar doru olduunu da sorgulamtr. Atatürk’ün korunmas için kanun araylarna yönelik tedbirler aranmasna, arp armayacaklarn okuyucuya sorarken aranan tedbirlerden çok, tek tük de olsa Atatürk’e laf söyleyen insanlarn olduunu ve hayret edilmemesinin gerektiini vurgulayan yazar “Srtlanlar aslana saldrmak için ölümünü beklerler.” ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949) diyerek laf söyleyenler hakkndaki görüünü de oldukça sert bir ekilde ortaya koymaktadr. Yazar makalesinde Atatürk gibi büyük bir adamn hayata gözlerini yumduktan sonra salnda ona az açmaya cesaret edemeyenlerin derhal harekete geçmesinin adet olduunu, oysa ki bu adet, fikir ve hareket olarak ölenin ölmediini gösteren en kuvvetli delil olduunu ve Ataya imdi dil uzatmak isteyenlerin yllarca beklemek lüzumunu duymasnn da büyük eserin ne tükenmez bir hayatiyet tadn gösterdiini ifade etmitir. Ancak böyle bir güvence karsnda dahi bundan elli yl yahut yüz yl sonra meczuplarla mürtecilerin yeryüzünden kalkacana inanmak gerektiini, büyük eserlere çelme takmak isteyenlere her zaman rastlanabileceini söyler. Böyle bir girizgâh yapan yazar ardndan okuyucuya birkaç soru sorar ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949); 44 M.H. Özçelik “Yalnz Atatürk'ün aziz hatrasn kanun yolu ile koruma düüncesine ne dersiniz? Türk cemiyeti içinde Atatürk'e kar birlemi az çok kuvvetli bir kara ruh varm hissini verebilecek olan böyle bir kanun ihtiyac duyarsak bu bizi rahatsz etmez mi? Fakat bir iki akl kaçknnn keyfi yerine gelecek diye de koskoca bir milleti çirkin sesler dinlemeye mahkûm edebilir miyiz?” Türk devriminin shhatli gelimesini korumak istiyorsak baz noktalara dikkat etmeliyiz diyerek; Atatürk’ün, bütün hayatn milletin gözü önünde apaçk geçirmi son derece samimi bir Türk evlad olduuna, kelimenin tam manas ile kendilerinden olduuna, o kadar ki ona ata derken de babamz andmzdan zerrece üphe etmememiz gerektiine, okuyucunun dikkatini çeker( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949); “Bizi biz yapan adama hakaret ettirmemeliyiz; fakat dar bir yasak zihniyetine saplanarak devrimin salam bünyesini de zedelememeye dikkat edelim. Böyle bir hareket her eyden önce atann ruhunu muazzah eder. Bütün ömrünü batl manas ile bir Türkiye yaratmak uruna harcayan o büyük adam hiç bir kötü niyet ykamayacaktr.” diyerek makalesini bitiren yazar Atatürk’ün ve devrimlerinin korunmas gerektiini söylerken ayn zamanda devrimleri koruyacaz diye gerçekte devrimlere ve Atatürk’e zarar verilmemesinin önemini vurgulamtr. 1949 ylnn 10 Kasm’nda Nadir Nadi’nin de üzerinde durduu konuyu Demokrat Parti, iktidara gelir gelmez, Atatürk’e balln ve onun izinde olduunu dair bir kararnameyi resmi gazetede yaymlad. 1950 Aralk sonunda ikinci bir kararname ile ilk kararnamedeki hususlar vurgulanmtr. Alnan kararlar içinde devlet dairelerinde ve makam odalarnda sadece Atatürk’ün resminin aslabilecek, baka ahsiyetlerin resimlerinin aslmayaca dahi vard. Ancak bu kararnameler de Ticanilerin ülke çapnda Atatürk heykel ve büstlerine yönelik saldrlarna engel olamad(Özdemir, 2008, s.60). Arapça ezann geri getirilmesinin akabinde baz gerici faaliyetlerde tekrar kprdanlar ba göstermi ve 22 Haziran’da Ticani Tarikat’ndan olan baz kiiler, Atatürk’ün büst ve heykellerine yeniden saldrlara balamlardr. Bu saldrdan dört gün sonra Ankara’nn baka yerinde ve Çubuk’ta Atatürk heykeline saldrlarda bulunulmutur( imir, 2009, ss. 125-140). Heykellere yönelik saldrlar dönem içinde hükümetin tutum ve davranlarndan güç alan özellikle bata Ticaniler olmak kaydyla dier slamc kesim tarafndan yaplmaya devam ede gelmitir. Dini yaynlarn artmasnn yan sra “Kemalizm”’e de olan saldrlar bu dönem içinde Atatürk’ün büst ve heykellerine yaplan tecavüzlerle somutlat. Krehir’de Çar Meydan’nda bir kaide üstünde bulunan Atatürk’ün büstü 23/24 ubat 1951 gecesi tahrip edilmi, Atatürk’ün heykel ve büstlerine yaplan saldrlara devamla Mart’n banda Ankara’da yinelenmitir. Bununla kalmayan saldrganlar Atatürk büst ve heykellerinin görüldüü yerde krlmasn telkin eden beyanname datmlardr. 16 Mart 1951 Kastamonu’da Taköprü’nün Alama köy okulunda Atatürk’ün fotorafnn “gözleri oyulmak” suretiyle tahribat yaplmtr( Kudret Gazetesi, 17 Mart 1951). 21 Mart tarihli Edremit Gazetesine göre Burhaniye’deki Emniyet Karakolundaki büst (Edremit Gazetesi, 21 Mart 1951), 23 Mart’ta Ankara Etimesut’a bal Eryamanlar Köyünde ve Aydn Dalamanda D.P. binasndaki büste yönelik saldr saldrlar olmutur (Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951). 29 Mart 1951’de ise Kütahya’da Atatürk heykeline saldr olmutur. Ulus Gazetesinde bu olay bugüne kadar yaplan saldrlarn en “irenç ve rezil” olandr diye yer almtr. Kütahya’daki saldry düzenleyenler bir beyanname yaynlamlardr. Bu beyannamede “din hamisi Tevfik leri ve Menderes yaasn” ( Ulus Gazetesi, 30 Mart 1951) denilmekteydi. 45 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek Atatürk’ün heykellerine kar artan suçlar karsnda da Mardin milletvekili Mehmet Kamil Boran “Atatürk’ün manevî varlna ve maddi hatralarna vâki tecavüzler hakknda” Babakanla bir soru yöneltmitir. Soruya cevap veren çileri Bakan Halil Özyörük, “Atatürk’ün ölümünden 14 Mays 1950’ye kadar manevî varlna 51, fotorafna 12, heykel ve büstlerine 4 olmak üzere 67 tecavüz” olduunu, “14 Mays 1950’den 1 Nisan 1951’e kadar büst ve heykellere 9, manevî ahsiyetine 5 ve fotorafna 1 olmak üzere 15 tecavüz hâdisesinin” olduunu belirtmitir( T.B.M.M. Tutanak Dergisi, 1951, ss. 288-289). Bu saldrlar karsnda halkn duyduu ve özellikle basna yansyan nefret, öfke ve bu konudaki mevcut olan cezai yaptrmlarn çok düük olmas, hükümeti daha deiik ve ciddi yaptrmlar yapmaa mecbur etmitir. Kanunun Mecliste Görüülmesi Meydana gelen bu tür halk üzen, ayaklandran olaylarn önlenmesi maksadyla 4 Mays 1951 günü, T.B.M.M.’ne gönderilecek olan bir kanun tasars görüülmeye baland. Ancak böyle bir kanunun dillenmeye balamasyla basnda, toplumda, milletvekilleri arasnda ard arkasna tartmalar balad. Baz milletvekilleri, o srada yürürlükte olan 1924 Anayasa’nn 69. Maddesince (Türkler kanun karsnda eittirler ve ayrksz kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, snf, aile ve kii ayrcalklar kaldrlmtr ve yasaktr.) tek tek kiilerin lehine çkarlacak her türlü özel kanun yasaklamasn gerekçe göstererek, kii için kanun çkarlmasnn demokrasiyle badamayacan ileri sürmütür. Bu süreçte, Türkiye Milli Talebe Federasyonu (T.M.T.F.), yapt toplantlarda toplumsal hayat ilgilendiren mevzular üzerinde ehemmiyetle dururken, bu arada komünist ve irticaya kar da esasl mücadele tedbirleri düünmütür. Türkiye Milli Talebe Federasyonu genel idare kurulunun ald kararlar arasnda. "Türkiye cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ün her çeit tenkit ahlakndan mahrum, hücumlardan masun kalmas yolunda Büyük Millet Meclisince kanun çkarlmas "( Cumhuriyet Gazetesi, 3 ubat 1951) için gerekli teebbüslere geçmesi yönünde istei de vard. Milletvekilleri ve T.M.T.F.’nin Atatürk Koruma Kanunu hakknda düünceleri böyle iken kanuna kar olan Nadir Nadi’nin kanuna kar çkmasnn çk noktas daha ilginçti. Nadi, meclisten böyle bir kanun çkt takdirde Büyük Atann ruhunun incineceini, bu suretle Atatürk'ün hatrasn kanun yolu ile korumay Ebedi ef’in hayat boyunca inand prensiplere aykr bulduunu, Atatürk’ün, hayatnn her annda nasl millete ve millet sevgisine dayanarak yaadysa, ölümünden sonra da gene yalnz milletin kalbindeki sevgi ile yaayacan, kanunlarn dondurduu resmi ve zoraki bir sevgi olamayacan, vücudu ve ruhu ile hayatn tam içinde yaayan, büyük küçük her tehlikeyi göz krpmadan, adeta zevk duyarak karlayan bir varln bizden bekledii tek eyin, onun ismini ayn artlar altnda geçici devirlerin ac tatl her türlü rizikolarna kar durarak, yani hayatn içinde, yaatmak olacan öne sürmütür( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 04 ubat 1951). Tasarnn görüülmeye baland gün heyecanl tartmalar yer almtr. Söz alan milletvekilleri arasnda sadece Hamid evket nce tasarnn behemehal çkarlmas üzerinde srarla durmu, söz alanlar arasnda Osman evki Çiçekda (Ankara), Muammer Obüz (Konya) ve Hüseyin Ortakçolu (Çorum) komisyonun dier üyeleri gibi tasarya lüzum görmemiler, baz hatipler de gerekiyorsa ceza kanununa bir madde ilave edilmesini ileri sürmülerdir. Mula milletvekili Nadir Nadi de aleyhte mütalaalara itirak etmi kendisine teklif edilen birçok eyleri kabul etmeyen Atatürk’ün manevi varlnn dahi böyle hususi bir kanundan üzüntü duyacan ifade etmitir. 46 M.H. Özçelik Tartmalarda ayn zamanda kiiye yönelik kanun çkarlmasnn doru olup olmad gündeme gelmitir. Hamid evket nce, Atatürk’ün manevi varlna tecavüzün, rejime tecavüz olduu, Atatürk’ün dorudan doruya rejimi temsil ettii, baz geri fikirli ve inklâp aleyhtar dergilerin bir takm cahiller üzerinde uyandrd tesirler yüzünden Atatürk heykellerine tecavüz hadiselerinin vuku bulduu fikrindedir. Nadir Nadi, Atatürk prensiplerinin korunduu takdirde böyle hususi bir kanuna hacet kalmayacan tecavüz hadiselerinin kendiliinden ortadan kalkacan belirtmitir. Milletvekillerinin eletirilerine cevap veren Adalet Bakan Rükneddin Nasuhiolu; “Atatürk’ün büstlerine tecavüz vesilesiyle inklâplar rejimine kar vaki olan tecavüzlerin durdurulmasnn amaçlandn” ( Cumhuriyet Gazetesi, 7 Mart 1951) ifade etmi, bir hafta zarfnda Atatürk heykellerine yaplan tecavüzlerin saysnn 12’yi bulduunu açklamtr. Bakana göre, böyle bir kanunun çkarlmasna teebbüs edilmesi dahi mütecavizlerin cesaretini krm bulunuyordu. Toplant bu tartmalarla sona ermi ve C.H.P. grubu da tasarya destek vermitir. Tartmalar sonunda Meclise sunulan ve adalet komisyonunda müzakerelere balanan hükümetin teklif ettii tasarnn ceza müeyyideleri öyledir (Cumhuriyet Gazetesi, 8 Mart 1951); Madde 1 –Atatürk’ün manevi varln tahkir veya tezyif yahut her ne suretle olursa olsun bu varla tecavüz edenler bir seneden be seneye kadar ar hapis cezas ile cezalandrlr. Resim, heykel, büst gibi Atatürk’ü temsil eden eyay veya Atatürk hakkndaki sair eserleri tahkir ve tezyif maksad ile bozan, kran, kirleten veya her ne suretle olursa olsun bunlara tecavüzde bulunanlar hakknda da ayn ceza verilir. Yukardaki fkralarda yazl suçlar ilemeye bakalarn tevik ve tahrik edenler asl fail gibi cezalandrlr. Madde 2 – Birinci maddede yazl suçlar iki veya daha fazla kimse tarafndan toplu olarak veya umumi veya umuma açk mahallerde alenen yahut basn vastas ile ilenirse, hükmolunacak ceza yar nispetinde artrlr. Birinci maddenin birinci fkrasnda yazl suçlar, zor kullanlarak ilenir veya bu suretle ilenmesine teebbüs olunursa, verilecek ceza bir misli artrlr. Madde 3 – Bu kanunda yazl suçlardan dolay, Cumhuriyet savcllarnca resen takibat yaplr. Kanundan Önce Atatürk’ün Büst ve Heykellerini Koruma Giriimi Hükümet kanun çkarmak için çalmalarna devam ederken bu arada çileri Bakanl tarafndan Atatürk büst ve heykellerini korumak için bütün vilayetlere genelge gönderdi. çileri Bakanlnca, Bakan Halil Özyörük imzas ile bütün vilayetlere gönderilen bu genelgede ksaca öyle denilmektedir( Cumhuriyet Gazetesi, 29 Mart 1951): " Son günlerde, Cumhuriyetin banisi Büyük Atatürk'ün heykel, büst ve fotoraflarna kar çirkin tecavüzlerin tevali ettii görülmektedir. Vak'alarn cereyan tarzlarndan edinilen intibalara göre, bu menfur tecavüz hareketlerinin, hükümetin itibarn sarsmak gayesi güdenler tarafndan tatbik mevkiine konulduundan üphe yoktur. Olaylarn tad mana ve mahiyet d manzaralar itibar ile göründüünden çok daha önemli ve ümullüdür. Bugün yurdumuz için cumhuriyetin bir sembolü mahiyetini alm bulunan, Atatürk isminin ve eserlerinin basit politika oyunlarna alet olmaktan katiyen uzak tutulmas icap eder. Her ne kadar vilayetlerce bu vak'alar üzerinde hassasiyetle durularak incelemeler yaplmakta ise de, yalnz adli takibatla neticeye ulamann mümkün olmayacan kabul etmek lazmdr." 47 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek Genelgede, zabta tedbirlerine ehemmiyet verilmek gerektii konusu üzerinde durularak büst, heykel ve fotoraflarn bulunduklar yerlerin kolayca el uzatlamayacak ve tahrip olunamayacak bir hale getirilmesi belirtilmitir. Tamimde bundan baka büst ve heykellerin muhafaza tedbirlerinin artrlmas, bu ie azami dikkat gösterilmesi, muhafaza hususunda ihmal gösterenlerin cezalandrlacaklar da ilave edilmitir. çileri Bakanl yaynlad tamimi u ekilde sonlandrmtr( Cumhuriyet Gazetesi, 29 Mart 1951); "Hükümeti Türkiye Cumhuriyetinin banisi Atatürk'ün millete mal olan aziz ve manevi varlna her türlü tecavüz ve hakaretten masun bulundurmak maksad ile Büyük Millet meclisine bir kanun layihas sevk etmek üzeredir. Bilindii gibi büyük Atatürk'e vaki olabilecek herhangi bir tarizin takip olunabilmesi için umumi hükümler gereince ancak varisleri tarafndan dava ikame edilmek icap eder. Hükümetin hazrlad tasar ise, hususi kanun mahiyetinde olacak ve Atatürk'ün yüksek manevi ahsiyeti bu suretle millet iradesinin mahsulü olan kanunun himayesine tevdi edilmi bulunacaktr." Mecliste Yaplan Tartmalar Kanun tasars meclis gündemine alndktan sonra yaplan görümelerde birçok tartma çkmtr. Tartmalar esnasnda Hamid evket nce tasary hararetle desteklerken, Hüseyin Ortakç, ahslara imtiyaz salamann hukuk esaslarna aykr olacan anlatm, ceza kanununa bir madde eklenmesiyle böyle bir tasarya gerek olmayacan ifade etmitir. Ortakç’dan sonra Atatürk’ü herkesin birbirinden eksik olmayacak kadar sevdiini anlatmakla söze balayan Celal Yardmc, kanunun, hislerin üstünde tutularak, böyle bir yola gidilmemesi gerektiini, çünkü Anayasa kii imtiyazn tanmadn, ceza hukukunun ise amme nizamn hedef tuttuunu ve ammeyi alakadar eden suçlar için müeyyideler koyduunu, hadise Atatürk rejimine ve demokrasi devrimlerine tecavüzü önlemekse, Türk milletine mal olan bu rejimi ve inklâplar korumann teminat T.B.M.M. ve kanunlarnn olduunu, nklâba ve rejime kar suçlar için kanunlarmzda müeyyidelerin var olduunu, kâfi olmayan ahvalde yenilerinin konabileceini veya mevcutlarn geniletilebilineceini izah etmitir. Celal Yardmc, ayrca tarihe mal olmu Atatürk için tarafsz nokta-i nazarlar ileriye atld zaman, bu kanun hükümleri ile karlaacan, belki de vazifesini de yapamayacan, maksat Atann heykel ve büstlerini muhafaza ise, zaten antlarn korunmas hakknda ceza kanununda hükümler bulunduunu, kald ki Atatürk’ün ahsiyetine yöneltilen tecavüzler umumun nefret ve laneti ile karlatn, müeyyidesini orada bulduunu ifade etmitir.( Cumhuriyet Gazetesi, 11 Nisan 1951) Atatürk’ü koruma kanunu üzerindeki müzakereler 13 Nisan ‘da da devam etmitir. Bu müzakerelerde, Osman evki Çiçekda, kanunun hukuki bünyeden mahrum olduunu böyle bir kanunla ahs imtiyaz yaratldn, garb dünyasna kar, demokrasi yolunda yürüdüümüz hakkndaki iddialarmzn bu kanunla terkedilmi olacan söylemi : “ Bu kanun dünyaya, bu memleketin Atatürk’e sevgisi olmadn ve inklâplarn benimsemedii, kanun ve zor yol ile bunlarn tutturulmak istendii manasn verdirebilir.” ( Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951) demitir. Celal Yardmc, ceza hukukumuzun ahslar aleyhine ve amme aleyhine ilenen suçlar mevzuat altna aldn, Ceza Kanununda kâfi derecede açklk bulunduunu söyledikten sonra: “Atatürk’ün kalbimizde yeri ne olursa olsun, o da bütün vatandalar gibi kanun önünde alelade bir ahstr. Bu itibarla hususi bir kanun çkarlmas hukuk bünyesine katiyen uymaz.” demitir. Müteakiben 516 (Bir kimse her ne ekilde olursa olsun dier bir kimsenin tanr veya tanmaz maln ykar veya yok eder veya bozar ya da bunlara zarar verirse zarar görenin ikayeti üzerine bir 48 M.H. Özçelik yldan üç yla kadar hapis ve bin liradan üçbin liraya kadar ar para cezasyla cezalandrlr.) ve 488’inci (…..Eer kendisine tecavüz olunan kimse ikayetname vermezden evvel vefat eder veya bu cürümler ölmü bir adamn hatrasna kar irtikab olunursa bundan dolay müteveffann kars ve usul ve füruu veya karde ve kz kardeleri ve usul ve füruu derecesinde shri akrabas ve dorudan doruya veresesi bulunan kimseler tarafndan ikayetname verilebilir….) maddeleri, ölmü bütün Türk büyüklerine vaki tecavüzlerin cezalandrlmas hakknda savcya dava ikame etmek hakkn vermi olduundan diktatoryal bünyede olan bu kanunun çkarlmasna katiyen taraftar olmadn ve gerek seçim bölgesinden, gerekse birçok vilayetlerden kanaatini destekleyici mektup ve telgraflar aldn ortya koymutur. Bundan sonra söz alan Cevdet Soydan, kanunun reddini, Ahilya Moshoz ise kabulünü isteyen birer konuma yapmlardr. Bunu müteakip Halide Edip Advar da söz alarak, kendisinin de tasarya taraftar olmadn, çünkü Atatürk sevgisinin ve devrimlerinin bu memleketin kalbine yerlemi olduunu söylemitir. Vacid Asena, komisyonda ve mecliste tasarnn reddi lehinde beliren temayül karsnda hükümetin teklifi geri alarak, reddedilmi bir duruma dümekten kurtulmasn tavsiye etmitir. ( Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951) Kanun tasarsnn aleyhinde tutum gösteren Nadir Nadi gazetedeki köesinde, kanun tasarsn hazrlayan hükümetin iyi niyet esasna dayandn belirtirken bu kanunu lüzumsuz sayanlarnda iyi niyetine dudak bükülmemesini vurgulamtr. Atatürk'ün cemiyet içindeki konumu ortaya koyduktan sonra " ….Atatürk kanununa yer olmadn iddia ediyoruz, hatta daha ileri giderek böyle bir kanunun rejim bakmndan bir gerileme iareti yerine geçeceini söylüyoruz." ( Nadir Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951) diyerek daha önceki fikrinde fazla bir deiiklik yapmadan yinelemitir. En büyük Türk kahraman Atatürk'e yaplan saldrgan yaynlarn sebebinin, o büyük adamn arkasndaki inklâb zedelemek olduunu, Atatürk heykellerine kazma vuranlarn, büstlerini devirenlerin maksadnn da baka bir ey olmadn söyleyen Nadi, hususi bir kanunla bu gibi hareketlerin önlenebileceini sanmak, hastaln kaynan ihmal edip onun görünürdeki araz ile mücadeleye çalmaktan farksz olduunu öne sürmütür. Saldrganlarn neden heykeli krdn, büstü taladn, adamn dört kar isteine, imam nikâh isteine, 150 yldr benimsemeye çaltmz medeniyeti brakarak, çöle kaçmak isteine balamtr. Atatürk'ün aleyhine yazarlarnsa bunlar dilinin altnda saklamadn, tersine asl maksadnn bunlar söylemek için tepindiini, yrtndn ve hasret çektii gerilik nizamna onu kavumaktan alkoyan devlet kuvvetine el kaldramad için inklâplarmzn sembolü Atatürk'e saldrarak hncn aldn tespit etmitir. Bu tespitinin sonucunda da onun hatrasn koruyucu hususi bir kanun çkarmann Atatürk'ü sava dnda brakmakla bir olacan iddia etmitir( Nadir Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951). Adalet komisyonunda yaplan toplantda müzakereler çok tartmal geçmi ve Babakan Adnan Menderes üç defa söz almtr. Komisyonda Meclis Bakan Refik Koraltan, Babakan Yardmcs Samed Aaolu ile Adalet ve çileri Bakanlar ve komisyon azas olmayan 40'a yakn milletvekili de hazr bulunmulardr. Kanun tasarsnn geri istenmeyeceini belirten Babakan konumasnda unlar belirtmitir( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951): "Bu kanunu çkartmaktan gaye ne hürriyeti tahdit etmek ve ne de tenkit hürriyetini baltalamaktr. Bu gün hakiki demokrasi devletini yaamaktayz. Yeni nizam kökletirecek bir meclise malikiz. Kanunu kabul etmekle kimseye bir imtiyaz da vermi olmuyoruz. Bu kanun bir zaruretin ifadesidir. Atatürk, inklâplarnn sembolü olan bir dehadr. Biz bu tasary geri almamaktan ancak eref duyarz. Muhasebesi ve muhakemesi ise amme vicdannda yaplr. Hükümet Atatürk inklâplar 49 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek üzerinde hassasiyetle hareket etmi ve tedbirlerini almtr. Ancak memleketimizdeki Kemalizm iç ve d tahriklere sebep olmaktadr. Bütün dünya bir torpil tarlasndan geçmektedir. Dünyann en skk bir devrinde olduumuz için önceden inklâplarn korunmas ve zamannda tedbirler alnmas yerindedir. Krehir'de bir müessif hadise olmas üzerine bütün stanbul oraya tand. Hükümet bu gibi ihtiyaçlardan doan telkinlerle tedbirlerini alacaktr." demi ve kanuna destek istemitir. Söz alan dier milletvekillerinden Hamid evki nce, hükümete ve T.B.M.M.'ne hakaret edenlerin ceza ald gibi bu tasarnn devrimlerin sembolü olan Atatürk’e de hakarette bulunulduu zaman ceza verilmesini amaçlayan bir kanun olduunu ortaya koyarak tasarnn bir ahs kanunu deil, vatan ve devrimlerin korunmasna dair bir kanun olduunu belirtmitir. Bu kanun tasarsn kabul etmek "art müebbettir”( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951) demitir. çileri Bakan Halil Özyörük, hususi bir kanun çkarlm olmasnn ana kanunlarmzda bile yer alm bir mevzu olduunu anlattktan sonra ksaca " Ceza kanunu yönünden Atatürk ahsna ve eserlerine yaplan tecavüzlere kar bu kanunun çkarlmasnn hukuk esaslarna mugayir hiç bir taraf yoktur." ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951) demitir. Tasarnn aleyhinde ise Ankara milletvekili Osman evki Çiçekda uzun bir konuma yapm tasar ile ilgili ksaca " zamanmzda inklâplara dil uzatanlarn dillerini kerpetenle tutarsak hiç bir ey olmayacaktr, demektir. D.P. programnda Atatürk inklâplarn koruyucu maddeler vardr. Program ile D.P. inklâplarn koruyucusudur. Bu kanun hukuki ve siyasi mesnedden mahrum bulunduundan reddi icap eder.” ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951)eklinde söylemde bulunmutur. C.H.P. milletvekili Abbas Metin, Atatürk'ün tala, tunçla ebedilemediini, O’nu yaratm olduu devrimlerin ebediletirdiini, Atatürk'e yaplan taarruzlarn, devrimlerine yaplan bir tecavüz olduuna iaretle birinci Adnan Menderes hükümetinin programnda "yerleen inklâplar" ibaresinin hangi manaya geldiini, yerlemi veya yerlememi diye inklâplarda bir tefrik yapldna göre hükümetçe bunun millete açklanmasnn zaruri olduunu belirterek bu tasarnn reddini istemi ve "nklâplar Koruma Kanunu" adl yeni bir kanun tasarsnn getirilmesini istemitir. Sadri Maksudi Aral da kanun aleyhinde olduunu ifade ile "…Bir psikologun dediine göre eer bir memlekette ak bir vazu kanun tarafndan mecburi hale getirilirse sönmee mahkûmdur. Ve bu hal memleket için zararldr. " ( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951)fikrini öne sürmütür. Daha sonra söz alan D.P. Ankara milletvekili emekli General Salahaddin Adil Atatürk hakknda komisyon azalarnca tasvip edilmeyen bir konuma yapmtr. Adil, Atatürk devrini diktatörlük olarak ifade etmitir( Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951): "… Memlekette Kemalist zihniyetini belli edecek bir kanunu katiyen doru bulmuyorum. Memleketimiz bir Müslüman memleketi olduuna göre hazreti Muhammed hakknda kötü bir ey söylenecek olursa bunun için kanun çkarmak gerekecektir. Dört sene sonra yeni bir iktidar geldii zaman onlar da böyle bir kanun çkarabilirler. Atatürk inklâplar artk mazi olmutur. Artk Atatürk inklâplarndan bahsedilemez. Bu itibarla kanunun reddini isterim.” Yaplan tartmalarda; Atatürk’ün büyüklüü, devrimlerin ve ilkelerin yerindelii bütün katlmclar tarafndan ifade edilirken, esas olarak Atatürk’ün ve devrimlerin böyle bir korumaya ihtiyacnn olup olmad konu edilmitir. Atatürk Kanun tasars uzun müzakerelerden sonra 7'ye kar 9 oyla kabul edilmitir. Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951) 50 ( M.H. Özçelik Kanunun Kabulü Kanun tasars için mecliste görümeler 4 Mays 1951 günü, Atatürk'ün manevi ahsiyetine kar 3 dakikalk sayg duruuyla balad. Söz alan Salahaddin Adil, Arif Hikmet kanun aleyhinde olduunu izah etmi, Osman evki Çiçekda'da niçin kanuna muhalif olduunu öyle ortaya koymutur( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951): "Atatürk'ü bizden ayrd ettii için muhalifim. Özlediimiz demokrasinin tahakkuk ettii devirde onun gençlie emanet edilmi olan inklâplarn muhafazadan aciz kaldmz manas çkaca için muhalifim. Ayn zamanda bu tasar bizi çekemeyenlerin imdiye kadar yaplanlarn zorla yapldn söylemelerine frsat verecektir. Bunun için muhalifim." Bedii Enüstün ise " dünya ve insanlk tarihinde karsnda bulunuyoruz. ( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays heykeller ve kâtlar üzerinde sembolize eden kafalardan sürerek konumasna öyle devam etti( Cumhuriyet Gazetesi, misline tesadüf edilmeyen bir hadise 1951) " diye söze balad. nklâplar, ileri hamleler beklenemeyeceini ileri 5 Mays 1951): " Memleketin en hakiki sembolü anl Türk bayradr. Bir zamanlar yaranmak gayreti ile ticari kazançlarla imal edilen veya ettirilen büstler ne Atatürk'ün, ne de Türk milletinin sembolleri olamaz. Bunlar kanuni müeyyidelerle inklâplarn sembolü olarak kabul ettirmek memlekette binlerce Romus, Romulüs'ün türemesine yol açar. eflik sistemine hasret çekildii gibi manal zehaba sebep olur. Bir Demokrat milletvekili olarak belirtmek isterim ki bu son 30 yl içinde bütün reformlarmz ancak 14 Mays'ta bir kül olarak hakiki hüviyetini kazanmtr. Millete mal olmu inklâplarmz fiili ve hakiki teminat altndadr." Bedii Enüstün, Atatürk'ün sa olsayd, bütün millete ait olan baarlarn ahsnda sembolize edilmesine raz olmayacan : "Sayn baylar, ben bütün yaptklarm tarihin tenkidine cesaretle arz ederim." ( Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951) diyeceini anlatt. Diyarbakr milletvekili Muzaffer Ekinci de sevgi ve saygy kanuni müeyyidelerle cebri ve zaruret haline koymann doru olmadn izah etti ve o da kendisinden öncekiler gibi tasarnn aleyhinde olduunu belirtti. Tartmalarla süren, babakann da birkaç kez söz ald kanun tasars görümelerine baka bir gün devam etmek üzere ara verildi. 7 Mays 1951’de Genel Kurul’da yaplan iddetli görümeler sonucunda, 14’e kar 146 oyla tasar komisyona geri gönderildi.(Özdemir, 2008, s.61) Müteakip tartmalarda tasarnn reddini önlemek için kanunun bütün Türk büyüklerine veya Fuat Hulusi Demirelli tarafndan hazrlanan ikinci teklife göre yalnz Devlet Bakan iken ölenlere temili dahi düünülerek (Akam Gazetesi, 13 Haziran 1951) kanunun çkmas hususunda hükümetin niyetindeki ciddiyet, arzu ve istek açk bir ekilde ortaya konuluyordu. Hükümet kanun tasarsnn bu kadar kabul edilmesini isterken Nadir Nadi köesinde Atatürk'ün aziz hatrasna ballk hususunda, Millet Meclisinin ezici çounlukla yekpare bir kaya gibi ayakta olduunu ifade etmi( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951): “….. Bir parça izan sahibi olup da bu büyük Adamn stiklal Savanda ve ondan sonra inklâp devrinde gördüü hizmetleri takdir etmemee zaten imkân var mdr? ….Sunulan kanunun itirazlara uramasn bahane ederek mecliste güya bir Atatürk dümanl varm gibi bir düünceye kaplmak yanltr." diyerek bu milletvekillerinin en az bu kanun tasarsn destekleyen milletvekilleri kadar Atatürk'e bal olduunu ifade etmitir. Atatürk'ün Kurtulu sava ve Türk devrimi olmasayd sradan bir Osmanl paas olacan, devrini tamamlayarak tarihteki yerini alacan dolaysyla bu tür tecavüz ve saldrlarda bulunanlarn 51 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek hakikatte Türk inklâbn ykmak istediklerini öne sürmü ve u soruyu sormutur ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951): " nklâb korumak için en uygun tedbir bu mudur?" Sormu olduu bu soruya alnan tedbirlerle yaplan saldr ve tecavüzlere kar konulamayacan, oysaki bunun yerine inklâplar koruyabilmek için ilk önce yürürlükteki kanunlar iyi tatbik etmek, gerekirse bunlar kuvvetlendirmek lazm geldiini ifade etmitir ( Nadi, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951). Hükümet kanunu mutlaka çkarmak istiyordu. Ancak kanun tasarsnn meclisten geçebilmesi, tasarya kar olan ve kanunun çkmasn engelleyen muhaliflerin itirazlarn bertaraf edilebilmesi için kabul edilebilir hukuki bir gerekçe ortaya konmalyd. Bu gerekçenin yazlmas için hükümet, hukuk problemini çözebilmek için Alman Prof. Ernst E. Hirsch’in bilimsel fikrini istedi. Hirsch’in verdii cevap ise öyledir (Hirsch, 1997, s. 303): “ Anayasa, baka eylerin yan sra, bir ahsa imtiyazlarn tannmasna imkân salayacak yasalarn çkarlmasn yasaklamaktadr. Buradaki “ahs” deyimi, “gerçek kii” yani insan anlamna gelmektedir……nsann ahsiyeti, doumunun tamamlanmasndan itibaren hayatla balar ve ölümle son bulur. Atatürk adnda bir ahs, hukuki anlamda artk mevcut deildir. Dolaysyla ona yasa yoluyla bir imtiyaz salanmas konu olamaz. Söz konusu tasarda ceza hukuku normlaryla korunmas öngörülen hukuki varlk ve ahs Atatürk deildir. Burada korunmak istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna kar Türk milletinde genel olarak yaygn bulunan hayranlk ve sayg duygusudur. te, ceza tehdidi altnda korunmak istenen davranlar, halkn içinde yaamay sürdüren bu sayg duygusunu, yani merhumun ansn zedelemeye müsait davranlardr.” Prof. Hirsch’in de bilimsel fikri de alnarak yeniden düzenlenen yasa tasars ilgili görümeler 23 Temmuz günü mecliste yapld. Müzakereler esnasnda kanun lehinde ve aleyhinde olanlar arasnda karlkl tartmalar ve atmalar yine de yaand. Esas itibaryla öne sürülen konular daha önce bahsedilenlerle ayn istikametteydi. Yaplan oylama sonucunda 50 aleyhte ve 6 çekimsere kar 232 kii lehte oy kulland ( Cumhuriyet Gazetesi, 24 Temmuz 1951). Kanun tasars 25 Temmuz 1951 günü T.B.M.M. tarafndan kabul edildi. Kabul edilen “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”un gerekçesinde unlar yazlmtr: “ Atatürk, Cumhuriyetin ve nklâplar rejiminin sembolü olmas hasebiyle, hatrasna, eserlerine ve onu ifade eden varlklara vaki olacak tecavüzler, bilvasta Cumhuriyete ve inklâplar rejimine tevcih edilmi bir mahiyet arz edeceinden bunlara kar ilenen ve amme efkârnda derin akisler yaratmakta olan suçlarn failleri hakknda mevzuatmz hususi hüküm ve müeyyideleri ihtiva etmekte ve Cumhuriyet Savclarnn resen takibata girimelerine müsait bulunmaktadr.”( Resmi Gazete, 31 Temmuz 1951, say 7872) “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”’unun tartmalar sonunda ald ve 5816 sayl kanun olan son metin hali öyledir (Resmi Gazete, 31 Temmuz 1951, say 7872): Madde – 1. Atatürk’ün hatrasna alenen hakaret eden veya söven kimse bir yldan üç yla kadar hapis ile cezalandrlr. Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abidelere veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kran veya kirleten kimseye bir seneden be seneye kadar hapis cezas verilir. Yukardaki fkralarda yazl suçlar ilemeye bakalarn tevik eden kimse, asl fail gibi cezalandrlr. Madde – 2. Birinci maddede yazl suçlar, iki veya daha fazla kimseler tarafndan toplu olarak veya umumi veya umuma açk mahallerde yahut basn vastasyla ilenirse hükm olunacak ceza yar nispette arttrlr. Birinci maddenin ikinci fkrasnda yazl suçlar zor kullanarak ilenir veya bu suretle ilenmesine teebbüs olunursa verilecek ceza bir misli arttrlr. 52 M.H. Özçelik Madde – 3. Bu kanunda yazl suçlardan dolay Cumhuriyet savclklarnca re’sen takibat yaplr. Madde – 4. Bu kanun yayn tarihinden itibaren yürürlüe girer. Madde – 5. Bu kanunu Adalet Bakan yürütür. “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun”’un yasalamas sürecinde yüksek iddette tartmalar olduunu ifade etmitik. Yasann kabul edilmesinde Atatürk’ün son Babakan Celal Bayar’n çok büyük etkisi olmutur. Bayar bir tren yolculuunda milletvekillerini özel vagona çararak yasayla ilgili görüünü heyecanl, hiddetli ve kararl bir ses tonuyla u ekilde ortaya koymutur( Erkmen, 1997, s. 77): “…Bu seri tecavüzlerin önlenmesi için çkarlmasn benim de zaruri gördüüm kanun engellenir veya maksadndan saptrlrsa, banisini koruyamayan Cumhuriyet’in Bakanlk görevine devam etmem mümkün deildir. Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve partinizin azas da kalamam. Cumhurbakanlndan, milletvekilliinden ve partinizden istifa edeceim. Davam, tek bama, milletimin huzuruna getirerek mücadeleyi orada balatacam.” Celal Bayar’n, Atatürk lkeleri ve Devrimleri’ni koruyup kollamaya yönelik tutum ve davranlar bununla snrl kalmayp her zaman alagelmi bir ekilde kendisinin etkin konumda olduu dönemlerde de sergilenmitir. Sonuç Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk, bütün devrimlerini yaparken gün gelecek kendisinin toprak olacan ve fakat Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet payidar kalacan söylemiti. Bu cümleyi söylerken Atatürk’ün duygu ve düüncesinin temelini tekil eden kaynak, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Atatürk lkeleri ve nklâplar dorultusunda, devrimcilik ilkesi esas alnarak, korunup kollanma zorunluluunun” bulunmasdr. “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun” çkarlrken yaanan tartmalar da ite bu noktada düümlenmekteydi. Çkarlan kanun her ne kadar “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanun” olarak adlandrlsa da kanunun ruhu, korunmak istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna kar Türk milletinde genel olarak yaygn bulunan hayranlk ve sayg duygusudur. Dolaysyla cumhuriyetin kurucusuna sayg duyulmasn salamak, o cumhuriyet içinde yaayan insanlarn duygusuna, düüncesine, yaam tarzlarna sayg duymaktr. Bu sayg duyma eylemi de gelecekte o insanlar tarafndan cumhuriyetin korunup kollanmasn gerçekletirecek gerçek kaynaktr. O halde Atasn koruyup kollamak; söz konusu her hangi bir milletin dier milletler tarafndan, yaad düzenin kabul görmesidir, duygu ve düüncelerinin önemsenmesidir, sayg duyulmasdr, milletler topluluu arasnda yer alabilmesi için gerekliliktir. Zikredilen hususlar yerine getiren “cumhuriyet” veya baka bir yönetim ekli, o düzen içinde yaayan insanlar tarafndan korunur, kollanr ve daha iyi düzen salayacak ekilde gelitirilir. 25 Temmuz 1951 ylnda çkarlan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, “Atatürk Aleyhinde lenen Suçlar Hakknda Kanunu”, Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadelede, farkl kulvarlarda olmakla birlikte her yönden, her düünce tarzndan gelebilecek eletiriye, tepkiye kar ortak olarak alnan bir mücadeledir, karardr, sonuçtur. 53 Atatürk devrimlerine kar faaliyetlerle mücadele konusuna ilikin bir örnek Kaynakça Anon 1, (1951), Resmi Gazete Tarihi: 31Temmuz 1951, Resmi Gazete Says: 7872, Kanun Numaras: 5816 Anon 2, (1951), T.B.M.M., Tutanak Dergisi Anon 3, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 4 ubat 1951 Anon 4, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 7 Mart 1951 Anon 5, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 8 Mart 1951 Anon 6, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 29 Mart 1951 Anon 7, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 11 Nisan 1951 Anon 8, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 13 Nisan 1951 Anon 9, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951 Anon 10, (1951), Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1951 Anon 11, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mays 1951 Anon 12, (1951 ), Cumhuriyet Gazetesi, 24 Temmuz 1951 Anon 13, (1951 ), Akam Gazetesi, 13 Haziran 1951 Anon 14, (1951 ), Kudret Gazetesi, 17 Mart 1951 Anon 15, (1951 ), Edremit Gazetesi, 21 Mart 1951 Anon 16, (1951 ), Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951 Anon 17, (1951 ), Ulus Gazetesi, 30 Mart 1951 Erkmen, H., (1997), “Bir Devlet Adam”, 100.Yanda Celal Bayar’a Armaan,Tercüman Yaynlar, stanbul. Hirsch, E., (1997), Anlarm, (Çev.Fatma Suphi), TÜBTAK Yaynlar, 3. Basm, Ankara. Nadi, N., (1949), “Atatürk’ü Koruma Kanunu”, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Kasm 1949, stanbul Nadi, N., (1951), “Sevgi Kanun Tanmaz”, Cumhuriyet Gazetesi, 04 ubat 1951, stanbul. Nadi, N., (1951), “Atay Korumak”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 1951, stanbul. Nadi, N., (1951), “Atatürk Kanunu”, Cumhuriyet Gazetesi, 17 Temmuz 1951, stanbul. Özdemir, H.,( 2008), Atatürk’ü Yeniden Düünmek, Remzi Kitabevi, stanbul. Sitembölükba, ., ( 1995), Türkiye’de slam’n Yeniden nkiaf: 1950–1960, SAM Yaynlar, Ankara. imir, B.N., (2009), Kürtçülük II 1924-1999, Bilgi Yaynevi, Birinci basm, stanbul. 54 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (55-64) Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri1 Nalân ECE Özet Banka hizmetleri birbirini tamamlayan hizmet bileenleri olarak sunulmaktadr. Banka iletmelerinin özellii olarak hizmetler tek tek deil de bir bütün olarak arz edilmektedir. Baz hizmetlerin ücret karlnda yaplmamas nedeniyle, banka maliyetinin altnda hizmet vermek zorunda kalabilir. Kârl olmayan hizmetlerin arzndan vazgeçilmesi haline, bankann müteri kaybedecei göz önünde tutulurda, banka hizmetlerinin bir hizmet birleimi eklinde sunulmas gerektii açkça görülmektedir. Bankalar faaliyetlerini sürdürmek için ihtiyaç duyduklar kaynaklar temin ederken maliyet unsurlarna katlanmak zorundadrlar. Plase edilebilir kaynaklar çoaltmak, yatrm kararlarn kolaylatrmak ve tüketimi artrmak yoluyla ekonomiye katkda bulunan bankalarn, verimli çalabilmeleri, en uygun fiyatla topladklar kaynaklar en uygun ekilde plase ederek kâr marjn koruyabilmelerine baldr. Kaynak maliyeti bankalarn, kaynak yapsnn en uygun olup olmad konusunda da bir ölçücüdür. Bankalarn kurulularndan itibaren çok farkl sermaye yaplarna sahip olurlar. Bankalar alternatif kaynak yaplarnn üstünlüklerini deerlendirirken, kredi maliyeti de bir kriter olarak kullanlmaktadr. Çalma bu noktadan hareketle, kredi maliyetinin ne olduunu ve hesaplama yöntemlerini açklamay hedeflemektedir. Anahtar kelimler: Kaynak Maliyeti, Kredi Maliyeti, Kredi Riski Jel Snflandrmas: G21, G24. Methods of credit cost calculation in banking system Abstract Banking services are offered as service components complementary to one another. As a characteristics of banking services,, they are not offered separately but as a whole. As some services are not offered at cost, the bank may have to offer service below the cost. If we consider the customer attrition in case of stopping the offer of non-profitable services, it is evident that the bank services must be offered as a service composition. The banks are to bear cost factors while procuring the sources that they need to maintain banking services. By increasing the investable resources, easing the investment decisions and increasing the consumption the banks contribute to the economy and the efficient operation of the banks in dependant on their protecting the margin of profit by optimum investment of the resources that they raised at optimum prices. Resource cost is an indicator for the favorability of resource structure of the banks. The banks may have various types of capital structures beginning from their incorporation. Credit cost is used as a criterion in the assessment of the alternative resource structures of the banks. In this regard, the study aims explaining what the credit cost is and how it is calculated. Key words: Resource Cost , Credit Cost, Credit Risk 1 21. Sayda ki Teknik Bir Sorun Sebebiyle Tekrar Baslmtr. Dr., e-posta: [email protected]. 55 Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri Jel Classification: G21, G24. 1. Giri Maliyet, genel olarak, belli bir amaca ulaabilmek için katlanlan fedakârlklarn parasal ölçüsü olarak tanmlanmaktadr. Muhasebede bir fedakârln maliyet olarak belirlenebilmesi için, mutlaka bir harcama veya ödeme yaplmas da zorunlu deildir. Bir amaç uruna baz gelirlerden vazgeçilmesi söz konusu ise alternatif bir maliyet eklinde de maliyet de hesaplanabilir (Kaval,1995). letmelerde maliyet faktörlerinin önemli bir bölümü iletmenin kendi yetki snrlar içerisinde kontrol edilebilir iken, Bankaclk Sektöründe bu durum daha farkldr. Bunun nedenleri ise çeitli ekillerde söz konusudur. Örnein iletmelerde para ile maln deiimi yaplrken, banka iletmelerinde para ile para deitirilmektedir, bankann para alm satm faaliyetlerinin miktar için gerekli igücü ve malzeme arasndaki orann net olarak belirlenmesi mümkün deildir. Bankalar üzerinde birçok mali yük mevcuttur. Dorudan veya dolayl maliyetler yüksek olduu bir sistemde doal olarak kredi maliyeti de yüksek olmaktadr. Asl ilevi mali araclk olan bankalarn söz konusu ilevlerini yerine getirebilmeleri için kaynak maliyetin artrc dorudan veya dolayl mali yüklerin en aza indirgenmesi gereklidir. Maliyetlerin en aza indirgenmesi Türk Bankaclk sisteminin uluslar aras rekabet koullarna dayanabilmesi ve uzun dönemde sürdürülebilir bir kârlla erimesi bakmndan çok önemlidir (Yayla ve Yaman, 2002). 2. Bankalarn Kredi Maliyetini Belirleyen Unsurlar Kredinin bankaya maliyetini hesaplayabilmek için maliyeti oluturan unsurlarn isabetli tespit edilmesi gereklidir. Gerçek fon maliyetinin hesaplanmas fiyatlama ilemlerinde zorunludur. Merkez Bankasnn öngördüü ilkelere uymak kouluyla marjlar müterinin lehine düük tutulabilmektedir (Berk, 1987). Normal koullarda, maliyet yâda baz maliyet unsurlar, fiyat belirlenmesinde taban oluturmaktadr. Öte yandan, banka her zaman maliyetlerinin üzerinde fiyat belirlemeyebilir. Banka tarafndan talep eden kii yâda kuruma kullandrlacak kredi maliyeti, fonlama maliyeti ve firmaya verilen hizmet maliyeti olmak üzere iki ana bölüme ayrlabilmektedir. Kredi olarak verilen fonlarn maliyetini, dolaysyla kredilerin karl olan en az marjlar belirleyen maliyet unsurlar aadaki gibi sralanabilir (Berk, 1987): - Özsermaye ve Likidite Maliyetleri, - Kredi Riski Maliyetleri, - Birim Maliyetler, - Genel Maliyetler. Dier yandan hacimdeki deiikliklere göre yaplan snflamaya göre ise maliyetler (Zimmerman, 1998): - Deiken Maliyetler - Sabit Maliyetler, - Yar Deiken Maliyetler olarak üç ksma ayrlabilir. Bunlarn yan sra maliyet analizinde batk maliyetlerde söz konusu olabilir. 56 N.Ece 2.1.Özsermaye ve Likidite Maliyetleri Özsermaye maliyeti, bankalarn kredileri özsermayelerinden karladklar zaman ortaya çkan bir kavramdr. Bu tür maliyet, verilen kredilerdeki (ve dier varlklardaki) zararlarn karlanmas yoluyla mevduat sahiplerinin korunmasn esas tekil eden sermayenin maliyetidir (Berk, 1987). Maliyet hesab yaplrken, özsermayenin maliyeti bankann hedeflemi olduu kazanç/sermaye oran dikkate alnmaldr. Kredinin özsermaye dnda kalan ksmnda ise banka dier fonlama kaynaklarna müracaat eder. Özsermaye maliyetlerinin hesaplanmasnda çeitli yöntemler kullanlmaktadr. En yaygn olarak kabul edilen görü, yatrmlarn çekici görünmesi için paydan elde ettii vergiden sonraki gelir en azndan sabit faizi (hazine bonosu) menkul kymetlerin getirisine eit olmaldr (Yüksel, 1982). 2.2. Kredi Riski Maliyetleri Bilindii üzere, kredi kurumlarnn karlaabilecekleri potansiyel temel risklerden ikisi kredi riski ve piyasa riskidir. Kredi kurumlar, mevduat kabul etme ve ödünç verme ilemleri nedeniyle çeitli risklerin altna girerler ve bu kurumlarn vermi olduklar kredilerin geri ödenmemesi olasl kredi riskini oluturur. Kamu kurumlar hariç olmak üzere, bir kredi kurumuyla akdî ilikiye giren hemen hemen tüm irketlerin ihtiyari veya zorunlu olarak tasfiye edilmesi riski bulunmaktadr. Kald ki, çou irket bu bakmdan dierlerine kyasla daha fazla risk unsuru tamaktadr. Kamu kurulular tarafndan sk denetim altnda tutulan kredi kurumlar daha az risk tamakla birlikte; baz deneyimler bu kredi kurumlarnn dahi ciddi ödemezlik riskleri tayabildiklerini göstermektedir. Kredi riski, bankann kullandrd kredinin faiz ve anaparasnn hiç veya vaktinde ödenmemesi riskidir. Bu risk, aktif kalitesi ile ters orantldr. Kaliteli aktif, bankann bulunduu fonlarla salkl yatrm yaptnn, parann geri döneceinin ve kârlln göstergesidir (Kelly, 1995). Kredi riski, problemli krediler, problemli krediler karl ve net problemli kredilerin kredilere, toplam aktife ve yabanc kaynaklara bölünmesiyle elde edilecek rasyolarla tetkik edilebilir (Kandral,1988). 2.3. Birim Maliyetler Kredinin maliyetleri arasnda yer alan bu maliyetler direkt üretim maliyeti ve sat-pazarlama maliyetleri olarak iki ayrlmaktadr. 2.3.1. Direkt Üretim Maliyeti Kredi maliyeti hesaplamalarnda istisnasz olarak yüklenebilen maliyetlerdir. Banka faaliyetleri içerisinde kredi talebinin alnmas, hesaplanmas ve kredinin verilmesine kadar olan bütün etkenler bu kavram içerisinde dâhildir. Örnein personel maliyetleri, bina ve yerleim maliyetleri v.b. saylabilir. Bu tür maliyetler kapasite snrlamalarna bal olarak hem sabit hem de deiken olabilmektedir (Zimmerman,1998). 2.3.2. Pazarlama – Sat Gideri Kredinin piyasada tantm ve pazarlanmasyla ilgili olarak yaplan bütün giderler bu kapsama girmektedir. Reklâm giderleri, en geni kredi tüketici kitlesine ulaabilmek için, sözlü ya da yazl olarak basn ve yayn araclyla yaplan giderlerdir. Reklâm giderleri genelde bankann toplumdaki iyi imajn salamak için yaplmaktadr (Tatldil, 1984). 2.4. Genel Maliyetler Bankann bütün faaliyetleri srasnda oluan maliyetlerdir. Kredileri dorudan doruya 57 Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri yüklenemeyen ve ayrm yaplamayan maliyetlerden olumaktadr. Bu tür maliyetler, toplam maliyetler içerisinde ortalama %20–30 orannda yer kaplamaktadr. Bunlara, kira, sigorta, stma, aydnlatma, temizlik, haberleme giderleri personel eitimi ve gelitirme giderleri örnek verilebilir. Banka iletmelerinde de maliyet belirlenecek birimler her bir banka Pazar hizmeti, bir örgüt birimi, bir müteri veya müteri grubu, bir ana faaliyet alan, bilânçonun her hangi bir kalemi olabilir. Herhangi bir gider esas alnan bu maliyet birimlerinden birine dolaysz (direkt, ayrk) iken, ayn gider dier bir maliyet birimine dolayl (endirekt, ortak) gider niteliinde olabilir (Kaval, 1985). 2.4.1. Dorudan Yardmc Giderler Bankann bütün üretim birimlerini içermekte ve hizmet destei departmanlarnda katlan maliyetleri ve kredi departmann desteklemekte dorudan doruya balant kurulan maliyetleri içermektedir (Banar, 2004). Örnein; kredi departmannda çalan idareci ve onlarn yardmclar. 2.4.2.Dolayl Yardmc Maliyetler Bir bankann kendi içerisinde kredi departmanna destek veren dier birimler tarafndan yaplan maliyetler (Çetiner, 2007). Örnein; personel giderleri, büro giderleri, güvenlik giderleri gibi. 2.4.3.Genel Yönetim Maliyetleri Direkt datm belirlenemeyen ve bankann bir bütün olarak ilemesini salayan maliyetlerdir (Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu, TMSK). Örnein; personele yaplan sosyal yardmlar, posta ve telefon ücretleri, üst düzey yöneticilerine ödenen ücretler, kurumsal ilan ve reklâm giderler v.b. 2.5. Sabit de Deiken Giderler Maliyetler, kredi hacmindeki deiikliklere duyarllna göre, sabit, deiken ve ayr deiken maliyetler olarak snflandrlabilmektedir (Handscambe, 1976). 2.5.1. Sabit Gider Kredi hacmine bal olmakszn sabit kalan maliyetler. Kredin hacminin artmas ya da azalmas bu maliyetlerde herhangi bir deiiklie neden olmamaktadr. Bunlara örnek olarak kredi servisinde çalan personel hizmet içi ve d eitim giderleri kredi hacmindeki deiikliklerden direkt olarak etkilenmez (Handscambe, 1976). 2.5.2.Deiken Gider Deiken maliyetler faaliyet hacmi ile dorudan balantldr. Faaliyet hacmindeki dalgalanmalara paralel olarak deime göstermeleri nedeniyle, bu maliyetlere “deiken maliyetler” ad verilmektedir (Üstün, 1999). Maliyetler bizzat üretimin (kredinin) kendisiyle ilgiliyken, sabit maliyetler üretimde bulunabilme yetenei (kredi verebilme yetenei) ile ilgilidir (Kelly, 1995). 2.5.3.Yar Deiken Giderler Faaliyet hacmi ile ilikileri bakmndan üçüncü maliyet grubu yar deiken maliyetlerdir. Ne tam anlamyla sabit ne de tam anlamyla deiken maliyetler nitelii gösterir. Yar deiken maliyetler deiken maliyetler gibi, faaliyet kredi hacmi sfr olduu zaman tümüyle ortadan kalkmayan; ancak kredi hacmindeki deimelere paralel olarak artp eksilen maliyetlerdir (TMSK). 2.6. Batk Maliyetler Batk Maliyetler (sunk costs) üretim yani kredi faaliyetleri tamamen durdurulduunda dahi elimine edilemeyen maliyetlerdir (Kaval, 1985). Dier bir deyile batk maliyetler hiçbir zaman kurtarlamayan maliyetlerdir. 58 N.Ece 3. Kredi Maliyetini Hesaplama Yöntemleri Bankalarda fon maliyetini hesaplanmas ve buna bal olarak kredi fiyatlamasnn yaplmas da önemli bir sorun oluturmaktadr. Belirli tanmlarn yaplmas fiyatlamann iyi anlalmasnda ilk adm oluturmaktadr. 3.1. Ortalama (Paçal) Maliyet Yöntemi Fonlarn ortalama maliyeti, mevcut fonlar için birim bana düen borçlanma maliyeti olarak tanmlanyor. Baz kaynaklarda ortalama maliyet yöntemine “tarihsel maliyet yöntemi” ad da veriliyor (Uzunolu, 2002). En basit ekliyle fonlarn maliyeti, mevduatlarn ve dier yabanc kaynaklarn maliyetlerinin toplamna bölünmesi ile hesaplanmaktadr. Bankalar ortalama maliyet yöntemine göre hesaplamalar yaparken faiz oranlarndaki deiiklikleri de dikkate almaldrlar. Faiz orannn sabit olmas durumunda bu yöntem doru sonuç verir. Buna kar faiz oranlarnn deiken olduu durumlarda yanl sonuç verir. Yani faiz oranlarndaki dalgalanmalar yanltc sonuçlara sebep olabilir. Bir baka sakncas ise enflasyonist dönemlerde fon kaynaklarnn gerçek deerini yanstamamasdr. Bu nedenle fonun gerçek maliyeti müterilerden elde edilen toplam kârllkta gizlenmektedir (Çolak,1999). Faiz oranlarnn dümesi halinde ise, ortalama maliyetle hesaplam olan oranlar, yeni giren banka fonlarnn maliyetinin üzerinde hesaplanm olur. lk bakta bu olumlu bir netice gibi dururken, bankann plasman oran, piyasada rekabetçi olmaktan uzaklayor. Aadaki örnekte karlatrmalar verilmitir. Tablo 1: X Bankas Bilançosu (+000.000.-) PASF AKTF Hazr Deerler 180.000 Vadesi Hesaplar 360.000 Menkul Kymetler 250.000 Vadeli Hesaplar 2.500.000 Krediler Sabit Varlklar Toplam Aktifler Mevduat 6.550.000 Sertifikas 2.000.000 20.000 Borç Senetleri 1.000.000 Hisse Senetleri 1.140.000 7.000.000 Toplam Pasifler 7.000.000 Hisse senedinin beklenen getirisi, vergiden sonra %20. Vergi oran %30 olarak alrsak; ortalama fon maliyeti, her bir birimin nominal maliyetlerinin toplam borçlara ve öz kaynaa bölünmesi sonucunda elde edilen deer olmaktadr. Tablo 2: Ortalama Fon Maliyeti Fon Kaynaklar Tutar Net maliyet(%) Nominal Giderler (+000.000) Vadesi Hesaplar 360.000 8 28.800 Vadeli Hesaplar 2.500.000 60 1.500.000 59 Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri Mevduat Sertifikas 2.000.000 40 800.000 Borç Senetleri 1.000.000 65 650.000 Hisse Senetleri 1.140.000 55 627.000 Toplam 7.000.000 3.605.800 Fonlarn X Bankasna ortalama maliyeti %51,51 olarak hesaplanmtr. (360.580.000/7.000.0000 = % 51,51). Fonlarn yatrm, özkaynak üzerinden %49,20 vergi sonras getiri salayacaktr. Bu durumda, fonlarn ortalama maliyetinin özkaynaklar üzerinden dalanan kârn üzerinde olduu görülmektedir. Bunun nedeni ise, yüksek enflasyon oran olutuu durumlarda borçlanma maliyetinin ve mevduat faizlerinin yüksek olmasndan kaynaklanmaktadr. Buradaki sorun, bu yöntemin fonlarn gerçek piyasa deerini göstermemesidir. Fonlarn ortalama maliyeti yanstmas çok ender rastlanlan bir durumdur. Fonun gerçek maliyeti, müterilerden elden edilen toplam kârllkta gizlenmektedir. Kârl bir müteri kârsz görünebilir ya da tersi bir durumda geçerli olabilir. Eer fonlar deimiyorsa ve sabitse, ortalama maliyetler marjinal maliyetlere yaklar. Fiyatlar deiken ise; iki yaklam deiken sonuçlar ortaya çkarmaktadr (Graddy, 1990). Ayn verileri kullanarak enflasyon oranndaki deiikliin fonlarn maliyetini nasl etkilediini dikkat alacak olursak; Tablo 3: Enflasyon Etkisi ile Fon Maliyeti Fon Kaynaklar Tutar Net maliyet(%) Nominal Giderler (+000.000.) Vadesi Hesaplar 360.000 10 36.000 Vadeli Hesaplar 2.500.000 80 2.000.000 Mevduat Sertifikas 2.000.000 50 1.000.000 Borç Senetleri 1.000.000 70 700.000 Hisse Senetleri 1.140.000 60 684.000 Toplam 7.000.000 4.420.000 Yeni fonlarn arlkl ortalama maliyeti %63,14’dir. (442.000.000/7.000.000= %63,14) Bu eski deerin üzerindedir. Eer banka kredisi getirisi %51,51’i baz alyorsa yatrmclarn bekledii getirinin altna düecektir ve bu durumda hisse sahiplerinin kârlln etkileyecektir. 3.2. Marjinal Maliyet Yöntemi Fon kaynaklarna ilave edilen son birim fon kaynan toplam maliyetlerde oluturduu deiiklie marjinal fon kaynak maliyet denir. Marjinal maliyetin hesaplanmas, ortalama maliyet hesaplamasndan daha ayrntldr. Hesaplamalara faiz ve faiz d maliyetler dikkate alnr. Hesaplamann en zor ksm ise, kullanlan faiz oran tahminlerinin kapsad dönemdeki tüm verilerin eksiksiz saptanmas ve tahminlerin sk sk yenilenmesi olarak karmza çkmaktadr (Uzunolu, 2002). 60 N.Ece Marjinal maliyet yönteminde önce kredi ile ayn vadeyi tayan banka fonlarnn efektif maliyeti bulunur. Bulunan maliyet bankann krediyi salayaca net fon tutarna uygulanr. Net fon tutar, müterinin kulland ortalama kredi tutarna müterinin bankadaki ortalama mevduatnn munzam karlklara göre düzeltildikten sonra belirlenir. Marjinal maliyeti hesaplama esaslarn iki ekilde esas almak mümkündür (Graddy, 1990). Bunlardan birincisi Tek Kaynak Maliyeti, dier ise Arlkl Ortalama Fon Maliyeti’dir. 3.3. Tek Kaynak Maliyeti Tek Kaynak Maliyetinde, banka plase edecei kredileri tek bir fon kaynan kullanarak yapmaktadr. Bu fon kaynann maliyeti de piyasa deerinde bir risk faktörün eklenerek bulunmaktadr. Bu kaynan piyasa maliyeti, risk ekleme (risk spiller factor) olacaktr. Risk ekleme faktörü yatrmclarn kaldraçlarndaki artn getirdii gerçek maliyettedir (Graddy, 1990). Marjinal maliyeti açklamay bir örnek üzerede gösterecek olursak; X Bankas 180 günlük menkul deerle 1 milyar TL borçlandn kabul edelim. Borçlanma faizi %60 ‘dr. Bankann borçlanmaya ilikin reklâm gideri %0,08, ilem maliyetleri %03, mevduat sigortas fonu maliyeti %0,07 ve rezerv miktar ise %3 olarak kabul edelim. Nominal marjinal maliyeti aadaki gibi hesaplanmaktadr. Faiz FMC = gideri + Pazarlama lem gideri + gideri + 1 Mevduat Sigorta Fonu …… (1) - Rezerv Miktar FMC = 0,60 + 0,008 + 0,003 + 0, 007 1 – 0,03 FMC= 0, 637111 = % 63,7’dir. Marjinal fon Maliyetine ilave edilen Risk Faktörüne, Gizli Marjinal Maliyet veya Risk Am faktörün de denilmektedir. Risk ekleme oranmz % 10 olarak kabul edersek bu durumda Gerçek Marjinal Fon Maliyetimiz; Gerçek Marjinal Maliyet=Marjinal Fon Maliyeti+Risk Faktörü (Gizli MM) %63,8 = % 63, 7 + % (2) 0, 10 Sadece tek kaynakl bir sistemin marjinal maliyeti tam olarak hesaplanabilir. Tek kaynakl bir sistem için risk am faktörünü tahmini bir deer almak hatal olmaktadr (Aras, 1996). 3.4. Arlkl Ortalama Fon Maliyeti Bankann tüm aktiflerinin ayn havuzdan finanse edildiini göz önünde bulunduracak olursak, fiyatlamada havuzdaki tüm kaynaklarn arlkl marjinal maliyetlerini almak daha doru bir yaklamdr. Arlklandrlm marjinal maliyet metoduna göre, bankann kaynaklarnn kompozisyonunda en azndan birkaç ay boyunca ayn kalaca varsaylmaktadr. Bu yöntemde bankann fon kaynaklar arlklar tespit edilerek toplam maliyet içerisindeki paylar bulunur (Uzunolu, 2002). Tablo 4: X Bankasnn Gerçek Marjinal Maliyetlerinin Hesaplanmas (+000.000.-) 61 Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri Fon Kaynaklar Yüzde Bileim Kaynak Art Maliyet (%) Nominal Giderler Vadesi Hesaplar 5 360.000 10 36.000 Vadeli Hesaplar 36 2.500.000 70 1.750.000 Mevduat Sertifikas 29 2.000.000 40 800.000 Borç Senetleri 14 1.000.000 80 800.000 Hisse Senetleri 16 1.140.000 60 684.000 Toplam 7.000.000 4.070.000 X Bankasnn fonlarnn arlkl ortalama maliyeti (weighted average cost of funds), % 58,15 olarak hesaplanmaktadr. Baka bir görüe göre ise; Arlkl Ortalama Fon Maliyetleme de, her kaynan arl (a) her kaynaktan gelmesi beklenen miktarn; toplam getirili aktiflere veya pasifin kullanlabilir ksmnn art sermayeye bölünmesiyle elde edilebilir (Uzunolu, 2002). Kullanlabilecek formül ise; m AMM = a k (3) t=1tt AMM = arlkl marjinal maliyet a = kaynan arl k = tek bir kaynan marjinal maliyeti Ancak arlkl fon maliyetini hesaplarken gerçek maliyetin bulunabilmesi için munzam karlk oranlarna göre düzeltme yaplr. Örnek olarak bankann mevduata ödedii faiz oran (t) %5, vadesiz mevduatn munzam karlk oran %14 olursa vadesiz mevduatn efektif maliyeti (EM) aadaki ekilde hesaplanabilir (Berk, 2001). t EM = ---------------------------------- (4) (1 – Munzam Karlk Oran) 0,05 0,05 EM = ----------------------- = -------- = 0,0581 (1 – 0,14) 0,86 3.5. Çok Fonlama Havuzu Yöntemi Çok fonlama havuzu yaklam (multiple funding pool approaches), faiz duyarll ve likidite karakteristiklerini tayan kaynaklar ve kullandrmalar arasnda eleme yaplmasn hesaba katmaktadr (Aras, 1996). 62 N.Ece Fonlarn havuzlanmas yönteminde aktifin kaynan, pasifin ortalama maliyetinde, pasifin getirisini de aktifin ortalama getirisinde aramaktadr. Ancak baz gözlem ve hukuki düzenlemelerde aktif ve pasif arasnda bir eletirme yapmaya olanak vermektedir (Çolak, 1999). 3.6. Fon çeriklerinin Deitirilmesi Yöntemi Bankann fon içeriklerinin deitirilmesi çeitli nedenlerle zorunlu hale gelebilir. Bankann fon kaynaklar ile ilgili kstlamalar ya da baz yükümlülüklerin deimesi. Ya da bankann tamamen kendi inisiyatifinde olan, ihtiyaçlarndaki ve hedeflerindeki deimelerden kaynaklanyor olabilir. Bunun sonucunda bankann özkaynaklar ve borç dalmlarnda içerikler farkl hale getirilir. Özkaynaklarda ya da borçlarda art ya da azalma meydana getirmeden kendi içerisinde ana kaynaklara yeni bir dalm getirmek mümkündür. Banka fonlarnn içeriklerinin deitirilmesi ile elde edilen getiri, fonlarn içeriklerinin deitirilmesinden önceki fonlarn kullanm sonucunda elde edilecek getiriden yüksekse ve dier yönden bakldnda ise, fonlarn bileiminin deitirilmesi ile oluan fonlarn maliyeti önceki durumdaki fon maliyetinden düükse, banka fonlarn komposizyonunda deiiklik yaplmaldr (Aras, 1996). Ancak bu artlar altnda banka kârl bir halde çalabilir. Sonuç Bankalarda fon maliyetinin hesaplanmas ve buna bal olarak kredi fiyatlandrmann yaplmas önemli bir sorunu oluturmaktadr. En basit ekliyle fonlarn maliyeti, mevduatlarn ve dier yabanc kaynaklarn maliyetlerinin toplamna bölünmesi ile hesaplanmaktadr. Fon kaynaklarna ilave edilen son birim fon kaynann toplam maliyetlerde oluturduu deiiklie marjinal fon kaynak maliyeti denir. Bankalarn fon havuzuna giren fonlarn arlkl marjinal maliyetleri, yeni girecek fonlarn maliyetini tahmini olarak da kullanlabilir bir veri oluturur. Bankann tüm aktiflerinin ayn havuzda finanse edildiini göz önünde bulunduracak olursak, fiyatlandrmada havuzdaki tüm kaynaklarn arlkl marjinal maliyetlerini almak daha doru bir yaklamdr. Kaynaklar Aras G., (1996), Ticari Bankalarda Kredi Portföyünün Yönetimi, Ankara: SPK Yaynlar No:30, 94-96 Banar K., (2004), Maliyet Muhasebesi, Anadolu Üniversitesi Yaynlar, 2. Bask, 108 Berk N., (1987), Bankalarda Pazara Yönelik Kredi Yönetimi, stanbul: Esbank Yaynlar, 46-69 Berk N., (2001), Finansal Yönetim, stanbul,Türkmen Yaynlar, 181 Çetiner E.,(2007), Maliyet Muhasebesi (Teori ve Uygulama), Gazi Kitapevi, 85 Çolak Ö., (1999), Bankalarda Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri, Ankara: TBB Eitim ve Tantm Grubu Seminer Notlar, 21- 46 Graddy D., (1990), Managing Commercial Banks, Prentice Hall Inc. International Editions, New Jersey, 361- 387- 389 Handscambe R., (1976), Bankers Managment Handbook, Mc Grw Hill Book Company, England, 248- 257 Kandral M., (1998), Bankaclkta Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri, Ekonomik Aratrmalar Merkezi Yaynlar No:9, 192 Kaval H., (1985), Banka letmelerinde Maliyet Bilgi Sistemi, Ankara: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Doktora Tezi, 39- 69- 82 63 Bankaclk sisteminde kredi maliyeti hesaplama yöntemleri Kelly C., (1995), Valuing Your Money Invertory, Citicorp, New York, 43-92 Tatldil R., (1984), Reklamn Öeleri ve Günümüzde Boyutlar, zmir Ticaret Odas Dergisi,13 Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu, 16.01.2005 tarih ve 25702 sayl Resmi Gazetede yaymlanmtr. Uzunolu S., (2002), Bankalarda Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri ve Kredi Fiyatlama, Ankara: TBB Eitim ve Tantm Grubu Seminer Notlar,15- 20-21 Üstün R., ( 1999), Yönetim Muhasebesi, Eskiehir, Bilim Teknik Yaynlar, 36 Yayla M., Yaman S., (2002), Bankaclk Sektöründe Mali Yükler, MSPD Çalma Raporlar, 55 Yüksel A., (1982), Para Bulma ve Yatrm, stanbul, 72 Zimmerman J., (1998), Profitability Analysis, Cost System and Pricing Policies, The Banker’s Handbook, Illinois, 368 64 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (65-78) Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm Gökçen ÇATLI ÖZEN1 Özet Aratrma makalesi, kentlemenin bir getirisi olan modernizasyon sürecinin alt kimlik statüsündeki Aleviler ekseninde deerlendirilmesini hedeflemektedir. Bu gayeyle, özellikle 1950 genel iç göçüyle balayan Türkiye’deki genel deiime, Alevi gruplarnn da kaytsz kalmad ve özellikle 1990 yl itibariyle hak talepleriyle ivme kazanan Alevi deiiminin kent ortamndaki sosyal ve siyasal konumlanmasnn yeniden yapland görülmütür. Türkiye’de Alevi topluluklarnn bir etnik kimlik olmad ancak dini bir kimlik statüsündeki alt grubu oluturduu gözlenmektedir. Aleviliin Türkiye’deki yaplanmasna izah getirilirken yaanan kelam kargaalar gerek akademik, gerek politik, gerek toplumsal söylemlerde yaplabilmektedir. Oysaki etnik kimlik, farkl bir kökeni olan ve ayr bir dil ile tarihe sahip kimlikleri tasvir ederken kullanlan terimdir. Bu sebeple Alevilerin bir alt kimlii temsil ettikleri ancak dini açdan büyük çounluu oluturan Sünni anlay karsnda küçük grup olarak farkl bir inanç kimliine sahip olduklar vurgulanmalardr. Kimi Aleviliin bal bana bir din, kimi bir gelenek, kimi bir yaam biçimi ve kimi tasavvufun bir tezahürü olduunu düünmektedir. Adna ya da açklamasna her ne diyecek olursak olalm, bugün Aleviliin bir kültürel deiim içerisinde olduunu ve modernletikçe kentlemesini deil, kentliletikçe modernletiini görmekteyiz. 21.’inci yüzyl Türkiye Alevilerinin, bu deiimi belki de en çok Alevilerin Alevilikle kendi iç hesaplamasn dourmutur. Alevilik, kent ortamnda unutulmaya yüz mü tutulacaktr? Yoksa yeni Alevi açlmyla birlikte o, altn çan m yaayacaktr? Anahtar kelimeler: Alevi, modernleme, kentleme, deiim. 1 Ör. Gör. (Phd) Gökçen ÇATLI ÖZEN, stanbul Aydn Üniversitesi Eitim Fakültesi ngilizce Öretmenlii, [email protected] 65 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm Anthropological overview in the process of urbanization in terms of sub-identity Abstract The research article, scopes to understand the modernization process upon the Alevi, which is a minority group. Due to this purpose by the year 1950 and especially by 1990, the Alevi group has been started to change and their social and political position seemed to transform by these years. Alevi identity in Turkey is not an ethnic group but a religious identity in the status of minority group. Due to this point there is a theological mistake not only in the academic explication but also in the political and social discourses. Whereas the ethnic identity is used for expressing identity with a different origin, language, and history from another one. For this reason, the Alevi could be called a minority group but in the manner of religion it is the small group in front of the Sunni group which is the biggest one. Some think that Alevism is a religion, some a tradition, some a lifestyle, and some a reflection of Tasavvuf. We could name it as we would like to but today we realize that Alevism is changing a lot. It is not modernized because of urbanization but it is modernized because of urbanization. Maybe the development in the 21st century has been performed the criticism of the Alevi for Alevism. Will Alevism be forgotten or will it survive its best brilliant time? Key words: Alevi, modernization, urbanization, transformation. Giri “Ya geçmii unutursak?” Bu kaygyla canl tutulmaya çallan mazi, belki de sorgulanmas gereken bugünün dostluklarna suni teneffüs yapyor, ya da dünde kalan ata yadigâr dümanlklar cokulu söylemlerle bir nalna bir mhna dedirtiyor. Geçmii unutmamak için göze aldklarmz, bizi gözden çkaryor olsa da… Olsun! Ya geçmii unutursak? Geçmii unutmamak için çaba gösteren sadece biz insanlar deiliz. Kültürler, kimlikler, diller, dinler, gelenekler, önemli tarihler ve baz anlar, geçmie kapatlmamak ve gelecee fazla deimeden, onu daha çok uygulayanla tanmak için mücadele vermektedir. Ne var ki geçmie atlmayan ve gelecee tanan her fert ile bilginin galip geldii düüncesinin ebedi olmad aikârdr. Ne de olsa “Bu dünya ne Sultan Süleyman’a ne de bir bakasna kald” sözüyle kültürlenen bizler, aslnda gelecekle uramaktan ziyade geçmii kurcalama, tasarlama derdindeyizdir daha çok. Ne var ki biraz daha var olma fikri, biz insanlara tuhaf bir haz vermeye devam etmektedir. lkin hangi medeniyetin bir bölgede hüküm sürdüü, hangi medeniyetin dier medeniyetlerin en eskisi olduu, çou devlet-millet kültür için elzem sorulardr. Bu elzemlerin cevaplar da, kültürler aras bir çekimeye dönüebilmektedir. Çünkü kültürün eskisi, ona yllanmlk ve yaanmlk kataca için bunun ona sarslmas imkânsz bir güç katt sanlabilmektedir. Tüm bu çekimeye ramen hangi medeniyetin ilkin ortaya çkt muammadr ve çou zaman politik söylemlerin bilimin önüne geçtii üphesi hâkim olabilmektedir. Unutulmamak, geçmie hapsolmamak ve özellikle Sünni gelenek karsnda gardn almak isteyen Alevilik, bugün bir döngü ve deiim içerisindedir. Alevilik, bir slam inancdr. Ancak bu inanç, 66 G.Ç.Özen Türk Tasavvuf anlay ve Eski Türk inanç kültür özellikleriyle harmanlanmtr. Bu harmanlamadan dolay da, Aleviliin yer yer Sünni anlaytan farkl yaaylara sahip olduu görülmektedir. Ne var ki kimi zaman bu farkllama Sünnilik ve Alevilik arasndaki ilikilere slam’n farkl yansmalar ve zenginlii olarak deil de, daha çatmac söylemlerle her iki anlay zora sokmutur. Alevilik, Sünnilik karsnda alt grup/küçük grubun dini inanc olmaktan dolay, dini-sosyal-siyasi açlardan basklara maruz kalm ve bu sebeple kapal cemaat olarak dini yaplanmasn kurumlatrmtr. Özellikle kapal toplumlarn, dini inanca atfettikleri deer, onun sorgulanmasna ve üphe edilmesine izin vermeyecek kadar saftr. Aleviliin alt yaplanmasnda da, bu teslimiyet duygusu barnmaktadr. Aleviliin bu iç sorgulamay ancak karma yapdaki kent ortamna göçle birlikte yapmaya balad görülmektedir. Dini yaplanmay düzenleyen ve ruhi bir tatmin salayan kapal toplum özelliindeki Alevilik, bu sebepledir ki kentlemeyle birlikte modernlemi ve bir deiim sürecine girmitir. Bu deiimin tümüyle baarl veya baarsz olduunu söylemek doru deildir. Çünkü köy kent aras göçler ardndan kentleme süresi 30–40 yl alabilmektedir. Alevilerin 1950’lerle birlikte köyden kente göç etmeye baladklar ve bu göçlerin 1980 yl itibariyle ivme kazand ve hatta Aleviliin 1990 ylyla birlikte çeitli taleplerle gündeme daha örgütlü yaplanmalarla geldikleri düünülürse Aleviliin kurumsal ve sosyal açdan henüz kent yaamna tümüyle hazr olmadn vurgulamak daha doru olacaktr (Kehl-Bodrogi, 1993; Shankland, 1997). Alevilik kent ortamndaki deiimini henüz tamamlayamamtr çünkü kentlemenin hz karsnda yava kalmtr. Öte yandan gelimekte olan yeni Alevi açlmnn da tüm tanmlar henüz olgunluk kazanmamtr. Bu sebeple kent ortamndaki Aleviliin olgunluk dönemini deerlendirmek için zamansal olarak ona hakszlk edildii düünülebilir. nançlarn sorgulanmad dini sosyal yaplar küresellemeyle, modernlemeyle, kentlemeyle, göçle, d evlilikle, asimilasyonla veya kültürel etkileimle birlikte sarsntya urayabilmektedir. Aslnda tüm bu kavramlar çok geneldir. Modernleme denilince akla ilk olarak kentleme ve bireyselleme gibi kavramlar gelmektedir. Modernleme, kapal toplum özelliinde olan Alevilerin kentleme sürecinde onlar grup kültürü özelliinden bireysel hareket etme haline dönütürmü ve sosyal yapnn tüm katmanlar bu deiime ortak olmutur. Çünkü kültürler, kimlikler, cemaatler veya gruplarn yaam biçimleri krsalda bulunduunda veya kapal toplum özelliindeyken deiim ve geliim etkilerine kentte olduundan daha çok açktr. te bu sebeplerle kente gelen Alevilerin, modern kentsel deerlerin çekicilii ve kuatcl ortasnda kaldklar düünülebilmektedir (Çamurolu, 2000). Krsaldan kente büyük oranda 50’lerde göç edip kentlemeye balayan, kapal toplumdan karma yapya geçen, grup kültüründen bireysellikle tanan Alevilerin modernleme süreçleri, iç göç dönemiyle görünür klnmtr. Modernleme eski geleneklerin terkini gerektirdiinden, genç kuaklar kentlileip modernletikçe, gelenein ilevi de deiime uramaktadr. Çünkü genç kuaklar, küreselleme etkisiyle kök/ata kültür özelliklerini modern yaam tarznn biriciklii olarak görmeyebilmektedirler. Bu durumunda genç kuak ile üçüncü ve dördüncü kuaklar arasnda bir çatma olmas muhtemeldir. Alevilerin de, bu sürece tabi olduklar varsaylabilir. Kuaklar aras çatma ve deiimden bahsederken melezleme olgusu karmza çkmaktadr. Melezleme yani 67 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm “hybridity” kavram baz genç kuaklarn kentlemeyle birlikte aldklar karma yapl kültürel haldir. Melezlemede ne bir grup dierine, ne de dier grup ilkine benzememektedir. Her iki farkl kültürden yeni bir kültür ortaya çkmaktadr (Bhabha, 1994). Melezleme unsuru, kentleme durumunda olasdr. Kentlileenlerin melez kültüre sahip olma ihtimalleri hem kök/ata kültürlerini, hem de kent kültürünü harmanlayp ortaya yeni bir habitusu oluturmalarndandr. Kent Alevilerinin hem kuak çatmas yaadklar hem de yeni kuan melezlemeye tabi olduu ve bunun neticesinde Aleviliin, Aleviler sebebiyle deiime gittii görülmektedir. Çünkü bir inanç, onu uygulayanla var olur, uygulamayanla da yok olmaya balayabilir. Büyük oranla Alevilerin en azndan Türkiye’de, soya dayal etnik köken ve dil hususunda baz Kürt gruplar gibi sorunlar yoktur. Bu durumun olumasnda ne tümüyle iktidar anlaynn, ne sadece toplumun, ne de toplumun bir parças olan Alevi cemaatinin pay vardr. Bundaki keramet Türkiye’deki çou Alevi younlamasnn Türkiye merkezli oluu ve grubun resmi dilinin Türkçe oluudur. Ne var ki Alevilik, yer yer dini ve sosyal kabul açsndan hala çeitli engellere taklmaktadr. Bu engeller sadece “iktidar veya politik güçle” ya da toplumun belli bir bölümüyle snrlandrlmamaldr. Bu engel, Alevi gelenein kendisinden, küresellemenin götürdüklerinden kentlemenin gerekliklerinden ve modernizasyonun ekillendirdiklerinden de kaynaklanabilmektedir (Türkdoan, 2006). Alevilik, gerek bölgesel gerek dünya çapnda deerlendirildiinde daha geni kitlelere hitap eden Sünnilikle kyaslanm ve onun kuatcl karsnda kendisine yer edinme mücadelesi vermitir. Bulunduu her toplumda alt kültür ve küçük grubu temsil eden Alevilik, üst kültür ve büyük grup Sünnilik karsnda birçok açdan zayf görülmütür (Türkdoan, 2006). Alevilik, slamiyet’in ortaya çk ardndan kök salmaya balam ve tarihi evrelerle slamiyet içerisinde Sünni, Dürzî, ii ve afi anlaylardan farkllaarak kendi snrlarn oluturmaya çalm olan dini bir motiftir (Müller, 2001). Aslnda slamiyet ad altnda birçok dini inan bulunmaktadr ama en çok nüfusa sahip olanlar bunlardr. Ksaca deinmek gerekirse; afilik, slam’a bal olan Sünni bir mezheptir ve daha çok Arap kültüründen etkilenmitir. slamiyet’te en çok nüfusa sahip olan mezhep Sünniliktir. Ardndan iilik gelir. Sünnilikte, Hz. Muhammed’in vefat ardndan gelen halifelerin (Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz Ömer, Hz. Ali) yolu takip edilirken, iilikte Hz. Ali ve onun soyundan gelenler takip edilir. Alevilikle iilii birbirine e tutan yahut onlar tamamen farkl bir inanç görenler de vardr. Gerçekte farkllatklar noktalar bulunmaktadr. iilikte d evlilik yasaktr ve reenkarnasyona inanlr. iiler mam Caferi’nin yolunda olduklarn söylerler ve bölge bölge deimekle birlikte kat bir inanç sistemleri mevcuttur. Alevilerde ise 12 mam vardr ve onlardan biri de mam Caferi’dir. Ancak mam Caferi, tek bana Aleviliin temelini oluturmaz, onun bir parçasdr sadece. Dürzîlik, slam kökenli ve Orta Asya tabanl dini inanç geleneidir. Dürzîler, baz Sünniler tarafndan mezhep d görünürler. Çünkü onlar slamiyet’in gerektirdii ibadetleri yapmak zorunda görmezler kendilerini. Dürzîler, iiliin smailiye grubundan kökenlerini alrlar. Aleviliin, slamiyet’i ilk kabul edenlerden Hz. Ali’ye balanmas dolaysyla, bu gelenein yan da slamiyet’le e görmek yanl olmayacaktr. Aleviliin kökleri, eski Türk kültürünün özellikleri, 68 G.Ç.Özen slam inanc ve Türk Tasavvuf anlayna balanmaktadr. Aleviliin dier slami anlaylar karsnda her toplumda, her kültürde ve her dönemde farkl yansmalarla kendisine bir kimlik oluturduu görülmektedir. Örnein Türkiye’de Alevilik, Sünnilik karsnda küçük grubun alt kimlii olarak gelimitir. Dini, siyasi ve sosyal açdan fertlerin kapal cemaat anlay içerisinde olmalarn gerektirmitir (Türkdoan, 2006). Kapal toplumlarda, inanç bir hakikattir ve bunu sorgulamak o toplum üyelerine hak görülmez. nanç gerei üyelerden tam teslimiyet istenirken, tüm hâkimiyet üphe götürmez inancn hakkdr. Kapal toplumlarn d evlilik, ticaret ve göçle deiime uramasyla, dini pratiin sekteye urad ve zamanla onun kutsallnn sorguland yahut ritüel olarak uygulanmad görülmektedir. Özellikle yeni neslin, dini inancn baz gereklerini ve uygulamalarn mantk d bulup onu sorgulad aikârdr. Bu durum, karma kültürlerden meydana gelen kent ortamnda daha çok görülmekte ve dini inanç etkisini yitirip, deiime urayabilmektedir. Özellikle kent ortamndaki eski kapal toplum üyelerinin, türlü sosyal ilikileri ve kent hayatnn onu farkl ekillendirmesi, dini inançtan tüm ruhsal beslenmeyi karlamasna yeterli gelmemektedir. Din, tam teslimiyet demek olduuna göre, bu teslimiyetin gerekliliklerinin sorgulanmas dini inancn sekteye uradnn bir göstergesidir. Alevilik konusu, slamiyet’in ilam ardndan siyasi, sosyal ve kültürel bir farkllamayla kendi geleneini her toplumda ve her grupta farkl özelliklerle oluturan dini inancn yansmalarndan biridir. Alevilik sadece dini bir motif olmaktan öte, siyasi bir söylem kadar sosyal yaay ekli ve kültürel bir mirastr. Özellikle Türkiye’de merkez otoriteyle Selçuklu Devleti döneminden bu yana çeitli anlamazlklar yaayan Alevilik, toplumsal açdan çevreyi oluturan küçük grup/alt kültür özellikleriyle ve tarihsel süreçteki varlk alan dolaysyla, aratrmaclarn her daim ilgisini çekmitir. Tüm bu tartmalar, tarihsel süreklilik içinde anlam kazanmaktadr. Tarihi süreç içerisinde Alevilik, farkl yorumlarla ve ilevlerle varln idame ettirmitir. Aleviler, Selçuklu Devleti ve Osmanl mparatorluu döneminde merkez yönetim karsndaki çevreyi olutururken, Cumhuriyet’in ilamyla çevreden merkeze yönelmi/yöneltilmi ve 1950 tarihleri dolaylarnda iç göçlerle birlikte çevreden ehir merkezine siyasi-sosyal-kültürel bir dönüüm yaamlardr. Çünkü modernleme, darda kalana itibar etmemekte hatta ona kendi balamnda ekil verebilecei ölçüde tahammül etmektedir (Türkdoan, 2006). Krsalda kalan Alevilikle, kentte varlk bulan Alevilik arasnda farkllamalar göze çarparken, kent kültüründeki Cemevleri ayrca dikkat çekmektedir. Çünkü krsalda kapal grup özelliinde olan Alevilik, kentte yükselen onca farkl kültürel ses ortasnda, Cemevleriyle kültürel alkanlklarn tek bir merkezde toplama iddiasnda görünmütür. Lakin dünyada tek bir Alevilik anlay olmad gibi, Türkiye’de de tek bir Alevi tanmlamas yoktur ve her kent, hatta her ilçe Alevi Dedelerinin kontrolündeki Cemevlerinden yükselen türlü Alevilik uygulamalaryla varln idame ettirmektedir. Bu da Aleviliin tek ses, tek amaç, tek güç olmasn engellemitir. Daha 20-30 yl öncesinde krsalda Cemevi yoktu ve ibadetler, köydeki bir evin odasnda yaplrd. Kent yaamnn bir ürünü olan Cemevleri aslnda kentteki Alevilerin en bariz göstergesidir (Suba, 2010). Kentteki Alevilerin bir bölümü geleneklerini Cemevleri dolaysyla idame ettirirken, bir bölümü Cemevlerine gitme alkanl gelitirmemi veya kendi kendilerine geleneklerini 69 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm yaamlardr ya da yaamam ve belli bir asimilasyona tabi olmulardr. Öte yandan Alevi örgütlenme çeitlilii, onun bütünlüünü ve geleceini tehdit eder görünmektedir. Çünkü her bölgede farkl bir Alevilik anlayna rastlanabilmektedir. Özellikle kentleme sürecindeki Alevilerin kent ortamnda ya farkl gruplar içerinde asimile olduklar, ya da yeni bir Alevi anlay gelitirdikleri söylenebilir (Vergin, 2000). Aleviliin tüm boyutlaryla ele alnmas özellikle Antropolojik özellikler dorultusunda mümkün deildir. Çünkü Antropolojide, görüülen bireyler dorultusunda aratrma ekil almaktadr. Nitekim köy ortamnda egemen olan Aleviliin, modernlemeye erken tabi olmu kent merkezlerindeki sürdürülebilirlik olana, günümüzde de varln gösteren pek çok tartmann odandadr (Vergin, 2000). Sünnilik söz konusu olduunda onlar kimdir (Türkdoan, 2006) suali, ister Aleviliin varlk tehdidi, ister varlk sebebi olsun onun habitusunu ekillendirdii açktr. Türk kimlik tarihinde Alevilik çeitli aamalardan geçmitir. Cumhuriyet’le birlikte sr görünümündeki Alevilik hzla çözülmü, Selçuklu Devleti ve Osmanl mparatorluu dönemindeki toplumsal kutuplamadan nispeten galip çkmtr. Her iki yönetimde var olan toplumsal kutuplamaya göre merkezi oluturan ve ehir merkezinde yaayan Sünni mezhep mensuplar yönetimin fikrini paylamakla daha ayrcalkl ve üst kültürü/büyük grubu temsil ediyor saylyorken, çevreyi oluturan ve ehir merkezinden uzak yaayan Alevi sekte mensuplar, yönetimin dini yaplanmasna katlmamakla alt kültür/küçük grup saylmaktaydlar. Merkezdekiler Ouz boyundan ve Sünni kabul edilirken, çevredekiler, Türkmen ve Alevi olarak kabul edilmekteydi (Türkdoan, 2006). Alevilerin, Türkiye’nin modern tercihlerine katlm, aslnda Kurtulu Sava’nda Atatürk’e verdikleri destekle sembolize edilmektedir. Modernleme projesini kendi bütünselliklerini korumak açsndan fonksiyonel bulan Aleviler, Cumhuriyet’in kurulu mücadelesinde Atatürk’e verdikleri destee sk sk atfta bulunmaktadrlar (Yalçnkaya, 1996; Mélikoff, 1998; Bruinessen, 2000). Cumhuriyet hareketiyle merkeze yaknlaan Alevilerin, 1950 iç göçüyle ehir merkezlerinde younlatklar ve 1990’la birlikte dini ve etnik kimlik gruplarnn çeitli ülkelerdeki hak ve özgürlük taleplerinin Türkiye’deki dini ve etnik kimlik gruplarnn da harekete geçmesine sebep olduu gözlemlenmektedir. Aleviler de bu gruplardan biridir. Ama onlar çounlukla dini kimlik üzerinde durmaktadr. Örnein önde gelen baz Alevi düünür, gazeteci ve siyasetçilerin 1990 ylnda Alevilik Bildirgesini kamuoyuna duyurmalar, dünyada gelien olaylarla ilintilidir. O günden bugüne ise, kentleme dolaysyla Alevi modernlemesinden bahsetmek mümkündür (Suba, 2010). Aslnda modernlemeyle birlikte özellikle kent Alevilerini, deiim süreci içinde görmekteyiz. Daha açk bir ifadeyle deiime uram veya uramakta olan gruptan kast, geçmi dönemlere ve krsal alana nazaran modernlemi olan kent Alevileridir. Bunlar çounlukla, kent hayatna nispeten uyum göstermi veya habitusunu tam olarak oluturamam Alevilerdir. Kent Alevileri, krsaldakilere nazaran kent hayat dolaysyla farkllamlardr ama bu durum tam olarak da kentliletikleri manasna gelemeyebilmektedir. Alevilik ifahidir yani yazl kültüre deil, sözlü kültüre dayaldr (Suba, 2010). Sözlü kültüre dayal olmas, hemen her bölgede farkl görünümlerle varlk göstermesine sebeptir (Türkdoan, 2006). Alevi ocakta, onun sürekliliini salayan tek kurumlam söz sahibi ahs “Dede” veya “Baba” diye adlandrlan Alevi önderlerdir. Bu önderler, kapal toplum düzeninde yani krsalda 70 G.Ç.Özen hitap ettii çevreye daha kolay eriebilirken, onlarn kent hayatnda daha kstl bir iletiim a içerisinde olduklar bilinmektedir. Küreselleme etkisiyle ortaya çkan kentlemenin moderniteyi dourduunu ve bu deiimde eski geleneklerin moderniteyle eskisi gibi kullanlmad ve olumlu ya da olumsuz yönde deitii varsaylr. Öyle ki kent hayat dolaysyla bireyler, modernitenin etkilerinden olan bireyselleme ve özerk aklla gelenein slah edilmi halini yaadklar düünülmektedir. Bu da, düzenli ve tekilatl bir idari ve fikri yapnn oluturduu kitlenin gelenekten syrlarak yeniden yaplanmasna dayanmaktadr (Suba, 2010). Aleviliin bu yeni yaplanmasyla, kent hayatnda deitii gözlenmitir. Öyle ki var oluunda srlk olan Alevilik, sr cemaati olmaktan çkm ve moderniteyle görünür klnmtr (Suba, 2010). Bu düüncenin tezadnda, özellikle krsal alandaki baz Alevilerin Alevi olma geleneini sürdürdükleri ve özellikle Sünni kesimden izole yaamak üzere mücadele ettikleri gözlenmektedir. Öyle ki kimi Alevi grup, köye cami yaplmasna müsaade etmemekte, Alevi-Sünni evliliklerine kar çkabilmekte, milleti sorulduunda kendisini Alevi olarak tantabilmekte ve sr cemaati özelliklerini en kat ekilde korumaktadr. Bu balamda modernlemek istemeyen ve bunu Alevi kültürün deime süreci olarak gören önemli bir nüfus, Tokat’n Sraçlar köyündedir. Burada alan aratrmas yapmak üzere giden Antropoloji bölümünden arkadalarm olan iki doktora örencisinin, sahada Alevi görümecilerin görümeye açk olmamalar dolaysyla oldukça zor artlar altnda yürüttüklerini biliyorum. Karma yapl ve çok kimlikli kent yaam, Aleviliin kendisiyle yüzlemesine de vesile olmutur. Kent hayatndaki Aleviliin en doru ekilde Cemevlerinde gözlemlenebileceini düünmekteyim. Çünkü politik gerginliklerin olduu ortamlarda veya kent yaamnn çok kimlikli sosyal ortamlarnda Aleviliin incelenmesi zordur. Bu sebeple benzer kültürel miras paylaanlar doal ortamlarnda gözlemlemek daha doru neticeler verecektir. smail Engin, Alevilik üzerine yaplan aratrmalarn birçounda yöntem ve yaklam sorunu olduunu vurgular. Engin’e göre Alevilik üzerine yaplan aratrmalarda insan-topluluk-toplum, mekan ve zaman gibi kstaslar ve 6N’li2 sorular yeteri kadar dikkate alnmamtr (Engin, 1999). Bu düünceyi destekleyen Vorhoff, Alevilik üzerine yaplan aratrmalarn daha banda olunduunu düünmektedir: “…fakat her eyin ötesinde, Alevilie yeni bir ilgi duyulmasna yol açan toplumsal-siyasal-koullar, duygusallktan daha uzak yaklamlarn ve bulgularla desteklenen, uzun vadeli incelemelerin ortaya çkmasna pek izin verecek nitelikte deildir. Alevi uyan srasnda, Sünniler ve Aleviler, birbiriyle ilikili olarak, Alevilik ve Bektailik hakknda çarptrlm görüler olarak algladklar bilgileri düzelmeye çalmlardr. Bu süreç, henüz gerçek bir diyaloga dönümemitir…” (Vorhoff, 1999). 2 Ne, nerede, ne zaman, nasl, neden, ne kadar 71 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm Vorhoff’a göre Alevilik üzerine olan çou çalma gazetecilik niteliklidir. Konuya az çok ilgi duyanlarn bu hususta fikir beyan ettiini söylemektedir (Vorhoff, 1999). Alevilii, tarihi bir olay olarak aratrmak muhakkak ki çeitli bilgiler verecektir ancak esas olan tarihi kökleri olan konularn bugünün ortamnda nerede olduu, neyi, nasl yaaddr. Bu sebeple Alevilik sadece tarihsel bir olayn çözümlenmesi deildir. Aksine birçok olay dizisinin bugüne yansmas üzerinde durulmaldr (Aktay, 1999). Bu düünceyi desteklemek gerekirse modernliin yaratt kargaa sadece Alevileri deil bütün dini sosyal yaplar deitirmitir. Bu orantda Geertz’in de belirttii üzere bugün, geçmii tümüyle kurgulamak olanakszdr. Bu sebepledir ki geçmiteki olaylarn yansmasna binaen, asl olan bugündür. “…geçmile ne yaplacan bilmek zordur. Bu fanteziyi ne kadar kurarsanz kurun veya hatrlarken ne kadar ar nostalji hissederseniz hissedin, içinde yaayamazsnz. Her ne kadar gösterici, önerici veya tehlike habercisi olsa dahi ondan gelecei öngöremezsiniz; gerçeklemesi yakn eyler sk sk olmaz, ipucu vermeyen eyler sk sk gerçekleir…” (Geertz, 2001). Alevilik sadece moderniteyle kar karya gelmemitir. Neredeyse tüm Türk tarihi süresince, merkez iktidarla çeitli anlamazlklar yaamtr. Günümüzde ise bu anlamazlk dönem dönem yükselen seslerle kendisinden söz ettirmektedir. Örnein Diyanet leri Bakanl Eski Bakan Prof. Dr. Ali Bardakolu, 25 Kasm 2005’te Milliyet gazetesine yapt açklamada, Cemevinin inançlar yerine getirme yeri olmad ve Müslümanlarn mabedinin 14 asrdr camiler olduunu ve de çalgl bir ibadet anlaynn namaz dengi bir ibadet saylamayacan beyan etmiti. Bu açklama kamuoyunda tartmalara yol açmt. Benzer söylemle Diyanet leri Bakanl Eski Bakan Yardmcs Necati Tayyar Ta, Aralk 2002’de Cemevlerini cümbü ve saz çalma yeri olarak sfatlandrmt. Ta, sadece kamuoyunun tepkisini çekmemi, ayn zamanda resmi makamlarca da görevinden alnmt. Aslnda Alevilie kar toplumsal bir ztlama olmad, aksine bu hususta toplumun büyük bir kesiminin Alevi-Sünni farkllklar tolere edip, benzerliklerle diyalog kurduunu söyleyebiliriz. Keza televizyon programlarnda yaanan iki olayn kahramanlarndan elence program sunucular Güner Ümit ve Mehmet Ali Erbil “mum söndü” söylemleri sebebiyle hem sunduklar yarmadan kanal yönetimince çkarlm, hem de kendilerine kar balatlan toplumsal serzeni dolaysyla uzun süre gözler önünde bulunamamlard. Elbette resmi mercilerin Alevilie kar zaman zaman olumlu veya olumsuz tutumlarnn kayna Diyanet leri Bakanl diye düünülebilir. Diyanet leri Bakanl’nn bütçesi 1,3 katrilyon kadardr ve bu bütçenin dier bakanlklara verilen orandan daha fazla olduu görülmektedir. Diyanet leri Bakanl’nn Sünni kesimin sözcüsü olduu ancak Alevi kesime ve onlarn ibadethaneleri olan Cemevlerine maddi manevi gerekli ihtimam göstermedii yaygn bir söylemdir. Bu sebeple Cem Vakf ve iki bin Alevi Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini, Alevilere bütçeden ödenek ayrlmasn ve Diyanet’te Alevi inana kadro tahsis edilmesi istemiyle dava açmt. Bunun üzerine Babakanlk adna konuan Eski Din leri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem Cemevlerinin “özel ibadethane” olduunu beyan etmi ve din hizmetlerinin her 72 G.Ç.Özen kesimi içine alacak ekilde yönetilmesinin Cemevlerini ibadethane saymalarn mümkün ve yasal klmayacan ilave etmiti (URL1), (02.12.2010). Tablo 1: Bakanlklar Bütçesi 1. Diyanet leri Bakanl 2. çileri Bakanl 3. Ulatrma Bakanl 4. Bayndrlk ve skân Bakanl 5. Kültür ve Turizm Bakanl 6. Çevre ve Orman Bakanl 7. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanl 8. Sanayi ve Ticaret Bakanl 1,3 katrilyon 783 trilyon 678 trilyon 677 trilyon 632 trilyon 404 trilyon 249 trilyon 280 trilyon Kaynak: (URL2) , (02.12.2010) Yukardaki tabloda, Devlet’in bakanllara ayrd bütçe gösterilmektedir. Diyanet leri Bakanl’na ayrlan bütçenin dier bakanlklara sunulandan daha fazla oluu dikkat çekmektedir. Tablo 2: Türkiye’de badethane Saylar Türkiye’deki cami says 85 bin Türkiye’deki kaytl kilise says 300 Türkiye’deki kaytl Cemevi says 900 Kaynak: (URL2) , (02.12.2010) Yukardaki tabloda, Türkiye’deki ibadethane saylar gösterilmektedir. Camilere nazaran Cemevlerinin saysnn azl, Devlet bütçesinden faydalanmadklar için “vakf” statüsüyle “balarla” kurulularn idame ettiklerini düünmektedir. Alevilik, Sünni anlaytan farkllaarak sosyal, kültürel ve dini biçimleriyle siyasal bir hareket olarak filizlenmi ve Müslümanl kabul eden baz toplumlarda kendisine yer edinmitir (Özkrml, 1998). Alevilik kabul edildii her toplumda, o toplumun kültürel dokularyla birbirinden farkl ekilde biçimlenmitir. Bu sebeple, tek bir Alevi anlayndan bahsetmek mümkün olmasa da, ortak bir Alevi anlay olarak Hz. Ali sevgisi, Ehli Beyt inanc ve Cem pratii ortak bir anlay bütününden bahsedilebilir (Flal, 1996). Aleviliin tek bir uygulama ekli yoktur. Kültürden kültüre, bölgeden bölgeye ve zamana ilintili olarak farkl Alevilik uygulamalar görülmektedir. Örnein yüksek lisans tezim dolaysyla görüme yaptm Hac Bekta ilçesindeki görümecilerim, d evlilie genelde scak bakyorken, kimi bunun karsndayd. Oysa ayn kültürel ortamdaki düünce farkll her bölgede yoktur. Tokat’a bal Sraçlar köyünde görüldüü üzere. Kent hareketiyle kentlileen Anadolu Alevilii de kendi aralarnda farkllamaktadr. Kentlileen Alevilerden bazlarnn vakf, dernek, Cemevi gibi örgütlenilerin çats altnda toplandklar görülmektedir. Ancak burada da tek bir Alevi kimlii ina edilememitir (Özbudun, 2005). 73 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm 1950’lerle birlikte krsaldan kente göç eden ailelerin, geni aile yapsndan çekirdek aile yapsna deiim gösterdikleri görülür. Bu deiimi Aleviler de yaamlardr (Türkdoan, 2006). Öte yandan kentlemeyle birlikte birey ön plana çkmtr (Dönmezer, 1994). Bu da kent kültüründe zaten kent yaamyla ba etmek zorunda olan Alevileri, dini kimlik açsndan ayrca deiime urama durumuyla kar karya brakmtr. Kentleme ayrca kuaklar aras hzl bir toplumsal deiimin artt kültürel, toplumsal, dini ve siyasal inanç ayrlklarn da dourmutur (Kongar, 1995). Aleviliin yeni kuaklara aktarm onun yazl kültüre deil de, sözlü kültüre dayal olmas bakmndan daha da karmak bir hal almtr. Çünkü teknolojik gelimelerin artmasyla, eitimli yeni kuan dini söylemlere inanmalar nispeten zorlamtr. Eitim ve teknoloji, sözlü kültüre dayal olan Aleviliin kent ortamnda sürdürülebilirliini zorlar görünmektedir. Tüm bu sebepler nda, kente göç eden Alevilerin aslnda birer melez kültür (Bhabha, 1994) mensubu ya da aday olduklar ve kentlemeyle birlikte oluan bu melez yapnn Alevilii fazlaca ekillendirdii açktr. Antropoloji, bireyin sosyal davranlarn, sosyal gruplarn organizasyonunu ve kültürün teekkülüne ve deiimine hakim olan kanunlar saptayarak bir izah bulmaya çaltna göre (Saran, 1993) Alevileri Alevilerden dinleyip, onlar kendi ortamlarnda gözlemleyip, onlarn hikayelerine politik söylemlerden arnarak ve Alevileri ne Bat’l kulayla, ne Sünnilii övenlerin gözüyle, ne de Alevilerin tek kutuplu bak açsyla anlamaya çalmak oldukça zordur. Alevi inancn daha iyi anlayabilmek için Türklerin slamiyet’i kabul etmesinden önceki konjonktürlerine odaklanlmaldr. Çünkü her inan bir önceki durumunun izlerini tar ve bu sebeple yeni inanç eski izlerden az ya da çok etkilenim içerisindedir. Eski Türklerin inanc üzerine birçok kaynak bulunmaktadr. Çin kaynaklarnn rehberliindeki bilgilere göre eski Türkleri ele almak üzere M.Ö. 2’nci yüzyla yani skit ve Hun dönemine kadar inmek ve Türkistan gibi geni bir bölgeyi ele almak gerekmektedir (nan, 1992). Eski Türklerin dini inannda gök tanr, atalar, ulular, güne, ay ve ölü kavramlarnn simgesel bir kutsall bulunmaktadr. Tüm bunlar mistik bir anlaya sahiptir ve simgesel öeler içermektedir. Bu balamda tanrnn tekliini, benzerinin olmayn, eriilmezliini ve ululuunu simgeleyen “Gök Tanr” veya “Tek Tengri” inanc (Ögel, 2000) eski Türklerin Asya amanizmine sahip olduklarn göstermektedir (Kafesolu, 1988). amanizm, eski Türk inanç sistemi olarak Alevi geleneine olan tesirini birçok örneklerle ortaya koymutur. amanizm, Türkistan ve Sibirya bölgesindeki en eski inançtr ve zihin ile ruhun arasnda arabuluculuk yaparak, bunlara sembolik deerler atfeder. Mistik oluu “yer-gök-ate-hava” gibi doa kavramlarna sembolik deerler yüklemesindendir (Türkdoan, 2006). Eski Türklerin amanizm dolaysyla ilk inanç sistemlerini biçimlendirdikleri ve ardndan kabul ettikleri inançlar da bu dorultuda ekillendirdiklerini unutmamak gerekir. Çünkü toplum her ne kadar eskisinin terkiyle bir yenisine geçiyor olsa da, bu durum eski inançtan izler tamayaca anlamna gelmez. Örnein mekânsal olarak “da” gerek eski Türklerde, gerekse Alevilerde hem yerleim civar olarak seçilmi, hem de kutsal görülmütür (Birdoan, 1994). Bu mekânsal alkanlk dolaysyla eski Alevilerin daha çok da eteklerini ve merkezden uzak çevre yerleim birimlerini tercih ettikleri görülür. Elbette eski Alevilerin krsalda yaama isteklerinin altnda, iktidarn onlara yönelik olumsuz tutumlarnn da etkili olduunu anmsamakta fayda var. ktidarn, 74 G.Ç.Özen Alevilere yönelik basklarn hem Selçuklu Devleti, hem Osmanl mparatorluu, hem de Cumhuriyet yllarnda görmekteyiz. Bu basklarn üç sebebi bulunmaktadr: Türkmenlerin yar göçebe olmalarndan dolay mevsimsel zaman-mekan kargaas yaratmalar, merkez-çevre kutuplamas ve Türkmenlerin bir bölümünün Sünnilii kolay kabul etmemeleri. Türkmenlerin bu farkllklar, onlar merkeze ba kaldran bir konuma sokmutur. Bu gibi sebeplerden amanizm, Türklerin inanç seçimlerinde yer yer olumlu, yer yer olumsuz yönde etkili olmutur. Ouz boylarnn amanizm’in Tek Tengri inanndan yine tek tanrl inanç sistemine sahip slamiyet’i kabul etmeleri tesadüfî deildir. Ne var ki Türkmenlerin bir bölümü, Ouzlar gibi slamiyet’i tümüyle kabul edememi ve zamanla amanizm’in baz geleneklerini slamiyet’in kimi uygulamalaryla harmanlayarak, ileride adna Alevilik denecei bir inanç gelenei olutururlar. Kimi Türkmenlerin, slamiyet’i tümüyle kabul etmemeleri amanizm’in sözlü, slamiyet’in yazl bir kaynaa dayal olmas ve cihat yapma anlaydr (Berkay, 1966). Eski Türkler, aman kelimesi yerine Kam kelimesini kullanrlard. Kam aslnda Tanr veya ilahi ruhlarla, insanlar arasndaki ba kuran dini önderdi. Ayn zamanda Kam, tedavi etme ve toplumun huzurunu salamada bilgi sahibi olan kiidir. Zaten Tunguz kökenli olan “a” kelimesi “bilmek”, “aman” kelimesi de “bilen bilge kii” manasndadr. Kamlar sadece doadan deil, hayvanlardan da kendisine ilahi bir simge edinmitir. Hatta bu durumun yansmasn daha sonraki evrelerde Ahmed Yesevi, Haci Bekta Veli ve Anadolu erenlerinde görmekteyiz (Türkdoan, 2006). Kamlar, Peygamberler gibi yaratcnn emirleriyle topluma yön veren kiiler deillerdi. amanizm’de kadn erkek Kam olabiliyorken, slam tarihinde Hazreti Aie Binti Ebubekir, Hazreti Fatma gibi kutsal atfedilen kadnlar olsa da, onlara peygamber yükümlülüü verilmemitir. Hatta ilk tahlilde, baba yanl bir soya dayandrldklar için saygnlklarnn daha kdemli olduu kanaatindeyim. Kamlar kutsal yapan özelliklerin banda ifac olular, ayinleri düzenleyecek ruhi güçlerinin oluu ve ruhlar dünyasnda madden olmasa da manen seyahat edecek kadar inanç sahibi olular gelmektedir (Yörükhan, 1998). Eski Türklerdeki Kam, Alevilikte Dede olarak görülmektedir. Kamlk da, Dedelik makam da aslnda soya baklarak verilen makamlardr. Bir Alevinin Dede olarak kabul edilmesi için “Dede soylu” yani Ocakzade olmas gerekir. Aleviler genellikle Dedelerin Hz. Ali soyundan geldiklerini kabul ederler. Bu sebeple Alevilerin, Dedelik kurumuna sayglar büyüktür (Suba, 2010; Yalçnkaya, 1996; Yaman, 2003). Öte yandan Alevilii anlayabilmek için Dedelik makamn tüm yönleriyle özümsemek ve onun Aleviliin merkezinde olduunu unutmamak gerekir Günümüzde Dedelik Kurumu ve Cem töreni, gerçek kimliinden yer yer uzaklam olsalar da yine de vazgeçilmez iki unsur olarak gündemdedirler (Türkdoan, 2006). Öyle ki kentleme, moderniteyle, bireysellemeyle ve eitim-bilim-teknoloji üçlemesinin bireylerdeki etkisiyle Dedelik kurumuna özellikle de gençlerin ilgisi azalmtr. Bu makam yürütmek kolay olmadndan, özellikle eski Türklerin bundan yer yer imtina ettikleri söylenir (nan, 1992). Dedelik kurumu birçok konuyu organize eden önderdir. Dedelik kurumunun ikrar yan onay olmakszn Cem törenini yöneten Dedenin izni olmakszn buna katlmak mümkün deildir. Dede 75 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm Alevi cemaatteki anlamazlklar ele alabilecei gibi, dar (cemaat mahkemesi) oluturma ve kabahatli olan dükün (cemaatten süreli veya süresiz mahrum edilen suçlu) ilan etme yetkisi bulunmaktadr (Suba, 2010) Tpk amanizm, Alevilik üzerindeki etkisinin ayin ve merasimlerde de yansd gibi. Daha dorusu yazl kültüre dayal olmayan amanizm, yine yazl kültüre dayal olmayan Alevilie birçok gelenekten izler brakt görülmektedir. Ancak bu söylem dolaysyla amanizm’den sadece Alevilerin etkilendiini düünmemek gerekir. Sünni inanç geleneinde de, amanizm etkileri mevcuttur. Tpk ritim katan bir müzik aletiyle zikir yapmak veya baz hayvanlara simgesel bir deer katmak gibi. Eski Türklerin ibadet anlaylarn Alevi öretide görmek mümkündür. Alevilikte, Cem töreni içkili-yemekli ikramlarla çalglarn eliindeki semahla sergilenmektedir. Eski Türklerin de kmz içip, çalgl dini ritüellerde bulunduklar bilinmektedir (Ocak, 2003). amanizm’deki dualarn Alevi ve Sünni anlayta çok benzer olduu görülür. Duaya balamadan evvel Alevilerin kullandklar “Bismiah” kelimesinin benzeri, Sünnilikte “Bismillah” olarak yer almaktadr. Bu etkileniimin sebebi her iki öretinin slamiyet ve eski Türk kültüründen yani ayn kökten beslenmelerindendir. Aadaki bölüm, eski Türklerin bir dua örneidir. Bu duada bir “ata’ya” sesleniyorken, Alevilikte bu yakar Allah’a, Hz. Peygamber’e, Hz. Ali, Ehli Beyte ve Hz. Hzr’adr. Sünnilikte ise sadece Allah’ anarak dua edilir: “…Sizden medet diliyorum, Kura Murt ata evliya. Hu Allah ey! Bektav ata, Bekta, Bekiç ata yardm et, Çakmak ata evliya, koçkar ata evliya, sizden medet diliyorum… vay. Vay, benim boz atm! Evde de var on hocam, krda da var krk hocam…” (nan, 1992) Bugün ise, Dedelik kurumu modernlemeyle birlikte bir deiim yaamaya balamtr. Bu da ayn oranda Aleviliin de deitiini göstermektedir. Çünkü daha önce de belirttiim üzere Aleviliin merkezinde Dedelik makam bulunmaktadr ve bu onun bel kemiini oluturmaktadr. Ancak bu söylem modernlemeyle birlikte deimitir. Dedelik makam eski görkemiyle cemaati yönlendirme gücünde deildir. Zira birazdan ele alacam nedenlerden dolay pasifize olmu olan Dedelik kurumunun (Suba, 2010) gelien politik gelimelere kar duracak kadar örgütlenemedii de görülmektedir. Küreselleme etkisiyle deien dünyada, bu hza ayak uyduramayan ve yeni gelimelere cevap veremeyen her olgu “güvenirliini”, “etkisini”, “inandrcln” kaybetmektedir. Alevilikte yer yer bu hzl deiime uyumsuz olmutur. Genç kuaklar, dinsel yönetici tabaka ardndan gitmeyi reddetmekle, hem Alevilik inancna, hem de Dedelik kurumuna olan inançlarnn ne denli zayfladn göstermektedir. Dedelik kurumunun cemaate hakemlik etme fonksiyonlarnn zayflamasyla gerek gençler, gerekse yetikin Aleviler bu gereksinimlerini karlamak için yasal mahkemelere bavurmaktadrlar (Suba, 2010). Hatta kimi cemaatin uzun yllar, Alevilik için çok elzem olan Cem törenini yapmadklar görülür (Kehl-Bodri, 1993). 76 G.Ç.Özen Kaynakça Aktay, Y., 1999, Türk Dininin Sosyolojik mkan, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.36. Berkay, F., 1966, Türk Toplumu Açsndan slamiyet, Sosyoloji Dergisi, stanbul, .Ü Edebiyat Fakültesi, Say: 19120, s.201-212 Bhabha, H., 1994, The Location of Culture, Routledge, s.21. Birdoan, N., 1994, Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.3155. Bruinessen, M. V., 2000, Kürtlük, Türklük, Alevilik-Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri, Çev. Hakan Yurdakul, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.124. Çamurolu, R., 2000, Deien Koullarda Alevilik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.7-14. Dönmezer, S.,1994, Sosyoloji, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.200. Engin, ., 1999, Alevilerin Kendi Görüntüsünü Alglay ve Alevi majna Yönelik Bak Açlar, Türkiye’de Aleviler Bektailer Nusayriler, SAV Yaynlar, stanbul, s.21. Flal, E. R., 1996, Türkiye’de Alevilik ve Bektailik, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.7. Geertz, C., 2001, Gerçein Ardndan, Çev. Ula Türkmen, Tarih Vakf Yurt Yaynlar stanbul, s.198-200. nan, A., 1992, Türk Dünyas El Kitab, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, Ankara, s.22-33. Kafesolu, ., 1988, Türk Milli Kültürü, Tarih Vakf Yurt Yaynlar, stanbul, s.10-15. Kehl-Bodrogi, K., 1993, Türkiye’de Alevilik-Dini bir Cemaatin Oluumu ve imdiki Konumuna Dair, Çev. Filiz Ang, Ankara, s.39-42. Kongar, R.E., 1995, Kültür Üzerine, Remzi Kitabevi, s.424. Mélikoff, ., 1998, Hac Bekta Efsanesinden Gerçee, Çev. Turan Alptekin, stanbul, s.340. Müller, F.M., 2001, Introduction to the Science of Religion, London, Longmans Green and Co, s.157. Ocak, Y., 2003, Türkler, Türkiye ve slam, stanbul, s.54-77. Ögel, B., 2000, Türk Kültür Tarihine Giri, Ankara, s.9-14. Özbudun, S., 2005, Antropoloji-Kuram/Kuramclar, Ankara, s.60. 77 Alt kimlik açsndan kentleme sürecinin antropolojik ele alnm Özkrml, A., 1998, Alevilik Bektailik Toplumsal Bir Bakaldrnn deolojisi, Cem Yaynlar, stanbul, s.11 Saran, N., 1993, Antropoloji, stanbul, s.16. Shankland, D., 1997, Anadolu Krsalnda Alevilikle Sünnilik, Çev. Sinan Olgun, Zeynep Yedigün, Ankara, s.23-32. Suba, N., 2010, Alevi Modernlemesi, stanbul, s.8-21. Türkdoan, O., 2006, Alevi Bektai Kimlii, stanbul, s.11-12; 51; 77-79; 108-109. Vergin, N., 2000, Toplum ve Siyasal Sistem, stanbul, s.137-147; 167-168. Vorhoff, K., 1999, Türkiye’de Alevi Kimlii, stanbul, s.53-54. Yalçnkaya, A., 1996, Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve ktidar, Ankara, s.152-158. Yaman, A., 2003, Bilgi Toplumunda Alevilik, Alevi Kültür Merkezi Yaynlar, stanbul, s.341-142. Yaman, A., 2007, Alevilik ve Kzlbaln Gizli Tarihi, Kalipso Yaynlar, stanbul, s.41-49. Yörükhan, Y. Z., 1998, Anadolu’da Aleviler ve Tahtaclar, Ankara, s.19-23. URL 1: http://www.haberturk.com/gundem/haber/2667-cemevi-surprizi, (02.12.2010). URL2: http://www.sorek.azbuz.ekolay.net , (02.12.2010). 78 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (79-84) Antik yunan felsefesinden kesitler II1 Merve SÜRÜCÜ2 Özet Bu çalma, Antik-Yunan felsefi düünüünün geliimini salayan ve devam kabul edilen filozoflarn temel yaklamlarnn ana hatlaryla tantlmasn amaçlamaktadr. Bu çerçevede Sofist Protagoras, Sokrates, Platon ve Aristoteles’in düünceleri serimlenmitir. Anahtar kelimeler: Varlk, Yokluk, Daimon, Anamnesis, Realizm. Some parts of Ancient Greek philosophy II Abstract This study aims to provide the improvement of Ancient-Greek philosophical idea and to introduce the outline of the main approaches of the latter philosophers. In this case the ideas of sophist Protagoras, Socrates, Platon and Aristotle have been arranged. Keywords: Existence, Non existence, Daimon, Anamnesis, Realism. Giri Üzerinde bulunduumuz öyle bir yol ki, iki yan birden uçurum… Viraj iyi alabilmek için önümüzün aydnlk olmas gerekir. Bir yolcu otobüsü gibi, yolcularmzn gitmeleri gereken noktaya ulamalarn salarken; birer usta olmalyz, yolu bilir geçinmeyen; haritaya bakmadan ilerlemeyen. Bu durum bir teselsül biçiminde devam etmi ve eder, biz yolcuyken bizim ulamamz salayan ustalar da yolcu deil miydi, geçip gitmi bir zamanda? te imdi bu yolun balangç noktasna, ilk durana gitmek, zamanda ve mekanda kat edilmi mesafeyi görmek gerek. Felsefenin tohumlarnn atld Antikça’ daki bir tarlaya, Yunan topraklarna, onun geliimini gözden geçirmek adna kefe çkmalyz. Tarihi bildiimiz ölçüde, geçmiimizi göz önünde bulundurduumuz ölçüde, neyi neden yaptmz bilmi olacak ve bu hususta bilgelemeye adm adm yaklaacaz. Geçmii bilmeden gelecek hakkndaki varsaymlarmz güvenilir olabilir mi? Olmu-bitmi ne varsa, onlar imdide, gelecee uzanan bir merdiven olarak kullanmalyz. Bizi gelecekteki cahillikten koruyacak tek ey, geçmiteki bilgeliklerimizdir. Sofist ve mecras 1 stanbul Üniversitesi Yüksek Lisans projesinden derlenmitir. Ör. Gör. Merve SÜRÜCÜ, stanbul Aydn Üniversitesi ABMYO Turizm ve Rehberlik Program, [email protected] 2 79 Antik yunan felsefesinden kesitler II Sofist’in ne olduunu aramaya çkan Platon; ona yokluk’un karanlnda ikamet ediyorken rastlar. Dialog’unda iki türlü meydana getirmeden bahsederken; Tanr’nn meydana getirmelerinden, insann meydana getirmelerini ayklam ve evrensel kümeyi eninden ikiye ayrarak, bölümlendirmitir. Tanr’nn yarattklar ile insann yarattklarndan meydana gelmi bu alan; boydan çekilen bir snrla, gerçek ve görüntü ksmlarnn da hesaba katlmas sayesinde, dört ksma ayrlmtr. Tanrsal gerçek ve tanrsal görüntü; insansal gerçek ve insansal görüntü eklinde bir ayrma söz konusu olmutur. Tanr, eseri olan eylerin yannda; onlarn takipçisi olan görüntülerini de yaratmtr. nsann eseri de, gerçek ve görüntü olarak doann öteki ksmlarnn temsilidir. Tanrsal üretimde eyin kendisi ve görüntüsü ayrm vardr, insansal üretimde de bu ayrm karmza çkyor; bir evi hem duvarc hem de ressam yaratabiliyor, ama ressamn yaratt ev, duvarcnn yaratt evden hayli farkl; görüntüden ibaret. Aratrma konusu varlk olan filozof, nasl ki gerçein ta kendisiyle aydnlkta i görmeye çalyorsa; sofist gerçekle deil benzerler ile i görür ve varlktan baka olan eyler onun esasl konusudur. ‘’Sakn bana bir baba katili gözüyle bakma’’(Platon, 2000) diyerek Platon, varlktan baka cinslerden söz eder ve bunlarn varlktan baka olduklar için, yokluktan yana sayldklarn kabul eder. Parmenides’in söz konusu dahi edilmesinin, abesle itigal saylacan belirttii ‘’yokluk’’un, Platon’daki ifadesi böylelikle farkn ortaya koymutur. Artk o, kaçlmas, uzak durulmas gerekli olan deil; varlktan baka-olan eklinde ele alnm ve varln doasnn yan sra, bakann doasnn da olabilecei kabul edilerek yeni bir veçhe kazanmtr. Sofist’in snana girebilmek için ‘’Biz, yokluktan söz ettiimiz zaman, hiç de, sanlabilecei gibi, varlk’n kart bir eyi kastetmiyoruz, yalnzca varlk’tan baka bir eyden söz ediyoruz.’’(Platon, 2000) demi ve Parmenides’in söyleme getirdii kstlamay; felsefeye getirilen bir kstlama olarak deerlendirmitir. Çünkü, sofistlerin söylemlerinin yanllna iaret edebilmek için; öncelikle söylemde yanla düülebileceini kabul etmek ve böylelikle düüncenin de yanl barndrabileceini dile getirebilmek gereklidir. Söylemin doru olan, süje hakknda var olan olduu gibi söyleyendir; yanl olan ise, var olandan baka ey söyleyendir. Bu durumda sofist, bakayla ilgilendii için, onun söylemleri yanltr. ’’…hiç deilse, hem yanl söylemin, hem de yanl kannn varln kefetmi olduumuza göre, varlklarn taklitleri yaplabilir ve bu taklitleri yapabilme yeteneinde, bir aldatmaca sanat doabilir.’’(Platon,2000). Sofistin bir taklitçi olduu artk vurgulanmtr. Fakat sofistlik, taklit ettii eyi bilmeden taklit etmektir; zaten o srf bilmediini bilmemek olduu için kara cahilliktir ya? Üstüne üstlük onlarn bu cahil-i mutlakln; kendilerinin yan sra, onlardan para karl ders alp, onlara itibar edenler de alim-i mutlaklk sanr. ‘’Erdemin ne biçim bir ey olduunu bilmedikleri halde, her naslsa ona dair bir kan edinip, kafalarnda uydurduklar sahte benzerlik üzerinde oynayarak, davranlar ve sözleriyle ellerinden geldiince onu taklit etmeye ve kendilerinde sanki gerçekten varm gibi göstermeye çalan çok insan yok mudur?’’(Platon, 2000) ite sofist bu sebeple; doksomimetikçidir. O, bilgisine sahipmi gibi davrand hiçbir eyin bilgisine sahip olmad gibi; onlarn bilgisine sahip olmadnn da bilgisine sahip deildir. te sözde ‘’Erdem üzerine konuma ve ders verme ticareti’’ (Platon, 2000) ile onun tacirliinin, hayali ihracatçlktan öteye geçemeyecei kantlanm bulunmaktadr. Konumakta usta olmalar; bir tencerenin yemeklerle dolup tamas misali, bilgilerle donandklar manasna gelmez, bu sebeptendir ki; insanlarn sofralarn dolup tam kaplarla donatamazlar. Her eyin ölçüsünü, kiinin kendisi olarak belirleyen Protagoras; yanl yoksaym bulunmaktadr. Çünkü, eyler kime nasl görünüyorsa; o kii için doru olan öyle olacaktr. Halbuki Platon’a göre görüntü ve gerçein böylesine bir tutulabileceinin ve safi duyularla i görülebileceinin imkanszl, Protagoras’n yanl sanlarna iaret etmektedir. Çünkü, ölçüyü insann kendi sanlar 80 M.Sürücü olarak almtr ve herkesin sansn doru kabul etmekle; kendi sansnn yanl olduuna inanlabileceini, fark etmeden, kabul etmitir. Eer kiinin kendi algs, kendi bilgisi oluyorsa ve eylerin hareketi kaçnlmazsa; kiinin sanlar da, deimekte olan eylere balysa; dorular, kiiden kiiye deitii gibi; ayn kii için birbirinden farkl durum ve zamanlarda da deiiklik gösterecektir. Böylelikle, her ey; bana göre, sana göre olacaktr hatta; u gün, bana göre ve bu gün, bana göre olarak deiecektir. Bilginin herkes ve her an için farkllaabildii bir kabul karsnda, örenme bir hedef olarak kalabilir mi? Sokrates’in yolculuu Sokrates, Tanrlar tarafndan, insanlar doruya yöneltmekle görevlendirildiine inand için; ömrünü, vazifesine adamaktan hiç çekinmemitir. nsanlarn, eylemlerde yahut düüncelerde barnan yanllar görmeleri için; akln komuta zincirindeki halkalardan biri olmay kabul etmitir. O, akln yönergelerini dikkate alp; arzularn ve alkanlklarn srarl çarlarn duymazlktan gelmek istemitir. Onun bu çabasn görüp, irkilen ve yanl yolda olduklarn inkâr eden ahslar; zaman içinde Sokrates’in kuyusunu kazmaya balamlardr. Sokrates, devleti ve insanlar için olan bu etkinliini; atn birine musallat olmu at sineinin ylmazl ile bir tutar. Atn çevresinde dolanan bu sinek; nasl ki onu sürekli dürtükleyip, rahatsz ediyor ve çökebilecek bir rehavet sonucu onun uyuklamasn engelliyorsa; ite tpk bunun gibi, ‘’…her gün her yerde sizi dürtüyor, kandryor, azarlyorum; peinizi brakmyorum.’’(Platon, 2001). Sokrates, Platon’un Theaitetos dialounda bahsedildii gibi; bir ebenin olu olduunu ve bu sebeple kendisinin de ayn meslekle uratn ifade eder. Fakat o, kadnlarn deil; erkeklerin doumunu gerçekletirir. Ayrca, bu sancl fikir gebelerinin doumlarn gerçekletirebilmesi için ehliyetli olmasnn tek sebebi; onun artk yeni fikirler douramayacak kadar yalanm olmasdr. Ksrlam olduu için o; sanclar sklat gözlenen gebelerin fikri doumlarn gerçekletiren, bir ebedir artk Sokrates, erdemin öretilemez olduunun kantlarn öne sürmü ve bunun yannda; hiçbir insann, bir bakasna satabilecei türden bir bilgiye sahip olmadn tartmalarnda savunmutur. Hatta, tüm insanlarn en bilgesi olduu Tanr tarafndan kendisine bildirildiinde ise; bilgeliinin ancak, bir ey bilmediini bildiinden ve emin olarak tek bildii eyin de bu olmasndan kaynaklanabileceini ileri sürmütür. Bu sebepten; onun, para karlnda insanlarn kafalarn kartrmaktan öte bir ey yapmad yalann, mahkemeye sunan dümanlarna kar; bu türden bir savunmada bulunmutur. Sokrates’in, insanlara para karl satlabilir, bir bilgisi yoktur. Çünkü erdem, öretilemez olduu gibi örenilemezdir de, bu durumda ise onun sahip olduu erdemi dei-toku etmesi elbette imkansz olacaktr. Sokrates, mahkeme huzurunda ona kar yaplan hakszlklarn cevabn; hakszlk yaparak vermekten kaçnmtr. Mahkemedekilere kar kendini savunmu, ama devlet ve yasalara kar kendini savunmasna gerek olmadn düünmütür. Çünkü, Sokrates’in kötülüünü isteyenler, devlet ve onun yasalar deildir; durum böyle olunca, Sokrates devleti ve onun yasalarn zedelememek için; vatanna, onun evlad olmas bakmndan, saygsn göstermitir. Zaten; Daimon’u tarafndan, mahkemedeki tavrnn doruluuna ilikin üphelenmesini gerektirecek, bir ikâz gelmemitir. ç sesi de, ayn kanaattedir. Onun yazgsnn, bu olaca bellidir. Daimon, ona ölüme giderken ‘’dur’’ dememitir; demek ki artk gitmesi gerekmektedir. Haksz yere ölüme uurlanmak, hakl yere ölüme yollanmaya yedir. O, kaçmaz; kaçarsa ona hakszlk edenler, haklym gibi görülebilirler. O, susmaz; susarsa urunda ölecei sözleri olmaz. Ve ölmekten korkmaz; çünkü, ölenin, sadece bedeni olacan bilmektedir ve ruhunun, gidecei yerde hakikate kavuacana kuvvetle inanmaktadr. Bu inanc sayesinde ölüme 81 Antik yunan felsefesinden kesitler II koar, çünkü bu kounun sonu hakikate çkar. Hayatn, bedeninin arzularndan kaçarak geçirmi bir kimseye, bedeninden kurtulaca müjdesi verilirse; mutlu olmaz m? te Sokrates’e kesilen ceza, kendisi için bir müjde olmutur adeta. Hades’teki esaslar onu bekliyor iken; sahteliklerin içinde durmakszn bouup, hakikate biraz olsun yaklaabilecek bir yaant için didinmek ve bunun karl olarak ödül deil de cezaya lâyk görülmek; bunlardan biri olabilir mi ki, onun dostlarnn yannda kalmas için sebep? ‘’… bu kimse gerçekten filozofsa, oraya elbette seve seve gidecektir, çünkü arad salt bilgelii Hades’ten baka bir yerde bulamayacana onun kuvvetli inanc vardr.’’(Platon, 2001). Zaten filozofun amac; ruhunu ablukaya alm olan bedenin kskacndan kurtarmaktr. Tüm çalmalarnda, ruhunun kendi kendine kalmasn, kendi içine yönelmesini salayp; bedenin, arzularna yönelik olarak hazr ettii, tuzaklarna dümemesi için; onu idmanl hale getirir, artr ve eitir. ‘’Bundan ötürü, bir eyi gerçek olarak bilmek istiyorsak, tenden ayrlmamz; yalnz ruhla, neleri kendiliklerinde temaa etmemiz gerekir, bunu artk biz, iyice anladk: te ancak o zamandr ki, kendisine o kadar ak olduumuzu söylediimiz bilgelie belki kavumu oluruz; fakat daha hayatta iken deil, uslamlamann gösterdii gibi, öldükten sonra.’’(Platon, 2001). Platon Bir kimsenin hamuru yaradltan altn ya da gümü olsa bile; alm olduu eitim, onun hem birey olarak hem de yurtta olarak kârl ya da zararl yetimesinde etkin rolü üstlenmektedir. Platon, binde bir rastlanan söz konusu bireylerin; toplumdaki dier bireylerden ayr tutularak, üstün bir eitimden geçirilmesinden yanadr; çünkü iyi topraklarda filizlenmeleri salandnda, devletin de bu verimden pay alaca âikârdr. Seçilmi olan erkek yurttalarn, seçilmi olan kadn yurttalarla, ayn eitim süzgecinden geçirilmesi ile kalmayp; bu iki cinsin birlemeleri salanarak, tekrar verimli yavrular elde edilmesi amaçlanmaktadr. Ruh için gerekli olan, müzik eitimi ile ie balanr. Ve bu alan dahilindeki; sözlü sanat ustalarnn elemeden geçirildii -komedya ve tragedya türlerinin, toplum ve birey geliimini kötü etkiledii; özenle yetitirilmekte olan seçkin snfn içine huzursuz duygular sald gerekçesi ile kap dar edildii- bir düzeni salk veren Platon; eitimin çocukluktan baladn yinelemi ve uydurma masallarn, bu sisteme elik etmesinin; örencilere yönelik sakncalarnn altn çizmitir. Konu, devletin bekçileri-koruyucular olunca, ruh eitimi yannda beden eitimi de ön plana çkmaktadr; çünkü, onlarn kusursuz birer savaç olarak yetitirilebilmeleri için jimnastik su götürmez öneme sahip olmaktadr. Bekçilerin kafa eitimlerinde; düüncelerini düzenleyebilmeleri için, matematie duyduklar ihtiyaç ve geometri ile astronomi gibi bilimlerin ise;‘’iyi’’nin bilgisine yüzlerini dönebilmeleri bakmndan salad fayda göz önünde tutulmu; bebeklikten itibaren bireylere katlmaya çallan deerlerin yanna, bunlarn da eklenmesi gerektii gözler önüne serilmitir. Çünkü bekçi; yiit, ölçülü ve filozof olmak zorundadr. Filozof olmaldr ki, maaradaki gölge oyunuyla yetinmeye niyetli olmayp, görünenlerin ardndaki srlarn peine dümeye hevesli olsun… Yiit olmaldr ki; gözlerini kamatran gerçekler karsnda sinip kalmasn hatta korkulacak bir ey olmadn bilsin ve onlarn üstüne gitsin… Bilge ve erdemli olmaldr ki; srf kendini kurtarmakla kalmayp; ödev duygusu ile, gördüü aydnl anlatabilmek adna karanla geri dönmeyi akl edebilsin. Platon’un, resmettii devleti için, tasarlad eitim-öretim yolunu kat edenler; yolun sonunda dialektikac olmay da baarrlarsa, 82 M.Sürücü önder olmaya layktrlar diyebiliriz. Tek bir akllnn (monarik) ya da biden fazla akllnn (aristokratik); yönetilenlerin yararn gözeterek ve gözettii için, dümenin banda olmas; filozofkraln kendi yaradlna uygun sanat gerçekletirmesine frsat verilmesinin, en açk ifadesidir. Nasl ki devleti yöneten kii için, yönettii kiilerin çkarlarn düünmek öncelik tayorsa; snf yöneten öretmenin de, rehberlik ettii örencilerinin çkarlarn öncelikli saymas gerekmektedir. Bu durumda, öretmenler de ‘’kendi ilerinin içisi’’(Platon,2003) saylmalar bakmndan; bu branta dorua yükselmek için çabalamal ve iin karlnda verilecek olan ücretin, amaç haline getirilmemesi hususunu göz önünde bulundurarak, davranmaldrlar. Ayrca öretmen, örencilerinin çkarlarn, kendi çkar olarak görebildii ölçüde; örencilerini sevebilir ve bu oranda özverili hale gelebilir. Platon , ‘’ bir insan bir eksii için bir bakasna bavurur, bir baka eksii için de bir bakasna. Böylece bir çok eksiklikler bir çok insann bir araya toplanmasna yol açar’’(Platon,2003) diyerek, toplum düzeninin ihtiyaçlar dorultusunda vuku bulduunu ifade etmekle; oluturmac eitim kuramn çartrmaktadr. Bu kuram, ‘’bireylerin kendi bilgilerini etraflarndaki bireylerin yardmyla oluturduklar’’ kabulünü içermektedir. Ayrca bu kurama göre örenme, eski bilgi ve tecrübelerimize dayanmaktadr; bu ise yine Platon’un ‘’anamnesis’’(Platon, 2001) yani hatrlama yolu ile örenme, anmsama kavramn hatrlatmaktadr. Eitim sayesinde kazanlan ve Platon’un üzerine dütüü kavramlardan biri de; ‘’ölçü’’ dür. Birey, iyi bir eitim alm ise; ald eitimin kalitesinin orannda, arzularn frenleyebilir hale gelebilir ve kendi kendinin hakimi olabilir; fakat yaradl eitime elverili olmasna karn, kötü eitim alm bir birey; ald eitimin hakkn vermeye çalrcasna, kötü olmak için çrpnr durur adeta. Bekçiler, bu sebeple, aldklar uzun eitimden sonra çeitli snamalara tâbi tutuluyorlar olsa gerek; çünkü onlarn yüzleri, kötüden yana dönmemeli ve gözleri sadece ‘’iyi’’yi temaa etmelidir. Osmanl saraylarnda, devlet yöneticilerinin yetitirilmesi için verilen sk eitim müesseleri olarak hafzalarda beliren ‘’ Enderun’’ odalar, Platon’un ütopyasnda bahsi geçen eitim nizam bakmndan örnek tekil edebilir. Enderun örencilerinin zeka ve bedence seçkin bireylerden oluturulmu olmas; Platon’ un koruyucularnn, eitilmeye elverili bireyler olarak, muazzam bir eitimden geçirilmesi hayali ile örtümektedir. Platon’un amac; en güzel ileri yapabilecek olan bireylerin, kendi yaradllarna uygun hareket etmelerini ve yetimelerini salamaktr. Çünkü, onun ideal devletinin ana kural budur; herkes, bir tek i görecektir ve kendi tabiatna uygun olan seçecektir. Koruyuculuk potansiyeline sahip bir birey, bu uurda eitimini tamamlad vakit; eitim tarafndan iyiye yönlendirilmi olmakla, artk devletin kârna bir yolda ilerleyecektir. Adeta Tanrlat ölçüde, devletine olan yarar da artacaktr. Böylesine üstün düünme ve beden gücüne sahip bireylerin, toplumun bana bela olmamas için, zaman zaman, sradan halkn kucana doan deerli hamura sahip bireyler (annebabalarna ramen) olup olmad yoklanmaldr; eer varsa hemen uygun yetitirme ortamna katlmaldr, devletin bütünlüünü salayp devam ettirebilmesi için bu art koulmutur; ne de olsa birey üstün yeteneklere sahip olsa bile, ancak eitimin aydnlatcl sayesinde, karanlkta kalmaktan kurtulabilir. Ancak eitim, gerçek ve doruya giden yolda bireyin elinden tutabilir. Bu hayalde öretmene uygun düen rol ise; bir dythrambos airi olmaktr. 83 Antik yunan felsefesinden kesitler II Aristoteles ve realizm Aristoteles’in realizminde; beden, ruh için bir engel deildir. Çünkü örenme ve bilme, nesnel gerçeklik dünyasnda söz konusudur; böylelikle sahip olunan duyu organlar, yanltc nitelikte deil; bilgilendirici düzeyde ele alnmtr. Nesneler, duyular ve akl ile birlikte, bilinebilir olduu içindir ki; ‘’Bütün insanlar, doal olarak bilmek isterler. Duyularmzdan aldmz zevk bunun bir kantdr.’’ (Aristoteles, 1996) nsan böylelikle, doasna uygun davranarak, kendini gerçekletirmektedir de. Varoluunu haklandran birey sonunda mutlulua nail olacaktr. Bilme ilemi duyumsama ile balayp, soyutlama ile noktaland için; bilmekten alnan zevk duyulara sirayet ediyor. Fakat deney sahibi olann; bir eyin, öyle olduuna ilikin bilgi vermekten öteye gidemedii için yahut neden ve niçin öyle olduu hakknda bilgisiz kald için, bir içiden farksz olduu görülmektedir . Hâlbuki zevkin olduu yerde sanatn domas gerekir, yani bilginin kol gezdii yerde sanatçnn debdebe yaratmas beklenir. Sanat, eylerin nedenlerinin aratrlmas ve bulunmasdr; bu sebeple sanatkâr, öretici ve usta olandr; avucunun içinde nedenlere ilikin bulgular barndrandr. Sanatç, eylerin nedenlerini bilebilmek için, öncelikle; eyleri, olduklar gibi bilmeye gereksinim duyar; onun bu gereksinimini deney karlar. ‘’Çünkü Polos’un hakl olarak dedii gibi deney, sanat; deneysizlik ise rastlanty yaratmtr.’’ (Aristoteles, 1996). Aristoteles için, amac olan rastlantsal deildir ve evren de rastlantsal deildir, çünkü onun, ereksel nedeni aikârdr. Bu sebeple evrenin, bir sanat eseri olduu söylenebilir. ‘’Sonra bir bilim ne ölçüde nedenleri aratryorsa o ölçüde öreticidir. Çünkü öretmek, her eyin nedenlerini söylemektir. Sonra bilmek ve anlamak için bilmek ve anlamaya en çok, en fazla bilinebilir olann bilgisinde rastlanr.’’ (Aristoteles, 1996) ifadelerinden anlyoruz ki; burada konu edilen bilim ile, felsefe kastedilmektedir. Çünkü bilmek ve anlamak için bilmek, felsefeye mahsus bir etkinlik saylmaldr; bilmeyi, kendi bilgisizliinden kurtulabilmekten baka bir amaç gütmeksizin isteyebilmek, felsefi tavr gerektirir. Felsefe, hakikatin yani eylerin nedenlerinin bilinebildii bir sanattr. nsan, hakikatten uzak kalamad için felsefeye yönelir. Ve filozof, sanatkârdr; çünkü o, sanatndan ötürü öretici olacaktr. ‘’Belki de nasl ki iki türlü güçlük varsa, bu güçlüün nedeni de eylerde deil, bizim kendimizde bulunmaktadr. Çünkü yarasann gözlerinin gün karsndaki durumu neyse, ruhumuzdaki aklmzn eyler içinde doalar gerei en apaçk olanlar karsndaki durumu odur.’’ (Aristoteles, 1996). te hakikati temââ etmek, ehl-i hikmete vâcibtir. O, hakikati; gözleri kamamaya meyilli olan bizlere tasvir edecektir. Kaynaklar ARSTOTELES, 1996, Metafizik, Çev: Ahmet Arslan, Sosyal Yaynlar. PLATON, 2001, Sokrates’in Savunmas, Çev: Niyazi Berkes, Sosyal Yaynlar. PLATON, 2001, Phaidon, Çev: Hamdi Ragp Atademir-Kemal Yetkin, Sosyal Yaynlar. PLATON, 2000, Sofist, Çev: Cenap Karakaya, Sosyal Yaynlar. PLATON, 2003, Devlet, Çev: Sabahattin Eyübolu-M. Ali Cimcoz, Türkiye Bankas Kültür Yaynlar, 975-458-176-2 84 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (85-88) “Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat Hande KOLAT1 Gamze YENDOAN2 Kemalettin YTER3 Özet Edebiyatta dünya çapnda kabul görmek tarih boyunca hiç de kolay olmamtr ve Dou kaynakl eserler ta ki Batl yazarlar ilgi duyana kadar uzun bir süre ikinci planda kalmtr. Bu çalma, Johann Wolfgang von Goethe tarafndan edebiyat dünyasna 1827 ylnda kazandrlan, metinlerin yazld kökene, Dou ya da Bat kaynakl oluuna baklmaszn bütün dünya edebiyatn kucaklayan Weltliteratur (Dünya Edebiyat) kavram nda karlatrmal edebiyatn ortaya çkn ve bununla birlikte dünya edebiyatna olan katksn aratrmaktadr. Bu çalma ayrca metinleri kendi edebiyat ve farkl milletlerin edebiyatyla karlatran ve inceleyen karlatrmal edebiyatn özünü tanmlamaya çalarak, Dou ve Bat kökenli metinlerin önemini vurgular. Bu çalmann esas amaçlarndan biri de Weltliteratur kavramnn, daha önceden ikinci planda düünülen ülkeler ve onlarn ürettikleri eserler icin mücadele eden post-colonial (sömürgecilik sonras) eletirinin yolunu nasl açtn göstermektir. Sonuç olarak karlatrmal edebiyat, bir nebze de olsa, edebiyatta Dou-Bat ikilemini ykmtr ve edebiyatn sadece Batnn ürünü olarak görülmemesi gerektiini ve edebiyatn da ikili kartlklardan (binary opposition) biri olarak incelenip Dou-Bat arasnda geni bir açdan deerlendirilebilecegini dorulamtr. Anahtar Kelimeler: Karlatrmal Edebiyat, Dünya Edebiyat, Dou, Bat. Comparative literature revisited in the context of weltliteratur Abstract The acceptance of literary works in the world arena has not been easy throughout history and for Westerners the works of Easterners have always been as inferior until they met their texts. This paper examines emergence of comparative literature in accordance with the notion of Weltliteratur; put forward by Johann Wolfgang von Goethe, the forerunner of Weltliteratur concept in 1827, embracing the whole world’s literature in the scope of East and West regardless of the origins of the text and also contribution of it to the world literature. In addition, the paper emphasizes the appreciation of Eastern and Western texts, whereby trying to identify the essence of comparative literature; which analyzes, compares and contrasts texts not only within the nation but also from texts, across the borders and oceans. One of the fundamental aims of this paper is to depict how the concept of Weltliteratur paved the way for post-colonial criticism, which fights for the texts and nations previously seen as inferior. As a consequence comparative literature, to some extent, pulled down the East-West dichotomy and verified that literature cannot be considered as only production of West, literature should be evaluated in a wide perspective through binary oppositions, East-West. 1 Ör. Gör., stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected], Tel. 0212425 61 51 Ör. Gör. Gamze Soral, stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected], Tel.0212 425 61 51 3 Prof. Dr. Kemalettin Yiiter, stanbul Aydn Üniversitesi, [email protected] Tel. 0212. 425 61 51 2 85 “Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat Key words: Comparative Literature, Weltliteratur, East, West. "It is to be hoped that people will soon be convinced that there is no such thing as patriotic art or patriotic science. Both belong, like all good things, to the whole world, and can be fostered only by untrammelled intercourse among all contemporaries, continually bearing in mind what we have inherited from the past" (Wolfgang Goethe, quoted in Fritz Strich (1949). In a period, in which the world has been completely dragged into globalization, it is inevitable to talk about different nations’ literature concomitantly since many of the thoughts, genres, traditions, beliefs, understandings and theories, which flourished locally once upon a time such as Structuralism, New Formalism, Marxism, Feminism, are presently collaborating and affecting one another, leading interaction of literature of different cultures and nations. In the 21st century no literature can be thought as separate and inferior since every one of them can attribute to one another and give references to each other in different platforms. But the question is; what is world literature and comparative literature in such an ambiance and under these circumstances where should the national literature be in the scope of world literature? World literature, as David Damrosch (2003) puts it, encompasses all literary works that circulate beyond their culture of origin, either in translation or in their original language. In a more simplistic way, world literature refers to and calls for literature from all over the world regardless of nation, culture or language; African literature, Arabic literature, American literature, Asian literature, etc. or in other words, merge of Eastern and Western Literature. Johann Wolfgang von Goethe is the forerunner of Weltliteratur concept in 1827 in order to depict the growing interest and demand for texts of other nations as well as translations from Islamic, Sanskrit and other Eastern epic poetry and literature. At the time of Renaissance, by which Westerners or The English had a chance to offer an insight to see many Greek and Latin works, Western thought was influenced by Greek and Latin thought, from then on Western literature has been mentioned together by courtesy of Renaissance. Much as literature was thought as individual previously, the notion of literature expanded due to the arrival of new thoughts such as Renaissance, new ideals or religions. Of course not only Western world but also Eastern world was alert on this issue. As well as Western world, Islam translated much of Greek science and philosophy into Arabic, preserving and enriching this tradition at the very time that it was in decline in Europe. It was at Muslim universities and centers of learning in Spain and Sicily that European scholars were first able both to regain access to the Greek originals and to study their Muslim commentators (McGalliard, 1992). Islam and Christian world tried to understand each other; however Eastern literature was not as popular and dominant as that of Western and for some reasons it fell behind and the concept of world literature only talked about European canon until when some prominent writers attached importance to Eastern world. Goethe initiated this thought of world literature, with which he mentioned that ignorance of other literatures apart from English or European is unacceptable. Kamil Aydin states that Goethe defines Weltliteratur in three ways; any kind of meditation among different nations’ literature, every way that is applied to access information, understanding, tolerance, love and acceptance for other nations’s literature and perception of a nations’ literature by others. Aydin, therefore, sums Goethe’s view of Weltliterature up saying: “As for Goethe Weltliterature is an international literature market and this market involves translations, criticisms, 86 H. Kolat, G.Yenidoan, K.Yiiter journals for foreign literature, perception of national works by foreigners, letters, journeys and meetings” (Aydin, 2008). Perchance his great work Faust is a benevolent example for this thought of him due to the fact that it goes beyond national boundaries and historical periods and talks about universal concerns as it is the case for The Epic of Gilgamesh, which is an epic poem from Ancient Iraq and is the first great heroic narrative of world literature. “Its origins stretch back to the margins of prehistory, and its evolution spans millennia.” (Knox, 1992) The same subject takes place both in Faust and The Epic of Gilgamesh, maybe for drawing attention to the union of Eastern and Western literature, sharing similar goals. In these two works protagonists try to go beyond their limits as well as going beyond their national boundaries. Goethe’s words “Nowadays, national literature doesn’t mean much: the age of world literature is beginning, and everybody should contribute to hasten its advent” sums up the general thought of world literature for todays. He said it was beginning at that time and we see its development in the 21st century. When it comes to comparative literature it is the study of literature from around the world, transcending the restrictions of national and linguistic boundaries. The initiator of comparative literature can be considered as Goethe by his Weltliteratur, which affected many by his thought of cross-cultural interactions. Comparative literature deals with comparing and contrasting but it does not concern reading thousands books of East and West. It is a interdisciplinary field which studies common things and ideas. Comparative literature can be formed between texts and cultures; nevertheless for a Chinese man of letters a certain subject, or metaphor or symbol may not add up as it does for a British or American and this certain subject can be interpreted totally different. However; in such a study the core of the discussion for comparative literature is how an ordinary reader will respond it. These studies result in local values and point of views and even many of the literature criticisms is formed by Western theories. After all, there are some critics and literary theorists, such as Northrop Frye, who claims that works that are circulating between cultures include archetypes enabling a universal understanding in literature. Looking into Northrop Frye’s archetypal literary criticism, comparative literature seems optimistic. However, understanding different nation’s literature and results of distinctive perception resulting in reacting to the texts with one’s own cultural thought creates some discrepancy, which in fact makes Goethe happy to see. Apart from these ideas, while talking about comparative literature it is indispensable to mention Franco Moretti. Franco Moretti, who is a prominent Italian literary scholar, states: “literature around us is now unmistakably a planetary system” (Moretti). He emphasizes that no nation can be excluded for establishment of world literature. On the contrary to his current ideas on world literature, in the past he thought, “comparative literature has not lived up to these beginnings. It’s been a much more modest intellectual enterprise, fundamentally limited to Western Europe, and most revolving around the river Rhine. Not much more.” While talking about “these beginnings” he refers to the saying of Goethe as he said “the age of world literature is beginning”. Moretti is contradicting himself but this contradiction is as much as Walt Whitman’s (1891) lines from “Song of Myself”: Do I contradict myself? very well then, I contradict myself, I am large, I contain multitudes. 87 “Weltliteratur” kapsaminda karilatirmali edebiyat But Moretti explains his contradiction with these words: “This is my own intellectual formation, and scientific work always has limits. But limits change, and I think it’s time we returned to that old ambition of Weltliteratur.” (Moretti) His words indicating the change in his ideas, calls for a change in conception of literature as the world changes and with support of Moretti’s ideas and views and also with contribution of Edward Said to Western literature to introduce the Eastern thought and his answering back to Western literary criticism, it can be stated that the past decades have given a rise to a much more expansive view of comparative literature and world literature. Moretti’s earlier thoughts as world literature is only composed on Western literature, in fact, can be thought as right, but until when Edward Said was on the stage. Edward Said drew attention by writing back to Western literature and made the world aware of Eastern world and also emphasizes that west indicated east as inferior in order to defeat them psychologically. In addition, for many years East has been seen as the “other”, which led East to be automatically thought as inferior. In the sense of world literature and comparative literature, given the fact that there is a change in the perception of East and West, what is the argument on national literature? The answer is, for a text to be studied as a world literature, initially it has to be national afterwards it can be compared to other works internationally. In brief; a work should be appreciated at home at first and then at the stage of world literature. In addition, translation also plays a significant role since translation is the way of transculturation, which fundamentally helps comparative literature by transmitting works into other languages and cultures. REFERENCES Aydin, Kamil, (2008); Comparative Literature: Perception in Today’s Postmodern Contex, .Birey Yaynclk, stanbul, 153. Damrosh, David. (2003); What is World Literature?, Princeton University Press, New Jersey. 4. Knox, Bernard M.W. (1992); The Norton Anthology of Masterpieces Vol. I. W.W. Norton & Company, New York, 11. McGalliard, John C. (1992); The Norton Anthology of Masterpieces Vol. I. W.W. Norton & Company, New York, 1009. Said, Edward W. (1978); Orientalism, Penguin, London, 178. Strich, Fritz. (1949); Goethe and World Literature. Trans. C. A. M. Sym. London: Routledge, 1949. 35 Whitman, Walt. (1891); Leaves of Grass, David McKay, Philadelphia, 51. Online References Moretti, Franco (2010); “Conjectures on World Literature” New Left Review 1(2000): n.pag. New Left Review. http://www.newleftreview.org/A2094 (27 December 2010) 88 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (89-98) Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi A.Tamer Güler Özet Tiyatroda karakter, antik çalardan beri süre gelen yolculuunda deiimler yaamtr. Bu deiim, tiyatrodan beslenen sinemada da farkl ekilllerde olmutur. Edebiyatta çok daha rahat ilenebilen “karakter”, tiyatro ve sinemada o kadar kolay anlatlamaz. Antik çada olay kavramndan sonra ikinci plana atlan karakter, günümüzde zaman zaman birinci plana geçmektedir. Hatta sinemada “öykü” nün önemsenmedii, karakterin merkez konumunda olduu filmler yaplmaya balamtr. Bu çalmada tiyatro ve sinemada karakterin deiimi incelenmi, bu uzun süreçteki döngü anlatlmaya çallmtr. Anahtar Kelimeler: Karakter, Tiyatro, Sinema. Evolution of the character in cinema and drama Abstract “Character” in drama has been evolving constantly since the Archaic Ages. This evolution in cinema resourcing from drama has been in various ways. Character can be described and expressed in literature more easily than in drama and cinema. The “character” that has been prevailed by the “story” in the Archaic Ages, comes before the “story” nowadays. Furthermore, movies that “story” is ignored and that the “character” is at the center are now being made. In this article the evolution of “character” in drama and cinema is analyzed and the cycle during this long period is explained. Key words: Character, Drama, Cinema. Giri Bu çalmada dramatik teorinin içinde varolan, çou zaman da temel tekil eden karakterin Aristoteles’ten günümüze kadarki deiimi incelenecektir. Bütün deiimlere ramen, tiyatro sanatndaki “insan” ögesi, önemini -bir çok sanat dalnda ve akmnda- sürdürüyor. Aristoteles’in tanmlad klasik tragedya yapsnda olaydan sonra ikinci planda olan karakter, özellikle Shakespeare’in yazd oyunlarla birlikte önem kazanmaya balamtr. Shakespeare tarafndan ince bir ekilde ilenmi olan ve yüzyllarca öneminden bir ey kaybetmeyen karakterler, dünyadaki savalarn artmasyla evrilmi, modern sonras tiyatroda ve sinemada birer simgeye dönümütür. Tiyatro ve sinemada karakter ne kadar deiirse deisin, ne kadar soyutlarsa soyutlasn, bir romandaki kadar soyutlaamaz. Edebiyatta yazar karakterin d özellikleriyle oynayabilir, tasvirler yardmyla onu iyice soyut hale getirebilir. Ancak tiyatro ve sinemada karakter bir görünüe A.Tamer Güler, Beykent Üniversitesi Sinema TV.Sanatta Yeterlik. 89 Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi sahiptir, giyinir, konuur, bir yerlerde yaar. Yazar/senarist mutlaka çizdii karakteri belli bir snfa balamaldr. Ancak dier karakterlerle kuramad iletiim, olaylar karsnda zor durumlara dümesi ve çözümlere ulaabilecek yeteneinin olmamas, insanln gereklerini yerine getiremeyii modern sonras tiyatro ve sinemasnda karakterden insan özelliklerinin kopmasna neden olur. Modern ve modern sonrasnn karakterleri bilemez, arr. ki dünya sava görmü insanln yansmas olarak karakterler ne olduunu bilemedii bir durumda –kaba tabiriyle- debelenmektedir. Adeta hiç bilmedii durumlarla savamak, bilmedii sorulara cevap vermek zorunda kalr. Eylemleri bilinçli deildir. Tragedyalarda daha bilinçli eylemlerle çöküe urayan karakter, modern ve sonrasnda bilinçsiz eylemlerle ya da bilinçsiz eylemsizlikleriyle çökecek ve dramatik bir durum oluacaktr. Edebiyatta, tiyatro ve sinemada yaratcs olan yazarlarn-yönetmenlerin önüne geçmi çok çarpc karakterler vardr. Macbeth, Hamlet, Cyrano, gibi oyunlara adn veren karakterler yazldndan beri dünyann her yerinde yorumlanmaktadr. Belki de bu karakterleri yaratanlar daha yazarken arketip olacak karakterler yarattklarnn bilincine varmlar oyunlara bu karakterlerin ismini vermilerdir. Sinemada Lolita, James Bond, Süpermen gibi karakterler, edebiyatta Dostoyevski’nin yazd Raskolnikov, Gonçarov’un Oblomov karakteri, Gogol’ün Bir Delinin Hatra Defteri eserindeki ana karakter hep arketiplerdir. Karakter Karakter; bir bireyin kendine özgü yaps, onu bakalarndan ayran temel belirti ve bireyin davran biçimlerini belirleyen üstün ana özelliktir. (URL1 ) Baka bir tanmla; kiiyi dier bireylerden ayran “kendine özgü” niteliklerinin çelikili birlikteliidir. Kiiliin iç özelliklerinin, bireyselliinin, benzersizliinin anlatmdr. Karakter; kendini meydana getiren özelliklerini yani benzersizliini edim*lerle dar vurur. (Ünal, 2009). Eylemlerle beslenerek kendini daha iyi bulabilen karakter, her ne kadar modern ve modern sonras dönemlerde -sanat akmlarnn etkisiylezaman zaman etkisini yitirse de, en önemli ögelerden biri olmaya devam etmektedir. Tiyatroda karakter zaman içinde deiim göstermi Aristo’dan balayan yolculuu Hegel’le birlikte ekillenmi, modern ve modern sonras dönemlerde baka bir yöne doru evrilmitir. Edebiyatta karakterin yaratlmasnda geni olanaklardan yararlanlabilir. Ancak sinemada bu, o kadar kolay deildir. Edebiyatta zaman ve mekan olanaklar snrszdr. Romandaki karakterler belli bir uzam içinde davranrlar. Bu kurmaca karakterlerin özellikleriyle içinde yer aldklar uzam arasnda mutlaka güçlü bir ba olmaldr. (Bolat, 2009 ) Etkin Karakterin Özellikleri x x * Gerçek kiiymi gibi bir duygu yaratrlar. Yazar/senarist bildii bir karakteri yazar ya da bildii karakterlerin bütün niteliklerini bir karakterde toplar. nanlrlk: Öykünün-filmin inanlrl karakterlerin inanlrlna baldr. Edim: Çeitli güdülerden kaynaklanan amaçl davran. 90 A.T. Güler x x x x x x x x Davranlar: Karakterin bakalarna davranlar onlarn karaktere davranlar iyi kurgulanmtr. Belirsizlik: Ayn gerçek yaam kiileri gibi karakterlerde gizli, bilinmeyen yönler vardr. Bazen film bittiinde bile hala karakter hakknda baz bilinmeyen özellikler kalmtr. ( Miller, 2009 ) Doru karakterler: Karakterler sadece iyi ya da kötü olarak deil olduklar gibi görünen, geçmileriyle beslenen kiilikleriyle yanstlmtr. Karakterin amaçlarnn ve davranlarnn arkasnda mantkl bir neden vardr. Gizli ve açk motivasyonlar yardmyla güçlü bir karakter meydana gelmitir. ( Miller, 2009 ) Motivasyon, karakterin amacna kolay ulamasn salayacaktr. Yaratmas zor olsa da klie olmayan tipler etkindir. Ana karakterler öyküyü ve çatmalar güçlü bir ekilde tamakta, zayf karakterler bile zayflklarn güçlü bir ekilde verebilmektedir. Seyirciyi çeken ilginç karakterler etkindir. Yazarn holanarak yazd karakterler ilginç olur ve seyirci tarafndan da benimsenir, sevilir. Baz özel simgelerle, davranlarla, jest ve mimiklerle desteklenmi olan karakterler yaamdaki benzerlerinden esinlenerek deiik konumalaryla, farkl yürüyüleriyle, özel tavrlaryla dikkat çekerler. yi tantlan karakterler etkindir. Karakter, bazen hzl geliir. Bazense ar ar kendini bulur. Karakter belli bir süreç sonucunda ekillenir, geliir, seyirci tarafndan benimsenecek duruma gelir. Etkin karakter –yukarda da belirtildii gibi- çelikileri/çatmalar iyi tar. Karakterin hangi deerleri savunduu, hangi güçleri temsil ettii de önemlidir. Karakter, öyküye uyum salayacak özellikler tamaldr. Deiip deimeyecei de önem tamaktadr. Kurguya / öyküye / olaya göre ya deiir, ya da sürekli ayn kalr. (Corrigan, 2009). Bir düünce ekline göre; etkin bir karakter çelikiler sayesinde yaratlr. Bir baka düünce ise çelikileri reddeder, tutarl bir karakterin etkin olabileceini savunur. Tiyatro ve sinemada bir karakterin güçlü olmas için çounlukla kart bir karaktere ihtiyaç duyulur. Yan karakterler de asal karakterlar kadar ilenmelidir. Dramatik yap içinde güçlü dramatik yaplarn olumas için karakterlerin azim, inat gibi duygulara sahip olarak özelliklerinin arkasnda durmas gerekir. Karakterler zaman zaman sürpriz de yapmaldr. Skc olmamaldr. Karakterin Yaama Geçirilmesi Karakterin yaama geçirilmesi için edebiyat, tiyatro ve sinemada yazar ve/veya senarist belli yollar izler. Edebiyatta daha geni olanaklardan yararlanlabilir. Ancak sinemada olanaklar daha kstldr. x Görü belirtmek: Yazar/senarist dier karakterlerin yardmyla karakter hakknda görü belirtir. x Karaktere belli bal ayrntlar ekler; yürümesinde, baknda deiiklikler kurgular, örnein; yüzünde bir yara olduunu yazar. x Karakterin içinde bulunduu çevreyi, yabanc çevreye ve dier insanlara verdii tepkileri kullanr. x Karakteri konuturur. Karakterin özelliine göre bir konuma tarz-ses belirler bunu uygular. Karakterin belli sözcükleri kullanmnda deiiklikler tasarlar. 91 Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi x x Karakterin davranlarn kurgular. Karaktere konumasyla ve sesiyle paralel bir ekilde uyum salayabilecek ya da çeliki yaratacak tutum ve davranlar planlar ve yazar. Bilinçak** yöntemini uygular. Bu yöntemle karakterler onlarn zihninde geçen düüncelerle, izlenimlerle, duyularla tannr. Karakterin bilincinde olup biten eylerin seyircinin bilincinde de olup bitiyormu gibi gösterilerek okur/seyirciyle karakterlerin özdelemesi temeline dayanr. Karakterin Yaama Geçirilmesinde Oyuncu Etkisi Karakterin yaama geçirilmesi her ne kadar yazar/senarist tarafndan yaplyorsa da özellikle tiyatroda ve sinemada oyuncunun katks çok önemlidir. Edebiyatta karakter, yazarn hayal gücüyle yaratt, tasvirlerle anlatt kadardr. Okuyucu okuduundan anladyla hayalinde bir karakter canlandrr. Hatta okuyucunun hayal ettii karakterin derinlii bazen yazarn kurguladnn da üstüne çkar. Bu edebi esere etkin bir müdahale deildir. Ama tiyatroda oyuncu, karakteri kendi biyografisinden, dünya görüünden, birikiminden yararlanarak yeniden yaratr. Her ne kadar oyuncu-karakter arasndaki ba modern ve modern sonras dönemlerde -sanat akmlarnn etkisiylezaman zaman kopmu olsa da karakterin sanat eserlerinin merkezindeki konumu sürmektedir. Oyuncu en büyük sorununu “karakter yaratmak” olarak belirler ve sorunu çözmek için çalr. Onu anlamaya çalr, çounlukla özdeleme yoluna gider. Önce metinden bir ey çkarmaya çalan oyuncu, üstüne kiilik özelliklerinden, yaadklarndan eklemeler yaparak seyirciye etkileyici bir karakter göstermek ister. Oyuncu kendini ama sürecinde oyunun gerektirdii birtakm içsel ve dsal devinimleri yakalad ölçüde karaktere yaklar. Adeta kendi kiisel özelliklerini aarak karaktere yaknlar. (Pudovkin, 2004) Oyuncu, karakteri tam yakalayabilmek için kendi duygularndan yararlansa da bir taraftan karakterdeki ayrntlar mutlaka mantk süzgecinden geçirmelidir. Karakterle yaknlaan oyuncu kendi özellikleriyle karakterdeki ayrntlar harmanlar. Ancak modern ve modern sonras tiyatro (özellikle Epik, Avangart Tiyatro gibi tiyatro türlerinde) ve sinemasnda oyuncuyla karakter arasndaki ba ortadan kalkmtr. Brecht, Pirandello gibi önemli yazarlar oyunlarnda karakteroyuncu arasndaki balanty koparmlardr. Stanislavski’ye Göre “Bir Karakter Yaratmak” Yukarda sözü edilen yaamla birebir giden bir tiyatro anlay, bunun yannda rolü yaayarak karakter yaratmaya çalan bir oyunculuk en belirgin ekilde Stanislavski’nin tasarlad oyunculuk yöntemindedir. Aristo’nun “Sanat yaamn taklididir” önermesinden yola çkar. Bu sistemdeki karakter, yine Aristoteles tarafndan snrlar çizilmi olan tragedya kahramanlarnn izlerini tar. Basit ve ksa anlatmyla “içten da oyunculuk” diye tanmlanan bu yöntem, insan duygularnn salam bir bilincin yardmyla, güçlü bir konsantrasyonla bilinçaltnda saklanan duygularn yerinden çkarlmas esasna dayanr. Bilinç altndan çkarlan bu duygular –söze/ ifadeye döküldüünde- jest ve mimik olarak da yansr. ** Bilinçak: Fikirlerin, anlatmak istenenin denetlenmemi, düzenlenmemi halidir. Ksa “an”lar iler. Neden- sonuç birbirine girer. Zaman farkl iler. Geçmi-gelecek birbirine karr. Zaman-mekan orants olmaz. 92 A.T. Güler Beden, ses kullanlmadnda, bir konuma, yürüme, davranma, canlandrlmak istenen imgeye uygun düecek bir kiilendirme bulunmadnda hiçbir imgenin içselliini bakalarna aktarmak mümkün deildir. Dsal biçim olmadan, içsel kiilik ve ruh da seyirciye ulaamaz. Karakterin fiziksel yaps, içsel deerleri yerli yerine oturduktan sonra dsal özellikler de kendiliinden serpilip geliir. (Stanislavski, 1988) Stanislavski’ye göre tiyatro, özel ina edilmi tiyatro binalar sayesinde deil esiz içsel dünyalar araclyla her seferinde yeni bir kiilikle karlap yeni insanlar/karakterler yaratan oyuncular sayesinde ilerler. (Moore, 2006) Oyuncunun, bir karakteri sahnede genel çizgileri dahilinde canlandrmas oldukça kolaydr. Örnein; bir asker, bir içi, bir memur gibi rol kiilerini canlandrmak gerektiinde gözlem yoluyla belli davranlar, duru, bak yürüyü gibi özellikleri bulmak mümkündür. çinin nasl hareket edecei ya da askerin nasl yürüyecei gibi durumlar zaten yaamdan alnmtr. Birebir yaamdaki özelliklerden yararlanlarak karakter yaratlmaya çallyorsa da bu klieler karakterin ruhunu asla veremez. (Stanislavski, 1988). Stanislavski; insan ruhunun ögeleriyle, insan vücudunun parçalarnn bölünemeyeceini söylüyordu. Arzularn, hislerin, ihtiraslarn basit fiziksel eylemler araclyla ifade edilebilecei inancndayd. Bu düüncelere Ivan Pavlov ve .M.Seçenov adndaki nörofizyolog-bilim adamlarnn çalmalar nda ulat olasdr. (Moore, 2006) “Fiziksel eylem” denilen kavramn “fiziksel hareket” le kartrlmamas gerekir. Fiziksel harekette hareketin bir amac ve olmas gerekmez.Psikolojinin etkisi de yoktur. Fiziksel eylemde ise hareketin amaçl ve belli bir psikolojiyle gerçeklemi olmas gerekir. Stanislavski Sistemi’ni ksaca özetlemek gerekirse; oyuncu bir karakteri çözümlemek için öncelikle kendine birtakm sorular sorup cevaplar. Sorulardan en önemlisi, Stanislavski’nin “Sihirli Eer” dedii; “Eer bu karakterin yerinde olsaydm ne yapardm, nasl davranrdm” sorusudur. Bu soru karakterin amacdr, oyuncu bu amac benimser. “Eer” sayesinde oyuncu kendine bir problem yaratacak, imgelem devreye girecek, bu srada ortaya çkan mantkl eylem sayesinde oyuncu cokularnn yardmyla içsel mekanizmasn yani bilinçaltn harekelendirecektir. Oyuncunun bu arada yüksek bir konsantrasyona ve inanca ihtiyac vardr. Bedenin kontrol edilmesi iki yolla olur; dtan içe ve içten da doru. lkinde kaslar çaltrmak için çalmalar yaplr, gerginlikten kurtulmak için nefes egzersizleri yaplr. Bunun yansra Stanislavski dikkat odaklanmas üzerine çalmalar da gelitirmi ve uygulatmtr. Burda amaç, be duyu organn gelitirmektir. ki kiinin birbirinin hareketlerini taklit ettii ayna çalmalar, gözler kapalyken duyular gelitirmeye yönelik çalmalarla yöntem gelimitir. (Karaboa, 2005) Oyunculuk yöntemleri üzerine çalan önemli insanlar bu yöntemden yola çkarak yeni yöntemler gelitirmilerdir. Kimi –Eric Morris gibi tiyatro adamlar- bu yöntemi daha ilerilere götürmü, kimi de - Meyerhold, Brecht gibi- kar tezler oluturmutur. Sinema da bu yöntemlerleözellikle uzun yllar Stanislavsi sistemiyle- beslenmitir. Bu ksm uluslararas üne sahip Tiyatro Adam-Yönetmen Peter Brook’un cümleleriyle tamamlamak yerinde olacaktr: “ ....Oyunculuk sanatna bilim ve bilgi açsndan yaklaan Stanislavski’nin büyük dizgesi, bu dizgeyi yanl okuyan genç oyunculara iyilik ettii kadar kötülük de etti. Stanislavski’den sonra yarm yamalak okunan Artaud’nun ayn derecede önemli yazlar, hiç duraksamakszn kendini sergilemenin her eyden önemli olduu yolunda naif bir inanca yol açt.Grotovski’nin yanl anlalan krntlar bu inanc daha da besledi. imdi içtenlikli oynayn 93 Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi yeni bir biçimi var, her eyi gövde araclyla yaamaktan oluuyor. Doalclkta oyuncu gündelik dünyadaki coku ve eylemleri içtenlikle öykünmeye ve böylece rolünü yaamaya çalr.Bu yeni doalclkta ise oyuncu kendini gerçekçi olmayan davrann tümüyle yaamaya brakr. te aldand nokta da budur....Kendilerine doalclk etiketinin vurulmasna sinrlenirler ama bu durum aslnda onlarn sanatlarn snrlar. Sanat bazen rolü yaamaktan çok daha fazlasn gerektirebilir, az ya da farkl davurumlar gerektirebilir. Cokunun yannda zekaya da ihtiyaç vardr....”(Brook, 1990) Dramada Karakter ve Çatma Antik Yunan tragedyalarnda, Rönesans dönemi oyunlarnda, Klasik ve Romantik dönemi oyunlarnda hareket, olaylarn gelimesiyle salanr. Gerçekçi tiyatroda ve çada oyunlarda ise olay says azalr, durumlar öne çkar. Tepkisini eylemle gösteren, karsndaki güçlerle çatma yaayan kahraman, iç ve d koullar yüzünden kstlanp, eylem alan snrlanan bir sradan insana dönüür. Durumu deitirecek gücü yoktur. Bu yüzden de çatmay kendi içinde yaamaya balar. Bu içe dönü oyuna devinim getirir, seyirci bundan etkilenip kahramann yaad iç çatmaya yönelir. (ener, 2003) Psikoloji sözlüünde çatmann tanm; “Birbirleriyle badamayan edeerdeki iki kart güdülenimin ayn zamanda organizmay etkilemesinin neden olduu çekimeli durum” olarak yaplmtr. (Gürün, 1991) Basit bir tanm yapmak gerekirse; “iki güç arasndaki kartlk” denebilir. Drama çelikilerle beslenen/temellenen çatmalar yaratan eylemi konu alr. Merkezinde ise karakter vardr. Karakter belli bir noktada mutlaka snanr. Bu nokta çok hassas bir anda olur. Bu hassas anda karakter karar vermek zorunda kalr, geri dönülemez bir yola sürüklenen karakter, seçim yapar. Çatmalar baka çatmalar dourur. Hem iç hem d çatamalar dramada belirgin ekilde sürer. Karakterin verdii her karar alann daraltmakta, zor durumlara sürüklemektedir. Toplumun içindeki sapmalar, bozulmalar dramada karakterin çelien niteliklere sahip olmasna neden olur. Adeta hayat birbirinden farkl çok sayda hayata bölünmütür. (Ünal, 2009) Çatmalar çelikiler besler. Ancak çelikilerin aama aama gerçeklemesi gerekir. Karakter çelikilerle birlikte yaratlsa da devamlla sahip olmaldr. Dramatik yapy ayakta tutan güç, karakterin devamlldr. Çelikilerle beslenen çatmalar karakterin içine yerlemiken, ana karakterin etrafndaki yan karakterler de baka d çatmalarla ana karakteri çevrelerler. Karakterlerdeki ztlklar da dramay besler. Karakter kusursuz deildir ve olmamaldr. Fevrilik, öfke gibi duygular karakteri çatmaya sürükler. Karakter güçlü bir isteme sahiptir. Hatta bu istem onu zaman zaman zaafa sürükler. Karakterin davranlar iç ve d çelikileri aça çkarr. Bunlar da çatmay yaratr. Çeliki bal bana “dramatik” deildir. Ne kadar çok çatma varsa dramann o kadar güçlü kurguland anlalr. Temel bir çatmaya bal çok sayda çatma bulunabilir. Çatma ne kadar zor çözümlenirse drama da o kadar güçlü olur. Her ne kadar çatmann nerede en yüksek noktaya gelmesi gerektii gibi bir tartma varsa da asl önemli olan çatmann çözümünün mutlaka sonuca hizmet etmesi gerektiidir. Çelikiler ve çatmalar karakterin kiiliinde gizlenir. 94 A.T. Güler Karakterin kiilii seyirciyi etkiliyorsa, güçlüyse, iyi kurgulanmsa, o karakter adeta kendi öyküsünü yazyordur. (Miller, 2009) Böyle iyi kurgulanm karakterde seyirci kendini görmek ister, karakterle özdeleme yoluyla iliki kurar. Tür Filmlerinde Karakter ve Çatma Tür, filmleri ortak içerik ve biçimlerine göre kategorilere ayran snflandrmalardr. Çounlukla filmler western, müzikal, kara film, yol filmi, melodram, bilim-kurgu gibi balklar altnda toplanr. Bunlar arasnda baz tema, karakter, anlatm ekli, kamera kullanm gibi farklar/ benzerlikler vardr. Ayrntl eletirilerde, yazmlarda tür deerlendirmesi, bir filmin öyküsünü nasl aktarabildiini, seyircisinin beklentisinin ne kadarn karlayabildiini incelemeye balamak için geçerli bir yoldur. Baz filmler, türlerindeki örneklerin dnda özellikler tar. Filmdeki karakter seyirciyi artabilir. (Corrigan, 2009) Sinemada türlere bal olarak karakterlerin özellikleri deiim gösterir. Deiik türden çatmalar görülebilir. Tiyatroda olduu gibi karakter bazen iç çatma yaar, bu karakterin bilinç altndakilerle veya deer yarglaryla yaad çatmadr. Bazense karakter bir baka karaktere/gruba veya çevreye/sisteme/düzene kar çatma yaar. Karakter, çatmadan beslenirken çatma da karakterden beslenir. Filmlerin türleri de bir bakma filmin içindeki çatmalara göre tanmlanabilir. Her tür filminde o türe hizmet edebilecek türden çatmalar vardr. Bu arada filmlerde belli düünceleri aktarrken “metafor” ve “metonomi ” lerden yararlanlr. Metafor ve metonimi’ler birbiriyle yakn temas halindedir. Tür filminin içinde yer alan nesneler, davranlar, yer ve zaman açsndan birbirlerine yakndrlar. Filmdeki bütün ögeler bir ekilde çatmaya yaklar. Bir süre sonra çatmayla dier ögeler iç içe geçer. Çatmay datacak, anlatm aksatacak ögeler dlanr. Tür filmlerindeki karakter depolar her türün ele ald çatmalar uygun bir ekilde bünyesinde tar. Temel karakterler ayn zamanda kültürel deiimleri benimseyerek, deien kültürel yapnn taleplerine cevap verebilecek ekilde özellikler sunar. (Özden, 2004) Türlere göre yaanabilecek çatmalara birkaç örnek vermek gerekirse; erife kar haydutlar, kiiye kar grup, zenci bir karakter kar tutucu bir güneyli grup, sarp bir daa trmanan bir insan, katil köpekbaln kahramann yakalamas vb....Bu çatmalardan bazlar öyküye özeldir, bazlar ise çözülemeyecek özellikteki karmak olan kültürel ve sosyal çatmalardr. ( Tutuculuk, sosyal adaletsizlik, eitsizlik gibi ) Western filmlerinde ana karakterin çatt karakterler (kötü adamlar) vardr. Ana karakter çounlukla adaletin iyi ilemedii bir kasabada adaleti salama görevini üstlenir. Baka bir yerden – Metafor (Eretileme):Bir bütünün baka bir bütünün yerini almas.Bir eyin baka bir ey olarak tasavvur edilmesi.Simge.ki anlamla bütün arasnda doal olarak bekleneni deil de beklenmeyen ilikiyi kurmak. Metonimi (Düzdeimece): Bir parçann bir bütünün yerini almas. Yani; parçalarn bir bütünü oluturmas.mgeleme srasnda ilevlerden birinin ortadan kalkmas,iki nesneden beklenenin yerine beklenmeyenin söylenmesi.Çounlukla bir sanatçnn eserleri yerine, sanatçnn kendi adn kullanmak eklinde ortaya çkar. 95 Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi genellikle bilinmeyen bir yerden- gelmitir. Geldii kasabay düzeltir, düzeni bozanlara cezasn verir ya da adalete teslim eder ve oray terkeder. Genellikle orda kalmaz. Kalmakla kalmamak arasnda bir tereddüt yaad da görünmez. Baka bir deyile, iç çatma görülmez. Western kahraman, yalnz oluu ve tad melankoli nedeniyle gangstere benzer. Yalnzl organiktir. çinde bulunduu durum tarafndan dayatlmamtr. Kendi seçimidir. Fazla beklentisi yoktur. Ak aramaz. Kabullenmeye hazrdr ancak daha fazlasn istemez. (Corrigan, 2009) Williams, Strindberg gibi önemli oyun yazarlarnn gerçekçi veya doalc akma bal olarak yazdklar oyunlarda buna benzer karakterlere rastlanr. Bu karakterler “kaçak benlik” metaforundan beslenir. Kendilerini bir yere ait hissetmezler. Bozulmu dünyaya/çevreye/çevredeki bozulan insanlara kar çatmaktadrlar ve kendilerini ordan oraya savururlar. Kendini bir yere ait hissetmeyen, savrulan karakterlere baka film türlerinde de kolaylkla rastlanabilir. Örnein; Güney Koreli yönetmen Kim Ki Duk’un Bo Ev filmindeki karakter evsiz -ama paraszlktan ya da imkanszlktan deil- bir karakterdir. Bir evi benimsemedii gibi adeta içinde bulunduu çevreyi / dünyay da benimseyememektedir. Gangster filmlerinde görülen tipik gangster figürü ar hrsldr. Kendi sonunu hazrlayana kadar adeta mücadele eder. Yanl üstüne yanl yapar. Yükselmek ister, güçlenerek herkese hegemonya kurmak ister. Güç kullanmay sever. Müzikallerde ise belli karakterlerden yararlanlr. Erkek karakter görmü geçirmi, bireycilie önem veren, özgürlüüne dükün,giriimci; kadn karakterse geleneklerden uzaklamaya çalan ancak yeniliklere kapal, çekingen, evcimendir. Farkl taraflar temsil ederler. Kadn yerleik olma taraftardr. Erkekse-baka türlerde de görülen karakterlere benzer bir ekilde- bir yere balanmayan, baka yerlere gitmek isteyen karakterdir. (Onaran, 1987) Müzikaller kadnn zaferiyle sonuçlanr. Amaç bir bakma toplumsal uyumu salamaktr. Amerikal aratrmac-belgesel yapmcs Thomas Schatz tür filmlerini iki ayr bölüme ayrmtr: Birinci bölümde: Western, gangster, dedektif gibi tek erkek kahraman dayal olan çatmann dsallatrld, çözümün iddetle bulunduu, kahramann bireyselliini filmin sonunda bile brakmad “Düzen Türü”. kinci Bölümde: Müzikal, komedi, aile melodram gibi birkaç kahramana ya da romantik bir çifte dayanana dramatik çatmalarn içselletirildii, duygusal koullarda çözümlenen ztlklarn birletirildii “Bütünleme Türü”. Kültürel ve sosyal çatmalarn yaand filmlerde karakterler belli kesimleri temsil eder. Sorunlar büyüdükçe büyür, çözüm güçleir. Birbirine kart güçlerin çatmas çounlukla kesin çözüme ulamaz. Çünkü zaten yaamda da çözümü tam olarak salanamam konular, olaylar snemaya tanmtr. Star filmlerinde ise starn yarattt karakter anlatm tar. Klasik bir sanat filminde öykü genellikle -daha önce sözü edilen- özel bir karakterle genel olarak tanmlanan Çevre/d güçlerle çatma eklinde kurgulanr. Çatma gelitikçe olay örgüsüne bal olarak karakter için -neyi nasl yapacana dair- bir psikolojik motivasyon geliir. Ancak modern sinemada karakterlere younlama psikolojik karakterletirmeyi gerektirmez. Karakterlerin genel insani durumlar incelenir. Roland Barthes’e göre bir sanat yaptnn modernliinin en dorudan ölçütü onun geleneksel anlamda psikolojik olmamasdr.(Kovacs, 2010) 96 A.T. Güler Sonuç Bu çalmada tiyatro temel alnarak yaplan yorumlar bir-iki küçük istisna dnda sinema için de geçerli olarak kabul edilmelidir. Zira; sinemann çok daha uzun bir geçmie sahip olan tiyatro sanatndan beslendii çok iyi bilinmektedir. Bütün sanatlar birbirinden beslendii gibi bir dierinin baaramadn baarma kaygsn da tar. Örnein; edebiyatta ayrntl biçimde tasvirlerle anlatlan karakter, tiyatro ve sinemada o kadar etkili anlatlamasa da, tiyatro “yaayan-yaatan” olma özelliiyle, sinema ise “görüntü” avantajyla edebiyattaki etkiyi yaratmaya çalr. Bu çalmada üzerinde durulan ve birkaç sayfayla anlatlmaya çallan “Karakterin Evrimi” aslnda yüzyllardr süren bir deiimdir. Dünyadaki rejimlerin, yaay biçimlerinin deimesiyle insanolunun beklentileri, istekleri de deimekte sanata ekil vermektedir. Popüler kültürün, yüksek kültürle içiçe geçmesi, teknolojinin kendini sürekli hzlandrmas tiyatro ve sinemay da deiime zorlamaktadr. Bu iki sanatta yaplmayan kalmad düünüldüünde aslnda “evrim” denilen eyin çok büyük bir deiim deil de birbirinin tekrar eklindeki çrpnlar olduunu söylemek yanl olmayacaktr. Kald ki, postmodern sanattan söz edilen günümüzde hala “karakter” odakl filmler yaplmakta hatta öykü olmasa da zaman zaman “karakter öyküyü yaratabilir” yorumlaryla beslenen sinema öne çkmaktadr. Hereyin saniyelerle birbirine ulaabildii bir dönemde antik çadan gelen “karakter” olgusunun zaman zaman deiime uramas kaçnlmaz olsa da daha önce de ifade edildii gibi aslnda bu deiim bazen daha öncekileri tekrardan öteye geçememekte adeta bir döngü halini almaktadr. Kaynakça Aristoteles, (2006), “Poetika”, stanbul: Remzi Kitabevi Bolat, S. (2009), Öykü Yazma Teknikleri, stanbul: Varlk Yaynlar Brook, P. (1990), Bo Alan, stanbul:Afa Yaynlar Corrigan, T. (2008), Film Eletirisi El Kitab, Ankara: Dipnot Yaynlar Fuchs, E. (2003), Karakterin Ölümü-Modernizmden Sonra Tiyatro, Ankara: Dost Kitabevi Yaynlar. Gürün, O.A. (1991), Psikoloji Sözlüü, stanbul: nklap Kitabevi Karaboa, K. (2005), Oyunculuk Sanatnda Yöntem ve Paradoks, stanbul:Boaziçi Üniversitesi Yaynlar Keser, N. (2005), Sanat Sözlüü, Ankara: Ütopya Yaynevi Kovacs, A.B. (2010), Modernizmi Seyretmek, Ankara: De Ki Yaynlar Miller, W. (2009), Senaryo Yazm, stanbul:Hayalbaz Kitap. Moore, S. (2006), Stanislavski Sistemi, stanbul:BGST Yaynlar Onaran, O. (1987) “Müzikaller Deiiyor mu?”, Ve Sinema, Say:5, stanbul:Hil Yaynlar 97 Sinema ve tiyatroda karakterin evrimi Özden, Z. (2004), Film Eletirisi, Ankara:mge Kitabevi Yaynlar Pudovkin, V. (2004), Sinemada Oyuncu, stanbul:Pencere Yaynlar Shakespeare, W. (1999), Antonius ve Kleopatra, stanbul: Remzi Kitabevi Stanislavski, K. (1988), Bir Karakter Yaratmak, Ankara: Dost Kitabevi Yaynlar ener, S. (2003), Yaamn Krlma Noktasnda Dram Sanat, Ankara: Dost Kitabevi Yaynlar Ünal, Y. (2009), Dram Sanat ve Sinema, stanbul:Hayalet Kitap ___________________________________________________________________ URL:1 Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, www.tdk.gov.tr, http://tdkterim.gov.tr/bts/ 98 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (99-108) Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma Zeki YÜKSEKBLGL1 Özet Türkiye’de özel salk kurulularnn reklam faaliyetleri birçok yönetmelik ile düzenlenmektedir. Bu çalma, uygulamada özel salk kurulularnn reklam faaliyetlerinin düzenlenmesinde kullanlan yönetmelikleri ortaya koymay amaçlamaktadr. Ayrca, bu çalmada, yönetmeliklerde reklam ile ilgili yasaklanan eylemler ve izin verilen ekiller ayr ayr incelenmitir. Anahtar Kelimeler: Özel salk kurulularnda reklam, Tutundurma, Reklam hukuki boyut, Reklam hukuku A study on legal dimension of advertisement as a promotion activity at private health care providers in Turkey Abstract The advertisement activities of private health care providers in Turkey are being regulated by many by-laws. This study focuses on introducing the by-laws that regulate the advertisement activities of private health care providers. Also, in this study, the restricted acts and allowed forms of advertisement in these by-laws are being examined separately. Keywords: Advertisement at private health care providers, Promotion, Legal dimension of advertisement, Advertisement law Giri Pazarlama; kiisel ve örgütsel amaçlara ulamay salayacak deiimleri (dei-tokuu) gerçekletirmek üzere; fikirlerin, çözümlerin, mallarn ve hizmetlerin gelitirilmesi, fiyatlandrlmas, datlmas ve tutundurulmas için yaplan iletme faaliyetleri sistemi olarak tanmlanabilir (slamolu, 2006). Pazarlamadaki en temel kavramlardan biri de, 4P olarak bilinen 1 stanbul Aydn Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ürün Yönetimi / Pazarlama Bölümü Doktora Örencisi, stanbul, Tel: 0544 807 5052, e-posta: [email protected] 99 Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma pazarlama karmasdr. Pazarlama karmas, pazarlamann amaçlarn yerine getirebilmek için, iletmenin denetimi altnda bulunan bileenleri ifade eder ve ürün (product), fiyat (price), datm (place) ve tutundurmadan (promotion) oluur. Bu karmadaki unsurlar birbiriyle ilikilidir ve belli bir dereceye kadar birbirlerine bamldr (Öztürk, 2010). 4P çerçevesi, pazarlamaclarn, ürün ve onun özellikleri hakknda bir karar vermelerini, fiyat saptamalarn, ürünlerin datmn nasl yapacaklarna karar vermelerini ve ürünlerin tantm için bir yöntem seçmelerini ister (Yüksekbilgili, 2009). Üretilen ürün veya hizmetlerin pazarlama organizasyonlaryla tantm ve bilgilendirme çalmalar olarak tanmlanabilen tutundurma faaliyetleri, be geni snfta toplanr. Bunlar; reklam, sat promosyonu, halkla ilikiler, sat ekibi ve dorudan pazarlamadr (Kotler, 2000). Bu çalmann konusu olan reklam ise, Amerikan Pazarlama Birlii’nin tanmna göre, herhangi bir ürünün, hizmetin ya da düüncenin bedeli ödenerek ve bedelin kim tarafndan ödendii anlalacak biçimde yaplan ve kiisel satn dnda kalan tantm eylemleridir (Meral, 2006). Mevzuat Türkiye’de T.C. Salk Bakanl’nn belirledii salk kurulular ile ilgili yasa ve yönetmelikler, T.C. Salk Bakanl’nn web sitesinde de listelendii srasyla aadaki gibidir: x x x x x x x x x x x x x x x x “CE” Uygunluk aretinin Ürüne litirilmesine ve Kullanlmasna Dair Yönetmelik Acil Salk Hizmetleri Yönetmelii Aday Memurlarn Yetitirilmesine Dair Genel Yönetmelik Afetlere likin Acil Yardm Tekilat ve Planlama Esaslarna Dair Yönetmelik Az Ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik Aile Hekimlii Pilot Uygulamas Hakknda Yönetmelik Aile Hekimlii Pilot Uygulamas Kapsamnda Salk Bakanlnca Çaltrlan Personele Yaplacak Ödemeler Ve Sözleme artlar Hakknda Yönetmelik Aile Hekimlii Uygulama Yönetmelii Akupunktur Tedavisi Uygulanan Özel Salk Kurulular le Bu Tedavinin Uygulanmas Hakknda Yönetmelik Ambulans Hizmetleri Yönetmelii Atama Nakil Yönetmelii Atama ve Nakil Yönetmelii Ayakta Tehis ve Tedavi Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik Bakanlklar ve Babakanlk Bal Kurulular Avrupa Birlii Uzman Yardmclna Giri ve Avrupa Birlii Uzmanl Yeterlik Snavlarnn Usul ve Esaslar Hakknda Yönetmelik Babakanlk Kriz Yönetim Merkezi Yönetmelii Beeri Tbbi Ürünler Bilimsel Danmanlk Kurulu ve Komisyonlarnn Kurulu ve Görevleri Hakknda Yönetmelik 100 Z. Yüksekbilgili x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Beeri Tbbi Ürünler malathaneleri Yönetmelii Beeri Tbbi Ürünlerin Tantm Faaliyetleri Hakknda Yönetmelik Bulac Hastalklar Sürveyans Ve Kontrol Esaslar Yönetmelii Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik ncelemeler ve Fizik Kimliin Tespiti Hakknda Yönetmelik Devlet Memurlarnn Tedavi Yardm ve Cenaze Giderleri Yönetmelii Disiplin Amirlii Yönetmelii Di Protez Laboratuvarlar Yönetmelii Di Protez Teknisyenlii Meslek Belgesi Verilmesi Hakknda Yönetmelik Diyaliz Merkezleri Hakknda Yeni Yönetmelik Doal Mineralli Sular Hakknda Yönetmelik Döner Sermayeli Kurulular hale Yönetmelii Eitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esaslar Hakknda Yönetmelik Evde Bakm Hizmetleri Sunumu Hakknda Yönetmelik Fizyoterapi Ve Bunlara Benzer Müesseseler Hakknda Nizamname Genetik Hastalklar Tan Merkezleri Yönetmelii Güzellik ve Estetik Amaçl Salk Kurular Hakknda Yönetmelik Halk Sal Alannda Haerelere Kar laçlama Usul ve Esaslar Hakknda Yönetmelik Halkn Salk Eitimi Yönetmelii Hasta Haklar Yönetmelii Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik lkyardm Yönetmelii nsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla lgili Merkezlerin Kalite ve Güvenlii Hakknda Yönetmelik nsani Tüketim Amaçl Sular Hakknda Yönetmelik n-Vitro (Vücut Dnda Kullanlan) Tbbi Tan Cihazlar Yönetmelii yi Laboratuvar Uygulamalar Prensipleri ve Test Laboratuvarlarnn Belgelendirilmesine Dair Yönetmelik yi Laboratuvar Uygulamalarnn Denetlenmesi ve Çalmalarn Kontrolüne Dair Yönetmelik Kadro hdas, Serbest Brakma ve Kadro Deiiklii ile Kadrolarn Kullanm Usul ve Esaslar Hakknda Yönetmelik Kaltsal Kan Hastalklarndan Hemoglobinopati Kontrol Program le Tan ve Tedavi Merkezleri Yönetmelii Kamu Kurum ve Kurulularna Açktan Kura ile Atanacak Baz Salk Personelinin Atama Esas ve Usullerine likin Yönetmelik Kamu Personeli ve Bunlarn Emeklilerinin Yurt Dnda Tedavilerine likin Yönetmelik Kan Ürünlerinin Ruhsatlandrlmasna Dair Yönetmelik 101 Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Kanser Erken Tehis ve Tarama Merkezleri Yönetmelii Kanser Kayt Merkezi Yönetmelii Kaplcalar Yönetmelii Kaplcalar Yönetmelii Kozmetik Yönetmelii Kozmetik Yönetmelii Madde Bamll ve Tedavi Merkezleri Yönetmelii Mal Bildiriminde Bulunulmas Hakknda Yönetmelik Mal Bildiriminde Bulunulmas Hakknda Yönetmelik Mezarlk Yerlerinin nas ile Cenaze Nakil ve Defin lemleri Hakknda Yönetmelik Nüfus Planlamas Hizmetlerini Yürütecek Personelin Eitimi. Görev, Yetki ve Sorumluluklar Hakknda Yönetmelik Nüfüs Planlamas Hizmetlerini Yürütme Yönetmelii Optisyenlik Müesseseleri Hakknda Yönetmelik Organ Ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmelii Ortez-Protezleri Ismarlama Olarak Üreten Ve/Veya Uygulayan Merkezler le itme Cihaz Sat Ve Uygulamas Yapan Merkezler Hakknda Yönetmelik Oyuncaklar Hakknda Yönetmelik Ödeme Gücü Olmayan Vatandalarn Tedavi Giderlerinin Devlet Tarafndan Karlanmas ve Yeil Kart Uygulamas Hakknda Yönetmelik Ölçü ve Ölçü Aletlerinin Metrolojik Kontrolleri çin Genel Esaslara Dair Yönetmelik Ön Mali Kontrol lemleri Yönergesi Özel Hastaneler Yönetmelii Özürlülük Ölçütü, Snflandrlmas ve Özürlülere Verilecek Salk Kurulu Raporlar Hakknda Yönetmelik Özürlülük Ölçütü, Snflandrmas ve Özürlülere Verilecek Salk Kurulu Raporlar Hakknda Yönetmelik Psiko-Teknik Deerlendirme Merkezi le lgili Mevzuat Radyoloji, Radyom Ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakknda Nizamname Rshmb Atama ve Görevde Yükselma Yönetmelii Rshmb Disiplin Amirleri Yönetmelii Rshmb Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yaplmasna Dair Yönetmelik Rshmb Hizmet Yönetmelii Rshmb Sicil Amirleri Yönetmelii Sabotajlara Kar Koruma Yönetmelii Salk Bakanl Aday Memurlarnn Yetitirilmelerine likin Yönetmelik Salk Bakanl Disiplin Amirleri Yönetmelii Salk Bakanl Hizmet çi Eitim Yönetmelii 102 Z. Yüksekbilgili x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Salk Bakanl Personeli Görevde Yükselme Yönetmelii Salk Bakanl Sicil Amirleri Yönetmelii Salk Bakanl Tefti Kurulu Yönetmelii Salk Bakanl Trafik Hizmetleri Döner Sermaye letme Yönetmelii Salk Bakanlna Bal Eitim Kurumlarn Hizmete Açma , Kapatma ve Bunlara Ad Verme Usul ve Esaslarna Dair Yönetmelik Salk Bakanlna Bal Salk Kurumlar le Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkndaki 209 Sayl Kanun Gereince letme, dare Ve Muhasebe lerine Dair Yönetmelik Salk Bakanlna Bal Salk Tesisleri Ve Üniversitelere Ait lgili Birimlerin Birlikte Kullanm Ve birlii Usul Ve Esaslar Hakknda Yönetmelik Seriri Ve Gidai Taharriyat Ve Tahlilat Yapan Masli Teamüller Aranlan Umuma Mahsus Bakteriyoloji Ve Kimya Laboratuvarlar Kanununa Müteferri Olarak Tanzim Olunan Yönetmelik Sözlemeli Salk Personeli Atama ve Nakil Yönetmelii Sözlemeli Salk Personeli Disiplin Kurullar Hakknda Yönetmelik Sürücü Davranlarn Gelitirme Eitimi Yönetmelii Tan ve Tedavi Protokolleri Etik Kurulu Hakknda Yönetmelik Terapötik Afrez Merkezleri Hakknda Resmi Gazetede Yaymlanan Yönetmelik Tbbi Cihaz Yönetmelii Uçucu Maddelerin Zararlarndan nsan Salnn Korunmas Hakknda Yönetmelik Uluslararas Birimler Sistemine Dair Yönetmelik Uygunluk Deerlendirme Kurulular ile Onaylanm Kurululara Dair Yönetmelik Üremeye Yardmc Tedavi (ÜYTE) Merkezleri Yönetmelii Üremeye Yardmc Tedavi Uygulamalar Ve Üremeye Yardmc Tedavi Merkezleri Hakknda Yönetmelik Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik Vücuda Yerletirilebilir Aktif Tbbi Cihazlar Yönetmelii Yatakl Tedavi Kurumlar letme Yönetmelii Özel salk kurulularnda reklam düzenleyen yönetmelikler Bu yasa ve yönetmelikler içerisinde, Özel Salk Kurulularnn faaliyetlerini düzenleyen temel üç yönetmelik bulunmaktadr. Bunlar; x Özel Hastaneler Yönetmelii x Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik x Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliklerdir. 103 Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma x Bu yönetmeliklerin temel gayesi özel salk kurulularnn kurulu ve faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemektir. Özel salk kurulularnn reklam ile ilgili faaliyetlerine yönelik olarak çeitli mevzuatta düzenlemeler bulunmaktadr. 01.08.2003 tarih ve 25186 sayl Resmi Gazetede yaymlanan Reklam Kurulu Yönetmelii’ne göre Reklam Kurulu, ticari reklam ve ilânlarda uyulmas gereken ilkeleri belirlemek ve Bakanlk kanal ile duyurmak, ticari reklam ve ilânlar, incelemek ve nceleme sonuçlarna göre aykr hareket edenleri cezalandrmak, söz konusu reklam ve ilânlar üç aya kadar tedbiren durdurmak ve/veya durdurmak ve/veya ayn yöntemle düzeltmek ve/veya idari para cezas vermek amacyla kurulmutur. Reklam Kurulu’nun 11.05.2004 tarihinden, 15.03.2011 tarihine kadar verdii kararlar incelendiinde (bu tarih aralnda 104-186 numaral olmak üzere 82 toplant yaplmtr), özel salk kurumlarn reklam ile ilgili verdii kararlarn ilk dönemlerde 4077 sayl Tüketicinin Korunmas Hakknda Kanun’a dayandrld daha sonra ise Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, ve Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelie dayandrld görülmütür. Dolaysyla, uygulamada Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik esas alnmaktadr denilebilir. Özel Hastaneler Yönetmelii’nin Bilgilendirme ve Tantm bal altnda bulunan 60. Maddesinde; “Özel hastaneler; tbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarna aykr ekilde, insanlar yanltan, yanl yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatnda yazl kabul ve tedavi ettii uzmanlk dallarndan baka hastalar kabul ve tedavi ettii intiban uyandran, dier hastaneler aleyhine haksz rekabet yaratan davranlarda bulunamazlar ve bu mahiyette tantm yapamazlar. Özel hastaneler, ruhsatnda kaytl ismi dnda baka bir isim kullanamazlar. Özel hastaneler tarafndan; sal koruyucu ve gelitirici nitelikteki bilgilendirme ve tantmlar yaplabilir. Bilgilendirme ve tantm faaliyetleri kapsamnda, yanltc, abartl, doruluu bilimsel olarak kantlanmam bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açklamalara yer verilemez. Özel hastaneler; hizmet alanlar ve sunaca hizmetler ile açl bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan verebilir. Özel hastaneler tarafndan oluturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü salk bilgisi, alan ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip salk meslek mensuplar tarafndan verilmek zorundadr. Bu siteler araclyla hiçbir ekilde tedavi edici salk hizmetine yönelik bilgiler verilemez. nternet sayfalarnda verilen bilginin, son güncelleme tarihi açkça belirtilir. 104 Z. Yüksekbilgili Yukarda belirtilen esaslara uymayan özel hastane sahipleri ve mesul müdürleri hakknda ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanr. (deiik 28.5.2004/25475)” denilmektedir. Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliin “Bilgilendirme ve tantm” bal altnda bulunan 29.maddesinde “(1) Salk kurulular tarafndan reklam yaplamaz. (2) Salk kurulular tarafndan, tbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarna aykr, insanlar yanltan, yanl yönlendiren, talep yaratmaya yönelik, doruluu bilimsel olarak kantlanmam veya yerleik tbbi metot haline gelmemi uygulamalara dayal tantm yaplamaz ve dier salk kurulular aleyhine haksz rekabet yaratan davranlarda bulunulamaz. (3) Tabelalar ile basl ve elektronik ortam materyallerinde, ruhsatnamesinde kaytl salk kuruluu ismi dnda baka bir isim kullanlamaz. (4) Salk kurulular, sal koruyucu ve gelitirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Birinci fkra hükümlerine aykr olmamak kaydyla açl, hizmet alanlar ve sunduu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan verebilir. Ancak, bilgilendirme ve tantm faaliyetleri kapsamnda yanltc, abartl, doruluu bilimsel olarak kantlanmam bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açklamalara yer verilemez. (5) Salk kurulular tarafndan her türlü yayn mecralarnda yer alan salk bilgileri, konusuna göre yetkili salk meslek mensuplar tarafndan verilmek zorundadr. Bu mecralar yoluyla yaplan bilgilendirme ve tantmlar, hastay ilgili salk kuruluuna dorudan veya dolayl biçimde yönlendirecek içerikte olamaz. (6) Bu maddede belirtilen esaslara uymayan salk kurulularnn iletenleri ve mesul müdürleri hakknda ilgili mevzuat hükümlerindeki müeyyideler uygulanr.” denilmektedir. Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmeliin “Reklam, Tantm ve Bilgilendirme” balkl 32.maddesinde ise, “Salk kurulular ve çalanlar her ne surette olursa olsun; kurulular, kurulularnn sunduklar hizmet, uyguladklar tan ve tedavi yöntemleri ya da kullandklar her türlü cihaz ve benzeri araçlar ile ilgili kitle iletiim araçlar, elektronik ortam, görsel-iitsel araçlar, yazl materyaller veya benzeri nitelikteki araçlar ile dorudan ve dolayl olarak tüketici konumundaki kitleye yönelik reklam ve tantm yapamazlar. Bakaca kii, kurum ve kurulularn benzer nitelikteki çalmalarna arac olamazlar. Salk kurulular çalmalarna ticarî bir görünüm veremeyecekleri gibi; insanlar yanltc, panie sevk edici, yanl yönlendirici, benzer nitelikteki kurulular ve çalanlar arasnda rekabete yol açc davranlarda bulunamazlar. Ancak, sadece özel salk kuruluuna bavuran hastalarn kullanmna yönelik olarak, temel olarak sal gelitirici ve koruyucu nitelikte söz konusu salk kuruluunun faaliyet 105 Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma gösterdii alan ile ilgili salk sorunlar, bu sorunlardan korunma veya salk sorunlarnn kiide meydana getirdii olumsuzluklarn ahsî tedbirler aracl ile giderilmesi veya azaltlmas hakknda bilgiler içeren yazl veya görsel-iitsel eitim materyalleri hazrlayabilirler. Söz konusu materyal üretilmeden önce meslek odasndan materyalin içerdii bilgilerin Yönetmelik ile getirilen kurallara uygunluu açsndan yazl onay alnmas ve üretilen materyalde bu onayn tarih ve saysna yer vermek zorunludur. Bu tür eitim materyalinde söz konusu salk kuruluu ile ilgili olarak yalnzca kuruluun ismine, adresine ve telefon numarasna yer verilebilir. Bu bilginin dnda materyalde materyali hazrlayan kiinin ad, unvan da dahil olmak üzere, söz konusu materyali hazrlayan kurulu bir baka salk kuruluunun sunduklar hizmet, uyguladklar tan veya tedavi yöntemleri ya da kullandklar her türlü cihaz veya benzeri malzemeler ile ilgili reklam, tantm niteliinde bilgi yer alamaz.” denilmektedir. Bu üç yönetmelik incelendiinde, reklam faaliyetleri ile ilgili olarak yasaklanan eylemler aada gösterilmitir; Tablo 1: Yönetmeliklerde reklam faaliyetleri ile ilgili yasaklanan eylemler . Özel Yönetmelii Hastaneler Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik Salk kurulular Yasaklanan Özel hastaneler; tbbî tarafndan reklam Eylem deontoloji ve meslekî etik yaplamaz. kurallarna aykr ekilde, insanlar yanltan, yanl Salk kurulular yönlendiren ve talep tarafndan, tbbi deontoloji yaratmaya yönelik, ve mesleki etik kurallarna ruhsatnda yazl kabul ve aykr, insanlar yanltan, tedavi ettii uzmanlk dallarndan baka hastalar yanl yönlendiren, talep kabul ve tedavi ettii yaratmaya yönelik, intiban uyandran, dier doruluu bilimsel olarak hastaneler aleyhine haksz kantlanmam veya rekabet yaratan yerleik tbbi metot haline davranlarda gelmemi uygulamalara bulunamazlar ve bu dayal tantm yaplamaz mahiyette tantm ve dier salk kurulular yapamazlar. aleyhine haksz rekabet yaratan davranlarda bulunulamaz. Salk kurulular tarafndan her türlü yayn mecralarnda yer alan salk bilgileri, konusuna 106 Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik Salk kurulular ve çalanlar her ne surette olursa olsun; kurulular, kurulularnn sunduklar hizmet, uyguladklar tan ve tedavi yöntemleri ya da kullandklar her türlü cihaz ve benzeri araçlar ile ilgili kitle iletiim araçlar, elektronik ortam, görseliitsel araçlar, yazl materyaller veya benzeri nitelikteki araçlar ile dorudan ve dolayl olarak tüketici konumundaki kitleye yönelik reklam ve tantm yapamazlar. Bakaca kii, kurum ve kurulularn benzer nitelikteki çalmalarna arac olamazlar. Salk kurulular çalmalarna ticarî bir görünüm veremeyecekleri gibi; Z. Yüksekbilgili göre yetkili salk meslek mensuplar tarafndan verilmek zorundadr. Bu mecralar yoluyla yaplan bilgilendirme ve tantmlar, hastay ilgili salk kuruluuna dorudan veya dolayl biçimde yönlendirecek içerikte olamaz. insanlar yanltc, panie sevk edici, yanl yönlendirici, benzer nitelikteki kurulular ve çalanlar arasnda rekabete yol açc davranlarda bulunamazlar. Bu üç yönetmelik incelendiinde, reklam faaliyetleri ile ilgili olarak izin verilen ekil aadaki tabloda gösterilmitir. Tablo 2: Yönetmeliklerde reklam faaliyetleri ile ilgili izin verilen ekil . Özel Hastaneler Yönetmelii zin Verilen ekil Özel hastaneler tarafndan; sal koruyucu ve gelitirici nitelikteki bilgilendirme ve tantmlar yaplabilir. Özel hastaneler; hizmet alanlar ve sunaca hizmetler ile açl bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan verebilir. Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik Salk kurulular, sal koruyucu ve gelitirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Birinci fkra hükümlerine aykr olmamak kaydyla açl, hizmet alanlar ve sunduu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacyla tantm yapabilir ve ilan verebilir. Özel hastaneler tarafndan oluturulan internet sitelerinde; yer alan her türlü salk bilgisi, alan ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip salk meslek mensuplar tarafndan verilmek zorundadr. 107 Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik sadece özel salk kuruluuna bavuran hastalarn kullanmna yönelik olarak, temel olarak sal gelitirici ve koruyucu nitelikte söz konusu salk kuruluunun faaliyet gösterdii alan ile ilgili salk sorunlar, bu sorunlardan korunma veya salk sorunlarnn kiide meydana getirdii olumsuzluklarn ahsî tedbirler aracl ile giderilmesi veya azaltlmas hakknda bilgiler içeren yazl veya görsel-iitsel eitim materyalleri hazrlayabilirler. Söz konusu materyal üretilmeden önce meslek odasndan materyalin içerdii bilgilerin Yönetmelik ile getirilen kurallara uygunluu açsndan yazl onay alnmas ve üretilen materyalde bu onayn tarih Türkiye’de özel salk kurulularnda bir tutundurma faaliyeti olarak reklamn hukuki boyutu üzerine bir aratrma ve saysna yer vermek zorunludur. Bu tür eitim materyalinde söz konusu salk kuruluu ile ilgili olarak yalnzca kuruluun ismine, adresine ve telefon numarasna yer verilebilir. Sonuç Türkiye’de özel salk kurulularnn reklam yapmalarna yönelik olarak çeitli mevzuatta düzenlemeler bulunmaktadr. Uygulamada ise Özel Hastaneler Yönetmelii, Ayakta Tehis ve Tedavi Yaplan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik, Az ve Di Sal Hizmeti Sunulan Özel Salk Kurulular Hakknda Yönetmelik esas alnmaktadr. Bu yönetmelikler esas alnarak, çeitli cezalar Tabip Odalar, Sanayi Bakanl, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Reklam Kurulu tarafndan verilmektedir. Özel salk kurulularnn reklam yapmalarna ilikin çerçeve her üç yönetmelikte de ayr ayr belirtilmi, ama bu üç yönetmeliin her birinde yasaklanan eylem ve izin verilen ekil farkl olarak tanmlanmtr. Ksaca, yönetmelikler arasnda yasaklanan eylem ve izin verilen ekil (suçun tanmn oluturmaktadr) yönünden farkllklarn olmas, gerek bu iletmelerde çalan pazarlamaclar gerekse faaliyetleri denetleyen kurumlar karar vermede zora sokmaktadr. Kaynaklar slamolu, A.H., (2006). Hizmet Pazarlamas, syf.6, Beta Basm Yaym Datm A.., stanbul Kotler, P., (2000). Kotler ve Pazarlama, syf.150, Sistem Yaynclk, stanbul Meral, P.S., (2006). Kurumsal Reklam Kavram ve Bankaclk Sektöründeki Kurumsal Reklam Örnekleri, II.Ulusal Halkla likiler Sempozyumu, syf.393-403, Kocaeli Öztürk, S.E., (2010). Hizmet Pazarlamas, syf.24, Ekin Basm Yaym Datm, stanbul Yüksekbilgili, Z., (2009). Pazarlama Temelleri, syf.19, Kainat Kitaplar, stanbul 108 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (109-114) Swap ilemleri ve vergilendirilmesi Rasim Serdar YOLSAL1 Özet Bu çalmada, swap ilemlerinin de bir türünü oluturduu türev ürünlerinin nitelii ve türlerine ilikin teorik bilgiler verilecek ve swap ilemlerinin ülkemizde yürürlükte olan vergi kanunlar karsndaki durumu deerlendirilmitir. Anahtar Kelimeler: Swap, Türev Piyasas, faiz Giri Dünya para ve sermaye piyasalarnda, uluslar aras finansal ilikilerin younlamas, biliim ve iletiim teknolojisindeki yenilikler nedeniyle hzl gelimeler yaanmaktadr. Söz konusu gelimeler, para ve sermaye piyasalarn hzla bütünlemeye yöneltirken, deikenlii de arttrmaktadr. Bu deikenlikleri sürekli ve annda izleyebilme ihtiyac ve bunu salayacak yeni teknolojilerin verdii olanaklar, finans uygulamaclarn yeni finansal araçlar aramaya yöneltmitir. Bu ihtiyacn bir sonucu olarak kullanlan swap ilemleri türev ürünlerinden biri olarak karmza çkmaktadr. Türev Piyasas ve Tarihi Geliimi 1972 ylnda Bretton Woods sisteminin sona ermesiyle, döviz kurlarnn sürekli deiiklik göstermesi sonucu, mali kurulular ciddi ekilde kur riski ile karlamlardr. Bu dorultuda, uluslar aras para piyasalarndaki faiz haddi dalgalanmalar faiz riski sorununu gündeme getirmi, özellikle sabit faizli borç verme eiliminin giderek ortadan kalkt 1980’li yllarda ise risk yönetiminin önem iyiden iyiye artmaya balamtr. (ARIKAN) Türev ürünler yukarda bahsi geçen bu riskleri ortadan kaldracak ürünlere olan talep sonucu ortaya çkmtr.(ARIKAN) Türev ürünler, belirli bir faiz orannda, teminat bedelinde, mal bedelinde, döviz kurunda, fiyat veya oran endeksinde yahut benzer bir deiende meydana gelen deiiklie karlk deeri deien; net bir balangç yatrm gerektirmeyen veya piyasa koullarndaki deiikliklere benzer karlklar veren dier türden sözlemelere göre daha az bir balangç yatrm gerektiren ve takas ilemi ileriki bir tarihte gerçekleecek olan fnansal araç olarak tanmlanmaktadr. (AHN) 1 Rasim Serdar YOLSAL, stanbul Aydn Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Muhasebe ve Denetimi Bölümü [email protected] 109 Swap ilemleri ve vergilendirilmesi Bu ürünlerin türev ürünleri olarak adlandrlmalar daha önce var olan finansal piyasa araçlarndan dorudan türetilmesinden deil, piyasann ihtiyaçlar dorultusunda gelitirilmi olmalarndan kaynaklanmaktadr. Balca Türev Piyasalar Ürünleri Türev piyasalarnda yaygn olarak kullanlan balca türev ürünlerinin neler olduu ve ürünler hakknda genel bilgiler aada yer almaktadr. 1.Future lemleri Future ilemleri, belirli bir deerin (mal, döviz, altn vb.) gelecekte önceden belirlenmi bir tarihte, önceden belirlenmi bir fiyattan teslimine yönelik ilemleri ifade etmektedir. Bu ilemler bir kontrata dayanr ve borsalarda ilem görür. Satc kontratta yer alan varln standart bir miktarn önceden belirlenmi bir fiyattan ve gelecekte önceden belirlenmi bir tarihte teslim etmeyi taahhüt ederken, alc ise teslimat almay taahhüt eder. Future ilemlerinin en temel özelliklerinden birisi, sözlemelerin standart miktarlar üzerinden düzenlenme zorunluluudur.(ANGIN) 2.Foward lemleri Vadeli sat sözlemesi olarak da adlandrlan foward ilemler; bir mal, finansal araç veya dövizin, gelecekteki bir vadede, sözlemenin yapld tarihte kararlatrlan fiyat ve teslim koullaryla alm veya satm için yaplan bir anlamadr.(UYANIK) Foward sözlemelerin en önemli özellii, ilemin gerçekletii anda alc ve satc arasnda para alverii olmaydr. 3.Opsiyon lemleri Opsiyon ilemleri mal, döviz, dier finansal enstrümanlar, hatta future kontratlar üzerinden dahi yaplabilir. Opsiyon sözlemesi, bir ürünün belirli bir miktarn gelecekteki belirli bir tarihte veya bu tarihe kadar belli bir fiyattan alma ya da satma hakkn veren bir anlama olarak tanmlanmaktadr (ARIKAN) 4.Swap lemleri Bir anlamaya taraf olan iki birim arasnda oluan nakit aklarnn anlama süresinde deiimini ifade etmektedir. Swap, yükümlülüklere ilikin faizlerin ve anaparalarn deitirilmesinde kullanlr ki bu tür swaplar yükümlülük (pasif) swaplardr. Varlklar üzerinde düzenlenenlere ise varlk (aktif) swaplar denilmektedir.(SARAÇ) Swap ilemleri ya da sözlemeleri, belirli ekil artlar içermeyen sözlemelerdir. Taraflarca tam bir serbestlik içerisinde, tamamen ihtiyaçlarn gerektirdii biçimde belirlenmektedir. Faiz ve kurlarn deikenliinin yannda, tahvil pazarlarnda vadenin ksalmas, buna kar döviz piyasalarnda vadenin uzamas, opsiyon tekniinin sap teknii ile birletirilmesi sonucu melez karakterde swap yapma tekniinin gelitirilmesi çok farkl yapda swap türlerinin uygulanmasna olanak salamtr.(AYDIN) Bunlar faiz ve döviz swap olarak adlandrlmaktadr. 4.1. Döviz (Para) Swap Döviz Swaplar, faiz ve anapara ödemelerini içeren önceden belirlenmi kurallar ve süreler içinde, iki tarafn belirli miktarda iki farl para birimini dei toku etme ve belli bir vade sonunda geri alma konusunda anlamalardr.(GÜNDODU) Bu swap türü dövize dayal olarak kur riskini azaltmak amacyla bavurulan bir finansal enstrüman olarak karmza çkar. Döviz swapnda 110 R.S.Yolsal karlkl paralar arasndaki faiz fark vadeli kura yanstlmakta, bunun dnda karlkl bir faiz ödemesi olmamaktadr.(AYDIN) 4.2. Faiz Swap Faiz Swaplar, farkl fon piyasalarndan elde edilen benzer vadeli, ayn tutarl ve ayn para birimli ancak deiik faiz oranlarna sahip kredilerin faizlerinin deitirilmesini ifade etmektedir. (KAYNAK) ki tarafn belirli bir zaman dönemi için faiz ödemelerini karlkl olarak deitirildikleri bir anlamadr.(AYDIN) Dier bir ifadeyle, swap ilemine giren iki tarafn birbirlerine belirli fiktif ir balangç mebla üzerinden faiz yürütülmesi esasna dayal olarak hesaplanan, düzenli ödemeler yapmay taahhüt eden bir ilemdir.(ANGIN) Swap ilemlerinin vergi mevzuatmz karsndaki durumu ki tarafn varlklarna veya yükümlülüüne bal olarak nakit aklarn aralarnda takas ettikleri ya da deitirdikleri ilemler olarak özetleyebileceimiz swap ilemleri açsndan vergisel yükümlülükler de ortaya çkmaktadr. Swap ilemlerinin Katma Deer Vergisi karsndaki durumu 3065 sayl Katma Deer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, Türkiye’de ticari faaliyet kapsamnda yaplan teslim ve hizmetlerin katma deer vergisine tabi olaca hüküm altna alnmtr. Bu nedenle ticari faaliyet çerçevesinde yaplan türev piyasas ilemleri katma deer vergisine tabidir. (DEMR) Dier yandan külçe altn, döviz, para, hisse senedi ve tahvil ilemleri KDVK’nun 17/4-g maddesi gereince KDV’nden istisna edilmi olduklarndan bu ürünlerin finansal türev ürünlere bal teslimleri de KDV’nden istisnadr. Swap ilemlerinin Damga Vergisi karsndaki durumu Swap ilemleri de yazl bir sözleme ile yaplmaktadr. Taraflar bu sözleme ile ödemelerini önceden belirlemi esas kurallar çerçevesinde deitirirler. Bu sözlemeler belirli bir para ihtiva etmektedir. ve DV’ sine tabi sözlemeler kapsamnda deerlendirilmesi gerekmektedir. Swap ilemlerinin BSMV karsndaki durumu Bankalarn swap ilemlerinden kendi lehlerine elde ettikleri kazançlarn BSMV’ye tabi olup olmadklar önemli hususlarn banda gelmektedir. 6802 Sayl Gider Vergileri Kanununda arbitraj ilemlerinin BSMV’nden istisna olduuna dair bir hüküm yer almakla birlikte ne bu kanunda ne de vergi mevzuatnda arbitraj ilemleri tanmlanm deildir. 111 Swap ilemleri ve vergilendirilmesi Mezkur Kanunun 30. maddesinde BSMV’nde mükellefin banka ve bankerlerle, sigorta irketleri olduu belirtilmitir. Ayrca Kanunun 29. maddesinin ‘’p’’ bendinde , arbitraj muameleleri ve bu muameleler sonucu lehe alnan paralarn bu vergiden istisna olduu hükmedilmitir. Bu açklamalar çerçevesinde, swap ilemlerinin arbitraj muamelesiyle ayn mahiyette olduu, dolaysyla 6802 sayl Kanunun 29-p maddesi hükmü gerei BSMV’den istisna olmas gerektii yönünde görüler bulunmaktadr.(VURAL) Swap lemlerinin Vergi Usul Kanunu Karsndaki Durumu Swap ilemleri hangi amaçla yaplrsa yaplsn (spekülatif veya hedging) vade tarihi gelmeden deerlemeye tabi tutulmalar söz konusu deildir. Zira bu ilemler Borçlar Kanunu hükümlerine uygun iki tarafl sözlemeler olarak düzenlendiinden, futures ve optiom ilemler gibi kymetli evrak veya herhangi bir menkul kymet olarak deerlendirilemezler. Bir menkul kymet nitelii bulunmayan bu sözlemelerde kar veya zarar ancak ilemlerin realize edildii vade tarihinde gerçekleecektir. Bu nedenle dönem sonlarnda swap sözlemelerin her hangi bir ekilde deerlemeye tabi tutulmas söz konusu olmayacaktr. Zaten bu ilemler de muhasebe uygulamalar açsndan nazm hesaplarda izlenmesi gereken bilanço d ilemlerdir. lemlerin realize edilmesi sonucunda ortaya çkacak kur fark gelir-giderleri ile faiz gelir ve giderlerinin nasl deerlendirilecei tartma yaratmaktadr. Ülkemizde henüz risk yönetim muhasebesinin bulunmamas sebebiyle spekülatif ilemler ile hedging amaçl ilemlerin birbirinden ayrlmas söz konusu olmamaktadr. Zaten mevcut vergi kanunlarmzda böyle bir ayrma dayal farkl vergileme rejimine imkan vermemektedir. Ancak riskten korunma amaçl yaplan baz ilemlerde (örnein mal alm-mal swaplar) gibi swap ilemlerinden doan kar ve zararlarn bu mal veya iktisadi kymetlerin maliyet bedeli ile ilikilendirilip ilikilendirilmeyecei belirsizdir. Bu özellikle karn bir sonraki döneme aktarm veya zararn hangi dönemde gider yazlaca açsndan önem tamaktadr. Kanaatimizce mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde, bu ilemlerin herhangi bir iktisadi kymetin veya emtiann maliyet bedeli ile ilikilendirilmesi mümkün bulunmamaktadr. Ayrca konuya ilikin olarak Bankalarn “vadeli döviz alm satm genel sözlemesi” ile vade tarihinde uygulayaca kuru ilgili gündeki cari kurun oldukça üstünde tespit etmesi ve bu yolla faiz ödemesini kur fark ad altnda gizleme ilemi, vergisel yükümlülükten kurtulmak amacyla yaplm muvazaal bir ilemdir. Vergi peçelemesi olarak adlandrlan bu sözlemelerle, mükellef veya vergi sorumlularnn özel hukuk biçimlerini ve kurumlarn olaan kullanmlar dnda kullanarak, vergi ziya söz konusu olmaktadr. VUK’nun 3. maddesinde vergiyi douran olay ve bu olaya ilikin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduu belirtilmitir. Vergilendirme açsndan esas alnmas gereken gerçek mahiyet, tasarruf sahiplerine döviz tevdiat hesaplar için ödenen bir ksm faizin kur fark ad altnda gizlenmesidir. 112 R.S.Yolsal Swap ilemlerinin Kurumlar Vergisi karsndaki durumu Kurumlar vergisi mükellefleri tarafndan swap ilemlerinden salanan kazançlar herhangi bir snrlama olmakszn ve herhangi bir vergi kolayl bulunmakszn kurum kazancna dahil edilerek vergilendirilecektir. Bu ilemlerin muvazaal ilemler olarak yaplmas durumunda örnein vadeli döviz kurlar muvazaaya açk bir ekilde belirlenmesi durumunda KVK’nun 17. maddesinde düzenlenen örtülü kazanca ilikin hükümler devreye girecektir. Sonuç Faiz oranlar ve döviz kurlarnda dalgalanmalarn dourduu riski minimize etme, istenilen fonlara daha uygun artlarla ulama ve elde edilen bu fonlarn en uygun artlarda kullanmn salama, taraflara farkl piyasalardaki avantajlardan yararlanma imkân vermek gibi fonksiyonlara sahip olan swaplar risk yönetiminin en önemli aracdr. Swap ilemleri dünyada çok yaygn olarak yaplmasna ramen ülkemizde swap tekniinin tam olarak anlalmamas, gerekli yasal düzenlemelerin bulunmamas, vadeli ilemler piyasasnn yeterince gelimemi olmas gibi nedenlerle swap finansal bir araç olarak yeterince gelime gösterememitir. Swap’n Türkiye’de yaygnlatrlmasna yönelik baz çalmalar yaplmsa da ekonomimizde yaanan istikrarszlk, paramzn konvertibl olmamas, vadeli ilem borsalarnn gelimemi olmas gibi nedenler swap tekniinin kullanmn kstlamaktadr. Swap bata olmak üzere dier türevsel ürünlerle ilgili muhasebe ve vergi sorunlar çözüme kavuturulduunda, swap yeterince anlatldnda ülkemizde yeterince genileme alan bulacaktr. Bu nedenle ülkemizdeki uygulamalarda tekdüzelii salamak ve Uluslar aras alanda gerekli uyumu gerçekletirebilmek için, Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu tarafndan Türev Ürünlerin Muhasebesi ve Mali Tablolarda Gösterimi ile ilgili standardn biran önce hazrlanmas ve yürürlüe girmesi gerekmektedir.(YILMAZ) KAYNAKLAR A.Naci Arkan, ‘’Türev Ürünleri Menkul Kymet Midir?’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 200, 1-2 Celal ahin, ‘5527 ve 5615 Sayl Kanunlar Sonrasnda Türev Finansal Araçlarn Vergilendirilmesi’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 314, s.93, 1 Erdinç Angn, ‘2Türev Piyasalar:Future, Foward, Swap ve Option lemleri’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 203, s.45, 2-3 Namk Kemal Uyank, ‘’Türev Araçlar ve Foward, Swap ve lemlerinin Vergi Kanunlar Karsndaki Durumu’’, Yaklam Dergsi, Say 66, s.40, 2 Osman Saraç. ‘’Vadeli lemler Piyasas-II’’, Yaklam Dergisi, Say 102, 2 113 Swap ilemleri ve vergilendirilmesi Erkan Aydn, Swap lemlerinden Salanan Kazançlarn Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Uygulamalar Açsndan Nitelii’’, Yaklam Dergisi, Say 109, 2-3 Muhittin Gündodu, ‘’Swap lemleri’’, Vergi Sorunlar Dergisi, Say 141, Harun Kaynak, ‘’Genel Olarak Faiz Swaplar ve Vergilendirme Sorunlar’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 212, 3 eref Demir, ‘’Finansal Türevler ve Vergisel Boyutu-II’’, Yaklam Dergisi, Say 90, 3 Mahmut Vural, ‘’Swap lemlerinin Mahiyeti ve BSMV Karsndaki Durumu’’, Vergi Dünyas Dergisi, Say 202, 4 Bülent YILMAZ, “Türev Ürünleri ve Muhasebeletirilmesi”, Kara Harp Okulu Bilim Dergisi, Say:2, 5 114 ABMYO Dergisi. 23, (2011) (115-123) üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar Çidem TLK Özet Günümüz ekonomik ortamnda iletmeler, alacaklarnn tahsilinde skça sorunlar yaamakta ve bu sorunlar çou zaman yargsal süreçlere tanmaktadr. Muhasebe uygulamalarnda iletmelerin tahsil edilemeyen alacaklarnn kayt altna alnmasnda ve dönem kar zararna yanstlmasnda iki yöntem kullanlmaktadr. Bu yöntemlerden birisi dorudan gider yazma yöntemi, dieri ise karlk ayrma yöntemidir. Karlk ayrma yöntemine paralel olarak VUK’nun 323. Maddesinde ‘’üpheli Ticari Alacaklar’’ düzenlenmitir. Giri Ticari ve zirai kazancn tespitinde tahakkuk esas geçerli olduundan gelirin elde edilmi saylmas için tahsil art aranmaz. Miktar ve tutar olarak kesinleen gelir tahakkuk etmi olur ve elde edilmi saylarak vergiye tabi tutulur. üpheli alacaklar, nitelik ve miktar itibariyle üpheli duruma düen, fakat deersiz hale geldii kesin olarak bilinmeyen, buna karlk ksmen tahsil olana kalmayan alacaklardr. VUK’un 323. maddesi çerçevesinde; borçlusu tarafndan vadesinde ödenmeyen alacaklar kanuni yollara hangi dönemde bavurulmusa alacak o dönemde üpheli hale geleceinden, karlk da söz konusu dönemde ayrlacaktr. Kurumlarn üpheli hale gelen alacaklar için dönem sonlarnda VUK’na göre karlk ayrlmas ve özellik arz eden hususlara makalede yer verilecektir. 1. üpheli ticari alacak karl uygulamas üpheli hale gelen alacaklar için deerleme günü itibariyle karlk ayrma artlarnn bulunup bulunmadna baklarak, artlarn gerçeklemesi halinde karlk ayrlabilecektir. üpheli alacaklarla ilgili V.U.K’nun 323. maddesi aadaki gibidir. ‘’Ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak artyla; 1- Dava veya icra safhasnda buluna alacaklar; 115 üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar 2- Yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen boçlu tarafndan ödenmemi bulunan dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük alacaklar; üpheli alacak saylr. Yukarda yazl üpheli alacaklar için deerleme gününün tasarruf deerine göre pasifte karlk ayrlabilir. Bu karln hangi alacaklara ait olduu karlk hesabnda gösterilir. Teminatl alacaklarda bu karlk teminattan geri kalan miktara inhisar eder. üpheli alacaklarn sonradan tahsil edilen miktarlar tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabna intikal ettirilir.’’ Öncelikle vurgulanmas gereken ey üpheli alacakla üpheli alacak karlnn ayr eyler olduu, birbirlerine kartrlmamalar gerektiidir. Alacan üpheli hale gelmesi ile bu alacaa karlk ayrlmas iki farkl olaydr. 2. üpheli alacak karl uygulayabilmenin koullar 2.1. Alacak Ticari Veya Zirai Kazancn Elde Edilmesi Ve dame Ettirilmesi le lgili Olmaldr Bir alacan üpheli alacak olarak deerlendirilebilmesi için aranan art, alacan ticari ve zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olarak gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifas karl olarak domu olmas gerekmektedir. Bu art 323. maddede açkça hüküm altna alnmtr. Ticari ve zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile dorudan ilgili olmayan alacaklar, üpheli hale gelse dahi bu alacaklar için üpheli alacak karl ayrlmas mümkün deildir. Dier ticari ilikilerden doan alacaklar içinde karlk ayrlabilir. Ancak, alacak ile ticari veya zirai kazancn elde edilmesi ve idamesi arasnda dorudan bir illiyet bann bulunmas gerekir. 2.2. Alacak Teminatsz Olmal veya Teminat Yetersiz Olmaldr Bir alacan üpheli saylp, karlk ayrlabilmesi için teminatsz olmas gerekir. Alacan bir ksm teminatl ise ancak teminatsz kalan ksm kadar karlk ayrlmas mümkündür. Alacan ne kadarlk ksmnn teminatsz olduu belli deilse hiçbir ekilde karlk ayrlamaz Hangi durumlarda alacan teminatl olduu çok açk olmamakla birlikte, gayrimenkul ipotei, banka teminat mektubu, menkul rehni, ahsi kefalet, nakdi para, devlet tahvili ve hazine bonosu, gelir ortakl senedi, altn ve benzeri madenler teminat olarak kabul edilecektir.(eker,1999) Kefalete bal alacaklar, üpheli alacak uygulamasnda teminatl alacak saylr. Ancak, ayni teminattan farkl olarak, burada kefil hakknda da takibat yaplm olmas ve takibatn sonuçsuz kalmas halinde üpheli alacak karl ayrlabilir.(Ylmaz,1997) 116 Ç.Tilki 2.3. Alacak Ticari veya Zirai Kazancn Tespitinde Bilanço Usulünde Defter Tutulmaldr Sadece bilanço esasna göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahipleri üpheli hale gelen alacaklar için üpheli alacak karl ayrabilirler. VUK’nun 176’nc maddesinde tüccarlarn defter tutma bakmndan iki snfa ayrlaca, birinci snf tüccarlarn bilanço esasna göre, ikinci snf tüccarlarn iletme hesab esasna defter tutaca hükme balanmtr. 194. maddede de iletme hesabnn sa tarafnn gelir sol tarafnn ise gider ksm olaca hükme balanmtr. Bu nedenle iletme hesabna göre defter tutan ticari kazanç sahipleri üpheli hale gelen alacaklar için karlk ayramazlar, ayrca karlk niteliinde olabilecek ekilde dier giderler arasnda da gösteremezler. Sadece iletme hesabna göre defter tutan tüccar ve çiftçiler üpheli alacaklar tamamen tahsil edilemez hale gelip deersiz alacak haline geldiklerinde dorudan gider yazabilirler. 2.4. Alacan Dava veya cra Safhasnda Bulunmas Alacak için karlk ayrmann bir baka kouluda; alacan tahsilini salamaya yönelik, hukuki sürecin balatlm olmas gerekmektedir. Alacak dava veya icra safhasnda bulunmal yada yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen ödenmeyen ve dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük alacaklardan olmaldr. Bu artlar alacan üpheli hale geldiinin karinesini oluturmaktadr. Bu koullarn salanmas, ayn zamanda karla konu alacan gerçek bir ticari ilikiye dayandnn ispatnda da kullanlabilecektir. Mahkemeye dava dilekçesinin, icraya takip dilekçesinin verilmi olmas alacan dava veya icra safhasna intikal ettiini gösterir. Ancak dava ve icra safhasnn ciddi ekilde takip edilmesi gerekir. Dava veya icra takip dilekçesinin verilmesinden sonra dava ve icra takibinin ciddi bir ekilde yaplmamas veya dava ve icra takibindeki bir alacan taraflar arasnda anlalp alaca yeni bir senede balamalar halinde alacak üpheli alacak niteliini kaybeder. Bu hüküm ile ilgili dikkat çekilen dier nokta dava ve icra sürecinin ciddi bir biçimde yürütülmesi gerektiidir. Srf üpheli alacak karl ayrabilmek için ekli bir bavuru yaplp daha sonra takipsizlik nedeniyle dosyann takipten kaldrlmas hallerinde üpheli alacak karl ayrlamayaca yönünde görü belirtilmektedir.(Aslanolu, 2008) Protesto senetli alacaklarn vadesinde ödenmemesi halinde borçlu noter araclyla ödemeye çarlmaldr. Senetsiz alacaklarda da alacaklnn alacan bir defadan fazla yazyla istediini kantlayabilmesi gerekir. Yaplan protestonun veya yazyla alaca istemenin borçluya ulamas arttr. Bu nedenle protestonun noter araclyla, yazl istemenin de taahhütlü mektupla yaplmas gerekmektedir. 2.5. Bavurulmas Gereken Tahsil Süreci Alacak için kanuni takip süreci balatlmam olsa bile alacan; - Dava veya icra takibine demeyecek derecede küçük olmas; 117 üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar - Yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen borçlu tarafndan ödenmemesi, hallerinde de bu alacak için üpheli alacak karl ayrlabilecektir. Alacak miktarnn dava ve icra takibine demeyecek büyüklükte olmasnn ölçümünde kullanlacak kesin bir kriter belirlenmemitir. Ancak, ‘’dava ve icra takibine demeyecek küçük alacaklar’’ ifadesi ile ne kadarlk bir alacak tutarnn kastedildii ise açk olmayp, bu ifadeden alacan tahsil edilebilmesi için dava ve icra safhasnda yaplacak harcamalar ile bu ileri takip edecek kiilere ödenecek miktarn esas alnmasnn uygun olaca yönünde görüler mevcuttur.(Erolu, 1995) 284 seri no’lu Vergi Usul Kanunu genel tebliinde1, yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen borçlu tarafndan ödenmemi bulunan dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük alacaklarn belirlenmesinde her bir kii veya kurum itibariyle alacan takibi için yaplmas gereken avukatlk ücreti, noter ve posta masraf, yarg harc gibi giderlerin toplamnn dikkate alnmas gerektii açklamasna yer verilmitir. Bir alacan dava veya icra takibine deip demeyecei iletmenin kendisinin vermesi gereken bir karardr. Avukatlk ücreti, alacan tahsilinin önemli bir unsurudur, bu unsur dikkate alnmadan yaplan deerlendirmeler hatal ve eksik olacaktr. 2.6. üpheli Alacak Karlnn Ait Olduu Alacak Muhasebe Kaytlarnda Gösterilmelidir Ayrlan üpheli alacak karlnn hangi alacaa ait olduunun muhasebe kaytlarnda gösterilmesi gerekir. Bu ekilde ayrntl kayt yaplmadan toplu ekilde ayrlan karlklarn gider yazlmas mümkün deildir. üpheli alacaklarn bir ksmnn tahsil edilmesi halinde, tahsil edilen alacak için ne kadar karlk ayrldnn kaytlarda görünmesi ve o tutarn gelir hesaplarna aktarlmas gerekir.(Ylmaz, 1997) 3. üpheli alacak uygulamasnda özellik arz eden durumlar 3.1. Tahsil Edilemeyen KDV için üpheli Alacak Karl Ayrlabilir Tahsili üpheli hale gelen alacan katma deer vergisine isabet eden ksm için karlk ayrlp ayrlamayaca hususu uzun bir süreden beri tartlmt. Ancak Gelir daresi yaylam olduu, 334 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Teblii2 ile tahsili üpheli hale gelen alacan katma deer vergisine isabet eden ksm için de karlk ayrlabileceini belirtmitir. Buna göre; katma deer vergisi, ekonomik faaliyetlerin doal bir sonucu olarak ortaya çkan ve iletmenin allar srasnda ödedii, iletme alacaklarnn bir unsuru tekil eden ve dorudan doruya mal veya hizmet tesliminden veya ifasndan kaynaklanan bir alacaktr. Dolaysyla; katma deer vergisinden kaynaklanan alacak için üpheli alacak karl ayrlabilmesi; ilgili madde hükmünde yer alan artlarn mevcut olmas, alacan ilgili dönemin kaytlarna girmesi ve katma deer vergisi beyannamelerinde beyan edilmesi halinde mümkün olacaktr. 1 2 05.02.2000 tarih ve 23955 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr. 05.05.2004 tarih ve 25453 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr. 118 Ç.Tilki 3.2.Aciz Vesikasna Balanan Alacaklarda üpheli Alacak Karl Aciz vesikasna bal alacaklarla ilgili karlk ayrlmas uygulamada sorunlar yaratmaktadr. Bir ksm mükellefler aciz vesikasna dayanarak alaca deersiz alacak olarak nitelendirmekte ve dorudan zarar yazmaktadrlar. Dier taraftan aciz belgesinde yazl alacak tutar dikkate alnmadan alacan tümü ya dorudan zarar yazlmakta yada karlk ayrlmak suretiyle sonuç hesaplarna intikal ettirilmektedir. Aciz belgesinin verilmesi ile alacaklnn alaca son bulmaz, aksine bu alacak borçluya kar mevcut olmaya devam eder, hatta alacaklnn durumu borç ödemeden aciz belgesi ile ksmen kuvvetlendirilmi olur. Aciz belgesinde tahsil edilemeyen alacak ksm yer almakta olup karlk ayrmak isteyen alacakl da ancak bu alacak için karlk ayrabilecektir. 3.3. Yabanc Para Cinsinden Olan Alacaklarda üpheli Alacak Karl VUK’nun 323’üncü maddesinde yabanc para cinsinden olan alacaklarla ilgili herhangi bir snrlama yer almamaktadr. Bu nedenle yabanc para cinsinden olan alacaklar için dier artlarn mevcudiyeti halinde karlk ayrlabilecektir. Dier taraftan, yabanc para cinsinden olan alacaklarn üpheli hale gelmesi durumunda deerleme günü itibariyle oluan kur farklar da dahil olmak üzere karlk ayrlmas gerekmektedir. 3.4 Konkordato ve flas Durumunda Karlk Ayrlmas Konkordato; alacakllarn alacaklarnn bir ksmndan vazgeçtikleri, borçlunun alacakllarnn üçte ikisi tarafndan verilen ve bu vazgeçmeyi kabul etmeyen alacakllar da balayan bir anlamadr. Bazen alacan bir ksmndan vazgeçme yerine belli bir süre tannmas halinde tamamn ödeyebilecek durumda da olabilir. Alacakllarn alacaklarnn belli bir yüzdesinden feragat etmeleri eklinde yaplan konkordatoya ‘’tenzilat konkordatosu’’, alacakllarn borçluya yeni bir vade tanmalar veya borçlar takside balamalar eklinde ortaya çkan konkordatoya da ‘’vade konkordatosu’’ denir. Alacaklnn kendi istei ile tahsilinden vazgeçtii alacaklar için üpheli alacak karl ayrlamaz. Böyle bir durumda tahsili üpheli olan bir alacak deil, tahsilinden vazgeçilen bir alacak söz konusudur ki ‘’vazgeçilen alacaklar’’ için de üpheli alacak karl ayrlamaz. Konkordato anlamas sonucunda vazgeçilen alacaklar V.U.K’nun 322. Maddesi kapsamnda deersiz alacak olarak zarar yazlrlar. Ksmi konkordato da ise teminata balanan için karlk ayrlamaz. Konkordato dnda kalan alacak ise deersiz alacak nitelii kazanacandan dorudan zarar hesaplarna aktarlr. 3.5. Verilen Sipari Avanslarnda Karlk Ayrlmas Avans bir mal ya da hizmet almak için mal veya hizmeti almadan önce bu mal veya hizmetin bedeline mahsuben yapla ödemedir. Ticari defterlere, verilen avans olarak kaydedilen erken ödemeler ile, yani ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaldr. Aksi taktirde avans olarak deil alacak olarak cari hesaba kaydedilir. 213 V.U.K.’nun üpheli alacaklar için karlk ayrlabilmesine ilikin madde hükmünde alacan ticari veya zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmas aranlmtr. 119 üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar Bu durum, V.U.K’nun 323’üncü maddesinde deiiklik yapan 2365 sayl kanunun 55’inci maddesinin gerekçesinde de açkça vurgulanmtr. ‘’Karlk ayrlmak suretiyle zarara intikal ettirilecek alacan ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olmas, dier bir ifade ile alacan daha önce haslat hesaplarna intikal ettirilmi bulunmas gerekmektedir. Buna ramen özel alacaklarn tahsil edemeyen baz tacirlerin bunlar ticari defterlerine ithal edip sonradan karlk ayrmak suretiyle matrahlarn düürdükleri görülmektedir. Bu konudaki vergi kaybn ve ihtilaflarn önlemek için karlk ayrlacak alacan ticari ve zirai kazancn elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olma artnn madde metninde sarih bir ekilde belirtilmesi uygun görülmütür.’’denilmitir. Ayrca, 143 numaral Vergi Usul Kanunu Genel Tebliinde3, VUK’nun 323. Maddesi ile ilgili deiikliin, çeitli alacaklara ilikin üpheli alacak iddialarnn ortadan kaldrlmas amacyla yapld açklanmtr. Ticari kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olarak, daha önce haslat hesaplarna intikal ettirilmi olan alacaklar için üpheli alacaklar karl ayrabilmek söz konusu olup, tahsil edilemeyen avanslar için karlk ayrlamaz.(Salam, 1994) 3.6. Karlk Ayrlan Alacan Tahsil Edilmesi veya Tahsilinin mkansz Hale Gelmesi VUK’nun 323’üncü maddesinde, üpheli alacaklarn sonradan tahsil edilen miktarlarnn, tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabna intikal ettirilecekleri hükme balanmtr. Dolaysyla karlk ayrlm üpheli alacaklarn daha sonra tahsil edilmesi halinde tahsil edilen bu tutarlar gelir yazlacak ve karlk hesaplar kapatlacaktr. Tahsili üpheli hale gelen alacan bir süre sonra tahsil imkan tamamen ortadan kalkarsa yani deersiz alacak haline gelirse, üpheli alacaklar ve üpheli alacaklar karl hesaplar kapatlr. üpheli hale geldiinde zarar kayd yapld için, deersiz hale gelen üpheli alacak için yeniden zarar kayd yaplmayacaktr. 3.7. Alacan Dorudan Gider Yazlamamas ve Karlk Ayrma Zorunluluu VUK’nun 323. Maddesi, mükelleflere üpheli hale gelen alacaklar için karlk ayrma ve karlk tutarn kar zararn tespitinde dikkate alma hakk vermitir. Düzenleme seçimini bu yolda kullanmayan ve üpheli hale gelmi alaca için pasifte karlk ayrmayan ticari ve zirai kazanç sahiplerinin bu alaca dorudan zarara atmalarna olanak tannmamtr. üpheli alacak karl ayrmak zorunlu deildir, henüz tahsil imkanszl söz konusu olamayan, sadece üpheli hale gelmi alacaklar için seçimin karlk hesab açmamak yoluyla kullanlmas ve alacak tutarnn dorudan zarara atlmas mümkün deildir. 3.8. Hatr Senetleri ve Verilen Kefaletler çin Karlk Ayrlp Ayrlamayaca üpheli alacak karl ayrlabilmesi için alacan ticari veya zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmas, gerçek bir alacan bulunmas ve bu alacan tahsilinin kukulu duruma dümesi gerekir. Karlnda bir gelir ve menfaat salanmayan kefalet nedeniyle doup üpheli hale gelen alacaklar, gerçek bir alverie dayanmayan ve finansman amacyla alnan hatr senedi niteliindeki bonolardan kaynaklanan alacaklar için karlk ayrlamaz. 3 14.07.1981 tarih ve 17402 sayl Resmi Gazete’de yaymlanmtr. 120 Ç.Tilki 4. üpheli hale gelen ticari alacaklara ait muhasebe kaytlar Tekdüzen hesap plannda üpheli ticari alacaklar uygulamasnda kullanlan hesaplar; 128- üpheli Ticari Alacaklar Hesab: Yukarda açkland ekilde üpheli hale gelmi olan ticari alacaklar bu hesaba borç ilgili hesaba alacak kaydedilir. Böylece üpheli alacaklar, üpheli hale gelmeyen alacaklardan ayrlm olur. 129- üpheli Ticari Alacaklar Karl Hesab: üpheli hale gelen ve bu nedenle “üpheli Ticari Alacaklar Hesab”na alnan alacaklar için kararlatrlan oranda karlk ayrlmasnda kullanlr. Hesaplanan karlk tutar bu hesaba alacak kaydedilir. Sonradan alacan tahsil edilmesi halinde, yaplan tahsilat bu hesaba borç kaydedilir. 654- Karlk Giderleri Hesab: Karlk ayrma srasnda ilgili karlk hesabna alacak yazlan karlk tutarlar bu hesabn borcuna kaydedilir. 644- Konusu Kalmayan Karlklar Hesab: üpheli hale geldii için karlk ayrlan ancak sonradan karlk ayrlmasndan vazgeçilen ya da tahsil edilen alacaklara ilikin tahsilat ya da düzeltme ilemi bu hesap yoluyla izlenir ve buradan dönem kazancna aktarlr. Bu durumda yazlacak olan yevmiye maddelerini u ekilde açklayabiliriz. Bir alacan tahsili üpheli hale geldiinde; _________________ / _______________ 128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR XXX 120 ALICILAR XXX Senede bal olmayan bir alacan üpheli hale gelmesi _______________ _________________ / veya _______________ _________________ / 128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR 121 ALACAK SENETLER Senetli alacan üpheli hale gelmesi _______________ _________________ / 121 XXX XXX üpheli alacaklar karl ve özellik arz eden durumlar yevmiye maddeleri yazlr. üpheli alacak için karlk ayrldnda ise; _________________ / _______________ 654 KARILIK GDERLER XXX 129 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR KARILII XXX üpheli hale gelen alacak için karlk ayrlmas _______________ _________________ / Karlk Giderinin Sonuç Hesaplarna Devri; _______________ _________________ / 690- DÖNEM KARI ZARARI XXX 654- KARILIK GDER XXX Karlk giderinin sonuç hesaplarna devri _______________ _________________ / üpheli alacan tahsili ile ilgili yevmiye maddeleri; _______________ _________________ / 129 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR KARILIl XXX 128 ÜPHEL TCAR ALACAKLAR XXX Tahsil edilen üpheli alacan ilgili hesaplardan düülmesi _______________ _________________ / 100 KASA XXX 644 KONUSU KALMAYAN KARILIKLAR Tahsil edilen üpheli alacan gelir kayd _______________ _________________ / eklinde olacaktr. 122 XXX Ç.Tilki 5.Sonuç VUK’nun 323. Maddesinde, ticari ve zirai kazancn elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak artyla, dava veya icra safhasnda bulunan bütün alacaklarn yaplan ve yaplan protestoya veya yaz ile bir defadan fazla istenilmesine ramen borçlu tarafndan ödenmemi bulunan dava ve icra takibine demeyecek derecede küçük alacaklarn üpheli alacak saylmakta olup, ayn kanun maddesinde üpheli alacaklar için deerleme gününün tasarruf deerine göre pasifte karlk ayrlabilir. Ayrlan karln hangi üpheli alacaklarla ilgili olduu da karlk hesabnda gösterilmelidir. Kanun maddesi üpheli alacaa karlk ayrma ilemini mükellefin ihtiyarna brakmtr. Kaynakça Ylmaz ; K (1997) ,Deerleme, HUD Yayn , stanbul , s. 373,374,376 eker S; (1999) Dönem Sonu lemleri Ankara- s.1459 Aslanolu S; (2008) ‘’cra ve flas Karsnda Ticari Alacaklar; Nitelii, Mevzuat Boyutu ve Muhasebe Uygulamas’’, Afyon Kocatepe Üniversitesi BF Dergisi, , s 213-214 Erolu N; (1995) Açklamal ve çtihatl Vergi Usul Kanunu Ankara, sayfa 564 Salam E,( 1994) üpheli Alacak Karl Uygulamas ve Bir Kaç Sorun, Vergi Dünyas Dergisi, HUD Yayn, S.155, Temmuz, s.41 123 ABMYO Dergisi'nde Yayınlanacak Makaleler øçin Yazım Kuralları Dergide yayımlanan makaleler yazı iúlerinin izni olmaksızın baúka hiç bir yerde yayımlanamaz veya bildiri olarak sunulamaz. Kısmen veya tamamen yayımlanan makaleler kaynak gösterilmeden hiçbir yerde kullanılamaz. Dergiye gönderilen makalelerin içerikleri özgün, daha önce herhangi bir yerde yayımlanmamıú veya yayımlanmak üzere gönderilmemiú olmalıdır. Makaledeki yazarlar isim sırası konusunda fikir birli÷ine sahip olmalıdır. Makale Türleri Makaleler øki grupta de÷erlendirilecektir: Dergiye gönderilen makaleler aúa÷ıdaki özellikleri taúıyan çalıúmalar olmalıdır: • Özgün araútırmalarla ilgili çalıúmalar, • Uygulama örneklerini bilimsel bir yaklaúımla anlatan çalıúmalar, • Belirli bir konuda, önemli geliúmeleri de÷erlendirip eksiklikleri ortaya koyan derleme çalıúmaları, • Tez çalıúmasından elde edilen sonuçların bilimsel tutarlılı÷ı olan bir bölümünden ya da tümünden yararlanılarak hazırlanmıú, doktora ö÷rencisinin ve tez danıúmanının ortak yazar olarak yer aldı÷ı bilimsel makaleler. ABMYO Dergisi'nde yayımlanan makaleler yayın tarihinden itibaren derginin bir sonraki sayısına kadar tartıúmaya açık olacaktır. Makaleler için yapılan eleútiriler dergide yayınlanacaktır. Makaleler en fazla 12 sayfa olmalıdır. Makaleler en az Word 6.0/95 formatında diskette veya CD'de teslim edilmeli ya da ABMYO Dergisi elektronik posta adresine gönderilmelidir. Orijinal olarak hazırlanmıú makaleler % 20 oranında küçültülerek basılacaktır, bu nedenle úekil ve tablolar bu durum göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. ABMYO Dergisi siyah beyaz basıldı÷ından gönderilen makaledeki resim, foto÷raf, úekil ya da grafikler renkli olmamalıdır. Sayfa Düzeni Sayfa boyutu A4 ka÷ıt boyutunda olmalı, sayfa yapısında sa÷dan ve soldan 2 cm; üstten 2.5 cm; alttan da 3 cm boúluk bırakılmıú olmalıdır. Metin, sa÷ ve sola dayalı (justify), tek aralık olarak yazılmalı, paragraflar arasında bir satır boúluk bırakılmalıdır. Baúlık, úekil adı, tablo adı gibi forrnatı belirtilmiú yazılar dıúında kalan metin Times New Roman yazı karakterinde 12 punto ile yazılmalıdır. Makale Baúlı÷ı Makale baúlı÷ı metnin øçeri÷ini yansıtmalı, 70 harfi geçmemeli ve gereksiz uzatmalardan kaçınılmalı; Times New Roman yazı karakterinde 20 punto ile yazılmalı ve sadece baúlı÷ın ilk harfi büyük olmalıdır. Baúlık sayfanın üst sınırından 6 cm boúluk bırakıldıktan sonra yazılmalıdır. 1 Yazar Adı Yazar adı sayfanın üst sınırından 10 cm aúa÷ıda olmalıdır. Yazar adının ilk harfi ve soyadı büyük harf olmak üzere Times New Roman, 12 punto ve koyu (bold) olarak yazılmalıdır. Yazar adının altına Times New Roman 10 punto ve italik olarak adres yazılmalıdır. Yazıúmalara yapılaca÷ı yazarın ismi, telefon numarası, elektronik posta adresi, yayının 1. Sayfasının altında dip not (footer) olarak alttan 2 cm yukarıda, 10 punto, Times New Roman formatıyla yazılmalıdır. Türkçe Özet Özet; yazıya konu olan çalıúmanın amaçlarını, kullanılan yöntemleri, ulaúılan sonuçlan, de÷erlendirmeleri içermeli ve 200-250 kelime arasında olmalıdır. Bu haliyle özet, yapılan çalıúma hakkında fikir verebilmelidir. Özet, Times New Roman yazı karakteri ile 12 punto, italik olarak sayfanın üst sınırından 13 cm boúluk bırakıldıktan sonra yazılmalı ve satırlar arasında tek aralık (single space) bırakılmalıdır. Özet kelimesi koyu (bold) olmalıdır. Özet kelimesi ile metin arasında bir satır boúluk bırakılmalıdır. Anahtar Kelimeler Özet ve abstract kısımlarından sonra, makalenin konu sınıflandırmasının yapılabilmesi için en az 3, en çok 6 adet anahtar kelime verilmelidir. Anahtar kelimeler önemlerine göre sıralanmıú, Times New Roman yazı karakteri ile, Türkçe anahtar kelimeler 12 punto, øngilizce keywords 11 punto ve italik yazılmalıdır. Sadece anahtar kelimeler ve keywords kelimeleri koyu (bold) ve italik olarak yazılmalıdır. Türkçe özet ile anahtar kelimeler arasında ve abstract ile keywords arasında bir satır boúluk bırakılmalıdır. Makalenin øngilizce Baúlı÷ı Makalenin øngilizcc baúlı÷ı sadece ilk harfi büyük olmak üzere Times New Roman yazı karakterinde 14 punto ile koyu olarak yazılmalıdır. øngilizceÖzet (Abstract) øngilizce özet, yazıya konu olan çalıúmanın amaçlarını, yazıda kullanılan yöntemleri, ulaúılan sonuçları ve de÷erlendirmeleri içeren, Türkçe özette oldu÷u gibi bilgi vermek üzere, 200-250 kelime arasında olacak úekilde hazırlanmalıdır. Abstract, Times New Roman yazı karakteri ile 11 punto, italik ve satırlar arasında tek aralık olacak úekilde yazılmalı, sadece abstract kelimesi 12 punto ve koyu (bold) olmalıdır. Baúlıklar Ana Baúlık Giriú bölümü yazıyı do÷rudan ilgilendiren, uzun tarihçeler içermeyen bir bölüm olmalıdır. Tüm ana baúlıklar sola dayalı olarak Times New Roman formatında 14 punto, koyu renk (bold) ve baúlı÷ın sadece ilk kelimesinin ilk harfi büyük olacak úekilde yazılmalıdır. Hiçbir baúlı÷ın önüne numara veya 2 herhangi bir iúaret konulmamalıdır. Giriú dıúındaki ana baúlıklardan öne 18 punto boúluk bırakılmalı, ana baúlıktan sonra boúluk bırakılmadan makale metni baúlamalı, metin yazı karakteri Times New Roman ve 12 punto olmalıdır. Ara Baúlık Ana baúlıktan sonra herhangi bir metin yazılmadan ara baúlık yazılması gerekti÷inde arada boúluk bırakılmayacaktır. Ara baúlıklar sola dayalı olarak Times New Roman formatmda 12 punto, koyu renk (bold) yazılmalı ve baúlı÷ın sadece ilk kelimesinin ilk harfi büyük olmalıdır. Ara baúlıktan sonra boúluk bırakılmadan makale metni baúlamalıdır. Herhangi bir metin yazıldıktan sonra konulacak ara baúlıklardan önce bir boúluk bırakılmalıdır. Alt Baúlık Alt baúlıklar paragrafın baúında ve metinden bir çizgi (-) iúareti ile ayrılarak yazılmalı ve hemen yanından metin devam etmelidir. Alt baúlık Times New Roman yazı tipinde italik, 12 punto ve sadece ilk kelimenin ilk harfi büyük olarak yazılmalıdır. ùekiller Metin içinde yer alan úekiller metin sınırlarını aúmayacak úekilde ortalanarak konulmalıdır. ùekiller mutlaka net ve okunaklı olmalıdır. Baskı sırasında yayın %20 oranında küçültülece÷i için úekil büyüklükleri bu durum göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. ùekiller ya bir çizim programı ile çizilmiú olmalı ya da taranmıú ise en az 300dpi çözünürlükte taranmıú olmalıdır. ùekil olarak gösterilen grafik, resim ve metin kutularında yer alan yazı ve sayıların büyüklü÷ü makale içinde Times New Roman karakteri ile yazılmıú 9 punto boyutundaki bir yazının büyüklü÷ünden az olmamalıdır. ùekil no ve adları úeklin altında ortalanarak, tek aralıklı ve Times New Roman 12 punto ile italik yazılmalı ve sadece ilk kelimenin ilk harfi büyük olmalıdır. ùekilden önce, úekil adından önce ve sonra da birer satır boúluk bırakılmalıdır. ùekiller metin içine yerleútirilirken mutlaka úekilden önce atıfta bulunulmalıdır. Resim ve Foto÷raflar Resim ve foto÷raflar taranmıú ise en az 300 dpi çözünürlükte taranmıú olmalı, metin içinde mutlaka atıfta bulunulmalı, úekillerle beraber numaralandın ømalıdır. Tablolar ve Denklemler Metin içerisinde yer alan tablolar aúa÷ıda görüldü÷ü gibi metin sınırlarını aúmayacak úekilde ortalanarak konulmalıdır. Tablo no ve adları, tablonun üstünde tek aralık ve Times New Roman 12 punto ile sadece ilk kelimenin ilk harf büyük olacak úekilde ortalanarak ve italik yazılmalıdır. Tablo adı yazılırken üstte ve altta birer satır, tablodan sonra ise bir satır boúluk bırakılmalıdır. Tablolara tablodan önce mutlaka metin içerisinde atıfta bulunulmalıdır. 3 Tablo satır ve sütunlarındaki rakam ve yazılar Times New Roman 12 punto yazılmalıdır. Ancak zorunlu kalman durumlarda yazı boyutu yazı sınırlarını geçmeyecek úekilde en az 9 puntoya kadar düúürülebilir. Tablodaki parametre ve isimlerin yer aldı÷ı ilk satırın hem altı hem de üstü 1.5 punto kalınlıkta birer çizgi ile kapatılmalıdır. Daha sonraki satırlarda herhangi bir yatay ve düúey çizgi kullanılmadan son satırın altına bir çizgi daha ilave edilerek tablo sınırlandırılmalıdır. Metin içerisine yazılacak denklemler, word yazım programındaki equation editör ile sola dayalı olarak yazılmalı ve eúitliklere sa÷a dayalı olarak parantez øçerisinde numara verilmelidir. Semboller Makale çok sayıda sembol içeriyor ya da makaledeki sembollerin açıklanması gerekiyorsa uluslararası standarda uygun olarak, semboller, kaynaklardan önce, Times New Roman 11 punto ile ve italik yazılmalıdır. Makalede ondalık gösteriminde nokta kullanılmalı, binlikleri ayırırken virgül veya nokta kullanılmamalı gerekiyorsa tek boúluk kullanılmalıdır. Kaynaklar Yazı içinde atıfta bulunulan kaynaklar; ya ...Smith (1980)... úeklinde cümlenin içinde, ya ...(Smitb, 1980; Adams, 1981) ya da (Smith vd., 1980) úeklinde cümlenin sonunda yazar soyadı ve yayın yılı belirtilerek verilmelidir. øki yazarlı kaynaklarda iki yazarın da soyadı yazılmalı (Snell ve Ettre, 1971), ikiden fazla yazarlı kaynaklar parantez içinde gösterilecek ise vd. kısaltması kullanılmalı (Li vd., 1998), parantez dıúında Li ve di÷erleri (1998) kullanılmalıdır. Makale metninin sonunda kaynaklar bölümü bulunmalı ve yazar soyadına göre A'dan Z'ye do÷ru alfabetik sıralama yapılmalıdır. Kaynaklar, Times New Roman 11 punto ile yazılmalı, sadece dergi, kitap ya da sempozyum adı øtalik olmalıdır. Kaynaklarda, varsa cilt numarası koyu renkte, sayı numarası normal karakter ile yazılmalıdır. Kaynaklar kısmında yer alan ulusal-uluslararası makalelerin yer aldı÷ı dergi adları kısaltılmıú halleriyle de÷il, açık olarak yazılmalıdır. (Örnek olarak dergi adı Wat. Res. úeklinde de÷il Water Resources úeklinde yazılmalı.) Kaynak gösterimleri aúa÷ıdaki örnekler gibi yapılmalıdır. i) Ulusal - Uluslararası Makaleler Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds, Electra, 24, 9, 117-143. ii) Ulusal - Uluslararası Bildiriler Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds, Proceedings , 5tJl Conference, Electronics, 117-143, Sydney, A. iii) Ulusal - Uluslararası Kitap Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Magnetic fıelds,, 295, Mc. Graw Press, London. 4 - Kitap øçinde Bölüm Sensoy, T., (1998). Magnetic fıelds, in Reinhards, M, eds, Physics, Mc. Graw HM Press, 2-5, Oxford, UK. - Editörlük Sensoy, T,, eds. (1998). Magnetic fıelds, 25, Mc. Graw Hill Press, Oxford, UK. iv) Makaleler Sensoy, T., (1998). Manyetik alan etkisi, Elektrik Sistemleri Dergisi, 5, 3, 6-12 Grabowski, W. ve Hindmann, E. M., (1970). Journal of Physics, 14, Paris. v) Basılmıú Bilimsel Rapor Yilmaz, A„ Brown, O. ve Nelson, H., eds. (1998). Magnetic fıelds, J., Technical Report, ICTP TRIL Programme, 12, Trieste. vi) Mesleki Teknik Rapor Yølmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., eds. (1998). Manyetik Alan Teorisi, Teknik Rapor 5, CEV Vakfı, østanbul. vii) Doktora, Y.Lisans Tezi Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, Doktora tezi, AÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. iviii) Standartlar TS920, (1990). Binalarda rüzgar yükü kuralları, Türk Standartları, Ankara. ix) Güncel Yazı Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, Bilim ve Teknik, 63, 7, 3-5 Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (2000). Manyetik Alan Teorisi, Hürriyet Gazetesi, sf. 1, 2 , x) Web Adresleri Kaynakların A'dan Z'ye sıralanması bittikten sonra 1 punto kahnlıklı bir çizgi çekilerek, çizginin altından itibaren, ønternet kaynakları, siteden yararlanılan tarihle beraber yazılmalıdır. Yilmaz, A., Brown, O. ve Nelson, H., (1998). Manyetik Alan Teorisi, http://www.server.com/final/paperl .html, (21.12.2005) 5