Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova: Dış Politikası ve Kat

Transkript

Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova: Dış Politikası ve Kat
Haber Analiz
paradigma/şubat 2013
Paradigma
Şubat 2013 Yıl:3 Sayı:7
1
Aylık süreli yayın
Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova:
Dış Politikası ve Kat Ettiği Yol
Aksamalara
rağmen Kosova
ve Sırbistan
diyaloğu
sürüyor.
PDK ile AAK
arasındaki
yakınlaşma yeni
bir koalisyon
habercisi mi?
2
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
İçindekiler
Taner Boynik Kosova’nın son 5
yıldaki gelişmelerini sayfa 4’te
değerlendiriyor.
Kosova ve Sırbistan arasındaki
diyalog Mediha Yarımhoroz’un
kaleminden sayfa 6’da.
İbrahim Ömer sayfa 13’te
Kosova’nın son dönemdeki
yasa karmaşasını inceliyor.
Dr. Erhan Türbedar Sırbistan
Cumhurbaşkanının Türkiye
ziyaretini Sayfa 18’de ele
alıyor.
Barış Goriça “Bağımsızlığının
5. Yılında Kosova’nın Dış
Politikası” makalesiyle sayfa
21’de.
Haber Analiz
paradigma/şubat 2013
Paradigma
Taner Boynik
[email protected]
Merhabalar,
Siz değerli okuyucularımıza geçen sayımızda ifade
ettiğimiz gibi, Paradigma Dergisinin devamını sağlamış
olmamızın mutluluğu içerisindeyiz. Yedinci sayısına
ulaşan dergimizi hazırlarken, sizlerden geçen ay
içerisinde gelen çok sayıdaki olumlu geri beslemeleri ve
tavsiyelerinizi dikkate almış bulunuyoruz.
Yarımhoroz Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalogun
gelişim sürecinin ayrıntılı değerlendirmesini sizlerle
paylaşmaktadır. İlaveten, Paradigma ekibi olarak
Kosova gündeminde öne çıkan ve özellikle bağımsızlık
ilanından sonra bugüne kadar olan ekonomik ve diğer
gelişmeleri sizlere sunmaktayız
Fırsat oldukça ifade ettiğimiz gibi, alanında uzman
veya uzmanlaşma yolundaki saygıdeğer dostlarımızı
makale ve analizleriyle aramızda görmekti. Yapılan
çalışmalar sonucu bizimle temasa geçen doğrudan ve
ya dolaylı olarak tanıdığımız çok değerli dostlarımızdan
yazı taleplerinde bulunduk. Bu tutumumuz siz değerli
okuyucularımıza farklı alanlarda bilgi sahibi olmanıza
imkan yaratacağı gibi, değerlendirmeleriyle katkı
sunan herkese birikimlerini paylaşmak ve toplumumuzu
ilgilendiren önemli konulara yardımı dokunmalarına bir
ortam sağlamaktadır.
Biz, Paradigma ekibi olarak siz değerli okuyucularımıza,
eğer varsa değerli analizleriniz ve uzmanlık alanlarınızla
ilgili olarak bizlerle temasa geçmenizi ifade etmek isteriz.
Geçen sayımızda da olduğu gibi, dergimizi Paradigma
Research Center internet sitemiz üzerinden paylaştığımız
gibi, elektronik posta yoluyla da ulaşabildiğiniz herkese
ulaşmaya çalışıyoruz. Beklentimiz, en kısa zamanda ilgili
çalışmalarımızın tamamlanması ardından, dergimizin
hem elektronik hem de baskılı halini sizlerle paylaşmak
olacaktır.
Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılını da kutladığı
bu ayki sayımızda, Barış Goriça Kosova’nın Dış
Politikası üzerindeki makalesiyle analiz ve değerli
görüşlerini bizlere aktarmaktadır. Dr. Erhan Türbedar,
Kosova’yı da yakından ilgilendiren Sırbistan ve Türkiye
Cumhurbaşkanlarının
Ankara’daki
görüşmelerini
bizlere analitik bir değerlendirmeyle sunmuştur. İbrahim
Ömer Kosova’nın son dönemlerdeki yasa karmaşıklığı
üzerindeki analiziyle karşımıza çıkmaktadır. Mediha
Paradigma ekibi olarak bizlere katkılarını esirgemeyen
herkese ve dergimize göstermiş olduğunuz yüksek
ilgileriniz için sizlere teşekkürlerimizi sunmayı borç
biliriz.
Saygılarımla.
Paradigma
Paradigma Research Center’ın süreli yayınıdır.
Ayda bir yayınlanır. Yayın hakları Paradigma RC’ya aittir.
Genel Yayın Yönetmeni:
Taner Boynik
Editörler:
Dr. Erhan Türbedar
Esin Muzbeg
Haber & Röpörtaj:
Mediha Yarımhoroz
Mizanpaj:
Davut Şala
Hesap no: BKT Pejton Şubesi 1901447372031126
Yıl 3, sayı 7; Şubat 2013
Adres: Shpend Berisha 11 Prizren/Kosova
Tel: +377 44 201 497 Faks: +381 29 623 112
[email protected]
www.paradigmarc.org
Yayına hazırlanış tarihi: 15.02.2013
Yazılarda ileri sürülen görüşler Paradigma’nın resmi görüşü
değildir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Paradigma © 2013
3
4
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
Beşinci Bağımsızlık Yılında Kosova
Taner Boynik
[email protected]
17 Şubat 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden
Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılını kutlarken
bugüne kadar kaydettiği gelişmeler değişik açı ve
seviyelerden değerlendirilmesi gereklidir. Uzun süre
gündemde kalmış ve halen belirli çevrelerde ortaya
atılan Kosova’nın tek taraflı olarak Sırbistan’dan
ayrılması üzerindeki tartışmalara rağmen, Kosova
bir devlet olma yolunda yavaş yavaş ilerleme
kaydetmiştir.
Bu ilerlemelerin belki de beklendiğinin aksine
daha yavaş gelişmesi, özellikle Kosova ile Sırbistan
arasındaki ilişkilerin uluslararası boyutu çerçevesinde
yaşanan mücadeleden nasibini almıştır. Bunun
sonucu olarak siyasi, sosyal ve ekonomik zorluklar
Kosova’da önemli düzeylerde boy göstermektedir.
Bir taraftan Kosova özellikle uluslararası alandaki
ilişkileri ve kendi konumunu güçlendirmeye çalışırken,
diğer taraftan da ülke içindeki düzenlemelerini ve
politikalarını düzenleme çabasındadır. Konuyla ilgili
olarak, özellikle istihdamın kötü seyir sergilediği ve
istikrarlı bir ekonomik büyüme ve sürdürülebilirliğine
gerek duyulduğu her geçen gün artarak vurgulanan
unsurları oluşturmaktadır.
Kosova’daki ilgili çevrelerin ve özellikle de sıradan
vatandaşın değerlendirmelerine dayanarak, özellikle
ekonomi, mülkiyet, sosyal, kültürel vs gibi alanlardaki
bu tür gelişmelerin istenen seviyelerde olmamasıdır.
Kimi durumlarda bu, Kosova’nın yetmişli yıllardan
başlayıp özellikle 1999 yılından bu yana maruz
kaldığı geçiş dönemlerine dayandırılmaktadır.
Bunun belirgin bir örneği, bazı hukukçuların da
istenmeyen durum olarak tespit ettiği, bir yasa
karmaşasının aslında var olduğu ve dolaylı da olsa
günlük yaşama etki etmesidir.
Bunların haricinde, Kosova’nın ilerleme kaydettiği
veya halen tam anlamıyla geliştiremediği alanlarla
ilgili olarak ifade edilebilecek daha birçok sayıda
unsurun etki ettiği söylenebilir. Yukarıda da
belirtildiği gibi, tüm engel ve kolaylıkların sadece
Kosova’nın 2008 yılında bağımsızlığını ilan
etmesinden sonraki döneme atfedilemeyeceği gibi,
çözüm arayışlarında geçmiş dönemleri de göz
ardı etmemek gereklidir. Yeni devletlerin inşası
süreçlerinde ekonomik, siyasi, bölgesel işbirliği,
uluslararası konum, tarihi, kültürel vs gibi unsurların
dikkate alındığı göz önünde bulundurulursa, uzun
vadede istikrarı sağlamak için yeni kurulan devletlerin
diğer devletlere rağmen daha fazla çaba sarf etmek
zorunda kalacağı söylenebilir. Dolayısıyla, mevcut
durumu değerlendirmek amacıyla çok yönlülük bir
anlayış içerisinde Kosova’nın konumu ve gidişatını
değerlendirmek gereklidir
Tüm bu belirtilenler çerçevesinde, 2008 yılı
bağımsızlık ilanı sonrasında, özellikle bağımsızlık
denetimini gerçekleştiren uluslararası yapılanmalar,
Haber Analiz
Kosova’nın ilerlemesi gerektiği
çizgiyi belirtmeye çalışmıştır.
Devlet olarak varoluşunun daha
ikinci yılına girerken, özellikle
Uluslararası Sivil Ofis ve yabancı
ülke temsilcileri reform, uzlaşma
ve istikrarı Kosova’nın üzerinde
durması gereken temel öncellikler
olarak ifade etmişlerdir. Bunları
yerine getirmek için Kosova
makamlarına
rüşvetçilikle
mücadele
etmesi,
hukuk
üstünlüğü geliştirmesi, güçlü
bir ekonomi kurması çağrıları
gerçekleştirilmiştir. Bağımsızlığın
ilk yılları ve konuyla ilgili olarak
en son dönemdeki gelişmeleri
karşılaştırmak açısından mevcut
durumdaki
değerlendirmelere
bir göz atmak gereklidir. Kosova,
bu çağrılar yanıt olarak ilgili
mevzuatlar çıkartmış ve devlet
Ajansları kurmuştur. Her ne
kadar rüşvetçilikle mücadelede
bu tür adımlar olumlu adımlar
olarak görülse de, Avrupa
Komisyonunun 2012 Kosova
İlerleme Raporu, rüşvetçilikle
mücadelede Kosova’nın halen
çok ciddi zorluklarla kaşı karşıya
olduğunu tespit etmektedir.
Ekonomi alanındaki gelişmeleri
değerlendirirken,
bağımsızlık
sonrası dönemde Kosova’nın
yapmış olduğu çalışmalar serbest
rekabet unsuru içeren açık piyasa
ekonomisi ilerletmek yönünde
olduğu söylenebilir. İlaveten,
sürdürülebilir bir ekonomi için
gerekli ekonomik, sosyal ve mali
politikalar üzerinde çalışmalar da
gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar
bunların göz ardı edilmemiş
ve
geliştirilmeye
çalışılmış
unsurlar olduğu söylenebiliyorsa
da, Kosova’nın uzun vadeye
yönelik istikrarlı bir çizgi
sergilemediği
görülmektedir.
Bu ekonomik durumun genel
bir değerlendirmesi veya bir
başka
deyişle
bağımsızlık
sonrası yılların karşılaştırılması
yapılırsa, ekonomik durumun
sıkıntı verici bir vaziyette olduğu
ifade
edilebilir.
Bağımsızlık
paradigma/şubat 2013
döneminin belirli bölümlerinde
yaşanan bütçe açıkları ekonomik
büyümeyi teşvik edemez halde
bırakmıştır. Ancak, Kosova’da
neredeyse inşaatı tamamlanmış
otoyol çalışmaları, yeni enerji
tesislerinin kurulma planları,
önemli özelleştirme çalışmalarının
Kosova’daki durumun aslında
bir geçiş içerisinde olduğunu ve
gelişmelere kucak açabileceği
yönünde de değerlendirilmektedir.
Kurumsallaşmak ve anayasal
düzeni
sağlamlaştırmak
ve
korumak ile yargı sistemindeki
reformlara adım atmak amacıyla,
bağımsızlık sonrasında yapılan
önemli çalışmalardan bir diğeri
Anayasa Mahkemesinin 2009
yılında kurulmasıdır. Anayasa
Mahkemesinin
başarılı
bir
çizgi sergilediği önemli bazı
konularla ilgili olarak almış
olduğu kararlarda görülebilir.
Bunlardan bazılarına örnek
vermek
gerekirse,
Prizren
Belediyesi
logosundaki
tüm
toplulukları kapsayıcı olmayan
unsurların mevcut olduğuna
hüküm getirmesi. Keza, eski
Cumhurbaşkanı olan Fatmir
Sejdiu’nun
Cumhurbaşkanı
olduğu
dönemde
Kosova
Demokratik Birliği LDK’nın siyasi
partisini liderliğini de elinde
bulundurmasının anayasa aykırı
olduğunu belirlemiştir. Buna
rağmen, Kosova’nın yargı sistemi
üzerinde bazı olumlu çalışma
ve uygulamalarda bulunmuş
olmasına rağmen, yargı sistemini
halen zayıf olduğu açıkça denetim
raporlarında ifade edilmektedir.
Buradaki en büyük engel olarak
yargıya yapılan müdahalelerin
mevcut olduğu belirtilmektedir.
Kosova’nın
istihdam,
sosyal
politikalar ve kamu sağlığı
alanında bazı gelişmelerine
gerçekleştirildiği söylenmektedir.
Ancak, bunların yetersiz kaldığı
ve ivedilikle üzerinde durulması
gereken önemli alanları teşkil
ettiği ifade edilmektedir. İş
kanunu,
sendikalar
kanunu
ve
sağlık
bilgi
sistemi
stratejilerinin kabul edilmeleri
gibi yasal çerçeve önemli ölçüde
geliştirildiği
söylenmektedir.
Fakat bu alanlarda mevcut idari
kapasitelerin yetersiz olduğu ve
mevzuat uygulamalarının acil
eylem gerektirdiği de açıkça belli
olmaktadır.
Kosova’nın uluslararası alanda
ve dış politikasını belirleyen
unsurlardan biri devlet olarak
tanınmasıdır.
Beşinci
yılına
girerken, Kosova’yı şimdiye dek
(yazının
hazırladığı
andaki
Dışişleri
Bakanlığının
resmi
kaynaklarına göre) 98 ülke
tanımıştır.
Türkiye,
Amerika
ve Avrupa ülkelerinin büyük
bir kısmının Kosova’yı tanıdığı
gibi, özellikle Sırbistan’la olan
sorunlardan dolayı Rusya, Çin
gibi ülkelerin de engelleriyle
halen istenen tanınma düzeyine
ulaşılmış değildir.
Tüm bu belirtilenlere rağmen,
Kosova’nın beşinci bağımsızlık
yılına girerken sadece olumsuz
gelişmelerle karşı kaşıya kaldığı
söylenemez.
Kosova
birçok
gelişmiş demokrasilerin aksine,
mevzuat ve sağladığı haklar
açısından ile kültür, spor,
iletişim imkanları gibi faklı
alanlarda sergilemiş olduğu
azim ve adımlar, Kosova’nın
dış dünyaya tanıtılması ve
gelişmesine katkı sunduğu açıktır.
Burada ifade edilenler, belki
bir değerlendirmeden ziyade,
Kosova kurumlarının üzerinde
ciddiyetle durması gerektiği
alanlarının bir tespiti olarak
değerlendirilebilir. Zira, gelecekte
Avrupa Birliği üyeliğini hedefleyen
bir ülke olarak Kosova’nın
mutlaka bu konular üzerindeki
gelişmelerini katlayarak artırması
kaçınılmazdır.
5
6
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
Başlangıçtan Bugüne Kosova ve Sırbistan Arasındaki Diyalog
Mediha Yarımhoroz
ile Sırbistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla gündeme getirilen diyalog
“ Kosova
konusu zaman zaman aksamalarla da olsa devam ediyor. Önce teknik düzeyde başlayan diyalog,
teknik ekipler nezdinde devam etse de siyasetin zirvesindeki isimleri de bir araya getirdi. Ağır
ve temkinli müzakerelerde somut olarak çok büyük gelişmelere imza atılamadı. Ancak diyalogun
sürdürülme ve meseleleri adım adım takip etme süreci gerek taraflar, gerekse uluslar arası camia
tarafından bir başarı olarak değerlendirildi. Bu analizde, ana hatları ile başlangıçtan bugüne
kadar diyalogda yaşanan süreçleri ve bir yandan diyalog devam ederken, diyalogu dışarıdan
takip eden siyasi ve toplumsal odakların görüş ve eylemlerini bulabilirsiniz.
”
Sırbistan’da Mayıs 2012’de yapılan seçimler
nedeniyle verilen sekiz aylık bir aranın ardından
Priştine ve Belgrat heyetleri Ekim 2012’de yeniden
bir araya geldi. Bundan maada 3 görüşmede
bulunuldu. Tarafların Avrupa Birliği (AB) ve
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) temsilcilerin
arabuluculuğunda teknik müzakereler altında bir
yılı aşan bir sürede devam eden görüşmelerinden
somut sonuçlardan diploma denklikleri ve tapu
kayıtlarının iadesi gibi konuların dışında sonuçların
çıktığını söylemek mümkün değil. Sorunlu dahi olsa
entegre sınır yönetimi gibi konularda da kısmi
ilerlemeler kaydedildi.
Geçtiğimiz yılın yaz aylarında iki ülke arasında
yapılan görüşmelerin başbakanlar arası yapılacak
bir diyaloga dönüştürülüp Kosova Başbakanı
Hashim Thaçi ile Sırbistan Başbakanı Ivica Dačić’in,
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi
Catherine Ashton’un ve ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton’un ortaklaşa hazırladıkları “KosovaSırbistan ilişkilerinin normalleşmesi” diyalogunda
bir araya gelmesi üzerinde durulmaya başlandı.
Bu yönde açıklamalar geldiğinde her iki tarafta
da görüşmeleri onaylayan ve görüşmelere karşı
çıkan sesler yükseldi. Kosova tarafı Sırbistan’daki
seçimlerden sonra Belgrat’ta iktidara milliyetçilerin
Haber Analiz
gelmesiyle daha da kışkırtıcı bir
söylemle konuya yaklaşacakları
tedirginliğini yaşıyordu.
Eylül ayının başında Kosova,
Başbakan Hashim Thaçi’nin
kuzeyin entegrasyonu planını
Washington ve Brüksel’e teslim
ettiğini söylemesine rağmen
Meclis, Hükümet’in kuzeyle
ilgili nasıl bir entegrasyon planı
hazırlandığını tartışıyordu.
Hükümet
yetkilileri
kuzeye
dair girişim planının mevcut
olduğunu duyursa da, siyasi
partiler Sırbistan ile yapılacak
olan
diyalogun
Meclisten
çıkacak ortak bir konsensüs
doğrultusunda
yapılması
gerektiğinin üzerinde duruyordu
ve kuzeyle ilgili planın meclise
sevk
edileceği
konusunda
başbakana olan güvensizliklerini
dile
getiren
açıklamalarda
bulunuyorlardı.
Genel
Sekreter
olmasına
rağmen, parti başkanı Thaçi ile
anlaşmazlığa düşmesi üzerine
Kosova
Demokratik
Partisi
(PDK) ile arası açılan Kosova
Meclis Başkanı Jakup Krasniqi,
Kosova’nın müzakerelere nasıl
gideceği ve neyi görüşeceğiyle
ilgili
bir planının olup
olmadığı konusunda Meclisin
bilgisi olmadığını savunurken
muhalefetteki Kosova Demokratik
Birliği (LDK) Başkanı İsa Mustafa,
Sırbistan ile siyasi diyaloga karşı
olduğunu, Sırbistan ile siyasi
müzakerelerin Viyana’da sona
erdiğini artık görüşülecek hiçbir
konunun kalmadığını Sırbistan
ile diyalog için halkın sorulması
gerektiğini söyledi. Bunun üzerine
Kosova Başbakan yardımcısı
Hajredin Kuçi, LDK başkanının
bu önerisini düşüncesiz ve çok
popülist olarak değerlendirdi.
LDK ayrıca Ahtisaari Planı’ndan
taviz verilmemesi gerektiğini
aksi halde Kosova’nın yeni
paradigma/şubat 2013
bir Bosna’ya dönüşebileceği
uyarısında
bulundu.
Görüşmelere başından beri karşı
çıkan “Vetëvendosje” lideri Albin
Kurti, Kosova’nın bağımsızlığını
tanımayan
Sırbistan’la
görüşmenin neden yapıldığına
anlam veremediğini söylüyordu.
Başbakan Thaçi ve iktidardaki
siyasiler ise diyalogun başlaması
taraftarıydı ancak Kosova’nın
toprak bütünlüğünün tartışılacak
konular arasında olmayacağını
gibi önkoşulun da Sırbistan’ın
kuzeyde illegal, polis ve milis
(paramiliter) güçlerini lağvetmesi
ve bu doğrultuda her çözüm
Anayasa ve Ahtisari Planı
kapsamında olması gerektiğini
savunuyordu.
Belgrat müzakerelere Priştine’den
farklı noktalardan yaklaşıyordu.
Sırbistan Başbakanı
İvica
Dačić, teknik diyalogun devam
etmesinin gerekli olduğunu
ancak yeterli olmadığını ve
Sırbistan’ın “ne doğrudan ne
de dolaylı yoldan” Kosova’yı
tanımayacağına
da
vurgu
yapıyordu. Dačić,
Brüksel’in
Kosova bağımsızlığını kabul
etmesi için Sırbistan’ı mecbur
edemeyeceğini ve Kosova’nın
bölünmesini olası en iyi ve en
reel çözüm olarak gördüğünü
ifade
eden
açıklamalarda
bulunuyordu.
Daçiç’in Kosova’nın bölünmesiyle
ilgili görüşünü ortaya atmasının
ardından Kosova’da yaşayan
Sırplar, kuzeyde yaşayanların
bölünmeye olumlu, güneyde
yaşayan Sırpların da buna
karşı
tavır
sergilediği
ve
Sırbistan Hükümeti’nin konuyla
ilgili referandum ilan etmesi
gerektiğine işaret ettiler. Sırbistan
Cumhurbaşkanlığı da Kosovalı
Sırplarla aynı görüşü paylaşarak
Sırbistan’ın AB entegrasyonu
karşılığında,
Kosova’yı
tanımasının
şartlandırılması
halinde, Sırbistan’da ‘Kosova
veya Avrupa mı?’ referandumun
yapılması ihtimali üzerine durdu.
Diğer
taraftan
Sırbistan
Başbakanlığı
Kosova
Ofisi
Müdürü
Aleksander Vulin
ülkesinin Kosova hususunda
taviz vermeye hazır olduğunu ve
‘’Görüşmeler bir devlet olarak
Kosova ile değil, Arnavut halkının
temsilcileriyle
yapılacak’’
açıklamasında bulundu.
Sırbistan’ın Kosova Bakanlığı
eski Genel Sekreteri olan
Oliver İvanoviç ise Kosova
sorunu için çözüm yollarının
bulunmasının
aceleye
gelmemesi düşüncesindeydi ve
Sırbistan’ın AB’ye katıldıktan
sonra Arnavutlarla bir uzlaşma
sağlanabileceği görüşünü ileri
sürüyordu.
Sırbistan ve Kosova’daki Arnavut
temsilcilerinin düşünceleri bu
yöndeyken Sırbistan ve Kosova
arasında kalan
Sırbistan’ın
güneydoğusundaki
Preşova
Vadisi’nde yaşayan Arnavut
temsilciler, Priştine ve Belgrat
arasında yapılan müzakerelere
katılmak istediklerini belirten
açıklamalarda
bulundu.
Bujanovac Belediye Başkanı
Junus Musliu, Preşova sorununa
da çözüm getirmek istediklerini
ve Arnavutluk’un 100. kuruluş yıl
dönümünde Preşova Vadisi’nin
üç belediyesinin Kosova’yla
birleşmesi gerektiği yönünde
açıklamalarda bulundu.
Uluslararası Temsilciler de bu
süreçte diyalogu destekleyen ve
her iki tarafa da uyarılar içeren
cümleler kurdu. Koha Ditore
Gazetsine demeç veren Martti
Ahtisaari, sınırlar konusunun
diyalogda yer almayacağını
ve Kosova’nın bağımsız bir
devlet
olduğunu
yineledi.
Güney-Doğu Avrupa
İstikrar
Paktı’nın
eski
koordinatörü
7
8
paradigma/şubat 2013
Erhard Busek ise Belgrat’ın
“Novosti” Gazetesine yaptığı
açıklamada
“2014 yılında
Birinci Dünya Savaşı’nın 100.
yıldönümünde tüm Balkanların
Avrupa ailesinde olacaklarını
söylemişizdir. İyi ama bu galiba
böyle olmayacak. Kesin olarak
bilinen ise, Sırbistan’ın AB-ye
girmesinden önce Kosova’yı
tanımasının mecbur olduğudur”
ifadelerinin kullandı. NATO
Genel Sekreteri Anders Fogh
Rasmussen Batı Balkanların
Avroatlantik entegrasyonlarının
bölgede barış ve istikrarın
sağlanması için en etkili yol
olduğu yönündeki görüşlerini
dile getirdi.
Ekim ayının başında Kosova
ile Sırbistan arasındaki geçiş
noktaları gerginliklerin odak
noktasıydı.
Dobrosin
sınır
kapısında Sırp polis kontrol
noktasında ateş edildi fakat
olayda ölen ya da yaralanan
olmadı ancak bu durum ortamın
gerilmesine neden oldu.
İki ülkenin başbakanı ilk olarak 19
Ekim 2012’de Brüksel’de Avrupa
Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik
Yüksek Temsilcisi Catherine
Ashton arabuluculuğunda bir
araya geldi. Ashton, Kosova’nın
kuzeyinde yaşayan ve Priştine
yönetimini
kabul
etmeyen
Sırpların
ağırlıkla
yaşadığı
bölgedeki
sınırlar
üzerinde
anlaşmaya varıldığını açıkladı.
Yapılan görüşmenin ardından
Kosova Başbakanı Hashim Thaçi
diyalogun ‘yapıcı bir ruhla’
yapıldığını ve ‘önemli ölçüde
konuların
görüşüldüğünü’
söyledi. B92 televizyon kanalına
verdiği demecinde İvica Daciç
ise diyalogu iyi ve yararlı olarak
değerlendirdi.
Görüşmede Niş ve Priştine
kentlerini birbirine bağlayacak
bir otoyolun fizibilite çalışmasını
yürütecek ortak bir çalışma
grubu üzerinde de anlaşmaya
varıldı.
Brüksel’de
iki
başbakan
arasındaki görüşmeler devam
ettiği
saatlerde
Priştine’de
Vetevendosje
gösteriler
düzenledi. Polisin göstericilere
biber gazıyla müdahale etmek
zorunda kaldığı protestolarda 18
polis ve dört gösterici yaralandı,
aralarında milletvekilleri de
bulunan 26 kişi tutuklandı.
Kasım
ve
Aralık
ayında
gerçekleşen görüşmeler öncesi
ve görüşme sırasında yine
protesto gösterileri düzenlendi.
Belgrat yönetimi ile yürütülen
görüşmeler, Kosova kamuoyunda
halen tepkiyle karşılanıyor.
Görüşmelerin ilk somut anlaşması
Kosova ve Sırbistan arasındaki
iki sınır noktasında entegre sınır
yönetiminin
uygulanmasıyla
başladı.
AB
yetkilileri
memnuniyetlerini dile getirirken
Kosova Arnavutları ve kuzeydeki
Sırplar da anlaşmadan memnun
değildi.
Muhalefet
kuzey
fonunun
oluşmasıyla
uniter
gümrük
sisteminin
ihlal
edildiğini
ileri sürüp karşı çıkarken
kuzeydeki
Sırplar
da,
Kosova’ya gümrük vergilerini
ödemek istemediklerini, bunun
Kosova’nın
bağımsızlığının
kabulüne doğru atılan ilk adım
olarak
değerlendirdiklerini
açıkladılar.
Her iki taraftan sürekli olarak
varılan anlaşmalar hakkında
farklı açıklamalar geldiği bu
dönemde Sırbistan’ın Kosova ile
hazırladığı platformu ve Preşova
Vadisindeki UÇPMB’ye ait anıtın
kaldırılması yönünde Sırbistan
hükümetinin
aldığı
karar
gündeme oturdu.
Haber Analiz
Kosova muhalefeti görüşmelerin
hemen durdurulması gerektiğini
talep ediyor, UÇPMB anıtına
dokunulması halinde Preşova
Vadisi’nde durumun patlak
verebileceğine
işaret
eden
Vetëvendosje
Hareketi
Milletvekili
Rexhep
Selimi,
Arnavutları korumak adına
savaşı
dışlayanların
hata
ettiklerini, PDK milletvekili Nait
Hasani Kosovalı Arnavutların
Preşovalı Arnavutları korumaya
hazır
olduklarını
duyurdu.
Aynı dönemde Arnavut Ulusal
Ordusu
(AKSH)
Kurmayı,
Preşova’daki
Arnavutları
korumak için tüm mensupları ile
subaylarının seferber edilmesi
kararını aldı. Kosova’nın farklı
yerleşim yerlerinde gösteriler
düzenlenerek anıtın yıkılması
ya da başka bir yere taşınması
protesto edildi.
Kosovalı ve Preşova Vadisindeki
Arnavutların
tüm
karşı
çıkışlarına rağmen 20 Ocakta
anıt kaldırılınca, Kosova’da Sırp
mezar taşları ve kültürel mirasına
saldırılar başladı. Yaşananlar
her iki tarafı germiş ve diyalogu
olumsuz etkileyeceği yönünde
açıklamalar gelmişti. Kosova
yetkilileri de saldırıları kınayan
bildiriler yayınlamıştı.
Her iki taraftan da karşı
çıkmalar ve milliyetçi unsuları
içeren görüşmelerle ilgli belge
hazırlanmış olsa da şimdiye
kadar yapılan ve Şubat ayı
sonunda da devam etmesi
beklenen
görüşmeler, her
iki tarafın taviz vermesiyle ve
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi
Catherine Ashton’un ile ABD
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un
ortaklaşa
hazırladıkları
“Kosova-Sırbistan
ilişkilerinin
normalleşmesi”
plan
ve
programında ilerlemeye devam
ediyor….
Haber Analiz
paradigma/şubat 2013
Tek Koltuğa İki Başbakan Sığmıyor
Paradigma
ile AAK arasındaki yakınlaşma ikinci Thaçi hükümetine yeni koalisyon ortağı olarak
“ PDK
değerlendirilmişti. Haradinaj’ın Başbakanlık koltuğunda ısrar etmesi, Thaçi için ise Cumhurbaşkanlığı
yolunun açılamaması üzerine bu koalisyon hayal oldu. Bu yakınlaşma gerçekten bir koalisyon
ihtimalinin sinyali miydi yoksa Thaçi’nin AAK’yi nötr hale getirmek için siyasi bir oyunu muydu
merak konusu…
”
Kosova’nın Geleceği İçin İttifak (AAK) Partisi lideri
Ramush Haradinaj’ın Lahey Mahkemesinden beraat
kararının çıkacağının sinyallerinin alınmasından
itibaren Kosova Demokratik Partisi (PDK) ile başlayan
yakınlaşma koalisyon ümitlerini gündeme taşımıştı.
100 gün süreyle Başbakanlık yapan ve görevi
başında iken 2005 yılında Uluslararası Savaş Suçları
Mahkemesince suçlanması üzerine Lahey’e giden
Ramush Haradinaj, tüm ithamlardan aklanmış bir
lider olarak tekrar Başbakanlık koltuğuna oturmayı
umuyordu. Haradinaj’ın umuduna PDK’dan da
olumlu sinyaller verilmiş olmalı ki, AAK Haradinaj’ın
dönüşünü adeta iktidar koltuğuna oturacak bir
başbakan olarak ilan ettiler.
AAK bu süreçte diğer muhalefet bloğuna
mesafe koyarak adeta bir iktidar partisi olarak
hareket etmeye başladı. Haradinaj’ın 29 Kasım
2012 tarihinde Lahey’den dönüşünde kendisini
havalimanında Başbakan Thaçi’nin karşılaması bu
ihtimali daha da güçlendirdi. PDK’dan verilen olumlu
sinyal muhtemelen şöyle bir gelişmeyi varsayıyordu:
Cumhurbaşkanlığı ve seçim sistemi konusunda
yapılacak anayasal ve yasal değişiklik ile Kosova
bir yandan yarı başkanlık sistemine doğru kayarken
PDK lideri Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak,
Başbakanlık koltuğu da AAK lideri için boşalacaktı.
Ancak iki partinin siyasi hesabının dışında, seçim
ve anayasal reformu 2011 yılından beri iktidarla
müzakere eden muhalefetin de bir hesabı vardı ve
Kosova’da siyasi dengeler olası bir seçim sistemi
değişikliği ile cumhurbaşkanlığı konusundaki anayasal
reformun kısa zamanda sonuçlanmayacağını ortaya
koyuyordu. Siyasi analistler göre, Thaçi, AAK’yi nötr
hale getirmek ve muhalefet bloğuyla uyum içinde
hareket etmesini önlemek maksadıyla Haradinaj’a
başbakanlık umudunu verdi. Başbakan olacağı
iddiasıyla sahneye çıkan Ramush Haradinaj, bugün
PDK ile koalisyon konusunda son derece zayıf
ihtimallerden bahsetmeye başladı.
Başbakan İken Lahey’e giden Haradinaj Başbakan Olarak
Dönmek İstiyordu
Haradinaj 1998 – 1999 yıllarında UÇK ile Sırp
güçleri arasında yapılan çatışmalar sırasında etnik
temizlik ve savaş suçu işlemekle ithal ediliyordu.
Mahkeme, insanlığa karşı suç işlendiğine dair
kanıtın olmadığına hüküm verdi. Haradinaj 2005
9
10
paradigma/şubat 2013
yılında Kosova Başbakanı iken
söz konusu suçlama gelmiş ve
kendisi istifa ederek gönüllü
olarak Lahey Mahkemesine teslim
olmuştu. 2008 yılında mahkeme
sonuçlanmış ve Haradinaj beraat
etmişti. Ancak dava temyiz
edilmiş ve Haradinaj bir kez daha
yargı önüne çıkmıştı. Beratına
ilişkin nihai karar 29 Kasım
2012 tarihinde geldi. Haradinaj,
Başbakanken bıraktığı göreve
gene Başbakan olarak dönmeyi
arzuluyordu.
Thaçi, AAK’nin desteğini önemsedi
Kosova medyasında yer alan
spekülasyonlara göre Thaçi,
Haradinaj ile ittifaka girip koalisyon
hükümetini
güçlendirmeyi,
başbakanlık koltuğunu Haradinaj
için
boşaltırken,
kendisi
Cumhurbaşkanlığı
koltuğuna
oturmayı hedefliyordu. Thaçi’nin
parti içindeki muhalefeti kontrol
edemez oluşu ve hükümetin
Parlamento desteğinin azalışı
AAK’nin vereceği desteği daha
stratejik bir konuma oturttu. Her
iki açıdan da AAK’nin ikinci
Thaçi hükümetine desteği önem
arz ediyordu. Ancak AAK lideri
Ramush Haradinaj, hükümete
başbakan
olarak
gireceği
üzerinde ısrarlı olması nedeniyle,
Thaçi bu koltuğun bir sahibinin
olduğunu hatırlatmak durumunda
kaldı. Başbakanlık koltuğunun
kendisine seçmenin verdiğini
hatırlatan Thaçi, seçmene rağmen
bir karar alamayacağını, bir
sonraki seçimde halkın iradesini
beklemenin en doğru olacağını
belirtti.
Reform süreci zaten tıkanmıştı
Thaçi, AAK’ye havucu uzatırken
içeriğini tam olarak sunmuyordu.
Çünkü hem seçim süreci hem
de Thaçi’ye cumhurbaşkanlığı
yolunu açacak anayasal reform
süreci zaten tıkanmıştı. 2011’den
beri 4 parti lideri Hashim
Thaçi, Isa Mustafa, Behgjet
Pacolli ve Albin Kurti tarafından
Haber Analiz
yürütülen
müzakerelerden
sadece
seçim
kampanya
süresinin 15 güne indirilmesi
ve Kosova’nın tek seçim bölgesi
olması konusunda uzlaşmaya
varıldı. Listeler, seçim barajı,
Merkez Seçim Komisyonunun
oluşumu gibi konularda bir
ilerleme kaydedilemediği gibi,
cumhurbaşkanlığı
seçiminde
düzenleme yapmayı öngören
anayasal
reform
tamamen
unutuldu.
Cumhurbaşkanı
Jahjaga, Anayasa Mahkemesi
kararı
ile
de
konumunu
güçlendirerek 2016 yılına kadar
görevinin başında olacağını
açıklaması
üzerine
liderler,
Cumhurbaşkanlığı
meselesine
girmeme konusunda uzlaşmaya
vardı.
değil, seçimde elde edilen
güçle
belirlendiğine
dikkat
çekerek,
halkın
iradesine
saygı
göstereceğini
söyledi.
Halkın kendisini istediğini ima
ederek, Haradinaj’a bu koltuğu
bırakamayacağının net sinyalini
verdi.
PDK’nın
bu
tutumu
karşısında AAK’nin iktidar olma
hayali son buldu. Haradinaj, PDK
ile koalisyon ortağı olmak için çok
az iyimserlik kaldı diye konuştu.
Koalisyon için olumlu sinyaller
yok. AAK’nin bu yöndeki tutumu
Thaçi’nin başbakanlık koltuğunu
Haradinaj’a bırakmaya niyetli
olmadığını açıklaması üzerine
geldi.
Koalisyon İhtimali Kalmadı
UÇK’nın siyasi varisleri olan PDK
ve AAK arasındaki yakınlaşma
parti tabanlarında da olumlu
bir tepkiyle karşılandı. PDK’nın
tabanında da AAK ile bir
koalisyon
istediği
yönünde
sinyaller geliyordu. Hem PDK
hem de AAK tabanı böyle bir
koalisyon için hazırlandı. Ancak
Thaçi için Cumhurbaşkanlığı
koltuğunun boşalmaması üzerine
iki başbakan bir koltuğa sığamaz
oldu.
Thaçi başbakanlık koltuğunun
müzakere edilemeyeceğini açıkça
ilan etmesi üzerine AAK’nin
ikinci Thaçi hükümetine dahil
olmasının ihtimali kalmadığı gibi
karşı tavır da almaya başladı.
Siyasi analistler PDK’nin AAK’ye
yakınlaşmasını Thaçi’nin siyasi
bir oyunu olarak değerlendiriyor.
Amaç: AAK’yi nötr hale getirmek
ve diğer muhalif blokla hareketini
önlemek. Thaçi’nin toplumda
etkisi olan kişilere önemli kamu
kurumlarında pozisyon vererek
havuç yöntemi ile nötr hale
getirme taktiklerini Adem Demaçi
örneğinde olduğu gibi daha önce
de uyguladığı biliniyor. Ancak her
şeye rağmen AAK’nin hükümete
desteği Thaçi için önemli idi.
Thaçi hükümette AAK için yer
açmaya çalıştı ancak başbakanlık
koltuğunu değil. Maliye Bakanı
Bedri
Hamza’nın
Merkez
Bankası Başkanlığı müracaatı
nedeniyle
boşalan
koltuğu
Thaçi doldurmadı. Başbakan
yardımcılığı ve birkaç bakanlık
AAK’ye sunulmaya hazırdı. Fakat
Haradinay, Başbakanlığa talipti.
Thaçi, hükümetteki pozisyonların
bireylerin talepleri doğrultusunda
Bir sonraki seçim sonrası PDK – AAK
koalisyonu olur mu?
PDK – AAK koalisyonunun
seçimlerden sonra oluşacağı
üzerine duran siyasi analistler
var. Ancak Haradinaj’ın hayal
kırıklığının ardından AAK’de bu
koalisyona isteklilik de tartışma
konusu oldu. Yeni bir koalisyon
ihtimalini seçim sonrası dengelerin
belirleyeceği kesin. AAK’nin
başka bir ortakla başbakanlık
koltuğunu alabilme ihtimalinin
doğması durumunda bu fırsatı hiç
çekinmeden değerlendireceği de
bir o kadar kesin.
Haber Analiz
paradigma/şubat 2013
Vize Serbestliği Süreci Ağır İlerliyor
Paradigma
bölge ülkeleri vize Avrupa Birliği’nden vize serbestliğini aldıktan sonra Kosova’nın da çok kısa
“ Tüm
zamanda buna kavuşacağı dile getirildi. Ancak beklenenlerin aksine süreç oldukça ağır ilerliyor.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosuna sunduğu taslak ilerleme raporunda ilerlemelerden
çok engellerden bahsetti. Kosova’nın önüne yapılması gerekenlerle ilgili spesifik bir liste ve 70
kadar tavsiye sundu.
”
Kosova’nın kısa zamanda Avrupa Birliği’nin
vize serbestliği şemsiyesine dahil olacağına dair
siyasi vaatlerin biraz daha erteleneceği belli oldu.
Avrupa Komisyonunun, Avrupa Parlamentosuna
ve Konseyine sunduğu, Kosova’nın vize serbestliği
yol haritasında ilerleme raporu taslağı, Priştine
yönetiminin oldukça geride olduğunu ortaya
koydu. AB’li bazı diplomatların 2013 yılında
Kosova’nın vize serbestliği alıp alamayacağına
ilişkin soruya, cevabı hak etmeyecek kadar gayrı
ciddi bir soru olduğu yönünde değerlendirmelerde
bulundukları ileri sürüldü.
Vize Serbestliği Süreci
Avrupa Komisyonu 19 Ocak 2012 tarihinde
Kosova ile vize serbestliği için diyalog sürecini
başlattı. Bu süreçle ilgili olarak 14 Haziran
2012’de Kosova için yol haritası verildi. Kosova
diyaloga başlamadan önce, vize serbestliğinin
gerektirdiği temel reformları 2010 ve 2011
yılında yapmaya başlamıştı. Geri kabul ve
yeniden entegrasyon konularının müzakereleri ise
2012 yılına kaldı. Avrupa Komisyonu, ilerleme
raporunda yol haritasının gereklerini sıralarken
eksiklere de vurgu yaptı.
Rapor, Kosova’ya yeniden entegrasyon konusunda
oldukça eleştiri getirdi. AB ülkelerindeki verilerle
Kosova’nın sunduğu veriler arasında uyumun
olmadığına dikkat çekilen raporda, yeterli
düzeyde bilgi paylaşımının olmadığı vurgulandı.
AB ülkelerinden Kosova’ya dönen vatandaşların
yeniden entegrasyonu için 2010 yılında 500 bin
€ olan fonun, 2012’de 3.2 Milyon €’ya çıkarıldığı
ama bu fonun kullanımına ilişkin şeffaflık
problemi dile getirildi. Kosova açısından en büyük
sorunlardan biri de yolsuzluk ve organize suç
olarak görüldü. Afganistan’da üretilip Türkiye
üzerinden Kosova’ya buradan da AB ülkelerine
iletilen eroin ve Latin Amerika’da üretilip Arnavutluk
ve Karadağ üzerinden Kosova’ya buradan da
AB ülkelerine iletilen kokain ticaretinin önlenmesi
konusunda Kosova’nın daha fazla çaba sarf
etmesi istendi. Yol haritasında belirtilen mevzuatın
AB ile uyumlaştırılması veya eksik olanların
11
12
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
bazı diplomatların 2013 yılında Kosova’nın vize serbestliği alıp alamayacağına ilişkin soruya,
“ Avrupalı
cevabı hak etmeyecek kadar gayrı ciddi bir soru olduğu yönünde değerlendirmelerde bulundukları
ileri sürüldü. “
hazırlanması gerektiği bildirildi.
Genel
yasaların
olmasına
rağmen
ikincil
mevzuatın
uyumlaştırmasında sıkıntılara
değinildi. Kosova’dan istenenler
arasında ortak sınır yönetimi
ve insan ticaretiyle mücadele
yasasının çıkartılmasının yanı
sıra isimler, yabanılar, iltica,
sınır kontrolleri, siyasi partilerin
finanse edilmesi gibi birçok
yasada ve mevzuatta reformlar
talep ediliyor.
Kosova vize serbestliğinden uzak!
Başbakan
Hashim
Thaçi,
Avrupa Komisyonu yetkilileri ile
yaptığı görüşmede Kosovalıların
Avrupa’ya
yakınlaşma
ve
hayat şartlarının iyileştirilmesi
konusunda gerekli görülen
her reformu ve şartı yerine
getireceğini belirterek bu konuda
hem Avrupa Komisyonundan
hem de EULEX’ten yardım istedi.
Avrupa
Entegrasyonları
Bakanı Vlora Çitaku ise raporu
genel olarak olumlu olarak
değerlendirdi. Çitaku, raporda
hem yerine getirilen şartlara
hem de beklenenlere vurgu
yapıldığını söyledi.
Ancak
Kosova’nın bu serbestliğe ne
zaman kavuşacağına dair bir
açıklama yapmaktan çekindi.
Kosova hükümetine 12 Şubat
2012 tarihinde raporu teslim
eden Avrupa Komisyonu İç
İşleri Komisyon Başkanı Stefano
Manservisi, Kosova’nın vize
serbestliğini alabilmek için daha
çok sayıda kriteri yerine getirmesi
gerektiğini bildirdi. Manservisi,
70 kadar tavsiyenin bulunduğu
ve yerine getirilmesinin öncelikli
olduğu spesifik listenin Priştine
yönetimine teslim edildiğini
ifade etti. Manservisi’ye göre bu
tavsiyeler ve listeler yapılması
gereken daha çok şey olduğunu
fazlasıyla gösteriyor.
Hükümetin tepkisi
Kosova
hükümeti
Avrupa
Komisyonunun bu raporuna
ilişkin çok detaylı yorum ve
açıklama getirmemekle birlikte
önce memnuniyet duyduğunu
belirtti. Thaçi, talep edilen
kriterleri
yerine
getirmek
konusunda her şeyi yapacağını
söyledi. Ancak özellikle muhalif
partilerden
vize
serbestliği
konusunda ciddi eleştirilerin
gelmesi üzerine Thaçi, Avrupa’yı
da
eleştirmeye
başladı.
14
Şubattaki
Parlamento
oturumunda
milletvekillerine
hitap eden Başbakan Thaçi,
Kosova’nın vize serbestliğini
hak ettiğini, sorunun Priştine
yönetiminde olmadığını, asıl
problemin Kosova’nın statüsü
konusunda birlik oluşturamayan
Brüksel’de yaşandığını söyledi.
Thaçi, Brüksel’in eski Yugoslavya
ve Sırbistan döneminden kalma
bir alışkanlığı ile Avrupa’daki
Arnavutları ikinci sınıf vatandaş
olarak
görme
alışkanlığını
sürdürdüğünü dile getirdi.
Haber Analiz
paradigma/şubat 2013
Kosova’nın Yasa Karmaşası: Nedenleri ve Sonuçları
İbrahim Ömer
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Özel Hukuk Yüksek Lisans Öğrencisi
beşinci bağımsızlık yılını kutladığı şu günlerde belki de üzerinde en fazla durulması
“ Kosova’nın
gereken konulardan biri, hukukun üstünlüğünün sağlanması konusunda Kosova’nın kat ettiği
seviyedir. Bununla ilgili olarak öne çıkan ve doğrudan veya dolaylı olarak hukukun üstünlüğünü
etkileyen bir diğer husus, Kosova’da belirgin bir yasa karmaşasının mevcut olduğudur.
”
Hukuk güvenliği ilkesi, günümüzde vazgeçilmez
evrensel hukuk kurallarından biridir. Birçok
boyutu olmakla birlikte, bunlardan biri de, belirli
bir toplumda yönetilenlerin hangi kurallara tabii
olduklarını, dolayısıyla hak ve yükümlülüklerini
önceden bilmelerini ifade eder. Gerek bireyler,
gerekse tüzel kişiler davranışlarını ve uygulamalarını
buna uygun olarak yaparlar. Bu ilkenin pratikteki
yansımalarından biri, belirli bir yasal düzenlemenin
yasa koyucu mecliste kabul edilmesinin akabinde
resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesidir.
Böylelikle aleniyetin sağlanmış olduğu ve
toplumdaki herkesin ilgili yasayı öğrendiği kabul
edilir. Sözgelimi, ceza kanunun suç saydığı bir
eylem işlendiğinde, bu eylemin suç oluşturduğunun
bilinmediği yönünde herhangi bir gerekçe öne
sürülemez. Dolayısıyla, yasayı bilmemek mazeret
sayılmamaktadır.
Kosova’da yasal sistemin karmaşık bir yapıya sahip
olduğu dikkate alınırsa, bunun yakın siyasi tarihinde
yaşadığı karmaşık süreçle doğrudan ilişkili olduğu
ifade edilebilir. Bilindiği üzere 17 Şubat 2008
tarihinde Kosova bağımsızlığını ilan etmiş ve bu
çalışmanın yapıldığı an itibariyle dünyanın 96 ülkesi
tarafından devlet olarak tanınmıştır. Ancak yasal
mevzuatında tam bir düzenden ziyade halen bir
karmaşanın devam etiği de görülmektedir. Bunun
nedenlerini idrak edebilmek için kısa çizgilerle de
olsa Kosova tarihine bir göz atmamız gerekir.
Kosova, 2. Dünya Savaşından sonra kurulan
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nde bir
özerk bölge statüsünde idi. Cumhuriyet olmamasına
rağmen 1974 Kosova Sosyalist Özerk Bölgesi
Anayasası gereğince oldukça geniş düzenleme
yetkisi bulunan bir meclisi vardı. Mecliste dönem
için önemli hukuki düzenlemeler kabul edilmişti.
Gerek federal düzeyde kabul edilen yasalar,
gerekse bölge meclisinde kabul edilen yasalar
geçerli idi. Ancak federal düzeyde kabul edilen
yasaların geçerli olabilmesi için Kosova Meclisinin
onayından geçmesini gerektiren kendine has bir
sistem vardır.
1990’lı
yıllarda
Doğu
Avrupa’da
yaşanan
13
14
paradigma/şubat 2013
sosyopolitik
dönüşümden
Yugoslavya
da
nasibini
almış, ekonomik kriz ve aşırı
milliyetçi akımların da etkisiyle
parçalanmıştır. Özerk bölge olan
Kosova’nın da ayrılmasından
endişe eden Sırbistan yönetimi,
Kosova
parlamentosunu
feshetmiş, bölgenin özerkliğini
önemli
ölçüde
kısıtlayan
anayasa
değişiklikleriyle
bölgeyi merkezi yönetime daha
bağlı hale getirmiştir. Bunun
dışında 1989 yılından sonra,
Kosova’daki Sırplara ayrıcalıklı
konum sağlayan bir takım
yasalar çıkarmıştır. Sözü edilen
bu yasalar daha sonra ayrımcılık
yasaları olarak ifade edilmiştir.
Bu
duruma
tepki
olarak
zaten 1981 yılında öğrenci
gösterileriyle
kaynamaya
başlayan ve Kosova’da, dönemin
rejimi tarafından tek taraflı ve
ayrılıkçı olarak nitelendirilen
parlamento seçimleri sonucu
belirlenen meclis üyeleri Kaçanik
kentinde bir araya gelerek
Kosova Cumhuriyetini ve yeni
Anayasayı ilan etmiştir. O
dönemde Arnavutluk dışında
bu devleti tanıyan olmamış,
etkisini artıran Sırbistan yönetimi
karşısında ise Arnavutların sivil
itaatsizlik süreci başlamıştır.
Etnik gerilimin iyice artması
ile çatışmalar başlamış ve bu
durum 1999 yılında NATO’nun
Yugoslavya’ya
müdahalesine
kadar sürmüştür.
Savaşı sona erdiren anlaşmayla
birlikte,
Birleşmiş
Milletler
Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı
kararı uyarınca Kosova, Birleşmiş
Milletler
Misyonu(UNMIK)
yönetiminde bir geçiş dönemi
içerisine
girmiştir.
Karar
gereğince, Birlemiş Milletler
Genel Sekreteri Kosova Özel
Temsilcisi(yaygın
tabiriyle
UNMIK Şefi) atanmış ve kendisine
verilen oldukça geniş yetkiler
çerçevesinde göreve başlamıştır.
Söz konusu yetkilerin arasında
kuşkusuz en önemlilerinden biri,
tek taraflı olarak “yasa” veya
“düzenleme” çıkarma yetkisiydi.
Bu yasalar UNMIK Regulation
adında
Kosova
genelinde
geçerli olmuştur. Türkçeye kimi
yayınlarda bunlar “UNMIK
Yönetmeliği” şeklinde tercüme
edilmiş, fakat bazı hukukçular
bunun pek de doğru bir ifade
olmayabileceği belirtilmektedir.
Zira, yaygın Türkçe kullanımda
yönetmelik kavramı, yasaların
altında bulunan normlardır. Bu
çalışmada, UNMIK Regulation
veya
UNMIK
Düzenlemesi
tabirinin
kullanılması
tercih
edilmiştir. Ancak, belirtilmesi
gereken
husus,
BM’nin
Kosova’daki tesis etmiş olduğu
bu misyonun bir idari misyon
olmasından
ve
dolayısıyla
“yasal normlar” çıkartmada
hukuki
dayanağının
neler
olduğunu, bir başka araştırma
ve
değerlendirme
konusu
olduğudur.
UNMIK
Şefinin
çıkardığı
1999/1 sayılı ilk düzenleme
yürürlükteki yasalara ilişkindir.
Kosova’nın
halen
yaşadığı
yasa
karmaşasının
miladı
sayabileceğimiz bu düzenleme
uyarınca Kosova’da geçerli
olacak yasalar tespit edilmiştir.
Buna göre; 1989 öncesinde
Haber Analiz
kabul edilen Yugoslavya Sosyalist
Federal Cumhuriyeti ve Kosova
Sosyalist Özerk Bölgesi yasaları
UNMIK düzenlemelerine aykırı
olmadıkları ölçüde geçerlidir.
1989 yılından 1999 yılına kadar
kabul edilen yasalar yine aynı
şekilde UNMIK düzenlemelerine
aykırı olmamak, ayrıca “ayrımcı
karakter taşımamak” kaydıyla
geçerlidir. Bunların yanında
UNMIK Şefinin tek taraflı
iradesiyle çıkarılan düzenlemeler
da
geçerli
olacak
ve
uygulanacaktır. (1)Dolayısıyla,
buna benzer birçok yasa UNMIK
yönetimi tarafından çıkartılıp
uygulamaya konmuştur.
2001 yılında UNMIK Şefi Hans
Haekkerup, Anayasal Çerçeve’yi
ilan etmiş ve yapılan parlamento
seçimleriyle savaş sonrası ilk
Kosova meclisi oluşturulmuştur.
2001
Anayasal
Çerçevesi
ilginç bir düzenlemedir ve bir
geçiş sürecine işaret etmektedir.
Seçimle
oluşacak
Kosova
kurumlarına Geçici Öz Yönetim
Kurumları adı verilmiştir. Bunların
ve UNMIK Şefinin sahip olduğu
yetkiler tek tek belirlenmiştir.(2)Bu
anlamda, Anayasa hukukunda
kabul edilen,
egemenlikten
kaynaklı olarak meclisin, dilediği
alanda,
dilediği
ayrıntıda
düzenleme yapabilmesini, konu
itibariyle sınırlı olmamasını
Haber Analiz
ifade eden “yasama yetkisinin
genelliği” ilkesinden söz etmek
mümkün değildir.(3) Yetkiler
zamanla kademeli olarak Kosova
Meclisine devredildiyse de,
meclisinin bu dönemde egemen
bir yasa koyucu gibi yasa
koyamadığı, sadece belirlenen
alanlar
konusunda
yetkili
olduğu açıktır. Sonuç itibariyle
bu dönemde belirli yasal
düzenlemeler meclis tarafından
kabul edilmiş ve UNMIK
tarafından yayınlanmıştır.
Nihayet, Marti Ahtisaari’nin
çözüm
paketi
uyarınca
Kosova Meclisi 2008 yılında
bağımsızlığını ilan etmiş ve
çözüm
paketinde
getirilen
hükümler doğrudan Kosova
Cumhuriyeti
Anayasası
şeklinde kabul edilmiştir. 2008
sonrası Meclisin kanunlaştırma
çalışmaları devam etmiş ve halen
etmektedir. Ancak bir yandan da
sorun sürmektedir.
Çünkü
Kosova’da
bugün
itibariyle, Kosova Meclisinin
2008’den sonra kabul ettiği
yasaların yanında, 2001-2008
arası kabul edilen ve UNMIK
tarafından yayınlanan yasalar,
UNMIK Şefinin kendi iradesiyle
çıkardığı UNMIK düzenlemeleri
ve ayrımcı karakter içermeyen
Yugoslavya SFC ve Kosova SÖB
yasaları halen geçerlidir. Yani 4
çeşit yasa yürürlüktedir dememiz
yanlış olmayacaktır.(4) Bu durum,
yazının başlangıç kısmında
belirtilen
hukuk
güvenliği
ilkesine uygun değildir. Şöyle
ki, somut bir olay karşısında bir
hukukçunun dahi hangi yasal
düzenlemenin geçerli olacağı
hususunda karar verip hareket
etmesi zaman alacaktır. Kaldı
ki, sıradan insanların bu durumu
anlamasını ve davranışlarını
buna uygun düzenlemesini
beklemek oldukça zordur.
Bağımsızlık sonrası dönemde
paradigma/şubat 2013
kanunlaştırma alanında önemli
adımlar atılmış, İş Kanunu, Ceza
Kanunu, Yükümlülüklere İlişkin
Yasa gibi hukuk sisteminin temel
kodları Kosova Meclisi tarafından
kabul edilmiştir. 2012 tarihinde
kabul edilen Yükümlülüklere
İlişkin Yasa’nın yürürlük ve
ilgayı
düzenleyen
1058.
maddesi bize yasa karmaşasının
halen devam ettiği mesajını
vermektedir. İlgili maddeye
göre, Malların Satımına Dair
UNMIK düzenlemesi yürürlükten
kalkmaktadır. Ancak belirli
maddelere ilişkin gerekli diğer
yasal düzenlemeler yapılıncaya
kadar konuya ilişkin Y.S.F.C.
yasaları yürükte kalmaya devam
edecektir.(5)2010
tarihinde
kabul edilen İş yasasının
99.
maddesindeki
yürürlük
hükümlerinde ise, 2001 UNMIK
Temel İş Kanunu Düzenlemesi,
1989 Kosova SÖB İş ilişkileri
Kanunu, 1977 Yugoslavya İş
Kanunu’nun yürürlükten kalktığı
düzenlenmiştir.(6) Demek ki,
yasanın kabul edildiği 2010
öncesinde, bu üç eski yasanın
aynı anda uygulandığı yönünde
bir yorum yapılabilir.
Toplumda
hukuka
uyma
kültürünün egemen olabilmesi
için
atılması
gereken
ilk
adım kuşkusuz, tek bir yasal
mevzuatının
oluşturulmasıdır.
Geçiş sürecinde bir yasa
karmaşası
belki
anlayışla
karşılanabilir. Ancak Kosova
artık bağımsız ve egemen bir
ülke olduğuna göre, hukuken
mevcut olmayan bir ülkenin
geçmişteki
yasaları
veya
uluslar arası bir misyonun tek
taraflı düzenlemelerinin hala
yürürlükte kalmasının anlamını
yitirdiği
söylenebilir.
Kamu
yararı bunu gerektirdiği için bir
süre daha yürürlükte kalmaya
devam etmeleri gerekiyorsa,
pekala yeni yasal düzenlemeler
yapılarak aynı veya benzer
hükümler tekrar konulabilir.
Burada amaç zaten Yugoslavya
veya UNMIK yasalarını içerik
anlamında eleştirmek değil, bu
şekilde yürürlükte kalmasının
sorunlarına
işaret
etmektir.
Sonuç olarak, ciddi bir sorun
teşkil eden bu durumun bir an
önce giderilmesi için yasa koyucu
organ olan Kosova meclisinin
yoğun bir mesai harcaması
gerekir. Kuşkusuz yapılacak olan
yeni yasal düzenlemeler hukukun
evrensel ilkeleri, uluslararası
sözleşmeler ve Avrupa Birliği
müktesebatıyla uyum içinde
olmalıdır.
Kaynaklar:
(1)
ht t p : / / w w w. so l id a r.
org/IMG/pdf/mpdl_protection_
of_rights_in_kosovo.pdf.
(2)
h t t p : / / w w w .
unmikonline.org/regulations/
unmikgazette/06turkish/CF_
Turkish_Anayasal_Cerceve.pdf.
(3)
http://www.anayasa.
gen.tr/yasamafonksiyonu.htm.
(4)
ht t p : / / w w w. so l id a r.
o rg / I M G / p d f / 37 _ ko s ovo _
labourlaw_albanian.pdf.
(5)
http://gazetazyrtare.
r k s - g o v. n e t / D o c u m e n t s /
L i g j i % 2 0 p e r % 2 0
marredheniet%20e%20
detyrimeve%20(turkish).pdf.
(6)
http://gazetazyrtare.
r k s - g o v. n e t / D o c u m e n t s /
Ligji%20i%20Punes%20(turkish).
pdf.
15
16
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
Kosova’nın Ekonomik Kalkınma Görünümü
Paradigma
kalkınma, temel anlamıyla ekonomik alanda kaydedilen gelişme ve ilerleme esaslı
“ Ekonomik
olarak ekonominin bir bütün olarak ele alınması ile istenilen kalkınmışlık seviyeysine ulaşılmasıdır.
Kalkınmanın bir diğer özelliği de toplumdan topluma farklılıklar göstermesidir. Gelişmekte olan
ülkeler için kalkınma sosyal, kültürel ve ekonomik alanda yapılan gelişmeler iken, gelişmiş ülkelerde
sosyal, kültürel ve ekonomik seviyenin daha da ileriye taşınmasıdır. Biz bu analizde bağımsızlığını
yeni ilan eden ve devletleşme süreci içinde olan Kosova’nın ekonomik olarak kalkınma seyrini
ele alağız. Kosova’nın bağımsızlığının ilanı ile global ekonomik krizinin meydana gelmesindeki
paralellik Kosova’daki ekonomik kalkınma seyrini değerlendirirken dünyadaki gelişmelere de göz
atmayı zorunlu kılıyor.
”
Özellikle, 2008 ve 2012 yıllarında dünya genelinde
yaşanan küresel krizin etkileri ve kriz sonrasında
gelişmiş ülkelerin uyguladığı mali politikalar
küresel ekonomiye yön vermeye devam etmektedir.
Bu sürece, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmelerin aksine
(Avrupa Birliğine (AB) üye bazı ülkelerin ekonomik
yapılarındaki sorunlar ve artan siyasi belirsizlikler
küresel ekonomik krizi olumsuz yönde etkilemiştir.
Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostats) verileri,
Avrupa’da birçok ülkenin borçluluk oranındaki
artış, ekonomik kalkınma ve işsizlik verilerinin kaygı
verici düzeyde olduğunu göstermektedir. Günümüz
dünya ekonomisinde küreselleşmeyle birlikte
ekonomide rekabetçilik de hızla artmaktadır. Böylesi
zor bir rekabet ortamında ülke ekonomileri için
hedef, yalnızca günü kurtaran ekonomik politikalar
üretmek değil de mevcudu koruyarak uzun vadeli
kalkınma planlarını daha fazla geliştirmektir.
Kosova, ekonomik kalkınma alanında bağımsızlığını
ilan ettiği 17 Şubat 2008 tarihinden itibaren çok
kısa bir süre içerisinde makroekonomik istikrarın
sağlanması ve piyasa ekonomisine geçiş için gerekli
yasal düzenlemeleri tamamlama konusunda önemli
gelişmeler kaydetmiştir. Bu bağlamda Kosova
Hükümetinin orta ve uzun vadeli hedefleri arasında,
ekonomik ve sosyal kalkınma ile sürdürülebilir
makroekonomik politikaların geliştirilmesidir.
Küresel krize rağmen, Kosova ekonomisi 2008
yılından bu yana yıllık ortalama % 4,4 oranında
büyüme kaydetmiştir. 2012 yılında ise dünyada
yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar nedeniyle,
hükümet olarak yaptıkları planlama çerçevesinde
büyüme hızının yaklaşık % 3,6 ile 3,8 arasında
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ekonomik
büyüme, temel olarak özel tüketim ve kamu
yatırımlarındaki artışlardan kaynaklanmaktadır.
Ekonomik büyümenin büyük bir kısmı, çoğunluğunu
Haber Analiz
Bankası, Kosova’nın
“ Dünya
2013 yılında diğer bölge
ülkelerine göre %3,3’lük
büyüme ile en fazla büyüyen
ekonomi olacağını tahmin
etmektedir.
“
küçük ve orta ölçekli işletmelerin
oluşturduğu
özel
sektör
faaliyetlerinden
meydana
gelmektedir. Gayri safi yurtiçi
hasılayı büyük oranda bankacılık
sektöründeki kaynaklar, dışardan
gelen işçi dövizleri, yabancı
yardımlar ve artan bütçe
harcamaları oluşturmaktadır.
Dünya Bankası, Kosova’nın 2013
yılında diğer bölge ülkelerine
göre %3,3’lük büyüme ile en
fazla büyüyen ekonomi olacağını
tahmin etmektedir. Geçtiğimiz
yıllar
ile
kıyaslandığında
2013’ün % 3,3’lük büyüme hedefi
düşük görünebilir ama dünyanın
geneli, Avrupa’ya ve özellikle
bölge ülkelerine bakıldığında
bu oran bulunduğumuz yıl için
ciddi bir büyüme hedefi olarak
değerlendirilebilir. 2013 yılı
ekonomik büyümeyi tüketim,
yatırımlar ve ihracatın en fazla
etkilemesi beklenmektedir.
Ekonomik kalkınmayı etkileyen
bir diğer unsur da yatırımlardır.
Kosova yurt dışı yardım ve
yatırımlara ciddi bir ihtiyaç
duymaktadır. 2011 yılı Gayri
Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH)
%12,2’si Almanya ve İsviçre
gibi ülkelerde yerleşik Kosovalı
çalışanların gönderdiği dövizler
oluşturmaktadır. Fakat yapılan
araştırmalara göre yurt dışından
gönderilen dövizlerin büyük
bir bölümünün yatırım olarak
değil de tüketim ağırlıklı olarak
kullanıldığı
açıklanmıştır.
Kosova’da 2000-2012 yılları
arasında 4.000’in üzerinde
yabancı veya yabancı ortaklık
şirketi kurulmuştur. 2011 yılı
sonu
itibariyle
Doğrudan
paradigma/şubat 2013
Yabancı Yatırım (DYY) miktarı
2.2 milyar Euro’nun üzerindedir.
DYY’lar ekonomik kalkınmayı
doğrudan
etkilemekte
ve
hükümetin yatırımları artırıcı
ekonomi politikaları üretmesini
gerektirmektedir. En fazla DYY
yapan ülkeler sırasıyla; Almanya,
İngiltere, Türkiye ve Slovenyadır.
Küresel krize rağmen Kosova’da
son üç yılda DYY’larda birçok
ülkenin aksine artış kaydedilmiştir.
2009 yılında vergi oranlarında
yapılan indirimler ve Kosova’nın
Uluslararası Para Fonu (IMF),
Dünya Bankası (WB) ve Avrupa
İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD)
üyelik süreçleri ile yabancı
yatırımcılar açısından Kosova’nın
güvenli ve yatırım potansiyeli
olan bir ülke imajı ile DYY’ların
artırılması
hedeflenmektedir.
Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında,
uygulanan politikalar yetersiz
olduğu görülmekte ve yatırımları
artırıcı yeni teşviklere ihtiyaç
duyulmaktadır.
Bağımsızlıktan bu yana işsizlik,
Kosova’nın
temel
ekonomik
sorunu olmaya devam etmektedir.
Kosova ekonomisi kayıt dışı bir
ekonomi olduğu için bu işsizlik
rakamları tam olarak gerçeği
yansıtmamaktadır. 2013 yılı
özellikle yatırımların artırılması
ile üretimin artması ve işsizliğin
azalması beklenmektedir.
Kosova’da işsizlik ve milli gelir
rakamları ile halkın yaşayış
ve
tüketim
alışkanlıkları
karşılaştırıldığında, kayıt dışı
ekonominin önemli bir boyutta
olduğu ve halkta büyük ölçüde
nakde dayanan bir varlığın
bulunduğu
anlaşılmaktadır.
Yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi
diğer gelişmekte olan pek çok
ülkede olduğu gibi, Kosova
için de son beş yılda temel
ekonomik sorunlardan birisini
oluşturmaktadır.
Yolsuzluk
konusu, ekonomik büyüme ve
kamu harcamaları üzerindeki
etkilerinden
dolayı
son
yıllarda yolsuzluğun ekonomik
büyümeyi kamu ve yabancı
yatırım harcamalarını olumsuz
yönde etkilediği görülmektedir.
Yolsuzlukla mücadelede mali
politikaların etkin bir biçimde
uygulanması gerekmektedir.
Sonuç olarak geleceğe yönelik
ekonomik kalkınma hedeflerinin
gerçekleştirilmesi
için;
büyümenin kalitesini artırarak
ekonomiyi canlandırmak, işsizlik,
enerji ve sağlık konularındaki
temel ihtiyaçları karşılamak, var
olan zengin doğal kaynaklarının
etkin kullanılması ve karar verme
sürecinde daha hızlı adımların
atılması gerekmektedir. İş gücü
piyasasında yeni reformlar ve
özellikle enerji başta olmak üzere
önemli altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilememesi
rekabet
gücünü azaltacağı gibi ekonomik
kalkınmayı da yavaşlatacaktır.
Kosova Hükümetinin önümüzdeki
dönemde ekonomik büyüme
tahmini; enerji, telekomünikasyon
ve maden gibi birçok sektörde
büyük
projelerin
hayat
geçirilmesi, özelleştirmeler ve
yabancı yatırımların artması
ile büyümenin devam edeceği
yönündedir. Fakat ekonomik
büyümeyi
olumsuz
yönde
etkileyen en önemli etken ihracat
seviyesinin
düşük
oluşudur.
Kosova ekonomisinin ithalata
dayalı bir ekonomi olması ve
ihracatın
ithalatı
karşılama
oranının çok düşük olması
ekonomik büyümenin önündeki
temel
sorundur.
Dolayısıyla
sürdürebilir
bir
ekonomik
kalkınma programı için temel
hedef, önümüzdeki dönemde
ihracat oranının artırılmasına
yönelik mevcut üreticileri teşvik
edici politikalar geliştirmek ve
yeni yatırımcıları Kosova’ya
çekmek olmalıdır.
17
18
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
Nikoliç’in Türkiye Ziyareti ve Türk-Sırp İlişkileri
Dr. Erhan Türbedar
TEPAV, Dış Politika Analisti
Balkanlar’la ilgilenenler, Yugoslavya Kralı
Aleksandar Karacorceviç ile Atatürk arasında
özel dostluk ilişkisinin var olduğunu bilirler. Kral
Aleksandar, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan
Osmanlı İmparatorluğu’nun İtilaf Devletleri’nce
işgali planlarına katılmayı reddetmekle Atatürk’ün
gönlünü kazandığına inanılıyor. Aleksandar 1934
yılında Marsilya’da öldürüldüğünde, Atatürk
Belgrat’a gönderdiği telgrafta değerli kardeşini
yitirdiğini söylüyordu. Komünist Yugoslavya’nın
önderi Yosip Broz Tito’nun 1954 yılındaki Ankara
ziyareti de oldukça görkemliydi. Neticede, Ankara
ile Belgrat arasındaki dostluk kapıları çoktan açıldı.
Ancak, Soğuk Savaş dönemine ait ideolojik ayrım
çizgilerinin etkisiyle 1955 sonrasında Ankara Belgrat ilişkileri eski heyecanı yitirmeye başladı.
1990 sonrası dönemde Ankara - Belgrat ilişkileri
eski Yugoslavya coğrafyasında yaşanan olaylardan
yakından etkilendi. 1992-1995 yılları arasında
Bosna’da ardından da 1999’da Kosova’da
yaşananlar, Türkiye ile Sırbistan arasındaki
ilişkilerin dalgalı seyir izlemesine neden oldu.
Ekim 2000’de Sırbistan’da demokratik güçlerin
iktidara gelmesinin ardından, Türkiye-Sırbistan
ikili ilişkileri düzelme sürecine girmiştir. Ancak,
Kosova’nın 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını
ilan etmesinin ardından, Türkiye’yle Sırbistan
arasındaki ilişkilere yine soğukluk hakim olmuştur.
Bilindiği gibi, Türkiye Kosova’nın bağımsızlığını
tanıyan ilk dalga ülkeleri içinde yer almıştır.
Son dört yıldır, Ankara ile Belgrat ikili ilişkilerin
düzeltilmesi ve geliştirilmesi konusunda kararlı
adımlar atıyor. Türkiye ile Sırbistan üst düzey
yetkilileri arasında kişisel dostluklar yeniden
kuruluyor. Türkiye, Balkanlar’daki barış ve
güvenliğin pekiştirilmesi çabalarında Sırbistan’ı
adeta bir ortak ülke olarak seçmiş bulunuyor.
Ne var ki Ankara-Belgrat arasındaki yakınlaşma
kimi zamanlar Boşnaklar ve Arnavutlar içinden
tepkilerin gelmesine neden olabiliyor. Oysa
Ankara ile Belgrat yakınlaştıkça, kuşkusuz bunun
Balkanlar’ın geri kalanına da olumlu yansımaları
olacaktır. Ancak son dönemde Türkiye ile Sırbistan
arasında görünen yakınlaşma daha çok hükümetler
arası bir yakınlaşmaydı. Oysa iki ülke halkında
karşılıklı önyargılar devam ediyor. Kamuoyu
yoklamalarına göre Sırbistan halkı Türkiye’yi
yeterince dost ülke olarak görmediği gibi, Türkiye
halkı da Sırpları çoğunlukla Bosna Savaşı’nda
Boşnakların uğradığı dramla hatırlamaya devam
ediyor. Bu yöndeki resmin düzeltilmesi için sivil
toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor.
Haber Analiz
Mayıs 2012’deki seçimlerin
ardından Sırbistan’da, Türkiye
medyasının
aşırı
milliyetçi
duruşuyla
hatırladığı
bir
hükümet işbaşına geldi. Bunun
üzerine,
yeni
hükümetin
kilit isimlerinden Başbakan
Yardımcısı Aleksandar Vuçiç
Türkiye ile Sırbistan arasında iyi
ilişkiler sürdüreceklerini, ayrıca
iki ülke arasında imzalanan
bütün
anlaşmalara
riayet
edileceğini açıklamıştı. Ne var
ki Bosna-Hersek’te yayın yapan
BN televizyonunun “Puls” isimli
programına 25 Mayıs tarihinde
konuk olan Sırbistan’ın yeni
Cumhurbaşkanı
Tomislav
Nikoliç,
Türkiye’ye
ilişkin
daha
farklı
açıklamalarda
bulunmuştu. Sırbistan’ın eski
cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in
Türkiye ile geliştirdiği iyi ilişkileri
sürdürüp
sürdürmeyeceğine
dair soruya Nikoliç, Ankara
açısından
düşündürücü
nitelikte bir cevap vermişti.
Türkiye’yi kastederek, yabancı
ülkelerin Sırbistan’da yatırım
yapmalarına, yardım etmelerine
ve gelir elde etmelerine karşı
olmadığını belirttikten sonra,
Nikoliç, hiç kimsenin Sırbistan
üzerinde siyasi etkinliğinin
olamayacağını,
ayrıca
Sırbistan’ı dış siyasi etkilerden
koruyacağını ifade etmişti.
Nikoliç Türkiye’nin geliştirdiği
Üçlü Balkan Zirvesi’ne de
değinerek,
Ankara’nın
bu
girişimine karşı tavrını Bosnalı
Sırpların
iradesine
göre
belirleyeceğini
söylemişti.
Oysa Bosnalı Sırpların lideri
Milorad
Dodik,
Türkiye,
Sırbistan
ve
Bosna-Hersek
Cumhurbaşkanlarının katılımıyla
gerçekleşen
Üçlü
Balkan
Zirvesi’ne karşı son derece
olumsuz bir tavır içindedir.
4-5 Şubat tarihlerinde Nikoliç
Türkiye’ye
resmi
ziyaret
paradigma/şubat 2013
düzenledi.
Bosna
medyası
Türkiye
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve Nikoliç arasında
gerçekleşen ikili görüşmenin
son
anda
Bosna-Hersek
Cumhurbaşkanlık üyesi Bakir
İzetbegoviç’in de katılımıyla bir
Üçlü Balkan Zirvesi’ne dönüşüp
dönüşmeyeceğini
merak
etmişti. Böyle bir şey olmadı,
ama Ankara’daki temasları
esnasında Nikoliç Mayıs ayında
düzenlenmesi planlanan Üçlü
Balkan Zirvesi’ne katılmaya ikna
edilmiş bulunuyor. Nikoliç’in
cumhurbaşkanlık görevinde belli
bir deneyim elde ettikten sonra,
daha yapıcı bir tutum içine
girdiği ortadadır.
Nikoliç’in ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi
vurgusuyla
Türkiye’ye
geleceği
daha
önceden de duyurulmuştu.
Yine de, Nikoliç’in Ankara’ya
ilettiği diğer mesajlar da Balkan
medyasında merak ediliyor.
Her şeyden önce Nikoliç,
Kosova bağımsızlığının daha
fazla ülke tarafından tanınması
konusunda
Türkiye’nin
ön
planda olmamasını Ankara’dan
istemiş olabilir. Zaten Sırbistan
Başbakanı İvica Daçiç de
Ocak ayının sonlarına doğru
Türkiye’den Kosova konusunda
daha çekimser davranmasını
açıkça talep etmişti. En son
olarak Kosova’nın Pakistan
tarafından tanınması ve Avrupa
İmar ve Kalkınma Bankası’nın
(EBRD) üyeliğine kabul edilmesi
noktasına Ankara’nın önemli
girişimleri olduğu biliniyor.
Belgrat’ın beklentilerin aksine,
bundan sonra da Türkiye’nin
Kosova’yı
her
platformda
destekleyeceği söylenebilir.
İkinci merak edilen mesele,
Sırbistan
sınırları
içindeki
Sancak bölgesinde devam
eden baş müftülük krizine
ilişkindir. Sancak bölgesinde
yaşanan siyasi çekişmelerin
sonucunda
bölünen
İslam
Topluluğu’nun
yeniden
birleştirilmesi
doğrultusunda
Türkiye’nin başlattığı girişim
tam sonuç almak üzereyken,
Belgrat
süreci
geçen
yıl
durdurdu. Bütün bu süreç
boyunca Ankara, Belgrat’tan
gelen
talep
doğrultusunda
Sancak’taki baş müftülük krizine
müdahale ettiğine inanıyordu.
Oysa Sırbistan’daki söylentiye
göre
Belgrat
Ankara’dan
böyle bir talepte bulunmadı ve
dolayısıyla Türkiye bu konuda
Sırbistan’ın içişlerine karışmış
gibi oldu. Büyük ihtimalle
Türkiye’nin Sancak konusundaki
inisiyatifleri devam edecek.
Ancak diplomatik kaynaklara
göre
Nikoliç’in
Ankara
ziyaretinde Sancak konusu pek
görüşülmedi.
Söylentileri bir kenara bırakarak,
Sırbistan ile Türkiye arasında
yaratılan dostluk ortamından
nasıl
istifade
edileceğine
odaklanılmalıdır.
Nikoliç’in
ziyareti her şeyden önce, son bir
yıldır Balkanlar’da sessiz kalan
Türkiye’yi yeniden bölgede
daha aktif hale getirebilir.
Yeni Sırbistan hükümeti de
Türkiye’yle ilişkileri geliştirmeye
sıcak bakıyor, ancak Ankara’yı
bölgedeki
sorunlara
karşı
daha
dengeli
yaklaşması
için ikna etmeye çalışıyor.
Sırbistan halkına gelince, son
zamanlarda Sırpların kalbini en
çok fetheden, ülkelerine yatırım
yapan yabancılardır. Mesela
Azerbaycan’ın iki milyon Avroluk
yardımı ve petrol ile doğalgaz
konularındaki sözü karşılığında
Belgrat’ın en işlek yerlerinden
birinde Haydar Aliyev’in heykeli
dikilmiş bulunuyor. Geçen ayın
ortalarında yatırım planlarıyla
Sırbistan’ı ziyaret eden Abu
Dabi Veliaht Prensi ve Birleşik
Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetler
19
20
paradigma/şubat 2013
Başkomutan Yardımcısı Şeyh
Muhammed bin Zayed El
Nahyan ise, ülke gündeminin
en belirleyici konusu olmuştu. Bu
tür örnekler Balkanlar’a daha
çok “ekonomi diplomasisi” ile
yaklaşmanın faydalarına işaret
ediyor.
Türkiye-Sırbistan
Ekonomik Boyutu
İlişkilerinin
Nikoliç’in
Türkiye
ziyareti
kapsamında İstanbul’da bir
Sırbistan-Türkiye İş Forumu da
düzenlendi. Forumda diğerleri
arasında Sırbistan’ın sunduğu
ekonomik imkanlar da Türk
işadamlarına tanıtıldı. Türk
işadamları Sırbistan’ın tekstil
sanayisi, inşaat sektörü ve gıda
sanayine özel ilgi gösteriyor.
Ayrıca önümüzdeki dönemde
Türkiye, Sırbistan’da önemli
yatırımlar gerçekleştirmeyi de
planlıyor.
Türkiye ile Sırbistan arasında
ortak sınır olmada da Türk
yetkilileri her seferinde bu
Balkan ülkesini komşuları olarak
gördüklerini
dile
getiriyor.
Ankara Sırbistan’ı Balkanlar’daki
barış ve istikrarın kilit ülkesi
olarak
niteliyor.
Sırbistan
açısından bakıldığında, bazı
altyapı projelerinin geliştirmesi
bakımından Belgrat’ın son
zamanlarda Türk sermayesiyle
yakından ilgilendiği anlaşılıyor.
Türk işadamlarının Sırbistan’a
yönelik ilgisi de daha önce
görülmemiş
seviyededir.
Yine de Sırbistan ile Türkiye
arasındaki ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesine
yönelik
çabaların oldukça yeni odluğu
söylenmelidir.
2010 yılında Türkiye’nin 10
Balkan ülkesiyle gerçekleştirdiği
dış
ticaret
hacmi
içinde
Sırbistan’ın
payı
ihracat
yönünden yüzde 4,28, ithalat
yönünden ise yüzde 1,51 idi.
Sırbistan’ın Türk toplam dış
ticareti içindeki payı ise çok
daha sembolik düzeydedir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) verilerinden hareketle
2010 yılında Türkiye’nin toplam
ihracatı
içinde
Sırbistan’ın
payı % 0,27, toplam ithalatı
içindeki payı ise % 0,06 olarak
hesaplanabilir. Sırbistan’ın dış
ticaret hacmi bakımından da
durum benzerlik arz ediyor.
Nitekim
Sırbistan
İstatistik
Kurumu’nun verilerine göre,
2010 yılında Sırbistan’ın toplam
ihracatı içinde Türkiye’nin payı
yüzde 0,9; Sırbistan’ın toplam
ithalatı içinde ise Türkiye’nin
payı yüzde 1,9 olmuştur. Bu
veriler, Balkan ülkeleri içinden
Sırbistan’ın Türkiye açısından
önemli bir ticaret ortağı henüz
olamadığını gösteriyor.
Eylül
2011
itibariyle
Sırbistan’daki Türk yatırımlarının
kümülatif değeri 31 Milyon dolar
gibi sembolik sayılabilecek bir
düzeydeydi. Aynı dönem içinde
Sırbistan’daki Türk müteahhitlik
projelerinin değeri ise 120
milyon dolar civarındaydı. Türk
sermayesini Sırbistan’a çekmek
maksadıyla, Ekim 2009’da
iki ülke arasında altyapı
projelerinde işbirliği anlaşması
imzalandı.
Sırbistan’da
yüz binlerce dolarlık Türk
yatırımının
yapılmasını
amaçlayan bu anlaşmada,
Sancak bölgesinde bazı yolların
onarılması,
Belgrat-Boljare
otoyolunun bazı bölümlerinin
inşa edilmesi, bir endüstri
bölgesinin ve havaalanlarının
inşa edilmesi gibi öncellikli
projeler yer alıyor. Bunun
dışında, Türkiye ile Sırbistan
havayolu şirketleri arasında
işbirliğinin geliştirilmesi, ayrıca
Sırbistan’daki özelleştirmelere
Türk şirketlerinin de katılımının
teşvik
edilmesi
üzerinde
Haber Analiz
duruluyor. Türkiye ile Sırbistan
arasında sanayi, enerji, tarım
ve turizm gibi alanlarda da
ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi
potansiyeli bulunuyor.
Türk
işadamları
Sırbistan
üzerinden üçüncü ülkelerle
ticaret yapabilir. Sırbistan’ın
Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya
ile Kazakistan gibi ülkelerle ve
Avrupa Birliği’yle sahip olduğu
serbest
ticaret
anlaşmaları
sayesinde, bu Balkan ülkesi
üzerinden, yaklaşık 1 milyar
nüfuslu bir pazarı oluşturan
üçüncü ülkelere ticaret yapmanın
avantajları bulunuyor. Türk
işadamları Sırbistan üzerinden
özellikle Rusya Federasyonu’na
daha avantajlı koşullarda ihracat
yapma imkânına sahiptir.
Ne
var
ki
işadamları,
sermayelerinin güvenli olacağı
ülkelerde yatırım yapmayı tercih
eder. Oysa öyle gözüküyor ki,
Türk işadamların Sırbistan’a
yönelik güveni henüz yeterince
gelişmiş değildir. Nedenine
gelince, Sırbistan medyasında
Türkiye ve Türklere yönelik
olumsuz
haberler
hala
yer
bulabiliyor.
Gallup’un
araştırmalarına
göre,
son
dört yılda Sırbistan halkının %
20’sinden daha azı Türkiye’yi
dost ülke olarak görüyor. Bu
durum, Türkiye ile Sırbistan
arasındaki mevcut dostluğun,
daha çok hükümetler düzeyinde
kaldığının açık göstergesidir.
Gelecekte
iki
ülke
arası
ekonomik işbirliği, ikili siyasi
ilişkilerdeki
gelişmelerden
yakından bağlantılı olacaktır.
Makale
paradigma/şubat 2013
Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova’nın Dış Politikası
Barış Goriça
Gazi Üniversitesi, SBE, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı,
Yüksek Lisans Öğrencisi
Kosova’nın Bağımsızlığına Giden Süreç
Josip Broz Tito‘nun ölümünden sonra Yugoslavya
Sosyalist
Federal
Cumhuriyeti
(YSFC)’nde
1980’lerin başındaki etkisini gösteren ekonomik
depresyon ile artan etnik çekişmeler ardından
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB)
çöküşü Doğu Avrupa’da dengelerin değişmesine
neden olmuştur. Bu doğrultuda YSFC içindeki
cumhuriyetler, ekonomik sorunlar karşısında
federal çarelerden ziyade farklı çözümlerle ortaya
çıkmaya başlamışlardır. Slovenya Komünist
Partisi 11. Kongresi’nde çok partili sisteme
geçeceğini bildirerek Yugoslav Komünist Partisi’yle
bağlarını koparmıştır. 1990’daki bu gelişmeler
federasyonun işlevselliğini kaybetmeye başladığını
göstermektedir. Slovenya Hırvatistan ve Bosna
Hersek’te komünist olmayan hükümetler varken,
Makedonya’da komünistler koalisyonun azınlığını
oluşturuyordu. Ancak Sırbistan ve Karadağ’da
komünistler hala iktidardaydılar.
1992’ye
gelindiğinde bağımsızlık ilanları başlamıştı. Bu
da YSFC‘nin dağılmaya başladığı anlamına
geliyordu. Nitekim sırasıyla Slovenya, Hırvatistan,
Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ ve son olarak
Kosova bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Kosovalı Arnavutlar memnuniyetsizliklerini dile
getirmek amacıyla kesin bir tavırla 1989 yılı
itibarıyla Belgrad Hükümeti’nin Kosova’ya ilişkin
politikalarına karşı çıkmaya başladı. 1989 yılında
kurulan ilk Arnavut siyasi partisi Kosova Demokratik
Birliği (LDK) Arnavutların haklarını savunmaya
başladı. Ancak sonraki yıllarda LDK ve onun genel
başkanı olan İbrahim Rugova’nın Sırp rejimine
karşı pasif direnişi, dış kamuoyunda çok fazla
ses getirmedi. 1990 yılında Kosovalı Arnavutlar
tarafından ilan edilen bağımsızlık da aslında pek
ilgi görmedi. Arnavutluk haricinde hiçbir ülke
Kosova’yı tanımadı. Öte yandan, 90’lı yılların ikinci
yarısında Belgrad Hükümeti, Kosova’ya yönelik
izlediği siyasi tutumunu daha da sertleştirerek,
psikolojik
baskılarla
birlikte
Arnavutların
çoğunlukta yaşadığı bazı yerleşim birimlerinde
sivillere karşı saldırılar gerçekleştirmeye başladı.
Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) aynı yıllarda
kurulması, kırsal bölgelerde faaliyetlere başlaması
da Sırp rejiminin saldırılarını arttırmasına sebep
oldu. ABD’nin girişimleriyle Fransa’da Rambouillet
Şatosu’nda soruna çözüm bulmak maksadıyla Sırp
ve Arnavut siyasiler bir araya geldi. Görüşmelerde
ABD Kosova’ya NATO askerlerinin yerleştirilmesi
ve Kosova’nın bağımsızlığının 3 yıl sonra
oylanmasını önermiş, Yugoslavya’nın bu hükümleri
21
22
paradigma/şubat 2013
kabul etmemesiyle müdahale
kaçınılmaz olmuştu. Batı ülkeleri
Bosna’da yaşanan katliamların
tekrarlanmaması için operasyon
kararı aldı ve NATO 24 Mart
1999’da Yugoslavya’da hava
harekâtına başladı. 9 Haziran
1999’da
Makedonya’nın
Kumanova kentinde, NATO,
Yugoslav Ordusu ve Sırbistan
İçişleri Bakanlığı temsilcileri
arasında
bir
Askerî-Teknik
Antlaşma
imzalanarak
savaş fiilen sona erdi ve 13
Haziran 1999’da NATO’nun
50.000 kişilik ilk birlikleri
Kosova’ya girdi.
NATO’nun
1999’da
gerçekleştirdiği
hava
harekâtından
sonra
Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi (BMGK) 1244 sayılı
kararı ile Birleşmiş Milletler
Geçici Yönetimi
(UNMIK)
tarafından 2008 yılına kadar
idare edilen Kosova, 17 Şubat
2008 tarihinde uluslararası
toplumun da desteğini alarak
bağımsızlığını ilan etti.
Kosova’nın Dış Politikası
Kosova kurumları 2000 yılından
itibaren devletleşme yolunda
çalışmalarını
sürdürürken,
bağımsızlıktan
sonraki
devletleşme süreci de aynı
istikamette ivme kazanmıştır.
Bu süreçte Kosova’nın dış
politikasının oluşturulması da
ciddi önem arz etmekteydi fakat
bağımsızlık ilan edilmeden önce
Dışişleri Bakanlığını kurmak
mümkün olamamıştır. Nitekim
Kosova bağımsızlığını ilan
ettikten sonra Dışişleri Bakanlığı
faaliyete geçebilmiştir.
Avrupa’nın en genç ülkesi olan
Kosova bağımsızlığını ilan
ettikten sonra her alanda olduğu
gibi dış politika alanında da zorlu
bir sürece girmiştir. Kosovalı
politikacılar
ile
Batılıların
verdiği destekle Kosova’nın dış
politika öncelikleri belirlenerek,
bu doğrultuda uygulamaya
geçilmiştir.
Bu
çerçevede;
Kosova’nın Tanınma Sürecinin
Sonlandırılması, AB’ye üye
İspanya, Yunanistan, Romanya,
GKRY ve Slovakya’nın Kosova’yı
Tanınmasının
Sağlanması,
Avrupa ve Atlantik Kurumları
ile Bütünleşmesi, Kosova’nın
Bölgesel, Avrupa ve Küresel
Örgütlere
Üye
Olmasının
Sağlanması, Bölgesel İşbirliğinin
Geliştirilmesi, Stratejik Ortaklık,
Kamu ve Ekonomi Diplomasisi,
Kosova’yı Tanıyan Ülkelerle
Diplomatik İlişkilerin Kurulması
gibi konulara önem verildiği
görülmektedir.
Hâlihazırda
Kosova Dış Politika yapıcıları
Tanımalar Meselesi, Avrupa
ve Atlantik Kurumları ile
Bütünleşme, Bölgesel, Avrupa ve
Küresel Örgütlere Üyelik Konusu,
Bölgesel İşbirliği konularına
yoğunlaşmış durumdadırlar.
Kosova’nın bağımsızlığını hiçbir
şekilde tanımayan Sırbistan,
Kosova’nın dış politikasındaki en
önemli sorunlardan bir tanesidir.
Kosova’nın
kendi
toprağı
olduğunu iddia eden Sırbistan,
Kosova’nın BM üye ülkeleri
tarafından tanınması, bölgesel
ve küresel örgütlere üye olması,
uluslararası sportif etkinliklere
katılması gibi süreçlerde tıkayıcı
bir rol oynamış ve bu konuda
kısmen başarılı olmuştur. Diğer
taraftan, bağımsızlığını ilan
ettikten sonra 98 BM ülkesi
tarafından tanınan Kosova, üç
önemli uluslararası kuruluşa üye
olabilmeyi başarmıştır.
Dış Politikada Sorunlar – Engeller
Kosova’nın
dış
politikasını
olumsuz etkileyen en temel
konular; Bağımsızlığın Sırbistan
tarafından
tanınmaması,
uluslararası kuruluşlara üyelik,
BM’ye üye ülkeler tarafından
Makale
tanınma, ekonomik sorunlar,
AB’ye üye beş ülkenin Kosova’yı
tanımaması, Kosova’nın kendi
dış politikasını geliştirmesinde
önemli
engeller
olarak
değerlendirilmektedir.
Komşu
Sırbistan’ın
tavrı
nedeniyle Kosova’nın, BM,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (AGİT) gibi uluslararası
kuruluşlara
üye
olması
engellenmekte ve Kosova’nın
uluslararası camia içerisinde aktif
rol almasına mani olunmaktadır.
Rusya Federasyonu ve Çin Halk
Cumhuriyeti (ÇHC)’nin BM’de,
Sırbistan ve RF’nin AGİT’teki
vetoları Kosova’nın bu iki örgüte
girmesini
engellemektedir.
Sırbistan Kosova’nın çeşitli
bölgesel örgütlere üyeliklerini,
uluslararası sportif etkinliklere
katılımını da engellemeye devam
etmektedir. Nitekim Kosovalı
judo
şampiyonu
Majlinda
Kelmendi,
2012
Londra
Olimpiyatlarına
Arnavutluk
adına katılmak zorunda kalmış,
dolayısıyla Kosova’yı temsil
edememiştir.
Uluslararası
Olimpiyat Komitesi, UEFA,
FIFA ve FIBA gibi uluslararası
spor kuruluşları Kosova’nın
üyeliğini, BM üyeliği şartına
bağlamaktadırlar.
Kosova’nın tanınması sürecinde
yapılan lobi faaliyetlerine karşın
Sırbistan da karşı faaliyetlerini
yoğun olarak sürdürmektedir. Bu
çerçevede Başbakan Yardımcısı
Behgjet
Pacolli’nin
Afrika
ülkeleri nezdinde Kosova’nın
tanınması için yapmış olduğu
çalışmalardan sonuç alınmakla
birlikte, Sırbistan’ın kıta ülkeleri
üzerinde karşı lobi faaliyetlerinin
bazı durumlarda daha efektif
olduğu görülmüştür. Nitekim
BRICS
Ülkeleri
(Brezilya,
Rusya,
Hindistan,
ÇHC,
Güney Afrika) ile Endonezya,
Arjantin, Meksika ve Mısır
Makale
gibi diplomatik olarak etkin
ülkelerin Kosova’yı tanımaması,
Kosova’nın uluslararası arenada
yeterli düzeyde temsil edilmesini
engellemektedir.
Kosova’nın
dış
politikası
incelendiğinde iç ve dış
dinamiklerin
de
gözden
kaçırılmaması gerekir. Nitekim
kuzey Kosova konusu ile
ekonomik sorunları Kosova’yı
uluslararası
arenada
zor
durumda bırakmaktadır. Kosova
Cumhuriyeti sınırları içinde
bulunan Mitroviça’nın içinden
geçen İbar Nehri’nin kuzey
tarafında kalan ve kuzey Kosova
olarak adlandırılan bölge fiilen
Sırbistan’ın
kontrolündedir.
Mitroviça, Zveçan, Zubin Potok
ve Leposaviç’de Sırbistan’a
bağlı
faaliyet
yürüten
belediyeler, Priştine’nin bölgeyi
kontrolü
altına
almasına
engel olmaktadırlar. Belgrad,
bölgedeki etkinliğini devam
ettirebilmek amacıyla Kosovalı
Sırplar için 1999’dan bu
yana yaklaşık 6 Milyar Avro
harcamada
bulunmuş
ve
bağımsızlık ilanı sonrasında
da
bölgede
kendi
idari
mevzuatını
uygulamayı
sürdürmüştür.
Bölgenin
merkezi hükümete yaşattığı
siyasi
sorunların
yanında,
elektrik faturaları ve vergilerin
ödenmemesi Kosova’nın zayıf
olan ekonomisine ayrı bir yük
getirmektedir.
Kosova
ekonomisinin
hâlihazırdaki zayıf durumu
Kosova’nın uluslararası düzeyde
oluşturulmakta olan itibarını
zedelemektedir. Hem iç refahın
sağlanması hem uluslararası
arenadaki algıları yönetebilmek
açısından ülkenin kalkındırılması
noktasında ciddi ekonomik
kalkınma programlarına ihtiyaç
duyulmasına karşın yolsuzlukla
mücadelenin yetersiz kalması
paradigma/şubat 2013
doğrudan yabancı yatırımları
engellemektedir.
Bunun
yanında organize suçlar, insan
kaçakçılığı, ülkenin uyuşturucu
ticaretinde geçiş işlevi görmesi
ülkenin
imajına
negatif
anlamda etki etmektedir. İsviçreli
Raportör Dick Marty tarafından
hazırlanan ve başında Hashim
Thaçi’nin bulunduğu bir UÇK’lı
grubu Sırp ve Arnavutları
kaçırıp organ ticareti yapmakla
itham eden rapor Avrupa
Konseyi İnsan Hakları Komitesi
tarafından kabul edilmiştir
.
Raporun
yayınlanması
Avrupa’nın en genç ülkesi olan
Kosova’nın itibarına gölge
düşürmüş, raporun Kosova’nın
imajında sorunlara yol açtığını
Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj da
kabul etmek zorunda kalmıştır.
Dış Politikada Elde Edilen Başarılar
Batı’nın Kosova’ya verdiği destek
bağımsızlık ilan edildikten sonra
da devam etmektedir. ABD,
Almanya, İngiltere ve Fransa
gibi ülkeler dışında Türkiye de
Kosova’nın bağımsızlığını güçlü
bir şekilde destekleyen ülkeler
arasında yer almaktadır. Kosova
bağımsızlığını ilan ettikten sonra
aynı yıl içinde toplam 53 ülke
tarafından tanınmıştır. Bu ülkeler
arasında ABD, Birleşik Krallık,
Fransa, Almanya, Türkiye ve
Japonya gibi ülkeler de yer
almaktadır. Kosova Dışişleri
Bakanlığı
verilerine
göre,
Kosova 2009 yılında 11, 2010
yılında 8, 2011 ile 2012 yılında
13’er BM ülkesi olmak üzere
toplamda 98 ülke tarafından
tanınmaktadır. 27 AB ülkesinden
25’i, 28 NATO ülkesinden 25’i,
5 BMGK ülkesinden ise 3’ü
Kosova’nın bağımsızlığını kabul
etmektedir. Kosova makamları
ülkenin 98 BM üyesi ülke
tarafından tanındığı belirtirken,
Uganda ve Nijerya’nın tanıma
mektuplarının akıbeti henüz
belli değildir. Bunun yanında
Sao Taome ve Principe’nin
tanıma kararını geri çekmesiyle
tanıma mektubu ulaşmış ülke
sayısı 95 olarak ifade edilebilir.
Tanınmaların
sağlanması
noktasında
Kosova
Afrika
ülkelerinde de lobi faaliyetlerini
sürdürmekte, istediği sonuçları
elde edemese de Afrika ülkeleri
tarafından
da
tanımalar
gerçekleşmektedir.
Afrika
ülkeleri tarafından tanınmak
için yapılan lobi faaliyetlerinden
başka, Kosova’nın İslam İşbirliği
Teşkilatı (İİT) üye ülkeleri
tarafından tanınması için de
çalışmalar
yürütülmektedir.
Nitekim Kosova Dışişleri Bakanı
Enver Hoxhaj’ın gerek İİT üye
ülke
temsilcileriyle
yaptığı
görüşmeler,
gerekse
Arap
ülkelerine
gerçekleştirdiği
ziyaretler lobi faaliyetlerinin
bir ayağını oluşturmaktadır.
Kosova’nın
İslam
ülkeleri
tarafından tanınma sürecinde
Türkiye’nin
göstermiş
olduğu
çabalar
da
göz
ardı edilmemelidir.
Nitekim
Türkiye’nin yoğun diplomatik
temasları sonucunda Pakistan
Kosova’yı tanımıştır.
Kosova
ayrıca, üç önemli uluslararası
kuruluş olan Uluslararası Para
Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB)
ve Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankası (EBRD)’na üye olmayı
başarmıştır.
Uluslararası
Adalet
Divanı
(UAD)’nın Temmuz 2010’da
“Kosova’nın
bağımsızlığının
uluslararası
hukuka
aykırı
olmadığı” yönündeki kararı,
Kosova’nın
uluslararası
arenadaki
zaferi
olarak
değerlendirilebilir. Kosova bu
kararla, iki konuda kazançlı
çıkmıştır. Sırbistan’ın, UAD’nin
danışma görüşüne başvurup
istediği
cevabı
alamaması
Kosova’nın çıkarına olmuştur.
23
24
paradigma/şubat 2013
Kosova dünyada çeşitli spor
federasyonlarına da üyelik
başvurusunda bulunmuş ve
bazılarına üye olmaya hak
kazanmıştır. Kosova hâlihazırda
Avrupa Mini Golf Federasyonu,
Uluslararası
Okçuluk
Federasyonu,
Uluslararası
Judo Federasyonu, Uluslararası
Yelkencilik
Federasyonu,
Uluslararası
Softball
Federasyonu Uluslararası Halter
Federasyonu’na üyedir.
AB ve NATO ile İlişkiler
AB ile İlişkiler - Kosova’yı
tanımayan
5
AB
ülkesi
Kosova’nın dış politikasında
önemli sorunlara yol açmakta,
birlik içinde Kosova’ya ilişkin
net politikaların izlenememesi
ise Priştine’de rahatsızlıklara
sebebiyet
vermektedir.
AB
içinde Kosova’ya ilişkin fikir
birliği olmaması Kosova – AB
ilişkilerinin gerektiği hızda
gelişmesini
engellemektedir.
Öte yandan, Kosova makamları
Kosova’yı tanımayan 5 AB ülkesi
Dışişleri Bakanları ile düzenli
görüşmeler
gerçekleştirmekte
bu çerçevede Dışişleri Bakanı
Hoxhaj da söz konusu ülkelerin
dışişleri bakanları ile bir araya
gelmektedir.
Buna
karşın
Avrupa
Parlamentosu’nda 8 Temmuz
2010’da yapılan oylamada
Kosova’yı tanımayan AB üyesi
ülkelere Kosova’yı tanımaları
çağrısında
bulunulmuştur.
Karar
Kosova
tarafında
memnuniyet
uyandırmasına
karşın bu çağrıya olumlu
yanıt veren ülke olmamıştır.
5 AB üyesi ülkenin Kosova’yı
tanımamasının, ülkenin AB’ye
entegrasyonu sürecinde ciddi
sorunlar yaşanmasına sebebiyet
vermesi beklenmektedir.
Avrupa kurumları ile bütünleşme
konusu Kosova dış politikasının
stratejik hedefleri arasında
yer
almaktadır.
Kosova’da
AB Kosova Özel Temsilcisi
(EUSR), AB Hukukun Üstünlüğü
Misyonu (EULEX) ve AB Ülkeleri
Büyükelçilikleri
faaliyetlerine
sürdürmektedir. Bu çerçevede
AB ile ilişkilerde 2012 yılında
önemli gelişmeler olmuştur.
Bu anlamda Kosova’ya vize
serbestîsi yol haritası verilmiş,
İstikrar ve Ortaklık Anlaşması
Fizibilite Raporu yayınlanmıştır
. 16 Kasım 2012 tarihinde
Kosova
Avrupa
İmar
ve
Kalkınma Bankası’nın 66. üyesi
olmuştur. Hukukun üstünlüğü,
azınlık haklarının korunması,
kamu yönetimi ve ticaret gibi
önceliklerin
karşılanması
noktasında gelişme gösterildiği
takdirde İstikrar ve Ortaklık
Anlaşması’nın
müzakerelere
açılması beklenmektedir.
Kosova’nın Avrupa Kurumları
ile bütünleşmesi noktasında
olumlu bir gelişme de 22 Ocak
2013’de meydana gelmiştir.
Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi, 11’e karşı 115 evet oyu
ile Kosova ve Avrupa Konseyi
arasında doğrudan ilişkilerin
kurulmasını öngören kararı
onaylamıştır. Diğer taraftan AB
Kosova ile Sırbistan arasındaki
ilişkilerin normalleşmesi için de
yapıcı bir rol üstlenmiştir. Kosova
ile Sırbistan arasında yürütülen
müzakerelerde AB Dış Politika
ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi
Catherine Ashton arabuluculuk
etmektedir.
Kosova AB ilişkilerinin ekonomik
boyutuna bakıldığı zaman şu
ana kadar Kosova’ya en fazla
doğrudan yabancı yatırımın
AB’den geldiği görülmektedir.
Kosova’nın
kalkınması
noktasında da ABD’den sonra
en fazla yardım AB tarafından
sağlanmaktadır.
Makale
NATO ile İlişkiler - Kosova
NATO’ya
entegrasyon
istikametinde ciddi adımlar
atmaktadır.
Bu
çerçevede
Kosova Güvenlik Güçleri’nin
2013 yılı içinde düzenli orduya
geçmesi
beklenmektedir.
Kosova’nın düzenli orduya
geçmesiyle
birlikte
Kosova
Güvenlik Güçleri Bakanlığı
(KGG)’nin
temel
hedefleri
arasında yer alan NATO
kurumlarına
entegrasyonun
daha
da
kolaylaşacağı
değerlendirilmektedir. Ayrıca,
Kosova’nın NATO Barış için
Ortaklık Programı (BİO)’na
katılması KGG Bakanlığı’nın
2011-2014 temel hedefleri
arasında
yer
almaktadır.
Nitekim Başbakan Thaçi 11
Temmuz
2012’de
BİO’ya
katılmak için resmen başvuruda
bulunmuştur. Diğer taraftan,
GKRY hariç olmak üzere
Kosova’yı tanımayan diğer
4 AB ülkesinin NATO üyesi
olmaları, Kosova’ya NATO ile
bütünleşmesi konusunda da
sorun yaratabileceği göz ardı
edilmemelidir. Kosova NATO
ile bütünleşme istikametinde
Adriatic
Charter’a
üyelik
başvurusuna bulunmuş olup şu
an gözlemci üye statüsünde yer
almaktadır.
ABD ile İlişkiler - Yugoslavya’nın
dağılması sürecinde Bosna’da
yaşananlar
karşısında
başlangıçta sessiz kalan ve
geç
müdahalede
bulunan
ABD, Kosova konusunda daha
hızlı hareket ederek, reaksiyon
göstermiştir.
Kosova’daki
olayların,
Arnavutluk
ve
Makedonya’daki
Arnavut
nüfusun varlığı sebebiyle bu
bölgelere de sıçramasından
endişe duyan ABD, bölgedeki
gelişmeleri yakından takip
ederek,
çatışmaları
sona
erdirebilmek amacıyla silahlı
Makale
müdahalede
bulunmaktan
çekinmemiştir. AB’nin Bosna
krizinde etkisiz ve yetersiz kalması
da ABD’yi, Kosova’da silahlı
müdahaleye iten etkenlerden
birisidir. Bu çerçevede ABD,
NATO şemsiyesinde yapılan
müdahaleye hem asker sayısı
hem lojistik olarak en fazla katkı
sağlayan üye devlet olmuştur.
NATO Müdahalesi üzerine
Miloşeviç’in pes etmesi ve
Sırp askerlerinin Kosova’dan
çekilmesiyle birlikte zaferlerini
kutlayan Kosovalıların evlerini,
Arnavutluk bayrağının yanında
ABD bayrağı da süslemeye
başlamıştır.
Gerek
NATO
Müdahalesi öncesindeki siyasi
mesajları, gerek müdahale
sırasında üstlendiği aktif rolden
ötürü Arnavutlar, ABD’yi ve
dönemin Başkanı Bill Clinton’u
Kosova’nın kurtarıcısı olarak
kabul ederek, yardımlarına
karşılık bir teşekkür olarak
Başkent Priştine’nin merkezine
B.Clinton’un heykeli dikilmiş,
aynı
caddeye
anılanın
ismini
vermiştir.
Bunun
yanında resmi kurumlarının
neredeyse tamamında Kosova,
Arnavutluk ve ABD bayrakları
dalgalanmaya
başlamıştır.
Bazı Arnavutlar daha da ileriye
giderek, müdahale sonrasında
dünyaya gelen çocuklarına
Bill Clinton veya Hillary adını
vermekte beis görmemiştir.
ABD Kosova’nın bağımsızlığını
ilk tanıyan ülkelerden birisi
olmanın yanında BM üyesi
ülkelerin de bu yeni devleti
tanımaları için açıkça çağrıda
bulunmuştur. Bunun yanında
Clinton’ın halefi Başkan Bush,
Kosova’yı, gelişmekte olan
veya gelişmemiş ülkelerden
ithal edilen ürünlerin ülke
pazarına gümrüksüz girişine
imkân sağlayan Genelleştirilmiş
Tercihler Sistemi’ne (Generalized
paradigma/şubat 2013
System of Preferences) Aralık
2008’de
dâhil
etmiştir.
2009’da Kosova’yı ziyaret eden
Başkan Yardımcısı Joe Biden
ise, Kosova’nın bağımsızlığının
ABD’nin öncelikleri arasında
yer aldığını ve bunun ülkesi için
geri dönüşü olmayan bir mesele
olduğunu vurgulamıştır.
Kosova’daki günlük hayattan
en üst düzeydeki siyasete
kadar uzanan geniş bir
yelpazede
etkinliği
olan
ABD’nin elde ettiği bu avantaj,
dayatmalardan
ziyade
Kosovalıların minnet duygusuyla
ABD’ye
hayranlıklarından
ka y n a k l a n m a k t a d ı r.
2011
başında
yaşanan
cumhurbaşkanlığı
krizi
sonrasında
yeni
devlet
başkanının seçilmesi sürecinde
devreye giren ABD Priştine
Büyükelçisi
Christopher
Dell’in
önerdiği
Atifete
Jahjaga, koalisyon ortakları
ile muhalefetin mutabakatıyla
parlamento
tarafından
bu
makama seçilmiştir. Kosova
Dışişleri
Bakanlığı
da
özgürlükler ile demokrasinin
bayraktarı olarak tanımladığı
ABD ile ilişkilerin kendileri için
öncelikli olduğunu ve ABD’nin
yeri doldurulamaz bir müttefik
olarak
değerlendirildiğini
vurgulamaktan
geri
kalmamaktadır. Bunun yanında
ABD ile yapılan işbirliği
ile ortaklığın sürekli olarak
geliştirilmesi stratejik hedefler
arasında
gösterilmektedir.
Daha önceki temaslarında iki
ülke arasındaki ilişkileri kutsal
olarak nitelendiren Hoxhaj,
John Kerry’nin ABD Dışişleri
Bakanlığı görevine getirilmesi
vesilesiyle
kaleme
aldığı
mektupta Kosova’nın bugüne
kadar elde ettiği başarıları ABD
desteğine bağlaması Kosovalı
siyasilerin ABD’ye bakışını
göstermesi bakımından önem
arz etmektedir.
Kosova ile Sırbistan arasındaki
ilişkilerin
normalleştirilmesi
amacıyla AB arabuluculuğunda
başlatılan müzakerelere destek
veren ABD, teknik diyalog
sürecine gözlemci statüsünde
katkı sağlamanın yanında, siyasi
diyalogda belirleyici bir rolü
üstlenmektedir. Bu çerçevede
Ahtisaari Planı kapsamında
Kosova’nın bağımsızlık sürecini
denetlemek üzere oluşturulan
Uluslararası
Yönlendirme
Grubu (International Steering
Group - UYG) içinde de aktif
bir rol üstlenmiştir. ABD Başkanı
Barack
Obama,
Denetimli
Bağımsızlık Süreci’nin sona
ermesini müteakip Kosova’nın
göstermiş olduğu ilerlemeleri
övmüş, komşularıyla ve özellikle
Sırbistan’la sorunlarını çözmesi
tavsiyesinde bulunmuştur.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary
Clinton
Balkan
ülkelerine
ziyareti çerçevesinde ve iki
ülke arasında başlayan siyasi
görüşmelere destek vermek
amacıyla Belgrad temaslarından
sonra 29-31 Ekim 2012 tarihleri
arasında Kosova’yı da ziyaret
etmiştir. Diyalog sürecine destek
verdiğini ve iki ülke arasında
başlatılan diyalogun bölgede
barışa hizmet edeceğini belirten
Clinton’ın yaptığı konuşmada,
Kosova’nın statüsü, egemenliği
ve
toprak
bütünlüğünün
tartışılamayacak
konular
olduğunu belirtmesi ABD’nin
Kosova bağlamında takındığı
tutumu göstermesi açısından
önem teşkil etmektedir.
Kosova Entegrasyon Bakanlığı
Yardım Yönetim Platformu (Aid
Management
Platform)’nun
2008-2012 yılları arasında
Kosova’ya yapılan doğrudan
yardımlara ilişkin elde ettiği
veriler incelendiğinde, ABD
25
26
paradigma/şubat 2013
Kalkınma Ajansı (USAID)’nın ilk
sırada bulunduğu görülmektedir.
Türkiye ile İlişkiler
Kosova’da 90’lı yılların başında
artan etnik çekişmeler ve sivil
Arnavutların
öldürülmesiyle
sonuçlanmaya
başlayan
çatışmalar
Batılı
ülkelerin
tepkisini çekmeye başlamıştır.
Slobodan Miloşeviç ise Kosovalı
Arnavutların
taleplerine
ve
uluslararası
toplumun
mesajlarına
kulaklarını
tıkayarak,
Türk
siyasilerin
mesajlarını da ciddiye almamıştır.
İbrahim
Rugova
1992’de
Ankara’ya
gerçekleştirdiği
ziyaret çerçevesinde ilk defa
bir Cumhurbaşkanı tarafından
kabul edilmiş ve dönemin
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan
bağımsızlığın tanınmasını talep
etmiştir. Batı’yla birlikte hareket
eden Türkiye ise bağımsızlık
ilanını kabul etmemiş ancak
Rugova’ya siyasi anlamda
destek
vereceğini
taahhüt
etmiştir. Türk dış politikasının
önemli aktörlerinden biri olan
Sekizinci
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel, 1999’da
Arnavutluk’a yaptığı ziyaret
kapsamında
uluslararası
topluma Bosna’da yaşananların
Kosova’da tekrarlanmaması için
çağrıda bulunmuş, Türkiye’nin
BM barış gücü dahil alınacak
tüm
uluslararası
önlemlere
katılmaya hazır olduğunu ifade
etmiştir.
Türkiye
NATO’nun
1999
Kosova Müdahalesi’ne aktif
olarak
katılım
sağlayarak,
Yugoslavya’ya hava müdahalesi
amacıyla kendi hava üslerini
de
NATO’nun
kullanımına
açmıştır.
Ancak
NATO
Kuvvetleri,
operasyon
için
bölgeye yakınlığından ötürü
İtalya’daki Aviano Üssü’nden
yararlanmayı tercih etmiştir.
Bosna
ile
kıyaslandığında
Kosova’ya yönelik tutumunda
daha temkinli davranan Türkiye,
NATO Müdahalesi sırasında
söylemini
sertleştirmekten
çekinmemiş,
Cumhurbaşkanı
Demirel, Miloşeviç’e “Kosova’ya
dönük heveslerinin kursağında
kalacağını”
açıkça
ifade
etmekten kaçınmamıştır. NATO
Harekâtı sırasında Kosova’ya
yönelik aktif bir politika izleyen
Türkiye, harekâttan sonra da
silahlı kuvvetlerini Kosova’ya
göndererek
askeri,
siyasi,
ekonomik, kültürel ve insani
alanlarda yardımlar yapmaya
devam etmiştir.
Kosova’nın bağımsızlığını ilan
etmesiyle iki ülke arasındaki
ilişkiler en üst düzeye çıkmıştır.
Bağımızlığını ilk olarak tanıyan
ülkeler arasında yer alan Türkiye,
Kosova’nın egemenliğine, toprak
bütünlüğüne, Avrupa ve Atlantik
yapılarıyla bütünleşmesine ve
kalkınmasına önem verdiğini
her vesileyle dile getirmektedir.
Prof. Ahmet Davutoğlu’nun
Dışişleri Bakanlığı görevine
gelmesiyle birlikte reaksiyoner dış
politikadan proaktif diplomasiye
geçiş yaşanmış, bu kapsamda
Ankara Balkanlardaki etkinliğini
ekonomik, siyasi, kültürel ve
insani alanlarda arttırmıştır.
Dış
politikada
yaşanan
dönüşümden sonra, Kıbrıs Barış
Harekâtı sonrasında ilk defa
Yunanlılar tarafından kullanılan
Neo Osmanlıcılık
terimi
Kosova’da da kullanılmaya
başlanmıştır. Neo Osmanlıcılık
jargonunu kullanan çevreler,
Türkiye’nin
Kosova’daki
yatırımlarını ekonomik, Türk
dizilerinin
ulusal
TV’lerde
yayınlanmasını ise kültürel istila
olarak
değerlendirmişlerdir.
Bunun
yanında
Kosova
eğitim kurumlarında okutulan
tarih kitaplarında Osmanlı
Makale
ile Türkiye’ye ilişkin olarak
kullanılan
kin
ve
nefret
ifadelerinin kaldırılması için
başlatılan çalışmalar da Kosova
kamuoyunu
meşgul
etmiş
hatta bazı akademisyenler ile
köşe yazarlarının Türkiye’yi
tarihi gerçekleri değiştirmekle
suçlamalarına neden olmuştur.
Yapılan suçlamalar üzerine
Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi
Songül Ozan, tarihi gerçeklerin
değiştirilmesinin söz konusu
olamayacağını ancak tarih
kitaplarında yer alan ve iki
ülke halkı arasındaki olumlu
ilişkilere
zarar
verebilecek
nefret ifadelerinden kaçınılması
gerektiğini belirterek, eğitim
kurumlarında
kullanılan
kitaplarla ilgili olarak Almanya
ile Fransa arasında uygulanan
modelin
örnek
alınması
tavsiyesinde bulunmuştur.
Buna
karşın
Kosova’da
kamuoyunda
Türkiye’ye
ilişkin algıların zaman içinde
pozitif
yönde
değiştiği
görülmektedir.
Bu
algının
değişmeye
başlamasında,
Kosova’nın BM’ye üye ülkeler
tarafından
tanınması
ve
uluslararası örgütlere katılımı
amacıyla Türkiye’nin izlediği
dış politikanın etkileri göz
ardı edilmemelidir. Türkiye’nin
bu doğrultuda sürdürdüğü
lobi
faaliyetleri
Kosova
makamlarınca
memnuniyetle
karşılanmıştır. Bu çerçevede
Kosovalı siyasetçilerin, kardeşlik
bağlarına
vurgu
yaparak
Türkiye ile siyasi ilişkilerin
stratejik önemde olduğunu
çeşitli vesilelerle ifade etmeleri
bu algının değişmesine müspet
katkılar sağlamıştır.
Dışişleri
Bakanı Hoxhaj’ın Türkiye’yi
“stratejik
ortak“,
Bakan
Yardımcısı
Petrit
Selimi’nin
ise “kardeş ülke“ olarak
nitelendirmeleri buna örnek
teşkil etmektedir.
Makale
Bunun yanında Kosova’nın
bağımsızlık ilanından sonra
Büyükelçilik açacağı ilk 10
ülkenin içinde Türkiye’nin olması
ve İstanbul’da başkonsolosluk
açılması için gerekli çalışmaların
tamamlanma
aşamasına
gelmesi,
ikili
ilişkilere
verilen önemi açıkça ortaya
koymaktadır. Diğer taraftan
Kosova’nın yurtdışında faaliyete
geçireceği ilk kültür merkezinin
İstanbul’da açılacak olması,
diplomatik
münasebetlerin
yanında iki ülke arasındaki
sosyo-kültürel
ilişkilerin
de
ne denli güçlü olduğunu
göstermektedir.
Türkiye
Başbakanı
Recep
Tayyip
Erdoğan’ın,
gerek
Kosova kamuoyu gerek sivil
toplum
kuruluşları
gerekse
de siyasi çevrelerce “büyük
ve önemli bir lider” olarak
görüldüğü bilinen bir gerçektir.
Bu
bağlamda
Erdoğan’ın
2010’da
yapmış
olduğu
resmi ziyaret, Kosova halkı
tarafından coşkuyla karşılanmış,
Başbakanın
Kosova’nın
bölünmez bütünlüğüne vurgu
yapması ise hem vatandaşlar
hem de siyasi çevrelerde
memnuniyet yaratmıştır. Öte
yandan bağımsızlık ilanından
sonra Türkiye’den, Kosova’ya
yapılan resmi ziyaretlerin sayısı
her geçen gün artarak devam
etmiştir. Türkiye’den 2012 yılı
içinde Başbakan Yardımcısı,
İçişleri Bakanı, Maliye Bakanı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı,
Orman ve Su İşleri Bakanı,
Dışişleri Bakan Yardımcısı yanı
sıra birçok milletvekili Kosova’yı
ziyaret ederek, Kosova’nın
bağımsızlığına
ve
toprak
bütünlüğüne destek vermişlerdir.
İki ülke arasındaki siyasi
ilişkilerde kat edilen mesafe
ekonomik
ilişkilere
de
paradigma/şubat 2013
yansımakta olup, Türkiye’nin
Kosova’ya
yapmış
olduğu
doğrudan yatırım 250 milyon
Euro, altyapı yatırımlarının
değeri ise 800 milyon Euro
seviyelerine ulaşmıştır. Türkiye,
Kosova’da doğrudan yatırım
yapan yabancı ülkeler arasında
üçüncü sırada bulunmaktadır.
Kosova
ile
Arnavutluk’u
birbirine bağlayan otoyolun
yapımı, Priştine Uluslararası
Havalimanı’nın yeniden inşası
ve işletilmesi ile Kosova Elektrik
Tedariki ve Dağıtımı ihalelerinin
Türk
şirketleri
tarafından
kazanılması ekonomik ilişkilerin
boyutunun
hangi
seviyede
olduğunu göstermektedir.
Kosova’nın
her
alanda
kalkınmasına katkı sağlamak
noktasında Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı (TİKA)’da
2004 yılından beri ülkedeki
faaliyetlerine devam etmektedir.
Son yıllarda özellikle tarihi ve
kültürel mirasın korunmasına
ilişkin projeler gerçekleştiren
TİKA, kamu yönetimi, sağlık,
eğitim, kültür ve tarım vb
alanlarda 200’den fazla projeyi
hayata geçirmiştir. Yunus Emre
Kültür merkezi de iki ülke
arasındaki kültürel ilişkilere
önemli katkılar sağlamaktadır.
Kosova Parlamento’sunda üç
milletvekili, bir Bakan ve üç
Bakan Yardımcısı ile temsil edilen
ve nüfusları yaklaşık 20 bin olan
Kosova Türk Toplumu da iki ülke
arasındaki siyasi, ekonomik ve
kültürel ilişkilerde önemli bir
köprü görevi üstlenmektedir.
Komşu Ülkelerle İlişkiler Balkanlarda yaşanacak güvenlik
riskleri ile tehditlerin, AB’nin
güvenliğini direkt olarak tehdit
edebilecek özellikte olması Batı
Balkan ülkelerinin AB’ye üye
olmasını zorunlu kılmaktadır.
AB ile bütünleşme çalışmaları
kapsamında bölgesel işbirliğine
önem veren Kosova, Sırbistan
dışında tüm bölge ülkeleriyle
iyi
ilişkiler
tesis
etmeye
çalışmaktadır.
Arnavutluk ile İlişkiler
Ülke nüfusunun çoğunluğunu
Arnavutların
oluşturduğu
dikkate alındığında Kosova
ile Arnavutluk arasında siyasi,
ekonomik ve kültürel ilişkilerin
üst düzeyde olması normal
görülmektedir. Arnavutluk, 17
Şubat 2008’de bağımsızlığını
ilan eden Kosova’yı hemen ertesi
günü 18 Şubat’ta tanımıştır.
İki ülke siyasileri yaptıkları
açıklamalarında
ilişkilerin
stratejik nitelikte olduğu ve
Avrupa ile Atlantik yapılarıyla
bütünleşme noktasında daha da
ileriye taşınması gerektiğini ifade
etmeye özen göstermektedir.
Bölgedeki etkinliği sınırlı olan
Arnavutluk’un,
Kosova’nın
tanınması, bölgesel ve küresel
örgütlere üye olması için
yürüttüğü lobi faaliyetlerden
ciddi sonuçlar alınması mümkün
olamamaktadır.
İkili ekonomik ilişkilere bakıldığı
zaman Kosova, en fazla ihracatı
İtalya’dan sonra Arnavutluk’a
yapmaktadır. İki ülke arasında
CEFTA üzerinden serbest ticaret
anlaşması mevcut olmasına
karşın dış ticaret rakamlarının
düşük olduğu görülmektedir.
Başbakan Yardımcısı Behgjet
Pacolli’nin, iki ülke arasında
ekonomik
birlik
kurulması
gerektiği yönündeki çıkışı bu
düşük
rakamlar
nedeniyle
yaptığı değerlendirilmektedir.
Diğer
taraftan
Kosovalı
işadamları
da
iki
ülke
arasındaki ekonomik ilişkilerin
çok alt düzeyde olduğundan
yakınmaktadırlar.
İki
ülke
arasında 2011 yılında patates,
27
28
paradigma/şubat 2013
soğan ve çimento ticareti ile ilgili
yaşanan sorunlar ekonomik
ilişkilerde yaşanan sorunları
göstermesi bakımından önem
taşımaktadır.
Arnavutluk
Yönetimi kendi patates ve soğan
üreticisini korumak maksadıyla
Kosova’dan ithal edilen aynı
ürünlere yüzde 20’lik geçici
bir vergi uygulama kararı
almış ve uygulama sezon
boyunca yürürlükte kalmıştır. Bu
durum Kosova tarafında ciddi
rahatsızlıklara sebep olmuştur.
Diğer taraftan Arnavutluk’un
Kosova ürünlerine uygulamış
olduğu vergiye cevaben Kosova
tarafı da yurtdışından ithal
edilen
çimentoya
Haziran
2012’de yüzde 35’lik geçici
koruma tedbiri vergisi koymuş ve
bu tedbir 31 Ağustos 2012’ye
kadar devam etmiştir. Çimento
ithalatının büyük bir bölümünün
Arnavutluk’tan ithal edildiği
dikkate alındığında Kosova’nın,
Arnavutluk’a
ekonomik
mütekabiliyet uyguladığı açıkça
görülmektedir.
Büyük
Arnavutluk,
Etnik
Arnavutluk, Doğal Arnavutluk
gibi
ideallerin
çeşitli
akademisyenler ve siyasilerce
zaman zaman dile getirilmesi
bölge ülkelerinde, özellikle
Sırbistan’da
endişelere
sebebiyet vermektedir.
Koço
Danaj ve Kreshnik Spahiu gibi
Arnavutluk’taki
akademisyen
ve siyasilerin ulusal birlik
söylemlerinden ziyade üst düzey
siyasilerin bu tarz mesajları
da Sırbistan dışındaki komşu
ülkeler ile Batı’da rahatsızlık
yaratabilmektedir. Arnavutluk
Başbakanı Sali Berisha’nın dile
getirdiği ulusal birlik mesajları
ve Arnavutluk dışında yaşayan
tüm Arnavutlara, Arnavutluk
pasaportu verilmesi yönündeki
açıklamalar, iki ülke diplomatik
misyonlarının aynı binalarda
hizmet vermesine ilişkin imzalan
anlaşma, ilköğretimde ortak
müfredatın oluşturulması gibi
gelişmeler
rahatsızlıklara
sebebiyet
vermiştir.
Büyük
Arnavutluk ideali Kosova içinde
en fazla Vetevendosje Hareketi
tarafından dile getirilmektedir.
Arnavutların, AB çatısı altında
birleşeceklerini ifade eden ve
Sali Berisha kadar ulusal birlik
fikirlerini savunmayan Kosova
Başbakanı Hashim Thaçi’nin,
Balkanlarda sınırların değişmesi
tartışmalarının ortaya çıktığı bir
dönemde “sınırların değişmesi
halinde Arnavut ulusu için bir
arada yaşamanın en iyi çözüm
olacağı“ yönündeki açıklaması
dikkat çekmiştir.
Berisha’nın
ulusal
birliğe
yönelik
açıklamalarının
popülist bir söylem olduğu
değerlendirmesi
yapılabilir.
Nitekim Kosova ile Arnavutluk
arasında yerli üreticileri koruma
amacıyla
alınan
tedbirler,
Kosova ve Avrupa Konseyi
arasında doğrudan ilişkilerin
kurulmasını oylandığı Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi
oturumunda
Arnavutluk
temsilcilerinin
bulunmaması,
Shengjin
Limanı’nın
söz
verilmesine rağmen halihazırda
Kosova’ya tahsis edilmemesi,
ekonomik ilişkilerin istenen
seviyeye
çıkarılamaması
birlik söylemlerinin gerçekçi
olmadığını
göstermektedir.
Öte yandan iki ülke arasında
ulusal birliğin sağlaması için
gerekli siyasi, ekonomik ve
askeri gücün yetersizliği, AB ile
ilişkiler ile AB’nin ve bölgedeki
komşu ülkelerin bu birliğe
yaklaşımları dikkate alındığında
Berisha’nın
açıklamalarının
popülist bir retorikten öteye
geçemediği, Doğal Arnavutluk
idealinin de kısa ve orta
vadede
gerçekleşmesinin
mümkün
görünmediği
değerlendirilmektedir.
Makale
Sırbistan ile İlişkiler
Slobodan Miloşeviç rejiminin
izlediği
baskıcı
politikalar
üzerine Avrupa’nın göbeğinde
ikinci
bir
Bosna
felaketi
yaşanmasını
istemeyen
uluslararası toplum, Kosova’daki
olaylara NATO Harekâtıyla
erken müdahale etmiştir. NATO
Müdahalesi sonrasında Belgrad,
Kosova’daki siyasi kontrolünü
kaybetmeye
başlamış,
UNMIK
tarafından
idare
edilmeye başlayan Kosova’nın
siyasi
statüsü
hakkındaki
görüşmeler
Finlandiya
eski Cumhurbaşkanı Marti
Ahtisaari
arabuluculuğunda
2006-2007 yılları arasında
yapılmıştır.
Görüşmelerden
sonuç alınamamasıyla birlikte
Ahtisaari tarafından 26 Mart
2007’de hazırlığı tamamlanan
ve daha sonra Ahtisaari Planı
olarak adlandırılan “Kosova İçin
Genel Kapsamlı Çözüm Önerisi”
hayata geçirilmiştir. Bu gelişme
Sırbistan’ın, Kosova üzerindeki
siyasi kontrolünü kaybettiğini
açıkça
ortaya
koymuş,
nitekim Ahtisaari Planı’nda
Kosova’ya denetimli bağımsızlık
önerilmiştir. Plana göre ülkenin
tam bağımsızlığının uluslararası
kuruluşlar
tarafından
bir
süre
denetlendikten
sonra
gerçekleşmesi
öngörülmüştü.
Çözüm
planında
ayrıca
Kosova’daki
Sırp
azınlığa
parlamentoda
temsil
konusunda ayrılacak kotalar,
yerel yönetimler konusunda
yapılacak pozitif ayrımcılıklar ve
Sırbistan’ın bölge Sırplarına belli
başlı alanlarda kaynak temin
edebilmesi imkanı hakkında
öngörülen düzenlemeler de
bulunmaktadır.
NATO Müdahalesi öncesinde
statü görüşmelerinin sonuçsuz
kalması neticesinde hazırlanan
Ahtisaari
Planı’yla
siyasi
Makale
olarak Kosova’yı kaybeden
Sırbistan,
hukuki
yollara
başvurmuş ancak yine başarısız
olmuştur. BM içinde ciddi
lobi
faaliyetleri
sonucunda
Sırbistan, Uluslararası Adalet
Divanı (UAD)’dan Kosova’nın
bağımsızlığının
Uluslararası
Hukuka uygun olup olmadığına
ilişkin danışma görüşü talep
etmiştir. UAD’ın 22 Temmuz
2010’da yayınladığı görüşte,
“Kosova’nın
bağımsızlığının
uluslararası
hukuka
aykırı
olmadığını” belirtmesi Belgrad’ı
şoka uğratırken, Kosova’ya çok
önemli bir zafer kazandırmıştır.
Hukuki yollarla Kosova’nın
statüsü
hakkında
istediği
kararı alamayan Sırbistan,
statü
meselesinin
yeniden
müzakerelere
açılması
ve
bağımsızlığın geçersiz kılınması
amacıyla 28 Temmuz 2010’da
BM Genel Kurulu’na bir karar
tasarısı
sunmuştur.
Ancak
Washington ile Brüksel’in yoğun
baskıları sonucunda bu tasarı
Sırbistan tarafından geri çekilmiş
, AB ile birlikte UAD’ın görüşü
dikkate alınarak hazırlanan ve
Kosova ile Sırbistan arasında
diyalog yapılmasını öngören
yeni karar tasarısı 9 Eylül
2010’da kabul edilmiştir.
Tasarı çerçevesinde iki taraf
arasında 9 Mart 2011’de
başlatılan
teknik
diyalog
sürecinde Serbest Dolaşım,
Nüfus Kütükleri Nüshalarının
Teatisi, Diplomaların Karşılıklı
Tanınması, Entegre Sınır Yönetimi
(ESY),
Gümrük
Mühürleri,
Kadastro Kayıtları ve Bölgesel
İşbirliği konularında mutabakata
varılmıştır.
Bahsi geçen
anlaşmaların uygulamalarında
sorunlar yaşanmakla birlikte
uygulamalara ilişkin sorunların
aşılması için iki ülke uzmanları
tarafından oluşturulan çalışma
grupları faaliyetlerine devam
etmektedirler.
paradigma/şubat 2013
Kosova ile Sırbistan arasındaki
ilişkilerin
normalleştirilmesi
amacıyla yapılan diyalogun
daha üst düzeye çıkarılmasına
karar verildikten sonra Kosova
Başbakanı Hashim Thaçi ile
Sırbistan
Başbakanı
Ivica
Daçiç’in 19 Ekim 2012’de AB
Dış Politika ve Güvenlik Yüksek
Temsilcisi Catherine Ashton
arabuluculuğunda ilk defa
Brüksel’de bir araya getirilmesi
uluslararası toplum tarafından
memnuniyetle
karşılanmıştır.
İki ülke Başbakanları arasında
şu ana yapılan kadar dört
görüşmede; teknik diyalog
sürecinde varılan anlaşmaların
uygulanması, Priştine-MerdareNiş Otoyolu’nun İnşası, Kayıp
Kişilerin Akıbeti, Sırp Kültürel
Mirası’nın Korunması, ESY’nin
Uygulanması,
Kosova’nın
kuzeyinin kalkınması için bir
fon oluşturulması ve her iki
ülkede irtibat ofisleri açılması
konuları değerlendirilmiştir. Bu
çerçevede ESY’nin uygulanması,
irtibat ofislerinin açılması kuzey
Kosova’nın kalkınması için bir
fon oluşturulması konularında
taraflar arasında mutabakata
varılmıştır.
İlişkilerin normalleşmesi süreci
iki ülke arasındaki sorunların
yanında AB ile bütünleşme
çabalarına
da
katkılar
sağlamaktadır. Bu bağlamda
Sırbistan
diyalogla
birlikte
AB’den üyelik müzakereleri
için tarih almayı, Kosova ise
İstikrar ve Ortaklık Anlaşması
müzakerelerine
başlayarak,
Vize Serbestisi’nden istifade
etmeyi amaçlamaktadır.
Cumhurbaşkanı
Atifete
Jahjaga ile Sırp mevkidaşı
Tomislav Nikoliç’in, 6 Şubat
2013
tarihinde
Ashton
arabuluculuğunda
Brüksel’de
bir
araya
gelmesi
bazı
çevrelerce sembolik olarak
değerlendirilmesine
karşın
bahse
konu
buluşmanın,
ilişkilerin normalleşmesi sürecini
destekler nitelikte olduğu ve
sürece pozitif katkıları olacağı
düşünülmektedir.
Makedonya ile İlişkiler
Kosova’nın bağımsızlık ilanı
Makedonya tarafından 8 Ekim
2008’de tanınmış, Kosova
ise
Makedonya’yı
sorunlu
olan kendi anayasal ismiyle,
Makedonya
Cumhuriyeti
olarak tanımıştır. Sınır hattının
çizilmesine ilişkin 2009 yılında
yapılan anlaşmadan sonra iki
ülke arasında diplomatik ilişkiler
başlatılmıştır. Sınır hattının
belirlenmesi
çalışmaları,
Sırbistan makamlarını oldukça
rahatsız etmiş ve Dışişleri
Bakanlığı’nın
Makedonya’ya
protesto notası göndermesine
sebep olmuştur.
Kosova
Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj
da 2012’deki Üsküp temasları
kapsamında Makedon muadili
Nikola Poposki ile yaptığı
görüşmede
Makedonya’yı
Kosova’nın siyasi, ekonomik
ve stratejik ortağı olarak
nitelendirmiştir.
İlişkilerin
ekonomik boyutu irdelendiğinde
ise Kosova’ya en fazla ihracat
yapan ülkenin Makedonya
olduğu görülmektedir.
Makedonya Kosova’nın toprak
bütünlüğünü en sıkı şekilde
savunan
ülkeler
arasında
yer almaktadır. Kosova’nın
kuzeyinde herhangi bir ayrılık
veya
statü
değişikliğine
gidilmesi,
Makedonya’nın
Batı’sındaki
Arnavutların
yeni taleplerde bulunmasına
sebep
olabilecek,
böylece
etnik gerginliklerin çok da
eksik olmadığı Makedonya’da
2001
yılında
imzalanan
Ohri Çerçeve Anlaşması ile
29
30
paradigma/şubat 2013
sona eren çatışmalar yeniden
alevlenebilecektir. Bu durum
ise iki ülke arasındaki mevcut
ilişkileri
ileri
safhalarda
kırılganlaştırabilecektir.
Karadağ ile İlişkiler
Karadağ
Kosova’nın
bağımsızlığını 8 Ekim 2008’de
tanımıştır. Kosova’nın IMF’ye
üye olması için olumlu oy
kullanan Karadağ Kosova’nın
Dünya Bankasına üyeliğini de
desteklemiştir. İki ülke arasındaki
diplomatik ilişkiler ise 15 Ocak
2010 tarihinde başlatılmıştır.
Kosova ile Karadağ arasındaki
ilişkilerde her iki ülkede
Büyükelçilik açılamaması ve
büyükelçilerin
atanamaması
ilişkilerin olması gereken seviyeye
çıkarılmasına en büyük engel
olarak
değerlendirilmektedir.
Karadağ Yönetimi, karşılıklı
olarak büyükelçilik açılmasını,
Kosova’da
yaşayan
Karadağlıların
azınlık
olarak tanınması ve Kosova
Parlamento’sunda
temsil
edilmesi şartına bağlamaktadır.
Bu çerçevede 2013 yılı içerisinde
yapılacak anayasa değişikliği
ve seçim reformu kapsamında
ülkede yaşayan Karadağlılara
Kosova
Parlamentosu’nda
bir
milletvekiliyle
temsil
edilebilme imkanı verilmesi
planlanmaktadır.
Yapılacak
düzenlemeleri müteakip ise
iki ülkede karşılıklı olarak
büyükelçiliklerin
açılması
beklenmektedir.
Bölgesel İşbirliği
Kosova’nın en önemli dış
politika öncelikleri ve hedefleri
arasında
bölgesel
işbirliği
yer
almaktadır.
Bölgesel
işbirliğinden amaçlanan hem
komşu ülkelerle olumlu ve yapıcı
ilişkiler geliştirilmesi hem de
bölgesel kuruluşlara üyeliktir.
Priştine ile Belgrad arasında
yapılan
teknik
görüşmeler
çerçevesinde 24 Şubat 2012
tarihinde Bölgesel Temsil ve
İşbirliği konusunda varılan
anlaşmadan sonra Kosova
European Common Aviation
Agreement, Investment Compact,
Regional Environmental Centre
for Southern and Central Europe
gibi 27 bölgesel kuruluş veya
foruma üyelik başvurusunda
bulunmuştur.
Bunlardan
15’inden
olumlu
yanıt
alınmış olup 4’üne olumsuz
cevap verilmiştir. Geri kalan
yapılanmalarla ise ya görüşmeler
devam etmekte ya da cevap
beklenmektedir. Kosova ayrıca,
Regional Cooperation Council,
CEFTA, Energy Community ve
South East Europe Transport
Observatory’da UNMIK adı
altında temsil edilmektedir.
Bölgesel Temsil ve İşbirliği
konusunda varılan anlaşmaya
göre
Kosova’nın
bölgesel
toplantı ve forumlara * ibaresiyle
katılımı konusunda mutabakata
varılmıştır.
Bu
çerçevede
yapılacak bölgesel toplantılarda
Kosova adının yanında * ibaresi
yer alacak olup, dipnotta “Bu
isim, statüyle ilgili tutumlara
önyargı
oluşturmamakta
ve BMGK’nin 1244 sayılı
Kararı ile UAD’ın Kosova’nın
Bağımsızlık
İlanıyla
İlgili
Görüşüne uygundur.” ifadesinin
yer alması kararlaştırılmıştır.
Yapılan anlaşma tarihinden
bu yana toplam 76 bölgesel
toplantı gerçekleşmiş olup,
Sırbistan görüşmelerin 18’ini ya
terk etmiş ya da hiç katılmamış,
13’üne Kosova davet edilmemiş,
45’inde ise Kosova ve Sırbistan
temsilcileri aynı toplantılarda
yer almışlardır.
Sonuç
Bağımsızlığını yeni ilan eden
Makale
Avrupa’nın en yeni ülkesi
Kosova, Sırbistan ile yaşadığı
sorunlar sebebiyle dış politikasını
geliştirmekte ciddi sorunlar
yaşamaktadır.
Dış
politika
yapıcıları enerjilerinin neredeyse
tamamını yeni tanımalara,
bölgesel ve küresel örgütlere
üye olmaya harcamaktadırlar.
Yeni tanımaların beklendiği
seviyede olmaması,
AB’ye
üye beş ülkenin Kosova’yı
tanımaması, BM ve AGİT gibi
siyasi, Uluslararası Olimpiyat
Komitesi, FIBA, FIFA gibi sportif
kuruluşlara üye olunamaması
Kosova’nın uluslararası arenada
kendini daha iyi gösterebilmesini
engellemektedir. BRICS ülkeleri
ile Güney Afrika, Endonezya,
Arjantin, Meksika ve Mısır
gibi ülkelerin de Kosova’yı
tanımaması, uluslararası siyaset
bağlamında
dezavantajlarla
karşılaşılmasına
sebep
olmaktadır.
Bağımsızlığın kazanılması ve
ilan edilmesinin Kosova dış
politikasının en önemli başarısı
olduğu
düşünülmektedir.
Bağımsızlık ilanından sonra
gelen
tanımalar,
UAD’ın
Kosova’ya
ilişkin
görüşü,
WB, IMF ve EBRD ile bazı
spor
federasyonlarına
üye
olunması
Kosova’nın
dış
politika alanındaki diğer önemli
başarıları olarak kabul edilebilir.
Denetimli bağımsızlığın 2012’de
sona ermesi ise Kosova’nın
uluslararası arenadaki algısına
pozitif katkılar sağlamıştır.
ABD ile her zaman yapıcı ve
iki ülke münasebetleri ötesinde
bağlar
kuran
Kosova’nın,
önümüzdeki dönemde de ABD
politikasına aynı şekilde devam
edeceği ve ilişkilerini daha da
derinleştireceği
söylenebilir.
Türkiye ile tarihi bağlara sahip
olan Kosova, yükselen bir güç
olan Türkiye ile ikili ilişkilerini de
Makale
her alanda geliştirmeye devam
etmekte, Türkiye ise tanımalar
konusunda
Kosova’ya
her
anlamda destek vermektedir.
Kosova’nın komşu ülkelerle
bölgesel işbirliği kapsamında
kurduğu ilişkiler bölge istikrarına
katkı sağlayacak niteliktedir.
Zaman zaman gündeme gelen
Büyük Arnavutluk fikri ise iki ülke
dinamikleri ele alındığında kısa
ve orta vadede gerçekleşmesi zor
bir hayal olarak gözükmektedir.
Sırbistan
ile
yürütülen
müzakerelerin, 2008 – 2011
yılları
arasında
yaşanan
durağan halin aksine iki
ülke
arasındaki
ilişkilerin
geliştirilmesine hizmet edeceği
değerlendirilmektedir.
Kaynaklar:
1.
Oral Sander, Siyasi Tarih, 1918 – 1994,
Ankara, İmge Kitabevi, 2007, s.578
2.
Gökçen Alpkaya, “NATO Müdahalesi
Üzerine”, Tartışma Metinleri, 15. 06. 1999,
http://80.251.40.59/politics.ankara.edu.tr/
alpkaya/kosova.htm#9, (Erişim Tarihi 25.01.2013)
3.
İlhan Uzgel, “Kosova Sorunu”, Oran,
Türk Dış Politikası, s. 509.
4.
Pavlos I. Kokstidis ve Caspar T. Dam, “A
succes story ? Analysing Albanian Ethno-Nationalist
Extremism in the Balkans”. East Europen Quarterly,
XLII, No.2, 2008, s.12
5.
“Hoxhaj prezantoi prioritetet e MPJsë para Komisionit për Punë të Jashtme të Kuvendit
të Kosovës”, 27.04.2012, http://www.mfa-ks.
net/?page=1,4,1218, (Erişim Tarihi 20.01.2013)
6.
Petrit Selimi,” The Wider Europe: Petrit
Selimi on Kosovo and the Eu”.podcast.The Institute
of International and European Affairs,27 01 2012.
http://www.iiea.com/events/Petrit-selimi-onKosovo--the-eu. (Erişim Tarihi: 30.01.2013).
7.
“Majlinda
Kelmendi’s
Road
to
Olympics”, 19.07.2012, ”http://www.bbc.co.uk/
sport/0/olympics/17551921,
(Erişim
Tarihi
31.01.2013)
8.
“Jeremić: J. Afrika ohrabrenje za
Srbiju”, 30.08.2010, http://www.vestionline.com/
Vesti/Srbija/78190/Jeremic-J-Afrika-ohrabrenje-zaSrbiju, (Erişim Tarihi 25.01.2013)
9.
Erhan Türbedar, “Kosova’nın Önündeki
Temel Meydan Okumalar”, Paradigma, Ocak, 2013,
s.26,
10.
“Korrupsioni Pengon Ecjen e Kosoves”,
11.02.2012, http://www.kosovasot.info/politike/
kosove/korrupsioni-pengon-ecjen-e-kosoves. (Erişim
Tarihi 22.01.2013)
11.
“Inhuman treatment of people and
illicit trafficking in human organs in Kosovo”,
12.12.2010,
http://www.assembly.coe.int/
CommitteeDocs/2010/ajdoc462010prov.pdf
(Erişim Tarihi:01.02.2013).
12.
“Reagimet pas rezolutes se Keshillit te
Evropes per raportin Marty”, http://lajme.shqiperia.
com/lajme/artikull/iden/1046986507/titulli/
Reagimet-pas-rezolutes-se-Keshillit-te-Evropesper-raportin-Marty, 26.01.2011, (Erişim tarihi
01.02.2013)
paradigma/şubat 2013
13.
“Who Recognized Kosova as an
Independent State?”,http://kosovothanksyou.com/,
(Erişim Tarihi 20.01.2013)
14.
“Sao Tome i Principe povuklo priznanje
Kosova”,11.01.2013,
http://www.politika.rs/
vesti/najnovije-vesti/Sao-Tome-i-Principe-povuklopriznanje-Kosova.lt.html (Erişim Tarihi 21.01.2013)
15.
“Hoxhaj kërkon johjen nga Egjipti dhe
vendet e ligës Arabe”, 14.01.2013, http://www.
gazetaexpress.com/?cid=1,13,101388,
(Erişim
Tarihi 03.02.2013)
16.
“Erdogan kerkon njohjen e Kosoves
nga Tunisi”, 26.12.2012, http://www.zeri.info/
artikulli/1/1/64939/erdogan-kerkon-njohjen-ekosoves-nga-tunisi/ (Erişim Tarihi 03.02.2013)
17.
“Presidentja Jahjaga u takua me
kryediplomatin turk, Davutoglu”, 03. 02.2013, http://
www.kohaditore.com/?page=1,13,133496,(Erişim
Tarihi 05.02.2013)
18.
“Hoxhaj
prezantoi
prioritetet
e
MPJ-së…”,
27.04.2012,
http://www.mfa-ks.
net/?page=1,4,1218, (Erişim Tarihi 24.01.2013)
19.
“Parliament calls on all EU countries to
recognise Kosovo”, 09.07.2010, http://www.euractiv.
com/enlargement/parliament-calls-eu-countries-renews-496185, (Erişim Tarihi 25.01.2013)
20.
“KE miratoi studimin e fizibilitetit për
Kosovën” 10.10.2012,
http://www.dw.de/kemiratoi-studimin-e-fizibilitetit, (Erişim Tarihi 30.
01.2013)
21.
“Kosovo To Become Member Of The
EBRD”, 16.11.2012, http://www.ebrd.com/pages/
news/press/2012/121116a.shtml (Erişim Tarihi
04.02.2013)
22.
“Kosovo and the EU: Political and
Economic
Relations”,
http://eeas.europa.eu/
delegations/kosovo/eu_kosovo/political_relations/
index_en.htm, (Erişim Tarihi 02.02.2013)
23.
“Prioritetet e Ministrisë së Forcës
së Sigurisë së Kosovës për periudhën 20112014”,
28.02.2011,
http://www.mksf-ks.
org/?page=1,163, (Erişim Tarihi 31.01.2013)
24.
Kosovo Seeks to Join International
Organizations,
19.07.2013,
http://www.
turkishweekly.net/news/138718/kosovo-seeks-tojoin-international-organisations.html, (Erişim Tarihi
04.02.2013)
25.
Adriatic Charter için bkz. http://www.
state.gov/p/eur/rls/fs/112766.htm
26.
“Kosovo to Honor Bill Clinton with
Statue”,
23.07.2007,
http://www.reuters.com/
article/2007/05/23/us-serbia-kosovo-clintonidUSL2316200920070523,
(Erişim
Tarihi
31.01.2013)
27.
“Kosovo: Current Issues and US Policy”,
US Congressional Research Service,23.01.2013
28.
“No going back for Kosovo, says
US”,
21.05.2009,
http://news.bbc.co.uk/2/
hi/8061218.stm, (Erişim Tarihi 29.01.2013)
29.
“The Foreign Policy Objectives”,Republic
of Kosovo, Ministry of Foreign Affairs
30.
“Hoxhaj: Lidhjet e Kosovës me SHBA-të
Janë të Shenjta” http://www.gazetaexpress.com/
index.php?cid=1,13,88172, 02.08.2012, (Erişim
Tarihi 30.01.2013)
31.
“Kosovo: Current Issues and US Policy”,
US Congressional Research Service, 23.01.2013
32.
İ.Uzgel, “Kosova Sorunu ve Türkiye. . .”
33.
Birgül Demirtaş Coşkun, “Kosova’nın
Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990-2008)”,
Uluslararası İlişkiler, Cilt 7, Sayı 27 (Güz 2010), s.
62.
34.
“Demirel ve Kosova krizi”, 12.04.1999,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.
aspx?DocID=-73145, (Erişim Tarihi 01.02.2013)
35.
Kemal H. Karpat, “Studies on Ottoman
Social and Political History: Selected Articles and
Essays”, BRILL, 2002, s. 524
36.
“Ndryshimi i Historisë Zbut Perandorinë
Osmane”,
17.12.2012,
http://gazetajnk.
com/?cid=1,964,4133, (Erişim Tarihi 29.01.2013)
37.
“Kosovo after Supervised Independence:
Interview with Petrit Selimi” 05.10.2012, http://
www.balkanalysis.com/kosovo/2012/10/05/
kosovo-after-supervised-independence-interviewwith-petrit-selimi/, (Erişim Tarihi 05.12.2013)
38.
“Hoxhaj: Turqia partner strategjik
i
Kosovës”
18.12.2012,
http://www.koha.
net/?page=1,13,127970 (Erişim Tarihi 02.02. 2013)
39.
“Hapët në Stamboll Qendra e Parë
Kulturore Jashtë Vendit”05.02.2013, http://www.
kohaditore.com/?page=1,5,133810, (Erişim Tarihi
07.02.2013)
40.
“Five Quick Questions to Songül Ozan Kosovo’s New Diplomat”, Sept/Oct 2012, s.2
41.
Kosova Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Verileri
42.
“Turkey’s Ambassador to Kosovo Looks
to Deepen Relations”, 17.05.2012, http://setimes.
com/cocoon/setimes/xhtml/en_GB/features/
setimes/features/2012/05/17/feature-03, (Erişim
Tarihi 04.02.2013)
43.
“Türkiye Kosova Siyasi İlişkileri”, http://
www.mfa.gov.tr/turkiye-kosova-siyasi-iliskileri-.
tr.mfa (Erişim Tarihi 07.02.2013)
44.
“Marrëdhëniet Kosovë-Shqipëri Model
për Rajonin” 14.01.2012, http://www.zeri.info/
artikulli/1/1/41948/marredheniet-kosove-shqiperimodel-per-rajonin/, (Erişim Tarihi 02.02.2013)
45.
2008-2011 Dış Ticaret Verileri, Kosova
İstatistkik Ajansı ve Kosova Gümrükleri
46.
“Pacolli: Bashkim ekonomik KosovëShqipëri”, 09.07.2011, http://www.panorama.com.
al/2011/07/09/pacolli-bashkim-ekonomik-kosoveshqiperi/
47.
“Kosovë -Shqipërı, Përplasje Për
Çimenton”, 14.06.2012, http://www.gazetaexpress.
com/?cid=1,14,83936, (Erişim Tarihi 01.02.2013)
48.
“Formalni protest Srbije zbog Berišine
izjave”, 19.08.2009, http://www.setimes.com/
cocoon/setimes/xhtml/sr_Latn/features/setimes/
newsbriefs/2009/08/19/nb-01, (Erişim Tarihi
06.02.2013)
49.
“Thaçi: Nëse preken kufijtë, shqiptarët
bashkohen në një shtet të vetëm”, http://www.
botasot.info/kosova/158791/thaci-nese-prekenkufijte-shqiptaret-bashkohen,
(Erişim
Tarihi
05.02.2013)
50.
Comprehensive Proposal for the Kosovo
Status Settlement, UN Security Council, 26.03.2007
51.
Request for Advisory Opinion Accordance with International Law of the Unilateral
Declaration of Independence by the Provisional
Institutions of Self-Government of Kosovo, 8.10.2008,
52.
Accordance with International Law of the
Unilateral Declaration of Independence in Respect of
Kosovo, ICJ-Reports of Judgments, Advisory Opinions
and Orders, 22.07.2010
53.
E. Türbedar, “Kosova’nın Önündeki
Temel Meydan Okumalar…”, s.26
54.
Dialogu Kosovu Kosovë – Sërbi, Larg
Qytetarit Afër BE-së, Development Group, Priştine,
Mayıs 2012, , s.10
55.
“Takimi Thaçi-Daçiç mirëpritet në
Prishtinë”, 20.10.2012, http://www.dw.de/takimitha%C3%A7ia%C3%A7i%C3%A7-mir%C3%ABpritet-n%C3%ABprishtin%C3%AB/a-16320323,
(Erişim
tarihi
06.02.2013)
56.
“Makedonija sprema odgovor na
protest Beograda”, 07.07.2008, http://www.rts.rs/
page/stories/sr/story/9/Srbija/4535/Makedonija
+sprema+odgovor+na+protest+Beograda.html,
(Erişim Tarihi 01.02.2013)
57.
“Македонија и Косово треба да си
помагаат”, 25.06.2012, http://www.utrinski.com.
mk/default.asp?ItemID=8A694B83631A6340AF5C
D360CF4EC4F4, (Erişim Tarihi 05.02.2013)
58.
Bilateralni Odnosi – Kosovo, Ministarsto
Vanjskih Poslova i Evropskih Integracija Crne Gore,
http://www.mip.gov.me/index.php/Bilateralniodnosi/izaberite-drzavu-bil-odnosi.html,
(Erişim
Tarihi 05.02.2013)
59.
Status Report on Membership into
Regional Organizations 01.10.2012, Ministry of
Foreign Affairs of the Republic of Kosovo
60.
Marrëveshja për Përfaqësim Rajonal,
Rezultatet – Statistikat, Ministrija e Punëve të Jashtme
e Republikës së Kosovës
31
32
paradigma/şubat 2013
Haber Analiz
Paradigma
www.paradigmarc.org

Benzer belgeler