Futbolun televizyonda yeniden üretimi

Transkript

Futbolun televizyonda yeniden üretimi
İletişim kuram ve araştırma dergisi
Sayı 26 Kış-Bahar 2008, s.115-134
Makale
Futbolun televizyonda yeniden
üretimi
Mustafa Şeker 1
Abdülkadir Gölcü 2
Öz: Bu makale televizyonun futbolu kendi anlatı tekniklerine göre nasıl yeniden
üreterek bir televizyon ürününe dönüştürdüğünü açıklamayı amaçlamaktadır. Bugün
futbol modern toplum üzerinde birçok sosyal ve politik etkiye sahip bir güç olarak
algılanmaktadır. Bu güç futbol ve televizyon arasındaki karşılıklı ilişkiden
kaynaklanmaktadır. Futbol güçlü bir organizasyon yapısına sahip olmasına rağmen,
oyun kendi yapısal özelliklerine göre televizyonda sunulmamaktadır. Gelişen
teknolojiyle birlikte televizyon futbolun sunumunu değiştirmeye başlamış ve
televizyon anlatı tekniklerinin gerekliliklerine uyan bir içeriğe dönüştürmüştür. Bugün
futbol kendi kökeninden soyutlanmış ve televizyon programı formatında televizyon
tarafından yeniden üretilen bir ürüne dönüştürülmüştür.
Anahtar sözcükler: Televizyon futbolu, televizyon anlatısı, futbolun yeniden
üretimi.
Reproduction of football in television
Abstract: This article aims to explain how television converts football into a
television product and reproduce the play according to its narrative techniques.
Today football is perceived as a power which has a lot of different social and political
effects on modern society. That power results from mutual relationship between
football and television. Having been added as television content, football has gained
on a popularity not only social life but also political life all over the world. Although
it has a powerful organizational structure, play cannot be presented on television
according to its structural features. Television with improving technology has started
to change presentation of football and it also modified football content to suit
requirements of television narrative techniques. Now football is abstracted its origins
and converted into a TV product reproduced by television itself as a TV program
form.
Keywords: Television football, television narrative, reproduction of football
1
Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi; e-posta: [email protected]
2
Arş. Gör., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi; e-posta: [email protected]
116
M. Şeker – A. Gölcü
GİRİŞ
Tarihi oldukça eskilere uzanan futbol, özellikle 20. yüzyılda tüm dünyayı
etkisi altına alan bir spora dönüşmüştür. Bu oyunun böyle büyük bir
yaygınlığa sahip olmasında, kendi içinde taşıdığı değerlerle birlikte, özellikle
1950’li yıllardan sonra televizyon üzerinden kitlelere ulaşması da etkili
olmuştur. Televizyon yayıncılığının kâr eksenine oturduğu 1980’li yıllardan
sonraki dönüşüm sürecinde, futbolun televizyon açısından önemi artmıştır.
Zira futbol geniş kitleler tarafından talep edilen, izleyicisi garanti ve
dolayısıyla büyük gelir getiren bir program türüdür. Televizyonlarda bilinen
en yüksek izlenme oranları futbol yayınları ile elde edilmiştir. Futbol öylesine
yüksek talep gören bir içeriktir ki paralı kanalların temel dayanağıdır. Authier
(2002: 26) paralı yayıncılığın futbol, sinema veya porno üçlüsünden en az
ikisine dayanmasının zorunlu olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de de paralı
kanallar futbol yayınlarıyla doğmuş, bu yayınları elinden kaçırdıklarında ise
kapanmaya ya da önemsiz yayın kuruluşlarına dönüşmeye mahkûm
olmuşlardır (Arık, 2004: 288).
Diğer yandan futbol da televizyonla birlikte ekonomik açıdan daha güçlü
hale gelmiş, elde edilen reklam gelirinin bir bölümü, maçı yayınlanan
kulüplere aktarılmıştır. Temel mantığı karşılıklı gelir elde etmeye dayanan bu
ilişki, futbol organizasyonlarının, maçların zamanlarının ve hatta kimi
kuralların televizyona uygun hale getirilmesi uygulamaları ve talepleriyle
tartışma konusu olmaktadır. Whannel’in (1992: 36) belirttiği gibi basit
kuralları, geniş ilgi görmesi, yaratıcılığa izin vermesi gibi nedenlerle futbol
esasen televizyonun genel anlatısına uygun bir içeriktir. Önemli olmayan
ancak şiddetli tartışmalar yaşatabilen, gerilim, heyecan, yarış, üzüntü, öfke
gibi duyguları doğası gereği üreten ve bu duyguların televizyonda
abartılmasına uygun olan bu oyun, giderek daha fazla televizyon ürününe
dönüşmektedir. Maçların canlı yayını, maçlar üzerine tartışmalar, magazin
yönü, bahis oyunlarına ilişkin programlar, futbol belgeselleri ve hepsinin
ötesinde ana haber bültenlerinin önemli bir parçası olarak futbol pek çok
program formatında yeniden üretilmektedir. Futbol, bir televizyon programı
olarak şekillendirilmekte ve dolayısıyla bütün maçlar birbirine benzemektedir
(Kıvanç, 2001b). Bu benzerlik televizyona özgü anlatısal özelliklerin tüm
içeriklere olduğu gibi futbola da uygulanmasıyla elde edilmektedir.
Bourdieu’nun (2000: 26) ifadesiyse gerçekliği yaratma aygıtı olan televizyon,
futbolu kendi ekonomik çıkarlarına ve rekabet ilkelerine göre yeniden
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
117
üretmekte (Kurultay ve Aytayman, 1997: 129), bu oyunu diğer program
türleri gibi işlemektedir. Televizyon için futbolun yayınlandığı program
formatları ve sunum yöntemleri televizyon merkezli futbol algısının oluşumu
için bir zorunluluk olmuştur. Televizyon futbolu aktarmakla yetinmemekte,
aynı zamanda yönlendirmekte, müdahale etmekte, her yönüyle yayına uygun
bir program hammaddesi olmasını dayatmaktadır. Hammaddeyi işlerken de
kendi anlatısal özellikleri doğrultusunda futbolu asıl gerçekliğinden
uzaklaştıran, gösteri haline getiren televizyon, futbolcuları mitleştirip
kullanmakta, oyunu bir dramatik bir televizüel öyküye dönüştürmekte ve
diğer içeriklere uyguladığı anlatısal özellikleri futbola da uygulamaktadır.
Bütün bu süreç, futbolun bir spordan çok “show business” işi olmasına yol
açmaktadır. Televizyon, futbolu kendi gerçekliğinden koparmakta; eğlenceli,
dramatik ve gerilimli bir televizyon gerçekliği olarak yeniden üretmektedir
(Klose, 2001: 215). Televizyonun etkisiyle futbol endüstrisinin içindekiler de,
izleyiciler de oyunu bu şekilde değerlendirmeyi kanıksamaktadırlar.
YÖNTEM
Çalışma, futbolun televizyonda yeniden üretimini, televizüel anlatı
özellikleri bağlamında tartışmayı amaçlayan niteliksel bir incelemedir. Amaç,
futbolun bir televizyon program türü olarak, televizyona özgü anlatısal
özelliklerin etkisiyle şekillendiğini, futbola dair içeriğin farklı televizyon
program formları şeklinde yeniden üretildiğini, Türkiye’deki futbol
programları üzerinden ortaya koymaktır. Çalışmada, futbolun endüstriyel
boyutu kapsam dışında bırakılmıştır. Ele alınan ana konu futbolun bir
televizyon anlatısı olarak nasıl yapılandırıldığı ve bu yapının doğurduğu
etkilerdir. Dolayısıyla futbolun bir televizyon program türü olarak nasıl ele
alındığı, yeniden üretildiği araştırılmış, televizyona özgü anlatı yapılarının
futbolun sunumundaki etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ilk
kısmında futbolun küresel önemde bir oyuna dönüşüm süreci özetlendikten
sonra, ikinci başlık altında televizyonun anlatısal özellikleri üzerinde
durulmuştur. Üçüncü başlık altında ise futbolun televizyonda sunumuna
ilişkin kuramsal perspektifler ortaya konmuştur. Çalışmanın son kısmı Türk
televizyonlarında yayınlanan futbol programlarındaki anlatısal özelliklere
ilişkin örneklerden oluşmaktadır.
Çalışmanın tarihsel gelişim yönü ve teorik boyutu için kullanılan
kaynaklar futbol ve televizyon literatüründe belirli bir öneme sahip akademik
118
M. Şeker – A. Gölcü
çalışmalardan yararlanılarak oluşturulmuştur. Bir televizyon programı türünde
formatlanan futbol gerçekliğinin topluma sunulmasında kullanılan program
türleri hakkında genel bilgi verilmesinin yanı sıra, bu program türlerinin hangi
farklılıklardan dolayı birbirlerinden ayrıştığı gösterilmeye çalışılmıştır.
Televizyondaki futbol programlarının sınıflanması ve anlatısal özelliklerinin
ortaya konması için karasal yayın yapan kamusal ve özel televizyon
kanallarının yanı sıra, uydu ve kablo üzerinden yayın yapan kanallar ve dijital
ortamda şifreli yayın yapan televizyon kanallarının da yayın akışları izlenmiş,
elde edilen bulgular araştırmanın amacı doğrultusunda tartışılmıştır.
Başlangıçta ortaya konan tarihsel ve teorik çerçeve göz önünde
bulundurularak, televizyon yayınlarından sağlanan bulguların teorik bilgilerle
uyumluluğu araştırılmıştır.
KURAMSAL ÇERÇEVE
Futbolun gelişimi ve televizyonun etkisi
Her ne kadar İngiliz kültürüyle özdeşleştirilse de futbolun Çinlilerle kadar
uzanan eski bir tarihi bulunmaktadır (Horak, Reiter ve Bora, 2001: 27).
Başlangıçta askerlerin savunma becerilerini geliştirmek gibi bir amaçla
oynanan ayak topunun (Stemmler, 2000: 13) Uzakdoğu’da farklı kurallar ve
teknikler altında birçok değişik biçimde oynandığı bilinmektedir.
Avrupa’da ise futbolun ortaya çıkış tarihi net olarak bilinemese de bazı
tarihçiler futbolun Eski Yunan döneminde gerçekleştirilen spor
organizasyonlarında oynandığını öne sürmüşlerdir. Stemmler, futbolun
Yunanlılar tarafından çok sevildiğini, sıklıkla oynandığını ve Yunan
toplumunda yaygın bir spor aktivitesi olduğunu dile getirmiştir (2000: 19-32).
Fakat futbolun Yunan toplumundaki bu sürekliliği ve bir anlamda popülerliği
uzun soluklu olamamıştır.
Rönesans ve Reform hareketlerinin ortaçağ boyunca skolâstik düşüncenin
oluşturduğu katı ve değişime kapalı sosyal ve siyasal koşullarda meydana
getirdiği görece yumuşama, futbolun da sosyal hayattaki yerini iyileştirmesine
ciddi katkılar sağlamıştır. Futbolun toplumun alt sınıflarına ait bir oyun
olmadığı sosyal ve siyasal koşullardaki bu iyileşme sonrasında
gözlemlenmiştir. Aristokrat sınıflar bile futbola karşı kayıtsız
kalamamışlardır. Bu dönemde 16. yüzyıl İtalyası’nda ortaya çıkan ancak daha
sonra rugby’ye dönüşen “calcio” adlı oyun futbolun soylular tarafından
oynanan şekli olarak bilinmektedir (Stemmler, 2000: 47-49).
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
119
Modern futbola geçiş ise 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra
gerçekleşebilmiştir. Bu dönemde futbol İngiltere’de zenginlerin,
aristokratların oynadığı, kolejlerde yayılan bir oyun haline gelmiştir. Böylece
yüzlerce yıl avama özgü bir oyun olan futbol seçkinlerin benimsediği bir spor
haline gelmiş ve İngiltere dışına da hızla yayılmıştır (Arık, 2004:135) .
Futbolu İngilizler icat etmese de, bir futbol misyoneri gibi bu oyunun
dünya çapında yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlamışlardır. Bugün modern
olarak adlandırılan ve dünyanın her tarafında genel geçer kurallara göre
oynanmakta olan futbolun temelleri 1863 yılında İngiltere’nin başkenti
Londra’da Football Association’un (Futbol Federasyonu) kurulması ile
atılmıştır. Osmanlı toplumu ile futbolu ilk tanıştıranlar da İngilizler olmuştur.
Futbol 19. yüzyılın sonlarında, İzmir ve İstanbul’a yerleşmiş bulunan ve
ticaretle uğraşan İngiliz aileler tarafından Osmanlı topraklarında oynanmış,
Türkiye’de ilk futbol takımları İngilizler tarafından kurulmuş, daha sonra
Rum ve Ermeni gençler tarafından kurulan futbol takımları da İngilizlerin
arasına katılmışlardır (Belge,1983: 2198). Osmanlı toplumundaki azınlıkların
futbolu bu kadar kısa bir sürede benimserken, muhafazakâr yapısı ve dönemin
baskıcı siyasal atmosferi Osmanlı toplumunun futbolla tanışmasını
geciktirmiştir. Fakat bu siyasal baskılar da futbolun Osmanlı tebaası arasında
yayılmasını tamamen durduramamıştır. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra
toplumdaki serbestlik daha da artmış ve bu da futbolun çok kısa sürede
popülerleşmesini sağlamıştır (Kozanoğlu,1990: 14). Osmanlı toplumunda
futbolun popülaritesi birinci dünya savaşının patlak vermesi ile biraz azalsa da
mütareke dönemi ve İstanbul’un işgali süresince sanılanın aksine daha fazla
atmıştır. “Türk takımları işgal kuvvetlerinin takımlarıyla karşılaşmalar
yaptığı, alınan galibiyetlerin dönemin şartları gereği büyük önem taşıdığı
bilinmektedir (Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, 1983: 2200).
Cumhuriyetle birlikte Batılılaşma ve modernleşme eğilimi futbolun
yerleşmesine zemin hazırlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndaki zorunlu araya
kadar pek çok il ve bölge ligi kurulmuş, milli takım yabancı takımlarla
karşılaşmalar yapmıştır. 1963 yılında bütün yerel ligleri birleştirecek olan
Futbol Federasyonu kurulmuş, profesyonel birinci lig oluşturulmuştur
(Kozanoğlu,1990: 146). Ekonomideki temel yaklaşım değişikliğine paralel
olarak 1980’li yıllardan sonra büyük miktarda paralarla yapılan transferler
dönemi başlamış ve artık “profesyonel futbolcu” kavramı Türk futbol
literatürüne dâhil olmuştur.
120
M. Şeker – A. Gölcü
Bugün yılda üç milyardan fazla insanın ilgilendiği ve takip ettiği bir
eylem olarak futbol sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal süreçlerin
merkezinde yer almaktadır. Yardım kampanyaları için futbol maçları
düzenlenmekte, futbolculardan barış elçileri seçilmekte, ülkeler arasındaki
sorunlar futbolla çözülmeye çalışılmaktadır.
Bu kesintisiz ve gittikçe kapsamlı bir hal alan etkileşimi sağlayan en
önemli araç tabii ki televizyondur. Televizyon teknolojisindeki gelişmeler
sonrasında zaman ve mekân sorunsalından kurtulan futbol modern insanın
günlük hayatının her anında varlığını kabul ettirmiştir. Televizyonun
yaygınlaşmasıyla birlikte futbol herkesin ulaşabildiği, izlenebilir bir oyuna
dönüşürken, ilgi çekiciliği ve gelir getiren bir içerik olması dolayısıyla bu araç
için önemli bir malzeme oluşturmuştur (Hamil, 1999:23; Tomlison, 1999:192;
Holland, 1997; 45).
Televizyon içeriğinin futbolla tanışması ve futbolu konu edinmeye
başlaması 1950’li yıllarda başlamıştır. Başlangıçta televizyon futbolu bir
amaç olarak algılamış, futboldan bilgilendirme ve haber verme bağlamında
mikro düzeyde faydalanmıştır. Zamanla futbolun ve televizyonun eşzamanlı
olarak yaygınlaşması ya da kitleselleşmeye başlaması, televizyon ve futbol
arasında karşılıklı çıkar ekseninde olumlanan bir işbirliğinin oluşmasına sebep
olmuştur. Bu işbirliği sonucunda futbol televizyona ciddi oranda bir açılım
olanağı sağlamıştır. Örneğin Almanya’nın kazandığı 1954 Dünya Kupası’nın
televizyondan naklen yayınlanmasıyla birlikte bu ülkedeki televizyon aygıtı
sayısı bir anda 11 binden 85 binin üzerine çıktığı bilinmektedir (Klose, 2001:
375).
Televizyonun futbola katkısı ise daha sonraki süreçlerde ekonomik
boyutuyla ön plana çıkacaktır. Futbolun kitleselleşmesi televizyonu toplumsal
hayatta yaygınlaştırırken, televizyon içeriğinin de futboldan etkilenmesine
sebep olmuştur. Çünkü futbol belirli zaman aralıklarında büyük kalabalıkları
bir araya getirebilen çok güçlü bir kitleselleştirme aracıdır. Bu doğrultuda
kitleler tarafından süreklilik gösterilerek takip edilen bir organizasyonun,
reklam üretebilme potansiyeli televizyon için makro düzeyde fayda
sağlayabilecek bir unsurdur. Televizyon yayıncıları bu denli cazip bir gelir
kaynağına kayıtsız kalmamışlar ve futbol giderek en önemli televizyon
içeriklerinden biri haline gelmiştir. Futbol televizyon ilişkisinin tam anlamıyla
gerçekleştiği günümüz yayıncılık ortamında, televizyonun futbola etkisi, bu
oyunu oyun olmaktan çıkaran yapısal müdahaleleri tartışılmaktadır.
Televizyonun futbolu bir program türüne dönüştürmesi, oyunun zamanının,
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
121
organizasyonların yapısının ve hatta kurallarının bile televizyonun etkisiyle
değişiyor oluşu, bu etkiyi tartışmaya değer kılmaktadır. Televizyonun futbola
ilişkin etkisinin önemli bir boyutunu da anlatısal özellikler ve gerekliliklerin
futbolun aktarılış ve algılanışında yarattığı değişimler oluşturmaktadır.
Televizyonun anlatısı ve futbol
Televizyon, Fiske ve Hartley’in (1992) bilinen ve yaygın kabul görmüş
nitelemelerine göre, bir öykü anlatma aracıdır. Modern toplumlarda
televizyon, yazılı kültürden önceki çağlarda, sözlü kültürü aktarmak üzere
şarkılar şiirler okuyan ozanların işlevini üstlenmiştir. Dolayısıyla televizyon
anlatısının temelini sözlü anlatıma ilişkin özellikler oluşturur. Dahası
televizyon eski çağlardaki öykücü ozanlardan çok daha gelişmiş ve yaygın bir
öykü anlatma aracıdır ve bu özelliği nedeniyle sözlü kültüre yeniden dönüşü
özendirir (Kaplan, 1993; Mutlu, 1999).
Elbette televizyon anlatısı sözün yanında görüntüye de dayanır. Bu
anlamda televizüel anlatıya en yakın anlatı türünün sinemanınki olduğu
düşünülebilir. Ancak sinema ile televizyon anlatısı arasında önemli farklılıklar
bulunmaktadır. Sinemada görüntü temel, ses yardımcı bir unsurdur.
Televizyonda ise esas olarak bilgi ses ile aktarılır. Sinema kendi içinde
bütünlüğü olan bir anlatıya sahipken televizyon parçalı bir akıştan oluşur.
Anlatı farkını oluşturan etkenlerden biri, sinemanın yüksek bir dikkatle, özel
zaman ayrılarak ve algılamaya uygun bir ortamda izlenmesi, televizyonun ise
genellikle dinlenme zamanında, başka etkinliklerin yanı sıra yürütülen, sık sık
reklamlarla kesilen ve düşük dikkatle izlenen bir araç olmasıdır. Televizyon
için bir öykü anlatıldığında, izleyicinin dikkatini kolayca toplayabilmek
birincil amaçtır. Bu nedenle televizyon ürünlerinin sinemaya oranla çok daha
tempolu, basit, kolay anlaşılır, yüzeysel olması ve mutlaka sözle
desteklenmesi gerekir.
Sinemanın, anlatısını kurarken teknik üstünlüklerinden güç aldığını da
belirtmek gerekir. Bugünün ilerlemiş televizyon teknolojileri dahi sinema
kalitesinde görüntü ve ses üretememektedir. Sinema filmleri karanlık bir
salonda ve büyük bir perdede, gelişmiş ses düzenekleriyle sunulurken,
günümüzde oldukça büyümüş olan televizyon ekranlarının ve ses
sistemlerinin yine de sinemanın kalitesine yetiştiği söylenemez. Diğer yandan
sinemadaki öykü, bir dengesizliğin aktarılması, bu durumun aşama aşama
çözümüyle sonlanır. Televizyonda bu tür bir bütünlüğe çok rastlanmaz
(Mutlu, 1999: 138). Sinema anlatısının sonlanma özelliğine karşılık
122
M. Şeker – A. Gölcü
televizyon anlatısı süren bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla ilk bakışta benzediği
düşünülen sinema ve televizyon anlatısı arasında derin farklar bulunmaktadır.
İnal (2001: 258), televizyon anlatısının en çok sinemadan etkilendiğini ancak
diğer geleneksel anlatılar olan masal, roman, mit gibi anlatı türlerinin
özelliklerini de kullanarak yeni bir anlatı oluşturduğunu belirtmektedir.
Televizyonun içeriğini oluşturan ürünlerin bir bölümünün kurmaca
(fiction) bir bölümünün ise gerçeğe dayalı (factual) ürünler oluşu, iki farklı
televizüel anlatı bulunması gerektiğini düşündürebilir. Hatta belki de ticari
televizyonculuk öncesinde bu tür iki farklı anlatının bulunduğu söylenebilir.
Ancak Amerikan televizyonları için 1970’lerden itibaren, diğer ülkelerde ise
özel televizyonculuğun yaygınlaştığı 1990’lardan bu yana gerçeğe dayalı
program türleri ile kurmaca türler arasındaki farkın aşındığı, kurmaca anlatıya
ait özelliklerin egemen olduğu görülmektedir. Ellis (1999: 145-158),
televizyonun kurmaca ürünlerinin en yaygınlarından olan dizilerle, gerçeğe
dayalı türün en önemlisi olan haberlerin anlatı özelliklerini karşılaştırdığı
çalışmasında, temel anlatı özelliklerinin farklı olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Dizilerde de haberlerde de açık uçlu, kapanmanın olmadığı bir anlatı
egemendir. Kurmaca ve gerçeğe dayalı televizyon programlarının tümünde
bitimsiz bir güncelleştirme anlatının ana özelliğidir. Diziler belli bir sorunu
ele alıp her bölümde tekrar tekrar kurarken, gerçeğe dayalı programlarda da
güncel olaylar tıpkı dizilerdeki gibi yenilenir. Dolayısıyla kurmaca olan ve
olmayan televizyon türleri, ortak bir anlatıya sahiptir. Eğlence, sansasyon,
merak uyandırma, duygusallaştırma, hızlı tempo, soyutlamadan kaçınma,
insani ilgi konularına yönelme gibi kurmacaya özgü yaklaşım ve yöntemler
1980’lerde ABD televizyonculuğunda yaygınlaşmıştır (Adaklı, 2001: 241246). Türkiye’de de ilk önce reality show türü gerçeğe dayalı programlarda
denenen bu anlatı özellikleri daha sonra magazin ve futbol magazini
programlarına, oradan da haber bültenlerine geçmiştir (İnal, 2001: 281).
Televizyonun anlatısının oluşumunda izleyicinin medyadan yararlanma
biçiminin de etkisi bulunduğuna kuşku yoktur. Televizyon boş zamanları
doldurmak, vakit geçirmek, oyalanmak, eğlenmek, dinlenmek için kullanılan
bir araçtır ve bu haliyle günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Televizyon bu isteğin farkında olarak ve özellikle eğlence isteğini kışkırtarak,
her türlü içeriği eğlence formunda sunmaya yönelmiştir (Postman, 1994).
İzleyiciler televizyonu ayrıca dünyada olan bitenden haberdar olmak için
kullanırlar. Televizyon modern dünyadaki yalnızlık karşısında bir sığınaktır.
İzleyiciler inançlarını ve değerlerini televizyonun içeriğiyle pekiştirirler.
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
123
Kendileriyle aynı programı izlediğini bildikleri diğer insanlarla sanal bir
cemaat oluşturmanın hazzını duyarlar. Televizyon izleyerek toplumsal
yoksunluklarını bastırırlar (Mutlu, 1999: 79-85).
Bu beklentileri gidermek için televizyonun içeriği basit, duygusal etkisi
yüksek, abartılı, merak uyandırıcı, popüler konulara dayandırılmaktadır. Bir
dinlenme ve eğlenme aracından beklenen içerik Bourdieu’nun (1997: 22-56)
belirttiği gibi problem yaratmayacak ya da yalnızca önemsiz problemler
yaratacak türde, herkesi ilgilendiren, hiçbir şeye dokunmayan, uzlaşı içeren,
bölmeyen, sansasyonel, gösteri ağırlıklı, olağandışı gelgeç olaylardan
oluşmalıdır. Dolayısıyla televizyondan beklenen gerçekliği yeniden kurarken
eğlenceli, dramatik, magazinel, aksiyon içeren ortalama beğeni düzeyine hitap
etmektir (Arık, 2004: 314-316).
Futbol, televizyonun bu anlatısal özelliklerine ve içerik tercihlerine son
derece uygun bir konudur. Her şeyden önce futbol tam da Bourdieu’nun
tanımladığı gelgeç olaylardan biridir. Herkesin konuştuğu, herkesi
ilgilendiren, yalnızca önemsiz problemler üreten bir içeriktir. Pek çok tartışma
yaşansa da sonuçta bu problemlerin önemsiz ve nihayet bir oyuna ait olduğu
bilinir. Bu anlamda futbola ilişkin tartışmaların -örneğin siyasi konulardaki
kadar- önemli sonuçlara yol açmayacağı kesindir ve dolayısıyla tartışmalar
önemli sorunlar çıkmayacağından emin olunarak, rahatça yapılır. Futbol
sansasyona çok uygun bir içeriğe sahiptir. Esasen izleyenler futbolun
kendisinden ve futbolla ilgili televizyon programlarından olabildiğince coşku
beklerler. Ve televizyon bu beklentiyi sansasyona olan eğilimi ve anlatısal
özellikleriyle rahatça karşılar. Futbol dramatize etmeye son derece uygundur.
Doğası gereği zaten duygulara hitap eden bir oyundur ve bu yönüyle de
televizyonun anlatısına denk düşer. İzleyiciler kendileriyle aynı içeriği
seyredenlerle bir sanal cemaat oluşturduklarını en çok futbol yayınları
sırasında hissederler. Milyonlarca kişinin aynı maçı izlemek için hazırlık
yapması, aynı anda aynı maçı izliyor oluşu, maçtan sonra hep birlikte
sokaklara dökülme ihtimali, izleyicilere ayrıca kendi değerlerini ve inançlarını
pekiştirme olanağı verir. Tüm oyunlarda olduğu gibi futbolda da topluluklar
hayatı ve dünyayı yaşama biçimini ifade ederler (Huizinga, 1995: 67).
Futbolun televizüel anlatıya uygunluğunun bir başka yönü,
durmamacasına akışıdır. Televizyonun parçalı ama kesintisiz akışı, tıpkı
futbola benzer. Futbol da her hafta başka maçların ve bunlara ilişkin
tartışmaların yaşandığı ancak anlatının sonlanmadığı bir içeriğe sahiptir. Bir
haftanın konuları sona erdiğinde sonraki haftalarla ilgili konular ele alınmaya
124
M. Şeker – A. Gölcü
başlanır. Sezon bittiğinde yeni sezona ilişkin konular beklemektedir.
Dolayısıyla futbol kesintisiz, sonlanmayan bir konudur ve televizyonun en
temel anlatısal özelliği ile uygunluk taşır.
Bütün bu özellikleriyle –ve elbette yüksek rating sağlayan, izleyicisi
garanti, gelir kaynağı bir televizyon programı olarak- futbol televizyonda
yayın süresinin önemli bir bölümünü kaplamakta, pek çok türde programın
konusunu oluşturmaktadır. Futbol her şeyden önce soft news türüne giren bir
haberdir. İlginçlik özelliği önemlilik özelliğinin önüne geçen, insanların ilginç
bulduğu türden konular soft news kapsamına girer. Bu tür haberlerin
televizyonun anlatısına ne denli uygun olduğu ise açıktır. Dolayısıyla futbol
bir haber formu olarak televizyon haberciliğinde yer işgal eder. Bu yer,
önemli gelişmeler yaşandığında ana haber bültenlerinde ön sıralar olabileceği
gibi, herhangi bir günde de haber bültenlerinin bir bölümüdür. Bir soft news
türü olarak futbol haberleri televizyonun eğlenceli, sansasyonel, merak
uyandırıcı, duygusal etki yaratan, dramatize edilmiş anlatısal özelliklerini
taşıyarak sunulur. Futbola ilişkin haberler özellikle maç öncesinde ve maç
bitiminde canlı haber yayınlarıyla, röportajlarla sürdürülür. Televizyon
haberciliğinin canlı yayını kullanma eğilimi en çok futbol haberlerinde
görülür. İzleyici, bu yayınlarla antrenmanda, soyunma odasında, stat
çevresinde vs. yaşanan gelişmelere tanıklık etme heyecanını yaşar. Maçı
yayınlayamayan hatta stada giremeyen haber kameralarının oralarda bir
yerlerde bulunması bile izlenmeyi sağlayan bir tanıklık duygusu yaratır.
Diğer yandan televizyonun en değerli futbol programı elbette canlı maç
yayınlarıdır. Her şeyden önce mekânsal uzaklık nedeniyle maçı statta
izleyemeyen başka şehirdeki, ülkedeki milyonlarca insan futbolu
televizyondan takip eder. Canlı yayınların hem futbol hem de televizyon için
önemli bir ekonomik etkinlik olması bir yana, bu yayınların anlatısal
özelliklerinin futbolun sahadaki gerçekliğinden farklı yeni bir futbol tarzı
doğurduğu belirtilmektedir. Canlı yayınlar televizyonun tempo, heyecan ve
coşku gereksiniminin sonucunda gerçekte olduğundan farklı bir şekilde
yeniden üretilmektedir. Maç yayınlarının stattaki gerçeklikten farklı olmasını
sağlayan pek çok televizüel etki bulunmaktadır. İlkin, çok sayıda kameranın,
farklı kamera açılarından maçı takip etmesi bu farklılığı doğurur. Stattaki bir
izleyici maçı yalnızca kendi oturduğu açıdan izleyebilirken, ekran başında 20–
30 kameranın duruma göre kaydettiği görüntüyü izlemek mümkündür. Bu
kameralar ayrıca insan gözünün yapamayacağı farklı kamera hareketlerini de
yapabilirler. Stattaki izleyici bakışını kaydırarak en fazla sahayı sağdan sola,
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
125
soldan sağa takip edebilir. Bir başka ifadeyle televizyon dilinde “pan” olarak
adlandırılan yatay kaydırma hareketini yapabilir. Yine yukarı aşağı bakarak
“tilt” olarak adlandırılan kamera hareketinin bir benzerini gerçekleştirebilir.
Ancak örneğin insan gözü optik kaydırma yapamaz. Maçın önemi
pozisyonlarını daha ayrıntılı görmek için “zoom in” yaparak görüntüyü
yakınlaştıramaz. Bir oyuncunun yüzündeki ifadeyi sahaya en yakın
konumdaki seyirci dahi göremez. Kameralar ise tekniğin verdiği güçle oyunun
herhangi bir bölümüne, özellikle de topun oynandığı alanlara odaklanabilir.
Stattaki izleyici pozisyonları bir kez ve doğal hızında izleyebilirken
televizyonda aynı pozisyonun gerektiği kadar tekrarlanması, yavaşlatılarak
izlenmesi mümkündür. Statta oyunun durduğu pek çok ölü zaman yaşanırken,
televizyon bu anları başka görüntülerle, tekrarlarla, istatistiksel bilgilerle
doldurur ve tempoyu düşürmez. Bilgisayar destekli teknolojiden
yararlanılarak maçtaki pozisyonlara ilişkin statta görülemeyecek pek çok
ayrıntı ekrana getirilir. Örneğin futbolcunun ofsaytta olup olmadığı, topun gol
çizgisini geçip geçmediği, yapılan hareketin penaltı olup olmadığı, atılan
şutun hızının kaç kilometre olduğu gibi pek çok konu teknik sayesinde ekrana
taşınır. Maç esnasında ve sonunda oyuna ilişkin ayrıntılı istatistikler
yayınlanır. Duygusal etkiyi artırmak için oyuncuların, teknik direktörlerin,
maçı izleyen kulüp yöneticilerinin tepkileri yakın çekimlerle ekrana getirilir.
Spikerler ve yorumcular heyecan duygusunu artırmak için sözlü katkıda
bulunur. Stattaki gösteriler ve seyircinin coşkusu hem ölü zamanları
doldurmak için hem de coşkuyu artırmak için kullanılır.
Bütün bu süreç, futbol maçının sahadaki gerçekliğinden koparılması, bir
televizyon ürününe dönüştürülmesi anlamına gelir. Televizyonda izlenen
futbolun, stattakinden farklı bir anlamı olduğu açıktır. Hatta televizyon
futbolunu daha gelişmiş televizüel standartlarda sunmak için yeni çözümler
üretilmektedir. Yapay ışığın sağlayacağı kaliteli, gölgesiz görüntü için maçlar
gece oynanır. Kamera sayısı, açısı ve kameraların hareketleri, çekim ölçekleri
bu anlatıyı kurmak için önceden planlanmıştır. Belli organizasyonlarda,
örneğin Şampiyonlar Ligi’nde, Dünya Kupası’nda yayına ilişkin belli
standartlar getirilmektedir. Bu televizüel anlatının maç yayınına katkısı, eski
yıllara ait maç görüntüleri izlendiğinde ya da televizyonculuğu gelişmemiş
ülkelerle yapılan maçların yayını sırasında çarpıcı bir şekilde
görülebilmektedir. Sonuç olarak televizyon, futbolu yayınlarken gerçekliği
bozmakta, gösteri bir televizyon prodüksiyonuna dönüştürmektedir (Arık,
2004: 317; Kıvanç, 2001a:390).
126
M. Şeker – A. Gölcü
Futbolla üretilen televizyon programları elbette maç yayınıyla sınırlı
değildir. Maçı takip eden zamanlarda, sonuçlara, oyuna, tartışmalı kararla
ilişkin değerlendirmeler yapıldığı analiz programları yayınlanır. Konunun
uzmanlarınca yapılan bu değerlendirmeler, birkaç dakikalık özet görüntü
üzerinde saatlerce konuşulması, canlı bağlantılarla çeşitli tartışmaların ekrana
getirilmesi, iddiaların ortaya atılması gibi yönleriyle oldukça izlenen
televizyon programlarıdır. Bu programlar, farklı türsel özellikleri içinde
barındırmaktadır. Televizyonun başka konular için kullandığı açık oturum,
tartışma programı hatta talk show tarzına ait anlatısal özellikler futbol analiz
programlarına taşınmıştır. Konuşmacıların futbolla ilgili bilgileri ve
uzmanlıkları yanında, ekrana uygun olmaları gerekir. Heyecanlı tartışmalar
yapabilen, eğlenceli konuşabilen, hızlı düşünüp anında yorum yapabilen, argo
hatta zaman zaman küfürlü ifadeler kullanan, tanınmış futbol yorumcularının
ratingleri yükselttiği bilinmektedir. Bu televizyon yıldızlarının, yarışmalar,
reklamlar gibi futbol dışındaki televizyon formlarında da sıklıkla kullanıldığı
görülmektedir.
Futbolun televizyondaki sunumu
Enformasyon çağında televizyonla futbol arasında var olan kurgusal
ilişkisinin gözlemlenebileceği mecra kuşkusuz televizyondaki futbol
programlarıdır. Futbolun belirli bir oranda kuralsızlığı içeriğinde
barındırması, televizyonun futbolu kendi gerçekliğine göre yeniden
şekillendirip, kurgulamasını zorunlu kılmaktadır. Bir gerçeklik olan ve anında
kendi gerçekliğini üretebilme yetisine sahip olan sahadaki futbolun televizyon
için yeniden kurgulanarak üretilmesi gerekmektedir. Futbol stadyumdaki
seyircilere özgü bir aktivite olarak bırakılamaz. Kıvanç’a göre (2001a:32)
televizyon sahadaki zenginliği hiçbir zaman yansıtamayacağı için,
yansıtabileceği kısmı kayırmaktadır. Televizyonda futbol yayını insanlara gol
göstermek üzere kurulmuş bir mekanizmadır. Golün de ötesinde izleyiciyi
ekrana bağlayacak gerilim, heyecan gibi unsurlar öne çıkarılmaktadır.
TV programları aracılığıyla formatlanan futbolun televizyondaki sunumu
da programların yapısına, yayın saatine, katılımcılarına göre değişiklikler
göstermektedir. Sıradan bir futbol yorum programında futbolun ekonomipolitiğinden futbolcunun eğitim seviyesine, taraftarların sosyo-kültürel
yapısına kadar birçok farklı konu üzerinde yorumlar yapılabilmekte ve
futbolla ilgili sorunlara çözümler aranabilmektedir. Hatta kendisi de bir futbol
yorumcusu olan Haşmet Babaoğlu’na göre (2002), günümüz medyasında
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
127
izleyici için maçın bitiş düdüğü yorumcuların okunmasından veya
dinlenmesinden sonra çalmaktadır. Konu ve yorum bağlamında böylesine
zengin bir içeriğe sahip olan bir futbol programının katılımcıları da
toplumdaki sosyal ve kültürel çeşitliliği yansıtacak kadar renkli ve farklı
kişilikler olmak mecburiyetindedir. Programların sunum ve içeriklerinde
yapılan bu düzenlemeler ile yetinilmemiştir. Dekor tercihinden kıyafet
seçimine kadar program içerisinde var olan her öğe televizyon sunum
tekniklerine göre yeniden tasarlanmıştır. Bu düzenlemelerin yapılmasındaki
temel gerekçe futbolun televizyon gerçekliğine göre yeniden üretimini sürekli
kılmaktır. Programın her tekrarında televizyon futbolu kendi gerçekliğini
yenilemiş olacaktır.
“Televizyon, her şeyin süratle ve mümkün olan en göz alıcı, çarpıcı
görüntülerle geçip gittiği, gördüklerimizin değil gözümüze çarpanların
hesabının tutulduğu bir sonsuz şerittir (Kıvanç, 2001a: 37).” 1985 yılında
Brüksel’deki Heysel Stadının tribünlerinde 39 İtalyan seyircinin ölümüne
sebep olan Juventus-Liverpool Avrupa Kupası finali televizyon futbolunun
ifşa edildiği örnek olaylardan biridir. Televizyonlar birbirlerini ezen insanların
görüntülerini yayınlarken aynı zamanda maçın canlı yayınını da
sürdürmüşlerdir (Galeano, 1998: 201). Artık stadyum bir seyir yeri olmaktan
çıkmış ve içinde barındırdığı bütün unsurlarla birlikte bir sahneye
dönüşmüştür. Çupi’ye (2002) göre, futbol teknolojinin baskısıyla, insanla
topun kendi uyum ve ritimlerini kullanarak oynadığı bir oyun olmaktan
çıkmıştır. Stadyumdaki her şey televizyon ve televizyon futbolu için
yayınlanacak bir meta olmuştur. Seyirci özet görüntülerde yer alabilmek için
kameralara yapmacık pozlar verirken, oyuncu tartışmalı pozisyonu “akşam
daha net göreceğiz” diyerek kendi ürettiği gerçekliğe yabancılaşmıştır.
Televizyonun teknolojik imkânları aracılığıyla futbolcu ve taraftar kendi
oyununu daha açık bir şekilde ekrandan görebilmektedir.
Bugün futbol televizyonda oynanmakta olan bir oyun söylemi içerisine
oturtularak aktarılmaktadır. Bu bir değişim sürecidir ve değişimin sürekliliği
için televizyon futbolu olarak adlandırılan futbol söylemi toplum genelinde
yaygınlaştırılmalı ve toplumsal kabul üretilmelidir. Medya, futbol ağırlıklı
spor programlarını kullanarak, sistemi ekonomik, sosyal ve siyasi olarak
beslemekte, kitleleri edilginleştirmekte, apolitikleştirmektedir (Şahin, 1998:
17). Vassaf’a (1996) göre, egemen düzen, kitleleri edilginleştirmek için
sürekli izlenebilecek bir şeyler düzenlemiştir ve seyirci tarih boyunca daima
seyirci kalmıştır. Televizyonun toplumsal rıza üretiminde yaygın bir araç
128
M. Şeker – A. Gölcü
olarak kullanılması, futbolun içerik olarak daha fazla televizyon ekranına
taşınarak televizyon gerçekliğinde tekrar üretilmesini kolaylaştırmıştır. Bu
hegemonik süreçte en çok öne çıkartılan aktör kuşkusuz futbol programları
olmuştur. Bu programlar futbol için değil ama televizyon futbolunun yeniden
üretilebilmesi için temel zorunluluktur.
Türk televizyonlarında futbol programları
Farklı formatlarda yayınlanan futbol programları, kanalın ideolojik
tercihlerine, sahiplik ilişkilerine ve yayın politikalarına göre değişiklikler
göstermektedir. Yayın akışı içerisinde önemli bir yere sahip bu programlar
farklı formatlara dönüştürülse de, içerik her zaman televizyon futbolu olup
tekrar tekrar sunulmaktadır. Haber saatleri futbol söyleminin yeniden
üretilmesi için uygun koşulları oluşturan program türlerinin en başında
gelmektedir. Televizyon için seyirci kitleselleşmenin gerçekleştiği anlardan
birisi olan haber saatlerinde futbol merkezli spor bültenlerine de yer
ayrılmıştır. Futbol bu sayede günün her saatinde gündemdeki konumunu
yeniden üretebilmektedir. Fakat bu programların dezavantajı yayın sürelerinin
kısa ve gözden kaçırılabilir olmasıdır. Sürekli tekrar edilme gerekliliği ortaya
çıkmakta ve bu gerekçeden dolayı futbol haberleri haber bülteninin bir parçası
olarak gün boyunca birçok kez tekrar edilmektedir. Örneğin haber kanalı
formatında yayın yapan NTV ve CNN’de gün içerisinde toplam sekiz kez
futbol merkezli spor bütenleri yayınlanmaktadır. Fox TV her haber bülteninin
arkasından yine futbol merkezli spor bültenlerini gün boyunca tekrar
etmektedir. Kanal A 20.30 ana haber bülteni öncesinde 20 dakikalık bir spor
bülteni yayınlamaktadır. Ayrıca gündemde önemli bir futbol aktivitesi varsa
spor bültenlerindeki standart yerinden kurtularak, birçok televizyon kanalının
ana
haber
bültenlerinde
günün
önemli
olayı
kategorisinde
haberleştirilmektedir. Klasikleşen bu yayın akışının ötesinde; milli birlik ve
bütünlük havasında oynanacak olan milli maç ya da “temsilcilerimizin”
Avrupa kupası maçlarında ana haber bültenleri stadyumlardan ya da stadyum
önlerinden sunulmaktadır. Böyle dönemlerde futbol, televizyonun merkez
üssü haline gelmektedir. Anchorman’ler taraftarlıklarını kanıtlayan renklerde
kravat ve benzeri göstergeler taşımayı kendileri için milli bir görev olarak
kabul etmişlerdir. Haber bülteni aktarılırken ekranın bir köşesinden
“Galatasaray korner kullanıyor”, “Fenerbahçe’nin topu direkten döndü”,
“Sivasspor atakta” gibi maç esnasında olan biten aktarılmaya çalışılır ve gol
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
129
anlarında haber akışı kesilir, stadyumlardaki muhabirlere canlı bağlantılar
yapılarak kamuoyunu bilgilendirme görevi eksiksiz yerine getirilmektedir.
Futbol merkezli spor programlarından en önemlisi genellikle canlı maç
yayınlarının sonrasında yapılan yorum programlarıdır. Bu programlar içerik
bağlamında yoğunluğunu oynanan oyundaki taktik ve teknik eksiklikler,
kazananın neden kazandığı ya da kaybedenin hangi gerekçelerden dolayı
kaybettiğini ortaya koymaya çalışan bir sunum tekniğine dayandırmaktadır.
Takımlardaki eksiklikler, saha koşulları, takımların fizik ve kondisyon
durumları gibi unsurlar istatistiksel verilerle desteklenerek analiz
edilmektedir. Bu program türünün katılımcı sayısı genelde iki ya da üç olarak
belirlenir. Fakat katılımcı profili oldukça zengindir. Çok farklı alanlardan
kişilerin futbol yorumları programa farklılık ve zenginlik kazandırmaktadır.
Katılımcıların genel çizgiler çerçevesinde futbol konuşmaya çalıştıkları bu
programlarda; maçlardan önemli anlar, maç öncesi ve sonrası renkli
görüntüler yükselen bir tempo ile yayınlanarak futbolun “show business”
yönü öne çıkarılmaktadır. Kanal 24’te Takım Oyunu’nda Bilgin Gökberk hiç
futbol oynamamasına rağmen ilginç yorumlar yapabildiği için yorumcu
olabilmektedir. “Stadyum” programında Erdoğan Arıkan maç öncesinde
takımların stada nasıl geldiklerini, maç sonrasında hangi futbolcunun ne
dediğini ve taraftarlardan gelen e-postaları “tarafsızca” aktarmaktadır.
Mehmet Demirkol maçı statta izledikten sonra yapacağı yorumlarını
televizyonda tekrar tekrar izleyerek düzeltebililmektedir. Ömer Üründül’ün,
Hıncal Uluç’un ve Rıdvan Dilmen’in televizyondan maç izleyerek oyun
hakkında yorum yapmaları, futbolun kendi gerçekliğine yabancılaşmış bir
topluluğun televizyon aracılığıyla mekanik bir futbol söylemini toplumsal
arenada yeniden üretip, dolaşıma sokmalarını göstermektedir. Tartışmalı bir
pozisyon sonrasında yapılan “çok net gözükmüyor başka açı var mı?”
isteklerine “kameranın görmediği bir açı hep vardır” diyerek yaptığı
yorumuyla Mehmet Demirkol televizyon futbolunun yumuşak karnının her
zaman bulunacağını belirtmektedir.
Futbol programları arasında en ilginç olanı magazinsel futbol yorum
programlarıdır. Magazinsel yorum programı genelinde dört ya da dörtten fazla
katılımcıyla gerçekleştirilen, benzerlerine göre izleyiciyi futbolun gerçek
mekânlarından daha fazla uzaklaştırarak kendi kurgusal mekânına hapseden
ve uzun süreli bir program türüdür. Kısmen de olsa belirli maçlardan çok kısa
özet görüntüler verilebilir fakat programın ana konusu katılımcılar arasında
tartışma üretebilecek her şeydir. Şike, teşvik primleri, hakem hataları,
130
M. Şeker – A. Gölcü
futbolcular ve kulüp başkanları arasındaki tartışmalar en popüler konular
arasında yer alır. Her hafta bu ya da buna benzer konular masaya yatırılır ve
program sonrasında hiçbir çözüm bulunamadan bir başka hafta tekrar ele
alınmak üzere masadan kaldırılır. Abartı ve çatışma iyi bir magazinsel futbol
yorum program formatının zorunluluğudur. Nasıl olursa olsun birileri canlı
yayında tartışmalı, hatta kavga çıkarmalıdır. Katılımcılar çoğunlukla taraftar
kimliğiyle ön plana çıkmış ve çatışma üretebilecek yetenekteki eski
futbolcular, eski hakemler ya da eski yöneticiler arasından seçilir.
Katılımcıların kullandığı dil argo olmalıdır. Ara sıra yanlışlıkla da olsa küfür
etmek, programın popülaritesi açısından oldukça faydalıdır. Program
formatına uygun olarak, Turgay Şeren’in “Telegol”de canlı yayında “yok
anasının ...” diye küfretmesi kahkahalarla geçiştirilecek basit bir sinirlilik
anıdır. Eski hakem Ahmet Çakar eğer Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde
çeyrek finale çıkarsa bikini giyeceğini vaat etmekten çekinmez. Ömer
Çavuşoğlu ve Aziz Üstel canlı yayında “ebedi dostluk” samimiyetinde
birbirleriyle alay ederler. Fenerbahçeli eski futbolcu Ziya Şengül,
Galatasaraylı Adnan Aybaba’ya bağırıp, hakaret etmeyi takımının şerefini
kurtarmak için görev saymaktadır. Bir başka programda Beşiktaşlı Kazım
Kanat “G.Saray, Ze Roberto ile anlaştı ancak Fenerbahçeli Alex devreye
girip, ‘Gitme, paranı alamazsın’ dedi ve vazgeçirdi. Şimdi Beşiktaş için aynısı
söz konusu" diyerek futbolcuyu Türk futboluna ihanetle suçlamaktadır.
Televizyon yayın akışı içerisinde sıkça karşılaşılan bir diğer futbol
program türü ise canlı maç yayınlarıdır. Canlı maç yayınlarının TV programı
kategorisine alınmasının gerekçesi; televizyonun sahada var edilen futbolu,
özgün yapısından kopararak kendi gerçekliğine göre yeniden üreterek
program formatında yayınlamasıdır. Canlı olarak yayınlanan maç televizyon
gerçekliğine dönüşmekten kurtulamaz. Tarihsel çerçevede düşünüldüğünde
canlı maç yayınları televizyon futbolunun oluşumunun en önemli aşamasıdır.
Zamanla futbola endeksli bir televizyon teknolojisinin gelişmesi ile bu tip
programların da formatlarında değişiklikler yapılmış ve teknolojik
gelişmelerle futbol daha teknik bir olguya dönüşmüştür. Futbol sahada belirli
kurallara bağlı olarak oynanan bir oyun olmaktan çıkmış, stadyumdan futbol
dışı birçok ilginç görüntünün maç esnasında aktarıldığı bir karnavala
dönüşmüştür. Gol attıktan sonra tribünlere koşan Hakan Şükür’ün sevinen kızı
ve eşi, aile saadetleri unutulmadan ekranlara taşınmaktadır. Trabzonsporlu
İbrahima Yattara maç esnasında yaptığı sıradan faullerin tekrar tekrar
gösterilmesi ve siyahî futbolcu olmanın verdiği olumsuzlukla yılın en hırçın
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
131
futbolcusu seçilebilmektedir. Maçı izleyici için canlı yorumlayan İlker Yasin,
görüntüsüyle olmasa da sesiyle bu eğlenceye eşlik etmektedir. Penaltı olarak
yorumladığı pozisyonun görüntü tekrarı sonrasında gönül rahatlığıyla “hiç de
bir şey yokmuş canım” diyebilmektedir. Takım elbiseleriyle şeref tribününü
dolduran devlet erkânını kameralar selamlamalı ve stadyumdaki taraftara
“sayın bakanımız ……. stadyumu teşrif etiler” anonsu televizyon izleyicisine
eksiksiz olarak aktarılmalıdır.
Maç yayınlarının büyük kazançlar sağlanan bir organizasyona dönüşmesi
ile canlı maç yayınları büyük miktarda paralarla ücretli kanallara transfer
edilmiştir. Bu süreç sonrasında ulusal lig yayınlarını şifreli kanallara kaptıran
televizyon kanalları içeriklerini Avrupa liglerinden maç yayınları ile
doldurmayı tercih etmişlerdir. Bugün birçok TV kanalının prime-time yayın
saatlerinde; Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa liglerinden naklen maç
yayınları yapılmaktadır. İngiltere ulusal ligi Premier Lige’nin şampiyonunun
belirleneceği son haftasında, şampiyon adayları Chealsea ve Manchester
United’ın maçları eş zamanlı olarak Fox TV sayesinde futbol severlerle
buluşturmuştur. NTV bu atağa İspanya ligi La Liga’dan Real MadridBarcelona maçının yayını ile cevap vermiştir. Kanal 24, İtalya ligi Seri A’yı
İtalyan müzikleri eşliğinde verirken, Fransa ligi bir başka kanalda
yayınlanmaktadır. İzler kitlenin yoğun ilgisi sonrasında yabancı liglerden maç
yayınlarını elde edebilmek için çetin bir mücadele başlamıştır. Bugün
televizyon kanalları yabancı liglerden maç yayınlarını alabilmek için ciddi
miktarlarda paralar ödemektedirler. Bir yabancı ligin yayın hakkı gelecek
sezonda başka bir TV kanalına transfer edilebilmektedir. Bu yayın haklarıyla
ilgili transferler haftalar öncesinden futbolseverlerle paylaşılmakta ve
futbolseverler bu görsel şova davet edilmektedir. Maç yayınlarının yanı sıra
genellikle hafta sonlarında Avrupa liglerindeki puan durumu ve o hafta
oynanan bütün maçlardan özet görüntülerin verildiği küçük çaplı programlar
da maç yayınlarını desteklemek için yayınlanmaktadır.
Yakın dönemde televizyon kanallarında yer almaya başlanan futbol
programlarından birisi de, futbol bahis oyunları için yayınlanan “iddaa”
programlarıdır. Genel olarak bahis oynanacak olan maçlar hakkında
istatistiksel bilgiler ve bahis oranları hakkında bilgiler programın içeriğini
belirlemektedir. Bu tarz programların temel işlevi futbolu ekonomik bir getiri
unsuru olarak izleyiciye kabullendirtmektir. Programın formatı tamamen bu
amaç doğrultusunda kurgulanır. Show TV’de yayınlanan “İddialı Yorum”
programını istatistik dünyasının önde gelen ismi olarak sunulan Dr. Gürkan
132
M. Şeker – A. Gölcü
Kubilay sunmaktadır. Futbolun ekonomik yönü program formatının
merkezinde olduğu için ekonomist ve futbol yorumcu kimliğiyle bilinen
Deniz Gökçe ve Avrupa liglerinin uzman ismi olarak tanımlanan Ogan Tarhan
da program katılımcıları olmayı hak etmektedirler. İddia programına bir başka
örnek program ise TV8’de yayınlanan “Bay Tahmin”dir. Program içerik,
yöntem ve format açısından “İddialı Yorum”un birebir aynısıdır. İddia
programları ayrıca yerli ya da yabancı maç yayın haklarını elinde bulunduran
şifreli yayın kuruluşlarının da yayın akışlarında yerlerini almışlardır. Özellikle
Lig TV’de dünya liglerindeki bütün takımların bahis oranları aktarılmakta ve
bu takımların son durumları iddia programlarında mercek altına alınmaktadır.
Bu programlar ekseninde oluşturulan futbol söyleminde futboldaki şans
faktörü tamamen yok sayılarak rasyonel bir futbol gerçekliği üretilmektedir.
İstatistik bilimi futbolun merkezinde yer almakla yetinmez, sahada oynanan
futbolun iç dinamiklerini dahi etkileyen ve şekillendiren bir güce
dönüşmüştür. Varoluşunu insan merkezli bir örgütlenmeden alan futboldan
insan öğesi soyutlanmıştır. Herhangi bir futbolcunun yüzde kaç oranında
isabetli pas verdiği, hangi kanatta geometrik olarak daha düzgün orta
yapabildiği, kaç tane isabetli pas verdiği, hangi hücum organizasyonunda
daha verimli olabileceği bilgisayar destekli teknik bir formatta yeniden
üretilerek izleyiciye aktarılır. Futbolu böylesine rasyonel bir zemine
oturtmaya çalışılan program, futbolu metalaştırarak tamamen ihtimallere bağlı
olan bir şans oyununun takipçilerine veri sağlamak için kurgulanmıştır.
SONUÇ
Günümüz koşullarında futbol, televizyonun sağlamış olduğu teknik
koşullar ve onun dramatize ederek uygun bir söylem çerçevesine oturtması ile
aktarılmaktadır. Kuşkusuz futbolu bu dönüşüm sürecine zorlayan etmen,
televizyonun kullanabileceği bütün içerikleri televizüel biçimlere
dönüştürerek kendi gerçekliği olarak sunmasıdır. Televizyon futbol
gerçekliğini kırarak kendi bünyesinde yeniden üretir. Futbol televizüel
dönüşüm aşamalarından geçirildikten sonra kendi özgün koşullarından
kopartılarak, televizyon içeriğinin bir parçası olmuştur.
Bir eğlence aracı olarak televizyon ele aldığı her türlü içerik gibi, futbolu
da kendi anlatısına uydurmaktadır. Kaldı ki futbol içerik olarak, televizyonun
anlatısına uygundur. Yapay ve önemsiz tartışmaların yaşanabileceği konular
sunan futbol, tam da televizyonun bu özelliğine uygun düşmektedir. Bir
Futbolun televizyonda yeniden üretimi
133
eğlence, dinlenme ve vakit geçirme aracı olarak kullanılan televizyon ve
benzer amaçlar için bağlanılan bir oyun olan futbol, birbirlerini karşılıklı
olarak geliştirmektedir.
Türk televizyonlarında da futbol, yüksek raiting sağlayan ve izleyicisi
garanti bir program türü olarak oldukça yaygın şekilde işlenmektedir. Futbola
ilişkin içeriğin yeniden üretiminde, Batı ülkelerindeki benzerleri gibi, Türk
televizyonlarında da futbol, daha sansasyonel, daha tempolu, çatışma, yarış ve
rekabet duygusunun öne çıkarıldığı bir tarzda yeniden üretilmektedir.
Televizyona özgü durmamacasına akış özelliğine uygun olan futbol, sürekli
haber ve program malzemesi sağlayan bir oyundur. Lig dönemlerinde olduğu
kadar, futbolun tatilde olduğu dönemlerde de bu oyuna ve oyunun aktörlerine
ilişkin zengin malzeme bulmak olanaklıdır. Futbol Türk televizyonlarında;
canlı yayın, spor haberi, magazinsel yorum programları, analiz programları,
bahis programları gibi farklı türlerde, çok sayıda programın içeriğini
oluşturmaktadır. Farklı anlatısal özellikleri bulunan bütün bu programlara
bakıldığında, televizyon anlatısının ana özelliklerini taşıdığı görülmektedir.
Dolayısıyla televizyondaki futbol, sahadakinden farklı, gerçekliğinden
koparılmış, mekanik bir şekilde yeniden üretilen bir televizyon gerçekliğine
dönüşmektedir.
KAYNAKÇA
Adaklı, G. (2001). Televizyon türlerinde dönüşüm. A.Ü. İletişim Fakültesi yıllık 1999,
Ankara: A.Ü. İletişim Fakültesi.
Arık, B. M. (2004). Medya çağında futbol ve televizyon arasındaki kaçınılmaz ilişki,
top ekranda. İstanbul: Salyangoz.
Authier C. (2002). Futbol A.Ş. (çev: Ali Berktay). İstanbul: Kitap.
Babaoğlu H. (2002). Maç 90 dakikadan sonra başlar. İçinde: B.Tut (der.). Top bir
dünyadır. İstanbul: Yapı Kredi.
Bourdieu, P. (1997). Televizyon üzerine (çev:T. Ilgaz). İstanbul: Yapı Kredi.
Çupi, İ. (2002). Futbolun ölümü. İstanbul: İletişim.
Ellis, J. (1999). Televizyonun anlatısı (çev: A.İnal). A.Ü. İletişim Fakültesi yıllık
1997-1998. Ankara: A.Ü. İletişim Fakültesi.
Fiske, J. ve Hartley, J. (1992). Reading television. London: Roudledge.
Galeano, E. (1998).Gölgede ve güneşte futbol (çev: E. Önalp &M. N. Kutlu). İstanbul:
Can.
Hamil, S. (1999). A whole new ball game? İçinde: S. Hamil,& J. Michie, & C.
Oughton (eds.). Business of football. Edinburg and London: Mainstream.
Holland P. (1997). The television handbook. London – New York: Routledge.
134
M. Şeker – A. Gölcü
Huizinga, J. (1995). Homo ludens (çev: M. A. Kılıçbay). İstanbul: Ayrıntı.
İnal, A. (2001). Televizyon, tür ve temsil, A.Ü. İletişim Fakültesi yıllık 1999, Ankara:
A.Ü. İletişim Fakültesi.
Kaplan, Y. (1993). Televizyon. İstanbul: Ağaç.
Kıvanç, Ü. (2001a). Kesin ofsayt: Televizyon futbolu ve futbol medyası. İstanbul:
İletişim.
Kıvanç, Ü. (2001b, 18 Şubat). Aydınlar futbolu anlamak zorunda. Hürriyet
Cumartesi.
Klose, A. (2001). Televizyon futbolu. Futbol ve kültürü. İçinde:R. Horak & W. Reıter
& T. Bora (eds.). İstanbul: İletişim.
Kozanoğlu C. (1990). Türkiye’de futbol: Bu maçı alıcaz. İstanbul: Kıyı.
Kurultay & Aytayman (1997). Futbol kültürü tartışmaları. İçinde: M. Kurt & V.
Aytayman & T. Kurultay (der.). Arena’da show: modern sporun dünü ve
bugünü. İstanbul: Sorun.
Mutlu, E. (1999). Televizyon ve toplum. Ankara: TRT.
Postman, N. (1994). Televizyon öldüren eğlence (çev: O. Akınhay). İstanbul: Ayrıntı.
Stemmler T. (2000). Futbolun kısa tarihi (çev: N. Aça). İstanbul: Dost.
Şahin, M. (1998). Spor ve ahlâkı. İstanbul: Evrensel.
Tomlison A. (1999). The games up: Essay in the cultural analysisi of sport. Leisure
and popular culture. Aldershot: Ashgate Arena.
Vassaf, G. (1996). Cennetin dibi. İstanbul: Ayrıntı.
Whannel, G (1992). Fields in vision. London and New York: Routledge.

Benzer belgeler