İndirmek İçin Tıklayınız - Ürolojik Cerrahi Derneği

Transkript

İndirmek İçin Tıklayınız - Ürolojik Cerrahi Derneği
SAYI:2
NISAN
2012
Güncel
ÜRO
Ü R O L O J İ K
C E R R A H İ
Çok Değerli Meslektaşlarım ve Üyeler,
Ürolojik Cerrahi Derneği’ nin haberleşme
mektubunun ikincisinde, sizleri selamlarken
derneğimizin hızlı ve etkin gelişiminden
dolayı yönetim kurulu olarak duyduğumuz
heyecan ve mutluluğu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
D E R N E Ğ İ
Susturulan Akademya
Bizler gibi demokrasi
geçmişi yarım
yüzyıllık ülkelerde
bilim kurumlarına
Hepimiz, Büyük Önder’imiz ve arkadaşlarının
yaptığı mücadelelerin sonucunda kurulan
Cumhuriyet
sayesinde
çağdaşlaşma
sürecine girmiş ve bugünkü noktaya
taşınmış, bayrağımızın güçle dalgalandığı,
çocuklarımızın çağdaş, dünya ile rekabet edebilecek bir noktaya
geldiği, aklın ve bilimin yol gösterici olduğu bir Türkiye’de yaşamak
istiyoruz. Bilim ve eğitimin değerini anlayıp ona gücü nispetinde destek
verenlerin el üstünde tutulduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bizler,
bilimsel liyakatin çağdaş dünyanın kabul ettiği değerler ve kriterlerle
tanımlandığı bir ülkede, bilimsel değerlere uygun rasyonel yapıların
oluştuğu kurumlarda çalışmak ve eğitim vermek istiyoruz.
siyasetin müdahaleleri
Bilimsel bir derneğin en önemli misyonlarından birinin konvansiyonel
doğruları benimseyip bunu daha ileri götürmek ve yeni jenerasyonların
bu yolda gelişmesini sağlayıcı bilimsel paylaşım ve eğitim ortamlarını
yaratmak olduğu düşüncesindeyiz. Politik süreçlerin rüzgarlarına
kapılmak yerine bunun yol açtığı erozyonlara karşı durma mücadelesi
vermek, kendine ve bilimsel gücüne inanan her üyemizin görevi ve
dayanışma noktası olmalıdır.
belgeleri paylaşmak istedim.
Bu vizyonla kurulan ve aktivitelerini sürdüren derneğimizin 3-7 Ekim
2012’deki kongresi bu anlayışımızın uygulamaya döneceği bir şölen
niteliğinde geçecektir. Amacımız tüm meslektaşlarımızın özlediği
nitelik ve içeriği bulacakları bilgi paylaşım ortamını yaratmaktır. Hepsi
konularında önde gelen 21 davetli yabancı konuşmacı, yüzü aşkın yerli
konuşmacı ve oturum yöneticisinin görev alacağı çok sayıda en son
güncel bilgilerin verildiği konuşmalar, paneller ve kursların olacağı
kongremizde, bu akademik zenginliğin içinde genç arkadaşlarımıza
özellikle görev vermek istiyoruz.
yaygındır. Demokrasi
ergenleşme sürecinde
bilim çevrelerinin en
önemli ödevlerinden
birisi de topluma
öncülük etmektir. Ancak
demokrasi geçmişin kadar ise demokrasi kültürün, bilim
tarihin kadar da akademik kültürün olur demek galiba en
doğru yaklaşım. Yine de biz ülkemizde bunu ne düzeyde
başarmaktayız sorusuna yanıt ararken ulaştığım bilgi ve
Bir durum tespiti yapmak, aynı zamanda tarihe not
düşmek istedim.
Son 10 yılda TÜBİTAK VE TÜBA’nın başına gelenler,
her İl’e bir üniversitesi açılması, sayıları 64’ü bulan
vakıf üniversiteleri, rektörlerimizin atanması ve
performansları(!), bilimsel araştırma ve yayınlarda
etik dışılıklar ve ÖSYM de yaşananlar karşısında bilim
kamuoyunun suskunluğunda endişe vericidir. Biz kendi
durumumuzu koruyamazken ülkenin aydınlanma ve
kalkınmasına nasıl katkı sağlayacağız. Benim için
zenginlik: Yetişmiş insan gücü, nitelikli eğitim ve
kalkınmada eşitlik, insana ve bilime verilen değerdir.
Öncelikle Yüksek öğretime giriş
sınavlarında yaşananlar:
Düzenli işleyen tek kurum olan ÖSYM’yi
de kaybettik. Herkesin güvendiği,
kayırmacı kültürün işlemediği tek
kurumun yaptığı sınavda yanıtların
dağıtıldığı kanıtlandı. Soruşturmalar,
incelemeler başlatıldı ama aradan 2
yıl geçti sonuç yoktur. Üniversite giriş
sınavı soru şifrelemeleri kanıtlandı.
ÖSYM yasası değiştirildi, kadrolar ve
her şey değişti: Sınavlar bitmeden
soru yanıtları TV’de açıklandı, sınavlar
yinelendi. Sonuçlar yanlış bildirildi,
sonuç olarak son 2 yıldır hata olmayan
sınav yapamadılar.
Sayın Rektörlerimiz, nitelikli öğrenci
almak için burs ve ödüller veren
üniversitelerimiz bu durumda nasıl
Bu vizyonun bir ürünü olarak kongremizde hayata geçirmeyi planladığımız
yeni bir uygulamayla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyor ve değerli katkılarınızı
bekliyoruz. Bu uygulamayla; akademisyen olan veya olmak isteyen genç
ürologların cesaretlendirilmesini, bu arenada bilinirliklerinin artmasını,
arkadan gelen genç meslektaşlarına örnek olma şansının tanınmasını ve
çalıştıkları kurumları tanıtma imkanı bulmalarını amaçlıyoruz.
Bu amaçla en az 2 en fazla 7 yıllık üroloji uzmanı genç meslektaşlarımızın
kendi başvuruları ile kongremizde konuşmacı olmalarını sağlamak istiyoruz.
Başvurular bir jüri tarafından değerlendirilecek ve en az 10 tanesi kongrenin
en aktif saatlerinde sunulmak üzere programa konacaklardır. Sunum yapması
uygun görülen konuşmacıların kongre katılım, kayıt ve konaklama giderleri
derneğimiz ve Astellas firmasının sağladığı katkılarla karşılanacak olup en
beğenilen sunum sahibi de ayrıca ödüllendirilecektir. Bunun yanında, sunum
sahibi bu arkadaşlarımız kongre kitabında kısa özgeçmişleri ile tanıtılacaklardır.
Tüm genç meslektaşlarımızın başvuruyla ilgili herhangi bir çekince
yaşamamaları gerektiğini özellikle vurguluyor ve bu uygulamanın başarılı
olması için katkılarınızı bekliyoruz. Özellikle değerli hocalarımızdan genç
meslektaşlarımızı bu konuda yüreklendirmelerini ve çalıştıkları kurumları ön
plana çıkarma şansı tanıyacak bu uygulamaya destek vermelerini diliyoruz.
Bu vesile ile kongremize bildiri gönderme süresinin 15 temmuz da sona
ereceğini hatırlatmak istiyor sizlere keyifli bir yaz dönemi diliyorum.
sessiz kalabilmekte? Çocuklarımız bu
sınavlar ile Lise, Üniversite, asistanlık,
memuriyete giriş hakkı kazanıyor. Bu
Dr. Serdar Tekgül
nasıl olabilir? Kime güveneceğiz.
Yeni üniversitelerin kurulması,
öğretim üyesi sayı ve dağılımı:
Son bilgilere göre 174 Üniversite
var. Son 6 yılda 105 tane kuruldu.
Öğretim üyesi sayısı ise 15.550 Prof.,
8.500 Doç. ve 21.750 Yrd. Doç.
kadardır. Üniversite sayımız %150,
öğretim üyesi ise % 40 arttı. Böyle bir
planlama olur mu? Ayrıca öğretim
üyesi dağılımı içler acısı. Beş yıl önce
kurulan bir Üniversitede halen 2
Profesör var. Biri Rektör ve diğeri de
yardımcısı. Üniversite Yönetim Kurulu
da 2 kişi. Bu veya benzeri durumda
olanların sayısı az değil. Bu ülkenin
çocukları bu kurumlarda okuyup
meslek öğrenecekler! Nitelikli insan
yetiştireceğiz öyle mi?
Buna nasıl suskun kalınır? Bilim insanı
Üniversitenin temelidir, temeli
olmayan bina olur mu? Esas deprem
burada ve sürekli yaşanmakta, cehaletin
altında kalacağız.
Rektörler, Rektör atamaları:
Üniversitelerimiz inşa edilmiş akıl ve
bilim yuvalarıdır. Bu bilim kurumlarını
rektörler temsil eder. Rektörlük çok
onurlu bir görevdir. Ancak bizim bazı
rektörler polisten dayak yemekte,
EDİTÖRDEN
SAĞLIK REFORMU
Ülkemizin son on yıl içerisinde şahit olduğu önemli
değişimlerden bir tanesi şüphesiz sağlık sisteminde
oluşuyor. Kaba saba bir bakışla halkın önemli bir kesimin bu değişimden mutlu olduğunu söylemek yanlış
olmaz. Türkiye’de sağlık sistemleri nasıl bir evrim geçirdi, nereden nereye gitti, dünya politikaları nasıl,
neler kazanıldı ve neler kaybedildi? Bütün bu sorular
ve daha niceleri sağlıkla yakından ilgilenen herkesin
aklından geçiyor. Süreçle ilgili özet bir yazı kaleme
aldıktan sonra bundan sonraki sayılarda da konu ile
ilgilenen bilim insanlarının fikirlerini buradan sizlerle
paylaşmaya çalışacağım.
Sağlık sistemleri ekonomik ve sosyal anlamda günümüz ülkelerinin en temel
sorunlarından birisidir. Kurulan hemen tüm sistemlerin hedefi topluma optimum eşit sağlık hizmetini sunmaktır. Çünkü etik olarak herkesin eşit sağlığa
ve sağlık bakımına ulaşması hakkına inanılır. Ancak sağlık hizmeti, nitelik olarak beslenme, eğitim ve ev sahibi olmaktan farklıdır. Sağlık sektörünün temel
problemi asimetrik bilgi ve ödeme sorunlarıdır. Sağlık hizmetinin veren hekimler mesleklerinin doğası gereği sunumda bulundukları hastalardan çok fazla
bilgiye sahiptirler. Hatta sektörde yer alan profesyonel yöneticilerden de bilgi
anlamında çok uzaktadırlar. Bu durum temel olarak iki soruna yol açmaktadır:
1: Hekimlerin bilgi ve birikimleri onları anlaşılmaz ve uzak kılmakta bu da yalnızlaşmalarına neden olmaktadır. 2: Bu birikim hekim tarafından istenildiği şekilde kullanılabilmekte, sunumda bulunduğu sektörü de hastayı istediği şekilde
yönlendirebilme gücünü vermektedir. Diğer yandan ekonomik anlamda dipsiz
bir kuyuya benzeyen sağlık harcamaları yaşlanan nüfus ve gelişen teknolojinin
sunumları ile iyiden iyiye artmakta ve sigorta sistemlerini bu harcama ile başa
çıkmaz hale getirmektedir. Sonuç olarak özellikle düşük gelirli ülkelerde ciddi
hastalıklar ev halkının fakirleşmesinde önemli bir neden halini almaktadır. Ge-
2
lişmemiş ülkelerde vatandaşların %20-30’u sağlık harcamaları için borç almakta veya sahip oldukları kıymetleri satmaktadır. Diğer yandan birçok ülkede kişi
başına olan sağlık harcamaları kişi başına olan milli gelirden daha hızlı artış
göstermektedir.
Şüphesiz toplum sağlığının iyiliği ülke ekonomisine ve kalkınmaya katkıda bulunmaktadır. Dolayısı ile tüm popülasyonun tatmin olmasını sağlayacak, herkese uygun korunma ve optimal eşit sağlık sağlayacak bir sistem oluşturulmalıdır.
Henüz yeryüzünde böyle bir sistem uygulanabilmiş değildir. Küçük nüfus yoğunluğundaki bir iki ülke hariç hedeflerin gerçekleştirilebildiği bir ülke bulunmamaktadır. Buna gayrisafi milli hasılasının %18’ini sağlığa harcayan Amerika
Birleşik Devletleri de dahildir.
Ülkemiz yıllarca önleyici tıp hizmetlerini ön planda sunmuş ve sağlık harcamalarını oldukça düşük düzeyde tutmayı başarmış bir ülkedir. Ancak vergi
mükellefi çalışan sayısının azlığı, farklı sigorta sistemleri, farklı sağlık sunum
sistemleri derken yaşanan büyük keşmekeş içerisinde hizmet sunumundan faydalanamayan ve ciddi sorunlarla karşılaşan toplumumuz yeni sağlık sistemlerine karşı zaten uzun zamandır açtır.
Sağlık sadece popülasyonun beklentileri ile değil aynı zamanda büyüyen ilaç
endüstrisi ve tıbbi araç-gereç, laboratuvar ve malzeme pazarı ile politik yatırımların aç gözlülükle baktığı bir alan haline gelmiştir. Bir yandan hasta kimliğini unutup seçmen kimliğine hizmet eden bir politik anlayış aynı zamanda
finansal anlamda da önemli bir grubun desteğini alabilecektir. Şüphesiz bu
kombinasyon politik stabiliteyi sağlamak için önemli bir araçtır.
Ülkemizde sağlık sistemleri ve harcamalar üzerine önemli çalışmalar yapılmıştır ve bu çalışmalarda temel hedef hep daha ucuza, daha niteliklli ve eşit
sağlık sağlamanın yolları irdelenmiştir. Bu çalışmaların sonucunda büyük olasılıkla anlaşılan şudur ki, ülkemizde sağlığa harcanması gerekenden daha az
para harcanmaktadır ki bugün ki sistem ortaya çıkmıştır. Günümüz sistemi hastadan çok seçmen odaklı bir sistem olup hedeflerine hızla ulaşmaktadır. IMF
verilerine göre bir ülkenin sağlık harcamalarının %50’si popülasyonun %5’ine
yapılmaktadır. Toplumun %20’sine ise hiçbir harcamada bulunmamaktadır.
Toplumun %75’i ise politik açıdan hedef olan gruptur. Ki bu grup hasta ciddi
mağduriyeti olmayan, tanı konulma ve tedavi zorluğu taşımayan hastalardan
oluşmaktadır. Bu gruba yapılacak olan yatırımın kalite zorunluluğu olmamakla
birlikte, görsel açıdan zengin bir yaklaşımın kazançlı sonuçları olacağı kesindir. Bu grubun iyi hekimlere, çok fazla para harcanmasına, gereksinimi yoktur.
Temel gereksinimleri standart hekimlere en kısa sürede ulaşmaları ve temel
değerlendirmelerinin kısa sürede ve sıra beklemeden yapılmasıdır. Dolayısı ile
politik olarak da etik olarak da kaliteden taviz verilmesinde bir sakınca yoktur.
Erken dönemde elde edilen sonuçlar şüphesiz detaylı incelemeler sonucunda
konusunda uzman kişiler (Harvard Üniversitesi Ulusal ve Uluslararası Sağlık
Politikası Uzmanları) tarafından hazırlanmış olan bu sistemin pek yanılmadığı
izlenimini vermektedir. En azından politik açıdan. Peki diğer yandan elimizde
neler var? Hekimler maruz kaldıkları maddi ve manevi şiddete nasıl karşılık
veriyorlar? Hastalar mükemmel görülen sağlık arzının ardında aslında nelere
maruz kalıyorlar? Tıp eğitimi ne tür bir tehlike ile karşı karşıya? Bilimsel üretim
ve tüketim nasıl etkilendi? Yeni sağlık sunucuları kaybedilen kurumların yerini
alabilecek mi? Her şeyden önemlisi kimsenin söz etmediği ve hızla kaybedilen
etik değerler... Zaten zayıf olan ve belki bir daha kimsenin hatırlamayacağı
mesleki değerlerimizi kazanma şansımız olacak mı yeniden?
emekli olan öğretim üyesinin arkasında
davul çaldırmakta. Bir de “padişah
rektörler” var.
Rektör atama süreçleri çok üzücü.
Rektör adayı belirleme seçimleri
tam bir orta oyunu. Gruplaşmalar,
dedikodu ve belden aşağı vuruşlar,
yararlanma kültürü, “hediye
paketleri” ile bezenmiş seçimler. En
güzel tanımlamayı seçimde 1 oy alıp
Cumhurbaşkanı’na sunulan 3 kişilik
listede yer alan aday söyledi: “atanmak
için 100 oy ile 1 oy arasında bir fark
yok.” Bu sistemi en iyi anlatan cümle
bu. Çeper Üniversiteleri bir kenara
bırakın İstanbul Üniversitesi, İstanbul
Teknik Üniversitesi, Hacettepe, Gazi,
Dokuz Eylül, Yıldız Teknik, Uludağ
vb. üniversitelerimiz de görev yapan
Rektörlerimiz ilk sırada seçilenler mi?
Öğretim Üyelerinin oyları bir anlam
taşımıyor ise kalanı teferruattır.
TÜBİTAK ve TÜBA da yaşananlar
konusunda çok dertliyim.
Akademik kurumların başına
geleceklerin ilk işaret fişeği TÜBİTAK
Başkanı ataması krizi ile verildi.
TÜBİTAK Bilim Kurulu şubat 2003
toplantısında başkanını oy birliği ile
seçti ama işeme konulmadı. Seçilen
başkan atanmasını engelleyen
Dr. Cenk Y. Bilen
Başbakana karşı dava açtı, kazandı ve
tazminatı aldı. TÜBİTAK yasa değişikliği,
Anayasa mahkemesi iptalleri ve nihayet
son yasa . Ancak bu yetmemiş olmalı ki
yeni bir kanun hükmünde kararname ile
TÜBİTAK bir bakanlık genel müdürlüğü
haline geldi.17 üyenin 7 tanesini
Başbakan 3 tanesini YÖK atamakta, 2
üyede TOBB’dan gelmektedir. Durum
3
ortada.
Son özerk kurumumuz TÜBA çıkarılan
bir kanun hükmünde kararname ile
dünyada benzeri olmayan bir üye seçim
sistemi ile temel işlevini kaybetti. Üye
sayısının1/3 kadarını hükümet seçecek.
Başkan üçlü kararname ile atanacak.
Uluslararası tepkiler artınca hükümet
seçme hakkını TÜBİTAK’a devretti,
başkanı ise seçilen 3 kişi arasından
Başbakan atayacak. “….seçilen adaylar
uygun nitelik ve sayıda değilse
Başbakan res’en atayacak” (İstediğini
atayacak demektir.)Bu nitelik nedir?
Ölçüt neye göre belirlenecek?
Biz susarken dünya bilim kamuoyu
ciddi tepki verdi. Dünya akademileri
insan hakları ağbirliği, İslam ülkeleri
Bilim Akademileri ağı başkanı saygın
dergilerde (NATURE, SCİENCE)
bildiriler yayınladılar. “TÜRK
USULÜ DARBE” olarak tanımladılar.
“Liyakat tek koşul olmaktan çıkarsa,
üyeleri hükümet atarsa, özgür ve
yansız seçim yapılmazsa TÜBA bir
şaka olur.” denmekte. Başbakan ve
Cumhurbaşkanı’na mektuplar yazıldı.
Elin Akademilerine, Akademi
Federasyonlarına iş düştü. Dünya Bizim
TÜBA’nın özerkliği için ayağa kalkarken
biz ne yaptık? Nerede bu ülkenin 45 bin
akademisyeni, Senatoları, Rektörleri
ve YÖK’ü? Bir özeleştiri yapmak
vazgeçilmez oldu ve ben bunu yaptım.
Bu derin suskunluğun başat nedenleri:
Suskunluk yeni değil ancak son
süreçte derinleşti. Rektörlerimizi
padişah yetkileri ile donatan bir
yasamız var. Sistem yukarıdan aşağı
ve Rektöre bağlı akademik yapılanma
içermektedir. Bir Rektör öğrencilere
“..eğer slogan atarsanız kimliklerinizi
toplar üniversiteden atarım sizi!”
dedi. Susturma üniversite kapısında
başlıyor. Ayrıca Yardımcı Doçent,
asistan, uzman, öğretim görevlisi,
okutman atamaları sürelidir. İdare ile
ters düşerseniz süreniz dolduğunda
kapıya konulursunuz. Kadrolar rektörün
elindedir. Doçentlik sınavını verseniz
veya Profesör olmayı hak etseniz dahi
rektör ilan vermezse atanamazsınız.
Bilimsel araştırma proje destekleri, yurt
4
MECBURİ HİZMET İZLENİMLERİ
Nusaybin Devlet Hastanesi 1991 yılında kurulmuş, ilk
kurulduğunda iki pratisyen hekim ve bir iç hastalıkları uzmanı ile başlayan, şu anda otuzu aşkın uzman ve
altı pratisyen hekimle ilçeye hizmet eden elli yataklı bir
ilçe hastanesidir ve çevre ilçeler ve köyler ile yaklaşık
200.000 kişiye hizmet vermektedir.
Mecburi hizmetimin onuncu ayında muhtemelen alışmışlığımın da etkisiyle bu yazıyı yazıyor olmam muhtemelen
bu yazının iyimserliğini fazlasıyla etkilemiştir. Temmuz
ayı sonunda içimi döken bir yazı yazmış olmak ve bugünkü yazımla karşılaştırmak
iki dönem arasındaki ruh halimin farkını ortaya koymak açısından çok belirgin bir
örnek olabilirdi.
Genel kuraya kalmamla başlayan şanssızlık hissi kura sonucunda ‘’Nusaybin’’
le başlayan devlet hastanesini gördüğümde kabusa dönüşmüştü. Uzmanlığını
Hacettepe’de yapıp daha önce bu bölgeye gelmemiş biri açısından isim gerçekten
korkutucu ve isyan ettiriciydi fakat elden bir şey gelmiyordu. Geldiğimde mecburi
hizmetini bitirmek üzere olan diğer ürolog arkadaşım adaptasyonumda önemli bir
rol üstlendi. Bölgeye ve hasta potansiyeline çalıştığı süre içerisindeki alışmışlığı
ikimize de kolaylık sağladı. Üroloji polikliniğinde günde 60-70 arasında hasta görülüyor. Uzmanlığını üniversite hastanesinde almış ve her hastanın ayrıntılı dosyasıyla
ve eski tetkikleriyle beraber geldiği, günde en fazla 30-35 hastaya bakmaya alışık
birisi olarak bu sayı bana fazla geldi. Yapılan tahlillerin, çekilen filmlerin, tutulan
notun sadece birkaç hasta dışında çöpe atılıyor olması ve bir sonraki kontrole
veya randevuya kesinlikle getirilmemesi beni de not tutmaktan uzaklaştırdı. En
zorlandığım kısım olan dil sorunu beni bir hayli zorladı. Sekreterimin anlayabildiği, anlatabildiği kısacası tercümanlığı ile bir hastaya faydalı olmaya çalışmak, ilaç
başlayabilmek, kontrole çağırmak, çoğuyla aynı dili konuşmadığınız kişilere tedavi
verebilmek gerçekten çok zor. Aynı durum hasta açısından düşünüldüğünde benimkinden daha fenadır muhtemelen. İşimizin büyük kısmı poliklinik değil ameliyat etmek olan biz ürologlar için aynı dili konuşamadığımız insanlara ameliyatı anlatmak,
sonrası hakkında bilgilendirmek ameliyattan on kat daha zor. Çat pat öğrendiğimiz
birkaç kelime ve cümle kalıpları dışında bu konu açısından yapabileceğimiz pek fazla bir şey yok. Yapılması gereken yıllar önceden yapılmalıydı. Yaşamakta olduğum
en büyük zorluklardan biri de hastaların poliklinikte aynı anda olmak istemelerine
karşı olan sıkıntılı süreç. Gelen herkes aynı anda muayene odasında olmak istiyor
ve geldiği gibi içeri giriyor. Herkesin aynı anda içeride olmak istediği bir gruba karşı
olan tek tek hasta görme direncim yavaş yavaş işe yaramaya başladı son günlerde.
Bulunduğum yer uç bir örnek ve herkesin bu örneği yaşamayacağını biliyorum fakat
insanın eğitimini aldığı yer dışında çalışması, periferi görmesi, o anlatılanların her
şeyden farklı olduğunu kendi gözüyle görmesi özellikle bir cerrah açısından çok
önemli. Manevi ve cerrahi yalnızlığı en yüksek oranda yaşadığım ilk çalışma yerimde cerrahi için gerekli olan cesaretin iki keskin ucunu hesaplamanız gerekli olan bir
yer varsa orası tam da bu ilk çalıştığımız yer olmalıdır. Asistanlığımızda başımızın
sıkıştığı anlarda aradığımız, bize her zaman her durumda yardım edebilecek bir
hocamızın olduğunu bilerek ameliyatı yapmakla, yalnızken yapmak arasındaki farkı
ancak ve ancak yalnız ameliyat yaparken başınızın belada olduğunu hissettiğiniz
anda anlayabiliriz. Bulunduğum yerin üriner sistem taş hastalığının fazlalığından
dolayı olan ihtiyacı nedeniyle gerek idealizm gerekse cesaretimin bana verdiği heyecanla bölgede ilk olarak başlattığım perkütan taş cerrahilerinin
biri sırasında yaşadığım
ilk komplikasyonda yanımda birini aradım,
yalnız olduğumu hissettim. Ve nerede durmak
konusunda bir öngörüye sahip olmayı yavaş
yavaş öğrendim. Cesaret; peki ama nereye
kadar. İşte bunu yalnız
kalmadan
kesinlikle
anlayamayız. Cesaretli
ama kontrollü olarak
hangi merkezde hangi
işlemi hangi hastaya
yapabileceğimi şu anda
dışı eğitim olanakları, kongre destekleri
çalışıyor olduğum yer
dışında anlayabileceğim
daha iyi bir yer olabileceğini sanmıyorum.
tamamen rektörün elindedir. Ayrıca
hiç gereksinim olmayan bilim alanları
Geriye dönüp baktığımda ve geçen on ayı değerlendirdiğimde; muhtemelen hasta sayısının
fazlalığına alışabilirim,
hastaların
sonuçlarını
getirmemelerine alışabilirim, içeride sadece
tek hasta tutmaya çalışmamdaki eforuma alışabilirim, dil sorununa
alışabilirim, bazılarının
bilerek ve isteyerek fevri hareketlerini sabırla
dindirmeye
çalışmaya
alışabilirim, komplikasyonlarla baş etmeye rahatlıkla alışabilirim ama herhalde alışamayacağım tek şey performans sistemi olacaktır. Hastane performans sistemi
doktorlar arası çatışmalara neden olabilecek, niteliğe değil niceliğe dayalı bir
uygulamadır ve hastane içi huzuru, doktorlar arası ilişkileri bozan ve bozabilecek olan en önemlisi hastalara zarar veren tehlikeli bir uygulamadır. Tanılarda tetkikleri arttırmanın, tedavilerde endikasyon genişletmenin, cerrahi işlemlerin niceliğini arttırmanın hekime puan getirmesi düşüncesine birtürlü alışamadım.
Özellikle bölümümüz konservatif tedavi ile cerrahi tedavilerin çoğunun hekimin
anlayışına, eğitimini aldığı yere, en önemlisi hastalığı algılayışına ve hastaya bunu
anlatmasına son derece bağlı olması nedeniyle performans sisteminin forse etmesi
ile birlikte kişisel maddi manüplasyonlara çok açıktır. Ne kadar ameliyat yapılırsa,
ne kadar hasta görülürse, görülen hasta ne kadar çok kontrole çağırılırsa doktorun o kadar çok maddi gelir elde etmesi hasta sağlığını hiçe sayması, devlete
olan yükü, aynı zamanda hekimler arası ilişki açısından gördüğüm kadarıyla tam
bir cinayettir. Hekimlere ve hekimliğe yönelik son zamanlardaki itibarsızlaştırma
çabalarına hekim arkadaşlarımın çanak tutmaması gerekmektedir. Anlayışında hizmet olmayan tezgahtarlık olan birçok kötü niyete açık olan performans sistemi
sağlık sisteminin dinamitidir. Hekimin başarısının tek telefonla hasta değerlendirmesine bağlı olan bu sistem sadece hekimin motivasyonunu bozar. Eğitimini aldığım
kliniğimin nosyonuyla hasta görüyorum ve ameliyat endikasyonları koyup ameliyat
ediyorum, kontrole de gerektiği zamanlarda çağırıyorum. Belki hatırı sayılır şekilde
puan ve maddi kaybım oluyor ama birçok hekim arkadaşım gibi önceliğim bu değil
ve içim çok rahat.
Ülkemizin güçlü bir hekimlik tecrübesi vardır. Tarihimiz her anlamda hekimlerin
mesleki çabalarıyla doludur. Zamanında kaynaklanan yanlışlıklardan ötürü çalıştığım bölge doktorun en kötüsünün, sürgün yiyen öğretmenin, polisin çalıştığı yer
olma münasebetiyle her türlü eğitim, yönetim ve sağlık hizmetinden mahrum bırakılmıştır ve şu andaki sosyal sıkıntıların tohumları atılmıştır. Tüm hekim arkadaşlarımla beraber zorunlu zorunsuz demeden tarihimizde pek çok kez yaptığımız
gibi sorumluluğu alarak görevlendirildiğimiz süre içerisinde bu bölgede hizmette elimizden gelenin en iyisini tüm itibarsızlaştırma çalışmalarına rağmen yapmaya çalışacağız.
Şu anda eğitimini almakta olan ve kısa bir süre sonra uzman olarak çalışacak tüm
arkadaşlarıma tüm bu
olumsuzluklara rağmen
almış oldukları eğitimle
beraber etik kuralları
göz ardı etmeden görevlerine aynı doğrultuda
hekimliklerine
yaraşır
şekilde devam etmelerini tavsiye ediyorum.
da tepeden verilen ilanlar ile tıkabasa doldurabilir. Bu ortamda yetişen
bir akademisyen gerçek üniversite
değerlerini ne kadar özümser? Bir de
yararlanma kültürünün yaygın olduğu
topraklarda yaşıyorsanız.
Bizde “Hoca çok, mentör yok.” demek
zoruma gidiyor ama gerçek payı
çok. Öğretim üyeliği “memur-hoca”
kimliğine döndü. Üniversite değerlerini
bilmeyen Akademisyen olamaz, ancak
ders veren memur olur. Sizin bilim
kurumlarınıza yapılanlara ”İslam
ülkeleri bilim akademileri” karşı çıkar
da siz ses çıkaramazsınız.
Üniversiteler ile siyaset ilişkileri nasıl
olmalı?
Öğretim üyeliği de yapmış TBMM
Anayasa komisyonu başkanı bir
üniversitede öğrencinin karşısına
korumaları ile çıkıyor, öğrencilere
“beyinsizler” diyor ve Rektör ile dekanı
istifaya davet ediyor ise durum açıkça
ortadadır. Üniversitelerin vazgeçilmezi
olan özgürlük ve özerkliktir. Özerklik
asla hesap vermemek değildir ancak
vazgeçilmezdir.
Akademik özerklik ve özgürlük doğası
gereği dünyada da her iktidar tarafından
tehdit olarak algılanmıştır. Siyasi
iktidarların üniversite mensuplarını
tasfiye ve kendisini kızdıranları bir
şekilde cezalandırması az görülen
olaylardan değildir. Bütünleşmiş ve
gelişmiş bir bilim topluluğu bulunmayan
ünitelerde siyaset bilim kurumlarını
denetim altında tutmak ister. Bizde
bunun en somut örneği YÖK yasası ve
merkezi örgütlenme modelidir.
Tablo karamsar olduğu kadar gerçektir.
Eleştirilerim asla siyasi değil.
Yaşananların zaman dilimi bilinmekte
ve tümü belgelidir. Bizler hukuk ve
Demokratik kurallar çerçevesinde
bilgi ve öngörülerimizi paylaşmak
Dr. Önder KARA
zorundayız. Akademisyenlik ve
toplumdaki “rol model” algısı bunu
gerektirmektedir. Bu bizim görevimiz.
Dr. Osman İNCİ
5
Şubeler
Ege
ÜCD Ege Şubesi Aktiviteleri.
Ürolojik Cerrahi Derneği Ege Şubesi 19 Nisan 2012 tarihinde aylık olağan bilimsel toplantısını 60 kişi katılımı
ile gerçekleştirdi. Ege Üroloji Derneği ile ortak yürütülen bilimsel toplantıda BPH ve Ürodinami konuları ele
alındı. Dr. Oğuz Mertoğlu görsel video sunum şeklinde
adım adım ürodinami işlemini anlattı ve seçilmiş olgu
örnekleriyle tanı yaklaşımlarını paylaştı. Toplantı başkanlığını da yapan Dr. Adil Esen BPH’de kombine tedavi seçeneklerini güncel pratik örnekleriyle anlattı. Soru
cevap ve tartışmalarla toplantı sona erdiğinde Tepekule
Kongre Merkezinin İzmir körfezi manzarası ve imbatında keyifli bir akşam yemeği yenilerek toplantı sona erdi.
Ürolojik Cerrahi Derneği
Ege Şubesi Yönetim Kurulu adına
Dr. Güven Aslan
Ege Üroloji Derneği - Ürolojik Cerrahi Derneği Ege
Şubesi Ortak Toplantısı
Bilimsel Toplantısı Programı
Yer: Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi
18:00 - 18:30
Oturum Başkanı
Dr. Adil Esen
18:30 - 19:15
Ürodinamik İncelemeler - Görsel
Dr. Oğuz Mertoğlu
19:15 - 20:00
BPH’da Kombine Tedavi
Dr. Talha Müezzinoğlu
Sosyal Program/Yemek: Saat 20:00 - 22:00
6
Şubeler
Batı Karadeniz
Ürolojik Cerrahi Derneği Batı Karadeniz Şubesi’nin
2012 yılı faaliyeti olarak 09.06.2012 tarihinde Bolu Koru
Otel’de bilimsel bir toplantı gerçekleştirildi. “Üroloji’de
Güncel Yaklaşımlar” ismiyle geniş kapsamlı olarak yapılan toplantıda toplam 46 katılımcı mevcut idi. 6 konuşmacının katılımıyla bilimsel açıdan son derece zengin bir toplantı yaşandı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra
açılış konuşmasını Ürolojik Cerrahi Derneği Batı Karadeniz Şubesi Başkanı Prof.Dr. Kamil ÇAM yaptı. Hoşgeldiniz konuşmasında Dr.ÇAM, “Şube olarak güncel
yaklaşımlar kavramıyla geleneksel olarak yılda bir, adeta mini kongre havasında toplantı yaptıklarını belirtti.
Bu formattaki toplantıların meslektaşlarımızca çok verimli bulunduğunu ve konuk konuşmacıların katkılarıyla bu tarzdaki faaliyetlerinin devam edeceğini” belirti. İkinci konuşmayı Ürolojik Cerrahi Derneği Başkanı
Prof.Dr. Serdar TEKGÜL yaptı. Kendileri özetle “2010
yılında kurulan bir dernek olmalarına rağmen kısa sürede tüm ülkede şubeleşme faaliyetlerini tamamladıklarını, üye sayısı olarak da 900’lü rakamlara ulaşmak
üzere olduklarını ve Avrupa Üroloji Birliğinde Türkiye
yi temsil eder hale geldiklerini belirtti. Bu yıl ilk ulusal
kongrelerini Antalya Madran Oteli’nde yapacaklarını,
şimdiden buraya son derece tanınan 14 yabancı konuşmacının katılacağını; kapsam, konuşmalar, uydu sempozyum ve kurs olarak tüm hazırlıkların tamamlandığını” ifade etti.
Bilimsel toplantı 2 ana oturumda yapıldı: İlk olarak
“Vezikoüreteral reflüde güncel yaklaşımlar” konulu
konuşmayı yazarı da olduğu Avrupa Üroloji Birliği kılavuzları eşliğinde Prof.Dr. Serdar TEKGÜL yaptı. İkinci olarak “Lokalize prostat kanserinde cerrahi tedavide
güncel yaklaşımlar” başlığıyla, özellikle de son yıllarda
gündemde olan robotik ve açık ameliyat karşılaştırmasıyla Prof.Dr. Haluk ÖZEN konuştu. İlk bölümüm
son konuşması ise Prof.Dr. Ahmet METİN tarafından
“Erektil disfonksiyonun medikal tedavisinde güncel
yaklaşımlar” başlığıyla gerçekleştirildi. Özellikle güncel
tedavi basamakları ve yeni medikal ajanlar vurgulandı.
Kahve molasını takiben yapılan ikinci oturumda ilk konuşma Doç.Dr. Bülent EROL tarafından “Priapizmde
güncel yaklaşımlar” başlığıyla yapılarak; tedaviler sıralı
olarak anlatıldı. İkinci olarak üriner sistem taş hastalığının tedavisi kılavuzlar eşliğinde tüm ayrıntılarıyla Yrd.
Doç.Dr. Adnan GÜCÜK tarafından anlatıldı. Günün
son konuşmasında ise Prof.Dr. Kamil ÇAM tarafından
transüretral mesane tümörü rezeksiyon uygulamalarının standartları ve kriterleri özetlendi.
Toplantı tüm katılımcılara açık akşam yemeği ile son
buldu.
Ürolojik Cerrahi Derneği
Batı Karadeniz Şubesi Yönetim Kurulu adına
Dr. Kamil Çam
7
Şubeler
Doğu Karadeniz
Değerli Üyelerimiz,
Ürolojik Cerrahi Derneği Doğu Karadeniz Şubesi’nin
düzenlediği bölgesel toplantı, 21 Nisan 2012 Cumartesi
günü Trabzon’da, Saylamlar Otel’de başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof.
Dr. Şaban SARIKAYA ve Doç.Dr. Ender ÖZDEN, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinden (Tıbbi
Onkoloji Bilim Dalı) Prof.Dr. Feyyaz ÖZDEMİR’in bilimsel katkıları ile gerçekleşen toplantıya katılan Üroloji
Uzmanı ve Üroloji Uzman adayı sayısı 32 olarak belirlenmiştir.
Açılış konuşması, ÜCD 2. Başkanı Prof.Dr. Güner Kemal ÖZGÜR tarafından yapılmış, bu konuşmada Ulusal Kongre konusuna vurgular yapılmış ve toplantıya
önemli destek sağlayan Pfizer İlaçları Ltd. Şirketi’ne
katkıları için teşekkür edilmiştir.
İlk oturumda, Çocuk Ürolojisi alanında, Prof. Dr. Şaban
SARIKAYA ve Doç.Dr. Ender ÖZDEN konferanslar sunmuş, ara sonrası yapılan ikinci oturumda ise Prof.Dr.
Feyyaz ÖZDEMİR ve Doç.Dr. Ender ÖZDEN Üroonkoloji alanında konferanslar sunmuşlardır.
İzleyen dönemde gerçekleşen tartışmaların sonrasında
toplantı sona ermiştir.
ÜCD Doğu Karadeniz Şubesi adına
Dr. Rasin ÖZYAVUZ
Şube Başkanı
8
Şubeler
Doğu Karadeniz
Sayın Üyelerimiz,
Ürolojik Cerrahi Derneği Doğu Karadeniz Şubesi’nin
düzenlediği bölgesel toplantı, 25 Şubat 2012 Cumartesi
günü Trabzon’da, Novotel’de gerçekleştirilmiştir.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden
Prof.Dr. Bülent ÇETİNEL, Pamukkale Üniversitesi Tıp
Fakültesinden Prof.Dr. Zafer AYBEK, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Ömer
KUTLU ve Yrd.Doç.Dr. Ersagun KARAGÜZEL’in bilimsel katkıları ile gerçekleşen toplantıya katılan Üroloji
Uzmanı ve Üroloji Uzman adayı sayısı 34 olarak belirlenmiştir.
Açılış konuşmaları, ÜCD 2. Başkanı Prof.Dr. Güner Kemal ÖZGÜR ve ÜCD Doğu Karadeniz Şubesi Başkanı
Prof.Dr. Rasin ÖZYAVUZ tarafından yapılmış, bu konuşmalarda Ulusal Kongre ve ÜCD’ye üyelik konularına vurgular yapılmış ve toplantıya önemli destek
sağlayan Abdi İbrahim İlaç Sanayi Anonim Şirketi’ne
katkıları için teşekkür edilmiştir.
İlk oturumda panel başkanı Dr. Bülent ÇETİNEL’e Dr.
Zafer AYBEK ve Dr. Ömer KUTLU eşlik etmişler, panele Dr. ÇETİNEL tarafından sırasıyla Dr. Murat MOLLAMEHMETOĞLU (Trabzon), Dr. Deniz BOLAT (Ağrı-Doğubayazıt), Dr. Burak SANCAK (Giresun) davet
edilmiş ve adı geçen hekimler de panele katkı sağlamışlardır. Panele davet edilenler arasında da adı geçen
Dr. Deniz BOLAT gibi bölge dışından olmasına karşın,
toplantıda, bir diğer bilim insanı, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli Yrd.Doç.Dr. Mustafa Sertaç
YAZICI da bulunmuşlardır.
İkinci oturumda, Dr. Ersagun KARAGÜZEL tarafından
bir konferans sunulmuş, izleyen dönemde gerçekleşen
tartışmaların sonrasında toplantı sona ermiştir.
Dr. Rasin ÖZYAVUZ
Şube Başkanı
9
Şubeler
Kuzey Marmara
Değerli Meslektaşlarım,
Ürolojik Cerrahi Derneği Kuzey Marmara
Şubesi’nin 2012 yılı içerisindeki 2. Bölgesel Toplantısını Kocaeli’nde yapma mutluluğunu yaşıyoruz. Bu toplantımızda erkekte AÜSS medikal tedavisinde son gelişmelerin irdelendiği bir oturum,
komplike taş olgularının tartışılacağı bir adet panel ve böbrek kanserlerinin yine olgular eşliğinde
değerlendirileceği diğer bir panel yer alacaktır. Bu
bilimsel toplantımız sonrası gerçekleştirilecek sosyal programımızda da beraber olmayı ümit ediyoruz. En genç asistanından en kıdemli hocalarımıza
kadar tüm meslektaşlarımızı toplantımızda görmekten mutluluk ve onur duyacağız.
Kocaeli ‘nde görüşmek üzere,
Sevgi ve Saygılarımla,
Dr. Bülent Alıcı
Ürolojik Cerrahi Derneği
Kuzey Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Adına;
Başkan
ÜROLOJİK CERRAHİ DERNEĞİ
KUZEY MARMARA ŞUBESİ
KOCAELİ BÖLGESEL TOPLANTISI
BİLİMSEL PROGRAM
14:00 - 14:30
Erkek AÜSS Tedavisinde Yeni Moleküller
Tufan Tarcan
20”
Tartışma10”
14:30 - 15:30
Panel: Zorlu Taş Tedavileri
Moderatör: Yalçın İlker
Veli Yalçın
Faruk Yencilek
Sedat Öner
Özcan Atahan
15:30 - 15:50
Kahve Arası
15:50 - 17:00
Panel: Onkoloji: Böbrek Tümörleri
Moderatör: Levent Türkeri
Panelistler: Gökhan Toktaş
Özdal Dillioğlugil
Mustafa Kaplan
Süleyman Ataus
17:00Kapanış
10
Şubeler
Kuzey Marmara
ÜROLOJİK CERRAHİ DERNEĞİ KUZEY MARMARA ŞUBESİ 2011-2012 YILLARI BİLİMSEL
FAALİYETLERİ
Şubemiz, 2011 güz – 2012 ilk bahar döneminde toplam
4 bölgesel bilimsel toplantı düzenledi. Bunlardan ilki
15 Mart 2012 tarihinde Samatya Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde, ikincisi 7 Nisan 2012 tarihinde Kocaeli
Emex Otelde, üçüncüsü 3 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Taksim Point Otel’de, dördüncüsü de 9 Haziran
2012 tarihinde Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde gerçekleştirildi.
Samatya EAH’de ürolojinin sıcak konusu “testosteron
yetmezliği” ile başlayan bilimsel program olgular üzerinden testis kanserinin tartışıldığı bir panel ile devam
etti. Toplantıda son olarak bir mesane tümörü olgusu
tartışıldı. Kocaeli’de gerçekleşen toplantımızda erkekte
AÜSS medikal tedavisinde son gelişmelerin irdelendiği bir oturum, komplike taş olgularının tartışıldığı bir
panel ve böbrek kanserlerinin yine olgular eşliğinde
değerlendirildiği diğer bir panel yer aldı. İstanbul’da
düzenlediğimiz 3. toplantımızda da retrograd intrarenal cerrahinin irdelendiği bir konuşmayı infertilitede
oksijen radikallerinin rolünü tartışan bir diğer konuşma
izledi. Toplantı çocukta vezizoüreteral reflü tedavisinin
olgular üzerinden tartışıldığı interaktif bir panel ile sonlandı. Yaz tatiline girerken bu dönemin son toplantısı
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. İki cm’den büyük böbrek taşlarında primer tedaviyi
tartışan bir konuşma sonrasında aşırı aktif mesane olgular eşliğinde bir panelde irdelendi. Takiben, meş komplikasyonlarının anlatıldığı konuşma sonrasında Namık
Kemal Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı’nın ilginç olguları tartışıldı.
ÜCD Kuzey Marmara Şubesi Yönetim Kurulu 2012 yılından başlayarak bilimsel toplantılarını her ay düzenli
olarak bölgesinde gerçekleştirme kararı almıştır. Yukarıda da görüldüğü gibi bu toplantıların içeriğinde mümkün olduğu kadar interaktif olgu tartışmalarına ve genç
uzman meslektaşlarımız tarafından olgu sunumlarına
yer vermeyi çalıştık. Bu toplantılara yaz nedeniyle ara
verilmiş olup, önümüzdeki öğretim yılında 2012 güzünden itibaren tekrar başlanacaktır.
Saygılarımla
Dr. Tufan Tarcan
ÜCD Kuzey Marmara Şubesi
Yönetim Kurulu Üyesi
11
Şubeler
Güneydoğu - Doğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu şubemizin kuruluşu henüz 1.5
yılı bulmuşken 2. Bölgesel toplantımızı derneğimizdeki
hocalarımızın katkısı ve bölgeden çok sayıdaki Üroloji
Uzmanı arkadaşlarımızın katılımı ile 12 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleştirdik.
Artık bir Diyarbakır klasiği haline gelen Hasanpaşa
Han’ında sabah erken saatte gelen bir grup hocamızla kahvaltı yaptıktan sonra toplantının ilk oturumunda
‘’Aşırı Aktif Mesane tedavisinde tedavinin kişiselleştirilmesi’’ ve’’ İnterstisyel sistit’’ başlıklı konuşmalar
Prof. Dr Ceyhun Özyurt ve Prof.Dr. Bedrettin Seçkin
hocalarımız tarafından yapıldı.
Öğlenden sonra Taş Paneli Doç.Dr. Atilla Arıdoğan’ın
moderatörlüğünde ‘’Zorlu taş olguları’’ başlığı altında
vaka sunumları şeklinde yapıldı.
Güncel konulardan biri olan BPH’nin medikal ve Cerrahi tedavisinde yeni yaklaşımlar konulu konuşmalar
ise Doç.Dr. Kubilay İnci ve Prof.Dr. Hakan Özkardeş
tarafından yapıldı.
Son oturum olan Üroonkoloji oturumunda Prof.Dr. Sümer Baltacı ‘’Kasa invaze olmayan mesane tümörleri
‘’ güncelleme’’, Prof.Dr. Hayrettin Şahin ‘’Prostat rebiyopsi endikasyonları ‘’, Prof. Dr. Çağ Çal ‘’Lokalize
Prostat kanser tedavisinde Radyoterapi alternatif bir
tedavi mi?’’, Prof Dr. Levent Türkeri ‘’İleri evre Prostat
Ca’da hormonal tedavi ve tedavi sonrası takip planı’’
başlıklı konuşmalar yapıldı.
Toplantı sonrasında ‘’On Gözlü Köprü Manzaralı Erdebil Köşkü’nde’’ oldukça neşeli bir akşam yemeğini takiben hocalarımızın bir kısmı Diyarbakır’dan ayrıldılar.
Bütün konuşmalarda katılımcılar soru ve katkılarıyla
toplantıya olan ilgilerini ortaya koymuş, toplantı sonrasında da konu ve konuklardan duydukları memnuniyeti dile getirmişlerdir.
Toplantıya katılarak bizleri onurlandıran bütün hocalarımıza, ayrıca derneğimizin yönetim kurulundaki
birçok uzmanın gerek uzmanlık eğitiminde ve gerekse
akademik yaşamında rolü olan hocalarımız Prof. Dr.
Kamuran Bircan ve Prof. Dr. Hayrettin Şahin’e teşekkür
eder saygılarımızı sunarız.
Ürolojik Cerrahi Derneği Güneydoğu Doğu Anadolu Şubeleri adına
Dr. Ferruh Akay
Dr. Ali Güneş
12
II. Ulusal Mininal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi
Ülkemizde önemli bir gereksinime
hitap eden Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi’nin ikincisi
29-31 Mart 2012 tarihleri arasında
Ankara’da Swiss Otel’de gerçekleştirildi. Konusunda uzman ve emektar,
yerli ve yabancı birçok konuşmacının derslerini ve uygulamalarını
keyifle dinledik. Yaklaşık 300 kişinin
katılımıyla gerçekleşen kongrede
Üroloji’nin hemen tüm alanlarında
minimal invaziv cerrahinin gelişen,
standart hale gelen uygulamalarını
gördüğümüz gibi teknolojinin geleceğe yönelik planlarından da haberdar olduk.
Çeşitli kliniklerden gelen birçok sunumda ülkemizde hekimlik mesleğinin her türlü olumsuz gelişmeye
rağmen ne kadar başarı ile uygulandığına şahit olduk. Genç meslektaşlarımızın ülkemizin en ücra köşelerinde bile yurt dışında sadece ana
merkezlerde uygulanan yöntemleri
nasıl başarı ile uyguladıklarını izledik. Tüm maddi ve manevi zorluklara rağmen kliniklerinden sırf bu
kongreye katılımda bulunmak için
ayrılan tüm meslektaşlarımıza, gösterdikleri cesaret ve taşıdıkları meslek onuru için teşekkür etmek bizim
borcumuz...
Yeni kurulan derneğimiz, Minimal
İnvaziv Üroloji Derneği, hiçbir maddi kaygı endişesi olmaksızın tüm gelir ve kaynaklarını kongreye gelmek
isteyen asistanlara ve genç uzmanlara ayırdı. Derneğimizin yönetim
kurulunda bulunan ve özverilerini
eksik etmeyen Hocalarımıza teşekkürler...
Organizasyon firmamız Serenas ve
desteğini eksik etmeyen İlaç ve Tıbbi
Malzeme Sektörü ise destekleri ile
kongrenin rengini ve kalitesini kıskanılacak düzeye taşıdılar.
Kongremizden kısa süre sonra
toplanan dernek yönetim kurulu,
kongrenin devamına ve bir sonraki
kongrenin 2014 baharında olmasına karar verdi. Bu dönem içerisinde
derneğimiz ve üyeleri her zaman olduğu gibi eğitimin sürekliliğine devam edecektir.
Birlikte çalışmaktan onur duyduğumuz, meslektaşı olmaktan gurur
duyduğumuz sizlere mahcup olmadığımızı umuyoruz.
Hekimlik değerlerini görünür hale
getiren, herşeye ve herkese rağmen
ilkeli olmaktan ve öğrenmekten ve
paylaşmaktan vazgeçmeyen tüm hekim dostlarımıza minnetimiz sunuyoruz.....
Minimal İnvaziv Üroloji Derneği
Yönetim Kurulu Adına
Dr. Cenk Y. Bilen
13
Sevgili Üyelerimiz,
Değerli Meslektaşlarımız,
Ürolojik Cerrahi
Derneği’mizin 3-7 Ekim 2012
tarihinde yapılacak olan
kongresiyle ilgili sizlerden
gelen geri bildirimler ve
şimdiden gösterilen yüksek
ilgi kongremizin çok yüksek
katılımlı olacağını göstermekte
ve bizleri çok memnun
etmektedir.
Çok başarılı geçeceğine
inandığımız kongremizin
hazırlıkları yoğun olarak
sürmektedir.
Kongre hazırlıkları ile ilgili
olarak aşağıdaki konuları
dikkatinizi çekmek istiyor ve
bu konuda
katkılarınızı bekliyoruz.
1. Sponsorluk taleplerinizi
lütfen gecikmeden yapınız,
son yönetmelikler gereği
sponsorlarımız sponsor
listelerini Ağustos sonuna
kadar Sağlık bakanlığına
bildirmek zorunda oldukları
için sponsorlukların daha önce
tamamlanması gerekmektedir.
2. Kongremizin ana oteli
Mardan Palace’da odaların
dolmak üzere olduğunu
hatırlatmak isteriz.
3. Kongremizde sunulacak
bildiriler arasından seçilecek
en iyi 3 bildiri için ödül
verileceği haberini de
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Değerlendirmede kriter
olarak, objektif bir şekilde
bilimsel kurul tarafından
bildiri değerlendirme
aşamasında alınacak
puanların ve kongre sırasında
sunumların oturum başkanları
tarafından yapılacak
olan değerlendirmelerin
kullanılacağını bilmenizi
isteriz. Bu yüzden, gerek
bildiri gönderimi gerekse
bildirilerin sunumu
sırasında bu noktalara dikkat
edilmesinin oldukça önem
kazanmaktadır.
4.Kongremizde akademisyen
olan veya olmak isteyen
genç Ürologların
14
Per-Anders Abrahamsson
İlk tanıtacağımız misafirimiz Prof. Per-Anders Abrahamsson, hepinizin
bildiği gibi şu anki mevcut Avrupa Üroloji Derneği’nin genel sekreterlik
görevini yürütmektedir. Başta ve özellikle prostat kanseri konusunda
olmak üzere hepimizce çok iyi tanınan bir üroonkolog olan
Prof. Abrahamsson’un 300’den fazla makalesi, 40’ın üstünde kitap bölümü
ve 4 adet kitap editörlüğü mevcuttur. Kendisi halen Lund Üniversitesi’nde
(İsveç) profesörlük ve Malmö Üniversitesi (İsveç) Üroloji bölüm başkanlığı
görevleri yanında Amerika Birleşik Devletleri’nde Rochester Üniversitesi (New York) Üroloji
bölümünde de öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Christopher Chapple
İkinci ünlü misafirimiz ise rekonstrüktif ve fonksiyonel ürolojinin çok
saygın bir ismi olan Prof. Christopher Chapple. Akademik çalışmalarını
Sheffield Hallam Üniversitesi’nde (İngiltere) öğretim üyesi olarak ve
The Royal Hallamshire Hastanesi’nde (İngiltere) konsültan doktor olarak
sürdürmektedir. Birçok üroloji ve cerrahi derneklerinin üyesi de olan Dr.
Chapple, Uluslararası Kontinans Derneği ve Genitoüriner Rekonstrüktif
Cerrahi Derneği’nde yönetici pozisyonlarında da bulunmaktadır. Özellikle
farmakoterapi üzerine olan 50’den fazla temel bilim alanında, 100’den fazla da klinik çalışmalar
üzerine makalesi olan Dr. Chapple şuanda ‘Avrupa Üroloji Derneği'nin uluslararası ilişkiler ofisi
başkanlığı görevini yürütmektedir.'
Walter Artibani
Bir diğer değerli misafirimiz ise Prof. Walter Artibani. Dr. Chapple gibi
rekonstrüktif ve fonksiyonel üroloji üzerine engin deneyimlere sahip olan
Dr. Artibani, bir dönem Uluslararası Kontinans Derneği’nde yöneticilik
yapmış bir isim. 2005 yılına kadar Modena ve Verona’daki üniversitelerde
üroloji bölüm başkanlığı yapmış olan Dr. Artibani, o tarihten itibaren
Padova’da akademik çalışmalarını yürütmektedir. Yukarıda belirttiğimiz
ilgi alanlarına son yıllarda robotik yardımlı laparoskopiyi de eklemiş
olan misafirimizin ulusal ve uluslararası dergi editörlükleri görevlerinin yanında 100’den fazlası
uluslararası olmak üzere 400’den fazla yayını mevcuttur. Kendisi halen Avrupa Üroloji Derneği’nin
bilimsel çalışmalardan sorumlu genel sekreter yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
L. Martínez-Piñeiro
Avrupa Üroloji Derneği’nin Bilimsel Çalışmalar Bölümündeki Seksiyon
Ofisi’nin başkanlığını yapmakta olan Dr. L. Martínez-Piñeiro üroonkoloji,
rekonstrüktif üroloji ve erektil disfonksiyon üzerine çalışmalarını
yürütmektedir. Bütün bunların yanında kendisi İspanya’nın laparoskopik
radikal prostatektomi konusunda ilerlemesinde önemli isimlerden birisi
olmuştur, özellikle üro-onkolojik laparoskopideki deneyimi ile ülkesinde
ön plana çıkmaktadır.
Sender Herschorn
Avrupa dışından gelen konuklarımızdan en önemlilerinden birisi de Prof.
Sender Herschorn. Prof. Herschorn, halen Toronto Üniversitesi
Üroloji Bölümü’nün ve Sunnybrook Sağlık Bilimleri Merkezi Ürodinami
Laboratuarları’nın başkanı olarak görev yapmaktadır. İdrar kaçırma, aşırı
aktif mesane ve erektil disfonksiyon konuları üzerine birçok çalışması
olan Dr. Herschorn, Amerika ve Kanada’da en iyi doktor ödüllerinin yanı
sıra Ürodinami ve Kadın Ürolojisi Derneği’nin (SUFU) 2010 yılındaki
‘Ömürboyu başarı ödülü’nün de sahibidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde
eğitim ve konferanslar vermiş olan Dr. Herschorn Campbell Üroloji’nin son
2 baskısındaki ‘İnkontinans cerrahisi’ bölümlerinin de yazarıdır.
1. Ulusal Ürolojik
Anup Patel
Londra’da St.Mary Hastanesi’nin konsültan üroloğu olarak görev yapmakta
olan Dr. Patel, kompleks endoüroloji-laparoskopik cerrahi ve üroonkoloji
alanlarında çift sertifikası (UCLA’dan) olan bir ürologdur. Bu konuda
100’den fazla yayınının yanı sıra 20’den fazla derginin editöryal kurulunda
görev almakta ve uluslararası birçok kongrede konferanslar vermektedir.
Avrupa Üroloji Derneği’nin Ürolojik Araştırmalar Vakfı’nın bir üyesi
olan Dr. Patel, ayrıca Prostat Kanseri Vakfı’nın ve Pro-kanser araştırma
Fonu’nun bilimsel danışmanlığını da yapmaktadır.
Dmitrios G. Hatzichristou
Kongremizin değerli konuklarından biri Androloji alanında üroloji
camiasınca tanınan Dimitrios G. Hatzichristou. Hatzichristou, ABD’de
3 yıl süren çalışmalarını takiben Selanik Aristotle Üniversitesi Üroloji
Bölümü’nde akademik hayatını devam ettirmiştir. Halen, üniversitenin
üroloji bölümünde Cinsel ve Üreme Sağlığı Merkezi’nde çalışmalarını
sürdürmektedir. Dimitrios G. Hatzichristou, ESSM kurucularındandır ve
bir dönem başkanlığını da yapmıştır. Aynı zamanda WHO International
Consultation üyesidir ve JSM dergisinin asistan editörlüğünü de yapmıştır.
Avrupa Üroloji Derneği’nin Androloji ile ilgili bölümlerinde (EAU kılavuz
ofisi, Avrupa Üroloji Okulu, Avrupa Cinsel Tıp Derneği) aktif olarak
görevler almış olan Hatzichristou’nun Yunanca dışında İngilizce üroloji
literatüründeki 100’den fazla yayını 4000’den fazla atıf almıştır.
Juan Palou Redorta
İspanya’nın üroonkoloji alanında önemli bir ismi olan Juan Palou Redorta,
akademik hayatını Barselona’da Üroonkoloji Bölümü’nün başkanı
olarak devam ettirmektedir. Özellikle ürotelyal kanserler konusunda
klinik araştırmaları olan Dr. Redorta laparoskopik ve robotik cerrahiler
konusunda da tanınan bir isimdir. Kendisi halen Avrupa Üroloji Derneği’nin
Avrupa Üroloji Okulu’nun başkanlığını yürütmektedir. Bunun yanında kasinvazif olmayan mesane kanseri kılavuzları panelinin (EAU) ve uluslararası
robot yardımlı sistektomi konsorsiyumunun üyesi olarak çalışmaktadır.
Özellikle mesane ve üst sistem tümörlerinin tedavileri konusunda 200’den
fazla yayını mevcuttur.
David Castro-Diaz
Ülkemizde daha önce de misafirimiz olarak bulunan Prof. Castro-Diaz La
Laguna Üniversitesin ‘de öğretim üyesi ve Kanarya Adaları Üniversitesi’nde
de konsültan hekim olarak görev yapmaktadır. 1985’ten beri Uluslararası
Kontinans Derneği’nde her kademede aktif olarak çalışmış olan Dr.
Castro-Diaz, fonksiyonel ve kadın ürolojisi konusunda yetkinliği herkes
tarafınca kabul edilmiş bir simadır. Bu konular üzerinde birçok yayınının
yanında, ulusal ve uluslararası kongrelerde de konferanslar vermiş ve
organizasyonlarını yapmıştır.
Cerrahi Kongresi
3-7 Ekim 2012, Mardan Palace Otel / ANTALYA
cesaretlendirilmesini, bu
arenada bilinirliklerinin
artmasını, arkadan gelen
genç meslektaşlarına örnek
olma şansının tanınmasını
ve çalıştıkları kurumları
tanıtma imkanı bulmalarını
amaçlıyoruz.
Bu amaçla en az 2 en fazla
7 yıllık üroloji uzmanı genç
meslektaşlarımızın kendi
başvuruları ile kongremizde
konuşmacı olmalarını
sağlamak istiyoruz. Web
sitemizde verilen kriterlere
uygun olarak hazırlanacak
konuşmalar, başvuruları
takiben bir jüri tarafından
değerlendirilecek ve en az
10 tanesi kongrenin aktif
saatlerinde sunulmak üzere
programa konacaklardır.
Sunum yapması uygun
görülen konuşmacıların
kongre katılım, kayıt
ve konaklama giderleri
derneğimiz ve Astellas
firmasının sağladığı katkılarla
karşılanacak olup en beğenilen
sunum sahibi de ayrıca
ödüllendirilecektir. Bunun
yanında, sunum sahibi
bu arkadaşlarımız kongre
kitabında kısa özgeçmişleri
ile tanıtılacaklardır. Tüm genç
meslektaşlarımızın başvuruyla
ilgili herhangi bir çekince
yaşamamaları gerektiğini
özellikle vurguluyor ve
bu uygulamanın başarılı
olması için katkılarınızı
bekliyoruz. Özellikle
değerli hocalarımızdan
genç meslektaşlarımızı bu
konuda yüreklendirmelerini
ve çalıştıkları kurumları ön
plana çıkarma şansı tanıyacak
bu uygulamaya destek
vermelerini diliyoruz.
Lütfen bilgi ve başvuru için
web sitelerimize ziyaret ediniz.
www.urolojikcerrahikongresi.org
www.urolojikcerrahidernegi.org
Hepinize şimdiden katkılarınız
için teşekkür ediyoruz..
Ürolojik Cerrahi Derneği adına
Dr. Serdar Tekgül
15

Benzer belgeler