MADDE KİTAP. RESİMLİ SON HALİ - istanbul il millî eğitim müdürlüğü

Transkript

MADDE KİTAP. RESİMLİ SON HALİ - istanbul il millî eğitim müdürlüğü
MADDE KULLANIMI
ÖNLEME KLAVUZU
Editör
Güner ERGENÇ - Emine YILDIRIM
Kapak
Devrim DEMİRAL
Yayınevi logosu
İSTANBUL, 2007
1
Editör
Güner ERGENÇ
e-posta: [email protected]
Emine YILDIRIM
e-posta: [email protected]
İletişim Adresi
İstanbul Özel Eğitim Rehberlik ve
Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölümü
Tel:0 212 526 19 65
0 212 511 97 97
e-posta: [email protected]
Baskı
………….
Tel:
2
T.C.
İSTANBUL VALİLİĞİ
MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ
Koordinatör
Güner ERGENÇ
Komisyon Başkanı
Uzm. Psk. Dan. Emine YILDIRIM
Komisyon Üyeleri
Uzm. Psk.Dan. Emine YILDIRIM
Uzm. Psk.Dan. Şerif KESKİNOĞLU
Uzm. Psk.Dan. Fadime Ülker GÜLLÜLÜ
Uzm. Psk.Dan.Emine KÜLE
Psk. Dan. Yasemin YAŞAR
Psk. Dan. Nazan MALKOÇ
Psk. Dan. Serap CESUR
Psk. Dan. Şükran ŞİRECİ
Psk. Dan. Aslı EKŞİ AKBABA
Psk. Dan. Rüya BİLGE
Psk. Dan. Nesrin AKSU
Resim Öğrt. Devrim DEMİRAL
Psk. Dan. Halime EKER
3
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
KİTABIN TANITIMI
1. BÖLÜM
MADDE KULLANIMI PROBLEMİ
Giriş
A. Madde ve Bağımlılık nedir?
B. Madde Kullanımında Tarihsel Süreç
C. Madde Kullanımında Toplumlar Arası Etkileşim
D. Problemin Kaynağında İnsan
Madde Kullanımına Göre Toplumsal Dağılım
E. Hedef Kitle Kim?
F. Madde Bağımlılığıyla Mücadele Yöntemleri
1.Arzın Azaltılması
2.Talebin Azaltılması
G. Ülkemizde Durum
1.Kurum ve Kuruluşlarla İşbirliği
2.Sorumluluk Bilinci
H. Madde Bağımlılığıyla Mücadelede Eğitimin Önemi
2. BÖLÜM
1. MADDE KULLANMAYA BAŞLAMA NEDENLERİ
A.
B.
C.
D.
E.
Merak ve Akran Baskısı
Aile
Sanayileşmenin Etkisi
Fiyatlar ve Ulaşılabilirlikteki Kolaylık
Kültürel Değişim ve Kuşak Çatışması
2. TOPLUMSAL YAPIYI ETKİLEYEN BAŞLICA FAKTÖRLER
A. Savaşlar ve Kaotik Ortam
B. Milli Kültür ve Değerler
C. Okul
D. Kullanıcıları Dışlama
E. Kitle İletişim Araçları
Televizyonun Kötüye Kullanımı ve Toplumsal Etkileri
Bilgisayarın ve İnternetin Toplumsal Etkileri
3. BÖLÜM
1. MADDE BAĞIMLILIĞINA YAKLAŞIM
2. MADDE KULLANICILARI VE RİSK GRUPLARI
3. BAĞIMLILIKLA İLGİLİ RİSK FAKTÖRLERİ
Aile İlgili Risk Faktörleri
Sosyal Risk Faktörleri
Kişilikle İlgili Risk Faktörleri:
Koruyucu Faktörler
4
4.
BÖLÜM
EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPILABİLECEKLER
1. YÖNETİCİLER
MADDE BAĞIMLILIĞINDA OKUL İDARECİLERİNE YÖNELİK YAPILACAK
ÇALIŞMALAR
Bağımlılıkla baş etmek
Madde kullanımını önleyici okul politikaları
Madde kullanımını önleyici okul politikalarında okul yönetimine düşen görevler
Madde kullanımını önleyici okul politikası örneği
Etkili bir okul politikasında madde kullanımı ile ilgili çalışmalarda şu özellikler
olmalıdır
Madde kullanımı hakkında bir okul politikasının olması birtakım avantajlar sağlar
Okul politikası hazırlanırken karşılaşılabilecek sorunlar
Bu durumda politikanın stratejisi şunlar olmalıdır
Okullarda uygulanabilecek örnek çalışmalar
OKUL ACİL DURUMU (KRİZ)
Kriz yönetimi
Okul acil durum destek ekibinde(ODE) bulunması önerilen kişiler
Okulda bir kriz olduğunda yapılacaklar
Olayın yaşandığı ilk gün
Bir kriz durumunda medyaya neler iletilmelidir?
Yönetime öneriler
2. REHBER ÖĞRETMENLER/PSİKOLOJİK DANIŞMANLAR
OKULDA MÜCADELE
Okullarda Madde Bağımlılığıyla Mücadeleye Yönelik “4B Stratejisi”
MADDE BAĞIMLILIĞIYLA MÜCADELEDE OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANLARI /
REHBER ÖĞRETMENLERİN YAPMASI GEREKENLER
Okul Psikolojik Danışmanları/Rehber Öğretmenler Madde Bağımlılığı
Konusunda Rehberlik Servisinde Ne Gibi Çalışmalar Yapabilirler?
a-Öğrencilerin Madde Kullanımını Önlemek İçin Neler Yapmaları Gerekmektedir?
b- Öğrencinin Madde Kullandığından Şüphe Edildiğinde Yapabilecekleri Nelerdir?
c- Madde Kullandığı Fark edilen Öğrenci İçin Yapabilecekleri Nelerdir?
d- Madde Bağımlılığıyla İlgili Olarak Velilere Nasıl Destek Verebilirler?
e-Madde Bağımlılığıyla İlgili Olarak Okul Yönetimine Nasıl Destek Verebilirler?
f-Madde Bağımlılığı Konusunda Öğretmenlere Nasıl Destek Verebilirler?
g-Madde Bağımlılığı Konusunda Personele Nasıl Destek Verebilirler?
5
3. ÖĞRETMENLER
ÖĞRENCİLERİN MADDE KULLANMASINI ÖNLEMEK İÇİN BRANŞ VE SINIF
ÖĞRETMENLERİNİN YAKLAŞIMLARI VE YAPABİLECEKLERİ NELERDİR?
1. Öğrencilerin Madde Kullanımını Önlemek İçin Öğretmenlerin Yapacakları
Nelerdir?
a) Okul Öncesi Dönemde Yapacakları Nelerdir?
b) Okul Çağında Yapacakları Nelerdir?
c) Ergenlik Döneminde Yapacakları Nelerdir?
2) Öğretmenler Risk Altındaki Öğrencilere Nasıl Yaklaşmalılar?
3) Öğretmenler Madde Kullanan Öğrencilere Nasıl Yaklaşmalılar?
Öğrencinizin madde kullandığını nasıl anlarsınız?
Öğrencinizin madde kullandığından şüpheleniyorsanız..
Öğrencinizin sigara içtiğinden şüpheleniyorsanız..
Öğrencinizi sigara içerken yakaladığınızda..
Madde kullanan öğrenciye yaklaşım,
Acil durumlarda.
4) Madde Kullanan Öğrencinin Anne Babasına Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?
4. AİLELER
Ergen ve Aile
Aileye Bağlı Risk Etkenleri
Madde Kullanan Kişiyi Aile Nasıl Anlar?
Şüphelenme Süreci
Tedavi Sürecinde Aile
Aileler Neler Yapabilir?
5.
BÖLÜM
BAĞIMLILIK YAPICI MADDELER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Tütün
Alkol
Esrar
Ecstasy
Uçucu Maddeler
Eroin
Lsd
Morfin
Kokain
6
6. BÖLÜM
TEDAVİ SÜRECİ
Tanımlar
Tedavide Dikkat Edilecek Noktalar
Bağımlılıkla Mücadele Etmeye Karar Vermek
Madde Bağımlılığı Tedavisinde İstekli Olmak
Madde Bağımlılığı Tedavisinde Değişmeye Karar Vermek
ERGENLERDE MADDE KULLANIMI
BAĞIMLI ERGEN NASIL DAVRANIR?
DEĞİŞİM SÜRECİ
MADDE BAĞIMLILIĞINDA KULLANILABİLECEK MÜDAHALE
YÖNTEMLERİ
Sigara Bağımlılığı ve Tedavi
Alkol Bağımlılığı ve Tedavi
Uçucu Madde Kullanımı ve Tedavi
Ecstasy Kullanımı ve Tedavi
Eroin Bağımlılığı ve Tedavi
ACİL DURUMLARLA BAŞ ETME
MADDE BAĞIMLILIĞI MÜDAHALE KOMİSYONU
YARDIM ALINABİLECEK KURULUŞLAR
7. BÖLÜM
ZARARLI MADDELERDEN BASINA YANSIYANLAR
KAYNAKÇA
7
ÖNSÖZ
Madde kullanım kasırgası, içine yuttuğu gençlerle ivme kazanıp toplumları yok oluş
boyutuna getirmese de aynı anlayış ve ortak hareketle çözüm yolları araştırılmazsa
yaşadığımız dünya inanılmaz boyutlarda yok oluşlara sahne olabilir.
Yapılan araştırmalarda madde kullanma alışkanlığının tüm dünyada nüfus artış hızına
göre giderek artmakta olduğu, özellikle genç nüfus kesimini etkilediği anlaşılmaktadır.
Ayrıca madde kullanımına başlama yaşı da giderek küçülmekte ve son yıllarda madde
bağımlılığı nedeniyle ölümler hızlı bir şekilde ve belirgin olarak artmaktadır.
Özellikle Batı’da ve Doğu’daki bazı ülkelerde sıkça rastlanan madde kullanımına,
ülkemizden de örnekler vermek mümkün. Son yıllarda haberlere yansıyan gençlerin bir
kısmının içine düştüğü durum bile, yeterince korkunç ve düşündürücü. Peki, o masum yüzleri
ile çocukları ve gençleri hayatlarının baharında madde kullanmaya iten, enerji potansiyelini
olumsuz kullanmalarına sebep olan faktörler neler?
Dünya gençlerini ve gençlerimizi maddeye iten küresel dejenerasyon, toplumsal
yıkımda büyük rol oynamaktadır. Bu yıkımın nedeni; toplumsal bozulmaya sebep olan hızlı
değişime, bireylerin ayak uyduramaması mıdır, bireylerin farklı beklenti ve hazlarının peşine
düşmesi midir, yoksa bu beklentiler bireylere dikte ettirilip kültürel yozlaştırma ile
bilinçaltına mı kazınmaktadır, birçok değişim ve gelişimin ardında ekonomik sömürü
düşüncesi ile haksız kazanç elde etme dürtüsü mü yatmaktadır?
Yaşadığımız dünyada maddeye başlama yaşının ilköğretim çağına kadar düşmüş
olması ve devam eden süreçte de kullanım yaygınlığı sorunun önemini artırmakta, her gün
birçok çocuk madde kullanımına başlayarak kendine ve toplumuna zarar vermektedir.
Hâlbuki “Çocuklar toplumun geleceğidir.”
Ülkemizden örnekler vermeyi olayın vahameti gereği çoğu kez istemeyiz. Çünkü
çocuklarımızın madde kullanım dalgasının içine çekilmesini ve kendimizi çaresiz olarak
görmeyi yakıştıramayız. Engellenemez olaylarla yüz yüze geldiğimizde “Biz nerede hata
yaptık” demeye başlarız.
Önleyicilik ve erken tanı bağımlılıkla mücadelede en etkin yöntemlerden biridir.
Ancak bu yöntemlerin dışında sır olmayan öyle bir yöntem vardır ki sonuçsuz kalması
mümkün değildir. Bu yöntem “SEVGİ” sözcüğünde gizlidir. Kavram olarak bu duyguyu
sadece tanımlamakla yetinmek önemini açıklamada yetersiz kalacaktır. “Sevgi” davranışlarla
ve yaklaşımlarla kendini göstermeli varlığını ispat etmelidir. Gerek risk altındakilere gerekse
kullanıcılara nasıl eğitim verilmeli ve nasıl sevgiyle yoğrulmuş yaklaşımlarda bulunulmalı
sorusuna bu kitapta cevap aranacaktır.
Yaşanan, bilinen olaylara ilgisiz kalmadığımızın, diğer bir deyişle başımızı kuma
gömmediğimizin göstergesi olarak yürüttüğümüz bu çalışmada doğruyu saklamadan yanlışı
da betimlemeden gerçeği olduğu gibi yansıtmaya çalıştık.
Trafik kazalarının, cinayetlerin, tecavüzlerin, hırsızlıkların, aile içi şiddetin ve birçok
kötülüğün kaynağı olan zararlı maddelerden toplumu kurtarmak bilinciyle yürüttüğümüz bu
çalışma da amacımız, konuya dikkat çekmenin yanı sıra, eğitimcileri ve aileleri duyarlı hale
getirmek, madde kullanmaya yönelimde çocuklarda ilk kıvılcımı erken fark etmek ve önleyici
çalışmalarla bağımlılık oluşumunu engellemektir.
Eğitimcilerin ve ailelerin ihtiyaç duydukları bilgilere vererek göndermek ve bu
konudaki toplumsal duyarlılığı artırmak hedefimizdir
8
Ülkemiz açısından madde kullanım ve yaygınlığı konusu henüz çözülemeyecek
problem değilse de, ülkemizin madde ticaretinde giriş ve çıkış açısından çok önemli bir
coğrafi konumda bulunması sebebiyle, madde kullanımı ve bağımlılığı ile mücadelenin
sağlıklı bir nesil yetiştirilmesindeki öneminin anlaşılmasını sağlayarak, özellikle
toplumumuzun büyükçe bir kısmını teşkil eden gençlerimizin ve çocuklarımızın eğitilmesinde
gerekli bilincin aşılanması için çalışmamızın önemli olacağını düşünüyorum.
Bu çalışmada emeği geçen başta şube müdürümüz Güner ERGENÇ olmak üzere tüm
komisyon üyelerine teşekkür eder, emeklerinin sağlıklı nesiller yetiştirmede yararlı olmasını
temenni ederim.
M. Ata ÖZER
İl Milli Eğitim Müdürü
9
KİTABIN TANITIMI
Çağın vebası olarak nitelendirilen “Madde Bağımlılığı” konusunda ihtiyaç duyulan,
bilgileri sunmak, zihinlerdeki sorulara cevap vermek ve ilgililerin konuya duyarlılığını
arttırmak için İstanbul İl Milli Eğitim Müdürümüz Ata ÖZER Bey’in direktifleri üzerine
hazırladığımız bu kitapta hedef kitlemiz; başta okul yöneticileri olmak üzere, psikolojik
danışmanlar, öğretmenler, aileler ve geleceğimiz olan gençlerdir.
Toplumları etkileyen, insanları maddelerin kölesi haline getiren ”bağımlılık” gibi
hassas bir konuda çalışıldığının bilinciyle “Madde Bağımlılığı ve Önleme Yolları” üzerine
yapılmış bu araştırmada teorik bilgi vermekten çok, eğitimcilerin ihtiyaç duyduğu pratiğe
yönelik açıklayıcı ve yol gösterici ifadeler kullanıldı. Bilimsel yaklaşımlar ile istatistiksel
verilere görsellik katılarak konular daha da zenginleştirildi.
Çalışmada, konular bölümler halinde ele alınarak ”Madde Bağımlılığı”nın oluşumuna,
bireylerin bağımlılıktan kurtulma çabasına, psikolojik ve bedensel bağımlılığın gelişimine,
toplumlar arası etkileşim ile kültürel dejenerasyonun yayılımındaki önemine, sömürüde hedef
kitlenin gençler olduğuna, bağımlılıkla mücadele yöntemlerine, maddeye başlama
nedenlerine, toplumsal yapıyı etkileyen faktörlere, uyuşturucu maddelerin özelliklerine ve
etkilerine, madde bağımlılarının neler yaşadığına ve ailelerin de neler yaşamakta olduğuna
vurgular yapılarak başta okul yöneticileri olmak üzere öğretmen ve psikolojik danışmanlar ile
ailelere düşen görevlerin neler olduğuna, özellikle de çözümde sevgiyle yoğrulmuş sorumlu
yaklaşımların gereğine değinildi.
Ne kadar süslü ifadeler kullanılırsa kullanılsın yazılanların hayata
aktarılmadığında hiçbir önem taşımayacağını hatırlıyor okuyuculara konuyla ilgili
mücadelede başarılar temenni ediyoruz.
Güner ERGENÇ
İl Milli Eğitim Şube Müdürü
10
1.BÖLÜM
MADDE KULLANIM PROBLEMİ
11
1.BÖLÜM
MADDE KULLANIM PROBLEMİ
Giriş
Bu bölümde bağımlılık ile bağımlılık yapan maddelerin tarihsel gelişimi ele alınarak
özellikle sanayi ve teknolojinin gelişmesi ve toplumsal etkileşimlerle hız kazanan madde
bağımlılığı adı ile ortaya çıkan ve çağın vebası olarak nitelendirilen bu sorun ile mücadelede
kullanılan yöntemler ve çözümde eğitimin önemi vurgulanmaya çalışılmaktadır.
A. Madde ve Bağımlılık Nedir?
Madde: Belirli bir dozda alındığı zaman kişinin sinir sistemine etki ederek akli, fiziki
ve psikolojik dengesini bozan, fert ve toplum içerisinde iktisadi ve sosyal çöküntü meydana
getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kanunların kullanılmasını, bulundurulmasını, satışını
yasakladığı, narkotik ve psikotrop sözcükleriyle ifade edilen maddeler bağımlılık yapan
maddeler olarak tanımlanır(Kaçakçılık ve Organize Suçlar Raporu, 2003, s. 132). Diğer yasal
olan tütün mamulleri, alkol ve kafein gibi maddeler de bağımlılık yapan maddeler olarak
sayılmalıdır.
Bağımlılık: Bağımlılık bir ilişki türüdür. Bireyin her hangi bir nesne veya durum ile
kurduğu ilişkide sonradan ortaya çıkan özel durumdur. Bir başka deyişle, sadece maddenin
kullanılmasıyla birey üzerinde meydana gelen sahte iyi oluş halidir. Alışkanlık ile iptila
olarak adlandırılan tutkunluk arasında yasalarda belirtilen en önemli özellik maddenin
kullanımı ile kişide meydana gelen fiziki bağımlılık ve tolerans gelişimini ortaya çıkarma
özelliğidir (Babaoğlu, 1997, s. 150).
Herhangi bir maddenin yaşama ve sağlığa yönelik her türlü olumsuz etkilerine
karşılık, bireyin kullanımına devam etmesi ve madde alma isteğini durduramamasıdır.
Kullanan herkes için bağımlılık riski eşittir. Bağımlılıktan kurtulmak için özel bir
kişilik tipi olmadığı gibi farklı bir biyolojik yapı da yoktur.
Aslında madde kullanımı bireyin kendini isteyerek ya da istemeyerek köleleştirdiği,
benliğini ve özgürlüğünü ortadan kaldırdığı ayrılama durumudur. Çünkü bağımlılık, İnsanı
maddenin çaresiz esiri haline getirir. Üretkenliği, yaşama sevinci, paylaşımcılığı kaybolur.
Toplum içerisinde yok oluşu yaşar. Her geçen gün benzer kölelerin arttığını düşünün,
toplumlar üzerinde yaptığı yıkım ne boyutlarda olur? Yeryüzünde pek çok ulus hangi
boyutlarda tehlikededir?
Madde bağımlılığı yalnız bireysel değil aynı zamanda sosyal sorunlar oluşturması
nedeniyle toplum sağlığını tehdit eden en ciddi sorunlardan biridir. Madde bağımlılığının
varlığı, hem bağımlının işgücü kaybı olması, hem yasadışı eylemlerinin sonucu cezaevi
yaşantılarının olması, hem de çeşitli sağlık sorunları nedeniyle ciddi bir ekonomik yük
getirmektedir. Ayrıca yukarıda sayılan nedenlerle madde kullanımı, suç işleme, çalışamama
gibi durumlar toplumu sosyal olarak da etkileyen çeşitli sonuçlara yol açmaktadır (Çakmak
ve diğerleri, 1997, s.9).
Bağımlılık Yapıcı Madde Nedir? Beyin işlevlerini veya tüm bedensel yapıları
etkileyen, zamanla organ sistemlerinde kalıcı hasarlara yol açan, ruhsal ve davranışsal
sorunlar oluşturan, yaşam için gerekli olmayan, doğal ya da yapay, sahte iyi oluş hali
veren kimyasallardır. Bir madde kullanıldıktan sonra, sahte iyi oluş halini ne kadar kısa
zamanda ve şiddetli ortaya çıkarıyorsa bağımlılık yapıcı gücü o kadar fazladır.
12
B. Madde Kullanımında Tarihsel Süreç
Madde kullanımı ve bununla ilişkili sorunlar medeniyetlerin kurulması kadar eskidir.
(Çakmak ve diğerleri, 1997, s.9).
Madde bağımlılığı kavramı, ancak tarihi gerçeklik ve toplumsal değişimle anlam
kazanır. Tarihte madde kullanımı incelendiğinde insanlık tarihi kadar eski olduğu görülür.
Bağımlılık yapan maddelerin tarihsel gelişimine kısaca bakıldığında, ağrıyı, acıyı
dindiren, çocuklarda uyku problemlerinin çözümü için önemli ağır uyuşturucular sınıfında yer
alan afyonun, insanoğlu tarafından kullanıldığı görülmektedir. Özellikle morfin, eroin ve
kokain gibi etkili uyuşturucuların yapımında kullanılan afyonun üç bin yıl önce hekimlerin
tekeline geçtiği bilinmektedir. Yunanca da mekone olarak adlandırılan afyonun insanoğlu
tarafından ağrıyı, acıyı dindiren, uyku problemlerinin çözümü gibi faydalı alanlarda
kullanılmasına karsın zamanla kötüye kullanıldığı, 14. yüzyılda kilise tutanaklarından afyon
kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele edilmeye çalışıldığı görülmektedir. 18.yüzyıla kadar
her ne kadar afyon bitkisinin öldürücü etkisi olduğu tespit edilmiş ve tiryakilik yaptığı
bilinmiş ise de, bağımlılık kavramından hiç söz edilmemiştir. Çünkü bu maddenin tamamen
keyif veren, rahatlatan etkilerinden söz edilmiş, bu nedenle afyon savaşları tarih sahnesinde
yer almıştır (Babaoğlu, 1997, s. 19).
Endüstri ve teknolojinin gelişimiyle gerek afyon gerekse tespit edilen ve kullanım
alanı bulan, arz – talep dengesi oluşturan ve geçmişte milletler arasında savaşlara dahi sebep
olan uyuşturucu maddelerin ticaretinin meydana getirdiği yüksek kazançlar, uluslar arası
madde kaçakçılığının temel sebebini oluşturmuştur. Uyuşturucu maddelerin bu yönü,
özellikle son yüzyılın ikinci yarısından itibaren menfaat çevreleri tarafından terörizm için
finans kaynağı, uluslar arası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke toplumuna
yönelik sosyo- psikolojik dejenerasyon ile zihni ve ahlaki çökertme planlarını ön plana
çıkartmıştır (Kaçakçılık ve Organize Suçlar Raporu, 2003, s.115).
Son yüzyıla kadar madde bağımlılığı farklı madde türlerine göre dünyanın belli
yerlerinde sınırlıydı. Dünyadaki hızlı değişim, ulaşım, milli değerlerden uzak yıkıcı gençlik
kültürünün oluşması, kötü davranışların her ortamda sergilenmesi savaşlar, kontrolsüz ve
denetimsiz yapı ile maddenin kötüye kullanımının bütün çeşitleri tüm dünyaya yayıldı. Afyon
ve eroin bir zamanlar yalnızca Asya ve Kuzey Amerika'da, kokain kullanımı birkaç Latin
Amerika ülkesinde, esrar kullanımı Çin, Hindistan, Orta Doğu ve Afrika’da sınırlıyken şimdi
yasadışı maddelerin tamamı başta Amerika olmak üzere Avrupa'ya ve bütün gelişmekte olan
ülkelere yayıldı. Sentetik maddeler ise bütün dünyada belki de en sık kötüye kullanılan
maddeler haline geldi.
Uyuşturucu maddelerin üretim ve kaçakçılığının önlenmesi amacıyla uluslar arası
düzeyde 1961 tarihli “Uyuşturucu Maddelere Dair Birleşmiş Milletler Tek Sözleşmesi”, 1971
tarihli “Birleşmiş Milletler Psikotrop Maddeler Hakkındaki Sözleşme” ve 1988 tarihli
“Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”
imzalanarak madde kullanımı ve bağımlılığıyla mücadelede ciddi anlamda adımlar atılmıştır
(Kaçakçılık ve Organize Suçlar Raporu, 2003, s.116-117).
C. Madde Kullanımında Toplumlar Arası Etkileşim
Dünya değiştikçe etkileşimler sonucu farklı toplumlar birbirine kültür aşılar. Bir
toplumun olumlu özellikleri de, olumsuz özellikleri de, diğerlerine çok kolay yansır. Her
yeni değişim ve çağdaş gelişim, beraberinde yeni suçları da getirir. Değişime ayak
uyduramama ve olumlu alternatifleri belirleyememe suça ve maddeye yönelime etkendir.
13
Çağlar boyunca toplumsal düzen ve yaşam tarzındaki gelişim hızı ile, madde kullanım
ve maddeye bağımlılık sorunundaki gelişim hızı birbirine paraleldir. Son yıllardaki madde
kullanımı, dünyadaki nüfus artışına oranlandığında, hızla artmakta olduğu görülür.
Globalleşen dünya düzenini de düşündüğümüzde olumsuz etkilerin devletler ve kültürler
arasındaki yayılımı çok kolay gerçekleşir.
1960-1970’li yıllardan sonra çok çeşitli uyuşturucu maddelerin bulunabilir ve
kullanılabilir hale gelmesiyle, zaten var olan alkol ve sigara kullanımına ait sorunlara yenileri
eklenmiştir (Çakmak ve diğerleri, 1997, s.9).
Madde kullanımı kültürlere göre değişmesine rağmen, mutlaka her dönem ve nesilde
sorun olmuştur. Sadece şekil değiştirerek ve artarak kendini gösterir. Ancak günümüz
dünyası, tarihte olmadığı kadar kaotik bir gençlik oluşumuna sahne oldu. Teknolojik
gelişimin olumsuz etkisi ve savaşlar kültürel yozlaşma bunun en büyük nedeni gibi
görünüyor. Özellikle uyuşturucu kullanımının yayılma hızı devam ettikçe çok ciddi sorunlar
yaşanacak, toplumsal umutlar ve gelecekler yitirilecek, yeni nesillere yaşanılmaz bir dünya
düzeni bırakılacaktır.
Dünyada son yıllarda giderek ivme kazanan madde kullanımı maalesef ülkemiz
insanını da sarmıştır. Özellikle geçtiğimiz on yıl boyunca gençler arasındaki uyuşturucu
kullanımı çok ciddi bir artış göstermiştir. Öyle ki maddeye başlama yaşları tüyler ürpertici bir
şekilde gittikçe erken yaşlara inmiştir. Bu durum önlenemeyecek boyutta değildir. Sorun
ülkemiz temelli değil küreseldir.
Toplumsal etkileri ve karakteristik özellikleri, yaşam tarzları, sosyo-ekonomik
durumları, bölgesel çatışmalar ve coğrafi konumları gibi nedenlerle ülkeden ülkeye farklılık
gösterse de hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan az veya çok muzdariptir. Toplum
istikrarını zedelemesi, insanların amaçlarını ve umutlarını yok etmesi bu maddelerin
oluşturduğu ortak sorunlardır.
Toplumlar yaşayış tarzı, sosyo- ekonomik düzey, inanç, kültürel faktörler gibi çok
sayıda faktörleri ile bu tehdide karşı mücadelelerini sürdürmektedirler. Türkiye’nin
uyuşturucu madde güzergâhında kıtalararasında çok önemli bir transit ülke konumunda
bulunması sebebi ile bu tehdide çok fazla miktarda maruz kalmaktadır. Böyle bir tehdit
altında bulunan ülkemizde kanunu uygulayan birimler tarafından yapılan çalışmalarda tespit
edilebilen yasal olmayan madde kullanıcı sayısının her ne kadar gün geçtikçe arttığı bilinse
de, diğer Avrupa ülkelerine oranla çok düşük düzeyde bulunmasının temel nedeninin, Türk
halkının kültür ve yasam tarzı ile doğru orantılı olarak etkisinin bulunduğu görülmektedir
(Kaçakçılık ve Organize Suçlar 2002 raporu, 2002, s. 54).
Yüksek boyutlardaki uyuşturucu kullanımı şiddeti ve suçu körüklemiş, önü alınamaz
hastalıkların yaygınlaşmasına yol açmış, aile kurumun parçalanmasına ve toplumsal yıkıma
sebep olmuştur.
Türkiye dâhil bütün ülkeler için madde kullanıcılar ve pazarlayanlar, kendilerine,
ailelerine, bulundukları yöreye ve topluma zarar vererek çok önemli bir sosyal sorunlar
yumağını oluşturmuştur.
“Vaktiyle canlı-kanlı, dinç ve kendine sahip zinde nesiller yetiştiren dünyamız; bugün
bir bakıma, baştanbaşa yosunlu viraneler ve mikroplu hastaneler hâline gelmiştir.” sözü
kimilerine göre abartı, kimilerine göreyse gerçeği olduğu gibi yansıtmaktır. Bireyin elinden
özgürlüğünü, umutlarını, üretkenliğini ve değerlerini alan bu ölümcül tehlikeye karşı herkes
elinden geldiğince duyarlı ve bilinçli olmalıdır. Geleceğe güvenle bakabilmek için henüz
çözümü mümkün görünen bu sorunda tüm bireylerin çabası gereklidir.
Madde kullanım ve bağımlılığı, tüm toplumları etkisi altına alan bir sorunlar bileşkesi
olduğuna göre mücadelede birlik, ortak anlayış ve ortak hedefler belirlemek başarıyı artıracak
ve toplumsal yıkımları en aza indirgeyecektir.
Kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal hayatını yok eden, onu tüm insani değerlerden
uzaklaştıran uyuşturucu maddelerle mücadele etmek, geleceğimiz olan çocuklarımızı bu
14
maddelerden korumak ancak kendine güvenen ve işbirliği içinde çalışan toplumsal bir
yaklaşımla mümkündür. Yapılan her türlü önleyici çalışmanın koordineli, derinlemesine
planlı ve bilinçli yürütülmesi başarıyı getirecektir.
Sorunun çözümünde tüm toplumların ortak anlayışta hareket etmesi gerektiği gibi
ülkemizde de yöneticiler, psikiyatr, psikolog, sosyal hizmet uzmanları, rehber öğretmenler,
aileler, akran grupları ve bağımlı kişiler çözümde rol almalı işbirliği içinde ekip çalışmasıyla
çözüm yolları araştırılmalıdır.
D. Problemin Kaynağında “İnsan”
İnsan, sosyal bir varlıktır. Sosyal bir çevrede doğar, çevrenin şartlarıyla şekillenir.
Topluluk içinde yaşar ve topluma etki eder, toplumdan etkilenir. Toplumca kazanılmış din,
ahlak ve hukuk gibi üst yapı kurallarına uyar. Kendine verilen görevleri yerine getirmeye
çalışır. Bu sayede insanı insan yapan değerleri kazanır.
Çocuk eğitiminin önemli olduğunu herkes kabul etmekte, hatta zaman geçtikçe ve
modern hayat insanları kuşattıkça, bu önem daha da artmaktadır. Çocuk eğitimi, çok
yönlüdür. Bunu yalnızca okuma-yazma bilmeye, meslek öğrenmeye, bir okul bitirmeye
indirgemek doğru olmaz. Öyleyse, çocuğa iyi davranışlar kazandırmak, hayatı başkalarıyla
paylaşmasını öğretmek, kendi kültür değerlerini ve inancını yaşayabilmesini sağlamak, onları
sağlam karakterli, kişilikli ve bilgili yetiştirmek, özgür ve bağımsız yaşamanın hazzını
tattırmak gibi unsurların hepsi de eğitim faaliyetlerinin içindedir ki, toplumların sağlıklı
devamı için de ilk önemsenmesi gereken durum budur.
Hiç kimse bağımlı olarak dünyaya gelmez bağımlı kalmayı da istemez. Onu yanlışlıklara
iten çevrenin olumsuz etkileridir. Çocuğun gelişimi ailenin kendisine vereceği telkinlerle,
eğitimle, terbiyeyle, motivasyonla şekillenir. Ailede sosyal ilişki iyiyse, çocuk motive
ediliyorsa, sosyal bir insan olarak büyür. Ama ailede sosyal ilişkiler çok zayıf ve çocuğun
davranışlarında örnek alabileceği kimse olmadığı gibi bir de tersine örnekler mevcutsa çocuk
körelmekle kalmaz kendisine yanlış rota çizer. İşte böyle çocukların yardıma ve rehberliğe
ihtiyaçları vardır.
“Çocuklar donmamış beton gibidir; üzerlerine ne düşse iz yapar.” Jinott
Madde Kullanımına Göre Toplumsal Dağılım
Madde kullanımı esas alındığında üç gruptan söz edebiliriz. Birinci grup madde
kullanmayan ve hayatı boyunca da kullanmayacak olanlardır. İkinci grup madde kullanma
riski taşıyan kendisine ve toplumuna zarar verme ihtimali olan gruptur. (ileride ayrıntılarıyla
değinilecek) Önleyici çalışmalar özellikle bu grubu hedef almaktadır. Üçüncü grup madde
kullanıcılarıdır. Müdahale ve tedavi çalışmalarının şart olduğu ve en fazla mücadele
gerektiren gruptur.
E. Hedef Kitle Kim?
Uyuşturucu pazarlamada hedef kitle 15-25 yaş grubundaki gençlerdir. Sömürü
odakları maalesef bu hedeflerine ulaşıyor gibiler çünkü kullanıcılarının yaş grubu dikkate
alındığında, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 16-30 yaş grubunda uyuşturucu madde
kullanımının yoğun olduğu görülüyor.
Ergenlik döneminde, maddeye yönelten etkenler hızlı bir bedensel ve ruhsal
değişimden, kalıtımsal nedenlerden, zekâdan kaynaklanacağı gibi, yanlış eğitim, yetersiz
sevgi ve şefkatten de kaynaklanabilir. Değişen değer yargıları, ahlak kurallarının
15
dejenerasyonu, sanayileşme sonucu düzensiz kentleşme, göçler ve ekonomik bunalımlar gibi
sosyo-ekonomik nedenler akran baskısı ve merak dürtüsü de ergeni maddeye iten etkenler
arasında sayılabilir. Bunların dışında suça azmettirme hatta son zamanlarda artan çetelerin
küçük çocukları madde satmaya zorlaması diğer etkenlerden bazılarıdır.
Gençlerin meydan okuyuculuğu riskli durumlara yönelimde tetikleyici rol oynar.
Sorumluluk bilinçleri yetişkinlere göre henüz gelişmemiştir. Onlar için çevreyi etkilemek
önemli olduğu gibi kendini ispatlarcasına bir gruba ait olmak ve işe yarar olduğunu
hissetmek çok önemlidir. Genç, çevresinden kolay etkilenmekte ve çabuk reaksiyon
gösterebilmektedir. Kötü sonuçları önemsemeden riskli davranışlara hazırdır. Üstelik yasadışı
maddeleri pazarlayanlarda onlara cazip görünmek için her yolu denemektedir.
İstatistikler toplumun bazı kesimlerinin daha fazla uyuşturucu kullandığını ortaya
koymasına rağmen, uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimine yayılmıştır. Ancak genel
olarak bazı sonuçlar şöyledir. Erkekler kadınlara, bekârlar evlilere, şehirde oturanlar kırsal
kesimde oturanlara, gençler yaşlılara oranla daha fazla uyuşturucu kullanmaktadır(Kaçakçılık
ve Organize Suçlar 2006 raporu, 2006).
Sigarada kullanım yaşı da giderek küçülmüştür.
Asut (1993) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada sigara içme alışkanlığının
gelişmiş ülkelerde azaldığının, buna karsın Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sigara
tüketimini her geçen yıl artış gösterdiği, Türkiye’de sigara kullanımına başlama yasının 1011’lere indiği ve sigara içme oranının 1988 yılında %43.6 (PİAR) oranında iken, 1997 yılında
%50 (OECD sağlık raporu 1999) düzeyine ulaştığı, bu artısın en önemli nedeninin ise, çok
uluslu sigara endüstrilerinin gelişmiş ülkelerde kaybettikleri pazar arayışını, gelişmekte olan
ülkeler üzerinde birtakım özendirici kampanyalar ile sürdürmeye çalıştığı ifade edilmiştir.
F. Madde Bağımlılığıyla Mücadele Yöntemleri
1.Arzın azaltılması
Emniyet güçlerinin yasaların verdiği görev ve sorumlulukla yürüttükleri yöntemlerdir.
Ülkemiz, Avrupa devletleriyle karşılaştırıldığında, yakalamalardaki başarısı açıkça
görülmektedir. Bu çalışmalarda başarı vatandaşların da işbirliği ile gerçekleşir.
2.Talebin Azaltılması
Madde arzını engellemenin en iyi yolu madde talebinin azaltılmasıdır. Bir ülkede
maddeye talep oldukça, bazıları bunları sömürmeye çalışacaktır. Öyleyse asıl mücadele,
maddeyi kullandırmama alanında düşünülmelidir.
Yapılması gereken ikna etmektir. Talep azaltımının odak noktası, uyuşturucu
kullanmanın yıkıcı etkilerinin gençlerin zihnine kazımaktır
Talebin azaltılmasında, erken verilecek eğitimin büyük önemi vardır. Bunda da,
aileye, okullara, sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya önemli görevler düşmektedir. Bu
mücadelede geniş kitlelerin destek ve katılımını sağlamak amacıyla toplum tarafından sevilen
ve takdir edilen isimlerin katkılarından yararlanılması olumlu sonuçlar verecektir.
G. Ülkemizde Durum
Ülkemizdeki madde kullanıcılarının sayısının tespitine yönelik olarak
bilimsel/akademik bir çalışma gerçekleştirilememiştir. Kullanıcıların durumunun tespiti için
polis kayıtlarına bakıldığında, önü alınamaz bir boyutta olmadığı görülmektedir.
16
Ülkemizde uyuşturucu kullanımı suçundan yakalanan şahısların sayısı gün geçtikçe
artmakta ise de, bölge ülkelerine göre bir karşılaştırma yapıldığında bağımlısı sayısının
oldukça düşük olduğu görülmektedir.
1. Kurum ve Kuruluşlarla İşbirliği
Anayasanın 58. maddesinde devletin, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu
maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri alacağı ifade edilmektedir. Bu görevin yerine getirilmesi amacıyla, ilgili
kurumlarla yürütülen ortak çalışmalar sonucunda, uyuşturucu kullanımı ile mücadele için
ilgili birimler arasında eşgüdüm sağlamak, mücadelede ulusal strateji politikaları tespit etmek
amacıyla bir yapı oluşturulması öngörülmüştür. Bu amaçla, Ayrıca Milli Güvenlik
Kurulu’nun 26.04.1996 tarih ve 393 sayılı tavsiye kararı ile “uyuşturucu madde kullanımı ile
mücadele takip ve yönlendirme üst kurulu” ile “uyuşturucu madde kullanımı ile mücadele
takip ve yönlendirme alt kurulu” oluşturulmuş ve Bakanlar Kurulunun 25.07.1997 tarihi ve
97/9700 sayılı kararı ile, Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, YÖK Başkanlığı, MGK Genel Sekreterliği, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık
ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Diyanet isleri Başkanlığı, TRT Genel
Müdürlüğü, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, SHÇEK Genel Müdürlüğü, DPT Müsteşarlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı ve Aile Araştırma
Kurulu Başkanlığı görevlendirilmiştir.
Madde bağımlılığı ile mücadelenin sadece ve sadece polisiye hizmetler ile
yürütülmesi mümkün olamayacağı açıkça görülmektedir. Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu
bu kararla, mücadelede eğitim boyutu vurgulanarak görevli kılınmış bulunan bu kurumların
mücadele kapsamında özellikle sıkı bir işbirliği içerisinde hareket etmeleri istenilmektedir.
Bu kurulların amacı uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı ve bağımlılığı ile
mücadele faaliyetlerini yürütmek, maddenin kötüye kullanımını önlemek, alınacak tedbirleri
tespit ederek, kurumlar arasında çalışmaları koordine etmektir.
2. Sorumluluk Bilinci
Çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü maddenin ve kişinin esaretinden uzak tutacak;
problem çözme, sosyal beceri kazanma, kendi öz güvenlerini geliştirme yolundaki
becerilerini arttıracak kurumları kurmak ve onları doğru adreslere yönlendirmek zorundayız.
Türkiye'de kurumsal anlamda bu konuda çalışan “Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele
Takip ve Yönlendirme Üst ve Alt Kurulları”’nın Sekretaryalığı’nı da yürüten Aile Araştırma
Kurumuna büyük sorumluluklar düşmektedir. Ayrıca sivil toplum kuruluşları ile YÖK,
RTÜK, Milli Eğitim Bakanlığı, Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı gibi ilgili olabilecek tüm
kurumlar da büyük sorumluluklar üstlenirler.
Başta her kademedeki devlet yöneticileri ve eğitimciler, toplumun büyük kesimine
ulaşan kitle iletişim araçları yöneticileri, sorumluluğu bir birine atmaktan vazgeçip “Ben ne
yapabilirim?” sorusunu kendisine sormalı, “Suçlu ve sorumlu ben değilim” yerine “Üzerime
düşen görevi yerine getirmeliyim” düşüncesi, hakim olmalıdır.
Yerel yönetimler, sosyal ve kültürel alanları artırarak ve her türlü eğitim faaliyetlerine
destek vererek, en az eğitimciler kadar, önleyici çalışmalarla toplumu etkileyebilirler. Bu
paralelde çalışan, konunun öneminin bilincinde olan, birçok yönetici olması suç oluşmadan
17
önlenmesi mücadelesinde, sorumluluk bilinciyle konuya bakan yöneticilerin başarılı olacağı
kesindir.
H. Madde Bağımlılığı ile Mücadelede Eğitimin Önemi
Madde kullanımı ve bağımlılığı sosyal bir olgudur. Temel sebepleri çok değişik
olabilmektedir. Tek başına polisiye önlemler ile madde kullanımı ve bağımlılığını kontrol
altına alabilmek ve basarı sağlayabilmek kesinlikle mümkün değildir. Madde bağımlılığı ile
mücadele sadece devletin, sivil toplum kuruluşlarının değil, toplum olarak hepimizin
görevidir. Diğer yönden alt yapısı olmayan kişilerin hazırlıksız, plansız ve izinsiz, okullara
giderek, seminer ve konferanslar düzenleyerek sürekli aynı mesajı tekrarlamasının ne kadar
faydalı olacağı tartışmalıdır. Toplumlarda madde kullanımı plansızca işlendiği ve tartışıldığı
dönemlerde, tıpkı bir çıbanbaşı gibi büyür, azar, yayılır olumsuz etkisi daha fazla olur. Bu
durum gençlerde olumsuz yönde bir merak da uyandırabilir. Bunun gibi, kapsamsız birçok
madde bağımlılığı anketi yaptırarak, basın ve medyada sansasyonel haber yapmak amacıyla
bu verilerin kullanılması da toplum üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Ayrıca
tehlikenin olduğundan daha büyük gösterilmesi, toplumda gereksiz telaşa ve korkuya neden
olmaktadır.
Yapılması gereken madde kullanımı, doğru platformlarda tartışılmalı ve topluma
bilinçli sunulmalı. Risk gruplarına yönelik yapılacak kampanyalarda, projelerde, “doğru
mesajın” verildiğinden emin olunmalıdır. Sadece “Hayır, Yapma” demek yeterli değildir.
Tüm kullanıcılara madde kullanmanın cesaret-yiğitlik olmadığı, aksine acizlik ve
eğitimsizliğin ürünü olduğu üstüne basa basa belirtilmelidir.
18
2. BÖLÜM
MADDE KULLANMAYA BAŞLAMA NEDENLERİ
19
2. BÖLÜM
1. MADDE KULLANMAYA BAŞLAMA NEDENLERİ
Uyuşturucu madde kullanımı bir sonuçtur. Bu sonucun sebepleri ise bir sır değildir.
Yapılması gereken bilimsel çalışmalarla sorunun önüne geçmektir.
Yapılan araştırmalar gençlerin en sık olarak merak nedeniyle madde kullanmaya
başladığını göstermektedir. Arkadaş baskısı ikinci önemli etkendir. Bir arkadaş ortamında
yapılan ısrara çoğunlukla dayanılamamaktadır. Arkadaş grubunun dışında kalmak, onlardan
farklı olma korkusu yaşanmaktadır. Ayrıca sorunlarını çözmek için başka yol kalmadığına
inandıkları anda madde kullanımı sıktır. Bir başka deyişle çaresizlik başka önemli bir
etkendir. Gençleri madde kullanmaya iten diğer bir etken ise gencin madde kullanarak
kendini kanıtlama davranışı gösterme eğilimidir. Farklı ve değişik gözükerek beğeni
toplamak amaçlanmaktadır. Ani tepki veren, saldırgan veya asi davranışları olan, her şeyi red
eden, davranış bozukluğu gösteren, aykırı davranışlar içinde bulunan, erken yaşlarda davranış
problemleri olan, çabuk heyecanlanan, içe dönük olan, itaatkâr olan ve yaşıtlarından aşırı
etkilenen gençler; madde kullanma riski fazla olan gençlerdir ( Ögel, 2001, s. 78 ).
A. Merak ve Akran Baskısı
İnsanlarda doğuştan gelen bir merak hissi vardır. Bu his yasaklara karşı gençlerde
daha fazla belirginleşir. Gençliğin meydan okuma ve karşı gelme davranışı ile özendiği
olumsuz arkadaş çevresinin etkisi birleştiğinde maddelerle tanışma ve etkilerini deneyerek
öğrenme çabası görülebilir. Gençlik çağında, bir gruba ait olmak, gencin psikolojik sağlığı
açısından gerekli bir ihtiyaçtır. Gencin seçtiği arkadaş çevresi madde kullanıyorsa, aileden
aldığı değerler ile kendine güven ve güçlü bir kişilik yapısıyla şekillenen genç onları terk
edebilir tekliflere hayır diyebilir ancak psikolojik yönü güçlü olamayan bir genç ise,
arayışlarına arkadaşlarının "bir kereden ne çıkar" telkinleri gibi olumsuz etkiler de eklenince
maddeye yönelim başlar. Birçok olumsuz faktörün bir arkadaş tarafından tetiklenmesi, geri
dönüşü çok zor bir yola girmesine neden olabilir.
Madde kullanmaya başlamada karakter yapısı önemlidir. Dengesiz bir ruhsal yapı,
kuralları hiçe sayan bir bakış açısı, olgunlaşmamış bir genç, uyum güçlükleri çeken bir birey
diğer olumsuz şartlarla (başarısızlık, yenilgiler, hastalık, ölüm, ayrılık, işten atılma,
mutsuzluk) da birleşirse gencin madde alınıma neden olabilir.
B. Aile
Aile, toplumun en küçük fakat en önemli kurumudur. Mükemmel fertler de, problemli
fertlerde bu kurumda yetişir. Yani aile iyi ya da kötü, bütün tohumların yetiştiği ortamdır.
Bundan dolayıdır ki, ailenin, çocuğun gelişimi, onun topluma yararlı bir fert olması, ya da
suça itilen bir çocuk, anti-sosyal bir varlık olması yönünde etkileri çok büyüktür. Ailenin
çocuk üzerindeki etkisi anne karnında başlar. Aile çocuğuna grup içinde dengeli birey olması
için beraberlik duygusunu bunun gerçeklemesi için gerekli ortamı, rehberliği ve çözümleri
sunar.
Çocuk içinde büyüdüğü ailenin sosyal yapısından etkilenir. Ailenin birlik veya dağınık
olması ya da anne babadan birisinin ölümü çocuğun duygusal gelişimini son derece etkiler.
Ayrıca ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi, ebeveynin çocuğa sert ya da yumuşak
tavırları, tutumları, ona değer verip vermemesi, ergenlik çağında ona yardımcı olup olmaması
20
da onun ilk sosyal deneyimlerini oluşturacak ve kişiliğin gelişmesinde son derece önemli bir
faktör olacaktır.
Ailede disiplin anlayışının, çocuğun duygularını bastırıcı makul isteklerine gem
vurucu mahiyette değil, tutarlı ve makul disiplin şeklinde olması gerekir. Buna tatlı sert bir
disiplin anlayışı da diyebiliriz. Baskıcı bir tutum sergileyen ailelerin çocuklarının suça
yöneldiklerini ve bastırılan duyguların ileride ruhsal bozukluk olarak karşımıza çıktığını
görmekteyiz. Ayrıca parçalanmış aileler de şüphesiz çocuğun gelişimini olumsuz etkileyip
suça iter. Ailenin eğitim ve sosyo-ekonomik durumu, ailedeki birey sayısı ve konut durumu
da suça etkendir.
Pek çok ebeveyn, çocuğun şiddetten etkilenmeyeceğini ya da çocuğun izlediklerini
unutacağını düşünür. Ancak çocuklar unutmazlar. Aile içindeki şiddete tanık olan çocukların,
diğer çocuklara nazaran daha yüksek düzeyde duygusal ve davranış bozukluklarına sahip
oldukları bilinmektedir. Bu şiddet, çocukları yaşlarına, cinsiyetlerine aile içindeki
pozisyonlarına ve rollerine göre değişik şekilde etkiler.
Madde bağımlılığı ile mücadelede en önemli rol aileye düşmektedir. Toplumun temel
çekirdeği olan ailede anne ve babaların çocuklarına örnek davranışlar sergilemesi, onların
gelişiminde tamamen müspet adımlar atmasını sağlamalıdır. Aileler çocukların yasadıkları
sorunlar, sıkıntılar karşısında problemin çözümünde öncü olmalı, çözülemeyen problemler
karsısında ise dışarıdan yardım almalıdırlar. Ayrıca yasal olsun veya olmasın, madde kullanan
anne ve babaların çocuklarının da madde kullanımına başlamasında önemli bir risk faktörü
oluşturduğu da yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Çocuk temiz bir sayfa olarak
dünyaya gelir, ilk eğitim yeri olarak bilinen aile tarafından doldurulmaya başlanılan bu temiz
sayfanın doğru ve toplum tarafından kabul gören olumlu bilgiler içermesi gerekir. Psikolojik
gelişimine dahi anne karnında başlayan çocuğun ileride toplumda sağlıklı olarak adlandırılan
ve topluma uyumlu bireyler halinde yaşamlarını idame ettirebilmeleri eğitim ile mümkün
olacaktır. Çocuğun ilk eğitildiği yer olarak ifade edilen aile içerisinde alınan eğitimin, daha
sonraları öğretim kurumlarında alacakları eğitim ile uyum sağlaması halinde sağlıklı fertlerin
yetiştirilmesi mümkün olabilecektir.
Parçalanmış olarak tabir edilen, ayrı ayrı yasamak zorunda kalan ailelerin çocuklarının
ise gerek madde bağımlılığına gerek başkaca suç ve olaylara karışma riskinin fazla olduğu da
araştırmalardan ortaya konmuştur (Çam, 2003: 59).
C. Sanayileşmenin Etkisi
Sanayileşmenin bir neticesi olarak karşımıza hızlı nüfus hareketleri çıkmakta, bu da
çarpık kentleşmeye yol açmaktadır. Hizmetin yaygınlaşması ve gelişmesi de bir o kadar güç
olmaktadır. Yeni kuşakların iş sahibi olamaması ve yetersiz eğitim özellikle işsiz gençleri
farklı arayışlara itmektedir.
Gecekondulaşmanın yoğun ve sosyo ekonomik düzeyin düşük olduğu şehir
bölgelerinde çocuk suçluluğunun daha fazla olduğu belirtilmektedir. Gecekondu
bölgelerindeki ekonomik olumsuzluk, çocuğun çalışma zorunluluğu, kadın doğurganlığının
yüksekliği, gençlerin ve çocukların yeterince eğitilmesini engellemektedir. Bu gelişme
yetişen nüfusun suçlu olma ihtimalini arttırmakta, bu bölgelerdeki işgücünün emilemeyişinin
oluşturduğu işsizlik de suça itici bir etken olarak düşünülmektedir. (Yavuzer, 1986)
Doğan (1998) bir çalışmasında, sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan kırsal
bölgelerden kentlere olan göçün artması sonucu toplumun değer yargılarının az veya çok
değişmeye başladığı, bunun da geleneksel toplumun oto kontrol mekanizmalarının
zayıflamasına ve bireyin sosyal yalnızlık, yabancılaşma ve kimliksizlik gibi süreçlere
sürüklediği belirtilerek, bu süreçte çaresizleşen bireyin yeni doyum yolları arayışı içerisine
girmesi ve topluma zararlı tercihlere yönelmesinin kolaylaşacağı ifade edilmiştir.
21
Teknoloji ve sanayinin gelişimi ile birlikte zaruri olarak kültürel değişimlerin de
olabileceği gerçeğinin göz önüne alınarak, madde bağımlılığı ile mücadelede ciddi manada
eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi ve böylelikle gerekli tedbirlerin alınarak meydana
gelebilecek dejenerasyondan asgari seviyede etkilenilmesi sağlanacaktır.
D. Fiyatlar ve Ulaşılabilirlikteki Kolaylık
Bağımlılık yapan maddelerin birçoğu devlet tarafından yasaklandığı için ulaşmak
zordur ve birey bu maddeyi temin ettiği takdirde zaten yasaya göre suç işlemiş olmaktadır.
Köşe başından madde temininin olmaması madde kullanımını engellemektedir. Ancak bir de
yasal bağımlılık yapıcılar vardır. Bunlar çoğu zaman diğer maddelere yönelimde risk unsuru
oluştururlar. Bu maddelerin temininin kolay olması, yasal olmayan bağımlılık yaptığı bilinen
maddelere göre daha ucuz olması sebebiyle önemli bir risk etmeni oluşturmaktadır. Tabi ki
bu risk etmeni, madde bağımlılığı ile mücadeleyi olumsuz yönde etkilemektedir.
07.11.1996 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4207 sayılı “Tütün ve Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun” ile de fiyatı yasal olmayan bağımlılık
yapıcı maddelere göre ucuz olan ve kolay ulaşılabilen tütün ve tütün mamullerinin satısı ve
kullanımına ilişkin sınırlamalar getirmektedir. Bu kanunun 2. maddesinin 1.fıkrasında
“Sağlık-eğitim-öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile kapalı spor salonlarında ve toplu
taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti
yapan kurum ve kuruluşlardan beş veya beşten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekânlarda
tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaktır” hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 3
maddesinin 1. fıkrasında “Tütün ve tütün mamullerinin isim, marka veya alametler
kullanılarak her ne suretle olursa olsun reklâm ve tanıtımının yapılması veya kullanılmasını
teşvik ve özendirici kampanyalar düzenlenmesi yasaktır” hükmü ile aynı maddenin 2.
fıkrasında “On sekiz yasından küçüklere tütün ve tütün mamullerinin satışı yapılamaz”
hükmünün yer aldığı görülmektedir
E. Kültürel Değişim Ve Kuşak Çatışması
Her toplumda yazılı kuralların yanında örf ve adet denilen yazısız kurallar ve
geleneksel yapı da vardır ki gençlerin çoğu bu kurallarla yenilikçi anlayışlarını sebep
göstererek çatışmaya girerler. Anne ve babalarının kendisine sunduğu geleneksel yapıya karşı
genç zihnindeki karmaşık modern anlayış arasında bocalamakta ve yeni arayışlara
girmektedir. Bu durum bir dengelenme ile sonuçlanmazsa çevre şartlarının elverişsizliği ve
tetiklemesi ergenlik çağının fırtınalarıyla birleşince, gençlerde kişilik bozuklukları görülebilir
ve maddeye yönelim artabilir.
Bunları önlemek için, çocuklara yönelik hizmetlerin aksatılmadan
yaygınlaştırılması gerekir.
2. TOPLUMSAL YAPIYI ETKİLEYEN BAŞLICA FAKTÖRLER
A. Savaşlar ve Kaotik Ortam
Savaşın negatif etkisinin olduğu, tartışmasız bir gerçektir. II. Dünya savaşından sonra,
dünya genelinde çocuk suçlarında ve madde kullanımında önemli artışlar olur. Son yıllarda
dünya çapında savaş olmamasına rağmen, devletler arasında değişik nedenlerle, çıkar
çatışmalarına girilmesi, ölüm ve şiddet dalgasının bölgesel savaşlarla genişlemesine yol
açmıştır. Körfez savaşı başta olmak üzere tüm bölgesel savaşlar yetişkinleri olduğu kadar
22
çocukları da şiddete alışkın hale getirmiştir. Savaşlar etkili olduğu toplumları karışık ve
denetimsiz bir toplumsal yapıya sürüklediği gibi hastalıklı bir ruh hali sundu. Kaotik
toplumlar yasadışılığın kol gezdiği önü alınamaz fırtınalar, girdaplar ve kasırgalar
yatağıdırlar.
B. Milli Kültür ve Değerler
Uyuşturucu maddeler insan hayatını ve toplumların gelişmelerini tehdit etmektedir ve
etmeye de devam edecektir. Dünya ülkeleri bulundukları coğrafi konum, yasayış tarzı, sosyoekonomik düzey, inanç, kültürel faktörleriyle bu tehdide karsı mücadelelerini
sürdürmektedirler. Türkiye’nin uyuşturucu madde güzergâhında kıtalararasında çok önemli
bir transit ülke konumunda bulunması sebebi ile bu tehdide çok fazla miktarda maruz
kalmaktadır. Böyle bir tehdit altında bulunan ülkemizde kanunu uygulayan birimler
tarafından yapılan çalışmalarda tespit edilebilen yasal olmayan madde kullanıcı sayısının her
ne kadar gün geçtikçe arttığı bilinse de, diğer Avrupa ülkelerine oranla çok düşük düzeyde
bulunmasının temel nedeninin, Türk halkının kültür ve yasam tarzı ile doğru orantılı olarak
etkisinin bulunduğu görülmektedir (Kaçakçılık ve Organize Suçlar 2002 raporu, 2002: 54).
“Günümüzde hızlı sosyal değişme, kültürü de etkilemekte ve bu hıza zaman zaman
kültürün değişme ve yenilenme fonksiyonu yetişememektedir. Bunun için milli kültürün
gençliğe çok iyi bir şekilde asılanması gerekmektedir. Hızlı değişme ile birlikte kitle iletişim
araçlarının dünyayı adeta bir ağ gibi örmesi ve evrensel kültür adı altında diğer hakim
kültürlerin de gençliği kıskaç altına alma operasyonlarına karsı milli kültürü sürekli canlı
tutmak gerekmektedir. Aksi takdirde hızlı kültürel değişme, yabancılaşma ve çözülmeyi
meydana getirecektir (Özyurt ve Doğan, 2002, 157-158).
Toplumları ayakta tutan en önemli özellik, bireylerin ortak değer ve milli anlayışlara
sahip olmasıdır. Milletler yüzyıllarca süren ortak yaşam sonucu oluşan sevgi, saygı ve
yardımlaşma gibi hislerle yoğrulan kültürlerini gelecek kuşaklara aktarmadaki başarısı
ölçüsünde ayakta kalabilir, iç güvenliklerini sağlayabilir dışa karşı birlik oluşturabilir,
üretkenlik ve verimlilikleri ile örnek olabilirler. Milli kültür ve değerlerle yoğrulmuş bireyler
toplumsal sorumlulukları gereği yanlış alışkanlık edinmede çekingen davranacaklardır.
B. Okul
Okul, sosyalleşme sürecinde ilk temel toplumsal kurumdur. Bu kurum, öğrencilerde
belirli öğrenme kalıplarının gerçekleşmesi sorumluluğunu taşır. Okul bir bakıma evde
kazanılan eğitimin sınandığı yerdir. Çocuğun okula uyumu ve başarısı, anne babanın
çocuğunun eğitimindeki başarısının bir ölçüsüdür. Ancak okula başlamakla, ailenin eğitme
görevi bitmiş değildir. Eğitim evde aile tarafından, okulda öğretmen tarafından ortaklaşa
yürütülür. Anne baba ve eğitimciler birlikte çalışarak çocukları daha iyi tanıyabilir ve onların
sosyal çevreye uyum sağlamalarına yardım edebilirler.
Öğrencilere okullarda, gelişimsel anlayışı temel alan etkinliklerle problem çözme becerisi
kazandırılmalıdır. Öğrencinin beklenti ve isteklerini içine alan bir yönetimsel anlayış
kazandırılmalı ve öğrenci okuldan, öğretmenden, arkadaşından ve ailesinden ne bekler
sorusunun cevapları bulunarak, gerekli çalışmalar yürütülmelidir.
Okul, çocuğun ilk sosyal deneyimleri elde ettiği yerdir. Madde kullanan gençler,
ailenin eksikliğini giderecek, denetlemeyi ve toplumsallaşmalarını sağlayacak okul
olanaklarından yeterince yararlanamamış olabilir.
Çocuğun eğitim düzeyinin düşük olmasının yanı sıra, madde kullandığı esnada
genellikle okulla ilişkisinin kesilmek üzere olduğu ya da kesik oluşu dikkat çekici
unsurlardandır.
23
Öğretmenler ve yöneticiler, eğitim ortamlarında yaşananların iyi birer gözlemcisidirler.
Öğrenciler için de devamlı gözlemledikleri bir model durumundadır.
D. Kullanıcıları Dışlama
Madde kullanımına toplumun yaklaşımı, bu sorunun çözümü açısından çok önemlidir.
Toplum genelde bağımlıyı dışlamaya yönelik tavır sergiler. Kullanıcı toplumun sırtına
vurduğu bağımlı damgasını her zaman kaldıramayabilir. Bu da, bir eğitim problemidir. Oysa
“bağımlı” damgasını yiyenler yeniden hayata döndürülebilir. Çünkü bağımlılara insanlar
empatik yaklaşırlarsa, tedavi olanağı sağlarlarsa yeniden topluma kazandırılabilir.
Uyuşturucuya karşı sert olan bir toplum, içindeki uyuşturucu bağımlılarına karşı merhametli
olmalıdır.
E. Kitle İletişim Araçları
Araştırmacıların kitle iletişim araçları ile ilgili olarak bulguları: Kitle iletişim
araçlarının etki alanı ev, mahalle, okul ile birlikte bütün ülke ve dünyadır. Bu araçlar görme,
duyma, seyretme ve okuma yoluyla bireye ve kitleye etki eder. Kitle iletişim araçlarının en
önemli iki özelliği: Birincisi, çeşitli konulardaki bilgi ve haberleri, geniş kitlelere kısa
zamanda iletebilmeleri; ikincisi, bireyleri tek yönlü etkilemeleridir. Özellikle 20. yüzyılda
büyük gelişmeler kaydeden kitle iletişim araçlarıyla insan, bir taraftan yeni bilgiler ve
tutumlar elde ederken, bir taraftan da sahip olduğu bilgi ve tutumlarda değişiklikler meydana
getirir.
Çocuklar, henüz eleştirel bir zekâ geliştiremeyip doğru ile yanlışı ayırt edemediğinden
kitle iletişim araçları karşısında en hassas grubu oluşturur. Dolayısıyla bu araçlar çocuğun
davranışlarını, hayat biçimini daha çok etkiler. Yalnız kitle iletişim araçlarını bütünüyle
olumlu ya da olumsuz olarak nitelendirmek elbette yanlış olur. Burada anne babaya düşen
görev, çocuklarının bu araçların iyi yönlerinden yararlanmalarını sağlamak ve zararlarından
korumaktır.
Kitle iletişim araçlarından televizyon bütün insanlığı etkileyen ve yönlendiren en
güçlü yayın araçlarının başında gelmektedir. Televizyondan yetişkinlere oranla çocuklar daha
çok etkilenmektedirler. Televizyon çoğu zaman olumlu bir uyarı kaynağı olmasının yanında,
aile içi ve dışı toplumsal etkileşimi en alt düzeye indirgediğinden çocuğun sosyal ve ahlâkî
gelişimine olumsuz etkiler.
Teknolojik araçlar madde kullanımı ve bağımlılığıyla mücadelede doğru
kullanılmadığı takdirde önemli bir risk faktörü oluşturduğu bilinmektedir. Doğru
kullanıldığında ise, medya olarak adlandırılan kuruluşlarının yayınları ile madde kullanımı ve
bağımlılığıyla mücadelede olumlu etkiler görülebilmektedir. Bu bilinçle yayın anlayışını
sürdüren medya madde bağımlılığı ile mücadelede önemli bir risk etmenini ortadan
kaldıracaktır. Olumsuz olabilecek yayınlar ise madde kullanımına yönelik bir motivasyon
oluşturmasa da bireyin hareketlerinin yönünü çizmesinde etkili olur. Prof. Dr. Özcan Köknel,
"şiddet ve cinsel içerikli filmler çocukları olumsuz etkileyebilir. Cinsellik çağına gelmiş
çocuk bu tür filmleri izledikten sonra daha saldırgan olabiliyor" demektedir.
Televizyonun Kötüye Kullanımı ve Toplumsal Etkileri
Televizyonsuz duramayan aileler diğer bir tartışma konusudur. Çok sık olmasa da
gidilen aile ziyaretlerinde bir araya gelen iki komşu, televizyon karşısında tek kelime etmeden
24
saatlerce oturur. Artık geç oldu, diyerek ayrılırlar. Üstelik de yine bekleriz demeyi de ihmal
etmezler. Bu durum meslek gruplarıyla da farklılık göstermez. Kültürlü kültürsüz aynı
durumdadır.
Büyükler, kendilerinin televizyon karşısında geçirdiği zamanı kayıp olarak görmezler.
Çocuklarının televizyon karşısında yitirdiği zamanı ise problem olarak algılarlar. Çünkü
onlar çocuktur. Anne ve babaya televizyon bir hak, çocuklara ise, onları ders çalışmaktan
alıkoyan bir engeldir. Bu düşünce tam bir kara mizahtır maalesef.
Yemek yerken, ders çalışırken, iş yaparken televizyon karşısında durmak hatta
izlemese de onu açık tutmak tam bir bağımlılığın göstergesidir. Artık kapatayım dediğinde,
elinde kumanda tüm kanalları dolaşıp ancak, zorda olsa kapatmayı başaran (Çünkü bu; onlar
için çok büyük başarıdır.) televizyon bağımlıları vardır.
Dizi bağımlıları ise; her hafta dizinin çıkacağı saatleri takip eden, her akşam bir diziye
bakan hatta hafta sonu tekrarlarını dahi kaçırmayan üstüne üstlük senaryo yazarı gibi dizinin
her aşamasını yorumlayan ve gelecek bölümleri tahmin etmeye çalışan kişiler…
Kara mizahı sürdürmek mümkündür. Ancak konumuzla ilgiyi koparmamak için
toplumun iletişim araçlarının altın çağında iletişim kuramamasının düşünülmesi gerektiği
gerçeğini hatırlatıyor çocukları etkileyen boyutuna dönüyoruz.
Anne babayı bu denli bağımlı hale getiren televizyonun kötüye kullanımı daha kişiliği
oluşmamış çocuklar üzerinde nasıl tahribat yapar düşünün.
Bilgisayar ve İnternet Toplumsal Etkileri
Burada zararına ve yararına uzun uzun değinecek değiliz ancak olumsuzluklara dikkat
çekecek ve sorunların çözümüne dair ipuçları vereceğiz.
Çocuklarımız erken yaşta kullanmayı öğrensin diye evimize hemen aldığımız ve
çocuklarımızı yaşına bakmaksızın başına oturttuğumuz, oyunlarla tanıştıktan sonra da bir
türlü ondan kopartamadığımız bir tıklamayla istediğinizden çok bilgi sunan makine.
Tutkununa saatler geçirten bu alet, doğru kullanılırsa harikalar, kullanılmazsa bağımlı ve anti
sosyal kişilikler oluşturur.
İletişim araçlarının altın çağını yaşadığı günümüz dünyasında, internetin kontrolsüz
kullanımı önlenemezse, zamanın vebasına nasıl dönüşeceği görülecektir. Yalancılığın kol
gezdiği arkadaş arama sitelerindeki karşılıklı cetleşmeler insani değerlerden uzak bir
dünyanın kapılarını açmaktadır. Sınırsızca kullanılan, tuzaklarla dolu internet dünyası,
körpecik beyinleri olumsuz etkilemekte, milli değerlerden yoksun internet sitelerinde, gerçek
dışı olaylar gerçekmiş gibi, abartılı bir şekilde sunulmaktadır.
Çevirmeli hatlarda internet, virüs programlarıyla (istem dışı) uluslar arası görüşme
yaptıran ve çıkar sağlayan internet korsanlarına sahne olmakta, kullanıcıya çok yüksek
meblağlar ödettirmektedir.
Küçük büyük ayırmadan, sunulan pornografik ve şiddet içerikli sayfalar, izleyeni hasta
bir ruh haline dönüştürmekte, kişiyi, gördüklerini sokakta arar hale getirmektedir. Ahlak dışı
görüntüler fotoğraf makinesi filmi gibi beyinlerde iz bırakarak her ortamda hatırlanmasına ve
konsantrasyon bozukluğuna sebep olmaktadır Çocuklarda okul başarısının düşmesine,
büyüklerde iş veriminin azalmasına yol açar. Her yaş gurubu için bağımlılarına hastalıklı bir
ruh hali sunmaktadır.
Olumsuz siteleri ebeveyn denetim programlarıyla, daha da önemlisi kullanıcıya öz
denetimi kazandırarak kontrol altına alsak bile, kişiler arkadaş arama siteleriyle yüz yüze
gelmekte, gece yarısına kadar kullanım devam etmektedir.
Büyükler açısından iş yerinde devamlı açık tutulan MSN adresleriyle iş verimi
azalmaktadır.
Banka kartı şifrelerinin peşine düşen hırsızlar ve dolandırıcılar teknoloji harikası
bilgisayara da bulaşmış, interneti kullanan herkesi tehdit eder olmuştur.
25
Peki, yararı yok mudur? Kütüphaneleri hiçe sayan, sonsuz bilginin bulunduğu, bu
modern iletişim aracı, yararsız görülemez elbette, aranılan her bilgiye anında ulaşılır, çok
ucuza Dünya’nın öbür ucuyla haberleşilir. Günümüzün en değerli unsuru olan zamanımıza
zaman katar.
Çocuğunuzun bilgisayar ve interneti kötüye kullanımından oluşabilecek
olumsuzlukların önlenmesi için, duygusal zekâsını geliştirmek, sevgi ve ilgiyi ihmal
etmemek, milli değerler kazandırmak, kontrol ve güven hissini vermek ve meraklarını doğru
bilgilerle gidermeye çalışmak en doğru yaklaşım olacaktır.
26
3.BÖLÜM
MADDE BAĞIMLILIĞINA YAKLAŞIM
27
3. BÖLÜM
1. MADDE BAĞIMLILIĞINA YAKLAŞIM
Genç, madde kullanımına, genellikle arkadaş grubunun özendirmesi sonucu ilk olarak
deneme yoluyla başlar. Daha sonra, bazen zevk için bazen de yaşadıkları üzüntü, sıkıntı, öfke
gibi olumsuz duygularla baş edebilmek için daha sık kullanmaya başlar. İlk dönemde bağımlı
olmadan da kullanabileceğini düşünür. Bu maddeler sahte bir rahatlama ve iyi oluş hali
yaratır. Etkisi kısa sürelidir ve geçicidir. Bu yoğun ancak sahte mutluluğun sürmesi amacıyla
madde kullanımını arttıran gencin vücudu tolerans geliştirir ve madde vücut alıştığı için ilk
etkilerini yaratmaz. Bu ilk etkilerin devamını sağlamak için maddenin dozunu ve kullanım
sıklığını arttırarak kullanmaya devam eder. Madde almadığı zaman titreme, bulantı,
uykusuzluk, baş ağrıları gibi acı veren fiziksel yönden kendini gösteren yoksunluk belirtileri
yaşar. Bu belirtilerin getirdiği gerilim ve acıya dayanamayan genç, madde kullanımına devam
eder. Bir kısır döngü oluşmuş ve artık bağımlılık süreci başlamıştır.
Kişi önce maddeye karşı merak duyar, kullansam acaba ne olur? Diye merak eder
ancak maddelerin etkilerinden de korkmaktadır, sonunda korkusu merakı yener ve “ Bir
kereden bir şey olmaz” diyerek maddeyi kullanmaya başlar. Aslında her kullanışında “ Bir
daha asla” diyerek son kullanışı olacağına inanır ancak bu sonlar bir türlü gelmez. Kişi
bağımlı olduğunu kabul etmez ve isterse bırakabileceğine inanır. Maddenin olumsuz
sonuçlarını çok yoğun hissettiğinde ise artık bırakması gerektiğini anlar ve bir süre temiz
kalır. Ancak kişinin kendine güveni arttıkça madde ile ilgili yaşadığı sıkıntıları unutarak
tekrar denemeye başlar. Üstelik kişi aynı etkiyi sağlamak için maddenin dozunu arttırarak
kullanır. Bu kısır döngünün yerleşmesiyle birey bağımlılık sürecine girmiş olur.
Bağımlılık Döngüsü
“Belki kullanabilirim”
“Korku ve merak”
“Bir kereden bir şey olmaz”
“Bir daha asla”
“Ben bağımlı olmam”
“İstersem bırakırım”
“Bıraktım, bir daha başlamam”
“Artık bırakacağım”
“Bırakmak zorundayım”
“Bu meret bırakılmaz ki”
(Ögel ve diğerleri 2004 s.19)
28
Özetlersek madde bağımlılığı aşamalarını şöyle sıralayabiliriz:
• Deneme süreci içinde ergen, maddenin etkisiyle oluşan duygu-durum
değişikliklerinin farkına varmaktadır.
• Sık kullanılmaya başladığı dönemde aslında bir anlamda duygu-durum
değişikliğine aramaktadır.
• Günlük kullanımda ise, duygu-durum değişiklikleri ile uğraşmak tüm zamanını
almaktadır.
• Bağımlılıkta ise, yoksunluk belirtilerini gidermek ve kendisini sadece normal
hissedebilmek amacıyla madde kullanmaktadır.
Ergenin madde kullanımı erişkinlikte üç ayrı biçimde sürebilmektedir.
1. Aynı düzen ve dozda madde kullanımına devam,
2. Madde kullanımını azaltma veya kesme,
3. Giderek kullandığı madde miktarında artma ve farklı maddelere geçme.
(Güler,2004,s.13)
2. MADDE KULLANICILARI VE RİSK GRUPLARI
Son yıllarda zararlı maddelerle tanışma, ilköğretim çağına kadar inmiştir. Gençliği
madde kullanımı açısından gruplandırdığımızda, hiç madde kullanmamış olanlar, iki ya da
daha fazla denemiş olanlar ve sürekli kullanıcılar olarak ayırabiliriz. Bağımlılık riskini en çok
taşıyan grup maddeyi iki ya da daha fazla denemiş olandır.
3. BAĞIMLILIKLA İLGİLİ RİSK FAKTÖRLERİ
Gençlerde madde bağımlılığının gelişmesine sebep olan risk faktörlerini şöyle
sıralayabiliriz.
Aileyle İlgili Risk Faktörleri
• Genetik faktörler
• Anne baba desteğinin az olması
• Anne ya da babanın bağımlı olması:
• Anne ve babanın gencin alkol ve madde kullanımına toleranslı yaklaşması
• Anne babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi
• Anne baba tutumları:
• Anne babanın çocuğa karşı ilgisiz olması
• Çocuktan üst düzeyde başarı beklenmesi
• Yeterli kontrol sağlanmaması
(Bakınız Veliler- Aileye Bağlı Risk Etkenleri)
Sosyal Risk Faktörleri
•
•
•
•
•
•
•
Güç, işsizlik, boşanma, kayıplar gibi stresler yaşanması,
Arkadaş grubunun alkol veya madde kullanıyor olması,
Arkadaş grubuna ailesinden daha fazla bağlı olması,
Okul başarısının düşük olması,
Sosyal-ekonomik düzeyin düşük olması,
Cinsel ya da fiziksel taciz yaşaması,
Uyuşturucu maddenin kolay erişilebilir olması.
29
Kişilikle İlgili Risk Faktörleri:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Gencin öz güveninin zayıf olması,
Kendini değersiz algılaması,
Dürtü kontrolünün zayıf olması,
Dıştan denetimli kişilik yapısına sahip olması,
Kaygıyla başa çıkma becerilerinin yetersiz olması,
Davranış bozuklukları gösteriyor olması,
Sosyal ilişkilerde başarısız olması,
Gelecekle ile ilgili hedeflerinin olmaması,
Risk alma ve kendini tehlikeye atma eğiliminin olması.
Koruyucu Faktörler
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Çocuk ya da ergenin kişilik yapısının dirençli olması,
Anne babasının madde kullanmıyor olması,
Anne babanın madde kullanımı konusunda doğru model olması ve doğru mesajlar
vermesi,
Ebeveyn ve genç arasında olumlu ve sağlıklı iletişim kurulması,
Ebeveynin çocuklarının sorunlarıyla ilgilenmesi, arkadaş çevresini tanıması,
Benlik saygısının güçlü olması,
Kaygıyla baş etme becerisine sahip olması,
Toplumsal normlara değer vermesi,
Arkadaş grubunun madde kullanmıyor olması,
Geleceğe yönelik hedeflerinin olması,
Okul aktivitelerine katılması koruyucu faktörler arasında yer almaktadır.
30
4.BÖLÜM
EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPILABİLECEKLER
31
4. BÖLÜM
EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPILABİLECEKLER
1. YÖNETİCİLER
OKUL İDARECİLERİNE YÖNELİK YAPILACAK ÇALIŞMALAR
Madde kullanımı ve bağımlılığı çağımızın önemli bir halk sağlığı sorunu olarak birçok ülkede
toplumları tehdit etmektedir. Genç bir nüfus yapısına sahip olan ülkemizin gelişmesini
istemeyen bazı odakların, son yıllarda özellikle gençlerimizin sigara, alkol ve uyuşturucu
kullanımı gibi zararlı alışkanlıklar kazanmaları için çaba gösterdikleri bilinmektedir.
Yapılan araştırmalara göre madde kullanımı ve bağımlılığında en önemli risk grubunu
12-24 yaş arasındaki gençler oluşturmaktadır. Bu kitlenin büyük bölümü ise örgün ve yaygın
eğitim kapsamındadır. Bu bakımdan gençlerimizin zararlı alışkanlıklardan korunması ve
onlara sağlıklı yaşama bilincinin kazandırılmasında en büyük görev eğitim kurumlarına
düşmektedir. Verilecek eğitimde okul, öğretmen ve ailelerin iş birliği önem taşımaktadır.
Tartışılmaz olan şudur ki bu konuda en önemli ve ağır görev okul müdürleri ve idarecilerine
düşmektedir. Okul idarecileri öğretmen, öğrenci, veli ve diğer personeli eşgüdümle koordine
etmelidir.
Çocuk ve gençlerimizin sağlıklı yetişmeleri için her türlü zararlı madde ve şiddet
eylemlerinden korunmaları, sorunlarının en kısa sürede kendi çevresindeki görevlilerce
çözümlenmesinden tutun okul kantinlerinin ve okul servislerinin denetlenmesi ve bu gibi
konularda alınacak önlemler yine okul idaresine düşer.
BAĞIMLILIKLA BAŞETMEK…
Okullarda madde kullanan çocuklar sıklıkla etiketlenirler. Okul başarısızlığının yanı
sıra sosyal beceri eksiklikleri de vardır. Okul populasyonu tarafından dışlanır ve yalnızlığa
itilirler. Okuldan uzaklaştırılır ya da atılır; sokakta yaşamaya ve suça itilirler. Bedensel ve
ruhsal sorunlarının oluşu yasal sorunlara davetiye çıkartır. Bu öğrencilerle çalışan
eğitimcilerde olumsuz davranış sergileneceği beklentisinin artmasına paralel olarak olumlu
davranışların olabileceğine dair inanç azalır. Bu çocuklar etiketlenir ve olumsuz
davranışlarını sürdürmeye devam ederler. UNUTMAYIN! Bu çocuklarla uğraşmak uzun
soluklu bir ekip çalışmasını ve sabrı gerektirir.
Her madde kullanan çocuk bağımlı değildir. Madde kullanımı uzun süreli bir takip
gerektirir. Çocukla iletişim mutlaka sürdürülmeli ve okuldaki idari amirler bunu sağlamak
için gerekli önlemleri almalıdır.
Madde kullanımı tek kişilik kriz dediğimiz bir olaydan yola çıkarak; öğrenci,
öğretmen, tüm okul personeli ve ailelerle birlikte binlerce kişilik bir olay haline gelebilir. Bu
nedenle madde kullanımı, doğal afet ölüm, intihar ve benzeri kriz durumlarında kullanılmak
üzere her okulun bir acil durum planı olması gerekir. Yani acil durumlarda ilgili kişiler
nerede, ne yapacaklarını önceden tam biliyor ve zamanı geldiğinde bilinçli ve soğukkanlı bir
biçimde uyguluyor olmalıdır. Okul müdürü bu planın yöneticisidir. Ekibinin eğitiminden,
uygulamaların yürütülmesinden okul müdürü sorumludur. Okul idarecileri ve öğretmenlerin
acil durum hazırlıklarında psikolojik danışmanların yaşamsal bir rolü vardır.
32
MADDE KULLANIMINI ÖNLEYİCİ OKUL POLİTİKALARI
Bağımlılıkla baş etmede öncelikle yöneticilerin koordinesinde öğretmenler, psikolojik
danışmanlar, anne babalar, okul personeli ve öğrenciler işbirliği içerisine girmelidirler.
Bağımlılıkla baş edebilme stratejilerinin bilinmesi bu durumla mücadelede önemlidir. Şunu
unutmamak gerekir ki bağımlılıkla baş etme programları bağımlılığı bertaraf etmede etkili
olmakla birlikte; bağımlılık tümüyle yok olmayacaktır. Ancak bağımlılıkla nasıl baş
edileceğini bilmek bu olayın ortaya çıktığı durumlarda kullanılmasını engelleyerek; görülecek
zararı en aza indirir.
Tüm okullar için öğrenciler arasındaki her türlü madde kullanımını engelleyici bir
okul politikası hazırlanmalı ve iç yönetmelikle düzenlenmelidir.
Bir okulda, madde kullanımıyla etkili bir mücadele ve müdahalenin uygulanmaya
konulması, tüm öğrencilerin güvenliğini ve mutluluğunu sağlayarak, o okul ortamında her
türden madde kullanımının kabul edilemeyeceği mesajını da verir. Geliştirilen politika,
madde kullanımını engellemek için izlenecek bir dizi stratejinin belirlenmesi ile birlikte,
sistemi koruyucu uygulamalarla ve izlemeyle olumlu, güvenli bir ortamı yaratabilmeyi sağlar.
Bir okul ortamında eğer gerektiğinde herkes bağımlılığı bir sorun olarak tartışabiliyorsa,
bağımlılığın ne olduğunu anlayabiliyorsa, iyi ve kötü uygulamalar arasında ayrım
yapabiliyorsa; okul politikası etkili bir biçimde çalışıyor demektir.
Madde Kullanımını Önleyici Okul Politikalarında Okul Yönetimine Düşen Görevler
n Okul idaresi ilgili kişilerle ortak noktalar bularak bir ortak zeminde buluşmaya
çalışmalıdır.
n Tartışma ortamında iyi bir planlama içerisinde okuldaki herkesin görüşünü öğrenerek
bu çalışmada yer verilmelidir. (yönetici, öğretmen, tüm okul personeli, aileler)
n Bir plan taslağı ortaya çıkınca, yazılı olarak öğrencilere dağıtılır ve bu konu üzerinde
bazı ödevler, projeler üretmeleri istenir. Öğrenciler geliştirdikleri sözlü/yazılı ödevleri
çeşitli ortamlarda tartışarak görüşlerini bu yöntemle ana-baba, arkadaşlarla vs..
paylaşabilirler
n Okulun geliştirdiği, madde kullanımına karşı yürütülecek politika oluşmaya başlar.
n Okuldaki herkes bu çalışmada yer alır (aile, tüm okul personeli, yönetici, öğretmen).
n Üzerinde anlaşılan politika herkesin anlayabileceği açıklık ve basitlikte, sade
olmalıdır.
n Önleyici okul politikası sözde kalmamalı, mutlaka yazılı hale getirilmelidir.
Madde Kullanımını Önleyici Okul Politikası Örneği:
1- Müdahale teknikleri neler olacak?
2- Müfredat programı bu uygulamaları nasıl destekleyecek?
3- Nasıl bir eğitim programı uygulanacak?
33
4- Madde kullanımına karşı geliştirilen engelleme programı okulun olumlu disiplin
anlayışı ve davranış politikasıyla örtüşüyor mu?
5- Madde kullanımına uygulanacak yaptırımlar yeterince açık mı?
(Çok ciddi ve sürekli olan madde kullanımı karşısında İlköğretim ve Ortaöğretim
Kurumlarının “Öğrenci Ödül ve Disiplin Yönetmeliğinin en uç seviyeye kadar
varabilecek yaptırımları belirlenmelidir.)
Yönetim tüm okul personeline kendilerine bir madde kullanımı olayı bildirildiğinde ne
yapılacağını açıklamalıdır. Bu uygulamalar tutarlı ve sürekli olmalıdır. Madde kullanımına
karşı geliştirilen program tüm okulu kapsarsa çalışır ve etkili olur. Geliştirilen politikayı
uygulamaya koyabilmek için: genel toplantılar, genel çalışmalar, öğretmenler toplantısı, veli
toplantısı, belirli gün ve haftalar, rehberlik dersi etkinlikleri, sosyal beceri etkinlikleri, eğitsel
kulüpler, şiir – hikaye yarışmaları, münazaralar, öykülerle yürütülen çalışmalar bu eğitim
politikasını güçlendirir.
Oluşturulacak politikalar düşünülerek hazırlanmalı, bu durumdan etkilenebilecek
kişilere danışılmalıdır. Bunlar personel, öğrenci, ebeveyn ve onların temsilcileridir. Bu
görüşmeler sayesinde okul topluluğunun kuralları benimseme ve bağlı kalma ihtimali artar
Madde kullanımını ortaya koyan kayıtlar ve uygulamalar Okul Destek Ekibi (ODE)
tarafından her yıl gözden geçirilip izlenen politikalar güncelleştirilmelidir. Bu çalışmaların
sonuçları ana-babalara ve okul çalışanlarına rapor edilmelidir. Sonunda tüm okul çalışanları
madde kullanımına daha duyarlı olmaya başlarlar. Bu da madde kullanımını engellemede
etkilidir. Öğrenciler bir madde kullanımının kendi yaşantılarında yaratacağı olumsuz
etkileri bilirler. Madde kullanımıyla karşılaştıklarında belirlenen yetkiliye bildirirler.
ETKİLİ BİR OKUL POLİTİKASINDA MADDE KULLANIMI İLE İLGİLİ
ÇALIŞMALARDA ŞU ÖZELLİKLER OLMALIDIR:
1- Okul programında sağlık eğitimine yeterli vakit ayrılmalıdır .
2- Sağlık eğitimi için yeterli olanaklar sağlanmalıdır.
3- Öğretmenlere gerektiğinde mesleki gelişim sağlanmalıdır.
4- Sağlık eğitiminin içeriği ebeveyn, personel ve öğrencilerin anlayabileceği şekilde
olmalıdır.
5- Madde kullanımının önlenmesi için yapılacak eğitime ek olarak okullarda madde
kullanımı olabileceği de düşünülmeli ve kurallar bu gibi olaylara da cevap verebilecek
şekilde ayarlanmalıdır. Tüm personel, ebeveyn ve öğrenciler bu kurallara uyum sağlamalıdır.
MADDE KULLANIMI HAKKINDA BİR OKUL POLİTİKASININ OLMASI
BİRTAKIM AVANTAJLAR SAĞLAR.
1- Madde kullanımı ile ilgili problemlerin önlenmesinde okulun rolünü güçlendirir.
2- Her bireyin önlem alma ve müdahale etmedeki sorumluluklarını açıklar.
3- Okulda madde kullanımı için öğrenci, personel ve ziyaretçilerle ilgili uygun davranışı
belirler.
4- Açık ifade edilen okul kuralları ve kanunlar sayesinde personelin yapacağı davranışlar
nedeni ile riske atılmamasını sağlar.
34
5- Sık tartışılan hassas konuların belli bir standarda ulaşmasını sağlar.
6- Madde kullanım olayına karışıldığında uygulanılacak disiplin ölçütlerini belirler. Aile
ya da polise haber verildiğinde olabilecek olayları belirtir.
7- Olaylar olduğunda personeli yalnız başına sorumluluk almaktan kurtararak destekler.
OKUL POLİTİKASI HAZIRLANIRKEN KARŞILAŞILABİLECEK SORUNLAR:
1- Politika geliştirilmesi için sebep nelerdir?
2- Bu politikada hem önlem hem müdahale olmalı mıdır?
3- Öğrenci, personel ve ziyaretçilere eşit uygulanabilir mi?
4- Kullanılan maddeye göre politikanın bakış açısında bir fark olacak mı?
5- Bu politikalar tüm okul bina ve arsalarında madde kullanımı konusunda etkili
olabilecek mi?
6- Politika ve düzenlemeler uluslar arası ilaç kontrol yasası gibi yasalara uygun mu?
7- Bu politikalar tüm yasal ve yasal olmayan maddeleri kapsıyor mu?
8- Personele görevleri konusunda bilgilendirme yapılacak mı?
9- Hazırlanan materyal en yaygın şekilde nasıl dağıtılabilir?
10- Yeni öğrenci, personel ve ziyaretçileri bilgilendirme nasıl olmalı?
11- Bu kuralların yeniden gözden geçirilmesi ne zaman ve kimler tarafından yapılmalı?
12- Gizlilik nasıl çözümlenmeli?
13- Ne tip müdahaleler yapılmalı?
14- Madde kullanım sorunu ya da ilgili durumla gelen öğrenci ve personel için değişik
müdahale ve disiplin ölçüleri olmalı mı ?
15- Aileler madde kullanım olayları hakkında nasıl ve ne zaman bilgilendirilmeli?
16- Yasa dışı madde kullanımına karışan olursa polise haber verilmeli mi?
17- Okul dışı organizasyonların rolü ne olmalı ve onlarla ilişki nasıl yürütülmeli?
18- Madde kullanım olayına karışmış veya bir sorunla gelmiş öğrenci ve personel için
sağlık ve öneri servisleri nasıl işe yarar hale getirilmeli?
BU DURUMDA POLİTİKANIN STRATEJİSİ ŞUNLAR OLMALIDIR :
ü
ü
ü
ü
ü
ü
ü
ü
Değişik metotlar kullanılmalıdır.
Geleceği değil bugünü vurgulamalıdır.
Kişisel, psikolojik, kültürel, sosyal, ailevi ve diğer faktörleri listelemelidir.
Hedef grup için seçilen mesajı veren kişi saygıdeğer ve uygun olmalıdır.
Aktif katılımcılar bulunmalıdır.
Farklı yeteneklere sahip, farklı kültürel geçmişleri olan öğrencilere hitap edebilmelidir.
Uygun hedef, beklenti ve süresi olmalıdır.
Okulda sürekli ve değişik seviyelerde mesajlarla desteklenmeli ve tekrarlamalar yoluyla püf
noktaları öğrenciye okul hayatı boyunca verilmelidir.
ü Öğretmenlere yeterli eğitim ve destek verilmeli ve kolaylıklar tanınmalıdır.
ü Aileleri içermeli ve onlarda bilgilendirilmelidir .
ü Öğrencileri merkez alan kapsamlı bir sağlık eğitim programı hazırlanmalıdır.
35
OKULLARDA UYGULANABİLECEK ÖRNEK ÇALIŞMALAR
ÖGELER
AMAÇ
VERİLİŞ ŞEKLİ
Bilgilendirme
Madde hakkında bilgi ve
Konferans, film, tartışma
İnanışları hedef almalı
Kitaplar
Karar verme üzerine eğitim Madde kullanmak hakkında Konferans, tartışma,
Mantıklı karar almak için bir Çalışma kağıtları, tiyatro
Güvence
Yol öğretmek
Kişinin madde kullanımını
Sözel ya da yazılı olarak
Değer biçme
İfade etmesi
Madde kullanımına karşı
Grup tartışmaları, çalışma
Kişisel değerleri inceleme
Kağıtları
ve kıyas kabul etmeyeceğini
Hedefe ulaşma eğitimi
Benlik saygısının
gösterme
Hedefe ulaşma da
Bilgilendirme, okul içi ve
tecrübenin gelişmesi ve
dışı çalışmalar
teşvik edilmesi
Kendine değer verme
Çalışma kağıtları,
Kazandırılması
hislerinin geliştirilmesi
Madde kullanımına direnç Akran ve diğer etkenlerin
Tartışmalar
Filimler, tartışmalar,
Gösterme
Oyunlar, özgüven eğitimi
Bertaraf edilmesinin
Öğretilmesi
Yaşam deneyimi aktarımı Geniş bir sosyal deneyim
Özgün bir tarz geliştirme
Akran yardımı
Verilmesi
Konferans, tartışma, oyunla
geliştirilmesi
Deneyimin pratiğe
Madde kullanımına karşı
dökülmesi
Anket, oyun, tartışma,
Özgün bir tarz kullanma
Ödüllendirme, grup
Hedef gruptan birinin
Liderlerinin kullanımı
Grup lideri ile toplantılar
Öğüt vermesi
36
OKUL ACİL DURUMU (KRİZ)
TÜM DOĞAL AFETLER, YANGIN, BİR ÖĞRENCİNİN VEYA ÖĞRETMENİN
ÖLÜMÜ, İNTİHAR VAKALARI, MADDE KULLANIMI VE MADDE BAĞIMLILIĞI,
ÖĞRENCİNİN MARUZ KALDIĞI VEYA ŞAHİT OLDUĞU ŞİDDET
DURUMLARINDA OKULDA YAŞANAN PANİK, KORKU, KAYGI GİBİ RUH
SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLEYEN KOŞULLARDIR.
Kriz Yönetimi Üç Aşamayı İçerir.
1. Birincil ( Temel) müdahale:
Bir krizin oluşumunu engelleyen çalışmalar,
2. İkincil müdahale :
Bir kriz olduktan sonra etkilerini en aza indirmek için yapılan çalışmalar,
3. Üçüncül müdahale :
Kriz sonrası, uzun süreli, krizi takip eden hafta, ay ve hatta yıllarda gerçekleştirilen
iyileştirme ve takip çalışmaları.
OKUL ACİL DURUM DESTEK EKİBİNDE (ODE) BULUNMASI ÖNERİLEN KİŞİLER:
ü İDARECİ (MÜDÜR VEYA MD YRD),
ü PSİKOLOJİK DANIŞMAN (REHBER ÖĞRETMEN),
ü SINIF ÖĞRETMENİ, BEDEN EĞİTİMİ VE SANAT EĞİTİMİ (RESİM, MÜZİK VB...)
ÖĞRETMENİ,
ü OKUL SAĞLIK GÖREVLİSİ (DOKTOR VEYA HEMŞİRE),
ü OKUL AİLE BİRLİĞİNDEN BİR TEMSİLCİ,
ü OKUL PERSONELİNDEN BİR KİŞİ (GÜVENLİK GÖREVLİSİ VB...)
ü SİVİL SAVUNMA KURULUNDAN BİR KİŞİ
OKULDA BİR KRİZ OLDUĞUNDA YAPILACAKLAR
ü Yardım isteme
ü Okulu güvenli bir hale getirecek adımlar atma
ü Olaylar hakkında bilgi toplama
- Kendi gözlemleriniz
- Polisin araştırması
- Ana babalardan gelen bilgiler
ü Üç dalganın gelişine hazırlanma:
- Polis ve sağlık görevlileri
- Medya
- Ana babalar
OLAYIN YAŞANDIĞI İLK GÜN:
ü Hatırlanması gerekenler listesinin önce yapılması ve bu listenin gereğinin yerine
getirilmesi.
ü Güvenliğin arttırılması
ü Acil tıbbi yardım veya kurtarma çalışmaları
ü Olayların üst makamlara duyurulması( İlçe Milli Eğitim ve İl Milli Eğitim
Müdürlüğü yetkililerine)
ü Olayların okul personeline duyurulması - Telefon Zinciri veya /İletişim Ağı
ü Okulun boşaltılıp boşaltılmayacağına karar verilmesi
37
ü Olayların öğrencilere duyurulması – Toplu duyurular/ sınıfta küçük gruplarda
duyurular
ü Olayların velilere duyurulması- Ana babalardan yararlanma
ü Gözden geçirilmiş okul aile birliği duyurusu
BİR KRİZ DURUMUNDA MEDYAYA NELER İLETİLMELİDİR?
ü NE OLDU? Olayın duygusal veya romantik bir biçimde aktarımından kaçının.
Taklide yol açabilecek veya model olabilecek bilgileri çıkarın.
ü OLAYA KİMLER KARIŞTI? İsimler halihazırda kamuoyu tarafında
bilinmedikçe veya olaya karışan kişilerin yakınları bilgilendirilmedikçe isim
vermekten kaçının.
ü KİŞİLER OLAYA NASIL KARIŞTI? Genel bir bilgi verin.
ü OLAY NEREDE OLDU?
ü OLAY NE ZAMAN OLDU?
ü OLAY NE KADAR SÜRECEK ve OLAYA KARIŞAN KİŞİLERİN DURUMU?
(Öncelikle siz doğru bilgiler elde ettiğinize emin olun)
ü DİĞER BİLGİ KAYNAKLARI
KRİZE MÜDAHALEDE YÖNETİME ÖNERİLER
1. Çocuklara güvende olduklarını, okulun sürekli güvenliği sağlamak için hazırlıklı
olduğunu belirtin.
2. Olaydan sonra okuldaki ilk 1-2 gün için eğitim dışında bir plan yapın. Bu planlamaya
okulun psikolojik danışmanlarını ve ODE ekibini dahil edin.
3. Bilginin genel duyurularla değil de doğrudan öğretmenleri tarafından çocuklara
iletilmesini sağlayın.
4. Destek ve yardıma ihtiyacı olan çocuk ve okul personeli ile okul psikolojik
danışmanlarının konuşmasını sağlayın. Daha fazla psikolojik danışmaya ihtiyaç olan
öğrencileriniz için bölgenizdeki kaynakları bilin. Travma yaşamış olan
öğrencilerinizin veya mağdurların ve aileleri ile kişisel bağlantıları olan
öğrencilerinizin farkında olun. Bu çocuklara gerekirse fazladan destek ve anlayış
gösterin.
5. Velilere ve öğretmenlere çocuklara ne söylemeleri ve ne yapmaları gerektiği
konusunda bilgi verilmesini sağlayın.
6. Aşırı endişe, korku ve kızgınlık gösteren çocukları ruh sağlığı uzmanlarına sevk edin.
7. Yaşa uygun olarak sınıf tartışmaları ve etkinlikleri ile uygulanabilecek diğer
etkinlikler sanat ve yazım projeleri, tiyatro oyunu ve fiziksel oyunlara programda yer
verin.
8. Çocuklar kolaylıkla olumsuz bildirilerde bulunabilirler ve düşmanca önyargılar
geliştirebilirler. Madde kullanan ya da madde kullandığı tahmin edilen çocuğa karşı
önyargılı davranmamaya dikkat edin.
38
MADDE BAĞIMLILIĞINI ÖNLEME VE MÜDAHALE ÇALIŞMALARI
•
Öğrenciler,madde kullanımı gibi zararlı sonuçları olan bir durumda, sadece sonuca
bakılarak değerlendirilmemeli ve gözden çıkarılmamalıdır.
•
Madde kullanan öğrenciler hakkında rehber ve psikolojik danışman ,öğretmenler,
veliler ve okul dışından yardım alabileceğiniz emniyet mensupları, tedavi için
destek alabileceğiniz uzmanlar, ilçe ve il mili eğitim yetkilileri ile önleyici
çalışmalar ve müdahale hakkında durum değerlendirilmesi yapılmalıdır.
•
Bağımlılığı oluşturan nedenler, bağımlı yapıcı maddeler ve bağımlılık süreci
hakkında bilgi edinilmelidir.
•
Maddeler hakkında gerçek bilgilere sahip olunmalıdır. (Sokak isimleri, etkileri, nasıl
bulunabileceği, sağlık üzerine etkisi, bireyi her yönüyle nasıl etkilediği, tedavi
süreci ve bireye nasıl destek olunabileceği )
•
'Yaşam becerilerinin geliştirilmesi ', 'Günebakan' 'Anne-baba destek grupları' vb.
rehber ve psikolojik danışman tarafından gerçekleştirilebilecek grup çalışmaları
desteklenmelidir.
•
'Sınıf rehber öğretmenliği'nin önemi üzerinde durulmalı, 'Rehberlik Etkinlikleri' ile
Rehberlik Hizmetleri Yürütme Kurulunun öngördüğü tüm çalışmalar yerine
getirilmelidir.
•
'Şiddeti önleme eylem planı' uygulanmalıdır.
•
Öğrenciler okulda ve okul dışında, doğal ortamları bozulmayacak şekilde
gözlemlenmeli, kontrol yerine katılım amacı hissettirilerek birlikte olunmalıdır.
•
Öğrenciler ile sohbet edilmeli, masa tenisi, spor karşılaşmaları, satranç, vb. alanlar
da birlikte aktiviteler gerçekleştirilmeli, kendilerini ifade edebilmeleri için fırsatlar
yaratılmalıdır.
•
Gruplaşmalar ve grupların niteliklerine dikkat edilmelidir
•
Önemli ve belirli gün kutlamalarında öğrencilerin kutlama programlarında yaratıcı
(Seçtikleri müzik, kıyafet, dans figürleri .....) olmalarına olanak tanınmalıdır.
•
Risk altındaki öğrencilerin içinde bulundukları durumlar çeşitlilik gösterebilir.Bunu
fark
edebilmek
için
dikkatli
olmalı
ve
gözlemlerinizi
iyi
değerlendirilmelidir.Örneğin: Hiç arkadaşı olmadığı için, bundan utanan ve sürekli
teneffüslerde tuvalete giderek tüm teneffüs zamanlarını orada geçiren, arkadaşı
olmadığı için tüm teneffüslerde annesini yanına çağıran , devamsızlık yapan, sürekli
geç kalan, başarı grafiğinde düşüşler yaşayan, vb. fark edildiğinde okul rehberlik
servisine yönlendirilmeli ve rehberlik servisi ile işbirliği yapılmalıdır.
•
Okul dışında, öğrencilerin bulundukları tüm ortamlar hakkında bilgi sahibi
olunmalıdır.Öğrencilerin gittikleri ; İnternet kafeler, parklar, oyun alanları, eğitim
parkları çeşitli kurumlara bağlı eğitim merkezleri, dershane,kurs,etüt merkezleri,
ders dışı zamanlarını değerlendirdikleri tüm alanlar vb.) ziyaret edilmeli,şartları
araştırılmalıdır.
39
•
Aileler ile tanışılmalı, risk altındaki ailelerin tanınabilmesi için gerekli çalışmalar
yapılmalıdır.
•
Okullar ailelere açık olmalı, okuldaki aktivitelere ailelerin katılımı
sağlanmalıdır.(Hafta sonları okulda sinema gösterimlerinin yapılması,velilerin
katılacağı spor müsabakaları, geziler, seminer ve grup çalışmaları vb.)
•
Gerekli görülen durumlarda ev ziyaretleri yapılmalıdır.
•
Öğrenci devamsızlığı aile ile birlikte değerlendirilmeli ve gözden kaçırılmamalıdır.
•
Madde deneme, kötüye kullanım, ve bağımlılığı durumunda; okul kaynaklarının
uygun kullanılabilmesi ve benzeri her türlü kriz durumunda önleyici ve müdahale
çalışmaları için 'Okul Destek Ekibi' ODE oluşturulmalı ve tüm senaryolar (Yangın,
deprem, travma, vb.) üzerinde ön hazırlık yapılmalıdır.
•
Madde kullanımını, önleme ve müdahale konusunda okulda ve okul çevresinde
gerekli önlemler alınmalıdır:
1. Öğrenciler ve veliler gençlik çağının özellikleri, sorunları ve
madde bağımlılığının önlenmesi konularında, uzmanlar tarafından ,uygun
şekilde bilgilendirilmelidir.
2.Gençlerin sorunlarına yönelik çalışmalar; üniversiteler, ilgili kurum
ve kuruluşlar ve uzman kişilerle işbirliği yapılarak bilimsel bir anlayışla
yürütülmelidir.
3. Okullar ile çevresinde madde satıcısı, taşıyıcısı veya kuşkulu kişiler
görüldüğünde emniyet müdürlüğüne bildirilmelidir.
4. Okul kantinlerinde sağlığa zararlı maddeler ve öğrencilerin
beslenmesini olumsuz etkileyen yiyeceklerin bulundurulması ve satışı
engellenmelidir: Okul ve eğitim kurumlarımızın 200 metre çevresindeki büfe,
kahvehane gibi yerlerde sigara ve alkollü maddelerin satışı engellenmelidir.
Okulların çevresinde bulunan seyyar satıcılar kontrol altında tutulmalıdır.
5. Sağlığa zararlı kimyasal maddelerle üretilen kırtasiye malzemeleri,
insanların sağlığını olumsuz etkilediği gibi özellikle çocuklarda daha sonra
madde bağımlılığına dönüşebilecek koklama alışkanlığı yapmaktadır. Bu
nedenle; Organik solvenlerle (Toluen vb.) yapılan kırtasiye tipi
yapıştırıcıların yerine su vasatta üretilen yapıştırıcıların, kokulu kalem, silgi
vb. araç ve gereçlerin yerine doğal olanların kullanılması sağlanmalıdır.
6. Eğitim kurumlarında 4207 sayılı yasa gereğince sigara
içilmemelidir: Sigara içen öğretmen ve yöneticiler bırakmayı denemeli ,okul
sınırları içinde,yetişkinler (İdareci,öğretmen,veli,servis şoförleri )öğrencilerin
görebileceği yer ve ortamlarda sigara içmemelidir.Nöbetçi öğrencilere sigara
aldırılmamalıdır.
7. Madde bağımlısı olduğundan kuşkulanılan öğrenci, okul yöneticileri
tarafından rehber ve psikolojik danışmana yönlendirilmelidir.Öğrenci ve
ailesi ile ilgili yapılacak çalışmalar, rehber ve psikolojik danışmanın
değerlendirmesi doğrultusunda yapılmalıdır.Bu doğrultuda gerekli görülürse
öğrenci, rehberlik ve araştırma merkezi, devlet hastanesi, tıp fakültesi
hastanesi gibi sağlık kurum ve kuruluşlarından birine yönlendirilmeli ve
tedavi süreci okulda gerekli çalışmaların yapılması için izlenmelidir.(Okulda
40
rehber ve psikolojik danışman yoksa yukarıdaki kurumlara başvurulmalıdır)
8.Madde kullanan öğrenciler hakkında yasal süreç aşağıdaki gibi
olmalıdır:
a-Eğer öğrenci iyileşmeyi taahhüt eder, tedavi sürecine
başlamayı kabul ederse bir sözleşme hazırlanır, hakkında bir işlem
yapılmaz,daha önce verilmiş disiplin cezaları varsa ertelenir.
b-T.C.K. madde 404/3 (Türk Ceza Kanunu) :Her bağımlı, adli
makamlar takibata başlamadan evvel tedavi isteği ile polise ve sağlık
kurumlarına başvurabilir.Haklarında hiçbir kanuni işlem yapılamaz.
2. REHBER ÖĞRETMENLER/ PSİKOLOJİK DANIŞMANLAR
MADDE BAĞIMLILIĞIYLA MÜCADELEDE
EĞİTİMCİLERE DÜŞEN GÖREVLER
OKULDA MÜCADELE:
Madde bağımlılığıyla mücadelede en önemli yol, en etkili strateji eğitimdir. Her şeyde
olduğu gibi madde bağımlılığıyla mücadelede de: “Eğitim şart”!
Alkol,sigara, uyuşturucu (esrar,eroin,ecstasy..vb) gibi maddeler,daha çok gençleri
hedef almakta, körpecik bedenlerini, ruhlarını, beyinlerini kendi kör kuyusu içinde esir
etmektedir. Geleceğimiz olan gençlerin, böyle bir risk faktörüyle karşı karşıya kalması, bu
meseleye yönelik toplumun tüm kurumlarının, özellikle de eğitim yuvalarımız olan okulların
harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır.
Bağımlılıkla mücadele zor ve meşakkatli bir yoldur ama imkânsız değil! Gerek
okullarda eğitimcilerin, gerek evde ailelerin, gerekse diğer tüm toplum kuruluşları ve kitle
iletişim araçlarının doğru bilgilendirmeyle vereceği eğitim, başta yeni yetişen genç nesiller
olmak üzere toplumun diğer tüm fertlerinin bu konuda bilinçlenmelerini; bedensel, zihinsel,
ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı bireyler olarak doğru kararlar verebilmelerini ve zararlı olan
maddelerden uzak durmalarını sağlayacaktır.
Bilinçlenme ve bilinçlendirme aşamasında ailelerin yanı sıra okullarda biz
eğitimcilere de çok önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Öncelikle yapılması
gereken; “önleme çalışmaları”dır. Öğrencinin madde kullanmasını önlemek, eğer kullandıysa
bağımlı hale gelmesini engellemek, izlenecek ilk strateji olmalıdır. Önleyebilmek için de
yapılması gereken ilk şey “Bilgilendirme” dir. Bu beraberinde “Bilinçlenme” yi, sonrasında
maddeyle “Baş edebilmeyi”, en son aşamada da artık maddeyle ilgili –varsa- ilişkisini
“Bitirme” yi getirir. Buna kısaca “4B Stratejisi” diyebiliriz. Şöyle ki;
OKULLARDA MADDE BAĞIMLILIĞIYLA MÜCEDELEYE YÖNELİK
“4B” STRATEJİSİ:
1) Bilgilendirme: Bilgilendirme, maddeyle mücadelede izlenmesi gereken ilk ve
en önemli stratejidir. Ancak bu, konuyla ilgili gereken eğitimi almış uzman kişiler
tarafından, hassasiyetle yapılmalıdır. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Dolayısıyla bilgilendirme aşamasında maddeyle ilgili; kimlere, neden, ne kadar ve nasıl
bahsedileceği oldukça önemli bir husustur. İlk ve ortaöğretim öğrencilerinin, yaş seviyeleri
41
ve gelişim dönemleri faklılık gösterdiğinden, verilecek olan eğitimde bu ve buna benzer
durumlar dikkate alınmalı, bilgi, bu sınırlar çerçevesinde verilmelidir. Aynı zamanda
bilgilendirmenin, caydırıcı etkilerinin olduğu da şüphe götürmez. Sigara,alkol ve
uyuşturucu gibi maddelerin tehlikeli olduğu ve kullanımı sonucunda insan hayatını ciddi
anlamda tehdit eden (ölüme kadar götüren), durumların olacağına dair mesajlar açık ve net
verilmelidir.
2) Bilinçlenme: Mücadelede 2.aşama,”bilinçlenme” dir. Doğru yollarla, doğru
bir şekilde bilgiyi alan öğrenci artık madde ve zararları konusunda bilinçlenmiştir. Bilgisi
doğrultusunda hareket etmesi, bedenine ve ruhuna zarar verecek olan maddelerden uzak
durması beklenir.
Stratejimizdeki bu ilk iki aşama okullarda tüm öğrencilere yapılmalıdır.
3) Baş etme: Bu ve bundan sonraki aşama, daha önce –bir kerede olsa- madde
kullanmış öğrencilere yönelik uygulanması gereken stratejidir. Madde kullanmış öğrencinin
bunu tekrarlamaması için neler yapması, nasıl davranması, bu duygusuyla nasıl baş etmesi
gerektiğine yönelik alması gereken eğitimdir. Buna yönelik gerekli bilgiler ilerleyen
konularda verilmiştir.
4) Bitirme: 4B stratejimizde son aşamadır. Yapılan her türlü çalışmadan, verilen
ayrıntılı eğitimden ve uzun mücadeleden sonra öğrencinin maddeyle olan her türlü ilişkisini
bitirmesidir. Elbette bu kolay olmayacaktır. Kişinin iradesiyle savaştığı uzun soluklu bir
mücadele ve direniştir. Zordur fakat imkânsız değil. Nitekim bu savaş, bağımlının yanında
olan eğitimcilerin yanı sıra, aile, psikolog, psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı, genel tıp…
vb alanlarda çalışanların işbirliğiyle kazanılmış olacaktır. Madde kullanımı ve bağımlılığı
multidisipliner bir sorun olduğundan bu alanlarda çalışanların yardım ve desteği şarttır.
Son iki strateji ise, daha önce –bir defada olsa-madde kullanmış öğrencilere
yöneliktir.
OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANLARI MADDE BAĞIMLILIĞI KONUSUNDA
REHBERLİK SERVİSİNDE NE GİBİ ÇALIŞMALAR YAPABİLİRLER?
Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri, okulun tüm öğrencilerine yönelik,
hizmetlisinden yönetimine her personelin sorumlu olduğu bir süreçtir. Bu çok amaçlı ve geniş
kapsamlı hizmet anlayışında organize ve süreklilikte okul psikolojik danışmanlarına büyük
görevler düşmektedir. İster eğitsel olsun ister mesleki ya da bireysel, tüm rehberlik
hizmetlerini gerçekleştirirken okul psikolojik danışmanının, madde bağımlılığı konusunda
daha da özenle çalışması gerekmektedir. Danışmanın konu ile ilgili aldığı eğitim düzeyi
şüphesiz önemli bir faktördür. Kendini geliştiren ve yeniliklere açık olan psikolojik
danışman, eğitimle ilgili her konuda değişimi ve gelişimi amaç edinmelidir.
Aşağıda madde bağımlılığı konusunda, okul psikolojik danışmanının, rehberlik
servisinde ne gibi çalışmalar yapabileceği, okul öğrencilerine, velilere, öğretmenlerine,
yönetimine ve personele nasıl yardımcı olabileceği konusunda aydınlatıcı fikirler yer
almaktadır.
42
1-Öğrencilerin
Gerekmektedir?
Madde
Kullanımını
Önlemek
İçin
Neler
Yapmaları
Psikolojik danışmanların, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde eğitim-öğretimine
devam eden öğrencilere, yaş düzeyleri göz önüne alınarak, madde bağımlılığını önlemeye
yönelik farklı yöntemler uygulamaları gerekmektedir.
Önleme çalışmaları, psikolojik danışmanların rehberlik hizmetleri içerisindeki eğitsel,
bireysel ve mesleki çalışmalarını gerçekleştirirken uyguladıkları, tüm faaliyetlerin
karşılığında kullanılabilecek bir terimdir. Çünkü tüm hizmetler öğrencilerin kendini
gerçekleştirirken, kendisi ve çevresiyle uyumlu, kendini geliştirebilen, yaratıcı, sorumlu ve
zorluklarla baş edebilme yetisini ön plana çıkarabilen bireyler olarak yetişmelerine olanak
sağlamaktadır.
Madde bağımlılığı konusunda öğrenciler için yaş düzeyine uygun doğru bilgiler,
görsel sunular, broşür ya da kitapçık halinde rehberlik servisinde hazırlanabilir. Okulun dergi
çalışmalarına bu konuda psikolojik danışman tarafından yazılar yazılabilir. Yine
öğrencilerden bu konudaki düşüncelerini ve hislerini içeren yazılar yazmaları istenebilir. Okul
rehberlik panosuna süreli olarak bu konuda yayınlar ve yazılar asılabilir.
Okul konferans salonunda öğrencilere bu konu da yaş düzeylerine göre eğitici film
seyrettirilebilir. Yaşam becerileri konularında ( iletişim becerileri, kendini ortaya koyma,
sorun çözme, hayır diyebilme, öfkeyle baş edebilme, stresle başa çıkma), eğitsel rehberlik
hizmetleri kapsamında, sınıflara girip grup çalışmaları yapılabilir, konferans salonunda
eğitimler verilebilir. Etkili eğitimle; kendine saygıyı, sorumluluğu, doğru kararlar alabilmeyi,
hayır diyebilmeyi öğrenmeleri de kötü alışkanlıları önlemede etkili olacaktır. Bunlar didaktik
eğitim verilerek, tartışma ortamı hazırlanarak, problem çözücü gruplar oluşturularak,
deneyimsel aktivitelerle yapılabilir. Ayrıca öğrencilere, baş etme becerisi eğitimi verilerek,
sigara alkol ve uyuşturucuya karşı sosyal etki farkındalıklarını arttırmaları sağlanabilir.
43
Davranışsal beceri eğitimi ve sınıflarda oluşturulacak tartışma ortamları ile de öğrencilerin
sosyal ve savunma becerileri arttırılabilir.
Bireysel rehberlik hizmetleri kapsamında, bu konu ile ilgili rehberlik servisine gelen
her öğrenci, önemle dinlenerek görüşmelere devam edilmelidir. Bu görüşmelerde, rehberlik
ilkeleri de göz önüne alınarak yardım edilmelidir. Bireysel geliştirme yaklaşımıyla,
öğrencinin kendine olan güvenini ve sosyal becerilerini arttırıp, karar verme yetisini geliştirip,
sorunlarıyla nasıl başa çıkabileceği öğretilip, sosyal ilişkilerini düzenlemesine yardımcı
olunur. Boş zamanlarını değerlendirmek üzere spor,müzik,resim.vb. faydalı olan bilişsel ve
bedensel aktivitelere yönlendirilebilir.
Mesleki rehberlik çalışmaları kapsamında öğrencilere verilen, hedef belirleme, ilgi ve
yeteneklerini keşfetmesine olanak sağlama, meslekleri tanıma, kendi istekleri ile ailenin
istekleri arasında uyum sağlama vb. konular,madde bağımlılığını önlemede de etkili olacaktır.
Bu konularda destek vermek gerekir.
Öğrencilerin boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmelerine katkı sağlayacak
her türlü sosyal faaliyetlerin, okul içinde gerçekleştirilmesine destek vermek ve öğrenci
ihtiyaçları doğrultusunda okul yönetimi ile birlikte çözüm önerileri geliştirmek de, psikolojik
danışmanın önleme çalışmaları içerisinde yer almaktadır.
Öğrenciler için yapılacak çalışmalarda, okul psikolojik danışmanı tereddüt ettiği
konularda, il madde bağımlılığı komisyonunda görevli formatörlerden de destek alabilirler.
2- Madde Kullandığından Şüphelenilen Öğrenci İçin Yapabilecekleri Nelerdir?
Okul psikolojik danışmanı, öğrencinin madde kullandığından şüphelendiği
durumlarda, öncelikle ipuçlarını iyi gözden geçirmelidir. Öğrencinin okul seviyesi, yaş
dönemi, fiziksel, psikolojik ve sosyal özelliklerini de göz önüne alarak belirli bir süre gözlem
yapması daha doğru bir davranış olacaktır. Bu süreçte, öğrencinin etiketlenmesini
engellemek, başka şüphelenen kişiler varsa onlarla iletişime geçerek öğrenciye yaklaşımları
konusunda bilgilendirmek, son derece önemlidir. Danışmanın, eğer öğrenci ile ilgili şüpheleri
kendisi tarafından oluşmuşsa, öğrenci ile terapötik iletişime geçip, onu daha yakından
tanımaya çalışmalı ve ona güven vermelidir. Anne-babayla görüşülüp, çocuğun evdeki
davranışlarının nasıl olduğu, bir değişiklik hissedip hissetmedikleri sorulmalıdır. Danışman,
aileye şüphelerinden bahsedip, endişelenmeden ve şüphelerini çocuğa belli etmeden onu
gözlemlemelerini isteyebilir. Aileye de madde bağımlılığı konusunda gerektiği kadar bilgi
verilir.
3- Madde Kullandığı Fark edilen Öğrenci İçin Yapabilecekleri Nelerdir?
Psikolojik danışman, öğrencinin madde kullandığını fark ederse yapması gerekenler
aşağıda belirtilmiştir.
a. İlk görüşmeyi yaparak öğrenciye sözleşme kağıdından söz edilir. Öğrenci tedavi
olmayı kabul eder ve düzenli olarak görüşmelere gelirse disiplin cezasının uygulamaya
konulmasının erteleneceği, belli bir süre sonra ( süre netleştirilir “ 3 ay yada 2 ay) durumunun
yeniden değerlendirilip ona göre adım atılacağı, ancak sözleşmeyi imzalamayı kabul etmezse
disiplin cezasının uygulamaya konulacağı anlatılır.
Sözleşmeyi kabul etmesi için öğrenciye güven vermek çok önemlidir. Amacınızın
ona yardım etmek olduğunu hissettiği noktada size güven duymaya başlayacaktır.
Öğrenci sözleşmeyi imzalamayı kabul eder ancak ailesine bildirilmesini istemezse,
sizin böyle bir sorumluluğu alamayacağınız söylenmelidir. Kendisinin söylemesi gerektiği
ancak o anda buna hazır değilse kendisini hazır hissedene kadar ( 1 hafta yada 15 gün) belli
44
bir süre verebileceğinizi ve o sürenin sonunda ailesine açıklayabileceği anlatılmalıdır. Bu süre
içinde öğrencinin ailesine anlatması konusunda kendisine yardımcı olacağınızı belirtmek ve
öğrenciyi desteklemek önemlidir.
b. Aile görüşmeye çağırılır. Görüşmede daha öfkeli yada içekapanık olduğu, okula
devamsızlığının arttığı, ders başarılarının düştüğü açıklanarak çocuklarının bir sorunu olduğu
aileye anlatılır. Ancak çocuğun onayı olmadan aileye madde kullandığı söylenmemelidir.
Ailenin bu durum karşısında nasıl davranması gerektiği konusunda bilgi verilir. Evdeki
davranışlarını izlemeleri ve bazı davranışları karşısında nasıl bir yol izlemeleri gerektiği
konusunda bilgilendirilir.
c.Öğrenci o bölgede kullanan diğer kişileri ve satıcıları size anlatabilir. “x” okulu ve
çevresindeki okullarda benzer şekilde çok fazla kullanıcı olması o bölgede satışın yoğun
olduğuna işaret edebilir. Öğrenciden alınan bilgiler daha fazla netleştirildikten ve konuyla
ilgili destekleyici bilgiler toplandıktan sonra okul idaresine de durum açıklanarak gerekli
işbirliğine geçilir. İlçedeki müdahale ekibindeki kişi aranarak durum hakkında bilgi verilir.
d.Müdahale ekibindeki psikolojik danışman “ Zararlı Maddelerle Mücadele
Komisyonundaki” komiserle görüşür. Öğrencinin adı açıklanmamalıdır
ve narkotik
ekibinden birinin kendisiyle görüşmesine izin verilmemelidir. Sadece öğrenci ile ilgili ve
kendisinden alınan bilgiler aktarılmalıdır.
e.Öğretmeni ile görüşülür. (Öğrencinin madde kullandığını söylemek zorunda
değilsiniz). Öğretmenin sınıf içinde o öğrenci ile ilgili olarak nelere dikkat etmesi, nasıl bir
yöntem izlemesi gerektiği konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.
f.Eğer müdahale grubunda değilseniz “Zararlı Maddelerle Mücadele Komisyonundaki
Müdahale Ekibi’ne haber verebilirsiniz. Kendisinden bu konuda destek alabilirsiniz.
g.Müfettiş soru sorduğunda danışman bilgi vermelidir. Dosyayı incelemek isterse
kendisine “ gizlilik” ilkesini hatırlatılır ve bu sorumluluğa kendilerini de dahil edilir. Dosyayı
gören müfettişe ya da okul idarecisine “ dosya tarafından incelenmiştir” yazısının altına
imzalarını atmaları gerektiği söylenmelidir. Müfettişe öğrencinin madde kullandığı,
kendisiyle sözleşme yapıldığı( sözleşme kâğıdı gösterilir), ailesi ile görüşüldüğü
açıklanmalıdır. Eğer siz değil, müdahale ekibinden biri öğrenci ile görüşüyorsa tedavi amaçlı
yönlendirme yaptığınız kişiyi ve bağlantıda olduğunuz kurumların kimler olduğu
açıklanmalıdır. Öğrencinin gözlemlendiği, okulda da sizin tarafınızdan destek çalışmalarının
yürütüldüğü belirtilir.
“Her bağımlı, adli makamlar takibata başlamadan evvel tedavi isteği ile Polise ve
Sağlık Kurumlarına başvurabilirler.haklarında hiçbir kanuni işlem yapılamaz.”
T.C.K.
madde 404/3( Türk Ceza Kanunu)
7.Eğer öğrencinin madde kullanımı
olasılığı varsa mutlaka ailesine haber vermek
bilgilendirilir.Aynı zamanda öğretmen de
durumları size haber verebilir. Müdahale
gerekmektedir.
yüksek dozlardaysa ve kendine zarar verme
gerekmektedir.Daha sonra idare ve öğretmen
sınıf içinde öğrenciyi gözlemleyerek riskli
ekibine haber verip çalışmayı başlatmak
45
Madde kullanan öğrenciyi, okul idarecisi ya da öğretmenin tespit ettiği durumlarda
izlemeniz gereken yollar aşağıda belirtilmiştir:
1.Eğer öğrenci ilköğretimde ise disiplin kuruluna değil öğrenci davranışını
değerlendirme kuruluna sevk edilir.
2. Öğrenci ortaöğretimdeyse
onur kuruluna sevk edilir. Ancak disiplin
yönetmeliğinde “rehber öğretmen görüşü alınır” yazmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle
rehberlik servisinin görüşüne başvurulur, onur kuruluna da sevk yapılır ve durum burada
değerlendirilir. Burada ilgili psikolojik danışman, bu maddeden yararlanarak öğrenciyi
kazanmak yönünde bir kararın alınmasına çalışmalıdır. Disiplin kuruluna, öğrenci ile
yürütülecek çalışmanın içeriğini ve gerekliliği aktarılmalı; cezanın belli bir süre ertelenmesi
ve o süreden sonra durumun yeniden değerlendirilerek karar verilmesi önerilmelidir. Öğrenci
ile görüşülerek tedaviyi kabul edip etmeyeceği sorulmalı; eğer kabul ederse tedaviye ilişkin
sözleşmeyi imzalaması istenmeli ve tedavi programına başlanması sağlanmalıdır.
3.
Eğer psikolojik danışmanının görüşü alınmadan öğrenci hakkında karar
verilirse, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bir yazı yazılarak, öğrenci ile ilgili olarak kendisinin
görüşüne başvurulmadığına ilişkin durum bildirilmelidir.
Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme ya da disiplin kuruluna yönlendirilen
öğrenci için psikolojik danışmanın izlemesi gereken yol nedir?
-Bu kurullara çocuğun yaşı, kişilik özellikleri, davranışın niteliği, önemi ve ne gibi
şartlar altında yapıldığı, davranışın gerçekleştiği zamanki öğrencinin içinde bulunduğu
psikolojik durumu, okul içinde ve okul dışında öğrencinin genel durumu hakkındaki fikirleri
açıklanmalıdır. Öğrencinin kişiliğinin değil, söz konusu davranışın odak noktası yapılması
gerektiği özellikle belirtilmelidir.
-Okuldaki bu davranışlarıyla ilgili öğrenciye sözleşme imzalaması önerilir. Eğer
öğrenci iyileşme için tedaviyi kabul ettiğini gösteren kağıdı imzalarsa bu durum disiplin
kurulundakilere açıklanır ve bu süre içinde yapılacak çalışma ile ilgili bilgi aktarılarak
cezasının belli bir süre ertelenmesi istenir. Müdahale ekibindeki kişiden de destek alınır.
-Narkotikle ilgili bilgiler varsa bunlar toplanır. Böyle bir durumda, müdahale
ekibindeki kişi “ Zararlı maddelerle mücadele komisyonuna” haber verir ve narkotiğe aldığı
bilgiler doğrultusunda bilgi aktarır.
4- Madde Bağımlılığı Konusunda Velilere Nasıl Destek Verebilirler?
Okul psikolojik danışmanının madde bağımlılığı konusunda gerek önleme
çalışmalarında gerekse madde kullandığı fark edilen öğrencilerin velilerine yapılacak
yönlendirme ve destekte önemi büyüktür. Çünkü madde bağımlılığı konusunda ailelerin
büyük bir kısmı ne yapacaklarını bilememekte, çevreden duyduklarına göre hareket
edebilmektedirler. İşte bu noktada, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri doğrultusunda,
profesyonel yardımın gerekliliği doğmaktadır.
Psikolojik danışman, önleme çalışmalarında ailelere,
rehberlik servisinde
hazırlayacağı broşür, kitap vb. kaynaklar vasıtasıyla ulaşabileceği gibi hazırlayacağı
sunumlarla, konferans salonunda daha çok veliye ulaşarak dönem dönem eğitimler
düzenleyebilir, MEB in onayladığı ya da onaylayacağı eğitici filmler seyrettirebilir. Madde
bağımlılığı konusunda aynı ihtiyaçlara sahip olduğunu tespit ettiği velilerden, bir grup
oluşturarak, grup görüşmeleri başlatabilir ve belli zamanlarda grubu toplayarak ihtiyaçlarını
paylaşabilecekleri ve çözüm yolları üretebilecekleri toplantılar düzenleyebilir. Madde
bağımlılığı konusunda bilgi sahibi olmak isteyen veliye gerektiği kadar bilgiyi ve bu bilgileri
nasıl kullanması gerektiğini öğretebilir. Yine velilere, önleme çalışmalarının bir parçası
46
olarak çocuklarıyla nasıl iletişim kurmaları gerektiği, sorunlarına nasıl yardımcı olacakları ve
onları nasıl anlayabilecekleri konusunda bireysel ve toplu görüşmeler, eğitimler düzenleyerek
faydalı olabilir. Çocuklarının yaş dönemlerine göre gelişimlerini destekleyecek tutumlarının
neler olması gerektiği konusunda bilgilendirme yapabilir.
Madde kullandığı fark edilen bir öğrencinin ailesi ile psikolojik danışman, öğrencinin
de onayını aldıktan sonra hemen iletişime geçmelidir. Eğer öğrenci onay göstermiyorsa
ailesiyle muhakkak paylaşıma geçmesi gerektiğini,
bu sorumluluğu alamayacağını,
kendisinin paylaşmasını, paylaşamadığı takdirde ona yardımcı olacağını ve uygun bir dilde
ailesiyle paylaşacağını çocuğa söylemesi gerekir. Aileye çocuğun madde kullandığının tespit
edildiğini bildirerek, “bu konuda birlikte çalışmamız gerekmekte.. önemli olan çocuğunuzun
iyileşmesi.. ben size elimden geldiğince destek olacağım ve sizin de bana destek olmanız çok
önemli” diyerek aileyi rahatlatmak ve ikna etmek son derece önemlidir. Aile ilk zaman inkâr
edebilir. Aileyle tartışmaya girmemek gerekir. Görüşmeyi bir başka zamana ertelemek daha
yerinde bir davranış olacaktır.
Aileye sözleşmeden bahsedilir. Öğrenci sözleşmeyi kabul ettiği takdirde, tedavi
olması için bir kuruma yönlendirilir ve psikolojik danışman ilk görüşme için randevu alır.
Öğrenci aile ile birlikte kuruma gönderilir. Kurumdaki görüşme saatlerinde okulda izinli
sayılması, müdür yardımcısı ile görüşülmesi, psikolojik danışmanın yapması gereken bir
davranıştır. Kurumla görüşmeleri devam eden öğrencinin, kendisiyle ve ailesiyle en az
haftada bir uygun olduğu zamanlarda psikolojik danışmanın görüşmesi bilgi alışverişi ve
öğrencinin iyileşmesi için önemlidir. Öğrenci maddenin etkisinden kurtulana ve bağımlılığını
terk edene kadar, görüşmeler devam ettirilmelidir. Ayrıca öğrencinin tedavi gördüğü psikolog
ya da psikiyatrisiyle de iletişime geçerek, gerek duyulan konularda karşılıklı bilgi
paylaşımında bulunmak, iyileşme sürecini hızlandıracaktır. Bu arada ailede varsa çatışma
durumları ve nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda aileye psikolojik destek vermekte
tedaviye katkı sağlayacaktır.
5- Madde Bağımlılığı Konusunda Okul Yönetimine Nasıl Destek Verebilirler?
Okul psikolojik danışmanlarının, okul yönetimi ile iletişiminin kuvvetli olması ve
eğitim çalışmalarında birbirlerine destek olmaları, eğitimin kalitesini yükseltmekle kalmayıp,
psikolojik ve sosyal yönden sağlıklı öğrencilerin yetişmesine olanak sağlamaktadır.
Madde bağımlılığı konusunda psikolojik danışman, okul müdürü ve yardımcılarıyla
işbirliği halinde olmalıdır. Ancak öğrenci bilgilerini, gizlilik ilkesini göz önünde
bulundurarak korumak zorundadır. Psikolojik danışmanın, madde bağımlılığını önleme
çalışmalarında yönetime öneri getirmesi ve hayata geçirebilmek için yardımına gereksinimi
olduğunu bildirmesi bir gerekliliktir. Her türlü eğitim çalışmalarında, yönetimin desteği,
çalışmanın başarı ile sonuçlanmasında son derece önemlidir. Psikolojik danışman madde
bağımlılığı konusunda yönetimin tutumunda bir yanlışlık fark ettiğinde görüşlerini bildirmeli
doğru tutumun nasıl olması gerektiği konusunda bilgilendirmelidir. Yeri geldikçe ve ihtiyaç
hissedildiğini fark ettiğinde madde bağımlılığı konusunda okul müdürünü ve yardımcılarını
da bilgilendirme yoluna gitmelidir. Danışman bu konuda yaptığı çalışmaları, önerilerini
paylaşmalı, onların da önerilerinin olup olmadığını, düşüncelerinin önemli olduğunu
belirtmelidir. Okul yönetimi ile tartışmalara girmekten kaçınmalıdır. Tartışma her türlü
rehberlik hizmetinin sağlıklı gerçekleşmesine gölge düşüreceği gibi madde bağımlılığı
konusunda da iki farklı birimde farklı uygulamaların yaşanmasına sebep olabilir.
Madde kullandığı fark edilen öğrenci hakkında, görüşmelere başlandığı, yasal
prosedürün nasıl olduğu, öğrencinin tutumu hakkında, okul müdürüne kısa bilgi verilmelidir.
Öğrencinin etiketlenmemesi için, gizliliğin önemi de vurgulanmalıdır. Zaman zaman öğrenci
ile ilgili gelişmeler hakkında kendisine bilgi vereceğini belirtmelidir. Eğer madde kullanan
öğrenciyi, okul müdürü doğrudan öğrenci davranışlarını değerlendirme kuruluna ya da
disipline yönlendirmişse, okul müdürüne öğrenci ile görüşme yapması gerektiğini söylemeli
47
ve sözleşme hakkında bilgi vermelidir. Ayrıca kendisi öğrenci ile görüşmeden hakkında yasal
işlem yapılamayacağını anlatmalıdır.
6- Madde Bağımlılığı Konusunda Öğretmenlere Nasıl Destek Verebilirler?
Psikolojik danışman, okuldaki tüm öğretmenlerle işbirliği halindedir. İster sınıf
öğretmeni olsun ister branş öğretmeni, öğrenci ile ilgili her türlü konuda psikolojik danışman
ve öğretmenler birbirlerinin desteğine ihtiyaç duyarlar. Bu destek şüphesiz madde bağımlılığı
konusunda da sürmelidir. Nüfusu yoğun olan okullarda öğretmenler psikolojik danışmanlara
nazaran öğrencilerle daha çok vakit geçirebilmektedirler. Psikolojik danışman, bireysel
görüşme ve grup çalışmalarında, verdiği konferans ve eğitimlerde, katıldığı sosyal
faaliyetlerde, sınıf görüşmelerinde ve rehberlik derslerinde öğrencilerle paylaşım
yaşayabiliyorken, öğretmenler bir sınıfa girdikleri dersler boyunca tekrar tekrar öğrencileri
görme fırsatı bulabiliyorlar. Bu durumda gözlem olanağı da elde etmiş oluyorlar. Öğretmenler
madde bağımlılığı konusunda, risk altındaki öğrencilerin tespit edilmesi ve madde kullanan
çocuğun fark edilmesi dahil etkin bir rol üstlenmektedirler.
Öğretmenler, öğrencilerle yaşadıkları her türlü problemde rehberlik servisine gelerek,
okul psikolojik danışmanından yardım alabilirler. Psikolojik danışman, bir öğretmen
arkadaşına, kendisinin de isteği üzerine öğrenci ile de görüşmeden, sorunu çözümlemesi
konusunda yardım edebilir. Farklı yollar göstererek bir tanesini denemesini, işe yaramadığı
durumda yine paylaşım halinde başka çözümler önererek öğretmenle işbirliğini sürdürebilir.
Veya bir türlü iletişim kuramadığı öğrencisi ile öğretmenin yönlendirmesi sonucunda
görüşerek, öğrencinin gözünde iletişimlerini ve çocuğun neler hissettiğini anlamaya çalışarak,
öğretmenle paylaşıp, ona nasıl davranması gerektiği konusunda fikir verebilir.
Öğretmenlerin sınıf içerisinde yaşadıkları zorluklarda öğretmenle de paylaşarak, sınıfa
giderek görüşme yapabilir,
problem çözme tekniklerini uygulayabilir, öğrencilerin
öğretmenlerini nasıl algıladıklarını, neye gereksinim duyduklarını anlayarak, öğretmeni
yönlendirebilir.
Öğretmenin, öğretmenle ya da yönetimle yaşadığı sorunlarda kendisiyle paylaşırsa ya da
danışman paylaşırsa iyi bir dinleyici olabilir ve birlikte çözüm önerileri geliştirebilirler.
Madde bağımlılığı konusunda öğretmenlerin tıkandığı noktalar, endişeleri ve bilgi
eksiklikleri olabilmektedir. Psikolojik danışman, bu konuda, öğretmenlere ihtiyaçları
doğrultusunda eğitim vermelidir. Her türlü sorularını yanıtlamaya çalışmalı bilmediği
konuları araştırıp, öğretmene geri dönmelidir. Risk altındaki çocuklar ve bu çocuklara
öğretmenlerin nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda bilgilendirmeleri gerekmektedir.
Danışmana, öğretmen tarafından yönlendirilen öğrenciler, vakit kaybetmeden görüşmeye
alınan ve öğrenci ile ilgili karşılıklı işbirliği devam etmelidir.
Madde kullandığı öğretmen tarafından tespit edilen öğrenci ile ilgili öğretmen,
rehberlik servisine gelmişse; öğretmen dikkatle dinlenmeli, öğrenci ile ilgili gözlemleri not
alınmalı, öğretmene öğrenciye nasıl davranması gerektiği konusunda destek verilmelidir.
Öğrenci ile yapılacak çalışmalar kısaca öğretmene anlatılmalıdır. Öğretmenin kaygıları,
önyargıları ve öfkesi varsa öğretmenle tartışmaya girilmemeli duygularını anladığını
danışman öğretmene hissettirmelidir. Önemli olanın öğrencinin hayatı ve iyileşmesi olduğu
ve onu kazanmanın önemi öğretmene anlatılmalıdır. Madde kullanan öğrenci hakkında
gerektiği kadar bilgi öğretmene verilmeli, öğrenci ile ilgili her türlü gelişmede kendisine bilgi
vermesinin önemli olduğu vurgulanmalıdır. Öğrencinin kişiliğinin ve eğitiminin
etkilenmemesi için gizliliğinin önemi belirtilmeli ve öğrencinin yaşayabileceği zorluklarda
ona destek olmamız gerektiği anlatılmalıdır. Öğrencinin ailesine de öğretmenin nasıl
davranması gerektiği konusunda bilgilendirme yapılmalıdır.
48
7- Madde Bağımlılığı Konusunda Personele Nasıl Destek Verebilirler?
Madde bağımlılığı konusunda, okul psikolojik danışmanın okul personeline de destek
olması gerekmektedir. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, hizmetlisinden okul
müdürüne tüm personelin sorumlu olması gereken hizmetler bütünü olduğuna göre, madde
bağımlılığı gibi çok önemli bir konuda da personele görevler düşmektedir. Psikolojik
danışman, personele, öğrenci ile ilgili konularda kendisine her zaman yardım edebileceği
hissini vermelidir. Okul personeli madde bağımlılığı konusunda eksik veya yanlış bilgi sahibi
ise ya da tutumu olumsuz ise danışman birebir görüşerek personeli de bu konuda
bilgilendirmelidir. Öğrenci ile çatışmaya girilmemesi gerektiği anlatılmalı ve nasıl bir tutum
geliştirmeleri gerektiği konusunda destek verilmelidir. Danışman, olumsuz davranış
sergileyen öğrencilere nasıl yaklaşılması gerektiğini anlatmalı ve rehberlik servisine
başvurarak, öğrenci ile yaşadığı problemlerini birlikte çözümlemeye çalışabileceklerini
belirtmelidir. Danışman, madde kullandığını fark ettiği bir öğrenciye, yaklaşım biçimi ve
rehberlik servisi ile işbirliği yapması gerektiğini açıklamalıdır.
4. ÖĞRETMENLER
1) ÖĞRENCİLERİN MADDE KULLANMASINI ÖNLEMEK İÇİN ÖĞRETMENLERİN
YAKLAŞIMLARI VE YAPABİLECEKLERİ NELERDİR?
Madde kullanımını önlemede amaç, uyuşturucu ve uçucu maddelerin
kullanılmamasını sağlamak ve bu maddelerin yarattığı sorunları engellemeye çalışmak,
toplumda sağlıklı bireylerin yetişip gelişmesine katkıda bulunmaktır. Öğretmenlerin,
öğrencileri anlamalarını,
tanımalarını sağlayacak eğitim programlarına katılmaları,
kendilerini geliştirebilecekleri yayınlardan faydalanmaları, önleme çalışmaları için başlangıç
olabilir. Öğrencilerin boş zamanlarını yararlı biçimde kullanabilecekleri, faaliyet alanları
oluşturmak, onları kendi ilgi alanlarına göre organize ederek destek olmaya çalışmak yine
önemli bir önleme çalışması olmaktadır. Ayrıca beden eğitimi ve sporun yeri önlemede çok
önemlidir. Spor, öğrencilerin sağlıklı gelişmesinde, sorumlu ve özerk bir birey olarak
yaşantısına devam edebilmesinde önemli etkendir.
Öğretmenlerin öğrencileri ile sağlıklı iletişim geliştirebilmeleri için düşüncelerini ve
davranışlarını sorgulaması gerekmektedir. Bazı hatalı tutumlarını yeniden gözden geçirmesi,
nedenleri ve olası sonuçlarıyla ele alıp düzeltmesi öğretmen olarak sorumlu davranışları
arasındadır. Aşağıda sağlıklı iletişim için bazı ipuçları bulacaksınız.
İyi bir öğretmen aynı zamanda iyi bir modeldir. Öğrenciler öğretmenlerinin tutum ve
davranışlarını gözlemlerler ve ilgilerini çektikleri davranışları sorgulamadan örnek alabilirler.
Özellikle küçük yaştaki öğrenciler model alma yoluyla kişilik ve davranışlarını oluştururlar.
Eğer öğretmen sigara içiyorsa bu davranışı kesinlikle öğrencilerin görmeyeceği bir alanda
yapması gerekir. Aksi takdirde bu durum öğrencide ilgi uyandırabilir.
Öğretmen öğrencilerine, maddeler hakkında bilgi vermek istediğinde, dikkat etmesi
gereken önemli bir hususta, yaşına uygun bilgiyi doğru zamanda vermektir. Çok bilgi vererek
onlara faydalı olacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır. İhtiyacı olduğu kadar bilgiyi, uygun
zamanda vermek daha doğru olacaktır.
Öğrenciyi tehdit etmek, öğrencide o anlık davranış değişikliği yaratabilir. Ama bu
korkuya dayalı bir sonuç olduğu için, öğrencide uzun vadede davranış değişikliği
yaratmayacaktır. Aksine bir süre sonra, öğretmenin söylediği gerçekleşmediğinde, öğrencinin
tarafında inandırıcılığı kalmayacak ve olumsuz davranış tekrar edilecektir.
Öğrenci olumsuz bir davranış gerçekleştirdiğinde ona ahlak dersi ya da öğüt vermek
yerine bu davranışın olumsuz sonuçlarını ve uyandırdığı duyguyu belirtmek, öğrencinin hatalı
davranışının sorumluluğunu üstüne almasında ve öğretmenin hissettiklerini anlamasında çok
daha etkili olmaktadır.
49
Öğrencinin bir sorunu olduğunu anladığında öğretmen hemen etiket koymamalıdır.
Neden bunu yaşamış, ne hissediyor; öğretmenin onu anlamaya çalışması problemini
çözmesine yardımcı olmasında önemlidir.
Öğretmen geçmişinden bahsederek deneyimlerini öğrencileri ile paylaşmak isteyebilir.
Deneyimlerin paylaşılması güzel olsa da bunu öğüt verir gibi yapmak öğrenciler ile arasına
duvar örmesine neden olacaktır. Çünkü nasihat dili iletişimi zedelemektedir.
Öğretmenin öğrenciyi dinlemesi, onunla iletişiminin devamı için çok önemlidir.
Öğrenci konuşmak istediği sırada öğretmen meşgulse işine ara verip göz kontağı kurması ve
onu dinlediğini hissettirmesi gerekmektedir. Eğer işini bitirdikten sonra dinlemeye karar
vermişse, öğrenciye “Şu an meşgulüm ama işim bittiğinde seni dinleyeceğim” demeli ve işini
bitirdiğinde de öğrenciye vakit ayırmalıdır.
Öğrenci yaptığı davranışları ile ilgili hemen yargılanmamalıdır. Bu davranışın altında
yatan nedenler neler olabilir, bunu anlamaya çalışmak önemlidir.
Öğretmen, öğrenci hakkında bilgi almak istediğinde, bunu sorgulama şeklinde
yapmamalıdır. Eğer öğrenci cevap vermek istemiyorsa, “ Sanırım şuanda konuşmaya hazır
değilsin, ben istediğin zaman seni dinlemeye hazırım” şeklinde yaklaşması öğrencide benimle
ilgileniyor hissi uyandırabileceği için, kendiliğinden iletişim kurmasını sağlayabilir.
Öğretmenin, öğrenciye ısrarlarla başa çıkmayı öğrenmesi için, hayır demeyi öğretmesi
gerekmektedir. “ Hayır, teşekkür ederim” cümlesini ısrarla karşılaştığında tekrar etmesi,
bahane uydurması, konuyu değiştirmesi, atlatması, ortamdan uzaklaşması gibi yöntemleri
deneyebileceği öğretilmelidir.
Özetle sağlıklı bir iletişim için öğretmen olarak yapabileceklerimizin bazıları aşağıdaki
tabloda sunulmuştur:
Bilgi sahibi olmak
Doğru model olmak
Konuşmasına fırsat vermek
İyi bir dinleyici olmak
Yargılamadan dinlemek
Tehdit etmemek
Etiketlememek
Sorununu küçümsememek
Genellemeler yapmamak
Ön yargılarımızın farkında olarak sorununa yaklaşmak
Açık, samimi ve inandırıcı olmak
Söylediklerine ani tepkiler vermekten kaçınmak
Önleme çalışmalarında öğretmenin, farklı yaş gruplarındaki öğrencilere, farklı
yaklaşması gerekmektedir. Okul öncesi, okul çağı ve ergenlik dönemindeki öğrencilere
öğretmenlerin yapabilecekleri aşağıda açıklanmıştır.
a) Madde bağımlılığını
yapabilecekleri nelerdir?
önlemede
okul
öncesi
dönemde
öğretmenlerin
Bu yaştaki çocuklara bilgi vermek gereksizdir. Çünkü madde kullanmamaktadırlar.
Sigara ve alkolün zararlı etkilerinden bahsedilebilir. Bu dönemde sorgulamadan yetişkin
davranışlarını model aldıkları için yetişkinin sigara ya da alkol kullanıyor olması onlarında
bunu yapabilecekleri yönünde mesaj vermiş olur. Onların önünde bu davranışların
sergilenmemesi gerekmektedir. İlaçların gereksiz yere alındığında zarar verebileceği, yetişkin
izin vermediği sürece almaması gerektiği öğretilmelidir. Sağlıklı olmanın önemi
50
vurgulanmalı el yıkamak, dişi fırçalamak, uyku, beslenme üzerinde durulmalı, çabaları
övülmelidir. Böylece olumlu davranışları pekişmiş olacaktır. Karar verme alışkanlığı
kazanmaları için kendisine fırsatlar tanımak gerekir. Ne giyeceğine kendisinin karar vermesi
gibi.
b) Madde bağımlılığını önlemede okul çağında öğretmenlerin yapabilecekleri
nelerdir?
Bu yaştaki çocukların zihinsel ve sosyal becerileri gelişmeye devam etmektedir. Bu
dönemde sigara, alkol ve uçucu maddeler ve zararları hakkında bilgi vermek doğru olacaktır.
Çünkü öğrenmeleri deneme-yanılma yöntemiyle olmaktadır. Farklı şeylerin ne olduğunu ve
nasıl çalıştığını merak ederler. Kuralları öğrenmesini sağlamakta önemlidir. Sağlıklı olmanın
önemi üzerinde durulabilir ve yine olumlu davranışları pekişmesi için övülebilir. Hayır deme
becerisi geliştirmelerine yardımcı olmak bu dönemde önemlidir. Arkadaş gruplarında ısrarlı
davranışlara nasıl hayır demeyi öğretmek gerekmektedir.
c) Madde bağımlılığını önlemede ergenlik döneminde öğretmenlerin yapabilecekleri
nelerdir?
Ergenler her şeye karşı gelip, isyankâr tutum sergileyebilirler. Zaman zaman agresif
de davranabilen ergenler, duygu karmaşası yaşarlar. Karamsar bir ruh halindeyken, ansızın
coşup eğlenen bir davranış gösterebilirler. En büyük problemlerinden biri de kimlik
arayışlarıdır. Sık sık rol karmaşası da yaşayan ergen, endişeli ve öfkeli olabilir. Bu dönemde
arkadaşları tarafından onaylanmak, bir gruba ait olmak onun için çok önemlidir. Grup ne
giyeceklerini, hangi aktiviteleri gerçekleştireceklerini belirler. Bu dönemde sınıf ve okul
içindeki gruplaşmalara öğretmenin dikkat etmesi gerekmektedir. Maddelere ve zararlı
etkilerine dair gerçeklere dayalı bilgiler verilmesi önemlidir. Maddelerin görünüşü, sağlığı
üzerinde nasıl olumsuz etki yapabileceği anlatılmalıdır. Kendilerini ifade etmeleri için fırsat
vermek, sorumluluk almaları için desteklemek ve görevler vermek öğretmenlerin
yapabileceği çalışmalar olmalıdır. Özelikle spor ve sosyal faaliyetlere yönlendirmek gelişimi
için çok önemlidir. Öğretmenin, öğrencinin problemlerini çözümlemesinde her zaman
yanında olacağını hissettirmesi iletişimi devam ettiren bir etkendir.
2) Öğretmenler Risk Altındaki Çocuklara Nasıl Yaklaşmalılar?
Öğretmenler öğrencilerle ilişkilerinde iletişim engellerini kullanmaktan özellikle
kaçınmalıdırlar. Etiketlenen, cezalandırılan, suçlanan, tartışılan, nasihat edilen, eleştirilen
öğrenciler, karşılarındaki öğretmenle iletişim kurmayarak olumsuz davranışlar
sergileyebilirler.
Bu öğrencilerimizle ilgili öğretmenlerin kendi duygularını gözden geçirmeleri, yargısız
düşünerek davranmaları gerektiğini bilmeleri önemlidir. Öğrencilerle yaşadıkları problemleri
düşünmek, öğretmenlerin enerjisini tüketecektir. Çözüm yollarına odaklanmak, öğretmen ve
öğrenci için daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Öğretmenlerin, öğrencilerin kişiliğine değil, davranışlarına yönelik olumsuz
düşüncelerinin olduğunu belirtmeleri öğrencide, davranışı üzerinde düşünebilmesi ve
kendilik algısında olumlu bir etki oluşturur. Öğrencinin kişiliğine yönelik eleştiri, öğretmenin
kendisini sevmediği ve kendisinin kötü bir insan olduğu fikrini uyandırabilir.
Özellikle risk altındaki öğrencilere yaklaşımda tutarlı davranış sergilemek, öğrencinin
kendi davranışını ve öğretmenin tutumunu algılamasında önemlidir. Öğrencinin aynı
davranışlarına aynı tutumu göstermek, öğretmenin tutarlılığını artıracaktır.
51
Öğretmenler, bu öğrencilerde gözlemlediği olumsuz davranışların üstünde
durmadıklarında, ilgisini ve dikkatini başka yönde tutmaya çalışarak olumsuz davranışın
pekiştirilmesini engellemiş olurlar. Öğrenciler, ilgi çekmek için, güç peşinde olduklarında,
intikam yolları araştırdıklarında, umutsuzluk yaşadıklarında olumsuz davranış sergilerler.
Öğretmenin bu davranışlar üzerinde durması öğrencide pekiştireç oluşturabilir. Öğrencinin
olumsuz davranışları yerine, olumlu davranışlarını fark edip bunların üstünde durması,
öğrencinin kendini ve öğretmeni algılamasında olumlu etki yaratabilir.
Öğrenciler, öğretmenlerin tepkilerini zaman zaman deneyebilmektedirler. Sabrını
sınamak, sinirlendirmek gibi kasıtlı davranışlara girebilirler. Bu gibi durumlarda öğrenciyle
tartışmaya girmemek gerekmektedir. Tartışmak, aradaki iletişimi koparabilir. Öğrencinin
davranışının altında yatan neden düşünülerek, ilgisi başka yöne çekilebilir.
Öğrencilere birey olarak saygı göstermek gerekmektedir. Saygı gösterildiğini düşünen
öğrenci, saygı göstermesi gerektiği fikrini geliştirebilir.
3) ÖĞRETMENLER MADDE KULLANAN ÖĞRENCİLERE NASIL
YAKLAŞMALILAR?
Öğrencinizin Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?
Öğrencinin okul başarısının düşmesi, devamsızlık yapmaya başlaması, sınıf içinde
uykulu ya da aşırı yorgun bir halde olması, derse katılmaması, agresif davranması ya da tam
tersi çok sessiz olması, içe kapanması, öğretmenlerine ve arkadaşlarına ilgisiz davranması,
kılık kıyafetine önem vermemesi.. gibi veriler ipucu niteliğindedir. İyi bir gözlemci olup, bu
özelliklerin birçoğunu gösteren öğrenci ya da öğrencilere, bir problem olabileceği
varsayımıyla dikkat etmek gerekir.
Öğrencinizin Madde Kullandığından Şüpheleniyorsanız?
Öğretmenler madde kullandığından şüphelendiği bir öğrenciyi fark ettiğinde,
öğrenciyle nasıl iletişim kurması gerektiğini önceden düşünmelidir. Öğrenci ile birebir
görüşmek istediğini kendisine söyleyebilir. Öğrencinin tepki göstermesi, görüşmeyi
reddetmesi gibi olumsuz sonuçlarında olabileceğini göz ardı etmemelidir. Böyle bir
davranışla karşılaştığında, okul rehber öğretmeni/psikolojik danışmanından öğrenci ile ilgili
yardım istemelidir. Öğrenciye, kendisine yardımcı olmak istediğini, özellikle belirtmelidir.
Öğrenciler, kendisiyle ilgilendiğini düşündüğü öğretmene gizli bir minnettarlık duyacaktır.
Kendisi iletişim kurmak istemese de, öğretmenin ilgili tavrı, onun bir başka zamanda
kendiliğinden öğretmene gelebilme davranışını kuvvetlendirebilir.
Öğrenci ile birebir iletişim kurabilen öğretmen, öğrenciye kendisini ifade edebilmesi için
fırsat veren, sözlü ve sözsüz iletişim şeklini benimsemelidir. Yani daha çok anlatan değil
dinleyen olmak istediğini hissettirebilir. Kendisinde gördüğü değişikliklerin olduğunu ve
kendisini nasıl hissettiğini uygun cümlelerle sorabilir. Öğrencinin sıkıldığını ve paylaşmak
istemediğini hissederse “ peki, benimle paylaşmak istemeyebilirsin, seni anlıyorum, okul
rehber öğretmeninle görüşmeye ne dersin” şeklinde öneri getirebilir. Öğrenci kabul ettiğinde
rehber öğretmenle görüşmesi sağlanır. Eğer kabul etmezse ısrar edilmesi doğru bir davranış
olmayacaktır. İletişimin zedelenmesine sebep olabilir. Öğrenci hakkındaki bilgiyi, okul
rehber öğretmeniyle paylaşabilir. Okul rehber öğretmeni, birkaç gün içinde, öğrenciyi, farklı
bir konuyu öne sürerek, görüşmeye alabilir.
52
Öğrencinizin Sigara İçtiğinden Şüpheleniyorsanız?
Öğretmen öğrenciye “Sigara sağlığa zararlıdır” gibi nasihat dilini kullanmaktan
kaçınmalıdır. Öğrenci ön plana çıkarılmadan sigaranın insan hayatı üzerindeki zararları
konusunda sınıfta tartışma yapılmalıdır. Araştırma ya da ev ödevi verilebilir. Kontrolden
geçirdikten sonra hazırlanan bilgilerin sınıfta paylaşılması sağlanmalıdır.
Öğrencinizi Sigara İçerken Yakaladınığınızda?
Öğrencide gerginlik yaratmamak gerekir. Bunun için de öğrenciyle sakin bir şekilde
iletişime geçilerek, konuya dolaylı yollardan yaklaşılmalıdır.
Madde Kullanan Öğrenciye Yaklaşım
Her şeyden önce, madde kullanan öğrenciyle, kendinizi hazır hissetmeden konuşmayın.
Öfkeli olabilirsiniz ve bu öfkeniz yanlış yaklaşımlar sergilemenize sebebiyet verebilir.
Öfkenin sebep verdiği doğru olmayan tutumlarla öğrenciye yaklaştığınızda, onda kendisinin
anlaşılmadığı duygusu uyandırabilir ve bu da suskunlaşmasına, direnç göstermesine neden
olabilir. Bunlara mahal vermemek için, kendinize zaman tanıyarak öfkenizin dinmesine,
sakinleşmenize fırsat verin. Sakinleştikten sonra onunla konuşun.
Amacınızın ne olduğunu üstüne basarak vurgulayın. Ona destek ve yardımcı olmak
istediğinizi anlatın. Her zaman onun yanında olacağınızı hatırlatın.
Eğer öğrenci maddenin etkisi altında ise, düşünme, hareket etme gibi mekanizmalarında
yavaşlama olduğundan sağlıklı tepki veremez. Bu yüzden madde etkisindeki öğrenciyi sessiz
ve sakin bir ortama götürerek kendine gelmesini sağlamak gerekir. Çocuğun kendine zarar
verme olasılığına karşı, onu yalnız bırakmamanız yerinde olacaktır.
Yaptığını tek bir nedene bağlamak yerine, empatik yaklaşıp, kendinizi onun yerine koyarak,
neler yaşıyor olabileceğini ve duygularını anlamaya çalışmak gerekmektedir. Bu onu, daha
iyi anlamanızı sağlayacaktır. Kuracağınız iletişimde, önyargılarınızı karıştırmamaya dikkat
edin.
En önemli unsurlardan biri de, öğrenciyi etiketlememektir. Çünkü “kullanıcı” olarak
etiketlenen öğrenciye yaklaşmak zor olacaktır.
Öğretmenler Acil Durumlarda Neler Yapabilir?
Madde kullanan öğrenci, kullanılan maddenin türüne göre, farklı tepkiler verebilir.
(Sinirli, saldırgan, halüsinasyon görme, korkma, panik olma, yarı baygın olma,bilinç kaybı,
uyuşma..vb.)Öncelikle öğrencinin açık ortamda, derin ve uzun nefesler almasını sağlamak
gerekir. İçinde bulunduğu ortamı sakinleştirmek gürültüyü ve ışıkları azaltmak önemlidir.
Eğer bilinci yerinde değilse yan yatırmak ve nefes aldığından emin olunmalıdır. Tepkisizliği
ya da gerginliği devam ederse 112 acil servis aranmalıdır. Kullandığı ilaçlar, maddeler ya da
tozlar toplanıp doktoruna verilmelidir. Ailesi de haberdar edilmelidir. Bu gibi durumlarda,
kısa zamanda daha doğru ve sağlıklı davranabilmek için, okullarda kriz yönetim kurulundan
yardım alınabilir. ( Bakınız 4. Bölüm Yöneticiler)
4) Madde Kullanan Öğrencinin Anne Babasına Yaklaşım
Eğer sadece şüpheleniyorsanız, önce kuşkularınızı destekleyecek bilgiler edinin.
Öğrencinin madde kullandığından emin olduktan sonra ailesiyle görüşün. Onlarla özel bir
mesele hakkında görüşmek için mutlaka okula gelmeleri gerektiğini söyleyin. Size
güvenmelerini sağlayın. Gencin evdeki davranışları, yaptıkları, son zamanlarda
davranışlarında dikkat çekici bir durumun olup olmadığını, arkadaş çevresi..vb konularda
bilgi alın. Bu bilgileri aldıktan sonra genel olarak madde bağımlılığından söz edin. Genç
53
hakkındaki endişelerinizi ve bunları destekleyecek bilgilerinizi aktarın. Ailenin bu konuda
verebileceği tepki büyük bir paniğe ya da öfkeye kapılmak olabilir. Hayal kırıklığı da
yaşayabilirler. Aynı anda birçok duyguyu bir arada hissedeceklerdir. Çünkü, bu durumu
çocuklarına yakıştıramayacakları gibi, ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını bilememenin
getirdiği kaygı ve sıkıntıyı da yaşarlar. Aileyi sakinleştirerek, bundan sonra yapılacaklar
üzerinde durulması gerekir. Her şeyden önce onları anladığınızı, yanlarında olacağınızı, her
durumda destek vereceğinizi belirterek, neler yapabilecekleri konusunda bilgilendirip,
yönlendirmede bulunulmalıdır. Kimi zaman da aile durumu kabullenmeyip, inkâr yoluna
gidebilir. Böyle durumlarda ısrarcı olmamak, konuşmayı bir başka zamana ertelemek en
doğru karar olacaktır. Böylece aileye konuyu tekrar düşünmeleri ve sindirmeleri için zaman
tanınmış olunur. Ne olursa olsun aileyle ilişkiyi kesmemek gerekir.
4. AİLELER
MADDE KULLANIMINDA AİLE
Ergen ve Aile
Ergenlik; 13 yaşlarında başlayan ve 20’li yaşlara kadar devam ettiği kabul edilen,
psikolojik, biyolojik ve bilişsel yönden olgunlaşma süreci olarak tanımlanabilir. Oldukça hızlı
değişimlerin yaşandığı bu dönem, kendine özgü bazı davranışlar göstermektedir.
Ergenlik dönemi gencin kişiliğinin tamamlandığı dönemdir. Bu dönemde genç,
kılavuzsuz gemi gibidir,“ben kimim, nereye yönelmeliyim” gibi kendisiyle ilgili bazı sorulara
cevap arar. Bu dönemde genç oldukça kaygılıdır, fiziksel görünümüyle, geleceğiyle ilgili
kaygılar yaşar.
Çocukluktan yetişkinliğe doğru bir geçiş sürecinde olan gencin arkadaş çevresi
ailesinden daha ön planda tutulur, bir gruba ait olma, sevme, sevilme isteklerini bu arkadaş
grubu içerisinde gidermeye çalışır. İdealist ve coşkulu olan gencin bu dönemdeki arkadaş
çevresi gencin yaşamında olumlu veya olumsuz etkiler bırakabilir.
Bu dönemde anlaşılmadığını düşünen genç ile ailesi arasında zaman zaman
problemler yaşanabilir. Ergenlerle yetişkinlerin bakış açılarının ne kadar farklı olduğunu şu
diyaloglar açıkça göstermektedir.
54
Genç:“Yapacağım” diyor
Büyük: “Yapmasan da olur” diyor
Genç: “Heyecanlıyım” diyor
Büyük: “Geçer” diyor
Genç:”Düşüncelerimi savunurum” diyor
Büyük: “Yorulursun boşuna uğraşma” diyor
Genç:“Hedeflerim var” diyor
Büyük:“Bir zamanlar benim de vardı” diyor
Genç:“Aşığım” diyor
Büyük:“O da geçer aslında aşk yok ki” diyor
Genç:”Bir şeyler yaratmalıyım, enerjim var” diyor
Büyük:”Boş hayaller kurma” diyor
Genç: Sevgilerim var” diyor
Büyük:”Hayal kırıklığına uğrarsın” diyor
Genç: Önyargılarım yok” diyor
Büyük: “Eskiden benim de yoktu” diyor
Genç:”Hayat güzel” diyor
Büyük:”Bir zamanlar ben de buna inanırdım” diyor
Genç :“ Umutlarım var” diyor
Büyük: “Nasılsa gerçekleşmeyecek” diyor
Genç :“İleriye, daha ileriye gideceğim” diyor
Büyük: “Durmalısın, sen de artık büyümelisin” diyor.(Öz,1999,s.47)
Aile sistemi içindeki destekleyici iletişim, ergenin kimlik gelişimi, sorunlarla baş
edebilme ve gerekli sosyal becerileri kazanması açısından önemlidir. Yapılan araştırmalarda
bu dönemde genellikle annelerin babalara göre ergenlerin günlük sorunlarıyla daha çok
ilgilendikleri, daha anlayışlı ve daha açık davrandıkları, buna karşılık babaların daha otoriter
oldukları, duygularını çocuklarına daha az yansıttıkları, bununla birlikte ergenlerin
anneleriyle daha çok çatışma yaşadıkları görülmüştür.(Noller ve Callan,1990)
Aile üyelerinin birbirleriyle az ilişkide bulunduğu ve mesafeli olan ailelerde, üyeler
genellikle birbirlerinin davranış ve düşüncelerinden habersizdirler. Bu ailelerde yetişen doğru
kararlar alabilme becerisini henüz kazanamamış ergenler bu dönemde kolay hata yapabilirler.
Alkol ve madde kullanımı, hırsızlık, okul başarısında düşüş yaşayabilirler.
Ergenlik döneminde yaşanan uyum sorunları, duygusal problemler, bocalamalar,
gencin kimlik arayışları çoğu kez sıkıntıya yol açmadan çözülür. Ancak bazı ergenler için ne
yazık ki bu dönem aşılması oldukça zor problemlere neden olabilir, madde kullanımı da bu
ciddi problemler arasında sayılabilir.
55
Madde bağımlılığı genellikle ergenlik döneminde başlamakta ve eğer tedavi olmazsa
gencin evlenerek kurduğu ailede de devam etmektedir. Bazı evliliklerde kişi madde
kullandığını eşinden saklamaya çalışmakta, bazı evliliklerde de kişi eşini de madde bağımlısı
haline getirmekte, ailede madde kullanımı normal olarak algılanmaktadır.
Aileye bağlı risk etkenleri
Toplumun en küçük birimi olan ailenin çocuğun kişilik gelişimi üzerindeki etkisi
yadsınamaz. Ailede ortaya çıkacak aksaklıklar ve problemler bireyin tüm kişiliğini
etkileyebilir. Kişinin maddeye yönelmesine neden olan aileye bağlı önemli risk etkenleri
vardır.
Ebeveynlerin çocuklarına iyi birer model olması oldukça önemlidir. Problem çözme
becerisi, karar verme becerisi zayıf olan veya maddeye karşı hoşgörülü ailelerin çocukları risk
altındadır.Madde kullanan gençlerin çoğunluğunun ailesinde de uyuşturucu madde kullanan
kişiler olduğu saptanmıştır. Aile büyüklerinden birinin madde kullanması çocuğun
maddelerle erken yaşta tanışmasına neden olacaktır. Bunun yanında çocuk, yetişkin
olduğunda da madde kullanımı dışında başka davranış bozuklukları da gösterebilmektedir.
Ebeveynlerin çocukla yeterince ilgilenmemesi, onların hayatlarıyla ilgili olmamaları
önemli bir risk faktörüdür. Ebeveynlerden birinin kaybı, parçalanmış ve boşanmış aile yapısı
gencin yaşadığı bu boşluğu maddede aramasına neden olabilir. Ayrıca aile içi iletişim
eksikliği, aile içi şiddet, anne baba ve çocuk arasında kuvvetli bir bağın olmaması da diğer
risk etkenleridir. Çocuğun aile ile kurduğu bağ ne kadar güçlü ise arkadaş baskısına karşı
“hayır” diyebilme gücü o kadar kuvvetlidir.
Çocukla yeterince ilgilenmeyen ailelerin yanı sıra çocuğu aşırı derecede koruyup
kollayan, çocuk üzerinde aşırı baskı oluşturan ailelerin çocukları da riskli grupta yer
almaktadır. Çünkü çocuk bu baskıdan ve aşırı ilgiden bunalmıştır.
Anne baba arasında çatışmaların olması, evde huzursuzluk olması da genci maddeye
iten sebeplerdendir. Bu tür ailelerde aile bağlarının zayıf olması, bireylerin birbirleriyle
sağlıklı iletişim kuramaması nedeniyle ailesinde göremediği sevgi, ilgi ve mutluluğu dışarıda
aramaya yönelebilir. Dışarıya yönelen genç, gruptan dışlanmamak için arkadaş gruplarının
baskıları karşısında “hayır” diyemeyerek madde kullanmaya başlayabilir.
Sosyo ekonomik durumun düşük olması, aile içinde gencin özdeşim kurabileceği bir
bireyin olmaması, anne veya babadan birinin sabıkalı olması, anne babanın herhangi birinde
psikiyatrik hastalıklar gibi etkenlerde gencin madde ile tanışmasına neden olabilmektedir.
Ailenin, maddelere karşı tutumu, aile içi şiddet, anne baba arasındaki geçimsizlik,
çocuğa yeterli sevgi ve ilginin gösterilmemesi, çocuğun sürekli başkalarıyla kıyaslanması,
çocuğun ailenin sorunları altında ezilmesi, çocuk ve gençleri aile dışı ortamlara itebilmekte,
bu durum ise bağımlılık yapıcı maddeleri kullanma riskini artırmaktır
Madde Kullanan Kişiyi Aile Nasıl Anlar?
Uyuşturucu madde kullanan kişinin farkına varmak sanıldığı kadar kolay değildir.
Madde kullanıldığından kuşkulanılan kişilerde gözlemlenen davranışlar doğru
yorumlanmalıdır. Gözlemlenen davranış değişikliklerinin başka nedenlerden kaynaklanıp
kaynaklanmadığı iyice araştırılmalıdır. Çünkü madde kullanan bir gencin gösterdiği
davranışlarla ergenlik dönemine ait bazı davranışlar benzerlik göstermektedir. Bu nedenle
kullanmadığı halde bazı belirtiler benziyor diye kişiyi boş yere suçlamak gençle ebeveyn
arasındaki ilişkinin kopmasına neden olabilir.
56
Öyleyse anne baba çocuğunun madde kullandığını nasıl anlayabilir?
En kesin yöntem kan ve idrar testleridir. Ancak ebeveynin kuşku duyduğu gençten
bunu istemesi aralarındaki güven duygusunu zedeleyebileceğinden uygun bir yöntem
olmayabilir.
Madde kullanımını anlamada en önemli ölçüt aniden ortaya çıkan davranış
değişiklikleridir. Madde kullanan genç öncelikle arkadaş grubunu değiştirir. Çünkü yeni
arkadaş çevresinde maddeye daha iyi ulaşacak ve daha rahat kullanacaktır. Çocukların ne gibi
arkadaş gruplarında yer aldığını bilmek, grupların davranışlarından haberdar olmak çok
önemlidir. Çocuğun eski arkadaş grubundan uzaklaşarak okuldan kaçma, evden kaçma, şiddet
uygulama, madde kullanma gibi riskli davranışlar sergileyen bir grupla arkadaşlık kurmaya
başlaması, önceden kullanmadığı bazı sözcükleri kullanması ipucu niteliğindedir. Genç her
zamankinden daha fazla asabi, endişeli, kaygılı ve sıkıntılıdır.
Maddeye ulaşan genç artık ailesinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştır. Genç
aileye karşı öfkeli ve saldırgan davranışlar içine girebilir. Evde daha az vakit geçirmeye özen
gösterir. Evde bulunduğu zamanlarda odasında tek başına vakit geçirmeyi tercih eder. Bu
durum gencin madde kullanımının anlaşılmaması için bir açıdan kaçış olarak da
düşünülebilir.
Genç her zamankinden daha fazla para harcamaya başladığı için ailesinden aldığı para
yetmemeye başlar. Bu nedenle ebeveynle çatışma içine girer. Evden para çalma davranışı
içine girebilir. Para maddeye ulaşmak için tek yoldur. Artık madde dışında her şey önemini
yitirmiştir.
Devamsızlığın artması ya da notların belirgin biçimde düşmesi ve okulu bırakma
isteği de gencin madde kullanmaya başladığına dair ipucu olabilir.
Aileden uzaklaşma, kendi kimliğini arama, bağımsız olma isteği, yeni arkadaşlar
edinme, onlara verilen önemin artması ergenlik çağında da görülebilen özelliklerdir. Bu
nedenle aile ergenlik dönemi özelliklerini iyi bilmeli, çocuğunda gözlemlediği davranışların
madde kullanımından mı yoksa ergenlik döneminden mi kaynaklandığını ayırt etmelidir.
Çünkü genci gereksiz kullanmadığı halde madde kullanımıyla suçlayıp etiketlemek aile ile
genç arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olabilmektedir.
Dış görümüne olan özen her gün daha fazla azalmaya başlar. Aslında bu durum,
madde kullanan bir gencin gösterdiği davranışla ergenlik dönemi davranışını ayırt etmede
önemli bir noktadır. Çünkü ergenin en belirgin özelliği dış görünümüne aşırı özen
göstermesidir. Ancak dış görünüşüne özen göstermeyen her genç madde kullanıyor anlamı
taşımamaktadır. Zira depresyonda da bu tür belirtiler gözlenebilmektedir.
Önceden dışadönük, enerjik olan genç içe kapanabilir, çabuk sinirlenebilir veya
eskiden çok sakin olan genç madde alımıyla beraber taşkın davranışlar gösterebilir, ancak bu
da ergenlik dönemi özellikleriyle karıştırılmamalıdır.
Madde kullanan genç okulda öğretmen ve idarecilerle sorun yaşayabilir. Okulda
yaşadığı tüm bu sorunlar onun için ciddi bir sorun olarak algılanmayabilir. Bu nedenle genç
sorunu düzeltmek için çaba sarf etmez. Okul tarafından verilen uyarıları veya cezaları
ailesinden saklayabilir. Ayrıca gencin okula devamsızlığından ailenin haberi yoktur.
Zamanının çoğunu madde kullanan arkadaşlarıyla geçirmeyi tercih eder.
Bu gençlerde madde kullanımına bağlı fiziksel değişimlerde önemli ipucu
niteliğindedir. Madde kullanan kişilerin uyku düzenleri bozulduğundan günün farklı
saatlerinde genelde uyumayı tercih ettikleri için geceleri uykusuzluk çekebilirler. Hafif
uykulu, dalgın, unutkan, halsiz ve yorgun görünebilirler. Gözlerde kanlanma, yürüme ve
57
konuşmada güçlük, ağızda kuruluk, burunda kızarıklık ve ıslak burun, bulantı, kusma, kilo
kaybı, aşırı terleme, titreme gibi belirtiler gözlemlenebilir.
Gençte fiziksel bazı değişiklikler görülebilir. Eklemlerde ağrılar, kramplar, esneme,
kaşıntı, tüylerin ürpermesi, vücudunda yara izleri, ciltte renk değişikliği, iltihaplı yara ya da
enjektör izleri, morluklar görülebilir. Aile çocuğunun hem davranışlarını, hem fiziksel
durumunu gözlemlemelidir.
Şüphelenme Süreci
Eğer genç, eski arkadaşlarını terk edip yeni ve çok sık beraber olduğu arkadaşlıklar
kurduysa ve kim olduğundan ailesine bahsetmiyorsa, geceleri çok sık dışarı çıkıyorsa, eğlence
yerlerine sık gitmeye başlamışsa, zamanının çoğunu ev dışında geçiriyorsa, etrafındaki
kişilere karşı agresif ve sinirli davranıyorsa, sık sık para harcamaya ve istemeye başlamışsa,
vücudunda sebebini açıklayamadığı morluklar varsa, kilo kaybı ve iştah sorunları yaşıyorsa,
uyku düzenleri bozulduysa, ellerinde ve vücudunun değişik bölgelerinde daha önce
rastlamadığımız titremeler ve kusmalar varsa madde kullanımından şüphelenilebilir.
Tüm bu şüphelenme sürecinde yapılacak en büyük hata kendini hazır hissetmeden
çocukla konuşmaya başlamak olacaktır. Hazır olmadan konuşmak yarardan çok zarar
getirebilir. Bu nedenle konuşma konusunda acele edilmemesi gerekir. Bu arada ebeveyn
kendi duygularını yatıştırmalı konu hakkında gözlemlerini arttırarak bilgilerini
sağlamlaştırmalıdır.
Konuşmak için ebeveyn dışında çocuğun ve ortamın da uygun olması önemlidir.
Gencin konuşmayı kabul etmemesi durumunda üçüncü kişilerden(güvenilen aile
büyüklerinden, uzman kişilerden) yardım alınabilir. Gençle konuşurken onu korkutmamaya
ve utandırmamaya özen göstermeli ona destek ve yardımcı olmak istendiği anlatılmalıdır.
58
Eğer inkâr ederse daha fazla ısrar edilmemelidir. Konuşmak isterse onu her zaman
dinlemeye hazır olunduğu belirtilmelidir.
Eyvah, çocuğum uyuşturucu kullanıyor!
Birçok ebeveyn için çocuğunun madde kullandığını öğrenmek büyük bir hayal
kırıklığına yol açmaktadır. Aile adeta şok yaşamaktadır. Çocuğuyla ilgili büyük beklenti ve
hayalleri olan, gelecek yaşantısında sağlıklı bir yetişkin olması beklentisi içine giren ebeveyn
bu durumun varlığına başlangıçta inanmak istemez, inkâr eder. Neden biz? Bu günleri de mi
görecektik? Bunu bize nasıl yaptın? sorularını sorar aile. Çocuğunun madde kullandığını
çevresindeki kişilerden saklamaya çalışır. Çünkü bu durumdan utanç ve suçluluk
duymaktadır. Çevredeki insanlar kim bilir ne yorum yapacaktır, onlara ne cevap verecektir
aile? Öyle ki anne baba bu durumu diğer çocuklarından bile saklayabilirler.
Tüm bu düşünceler anne babanın içindeki öfke ve kızgınlığı arttıracağından
başlangıçta çocuğa yönelik tepkili yaklaşım gözlemlenebilmektedir. Eşler birbirlerini veya
kendilerini suçlayabilirler, özellikle anne baba arasında çatışmalar olan ailelerde, parçalanmış
veya boşanmış ailelerde çocuğun velayeti annedeyse baba, anneyi çocuğu iyi
yetiştirememekle, çok yüz vermekle veya çocuk babanın yanında kalıyorsa anne, babayı
çocukla ilgilenmemekle, kötü örnek olmakla suçlayabilir.
Ebeveynler için çocuğunun madde kullandığını öğrenmek ciddi bir travmadır ve bazen
bu durumu inkar edebilirler veya bir sorun olarak görmeyip kendiliğinden geçecek bir durum
olduğunu düşünebilirler. Çünkü onlar için bunu kabullenmek çok zordur, kendi çocuklarına
böyle bir durumu konduramazlar, bu tür yaşantıların hep başkalarının başına geleceğini
düşünürler.
Ailede bir üyenin madde bağımlısı olduğu öğrenildiğinde aile tarafından bazı
düzenlemeler yapılmaktadır. Genellikle bunu çevreden hatta diğer çocuklarından bile saklama
eğilimi gösterirler. Çevre ve akrabalarıyla olan ilişkilerini en aza indirirler, hatta bazen
durumun öğrenilmemesi için başka bir semte veya şehre taşınabilirler. Aslında bu durum,
ailenin ve gencin korunması açısından olumludur.
Madde kullanımının çocuğun kendi çabalarıyla ortadan kalkacağına inanan aileler bir
süre sonra bunun başarısızlıkla sonuçlandığını görür ve yardım alabilecekleri kurum ve
kuruluşlara başvururlar.
Aile ne kadar çabuk kendini toparlar ve uzman kişilerden yardım alırsa ve çocuğu
tedavi sürecinde yalnız bırakmaz ona destek olurlarsa tedavi o derecede başarılı olur.
Çocuğunun madde kullandığını öğrenen aile kendini gözden geçirmeli, çocuğu maddeye iten
aile içi nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmalıdır.
Madde bağımlılığı, aileyi her yönden etkileyen bir hastalıktır. Ailede bağımlı bir
üyenin varlığı aileyi ekonomik ve sosyal yönden olumsuz olarak etkilemekte ailenin
işlevlerini bozmaktadır. Etkiler aynı zamanda derin ve şiddetlidir. Bu etkilenme diğer kronik
hastalıklardan çok daha fazladır. Bağımlılığın aileye ve dolayısıyla topluma, diğer
hastalıklarla karşılaştırıldığında, ağır yük getiren bir hastalık olduğu kabul edilmelidir.(
Çakmak ve diğerleri, 1997, s. 79 )
Tedavi Sürecinde Aile:
Birçok anne baba çocuğunun madde kullandığını çok geç fark etmekte, hatta yıllar
sonra çocuğunun madde kullandığını fark eden anne ve babalara rastlanmaktadır. Oysa
madde bağımlılığına erken müdahale ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçları önlemede büyük
önem taşımaktadır. Bu geç kalış, tedavi sürecini de olumsuz etkileyerek, iyileşmeyi
güçleştirmektedir.
Aile, dikkatli ve sakin bir şekilde konuya yaklaşmalıdır. Bilgi ve yardım alabileceği
kurumlar hakkında bilgi toplamalı, genci tedavi olması için desteklemeli ve
59
cesaretlendirmelidir. Bu sorunu yaşayan ailelerin kesinlikle ceza, baskı, tehdit etme vb.
yöntemleri kullanmamaları gerekmektedir. Bu yaklaşımlar sorunun daha da ilerlemesine
neden olacaktır.
Anne baba genci suçlamak yerine onu dinlemeli, maddenin kişinin yaşamı üzerinde
olumsuz etkilerinin neler olduğunu fark etmesini sağlamalıdır. Ayrıca onu etiketlememeli,
tartışmadan kaçınmalı çocuğa yönelik şiddet uygulamamalı, onu olduğu gibi kabul etmelidir.
Eğer genç maddeyi bırakmak istemiyorsa aile onu desteklemeyeceğini belirtmeli,
hatalarıyla kendisinin yüzleşmesine fırsat tanımalıdır. Yaşadığı problemleri onun yerine aile
üstlenmemelidir. Bu süreçte ceza, baskı, tehdit etme gibi yöntemlerin işe yaramayacağı
unutulmamalıdır.
Aile gencin sosyal çevresini inceleyip sorunun kaynağını tespit etmeye çalışmalıdır.
Çocuğun arkadaş ilişkilerini gözden geçirmelidir. Akran baskısı ile başa çıkmasına yardımcı
olmalı, ona “hayır” deme becerisi kazandırmalıdır. Gerekiyorsa madde kullanımına neden
olan arkadaş çevresini değiştirmesi konusunda desteklemelidir.
Aile bu zorlu döneminde çocuğa gerekli olan sevgiyi ve desteği her an iletmeli,
yaratıcı ve sosyal etkinliklere(spor, tiyatro, beceri kursları vs.) katılması için
yüreklendirmelidir. Çünkü sosyal etkinliklere yönelen genç uyuşturucu ve alkolle daha az
ilgilenecektir.
Çocuğunun madde kullandığını öğrenmek aile için çok büyük stres kaynağıdır, bu
durum aile dengelerinin bozulmasına ve ailede çözülmelere yol açabileceğinden madde
kullanan gencin dışındaki aile bireylerinin de psikolojik yardım alması durumla mücadele
etmelerine yardımcı olacaktır.
Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının,
kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.
AİLELER NELER YAPABİLİR?
•
Madde bağımlılığı tehlikesi ile ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli husus anne
babanın çocuğuna iyi bir model olmaları gerekliliğidir. Çocuğa örnek olmadıkça
ondan uygun davranışlar sergilemesini beklemek yanlış olacaktır. Örneğin gereksiz
ilaç kullanımı engellenmeli, alkol ve sigara çocuğun bulunduğu ortamlarda
kullanılmamalıdır.
•
Her anne baba çocuğuyla koşulsuz ve sağlam bir sevgi ilişkisi kurmalıdır. Çocuğa
özgüven kazandırılmalı, yaşına uygun kurallar konulmalı ve bu kurallara öncelikle
anne baba uymalı, çocuğa iyi örnek olmalıdır. Konulan kuralların bazen uygulanıp
bazen uygulanmaması çocuğun kafasının karışmasına neden olacaktır.
•
Ebeveyn kendini çocuğunun yerine koyarak onun duygularını anlamaya çalışmalıdır.
Çocuk konuşurken onu dinlemeli konuyla ilgili sorular sorarak onunla ilgilendiğini
belli ettirmelidir. Konuşma sırasında söylenenlere tepkili yaklaşmak, hemen öğütler
vermek, kestirme öneriler sunmak doğru değildir.
•
Bağımlılığı olan çocuklarda sorumluluk alma ve sorumluluklarını yerine getirme oranı
çok düşüktür. Genellikle sorumluluklarını başkalarına yüklemeye çalışırlar. Bu
nedenle çocuk doğduğu andan itibaren sorumluluk duygusunu verebilmek onu madde
bağımlılığından uzak tutmada en önemli unsurdur.
60
•
Çocuğun vaktinin büyük bir kısmı okulda geçmektedir. Okul yaşantısını
desteklemenin en iyi yolu o gün neler yaşadığını, derslerde neler yaptığını anlatacağı
bir zamanı çocuğa ayırmak olacaktır.
•
Ebeveynler, maddelerin özellikleri, etkileri ve yarattığı olumsuz sonuçlar hakkında
bilgi sahibi olmalı, yanlış ve eksik bilgilerle çocuğa yaklaşmamalı, çocukla
maddelerin kötü etkileri hakkında konuşmalıdırlar.
•
Çocuğa hayır diyebilme becerisini kazandırılmalı, istemediği durumlarda özellikle
arkadaş baskısına karşı “hayır” deme becerisi öğretilmelidir.
•
Aile bağları ve aile içi iletişim güçlü tutulmalı, ailede güven, sevgi ve saygı ortamının
olmasına özen gösterilmelidir.
•
Aile çeşitli konularda kendi değerleri hakkında çocuğuna bilgi vermeli ve bunları ona
öğretmelidir. Anne babanın değerlerini çocuğuna empoze etmesi değil, çocuğun anne
babasının değerleri hakkında bilgi sahibi olması amaçtır. Bu nedenle anne ve baba
kendi davranışlarına dikkat etmeli, kendi davranış biçimlerinin çocuğunu doğrudan
yönlendirdiğini unutmamalıdır. Tutarsız davranışlardan kaçınmalıdır. (Ögel,
Kültegin,2001,s.113)
•
Ebeveyn, özellikle ergenlik döneminde görülen güç savaşlarından kaçınmalı,
sakinliğini koruyarak çocuğuna doğru örnek olmalıdır.
•
Çocuklara sorun çözme becerileri öğretilmeli olumlu davranışlar takdir edilerek
pekiştirilmelidir.
61
•
Anne ve baba, çocuğu ev içinde ve dışında gözlemlemeli, çocuğun arkadaş çevresi ve
gittiği ortamlar hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bunu yaparken suçlayıcı ve takip edici
tarzda olunmamalıdır.
•
Çocuğun televizyonda hangi programları izlediği internette ne tür sitelere girdiği
gözlemlenmelidir. Bu konuda seçici olması gerekliliği iletilmelidir.
•
Ebeveyn çocuğuyla açık, duygularını anlamaya dönük ve güvenli iletişim kurabilmeli,
çocuğun gelişim sürecinde yaşadığı problemlerde destekleyici, yol gösterici
yaklaşımlarda bulunmalıdır.
•
Çocuğa yönelik koruyucu, bağımlı, otoriter, baskıcı veya ilgisiz tutumlardan
kaçınmalı tutarlı bir disiplin anlayışı benimsenmelidir.
•
Aile içinde belli kurallar olmalı tüm aile bireyleri bu kurallara uymalıdır. Ev içinde
konulan kurallar mantıklı, tutarlı ve sınırları belli olmalıdır. Kuralların nedenleri
çocuğa açıklanmalıdır.
Ebeveyn çocuğunu başkalarıyla kıyaslamamalı gösterdiği ilerlemeyi onun
kapasitesine göre değerlendirmelidir. Çocuklar, gelişim döneminde olumlu tepkilere
çok fazla ihtiyaç duyarlar. Cesarete ve övgüye çok ihtiyaç duyarlar, övgü
almadıklarında siner içe kapanırlar.
"Ben senin yaşındayken bu şekilde davranmazdım”, “senin için en iyisinin ne
olduğunu biliyorum”, “Benim sözüm bitmeden konuşma”" gibi cümleleri azaltılmaya
çalışılmalıdır. Bu tür konuşma biçimi iletişimi engeller ve ebeveyn çocuk arasındaki
ilişkinin kopmasına neden olabilir.
•
•
•
•
Çocuğa karşı kabul edici ve sabırlı olunmalı, onun bakış açısını, değerlerini ve
duygularını göz önüne alarak anlamaya çalışılmalıdır.
Çocuğun kendini tanıması, ifade etmesi ve yeteneklerinin farkına varması için ortam
sunulmalı, boş zamanlarını yaşına uygun sosyal aktivitelerle değerlendirmesi için
yönlendirilmelidir.
•
Çocuğun da ayrı bir birey olduğunu unutulmamalı ve ona yaşına uygun davranılarak,
bazı konularda onun da fikri alınmalıdır. Onun da birtakım kurallara, yönlendirmelere
ihtiyaç duyduğu unutulmamalı, yaşına uygun sorumluluklar verilmeli, fikirlerine
değer verildiği ona hissettirilmelidir.
•
Anne baba öfke kontrolü ve çatışma çözme konusunda kendini geliştirmeli ve yeni
beceriler edinmelidir.
•
Ebeveyn, çocuğunun öğretmenleriyle işbirliği içinde olmalı, çocuğun okuldaki
durumu(dersleri, davranışları, arkadaş grubu vs) hakkında bilgilenmelidir, sadece
problem olduğunda değil her zaman okulla iletişim halinde olmalıdır.
62
5. BÖLÜM
BAĞIMLILIK YAPICI MADDELER
63
5. BÖLÜM
BAĞIMLILIK YAPICI MADDELER
TÜTÜN
Tütün bitkisi, içinde çeşitli uyuşturucular bulunan bir maddedir. Tütün ürünleri içinde
4000’e yakın kimyasal madde vardır. Nikotin, tüm bağımlılık yapan maddelerin en
zehirlisidir. Tütün sigara olarak, pipo içinde, puro şeklinde içilerek veya yaprakları
çiğnenerek Türkiye’de ve dünyada çok yaygın bir biçimde kullanılmaktadır.
Günümüzde sigara içenlerin çoğu, günde neredeyse bir paket veya daha fazla sigara
içmektedir, bu da çoğu hastalık için olan riskleri arttırmaya yeterlidir.
Gençlik çağının ruhsal ve toplumsal özelliklerinin, gençlerin sigaraya başlamasında ve
bu alışkanlığını sürdürmesinde önemli bir etken olduğu görülmektedir.
Sigaranın Zararları;
Sigara ;
• Akciğer,
• Dil ve gırtlak,
• Solunum yolları kanserine yol açmaktadır
Bronşit, kalp hastalıkları, damar hastalıkları da sigaranın sebep olduğu hastalıklardır.
Sigara kullanımının solunum yoluna etkileri;
64
•
•
•
•
Tahriş öksürüğü
Süreğen bronşit
Mikrobik hastalıklara eğilim,
Ağız, boğaz ve solunum yolu kanserlerine yol açar.
Sigara içmek prostat kanseri riskini yükseltir. Ayrıca bağışıklık sistemini zayıflatır.
Soğuk algınlığı, grip, zatüre gibi hastalıklar sigara içenlerde daha çok görülür.
Damarlarda oluşturduğu daralma ile ciltte renk solukluğuna, erken yaşlanma ve
kırışıklıklara neden olur.
Sigara içenlerde sık görülen Buerger hastalığı damarlarda tıkanmaya yol açan bir
hastalıktır. Buerger hastalığına yakalanan kişilerde tıkanan damarlar, özellikle bacaklar olmak
üzere diğer uzuvların kesilmesine de yol açar.
Sigara kullanımı erkek ve kadın üreme hücrelerini etkileyerek kısırlığa neden olur.
Sigara içen annelerin bebeklerinin gelişimi etkilenerek doğum ağırlıklarının düşük olduğu,
düşük riskinin arttığı, bulaşıcı hastalıklara kolayca yakalandıkları saptanmıştır. Emzikli
annelerin sütü ile alınan nikotin bebekleri de olumsuz şekilde etkiler.
Pasif İçicilik
Sigara içen bir kişi, ortamda bulunan ve sigara içmeyen kişilerin de sigara dumanını
solumasına neden olur. Pasif içicilik adı verilen bu durum doğrudan sigara içmeye göre daha
fazla tehlikelidir. Çünkü ortama karışan duman daha yüksek oranda nikotin, katran ve karbon
monoksit taşımaktadır.
Sigara içilen bir evde büyüyen çocuklar pasif içici durumda oldukları için sağlıkları
bozulur. İşyerinde, evde, sinemada vb. yerlerde sık sık pasif içici durumunda kalan ve bunun
zararlarını çekmekte olan kişiler kendi sağlıklarını koruyabilmek için içenleri uyarmalıdırlar.
Çünkü pasif içici durumunda kalan kişilerde, akciğer hastalıkları ağırlaşmakta, kalp hastalığı
ve kanser riski artmaktadır. Kendi sağlığını bozmakla kalmayıp, çevresindeki kişilerin de
sağlığını bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kendiliğinden duyarlı davranmayan içicileri de
uyarmak da bir görevdir. Ülkemizde topluma açık yerlerde tütün ve tütün mamullerinin
içilmesi 4207 sayılı kanunla yasaklanmıştır.
Sigara tiryakileri, sigarayı bırakmanın zor olduğu görüşündedirler. Ancak, kendisi ve
çevresi için zararlı olduğuna inanan birçok kişi sigarayı bırakmayı başarabilmektedir.
ALKOL
Alkol, diğer bazı zehirli maddeler gibi, keyif verici, alışkanlık yaratan bir maddedir.
İçki olarak kullanılan alkol, etil alkoldür.
Alkolizm; bireyin beden ve ruh sağlığını, aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak
derecede sık ve fazla alkol alma ve alkol alma isteğini durduramama ile beliren bir
bozukluktur.
65
Günümüzde tüm dünyada çok yaygın olarak kullanılan alkol, hem sağlık açısından
hem de toplumsal açıdan önemli bir sorundur. Kazaların artması, suç işleme ve şiddete
eğilim, iş gücünde azalma, ailevi sorunlar alkol bağımlılığının yol açtığı sorunlardandır.
Alkolün Etkileri
Alkollü içkiler, psikolojik ve fiziksel bağımlılığa neden olur.
Alkol, vücuda girdikten hemen sonra emilerek kana karışır, kana karışan alkol tüm
vücuda etki eder. Kana karıştıktan sonra, hiçbir yiyecek ya da içecek onun etkisini azaltmaz.
Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerin birlikte alınması korkunç sonuçlar doğurabilir.
Kaza ölümlerinin çoğu ,alkol ve uyuşturucuların birlikte alınmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Alkol uyuşturucuların etkisini çoğaltır. Tedavi için alınan ilaçlarla birlikte alkol kullanmak da
çok tehlikeli olabilir.
Alkolün uzun süreli etkileri, sürekli ve aşırı miktarda alkol tüketimiyle ortaya çıkar.
Kronik alkolizmin, fiziksel ve psikolojik olumsuz etkileri çok fazladır, bunların çoğu da
öldürücüdür.
Sürekli içki içen kişilerde çoğunlukla, kalp, böbrek, karaciğer hastalıkları, mide
iltihabı veya kanaması gibi rahatsızlıklar görülür.
Diğer ölümcül olmayan rahatsızlıklar ise, iştah kaybı, vitamin yetersizliği, enfeksiyon,
iktidarsızlık ve sindirim bozukluğudur. Alkol tüketimi ne kadar artarsa ölümcül hastalık riski
de o kadar artar.
66
Alkoliklerde genç ölüm oranı hiç de azımsanmayacak kadar yüksektir. Alkoliklerin
ölüm sebepleri genellikle, kalp, böbrek, karaciğer hastalıkları, zatürree, kanser, alkol
zehirlenmesi, kaza, cinayet ve intihardır.
Tıbbi Sonuçlar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Karaciğerin harap olması,
Kalp büyümesi,
Anemi (kansızlık),
Yüksek tansiyon,
Pıhtılaşma sağlayan hücrelerde azalma,
Kas yıkımı,
Kanser,
Anne karnındaki bebekte anormallikler,
Pankreas iltihabı,
Zatürree,
Merkezi sinir sistemi bozuklukları (retrobulbar nörit, Wernike-Korskof Sendromu ve
bunaması, serebeller atrofi)
Alkol Yoksunluğu Belirtileri
•
•
•
•
•
•
•
Terleme,
Titreme,
Uykusuzluk,
Bulantı ve kusma,
Geçici halusinasyon ve illüzyonlar (alkolü bıraktıktan sonraki 1-2 gün içinde görülür)
Anksiyete
Epileptik nöbetler-alkolü bıraktıktan sonra 2 gün içinde görülür
Alkol Çıldırması
Uzun süre fazla miktarda alkol alan kişilerde alkolü kestikten 2-3 gün sonra ortaya
çıkabilen, ölüm riski taşıyan bir tablodur.
Bilinç ve konsantrasyon bozukluğu, görsel halüsinasyonlar (gerçekte var olmayan
şeylerin görülmesi), bulunduğu zamanı ve yeri karıştırma ile kendini belli eder, hızlı başlayıp
dalgalı bir seyir gösterir.
En Sık Eşlik Eden Psikiyatrik Bozukluklar
•
Majör Depresyon: Alkol bağımlılarının %30-50'sinde görülür
•
Anksiyete bozuklukları: Alkol bağımlılarının %30'unda görülür. Erkeklerde sosyal
fobi, kadınlarda agorafobi sıklıkla ortaya çıkar.
•
Manik depresif bozukluk
67
•
Diğer madde bağımlılıkları: Başta sigara olmak üzere esrar ve diğer uyuşturucu
maddeler.
•
Kişilik Bozuklukları: Anti sosyal ve sınırda kişilik bozuklukları.
İNSANLAR NEDEN İÇKİ İÇERLER?
Yapılan araştırmalar insanların en çok zevk almak için alkol tükettiğini
göstermektedir. İçkili eğlence yerlerinin çokluğu da bunun en önemli göstergesidir. Eğlence
yerleri dışında, zevk ve eğlence için en çok yılbaşı, düğün, doğum günleri gibi sosyal
etkinliklerde insanlar aşırı miktarda alkol tüketmektedirler. Sosyal içicilik denen bu tür alkol
tüketimi bazı insanlar için alkolizmin ilk basamağı olmaktadır.
Alkol tüketiminin bir diğer önemli sebebi ise duygu durumunu düzeltmektir. İnsanlar
genellikle kendilerini kötü hissetlerinde, zorlandıkları ya da üzüldükleri dönemlerde alkole
sığınarak bu kötü duygu durumundan kurtulmaya çalışırlar. Sonuçta alkol hiçbir çözüm
getirmediği gibi daha kalıcı ve daha kötü durumlara yol açar.
Günümüz insanın en önemli sorunlarından biri olan stresle başa çıkmak için, alkol
tüketimi de oldukça yüksek miktarlardadır. Günlük hayatın getirdiği yoğunluk, karşılaşılan
irili ufaklı problemler, yorgunluk, maddi sıkıntılar strese sebep olmakta ve pek çok insan
bundan kurtulmak için içki içmeyi tercih etmektedir.
Alkol bağımlısı olan kişiler sonunda bastıramadıkları bir alkol içme arzusu duymaya
başlarlar. Bu arzu alkol tüketiminin bir diğer önemli sebebidir.
ESRAR
Hint kenevirinden elde edilen ve etkin maddesi cannobial olan bir uyuşturucudur.
Kannabis, marihuana ve haşiş olarak da bilinir.
Ham esrar kendine has kokusu olan, sarı ile yeşilimtırak renkte bir tozdur. Zamanla
kahverengiye dönüşebilir. Plaka veya çubuklar halinde piyasada satılır.Daha çok tütüne
karıştırılarak sigara şeklinde içilir.
Dünyada yaygın olarak kullanılan uyuşturucu bir madde olan esrar, birçok adla bilinir.
Derman, ot, plaka, sarma, cigara, cigaralık, çift katlı, gogo, kubar, kenevir, jelatin, mal,
mayın, sarı çiçek, kına, kuriş, mum, dalga esrar için kullanılan diğer isimlerdir. Türkiye ‘de
en yaygın tüketilen çeşitleri ot, gubar ve afgandır.
Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın, esrarın etkisi 2-3 dakika içinde etkisi görülür.10
dakika içerisinde de en etkili halini alır.
Esrar alındıktan sonra önceleri bir rahatlama görülür. Kısa bir süre sonra vücut alışır
ve alınan madde ilk etkilerini yaratmaz. Bağımlı, maddenin dozunu arttırarak ilk etkilerini
sürdürmeye çalışır. Esrar kullanımı kesildikten kısa bir süre sonra sinirlilik, gerginlik,
uykusuzluk, ortaya çıkar.
Esrarın alınmasıyla birlikte;
•
•
Nabız hızında artış görülür.
Gözlerde kızarıklıklar ortaya çıkar.
68
•
•
•
•
Ağız kuruluğu meydana gelir.
Baş dönmesi oluşur.
Kalp atışları hızlanır.
Sık sık idrar yapma ihtiyacı duyulur.
Esrar, kişinin içinde bulunduğu ruhsal duruma göre etkisini gösterir, ancak yine de
değişmeyen etkileri vardır. Zaman algısıyla ilgili bir farklılaşma (zamanının yavaşladığı
duygusu; örn, 1 saatlik bir zaman 7-8 saat gibi algılanabilir) oluşur; renkleri ve sesleri
algılamaya karşı duyarlılık artar. Refleksleri bozar; bu nedenle reflekse dayalı işler yapılması
bazı kazalara ve yaralanmalara yol açabilir.Örneğin; esrar alan bir kişinin araba kullanması
çok tehlikelidir.
Uzun süreli yüksek dozda esrar alındığında, bağımlılar bunaltı, ruhsal çöküntü
yaşarlar. Çevreye karşı ilgileri azalır, çalışma ve hareket güçleri düşer, kısaca yaşamlarını
sürdüremeyecek hale gelirler. Daha pasif, ilgisiz ve isteksizdirler.. Bu kişiler çalışmak ve
üretmek istemezler. Uzun süreli planlar yapamazlar. Uzun süre kullananlarda uyku hali,
uyuşukluk, dengesizlikler görülür. Fazla terlerler. Ayaklarda karıncalanma olur. Sigara gibi
içildiğinde göğüs sıkışması yaşanabilir.
69
ECSTASY
Ecstasy, kimyasal adıyla MDMA (3,4- metilendioksimetamfetamin) olan, ağızdan
alınan uyuşturucu bir haptır. Genellikle tablet ve kapsül şeklindedir. Ecstasy tabletleri, 5 ila
13 mm çapında ve 3 ila 5 mm genişliğindedir. Beyaz, kahverengi, pembe ya da sarı tabletler
ya da kapsüller şeklinde bulunur.
Ecstasy hapları gençler arasında ‘’ dolar, baklava, ninja, motor, calvin klein, cherry,
elmas, ferrari, fish, mersedes, pokemon, zoro, yüzde 5, rolex, mitsubishi’’ olarak adlandırılır.
Ecstasy hapının türü, hapın üzerindeki sembolden anlaşılır. Tabletlerin üzerinde kuş, fil,
gülen yüz gibi resimler bulunur.
Hap şeklindedir, fakat asla yasal kullanımı yoktur, dolayısıyla kullanımı ve satımı
denetim altında değildir.
Beyin hücrelerini etkileyerek vücudun aşırı derecede ısınmasına yol açan ve enerji
tüketimini sıfıra indiren ecstasy, birkaç kez kullanımda bile beyin hücrelerinde ağır hasara,
kullanıcıda uzun dönemde hafıza kaybına neden olur. Bilim adamları, kullanıcıların aldığı
dozları hayvanlar üzerinde kullanarak, ecstasy hapının ölümcül sonuçlarını ortaya
koymuşlardır. Bu hapın hayvanlara verilmesi sonucunda, hayvanlarda saldırganlık, aşırı stres
ve ölüm gerçekleştiği görülür.
Çoğunlukla 16 yaşından büyük gençler, özellikle lise ve üniversite öğrencileri olmak
üzere 16-25 yaş arası gençler arasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Kullanıcıların çoğu,
ilacın tesiriyle yüksek müzik eşliğinde saatlerce dans pistlerinde vücut ısısını dengeleyecek
bir şekilde yeterli sıvı almadan dans ederler. Bu durum sonucunda kalp çarpıntısı, düşük kan
basıncı ve yüksek vücut sıcaklığı ile karşılaşırlar. Bu durum ölümlere ve vücutta ciddi
hasarlara neden olur.
Ecstasy kullananlarda, önceleri yoğun bir mutluluk, yoğun bir enerji ve hareketlilik
yaşanır. Kısa bir süre sonra hapın etkisi geçer ve kendilerini çok yorgun, bitkin ve depresif
hissederler. Kullanıcı bu durumdan kurtulmak , maddenin önceki etkilerini yeniden
sürdürmek için hapı tekrar alır. Maddenin ilk etkilerini elde etmek için dozu artırır veya
maddeyi sürekli almaya başlar. Aşırı dozda kullanım ölümlere ve vücutta ciddi hasarlara
neden olur.
Ecstasyinin Öldürücü Etkileri;
•
Vücut ısısında tehlikeli bir şekilde artış görülür. Sıcak ve genellikle havasız discolar
da, barlarda uzun süre dans etmekten, bu sırada vücut ısısını dengeleyecek bir şekilde
sıvı almamaktan aşırı derecede terlemeler, aşırı sıcaklıktan bunalmalar yaşanır. Bu
durum ölümlere ve vücutta ciddi hasarlara neden olur.
•
Ecstasyinin kullanımında vücudun doğal salgıları kana daha çok karışır, bu da
karaciğer ve böbrekleri tıkayarak , organları işlemez hale getirir.
•
İnsandaki enerjinin bitmesine neden olur, birkaç kullanımda bile beyin hücrelerinde
ağır hasara neden olur.
•
Ecstasyinin etkisinin geçmesiyle
hissederler, mutlulukları azalır.
birlikte kullanıcılar sık sık kendilerini yorgun
70
•
Susuzluk, açlık, dinlenme ve uyuma gibi ihtiyaç ve istekleri azaltan zararlı bir uyarıcı
etkisi vardır.
*İştahsızlık yaratır. Bu nedenle ecstasy kullanan kişilerde aşırı derece kilo kaybı
görülür.
* Uykusuzluk çekerler, bunun sonucunda da aşırı derece bitkinlik, halsizlik durumu
ortaya çıkar.
•
Kullanıcılar sürekli gürültülü, kalabalık, sıcak ve havasız ortamlarda oldukları için ve
sürekli hareket halinde bulundukları için, kullanıcılarda yüksek tansiyona bağlı beyin
kanamaları veya düşük tansiyona bağlı bayılmalar hatta ölümler meydana gelebilir.
•
Bağımlılarda öldürücü depresyonlar ortaya çıkarabilir. Bu gibi durumlar, yüksek sesli
müzik, lazerli ışıklar, sıcak ve havasız ortamlarla bağlantılı olarak birden
gerçekleşebilir.
•
Ecstay kullananlarda, kromozom yapılarının değişmesi sonucunda, sağlıksız bebek
dünyaya getirme riskleri ortaya çıkabilir.
UÇUCU MADDELER
Uçucu maddeler içinde bağımlılık yapan madde toluen adlı çözücüdür. Bağımlılar
tarafından kullanılan bu maddeler; boyalar, boyalarda kullanılan tiner, bali, uhu gibi
yapıştırıcılar, çakmak gazı olarak kullanılan bütan gazı, benzin, kokulu silgilerdir.
Uçucu maddeler burundan dumanı çekerek, aerosol-spreyleri direkt ağza veya burna
sıkarak, plastik veya kağıt torbaların içinde maddeyi döküp burna ya da ağza çekerek,
avucunun içine yerleştirdiği bez parçasının üstüne döktüğü maddeyi koklayarak, nitrit oksit
ile doldurulmuş balonları içine çekerek kullanılmaktadırlar.
Bu maddeyi daha yoğun bir biçimde solumak için, başa torba geçirilerek kullanma
biçiminde boğulma yolu ile ölüm olabilir. En tehlikelisi Spreyi ağıza sıkmaktır. Boğaz ve
solunum yollarında donma olabilir, nefes alamama ölüme yol açabilir.
Bu maddelerin ucuz olması, hızlı etki göstermesi ve bu tür maddelere kolay
ulaşılabilmesi nedeniyle bu maddeler çocuklar tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Uçucu madde bağımlılığı sorunu özellikle sokaklarda yaşayan, her türlü ihmal ve istismara
açık çocuklar için büyük bir risk oluşturmaktadır. Sosyal ve ekonomik koşulları yetersiz
ailelerin çocukları arasında da uçucu madde kullanma oranı giderek artmaktadır.
Bu maddeler kullanıldığında neşe hali, sakinlik duygusu verebilir, bazı hayaller
görülmesine yol açar. Ciddi bir sarhoşluk, denge bozukluğu, yürüme güçlüğü, uçucu
maddelerin etkileri arasında sayılır. Madde alındıktan sonra, kalp atışı ve nefes alıp verme
hızlanır. Bazıları kontrolsüz gülmeye başlar. Daha fazla içine çekmeye devam edenlerde
halüsinasyon meydana gelir. Bu maddeyi kullandıktan sonra, kendini bana bir şey olmaz
deyip arabalardan veya pencerelerden atlayanlar kişiler de vardır.
Beyni doğrudan etkilediği için oldukça zararlıdır. Bu maddeler koklayanlarda, ani
ölümler sıklıkla meydana gelir. Ani ölümler, uçucu maddelerin kalp ritmini bozup, kalbin
71
durmasıyla olur. Saldırgan ve tehlikeli davranışlar uçucu madde kullananlar arasında sık
görülen davranışlardır.
Bu maddeler psikolojik bağımlılık yapar.Madde kullanıcıları, alışkanlık sonucu aynı
etkiyi elde edebilmek için devamlı daha fazla uçucu madde almak gereksinimi duyarlar.
Eğer bir kişi uçucu madde alıyorsa; giysilerinde kimyasal bir koku vardır ve alışılmış
olmayan bir şekilde nefesleri kokar; sözcükleri kötü bir şekilde telaffuz eder veya dağınık bir
konuşma tarzları oluşur; sersemlemiş gibi bir halde olurlar; parmaklarında ya da yüzünde
normalde olmayacak boya ve diğer ürünlerin işaretleri vardır; gözleri kırmızı ve suludur,
burun ve ağız çevresinde lekeler ve yaralar bulunur; mide bulantısı veya iştah kaybı görülür;
kronik kullanıcılarda anksiyete, gerginlik ve heyecan gözükür.
Beyni doğrudan etkilediği için oldukça zararlıdır. Bu maddeler koklayanlarda, ani
ölümler sıklıkla meydana gelir. Ani ölümler, uçucu maddelerin kalp ritmini bozup, kalbin
72
durmasıyla olur. Saldırgan ve tehlikeli davranışlar uçucu madde kullananlar arasında sık
görülen davranışlardır.
Bu maddeler psikolojik bağımlılık yapar.Madde kullanıcıları, alışkanlık sonucu aynı
etkiyi elde edebilmek için devamlı daha fazla uçucu madde almak gereksinimi duyarlar.
Eğer bir kişi uçucu madde alıyorsa; giysilerinde kimyasal bir koku vardır ve alışılmış
olmayan bir şekilde nefesleri kokar; sözcükleri kötü bir şekilde telaffuz eder veya dağınık bir
konuşma tarzları oluşur; sersemlemiş gibi bir halde olurlar; parmaklarında ya da yüzünde
normalde olmayacak boya ve diğer ürünlerin işaretleri vardır; gözleri kırmızı ve suludur,
burun ve ağız çevresinde lekeler ve yaralar bulunur; mide bulantısı veya iştah kaybı görülür;
kronik kullanıcılarda anksiyete, gerginlik ve heyecan gözükür.
Uçucu maddeleri uzun süreli kullanımı aşağıdaki olumsuz etkileri de beraberinde getirir;
•
Alınan madde ciğerler tarafından kan dolaşımına ve çabucak beyne ve diğer
organlara dağıtılır. Alındıktan birkaç dakika sonra kullanıcı, zehirlenme yaşar.
•
Kelimeler birbirine karışır, konuşmakta güçlük çeker.
•
Muhakeme yeteneği ortadan kalkar.
•
Baş dönmesi görülür.
•
Madde kullanıldıktan sonra, kullanıcı kısa süreli hafıza kaybı yaşayabilir.
•
Beyinde kalıcı hasarlar meydana gelir.
•
Solunum organlarında tahrişe neden olur.
•
Ağız ve burun çevresinde yaraların oluşmasına neden olur.
•
Unutkanlık görülür.
•
Kol ve bacaklarda ağrıların oluşmasına ve halsizliğe neden olur.
•
Kişide işitme kaybı oluşur.
•
Maddeyi kullanan kişinin dış dünyayla alakası kalmaz.
•
Halüsinasyon görmelerine neden olur.
•
Kalp yetersizliğine hatta ölüme neden olur
EROİN
Afyondan elde edilen bir uyuşturucu maddedir. Eroin hem ruhsal, hem de fiziksel
bağımlık yapar. Gevher, süprüntü, beyaz cevher, şey, kar, sır, oğlan gibi argo isimleri vardır.
73
Beyaz, gri, koyu gri, kahverengimsi gri, fil dişi, kahverengi renklerde, toz şeker gibi
kristaller halinde veya un gibi toz halinde olabilir.
Bilinen uyuşturucu maddeler arasında, en fazla ve en çabuk bağımlılık yaratan, en
kuvvetli ve en tehlikeli uyuşturucu madde eroindir. Birkaç deneme bile kişiyi eroin kurbanları
arasına almaya yeterli olur. Eroin kullanan kişilerde , önceleri yoğun bir mutluluk ve haz
duygusu yaşanır. Kısa bir zaman sonra vücut alışır ve alınan madde ilk etkisini
göstermemeye başlar. Bağımlı kişi, maddenin dozunu arttırarak önceki etkilerini sürdürmeye
çalışır.
Genellikle deri altına şırınga edilerek , burundan çekilerek ve ağız yoluyla alınarak
kullanılmaktadır.
Eroin,
alınmaya başlandıktan kısa bir süre sonra, alışkanlık ve bağımlılık
yapar.Bağımlılar iki veya üç saate bir bu zehri almak zorundadırlar. Aksi halde çok ağır krize
girebilirler. Eroini bulamamanın getirdiği gerilime ve acı veren fiziksel belirtilere
dayanamamakta, tekrar maddeyi aramaktadır.
Bağımlılar, son derece pahalı olan bu maddeyi bulmak için her türlü yasadışı yollara
(gasp, hırsızlık, cinayet vb.) başvurmaktadır.
Eroinin Öldürücü Etkileri;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Göz yaşarması, burun akıntısı, terleme ve hızlı nefes alıp verme görülür,
Kusma, ishal, sindirim borusu krampları, baş ağrısı, titremeler ve uykusuzluk görülür.,
İştah azalır,
Cinsel dürtüler zayıflar,
Şiddetli olarak el, diz ve baş ağrıları görülür
Sürekli ağız kuruluğu, deride kuruluk, soluk bir renk ve donuk bir yüz ifadesi görülür.
Çalışma gücünü kaybederler,
Dalgındırlar, dünya ile hiçbir alakaları kalmamıştır,
Gözlerdeki canlılık kaybolmuştur,
Yüksek dozlarda alındığında tepkisizlik, yavaş solunum, beden ısısında düşme, kalp
atışlarının yavaşlaması, tansiyon düşüklüğü, koma ve ölüm görülebilir.
Eroin kullanıcılarında HIV virüsü, Hepatit C ve diğer enfeksiyon hastalıklarının
görülme olasılığı çok yüksektir. Bunun nedenleri; bir başkasının kullandığı enjeksiyon
araçlarının paylaşılması ya da enjeksiyon yoluyla eroin kullanan biriyle korunmasız
cinsel ilişkiye girilmesidir.
Eroin bağımlıları yaşayan bir ölüden farksızdırlar,
Bu durumdan kurtulmak için, madde bağımlıları yeniden eroin kullanmak zorunluluğu
duyarlar.
Yoksunluk Belirtileri
Fiziksel bağımlılık eroinin sürekli yüksek doz alımıyla gelişir, vücut eroinin varlığına
uyum sağlar ve eğer aniden eroinin dozu azaltılırsa veya alınması bırakılırsa “yoksunluk”
belirtileri meydana gelir. Eroin kesildikten 6-8 saat sonra yoksunluk belirtileri başlar.
Belirtiler 2-3 gün içinde en şiddetli dönemini yaşar. Ancak bazı belirtiler 6 ay kadar sürebilir.
Yoksunluk belirtileri; rahatsızlık, gerginlik, kas ve eklem ağrısı; uykusuzluk, kusma, kolların
diken diken olması , terleme, sarsıntı ve halsizliktir.
74
LSD
LSD, lysergic Asid Diethylamide’nin kısa yazılışıdır. Çavdar küfünde lysergic asitten
üretilen yarı sentetik ve çok kuvvetli bir uyuşturucudur. Diğer uyuşturuculardan çok daha
güçlü bir uyuşturucudur.
Argoda eski küpler, 25, zen, nahin, şeker, topalı, cennet mavisi gibi isimlerle bilinir.
Sıvı halde veya kağıda emdirilmiş halde, ayrıca seyrekte olsa jel, toz veya hap şeklinde
olabilir.
Tatsız, kokusuz, olan LSD sıvı halde veya kağıda emdirilmiş halde, ayrıca seyrekte
olsa jel, toz ve ya hap şeklinde olabilir.Ufacık tabletler şeklinde üretilen LSD’ nin çok fazla
çeşidi vardır. Bir toplu iğne başı kadar LSD hapı, kişiyi kendinden geçirmeye yeterlidir.
Şayet, daha fazla alınacak olursa insanı çıldırtmaktadır. Bu durumu ise intihar ve cinayetler
takip etmektedir.
Alındığından itibaren yarım saat içinde etkisini gösterir ve bu etki 6 ila 36 saat
arasında sürer.
İlk alındığında, aldatıcı bir etki göstermekte, beynin hızlı çalışmasını sağlamaktadır.
Madde kullanıcısı, kendisini rüya aleminde zanneder, kullanıcıya göre her şey toz pembe
görünür. Fakat, maddenin etkisi geçtikten kısa süre sonra rüya yavaş yavaş kabusa
dönüşmeye başlar. Madde kullanıcısının ağzından salyalar akmaya başlar, dili peltekleşir, her
şeye boyun eğer. Bunları baş dönmesi, göz kararması, bitkinlik, sindirim organlarında
bozukluk, kusma, baş ağrısı ve uykusuzluk takip eder. Beynin çalışması imkansız hale gelir.
Haftada üç veya daha fazla kullanıldığında uzun süre halüsinasyonların görülmesine neden
olur. Örneğin, LSD bağımlısı yolda yürürken, duvarların üstüne geldiğini sanabilir, eşyaların
canlandığını görebilir.
Madde bağımlısı, bu kötü durumlardan kurtulabilmek için maddeyi tekrar almak
isteyecektir. LSD bağımlıları işlerini yürütebilmek, okula gitmek veya işe gitmek, üzerindeki
yorgunluğu atmak ve kafasının yeniden çalışması için bu zehre ihtiyaç duyar. Bu durum,
kişinin kendi isteği veya uzman yardımı olmadan sürekli devam edecektir.
MORFİN
Afyondan, çeşitli kimyasal yollarla elde edilen uyuşturucu bir maddedir. Parlak ,
kristalize toz halinde veya tebeşir tozu kireç görünümünde, beyazdan kahverengiye kadar
değişen renklerde kokusuz ve acı, kapsül, tablet veya sıvı şeklinde bulunabilir. Suda ve
alkolde erir.
Amerika’da "M, morph, Miss Emma” gibi isimlerle anılır. Ülkemizde ise beyaz şey,
maymun, rüya gören, amca, küp, eritici gibi sokak isimleri vardır.
Deri altına şırınga edilerek, sigara gibi içilerek, koklanarak ya da yutularak
kullanılabilir.Hem ruhsal hem de fiziksel bağımlılık yapar. Ağrı kesici ve uyuşturucu olarak
uygun dozlarda tıpta kullanılmaktadır. Çok çabuk bağımlılık geliştirdiği için zorunluluk
dışında başvurulması sakıncalı olabilir.
Madde kullananlarda, önceleri yoğun bir mutluluk ve sevinç yaşanır. Kısa bir zaman
sonra, vücut alışır ve alınan ilk etkilerini yaratmaz olur. Bağımlı kişi maddenin dozunu
arttırarak önceki etkilerini sürdürmeye çabalar. Aşırı kullanım ölüme neden olur.
.Bağımlılarda ;
•
•
•
•
İştahsızlık,
Cinsel dürtülerde giderek zayıflama,
Kas krampları,
Sürekli uyuma isteği,
75
•
•
•
•
•
•
•
•
Şiddetli burun akıntısı,
Yorgunluk,
Sinirlilik,
Endişe, korku,
Şiddetli halsizlik,
Mide ağrıları,
Gözlerdeki canlılıkta kaybolma,
Bunun yanında, sürekli ağız kuruluğu, deride kuruluk, donuk bir yüz ifadesi
görülür.
Kişi bu durumdan kurtulmak için, tekrar morfin alma arayışına girer.
KOKAİN
Güney Amerika’da ki And Dağlarında yetişen koka bitkisinin yapraklarından elde
edilen bir uyuşturucudur. Kokain, burna çekilerek, ağız yoluyla ya da deri altına şırınga
edilerek alınır.
Kokain, beyin kabuğunda, uyarıcı bir etki gösterir. Etkisi çabuk, alındıktan saniyeler
sonra başlar, ancak kısa sürer.Uygulandığı bölgelerin duyarlılığını yok eder,gözbebeğini
büyültür, damarları büzer, yüksek dozda tansiyonu yükseltir. Etkisinin yarım saati geçtiği
ender görülür.
Kokain alındıktan sonra aşırı sevinç, zevklenme, aşırı uyarılma, neşelenme, olur
olmaz şeylere gülme, saçmalama, dansetme, iştahsızlık, kan basıncı ve kalp hızının artışı gibi
etkiler gösterir. Ancak bu kısa süren kendini yükseklerde hissetme halini birdenbire çöküntü,
kendini kötü hissetme, depresyon, paranoya, yani yoğun bir iniş takip eder. Bazıları bu
düşüşü önlemek için daha da fazla kokain almayı denerler. Alınan dozun arttırılmasıyla
76
kullanıcının durumu daha da kötüleştirir. Çok fazla alanlarda normal dışı davranışlar hatta
şiddete eğilim olabilir.
Psikolojik bağımlılık yapar. Başka uyuşturucu maddelerin kullanımına götürür.
Kokainin burna sürekli çekilmesi, burunda delinmelere,aşırı tahrişe ve yaralara neden olur.
İştahsızlığa neden olduğu için, madde kullanan kişide aşırı derecede kilo kaybı olur.
Kokainin zararlı etkilerini kısaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Kötü baş ağrıları ve baş dönmesi görülür.
Uygulandığı bölgenin duyarlılığı yok olur.
Göz bebekleri büyür .
Damarlar büzülür.
Aşırı derece tansiyon yükselir.
Kilo kaybı olur.
Saldırganlık artar.
Paranoid düşünceler ortaya çıkar.
Kokain alındıktan sonra hissedilen aşırı sevinç, aşırı uyarılma, neşelenme etkisi geçer
yerini depresyona, çöküntüye bırakır.
Madde kullanıcılarında fiziksel olarak tükenmişlik olur, hastalıklara karşı
savunmasızdırlar. Yani bağışıklık sistemleri zayıflamış insanlardır.
Sigara olarak da içilmesi ciğerlere hasar verir.
Kokainin buruna çekilmesi, burun zarlarının hasar görmesine neden olur.
77
6. BÖLÜM
TEDAVİ SÜRECİ
78
6. BÖLÜM
TEDAVİ SÜRECİ
TANIMLAR
Bağımlılık Nedir?
Kişinin devamlı olarak kendisini bir krizin yakalamasına mani olmak için artan dozda
madde almaya yönelmesi durumudur.
Her zaman bu ilacın yada alışkanlık yapan maddenin elinin altında bulunmasını
ister..Dünya sağlık örgütü (WHO) herhangi bir maddenin veya ilacın tıbbi kullanımı dışında
oldukça fazla miktarda kullanılması durumları için drug abuse terimini kullanmaktadır.Böyle
bir kişi her şartta ilacı yada maddeyi temin edip kullanmak ister.
Fizyolojik Bağımlılık
Bu durum ilacın yada maddenin bırakılması halinde ortaya çıkan şiddetli kriz hallerini
ifade eder.
Psikolojik Bağımlılık
Bu durumda kişi kullandığı maddenin olumsuz etkilerini ve kendinde oluşan yan
etkilerini bildiği halde söz konusu maddeye karşı yüksek miktarda bir istek ve ihtiyaç
hissetmektedir.
Tahammül(Tolerans)
İlaca yada maddeye karşı başlangıç dozunun bir süre sonra kafi gelmeyişi ve bu
sebeple ilk etkinin elde edilmesi için ilacın yada maddenin dozunun arttırılmasına verilen
isimdir.Örneğin uyuşturucu bağımlısı kişi ilk seferde kullandığı madde miktarını devam eden
kullanımlarda aynı doyuma varmak için arttırmak zorunda kalmasıdır.
Kötüye Kullanım
Kimyasal bir maddenin bir tıbbi amaç dışında kötü,yanlış,danışılmaksızın ve aşırı
kullanılması haline verilen isimdir.
Günümüzde kötü kullanım hali bir takım ilaçlarda oldukça sık görülmektedir.
Madde Yoksunluğu
Madde yoksunluğunun temel niteliği uzun süreli ve fazla miktarda madde
kullanımının azaltılması yada kesilmesine bağlı olarak fizyolojik ve bilişsel uzantıları olan ,o
maddeye özgü uyum bozucu davranışsal değişikliklerin olmasıdır.
Yoksunluk belirtileri madde azaltıldığında yada kesildiğinde ortaya çıkar.
Zehirlenme (İntoksikasyon)
Alkol,uyuşturucu madde ve benzerleri ile kullanım sonucunda zehirlenme halinin
ortaya çıkmasına denir. Bu maddelerin ortaya çıkardığı olumsuz hallere davranış bozuklukları
da eklenmelidir.Bu durum her zaman birlikte görülmeyebilir.
Alkol ve madde bağımlılığı son yıllarda toplumun daha geniş bir kesimini etkilemeye
başlamıştır. Şüphesiz her madde kullanımını bağımlılık olarak tanımlamak doğru değildir.
Ancak bağımlılığı değerlendirirken kullanılan maddenin türünü, söz konusu maddenin
kullanım şekli ve sıklığını, kullanıcının genel demografik özelliklerini göz ardı etmememiz
gerekir.
Psikiyatrik bozuklukları tanılamak ve şiddetini değerlendirmek güçtür. Bu nedenle bir
çok farklı tanı sistemleri kullanılmaktadır. Bunların arasında günümüzde en yaygın kullanılan
sistem, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin oluşturduğu DSM IV’ tür.
79
DSM IV’ e göre bağımlılık;
•
Kullanılan maddenin istenen etkisini sağlamak için kişi giderek daha fazla miktarda
bu maddeyi kullanması ya da aynı miktarda madde kullanıldığında kişide belirgin
olarak azalmış etkinin ortaya çıkması
•
Madde kullanılmadığında bu maddeye özgü yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması
•
Maddenin çoğu kez tasarlandığından daha fazla miktarda ve daha uzun bir dönem
sürecinde alınması
•
Madde kullanımını bırakmak ya da denetim altına almak için sürekli bir istek ya da
boşa çıkan çabaların varlığı
•
Maddeyi sağlamak, maddeyi kullanmak ya da maddenin etkilerinden kurtulmak için
çok fazla çaba zaman harcanması
•
Madde kullanımı yüzünden önemli toplumsal ve mesleki etkinliklerin bırakılması ya
da azaltılması
•
Maddenin neden olmuş ya da alevlendirilmiş olabileceği, sürekli olarak var olan ya da
yineleyici bir biçimde ortaya çıkan fizik ve psikolojik bir sorunun olduğu bilinmesine
karşın madde kullanımının sürdürülmesi olarak tanımlanır.
Bir başka deyişle bağımlı kişi günlük programını maddeyi bulma ve kullanma üzerine
odaklamıştır. Diğer tüm yaşam alanları onun için yok sayılabilir. Her türlü iş ve sosyal
etkinlikler bağımlı bireyin yaşamında önemsiz birer ayrıntı haline gelmeye başlar.
Bir diğer madde kullanım bozukluğuysa madde kötüye kullanımıdır. Bu bozukluğun
temel özelliği madde kullanımı ile ilgili önemli zararlı sonuçlarına rağmen tekrarlayan
biçimde madde kullanımıdır.
DSM IV’ e göre madde kötüye kullanımı;
•
Tekrarlayan bir biçimde madde kullanımı sonucu ortaya çıkan işte, okulda ya da evde
alması gereken başlıca sorumlulukları alamaması ile sonuçlanan yineleyici bir
biçimde madde kullanımı.Örneğin madde kullanımı ile ilişkili olarak sık sık işe
gitmemeler ya da işte aşarı gösterememe;madde kullanımı ile ilişkili olarak okula
gitmemeler,okulu asmalar ya da okuldan kovulmalar çocukların ya da diğer ev
halkının ihmal edilmesi.
•
Fiziksel olarak tehlikeli olacak şekilde tekrarlayıcı madde kullanımının olması
.Örneğin madde kullanımının sebep olduğu bozukluklar sırasında araba kullanma ya
da makine işletme
•
Tekrarlayıcı madde kullanımı ile ilgili yasal problemlerin olması .Madde ile ilişkili
davranım bozukluğuna bağlı tutuklanmalar.
•
Maddenin etkilerinin sebep olduğu ya da alevlendirdiği sürekli ya da tekrarlayıcı
toplumsal ya da kişilerarası sorunlara karşılık sürekli madde kullanımının olması
olarak tanımlanmaktadır.Örneğin fiziksel kavgalar eşle olan tartışmalar.
Madde kötüye kullanımı bağımlılık tanısına göre daha az şiddetlidir. Maddeyi yeni
kullanmaya başlayanlar için ön planda düşünülmektedir. Bazı maddeler daha uzun dönemde
bağımlılık oluşturmaktadır. Bağımlılık oluşana kadar geçen süreç için madde kötüye
kullanımı tanısı düşünülebilir. Burada incelemeye çalışılan her iki madde kullanım bozukluğu
için yaşla ilgili bir kriter belirtilmemiştir.
Bunun nedeni de maddeyle ilişkili sorunların yaşla bağlantılı olmamasıdır.
80
Madde kullanmaya başlama da özellikle son dönemde yapılan araştırmalar
göstermiştir ki madde kullanmaya başlama yaşı giderek düşmektedir.Özellikle 14-22 yaş
aralığında bulunan ergenlerin madde kullanımı açısından riskli bir dönemde oldukları yapılan
araştırma sonuçlarıyla da desteklenmektedir.Bu yaş dönemlerinin başında madde ile
tanışılmakta,geç dönemlerde ise bağımlılık gelişmektedir. Madde kullanımın bağımlılığa
dönüşmesi temelde biyolojik bir olgudur.Bireysel ve kişilik özellikleri,çevresel nedenler bu
süreçte etkilidir.Bağımlılık biopsikososyal bir süreçtir.
Psikiyatrist George Engel 1977 yılında, von Bertalanffy’nin genel sistem teorisinden
yola çıkarak biyopsikososyal modeli tanımlamıştır. Sosyal ve psikolojik değişkenlerin de
sağlık ve hastalık için çok önemli belirleyici faktörler olduğunu söylemiştir. Bu teoriye göre
biyopsikososyal sistemlerin, biyolojik alt sistemleri birbirlerini etkileyerek daha başarılı ve
daha karmaşık sistemleri oluşturmakta ve eş zamanlı olarak da sosyal ve psikolojik
faktörlerden etkilenmektedir. Tüm organizma ise biyolojik, psikolojik ve sosyal etkilerin
karşılıklı etkileşimleri ile anlam bulmaktadır. Engel, biyopsikososyal faktörlerin sistemik
etkileşimlerinin tüm hastalıkların oluşumunda etkisi olduğuna inanmaktadır.
Psikososyal faktörlerin hastalık etiolojisinde ve devamında etkili olduğu düşüncesi,
klinik psikolojinin başlıca uğraşı alanı olmuş ve aile hekimleri ile davranış bilimlerini
de etkilemiştir. Bu geniş çerçeveden hastalıkların anlaşılması; sosyal ve kültürel
çevrenin tanınmasını, etkilenen bireyin psikolojik kaynaklarının bilinmesini ve
toplumda var olan bozuklukların genetik ve biyokimyasal yapısının bilinmesini
gerektirir. Hastalıklar onu daha küçük biyolojik bileşenlerine ayırarak anlaşılamaz
(Brody, 1999). Biyolojik Faktörler: Fizyolojik fonksiyonları etkileyen faktörler
(kansere yol açan faktörler gibi), genetik ve davranışları (diyet, egzersiz gibi) kapsar.
Fizyolojik Faktörler: Affektif, kognitif ve davranışsal boyutları vardır. Sağlık ve
hastalığı etkileyen duygular, inançlar, beklentiler, kişilik ve stresle baş etme
özelliklerini kapsar.
Sosyal Faktörler: Aile, okul, iş, devlet gibi sosyal sistemleri ve sosyal değerleri,
gelenekleri ve sosyal destekleri kapsar. Sağlık bakımı alabilme ve hastanın aldığı
sağlık bakımının kalitesi sağlığı etkileyen diğer sosyal faktörlerdir.
TEDAVİDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
Madde Kötüye kullanımı bozukluğunun tedavisinde çeşitli stratejiler uygulanmasına
rağmen bu tedaviler içinde aileyi yönlendiren tedaviler dikkat çekmektedir.Tedavi de aile
eğitimine destek verilmesi oldukça önemli bir stratejidir.
Ailenin tedavi sürecine dahil edilmesi
bu sürecin diğer tedavi süreçlerine
üstünlüğünü göstermektedir.Bu tedavi yaklaşımında tüm aile üyeleri tedavi süreci içine
alınır.Bu durum ilaç ve madde kötüye kullanımının fonksiyonel olmayan aile yapıları ve aile
yapıları arasındaki ilişkinin tedavi süreci üzerindeki etkileri oldukça dikkat çekicidir.
Aile tedavilerine ek olarak yetenek eğitimi de ailede günlük yaşantılarda değişikliği
arttırarak ergenin madde kullanımını azaltmayı amaçlar.
Yapılan çalışmalar madde kullanımın önlemek veya kullanımını engellemek
doğrultusunda olmalıdır.
Okulun temel alınarak yapılan önleme çalışmaları daha işlevsel bir tedavi sürecinin
oluşturulmasında oldukça etkilidir.
Madde bağımlılığı konusunda doğru bilgilendirme yapılması
81
Hangi aşamada olduğunun belirlenmesi
Aile ile işbirliğinin yapılması ve sorunların çözümünde aileyi tedavi sürecine dahil
edilmesi
Hangi durumlarda madde kullanmaya yöneldiğinin tespit edilmesi
Bağımlılık sürecini yaşarken hangi aşamada olduğunun tespit edilmesi
Yaşam olayları ve bunlarla baş etme destek verilmesi beceri geliştirme ve stresle baş
etmede olumlu baş etme yöntemleri geliştirmesine destek olma
Sosyal destek sistemlerinin oluşturulması
Okul öğretmen arkadaş desteğinin alınması
Boş zaman faaliyetlerinin düzenlenmesi
Her madde kullana yada merak edip deneyen kişilere bağımlı etiketinin verilmemesi
Bağımlılık konusunda önyargıların farkında olunması
Madde bağımlılığı ile çalışırken genellikle merak edilen konu, bağımlılığın tedavi
edilip edilmediğidir.İnsanlar arasında genelde yaygın olan mit, madde bağımlılığının
iyileşmeyeceği yönündeki inançtır.
Ancak bu yaygın inanışın aksine, madde bağımlılığı, tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Bağımlılık tedavisinde tedavinin başarılı olması kişiye göre farklılık gösterebilir.Bu
durum çevreye göre tedavinin başarısında etkililik gösterirken uygulanan yönteme ve
iyileşme ölçütüne göre de farklılık gösterebilir.Madde bağımlılığı tedavisinde bir ay görülen
iyileşme ile 12 ay görülen iyileşme arasında ki oranlar her zaman aynı biçimde
yorumlanmayabilir.Tedavi uygulanırken başarılı olunmasında en önemli etken kişinin tedavi
olmaya istekli ve kararlı olmasıdır.Bu durum tedaviyi kolaylaştıran süreçlerden biridir.Madde
bağımlılığı tedavisi uygulanan birey bir anlamda kendini değiştirmeyi kabul
etmiştir.Kendisini değiştirmeye çalışırken,ailesi de bu süreçte değişimlere uğramayı kabul
etmeli ve bu sürece destek vermelidir.Bu noktada ailenin desteğinin alınması tedavi sürecinin
olumlu ilerlemesinde büyük katkı sağlayacaktır.Şüphesiz ailenin desteğinin ve yardımının
alınması tedavi olacak kişinin motivasyon sağlaması ve bu süreçte kendini yalnız
hissetmemesini sağlayacaktır.
Madde bağımlılığı tedavisinde kullanılan madde ve kullanım sıklığı tedavide önemli
unsurlardan biridir.Özellikle eroin gibi bağımlılık potansiyeli oldukça yüksek olan
maddelerde uzun süreli tedavi uygulanabilir.Tedavinin uzun süreli olması başarı şansını
arttırabilir.Bağımlılığın tedavisi, her tip madde kullanımı için aynı uygulamaların yapılması
şeklinde gerçekleşir.Bağımlılığın söz konusu olduğu durumlarda sigara bağımlısı veya esrar
ya da alkol bağımlısı olmak birbirinden farklılık gösterse de sonuç olarak bağımlılıktır
BAĞIMLILIKLA MÜCADELE ETMEYE KARAR VERMEK
Tedaviye karar vermek bağımlılık yaşayan kişi için en zor süreçlerden biridir.Karar
verme süreci bir tek aşamadan oluşan bir durum değildir.Kişi madde kullanırken kullandığı
maddenin kendisine verdiği zararlardan haberi olmadan madde kullanımına devam
edebilir.Madde kullanımına devam ederken bu durumun farkında da olmayabilir. bu sürecin
sonunda farkındalık dönemi gelişir.Kişi madde kullanımın kendisi için zararlı olduğunu kabul
etme dönemine girerken henüz bırakıp bırakmama ya da karar veremez durumda olduğunu
düşünebilir.Bu süreci yaşadıktan sonra madde kullanmayı bırakmak isteyebilir ve maddeyi
82
bırakmaya karar verebilir.Bu kararı vermiş olmak yeterli olmayabilir ve bu durumda bir
eylemde bulunması gerekebilir.Bu eylem çoğu zaman bırakma girişimleri ve bu girişimlerde
başarılı olma ya da başarısız olma ile sonuçlanır.Kişi bıraktıktan sonrada tekrar başlamam ve
bunun için karar verme ve bu kararı verdikten sonra bu karar uygun adımlar atması
gerekebilir.
MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİNDE İSTEKLİ OLMAK
Karar verme süreci yaşanırken kişinin maddeyi bırakmaya istekli olması tedavinin
başarılı olmasında en önemli etkenlerden biridir.Eğer bu istek söz konusu değilse devam eden
süreçte başarısız bırakma girişimlerinin sayısında oldukça artış gözlemlenecektir.Bir çok
bağımlı kişide aslında madde kullanmayı bırakmak istediklerini dile getirirken bu isteğin
belirtilmesiyle kalmakta ve bu durumu devam ettirmede zorluk yaşamaktadır.Bırakma
isteğinin ifade edilmesi yeterli olmaz çünkü bırakma isteği beraberinde bir takım şartları da
yerine getirilmesini içerir.İstekli olmak tedavideki değişime karar vermek ve bunun için zor
süreçleri göze almayı içerdiği için kişinin gerçekten maddeyi bırakmaya istekli olup
olmadığını iyi analiz etmeye ihtiyacımız vardır. Örneğin sigarayı bırakmak istediğini ve her
fırsatta bunu dile getiren bir insanın, ilerleyen zamanlarda sigara içme miktarını arttırarak
devam etmesi bu konuda ki isteğiyle ter orantılı bir durumdur.Böyle bir durumda sigaradan
uzaklaşmak isteyen kişinin aslında böyle bir isteğinin olmadığını düşündürebilir.Kişi, madde
kullanımını bırakmak istiyor ve bu konuda da istekli olduğunu dile getiriyorsa bu isteğini
kontrol etmeli ve bundan sonraki adımları da bu isteğe göre düzenlemelidir.maddeden
uzaklaşmak isterken daha çok yakınlaşmak ya da dozunu arttırmak daha çelişkili bir durum
olarak karşımıza çıkmaktadır.
MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİNDE DEĞİŞMEYE KARAR VERMEK
Bağımlılık tedavisi kişinin belirli alanlarda değişiklik yapmasından çok yaşamının
tüm alanlarında değişiklikler yapmasını gerektirecek bir tedavi yaklaşımıyla karşımıza
çıkmaktadır.Eğer kişi sadece bağımlı olduğu maddeyi bıraktığında yaşamındaki bütün
sorunların ortadan kalkacağını düşünüyor ise bunda yanılgı içindedir.Sadece tek bir maddeyi
bırakmak yaşamındaki diğer problemleri fark etmesine sebep olabilir.Bağımlılık bir bütündür
ve kişinin yaşamında iç içe geçmiş halkalardan oluşur.Kişinin bütün yaşamı içine girerek
işlevselliğinin bozulmasına sebep olmuştur.Yaşadığı ortamdan ,işine ailesi ve arkadaşlarına
kadar bütün yaşamının etki altında olması ve bunlar için maddenin belirleyici rol oynaması
sözkonusudur.Bütün bunlar dış etkenleri oluştururken bir de kişinin iç etkenleri,kendi
düşünce ve davranışları,duyguları ve bunların yönlendirilmesi kişiyi bekleyen önemli
sorunlarının başında gelir.Düşüncelerini değiştirmek ve duygularını yönlendirmek bütün
bunların öğrenilip yaşama uygulanması değişime karar vermekle olur.Örneğin bağımlı bir
genç yaşam stilinde hiç bir değişiklik yapmak istemiyor, okula gitmek istemiyor,sabahtan
akşama kadar günde on saat bilgisayar başında geçiriyor ve bunlarla ilgili bir değişime
yanaşmıyorsa burada yaşam biçiminden uzaklaşmadığı sürece başarılı olması beklenemez.Bu
durumda tedavi olması da mümkün değildir.Tedavi olsa bile tedavinin başarılı olması
beklenemez.
83
ERGENLERDE MADDE KULLANIMI
Ergenler madde kullanmaya başlama açısından önemli bir risk grubu oluşturmaktadır.
Yapılan birçok araştırmada maddeye başlama yaşı olarak 12-24 yaş aralığı göze
çarpmaktadır. Bu araştırma sonuçları da bize ergenlikte madde kullanımını anlamak ve tedavi
etmenin ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. Ergenlikte madde kullanımını
anlayabilmek için temel etmenlerin kişilik, aile ve akran belirleyicilerinin göz ardı
edilmemesi gerekmektedir.
Kişilik kavramı , bireyin kendine özgü olan ve bireyi başkalarından ayırt ettiren uyum
özelliklerini içerir. Bu özellikler bireyin bilme – düşünme – algılama biçimi , belli
durumlarda belli duygusal tepki gösterebilme yetisi , engellenme ve çatışmalar karşısında
başa çıkma ve savunma düzenekleridir. Öfkeli,sinirli olma, aşırı utangaç veya isyankar olma
gibi genetik ve erken çocukluk döneminde kazanılmış kişilik özellikleri madde kullanımı
açısından risk durumu oluşturmaktadır. Bununla birlikte yapılan araştırmalar ile madde
bağımlılığı ile kişilik bozuklukları arasında önemli bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bağımlı
kişilerde en sık gözlenen kişilik bozukluğu anti sosyal kişilik bozukluğudur. Ayrıca
Borderline kişilik bozukluğu , pasif agresif kişilik bozukluğu madde bağımlılarında sıklıkla
rastlanan diğer kişilik bozukluklarıdır( Ögel , 2001 , s . 74 ) .
Ailenin insan yaşamında ve gelişiminde çok önemli bir yeri vardır.Ebeveynler
dünyanın en zor okulunda eğitim verirler.Anne baba bu okulun hem müdürü hem öğretmeni
84
hem de hademesidir. Her çocuk için günde yirmi dört saatten yılda üçyüz altmışdört gün en
azından onsekiz yıl çalışırlar.İşlerinin çok büyük bölümünü çalışırken öğrenirler.
Aile yaşamı insanın gelişim dönemlerinde etkilendiği, sevgi ve güven duygularını
geliştirdiği bir kurumdur. Bu noktada çıkacak aksaklıklar , tüm kişiliği etkileyebilir.Sorunlu
aileler sorunlu bireyler yetiştirirler.Ailede yaşanacak herhangi bir kriz, çocuk üzerinde bazı
sorunların yaşanmasına neden olabilir.Aile ve madde kullanımı arasındaki aşağıdaki
nedenlere göre bir ilişki bulunmaktadır.
*Aile büyüklerinden birinin madde kullanması
*Ebeveynlerin madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri
*Ebeveynlerin madde kullanımı ve sapkın davranışlara gösterdiği tolerans
*Ebeveyn-çocuk arasında yakınlık ve bağlılık olmaması
*Aile çatışması – aile içi şiddet
*Ebeveynlerin çocuğun yaşamı ile ilgili olmaması
*Uygun olmayan disiplin yöntemleri(hiç disiplin olmaması veya aşırısı)
Ergenlik döneminde kişilerarası ilişkiler çok önemli bir risk faktörüdür, akran etkisi
bu süreçte çok önemli bir rol oynar. Ergenin alkol ya da diğer maddelere başlayıp
başlayamayacağını öngörmede akran grubunun değerleri yol göstericidir. Aslında aile yerine
akran grubuna bağlanma ergenlik döneminde madde kullanımından şüphelenme için yol
gösterici bir nitelik taşımaktadır. Arkadaş grubunun etkisi diğer risk etkenlerinden, özellikle
ailesel etkenlerden etkilenmektedir. Ergenin ailesi ile kurduğu bağ güçlü ise arkadaş baskısına
karşı gelebilir. Akran baskısı ise;
1.Arkadaşlarının madde kullanması
2.Arkadaş grubunun madde kullanımı ile ilgili tutumları
3.Arkadaş grubuna bağlılık (yönelme)
4.Arkadaş grubunun madde kullanımı ya da tutumları ile ilgili algılarına göre
değişmektedir.
Yukarıda sıralanan değişkenler ergenlik döneminde neden bu kadar etkilidir? Çünkü,
ergenlik dönemi bir çok değişimin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde bedensel,
fizyolojik, psikolojik ve sosyal birçok değişim meydana gelir. Bedensel olarak yaşanan
değişimler gencin bedenine yabancılaşmasına, kendi bedenini beğenme-nefret etme
ikileminin yaşanmasına ve bu çatışmalarla birlikte bazı psikolojik sıkıntılara neden
olmaktadır. Ergenin bedensel olarak hızlı bir şekilde gelişme göstermesinin hormonal
değişimlere bağlı olduğu ve bu hormonal değişimlerin ergende duygusal olarak iniş-çıkışlara
neden olduğu bilinmektedir. Bu iniş-çıkışlar ergende aşırı duygusallığa, agresyona,
başkaldırıya, kendine ve başkalarına dönük acımasız ve yıkıcı tutum ve davranışlara neden
olmaktadır. Bedensel ve hormonal olarak bu kadar ani değişimlerin olduğu bu dönem
psikolojik birçok problemi de beraberinde getirir. kişisel ve sosyal olarak ( aile ve çevre )
yeterli desteği olmayan ergenler bazı psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. bu
sorunların en önemlisi kimlik kazanımı-kimlik bunalımıdır. Ergenlik döneminin başlaması ile
beraber, ailenin denetiminde olan çocuk gitmiş, onun yerine sorumluluğunu kendisi almaya,
aile denetiminin dışına çıkmaya çalışan bir genç olmuştur. Yeni arayışlar içerisinde olan
genç, “ben kimim, neyim, ne olacağım, toplumdaki yerim ne?” gibi soruları bilinçsiz olarak
kendine sormaya başlamıştır. Anne babanın etkisinden kurtulmaya, sıyrılmaya çalışır.
Onun gözünde artık, anne ve babası hiç yanılmaz, hiçbir zaman haklı kişiler değildir.
Onları eleştirici bir gözle yeniden değerlendirmeye başlar.
85
Beğenileriyle alay eder, düşüncelerini eskimiş bulur, inançlarını kuşkuyla karşılar,
sanki artık anne ve babasından öğrenecek bir şeyi kalmamıştır. Anne ve babanın öğütleri
batar, uyarıları onu kızdırır, tabii ki bunları yaparken dengeli ve kontrollü değildir, aşırıya da
kaçabilir. Gencin bu davranışlarının nedeni, bağımsız olduğunu vurgulama savaşı, kimlik
sorunu mücadelesidir. Maziden kopma yani bağımlı, uyumlu, ailesinin denetiminde olan
birisi değil de, özgür bir birey olarak geleceğe adım atma, varolduğunu, bağımsız bir birey
olduğunu hissetmesidir. Ergendeki bu kimlik arayışı Erikson'un kuramına göre aşağıdaki
aşamalara göre sonuçlanabilir..
Kimlik Krizi yaşantısı Erikson’a göre 4 şekilde sonuçlanabilir:
1.Kimlik duygusunun kazanılması (identity achievement): Bireyin yaşam alanlarındaki
bağlantılarını (commitment) yapmış, yolunu belirlemiş olması.
2. Askıya alma (moratorium): Birey bağlantı yapmayı erteler, kesin bağlantılar yapmadan
önce bazı kimlik örüntülerini deneyerek araştırma yapar. Ergen, yetişkinlik sorumluluklarını
almaya geçişte bir tür hazırlanma ve zaman kazanma dönemi seçer.
3. Kimlik karmaşası (identity confusion): Ergen güçlü travmalarla karşılaşıp, toplumsal
hoşgörüyü bulamazsa karmaşa yaşar. Bu klinik belirtiler gösteren psikolojik bir durumdur
(Erikson 1984).
4. Kimlik Dağınıklığı (identity diffusion): kimlik karmaşasının daha da ağırlaşmış ciddi
psikiyatrik hastalık olarak görülen halidir.
5.Ters kimlik (negative identity): Kimlik karmaşası yoğun olan ergen bu rahatsızlık
duygusundan kurtulmak için, toplumsal beklentilerin tam karşıtı olan rolleri ve idealleri
benimser.
Eğer ergen kimlik dağınıklığı yada terse kimlik geliştirme aşamasını yaşıyor ise ruhsal
çökkünlük,aşırı taşkınlık,anti sosyal davranışlar vs. gibi durumlar ortaya çıkabilir. Ergende
madde kullanımı ise, anti sosyal davranışın en tipik şekillerinden birisidir. kimlik dağınıklığı
yaşayan ergen kendini ortaya koyma davranışı konusunda sağlıklı davranamayıp, akran
baskısının da etkisiyle madde kullanımı riski altına girecektir. Ya da ters kimlik geliştiren bir
ergen olumlu davranış örüntüler geliştiremediği için ( yetersiz sosyal desteğin de etkisiyle )
suça yönelme ve madde kullanımı gibi riskli davranışlara yönelecektir.Bu sebeplerden dolayı
ergende kimlik kazanım süreci çok önemlidir. Bu konu ergende madde kullanımını
engellemede önleyici bir çalışmanın amacını oluşturabilir. bu önleyici çalışmada;
* Anne-baba eğitimi
* Aile-içi iletişim,
* Etkili disiplin yöntemleri,
* Öğretmen eğitimi,
* Ergenle iletişim
* Çocuk gelişim dönemleri ve ihtiyaçları, asıl olarak tedavi çalışmalarının en temel
aşamasını oluşturacaktır.
Bağımlı Ergen Nasıl Davranır?
* Madde kullananlar genelde bağımlı olduklarını kabul etmezler
* Maddeyi hemen kesmek niyetinde değildirler
* Maddenin kendine zarar verdiğine inanmamaktadırlar
* Çevresindeki herkes ona bırakmasını söylediği için o sizden de aynı davranışı
86
beklemektedir
* Tercih maddesini kullanmayı kesse bile başka maddelere devam etme niyetindedir
* Yaşam biçimini değiştirmeyi düşünmezler
* Hep başkalarını suçlarlar
* İstedikleri zaman bırakabileceklerine inanırlar
* Eski ve özellikle madde kullanan arkadaşlarıyla görüşmeye devam etme eğilimi gösterirler
* Talepkardırlar
* Sınırlarınızı zorlarlar
* Tehditkardırlar
* Bahane uydurma konusunda ustadırlar
* Tedaviye karşı karşıt duygular içindedirler.
DEĞİŞİM SÜRECİ
Madde bağımlısı genci zorlu bir değişim süreci beklemektedir. Bu süreçte;
1- Gençler kimi zaman davranış biçimlerini değiştirmek istemezler. Onları, kendi
adlarına yaptıkları bu özgür seçimden döndürmenin yolu, değişime inanmalarını sağlamaktır.
Zorlama başarıyı değil, çözümsüzlüğü getirecektir.
2- Motivasyon bir özellik değil bir durumdur. Motivasyon değişmeye hazır ya da
istekli olmadır ve duruma ve zamana göre değişkenlik gösterir. Motivasyon dış faktörlerden
etkilenen içsel bir durumdur.
3- Değişim dairesel bir döngüyü içeren bir süreçtir. Gencin stabil bir duruma
geçinceye kadar bu dairenin çevresinde birkaç kez dönmesini doğal kabul etmek gerekir.
4- Farkındalık öncesi evrede genç henüz değişmeye hazır değildir. Bu evrede genç, bir
sorunu olduğunun farkında bile değildir ya da değişim yapmaya gereksinim duymamaktadır.
Bu evredeki gence sorunu olduğu söylendiğinde, kendini savunmaktan çok şaşkınlık
duyacaktır. Bu evrede nadiren tedavi için başvurmaktadırlar ve daha çok zorlama ile tedaviye
getirilmektedirler. Gence bilgi vermek, sorun ile ilişkili farkındalığını artırmak ve değişme
ihtimalini gündeme almak bu evrede yapılacak en uygun yaklaşımdır.
5- Farkındalık evresinde genç artık bir sorun olduğunun farkına varmıştır. Bu evrenin
en önemli özelliği ambivalanstır. Hem değişmeyi kabul etmekte hem de bunu reddetmektedir.
Herhangi bir zorlama yapmadan sadece sorun hakkında konuşmasına izin verildiğinde
sorunun kabul etme ve reddetme arasında gider gelir. Bu durum, değişmek ya da aynı kalmak
için gerekli etkenler arasında gidip gelen bir tahterevalliye benzetilebilir. Bu evredeki
yaklaşım dengenin değişim lehine bozulmasını sağlamaktır.Bu evrede tedaviye başvuru sıktır
ve motivasyonel görüşme oldukça yararlı olmaktadır. Öte yandan dirençle karşılaşma olasılığı
da oldukça yüksektir. Zaman zaman denge, değişme lehine bozulur.
6- Karar verme aşamasındaki gencin düşünceleri arasında “Bu sorunla ilgili bir şeyler
yapmak zorundayım, bu ciddi bir sorun. Bir şeyler değişmeli, ne yapmalıyım, nasıl
değişebilirim?” gibi örnekler verilebilir.
7- Bu süreç kısa süre açık kalan bir pencereye benzetilebilir ya da fırsat olarak
adlandırılabilir. Eğer bu zaman zarfında genç eyleme geçerse değişim süreci devam eder.
Eğer bu olmazsa farkındalık öncesi evresine geri döner.
8- Eylem evresinde genç, kendini değişime götürecek belli eylemlere girişir. Örneğin,
87
kullandığı maddeyi bırakır.
9- Değişim yapmak değişimin devam edeceğini garantilemez. Değişimi sürdürmek gerekir.
10- Genç tekrar eski durumuna dönebilir. Örneğin tekrar sigara içmeye başlayabilir. Bu
evrede gencin çakılıp kalması önlenmeye çalışılmalıdır. Burada önemli olan, gencin
cesaretini kaybetmemesinin sağlanmasıdır.
MADDE BAĞIMLILIĞINDA KULLANILABİLECEK MÜDAHALE YÖNTEMLERİ
SİGARA BAĞIMLILIĞI
Sigara kullanım sıklığı en yüksek olan bağımlılık yapıcı maddedir. Bağımlılık
potansiyeli de yüksek olduğu için bırakmakta oldukça güçtür.
Görüşme yaparken
1- Öncelikle sigara kullanımının düzeyini belirlemek,
2- Bağımlılığın etkileri ve sonuçlarını ortaya çıkmak,
3- Bir bırakma günü belirlemesini sağlamak.
4- Çevresinin desteğini almak.
5- Yeni beceriler ve davranış biçimleri öğretmek.
6- Geri dönüş ve zor durumlarla başa çıkmayı öğretmek,önemlidir.
Uygulamada Dikkat edilecek Noktalar
1- Öncelikle ergenin içtiği sigara miktarını ve sigaraya karşı olan tutumunu öğrenin.
Bunları öğrenmeden herhangi bir girişimde bulunmak doğru olmaz.
2- Eğer genç sigaraya bağımlı değilse, o zaman kendisine bağımlılık konusunda bilgi
verin. Her bağımlının ilk başlarda Ben bağımlı olmam düşüncesi içinde olduğunu, bağımlılık
ilerledikten sonra ise bırakmanın ne kadar zor olduğundan söz edin. Bunları anlatırken
çevresindeki insanlardan da örnek verebilirsiniz. Örneğin sigarayı bağımlı olmam diyerek
kullanmaya başlayan kişinin istediğim zaman bırakırım dediğinde başarısız bırakma
girişimleri içerisinde olması.
3- Eğer ergen sigaraya bağımlılık geliştirmişse, bırakmayı ne kadar isteyip
istemediğini soruşturmak gerekir. Bu konuda bırakma isteği yeterli değilse, sigarayı bırakma
konusunda isteğini arttırmak gerekir. Eğer bırakmayı düşünmüyorsa en azından kullandığı
sigaranın miktarını azaltmasını ya da hafif sigaraları kullanmasını öneri olarak gence
sunabiliriz. Bunun yanı sıra sigara kullanmaya gün içerisinde geç başlaması sigaranın günlük
tüketim miktarını en aza indirmesi birkaç maket yerine bir maket veya daha az miktarda
sınırlı tutması sağlanabilir.
4- Eğer genç sigarayı bırakma konusunda kesin kararlıysa bunun için öncelikle bir
tarih belirlenmesi işini kolaylaştırabilir. Belirlenen bu tarih onun için yeni bir başlangıç
olacaktır. Bu tarih yaklaştığında sigara paketini, çakmaklarını ve küllüklerini atması
önerilebilir.
5- Eğer kişi daha önce başarısız bırakma girişimleri içinde bulunmuşsa, bu girişimleri
ne zaman uyguladığı, ne kadar süre bırakabildiği, hangi sebeple tekrar başladığı
sorgulanmalıdır. Geçmişte yaşanan bırakma girişimlerinden hangisinin işe yarayıp
88
yaramadığı ve bırakma yöntemleri konuşulmalıdır.
6- Genç, ailesine ya da yakın çevresine, arkadaşlarına sigarayı bırakacağına dair
belirlediği tarihi bildirip bu konuda onların yardımını alıp, aile arkadaş ve yakın çevresinin
yanında sigara içmemelerini isteyebilir. Bunun yanı sıra yakın bi arkadaşı ile aynı zamanda
bırakmaya çalışmak, daha çok işe yarayabilir.
7- Genç, sigara isteğinin oluşmaya başladığı zaman, bu baskıdan kurtulmak için çeşitli
yollar deneyebilir. Ortam değiştirebilir, yürüyüşe çıkabilir, sevdiği bir arkadaşını arayabilir.
Bütün bunlar, sigara içme isteğinin geldiği zamanlarda gence önerilebilir.
8- Kişinin sigara tüketimi günlük miktar olarak bir paketin üzerindeyse, bir uzman
yardımı alması önerilebilinir.
9- Ergen sigarayı ilk defa bırakma girişimi içerisinde bulunuyorsa, sürekli
davranışlarından ve alışkanlıklarından uzaklaşmasını önermek işe yarayabilir. Örneğin,
kahveyle birlikte sigara içiyorsa çay içmesi önerilebilir. Stres durumlarında sigara içiyorsa
yürüyüşe çıkabilir. Derslerinden zayıf aldığı zaman sigara içiyorsa bu durumu arkadaşlarıyla
ya da rehber öğretmeniyle konuşabilir. Arkadaşlarıyla birlikteyken sigara kullanıyorsa,
“Hayır” deme becerisi geliştirilebilir.
* Stresle baş etme yöntemleri konusunda bilgilendirilebilir.
* Problem çözme becerileri geliştirilebilinir.
* Bol su ya da sıvı tüketmesi önerilebilinir.
* Spor yapma ve günlük aktivitelerini çeşitlendirme yoluna gidebilir.
* Boş zamanlarını azaltması sigarayı düşünme oranını azaltacaktır.
* Sigara içen kişilerle birlikte olmaması tekrar sigaraya başlama riskini de
azaltacaktır.
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol tüketimi gençler arasında yaygın olarak kullanılan bir maddedir. Ancak bazı
kişiler alkol tüketiminde aşırıya gidebilir. Bu durumda alkol kullanımına bağlı bazı sorunlar
ortaya çıkabilir. Bu durum yüksek riskli alkol tüketimine sebep olabilir. Kontrollü içme alkol
kullanımında etkin bir tedavi yöntemidir. Tedavinin etkinliği kullanan hastalar üzerinde de
kanıtlanmıştır.
Alkol kullanımının yüksek riskli olduğu durumlarda hedef kişinin alkol kullanımını
tamamen bırakmasıdır. Yüksek riskli alkol kullanımı olan gençlerde tehlikeli ve zararlı olan
bu durum kontrollü içme yönteminin öğretilmesiyle gençler üzerinde oldukça önemli yararlar
sağladığı görülmüştür. Ancak kullanılan alkol miktarı arttıkça kontrollü içme yöntemini
uygulamak oldukça güçleşmektedir. Sorunlu içici olarak adlandırılan tehlikeli ya da zararlı
alkol kullanan kişiler bağımlı değildir ancak bağımlılığa adaydır.
Alkol kullanım miktarı düşükse “Kontrollü içme Yöntemi”; orta düzeyde bir tüketim
varsa “Kontrollü İçme Yöntemi” ya da “Tamamen Bırakma”, ancak yüksek düzeyde bir
kullanım varsa “Tamamen Bırakma” önerilebilinir. Eğer gençte tehlikeli olabilecek düzeyde
alkol tüketimi varsa ve alkole bağlı sorunlar yaşıyorsa, alkolü azaltma yaklaşımı
uygulanabilir. Bu yöntem kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumlu yönde etkileyerek
bağımlılığın gelişmesini engelleyecektir. Yüksek riskli alkol kullanımında tamamen bırakmak
hedef alınmalı ancak içilen alkol miktarı azaldıkça kişinin sağlığı üzerindeki olumlu etkileri
vurgulanmalıdır.
89
Alkol Tedavisindeki Hedefler
1- Alkol kullanım düzeyini belirlemek.
2- Alkolün sebep olduğu sorunları ortaya koymak.
3- Alkolü bırakması ya da kesmesi için gerekli nedenlerin farkına varmasını sağlamak.
4- Hedefleri belirginleştirmek.
5- Alkol alımına neden olan riskli durumları belirlemek.
6- Alkol alınan durumları sınırlandırmak, kullanılan alkol miktarının azaltılmasını
sağlamak.
Uygulama
1- Genç alkol kullandığını ifade etmişse öncelikle alkol kullanım öyküsünü dikkatli
almak gerekir.Bu öyküyü almak için “Haftada kaç gün alkol kullandığı”,Ne kadar miktarda
alkol aldığı,Planladığından fazla alkol alıp almadığı ,Geçen bir ay içinde kaç kez sarhoş
olduğu?” ile ilgili sorular sorulur.Alkol kullanımında standart içki terimi oldukça
önemlidir.Bir tek rakı,cin ya da viski bir bardak bira ya da bir kadeh şaraba eşittir. Bu
miktarların hepsi bir standart içki olarak adlandırılır. Bir standart içkide ortalama on gram
alkol vardır.Bir hafta içinde onaltı standart içkinin geçirilmemesi önerilir .Kızlar için sayı
daha düşük olmalıdır.
Eğer genç her gün ancak az miktar da alkol aldığını ifade ediyorsa haftada en az iki
gün hiç alkol almaması önerilmelidir.
2. Alkol sorunu olan genci tipik bazı davranışlardan veya ipuçlarından
tanıyabiliriz:Bunlar;unutkanlık,başağrıları,yorgunluk,halsizlik,mide
ve
karın
ağrıları,hipertansiyon,kronik ishal,kronik depresyon,sinirlilik bu ipuçlarından bazıları
arasında sayılabilir.Ayrıca hareketlerde yavaşlık,görme kapasitesinin azalması,konsantrasyon
eksikliği,dikkatini toplamada güçlük,bilişsel performansının azalması da sayılabilir.
Bazı durumlarda ergenin alkol kullanma biçimi de tehlikeli düzeyde alkol
kullandığının işaretlerini verebilir. Örneğin sarhoş oluncaya kadar içmek,hızlı içmek,iştahta
azalma,boş zamanlarını alkol içerek geçirmek,okula geç kalmak,okulda derslerde
uyumak,sürekli bitkin bir vaziyette olmak, özbakım becerilerinin azalması,kendi görünüşüyle
ilgilenmemek,okulda kavga etmek v.s
3.Gencin alkol kullanımı ile sorunu olup olmadığını anlamak için KESİ adı verilen
ölçek uygulanabilir.Kesmek,Eleştiri,Suçluluk ve İlk işin baş harflerinden oluşan Kesi
ölçeğinin son bir yıl baz alınarak değerlendirilmesi gerekir.
KESMEK:Alkolü kesmeniz yada azaltmanız gerektiğini düşündünüz mü?
ELEŞTİRİ:Çevrenizde ki insanlar alkol kullanımınızdan dolayı sizi eleştirdiler mi?
SUÇLULUK:Alkol aldığınız için kendinizi kötü ya da suçlu hissettiniz mi
İLK İŞ: Sabah uyandığınız da kendinize gelmek ya da akşamdan kalma belirtilerini
yok etmek için ilk iş olarak alkol aldınız mı? Ergen bu sorulardan en az birine evet diyorsa
alkol kullanımı ile ilgili bazı sorunları olduğu düşünülmeli ve daha kapsamlı ele alınmalıdır.
90
4.Gencin alkole bağlı olarak ne gibi sorunlar yaşadığını araştırmak bize
kullanacağımız yaklaşımlar hakkında yol gösterir.Gencin alkol öyküsünü alırken bazı tıbbi
sorunları araştırmak gerekir.Bunlar:depresyon,uyku veya cinsel işlev bozuklukları gibi..
Gencin alkol kullanımının sosyal hayatında ne gibi sorunlara neden olduğu ve bu
sorunların yaşamını nasıl etkilediği konuşulması gereken konular arasındadır.
Örneğin aile sorunları,okul sorunları,yasal sorunlar v.s
5.Tedaviye başlamadan önce:
* Düşük riskli alkol kullanımın anlatarak başlamak
*Alkolü azaltmak isteyip istemediği ve bu duruma hazır olup olmadığının sorulması
* Kullandığı alkol miktarını belirlemek için günlük tutmasını sağlamak işine
yarayabilir
*Azaltmaya başlamak için tarih belirlemek gerekir.
6.Gence alkolü bırakmak için geçerli bir nedeni olup olmadığı sorulup bunları
sıralaması istenebilir.Eğer geçerli bir neden bulmakta zorlanıyorsa yardımcı olmak için
aşağıda ki liste örnek olarak sunulabilir.
*Alkolü bıraktığınızda kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz
*Daha enerjik olacaksınız
*Daha dinlenmiş olarak uyanacak veya daha rahat bir şekilde uyuyacaksınız
*Daha dikkatli çalışacak
*Gereksiz yere para harcamadan kurtulacaksınız.
*Hafızanız daha iyi olacak
*Akşamdan kalmış olarak bitkin ve yorgun uyanmayacaksınız.
*Bu durumun yarattığı gerginliklerden ailenizle tartışmalardan kurtulacaksınız.
*Alkole bağımlı hale gelmeyeceksiniz.
*Alkole bağlı
kurtulacaksınız.
gelişen
sağlık
sorunlarından
baş
ağrısı,mide
ağrılarından
7.Gençle bazı hedefler belirlemek önemlidir.Örneğin haftada en fazla dört gün içki
kullanmak böylece günlük olarak alkol alma alışkanlığını bitirip toleransın azaltılması
sağlanabilir.
Diğer bir hedefte her içişte üç standart içki kullanmak,bir standart içkiyi bir saatte
içmek gibi
8.Genç için riskli olan bazı durumları belirlemek bu durumlardan uzak kalması için
hedef belirlemesine yardımcı olması sağlanabilir.Örneğin alkol kullanan arkadaşlarıyla
birlikte olması, kendini kötü hissettiğin,sinirli olduğu zamanlar,stres yaratan bir duruma
maruz kalmışsa,arkadaşlarıyla tartışmıssa,karşı cinsle problem yaşamış veya reddedilmişse,
okul başarısızlığı geliştirmiş veya derlerden başarısız not almışsa,arkadaşları tarafından
dışlanıyorsa vs
9.Gencin kullandığı alkol miktarını azaltması için bazı öneriler verilebilir. Örneğin
alkol kullanmadan önce bir bardak alkolsüz içecek tüketmesi
Alkol kullanmaya başlamadan önce yemek yemek,
91
Alkol alırken kuruyemiş ve tuzlu yiyeceklerden kaçınmak,
Alkolü sulandırarak içmek,
Alkolü küçük yudumlarla ve yavaş içmek.
10.Haftalık bir alkol alma günlüğü tutmasını sağlamaya çalışmak.
Örneğin;
Pazartesi:
2 bira (öğlen),
1bira(akşam)
Salı:
3 bira(öğlen),
1 duble rakı
11. Alkol alınan durumları kısıtlamak alkol miktarının azalmasına da katkıda
bulunacaktır.
*Akşamları içiyorsa akşam saatlerine farklı etkinlikler konulabilir.örneğin sinemaya
gitmek,spor yapmak gibi
* Çok içen arkadaşları ile birlikte kullanımı artıyorsa bu arkadaşlarla ilişkiyi azaltmak
*Daha çok yalnızken içiyorsa yalnız kalmamaya çalışmak
*Stresli olduğu zamanlarda alkol alıyorsa stresle
bulunabilir.
başa çıkmanın başka yolları
*Genellikle bar ve meyhane gibi yerlerde içiyorsa başka sosyal mekanlar bulunması
sağlanabilir.
*Can sıkıntısı sebebiyle alkol alımı gerçekleşiyorsa kendisine içkiden başka keyif
verecek eğlenceler bulmasının sağlanması.
12. Gencin alkol bırakma sürecine uyup uymadığının izlenmesi gereklidir. Eğer
başarısızlık durumu söz konusu ise desteklemek , yüreklendirmek ve tekrar bırakma sürecine
başlamasına teşvik edilmelidir. Eğer kullanım tehlikeli düzeyde ve kontrollü içme önerilmiş
ise ve başarısızlık söz konusu ise gence alkolü tamamen kesmesi önerilmelidir.Eğer genç
alkol kullanımından dolayı fiziksel ruhsal ve sosyal sorunları fazla yaşıyorsa yine alkolü
tamamen kesmesi önerilmelidir.
Esrar Bağımlılığına Karşı Müdahale
Esrar bağımlılık yapabilen, kullanımı oldukça yaygın olan bir maddedir. Genellikle
gençler bağımlılık yapmadığına inanırlar ve dünyada kullanımının serbest olduğuna dair
yanlış inançları mevcuttur.
Görüşme Yaparken
1- Gencin esrar kullanım düzeyini belirlemek.
2- Esrarla ilgili gençte varolan yanlış inançları değiştirmek ve bilgilendirmek.
3- Eğer bırakmayı istemiyor ise bağımlı olmasını engellemek ve kullanımını
azaltmasını sağlamak.
4- Esrar kullanımını kontrol etmesini sağlamak.
5- Esrar kullanımını azaltmak için, kullandığı ortamlara girmemesini, hayır deme
becerisi geliştirmesini sağlamak.
6- Esrar kullanmasına neden olan etmenleri bulmak ve farklı başa çıkma yöntemleri
geliştirmek.
92
Uygulama
1- Esrar kullanan kişiye ilk ne zaman kullanmaya başladığını, ne kadar sıklıkla
içtiğini ve içtiği zaman ne miktarda kullandığını sormaya başlayarak işe başlayın. Kullanım
sıklığını tam olarak belirleyebilmek için son bir hafta içinde ne sıklıkla aldığının araştırılması
gerekir. Eğer son bir hafta belirli değilse o zaman esrar kullandığı bir hafta içinde kullanma
biçimini araştırın. Esrarı tek başına mı, yoksa grup içinde dolaştırarak mı kullandığını sorun.
2- Eğer varsa esrarla ilgili yanlış bilgilerini ve inançlarını öğrenin. Esrar hakkında ne
düşündüğünü sorun. Görüşlerini alırken baskı hissetmesine engel olun. Eğer esrar hakkında
anlattığı bilgiler içinde doğru bilgiler varsa onu onaylayın. Daha sonra esrar hakkında bilgi
verin. Esrarla ilgili yanlış bilgilere yönelik bilgi verirken esrarın bağımlılık potansiyelinin
düşük olması, bağımlılık yapmadığı anlamına gelmemesi gerektiği, esrarı bırakmak isteyip
bırakamayanların oranının % 35 olduğu, bağımlı olanların oranının % 65 olduğu yapılan
araştırmalarla kanıtlanmıştır. Esrarın Hollanda' da serbest olmasının, başka maddelere bağımlı
hale gelmesini önlemek için olduğunu, esrar bağımlılığının Hollanda' da yüksek bir orana
sahip olduğunu ve onların bunu ciddi bir sorun olarak gördükleri hakkında bilgi verin.
Esrar kullanımının olumsuz sonuçlarının olduğunu, kişinin üretkenliğini kaybetmesine
sebep olduğunu, sigaranın da bağımlılık yaptığını ancak esrar kadar üretkenliği
kaybettirmediğini, esrar bağımlısının tembelleştiğini, çalışamama ve üretmeme sorunları
yaşayıp verimi düşürdüğünü, bellek ve dikkat üzerinde olumsuz etkileri olduğunu anlatın.
Esrarın en önemli etkilerinden birinin çok seyrek olmayan ve ciddi bir olumsuz etkisi
de psikoz adı verilen bir akıl hastalığına yol açmasıdır. Bu durumda kuşkuculuk ve hayaller
görme ortaya çıkıp bu hastalığın kimde ortay çıkacağı bilinmeyebilir.
3- Elde edilen bilgiler doğrultusunda kötüye kullanım ya da bağımlılık olup
olmadığına karar vermek gerekir. İster bağımlılık olsun ister kötüye kullanım olsun kişi için
olumsuz etkiler yaratabileceği düşünülerek esrar kullanımının tehlikeleri hakkında bilgi
verilmelidir. Eğer bağımlılığı değil esrar kullanımı varsa, esrarı bırakmayı düşünmüyorsa onu
bağımlılık konusunda uyarın. Esrarla beraber başka maddelerde kullanıyorsa bunları
kesmenin daha yararlı olacağını ve her gün kullanıyorsa arda kullanmadığı günler olmasının
bağımlılığın gelişimini yavaşlatacağını vurgulayın.
4.Alkolde olduğu gibi bir haftalık takvim oluşturmasını ve her gün içtiği esrar
miktarını yazmasını isteyin. böylece gencin esrar kullanımı hakkında gerçek bir bilgi
edinilebilir ve genç esrar kullanımı konusunda farkındalık kazanabilir.
5.Esrar kullanımını azaltmak için gencin esrarın bulunduğu ortamlardan uzak
durmasını ve esrar içileceğini bildiği yerlere gitmemesini önerebilirsiniz.Ayrıca hayır deme
becerilerinin gelişmesi için gençle bazı egzersizler uygulanabilir.
6.Esrar kullanımının azaltılması için gencin zamanını yapılandırması ve işlevsel hale
getirmesi gerekir.Boş kaldığı zamanlarda içiyorsa gün gün yapacağı etkinlikleri planlaması
ve uygulaması istenir.
7.Ayrıca gencin esrar kullanım durumlarının belirlenmesi de yararlı olacaktır.Örneğin
bazı gençler esrarı stres azaltıcı yada kaygı giderici olarak kullanabilir.bu bilgiler bize bu
gibi durumlarda farklı başa çıkma yöntemleri bulması için yol gösterici olabilir.Bazı gençler
ise esrarın yaratıcılığı arttırdığını düşünmektedirler. Bu durumda genci bilgilendirmek
gerekir.Esrar başlangıçta yaratıcılığı arttırabilir fakat zaman ilerledikçe genç esrar olmadan
yaratıcılığını kullanamaz hale gelir. Bu da gerçek bir bağımlılık demektir.
8.Genci haftalık görüşmelerle incelemek ve takip etmek tamamen esrar kullanımını
bırakmak için yüreklendirmek tedavide işlevselliği arttırır.
93
UÇUCU MADDE KULLANIMI VE TEDAVİ
Uçucu ve Yapıştırıcı Maddeler :Boyalar ve boyalarda kullanılan tiner , bali , uhu gibi
yapıştırıcılar , çakmak gazı olarak kullanılan bütan gazı , kuru temizlemede kullanılan
maddeler , benzin , yazı yazılırken yapılan hataları silmekte kullanılan maddeler yaygın
olarak kullanılan uçucu maddelerdir. Bu tür maddeler kolaylıkla bulunabilen, satılması yasal
ve ucuz olması nedeniyle kullanımı yaygın olan maddelerdir
Uçucu maddeler psikolojik bağımlılık yapar. Alışkanlık sonucu aynı etkiyi
edinebilmek için devamlı daha fazla uçucu madde almak gereksinimi doğar.Çok çabuk tesir
eder. Madde alınınca sarhoşluğa benzer durum bir çeşit coşku (aşırı uyarılma durumu) olur.
Kalp atımı ve soluma hızlanır, insan kendini sersemlemiş ve neşeli hisseder. Mutluluk,
dalgınlık veya heyecan olur Bazıları kontrolsüz sırıtmaya başlarlar. Daha fazla içine çekmeye
devam edenlerde halüsinasyon (sanrı) meydana gelir. Kendini bana bir şey olmaz sanıp
arabalardan veya pencerelerden atlayanlar olmuştur.
En tehlikelisi Sprayi ağıza sıkmaktır. Boğaz ve solunum yollarında donma olabilir ve
nefes alama ölüme yol açabilir.Uçucu maddeler kullanıldığında neşe hali, sakinlik duygusu
verebilir, bazı hayaller görülmesine yol açabilir. Ciddi bir sarhoşluk, denge bozukluğu
yürüme güçlüğü, etkileri arasında sayılabilir. Beyin üstüne doğrudan toksik etki yaptığı için
oldukça zararlıdır.
Uçucu madde koklayanlarda ani ölümler sıklıkla meydana gelir. Ani ölümler beyin ve
kalp üstüne olan etkilerden dolayı ortaya çıkar. Saldırgan ve tehlikeli davranışlar uçucu
madde kullananlar arasında sık olarak gözlenir.
Bırakmayı deneyenlerde yoksunluk belirtileri: Korku durumları, depresyon(Çöküntü)
ve sinirlilik. Profesyonel yardım tavsiye edilir.Uzun süre uçucu madde kullanalarda,
Karaciğer-, Böbrek-, Sinir Bozuklukları( Polinöropati), Beyin hasarı ve Unutkanlık
görülmüştür
TEDAVİDE HEDEFLER
Uçucu madde kullanımı tedavisinde hedef kullanım düzeyinin tespit edilmesi uçucu
maddelerin etkileri konusunda bilgilendirmek
Bırakmayı düşünmeyen bireylerde kullanım miktarının azaltılmasını sağlamak ve
kontrol mekanizması geliştirmek
Uçucu madde kullanımının azaltılması
dolayısıyla kullanım ortamlarına
girmesi,ısrarlara karşı koyması için güçlendirmek zamanını yapılandırmasını sağlamak
Uçucu madde kullanımına sebep olan aile sorunları oluşmuşsa bunlarla baş etmesini
sağlamak
Uçucu madde kullanılan bir ortamda iş yaşamı varsa bu ortamı değiştirmek
gerekiyorsa başka bir iş bulması için ikna etmek uçucu madde kullanmasına yol açan
problemleri tespit etmek ve bu problemler üzerinde çalışmak.
Tedavi Planı Ve Uygulama
1.Uçucu maddeyi ilk kullanmaya ne zaman başladığını,ne kadar sıklıkla içtiğini ve
içtiği zaman ne miktarda kullandığını teşhir ederek tedaviye başlamak gerekir.Hangi uçucu
maddeyi tercih ettiğini sorun (Boyalar ve boyalarda kullanılan tiner , bali , uhu gibi
yapıştırıcılar , çakmak gazı olarak kullanılan bütan gazı , kuru temizlemede kullanılan
maddeler , benzin ).
94
Kullanım sıklığını tam olarak anlayabilmek için son bir hafta içindeki kullanım
miktarını araştırın.( Tiner için kaç şişe bali ve diğer yapıştırıcılar için kaç tüp)Eğer son bir
hafta kullanım miktarını belirlemiyorsa o zaman daha belirli olan kullanım haftasını
araştırın.Uçucu maddeyi tek başına mı yoksa grup içinde mi kullanıp kullanmadığını
soruşturun.
2.Uçucu hakkında ne düşündüğünü ve bildiğini sorarak,uçucuyla ilgili yanlış
bilgilerini ve inançlarını öğrenin.Görüşlerini alırken baskı yapmayın.Eğer uçucu maddeyle
ilgili anlattıkları bilgiler doğru ise onu sözel yada sözel olmayan yollarla onaylayın.
Daha sonra onu uçucu maddeler ve etkileri konusunda bilgilendirin.Uçucu maddeler
hakkında bilgilendirme yaparken:
Uçucu maddeler bağımlılık yapan maddelerdir.Bunların inan beynine oldukça zararlı
etkileri vardır.Beynin yapısını değiştirir kavrama yeteneğini azaltırlar.Uçucu madde kullanan
kişi bir süre sonra hiçbir şey öğrenemez duruma gelir.Şiddetli unutkanlık ortaya çıkar.Bu
etkiler kalıcı olabilir ancak bu kalıcılığın kimde olup kimde olmayacağının belirlenmesi
zordur.
Uçucu maddeler ayrıca kalp ve karaciğer üstüne de olumsuz etkileri vardır.Kalpte
çarpıntı karaciğer ve böbreklerde hasara sebep olur.
3.Elde edilen bilgilere dayanarak kötüye kullanım veya bağımlılık olup olmadığına
karar verilir.
Bağımlılık veya kötüye kullanım olsun uçucu madde kullanımın kişinin kendisi için olumsuz
etkilerinin mutlaka olacağından söz edin.
4.Uçucu madde ile birlikte başka maddelerde kullanıyorsa bunları kesmesinin daha
yararlı olacağını ifade edin.Kullanılan başka maddelerinde uçucu madde ile birlikte
oluşturacağı olumsuz etkilerden uzak kalacağını belirtin.
5.Eğer kişi bağımlı olmayıp kötüye kullanım süreci yaşıyorsa ,uçucu maddeyi
bırakmayı düşünmüyorsa kontrollü kullanma kavramından bahsedin
Her gün kullanıyorsa arada kullanmadığı günler olmasının uçucu maddenin verdiği
zararı yavaşlatacağını vurgulayın.Haftalık takvim oluşturmasını ve uçucu madde miktarını
buraya kullanım sıklığını ve miktarını not etmesini isteyin.Bir daha ki görüşmenize bu
takvimi yanında getirmesin isteyin.Bununla kişinin kullandığı uçucu madde miktarıyla ilgili
gerçek bir bilgi edinilebilir.Kişinin uçucu madde kullanımıyla ilgili farkındalığı arttırılabilir
ve kontrolü ele geçirmesine yardımcı olunabilir.
6.Uçucu madde kullanımını azaltmak için uçucu madde kullanılan ortamlardan uzak
durmasını,uçucu madde kullanan arkadaşlarının yanına gitmemesini öneri olarak
bulunabilirsiniz.Bulunduğu ortamlarda kendisine yapılan ırarlara karşı koyabilmesi için
“Hayır” deme becerileri geliştirmesine yardımcı olunabilir.
7.Uçucu madde kullanmasını azaltmak için zamanını doğru yapılandırması gereklidir.
Kişi boş kaldığı zamanlarda kullanıyorsa,ya da diğer riskli durumlardan kaçınmak için
zamanını yapılandırmalıdır.Bu amaçla her görüşmede bütün bir haftayı planlamasını ve
yapılandırmasını gün gün yapacaklarını bir takvime yazmasını isteyin.
8.Kişinin uçucu madde kullanmasına yol açan olayların,duygusal, düşünsel ve
davranışsal analizlerini yapın.kişi eğer uçucu maddeyi bazı özel amaçlar için kullanıyorsa
bunun önlenmesi gerekebilir.Örneğin arkadaşları arasında değerli olmak,onlarla birlikte
eğlenebilmek,stresi azaltmak gibi.Bu durumlarla farklı başa çıkma yolları öğretin.
9.Ailesiyle görüşün.Uçucu kullananların ailelerinin oldukça disfonksiyonel olduğu
95
bildirilmektedir.Aileyle görüşerek ailenin yapması gerekenler üstünde durun.Anne babanın
ilgisini arttırmasını isteyin
10.Eğer uçucu madde kullanılan bir iş ortamında çalışıyorsa(Boyacılık,ayakkabıcılık
vs) bu durmada en iyi yapılacak şey bu işten ayrılıp başka işler yapmasıdır.Bu ortamda madde
kullanım riski oldukça yüksektir.
11.Kişinin haftalık görüşmelerle izlenmesi ve görüşmelere gelirken uçucu maddenin
etkisi altında gelmemesini söyleyin.Relaps önleme teknikleri üstünde durun ve tamamen
bırakması için onu yüreklendirin.
ECSTASY KULLANIMI
Tedavi
Ecstasy bağımlılık potansiyeli düşük olmakla birlikte bağımlılık yapan,özellikle son
yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlayan bir maddedir.
Genelde kullanıcılar bağımlılık yapmadığına inanırlar.ecstasy eğlenmeyi arttırdığı için
gençler tarafından daha çok partilerde kullanımı tercih edilmektedir.
Görüşme Yaparken
1.Ecstasy kullanım düzeyini,zaman içindeki miktar değişimini öğrenmek.
2.Ecstasy ile ilgili yanlış bilgi ve inançlarını değiştirmek ve bilgilendirmek.
3.Eğer bırakmayı istemiyorsa gördüğü zararın azaltılmasını sağlamak ve bağımlı
olmasını engellemek.
4.Zorunlu kaldığı durumlarda ecstasy kullanımını kontrol etmesini öğretmek.
5.Ecstasy kullanımını azaltmak için ortamlara girmemesini,ısrarlara karşı koymasını
ve özellikle hafta sonlarını yapılandırmasını öğretmek.
6.Ecstasy olmadan haz alacak başka etkinliklere yönelmesini sağlamak.
Uygulama
1.Ecstasy yi ilk kullanmaya ne zaman başladığını,ne kadar sıklıkla içtiğini ve içtiği
zaman ne miktarda kullandığını sorarak başlayın.Kullanım sıklığını tam olarak anlaya bilmek
için son bir hafta içindeki kullanım sıklığını araştırın.Eğer son bir hafta belirleyici değilse o
zaman tipik olan bir hafta içinde ecstasy kullanma sıklığını araştırın.
Ecstasy yi haftanın hangi günlerinde ve hangi mekanlarda kullandığını sorun.
2.Ecstasy hakkında ne düşündüğünü sorarak, ecstasy ile ilgili yanlış bilgilerini ve
inançlarını öğrenin.Görüşlerini alırken baskı yapmayın.eğer anlattıkları içinde doğru bilgiler
varsa onu sözel yada sözel olmayan bir dille doğrulayın daha sonra onu ecstasy hakkında
bilgilendirin.
Ecstasy Hakkında Bilgilendirme Şu Şekilde Yapılabilir.
Ecstasy 'nin bağımlılık potansiyeli düşüktür.Ancak ecstasy de bağımlılık yapan bir
maddedir..Ecstasy'nin düşük bağımlılık potansiyeline sahip olması,Ecstasy' nin bağımlılık
yapmadığı anlamına gelmez.Kişi bir süre sonra Ectay olmadan eğlenemez hale
geliyor.Giderek kullandığı ecstasy' nin dozunu arttırma ihtiyacını duyuyor.İşte bu da bir çeşit
bağımlılıktır.
Ecstasy dünyanın hiç bir ülkesinde serbest değil.
96
Sokakta satılan Ecstasy'ler içinde ne olduğunu bilmiyoruz.Polisin yakaladığı
Ecstasy'lerin büyük çoğunluğunun içinden ecstasy çıkmıyor.
Ecstasy adı altında farklı kimyasallar satılıyor.Bu kimyasal maddelerin nasıl etki yapacağını
da önceden bilmek mümkün değil.
"Ecstasy 'ye bağlı ani ölümler gözleniyor. Ancak bunların nedeni ve kimler üstünde
böyle bir etki yaptığı tam olarak bilinmiyor.
3.Elde ettiğiniz bilgilere dayanarak kötüye kullanım yada bağımlılık olup olmadığına
karar verin.Bağımlılık yada kötüye kullanım olsun olmasın ecstasy kullanmasının kendisi için
olumsuz etkiler yaratabileceğini belirtin.Eğer beğımlı değil,kötüye kullanımı veya Ecstasy
kullanımı varsa ve Ecstasy'i bırakmayı düşünmüyorsa onu bağımlılık konusunda uyarın ve
bağımlı olmaması için dikkatli ve kontrollü kullanması noktasında uyarılarda
bulunun.Ecstasy ile birlikte başka maddelerde kullanıyorsa onları kesmesinin daha yararlı
olacağını,böylece maddelerin birlikte yaratacağı olumsuzluklardan uzak kalabileceğini
belirtin.Kullandığı Ecstasy miktarını arttırmaması gerektiğini,böylece bağımlılığın gelişimini
yavaşlatacağını vurgulayın.Gecede bir adetten fazla Ecstasy kullanmaması için uyarın.
4.Bir haftalık takvim oluşturmasını ve içtiği ecstasy miktarını buraya not düşmesini
sağlayın.Bir daha ki görüşmenize bu takvimi getirmesini isteyin.böylece kişinin Ecstasy
kullanım düzeyi hakkında gerçek bir bilgi edinebilir, kişinin Ecstasy kullanımı konusunda
farkındalığını arttırabilir ve kontrolü ele geçirmesine yardımcı olabilirsiniz.
5.Ecstasy kullanımını azaltmak için Ecstasy'nin bulunduğu ortamlardan uzak
durmasını,ecstasy içileceğini bildiği yerlere gitmemesini önerebilirsiniz.Bulunduğu
ortamlarda kendisine yapılan ısrarlara karşı koyabilmesi için “Hayır” deme becerilerini
geliştirmesi önerilebilir.
6.Ecstasy kullanmaması için,ecstasy kullanımı için riskli olan günleri yapılandırması
gerekir.genelde Ecstasy hafta onu kullanılır.
Bu nedenle hafta sonu başka bir şeyler bulması için ona yardımcı olun.Bu amaçla her
görüşmede hafta sonunu yapılandırmasını,gün gün yapacaklarını bir takvime yazmasını
isteyin.
7.Gencin Ecstasy kullanmasına yol açan olayların,duygusal,zihinsel ve davranışsal
analizlerini yapın.Başka tür eğlenceler bulmasını sağlayın.Farklı hazlar araması ve bulması
konusunda yol gösterin.
İlk dönemde bu oldukça zor olacaktır.Ancak zaman içinde genç başka etkinliklerden
de haz almaya başlayabilir.
"Ecstasy başlangıçta eğlenmeyi arttırabilir.Ancak zaman içinde Ecstasy kullanmadan
eğlenemez hale gelirsin.Bunun için giderek kişi kullandığı Ecstasy miktarını arttırmaya
başlar.bir süre sonra ne kadar Ecstasy kullanırsa kullansın eğlenememeye başlar."
8.Genci haftalık görüşmelerle izleyin.Relaps önleme teknikleri üstünde durun.Tamamen
bırakması için onu yönlendirin.
97
EROİN BAĞIMLILIĞI
Görüşme Yaparken
1- Gencin eroin kullanım düzeyini belirlemek.
2- Gencin madde kullanım öyküsünü ayrıntılarıyla almak.
3- Eroin kullanım düzeyi belirlendikten sonra bir psikiyatrist ile görüşmesini
sağlamak.
4- Yapılabilecek farmakolojik yardım ile birlikte, bağımlılıktan kurtulmanın mümkün
olduğu ve terapi desteği alınması gerektiğini vurgulamak.
5- Eroin kullanmasına neden olan etmenleri bulmak ve farklı başa çıkma yöntemleri
geliştirmek.
Uygulama
1- Gencin ne kadar süredir ve hangi aralıklarla eroin kullandığını öğrenmek önemlidir.
Eroin bağımlılık oranı en yüksek maddedir. Bu sebeple bağımlılık durumu söz konusu ise
hemen bir psikiyatriste yönlendirmek gerekir.
2- Gencin eroin kullanmadan önce hangi maddeleri geçiş maddesi olarak kullandığını
bilmek ve eroin kullanırken yanında başka madde alıp almadığı öğrenmek gerekir. Herşeyden
önemlisi gencin maddeyi bırakacağını taahhüt etmesi ve tedaviye istekli katılımı çok
önemlidir. Genci bu konuda yüreklendirmek ve desteklemek ilk adım için çok önemlidir.
3- Gencin eroin kullanımı ile ilgili istekli olarak bir psikiyatrist desteği alması çok
önemlidir. Gencin kullandığı madde miktarına göre farmakolojik bir tedavi desteği
gerekebilir. Genci bu konuda bilgilendirmek ve kaygısını aza indirmek oldukça önemlidir.
4- Gencin farmakolojik yardım ile birlikte psikoterapi yardımı alması gerekir.
Genellikle eroin kullanan gençlerin düşük benlik saygısı, ailevi problemleri, yaşama karşı
umutsuzluk ya da kızgınlık, başarısızlık sözkonusu olabilir. Maddeyi kullanmaya başlama
nedenleri ya da hangi dönemde maddeyi kullanmaya başladığını bilmek terapi aşamasında
bize yol haritası olacaktır.
5- Eroin kullanma nedenlerini öğrendikten sonra, hayatında bağımlılık yapıcı
maddenin yerini alacak etkinliklerin konulması oldukça önemlidir. Yaşama anlam
kazandırma, boş vakitlerini sağlıklı bir şekilde geçirme, okulda kendini ortaya koyabileceği
sosyal faaliyetlerde bulunma gencin normalize olması açısından çok önemli hususlardır.
ACİL DURUMLARLA BAŞETME
* Maddenin Etkisi Altında Okula Gelme
Genç maddenin etkisi altındayken okula gelmiş ise şu belirtileri gösterebilir; derslerde
uyuma, bitkinlik halsizlik, yorgunluk, göz bebeklerinde küçülme ya da büyüme, beden
hareketlerinde bozulma, burun akıntısı, aşırı hareketlilik ve yüksek enerji ...Bu tip belirtiler
gösteren öğrenci ile sınıf öğretmeni, okul rehber öğretmeni ile görüşme yapıp öğrencinin
durumu ile ilgili bilgi vermelidir. Öğrencinin durumu ile ilgili bilgi verirken, sorgulayıcı,
eleştirici ve yargılayıcı bir tutum yerine; genci anlayan, sorunların çözümünde destek olmaya
çalışan bir tutum içerisinde olmalı ve sorununun çözümüne karşı olumlu bir tavır
takınmalıdır.
98
Sınıf rehber öğretmeni bu durumla baş etmede güçlük yaşayabileceğini öğrenciyle
paylaşarak, öğrencinin izniyle okul rehber öğretmeni ile görüşme teklifini sunmalıdır. Eğer
öğrenci reddederse bu durumun önemli bir durum olduğunu ve kendisine yardım etmek
istediğini açık ve samimi bir dille ifade edip üçlü görüşmeyi ayarlamalıdır.Eğer sınıf
öğretmeni, öğrenciyi gözlemlemiş ve konuşmak için cesareti yok ise okul rehber öğretmenine
durumla ilgili gözlemlerini anlatıp, bilgilendirme yapmalıdır.
Okul Rehber Öğretmeni Öğrenci ile görüşme yaparken aşağıdaki hususlara
dikkat etmelidir;
1- Madde kullandığını söylemeye zorlamamalı,
2- Öncelikle pozitif ve işbirliğine dayalı bir iletişim kurmalı,
3- Gencin içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmeli,
4- Empatik olmalı,
5- Bağımlılık düzeyini iyi analiz etmeli,
6- Yaşam öyküsünü alırken dikkatli davranmalı
7- Daha önce değinilen maddeye göre müdahale sürecini işletmelidir.
8- Okul rehber öğretmeni bu süreci işletmede zorluk yaşıyor ise, ilçelerde bulunan
madde bağımlılığı müdahale ekibinden destek almalıdır.
Okul rehber öğretmeni öğrenci ile görüşme sırasında, öğrenciye bu sorunu aileye
açmak gerektiğini vurgulamalıdır. Ailenin bu durumdan haberdar olmasının sorunun daha
etkili ve çabuk çözümü için gerekli olduğu, ailenin desteği olmadan tedavi sürecinin eksik ve
aksak olacağı söylenmelidir. Eğer genç aileye durumdan söz edilmesini reddederse, gence 15
günlük bir düşünme süresi verip bu durumu kendisinin mi açıklayacağını ya da uzman
desteğiyle birlikte mi açıklamak istediğini düşünmesi istenir. Aileye durumu açıklamak için
bu 15 günlük süre içerisinde ikna edilmesi sağlanır.
Aile ile Görüşme
Madde kullanan gencin ailesiyle görüşürken, ailenin okula çağrılma kaygısı da
düşünülerek yaşayacağı duygular göz önünde bulundurulup aileyi telaşlandırmak yerine
çözüme yönelik bir tutum içerisinde sürece destek olması sağlanmalıdır. Böyle bir sorunla
okula çağrılan aile genel olarak, korku, kaygı, çaresizlik, kızgınlık ve üzüntü duygusuyla
görüşmede yer alır. Bu durumda aileyle empati kurup, yaşayabilecekleri bu duyguların olağan
olduğu ve bu duyguların yoğunluğu ile hareket etme yerine, problemi tanımlayıcı, kabullenici
ve çözüm yollarını deneyici bir yaklaşımda olmaları için yol gösterilmelidir. Aileler böyle bir
durumda genellikle problemi kabul etmekte zorlanabilirler. Bu durumda aileye iki seçenek
sunulmalıdır. Problemi kabul edip, işbirliği yaparak çözüm aramak, ikincisi problemi
reddedip görmezden gelmek.
Bu tür durumlarda anne ya da baba okula tek başına gelir. Bunun yerine her iki
ebeveynin de okula davet edilmesi ve bilgilendirilmesi gerekir.
Aile ile yapılacak görüme de dikkat edilecek noktalar şu şekilde sıralanabilir;
1- Sorunu aileye yüz yüze açmak ( telefon ile bildirmemek )
2- Aileyi suçlamamak ( Çocuğunuzla ilgilenmiyorsunuz, başıboş geziyor, nasıl annebabasınız vs. )
3- Sorunun çözümünde ailenin yanında olduğunuzu samimi bir dille ifade edin.
4- Sorunun çözümünde ailenin görevleri ve önemi hakkında bilgilendirin.
5- Aile üyelerinin desteğini almanın tedavi sürecini hızlandırdığını ve iyileşmeye
olumlu katkıları olduğunu paylaşın.
6- Etkili aile-içi iletişimin önemini vurgulamak.
7- Sorunun çözümünün zaman alacağını, acele edilmemesini vurgulamak.
99
8- Madde kullanımı ile ilgili test yapılmasını teşvik etmek ve uzman desteği almak
Madde bağımlılığı tedavisi özel bilgi ve deneyim gerektiren bir alandır.Bu sebeple
madde bağımlısı gençle görüşürken tedavinin hedefleri ,yapılması gerekenler ve görüşme
teknikleri konularında bilgi ve deneyim sahibi olmak gereklidir.Madde bağımlısı gençlerle
görüşme yapabilen ekipler her ilçede özel olarak görevlendirilmiş, gerekli eğitimlerden
geçmiştir.
Bu amaçla İlçelerde bulunan ekipler okullarda madde kullanan gençlerle görüşmeler
yapıp ilk müdahaleyi gerçekleştirir.Yapılan görüşme sonucunda gencin gerekli yardımı
alması ve tedavi sürecinin başlaması için madde bağımlılığı müdahale komisyonundan
kişilerce gerekli sağlık merkezlerine yönlendirmeleri yapılır.Gençle görüşme yapılırken
gencin okulda etiketlenmesine sebep olmadan oldukça özenli davranılmalı ve yapılan
çalışmalar ile gence yardım ederken zarar verilmemelidir.Bu amaçla çalışma gizlilik
içerisinde yapılmalı ve genç deşifre edilmemelidir.
İlçelerde görevli olan madde bağımlılığı komisyonu çalışmalarını yaparken ilçe milli
eğitim müdürlükleri tarafından sağlıklı çalışma koşulları oluşturulmalıdır.
Okul yöneticileri okullarda madde kullanan gençleri okuldan uzaklaştırmak yerine
tedavisine katkıda bulunarak gerekli yardımları almasını sağlamada özenli davranmalıdır.
Okulun adının çıkacağı kaygısı ve sorunun büyüyeceği endişesiyle bu çocukları görmezden
gelmek sorunun kartopu gibi büyümesine neden olabilir. Bu süreçte gerekli önlemler
alınırken genci okul olarak da desteklemenin oldukça önemli katkısı olacaktır. Okul ortamı
gençlerin bir çok beceri kazandığı, sosyalleştiği,geliştiği,arkadaş ilişkilerini düzenlediği
ortamlardır. Genci bu ortamın dışında tutmak bir çok anlamda gelişmesini engellemek ve
yaşadığı sorunlarla tek başına baş etmesi için zor bir sürece girmesini sağlamaktır. Madde
bağımlılığıyla mücadele ederken öğretmen, öğrenci,veli idareci hep birlikte çalışmalara
katılmalı ve destek vermelidir.Güvenli okulların oluşturulması ,gençlerin bu okullarda sağlıklı
bir şekilde eğitim öğretim görmesi için herkese görevler düşmektedir. Okullarda madde
kullanan çocukları görmemezlikten gelmek,benim okulumda olmaz gibi önyargılarla
yaklaşmak yerine ,kendi önyargılarımızın
farkına varıp bu konuyla ilgili
yapabileceklerimizin bilinci içerisinde hareket etmekten kaçınmamalıyız.
100
ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞINI MÜDAHALE MERKEZİ VE ÇALIŞMA EKİBİ
NO
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
MERKEZ
BAKIRKÖY
BEŞİKTAŞ
ESENLER
GÜNER ERGENÇ
BERRİN BAĞDATLI
NEŞE TURGUT
SERPİL EKİNCİ
NEJLA PAŞAOĞLU
KAYA
EMİNÖNÜ
EYÜP
NESRİN AKSU
FATİH
ŞÜKRAN ŞİRECİ
KADİKÖY
ESİN KAPTANBAŞ
KADİKÖY
KADER DEMİR
KAĞITHANE CİHAN ENGİN
KAĞITHANE BİLGE EROL
MALTEPE
NİHAL BAPİR
ÜMRANİYE ASLI EKŞİ AKBABA
SARIYER
AYTÜL KHALİLİOV
ŞİŞLİ
CEZGİZHAN SEVEN
PENDİK
NERMİN ALKAN
İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ
BAKIRKÖY LİSESİ
ŞAİR EMİN YURDAKUL İ.Ö.O
BAŞAKŞEHİR LİSESİ
0212 526 19 65
0212 571 59 26
0212 282 58 52
0212 487 76 09
REHB.DANIŞMA HİZMETLERİ BÖLÜMÜ
BAKIRKÖY,ZEYTİNBURNU, GÜNGÖREN,
BEŞİKTAŞ
ESENLER, BAYRAMPAŞA
CİBALİ LİSESİ
OTAKCILAR LİSESİ
HEKİMOĞLU ALİ PAŞA İ.Ö.O
MEHMET BEYAZIT LİSESİ
REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
RAM
CUMHURİYET İ.Ö.O
MALTEPE ANADOLU LİSESİ
ÜMRANİYE AND.MES.TEK.EML
RAM
ŞİŞLİ ATATÜRK İLKÖĞRETİM OKULU
RAM
0212 520 70 62
0212 521 84 86
0212 632 84 54
0212 565 04 17
0216 302 33 62
0212 321 33 31
0212 627 94 22
0216 417 29 62
0 216 335 60 02
0212 271 31 84
0212 222 84 40
0216 491 10 81
EMİNÖNÜ
EYÜP, GAZİOSMANPAŞA
FATİH
KADIKÖY
KADIKÖY
KAĞITHANE
KAĞITHANE
MALTEPE
ÜMRANİYE, SULTANBEYLİ, ŞİLE
SARIYER
ŞİŞLİ, BEYOĞLU
PENDİK, KARTAL, SULTANBEYLİ
101
YARDIM ALINABİLECEK KURULUŞLAR
İSTANBUL, Adsız Narkotikler
e-mail: [email protected]
web adresi: www.na.org
İSTANBUL Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, AMATEM,
Tel: 0 212 543 65 65 / 588 veya 660 00 26
web adresi: www.amatem.com.tr
İSTANBUL Balıklı Rum Hastanesi Anatolia Klinikleri,
Tel: 0212 547 16 00/664 21 90
e-mail: [email protected]
web adresi:www.bagimlilik.net
İSTANBUL Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi
(ÇEMATEM),
Tel: 0 212 543 65 65 / 452
İSTANBUL MENTHA Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi,
Tel: 0126 450 14 99
İSTANBUL Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, UMATEM
Tel: 0 212 543 65 65/ 452
İSTANBUL YENİDEN Sağlık ve Eğitim Derneği,
Tel: 0 212 219 03 03
web adresi:yeniden.org.tr.
ADANA Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi,
Tel: 0 322 239 04 77
ANKARA, Adsız Alkolikler
Tel: 0 312 434 12 23
e-mail:[email protected]
[email protected]
web adresi: www.adsizalkolikler.com
ANKARA Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Bölümü,
Tel: 0 312 319 21 60
ANKARA Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Bölümü,
Tel: 0 312 214 10 88
ANKARA Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Bölümü,
Tel: 0 312 310 86 93
ANKARA Numune Hastanesi, Psikiyatri Kliniği,
Tel: 0 312 310 30 30
102
DENİZLİ Devlet Hastanesi, Psikiyatri Kliniği,
Tel: 0 258 261 92 06
ELAZIĞ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi,
Tel: 0 424 233 08 86
İZMİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri bölümü,
EGEBAM (Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Alkol, Madde Bağımlılığı Araştırma ve
Uygulama Merkezi - 18 yataklı, 18 yaş ve altı alkol/madde sorunu olan gençlerin
tedavisi için)
Adres: ÖRNEKKÖY,KARŞIYAKA / İZMİR
Tel: 0232 363 48 99
E-mail: [email protected]
MANİSA Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi,
Tel: 0 236 231 46 26
SAMSUN Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi,
Tel: 0 362 431 78 53
ALKOLİKLER İÇİN :
Ankara : 0 312 433 46 07
İstanbul : 0 212 250 34 70
İzmir : 0 232 421 64 22
Bursa : 0 224 235 25 01
Tekirdağ : 0 282 261 43 03
103
7. BÖLÜM
ZARARLI MADDELERDEN BASINA YANSIYANLAR
104
7. BÖLÜM
ZARARLI MADDELERDEN BASINA YANSIYANLAR
SİGARA
İngiltere’de Nortolk ve Newcastle hastaneleri sigarayı bırakamayan hastaları ameliyat
etmeye karar verdi. Gerekçesi ise sigara içenlerin tedavilerinin daha uzun sürmesi ve
masrafları arttırması. Nortolk hastanesi yetkilileri “sigarayı bırakmama normal ameliyat
sonrası komplikasyon riskini 3 katına çıkarıyor. Hem hasta sağlığı hem de tedavi masraflarını
azaltmak için bu uygulamayı başlattık.” diye savundular.
Kaynak: Sabah Gazetesi 24 Ekim 2006
Hedef Sigara Karşıtı Toplum
*Ulusal Tütün Kontrol Programı Genelgesi ile tütün mamullerinin tüketiminin
itibar düşürücü, olumsuz bir davranış olduğu vurgulanacak
Ankara (Cumhuriyet Bürosu) Ulusal Tütün Kontrol Programı’na ilişkin stratejiler
ve ilgili Kuruluşlar Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak belirlendi. Genelge ile
2010’a dek toplumun yüzde 90’ında sigara karşıtı tutum oluşturulması hedefleniyor.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan imzasıyla yayımlanan genelge ile tütün ürünlerine
olan talebin azaltılmasına yönelik önlemler, tütün arzının ve tütün ürünlerinin kullanımının
azaltılmasına yönelik önlemler ve tütün kullanımı ile ulusal tütün kontrol programının
izlenmesi, değerlendirmesi ve raporlanmasına ilişkin stratejiler ve ilgili kuruluşlar belirlendi.
Buna göre, 2010 yılına kadar toplumun yüzde 90’ında sigara karşıtı bir tutum oluşturma
amacıyla hareket edilecek. Ulusal Tütün Kontrol Programının kabulünü ve uygulanmasını her
düzeyde kolaylaştırmak için tütün ve tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik ve sosyal açıdan
Zararları konusunda halkın bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla; tütün
ve mamullerinin kullanımıyla mücadele konusunda örgün ve yaygın eğitim politikaları
geliştirilecek ve uygulanacak.
Tütün mamullerinin tüketiminin itibar düşürücü, olumsuz bir davranış olduğu
mesajının topluma verilmesi, tütün mamulleriyle ilgili tüm alanlarda çarpıcı görsel temalar
kullanılmasının yaygınlaştırılmasına çalışılacak.(Cumhuriyet Gazetesi 8 Ekim 2006)
*Sigarayı Bırakma Oranı Yüzde 40’ı Geçecek
Ulusal Tütün Kontrol Programı’na göre oluşturulan yeni stratejiler çerçevesinde
sigarayı bırakmanın yaygınlaştırılması için atılacak adımlar ve hedefler şöyle sıralanıyor:
2007’ye kadar sigara bırakma oranını belirlemek.
2010’a kadar sigara bırakma oranını yüzde 40’ın üzerine çıkarmak.
2008 sonuna kadar sağlık personelinde bırakma oranlarını yüzde 50’nin üzerine
çıkarmak.
2010’a kadar öğretmen, din adamı ve yönetici, görevle bağlantılı meslek
mensuplarında sigara bırakma oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmak.
2008’e kadar hamilelik döneminde sigarayı bırakmayı yüzde 90’ın üzerine çıkarılması
hedefleniyor.(8 Ekim 2006 Hürriyet Gazetesi)
*ABD’li Savcılar Sigara Sahnelerine Savaş Açtı
Hollywood filmi izleyen gençlerin sigaraya 2,6 kat daha fazla ilgi göstermesi üzerine
ABD’li savcılar sigara sahnelerine savaş açtı.(19 Kasım 2005 Akşam Gazetesi)
105
*Yapılan araştırmalar günde bir paketten fazla sigara içenlerin ciltlerinin
içmeyenlere göre çok daha çabuk kırıştığını gösteriyor.
Tiryaki yüzü diye bir deyim hiç duydunuz mu? Avrupa’da kırışıklıklarla dolu yüze bu
ad veriliyor ve mucidi de Douglas Model adındaki İngiliz doktor. Model, insanların yüzüne
bakarak sigara içip içmediğini tahmin edebileceğini iddia etmiş ve çok büyük bir oranda da
becermiş… Sırrı ise basit: En az 10 yıl sigara içenlerin ciltlerinin ortak bir yanı var, kuru,
morumsu, bir yüz. Derin kırışıklıklar, yorgun bakışlar. Yapılan araştırmalar da tespitleri
doğrular nitelikte. 900 kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, günde bir paket sigara
içenlerin kırışıklık oranı içmeyenlere göre 5 kat fazla. Ve bu tiryakiler yani sigara içenler,
içmeyenlerden en az 1,5 yıl daha yaşlı görünüyor. Bu durumun nedeni, sigaranın barındırdığı
nikotin ve karbon monoksit. Bu iki madde, kan dolaşımını yavaşlatarak cildin beslenmesini
engelliyor. Bu durum da cildin kendisini onarmasını, yeni ve sağlıklı cilt dokuları üretmesini
sağlayan “collagen” maddesinin üretimini durduruyor. Sonuç ortada, çözüm ise belli:
Sigarayı bırakmak, en iyisi.(24 Temmuz 2005 Vatan Gazetesi)
*İngiltere’de Sokakta Sigara İçen Ceza Alacak
İngilizler, bar ve lokantalardan sonra şimdi de sokaklarda sigara içemeyecek. Sağlık
Bakanlığı, belediyelerin, kendi yetki alanında olan sokaklarda sigarayı yasaklamasının önünü
açıyor.
Bakanlığa bir öneri sunan Westminster Belediyesi, sigara yasağının “kaldırımları” da
kapsaması gerektiğini, çünkü içkili gecelerden sonra buralarda çok sayıda gencin toplanarak
gürültü ve rahatsız edici hareketlerde bulunduğunu belirtti. Konsey sözcüsü, “Böyle büyük bir
soruna ancak yasakla halledilebilir” dedi. Bakanlık da, bu çerçevede belediyelerin barlar,
lokantalar, eğlence merkezleri ve işyerleri dışında “sigara içmenin yasak olduğu alanlar”
oluşturmasına onay verecek. Buralarda sigara içenler de cezaya maruz kalacak.(Dış Haberler)
ALKOL
*İçki Yasak: Finlandiya’da ulu orta içki içilmiyor. Trafikte de alkollü yakalananların
şoförlük hayatı o anda bitiriliyor. 1907 yılında çıkarılan bir yasayla insana sarhoşluk veren
her türlü içkinin satılması yasak.
İçki marketten alınmıyor. Devlet mağazalarında satılmıyor. Ruhsatlı yerlerde temini
mümkün o da, yaşınız tutuyorsa. İçki içilen yerler ise, kentin dışında. Burada garsonlar saat
22.15’de masadakilere hitaben “Buradan 22.30’dan itibaren içki servisi yapılmaz,arzu eden
varsa, hemen alsın” ikazı yapılır(Türkiye Gazetesi 27 Şubat 2007 Aziz Cumhurcu, Finlandiya)
*İşgal Dönemlerinde Rusların votka barlarını açarak kendi genç nesillerini alkolizm
batağına çekmek istediklerini ifade eden Finler bu tuzağa düşmemişlerdir. Müşteri bulamayan
votka barları birer birer kapanmıştır. Finler de büyük bir felaketten kurtulmuşlar.
Rus Yazar Grigor Petrov “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabında Finlandiya’yı
Finlandiya’da yayılan Snelman’ın faaliyetlerini ve gittiği yerlerde halka hitaben yaptığı
konuşmalarda Osmanlıyı muasır devlet ve Türkleri örnek göstermiş. Danıştay’ın, hükümetin
yürürlüğe koyduğu genelgeyi “İçkili yerler, şehirden tecrit edilemez” yürütmesi ile iptal
edilmiştir.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti olarak yargı müesseselerinin kararlarına karışamayız
Ama…1930 yılında Türkiye’de kişi başına alkol tüketimi 1(litre) iken 2004 yılında 20 litreye
tırmanmıştır ve alkole başlama yaşı 11’e inmiştir.“Vicguet’in istatistiğine göre İsviçre de
ıslahevlerine konan çocukların yüzde 50’si alkolik ana ve babadan dünyaya gelmiştir (Türkiye
Gazetesi 27 Şubat 2007 Ord. Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın).
106
Deme adında İsviçreli sinir hekimi alkol içen ve alkol içmeyen ailelerin çocukları
arasında araştırma yapmış içen ailelerde dünyaya gelen çocukların ancak yüzde 10’nun
sağlam olduğunu, öbürlerinin çeşitli hastalıklarla boğulmuş olduklarını; içmeyenlerde ise
yüzde 90’nın sağlam olduğunu görmüştür “Sağlık düşmanı keyif verici maddeler”, Fahrettin
Kerim Gökay (Sayfa:32-33)
Gelişmiş ülkelerin gençleri alkolden ölüyor
ANKARA- Gelişmiş ülkelerde gençlerin dörtte birinin ölüm sebebinin alkol olduğu bildirildi.
Avustralya’da yapılan ve tıp dergisi Lancet’te yayınlanan araştırmaya göre, 2002’de gelişmiş
ülkelerde 15-29 yaş arasındaki gençlerin yüzde 27’si alkol yüzünden hayatını kaybetti. The
Australian gazetesinin internet sitesindeki haberde, gelişmiş ülkelerdeki ölüm sebepleriyle
ilgili verilerin değerlendirilmesi suretiyle yapılan araştırmada, gençlerin yüzde 4’ünün de
uyuşturucu yüzünden öldüğünün belirlendiği kaydedildi. Prof.Dr. John Toumbourou,
araştırmanın, alkol ucuz ve kolaylıkla ulaşılabilir olduğu vakit gençlerin daha çok problemle
karşılaşacağını gösterdiğini söyledi. Toumbourou, hükümetlerin gençlerin alkol alışkanlığı
konusuna ciddiyetle eğilmesini istedi. Araştırmada, yetkililerce alınacak çeşitli tedbirlerle,
tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımının azaltılması gerektiği vurgulandı (Türkiye Gazetesi 31
Mart 2007)
*Gökay’a göre;
Sağlık Düşmanı
Önemli bir nokta olan ergenlik yaşı, çocuklarda psikoloji bakımından otoriteye karşı
duruş çağıdır. Eline sigara alan bir genç böylece kendinin artık hürriyet ve idaresine sahip
olduğunu göstermek için sigaraya başlar; yaptığı işin yanlışlığını kendisi de seçmektedir. O
kadar ki bu hatasını önce gizli köşelerde işler. Bunu yaparken de hastamsı bir duygunun, bir
tadın etkisi altındadır. İşte bu gidiş otoriteye karşı koyuşlun hiçe sayışın ilk habercisidir.
Çevresinin yanlış örnek ve tehlikeleri bu karşı koymayı hazırlamıştır. En çok kendinden önce
alışılmışların önayak oluşları ve tehlikeleri ön safta gelir. Okuduğu romanlar, seyrettiği
filmlerde bu yolda yardımcılık eder. Çok kere bir kısım edebiyat, keyif verici maddelerin
alışımını sanki körükleyen bir etkendir. Mesela, Divan edebiyatında mey ve ney, içki ve
müzik en büyük hayat zevki olarak tanıtılır. İçki içmek, güzel sevmek, “sanki hayatın özü”
olarak gösterilir.(Sayfa 7)
Sağlık düşmanı keyif verici maddeler
Öyle bir zaman gelmiştir ki bütün dünyayı içki kaplamıştır. Mitolojiyi incelediğimizde
Bacchus’ün içki tanrısı olarak tanındığı ve övüldüğünü görürüz.İçki üzerine söylenmiş daha
birçok mitlere, masallara rastlıyoruz. (Sayfa 10)
Böylece bir yandan dinsel, beri yandan edebi telkinlerle içki alışkanlığı insanları
sarmıştır. Buna ekonomik propagandalar da katılmıştır. Yunanistan ve Fransa gibi bir kısım
memleketlerde bağcılık ilerlemiş ve şarap yapımının artması bu ülkelerde şarap
propagandasının hızlandırılmasına sebep olmuştur. Bir kısım hekimlerde bu yolda yardım
etmişler, şarap seven hekimler kurumu, şarap sevenler kongreleri, dört bir yanda konferanslar
yayımlar gibi birçok yollarla şarabı yaymaya çalışmışlardır. Fransız okullarında, kışlalarında
şarap içilmesi gerekli bir duruma getirilmiş, şarabı öven yazarların ve şairlerin sözleri renkli
afiş ve filmlerle her yana yayılmıştır. Avrupa’da içki yayılması XVI’ ncı yüzyılda
hızlanmıştır. Daha önce Fransız kralları içki yayılmasını önlemeye çalışmışlardır. Romalılar
önceleri içki kullanmazlarmış. Araplar İslamlıktan önce çok içerlermiş. İslamlaştıktan sonra
Araplar arasında içki alışımı azalmıştır. Birleşik Amerika’ya içkiyi Avrupalı göçmenler
getirmiştir. Böylece de içki alışkanlığı bütün dünyayı sarmıştır. Memleketimizde içki
alışkanlığı bir kısım aydın sınıfa bağlı kalmış, halk içkiden daima iğrenmiş, yüz çevirmiştir
(Sağlık Düşmanı Keyif Verici Maddeler, Fahrettin Kerim GÖKAY)
107
*Cahil ve alkolik koca, evden kaçırtıyor.
Konukevlerine sığınan kadınların eşleri ile ilgili veriler incelendiğinde, “evden
kaçırtan” kocanın profili şöyle oluştu: “26-40 yaşları arasında, ilkokul mezunu, geçici ve
düşük gelir getiren işlerde çalışıyor, alkol gibi zararlı alışkanlıkları bulunuyor.” (Aslıhan Altay
Karataş/Ankara)
*Avrupa’da alkol terörü:600 bin ölü
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Avrupa kıtasında her yıl yaklaşık 600 bin
kişi alkol tüketiminin neden olduğu hastalıklar ve yaralanmalar sonucu hayatını kaybediyor.
Avrupa genelinde alkole yılda 200 ile 500 milyar Euro harcanıyor.
Alkol tüketiminin Avrupa’da, her yıl yaklaşık 600 bin kişinin ölümüne sebep olduğu
bildirildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, sadece Avrupa kıtasında yılda
yaklaşık 600 bin kişi alkol tüketiminin sebep olduğu hastalıklar ve yaralanmalar sonucu
hayatını kaybediyor.
WHO’nun raporunda, yaygın alkol tüketiminin Avrupa toplumlarını tehdit eder
boyutlara ulaştığı belirtildi. Avrupalıların diğer kıtadakilere oranla iki kat daha fazla alkol
tükettiklerinin belirtildiği raporda, Avrupa genelinde alkole yılda 200 ile 500 milyar Euro
harcandığı ifade edildi. WHO’nun raporuna internet sitesinde yer veren İsveç Tekeli
Systembolaget, alkol tüketimini azaltmak için çeşitli kampanyalar yürütüyor (Ortadoğu Gazetesi
28.11.2005, Sefa Saygılı)
*Avrupalı sarhoş geziyor
En fazla alkol tüketilen kıta Avrupa.2002’de 600 bin Avrupalı alkolden öldü. Alkol
bağlantılı hastalıkların Avrupa’ya yıllık maliyeti 235 milyar dolar.
Avrupalılar, dünya ortalamasının iki katı alkol tüketiyor. 2002’de 600 bin Avrupalı
alkol bağlantılı nedenlerden öldü. Erken ölümlerin yüzde 6,3’ü alkol yüzünden. Alkol
bağlantılı hastalıkların Avrupa’ya yıllık maliyeti 235 milyar dolar. En çarpıcı örnek olan
Fransa’da kişi başına yılda ortalama 9,5 litre saf alkol tüketiliyor. 5 milyon kişi aşırı derecede
alkol tüketiyor, bunlardan 2 milyonu alkole tamamen bağımlı. Her yıl 23 bin kişi doğrudan
alkol nedeniyle ölürken, alkolün neden olduğu şiddet ve kazalar nedeniyle toplam ölüm sayısı
yılda 45 bin. Hamilelikte alkol alınması nedeniyle her yıl 3 bine yakın çocuk sakat doğuyor.
Her 100 bin kişiden 13’ü siroz hastası. Fransız Sağlık Bakanlığı raporunda, alkol tüketimi
“büyük bir ulusal sorun” diye nitelendi ve “alkol uyuşturucudur” denildi. PARİS (Yenişafak
Gazetesi 25.11.2005)
UYUŞTURUCU
*Uyuşturucu Hapların Girmediği Şehrimiz Neredeyse Kalmadı Gençlik Hedefte
Uluslar arası zehir tacirleri yönünü Türkiye’ye çevirdi. Son dönemde rekor düzeyde
ecstasy ve kokain ele geçirildi (Türkiye Gazetesi 3 Nisan 2007 Süleyman Demir)
*Gençlik Hedefte
ANKARA- Türkiye’de kokain ve ecstasy kullanımının giderek tırmanış gösterdiği ve
bütün illere yayıldığı bildirildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığı tarafından 2006 yılına organize, mali, narkotik ve bilişim suçlarına dönük
değerlendirme raporu hazırlandı. Rapora göre, 2002 yılında sadece 14 ilde ecstasy ele
geçirilirken, 2006 yılında bunun 65 ile yayıldığı belirlendi. Benzeri durum kokainde de
gözlendi. 2005 yılında sadece 15 ilde ele geçirilen kokainin, 2006 yılında 22 ile dağıtıldığı
anlaşıldı.
108
12 milyon uyuşturucu hap
Raporun “Narkotik Suçlar” bölümünde başkaca ilginç veriler bulunuyor. 2006 yılında
esrar, eroin, bazmorfin, afyon , kokain, asetik anhidrit, sentetik ecza, captagon ve captagon
kaçakçılığına yönelik olarak 7 bin 725 operasyon gerçekleştirildi ve operasyonlar sırasında
toplam 17 bin 127 kişi yakalanarak gözaltına alındı. Bütün bu operasyonlarda 9 bin 787 kg
esrar, 7 bin 380 kg eroin, 487 kg bazmorfin, 217 kg afyon, 77 kg kokain, 55 bin 222 litre
asetik anhidrit, 20 bin 494 adet sentetik ecza, 10 milyon 653 bin 764 adet captagon ve 1
milyon 457 bin 698 adet ecstasy ele geçirildi.
Zehir akışında ciddi artış
Elde edilen veriler incelenerek değerlendirmeler yapılan raporda, Türkiye’nin ecstasy
ve kokainde adeta hedef ülke konumuna geldiği belirtildi. Verilere göre 2002 yılında 8 kg,
2003’te de 3 kg kokain yakalanırken 2006 yılında bu rakam 77 kilo grama yükseldi. 2002
yılında kokaine yönelik olarak sadece 50 operasyon yapılıp 140 kişi yakalanırken, 2006
yılında 192 operasyon gerçekleştirildi ve 518 kişi yakalanarak gözaltına alındı.
Türkiye açık Pazar haline geldi
Raporda, “2005 yılında 14 farklı ilimizde kokain maddesi yakalanırken, 2006 yılında kokain
maddesi yakalanan illerimizin sayısı 22’ye çıkmıştır. Bu durum, kokain maddesi kullanım
alanının ülkemiz geneline yayılma eğilimi gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde
gerçekleştirilen kokain operasyonları incelendiğinde, ülkemize kaçakçılığın genelinde iç
piyasaya yönelik olarak yapıldığı, kullanıcı kitlesinin, orta ve yüksek gelir grubundaki
şahıslar olduğu, yurt dışından getirtilen kokain maddesinin hava ve kara yolu kullanılarak
kuryeler aracılığıyla yurda sokulduğu tespit edilmiştir” denildi(Anadolu Ajansı 02.04.2007).
*Emniyetten Ailelere Çağrı: Zehir Tacirlerine Karşı Bize Destek Olun
Emniyet Genel Müdürlüğü, uyuşturucu kullanma yaşının sürekli düşmesi üzerine
aileleri bilgilendirme kararı aldı. Emniyet tarafından hazırlanan uyuşturucu raporuna göre,
bağımlılardan yüzde 19’u 15 yaş altında uyuşturucuya başlamış. Yüzde 30’u ise 15-19 yaş
arasında uyuşturucu madde ile tanışmış. Uyuşturucu madde kullananların yüzde 78’i
aileleriyle yaşıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığı’nın (KOM) 2006 yılı değerlendirme raporunda uyuşturucu bağımlılarının profili
çıkarıldı. Rapor 2006 yılında haklarında işlem yapılan uyuşturucu madde bağımlılarına
verilen anket formu ile hazırlandı. Rapora göre, uyuşturucu kullananların yüzde 97’si erkek.
Uyuşturucuya başlama yaşı yüzde 30’luk dilimle 15-19 yaş arası ilk sırada yer alıyor.
Ardından yüzde 29 ile 20-24 yaş aralığı yer alıyor. Uyuşturucu bağımlılarından yüzde 19’u
ise 15 yaş altında uyuşturucuya başlamış. Raporda uyuşturucu bağımlılarının eğitim
durumları da inceleniyor. Bağımlılardan yüzde 48’i ilkokul, yüzde 21’i ortaokul, yüzde 13’ü
lise mezunu. Yüzde 9’u okur yazar değil. Bağımlıların yüzde 66’sı ise bekar.
Emniyet elde edilen veriler ışığında uyuşturucu bağımlılarına karşı 2007 yılında
strateji değişikliğine karar verdi. Bu sene narkotik ekipleri aile odaklı bilgilendirme
etkinliklerine başlayacak. Rapora göre, madde kullananların yüzde 78’si ailesiyle, yüzde 12’si
yalnız, yüzde 8’i ise arkadaşlarıyla yaşıyor. Raporda, “Ailenin hangi işlevlerinde problem
yaşadığının araştırılması, büyük çoğunluğu ailesiyle yaşayan ve buna rağmen madde kullanan
kişilerin tekrar topluma kazandırılmasına veya kullanım engellenmesine yardımcı olacaktır.
Bu veri bizlere aile faktörünün önemini bir kez daha göstermektedir.” deniliyor.
“Merak Sebebiyle Başlama” Azaldı
Uyuşturucu madde bağımlılarının büyük çoğunluğunun arkadaş etkisi ile başladığı
kaydedilen raporda bağımlıların sırasıyla “kişisel sorunlar, ailevi sorunlar, eğlence, merak ve
109
aile etkisi” ile uyuşturucuya başladığının saptandığı yer alıyor. Geçmiş yıllardaki verilere
bakıldığında, “merak etkisi” ile maddeye başlama sebebinin önemli oranda düşmesi raporda
dikkat çekici bulunuyor. Uyuşturucu maddelere başlama sebepleri sıralamasında “sigaranın
etkisiyle” yüzde 87 ile başta geliyor. Esrar, yüzde 7 ile sigarayı takip ediyor. Alkol ise yüzde
4. Raporda, şu görüşlere yer veriliyor: “Madde kullanımına sigarayla başlayan kullanıcıların
halen kullanmakta olduğu madde yüzde 81 ile esrar, yüzde 14 ile eroindir. Bağımlıların
uyuşturucu madde kullanmaya başlamadan önce sigara kullanmaya başladığı görülmektedir.
Bağımlılık sürecinde sigara ve alkolün diğer bağımlılık yapan ve legal olmayan maddeleri
kullanmaya başlamada öncü olduğu, sigara ve alkol kullanmayanların ise bağımlılık
sürecinde kullananlara oranla uzak oldukları söylenebilir.” KOM’un 2006 değerlendirme
raporunda uyuşturucu madde kullananlar arasında esrar kullananların yüzde 79 ile ilk sırada
yer aldığı saptandı. Bağımlılardan yüzde 14’ü eroin, yüzde 3’ü ecstasy, yüzde 2’si ise kokain
kullanıyor. Temin yolu incelendiğinde ilk temin yolunun arkadaş olduğuna dikkat çekilen
raporda bağımlıların daha sonra yabancı kişilerden uyuşturucu temin eder hale geldiği
anlatılıyor. Rapora göre, bağımlılar genellikle uyuşturucu maddeyi kendi evinde içiyor (Zaman
Gazetesi 04 Nisan 2007).
*Eroinde Rapor
Türkiye’de geçen yıl yapılan uyuşturucu operasyonlarında 23 tondan fazla esrar, 10 tondan
fazla eroin ve 77 kilo kokain ele geçirildi. Emniyet raporunda, el konulan eroinin “rekor”
seviyede olduğu belirtildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Mücadele Daire Başkanlığı 2006’ya ait “Uyuşturucu Raporunu” hazırladı. “Balkan Rotası”
üzerinde bulunan Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, İran, Macaristan,
Romanya, Sırbistan Karadağ, Türkiye ve Yunanistan’da, 2005 yılında 15 ton 602 kilo eroin
ele geçirilirken bu rotada yer alan ülkelerin toplamından yüzde 52.6’sına tekabül eden 8 ton
212 kilo eroinin Türkiye’de yakalandığı görüldü. Rapora göre, 2006’da polis, jandarma ve
gümrük görevlilerinin yaptığı operasyonlarda 23 ton 884 kilo esrar, 10 ton 312 kilo eroin, 529
kilo bazmorfin, 440 kilo afyon, 77 kilo kokain, 6 bin 317 litre asetik anhidrit, 31 bin 991 adet
sentetik ecza, 19 milyon 971 bin 625 adet Captagon, 1 milyon 592 bin 200 adet ecstasy hap
ele geçirildi. Polis bölgesinde yapılan operasyonlarda ele geçen uyuşturucu türlerinde İstanbul
ilk sıralarda yer aldı. Eroinin yüzde 36.5’i İstanbul’da, yüzde 11.6’si Van’da, yüzde 9.8’i
Hakkari’de ele geçirildi. Esrar maddesinin yüzde 11.2’sine Diyarbakır, yüzde 10.6’sına
İstanbul, yüzde 7.4’üne Van’da el konuldu (Cumhuriyet Gazetesi 6 Nisan 2007)
*Tehlike Büyüyor
ERZURUM- Ecstacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucuların Türkiye içinde artan
satış oranları özellikle genç nüfus için büyük tehlike arz ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nca hazırlanan 2006 yılı
raporunda, ecstasy kaçakçılığının iç tüketimine yönelik yapıldığının tespit edildiği, 2002
yılında 14, 2003’te 21, 2004’te 42, 2005’te 50 ve 2006 yılında ise 65 ilde ecstasy maddesi
yakalandığı kaydedildi.Raporda, “Ecstacy yakalanan il sayısındaki artışın, kullanım ve
kaçakçılığının her geçen yıl hızlı bir şekilde yükseldiğinin göstergesi” olduğu vurgulandı.
2005 yılında 14 ilde kokain maddesi yakalanırken, 2006 yılında 22 ilde kokain
yakalandığı belirtilen raporda, bu durumun, “kokain kullanımının ülke geneline yayılma
eğilimi göstergesi olduğuna” işaret edildi. Raporda, kokain kullanıcı kitlesinin orta ve yüksek
gelir grubunda olduğu, kaçakçılığın daha çok Afrika kökenli kuryeler aracılığıyla yapıldığı
dile getirildi. Yakalananların sayısında da 2005 yılına göre yüzde 42.9’luk artış olduğu
belirtilen raporda, şüpheli sayısının erkekte yüzde 41,7; kadınlarda ise yüzde 70.7 oranında
arttığı vurgulandı.
110
*Paralar Teröre
Uyuşturucu maddelerin, “taş” ve “ot” gibi değişik isimlerle pazarlandığı anda raporda, zehir
taşımacılığında yaşı küçük çocuklar ile posta ve kargonun kullanıldığı belirtildi. Uyuşturucu
madde kaçakçılığının, terör örgütlerinin en önemli gelir kaynaklarından biri olduğuna dikkat
çekilen raporda, terörist faaliyetler içerisinde yer aldıklarından dolayı yurt dışına kaçan örgüt
üyelerini maddi gelir temin etmek maksadıyla zehir kaçakçılığı yaptıklarının bilindiği
kaydedildi. Raporda, elde edilen gelirin büyük bölümünün bölücü örgüt PKK silahlı eylemleri
için kullanıldığı da ifade edildi (Türkiye Gazetesi 9 Nisan 2007)
*Eroin Yayılıyor
Tempo Dergisi, son sayısında, Bağımlı Danışmanı Jale Kerimol’un tüyler ürpertici
açıklamalarına yer verdi. Amerika’da danışmanlık konusunda eğitim alan Kerimol, eroin
bağımlılarının önümüzdeki dönem Türkiye için ciddi bir sorun olacağına dikkat çekiyor.
Türkiye’de gençliği yakından gözlemleyen Jale Kerimol, “Gençlik ve eroinle” ilgili şunları
söylüyor: Bağımlılık yaşı 13-14’e düştü.
Hiçbir çocuk doğrudan eroine başlamıyor. Bunların bir alt yapısı var. Genelde
başlangıç noktası alkol ya da esrar oluyor. Bu risklere ve realitelere baktığımızda ben birkaç
yıl içinde ciddi problemlerle karşılaşacağımızı düşünüyorum.”
*Hazırlıklı Değiliz
Türkiye’nin bağımlılık konusunda hazırlıklı olmadığını da ifade eden Jale Kerimol,
“Türkiye’de hiçbir bağımlılık konusunda rehabilitasyon ve rekreasyon, yeniden yapılanma ve
yeniden hayata adapte olma dediğimiz ciddi terapisel sistematik yok. Bağımlılıklarda
rehabilitasyon olgusu yok. Bağımlılık iradesizlik değil, hastalıktır. Genetik, fiziksel ve
psikolojik alt yapısı vardır. Ona göre konumlanmak gerekir” diye konuşuyor (Güneş Gazetesi 2
Mart 2002)
*Uyuşturucu Sevkiyatına Aile Süsü
“Aileler destek olmalı”
Doç. Dr. Gülsen Erden, anne ve babanın çocuklarına olan davranışlarında tutarlı
olmasının çok önemli olduğunu bildirdi. Erden, şöyle devam etti: “Aileler çocuk ve ergenleri,
yaşının sorumluluğunu alabilecek kadar özgür bırakırken, tehlikeleri fark edemediklerinde
yanlarında olduklarını, destek olduklarını hissettirecek şekilde yakından izlemeli ve yaşa
uygun sınırlar ve kurallar koyma konusunda yeterli ve tutarlı olmalı. Ebeveynler, stresle karşı
karşıya kaldığında bu stresle baş edebilmesi için mutlaka çocuklarına destek olmalı, onları
dinleyerek, anlamaya çalışarak sorunlarına çözüm bulmaya yardımcı olmalı, yaşadıkları kötü
deneyimler sonrasında bile yanlarında olduklarını ona değer verdiklerini hissettirmeli.”
*Uyuşturucu sevkiyatına “aile süsü”!
VAN- Türkiye’de uyuşturucu sevkiyatının yapıldığı önemli merkezlerden biri olan
bölgede, sevkiyatın yapıldığı araçlarda kadın bulundurularak, “aile süsü” verildiği, bu şekilde
yapılmasındaki amacın kontrol noktalarındaki görevlilerin dikkatini dağıtmak, araç
üzerindeki yoğunluğu azaltmak olduğu bildirildi. Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre,
uyuşturucu dünyasında özellikle bölgedeki yapılanmada sevkiyat sürecinde her geçen gün
yeni taktiklerin uygulandığını, yakalanmamak adına taktiklerin sürekli değiştirildiğini
belirttiler.(Türkiye Gazetesi 16 Ocak 2007 Salı)
111
KAYNAKÇA:
1. Acar, M. (2006). Türkiye`de Madde Bağımlılığı ve Gençlik, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi), Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale
2. Asut, Ö. (1993). Hekim ve Sigara. (1.Baskı). TTB Yayınları
3. Aseltine RH, Gore S, Colten ME. The Co-Occurrence Of Depression And Substance
Abuse İn Late Adolescence. Development Psychopathol 1998; 10: 549-70
4. Atkin C. Effects of televised alcohol messages on teenage drinking patterns. J Adolesc
Health Care 1990; 11: 10-24
5. Aydın, Betül. (1997), Çocuk ve Ergen Psikolojisi. İstanbul Marmara Üniversitesi
Vakfı Yayınları, No:1
6. Babaoglu, N.A. (1997). Uyuşturucu ve Tarihi. (1.Baskı). Ankara; Kaynak Yayınları
7. Bandura A. Social learning theory. Englewood Clifts, NJ, Prentice-Hall, 1977
8. Black M, Ricardo IB. (1994). Drug Use, Drug Trafficking And Weapon Carrying
Among Low İncome, African- American, Early Adolescent Boys. Pediatrics 93: 106572
9. BS, Hofmann AD. Substance abuse. In: Hofmann AD, Greydanus DE (ed)s.
Adolescent Medicine. Connecticut: Appleton& Lange 3. Ed. 1997: 703- 39
10. Çam, T. (2003). EGM Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Dergisi, Yıl.2,
Sayı:20, Ankara
11. Çelik V. M. (2005). Madde bağımlılığıyla mücadelede orta öğretimde görev yapan
öğretmenlerin rolü ve önemi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Fırat Üniversitesi
Elazığ
12. Doğan, Y.B.(1998). Bağımlılık Kavramı ve Model Anlayış. Alkol ve Alkol Dışı
Madde Bağımlılığı (1.Baskı). Ankara: Mutlu Doğan Ofset Matbaacılık.
13. Duran, Ç ve diğerleri.(1997). Uyuşturucu Madde Kullanımının Aile Üstüne Etkisi.
Ankara: Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını,
14. Durant RH, Smith JA, Kreiter SR et al (1999). The relationship between early age of
onset of initial substance use and engaging in multiple health risk behaviors among
young adolescents. Arch Pediatr Adolesc Med., 153: 286- 313
15. Elster AB, Kuznets NJ. (1994). AMA Guidelines For Adolescent Preventive Services.
Recommendations And Rationale. Chicago, Williams&Wilkins
16. Engel, G.L. (1980). The Clinical Application Of The Biopsyhosocial Model.
17. Escobedo LG, Reddy M, DuRant RH. (1997). Relationship Between Cigarette
Smoking And Health Risk And Problem Behaviors Among US Adolescents Arch
Pediatr Adolesc Med., 151: 66-71
18. Fishman M, Bruner A, Adger H. (1997). Substance Abuse Among Children And
Adolescents. Pediatr Rev 18: 394- 403.
19. Goodman E, Capitman J. (2000). Depressive symptoms and cigarette smoking among
teens. Pediatrics 106: 748-55
20. Hawkins JD, Catalano RF, Miller JY. (1992). Risk And Preventive Factors For
Alcohol And Other Drug Problems İn Adolescence And Early Adulthood:
‹Mplications For Substance Abuse Prevention. Psychol Bull, 112: 64- 105
21. Heyman RB, Adger H. (1997). Office Approach To Substance Abuse Prevention.
Pediatr. Clin. North Am. 44: 1447-455.
22. HeischoberWolfson M, Forster JL, Claxton AJ, Murray DM. (1997). Adolescent
Smokers2 Provision Of Tobacco To Other Adolescents. Am J Public Health ,87: 64951
23. Hogan MJ. (2000). Diagnosis And Treatment Of Teen Drug Use. Med. Clin. North
Am. 84: 927-66
112
24. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Raporu (2002). Ankara: Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Yayınları.
25. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Raporu. (2003). Ankara: Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Yayınları.
26. Klein JD, Brown JD, Childers KW, et al. (1993). Adolescents’ Risky Behavior And
Media Use. Pediatrics, 92: 24-31
27. Konings E, Arber FD, Narring F, Michaud PA. (1993). Identifying Adolescent Drug
Users: Results Of A National Survey On Adolescent Health İn Switzerland. J Adolesc
Health 16: 240-47
28. Köroğlu, E. Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders, Fourth Edition
(DSM-IV), ,Mental Bozuklukların Tanısal Ve Sayımsal El Kitabı
29. Liepman MR, Keller DM, Botelho RJ. (1998). Understanding and Preventing
Substance Abuse By Adolescents. Prim. Care 25: 137-62
30. MacKenzie RG, Kipke MD. (1998). Substance use and Abuse. In: Friedmen SB,
Fisher MM, Schonberg SK, Alderman EM (ed)s. Comprehensive Adolescent Health
Care. St Louis: Mosby 2. Ed., 825- 43
31. Noller,P.,Callan,J.V.,(1990).Adolescents Perceptions Of The Nature Their
Communication With Parents.Journal of Youth and Adolescence, 19:4
32. Ögel ve diğerleri. (2004). Alkol ve Madde Kullanan Ergenlerde Anne ve Baba Eğitimi
Kılavuzu, Çamatem,
33. Ögel, K. (2001). İnsan, Yaşam ve Bağımlılık Tartışmalar ve Gerekçeler. İstanbul: IQ
Kültür Sanat Yayıncılık
34. Ögel, K. (2001). Madde Bağımlılarına Yaklaşım ve Tedavi IQ Kültür-Sanat
Yayıncılık 13. Araştırma-İnceleme-Psikoloji Dizisi, İstanbul
35. Ögel, K. ve diğerleri . Zor Çocuk ve Gençler Yeniden Yayın No:16. İstanbul
36. Öz, İ.. (1999). Gencim Doğruyum: Kök Yayıncılık,
37. Patton LH. (1995). Adolescent Substance Abuse. Pediatr. Clin North Am 42: 283- 93
38. Perry CL. (1999). The Tobacco İndustry And Underage Youth Smoking. Tobacco
İndustry Documents From The Minnesota Litigation. Arch Pediatr Adolesc Med ,153:
935-41
39. Pierce JP, Gilpin E, Burns DM, Whalen E, Rosbrook B, Shopland D, Johnson M.
(1991). Does tobacco advertising target young people to start smoking? JAMA 266:
3154-58.
40. Robin,AL ve Foster,S.L.(1989). Negotiating Parent-Adolescent Conflict:A
Behavioural Family Systems Approach.Guilford Pres
41. Shilts L. (1991). The Relationship Of Early Adolescent Substance Abuse To
Extracurricular Activities, Peer İnfluence, And Personal Attitudes. Adolescence, 26613
42. Solgun S (2002) Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı Ve Alternatif Çözüm Önerileri,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Muğla
43. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu. Resmi Gazete Yıl: 1983, s.
18059.
44. Strasburger VC, Donnerstein E. (1999). Children, Adolescents, And The Media:
İssues And Solutions. Pediatrics, 103: 129-39 35
45. Şahin, N. Stresle Başa Çıkma Olumlu Bir Yaklaşım,Türk Psikologlar Derneği
Yayınları
46. ŞİBAP (2007). Yöret Vakfı Eğitim Materyali
47. Tactic of Chance Davranış Bilimleri Yayınları
113
48. Tuncer L. (2007). Cumhuriyet Döneminden Bugüne Madde Bağımlılığı İle
Mücadelede İc Güvenlik Ve Milli Ahlak Faktörlerinin Yeri Ve Önemi Üzerine Bir
Deneme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Elazığ
49. Tütün Mamullerinin Zaralarının Önlenmesine Dair Kanun. Resmi Gazete. (1996):
s.22829
50. Tüzün Ü. Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi,İstanbul Tıp Fakultesi Temel Ve Klinik
Bilimler Ders Kitapları, Nobel Tıp Kitabevleri,Madde Ve İlaç Kullanımı
51. Yavuzer H. (1986). İst. Ün. Ed. Fak. Yay. İstanbul
52. Yavuzer, H. (1994). Çocuk ve Suç. Yedinci Baskı. İstanbul: Remzi Kitabevi
53. www.cannabies.com.tr , Erişim tarihi:07/09/2007
54. www.geocities.com.tr, Erişim tarihi: 10/09/2007
55. www.hayalsaati.com.tr, Erişim tarihi: 10/09/2007
56. www.narkotik.iem.gov.tr, Erişim tarihi: 08/09/2007
57. www.polis.web.tr, Erişim tarihi: 07/09/2007
58. www.sağlıkbilgisi.com.tr, Erişim tarihi: 08/09/2007
59. www.uyusturucular.com.tr , Erişim tarihi: 07/09/2007
60. www.yeniden.org.tr, Erişim tarihi: 07/09/2007
114

Benzer belgeler