Kompozisyonun Altın Kuralları
Transkript
Kompozisyonun Altın Kuralları
FOTOĞRAF SANATI Zamanın Belgesi ALPARSLAN ATALAR MAYIS 2009 1 Giriş I Temeller Ve Giriş Açıklamaları 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. Dijital Fotoğrafçılık Nedir? Tarihçe Dijital Fotoğraf Makinesi Nedir Temel Kurallara Uyulduğunda Fotoğraf Đstediğiniz Gibi Olur... Otomatik Netleme (AF) Nedir Nasıl Çalışır Enstantane (Perde açıklık süresi) Nedir Nasıl Çalışır? Diyafram (ışık miktarı ayarı) Nedir? Objektif (Nesnel) Nedir? Dijital Fotoğraf Makinelerini Kimler Kullanır? Dijital Fotoğraf Makineleri Nasıl Çalışır? CCD-Birimi Nedir ? Nasıl çalışır Dijital Fotoğrafların Gösterimi Bit'ler ve Byte'lar Dijital Fotoğraf Makinesinin Çözünürlüğü Dijital Fotoğraf Makinelerinin Sınıfları Geleneksel Makineler Đle Benzer Özellikleri Dijital Fotoğraf Makinelerinin Donanımı 2 Dijital fotoğrafçılık nedir? Geleneksel film fotoğrafçılığının, bilgisayar destekli resim işlemi ile birleştirilmesine, dijital (sayısal) fotoğrafçılık denir. Resimler, artık, bilgisayarda çizilmek veya yaratılmak yerine taranıyor veya dijital bir fotoğraf makinesi ile çekiliyor. Resim, bilgisayarın okuyabileceği bir düzenlemede hazır olursa, rahatlıkla değiştirilebilir, düzeltilebilir, yabancılaştırılır, v.s.. Resim işleminin sonunda, hazırlanmış dijital fotoğraf basılabilir, gönderilebilir veya internet sayfalarında kullanılabilir; bunlar, dijital fotoğrafçılığın sunduğu geniş imkânların sadece bazılarını oluştururlar. Geleneksel fotoğrafçılığın vazgeçilmez yardımcıları olan retuş boyaları, fırçalar ve bıçaklar yerlerini, yazılım ve donanımların sınırsız olanaklarına bırakıyorlar. Yeni teknolojiler, kullanıcının yaratıcılığını öne çıkarmak için, çok gelişmiş araçlar sunuyorlar. Tarihçe 1996 yılının başlarında, fotoğraf piyasasına iki yeni gelişim tanıtıldı: APS (gelişmiş fotoğraf sistemi) ve dijital fotoğrafçılık. Tabiiki her iki sistemin de avantajları vardır. Orta vadede ve kesin olarak, uzun vadede, dijital fotoğrafçılık belirleyici gelişim olarak, görünecektir. Geleneksel teknolojiden dijital teknolojiye geçiş sürecinde, dijital fotoğrafçılık, belirleyici unsur olmaktadır. Doğal olarak, eleştiriler ve tereddütler olabilir ancak..., Sizin de bir CD-çalarınız veya cep telefonunuz yok mu? Dijital fotoğraf makinesi nedir? Dijital fotoğraf makineleri, gelişimin doruk noktasını oluştururlar. Teknolojik gelişimler, en yeni ürünler ve gittikçe câzipleşen fiyatlar, dijital fotoğrafçılığın ve eğlence-tüketim branşının, sağlam temel taşlarını oluşturmakta. Eskiden resimler filme çekilir, banyo yapılır ve taranarak bilgisayara aktarılır, kalite kontrolü yapıldıktan sonra belki bir daha çekim yapılması gerekebilir..., ve en sonunda istenilen netice elde edilirdi. Dijital fotoğraf makineleri, tam bu noktada devreye giriyorlar. Fotoğrafları çekip, anında kontrol edip, silip, yeniden çekip ve bilgisayara yükleyerek, işleyebilirsiniz. Dijital fotoğraf makinelerinin filme, fotoğrafların ise kimyasal banyolara ihtiyacı yoktur; çünkü doğrudan hafıza kartına kayıt edilirler. Dijital resimler bilgisayara, daha hızlı aktarılır. Bu nedenler dijital fotoğraf makinelerini, yeni başlayanlardan mesleki kullanıcılara kadar, fotoğraf ile uğraşan herkesin tercih ettiği araçlar hâline getirmişlerdir. Temel kurallara uyulduğunda fotoğraf istediğiniz gibi olur... Dijital fotoğrafçılık, doğal olarak, geleneksel fotoğrafçılık temelindedir. Burada da otomatik netleme (AF), diyafram ve enstantane gibi kavramlar geçerlidir. Bu kavramları geleneksel SLR makinelerden tanıyoruz, ancak diğer film kullanan makinelerde pek pek işlemedik. Bu noktada dijital fotoğrafçılığın bir avantajı daha ortaya çıkıyor: güncel dijital makinelerin, ufak ve toplu olmalarına rağmen, SLR makinelerin ayar olanaklarına sahip olmak gibi, dâhiyane özellikleri mevcut. Makineyi, otomatik ayarlar ile sınırlı olarak kullanmak istemiyorsanız, otomatiği kapatıp, el ile kullanınız. Bu konuda makinenin, el ile yapılan ayarlarının kolayca 3 erişilebilir olması gerekir, yoksa sürekli olarak kullanım kılavuzuna bakmak zorunda kalabiliriz. FinePix serisinin bütün modelleri, bir çok işleve kolayca ulaşabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır. Öneri: Bazen, bütün işlevler kullanım kılavuzunda yer almayabilir veya anlaşılmayabilir, bu durumda işlev tuşları ile oynamaktan çekinmeyiniz veya en yakın Fujifilm Dijital bayiinize danışabilirsiniz. Otomatik netleme (AF) nedir nasıl çalışır? Çoğu makinelerin otomatik netleme sistemleri, pasif (durağan) işlerler. Bu işlemde kontrast’a (zıtlık) göre ölçüm yapılır. AF-sisteminin kullanımı çok kolaydır: çekmek istediğiniz nesneyi seçip, hedeflediğinizde deklanşöre yarım basarak netlemeyi yapmış olursunuz. Ancak, zaman zaman, sadece dijital makinelerde olmayan, netleme sorunları ile karşılaşabiliyoruz. Aşağıda, en çok karşılaşılan sorunları ve bunların çözümlerini sıraladık: EN ÇOK KARŞILAŞILAN SORUNLAR SORUN SORUNUN SEBEBĐ ÇÖZÜM Kontrast veya belirgin olmayan monokrom (tek renkli) alanlar oluşuyor. Otomatik netleme sisteminin asgari kontrast gereksinimi vardır. Aynı mesafede olan başka bir nesneyi ölçünüz (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Seçilen konu çok karanlık veya ortamda çok az ışık var. Pasif AF’nin asgari aydınlığa gereksinimi vardır. Çekim konusu yeterli uzaklıkta ise, manüel netleme, mesafe olarak “sonsuz” ayarına getirilir. Çekilen nesnede sadece yatay çizgiler ve yapılanmalar var Otomatik netleme sistemleri, genelde, dikey yapılanma ve çizgilere gereksinim duyarlar. Makineyi biraz eğik tutup, tekrar netleme yapınız. Diğer bir seçenek olarak, aynı mesafede başka bir nesneye ölçüm yapabilirsiniz. Çekilen nesne, aşırı yansıma yapıyor. Yansımalar, AF sistemini yanıltır. Asgari kontrasta gereksinim vardır. Aynı mesafede, başka bir nesneye ölçüm yapınız. (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Aynı mesafede, başka bir Çok kuvvetli / aşırı karşı ışık. Aşırı karşı ışık, gereksinim olan kontrastları kaldırır. nesneye ölçüm yapınız. (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Farklı mesafede bulunan, pek belirgin olmayan nesneler çekilecek. Farklı mesafede bulunan nesneler, ana netleme alanını dolduruyorlar. Ölçüm mesafesini belirleyiniz. 4 Bütün mükemmelliğine rağmen otomatik netleme sistemlerinin yetersiz kalabildiği durumlar olacaktır. Orta ve üst sınıf makinelerde bulunan manüel netleme ayarları, bu durumlar için yapılmıştır. Genellikle, tek tuş üzerinden AF/MF değişimi yapılır ve LCD ekran üzerinden netleme, kontrol edilir. Manüel netleme, otomatik netlemenin yerine geçmez, ancak bazı çekimlerde daha iyi bir yöntemdir. Diyafram ve enstantane ile bağlı olarak kullanıldığında, manüel netleme ile mükemmel ve ilginç neticeler elde edebilirsiniz. Enstantane (Perde açıklık süresi) nedir nasıl çalışır? Açıklama: Enstantane, pozlandırma süresi birimidir ve çoğunlukla, saniyenin kesitleri kadar sürer. Enstantane süreleri, uluslararası standartların belirlediği bir cetvel ile gösterilir. Her değer, bir sonraki değerin, iki mislisi veya yarısıdır. Tabiiki bu düzenlemeler, dijital fotoğrafçılık için de geçerlidir. Dijital makineler, normal sayılan, 1 saniyenin altındaki süreler haricinde, 30 saniye veya daha uzun süreli enstantaneler uygulayabiliyorlar. Bazı makinelerde “bulb-işlevi” vardır. Bu işlevde deklanşör, basık tutulduğu sürece, obdüratör (perde) açık kalır. Enstantane ile hareket çekilir, diyafram ile netlikderinliği yönetilir. Sallama tehlikesi: Sallanmış resimlerin oluşması için iki neden vardır: 1.Đsteyerek yapılmış 2.Đstenmeyen yan etki Sallanmış resimler için makinenin, otomatik veya kullanılması, dijital veya analog olması, fark etmez. manüel enstantane ile Kural: Perde ne kadar uzun süre açık kalırsa, fotoğrafın sallanmış olma tehlikesi o kadar artar. Sallanma tehlikesi sabit bir değer değildir; objektifin odak uzaklığına, enstantaneye, hava durumuna bağlı ışığa ve makinenin ağırlığına bağlıdır. Çekim örneği: Manzara ayrıntısı; diyafram: 3,2; enstantane: 1/15san.Odak uzaklığı: 320mm; kötü hava şartları. 1. kendi kendine çekim 2.el ile çekim 5 Tavsiye: Elde çekim yapılabilecek en yavaş enstantane, objektif odak uzaklığının ters değeridir; yani 33mm civarında olan bir odak uzaklığı için 1/30san. olarak alınabilir; 100mm olan bir odak uzaklığı için, enstantane ayarını 1/100san. olarak belirlemeniz gerekir. Hava şartları, zorlaştırıcı unsur olabilirler. Oluşan uzun enstantane süreleri nedeni ile, sallanma tehlikesi artar. Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya sehpa (tripod) kullanınız. Bugünkü fotoğraf makineleri gittikçe küçülüp, hafifliyorlar. Bu gelişim kullanıcı için çok hoş olsa bile, bünyesinde bir sorun barındırır: Makine gövdesi ne kadar hafif olursa, sallanma tehlikesi o kadar artar. AF-sistemlerinin çok iyi çalışmalarına rağmen, pozlandırma esnasında makine kayabilir. Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya bir sehpa (tripod) kullanınız. Seçenek olarak, elde çekimlerde makinenin, kendi kendine çekim özelliğini kullanabilirsiniz. Böylece deklanşöre basmanın yaratacağı sarsıntıyı önlemiş olursunuz. Hareketin fotoğrafı: Bilinçli olarak bir hareketi çekmek, sallanma tehlikesi ile karıştırılmaması gereken bir etkidir. Hareketi çekmek mümkündür – fotoğraflar, insan gözünün tam olarak takip edemediği hızı gösterebilirler. Burada temel olarak iki ayırım vardır: Hareketli konu, durağan fon: Bu tarzda makine sabit durur, konu hareket eder. Netleme, hareket eden konuya göre yapılır. Böylece konuda bir “silecek etkisi” yaratırız. Bu tarz, hareketin dondurulmasını önler. Çekim örneği olarak bir şelâle çekimini veya hız gösterim aracı olarak kullanımı gösterebiliriz. Çok kısa olan bir enstantane süresi, her türlü hareketliliği alır. Tavsiye: Enstantane süresini uzatınız. Hareketli fon ve “dondurulmuş” konu: Bu tarzda konu netlemede tutulup, makine kullanıcı tarafından konu ile paralel olarak hareket ettirilir. Arka plan şeritlere dönüşürken, konu keskin olarak görüntülenir. Burada hareketlilik, silik fon sayesinde oluşur. Đsterseniz bir otomobili çekmeyi deneyiniz... Tavsiye: Burada, kısa enstantaneler kullanınız. 6 Konu Hı z yavaş hızlı Hareket Mesaf e yanda n eğri önde n 5 Metre 1/250 s 1/125 s 1/60 s 10 Metre 1/125 s 1/60 s 1/30 s 20 Metre 1/500 s 1/250 s 1/125 s 30 Metre 1/250 s 1/125 s 1/60 s Diyafram (ışık miktarı ayarı) nedir? Açıklama: Objektiften, makine içine girecek olan ışık miktarını, mevcut koşullara göre ayarlamak gerekmektedir. Diyafram değerleri için standartize edilmiş bir sıralama vardır; her basamak, giren ışık miktarının ikiye katlanmasına veya yarılanmasına yol açar. Diyafram, netlik derinliğinden sorumludur. Örnek: 8 diyafram’dan bir basamak ilerleyip, 11 diyafram’a gelirseniz, giren ışık miktarını yarı yarıya düşürmüş olursunuz. Aynı anda, çekmek istediğiniz konunun, netlik derinliğini yükseltmiş olursunuz. Tabiiki bu işlemi, tersine de uygulamak mümkün. Giren ışık miktarının ikiye katlanması veya yarılanması, her diyafram basamağında vardır; yani ister 2’den 2.8 diyaframa, isterse 8’den 5.6 diyaframa geçilsin. Değişken ışık şartlarını dengelemek amacı ile, ışık miktarının basamaklandırılması, gereken enstantane’yi hesaplamak için bir kolaylık olarak görünmektedir. Bu şekilde eşit pozlandırma, garantiye alınır. 2.8 diyafram enstantane ile 4 diyafram enstantane, / / 1/500 1/250 eşit değerde ayarlardır. 7 Aslına bakarsak diyafram sayıları, orantı sayılarıdır. Diyaframın etkin açıklık orantısı ile odak uzaklığının bölümünden oluşurlar. Küçülen diyafram açıklığı ile beraber, diyafram sayısı da küçülür. Ancak diyafram sayısı her zaman tam sayı olarak verildiği için, garip bir durum ile karşı karşıya kalıyoruz: Diyafram sayısı ne kadar büyük olursa, diyafram açıklığı o kadar büyük olur; ve tam tersine... Netlik derinliği: Diyafram açıklığı, netlik derinliğini yönetir dedik, ancak netlik derinliği kavramı ne anlama geliyor? Konuların netlenmesi, düzeyler ile olur. Bir konu netleşirse, bu alan bir netlik düzeyi oluşturur. Bu alanda, konunun yansıttığı bütün ışıkların, ışığa duyarlı filim yüzeyindeki kesişme noktaları bulunur. Bilgi: Bu kural, geleneksel filmlerde film yüzeyi için, dijital fotoğraf makinelerinde ise CCD-algılayıcının yüzeyi için geçerlidir.Burada “Odak (yakma)” noktasından söz ediyoruz. Konunun yansıttığı diğer, bütün ışıkların kesişme noktaları, ışığa duyarlı yüzeyin önünde veya arkasında bulunur. Bu alanlar bulanık olarak yansıtılır. Objektif (Nesnel) Objektifler, odak uzaklıkları ile belirlenirler. Odak uzaklığı nedir? Fiziksel olarak bakıldığında odak uzaklığı, bir objektifin ışık kırma gücünün ölçüsüdür. Odak uzaklığı, bir objektifin, sonsuz uzaklıktaki bir nesnenin keskin görünmesi için ihtiyacı olan mesafeyi bildirir. Objektifler, odak uzaklıklarına göre, sınıflandırılırlar. Genel olarak objektifler, standart (normal), geniş açı, dar açı (tele) ve zoom (değişken) gibi sınıflara ayırılırlar. Standart objektifler, bakış açısı olarak, insan gözü ile aynı görüş tarzına sahiptirler; yani yakl. 45°. Geniş açı objektiflerin daha küçük odak mesafeleri vardır ve bu yüzden daha büyük açıya sahip olurlar. Dar açı objektifler ise, odak uzaklığına bağlı olarak, daha küçük bir açıyı kapsarlar. Bu yüzden çekilen konular daha büyük ve yakın görünürler. Zoom objektiflerin sabit odak uzaklıkları yoktur. Bunların odak uzaklıkları, en küçük ve en büyük değer olarak açıklanır. Bu tür objektiflerin avantajları çok açıktır: odak noktaları ve resim açılarını – basamaksız olarak – değiştirmek mümkündür. En uzun ve en kısa odak uzaklıklarının orantısına, zoom faktörü denir. Örn.: 36mm – 108mm odak uzaklığı olan bir objektifin faktörü 3 olarak belirlenir; yani 3-kat-zoom (3x) objektif söz konusudur. Objektiflerin ışıklık ölçüsü (objektif açıklığı), objektifin optik kalitesini belirten bir değer olarak algılanır. Bu yanlıştır !!! Işıklık ölçüsü sadece, azami diyafram açıklığını, bununla beraber enstantaneyi açıklar. Yüksek ışıklığı olan objektifler, ışıklık ölçüsü düşük olan objektifler ile karşılaştırıldığında, daha hızlı enstantanelere olanak tanırlar. Işıklık ölçüsü, ön mercek çapı ile odak uzaklığı orantısından hesaplanır. Işıklık ölçüsü, aynı zamanda, en büyük diyafram açıklığına eşittir. 8 Objektifin perspektifi (üç boyutlu görünüm) yoktur... Perspektif için objektifin odak uzaklığı veya çekim açısı, önemli değildir. Sadece konu, perspektifi belirler. Yani, eşit büyüklükte olan iki nesne, objektife aynı mesafede olduklarında, filmde aynı büyüklükte görüntülenirler; nesnelerin mesafesi değiştiğinde, perspektif oluşur. Uzak olan, yakın olandan daha küçük görünür. Dikkat: Filimde gördüğümüz büyüklük orantıları, nesnelerin gerçek orantıları hakkında fikir vermezler. 1. Kısa mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden büyük görünür – burada “dik” perspektiften bahsedilir. 2. Uzun mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden küçük görünür – burada “düz” perspektiften bahsedilir. “Dik” perspektif oluşturmak için geniş açı objektifler kullanılmalıdır. “Düz” perspektifler için ise, büyük odak uzaklığına sahip objektifler, daha uygundurlar. Odak uzaklığı ne kadar büyürse perspektif, o kadar “düz” olur. Dijital fotoğraf makinelerini kimler kullanır? Dijital fotoğraf makineleri çok yönlüdür ve film kullanmazlar, yani geleneksel makineler ile karşılaştırıldığında, daha düşük işletim masrafları vardır. Geleneksel fotoğraf makinelerinin sorunlu olabildikleri ortamlarda dijital makineler, bu faktörlerin getirdiği avantajlar ile bir çok durumlarda ve geniş kullanım alanlarında faaliyet gösterebilirler. Dijital fotoğraf makinesi kullanıcılarını her türlü çekim alanlarında bulabilirsiniz. Bu alanları kabaca ayırmak mümkündür; çünkü keskin sınırlar yoktur ve bir avantaj, başka bir avantajı dışlamaz. Dijital fotoğraf makineleri nasıl çalışır? 9 Dijital fotoğraf makineleri, 35mm makinelerden farklı çalışırlar. Daha çok, tarayıcılar ile akraba olduklarını söyleyebiliriz. Dijital fotoğraf makinelerinin çoğu, ışığa duyarlı bir algılayıcı birimi kullanırlar; bu algılayıcıya CCD (Charge Coupled Device – alıcı, toplayıcı parça) denir. Bu birim, düşen ışığı, sayısal sinyallere dönüştürür. Düşen ışık, RGB-filtreleri (kırmızı-yeşil-mavi süzgeçleri) aracılığı ile temel renk değerlerine ayırılır ve ayrı olarak değerlendirilir. Temel renkler için hesaplanan değerler yazılımlar tarafından birleştirildiğinde, her renk-kesiminin özgün rengini belirlemek mümkündür. CCD ünitesi, çekilen konunun resmini oluşturduğunda, veriler makinenin dahili elektronik birimlerine aktarılır. Burada olan veriler, konu ile ilgili olan resimdüzenlemelerine çevirilir; söz konusu olan düzenlemeler genelde, JPEG gibi sıkıştırılmış düzenlemelerdir. Tabiiki, sıkıştırılmamış dosyaları kayıt edebilen makineler de var. Daha sonra veriler, makinenin depolama ünitelerinde, hafızaya alınır. Burada çok farklı kayıt taşıyıcılar vardır; bazıları makine gövdesine sabitlenmiştir, ancak, çoğu değiştirilebilir hafıza kartlarıdır. Bu iki depolama türünün ortak yanı: makine kapalı olsa bile, resimleriniz hafızada kalır; yani silinmez. CCD-birimi nedir ? nasıl çalışır? Bütün bu işlemler bir kaç saniye sürer; bunun için dijital makineler, genelde, yapılan bir çekimden sonra hemen başka bir çekim yapamazlar. Sıkıştırma ve kayıt etme işlemleri yakl. 2 ile 5 san. tutar. En yeni kuşak FinePix modelleri, bu süreyi bir saniyenin altına indirmişlerdir, hattâ sürekli çekim işlevlerinde 0,2 – 0,5 san. hız mümkündür (dizi çekim). Bu çekimler önce bir ara-depoya alınır, sonra sıkıştırılıp esas depoya kayıt edilir. Resim verilerinizin kayıt edildiği an, geleneksel makinenizin çektiği film anına eşittir. CCD’nin işleyiş tarzı: Işığın, film malzemesinde, kimyasal işlemler başlattığı geleneksel fotoğrafçılığın aksine dijital fotoğrafçılıkta, elektronik algılayıcı (sensör) önemli rol oynar. Işık hassasiyetlerinden, elektrik itici güçleri (impuls) oluşur ve bunlar bir analog-dijital çevirici (A/D çevirici) tarafından ikili şifrelere (biner kodlama) çevirilir. CCD’nin işlevi: Işığa duyarlı birim olan ve silisyum-hücrelerden oluşan CCDalgılayıcı, düşen ışığın gücüne tepki verir. CCD-algılayıcının her noktası (piksel), algılanan aydınlık yoğunluğuna bağlı olarak, bir elektrik itmesi (impuls) üretir. A/D-çevirici sayesinde bu, şifrelenmiş olarak verilir. Bu aşamada CCD-algılayıcı, sadece aydınlık ve karanlık ışık değerleri arasında ayırım yapabilir; yani renkli göremez. Renk oluşumu: Dijital fotoğraf makinelerinde, toplamsal renk karışım sentezi, yani üç temel renk kırmızı, mavi ve yeşilin karışımları, uygulanır. Basit bir işlem ile hücreler, renkli görmeyi öğrenirler. Bu işleme “Filtre çözümü” denir. Özel RGBfiltreleri ile görünen ışık, parçalarına bölünür ve ayrı olarak değerlendirilir. Makinenin dahili yazılımı, verileri hesaplayıp, bütün bir resim haline getirir. Şu anda, dijital fotoğraf makinelerde, en çok kullanılan dört analog/dijital veri çeviri sistemi vardır. “ONE-SHOT” teknolojisi, temel sistem olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda, sadece başka araçlar ile “One-Shot, ThreeChip-yöntemi” kullanılır. 2002 yılında tanıtılan bir diğer yöntem “Foveon-X3” teknolojisi olarak adlandırılmakta. En verimli neticelerin alındığı yöntem olarak Fujifilm’in geliştirdiği “Super CCD” teknolojisi ve 2003 yılında kullanılmaya başlanan 4. kuşak süper CCD-SR teknolojisini görebiliriz. 10 ONE-SHOT (tek çekim) teknolojisi: Bu teknoloji, hareket eden konuları çekmek için çok uygun olan bir yöntemdir. Aynı zamanda, giriş sınıfı dijital fotoğraf makinelerinde kullanılır. Bu yöntemde, RGB filtreleri ile buharlanmış olan pikseller, bir CCD’nin üzerinde bulunurlar.Yani temel-renk ayırımı, doğrudan CCD’nin üstünde yapılır (bkz. yukardaki çizim). Bu yöntemin dezavantajı renk doğruluğunda ve görüntü ayrıntılarında ödün verilmesidir; çünkü bu yöntemde tek bir resim noktası elde etmek için, 3 veya 4 noktaya gereksinim duyulur. THREE-SHOT (üçlü çekim) teknolojisi: Tek-çekim yönteminin, olası yanlış renk bilgileri, üçlü çekim yöntemi ile telâfi edilebilir. Bu yöntemde, karmaşık bir prizma sistemi, düşen ışığı spektral olarak böler ve üç ayrı algılayıcıya yönlendirir. Bunlar, daha kaliteli neticeler ve daha fazla renk doğruluğu sağlarlar. Bu yöntemin dezavantajı ise, tüm mekanizmanın karmaşık olması, yani tek-çekim yöntemine nazaran daha masraflı ve arızalara daha yatkın olmasıdır. SÜPER CCD teknolojisi: Standart CCD’lerde piksellerin verimlilik ağırlığı yatay ve dikey yönlerdeki dizilişlerinde bulunur. Süper CCD teknolojisinde, pikseller petek şeklindedir ve birbirlerine daha fazla uyum sağlayarak, çapraz yönde de verim alıp, daha büyük netlik ve çözünürlüğe ulaşılır 11 SÜPER CCD SR teknolojisi: 4,31cm ve daha fazla büyüklükte ve 3,14 milyon S-piksel ve 3,14 milyon R-piksele sahip olan bu algılayıcıda yeni bir yapılandırma, dört kat daha büyük bir hareket çapı yaratıyor: Süper-CCD-SR’nin her ışığa duyarlı noktacığı, büyük ve duyarlı olan bir S-piksel ve küçük ve daha az duyarlı olan bir R-pikselden oluşmakta. Bu piksellerin beraberliği, şimdiye kadar kullanılan tek piksele nazaran, daha büyük bir kontrast alanını kapsamakta. Netice olarak sadece, çok kontrastlı çekimlerde daha iyi bir ışık ve gölge çizimi oluşmuyor, aynı zamanda yüksek veya düşük pozlamalarda daha fazla tolerans alanları oluşuyor. Yâni, yeni süper-CCD-SR, 3 milyon S-piksel ve 3 milyon R-pikselden, toplam 6 milyon noktadan oluşan bir resim dosyası oluşturuyor çok yüksek kalitede ışık/gölge çizimi sunabiliyor. Dijital fotoğrafın gösterimi? Dijital fotoğrafçılığın avantajları açıkça ortadadır. Hemen işleyebilme imkânının yanısıra, zaman ve masraf tasarrufundan söz edebiliriz. Ancak dijital fotoğraf makinesinin mutlaka uyması gereken bir şart var: başka cihazlar ile uyumlu olması gerekir. Makinenin ne kadar veri çıkışı olursa, o kadar çok gösterim imkânı vardır. Temel arayüz olarak, bilgisayar bağlantısı gösterilir. Burada, resim aktarımının farklı yolları vardır: FireWire, USB, seriyel, adaptörler vasıtası veya kart okuma cihazları. Diğer arayüzler ise televizyon / video bağlantılarıdır. Ayrıca, doğrudan baskı imkânları ve baskı hizmetleri de vardır. En yeni bağlantı türleri olarak, cep telefonları ile olan aktarım imkânlarından söz edebiliriz. Yâni, kısacası, fotoğrafların ne olacağına siz karar verirsiniz. 12 Kullanım tarzları: - Bilgisayarda arşivleme ve izleme - Resim işlem yazılımlarını kullanarak, resimleri bilgisayarda işlemek - Fotoğraf baskılarını sipâriş etmek - Fotoğrafları yazıcı vasıtası ile "yazdırmak" - E-posta olarak göndermek - Televizyonda izlemek, video kaydı yapmak - Panoramik görseller, görsel malzemeler üretmek -Kısafilmleüretmek Bit'ler ve Byte (bayt)'lar? Veri büyüklükleri Kilobyte (kB) veya Megabyte (MB), daha büyük dosyalarda ise Gigabyte (GB) olarak verilir. 1 1 1 1 Byte Kilobyte Megabyte Gigabyte <-----------> 8 Bit <-----------> 1024 Byte <----------> 1024 Kilobyte <----------> 1024 Megabyte 1. RGB işlemi için veri büyüklüğünün hesaplanması (kB olarak) : 13 Resim dosyası büyüklüğünü hesapladıktan sonra, kullandığınız hafıza taşıyıcının depolama kapasitesini ölçebilirsiniz. Burada dikkate almanız gereken husus, hesaplama için, sıkıştırılmamış resim dosyalarının temel alındığıdır. Dijital fotoğraf makineleri, çoğunlukla JPEG-işlemine göre kayıt yaparlar. Bu işlem, resim verilerini önce sıkıştırıp, sonra hafızaya alır. Düşük sıkıştırma oranında bu değer 1:7 olarak belirlenmiştir; yani veri dosyası, kayıt edilmeden önce, “7” faktöründe, küçülür. 2. Hesaplama örneği: 1. Dijital fotoğraf makinesinin çözünürlüğü, üretici tarafından, 2048 x 1536 piksel olarak veriliyor. 2. Dosya büyüklüğünü, aşağıdaki gibi hesaplayabiliriz: 3. Yani, 1:7 olarak verilen sıkıştırma oranında, yakl. 1,3 MB resim dosyası büyüklüğü çıkar. Bu değer, konuya göre, değişebilir. Matematiksel olarak: 8MB büyüklüğünde bir hafıza kartına, 6 resim sığdırılır Dijital Fotğraf Makinesinin Çözünürlüğü Açıklama: Çözünürlük, bir sayısal (dijital) fotoğrafın yatay ve dikey sıklığını belirten ölçüdür. Ölçü birimi olarak resim-noktaları veya piksel kullanılır. Merceklerin ve CCDalgılayıcının iyi olduklarını varsayarsak, çözünürlük ne kadar yüksek olursa, fotoğrafın veya baskının görsel olarak bıraktığı izlenim, o kadar iyi olur. “Çözünürlük zenginliği” kavramını, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıyoruz. Burada da, farklı çözünürlüklerden söz edebiliriz: Yüksek duyarlı filmler “kalın grenli” olurlar ve daha düşük çözünürlüğe sahiptirler; düşük duyarlı filmlerde ise tam tersidir. Normal, geleneksel filmlerin çözünürlüğü yakl. 10 milyon nokta veya daha fazladır. Ancak burada küçük bir sınırlama yapmamız gerekiyor: dijital makinedeki CCD’nin aksine filmlerin ışığa duyarlı gümüş-halojenid grenleri düzenli bir şekilde sıralanmamıştır. 14 Dijital makinelerde en çok kullanılan çözünürlükler şunlardır: 320 x 240 640 x 480 1024 x 768 1280 x 960 1600 x 1200 2048 x 1535 2272 x 1704 2560 x 1920 3024 x 2016 4256 x 2848 = = = = = = = = = = 76.800 307.200 786.432 1.3 milyon 2.1 milyon 3.3 milyon 4.1 milyon 5.0 milyon 6.0 milyon 12.1 milyon Dijital fotoğrafların kalite seviyeleri ve gereksinimleri, ortam ihtiyaçlarına göre belirlenir. Dijital Fotoğraf Makinelerinin Sınıfları Dijital fotoğraf makineleri 3 başarım sınıfına ayrılır: Ölçek olarak, dijital makinenin çözünürlüğü ve fiyatı esas alınır. Tabii ki dijital makinelerin kullanım imkânları, sınıflarüstü olabilir. Performans sınıfları bölünmesi, güncel makineler temel alınarak yapılmıştır. Đlerde bu sınıfların içerikleri değişebilir veya yeni sınıflar oluşabilir; ancak kullanım orantıları hep aynı kalacaktır. 1. Giriş sınıfı: Sadece ara/sıra, amatör ve keyif amaçlı fotoğraf merakının peşinden gidilirse, dijital fotoğrafçılık dünyasına giriş yapılmak isteniyorsa veya maddi olanaklar sınırsız değilse, bu sınıftaki makinelere yönelmek gerekir. Bu sınıfın sınırı yakl. 3 milyon çözünürlüktedir. Çoğunluk olarak, bu sınıfın makineleri 2 milyon piksel niteliğinde olurlar. Bu makinelerin çok zevkli olmalarına karşılık, profesyonel düzeyde netice beklememek gerekir. Baskı sınırı 10x15 cm olarak belirlenebilir. Ancak bu makineleri e-posta iletişimlerinde veya internet sayfalarında da, kullanabilirsiniz. Bu sınıfa örnek olarak Digital Q1, FinePix A120, A330 ve A340’ı gösterebiliriz. 15 2. Orta sınıf Burada bağımlılık yapan dijital fotoğrafçılık başlıyor; neticeler, geleneksel fotoğrafçılık taraftarlarını bile hayran bırakabiliyor. Bu sınıf 2 ilâ 6 milyon çözünürlük arasında belirleniyor. Bu makineler, çok iyi bir resim çözünürlüğünün yanısıra optik zoom, hattâ SLR-teknolojisi sunabiliyorlar. En geç baskı neticeleri alındıktan sonra, dijital fotoğrafçılığın hangi düzeyde olduğu açıkça görülüyor. Ortalama 3 milyon standart çözünürlük ile dijital fotoğrafçılık, geleneksel fotoğrafçılığın gerisinde olmadığını ispat ediyor. Bu sınıfa örnek olarak FinePix S5000, F420, F610 ve F 710’u gösterebiliriz. (FinePix S 7000 ve S20 PRO yarı-profesyonel sınıfa ait olan makinelerdir.) 3. Üst sınıf Üst sınıf makineler, çoğunlukla, meslekî kullanım için tasarlanmışlardır. Fiyat olarak bu makineler 2000€ ile 25.000€ veya daha fazla, aralığında bulunurlar. Profesyoneller için istenilen düzeyde olmakla beraber, normal amatörler için fazla gelebilirler. Bazı makineler 12 milyon çözünürlüğe kadar çıkabilmekte; yani 40 – 70 MB dosyalar oluşmakta. Bu boyutlarda çalışabilmek için, uygun bilgisayarların ve hafızaların bulunması gerekir. Bu 16 tür makineler, örn. stüdyo ortamında, doğrudan bilgisayara bağlanarak kullanılır. Bu sınıfa örnek olarak FinePix S3 PRO’yu gösterebiliriz. Geleneksel Makineler ile Benzer Özellikler Toplu ve küçük gövdeli dijital fotoğraf makinelerinin, geleneksel makineler ile bir çok benzerlikleri vardır. Bu, özellikle, çekim sırasındaki kullanım tarzında belli olur. Pozlandırma, genellikle, otomatik olarak yapılır. Gereksinim olduğunda, bir çok işlevi olan, dahili flaş devreye alınır. Mesafe (netlik) ayarı da, geleneksel makinelerdeki gibi yapılır. Çoğu makinede zoom özelliği vardır ve deklanşöre basmak da, aynı tanıdık işlemdir; yani önce konu seçilir, sonra tuşa basılır. Tam otomatik geleneksel ve aynı düzeyde donanmış dijital makinelerin, kullanım tarzı bu şekildedir. Ayrıntılar, her makinede farklı olabilir. Bu kadar benzerlik varsa, neden dijital fotoğrafçılık? Aradaki fark nerede ve neden bu kadar çok insan yeni teknolojiyi tercih ediyor? Geleneksel makineler ile farklılıkları: Geleneksel makinelerde film, aynı zamanda, algılayıcı ve depolama birimi olarak görev yapmaktadır. Dijital makinelerde bu birimler, ayrılmıştır. Dijital fotoğraf makinelerinde bunlara CCD –algılayıcı ve hafıza kartı, denir. Farklılıklardan benzerlikler doğabilir; dijital “film”, 35mm film gibi, değiştirilebilir. Bazı dijital orta ve büyük format makineler hariç, ışık algılayıcı bir CCD’dir; yani üstünde, kare düzenli olarak, bir çok ışığa duyarlı hücrelerin bulunduğu bir plaka. Đşte bu ilk ve en önemli farktır; çünkü 35mm filmin üstü ışığa duyarlı bir tabaka (emülsiyon) ile kaplıdır. Resim farklı algılanır; geleneksel filmlerin ışığa karşı duyarlılığı, CCD’nin çözünürlük algılama düzenlemesine benzetilebilir. Geleneksel filmin yükselen duyarlılığı ile birlikte “grenlenmesi” artar. Elektronik resim algılayıcının çözünürlüğü de aynı gelişimi gösterir: düşük çözünürlük kaba grenlenme anlamına gelir, yüksek çözünürlük ise ince grenler oluşturur. Đkinci fark ise, resim depolama şeklidir. Geleneksel filmin emülsiyonu resim depolama ünitesi olup, bütün resim bilgilerini içerir. Dijital makinelerde ise, resim bilgilerinin önce, resim algılayıcı tarafından hafızaya aktarılması gerekir ve bundan sonra hafızaya kayıt edilir. Önemli fark olarak karşımıza çıkan, hafıza kartlarını çok defa kullanabilmemizdir. Film, pozlandıktan sonra bir daha kullanılamaz ancak hafıza kartını istediğiniz kadar silip, tekrar doldurabilirsiniz; çok güzel bir avantaj ! Dijital taşıyıcılardan baskı almak Fotoğrafa uygun, püskürtmeli yazıcımız saatlerdir resimlerimizi basmakla uğraşıyor; bu sorun ile hangimiz karşı karşıya kalmadık ki? Yüksek mâliyeti de göz önünde 17 bulundurursak – tam bir kâbus! Şimdiki zamanda, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıdığımız yüksek kaliteli fotoğraf baskılarını, Frontier gibi çağdaş minilab’lar sayesinde, dijital taşıyıcılardan da alabiliyoruz. Dijital fotoğrafları izlemenin diğer yolları olsa da, örn. toplanıp, resimleri televizyonda seyir etmek gibi, en sevilen izleme yolu bildiğimiz fotoğraf baskısıdır. Kendi bastığımız, küçük boy resimler çabuk elimizde oluyor, ancak iyi kalitede basmak istediğimizde ve kaliteli kağıt kullanırsak ve kullandığımız mürekkep masrafını da hesaba katarsak, kolaylıkla 2€ resim başına maliyet olarak hesaplayabiliriz; yani pek ucuz değil... Bu şart değil. Fotoğraf piyasası, bu konuda, ilginç bir seçenek sunuyor: Dijital fotoğraf baskısı. Dijital fotoğraf baskısında bize, “gerçek” fotoğraf kağıdına, yani tanıdığımız dayanıklı kağıda yapılmış, baskılar sunulmakta. Baskı kalitesi ise, senelerdir bildiğimiz kalite. Dijital fotoğraf baskısında, dosya verileri işleme hazırlanıp, bir pozlandırma ünitesi tarafından çıkartılır. Diğer işlem basamakları, normal fotoğraf baskı gelişimlerini içerir. Avantaj: her resim noktasının gerçek renk olarak çıkartılması sayesinde, resim kareler hâlinde düzenlenmez. Resim noktaları tek başına tanınmaz hâle gelir ve fotoğrafımız tektürel (homojen) olarak bize sunulur; yâni negatif’ten baskı yapılmış gibi. Bilgi: Fotoğrafların geleneksel ebat orantısı 2:3 olarak belirlidir. Dijital fotoğraf makineleri ise, genelde, 3:4 orantısında fotoğraf çekerler. Fotoğrafınızın beyaz çerçeve veya kenarlar ile gelmesi, baskı yapan kişiye bağlıdır. Bu konuda, farklı çözümler üretilebilir. Resim, kağıdın tam ortasına yerleştirilir ve beyaz bir çerçevesi olur, veya sadece sol ve sağ taraflarda beyaz kenarlar olur veya en iyisi: hiç beyaz kenar olmaz. Baskı ebatları için hesaplama tavsiyesi: Baskılarda iyi neticeler alabilmek için ne kadar resim-noktasına ihtiyaç vardır? Aşağıdaki bilgiler minilab baskıları için geçerlidir (Püskürtmeli yazıcılar için değil) 1.3 mil. Piksel ------->> 9 x 13 cm 2.1 mil. Piksel ------->> 10 x 15 cm 3.3 mil. Piksel ------->> 13 x 18 cm Dijital Fotoğraflardan nasıl baskı elde edebilirim? Şimdiki zamanda bunun iki yolu vardır. 1inci yol sizi, bildiğiniz fotoğraf mağazanıza götürür; yanınızda film yerine hafıza kartı vardır. Burada karşınıza bir Frontier (dijital minilab) veya bir resim işleme cihazı çıkar. Kartınızı verip, istediğiniz resimleri bastırabilirsiniz. Bakınız: Dijital Baskı Merkezleri 2inci yol ise sizi, bilgisayar vasıtası ile internet’e götürür. Burada bulunan dijital fotoğraf işleme sitesine girip, resimlerinizi yollayıp, iki gün sonra ve basılmış hâlde geri alabilirsiniz. Evinizden çıkmadan, resimlerinizi elde edebileceğiniz bu sistemin diğer bir avantajı ise, ulaşım haricinde, ek masraf içermemesidir. 18 Dijital Fotoğraf Makinelerinin Donanımı Bakaç: Optik (görsel) bakacı, geleneksel makinelerden tanıyoruz. Dijital fotoğraf makinelerinde de optik bakaçlar vardır. Muhtelif makinelerde, göz bozukluğu (diyoptri) ayarı yapılabilir; bu ayar gözlüklü kullanıcılar tarafından tercih edilir. Dijital fotoğraf makineleri, bakaca seçenek olarak, bir ekran (çoğunlukla TFT-LCD) ile donanmışlardır. Ekranın, fotoğrafı “önceden” ve “sonradan” gösterme özelliği vardır. Đyi bir dijital makinenin, ekranı kapatabilme özelliğine sahip olması gerekir; çünkü ekranlar, en çok enerji harcayan birimlerdir. Pozlandırma ölçümü / yönetimi: Dijital fotoğraf makinelerinin çoğunluğunda pozlandırma, merkez ağırlıklı TTL (objektif içinden ölçüm)-yöntemi ile ölçülür ve yönetilir. Orta ve üst sınıf makinelerde enstantane ve/veya diyafram ayarlarını belirlemek mümkündür. Pozlandırma dengelemesi: Bir çok geleneksel makinede olduğu gibi dijital makinelerde de, pozlandırma dengeleme ayarları vardır ve çoğunlukla “+/- 3EV” olarak verilir. Enstantane: Pozlandırma süreleri elektronik olarak düzenlenir. Buna ek olarak bazı makinelerde elektronik ve mekanik obdüratörün beraber işlediği sistemler vardır. Teknolojinin bugün ulaştığı düzeyde enstantane değerleri 1/10.000 saniyeye kadar çıkabilirler. Diyafram: Eski kuşak dijital fotoğraf makinelerinde diyafram ayarı, sadece otomatik olarak yapılabiliyordu. Güncel makinelerde, otomatiği devre dışı bırakıp el ile diyafram ayarları yapmak mümkün. Objektif: Dijital fotoğraf makinelerinde çeşitli objektif türleri kullanılır. Bunlar odak uzaklıklarına, mercek yapılarına göre ve zoom veya değiştirilebilir veya eğilebilir olma özelliklerine göre ayırt edilirler. Basit dijital görüntüleme cihazlarında ise cam yerine plastik mercekler kullanılır. Odak uzaklığı: Dijital makinelerin odak uzaklıkları, her zaman 35mm filme eşdeğer olarak verilir. Burada da geniş açıdan dar açıya kadar mm ile hesaplanır ancak dijital makinelerin resim algılayıcıları 35mm ile eşit büyüklükte olmayıp, çoğunlukla daha küçük olan, farklı boyutlardadırlar. Bu bilgiler “çözünürlük / alan” orantısı olarak verilir. Işık gücü: Bir objektifin en büyük diyafram açıklığını, ışık gücü olarak adlandırmaktayız. Örn. f/2.8 olarak ifade edilir. Mesâfe ayarı (netleme): Sabit netleme ( Fiksfokus): Bu tür objektiflerde mesafe ayarı gerekmez. Netlik derinliği kullanılarak, bütün nesneler keskin olarak algılanır. 19 Otomatik netleme (Autofokus): Otomatik mesafe ayarlama sistemini, geleneksel makinelerden tanıyoruz. Burada aktif ve pasif AF-yöntemleri arasında ayırım yapmak zorundayız. Dijital makinelerde, genellikle, pasif AF-yöntemleri kullanılır. Bu yöntemde, ölçüm alanı dahilindeki kontrast elektronik olarak algılanıp, netlik, en iyi kontrast oluşana kadar, takip ettirilir. El ile netleme: Bu netleme tarzında çekim mesafesi (netlik), el ile verilir. Makro (yakın) çekim: Yakından yapılan çekimleri, makro çekim olarak adlandırıyoruz. Örneğin FinePix S20 PRO’da asgari yakın çekim mesafesi 1cm (!) olarak kullanılmaktadır. Netleme, otomatik veya el ile yapılabilir. Flaş: Neredeyse bütün dijital fotoğraf makinelerinin, gövde dahilinde olan flaşları vardır. Bu flaşın bir çok işlevleri bulunmaktadır. Artık standart olan aç/kapat işlevinin yanında otomatik flaş, kırmızı-göz azaltıcı etkinlik, zorunlu flaş ve flaş ışığının gücünü ayarlamak gibi işlevler bir çok makinede vardır. Genellikle flaşların rehber sayısı 10 –12 civarındadır. Bazı makinelerin eşzaman girişi vardır. Beyaz ayarı: Işık, gün zamanına göre, farklı renk-ısılarına sahiptir. Bu özellik halojen, spot ve normal suni ışık kaynaklarında da vardır. Tabiiki farklı kaynakların karışımından oluşan ışıkları da göz önünde bulundurmamız gerekir. Dijital fotoğraf makineleri, otomatik olarak mevcut ışık ortamına uyum sağlarlar. Çeşitli makinelerde bu özellik el ile de yapılabilir. Çekimlerin kullanımı: Bazı makinelerde sadece son çekim silinebilmesine rağmen, genelde seçtiğiniz resimleri, silebiliyorsunuz. Ayrıca bütün kareleri silme özelliği de vardır. Diğer özellikler: Sehpa (tripod) vasıtalı çekimler: Sehpa bağlantısının bütün makinelerde bulunması gerekir; çünkü uzun süreli pozlandırmalar ve makro çekimler için sehpa, vazgeçilmezdir. Televizyon/Video bağlantısı: Çekimleri izlemek ve izletebilmek için bir televizyon bağlantısı, çağdaş gereksinimler arasındadır. Kullanım: Mümkün olduğu kadar kolay ulaşılabilir tuşlara ve işlevlere sahip olması gerekir; zirâ kullanım kılavuzları pek okunmuyor. Bağlantılar: Cihazlar arasındaki bağlantılar kolay ulaşılır, çağdaş ve sağlam olmaları gerekir. Yazılım: Makine ve bilgisayar arasındaki iletişimi sağlayan yazılımların, ambalaj dahilinde bulunmaları gerekir. Burada önemli olan tek husus, yazılımların kolayca yüklenebilmesi ve kullanılabilmesidir. Bir çok kullanıcı, ambalaj dahilinde daha fazla yazılım istese de bunun pek fazla anlamı olmaz; çünkü yarım-yazılımlar veya uygun olmayan yazılımlar kimsenin işine yaramaz. Şimdiki zamanda çok uygun fiyatlara, işlevsel yazılımlar bulmak mümkün. 20 Giriş. II Kısaca Fotoğrafçılık Camera Obscura ile başlayan fotoğrafçılık serüveni,özellikle son dönemlerde teknolojiyide arkasına alarak hızla hayatımıza girdi. Günümüzde fotoğraf makinası her insan için vaz geçilmez ürünlerden biri olmuştur. Fotoğraf makinesi hayatımıza girdi girmesine de doğru kullanıyormuyuz? duruma göre doğru fotoğraflar çekebiliyormuyuz? Biz bu bölümde Temel fotoğrafçılık üzerine her seviyeden kullanıcıya hitap edecek dökümanlara yer vermeye çalışacağız. Uzunca bir süredir dökümanlarımın arasında duran 2000 yılında Orhan Cem Çetin'in Kodak firması için hazırladığı, gerçekten çok faydalı bilgilerin olduğu kitapçık var. O dururken oturup benzer bir şeyler yazmak içimden gelmedi ve Cem beyden de gerekli izni aldıktan sonra sizlerle paylaşmak istedim, başlamadan sayın Orhan Cem Çetin'e ve Kodak firmasına sonsuz teşekkürler. Ve Fotoğraf... • Korkmayın! Đnsanların çoğu, güzel fotoğrafları yalnızca fotoğrafçıların çekebileceğini sanarak daha baştan kendilerini safdışı bırakırlar. Oysa bir eğlencede güzel dans etmek için eğitimli bir dansçı olmak gerekmediği gibi, etkileyici fotoğraflar çekmek için de fotoğrafçı olmak gerekmez. Kendinizi başarılı fotoğraflar çekebileceğinize inandırın. Bu kitapçığında yardımıyla haksız çıkmayacağınızı göreceksiniz. • Fotoğraf makinenizi iyi tanıyın, iyi kullanın. Makineniz ile birlikte gelen kullanım kılavuzunu başından sonuna kadar dikkatle okuyun; makinenizin tüm özelliklerini öğrenin ve ilk makaralarınızda tüm özelliklerini deneyin, sonuçlarını görün. Küçük bir ayrıntının büyük bir fark yaratabileceğini unutmayın. Đyi bir fotoğraf çekmenin ön şartı, netlik ve ışık ayarını iyi yapmak, çekim sırasında makineyi sarsmamaktır. Ayarların nasıl yapılacağını iyi öğrenin ve özellikle ışığın zayıf olduğu durumlarda fotoğraf çekerken sarsıntıyı önlemek için deklanşöre basarkan nefesinizi tutun; makinenizi gerekiyorsa dengeli, sağlam bir yere koyun ya da üçayak kullanın. Işık ayarlarını hatalı yaptığınızı nasıl anlayacaksınız? Çektiğiniz fotoğraf çamurlu görünüyorsa, yani dalgalı kahverengi tonlu, silik ve kumlu bir görünüşü varsa, ışık az gelmiştir. Tersine fotoğraf çok sert görünüyorsa, yani açık tonlar beyazlaşmış, kontrast çok yükselmiş, ara tonlar yok olmuşsa, ışık fazla gelmiş demektir. Işık ayarının iyi yapıldığı bir fotoğrafta renkler doğru, tonların arasındaki geçiş yumuşaktır. • 21 • Doğru filmi seçin. Tüm dünyada insanların büyük bir çoğunluğu renkli negatif film kullanmaktadır. Çünkü, renkli negatif film daha ekonomiktir, baskı yaptırılması, çoğaltılması paylaşılması kolaydır. Kişisel beğenilere bağlı olarak siyah-beyaz filmlerde kullanılabilirler. Siyah-beyaz fotoğraflar daha çok sanatsal görünse de banyo işlemi dahazordur. Çekilen fotoğraflar bir projeksiyon makinesi ile perdeye yansıtılarak izlenmek isteniyorsa, diapozitif ya da slayt film kullanılması gerekir. Ancak diapozitif film ile hatasız fotoğraf çekmek biraz daha zordur. Film satın aldığınızda, kutusunun üzerinde bazı değerler görürsünüz: ISO 100, ISO 400 gibi. Bu değerler filmin hızı, yani ışığa duyarlılığı ile ilgilidir. Eğer hiçbir tercih belirtmezseniz, satıcı size büyük olasılıkla ISO 100 değerinde, normal hızlı bir film verecektir. Ancak, normal hızlı film bol ışıklı ortamlarda iyi sonuç verirken, ışığın az olduğu ortamlarda, gece çekimlerinde, ve hareket dondurmak istediğiniz (spor karşılaşmaları vb.) durumlarda yetersiz kalabilir. Böyle durumlarda daha yüksek hızlı bir film kullanabilirsiniz. Bu sayede daha karanlık ortamlarda fotoğraf çekebilir, hızlı hareket eden insanların ilginç görüntülerini yakalayabilir, gece çekimlerinde flaşla daha uzak mesafeleri aydınlatabilirsiniz. Yüksek hızlı film kullanmanın tek sakıncası, fazla büyütülen fotoğraflarda, görüntüyü oluşturan taneciklerin biraz kumlu görünmesidir. Ancak son yıllarda film üretiminde meydana gelen teknolojik gelişmeler sayesinde bu sorunda ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle, sağladıkları avantajları dikkate alarak genelde daha yüksek hızlı filmler önerilir (Örneğin Kodak Gold Ultra / ISO 400). • Işığı iyi kullanın Işık, fotoğrafçının en önemli malzemesidir. Fotoğraf makinenizi tanıdığınız kadar, ışığın nasıl davrandığını da iyi bilmeniz gerekir. Işığın rengi ve aydınlatma biçimi önemlidir. Piyasada satılan filmlerin büyük bölümü gün ışığında kullanıldıklarında doğru renkler verecek biçimde üretilmişlerdir. Ancak gün ışığının rengi hep aynı değildir. Sabah çok erken saatlerde ve gün batımı yaklaştığında, günışığı renk değiştirir. Film ışıktaki renk değişimlerine karşı gözlerimizden çok daha fazla duyarlıdır. Bu nedenle, sabah çok erken saatlerde çekilen fotoğraflar mavi-mor, gün batımı yaklaştığında çekilen fotoğraflar daha kırmızı tonlarda çıkar. Aynı şekilde, ampul ışığı ile aydınlanmış mekanlar bize normal görünse de, böyle yerde flaşsız çekilen fotoğraflar turuncu çıkar! Bu ille de bir hata demek değildir. Işıktan dolayı fotoğrafta belli bir rengin hakim olması, fotoğraflara özel bir duygu da katabilir. Işığın konuya hiç bir engelle karşılaşmadan, doğrudan ulaşması (örneğin bulutsuz bir gökyüzünde parlayan güneş ya da flaş ışığı), çok sert gölgeler oluşturur. Konu üzerinde ışığı alan ve almayan bölümler arasında çok büyük bir ton farkı olur. Buna yüksek kontrast adı verilir. Işık kontrastının yüksek olması fotoğraflarda genellikle çok dramatik bir sonuç 22 • • • verir. Dramatik etkiyi arttırmak için gün ışığının geliş yönü ile dik açı oluşturarak fotoğraflar çekebiliriz. Böylece konunun bir yanı aydınlık, diğer yanı gölge olacaktır. Dramatik etkiyi azaltmak için ise, güneşi arkanıza alarak konunun aydınlıkcephesini görüntüleyebilir, ayrıca fotoğraf makinanızda varsa, dolgu flaşı özelliğini kullanabilirsiniz. Dolgu flaşı, gün ışığında bulunmanıza karşın flaşın çakması ve sert gölgeleri yumuşatmasıdır. Flaşa dikkat ! Karanlık ortamlarda ise flaş, çok dikkatli kullanılması gereken bir ışık kaynağıdır Objektifin görüş açısı ile aynı yönde ışık verdiğinden, meydana gelen aydınlatma güçlü bir el fenerini karanlıkta bir insanın yüzüne tututuğunuzda elde edeceğiniz aydınlatmanın neredeyse aynısıdır. Gölgeler serttir. Herşey önden aydınlandığı için derinlik duygusu yoktur. Đnsanlar, nesneler hacimsiz görünürler. Karşınızda yansıtıcı bir yüzey varsa rahatsız edici parlamalar oluşabilir. Ayrıca, insanların gözlerinde ünlü kırmızı göz etkisi oluşabilir. Yakındaki nesneler çok aydınlık, arkalardaki nesneler çok karanlıktır. Kısacası, flaş aslında iyi bir ışık kaynağı değildir. O halde: Zorunlu kalmadıkça flaş kullanmayın. Makinenizde kımızı göz önleme sistemi varsa, insan fotoğrafları çekerken devreye sokun. Yoksa, çekimden hemen önce güçlü bir ışık kaynağına bakmalarını sağlayın, ya da çekim sırasında objektife baktırmayın. Flaşınızın etki uzaklıklarını makinenizin kullanım kılavuzundan öğrenin ve daha uzakta yer alan konuları çekmeyin. Flaşın etki uzaklığının kullandığınız filmin hızına bağlı olarak değiştiğine dikkat edin. Daha uzaklarda yer alan konuları (örneğin kalabalık grupları) görüntülemekte zorluk çekiyorsanız, daha yüksek hızlı bir film (örneğin Kodak Gold Ultra/ ISO 400) kullanın. Yaklaşın. Gereksiz ayrıntıları çerçevenin dışında bırakın. Yalın, gözü yormayan, konusu belirgin fotoğraflar çekin. Fotoğraf makinenizin netlik ayarının izin verdiği kadar yaklaşın. Đnsan fotoğrafları çektiğinizde, yüz ifadesine önem verin. Özel bir kostüm ya da duruş yoksa, yakından çekeceğiniz bir fotoğrafta yüz ifadesi daha belirgin olacaktır. Ancak fazla yakından çekilen bazı portrelerde yüzdeki burun, çene, alın gibi bölümlerin fazle büyük görünerek gülünçleçtiğini unutmayın. Tüm Yüzeyi Değerlendirin. Fotoğrafı bir dikdörtgen alan ile çektiğinizi hatırlayın. Sadece tam ortayı düşünmeyin. Portre çekerken, ortaya kafayı değil, gözleri yerleştirabilirsiniz. ALTIN NOKTA Fotoğrafçıların kullandığı bir başka yöntem de, fotoğraftaki ana konuyu altın nokta adı verilen özel bir konuma yerleştirmektir. Ana konunun tam ortada değil, altın noktada yer aldığı fotoğraflar daha kolay algılanır ve daha dinamik görünürler. Bunun için, fotoğrafı hayalinizde eşit aralıklı iki yatay, iki de dikey çizgiyle kesin. Çizgilerin kesiştiği dört ayrı noktanın herhangi birini altın nokta olarak kullanabilirsiniz. Bu kural, özellikle boş bir alan • • içinde yer alan tek bir biçim, örneğin açık denizde giden bir tekne, boş bir kumsalda yürüyen bir insan gibi konular için geçerlidir. Đki konu varsa, birbirinin çaprazında duran iki altın noktaya yerleştirilebilir. Otomatik netlik ayarlı bir fotoğraf makinesi kullanıyorsanız, ana konuyu merkezden uzaklaştırdığınızda netlik ayarını kilitlemeyi unutmayın. Konuyu dikdörtgen çerçeveye yerleştirirken, doğal çizgilerdende yararlanabilirsiniz. Özellikle fotoğrafı çaprazlama kesen çizgiler bakışı sürükleyerek görüntünün içinde gezdirir. Uzaklaşan tren rayları, kıvrılarak yükselen bir dağ yolu, gösteri uçaklarının gökyüzünde çizdiği renkli çizgiler ilginç komposizyonlar yaratır. Farklı Açılar Deneyin. Fotoğraflarınızı sürekli yatay ve ayakta durarak çekmek zorunda değilsiniz! Konuyu inceleyin. Daha aşağıdan, daha yukarıdan, makineyi dikey ya da eğik tutarak çektiğinizde sonuç nasıl olacak? Özellikle çocukları ve evcil hayvanları görüntülerken onların hizasına inin ki yüzleri daha iyi görünsün! Makineyi dik tuttuğunuzda, flaşın üstte kalmasına ve elinizle engellenmemesine dikkat edin. Derinlik yaratın. Đnsanların iki gözleri olmasının nedeni, uzaklık yani üçüncü boyut duygusunun oluşmasıdır. Fotoğraf makinesi ise tek gözlüdür. Fotoğraflara derinlik katabilmenin yolu, bir birinin önünde/arkasında duran konular oluşturmak, görüntüler arasında yakın-uzak ilişkisi kurmak, özelliklede ön plana bir ağaç dalı, bahçe parmaklığı vb. unsurlar katmaktır. 23 • • • • • 10. Renk Kullanın. Doğadaki tüm renkler, üç ana rengin, yani kırmızı, yeşil ve mavinin farklı oranlarda bir araya gelmesiyle oluşur. Bunu daha iyi anlamak için bir büyüteçle TV ya da bilgisayar ekranına yakından bakmayı deneyin. Kırmızı, yeşil ve mavi renkleri aynı fotoğrafın içinde belirgin alanlar halinde kullandığınızda ortaya bütünlük ve renk zenginliği duygusu olan bir görüntü çıkar. Kırmızı, yeşil ve mavinin birerde zıt rengi vardır: Sırasıla, turkuvaz, mor ve sarı. Zıt renklerin birlikte kullanıldığı fotoğraflarda çok çarpıcı sonuçlar elde edilir. Renklerin sıcak ve soğuk diye ayırmakta mümkündür. Sarı ve kırmızı tonları sıcak renklerdir. Çünkü ateşi çağrıştırırlar. Bu hakim olduğu fotoğraflar da insanlara sıcaklığı, duygusallığı hatırlatır. Yeşil, mavi, gri tonları soğuk renklerdir. Suyu, buzu, gökyüzünü çağrıştırırlar. Bu renklerin hakim olduğu fotoğraflar insanlara serinlik, üşüme, çaresizlik, yalnızlık duygularını verir. Ancak renk kullanımındada aşırıya kaçmamalı, karmaşa yaratmaktan kaçınılmalıdır. Đnsanları doğal hallerinde görüntülemeye çalışın. Fotoğraflarda poz veren insanların sıkıcı ve yapay göründüklerini hatılayın. "Objektife bakın, çekiyorum ," yerine, Siz bana aldırmayın, ben bir yandan çekerim," demeyi deneyin. Bırakın insanlararalarında konuşsunlar, şakalaşsınlar, işlerini yapsınlar. Görüntülediğiniz insanlar kadar bulundukları mekan önemliyse, doğru açıyı bularak mekanı ve o kişinin mekanla ilişkisini de gösterin. Tanımadığınız insanları görüntülerken önce onlarla konuşun, yaptıkları işle ilgili sorular sorun. Bu hem sizi hem de onları rahatlatacaktır. Hareket Dondurun Bol ışıklı ortamlarda, yüksek hızlı bir film (örneğin ISO 400) ile birlikte sezgilerinizi de kullanarak, hareket dondurun. Bu yolla, spor yapan, dans eden insanların asla çıplak gözlerinizle göremeyeceğiniz çok ilginç, şaşırtıcı görüntülerini elde edebilirsiniz. Hareket dondurmak için karanlık mekanlarda flaş ışığı kullanabilirsiniz. Doku Araştırın. Kendisini tekrar ederek yüzeye yayılan görüntülere doku adı verilir. Çevremizde çeşitli nesnelerin, hatta canlıların oluşturduğu çok ilginç dokular yer almaktadır. Bu tür dokuları tek başlarına görüntüleyebilir, ya da insan fotoğrafları çekerken arka planda kullanabilirsiniz. Objektifinizi daha verimli kullanın. Fotoğraf makinenizin objektifinin ya da objektiflerinin özelliklerini iyi öğrenin. Makinenizin sabit ayarlı ve değiştirilemeyen bir objektifi varsa, bu büyük olasılıkla geniş açılı bir objektiftir. Geniş açılı objektifin özelliği, aynı noktadan bakıldığında, insan gözüne göre daha geniş bir alanı görüntüleyebilmesidir. Böylece gerilemeye gerek kalmadan daha geniş bir alanı, daha fazla kişiyi görüntülemiş olursunuz. Geniş açılı objektifle çekilen fotoğraflarda mekanlar olduklarından daha geniş, nesneler olduklarından daha uzakta görünürler. Ayrıca, derinlik duygusu da daha fazladır. Çünkü, yakında bulunan nesneler çok büyük, uzaktakiler çok küçük görünür. Bu nedenle, geniş açılı bir objektifle yakından çekilen portrelerde insanların burunları büyüdüğü, kulakları küçüldüğü için komik görünürler! Eğer objektifinizin zoom özelliği varsa, durduğunuz yerden görüntüyü yaklaştırıp uzaklaştırabilirsiniz. Görüntünün yaklaşması 24 • • teleobjektif, uzaklaşması geniş açı konumuna karşılık gelir. Teleobjektifin tek özelliği görüntüyü yaklaştırmak değildir. Perspektifte değişir. Geniş açı konumunun tersine, teleobjektif konumunda derinlik duygusu azalır. Birbirinden uzakta olan nesnelerin boyutlar birbirlerine yaklaşır ve daha yakyn gibi görünürler. Portre çekimlerde, teleobjektif kullanıldığında daha iyi sonuçlar elde edilir. Üşenmeyin. Tek bir kare çekip bırakmayın. Aynı konuyu bir kaç kez farklı açılardan ve farklı anlayışlarla çekin. Unutmayın ki, görüntülediğiniz an bir daha geri gelmeyecek. O yüzden, hakkını verin. Profesyonellerin de böyle çalıştığını hatırlayın. Fotoğraf makinenizi ve yedek filminizi yanınızdan ayırmayın. Karşınıza ne zaman neyin çıkacağını asla bilemezsiniz. Rastlantı sonucu çekilerek tarihe geçmiş fotoğrafların sayısı hiç de az değildir. Fotoğraf Makinenize Đyi Davranın. Onun hassas bir cihaz olduğunu unutmayın. Walkmeninize nasıl davranıyorsanız ona da öyle davranın. Darbelerden, tozdan, nemden, yüksek sıcaklıktan koruyun. Yaz tatillerinde fotoğraf makinenizin en büyük düşmanı kum ve tuzlu sudur, unutmayın. Objektif kirlendiğinde sakın t-shirt' ünüzün kenarı ile silmeyin! Özel objektif temizleme fırçası ve silikonlu kağıt kullanın. Bu mümkün değilse, önce yumuşak, tüy bırakmayan bir kumaş parçasını fırça gibi kullanarak, bastırmadan tozları alın. Daha sonra objektifin yüzeyinde soluğunuzla bir buğu tabakası oluşturup aynı kumaşla silin. Objektifi asla kuruyken silmeyin. Gözlük temizliği için üretilen ıslak mendilleri asla kullanmayın, objektifinize zarar verebilir. Uzun süre fotoğraf çekmeyecekseniz, pilleri makinenin içinde bırakmayın. Yolculuğa çıkarken yedek pillerinizi yanınıza alın. Artık çok farklı pil standartları oluştuğundan, gittiğiniz yerde hazırlıksız yakalanmayın. Kullanılmış filmlerinizi bir an önce banyo ettirin. Banyo ettirene kadar da ambalajlarından çıkan plastik tüplerin içinde, serin bir yerde saklayın. 25 • Kompozisyonun Altın Kuralları • Emre Đkizler • Digital Photoline 2004/03, sf.54 • Fotoğraf çekerken olabildiğince seçici davranın. Konuyu desteklemeyen ögeleri çerçevenizin dışında bırakın. Düzgün bir kompozisyon için gerekli olan kuralları incelemeyi sürdürüyoruz. Bu bölümde yalınlık, derinlik, perspektif, denge ve oranlar üzerinde duracağım. Yalınlık Yalınlık, ya da sadelik, az söz söyleyene çok şey anlatmaktır. Yani, az sayıda öge kullanarak bir fotoğrafı oluşturmaktır. Yalınlığı bir kavram olarak tanımlamak çok zor değilse de, fotoğrafik olarak uygulamak zordur. Herhangi bir objenin homojen yapıda bir fon önünde tek başına görüntülenmesi olabileceği gibi, söz konusu fonun herhangi bir obje olmadan tek başına görüntülenmesi de yalınlık olarak tanımlanabilir. Kısaca, “karmaşık olmayan yapıdaki fotoğraflar yalındır” diyebiliriz. Karmaşa, fotoğrafın algılanmasını geciktirir (bazen de engeller). Bu nedenle, arka planın (yani fonun) rengi ve dokusu önemlidir. Yalınlık, boşluk demek değildir. Uçsuz bucaksız bir gökyüzünde tek başına süzülen bir martı, yemyeşil otlarla kaplı bir tarlada tek bir çiçek ya da dingin bir denizde yol alan bir tekne, yalın kompozisyonlardır. Dar açıyla gören (tele) objektifler, konuyu çevredeki ayrıntılardan soyutlayarak yalınlık duygusunu vermekte etkilidirler. Ayrıca, net alan derinliğini azaltan tüm etkenler (uzun odaklı objektif kullanımı, açık diyafram kullanımı ve konuya yakınlaşmak), görüntüyü yalınlaştırmak için kullanılabilirler. Yalınlık, konunun belirginliğini de arttıran bir ögedir. Ama yalınlık, tek başına da kullanılabilecek bir ögedir. Mimaride son dönemde sıklıkla karşılaştığımız “minimalist” yaklaşımı fotoğrafa taşıdığımızda, ortaya çıkan görüntülerin dinginlik duygusu veren etkisini daha iyi açıklayabilirim. Özellikle her gün her yerde karşımıza çıkan karmaşık görüntülerin (billboard’lar, video klipler, reklamlar...) beynimizde yarattığı ağırlığı azaltacak olan yalın görüntülere olan gereksinimimiz gün geçtikçe artıyor. Bu yüzden size tavsiyem, fotoğraf çekerken olabildiğince seçici davranın. Konuyu desteklemeyen ögeleri çerçevenizin dışında bırakın. Eğer bunu yapamıyorsanız, onları flulaştırmayı deneyin. Derinlik Temelde fotoğraf, eni ve boyu olan iki boyutlu bir malzemedir. Herhangi birisi, deklanşöre bastığı anda (iyi ya da kötü) mutlaka iki boyutlu bir fotoğraf çekebilir. Üçüncü boyut olan derinliği fotoğrafa katabilmek ise biraz daha zordur. Fotoğrafa baktığınız zaman kimi öğelerin yakında, kimilerinin ise daha uzakta olduğunu anlayabiliyorsak, bu fotoğrafta derinlik vardır. Işığın yönü, net alan derinliği ve perspektif gibi özelliklerin kontrol edilmesiyle fotoğrafa derinlik duygusu verilebilir. Bir tele objektifle çekilmiş, çok sınırlı bir net alan derinliğine sahip olan bir aslan fotoğrafı bize uzakta olma duygusu vererek derinliği sağlar. Oysa geniş açılı bir objektifle Kapalıçarşı içinde çekilmiş bir fotoğraf da, her iki yandaki dükkanların daralan perspektifi sayesinde bize uzaklaşma etkisi vererek derinliği vurgulayabilir. Öte yandan yanal ışık altında çekilen bir elmanın da hacmini ve dolayısıyla fotoğraftaki derinliği algılayabiliriz. Birbirinden tamamen farklı 26 yaklaşımlarla üçüncü boyutu fotoğrafınıza katabilirsiniz. Hangisini seçerseniz seçin, çekeceğiniz her fotoğrafa üçüncü boyut etkisini katmaya çalışın. Fotoğraftan hiç anlamayan insanlar için, görüntüdeki bütün ögelerin aynı netlikte olması çok önemlidir. Ön planda, ya da arka planda kısmi netsizlikler varsa, yani derinlik vurgulanmışsa, burun kıvırarak “ama bunlar flu” (!) şeklinde tuhaf tepkiler gösteren yığınla insan tanıdım. Elimden geldiğince, bunun amaçlanan bir fluluk olduğunu ve derinliği vurgulamak için yapıldığını anlatmaya çalıştım. Onları aydınlatmayı başarıp başaramadığımdan çok emin değilim. Ama sizden ricam, elinizden geldiğince siz de çevrenizdeki naif fotoğraf severleri bu konuda eğitmeye çalışın. Fotoğraf çekme amacının her yerde aynı netliği yakalamaya çalışmak olmadığını diliniz döndüğünce anlatın. Pespektif Perspektif, bize yakın olan objelerin büyük, uzak olan objelerin ise giderek daha küçük görünmesi etkisidir. Bu etki, uzaklığı algılamamızı sağlar. Đki boyutlu her türlü görsel malzemede (mimari çizimler, grafik, resim, v.b.) üçüncü boyutu anlatmanın en etkili yoludur. Fotoğraf da benzer şekilde, uzaklığı ya da derinliği anlatabilmek için perspektiften yararlanır. Özellikle geniş açılı objektiflerin perspektifi abartma etkisi, yani yakındakileri daha yakında, uzaktakileri ise daha uzakta gösterme yeteneği vardır. Bu etkiyi verimli kullanabilmek için geniş açılı objektif ile konuya (netliği kaybetmeden) iyice yaklaşılmalıdır. Böylece konunun boyu büyürken, arka plandaki nesneler küçülecektir. Öte yandan uzun odaklı tele objektifler ise, perspektif etkiyi ortadan kaldırma yeteneğine sahiptir. Tele objektifler ile uzaktan çekilen görüntülerde, konu ile arka plan arasında sanki hiç bir uzaklık yokmuş gibi algılanır. Bu etkiye "perspektif yığılma" etkisi denir. Örneğin tele objektifle çekilen gün batımı fotoğrafında, ufuk çizgisi üzerinde yer alan yapılar ile (aslında çok uzakta olan) güneş arasında hiç bir uzaklık yok gibidir. Denge/Oranlar Farklı renk ve parlaklık değerlerinin oluşturduğu kümelere "leke" denir. Mavi bir kapı önünde yaşlı bir adam portresi fotoğrafında, adamın yüzü geniş bir lekedir. Sonbaharda çekilmiş bir orman fotoğrafında, farklı tonlarda renklere sahip olan her bir ağaç küçük birer lekedir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ama özetle; fotoğrafta yer alan her öge, aslında gözümüze çarpan birer lekedir. Bu lekelerin, bütün fotoğraf alanı içinde kapladıkları alan ile birbirlerine olan oranları önemlidir. Bu konuda kesin değerler olmamakla birlikte, kabul gören yaklaşımlar şöyledir: 1) Asıl konu, genel çerçeve içinde çok küçük kalmamalıdır (Bazen, farklı bir renge sahip olan bir konu, leke değeri değil, renk değeri ile önem kazanabilir. Bu durumda lekenin boyutu önemli olmaktan çıkabilir). 2) Konunun (lekenin) yeri iyi seçilmelidir. Tam ortaya ya da kenarlara yerleştirmemeye özen göstermekte yarar vardır. Genel olarak "altın kesim" 27 oranlarına sadık kalmak iyi sonuç verir. 3) Konuyu, bir tarafa daha yakın yerleştirmeyi düşünüyorsanız, fotoğrafın ağırlık merkezinin dengede kalabilmesi için ters yönde de lekelere yer vermenizde yarar vardır. Böylece, fotoğrafın genel dengesini korumuş olursunuz (Bazen radikal kadrajlar yaparak, dengeyi bilinçli olarak bozmak da mümkündür. Ancak bunu yapma nedeninizin de anlaşılması gerekir. Aksi halde büyük bir yanlış yapmış olduğunuz düşünülür). • Manzara Fotoğrafları • Mehmet Tekin • photoline 2003/03, sf.50 • Manzara fotoğrafı çekerken, geniş açılı objektif kullanmak zorunda değilsiniz. Normal ve tele objektiflerle de yapabileceğiniz çok çeşitli kadrajlar var... Güzel manzaralar karşısında hepimizin içinde "bu görüntüyü ölümsüzleştirmek" duygusu uyanır. Zaten çoğumuz bu duygunun gereğini yerine getiririz! Ne yazık ki hepimiz bunu başarıyla yapamayız. Bakış noktasının doğru seçilememesinden tutun da, pozlama hatalarına kadar yığınla yanlış yaparız. Çekim öncesinde ve çekim sırasında alınacak bir kaç basit önlem, bizi yanlışlardan kurtararak başarılı manzara fotoğrafları elde etmemizi sağlayacaktır. Uygun Işık Basit önlemlere geçmeden önce, "Manzara nedir, ne değildir?" sorusu üzerine biraz kafa yoralım. Gördüğümüz her genel görüntüyü manzara olarak yorumlayabiliriz, ancak görüntülemek istediğimiz manzaranın o anda uygun bir ışık altında olmaması, o fotoğrafın daha sonra çekilmesini gerektirir. Yani, manzara fotoğrafında doğal ışık tek seçeneğimiz olduğu için, mutlaka uygun ışığın oluşacağı saati ve meteorolojik koşulları beklememiz gerekir. "Zamanım yoktu!", "Bekleyemedim!", "Yağmur yağıyordu!" gibi mazeretlerin hiç bir anlamı olamaz. Çünkü fotoğrafçılık, "Beş dakikada Beşiktaş!" mantığıyla düşünülmemesi gereken bir uğraşıdır. Işık uygun değilse, mutlaka uygun ışık beklenmelidir. "Peki, hangi ışık uygundur?" şeklindeki bir soruya kesin bir yanıt verilemez, çünkü konunun yapısal öğelerine, yönüne, mevsime ve meteorolojik koşullara göre "uygun ışık" kavramı da değişkenlik gösterir. Sabah ışığının ya da akşam ışığının uygun olduğu konular bulunduğu gibi, Haziran'da ya da Mart-Eylül'de çekilmesi gereken konular da vardır. Önemli olan, dokuyu ortaya çıkaracak ve atmosferi vurgulayacak olan ışığı yakalamaktır. Bu yapılmadığı zaman, çok sıradan görüntülerle karşılaşmak kaçınılmaz olur, harcanan zaman ve para da boşa gider. Işık konusunda çok genel olarak, cephe ışığı ve tepe ışığı yerine yanal ışık kullanmaya çalışmanızı öneririm. Doku ve hacmi ancak bu şekilde vurgulayabilirsiniz. Konunuzun biçimi uygunsa, ters ışıkta da çok etkileyici sonuçlar elde edebilirsiniz. Ama unutmayın ki ters ışığı verimli kullanmak o kadar kolay değildir ve gözümüzle görebildiğimiz gölge detayları film üzerine kaydedilemeyebilir. 28 Aşırı Kontrast Sorunu Koyu gölgelerin ve parlak bir gökyüzünün aynı çerçeve içine sığdırılmaya çalışılması bence boşuna bir uğraşıdır. Böyle bir konunun fotoğrafını çekmeye kalkıştığınızda; ya gökyüzü patlayarak bembeyaz olacaktır, ya da ön plandaki dağ, taş, deniz v.b. kopkoyu çıkacaktır. Çok genel bir yaklaşım olarak, en açık bölgesiyle en koyu bölgesi arasında 2 stoptan fazla ışık farkı varsa, o fotoğrafı çekmemeye çalışın. "Đlle de çekeceğim" diye ısrar edenleriniz olabilir. Bu kişilere de üç tane tavsiyem var: 1) Aydınlık bölgeden ölçüm yapın ve yarım stop kadar az pozlama yapın. Böylece koyu bölgeleri doygun bir siyaha dönüştürmüş olursunuz. 2) Aydınlık bölgelere olabildiğince az yer vererek, koyu bölgelere göre pozlama yapın. Çok açık çıkacak olan aydınlık bölgelerin rahatsız ediciliğinden ancak onlara çok az yer vererek (daha da iyisi hiç yer vermeyerek) kurtulabiliriz. 3) Aydınlık ve karanlık bölgelere hemen hemen aynı oranda yer vererek, ama aynı zamanda açık bölgeleri dengelemek için degrade gri bir filtre kullanarak bu sorunun önüne geçebilirsiniz. Genel olarak manzara fotografları geniş açı objektif kullanarak çekilir. Böylece çıplak gözle görebildiğimiz hemen herşeyi çerçevemize sığdırabiliriz. Bunu yaparken ön plana bir obje yerleştirmenin ilgi çekici bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde, izleyiciye uzaklık ve oranlar konusunda daha çok bilgi verebilirsiniz. Bunu yaparken diyaframı olabildiğince kısarak (16, 22 gibi) hem ön plan, hem de arka planın yeterince net olarak kaydedilebileceği bir alan derinliği sağlamak önemlidir. Farklı Kadrajlar Öte yandan, manzara fotoğrafı çekerken kendinizi yalnızca geniş açılı objektifinizi kullanmak zorunda hissetmeyin! Normal ve tele objektiflerle de yapabileceğiniz çok çeşitli kadrajlar var... Özellikle dijital fotoğraf makinesi kullanıcıları için bu önemli, çünkü çoğunun geniş açıyla görme konusunda sorunları olduğunu biliyoruz. Geniş açılı objektiflerin manzaranın genişliğini verebilmesi,bu objektifler çok sevmemin en önemli nedeni. Ama tele objektiflerin "perspektif yığılma" adı verilen, öndeki ve arkadaki objeleri sıkıştırma etkisi de çok ilginçtir. Ayrıca, manzaranın içinde hoşunuza gitmeyen şeyleri ayıklamak ve konuyu çevresinden soyutlamak gibi etkileri de çok yararlıdır. Ufuk Çizgisi Ufuk çizgisini de dahil ettiğiniz fotoğraflarda, bu çizginin çerçeveniz içinde eğik olmamasına dikkat edin. Ufuk hattının eğikliği en sık yapılan hatadır ve biraz dikkat edilirse, çok kolay giderilebilecek bir sorundur. Bu çizginin çerçevenizin kenarlarına paralel olduğundan emin olun. Bu durumdan emin olabilmek için flaş kızağı üzerine takılan basit bir su terazisi size yardımcı olacaktır. Ayrıca, ufuk çizgisinin yeri de önemlidir. Đster dikey, ister yatay kadraj kullanıyor olun, ufuk çizgisi için en uygun yer, üstten ya da alttan 1/3'lük orandır. Gökyüzündeki bulutlar ilginizi daha çok çekiyorsa, ufuk çizgisini aşağı çekerek alttan 29 1/3'lük orana yerleştirmeyi deneyin. Yok eğer ön plandaki konu daha ilgi çekiciyse, o zaman üstten 1/3 ideal orandır. Çok simetrik bir konuyla karşı karşıya kalmadığınız sürece ufuk hattını tam ortaya yerleştirmekten kaçının. Tam ortada yer alan bir ufuk hattı, çok durağan ve sıkıcı bir görüntü yaratacaktır. Kent Manzarası Mutlaka doğa manzarası fotoğrafı çekmek zorunda değilsiniz. Yaşadığınız kentte de güzel manzaralarla karşılaşırsınız. Genel kent görüntüleri de ilginç dokular ve grafik etkiler yaratır. Bunları görüntülerken de, yukarıda sıraladığımız konulara dikkat etmek gerekir. Ancak burada, bakış yüksekliğimiz daha da büyük önem taşır. Yüksek bir bakış açısı, bizi hem elektrik tellerinden kurtarır, hem de daha çok şey görme fırsatı verir. Đster kentte, ister kırda, ister dağ başında olsun, her zaman manzara fotoğrafı çekme şansınız vardır. Yeter ki görmeyi bilen bir çift göze sahip olun! • Gezi Fotoğrafçılığı • Emre Đkizler • photoline 2003/04, sf.50 • Nereye giderseniz gidin, her yerin görsel bir mevsimi vardır ve bu yer, en iyi o mevsimde görüntülenebilir. Rotanızı çizerken bunları dikkate alın. Hepimiz seyahat etmeyi, farklı yerleri, farklı kültürleri tanımayı ve bu arada fotoğraf çekmeyi çok severiz. Ama pek çoğumuz için fotoğraf, gezilerimizin içinde küçük bir yer tutar. Bir başka deyişle, gezilerimizin amacı fotoğraf çekmek değildir. Đş gezisi, akraba ziyareti, tatil, dinlence, eğlence, alışveriş gibi amaçlarla gezen insanların çektikleri fotoğraflar, ne yazık ki verimli olmaktan uzaktır. Gidilen yerde fotoğraf çekme eylemini ön plana çıkarmadıkça, bu sonuç değişmez. Çünkü fotoğraf emek ister, özen ister, zaman ister. Đşte bu nedenle bu yazımda, fotoğraf amaçlı gezilere değinmek istedim. Gezi fotoğrafçılığı dediğimiz kavram, fotoğraf çekmek için yapılan gezileri kapsar. Burada birincil amaç “iyi fotoğraf” çekmektir. Bunu başarabilmek için de çok iyi bir plan yapmalı ve olabildiğince bu plana bağlı kalmalısınız. Ayrıca her türlü olumsuzluğu da hesaba katarak bir “B planı”nı da hazırlamanızda büyük yarar var. 30 Planlama Elbette nereye gideceğinize karışacak değilim ama öncesinde neler yapmanız gerektiği konusunda söyleyecek bir şeylerim var. Gitmeyi düşündüğünüz yer (köy, kasaba, şehir, ülke ya da dağ) konusunda bir ön bilginiz var mı? Bu soruya vereceğiniz yanıt önemli. Çünkü neyle karşılaşacağınızı bilmeden geziye başlamak, yanınızda gerekli ekipmanı bulundurmama riski taşır. Bu riski almak da çok anlamlı değildir. Gerçi, sürprizlerle karşılaşmayı severiz ve “karşımıza ne çıkarsa, onu çekeriz” diye düşünenlerimiz olabilir. Ama sürprizler zaten her an karşımıza çıkabilir ve bunları görüntüleyebiliriz. Benim söylemek istediğim, “bilgiyi kullanmalıyız”. Piza Kulesini görmek için ta Đtalya’ya kadar gidip, sonra da onarımda olduğunu görüp doğru dürüst fotoğrafını çekememek ya da Köln Katedrali’nin içinde çekim yapmak amacıyla oraya kadar gidip yanında geniş açılı ve ışık geçirgenliği yüksek bir objektif bulundurmamak gibi durumlardan söz ediyorum. Daha da kötüsü, kuraklık zamanı Kenya’da safariye yeltenmek, kışın Kelebekler Vadisi’ne gitmek olabilir. Neyin, ne zaman, nerede görüntülenebileceği konusunda bir çalışma yapmayı öğrenmemiz gerekir. Bu, genel olarak gezi kültürü için, özel olarak ise gezi fotoğrafı kültürü için temel koşuldur. Her şeyden önce gidilecek yerin ya da yerlerin belirlenmesi ile burada görülecek mekan ve etkinlikler konusunda bilgi edinilmesi gerekir. Günümüzün bilgi çağı olduğu düşünüldüğünde, bunun o kadar da zor ve sıkıcı bir işlem olduğu söylenemez. Hatta çok zevkli bir ön çalışma olacağından da eminim. Zamanlama Görmeyi ve fotoğraflamayı amaçladığımız yerleri araştırırken, buraları yılın hangi mevsiminde ya da ayında gezmenin daha doğru olacağını belirlemeliyiz. Bunun için kitaplar, dergiler, ansiklopediler, Internet’teki siteler ve daha önce buralara gitmiş olan kişilere başvurulmalıdır. Her ülkenin, her bölgenin, her şehrin en iyi ışık aldığı, en güzel renklerle bezendiği ya da en hareketli olduğu 31 zamanlar vardır. Bu zamanlamayı iyi yapmak, inanamayacağınız ölçüde verimli bir gezi yapmanızı sağlayabilir. Tabi, hiç hesapta olmayan bazı kötü sürprizlerle de karşılaşabilirsiniz. Gittiğiniz yerde deprem olur, kasırga çıkar, son yüzyılın en çok yağış alan Mayıs’ına denk gelirsiniz, Temmuz’da kar yağar filan... Böyle sıradışı durumlar için yapabileceğiniz fazla bir şey olmayabilir. Ama zamanlamayı doğru yaparak öngörülebilir risklerden kurtulabilirsiniz. Örneğin Van’a ya da Erzincan’a gitmek istiyorsanız, Ocak ayı bu iş için oldukça kötü bir seçimdir. Oysa Mayıs-Haziran ayları çok daha fazla görsellik sunacaktır. Tam tersine, Ağustos’ta Kapadokya’ya gitmek ise yapılabilecek en kötü zamanlamalardan biridir, çünkü aşırı sıcak, toz ve sert ışık nedeniyle doğru dürüst fotoğraf çekmek çok zorlaşacaktır. Oysa diğer üç mevsim, Kapadokya için birbirinden farklı görsel avantajlar sunacaktır. Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Gidilecek kentteki festival, fuar, panayır, bayram gibi etkinliklerin de hesaba katılması, fotoğrafçıya hoş sürprizlerle karşılaşma fırsatı verecektir. Kısacası, nereye giderseniz gidin, her yerin görsel bir mevsimi vardır ve bu yer, en iyi o mevsimde görüntülenebilir. Şimdi diyeceksiniz ki, “peki şuraya başka mevsimde gidilmez mi?” Gidilir elbet, ama fotografik olarak daha verimsiz olması beklenir. Rota ve Ulaşım Đster yurt içi, ister yurt dışı gezilerde olsun, iyi bir planlamanın ikinci adımı ulaşım sorununun çözümlenmesidir. Otobüs, tren, uçak, otomobil gibi ulaşım araçlarının hangisinin daha verimli olacağına karar vermek önemlidir. Temelde karayoluyla seyahat etmek, gerektiğinde durup fotoğraf çekmek ya da ara yollara girerek fotoğraf çekme olanağı sağlaması yüzünden daha avantajlıdır. Ancak, yolun uzunluğu, bozukluğu, virajlı ya da inişli çıkışlı olması gibi etkenler yüzünden tercih edilmeyebilir. Bazen uçakla ulaşım tek yoldur. Tren güvenliği yüzünden, vapur ise rahatlığı için tercih edilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, olabildiğince az yorulmuş olarak gidilecek merkeze ulaşmaktır. 18 saatlik uçuş ya da 36 saatlik tren yolculuğu gibi durumlar söz konusuysa, planlama yaparken dinlenmek için en az bir günü kendinize ayırmanız gerekir. Eğer birden çok merkezi aynı gezide görmek gibi bir planınız varsa, görülecek merkezlerin birbirlerine olan uzaklığını dikkate alarak planlama yapmalısınız. Ara ulaşımları karayoluyla yapmak, o bölgeyi ya da ülkeyi daha iyi tanımak için çok yararlıdır. Ama yine de mesafelerin caydırıcı olabileceğini akıldan çıkarmayın. Harita üzerinde çok yakınmış gibi görünen iki kent, karayoluyla 6-8 saat sürebilir. Bunu caydırıcı bulanlar uçağı seçmek isteyebilir ama acaba uçağın saatleri sizin için uygun olacak mıdır? Tam gün ortasındaki bir uçuş saati, o günün büyük ölçüde yitirilmesine yol açacaktır. Bu yüzden ara ulaşımlarda (hatta tüm ulaşımlarda) uçak kullanmayı düşünüyorsanız olabildiğince akşam ya da gece saatlerini seçmenizi öneririm. Işığı kaçırmamak açısından, tabi. Gidilen merkezlerde otomobil ya da minibüs kiralamak da başvurulabilecek etkili yöntemlerden biridir. Hatta mümkünse şoförü ve rehberiyle birlikte kiralamayı deneyin. Böylece yanlış yola sapmak, kaybolmak, park yeri aramak gibi zaman kayıplarından kurtulmuş olursunuz ve fotoğraf çekebilmek için daha çok 32 zamanınız kalır. Araç kiralamak çok pahalı olur diye düşünebilirsiniz. Ama geziye zaten kafa dengi birkaç kişi ile birlikte çıkmayı düşünmelisiniz ve masrafları da paylaşmalısınız. Böylece hem daha ekonomik bir gezi yapmış olursunuz, hem de anılarınızı (maceralarınızı) paylaşmış olursunuz. Ayrıca, bu arkadaşlarınızın hepsinin farklı özellikleri geziye daha çok renk katar. Kimi daha girişkendir, kiminin yabancı dili iyidir, kimi pratik zekalıdır, kimi şakacıdır, kimi güzel şarkı söyler... Bu özellikler sayesinde tek başınıza yapamayacağınız bir geziyi yapmış olursunuz ve fotoğraf veriminiz artar. • Sokaklardan Çalınan Sanat: Sokak Fotoğrafçılığı • Emrah Sarıiz • photoline 2003/06, sf.38 • Sokaklar, toplumların kültürlerinin en büyük ve somut yansımasını oluşturmaktadır. Đnsanların yaşayış tarzları hakkında en temel bilgiler şehirlerin görüntülerine bakarak oldukça kolay ortaya çıkartılabilir. Arkeologlar bile gün yüzüne çıkarttıkları şehirlerin yapılarını değerlendirerek toplumlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırlar. Dolayısı ile bir “sokak fotoğrafçısı”, toplumun yaşam biçimini ve kültürünü aktaran, belgeleyen kişi statüsünü de rahatlıkla ortaya koyabilir. Belki de, fotoğrafçılığın çıkış noktasıdır sokak fotoğrafçılığı. Bir sokak fotoğrafçısı için belirlenmiş bir konu sorunu olmadığından, hatta sokakların yaşamı çevreleyen birimlerin yerleşim alanı olduklarını düşünecek olursak, sokak fotoğrafçıları hiçbir zaman fotoğraflarını çekmeden önce konu hakkında uzun uzadıya düşünmek zorunda kalmazlar. Zaten insan yaşamının içindedirler. Bir diğer deyişle, onların objektifi genellikle yaşamın kendisine çevrilidir. Etrafımızdaki çoğu insandan farklı olarak, bakmak ile görmek fiillerinin ayrımını çoktan yapmışlardır. Bu yazımda da, sizlere sokak fotoğrafçılığına dair ipuçlarını vermeye çalışacağım.Sokak fotoğrafçısı, insanların hayatını daha iyi gözlemleyebilen bir karaktere sahip olmalıdır. Dahası, tıpkı bir Zen üstadı gibi sabırla bekler, sonrasında yay en gergin konumundayken, ok yayı henüz terk etmek üzereyken fotoğraflayıverir. Biliyordur ki, bir an sonra çekmek isteyeceği kare orada olmayacaktır. Zaman devinimine devam edecek ve aynı ışık altında bir başka fotoğraf çekemeyecektir. Đlk kural: Fotoğraf makinenizi yanınıza alın ve yolları arşınlamaya başlayın. Üzerinizde etki bırakan her şeyi fotoğraflayın. 33 Yaşayan Sokaklar 2. Sokaklar genel olarak müthiş bir kalabalığa ve görsel şölene sahiptir. Dijital fotoğraf makinesi kullandığınızı göz önüne alacak olursak, karenizin içinde olmasını istemediğiniz nesneleri yardımcı yazılımlar sayesinde oldukça kolay temizleyebilirsiniz. (bkz: Đşin Püf Noktası) Yeter ki, doğru açıyı yakalayın. Ek olarak, çok kalabalık görüntüler, gözün algılama oranını da düşürecektir. Bunun dışında, yansımalar, kontrast oluşturan renkler gibi gözünüze çarpan her görüntü sokak fotoğrafçılığına konu olabilir. Sokak Fotoğrafçılığının Felsefesi 3. Sokak fotoğraflarınızın başarılı olabilmesi için, konunun herhangi bir şey ifade etmesinden ziyade, karelerinize bakanlara çok şey ifade etmesi gerekiyor. Dolayısı ile kompozisyonunuza önem verin. Bu ancak tecrübe ile kazanılabildiğinden mümkün olduğu kadar çok fotoğraf çekin. Özel bir yerde, belirli bir saatte çekilen ‘turist’ fotoğrafları yerine, tek bir karede anlatılan hikayeleri tercih edin. Bazen yalnız bir heykel bile çok şey anlatabilir. Ön Hazırlıklar ve Giysiler 4. Fotoğraf çekmek üzere dışarıya çıkmadan önce bazı fotoğraf albümlerini veya dergileri karıştırarak olaya konsantre olun, sokakları gözünüzde canlandırın. Bu yaratıcılığınızı ateşler ve destekler. Dışarıya çıkmadan önce rahat kıyafetler giyin. Dar pantolonlar sizin hareket kabiliyetinizi kısıtladığı gibi, yanınıza taşımanız gereken malzemeyi de sınırlayacaktır. Gerekirse, malzemeleri daha rahat taşımak için bir sırt çantası alın ve ağırlığı vücudunuza dengeli dağıtmaya çalışın. Ayrıca, kirletebileceğiniz giysiler giyin; farklı açılar yakalayabilmek için yere oturmanız, çamura batmayı göze almanız gerekebilir. Fotoğraf çekerken ‘steril’ olmaya çalışmayın. Fotoğraf Makinenizi Yanınızdan Ayırmayın 5. Yanınızda sürekli olarak bir fotoğraf makinesi bulundurun. Böylelikle, fotoğraf her zaman yanınızda dolaşacaktır ve fotoğraf çekmeye, fotoğrafçı gözüyle bakmaya daha da aşina olacaksınız. Ayrıca, fotoğraf filmine para ve zaman ayırmadığınızı da varsayacak olursak, yapacağınız denemeler sizi dergilerde gördüğünüz fotoğraflara yaklaştıracaktır. Çoğu dijital fotoğraf makinesi cebe sığabilecek boyutlara indirgendiği için evden her çıkışınızda ceplerinizi kontrol edin, fotoğraf makinenizi unutmadığınıza emin olun. Trafik 6. Asla araba veya otobüs ile yolculuk etmeyin. Ya yürüyün ya da bisiklete binin. Böylelikle, taşıtların içindeyken kare ıskalamamış olursunuz. Ayrıca, trafik gibi de bir sorununuz olmaz. 34 Gözünüzü dört açın 7. Her zaman tetikte olun. Beyaz ayarı, objektif seçimi gibi yapmanız gereken ayarlamaları önceden yapın. Yoksa yakalamak istediğiniz görüntüyü kaçırma ihtimaliniz çok yükselir. Eğer profesyonel çekimler yapmak istiyorsanız, mümkünse farklı objektifleri olan iki ayrı kamera taşıyın. Objektifler 8. Eğer kompakt makine kullanıyorsanız, dijital zoom yerine optik zoomu tercih edin. Daha sağlıklı sonuçlar alacaksınız. Şu an piyasada bulunan, 4x ve üzeri optik zoom’u olan fotoğraf makineleri gerekli objektif yapısına sahip olsa da, SLR makinelerde genellikle üç temel objektif kullanılmaktadır: 20 - 24mm, 28-80mm ve 85-105mm zoom. Zoom objektif, insanları uzaktan çekebilmek için idealdir. Yine de hatırlatmakta fayda var; zoom objektifler, düşük diyafram değerlerinden dolayı diğerleri kadar hızlı olamazlar ve zor ışık koşullarında sizi oldukça zorlayabilirler. Bunun nedeni CCD’ye düşen ışık miktarının azalması olarak gösterilebilir. Objektif seçimi, geniş açılı objektifler ile yaşama katılmanızı, tele zoom objektifler ile bir gözlemci olmanız manasına gelir. Ayrıca, zoom objektifler ile hiçbir zaman netleme yapmayın. Önce konuya yakınlaşın, netliği yaptıktan sonra, istediğiniz mesafeye geri dönün. Yaşamı yansıtın 9. Bir sokak fotoğrafçısı, gerçek yaşam içinden görüntülemek istediği olayları daha farklı bir göz ile yansıtır. Dolayısı ile sokak çocuklarını, açlığı veya mutsuzluğu olduğu kadar, neşeli ve eğlendirici fotoğraflar da çekmeye çalışın. Konu sınırlandırması yapmayın. Daha sonra fotoğraflarınızı konularına göre kategorilendirebilirsiniz. Hareketli yerler bulun 10. Eğer amacınız insanları çekmek ise, metro veya otobüs durakları, parklar veya deniz kenarları gibi çok insanın bulunduğu yerleri tercih edin. Portre çalışması yapmayacak olsanız bile. Đnsanların bulunduğu yerlerde hareket vardır. Hareketin olduğu yerde de fotoğraf olur. Kişisel Alan 11. Sokaklarda fotoğraflarını çekmek istediğiniz insanlara iki türlü yaklaşabilirsiniz. Birinci yol izin almadan yapılır, vur-kaç taktiği geçerlidir. Đnsanları çok iyi gözlemleyin, gerekmedikçe bu yola başvurmayın. Zira, sizi izinsiz görüntü almak ile suçlayabilirler. Ancak, derin açılı objektif kullanıyorsanız, daha dar zoom olanağınız olacağından, karşınızdaki insanı rahatsız etmeden çekim yapmanız 35 mümkün. Unutmayın ki, fotoğraflayacağınız kişiyi rahatsız etmeden ışık ve diafram ayarlarını yaptıktan sonra, bir anda dönüp, istediğiniz pozu yakalama şansınız artar. Ayrıca, bu kadar büyük objektifi kime doğrultsanız bir rahatsızlık yaşar. Kendinizi ‘kurban’ınızın yerine koyarak düşünün. Đkinci yol, izin almaktır. Risk azalır ancak konunun konumu bozulabilir. Yine de vazgeçmemelisiniz. Đzin alabilmek için çok dostane bir şekilde yaklaşmanız oldukça büyük önem taşır. Fotoğraf makinenizi gösterip gülümseyerek yaklaşmak en ideal yollardan biridir. Eğer karşınızdaki tepki veriyorsa, tartışmaya fırsat tanımadan oradan uzaklaşmak en iyi çözümdür. Đdeal olan, karşınızdaki insan ile gözleriniz yoluyla gizli bir anlaşma imzalamak. Böylelikle, konuyu istediğiniz gibi yönlendirebilir, arka plana dilediğiniz açı ile konumlandırabilirsiniz. Tabi bu göz temasını başlatabilmek çok önemlidir. Çoğu fotoğrafçı, insanlar ile temastan kaçındığı için, sadece yaşlıları veya çocukları görüntülemek ister. Eğer iyi bir sokak fotoğrafçısı olmak istiyorsanız, en başta insanlar ile anlaşabilmeyi, fotoğrafta istediğiniz gibi yönlendirebilmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Utangaç olmayın 12. Utangaç olmayın, hele korkak davranmayı mutlaka bir kenara bırakın. Daha önce de dediğimiz gibi, sokak fotoğrafçısı yaşamın kendisini yansıtır. Hiç tanımadığınız insanların gözlerine bakamazsanız, hiçbir zaman fotoğraf çekemezsiniz. Emin olun, fotoğraf çektikten sonra edeceğiniz bir teşekkür, insanların size olan sempatisini daha da arttıracaktır. Grup Fotoğrafları 13. Đşin bir diğer yönü ise, insanların sizin fotoğrafçı olduğunuzu anladıklarında, kendi fotoğraflarını çektirmek istemeleri. Teşekkür edin ve oradan ayrılın. Zira, bir grup insanın objektife bakarak çektirdikleri fotoğraflar, sokak fotoğrafçılığından çok uzak karelerdir. Dijital’in avantajları 14. Dijital fotoğraf makinesi kullanıyor olmanızın da pek çok avantajı var. Fotoğrafladığınız kişiye anında çekiminizi gösterebilir, dilerseniz başka pozlar da verdirebilirsiniz. Unutmayın, teknoloji insanları her zaman etkiler. Tabi kibar olmayı da unutmayın; adını ve adresini alın ve çektiğiniz fotoğrafların birer kopyasını gönderin. Bu yolla belki de fotoğrafçılık etiğinin yayılmasına katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca, hareketli LCD ekranı olan bir kamera kullanıyorsanız, vizörden bakmadan, etrafınızdakilerin dikkatini daha az çekerek fotoğrafınızı çekebilirsiniz. 36 Işık 15. Öğle vakitleri güneş ışınları oldukça parlak olduğundan, genellikle sabah veya öğleden sonra çekim yapmayı tercih edin. Doğanın renkleri daha doğru olacaktır. Eğer isterseniz, “Warm Filter” olarak adlandırılan, ten tonlarında olan bir renk düzeltme filtresi kullanarak ışık ısısını düşürebilirsiniz. Ancak, binaları fotoğraflamak istiyorsanız, öğle saatlerini daha etkin değerlendirmelisiniz. Sert ışık, binaların hatlarını daha belirgin kılar. Ayrıca, bulutlu havalarda “Soğan kabuğu” denilen, 81 serisi filtre (81a-b-c olarak ayrılır) kullanabilirsiniz. Bu filtre, havadaki fazla mavi tonları dengeleyebiliyor ve fotoğrafınızın daha hoş görünmesini sağlıyor. Ancak, kompakt bir kameranız varsa, filtre takmayacağınıza üzülmeyin. Gerekli yazılımları bilgisayarınıza yükleyerek, fotoğraflarınıza ‘dijital’ filtreler uygulayabilirsiniz. Işık ayarlamalarını yaparken, kompozisyonu önem sırasına koyun. Eğer insanlar önemliyse, diğer alanlardaki karaltılar veya bazı ışık parlamaları fotoğrafınıza hareket katabilir. Ancak lunaparkta çekim yapıyorsanız ve dönme dolabın ışıklarını çekmeye çalışıyorsanız, insanların koyu tonlarda çıkması gayet doğaldır. Beyaz Ayarı 16. Çekim yapmaya başlamadan önce kesinlikle beyaz ayarını kontrol edin. Muhtemelen açık alanlarda olacağınız için, tungsten veya flüoresan ayarları yerine, havanın bulutlu veya açık olmasına göre ayarlama yapmanız gerekmektedir. Flaş Kullanımı 17. Özellikle portre çekimlerinizde, isteğinize bağlı olarak yüzdeki gölgeleri azaltmak amaçlı ‘dolgu flaş’dan yararlanabilirsiniz. Sadece karanlık ortamlarda değil, güneşin pırıl pırıl olduğu zamanlarda bile flaş kullanılabilir. Bunun için, dijital fotoğraf makinenizin flaşsız çekebileceği en yüksek diyafram değerini belirledikten sonra, ayarları sabit tutarak sadece flaşı açın. Böylelikle konunuzda oluşan gölgeleri yok edebilirsiniz. Arka Plan 18. Çekimini yapacağınız objenin arka planını da kontrol etmeniz oldukça büyük önem taşır. Tecrübeli fotoğrafçılar, görüş açısını değiştirerek arka plan ile oynar ve konunun en iyi oturduğu planlamayı kareler. Yine de hatırlatmakta fayda var: En güzel fotoğraflar, arka planların en doğru şekilde kullanıldığı, bir elektrik direği 37 veya kareye belli belirsiz girmiş bir araç gibi gereksiz ayrıntıların bulunmadığı fotoğraflardır. Yoksa, tamamen düzgün konumlandırılmış bir arka plan, fotoğraflamak istediğiniz konuyu çevresinden soyutlayarak, öne çıkaracaktır. Dolayısı ile, fotoğraf karesini mümkün olduğu kadar bütün olarak görmeye çalışın. Hareketin Doruk Noktası 19. Belki bir sigaranın çekildiği an. Belki de gözde oluşan bir anlık parıldama. Yahut, yol kenarında çalışan bir işçinin balyozunu havada en yükseğe kaldırdığı an. Bunların tümü herhangi bir hareketin doruk noktasını oluşturmakta. Bu noktayı yakalamak, balyozun aşağıya doğru inmeye başlamasını fotoğraflamaktan çok daha önemli olduğundan, gözünüzü dört açmalısınız. Bu noktada biraz sabırlı olmalı ve konunun hareketini çok iyi gözlemleyebilmelisiniz. Emin olmak için birden fazla kare çekmenizi salık veririm. Eskiler ne demiş? Tüm yumurtaları aynı sepete koymamak lazım. Dolayısı ile 4-5 pozun en iyisini seçmek her zaman en garantili yöntemdir. Dijital fotoğraf makinesi kullandığınızdan dolayı, kaç rulo film harcadığınızı hesaplamak zorunda kalmayacağınızı unutmayın. Portreler 20. Portre fotoğrafı üzerine çalışırken, arka planın daha bulanık olması konuyu öne çıkartır ve ilgiyi konuya çeker. Netlik alanını azaltarak arka planı flulaştırabilirsiniz. Bunun için, diyaframı biraz daha açarak çekim yapmanız gerekmektedir; dijital fotoğraf makinenizi “A- Aperture” yani diyafram öncelikli moda getirmeniz gerekmektedir. Böylece kameranız, seçtiğiniz ışık ölçümüne göre çekim yapabilir. Alan derinliği kurarak, konuyu arka plandan rahatlıkla ayırabilirsiniz. Ayrıca, bakış yönünde bırakılacak bir miktar boşluk fotoğrafınıza hareket getirecektir. Çektiğiniz portreleri, bilgisayarınıza aktardığınız zaman, bir de siyah beyaz hallerine bakın. Gölgelerin ve kontrastın uyumlu olduğu fotoğraflarda, siyah beyaz çok farklı tatlar verebilir. Portfolyonuz 21. Đleriye yönelik çalışmalar yapıyorsanız, mümkün olduğunca aynı fotoğraf makinesi ve objektifi kullanmaya çabalayın. Uzun süre boyunca aynı objektif ile çalıştığınızda, gözünüz bir objektif bakışı kazanacak ve yıllar sonra tek bir elden 38 çıkma, yalın ve yaklaşık aynı açılardan çekilmiş bir portfolyo sahibi olabilirsiniz. Ayrıca fotoğraflarınızdaki karışıklığı da bu sayede önleyebilirsiniz. Önemli olan size ait, sizi yansıtan ve mümkün olduğunca aynı konuda çalışılmış bir portfolyo oluşturabilmeniz. Örneğin, ünlü savaş fotoğrafçılarından James Nachtwey, sadece iki adet Canon EOS1 ile 17- 35mm geniş açı zoom objektif kullanıyor ve tüm savaşlara bu iki fotoğraf makinesini ve objektifini götürüyor. Böylelikle hem makinelerini, hem de objektiflerini çok iyi tanıyor ve görüntüyü anında yakalayabiliyor. Cephede de gereksiz ağırlıktan kurtularak, rahat hareket imkanı kazanıyor. Aksesuarlar 22. Aslında sokak fotoğrafçılığı oldukça serbest yapılan bir çalışma olduğu için, yanınızda minimum ağırlık ile yol almanız en ideali. Yine de, bazı aksesuarlar kullanarak, bu yolculuğu daha zevkli hale getirebilirsiniz. Gece çekilen fotoğraflarda daha açık diyafram kullanıldığı için, fotoğraflarınızda netlik sorunu yaşamanız olasılığından bir monopod veya tripod kullanmanızı tavsiye edebilirim. Ancak, geniş açı objektif ile gün ışığında çalışma yapıyorsanız, tripodu sadece gezdirmiş olursunuz. Boşuna ağırlık taşımayın. Unutmayın, ne kadar hantal olursanız, o kadar az fotoğraf çekebilirsiniz. Fotoğraf çekebileceğiniz süre uzun ise, yanınıza mutlaka yedek piller bulundurun. Bellek kartı konusuna gelince; her zaman hatırlattığımız gibi, yanınızda fotoğraflarınızı aktarabileceğiniz bir cihaz yoksa, mümkün olduğu kadar büyük kapasiteli bellek kartı kullanın. Eğer bellek kartınız dolarsa hemen vazgeçmeyin. Daha sonra geri dönmek üzere adresi bir kenara not edin. Belki de geri döndüğünüzde eskisinden daha güzel bir fotoğraf yakalayabilirsiniz. Panning Gece Çekimleriniz Sokaklarda gündüz olduğu kadar gece de vakit geçirmek oldukça keyiflidir. Đşte gece çekimlerinizi güzelleştirecek birkaç öneri: Fotoğraf katili: Flaş 23. Flaş, doğru olarak kullanılmadığında fotoğrafınızı temelinden sarsabilir. Rear Curtain Shot - Arka Plan Perdesi olarak adlandırılan ve perdenin pozlamasının bitiminden hemen önce çakan flaş dışında, herhangi bir flaş opsiyonunu kullanmamalısınız. Ayrıca, bazı küçük otomatik fotoğraf makinelerinin flaşları üç metreden sonra etkisini yitirir. Daha büyük SLR kameraların flaşları daha etkili olsalar bile, farklı mesafelerdeki objelerin dengesiz aydınlatıldığını göreceksiniz. Flaş, sadece kapalı alanlarda veya yakın mesafelerde gölgelere dolgu yapmak amacı ile kullanılır. Şu anda çoğu kompakt kameranın flaşını tamamen kapalı tutabilme opsiyonu mevcut. Dolayısı ile flaşlı çekimlerinizde daha dikkatli olmalısınız. Ek olarak, gece fotoğraflarında, enstantane uzun pozlamaya tabi kalacağı için, 39 hareketli nesneler flu olacaktır. Eğer bulanık görüntülerden hoşlanmıyorsanız, flaş kullanarak hareketli nesneleri sabitleyebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken, diyaframın normal ışık ayarında bulunmasıdır. Böylelikle, flaşın varlığı ortamın ambiyansını bozmayacaktır. Objektif ve Tripod 24. Eğer flaş kullanmazsanız, CCD’ ye düşebilecek ışık miktarı oldukça azalacaktır. Bu da enstantane hızı, diyafram açıklığı, beyaz ayarı ve tripodunuzun kombine çalışmasına bağlıdır. Hayır, yanlış yazmadım; tripod. Ne de olsa, bu diyafram açıklığında kameranızın sabit durması gerekmektedir. ISO ayarınızın da biraz yüksek olmasında fayda var. Ancak bu zoom objektifler için büyük dezavantaj oluşturmaktadır. Bu tip objektifler, odak uzaklığı daha az olanlarına göre dört ila sekiz kat (yaklaşık iki veya üç stop) daha az ışık alırlar. Dolayısı ile, büyük objektifler kullanıyorsanız, optik zoom yaparken dikkatli davranın. Kompakt kameralar için 35mm f3.5 veya f2.8 iyi bir gece çekimi sağlayacaktır. Hep karanlık, hep karanlık! 25. Beyaz ayarının doğru modda olmaması (ki genellikle otomatik yapmamanızı tavsiye ederiz), ışık ölçümünün ‘multi’ yerine ‘spot’ seçeneğinde tutulması doğru pozlamayı yakalayamamanızla sonuçlanacaktır. Neon lambaları gibi parlak objelere de daha bir özenli yaklaşmakta fayda var. Karanlık gökyüzünün önündeki lambaların, kameranızın otomatik ayarlarında doğru pozlama yapmasını nasıl bekliyorsunuz ki? En iyi yöntemlerden birisi ‘multi’ modunda ışık ölçümünü kullanmanızdır. Panning 26. Oldukça sık karşılaştığımız tekniklerden biri olan panning, objektifin nesne ile birlikte hareket ettirilmesi ile yapılır. Dikkat edilmesi gereken nokta, hareketli objenin hızını objektifinizin hızlı ile aynı seviyede olmasıdır. Bisikletli bir çocuğu fotoğraflarken sorun olmayabilir ancak, formula 1 arabalarında oldukça hızlı olmanız gerekli. Panning yapıldığı zaman, arka plan soyutlanacak, renkler birbirine girecektir. Perde hızını en çok 1/30’a tutmanız gerekmekte, zira yüksek perde hızlarında konu takibi yapmanızın imkanı yok. 40 Güvenlik 27. Özellikle kalabalık yerlerde veya sokak gösterilerinde fotoğraf çekerken, fotoğraf makinenizin olduğu kadar, kişisel güvenliğiniz de oldukça önemlidir. Mutlaka aksesuarları ve kameranızı kolay kolay düşmeyecek yerlere koyun. Daha da önemlisi, çekim yaparken diğer gözünüz etrafta neler olup bittiğini takip etmeli. Eğer fazlasıyla kalabalık yerlerde bulunuyorsanız, hareket alanınızı genişletebilmek için kalabalığın içinden sıyrılmak da oldukça farklı kareler yakalamanızı sağlayabilir. Mutlaka olay yerinin çok yakınında olmanız gerekmez. Olayın arbedesinden sıyrılmak için etrafa hakim bir uzaklıktan veya yükseklikten gözlem yapmayı deneyin. Bu arada asla unutmayın: Bu tip kalabalıklar yankesicilerin en sevdiği ve rahat çalıştığı yerlerdir. Kameranızı yanınızdan ayırmayın ve çantanızın ağzını kapalı tutun. Geceleri ise elinizdeki binlerce dolarlık kamera ile arka sokaklara girmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Yasak Sokaklar 28. Askeri bölgelerin yakınları veya bazı kamu alanlarında fotoğraf çekmek yasaktır. Bu tip uyarı yazıları taşıyan yerlerden uzak durun. Eğer ortalıkta herhangi bir yazı göremiyorsanız ve yine de emin olamıyorsanız, ortalıkta dolaşan görevlilere danışmadan çekim yapmak başınızı belaya sokabilir. Nitekim, çoğu süper marketin içinde uyarı yazısı yoktur ancak, fotoğraf çekmeye kalkıştığınızda güvenlik görevlileri size müdahale edecektir. EXIF de ne? 29. Fotoğrafların EXIF değerlerine bakıp, sonraki çekimleriniz için bunu bir referans olarak kullanabilirsiniz. Fotoğraflarınızı bilgisayarınıza aktardıktan sonra, kullandığınız yazılım içerisinde fotoğraflarınızın EXIF değerlerine mutlaka bir göz atın. Detaylarda saklı gerçekler 30. Gerçekten güzel bir fotoğrafın illa bir insan, belirli bir hareket ya da uyumlu renkler içermesi gerekmemektedir. Sokaklarda bulunan minik detaylar bazen bir bütünden çok daha çarpıcı olabilir. Hoşunuza giden yerleri sık ziyaret edin 31. Gezmeye devam ettikçe bazı yerler favori mekanlarınız haline gelebilir. Değişen ışık şartları, değişen konular ve diğer etkenleri göz önüne alarak fotoğraf çekin. 41 Mağazalar ve kafeler 32. Mağazalar ve kafeteryalar sokakların doğal süsleridir ve oldukça ilgi çekici olurlar. Vitrinler ve kafede oturan insanları fotoğraflamayı deneyin. Eğer flaş kullanacaksanız, vitrin camı veya ayna gibi yüzeylere mümkün olduğunda çapraz yaklaşın ki, flaşın ışığı objektifinize geri yansımasın. Makro Çekimler 33. Bazen bir iskelenin ayağı ya da kirli ve paslı bir su borusunu makro çekmeyi deneyin. Konunun ne olduğu fotoğrafınızda tam olarak anlaşılmasa da, oldukça ilginç görüntüler yakalayabilirsiniz. Zoom In - Zoom Out 34. Metro, tren ve vapur istasyonu veya açık hava diskoları gibi kalabalık mekanlarda çekim yaparken, objektifiniz ile zoom in veya zoom out yaparak alacağınız bulanık görüntü, ortamın hareketliliğini fotoğrafa da aktarır. Normalden biraz daha uzun tutulmuş pozlama değeri ile çekim yaparken zoom in veya zoom out yapın. Zamanı iyi Değerlendirin 35. Eğer fotoğraf çekmeyi gece de sürdürmek için gerekli malzemeler yanınızda değilse, gününüzü ve gezeceğiniz yerleri önceden planlayarak yola çıkmak, gün ışığından daha fazla yararlanmanızı sağlayacaktır. Burada anlatılan püfler, sizin sokaklarda dolaşırken algıladığınız görüntülerin sabitleştirilmesi üzerinedir. Sokak fotoğrafçılığı, en başta bahsettiğimiz gibi oldukça rahat yapabileceğiniz bir çalışma tarzı. En basit ve kompakt fotoğraf makineleri ile bile bu tarz bir çalışma yapabilirsiniz. Gereken tek şey, büyük ya da küçük bir fotoğraf makinesine sahip olmanız. Bahsedilen tüm püfler size yardımcı olacaktır ancak, hiçbiri kesin kural olarak görülmemelidir. Başarılı bir sokak fotoğrafı için yukarıda bahsi geçen objektiflere veya aksesuarlara sahip olmanız mutlak olarak gerekmemekte. Vizörden ne görüyorsanız, onu çekmeniz gerçekten yeterli olacaktır. Đlk kuralı unutmayın: Fotoğraf makinenizi yanınıza alın ve yolları arşınlamaya başlayın. Üzerinizde etki bırakan her şeyi fotoğraflayın. 42 • Doğa Fotoğrafçılığı • Emre Đkizler • Photoline • Kullanılabilecek çok farklı fotoğraf ekipmanı olmasına karşın, elinizdeki en basit fotoğraf makinası ve herhangi bir objektifle bile çekilebilecek çok sayıda fotoğraf konusu vardır. Uluslararası fotoğraf yarışmalarının tanıtım broşürlerinde “doğa” tanımı şöyle yapılır: Đnsan eli değmemiş toprak parçaları, deniz, göl, nehir vb. ile evcil olmayan bitki ve hayvan türleri... Tabii bunu çok daha kapsamlı ve upuzun cümleler halinde tanımlarlar, ama bunu yaparak sizi sıkmak niyetinde değilim. Yalnızca, doğa fotoğrafı dendiğinde kedi, köpek, inek, koyun, gül, elma, armut falan değil, daha çok aslan, kaplan, geyik, şahin, ayı, orkide, ladin ağacı, sekoya ağacı gibi canlıları algılamalıyız. Đnsan yapısı evler, köprüler, elektrik direkleri de görüntüde yer almamalı. Yani bu tür yarışmalara katılacaksanız, bu kurallara uygun fotoğraflar çekmelisiniz. Ama ben bu kadar katı kuralları olan biri değilim. Dolayısıyla sizi özgür bırakıyorum; çıkın dışarı ve ne istiyorsanız onu çekin! Yeter ki çıkın dışarı; atın kendinizi doğanın kucağına... Ne görüyorsanız onu çekin. Yok efendim, üstten elektrik telleri giriyormuş, uzaktan otoyol görünüyormuş, köprünün korkulukları şöyleymiş falan, hiç önemli değil! Siz hele bir doğaya çıkın da gözünüz gönlünüz açılsın. Ciğerleriniz oksijenle dolsun, ayağınız çimlere değsin, güneş içinize dolsun... Çekeceğiniz her kare olmasa bile, pek çok güzel fotoğrafınız olacaktır. Sağdan soldan giren yabancı maddeleri de dert etmeyin; nasıl olsa Photoshop denen bir şey var! Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? Hem doğadan maksimum ölçüde yararlanacağız, hem de teknolojiden. Hiçbirini kirletmeden, tüketmeden, onları koruyarak ve geliştirerek birlikte yaşamayı bileceğiz. Bunu başaramayanları da uyararak, öğreterek tüm sorunları aşacağız. Anlaştık mı? Doğa fotoğrafı denince akla tek bir tür gelmemeli, çünkü doğada fotoğraf konusu olabilecek sonsuz sayıda tür, cins ve topluluk vardır ve bu konulara çok çeşitli biçimlerde yaklaşmak da olasıdır. Manzara, siluet, yakın plan, kaydırma gibi çok çeşitli konuları ve teknikleri deneyebilirsiniz. Kullanılabilecek çok farklı fotoğraf ekipmanı olmasına karşın, elinizdeki en basit fotoğraf makinası ve herhangi bir objektifle bile çekilebilecek çok sayıda fotoğraf konusu vardır. “Bas-çek” dediğimiz kompakt fotoğraf makineleri ya da basit dijital fotoğraf makinelerini kullanarak bile çok güzel doğa fotoğrafları çekebilirsiniz. Doğada fotoğraf çekerken sahip olmanız gereken en önemli kaynak “ışık”tır; sonra biraz da sabır. Bunlara sahipseniz, kim tutar sizi? 1 IŞIK Doğa fotoğrafı çekerken doğal olarak “doğal ışık”tan yararlanmayı düşünmeliyiz. Bunun için de doğal ışığın en güzel olduğu saatleri iyi değerlendirmemiz gerekir. 43 Bu saatlerin hangi saatler olduğunu bilmeyen var mı? Eğer hala varsa, söyleyeyim: Sabahın ilk ve akşamın son saatleri. Yani güneş ışınlarının yeryüzüne yatay olarak geldiği ve sıcak tonlara sahip olduğu bu “seçkin saatleri” kaçırmamalıyız. Gerekirse çok erken kalkmalıyız, hatta hiç uyumasak da olur. Bir kaç saatlik uykusuzluğun olağanüstü fotoğraflara sahip olma şansını engellemesine izin vermemeliyiz. Benzer şekilde akşamüstü saatlerinde de çok uyanık olmalıyız, çünkü bu saatlerde ışık çok hızlı değişir. Bu hızlı değişimin sonucu olarak da bize çok çeşitli fotoğraf olanakları sunar. Elbette günün diğer saatlerinde de doğa fotoğrafları çekilebilir, ama unutmayın ki hiçbiri “seçkin saatler”deki kadar etkileyici olamaz. Özellikle güneş ışınlarının yeryüzüne dik olarak geldiği öğlen saatleri, neredeyse hiç bir fotoğraf konusu için uygun değildir. Çünkü herşeyin sert gölgeleri oluşur ve kontrast çok yüksektir. Böyle bir ışık altında biz görebilsek bile, dijital fotoğraf makinemizin sensörü, gölgede kalan bölgelerdeki ayrıntıları kaydedemez. Böylece fotoğrafımızda simsiyah bölgeler oluşur. Bu nedenle, eğer çok sık bir ormanda değilsek (mesela yağmur ormanlarında), olabildiğince bu saatlerde çekim yapmamaya çalışmalıyız. 2 YAĞMUR Yağmur dedim de, aklıma geldi. Pek çoğumuzun “fotoğraf makineme bir şey olur” diye korktuğu yağmur, aslında doğanın en güzel olayıdır. Yağmur doğanın yaşam kaynağıdır. Yani, yağmur sırasında ve hemen sonrasında doğa en güzel halindedir. Bu nedenle, yağmur sırasında makinenizi ve kendinizi koruyarak, yağmurdan sonra ise serbestçe çekime çıkma alışkanlığı edinin. Özellikle, yağmurdan hemen sonra renkler daha parlak ve canlı olur. Yaprakların üzerindeki yağmur tanelerinin ışığı kırması ve yansıtması sayesinde çok keyifli görüntüler yakalayabilirsiniz. Doğa fotoğrafları çekerken daha keskin sonuçlar almak istiyorsanız, net alan derinliğini arttırarak hem uzaktaki hem de size yakın konuların net olmasını sağlayın. Bunun için geniş açılı objektif ve kısık diyafram (16, 22 gibi değerler) kullanın. Ayrıca fotoğraf makinenizde “alan derinliği izleme düğmesi” varsa, parmağınızla bu düğmeye basılı tutarak net alan derinliğini kontrol edebilirsiniz. Kısık diyafram değerleri, makineyi elde tutarak çekim yapamayacak kadar düşük enstantaneler kullanmaya zorlayacağından, tripod ve kablo deklanşör (ya da uzaktan kumanda) kullanmanız gerekir. Bu sayede netlik ve keskinlikten ödün vermemiş olursunuz. 3 44 MALZEMELER Doğa fotoğrafı çekerken belli bir malzeme kullanımından söz etmek çok doğru olmaz. Elinizde geniş açılı bir objektif varsa, orman, dağ, vadi, ova gibi geniş yayılımlı konuları görüntüleyebilirsiniz. Normal bir objektif ile de aynı konuları kısmen görüntüleyebilir, ayrıca ağaç gövdesi, yapraklar, çiçekler gibi konulara da eğilebilirsiniz. Tele objektifleriniz varsa, manzara ya da bitki ve hayvan yaşamlarına tanıklık edebilirsiniz. Hele 300 mm-f/2.8 ya da 600 mm-f/4 gibi ışık geçirgenliği yüksek olan süper tele objektifleriniz varsa, o zaman vahşi yaşam fotoğrafları için uygun donanıma sahipsiniz demektir. Filtre kullanımı da önemli bir yer tutar. Özellikle polarize filtreler, doğa fotoğrafçılığının vazgeçilmezleri arasındadır. Renk doygunluğunu arttırmaları ve kontrastı yükseltmelerinin yanında su yüzeylerindeki yansımaları da engelleyebiliyor oluşları, bu filtreleri temel malzememiz haline getirir. Çıplak gözle göremediğimiz, ama dijital fotoğraf makinemizin sensörünün algılayabildikleri ultra-viyole ışınlarını kesmek için de UV ya da Skylight filtrelerden birini de objektifimiz üzerinde sürekli bulundurmalıyız. Bu temel filtrelerin dışında degrade renk filtreleri olan “graduated” filtreler de, gökyüzünün rengini ya da yoğunluğunu arttırmada işe yararlar. Özellikle “gri” ve “günbatımı” filtreleri doğa fotoğraflarında çok kullanılır. 4 YAKIN PLAN (MAKRO) Kameranızın yakın (close – up) modunu kullanın. Fotoğrafını çekeceğiniz objeye (çiçeğe ya da böceğe) yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşın. Fotoğraf makinenizin lcd ekranını da kullanarak netlik ve kadraj ayarlarını kolaylıkla yapabilirsiniz. Makro fotoğraf tutkunları ise etkili görüntüler yakalamak için ayrı olarak satılan makro lenslerle, daha da fazla yaklaşabilirler. • Portre Fotoğrafçılığı • Emre Đkizler • Photoline • 45 Geniş açılı objektiflerin yakın çekimde insan yüzünde yarattığı distorsiyon inanılmaz ölçüde komiktir. Biraz eğlenmek için bunu deneyebilirsiniz. Ancak, klasik anlamda bir portre fotografı için asla kullanmamalısınız. Đnsanın kişiliğini, duygularını, iç dünyasını ortaya koyan fotoğrafa portre fotoğrafı denir. Portre fotoğrafı, çoğumuzun algıladığı gibi yalnızca “vesikalık fotoğraf” klişesinden ibaret değildir. Yani cepheden bakış ve omuzları içeren kafa fotoğraflarından söz ediyorum. Bunlar da tabii ki portredir. Ama portre fotoğrafı çekmek istediğiniz zaman, kendinizi bu kadar dar kalıplar içinde hissetmenize hiç gerek yok. Profilden bir baş, bütün bir beden, piyano çalan bir el, hamile bir bayanın karnı, bir bebeğin ayağının altı gibi farklı yaklaşımlar portre fotoğrafçılığının tadı, tuzudur. Fotoğrafçı için asıl önemli olan, insanların kişiliğini algılamalarıdır. Çekilen fotoğraf bu kişiliği ortaya koyabiliyorsa başarılı bir portre fotoğrafıdır. Doğal bir bakış, fotoğrafı çekilen kimse tarafından verilmesi gereken pozdur. Bunu sağlayacak olan da fotoğrafı çeken kişidir. Portresi çekilecek olan model ile portreyi çekecek olan fotoğrafçı arasında sağlam bir diyalog olmalıdır. Yani model, fotoğrafının çekileceğinin bilincinde olmalıdır ve fotoğrafçının istediği etkiyi gerçekleştirmek için iletişime açık olmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum. Fotoğrafa yeni başlayan pek çok kişi, “doğallık” adı altında çaktırmadan fotoğraf çekmeyi marifet sayıyor. Ortaya çıkan işleri de pek bir beğeniyorlar. Kazara eleştirmeye kalkınca da, “ben öyle olmasını istedim!” şeklinde anlamsız bir yanıt vererek savunmaya geçiyorlar. Aslında buna savunma demek de çok doğru değil. Kendilerini savunamadıkları için konuşmayı sona erdiriyorlar demek daha doğru. Böyle bir tavrı takınanların ne fotoğrafçılığı gelişir, ne de insanlarla iletişimi. Her Şeyin Başı Đletişim Portresini çekmek istediğiniz kişiye isteğinizi anlatabilmeniz için onu kesinlikle tanıyor olmalısınız. Eğer tanımıyorsanız da bir an önce tanışın. Ona kendinizi tanıtın, havadan sudan da olsa bir şeyler söyleyin ve onun kişiliği hakkında ipuçları elde etmeye çalışın. Bu iletişimi kurduktan sonra, uygun bir fon ve uygun bir ışık altında onun portresini çekmek istediğinizi söyleyin. Bunu yapmaktaki amacınızı anlatın. Büyük bir olasılıkla kabul edecektir ve çaktırmadan çekeceğiniz bir fotoğraftan çok daha iyi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Diyelim ki kabul etmedi; ne olacak, dünyanın sonu değil ya. Kaçırdığınız yığınla konudan biri olarak unutulup gidecek. Modele bu şekilde yaklaşımı kuşkuyla karşılayanlar olabilir. Ama inanın bana, iletişimsiz bir fotoğraftan çok daha fazlasını elde edeceksiniz. Bu konuda pratik yapmak için, işe yakın arkadaşlarınız ve akrabalarınızdan başlayabilirsiniz. Yakınlarınıza hem nazınız geçer, hem de onları zaten tanıyor olduğunuz için hangi özelliklerini vurgulamak istediğinizi bilirsiniz. Işıklandırma Çekim için uygun ışık ve temiz bir fonun varlığından emin olmanız gerekir. Doğal ışık yeterli değilse, yapay ışık kaynaklarından yararlanmanız ya da yüksek ASA’lı film kullanmanız gerekir. Ama portre fotoğrafında keskinlik önemli olduğu için iri gren (yani yüksek ASA) pek tercih edilmeyecek bir etki yapacaktır. Bu 46 yüzden, ne yapıp edip ışık bulun! Işığın miktarı ve niteliği çok farklı olabilir. Mum ışığında güzel bir portre çekebilirsiniz, ama sert öğle güneşi altında çekim yapmamalısınız. Çünkü tepe ışığı olumsuz gölgeler oluşturarak ifadeyi çok değiştirecektir. Benzer şekilde cephe ışığı da derinlik duygusunun kaybolmasına yol açtığı için uygun bir aydınlatma şekli değildir (Makine üzerindeki flaşın da olur olmaz kullanılmaması gerektiğini ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım!). Tek ve ideal bir aydınlatma şekli bulunmamasına karşın, yarı cephe ışığı ile yanal ışık kullanımının diğerlerinden daha iyi sonuç vereceğini söyleyebilirim. Direkt cephe ışığı yerine, bir yüzeyden yansıtılarak ya da dağıtılarak verilen ışıkla iyi bir aydınlatma sağlanabilir. Sert bir ışık yerine, yumuşak (yaygın, difüz) bir ışık daha iyi detay verecektir ve modeli rahatsız etmeyecektir. Bunu pencere önünde tül perdeyle, flaş önünde ise difüzörler (ya da kağıt mendil) aracılığıyla yapabilirsiniz. Açık havada iseniz, sabahın ilk saatleri ile akşamın son saatlerini kullanmanızı öneririm. Çünkü bu saatlerde gün ışığı daha yumuşaktır, yataydır ve daha sıcak renklidir. Mutlaka flaş kullanmak zorundaysanız, flaşı dolgu ışığı olarak kullanmanızda yarar var. Yani ortam ışığına göre pozlandırma yapıp, flaşı 1/2 ya da 1/4 gibi bir güçte, yalnızca gölgeleri yumuşatmak amacıyla kullanın. Flaşı asıl ışık kaynağı olarak kullanmak istiyorsanız, lütfen makine üzerinde kullanmayın. Çünkü makine üzerindeki flaş çok sert bir cephe aydınlatması yapacaktır. Bir senkron kablosu yardımıyla, flaşı gövdeden bağımsız ve yarı cephe ışığı oluşturacak biçimde kullanmanız daha sağlıklıdır. Birden çok flaş kullanmanız durumunda ise ana flaşı yarı cephe ışığı olarak, yardımcı flaşları ise dolgu ışığı, saç ışığı ve fon ışığı olarak kullanmanız doğru olur. Bu ışıkların yerleri ve açıları değiştirilerek farklı etkiler elde edilebilir. Bu konuda biraz deneme yapmakta yarar var. Genel olarak dolgu ışığı cepheden ya da ana ışığa simetrik olarak, saç ışığı ters açıdan ve fon ışığı da fona paralel olarak kullanılır. Objektif Seçimi Uzun odak uzaklığına sahip bir objektif kullanımı, burun çıkıntısını gizleyip, normal ya da geniş açılı bir objektife oranla yüz hattı oranlarının daha uyumlu olmasını sağlayacaktır. “Kısa tele” dediğimiz 105 mm ve buna yakın odak uzaklığına sahip objektifler portre çekimlerinde idealdir (85-135 mm arası). Bu rakamlar 35 mm’lik sistem için geçerlidir. Dijital, APS ve orta format için dönüşüm yapılmalıdır. Geniş açılı objektiflerin yakın çekimde insan yüzünde yarattığı distorsiyon inanılmaz ölçüde komiktir. Biraz eğlenmek için bunu deneyebilirsiniz. Ancak, klasik anlamda bir portre fotoğrafı için asla kullanmamalısınız. Normal ya da standart olarak adlandırılan objektifler ise ciddi bir distorsiyon yaratmamakla birlikte, uygun bir kadraj için konuya çok yakınlaşılması sonucu, modelin gözlerinde şaşı bir ifadenin oluşmasına neden olurlar. Çok uzun telelerde ise, modele çok uzak kalınması nedeniyle modelin anlamsız bakışlar takınması olasılığı yüksektir. Uygun bir konuşma mesafesi kadar pay sağlayan kısa teleler, en rahat ifadelerin oluşmasına yardımcı olurlar. Çekim Aşaması Her şeyi hazırladıktan sonra yapılacak ilk iş, poz veren kişinin yapay bir ifade 47 takınmasını önlemek, yani onu rahatlatmaktır. Bu da ancak iletişimle sağlanabilir. Đnsan başının girintili çıkıntılı olması nedeniyle alan derinliği sorun olabilmektedir. Gözlerin net olması önemli bir kriterdir, ancak gözlere netleme yapıldıktan sonra, yüzün diğer noktalarındaki hafif netsiz görüntüler fazlaca önemli değildir. Ayrıca, bir portre çekiminde arka planın netsizliği, portrenin ön plana çıkmasına yardımcı olan bir etkendir. Sonuç olarak, farklı diyafram değerleri deneyerek farklı vurgular yaratabilirsiniz. Çeşitli ışıklandırma şekilleriyle modelin karakterini ve ruhsal durumunu yansıtan görüntüler elde edebileceğiniz için, modeli yakalamışken kolay kolay bırakmayın ve aklınıza gelen tüm ışıklandırmaları deneyin. Modeli arka plandan soyutlamak gibi bir yaklaşım denenebileceği gibi, modelin arka planla uyumuna özen göstermek gibi bir yaklaşım da denenebilir. Anlatıma katkıda bulunmayan gereksiz ayrıntıları kadraja sokmadıktan sonra her yol mübahtır! Vesikalık mantığında yalnızca kafa görüntüsüyle kadrajı doldurmak, arka planın çok karmaşık olduğu durumlarda ya da arka planla uğraşılmak istenmediği durumlarda en sık başvurulan yöntemdir. Kompozisyon bakımından en kolay uygulama olan bu türdeki yaklaşım, ışık, ifade, makyaj ve diğer etkenler açısından ise en zor uygulamadır. Çünkü bu tür fotoğraflarda, her türlü ayrıntı daha kolay görünebilir niteliktedir ve en küçük hata fotoğrafı bozabilir. Genel olarak yetişkin erkek portrelerinde sert bir aydınlatma, bayan fotoğraflarında ise yumuşak aydınlatmanın tercih edilmesinin nedeni, erkek yüzünde çekici bulunan çizgi ve kırışıklıkların vurgulanması, buna karşın bayan yüzlerinde bu tür izlerin gizlenmeye çalışılmasıdır. Bebek, çocuk ve genç fotoğraflarında ise belirgin bir ışıklandırma eğiliminden söz etmek zordur. Modelin yüzündeki herhangi bir kusurun gizlenmesi için çeşitli yöntemler denenebilir. Bunlardan biri, kusurun bulunduğu tarafı görmeyecek olan çapraz bir bakış ya da profilden bakıştır. Cepheden bakılarak; fakat yanal bir aydınlatmayla kusurun gölgede bırakılması da sıklıkla uygulanan bir yöntemdir. Bir başka yaklaşım ise, modelin ellerini kullanarak kusuru gizlemektir. Bu anlatım yönteminde tek bir el kusurun üzerine konabileceği gibi, simetrik bir etki yaratmak amacıyla iki el birden de kullanılabilir. Gözlük Sorunu Gözlük kullananların fotoğraflanmasındaysa en çok dikkat edilmesi gereken şey yansıma kontrolüdür. Yansımanın oluşması kaçınılmazdır. Ancak ne ölçüde rahatsız edici olduğuna çok dikkat etmek gerekir. En azından fotoğrafçının kendi görüntüsü yansımamalıdır. Başın yönünü ya da ışık kaynaklarının yerlerini değiştirerek yansımalar minimuma indirebilir, hatta bazen tamamen kaldırabilirsiniz. Yansımaları engellemek için polarize filtre kullanma düşüncesi ise pek uygulanabilir değildir. Çünkü polarize filtre hem iki stopluk ışık kaybı yaratacaktır, hem de kontrastı çok artıracaktır. Oysa, daha önce de belirttiğim gibi, portre fotoğraflarında yüksek kontrast pek istenmez. Yine de, ortam ışığı elveriyorsa ve sert etkiler elde edilmek isteniyorsa bu filtre kullanılabilir. Gözlük camındaki yansımalardan kurtulmanın kesin çözümü ise camları çıkarmaktır! Yarım çerçeve ya da sıfır çerçeve söz konusu değilse, yani cam çıkarıldığında gözlük formunu koruyorsa, uygulanabilecek en iyi yöntemdir. 48 Küçük bir tornavida yardımıyla bu işi bir dakikada yapabilirsiniz. Son olarak, gözlüğü modelin yüzünde değil de, kadraja girecek şekilde elinde tutarak kullanmasını sağlayabilirsiniz. Gözlük kullanan birisi olarak, zaman zaman gözlüğümü çıkardığımda neler yaptığımı gözümün önüne getiririm. Gözlük sapının ağza alınması, sandalyenin arkasına yaslanılarak gözlüğün elde çevrilmesi gibi çeşitli görüntülerin, son derece doğal etkiler yarattığını düşünürüm. Bunları siz de uygulayın; ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Beden Dili Omuzlar ve göğsün de dahil edildiği kompozisyonların, “kelle” fotoğrafına göre iki farklılığı vardır. Birincisi, modelin üzerindeki giysinin de anlatımda (olumlu ya da olumsuz) yer almasıdır. Đkincisi ise beden dilinin de devreye girmesidir. Modelin üzerindeki giysinin renk ve desen bakımından çok karmaşık olmaması ve çok fazla takı kullanılmaması, ilginin yüze daha çok yönelmesini sağlayacaktır. Ayrıca saç biçimi ve makyaj konusunda da söylenebilecek çok şey var, ama sanırım bu daha profesyonelce bir çekim için gereklidir ve başlı başına bir yazı konusudur. Kısaca, yüzdeki parlamaları azaltacak bir pudralama işleminin ve yüz kusurlarını gizleyecek bir saç modelinin işe yarayacağını söyleyelim. Đnsanları put gibi oturtmak yerine öne, arkaya, yana eğilerek oturmalarını sağlamak, anlatıma dinamizm kazandıran uygulamalardır. Modelin ellerini ve kollarını kullanarak grafik çizgiler oluşturabileceğinizi hiç aklınızdan çıkarmayın. Bu arada modeli mutlaka oturtmak zorunda olmadığınızı da belirtmeliyim. Ayakta, yaslanarak, yatarak ya da çömelerek poz vermelerini de sağlayabilirsiniz. Bu uygulamaların her biri çok ilginç sonuçlara ulaşmanızı sağlayabilir. Belki de en önemli özelliği en sona bıraktığımı fark ettim. Đnsanları, yaptıkları işin başında görüntüleyin! Bir torna işçisini torna tezgahının başında, bir madenciyi elinde kazması ve başında baretiyle, bir yüzücüyü ıslakken ve mayosuyla, bir iş adamını masası başında, oyun oynayan bir çocuğu oyuncaklarıyla ya da yemek pişiren bir kadını mutfak dekoru içinde görüntüleyin. Bu tür uygulamalar hem anlatımı güçlendirecektir hem de sizi mekana uygun ışıklandırma yapmak zorunda bırakacağı için teknik çözümleme pratiğinizi geliştirecektir. • Üst Üste Çekim • Emre Đkizler • Photoline 49 • Üst üste kaç kare çekeceğinize karar vermek, bu işin en kritik aşamasıdır. Genelde üst üste iki kare ile yetinilir; ama 3, 4, 5 ya da daha fazlasını da deneyerek, görüntülerin birbirini nasıl etkilediğini görmekte büyük yarar vardır. Görüntüleri üst üste bindirerek birbirleri arasında ilişki kurmak, hem belgesel hem de deneysel olarak ilgi çekici sonuçlar doğuran bir anlatım yöntemidir. Her ne kadar görüntü işleme programlarının yaygınlaşmasıyla, bu tür etkiler bilgisayar ortamında kolaylıkla yapılabiliyorsa da, işi kaynağında bitirerek görüntüleri aynı kare içinde bir araya getirmek hala işlevselliğini koruyan bir çekim tekniği olmaya devam ediyor. Teorik olarak son derece basit bir teknik olan üst üste çekim, uygulamada karşılaşılan bir takım zorluklar nedeniyle herkesin kolaylıkla başarabildiği bir anlatım yöntemi olmaktan uzaktır. Oysa, bazı püf noktaları sayesinde son derece keyifli fotoğraflar elde etmek çok kolaydır. Makine Seçimi Üst üste çekim, aynı fotoğraf karesi üstüne birden fazla görüntünün yerleştirilmesi işlemidir. Bu işlemi her fotoğraf makinesinin yapamayacağını bilmekte de yarar var. Kimyasal film kullanan fotoğraf makinelerinin basit modelleri bu işi yapamaz. Kompakt makinelerin bazı üst düzey modelleri, mekanik refleks modellerin büyük bir bölümü ve AF refleks modellerin orta ve üst düzeydeki modelleri ile üst üste çekim yapılabilir. Dijital fotoğraf makinelerinin ise ancak üst düzey modelleri bu keyfi size sunuyor. Mekanik fotoğraf makinelerinde normal koşullarda deklanşöre bastıktan, yani fotoğrafı çektikten sonra sarma kolunu çevirerek filmi ilerletiriz. Bu işlem sırasında içerideki yaylar da gerilir ve makine, sonraki çekim için hazır hale gelir. Üst üste çekim yapmak istediğimizde ise, deklanşöre çok yakın olarak konumlandırılmış yaylı bir düğmeyi kurarak çekim yapmalısınız. Bu düğme kuruluyken sarma kolunu çevirdiğinizde, makine yeniden çekim için kurulu hale gelirken, film ilerlemez. Böylece aynı kare üstüne bir kez daha çekim yapabilirsiniz. Bu işlemi birden çok kez yineleyerek aynı kare üstüne istediğiniz sayıda çekim yapabilirsiniz. Bu özelliğe sahip olmayan mekanik fotoğraf makinelerinde ise ilk çekimi yaptıktan sonra, geri sarma kilidine bastıktan sonra film sarma kolunu çevirirseniz, film ilerlemediği halde makine kurulmuş olacaktır. Ancak bu tür makinelerde bu işlemi yaparken çoğu kez film biraz hareket eder ve ikinci çekiminiz tam olarak birincinin üzerine düşmez. Sonuçta tam olarak üst üste oturmamış görüntüler oluşur. Bu yüzden, bu tür makinelerle üst üste çekim yapılmasını önermiyorum. Üst üste çekim, diğer fotoğraf makinelerinde (AF ya da motorlu olanlarda), makine üzerindeki “Multiple Exposure (ME)” düğmesi ya da “iç içe geçmiş iki dikdörtgen” simgesi ile gösterilen düğme sayesinde gerçekleştirilir. Bu düğmeye basılı tutarak, üst üste kaç görüntü çekmek istiyorsanız bu değeri belirlemelisiniz. Belirlediğiniz değer kadar çekim yaptıktan sonra film ilerleyecektir. Üst düzey dijital fotoğraf makinelerinde de yine bu şekilde özel bir düğmeye basarak rakam girmeniz ya da ilgili menüde yer alan bölümü seçmeniz gerekir. 50 Kaç Kare? Görüldüğü gibi temelde basit bir işlemle gerçekleştirilen üst üste çekimin en zor bölümü, sonuçta oluşmasını istediğiniz görüntüyü zihninizde canlandırmaktır. Bunu yapmadan rastlantısal olarak üst üste çekimler de yapabilirsiniz; ama ortaya çıkacak görüntüler de (adı üstünde) “rastlantısal” olacaktır. Rastlantıya fazla pay bırakmadan, ne istiyorsanız onu çekmenizin doğru olacağını düşünüyorum. Bu yüzden, önce plan yapmalısınız. Üst üste kaç kare çekeceğinize karar vermek, bu işin en kritik aşamasıdır. Genelde üstüste iki kare ile yetinilir, ama 3, 4, 5 ya da daha fazlasını da deneyerek, görüntülerin birbirini nasıl etkilediğini görmekte büyük yarar vardır. Koyu Tonlar Üst üste çekilecek olan görüntülerin açık ya da koyu tonlar içermesi de çok önemlidir. Açık tonlu görüntüleri üst üste çekmenizi önermem; çünkü bir görüntüdeki açık tonlar diğer görüntüyü ezecektir. Ezmekten kastım, diğer görüntünün algılanabilirliğini azaltmasıdır. Olabildiğince koyu tonlu görüntüleri üst üste çekmek daha iyi sonuç verir. Ya da bir görüntüdeki açık tonların diğer görüntü(ler)deki koyu tonların üzerine düşmesini sağlamak gerekir. Böylece çok karmaşık olmayan, anlaşılır sonuçlara ulaşabilirsiniz. Pozlama Geldik üst üste pozlamanın en çok hata yapılan kısmına... Pozlama, üst üste çekimin sanırım en problemli aşamasıdır. Tek bir görüntü çekiyormuş gibi ışığı ölçüp görüntüleri üst üste çekmemelisiniz. Filmin (ya da CCD’nin) üzerine düşecek olan “toplam ışık” miktarı önemlidir. Ton/parlaklık değerleri birbirine yakın görüntüler söz konusuysa, yapılacak iş daha kolay. Üst üste iki kare çekecekseniz, iki görüntüyü de birer stop az pozlamanız gerekir. Bu işlemi, filmin ışığa duyarlılık ayarı olan ASA’yı (ISO) değiştirerek de yapabilirsiniz. Örneğin 100 ASA film kullanıyorsanız, çekimden önce ASA’yı 200’e getirerek ışığı ölçmeli ve bu değerde çekim yapmalısınız. Üst üste çekilecek görüntü sayısına göre poz düzeltme oranlarını tablodan bulabilirsiniz. Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Bazı konuları üst üste çekerken herhangi bir poz düzeltmesi yapmaya gerek duyulmaz. Zemini tamamen koyu renk olan görüntüleri üst üste çekerken poz düzeltmesi yapmaya gerek yoktur. Yani her konuyu, ölçtüğünüz değerde çekmeniz yeterlidir. Buna en iyi örnek gece fotoğraflarıdır. Bir gece fotoğrafı üzerine tek başına büyük bir ay yerleştirmek istediğinizde, her iki görüntünün de zemini koyu renk olduğundan birbirlerini etkilemeyeceklerdir. Bu tür fotoğraflarda, yandaki poz düzeltme tablosunu kullanmaya gerek yoktur. Konu Seçimi Bu zevkli tekniği kullanarak çok keyifli fotoğraflar üretebilirsiniz. Bunu yaparken bazı hatalı çekimler de olacaktır kuşkusuz. Ama bu sizi denemekten alıkoymasın. Denedikçe, hatalarınızın azaldığını, grafik etkilerin güçlendiğini ve renklerin daha uyumlu olduğunu göreceksiniz. Konu sınırlaması olmadan her şeyi üst üste çekebilirsiniz, ama görüntüler arasında konu, renk ya da grafik olarak bazı ilişkilerin bulunmasına dikkat etmenizi öneririm. Bir başlangıç noktası olarak, 51 konu seçiminde neler yapabileceğinize gelince; bir sanatçı ve sanat eseri, bir portre ve bir yaprak dokusu, bir gece görüntüsü ve büyük bir ay gibi beylik konularla işe başlayabilirsiniz. Sonuçta çok farklı konuları başarıyla bir araya getirebileceğinizden eminim. • Tripodlar: Net Fotoğrafın Vazgeçilmez Unsuru • Serhat Yılmaz • photoline 2004/03, sf.34 • Bir fotoğrafçının keskin ve net fotoğraflar yakalamak konusunda kendisine yardımcı olan en önemli dostları, ilk bakışta aslında önemsiz gibi görünseler de tripodlardır. Amatör, yarı amatör ve profesyonel fotoğrafçıların fotoğraf makinelerinin yanında vazgeçemedikleri bir şey daha vardır. Eğer bir yere fotoğraf makinesi ile gidiyorlarsa, onları da mutlaka yanlarında götürürler ve deyim yerindeyse onlarsız bir adım bile atmazlar. Evet, konumuz tripodlar... Kimileri onları sehpa ya da üçayak gibi kavramlarla adlandırıyor olmalarına rağmen, dosya konumuzda biz onlara kendi adları ile yani ‘Tripod’ diye hitap edeceğiz. Dosya konumuzda öncelikle tripodu oluşturan parçalara kısa bir göz atacağız. Ardından da 3 farklı markanın (Manfrotto, Gitzo, Slik) 11 farklı modelini, teknik detaylarını içerir şekilde iceleyeceğiz. Dilerseniz önce tripodumuzu kısaca bir tanıyalım. Gövde Tripod ayakları üzerine monte edilen gövde, özellikleri ve kalitesine göre değerlendirmeye alınmalıdır. Gövde, tripodun en önemli ve en karmaşık parçasıdır. Tüm kontrol mekanizması, yaylar ve ağırlıklar gövde üzerinde yer alır. Profesyonel bir tripodun gövdesi üzerinde duran kamera ile her türlü hareketi kolayca yapabilirsiniz. Tripod kafasını sıkıştırmak için gerekli ayarlamaları doğru bir şekilde yapmanız gerek. Daha sonra da ayaklar üzerine kafa sıkıştırma civataları ile gövdeyi sabitlemelisiniz. Kimi tripodlarda su terazisi bulunur. Kameranın çalışacağı görüntü üzerindeki düzlemlerin doğru olması için su terazisi ayarını da yaptıktan sonra tripod kafasını sabitlemeniz daha doğru olacaktır. Tripod kafasını gerçekten sabitleyip sabitlemediğinizi kontrol etmeniz kameranızın düşüp de kırılmasını da önlemesi açısından çok önemli. Dengeleyici Kamera hareketlerini kontrol edebilmeniz çekimleriniz için çok önemlidir. Bunun için kamera ağırlığını dengelemeniz gerekir. Kamera üzerine sonradan ağır bir objektif veya filtre tutucu eklenirse denge bozulabilir. Bu yüzden sürekli olarak ayarlamalar kontrol edilmelidir. Kızak Adaptörü 52 Kamera üzerindeki kızak, vida veya diğer aparatlar yardımı ile kameranın tripoda monte edilmesine yarayan ve ileri geri hareket ederek kameranın dengede durmasını sağlayan parçadır. Bu aparatı kolayca söküp çıkarabilir, daha küçük ya da daha büyük aparatlarla değiştirerek kullandığınız makine ile uyumlu olmasını sağlayabilirsiniz. Pan Ağırlık Halkası Makineyi sağa/sola hareket ettirirken, sabit veya değişken hızlar kullanmanız gerekebilir. Bu işlemleri manuel olarak yaptığımız için hatalarla da karşılaşmamız olası. Bu hataları minimize edebilmek için tripod gövdesi üzerine ağırlıklar konur. Bu ağırlıklar tripodun özelliklerine ve taşıdığı kamera ağırlığına göre çeşitlilik gösterir. Kumanda Kolu Fotoğraf makinesinin daha kontrollü hareket edebilmesi için tripod üzerine bir kumanda kolu monte edilir. Bu kol sayesinde fotoğrafçı bütün hareketleri kolayca yapabilir. Genelde profesyonel tripodlarda kumanda kolunun sağ ya da sol elini kullanan fotoğrafçılar için veya özel durumlarda diğer tarafa monte edilebilmesi için tripod gövdesinin sağında ve solunda kol monte yuvaları bulunur. Kumanda üzerine zoom ya da netlik yapılabilmesini sağlayan ek aparatlar da takılabilir. Ayrıca kol üzerinde fotoğrafçının elinin kaymasını önleyen plastik bir parça da bulunur. Su terazisi Tripodun kurulduğu yerin eğimi ne olursa olsun, kamera ile çalışılan görüntünün dikey ve yatay olarak doğru düzlemde olması gerekir. Özel çalışmaları bu konunun dışında tutabiliriz. Şu an üretimi yapılan bazı tripodlarda su terazisi fosforlu veya ışıklıdır. Böylelikle karanlık ortamlarda ayar yapmak kolaylaşır. Düzlem ayarının doğru ve sağlıklı yapılabilmesi için fotoğraf makinesinin ve ek aparatların tripoda tam olarak monte edilmesi gerekmektedir. Tripod Ayakları Fotoğrafçının o anki durumuna ve konuya göre kamera yüksekliğini belirlemek ve bu yüksekliğe göre fotoğraf makinesinin kurulması tripodun yetenekleri ile doğru orantılıdır. Fotoğraf makinesinin zemine en yakın seviyelere yerleştirilebilmesi için tripod ayakları da kademeli olarak üretilmiştir. Mini Tripod Sözlüğü Tripod: Sehpa ya da üçayak. Üç adet ayak üzerine oturan bir kafadan oluşan ve sıkça yeri değiştirilerek, belirli bir düzlemde ve belirli bir hızda sabit titremeden veya sallamadan görüntü elde edebilmek amacı ile film kamerası, profesyonel video kamera, amatör video kamera, fotoğraf makinesi, teleskop, ölçüm cihazları gibi görüntü ile ilgili araçları daha kolay kullanmamızı sağlayan ve yapılacak hareketlerin zorluğuna, kullanılacak zemine, görüntü alacağımız cihazın ağırlığına göre modelleri üretilen cihazdır. 53 Monopod: Tripod mantığı ile üretilen ancak daha hafif cihazlarda ve karmaşık hareketlerin gerekmediği durumlarda dengesi devamlı kullanıcı tarafından sağlanan tek ayaklı alettir. Pan: Yatay düzlemde yapılan sağa veya sola dönüş hareketidir. Tilt: Dikey düzlemde yapılabilen harekettir. Yukarı aşağı dönüş hareketidir. Head: Kafa olarak çevrilebilir. Kafa üzerinde bulunan kızağa görüntü alacağımız cihazın yerleştirildiği, pan - tilt ayarları ve ağırlıklarının bulunduğu, düzlemleri ayarlamak için su terazisi olan, içinde yaylar ve frenler bulunan en önemli tripod parçasıdır. Spreader: Yıldız. Tripod ayaklarının yüzeye temas eden yüzeyinin genişliğini ayarlamak, ayakların birbirine olan mesafesini ayarlamak, ayakların kaymamasını sağlamak amacıyla üretilen tripod parçasıdır. Dolly: Tekerlekli Yıldız. Yıldızın tekerlek takılan modelidir. Amaç tripod üzerine monte edilen cihazın hareket etmesini sağlamaktır. Rubber Feet: Lastik Palet. Yıldızın ucunda bulunan çiviye monte edilen ve kaygan zeminlerde ayakların kaymamasını sağlayan aksesuardır. Bubble Level: Su Terazisi. Tripod üzerine monte edilen cihazın yatay ve düşey düzlemlerinin doğru olarak ayarlanmasını sağlayan cam veya mika malzemeden üretilen aksesuardır. Işıklı, fosforlu modelleri vardır. • Yüksek Hız Derken... • • PhotoDigital Sayı:48 Fotoğrafla yeni yeni ilgilenmeye başlayanların en çok sorduğu ve sorun yaşadığı konulardan birisidir; “hızla giden bir cismin fotoğrafı nasıl çekilir?” Fotoğrafla yeni yeni ilgilenmeye başlayanların en çok sorduğu ve sorun yaşadığı konulardan birisidir; “hızla giden bir cismin fotoğrafı nasıl çekilir?”. Bunu yapmanın kısaca iki teknik yolu vardır. Ama sonuçları birbirlerinden tamamen farklıdır. Birinde hızla giden bir cisim fotoğraf karesinde önü ve arkasıyla net olarak dondurulurken, diğer teknikte hareket izlenimi verilerek, hareket eden cismin arka planı fotoğraf karesinde kaymış gibi gözükebilir. Buna “panning” ya da “kaydırma tekniği” adı verilir. Hareketi dondurmak Yazımızın başında hareketli bir konuyu iki şekilde fotoğraflamak mümkündür dedik. Birincisi, doğal olarak hemen aklımıza gelen görüntüyü dondurmak olacaktır. Fotoğraf makinemizin enstantane ayarını yüksek bir hıza ayarlayıp, konu çerçevemiz içerisine girdiğinde deklanşöre basarız. Ancak bu iş gözüktüğü 54 kadar kolay değildir. Önünüzden 240 km/s hızla geçen bir Honda CBR600RR gördüğünüzde pek çok şeyi önceden düşünmüş olmanız gerekir. Aksi takdirde elinizde boş fotoğraf kareleri ile kalabilirsiniz. Yüksek enstantane hızı derken 1/500sn ve üzerindeki (1/1000sn, 1/2000sn, 1/4000sn) hızlardan bahsediyoruz. Esasında hareketi dondurmak için gerekli enstantane değeri konumuzun hareket yönü ve uzaklığına da bağlıdır. Yani kesin bir rakam verip, reçete yazmak pek mümkün değildir. Örneğin, size doğru gelen bir motosiklet için daha düşük bir enstantane değeri kullanırken, görüş açımıza paralel geçen bir motosiklet için daha yüksek bir değer seçmeniz gerekir. Konuya olan uzaklığınız meselesinde de konu size uzaksa daha düşük bir enstantane değeri yeterli olabilir. Az ışıklı ortamlarda enstantane değeri düşüyorsa… Havanın biraz karanlık olduğu ortamlarda otomatik olarak enstantane değeriniz de düşecektir. Bu gibi ortamlarda yüksek enstantane değeri seçebilmeniz için ISO değerini daha yukarı çıkarabilirsiniz. Örneğin, 400 ya da 800 ISO gibi bir değer işinizi görebilir. Böylece enstantane hızınız da artacak ve konuyu fotoğraf karenizde daha net görebileceksiniz. Panning Hareketli bir konunun fotoğrafını çekmek için ikinci teknik ise yine yukarıda adını söylediğimiz “panning” tekniğidir. Bu teknikte konuyu fotoğraf makinemiz ile belli bir süre takip edip, daha düşük bir enstantane değeri ile fotoğraf çekeriz. Bu teknikte hareket eden cismin, örneğin motosikletin hızı yine önem kazanır. 1/30sn ya da 1/60sn bir enstantane değeri çoğu zaman pan yapmak için elverişli değerlerdir. Konuyu hareket yönünde fotoğraf makinemiz ile izleyip, bu tarz bir fotoğraf çektiğimizde hareket eden motosiklet olabildiğince net gözükecek, ancak arka alandaki nesneler bulanıklaşacaktır. Kaydırma denilen bu yöntemin en önemli özelliği hareket eden konuyu neredeyse hareketsiz, aslında hareketsiz olan arka alanı ise hareketliymiş gibi bulanık göstermesidir. Ayrıca enstantane hızını daha da düşürerek daha soyut ve tamamen hareketli fotoğraflar da çekebilirsiniz. Bu anlatım tekniği, hareket eden konunun fondan sıyrılarak öne çıkmasını sağlar. Bütün yapmanız gereken, hareketli konuyu fotoğraf makineniz ile izlemektir. Bunu yaparken, konuyu sürekli olarak kadrajınızın içinde aynı noktada tutmaya çalışmalısınız. Konunun net ve belirgin olabilmesi için bu gereklidir. Konuyu bir süre izledikten sonra ve makineyi de aynı hızda kaydırırken deklanşöre basın. Ama deklanşöre bastıktan sonra makinenin hareketini sert bir şekilde kesmemek için fotoğraf çekim işleminin bitimine kadar kaydırma hareketini sürdürün. Bu tekniği kullanarak fotoğraf çekmek gerçekten keyiflidir. Ancak güzel fotoğraf örneklerine ulaşmak için mutlaka çok fazla fotoğraf çekmeniz gerekebilir. Dijital Kompakt Fotoğraf Makinesinde Pozlandırma Nasıl Yapılır? Doç.Dr.Özer KANBUROĞLU Kompakt dijital fotoğraf makinelerini 3 ana grupta belirtebiliriz. 1.grupta yer alan dijital fotoğraf makinelerinde pozlandırma otomatiktir. Bu da fotoğrafçının konunun atmosferine göre farklı çekim teknikleri uygulamasını engeller. 55 Örneğin bir portre çekiminde alan derinliğini en aza indirmek için fotoğrafçı diyaframı açmak istese de, bu işlemi yapacak seçenek fotoğraf makinesinin üzerinde olmayacağı için işlemi gerçekleştiremez. Bunun yerine portre, manzara, gece çekimi ve hızlı objelerin dondurulması için kullanılacak hazır modlar sisteme eklenmiştir. 1: DSLR light fotoğraf makinesi 2.grupta yer alan dijital fotoğraf makinelerinin bir kısmında Program, Shutter (Örtücü hızı), Aperture (Diyafram) ve Manuel seçeneklerinin dışında portre, manzara, gece çekimi ve hızlı objelerin dondurulması için kullanılacak hazır modlar da sisteme eklenmiştir. Fotoğrafçı değişik çekim modları ile bu isteği gerçekleştirebilir. 3.grupta yer alan dijital fotoğraf makineleri DSLR’nin üzerinde olan tüm ölçüm sistemlerine sahiptir. Diğer gruptaki kompakt dijital fotoğraf makinelerinin aksine, pozlandırma kullanıcının seçeneğine bırakılmış ve Program, Shutter (Örtücü hızı), Aperture (Diyafram) ve Manuel seçeneklerinin dışında portre, manzara, gece çekimi, makro ve hızlı objelerin dondurulması için kullanılacak hazır modlar da sisteme eklenmiştir. 2: Dijital kompakt fotoğraf makinesi Bu gruptaki dijital fotoğraf makinelerinde kullanıcının daha doğru pozlandırma yapabilmesi için nokta, merkez ağırlıklı, bölgesel ve genel olmak üzere farklı ölçüm sistemleri de vardır. Aynı zamanda kullanıcıya gerek “Asa”, gerekse “White Balance” ayarları ile esnek ayar yapma özelliği de bu gruptaki dijital fotoğraf makinelerine eklenmiştir. Dijital Kompakt Fotoğraf Makinesinde Hangi Objektifler Vardır? Geçmiş yıllarda üretilen birçok analog (film kullanan) kompakt fotoğraf makinelerinde kullanılan objektifler, çok kaliteli merceklerden yapılmıyordu. Ancak günümüzde üretilen bu tip dijital fotoğraf makinelerinin objektifleri artık çok kaliteli merceklerden yapılmaya başlandı. 56 Hatta DSLR fotoğraf makinelerine üretim yapan birçok özel marka, aynı kalitedeki objektiflerini bu tip dijital fotoğraf makineleri için de üretmeye başladılar. Genelde üzerlerinde 28 mm.’den başlayan ve 400 mm.’ye kadar giden kaliteli merceklerden üretilmiş objektifler kullanılmaktadır. Objektif açıklıkları da genellikle 3,5’tan başlayıp, 22’de bitmektedir. Bu objektiflerin ön tarafına baktığımızda 1/ 3,5 - 4,5 28 X 135 mm. gibi bir ifade görürüz. Bu ifadelerden 3,5 - 4,5 rakamları bu objektifin maksimum diyafram açıklıklarını gösterir. 28 X 135 mm. rakamları ise bu objektifin odak uzaklığının nereden nereye kadar gittiğini gösterir. Ancak şu unutulmamalıdır; 3,5 diyaframlık maksimum açıklık ancak 28 mm. odak uzaklığında geçerlidir. Siz zoom’u 135 mm.’ye aldığınızda diyafram açıklığı ancak 4,5’a kadar açılabilir. Bu şu demektir: objektifin tele objektif (135 mm.) tarafını kullandığınızda ortam ışıklılığının çok iyi olması gerekir. Çünkü artık diyaframınız ancak 4,5’a kadar açılabilmektedir. ISO (ASA) (Hassasiyet) Ayarları Doç.Dr.Özer KANBUROĞLU Gerek dijital kompakt gerekse DSLR fotoğraf makinelerinde ISO (International Standart Office) ya da ASA (American Standart Assocation) adı altında bir menü bulunmaktadır. Bu menüye girdiğinizde bazı fotoğraf makinelerinde 200’den başlayan 800’de biten, bazı fotoğraf makinelerinde ise 100’den başlayan ve 1600’de biten bir rakamlar seçeneği görürsünüz. Bu rakamlar sizin sensörünüzün hassasiyet ayarıdır. 1-A-B : Đso ayarlarının değişimi ile birlikte oluşan noise Bu rakamlar küçüldükçe fotoğraf makinenizin sensörünün hassasiyeti düşer. Yani karanlık ortamlarda fotoğraf çekme şansı azalır. Tam tersine bu ayar yukarılardaki bir rakama çıkarıldığında (1600 Asa gibi) karanlık ortamlarda da çekim yapma şansı yakalanır. Bu nedenle gün içerisinde dışarıda çekim yapılırken 100 ya da 200 Asa değeri kullanımı yeterli olacaktır. Ancak ev içerisinde ya da az ışık ortamında çekim yaparken flaş kullanmadığınız durumlarda Asa değerini yukarılara çekmek gerekir yoksa çekim yapılamaz. 57 2-A-B: Đso ayarlarının değişimi ile birlikte oluşan noise Bunu bir örnekle açıklayalım; gündüz dışarıda parlak bir güneş ışığı altında bir objeyi çektiğinizi düşünelim. Fotoğraf makinenizin de Asa ayarı 100’de olsun. Dijital fotoğraf makinenizle ölçüm yaptığınızda tahmini olarak size 1/250 örtücü hızına 16 diyafram gibi bir çekim değeri verecektir. Dolayısıyla çekiminizi rahatlıkla tripotsuz tamamlayabilirsiniz. Şimdi aynı objeyi evin içinde çekmeye çalışalım. Tekrar ölçüm aldığınızda 1/8 örtücü hızına 2,8 diyafram (en açık diyafram değerinin 2,8 olduğunu kabul edelim) çekim değeri verdiğini görürsünüz. Ve tabiî ki elde çekim yapma şansınız kalmaz. Çünkü bu örtücü hızında çekim yaptığınızda hem sizin hem de objenin titremesi ve fotoğrafın flu çıkma olasılığı vardır. Bu durumda örtücü hızının bu kadar düşük olmasının sebebi içerideki düşük ışık seviyesidir. Eğer dijital fotoğraf makinenizin Asa ayarını 100 Asa’dan 200 Asa’ya getirirseniz örtücü hızınızın 1/15’e 400 Asa’ya getirirseniz örtücü hızınızın 1/30’a, 800 Asa’ya getirirseniz 1/60’a çıkacağını göreceksiniz. Böylece karanlık bir ortam da flaş kullanmadan çekim yapma şansını yakalamış olacaksınız. 3.A-B-C-D : Đso ayarlarının değişimi ile birlikte değişen pozlandırma Doğal olarak yukarıdaki örneklere dayanarak şöyle bir soru aklınıza gelebilir; “Madem ki 800 Asa’ya aldığımızda tüm sorunlar bitiyor, her ortamda fotoğraf çekme şansını yakalıyoruz, o zaman hep bu Asa’da çekim yapıp sıkıntılardan kutulamaz mıyız?” Mantık olarak doğru olan bu sonuç, fotoğraf uygulamasında yanlıştır. Çünkü nasıl ki yüksek Asa’larda film kullanıldığında fotoğrafta gren oluşuyor ve dolayısıyla görüntüdeki keskinlik azalıyor ise, aynı şekilde sensörlerin de hassasiyeti yükseldiğinde gren yapısına çok benzer bir problem ortaya çıkar. 58 Literatürde “noise” (gürültü/parazit) olarak adlandırılan kumlanma olarak yeniden adlandırabileceğimiz bir sıkıntı başlar ve fotoğraftaki keskinlik tıpkı filmlerde elde edilen görüntülerdeki grenleşme de olduğu gibi azalır. O nedenle gerekli olmadıkça bu Asa’lar kullanılmamalıdır. Ya da bu tip çekimler flaş desteği ile yapılmalıdır. En güzel bebek fotoğrafları Hipfoto.com Ne kadar hızlı büyüyorlar. Sürekli gülüyor, ağlıyor, acıkıyor sonra sessizce uyuyorlar. Hiç ara vermeden gelişiyor, sürekli değişiyorlar. Her anları farklı güzel. Đşte bu yüzden bu bir daha geri gelmeyecek güzel anları fotoğraflamak çok değerli. Bu fotoğraflar hem siz ebeveynler hem de büyüdüğünde onun için çok değerli bir hazine olacak. Bu nedenle o mükemmel gülüşü en iyi nasıl fotoğraflarsınız diye ustalardan derlediğimiz pratik ipuçlarını sizlerle paylaşıyoruz. 59 1 Sık sık çekin! O sürekli hareket halinde... Tepkileri, yüzünün ifadeleri, ilk gülüşleri, altı değişirken, banyoda, ilk adımlarını atarken sık sık farklı hallerini çekmeye özen gösterin. Bebeğinizin bir gününü baştan sona çekmek de iyi bir fikir olabilir, ilk kez birlikte sokağa çıktığınız bir günü de... Zaman zaman 15-20 kareden sadece birinin gerçekten güzel olduğunu farkedebilirsiniz. Bu çok normaldir. Her ne olursa olsun sık sık çekin. 2 Farklı açılar deneyin, gözleri odağa alın Hep benzer açılardan çekmeniz fotoğraflarınızı tekdüzeleştirecektir. Bebeğinizin tam karşıdan, profilden, onun boyuna eğilerek ya da yukarıdan, yatarken ayak uçlarından olabilecek farklı açıları deneyerek fotoğraflayın. Bunları yaparken de farklı uzaklıkları deneyin. Bu denemeler sadece daha iyi fotoğraflar la sonuçlanmayacak sizin fotoğraf çekme zevkinizi de artıracaktır. Bebeğinizin ifadesi gözlerinde toplanır. Mümkünse doğal ışığı kullanarak, örneğin pencere yakınındayken gözlerinden yansıyan ışığı yakalayın. 60 3 Yardımlaşın Siz fotoğraf çekerken bir diğerinizin bir oyuncak yardımıyla ya da çeşitli hareketlerle bebeğin dikkatini bir yere çekmesi her zaman çok işe yarar. Hem farklı anlar yakalamanız kolaylaşır, hem de örneğin belirli bir yönden gelen ışığı ışı daha iyi alması için o yöne bakmasını sağlayabilirsiniz. 4 Doğal ışığı tercih edin Doğal ışık her zaman farklı etkiler yaratır. Gezintiye çıktığınızda bebeğinizi farklı ışık koşullarında fotoğraflayın. Bulutlu havalar daha süzülmüş ışık sağladıkları için çok elverişlidir. Sert ışıklardan, doğrudan güneş ışığından mümkün olduğunca kaçının. Bir ağacın gölgesi, bir tentenin altı iyi sonuçlar almanıza yardımcı olacaktır. Böyle anlarda bebeğiniz de gezintinin keyfiyle çok renkli ifadeler verecektir bunu değerlendirin. d Evdeyseniz pencereden gelen ışıktan yararlanabilirsiniz. Dikkat! Bebeğinizi fotoğraflarken mümkünse flaş kullanmayın. Yakından ve doğrudan geldiğinde flaşın ani ve güçlü ışığı bebeğinizin gözlerine zarar verebilir. Makinenizin ayarlarından flaşı kapatmak için ne yapmanız gerektiğini bilmiyorsanız kullanım kılavuzuna başvurabilirsiniz. baş Flaş kullanacaksanız 2-3 3 metreden daha yakında olmamaya ve diğer tüm ışık kaynaklarını açmaya özen gösterin. 5 61 Farklı duygularını yakalayın Bebeğiniz sürekli değişen duygulanımlarını hareketleriyle ama en çok yüz ifadeleriyle gösterir. Sadece keyifli keyifli güldüğü ve bizi de gülümseten anları değil delicesine ağlamalarını, altımı temizle sinyali verdiği anları, ya da “ben acıktım” çığlıklarını, yemek yedikten hemen sonraki halini... Bunları sizden iyi kimse bilemez, ama fotoğraflamayı unutmayın. 6 Sabırla bekleyin, makinenizi hazır tutun Sizi de heyecanlandıran kimi hallerini, bakışlarını, hareketlerini yakalamak o kadar kolay olmayabilir. Sabredin, elinizde makine ile onu takip edin, emin olun karşılığını alacaksınız. Makinenizi kolay erişebileceğiniz bir yerde hazır tutmanız sürprizleri yakalamanıza yardım edecektir. 62 7 Yakından bakın Farklı uzaklıklardan bakmanızı önermiştik ama bol bol yakından bakmayı ihmal etmeyin. Fotoğraf karesini bebeğinizin yüzüyle, elleriyle doldurun. Gözündeki pırıltıyı yakından görmek, azıcık saçının tellerini yakından hissetmek ayrı bir zevk verecektir. Hem fotoğrafın çerçevesi içinde bebeğiniz dışında ne kadar az şey olursa fotoğraf bebeğinizin saflığını ve duru güzelliğini o kadar çok yansıtacaktır. 8 Bebeğinizi yakınlarınızla birlikte görüntüleyin Sadece annesiyle, babasıyla değil, kardeşiyle, dedesiyle, büyükannesiyle, onunla oynayan, ona dokunan, yemek yediren, sarılan tüm yakınlarınızla fotoğraflayın. Bu fotoğraflar sadece sizin için değil onlar için de unutulmaz anılar olacaktır. Sevginin en yoğun olduğu bu dokunuşlar kaydedilerek ölümsüzleşmeye değer. 9 Arka planları sade tutun Gereksiz nesneleri çerçeveden uzaklaştırın. Karmaşık desenli fonlardan kaçının. Gerekirse yerini değiştirin. Unutmayın bu küçücük değişiklikleri yapmak bazen elde edeceğiniz sonucu çok fazla etkileyebilir. Fonun sade olması fotoğrafın asıl kahramanı olan bebeğinizin daha fazla öne çıkmasına yardımcı olacaktır. 63 10 Hareketli çekimleri yakalamak için ayarlarınızı düzenleyin Bir bebek eğer uyumuyorsa hareket halinde demektir. Hareket sırasında çektiğiniz fotoğrafın bulanık çıkmaması için enstantane değeri daha kısa olmalıdır. Yani eğer makinanızda enstantaneyi ya da “shutter speed”i ayarlayabiliyorsanız ışığın yeerliliğine göre 1/250, 1/500, 1/1000 gbi bir ayar kullanmanızda yarar var. Eğer makinenizde bu ayar yoksa spor (sports) modunu ya da “Kids&Pets” modunu kullanabilirsiniz. Bu ayarlar makinenizin hareketleri dondurmasını Aklınızdan çıkarmayın! Fotoğraf makinenizin tarih ve saat ayarının doğru olduğundan emin olun. • Tarihi fotoğrafın üstüne basmayın, makineniz bu bilgiyi fotoğrafla birlikte kaydedecektir. Üzerinde tarih basılı olması fotoğrafın güzelliğinden çok şey kaybettirir. • Fotoğraflarınızı mutlaka yedekleyin. Bilgisayarınızda tuttuklarınızı CD ya da DVD’lere yedekleyebilirsiniz. Tabii ki hipfoto.com fotoğraflarınızı korumak, yakınlarınızla kolayca paylaşmak ve dilediğiniz zaman dilediğiniz şekilde bastırmak için en uygun seçimdir. • Bilgisayarınızda fotoğrafları farklı klasörlerde tasnif ederken klasör adına mutlaka tarih de koyun. Kısa sürede binlerce fotoğrafınız olacak. Kontrolden çıkmalarına izin vermeyin. Şöyle adlandırmalar işinizi kolaylaştıracaktır: “11 Mart 2008 - Zeynep ilk kez sokakta” • Bebeğinizin fotoğraflarını yakınlarınızla paylaşırken karta baskı seçeneğinin yanısıra hipfoto.com’un sunduğu baskılı ürünleri de hesaba katın. Dedesinin, çayını üzerinde torununun fotoğrafı olan bardaktan içmeye doyamayacağından emin olabilirsiniz. Onun fotoğraflarınızı masa takvinizde görmek, ya da onun önlüğüne kendi fotoğrafını bastırmak seçeneklerden sadece bazıları. 64 • Dünyadan Manzaralar • • Fotoğraf Dergisi 76. Sayı • Dünyadan Manzaralar Bu sayımızda gelin sizlerle bir dünya turu yapalım.Fotoğraf sanatçılarının çok farklı coğrafyalarda bir zamanlar çektikleri fotoğrafları izleyip, o fotoğraflarla ilgili yaptıkları yorumları okuyarak bir gezintiye çıkalım. Türkiye’den Afrika’ya, Amerika’dan Asya’ya kare kare dolaşalım. Ne dersiniz? Ömer Serkan Bakır Biz fotoğrafçılar için değişik ülkeler ve şehirler görmek vazgeçilmezdir. Gördüğümüz değişik şehirleri dolaşıp fotoğraflarken de her zaman farklı bakış noktaları ararız. Bu bakış noktaları genellikle şehir manzarasını panoramik olarak görebileceğimiz tepeler olur. Ancak New York gibi bir şehirde dolaşırken bu pek mümkün olmayabilir. Ancak bu görkemli şehirde yüzlerce gökdelenin arasından sıyrılan bir yapı sizi şaşırtabilir. Bu yapı, Empire State Binası'dır. Manhattan, Fifth Avenue'de 33. ve 34. caddelerin arasında yer alan Empire State, 102 katlı olup, 1576 merdiven basamağına sahiptir. Yüksekliği 381metre, anten ile beraber 443,2 metredir. World Trade Center (Dünya Ticaret Merkezi) binasının 1972 tarihindeki açılışına kadar dünyanın en yüksek binası olarak kalmıştır. 11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırıları sonucu World Trade Center binaları yıkılınca, New York'un en uzun binası ünvanını geri almıştır. 1931 yılında açılan bina 18 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir. Her gün binlerce kişinin ziyaret etmek için geldiği binanın, 86. katına kadar çıkılmasına izin veriliyor. Bu kattan zemine 320 metrelik bir mesafeden bakmanız anlamına geliyor. Temiz havalarda görüş mesafesinin 100 km'ye kadar çıktığı söyleniyor. Eğer siz de şanslıysanız ve yolunuz New York'a düşerse, Empire State Binası'ndan fotoğraf çekmeden dönmeyin. Her gün binlerce kişinin ziyaret etmek için geldiği binanın, 86. katına kadar çıkılmasına izin veriliyor. Bu kattan zemine 320 metrelik bir mesafeden bakmanız anlamına geliyor. 65 Lütfi Özgünaydın Bu fotoğrafı Erzincan yakınlarındaçektim. 2006 kış aylarıydı. Hava güneşli ve fotoğraf için uygundu. Dijital makinemi A 16 moduna getirdim. Karlı dağın önünde çoban hayvanlarını otlatıyordu. Koyunlar dağın yamacından aşağı iniyorlardı. Onların böyle arka arkaya dizileceğini düşündüm ve bir süre bekledim. Düşündüğüm gerçekleşti ve koyunlar tek sıra halinde dizildiler. Görüntü güçlenmişti, deklanşöre bastım.Birkaç kare de eksi 1'le çekim yaptım. Sonuçta bu kareyi seçtim yayımlanması için. Manzara fotoğraflarında güneş ışığı önemli. Bol ışıkta çekilen fotoğraflar daha başarılı oluyor. Işığın arkadan gelmesini tercih ederseniz, daha net ve detaylar daha belirli olacaktır. Manzara fotoğraflarında güneş ışığı önemli. Bol ışıkta çekilen fotoğraflar daha başarılı oluyor Yusuf Tuvi Kenya'da 15 gün kadar safari yaptıktan ve görkemli Kilimanjaro Dağı'nı gördükten sonra Mombasa'ya gelmiştik. Safarilerdeki ve Kilimanjaro dağını gördüğümüzde hissettiğimiz coşkunun yanında Mombasa bize durgun gelmişti. Denizin kenarına kurulmuş fazla bir özelliği olmayan bir kent gibi idi. Ne var ki sabah uyanıp denizdeki gel git nedeni ile olan değişikliği, mavinin ve yeşilin yarattığı görselliği, sahilde renkli giysileri ile dolaşan yerlileri, denizde dolaşan tekneleri gördüğümüzde içimize bir sevinç doldu. Biz de bir tekne kiraladık ve denizde dolaşıp fotoğraf çektik. Bu fotoğraf o gün çektiğim fotoğrafların içinde en çok beğendiklerimden biridir. Uyanıp denizdeki gel git nedeni ile olan değişikliği, mavinin ve yeşilin yarattığı görselliği, sahilde renkli giysileri ile dolaşan yerlileri, denizde dolaşan tekneleri gördüğümüzde içimize bir sevinç doldu. St John Adaları görüntünün oldukça temiz olduğu bazen 40-50 metrelere çıkabildiği önemli bir dalış bölgesi. Özellikle yumuşak ve sert mercanlar ile bol miktarda balığın görüldüğü bir bölge. Öndeki sert masa mercanı ile kırmızı yumuşak mercanın araka plandaki mavi üzerinde sağladığı uyum hoşuma gitmişti ve bu fotoğrafta önce onu görüntülemeye çalışmıştım. Daha sonra kare içerisinde dalıcıların bulunmasının daha hoş olacağını düşündüm ve arkadan gelmekte olan dalıcıları görüp onların kare içine yerleşmesini bekledim. Yaklaşık 5-6 poz aldım ve her birinde palet vuran bacakların uyumu ve ritmi son 66 derece kötü idi. En sonunda bacakların en uygun olduğu anı bekleyip bu kareyi çektim. Sağdaki akya balığı ise tam bir tesadüftü. Balık doğru fotoğrafı çekebilmek için verdiğim emeğe acımış olmalı ki her şeyin daha düzgün olduğu kare içinde yerini alıverdi. Yani bana bir mükafat sundu. Balık doğru fotoğrafı çekebilmek için verdiğim emeğe acımış olmalı ki her şeyin daha düzgün olduğu kare içinde yerini alıverdi. Sabit Kalfagil Myanmar'a ikinci gidişim. Ekim 2005. Epey kuzayde Tangy Eyaleti'nde göl, Sapanca Gölü büyüklüğünde etrafında 160 köy var. Kazıklar üzerinde göl evleri. Biz gölün karşı kıyısındaki yegane motelde kalıyoruz. Đlk günün yol yorgunluğu sabaha doğru geçti. Gün doğumunda kıyıda olmak iyidir. Durgun göl yüzeyinde kavisler çizerek bize doğru bir tekne geliyor. Biz neredeyiz? Gelen kim? Hiç önemli değil. Bu, bir huzur ve mutluluk atmosferi. Cennet belki de böyle bir yer. Biz neredeyiz? Gelen kim? Hiç önemli değil. Bu, bir huzur ve mutluluk atmosferi. Đbrahim Zaman Yıl 2002 Endonezya Java Adası, Bromo Volkanı. Gündoğumundan çok önce otelimizden çıkıp yaklaşık 40 dakika araçlarla tırmandık. Herkes dağıldı. Uygun bakış açısı için koşuşturmam sonucu bir yere konuşlandım. Güneşin ilk ışıklarını nbeklemeye koyuldum. Önce duman yoktu. Gün doğumuyla kraterden duman yükselmeye başladı. Acaba püskürecek mi diye heyecan duydum. Sonuçta böyle bir fotoğraf meydana geldi. Gün doğumuyla kraterden duman yükselmeye başladı. Acaba püskürecek mi diye heyecan duydum. 67 Đzzet Keribar Kamboçya seyahatinin en önemli ve heyecan dolu gezisi Angkor Wat Tapınağı 'dır desem, sanıyorum ki herkes benimle hem fikir olacaktır. 13. yüzyıl yapımı olan bu dev anıtı gezmek için en az bir gün gerekir ki bu da normal turistler içindir. Biraz ciddi fotoğraf çekecek olanlar Angkor Wat ve civar tapınaklar için en az üç gün ayırmalı çünkü her köşe yeni bir heyecan, yeni bir keşiftir. Kamboçya seyahatinden önce Kmer Uygarlığı hakkında biraz kitap karıştırmıştım ve orada karşılaştığım APSARAS kabartmalarıyla sanki eski birer dost gibi hissediyordum kendimi. Apsaras'lar Kmer heykel sanatında önemli bir yer tutar. Genelde bunlar gerçeküstü yaratıklar olarak düşünülür ve betimlendikleri pozlar da genelde dans hareketlerinden esinlenmiştir. Sadece Angkor Wat Tapınağı'nda 2000'e yakın Apsaras heykeli olduğu söylenir. Bu nedenle, Kaboçya'yı anlatan bir dia gösterisinde ya da arşivimde çeşitli Apsaras fotoğrafı olmaması benim için düşünülemezdi. Kmer sanatının en can alıcı konularından biri çünkü. Ve de pencerelerde gördüğümüz yatay yivli mermer kolonlar, onlar da Kmer mimari sanatının bir parçası. Apsaras ile kolonların bir arada bulunduğu bir duvar keşfettiğimde çok sevindim. Ziyaretçilerin heykellerde zamanla braktıkları izler de bana göre ilginç. Kamboçya seyahatinden önce Kmer Uygarlığı hakkında biraz kitap karıştırmıştım ve orada karşılaştığım APSARAS kabartmalarıyla sanki eski birer dost gibi hissediyordum kendimi. Annenizin en güzel fotoğrafları için size yardımcı olacak 6 ipucu Hipfoto.com Annemizin fotoğrafları bizi her zaman gülümsetir. Fotoğraf makineniz hazır olsun; ödülünüz yıllarca saklayacağınız hoş anılar olacak. Anneler Günü’nde annenize fotoğraflarınızdan oluşan farklı hediyeler verebilirsiniz. Đşte size annenizin muhteşem fotoğraflarını yakalayabilmeniz için 6 önemli ipucu. Ayrıca Anneler Günü’nden sonra beraber geçirdiğiniz anların fotoğraflarını Hipfoto.com kalite ve güvencesi ile bastırabilir; saklayabilir ve fotoğrafları Hipfoto.com üzerinden anneniz ve tüm sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. 1 68 Eğlenceyi kaçırmayın! Annenizi size poz vermesi için fazla zorlamayın. Fotoğrafı daha doğal, kendi hallerinde oldukları bir anı yakalayana kadar bekledikten sonra çekin. Kişileri kendilerini rahat hissettikleri yerde görüntüleyin ve favori objelerini resimde bulundurmaktan çekinmeyin. Bir biblo, evcil hayvan veya rahat bir koltuk bile fotoğraflarınızda büyük farklar yaratacaktır. 2 Yaklaşın! Kadrajı annenizle doldurun. Vizör ya da lcd ekranı doldurana kadar, ona yaklaşın ya da önemsiz detayları konu dışına çıkarmak için fotoğraf makinenizin yakınlaştırma özelliğini kullanın. Yakınlaştırma özelliği konusunda konuya ne kadar yaklaşabileceğinizi görmek için kullanma kılavuzuna bakmayı unutmayın. Böylelikle daha kaliteleri fotoğraflar çekebilirsiniz. 3 Doğal kareler yakalayın! Annenizi her seferinde objektife bakması konusunda yönlendirmeyin. Onları diğer insanlarla konuşurken, bir koltukta kitap okurken, gazete okurken, çiçekleri sularken veya cep telefonuyla konuşurken çekmeyi deneyin. Bu tarz fotoğraflar genelde insanların poz verdiği fotoğraflardan çok daha doğal çıkar. Üstelik çok daha eğlencelidirler. 4 69 Doğal ışık kullanın! Đster inanın ister inanmayın, bulutlu günlerde çekilen fotoğraflar ışık açısından güneşli günlerden daha iyi sonuçlar verir. Güneşli günlerde insanlar gözlerini kısıp suratlarını buruşturabilirler ve yüzlerinde güneşten dolayı istenmeyen gölgeler oluşabilir. Ancak bulutlu günlerin yumuşak ışığında insan yüzünün rengi çok daha doğal gözükecek ve ifadeler çok daha doğal olacaktır. Kapalı ortamlarda içeri süzülen gündüz ışığından faydalanın ve flaşı kapatın. Sonuçta yüz hatlarının fotoğrafa ne kadar iyi aktarıldığını siz de göreceksiniz. 5 Yüzde oluşan sert ve aşırı gölgelerden kaçının! Özellikle konu anneler olunca, bu konuda daha hassas olmamız gerekiyor. Bulutlu günler ışık konusunda çok iyi ortamlar hazırlayacaktır; güneşli günlerde ise yüzde oluşacak gölgelerden kaçınmak için annenizi gölge bir yerde görüntülemeyi deneyebilirsiniz. Gölge bir alanın bulunmaması halinde fotoğraf makinenizin dolgu flaş özelliğinden faydalanarak (hava güneşli olmasına rağmen flaş bu durumda kullanılabilir) yüzde oluşacak istenmeyen gölgelerden kurtulabilirsiniz. Böylelikle annenizin güneşte yüzünü buruşturarak oluşturacağı gölgelerden kurtulmuş olursunuz. 6 Fotoğraf makinenizin zamanlayıcısından faydalanın! Fotoğrafları sizin çekmeniz karelerde gözükmeyeceğiniz anlamına gelmez. Annenizle çekilmiş, belki de ömrünüz boyunca göz önünden ayırmayacağınız karelerde siz de yeralın. Bunun için makinenizin zamanlayıcısını kullanın. Vizör ya da lcd ekrandan fotoğraf karenizi belirledikten sonra zamanlayıcı çalıştırın ve kadrajın içine siz de dahil olun. 70 • Plaj'da en güzel kareleri yakalayabilmeniz için 7 önemli ipucu... • Hipfoto.com • • Plajda geçirdiğiniz neşeli günlerinizi, hoş anılarınızı hatırlatan fotoğraflardan daha güzel pek az şey vardır... Plajlar, fotoğraf çekimlerinizde sizlere farklı olanaklar sunar. Đşte size fotoğraf albümünüzü renklendirecek kareler için 7 önemli ipucu... 1 Farklı kareler yakalayın! Plajı kendine has yapan özellikler sayılamayacak kadar çoktur; bu özellikleri yakalayarak sıra dışı fotoğraflar çekebilirsiniz. Ailenizi veya arkadaşlarınızı devasa kum kaleler yaparken, derin çukurlar kazarken, sevdiklerini kuma gömerken veya dalgalar arasında görüntüleyin. Konularınızı göz hizasında görüntüleyerek, konunun tam içine dalın. Böylelikle güzel anılarınızı gözünüzün önüne getirmeniz ve hatırlamanız daha kolay ve eğlenceli olacaktır. 2 Hikayeler anlatın! Plajda yaşadığınız her anı fotoğraflarınızla anlatılan bir hikayeye dönüşebilirsiniz. Evden ayrılışınızı, plaja varışınızı, giderken ve plajda gördüğünüz tabelaları, gün içinde yaşadığınız ufak olayları ve eve dönen yorgun afacanların hallerini hikayenize dahil edin. Hayatınızın eğlenceli anlarını karelerinize yansıtmanın tadını çıkarın. 3 71 Ekipmanlarınızı koruyun! Kum, su ve ısı fotoğraf makinenizin en büyük düşmanlarıdır. Bunların her birini plajda bolca bulacaksınız; bu yüzden şu noktaları plaja giderken göz önünde bulundurun. • Fotoğraf çekmediğiniz sırada fotoğraf makinenizi kendi kılıfının içinde,kapalı, mümkünse su geçirmemesi için plastik bir çantanın içinde, güneşten uzakta bulundurun. Beyaz bir havlu bu konuda size son derece yardımcı olacaktır. • Fotoğraf makinenizi hiçbir zaman doğrudan güneşe doğrultmayın; vizörden güneşe doğru kesinlikle bakmayın. • Eğer fotoğraf makinenizin herhangi bir yerine kum kaçmışsa ilk olarak üfleyerek ya da basınçlı havayla temizlemeyi deneyin. Daha inatçı kum taneleri için hafifçe lens temizleme fırçalarını kullanın. • En sevdiğiniz fotoğraf makinesi yerine tek kullanımlık bir fotoğraf makinesi kullanmanız bazı durumlarda daha iyi bir fikir olabilir. Tek kullanımlık fotoğraf makinenizin içine su kaçsa bile sizin için çok fazla sorun olmayacaktır. 4 Ufku alçakta veya yüksekte tutun! Deniz ve okyanus fotoğrafları çok güzel kareler yaratırlar. Tek yapmanız gereken ufku düz bir çizgide tutmak ve denizi vizörde yüksekte veya alçakta görüntülemek. Ufkun fotoğrafı tam ortasından kestiği karelerde, kadraj deniz ve gökyüzü tarafından ikiye bölünür ve bu durum resimlerin çekiciliğini azaltır. Etkili fotoğraflar çekebilmek için, kadrajınızı bu şekilde ayarlamaktan kaçınmalısınız. 5 72 Keskin gölgelerden kaçının! Fotoğraflarınızda gölge bir yerin ya da bulutlu bir günün yumuşak ışığını kullanın. Güneşli günlerde fotoğraf makinenizin dolgu flaş (Fill Flash) ayarını kullanarak aydınlıkta bile flaşın patlamasını sağlayarak, yüzde oluşabilecek keskin gölgelerden kurtulabilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgiyi fotoğraf makinenizin kullanma kılavuzunda bulabilirsiniz. 6 Suyu da dahil edin! Suyun hayat veren, serinleten ve eğlendiren engin görünüşünü fotoğraflarınızdan eksik etmeyin. Fotoğraflarınıza denizi olabildiği kadar dahil edin. Bu, plajın duygu ve atmosferini en iyi şekilde fotoğraflarınıza yansıtmanıza olanak tanır. 7 Sualtı kılıfı kullanın! Fotoğraf makineniz için tasarlanmış su altı kılıflarını kullanarak, çektiğiniz fotoğrafları yepyeni bir boyuta taşıyabilirsiniz. Koruma sağlayan bu kılıfları kullanarak, kadrajınıza balıkları da dahil edebilir, çocuklarınızın geliştirdiği yeni atlama şekillerini ya da su altında attıkları taklaları gönül rahatlığıyla fotoğraf makinenizin ıslanmasından korkmanıza gerek kalmadan görüntüleyebilirsiniz. • Bahar geldi... Çiçekleri fotoğraflarken size yardımcı olacak 5 ipucu 73 • Hipfoto.com • • Bahar geldi... Çiçekleri fotoğraflarken size yardımcı olacak 5 ipucu. Đster bahçenizde, ister masanızdaki vazoda dursunlar, çiçekler çarpıcı renkleri ve büyüleyici şekilleriyle hayatımızı güzelleştirirler. Đşte size çiçeklerin o büyülü dünyasını fotoğraflarınıza taşıyabilmenize yardımcı olacak 5 ipucu 1 Sade bir arka plan kullanın! Konunuz için sade bir arka plan, çiçeğin detaylarının kaybolmasını engeller. Arkaya koyabileceğiniz siyah bir kumaş veya çiçeğin rengiyle uyumlu karton bir levhayla, etkili çiçek fotoğrafları çekin. 2 Yakınlaşın! Kameranızın yakın (close – up) modunu kullanın. Çiçeğe yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşın. Fotoğraf makinenizin lcd ekranını da kullanarak netlik ve kadraj ayarlarını kolaylıkla yapabilirsiniz. Çiçek fotoğrafı tutkunları ise etkili görüntüler yakalamak için ayrı olarak satılan makro lenslerle, daha da fazla yaklaşabilirler. 74 3 Farklı açılar deneyin! Fotoğraflarınızı daha önce denemediğiniz açılardan çekin. Yanyana koyulmuş fırıldaklar gibi gözükmeleri için papatya ve kasımpatlarını yukarıdan çekebilir, lale ve nergisleri ise hizalarından fotoğraflayarak, tüm gövdelerini ölümsüzleştirebilirsiniz. 4 Işıkla çiçekleri boyayın! Fotoğrafını çekeceğiniz çiçeğin üzerine düşen ışığı kontrol etmeye çalışın. Ters ışıkla aydınlatıldıklarında bazı çiçekler büyüleyici görüntüler oluşturabilirler. Bulutlu bir havada çekilen çiçek fotoğraflarında ise, fazla parlak olmayan ışık, ince renk ayrımlarını fotoğrafınıza yansıtabilmenize olanak tanır. 5 75 Rüzgarı kullanın! Ev içinde çekim yapıyorsanız pencereden içeri giren rüzgarın çiçeklerinize fotoğraflarda canlılık getirmesini sağlayabilirsiniz. Fotoğrafta gözükmeyecek şekilde ayarlanmış engeller kullanarak rüzgarın esiş yönünü değiştirebilir ya da isterseniz tamamen engelleyebilirsiniz. Aklınızdan çıkarmayın! • Fotoğraf makinenizin tarih ve saat ayarının doğru olduğundan emin olun. • Tarihi fotoğrafın üstüne basmayın, makineniz bu bilgiyi fotoğrafla birlikte kaydedecektir. Üzerinde tarih basılı olması fotoğrafın güzelliğinden çok şey kaybettirir. • Fotoğraflarınızı mutlaka yedekleyin. Bilgisayarınızda tuttuklarınızı CD ya da DVD’lere yedekleyebilirsiniz. Tabii ki hipfoto.com fotoğraflarınızı korumak, yakınlarınızla kolayca paylaşmak ve dilediğiniz zaman dilediğiniz şekilde bastırmak için en uygun seçimdir. • Bilgisayarınızda fotoğrafları farklı klasörlerde tasnif ederken klasör adına mutlaka tarih de koyun. Kısa sürede binlerce fotoğrafınız olacak. Kontrolden çıkmalarına izin vermeyin. 76 Makro çekimler için ipuçları • • • Nesnelerin bilmediğiniz yönlerini makinenizin makro özelliği ile keşfedin. Günümüzün dijital fotoğraf makinelerinin artık hemen hepsi, objelerin detaylı görüntülerini yakalayabilen yakın veya makro çekim özellikleri sunuyor. Yakından yapılan ve objelerin detaylarını ortaya çıkaran fotoğraflar şaşırtıcı ve ilginç özellikler sunduğu için son derece de popülerler. Küçük detaylardan oluşan yeni bu dünya, bazen insanı şok edebilecek kadar ilginç, bazense insanın kafasını karıştırabilecek kadar düşündürücü olabiliyor. Bunlarla beraber manzara fotoğraflarıyla karşılaştırıldıklarında makro çekimler neredeyse her zaman daha ilgi çekici görüntüler sunuyor. Ayrıca sanatsal yönünün dışında makro fotoğraflar araştırmalarda arşiv ve belgeler hazırlamak amaçlı da kullanılabiliyor. Makro çekimlerden beklentiniz ne olursa olsun bu yazıda anlatacağımız ipuçları sayesinde makro çekim yapmaya veya çekim tekniklerinizi geliştirmeye başlayabileceksiniz. Yazımızda öncelikle yakın çekim fotoğrafçılığın arkasındaki temel prensiplerden bahsedecek, ardından çekimler için temel bazı püf noktalarını verecek ve son olarak da dikkate alınması gereken bazı önerileri açıklayacağız. 77 Makro ve yakın plan çekimler Yakın plan çekim ile makro çekimlerin aynı şey olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Yakın plan çekim standart olarak 1:10 (gerçek boyutun 1/10’u) ve 1:1 (gerçek boyut) olarak tanımlanır. Makro çekimlerse 1:1 ve 80:1 (gerçek boyutun 80 katı) aralığındaki çekimleri tanımlayan bir terimdir. Bu standartlara göre birçok fotoğraf makinesi yakın çekim özelliğini makro modu olarak lanse etse de fotoğraf makinelerinden birçoğu 1:1’den daha yakın çekim yapamaz. Teknik özelikler Birçok fotoğraf makinesinde makro zoom objektifi kullanılır. Bu makineler, içerisindeki lenslerin pozisyonlarını değiştirerek hem uzaktan hem de yakından çekim yapabilirler. Bu yöntem yakın plan çekimler için optimum çözüm olmasa da birçok amaç için yeterli sonuçlar sunar. Fotoğraf makinenizde makro zoom lensler mevcutsa, makinenin yakın plan (Close up) veya Makro (Macro) moduna alınabileceği ayarlar bulunur. Fotoğraf makineniz bu ayarları yapmanıza imkân veriyorsa, ayarlardan birisini seçtikten sonra çekime başlayabilirsiniz. Herhangi bir objeye ne kadar yakınlaşabileceğiniz fotoğraf makinenizin kullanım kılavuzunda yer alır. Kontrol ettiğinizde fotoğraf makinenizin muhtemelen çok yakından çekim yapabildiğini göreceksiniz; fakat en yakın mesafeden çekim yapmak, görüntülerde geometrik bozukluklar meydana getirebilir. Fotoğraf makinenizin bu konudaki limitlerini test etmek için bir kâğıda bir kare veya dikdörtgen çizin ve kare veya dikdörtgenin her köşesinden karşı çaprazında yer alan köşesine bir çizgi çizerek birleştirin, son olarak dikdörtgenin ortasına bir artı işareti çizin. Bu test aracının fotoğrafını mümkün olduğunca yakından çekerek düz çizgilerde bir eğrilme olup olmadığını kontrol edin. Fotoğraf makinesiyle en yakın mesafede yapılan çekimlerde muhtemelen çizdiğiniz kare veya dikdörtgenin köşelerinin eğrildiğini göreceksiniz. Bu durum makro zoom objektiflerde sıklıkla görülür. Makinenizin hangi uzaklıktan en iyi sonucu verdiğini tespit ettikten sonra çekimlerinizde bunu dikkate alarak daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Makro çekimlerde ihtiyaç duyulabilecek malzemeler Makro fotoğrafçılıkta ihtiyaç duyacağınız malzemeler çektiğiniz objeye göre değişir; fakat bazı temel malzemeler birçok durumda işinize yarayacaktır. Bu malzemelerden tripod dışındakiler ucuzdur ve kolay bulunabilir. Örnek olarak oyun hamuru ve ataçlar çekmek istediğiniz objeleri oturtabileceğiniz platformlar oluşturmak için idealdir. Beyaz karton kâğıtlar ve küçük aynalar da son derece etkili reflektörler olarak kullanılabilir. Bunlar dışında çekimleriniz için fon oluşturabilecek renkte kâğıt ve kumaş parçaları da işinize yarayabilir. Bu malzemeler arasında siyah kadife veya parlama yaratmayacak mat renkli arka planlar da birçok çekimde işinize yarayabilir. 78 Aydınlatma Her türlü fotoğraf çekiminde olduğu gibi makro çekimlerde de ışık son derece önemlidir. Daha büyük bir alan derinliği yaratmak için daha düşük diyafram açıklıkları kullanılacağından, objelerinizi çekerken daha fazla ışığa ihtiyaç duyulur. Daha fazla ışığın bir yararı da daha uzun pozlamalarda oluşabilecek bozulmaların önlenmesidir. Fotoğraflarınızı kapalı ve açık alanlarda çekebilirsiniz. Kapalı alanlarda çekim yapacağınız zaman kullanılabilecek en iyi ışık kaynağı flaş veya tungsten ışıktır. Çekimlerde makineniz objeye çok yakın olacağından flaş kullanmak zordur. Bu zorluk objeden farklı bir alana yönlendirilmiş bir slave flaş kullanılarak giderilebilir. Bunlar dışında küçük döndürülebilir okuma lambaları da hem ucuz hem de çok yönlü kullanım sağladıkları için son derece yararlı aletlerdir. Işığın kalitesi Seçeceğiniz ışık türü objenizde öne çıkarmak istediğiniz kısımla çok yakından ilgilidir. Kullandığınız obje karmaşık bir dokuya sahipse, bu dokunun daha iyi görüntülenmesi için ışığı direkt olarak dokunun karşısından verebilirsiniz. Çektiğiniz obje parlak bir cisimse, ışık kaynağını dağıtmak iyi bir fikir olacaktır; çünkü parlak cisimler direkt ışık altında son derece kötü görünebilir. Işığı bir ışık kutusu (çadırı) ile dağıtmak hem etkin hem de basit bir yöntemdir. Işık kutularını kendiniz de yaparak 5 - 10 TL’ye kendi makro çekim stüdyonuzu yaratabilirsiniz. Đnternette diy + light + box anahtar kelimeleriyle yapacağınız kısa bir araştırma ile bu tip kutuların nasıl yapıldığını detaylı olarak anlatan birçok linke ulaşabilirsiniz. Dağıtılmış ışık parlak objelerin fotoğrafları çekileceği zaman son derece önemlidir; çünkü parlak objeler çevrede bulunan birçok ışık kaynağını istenmeyen ton ve şiddetlerde yansıtma eğilimi gösterir. Alan derinliği Yakın plan çekimlerde en önemli konu, çekilen objenin mümkün olduğunca çok net olmasıdır. Fotoğraf makinesi bir objeye ne kadar yakınsa, potansiyel alan derinliği de o kadar küçülür. Bu durumda alınabilecek birkaç önlem vardır. Öncelikle optimum alan derinliği için en küçük diyafram kullanılmalıdır. Birçok dijital fotoğraf makinesinin küçük diyafram seçenekleri yoktur; çünkü bu tip makineler genelde daha uzun örtücü hızlarında iyi çalışmaz. Bunlara karşın küçük diyafram açıklıklarıyla arka planın detayları da yakalayabilir. Bu sorunu azaltmak için arka planı fotoğrafı çekilen objeden uzak bir mesafede konumlandırılmalıdır. Tüm yakın plan çekimlerde net alan derinliği azdır, bu yüzden odak noktasının iyi seçilmesi gerekir. Odaklama yaptığınızda odakladığınız alan tek bir noktada kalmaz, bunun yerine odak alanınızın yarısını merkezden yukarıdaki kısım diğer yarısını da merkezden aşağıdaki kısım oluşturur. Bu yüzden çektiğiniz fotoğrafta odaklanacak alan iyi belirlenmeli ve çekilen objenin fotoğraf makinesine en yakın kısmı yerine daha geniş bir alan, net alan derinliği içerisine sığdırılmaya çalışılmalıdır. 79 Son olarak, küçük alan derinliği yüzünden çekim sırasında fotoğraf makinesinin fotoğrafını çektiğiniz objeye mümkün olduğunca paralel olması gerekir; çünkü fotoğraf makinesi ve çekilen obje arasındaki minik bir açı bile beklenmedik bulanıklıklar yaratabilir. Küçük alan derinliğinin getirdiği tek avantaj, fotoğrafı çekilen objenin arka plandan kolaylıkla ayrılabilmesidir. Yakın plan çekimlerde arka plan genelde odak alanı dışında kalır ve bu sayede asıl obje güçlü bir şekilde ön plana gelir. Fotoğrafta manuel odaklama • • • • 80 Çektiğiniz fotoğrafların daha net olsun istiyorsanız, kontrolü elinize alın. Fotoğrafçılıkla uğraşanlara dijital fotoğraf makinelerinde mutlaka bulunmasını isteyecekleri özelliğin ne olduğu sorulsa, büyük ihtimalle birçok yanıt manuel odaklama olur. Son derece sofistike olan ve büyük bir başarıyla çalışan otomatik odaklama sistemleri uzun zamandır dijital fotoğraf makinelerinin bir parçası. Fakat bu sistemlerin başarısı, üreticilerin zaman içerisinde manuel odaklama özelliğini birçok üründen kaldırmalarına yol açtı. Buna karşın manuel odaklama bir fotoğrafçının fotoğraf karesi üzerinde tam kontrol sahibi olmasını sağlıyor ve dahası manuel odaklama birçok durumda otomatik odaklama ile elde edilemeyecek efektlerin yapılmasına olanak veriyor. Tüm bu avantajları sağlayan manuel odaklama seçeneklerinin son zamanlarda dijital fotoğraf makinelerinde daha fazla görülmeye başlanması sevindirici. Manuel odaklamaya ihtiyaç duyulabilecek durumlar ve manuel odaklama ile ilgili üç temel kategori (tam manuel, aşamalı manuel ve yapay manuel) bulunuyor. Yapay manuel olarak adlandırdığımız kategoride, sadece otomatik odaklama yapabilen bir fotoğraf makinesinin manuel odaklama için nasıl kandırılabileceğini bulabilirsiniz. Neden manuel odaklama? Manuel odaklama yakın zamana kadar sadece çok pahalı profesyonel makinelerde sunulan bir özellik haline dönüştü ve üreticiler manuel odaklama teknolojisinden ziyade görüntü kalitesi ve daha çok megapikselle ilgilenmeye başladı. Son zamanda bu trend tüketicilerin ve profesyonellerin fotoğraf makinelerinden daha fazlasını beklemeye başlamasıyla değişim gösteriyor. Dijital fotoğraf makineleri üreticileri ve pazarlayıcıların megapikseller yerine daha iyi camları, artan zoom oranlarını ve tabii manuel odaklama opsiyonunu ön plana çıkararak ürünlerini tanıttıkları söylenebilir. Bu trendler içerisindeki ilk ikisi daha keskin ve yakın fotoğrafların çekilmesine imkân verirken, manuel odaklama özelliğinin ilk bakışta (özellikle de otomatik odaklamanın ne kadar başarılı olduğu göz önüne alındığında) ne işe yarayacağı tam olarak anlaşılmayabilir. Düşük ışıkta çekim Otomatik odaklamanın dili olsaydı, karanlık ortamlara asla girmek istemediğini mümkün olduğu her an anlatmaya çalışırdı. Az ışıklandırılmış objeler veya mekânlar otomatik odaklamanın en az başarılı olduğu alanlardır. Işıklandırma yeterli olmadığında otomatik odaklama mekanizması ve dijital fotoğraf makinesinin programı çekilecek görüntü ile ilgili yeterli bilgi toplayamaz ve yeterli bilgi olmadığından odaklamayı tam olarak gerçekleştiremez. Bu tip durumlarda dijital fotoğraf makinenizin sürekli olarak aynı alanı yeniden değerlendirdiğini ve bir odak alanını 81 belirleyemediğini görebilirsiniz. Manuel odaklama fotoğrafçıya bu gibi durumlarda tam kontrol verir. Hareketli görüntüler Örtücü gecikmesi dijital fotoğraf makinelerinin önemli bir sorunudur. Örtücü gecikmesi yüzünden fotoğraf siz deklanşöre basar basmaz değil, bastıktan çok kısa bir süre sonra çekilir. Bu kısa anda fotoğraf makinesi pozlama, beyaz dengesi ve odaklama ile meşguldür. Fakat bu kadar kısa bir süre içerisinde bile fotoğrafınız için istediğiniz o mükemmel an kaçıp gidebilir. Odaklamanızı oluşacak görüntünün yerini tahmin ederek önceden manuel olarak yaparsanız, bu gecikmenin bir kısmını engelleyebilir ve istediğiniz görüntüyü alma şansınızı arttırabilirsiniz. Makrolar Objenizin yakın plan görüntülerini çekecekseniz, otomatik odaklamayla sorunlar yaşamanız olasıdır. Makro modunda çalıştırılan dijital bir fotoğraf makinesinin odaklama menzili son derece düşüktür. Bu yüzden manuel odaklama ile hem objenizi odak alanına daha kolay alabilir hem de alan derinliğini daha iyi belirleyebilirsiniz. Dijitallerde manuel odaklama seçenekleri Dijital fotoğraf makinelerinde üç ana odaklama kategorisi mevcuttur. Filmli fotoğraf makinelerinden dijitale geçiş sırasında üreticiler manuel odaklama konusunda yeni yöntemler geliştirmiştir. Bu yüzden filmli makinelere alışanlar için dijital dünyada manuel odaklama yapmak için biraz alıştırma gerekebilir. Tam manuel odaklama Tam manuel kontrol üç manuel odaklama kategorisinden birincisidir. Bu tarz manuel odaklama SLR tipindeki fotoğraf makinelerinde vardır. Odaklama işi objektif döndürerek yapılır. Bu tip odaklama sitemleri daha profesyonel fotoğraf makinelerinde bulunur. Aşamalı manuel odaklama Manuel odaklama yapabildiği söylenen birçok dijital fotoğraf makinesi bunu, dijital fotoğraf makinelerine özgü değişik bir yolla yapar. Bu tip fotoğraf makinelerinde bir menü içerisinden aşama aşama arttırılıp azaltılabilen odak mesafesi seçilir. Her ayardan sonra odak mesafesinin doğru seçilip seçilmediği LCD ekrandan görüntünün keskinliği incelenilerek belirlenir. Bu manuel odaklama yöntemi bir önceki kategoride anlattığımız yöntem kadar kontrol sağlamasa da odaklamayı manuel olarak yapmanıza imkân sağlar. 82 Yapay manuel odaklama Gerçekte böyle bir kategori olmasa da bu yöntemle manuel odaklama yapmak olasıdır. Dijital fotoğraf makineniz sadece tam otomatik odaklama sistemine sahipse, deklanşöre yarım bastığınızda fotoğraf makinesi izlediği görüntüye odaklanır ve bu odağı deklanşöre tam olarak basılana veya tamamen bırakılana kadar tutar. Böylelikle dijital fotoğraf makinenizi önce bir alana odaklayıp deklanşöre yarım basılı tutup makineyi bir başka yöne çevirip bir önceki odak alanını başka bir sahnede kullanabilirsiniz. Bu, özellikle makro fotoğraf çekimlerinde çok işe yarayan bir tekniktir. Manuel odaklamayla fotoğraf çekmek Manuel odaklamayla fotoğraf çekmenin birkaç zorluğu vardır, fakat bu zorlukların hepsi biraz pratik ile aşılabilir. Dijital fotoğraf makinenizin ayarlarını doğru yaparsanız ve görüntüyü fotoğraf içerisine doğru olarak yerleştirebilirseniz manuel odaklamayı bir avantaj olarak kullanabilirsiniz. HDR - High Dynamic Range Nedir? Bir fotoğrafta karanlık yüzey ile aydınlık yüzey arasındaki ışık farkı o fotoğrafın Dinamik Kademesini belirler. SLR veya DSLR makinaların algılayabileceği ışık şiddeti, belirli sınırlar içerisindedir ve bu değerdeki fotoğraflar LDR ( Low Dynamic Range ) olarak adlandırılır. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve geliştirmeler sonucunda fotoğrafın dinamik kademesi programsal yoldan artırılmıştır. Fotoğraf makinesi ile kadrajımız içinde kalan ve farklı ışık değerlerine sahip bir karede hiçbir zaman dengeleme sağlayamayız. En parlak veya en karanlık bölge ne kadar optimize edilse de LDR sınırları içinde kalacağı için istenen neticeyi vermeyecektir. Đşte bu noktada farklı ışık değerlerinin optimize edilmesi ve kadrajımız içinde kalan her noktanın (ister gölgede, ister ışıkta kalan yüzey ) patlama veya kararma yapmadan en iy şekilde algılanması için dinamik kadememizin yardımcı bir programla yükseltilerek işlenmesine HDR denir. Her fotoğraf HDR olur mu ? Her fotoğrafı HDR olarak düşünemeyiz. En önemli unsur HDR fotoğrafta mutlak hareketsizliktir. Yani HDR yapacağımız fotoğrafta hareket eden objeler olmamalıdır. 83 Bir martı, bir vapur veya hareket eden insan HDR fotoğraf içine dahil edilmemelidir. Eğer illa dahil edilecekse fotoğraftaki boyutu oldukça küçük olmalı ki hareket unsuru algılanamasın. Rüzgarlı bir havada bir manzarayı HDR yapmak istersek, kadrajımızda rüzgarın etkisiyle sallanan bir ağaç dalları/yaprakları olmamalıdır. Buna karşılık gökyüzünde hareket eden bulutlar ile denizdeki dalgalar HDR ye ayrı bir güzellik katmaktadır. Buradaki hareketlenme farklı bir etki bırakmaktadır. Tarihi yapıların özellikle iç mekan çekimlerinde HDR çok büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Bu tür mekanlarda aydınlatma ya zayıf yada yoktur. Normal şartlarda iç dokuyu yansıtamayız. HDR ile her ayrıntı tek tek görünebilir hale getirilebilir. Tarihi bir kalıntıyı fotoğraflamak için binlerce kilometre gittiniz ve o kalıntı üzerine düşen ışık ters, işte bu noktada da imdadımıza HDR yetişmekte. Ters ışığa rağmen HDR ile tüm detayları alabiliriz. Hangi fotoğraf makinası ile HDR çekebilirim ? Dijital tüm fotoğraf makinalarıyla HDR yapabilirsiniz. Đster kompakt ister DSLR, yeter ki RAW veya JPEG çekim yapsın. HDR için neler gereklidir ? 1) DFM ( dijital fotoğraf makinası ) 2) Tripod 3) Kablo deklanşör veya uzaktan kumanda 4) Çekilen kareleri işlemek için program Tripod olmadan çekim yapılamaz mı ? Tüm profesyonel fotoğrafçılar ister gece ister gündüz çekim yapsın her şartta Tripod kullanırlar. Gün ışığında diyelim 4000 enstantane de Tripod’suz bit fotoğraf çektiniz. Eğer bu fotoğrafı internet ortamına boyutunu küçültüp atacaksanız sorun yok, ama büyütüp herhangi bir dergi veya afişte kullanacaksanız bu kadar yüksek bir enstantanede dahi fotoğrafın nasıl titremiş olduğuna tanık olacaksınız. Aynı bu fotoğrafı tripod’la ve tripod olmadan çekin ve her ikisini %100 büyüterek netliğe bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kaldıki HDR için peşpeşe 3 veya daha fazla kare çekilmesi gerektiği için, tripodsuz bu kareleri eşlememiz çok çok zor hatta imkansızdır. Tripod’un olması da yeterli olmayıp kesinlikle deklanşör kablosu veya kumanda ile çekimi gerçekleştirmeliyiz ki makina üzerindeki deklanşöre basma esnasındaki titremeyi yansıtmayalım. DSLR kullanıcıları için bir tavsiyede pozlamayı Bracket ile yapmalarıdır. 84 HDR çekime Başlama : HDR, 3 veya daha fazla karenin özel bir programla birleştirilmesi sonucu oluşturulmaktadır.Tek kareden de RAW olmak şartıyla HDR yapılabilir. Standard olan 3 kare ile HDR yapmaktır. 3 kare -2 , 0 , +2 pozlama değerine göre alınır. Işığın şiddetine ve karanlık yüzeylerin algılanabilmesine göre birer stop – veya + pozlama ilaveleriyle çekim devam ettirilir. Aşağıda takip edilecek sıra belirtilmiştir. 1) Tripod kurulur ve makina üzerine sabitlenir 2) Kablo deklanşör veya kumanda hazır hale getirilir 3) Ortamın ışığına göre enstantane ve duruma göre diyafram ayarı yapılır. (Diyafram her ayrıntıyı net almak istersek rakamsal olarak yüksek değere alınır, belirli bir noktayı net diğerlerini flu yapmak için ise rakamsal olarak düşük bir değer alınır.) 4) Otomatik netleme yapılır ve makina Manuel netlemeye alınır. ( Manuel netleme yapmayan makinalar otomatik ayarı kullanmaya devam etsin.) 5) HDR nin baş derdi noise olduğu için ISO mümkün olan en düşük değere alınır (ISO 100 gibi). 6) Bracket kontrol olan makinalarda -2 , 0 , +2 pozlama yapacak şekilde 3’lü Bracket’e alınır ve 3 kare çekim peş peşe gerçekleştirilir. 7) Bracketsiz çekimde enstantane el ile ayarlanır. Đlk kare 0 (sıfır) pozlamada, diğer iki kare -2 ve +2 poz değerinde çekilir. 8) Eğer -2 stop aşağıda gerçekleştirdiğimiz pozlama karanlık noktaları hala aydınlatmadıysa birer stop daha düşürerek en karanlık noktanın da rahat görülebilir olması sağlanır. Bu kural +2 stop pozlamada en aydınlık nokta içinde geçerli olup birer stop daha artırılarak çekim yapılır. HDR sadece 3 kareden müteşekkil olmayıp 5 veya daha fazla kare çekimle de gerçekleştirilebilir. 9) Çekimler en iyi sonucu alabilmek için RAW formatında olması tercih sebebidir. Eğer DFM’ nizde RAW formatı yoksa JPEG çekimde uygulanabilir. 85 HDR Đşleme : 3 veya daha fazla kare çekim gerçekleştirildikten sonra sıra geldi bu fotoğrafları dijital ortamda birleştirmeye. Bunun için piyasada en fazla tercih edilen ve kolay kullanımıyla göz dolduran Photmatix Pro’yu anlatmak istiyorum. Photomatix Pro ile tek kareden 3, 5 veya 9 kare gibi çekimlere kadar HDR yapmak mümkün. Tek kare HDR sadece RAW formatını desteklemekte olup aşırı noise oluşturduğu için tercih edilmemektedir. Đşlem sırasına göre işleme şöyle gerçekleşmekte ; 1) Photomatix Pro (internetten bu programı rahatlıkla indirebilirsiniz.) programını açın. 2) JPEG formatındaki fotoğraflar için FILE > Open seçeneklerinden, RAW formatı için ise HDR > Generate seçeneklerinden yükleme yapabilirsiniz. 3) Her iki açma metodunda karşımıza Browse ( gözat) seçeneği çıkacak ve buradan HDR yapmak istediğimiz fotoğrafları seçerek OK tuşuyla onaylarız . 4) Photomatix seçilen kareleri bir kaç dakika içersinde birleştirmeye başlayacak. Birleştirme bittiğinde HDR formatında bir kare karşımıza çıkacaktır. Ham olan bu HDR kare sizi şaşırtmasın. Asıl şimdi başlıyor Tone Mapping ile ince işleme. Üst menüden HDR > Tone Mapping seçildiğinde karşımıza Tone Mapping bölümü gelecektir Bu bölümdeki ayarlar çok dikkatli yapılmalı ki sonucunuz iyi çıksın. En ideal ayar metodu Detail Enhancer seçeneğidir.Bu seçenekteki ayarlar ile ilgili düğmeleri sırasıyla açıklayalım ; Strenght : HDR’nin gücünü ve ana kontrastını ayarlamak için kullanılır. Color Stauration: RGB Renk doygunluğunu ayarlama Light Smoothing : Işık sapmalarını yumuşatma. ( keskinliğe de etki edecektir unutmayalım) Luminosity : Ana ışık şiddetini ayarlama, gölge kısımları dengeleme Micro-contrast : Detayları vurgulamak için kontrastı ayarlama Micro Smoothing : HDR esnasında oluşan noise’ları düzenleme ve detayları dengeleme White Clip : Beyaz kırpma , beyaz dengesini düzenleme Black Clip : Siyah kırpma, siyah dengesini düzenleme 86 Ayarlar dengeli bir şekilde ve aşırıya kaçmadan yapılarak OK butonuna basılır ve FILE > Save as ile istenilen bir yere fotoğrafımız JPEG formatında kaydedilir. Photomatix programında yapılan HDR lerde kahverengi veya mavi ton ağırlıklı bir sonuç elde edilmektedir. Zamanla HDR programları bu hataları düzeltecektir elbette ama biz bu küçük hataları Photoshop’da renk filtreleri veya Selective Color seçeneği ile düzeltebiliriz. Bu düzeltme en iyi sonucu elde etmek için gereklidir. Bir hatırlatma daha, renk doygunluğu Photmatixde maksimum verilmemeli, düşük seviyede tutulup sonradan PS’de Saturation ile oynamak daha iyi netice verecektir. Tone Mapping de yapılan bariz hatalar ise Light Smoothing, Micro Contrast ve Strenghtin aşırı uçlarda kullanılması sonucu oluşan renk sapmaları ve hatlarda oluşan kontür izleridir. Bunlardan mümkün olduğunca kaçınmalı ve dengeli bir ayar kullanmalıyız. Örneğin bir bina ve gökyüzü düşünün. Gökyüzünde bulutlar kararmış ama binaya yakın kısımlarında beyaz bir şerit hakim. Đşte size bariz bir hata. Gökyüzü tonlamada yapılan ayarlama ile yumuşak bir geçişe sahip olmalıdır. Ve Black Clip’e aşırı yüklenmeyip gereksiz kararmalardan kaçınılmalıdır. Aşırı tonlamadan her zaman kaçınmalıyız. Bu tür etkiler fotoğrafın değerini öldürmektedir. Profesyonel kişilerin yerli veya yabancı sitelerde çok güzel örnek HDR fotoğraflarını bulabilir ve bunları inceleyerek kendinize bir yol çizebilirsiniz. 87 Temel Dijital Fotoğrafçılık Atölyesi 1. DERS - FOTOĞRAF MAKĐNELERĐ SLR Analog Fotoğraf Makineleri SLR Dijital Fotoğraf Makineleri Dijital Fot. Makinesi ile SLR Analog Fot. Makinesi Arasındaki Farklar Kompakt Dijital Fotoğraf Makineleri - DiJiTAL FOTOĞRAF - ÇÖZÜNÜRLÜK MAKĐNESĐNĐN Yuksek Cozunurluk BÖLÜMLERĐ VE AYARLARI Orta Cozunurluk LCD Ekranlar Dusuk Cozunurluk Bakac Netleme - SENSÖR ÇEŞĐTLERĐ Pozlandırma CCD Sensor Beyaz Ayarı CMOS Sensor Duyarlılık Foveon Sensor Goruntu Cozunurluğu Pil Dahili Flas - GÖRÜNTÜ DOSYALARI Jpeg Jpeg 2000 Tiff Raw - HAFIZA KARTLARI Kompakt Flash Secure Dijital Sony Memory Card Tasınabilir Hardiskler 2. DERS 3. DERS 4. DERS - DĐJĐTAL FOTOĞRAF MAKĐNESĐNDE POZLANDIRMA KONTROLÜ Dijital Fot. Makinesinde Diyaframın Kontrolu Dijital Fot. Makinesinde Ortucunun Kontrolu Esdeğerli Yasası - YARDIMCI MALZEMELER Battery Grip Tripod Flas Canta Uzaktan Kumanda Filtreler Extender Converter - DĐJĐTAL FOTOĞRAFTA OBJEKTĐFLER Zoom Objektifler Normal Objektifler Genis Acı Objektifler Tele Objektifler - DĐJĐTAL FOTOĞRAF MAKĐNESĐNDE ALAN DERĐNLĐĞĐNĐN KONTROLÜ Diyaframla Alan Derinliğinin Kontrolu Ortucu Hızı Đle Alan Derinliğinin Kontrolu Netleme Mesafesi Đle Alan Derinliğinin Kontrolu 5. DERS 6. DERS - FOTOĞRAFTA ISIĞIN KONTROLU Doğal Isık Ve Kontrolu Yapay Isık Ve Kontrolu Kontrast Kontrolu - FOTOĞRAFTA KOMPOZĐSYON Altın Kesim Ritim Denge Ufuk Cizgisi Portre Cekimi Manzara Cekimi Objektif Perspektifini Kullanmak GEZĐ Fener - Balat'a yapılacak olan cekim gezisi ve gezide cekilen fotoğrafların değerlendirilmesi. 88 Đleri Fotoğrafçılık Çekim Teknikleri 1.DERS 2.DERS 3.DERS 4.DERS Panoramik Çekim Işık Takibi S/B filtreler Fizyogram Fotoğrafta hareket Panning Makro çekimler Dolgu flaşı Işıkla boyama Alan derinliği Gece çekimleri Zoom in zoom out Makine sallama Storyboard (ardışık) fotoğraflar Objektif perspektifi Stüdyo fotoğrafçılığı Portre fotoğrafçılığı GEZĐ Fener - Balat'a yapılacak olan çekim gezisi ve gezide çekilen fotoğrafların değerlendirilmesi. 89