Kompozisyonun Altın Kuralları

Transkript

Kompozisyonun Altın Kuralları
FOTOĞRAF
SANATI
Zamanın Belgesi
ALPARSLAN ATALAR
MAYIS 2009
1
Giriş I
Temeller Ve Giriş Açıklamaları
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
Dijital Fotoğrafçılık Nedir?
Tarihçe
Dijital Fotoğraf Makinesi Nedir
Temel Kurallara Uyulduğunda Fotoğraf
Đstediğiniz Gibi Olur...
Otomatik Netleme (AF) Nedir Nasıl Çalışır
Enstantane (Perde açıklık süresi) Nedir Nasıl
Çalışır?
Diyafram (ışık miktarı ayarı) Nedir?
Objektif (Nesnel) Nedir?
Dijital Fotoğraf Makinelerini Kimler Kullanır?
Dijital Fotoğraf Makineleri Nasıl Çalışır?
CCD-Birimi Nedir ? Nasıl çalışır
Dijital Fotoğrafların Gösterimi
Bit'ler ve Byte'lar
Dijital Fotoğraf Makinesinin Çözünürlüğü
Dijital Fotoğraf Makinelerinin Sınıfları
Geleneksel Makineler Đle Benzer Özellikleri
Dijital Fotoğraf Makinelerinin Donanımı
2
Dijital fotoğrafçılık nedir?
Geleneksel
film
fotoğrafçılığının,
bilgisayar
destekli
resim
işlemi
ile
birleştirilmesine, dijital (sayısal) fotoğrafçılık denir. Resimler, artık, bilgisayarda
çizilmek veya yaratılmak yerine taranıyor veya dijital bir fotoğraf makinesi ile
çekiliyor. Resim, bilgisayarın okuyabileceği bir düzenlemede hazır olursa,
rahatlıkla değiştirilebilir, düzeltilebilir, yabancılaştırılır, v.s.. Resim işleminin
sonunda, hazırlanmış dijital fotoğraf basılabilir, gönderilebilir veya internet
sayfalarında kullanılabilir; bunlar, dijital fotoğrafçılığın sunduğu geniş imkânların
sadece bazılarını oluştururlar. Geleneksel fotoğrafçılığın vazgeçilmez yardımcıları
olan retuş boyaları, fırçalar ve bıçaklar yerlerini, yazılım ve donanımların sınırsız
olanaklarına bırakıyorlar. Yeni teknolojiler, kullanıcının yaratıcılığını öne çıkarmak
için, çok gelişmiş araçlar sunuyorlar.
Tarihçe
1996 yılının başlarında, fotoğraf piyasasına iki yeni gelişim tanıtıldı: APS (gelişmiş
fotoğraf sistemi) ve dijital fotoğrafçılık. Tabiiki her iki sistemin de avantajları
vardır. Orta vadede ve kesin olarak, uzun vadede, dijital fotoğrafçılık belirleyici
gelişim olarak, görünecektir. Geleneksel teknolojiden dijital teknolojiye geçiş
sürecinde, dijital fotoğrafçılık, belirleyici unsur olmaktadır. Doğal olarak, eleştiriler
ve tereddütler olabilir ancak...,
Sizin de bir CD-çalarınız veya cep telefonunuz yok mu?
Dijital fotoğraf makinesi nedir?
Dijital fotoğraf makineleri, gelişimin doruk noktasını oluştururlar. Teknolojik
gelişimler, en yeni ürünler ve gittikçe câzipleşen fiyatlar, dijital fotoğrafçılığın ve
eğlence-tüketim branşının, sağlam temel taşlarını oluşturmakta. Eskiden resimler
filme çekilir, banyo yapılır ve taranarak bilgisayara aktarılır, kalite kontrolü
yapıldıktan sonra belki bir daha çekim yapılması gerekebilir..., ve en sonunda
istenilen netice elde edilirdi. Dijital fotoğraf makineleri, tam bu noktada devreye
giriyorlar. Fotoğrafları çekip, anında kontrol edip, silip, yeniden çekip
ve bilgisayara yükleyerek, işleyebilirsiniz. Dijital fotoğraf makinelerinin filme,
fotoğrafların ise kimyasal banyolara ihtiyacı yoktur; çünkü doğrudan hafıza kartına
kayıt edilirler. Dijital resimler bilgisayara, daha hızlı aktarılır. Bu nedenler dijital
fotoğraf makinelerini, yeni başlayanlardan mesleki kullanıcılara kadar, fotoğraf ile
uğraşan herkesin tercih ettiği araçlar hâline getirmişlerdir.
Temel kurallara uyulduğunda fotoğraf istediğiniz gibi olur...
Dijital fotoğrafçılık, doğal olarak, geleneksel fotoğrafçılık temelindedir. Burada da
otomatik netleme (AF), diyafram ve enstantane gibi kavramlar geçerlidir. Bu
kavramları
geleneksel
SLR
makinelerden
tanıyoruz,
ancak
diğer film
kullanan makinelerde pek pek işlemedik. Bu noktada dijital fotoğrafçılığın bir
avantajı daha ortaya çıkıyor: güncel dijital makinelerin, ufak ve toplu olmalarına
rağmen, SLR makinelerin ayar olanaklarına sahip olmak gibi, dâhiyane özellikleri
mevcut.
Makineyi, otomatik ayarlar ile sınırlı olarak kullanmak istemiyorsanız, otomatiği
kapatıp, el ile kullanınız. Bu konuda makinenin, el ile yapılan ayarlarının kolayca
3
erişilebilir olması gerekir, yoksa sürekli olarak kullanım kılavuzuna bakmak
zorunda kalabiliriz. FinePix serisinin bütün modelleri, bir çok işleve kolayca
ulaşabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır.
Öneri: Bazen, bütün işlevler kullanım kılavuzunda yer almayabilir veya
anlaşılmayabilir, bu durumda işlev tuşları ile oynamaktan çekinmeyiniz veya en yakın
Fujifilm Dijital bayiinize danışabilirsiniz.
Otomatik netleme (AF) nedir nasıl çalışır?
Çoğu makinelerin otomatik netleme sistemleri, pasif (durağan) işlerler. Bu işlemde
kontrast’a (zıtlık) göre ölçüm yapılır. AF-sisteminin kullanımı çok kolaydır: çekmek
istediğiniz nesneyi seçip, hedeflediğinizde deklanşöre yarım basarak netlemeyi
yapmış olursunuz. Ancak, zaman zaman, sadece dijital makinelerde olmayan,
netleme sorunları ile karşılaşabiliyoruz. Aşağıda, en çok karşılaşılan sorunları ve
bunların çözümlerini sıraladık:
EN ÇOK KARŞILAŞILAN SORUNLAR
SORUN
SORUNUN SEBEBĐ
ÇÖZÜM
Kontrast veya
belirgin olmayan
monokrom (tek
renkli) alanlar
oluşuyor.
Otomatik netleme
sisteminin asgari
kontrast gereksinimi
vardır.
Aynı mesafede olan başka
bir nesneyi ölçünüz (netlik
kaydı bkz. kullanım
kılavuzu)
Seçilen konu çok
karanlık veya
ortamda çok az
ışık var.
Pasif AF’nin asgari
aydınlığa gereksinimi
vardır.
Çekim konusu yeterli
uzaklıkta ise, manüel
netleme, mesafe olarak
“sonsuz” ayarına getirilir.
Çekilen nesnede
sadece yatay
çizgiler ve
yapılanmalar var
Otomatik netleme
sistemleri, genelde,
dikey yapılanma ve
çizgilere gereksinim
duyarlar.
Makineyi biraz eğik tutup,
tekrar netleme yapınız.
Diğer bir seçenek olarak,
aynı mesafede başka bir
nesneye ölçüm
yapabilirsiniz.
Çekilen nesne,
aşırı yansıma
yapıyor.
Yansımalar, AF sistemini
yanıltır. Asgari kontrasta
gereksinim vardır.
Aynı mesafede, başka bir
nesneye ölçüm yapınız.
(netlik kaydı bkz. kullanım
kılavuzu)
Aynı mesafede, başka bir
Çok kuvvetli /
aşırı karşı ışık.
Aşırı karşı ışık,
gereksinim olan
kontrastları kaldırır.
nesneye ölçüm yapınız.
(netlik kaydı bkz. kullanım
kılavuzu)
Farklı mesafede
bulunan, pek
belirgin olmayan
nesneler
çekilecek.
Farklı mesafede bulunan
nesneler, ana netleme
alanını dolduruyorlar.
Ölçüm mesafesini
belirleyiniz.
4
Bütün mükemmelliğine rağmen otomatik netleme sistemlerinin yetersiz kalabildiği
durumlar olacaktır. Orta ve üst sınıf makinelerde bulunan manüel netleme
ayarları, bu durumlar için yapılmıştır. Genellikle, tek tuş üzerinden AF/MF değişimi
yapılır ve LCD ekran üzerinden netleme, kontrol edilir. Manüel netleme, otomatik
netlemenin yerine geçmez, ancak bazı çekimlerde daha iyi bir yöntemdir.
Diyafram ve enstantane ile bağlı olarak kullanıldığında, manüel netleme ile
mükemmel ve ilginç neticeler elde edebilirsiniz.
Enstantane (Perde açıklık süresi) nedir nasıl çalışır?
Açıklama: Enstantane, pozlandırma süresi birimidir ve çoğunlukla, saniyenin
kesitleri kadar sürer. Enstantane süreleri, uluslararası standartların belirlediği bir
cetvel ile gösterilir. Her değer, bir sonraki değerin, iki mislisi veya yarısıdır.
Tabiiki bu düzenlemeler, dijital fotoğrafçılık için de geçerlidir. Dijital makineler,
normal sayılan, 1 saniyenin altındaki süreler haricinde, 30 saniye veya daha uzun
süreli enstantaneler uygulayabiliyorlar. Bazı makinelerde “bulb-işlevi” vardır. Bu
işlevde deklanşör, basık tutulduğu sürece, obdüratör (perde) açık kalır.
Enstantane ile hareket çekilir, diyafram ile netlikderinliği yönetilir.
Sallama tehlikesi:
Sallanmış resimlerin oluşması için iki neden vardır:
1.Đsteyerek yapılmış
2.Đstenmeyen yan etki
Sallanmış resimler için makinenin, otomatik veya
kullanılması, dijital veya analog olması, fark etmez.
manüel
enstantane
ile
Kural: Perde ne kadar uzun süre açık kalırsa, fotoğrafın sallanmış olma tehlikesi o
kadar artar.
Sallanma tehlikesi sabit bir değer değildir; objektifin odak uzaklığına,
enstantaneye, hava durumuna bağlı ışığa ve makinenin ağırlığına bağlıdır.
Çekim örneği:
Manzara ayrıntısı; diyafram: 3,2; enstantane: 1/15san.Odak uzaklığı: 320mm;
kötü hava şartları.
1. kendi kendine çekim
2.el ile çekim
5
Tavsiye: Elde çekim yapılabilecek en yavaş enstantane, objektif odak uzaklığının
ters değeridir; yani 33mm civarında olan bir odak uzaklığı için 1/30san. olarak
alınabilir; 100mm olan bir odak uzaklığı için, enstantane ayarını 1/100san. olarak
belirlemeniz gerekir. Hava şartları, zorlaştırıcı unsur olabilirler. Oluşan uzun
enstantane süreleri nedeni ile, sallanma tehlikesi artar.
Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya sehpa (tripod) kullanınız.
Bugünkü fotoğraf makineleri gittikçe küçülüp, hafifliyorlar. Bu gelişim kullanıcı için
çok hoş olsa bile, bünyesinde bir sorun barındırır: Makine gövdesi ne kadar hafif
olursa, sallanma tehlikesi o kadar artar. AF-sistemlerinin çok iyi çalışmalarına
rağmen, pozlandırma esnasında makine kayabilir.
Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya bir sehpa (tripod) kullanınız.
Seçenek olarak, elde çekimlerde makinenin, kendi kendine çekim özelliğini
kullanabilirsiniz. Böylece deklanşöre basmanın yaratacağı sarsıntıyı önlemiş
olursunuz.
Hareketin fotoğrafı:
Bilinçli olarak bir hareketi çekmek, sallanma tehlikesi ile karıştırılmaması gereken
bir etkidir. Hareketi çekmek mümkündür – fotoğraflar, insan gözünün tam olarak
takip edemediği hızı gösterebilirler. Burada temel olarak iki ayırım vardır:
Hareketli konu, durağan fon:
Bu tarzda makine sabit durur, konu hareket eder. Netleme, hareket eden konuya
göre yapılır. Böylece konuda bir “silecek etkisi” yaratırız. Bu tarz, hareketin
dondurulmasını önler. Çekim örneği olarak bir şelâle çekimini veya hız gösterim
aracı olarak kullanımı gösterebiliriz. Çok kısa olan bir enstantane süresi, her türlü
hareketliliği alır.
Tavsiye: Enstantane süresini uzatınız.
Hareketli fon ve “dondurulmuş” konu:
Bu tarzda konu netlemede tutulup, makine kullanıcı tarafından konu ile paralel
olarak hareket ettirilir. Arka plan şeritlere dönüşürken, konu keskin olarak
görüntülenir. Burada hareketlilik, silik fon sayesinde oluşur. Đsterseniz bir
otomobili çekmeyi deneyiniz...
Tavsiye: Burada, kısa enstantaneler kullanınız.
6
Konu
Hı
z
yavaş
hızlı
Hareket
Mesaf
e
yanda
n
eğri
önde
n
5
Metre
1/250
s
1/125
s
1/60
s
10
Metre
1/125
s
1/60
s
1/30
s
20
Metre
1/500
s
1/250
s
1/125
s
30
Metre
1/250
s
1/125
s
1/60
s
Diyafram (ışık miktarı ayarı) nedir?
Açıklama: Objektiften, makine içine girecek olan ışık miktarını, mevcut koşullara göre
ayarlamak gerekmektedir. Diyafram değerleri için standartize edilmiş bir sıralama vardır;
her basamak, giren ışık miktarının ikiye katlanmasına veya yarılanmasına yol açar.
Diyafram, netlik derinliğinden sorumludur.
Örnek: 8 diyafram’dan bir basamak ilerleyip, 11 diyafram’a gelirseniz, giren ışık
miktarını yarı yarıya düşürmüş olursunuz. Aynı anda, çekmek istediğiniz konunun, netlik
derinliğini yükseltmiş olursunuz. Tabiiki bu işlemi, tersine de uygulamak mümkün. Giren
ışık miktarının ikiye katlanması veya yarılanması, her diyafram basamağında vardır; yani
ister 2’den 2.8 diyaframa, isterse 8’den 5.6 diyaframa geçilsin. Değişken ışık şartlarını
dengelemek amacı ile, ışık miktarının basamaklandırılması, gereken enstantane’yi
hesaplamak için bir kolaylık olarak görünmektedir. Bu şekilde eşit pozlandırma, garantiye
alınır.
2.8 diyafram
enstantane ile
4
diyafram
enstantane,
/
/
1/500
1/250
eşit değerde ayarlardır.
7
Aslına bakarsak diyafram sayıları, orantı sayılarıdır. Diyaframın etkin açıklık orantısı ile
odak uzaklığının bölümünden oluşurlar. Küçülen diyafram açıklığı ile beraber, diyafram
sayısı da küçülür. Ancak diyafram sayısı her zaman tam sayı olarak verildiği için, garip bir
durum ile karşı karşıya kalıyoruz: Diyafram sayısı ne kadar büyük olursa, diyafram
açıklığı o kadar büyük olur; ve tam tersine...
Netlik derinliği:
Diyafram açıklığı, netlik derinliğini yönetir dedik, ancak netlik derinliği kavramı ne
anlama geliyor? Konuların netlenmesi, düzeyler ile olur. Bir konu netleşirse, bu
alan bir netlik düzeyi oluşturur. Bu alanda, konunun yansıttığı bütün ışıkların, ışığa
duyarlı filim yüzeyindeki kesişme noktaları bulunur.
Bilgi: Bu kural, geleneksel filmlerde film yüzeyi için, dijital fotoğraf makinelerinde
ise CCD-algılayıcının yüzeyi için geçerlidir.Burada
“Odak (yakma)” noktasından söz ediyoruz.
Konunun yansıttığı diğer, bütün ışıkların kesişme noktaları, ışığa duyarlı yüzeyin
önünde veya arkasında bulunur. Bu alanlar bulanık olarak yansıtılır.
Objektif (Nesnel)
Objektifler, odak uzaklıkları ile belirlenirler. Odak uzaklığı nedir? Fiziksel olarak
bakıldığında odak uzaklığı, bir objektifin ışık kırma gücünün ölçüsüdür. Odak
uzaklığı, bir objektifin, sonsuz uzaklıktaki bir nesnenin keskin görünmesi için
ihtiyacı olan mesafeyi bildirir.
Objektifler, odak uzaklıklarına göre, sınıflandırılırlar. Genel olarak objektifler,
standart (normal), geniş açı, dar açı (tele) ve zoom (değişken) gibi sınıflara
ayırılırlar. Standart objektifler, bakış açısı olarak, insan gözü ile aynı görüş tarzına
sahiptirler; yani yakl. 45°.
Geniş açı objektiflerin daha küçük odak mesafeleri vardır ve bu yüzden daha
büyük açıya sahip olurlar. Dar açı objektifler ise, odak uzaklığına bağlı olarak,
daha küçük bir açıyı kapsarlar. Bu yüzden çekilen konular daha büyük ve yakın
görünürler.
Zoom objektiflerin sabit odak uzaklıkları yoktur. Bunların odak uzaklıkları, en
küçük ve en büyük değer olarak açıklanır. Bu tür objektiflerin avantajları çok
açıktır: odak noktaları ve resim açılarını – basamaksız olarak – değiştirmek
mümkündür. En uzun ve en kısa odak uzaklıklarının orantısına, zoom faktörü
denir. Örn.: 36mm – 108mm odak uzaklığı olan bir objektifin faktörü 3 olarak
belirlenir; yani 3-kat-zoom (3x) objektif söz konusudur.
Objektiflerin ışıklık ölçüsü (objektif açıklığı), objektifin optik kalitesini belirten bir
değer olarak algılanır. Bu yanlıştır !!! Işıklık ölçüsü sadece, azami diyafram
açıklığını, bununla beraber enstantaneyi açıklar. Yüksek ışıklığı olan objektifler,
ışıklık ölçüsü düşük olan objektifler ile karşılaştırıldığında, daha hızlı
enstantanelere olanak tanırlar. Işıklık ölçüsü, ön mercek çapı ile odak uzaklığı
orantısından hesaplanır. Işıklık ölçüsü, aynı zamanda, en büyük diyafram
açıklığına eşittir.
8
Objektifin perspektifi (üç boyutlu görünüm) yoktur...
Perspektif için objektifin odak uzaklığı veya çekim açısı, önemli değildir. Sadece
konu, perspektifi belirler. Yani, eşit büyüklükte olan iki nesne, objektife aynı
mesafede olduklarında, filmde aynı büyüklükte görüntülenirler; nesnelerin
mesafesi değiştiğinde, perspektif oluşur. Uzak olan, yakın olandan daha küçük
görünür.
Dikkat: Filimde gördüğümüz büyüklük orantıları, nesnelerin gerçek orantıları
hakkında fikir vermezler.
1.
Kısa mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden büyük
görünür – burada “dik” perspektiften bahsedilir.
2.
Uzun mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden küçük
görünür – burada “düz” perspektiften bahsedilir.
“Dik” perspektif oluşturmak için geniş açı objektifler kullanılmalıdır. “Düz”
perspektifler için ise, büyük odak uzaklığına sahip objektifler, daha uygundurlar.
Odak uzaklığı ne kadar büyürse perspektif, o kadar “düz” olur.
Dijital fotoğraf makinelerini kimler kullanır?
Dijital fotoğraf makineleri çok yönlüdür ve film kullanmazlar, yani geleneksel
makineler ile karşılaştırıldığında, daha düşük işletim masrafları vardır. Geleneksel
fotoğraf makinelerinin sorunlu olabildikleri ortamlarda dijital makineler, bu
faktörlerin getirdiği avantajlar ile bir çok durumlarda ve geniş kullanım alanlarında
faaliyet gösterebilirler. Dijital fotoğraf makinesi kullanıcılarını her türlü çekim
alanlarında bulabilirsiniz. Bu alanları kabaca ayırmak mümkündür; çünkü keskin
sınırlar yoktur ve bir avantaj, başka bir avantajı dışlamaz.
Dijital fotoğraf makineleri nasıl çalışır?
9
Dijital fotoğraf makineleri, 35mm makinelerden farklı çalışırlar. Daha çok,
tarayıcılar ile akraba olduklarını söyleyebiliriz. Dijital fotoğraf makinelerinin çoğu,
ışığa duyarlı bir algılayıcı birimi kullanırlar; bu algılayıcıya CCD (Charge Coupled
Device – alıcı, toplayıcı parça) denir.
Bu birim, düşen ışığı, sayısal sinyallere dönüştürür. Düşen ışık, RGB-filtreleri
(kırmızı-yeşil-mavi süzgeçleri) aracılığı ile temel renk değerlerine ayırılır ve ayrı
olarak değerlendirilir. Temel renkler için hesaplanan değerler yazılımlar tarafından
birleştirildiğinde, her renk-kesiminin özgün rengini belirlemek mümkündür. CCD
ünitesi, çekilen konunun resmini oluşturduğunda, veriler makinenin dahili
elektronik birimlerine aktarılır. Burada olan veriler, konu ile ilgili olan resimdüzenlemelerine çevirilir; söz konusu olan düzenlemeler genelde, JPEG gibi
sıkıştırılmış düzenlemelerdir. Tabiiki, sıkıştırılmamış dosyaları kayıt edebilen
makineler de var. Daha sonra veriler, makinenin depolama ünitelerinde, hafızaya
alınır. Burada çok farklı kayıt taşıyıcılar vardır; bazıları makine gövdesine
sabitlenmiştir, ancak, çoğu değiştirilebilir hafıza kartlarıdır. Bu iki depolama
türünün ortak yanı: makine kapalı olsa bile, resimleriniz hafızada kalır; yani
silinmez.
CCD-birimi nedir ? nasıl çalışır?
Bütün bu işlemler bir kaç saniye sürer; bunun için dijital makineler, genelde,
yapılan bir çekimden sonra hemen başka bir çekim yapamazlar. Sıkıştırma ve
kayıt etme işlemleri yakl. 2 ile 5 san. tutar. En yeni kuşak FinePix modelleri, bu
süreyi bir saniyenin altına indirmişlerdir, hattâ sürekli çekim işlevlerinde 0,2 – 0,5
san. hız mümkündür (dizi çekim). Bu çekimler önce bir ara-depoya alınır, sonra
sıkıştırılıp esas depoya kayıt edilir. Resim verilerinizin kayıt edildiği an, geleneksel
makinenizin çektiği film anına eşittir.
CCD’nin işleyiş tarzı: Işığın, film malzemesinde, kimyasal işlemler başlattığı
geleneksel fotoğrafçılığın aksine dijital fotoğrafçılıkta, elektronik algılayıcı (sensör)
önemli rol oynar. Işık hassasiyetlerinden, elektrik itici güçleri (impuls) oluşur ve
bunlar bir analog-dijital çevirici (A/D çevirici) tarafından ikili şifrelere (biner
kodlama) çevirilir.
CCD’nin işlevi: Işığa duyarlı birim olan ve silisyum-hücrelerden oluşan CCDalgılayıcı, düşen ışığın gücüne tepki verir. CCD-algılayıcının her noktası (piksel),
algılanan aydınlık yoğunluğuna bağlı olarak, bir elektrik itmesi (impuls) üretir.
A/D-çevirici sayesinde bu, şifrelenmiş olarak verilir. Bu aşamada CCD-algılayıcı,
sadece aydınlık ve karanlık ışık değerleri arasında ayırım yapabilir; yani renkli
göremez.
Renk oluşumu: Dijital fotoğraf makinelerinde, toplamsal renk karışım sentezi,
yani üç temel renk kırmızı, mavi ve yeşilin karışımları, uygulanır. Basit bir işlem ile
hücreler, renkli görmeyi öğrenirler. Bu işleme “Filtre çözümü” denir. Özel RGBfiltreleri ile görünen ışık, parçalarına bölünür ve ayrı olarak değerlendirilir.
Makinenin dahili yazılımı, verileri hesaplayıp, bütün bir resim haline getirir.
Şu anda, dijital fotoğraf makinelerde, en çok kullanılan dört analog/dijital veri
çeviri sistemi vardır. “ONE-SHOT” teknolojisi, temel sistem olarak
kullanılmaktadır. Aynı zamanda, sadece başka araçlar ile “One-Shot, ThreeChip-yöntemi” kullanılır. 2002 yılında tanıtılan bir diğer yöntem “Foveon-X3”
teknolojisi olarak adlandırılmakta. En verimli neticelerin alındığı yöntem olarak
Fujifilm’in geliştirdiği “Super CCD” teknolojisi ve 2003 yılında kullanılmaya
başlanan 4. kuşak süper CCD-SR teknolojisini görebiliriz.
10
ONE-SHOT (tek çekim) teknolojisi:
Bu teknoloji, hareket eden konuları çekmek için çok uygun olan bir yöntemdir.
Aynı zamanda, giriş sınıfı dijital fotoğraf makinelerinde kullanılır. Bu yöntemde,
RGB filtreleri ile buharlanmış olan pikseller, bir CCD’nin üzerinde bulunurlar.Yani
temel-renk ayırımı, doğrudan CCD’nin üstünde yapılır (bkz. yukardaki çizim). Bu
yöntemin dezavantajı renk doğruluğunda ve görüntü ayrıntılarında ödün
verilmesidir; çünkü bu yöntemde tek bir resim noktası elde etmek için, 3 veya 4
noktaya gereksinim duyulur.
THREE-SHOT (üçlü çekim) teknolojisi:
Tek-çekim yönteminin, olası yanlış renk bilgileri, üçlü çekim yöntemi ile telâfi
edilebilir. Bu yöntemde, karmaşık bir prizma sistemi, düşen ışığı spektral olarak
böler ve üç ayrı algılayıcıya yönlendirir. Bunlar, daha kaliteli neticeler ve daha
fazla renk doğruluğu sağlarlar. Bu yöntemin dezavantajı ise, tüm mekanizmanın
karmaşık olması, yani tek-çekim yöntemine nazaran daha masraflı ve arızalara
daha yatkın olmasıdır.
SÜPER CCD teknolojisi:
Standart CCD’lerde piksellerin verimlilik ağırlığı yatay ve dikey yönlerdeki
dizilişlerinde bulunur. Süper CCD teknolojisinde, pikseller petek şeklindedir ve
birbirlerine daha fazla uyum sağlayarak, çapraz yönde de verim alıp, daha büyük
netlik ve çözünürlüğe ulaşılır
11
SÜPER CCD SR teknolojisi:
4,31cm ve daha fazla büyüklükte ve 3,14 milyon S-piksel ve 3,14 milyon R-piksele
sahip olan bu algılayıcıda yeni bir yapılandırma, dört kat daha büyük bir hareket
çapı yaratıyor: Süper-CCD-SR’nin her ışığa duyarlı noktacığı, büyük ve duyarlı
olan bir S-piksel ve küçük ve daha az duyarlı olan bir R-pikselden oluşmakta. Bu
piksellerin beraberliği, şimdiye kadar kullanılan tek piksele nazaran, daha büyük
bir kontrast alanını kapsamakta. Netice olarak sadece, çok kontrastlı çekimlerde
daha iyi bir ışık ve gölge çizimi oluşmuyor, aynı zamanda yüksek veya düşük
pozlamalarda daha fazla tolerans alanları oluşuyor. Yâni, yeni süper-CCD-SR, 3
milyon S-piksel ve 3 milyon R-pikselden, toplam 6 milyon noktadan oluşan bir
resim dosyası oluşturuyor çok yüksek kalitede ışık/gölge çizimi sunabiliyor.
Dijital fotoğrafın gösterimi?
Dijital fotoğrafçılığın avantajları açıkça ortadadır. Hemen işleyebilme imkânının
yanısıra, zaman ve masraf tasarrufundan söz edebiliriz. Ancak dijital fotoğraf
makinesinin mutlaka uyması gereken bir şart var: başka cihazlar ile uyumlu
olması gerekir. Makinenin ne kadar veri çıkışı olursa, o kadar çok gösterim imkânı
vardır. Temel arayüz olarak, bilgisayar bağlantısı gösterilir. Burada, resim
aktarımının farklı yolları vardır: FireWire, USB, seriyel, adaptörler vasıtası veya
kart okuma cihazları.
Diğer arayüzler ise televizyon / video bağlantılarıdır. Ayrıca, doğrudan baskı
imkânları ve baskı hizmetleri de vardır. En yeni bağlantı türleri olarak, cep
telefonları ile olan aktarım imkânlarından söz edebiliriz. Yâni, kısacası,
fotoğrafların ne olacağına siz karar verirsiniz.
12
Kullanım tarzları:
- Bilgisayarda arşivleme ve izleme
- Resim işlem yazılımlarını kullanarak, resimleri bilgisayarda işlemek
- Fotoğraf baskılarını sipâriş etmek
- Fotoğrafları yazıcı vasıtası ile "yazdırmak"
- E-posta olarak göndermek
- Televizyonda izlemek, video kaydı yapmak
- Panoramik görseller, görsel malzemeler üretmek
-Kısafilmleüretmek
Bit'ler ve Byte (bayt)'lar?
Veri büyüklükleri Kilobyte (kB) veya Megabyte (MB), daha büyük dosyalarda ise
Gigabyte (GB) olarak verilir.
1
1
1
1
Byte
Kilobyte
Megabyte
Gigabyte
<-----------> 8 Bit
<-----------> 1024 Byte
<----------> 1024 Kilobyte
<----------> 1024 Megabyte
1.
RGB işlemi için veri büyüklüğünün hesaplanması (kB olarak) :
13
Resim dosyası büyüklüğünü hesapladıktan sonra, kullandığınız hafıza taşıyıcının
depolama kapasitesini ölçebilirsiniz. Burada dikkate
almanız gereken husus, hesaplama için, sıkıştırılmamış resim dosyalarının temel
alındığıdır. Dijital fotoğraf makineleri, çoğunlukla
JPEG-işlemine göre kayıt yaparlar. Bu işlem, resim verilerini önce sıkıştırıp, sonra
hafızaya alır. Düşük sıkıştırma oranında bu değer 1:7
olarak belirlenmiştir; yani veri dosyası, kayıt edilmeden önce, “7” faktöründe,
küçülür.
2.
Hesaplama örneği:
1. Dijital fotoğraf makinesinin çözünürlüğü, üretici tarafından, 2048 x 1536 piksel olarak
veriliyor.
2. Dosya büyüklüğünü, aşağıdaki gibi hesaplayabiliriz:
3. Yani, 1:7 olarak verilen sıkıştırma oranında, yakl. 1,3 MB resim
dosyası büyüklüğü çıkar. Bu değer, konuya göre, değişebilir.
Matematiksel olarak: 8MB büyüklüğünde bir hafıza kartına, 6 resim
sığdırılır
Dijital Fotğraf Makinesinin Çözünürlüğü
Açıklama: Çözünürlük, bir sayısal (dijital) fotoğrafın yatay ve dikey sıklığını belirten
ölçüdür. Ölçü birimi olarak resim-noktaları veya piksel kullanılır. Merceklerin ve CCDalgılayıcının iyi olduklarını varsayarsak, çözünürlük ne kadar yüksek olursa, fotoğrafın
veya baskının görsel olarak bıraktığı izlenim, o kadar iyi olur.
“Çözünürlük zenginliği” kavramını, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıyoruz. Burada da, farklı
çözünürlüklerden söz edebiliriz: Yüksek duyarlı filmler “kalın grenli” olurlar ve daha düşük
çözünürlüğe sahiptirler; düşük duyarlı filmlerde ise tam tersidir. Normal, geleneksel
filmlerin çözünürlüğü yakl. 10 milyon nokta veya daha fazladır. Ancak burada küçük bir
sınırlama yapmamız gerekiyor: dijital makinedeki CCD’nin aksine filmlerin ışığa duyarlı
gümüş-halojenid grenleri düzenli bir şekilde sıralanmamıştır.
14
Dijital makinelerde en çok kullanılan çözünürlükler şunlardır:
320 x 240
640 x 480
1024 x 768
1280 x 960
1600 x 1200
2048 x 1535
2272 x 1704
2560 x 1920
3024 x 2016
4256 x 2848
=
=
=
=
=
=
=
=
=
=
76.800
307.200
786.432
1.3 milyon
2.1 milyon
3.3 milyon
4.1 milyon
5.0 milyon
6.0 milyon
12.1 milyon
Dijital fotoğrafların kalite seviyeleri ve gereksinimleri, ortam ihtiyaçlarına göre
belirlenir.
Dijital Fotoğraf Makinelerinin Sınıfları
Dijital fotoğraf makineleri 3 başarım sınıfına ayrılır:
Ölçek olarak, dijital makinenin çözünürlüğü ve fiyatı esas alınır. Tabii ki dijital makinelerin
kullanım imkânları, sınıflarüstü olabilir. Performans sınıfları bölünmesi, güncel makineler
temel alınarak yapılmıştır. Đlerde bu sınıfların içerikleri değişebilir veya yeni sınıflar
oluşabilir; ancak kullanım orantıları hep aynı kalacaktır.
1. Giriş sınıfı:
Sadece ara/sıra, amatör ve keyif amaçlı fotoğraf merakının peşinden gidilirse, dijital
fotoğrafçılık dünyasına giriş yapılmak isteniyorsa veya maddi olanaklar sınırsız değilse, bu
sınıftaki makinelere yönelmek gerekir. Bu sınıfın sınırı yakl. 3 milyon çözünürlüktedir.
Çoğunluk olarak, bu sınıfın makineleri 2 milyon piksel niteliğinde olurlar. Bu makinelerin
çok zevkli olmalarına karşılık, profesyonel düzeyde netice beklememek gerekir. Baskı
sınırı 10x15 cm olarak belirlenebilir. Ancak bu makineleri e-posta iletişimlerinde veya
internet sayfalarında da, kullanabilirsiniz. Bu sınıfa örnek olarak Digital Q1, FinePix A120,
A330 ve A340’ı gösterebiliriz.
15
2. Orta sınıf
Burada bağımlılık yapan dijital fotoğrafçılık başlıyor; neticeler, geleneksel fotoğrafçılık
taraftarlarını bile hayran bırakabiliyor. Bu sınıf 2 ilâ 6 milyon çözünürlük arasında
belirleniyor. Bu makineler, çok iyi bir resim çözünürlüğünün yanısıra optik zoom, hattâ
SLR-teknolojisi sunabiliyorlar. En geç baskı neticeleri alındıktan sonra, dijital
fotoğrafçılığın hangi düzeyde olduğu açıkça görülüyor. Ortalama 3 milyon standart
çözünürlük ile dijital fotoğrafçılık, geleneksel fotoğrafçılığın gerisinde olmadığını ispat
ediyor. Bu sınıfa örnek olarak FinePix S5000, F420, F610 ve F 710’u gösterebiliriz.
(FinePix S 7000 ve S20 PRO yarı-profesyonel sınıfa ait olan makinelerdir.)
3. Üst sınıf
Üst sınıf makineler, çoğunlukla, meslekî kullanım için tasarlanmışlardır. Fiyat olarak bu
makineler 2000€ ile 25.000€ veya daha fazla, aralığında bulunurlar. Profesyoneller için
istenilen düzeyde olmakla beraber, normal amatörler için fazla gelebilirler. Bazı makineler
12 milyon çözünürlüğe kadar çıkabilmekte; yani 40 – 70 MB dosyalar oluşmakta. Bu
boyutlarda çalışabilmek için, uygun bilgisayarların ve hafızaların bulunması gerekir. Bu
16
tür makineler, örn. stüdyo ortamında, doğrudan bilgisayara bağlanarak kullanılır. Bu
sınıfa örnek olarak FinePix S3 PRO’yu gösterebiliriz.
Geleneksel Makineler ile Benzer Özellikler
Toplu ve küçük gövdeli dijital fotoğraf makinelerinin, geleneksel makineler ile bir
çok benzerlikleri vardır. Bu, özellikle, çekim sırasındaki kullanım tarzında belli olur.
Pozlandırma, genellikle, otomatik olarak yapılır. Gereksinim olduğunda, bir çok
işlevi olan, dahili flaş devreye alınır. Mesafe (netlik) ayarı da, geleneksel
makinelerdeki gibi yapılır. Çoğu makinede zoom özelliği vardır ve deklanşöre
basmak da, aynı tanıdık işlemdir; yani önce konu seçilir, sonra tuşa basılır. Tam
otomatik geleneksel ve aynı düzeyde donanmış dijital makinelerin, kullanım tarzı
bu
şekildedir.
Ayrıntılar,
her
makinede
farklı
olabilir.
Bu kadar benzerlik varsa, neden dijital fotoğrafçılık? Aradaki fark nerede ve neden
bu kadar çok insan yeni teknolojiyi tercih ediyor?
Geleneksel makineler ile farklılıkları:
Geleneksel makinelerde film, aynı zamanda, algılayıcı ve depolama birimi olarak görev
yapmaktadır. Dijital makinelerde bu birimler, ayrılmıştır. Dijital fotoğraf makinelerinde
bunlara CCD –algılayıcı ve hafıza kartı, denir. Farklılıklardan benzerlikler doğabilir; dijital
“film”, 35mm film gibi, değiştirilebilir. Bazı dijital orta ve büyük format makineler hariç,
ışık algılayıcı bir CCD’dir; yani üstünde, kare düzenli olarak, bir çok ışığa duyarlı
hücrelerin bulunduğu bir plaka. Đşte bu ilk ve en önemli farktır; çünkü 35mm filmin üstü
ışığa duyarlı bir tabaka (emülsiyon) ile kaplıdır. Resim farklı algılanır; geleneksel filmlerin
ışığa karşı duyarlılığı, CCD’nin çözünürlük algılama düzenlemesine
benzetilebilir. Geleneksel filmin yükselen duyarlılığı ile birlikte “grenlenmesi” artar.
Elektronik resim algılayıcının çözünürlüğü de aynı gelişimi gösterir: düşük çözünürlük
kaba grenlenme anlamına gelir, yüksek çözünürlük ise ince grenler oluşturur. Đkinci fark
ise, resim depolama şeklidir. Geleneksel filmin emülsiyonu resim depolama ünitesi olup,
bütün resim bilgilerini içerir. Dijital makinelerde ise, resim bilgilerinin önce, resim
algılayıcı tarafından hafızaya aktarılması gerekir ve bundan sonra hafızaya kayıt edilir.
Önemli fark olarak karşımıza çıkan, hafıza kartlarını çok defa kullanabilmemizdir. Film,
pozlandıktan sonra bir daha kullanılamaz ancak hafıza kartını istediğiniz kadar silip,
tekrar doldurabilirsiniz; çok güzel bir avantaj !
Dijital taşıyıcılardan baskı almak
Fotoğrafa uygun, püskürtmeli yazıcımız saatlerdir resimlerimizi basmakla uğraşıyor; bu
sorun ile hangimiz karşı karşıya kalmadık ki? Yüksek mâliyeti de göz önünde
17
bulundurursak – tam bir kâbus! Şimdiki zamanda, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıdığımız
yüksek kaliteli fotoğraf baskılarını, Frontier gibi çağdaş minilab’lar sayesinde, dijital
taşıyıcılardan da alabiliyoruz. Dijital fotoğrafları izlemenin diğer yolları olsa da, örn.
toplanıp, resimleri televizyonda seyir etmek gibi, en sevilen izleme yolu bildiğimiz
fotoğraf baskısıdır. Kendi bastığımız, küçük boy resimler çabuk elimizde oluyor, ancak iyi
kalitede basmak istediğimizde ve kaliteli kağıt kullanırsak ve kullandığımız mürekkep
masrafını da hesaba katarsak, kolaylıkla 2€ resim başına maliyet olarak hesaplayabiliriz;
yani pek ucuz değil...
Bu şart değil. Fotoğraf piyasası, bu konuda, ilginç bir seçenek sunuyor: Dijital fotoğraf
baskısı.
Dijital fotoğraf baskısında bize, “gerçek” fotoğraf kağıdına, yani tanıdığımız dayanıklı
kağıda yapılmış, baskılar sunulmakta. Baskı kalitesi ise, senelerdir bildiğimiz kalite.
Dijital fotoğraf baskısında, dosya verileri işleme hazırlanıp, bir pozlandırma ünitesi
tarafından çıkartılır. Diğer işlem basamakları, normal fotoğraf baskı gelişimlerini içerir.
Avantaj: her resim noktasının gerçek renk olarak çıkartılması sayesinde, resim kareler
hâlinde düzenlenmez. Resim noktaları tek başına tanınmaz hâle gelir ve fotoğrafımız
tektürel (homojen) olarak bize sunulur; yâni negatif’ten baskı yapılmış gibi.
Bilgi: Fotoğrafların geleneksel ebat orantısı 2:3 olarak belirlidir. Dijital fotoğraf
makineleri ise, genelde, 3:4 orantısında fotoğraf çekerler. Fotoğrafınızın beyaz çerçeve
veya kenarlar ile gelmesi, baskı yapan kişiye bağlıdır. Bu konuda, farklı çözümler
üretilebilir. Resim, kağıdın tam ortasına yerleştirilir ve beyaz bir çerçevesi olur, veya
sadece sol ve sağ taraflarda beyaz kenarlar olur veya en iyisi: hiç beyaz kenar olmaz.
Baskı ebatları için hesaplama tavsiyesi:
Baskılarda iyi neticeler alabilmek için ne kadar resim-noktasına ihtiyaç vardır? Aşağıdaki
bilgiler minilab baskıları için geçerlidir (Püskürtmeli yazıcılar için değil)
1.3 mil. Piksel ------->> 9 x 13 cm
2.1 mil. Piksel ------->> 10 x 15 cm
3.3 mil. Piksel ------->> 13 x 18 cm
Dijital Fotoğraflardan nasıl baskı elde edebilirim?
Şimdiki zamanda bunun iki yolu vardır.
1inci yol sizi, bildiğiniz fotoğraf mağazanıza götürür; yanınızda film yerine hafıza kartı
vardır. Burada karşınıza bir Frontier (dijital minilab) veya bir resim işleme cihazı çıkar.
Kartınızı verip, istediğiniz resimleri bastırabilirsiniz. Bakınız: Dijital Baskı Merkezleri
2inci yol ise sizi, bilgisayar vasıtası ile internet’e götürür. Burada bulunan dijital fotoğraf
işleme sitesine girip, resimlerinizi yollayıp, iki gün sonra ve basılmış hâlde geri
alabilirsiniz. Evinizden çıkmadan, resimlerinizi elde edebileceğiniz bu sistemin diğer bir
avantajı ise, ulaşım haricinde, ek masraf içermemesidir.
18
Dijital Fotoğraf Makinelerinin Donanımı
Bakaç:
Optik (görsel) bakacı, geleneksel makinelerden tanıyoruz. Dijital fotoğraf makinelerinde
de optik bakaçlar vardır. Muhtelif makinelerde, göz bozukluğu (diyoptri) ayarı yapılabilir;
bu ayar gözlüklü kullanıcılar tarafından tercih edilir.
Dijital fotoğraf makineleri, bakaca seçenek olarak, bir ekran (çoğunlukla TFT-LCD) ile
donanmışlardır. Ekranın, fotoğrafı “önceden” ve “sonradan” gösterme özelliği vardır. Đyi
bir dijital makinenin, ekranı kapatabilme özelliğine sahip olması gerekir; çünkü ekranlar,
en çok enerji harcayan birimlerdir.
Pozlandırma ölçümü / yönetimi:
Dijital fotoğraf makinelerinin çoğunluğunda pozlandırma, merkez ağırlıklı TTL (objektif
içinden ölçüm)-yöntemi ile ölçülür ve yönetilir. Orta ve üst sınıf makinelerde enstantane
ve/veya diyafram ayarlarını belirlemek mümkündür.
Pozlandırma dengelemesi:
Bir çok geleneksel makinede olduğu gibi dijital makinelerde de, pozlandırma dengeleme
ayarları vardır ve çoğunlukla “+/- 3EV” olarak verilir.
Enstantane:
Pozlandırma süreleri elektronik olarak düzenlenir. Buna ek olarak bazı makinelerde
elektronik ve mekanik obdüratörün beraber işlediği sistemler vardır. Teknolojinin bugün
ulaştığı düzeyde enstantane değerleri 1/10.000 saniyeye kadar çıkabilirler.
Diyafram:
Eski kuşak dijital fotoğraf makinelerinde diyafram ayarı, sadece otomatik olarak
yapılabiliyordu. Güncel makinelerde, otomatiği devre dışı bırakıp el ile diyafram ayarları
yapmak mümkün.
Objektif:
Dijital fotoğraf makinelerinde çeşitli objektif türleri kullanılır. Bunlar odak uzaklıklarına,
mercek yapılarına göre ve zoom veya değiştirilebilir veya eğilebilir olma özelliklerine göre
ayırt edilirler. Basit dijital görüntüleme cihazlarında ise cam yerine plastik mercekler
kullanılır.
Odak uzaklığı: Dijital makinelerin odak uzaklıkları, her zaman 35mm filme eşdeğer
olarak verilir. Burada da geniş açıdan dar açıya kadar mm ile hesaplanır ancak dijital
makinelerin resim algılayıcıları 35mm ile eşit büyüklükte olmayıp, çoğunlukla daha küçük
olan, farklı boyutlardadırlar. Bu bilgiler “çözünürlük / alan” orantısı olarak verilir.
Işık gücü: Bir objektifin en büyük diyafram açıklığını, ışık gücü olarak adlandırmaktayız.
Örn. f/2.8 olarak ifade edilir.
Mesâfe ayarı (netleme):
Sabit netleme ( Fiksfokus): Bu tür objektiflerde mesafe ayarı gerekmez. Netlik
derinliği kullanılarak, bütün nesneler keskin olarak algılanır.
19
Otomatik netleme (Autofokus): Otomatik mesafe ayarlama sistemini, geleneksel
makinelerden tanıyoruz. Burada aktif ve pasif AF-yöntemleri arasında ayırım yapmak
zorundayız. Dijital makinelerde, genellikle, pasif AF-yöntemleri kullanılır. Bu yöntemde,
ölçüm alanı dahilindeki kontrast elektronik olarak algılanıp, netlik, en iyi kontrast oluşana
kadar, takip ettirilir.
El ile netleme: Bu netleme tarzında çekim mesafesi (netlik), el ile verilir.
Makro (yakın) çekim: Yakından yapılan çekimleri, makro çekim olarak adlandırıyoruz.
Örneğin FinePix S20 PRO’da asgari yakın çekim mesafesi 1cm (!) olarak kullanılmaktadır.
Netleme, otomatik veya el ile yapılabilir.
Flaş:
Neredeyse bütün dijital fotoğraf makinelerinin, gövde dahilinde olan flaşları vardır. Bu
flaşın bir çok işlevleri bulunmaktadır. Artık standart olan aç/kapat işlevinin yanında
otomatik flaş, kırmızı-göz azaltıcı etkinlik, zorunlu flaş ve flaş ışığının gücünü ayarlamak
gibi işlevler bir çok makinede vardır. Genellikle flaşların rehber sayısı 10 –12 civarındadır.
Bazı makinelerin eşzaman girişi vardır.
Beyaz ayarı:
Işık, gün zamanına göre, farklı renk-ısılarına sahiptir. Bu özellik halojen, spot ve normal
suni ışık kaynaklarında da vardır. Tabiiki farklı kaynakların karışımından oluşan ışıkları da
göz önünde bulundurmamız gerekir. Dijital fotoğraf makineleri, otomatik olarak mevcut
ışık ortamına uyum sağlarlar. Çeşitli makinelerde bu özellik el ile de yapılabilir.
Çekimlerin kullanımı:
Bazı makinelerde sadece son çekim silinebilmesine rağmen, genelde seçtiğiniz resimleri,
silebiliyorsunuz. Ayrıca bütün kareleri silme özelliği de vardır.
Diğer özellikler:
Sehpa (tripod) vasıtalı çekimler: Sehpa bağlantısının bütün makinelerde bulunması
gerekir; çünkü uzun süreli pozlandırmalar ve makro çekimler için sehpa, vazgeçilmezdir.
Televizyon/Video bağlantısı: Çekimleri izlemek ve izletebilmek için bir televizyon
bağlantısı, çağdaş gereksinimler arasındadır.
Kullanım: Mümkün olduğu kadar kolay ulaşılabilir tuşlara ve işlevlere sahip olması
gerekir; zirâ kullanım kılavuzları pek okunmuyor.
Bağlantılar: Cihazlar arasındaki bağlantılar kolay ulaşılır, çağdaş ve sağlam olmaları
gerekir.
Yazılım: Makine ve bilgisayar arasındaki iletişimi sağlayan yazılımların, ambalaj dahilinde
bulunmaları gerekir. Burada önemli olan tek husus, yazılımların kolayca yüklenebilmesi
ve kullanılabilmesidir. Bir çok kullanıcı, ambalaj dahilinde daha fazla yazılım istese de
bunun pek fazla anlamı olmaz; çünkü yarım-yazılımlar veya uygun olmayan yazılımlar
kimsenin işine yaramaz. Şimdiki zamanda çok uygun fiyatlara, işlevsel yazılımlar bulmak
mümkün.
20
Giriş. II
Kısaca Fotoğrafçılık
Camera Obscura ile başlayan fotoğrafçılık serüveni,özellikle son dönemlerde teknolojiyide arkasına
alarak hızla hayatımıza girdi. Günümüzde fotoğraf makinası her insan için vaz geçilmez ürünlerden biri
olmuştur. Fotoğraf makinesi hayatımıza girdi girmesine de doğru kullanıyormuyuz? duruma göre doğru
fotoğraflar çekebiliyormuyuz? Biz bu bölümde Temel fotoğrafçılık üzerine her seviyeden kullanıcıya
hitap edecek dökümanlara yer vermeye çalışacağız.
Uzunca bir süredir dökümanlarımın arasında duran 2000 yılında Orhan Cem Çetin'in Kodak firması
için hazırladığı, gerçekten çok faydalı bilgilerin olduğu kitapçık var. O dururken oturup benzer bir şeyler
yazmak içimden gelmedi ve Cem beyden de gerekli izni aldıktan sonra sizlerle paylaşmak istedim,
başlamadan sayın Orhan Cem Çetin'e ve Kodak firmasına sonsuz teşekkürler.
Ve Fotoğraf...
•
Korkmayın! Đnsanların çoğu, güzel fotoğrafları yalnızca fotoğrafçıların çekebileceğini sanarak
daha baştan kendilerini safdışı bırakırlar. Oysa bir eğlencede güzel dans etmek için eğitimli bir
dansçı olmak gerekmediği gibi, etkileyici fotoğraflar çekmek için de fotoğrafçı olmak
gerekmez. Kendinizi başarılı fotoğraflar çekebileceğinize inandırın. Bu kitapçığında
yardımıyla haksız çıkmayacağınızı göreceksiniz.
• Fotoğraf makinenizi iyi tanıyın, iyi kullanın. Makineniz ile birlikte gelen kullanım kılavuzunu
başından sonuna kadar dikkatle okuyun; makinenizin tüm özelliklerini öğrenin ve ilk makaralarınızda
tüm özelliklerini deneyin, sonuçlarını görün. Küçük bir ayrıntının büyük bir fark yaratabileceğini
unutmayın. Đyi bir fotoğraf çekmenin ön şartı, netlik ve ışık ayarını iyi yapmak, çekim sırasında
makineyi sarsmamaktır. Ayarların nasıl yapılacağını iyi öğrenin ve özellikle ışığın zayıf olduğu
durumlarda fotoğraf çekerken sarsıntıyı önlemek için deklanşöre basarkan nefesinizi tutun; makinenizi
gerekiyorsa dengeli, sağlam bir yere koyun ya da üçayak kullanın. Işık ayarlarını hatalı yaptığınızı
nasıl anlayacaksınız? Çektiğiniz fotoğraf çamurlu görünüyorsa, yani dalgalı kahverengi tonlu, silik ve
kumlu bir görünüşü varsa, ışık az gelmiştir. Tersine fotoğraf çok sert görünüyorsa, yani açık tonlar
beyazlaşmış, kontrast çok yükselmiş, ara tonlar yok olmuşsa, ışık fazla gelmiş demektir. Işık ayarının
iyi yapıldığı bir fotoğrafta renkler doğru, tonların arasındaki geçiş yumuşaktır.
•
21
•
Doğru filmi seçin. Tüm dünyada insanların büyük bir çoğunluğu renkli negatif film
kullanmaktadır. Çünkü, renkli negatif film daha ekonomiktir, baskı yaptırılması, çoğaltılması
paylaşılması kolaydır. Kişisel beğenilere bağlı olarak siyah-beyaz filmlerde kullanılabilirler.
Siyah-beyaz fotoğraflar daha çok sanatsal görünse de banyo işlemi dahazordur. Çekilen
fotoğraflar bir projeksiyon makinesi ile perdeye yansıtılarak izlenmek isteniyorsa, diapozitif
ya da slayt film kullanılması gerekir. Ancak diapozitif film ile hatasız fotoğraf çekmek biraz
daha zordur. Film satın aldığınızda, kutusunun üzerinde bazı değerler görürsünüz: ISO 100,
ISO 400 gibi. Bu değerler filmin hızı, yani ışığa duyarlılığı ile ilgilidir. Eğer hiçbir tercih
belirtmezseniz, satıcı size büyük olasılıkla ISO 100 değerinde, normal hızlı bir film verecektir.
Ancak, normal hızlı film bol ışıklı ortamlarda iyi sonuç verirken, ışığın az olduğu ortamlarda,
gece çekimlerinde, ve hareket dondurmak istediğiniz (spor karşılaşmaları vb.) durumlarda
yetersiz kalabilir. Böyle durumlarda daha yüksek hızlı bir film kullanabilirsiniz. Bu sayede
daha karanlık ortamlarda fotoğraf çekebilir, hızlı hareket eden insanların ilginç görüntülerini
yakalayabilir, gece çekimlerinde flaşla daha uzak mesafeleri aydınlatabilirsiniz. Yüksek hızlı
film kullanmanın tek sakıncası, fazla büyütülen fotoğraflarda, görüntüyü oluşturan taneciklerin
biraz kumlu görünmesidir. Ancak son yıllarda film üretiminde meydana gelen teknolojik
gelişmeler sayesinde bu sorunda ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle, sağladıkları avantajları
dikkate alarak genelde daha yüksek hızlı filmler önerilir (Örneğin Kodak Gold Ultra / ISO
400).
•
Işığı iyi kullanın Işık, fotoğrafçının en önemli malzemesidir. Fotoğraf makinenizi tanıdığınız
kadar, ışığın nasıl davrandığını da iyi bilmeniz gerekir. Işığın rengi ve aydınlatma biçimi
önemlidir. Piyasada satılan filmlerin büyük bölümü gün ışığında kullanıldıklarında doğru renkler
verecek biçimde üretilmişlerdir. Ancak gün ışığının rengi hep aynı değildir. Sabah çok erken
saatlerde ve gün batımı yaklaştığında, günışığı renk değiştirir. Film ışıktaki renk
değişimlerine karşı gözlerimizden çok daha fazla duyarlıdır. Bu nedenle, sabah çok erken
saatlerde çekilen fotoğraflar mavi-mor, gün batımı yaklaştığında çekilen fotoğraflar daha
kırmızı tonlarda çıkar. Aynı şekilde, ampul ışığı ile aydınlanmış mekanlar bize normal görünse
de, böyle yerde flaşsız çekilen fotoğraflar turuncu çıkar! Bu ille de bir hata demek değildir.
Işıktan dolayı fotoğrafta belli bir rengin hakim olması, fotoğraflara özel bir duygu da
katabilir. Işığın konuya hiç bir engelle karşılaşmadan, doğrudan ulaşması (örneğin bulutsuz
bir gökyüzünde parlayan güneş ya da flaş ışığı), çok sert gölgeler oluşturur. Konu üzerinde
ışığı alan ve almayan bölümler arasında çok büyük bir ton farkı olur. Buna yüksek kontrast
adı verilir. Işık kontrastının yüksek olması fotoğraflarda genellikle çok dramatik bir sonuç
22
•
•
•
verir. Dramatik etkiyi arttırmak için gün ışığının geliş yönü ile dik açı oluşturarak fotoğraflar
çekebiliriz. Böylece konunun bir yanı aydınlık, diğer yanı gölge olacaktır. Dramatik etkiyi
azaltmak için ise, güneşi arkanıza alarak konunun aydınlıkcephesini görüntüleyebilir, ayrıca
fotoğraf makinanızda varsa, dolgu flaşı özelliğini kullanabilirsiniz. Dolgu flaşı, gün ışığında
bulunmanıza karşın flaşın çakması ve sert gölgeleri yumuşatmasıdır.
Flaşa dikkat ! Karanlık ortamlarda ise flaş, çok dikkatli kullanılması gereken bir ışık kaynağıdır
Objektifin görüş açısı ile aynı yönde ışık verdiğinden, meydana gelen aydınlatma güçlü bir el
fenerini karanlıkta bir insanın yüzüne tututuğunuzda elde edeceğiniz aydınlatmanın neredeyse
aynısıdır. Gölgeler serttir. Herşey önden aydınlandığı için derinlik duygusu yoktur.
Đnsanlar, nesneler hacimsiz görünürler. Karşınızda yansıtıcı bir yüzey varsa rahatsız edici
parlamalar oluşabilir. Ayrıca, insanların gözlerinde ünlü kırmızı göz etkisi oluşabilir.
Yakındaki nesneler çok aydınlık, arkalardaki nesneler çok karanlıktır. Kısacası, flaş aslında
iyi bir ışık kaynağı değildir. O halde: Zorunlu kalmadıkça flaş kullanmayın. Makinenizde
kımızı göz önleme sistemi varsa, insan fotoğrafları çekerken devreye sokun. Yoksa, çekimden
hemen önce güçlü bir ışık kaynağına bakmalarını sağlayın, ya da çekim sırasında objektife
baktırmayın. Flaşınızın etki uzaklıklarını makinenizin kullanım kılavuzundan öğrenin ve daha
uzakta yer alan konuları çekmeyin. Flaşın etki uzaklığının kullandığınız filmin hızına bağlı olarak
değiştiğine dikkat edin. Daha uzaklarda yer alan konuları (örneğin kalabalık grupları)
görüntülemekte zorluk çekiyorsanız, daha yüksek hızlı bir film (örneğin Kodak Gold Ultra/
ISO 400) kullanın.
Yaklaşın. Gereksiz ayrıntıları çerçevenin dışında bırakın. Yalın, gözü
yormayan, konusu belirgin fotoğraflar çekin. Fotoğraf makinenizin netlik
ayarının izin verdiği kadar yaklaşın. Đnsan fotoğrafları çektiğinizde, yüz
ifadesine önem verin. Özel bir kostüm ya da duruş yoksa, yakından
çekeceğiniz bir fotoğrafta yüz ifadesi daha belirgin olacaktır. Ancak fazla
yakından çekilen bazı portrelerde yüzdeki burun, çene, alın gibi bölümlerin
fazle büyük görünerek gülünçleçtiğini unutmayın.
Tüm Yüzeyi Değerlendirin. Fotoğrafı bir dikdörtgen alan ile çektiğinizi
hatırlayın. Sadece tam ortayı düşünmeyin. Portre çekerken, ortaya kafayı
değil, gözleri yerleştirabilirsiniz.
ALTIN NOKTA Fotoğrafçıların kullandığı bir başka yöntem
de, fotoğraftaki ana konuyu altın nokta adı verilen özel bir
konuma yerleştirmektir. Ana konunun tam ortada değil,
altın noktada yer aldığı fotoğraflar daha kolay algılanır ve
daha dinamik görünürler. Bunun için, fotoğrafı hayalinizde
eşit aralıklı iki yatay, iki de dikey çizgiyle kesin. Çizgilerin
kesiştiği dört ayrı noktanın herhangi birini altın nokta
olarak kullanabilirsiniz. Bu kural, özellikle boş bir alan
•
•
içinde yer alan tek bir biçim, örneğin açık denizde giden bir tekne, boş bir kumsalda
yürüyen bir insan gibi konular için geçerlidir. Đki konu varsa, birbirinin çaprazında duran iki
altın noktaya yerleştirilebilir. Otomatik netlik ayarlı bir fotoğraf makinesi kullanıyorsanız, ana
konuyu merkezden uzaklaştırdığınızda netlik ayarını kilitlemeyi unutmayın. Konuyu
dikdörtgen çerçeveye yerleştirirken, doğal çizgilerdende yararlanabilirsiniz. Özellikle fotoğrafı
çaprazlama kesen çizgiler bakışı sürükleyerek görüntünün içinde gezdirir. Uzaklaşan tren
rayları, kıvrılarak yükselen bir dağ yolu, gösteri uçaklarının gökyüzünde çizdiği renkli çizgiler
ilginç komposizyonlar yaratır.
Farklı Açılar Deneyin. Fotoğraflarınızı sürekli yatay ve ayakta durarak çekmek zorunda
değilsiniz! Konuyu inceleyin. Daha aşağıdan, daha yukarıdan, makineyi dikey ya da eğik
tutarak çektiğinizde sonuç nasıl olacak? Özellikle çocukları ve evcil hayvanları görüntülerken
onların hizasına inin ki yüzleri daha iyi görünsün! Makineyi dik tuttuğunuzda, flaşın üstte
kalmasına ve elinizle engellenmemesine dikkat edin.
Derinlik yaratın. Đnsanların iki gözleri olmasının nedeni, uzaklık yani üçüncü boyut
duygusunun oluşmasıdır. Fotoğraf makinesi ise tek gözlüdür. Fotoğraflara derinlik
katabilmenin yolu, bir birinin önünde/arkasında duran konular oluşturmak, görüntüler
arasında yakın-uzak ilişkisi kurmak, özelliklede ön plana bir ağaç dalı, bahçe parmaklığı vb.
unsurlar katmaktır.
23
•
•
•
•
• 10. Renk Kullanın. Doğadaki tüm renkler, üç ana
rengin, yani kırmızı, yeşil ve mavinin farklı oranlarda bir
araya gelmesiyle oluşur. Bunu daha iyi anlamak için bir
büyüteçle TV ya da bilgisayar ekranına yakından bakmayı
deneyin. Kırmızı, yeşil ve mavi renkleri aynı fotoğrafın içinde
belirgin alanlar halinde kullandığınızda ortaya bütünlük ve
renk zenginliği duygusu olan bir görüntü çıkar. Kırmızı, yeşil
ve mavinin birerde zıt rengi vardır: Sırasıla, turkuvaz, mor
ve sarı. Zıt renklerin birlikte kullanıldığı fotoğraflarda çok
çarpıcı sonuçlar elde edilir. Renklerin sıcak ve soğuk diye ayırmakta mümkündür. Sarı ve
kırmızı tonları sıcak renklerdir. Çünkü ateşi çağrıştırırlar. Bu hakim olduğu fotoğraflar da
insanlara sıcaklığı, duygusallığı hatırlatır. Yeşil, mavi, gri tonları soğuk renklerdir. Suyu,
buzu, gökyüzünü çağrıştırırlar. Bu renklerin hakim olduğu fotoğraflar insanlara serinlik,
üşüme, çaresizlik, yalnızlık duygularını verir. Ancak renk kullanımındada aşırıya kaçmamalı,
karmaşa yaratmaktan kaçınılmalıdır.
Đnsanları doğal hallerinde görüntülemeye çalışın. Fotoğraflarda poz veren insanların
sıkıcı ve yapay göründüklerini hatılayın. "Objektife bakın, çekiyorum ," yerine, Siz bana
aldırmayın, ben bir yandan çekerim," demeyi deneyin. Bırakın insanlararalarında konuşsunlar,
şakalaşsınlar, işlerini yapsınlar. Görüntülediğiniz insanlar kadar bulundukları mekan
önemliyse, doğru açıyı bularak mekanı ve o kişinin mekanla ilişkisini de gösterin. Tanımadığınız
insanları görüntülerken önce onlarla konuşun,
yaptıkları işle ilgili sorular sorun. Bu hem sizi
hem de onları rahatlatacaktır.
Hareket Dondurun Bol ışıklı ortamlarda,
yüksek hızlı bir film (örneğin ISO 400) ile birlikte
sezgilerinizi de kullanarak, hareket dondurun.
Bu yolla, spor yapan, dans eden insanların asla
çıplak gözlerinizle göremeyeceğiniz çok ilginç,
şaşırtıcı görüntülerini elde edebilirsiniz. Hareket
dondurmak için karanlık mekanlarda flaş ışığı
kullanabilirsiniz.
Doku Araştırın. Kendisini tekrar ederek
yüzeye yayılan görüntülere doku adı verilir.
Çevremizde çeşitli nesnelerin, hatta canlıların
oluşturduğu çok ilginç dokular yer almaktadır.
Bu tür dokuları tek başlarına görüntüleyebilir, ya
da insan fotoğrafları çekerken arka planda
kullanabilirsiniz.
Objektifinizi daha verimli kullanın. Fotoğraf
makinenizin objektifinin ya da objektiflerinin özelliklerini iyi öğrenin. Makinenizin sabit ayarlı ve
değiştirilemeyen bir objektifi varsa, bu büyük olasılıkla geniş açılı bir objektiftir. Geniş açılı
objektifin özelliği, aynı noktadan bakıldığında, insan gözüne göre daha geniş bir alanı
görüntüleyebilmesidir. Böylece gerilemeye gerek kalmadan daha geniş bir alanı, daha fazla
kişiyi görüntülemiş olursunuz. Geniş açılı objektifle çekilen fotoğraflarda mekanlar
olduklarından daha geniş, nesneler olduklarından daha uzakta görünürler. Ayrıca, derinlik
duygusu da daha fazladır. Çünkü, yakında bulunan nesneler çok büyük, uzaktakiler çok küçük
görünür. Bu nedenle, geniş açılı bir objektifle yakından çekilen portrelerde insanların burunları
büyüdüğü, kulakları küçüldüğü için komik görünürler! Eğer objektifinizin zoom özelliği varsa,
durduğunuz yerden görüntüyü yaklaştırıp uzaklaştırabilirsiniz. Görüntünün yaklaşması
24
•
•
teleobjektif, uzaklaşması geniş açı konumuna karşılık gelir. Teleobjektifin tek özelliği
görüntüyü yaklaştırmak değildir. Perspektifte değişir. Geniş açı konumunun tersine,
teleobjektif konumunda derinlik duygusu azalır. Birbirinden uzakta olan nesnelerin boyutlar
birbirlerine yaklaşır ve daha yakyn gibi görünürler. Portre çekimlerde, teleobjektif
kullanıldığında daha iyi sonuçlar elde edilir.
Üşenmeyin. Tek bir kare çekip bırakmayın. Aynı konuyu bir kaç kez farklı açılardan ve farklı
anlayışlarla çekin. Unutmayın ki, görüntülediğiniz an bir daha geri gelmeyecek. O yüzden,
hakkını verin. Profesyonellerin de böyle çalıştığını hatırlayın. Fotoğraf makinenizi ve yedek
filminizi yanınızdan ayırmayın. Karşınıza ne zaman neyin çıkacağını asla bilemezsiniz. Rastlantı
sonucu çekilerek tarihe geçmiş fotoğrafların sayısı hiç de az değildir.
Fotoğraf Makinenize Đyi Davranın. Onun hassas bir cihaz olduğunu unutmayın.
Walkmeninize nasıl davranıyorsanız ona da öyle davranın. Darbelerden, tozdan, nemden,
yüksek sıcaklıktan koruyun. Yaz tatillerinde fotoğraf makinenizin en büyük düşmanı kum ve
tuzlu sudur, unutmayın. Objektif kirlendiğinde sakın t-shirt' ünüzün kenarı ile silmeyin! Özel
objektif temizleme fırçası ve silikonlu kağıt kullanın. Bu mümkün değilse, önce yumuşak, tüy
bırakmayan bir kumaş parçasını fırça gibi kullanarak, bastırmadan tozları alın. Daha sonra
objektifin yüzeyinde soluğunuzla bir buğu tabakası oluşturup aynı kumaşla silin. Objektifi asla
kuruyken silmeyin. Gözlük temizliği için üretilen ıslak mendilleri asla kullanmayın, objektifinize
zarar verebilir. Uzun süre fotoğraf çekmeyecekseniz, pilleri makinenin içinde bırakmayın.
Yolculuğa çıkarken yedek pillerinizi yanınıza alın. Artık çok farklı pil standartları oluştuğundan,
gittiğiniz yerde hazırlıksız yakalanmayın. Kullanılmış filmlerinizi bir an önce banyo ettirin. Banyo
ettirene kadar da ambalajlarından çıkan plastik tüplerin içinde, serin bir yerde saklayın.
25
• Kompozisyonun Altın Kuralları
• Emre Đkizler
• Digital Photoline 2004/03, sf.54
• Fotoğraf çekerken olabildiğince seçici davranın. Konuyu
desteklemeyen ögeleri çerçevenizin dışında bırakın.
Düzgün bir kompozisyon için gerekli olan kuralları incelemeyi
sürdürüyoruz. Bu bölümde yalınlık, derinlik, perspektif, denge ve oranlar
üzerinde duracağım.
Yalınlık
Yalınlık, ya da sadelik, az söz söyleyene çok şey anlatmaktır. Yani, az sayıda öge
kullanarak bir fotoğrafı oluşturmaktır. Yalınlığı bir kavram olarak tanımlamak çok
zor değilse de, fotoğrafik olarak uygulamak zordur. Herhangi bir objenin homojen
yapıda bir fon önünde tek başına görüntülenmesi olabileceği gibi, söz konusu
fonun herhangi bir obje olmadan tek başına görüntülenmesi de yalınlık olarak
tanımlanabilir. Kısaca, “karmaşık olmayan yapıdaki fotoğraflar yalındır”
diyebiliriz. Karmaşa, fotoğrafın algılanmasını geciktirir (bazen de engeller). Bu
nedenle, arka planın (yani fonun) rengi ve dokusu önemlidir. Yalınlık, boşluk
demek değildir. Uçsuz bucaksız bir gökyüzünde tek başına süzülen bir martı,
yemyeşil otlarla kaplı bir tarlada tek bir çiçek ya da dingin bir denizde yol alan bir
tekne, yalın kompozisyonlardır. Dar açıyla gören (tele) objektifler, konuyu
çevredeki ayrıntılardan soyutlayarak yalınlık duygusunu vermekte etkilidirler.
Ayrıca, net alan derinliğini azaltan tüm etkenler (uzun odaklı objektif kullanımı,
açık diyafram kullanımı ve konuya yakınlaşmak), görüntüyü yalınlaştırmak için
kullanılabilirler. Yalınlık, konunun belirginliğini de arttıran bir ögedir. Ama yalınlık,
tek başına da kullanılabilecek bir ögedir. Mimaride son dönemde sıklıkla
karşılaştığımız “minimalist” yaklaşımı fotoğrafa taşıdığımızda, ortaya çıkan
görüntülerin dinginlik duygusu veren etkisini daha iyi açıklayabilirim. Özellikle her
gün her yerde karşımıza çıkan karmaşık görüntülerin (billboard’lar, video klipler,
reklamlar...) beynimizde yarattığı ağırlığı azaltacak olan yalın görüntülere olan
gereksinimimiz gün geçtikçe artıyor. Bu yüzden size tavsiyem, fotoğraf çekerken
olabildiğince seçici davranın. Konuyu desteklemeyen ögeleri çerçevenizin dışında
bırakın. Eğer bunu yapamıyorsanız, onları flulaştırmayı deneyin.
Derinlik
Temelde fotoğraf, eni ve boyu olan iki boyutlu bir malzemedir. Herhangi birisi,
deklanşöre bastığı anda (iyi ya da kötü) mutlaka iki boyutlu bir fotoğraf çekebilir.
Üçüncü boyut olan derinliği fotoğrafa katabilmek ise biraz daha zordur. Fotoğrafa
baktığınız zaman kimi öğelerin yakında, kimilerinin ise daha uzakta olduğunu
anlayabiliyorsak, bu fotoğrafta derinlik vardır. Işığın yönü, net alan derinliği ve
perspektif gibi özelliklerin kontrol edilmesiyle fotoğrafa derinlik duygusu
verilebilir. Bir tele objektifle çekilmiş, çok sınırlı bir net alan derinliğine sahip olan
bir aslan fotoğrafı bize uzakta olma duygusu vererek derinliği sağlar. Oysa geniş
açılı bir objektifle Kapalıçarşı içinde çekilmiş bir fotoğraf da, her iki yandaki
dükkanların daralan perspektifi sayesinde bize uzaklaşma etkisi vererek derinliği
vurgulayabilir. Öte yandan yanal ışık altında çekilen bir elmanın da hacmini ve
dolayısıyla fotoğraftaki derinliği algılayabiliriz. Birbirinden tamamen farklı
26
yaklaşımlarla üçüncü boyutu fotoğrafınıza katabilirsiniz. Hangisini seçerseniz
seçin, çekeceğiniz her fotoğrafa üçüncü boyut etkisini katmaya çalışın.
Fotoğraftan hiç anlamayan insanlar için, görüntüdeki bütün ögelerin aynı netlikte
olması çok önemlidir. Ön planda, ya da arka planda kısmi netsizlikler varsa, yani
derinlik vurgulanmışsa, burun kıvırarak “ama bunlar flu” (!) şeklinde tuhaf
tepkiler gösteren yığınla insan tanıdım. Elimden geldiğince, bunun amaçlanan bir
fluluk olduğunu ve derinliği vurgulamak için yapıldığını anlatmaya çalıştım. Onları
aydınlatmayı başarıp başaramadığımdan çok emin değilim. Ama sizden ricam,
elinizden geldiğince siz de çevrenizdeki naif fotoğraf severleri bu konuda
eğitmeye çalışın. Fotoğraf çekme amacının her yerde aynı netliği yakalamaya
çalışmak olmadığını diliniz döndüğünce anlatın.
Pespektif
Perspektif, bize yakın olan objelerin büyük, uzak olan objelerin ise
giderek daha küçük görünmesi etkisidir. Bu etki, uzaklığı
algılamamızı sağlar. Đki boyutlu her türlü görsel malzemede
(mimari çizimler, grafik, resim, v.b.) üçüncü boyutu anlatmanın en
etkili yoludur. Fotoğraf da benzer şekilde, uzaklığı ya da derinliği
anlatabilmek için perspektiften yararlanır. Özellikle geniş açılı
objektiflerin perspektifi abartma etkisi, yani yakındakileri daha
yakında, uzaktakileri ise daha uzakta gösterme yeteneği vardır.
Bu etkiyi verimli kullanabilmek için geniş açılı objektif ile konuya
(netliği kaybetmeden) iyice yaklaşılmalıdır. Böylece konunun boyu büyürken,
arka plandaki nesneler küçülecektir.
Öte yandan uzun odaklı tele objektifler ise, perspektif etkiyi ortadan kaldırma
yeteneğine sahiptir. Tele objektifler ile uzaktan çekilen görüntülerde, konu ile
arka plan arasında sanki hiç bir uzaklık yokmuş gibi algılanır. Bu etkiye
"perspektif yığılma" etkisi denir. Örneğin tele objektifle çekilen gün batımı
fotoğrafında, ufuk çizgisi üzerinde yer alan yapılar ile (aslında çok uzakta olan)
güneş arasında hiç bir uzaklık yok gibidir.
Denge/Oranlar
Farklı renk ve parlaklık değerlerinin oluşturduğu kümelere "leke"
denir. Mavi bir kapı önünde yaşlı bir adam portresi fotoğrafında,
adamın yüzü geniş bir lekedir. Sonbaharda çekilmiş bir orman
fotoğrafında, farklı tonlarda renklere sahip olan her bir ağaç küçük
birer lekedir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ama özetle; fotoğrafta yer
alan her öge, aslında gözümüze çarpan birer lekedir. Bu lekelerin,
bütün fotoğraf alanı içinde kapladıkları alan ile birbirlerine olan
oranları önemlidir. Bu konuda kesin değerler olmamakla birlikte,
kabul gören yaklaşımlar şöyledir:
1) Asıl konu, genel çerçeve içinde çok küçük kalmamalıdır (Bazen, farklı bir renge
sahip olan bir konu, leke değeri değil, renk değeri ile önem kazanabilir. Bu
durumda lekenin boyutu önemli olmaktan çıkabilir).
2) Konunun (lekenin) yeri iyi seçilmelidir. Tam ortaya ya da kenarlara
yerleştirmemeye özen göstermekte yarar vardır. Genel olarak "altın kesim"
27
oranlarına sadık kalmak iyi sonuç verir.
3) Konuyu, bir tarafa daha yakın yerleştirmeyi düşünüyorsanız, fotoğrafın ağırlık
merkezinin dengede kalabilmesi için ters yönde de lekelere yer vermenizde yarar
vardır. Böylece, fotoğrafın genel dengesini korumuş olursunuz (Bazen radikal
kadrajlar yaparak, dengeyi bilinçli olarak bozmak da mümkündür. Ancak bunu
yapma nedeninizin de anlaşılması gerekir. Aksi halde büyük bir yanlış yapmış
olduğunuz düşünülür).
• Manzara Fotoğrafları
• Mehmet Tekin
• photoline 2003/03, sf.50
• Manzara fotoğrafı çekerken, geniş açılı objektif kullanmak zorunda değilsiniz.
Normal ve tele objektiflerle de yapabileceğiniz çok çeşitli kadrajlar var...
Güzel manzaralar karşısında hepimizin içinde "bu görüntüyü ölümsüzleştirmek"
duygusu uyanır. Zaten çoğumuz bu duygunun gereğini yerine getiririz! Ne yazık
ki hepimiz bunu başarıyla yapamayız. Bakış noktasının doğru seçilememesinden
tutun da, pozlama hatalarına kadar yığınla yanlış yaparız. Çekim öncesinde ve
çekim sırasında alınacak bir kaç basit önlem, bizi yanlışlardan kurtararak başarılı
manzara fotoğrafları elde etmemizi sağlayacaktır.
Uygun Işık
Basit önlemlere geçmeden önce, "Manzara nedir, ne değildir?" sorusu üzerine
biraz kafa yoralım. Gördüğümüz her genel görüntüyü manzara olarak
yorumlayabiliriz, ancak görüntülemek istediğimiz manzaranın o anda uygun bir
ışık altında olmaması, o fotoğrafın daha sonra çekilmesini gerektirir. Yani,
manzara fotoğrafında doğal ışık tek seçeneğimiz olduğu için, mutlaka uygun
ışığın oluşacağı saati ve meteorolojik koşulları beklememiz gerekir. "Zamanım
yoktu!", "Bekleyemedim!", "Yağmur yağıyordu!" gibi mazeretlerin hiç bir anlamı
olamaz. Çünkü fotoğrafçılık, "Beş dakikada Beşiktaş!" mantığıyla düşünülmemesi
gereken bir uğraşıdır. Işık uygun değilse, mutlaka uygun ışık beklenmelidir.
"Peki, hangi ışık uygundur?" şeklindeki bir soruya kesin bir yanıt verilemez,
çünkü konunun yapısal öğelerine, yönüne, mevsime ve meteorolojik koşullara
göre "uygun ışık" kavramı da değişkenlik gösterir. Sabah ışığının ya da akşam
ışığının uygun olduğu konular bulunduğu gibi, Haziran'da ya da Mart-Eylül'de
çekilmesi gereken konular da vardır. Önemli olan, dokuyu ortaya çıkaracak ve
atmosferi vurgulayacak olan ışığı yakalamaktır. Bu yapılmadığı zaman, çok
sıradan görüntülerle karşılaşmak kaçınılmaz olur, harcanan zaman ve para da
boşa gider. Işık konusunda çok genel olarak, cephe ışığı ve tepe ışığı yerine yanal
ışık kullanmaya çalışmanızı öneririm.
Doku ve hacmi ancak bu şekilde vurgulayabilirsiniz. Konunuzun biçimi uygunsa,
ters ışıkta da çok etkileyici sonuçlar elde edebilirsiniz. Ama unutmayın ki ters ışığı
verimli kullanmak o kadar kolay değildir ve gözümüzle görebildiğimiz gölge
detayları film üzerine kaydedilemeyebilir.
28
Aşırı Kontrast Sorunu
Koyu gölgelerin ve parlak bir gökyüzünün aynı çerçeve içine sığdırılmaya
çalışılması bence boşuna bir uğraşıdır. Böyle bir konunun fotoğrafını çekmeye
kalkıştığınızda; ya gökyüzü patlayarak bembeyaz olacaktır, ya da ön plandaki
dağ, taş, deniz v.b. kopkoyu çıkacaktır. Çok genel bir yaklaşım olarak, en açık
bölgesiyle en koyu bölgesi arasında 2 stoptan fazla ışık farkı varsa, o fotoğrafı
çekmemeye çalışın. "Đlle de çekeceğim" diye ısrar edenleriniz olabilir. Bu kişilere
de üç tane tavsiyem var:
1) Aydınlık bölgeden ölçüm yapın ve yarım stop kadar az pozlama yapın. Böylece
koyu bölgeleri doygun bir siyaha dönüştürmüş olursunuz.
2) Aydınlık bölgelere olabildiğince az yer vererek, koyu bölgelere göre pozlama
yapın. Çok açık çıkacak olan aydınlık bölgelerin rahatsız ediciliğinden ancak
onlara çok az yer vererek (daha da iyisi hiç yer vermeyerek) kurtulabiliriz.
3) Aydınlık ve karanlık bölgelere hemen hemen aynı oranda yer vererek, ama
aynı zamanda açık bölgeleri dengelemek için degrade gri bir filtre kullanarak bu
sorunun önüne geçebilirsiniz.
Genel olarak manzara fotografları geniş açı objektif kullanarak çekilir. Böylece
çıplak gözle görebildiğimiz hemen herşeyi çerçevemize sığdırabiliriz. Bunu
yaparken ön plana bir obje yerleştirmenin ilgi çekici bir yöntem olduğunu
düşünüyorum. Bu şekilde, izleyiciye uzaklık ve oranlar konusunda daha çok bilgi
verebilirsiniz. Bunu yaparken diyaframı olabildiğince kısarak (16, 22 gibi) hem ön
plan, hem de arka planın yeterince net olarak kaydedilebileceği bir alan derinliği
sağlamak önemlidir.
Farklı Kadrajlar
Öte yandan, manzara fotoğrafı çekerken kendinizi yalnızca geniş açılı objektifinizi
kullanmak zorunda hissetmeyin! Normal ve tele objektiflerle de yapabileceğiniz
çok çeşitli kadrajlar var... Özellikle dijital fotoğraf makinesi kullanıcıları için bu
önemli, çünkü çoğunun geniş açıyla görme konusunda sorunları olduğunu
biliyoruz. Geniş açılı objektiflerin manzaranın genişliğini verebilmesi,bu objektifler
çok sevmemin en önemli nedeni. Ama tele objektiflerin "perspektif yığılma" adı
verilen, öndeki ve arkadaki objeleri sıkıştırma etkisi de çok ilginçtir. Ayrıca,
manzaranın içinde hoşunuza gitmeyen şeyleri ayıklamak ve konuyu çevresinden
soyutlamak gibi etkileri de çok yararlıdır.
Ufuk Çizgisi
Ufuk çizgisini de dahil ettiğiniz fotoğraflarda, bu çizginin çerçeveniz içinde eğik
olmamasına dikkat edin. Ufuk hattının eğikliği en sık yapılan hatadır ve biraz
dikkat edilirse, çok kolay giderilebilecek bir sorundur. Bu çizginin çerçevenizin
kenarlarına paralel olduğundan emin olun. Bu durumdan emin olabilmek için flaş
kızağı üzerine takılan basit bir su terazisi size yardımcı olacaktır. Ayrıca, ufuk
çizgisinin yeri de önemlidir. Đster dikey, ister yatay kadraj kullanıyor olun, ufuk
çizgisi için en uygun yer, üstten ya da alttan 1/3'lük orandır. Gökyüzündeki
bulutlar ilginizi daha çok çekiyorsa, ufuk çizgisini aşağı çekerek alttan
29
1/3'lük orana yerleştirmeyi deneyin. Yok eğer ön plandaki konu daha ilgi
çekiciyse, o zaman üstten 1/3 ideal orandır. Çok simetrik bir konuyla karşı
karşıya kalmadığınız sürece ufuk hattını tam ortaya yerleştirmekten kaçının. Tam
ortada yer alan bir ufuk hattı, çok durağan ve sıkıcı bir görüntü yaratacaktır.
Kent Manzarası
Mutlaka doğa manzarası fotoğrafı çekmek zorunda değilsiniz. Yaşadığınız kentte
de güzel manzaralarla karşılaşırsınız. Genel kent görüntüleri de ilginç dokular ve
grafik etkiler yaratır. Bunları görüntülerken de, yukarıda sıraladığımız konulara
dikkat etmek gerekir. Ancak burada, bakış yüksekliğimiz daha da büyük önem
taşır. Yüksek bir bakış açısı, bizi hem elektrik tellerinden kurtarır, hem de daha
çok şey görme fırsatı verir. Đster kentte, ister kırda, ister dağ başında olsun, her
zaman manzara fotoğrafı çekme şansınız vardır. Yeter ki görmeyi bilen bir çift
göze sahip olun!
• Gezi Fotoğrafçılığı
• Emre Đkizler
• photoline 2003/04, sf.50
• Nereye giderseniz gidin, her yerin görsel bir mevsimi vardır ve bu yer, en iyi o
mevsimde görüntülenebilir. Rotanızı çizerken bunları dikkate alın.
Hepimiz seyahat etmeyi, farklı yerleri, farklı kültürleri tanımayı ve bu arada
fotoğraf çekmeyi çok severiz. Ama pek çoğumuz için fotoğraf, gezilerimizin içinde
küçük bir yer tutar. Bir başka deyişle, gezilerimizin amacı fotoğraf çekmek
değildir. Đş gezisi, akraba ziyareti, tatil, dinlence, eğlence, alışveriş gibi amaçlarla
gezen insanların çektikleri fotoğraflar, ne yazık ki verimli olmaktan uzaktır.
Gidilen yerde fotoğraf çekme eylemini ön plana çıkarmadıkça, bu sonuç
değişmez. Çünkü fotoğraf emek ister, özen ister, zaman ister. Đşte bu nedenle bu
yazımda, fotoğraf amaçlı gezilere değinmek istedim.
Gezi fotoğrafçılığı dediğimiz kavram, fotoğraf çekmek için yapılan gezileri kapsar.
Burada birincil amaç “iyi fotoğraf” çekmektir. Bunu başarabilmek için de çok iyi
bir plan yapmalı ve olabildiğince bu plana bağlı kalmalısınız. Ayrıca her türlü
olumsuzluğu da hesaba katarak bir “B planı”nı da hazırlamanızda büyük yarar
var.
30
Planlama
Elbette nereye gideceğinize karışacak değilim ama öncesinde neler yapmanız
gerektiği konusunda söyleyecek bir şeylerim var. Gitmeyi düşündüğünüz yer
(köy, kasaba, şehir, ülke ya da dağ) konusunda bir ön bilginiz var mı? Bu soruya
vereceğiniz yanıt önemli. Çünkü neyle karşılaşacağınızı bilmeden geziye
başlamak, yanınızda gerekli ekipmanı bulundurmama riski taşır. Bu riski almak
da çok anlamlı değildir. Gerçi, sürprizlerle karşılaşmayı severiz ve “karşımıza ne
çıkarsa, onu çekeriz” diye düşünenlerimiz olabilir. Ama sürprizler zaten her an
karşımıza çıkabilir ve bunları görüntüleyebiliriz. Benim söylemek istediğim,
“bilgiyi kullanmalıyız”. Piza Kulesini görmek için ta Đtalya’ya kadar gidip, sonra da
onarımda olduğunu görüp doğru dürüst fotoğrafını çekememek ya da Köln
Katedrali’nin içinde çekim yapmak amacıyla oraya kadar gidip yanında geniş açılı
ve ışık geçirgenliği yüksek bir objektif bulundurmamak gibi durumlardan söz
ediyorum. Daha da kötüsü, kuraklık zamanı Kenya’da safariye yeltenmek, kışın
Kelebekler Vadisi’ne gitmek olabilir. Neyin, ne zaman, nerede görüntülenebileceği
konusunda bir çalışma yapmayı öğrenmemiz gerekir. Bu, genel olarak gezi
kültürü için, özel olarak ise gezi fotoğrafı kültürü için temel koşuldur. Her şeyden
önce gidilecek yerin ya da yerlerin belirlenmesi ile burada görülecek mekan ve
etkinlikler konusunda bilgi edinilmesi gerekir. Günümüzün bilgi çağı olduğu
düşünüldüğünde, bunun o kadar da zor ve sıkıcı bir işlem olduğu söylenemez.
Hatta çok zevkli bir ön çalışma olacağından da eminim.
Zamanlama
Görmeyi ve fotoğraflamayı amaçladığımız yerleri
araştırırken, buraları yılın hangi mevsiminde ya da ayında
gezmenin daha doğru olacağını belirlemeliyiz. Bunun için
kitaplar, dergiler, ansiklopediler, Internet’teki siteler ve
daha önce buralara gitmiş olan kişilere başvurulmalıdır.
Her ülkenin, her bölgenin, her şehrin en iyi ışık aldığı, en
güzel renklerle bezendiği ya da en hareketli olduğu
31
zamanlar vardır. Bu zamanlamayı iyi yapmak, inanamayacağınız ölçüde verimli
bir gezi yapmanızı sağlayabilir. Tabi, hiç hesapta olmayan bazı kötü sürprizlerle
de karşılaşabilirsiniz. Gittiğiniz yerde deprem olur, kasırga çıkar, son yüzyılın en
çok yağış alan Mayıs’ına denk gelirsiniz, Temmuz’da kar yağar filan... Böyle
sıradışı durumlar için yapabileceğiniz fazla bir şey olmayabilir. Ama zamanlamayı
doğru yaparak öngörülebilir risklerden kurtulabilirsiniz. Örneğin Van’a ya da
Erzincan’a gitmek istiyorsanız, Ocak ayı bu iş için oldukça kötü bir seçimdir. Oysa
Mayıs-Haziran ayları çok daha fazla görsellik sunacaktır. Tam tersine, Ağustos’ta
Kapadokya’ya gitmek ise yapılabilecek en kötü zamanlamalardan biridir, çünkü
aşırı sıcak, toz ve sert ışık nedeniyle doğru dürüst fotoğraf çekmek çok
zorlaşacaktır. Oysa diğer üç mevsim, Kapadokya için birbirinden farklı görsel
avantajlar sunacaktır.
Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Gidilecek kentteki festival, fuar, panayır,
bayram gibi etkinliklerin de hesaba katılması, fotoğrafçıya hoş sürprizlerle
karşılaşma fırsatı verecektir. Kısacası, nereye giderseniz gidin, her yerin görsel
bir mevsimi vardır ve bu yer, en iyi o mevsimde görüntülenebilir. Şimdi
diyeceksiniz ki, “peki şuraya başka mevsimde gidilmez mi?” Gidilir elbet, ama
fotografik olarak daha verimsiz olması beklenir.
Rota ve Ulaşım
Đster yurt içi, ister yurt dışı gezilerde olsun, iyi
bir planlamanın ikinci adımı ulaşım sorununun
çözümlenmesidir. Otobüs, tren, uçak, otomobil
gibi ulaşım araçlarının hangisinin daha verimli
olacağına karar vermek önemlidir. Temelde
karayoluyla seyahat etmek, gerektiğinde durup
fotoğraf çekmek ya da ara yollara girerek
fotoğraf çekme olanağı sağlaması yüzünden
daha avantajlıdır. Ancak, yolun uzunluğu,
bozukluğu, virajlı ya da inişli çıkışlı olması gibi
etkenler yüzünden tercih edilmeyebilir. Bazen uçakla ulaşım tek yoldur. Tren
güvenliği yüzünden, vapur ise rahatlığı için tercih edilebilir. Ancak burada dikkat
edilmesi gereken şey, olabildiğince az yorulmuş olarak gidilecek merkeze
ulaşmaktır. 18 saatlik uçuş ya da 36 saatlik tren yolculuğu gibi durumlar söz
konusuysa, planlama yaparken dinlenmek için en az bir günü kendinize ayırmanız
gerekir.
Eğer birden çok merkezi aynı gezide görmek gibi bir planınız varsa, görülecek
merkezlerin birbirlerine olan uzaklığını dikkate alarak planlama yapmalısınız. Ara
ulaşımları karayoluyla yapmak, o bölgeyi ya da ülkeyi daha iyi tanımak için çok
yararlıdır. Ama yine de mesafelerin caydırıcı olabileceğini akıldan çıkarmayın.
Harita üzerinde çok yakınmış gibi görünen iki kent, karayoluyla 6-8 saat sürebilir.
Bunu caydırıcı bulanlar uçağı seçmek isteyebilir ama acaba uçağın saatleri sizin
için uygun olacak mıdır? Tam gün ortasındaki bir uçuş saati, o günün büyük
ölçüde yitirilmesine yol açacaktır. Bu yüzden ara ulaşımlarda (hatta tüm
ulaşımlarda) uçak kullanmayı düşünüyorsanız olabildiğince akşam ya da gece
saatlerini seçmenizi öneririm. Işığı kaçırmamak açısından, tabi.
Gidilen merkezlerde otomobil ya da minibüs kiralamak da başvurulabilecek etkili
yöntemlerden biridir. Hatta mümkünse şoförü ve rehberiyle birlikte kiralamayı
deneyin. Böylece yanlış yola sapmak, kaybolmak, park yeri aramak gibi zaman
kayıplarından kurtulmuş olursunuz ve fotoğraf çekebilmek için daha çok
32
zamanınız kalır. Araç kiralamak çok pahalı olur diye düşünebilirsiniz. Ama geziye
zaten kafa dengi birkaç kişi ile birlikte çıkmayı düşünmelisiniz ve masrafları da
paylaşmalısınız. Böylece hem daha ekonomik bir gezi yapmış olursunuz, hem de
anılarınızı (maceralarınızı) paylaşmış olursunuz. Ayrıca, bu arkadaşlarınızın
hepsinin farklı özellikleri geziye daha çok renk katar. Kimi daha girişkendir,
kiminin yabancı dili iyidir, kimi pratik zekalıdır, kimi şakacıdır, kimi güzel şarkı
söyler... Bu özellikler sayesinde tek başınıza yapamayacağınız bir geziyi yapmış
olursunuz ve fotoğraf veriminiz artar.
• Sokaklardan Çalınan Sanat: Sokak Fotoğrafçılığı
• Emrah Sarıiz
• photoline 2003/06, sf.38
• Sokaklar, toplumların kültürlerinin en büyük ve somut yansımasını
oluşturmaktadır. Đnsanların yaşayış tarzları hakkında en temel bilgiler şehirlerin
görüntülerine bakarak oldukça kolay ortaya çıkartılabilir. Arkeologlar bile gün
yüzüne çıkarttıkları şehirlerin yapılarını değerlendirerek toplumlar hakkında bilgi
sahibi olmaya çalışırlar. Dolayısı ile bir “sokak fotoğrafçısı”, toplumun yaşam
biçimini ve kültürünü aktaran, belgeleyen kişi statüsünü de rahatlıkla ortaya
koyabilir.
Belki de, fotoğrafçılığın çıkış noktasıdır sokak fotoğrafçılığı. Bir sokak fotoğrafçısı
için belirlenmiş bir konu sorunu olmadığından, hatta sokakların yaşamı
çevreleyen birimlerin yerleşim alanı olduklarını düşünecek olursak, sokak
fotoğrafçıları hiçbir zaman fotoğraflarını çekmeden önce konu hakkında uzun
uzadıya düşünmek zorunda kalmazlar. Zaten insan yaşamının içindedirler. Bir
diğer deyişle, onların objektifi genellikle yaşamın kendisine çevrilidir.
Etrafımızdaki çoğu insandan farklı olarak, bakmak ile görmek fiillerinin ayrımını
çoktan yapmışlardır.
Bu yazımda da, sizlere sokak fotoğrafçılığına dair ipuçlarını vermeye
çalışacağım.Sokak fotoğrafçısı, insanların hayatını daha iyi gözlemleyebilen bir
karaktere sahip olmalıdır. Dahası, tıpkı bir Zen üstadı gibi sabırla bekler,
sonrasında yay en gergin konumundayken, ok yayı henüz terk etmek üzereyken
fotoğraflayıverir. Biliyordur ki, bir an sonra çekmek isteyeceği kare orada
olmayacaktır.
Zaman devinimine
devam edecek ve
aynı ışık altında bir
başka fotoğraf
çekemeyecektir. Đlk
kural: Fotoğraf
makinenizi yanınıza
alın ve yolları
arşınlamaya
başlayın. Üzerinizde
etki bırakan her şeyi
fotoğraflayın.
33
Yaşayan Sokaklar
2. Sokaklar genel olarak müthiş bir kalabalığa ve görsel şölene sahiptir. Dijital
fotoğraf makinesi kullandığınızı göz önüne alacak olursak, karenizin içinde
olmasını istemediğiniz nesneleri yardımcı yazılımlar sayesinde oldukça kolay
temizleyebilirsiniz. (bkz: Đşin Püf Noktası) Yeter ki, doğru açıyı yakalayın. Ek
olarak, çok kalabalık görüntüler, gözün algılama oranını da düşürecektir. Bunun
dışında, yansımalar, kontrast oluşturan renkler gibi gözünüze çarpan her görüntü
sokak fotoğrafçılığına konu olabilir.
Sokak Fotoğrafçılığının Felsefesi
3. Sokak fotoğraflarınızın başarılı olabilmesi için, konunun herhangi bir şey ifade
etmesinden ziyade, karelerinize bakanlara çok şey ifade etmesi gerekiyor.
Dolayısı ile kompozisyonunuza önem verin. Bu ancak tecrübe ile
kazanılabildiğinden mümkün olduğu kadar çok fotoğraf çekin. Özel bir yerde,
belirli bir saatte çekilen ‘turist’ fotoğrafları yerine, tek bir karede anlatılan
hikayeleri tercih edin. Bazen yalnız bir heykel bile çok şey anlatabilir.
Ön Hazırlıklar ve Giysiler
4. Fotoğraf çekmek üzere dışarıya çıkmadan önce bazı fotoğraf albümlerini veya
dergileri karıştırarak olaya konsantre olun, sokakları gözünüzde canlandırın. Bu
yaratıcılığınızı ateşler ve destekler. Dışarıya çıkmadan önce rahat kıyafetler giyin.
Dar pantolonlar sizin hareket kabiliyetinizi kısıtladığı gibi, yanınıza taşımanız
gereken malzemeyi de sınırlayacaktır. Gerekirse, malzemeleri daha rahat taşımak
için bir sırt çantası alın ve ağırlığı vücudunuza dengeli dağıtmaya çalışın. Ayrıca,
kirletebileceğiniz giysiler giyin; farklı açılar yakalayabilmek için yere oturmanız,
çamura batmayı göze almanız gerekebilir. Fotoğraf çekerken ‘steril’ olmaya
çalışmayın.
Fotoğraf Makinenizi Yanınızdan Ayırmayın
5. Yanınızda sürekli olarak bir fotoğraf makinesi bulundurun. Böylelikle, fotoğraf
her zaman yanınızda dolaşacaktır ve fotoğraf çekmeye, fotoğrafçı gözüyle
bakmaya daha da aşina olacaksınız. Ayrıca, fotoğraf filmine para ve zaman
ayırmadığınızı da varsayacak olursak, yapacağınız denemeler sizi dergilerde
gördüğünüz fotoğraflara yaklaştıracaktır. Çoğu dijital fotoğraf makinesi cebe
sığabilecek boyutlara indirgendiği için evden her çıkışınızda ceplerinizi kontrol
edin, fotoğraf makinenizi unutmadığınıza emin olun.
Trafik
6. Asla araba veya otobüs ile yolculuk etmeyin. Ya yürüyün ya da bisiklete binin.
Böylelikle, taşıtların içindeyken kare ıskalamamış olursunuz. Ayrıca, trafik gibi de
bir sorununuz olmaz.
34
Gözünüzü dört açın
7. Her zaman tetikte olun. Beyaz ayarı, objektif seçimi gibi yapmanız gereken
ayarlamaları önceden yapın. Yoksa yakalamak istediğiniz görüntüyü kaçırma
ihtimaliniz çok yükselir. Eğer profesyonel çekimler yapmak istiyorsanız,
mümkünse farklı objektifleri olan iki ayrı kamera taşıyın.
Objektifler
8. Eğer kompakt makine kullanıyorsanız, dijital zoom yerine optik zoomu tercih
edin. Daha sağlıklı sonuçlar alacaksınız. Şu an piyasada bulunan, 4x ve üzeri
optik zoom’u olan fotoğraf makineleri gerekli objektif yapısına sahip olsa da, SLR
makinelerde genellikle üç temel objektif kullanılmaktadır: 20 - 24mm, 28-80mm
ve 85-105mm zoom. Zoom objektif, insanları uzaktan çekebilmek için idealdir.
Yine de hatırlatmakta fayda var; zoom objektifler, düşük diyafram değerlerinden
dolayı diğerleri kadar hızlı olamazlar ve zor ışık koşullarında sizi oldukça
zorlayabilirler. Bunun nedeni CCD’ye düşen ışık miktarının azalması olarak
gösterilebilir. Objektif seçimi, geniş açılı objektifler ile yaşama katılmanızı, tele
zoom objektifler ile bir gözlemci olmanız manasına gelir. Ayrıca, zoom objektifler
ile hiçbir zaman netleme yapmayın. Önce konuya yakınlaşın, netliği yaptıktan
sonra, istediğiniz mesafeye geri dönün.
Yaşamı yansıtın
9. Bir sokak fotoğrafçısı, gerçek yaşam içinden görüntülemek istediği olayları
daha farklı bir göz ile yansıtır. Dolayısı ile sokak çocuklarını, açlığı veya
mutsuzluğu olduğu kadar, neşeli ve eğlendirici fotoğraflar da çekmeye çalışın.
Konu sınırlandırması yapmayın. Daha sonra fotoğraflarınızı konularına göre
kategorilendirebilirsiniz.
Hareketli yerler bulun
10. Eğer amacınız insanları çekmek ise, metro veya otobüs durakları, parklar
veya deniz kenarları gibi çok insanın bulunduğu yerleri tercih edin. Portre
çalışması yapmayacak olsanız bile. Đnsanların bulunduğu yerlerde hareket vardır.
Hareketin olduğu yerde de fotoğraf olur.
Kişisel Alan
11. Sokaklarda fotoğraflarını çekmek istediğiniz insanlara
iki türlü yaklaşabilirsiniz. Birinci yol izin almadan yapılır,
vur-kaç taktiği geçerlidir. Đnsanları çok iyi gözlemleyin,
gerekmedikçe bu yola başvurmayın. Zira, sizi izinsiz
görüntü almak ile suçlayabilirler. Ancak, derin açılı objektif
kullanıyorsanız, daha dar zoom olanağınız olacağından,
karşınızdaki insanı rahatsız etmeden çekim yapmanız
35
mümkün. Unutmayın ki, fotoğraflayacağınız kişiyi rahatsız etmeden ışık ve
diafram ayarlarını yaptıktan sonra, bir anda dönüp, istediğiniz pozu yakalama
şansınız artar. Ayrıca, bu kadar büyük objektifi kime doğrultsanız bir rahatsızlık
yaşar. Kendinizi ‘kurban’ınızın yerine koyarak düşünün. Đkinci yol, izin almaktır.
Risk azalır ancak konunun konumu bozulabilir. Yine de vazgeçmemelisiniz. Đzin
alabilmek için çok dostane bir şekilde yaklaşmanız oldukça büyük önem taşır.
Fotoğraf makinenizi gösterip gülümseyerek yaklaşmak en ideal yollardan biridir.
Eğer karşınızdaki tepki veriyorsa, tartışmaya fırsat tanımadan oradan uzaklaşmak
en iyi çözümdür. Đdeal olan, karşınızdaki insan ile gözleriniz yoluyla gizli bir
anlaşma imzalamak. Böylelikle, konuyu istediğiniz gibi yönlendirebilir, arka plana
dilediğiniz açı ile konumlandırabilirsiniz. Tabi bu göz temasını başlatabilmek çok
önemlidir. Çoğu fotoğrafçı, insanlar ile temastan kaçındığı için, sadece yaşlıları
veya çocukları görüntülemek ister. Eğer iyi bir sokak fotoğrafçısı olmak
istiyorsanız, en başta insanlar ile anlaşabilmeyi, fotoğrafta istediğiniz gibi
yönlendirebilmeyi öğrenmeniz gerekiyor.
Utangaç olmayın
12. Utangaç olmayın, hele korkak davranmayı mutlaka bir kenara bırakın. Daha
önce de dediğimiz gibi, sokak fotoğrafçısı yaşamın kendisini yansıtır. Hiç
tanımadığınız insanların gözlerine bakamazsanız, hiçbir zaman fotoğraf
çekemezsiniz. Emin olun, fotoğraf çektikten sonra edeceğiniz bir teşekkür,
insanların size olan sempatisini daha da arttıracaktır.
Grup Fotoğrafları
13. Đşin bir diğer yönü ise, insanların sizin fotoğrafçı olduğunuzu anladıklarında,
kendi fotoğraflarını çektirmek istemeleri. Teşekkür edin ve oradan ayrılın. Zira,
bir grup insanın objektife bakarak çektirdikleri fotoğraflar, sokak
fotoğrafçılığından çok uzak karelerdir.
Dijital’in avantajları
14. Dijital fotoğraf makinesi kullanıyor
olmanızın da pek çok avantajı var.
Fotoğrafladığınız kişiye anında çekiminizi
gösterebilir, dilerseniz başka pozlar da
verdirebilirsiniz. Unutmayın, teknoloji insanları
her zaman etkiler. Tabi kibar olmayı da
unutmayın; adını ve adresini alın ve çektiğiniz
fotoğrafların birer kopyasını gönderin. Bu yolla belki de fotoğrafçılık etiğinin
yayılmasına katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca, hareketli LCD ekranı olan bir kamera
kullanıyorsanız, vizörden bakmadan, etrafınızdakilerin dikkatini daha az çekerek
fotoğrafınızı çekebilirsiniz.
36
Işık
15. Öğle vakitleri güneş ışınları oldukça parlak
olduğundan, genellikle sabah veya öğleden
sonra çekim yapmayı tercih edin. Doğanın
renkleri daha doğru olacaktır. Eğer isterseniz,
“Warm Filter” olarak adlandırılan, ten
tonlarında olan bir renk düzeltme filtresi
kullanarak ışık ısısını düşürebilirsiniz. Ancak,
binaları fotoğraflamak istiyorsanız, öğle
saatlerini daha etkin değerlendirmelisiniz. Sert
ışık, binaların hatlarını daha belirgin kılar.
Ayrıca, bulutlu havalarda “Soğan kabuğu”
denilen, 81 serisi filtre (81a-b-c olarak ayrılır) kullanabilirsiniz. Bu filtre, havadaki
fazla mavi tonları dengeleyebiliyor ve fotoğrafınızın daha hoş görünmesini
sağlıyor. Ancak, kompakt bir kameranız varsa, filtre takmayacağınıza üzülmeyin.
Gerekli yazılımları bilgisayarınıza yükleyerek, fotoğraflarınıza ‘dijital’ filtreler
uygulayabilirsiniz.
Işık ayarlamalarını yaparken, kompozisyonu önem sırasına koyun. Eğer insanlar
önemliyse, diğer alanlardaki karaltılar veya bazı ışık parlamaları fotoğrafınıza
hareket katabilir. Ancak lunaparkta çekim yapıyorsanız ve dönme dolabın
ışıklarını çekmeye çalışıyorsanız, insanların koyu tonlarda çıkması gayet doğaldır.
Beyaz Ayarı
16. Çekim yapmaya başlamadan önce kesinlikle beyaz ayarını kontrol edin.
Muhtemelen açık alanlarda olacağınız için, tungsten veya flüoresan ayarları
yerine, havanın bulutlu veya açık olmasına göre ayarlama yapmanız
gerekmektedir.
Flaş Kullanımı
17. Özellikle portre çekimlerinizde, isteğinize bağlı olarak yüzdeki gölgeleri
azaltmak amaçlı ‘dolgu flaş’dan yararlanabilirsiniz. Sadece karanlık ortamlarda
değil, güneşin pırıl pırıl olduğu zamanlarda bile flaş kullanılabilir. Bunun için,
dijital fotoğraf makinenizin flaşsız çekebileceği en yüksek diyafram değerini
belirledikten sonra, ayarları sabit tutarak sadece flaşı açın. Böylelikle konunuzda
oluşan gölgeleri yok edebilirsiniz.
Arka Plan
18. Çekimini yapacağınız objenin arka planını da kontrol etmeniz oldukça büyük
önem taşır. Tecrübeli fotoğrafçılar, görüş açısını değiştirerek arka plan ile oynar
ve konunun en iyi oturduğu planlamayı kareler. Yine de hatırlatmakta fayda var:
En güzel fotoğraflar, arka planların en doğru şekilde kullanıldığı, bir elektrik direği
37
veya kareye belli belirsiz girmiş bir araç gibi gereksiz ayrıntıların bulunmadığı
fotoğraflardır. Yoksa, tamamen düzgün konumlandırılmış bir arka plan,
fotoğraflamak istediğiniz konuyu çevresinden soyutlayarak, öne çıkaracaktır.
Dolayısı ile, fotoğraf karesini mümkün olduğu kadar bütün olarak görmeye
çalışın.
Hareketin Doruk Noktası
19. Belki bir sigaranın çekildiği an. Belki de gözde oluşan
bir anlık parıldama. Yahut, yol kenarında çalışan bir işçinin
balyozunu havada en yükseğe kaldırdığı an. Bunların tümü
herhangi bir hareketin doruk noktasını oluşturmakta. Bu
noktayı yakalamak, balyozun aşağıya doğru inmeye
başlamasını fotoğraflamaktan çok daha önemli
olduğundan, gözünüzü dört açmalısınız. Bu noktada biraz
sabırlı olmalı ve konunun hareketini çok iyi
gözlemleyebilmelisiniz. Emin olmak için birden fazla kare
çekmenizi salık veririm. Eskiler ne demiş? Tüm yumurtaları
aynı sepete koymamak lazım. Dolayısı ile 4-5 pozun en
iyisini seçmek her zaman en garantili yöntemdir. Dijital
fotoğraf makinesi kullandığınızdan dolayı, kaç rulo film
harcadığınızı hesaplamak zorunda kalmayacağınızı
unutmayın.
Portreler
20. Portre fotoğrafı üzerine çalışırken, arka planın daha
bulanık olması konuyu öne çıkartır ve ilgiyi konuya çeker.
Netlik alanını azaltarak arka planı flulaştırabilirsiniz. Bunun
için, diyaframı biraz daha açarak çekim yapmanız
gerekmektedir; dijital fotoğraf makinenizi “A- Aperture”
yani diyafram öncelikli moda getirmeniz gerekmektedir.
Böylece kameranız, seçtiğiniz ışık ölçümüne göre çekim
yapabilir. Alan derinliği kurarak, konuyu arka plandan
rahatlıkla ayırabilirsiniz. Ayrıca, bakış yönünde bırakılacak
bir miktar boşluk fotoğrafınıza hareket getirecektir.
Çektiğiniz portreleri, bilgisayarınıza aktardığınız zaman, bir
de siyah beyaz hallerine bakın. Gölgelerin ve kontrastın
uyumlu olduğu fotoğraflarda, siyah beyaz çok farklı tatlar
verebilir.
Portfolyonuz
21. Đleriye yönelik çalışmalar yapıyorsanız, mümkün olduğunca aynı fotoğraf
makinesi ve objektifi kullanmaya çabalayın. Uzun süre boyunca aynı objektif ile
çalıştığınızda, gözünüz bir objektif bakışı kazanacak ve yıllar sonra tek bir elden
38
çıkma, yalın ve yaklaşık aynı açılardan çekilmiş bir portfolyo sahibi olabilirsiniz.
Ayrıca fotoğraflarınızdaki karışıklığı da bu sayede önleyebilirsiniz. Önemli olan
size ait, sizi yansıtan ve mümkün olduğunca aynı konuda çalışılmış bir portfolyo
oluşturabilmeniz. Örneğin, ünlü savaş fotoğrafçılarından James Nachtwey, sadece
iki adet Canon EOS1 ile 17- 35mm geniş açı zoom objektif kullanıyor ve tüm
savaşlara bu iki fotoğraf makinesini ve objektifini götürüyor. Böylelikle hem
makinelerini, hem de objektiflerini çok iyi tanıyor ve görüntüyü anında
yakalayabiliyor. Cephede de gereksiz ağırlıktan kurtularak, rahat hareket imkanı
kazanıyor.
Aksesuarlar
22. Aslında sokak fotoğrafçılığı oldukça serbest yapılan bir çalışma olduğu için,
yanınızda minimum ağırlık ile yol almanız en ideali. Yine de, bazı aksesuarlar
kullanarak, bu yolculuğu daha zevkli hale getirebilirsiniz. Gece çekilen
fotoğraflarda daha açık diyafram kullanıldığı için, fotoğraflarınızda netlik sorunu
yaşamanız olasılığından bir monopod veya tripod kullanmanızı tavsiye edebilirim.
Ancak, geniş açı objektif ile gün ışığında çalışma yapıyorsanız, tripodu sadece
gezdirmiş olursunuz. Boşuna ağırlık taşımayın. Unutmayın, ne kadar hantal
olursanız, o kadar az fotoğraf çekebilirsiniz. Fotoğraf çekebileceğiniz süre uzun
ise, yanınıza mutlaka yedek piller bulundurun. Bellek kartı konusuna gelince; her
zaman hatırlattığımız gibi, yanınızda fotoğraflarınızı aktarabileceğiniz bir cihaz
yoksa, mümkün olduğu kadar büyük kapasiteli bellek kartı kullanın. Eğer bellek
kartınız dolarsa hemen vazgeçmeyin. Daha sonra geri dönmek üzere adresi bir
kenara not edin. Belki de geri döndüğünüzde eskisinden daha güzel bir fotoğraf
yakalayabilirsiniz.
Panning Gece Çekimleriniz
Sokaklarda gündüz olduğu kadar gece de vakit geçirmek oldukça keyiflidir. Đşte
gece çekimlerinizi güzelleştirecek birkaç öneri:
Fotoğraf katili: Flaş
23. Flaş, doğru olarak kullanılmadığında
fotoğrafınızı temelinden sarsabilir. Rear Curtain
Shot - Arka Plan Perdesi olarak adlandırılan ve
perdenin pozlamasının bitiminden hemen önce
çakan flaş dışında, herhangi bir flaş opsiyonunu
kullanmamalısınız. Ayrıca, bazı küçük otomatik
fotoğraf makinelerinin flaşları üç metreden
sonra etkisini yitirir. Daha büyük SLR
kameraların flaşları daha etkili olsalar bile, farklı mesafelerdeki objelerin dengesiz
aydınlatıldığını göreceksiniz. Flaş, sadece kapalı alanlarda veya yakın mesafelerde
gölgelere dolgu yapmak amacı ile kullanılır. Şu anda çoğu kompakt kameranın
flaşını tamamen kapalı tutabilme opsiyonu mevcut. Dolayısı ile flaşlı
çekimlerinizde daha dikkatli olmalısınız.
Ek olarak, gece fotoğraflarında, enstantane uzun pozlamaya tabi kalacağı için,
39
hareketli nesneler flu olacaktır. Eğer bulanık görüntülerden hoşlanmıyorsanız, flaş
kullanarak hareketli nesneleri sabitleyebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken,
diyaframın normal ışık ayarında bulunmasıdır. Böylelikle, flaşın varlığı ortamın
ambiyansını bozmayacaktır.
Objektif ve Tripod
24. Eğer flaş kullanmazsanız, CCD’ ye
düşebilecek ışık miktarı oldukça azalacaktır. Bu
da enstantane hızı, diyafram açıklığı, beyaz
ayarı ve tripodunuzun kombine çalışmasına
bağlıdır. Hayır, yanlış yazmadım; tripod. Ne de
olsa, bu diyafram açıklığında kameranızın sabit
durması gerekmektedir. ISO ayarınızın da biraz
yüksek olmasında fayda var. Ancak bu zoom
objektifler için büyük dezavantaj
oluşturmaktadır. Bu tip objektifler, odak
uzaklığı daha az olanlarına göre dört ila sekiz kat (yaklaşık iki veya üç stop) daha
az ışık alırlar. Dolayısı ile, büyük objektifler kullanıyorsanız, optik zoom yaparken
dikkatli davranın. Kompakt kameralar için 35mm f3.5 veya f2.8 iyi bir gece
çekimi sağlayacaktır.
Hep karanlık, hep karanlık!
25. Beyaz ayarının doğru modda olmaması (ki genellikle otomatik yapmamanızı
tavsiye ederiz), ışık ölçümünün ‘multi’ yerine ‘spot’ seçeneğinde tutulması doğru
pozlamayı yakalayamamanızla sonuçlanacaktır. Neon lambaları gibi parlak
objelere de daha bir özenli yaklaşmakta fayda var. Karanlık gökyüzünün
önündeki lambaların, kameranızın otomatik ayarlarında doğru pozlama yapmasını
nasıl bekliyorsunuz ki? En iyi yöntemlerden birisi ‘multi’ modunda ışık ölçümünü
kullanmanızdır.
Panning
26. Oldukça sık karşılaştığımız tekniklerden biri
olan panning, objektifin nesne ile birlikte hareket
ettirilmesi ile yapılır. Dikkat edilmesi gereken
nokta, hareketli objenin hızını objektifinizin hızlı
ile aynı seviyede olmasıdır. Bisikletli bir çocuğu
fotoğraflarken sorun olmayabilir ancak, formula 1
arabalarında oldukça hızlı olmanız gerekli.
Panning yapıldığı zaman, arka plan soyutlanacak,
renkler birbirine girecektir. Perde hızını en çok
1/30’a tutmanız gerekmekte, zira yüksek perde
hızlarında konu takibi yapmanızın imkanı yok.
40
Güvenlik
27. Özellikle kalabalık yerlerde veya sokak
gösterilerinde fotoğraf çekerken, fotoğraf
makinenizin olduğu kadar, kişisel güvenliğiniz
de oldukça önemlidir. Mutlaka aksesuarları ve
kameranızı kolay kolay düşmeyecek yerlere
koyun. Daha da önemlisi, çekim yaparken diğer
gözünüz etrafta neler olup bittiğini takip etmeli.
Eğer fazlasıyla kalabalık yerlerde
bulunuyorsanız, hareket alanınızı
genişletebilmek için kalabalığın içinden
sıyrılmak da oldukça farklı kareler yakalamanızı sağlayabilir. Mutlaka olay yerinin
çok yakınında olmanız gerekmez. Olayın arbedesinden sıyrılmak için etrafa hakim
bir uzaklıktan veya yükseklikten gözlem yapmayı deneyin. Bu arada asla
unutmayın: Bu tip kalabalıklar yankesicilerin en sevdiği ve rahat çalıştığı
yerlerdir. Kameranızı yanınızdan ayırmayın ve çantanızın ağzını kapalı tutun.
Geceleri ise elinizdeki binlerce dolarlık kamera ile arka sokaklara girmeyi
aklınızdan bile geçirmeyin.
Yasak Sokaklar
28. Askeri bölgelerin yakınları veya bazı kamu alanlarında fotoğraf çekmek
yasaktır. Bu tip uyarı yazıları taşıyan yerlerden uzak durun. Eğer ortalıkta
herhangi bir yazı göremiyorsanız ve yine de emin olamıyorsanız, ortalıkta dolaşan
görevlilere danışmadan çekim yapmak başınızı belaya sokabilir. Nitekim, çoğu
süper marketin içinde uyarı yazısı yoktur ancak, fotoğraf çekmeye kalkıştığınızda
güvenlik görevlileri size müdahale edecektir.
EXIF de ne?
29. Fotoğrafların EXIF değerlerine bakıp, sonraki çekimleriniz için bunu bir
referans olarak kullanabilirsiniz. Fotoğraflarınızı bilgisayarınıza aktardıktan sonra,
kullandığınız yazılım içerisinde fotoğraflarınızın EXIF değerlerine mutlaka bir göz
atın.
Detaylarda saklı gerçekler
30. Gerçekten güzel bir fotoğrafın illa bir insan, belirli bir hareket ya da uyumlu
renkler içermesi gerekmemektedir. Sokaklarda bulunan minik detaylar bazen bir
bütünden çok daha çarpıcı olabilir.
Hoşunuza giden yerleri sık ziyaret edin
31. Gezmeye devam ettikçe bazı yerler favori mekanlarınız haline gelebilir.
Değişen ışık şartları, değişen konular ve diğer etkenleri göz önüne alarak fotoğraf
çekin.
41
Mağazalar ve kafeler
32. Mağazalar ve kafeteryalar sokakların doğal süsleridir ve oldukça ilgi çekici
olurlar. Vitrinler ve kafede oturan insanları fotoğraflamayı deneyin. Eğer flaş
kullanacaksanız, vitrin camı veya ayna gibi yüzeylere mümkün olduğunda çapraz
yaklaşın ki, flaşın ışığı objektifinize geri yansımasın.
Makro Çekimler
33. Bazen bir iskelenin ayağı ya da kirli ve paslı bir su borusunu makro çekmeyi
deneyin. Konunun ne olduğu fotoğrafınızda tam olarak anlaşılmasa da, oldukça
ilginç görüntüler yakalayabilirsiniz.
Zoom In - Zoom Out
34. Metro, tren ve vapur istasyonu veya açık hava diskoları gibi kalabalık
mekanlarda çekim yaparken, objektifiniz ile zoom in veya zoom out yaparak
alacağınız bulanık görüntü, ortamın hareketliliğini fotoğrafa da aktarır.
Normalden biraz daha uzun tutulmuş pozlama değeri ile çekim yaparken zoom in
veya zoom out yapın.
Zamanı iyi Değerlendirin
35. Eğer fotoğraf çekmeyi gece de sürdürmek için gerekli malzemeler yanınızda
değilse, gününüzü ve gezeceğiniz yerleri önceden planlayarak yola çıkmak, gün
ışığından daha fazla yararlanmanızı sağlayacaktır.
Burada anlatılan püfler, sizin sokaklarda dolaşırken
algıladığınız görüntülerin sabitleştirilmesi üzerinedir. Sokak
fotoğrafçılığı, en başta bahsettiğimiz gibi oldukça rahat
yapabileceğiniz bir çalışma tarzı. En basit ve kompakt
fotoğraf makineleri ile bile bu tarz bir çalışma yapabilirsiniz.
Gereken tek şey, büyük ya da küçük bir fotoğraf makinesine
sahip olmanız. Bahsedilen tüm püfler size yardımcı olacaktır
ancak, hiçbiri kesin kural olarak görülmemelidir. Başarılı bir
sokak fotoğrafı için yukarıda bahsi geçen objektiflere veya
aksesuarlara sahip olmanız mutlak olarak gerekmemekte.
Vizörden ne görüyorsanız, onu çekmeniz gerçekten yeterli
olacaktır. Đlk kuralı unutmayın: Fotoğraf makinenizi yanınıza
alın ve yolları arşınlamaya başlayın. Üzerinizde etki bırakan
her şeyi fotoğraflayın.
42
• Doğa Fotoğrafçılığı
• Emre Đkizler
• Photoline
• Kullanılabilecek çok farklı fotoğraf ekipmanı olmasına karşın,
elinizdeki en basit fotoğraf makinası ve herhangi bir objektifle bile
çekilebilecek çok sayıda fotoğraf konusu vardır.
Uluslararası fotoğraf yarışmalarının tanıtım broşürlerinde “doğa” tanımı şöyle
yapılır: Đnsan eli değmemiş toprak parçaları, deniz, göl, nehir vb. ile evcil
olmayan bitki ve hayvan türleri... Tabii bunu çok daha kapsamlı ve upuzun
cümleler halinde tanımlarlar, ama bunu yaparak sizi sıkmak niyetinde değilim.
Yalnızca, doğa fotoğrafı dendiğinde kedi, köpek, inek, koyun, gül, elma, armut
falan değil, daha çok aslan, kaplan, geyik, şahin, ayı, orkide, ladin ağacı, sekoya
ağacı gibi canlıları algılamalıyız. Đnsan yapısı evler, köprüler, elektrik direkleri de
görüntüde yer almamalı. Yani bu tür yarışmalara katılacaksanız, bu kurallara
uygun fotoğraflar çekmelisiniz. Ama ben bu kadar katı kuralları olan biri değilim.
Dolayısıyla sizi özgür bırakıyorum; çıkın dışarı ve ne istiyorsanız onu çekin! Yeter
ki çıkın dışarı; atın kendinizi doğanın kucağına... Ne görüyorsanız onu çekin. Yok
efendim, üstten elektrik telleri giriyormuş, uzaktan otoyol görünüyormuş,
köprünün korkulukları şöyleymiş falan, hiç önemli değil! Siz hele bir doğaya çıkın
da gözünüz gönlünüz açılsın. Ciğerleriniz oksijenle dolsun, ayağınız çimlere
değsin, güneş içinize dolsun... Çekeceğiniz her kare olmasa bile, pek çok güzel
fotoğrafınız olacaktır. Sağdan soldan giren yabancı maddeleri de dert etmeyin;
nasıl olsa Photoshop denen bir şey var! Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? Hem doğadan
maksimum ölçüde yararlanacağız, hem de teknolojiden. Hiçbirini kirletmeden,
tüketmeden, onları koruyarak ve geliştirerek birlikte yaşamayı bileceğiz. Bunu
başaramayanları da uyararak, öğreterek tüm sorunları aşacağız. Anlaştık mı?
Doğa fotoğrafı denince akla tek bir tür gelmemeli, çünkü doğada fotoğraf konusu
olabilecek sonsuz sayıda tür, cins ve topluluk vardır ve bu konulara çok çeşitli
biçimlerde yaklaşmak da olasıdır. Manzara, siluet, yakın plan, kaydırma gibi çok
çeşitli konuları ve teknikleri deneyebilirsiniz. Kullanılabilecek çok farklı fotoğraf
ekipmanı olmasına karşın, elinizdeki en basit fotoğraf makinası ve herhangi bir
objektifle bile çekilebilecek çok sayıda fotoğraf konusu vardır. “Bas-çek”
dediğimiz kompakt fotoğraf makineleri ya da basit dijital fotoğraf makinelerini
kullanarak bile çok güzel doğa fotoğrafları çekebilirsiniz. Doğada fotoğraf
çekerken sahip olmanız gereken en önemli kaynak “ışık”tır; sonra biraz da sabır.
Bunlara sahipseniz, kim tutar sizi?
1
IŞIK
Doğa fotoğrafı çekerken doğal olarak “doğal ışık”tan yararlanmayı düşünmeliyiz.
Bunun için de doğal ışığın en güzel olduğu saatleri iyi değerlendirmemiz gerekir.
43
Bu saatlerin hangi saatler olduğunu bilmeyen var mı? Eğer hala varsa,
söyleyeyim: Sabahın ilk ve akşamın son saatleri. Yani güneş ışınlarının yeryüzüne
yatay olarak geldiği ve sıcak tonlara sahip olduğu bu “seçkin saatleri”
kaçırmamalıyız. Gerekirse çok erken kalkmalıyız, hatta hiç uyumasak da olur. Bir
kaç saatlik uykusuzluğun olağanüstü fotoğraflara sahip olma şansını
engellemesine izin vermemeliyiz. Benzer şekilde akşamüstü saatlerinde de çok
uyanık olmalıyız, çünkü bu saatlerde ışık çok hızlı değişir. Bu hızlı değişimin
sonucu olarak da bize çok çeşitli fotoğraf olanakları sunar.
Elbette günün diğer saatlerinde de doğa fotoğrafları çekilebilir, ama unutmayın ki
hiçbiri “seçkin saatler”deki kadar etkileyici olamaz. Özellikle güneş ışınlarının
yeryüzüne dik olarak geldiği öğlen saatleri, neredeyse hiç bir fotoğraf konusu için
uygun değildir. Çünkü herşeyin sert gölgeleri oluşur ve kontrast çok yüksektir.
Böyle bir ışık altında biz görebilsek bile, dijital fotoğraf makinemizin sensörü,
gölgede kalan bölgelerdeki ayrıntıları kaydedemez. Böylece fotoğrafımızda
simsiyah bölgeler oluşur. Bu nedenle, eğer çok sık bir ormanda değilsek (mesela
yağmur ormanlarında), olabildiğince bu saatlerde çekim yapmamaya çalışmalıyız.
2
YAĞMUR
Yağmur dedim de, aklıma geldi. Pek çoğumuzun “fotoğraf makineme bir şey olur”
diye korktuğu yağmur, aslında doğanın en güzel olayıdır. Yağmur doğanın yaşam
kaynağıdır. Yani, yağmur sırasında ve hemen sonrasında doğa en güzel
halindedir. Bu nedenle, yağmur sırasında makinenizi ve kendinizi koruyarak,
yağmurdan sonra ise serbestçe çekime çıkma alışkanlığı edinin. Özellikle,
yağmurdan hemen sonra renkler daha parlak ve canlı olur. Yaprakların üzerindeki
yağmur tanelerinin ışığı kırması ve yansıtması sayesinde çok keyifli görüntüler
yakalayabilirsiniz. Doğa fotoğrafları çekerken daha keskin sonuçlar almak
istiyorsanız, net alan derinliğini arttırarak hem uzaktaki hem de size yakın
konuların net olmasını sağlayın. Bunun için geniş açılı objektif ve kısık diyafram
(16, 22 gibi değerler) kullanın. Ayrıca fotoğraf makinenizde “alan derinliği izleme
düğmesi” varsa, parmağınızla bu düğmeye basılı tutarak net alan derinliğini
kontrol edebilirsiniz. Kısık diyafram değerleri, makineyi elde tutarak çekim
yapamayacak kadar düşük enstantaneler kullanmaya zorlayacağından, tripod ve
kablo deklanşör (ya da uzaktan kumanda) kullanmanız gerekir. Bu sayede netlik
ve keskinlikten ödün vermemiş olursunuz.
3
44
MALZEMELER
Doğa fotoğrafı çekerken belli bir malzeme kullanımından söz
etmek çok doğru olmaz. Elinizde geniş açılı bir objektif varsa, orman, dağ, vadi,
ova gibi geniş yayılımlı konuları görüntüleyebilirsiniz. Normal bir objektif ile de
aynı konuları kısmen görüntüleyebilir, ayrıca ağaç gövdesi, yapraklar, çiçekler
gibi konulara da eğilebilirsiniz. Tele objektifleriniz varsa, manzara ya da bitki ve
hayvan yaşamlarına tanıklık edebilirsiniz. Hele 300 mm-f/2.8 ya da 600 mm-f/4
gibi ışık geçirgenliği yüksek olan süper tele objektifleriniz varsa, o zaman vahşi
yaşam fotoğrafları için uygun donanıma sahipsiniz demektir. Filtre kullanımı da
önemli bir yer tutar. Özellikle polarize filtreler, doğa fotoğrafçılığının
vazgeçilmezleri arasındadır. Renk doygunluğunu arttırmaları ve kontrastı
yükseltmelerinin yanında su yüzeylerindeki yansımaları da engelleyebiliyor
oluşları, bu filtreleri temel malzememiz haline getirir. Çıplak gözle
göremediğimiz, ama dijital fotoğraf makinemizin sensörünün algılayabildikleri
ultra-viyole ışınlarını kesmek için de UV ya da Skylight filtrelerden birini de
objektifimiz üzerinde sürekli bulundurmalıyız. Bu temel filtrelerin dışında degrade
renk filtreleri olan “graduated” filtreler de, gökyüzünün rengini ya da
yoğunluğunu arttırmada işe yararlar. Özellikle “gri” ve “günbatımı” filtreleri doğa
fotoğraflarında çok kullanılır.
4
YAKIN PLAN (MAKRO)
Kameranızın yakın (close – up) modunu
kullanın. Fotoğrafını çekeceğiniz objeye (çiçeğe ya da böceğe) yaklaşabildiğiniz
kadar yaklaşın. Fotoğraf makinenizin lcd ekranını da kullanarak netlik ve kadraj
ayarlarını kolaylıkla yapabilirsiniz. Makro fotoğraf tutkunları ise etkili görüntüler
yakalamak için ayrı olarak satılan makro lenslerle, daha da fazla yaklaşabilirler.
• Portre Fotoğrafçılığı
• Emre Đkizler
• Photoline
•
45
Geniş açılı objektiflerin yakın çekimde insan yüzünde yarattığı distorsiyon
inanılmaz ölçüde komiktir. Biraz eğlenmek için bunu deneyebilirsiniz. Ancak,
klasik anlamda bir portre fotografı için asla kullanmamalısınız.
Đnsanın kişiliğini, duygularını, iç dünyasını ortaya koyan fotoğrafa portre
fotoğrafı denir. Portre fotoğrafı, çoğumuzun algıladığı gibi yalnızca “vesikalık
fotoğraf” klişesinden ibaret değildir. Yani cepheden bakış ve omuzları içeren
kafa fotoğraflarından söz ediyorum. Bunlar da tabii ki portredir. Ama portre
fotoğrafı çekmek istediğiniz zaman, kendinizi bu kadar dar kalıplar içinde
hissetmenize hiç gerek yok. Profilden bir baş, bütün bir beden, piyano çalan bir
el, hamile bir bayanın karnı, bir bebeğin ayağının altı gibi farklı yaklaşımlar
portre fotoğrafçılığının tadı, tuzudur. Fotoğrafçı için asıl önemli olan, insanların
kişiliğini algılamalarıdır. Çekilen fotoğraf bu kişiliği ortaya koyabiliyorsa başarılı
bir portre fotoğrafıdır.
Doğal bir bakış, fotoğrafı çekilen kimse tarafından verilmesi gereken pozdur.
Bunu sağlayacak olan da fotoğrafı çeken kişidir. Portresi çekilecek olan model ile
portreyi çekecek olan fotoğrafçı arasında sağlam bir diyalog olmalıdır. Yani
model, fotoğrafının çekileceğinin bilincinde olmalıdır ve fotoğrafçının istediği
etkiyi gerçekleştirmek için iletişime açık olmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum.
Fotoğrafa yeni başlayan pek çok kişi, “doğallık” adı altında çaktırmadan fotoğraf
çekmeyi marifet sayıyor. Ortaya çıkan işleri de pek bir beğeniyorlar. Kazara
eleştirmeye kalkınca da, “ben öyle olmasını istedim!” şeklinde anlamsız bir yanıt
vererek savunmaya geçiyorlar. Aslında buna savunma demek de çok doğru
değil. Kendilerini savunamadıkları için konuşmayı sona erdiriyorlar demek daha
doğru. Böyle bir tavrı takınanların ne fotoğrafçılığı gelişir, ne de insanlarla
iletişimi.
Her Şeyin Başı Đletişim
Portresini çekmek istediğiniz kişiye isteğinizi anlatabilmeniz için onu kesinlikle
tanıyor olmalısınız. Eğer tanımıyorsanız da bir an önce tanışın. Ona kendinizi
tanıtın, havadan sudan da olsa bir şeyler söyleyin ve onun kişiliği hakkında
ipuçları elde etmeye çalışın. Bu iletişimi kurduktan sonra, uygun bir fon ve
uygun bir ışık altında onun portresini çekmek istediğinizi söyleyin. Bunu
yapmaktaki amacınızı anlatın. Büyük bir olasılıkla kabul edecektir ve
çaktırmadan çekeceğiniz bir fotoğraftan çok daha iyi bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Diyelim ki kabul etmedi; ne olacak, dünyanın sonu değil ya. Kaçırdığınız yığınla
konudan biri olarak unutulup gidecek. Modele bu şekilde yaklaşımı kuşkuyla
karşılayanlar olabilir. Ama inanın bana, iletişimsiz bir fotoğraftan çok daha
fazlasını elde edeceksiniz. Bu konuda pratik yapmak için, işe yakın
arkadaşlarınız ve akrabalarınızdan başlayabilirsiniz. Yakınlarınıza hem nazınız
geçer, hem de onları zaten tanıyor olduğunuz için hangi özelliklerini vurgulamak
istediğinizi bilirsiniz.
Işıklandırma
Çekim için uygun ışık ve temiz bir fonun varlığından emin olmanız gerekir.
Doğal ışık yeterli değilse, yapay ışık kaynaklarından yararlanmanız ya da yüksek
ASA’lı film kullanmanız gerekir. Ama portre fotoğrafında keskinlik önemli olduğu
için iri gren (yani yüksek ASA) pek tercih edilmeyecek bir etki yapacaktır. Bu
46
yüzden, ne yapıp edip ışık bulun!
Işığın miktarı ve niteliği çok farklı olabilir. Mum ışığında güzel bir portre
çekebilirsiniz, ama sert öğle güneşi altında çekim yapmamalısınız. Çünkü tepe
ışığı olumsuz gölgeler oluşturarak ifadeyi çok değiştirecektir. Benzer şekilde
cephe ışığı da derinlik duygusunun kaybolmasına yol açtığı için uygun bir
aydınlatma şekli değildir (Makine üzerindeki flaşın da olur olmaz kullanılmaması
gerektiğini ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım!). Tek ve ideal bir aydınlatma
şekli bulunmamasına karşın, yarı cephe ışığı ile yanal ışık kullanımının
diğerlerinden daha iyi sonuç vereceğini söyleyebilirim. Direkt cephe ışığı yerine,
bir yüzeyden yansıtılarak ya da dağıtılarak verilen ışıkla iyi bir aydınlatma
sağlanabilir. Sert bir ışık yerine, yumuşak (yaygın, difüz) bir ışık daha iyi detay
verecektir ve modeli rahatsız etmeyecektir. Bunu pencere önünde tül perdeyle,
flaş önünde ise difüzörler (ya da kağıt mendil) aracılığıyla yapabilirsiniz. Açık
havada iseniz, sabahın ilk saatleri ile akşamın son saatlerini kullanmanızı
öneririm. Çünkü bu saatlerde gün ışığı daha yumuşaktır, yataydır ve daha sıcak
renklidir.
Mutlaka flaş kullanmak zorundaysanız, flaşı dolgu ışığı olarak kullanmanızda
yarar var. Yani ortam ışığına göre pozlandırma yapıp, flaşı 1/2 ya da 1/4 gibi bir
güçte, yalnızca gölgeleri yumuşatmak amacıyla kullanın. Flaşı asıl ışık kaynağı
olarak kullanmak istiyorsanız, lütfen makine üzerinde kullanmayın. Çünkü
makine üzerindeki flaş çok sert bir cephe aydınlatması yapacaktır. Bir senkron
kablosu yardımıyla, flaşı gövdeden bağımsız ve yarı cephe ışığı oluşturacak
biçimde kullanmanız daha sağlıklıdır. Birden çok flaş kullanmanız durumunda ise
ana flaşı yarı cephe ışığı olarak, yardımcı flaşları ise dolgu ışığı, saç ışığı ve fon
ışığı olarak kullanmanız doğru olur. Bu ışıkların yerleri ve açıları değiştirilerek
farklı etkiler elde edilebilir. Bu konuda biraz deneme yapmakta yarar var. Genel
olarak dolgu ışığı cepheden ya da ana ışığa simetrik olarak, saç ışığı ters açıdan
ve fon ışığı da fona paralel olarak kullanılır.
Objektif Seçimi
Uzun odak uzaklığına sahip bir objektif kullanımı, burun çıkıntısını gizleyip,
normal ya da geniş açılı bir objektife oranla yüz hattı oranlarının daha uyumlu
olmasını sağlayacaktır. “Kısa tele” dediğimiz 105 mm ve buna yakın odak
uzaklığına sahip objektifler portre çekimlerinde idealdir (85-135 mm arası). Bu
rakamlar 35 mm’lik sistem için geçerlidir. Dijital, APS ve orta format için
dönüşüm yapılmalıdır. Geniş açılı objektiflerin yakın çekimde insan yüzünde
yarattığı distorsiyon inanılmaz ölçüde komiktir. Biraz eğlenmek için bunu
deneyebilirsiniz. Ancak, klasik anlamda bir portre fotoğrafı için asla
kullanmamalısınız. Normal ya da standart olarak adlandırılan objektifler ise ciddi
bir distorsiyon yaratmamakla birlikte, uygun bir kadraj için konuya çok
yakınlaşılması sonucu, modelin gözlerinde şaşı bir ifadenin oluşmasına neden
olurlar. Çok uzun telelerde ise, modele çok uzak kalınması nedeniyle modelin
anlamsız bakışlar takınması olasılığı yüksektir. Uygun bir konuşma mesafesi
kadar pay sağlayan kısa teleler, en rahat ifadelerin oluşmasına yardımcı olurlar.
Çekim Aşaması
Her şeyi hazırladıktan sonra yapılacak ilk iş, poz veren kişinin yapay bir ifade
47
takınmasını önlemek, yani onu rahatlatmaktır. Bu da ancak iletişimle
sağlanabilir. Đnsan başının girintili çıkıntılı olması nedeniyle alan derinliği sorun
olabilmektedir. Gözlerin net olması önemli bir kriterdir, ancak gözlere netleme
yapıldıktan sonra, yüzün diğer noktalarındaki hafif netsiz görüntüler fazlaca
önemli değildir. Ayrıca, bir portre çekiminde arka planın netsizliği, portrenin ön
plana çıkmasına yardımcı olan bir etkendir.
Sonuç olarak, farklı diyafram değerleri deneyerek farklı vurgular yaratabilirsiniz.
Çeşitli ışıklandırma şekilleriyle modelin karakterini ve ruhsal durumunu yansıtan
görüntüler elde edebileceğiniz için, modeli yakalamışken kolay kolay bırakmayın
ve aklınıza gelen tüm ışıklandırmaları deneyin. Modeli arka plandan soyutlamak
gibi bir yaklaşım denenebileceği gibi, modelin arka planla uyumuna özen
göstermek gibi bir yaklaşım da denenebilir. Anlatıma katkıda bulunmayan
gereksiz ayrıntıları kadraja sokmadıktan sonra her yol mübahtır!
Vesikalık mantığında yalnızca kafa görüntüsüyle kadrajı doldurmak, arka planın
çok karmaşık olduğu durumlarda ya da arka planla uğraşılmak istenmediği
durumlarda en sık başvurulan yöntemdir. Kompozisyon bakımından en kolay
uygulama olan bu türdeki yaklaşım, ışık, ifade, makyaj ve diğer etkenler
açısından ise en zor uygulamadır. Çünkü bu tür fotoğraflarda, her türlü ayrıntı
daha kolay görünebilir niteliktedir ve en küçük hata fotoğrafı bozabilir. Genel
olarak yetişkin erkek portrelerinde sert bir aydınlatma, bayan fotoğraflarında ise
yumuşak aydınlatmanın tercih edilmesinin nedeni, erkek yüzünde çekici bulunan
çizgi ve kırışıklıkların vurgulanması, buna karşın bayan yüzlerinde bu tür izlerin
gizlenmeye çalışılmasıdır. Bebek, çocuk ve genç fotoğraflarında ise belirgin bir
ışıklandırma eğiliminden söz etmek zordur.
Modelin yüzündeki herhangi bir kusurun gizlenmesi için çeşitli yöntemler
denenebilir. Bunlardan biri, kusurun bulunduğu tarafı görmeyecek olan çapraz
bir bakış ya da profilden bakıştır. Cepheden bakılarak; fakat yanal bir
aydınlatmayla kusurun gölgede bırakılması da sıklıkla uygulanan bir yöntemdir.
Bir başka yaklaşım ise, modelin ellerini kullanarak kusuru gizlemektir. Bu
anlatım yönteminde tek bir el kusurun üzerine konabileceği gibi, simetrik bir
etki yaratmak amacıyla iki el birden de kullanılabilir.
Gözlük Sorunu
Gözlük kullananların fotoğraflanmasındaysa en çok dikkat edilmesi gereken şey
yansıma kontrolüdür. Yansımanın oluşması kaçınılmazdır. Ancak ne ölçüde
rahatsız edici olduğuna çok dikkat etmek gerekir. En azından fotoğrafçının kendi
görüntüsü yansımamalıdır. Başın yönünü ya da ışık kaynaklarının yerlerini
değiştirerek yansımalar minimuma indirebilir, hatta bazen tamamen
kaldırabilirsiniz. Yansımaları engellemek için polarize filtre kullanma düşüncesi
ise pek uygulanabilir değildir. Çünkü polarize filtre hem iki stopluk ışık kaybı
yaratacaktır, hem de kontrastı çok artıracaktır. Oysa, daha önce de belirttiğim
gibi, portre fotoğraflarında yüksek kontrast pek istenmez. Yine de, ortam ışığı
elveriyorsa ve sert etkiler elde edilmek isteniyorsa bu filtre kullanılabilir.
Gözlük camındaki yansımalardan kurtulmanın kesin çözümü ise camları
çıkarmaktır! Yarım çerçeve ya da sıfır çerçeve söz konusu değilse, yani cam
çıkarıldığında gözlük formunu koruyorsa, uygulanabilecek en iyi yöntemdir.
48
Küçük bir tornavida yardımıyla bu işi bir dakikada yapabilirsiniz.
Son olarak, gözlüğü modelin yüzünde değil de, kadraja girecek şekilde elinde
tutarak kullanmasını sağlayabilirsiniz. Gözlük kullanan birisi olarak, zaman
zaman gözlüğümü çıkardığımda neler yaptığımı gözümün önüne getiririm.
Gözlük sapının ağza alınması, sandalyenin arkasına yaslanılarak gözlüğün elde
çevrilmesi gibi çeşitli görüntülerin, son derece doğal etkiler yarattığını
düşünürüm. Bunları siz de uygulayın; ne demek istediğimi çok iyi
anlayacaksınız.
Beden Dili
Omuzlar ve göğsün de dahil edildiği kompozisyonların, “kelle” fotoğrafına göre
iki farklılığı vardır. Birincisi, modelin üzerindeki giysinin de anlatımda (olumlu ya
da olumsuz) yer almasıdır. Đkincisi ise beden dilinin de devreye girmesidir.
Modelin üzerindeki giysinin renk ve desen bakımından çok karmaşık olmaması
ve çok fazla takı kullanılmaması, ilginin yüze daha çok yönelmesini
sağlayacaktır. Ayrıca saç biçimi ve makyaj konusunda da söylenebilecek çok şey
var, ama sanırım bu daha profesyonelce bir çekim için gereklidir ve başlı başına
bir yazı konusudur. Kısaca, yüzdeki parlamaları azaltacak bir pudralama
işleminin ve yüz kusurlarını gizleyecek bir saç modelinin işe yarayacağını
söyleyelim.
Đnsanları put gibi oturtmak yerine öne, arkaya, yana eğilerek oturmalarını
sağlamak, anlatıma dinamizm kazandıran uygulamalardır. Modelin ellerini ve
kollarını kullanarak grafik çizgiler oluşturabileceğinizi hiç aklınızdan çıkarmayın.
Bu arada modeli mutlaka oturtmak zorunda olmadığınızı da belirtmeliyim.
Ayakta, yaslanarak, yatarak ya da çömelerek poz vermelerini de
sağlayabilirsiniz. Bu uygulamaların her biri çok ilginç sonuçlara ulaşmanızı
sağlayabilir.
Belki de en önemli özelliği en sona bıraktığımı fark ettim. Đnsanları, yaptıkları
işin başında görüntüleyin! Bir torna işçisini torna tezgahının başında, bir
madenciyi elinde kazması ve başında baretiyle, bir yüzücüyü ıslakken ve
mayosuyla, bir iş adamını masası başında, oyun oynayan bir çocuğu
oyuncaklarıyla ya da yemek pişiren bir kadını mutfak dekoru içinde
görüntüleyin. Bu tür uygulamalar hem anlatımı güçlendirecektir hem de sizi
mekana uygun ışıklandırma yapmak zorunda bırakacağı için teknik çözümleme
pratiğinizi geliştirecektir.
• Üst Üste Çekim
• Emre Đkizler
• Photoline
49
•
Üst üste kaç kare çekeceğinize karar vermek, bu işin en kritik aşamasıdır.
Genelde üst üste iki kare ile yetinilir; ama 3, 4, 5 ya da daha fazlasını da
deneyerek, görüntülerin birbirini nasıl etkilediğini görmekte büyük yarar
vardır.
Görüntüleri üst üste bindirerek birbirleri arasında ilişki kurmak, hem
belgesel hem de deneysel olarak ilgi çekici sonuçlar doğuran bir anlatım
yöntemidir. Her ne kadar görüntü işleme programlarının yaygınlaşmasıyla,
bu tür etkiler bilgisayar ortamında kolaylıkla yapılabiliyorsa da, işi
kaynağında bitirerek görüntüleri aynı kare içinde bir araya getirmek hala
işlevselliğini koruyan bir çekim tekniği olmaya devam ediyor. Teorik olarak
son derece basit bir teknik olan üst üste çekim, uygulamada karşılaşılan
bir takım zorluklar nedeniyle herkesin kolaylıkla başarabildiği bir anlatım
yöntemi olmaktan uzaktır. Oysa, bazı püf noktaları sayesinde son derece
keyifli fotoğraflar elde etmek çok kolaydır.
Makine Seçimi
Üst üste çekim, aynı fotoğraf karesi üstüne birden fazla görüntünün
yerleştirilmesi işlemidir. Bu işlemi her fotoğraf makinesinin yapamayacağını
bilmekte de yarar var. Kimyasal film kullanan fotoğraf makinelerinin basit
modelleri bu işi yapamaz. Kompakt makinelerin bazı üst düzey modelleri,
mekanik refleks modellerin büyük bir bölümü ve AF refleks modellerin orta ve üst
düzeydeki modelleri ile üst üste çekim yapılabilir. Dijital fotoğraf makinelerinin
ise ancak üst düzey modelleri bu keyfi size sunuyor.
Mekanik fotoğraf makinelerinde normal koşullarda deklanşöre bastıktan, yani
fotoğrafı çektikten sonra sarma kolunu çevirerek filmi ilerletiriz. Bu işlem
sırasında içerideki yaylar da gerilir ve makine, sonraki çekim için hazır hale gelir.
Üst üste çekim yapmak istediğimizde ise, deklanşöre çok yakın olarak
konumlandırılmış yaylı bir düğmeyi kurarak çekim yapmalısınız. Bu düğme
kuruluyken sarma kolunu çevirdiğinizde, makine yeniden çekim için kurulu hale
gelirken, film ilerlemez. Böylece aynı kare üstüne bir kez daha çekim
yapabilirsiniz. Bu işlemi birden çok kez yineleyerek aynı kare üstüne istediğiniz
sayıda çekim yapabilirsiniz. Bu özelliğe sahip olmayan mekanik fotoğraf
makinelerinde ise ilk çekimi yaptıktan sonra, geri sarma kilidine bastıktan sonra
film sarma kolunu çevirirseniz, film ilerlemediği halde makine kurulmuş olacaktır.
Ancak bu tür makinelerde bu işlemi yaparken çoğu kez film biraz hareket eder ve
ikinci çekiminiz tam olarak birincinin üzerine düşmez. Sonuçta tam olarak üst
üste oturmamış görüntüler oluşur. Bu yüzden, bu tür makinelerle üst üste çekim
yapılmasını önermiyorum.
Üst üste çekim, diğer fotoğraf makinelerinde (AF ya da motorlu olanlarda),
makine üzerindeki “Multiple Exposure (ME)” düğmesi ya da “iç içe geçmiş iki
dikdörtgen” simgesi ile gösterilen düğme sayesinde gerçekleştirilir. Bu düğmeye
basılı tutarak, üst üste kaç görüntü çekmek istiyorsanız bu değeri belirlemelisiniz.
Belirlediğiniz değer kadar çekim yaptıktan sonra film ilerleyecektir. Üst düzey
dijital fotoğraf makinelerinde de yine bu şekilde özel bir düğmeye basarak rakam
girmeniz ya da ilgili menüde yer alan bölümü seçmeniz gerekir.
50
Kaç Kare?
Görüldüğü gibi temelde basit bir işlemle gerçekleştirilen üst üste çekimin en zor
bölümü, sonuçta oluşmasını istediğiniz görüntüyü zihninizde canlandırmaktır.
Bunu yapmadan rastlantısal olarak üst üste çekimler de yapabilirsiniz; ama
ortaya çıkacak görüntüler de (adı üstünde) “rastlantısal” olacaktır. Rastlantıya
fazla pay bırakmadan, ne istiyorsanız onu çekmenizin doğru olacağını
düşünüyorum. Bu yüzden, önce plan yapmalısınız. Üst üste kaç kare çekeceğinize
karar vermek, bu işin en kritik aşamasıdır. Genelde üstüste iki kare ile yetinilir,
ama 3, 4, 5 ya da daha fazlasını da deneyerek, görüntülerin birbirini nasıl
etkilediğini görmekte büyük yarar vardır.
Koyu Tonlar
Üst üste çekilecek olan görüntülerin açık ya da koyu tonlar içermesi de çok
önemlidir. Açık tonlu görüntüleri üst üste çekmenizi önermem; çünkü bir
görüntüdeki açık tonlar diğer görüntüyü ezecektir. Ezmekten kastım, diğer
görüntünün algılanabilirliğini azaltmasıdır. Olabildiğince koyu tonlu görüntüleri
üst üste çekmek daha iyi sonuç verir. Ya da bir görüntüdeki açık tonların diğer
görüntü(ler)deki koyu tonların üzerine düşmesini sağlamak gerekir. Böylece çok
karmaşık olmayan, anlaşılır sonuçlara ulaşabilirsiniz.
Pozlama
Geldik üst üste pozlamanın en çok hata yapılan kısmına... Pozlama, üst üste
çekimin sanırım en problemli aşamasıdır. Tek bir görüntü çekiyormuş gibi ışığı
ölçüp görüntüleri üst üste çekmemelisiniz. Filmin (ya da CCD’nin) üzerine
düşecek olan “toplam ışık” miktarı önemlidir. Ton/parlaklık değerleri birbirine
yakın görüntüler söz konusuysa, yapılacak iş daha kolay. Üst üste iki kare
çekecekseniz, iki görüntüyü de birer stop az pozlamanız gerekir. Bu işlemi, filmin
ışığa duyarlılık ayarı olan ASA’yı (ISO) değiştirerek de yapabilirsiniz. Örneğin 100
ASA film kullanıyorsanız, çekimden önce ASA’yı 200’e getirerek ışığı ölçmeli ve bu
değerde çekim yapmalısınız. Üst üste çekilecek görüntü sayısına göre poz
düzeltme oranlarını tablodan bulabilirsiniz.
Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Bazı konuları üst üste çekerken
herhangi bir poz düzeltmesi yapmaya gerek duyulmaz. Zemini tamamen koyu
renk olan görüntüleri üst üste çekerken poz düzeltmesi yapmaya gerek yoktur.
Yani her konuyu, ölçtüğünüz değerde çekmeniz yeterlidir. Buna en iyi örnek gece
fotoğraflarıdır. Bir gece fotoğrafı üzerine tek başına büyük bir ay yerleştirmek
istediğinizde, her iki görüntünün de zemini koyu renk olduğundan birbirlerini
etkilemeyeceklerdir. Bu tür fotoğraflarda, yandaki poz düzeltme tablosunu
kullanmaya gerek yoktur.
Konu Seçimi
Bu zevkli tekniği kullanarak çok keyifli fotoğraflar üretebilirsiniz. Bunu yaparken
bazı hatalı çekimler de olacaktır kuşkusuz. Ama bu sizi denemekten alıkoymasın.
Denedikçe, hatalarınızın azaldığını, grafik etkilerin güçlendiğini ve renklerin daha
uyumlu olduğunu göreceksiniz. Konu sınırlaması olmadan her şeyi üst üste
çekebilirsiniz, ama görüntüler arasında konu, renk ya da grafik olarak bazı
ilişkilerin bulunmasına dikkat etmenizi öneririm. Bir başlangıç noktası olarak,
51
konu seçiminde neler yapabileceğinize gelince; bir sanatçı ve sanat eseri, bir
portre ve bir yaprak dokusu, bir gece görüntüsü ve büyük bir ay gibi beylik
konularla işe başlayabilirsiniz. Sonuçta çok farklı konuları başarıyla bir araya
getirebileceğinizden eminim.
• Tripodlar: Net Fotoğrafın Vazgeçilmez Unsuru
• Serhat Yılmaz
• photoline 2004/03, sf.34
• Bir fotoğrafçının keskin ve net fotoğraflar yakalamak konusunda kendisine
yardımcı olan en önemli dostları, ilk bakışta aslında önemsiz gibi görünseler de
tripodlardır.
Amatör, yarı amatör ve profesyonel fotoğrafçıların fotoğraf makinelerinin yanında
vazgeçemedikleri bir şey daha vardır. Eğer bir yere fotoğraf makinesi ile
gidiyorlarsa, onları da mutlaka yanlarında götürürler ve deyim yerindeyse
onlarsız bir adım bile atmazlar. Evet, konumuz tripodlar... Kimileri onları sehpa
ya da üçayak gibi kavramlarla adlandırıyor olmalarına rağmen, dosya konumuzda
biz onlara kendi adları ile yani ‘Tripod’ diye hitap edeceğiz. Dosya konumuzda
öncelikle tripodu oluşturan parçalara kısa bir göz atacağız. Ardından da 3 farklı
markanın (Manfrotto, Gitzo, Slik) 11 farklı modelini, teknik detaylarını içerir
şekilde iceleyeceğiz. Dilerseniz önce tripodumuzu kısaca bir tanıyalım.
Gövde
Tripod ayakları üzerine monte edilen gövde, özellikleri ve kalitesine göre
değerlendirmeye alınmalıdır. Gövde, tripodun en önemli ve en karmaşık
parçasıdır. Tüm kontrol mekanizması, yaylar ve ağırlıklar gövde üzerinde yer alır.
Profesyonel bir tripodun gövdesi üzerinde duran kamera ile her türlü hareketi
kolayca yapabilirsiniz. Tripod kafasını sıkıştırmak için gerekli ayarlamaları doğru
bir şekilde yapmanız gerek. Daha sonra da ayaklar üzerine kafa sıkıştırma
civataları ile gövdeyi sabitlemelisiniz. Kimi tripodlarda su terazisi bulunur.
Kameranın çalışacağı görüntü üzerindeki düzlemlerin doğru olması için su terazisi
ayarını da yaptıktan sonra tripod kafasını sabitlemeniz daha doğru olacaktır.
Tripod kafasını gerçekten sabitleyip sabitlemediğinizi kontrol etmeniz
kameranızın düşüp de kırılmasını da önlemesi açısından çok önemli.
Dengeleyici
Kamera hareketlerini kontrol edebilmeniz çekimleriniz için çok önemlidir. Bunun
için kamera ağırlığını dengelemeniz gerekir. Kamera üzerine sonradan ağır bir
objektif veya filtre tutucu eklenirse denge bozulabilir. Bu yüzden sürekli olarak
ayarlamalar kontrol edilmelidir.
Kızak Adaptörü
52
Kamera üzerindeki kızak, vida veya diğer aparatlar yardımı ile kameranın tripoda
monte edilmesine yarayan ve ileri geri hareket ederek kameranın dengede
durmasını sağlayan parçadır. Bu aparatı kolayca söküp çıkarabilir, daha küçük ya
da daha büyük aparatlarla değiştirerek kullandığınız makine ile uyumlu olmasını
sağlayabilirsiniz.
Pan Ağırlık Halkası
Makineyi sağa/sola hareket ettirirken, sabit veya değişken hızlar kullanmanız
gerekebilir. Bu işlemleri manuel olarak yaptığımız için hatalarla da karşılaşmamız
olası. Bu hataları minimize edebilmek için tripod gövdesi üzerine ağırlıklar konur.
Bu ağırlıklar tripodun özelliklerine ve taşıdığı kamera ağırlığına göre çeşitlilik
gösterir.
Kumanda Kolu
Fotoğraf makinesinin daha kontrollü hareket edebilmesi için tripod üzerine bir
kumanda kolu monte edilir. Bu kol sayesinde fotoğrafçı bütün hareketleri kolayca
yapabilir. Genelde profesyonel tripodlarda kumanda kolunun sağ ya da sol elini
kullanan fotoğrafçılar için veya özel durumlarda diğer tarafa monte edilebilmesi
için tripod gövdesinin sağında ve solunda kol monte yuvaları bulunur. Kumanda
üzerine zoom ya da netlik yapılabilmesini sağlayan ek aparatlar da takılabilir.
Ayrıca kol üzerinde fotoğrafçının elinin kaymasını önleyen plastik bir parça da
bulunur.
Su terazisi
Tripodun kurulduğu yerin eğimi ne olursa olsun, kamera ile çalışılan görüntünün
dikey ve yatay olarak doğru düzlemde olması gerekir. Özel çalışmaları bu
konunun dışında tutabiliriz. Şu an üretimi yapılan bazı tripodlarda su terazisi
fosforlu veya ışıklıdır. Böylelikle karanlık ortamlarda ayar yapmak kolaylaşır.
Düzlem ayarının doğru ve sağlıklı yapılabilmesi için fotoğraf makinesinin ve ek
aparatların tripoda tam olarak monte edilmesi gerekmektedir.
Tripod Ayakları
Fotoğrafçının o anki durumuna ve konuya göre kamera yüksekliğini belirlemek ve
bu yüksekliğe göre fotoğraf makinesinin kurulması tripodun yetenekleri ile doğru
orantılıdır. Fotoğraf makinesinin zemine en yakın seviyelere yerleştirilebilmesi
için tripod ayakları da kademeli olarak üretilmiştir.
Mini Tripod Sözlüğü
Tripod: Sehpa ya da üçayak. Üç adet ayak üzerine oturan bir kafadan oluşan ve
sıkça yeri değiştirilerek, belirli bir düzlemde ve belirli bir hızda sabit titremeden
veya sallamadan görüntü elde edebilmek amacı ile film kamerası, profesyonel
video kamera, amatör video kamera, fotoğraf makinesi, teleskop, ölçüm cihazları
gibi görüntü ile ilgili araçları daha kolay kullanmamızı sağlayan ve yapılacak
hareketlerin zorluğuna, kullanılacak zemine, görüntü alacağımız cihazın ağırlığına
göre modelleri üretilen cihazdır.
53
Monopod: Tripod mantığı ile üretilen ancak daha hafif cihazlarda ve karmaşık
hareketlerin gerekmediği durumlarda dengesi devamlı kullanıcı tarafından
sağlanan tek ayaklı alettir.
Pan: Yatay düzlemde yapılan sağa veya sola dönüş hareketidir.
Tilt: Dikey düzlemde yapılabilen harekettir. Yukarı aşağı dönüş hareketidir.
Head: Kafa olarak çevrilebilir. Kafa üzerinde bulunan kızağa görüntü alacağımız
cihazın yerleştirildiği, pan - tilt ayarları ve ağırlıklarının bulunduğu, düzlemleri
ayarlamak için su terazisi olan, içinde yaylar ve frenler bulunan en önemli tripod
parçasıdır.
Spreader: Yıldız. Tripod ayaklarının yüzeye temas eden yüzeyinin genişliğini
ayarlamak, ayakların birbirine olan mesafesini ayarlamak, ayakların kaymamasını
sağlamak amacıyla üretilen tripod parçasıdır.
Dolly: Tekerlekli Yıldız. Yıldızın tekerlek takılan modelidir. Amaç tripod üzerine
monte edilen cihazın hareket etmesini sağlamaktır.
Rubber Feet: Lastik Palet. Yıldızın ucunda bulunan çiviye monte edilen ve
kaygan zeminlerde ayakların kaymamasını sağlayan aksesuardır.
Bubble Level: Su Terazisi. Tripod üzerine monte edilen cihazın yatay ve düşey
düzlemlerinin doğru olarak ayarlanmasını sağlayan cam veya mika malzemeden
üretilen aksesuardır. Işıklı, fosforlu modelleri vardır.
• Yüksek Hız Derken...
•
• PhotoDigital Sayı:48
 Fotoğrafla yeni yeni ilgilenmeye başlayanların en çok sorduğu ve sorun
yaşadığı konulardan
birisidir; “hızla giden bir cismin fotoğrafı nasıl çekilir?”
Fotoğrafla yeni yeni ilgilenmeye başlayanların en çok sorduğu ve sorun yaşadığı
konulardan birisidir; “hızla giden bir cismin fotoğrafı nasıl çekilir?”. Bunu
yapmanın kısaca iki teknik yolu vardır. Ama sonuçları birbirlerinden tamamen
farklıdır. Birinde hızla giden bir cisim fotoğraf karesinde önü ve arkasıyla net
olarak dondurulurken, diğer teknikte hareket izlenimi verilerek, hareket eden
cismin arka planı fotoğraf karesinde kaymış gibi gözükebilir. Buna “panning” ya
da “kaydırma tekniği” adı verilir.
Hareketi dondurmak
Yazımızın başında hareketli bir konuyu iki şekilde fotoğraflamak mümkündür
dedik. Birincisi, doğal olarak hemen aklımıza gelen görüntüyü dondurmak
olacaktır. Fotoğraf makinemizin enstantane ayarını yüksek bir hıza ayarlayıp,
konu çerçevemiz içerisine girdiğinde deklanşöre basarız. Ancak bu iş gözüktüğü
54
kadar kolay değildir. Önünüzden 240 km/s hızla geçen bir Honda CBR600RR
gördüğünüzde pek çok şeyi önceden düşünmüş olmanız gerekir. Aksi takdirde
elinizde boş fotoğraf kareleri ile kalabilirsiniz. Yüksek enstantane hızı derken
1/500sn ve üzerindeki (1/1000sn, 1/2000sn, 1/4000sn) hızlardan bahsediyoruz.
Esasında hareketi dondurmak için gerekli enstantane değeri konumuzun hareket
yönü ve uzaklığına da bağlıdır. Yani kesin bir rakam verip, reçete yazmak pek
mümkün değildir. Örneğin, size doğru gelen bir motosiklet için daha düşük bir
enstantane değeri kullanırken, görüş açımıza paralel geçen bir motosiklet için
daha yüksek bir değer seçmeniz gerekir. Konuya olan uzaklığınız meselesinde de
konu size uzaksa daha düşük bir enstantane değeri yeterli olabilir.
Az ışıklı ortamlarda enstantane değeri düşüyorsa…
Havanın biraz karanlık olduğu ortamlarda otomatik olarak enstantane değeriniz
de düşecektir. Bu gibi ortamlarda yüksek enstantane değeri seçebilmeniz için ISO
değerini daha yukarı çıkarabilirsiniz. Örneğin, 400 ya da 800 ISO gibi bir değer
işinizi görebilir. Böylece enstantane hızınız da artacak ve konuyu fotoğraf
karenizde daha net görebileceksiniz.
Panning
Hareketli bir konunun fotoğrafını çekmek için ikinci teknik ise yine yukarıda adını
söylediğimiz “panning” tekniğidir. Bu teknikte konuyu fotoğraf makinemiz ile belli
bir süre takip edip, daha düşük bir enstantane değeri ile fotoğraf çekeriz. Bu
teknikte hareket eden cismin, örneğin motosikletin hızı yine önem kazanır.
1/30sn ya da 1/60sn bir enstantane değeri çoğu zaman pan yapmak için elverişli
değerlerdir. Konuyu hareket yönünde fotoğraf makinemiz ile izleyip, bu tarz bir
fotoğraf çektiğimizde hareket eden motosiklet olabildiğince net gözükecek, ancak
arka alandaki nesneler bulanıklaşacaktır. Kaydırma denilen bu yöntemin en
önemli özelliği hareket eden konuyu neredeyse hareketsiz, aslında hareketsiz
olan arka alanı ise hareketliymiş gibi bulanık göstermesidir. Ayrıca enstantane
hızını daha da düşürerek daha soyut ve tamamen hareketli fotoğraflar da
çekebilirsiniz.
Bu anlatım tekniği, hareket eden konunun fondan sıyrılarak öne çıkmasını sağlar.
Bütün yapmanız gereken, hareketli konuyu fotoğraf makineniz ile izlemektir.
Bunu yaparken, konuyu sürekli olarak kadrajınızın içinde aynı noktada tutmaya
çalışmalısınız. Konunun net ve belirgin olabilmesi için bu gereklidir. Konuyu bir
süre izledikten sonra ve makineyi de aynı hızda kaydırırken deklanşöre basın.
Ama deklanşöre bastıktan sonra makinenin hareketini sert bir şekilde kesmemek
için fotoğraf çekim işleminin bitimine kadar kaydırma hareketini sürdürün. Bu
tekniği kullanarak fotoğraf çekmek gerçekten keyiflidir. Ancak güzel fotoğraf
örneklerine ulaşmak için mutlaka çok fazla fotoğraf çekmeniz gerekebilir.
Dijital Kompakt Fotoğraf Makinesinde
Pozlandırma Nasıl Yapılır?
Doç.Dr.Özer KANBUROĞLU
Kompakt dijital fotoğraf makinelerini 3 ana grupta belirtebiliriz. 1.grupta yer alan
dijital fotoğraf makinelerinde pozlandırma otomatiktir. Bu da fotoğrafçının
konunun atmosferine göre farklı çekim teknikleri uygulamasını engeller.
55
Örneğin bir portre çekiminde alan derinliğini en aza indirmek için fotoğrafçı
diyaframı açmak istese de, bu işlemi yapacak seçenek fotoğraf makinesinin
üzerinde olmayacağı için işlemi gerçekleştiremez. Bunun yerine portre, manzara,
gece çekimi ve hızlı objelerin dondurulması için kullanılacak hazır modlar sisteme
eklenmiştir.
1: DSLR light fotoğraf makinesi
2.grupta yer alan dijital fotoğraf makinelerinin
bir kısmında Program, Shutter (Örtücü hızı),
Aperture (Diyafram) ve Manuel seçeneklerinin
dışında portre, manzara, gece çekimi ve hızlı
objelerin dondurulması için kullanılacak hazır
modlar da sisteme eklenmiştir. Fotoğrafçı
değişik çekim modları ile bu isteği
gerçekleştirebilir.
3.grupta yer alan dijital fotoğraf makineleri
DSLR’nin üzerinde olan tüm ölçüm
sistemlerine sahiptir. Diğer gruptaki kompakt
dijital fotoğraf makinelerinin aksine,
pozlandırma kullanıcının seçeneğine bırakılmış ve Program, Shutter (Örtücü hızı),
Aperture (Diyafram) ve Manuel seçeneklerinin dışında portre, manzara, gece
çekimi, makro ve hızlı objelerin dondurulması için kullanılacak hazır modlar da
sisteme eklenmiştir.
2: Dijital kompakt fotoğraf makinesi
Bu gruptaki dijital fotoğraf makinelerinde
kullanıcının daha doğru pozlandırma
yapabilmesi için nokta, merkez ağırlıklı,
bölgesel ve genel olmak üzere farklı ölçüm
sistemleri de vardır. Aynı zamanda
kullanıcıya gerek “Asa”, gerekse “White
Balance” ayarları ile esnek ayar yapma
özelliği de bu gruptaki dijital fotoğraf
makinelerine eklenmiştir.
Dijital Kompakt Fotoğraf Makinesinde Hangi Objektifler Vardır?
Geçmiş yıllarda üretilen birçok analog (film kullanan) kompakt fotoğraf
makinelerinde kullanılan objektifler, çok kaliteli merceklerden yapılmıyordu.
Ancak günümüzde üretilen bu tip dijital fotoğraf makinelerinin objektifleri artık
çok kaliteli merceklerden yapılmaya başlandı.
56
Hatta DSLR fotoğraf makinelerine üretim yapan birçok özel marka, aynı
kalitedeki objektiflerini bu tip dijital fotoğraf makineleri için de üretmeye
başladılar. Genelde üzerlerinde 28 mm.’den başlayan ve 400 mm.’ye kadar giden
kaliteli merceklerden üretilmiş objektifler kullanılmaktadır. Objektif açıklıkları da
genellikle 3,5’tan başlayıp, 22’de bitmektedir.
Bu objektiflerin ön tarafına baktığımızda 1/ 3,5 - 4,5 28 X 135 mm. gibi bir ifade
görürüz. Bu ifadelerden 3,5 - 4,5 rakamları bu objektifin maksimum diyafram
açıklıklarını gösterir. 28 X 135 mm. rakamları ise bu objektifin odak uzaklığının
nereden nereye kadar gittiğini gösterir. Ancak şu unutulmamalıdır; 3,5
diyaframlık maksimum açıklık ancak 28 mm. odak uzaklığında geçerlidir. Siz
zoom’u 135 mm.’ye aldığınızda diyafram açıklığı ancak 4,5’a kadar açılabilir. Bu
şu demektir: objektifin tele objektif (135 mm.) tarafını kullandığınızda ortam
ışıklılığının çok iyi olması gerekir. Çünkü artık diyaframınız ancak 4,5’a kadar
açılabilmektedir.
ISO (ASA) (Hassasiyet) Ayarları
Doç.Dr.Özer KANBUROĞLU
  Gerek dijital kompakt gerekse DSLR fotoğraf makinelerinde ISO (International
Standart Office) ya da ASA (American Standart Assocation) adı altında bir menü
bulunmaktadır. Bu menüye girdiğinizde bazı fotoğraf makinelerinde 200’den
başlayan 800’de biten, bazı fotoğraf makinelerinde ise 100’den başlayan ve 1600’de
biten bir rakamlar seçeneği görürsünüz. Bu rakamlar sizin sensörünüzün hassasiyet
ayarıdır.
1-A-B : Đso ayarlarının değişimi ile birlikte oluşan noise
Bu rakamlar küçüldükçe fotoğraf makinenizin sensörünün hassasiyeti düşer. Yani
karanlık ortamlarda fotoğraf çekme şansı azalır. Tam tersine bu ayar yukarılardaki
bir rakama çıkarıldığında (1600 Asa gibi) karanlık ortamlarda da çekim yapma şansı
yakalanır. Bu nedenle gün içerisinde dışarıda çekim yapılırken 100 ya da 200
Asa değeri kullanımı yeterli olacaktır. Ancak ev içerisinde ya da az ışık ortamında
çekim yaparken flaş kullanmadığınız durumlarda Asa değerini yukarılara
çekmek gerekir yoksa çekim yapılamaz.
57
2-A-B: Đso ayarlarının değişimi ile birlikte oluşan noise
Bunu bir örnekle açıklayalım; gündüz dışarıda parlak bir güneş ışığı altında bir objeyi
çektiğinizi düşünelim. Fotoğraf makinenizin de Asa ayarı 100’de olsun. Dijital fotoğraf
makinenizle ölçüm yaptığınızda tahmini olarak size 1/250 örtücü hızına 16 diyafram
gibi bir çekim değeri verecektir. Dolayısıyla çekiminizi rahatlıkla tripotsuz
tamamlayabilirsiniz. Şimdi aynı objeyi evin içinde çekmeye çalışalım.
Tekrar ölçüm aldığınızda 1/8 örtücü hızına 2,8 diyafram (en açık diyafram değerinin
2,8 olduğunu kabul edelim) çekim değeri verdiğini görürsünüz. Ve tabiî ki elde çekim
yapma şansınız kalmaz. Çünkü bu örtücü hızında çekim yaptığınızda hem sizin hem
de objenin titremesi ve fotoğrafın flu çıkma olasılığı vardır. Bu durumda örtücü hızının
bu kadar düşük olmasının sebebi içerideki düşük ışık seviyesidir. Eğer dijital fotoğraf
makinenizin Asa ayarını 100 Asa’dan 200 Asa’ya getirirseniz örtücü hızınızın 1/15’e
400 Asa’ya getirirseniz örtücü hızınızın 1/30’a, 800 Asa’ya getirirseniz 1/60’a
çıkacağını göreceksiniz. Böylece karanlık bir ortam da flaş kullanmadan çekim yapma
şansını yakalamış olacaksınız.
3.A-B-C-D : Đso ayarlarının değişimi ile birlikte değişen pozlandırma
Doğal olarak yukarıdaki örneklere dayanarak şöyle bir soru aklınıza gelebilir; “Madem
ki 800 Asa’ya aldığımızda tüm sorunlar bitiyor, her ortamda fotoğraf çekme şansını
yakalıyoruz, o zaman hep bu Asa’da çekim yapıp sıkıntılardan kutulamaz mıyız?”
Mantık olarak doğru olan bu sonuç, fotoğraf uygulamasında yanlıştır. Çünkü nasıl ki
yüksek Asa’larda film kullanıldığında fotoğrafta gren oluşuyor ve dolayısıyla
görüntüdeki keskinlik azalıyor ise, aynı şekilde sensörlerin de hassasiyeti
yükseldiğinde gren yapısına çok benzer bir problem ortaya çıkar.
58
Literatürde “noise” (gürültü/parazit) olarak adlandırılan kumlanma olarak
yeniden adlandırabileceğimiz bir sıkıntı başlar ve fotoğraftaki keskinlik tıpkı
filmlerde elde edilen görüntülerdeki grenleşme de olduğu gibi azalır. O nedenle
gerekli olmadıkça bu Asa’lar kullanılmamalıdır. Ya da bu tip çekimler flaş desteği ile
yapılmalıdır.
En güzel bebek fotoğrafları
Hipfoto.com
 
Ne kadar hızlı büyüyorlar. Sürekli gülüyor, ağlıyor,
acıkıyor sonra sessizce uyuyorlar. Hiç ara vermeden gelişiyor, sürekli
değişiyorlar. Her anları farklı güzel. Đşte bu yüzden bu bir daha geri
gelmeyecek güzel anları fotoğraflamak çok değerli.
Bu fotoğraflar hem siz ebeveynler hem de büyüdüğünde onun için çok
değerli bir hazine olacak. Bu nedenle o mükemmel gülüşü en iyi nasıl
fotoğraflarsınız diye ustalardan derlediğimiz pratik ipuçlarını sizlerle
paylaşıyoruz.
59
1
Sık sık çekin!
O sürekli hareket halinde... Tepkileri, yüzünün ifadeleri, ilk gülüşleri, altı
değişirken, banyoda, ilk adımlarını atarken sık sık farklı hallerini çekmeye özen
gösterin. Bebeğinizin bir gününü baştan sona çekmek de iyi bir fikir olabilir, ilk
kez birlikte sokağa çıktığınız bir günü de... Zaman zaman 15-20 kareden sadece
birinin gerçekten güzel olduğunu farkedebilirsiniz. Bu çok normaldir. Her ne
olursa olsun sık sık çekin.
2
Farklı açılar deneyin, gözleri odağa alın
Hep benzer açılardan çekmeniz fotoğraflarınızı tekdüzeleştirecektir. Bebeğinizin
tam karşıdan, profilden, onun boyuna eğilerek ya da yukarıdan, yatarken ayak
uçlarından olabilecek farklı açıları deneyerek fotoğraflayın. Bunları yaparken de
farklı uzaklıkları deneyin. Bu denemeler sadece daha iyi fotoğraflar la
sonuçlanmayacak sizin fotoğraf çekme zevkinizi de artıracaktır.
Bebeğinizin ifadesi gözlerinde toplanır. Mümkünse doğal ışığı kullanarak, örneğin
pencere yakınındayken gözlerinden yansıyan ışığı yakalayın.
60
3
Yardımlaşın
Siz fotoğraf çekerken bir diğerinizin bir oyuncak yardımıyla ya da çeşitli
hareketlerle bebeğin dikkatini bir yere çekmesi her zaman çok işe yarar. Hem
farklı anlar yakalamanız kolaylaşır, hem de örneğin belirli bir yönden gelen ışığı
ışı
daha iyi alması için o yöne bakmasını sağlayabilirsiniz.
4
Doğal ışığı tercih edin
Doğal ışık her zaman farklı etkiler yaratır. Gezintiye çıktığınızda bebeğinizi farklı
ışık koşullarında fotoğraflayın. Bulutlu havalar daha süzülmüş ışık sağladıkları için
çok elverişlidir. Sert ışıklardan, doğrudan güneş ışığından mümkün olduğunca
kaçının. Bir ağacın gölgesi, bir tentenin altı iyi sonuçlar almanıza yardımcı
olacaktır. Böyle anlarda bebeğiniz de gezintinin keyfiyle çok renkli ifadeler
verecektir bunu değerlendirin.
d
Evdeyseniz pencereden gelen ışıktan yararlanabilirsiniz.
Dikkat!
Bebeğinizi fotoğraflarken mümkünse flaş kullanmayın.
Yakından ve doğrudan geldiğinde flaşın ani ve güçlü ışığı
bebeğinizin gözlerine zarar verebilir. Makinenizin
ayarlarından flaşı kapatmak için ne yapmanız gerektiğini
bilmiyorsanız kullanım kılavuzuna başvurabilirsiniz.
baş
Flaş
kullanacaksanız 2-3
3 metreden daha yakında olmamaya
ve diğer tüm ışık kaynaklarını açmaya özen gösterin.
5
61
Farklı duygularını yakalayın
Bebeğiniz sürekli değişen duygulanımlarını hareketleriyle ama en çok yüz
ifadeleriyle gösterir. Sadece keyifli keyifli güldüğü ve bizi de gülümseten anları
değil delicesine ağlamalarını, altımı temizle sinyali verdiği anları, ya da “ben
acıktım” çığlıklarını, yemek yedikten hemen sonraki halini... Bunları sizden iyi
kimse bilemez, ama fotoğraflamayı unutmayın.
6
Sabırla bekleyin, makinenizi hazır tutun
Sizi de heyecanlandıran kimi hallerini, bakışlarını, hareketlerini yakalamak o
kadar kolay olmayabilir. Sabredin, elinizde makine ile onu takip edin, emin olun
karşılığını alacaksınız. Makinenizi kolay erişebileceğiniz bir yerde hazır tutmanız
sürprizleri yakalamanıza yardım edecektir.
62
7
Yakından bakın
Farklı uzaklıklardan bakmanızı önermiştik ama bol bol yakından bakmayı ihmal
etmeyin. Fotoğraf karesini bebeğinizin yüzüyle, elleriyle doldurun. Gözündeki
pırıltıyı yakından görmek, azıcık saçının tellerini yakından hissetmek ayrı bir zevk
verecektir. Hem fotoğrafın çerçevesi içinde bebeğiniz dışında ne kadar az şey
olursa fotoğraf bebeğinizin saflığını ve duru güzelliğini o kadar çok yansıtacaktır.
8
Bebeğinizi yakınlarınızla birlikte görüntüleyin
Sadece annesiyle, babasıyla değil, kardeşiyle, dedesiyle, büyükannesiyle, onunla
oynayan, ona dokunan, yemek yediren, sarılan tüm yakınlarınızla fotoğraflayın.
Bu fotoğraflar sadece sizin için değil onlar için de unutulmaz anılar olacaktır.
Sevginin en yoğun olduğu bu dokunuşlar kaydedilerek ölümsüzleşmeye değer.
9
Arka planları sade tutun
Gereksiz nesneleri çerçeveden uzaklaştırın. Karmaşık desenli fonlardan kaçının.
Gerekirse yerini değiştirin. Unutmayın bu küçücük değişiklikleri yapmak bazen
elde edeceğiniz sonucu çok fazla etkileyebilir. Fonun sade olması fotoğrafın asıl
kahramanı olan bebeğinizin daha fazla öne çıkmasına yardımcı olacaktır.
63
10
Hareketli çekimleri yakalamak için ayarlarınızı
düzenleyin
Bir bebek eğer uyumuyorsa hareket halinde demektir. Hareket sırasında
çektiğiniz fotoğrafın bulanık çıkmaması için enstantane değeri daha kısa
olmalıdır. Yani eğer makinanızda enstantaneyi ya da “shutter speed”i
ayarlayabiliyorsanız ışığın yeerliliğine göre 1/250, 1/500, 1/1000 gbi bir ayar
kullanmanızda yarar var. Eğer makinenizde bu ayar yoksa spor (sports)
modunu ya da “Kids&Pets” modunu kullanabilirsiniz. Bu ayarlar makinenizin
hareketleri dondurmasını
Aklınızdan çıkarmayın!
Fotoğraf makinenizin tarih ve saat ayarının doğru olduğundan emin olun.
• Tarihi fotoğrafın üstüne basmayın, makineniz bu bilgiyi fotoğrafla birlikte
kaydedecektir. Üzerinde tarih basılı olması fotoğrafın güzelliğinden çok
şey kaybettirir.
• Fotoğraflarınızı mutlaka yedekleyin. Bilgisayarınızda tuttuklarınızı CD ya da
DVD’lere yedekleyebilirsiniz. Tabii ki hipfoto.com fotoğraflarınızı
korumak, yakınlarınızla kolayca paylaşmak ve dilediğiniz zaman dilediğiniz
şekilde bastırmak için en uygun seçimdir.
• Bilgisayarınızda fotoğrafları farklı klasörlerde tasnif ederken klasör adına
mutlaka tarih de koyun. Kısa sürede binlerce fotoğrafınız olacak.
Kontrolden çıkmalarına izin vermeyin. Şöyle adlandırmalar işinizi
kolaylaştıracaktır: “11 Mart 2008 - Zeynep ilk kez sokakta”
• Bebeğinizin fotoğraflarını yakınlarınızla paylaşırken karta baskı seçeneğinin
yanısıra hipfoto.com’un sunduğu baskılı ürünleri de hesaba katın.
Dedesinin, çayını üzerinde torununun fotoğrafı olan bardaktan içmeye
doyamayacağından emin olabilirsiniz. Onun fotoğraflarınızı masa
takvinizde görmek, ya da onun önlüğüne kendi fotoğrafını bastırmak
seçeneklerden sadece bazıları.
64
• Dünyadan Manzaralar
•
• Fotoğraf Dergisi 76. Sayı
•
Dünyadan Manzaralar
Bu sayımızda gelin sizlerle bir dünya turu
yapalım.Fotoğraf sanatçılarının çok farklı coğrafyalarda
bir zamanlar çektikleri fotoğrafları izleyip, o fotoğraflarla
ilgili yaptıkları yorumları okuyarak bir gezintiye çıkalım.
Türkiye’den Afrika’ya, Amerika’dan Asya’ya kare kare
dolaşalım.
Ne dersiniz?
Ömer Serkan Bakır
Biz fotoğrafçılar için değişik ülkeler ve
şehirler görmek vazgeçilmezdir.
Gördüğümüz değişik şehirleri dolaşıp
fotoğraflarken de her zaman farklı bakış
noktaları ararız. Bu bakış noktaları
genellikle şehir manzarasını panoramik
olarak görebileceğimiz tepeler olur. Ancak
New York gibi bir şehirde dolaşırken bu pek
mümkün olmayabilir. Ancak bu görkemli şehirde yüzlerce
gökdelenin arasından sıyrılan bir yapı sizi şaşırtabilir. Bu yapı, Empire State
Binası'dır. Manhattan, Fifth Avenue'de 33. ve 34.
caddelerin arasında yer alan Empire State, 102 katlı olup,
1576 merdiven basamağına sahiptir. Yüksekliği
381metre, anten ile beraber 443,2 metredir. World Trade
Center (Dünya Ticaret Merkezi) binasının 1972 tarihindeki
açılışına kadar dünyanın en yüksek binası olarak
kalmıştır. 11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırıları sonucu
World Trade Center binaları yıkılınca, New York'un en uzun binası ünvanını geri
almıştır. 1931 yılında açılan bina 18 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir. Her gün
binlerce kişinin ziyaret etmek için geldiği binanın, 86. katına kadar çıkılmasına
izin veriliyor. Bu kattan zemine 320 metrelik bir mesafeden bakmanız anlamına
geliyor. Temiz havalarda görüş mesafesinin 100 km'ye kadar çıktığı söyleniyor.
Eğer siz de şanslıysanız ve yolunuz New York'a düşerse, Empire State Binası'ndan
fotoğraf çekmeden dönmeyin.
Her gün binlerce kişinin ziyaret etmek için geldiği binanın, 86. katına kadar
çıkılmasına izin veriliyor. Bu kattan zemine 320 metrelik bir mesafeden bakmanız
anlamına geliyor.
65
Lütfi Özgünaydın
Bu fotoğrafı Erzincan yakınlarındaçektim. 2006 kış aylarıydı. Hava güneşli ve
fotoğraf için uygundu. Dijital makinemi A 16 moduna
getirdim. Karlı dağın önünde çoban hayvanlarını
otlatıyordu. Koyunlar dağın yamacından aşağı iniyorlardı.
Onların böyle arka arkaya dizileceğini düşündüm ve bir
süre bekledim. Düşündüğüm gerçekleşti ve koyunlar tek
sıra halinde dizildiler. Görüntü güçlenmişti, deklanşöre
bastım.Birkaç kare de eksi 1'le çekim yaptım.
Sonuçta bu kareyi seçtim yayımlanması için. Manzara fotoğraflarında güneş ışığı
önemli. Bol ışıkta çekilen fotoğraflar daha başarılı oluyor. Işığın arkadan
gelmesini tercih ederseniz, daha net ve detaylar daha belirli olacaktır.
Manzara fotoğraflarında güneş ışığı önemli.
Bol ışıkta çekilen fotoğraflar daha başarılı oluyor
Yusuf Tuvi
Kenya'da 15 gün kadar safari yaptıktan ve görkemli Kilimanjaro
Dağı'nı gördükten sonra Mombasa'ya
gelmiştik. Safarilerdeki ve Kilimanjaro
dağını gördüğümüzde hissettiğimiz
coşkunun yanında Mombasa bize durgun
gelmişti. Denizin kenarına kurulmuş fazla
bir özelliği olmayan bir kent gibi idi. Ne
var ki sabah uyanıp denizdeki gel git
nedeni ile olan değişikliği, mavinin ve yeşilin yarattığı görselliği,
sahilde renkli giysileri ile dolaşan yerlileri, denizde dolaşan tekneleri
gördüğümüzde içimize bir sevinç doldu.
Biz de bir tekne kiraladık ve denizde dolaşıp fotoğraf çektik. Bu fotoğraf o gün
çektiğim fotoğrafların içinde en çok beğendiklerimden biridir.
Uyanıp denizdeki gel git nedeni ile olan değişikliği, mavinin ve yeşilin
yarattığı görselliği, sahilde renkli giysileri ile dolaşan yerlileri, denizde
dolaşan tekneleri gördüğümüzde içimize bir sevinç doldu.
St John Adaları görüntünün oldukça temiz olduğu bazen 40-50
metrelere çıkabildiği önemli bir dalış bölgesi. Özellikle yumuşak ve
sert mercanlar ile bol miktarda balığın görüldüğü bir bölge.
Öndeki sert masa mercanı ile kırmızı yumuşak mercanın
araka plandaki mavi üzerinde sağladığı uyum hoşuma
gitmişti ve bu fotoğrafta önce onu görüntülemeye
çalışmıştım. Daha sonra kare içerisinde dalıcıların
bulunmasının daha hoş olacağını düşündüm ve arkadan gelmekte olan
dalıcıları görüp onların kare içine yerleşmesini bekledim. Yaklaşık 5-6
poz aldım ve her birinde palet vuran bacakların uyumu ve ritmi son
66
derece kötü idi. En sonunda bacakların en uygun olduğu anı bekleyip bu kareyi
çektim. Sağdaki akya balığı ise tam bir tesadüftü. Balık doğru fotoğrafı
çekebilmek için verdiğim emeğe acımış olmalı ki her şeyin daha düzgün olduğu
kare içinde yerini alıverdi. Yani bana bir mükafat sundu.
Balık doğru fotoğrafı çekebilmek için verdiğim emeğe acımış olmalı ki
her şeyin daha düzgün olduğu kare içinde yerini alıverdi.
Sabit Kalfagil
Myanmar'a ikinci gidişim.
Ekim 2005. Epey kuzayde Tangy Eyaleti'nde göl,
Sapanca Gölü büyüklüğünde etrafında 160 köy var.
Kazıklar üzerinde göl evleri. Biz gölün karşı
kıyısındaki yegane motelde kalıyoruz. Đlk günün yol
yorgunluğu sabaha doğru geçti. Gün doğumunda kıyıda olmak iyidir.
Durgun göl yüzeyinde kavisler çizerek bize doğru bir tekne geliyor.
Biz neredeyiz? Gelen kim? Hiç önemli değil. Bu, bir huzur ve mutluluk
atmosferi.
Cennet belki de böyle bir yer.
Biz neredeyiz?
Gelen kim?
Hiç önemli değil.
Bu, bir huzur ve mutluluk atmosferi.
Đbrahim Zaman
Yıl 2002 Endonezya Java Adası, Bromo Volkanı. Gündoğumundan
çok önce otelimizden çıkıp yaklaşık
40 dakika araçlarla tırmandık. Herkes
dağıldı. Uygun bakış açısı için
koşuşturmam sonucu bir yere
konuşlandım. Güneşin ilk ışıklarını
nbeklemeye koyuldum. Önce duman
yoktu. Gün doğumuyla kraterden duman yükselmeye başladı.
Acaba püskürecek mi diye heyecan duydum. Sonuçta böyle bir fotoğraf meydana
geldi.
Gün doğumuyla kraterden duman yükselmeye başladı. Acaba püskürecek
mi diye heyecan duydum.
67
Đzzet Keribar
Kamboçya seyahatinin en önemli ve heyecan dolu gezisi Angkor
Wat Tapınağı 'dır desem, sanıyorum ki herkes benimle hem fikir
olacaktır.
13. yüzyıl yapımı olan bu dev anıtı gezmek için en az bir gün
gerekir ki bu da normal turistler içindir. Biraz ciddi fotoğraf çekecek
olanlar Angkor Wat ve civar tapınaklar için en az üç gün ayırmalı
çünkü her köşe yeni bir heyecan, yeni bir keşiftir. Kamboçya
seyahatinden önce Kmer Uygarlığı hakkında biraz kitap
karıştırmıştım ve orada karşılaştığım APSARAS kabartmalarıyla sanki eski birer
dost gibi hissediyordum kendimi. Apsaras'lar Kmer heykel sanatında önemli bir
yer tutar. Genelde bunlar gerçeküstü yaratıklar olarak düşünülür ve
betimlendikleri pozlar da genelde dans hareketlerinden esinlenmiştir. Sadece
Angkor Wat Tapınağı'nda 2000'e yakın Apsaras heykeli olduğu söylenir.
Bu nedenle, Kaboçya'yı anlatan bir dia gösterisinde ya da arşivimde çeşitli
Apsaras fotoğrafı olmaması benim için düşünülemezdi.
Kmer sanatının en can alıcı konularından biri çünkü. Ve
de pencerelerde gördüğümüz yatay yivli mermer
kolonlar, onlar da Kmer mimari sanatının bir parçası.
Apsaras ile kolonların bir arada bulunduğu bir duvar
keşfettiğimde çok sevindim. Ziyaretçilerin heykellerde
zamanla braktıkları izler de bana göre ilginç.
Kamboçya seyahatinden önce Kmer Uygarlığı hakkında biraz kitap
karıştırmıştım ve orada karşılaştığım APSARAS kabartmalarıyla sanki
eski birer dost gibi hissediyordum kendimi.
Annenizin en güzel fotoğrafları için size
yardımcı olacak 6 ipucu
Hipfoto.com
Annemizin fotoğrafları bizi her zaman gülümsetir. Fotoğraf makineniz hazır
olsun; ödülünüz yıllarca saklayacağınız hoş anılar olacak. Anneler Günü’nde
annenize fotoğraflarınızdan oluşan farklı hediyeler verebilirsiniz. Đşte size
annenizin muhteşem fotoğraflarını yakalayabilmeniz için 6 önemli ipucu.
Ayrıca Anneler Günü’nden sonra beraber geçirdiğiniz anların fotoğraflarını
Hipfoto.com kalite ve güvencesi ile bastırabilir; saklayabilir ve fotoğrafları
Hipfoto.com üzerinden anneniz ve tüm sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.
1
68
Eğlenceyi kaçırmayın!
Annenizi size poz vermesi için fazla zorlamayın. Fotoğrafı daha doğal, kendi
hallerinde oldukları bir anı yakalayana kadar bekledikten sonra çekin. Kişileri
kendilerini rahat hissettikleri yerde görüntüleyin ve favori objelerini resimde
bulundurmaktan çekinmeyin. Bir biblo, evcil hayvan veya rahat bir koltuk bile
fotoğraflarınızda büyük farklar yaratacaktır.
2
Yaklaşın!
Kadrajı annenizle doldurun. Vizör ya da lcd ekranı doldurana kadar, ona yaklaşın
ya da önemsiz detayları konu dışına çıkarmak için fotoğraf makinenizin
yakınlaştırma özelliğini kullanın. Yakınlaştırma özelliği konusunda konuya ne
kadar yaklaşabileceğinizi görmek için kullanma kılavuzuna bakmayı unutmayın.
Böylelikle daha kaliteleri fotoğraflar çekebilirsiniz.
3
Doğal kareler yakalayın!
Annenizi her seferinde objektife bakması konusunda
yönlendirmeyin. Onları diğer insanlarla konuşurken, bir koltukta kitap okurken,
gazete okurken, çiçekleri sularken veya cep telefonuyla konuşurken çekmeyi
deneyin. Bu tarz fotoğraflar genelde insanların poz verdiği fotoğraflardan çok
daha doğal çıkar. Üstelik çok daha eğlencelidirler.
4
69
Doğal ışık kullanın!
Đster inanın ister inanmayın, bulutlu günlerde çekilen fotoğraflar
ışık açısından güneşli günlerden daha iyi sonuçlar verir. Güneşli günlerde insanlar
gözlerini kısıp suratlarını buruşturabilirler ve yüzlerinde güneşten dolayı
istenmeyen gölgeler oluşabilir. Ancak bulutlu günlerin yumuşak ışığında insan
yüzünün rengi çok daha doğal gözükecek ve ifadeler çok daha doğal olacaktır.
Kapalı ortamlarda içeri süzülen gündüz ışığından faydalanın ve flaşı kapatın.
Sonuçta yüz hatlarının fotoğrafa ne kadar iyi aktarıldığını siz de göreceksiniz.
5
Yüzde oluşan sert ve aşırı gölgelerden kaçının!
Özellikle konu anneler olunca, bu konuda daha hassas olmamız gerekiyor. Bulutlu
günler ışık konusunda çok iyi ortamlar hazırlayacaktır; güneşli günlerde ise yüzde
oluşacak gölgelerden kaçınmak için annenizi gölge bir yerde görüntülemeyi
deneyebilirsiniz. Gölge bir alanın bulunmaması halinde fotoğraf makinenizin dolgu
flaş özelliğinden faydalanarak (hava güneşli olmasına rağmen flaş bu durumda
kullanılabilir) yüzde oluşacak istenmeyen gölgelerden kurtulabilirsiniz. Böylelikle
annenizin güneşte yüzünü buruşturarak oluşturacağı gölgelerden kurtulmuş
olursunuz.
6
Fotoğraf makinenizin zamanlayıcısından
faydalanın!
Fotoğrafları sizin çekmeniz karelerde gözükmeyeceğiniz anlamına gelmez.
Annenizle çekilmiş, belki de ömrünüz boyunca göz önünden ayırmayacağınız
karelerde siz de yeralın. Bunun için makinenizin zamanlayıcısını kullanın. Vizör ya
da lcd ekrandan fotoğraf karenizi belirledikten sonra zamanlayıcı çalıştırın ve
kadrajın içine siz de dahil olun.
70
• Plaj'da en güzel kareleri yakalayabilmeniz için 7
önemli ipucu...
• Hipfoto.com
• •
Plajda geçirdiğiniz neşeli günlerinizi, hoş anılarınızı hatırlatan fotoğraflardan daha
güzel pek az şey vardır... Plajlar, fotoğraf çekimlerinizde sizlere farklı olanaklar
sunar.
Đşte size fotoğraf albümünüzü renklendirecek kareler için 7 önemli ipucu...
1
Farklı kareler yakalayın!
Plajı kendine has yapan özellikler sayılamayacak kadar çoktur; bu özellikleri
yakalayarak sıra dışı fotoğraflar çekebilirsiniz. Ailenizi veya arkadaşlarınızı devasa
kum kaleler yaparken, derin çukurlar kazarken, sevdiklerini kuma gömerken
veya dalgalar arasında görüntüleyin. Konularınızı göz hizasında görüntüleyerek,
konunun tam içine dalın. Böylelikle güzel anılarınızı gözünüzün önüne getirmeniz
ve hatırlamanız daha kolay ve eğlenceli olacaktır.
2
Hikayeler anlatın!
Plajda yaşadığınız her anı fotoğraflarınızla anlatılan bir hikayeye dönüşebilirsiniz.
Evden ayrılışınızı, plaja varışınızı, giderken ve plajda gördüğünüz tabelaları, gün
içinde yaşadığınız ufak olayları ve eve dönen yorgun afacanların hallerini
hikayenize dahil edin. Hayatınızın eğlenceli anlarını karelerinize yansıtmanın
tadını çıkarın.
3
71
Ekipmanlarınızı koruyun!
Kum, su ve ısı fotoğraf makinenizin en büyük
düşmanlarıdır. Bunların her birini plajda bolca bulacaksınız; bu yüzden şu
noktaları plaja giderken göz önünde bulundurun.
• Fotoğraf çekmediğiniz sırada fotoğraf makinenizi kendi kılıfının
içinde,kapalı, mümkünse su geçirmemesi için plastik bir çantanın içinde,
güneşten uzakta bulundurun. Beyaz bir havlu bu konuda size son derece
yardımcı olacaktır.
• Fotoğraf makinenizi hiçbir zaman doğrudan güneşe doğrultmayın; vizörden
güneşe doğru kesinlikle bakmayın.
• Eğer fotoğraf makinenizin herhangi bir yerine kum kaçmışsa ilk olarak
üfleyerek ya da basınçlı havayla temizlemeyi deneyin. Daha inatçı kum
taneleri için hafifçe lens temizleme fırçalarını kullanın.
• En sevdiğiniz fotoğraf makinesi yerine tek kullanımlık bir fotoğraf makinesi
kullanmanız bazı durumlarda daha iyi bir fikir olabilir. Tek kullanımlık
fotoğraf makinenizin içine su kaçsa bile sizin için çok fazla sorun
olmayacaktır.
4
Ufku alçakta veya yüksekte tutun!
Deniz ve okyanus fotoğrafları çok güzel kareler yaratırlar.
Tek yapmanız gereken ufku düz bir çizgide tutmak ve denizi vizörde yüksekte
veya alçakta görüntülemek. Ufkun fotoğrafı tam ortasından kestiği karelerde,
kadraj deniz ve gökyüzü tarafından ikiye bölünür ve bu durum resimlerin
çekiciliğini azaltır. Etkili fotoğraflar çekebilmek için, kadrajınızı bu şekilde
ayarlamaktan kaçınmalısınız.
5
72
Keskin gölgelerden kaçının!
Fotoğraflarınızda gölge bir yerin ya da bulutlu bir günün yumuşak ışığını kullanın.
Güneşli günlerde fotoğraf makinenizin dolgu flaş (Fill Flash) ayarını kullanarak
aydınlıkta bile flaşın patlamasını sağlayarak, yüzde oluşabilecek keskin
gölgelerden kurtulabilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgiyi fotoğraf makinenizin
kullanma kılavuzunda bulabilirsiniz.
6
Suyu da dahil edin!
Suyun hayat veren, serinleten ve eğlendiren engin görünüşünü fotoğraflarınızdan
eksik etmeyin. Fotoğraflarınıza denizi olabildiği kadar dahil edin. Bu, plajın duygu
ve atmosferini en iyi şekilde fotoğraflarınıza yansıtmanıza olanak tanır.
7
Sualtı kılıfı kullanın!
Fotoğraf makineniz için tasarlanmış su altı kılıflarını kullanarak, çektiğiniz
fotoğrafları yepyeni bir boyuta taşıyabilirsiniz. Koruma sağlayan bu kılıfları
kullanarak, kadrajınıza balıkları da dahil edebilir, çocuklarınızın geliştirdiği yeni
atlama şekillerini ya da su altında attıkları taklaları gönül rahatlığıyla fotoğraf
makinenizin ıslanmasından korkmanıza gerek kalmadan görüntüleyebilirsiniz.
• Bahar geldi... Çiçekleri fotoğraflarken size
yardımcı olacak 5 ipucu
73
• Hipfoto.com
• • Bahar geldi... Çiçekleri fotoğraflarken size yardımcı olacak 5 ipucu. Đster
bahçenizde, ister masanızdaki vazoda dursunlar, çiçekler çarpıcı renkleri ve
büyüleyici şekilleriyle hayatımızı güzelleştirirler.
Đşte size çiçeklerin o büyülü dünyasını fotoğraflarınıza
taşıyabilmenize yardımcı olacak 5 ipucu
1
Sade bir arka plan kullanın!
Konunuz için sade bir arka plan, çiçeğin detaylarının kaybolmasını engeller.
Arkaya koyabileceğiniz siyah bir kumaş veya çiçeğin rengiyle uyumlu karton bir
levhayla, etkili çiçek fotoğrafları çekin.
2
Yakınlaşın!
Kameranızın yakın (close – up) modunu kullanın. Çiçeğe yaklaşabildiğiniz kadar
yaklaşın. Fotoğraf makinenizin lcd ekranını da kullanarak netlik ve kadraj
ayarlarını kolaylıkla yapabilirsiniz. Çiçek fotoğrafı tutkunları ise etkili görüntüler
yakalamak için ayrı olarak satılan makro lenslerle, daha da fazla yaklaşabilirler.
74
3
Farklı açılar deneyin!
Fotoğraflarınızı daha önce denemediğiniz açılardan çekin. Yanyana koyulmuş
fırıldaklar gibi gözükmeleri için papatya ve kasımpatlarını yukarıdan çekebilir, lale
ve nergisleri ise hizalarından fotoğraflayarak, tüm gövdelerini
ölümsüzleştirebilirsiniz.
4
Işıkla çiçekleri boyayın!
Fotoğrafını çekeceğiniz çiçeğin üzerine düşen ışığı kontrol etmeye çalışın. Ters
ışıkla aydınlatıldıklarında bazı çiçekler büyüleyici görüntüler oluşturabilirler.
Bulutlu bir havada çekilen çiçek fotoğraflarında ise, fazla parlak olmayan ışık,
ince renk ayrımlarını fotoğrafınıza yansıtabilmenize olanak tanır.
5
75
Rüzgarı kullanın!
Ev içinde çekim yapıyorsanız pencereden içeri giren rüzgarın çiçeklerinize
fotoğraflarda canlılık getirmesini sağlayabilirsiniz. Fotoğrafta gözükmeyecek
şekilde ayarlanmış engeller kullanarak rüzgarın esiş yönünü değiştirebilir ya da
isterseniz tamamen engelleyebilirsiniz.
Aklınızdan çıkarmayın!
• Fotoğraf makinenizin tarih ve saat ayarının doğru olduğundan emin olun.
• Tarihi fotoğrafın üstüne basmayın, makineniz bu bilgiyi fotoğrafla birlikte
kaydedecektir. Üzerinde tarih basılı olması fotoğrafın güzelliğinden çok
şey kaybettirir.
• Fotoğraflarınızı mutlaka yedekleyin. Bilgisayarınızda tuttuklarınızı CD ya da
DVD’lere yedekleyebilirsiniz. Tabii ki hipfoto.com fotoğraflarınızı
korumak, yakınlarınızla kolayca paylaşmak ve dilediğiniz zaman dilediğiniz
şekilde bastırmak için en uygun seçimdir.
• Bilgisayarınızda fotoğrafları farklı klasörlerde tasnif ederken klasör adına
mutlaka tarih de koyun. Kısa sürede binlerce fotoğrafınız olacak.
Kontrolden çıkmalarına izin vermeyin.
76
Makro çekimler için ipuçları
•
•
•
Nesnelerin bilmediğiniz yönlerini makinenizin makro özelliği ile keşfedin.
Günümüzün dijital fotoğraf makinelerinin artık hemen hepsi, objelerin detaylı
görüntülerini yakalayabilen yakın veya makro çekim özellikleri sunuyor. Yakından
yapılan ve objelerin detaylarını ortaya çıkaran fotoğraflar şaşırtıcı ve ilginç özellikler
sunduğu için son derece de popülerler.
Küçük detaylardan oluşan yeni bu dünya, bazen insanı şok edebilecek kadar ilginç,
bazense insanın kafasını karıştırabilecek kadar düşündürücü olabiliyor. Bunlarla
beraber manzara fotoğraflarıyla karşılaştırıldıklarında makro çekimler neredeyse her
zaman daha ilgi çekici görüntüler sunuyor. Ayrıca sanatsal yönünün dışında makro
fotoğraflar araştırmalarda arşiv ve belgeler hazırlamak amaçlı da kullanılabiliyor.
Makro çekimlerden beklentiniz ne olursa olsun bu yazıda anlatacağımız ipuçları
sayesinde makro çekim yapmaya veya çekim tekniklerinizi geliştirmeye
başlayabileceksiniz. Yazımızda öncelikle yakın çekim fotoğrafçılığın arkasındaki temel
prensiplerden bahsedecek, ardından çekimler için temel bazı püf noktalarını verecek
ve son olarak da dikkate alınması gereken bazı önerileri açıklayacağız.
77
Makro ve yakın plan çekimler
Yakın plan çekim ile makro çekimlerin aynı şey olduğunu düşünüyorsanız,
yanılıyorsunuz. Yakın plan çekim standart olarak 1:10 (gerçek boyutun 1/10’u) ve 1:1
(gerçek boyut) olarak tanımlanır. Makro çekimlerse 1:1 ve 80:1 (gerçek boyutun 80
katı) aralığındaki çekimleri tanımlayan bir terimdir. Bu standartlara göre birçok
fotoğraf makinesi yakın çekim özelliğini makro modu olarak lanse etse de fotoğraf
makinelerinden birçoğu 1:1’den daha yakın çekim yapamaz.
Teknik özelikler
Birçok fotoğraf makinesinde makro zoom objektifi kullanılır. Bu makineler, içerisindeki
lenslerin pozisyonlarını değiştirerek hem uzaktan hem de yakından çekim yapabilirler.
Bu yöntem yakın plan çekimler için optimum çözüm olmasa da birçok amaç için
yeterli sonuçlar sunar.
Fotoğraf makinenizde makro zoom lensler mevcutsa, makinenin yakın plan (Close up)
veya Makro (Macro) moduna alınabileceği ayarlar bulunur. Fotoğraf makineniz bu
ayarları yapmanıza imkân veriyorsa, ayarlardan birisini seçtikten sonra çekime
başlayabilirsiniz. Herhangi bir objeye ne kadar yakınlaşabileceğiniz fotoğraf
makinenizin kullanım kılavuzunda yer alır. Kontrol ettiğinizde fotoğraf makinenizin
muhtemelen çok yakından çekim yapabildiğini göreceksiniz; fakat en yakın
mesafeden çekim yapmak, görüntülerde geometrik bozukluklar meydana getirebilir.
Fotoğraf makinenizin bu konudaki limitlerini test etmek için bir kâğıda bir kare veya
dikdörtgen çizin ve kare veya dikdörtgenin her köşesinden karşı çaprazında yer alan
köşesine bir çizgi çizerek birleştirin, son olarak dikdörtgenin ortasına bir artı işareti
çizin. Bu test aracının fotoğrafını mümkün olduğunca yakından çekerek düz çizgilerde
bir eğrilme olup olmadığını kontrol edin. Fotoğraf makinesiyle en yakın mesafede
yapılan çekimlerde muhtemelen çizdiğiniz kare veya dikdörtgenin köşelerinin
eğrildiğini göreceksiniz. Bu durum makro zoom objektiflerde sıklıkla görülür.
Makinenizin hangi uzaklıktan en iyi sonucu verdiğini tespit ettikten sonra
çekimlerinizde bunu dikkate alarak daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz.
Makro çekimlerde ihtiyaç duyulabilecek malzemeler
Makro fotoğrafçılıkta ihtiyaç duyacağınız malzemeler çektiğiniz objeye göre değişir;
fakat bazı temel malzemeler birçok durumda işinize yarayacaktır. Bu malzemelerden
tripod dışındakiler ucuzdur ve kolay bulunabilir. Örnek olarak oyun hamuru ve ataçlar
çekmek istediğiniz objeleri oturtabileceğiniz platformlar oluşturmak için idealdir.
Beyaz karton kâğıtlar ve küçük aynalar da son derece etkili reflektörler olarak
kullanılabilir. Bunlar dışında çekimleriniz için fon oluşturabilecek renkte kâğıt ve
kumaş parçaları da işinize yarayabilir. Bu malzemeler arasında siyah kadife veya
parlama yaratmayacak mat renkli arka planlar da birçok çekimde işinize yarayabilir.
78
Aydınlatma
Her türlü fotoğraf çekiminde olduğu gibi makro çekimlerde de ışık son derece
önemlidir. Daha büyük bir alan derinliği yaratmak için daha düşük diyafram açıklıkları
kullanılacağından, objelerinizi çekerken daha fazla ışığa ihtiyaç duyulur. Daha fazla
ışığın bir yararı da daha uzun pozlamalarda oluşabilecek bozulmaların önlenmesidir.
Fotoğraflarınızı kapalı ve açık alanlarda çekebilirsiniz. Kapalı alanlarda çekim
yapacağınız zaman kullanılabilecek en iyi ışık kaynağı flaş veya tungsten ışıktır.
Çekimlerde makineniz objeye çok yakın olacağından flaş kullanmak zordur. Bu zorluk
objeden farklı bir alana yönlendirilmiş bir slave flaş kullanılarak giderilebilir. Bunlar
dışında küçük döndürülebilir okuma lambaları da hem ucuz hem de çok yönlü
kullanım sağladıkları için son derece yararlı aletlerdir.
Işığın kalitesi
Seçeceğiniz ışık türü objenizde öne çıkarmak istediğiniz kısımla çok yakından ilgilidir.
Kullandığınız obje karmaşık bir dokuya sahipse, bu dokunun daha iyi görüntülenmesi
için ışığı direkt olarak dokunun karşısından verebilirsiniz. Çektiğiniz obje parlak bir
cisimse, ışık kaynağını dağıtmak iyi bir fikir olacaktır; çünkü parlak cisimler direkt ışık
altında son derece kötü görünebilir.
Işığı bir ışık kutusu (çadırı) ile dağıtmak hem etkin hem de basit bir yöntemdir. Işık
kutularını kendiniz de yaparak 5 - 10 TL’ye kendi makro çekim stüdyonuzu
yaratabilirsiniz. Đnternette diy + light + box anahtar kelimeleriyle yapacağınız kısa bir
araştırma ile bu tip kutuların nasıl yapıldığını detaylı olarak anlatan birçok linke
ulaşabilirsiniz. Dağıtılmış ışık parlak objelerin fotoğrafları çekileceği zaman son derece
önemlidir; çünkü parlak objeler çevrede bulunan birçok ışık kaynağını istenmeyen ton
ve şiddetlerde yansıtma eğilimi gösterir.
Alan derinliği
Yakın plan çekimlerde en önemli konu, çekilen objenin mümkün olduğunca çok net
olmasıdır. Fotoğraf makinesi bir objeye ne kadar yakınsa, potansiyel alan derinliği de
o kadar küçülür. Bu durumda alınabilecek birkaç önlem vardır. Öncelikle optimum
alan derinliği için en küçük diyafram kullanılmalıdır. Birçok dijital fotoğraf makinesinin
küçük diyafram seçenekleri yoktur; çünkü bu tip makineler genelde daha uzun örtücü
hızlarında iyi çalışmaz. Bunlara karşın küçük diyafram açıklıklarıyla arka planın
detayları da yakalayabilir. Bu sorunu azaltmak için arka planı fotoğrafı çekilen
objeden uzak bir mesafede konumlandırılmalıdır.
Tüm yakın plan çekimlerde net alan derinliği azdır, bu yüzden odak noktasının iyi
seçilmesi gerekir. Odaklama yaptığınızda odakladığınız alan tek bir noktada kalmaz,
bunun yerine odak alanınızın yarısını merkezden yukarıdaki kısım diğer yarısını da
merkezden aşağıdaki kısım oluşturur. Bu yüzden çektiğiniz fotoğrafta odaklanacak
alan iyi belirlenmeli ve çekilen objenin fotoğraf makinesine en yakın kısmı yerine daha
geniş bir alan, net alan derinliği içerisine sığdırılmaya çalışılmalıdır.
79
Son olarak, küçük alan derinliği yüzünden çekim sırasında fotoğraf makinesinin
fotoğrafını çektiğiniz objeye mümkün olduğunca paralel olması gerekir; çünkü
fotoğraf makinesi ve çekilen obje arasındaki minik bir açı bile beklenmedik
bulanıklıklar yaratabilir. Küçük alan derinliğinin getirdiği tek avantaj, fotoğrafı çekilen
objenin arka plandan kolaylıkla ayrılabilmesidir. Yakın plan çekimlerde arka plan
genelde odak alanı dışında kalır ve bu sayede asıl obje güçlü bir şekilde ön plana
gelir.
Fotoğrafta manuel odaklama
•
•
•
•
80
Çektiğiniz fotoğrafların daha net olsun istiyorsanız, kontrolü elinize alın.
Fotoğrafçılıkla uğraşanlara dijital fotoğraf makinelerinde mutlaka bulunmasını
isteyecekleri özelliğin ne olduğu sorulsa, büyük ihtimalle birçok yanıt manuel
odaklama olur.
Son derece sofistike olan ve büyük bir başarıyla çalışan otomatik odaklama sistemleri
uzun zamandır dijital fotoğraf makinelerinin bir parçası. Fakat bu sistemlerin başarısı,
üreticilerin zaman içerisinde manuel odaklama özelliğini birçok üründen
kaldırmalarına yol açtı. Buna karşın manuel odaklama bir fotoğrafçının fotoğraf karesi
üzerinde tam kontrol sahibi olmasını sağlıyor ve dahası manuel odaklama birçok
durumda otomatik odaklama ile elde edilemeyecek efektlerin yapılmasına olanak
veriyor.
Tüm bu avantajları sağlayan manuel odaklama seçeneklerinin son zamanlarda dijital
fotoğraf makinelerinde daha fazla görülmeye başlanması sevindirici. Manuel
odaklamaya ihtiyaç duyulabilecek durumlar ve manuel odaklama ile ilgili üç
temel kategori (tam manuel, aşamalı manuel ve yapay manuel) bulunuyor.
Yapay manuel olarak adlandırdığımız kategoride, sadece otomatik odaklama
yapabilen bir fotoğraf makinesinin manuel odaklama için nasıl kandırılabileceğini
bulabilirsiniz.
Neden manuel odaklama?
Manuel odaklama yakın zamana kadar sadece çok pahalı profesyonel makinelerde
sunulan bir özellik haline dönüştü ve üreticiler manuel odaklama teknolojisinden
ziyade görüntü kalitesi ve daha çok megapikselle ilgilenmeye başladı. Son zamanda
bu trend tüketicilerin ve profesyonellerin fotoğraf makinelerinden daha fazlasını
beklemeye başlamasıyla değişim gösteriyor. Dijital fotoğraf makineleri üreticileri ve
pazarlayıcıların megapikseller yerine daha iyi camları, artan zoom oranlarını ve tabii
manuel odaklama opsiyonunu ön plana çıkararak ürünlerini tanıttıkları söylenebilir. Bu
trendler içerisindeki ilk ikisi daha keskin ve yakın fotoğrafların çekilmesine imkân
verirken, manuel odaklama özelliğinin ilk bakışta (özellikle de otomatik odaklamanın
ne kadar başarılı olduğu göz önüne alındığında) ne işe yarayacağı tam olarak
anlaşılmayabilir.
Düşük ışıkta çekim
Otomatik odaklamanın dili olsaydı, karanlık ortamlara asla girmek istemediğini
mümkün olduğu her an anlatmaya çalışırdı. Az ışıklandırılmış objeler veya mekânlar
otomatik odaklamanın en az başarılı olduğu alanlardır. Işıklandırma yeterli
olmadığında otomatik odaklama mekanizması ve dijital fotoğraf makinesinin programı
çekilecek görüntü ile ilgili yeterli bilgi toplayamaz ve yeterli bilgi olmadığından
odaklamayı tam olarak gerçekleştiremez. Bu tip durumlarda dijital fotoğraf
makinenizin sürekli olarak aynı alanı yeniden değerlendirdiğini ve bir odak alanını
81
belirleyemediğini görebilirsiniz. Manuel odaklama fotoğrafçıya bu gibi durumlarda tam
kontrol verir.
Hareketli görüntüler
Örtücü gecikmesi dijital fotoğraf makinelerinin önemli bir sorunudur. Örtücü
gecikmesi yüzünden fotoğraf siz deklanşöre basar basmaz değil, bastıktan çok kısa
bir süre sonra çekilir. Bu kısa anda fotoğraf makinesi pozlama, beyaz dengesi ve
odaklama ile meşguldür. Fakat bu kadar kısa bir süre içerisinde bile fotoğrafınız için
istediğiniz o mükemmel an kaçıp gidebilir. Odaklamanızı oluşacak görüntünün yerini
tahmin ederek önceden manuel olarak yaparsanız, bu gecikmenin bir kısmını
engelleyebilir ve istediğiniz görüntüyü alma şansınızı arttırabilirsiniz.
Makrolar
Objenizin yakın plan görüntülerini çekecekseniz, otomatik odaklamayla sorunlar
yaşamanız olasıdır. Makro modunda çalıştırılan dijital bir fotoğraf makinesinin
odaklama menzili son derece düşüktür. Bu yüzden manuel odaklama ile hem objenizi
odak alanına daha kolay alabilir hem de alan derinliğini daha iyi belirleyebilirsiniz.
Dijitallerde manuel odaklama seçenekleri
Dijital fotoğraf makinelerinde üç ana odaklama kategorisi mevcuttur. Filmli fotoğraf
makinelerinden dijitale geçiş sırasında üreticiler manuel odaklama konusunda yeni
yöntemler geliştirmiştir. Bu yüzden filmli makinelere alışanlar için dijital dünyada
manuel odaklama yapmak için biraz alıştırma gerekebilir.
Tam manuel odaklama
Tam manuel kontrol üç manuel odaklama kategorisinden birincisidir. Bu tarz manuel
odaklama SLR tipindeki fotoğraf makinelerinde vardır. Odaklama işi objektif
döndürerek yapılır. Bu tip odaklama sitemleri daha profesyonel fotoğraf
makinelerinde bulunur.
Aşamalı manuel odaklama
Manuel odaklama yapabildiği söylenen birçok dijital fotoğraf makinesi bunu, dijital
fotoğraf makinelerine özgü değişik bir yolla yapar. Bu tip fotoğraf makinelerinde bir
menü içerisinden aşama aşama arttırılıp azaltılabilen odak mesafesi seçilir. Her
ayardan sonra odak mesafesinin doğru seçilip seçilmediği LCD ekrandan görüntünün
keskinliği incelenilerek belirlenir. Bu manuel odaklama yöntemi bir önceki kategoride
anlattığımız yöntem kadar kontrol sağlamasa da odaklamayı manuel olarak
yapmanıza imkân sağlar.
82
Yapay manuel odaklama
Gerçekte böyle bir kategori olmasa da bu yöntemle manuel odaklama yapmak
olasıdır. Dijital fotoğraf makineniz sadece tam otomatik odaklama sistemine sahipse,
deklanşöre yarım bastığınızda fotoğraf makinesi izlediği görüntüye odaklanır ve bu
odağı deklanşöre tam olarak basılana veya tamamen bırakılana kadar tutar. Böylelikle
dijital fotoğraf makinenizi önce bir alana odaklayıp deklanşöre yarım basılı tutup
makineyi bir başka yöne çevirip bir önceki odak alanını başka bir sahnede
kullanabilirsiniz. Bu, özellikle makro fotoğraf çekimlerinde çok işe yarayan bir
tekniktir.
Manuel odaklamayla fotoğraf çekmek
Manuel odaklamayla fotoğraf çekmenin birkaç zorluğu vardır, fakat bu zorlukların
hepsi biraz pratik ile aşılabilir. Dijital fotoğraf makinenizin ayarlarını doğru yaparsanız
ve görüntüyü fotoğraf içerisine doğru olarak yerleştirebilirseniz manuel odaklamayı
bir avantaj olarak kullanabilirsiniz.
HDR - High Dynamic Range Nedir?
Bir fotoğrafta karanlık yüzey ile aydınlık yüzey arasındaki ışık farkı o fotoğrafın
Dinamik Kademesini belirler. SLR veya DSLR makinaların algılayabileceği ışık
şiddeti, belirli sınırlar içerisindedir ve bu değerdeki fotoğraflar LDR ( Low
Dynamic Range ) olarak adlandırılır.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve geliştirmeler sonucunda fotoğrafın dinamik
kademesi programsal yoldan artırılmıştır.
Fotoğraf makinesi ile kadrajımız içinde kalan ve farklı ışık değerlerine sahip bir karede
hiçbir zaman dengeleme sağlayamayız. En parlak veya en karanlık bölge ne kadar
optimize edilse de LDR sınırları içinde kalacağı için istenen neticeyi vermeyecektir.
Đşte bu noktada farklı ışık değerlerinin optimize edilmesi ve kadrajımız içinde kalan
her noktanın (ister gölgede, ister ışıkta kalan yüzey ) patlama veya kararma
yapmadan en iy şekilde algılanması için dinamik kadememizin yardımcı bir programla
yükseltilerek işlenmesine HDR denir.
Her fotoğraf HDR olur mu ?
Her fotoğrafı HDR olarak düşünemeyiz. En önemli unsur HDR fotoğrafta mutlak
hareketsizliktir. Yani HDR yapacağımız fotoğrafta hareket eden objeler
olmamalıdır.
83
Bir martı, bir vapur veya hareket eden insan HDR fotoğraf içine dahil edilmemelidir.
Eğer illa dahil edilecekse fotoğraftaki boyutu oldukça küçük olmalı ki hareket unsuru
algılanamasın.
Rüzgarlı bir havada bir manzarayı HDR yapmak istersek, kadrajımızda rüzgarın
etkisiyle sallanan bir ağaç dalları/yaprakları olmamalıdır. Buna karşılık gökyüzünde
hareket eden bulutlar ile denizdeki dalgalar HDR ye ayrı bir güzellik
katmaktadır. Buradaki hareketlenme farklı bir etki bırakmaktadır.
Tarihi yapıların özellikle iç mekan çekimlerinde HDR çok büyük kolaylıklar
sağlamaktadır. Bu tür mekanlarda aydınlatma ya zayıf yada yoktur. Normal şartlarda
iç dokuyu yansıtamayız. HDR ile her ayrıntı tek tek görünebilir hale getirilebilir.
Tarihi bir kalıntıyı fotoğraflamak için binlerce kilometre gittiniz ve o kalıntı üzerine
düşen ışık ters, işte bu noktada da imdadımıza HDR yetişmekte. Ters ışığa rağmen
HDR ile tüm detayları alabiliriz.
Hangi fotoğraf makinası ile HDR çekebilirim ?
Dijital tüm fotoğraf makinalarıyla HDR yapabilirsiniz. Đster kompakt ister DSLR, yeter
ki RAW veya JPEG çekim yapsın.
HDR için neler gereklidir ?
1) DFM ( dijital fotoğraf makinası )
2) Tripod
3) Kablo deklanşör veya uzaktan kumanda
4) Çekilen kareleri işlemek için program
Tripod olmadan çekim yapılamaz mı ?
Tüm profesyonel fotoğrafçılar ister gece ister gündüz çekim yapsın her şartta Tripod
kullanırlar. Gün ışığında diyelim 4000 enstantane de Tripod’suz bit fotoğraf çektiniz.
Eğer bu fotoğrafı internet ortamına boyutunu küçültüp atacaksanız sorun yok, ama
büyütüp herhangi bir dergi veya afişte kullanacaksanız bu kadar yüksek bir
enstantanede dahi fotoğrafın nasıl titremiş olduğuna tanık olacaksınız. Aynı bu
fotoğrafı tripod’la ve tripod olmadan çekin ve her ikisini %100 büyüterek netliğe
bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Kaldıki HDR için peşpeşe 3 veya daha fazla kare çekilmesi gerektiği için, tripodsuz bu
kareleri eşlememiz çok çok zor hatta imkansızdır. Tripod’un olması da yeterli olmayıp
kesinlikle deklanşör kablosu veya kumanda ile çekimi gerçekleştirmeliyiz ki makina
üzerindeki deklanşöre basma esnasındaki titremeyi yansıtmayalım. DSLR kullanıcıları
için bir tavsiyede pozlamayı Bracket ile yapmalarıdır.
84
HDR çekime Başlama :
HDR, 3 veya daha fazla karenin özel bir programla birleştirilmesi sonucu
oluşturulmaktadır.Tek kareden de RAW olmak şartıyla HDR yapılabilir. Standard olan
3 kare ile HDR yapmaktır. 3 kare -2 , 0 , +2 pozlama değerine göre alınır. Işığın
şiddetine ve karanlık yüzeylerin algılanabilmesine göre birer stop – veya + pozlama
ilaveleriyle çekim devam ettirilir. Aşağıda takip edilecek sıra belirtilmiştir.
1) Tripod kurulur ve makina üzerine sabitlenir
2) Kablo deklanşör veya kumanda hazır hale getirilir
3) Ortamın ışığına göre enstantane ve duruma göre diyafram ayarı yapılır.
(Diyafram her ayrıntıyı net almak istersek rakamsal olarak yüksek değere
alınır, belirli bir noktayı net diğerlerini flu yapmak için ise rakamsal olarak
düşük bir değer alınır.)
4) Otomatik netleme yapılır ve makina Manuel netlemeye alınır. ( Manuel netleme
yapmayan makinalar otomatik ayarı kullanmaya devam etsin.)
5) HDR nin baş derdi noise olduğu için ISO mümkün olan en düşük değere alınır
(ISO 100 gibi).
6) Bracket kontrol olan makinalarda -2 , 0 , +2 pozlama yapacak şekilde 3’lü
Bracket’e alınır ve 3 kare çekim peş peşe gerçekleştirilir.
7) Bracketsiz çekimde enstantane el ile ayarlanır. Đlk kare 0 (sıfır) pozlamada, diğer
iki kare -2 ve +2 poz değerinde çekilir.
8) Eğer -2 stop aşağıda gerçekleştirdiğimiz pozlama karanlık noktaları hala
aydınlatmadıysa birer stop daha düşürerek en karanlık noktanın da rahat görülebilir
olması sağlanır. Bu kural +2 stop pozlamada en aydınlık nokta içinde geçerli olup
birer stop daha artırılarak çekim yapılır. HDR sadece 3 kareden müteşekkil olmayıp 5
veya daha fazla kare çekimle de gerçekleştirilebilir.
9) Çekimler en iyi sonucu alabilmek için RAW formatında olması tercih sebebidir.
Eğer DFM’ nizde RAW formatı yoksa JPEG çekimde uygulanabilir.
85
HDR Đşleme :
3 veya daha fazla kare çekim gerçekleştirildikten sonra sıra geldi bu fotoğrafları dijital
ortamda birleştirmeye. Bunun için piyasada en fazla tercih edilen ve kolay
kullanımıyla göz dolduran Photmatix Pro’yu anlatmak istiyorum.
Photomatix Pro ile tek kareden 3, 5 veya 9 kare gibi çekimlere kadar HDR yapmak
mümkün. Tek kare HDR sadece RAW formatını desteklemekte olup aşırı noise
oluşturduğu için tercih edilmemektedir. Đşlem sırasına göre işleme şöyle
gerçekleşmekte ;
1) Photomatix Pro (internetten bu programı rahatlıkla indirebilirsiniz.) programını
açın.
2) JPEG formatındaki fotoğraflar için FILE > Open seçeneklerinden, RAW formatı için
ise HDR > Generate seçeneklerinden yükleme yapabilirsiniz.
3) Her iki açma metodunda karşımıza Browse ( gözat) seçeneği çıkacak ve buradan
HDR yapmak istediğimiz fotoğrafları seçerek OK tuşuyla onaylarız .
4) Photomatix seçilen kareleri bir kaç dakika içersinde birleştirmeye başlayacak.
Birleştirme bittiğinde HDR formatında bir kare karşımıza çıkacaktır.
Ham olan bu HDR kare sizi şaşırtmasın. Asıl şimdi başlıyor Tone Mapping ile ince
işleme.
Üst menüden HDR > Tone Mapping seçildiğinde karşımıza Tone Mapping bölümü
gelecektir Bu bölümdeki ayarlar çok dikkatli yapılmalı ki sonucunuz iyi çıksın. En ideal
ayar metodu Detail Enhancer seçeneğidir.Bu seçenekteki ayarlar ile ilgili düğmeleri
sırasıyla açıklayalım ;
Strenght : HDR’nin gücünü ve ana kontrastını ayarlamak için kullanılır.
Color Stauration: RGB Renk doygunluğunu ayarlama
Light Smoothing : Işık sapmalarını yumuşatma. ( keskinliğe de etki edecektir
unutmayalım)
Luminosity : Ana ışık şiddetini ayarlama, gölge kısımları dengeleme
Micro-contrast : Detayları vurgulamak için kontrastı ayarlama
Micro Smoothing : HDR esnasında oluşan noise’ları düzenleme ve detayları
dengeleme
White Clip : Beyaz kırpma , beyaz dengesini düzenleme
Black Clip : Siyah kırpma, siyah dengesini düzenleme
86
Ayarlar dengeli bir şekilde ve aşırıya kaçmadan yapılarak OK butonuna basılır ve FILE
> Save as ile istenilen bir yere fotoğrafımız JPEG formatında kaydedilir.
Photomatix programında yapılan HDR lerde kahverengi veya mavi ton ağırlıklı
bir sonuç elde edilmektedir. Zamanla HDR programları bu hataları düzeltecektir
elbette ama biz bu küçük hataları Photoshop’da renk filtreleri veya Selective Color
seçeneği ile düzeltebiliriz. Bu düzeltme en iyi sonucu elde etmek için gereklidir. Bir
hatırlatma daha, renk doygunluğu Photmatixde maksimum verilmemeli, düşük
seviyede tutulup sonradan PS’de Saturation ile oynamak daha iyi netice verecektir.
Tone Mapping de yapılan bariz hatalar ise Light Smoothing, Micro Contrast ve
Strenghtin aşırı uçlarda kullanılması sonucu oluşan renk sapmaları ve hatlarda oluşan
kontür izleridir. Bunlardan mümkün olduğunca kaçınmalı ve dengeli bir ayar
kullanmalıyız. Örneğin bir bina ve gökyüzü düşünün. Gökyüzünde bulutlar kararmış
ama binaya yakın kısımlarında beyaz bir şerit hakim. Đşte size bariz bir hata. Gökyüzü
tonlamada yapılan ayarlama ile yumuşak bir geçişe sahip olmalıdır. Ve Black Clip’e
aşırı yüklenmeyip gereksiz kararmalardan kaçınılmalıdır.
Aşırı tonlamadan her zaman kaçınmalıyız. Bu tür etkiler fotoğrafın değerini
öldürmektedir. Profesyonel kişilerin yerli veya yabancı sitelerde çok güzel örnek HDR
fotoğraflarını bulabilir ve bunları inceleyerek kendinize bir yol çizebilirsiniz.
87
Temel Dijital Fotoğrafçılık Atölyesi
1. DERS
- FOTOĞRAF MAKĐNELERĐ
SLR Analog Fotoğraf Makineleri
SLR Dijital Fotoğraf Makineleri
Dijital Fot. Makinesi ile SLR Analog Fot. Makinesi Arasındaki Farklar
Kompakt Dijital Fotoğraf Makineleri
- DiJiTAL FOTOĞRAF
- ÇÖZÜNÜRLÜK
MAKĐNESĐNĐN
Yuksek Cozunurluk
BÖLÜMLERĐ VE AYARLARI
Orta Cozunurluk
LCD Ekranlar
Dusuk Cozunurluk
Bakac
Netleme
- SENSÖR ÇEŞĐTLERĐ
Pozlandırma
CCD Sensor
Beyaz Ayarı
CMOS Sensor
Duyarlılık
Foveon Sensor
Goruntu Cozunurluğu
Pil
Dahili Flas
- GÖRÜNTÜ DOSYALARI
Jpeg
Jpeg 2000
Tiff
Raw
- HAFIZA KARTLARI
Kompakt Flash
Secure Dijital
Sony Memory Card
Tasınabilir Hardiskler
2. DERS
3. DERS
4. DERS
- DĐJĐTAL FOTOĞRAF
MAKĐNESĐNDE
POZLANDIRMA KONTROLÜ
Dijital Fot. Makinesinde
Diyaframın Kontrolu
Dijital Fot. Makinesinde
Ortucunun Kontrolu
Esdeğerli Yasası
- YARDIMCI MALZEMELER
Battery Grip
Tripod
Flas
Canta
Uzaktan Kumanda
Filtreler
Extender
Converter
- DĐJĐTAL FOTOĞRAFTA
OBJEKTĐFLER
Zoom Objektifler
Normal Objektifler
Genis Acı Objektifler
Tele Objektifler
- DĐJĐTAL FOTOĞRAF
MAKĐNESĐNDE ALAN
DERĐNLĐĞĐNĐN KONTROLÜ
Diyaframla Alan Derinliğinin
Kontrolu
Ortucu Hızı Đle Alan Derinliğinin
Kontrolu
Netleme Mesafesi Đle Alan
Derinliğinin Kontrolu
5. DERS
6. DERS
- FOTOĞRAFTA ISIĞIN
KONTROLU
Doğal Isık Ve Kontrolu
Yapay Isık Ve Kontrolu
Kontrast Kontrolu
- FOTOĞRAFTA
KOMPOZĐSYON
Altın Kesim
Ritim
Denge
Ufuk Cizgisi
Portre Cekimi
Manzara Cekimi
Objektif Perspektifini Kullanmak
GEZĐ
Fener - Balat'a yapılacak olan cekim gezisi ve gezide cekilen fotoğrafların değerlendirilmesi.
88
Đleri Fotoğrafçılık Çekim Teknikleri
1.DERS
2.DERS
3.DERS
4.DERS
Panoramik Çekim
Işık Takibi
S/B filtreler
Fizyogram
Fotoğrafta hareket
Panning
Makro çekimler
Dolgu flaşı
Işıkla boyama
Alan derinliği
Gece çekimleri
Zoom in zoom out
Makine sallama
Storyboard (ardışık)
fotoğraflar
Objektif perspektifi
Stüdyo fotoğrafçılığı
Portre fotoğrafçılığı
GEZĐ
Fener - Balat'a yapılacak olan çekim gezisi ve gezide çekilen fotoğrafların değerlendirilmesi.
89

Benzer belgeler