Sayı 12 / Ocak 2009 - İletişim Fakültesi

Transkript

Sayı 12 / Ocak 2009 - İletişim Fakültesi
Çalışan
Gazeteciler
Günü
Ocak 2009
Yıl 3 Sayı12
Danışma Kurulu’dan
İletişim Fakültesi’ne tam destek
İEÜ İletişim Fakültesi, kuruluşundan bu
yana Danışma Kurulu ile her yıl düzenli
olarak toplantılar düzenliyor ve gelecek
faaliyetlerini bu toplantılar neticesindeki
görüş ve öneriler çerçevesinde şekillendiriyor. İEÜ Mütevelli Heyet ve medyanın önde gelen temsilcilerinin yer aldığı
Danışma Kurulu’nun beşinci toplantısı
25 Aralık’ta gerçekleşti. Toplantıda Danışma Kurulu’na verdikleri destekten
dolayı teşekkür eden İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, “İletişim
Fakültesi’nden mezun olan öğrencilerimizin sektörün ihtiyaç duyduğu niteliklerle
donanmış olmaları için sizlerin önerileri
ve destekleri çok önemli. Ders programlarını oluştururken önerileriniz bize yol
gösterdi. Bundan sonra da siz sektörün
temsilcileriyle birlikte daha fazla işbirliği
yapmak için hazırız. Tv yayını ile uzaktan eğitim konusunda çalışmalarımız var.
Bunları önümüzdeki dönemlerde hayata
geçirmeyi planlıyoruz” diye konuştu. Dekan Prof.Dr. Sevda Alankuş ise İletişim
Fakültesi hakkında kısa bir bilgi vererek
projelerden bahsetti. Alankuş; “Yeni dersler için sizlerin önerilerini bekliyoruz.
Bahar aylarında İLAD (İletişim Araştır-
maları Derneği) ile “medya, iktidar, siyaset” konulu, akademisyen ve gazetecilerin
katılacağı bir konferans düzenleyeceğiz.
Ayrıca, “Türkiye’de Yerel Medya ve Medya Çalışmaları” dersi vesilesiyle sizleri
öğrencilerimizle daha sık buluşturacağız.
Bunun yanı sıra Medya ve İletişim Yüksek
Lisans programına gelecek yıl başlıyoruz.
Erasmus değişimi kapsamında 2008-2009
öğretim yılı içerisinde bir öğrenci ve bir
öğretim üyesi Macaristan’daki BSC Üniversitesi ile eşleşti. İki öğrencimiz İtalya’da
yer alan bir firmaya staj için kabul edildi.
ECREA’ya (European Communication
Research and Education Association) üye
olduk. İEÜ-SUNY işbirliği (New York
Eyalet Üniversitesi Fredonia) ile Uluslararası Ortak Lisans Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Programı’na on öğrenci alacağız.
Öğrenciler iki yıllarını ABD’de öğrenim
görerek tamamlayacaklar ve ayrıca, çift
diplomanın yanında ABD’de staj ve çalışma olanağı elde edecekler. Bu iletişim
alanında verilen ilk uluslararası ortak lisans programı olacak. Bu arada radyo yayınımızın genişlemesi ve Tv yayını için de
çalışmalarımız sürüyor” diye konuştu.
İnsan hakları tartışıldı
İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği bölümü,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 60. yılı sebebiyle “Evrensel
Bildirgenin 60. Yılında Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları” başlıklı bir panel
düzenledi.
Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr.
Devrim Sezer’in moderatörlüğünü yaptığı
panelin katılımcıları arasında alanın tanıdık isimleri vardı. Konuşmacıların ilgi çekici sunumları ile renklenen panelde, insan
hakları çeşitli boyutlarıyla masaya yatırıldı.
Prof.Dr. Mithat Sancar, “Otoriter Modernlikten Demokratikleşmeye: Çatışan Dinamikler” başlıklı bir bildiriyle katıldı. Sancar
daha ziyade Almanya, Rusya ve Türkiye’de
modernleşme deneyiminin taşıdığı benzerliklere odaklanarak, “otoriter modernleşme” olarak tarif ettiği modernleşme
serüveninin demokratikleşme sürecine evrilmesinin siyasal koşulları üzerinde durdu.
Prof.Dr. Fatmagül Berktay, Türkiye siyasal
hayatını toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları literatürüyle harmanlayarak yaptığı
konuşmasında “Evrensel insan hakları”
ifadesinin, tarihsiz ve cinsiyetsiz, soyut bir
insan kavrayışı üzerinde yükseldiğine vurgu yaptı. Berktay, kadınların maruz kaldığı
ayrımcılığın ancak kadın hakları mücadelesiyle aşılabileceğini söyledi. Son yıllarda
kamusal tartışmalarda giderek daha fazla
öne çıkan güvenlik kavramını, irdeleyen
Doç.Dr. Cem Deveci, “devlet güvenliği”
veya “milli güvenlik” gibi ifadelerin “derivatif” ve içeriksiz kavramlar olduğunu
belirtti. Kamuoyunda “namus cinayetleri”
veya “töre cinayetleri” olarak adlandırılan
olgunun nasıl algılandığı ve farklı kurum-
lar tarafından nasıl irdelendiği üzerine
odaklanan bildirisiyle panele katılan Yrd.
Doç.Dr. Dicle Koğacıoğlu, töre cinayetleri
hakkında üretilen “söylemin” büyük ölçüde etnik ayrımcılıktan mustarip olduğuna
işaret etti. Panelin son konuşmacısı olan
Prof.Dr. Arus Yumul ise Türkiye’de gayrimüslim azınlıkların aslında hiçbir zaman
eşit yurttaşlar olarak görülmediğinin altını
çizdi. Son yıllarda Türkiye’nin etnik çeşitliliğine ve tarihsel geçmişine, “yerel tatlara”
ve azınlıkların müzik ve mutfak kültürüne
giderek artan ilgiyi “butik çokkültürcülüğü” olarak adlandıran Yumul, azınlıklara
ve “ötekileştirilenlere” yönelik ayrımcılığın
ancak, tarihsel, toplumsal ve siyasal bir
yüzleşmeyle aşılabileceğini vurguladı. Zengin bir akademik buluşmaya ev sahipliği
yapan panel, canlı bir soru-cevap-tartışma
bölümünün ardından sona erdi.
Zirveden dünyaya
Kağan Eröz Kırgızistan’ın Pamir
dağındaki 7134 metrelik Peak
Lenin zirvesine çıkarak “7000 metre
üzerine tırmanan en genç Türk dağcı”
ünvanını kazanan bir İzmir Ekonomi
Üniversitesi öğrencisi. Eröz bize
yaşadıklarını ve deneyimlerini anlattı.
3. sayfada
Kadın olmak
Hala kadının toplumdaki yerini tartışmaktayız. Çalışan, okumuş kadın
kavramlarını bir kenara bırakın, kadın
hakları için savaşacak yönetici kademelerindeki kadınları görmek bile o kadar
zor ki... Ama yine de haklarını bilen kadınlar hiç de boş durmuyor.
4. sayfada
İsveç’te bir Türk
“Ben ünlüler ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak isterim” diyen profesyonel portre fotoğrafçısı Lütfi Özkök,
aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört Nobel ödüllü edebiyatçının portresini “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında topladı.
6. sayfada
İstikrarsızlaştıranlar
İstikrarın futbola kazandırdıkları tartışılıyor, ama biz hala istikrarın ne olduğunu bilmiyoruz. On sekiz takımlı Turkcell
Super Lig’inde dokuz takım şimdiden
teknik direktörlerini değiştirdi. Sadece
beş takım iki sene ve üzeri süreden beri
aynı teknik direktör ile çalışıyor.
8. sayfada
KAMPÜS
Yeni yılda Firuz Gıda
atılımları
Nihal Tanyel
Firuz Gıda İşl. Müdürü
Yine bir yılı acısıyla tatlısıyla geride bırakmak
üzereyiz. Bir yemek firmasını yönetince, acı ve tatlı genelde gerçek
anlamını taşıyor. Yani yemekler, tatlılar ve
tabii bunları en iyi şekilde sunma telaşı. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ilk yılını hatırlıyorum, tek bir kantindeki manzarayı;
yaklaşık 280 öğrenci ile öğretim üyelerinin
yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılamaya çalıştığımızı ve sonrasında sırasıyla restoranın
şantiye halini ve başımda genelde görmeye
alışık olduğunuz bone yerine Sayın Mehmet Hamuroğlu’nun verdiği kask ile molozlar arasında nerede ne olacak diye dolaştığımızı, ardından İzmir köfteli açılışları…
Girişteki fast food bölümü kurulurken nasıl
yapsak da pizza, pide, ızgara, ayvalık ve soğuk sandviçi bir arada sunabilsek diye uğraştığımızı, sonraki yıllarda yeni bir soluk
arayışı ve kuyrukları azaltabilme amacıyla
Bahçe Kafe’nin kuruluşunu ve grilikten
uzaklaşmak için yumuşak renklerden tek
tek farklı renklerde sandalyeler arayışımı
(ki hala o renkleri çok seviyorum), salad
bar ekleyişimizi ve açık büfe kahvaltı kararını alışımızı. Bu bölümde artık hafta sonları İEÜ sertifikalı halka açık yemek kursu
verildiğini de hatırlatmak gerekir.
Ağaçaltı Kafe’nin bize devri ile kampüste
olmayan ürünleri sunma kararımız pek çok
sakatat seveni memnun etti diye düşünüyorum. Böylece üniversitemizin bir dürüm
evi oldu. Kelle söğüş ve kokoreç meraklıları artık gün sayıyor. İzmir Konağı ise İEÜ
kampusünün girişine katılan nostaljik bir
renk oldu. Tüm bunlar ile yaklaşık sekiz
yılı geride bırakırken sayısız öğrenci organizasyonlarının sponsorlukları (çünkü “Firuz
Ağabeyleri” onları hiç kıramıyor), şenlikler,
her sene yaklaşık 40 öğrenciye verdiğimiz
yemek bursu ve öğrenci projelerine desteklerimiz de çorbadaki tuzumuz oldu. Firuz
Gıda ile ilgili olarak pek çok şeyi bildiğinizi
tahmin ediyoruz. Sekiz yılda elde ettiğimiz
güvenin nedenleri ise TSE belgeli tedarikçilerin hammaddelerinin kullanılması,
eğitimli, uzman kadro ve yerinde yapılan
öneri ve eleştirilere açıklığımızdır. Zaman
zaman öğrencilerle yaptığımız sohbetlerde
hizmet kalitesini korumak adına aldığımız
önlemleri, yer sıkıntısından oluşan kuyrukları, ürünlerle ilgili önerileri görüşüyoruz. Ve emin olun dikkate alıyoruz. Öyle
ki, öğrencilerin isteği üzerine ertesi günün
mönüsünü değiştirip Sait Ustamıza şöyle
güzel bir yoğurtlu soslu mantı yaptırıveriyoruz. 2008 yılı süresince sizlere sunduğumuz tüm ürünler için afiyet olsun diyoruz.
2009 yılında da sizlere hizmet verebiliyor
olmak tüm Firuz Gıda personelini mutlu
etmektedir.
Yeni yılın, İEÜ’nün tüm öğrenci ve personeline içinde her tür tadı barındıran aşure
tadında güzellikler getirmesini diliyor ve
tüm eleştiri ve önerilerinizi e-postama bekliyorum. Unutmadan yeni öğrenci konseyini de kutluyor çalışmalarında başarılar
diliyorum. [email protected]
Ünivers
İletişim Fakültesi’nden bir ilk daha
Türkiye’nin Halkla İlişkiler ve Reklamcılık alanında ilk ve tek Uluslararası Ortak
Lisans Programı’nı (UOLP) İEÜ açtı. Biz de daha fazla bilgi almak için Öğretim
Görevlisi Sema Misci ile görüştük.
kiyor. Ama bu İEÜ’nün bir şartı. ABD’de
koşullar biraz daha farklı. Onu her öğrenci
özelinde bir kez daha oradaki üniversite ile
konuşmak gerekiyor. Biraz daha özel bir bölüm olduğu için açıkçası öğrencilerin kendi
özel durumlarına göre oradaki üniversite ile
iletişime geçmeleri daha uygun.
Bize biraz da ABD’deki üniversite ve kampüsten bahseder misiniz?
UOLP Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Fredonia kampüsünde. Bu kampüste
okuyan öğrenciler mutlaka yurtta kalmak
zorunda. Çoğu zaman öğrenci ilk gittiğimde ev bulurum daha ucuza getiririm
diye düşünüyor ama öyle bir esnekliği yok.
Üniversitenin kampüsü içinde bulunan
yurtlarda kalmak gerekiyor.
UOLP’nin mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık programından farkı nedir ?
Öğrenciler mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık lisans programını tamamladıklarında tek diploma alıyorlar. Fakat UOLP
tamamlandığında çift diploma alma hakkına sahip olunuyor. Yani hem İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden hem de ABD’deki
SUNY Fredonia Üniversitesi’den bir diploma alınıyor. Bunun dışında bu programla öğrenci yurt dışı tecrübesi yaşamış
ve onların uygulamalarını yerinde görmüş
olacak olacak. ABD halkla ilişkiler ve reklamın merkezi. Oradaki sektörü görmek
ve farklı kültürleri tanımak çok önemli.
Başka bir üniversitede okumak öğrenciye
yeni bir vizyon katıyor. Ayrıca üniversitede ilişkilerini iyi geliştirirse orada staj yapma imkanı bulabilir. Hatta bağlantıları iyi
olursa iş bulup kalabilir. O bağlantıları
bütün hayatı boyunca kullanabilir.
UOLP’nin kontenjanı ne kadar?
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık için öngörülen rakam biri burslu olmak üzere toplam10 kişi. Zaten %10 burs YÖK tarafından şart koşuluyor.
Peki bu programa yatay geçiş yapma imkanı var mı ?
İlk senenin sonunda öğrencilerin mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık
Bölümü’nden UOLP’ye geçme hakkı var.
Yatay geçiş için genel not ortalamasının 4
üzerinden 2,40 olması, ÖSS’den ham puan
olarak 210, başarı puanı eklenmiş halde de
en az 250 puan alınması gerekiyor.
Bir yıl Türkiye’de bir yıl ABD’de okumanın
öğrencinin üniversiteye alışmasında nasıl
bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz ?
Bence olumlu bir etkisi olabilir. Çünkü
genelde ABD’ye giden öğrenciler bazı
sorunlar yaşıyor. İlk bir sene öğrenci
mutlaka alışma dönemi geçiriyor ve o
alışma döneminde dersleri zorlaşıyor.
İkinci sene de dersleri kötü gidiyorsa
bir daha hayal kırıklığına uğruyor. Bu
programda ise öğrenci ilk sene orada ise
ikinci sene biliyor ki evinde olacak. Yani
sınırlı bir süre orada olmanın verdiği bir
rahatlık var. 4-5 sene kesintisiz ABD’de
okumaktansa bir sene burada, bir sene
orada okumak daha avantajlı.
UOLP programının içeriğinden bahseder
misiniz ?
İlk sene öğrenciler İzmir Ekonomi
Üniversitesi’nde okuyorlar. İkinci ve
dördüncü seneyi ABD’de okuyorlar.
Dördüncü seneyi yurt dışında okumaları
onlar için bir avantaj. Çünkü son seneyi
orada okudukları zaman bir sene çalışma
iznine sahip oluyorlar. ABD’deki programda daha çok halkla ilişkilere yönelik
dersleri, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde
ise daha çok reklamcılığa yönelik dersleri
alıyorlar. ABD’deki program biraz daha
öğrenciye kalmış. Öğrencinin dersleri
kendi ilgi alanına göre seçmesi gerekiyor. Bu yüzden de kendini çok iyi tanıması, ne istediğini bilmesi gerekiyor.
Bunun dışında ABD’de özellikle bölüm
kapsamında en çok açılan yabancı dil
sınıfları Fransızca ve İspanyolca olduğu
için, UOLP’yi tercih edecek öğrencilerin
üniversitemizde de bu ikisinden birini
tercih etmesi gerekiyor.
ABD’de okunan dönemlerin öğrenim ücreti
üniversitemizle aynı mı ?
Hayır değil. Öğrenci Türkiye’de olduğu
sene İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından belirlenen ücret ne ise onu ödüyor.
ABD’de olduğu sene ise SUNY Üniversitesi tarafından belirlenen ücreti ödemek
durumunda.
Peki bu programda burs fırsatları var mı?
Tabii ki öğrencinin burs alma hakkı var. Not
ortalamasının 4 üzerinden 3,5 olması gere-
2
Neden öyle bir zorunluluk var ?
Asıl amaç öğrenciyi üniversiteden koparmamak. Yani birçok şeyi kampüste
yapıyor olmak. Çünkü Amerika’daki üniversitelerde daha çok kampüs hayatı var.
Kampüs aslında küçük bir şehir gibi.
Bu programa katılanın Erasmus şansı yok
değil mi?
Olabilir ama o zaman okul bir dönem uzuyor. ABD Erasmus sisteminin içerisinde değil. İEÜ’deyken öğrenci Erasmus’a gidebilir.
Ama o zaman burada bir dönemi eksik okuyor. Bir dönem de Avrupa’da okumuş oluyor. Ama bence hepsini bir arada yapayım
derken öğrencilik hayatını o kadar karıştırmaya gerek yok.
Lena Çavuşoğlu
100
kişiye sorduk...
2009’dan umutlu musunuz?
%68 Evet
%32 Hayır
Hadise’nin Eurovizyon’da seslendireceği parçayı beğendiniz mi?
%75 Evet
%25 Hayır
Erasmus staj hareketliliğinden
haberdar mısınız?
%36 Evet
%64 Hayır
Ünivers
Şopengazi sakinleri
Biraz gezmeye ne
dersiniz?
Beş senedir faaliyetini sürdüren Şopengazi hayvan barınağı 1300 kadar sahipsiz
köpeğe ev sahipliği yapıyor. Gönüllülerin bağışları ve çalışmalarıyla ayakta duran
barınak, hibe edilen topraklarla genişlemeye devam ediyor.
Her gün yüzlerce sokak köpeği hastalık,
açlık, soğuk gibi binlerce problemle başa
çıkmaya çalışıyor. En kötüsü ise insan faktörü. İnsanlar karşısında eli kolu bağlı kalan
sokak köpekleri, onlardan gelebilecek her
türlü kötülüğe karşı çaresiz durumdalar.
Bencilce davranarak onlara yardım etmeden geçirdiğimiz her günün sonunda aralarından biri ya da birkaçı çeşitli sebeplerden
ötürü yaralanıyor, hastalanıyor, aç kalıyor ya
da ölüyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen
bir yerlerde hala sahipsiz köpeklere yardım
etmek için mücadele eden gönüllüler var.
Günden güne artan gönüllüler sayesinde
sahipsiz hayvanlar hayatlarını sürdürebilecekleri barınaklar bulabiliyorlar.
Menderes’de bulunan Şopengazi Hayvan
Barınağı yaklaşık beş sene önce Nebiha
Deprem tarafından kurulmuş. Tamamen
gönüllülerin çalışmaları sonucunda kurulan
ve işleyen barınak 1300 kadar sokak köpeğine ev sahipliği yapıyor. Barınak arazisi
hayvanseverler tarafından bağışlanmış. Yapılan gıda yardımları sayesinde Şopengazi
sakinleri karınları tok uyuyabiliyorlar. Marlboro, Sima Gıda, Dr Oetker gibi büyük
firmaların yemek bağışları düzenli olarak
devam ediyor. Çalışanları için çıkardıkları
yemeklerden arta kalanlar sahipsiz köpeklerin öğünlerini oluşturuyor.
Her gün sayısız gıda maddesi sadece arta kaldıkları veya damak zevkine uygun olmadıkları sebebiyle çöpe atılıyor. Yapılacak küçük
çaplı bir organizasyon ile çöpe atılan bu yemekler israf edilmek yerine sahipsiz köpekler
için kullanılabilir. Sorumluluk bilincinde
olan bazı firmalar çoktan faliyete geçmişler
bile. Gönüllüler, herkesin üzerine düşen görevleri yapmaları halinde sokakta ve barınaklarda aç hayvan kalmayacağına inanıyorlar.
Barınak gönüllüsü Hamit Karaca köpekleri
sahiplenmek amacı ile gelen insanların sayısının çok az olduğunu söylüyor. İnsanların
özellikle yaşı küçük ve cins köpekleri evlat
edindiklerine değinen Hamit Bey diğer kö-
peklere de şans verilmesi gerektiğini vurguluyor. Barınağın pek çok ihtiyacı var. Öncelikli ihtiyaç olarak çalışacak gönüllüleri ve
gıda malzemelerini söyleyebiliriz. Barınağın
son günlerdeki ihtiyacı ise tel. Bağışlanan
yeni arazilerle Şopengazi barınağı büyümeye devam ediyor. Fakat köpeklerin kalabilecekleri yerleri oluştururken temel inşaat
malzemelerine de ihtiyaç duyuluyor. Bağışta
bulunmak isteyen gönüllüler için bir de hesap açılmış; Dohayder, Gaziemir İş Bankası
Şube Kodu: 3443 Hesap No: 47O979. İlginiz ve verdiğiniz değer sahipsiz köpeklerin
hayatlarını kurtarabilir.
Feyzan Demirci
Zirveden dünyaya
Kırgızistan’ın Pamir dağındaki 7134 metrelik Lenin zirvesi ve bu zirveye çıkarak
“7000 metre üzerine tırmanan en genç Türk dağcı” ünvanını kazanan bir İzmir
Ekonomi Üniversitesi öğrencisi: Kağan Eröz.
Dağcılık senin için ne ifade ediyor?
On üç yaşımda bu spora ilk başladığımda
neyin ne olduğunu bilmiyordum. Eğitim
aldıkça bu işten zevk almaya başladım. O
zaman sorsanız belki bu soruya verilebilecek
özel bir cevabım olmazdı, ama şimdi dağcılık benim için yaşam biçimi oldu.
büyük çatlaklar oluşuyor. Tırmanış sırasında bu çatlaklar büyük bir risk. İki kişi buraya düşerek öldü zaten. Bu yüzden teknik
anlamda çok yeterli olmak lazım. Bunlara
rağmen Lenin 7000 metrenin üzerinde tırmanılacak en kolay dağlardan biri.
tan dolayı yüksekte azalıyor. O yüzden
vücudun buna alışması lazım. Dolayısıyla
bu problemi yaşamamak için çok sık dağlara gidilmesi gerekiyor.
Senin için en ilginç geçen tırmanışın
hangisiydi?
İran’da Demavent dağında kış tırmanışı yaptık. Ocak sonu 2008’de Lenin için
antrenmana gitmiştik. O tırmanış benim
için çok ilginçti. Ekip arkadaşlarımı daha
önce hiç görmemiştim. İnternetten yazışıp gittik oraya ve İran milli takımıyla
beraber çıktık. Türkiye’nin en yüksek kış
tırmanışıdır. Bizden önce de o dağa tırmanan birçok kişi var ama kış tırmanışı için
en yükseği Demavent’tir. “Ortadoğu’nun
en yüksek noktasına tırmanış” adı atında EXPO’nun sponsorluğunda gitmiştik. Dönüş yolunda ekip arkadaşım 300
metreden düştü ama şans eseri hiç birşey
olmadan kurtulabildi. -60 derecedeydik.
CPS çatladı ki bu normalde kolay kolay
zarar görmeyen bir alet. Her şey dondu.
İran milli takımı geri döndü. Biz dağda
mahsur kaldık. Bayağı zor bir tırmanış
oldu ve bir daha kış tırmanışı yapmamak
üzere indim aşağıya.
Gizem Güngör
Bu spora nasıl başladın? Birilerinin bunda
etkisi oldu mu?
13 yaşında ilkokul arkadaşımın babası sayesinde başladım. Bir iki sene onlarla kamp
ve doğa yürüyüşlerine gittikten sonra Zirve Dağcılık Kulübü’ne üye oldum ve orada
eğitimler aldım. Daha sonra eğitimlerime
Dağcılık Federasyonu’nda devam ettim.
Lenin Zirvesi, “7000 metrenin üzerine tırmanan en genç Türk dağcı” ünvanını kazandığın zirve. Peki bu dağın özelliği nedir?
Lenin’in en büyük özelliği çatlakları. 1990
yılında dünyanın en büyük dağcılık faciası gerçekleşiyor. “Büyük çığ” düşüyor ve
bu faciada elli dağcı çadırlarında ölüyor.
Sadece bir kişi kurtulabilmiş bu faciadan.
O kişi de o sırada tuvalete çıkıp oradan
uzaklaştığı için hayatta kalabilmiş. Bu çığ
dağın fiziksel şeklini değiştiriyor ve dağda
KAMPÜS
Bu sporun çok büyük tehlikeleri var. Sen bu
tehlikeler hakkında ne düşünüyorsun?
İki hafta önce Aladağlar’da bir dağcı öldü.
Biz de o tırmanıştaydık. Yani her spordaki
gibi dağcılığın da tehlikeleri var ama eğitimle bu tehlikeleri azaltabilirsiniz. Fiziksel olarak yüksekliğe alışmanız gerekiyor.
Çok iyi bir koşucu bile yüksekliğe dayanamayabilir. Yani biyolojik olarak da bu
spora uygun olmalısınız. Oksijen basınç-
3
Gizem Arabacı
Medya ve İletişim Blm. Öğr.
Öyle güzel bir şehirde
yaşıyoruz ki çevremizde
gezilecek çok güzel yerler
var. Sizlere biraz bu yerlerden bahsetmek
istiyorum.
Şirince ile başlayalım. Şaraplarıyla ünlü,
sokaklarında tarihin izlerini taşıyan, her
mevsim hem yerli hem yabancı turistleri
ağırlama potansiyeli olan İzmir’in yakınındaki adı gibi şirin bir belde Şirince.
45 dakika uzağımızdaki bu köy, doğası
ve tarihiyle gelen herkese kucak açıyor.
Sokakları mis gibi çiçek kokan Şirince’de
göreceğiniz her üç dükkandan biri şarap
sattığı için yapılacak güzel bir etkinlik
oluyor şarap tatmak ve almak. Hafif bir
yokuş sonrasında karşınıza çıkan eski bir
kilise ve bahçesindeki dilek havuzu adeta
köyle bütünleşmiş. Yüzyıllardan beri bir
umutla süregelen dilek havuzlarına bozuk
para atma geleneği siz de devam ettirmek
istiyorsanız bozuk paralarınızı önceden
hazırlamayı unutmayın. Taş yollardan
geçtikçe karşılaştığınız köylü teyzelerin
sattığı elişleri, örgüler, danteller, hatta
otantik kıyafetler samimi bir hava yaratıyor. Tarihin kokusunu alıp doğanın içinde bir gün geçirmek istiyorsanız tercihiniz
burası olabilir.
Bahsedeceğim bir diğer yer ise Çiçekliköy.
Burada yapılacak iki şey var: Biri, eğer erken gittiyseniz geniş bir yelpazede sunulan kahvaltı masasına oturmak, diğeri de
güneş biraz daha yükseldiğinde mangal
yapmak. İkisinin de asıl keyfi ağaçların
altında, kuşların cıvıltısını duyarak, doğanın nefesini hissederek bir şeyler yemek
oluyor. Ayrıca burada ata binebilir ve atv
ile gezme zevkini tadabilirsiniz. Bu tercih
bir gününüzü daha eğlenceli hale getirebilir.
Beyazlar arasında güzel bir gün geçirmek
istiyorsanız ve biraz da vaktiniz varsa, gidilmesi gereken en güzel yerler Manisa
tarafındaki Bozdağ ve Spil Dağı olacaktır. Bu dağlar oldukça yüksek olduğu için
kalın giyinmenizde fayda var. Eğer kalma
olanağınız varsa buradaki tesislerle iletişim
kurup daha uzun vadeli bir plan yapabilirsiniz. Kar havası almak için çok uzaklara
gitmeye gerek yok, sadece yakınımızdaki
güzellikleri görmeye başlamak yetiyor.
Son olarak eklemek istediğim bir yer daha
var: Çeşmealtı’ndaki Güvendik Tepesi.
Burası pek bilinmese de ulaşımı kolay,
manzarası çok etkileyici bir yer. Güvendik
Tepesi’nde çok tesis yok; bu yüzden sadece
kendinizi dinlemek ya da biraz huzur bulmak istiyorsanız, Çeşmealtı’nın ve Yunan
adalarının manzarası görülmeye değer, üstelik dakikaları güzelleştirecek türden.
Umarım en yakın zamanda bu yerlere
gitmek fırsatı bulur, huzur içinde doğayı
hissedip tadını çıkarabilirsiniz.
YEREL
Sayfa Editörü: Gizem Arabacı
» Kısa kısa...
• Psikoloji Günleri devam ediyor
Ekimde başlayan Psikoloji Günleri Mayıs ayının sonuna kadar önemli konukları ağırlamaya devam ediyor. Etkinlik
kapsamında Ocak ayının konuğu olarak
üniversitemizi ziyaret edecek olan Prof.
Dr. Adnan ERKUŞ (Mersin Üniversitesi)
“Batıl İnançların Psikolojik ve Bilimsel
Mekanizması” adlı sunumu yapacak.
Ünivers
Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi açıldı
Dev bir kültür-sanat kompleksi olarak adlandırılan
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi geçtiğimiz ay
sonunda açıldı. Çok sesli müzik kültürünün sunulacağı;
opera, bale ve tiyatro eserlerinin sahnelenebileceği dünya
standartlarındaki bu salon Adnan Saygun’a ithaf edildi.
rak faaliyete geçti. Saygun’un öğrencilerinden dünyaca ünlü piyanist Gülsin
Onay sanat merkezine gönderme yaparak “Artık New York, Berlin, Paris gibi
dünya kentlerinde çaldığım zaman, onların mekanlarına kıskanarak bakmayacağım” dedi. Merkezin mükemmel bir
akustiğe sahip olduğunu belirten Onay,
“Dünyanın sayılı bestecilerinden Saygun adına böyle mükemmel bir yapının
ithaf edilmesi, onun doğduğu bu kente
çok yakışmış” diyerek projenin sanat
dünyasında yaşattığı heyecanın ne denli
büyük olduğunu belirtti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmed
Adnan Saygun Sanat Merkezi önüne
yerleştirilmek üzere, büyük ustanın
üç metrelik heykelini yaptırdı. Heykeltıraş Ekin Erman imzasını taşıyan
heykelin yapım çalışmalarını yerinde
inceleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Adnan
Saygun, İzmir’in Avrupa ve dünya
standartlarındaki ilk sanat, kültür ve
konser salonu olacak. Burası, İzmir’in
kültür ve sanat kenti vizyonuna uygun
yapılardan bir tanesi. Büyük ustanın
adına da çok yakışacak” dedi.
• İEÜ CEEMAN’e üye oldu
CEEMAN üyeliğiyle Orta ve Doğu
Avrupa’da daha geniş bir işletme okulları ağı
ile temas kurup, ortak projelerde ve aktivitelerde işbirliği yaparak eğitim ve araştırma kalitesini yükseltmeyi hedeflediklerini belirten
İEÜ Rektörü Prof.Dr. Attila Sezgin, “ABD
başta olmak üzere birçok ülkede üniversiteler
ve okullarla ortak projeler yürütüyoruz. CEEMAN üyeliğiyle Orta ve Doğu Avrupa’daki
işletme okullarıyla da işbirlikleri yapacağız.
Eğitim ve araştırma kalitemize katkı koyacağına inanıyorum’’ dedi.
• Danimarkalı tasarımcılar İEÜ’de
Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerine “Giyilebilir Teknolojiler” üzerine yaptıkları
araştırmalar ve projeleri içeren bir seminer
veren Guglielmi ve Johannesen, atölyede
“Ritüeller” teması çerçevesinde tasarım
senaryoları ve kıyafet prototipleri geliştirdiler. Moda tasarımı ve interaktif iletişim
teknolojileri arasında bir kesitte gerçekleştirilen interdisipliner nitelikteki projeler ile
ölümden sonraki yaşam, kına gecesi gibi
kültürel senaryoların sosyal ve psikolojik
etkilerini, iletişim teknolojilerini içeren etkileşimli yüzeyler ve mekanizmalar aracılığı ile insan bedenine aktardılar.
• İEÜ, Fransa Üniversiteler Arası
Tiyatro Festivali’nde
Geçen yıl on birincisi düzenlenen festivalde “Bir Sorunum Var’’ adlı Fransızca oyun
ile ülkemizi temsil eden Tiyatro Kulübü,
“Yıldız Tozu’’ - “Entrika-Intrigue’’ adlı
oyun ile festivale katılacak. Okutman
Sedef Ahuoğlu, öğrenciler Şirin Çakır,
Saygın Yörük, Kenan Çarpan, Buğra Ergüven ve Özge Tüzün’ün rol aldığı piyes,
kadın-erkek ilişkilerinin kültürel farklılıkları ortaya koyarak işlendiği bir komedi
tarzında. Yazımını yine grubun yaptığı
piyes, güldürmenin yanında gelenek ve
adetlerimize ışık tutarak kültürümüzü tanıtabilmek amacında.
• Arıtmalar devreye girdi
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz
Kocaoğlu, arsenikli su sorununun biteceğini İzmir halkına açıkladı. 15 milyon
Avroluk yatırımla Menemen, Halkapınar
ve Manisa’da üç arsenik arıtma tesisi inşa
ettiklerini ifade etti. Tesisler geride bıraktığımız Aralık ayında hizmete girdi.
• İzmir “kadın dostu”
Türk kadınının 1934’te elde ettiği seçme ve
seçilme hakkının 74. yıldönümü, “Yerel Yönetimlerde Topuk Tıkırtıları” başlığı altında
Karşıyaka ve Alsancak’ta düzenlenen özel
etkinliklerle kutlandı. Açelya Arslantaş
Tarihi Hava Gazı
Fabrikası açıldı
Ahmed Adnan Saygun
Güzelyalı’da toplam 29 bin metrekare
inşaat alanı üzerinde kurulan Ahmed
Adnan Saygun Sanat Merkezi, 250 kişilik küçük salon ve 1280 kişilik büyük salonu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
son dönemdeki en prestijli projesi ola-
İzmir’in geçmişten bugüne sanayi ve ticaret merkezi olmasının tanığı yüz elli
yıllık Tarihi Havagazı Fabrikası “Gençlik Merkezi’’ oldu. Fransızların 1862’de
inşa ettiği, 1902’de İzmir’in aydınlatılmasını sağlayan fabrika, eski imar
planına uygun olarak restore edildi. 24
bin metrekare olan bu alanın yaklaşık 7
bin metrekaresi yeşil alan olarak ayrıldı.
2850 metrekarelik yer ise kafeterya, sergi
ve konferans salonu olarak hayata kazandırıldı. Alsancak Limanı’nın gerisindeki
Tarihi Havagazı Fabrikası’nın dökümhanesi kafeterya; depo binaları ise sergisanat atölyeleri olarak düzenlendi. Tarihi
Havagazı Fabrikası’nın simgesi olan dev
baca korundu ve ışıklandırıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu projenin İzmir’in
kültürel ve sanatsal yüzünü güldüreceğini belirtiyor. 24 saat hayatın canlı tutulacağı bu merkezin kentin önemli bir
gençlik merkezi haline geleceği, hem yerli hem yabancı turistlerin ilgisini çekeceği düşünülüyor. Ayrıca hem sergi salonları hem de sanat atölyeleriyle kültür ve
sanatla iç içe olan Gençlik Merkezi’nin,
İzmirlileri kültür ve sanata teşvik etmesi
hedefleniyor.
Gizem Arabacı
Dünden bugüne kadın olmak
31 Ocak 1923’te İzmir’de eski Gümrük binasında kalabalık bir kadın topluluğunun
katıldığı Kadınlar Kurultayı’nda, Mustafa
Kemal toplantıya sade bir insan olarak iştirak ettiğini, bir konferans vermeye değil
sohbet etmeye geldiğini vurguluyor ve katılımcılardan gelen soruları yanıtlıyordu. O
gün Mustafa Kemal’e yöneltilen soruların
ağırlıklı bölümü, yeni kurulacak devlette
kadınların toplumsal yaşamımızdaki yerinin ne olacağıydı. Gelen soruları yanıtlarken Mustafa Kemal kadına ilişkin bakış
açısını sergiliyor, kalabalık heyecanla onu
dinliyordu. Mustafa Kemal, şunları söyledi; “Malumdur ki, her safhada olduğu
gibi, toplumsal hayatta da vazifelerin taksimi vardır. Bu genel vazife taksimi arasında, kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri
yapacakları gibi, aynı zamanda toplumun
refahı, saadeti için elzem olan genel mesaiye de dahil olacaklardır [...] Milletimiz
kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir.
Bugünün levazımından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir.
Dolayısıyla kadınlarımız da âlim ve fenci
olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün eğitim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplumsal hayatta erkeklerle beraber
yürüyerek birbirinin yardımcısı ve desteği
olacaklardır.”
Şimdilerde ise bizler hala kadının toplumdaki yerini tartışmaktayız. Çalışan, okumuş
kadın kavramlarını bir kenara bırakın, kadın
hakları için savaşacak yönetici kademelerindeki kadınları görmek bile o kadar zor ki...
Ama yine de haklarını bilen kadınlar hiç de
boş durmuyor. Her şehirde düzenlenen kadın kurultaylarında yapabileceklerini tartışıyor ve bunun için çaba harcıyorlar. Bunun
en güzel örneklerinden bir tanesi ise geçtiğimiz haftalarda Ankara ve Bursa’da yaşandı.
Bu şehirlerin en işlek yerlerinde “Üçümüz
de aynı fikirdeyiz” metniyle AKP Genel
Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin
omuz omuza yer aldığı görseller bilboardları
süsledi. Amaç ise yerel yönetimlerde sadece
%1 oranındaki kadın temsilcilerin sayıları-
4
nın arttırılmasıydı. Bu çarpıcı afiş karşısında gerçekten de aynı fikirde olmaları beklenen liderlerin tepkileri ise bu yönde değildi.
MHP ve CHP’liler afişte Devlet Bahçeli’nin
Recep Tayyip Erdoğan’ın kolları altında
olmasından memnun olmadıklarını ifade
ederken, AKP’liler ise zaten kendilerinin en
çok kadın aday çıkartan parti olduğunu söyleyerek kendilerini savundular. Ancak hiçbir
lider kadınların yanında olduğunu ve bu
kampanyayı desteklediğini söylemedi.
Umarız çabalar yerini bulur ve kadınlar bir
gün yönetimde gerçekten temsil edilebilir. Mustafa Kemal’in de dediği gibi, “Bir
toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen
iki cins insandan meydana gelir. Mümkün
müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara
zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı gökGizem Güngör
lere yükselebilsin!”
Human rights in the 60th year of the
universal declaration
Translation: Nükhet Tuncay
İzmir University of Economics Department of International Relations and European
Union organized a panel entitled “Human Rights in Turkey and in the World in the
60th Year of the Universal Declaration” due to the 60th year of Universal Declaration
of Human Rights
There were familiar names in the panel
where Department of International Relations and European Union lecturer Asst.
Prof. Devrim Sezer was the moderator.
Human rights are discussed in detail in
the panel that was colored by interesting
presentations.
Prof. Dr. Mithat Sancar participated in
the panel with a paper on “From Authoritarian Modernism to Democratization:
Conflicting Dinamics”. Sancar focused
on the similarities in modernization experience in especially Germany, Russia
for women rights. Assoc. Prof. Cem Deveci examined the concept of security
which came to the fore more in public
discussions and said that the concepts
like “government security” or “national
security” were derivative and meaningless concepts. Asst. Prof. Dicle Koğacıoğlu attended the panel with a paper on
how the phenomenon named “honor
killing” in the public was perceived and
examined by different institutions. She
said that the “discourse” about honor
killings largely suffered from ethnic discrimination. The last speaker of the panel
Prof. Dr. Arus Yumul argued that nonMuslim minorities in Turkey were never
regarded as equal citizens. Yumul named
the increasing interest in ethnic diversity
and history, “local tastes” and the music and culinary culture of the minorities as “boutique multiculturalism” and
said that the discrimination directed to
minorities and the ones “factionalized”
could be cleared only by historical, social
and political showdown and confrontation. A live question-answer-discussion
took place in the panel which hosted a
rich academic meeting.
and Turkey. He pointed out the political
conditions of inversion of the modernization adventure that he calls “authoritarian modernization” into the process
of democratization. In her speech, Prof.
Dr. Fatmagül Berktay talked about social
gender and women studies in Turkish political life and emphasized that the concept of “Universal human rights” was on
an abstract human apprehension which
was dateless and asexual. Berktay stated
that the discrimination that the women
experience can be defeated by fighting
Medal System in Ahmed Adnan Saygun Art Center
Formula 1
is opened
Another change in Sports World is being experienced in Formula 1. According
to the new decision the current points
system is replaced with a medal system.
From now on the F1 driver who wins
the most gold medals in a season will
be the champion of that season. Formula 1 Boss Bernie Ecclestone said that he
made proposal to FIA (The Fédération
Internationale de l’Automobile) and
the change will be accepted. In the new
system gold medal will be awarded for
the winner, silver for the second placed
driver and bronze for the driver who
comes third. F1 President said “If this
system was implemented this year, Felipe Massa who won 6 races would have
been the champion instead of Lewis Hamilton who won 5 races.” He advocated
that the drivers who guaranteed the race
according to the old system would not
give up the challenge. If the proposal will
be accepted 2009 F1 season will be organized with this system.
Doğuş Sar
Ahmed Adnan Saygun Art Center which
is considered to be a giant artistic architecture is opened at the end of the last month.
This hall in which polyphonic culture will
be presented; opera, ballet and theatre
performances will be staged is dedicated
to Adnan Saygun. Ahmed Adnan Saygun
Art Center which is built on 29 thousand
m2 construction site in Güzelyalı with
the small hall that accommodates 250 people and the big hall that accommodates
1280 people came into operation as the
most prestigious project of İzmir Metropolitan municipality. Gülsin Onay, one
of the world-famous students of Saygun
said “When I give concert in the cities of
the world like New York, Berlin and Paris I will not envy their art centers.” Onay
stated that the center had perfect acoustic
and said “Dedicating such a perfect center
to Adnan Saygun, one of the best composers of the world is very suitable for the city
he was born.”
İzmir Metropolitan Municipality will
place a sculpture of the master with 3
meters height in front of Ahmed Adnan
Saygun Art Center. İzmir Metropolitan
Municipality Major Aziz Kocaoğlu investigated the sculpture on site that is
ENGLISH
» In short...
• Psychology days continue
Psychology Days that started in October
continues to host important guests until
the end of May. Prof. Dr. Adnan ERKUŞ (Mersin University) who will visit
our university as the guest of January will
make a presentation entitled “Psychological and Scientific Mechanism of Superstitions”
• IUE became a member of
CEEMAN
İzmir University of Economics Rector
Prof. Dr. Attila Sezgin stated that with
CEEMAN membership, they aimed to
raise the quality of education and research by making cooperation in joint projects and activities in Central and Eastern
Europe through a wider business administration school network and said “We
are executing joint projects with the universities and schools mostly in the USA
and in different countries. We will make
cooperation with business administration
schools in Central and Eastern Europe by
being a member of CEEMAN. I believe
this will contribute to our education and
research quality.”
• Danish designers are at IUE
Guglielmi and Johannesen who gave a
seminar that includes the researches and
projects on “Wearable Technologies”
developed design scenarios and clothe
prototypes in the workshop in the framework of “Rituals” theme. With the interdisciplinary projects executed between
fashion design and interactive communication technologies social and psychological effects of cultural scenarios like life
after death, henna night are transferred
to human body with the help of interactive surfaces and mechanisms that include
communication technologies.
• IUE is in France International
University Theatre Festival
“Star Dust” that represented İzmir and
our country in the 11th festival last year
with the French play “I Have a Problem”
will attend to the festival this year with
the play named “Intrigue”. Instructor
Sedef Ahuoğlu, students Şirin Çakır,
Saygın Yörük, Kenan Çarpan, Buğra Ergüven and Özge Tüzün take part in the
play which is a comedy that deals with
the cultural differences in man-woman
relationships. The play which is written
by the same group aims not only to make
people laugh but also to introduce Turkish traditions to the audience
• Decontaminations are put into
effect
made by sculptor Ekin Erman and said
“Adnan Saygun will become the first art,
culture and concert hall of İzmir in European and world standards. It is a place
which is suitable for culture and art vision of İzmir. It will suit for the name of
the master too.”
Gizem Arabacı
5
İzmir Metropolitan Municipality Mayor
Aziz Kocaoğlu announced that arsenical
water problem will be over. He stated that
they built three arsenic purification plants
in Menemen, Halkapınar and Manisa
with an investment that costs 15 million
Euros. The treatments plants are put into
effect in December.
Açelya Arslantaş
KÜLTÜR
Ünivers
İsveç’te bir Türk var!
“Ben ünlüler ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak isterim” diyen profesyonel
portre fotoğrafçısı Lütfi Özkök, aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört
Nobel ödüllü edebiyatçının portresini “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında
topladı.
Lütfi Özkök, yarım yüzyıldan fazla bir
süre boyunca dünyanın dört bir yanından
edebiyatçıların portresini çekti. Portre fotoğraflarında kusursuz bir çekim tekniği
ve karanlık oda çalışmasının yanı sıra, her
başarılı portre fotoğrafında olduğu gibi,
fotoğrafı çekilen kişinin ruh dünyasına,
kişiliğine ilişkin özgün bir yorum getirmeyi ihmal etmedi. Paris’te öğrenciliği sırasında tanıştığı Anne Marie ile evlenerek
1950’de İsveç’e yerleşti.
1953 yılında Orhan Veli, Oktay Rifat,
Melih Cevdet, Fazıl Hüsnü, Cahit Külebi,
Lasse Söderberg ile birlikte “Brödet och
Karleken” (Ekmek ve Sevda) adlı küçük bir
el basması şiir antolojisi yayımladı. 1964
yılında ise Sundsvall Şehir Müzesi’nde
“Varşova’dan Resimler ve Dünyadan
Yazar Portreleri” sergisi, İsveç’in birçok
kitaplık ve müzesinde bir yıl süreyle dolaştırıldı. 1965 yılına gelindiğinde ise ünlü
fotoğrafçının sergilenen fotoğrafları, basında çıkan eleştiri yazılarıyla birlikte Foto
Expo Yayınevi tarafından kitap olarak basıldı. 1966 yılında İsveç Hükümeti Lütfi
Özkök’e, sanat çalışmalarını serbestçe sürdürebilmesi için arka arkaya iki yıllık burs
verdi. Başarıya doymayan sanatçı, 1999
yılına kadar bir çok başarılı sergiye imzasını attı. 1999 yılında ise Paris’te, Fnac’in
Montparnasse Foto Galerisi’nde “Karma
65 Yazar ve Sanatçının Sergisi” ile dünya
turuna çıktı. “Küçüklüğümden beri insan
yüzünde gizemli bir çekicilik bulurum”
diyen Özkök’ün çektiği fotoğraflar, Newsweek, New York Times, World Literature
Ayın Filmi
Şimdi Ya Da Asla
(The Bucket List)
Yönetmen: Rob Reiner
Yapım: 2007, ABD, 97 dakika
Müzik: Marc Shaiman
Film vizyona girmeden önce başrollerde Morgan Freeman
ve Jack Nicholson gibi iki usta oyuncunun rol alacağını
duyduğumda, “Bu film
kesinlikle kaçmaz” demiştim. Sinemadan çıktıktan sonra içimdeki
düşünce şuydu, “Bugüne kadar izlediğim
en güzel filmlerden
birisi”. Eğer almak isterseniz, filmin verdiği
harika bir mesaj var.
“Hiçbir şey için asla geç
değildir”. Biri milyoner
diğeri araba tamircisi
iki kanser hastası, kötü
haberi aldıklarında,
“tahtalıköyü boylamadan önce” şimdiye dek yapamadıkları şeyleri yapmaya karar verirler. Paraşütle atlamaktan tutun, Mustang ile yarış
yapmaya, piramitleri gezmekten katıla katıla gülmeye kadar birçok hedef koyarlar kendilerine. Sinemanın iki üstadı
kelimenin tam anlamıyla bir oyunculuk ziyafeti sunuyor
izleyenlere. Filmin sonunda ise insan şu soruyu soruyor
kendisine. “Yapamadığımız şeyleri yapmak için mutlaka
öleceğimizi mi öğrenmemiz gerekiyor?” Kesinlikle hayır.
Sürekli bir şeyleri ertelemekten vazgeçip, arzu ettiklerimizi
yapabilmek için çabalamalıyız. Sonsuza kadar var olmak
mümkün değilse eğer, hayatta olduğumuz zamanları çok iyi
değerlendirmeliyiz. DVD koleksiyonu yapanların, bu filmi
koleksiyonlarına katmalarını şiddetle tavsiye ederim. Böylesine kaliteli bir yapıma sahip olmak, hayattaki birçok şeyden
daha kıymetli bana göre.
Kemal Şengül
Today, Books Abroad, Encyclopaedia Britannica, Les Lettres Françaises, L’Express,
La Quinzaine Littéraire, Die Zeit, Der
Spiegel, The Observer gibi dünyanın önde
gelen yayın organlarında kullanıldı. “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında,
aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört Nobel ödüllü edebiyatçının
portresi yer alıyor. Bir fotoğraf albümünden daha fazlasını içeren kitabında ayrıca,
Lütfi Özkök üzerine Osman İkiz, Folke
Isaksson ve Feridun Andaç’ın yazıları,
Osman İkiz’in yaptığı söyleşiler, Nobel
Edebiyat Ödülü’nü veren İsveç Akademisi
Daimi Sekreteri Horace Engdahl’le yapılan söyleşi de yer almakta. Her bir edebiyatçının kısa yaşam öyküsü, aldıkları ödül
üzerine yaptıkları konuşmalardan alıntı
ve ödülün verilme gerekçesi, Alfred Nobel
ve Nobel Edebiyat Ödülü Madalyası hakkında bilgiler ve 2006’ya kadar bu ödülün
verildiği edebiyatçıların tam listesinin yer
aldığı kitap, bir fotoğraf albümü olmanın
ötesine geçiyor. Sanatçının objektifinden
Ayın Kitabı
Cehenneme Övgü
Gündüz Vassaf
Aşk, ölüm, birliktelik, delilik, kahramanlık, anlaşmazlık,
özgürlük… Tüm bunlar günlük hayatta karşılaştığımız ve
üzerine düşündüğümüz kavramlardır. Bu kavramların bireysel hayatlarımız üzerindeki etkileri de düşünüldüğünde önemleri daha da artıyor. Ancak çoğu kez bu kavramlara bakış açımız genel düşünüş ile aynıdır ve bu bizlerin
farklı düşünmesine engel oluşturur. Önemli olan bu kavramlara farklı açılardan bakabilmektir. Gündüz Vassaf ’ın
“Cehenneme Övgü” kitabında bu evrensel kavramlara
değişik açılardan değerlendirmeler ve akıl yürütmeler yer
alıyor. Kitap ilk yayınlandığında aldığı eleştirilerden en
önemlisi kitabın yeni şeyler söylemediğiydi. Fakat, zaten kitabın en başında
Vassaf, Marcus Tullius
Cicero’nun “işin saçma
tarafı, en saçmasını bile
filozofun birinin çoktan
söylemiş olması” sözüne
yer vererek bunu baştan
kabul eder. Aslında söyledikleri pek yeni şeyler değildir. Daha önce
birileri tarafından dile
getirilmiş düşünceleri
toplar ve nihilizmden
yararlanarak hepsini totalitarizme bağlar, ikna
edici uslubu ile sorgulayıp, sorgulatır. Samimiyet ve bilimin diliyle konuşan,
üzerine oturduğumuz bir çok kavram hakkındaki düşüncelerimize çok değerli ve çeşitli pencereler açtıran, değiştiren, zenginleştiren, içerisinde nihilist söylemler taşıyan
iddialı bir yapıt. Var olan ve aynı zamanda kendi yarattığımız totalitarizme farklı açılardan bakmak için eşsiz bir
kaynak olan “Cehenneme Övgü”, kuralları sorgulatmak
için sizleri bekliyor.
Gülnihal Akan
6
“karanlığa can vererek” çekilmiş o eşsiz siyah beyaz portre fotoğrafları, sanat sevenleri fotoğraf evreninde doyumsuz bir yolculuğa çıkarmayı başarıyor.” Ben ünlüler
ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak
isterim” diyen fotoğrafçı, 2002 yılında
İrlandalı-Fransız yazar Samuel Beckett ile
Beat Akımı’nın babalarından William S.
Burroughs’un portreleriyle Fnac Fotoğraf
Koleksiyonu’nun Milano ve Torino’da açılan sergilerine katılarak İsveç Hükümeti
tarafından Illis Quorum Liyakat Madalyası ile onurlandırıldı. 81 yaşındaki Lütfi
Özkök, sanat yaşamının bundan sonraki
aşaması için ise “Fotoğrafını çektiğim yazarlar arasında Nobel`i alan otuz beşinci
yazar çıkar mı bilmiyorum. Çünkü yaşım
ilerledi. Artık pek fotoğraf çekmiyorum.
Ama şans bu, bakarsın çıkar” diyerek, aktif fotoğrafçılığı yavaş yavaş sonlandırdığını belirtiyor. Ancak arşivindeki portreler
hala gazete ve dergilerde yer alıyor ve yer
almaya da devam edecek gibi görünüyor.
Seray Özbiçer
Ayın Albümü
Pink Martini
Sympathique
1930’ların Küba Brezilya sokak şarkılarından Fransızca şansonlara, geçmişin en etkileyici seslerini kendi yumuşacık üslubuyla yorumlayan Pink Martini, Türkiye’de “Sympathique”
ve “Hang on Little Tomato” albümleri ile Altın Plak kazanmıştı. Portland Oregon çıkışlı grup, Türkiye sevgilerini ikinci
albümlerinin dünya baskısında kapağına kadar taşımıştı.
Hiçbir klişe tanım onların yaptığı müziği ifade etmeye
yetmiyor. Onlar ise kendilerini “dünyanın değişik köşelerinden melodileri ve ritimleri bir araya getirip, modern
bir formda sunan müzik arkeologları” şeklinde tanımlıyorlar. Geçtiğimiz yıl canlı performanslarını izleme şansı
bulduğum bu topluluk, Portekizce, Japonca, İspanyolca,
Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Yunanca ve Türkçe şarkıları
inanılmaz bir ustalıkla
yorumlayabilen melez
bir soliste sahip. Çaldıkları parçalar gibi
yerinde
duramayan
kıpır kıpır bir orkestra,
eğlenceli, huzur verici,
kimi zaman da hüzünlü müzikleriyle sizleri
farklı türleri kapsayan
bir müzikal yolculuğa
çıkarmaya adeta hazır.
Pink Martini’nin her
bir parçasının ayrı bir hikayesi var. Yeni albümleri “Hey
Eugene!”nin Avrupa Turnesi kapsamında Türkiye’de aylarca listelerde bir numara olan ve Türkiye’deki satışları ile iki
kere Altın Plak kazanmayı başaran Pink Martini, sıcacık ve
albüm isimleri gibi sempatik bir grup olarak müzik dünyasında sağlam bir yere sahip.
“Bu grubu nasıl daha önce fark etmemişim?” demek istemiyorsanız, işe grubun ilk albümü olan Sympathique’i dinleyerek başlayabilir ve kendinizi gün boyu bir film kahramanı
gibi hissedebilirsiniz.
Seray Özbiçer
» Rehber
»
SİNEMALAR,
FİLM GÖSTERİMLERİ
Desem film gösterimleri
Tutku / The Object Of Beauty
Yönetmen: Michael Lindsay-hogg
Tür: Romantik Komedi / Dram
Seanslar: 2-8 Ocak
Madam Bovary / Madam Bovary
Yönetmen: Claude Chabrol
Tür: Dram
Seanslar: 9-15 Ocak
Indochine / Indochine
Yönetmen: Regis Wargnier
Tür: Drama
Seanslar: 16-22 Ocak
Mississippi Masala / Mississippi Masala
Yönetmen: Mira Nair
Tür: Romantik / Dram
Seanslar: 23–29 Ocak
Ayrıntılı bilgi için;
Web adresi: www.deu.edu.tr/desem
Tel. (232) 422 29 46
(232) 412 10 85/86
İEÜ Aylık Haber Bülteni
Hazırlayan: Uğur Çalışkan
Ünivers
Sahtekâr / Changeling
Tür: Clint Eastwood
Gösterim tarihi: 30 0cak
Teyzesi
Tarih: 2-3 Ocak
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi
Feridun Düzağaç
Tarih: 9 Ocak
Yer: Ooze Venue
»
Yağmurla Gelen (Çocuk Oyunu)
Tarih: 4 Ocak
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi
Hande Yener
Tarih: 16 Ocak
Yer: Ooze Venue
Üçkâğıtçı
Tarih: 8-11 Ocak
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi
Amy Winehouse Tribute Concert
(Londra)
Tarih: 23 Ocak
Yer: Punta Bar
OPERA VE BALE
Yusuf İle Züleyha (Opera)
Tarih: 3–5 Ocak
Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu
Heidi (Çocuk Müzikali)
Tarih: 7-21 Ocak
Yer: Konak Belediyesi Selahattin
Akçiçek Salonu
Delil Yetersizliği
Tarih: 6-7 Ocak
Yer: Karşıyaka Oda Tiyatrosu
Otello (Bale)
Tarih: 8-10 Ocak
Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu
MFÖ
Tarih: 23 Ocak
Yer: Ooze Venue
Mor ve Ötesi
Tarih: 30 0cak
Yer: Ooze Venue
Kontes Mariza (Operet)
Tarih: 13-15 Ocak
Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu
Flüt Korosu Konseri
Tarih: 19 Ocak
Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu
Vizyona girecek filmler
Ayrıntılı bilgi için;
İnternet adresleri: www.mybilet.com
www.dtgm.gov.tr
Şu Çılgın Türkler
Tarih: 13–14 Ocak
Yer: E.Ü. Atatürk Kültür Merkezi
Biz Adam Olmayız
Tarih: 15 Ocak
Yer: E.Ü. Atatürk Kültür Merkezi
Pazar: Bir Ticaret Masalı
Tür: Dram
Yönetmen: Ben Hopkins
Gösterim tarihi: 9 Ocak
Bay Evet / Yes Man
Tür: Komedi
Yönetmen: Peyton Reed
Gösterim tarihi: 16 Ocak
Güz Sancısı
Tür: Dram
Yönetmen: Tomris Giritlioğlu
Gösterim Tarihi: 23 Ocak
»
FUAR
Ayakkabı Yaz
23. Ayakkabı, Çanta ve Aksesuarları
Fuarı
Tarih: 24–27 Ocak
Şu Çılgın Türkler
Tarih: 17–18 Ocak
Yer: Karşıyaka Ege Sanat Merkezi
Don Kişot (Bale)
Tarih: 20/22/24 Ocak
Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu
Süt
Tür: Dram
Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
Gösterim tarihi: 2 Ocak
Ayrıntılı bilgi için;
İnternet adresi: www.biletix.com
Ayrıntılı bilgi için;
İnternet adresi: www.izdob.gov.tr
Tel. (232) 484 64 45
»
TİYATRO
Çok Güzel Hareketler Bunlar
Tarih: 25 Ocak
Yer: İsmet İnönü Sanat Merkezi
Simavnalı Şeyh Bedrettin
Tarih: 2-4 Ocak
Yer: Konak Sahnesi
Ayrıntılı bilgi için;
İnternet adresi: www.biletix.com
Bir Daha Çal Sam
Tarih: 6-10 Ocak
Yer: Konak Sahnesi
»
Ayının Fendi Avcıyı Yendi (Çocuk
Oyunu)
Tarih: 11 Ocak
Yer: Konak Sahnesi
KONSER
Zuhal Olcay
Tarih: 8 Ocak
Yer: İsmet İnönü Sanat Merkezi
7
Ayrıntılı bilgi için;
İnternet adresi: www.izfas.com.tr
Tel. (232) 479 10 00
»
FESTİVAL
İzmir 1. Tasarım Filmleri Festivali
Tarih: 12–13 Ocak
Yer: İzmir Ekonomi Üniversitesi
Konferans Salonu
SPOR
Ünivers
İstikrarı istikrarsızlaştıranlar
On sekiz takımlı
Turkcell Super Lig’inde
dokuz takım şimdiden
teknik direktörlerini
değiştirdi.
İstikrarın futbola kazandırdıkları tartışılıyor, ama biz hala istikrarın ne olduğunu
bilmiyoruz. Ligimizde takımların yöneticileri tarafından bizzat göreve getirilen
teknik direktörler, yöneticiler ile “beraber” çalışarak hedef çizerler. Nedeni bilinmez ama üst üste alınan kötü sonuçlara dayanamayan yönetimler, beraber
hedef belirledikleri teknik direktörleri
göndermek ve yerine başkalarını atamak
suretiyle yepyeni hedefler tayin ederler.
15. haftası sona eren ligimizde dokuz takım şimdiden “beceriksiz teknik direktörler” yerine “becerikli teknik direktörler”
ile yeni bir yapılanmaya gidiyor. On sekiz
takım içinden sadece beş tanesi iki sene
ve üzeri süreden beri aynı teknik direktör
ile çalışıyor. Bu beş takımı inceleyecek
olursak; Sivasspor’un 2006 yılından beri
takımın başında bulunan Bülent Uygun
yönetiminde geçen sene şampiyonluğu
son üç ve dördüncü haftalarda kaçırması,
Kayserispor’un geçen sene hedefini Türkiye Kupası olarak belirtmesi ve kupayı
kaldırması, Trabzonspor’un Ersun Yanal
ile zirveye yerleşmesi, Ankaraspor’un ilk
beşte yer alması ve Abdullah Avcı’nın
teknik direktörlüğünü yaptığı İBB’nin
“göze hoş gelen futbol oynamak istiyoruz” söylemini devam ettirmesi istikrarın
göstergeleri olsa gerek. İstikrarın öneminin birliktelikten geçtiğini savunan bir
grup taraftar, bu söylemlerini “Yönetim,
futbolcu, taraftar şampiyonsun…” diyerek belirtmişti.
Seri A’da reform
çalışması
Yılmaz Vural
dan böyle Şampiyonada en fazla altın
madalyayı toplayan F1 pilotu, sezonu şampiyon olarak tamamlayacak.
Formula 1 Başkanı Bernie Ecclestone
puanlama sistemindeki değişiklik için
FIA’ya (Otomobil Sporları Federasyonu) teklif götürüldüğünü ve değişimin
kabul edileceğini açıkladı. Yeni sisteme göre yarışın birincisine altın, ikincisine gümüş ve üçüncüsüne bronz
madalya verilecek. F1 Başkanı, “Bu
sistem bu yıl uygulanmış olsaydı, 5
yarış kazanan Lewis Hamilton değil,
6 yarışı birinci bitiren Felipe Massa
şampiyon olurdu’’ dedi ve eski sisteme
göre şampiyonluğu garantileyen pilotların bundan böyle mücadeleyi bırakamayacağını savundu. Teklif kabul
edildiği takdirde 2009 F1 sezonu bu
puan sistemi ile düzenlenecek.
Doğuş Sar
Sahibi: Prof.Dr. Sevda Alankuş
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Öğr.Gör. Altuğ Akın
Yayın Kurulu: Prof.Dr. Sevda Alankuş, Yrd.Doç.Dr. Gökçen Karanfil, Öğr.Gör. Burak Doğu, Öğr.Gör. Selin Türkel
Yazı İşleri: Öğr.Gör. Burak Doğu, Araş.Gör. Sumru Yıldırım, Araş.Gör. Rana Kuddaş, Araş.Gör. Zehra Zıraman
Ocak Sayısı Bölüm Editörleri: Gizem Arabacı, Gizem Güngör, Uğur Çalışkan, İbrahim Mut, Doğuş Sar
Görsel Yönetmen: Öğr.Gör. Burak Doğu Tasarım: Hakan Gözütok
Yerel, aylık süreli yayındır.
Yer: İzmir Ekonomi Üniversitesi - Balçova
Ocak 2009
Beşincisi Japonya’nın Yokohama kentindeki Uluslararası Stat’ta oynanan Kulüplerarası Dünya Futbol Kupası Finali’nde
İngiltere Premier Lig Şampiyonu Manchester United, Ekvador’dan Liga de
Quito’yu 1-0 yenerek şampiyon oldu. Kırmızı Şeytanlar’a galibiyeti getiren golü 73.
dakikada Wayne Rooney atarken, 49. da-
kikada Vidic kırmızı kartla oyun dışında
kaldı. Bu galibiyetle Manu, Kulüplerarası
Dünya kupasını kaldıran ilk İngiliz takmı
olurken, Wayne Rooney de turnuvanın en
iyi oyuncusu ödülünün sahibi oldu. Öte
yandan Japonya’dan Gamba Osaka’nın
üçüncülüğünü ilan ettiği turnuvada,
Meksika ekibi Pachuca dördüncü oldu.
Formula 1’de madalya dönemi
Spor Dünya’sında bir değişiklik de
Formula 1’de yaşanıyor. Alınan yeni
karara göre puanlama sistemi yerini
madalya sistemine bırakıyor. Bun-
Dünya’nın en
büyüğü Manu
http://univers.ieu.edu.tr
Dünya’nın en fazla izlenen üç liginden biri
olan Seri A için
İtalya
Futbol
Fe d e r a s y onu
2010-2011 sezonu başlangıç
olmak
üzere
reform çalışmalarına şimdiden
başladı. İtalya Futbol
Federasyonu ilk olarak takım sayısında ve
yayın haklarında değişikliğe gitmeye karar
verdi. Federasyon Başkanı Giancarlo Abete açıkladığı bildiride, Seri A’daki takım
sayısının 2010-2011 sezonundan itibaren
20 den 18’e düşürüleceği ve aynı yıl içinde sona erecek olan yayın haklarında da
değişikliğe gidileceği açıklandı. Mevcut
düzende Seri A’da ligden düşme yöntemi
şöyleydi: 20. ve 19. sıradaki takımlar direk
Seri B’ye inerken 18. sıradaki takım Seri
B’den Seri A’ya yükselme şansı yakalamış
takımlarla play-off maçları yapıyordu. Bu
reformla beraber Seri A’da küme düşmenin gözden geçirilmesi bekleniyor.
Radyo İzmir Ekonomi Yayında
http://comm.ieu.edu.tr/radyo/radyo_index.html
Radyomuzu dinlemek için
http://www.ieu.edu.tr
ON AIR butona tıklayınız.
Önemli Telefonlar
Santral Genel Sekreterlik Öğrenci İşleri Öğrenci Dekanlığı Güvenlik Kütüphane 279 25 25
488 81 15
488 81 57
488 84 20
488 81 11
488 84 01

Benzer belgeler