Sayı 12 / Ocak 2009 - İletişim Fakültesi
Transkript
Sayı 12 / Ocak 2009 - İletişim Fakültesi
Çalışan Gazeteciler Günü Ocak 2009 Yıl 3 Sayı12 Danışma Kurulu’dan İletişim Fakültesi’ne tam destek İEÜ İletişim Fakültesi, kuruluşundan bu yana Danışma Kurulu ile her yıl düzenli olarak toplantılar düzenliyor ve gelecek faaliyetlerini bu toplantılar neticesindeki görüş ve öneriler çerçevesinde şekillendiriyor. İEÜ Mütevelli Heyet ve medyanın önde gelen temsilcilerinin yer aldığı Danışma Kurulu’nun beşinci toplantısı 25 Aralık’ta gerçekleşti. Toplantıda Danışma Kurulu’na verdikleri destekten dolayı teşekkür eden İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, “İletişim Fakültesi’nden mezun olan öğrencilerimizin sektörün ihtiyaç duyduğu niteliklerle donanmış olmaları için sizlerin önerileri ve destekleri çok önemli. Ders programlarını oluştururken önerileriniz bize yol gösterdi. Bundan sonra da siz sektörün temsilcileriyle birlikte daha fazla işbirliği yapmak için hazırız. Tv yayını ile uzaktan eğitim konusunda çalışmalarımız var. Bunları önümüzdeki dönemlerde hayata geçirmeyi planlıyoruz” diye konuştu. Dekan Prof.Dr. Sevda Alankuş ise İletişim Fakültesi hakkında kısa bir bilgi vererek projelerden bahsetti. Alankuş; “Yeni dersler için sizlerin önerilerini bekliyoruz. Bahar aylarında İLAD (İletişim Araştır- maları Derneği) ile “medya, iktidar, siyaset” konulu, akademisyen ve gazetecilerin katılacağı bir konferans düzenleyeceğiz. Ayrıca, “Türkiye’de Yerel Medya ve Medya Çalışmaları” dersi vesilesiyle sizleri öğrencilerimizle daha sık buluşturacağız. Bunun yanı sıra Medya ve İletişim Yüksek Lisans programına gelecek yıl başlıyoruz. Erasmus değişimi kapsamında 2008-2009 öğretim yılı içerisinde bir öğrenci ve bir öğretim üyesi Macaristan’daki BSC Üniversitesi ile eşleşti. İki öğrencimiz İtalya’da yer alan bir firmaya staj için kabul edildi. ECREA’ya (European Communication Research and Education Association) üye olduk. İEÜ-SUNY işbirliği (New York Eyalet Üniversitesi Fredonia) ile Uluslararası Ortak Lisans Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Programı’na on öğrenci alacağız. Öğrenciler iki yıllarını ABD’de öğrenim görerek tamamlayacaklar ve ayrıca, çift diplomanın yanında ABD’de staj ve çalışma olanağı elde edecekler. Bu iletişim alanında verilen ilk uluslararası ortak lisans programı olacak. Bu arada radyo yayınımızın genişlemesi ve Tv yayını için de çalışmalarımız sürüyor” diye konuştu. İnsan hakları tartışıldı İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği bölümü, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 60. yılı sebebiyle “Evrensel Bildirgenin 60. Yılında Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları” başlıklı bir panel düzenledi. Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr. Devrim Sezer’in moderatörlüğünü yaptığı panelin katılımcıları arasında alanın tanıdık isimleri vardı. Konuşmacıların ilgi çekici sunumları ile renklenen panelde, insan hakları çeşitli boyutlarıyla masaya yatırıldı. Prof.Dr. Mithat Sancar, “Otoriter Modernlikten Demokratikleşmeye: Çatışan Dinamikler” başlıklı bir bildiriyle katıldı. Sancar daha ziyade Almanya, Rusya ve Türkiye’de modernleşme deneyiminin taşıdığı benzerliklere odaklanarak, “otoriter modernleşme” olarak tarif ettiği modernleşme serüveninin demokratikleşme sürecine evrilmesinin siyasal koşulları üzerinde durdu. Prof.Dr. Fatmagül Berktay, Türkiye siyasal hayatını toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları literatürüyle harmanlayarak yaptığı konuşmasında “Evrensel insan hakları” ifadesinin, tarihsiz ve cinsiyetsiz, soyut bir insan kavrayışı üzerinde yükseldiğine vurgu yaptı. Berktay, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın ancak kadın hakları mücadelesiyle aşılabileceğini söyledi. Son yıllarda kamusal tartışmalarda giderek daha fazla öne çıkan güvenlik kavramını, irdeleyen Doç.Dr. Cem Deveci, “devlet güvenliği” veya “milli güvenlik” gibi ifadelerin “derivatif” ve içeriksiz kavramlar olduğunu belirtti. Kamuoyunda “namus cinayetleri” veya “töre cinayetleri” olarak adlandırılan olgunun nasıl algılandığı ve farklı kurum- lar tarafından nasıl irdelendiği üzerine odaklanan bildirisiyle panele katılan Yrd. Doç.Dr. Dicle Koğacıoğlu, töre cinayetleri hakkında üretilen “söylemin” büyük ölçüde etnik ayrımcılıktan mustarip olduğuna işaret etti. Panelin son konuşmacısı olan Prof.Dr. Arus Yumul ise Türkiye’de gayrimüslim azınlıkların aslında hiçbir zaman eşit yurttaşlar olarak görülmediğinin altını çizdi. Son yıllarda Türkiye’nin etnik çeşitliliğine ve tarihsel geçmişine, “yerel tatlara” ve azınlıkların müzik ve mutfak kültürüne giderek artan ilgiyi “butik çokkültürcülüğü” olarak adlandıran Yumul, azınlıklara ve “ötekileştirilenlere” yönelik ayrımcılığın ancak, tarihsel, toplumsal ve siyasal bir yüzleşmeyle aşılabileceğini vurguladı. Zengin bir akademik buluşmaya ev sahipliği yapan panel, canlı bir soru-cevap-tartışma bölümünün ardından sona erdi. Zirveden dünyaya Kağan Eröz Kırgızistan’ın Pamir dağındaki 7134 metrelik Peak Lenin zirvesine çıkarak “7000 metre üzerine tırmanan en genç Türk dağcı” ünvanını kazanan bir İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencisi. Eröz bize yaşadıklarını ve deneyimlerini anlattı. 3. sayfada Kadın olmak Hala kadının toplumdaki yerini tartışmaktayız. Çalışan, okumuş kadın kavramlarını bir kenara bırakın, kadın hakları için savaşacak yönetici kademelerindeki kadınları görmek bile o kadar zor ki... Ama yine de haklarını bilen kadınlar hiç de boş durmuyor. 4. sayfada İsveç’te bir Türk “Ben ünlüler ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak isterim” diyen profesyonel portre fotoğrafçısı Lütfi Özkök, aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört Nobel ödüllü edebiyatçının portresini “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında topladı. 6. sayfada İstikrarsızlaştıranlar İstikrarın futbola kazandırdıkları tartışılıyor, ama biz hala istikrarın ne olduğunu bilmiyoruz. On sekiz takımlı Turkcell Super Lig’inde dokuz takım şimdiden teknik direktörlerini değiştirdi. Sadece beş takım iki sene ve üzeri süreden beri aynı teknik direktör ile çalışıyor. 8. sayfada KAMPÜS Yeni yılda Firuz Gıda atılımları Nihal Tanyel Firuz Gıda İşl. Müdürü Yine bir yılı acısıyla tatlısıyla geride bırakmak üzereyiz. Bir yemek firmasını yönetince, acı ve tatlı genelde gerçek anlamını taşıyor. Yani yemekler, tatlılar ve tabii bunları en iyi şekilde sunma telaşı. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ilk yılını hatırlıyorum, tek bir kantindeki manzarayı; yaklaşık 280 öğrenci ile öğretim üyelerinin yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılamaya çalıştığımızı ve sonrasında sırasıyla restoranın şantiye halini ve başımda genelde görmeye alışık olduğunuz bone yerine Sayın Mehmet Hamuroğlu’nun verdiği kask ile molozlar arasında nerede ne olacak diye dolaştığımızı, ardından İzmir köfteli açılışları… Girişteki fast food bölümü kurulurken nasıl yapsak da pizza, pide, ızgara, ayvalık ve soğuk sandviçi bir arada sunabilsek diye uğraştığımızı, sonraki yıllarda yeni bir soluk arayışı ve kuyrukları azaltabilme amacıyla Bahçe Kafe’nin kuruluşunu ve grilikten uzaklaşmak için yumuşak renklerden tek tek farklı renklerde sandalyeler arayışımı (ki hala o renkleri çok seviyorum), salad bar ekleyişimizi ve açık büfe kahvaltı kararını alışımızı. Bu bölümde artık hafta sonları İEÜ sertifikalı halka açık yemek kursu verildiğini de hatırlatmak gerekir. Ağaçaltı Kafe’nin bize devri ile kampüste olmayan ürünleri sunma kararımız pek çok sakatat seveni memnun etti diye düşünüyorum. Böylece üniversitemizin bir dürüm evi oldu. Kelle söğüş ve kokoreç meraklıları artık gün sayıyor. İzmir Konağı ise İEÜ kampusünün girişine katılan nostaljik bir renk oldu. Tüm bunlar ile yaklaşık sekiz yılı geride bırakırken sayısız öğrenci organizasyonlarının sponsorlukları (çünkü “Firuz Ağabeyleri” onları hiç kıramıyor), şenlikler, her sene yaklaşık 40 öğrenciye verdiğimiz yemek bursu ve öğrenci projelerine desteklerimiz de çorbadaki tuzumuz oldu. Firuz Gıda ile ilgili olarak pek çok şeyi bildiğinizi tahmin ediyoruz. Sekiz yılda elde ettiğimiz güvenin nedenleri ise TSE belgeli tedarikçilerin hammaddelerinin kullanılması, eğitimli, uzman kadro ve yerinde yapılan öneri ve eleştirilere açıklığımızdır. Zaman zaman öğrencilerle yaptığımız sohbetlerde hizmet kalitesini korumak adına aldığımız önlemleri, yer sıkıntısından oluşan kuyrukları, ürünlerle ilgili önerileri görüşüyoruz. Ve emin olun dikkate alıyoruz. Öyle ki, öğrencilerin isteği üzerine ertesi günün mönüsünü değiştirip Sait Ustamıza şöyle güzel bir yoğurtlu soslu mantı yaptırıveriyoruz. 2008 yılı süresince sizlere sunduğumuz tüm ürünler için afiyet olsun diyoruz. 2009 yılında da sizlere hizmet verebiliyor olmak tüm Firuz Gıda personelini mutlu etmektedir. Yeni yılın, İEÜ’nün tüm öğrenci ve personeline içinde her tür tadı barındıran aşure tadında güzellikler getirmesini diliyor ve tüm eleştiri ve önerilerinizi e-postama bekliyorum. Unutmadan yeni öğrenci konseyini de kutluyor çalışmalarında başarılar diliyorum. [email protected] Ünivers İletişim Fakültesi’nden bir ilk daha Türkiye’nin Halkla İlişkiler ve Reklamcılık alanında ilk ve tek Uluslararası Ortak Lisans Programı’nı (UOLP) İEÜ açtı. Biz de daha fazla bilgi almak için Öğretim Görevlisi Sema Misci ile görüştük. kiyor. Ama bu İEÜ’nün bir şartı. ABD’de koşullar biraz daha farklı. Onu her öğrenci özelinde bir kez daha oradaki üniversite ile konuşmak gerekiyor. Biraz daha özel bir bölüm olduğu için açıkçası öğrencilerin kendi özel durumlarına göre oradaki üniversite ile iletişime geçmeleri daha uygun. Bize biraz da ABD’deki üniversite ve kampüsten bahseder misiniz? UOLP Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Fredonia kampüsünde. Bu kampüste okuyan öğrenciler mutlaka yurtta kalmak zorunda. Çoğu zaman öğrenci ilk gittiğimde ev bulurum daha ucuza getiririm diye düşünüyor ama öyle bir esnekliği yok. Üniversitenin kampüsü içinde bulunan yurtlarda kalmak gerekiyor. UOLP’nin mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık programından farkı nedir ? Öğrenciler mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık lisans programını tamamladıklarında tek diploma alıyorlar. Fakat UOLP tamamlandığında çift diploma alma hakkına sahip olunuyor. Yani hem İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden hem de ABD’deki SUNY Fredonia Üniversitesi’den bir diploma alınıyor. Bunun dışında bu programla öğrenci yurt dışı tecrübesi yaşamış ve onların uygulamalarını yerinde görmüş olacak olacak. ABD halkla ilişkiler ve reklamın merkezi. Oradaki sektörü görmek ve farklı kültürleri tanımak çok önemli. Başka bir üniversitede okumak öğrenciye yeni bir vizyon katıyor. Ayrıca üniversitede ilişkilerini iyi geliştirirse orada staj yapma imkanı bulabilir. Hatta bağlantıları iyi olursa iş bulup kalabilir. O bağlantıları bütün hayatı boyunca kullanabilir. UOLP’nin kontenjanı ne kadar? Halkla İlişkiler ve Reklamcılık için öngörülen rakam biri burslu olmak üzere toplam10 kişi. Zaten %10 burs YÖK tarafından şart koşuluyor. Peki bu programa yatay geçiş yapma imkanı var mı ? İlk senenin sonunda öğrencilerin mevcut Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden UOLP’ye geçme hakkı var. Yatay geçiş için genel not ortalamasının 4 üzerinden 2,40 olması, ÖSS’den ham puan olarak 210, başarı puanı eklenmiş halde de en az 250 puan alınması gerekiyor. Bir yıl Türkiye’de bir yıl ABD’de okumanın öğrencinin üniversiteye alışmasında nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz ? Bence olumlu bir etkisi olabilir. Çünkü genelde ABD’ye giden öğrenciler bazı sorunlar yaşıyor. İlk bir sene öğrenci mutlaka alışma dönemi geçiriyor ve o alışma döneminde dersleri zorlaşıyor. İkinci sene de dersleri kötü gidiyorsa bir daha hayal kırıklığına uğruyor. Bu programda ise öğrenci ilk sene orada ise ikinci sene biliyor ki evinde olacak. Yani sınırlı bir süre orada olmanın verdiği bir rahatlık var. 4-5 sene kesintisiz ABD’de okumaktansa bir sene burada, bir sene orada okumak daha avantajlı. UOLP programının içeriğinden bahseder misiniz ? İlk sene öğrenciler İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde okuyorlar. İkinci ve dördüncü seneyi ABD’de okuyorlar. Dördüncü seneyi yurt dışında okumaları onlar için bir avantaj. Çünkü son seneyi orada okudukları zaman bir sene çalışma iznine sahip oluyorlar. ABD’deki programda daha çok halkla ilişkilere yönelik dersleri, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde ise daha çok reklamcılığa yönelik dersleri alıyorlar. ABD’deki program biraz daha öğrenciye kalmış. Öğrencinin dersleri kendi ilgi alanına göre seçmesi gerekiyor. Bu yüzden de kendini çok iyi tanıması, ne istediğini bilmesi gerekiyor. Bunun dışında ABD’de özellikle bölüm kapsamında en çok açılan yabancı dil sınıfları Fransızca ve İspanyolca olduğu için, UOLP’yi tercih edecek öğrencilerin üniversitemizde de bu ikisinden birini tercih etmesi gerekiyor. ABD’de okunan dönemlerin öğrenim ücreti üniversitemizle aynı mı ? Hayır değil. Öğrenci Türkiye’de olduğu sene İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından belirlenen ücret ne ise onu ödüyor. ABD’de olduğu sene ise SUNY Üniversitesi tarafından belirlenen ücreti ödemek durumunda. Peki bu programda burs fırsatları var mı? Tabii ki öğrencinin burs alma hakkı var. Not ortalamasının 4 üzerinden 3,5 olması gere- 2 Neden öyle bir zorunluluk var ? Asıl amaç öğrenciyi üniversiteden koparmamak. Yani birçok şeyi kampüste yapıyor olmak. Çünkü Amerika’daki üniversitelerde daha çok kampüs hayatı var. Kampüs aslında küçük bir şehir gibi. Bu programa katılanın Erasmus şansı yok değil mi? Olabilir ama o zaman okul bir dönem uzuyor. ABD Erasmus sisteminin içerisinde değil. İEÜ’deyken öğrenci Erasmus’a gidebilir. Ama o zaman burada bir dönemi eksik okuyor. Bir dönem de Avrupa’da okumuş oluyor. Ama bence hepsini bir arada yapayım derken öğrencilik hayatını o kadar karıştırmaya gerek yok. Lena Çavuşoğlu 100 kişiye sorduk... 2009’dan umutlu musunuz? %68 Evet %32 Hayır Hadise’nin Eurovizyon’da seslendireceği parçayı beğendiniz mi? %75 Evet %25 Hayır Erasmus staj hareketliliğinden haberdar mısınız? %36 Evet %64 Hayır Ünivers Şopengazi sakinleri Biraz gezmeye ne dersiniz? Beş senedir faaliyetini sürdüren Şopengazi hayvan barınağı 1300 kadar sahipsiz köpeğe ev sahipliği yapıyor. Gönüllülerin bağışları ve çalışmalarıyla ayakta duran barınak, hibe edilen topraklarla genişlemeye devam ediyor. Her gün yüzlerce sokak köpeği hastalık, açlık, soğuk gibi binlerce problemle başa çıkmaya çalışıyor. En kötüsü ise insan faktörü. İnsanlar karşısında eli kolu bağlı kalan sokak köpekleri, onlardan gelebilecek her türlü kötülüğe karşı çaresiz durumdalar. Bencilce davranarak onlara yardım etmeden geçirdiğimiz her günün sonunda aralarından biri ya da birkaçı çeşitli sebeplerden ötürü yaralanıyor, hastalanıyor, aç kalıyor ya da ölüyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bir yerlerde hala sahipsiz köpeklere yardım etmek için mücadele eden gönüllüler var. Günden güne artan gönüllüler sayesinde sahipsiz hayvanlar hayatlarını sürdürebilecekleri barınaklar bulabiliyorlar. Menderes’de bulunan Şopengazi Hayvan Barınağı yaklaşık beş sene önce Nebiha Deprem tarafından kurulmuş. Tamamen gönüllülerin çalışmaları sonucunda kurulan ve işleyen barınak 1300 kadar sokak köpeğine ev sahipliği yapıyor. Barınak arazisi hayvanseverler tarafından bağışlanmış. Yapılan gıda yardımları sayesinde Şopengazi sakinleri karınları tok uyuyabiliyorlar. Marlboro, Sima Gıda, Dr Oetker gibi büyük firmaların yemek bağışları düzenli olarak devam ediyor. Çalışanları için çıkardıkları yemeklerden arta kalanlar sahipsiz köpeklerin öğünlerini oluşturuyor. Her gün sayısız gıda maddesi sadece arta kaldıkları veya damak zevkine uygun olmadıkları sebebiyle çöpe atılıyor. Yapılacak küçük çaplı bir organizasyon ile çöpe atılan bu yemekler israf edilmek yerine sahipsiz köpekler için kullanılabilir. Sorumluluk bilincinde olan bazı firmalar çoktan faliyete geçmişler bile. Gönüllüler, herkesin üzerine düşen görevleri yapmaları halinde sokakta ve barınaklarda aç hayvan kalmayacağına inanıyorlar. Barınak gönüllüsü Hamit Karaca köpekleri sahiplenmek amacı ile gelen insanların sayısının çok az olduğunu söylüyor. İnsanların özellikle yaşı küçük ve cins köpekleri evlat edindiklerine değinen Hamit Bey diğer kö- peklere de şans verilmesi gerektiğini vurguluyor. Barınağın pek çok ihtiyacı var. Öncelikli ihtiyaç olarak çalışacak gönüllüleri ve gıda malzemelerini söyleyebiliriz. Barınağın son günlerdeki ihtiyacı ise tel. Bağışlanan yeni arazilerle Şopengazi barınağı büyümeye devam ediyor. Fakat köpeklerin kalabilecekleri yerleri oluştururken temel inşaat malzemelerine de ihtiyaç duyuluyor. Bağışta bulunmak isteyen gönüllüler için bir de hesap açılmış; Dohayder, Gaziemir İş Bankası Şube Kodu: 3443 Hesap No: 47O979. İlginiz ve verdiğiniz değer sahipsiz köpeklerin hayatlarını kurtarabilir. Feyzan Demirci Zirveden dünyaya Kırgızistan’ın Pamir dağındaki 7134 metrelik Lenin zirvesi ve bu zirveye çıkarak “7000 metre üzerine tırmanan en genç Türk dağcı” ünvanını kazanan bir İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencisi: Kağan Eröz. Dağcılık senin için ne ifade ediyor? On üç yaşımda bu spora ilk başladığımda neyin ne olduğunu bilmiyordum. Eğitim aldıkça bu işten zevk almaya başladım. O zaman sorsanız belki bu soruya verilebilecek özel bir cevabım olmazdı, ama şimdi dağcılık benim için yaşam biçimi oldu. büyük çatlaklar oluşuyor. Tırmanış sırasında bu çatlaklar büyük bir risk. İki kişi buraya düşerek öldü zaten. Bu yüzden teknik anlamda çok yeterli olmak lazım. Bunlara rağmen Lenin 7000 metrenin üzerinde tırmanılacak en kolay dağlardan biri. tan dolayı yüksekte azalıyor. O yüzden vücudun buna alışması lazım. Dolayısıyla bu problemi yaşamamak için çok sık dağlara gidilmesi gerekiyor. Senin için en ilginç geçen tırmanışın hangisiydi? İran’da Demavent dağında kış tırmanışı yaptık. Ocak sonu 2008’de Lenin için antrenmana gitmiştik. O tırmanış benim için çok ilginçti. Ekip arkadaşlarımı daha önce hiç görmemiştim. İnternetten yazışıp gittik oraya ve İran milli takımıyla beraber çıktık. Türkiye’nin en yüksek kış tırmanışıdır. Bizden önce de o dağa tırmanan birçok kişi var ama kış tırmanışı için en yükseği Demavent’tir. “Ortadoğu’nun en yüksek noktasına tırmanış” adı atında EXPO’nun sponsorluğunda gitmiştik. Dönüş yolunda ekip arkadaşım 300 metreden düştü ama şans eseri hiç birşey olmadan kurtulabildi. -60 derecedeydik. CPS çatladı ki bu normalde kolay kolay zarar görmeyen bir alet. Her şey dondu. İran milli takımı geri döndü. Biz dağda mahsur kaldık. Bayağı zor bir tırmanış oldu ve bir daha kış tırmanışı yapmamak üzere indim aşağıya. Gizem Güngör Bu spora nasıl başladın? Birilerinin bunda etkisi oldu mu? 13 yaşında ilkokul arkadaşımın babası sayesinde başladım. Bir iki sene onlarla kamp ve doğa yürüyüşlerine gittikten sonra Zirve Dağcılık Kulübü’ne üye oldum ve orada eğitimler aldım. Daha sonra eğitimlerime Dağcılık Federasyonu’nda devam ettim. Lenin Zirvesi, “7000 metrenin üzerine tırmanan en genç Türk dağcı” ünvanını kazandığın zirve. Peki bu dağın özelliği nedir? Lenin’in en büyük özelliği çatlakları. 1990 yılında dünyanın en büyük dağcılık faciası gerçekleşiyor. “Büyük çığ” düşüyor ve bu faciada elli dağcı çadırlarında ölüyor. Sadece bir kişi kurtulabilmiş bu faciadan. O kişi de o sırada tuvalete çıkıp oradan uzaklaştığı için hayatta kalabilmiş. Bu çığ dağın fiziksel şeklini değiştiriyor ve dağda KAMPÜS Bu sporun çok büyük tehlikeleri var. Sen bu tehlikeler hakkında ne düşünüyorsun? İki hafta önce Aladağlar’da bir dağcı öldü. Biz de o tırmanıştaydık. Yani her spordaki gibi dağcılığın da tehlikeleri var ama eğitimle bu tehlikeleri azaltabilirsiniz. Fiziksel olarak yüksekliğe alışmanız gerekiyor. Çok iyi bir koşucu bile yüksekliğe dayanamayabilir. Yani biyolojik olarak da bu spora uygun olmalısınız. Oksijen basınç- 3 Gizem Arabacı Medya ve İletişim Blm. Öğr. Öyle güzel bir şehirde yaşıyoruz ki çevremizde gezilecek çok güzel yerler var. Sizlere biraz bu yerlerden bahsetmek istiyorum. Şirince ile başlayalım. Şaraplarıyla ünlü, sokaklarında tarihin izlerini taşıyan, her mevsim hem yerli hem yabancı turistleri ağırlama potansiyeli olan İzmir’in yakınındaki adı gibi şirin bir belde Şirince. 45 dakika uzağımızdaki bu köy, doğası ve tarihiyle gelen herkese kucak açıyor. Sokakları mis gibi çiçek kokan Şirince’de göreceğiniz her üç dükkandan biri şarap sattığı için yapılacak güzel bir etkinlik oluyor şarap tatmak ve almak. Hafif bir yokuş sonrasında karşınıza çıkan eski bir kilise ve bahçesindeki dilek havuzu adeta köyle bütünleşmiş. Yüzyıllardan beri bir umutla süregelen dilek havuzlarına bozuk para atma geleneği siz de devam ettirmek istiyorsanız bozuk paralarınızı önceden hazırlamayı unutmayın. Taş yollardan geçtikçe karşılaştığınız köylü teyzelerin sattığı elişleri, örgüler, danteller, hatta otantik kıyafetler samimi bir hava yaratıyor. Tarihin kokusunu alıp doğanın içinde bir gün geçirmek istiyorsanız tercihiniz burası olabilir. Bahsedeceğim bir diğer yer ise Çiçekliköy. Burada yapılacak iki şey var: Biri, eğer erken gittiyseniz geniş bir yelpazede sunulan kahvaltı masasına oturmak, diğeri de güneş biraz daha yükseldiğinde mangal yapmak. İkisinin de asıl keyfi ağaçların altında, kuşların cıvıltısını duyarak, doğanın nefesini hissederek bir şeyler yemek oluyor. Ayrıca burada ata binebilir ve atv ile gezme zevkini tadabilirsiniz. Bu tercih bir gününüzü daha eğlenceli hale getirebilir. Beyazlar arasında güzel bir gün geçirmek istiyorsanız ve biraz da vaktiniz varsa, gidilmesi gereken en güzel yerler Manisa tarafındaki Bozdağ ve Spil Dağı olacaktır. Bu dağlar oldukça yüksek olduğu için kalın giyinmenizde fayda var. Eğer kalma olanağınız varsa buradaki tesislerle iletişim kurup daha uzun vadeli bir plan yapabilirsiniz. Kar havası almak için çok uzaklara gitmeye gerek yok, sadece yakınımızdaki güzellikleri görmeye başlamak yetiyor. Son olarak eklemek istediğim bir yer daha var: Çeşmealtı’ndaki Güvendik Tepesi. Burası pek bilinmese de ulaşımı kolay, manzarası çok etkileyici bir yer. Güvendik Tepesi’nde çok tesis yok; bu yüzden sadece kendinizi dinlemek ya da biraz huzur bulmak istiyorsanız, Çeşmealtı’nın ve Yunan adalarının manzarası görülmeye değer, üstelik dakikaları güzelleştirecek türden. Umarım en yakın zamanda bu yerlere gitmek fırsatı bulur, huzur içinde doğayı hissedip tadını çıkarabilirsiniz. YEREL Sayfa Editörü: Gizem Arabacı » Kısa kısa... • Psikoloji Günleri devam ediyor Ekimde başlayan Psikoloji Günleri Mayıs ayının sonuna kadar önemli konukları ağırlamaya devam ediyor. Etkinlik kapsamında Ocak ayının konuğu olarak üniversitemizi ziyaret edecek olan Prof. Dr. Adnan ERKUŞ (Mersin Üniversitesi) “Batıl İnançların Psikolojik ve Bilimsel Mekanizması” adlı sunumu yapacak. Ünivers Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi açıldı Dev bir kültür-sanat kompleksi olarak adlandırılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi geçtiğimiz ay sonunda açıldı. Çok sesli müzik kültürünün sunulacağı; opera, bale ve tiyatro eserlerinin sahnelenebileceği dünya standartlarındaki bu salon Adnan Saygun’a ithaf edildi. rak faaliyete geçti. Saygun’un öğrencilerinden dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay sanat merkezine gönderme yaparak “Artık New York, Berlin, Paris gibi dünya kentlerinde çaldığım zaman, onların mekanlarına kıskanarak bakmayacağım” dedi. Merkezin mükemmel bir akustiğe sahip olduğunu belirten Onay, “Dünyanın sayılı bestecilerinden Saygun adına böyle mükemmel bir yapının ithaf edilmesi, onun doğduğu bu kente çok yakışmış” diyerek projenin sanat dünyasında yaşattığı heyecanın ne denli büyük olduğunu belirtti. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi önüne yerleştirilmek üzere, büyük ustanın üç metrelik heykelini yaptırdı. Heykeltıraş Ekin Erman imzasını taşıyan heykelin yapım çalışmalarını yerinde inceleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Adnan Saygun, İzmir’in Avrupa ve dünya standartlarındaki ilk sanat, kültür ve konser salonu olacak. Burası, İzmir’in kültür ve sanat kenti vizyonuna uygun yapılardan bir tanesi. Büyük ustanın adına da çok yakışacak” dedi. • İEÜ CEEMAN’e üye oldu CEEMAN üyeliğiyle Orta ve Doğu Avrupa’da daha geniş bir işletme okulları ağı ile temas kurup, ortak projelerde ve aktivitelerde işbirliği yaparak eğitim ve araştırma kalitesini yükseltmeyi hedeflediklerini belirten İEÜ Rektörü Prof.Dr. Attila Sezgin, “ABD başta olmak üzere birçok ülkede üniversiteler ve okullarla ortak projeler yürütüyoruz. CEEMAN üyeliğiyle Orta ve Doğu Avrupa’daki işletme okullarıyla da işbirlikleri yapacağız. Eğitim ve araştırma kalitemize katkı koyacağına inanıyorum’’ dedi. • Danimarkalı tasarımcılar İEÜ’de Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerine “Giyilebilir Teknolojiler” üzerine yaptıkları araştırmalar ve projeleri içeren bir seminer veren Guglielmi ve Johannesen, atölyede “Ritüeller” teması çerçevesinde tasarım senaryoları ve kıyafet prototipleri geliştirdiler. Moda tasarımı ve interaktif iletişim teknolojileri arasında bir kesitte gerçekleştirilen interdisipliner nitelikteki projeler ile ölümden sonraki yaşam, kına gecesi gibi kültürel senaryoların sosyal ve psikolojik etkilerini, iletişim teknolojilerini içeren etkileşimli yüzeyler ve mekanizmalar aracılığı ile insan bedenine aktardılar. • İEÜ, Fransa Üniversiteler Arası Tiyatro Festivali’nde Geçen yıl on birincisi düzenlenen festivalde “Bir Sorunum Var’’ adlı Fransızca oyun ile ülkemizi temsil eden Tiyatro Kulübü, “Yıldız Tozu’’ - “Entrika-Intrigue’’ adlı oyun ile festivale katılacak. Okutman Sedef Ahuoğlu, öğrenciler Şirin Çakır, Saygın Yörük, Kenan Çarpan, Buğra Ergüven ve Özge Tüzün’ün rol aldığı piyes, kadın-erkek ilişkilerinin kültürel farklılıkları ortaya koyarak işlendiği bir komedi tarzında. Yazımını yine grubun yaptığı piyes, güldürmenin yanında gelenek ve adetlerimize ışık tutarak kültürümüzü tanıtabilmek amacında. • Arıtmalar devreye girdi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, arsenikli su sorununun biteceğini İzmir halkına açıkladı. 15 milyon Avroluk yatırımla Menemen, Halkapınar ve Manisa’da üç arsenik arıtma tesisi inşa ettiklerini ifade etti. Tesisler geride bıraktığımız Aralık ayında hizmete girdi. • İzmir “kadın dostu” Türk kadınının 1934’te elde ettiği seçme ve seçilme hakkının 74. yıldönümü, “Yerel Yönetimlerde Topuk Tıkırtıları” başlığı altında Karşıyaka ve Alsancak’ta düzenlenen özel etkinliklerle kutlandı. Açelya Arslantaş Tarihi Hava Gazı Fabrikası açıldı Ahmed Adnan Saygun Güzelyalı’da toplam 29 bin metrekare inşaat alanı üzerinde kurulan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, 250 kişilik küçük salon ve 1280 kişilik büyük salonu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin son dönemdeki en prestijli projesi ola- İzmir’in geçmişten bugüne sanayi ve ticaret merkezi olmasının tanığı yüz elli yıllık Tarihi Havagazı Fabrikası “Gençlik Merkezi’’ oldu. Fransızların 1862’de inşa ettiği, 1902’de İzmir’in aydınlatılmasını sağlayan fabrika, eski imar planına uygun olarak restore edildi. 24 bin metrekare olan bu alanın yaklaşık 7 bin metrekaresi yeşil alan olarak ayrıldı. 2850 metrekarelik yer ise kafeterya, sergi ve konferans salonu olarak hayata kazandırıldı. Alsancak Limanı’nın gerisindeki Tarihi Havagazı Fabrikası’nın dökümhanesi kafeterya; depo binaları ise sergisanat atölyeleri olarak düzenlendi. Tarihi Havagazı Fabrikası’nın simgesi olan dev baca korundu ve ışıklandırıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu projenin İzmir’in kültürel ve sanatsal yüzünü güldüreceğini belirtiyor. 24 saat hayatın canlı tutulacağı bu merkezin kentin önemli bir gençlik merkezi haline geleceği, hem yerli hem yabancı turistlerin ilgisini çekeceği düşünülüyor. Ayrıca hem sergi salonları hem de sanat atölyeleriyle kültür ve sanatla iç içe olan Gençlik Merkezi’nin, İzmirlileri kültür ve sanata teşvik etmesi hedefleniyor. Gizem Arabacı Dünden bugüne kadın olmak 31 Ocak 1923’te İzmir’de eski Gümrük binasında kalabalık bir kadın topluluğunun katıldığı Kadınlar Kurultayı’nda, Mustafa Kemal toplantıya sade bir insan olarak iştirak ettiğini, bir konferans vermeye değil sohbet etmeye geldiğini vurguluyor ve katılımcılardan gelen soruları yanıtlıyordu. O gün Mustafa Kemal’e yöneltilen soruların ağırlıklı bölümü, yeni kurulacak devlette kadınların toplumsal yaşamımızdaki yerinin ne olacağıydı. Gelen soruları yanıtlarken Mustafa Kemal kadına ilişkin bakış açısını sergiliyor, kalabalık heyecanla onu dinliyordu. Mustafa Kemal, şunları söyledi; “Malumdur ki, her safhada olduğu gibi, toplumsal hayatta da vazifelerin taksimi vardır. Bu genel vazife taksimi arasında, kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi, aynı zamanda toplumun refahı, saadeti için elzem olan genel mesaiye de dahil olacaklardır [...] Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün levazımından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Dolayısıyla kadınlarımız da âlim ve fenci olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün eğitim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplumsal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve desteği olacaklardır.” Şimdilerde ise bizler hala kadının toplumdaki yerini tartışmaktayız. Çalışan, okumuş kadın kavramlarını bir kenara bırakın, kadın hakları için savaşacak yönetici kademelerindeki kadınları görmek bile o kadar zor ki... Ama yine de haklarını bilen kadınlar hiç de boş durmuyor. Her şehirde düzenlenen kadın kurultaylarında yapabileceklerini tartışıyor ve bunun için çaba harcıyorlar. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi ise geçtiğimiz haftalarda Ankara ve Bursa’da yaşandı. Bu şehirlerin en işlek yerlerinde “Üçümüz de aynı fikirdeyiz” metniyle AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin omuz omuza yer aldığı görseller bilboardları süsledi. Amaç ise yerel yönetimlerde sadece %1 oranındaki kadın temsilcilerin sayıları- 4 nın arttırılmasıydı. Bu çarpıcı afiş karşısında gerçekten de aynı fikirde olmaları beklenen liderlerin tepkileri ise bu yönde değildi. MHP ve CHP’liler afişte Devlet Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın kolları altında olmasından memnun olmadıklarını ifade ederken, AKP’liler ise zaten kendilerinin en çok kadın aday çıkartan parti olduğunu söyleyerek kendilerini savundular. Ancak hiçbir lider kadınların yanında olduğunu ve bu kampanyayı desteklediğini söylemedi. Umarız çabalar yerini bulur ve kadınlar bir gün yönetimde gerçekten temsil edilebilir. Mustafa Kemal’in de dediği gibi, “Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı gökGizem Güngör lere yükselebilsin!” Human rights in the 60th year of the universal declaration Translation: Nükhet Tuncay İzmir University of Economics Department of International Relations and European Union organized a panel entitled “Human Rights in Turkey and in the World in the 60th Year of the Universal Declaration” due to the 60th year of Universal Declaration of Human Rights There were familiar names in the panel where Department of International Relations and European Union lecturer Asst. Prof. Devrim Sezer was the moderator. Human rights are discussed in detail in the panel that was colored by interesting presentations. Prof. Dr. Mithat Sancar participated in the panel with a paper on “From Authoritarian Modernism to Democratization: Conflicting Dinamics”. Sancar focused on the similarities in modernization experience in especially Germany, Russia for women rights. Assoc. Prof. Cem Deveci examined the concept of security which came to the fore more in public discussions and said that the concepts like “government security” or “national security” were derivative and meaningless concepts. Asst. Prof. Dicle Koğacıoğlu attended the panel with a paper on how the phenomenon named “honor killing” in the public was perceived and examined by different institutions. She said that the “discourse” about honor killings largely suffered from ethnic discrimination. The last speaker of the panel Prof. Dr. Arus Yumul argued that nonMuslim minorities in Turkey were never regarded as equal citizens. Yumul named the increasing interest in ethnic diversity and history, “local tastes” and the music and culinary culture of the minorities as “boutique multiculturalism” and said that the discrimination directed to minorities and the ones “factionalized” could be cleared only by historical, social and political showdown and confrontation. A live question-answer-discussion took place in the panel which hosted a rich academic meeting. and Turkey. He pointed out the political conditions of inversion of the modernization adventure that he calls “authoritarian modernization” into the process of democratization. In her speech, Prof. Dr. Fatmagül Berktay talked about social gender and women studies in Turkish political life and emphasized that the concept of “Universal human rights” was on an abstract human apprehension which was dateless and asexual. Berktay stated that the discrimination that the women experience can be defeated by fighting Medal System in Ahmed Adnan Saygun Art Center Formula 1 is opened Another change in Sports World is being experienced in Formula 1. According to the new decision the current points system is replaced with a medal system. From now on the F1 driver who wins the most gold medals in a season will be the champion of that season. Formula 1 Boss Bernie Ecclestone said that he made proposal to FIA (The Fédération Internationale de l’Automobile) and the change will be accepted. In the new system gold medal will be awarded for the winner, silver for the second placed driver and bronze for the driver who comes third. F1 President said “If this system was implemented this year, Felipe Massa who won 6 races would have been the champion instead of Lewis Hamilton who won 5 races.” He advocated that the drivers who guaranteed the race according to the old system would not give up the challenge. If the proposal will be accepted 2009 F1 season will be organized with this system. Doğuş Sar Ahmed Adnan Saygun Art Center which is considered to be a giant artistic architecture is opened at the end of the last month. This hall in which polyphonic culture will be presented; opera, ballet and theatre performances will be staged is dedicated to Adnan Saygun. Ahmed Adnan Saygun Art Center which is built on 29 thousand m2 construction site in Güzelyalı with the small hall that accommodates 250 people and the big hall that accommodates 1280 people came into operation as the most prestigious project of İzmir Metropolitan municipality. Gülsin Onay, one of the world-famous students of Saygun said “When I give concert in the cities of the world like New York, Berlin and Paris I will not envy their art centers.” Onay stated that the center had perfect acoustic and said “Dedicating such a perfect center to Adnan Saygun, one of the best composers of the world is very suitable for the city he was born.” İzmir Metropolitan Municipality will place a sculpture of the master with 3 meters height in front of Ahmed Adnan Saygun Art Center. İzmir Metropolitan Municipality Major Aziz Kocaoğlu investigated the sculpture on site that is ENGLISH » In short... • Psychology days continue Psychology Days that started in October continues to host important guests until the end of May. Prof. Dr. Adnan ERKUŞ (Mersin University) who will visit our university as the guest of January will make a presentation entitled “Psychological and Scientific Mechanism of Superstitions” • IUE became a member of CEEMAN İzmir University of Economics Rector Prof. Dr. Attila Sezgin stated that with CEEMAN membership, they aimed to raise the quality of education and research by making cooperation in joint projects and activities in Central and Eastern Europe through a wider business administration school network and said “We are executing joint projects with the universities and schools mostly in the USA and in different countries. We will make cooperation with business administration schools in Central and Eastern Europe by being a member of CEEMAN. I believe this will contribute to our education and research quality.” • Danish designers are at IUE Guglielmi and Johannesen who gave a seminar that includes the researches and projects on “Wearable Technologies” developed design scenarios and clothe prototypes in the workshop in the framework of “Rituals” theme. With the interdisciplinary projects executed between fashion design and interactive communication technologies social and psychological effects of cultural scenarios like life after death, henna night are transferred to human body with the help of interactive surfaces and mechanisms that include communication technologies. • IUE is in France International University Theatre Festival “Star Dust” that represented İzmir and our country in the 11th festival last year with the French play “I Have a Problem” will attend to the festival this year with the play named “Intrigue”. Instructor Sedef Ahuoğlu, students Şirin Çakır, Saygın Yörük, Kenan Çarpan, Buğra Ergüven and Özge Tüzün take part in the play which is a comedy that deals with the cultural differences in man-woman relationships. The play which is written by the same group aims not only to make people laugh but also to introduce Turkish traditions to the audience • Decontaminations are put into effect made by sculptor Ekin Erman and said “Adnan Saygun will become the first art, culture and concert hall of İzmir in European and world standards. It is a place which is suitable for culture and art vision of İzmir. It will suit for the name of the master too.” Gizem Arabacı 5 İzmir Metropolitan Municipality Mayor Aziz Kocaoğlu announced that arsenical water problem will be over. He stated that they built three arsenic purification plants in Menemen, Halkapınar and Manisa with an investment that costs 15 million Euros. The treatments plants are put into effect in December. Açelya Arslantaş KÜLTÜR Ünivers İsveç’te bir Türk var! “Ben ünlüler ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak isterim” diyen profesyonel portre fotoğrafçısı Lütfi Özkök, aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört Nobel ödüllü edebiyatçının portresini “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında topladı. Lütfi Özkök, yarım yüzyıldan fazla bir süre boyunca dünyanın dört bir yanından edebiyatçıların portresini çekti. Portre fotoğraflarında kusursuz bir çekim tekniği ve karanlık oda çalışmasının yanı sıra, her başarılı portre fotoğrafında olduğu gibi, fotoğrafı çekilen kişinin ruh dünyasına, kişiliğine ilişkin özgün bir yorum getirmeyi ihmal etmedi. Paris’te öğrenciliği sırasında tanıştığı Anne Marie ile evlenerek 1950’de İsveç’e yerleşti. 1953 yılında Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Fazıl Hüsnü, Cahit Külebi, Lasse Söderberg ile birlikte “Brödet och Karleken” (Ekmek ve Sevda) adlı küçük bir el basması şiir antolojisi yayımladı. 1964 yılında ise Sundsvall Şehir Müzesi’nde “Varşova’dan Resimler ve Dünyadan Yazar Portreleri” sergisi, İsveç’in birçok kitaplık ve müzesinde bir yıl süreyle dolaştırıldı. 1965 yılına gelindiğinde ise ünlü fotoğrafçının sergilenen fotoğrafları, basında çıkan eleştiri yazılarıyla birlikte Foto Expo Yayınevi tarafından kitap olarak basıldı. 1966 yılında İsveç Hükümeti Lütfi Özkök’e, sanat çalışmalarını serbestçe sürdürebilmesi için arka arkaya iki yıllık burs verdi. Başarıya doymayan sanatçı, 1999 yılına kadar bir çok başarılı sergiye imzasını attı. 1999 yılında ise Paris’te, Fnac’in Montparnasse Foto Galerisi’nde “Karma 65 Yazar ve Sanatçının Sergisi” ile dünya turuna çıktı. “Küçüklüğümden beri insan yüzünde gizemli bir çekicilik bulurum” diyen Özkök’ün çektiği fotoğraflar, Newsweek, New York Times, World Literature Ayın Filmi Şimdi Ya Da Asla (The Bucket List) Yönetmen: Rob Reiner Yapım: 2007, ABD, 97 dakika Müzik: Marc Shaiman Film vizyona girmeden önce başrollerde Morgan Freeman ve Jack Nicholson gibi iki usta oyuncunun rol alacağını duyduğumda, “Bu film kesinlikle kaçmaz” demiştim. Sinemadan çıktıktan sonra içimdeki düşünce şuydu, “Bugüne kadar izlediğim en güzel filmlerden birisi”. Eğer almak isterseniz, filmin verdiği harika bir mesaj var. “Hiçbir şey için asla geç değildir”. Biri milyoner diğeri araba tamircisi iki kanser hastası, kötü haberi aldıklarında, “tahtalıköyü boylamadan önce” şimdiye dek yapamadıkları şeyleri yapmaya karar verirler. Paraşütle atlamaktan tutun, Mustang ile yarış yapmaya, piramitleri gezmekten katıla katıla gülmeye kadar birçok hedef koyarlar kendilerine. Sinemanın iki üstadı kelimenin tam anlamıyla bir oyunculuk ziyafeti sunuyor izleyenlere. Filmin sonunda ise insan şu soruyu soruyor kendisine. “Yapamadığımız şeyleri yapmak için mutlaka öleceğimizi mi öğrenmemiz gerekiyor?” Kesinlikle hayır. Sürekli bir şeyleri ertelemekten vazgeçip, arzu ettiklerimizi yapabilmek için çabalamalıyız. Sonsuza kadar var olmak mümkün değilse eğer, hayatta olduğumuz zamanları çok iyi değerlendirmeliyiz. DVD koleksiyonu yapanların, bu filmi koleksiyonlarına katmalarını şiddetle tavsiye ederim. Böylesine kaliteli bir yapıma sahip olmak, hayattaki birçok şeyden daha kıymetli bana göre. Kemal Şengül Today, Books Abroad, Encyclopaedia Britannica, Les Lettres Françaises, L’Express, La Quinzaine Littéraire, Die Zeit, Der Spiegel, The Observer gibi dünyanın önde gelen yayın organlarında kullanıldı. “Nobel Ödüllü Edebiyatçılar” adlı kitabında, aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu otuz dört Nobel ödüllü edebiyatçının portresi yer alıyor. Bir fotoğraf albümünden daha fazlasını içeren kitabında ayrıca, Lütfi Özkök üzerine Osman İkiz, Folke Isaksson ve Feridun Andaç’ın yazıları, Osman İkiz’in yaptığı söyleşiler, Nobel Edebiyat Ödülü’nü veren İsveç Akademisi Daimi Sekreteri Horace Engdahl’le yapılan söyleşi de yer almakta. Her bir edebiyatçının kısa yaşam öyküsü, aldıkları ödül üzerine yaptıkları konuşmalardan alıntı ve ödülün verilme gerekçesi, Alfred Nobel ve Nobel Edebiyat Ödülü Madalyası hakkında bilgiler ve 2006’ya kadar bu ödülün verildiği edebiyatçıların tam listesinin yer aldığı kitap, bir fotoğraf albümü olmanın ötesine geçiyor. Sanatçının objektifinden Ayın Kitabı Cehenneme Övgü Gündüz Vassaf Aşk, ölüm, birliktelik, delilik, kahramanlık, anlaşmazlık, özgürlük… Tüm bunlar günlük hayatta karşılaştığımız ve üzerine düşündüğümüz kavramlardır. Bu kavramların bireysel hayatlarımız üzerindeki etkileri de düşünüldüğünde önemleri daha da artıyor. Ancak çoğu kez bu kavramlara bakış açımız genel düşünüş ile aynıdır ve bu bizlerin farklı düşünmesine engel oluşturur. Önemli olan bu kavramlara farklı açılardan bakabilmektir. Gündüz Vassaf ’ın “Cehenneme Övgü” kitabında bu evrensel kavramlara değişik açılardan değerlendirmeler ve akıl yürütmeler yer alıyor. Kitap ilk yayınlandığında aldığı eleştirilerden en önemlisi kitabın yeni şeyler söylemediğiydi. Fakat, zaten kitabın en başında Vassaf, Marcus Tullius Cicero’nun “işin saçma tarafı, en saçmasını bile filozofun birinin çoktan söylemiş olması” sözüne yer vererek bunu baştan kabul eder. Aslında söyledikleri pek yeni şeyler değildir. Daha önce birileri tarafından dile getirilmiş düşünceleri toplar ve nihilizmden yararlanarak hepsini totalitarizme bağlar, ikna edici uslubu ile sorgulayıp, sorgulatır. Samimiyet ve bilimin diliyle konuşan, üzerine oturduğumuz bir çok kavram hakkındaki düşüncelerimize çok değerli ve çeşitli pencereler açtıran, değiştiren, zenginleştiren, içerisinde nihilist söylemler taşıyan iddialı bir yapıt. Var olan ve aynı zamanda kendi yarattığımız totalitarizme farklı açılardan bakmak için eşsiz bir kaynak olan “Cehenneme Övgü”, kuralları sorgulatmak için sizleri bekliyor. Gülnihal Akan 6 “karanlığa can vererek” çekilmiş o eşsiz siyah beyaz portre fotoğrafları, sanat sevenleri fotoğraf evreninde doyumsuz bir yolculuğa çıkarmayı başarıyor.” Ben ünlüler ile çalışmam, ilklerin fotoğrafçısı olmak isterim” diyen fotoğrafçı, 2002 yılında İrlandalı-Fransız yazar Samuel Beckett ile Beat Akımı’nın babalarından William S. Burroughs’un portreleriyle Fnac Fotoğraf Koleksiyonu’nun Milano ve Torino’da açılan sergilerine katılarak İsveç Hükümeti tarafından Illis Quorum Liyakat Madalyası ile onurlandırıldı. 81 yaşındaki Lütfi Özkök, sanat yaşamının bundan sonraki aşaması için ise “Fotoğrafını çektiğim yazarlar arasında Nobel`i alan otuz beşinci yazar çıkar mı bilmiyorum. Çünkü yaşım ilerledi. Artık pek fotoğraf çekmiyorum. Ama şans bu, bakarsın çıkar” diyerek, aktif fotoğrafçılığı yavaş yavaş sonlandırdığını belirtiyor. Ancak arşivindeki portreler hala gazete ve dergilerde yer alıyor ve yer almaya da devam edecek gibi görünüyor. Seray Özbiçer Ayın Albümü Pink Martini Sympathique 1930’ların Küba Brezilya sokak şarkılarından Fransızca şansonlara, geçmişin en etkileyici seslerini kendi yumuşacık üslubuyla yorumlayan Pink Martini, Türkiye’de “Sympathique” ve “Hang on Little Tomato” albümleri ile Altın Plak kazanmıştı. Portland Oregon çıkışlı grup, Türkiye sevgilerini ikinci albümlerinin dünya baskısında kapağına kadar taşımıştı. Hiçbir klişe tanım onların yaptığı müziği ifade etmeye yetmiyor. Onlar ise kendilerini “dünyanın değişik köşelerinden melodileri ve ritimleri bir araya getirip, modern bir formda sunan müzik arkeologları” şeklinde tanımlıyorlar. Geçtiğimiz yıl canlı performanslarını izleme şansı bulduğum bu topluluk, Portekizce, Japonca, İspanyolca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Yunanca ve Türkçe şarkıları inanılmaz bir ustalıkla yorumlayabilen melez bir soliste sahip. Çaldıkları parçalar gibi yerinde duramayan kıpır kıpır bir orkestra, eğlenceli, huzur verici, kimi zaman da hüzünlü müzikleriyle sizleri farklı türleri kapsayan bir müzikal yolculuğa çıkarmaya adeta hazır. Pink Martini’nin her bir parçasının ayrı bir hikayesi var. Yeni albümleri “Hey Eugene!”nin Avrupa Turnesi kapsamında Türkiye’de aylarca listelerde bir numara olan ve Türkiye’deki satışları ile iki kere Altın Plak kazanmayı başaran Pink Martini, sıcacık ve albüm isimleri gibi sempatik bir grup olarak müzik dünyasında sağlam bir yere sahip. “Bu grubu nasıl daha önce fark etmemişim?” demek istemiyorsanız, işe grubun ilk albümü olan Sympathique’i dinleyerek başlayabilir ve kendinizi gün boyu bir film kahramanı gibi hissedebilirsiniz. Seray Özbiçer » Rehber » SİNEMALAR, FİLM GÖSTERİMLERİ Desem film gösterimleri Tutku / The Object Of Beauty Yönetmen: Michael Lindsay-hogg Tür: Romantik Komedi / Dram Seanslar: 2-8 Ocak Madam Bovary / Madam Bovary Yönetmen: Claude Chabrol Tür: Dram Seanslar: 9-15 Ocak Indochine / Indochine Yönetmen: Regis Wargnier Tür: Drama Seanslar: 16-22 Ocak Mississippi Masala / Mississippi Masala Yönetmen: Mira Nair Tür: Romantik / Dram Seanslar: 23–29 Ocak Ayrıntılı bilgi için; Web adresi: www.deu.edu.tr/desem Tel. (232) 422 29 46 (232) 412 10 85/86 İEÜ Aylık Haber Bülteni Hazırlayan: Uğur Çalışkan Ünivers Sahtekâr / Changeling Tür: Clint Eastwood Gösterim tarihi: 30 0cak Teyzesi Tarih: 2-3 Ocak Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi Feridun Düzağaç Tarih: 9 Ocak Yer: Ooze Venue » Yağmurla Gelen (Çocuk Oyunu) Tarih: 4 Ocak Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi Hande Yener Tarih: 16 Ocak Yer: Ooze Venue Üçkâğıtçı Tarih: 8-11 Ocak Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi Amy Winehouse Tribute Concert (Londra) Tarih: 23 Ocak Yer: Punta Bar OPERA VE BALE Yusuf İle Züleyha (Opera) Tarih: 3–5 Ocak Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu Heidi (Çocuk Müzikali) Tarih: 7-21 Ocak Yer: Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Salonu Delil Yetersizliği Tarih: 6-7 Ocak Yer: Karşıyaka Oda Tiyatrosu Otello (Bale) Tarih: 8-10 Ocak Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu MFÖ Tarih: 23 Ocak Yer: Ooze Venue Mor ve Ötesi Tarih: 30 0cak Yer: Ooze Venue Kontes Mariza (Operet) Tarih: 13-15 Ocak Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu Flüt Korosu Konseri Tarih: 19 Ocak Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu Vizyona girecek filmler Ayrıntılı bilgi için; İnternet adresleri: www.mybilet.com www.dtgm.gov.tr Şu Çılgın Türkler Tarih: 13–14 Ocak Yer: E.Ü. Atatürk Kültür Merkezi Biz Adam Olmayız Tarih: 15 Ocak Yer: E.Ü. Atatürk Kültür Merkezi Pazar: Bir Ticaret Masalı Tür: Dram Yönetmen: Ben Hopkins Gösterim tarihi: 9 Ocak Bay Evet / Yes Man Tür: Komedi Yönetmen: Peyton Reed Gösterim tarihi: 16 Ocak Güz Sancısı Tür: Dram Yönetmen: Tomris Giritlioğlu Gösterim Tarihi: 23 Ocak » FUAR Ayakkabı Yaz 23. Ayakkabı, Çanta ve Aksesuarları Fuarı Tarih: 24–27 Ocak Şu Çılgın Türkler Tarih: 17–18 Ocak Yer: Karşıyaka Ege Sanat Merkezi Don Kişot (Bale) Tarih: 20/22/24 Ocak Yer: Devlet Opera ve Bale Salonu Süt Tür: Dram Yönetmen: Semih Kaplanoğlu Gösterim tarihi: 2 Ocak Ayrıntılı bilgi için; İnternet adresi: www.biletix.com Ayrıntılı bilgi için; İnternet adresi: www.izdob.gov.tr Tel. (232) 484 64 45 » TİYATRO Çok Güzel Hareketler Bunlar Tarih: 25 Ocak Yer: İsmet İnönü Sanat Merkezi Simavnalı Şeyh Bedrettin Tarih: 2-4 Ocak Yer: Konak Sahnesi Ayrıntılı bilgi için; İnternet adresi: www.biletix.com Bir Daha Çal Sam Tarih: 6-10 Ocak Yer: Konak Sahnesi » Ayının Fendi Avcıyı Yendi (Çocuk Oyunu) Tarih: 11 Ocak Yer: Konak Sahnesi KONSER Zuhal Olcay Tarih: 8 Ocak Yer: İsmet İnönü Sanat Merkezi 7 Ayrıntılı bilgi için; İnternet adresi: www.izfas.com.tr Tel. (232) 479 10 00 » FESTİVAL İzmir 1. Tasarım Filmleri Festivali Tarih: 12–13 Ocak Yer: İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu SPOR Ünivers İstikrarı istikrarsızlaştıranlar On sekiz takımlı Turkcell Super Lig’inde dokuz takım şimdiden teknik direktörlerini değiştirdi. İstikrarın futbola kazandırdıkları tartışılıyor, ama biz hala istikrarın ne olduğunu bilmiyoruz. Ligimizde takımların yöneticileri tarafından bizzat göreve getirilen teknik direktörler, yöneticiler ile “beraber” çalışarak hedef çizerler. Nedeni bilinmez ama üst üste alınan kötü sonuçlara dayanamayan yönetimler, beraber hedef belirledikleri teknik direktörleri göndermek ve yerine başkalarını atamak suretiyle yepyeni hedefler tayin ederler. 15. haftası sona eren ligimizde dokuz takım şimdiden “beceriksiz teknik direktörler” yerine “becerikli teknik direktörler” ile yeni bir yapılanmaya gidiyor. On sekiz takım içinden sadece beş tanesi iki sene ve üzeri süreden beri aynı teknik direktör ile çalışıyor. Bu beş takımı inceleyecek olursak; Sivasspor’un 2006 yılından beri takımın başında bulunan Bülent Uygun yönetiminde geçen sene şampiyonluğu son üç ve dördüncü haftalarda kaçırması, Kayserispor’un geçen sene hedefini Türkiye Kupası olarak belirtmesi ve kupayı kaldırması, Trabzonspor’un Ersun Yanal ile zirveye yerleşmesi, Ankaraspor’un ilk beşte yer alması ve Abdullah Avcı’nın teknik direktörlüğünü yaptığı İBB’nin “göze hoş gelen futbol oynamak istiyoruz” söylemini devam ettirmesi istikrarın göstergeleri olsa gerek. İstikrarın öneminin birliktelikten geçtiğini savunan bir grup taraftar, bu söylemlerini “Yönetim, futbolcu, taraftar şampiyonsun…” diyerek belirtmişti. Seri A’da reform çalışması Yılmaz Vural dan böyle Şampiyonada en fazla altın madalyayı toplayan F1 pilotu, sezonu şampiyon olarak tamamlayacak. Formula 1 Başkanı Bernie Ecclestone puanlama sistemindeki değişiklik için FIA’ya (Otomobil Sporları Federasyonu) teklif götürüldüğünü ve değişimin kabul edileceğini açıkladı. Yeni sisteme göre yarışın birincisine altın, ikincisine gümüş ve üçüncüsüne bronz madalya verilecek. F1 Başkanı, “Bu sistem bu yıl uygulanmış olsaydı, 5 yarış kazanan Lewis Hamilton değil, 6 yarışı birinci bitiren Felipe Massa şampiyon olurdu’’ dedi ve eski sisteme göre şampiyonluğu garantileyen pilotların bundan böyle mücadeleyi bırakamayacağını savundu. Teklif kabul edildiği takdirde 2009 F1 sezonu bu puan sistemi ile düzenlenecek. Doğuş Sar Sahibi: Prof.Dr. Sevda Alankuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Öğr.Gör. Altuğ Akın Yayın Kurulu: Prof.Dr. Sevda Alankuş, Yrd.Doç.Dr. Gökçen Karanfil, Öğr.Gör. Burak Doğu, Öğr.Gör. Selin Türkel Yazı İşleri: Öğr.Gör. Burak Doğu, Araş.Gör. Sumru Yıldırım, Araş.Gör. Rana Kuddaş, Araş.Gör. Zehra Zıraman Ocak Sayısı Bölüm Editörleri: Gizem Arabacı, Gizem Güngör, Uğur Çalışkan, İbrahim Mut, Doğuş Sar Görsel Yönetmen: Öğr.Gör. Burak Doğu Tasarım: Hakan Gözütok Yerel, aylık süreli yayındır. Yer: İzmir Ekonomi Üniversitesi - Balçova Ocak 2009 Beşincisi Japonya’nın Yokohama kentindeki Uluslararası Stat’ta oynanan Kulüplerarası Dünya Futbol Kupası Finali’nde İngiltere Premier Lig Şampiyonu Manchester United, Ekvador’dan Liga de Quito’yu 1-0 yenerek şampiyon oldu. Kırmızı Şeytanlar’a galibiyeti getiren golü 73. dakikada Wayne Rooney atarken, 49. da- kikada Vidic kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Bu galibiyetle Manu, Kulüplerarası Dünya kupasını kaldıran ilk İngiliz takmı olurken, Wayne Rooney de turnuvanın en iyi oyuncusu ödülünün sahibi oldu. Öte yandan Japonya’dan Gamba Osaka’nın üçüncülüğünü ilan ettiği turnuvada, Meksika ekibi Pachuca dördüncü oldu. Formula 1’de madalya dönemi Spor Dünya’sında bir değişiklik de Formula 1’de yaşanıyor. Alınan yeni karara göre puanlama sistemi yerini madalya sistemine bırakıyor. Bun- Dünya’nın en büyüğü Manu http://univers.ieu.edu.tr Dünya’nın en fazla izlenen üç liginden biri olan Seri A için İtalya Futbol Fe d e r a s y onu 2010-2011 sezonu başlangıç olmak üzere reform çalışmalarına şimdiden başladı. İtalya Futbol Federasyonu ilk olarak takım sayısında ve yayın haklarında değişikliğe gitmeye karar verdi. Federasyon Başkanı Giancarlo Abete açıkladığı bildiride, Seri A’daki takım sayısının 2010-2011 sezonundan itibaren 20 den 18’e düşürüleceği ve aynı yıl içinde sona erecek olan yayın haklarında da değişikliğe gidileceği açıklandı. Mevcut düzende Seri A’da ligden düşme yöntemi şöyleydi: 20. ve 19. sıradaki takımlar direk Seri B’ye inerken 18. sıradaki takım Seri B’den Seri A’ya yükselme şansı yakalamış takımlarla play-off maçları yapıyordu. Bu reformla beraber Seri A’da küme düşmenin gözden geçirilmesi bekleniyor. Radyo İzmir Ekonomi Yayında http://comm.ieu.edu.tr/radyo/radyo_index.html Radyomuzu dinlemek için http://www.ieu.edu.tr ON AIR butona tıklayınız. Önemli Telefonlar Santral Genel Sekreterlik Öğrenci İşleri Öğrenci Dekanlığı Güvenlik Kütüphane 279 25 25 488 81 15 488 81 57 488 84 20 488 81 11 488 84 01