HUKUK dergi.indd

Transkript

HUKUK dergi.indd
HUKUK DERGÝSÝ
YIL: 3 SAYI: 31 / TEMMUZ 2012
Hukuki Makaleler
Yüksek Mahkeme Kararları
Mevzuat Özetleri
Hukuk Haberleri
Kültür Sanat
YAZILIM TÝCARET
LÝMÝTED ÞÝRKETÝ
LEGES
HUKUK DERGİSİ
Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına
Sahibi ve Sorumlu Müdür
Ömer Faruk KAHRAMAN
Genel Yayın Yönetmeni:
Av. Zehra Birsen YAMAK
Av. Aytekin DÜRMELİ
Av. Yıldıray SAYAR
(Düzce Barosu)
Reklam Koordinatörü
Sertaç Koray SUNGUR
Kültür - Sanat Danışmanı
Av. Zehra Birsen YAMAK
Satış Direktörü
Hasan ORUÇ
Yıl : 3
Sayı : 31
ISSN 1309-9620
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Her ay yayımlanır.
Basıldığı Yer:
Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri
Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE
Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39
Yönetim Yeri:
Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE
Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82
www.legeshukukdergisi.com • e-posta: [email protected]
Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Düzeltmen
: Ali KALFA
Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir.
Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur.
YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 400 TL - VADELİ 450 TL
DANIŞMA KURULU
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
Prof.Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı
Prof.Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan
Prof.Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. M.Macit KENANOĞLU İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Özel Hukuk Bölüm Başkanı
Prof.Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku
Prof.Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Medeni Usül ve İcra-İflas Hukuku anabilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. M.Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Doç.Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Doç.Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof.Dr. Didem (ALGANTÜRK) LIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Doç.Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Kamu Hukuku Bölüm Başkanı
Yard.Doç.Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yard.Doç.Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İdare Hukuku Anabilim Dalı
Yard.Doç.Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Uluslararası Özel Hukuk Anabilim Dalı
Yard.Doç.Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
Yard.Doç.Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yard.Doç.Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Mali Hukuk Anabilim Dalı
Yard.Doç.Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Kamu Hukuku Anabilim Dalı
Yard.Doç.Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Anayasa Hukuku Anabilim Dalı
M.Handan SURLU (Yargıtay Onursal 1.Bşk. Vekili)
Derya KONAK (Adana Hakimi)
Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu)
Av. Burhan AKSOY (Bitlis Barosu)
Av. Prof.Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu)
Av. Burhan AKSOY (Bitlis Barosu)
Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu)
Av. Türkay ASMA (Ankara Barosu)
Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu)
Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu)
Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu)
Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Bşk.)
Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu)
Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu)
Av. F.Çağla YAVUZ DÜRMELİ (İstanbul Barosu)
Av. Şerafettin EKİCİ (istanbul Barosu)
Av. Ahmet ERKUL (Batman Barosu)
Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Bşk.)
Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu)
Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu)
Av. Mahmut GÜVEN (Mardin Barosu)
Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul barosu)
Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu)
Av. Fatma KALSEN (Tunceli Barosu)
Av. Yaşar MEYVACI (Balıkesir Barosu)
Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu)
Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Bşk.)
Av.Prof.Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu)
Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu)
Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu)
Av. Fikret Koral KAPLAN (İstanbul Barosu)
Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu)
Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu)
Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu)
Av. Yıldıray SAYAR (Düzce Barosu)
Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu)
Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu)
Av. Hamit ŞEREFOĞLU (Van Barosu)
Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu)
Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu)
Av. Türkay ASMA (Ankara Barosu)
Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu)
Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu)
Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu)
Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Bşk.)
Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu)
Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu)
Av. F.Çağla YAVUZ DÜRMELİ (İstanbul Barosu)
Av. Şerafettin EKİCİ (istanbul Barosu)
Av. Ahmet ERKUL (Batman Barosu)
Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Bşk.)
Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu)
Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu)
Av. Mahmut GÜVEN (Mardin Barosu)
Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul barosu)
Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu)
Av. Fatma KALSEN (Tunceli Barosu)
Av. Yaşar MEYVACI (Balıkesir Barosu)
Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu)
Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Bşk.)
Av.Prof.Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu)
Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu)
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
w
Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu)
Av. Fikret Koral KAPLAN (İstanbul Barosu)
Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu)
Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu)
Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu)
Av. Yıldıray SAYAR (Düzce Barosu)
Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu)
Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu)
Av. Hamit ŞEREFOĞLU (Van Barosu)
Av. Ertuğrul H. YEŞİLDAL (Antalya Barosu)
Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu)
İÇİNDEKİLER
HUKUKİ MAKALELER
 Çocuk Suçluluğunun Sosyolojik Boyutu
Yusuf YAĞBASAN (Sosyolog)
.............................................................................................
11
 İstanbul Tahkim Merkezi Kanun Tasarısı ve Düşündürdükleri
Av.Gürsel KASIM
…......................................................................................................................
14
 Mavi Kartlılar Kütüğü ve Mavi Kartlıların Serüveni
Av. Şerif YILMAZ.....................................................................................................................…. 18
 Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği
Av.Sedef ÇELENLİOĞLU...................................................................................................… 25

Şike Suçu Mehmet Tan YILDIZ Uşak Cumhuriyet Savcısı ................................… 35

Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası Hükümlerine
Göre Kira Sözleşmesinin Devri Av.Yıldıray SAYAR ............................................… 59
MEDENİ HUKUK
 Evlenen Kadınların Önceki Soyadlarını da Koca Soyadının Önünde
Kullanabilecekleri - Yeni Sebebin Ortaya Çıkması Halinde Kapalı Nüfus
Kayıtlarının Açılıp Kişisel Durumda Meydana Gelen Değişikliklerin
Kişilerin Kaydına İşlenebileceği ….......................................................................................... 79
 İİK Madde:277 ve Devamı Maddelerine Dayalı Açılan Tasarrufun İptali
Davasında Talep Edilen Alacak, İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğmuş
Bulunmalıdır - Evlilik Birliği İçinde Edinilmiş Mallarda Katkı
Payı Alacağı ...............................................................................................................................… 91
 Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu
Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini
Kanıtlaması Gerekeceği …......................................................................................................... 95
 Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan Faiz Alacağı - Borçlu
Bulunmadığı Bir Parayı Rızası İle Ödeyen Kimsenin Yanlışlığa
Düştüğünü İspat Ettiği Takdirde Ödediğini Geri İsteyebileceği.......................... 106
 Manevi Tazminat - Manevi Tazminatın Ceza Olmadığı, Malvarlığı
Hukukuna İlişkin Bir Zararın Karşılanmasını Amaç Edinmediği …................... 108
 Kamulaştırmasız El Atma - Eksik İnceleme Sonucu Hüküm Kurulması ........ 111
 Eşler Arasında Geçerli Mal Rejiminin Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte
Sona Ereceği - Evliliğin Boşanma Nedeniyle Sona Ermesinden
Doğan Dava Hakları, Boşanma Kararının Kesinleşmesi Üzerinden Bir Yıl
Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı ….......................................................................113
 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı Malın
Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün Kabulü
Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka Kredisiyle
Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle Ödenmiş Bedellerin
İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu Tutulamayacakları.......... 130
 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı
Malın Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün
Kabulü Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka Kredisiyle
Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle Ödenmiş Bedellerin
İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu Tutulamayacakları .......... 134
 Kamulaştırmada Değer Tespiti - Değer Tespitinde İdarece Belgelerin
Mahkemeye Verildiği Günün Esas Tutulacağı .............................................................. 142
MEDENİ USÜL HUKUKU
 İhtiyati Tedbirin Geçici Bir Hukuki Koruma Olduğu - İhtiyati Tedbir
İsteğinin Reddine veya İtiraz Üzerine Verilen Kararlara Karşı
Kanun Yolunun Açık Olduğu, Öncelikle İncelenip Kesin Olarak
Karara Bağlanacağı.......................................................................................................................... 99
 Süresinde Verilmeyen Temyiz Dilekçesinin Reddedileceği.................................... 103
 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı
Malın Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün
Kabulü Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka
Kredisiyle Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle
Ödenmiş Bedellerin İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu
Tutulamayacakları .................................................................................................................... 130
 Esastan Temyiz Denetimine Geçilebilmesi İçin Öncelikle 5271 Sayılı
Yasa Gereğince Ortada Hukuken Geçerli Bir Kararın Bulunması
Zorunluluğu .................................................................................................................................. 162
BORÇLAR HUKUKU
 Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu
Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini
Kanıtlaması Gerekeceği
..............................................................................................................
 Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu
95
Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini
Kanıtlaması Gerekeceği................................................................................................................106
 Manevi Tazminat - Manevi Tazminatın Ceza Olmadığı, Malvarlığı
Hukukuna İlişkin Bir Zararın Karşılanmasını Amaç Edinmediği........................108
 Rücuan Tazminat - Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarıyla, Rücuan
Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarının Birbirini Tutmaması Karşısında
Konusunda Uzman Bilirkişi Kurulundan Usulüne Uygun Rapor Alınarak
Dava Hakkında Karar Verilmesi Gerekeceği ..............................................................121
İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU
 İş Akdinin İşveren Tarafından Feshi - İşçinin Görevlerini, İşveren
Tarafından Kendisine Hatırlatıldığı Halde Yapmamakta Israr Etmesi,
Devamlılık Arzetmesi Durumunda İş Akdinin İşverence Haklı Sebeple
Fesih Edilebileceği ................................................................................................................ 117
 Sigortalılığa İlişkin Hizmet Tespiti Davalarının Kamu Düzeninden
Olduğu - İşçilik Haklarına İişkin Davaların Tarafların İradelerine
Bağlı Olduğu .................................................................................................................................. 148
 İş Sözleşmesinin İşverence Haklı Nedenlere Dayalı Olarak Feshi
Halinde, Feshin Geçerli Nedene Dayalı Olduğunun İspat Yükü İşverene
Ait Olduğu - İşverenin, İş Sözleşmesi Feshedilecek İşçileri
Belirlediği Kriterlerle Bağlı Olduğu .............................................................................. 152
İCRA İFLAS HUKUKU
 İcra İflas Harçlarının 492 Sayılı Harçlar Kanununun Yargı
Harçları Bölümünde Düzenlendiği - Bankaların Kendi Öz
Kaynaklarından Veya Diğer Kredi Kurumlarından Temin
Ettikleri Kredileri, Genel Kredi Sözleşmesiyle Gerçek Veya Tüzel
Kişilere, Teminatlı Veya Teminatsız Olarak Kullandırmaları Halinde,
492 Sayılı Harçlar Kanunu 123/Son Maddesindeki
İstisnadan Yararlanmalarının Mümkün Olmadığı............................................................ 65
 Takip Konusu Borç Kimin Tarafından Takip Dosyasına Yatırılırsa
Yatırılsın Borcun Sona Ereceği - İhtiyati Tedbir Kararının “Taraflar
Arasında Uygulanması Koşuluyla” Şeklindeki Açık Sınırlama
Getirilerek Verilmesi Durumunda, Taraf Olmayan Üçüncü Kişiler
Hakkında Uygulanamayacağı.................................................................................................... 84
 İİK Madde:277 ve Devamı Maddelerine Dayalı Açılan Tasarrufun İptali
Davasında Talep Edilen Alacak, İptali İstenen Tasarruftan Önce
Doğmuş Bulunmalıdır - Evlilik Birliği İçinde Edinilmiş Mallarda
Katkı Payı Alacağı ....................................................................................................................... 91
 Muhatabın Adreste Bulunmama Nedeni Yanında Tevziat Saatinden
Sonra Adrese Dönüp Dönmeyeceği Hususu Belirlenmeden Yapılan
Tebligatın Usulsüz Sayılacağı .............................................................................................. 126
 Tasarrufun İptali Davasının, Borçlu ve Borçlu İle Hukuki İşlemde
Bulunan Kişiler Aleyhine Açılacağı - İstihkak Davası
Üzerine Takibin Talikine Karar Verilip de Dava
Reddolunursa Alacaklının Alacağının Gecikmesinden
Ötürü- Davacıdan Geciken Miktarın %40ından Aşağı Olmamak Üzere
Tazminat Alınmasına Hükmolunabileceği - Hükmedilecek Tazminat
Miktarının Matrahı, Alacak Ve Hacizli Malın Değerinden Hangisi
Daha Az İse Ona Göre Esas Alınacağı ......................................................................... 137
 Tüzel Kişilerin Mal Varlığından Tamamen Veya Kısmen Tahsil
Edilemeyeceği Anlaşılan Amme Alacaklarının Tüzel Kişileri İdare
Edenlerin Şahsi Mal Varlıklarından Tahsil Edileceği............................................. 156
TİCARET HUKUKU
 İcra İflas Harçlarının 492 Sayılı Harçlar Kanununun Yargı Harçları
Bölümünde Düzenlendiği - Bankaların Kendi Öz Kaynaklarından
Veya Diğer Kredi Kurumlarından Temin Ettikleri Kredileri, Genel
Kredi Sözleşmesiyle Gerçek Veya Tüzel Kişilere, Teminatlı Veya
Teminatsız Olarak Kullandırmaları Halinde, 492 Sayılı Harçlar
Kanunu 123/Son Maddesindeki İstisnadan Yararlanmalarının
Mümkün Olmadığı ....................................................................................................................... 65
 Rücuan Tazminat- Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarıyla, Rücuan
Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarının Birbirini Tutmaması Karşısında
Konusunda Uzman Bilirkişi Kurulundan Usulüne Uygun Rapor Alınarak
Dava Hakkında Karar Verilmesi Gerekeceği ........................................................... 121
 Bankaların, Mudilerine, Eksik Çek Tutarına Mukabil Kredi Kullandırma
Yükümlülüklerinin Bulunmadığı
.....................................................................................
123
 Ticari Defterlerin Sahibi Aleyhine Delil Olasılığı Bulunduğu - Eksik
ncelemeye Dayalı Hüküm Kurulamayacağı
................................................................
CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
 Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Kararın Temyizi
Kabil Olmayıp İtiraz Yasa Yoluna Tabi Bulunduğu - Duruşmada,
Sanıktan Davacı Olduğunu Bildiren Mağdurun İfadesinin Davaya
Katılma İstemi Niteliğinde Olduğu - Ölüm Neticesinin
Gerçekleşeceğinin Sanık Tarafından Bilinmesi Gerektiği
Durumlarda Sanık Hakkında
Kasten Yaralama Suçundan Değil
145
Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Ceza Verilmesi Gerektiği ................... 165
 Karşı Temyiz Olmayan Hususların Bozma Nedeni Yapılamayacağı ................ 169

Tek Eylemiyle Birden Fazla Farklı Suçun Oluşmasına Sebebiyet Veren
Kişinin, Bu Suçların En Ağır Olanıyla Cezalandırılması Gerekeceği Tayin Olunan Cezada, Bilinçli Taksir Nedeniyle Arttırım Yapılması
Gerektiği ......................................................................................................................................... 170
 Kasten İşlenen Suçlardan Hapis Cezasının Yasal Sonucu Olan, 5237 Sayılı
Kanunun 53 Üncü Maddesinin 1inci Fıkrasında Sayılan Tedbirlerin
Seçimlik Olmadığı .................................................................................................................... 173
 Acil Hizmet Vermekle Yükümlü Sağlık Kuruluşları, Acil Vakaları,
Hastanın Sağlık Güvencesi Olup Olmadığına Veya Ödeme
Gücü Bulunup Bulunmadığına Bakmaksızın Kabul Edecekler Ve
Gerekli Tıbbi Müdahaleyi Kayıtsız-Şartsız Gecikmeksizin
Yapacakları ................................................................................................................................... 176
İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU
 İdare ve Vergi Mahkemelerince Verilen Kararların Temyizen İncelenerek
Bozulabilmesi İçin 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
49uncu Maddesinin 1inci Fıkrasında Belirtilen Nedenlerin
Bulunması Gerektiği ............................................................................................................... 184
 Memurluk Sıfatıyla Bağdaşmayacak Nitelik Ve Derecede Yüz
Kızartıcı ve Utanç Verici Hareketlerde Bulunan Kişinin
Memurluktan Çıkarılacağı ..................................................................................................... 187
MEVZUAT ÖZETLERİ
Kanunlar ..................................................................................................................................................... 193
Bakanlar Kurulu Kararları ............................................................................................................... 194
Yönetmelikler .......................................................................................................................................... 199
Genelgeler.................................................................................................................................................... 209
Tebliğler ...................................................................................................................................................... 209
Milletlerarası Andlaşmalar
.............................................................................................................
213
HUKUK HABERLERİ
Avukatların Kabus Dolu Pikniği
.............................................................................................
219
Sahipsiz Mülklerde Mafya Gölgesi ............................................................................................... 219
Boşanan Eşe Süre Sınırı Olmaksızın Yoksulluk Nafakası
.............................................. 220
Yargıtay’dan Baz İstasyonu Kararı
............................................................................................
1 Aylık Kocasına Tazminat Ödeyecek
...................................................................................
Hâkim, Çarşaflı Kadına Hakaretten Yargılanacak
..........................................................
231
232
233
KÜLTÜR SANAT
İstanbul Barosu Avukatlarından Atila BÜYÜKMURAT’ın
İki Perdelik Oyunu
...............................................................................................................................235
ÖNEMLİ BİLGİLER
Kıdem Tazminat Tavanı ...................................................................................................................... 271
Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ................................................................................................... 271
Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları .................................................................................................. 272
Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem ............................................................................. 273
Yıllık Ücretli İzin Süreleri ................................................................................................................ 275
İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ........................................................... 276
İşsizlik Sigortası Primi ....................................................................................................................... 276
Gelir Vergisi Tarifesi ........................................................................................................................... 276
Katma Değer Vergisi Oranları ........................................................................................................ 278
Kurumlar Vergisi Oranları ................................................................................................................ 278
Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................................... 278
Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri .............................................................................................. 279
Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ...................................................................................... 279
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme
Zammı Oranları ....................................................................................................................................... 280
Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler .................................................................. 281
Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) .................................................................... 281
Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) .......................................................................... 281
Değerli Kağıtlar ...................................................................................................................................... 285
Damga Vergisi Harçları ....................................................................................................................... 286
Yargı Harçları .......................................................................................................................................... 287
Noter Harçları .......................................................................................................................................... 292
Vergi Yargısı Harçları .......................................................................................................................... 294
Tapu Ve Kadastro Harçları .......................................................................................................................... 296
Asgari Geçim İndirimi Tutarları ............................................................................................................... 299
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi .............................................................................................................. 303
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) ............................................................................................. 305
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ......................................................................................... 305
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) .................................. 306
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (EURO) ............................................ 307
HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .............................................................................................................. 308
İYUK Parasal Sınırları .................................................................................................................................. 308
Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar ...................... 308
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ................................................................... 309
Yargıtay’a Göre Kira Artışlarında Uygulanacak Oranlar ............................................................310
Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
............................................................................................................311
ARAMA İNDEKSLERİ
Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi …..........................................................................313
Kavramlara Göre Arama İndeksi …………..........................................................................……316
HUKUKİ MAKALELER
ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN SOSYOLOJİK BOYUTU
Yusuf YAĞBASAN (Sosyolog)
İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI
VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Av.Gürsel KASIM
MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ VE MAVİ
KARTLILARIN SERÜVENİ
Av. Şerif YILMAZ
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
Av.Sedef ÇELENLİOĞLU
ŞİKE SUÇU
Mehmet Tan YILMAZ
Uşak Cumhuriyet Savcısı
YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR
YASASI HÜKÜMLERİNE GÖRE KİRA
SÖZLEŞMESİNİN DEVRİ
Av.Yıldıray SAYAR
14 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI
VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Av.Gürsel KASIM
Öncelikle, kanunun amacıyla ilgili alternatif çözüm yöntemlerinden
hangilerinin kanun kapsamında yer alacağı konusunda tasarıda açıklık yoktur.
Özellikle Arabuluculuk Kanunu karşısında, Tahkim Merkezinin nasıl işlev
göreceği çok belirgin değildir. Kapsamı, hangi uyuşmazlıklara uygulanacağı
açık ve net olarak gösterilmelidir. Tasarının tümünün incelenmesinde, bu
hususun yönetmelikle düzenleneceği sonucu çıkmaktadır.Ancak “Kapsam”
konusunun kanunda düzenlenmesi gerekir. HUMK’na atıf yapılmamış olması da
bir eksikliktir. Taraflar arasında sonuçta anlaşma olmadığı takdirde ne olacaktır?
Yargı yolunun açık olduğu konusunun da açıklığa kavuşturulması gerekir.
Genel Kurul üyelerinin seçiminde, seçileceklerin nitelikleri, sayıları ve
seçilecek yerler konusunda da eksiklikler vardır. Genel Kurul üye sayısının
15 kişi ile sınırlanması yeterli değildir. Kararların daha katılımcı alınması ve
seçileceklerin sayısı itibari ile bir kurumun, Genel Kurula hâkim olmaması için
bu sayının en az iki katına çıkarılması gerekir.
Genel Kurula seçileceklerin, taslakta sayılan kurumlar dışında diğer
birliklerden, örneğin Noterler Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Esnaf ve
Sanatkârlar Odası gibi kurumlardan da alınması uygun olacaktır.
Genel Kuruldaki sayının uyuşmazlık yelpazesinin genişliği de gözetilerek,
temsilde adalet ilkesi gereğince 25-30 kişi olarak belirlenmesi gerekir. Yönetim
ve denetim kurulunun da Genel Kurul içinden seçilecek olması, bu organların
faaliyetlerinin Genel Kurulca sorumluluk denetimi yapılabilmesi için Genel
Kurul üye sayısının artırılmasında yarar vardır. Çünkü Genel Kurulda, yönetim
ve denetim kurulunun ibrasında ibra edilecek üyeler oy kullanamayacağından,
tasarı taslağında öngörülen en az üye sayısı esas alınsa dahi, Genel Kurulda
mevcut düzenleme ile en fazla dokuz Genel Kurul üyesi oy kullanabilecektir.
Ayrıca Genel Kurula seçileceklerin nitelikleri açıkça belirlenmeli, hukuk,
siyasal bilimler, işletme ve ekonomi alanlarında eğitim görmüş ve üniversite
mezunu olma şartı aranmalıdır.
Türkiye Barolar Birliğinin baroya kayıtlı avukatlar arasından seçeceği
dört temsilciden bahsedilerek, temsilcilerin nitelikleri belirlenmiştir. Aynı
bendin diğer fıkralarında seçilecek temsilcilerin hangi kaynaklardan seçileceği
hususunun da açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
SAYI: 31
İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI... 15
Tahkim Merkezinin teşkilatında görevlendirilecek kimselerin, özel sektör
ve üst düzey yöneticileri ve uzmanlaşmış hukukçulardan seçilmeleri, daha çok
avukatın yer alması tahkim kurumundan uluslararası düzeyde etkin şekilde
yararlanılmasını da beraberinde getirecektir. Çünkü bu nitelikli uzmanlar,
uluslararası ekonomik ve finansal ilişkiler konusunda donanımlı, bilgi birikimi
yüksek, tahkimi bilen tecrübeli kimselerden olacağından; tahkimde bağımsız ve
tarafsız yargılama yapılmasını sağlayacakları gibi; yabancı tahkim merkezleri
ile ilişkilerin kurulmasında ve İstanbul Tahkim Merkezinin tanıtımında etkin rol
alacaklardır.
Genel Kurulun, “gerektiği takdirde” toplantıya çağrılmasına imkân veren
düzenlemede yeterli açıklık yoktur. Uygulamada, soyut ifade nedeniyle
uyuşmazlıklara sebep olabilecek niteliktedir. Bu bakımdan maddede “gerektiği
takdirde” ifadesi yerine, Genel Kurulun hangi hallerde toplantıya çağrılabileceği
konusunda; toplantıya çağırma nedenlerinin açık olarak belirtildiği bir düzenleme
yapılmalı ve toplantı çağrısına uyulmaması halinde mahkemeye başvurularak,
Genel Kurulu toplantıya çağırma imkânı tanınmalıdır.
Yönetim Kurulunun seçimi ve çalışma usulü, seçilecek üç üyeden en az
birinin hukukçu üye olması gerektiği belirtilmelidir. Aksi halde 8.maddenin
1.fıkrasının 2.cümlesi hükmü uyarınca Başkan seçimi çıkmaza girebilir.
Bu nedenle, kendi üyeleri arasından dört yıl için seçilen 3 asıl ve 2 yedek
üyeden oluşacağı ve Yönetim Kurulu’nun hukukçu üyeleri arasından Yönetim
Kurulu’nca bir başkan seçileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmasına ve 9/2.
maddesinde de Yönetim Kurulu Başkanının yokluğunda görevlerini yapmak
üzere bir Yönetim Kurulu üyesini görevlendirileceğinin bildirilmesine göre; 8.
maddesinin Genel Kurul’ca seçilen üç asıl üyeden en az ikisinin, iki yedek üyeden
en az birinin hukukçu üyeler arasından seçileceğine ilişkin, 9/2. maddesine de
Başkan’ın yokluğunda diğer hukukçu üyenin, başkanın görevlerini yapacağına
ilişkin değişiklik yapılması daha somut olabilir.
Yönetim Kurulu başkanı tek yetkili olarak düşünülmüş, diğer üyelerin
tasarruflara katkı sağlaması konusunda herhangi bir yetki verilmemiştir. Bu
durum ise birlikte sorumluluk ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
Denetimle ilgili hükümde denetçilerin kimler arasından seçileceği konusunda
açıklık yoktur. Merkezin kendi içinden mi, dışarıdan mı olacaktır?
Milli ve Milletlerarası Tahkim Divanı üyelerinin Yönetim Kurulu Başkanı,
Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu tarafından seçileceğine, 13. maddesinde
Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısının Yönetim Kurulunca seçileceğine
ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Çok büyük öneme sahip bu divanları oluşturacak
üyelerin seçimini, Yönetim Kurulu ve Başkanı ile Genel Sekreter olmak üzere
dört kişinin, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısının seçimini üç kişinin
inisiyatifine bırakmak yerine, “Milli ve Milletlerarası Tahkim Divanı” üyelerinin
seçimi ile “Genel Sekreter” ve “Genel Sekreter Yardımcısının” seçimini, on beş
kişiden oluşan Genel Kurula verilmesinin, seçimin daha sağlıklı ve objektif
yapılmasını sağlaması açısından yararlı olacaktır.
16 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Tahkim Merkezi’nin tahkime, arabuluculuğa ve diğer alternatif çözümlere
ilişkin en önemli organı olarak tasarlanan, Taslağın 12.maddesinde oluşumu,
yapısı ve çalışması düzenlenen milli ve milletlerarası tahkim divanlarının,
uyuşmazlığı çözmede “karar alıcı” “hakem” görevlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda milli ve milletlerarası tahkim divanı üyelerinin, tahkim hizmeti
talep eden kullanıcıların başvurusu halinde, uyuşmazlığın esasını çözmeye
yetkili hâkim tarafından seçilmelerine ilişkin, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 520. ve devamı maddeleri hükümlerinin cari olacağına ilişkin
taslakta düzenlemeye yer verilmelidir.
Ayrıca, 13.maddede “uyuşmazlık konusunda mesleki tecrübenin” tespitinde
denetime elverişli ölçülerin belirlenmesi daha doğru olacaktır.
Yönetim Kurulu, Tahkim Divanı üyeleri, denetçiler, genel sekreter yardımcısı
ve merkez çalışanlarının görevleri süresince merkez bünyesinde hakemlik
yapamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme isabetlidir. Ancak, Danışma Kurulu
üyelerinin de hakem yapılamayacaklar arasında sayılması uygun olur.
Genel gerekçede, Tahkim Merkezinin “bağımsız” bir kurum olarak
çalışmasının öngörüldüğü, kabul görmek, güvenilir olmak ve rekabet edebilmek
için bağımsızlığın gerekli bir şart olduğu bildirildiği halde “Merkezin Gelir ve
Giderlerini” düzenleyen 15.maddesinde “bağışlar” merkezin gelir ve giderleri
arasında sayılmıştır. Yargılamaya eş bir görev üstlenen kuruluşun bağış kabul
etmesi sakıncalı olabilir, çünkü bağış olan bir kuruluşun bağımsız çalışamayacağı
ve bu durumun kuruluşun güvenilir olmak niteliğini zedeleyeceği düşünülmesi
isabetli olacaktır.
Kurulması öngörülen “İstanbul Tahkim Merkezi”nin kurumsal yapısı taslakta
yeterince açık değildir. “Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı”
belirtilmektedir. Bu hükme bakıldığında “Tahkim Merkezi”nin dernekler
hukukuna tabi olacağı anlaşılmaktadır. Böyleyse, Merkezin kapatılması, feshi,
kendiliğinden dağılmış sayılması, başka bir ifade ile hukuki varlığı ve tüzel
kişiliğini kaybetmesi ve faaliyeti Dernekler Kanununa tabi olacaktır. Kurulması
öngörülen Tahkim Merkezi, esas olarak her türlü özel hukuk uyuşmazlıklarının
tahkim, arabuluculuk ve diğer alternatif uyuşmazlık yöntemlerinin kullanılarak
çözüme kavuşturulması için hizmet verecektir.
(Taslak m.4/a) ve bunu bir ücret karşılığı yapacağına (Taslak m.15) göre,
doğal olarak “kazanç gütme” amacı taşıyacaktır. Bu ise, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 56.maddesindeki “dernek” tanımı ile bağdaşmaz. Ayrıca, Dernekler
Kanununa tabi olmasının sonucu olarak Merkez üzerinde İçişleri Bakanlığının
denetim yetkisinin olacağı açıktır. Bu da, Taslağın 2.maddesindeki “idari ve mali
özerklik”liği işlevsiz kılar. Merkezin idari ve mali özerkliğinin bulunmaması
ise, tahkim hizmeti alacak olan kullanıcılar, özelikle yabancı kullanıcılar için
“güven ve bağımsızlık” unsurunu yok eder. Bu ise yasayı tümüyle işlevsiz hale
getirebilir.
Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları gösteren yönetmeliklerin,
SAYI: 31
İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI... 17
altı ay içerisinde hazırlanarak yürürlüğe konacağı hükmü getirilmiştir. Tahkim
Merkezinin yetki ve görevlerinin yürürlüğe girecek yönetmelikte ayrıntıları
ile düzenleneceği anlaşılmaktadır. Yönetmelikte, Tahkim Merkezinin idari ve
mali özerkliğinin, dolayısıyla bağımsızlığının korunmasına dikkat edilmesi
zorunludur.
Genel Gerekçede, Tahkim Merkezinin özel hukuka tabi idari ve mali
özerkliğe sahip bağımsız bir kurum olarak çalışması öngörüldüğü halde,
Taslağın Geçici 1.maddesinde merkezin faaliyetlerini yürütebilmesi için ilk iki
yıllık bütçesinin, Başbakanlık bütçesinden karşılanacağına ilişkin düzenleme
yapılmak suretiyle, “İstanbul Tahkim Merkezi” mali yönden siyasi iradeye, yani
“yürütme” ye bağlanmıştır. Geçici 1.maddede ilk iki yıllık bütçenin Hazine’den
karşılanacağına ilişkin düzenleme yapılmasının kuruluşun bağımsızlığını ve
mali özerkliğini korumak açısından daha doğru olacaktır.
18 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ VE MAVİ
KARTLILARIN SERÜVENİ
Av. Şerif YILMAZ
Genel Olarak
Memleketleri Türkiye‘de çalışma ve geçim sıkıntısı çekenler için çalışıp belli
bir birikim elde edebilecekleri bir imkan doğmuş olan vatandaşlarımız 1960’lı
yılların başından itibaren yurtdışına özellikle Avrupa ülkelerine çalışmaya
gittiler. Bu gidiş geçiciydi. Çünkü onlar sadece çalışıp para kazanıp ülkelerine
geri döneceklerdi. O nedenle gittikleri ülkeler onları ‘’misafir işçi’’ olarak
adlandırıyorlardı.
Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde ailelerinden uzun süre ayrı kalmaları
nedeniyle baş gösteren sorunlar onları ailelerini de yanlarına almaya itti.
Düşünce yine aynı idi. Beraber çalışıp para kazanıp tekrar vatana döneceklerdi.
Zaten bulundukları ülkelerde yalnızlardı ve ülkeleri onlara sahip çıkmıyor,
aksine sadece ülkeye döviz kazandıran bir kitle olarak görüyordu. 1970’li
yılların sonunda işler daha karmaşık hale gelmişti. Zira bulundukları ülkelerde
yaşamaya alışmışlar, çocukları orada büyümüştü ve dönme fikrinden vazgeçtiler.
Bunlar olurken sayıları milyonları geçmişti. Devlet, dövizle askerlik imkanı
dışında ilk olarak yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen
hizmetlerinin borçlandırılarak ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatına malullük,
yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini
sağlamak amacıyla 7.6.1978 tarihinde yürürlüğe giren 30.5.1978 tarihli ve 2147
sayılı Kanununla onlara belli şartlarda borçlanarak emekli olma hakkı verdi.
1980’li yılların başında onlara yurtdışında din hizmetleri sunmak üzere din
görevlileri göndermeye başladı.
Türkiye 1980 ihtilalinden sonra yapılan seçimler neticesi daha liberal bir
ekonomik sisteme girişle birlikte uluslararası arenadaki aktif ve etkin olan
ülkelerin politikalarının ve kararlarının bu ülkelerde bulunan lobiler tarafından
etkilendiğinin hatta belirlenebildiğinin farkına vardı. Yahudi ve Ermeni
lobilerinin etkileri çok açıktı. Türk devlet yetkilileri yurtdışında bulunan ve
sayıları milyonlara vatandaşlarımızı bu yöne kanalize etme fikri gelişti. Zira onlar
artık yurda dönmüyorlardı ve Avrupa Birliğinin Türkiye ile ilgili politiklarını
belirliyen ülkelerde yaşıyorlardı. İlk Turgut Özal döneminde yaygın olarak bu
insanların bulundukları ülke vatandaşlıklarına girmeleri devlet tarafından teşvik
edilmeye başlandı. Ancak bazı ülkeler çifte vatandaşlığı kabul etmiyorlardı.
Mesela Almanya ve Avusturya gibi. Diplomatik gayretlerle de bu ülkeler çifte
vatandaşlığa ikna edilemedi.
Gerçi bu ülkelerin uygulamasında vatandaşlığına almak için önce Türk
SAYI: 31
MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ...
19
vatandaşlığından çıkış mecburiyeti istenmekle birlikte vatandaşlığa geçişten
sonra tekrar Türk vatandaşlığına girişlere, kendi yasalarında belirli bir yaptırıma
bağlanmadığından ses çıkartamıyorlardı. Ayrıca yasalarında yurtiçi ikamet şartı
olduğundan kazanılan bu vatandaşlıklara hukuken karışamadılar. Ancak tekrar
Türk vatandaşlığına geçmiyenlerde problemler ve hak kayıpları oluyordu.
Bu nedenle 1990’lı yıllarda o zamanki Başbakan Mesut Yılmaz tarafından
diplomatik bir çözüm için yoğun bir çaba sarfedildi. O dönemde Almanya ile
Türkiye arasındaki bir çok sorun arasına Çifte vatandaşlık konusu da eklenmiş,
o dönemdeki Almanya Başbakanı Helmut Kohl’le pazarlıklar yapılmış ise de bir
netice alınamamıştı.
İlk Yasal Düzenleme ve Türk Kamu Hukukunda Yeni Bir Vatandaş Sınıfı
Doğuyor
Türk hükümeti sorunu diplomatik yollarla aşamayınca doğumla Türk
vatandaşlığını kazanmış olupda sonradan Bakanlar Kurulundan çıkma izni
almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların
kanuni mirasçıları diğer vatandaşlıktan çıkarılanlarla yabancı uyruklulardan ayırt
edilerek, mülga 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29 ncu maddesinde
07.06.1995 tarih ve 4112 Sayılı Kanunun 2.maddesiyle yapılan değişiklikle
‘’1. Genel olarak yabacı muamelesi’’ olan başlık ‘’ 1. Yabancı Muamelesi ve
Saklı Tutulan Haklar’’ başlığı ile değiştirilmiş, Türkiye Cumhuriyetinin milli
güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydı ile ülkede
ikamet, seyahat, çalışma, miras , taşınır ve taşınmaz mal iktisabı ile ferağı gibi
konularda Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam
edecekleri hüküm altına alınmıştır. Vatandaşlıktan çıkmak için askerlik yapma
veya yapmış olma zorunluluğu kaldırıldı.
Dolayısı ile Türk Vatandaşlık Hukukunda olan Türk vatandaşı, yabancı,
vatandaşlıktan çıkarılanlar gibi hukuki statülere ek olarak yeni bir sınıf daha
eklenmiş oluyordu.. İsmi olmayan bu statüdekilere bu haklarını ispat amacıyla
uygulamada verilecek pembe kimlik kartları isim olarak verilmiş ve Türk hukuk
litaretürüne ‘’Pembe Kartlılar’’ olarak geçmişlerdir.
Hükümetin bu sorundan çıkış yolu olarak yaptığı bu uygulama hem hukuk
hem de bu durumda olan vatandaşlarımız açısından tamamen bir hilkat garibesi
olmuştur. Kamu hukukundan kaynaklandığından oy kullanamayacaklardı ama
askerlik de yapmayacaklardı. Çalışma hakları vardı ama, devlet dairelerinde
çalışamazlardı. Özel yasalarda yer alan, o mesleği yapma hakkının sadece Türklere
tanınmış olduğu belirten hükümlerinden pembe kartlılar faydalanamıyordu.
Pembe Kartlı Türkler memur, asker, polis, hakim veya savcı olamazlardı. Ancak
serbest Avukatlık veya Tıp Doktorluğu da yapamıyorlardı. Bankalarda basit
bir hesap açmada bile binbir güçlükle karşılaşıyorlar, tapudaki işlemlerde yine
yabancı olarak muamele görüyorlardı. Yani verilen bu haklardan memurların
bile haberi olmadığından uygulamada Pembe kartlıların çilesi bitmiyordu.
Mesut Yılmaz döneminde çıkarılan Başbakanlık Genelgesi bile bu çileye son
veremedi.
Almanya’daki Gelişmeler, 403 sayılı Yasada İkinci Değişiklik ve Mavi
20 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Kart
Almanya başından itibaren çifte vatandaşlığa karşı çıkıyor ve tek vatandaşlık
ilkesinde ısrar ediyordu. Yani vatandaşlığa kabul ettiği birinin ikinci bir
vatandaşlığına izin vermiyordu. 403 sayılı yasa değişikliğinden sonra da
Almanya’da Türk vatandaşları Alman vatandaşlığına giriyor, ancak vatandaşlığa
alınır alınmaz (bazen konsolosluklardaki Türk vatandaşlığından çıkış işlemleri
sırasında) tekrar Türk vatandaşlığına geçerek uygulamada çifte vatandaş
oluyorlardı. Bu duruma Almanya izin vermek istemiyor ancak yasalarında
bunun bir yaptırımı olmadığından ve yurtiçi şartı halen geçerli olduğundan
sesini çıkaramıyordu.15.07.1999 tarihinde Alman Federal Meclisinde
vatandaşlığa alınanların 01.01.2000 tarihinden sonra tekrar izinsiz olarak başka
bir ülke vatandaşlığına geçmeleri durumunda herhangi bir ihtara ve işleme
gerek kalmaksızın Alman vatandaşlığını otomatikman kaybedeceklerini Alman
Vatandaşlık Yasası değişikliği ile kabul etti. Böylece Türk insanının faydalandığı
bu yasal boşluk yaptırıma bağlanarak kapatıldı.
Bu yasa değişikliğinden sonra Almanya’da yaşayan insanlarımızda Alman
vatandaşlığına geçiş yönünde tereddütler başladı. Zira tekrar izinsiz Türk
vatandaşlığına geçmeleri halinde ve Alman makamları tarafından bunun tespiti
halinde Alman vatandaşlığını yitirmelerinin yanında Alman vatandaşlığına
girmeden önceki haklarını da almaları husununda büyük zorluklar çekeceklerdi.
Alman vatandaşı kalıp pembe kart almaları halinde bu defa da uygulamadan
kaynaklanan zorluklar onları beklemekteydi. Türk devleti de ne yapacağını
bilemiyordu. Bir taraftan bu insanların Alman vatandaşlığına geçip o ülkelerde
oy hakkı alıp, Türkiye namına baskı unsuru ve Türk lobisi olmalarını teşvike
devam ediyor, diğer taraftan kazandıkları Alman vatandaşlıklarını kaybetmelerini
istemiyordu.
Nihayetinde bu tereddüt halindeki insanımızın endişelerini gidermek için
403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 4112 Sayılı Kanunla değişik 29 uncu
maddesini değiştiren 29.06.2004 tarih ve 5203 Sayılı Kanun 06.07.2004 tarih
ve 25514 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bununla haklar
biraz daha genişletildi. Daha doğrusu sadece yasada zikredilenler fazlalaştı. Yasa
metnine göre bu statüdeki insanlar kamu hizmetlerinde çalışamayacaklar, askerlikle
yükümlü olmayacaklar, seçimlerde seçilemeyecekler ve seçemeyecekler, ev
eşyası ve araç muafiyetlerinden (permi hakkı) faydalanamayacaklar, ancak
sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı tutulacak.
Bu haklardan faydalanan insanlara uygulamada hak sahipliğini ispata
yarayacak kimlik kartları verilmeye devam edildi. Ancak kartların rengi bu sefer
maviydi. Bu nedenle bu statüdeki insanlarımızı ifade amaçlı halk dilinde ‘’Mavi
Kartlılar’’ denmeye başlandı.
Ancak Başbakanlığın 25.03.2005 tarihli ‘’ 403 Sayılı Kanunun 29’uncu
Maddesinin Uygulanması’’ ile ilgili yayınlanan genelgesine rağmen
uygulamadakartların rengi ve maddedeki ifadelerin dışında Mavi kartlılar
için hiçbir şey değişmedi. Çünkü yasanın açık hükmüne rağmen Türkiye’den
borçlanma yolu ile emekli olmaları mümkün değildi. Haklarını ancak mahkemeler
SAYI: 31
MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ...
21
yolu ile alabiliyorlardı.
Zaman ilerledikçe, sorunlar daha da artıkça Almanya’daki insanlarda
Alman vatandaşlığına geçişlerde düşüş görülmeye başladı. Elbette ki, bunda
Almanya’nın vatandaşlığa geçişi zorlaştıran (Dil şartı, vatandaşlık testi v.s. )
uygulamalarının da etkisi olmuştur. (2007 yılındaki Göç Yasası değişikliği ile).
Alman vatandaşlığının askerlik yapma ve döviz yatırma yükümlülüğünden
muafiyet dışında bir avantajı olmadığından, hatta Almanya’da emeklilik yaşı
67’ye çıkarıldığından Türkiye’den daha erken emekli olma haklarının kaybı
gibi nedenlerden dolayı Alman vatandaşlığından çıkıp Türk vatandaşlığına geçiş
eğilimi oluşmaya başladı.
403 sayılı Türk Vatandaşlık Yasası Tamamen Yürürlükten Kalkıyor
Almanya’nın yapmış olduğu yasa değişiklikleri her geçen gün Alman
vatandaşlığına geçişleri zorlaştırıyor, bazende fiili durum yaratarak
imkansızlaştırmaya çalışıyordu. Alman politikacıları 2000 yılı öncesi uygulamaya
göz yummuş, ancak bu kesimlerden beklenilen oyları alamadıkları gibi Alman
kamuoyunda da yabancılara karşı oluşan ön yargılar pekişmeye başlamıştı.
Almanya’da bu gelişmeler olurken Türkiye’de 403 sayılı Vatandaşlık
Yasasının yetersizliği tartışılmış ve onun yerine yeni bir yasa hazırlanmıştı.
Mavi Kartlı vatandaşların da ümit ile beklediği ve sorunlarının çözüleceğini
düşündüğü yeni yasa 12.06.2009 tarih ve 27256 Sayılı Resmi Gazete’ de
yayınlanarak yürürlüğü girdi. Bu yasa 5901sayılı Türk Vatandaşlığı Yasasıydı.
Bu yasada da Mavi Kartlılar ile ilgi düzenleme yapılmıştı. 403 sayılı yasanın 29.
maddedeki düzenleme aynen 5901 sayılı yasada 28.madde olmuştu. Başka da
hiçbir değişiklik olmadı. Kartların renkleri bile.
24.03.2010 tarihli ve 5978 sayılı yasa ile yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla
ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek üzere kurulan ve Devlet
Bakanlığına bağlı YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI bile Mavi Kartlılarla ilgi düzenlemelerin garipliğini ve pratikte
anlamsızlığını kabul ederek ‘’Bütün bu düzenlemelere rağmen, Mavi Kart
ile ilgili hakların kullanılmasında, uygulamada, daha önce öngörülmeyen
sorunlar ortaya çıkmıştır, bu sorunlar, özellikle kurumların kendi kanunları ve
Mavi Kart ile verilen ilgili hakların kullanılması arasındaki uyumsuzluktan
kaynaklanmaktadır.’’ tespitini yapmak zorunda kalmıştır. Gerçekten bu
düzenlemeler Türk Hukuk Sistemi bünyesine uymamaktadır.
Nihayet 6304 sayılı Yasa Dönemi ve Mavi Kartlılar Kütüğü
Devam eden yıllarda da Mavi Kart uygulamaları devam etti. Kartlar
vatandaşın başvurusu üzerine ücret talep edilmeden verildi. Yıllar içinde sayıları
bir kaç yüzbini bulan bu insanların hangileri Mavi Kart sahibi hangileri değil
belli değildi. Zira merkezi bir bilgi toplama yapılabilecek bir sistem ve bunun
hukuki alt yapısı da oluşturulmamıştı. Türk, ancak Türk vatandaşı olmayan,
Alman vatandaşı, ama Alman olmayan ve Türk vatandaşının haklarından
faydalanabilen bu Mavi Kart sahibi Türk asıllı Alman vatandaşları diye tarif
edilebilen yeni vatandaş sınıfının kontrölü mümkün değildi. Bu sınıfın nüfus
22 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
hareketleri bilinmiyordu. Yapılan yasal düzenlemeler sadece vatandaşlık
yasalarında onların hakları ile ilgi düzenlemeler idi.
Bu düşüncelerle Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
koordinasyonunda Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının ortak çalışmasıyla
hazırlanan yasa 18.05.2012 tarih ve 28296 Sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak
6304 sayı ile yürürlüğe girmiştir. Bu yasadaki değişikliklerde Mavi Kartlılarla
ilgili değişiklik veya yenilikler Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Türk Vatandaşlığı
Kanunlarında yapılan değişikliklerdir. Mavi Kartlıların hakları ile ilgili 5901
sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28.maddesi yine değiştirilmiş, Mavi
kart sahiplerinin altsoylarına da mavi kart düzenlenebilmesi, kamu kurum ve
kuruluşlarında; işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalışılabilmesi
hakları daha öncekilere ek olarak verilmiştir. Asıl yenilik ise Nüfus Hizmetleri
Kanununda olmuştur. Sırasıyla bunları inceleyelim:
6304 sayılı kanun madde 10: 25.4.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına “Türk
vatandaşları” ibaresinden sonra gelmek üzere “, doğumla Türk vatandaşı
olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve
bunların altsoyları” ibaresi eklenmiştir.
Buna göre yasanın kapsamını belirleyen 2.maddeye Türk vatandaşları
ve Türkiye’de bulunan yabancılarla birlikte yeni sınıf vatandaş olan Mavi
Kartlılarda eklemiş olmaktadır.
6304 sayılı kanun madde 11 : 5490 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bentler (m) ve (n) bentleri olarak eklenmiş ve
mevcut bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
“m) Mavi Kart: Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak
suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 29.5.2009 tarihli
ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesinde
belirtilen altsoylarına verilen ve söz konusu maddede belirtilen haklardan
faydalanabileceklerini gösteren resmi belgeyi,
n) Mavi Kartlılar Kütüğü: Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni
almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların altsoylarının
kayıtlarının elektronik ortamda tutulduğu kütüğü,”
‘’Tanımlar’’ başlıklı bu 3.maddede yapılan bu değişiklikle ilk defa halk
arasında kullanılan ‘’Mavi Kart’’ yasa metnine girmiş ve tanımı yapılmıştır.
Mavi Kart hamillerinin kaydolacağı ‘’Mavi Kartlılar Kütüğü’’nün ne olduğu
tanımlanmıştır. Burada dikkat edilmesi gerekli en önemli husus kayıtların
elektronik ortamda tutulması. Cümlenin mefhum-u muhalifinden sanki fiziki
ortamlarda bu kayıtların olmayacağı anlaşılmakta.
6304 sayılı kanun madde 12:5490 sayılı Kanuna 8 inci maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki 8/A maddesi eklenmiştir.
“Mavi Kartlıların kayıtları
MADDE 8/A- (1) Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak
SAYI: 31
MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ...
23
suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 5901 sayılı Kanunun
28 inci maddesinde belirtilen altsoyları, Genel Müdürlükçe elektronik
ortamda tutulan Mavi Kartlılar Kütüğüne kaydedilir. Bu Kütüğe
kaydedilenler, her türlü nüfus olaylarını yurt içinde nüfus müdürlüklerine,
yurt dışında ise dış temsilciliklere beyan etmekle yükümlüdürler.”
Bu madde ile yasaya yeni bir madde eklemekte. Mavi Kart hakkı sahiplerinin
3.maddede tanımlandığı üzere Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde elektronik ortamda tutulacak Mavi Kartlılar Kütüğüne kayıtlarının
yapılması suretiyle bir tür bilgi bankası oluşturulmaktadır. Ayrıca bu maddeye
göre Mavi Kart hamillerine tıpkı Türk vatandaşlarında olduğu gibi bazı
yükümlülükler verilmektedir. Bu kütüğe kaydolanlar bundan sonra her türlü
doğum, ölüm, evlenme, boşanma, evlât edinme, tanıma, kayıt düzeltme,
soybağının düzeltilmesi, gaiplik gibi kişisel durumlarda değişiklik meydana
getiren olaylarını Nüfus Müdürlüklerine veya Konsolosluklara bildirmekle
yükümlü olmaktadırlar.
Bu maddenin uygulamasının büyük aksaklıklara neden olabileceği
kanaatindeyim. Zira zaten verilen hakların kullanımında zorluklar ve tereddütler
yaşayan bu insanlarımızın nüfus olaylarını bildirme yükümlülüğünün altına
girmek isteyeceklerini sanmıyorum. Onlar bu bildirim yükümlülüklerini
yerine getirmediklerinde cezai yaptırımlarla karşılaşınca olayın dahada içinden
çıkılmaz bir hal alabileceği kesin gibi görülüyor.
Ayrıca böyle bir kütüğün oluşturulmasının çifte vatandaşlığı kabul etmeyen
Almanya ve Avusturya gibi ülkelerle diplomatik sıkıntıların da çıkacağı şimdiden
aşikar. Tıpkı 1995 yılındaki ilk pembe kartlılar sınıfı oluşturulurken yapılan hata
şimdi tekrarlanıyor. Bu yasa da enine boyuna yani hem mavi kart sahibi olacak
insanlar açısından hem de gerek iç hukukumuz gerekse milletlerarası ilişkiler
ve hukuk açılarından yeterince araştırılmadan ve değerlendirilmeden acele ile
çıkartılmış izlenimi vermekte.
6304 sayılı kanun madde 13 : 5490 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu madde mavi kartlılarla birlikte Türk vatandaşlarını da ilgilendirmektedir.
49.maddenin 3. fıkrası kaldırılmadan önce şöyle idi:’’ (3) Yerleşim yeri adresi
yurt dışında olan Türk vatandaşlarının adres kayıtları yaşadıkları ülkenin ve
şehrin adı itibarıyla tutulur.’’
Fıkra kaldırılmadan önce yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Adres
Kayıt Sisteminde adresleri sadece ülke ve şehir adıyla belirtiliyordu. Örnek:
Almanya- Bielefeld, Avusturya-Viyana gibi. Ancak bundan böyle gerek Türk
vatandaşları gerekse Mavi Kartlıların açık adresleri beyan edilmek ve adres
kayıt sistemlerine işlenmek durumundadır.
Alman Vatandaşlık Yasası(Staatsangehörigkeitsgesetz- StAG) ve Çifte
Vatandaşlık Hakkı
Alman vatandaşlığına başvuran ilgili yabancının önceki vatandaşlığını terk
etmesi veya kaybetmesi vatandaşlığa alınma şartları arasında yer almaya devam
24 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
etmektedir [StAG§10/1(1),4]. Ancak sahip olunan vatandaşlığı terk etmenin
mümkün olmadığı veya çok ağır şartlar altında mümkün olduğu durumlar için
istisnai bir hüküm öngörülmüştür ve bu şekilde sınırlı hallerde çifte vatandaşlığa
izin verilmektedir (StAG §12/1). Buna göre;
a) İlgili yabancı hukukun vatandaşlıktan çıkmaya izin vermemesi (hukuki
imkansızlık) halinde [§12/1(2),1],
b) Yabancı ülke tarafından vatandaşlıktan çıkma isteğinin sürekli reddedilmesi
(fiili imkansızlık) durumunda [§12/1(2),2],
c) Yabancı ülke vatandaşlığın terkini, ilgili yabancının sorumlu olmadığı
sebeplerden dolayı gerçekleşmediyse veya çıkmak çok ağır şartlar bağlanmışsa
veya kurallara tam olarak uygun yapılan çıkma talebi yabancı ülke tarafından
uygun bir süre içerisinde karara bağlanmamışsa [§12/1(2),3] bu kişilerden önceki
vatandaşlığını terk etmesi veya kaybetmesi şartı aranmadan çifte vatandaşlığı
kabul edilecektir. (AÜHFD Yıl 2008- Makale Prof.Dr.Işıl Özkan, Arş.Gör.Uğur
Tütüncübaşı sh.606,607)
Görüldüğü üzere sayılan bu üç istisna da Türkiye için geçerli değildir.
Almanya Temmuz 1999 ve 2007 yıllarında yaptığı değişikliklerle vatandaşlığa
alınma şartlarını daha da sertleştirirken Türkiye vatandaşlıktan çıkmaları
kolaylaştırmış ve pek istenilen gibi olmasada çıkan vatandaşlarının haklarını
korumaya çalışmıştır.
Çözüm Adına Bir Öneri
Alman Vatandaşlık Yasasının 12. maddesi gereğince Türk vatandaşlarının
çifte vatandaş olabilmeleri için Türk Vatandaşlık Yasasında yapılan düzenlemeler
ile doğuştan Türk olup Türk vatandaşlığından ayrılan kişiler için Mavi Kartlılar
diye “ayrıcalıklı statü” veya ‘’ayrı vatandaş sınıfı’’ (Türk Vatandaşlığı Yasası
m.28 ve Nüfus Hizmetleri Yasası) oluşturmak ve hem Türk devletine hem de
bu insanları zorluklara itmek yerine, 5901 sayılı yasada yapılacak basit bir
düzenleme ile doğumla kazanılmış Türk vatandaşlığından çıkmayı zorlaştırmak
daha doğru olacaktır. Böylece Almanya da yaşayan Türk vatandaşlarının çifte
vatandaş olmaları daha kolay sağlanabilir.
Şerif Yılmaz
Türk Hukuku Avukatı
Osnabrück/ALMANYA
Tel.:+49 (541) 67330036
SAYI: 31
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
25
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
Av.Sedef ÇELENLİOĞLU
GİRİŞ
Kısa Çalışma, “Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerinde
uygulanan haftalıkçalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında
azaltılması veya en azdört hafta süreyle işyerindeki faaliyetin tamamen veya kısmen
durdurulması”şeklinde tanımlanır. Kısa çalışma,sigortalı(4a) ve işverenlerin
genel ekonomikkriz ve zorlayıcı nedenlerle üretim gerçekleştiremedikleri kötü
günlerinde dedevletin yanlarında olduğunu göstermesi bakımından son derece
önemli biruygulamadır.
Kısaçalışma; 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu(Ek-2 madde ve Geçici
Madde 8)ile Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikle
düzenlenmiştir. Ek-2. Madde 26.08.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan
5763 sayılı kanunla4447 sayılı kanuna eklenmiştir.
Geçicimadde 8, 28.03.2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5838
sayılı kanunla4447 sayılı kanuna eklenmiştir. Maddede 5 Şubat 2010 tarih
ve 27484 sayılıResmi Gazete’de yayımlanan 5951 sayılı kanunla değişiklik
yapılmıştır.
Yönetmelik30.04.2011 tarihinde 27920 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır. Kısaçalışmanın usul ve esaslarını belirlemektedir.İşsizlik
Sigortası Kanundakidüzenlemeler şöyledir;
Geçici Madde 8 -(Ek madde:18/02/2009-5838 S.K./1.mad)
2008, 2009 ve 2010 * yıllarında kısa çalışma için yapılan başvurulara
münhasırolmak üzere, ek 2 nci maddenin ikinci fıkrasında kısa çalışma için
öngörülenazami üç aylık süre, altı ay olarak uygulanır; üçüncü fıkrasında
öngörülen kısaçalışma ödeneği miktarı % 50 oranında artırılarak ödenir ve kısa
çalışmaödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği
süresindendüşülmez. Bu maddenin yayımı tarihinden önce uygunluk tespiti
yapılan kısaçalışma başvurularında süre, işverenin talebi halinde aynı şartlarla
ve bumaddede öngörülen süreyi aşmamak kaydıyla uzatılır.
Bu maddede öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla,kısa çalışma
süresini altı ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak,bu dönemde
kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenenişsizlik
ödeneği süresinden düşülür.
Ek Madde 2- (Değişik madde: 13/02/2011-6111S.K 73. mad.)
26 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcısebeplerle
işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüdeazaltılması
veya işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarakdurdurulması
hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere kısa çalışmayapılabilir.
BuKanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak
çalıştıranişveren, kısa çalışma talebini, derhal gerekçeleri ile birlikte Türkiye
İşKurumuna, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirir.Talebin
uygunluğunun belirlenmesine ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum vekuruluşların
da görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıncaçıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.
Kısa çalışma halinde İşsizlik Sigortası Fonundan kısa çalışma ödeneği ödenir.
İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, hizmet akdinin feshihariç
işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi gerekir.
Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son oniki aylık prime esas
kazançlarıdikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %
60’ıdır. Buşekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, 4857 sayılı
Kanunun 39 uncumaddesine göre 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan
aylık asgari ücretin brüttutarının % 150’sini geçemez. Kısa çalışma ödeneğinden
yararlananlara aitsigorta primlerinin aktarılması ve sağlık hizmetlerinin
sunulmasına ilişkinişlemler 5510 sayılı Kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde
yürütülür. Kısaçalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen
işsizlik ödeneğisüresinden düşülür.
Zorlayıcı sebeplerle kısa çalışma yapılması halinde, kısa çalışma
ödeneğiödemeleri 4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (III) numaralı
bendinde veaynı Kanunun 40 ıncı maddesinde öngörülen bir haftalık süreden
sonra başlar.
Bumaddede yer alan kısa çalışma ödeneğinin süresini altı aya kadar uzatmaya
veişsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirlemeye Bakanlar
Kuruluyetkilidir.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler,
yasalfaizi ile birlikte işverenden tahsil edilir.
2) KISA ÇALIŞMA KAVRAMI
İşsizlik SigortasıKanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi
olarak çalıştıranişverence kısa çalışmaya , genel ekonomik sektörel veya
bölgesel kriz ilezorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin
geçici olarakönemli ölçüde azalması veya işyerinde faaliyetlerin tamamen veya
kısmen geçiciolarak durdurulması hallerinde 3 ayı aşmamak üzere kısa çalışma
yapılabileceğibelirtilmiştir[1].
Kısa çalışmauygulamasının başladığı dönem kanun gerekçesinde(4857/65)
uygulamanınfaydalarına da yer verilmiştir. Buna göre ; “Özellikle genel
ekonomik krizlerdeve zorlayıcı sebeplerle çalışma hayatında sıkça görülen
işçilerin ücretsiz izneçıkarılması durumunda,işçilere sınırlı da olsa bir gelir
SAYI: 31
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
27
güvencesi sağlamakamacıyla, “kısa çalışma” ve “kısa çalışma ödeneği”
kavramları getirilerekbunlarla ilgili düzenlemeler yapıldığı,bu düzenleme ile bir
ekonomik krizdeveya zorlayıcı bir sebebin varlığı halinda işyerine işçiler arasında
tenkisatyapma yerine işçilerin tamamının veya bir kısmının geçici olarak ücretsiz
izineçıkartılması ekonomik ve sosyal politika olarak tercih edildiği,işçileringeçici
olarak ücretsiz izne çıkartılarak “geçici bir işsizlik” olaraknitelendirildiği ve
işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği almalarınınöngörüldüğü,bu şekilde
işçiler işsiz kalsa idi,işsizlik sigortasının bu işçileriyeniden işe yerleştirmek için
yapacağı masraflardan kurtulmuş olacağı” şeklindeifade edilmiştir.
A. Kısa Çalışmanın Faydaları
•
Sigortalılar(4/A)Bakımından:
Genel
ekonomik
kriz
veya
zorlayıcınedenden ötürü işverenin iş veremeyeceği dönemlerde ücretsiz izin
yerine 3 aysüreyle(2008 ve 2009 yılında uzatma kararıyla bir yıla çıkmıştır.2010
yılı için5 Şubat 2010 tarih ve 27484 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5951
sayılıkanunla yeni başvuralar için 6 aya çıkmış ve 11.03.2010 tarihli uzatma
kararıyla bir yıla çıkmıştır)ödenek almaimkanı verilmektedir.Ödenek sayesinde
bir miktar kazanç elde ederek yeni vedaha yüksek ücretli bir iş bulmak istemesi
halinde bu zamana kadar,işyerindeçalışmaya devam etmek istemesi halinde ise
kısa çalışmaya neden olan olaygeçinceye kadar temel gereksinimlerinin idamesi
mümkün olabilecektir.İştençıkartılmanın ve yeni iş aramanın yaratacağı stres
azaltılır.
• İşverenlerBakımından: Genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden
ötürü işçi çıkartmaları önlenebilir veya belirli bir süregeciktirilebilir. Böylece,
yetişmiş personelinin kaybını önleyebilir,yenipersonel bulma maliyetlerini
azaltır,yetişmiş personelin muhafazası sayesindeüretim kalitesinde meydana
gelebilecek düşüşler önlenir.İşçiyi işten çıkarmanedeniyle ortaya çıkabilecek
ihbar ve kıdem tazminatı,yıllık izin ücretlerigibi maliyetler kriz döneminde daha
büyük bir yük oluşturacağından bumaliyetler gündeme gelmez.İşe iade ve bu dava
nedeniyle oluşabilecek tazminatve ücretler de gündeme gelmez.Sigortalıların
genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden dolayı çalıştırılmadıkları dönem
ücretleri ve ücretlere bağlı sigortaprimi ve vergi maliyetleri bir süre ortadan
kalkar. Genel ekonomik kriz veyazorlayıcı nedenden etkilenen işverenlerin
maliyetlerini azaltarak,ortamdüzelinceye kadar geçici olarak nefes almalarına
ve ayakta kalabilmelerinedestek olur[2].
• DevletBakımından: Genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden dolayı
işyeri ve işletmelerin kapanmaları önlenebilir. Bu sayede, malve hizmet
üretiminin devamı sağlanarak milli gelire,istihdama ve ekonomikkalkınmaya
destek olunabilir.Genel ekonomik kriz nedeniyle işsizliğin artmasıönlenebilir.
B. Kısa Çalışma Süreci
Kısa çalışma sürecinişu şekilde açıklanabilir:
§ Genelekonomik krizin varlığına açıklık getirilmesi veya zorlayıcı
nedeningerçekleşmesi
§ Başvuru(Talepformuyla yapılır.)
28 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
§ İŞKURtarafından neden ve şekil açısından yapılan ön inceleme
§ İŞKUR’unön incelemesini müteakip başvuruyu İş Teftiş Kurulu Başkanlığı
ve bağlıbirimlerine inrikal ettirmesi,
§ Uygunluktespiti amacıyla Bakanlık İş Müfetteşi görevlendirilmesi
§ Uygunluktespitinin yapılması(Konuyla ilgili işyeri kayıtlarının ve
belgelerininincelenmesi,bilgi alınması,işyerinin gezilip görülmesi ve
neticesinde tutanakdüzenlenmesi ve kısa çalışma yapacak işçilere ait liste ile
kısa çalışmaileriye dönük uygulanacak ise planlama ve taahhüdün işverenden
alınması),
§ Uygunluktespitine ilişkin Bakanlık İş Müfettişinin olumlu veya olumsuz
görüşünü içerenraporun düzenlenmesi ve raporun komisyon tarafından
incelenmesi
§ Eksiklikyok ise raporun ekleriyle birlikte ödenek işlemlerinin
gerçekleştirilmesi içinİŞKUR’a gönderilmesi,
§ Olumluveya olumsuz sonucun işverene bildirilmesi,İŞKUR tarafından
kısa çalışmayapacak işçilere ait listenin sisteme yüklenmesi,işverene teyidi
veincelenmesi,eksik veya hatalı hususların tamamlanması
§ KısaÇalışma uygulamasının devamı süresince PTT aracılığıyla
ödemeningerçekleştirilmesi.
C. KısaÇalışma Başvurusu
Kısa çalışmadan yararlanabilmek için genel olarakiki temel şartın
gerçekleşmesi gerekir.
ð 4447sayılı kanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi
olarakçalıştıran ve,
ð Genelekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma
sürelerinien az 1/3 oranında azaltan veya işyerinde faaliyeti tamamen veya
geçici olarakdurduran işverenler başvuruda bulunabilir.
Bu genel şartların dışında fiili bir başvuru koşuludaha bulunmaktadır.
Bu durum, “yararlanma süresinin dolmamış olması” dır.Kısaçalışmadan
yararlanan işverenler,yararlanma süresinin dolmasından sonra artıkbelirli şartlar
gerçekleşmeden yeni bir başvuru yapamamaktadırlar.
İşsizlik Kanunu ekmadde-2’de de:“Genel ekonomik, sektörelveya bölgesel
kriz ile zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışmasürelerinin geçici
olarak önemli ölçüde azaltılması veya işyerinde faaliyetintamamen veya kısmen
geçici olarak durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere kısa
çalışmayapılabilir ”denilmiştir.
D. Kısa Çalışmadan Yararlanabilen İşçiler
Yukarıda dabelirtildiği gibi kısa çalışmadan yararlanabilmenin ilk şartı,4447
sayılıİşsizlik Kanununa göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi
SAYI: 31
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
29
olarakçalıştırmaktır.5510 sayılı Kanunun 4. Maddesinin birinci fıkrasının a
bendinegöre ;kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; hizmet
akdiile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan yer almaktadır.Kısa
çalışma4/b sigortalılar(Bağ-kur) ve 4/c sigortalılar için talep edilemez.
Daha önce işsizliködeneğine hak kazanıp da bir süre yararlandıktan sonra
işe girenlerdeyararlanabilir.Nitekim 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun
50. Maddesinegöre; “Sigortalı, işsizlik ödeneğindenyararlanma süresini
doldurmadan tekrar işe girer ve işsizlik sigortasıödeneğinden yararlanmak
için bu Kanunun öngördüğü şartları yerine getiremedenyeniden işsiz kalırsa,
daha önce hakettiği işsizlik ödeneği süresinidolduruncaya kadar bu haktan
yararlanmaya devam eder”.Bu düzenleme kısaçalışma ödeneği bakımından da
geçerlidir.
Mahkeme veya özelhakem kararıyla işe iade edilen işçilerin kısa çalışma
uygulamasına dahiledilip edilmeyeceğine ilişkin iki sorun ileri sürülmektedir.
Birincisi, primödeme şartını sağlayamacaklarıdır.Ancak işe iade edilen ve
göre başlatılanişçilerin işsizlik sigortası bakımından gerekli olan son 120
günlük sigortaprimlerinde sorun yaşanmamaktadır.Nitekim bu şekilde işe
iade edildikten sonratekrar işsiz kalanlara diğer şartları da sağlamaları halinde
İŞKUR tarafındanişsizlik sigortası ödeneği ödenmektedir.İşe iade edilen işçilerin
son 3 yıliçerisinde 600 günlük prim şartını da sağlamış olmaları halinde kısa
çalışmadanyararlanabilmek bakımından prim şartı sağlanmış olmaktadır.
İkinci sorunise,işverenin işçiyi kısa çalışma programına dahil etmekle
gerçekte işebaşlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olmayacağı ve bunun
mahkeme kararınıyerine getirmemek sayılması gerektiği ileri sürülmektedir.
Ancak işveren işçisiniişe başlatmakta ama genel ekonomik kriz ve zorlayıcı
nedenden ötürü diğerişçiler gibi bu işçisine de iş veremeyeceğinden kısa çalışma
programınaalmaktadır.
3) KISA ÇALIŞMA BAŞVURU VE TALEPLERİ
Kısa Çalışma Ve Kısa Çalışma Ödeneği HakkındaYönetmelik madde 4’te
düzenlenmiştir. Buna göre;Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile
zorlayıcı sebeplerleişyerinde kısa çalışma yapılmasını talep eden işveren, Kurum
birimine, varsatoplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya yazılı bildirimde bulunur.
(2) İşveren bildiriminde;
a) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerin işyerine
etkilerini ve zorlayıcı sebebinne olduğunu,
b) İşyerinin unvanını, adresini, varsatoplu iş sözleşmesi tarafı sendikayı ve
sosyal güvenlik işyeri sicil numarasını,
c) Varsa iddiasını kanıtlayıcı somutbelgeleri,
belirtmek zorundadır.
(3) İnceleme esnasında; kısa çalışmayaptırılacak işçilere ilişkin bilgileri içeren
liste, işveren tarafındanKurumca belirlenen formatta hazırlanarak, manyetik ve
30 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yazılı ortamda Kurumyetkilisine teslim edilir.
Kısa çalışmabaşvuruları Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ilgili birimine
yapılır.Kısaçalışmadan yararlanmak isteyen işverenlerin başvuru için Kısa
Çalışma TalepFormunu doldurması ve kurum birimine vermesi gerekmektedir.
Başvurunundeğerlendirilmesi ise yönetmelik madde 5 de şu şekilde
düzenlenmiştir;
“İşvereninkısa çalışma talebi, öncelikle Kurum tarafından sebep ve şekil
yönündendeğerlendirilir.
(2) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel krizin varlığı, işçi ve işveren
sendikaları konfederasyonlarının iddiaetmesi ya da bu yönde kuvvetli emarenin
bulunması halinde, Kurum Yönetim Kuruluncakarara bağlanır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen kararalınmadan, genel ekonomik, sektörel veya
bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerlebağdaşmadığı halde, nakit darlığı, ödeme
güçlüğü, pazar daralması ve stokartışı gibi sebeplere dayalı olarak yapıldığı
tespit edilen başvurular Kurumtarafından reddedilir.
(4) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle
yapılan başvuruların uygunluk tespiti,Kurum yetkililerince ivedilikle yapılır.
İnceleme sonucu, Kurum tarafındanişverene bildirilir. İşveren durumu, işyerinde
işçilerin görebileceği bir yerdeilan eder ve varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi
sendikasına bildirir. İlanyoluyla işçilere duyuru yapılamadığı durumlarda, kısa
çalışmaya tabi işçilereyazılı bildirim yapılır.
(5) Kısa çalışma başvurusu ve uygunluktespitine ilişkin diğer işlemler Kurum
tarafından belirlenir.”
Kanundabelirtilmemekle birlikte, Bakanlıkça yapılan uygunluk tespitinin
olumsuz olmasıhalinde yargı yoluna başvurulabilecektir[3].
4) KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
Kısa çalışma ödeneğiişçilere verilmektedir.Kısa çalışma talebinin uygun
görülmesi halinde ödenecekTC Kimlik numaraları üzerinden PTT aracılığıyla
doğrudan işçilere ödenmektedir.Kanun’da,kısa çalışma kararı verilmesi ile kısa
çalışma ödeneğinin verilmesi farklıkoşullara bağlanmıştır. Bu nedenle Kanun’a
uygun bir kısa çalışma kararıalınmasına rağmen bazı durumlarda kısa çalışma
ödeneği verilmemesi söz konusuolabilir
A- GEREKLİ MİKTARDA PRİM ÖDEMESİ
Kanun’daişçinin ödeneğe hak kazanabilmesinin koşulu , İşsizlik Sigortası
Kanunu’na göreişsizlik ödeneğine hak kazanmış olmasıdır. Ayrıca bu koşulun
yanında, işçininKanun’da belirtilen nedenlerle işsiz kalmış olması gerekmektedir.
Ancak kısaçalışma ödeneğine hak kazanmak için işsizlik ödeneğine hak
kazanmak için aranantüm koşullar değil, sadece çalışma süresi ve prim ödemeye
ilişkin koşullararanacaktır. Kısa çalışma ödeneğinin belirlenmesinde son 4
SAYI: 31
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
31
aylık prime esaskazanç ortalaması,kısa çalışmanın önceki günden geriye doğru
hesaplanmaktadır.İşsizliködeneğine hak kazanabilmek için, kısa çalışmaya
geçildiğinden önceki son üç yıliçinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi
ödenmiş olmalı ve kısa çalışmadanönceki son 120 gün içinde sürekli olarak
çalışılmış olması gereklidir.
B- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİNÖDENMESİ VE MİKTARI
Kısaçalışma ödeneği İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmak üzere Türkiye
İşKurumu tarafından işçiye aylık olarak her ayın sonunda ödenir. Eğer kısaçalışma,
zorlayıcı nedenlerle faaliyetin kısmen ya da tamamen durdurulmasışeklinde
uygulanıyorsa bu durumda kısa çalışmanın ilk haftası için ödenekverilmez.
Ödenek, ikinci haftadan itibaren verilecektir. Yönetmelik madde 7’demiktar
belirlenmiştir;“Günlük kısa çalışma ödeneğininmiktarı, 22/5/2003 tarihli ve
4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre16 yaşından büyük işçiler
için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının %150’sini geçmemek üzere,
sigortalının son on iki aylık prime esas kazançlarıdikkate alınarak hesaplanan
günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Kısaçalışma ödeneği, 4447 sayılı
Kanunun Ek 2 nci maddesine aykırı olmamakkoşuluyla aynı Kanunun 50 nci
maddesindeki esaslara göre ödenir.
(2) Kısa çalışma ödeneğinin süresi üçayı aşmamak üzere kısa çalışma süresi
kadardır.
(3) Kısa çalışma ödeneği, işyerindeuygulanan haftalık çalışma süresini
tamamlayacak şekilde, çalışılmayan süreleriçin aylık olarak hesaplanır.
(4) Kısa çalışma ödeneği, ekonomikgelişmelerin işyerinin faaliyetleri üzerine
etkileri doğrultusunda uygunluktespitinde belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla
fiilen gerçekleşen kısa çalışmasüresi üzerinden verilir.
(5) Zorlayıcı sebeplerle işyerindekısa çalışma yapılması halinde, ödemeler
4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin(III) numaralı bendinde ve 40 ıncı
maddesinde öngörülen bir haftalık süredensonra başlar.
(6)İşçinin kısa çalışma ödeneği aldığı süre için, 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılıSosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek
sigortaprimi, İşsizlik Sigortası Fonu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna
aktarılır.
(7) Kısa çalışma ödeneğindenyararlanan işçi, işsizlik sigortasından
yararlanmak için 4447 sayılı Kanunun 50nci maddesinde öngörülen koşullar
gerçekleşmeden işsiz kalırsa, kısa çalışmaödeneği aldığı süre düşüldükten
sonra, daha önce hak ettiği işsizlik ödeneğisüresini dolduruncaya kadar işsizlik
ödeneğinden yararlanır.
(8)Kısa çalışma ödeneği, işçinin kendisine, aylık olarak her ayın
sonundaödenir.
(9)Kısa çalışma ödeneği nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir
veyatemlik edilemez.
32 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
(10)İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler,
yasalfaizi ile birlikte işverenden, işçinin kusurundan kaynaklanan fazla
ödemelerise yasal faizi ile birlikte işçiden tahsil edilir.”
İşsizlikSigortası Kanunu’nda da ödeneğin miktarı belirtilmiştir. 5763 sayılı
Kanunla yapılandeğişiklik sonrası günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört
aylık primeesas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt
kazancınınyüzde kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857
sayılı İşKanunu’nun 39. maddesine göre on altı yaşından büyük işçiler için
uygulananaylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemeyecektir(4).
Budurumda işçinin ücreti ne kadar yüksek olursa olsun, eline geçecek
azami kısaçalışma ödeneği asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80’inden
fazlaolamayacaktır.
C- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ İLE İŞSİZLİKÖDENEĞİ İLİŞKİSİ
Son 120 günü eksiksizolmak üzere en az 600 gün prim ödemiş olan işçilere
Mart 2002 itibariyle ilködemeleri yapılarak faal hale getirilen işsizlik ödeneği
sosyal güvenlikhakkının en önemli unsurlarından biridir. İşsizlik ödeneği
iş sözleşmesininbelli şartlarda sona ermesiyle verilir. Ancak kısa çalışma
ödeneği, işsözleşmesi devam ederken, hatta işçi çalışmasını sürdürürken
ödenir. Kısaçalışma ödeneği de işsizlik ödeneği gibi işçiye işsizlik sigortası
fonundanödenir. Bu nedenle işçinin, daha sonra işsiz kalması halinde, kısa
çalışmaödeneği aldığı süre çıkarılarak, geriye kalan süre boyunca işçiye
işsizliködeneği verilir.
D- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİALINAN DÖNEMDE SAĞLIK
YARDIMI
1 Ekim 2008 tarihi itibariyletamamıyla yürürlüğe giren 5510 sayılı
Kanun gereği kısa çalışma ödeneği alınansürede, işçi genel sağlık sigortası
kapsamındadır. Bu sebeple sağlıkhizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık
sigortalısı ile bakmakla yükümlüolduğu kişiler yararlandırılır. Böylece kısa
çalışma ödeneği alan işçi vebakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödenek alınan
sürede hastalık ve analık sigortasıyardımlarından yararlanmaları amaçlanmıştır.
E-KISA ÇALIŞMA DÖNEMİNDE GREV
Genel ekonomik krizveya zorlayıcı nedenlerle kısa çalışma uygulanmakta
olan işyerinde grev kararıalınması işçi sendikalarınca uygulamada tercih
edilmeyecek bir yöntemdir.Ziraişveren zaten kriz veya zorlatıcı nedenden
etkilenerek dara düştüğü gibiişçiler de halihazırda kısa çalışma nedeniyle
tamamen veya kısmençalışmamaktadırlar.Ancak,uyuşmazlığın çözülememesi
halinde kanuni sürelerintamamlanmasıyla grev kararı alınmasına bir engel
yoktur.
Genel ekonomik krizveya zorlayıcı nedenlerle kısa çalışma uygulanmakta
olan bir işyerinde grevebaşlanması durumunda mevzuatta ödeneğin kesileceğine
ilişkin bir hükümbulunmamaktadır.
5) SONUÇ
SAYI: 31
KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
33
Dünyadayaşanan küresel krizin ülkemizde de bilhassa istihdam üzerindeki
etkilerihissedilmeye başlandı. Büyük çaplı işletmeler bile üretime ara
vermeye veyadaraltmaya başladı. Söz konusu iş daraltması şeklinde yapılan
uygulamalardanbiri de kısa çalışmadır. İşte bu şekilde kısa çalışma durumunda
kısa çalışmaödeneğini hak eden sigortalılara ödenen kısa çalışma ödeneği
bilhassa bu tipkriz durumlarında bir nebze olsun maddi destek sağlamaktadır.
Ancakyukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere;
Kısaçalışma ödeneğinin kriz dönemlerinde işçinin mutat gelirinin ikamesi
olabilmesiiçin ödenek miktarının ve süresinin iyileştirilmesi için 5838
sayılı Kanunlayapılan düzenlemeyle 2008 ve 2009 yıllarındaki kısa çalışma
başvurularınamünhasır olmak üzere kısa çalışma ödeneği süresi 6 aya, alt sınırı
yaklaşık 400ve üst sınırı 800 liraya çıkartılmıştır.
Ayrıcaişçi eğer kısa çalışma ödeneğini kabul etmezse;
4857sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesine göre işyerinde bir haftadan fazla
süreişveren işçiye iş verememiş (yani ücret verememiş) ise işçinin haklı sebeple
işakdini feshetme hakkı doğuracağından dolayı işçi, kısa çalışma ödeneğiilanından
itibaren 6 işgünü içinde işverene iş akdini haklı sebeplefeshettiğini ve tazminatı
ile diğer alacaklarını derhal nakden ve defatenödemesi için ihtar verebilir.
[1]Akyiğit,Ercan:Kısa Çalışma,TÜHİS,Ağustos/Kasım, 2004,1-35;Çelik,İş
HukukuDersleri,24.Bası,Ekim 2011,347.
[2]BAYHAN,Tevfik;Kısa Çalışma Rehberi,Yaklaşım Yayıncılık,2010
[3]Ulucan,Esnek Çalışma,104;Eyrenci-Ulucan-Taşken,249
34 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
KAYNAKÇA
ÇELİK,Nuri, İş Hukuku Dersleri, B. 24. Ekim 2011, Beta Yayınları.
CANİKLİOĞLU,Nurşen,4857Sayılı İş Kanununa Göre Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma
Ödeneği,A.Can.Tuncay’aArmağan,İstanbul 2005
SONKAYA,Çetin: Kısa Çalışma ve Kıdem Tazminatı, E-Yaklaşım,Mayıs 2009,Sayı:197
BAYHAN, Tevfik, KısaÇalışma Rehberi, 1. Basım, Ankara, 2010, Yaklaşım Yay.
MOLLAMAHMUTOĞLU,Hamdi:İş Hukuku, 3.Basım, Ekim 2011 , Seçkin Yayınları
SÜZEK,Sarper,İş Hukuku, 3. Basım, İstanbul 2006, Beta yayınları.
GEÇER, Bekir /EVCİL,Cahit : Açıklama Ve Yargıtay Kararları İle Zenginleştirilmiş 4857
Sayılı İşKanunu Uygulama Rehberi , Haziran 2006, Datassist
ŞAKAR, Müjdat, İşKanunu Yorumu, 6.Bası, Ankara 2011,Yaklaşım Yayınları.
Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği HakkındaYönetmelik,RG 20 Nisan 2011,27920
İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik YapılmasınaHakkında Kanun,RG 26 Mayıs
2008,26887
LegalHukuk Dergisi, Ocak 2006
YaklaşımHukuk Dergisi
ŞİKE SUÇU
SAYI: 31
35
ŞİKE SUÇU
Mehmet Tan YILMAZ1
Uşak Cumhuriyet Savcısı
1. GİRİŞ
Şike suçu birçok futbolcunun, yöneticinin ve bir kulüp başkanının tutuklanması
ve haklarında dava açılması ile gündeme oturmuş, Türk futbol tarihine geçecek
olayların yaşanmasına neden olmuştur. Herkes gibi hassaten bir hukukçu olarak
bu olay bizimde ilgimizi çekti ve kamuoyundaki bilgi kirliliğini bir nebze
azaltmak ve futbolseverlere yardımcı olmak amacıyla konuyu incelemeye ve
kitapçık haline getirmeye karar verdik. Bu kitapta suçu ve şike suçunu genel
olarak izah etmeye çalışacağız.
Tabii ki mahkemede görülmekte olan bir davayı etkileme sayılacak
yorumlarda bulunmayacağız. Fakat suçun unsurlarını ve oluşma biçimini ceza
yasasının genel hükümleri ile birlikte ele alırken, bu bilgiler şike davasında da
kullanılabilir hale gelecektir. Fakat bunun bir etkileme değil ancak hukuki izah
olarak kabul edilmesi gerekir.
Şike yasası olarak bilinen 6222 sayılı yasa 14.4.2011 tarihinde resmi gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu yasa yürürlüğe girmeden
önce 5237 sayılı ceza yasasının 158/1-d maddesi bu tür olaylarda uygulanmakta
idi. Bu sebeple şike iddianamesinde bazı şike iddiaları hakkında TCK 158/1-d
maddenin uygulanması talep edilmiştir. Fakat 6222 sayılı yasanın ihdasından ve
bilhassa yapılan son değişiklikten sonra TCK 158 madde gündemden düşmüş
olmaktadır.
Bu eserde şike suçunun örgütlü bir şekilde işlenmesi halinde ortaya çıkabilen
yeni suçları, teşvik şikesini, şike suçuna iştiraki, suçun teşebbüs safhasında
kalmasını, aynı suçun birden fazla işlenmesini yani teselsül etmesini ayrıntılı
olarak açıklayacağız ve örnek olay ve çözümler sunacağız
2. Şike Suçunun Unsurları
Suç, ceza yasalarının tarif ettiği ve bir ceza öngördüğü fiildir. Eğer ceza
yasasında eylem anlatılmamışsa fiil toplum tarafından kınanan bir eylem
olmasına rağmen cezalandırılamaz. Suçlar kendi aralarında cürüm ve kabahat
olmak üzere iki kısımda incelenmektedir. Mesela; sokağa çöp dökmek kabahat
iken, bir insana vurmak suç olarak kabul edilmektedir. Suçlar 5237 sayılı Türk
ceza yasasında, kabahatler 5326 sayılı kabahatler yasasında tarif edilmiştir.
Bunların yanında birçok özel ceza yasası veya özel yasalarda ceza hükümleri
bulunmaktadır. Şike yasası olarak bilinen sporda şiddetin ve düzensizliğin
önlenmesine dair 6222 sayılı yasa da böyle bir özel yasadır. Özel yasanın
düzenlediği bir suç hakkında genel ceza yasası olan Türk ceza kanunu hükümleri
uygulanmaz. Komşunun odununu aldığınızda hırsızlık suçunu işlemiş ancak
1
Uşak Cumhuriyet Savcısı
36 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
ormandan bir odun aldığınızda orman yasasına muhalefet etmiş olursunuz.
Çünkü orman yasası özel yasadır.
Bir suçun oluşması için başlıca dört unsurun meydana gelmesi gerekir.
Bunlar sırasıyla kanuni unsur, maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık
unsurudur.
2.1. Şike suçunun kanuni unsuru
Şike suçu ilk olarak 6222 sayılı yasanın 11 maddesinde düzenlenmiştir. Bu
düzenleme 14.4.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce işlenen
şike suçları ise TCK 158 madde çerçevesinde mütalaa edilmektedir. Şike suçu
nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. TCK 158/1-d madde
hükmüne göre “Dolandırıcılık suçunun; Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu
meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç
olarak kullanılması suretiyle, İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis
ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”
Aslında şike suçu ceza yasasında bulunan rüşvet suçuna benzemektedir. Bu
sebeple şike suçu incelenirken eksik olan içtihat bilgisi rüşvet suçuna dair eski
içtihatlar ile tamamlanmalıdır. Fakat 6222 sayılı yasanın yürürlük tarihinden
önceki şike suçlarında rüşvet suçunu düzenleyen hükümler değil, dolandırıcılık
suçunu düzenleyen hükümler uygulanmaktadır. Çünkü rüşvet suçu sadece
memurlar tarafından işlenebilen özgü bir suçtur ve sporcular, yöneticiler veya
kişiler tarafından işlenemez. Yani herkes bu suçun faili olamaz. Bu tip bir suçun
hakemler tarafından işlenmesi halinde rüşvet suçu söz konusu olabilir. Çünkü
6222 sayılı yasanın 20 maddesine göre “Spor müsabakalarında görev yapan
hakem, gözlemci ve temsilciler bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine
karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılır.”
Şike yasasının yürürlüğünden önce işlenen suçlar hakkında TCK 158 veya
6222 sayılı yasanın 11/1 maddesi uygulanacaktır. Fakat bunlardan lehe olan yani
daha az ceza içeren yasa uygulanmaktadır. İki yasayı kıyasladığımızda 6222
sayılı yasanın 10.12.2012 tarihli 6259 sayılı yasa ile değişmesinden önce 5-12
yıl hapis cezasını gerektirdiğini görüyoruz. Bu sebeple şike iddianamesinde
sanıklar hakkında az ceza içeren TCK 158/1-d maddesinin uygulanması talep
edilmiştir. Fakat 6259 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucu şike suçunun
cezası 1-3 yıl hapis cezası olmuştur. Böylece TCK 158/1-d maddesi gündemden
düşmüş olmaktadır. Bundan sonra 14.4.2011 tarihinden önce ve sonra işlenen
tüm şike suçları hakkında 6222 sayılı yasanın 11 maddesi uygulanacaktır.
6259 sayılı yasa ile 11 maddeye üç fıkra eklenmiştir. Eklenen 9 fıkraya
göre verilen ceza hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı
verilemeyecektir. Bu fıkra suçun işlendiği tarihte yoktur. Bu sebeple sanıklar
hakkında uygulanamaz. Ancak usul yasaları yürürlüğe girer girmez yani
derhal uygulanma ilkesine tabidir. Bu sebeple hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının yasaklanmasına dair 9. Fıkra uygulama alanı bulmaktadır.
Bu demektir ki eğer cezaya hükmedilirse hükmün açıklanması gerekecektir.
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
37
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu önemli bir kurum olup eğer
beş yıl içinde kasti bir suç işlenmezse, bu ceza tamamen ortadan kalkmaktadır.
Eklenen 10 fıkra ile özel müselsel suç maddesi konmuştur. TCK 43/1 madde
hükmü varken buna gerek yoktu. Fakat konduğuna göre incelemek gerekir. Eğer
10. fıkra ile müselsel suç hakkında sanık aleyhine bir hüküm getirilmiş olsaydı,
10 fıkra değil TCK 43/1 madde hükmü uygulanacaktı. Fakat artırım oranları her
iki yasa maddesinde aynı olduğundan iki yasadan herhangi birinin uygulanması
sonucu değiştirmeyecektir.
Eklenen 11 fıkra ile hak yoksunlukları düzenlenmiştir. Yine TCK 53 madde
hükmü varken böyle bir düzenlemenin yapılmasına gerek yoktu.
Kanunda sair menfaat kavramı geçmektedir. Bu kavramın içine dâhil olan
yararlar konusunda rüşvet suçuna ilişkin olarak yapılan açıklamalar geçerlidir.
765 sayılı yasanın 211. maddesinde rüşvete konu olan değerler, “para, hediye
ve her ne nam altında olursa olsun sağladıkları diğer menfaatler ile bu maksatla
alıp sattıkları veya ihale eyledikleri taşınır ve taşınmaz malların gerçek değeri
ile verilip alınan bedel arasındaki fahiş fark” olarak tasrih edilmişti.
Yeni yasa maddesi örnekseme yöntemini tercih etmemiş ve sadece yarar
kavramını kullanmıştır. Böylece rüşvet suçunun konusunu oluşturabilecek
değerin ne olduğu, büyük ölçüde takdire bırakılmış olmaktadır. Memurun
hayatına katkısı olabilecek maddi, manevi, cinsel nitelikte her türlü yarar, rüşvet
suçunun konusu olabilecektir. İtalyan Yargıtayı evvelce hilafına karar vermiş
olmakla beraber, yeni kararında cinsel edayı menfaat kavramına dahil saymıştır.
Memurun iş sahibinin emeğinden istifade etmesi halinde de rüşvet suçuna konu
yararı elde etmiş sayılır. Çünkü yasada her türlü yarar denmiştir. Manevi yararın
aynı zamanda dünyevi olması gerekir. Bunlar maddi çıkarla bağlantılı manevi
menfaatlerdir. Salt manevi yararlar rüşvet suçunun konusunu oluşturmaz.
Mesela; cennete koyma vaadi karşılığında iş yaptırılması halinde rüşvet suçu
oluşmaz. Buna karşılık bir malın bedelsiz veya borç verilmesi, malın bedelinde
olağandışı indirim yapılması, bir borca kefil olunması, memurun üçüncü kişiye
olan borcunun ödenmesi veya temellük edilmesi, bir taşınmazın bedelsiz
veya düşük bedelle kullandırılması, failinin bir yakınına iş bulunması, görev
değişikliğinde yardım edilmesi yarar kavramı kapsamına giren çıkarlar olarak
sayılabilir.
Para, menkul ve gayrı menkul her türlü eşya ve kıymetler, alım satım arasındaki
farklar, ihaleye konu malların gerçek değerleri ile satım veya alım bedelleri
arasındaki farklar, yarar kavramına dâhildir. Yapılan işle kıyaslanamayacak
ölçüde değersiz olan yararları madde kapsamına almamak gerekir. Kamu
görevlisinin rüşvet almadan önceki haliyle aldıktan sonraki hali arasında
mukayese yapmak gerekir. Bu iki hal arasında az da olsa bir fark bulunması
lazımdır.
Kamu görevlisinin durumunu, maddi ya da manevi bakımdan değiştirerek
onu tatmin eden, almadığı ve kabul etmediği haline nispetle kendisini daha
müsait duruma getiren her şey menfaat kavramına dâhildir. (Artuk age. s.446)
38 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
2005 yılında çıkarılan bir kanunla alman devletinde kamu görevlilerinin
iş sahiplerinden veya kurum dışından ajanda, kalem, takvim vs. eşantiyon
eşyaları almaları hatta su almaları yasaklanmıştır. Bu yasağa uymayan kamu
görevlilerinin hapis cezası alabilecekleri belirtilmiştir.
Para, para yerine geçen belge ve senetler, taşınır ve taşınmaz mallar ve
ekonomik değeri olan her şey kamu görevlisine rüşvet olarak verilebilir ve
verilmesi vaat veya taahhüt edilebilir. Bir malın değerinden aşağıya satılması
durumunda, gerçek değerle satış bedeli arasındaki fahiş fark dahi rüşvet sayılır.
Burada aranacak olan, memura sağlanan çıkarın, yapılması veya yapılmaması
söz konusu olan işin karşılığını teşkil edecek derece ve nispette olmasıdır.
Ekonomik değeri olmayan şeylerle yerleşmiş gelenekler sebebiyle verilen
bahşişler ve failin yapmak zorunda kaldığı ek çalışmaların karşılığı olan yararlar
rüşvet sayılmaz. (Erol Çetin Memur suçları s. 625)
Rüşvet peşin olabileceği gibi veresiye veya taksitli olabilir. Gelecekte bir
yararın sağlanması vaadi suçun oluşması için yeterlidir. Temini mümkün
olmayan bir yararın vaat edilmesi halinde rüşvet suçu oluşmaz. Ayrıca akdi
rüşvet suçunun oluşması için vaadin mutlaka yerine getirilmesi şart değildir.
Hissi nitelikteki yararlar rüşvet suçunun konusunu teşkil etmez. Çünkü his
dünyasını etkileyen bir yarar, kamu görevlisinin sadece kendisi için geçerli olan
bir yarardır. Toplumun çoğunluğu için böyle bir yarar gereksiz, hatta gülünç
olabilir. Kısmen de olsa objektif bir değere sahip olmayan yararları, rüşvet
suçuna konu yarar kabul etmemek gerekir.
Fail herhangi bir çıkara dayalı olmaksızın, dostluk, acıma, sevgi gibi
sebeplerle hareket etmişse suçun maddi unsurunun (kanuni unsurunun)
gerçekleştiği söylenemez. (Malkoç age. s. 151)
Yararın azlığı ya da çokluğu önemli değildir. Ancak takdiri indirim nedeni
sayılabilir. Menfaati memurun bizzat kendisine sağlaması şart değildir. Memurun
ilişki içinde bulunduğu üçüncü bir şahıs lehine de yarar sağlanmış olabilir. Yeter
ki memur ile bu kişinin irtibatı kanıtlanmış olsun.
İş yapıldıktan sonra bundan duyulan memnuniyetle temin edilen yararlar
rüşvet suçunun konusunu oluşturmaz. Bu halde bir rüşvet anlaşmasından
bahsetmek mümkün değildir. Keza fiili rüşvet de mevcut değildir. Çünkü görevin
gereklerine aykırı bir işin yapılmasını sağlama gayesi ortadan kalkmıştır.
Rüşvet ancak yapılacak bir işin yapılmamasını veya yapılmaması
gereken bir işin yapılmasını temin için verilebileceğine göre, önceden bir
anlaşma veya teklif olmadan yapılan bir işten duyulan memnuniyet ve
inşirah sonucu para verilmesi rüşvet değildir. (4.CD. 15.4.1948 4059/9422)
Sanık tapu memurunun tapu intikal işlerini yaptıktan sonra alıcı kişinin
gönlümden koptu diyerek masaya bıraktığı yüzüğü aldığı anlaşılmakla iş
yapıldıktan sonra iş sahiplerinin duyduğu memnuniyetin ifadesi olarak
verdikleri hediyeyi alması rüşvet almak suçunu oluşturmayıp, disiplin suçu
niteliğinde bir fiildir. (5.CD. 30.4.1987 4612/2622)
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
39
Taahhüt, kendi nam ve hesabına hakiki bir şahsa veya hususi yahut amme
hükmi şahsına karşı mukaveleli veya mukavelesiz bir işin yapılmasının veya bir
malın tesliminin hakiki veya hükmi şahıslar tarafından deruhte edilmesidir.
Vaat, bir kimsenin bir şeyi müstakbel zamanda yapacağını beyan etmesidir ki
söz vermek demektir. Vaadin bilahare tutulmamış olması suçu ortadan kaldırmaz.
Zira rüşvet mukavelesinin husulü ile yani iradelerin birleşmesi ile suç tekemmül
etmiştir. Aynı sebeple anlaşma yapıldıktan sonra memurun yapacağını vaat ettiği
işi yapmamış olması da suçu ortadan kaldırmaz. (Çağlayan age. s.639)
Bu açıklamalar yapılması gereken bir işin yapılması için alınan rüşvet için
geçerlidir. Şike suçunda ise hiçbir zaman yapılması gereken bir işin yapılması söz
konusu değildir. Ancak teşvik şikesi suçunda böyle durum söz konusudur. Eğer
teşvik şikesi söz konusu ise hatır gönül ve vefa borcunun ödenmesi hallerinde
de şike suçu oluşur. Fakat şike suçunda hatır şikesinin anlaşma ile oluşmaması
gerekir. Bunun için anlaşmayı yapan sporcunun anlaşmaya uymadığını
kanıtlaması gerekir. Aksi halde hatır için şike yapsa dahi suç oluşmuştur.
Meşhur şike suçunu düzenleyen her sporcunun cebinde bulunması gereken
6222 sayılı kanunun 11 madde metni şöyledir;
MADDE 11 – (1) Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek
amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, bir yıldan
üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak
cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya
varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(2) Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma
doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişiler de birinci fıkra
hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde,
anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış
olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.
(4) Suçun;
a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması
suretiyle,
b) Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel
kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya
idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini
yapan kişiler tarafından,
c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde,
ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla,
işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak
40 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi
halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(6) Bu madde hükümleri;
a) Milli takımlara veya milli sporculara başarılı olmalarını sağlamak
amacıyla,
b) Spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik
heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla, prim
verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde uygulanmaz.
(7) Suçun spor kulüplerinin veya sair bir tüzel kişinin yararına işlenmesi
halinde, ayrıca bunlara, şike veya teşvik primi miktarı kadar idari para
cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı yüz bin Türk
Lirasından az olamaz.
(8) Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye
ceza verilmez.
(9) Bu madde kapsamına giren suçlarla ilgili olarak 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis
cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez.
(10) Bu maddede tanımlanan suçların bir suç işleme kararının icrası
kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde, bunlardan
en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza dörtte birinden dörtte
üçüne kadar artırılarak tek cezaya hükmolunur.
(11) Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı cezaya mahkûmiyet
halinde, kişi hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesi
hükümlerine göre, spor kulüplerinin, federasyonların, bünyesinde sportif
faaliyetler icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim organlarında görev
yapmaktan yasaklanmasına hükmolunur.
2.2. Şike Suçunun Maddi Unsuru
Bir suçun maddi unsuru hareket, illiyet bağı ve netice olmak üzere üç
kısımdan oluşmaktadır. Suçun maddi unsuru kavramının içine fail ve mağdurda
girmektedir.
2.2.1. Fail
Şike suçunun faili herkes olabilir. Yani kulüp başkanı, çaycısı, futbolcusu,
taraftarı yani bu suçu işlemek isteyen herkes işleyebilir. Bunun için yapması
gereken bir müsabakayı çıkar karşılığı satmak veya satın almak veya buna aracılık
etmektir. Diyelim ki kulüp başkanının haberi yok ama bir taraftar deplasman
takımının bir oyuncusu A a gitti ve ondan oyunu gevşetmesini ve iyi bir pasör
olan A dan ortaları yaparken topu sık sık auta atmasını istedi. Karşılığında ise bir
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
41
menfaat temin etmeye söz verdi. Burada şike suçu oluşmuştur ve suçun faili bu
taraftar ile karşı taraftaki futbolcudur.
Şike suçunun birinci olarak aktif faili ikinci olarak pasif faili bulunmaktadır.
Aktif fail şikeyi teklif eden, pasif taraf ise şikeyi kabul eden taraftır. 6222 sayılı
yasanın 11 maddesinde her iki tarafın da müşterek fail olduğu belirtilmiştir.
Madde metni şöyledir. “Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı
müşterek fail olarak cezalandırılır.”
Bir suçun icrai hareketlerini gerçekleştiren kişilere fail, bu icrai hareketlere
yardım eden kişilere ise ortak denmektedir. Mesela; şike anlaşması yapmak
üzere yola çıkan faili, araba ile karşı tarafın kaldığı otele götüren kişi yardım
eden ortaktır. Fakat ortaklıktan bahsedebilmek için yardım eden kişinin otele
şike anlaşması için gidildiğini bilmesi ve suça iştirak etmeyi arzu etmesi gerekir.
Yoksa bir taksici ücreti karşılığında bu taşımayı yapsa suça iştirak etmiş olmaz.
Bunun gibi şike görüşmesinin yapıldığı cep telefonunu temin eden kişi de bu
şekilde suça ortak olmuş sayılır.
Bu şekilde suça yardım edenlere feri fail denmektedir. TCK 39. madde
gereğince bu şekilde yardım edenlere indirilmiş ceza uygulanmaktadır. Feri
faillerin cezalandırılması asli failin cezalandırılmasına bağlıdır. Eğer asli failin
suçu işlemediği veya işlediği suçun hukuka aykırılık unsurunun oluşmadığı
kabul edilirse, feri faillerin de cezalandırılmasına imkân yoktur.
2.2.2. Mağdur
Şike suçu aslında dolandırıcılık suçunun özel görünüş şeklidir. Dolandırıcılık
suçu ceza yasasında malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Gerçekten de şike
suçu aleyhine anlaşma yapılan sporcuyu veya kulübü zarara uğratmaktadır
ve malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Şike sonucu ligdeki sırasını ve
şampiyonluğu kaybeden takım ciddi bir gelir kaybına uğramaktadır. Böyle
olunca suçun mağduru sporcu veya kulüp olmaktadır. Fakat suç sporda şiddet
ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu
sebeple korunan hukuki yararlar arasına kamu düzeni ve güvenliği de girmiş
bulunmaktadır. Şike suçu esasen rüşvet suçuna benzemektedir. Rüşvet suçunda
korunan hukuki yarar kamu güveni ve idaresidir. Şike suçunda da kamu güveni
ve futbol idaresine olan güven korunmaktadır.
2.2.3. Hareket
Bir suçun oluşması için neticenin gerçekleşmesi lazımdır. Çünkü kanunlar
neticeyi tarif eder ve bu neticenin gerçekleşmesini suç sayar. Bu sebeple hareketi
tarif eden kanun sayısı azdır. Bu açıdan suçlar serbest hareketli suçlar ve bağlı
hareketli suçlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Serbest hareketli suçlar her türlü
hareket ile işlenebilen suçlardır. Şike suçu serbest hareketli bir suçtur. Fakat
kavli veya fiili bir anlaşma şeklinde olması lazımdır.
Hareket icra hareketi ve hazırlık hareketi olarak iki kısımda incelenmektedir.
42 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Eğer korunan hukuki yarar açık ve somut bir şekilde ihlal edilmeye başlanmışsa
icra hareketi vardır. Fakat korunan hukuki yarar somut bir tehlikeye düşmemişse
hatta hangi hukuki yararın ihlal edileceği dahi belli değilse hazırlık hareketi
vardır. Bir kimseyi öldürmek için silah satın alan kişi henüz hazırlık hareketi
yapmaktadır. Çünkü bu silahla ne yapacağı belli değildir. Ancak mağdurun
yolu üzerine pusu kurar ve mağdur menzile girdikten sonra fail nişan alırsa
icra hareketi başlamıştır. Fail bunları yapmadan önce pusu yerinde yakalanırsa
hazırlık hareketlerini icra ettiği için cezalandırılamaz.
Bir suç işleme fikri düşüncede kaldığı sürece cezalandırılamaz. Bir kulüp
yöneticisi şike yapmayı aylarca düşünse hatta bu fikrini arkadaşlarına açıklasa
dahi şike yapmak için harekete başlamadığı sürece suç işlemiş olmaz. O halde
düşünmek ve karar vermek yanında harekete geçmekte şarttır. Şike suçunun
ilk hareketi şike yapılacak kişiye teklifte bulunmaktır. Mesela; yabancı saha
maçında kalecinin telefonla aranması halinde icrai hareketlere başlanmamıştır.
Burada telefonun ele alınması ve tuşların çevrilmesi aşamasındaki hareketler
hazırlık hareketleridir. Eğer karşı taraf telefonu açmaz ve bu aşamada fail şikeden
vazgeçerse suç oluşmaz ve fail cezalandırılamaz. Bu sebeple hazırlık hareketleri
sayılan hareketler şike suçunu oluşturmaz. Mutlaka hareketin icrai nitelikte
olması gerekir. Karşı taraf telefonu açar ve kendisine şike teklifi yapılırsa icra
hareketlere başlanmıştır. Karşı taraf düşünüp arayacağını söyler ve telefonu
kapatırsa suç henüz tamamlanmamıştır. Çünkü bu suç bir anlaşma suçudur.
Karşı taraf bir gün sonra arar ve teklifi kabul etmediğini söylerse şike yapılmış
olmaz ancak bu ana kadar yapılan hareketler teşebbüs suçunu oluşturur.
6222 sayılı yasanın 11/son maddesine göre Kazanç veya sair menfaat temini
hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi
cezaya hükmolunur. Demek ki anlaşmak rüşvet suçunun tamamlanması için
yeterli görülmektedir.
Şike konusunda mücerret bir anlaşma yapmak suçun oluşumu için yeterlidir.
Sözleşmenin ifa edilmiş olması gerekmez. Sözleşmeden caymak2 suçun
oluşmasını engellemez. Anlaşmak hür irade ile olmalı ve işin yapılmasından
önce veya en geç işin yapılması sırasında gerçekleşmelidir. Anlaşmak karşılıklı
2
Karakol komutanı bulunan sanığın arama sırasında müştekiyi tabanca ile yakalanması
üzerine, bu tabancanın muameleye konmayarak kendisine iadesi için ondan para istemesi,
müştekinin de ruhsatsız tabanca taşımasının suç teşkil ettiğini bildiği halde sanığın teklifini
kabul etmesi nedeniyle sanıkla müşteki arasında rüşvet sözleşmesi oluşmuştur. Herhangi bir
nedenle müştekinin bu anlaşmadan rücu ederek verdiği parayı sanıktan istemesi ve onu şikayet
etmesi oluşmuş bulunan rüşvet suçunu irtikaba dönüştürmez. 5.CD. E:1977/3783, K:1977/3769,
Tarih:27.12.1977 Sanığın yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapmak için müştekiden rüşvet istemek
ve müştekinin de talep olunan bu parayı vermeyi kabul etmekle rüşvet anlaşması vuku bulmuş
ve bu andan itibaren rüşvet suçu oluşmuştur. Sonradan müştekinin polis memuruna gidip şikayet
etmek suretiyle vaki rücuu bütün unsurları ile teşekkül eden rüşvet suçunu ortadan kaldırmaz
veya hukuki niteliğini değiştirmez. 5.CD. E:1976/3055, K:1976/3378, Tarih:26.11.1976
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
43
rızanın mevcudiyetini icap ettirir. Bu rıza samimi irade ürünü olmalıdır. Anlaşma
iradesi sarih veya zımni olarak beyan edilebilir.
Anlaşmanın konusu haksız bir işin yapılması yani müsabakanın
kaybedilmesidir. Anlaşmanın şike konusu işin yapılmasından önce
gerçekleştirilmiş olması gerekir. İş yapıldıktan sonra anlaşma yapılması, yarar
sağlanması şike suçunu oluşturmaz. Buna karşılık yararın işin yapılmasından
sonra sağlanması mümkündür. Yargıtay’ın rüşvet suçuyla alakalı verdiği karar
şu şekildedir.
Sanığın zaptı imzaladıktan sonra, sakat bir çocuğu olduğundan ve keçi
sütü emmesi lazım geldiğinden bahisle bir keçi istediği, müştekinin sanığa
acıyarak oğlaklı bir keçi verdiği biçimindeki anlatımı karşısında bağış
niteliğindeki bu davranışta rüşvet suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı.
5. CD. 6.5.1983 1218/1614
Anlaşmanın samimi irade ürünü olması gerekir. Görünüşte dış rıza şike
anlaşması için yeterli değildir. Yargıtay dış rıza konusunda rüşvet suçuna ilişkin
şöyle karar vermiştir.
Mağdur kişi diğer sanıkların teklifini kabul etmiş gibi görünüp paraları
teslim edeceği sırada onların yakalanmasını sağlamıştır. Sanıklar rüşvet
teklifi kabul edildikten sonra mağdur kişinin işyerine giderek onu tazyik
etmişlerdir. Rüşvet anlaşmasının oluşması için tarafların rızalarının
gerçekte uyum halinde olması gerekir. Dış rıza ile rüşvet anlaşması oluşmaz.
CGK. 18.5.1999 5-119-121
Bu durumda dış rıza mevcutsa da rızaların gerçekte mutabık olduklarından
bahsedilemez. Bu konuda Yargıtay dış rızaya itibar etmemiş, adeta borçlar
hukukundaki muvazaa hükümlerini uygulayarak, ortada bir anlaşma
bulunmadığından, rüşvet suçunun oluşmadığı görüşünü benimsemiştir. Ancak
muhalif görüşlerde bulunmaktadır. Nitekim İtalyan Yargıtay’ının yerleşmiş
görüşü de bu merkezdedir. Bundan başka sırf ferdin gerçek arzusunun ne
merkezde olduğuna bakarak, memurun başından beri değişmeyen davranışını
farklı şekilde nitelendirmek, fiile yabancı unsurlara bakarak failin fiiline anlam
verilmesini yasaklayan suç teorisinin esaslarına aykırıdır. Şu halde rüşvet
anlaşmasının oluşması için, fert tarafından kabul edilmiş olması yeterlidir. Ferdin
saiki önemli değildir. Ferdin bir ajan olarak kullanılması veya ihbar maksadıyla
yapılan teklife rıza göstermiş bulunması rüşvet alma suçunun bulunmasına engel
olmaz. (Erman- Özeke atfen Savaş- Molla Mahmut oğlu age. s. 1998)
Yargıtay Ceza Genel kurulunun 25.4.1983 tarihli 5/113-197 sayılı kararında
ifade edildiği gibi rüşvet anlaşması karşılıklı iradenin gerçekten uyuşması
neticesinde teşekkül eder. Bir tarafın gerçek iradesini saklaması, mesela ajan
olarak vazife yapması halinde, rüşvet anlaşması oluşmaz.
Şike anlaşması taliki veya bozucu şarta bağlı olarak yapılamaz. Çünkü şartın
gerçekleşmemesi halinde anlaşma konusu olmayacağından şike sözleşmesi
yapılmış sayılmaz. Şart taliki olabilir. Mesela; “ben ileride bu takımda oynarsam
sizin için gol yiyeceğim” şeklinde bir anlaşma taliki şarta bağlıdır. Şart bozucu
44 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
olabilir. Mesela: “şimdi sen bu parayı ver, ileride oynayacağım takım beni
almaz ise parayı geri alırsın” şeklinde yapılan bir anlaşma bozucu şarta bağlı
şike anlaşmasıdır. Şu halde şike suçunun şarta bağlı olarak yapılması mümkün
değildir. Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin olarak verdiği karar şu şekildedir.
Rüşvet sözleşmesinin konusu, işin yapılması veya yapılmaması
olduğundan, şarta bağlı rüşvet sözleşmesi yapılamaz. Zira şart
gerçekleşmezse rüşvet, sözleşme gereği yerine getirilmeyecektir. Başka bir
deyişle anlaşma konusu ortadan kalkacaktır. (CGK. 4.5.1987 600-245)
Şike anlaşması mümkün olmayan bir konuda yapılmışsa yine suçun
oluşmasına mani değildir. Fakat bu imkânsızlığın nisbi değil mutlak olması
halinde anlaşma gereksiz ve sonuç doğurmayan bir anlaşma olup şike suçunu
oluşturmaz. Mesela; o sezonda hiç karşılaşma yapmayacak iki takımın şike
anlaşması yapması halinde işlenemez bir suç vardır. İmkânsızlık başlangıçta
yok, daha sonra zuhur etmişse, anlaşma yapılmış olmakla her iki taraf için şike
suçu oluşmuştur.
İcrai hareketlere başlanmasına rağmen sonuç alınamaz ise teşebbüs suçu söz
konusu olmaktadır ve bu konu ayrıca incelenecektir.
Eğer şike hiçbir menfaat ve kazanç gözetilmeksizin yapılmışsa suçun
oluşmayacağı anlaşılmaktadır. Çünkü kanunda açıkça kazanç veya menfaatten
söz edilmektedir. Fakat bu menfaat kavramına yukarıda belirttiğimiz gibi
manevi menfaatlerde dâhildir. Örneğin; sadece bir takıma veya yöneticisine
kızdığı ve kin duyduğu için şike yapan sporcu şike suçunu işlemiş olmaktadır.
Bu menfaatin illaki elle tutulur gözle görülür para veya kadın gibi bir menfaat
olması gerekmez. Böyle olunca şikenin karşılıksız yapılması ihtimali ortadan
kalkmaktadır. Fakat burada temin edilecek menfaatin veya kazancın önceden
belirlenmesine gerek yoktur. Sadece kazançtan söz edilmiş olması yeter. Hatta
seni görürüz, bizde senin sırtını kaşırız gibi sözlerde menfaat temini kapsamında
değerlendirilmelidir.
2.2.4. Netice
Şike suçu, esasen menfaatin temin edildiği anda tamamlanmış olur. Ancak,
şike suçu taraflar arasında belli bir işin yapılması veya yapılmaması amacına
yönelik menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi
tamamlanmış gibi cezaya hükmedilecektir. Anlaşmadan vazgeçilmiş olması
suçun oluşmasını engellemez.
Şike suçunun oluşabilmesi için amaçlanan şeyin yapılmasına veya
yapılmamasına gerek yoktur. Anlaşma yapılmakla veya yarar sağlanmakla suç
oluşur. Vaat edilen işin yapılmasına veya yararın temin edilmesine gerek yoktur.
Suçun oluşması için maddi bir zarar oluşmasına da gerek yoktur. Buradaki zarar
yasaya aykırı olarak oluşturulan hukuki durumdur.
Suçun oluşması için hareketlerin icra edilmesi yetmemekte ve neticenin
alınması gerekmektedir. Netice kavramını bu suça mahsus açmak gerekmektedir.
Netice şike suçunda şikenin kendisi olmaktadır. Çünkü şike suçu bir kazancın
temini suçu değildir. Anlaşma suçudur. Anlaşma yapılmakla suç tamamlanır.
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
45
Hâlbuki dolandırıcılık suçunda menfaatin temin edilmesi suçun tamamlanması
için şarttır. Bu açıdan şike suçu rüşvet suçuna benzemektedir. Kulüp üyesi A
diğer takımın kalecisine şikeyi teklif ettiği anda icra hareketlerine başlamıştır
ve teklifin kabul ile de şike suçu tamamlanmıştır. Şike suçunun oluşması için
bir menfaatin veya çıkarın temin edilmesi sözünün verilmesi yeterlidir. Ayrıca
menfaatin temini gerekmez. Diyelim ki rakip takımın kalecisine kadın teklif
edilmiştir. Kaleci bunu kabul etmiştir. Şike suçu her iki taraf için de oluşmuştur.
Kaleci maçta iki gol yiyerek sözünü yerine getirmiştir. Fakat üzerinde anlaşma
yapılan kadın temin edilmemiştir. Bu halde de şike suçu oluşmaktadır.
6222 sayılı yasanın 11/1 maddesine göre Belirli bir spor müsabakasının
sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden
kişi suçu işlemiş olmaktadır. Demek ki menfaat ve kazanç temin edilecek ve
bunun bir amacı olacaktır. Bu amaç maçın sonucunu etkilemektir. Bu berabere
kalmak, kazanmak veya kaybetmek amacı olabilir. Aslında amaç suçun oluşması
için önemli değildir. Mesela; bir insanın öldürülmesi halinde failin amacı önemli
değildir. Parasını almak veya nefret edildiği için öldürmek suçu işlenmiş olabilir.
Fakat şike suçunda amaç açıkça belirtilmiştir. Çünkü kanun koyucunun gayesi
ahlaklı ve disiplinli bir spor hayatı tesis etmektir. Böyle olunca maçın sonucunu
veya başka bir spor karşılaşmasının sonucunu (bu güreş veya tenis maçı olabilir)
etkilemek için kazanç temin edilmesi şarttır. Mesela; kaleciye maçtan sonra
para verileceği vaat edilse, fakat ondan gol yemesi istenmese, burada bir amaç
olmadığı için kaleci şike suçunu işlemiş olmayacaktır.
Kanun kazanç ve sair menfaatten söz etmektedir. Sair menfaat dendiğine göre
her türlü yarar bu kavramın içine girmektedir. Sporcuya kadın temin edilmesi,
esrar verilmesi, transfer sözü verilmesi, seyahat tatil gibi imkânlar verilmesi
hepsi bu menfaatin içine dâhildir. Bir sporcu hatır gönül için de şike yapmış
olabilir. Karşı tarafın gönlünü kırmamak veya vefa borcunu ödemek için yapılan
şikede sair menfaat kavramına dâhildir. Mesela; bir futbolcuya şike karşılığı
transfer sözü verilse ve bu futbolcu bir sonraki sezonda transfer edilse hatta
transfer edilmese dahi şike suçu işlenmiş olmaktadır.
2.2.5. İlliyet bağı
Fiil ile netice arasında sebep sonuç ilişkisi olmalıdır. Eğer bir sonuç sebebin
ürünü değilse sebebi meydana getiren sonuçtan sorumlu tutulamaz. Siz bir
piknik ateşi yaksanız, bu sırada bir başkası ormanı ateşe verse, sizin eyleminiz
ile orman yangını arasında illiyet bağı yoktur. Fakat sizin piknik ateşinizin
yayılması veya sıçraması sonucu orman yangını başlarsa yangının sebebi sizin
hareketiniz olup illiyet bağı mevcuttur.
Şike suçunda çıkar veya menfaat temin etmek sözü verildikten ve karşı
tarafla anlaşma sağlandıktan sonra sporcu maçı satmış olmaktadır. Bu halde
şike anlaşması ile maçın satılması arasında bir illiyet bağı bulunmaktadır.
Futbolcu anlaşma yaptığı için maçı satmıştır. Fakat futbolcu böyle bir anlaşma
olmadan da maçı satabilir. Sözgelimi futbolcu ile kulüp arasında bir anlaşmazlık
vardır ve futbolcu kasti olarak hatalı paslar vermekte ve önemli pozisyonların
kaçırılmasını sağlamaktadır. Bu halde şike suçu yoktur. Ancak kulüp ile futbolcu
46 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
arasında idari ve hukuki bir anlaşmazlık söz konusudur.
İki kulüp maçın satılması konusunda anlaşmış olabilir. Fakat yukarıda
bahsedilen hain futbolcunun bundan haberi yoktur. Maçı kendi içinde sakladığı
husumeti sonucu satmaktadır. Fakat bu tutum ve hareketler iki kulübün yaptığı
şike anlaşmasına uygun düşmektedir. Yani futbolcu sanki şike anlaşmasından
haberi varmış gibi hareket etmektedir. İşte burada futbolcunun sahadaki kasti
hatalı hareketleri ile maçın kaybedilmesi arasında illiyet bağı vardır. Fakat
futbolcu bu illiyet bağından dolayı sadece kulübüne karşı sorumlu olup
kanuna karşı sorumlu değildir. Yani şike suçunun ortağı değildir. Çünkü suçun
işlendiğinden haberi yoktur. Buna suçun manevi unsuru denmektedir. Demek
ki illiyet bağının olması yeterli olmayıp aynı zamanda bu bağın normal şartlar
altında bilinmesi gerekir.
Burada etkisiz şike anlaşmasını da incelemek gerekir. Eğer bir takım
gereksiz yere şike yaparsa, yani zaten alacağı maçı şike ile almaya çalışırsa ne
olur? Gerçekten de ülkenin önemli bir kulübü esasen şike olmadan da birçok
karşılaşmayı kazanabilir. Kanun şike anlaşmasının sonuç doğurucu olmasını
aramamış sadece anlaşma yapılmasını yeterli bulmuştur. Bu sebeple alınması
muhakkak olan bir maçın şike anlaşmasına konu olması halinde de şike suçu
oluşmaktadır. Hâlbuki şike anlaşması ile maçın alınması arasında bir illiyet
bağı yoktur. Şike anlaşması lüzumsuz bir anlaşma olarak ortada durmaktadır.
Öte yandan takımın ciddi bir çabası ve harikulade oyunu seyredenleri hayranlık
içinde bırakmaktadır. Mahkemeler kanunun ruhuna göre yorum yaparak böyle
bir şike anlaşmasının suç olmadığını karara bağlayabilirler. Nitekim sahtekârlık
suçunda böyle bir yorum yapılmaktadır. Ceza hukukunda lüzumsuz sahtekârlık
diye bir kurum vardır. Eğer fail bir sahtekârlığı yapmasa dahi istediği sonucu
alabilmekte ise ortada sahtekârlık suçu yoktur. Bu mantık rüşvet suçunda da
işletilmiştir ve bir memur yapmak zorunda olduğu bir işi yapmak için menfaat
temin ederse, bunun rüşvet olmadığı görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu
kabul edilmiştir. Demek ki şike suçunda önemli hususlardan birisi gereksiz şike
anlaşmalarıdır. Gerçekten de şike suçu ihdas edilerek sporun gerçeğe uygun
olması amaçlanmaktadır. Gereksiz şike anlaşması spordaki bu gerçekliği yok
etmemektedir. Fakat şike anlaşmasının ne zaman gereksiz olduğunu tespit
etmek o kadar kolay değildir. Uygulamada anlaşmanın yeterli görüleceğini,
ifade etmek gerekmektedir.
3. Manevi Unsur
Bir suçun oluşması için suç teşkil eden eylemi işleyen kişinin bunu bilerek ve
isteyerek yapması gerekir. Buna kast denmektedir. Şike suçu kasten işlenebilen
bir suçtur. Bazı suçlar bilmeden ve istemeden işlenebilmektedir. Mesela; trafik
kazası sonucu istemeden ölüme sebep olmak suçu böyle bir suçtur. Bunlara
taksirli suçlar denmektedir. Demek ki şike suçu ancak azim ve kast ile işlenebilir
ve iyi bir organizasyon gerektirir. Fakat bireysel şike suçları da işlenebilir.
Uygulamada sık rastlanan türü şike suçunun iştirak halinde işlenmesidir. Bu
sebeple şike davasında failler hakkında ayrıca örgüt kurmak suçundan dolayı
ceza istenmiştir.
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
47
Yukarıda temas ettiğimiz gibi bir sporcu bilmeden ve istemeden şike suçuna
katılamaz. Kulüp şike anlaşması yapmış olmasına rağmen futbolcu bunu
bilmeden şike sayılabilecek bir oyun ortaya koymuşsa yinede şike suçunun faili
sayılamaz.
Şike anlaşmasını yapan taraflardan birinin bu anlaşmaya baştan itibaren uyup
uymayacağı önemli değildir. Yani futbolcu görünüşte diğer takım yöneticisine
şike anlaşması yapmayı kabul ettiğini söylemekte ancak yine ciddi bir oyun
oynamayı düşünmektedir. Rüşvet suçuna ilişkin olarak yapılan yorumlar
şöyledir; “Aksi hal kabul edildiği takdirde, rüşvet alma suçunun manevi
unsurunu herhangi bir olayda, tespit etmek mümkün olmaz. Gerçekten devlet
idaresi aleyhine işlenen suçlarda, devlet fonksiyonunu gerçekleştiren memurun
satın alınamayacağı hususundaki mevcut kanaatin ihlal edilmemesi gerekir.
Eğer bu kanaat objektif bir şekilde sarsılmış olursa, memurun sübjektif durumu
önemli değildir. Bu sebepledir ki, rüşvet suçunda memurun esasen kendisinden
talep edilen hususu yapamayacağı konusunda, bir irade sahibi olup olmadığının
aranmasına ve ispatına gerek yoktur. (Ayhan Önder Ceza Hukuku özel hükümler
s. 171)
Dış rıza ile rüşvet (şike) anlaşması oluşmaz. CGK. 18.5.1999 5-119-121
Yargıtay uygulamada rüşvet anlaşmasının gerçek iradeye tabi olduğunu
söylemektedir. Bu sebeple anlaşmaya uymuş gibi gözüken ve karşı tarafı ihbar
eden kişilerin bu suçu işlemedikleri kabul edilmektedir. Aynı şekilde şike
anlaşmasını yapıyor gibi gözüküp de karşı tarafı ihbar eden kişi şike suçunu
işlemiş olmayacaktır. Fakat bunun için karşı tarafı ihbar etmesi veya başka bir
şekilde ispatlaması gerekir. Aksi halde bu anlaşmayı gerçek iradesi ile yapmayan
taraf dahi şike suçundan dolayı cezalandırılmaktan kurtulamayacaktır.
4. Hukuka Aykırılık Unsuru
Bir suç işlendiğinde bu suçun cezalandırılmaması söz konusu olabilir. Eğer
bir kimse hür iradesi ile suçu işlememişse bu kimse cezalandırılamaz. Baskı ve
tehdit altında suç işleyen bir kimsenin eylemi suç teşkil etse dahi suçun hukuku
aykırılık unsuru oluşmamaktadır. Mesela; kafasına silah dayanan bir kimse bu
tehdit altında hırsızlık suçunu işlese cezalandırılamaz. Sadece onu zorlayan kişi
dolaylı fail olarak cezalandırılır.
Bu durum emir komuta ilişkisi içinde çalışınlar açısından ayrı bir önem arz
etmektedir. Bir komutan askere emir verirse askerin o emri inceleme yetkisi
yoktur. Mutlaka emri yerine getirmek zorundadır. Fakat suç teşkil eden bir emir
hiçbir surette yerine getirilemez. Eğer memur suç teşkil eden bir emir alırsa
bunun yazılı olarak verilmesini istese dahi suç faili olmaktan kurtulamaz.
Şike suçlarında bilindiği gibi sporcular yöneticilerin emri altında
çalışmaktadır. Bir sporcunun yöneticinin emri dışına çıkması bazen zor olabilir
ve şike emrini yönetici baskısıyla yerine getirebilir. İşte bu zor ve baskı şike
suçunun oluşmasını engellemez ve futbolcu şike suçunu ortağı olarak sorumlu
olur. Burada futbolcunun emir değil de karşı konulamaz bir tehdit altında olması
halinde ancak şike suçundan dolayı sorumlu olmamasından bahsedilebilir. İşte
48 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
böyle cebir şiddet ve tehdit altında işlenen suçların hukuka aykırılık unsuru
oluşmaz. Demek ki suçun hukuku uygun olması halinde failin cezalandırılması
mümkün değildir.
5. Teşebbüs
6222 sayılı yasanın 11/3 maddesi hükmüne göre “Kazanç veya sair menfaat
vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde,
suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.”
TCK 35 madde hükmü varken böyle özel bir hükme gerek yoktu aslında. Fakat
yasa koyucu böyle aynı konuyu birçok yasada düzenleyerek son zamanlarda
kanun enflasyonuna yol açmıştır, normal halidir, mazur görülmelidir.
Bir suçun tamamlanmış olması cezalandırılması için şarttır. Fakat suçun
tamamlanma anına kadar işlenen hareketler tehlike ve zarar doğurmuş,
kamu düzeni ve korunan haklar ihlal edilmiş olabilir. Bu sebeple kanunlar
tamamlanmamış suçları da cezalandırmaktadırlar.
Fail icra hareketlerine başlamış olmasına rağmen mani bir sebep yüzünden
suçu tamamlayamamış yani neticeyi gerçekleştirememiş olabilir. İşte icra
hareketlerinin yapılmasına rağmen netice meydana gelmemişse teşebbüs suçu
söz konusu olmaktadır.
Teşebbüsün şartları ceza hukukunda şöyle sayılmaktadır. Kasten işlenmesine
karar verilen bir suç olmalı, icra hareketlerine başlanmalı, mani bir sebep
yüzünden netice meydana gelmemeli, vasıta, konu ve hareketler elverişli
olmalıdır.
Bir kimse bir başkasını öldürmek için ateş etse ancak bu kişi yaralansa fail
adam öldürmeye teşebbüs suçunu işlemiş olmaktadır. Hakkında adam öldürmek
cezası TCK 35 madde gereği indirilmek suretiyle verilmektedir.
Her suçun teşebbüse uygun olduğu söylenemez. Bazı suçlar teşebbüse uygun
değildir. Mesela: Neticesi harekete bitişik olan suçlar bu gruptandır. Fakat suç
öyle bir şekilde işlenir ki teşebbüse mümkün hale gelebilir. Bu sebeple teorik
olarak bir sınırlama yapmak her zaman doğru değildir.
Şike suçunda anlaşma ile suç oluştuğuna göre, şike suçuna tam teşebbüs
mümkün değildir. Tarafların şike konusunda pazarlığa girişmesi, ancak herhangi
bir nedenle anlaşma sağlanamaması halinde eksik teşebbüsün oluşacağı kabul
edilmektedir. Keza şike anlaşması için yapılan icabın kabul edilmemesi halinde
de eksik teşebbüs söz konusu olur. Yeni ceza yasasında tam ve eksik teşebbüs
ayrımı kalktığına göre şike suçuna teşebbüs mümkündür diyebiliriz.
Teklif etmek şike anlaşması yapmaya teşebbüs suçunun hareket unsurunu
oluşturur. Teklif açık ve belirli olmalıdır fakat Muayyen bir meblağı içermesi
gerekmez. Yorumu gerektiren sözler, açıkça şike teklif ve vaadini içermez.
Rüşvet teklifinde teklif edilen paranın tutarı açıklanmamışsa rüşvet teklif
etmek değil, memura hakaret suçu oluşur. Sözgelimi ne istersen veririm demek
yarar miktarı belli olmadığından rüşvet teklifi sayılmamıştır. (5. CD. 25.3.1998
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
49
577/11889) Ancak tam aksi yönde kararlarda bulunmaktadır. Yargıtay’ın rüşvet
suçuna ilişkin olarak verdiği diğer kararlar şu şekildedir.
Sanığın “alın bu parayı çay parası yapın beni bırakın ceza yazmayın”
demek suretiyle rüşvet vermek istediği ve eylemin eksik teşebbüs aşamasında
kaldığı. 5. CD. 22.4.1992 1012/1272
Sanığın girdiği ehliyet sınavını kazanamadığını öğrendiğinde imtihanı
yapan komisyon üyelerine “Para istiyorsanız para vereyim, benim
ehliyetimi verin, ne istiyorsanız vereyim” dediği ve bu suretle komisyon
üyelerine rüşvet vermeye teşebbüs ettiği. 5.CD. 24.9.1985 2485/3442
Teşebbüsün birinci şartı icra hareketlerine başlanmış olmasıdır. Bu nedenle
şike teklifine veya anlaşmasına başlanmadan önce yapılan tüm hareketler
hazırlık hareketleridir. Mesela; cebinde para ile şike teklif etmek için sporcunun
yanına giden kişi bu teklifi yapmadan önce yakalanırsa, şike anlaşması yapmaya
teşebbüs etmek suçunu işlemiş olmaz.
Şike suçu anlaşma yapılmış olmakla oluşmaktadır. Fakat bu sözleşmenin
gerçek iradenin icabı ve kabulü olması lazımdır. Bir taraf sözleşme yapıyor gibi
gözüküyor ancak gerçekte sözleşme yapmak istemiyorsa, gerçek bir sözleşme
yapmak isteyen açısından teşebbüs suçu oluşmaktadır. Her iki tarafta birbirini
kandırıyor ve şike anlaşması yapmak istemiyorsa, şike suçuna teşebbüs etmek
de söz konusu olmaz.
Bir taraf şike anlaşmasına evet demiş gibi gözükse ve şike konusu menfaatin
temini sırasında karşı tarafı yakalatsa bu taraf açısından şike suçu teşebbüs
aşamasında kalmış olmaktadır. Şikeye örtülü rızası ile evet diyen tarafın eylemi
suçu oluşturmayacaktır. Yargıtay’ın rüşvet suçu ile alakalı olarak verdiği karar
şike suçu içinde geçerlidir.
Kamu görevlisi olan sanığın, hakkında rüşvet aldığı yolunda yaygın
söylentilerin bulunduğu, yakınana da yapmaması gereken bir işte kolaylık
sağlayacağını söyleyerek yarar sağlamak istediği, olayın başlangıcından
itibaren rüşvet vermek niyetinde olmayan yakınanın, sanık ile arasında
geçen konuşmaları cep telefonunun hafızasına kaydettiği ve rüşvet teklifini,
sanığı yakalatmak ve suçun maddi kanıtlarını ortaya çıkartmak amacıyla
kabul etmiş gibi göründüğü, bu haliyle taraflar arasında özgür iradeye
dayalı bir rüşvet anlaşmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda
sanık, rüşvet alma suçunun icra hareketlerine doğrudan doğruya başlamış,
ancak elinde olmayan engel neden yüzünden tamamlayamamıştır. O halde
sanığın eyleminin, rüşvet almaya kalkışma aşamasında kaldığının kabulü
zorunludur. CGK Esas No:2009/5-150 Karar No:2010/1
6. İştirak
Şike suçuna maddi veya manevi olarak katılmak mümkündür. Manevi
katılma suç işleme kararını teşvik ve takviye şeklinde olmaktadır. Maddi olarak
katılma ise suç işlenirken yardım etmek veya işlendikten sonra yardım etmek
sözü vermek şeklinde olmaktadır. Eğer suça katılanlar fiil üzerinde hâkimiyet
kurarlarsa bunlara ortak değil, müşterek fail denmektedir. Fiili birlikte irtikap
50 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
edenler, doğrudan doğruya beraber işleyenler müşterek fail olmaktadır. Müşterek
faillerin hepsine aynı ceza verilmektedir. Suça maddi ve manevi olarak yardım
edenlere feri fail, doğrudan doğruya katılanlara asli fail denmektedir.
Şike anlaşmasının yapıldığı otelde oda ayırtan, şike anlaşması yapılacak
futbolcuyla anlaşmayı yapanı bir araya getiren bir kişi aracı olarak suça
katılmaktadır. Bu kişi aslında yardımcı rolünde gözükmektedir. Fakat yaptığı
hareketler fiil üzerinde hâkimiyet kurulmasını gerektiren hareketlerdir ve bu kişi
anlaşmayı yapan olmamasına rağmen asli fail olarak kabul edilmektedir. Bu kişi
sadece odayı ayırtmakla yetinmiş olsaydı o zaman yardım eden ortak olarak
kabul edilecekti. Faillik ve ortaklık arasındaki fark böyledir.
Demek ki bir suçu fail olarak işlemek, asli manevi fail olarak katılmak, feri
fail olarak ortak olmak mümkündür. Burada önemli olan yardım eden yani
feri fail olarak katılmak halinde daha az ceza verileceğini bilmektir. TCK 39/1
madde hükmüne göre suçun işlenmesine yardım eden kişiye, verilecek cezanın
yarısı indirilir.
Şike suçunun tamamlanması ile bitmesi arasında bir fark bulunduğu ileri
sürülmektedir. Şike sözleşmesi yapılmakla şike suçu oluşur. Sözleşmeye konu
menfaatin bir başkası tarafından iletilmesi halinde aracı olan üçüncü kişinin
fiili nasıl telif edilecektir? Sözleşme ile suç tamamlanmış ise üçüncü kişinin
bu fiili tamamlanmış bir suça iştirak olacağından, bu iştirak kurallarına uygun
düşmeyen bir çözüm tarzı olur. Üçüncü kişi sözleşme yapılmadan önce aracılık
yapmayı üstlenmiş ise feri maddi iştirak olur. Ancak böyle bir vaat söz konusu
değilse üçüncü kişinin menfaat temininde aracılık etmesi suç teşkil etmez.
Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin görüşü de aynı merkezdedir. (5.CD. 4.5.1983
757/1574) Genel iştirak kurallarına göre çözüm bu şekilde olmalıdır. Fakat
6222 sayılı yasanın 11/2 maddesinde “Şike anlaşmasının varlığını bilerek
spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan
kişiler de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır” hükmü vardır. Burada suç
oluştuktan sonra suça iştiraki mümkün kılan bir hüküm bulunmaktadır. Üstelik
asli iştirak mümkün görülmüştür. TCK 5 madde hükmüne göre ceza yasasının
genel hükümleri özel ceza yasaları hakkında da uygulanır. Böyle olunca ceza
yasasının genel hükmü olan 39 madde ile çatışan 11/2 madde hükmünün
uygulanmaması söz konusu olabilir.
Birde azmettirmek vardır ki bu suç işlemeye karar vermemiş bir kişiyi suçu
işlemeye karar verdirmektir. Mesela A iyi bir futbolcudur. Fakat arkadaşı B bir
gün kendisine “yarın öbür gün sakatlanıp parasız kalacaksın sana bir teklifim
var” der ve şike yapmaya A yı ikna eder. A şike anlaşması yapar. Burada B
azmettirendir. Ceza yasasında azmettiren fail olarak kabul edilmemiştir. Fakat
fail gibi cezalandırılmaktadır. TCK 38 madde hükmüne göre “Başkasını suç
işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” Yani aslında
faildir. Nitekim eski ceza yasasında azmettirmek asli manevi iştirak olarak kabul
edilmekte idi.
Burada azmettirmenin olması yeterlidir. Azmettirme sonrası yapılan basit
hatalar suçun oluşmasını engellemez. Mesela; A, B yi azmettirse ve C ile şike
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
51
anlaşması yapılmasını istese, fakat B giderek aynı takımın oyuncusu olan D ile
şike anlaşması yapsa, burada azmettirme suçu vardır. Azmettirilen kişinin ilgisi
olmayan başka bir takımla anlaşma yapması halinde azmettirenin iradesinin böyle
bir anlaşmayı tasvip edip etmediğine bakmak gerekir. Eğer azmettiren başka bir
takımla anlaşma yapmayı kesinlikle istemiyorsa ve bu iradesini açıklamış ise
şike suçundan sorumlu tutulamaz. Fakat örgüt yöneticilerinin üyelerin yaptığı
tüm şike anlaşmalarından sorumlu olduğu kabul edilmektedir.
Gerek asli failler gerekse feri failler birden fazla olabilir. Fakat asli ve feri
faillerin belli bir suçu veya suçları işlemek için örgütlenmeleri halinde iştirak
hükümlerini aşan bir durum ortaya çıkmakta ve iştirak halinde hareket edenler
ayrıca örgüt kurmak suçlarından dolayı cezalandırılmaktadırlar. Demek ki örgüt
üyesi sayılan bir kimse hem şike suçundan hem de örgüt üyesi olmaktan ceza
almaktadır.
Örgüt kurmak suçu TCK 220 maddede anlatılmıştır.
MADDE 220:
[1] Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya
yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç
bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en
az üç kişi olması gerekir.
[2] Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[3] Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza
dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
[4] Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan
dolayı da cezaya hükmolunur.
[5] Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan
dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
[6] Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte
üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
[7] Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek
ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
Madde metni incelendiğinde, hem örgüt üyeliğinden, hem de örgütün
işlediği suçlardan üyelerin cezalandırılacağı anlaşılmaktadır. Örgüt yöneticileri
ise örgütün işlediği suçlardan fail olarak cezalandırılmaktadır. Fakat 4. Fıkra
hükmüne göre örgüte üye olduğu kabul edilen herkes örgütün işlediği suçlardan
asli fail gibi cezalandırılmaktadır. Bunun yanında örgüt üyeliği tarifi genişletilmiş
ve örgüte yardım etmekte üyelik sayılmıştır. Böyle olunca örgüt şemasına dâhil
olan, olmayan ancak örgütle birlikte hareket eden, örgüte yardım eden herkes
örgütün işlediği suçlardan sorumlu olmaktadır. Mesela; bir şike suçuna yardımcı
rolünde katılan A, artık örgüt üyesi sayılmaktadır. Hem üyelik suçundan hem de
52 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
işlenen suçtan sorumludur. Hâlbuki bu kişinin diğer şike suçlarına katılması söz
konusu değildir. Üçüncü yargı reformu paketinde örgüte yardım halinde üyelik
suçu oluştuğundan bu suçtan dolayı verilecek cezada indirim yapılmasına karar
verilmiştir. Kabul edilen bir değişiklik önerisine göre de örgüte üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işleyen kişiye örgüte üye olmak suçundan dolayı
verilecek ceza yarısına kadar indirilebilecek. Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya
dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi örgüt
üyesi olarak cezalandırılacak, ancak örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza 3’te
1’ine kadar indirilebilecek.
7. Teselsül
Bir suçun aynı suç işleme kararı ile aynı mağdura karşı farklı zamanlarda
birden fazla işlenmesi halinde müselsel suç söz konusu olur. Mesela; aynı kömür
deposundan birkaç gün arayla kömür çalmak halinde aynı depo sahibine karşı
birden fazla hırsızlık suçu işlenmiş olmaktadır. Fakat bu suçların tamamı tek
hırsızlık suçu sayılmaktadır. TCK 43/1 madde gereğince tek hırsızlık suçunun
cezası bir miktar artırılarak verilmektedir. 6222 sy 11/10 maddesi bu konuda özel
bir hüküm getirmiştir. Bu hükme göre “Bu maddede tanımlanan suçların bir suç
işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi
halinde, bunlardan en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza dörtte
birinden dörtte üçüne kadar artırılarak tek cezaya hükmolunur.”
Aynı kişiye karşı işlense dahi çok uzun zaman aralıkları ile işlenen suçlar aynı
suç işleme kararına bağlanamadığı için ayrı suç sayılmaktadır. Yine aynı zaman
dilimi içinde işlenen suçlarda tek suç sayılmaktadır. Kömür çuvallarını aynı
gece birkaç kez içeri girerek alan kişi birden fazla giriş çıkış yapmasına rağmen
tek hırsızlık suçunu işlemiş olmaktadır. Çünkü değişik zamanlarda işlenmiş
olmak şartı gerçekleşmemektedir. Bunun gibi şike ile şampiyonluğu kazanmaya
karar veren bir takım yöneticisi, sezon içinde oynanacak olan maçlarda şike
anlaşması yapmış olsa, müselsel suç hükümleri tatbik edilebilir. Fakat bu şike
anlaşmalarının aynı suç işleme kararına bağlanabilmesi gerekir. Bir maçta şike
yaptıktan sonra vazgeçen fakat birkaç maç işler kötü gidince bu fikrinden dönerek
yeniden şike anlaşmaları yapan kişinin aynı suç işleme kararı ile hareket ettiği
ileri sürülemez. Fakat şike anlaşmaları yapmak üzere örgütlenmek söz konusu
ise artık aynı suç işleme kararının mevcudiyetini kabul etmek gerekir. Çünkü
aynı suç işleme kararı ve işin sürekliliği kişileri örgütlenmeye itmiş olmaktadır.
Bu sebeple örgütün varlığı kabul edildikten sonra müselsel suçun varlığı da
zorunlu hale gelmektedir.
Müselsel suçta kural suçun aynı mağdura karşı işlenmesidir. Şike suçunun
mağduru lider ve şampiyon olması muhtemel olan takımdır. Ayrıca bu suç
kamuya karşı işlenen bir suçtur. Bu sebeple mağdurun aynı olması şartının şike
suçunda gerçekleştiğini söylemek kabildir.
Burada müselsel suçun önemli bir ayrıntısını incelemek gerekir. Aynı maç
için birden fazla futbolcu ile anlaşma yapmak halinde birden fazla şike suçu
oluşmaktadır. Fakat bu suçları aynı kast altında toplamak mümkündür. Diyelim
ki fail karşı takımın üç oyuncusunu otele çağırdı ve aynı anda üçüyle birlikte
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
53
anlaşma yaptı. Bu halde Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin görüşü tek suçun
oluştuğu yönündedir. Fakat bu futbolcularla birden fazla maç için sözleşme
yapılırsa müselsel suç hükümleri uygulanmalıdır. Çünkü 6222 sayılı yasanın
11/1 maddesinde belirli bir müsabakadan bahsedilmektedir.
Aynı iş için birden fazla memura rüşvet verme halinde, tek rüşvet vermek
suçu oluşur. Aynı işin değişik aşamaları için aynı ya da değişik memurlara rüşvet
verilmesi halinde sanığın aynı suç işleme kararıyla hareket ettiği saptanırsa
TCK. 80. madde uygulanabilir. (E. Çetin memur suçları sh 643)
Rüşvet alma suçlarında mağdur sayısının birden fazla olması durumunda,
suç işleme kararında birlik bulunduğu takdirde müteselsil suç söz konusu
olabilecektir. (Malkoç memur suçları sh 158)
Yargıtay’ın rüşvet suçuna münhasır olarak verdiği muhtelif kararlar şu
şekildedir.
Muhtelif şahıslardan ayrı ayrı rüşvet alınması olayında kast birliğinden
söz edilemeyeceği, sanığın her eyleminin ayrı bir suç teşkil edeceği
gözetilmeyerek, suçun teselsül eylediğinden bahisle T.C.K. 80 inci
maddesinin uygulanması, bozmayı gerekmiştir. 5.CD. 11.4.1979 432/896
Memurun iki ayrı tutukludan değişik zamanlarda rüşvet alması, suç
işleme kararında değişiklik sebebiyle müteselsil değil müstakil iki rüşvet
suçudur. 5. CD. 30.5.1979 1107/1550
Aynı maç için birden fazla sporcuya farklı zaman ve yerde, aynı suç işleme
kararıyla şike anlaşması yapılması halinde teklif eden açısından müselsel şike
yapmak suçu oluşur. Alan sporcular açısından ise ayrı ayrı şike yapmak suçu
oluşur. Fakat sporcular kendi aralarında bir temsilci seçerek anlaşma yapmaya
gönderseler, tek şike suçu oluşmaktadır. Yargıtay benzeri bir olayda rüşvet suçu
için böyle bir karar vermiştir.
Memura verilmek üzere köylülerden para toplanması halinde para
birçok kişiden toplanmış olmasına rağmen bir defada verildiği için tek
rüşvet vermek suçu oluşur. 4. CD. 7.4.1946 7239/8440
Aynı sezonda aynı kişiyle birden fazla anlaşma yapılırsa, veren ve alan için
müteselsil suç, aynı maç için birden fazla kişiyle anlaşma yapılması halinde,
menfaati veren açısından müselsel şike yapmak suçu, alanlar açısından alan
sayısınca şike yapmak suçu oluşmaktadır.
8. Ceza
Şike suçunun cezası 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesinde bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası olarak belirlenmiştir. Her
şike sözleşmesi için bu ceza verilecektir. Fakat şike sözleşmelerinin aynı suç
işlemek kararı ile yapıldığı anlaşılırsa, 6222 sy nın 11/10 madde gereğince tek
şike sözleşmesinden dolayı ceza verilecek ve artırılacaktır. Bu halde ceza dörtte
birinden üçüne kadar artırılmaktadır.
6222 sayılı yasanın 11/1 maddesine göre şike yapan kişi, bir yıldan üç yıla
54 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Burada adli
para cezasının alt sınırı belirtilmediğinden, 4237 sayılı yasanın 52/1 maddesine
göre bu alt sınır 5 gün adli para cezası olarak belirlenecektir.
6222/9 maddesine göre Verilen hapis cezası hakkında Ceza Muhakemesi
Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve
ertelenemez. Böyle olunca hapis cezasının paraya veya söz gelimi kitap
okumaya, içkili yerlere gitmekten mene çevrilmesi imkânsız hale gelmektedir.
Kanun koyucu 10/12/2011 tarihinde 6259 sayılı yasayla değişiklik yaparken
adeta hakim gibi hükmünü kurmuştur.
6222 sayılı yasanın 11/11 maddesine göre “Bu maddede tanımlanan suçlardan
dolayı cezaya mahkûmiyet halinde, kişi hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun
53 üncü maddesi hükümlerine göre, spor kulüplerinin, federasyonların,
bünyesinde sportif faaliyetler icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim
organlarında görev yapmaktan yasaklanmasına hükmolunur.”
TCK 53/1-e madde hükmüne göre ceza alan kişi “Bir kamu kurumunun veya
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya
sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra
etmekten, Yoksun bırakılır.” Bu yoksunluklar kararın kesinleşmesi ile birlikte
başlar, infazın bitmesi ile birlikte son bulur. TCK 53/2 maddeye göre “Kişi,
işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı
tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.”
Ancak TCK 53/5 maddede şike suçunun yöneticiler tarafından işlenmesi
halinde ek bir yasaklamadan bahsedilmektedir. Madde hükmüne göre “Birinci
fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen
suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından
sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak
ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir.” Mesela; 1 yıl hapis
cezası verildiğinde cezanın infazından sonra işlemek üzere 6 ay veya 1 yıl hak
yoksunluğu cezası verilecektir.
6222 sayılı yasanın 11/7 maddesine göre “Suçun spor kulüplerinin veya sair
bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, ayrıca bunlara, şike veya teşvik
primi miktarı kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının
miktarı yüzbin Türk Lirasından az olamaz.”
6222 sayılı yasanın 23/3 madde hükmüne göre “Bu Kanun hükümlerine
göre idari para cezasına ve diğer idari yaptırımlara karar vermeye, Cumhuriyet
savcısı yetkilidir.”
9. Suçun Nitelikli Halleri
6222 sayılı yasanın 11/4 maddesine göre “Suçun;
a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması
suretiyle,
b) Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
55
kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya idari
yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan
kişiler tarafından,
c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde,
ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla, işlenmesi halinde
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Birinci olarak kamu görevlilerinin şike suçunu işlemesi halinde ceza yarı
oranında artırılarak verilecektir. Mesela; bir hakem şike yaparsa suçun nitelikli
halini işlemiş olmaktadır. 6222 sayılı yasanın 20 maddesine göre “Spor
müsabakalarında görev yapan hakem, gözlemci ve temsilciler bu görevleriyle
bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi
sayılır.”
İkinci olarak Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren
tüzel kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya
idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini
yapan kişiler tarafından, şike suçu işlenirse yine ceza yarı oranında artırılacaktır.
Üçüncü olarak şike suçu bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenirse yine
artırım sebebi mevcuttur. Demek ki örgüt halinde bu suçu işlemek halinde hem
örgüt üyesi olmak suçundan hem de nitelikli şike suçundan dolayı cezalandırılmak
söz konusu olacaktır.
Dördüncü olarak bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla, işlenmesi
halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Bu dört halde suçun nitelikli şekli işlenmiş olmaktadır.
10. Teşvik Şikesi Suçu
Bunların yanında bir de teşvik şikesi vardır. Bu şike türünde maçın tarafı olan
takımlardan birine teklif yapılmakta ve iyi oyun sergilemeleri istenmektedir.
Fakat bunu isteyen takımın kendi yöneticileri veya taraftarları değil, başka
bir takımın mensuplarıdır. Böylece iyi oynayan ve galip gelen takım teklifte
bulunan takımın ligde yükselmesini sağlamaktadır. Bu suç tipinde şike yapılan
takımdan pasif olması değil, bilakis aktif bir oyun sergilemesi istenmektedir.
Futbol ahlakının korunması için böyle bir hüküm konmuştur.
6222 sayılı yasanın 11/4 madde hükmüne göre “Suçun bir müsabakada bir
takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat
edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza
yarı oranında indirilir.”
Aktif şike suçu, pasif şike suçuna göre sportmenliğe çok aykırı
bulunmadığından olsa gerek, cezanın yarı oranında indirilerek hükmedilmesi
istenmiştir.
Suç prim verilmekle veya vaat edilmekle tamamlanmış olmaktadır. Aktif şike
suçunda iştirak, teşebbüs ve teselsül konularında yaptığımız açıklamalar suçun
bu tipi için de geçerlidir.
56 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Bir takımın kendi oyuncularına prim vermesi veya vaat etmesi tabii olarak
suç oluşturmayacaktır.
11. Etkin pişmanlık
Etkin pişmanlık bir suçu işledikten sonra suçun sonuçlarını telafi etmek
halinde söz konusu olmaktadır. Eğer kanunda özel bir hüküm varsa suç işledikten
sonra neticeyi telafi eden faile ceza verilmemektedir.
TCK nun 36 maddesinde gönüllü vazgeçmek hükmü vardır. Bu maddede fail
suçu işlemekten vazgeçmekte ve neticenin meydana gelmesini önlemektedir.
Bu hüküm daha önce neticesi hareketten ayrı suçlarda söz konusu olmaktadır.
Şike suçu gibi anlaşmakla oluşan suçlar hakkında bu maddenin uygulanma alanı
yoktur. Şike suçunda ancak etkin pişmanlık söz konusu olabilir.
Fakat 6222 sayılı yasanın 11/8 maddesi hükmüne göre “Müsabaka yapılmadan
önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez.” Buna göre
maçtan önce anlaşmayı ihbar eden taraf ceza almayacaktır. Bunun için yetkili
mercilere durum bildirmesi gerekecektir. Yakınlarına durumu anlatması ve şike
anlaşmasından tek yanlı rücu etmesi yeterli değildir. Maçtan sonra yapılan itiraf
ve ihbarın suçun oluşmasını engellemesi söz konusu değildir.
Örgüt kurmak ve üye olmak suçlarına ilişkin olmak üzere de TCK 221
maddede etkin pişmanlık hükümleri bulunmaktadır. Madde hükmüne göre;
[1] Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya
başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü
dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya
yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
[2] Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun
işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara
bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
[3] Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak
etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını
veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde,
hakkında cezaya hükmolunmaz.
[4] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten
veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya
örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup,
örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi
hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan
dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi
hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar
indirim yapılır.
[5] Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli
serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla
kadar uzatılabilir.
SAYI: 31
ŞİKE SUÇU
57
12. Örnek olay çözümü
Kaleci K, ya eski antrenörü A, rica eder ve ona şöyle der. “Senin üzerinde
büyük emeklerim olduğunu biliyorsun. Benim için bu haftaki maçta bir gol ye.
İstediğin parayı vereceğiz.” Bunun üzerine kaleci K, teklifi kabul eder. Birkaç
gün sonra maçtan önce arkadaşına konuyu açar. Arkadaşının ikazı üzerine şike
yapmamaya karar verir. Fakat bunu A ya söylemez ve maçta söz verdiği gölü
yemez.
Soru 1: Burada A ve K şike suçunu işlememiş midir?
Cevap 1: Bu olayda A ve K şike suçunu işlemiştir. K nın daha sonra vazgeçerek
verdiği sözü yerine getirmemesi sonucu değiştirmez.
Soru 2: K golü yemesine ve sözünü yerine getirmesine rağmen A parayı
vermeseydi, şike suçu yine de oluşur muydu?
Cevap 2: A ve K şike suçunu işlemiş olurdu. Verilen sözlerin yerine getirilmesi
şart değildir.
Soru 3: Kaleci K, maçtan önce anlaşmayı yetkili makamlara ihbar ederse
şike suçu oluşur mu?
Cevap 3: Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye
ceza verilmez. Hatta şike için aldığı para veya sair menfaat almış olsa dahi, bunu
yetkili mercilere teslim ederse yine cezalandırılmaz.
Soru 4: Bu olayda Kaleci K ya verilecek olan parayı C çanta ile getirseydi
suça iştirak etmiş olur muydu ve iştirak derecesi ne olurdu?
Cevap 4: Genel iştirak hükümlerine göre şike anlaşmasıyla birlikte suç
oluşmaktadır. Oluşan suça sonradan katılmak mümkün değildir. Ancak parayı
ileten kişi anlaşmadan önce bu rolü üstlenmişse yardım eden olarak sorumlu
olurdu. Fakat 6222 sayılı yasanın 2 maddesi özel bir hüküm getirerek anlaşmadan
sonra suça asli fail olarak katılmayı mümkün görmüştür. Buna göre parayı
anlaşmayı bilerek götüren kimse 11/1 madde hükmüne göre cezalandırılacaktır.
Soru 5: Bu olayda kaleci K yapılan teklifi kabul etmese idi, iki tarafta suç
işlemiş olur muydu?
Cevap 5: Antrenör A nın teklifi kaleci K tarafından kabul edilmediğinde A,
şikeye teşebbüs suçunu işlemiş olacaktır. Kaleci K ise herhangi bir suç işlemiş
olmayacaktır.
Soru 6: A eski oyuncusu K ya para teklif etmiş olsaydı ve K ile paranın
miktarı konusunda anlaşamasaydı ne olurdu?
Cevap 6: Bu halde A yine şikeye teşebbüs suçunu işlemiş olurdu. Gerçi K
anlaşmaya hazırdır fakat para miktarını az bulmuştur. Kanun anlaşmayı şart
koşmaktadır. Üstelik bu anlaşma gerçek iradelerin uyuşması şeklinde olmalıdır.
Soru 7: A nin şike teklifine K tamam deseydi ancak gerçek iradesi bu
yönde olmasaydı ve verdiği sözü gerçek iradesine uygun olarak yerine
getirmeseydi ne olurdu?
58 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Cevap 7: Kanun rüşvet suçunda olduğu gibi şike suçunda da gerçek iradelerin
uyuşmasını şart koşmuştur. Bu halde gerçek iradesi şike yönünde olan A şikeye
teşebbüs suçunu işlemekte ancak K bu suçu işlememiş olmaktadır. Fakat K
burada ispat yükü altındadır. Çünkü gerçek iradesinin şike yapmamak olduğunu
kanıtlamak zorundadır. Bunu da kendisine menfaat temin etmek isteyen A yı
mesela parayı teslim etmeye gelirken yakalatmak suretiyle sağlamalıdır. Bu
sebeple yakalatma şeklinde veya başka bir delille ispatlanmadıkça, gerçek
masum iradenin kaleci K yı kurtarması mümkün değildir.
Soru 8: Antrenör A eğer bir örgüt şeklinde hareket ediyorsa sadece kaleci
K ya değil de başka maçlarda da başka sporculara teklifler götürüyorsa ne
olacaktır?
Cevap 8: A örgüt üyesi olduğundan dolayı ayrıca bu suçtan dolayı
cezalandırılacaktır. Anlaşmaya konu her şike ayrı bir suçu oluşturur. Fakat aynı
suç işleme kararı ile ve aynı amaç için anlaşmalar yapılıyorsa müselsel suç
hükümleri uygulanır.
Soru 9: Kaleci K, bu şekilde birçok takımla şike anlaşması yapıyorsa ne
olacaktır?
Cevap 9: Kaleci K nın her yaptığı şike anlaşması kural olarak ayrı suç teşkil
eder. Fakat bunu belli bir takımın lehine olarak aynı suç işleme kararına dayalı
olarak yapıyorsa hakkında müselsel suç hükümleri uygulanır. Yani kendisine
artırılmış tek ceza verilir.
Soru 10: Kaleci K ya çalıştırıcı A maçta gol yememesi ve yüksek
performans göstermesi için teşvik primi vermişse yine suç olur mu?
Cevap 10: Kanunun 11/5 maddesine göre teşvik şikesi suçu işlenmiş olur ve
A ve K her ikisi de 11/1 madde hükmüne göre cezalandırılır. Ancak indirimli
ceza uygulanır.
Soru: 11: Hem kaleci K hem de antrenör A şike anlaşması yapıyor gibi
gözüküyor ancak birbirlerini sınamak için bu şekilde icap ve kabul de
bulunuyorlarsa ne olur?
Cevap 11: Görünüşteki iradelerin uyuşması önemli değildir. Gerçek iradeler
uyuşmalıdır. Böyle sahte bir anlaşma ile şike suçu işlenemez. Aksi yönde
fikirlerde mevcuttur.
Soru 12: Burada kaleci K, A nın teklifini hatır için kabul etmiş olsaydı,
yine şike suçu oluşur muydu?
Cevap 12: Hatır için şike yapılması halinde kanunda yer alan sair menfaat şartı
gerçekleşmiş olmaz. Ancak bu halde de şike suçu ile korunmak istenen hukuki
yarar ihlal edilmektedir. Böyle bir şikenin korunmasına imkân yoktur. Hatır
şikesinde anlaşma suçun oluşması için yeterli olmamalıdır. Fakat anlaşmaya
uyulmuş ise hatır şikesi de suç olarak kabul edilmelidir.
SAYI: 31
YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI... 59
YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI
HÜKÜMLERİNE GÖRE
KİRA SÖZLEŞMESİNİN DEVRİ
Av.Yıldıray SAYAR
6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının yürürlüğe girmesiyle birlikte artık 6570
Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Yasa yürürlükten kalkmış ve kadük hale
gelmiştir.6750 Sayılı Yasanın sosyal amaçlı bir yasa olması ve ekonomik açıdan
mağdur durumda olduğu var sayılan kiracıların korunmasına dair hükümlerinin
yürürlük tarihleri farklı maddeler için farklı zaman süreçlerinin nazara alınmış
olmasından dolayı yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası anlamında aynı
korumanın sağlanmış olduğunu kolaylıkla var sayamayız.
Çeşitli basın organlarından yayınlanmış olduğunun aksine 6098 Sayılı Yeni
Yasada kira hukuk anlamında devrim ve reform niteliğinde değişimler yoktur.
Radikal anlamdaki değişiklikler Türk Hukukunda yeni bir düzenleme olarak
genel işlem şartları ve kefalet hukuku alanında yapılmıştır.
Bu genel değerlendirmemizin detayları yakın zaman içerisinde yayınlanacak
olan kitabımızda ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası Madde 323 :”Kiracı, kiraya verenin yazılı
rızası olmaksızın kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren iş yeri
kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz. Kiraya
verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisini devreden kişi, kira sözleşmesinde
kiracının yerine geçer ve devreden kiracı kiraya verene karşı borçlarından
kurtulur.İş yeri kiralarında devreden kiracı kira sözleşmesinin bitimine
kadar en fazla iki yıl süreyle devranla birlikte müteselsilen sorumlu olur.”
Belirtilen madde hükmü, uygulamada özellikle iş yeri kiralarının devri
hususunda yaşanan bir takım problemleri çözebilecek nitelikte bir yasal
düzenlemedir. Bundan dolayı özellikle işyeri kira ilişkilerinde devirden
kaynaklanan problemlerin daha kolay çözüleceği inancındayız.
Yasa metninden de anlaşılacak olduğu üzere genel bir tabir olarak iş yeri
kiralarından bahsedilmek suretiyle kiraya verenin haklı bir sebep olmaksızın
devir konusunda rıza vermekten kaçınamayacağı hususu belirtilmektedir.
Bundan dolayı uygulama aşamasında iş yeri kirası denince artık sadece çatılı
işyerleri kirasını anlamamak ve yasa hükmünü dar yorumlamamak gerekir;
60 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
mesela alışveriş merkezindeki bankolar, stantlar da bir işyeridir. Bundan dolayı
bu tür yerlerin devri konusunda kiraya veren haklı bir sebep olmaksızın devir
işlemine rızadan kaçınamaz.
Konutlar şahsi kullanım için olduğundan ve kiracının sosyoekonomik durumu,
mesela çok çocuklu olup olmamış gibi durumlar kira ilişkisinin tesisinde önemli
bir unsur olduğundan dolayı konut kiralarında kiraya veren bu rızayı vermekten
kaçınabilir. Konut kiralarında kiraya verenin kira sözleşmesinin devrinden
kaçınmış olmasından dolayı da kötü niyetli olduğundan kesinlikle bahsedilemez
ve bu hususta bir yargı kararı hiçbir biçimde kiraya verenin iradesinin yerine
geçemez. Uygulamada bu hususa özellikle dikkat edilmesi gerekir.
Kira sözleşmesinin devrinde kiraya verenin rızası için yazılı olması bir
geçerlilik şartıdır. Bir ispat şartı söz konusu olmadığından dolayı kiraya verenin
rızası olduğu hususu hiçbir biçimde
Tanık ya da diğer yollar ile ispat edilemez. Ayrıca ortada geçerlilik şartı
olduğundan dolayı bu hususunun hâkim tarafından resen nazara alınması gerekir.
Doğal olarak bir kira ilişkisinin devredilebilmesi için öncelikle ortada mevcut
ve geçerli bir kira sözleşmesinin bulunması gerekir. İleride kurulması muhtemel
bir sözleşmenin devrinden bahsedilemez. Bu husus da yasadan kaynaklanın bir
geçerlilik şartıdır.
Bu maddenin bize göre RATİO LEGİSİ bir ekonomik faaliyet sonucu değer
arz eden iş yeri kiralarında kiracıya tanınan bir ekonomik haktır. Bundan dolayı
mevcut kira ilişkisinin devrini sadece kiracı talep edebilir.
6098 Sayılı Yasadaki kira hukukuna ilişkin hükümlerinin RATİO LEGİSİNE
göre de kira sözleşmesiyle kiracı aleyhine yasal haklarından vazgeçer biçimde
hükümler konulamaz. Bundan dolayı tanzim edilecek olman bir kira sözleşmesi
yahut da bunlara ek olacak bir sözleşme ile kiracının bu hakkından feragat
etmesi düşünülemez.
Doğal olarak özel hukuk hükümlerine göre kiracı tarafından kira ilişkisinin
devri yönünde kiralayana yönelik bir talep olmalıdır. Bu talebe bağlı olarak da
eğer kiraya veren devre rıza göstermişse bunun yazılı olarak verilmiş olması bir
geçerlilik şartıdır.Bunun bir ispat şartı olabileceğini düşünmesi muhtemel olan
müelliflere katılmak mümkün değildir.Yasa maddesi her türlü yorumdan uzak
ve net olarak açıktır.
Kiracının iş yeri kiralarında devir istemine kiraya veren haklı sebep
olmaksızın devirden kaçınamaz. Ancak rıza istemini kiraya verenin mülkiyet
hakkını kısıtlayacak bir biçimde kullanılamaz. Ekonomik durumu gayet iyi olan
ve ödemelerin muntazaman yapan bir kiracı yerine daha fazla bir kira parası
verse de kiracının gösterdiği bir kişi için devir işlemine rıza gösterilmemesi
hakkın kötüye kullanılması değildir. Ekonomik istikrar açısından düzenli olarak
tahsil edilecek düşük de olsa bir iş yeri kirası ilişkisi, ödenip ödenmeyeceği belli
olmayan ve iş istikrarı konusunda üzerinde şüpheler olan bir kira ilişkisinden
üstündür.
SAYI: 31
YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI... 61
Özel hukuk ve özellikle Borçlar Yasası anlamındaki sözleşme ilişkilerinde
irade esastır. Akitler iki tarafın iradesinin birleşmesiyle meydana gelir. Bundan
dolay kumasal anlamdaki sözleşmeye müdahalelerin kamu yararı, genel ahlak
ve temel haklar ve özgürlükler dışında kısıtlı olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bundan dolayı yargı organları “HAKLI SEBEP” konusu çok iyi irdelemelidirler.
6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası hükümlerine göre şahıslara veya kamuya ait
kira ilişkisi tesis edilen mülkler arasında bir ayırım kalmamıştır. Bundan dolayı
kamuya ait özel hukuk hükümlerine tabi olan işyeri kiralarında da yazılı onay
olmak kaydıyla devir işleminin rıza söz konusu olabilir.
Tüm düzenleme nazara alındığında dikkat edilmesi gereken en önemli konu
üçüncü şahsın işyeri kira sözleşmesinin devrini talep etmesi ancak kiracıya karşı
yöneltilecek bir taleple olur.kira ilişkisine kiracının rızası olmaksızın üçüncü
bir şahsın müdahale imkanı yoktur.Bu hususta kiraya veren daha fazla bira elde
etmek ümidiyle kiracıdan devir konusunda bir talepte bulunamaz.Ancak taraflar
birlikte rıza gösterdikleri taktirde bir ikale sözleşmesiyle kira ilişkisini vaktinden
önce sonlandırabilirler.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
YARGITAY HUKUK
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 65
SAYI: 31
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 11.4.2012
Esas: 2012/12-132
Karar: 2012/319
 İCRA İFLAS
HARÇLARININ 492 SAYILI HARÇLAR
KANUNUNUN YARGI HARÇLARI BÖLÜMÜNDE
DÜZENLENDİĞİ
 BANKALARIN
KENDİ ÖZ KAYNAKLARINDAN VEYA
DİĞER KREDİ KRUMLARINDAN TEMİN ETTİKLERİ
KREDİLERİ, GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİYLE GERÇEK
VEYA TÜZEL KİŞİLERE, TEMİNATLI VEYA TEMİNATSIZ
OLARAK KULLANDIRMALARI HALİNDE, 492 SAYILI
HARÇLAR KANUNU 123/SON MADDESİNDEKİ İSTİSNADAN
YARARLANMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞI
ÖZET: Şikayet yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda;
İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Şikayetçi banka tarafından, borçluya kullandırılan kredinin geri ödenmesini
temin amacıyla icra takibi yapıldığı anlaşıldığı ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 123.maddesinde kredilere ilişkin istisna hükmünün yargı harçlarını da
kapsamı içine aldığı, ihale bedeli, tahsil harcından müstesna olduğundan, bu
yöndeki şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Harcın konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın konut kredisi sözleşmesi uyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın ihalesi sonucu, şikayetçi bankanın kredi alacağına mahsuben taşınmazı satın almasından kaynaklanmaktadır.
66 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Anılan icra takibi nedeniyle tahsil edilen alacak miktarı üzerinden icra memuru
tarafından şikayetçi bankadan icra tahsil harcı alınmıştır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi
bankanın, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123/son maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağı, dolayısıyla icra tahsil harcına konu işlemin harçtan müstesna olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
492 sayılı Harçlar Kanuna göre alınacak harçlar arasında, yargı harçları
da bulunmaktadır. Aynı Kanunda “genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı altında, “özel kanunlardaki hükümler” alt başlığını taşıyan ve konumuzu ilgilendiren 123.maddesi gelmektedir.
5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11.maddesinin ( ç ) bendi
ile değişik “Özel kanunlardaki hükümler” kenar başlıklı 123.maddesinde aynen:
“Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden
harç alınmaz.
Değişik ek fıkra ile de Bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri
ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır hükmüne yer verilerek, son cümlede daha önce yer alan “işlemler harca tabi tutulmaz” ibaresi “işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır” ibaresi
olarak değiştirilmiştir. Yasa koyucu; bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve
uluslararası kurumlarca kullandırılmak üzere temin edilen kredilere ait bazı işlemlerden harç alınmayacağını belirttiğine göre; bankaların, kendi öz kaynaklarından veya diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi
sözleşmesiyle gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmaları halinde, 492 Sayılı Kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan
faydalanmaları olanaklı değildir.
İcra harçlarına gelince;
İcra ve iflas harçları, 492 sayılı Harçlar Kanununun yargı harçları bölümünde düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya diğer yasalara ve özellikle Harçlar
Kanunu’na bırakmıştır.
Yasa koyucu harç ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır.
İcra harçları, 492 Sayılı Yasaya bağlı ( 1 ) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının ( B/1 ) bölümünde düzenlenmiştir. İlgililer; icra takibi sırasında ve takibin
niteliğine göre başvurma harcı, peşin harç, icra tahsil harcı ve yerine getirme
harcı olmak üzere dört çeşit harç ödemek zorundadırlar.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 67
Devletin icra takibi nedeniyle aldığı harçlardan en önemlisi Harçlar
Kanunu’nun 28.maddesinin ( b ) bendinde düzenlenen icra tahsil harcıdır.
Somut Olayda; Şikayetçi banka, borçlunun konut kredisinden kaynaklanan
kredi borcunu geri ödememesi nedeniyle, anılan borçlu hakkında İcra Müdürlüğünün dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine
girişmiş; kredinin teminatı olarak gösterilen taşınmazın satışı için yapılan açık
arttırmada bankaya satılmış, ihale kesinleşmiştir.
Şikayetçi/alacaklı banka vekili, kredi geri ödemesine ilişkin işlemler harca
tabi olmadığından tahsil harcı alınmaksızın cezaevi yapı harcının tahsili, talebin reddi halinde ihtirazı kayıtla tahsil harcının alınmasını istemiş ise de alacaklı vekilinin harçlardan muafiyet talebinin reddine, harçların ihtirazi kayıtla alınmasına, ihale bedelinden %9 tahsil harcının alınmasına karar verilmiş; bunun
üzerine ihaleye konu ipotekli taşınmazın satış bedelinin %9 oranına isabet eden
miktardaki icra tahsil harcı, alacaklı banka tarafından ödenmiştir.
Şikayetçi/alacaklı banka, bu harcın iadesi için icra memurluğuna başvurmuş,
ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine şikayet başvurusunu yapmıştır.
Harçlar Kanunu’nun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna
tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı harçlarının girmediği
belirgindir. Borçluya ait olan tahsil harcının, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun
28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde alacaklıdan alınmış olması, sonuçta bu
miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir.
Davacının tahsil harcından muaf olmadığına, tahsil harcının tahsiline ilişkin
icra müdürlüğü işleminin doğru olduğundan şikayetin bu yönüyle reddine ilişkin
direnme kararı usul ve yasaya uygun görülerek şikayetin reddine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu yönden ONANMASINA
karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
492/m.13, 28-b, 123 son
DAVA : Şikayet yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 10.04.2009
gün ve 2009/1404 E., 2009/990 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 12.04.2010 gün ve
2009/27256-2010/8760 sayılı ilamı ile;
( ... 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 04.06.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanunun 11/ç maddesiyle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 123/son maddesi yeniden
düzenlenmiş ve son fıkrada yer alan “harca tabi tutulmaz” ibaresi, “bu Kanun’da
68 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yazılı harçlardan müstesnadır” şeklinde değiştirilmiştir. İstisna ve muafiyet kavramları vergi hukukunda ayrı ayrı düzenlenmiş olup; istisna bir işleme, muafiyet ise şahsa ilişkindir. Maddede açıkça müstesna ifadesi kullanılmış olması
karşısında, yapılan bu son değişiklikle, bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve
uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları
ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler, alacaklı-borçlu ayrımı yapılmaksızın 492
sayılı Harçlar Kanununda yer alan yargı harçlarından da müstesna tutulmuştur.
Nitekim maddenin gerekçesinde bu değişiklik “492 sayılı Harçlar Kanununun
123.maddesinde kredilere ilişkin istisna hükmünün yargı harçlarını da kapsamı
içine aldığı hususu açıklığa kavuşturularak uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır” şeklinde ifade edilmiştir. Diğer taraftan bu durum Yüksek Danıştay 9.Dairesi’nin bu yöndeki yerleşmiş birçok kararı ile de kabul edilmiş bulunmaktadır ( Danıştay 9.Dairesi 20.10.2008 T. 11.04.20122006/4958 E,
2008/4769 K, 15.10.2008 T. 11.04.20122007/3486 E, 2008/4610 K., 15.10.2008
T. 11.04.20122005/3203 E, 2008/4591 K, 15.10.2008 T. 11.04.20122006/84 E,
2008/4597 K. ).
Açıklanan ve yeni oluşan bu durum karşısında, bankalar, yurtdışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin olarak icra dairelerinde yapılacak
işlemlerin, 492 sayılı Harçlar Kanununda yazılı harçlardan ve aynı Kanun’da
yer alması nedeniyle de tahsil harcından müstesna olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle tahsil harcının, alacaklı bankaya ödenen paradan kesilmesi mümkün
olmadığı gibi, alacağına mahsuben alacaklı bankaya ihalenin yapılması halinde de satış bedeli üzerinden icra dairesine ödenmesi istenemez. ( Hukuk Genel
Kurulu’nun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-545 esas, 2009/617 karar sayılı kararı )
Somut olayda, şikayetçi banka tarafından, borçluya kullandırılan kredinin
geri ödenmesini temin amacıyla icra takibi yapıldığı anlaşıldığından ve dolayısıyla yukarıda anılan yasa hükmü gereğince, ihale bedeli, tahsil harcından müstesna olduğundan, bu yöndeki şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddine
karar verilmesi isabetsizdir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : İstek, icra memurunun işlemini şikayete ilişkin olup; icra müdürlüğünün ihale bedelinden tahsil harcı alınması gerektiği yönündeki kararının
şikayet yolu ile iptali istenmiştir.
Şikayetçi/Banka vekili; konut kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın
tahsili amacıyla, dava dışı borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi esnasında ipoteğe konu taşınmazı şikayetçi/alacaklının alacağına
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 69
mahsuben satın aldığını, ancak taşınmaz satışı nedeniyle icra tahsil harcı alındığını ileri sürerek müvekkili bankanın Harçlar Yasasının 123/son maddesi gereğince yargı harcından müstesna tutulması nedeniyle müvekkili bankadan tahsil harcı alınmasına yönelik İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nün 02.04.2009 tarihli
“Tahsil Harcının Alınması” yönündeki kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; şikayete konu işlemin yargı harcına tabi olduğu, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nda yapılan değişikliklerin yargı harcını kapsamadığı, anılan Kanun’un 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde harcın yatırılan paradan
alındığı, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak
verilen yasal düzenlemeler karşısında hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Kararın incelenmesi şikayetçi/banka vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hüküm şikayetçi/banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi
bankanın, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123/son maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağı, dolayısıyla icra tahsil harcına konu işlemin harçtan
müstesna olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlkin, harç konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali
yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.
Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini de, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harçların oluşturduğu yükümlülük, teoride, “masrafı karşılama” ve “faydalanma” ilkelerine
dayandırılmaktadır.
Masraf ( lar )ı karşılama ilkesine göre harç, hizmetin gerektirdiği maliyetle
ölçülürken; faydalanma ilkesinde hizmetin maliyeti değil, yükümlü için taşıdığı
değer esas alınmaktadır. Buna göre harç; bazı kamu hizmetlerinden yararlanan
ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin,
özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir ( Pınar, Burak:
Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3; Diğer harç tanımları için bakınız;
a.g.e., s.3, dipnot 12’deki eserler.; Yılmaz, Zekeriya: Hukuk Davalarında Yargı-
70 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
lama Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti, Ankara 2006, s.179 vd. ).
Diğer bir deyişle harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari
hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan hazinece alınan bir paradır.
Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve
menfaatine ilişkindir ( Y.İ.B.K. 23.12.1976 gün ve 1976/11-7 E.-6 K.; Diğer bir
tanım için bakınız Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K. ).
Anayasa Mahkemesi de, harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır ( 17.12.1968 gün ve 1968/12 E.-65 K.; 24.10.1974 gün ve 1974/31
E.-43 K.; 14.01.2010 gün ve 2009/27 E.-2010/9 K. sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493
K. sayılı ilamı ).
Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun
gerekçesinde harcın tanımı “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir”
biçiminde yapılmıştır ( Bu harç tanımını benimseyen Anayasa Mahkemesi kararları için bakınız:31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K.; 14.02.1991 gün
ve 1990/18 E.-1991/14 K.; 28.09.1995 gün ve 1995/24 E.-52 K.; Benzeri tanım
için bakınız: H.G.K.’nun12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ).
Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu
idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir ( Y.İ.B.K. 7.12.1964
gün ve 1964/3 E.-5 K.; Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.1987/9 K. sayılı kararları ).
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim, 1982 Anayasası’nın 73/3.maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü
içermektedir. Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer
vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir.
O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke
ve amaç gözden uzak tutulmamak gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal
dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir
gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve
sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur ( H.G.K.’nun 12.05.1982 gün
ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ).
Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1.maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 71
harçları da, bulunmaktadır.Aynı Kanunun 2.maddesinde ise, yargı işlemlerinden
bu Kanuna bağlı ( 1 ) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu
vurgulanmıştır.
Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısı olarak tanımlanmıştır ( Y.İ.B.K. 16.12.1983 gün ve
1983/5 E.-6 K. ).
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “istisna ve muaflıklar” başlıklı 13.maddesinde harçtan müstesna işlemler düzenlenmiş; 59.maddesinde ise; “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu
sıralanmış, son fıkrasında ise; “Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel
kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Aynı Kanununun onuncu kısmında “kısımlar arası müşterek
hükümler” üst başlığı altında birinci bölüm olarak “genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı; bu başlığın altında ise, “özel kanunlardaki hükümler” alt başlığını
taşıyan ve konumuzu ilgilendiren 123.maddesi gelmektedir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun, 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren
04.06.2008 gün ve 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11.maddesinin ( ç ) bendi ile değişik “Özel kanunlardaki hükümler” kenar başlıklı 123.
maddesinde aynen:
“Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden
harç alınmaz.
Ancak, İş Kanununa tabi işçilerin ve çırakların iş mahkemelerindeki dava ve
bu mahkemelerden almış oldukları ilamların takiplerinde harçtan muafiyet gündelikleri veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgari
ücreti geçmeyen işçiler ve çıraklar hakkında uygulanır.
( Değişik fıkra: 25.12.2003 - 5035 S.K./31. md. ) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve
nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile ( Ek ibare: 28.03.2007-5615
S.K./15.mad ) Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ( Bu kooperatifler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından
bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil ) bankalar,
yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin
temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.” Hükmüne yer verilmiş; son cümlede daha
önce yer alan “işlemler harca tabi tutulmaz” ibaresi “işlemler bu Kanunda yazılı
harçlardan müstesnadır” ibaresi olarak değiştirilmiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere, harçtan istisna tutulan işlemler fıkrada belirtilen kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin
işlemlerdir. Yasa koyucu, finansman sıkıntısı çeken bankalar, yurtdışı kredi ku-
72 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
ruluşları ve uluslararası kurumların, müşterilerine kullandırmak amacıyla sendikasyon kredisi gibi büyük miktarlı kredilere kendi portföylerinde yer vererek
yurt içi veya yurt dışı kredi kuruluşlarından finansman desteği alabilmelerini
kolaylaştırmak ve kredi maliyetlerini azaltmak amacıyla bu nitelikteki kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin işlemlerden harç
alınmayacağını öngörmüştür.
Yasa koyucu anılan maddede; bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılmak üzere temin edilen kredilere ait bazı işlemlerden
harç alınmayacağını belirttiğine göre; bankaların, kendi öz kaynaklarından veya
diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi sözleşmesiyle
gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmaları halinde, 492 Sayılı Kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan faydalanmaları
olanaklı değildir. Nitekim, aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi’nin 14.01.2010 gün
ve 2008/81 E., 2010/8 K. sayılı ve Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve
2010/12-443 E., 471 K.; 09.02.2011 gün ve 2010/12-685 E., 43 K.;09.02.2011
gün ve 2010/12-688 E., 44 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Harçlar hakkındaki bu genel açıklamalardan sonra konumuzu teşkil eden icra
harçlarına gelince;
Öğretide genel olarak Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık aldığı
paraya icra harcı denmektedir ( Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, Sahife:108 vd. ).
İcra ve iflas harçları, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun birinci kısmında, yargı
harçları bölümünde, 2-37. maddelerde düzenlenmiştir. Harçlar Kanunu’ndaki
İcra ve İflas harçlarına girmeden önce İcra ve İflas Kanunu’nun harçlarla ilgili hükümlerine göz atmakta fayda vardır.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun
15.maddesinin birinci fıkrası; “İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda
hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.” hükmünü ihtiva etmekle;
harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya
diğer yasalara ve özellikle Harçlar Kanunu’na bırakmıştır.
Yasa koyucu anılan madde ile icra ve iflas harçlarının çerçevesini tayin etmiş, kanunla alacaklının ödemesi gerekenlerin alacaklıdan, ( 2548 sayılı Yasada
olduğu gibi ) diğer harç ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi
gerektiğini hüküm altına almıştır.
İcra harçları, 492 Sayılı Yasaya bağlı ( 1 ) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının ( B/1 ) bölümünde düzenlenmiştir.
Buna göre ilgililer; icra takibi sırasında ve takibin niteliğine göre başvurma
harcı, peşin harç, icra tahsil harcı ve yerine getirme harcı olmak üzere dört çeşit
harç ödemek zorundadırlar.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 73
Burada hemen şu hususu da belirtmek gerekir ki, borçlu takip nedeni ile sadece alacaklıya karşı sorumlu ve borçlu değildir. Alacaklının yanında takip hukuku prosedürünün uygulanması ve dolayısıyla icra takibi nedeniyle Devlete
karşı da borçludur. Borçlunun Devlete olan borcu, tabi ki harç borcudur. İcra
dairesine yatırılan para nedeniyle borçlu, hem alacaklıya ve hem de Devlete olan
borcundan kurtulur. Borcun tamamının icra dairesine yatırılmaması durumunda
yatırılan miktar kadar borcundan kurtulmuş olur. Böylece İcra kasasına ödeme
yapıldığı anda borç ortadan kalkar.
Borçlar Kanununun 113.maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca takip
konusu borcun icra dairesine ödenmesi tarihinden itibaren borçlu, faiz borcundan da kurtulmuş olur. Bundan başka ödeme tarihi, harç alacağının ve oranının
yanında harç borcunun doğup doğmadığını da tayin eder. Çünkü alacaklının,
borçlunun borcunu ödememesinden dolayı onun hakkında icra takibine girişmesi durumunda borçluya İİK ve Yönetmeliği hükümleri uyarınca ödeme emri
çıkardıktan sonra borçlu, henüz ödeme emrini tebellüğ etmeden önce borcunu
icra dairesine gelip yatırırsa bu aşamada harç ödeme mükellefiyetinden de kurtulmuş olur.
Alacaklının alacağını mutlaka borçlunun ödemesi gerekmez. Üçüncü şahısların da diledikleri takdirde İcra Dairesine başvurarak borçlunun borcunu ödemek
istemeleri mümkündür. İcra Müdürlüğünün ödenmek istenen borcu kabul etme
mecburiyeti vardır. Önemli olan, alacaklının bir an önce alacağına kavuşmasıdır.
12.maddenin yasaya konuluş nedenini bu düşünceler teşkil etmektedir.
Harçlar Kanunu’nun 28.maddesi ( b ) bendinde yer alan ve icra takiplerinde
tahsil harcının, alacağın ödenmesi sırasında tahsil edilmesi gerektiği şeklindeki hüküm, yasanın diğer hükümleri gibi kamu düzeni ile ilgilidir. Borçla ilgili
olarak icra dairesinin kasasına yatırılan paranın ister borçlunun veya üçüncü
şahısların kendi rızaları ile yatırdıkları para olsun, isterse İİK’nun 89.maddesi uyarınca diğer alacaklıların ve üçüncü şahısların elinde haczedilen mallarla
ilgili paralar olsun bunların kaynağına bakılmaksızın bu paralardan alacaklıya
yapılan ödeme nispetinde -harcın tamamı tahsil edilinceye kadar- harç alınması
gerekir. Gerek İcra İflas Yasasında ve gerekse harçlarla ilgili yasalarda bunun
aksine bir hüküm mevcut değildir.
Nitekim talimat icralarınca tahsil edilen paralar, esas takibin yapıldığı icra
dairesine aynen ve hiçbir kesinti yapılmaksızın gönderilir. Harç ve masrafın hesabı esas takibin yürütüldüğü yer İcra Dairesince yapılır.
Devletin icra takibi nedeniyle aldığı harçlardan en önemlisi Harçlar
Kanunu’nun 28.maddesinin ( b ) bendinde düzenlenen icra tahsil harcıdır.
İcra tahsil harcı, bu yasal düzenleme uyarınca alacağın ödenmesi sırasında
tahsil olunur. Borçlu dilerse icra dairesine başvurarak tüm ferileriyle birlikte
harç ve masrafları da kapsayacak biçimde borcunun tamamını hesaplattırıp öder
74 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
veya borcundan mahsup edilmek üzere kısmi ödemede bulunur. Bu ödemeleri
alacaklının arzu ettiği zaman icra dairesinden alma hakkı vardır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, eğer bir harç alacağı mevcut ise bunun
mutlaka her ödeme sırasında tahsil edilmesi gerektiğidir. Devlet tahsil harcını takibe konu asıl alacak üzerinden almaktadır. Bundan sonraki tahsilatlardan
( faiz tahsilatlarından ) harç alınması, Harçlar Yasası’nın 20. maddesinin açık
hükmü karşısında mümkün bulunmamaktadır. Kanun, harç alacağının tahsilini
borcun tamamının ödenmesi şartına bağlamamıştır. Borcun tamamı ödenirse elbetteki harç da tahsil edilecektir. Borcun tamamı değil de taksit taksit ödenmesi
söz konusu ise bu taktirde yapılan borç tahsilatlarının alacaklıya ödendiği miktara göre harç tahakkuku ve tahsilatı yapılacaktır. Çünkü Devlet, verdiği hizmet
yani yaptığı tahsilat kadar harç almayı hak etmiştir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Harçlar Kanunu, para borçlarıyla ilgili
icra tahsil harcının alacağın-ister kısmen ( taksitle ), isterse tümden olsun- tahsili
sırasında alınmasını öngörmektedir. Alacaklının, alacağının tamamını elde edinceye kadar takibe devam etmek hakkı ve yetkisi vardır. İcra Dairesince kesilen
harç nedeniyle alacaklı, alacağının tamamına kavuşamadığı takdirde borçlunun
malvarlığı üzerinde takibi devam ettirerek alacağını eksiksiz tahsil etme olanağına her zaman sahiptir. Harçlar Yasası’nın 32. ve 127.maddeleri hükümleri bu
konuda hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıktır.
Özet olarak belirtmek gerekirse; Harçlar Yasasının 37.maddesinde düzenlenen ve harçların Vergi Dairesince tahsilini öngören kural, İcra Dairesince başkaca hiçbir işlem yapılmasını gerektirmeyen ve yasanın öngördüğü süreler içinde
harç ödemesi yapılmayan konulara münhasırdır. Kısaca harç tahsil müzekkeresi
yazılmak suretiyle icra tahsil harcının Vergi Dairesince tahsili öngörülen takip
dosyası infaz edilmek suretiyle icra müdürü tarafından işlemden kaldırılan işlerle ilgilidir.
Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 9.6.2004 gün ve E:2004/12336 K:2004/338; 09.02.2011 gün ve E:2010/12-685, K:43; 09.02.2011 gün ve
E:2010/12-688, K:44 sayılı ilamlarında da, benimsenmiştir.
Bu ilkelere paralel olarak; Hukuk Genel Kurulu’nun 22.9.2004 gün ve
E:2004/12-491 K:2004/413; 3.12.2008 gün ve E:2008/12-715 K:2008/717 sayılı kararlarında da, paranın tahsili anında Devletin harçla ilgili kaybını önlemek
ve Harçlar Kanunu’nun 128. maddesindeki memur mesuliyetini azaltmak amacı
ile ilerde borçludan alınmak üzere, tahsil harcının, alacaklıya ödeme yapıldığı
sırada alacaklıdan alınacağı belirtilmiştir.
Öte yandan; 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 38/A maddesinde
konut finansmanı, konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılması,
konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması olarak tanımlanmıştır.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 75
492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1.Sayılı Tarife’nin B )İcra ve İflas Harçları
başlıklı kısmında yeralan I.3/ h bendinde aynen “2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin
edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır.” Hükmü yer almaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Şikayetçi/alacaklı/banka, borçlu Derya G.’ün konut kredisinden kaynaklanan kredi borcunu geri ödememesi nedeniyle, anılan borçlu hakkında İstanbul
10.İcra Müdürlüğü’nün 2008/ 5511 E. sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla icra takibine girişmiş; kredinin teminatı olarak gösterilen Büyükçekmece ilçesi,1. Bölge Gürpınar köyünde kain 1274 ada 3 parselde 6 nolu
bağımsız bölüm 10.03.2009 tarihinde yapılan açık arttırmada T. 11.04.2012Garanti Bankası A.Ş’ne alacağına mahsuben 450.000,00 TL bedelle satılmış, ihale
kesinleşmiştir.
Şikayetçi/alacaklı banka vekili, kredi geri ödemesine ilişkin işlemler harca
tabi olmadığından tahsil harcı alınmaksızın cezaevi yapı harcının tahsili, talebin
reddi halinde ihtirazı kayıtla tahsil harcının alınmasını istemiş ise de İstanbul
10.İcra Müdürlüğü’nce alacaklı vekilinin harçlardan muafiyet talebinin reddine,
harçların ihtirazi kayıtla alınmasına, ihale bedeli olan 450.000,00 TL’den %9
tahsil harcı olan 37.776,00 TL’ nin alınmasına karar verilmiş; bunun üzerine ihaleye konu ipotekli taşınmazın satış bedelinin %9 oranına isabet eden 37.776,00TL miktarındaki icra tahsil harcı, alacaklı banka tarafından 03.04.2009 tarihinde
ödenmiştir.
Somut olayda, harcın konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın konut
kredisi sözleşmesi uyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında
ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın ihalesi sonucu,
şikayetçi bankanın kredi alacağına mahsuben taşınmazı satın almasından kaynaklanmaktadır.
Anılan icra takibi nedeniyle tahsil edilen alacak miktarı üzerinden icra memuru tarafından şikayetçi/alacaklı bankadan icra tahsil harcı alınmıştır.
Şikayetçi/alacaklı banka, bu harcın iadesi için icra memurluğuna başvurmuş,
ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine eldeki şikayet başvurusunu yapmıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere bankaların, Harçlar Kanunu’nun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu
kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları
kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi
gereken yargı harçlarının girmediği belirgindir. Borçluya ait olan tahsil harcının,
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde alacak-
76 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
lıdan alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir.
Hal böyle olunca, davacının tahsil harcından muaf olmadığına, tahsil harcının tahsiline ilişkin icra müdürlüğü işleminin doğru olduğundan şikayetin bu
yönüyle reddine ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, icra müdürlüğünce 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı
Tarife’nin “B ) İcra ve İflas Harçları” başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca dörtte biri oranında uygulanması gereken tahsil harcının, yasa hükmüne
aykırı olarak tamamının alınmasına ilişkin işleminin mahkemece değerlendirilmemiş olması doğru değildir.
Bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmamış; mahkemenin direnme kararının hüküm fıkrasının “ Şikayetçinin, icra tahsil
harcından muaf olduğuna ilişkin şikayetinin reddine, ancak İcra Müdürlüğünce
492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı Tarife’nin B ) İcra ve İflas Harçları başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca 1/4 oranında alınması gereken tahsil harcının tamamının alınması doğru olmadığından, şikayete konu icra
müdürlüğü kararının tahsil harcı miktarı yönünden düzeltilerek, tahsil harcının
yasaya uygun biçimde 1/4 oranında alınmasına” şeklinde düzeltilerek, kararın
onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Şikayetçi T.Garanti Bankası A.Ş. vekilinin, direnme kararının, şikayetçiden
tahsil harcı alınmasının yerindeliğine ve bu yönden şikayetin reddine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu yönden ONANMASINA,
Direnme kararının tahsil harcının miktarı konusundaki red kararı doğru olmamakla birlikte,bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmayarak, mahkemenin direnme kararının hüküm fıkrasının “ Şikayetçinin, icra tahsil harcından muaf olduğuna ilişkin şikayetinin reddine, ancak İcra
Müdürlüğünce 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı Tarife’nin B ) İcra ve
İflas Harçları başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca 1/4 oranında alınması gereken tahsil harcının tamamının alınması doğru olmadığından, şikayete
konu icra müdürlüğü kararının tahsil harcı miktarı yönünden düzeltilerek, tahsil
harcının yasaya uygun biçimde 1/4 oranında alınmasına” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca
harç alınmasına yer olmadığına,11.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 77
SAYI: 31
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
492/m.13
HARÇLAR KANUNU
Aşağıda yazılı mevzular harçdan müstesnadır:
a) (Değişik: 20/3/1981 - 2430/1 md.) Değeri 50 Yeni Türk Lirasını geçmeyen dava
ve takipler (Ticari senetlere ait takipler hariç),(1)
b) Vasi tayini ve azli, hakimin reddi talebinin kabulü ve hakimin istinkafına ait kararlar,
c) (Değişik: 30/12/1980 - 2366/1 md.) Ayda 100 Yeni Türk Lirasını geçmeyen nafakalara ait dava ve takipler, “Birden fazla kişiler lehine nafakaya hükmedilmesine dair
ilamlarda her kişi lehine hükmedilen miktar müstakil olarak nazara alınır.,(1)
d) İcra ve iflas dairelerinin kusuru yüzünden yanlış yapılmış olan işlemlerin ıslahı
ve iptaline dair tetkik mercileri kararlariyle, bu iptal veya ıslah dolayısiyle yeniden
yapılacak işlemler,
e) Ticaret sicilinde re’sen yapılan düzeltmeler,
f) İcra tetkik mercilerinin cezaya mütedair kararlariyle bu kararların temyizi
işlemleri.
g) İcra ve İflas Kanununun 270 nci maddesine göre yapılacak defter tutma işlemleri,
h) Yetkili makamların istiyecekleri ilam ve sair evrak suretleri,
i) Kamu adına C. savcıları tarafından Hukuk mahkemelerine açılan davalar ve kanun
yolu başvuruları ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları, (2)
J) (Ek: 21/1/1982 - 2588/3 md.) Genel Bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3
sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri.
(Yukarıdaki işlemlerin hesaplanacak harçlarının, Genel Bütçeye dahil idarelerin
haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili merciince karar verilir.)
492/m.28-b
HARÇLAR KANUNU
b) İcra Tahsil Harcı,
İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir.
Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar.
Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harclarında da bu bent hükümleri uygulanır.
(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.
78 LEGES Hukuk Dergisi
492/m.123
TEMMUZ 2012
HARÇLAR KANUNU
(Değişik: 20/3/1981 - 2430/3 md.)
Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz.
Ancak, İş Kanununa tabi işçilerin ve çırakların iş mahkemelerindeki dava ve bu
mahkemelerden almış oldukları ilamların takiplerinde harçtan muafiyet gündelikleri
veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgari ücreti geçmeyen
işçiler ve çıraklar hakkında uygulanır.(1)
(Ek fıkra: 20/6/2001-4684/23 md.; Değişik: 25/12/2003 - 5035/31 md.) Anonim,
eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile Esnaf ve Sanatkarlar
Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve
Araştırma Anonim Şirketi tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil) bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca
kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin
işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.
(Ek fıkra: 13/2/2011-6111/84 md.) Menkul, gayrimenkul ve maddi olmayan varlıkların, varlık kiralama şirketine devri ile bunların varlık kiralama şirketince devralınan
kuruma devri ve bu devirlere bağlı olarak yapılan ipotek işlemleri bu Kanunda yazılı
harçlardan müstesnadır.
(Ek fıkra: 23/7/2010-6009/19 md.) Bu maddede veya diğer kanunlarda yer alan
harçtan muafiyete ilişkin hükümler, bu Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme
Harçları” bölümünün (V) numaralı fıkrasındaki “keşif harcı” ve (1) sayılı Tarifesinin
“B) İcra ve iflas harçları” bölümünün (III) numaralı fıkrasındaki “haciz, teslim ve satış
harcı” bakımından uygulanmaz.
5766/m.11-ç AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNDA VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN
11 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun;
ç) 123 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan “harca tabi tutulmaz.” ibaresi “bu
Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.” şeklinde değiştirilmiştir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 79
SAYI: 31
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 11.4.2012
Esas: 2011/18-784
Karar: 2012/288
 EVLENEN
KADINLARIN ÖNCEKİ SOYADLARINI DA KOCA
SOYADININ ÖNÜNDE KULLANABİLECEKLERİ
 YENİ
SEBEBİN ORTAYA ÇIKMASI HALİNDE KAPALI NÜFUS
KAYITLARININ AÇILIP KİŞİSEL DURUMDA MEYDANA GELEN
DEĞİŞİKLİKLERİN KİŞİLERİN KAYDINA İŞLENEBİLECEĞİ
ÖZET: Dava, nüfus kaydındaki kızlık soyadının tashihi isteğine ilişkindir.
Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Evlenmesi nedeni ile nüfus kaydının halen kapalı olduğu dikkate alınarak
bekarlık hanesindeki soyadının değiştirilmesine ilişkin isteminin reddine karar
verilmesi gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
tir.
Yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmişHukuk Genel Kurulunca;
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddenin 2.fıkrasının 2.cümlesinde yer alan kaydın yeniden açılmasını gerektiren yeni bir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceği
konusunda toplanmaktadır.
Her ne kadar, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinin 1.fıkrası kapalı olan kayıtta düzeltme yapılamayacağını düzenlemişse de, 2.fıkrasında yeni bir sebep ortaya çıktığında kapalı kaydın yeniden açılacağı ve kişisel
durumda meydana gelen değişikliklerin kişinin kaydına işleneceği belirtildiğine
göre, dosyada bulunan ve mahkemece değerlendirilen delillerin yasanın belirttiği anlardan haklı nedenler oluşturduğu Hukuk Genel Kurulu’nca da benim-
80 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
senmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187.maddesi;
“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna
veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı
önünde önceki soyadını da kullanabilir...” hükmünü içermektedir.
Öte yandan, davacının gerektiğinde kullanabileceği lisans diploması, lise
diploması gibi belgelerle nüfus kaydındaki soyadının farklı oluşunun dahi, yaşantısında karışıklığa neden olacağı açıktır.
Öyleyse, davacı yönünden 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14/2.
maddesi uyarınca kapalı olan kızlık nüfus kaydının açılması ve isteği doğrultusunda soyadının düzeltilmesi için yeni bir sebebin var olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerektiğine karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4721/m.187 5490/m.14
DAVA : Taraflar arasındaki “Soyadı Tashihi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 11.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 08.07.2010 gün ve 2010/223 E.-2010/308 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı İdare Temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 20.01.2011 gün ve 2010/13944 E-2011/316 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, dava dilekçesinde evli olup eşinin G. soyadını kullanmakta olan davacının bekarlık hanesindeki “Aşgın” olan soyadının “Aşkın” olarak
değiştirilmesini istemiştir.
Dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden, davacının babası A.R.A. hanesinde
kayıtlı iken 19.01.1973 tarihinde evlenerek haneden ayrılması üzerine Aşgın soyadı ile kayıtlı olduğu nüfus kaydının kapatıldığı anlaşılmaktadır.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 14.maddesi; “Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlat
edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın
üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir.”
Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır.
Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin
kaydına işlenir.” hükmündedir.
Yasada yer alan bu hüküm ilgilinin açık kaydında zaman içerisinde yapılmış olan değişikliklerin kapalı kaydın açılmasından sonra bu kayda işlenmesi
ile ilgilidir. Yasanın bu hükmünü yanlış yorumlayarak kapalı kayıttaki bilgileri
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 81
değiştirecek mahiyette değişiklik yapılması mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece evlenmesi nedeni ile nüfus kaydının halen kapalı olduğu dikkate alınarak
bekarlık hanesindeki soyadının değiştirilmesine ilişkin isteminin reddine karar
verilmesi gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsizdir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, nüfus kaydındaki kızlık soyadının tashihi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili,davacının evlenmeden önceki kızlık soyadının “Aşkın” olmasına rağmen, nüfus kaydında “Aşgın” olarak yazıldığını, bu durumun hayatında
karışıklığa yol açtığını ileri sürerek, kızlık soyadının “Aşkın” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davalı Nüfus İdaresi, evlenme ile kızlık nüfus kaydının kapatıldığını,kapalı
kayıtta düzeltme yapılamayacağını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının sunduğu belgeler ve uluslararası sözleşmeler
göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı İdare temsilcisinin temyizi üzerine Özel Dairece metni yukarıya başlık bölümüne aynen alınan gerekçelerle karar bozulmuş,Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı İdare temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinde
yer alan;
“Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlât edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar
nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir.”
hükmü ile evlenme ile nüfus kaydının kapatılacağı belirtilmiştir.
Aynı maddenin 2.fıkrasında da:
“Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır.
Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin
kaydına işlenir. “
şeklindeki düzenleme ile de kapalı olan kaydın açılacağı haller düzenlenmiştir.
Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 20.maddesi de benzer düzenlemeyi
82 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
öngörmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bu hükümler de gözetilerek, mahkeme kararının, 14.maddenin 2.fıkrasının 2.cümlesinde yer alan kaydın
yeniden açılmasını gerektiren yeni bir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceği
hususu öncelikle tartışılmıştır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187.maddesi;
“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna
veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı
önünde önceki soyadını da kullanabilir...”
Hükmünü içermektedir.
Bu hükümde de belirtildiği gibi evli olan kadın isterse kocasının soyadı yanında kızlık soyadını kullanabilir. Kadının kızlık soyadını isteği halinde her an
kullanması söz konusu olabileceğine göre,bekarlık hanesindeki kayıtta yapılan
hataların düzeltilmesi de mümkün olmalıdır.
Öte yandan, kayda göre nüfusa tescil tarihi olmayan ve 05.04.1946 doğum
tarihli davacının dosyaya sunduğu eski tarihli nüfus hüviyet cüzdanında, 1965
tarihli lise diplomasında, 1977 tarihli tapu senedinde ve lisans diplomasında soyadının “Aşkın” olduğu, davacının anılan soyadını kullandığı görülmektedir.
Davacının gerektiğinde kullanabileceği lisans diploması, lise diploması gibi
belgelerle nüfus kaydındaki soyadının farklı oluşunun dahi, yaşantısında karışıklığa neden olacağı açıktır.
Her ne kadar, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinin
1.fıkrası kapalı olan kayıtta düzeltme yapılamayacağını düzenlemişse de, 2.fıkrasında yeni bir sebep ortaya çıktığında kapalı kaydın yeniden açılacağı ve kişisel durumda meydana gelen değişikliklerin kişinin kaydına işleneceği belirtildiğine göre, dosyada bulunan ve mahkemece değerlendirilen delillerin yasanın
belirttiği anlardan haklı nedenler oluşturduğu Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenmiştir.
Öyleyse, davacı yönünden 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14/2.
maddesi uyarınca kapalı olan kızlık nüfus kaydının açılması ve isteği doğrultusunda soyadının “Aşkın” olarak düzeltilmesi için yeni bir sebebin var olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı İdare temsilcisinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme
kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 11.04.2012 gününde
yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 83
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.187
TÜRK MEDENİ KANUNU
Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha
sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı
için yararlanabilir.
5490/m.14
NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU
(1) Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme,
boşanma, evlât edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir
kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir.
(2) Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden
açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın
açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir.
84 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 30.3.2012
Esas: 2012/12-84 Karar: 2012/261
 TAKİP KONUSU BORÇ KİMİN TARAFINDAN TAKİP DOSYASINA
YATIRILIRSA YATIRILSIN BORCUN SONA ERECEĞİ
 İHTİYATİ TEDBİR KARARININ “TARAFLAR ARASINDA
UYGULANMASI KOŞULUYLA” ŞEKLİNDEKİ AÇIK SINIRLAMA
GETİRİLEREK VERİLMESİ DURUMUNDA, TARAF OLMAYAN
ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI
ÖZET: Taraflar arasındaki “ şikayet “ kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; şikayetin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Takip konusu edilen borcun, kimin tarafından dosyaya yatırılırsa yatırılsın
borçlu adına yatırıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle Ticaret Mahkemesince
verilmiş bulunan tedbir kararı da gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken reddi
isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece;
Somut olayda ödeme yapanın da borçlu olduğu, tedbirin mahkeme ilamında
açıkça belirtildiği üzere icra takibine maruz kalanlar ve alacaklı arasında hüküm ifade edeceği, diğer borçlu tarafından takip konusu borcun depo edildiği
ve bunun da alacaklıya ödendiği, tedbirin her bir borçlu için bağımsız olarak
uygulanacağı, tedbir kararının tarafı olmayan, borçtan müteselsilen ve bağımsız olarak sorumlu olan borçlunun yatırdığı paranın alacaklıya ödenmesinde
hiçbir yasal engel bulunmadığı gibi, herhangi bir kusur ve zarar var ise bunun
borçluların birbirlerine rücuu suretiyle giderilebileceği, gerekçesiyle önceki kararında direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
İstek, icra memurunun ihtiyati tedbir kararına aykırı işlemini şikayete ilişkindir.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 85
Uyuşmazlık; haklarında icra takibi bulunan müteselsil borçluların açtığı
ve ihtiyati tedbir kararının verildiği davada taraf olmayan diğer bir müteselsil
borçlu tarafından, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenip ödenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı
birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların her birine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir.
Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı
tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar
yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir.
Somut olayda, Ticaret Mahkemesi, ihtiyati haciz isteyen alacaklının talebi
üzerine çek nedeniyle, borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı vermiştir ve ardından İcra Müdürlüğünün dosyası ile alacaklı tarafından borçlular aleyhine
haciz istekli takip başlatılmıştır.
Öte yandan, borçlulardan .…Ltd.Şt’nin, alacaklı aleyhine açtığı yetkili Asliye Ticaret Mahkemesinin dava dosyasında; işyerine hırsız girdiği ve kasanın
açılması sonucunda müşteri çekleri ve muhtelif çek koçanlarının çalındığı, bunun için yetkili mahkemede zayi davası açtıkları, ödeme yasağı kararı verildiği, bu çeklerdeki lehtarın, icra takip dosyasındaki alacaklı olmadığı, ciroların
uydurma olduğu ve ciro silsilesinin bozulduğu iddiasıyla dava açılmış; icra
takibinin durdurulması için karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, icra
takibinden sonra açılan menfi tespit veya istirdat davasında tedbir yoluyla takip
durdurulamayacağından takibin durdurulması talebinin reddine, ancak aynı hükümler gereğince takibe konu alacağın %40 teminatı karşılığında icra veznesine
yatan paranın ödenmesinin önlenmesi yolunda hüküm verilebileceği ve çoğun
içinde azın da bulunduğunun dikkate alındığı açıklamasıyla “Davacının icra
takibinin durdurulması yolundaki tedbir taleplerinin reddine, İİK 72/3 md gereğince %40 teminat karşılığında takdiren taraflar arasında hüküm ifade etmek
koşulu ile icra veznesine yatacak paranın davalıya ödenmemesi yolunda ihtiyati
tedbir kararı verilmesine,” karar verilmiştir.
Dosyaya yatırılan paranın takip dışı borçlu tarafından yatırıldığı, bu borçlu
yönünden verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı gerekçesiyle alacaklı, paranın
kendisine ödenmesini talep etmiş, icra müdürlüğünce, talep uygun bulunarak,
yatırılan tutar alacaklıya ödenmiş; dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Müteselsil borçlulardan birisi borcu yatırmakla borç sona ermiştir. “İcra
dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” şeklinde verilmiş bir tedbir kararının bulunmaması, aksine tedbir kararının sadece “icra takibindeki
86 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
borçlular tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” ne ilişkin olması ve bu haliyle tedbirin açık bir sınırlama içermesi karşısında, tedbir kararında adı yer almayan müteselsil borçlular tarafından icra dosyasına yatırılan
paranın, icra müdürlüğünce alacaklıya ödenmesi işleminde ve dosyanın infaz
suretiyle işlemden kaldırılması kararında bir usulsüzlük bulunmaması nedeniyle
Yerel Mahkemenin şikayetin reddine dair vermiş bulunduğu karar usul ve yasalara uygun bulunup, direnme kararı onanmıştır.
İlgili Kanun/Madde:
2004/m.72-3
818/m.141
DAVA : Taraflar arasındaki “ şikayet “ kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin reddine dair
verilen 18.09.2008 gün ve 2008/960E., 2008/1100 K. sayılı kararın incelenmesi
şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin
14.12.2009 gün ve 2009/16935E., 2009/24910 K. sayılı ilamı ile;
( ... Alacaklı tarafından borçlu Ark... Ltd. Şti. aleyhine kambiyo senetlerine
mahsus haciz yoluyla takip yapılması üzerine, şikayetçilerin İstanbul 12. Asliye
Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak istirdat davası açtıkları ve anılan mahkemece İİK.nun 72/3 maddesi uyarınca %40 teminat karşılığında, takdiren taraflar
arasında hüküm ifade etmek koşuluyla, icra veznesine yatacak paranın davalıya
( alacaklıya ) ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu karardan
sonra 3. kişi konumunda olan A... Makine San. A.Ş. tarafından takip konusu edilen borcun takip dosyasına yatırıldığı, bunun üzerine borçlu Ark... Ltd. Şti. vekilinin icra müdürlüğüne başvurarak, yatan bu paranın alacaklıya ödenmemesini
istediği, icra müdürlüğünce bu istemin reddi üzerine, sözü edilen müdürlüğün
işleminin iptali için şikayetçilerin icra mahkemesine başvurdukları görülmektedir.
Takip konusu edilen borcun, kimin tarafından dosyaya yatırılırsa yatırılsın
borçlu adına yatırıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle sözü edilen tedbir kararı
da gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olup,
kararın bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla, şikayetçiler
vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : İstek, icra memurunun ihtiyati tedbir kararına aykırı işlemini şikayete ilişkindir.
Şikayetçi, A... Ltd. Şti’nin borcu nedeniyle müvekkili Ark... Ltd.Şti’ye verilen
çekin çalındığı, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/464 Es. sayılı
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 87
dosyası ile çekin istirdadı için dava açıldığı, çek bedelinin alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verildiği, tedbir kararının uygulanması için İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16876 Es. sayılı dosyasına ibraz edildiği, icra
memurunun tedbir kararına aykırı karar verdiği, borçlulardan biri tarafından çek
bedelinin yatırılması halinde borcun sona ereceği, tedbir kararında paranın karşı
tarafça yatırılması şartı bulunmadığı, A... A.Ş tarafından ihtiyati haciz tehdidi
altında yatırılan paranın bu tedbir kapsamında karşı taraf/alacaklıya ödenmemesi gerekeceği, kayıp çekin gerçek hamilinin Ark... Ltd.Şti olduğu, A... A.Ş nin
borcu nedeniyle çek keşide edildiği, hırsızlık olayı nedeniyle çekin ellerinden
çıktığı, iddiasıyla, İstanbul 7. İcra Müdürünün 04.08.2008 tarihli kararının kaldırılması ile tedbir kararının uygulanmasına, dosyaya yatırılan paranın alacaklı
görünen C. G.’a ödenmemesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesine açılan istirdat davası sırasında, İİK’nun 72/3. maddesi uyarınca verilen 31.07.2008 tarihli tedbir kararına göre, Ark... Madencilik ve Dökümcülük San ve Tic Ltd Şti ile Ard... Dök.
San.Tic.Ltd.Şti ve alacaklı C. G. arasında hüküm ifade etmek koşulu ile icra
veznesine yatacak paranın karşı taraf/alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati
tedbir kararı verildiği, dolayısıyla bu dava dışında diğer borçlu, A... A.Ş tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmesinde yasal engel bulunmadığı, icra
müdürlüğünce yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun bulunduğu, gerekçesiyle
şikayetin reddine, karar vermiştir.
Şikayetçi vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkeme, müşterek müteselsil sorumlulukta borçlulardan herhangi birinin
borcu ödemesi halinde tüm borçlular yönünden borcun sükut edeceği tartışmasız
ise de, her bir borçlunun borcun tümünden diğerinden bağımsız olarak sorumlu
olduğu, borçlulardan birinin borcunu biran önce ödeyip işleyecek faizlerinden
kurtulmak istemesini engelleyici bir hüküm bulunmadığı, somut olayda ödeme
yapanın da borçlu olduğu, tedbirin mahkeme ilamında açıkça belirtildiği üzere
sadece ve sadece eldeki dosyanın tarafları olan Ark.....Ltd Şti ile Ard.....Ltd.Şti
ve alacaklı C. G. arasında hüküm ifade edeceği, diğer borçlu A... A.Ş tarafından
takip konusu borcun depo edildiği ve bunun da alacaklıya ödendiği, o halde
kambiyo senedine bağlı alacak için her bir borçlu bağımsız olarak sorumlu ise
de tedbirin her bir borçlu için bağımsız olarak uygulanacağı, tedbir kararının
tarafı olmayan, borçtan müteselsilen ve bağımsız olarak sorumlu olan borçlunun
yatırdığı paranın alacaklıya ödenmesinde hiçbir yasal engel bulunmadığı gibi,
herhangi bir kusur ve zarar var ise bunun borçluların birbirlerine rücuu suretiyle
giderilebileceği, gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü şikayetçi vekili
temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; haklarında takip bulunan müteselsil iki borçludan birisinin açtığı ve ihtiyati tedbir
88 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
kararının verildiği davada taraf olmayan, diğer borçlu tarafından, icra dosyasına
yatırılan paranın alacaklıya ödenip ödenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle müteselsil borç kavramına kısaca değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Müteselsil borç, sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı
her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin
borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisidir.
Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı
birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların her birine
karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan
borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme
borcu sona erdirir ( Eren Fikret Borçlar Hukuku Genel Hükümler 8.Baskı sh.
1152 vd; Andreas van Tuhr Borçlar Hukuku sh.785 vd, ).
Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince:
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi, 14.07.2008 gün ve 2008/1060 D.İş.
sayı ile ,ihtiyati haciz isteyen alacaklı/C. G.’ın talebi üzerine Santeks Ltd.Şti.,
Hayati Selimoğlu, Ark... Ltd.Şti., A... A.Ş aleyhine 05.07.2008 keşide tarihli
9.000,00 TL bedelli bir adet çek nedeniyle, ihtiyati haciz kararı vermiştir.
İhtiyati haciz kararı verilmesinin ardından eldeki şikayete de konu olan İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16876 Es. Sayılı dosyası ile alacaklı C.
G. tarafından borçlular, A... A.Ş, Ark... Ltd.Şti., H. S. ve S... Ltd.Şti aleyhine
06.07.2008 tarihli ve 9.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak 16.07.2008 tarihinde haciz istekli takip başlatılmış, 10 Örnek Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz
Yoluyla Yapılacak Takipte ödeme emri borçlulara gönderilmiştir.
Öte yandan, davacıları Ark... Ltd.Şti.ve Ard... Ltd.Şti., davalısı C. G. olan
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/ 464 E. sayılı istirdat konulu
dava dosyasında; Ard.... Şti’ne ait işyerine 30.01.2008 tarihinde hırsız girdiği
ve kasanın açılması sonucunda müşteri çekleri ve muhtelif çek koçanlarının çalındığı, bunun için Eyüp Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nin-2008/198 esasında
zayi davası açtıkları, ödeme yasağı kararı verildiği, bu çeklerden Topkapı Sanayi Şubesi’ne ait 01.07.2008 tarihli ve 151719 no’lu hesaptan keşide edilmiş
7000202 nolu çekin davalı tarafından bankaya sunulduğu, lehtar olarak Ark...
Ltd Şti’nin. göründüğü, İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16866 sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı uygulandığı, çekin arkasında şirket yetkilisinin imzası olmayıp, karalama şeklinde ciro yapıldığı, ciroların uydurma olduğu ve ciro
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 89
silsilesinin bozulduğu, alacağın Ark... Ltd.Şti’ye ait olduğu iddiasıyla dava açılmış; icra takibinin durdurulması için karar verilmesi talep edilmiştir.
Anılan mahkemece, İİK’nun 72/3 md gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit veya istirdat davasında tedbir yoluyla takip durdurulamayacağından takibin durdurulması talebinin reddine, ancak aynı hükümler gereğince
takibe konu alacağın %40 teminatı karşılığında icra veznesine yatan paranın
ödenmesinin önlenmesi yolunda hüküm verilebileceği ve çoğun içinde azın da
bulunduğunun dikkate alındığı açıklamasıyla “1-Davacının icra takibinin durdurulması yolundaki tedbir taleplerinin reddine, 2-İİK 72/3 md gereğince %40
teminat karşılığında takdiren taraflar arasında hüküm ifade etmek koşulu ile icra
veznesine yatacak paranın davalıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı
verilmesine,” karar verilmiştir.
Şikayete konu İcra Müdürlüğü’nün 04.08.2008 tarihli, “İstanbul 12. Asliye
Ticaret Mahkemesinin 31.07.2008 tarihli ve 2008/ 464 Es. Sayılı tedbir kararı
uyarınca dosyaya lehine tedbir kararı verilen 1- Ark... Ltd.Şti ve 2- Ard... Ltd.Şti
… ( okunaksız ) tutar yatırılması halinde tedbiren alacaklı tarafa ödenmemesine” dair kararı üzerine borçlu A... A.Ş vekili, çekin çalıntı olduğu, çek zayi nedeniyle iptal davası açıldığı, tedbir nedeniyle banka tarafından ödenmediği, yapılan icra takibi nedeniyle çek zayi edenler tarafından borcun dosyaya yatırılması
halinde alacaklı C. G.’a ödenmemesi hususunda tedbiren karar alındığı, dava
sonuna kadar paranın ödenmemesine karar verildiği, davalar neticesinde gerçek
hamile ödenmesi hususundaki bu tedbirin nazara alınmasını da talep ederek, parayı istirdat ve her türlü hakkını saklı tutarak yatırmayı talep etmiş ve yatırmıştır.
Alacaklı vekili tarafından, dosyaya yatırılan paranın A... A.Ş tarafından yatırıldığı, bu borçlu yönünden verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı gerekçesiyle
paranın kendisine ödenmesinin talep edilmesi üzerine, icra müdürlüğünce, bu
talep uygun bulunarak, yatırılan tutar alacaklıya ödenmiş; dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Yukarıda da açıkça izah edildiği üzere, müteselsil borçlulardan birisi borcu
yatırmakla borç sona ereceğinden, ihtiyati tedbir kararının kapsamı itibariyle bir
ayrıma gidilmeksizin “icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi”
şeklinde verilmiş bir kararın bulunmaması, aksine tedbir kararının sadece “Ark...
Ltd.Şti ve Ard... Ltd.Şti tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” ne
ilişkin olması ve bu haliyle tedbirin açık bir sınırlama içermesi karşısında, tedbir kararında adı yer almayan müteselsil borçlulardan A... A.Ş. tarafından icra
dosyasına yatırılan paranın, icra müdürlüğünce alacaklıya ödenmesi işleminde
ve dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılması kararında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
O halde, yerel mahkemece, icra müdürlüğünün anılan işlemine yönelik şikayetin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, kararın onanması
gerekir.
90 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının
yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 30.03.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.72-3
İCRA İFLAS KANUNU
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin
durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak
ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında,
mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini
isteyebilir.
818/m.141
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Alacaklıya karşı, her biri borcun mecmuundan mesul olmağı iltizam ettiklerini beyan eden müteaddit borçlular arasında teselsül vardır.
Böyle bir beyanın fikdanı halinde teselsül ancak kanunun tayın ettiği hallerde olur.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 91
SAYI: 31
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 28.3.2012
Esas: 2012/17-25
Karar: 2012/241
 İİK
MADDE:277 VE DEVAMI MADDELERİNE DAYALI
AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA TALEP EDİLEN
ALACAK, İPTALİ İSTENEN TASARRUFTAN ÖNCE DOĞMUŞ
BULUNMALIDIR
 EVLİLİK
BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLMİŞ MALLARDA KATKI PAYI
ALACAĞI
ÖZET: Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı vekili, davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak
malı bulunamadığını ileri sürerek davalının taşınmazını davalı M. Ali’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun
iptali istemine ilişkindir. Davacı F. A. ile borçlu davalı Ş. K.’ün evlilik birliğini
sona erdiren boşanma davası açılmış, bu davanın açılması ile birlikte Türk Medeni kanunun ilgili hükümleri uyarınca F. A. evlilik birliği içinde edinilmiş taşınmazla ilgili olarak katkı payı alacağı davası açmıştır. Dosya içinde bulunan
Yargıtay onama ilamına göre davacının hem konfeksiyon atölyesindeki çalışması, hem ziynet eşyalarını vermesi hem de 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin
152.maddesi hükmüne göre, katkı oranının bulunduğu kesinleşmiştir. Davacının
söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı davaya konu alacağının
da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekir. Davanın reddine dair verilen
karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan İcra Müdürlüğünün dosyasında borçlu aleyhinde
alınmış kesin aciz belgesi de dosyaya eklenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece
davacının alacaklı olduğu İcra Müdürlüğünün dosyasına özgü olarak işin esasına girilerek davanın diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar
92 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
verilmesi gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi
usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
2004/m.277 743/m.152
DAVA : Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair
verilen 11.06.2008 gün ve 2007/322 E -2008/264 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin
15.02.2010 gün ve 2010/503-1144 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili, davalı Şevket aleyhine icra takibi yaptıklarını borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek davalının taşınmazını davalı M.
Ali’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafın yaptığı ilk takipte borcun ödenmiş olmasından
dolayı aciz halinin kalktığı, ikinci takipte haciz yapılmadığı ve takibin dayanağı
olan ilamın da temyizden dönmediği ayrıca davacı alacağının da kesinleşmemiş
olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Bursa 4.İcra Müdürlüğünün 2005/4216 esas sayılı dosyasındaki borcun dava açılmasından sonra
ödemiş olmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin sair
temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun
iptali istemine ilişkindir. Davacı F. A. ile borçlu davalı Ş. K.’ün evlilik birliğini sona erdiren boşanma davası 15.01.2004 günü açılmış, bu davanın açılması
ile birlikte Türk Medeni kanunun ilgili hükümleri uyarınca F. A. evlilik birliği içinde edinilmiş taşınmazla ilgili olarak katkı payı alacağı davası açmıştır.
Dosya içinde bulunan Yargıtay onama ilamına göre davacının hem konfeksiyon
atölyesindeki çalışması, hem ziynet eşyalarını vermesi hem de 743 sayılı Türk
Kanuni Medenisinin 152.maddesi hükmüne göre, katkı oranının bulunduğu kesinleşmiştir. Davacının söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı
davaya konu alacağının da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekir. Davanın reddine dair verilen karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının, 29.09.2009 tarihinde kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan Bursa
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 93
3.İcra Müdürlüğünün 2007/7783 esas sayılı icra dosyasında borçlu aleyhinde
alınmış 19.10.2009 tarihli kesin aciz belgesi de dosyaya eklenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece davacının alacaklı olduğu Bursa 3.İcra Müdürlüğünün
2007/7783 esas sayılı icra dosyasına özgü olarak işin esasına girilerek davanın
diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın
bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının
Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun
30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici
madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 28.03.2012 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.
KARŞI OY :
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, tasarruftan önce doğmuş bir borç
bulunmalıdır. Tasarruftan sonra doğan bir borç söz konusu ise, alacaklı tasarrufun iptali hükümlerinden yararlanamaz. Davacının katkı payı alacağı, buna ilişkin hükümle tebeyyün etmiştir. Tasarruf tarihinde doğmuş bir alacak yoktur. Bu
sebeple davacının İcra İflas Kanununun 277. ve devamındaki “tasarrufun iptali”
hükümlerinden yararlanması yasal olarak mümkün değildir. O ancak, Borçlar
Kanununun 18.maddesindeki “genel muvazaa” sebebine dayanarak talepte bulunabilir. Davacı, dava dilekçesinde, eşinin dava konusu taşınmazı, kendisinden
“mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya sattığını” ileri sürdüğüne
göre; davanın, Borçlar Kanununun 18.maddesinde yer alan “genel muvazaa”
hükümlerine göre incelenip sonuca bağlanması gerekir. Hüküm bu gerekçeyle
bozulmalıdır. Açıklanan sebeple bozmaya sonucu itibarıyla katılmakla birlikte
gerekçesine katılmıyorum.
94 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.277
İCRA İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 03/07/1940 - 3890/1 md.)
İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:
1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında
yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
743/m.152
TÜRK MEDENİ KANUNU (Mülga)
Koca, birliğin reisidir. Evin intihabı karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona
aittir. Muavin ve müşaviridir. Eve, kadın bakar.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 95
SAYI: 31
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 21.3.2012
Esas: 2012/3-18
 YAPI
Karar: 2012/224
DENETİMİ ÜCRET SÖZLEŞMESİ
 TEKNİK
UYGULAMA SORUMLULUĞU ÜCRETİNİ TALEP EDEN
KİŞİNİN, SÖZ KONUSU HİZMETİ VERDİĞİNİ KANITLAMASI
GEREKECEĞİ
ÖZET: Dava, ödenmeyen teknik uygulama sorumluluğu ücretinin tahsiline
ilişkindir.
Mahkemece;
Taraflar arasında yapılmış yazılı bir TUS sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının taşınmazı üzerine yapılacak bina için proje ruhsatı alındığı, henüz inşaat başlamadan ruhsatın iptal edildiği, davalının taşınmaz üzerine başka bir
şirketle yeniden anlaşması sonucu bina inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Teknik
uygulama sorumluluğu ücretinin hak edilebilmesi için inşaatın fiilen başlaması
şart değildir. Dolayısı ile İnşaat Mühendisleri Odasının belirlediği ücretlerin
esas alınması gerekmiştir, gerekçesiyle “ davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
Özel Dairece;
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5.maddesinde; “Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir.
Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir” hükmüne
amirdir. Taraflar arasında böyle bir sözleşmenin yapılmadığı mahkemenin de
kabulünde olduğuna göre, davacının, teknik uygulama sorumluluğu ücreti talep
edebilmesi için, ücret talep ettiği hizmeti vermiş olduğunu kanıtlaması gerekir.
Yapı Denetimi Uygulama yönetmeliğinin 5.maddesinde, bu hizmetin neler olduğu tek tek sayılmıştır. Bu hizmetlerden bir kısmı inşaata hazırlık aşamasına
ilişkin olup, bir kısmı da inşaat safhasında yapılması gereken işlere ilişkindir.
Davacı, inşaata hazırlık aşamasındaki ilk 9 aylık ücretini almıştır. Davacının
yaptığı projeye göre inşaata başlanılmadığı ve dolayısıyla inşaat safhasında
davacının vermiş olduğu bir hizmet bulunmadığına göre, davacının vermemiş
96 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
olduğu hizmetin ücretini talep etmesi yasalara ve hakkaniyete aykırı görülerek
Mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi
usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
4708/m.5
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Edirne 2 Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 2.6.2010 gün ve 2010/50-393 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.03.2011 gün ve
2010/22125-3963 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili dilekçesi ile; davalının maliki bulunduğu taşınmaza, proje
çizilmesi ve inşaat ruhsatı alınması için taraflar arasında anlaşma sağlandığını
ve proje yapılarak 28.12.2005 tarihinde yapı ruhsatı alındığını; davalı taraf daha
sonra projenin uygulanmasından vazgeçtiğini, bu nedenle davacının teknik uygulama sorumluluğunun da 26.03.2007 tarihinde sona erdiğini; toplam 15 aylık
teknik uygulama sorumluluğu ücretinin ilk 9 aylık bölümünü davalı ödemiş ise
de, son 6 aylık döneme ait toplam 3.749.67 TL’lik ücreti ödemediğini iddia ederek; fatura bedeli olan 3.749.67 TL.nin 23.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek
reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasındaki ilişkinin
Edirne 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/181 Esas-2007/320 Karar sayılı kararına göre 27.10.2006 tarihinde fiilen sona erdiğini; fiilen iş ilişkisi bittikten sonra
TUS görevi yaptığından bahisle alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı
olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; “...Taraflar arasında yapılmış yazılı bir TUS sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının taşınmazı üzerine yapılacak bina için 28/12/2005
tarihinde proje ruhsatı alındığı, sonrasında henüz inşaat başlamadan ruhsatın
26/03/2006 tarihinde iptal edildiği davalının taşınmaz üzerine başka bir şirketle
yeniden anlaşması sonucu bina inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Teknik uygulama
sorumluluğu ücretinin hak edilebilmesi için inşaatın fiilen başlaması şart değildir. Dolayısı ile İnşaat Mühendisleri Odasının belirlediği ücretlerin esas alınması gerekmiştir, gerekçesiyle “ davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı
vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davada; ödenmeyen teknik uygulama sorumluluğu ücretinin tahsili talep
edilmiştir.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 97
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5.maddesinde; “Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir.
Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir” hükmüne
amirdir. Öncelikle taraflar arasında böyle bir sözleşmenin yapılmadığı mahkemenin de kabulündedir. Yazılı bir sözleşme bulunmadığına göre, davacı; teknik
uygulama sorumluluğu ücreti talep edebilmesi için, ücret talep ettiği hizmeti
vermiş olduğunu kanıtlaması gerekir. Yapı Denetimi Uygulama yönetmeliğinin
5.maddesinde, bu hizmetin neler olduğu tek tek sayılmıştır. Bu hizmetlerden bir
kısmı inşaata hazırlık aşamasına ilişkin olup, bir kısmı da inşaat safhasında yapılması gereken işlere ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere
inşaata hazırlık aşamasındaki ücretini ( ilk 9 aylık ücretini ) almıştır. Davacının yaptığı projeye göre inşaata başlanılmadığı ve dolayısıyla inşaat safhasında
davacının vermiş olduğu bir hizmet bulunmadığına göre, davacının vermemiş
olduğu hizmetin ücretini talep etmesi yasalara ve hakkaniyete aykırıdır.
Mahkemece, yukarıdaki hususlar gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının
Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun
30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici
madde 3”atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
peşin harcının yatırana geri verilmesine, 21.03.2012 gününde oybirliği ile karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ
4708/m.5
YAPI DENETİMİ HAKKINDA KANUN
Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında
akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir.
98 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Bu sözleşmede; taahhüt edilen hizmetin konusu, yeri, inşaat alanı, süresi, varsa yapı
sahibi ile yapı müteahhidi arasında akdedilen sözleşmede yer alan yapının fizikî özellikleri, yapı denetimi hizmet bedeli, yapı denetiminde görev alacak teknik personel listesi ve diğer yükümlülükler yer alır.
İlgili idare; yapı denetimi hizmet sözleşmesinde yer alan hükümlere, yapı sahibinin
uymaması halinde yapı tatil tutanağı düzenleyerek inşaatı durdurur, yapı denetim kuruluşunun uymaması halinde ise yapı denetimi komisyonuna bildirimde bulunur.
(Mülga dördüncü fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.)
(Değişik beşinci fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) Yapı denetimi hizmeti için
yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde
belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin % 1,5’inden az olamaz. Hizmet bedeli
oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha
az olan işler için yıllık % 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve imalâtlar
konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar deneylerinin masrafları
dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden başka bir ad altında, ayrıca hiçbir
bedel talebinde bulunamaz.
(Değişik altıncı fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) Yapı denetim hizmet bedeli,
yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin ödenmesinde kullanılmak üzere yapı
sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan
tutarların % 3’ü ruhsatı veren idarenin, % 3’ü Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına aktarılır. (1)
(Mülga yedinci fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.)
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 99
SAYI: 31
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
Tarih: . 27.4.2012
Esas: 2012/5543
Karar: 2012/4817
 İHTİYATİ TEDBİRİN
GEÇİCİ BİR HUKUKİ KORUMA OLDUĞU
 İHTİYATİ TEDBİR
İSTEĞİNİN REDDİNE VEYA İTİRAZ ÜZERİNE
VERİLEN KARARLARA KARŞI KANUN YOLUNUN AÇIK
OLDUĞU, ÖNCELİKLE İNCELENİP KESİN OLARAK KARARA
BAĞLANACAĞI
ÖZET: Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bedel ve ihtiyati
tedbir isteğiyle açılan davada yerel mahkemece ihtiyati tedbir isteminin ön inceleme hazırlık tutanağı ile reddine ilişkin karar temyiz edilmekle
Özel Dairece;
6100 sayılı HMKnda, ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz
üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açık olup, öncelikle incelenip, kesin
olarak karara bağlanması düzenlenmiştir.
İihtiyati tedbir davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine
kadar olan süreç içerisinde geçici bir hukuki korumadır.
Somut olayda; davacının yine davalı aleyhine aynı taşınmazla ilgili olarak
diğer bir Asliye Hukuk Mahkemesinde muris muvazaasına dayalı, taşınmazın
3.kişiye devredilmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bedel isteğiyle dava açtığı, davalıya ait parsel kaydına ihtiyati tedbir konulduğu, davacının talebi çerçevesinde davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen kararın temyizden geçerek onandığı, karar düzeltme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar mahkemece, tedbir isteği, diğer Asliye Hukuk Mahkemesinden
verilen tedbirin devam ettiği gerekçesiyle reddedilmiş ise de, o kararın kesinleşmesiyle birlikte tedbirin kalkacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının eldeki
davada lehine hüküm alması halinde davalı taşınmazını elden çıkardığı takdirde
hükmedilecek bedeli tahsil edememesi ihtimal dahilindedir. Kaldı ki, tedbir isteğinin kabul edilmesi durumunda aleyhine tedbir kararı verilen kişinin bir zararı
100 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
oluşur ise 6100 sayılı HMK’nun 399. maddesi uyarınca tazminat isteyebileceği
de açıktır.
Tedbir isteği bakımından olumlu bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi doğru bulunmayarak Yerel Mahkemenin kararı
bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
6100/m.389, 390, 399
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bedel ve ihtiyati tedbir
isteğiyle açılan ve derdest olduğu anlaşılan davada yerel mahkemece ihtiyati
tedbir isteminin 21.2.2012 günlü 2012/74 esas sayılı ön inceleme hazırlık tutanağı ile reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle evrak
incelendi, temyiz isteğinin süresinde yapıldığı görüldü, gereği düşünüldü:
KARAR : Hemen belirtilmelidir ki, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve
1086 sayılı HUMK’nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı HMK’nın da 1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen
düzenlemelerden ayrı değişik hükümlere yer verilmiştir. Bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı
kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanmasıdır. ( 6100 sayılı HMK. 391/3 Md. )
Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir “...kesin hükme
kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının ( dava konusu ile
ilgili olarak ) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif
edilmiştir. ( Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcantez,
Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes ) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında
ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu
şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle
geçici bir hukuki korumadır.
Nitekim 6100 sayılı HMK’nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında “geçici hukuki korumalar”
olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda
meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme
sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi
hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması ... ... gibi sair
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 101
hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması
gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir.
Diğer taraftan, ihtiyati tedbir isteğinin kabul edilebilmesi bakımından
HMK’nın 390/3. maddesi ile ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam
kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda; “... hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul
etmekle birlikte zayıf bir ihtimâl de olsa aksinin mümkün olduğu ihtimâlini gözardı edemez. Bu sebepledir ki, haksız olma ihtimâli de dikkate alınarak talepte
bulunandan teminat alınması ...” hükme bağlanmıştır.
Somut olaya gelince; davacının yine davalı aleyhine 30.11.2007 tarihinde
aynı taşınmazla ilgili olarak Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/463
esasında kayıtlı dava ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak ancak taşınmazın 3.kişiye devredilmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bedel isteğiyle dava açtığı, davalıya ait 1577 sayılı parsel kaydına ihtiyati
tedbir konulduğu davacının talebiyle bağlı kalınarak 15.000 liranın davalıdan
tahsiline ilişkin olarak verilen kararın Dairenin 2011/14395-1382 sayılı kararı
ile onandığı, karar düzeltme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
Her nekadar mahkemece, tedbir isteği, Sarıyer 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/463 esas sayılı davasında verilen tedbirin devam ettiği gerekçesiyle
reddedilmiş ise de, o kararın kesinleşmesiyle birlikte tedbirin kalkacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının eldeki davada lehine hüküm alması halinde davalı taşınmazını elden çıkardığı takdirde hükmedilecek bedeli tahsil edememesi
ihtimal dahilindedir.
Kaldı ki, tedbir isteğinin kabul edilmesi durumunda aleyhine tedbir kararı
verilen kişinin bir zararı oluşur ise 6100 sayılı HMK’nun 399. maddesi uyarınca
tazminat isteyebileceği de açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler gözetilerek tedbir isteği bakımından bir
karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan
nedenden ötürü 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı
HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
102 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.389
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden
veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe
edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde
de uygulanır.
6100/m.390
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep
edilir.
(2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde,
hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.
(3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü
açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat
etmek zorundadır.
6100/m.399
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu
anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine
kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.
(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın
karara bağlandığı mahkemede açılır.
(3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 103
SAYI: 31
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 30.4.2012
Esas: 2011/17417 Karar: 2012/11201
 SÜRESİNDE VERİLMEYEN TEMYİZ
REDDEDİLECEĞİ
DİLEKÇESİNİN
ÖZET: mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı koca tarafından, velayetin
değiştirilmesi isteminin reddi ve vekalet ücreti; davalı kadın tarafından ise kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi yönünden temyiz edilmiştir.
Özel Dairece;
Davalının temyizi yasal süre içerisinde olmamıştır.
Asliye hukuk ( aile ) mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay’a
gönderilmesi durumunda, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya
Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalının temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde
Davacı, kademeli ( terditli ) olarak dava açmış, öncelikle müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak kendisine verilmesini, kabul edilmediği
takdirde müşterek çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir.
Davacının velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel
ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. Davanın kısmen kabulü söz
konusu değildir. Bu nedenle davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken; davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olması yeniden yargılamayı
gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
1086/m.432-4
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
104 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı koca
tarafından, velayetin değiştirilmesi isteminin reddi ve vekalet ücreti; davalı kadın tarafından ise kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyiz edilen karar temyiz eden tarafa 8.7.2011 günü tebliğ edilmiş ve fakat
söz konusu karar yasada öngörülen ( HUMK.432 ) onbeş günlük süre geçtikten
sonra 26.07.2011 tarihinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir.
Kuşkusuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 432.maddesine göre, temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır ise,
temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi hükmü veren mahkemeye aittir.
Ne var ki asliye hukuk ( aile ) mahkemelerince verilen kararların yasal süre
geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden,
Yargıtay’a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay’ca da
temyiz isteminin reddine karar verilebileceği Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel
Kurulunca ( 1.6.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 k. sayı ile ) karara bağlanmıştır. Bu durumda gösterilen sebeple davalının temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Davacının temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede:
a )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere
ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının,
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b )Davacı, kademeli ( terditli ) olarak dava açmış, öncelikle müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak kendisine verilmesini, bu talebi kabul
edilmediği takdirde ise müşterek çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davacının velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. Davanın
kısmen kabulü söz konusu değildir. Bu nedenle davacının kademeli talebi kabul
edildiğinden davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken; davalı yararına
vekalet ücreti takdir edilmiş olması doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın
giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün
düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir ( HUMK md.438/7 ).
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b. bendinde açıklanan sebeple
gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 5. bendinin hükümden çıkartılmasına yerine
“davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte
bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.100 TL. vekalet ücretinin
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 105
davalıdan alınarak, davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün bu
bölümünün DÜZELTİLMİŞ ŞEKLİYLE, diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a.
bendinde gösterilen sebeplerle ONANMASINA, davalının temyiz dilekçesinin
ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.432-4 (2494 S.K. değişik madde) HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
“Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara
ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay’a
gönderme için yatırılan parayı kullanarak red kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder”
denilmektedir.
106 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 17.4.2012
Esas: 2012/6461

Karar: 2012/10279
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN KAYNAKLANAN FAİZ
ALACAĞI
 BORÇLU
BULUNMADIĞI BİR PARAYI RIZASI İLE ÖDEYEN
KİMSENİN YANLIŞLIĞA DÜŞTÜĞÜNÜ İSPAT ETTİĞİ
TAKDİRDE ÖDEDİĞİNİ GERİ İSTEYEBİLECEĞİ
ÖZET: Dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan faiz alacağının tahsili
talebine ilişkindir. Mahkemece, talep edilen faiz alacağı hakkında her hangi bir
bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Borçlar Kanununun 62. maddesi gereğince, borç olmayanı rızası ile ödeyen
kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir.
Somut olayda, davaya dayanak teşkil eden idari para cezasının iptali için
davacı tarafından sulh ceza mahkemesinde dava açılmış, mahkemece idari para
cezası iptal edilmiştir.
İdari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihinde
davalı taraf temerrüde düşmüş olup, bu tarihten itibaren alacağa faiz tatbik
edilebilecektir.
Mahkemece, bilirkişi marifetiyle faiz hesabı yaptırılması gerekirken, eksik
inceleme ile hüküm tesisi kararın bozulmasını gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
818/m.62
DAVA : Dava dilekçesinde 6750 TL alacağın yasal faiz ve masraflarla birlikte
davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine
gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, İş Kanunu madde 30 gereğince, mü-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 107
vekkili olan davacının özürlü ve eski hükümlü kontenjan açığını kapatmaması
nedeni ile dava tarafından hakkında 154.845 TL. idari para cezası tahakkuk ettirildiğini, davacının bu meblağı davacı hesabına ödediğini, ancak para cezasının
mahkemece iptal edildiğini ve davalı tarafından da kendisine ödenen meblağın
iade edildiğini beyan ederek, paranın davalının elinde kaldığı süreye ilişkin olarak 6.750 TL. yasal faizin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
Mahkemece, talep edilen faiz alacağı hakkında her hangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, davaya dayanak teşkil eden idari para cezasının iptali için davacı tarafından sulh ceza mahkemesinde dava açılmış, mahkemece idari para
cezası iptal edilmiş, bu karar itiraz üzerine de ağır ceza mahkemesi tarafından
itirazın reddine karar verilmiştir.
Dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan faiz alacağının tahsili talebine
ilişkindir.
Borçlar Kanununun 62. maddesi gereğince, borç olmayanı rızası ile ödeyen
kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir.
Davada, idari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme
tarihinde, artık davacı taraf ödediği bedeli talep etme hakkını kazanacağı için,
davalı taraf bu tarihte temerrüde düşmüş olup, bu tarihten itibaren alacağa faiz
tatbik edilebilecektir.
Öyle ise mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılarak, idari para cezasının
iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz hesabı yapılıp, hasıl
olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.62
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek
verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu
eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.
108 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 25.4.2012
Esas: 2011/4991 Karar: 2012/7229
 MANEVİ TAZMİNAT
 MANEVİ TAZMİNATIN
CEZA OLMADIĞI, MALVARLIĞI
HUKUKUNA İLİŞKİN BİR ZARARIN KARŞILANMASINI AMAÇ
EDİNMEDİĞİ
ÖZET: Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davasında mahkemece davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı, davalı ile boşandıklarını, Muratcan’ın velayetinin davalıya verildiğini, davalının Muratcan’ı silahla öldürdüğünü belirterek 50.000,00 TL manevi
tazminat istemiştir.
Yerel mahkeme, davalının haksız tahrik altında da olsa davacının oğlunun
ölümüne neden olması nedeniyle davacı yararına 40.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun
amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum ( tatmin ) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan
kadar olmalıdır.
Somut olayın gelişim biçimi, eylemin tahrik sonucu işlenmesi, ölenin davalının da çocuğu olmakla davalıya yakınlığı gözetildiğinde hüküm altına alınan
manevi tazminat miktarı fazla görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 818/m.47
DAVA : Davacı S.K. vekili tarafından, davalı H.Y. aleyhine 19/11/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen
01/02/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi
içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 109
hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek
gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun
gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik
görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında
kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince:
Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile 1999 yılında boşandıklarını, çocuklardan birinin velayetinin
kendisine, Muratcan’ın velayetinin davalıya verildiğini, 24/02/2008 günü davalının velayeti kendisine bırakılan ve tarafların müşterek çocuğu olan Muratcan’ı
silahla öldürdüğünü belirterek 50.000,00 TL manevi tazminat istemiştir.
Davalı, davacının ölen oğluna annelik görevini yapmadığını, çocuğu ile ilgilenmediğini belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, davalının haksız tahrik altında da olsa davacının oğlunun
ölümüne neden olması nedeniyle davacı yararına 40.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi
huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi ( fonksiyonu )
olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin
bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı
onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde
edilmek istenilen doyum ( tatmin ) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli
olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek
özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel ( objektif ) ölçülere göre uygun ( isabetli ) bir biçimde
göstermelidir.
Somut olayın gelişim biçimi, eylemin tahrik sonucu işlenmesi, ölenin davalının da çocuğu olmakla davalıya yakınlığı ve yukarıda anılan ilkeler birlikte gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Şu durumda
yerel mahkemece davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminata hükmolunmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen
nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer
temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve
temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine,
110 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
25.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
818/m.47
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam
öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 111
SAYI: 31
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 3.4.2012
Esas: 2011/18103
Karar: 2012/6720
 KAMULAŞTIRMASIZ
 EKSİK İNCELEME
EL ATMA
SONUCU HÜKÜM KURULMASI
ÖZET: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili davasının mahkemece kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Taşınmazın zemini yönünden yapılan inceleme ve alınan raporlar hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir.
Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olduğundan değer biçilirken yöntemine uygun oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılıp, alınacak rapor
sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bir inşaat mühendisi ve bir mülk
bilirkişisinden oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği rapora göre karar verilmesi,
Dava konusu taşınmaz ile emsal kabul edilecek taşınmazların arsa metrekare
değerleri konusunda, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden gerekli
belgeler istenip mukayese yapılmamış olması,
Dava konusu taşınmazın kamulaştırmasız el atmadan arta kalan ve imar planında yapı ve ikamet için yasaklanan afet bölgesi içinde kalan bölümünün de
bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi
Yerel Mahkemenin kararının bozulmasını gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili davasının kısmen kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları
yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla duruşma için belirlenen 03.04.2012
günü temyiz eden davacı vekili ile aleyhine temyiz olunan davalı idare vekilinin
112 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler
okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili
istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan delil ve belgelere göre taşınmaz üzerinde bulunan ve davalı
idarece yıktırılan yapının bedeline hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
Taşınmazın zemini yönünden yapılan inceleme ve alınan raporlar hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki;
1-Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olduğundan değer biçilirken yöntemine uygun oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılıp, alınacak rapor
sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bir inşaat mühendisi ve bir mülk
bilirkişisinden oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği rapora göre karar verilmesi,
2-Değerlendirme tarihi olan 2007 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli
Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu
taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu
raporu da denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması,
3-Dava konusu taşınmazın kamulaştırmasız el atmadan arta kalan ve imar
planında yapı ve ikamet için yasaklanan afet bölgesi içinde kalan bölümünün de
bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün
açıklanan nedenle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz eden davacı yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
uyarınca takdir olunan 900,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 113
SAYI: 31
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 29.3.2012
Esas: 2011/4504
Karar: 2012/2318

EŞLER ARASINDA GEÇERLİ MAL REJİMİNİN BOŞANMA
DAVASININ AÇILDIĞI TARİHTE SONA ERECEĞİ

EVLİLİĞİN BOŞANMA NEDENİYLE SONA ERMESİNDEN
DOĞAN DAVA HAKLARI, BOŞANMA KARARININ
KESİNLEŞMESİ ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMEKLE ZAMAN
AŞIMINA UĞRAYACAĞI
ÖZET: Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi ve katılma alacağı davasında Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle evlilik birliği
son bulmuştur. Eşler arasında geçerli mal rejimi boşanma davasının açıldığı
tarih itibariyle sona ermiştir. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Somut olayda, dava, bir yıllık zamanaşımı
süresi geçirildikten sonra açılmıştır. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından hükmün katılma alacağına yönelik bu bölümünün ONANMASINA
karar verilmiştir.
Ziynet eşyalarına ilişkin davada ise, söz konusu eşyaların mevcut olduğunun
tespit edilmesi halinde uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayanacağından zamanaşımı söz konusu olmaz. Eşyaların var olduğu tespit edilemez ise, istem tazminata
ilişkin olacağından Borçlar Kanunundaki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132. maddesi
nazara alınması gerekeceğinden davanın sürede açıldığının kabulü gerekeceği
tartışmasızdır. Bu durumda altın ziynet eşyaları, yüz taneli inci kolye, bir adet
yün yatak ve yorgana ilişkin dava bakımından iddia ve savunma doğrultusunda
inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, buna ilişkin
davanın da reddine karar verilmiş olması doğru görülmeyerek hükmün bu bölümüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.
114 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İlgili Kanun/Madde: 4721/m.178, 202-1, 225-son, 683
DAVA : Z. T. ile A. Ü. aralarındaki kişisel eşyanın iadesi ve katılma alacağı
davasının reddine dair İstanbul 4. Aile ( Eski Beyoğlu 2. Aile ) Mahkemesinden
verilen 21.06.2006 gün ve 225/311 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, evlilik birliği içinde davalı eş adına kayıtlı taşınmazlardan gelen kira bedelleri, davalının çalışması karşılığı geliri ve varsa diğer
edinilmiş mallarının tespiti ile fazla hakları saklı tutularak aylık 1900 TL katılma alacağına hükmedilmesine; ayrıca vekil edeninin kişisel malları olan değerli
taşlarla bezeli yüzük, kolye ve küpeden oluşan altın ziynet eşyası ile inci kolyenin, yün yatak ve yorganın aynen iadesine olmadığı takdirde bedelinin vekil
edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının ziynet eşyalarına
ilişkin iddiasının gerçek olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, boşanma davasının kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 05.09.2002 tarihinde evlenmiş, 27.01.2003 tarihinde açılan boşanma
davasının kabulüne ilişkin hükmün 23.12.2004 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik
birliği son bulmuştur. Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği hususu ileri
sürülmediğine ( 4722 s.K. m. 10/2.fıkra ) göre, evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4721 sayılı TMK.nun 202/1.maddesi ). Eşler arasında geçerli mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir ( TMK.nun 225/son ). TMK.nun 178.
maddesinde “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları,
boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 23.12.2004 tarihinde kesinleşmiş, görülmekte olan dava ise, bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 12.05.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu
cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Davalının maaş ve kira gelirlerine dair katılma alacağına ilişkin davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır. Davacı vekilinin buna ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile katılma alacağına ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin kişisel eşyalara dair temyiz itirazlarına gelince; bir şeye
malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi
kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Eşya ve evlilik
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 115
birliği öncesinde edinildiği öne sürülen ziynet eşyalarına ilişkin davada, söz konusu eşyaların mevcut olduğunun tespit edilmesi halinde uyuşmazlık mülkiyet
hakkına dayanacağından zamanaşımı söz konusu olmaz ( TMK. m. 683 ). Dava
konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise, istem tazminata ilişkin olacağından Borçlar Kanununun 125.maddesinde belirlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132.
maddesi nazara alınması gerekeceğinden davanın sürede açıldığının kabulü gerekeceği tartışmasızdır. Bu durumda altın ziynet eşyaları, yüz taneli inci kolye,
bir adet yün yatak ve yorgana ilişkin dava bakımından iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı
gerekçeyle buna ilişkin davanın da reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin kişisel eşyalara ilişkin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün buna
ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086
sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine
göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve aşağıda dökümü
yazılı 13,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 8,00 TL’nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 29.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.178
TÜRK MEDENİ KANUNU
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
4721/m.202/1
TÜRK MEDENİ KANUNU
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
4721/m.225-son
TÜRK MEDENİ KANUNU
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal
ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli
olmak üzere sona erer.
4721/m.683
TÜRK MEDENİ KANUNU
Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği
gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.
116 LEGES Hukuk Dergisi
818/m.125
TEMMUZ 2012
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik
müruru zamana tabidir.
818/m.132
BORÇLAR KANUNU (Mülga)
Aşağıdaki hallerde müruru zaman cereyan etmez ve cereyana başlamış ise inkıtaa
uğrar:
1 - Velayet devam ettiği müddetçe çocukların baba ve analarına karşı olan alacakları
hakkında.
2 - Vesayet devam ettiği müddetçe vesayet altında bulunanların vasi veya Sulh
Hakimi ve Mahkemei Asliye Hakimleri zimmetinde olan alacakları hakkında.
3 - Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında.
4 - Hizmet mukavelesinin devam ettiği müddetçe hizmetçilerin, istihdam edenlere
karşı olan alacakları hakkında.
5 - Borçlu alacak üzerinde intifa hakkını haiz olduğu müddetçe.
6 - Alacağı, bir Türk mahkemesi huzurunda iddia etmek imkanı olmadığı müddetçe.
Müruru zaman, tatil eden sebeplerin zail olduğu günün hitamından itibaren başlar
veya tevakkuftan evvel başlamış olan cereyanına devam eder.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 117
SAYI: 31
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 4.4.2012
Esas: 2010/4892

Karar: 2012/11435
İŞ AKDİNİN İŞVEREN TARAFINDAN FESHİ
 İŞÇİNİN
GÖREVLERİNİ, İŞVEREN TARAFINDAN KENDİSİNE
HATIRLATILDIĞI HALDE YAPMAMAKTA ISRAR ETMESİ,
DEVAMLILIK ARZETMESİ DURUMUNDA İŞ AKDİNİN
İŞVERENCE HAKLI SEBEPLE FESİH EDİLEBİLECEĞİ
ÖZET: Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar
verilmesini istemiş, dava Mahkemece reddedilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı haksız yere işten çıkarıldığı halde hak ettiği kanuni haklarının kendisine ödenmediğini, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hak ediş tarihinden
itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan alınarak kendisine ödenmesini talep etmiştir.
İş sözleşmesinin, işveren tarafından hatırlatıldığı halde işçinin görevlerini
yapmamakta ısrar etmesi nedeniyle haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin ( II ) numaralı bendinin ( h )
alt bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi
durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir.. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir.
Çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik niteliğinde olan görevlendirmelerin işçiyi bağlamayacağı açıktır.
Somut olayda;
İşveren tarafından davacı işçi 25.11.2008 tarihli yazı ile yine giriş çıkış kartlarını basmadığı gerekçesiyle uyarılmış ve uyarı yazısında “….aynı davranışın
tekrarı halinde iş sözleşmenizin feshi sonucunu doğuracağı ihtaren tebliğ ederiz” şeklinde belirtilmiştir.
118 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İşveren, 25.11.2008 tarihli ihtarnamesini takiben 28.11.2008 tarihli fesih bildirimiyle davacı işçinin iş akdinin önceki ihtarlara konu “işten sıklıkla süresinden önce ayrılmak” gerekçesiyle feshetmiştir.
Davacının son ihtarı 25.11.2008 tarihli olup, bu tarih ile fesih bildiriminin
yapıldığı 28.11.2008 tarihi arasında davacının yeni bir eylemi söz konusu değildir. İşçinin ihtara konu eyleminden sonra yeni bir eylem olmadığı takdirde
ihtarlara konu eylem nedeniyle iş akdinin feshi haklı sayılamayacağından davanın kabulü yerine reddinde isabet görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
4857/m.25-II-h
DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar
verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Alper Kılıç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı dilekçesinde, davalı iş yerinde 13.03.2006 tarihinde işe başladığını,
27.11.2008 tarihinde davalı iş yerinde görevli muhasebecinin kendisini çağırarak yarından itibaren işten çıkarılacağını haber verdiğini, çıkış kağıdını imzalamasını istediğini ancak kendisinin imzalamadığını, haksız yere işten çıkarıldığı
halde hak ettiği kanuni haklarının kendisine ödenmediğini, kıdem, ve ihbar tazminatı alacaklarının hak ediş tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan alınarak kendisine ödenmesine, yargılama giderlerinin de davalı
üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B ) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili dilekçesinde, davacının 13.03.2006 tarihinde müvekkil şirkette
işe başladığını, davacının saat başı ücret aldığını, sözleşmenin bu şekilde yapıldığını, 06.11.2008-18.11.2008 ve 25.11.2008 tarihleri arasında iş yerine giriş ve
çıkışlarda personel işçinin basması gereken giriş-çıkış kartını basmadığını, bu
davranışından dolayı şirket yetkilileri tarafından yazılı olarak ihtar edildiğini,
27.11.2008 tarihli dilekçesi ile söz konusu tarihlerde işi olduğundan bahisle işe
gelmediğini kabul ettiğini, davacının bu davranışını sürekli hale getirdiğini, bu
şekilde işte devamsızlık yaptığını, iş yerinin çalışma düzenini bozduğundan dolayı da 28.11.2008 tarihinde İş Kanunu’nun 25/II maddesi gereğince olarak iş
akdini feshettiğini, bu nedenle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini
talep etmiştir.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 119
C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle reddine
karar verilmiştir.
D ) Temyiz:
Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
E ) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının kıdem ve tazminatına hak kazanıp
kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
İş sözleşmesinin, işveren tarafından hatırlatıldığı halde işçinin görevlerini
yapmamakta ısrar etmesi nedeniyle haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin ( II ) numaralı bendinin ( h ) alt
bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır.
İş görme edimi işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir. İşverenin talimatlarının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile
getirilebilecek sınırlamalar ile işçinin eğitimi, yeteneği ve takati gibi hususlara
aykırılık oluşturmamalıdır.
1475 sayılı Yasada işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmaması haklı fesih nedeni olarak sayılmış ve işçinin bu anlık durumu yeterli görülmüşken, 4857
sayılı Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir. Bu
noktada işverenin hatırlatmasının ardından sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir.
İşveren tarafından fesih öncesinde, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatılmalıdır. Bu hatırlatmanın sözlü ya da yazılı biçimde yapılması
mümkündür. Bu konuda ispat yükü de işverendedir.
İşçinin görev tanımının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça öngörülmüş olması işverenin hatırlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
İşçiye yapılacak hatırlatmada, işçiden yapması istenen görev açık biçimde
bildirilmeli ve işin tamamlanmasına yetecek bir süre öngörülmelidir. Bildirimde, görevin hatırlatılması yeterlidir. Görevin gereklerinin yerine getirilmemesi
durumunda iş sözleşmesinin feshedileceği hususunun ayrıca bildirilmesi gerekmez.
İşçinin, verilen görevin bir kısmını yapmış olması halinde, bu davranışının
nedenleri üzerinde durulmalı ve işverenin haklı fesih imkânının olup olmadığı,
gerekirse uzman bilirkişilerce değerlendirilmelidir.
120 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik niteliğinde olan görevlendirmelerin, 4857 sayılı Yasanın 22 nci maddesi uyarınca işçiyi bağlamayacağı açıktır.
Bu kapsamda bir görevin yerine getirilmemesi işverene haklı fesih imkânı vermez.
Somut olayda;
İşveren tarafından davacı işçi 25.11.2008 tarihli yazı ile yine giriş çıkış kartlarını basmadığı gerekçesiyle uyarılmış ve uyarı yazısında “….aynı davranışın
tekrarı halinde iş sözleşmenizin feshi sonucunu doğuracağı ihtaren tebliğ ederiz” şeklinde belirtilmiştir.
İşveren, 25.11.2008 tarihli ihtarnamesini takiben 28.11.2008 tarihli fesih bildirimiyle davacı işçinin iş akdinin önceki ihtarlara konu “işten sıklıkla süresinden önce ayrılmak” gerekçesiyle feshetmiştir.
Davacının son ihtarı 25.11.2008 tarihli olup, bu tarih ile fesih bildiriminin yapıldığı 28.11.2008 tarihi arasında davacının yeni bir eylemi söz konusu değildir.
İşçinin ihtara konu eyleminden sonra yeni bir eylem olmadığı takdirde ihtarlara
konu eylem nedeniyle iş akdinin feshi haklı sayılamaz. Bu nedenle davacının
kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
04.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.25-II-h
İŞ KANUNU
II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 121
SAYI: 31
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 3.5.2012
Esas: 2011/3568
Karar: 2012/7859
 RÜCUAN TAZMİNAT
 TAZMİNAT DAVASINDAKİ
KUSUR ORANLARIYLA, RÜCUAN
TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARININ BİRBİRİNİ
TUTMAMASI KARŞISINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ
KURULUNDAN USULÜNE UYGUN RAPOR ALINARAK DAVA
HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ
ÖZET: Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının
rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Mahkemece, kusursuz bulunan davalı A.Ş. yönünden davanın reddine karar
verilirken, davalı işveren Şirket kusuru %60 alınmak suretiyle, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İş kazasına maruz kalan sigortalı tarafından açılarak kesinleşen İş Mahkemesinin tazminat dava dosyasında esas alınan kusur raporuyla, davalı işveren
Şirket %90, sigortalı N. ise %10 kusurlu bulunurken; iş bu rücu dava dosyasında yeniden alınan kusur raporunda ise, davalı işveren Şirket %60, sigortalı ise
%40 kusurlu bulunmuştur. Her iki kusur raporu arasında açık çelişki bulunmaktadır.
Anılan raporlar arasındaki açık çelişkinin giderilmesi amacıyla, aralarında
işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı da bulunan, konusunda uzman bilirkişi kurulundan usulünce rapor alınmalı ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı
görülüp Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
122 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
DAVA : Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan Ş... A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik
Hâkimi Şerafettin Özyürür tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, 27.11.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, kusursuz bulunan davalı A.Ş. yönünden davanın reddine karar
verilirken, davalı işveren Şirket kusuru %60 alınmak suretiyle, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İş kazasına maruz kalan sigortalı N.Ş. tarafından açılarak kesinleşen Bakırköy 2.İş Mahkemesinin 29.05.2008 tarih ve 15/546 sayılı tazminat dava dosyasında esas alınan 20.09.2005 günlü kusur raporuyla, davalı işveren Şirket %90,
sigortalı N. ise %10 kusurlu bulunurken; iş bu dava dosyasında yeniden alınan
25.04.2010 günlü kusur raporunda ise, davalı işveren Şirket %60, sigortalı ise
%40 kusurlu bulunmuştur. Böylelikle, her iki kusur raporu arasında açık çelişki
meydana gelmiştir.
Şu halde yapılması gereken iş; anılan raporlar arasındaki açık çelişkinin giderilmesi amacıyla, aralarında işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı da bulunan, konusunda uzman bilirkişi kurulundan usulünce rapor alınmalı ve varılacak sonuç
çerçevesinde karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddî ve hukukî esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Ş... A.Ş.’ye iadesine,
03.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 123
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 12.3.2012
Esas: 2010/13471
Karar: 2012/3648
BANKALARIN,
MUDİLERİNE, EKSİK ÇEK TUTARINA MUKABİL KREDİ KULLANDIRMA YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BULUNMADIĞI
ÖZET: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada çek ve kredili mevduat hesabının
bulunduğunu, zaman zaman çeklerin ödenmesinde kredi hesabını kullandığını,
20.000 TL bedelli çekin hamili tarafından davalı bankaya ibraz edildiğini, vadesiz hesabında 19.000 TL, kredi hesabında da 1.000 TL limit bulunduğu halde
çek arkasına karşılığı yoktur şerhinin yazıldığını, olay nedeniyle ticari itibarının
zedelendiğini, maddi zarara uğradığını ileri sürerek, 1.000 TL maddi ve 10.000
TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hesabında çek karşılığını tam olarak bulundurmakla
yükümlü olduğunu, bankanın kredi limitini kullandırıp kullandırmama konusunda tek başına yetkisinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, olay nedeniyle davacının ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle, manevi tazminat olarak 5.000 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Taraflar arasındaki genel hizmet sözleşmesinin 9/1. maddesinde, bankanın
kredi limitini tek taraflı olarak dilediği şekilde belirleme, müşterinin durumuna göre krediyi tahsis etmeme, tahsis edilen limit içinde tamamen veya kısmen
kullandırma, krediyi durdurma ve azaltma konusunda tek başına yetkili olduğu
belirtilmiştir.
Davalı bankanın, eksik çek tutarına mukabil davacıya kredi kullandırma
yükümlülüğü bulunmadığı nazara alınarak, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle hüküm tesisi doğru görülmeyerek Yerel
Mahkemenin kararı bozulmuştur.
124 LEGES Hukuk Dergisi
İlgili Kanun/Madde:
Sözleşmesi madde 9-1
TEMMUZ 2012
Taraflar arasında akdedilen Genel Hizmet
DAVA : Taraflar arasında görülen davada ( Antalya Beşinci Asliye Hukuk
Mahkemesi )’nce verilen 23.11.2009 tarih ve 2008/351-2009/402 sayılı kararın
Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin
süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği
görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada çek ve kredili mevduat hesabının bulunduğunu, zaman zaman çeklerin ödenmesinde kredi hesabını
kullandığını, 25.06.2008 keşide tarihli, 20.000 TL bedelli çekin hamili tarafından davalı bankaya ibraz edildiğini, vadesiz hesabında 19.000 TL, kredi hesabında da 1.000 TL limit bulunduğu halde çek arkasına karşılığı yoktur şerhinin
yazıldığını, olay nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini, maddi zarara uğradığını ileri sürerek, 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hesabında çek karşılığını tam olarak bulundurmakla
yükümlü olduğunu, bankanın kredi limitini kullandırıp kullandırmama konusunda tek başına yetkisinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, çek
hamilinin 20.000 TL bedelli çeki bankaya ibraz ettiği, davacının vadesiz hesabında 19.011,43 TL, kredili mevduat hesabında ise 1.000 TL bulunduğu halde
bankanın çeke karşılıksız şerhi vurduğu, olay nedeniyle davacının ticari itibarının zedelendiği, maddi zararın ispatlanamadığı gerekçesiyle, manevi tazminat
isteminin kısmen kabulüne, 5.000 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup;
mahkemece, davacının davalı bankada çek, vadesiz ve kredili mevduat hesabı bulunduğu, 25.06.2008 keşide tarihli çekin hamil tarafından bankaya ibraz
edildiği, bu sırada vadesiz hesabında 19.011,43 TL, kredili mevduat hesabında
da 1.000 TL limit bulunduğu halde bankaca çeke karşılıksız şerhi vurulduğu,
bu şekilde davacının ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle, manevi tazminat
isteminin kabulüne, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir. Oysa, taraflar arasındaki genel hizmet sözleşmesinin 9/1. maddesinde, bankanın kredi limitini tek
taraflı olarak dilediği şekilde belirleme, müşterinin durumuna göre krediyi tahsis
etmeme, tahsis edilen limit içinde tamamen veya kısmen kullandırma, krediyi
durdurma ve azaltma konusunda tek başına yetkili olduğu belirtilmiştir.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 125
Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın, eksik çek tutarına mukabil davacıya
kredi kullandırma yükümlülüğü bulunmadığı nazara alınarak, davanın reddine
karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin
harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
126 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 9.5.2012
Esas: 2012/116
Karar: 2012/16130
 MUHATABIN ADRESTE
BULUNMAMA NEDENİ YANINDA
TEVZİAT SAATİNDEN SONRA ADRESE DÖNÜP DÖNMEYECEĞİ
HUSUSU BELİRLENMEDEN YAPILAN TEBLİGATIN USULSÜZ
SAYILACAĞI
ÖZET: Borçluya gönderilen 10 örnek ödeme emrinin; “muhatap geçici olarak Bursa’ya gittiğinden mahalle muhtarının imzasına teslim edilerek 2 nolu
formül doldurularak muhatabın kapısına yapıştırıldı ve en yakın komşusu A.
A.’e haber verildi imza atmadı” şerhi ile 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği
anlaşılmaktadır.
Tebligatın; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapıldığı
belirtilmesine rağmen Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin uygulanmadığı görülmektedir. Somut olayda muhatabın adreste bulunmama nedeni tespit edilmekle birlikte tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususu belirlenmediğinden yapılan tebligat usulsüzdür.
O halde mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, usulsüz
tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 2004/m.366 7201/m.21 Tebligat Tüzüğü madde:28
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde
temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi İrfan Sıvakcıgil tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Borçluya gönderilen 10 örnek ödeme emrinin; “muhatap geçici
olarak Bursa’ya gittiğinden mahalle muhtarının imzasına teslim edilerek 2 nolu
formül doldurularak muhatabın kapısına yapıştırıldı ve en yakın komşusu A.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 127
A.’e haber verildi imza atmadı” şerhi ile 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği
anlaşılmaktadır.
Tebligatın; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapıldığı
belirtilmesine rağmen Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin uygulanmadığı görülmektedir. Tüzüğün anılan maddesine göre muhatabın adreste neden bulunmadığı, komşu, kapıcı, yönetici, zabıta amir ve memurları vs. gibi kimselerden
sorularak, tevziat saatinden sonra adrese geleceğinin tespit edilmesi ve bunun
tebligat parçasına yazılıp tevsik edilmesi halinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılabilir.
Somut olayda muhatabın adreste bulunmama nedeni tespit edilmekle birlikte
tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususu belirlenmediğinden
yapılan tebligat usulsüzdür.
O halde mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, sair
şikayet ve itiraz nedenlerinin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde usulsüz tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm
tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (
BOZULMASINA ), 09.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.366
İCRA İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/142 md.;Değişik madde: 02/03/2005-5311
S.K./27.mad)
İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre yapılır
ve onbeş gün içinde karara bağlanır.
İlgili ister ve ücretini verir veya gönderirse karar özeti en seri vasıtalarla mahalline
bildirilir.
Yargıtayın icra ve iflâs işlerine bakan hukuk dairesinin kararlarına karşı genel hükümlere göre direnme kararı verilebilir. Direnme kararları, Hukuk Genel Kurulunda
acele işlerden sayılır.
Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya
yeniden esas hakkında vereceği kararları üzerine icra ve iflâs işlerinde 40 ıncı madde
hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
7201/m.21
TEBLİGAT KANUNU
128 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
(Değişik : 6/6/1985 - 3220/7 md.)
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat
yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti
azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına
yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya
kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.(1)
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti
azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına
yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. (2)
TEBLİGAT TÜZÜĞÜ madde:28
(Değişik birinci Fıkra : 5.10.1987 - 87/12170 K.) Muhatap veya muhatap adına
tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar,
ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu
durumu yazarak imzalaması gerekir.
(Değişik : 5.10.1987 - 87/12170 K.) Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ
evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.
Yeni adres tebliğ memuru tarafından tesbit edilmiş ise bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır.
Bu halde;
A) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dahilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese yapılır.
B) Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya başka bir PTT
merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adreste tebliğinin temini için
tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze iade olunur.
Tebligat evrakında yazılı tarihe kadar 12 nci maddede gösterilen müddetlerden daha
az bir zaman kalmış veya yeni adres yabancı bir memlekete ait ise PTT merkezi tebliğ
evrakını tebligatı çıkaran mercie geri gönderir. Muhatap ve onun yerine tebligat yapı-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 129
lacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut
değillerse 30 uncu maddeye göre muamele yapılır.
130 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 3.4.2012
Esas: 2012/5689
Karar: 2012/9013
 DAHİLİ
DAVA DİLEKÇESİYLE TARAF TEŞKİLİ
YAPILAMAYACAĞI
 AYIPLI
MALIN BEDELİNİ İSTEYEN ALICININ SATIM
SÖZLEŞMESİNDEN DÖNDÜĞÜNÜN KABULÜ GEREKECEĞİ
 ALICININ SATIM KONUSU MALI BAĞLI BANKA KREDİSİYLE
ALMASI DURUMUNDA, MALIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE
ÖDENMİŞ BEDELLERİN İADESİNDE, SATICILARIN KREDİ
FAİZLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAKLARI
ÖZET: Davacı, davalılardan araç satın aldığını, Vakıflar Bankasından bağlı kredi
kullandığını, araçtaki ayıpları davalılara bildirdiğini, davalıların taleplerine olumsuz
cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi
ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine
karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
Özel Dairece Yerel Mahkeme hükmü onanmıştır.
Davacının karar düzeltme istemi üzerine;
Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan bilirkişi raporu ile gerekse davacının servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise
yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının
bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkeme kararının sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak,
hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 131
Mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne,
davaya konu ürünün davalıya iadesine, kredi masrafı ve ödenmiş bedel toplamının ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken
ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu itibariyle davacının
borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararın temyizen incelenmesinde;
Davacı, mahkemeye verdiği dilekçe ile Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş, bu
şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile taraf teşkili
yapılamaz. Davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava
bulunmadığı gözetilmeden, mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında, bankaya ödediği kredi faizini
de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı davalıların herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur. Davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi
gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul
ve Yasaya aykırıdır.
Dava konusu araca ilişkin servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve
sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürdüklerinden mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı
oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda bir karar
verilmemiştir. Bu nedenlerle Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne
yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılardan K... T... Halefleri Kolektif Şirketinden 30.11.2004
tarihinde 2005 model Palio araç satın aldığını, davalı Vakıflar Bankasından bağlı kredi
kullandığını, araçta boyadan kaynaklanan ayıpların olduğunu bu durumu davalı tarafa 27.12.2004 tarihli dilekçe ili bildirdiğini, 28.12.2004 tarihinde servis iş emri ile de
durumun saptandığını, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı
olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden
borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, dairemizin 29.3.2010 gün,
2009/10285 esas, 2010/4075 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacının karar düzeltme
istemi üzerine Dairemizin 10.11.2010 tarih ve 2010/10296 esas 2010/14900 karar sayılı
132 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
kararı ile; “... Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan 27.05.2008 tarihli
bilirkişi raporu ile gerekse davacının 28.12.2004 tarihinde servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp
ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkemece
davacının bu konudaki talepleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarını süresinde yapmadığı gerekçe gösterilerek red kararı verilmesi usul
ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş,
mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, 1.200 TL kredi masrafı 12,145,40 TL ödenmiş bedel toplam 13,345,40 TL nin ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile
birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan
Kredi borcu 9.716,32 TL itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine,
Davanın mahiyeti gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 1.601,45 TL vekalet ücretinin davalılar K.
Tuğmaner ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine,23 Davetiye
gideri 115,00 TL, 16 müzekkere gideri 80,00 TL, keşif ve bilirkişi gideri 206,71 TL, talimat gideri 15,00 TL toplam 416,71 TL nin davalılar K... T. ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ
den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair
temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalılardan bağlı kredi ile satın aldığı aracın boya kusurları olduğundan ayıplı olduğunu ileri sürerek 11.09.2006 tarihli dava dilekçesi ile K... T... Halefleri
Kollektif Şirketi ve Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. hakkında eldeki davayı açmış,26.03.2007 tarihli dilekçe ile de, Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş,bu şekilde
Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile, taraf teşkili yapılamaz. Usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Sorumlu olanlardan biri
hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dışarıdan davaya dahil edilmesi
ve hakkında hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, davalılardan
Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden,
mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
3-Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında, bankaya ödediği kredi faizini
de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacı,davalı K...
T... Kollektif şirketinden araç satın almış, satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir.Davalıl Tofaş ve K... T... Kollektif Şirketinin davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi
geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur.Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 133
yükümlüdürler.Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
4-Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde,28.12.2004 ve 05.12.2006
tarihli servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş
ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış, bu taleple ilgili
olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup
bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Vakıfbank yararına üçüncü ve
dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün diğer davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
134 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 19.4.2012
Esas: 2012/4547
Karar: 2012/5774
 GEÇİT HAKKININ TAŞINMAZ
İRTİFAK HAKKI OLDUĞU
MÜLKİYETİNİ SINIRLAYAN BİR
 ALEYHİNE
GEÇİT KURULACAK KOMŞU TAŞINMAZA ZARAR
VERİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK HER TÜRLÜ TEDBİRİN
ALINMASI GEREKECEĞİ
ÖZET: Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayalı geçit irtifakı
tesisi istemiyle açılmıştır.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Özel Dairece;
Geçit ihtiyacı içersinde bulunan taşınmazın bu ihtiyacı karşılanırken aleyhine geçit kurulacak komşu taşınmaza zarar verilmesinin önüne geçecek her türlü
tedbir düşünülmelidir.
Somut olayda; ihtiyaç sahibi olduğunu ileri süren 5 sayılı parseldir. Geçit 6
sayılı parsel üzerinden kurulmak istenmektedir. 6 sayılı parsel üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş, 23 ayrı bağımsız bölüm bulunmaktadır. 6 sayılı parseldeki
bina koruma amaçlı olarak güneyde istinat duvarı ile güçlendirilmiştir. Bilirkişi
raporlarına göre istinat duvarının yıkılması ve yeniden yapılması gerekecektir.
Bilirkişiler istinat duvarının yıkımı sırasında binanın zarar görüp görmeyeceğini görecekse bu zararın ne türlü tedbirlerle engellenmesi gerektiğini raporlarında açıklamamıştır.
Kaldı ki, dosyada bulunan hava fotoğraflarından imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen yerden 5 sayılı parselin gelip geçme olanağı bulursa davacının geçit ihtiyacı ortadan kalkacağından belirtilen bu husus üzerinde önemle
durulması gerekmektedir.
Üzümlü Sokak olarak gösterilen sahada davacının bugünkü makine tekniğinden yararlanarak 5 sayılı parsele giriş çıkış yapıp yapamayacağını ve bunun
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 135
maliyetinin ne olacağını bilirkişilere ayrıntılı ve gerekçeli bir şekilde inceletmek
ve istemi bunun sonucuna göre bir karar bağlamak gerektiğinden Yerel Mahkeme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
4721/m.747
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.06.2004 gününde
verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma
sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca
incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu
anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayalı geçit irtifakı tesisi istemiyle açılmıştır.
Yanıt veren davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve
her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir.
Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile
bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı
sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit
yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte,
özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken
komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının
sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalı, özellikle de geçit ihtiyacı
içersinde bulunan taşınmazın bu ihtiyacı karşılanırken aleyhine geçit kurulacak
komşu taşınmaza zarar verilmesinin önüne geçecek her türlü tedbir düşünülmelidir.
Somut olayda; ihtiyaç sahibi olduğunu ileri süren 5 sayılı parseldir. Geçit 6
sayılı parsel üzerinden kurulmak istenmektedir. 6 sayılı parsel üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş, 23 ayrı bağımsız bölüm bulunmaktadır. 6 sayılı parseldeki
bina koruma amaçlı olarak güneyde istinat duvarı ile güçlendirilmiştir. Bilirkişi
raporlarına göre istinat duvarının yıkılması ve yeniden yapılması gerekecektir.
Bilirkişiler istinat duvarının yıkımı sırasında binanın zarar görüp görmeyeceğini
136 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
görecekse bu zararın ne türlü tedbirlerle engellenmesi gerektiğini raporlarında
açıklamamıştır.
Kaldı ki, uygulaması yapılmamış olsa dahi 5 sayılı parsel kuzeyde “Üzümlü Sokak” ile cephelidir. Dosyada bulunan hava fotoğraflarından imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen yer üzerinde yapı olmadığı görülmektedir.
Şayet davacı bugünkü makine tekniğinden yararlanarak imar planında Üzümlü
Sokak olarak gösterilen yerden 5 sayılı parseli gelip geçme olanağını bulursa davacının geçit ihtiyacı ortadan kalkacağından belirtilen bu husus üzerinde önemle
durulması gerekmektedir.
Bütün bu anlatılanlara göre yapılması gereken iş; jeolog, inşaat mühendisi,
bilirkişilerden oluşturulacak kurulla yerinde yeniden keşif yapmak, imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen sahada davacının bugünkü makine tekniğinden yararlanarak 5 sayılı parsele giriş çıkış yapıp yapamayacağını ve bunun
maliyetinin ne olacağını bilirkişilere ayrıntılı ve gerekçeli bir şekilde inceletmek
ve istemi bunun sonucuna göre bir karar bağlamak olmalıdır.
Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyiz eden davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde
yatırana iadesine, 19.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.747
TÜRK MEDENİ KANUNU
Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir
bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.
Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna
göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana
karşı kullanılır.
Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 137
SAYI: 31
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.3.2012
Esas: 2011/12041
Karar: 2012/2508
 TASARRUFUN
İPTALİ DAVASININ, BORÇLU VE BORÇLU
İLE HUKUKİ İŞLEMDE BULUNAN KİŞİLER ALEYHİNE
AÇILACAĞI
 İSTİHKAK
DAVASI ÜZERİNE TAKİBİN TALİKİNE KARAR
VERİLİP DE DAVA REDDOLUNURSA - ALACAKLININ
ALACAĞININ GECİKMESİNDEN ÖTÜRÜ- DAVACIDAN
GECİKEN MİKTARIN %40INDAN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE
TAZMİNAT ALINMASINA HÜKMONULABİLECEĞİ
 HÜKMEDİLECEK TAZMİNAT MİKTARININ
MATRAHI, ALACAK VE HACİZLİ MALIN DEĞERİNDEN HANGİSİ DAHA AZ
İSE ONA GÖRE ESAS ALINACAĞI
ÖZET: Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; Mahkemece; takibin ilama dayandığı, trafik kazası sonucu
ölüme sebebiyet veren borçlular hakkındaki dava sonuçlanmadan işyerinin
borçlu tarafından kardeşi olan davacıya devir edildiği, takip başlamadan önceki
işyeri devrinin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu, işyerinin fiilen borçlu tarafından işletildiği gerekçesiyle, davacı 3. kişinin istihkak davasının reddine, tasarrufun iptaline yönelik karşı davanın kabulü ile borçlunun
davacı 3. kişiye yaptığı işyeri devri işleminin iptaline, davacı 3. kişinin alacağın
%40’ı oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairece:
Dava, 3. kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ve davalı alacaklının da karşılık olarak açtığı tasarrufun iptali
istemine ilişkindir.
Bu tür davalar İİK’nın 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki
işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır.
138 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Somut olayda; alacaklı, 3. kişinin istihkak iddiasıyla açtığı davaya karşı davacı ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri
devri bulunduğu iddiasıyla- karşı dava açmıştır. Bu durumda, mahkemece alacaklıya, takip borçlularını davaya dahil etmesi için süre verilmesi, dava dilekçesinin dahili davalılara tebliğ edilmesi ve bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan
sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi
gerekirken, yanlış değerlendirme ile karar verilmiş olması doğru değildir.
Bu dava nedeniyle takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığından, bu dava nedeniyle
3. kişinin tutumu sonucu alacağın tahsilinin geciktiğinden söz edilemeyeceğinden, alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken mahcuzun değerinden
daha fazla olan takip konusu alacak miktarının esas alınması ve hükmedilen tazminatın “kötüniyet tazminatı” olarak nitelendirilmesi de doğru görülmemiştir.
Dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK’nın 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olacak şekilde
cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği halde, bu hususun da
göz ardı edilmesi isabetli görülmeyip Yerel Mahkeme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
2004/m.96, 97-13-17, 280, 282, 283-1
DAVA : Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istihkak davasının reddine,
tasarrufun iptali davasının kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacıkarşı davalı ( 3. kişi ) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,
gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı ( 3. kişi ) vekili, davalı alacaklı tarafça dava dışı borçlular
İbrahim ve Mehmet aleyhine yürütülen takipte, Aydın İkinci İcra Müdürlüğü’nün
2007/321 Tal. sayılı dosyasından uygulanan 14.03.2007 tarihli haciz işleminde,
borçlular ile ilgisi bulunmayan davacıya ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini, haciz yapılan yerin borçlu İbrahim’in eski adresi olduğunu, diğer borçlu
Mehmet’in de davacının oğlu olup, ziyaret amaçlı olarak zaman zaman işyerine
geldiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ( alacaklı ) vekili, aleyhlerine açılmış olan istihkak davasının reddini ve tazminata karar verilmesini savunmuş, karşı dava olarak; davacı 3. kişi
ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri
bulunduğunu, bu nedenle, İİK’nın 97/17. maddesi gereğince, devir işleminin (
tasarrufun ) iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; takibin ilama dayandığı, trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet
veren borçlular hakkındaki dava sonuçlanmadan işyerinin borçlu tarafından
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 139
kardeşi olan davacıya devir edildiği, takip başlamadan önceki işyeri devrinin
alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu, işyerinin fiilen borçlu
tarafından işletildiği gerekçesiyle, davacı 3. kişinin istihkak davasının reddine,
tasarrufun iptaline yönelik karşı davanın kabulü ile İİK’nın 97/17 ve 280. maddeleri gereğince, borçlu İbrahim’in davacı 3. kişiye yaptığı işyeri devri işleminin iptaline, davacı 3. kişinin alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatına
mahkum edilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı ( 3. kişi ) vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3. kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ve davalı alacaklının da karşılık olarak açtığı tasarrufun iptali
istemine ilişkindir.
Bu tür davalar İİK’nın 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır. Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan kişilerin tümünün davalı olarak gösterilmemesi halinde eksik gösterilen kişi veya
kişilere dava dilekçesinin tebliği ile davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.
Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olup, re’sen nazara alınmalıdır. Ayrıca taraf teşkili sağlanmadığı sürece işin esasına girme olanağı da yoktur.
Somut olayda, davalı-karşı davacı ( alacaklı ) tarafından davacı 3. kişi ile
borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğu iddiasıyla karşı dava açılmıştır. Bu durumda, mahkemece davalı-karşı
davacı alacaklıya 3. kişi ile işlemde bulunan takip borçlularını davaya dahil etmesi için süre verilmesi, dava dilekçesinin dahili davalılara tebliğ edilmesi ve
bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak
sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davacı 3. kişinin davası yönünden, görülen dava ile ilgili olarak, İİK’nın 97/13. maddesinde öngörüldüğü şekilde, bu dava nedeniyle takibin
ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin
hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Bu durumda, bu dava nedeniyle 3. kişinin tutumu sonucu alacağın tahsilinin geciktiğinden söz edilemeyeceğinden ve İİK’nın
97/13. maddesi koşulları davalı ( alacaklı ) yararına oluşmadığından, alacaklı
yararına %40 tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken takip konusu alacak tutarı ile hacizli
malın değerinden hangisi az ise o değerin esas alınması gerekirken, mahkemece,
mahcuzun değerinden daha fazla olan takip konusu alacak miktarının esas alınması ve hükmedilen tazminatın “kötüniyet tazminatı” olarak nitelendirilmesi de
doğru görülmemiştir.
Öte yandan, karşı davanın kabulüne karar verildiğine göre, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK’nın 283/1. maddesi gereğince, takip
dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanın-
140 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
masına karar verilmesi gerektiği halde, bu hususun da gözardı edilmesi isabetli
değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-davalı 3. kişi vekilinin bu
yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ),
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı-davalı 3. kişiye geri verilmesine, 05.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2004/m.96
İCRA İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/53 md.)
Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut
üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği
takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra zabıtlarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir.
İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükutları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar.
Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi
gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı
tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları,
iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince
açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar.
2004/m.97-13
İCRA İFLAS KANUNU
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/11 md.) İstihkak davası üzerine takibin talikine
karar verilip de neticede dava reddolunursa alacaklının alacağından bu dava dolayısıyla istifası geciken miktarın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere davacıdan tazminat
alınmasına hükmolunur.
2004/m.97-17
İCRA İFLAS KANUNU
İstihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklı bu kanunun 11 inci babı hükümlerine
dayanarak ve muvakkat veya kati aciz belgesi ibrazına mecbur olmaksızın mütekabilen
iptal davası açabilir. Dava ve mütekabil davada tarafların gösterecekleri bütün delilleri
hakim serbestçe takdir eder.
2004/m.280
İCRA İFLAS KANUNU
Madde 280 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/115 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 141
bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde
bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya
bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki,
işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas
yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları,
evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına
göre isbat edebilir.
Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir
kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal
eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde
ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret
Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.
2004/m.282
İCRA İFLAS KANUNU
İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile
bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar
aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını
ihlal etmez.
2004/m.283-1
İCRA İFLAS KANUNU
(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/118 md.)
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde
cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa,
davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve
satışını isteyebilir.
142 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 19.3.2012
Esas: 2011/12472
Karar: 2012/2857
 KAMULAŞTIRMADA DEĞER TESPİTİ
 DEĞER TESPİTİNDE
İDARECE BELGELERİN MAHKEMEYE
VERİLDİĞİ GÜNÜN ESAS TUTULACAĞI
ÖZET: Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Kamulaştırma Yasasına göre, yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin
mahkemeye verildiği günün esas tutulacağı öngörülmüştür. Bilirkişi kurulunca
henüz 2010 yılına ait verilerin oluşmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2009 yılı verilerin esas alınması suretiyle belirlenen m² değerine
TÜFE endeksi uygulanarak 2010 yılı değerine ulaşılmış olması,
Zeytinin satış fiyatı getirtilip raporun denetlenmemiş olması,
Ülke genelinde geçerli ortalama miktarın dikkate alınmamış ve böylece en
fazla 500 kg verim miktarına göre hesaplama yapılıp bedel tespit edileceğinin
düşünülmemiş olması,
Dava konusu taşınmaz askerî yasak bölgede bulunduğundan tarım arazisi
niteliğindeki kullanım güçlüğü nedeniyle oluşabilecek değer kaybını %20 üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
Doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
2942/m.11-f, 15
DAVA : Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 143
SAYI: 31
değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın
idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,
hüküm davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : 1-Kamulaştırma Yasası’nın 15. maddesinin son fıkrasında, bilirkişilerce -aynı yasanın 11.maddesinin ( f ) bendi hükmü gözetilerek- yapılacak
değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün ( 15.03.2010
dava tarihi ) esas tutulacağı öngörülmüştür. Buna göre dava tarihi olan 2010 yılına ait verilerin esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerekirken,
bilirkişi kurulunca henüz 2010 yılına ait verilerin oluşmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2009 yılı verilerin esas alınması suretiyle belirlenen
m² değerine TÜFE endeksi uygulanarak 2010 yılı değerine ulaşılmış olması,
2-Mahkemece zeytinin satış fiyatı getirtilip raporun denetlenmemiş olması,
3-Ülkemizde zeytin üretiminin en çok yapıldığı Marmara, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde dekarda zeytin veriminin genelde ortalama 400-500 kg civarında
olduğu, yıllardır Yargıtay’a gelen kamulaştırma dosyalarından bilinmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda zeytinde verimin 600 kg üzerinden değerlendirme yapıldığı belirtilmiş ise de, ülke genelinde geçerli ortalama miktarın
dikkate alınmamış ve böylece en fazla 500 kg verim miktarına göre hesaplama
yapılıp bedel tespit edileceğinin düşünülmemiş olması,
4-Dava konusu taşınmaz askerî yasak bölgede bulunduğundan tarım arazisi
niteliğindeki kullanım güçlüğü nedeniyle oluşabilecek değer kaybının en fazla
%10 olması gerekirken, %20 değer kaybı üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2942/m.11-f
KAMULAŞTIRMA KANUNU
(Değişik: 24/4/2001 - 4650/6 md.)
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şart-
144 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
larına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.
2942/m.15
KAMULAŞTIRMA KANUNU
(Değişik: 24/4/2001 - 4650/8 md.)
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yeri gözönünde bulundurarak her il için onbeş ila yirmibeş,
ayrıca il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan ve
mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri arasından on beş bilirkişi her yıl
Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini bildiren listeler valiliklere verilir. Bilirkişi olarak görev yapacakların nitelikleri ve çalışma esasları, Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelikle belirlenir.
Valilikçe onanan listelerden, odalar tarafından seçilenler il merkezi ve ilçelerdeki
asliye hukuk mahkemelerine, idare kurulları tarafından seçilenler de seçildikleri yerin
asliye hukuk mahkemelerine bildirilir.
Süresi bitenler tekrar seçilebilir.
Bilirkişi kurulu; kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre, üçü odalar
listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur.
Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği gözönüne alınarak, bilirkişilerden üçü
aynı uzmanlık kolundan seçilebilir.
Kamulaştırmayı yapan idarede görevli olanlar, kamulaştırılan taşınmaz malın sahipleri ve bunların usul ve füruu, karı-koca, üçüncü derece dahil, kan ve sıhri hısımları ve
mal sahipleri ile menfaat ortaklığı olanlar bilirkişi seçilemezler.
İhtisas odalarının liste veremediği veya verilen listelerden fiili ve hukuki sebeplerle
bilirkişi seçiminin imkansız olduğu il ve ilçelerde, kamulaştırılan taşınmaz malın cins
ve özelliğine göre, Bayındırlık ve İskan, Tarım ve Köyişleri ve Orman Bakanlıklarının
taşra birimleri ile diğer resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile bilirkişi
kurulu tamamlanır. Bunların da bulunmadığı veya fiili veya hukuki sebeplerle bilirkişi
seçimlerine imkan olmadığı takdirde, komşu illerin oda listelerinden, yoksa bu fıkrada
belirtilen resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile kurul tamamlanır.
Mahkemelere gönderilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada gösterilen
kimseler arasından taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde bilirkişiler hakim tarafından resen seçilir.
Hakim, bilirkişilere yemin ettirir.
Bilirkişi kurulu, taşınmaz malın değerini 11 ve 12 nci maddeler hükümlerine göre
tayin ve takdir ederek, gerekçeli raporunu onbeş gün içinde mahkemeye verir.
Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği gün
esas tutulur.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 145
SAYI: 31
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 14.3.2012
Esas: 2011/13166

Karar: 2012/4099
TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ ALEYHİNE DELİL OLASILIĞI
BULUNDUĞU
 EKSİK İNCELEMEYE
DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI
ÖZET: Davacı vekili, davalıya faturalar içeriğindeki akaryakıtın satıldığını,
karşılığında davalının bir adet çek ciro ettiğini, bedelini ödemediğini, zamanaşımına uğrayan bu çeke dayalı olarak aleyhine girişilen takibe davalının itirazı
sonucu takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu kapsamında yazılı delil başlangıcı
niteliğinde bulunan çekle ilgili olarak davacı yanın alacaklı olduğunu kanıtladığı, davalı defterlerinde yer alan ödemelerin yazılı dayanakları bulunmaması
nedeniyle davalının ödemeyi kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne,
itirazının iptaline, takibin devamına, %40 oranındaki icra inkar tazminatının
davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Uyuşmazlık zamanaşımına uğramış çekten kaynaklanmaktadır. Davacı yan
temel ilişkiye dayandığından ispat külfeti kendisinde olup alacağını her türlü
delille kanıtlayabilecektir. Davacı dosyaya sunduğu delil listesinde tarafların
ticari defterlerine dayanmıştır. Davalı da davacının ticari defterlerinin incelemesini talep etmiştir. TTK.’nun 84. maddesine göre defterlerin sahibi aleyhine
delil teşkil etme olasılığı bulunduğundan davacının ticari defter ve kayıtlarının
da incelenmesi gerekirken mahkemece bu yönün eksik bırakılarak hüküm tesisinde isabet görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 6762/m.84
146 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,
gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilince davalıya faturalar içeriğindeki akaryakıtın satılarak teslim edildiğini, karşılığında davalının lehtarı bulunduğu 8.700 TL. tutarlı bir adet çeki ciro
ederek müvekkiline vermiş ise de bedelini ödemediğini, zamanaşımına uğrayan
bu çeke dayalı olarak aleyhine girişilen takibe davalının itirazı sonucu takibin
durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar
tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu kapsamında yazılı delil başlangıcı
niteliğinde bulunan çekle ilgili olarak davacı yanın alacaklı olduğunu kanıtladığı, davalı defterlerinde yer alan ödemelerin yazılı dayanakları bulunmaması
nedeniyle davalının ödemeyi kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne,
dava dışı Adana 13. İcra Müdürlüğü’nün 2009/9300 esas sayılı takip dosyası nedeniyle yapılacak ödemelerin tahsilde tekerrür etmemesi kaydıyla davalının toplam 9.109.73 TL.’ye yönelik itirazının iptaline, takip tarihinden itibaren 8.700
TL asıl alacağa %9 oranından başlayıp değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak
suretiyle takibin devamına, hükmolunan tutarın ( 9.109,73 ) %40’ı oranındaki
icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek
gerekmiştir.
2- Uyuşmazlık zamanaşımına uğramış çekten kaynaklanmaktadır. Davacı
yan temel ilişkiye dayandığından ispat külfeti kendisinde olup alacağını her türlü delille kanıtlayabilecektir. Davacı dosyaya sunduğu delil listesinde tarafların
ticari defterlerine dayanmıştır. Davalı da davacının ticari defterlerinin incelemesini talep etmiştir. TTK.’nun 84. maddesine göre defterlerin sahibi aleyhine
delil teşkil etme olasılığı bulunduğundan davacının ticari defter ve kayıtlarının
da incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu
yönün eksik bırakılarak yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin
diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine,
14.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 147
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6762/m.84
TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
Kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,
sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. Şu kadar ki; kanuna uygun olan defterlerde
sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi muteber olup bunlar birbirlerinden ayrılamaz.
148 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 30.4.2012
Esas: 2012/7926
Karar: 2012/6792
 SİGORTALILIĞA İLİŞKİN
HİZMET TESPİTİ DAVALARININ
KAMU DÜZENİNDEN OLDUĞU
 İŞÇİLİK
HAKLARINA İİŞKİN DAVALARIN TARAFLARIN
İRADELERİNE BAĞLI OLDUĞU
ÖZET: Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacakları istemine
ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Bu davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu
düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle
hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında,
gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü
bulunmaktadır.
İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklanmaktadır.
Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik
tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir.
Kaldı ki, SGK nun bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır.
Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Bu davaların temyiz aşamasında inceleme mercileri farklıdır.
İşçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 149
yönünden bağlayıcı olmamaktadır.
Birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi
olduğunu da göz ardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı görülüp
bozma nedeni yapılmıştır.
İlgili Kanun/Madde: 506/m.6, 79-10
5510/m.86-9
DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Beleç tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü
ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacakları istemine
ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve
79/10. ( 5510 sayılı yasa açısından ise 86/9. ) maddelerinden almaktadır. Sözü
edilen 6.madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan yasanın 79/10. Maddesinde ise, sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan,
hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili
olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal
statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde
tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır.
İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklanmaktadır.
Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik
tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından
her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki,
SGK nun bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır.
Bu durumda, her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hakimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol,
150 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi
durumunda; davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması,
diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabilecektir. Kaldı ki, işçilik haklarına ilişkin olarak dairemiz
kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay
ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Öte
yandan, temyiz aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukuki istikrar ve kararlara olan güven
bakımından da yarar bulunmaktadır. İşçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen
hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK yönünden bağlayıcı olmamaktadır.
Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi olduğunu da
gözardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve eksik yargı harçlarını tamamlattıktan
sonra yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul
edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma
nedenine göre davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi bu
aşamada yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılardan Y. G.’ya
iadesine, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
506/m.6
SOSYAL SİGORTALAR KAUNU (Mülga)
Çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden “Sigortalı” olurlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının
işe alındığı
tarihten başlar.
Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.
Sözleşmelere, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek
yolunda hükümler konulamaz.
506/m.79-10
SOSYAL SİGORTALAR KAUNU (Mülga)
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 151
(Değişik madde: 20/06/1987 - 3395/5 md.)
Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları
Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme
gün sayıları nazara alınır.
Sigortalının çalıştığı bir veya birkaç işte, bu Kanunda yazılı prim ödeme şartını
yerine getirmiş olmasına rağmen kendisi için verilmesi gereken kayıt ve belgeler
işveren tarafından verilmediği veya verilen kayıt ve belgelerde kazançların veya prim
ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık
sigortalarından gerekli yardım yapılır.
5510/m.86-9
KANUNU
SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/50 md.) Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca işyerinde fiilen yapılan tespitlerden ve kamu idarelerinin denetim elemanlarınca
kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden kayıt ve
belgelere dayanmaksızın çalıştığı belirlendiği halde, hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının Kuruma bildirilmediği anlaşılan veya eksik bildirildiği tespit edilen sigortalıların geriye yönelik hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının, en fazla tespitin
yapıldığı tarihten geriye yönelik bir yıllık süreye ilişkin kısmı dikkate alınır.
Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan
başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme
gün sayıları dikkate alınır.
Sigortalının çalıştığı bir veya birden fazla işte, bu Kanunda yazılı şartları yerine getirmiş olmasına rağmen, kendisi için verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgesinin
işveren tarafından verilmediği veya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde kazançların
veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve
analık sigortalarından gerekli ödemeler yapılır.
Bu maddede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, 102 nci maddeye göre işlem yapılır.
Kamu idarelerinde işyerinin özelliği nedeniyle prim belgelerinin farklı sürelerde
verilme zamanını belirlemeye, Kurum yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usûl ve esaslar ile belgelerin içerik ve şekli, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
152 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 20.4.2012
Esas: 2011/14673

Karar: 2012/8131
İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞVERENCE HAKLI NEDENLERE DAYALI
OLARAK FESHİ HALİNDE, FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYALI
OLDUĞUNUN İSPAT YÜKÜ İŞVERENE AİT OLDUĞU
 İŞVERENİN,
İŞ SÖZLEŞMESİ FESHEDİLECEK İŞÇİLERİ
BELİRLEDİĞİ KRİTERLERLE BAĞLI OLDUĞU
ÖZET: Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden
olmadan feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar
verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Mahkemece, davalı işverenin işletmesel kararı sonucu feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığıdır.
Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan
işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden
veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. İşverenin varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, feshe son çare olarak bakması gerekir.
Feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi,
feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla
yükümlüdür.
Somut olayda, davalı işveren tarafından davacı işçinin iş sözleşmesi, fabrika
içerisinde mevcut siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi
sonucu tenkisata gidilmesi nedeniyle feshedilmiştir. İşyerinde, işyerinin faaliyet
konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak, davacının davalı
işverenin diğer bölümlerinde veya başka bir işyerinde değerlendirme olanağı
olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için de işverenin tüm işyerlerine ait çalı-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 153
şan kayıtları incelenmeli, işverenin yeni işçi alıp almadığı, işçi alınmış ise davacının alınan işçilerin niteliklerini taşıyıp taşımadığı saptanmalıdır.
İş sözleşmesi feshedilecek işçilerin nasıl belirleneceği konusunda işverenin
belirttiği kriterlere uyup uymadığı da tespit edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı
şekilde davanın kabulü hatalı görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 4857/m.18, 19, 20
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava
dosyası için Tetkik Hakimi Z. Ayan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine
karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta
geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren vekili, davacının iş sözleşmesinin fabrika içerisinde mevcut
siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi ve neticede işyerinde
yeniden yapılanma süreçlerinde organizasyon yapısı doğrultusunda davacının
çalışmakta olduğu bölümde tenkisata gidilmesi nedeniyle feshedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı işverenin reorganizasyon çalışmaları çerçevesinde almış
olduğu işletmesel kararı tutarlı şekilde uygulandığı yolunda tutarlılık denetimi
yapılmasına esas teşkil edecek kayıt ve belge sunulmadan davacının iş sözleşmesinin feshi cihetine gidildiği, davacının tercih edilmesinde objektif nedenlerin varlığının tespit edilememesi karşısında davacı yönünden fesihte keyfilik denetimi yapılmasına esas delillerin davalı tarafından sunulmadığı gibi belirtilen
açıklamalar ışığında davalı işverenin işletmesel kararı sonucu feshin kaçınılmaz
olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18
ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran
işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini
fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak
zorundadır.İşletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler;
sürüm ve satış olanaklarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı,
ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış pazar kaybı, ham
madde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini olanaksız hale getiren işyeri dışından
kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin da-
154 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
raltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebeplerdir.
İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerle sözleşmeyi feshetmek isteyen işverenin fesihten önce fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde
esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak, işçileri başka işlerde
çalıştırmak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşmak gibi varsa fesihten kaçınma
olanaklarını kullanması, kısaca feshe son çare olarak bakması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe
dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olayda, davalı işveren tarafından davacı işçinin iş sözleşmesi, fabrika içerisinde mevcut siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi
sonucu tenkisata gidilmesi ve tenkisatın gerekli kıldığı yeniden yapılanma nedeniyle, 4857 sayılı Kanun’un 18. ve diğer maddeleri gereğince feshedilmiştir.
İşyerinde, işyerinin faaliyet konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif
yapılarak, işverenin siparişlerinde azalma olup olmadığı, üretimin düşüp düşmediği, ne tür bir yeniden yapılanmaya gidildiği, buna ilişkin işverenin yetkili
organınca alınmış bir işletmesel karar olup olmadığı, durumun davacının departmanına ve pozisyonuna etkileri araştırılması gerekir. Daha sonra istihdam fazlası
olduğu belirlendiği takdirde, davacının davalı işverenin diğer bölümlerinde veya
başka bir işyerinde değerlendirme olanağı olup olmadığı somut olarak araştırılmalıdır. Bunun için de işverenin tüm işyerlerine ait çalışan kayıtları incelenmeli, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun işçi alım ve çıkarılmasına ilişkin kayıtları
getirtilmeli, işverenin yeni işçi alıp almadığı, işçi alınmış ise davacının alınan
işçilerin niteliklerini taşıyıp taşımadığı, alınan veya istihdam azaltılan işyerinde
çalıştırılıp çalıştırılmayacağı saptanmalıdır.
Öte yandan, iş sözleşmesi feshedilecek işçilerin nasıl belirleneceği konusunda işveren göz önünde bulundurduğunu belirttiği kriterlerle bağlı olup, bu kriterlere uyulup uyulmadığı da tespit edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde
davanın kabulü hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.04.2012
gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.18, 19, 20
İŞ KANUNU
Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin
belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir
sebebe dayanmak zorundadır.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 155
Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır.
Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz:
a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma
saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.
b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.
c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari
veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.
d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi
görüş ve benzeri nedenler.
e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek.
f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık.
İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler
birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması
halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre
belirlenir.
İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin
bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren
vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası
uygulanmaz.
MADDE 19. - İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık
ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.
Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır.
MADDE 20. - İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği
veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği
tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde
hüküm varsa veya taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.
Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin
başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen
kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
Özel hakemin oluşumu, çalışma esas ve usulleri çıkarılacak bir yönetmelikle
belirlenir.
156 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 16.4.2012
Esas: 2012/955

Karar: 2012/2873
TÜZEL KİŞİLERİN MAL VARLIĞINDAN TAMAMEN VEYA
KISMEN TAHSİL EDİLEMEYECEĞİ ANLAŞILAN AMME
ALACAKLARININ TÜZEL KİŞİLERİ İDARE EDENLERİN ŞAHSİ
MAL VARLIKLARINDAN TAHSİL EDİLECEĞİ
ÖZET: Şikayet, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesindeki usul işletilmeden yapılan haczin geçersizliğinin tespiti ve sıra cetvelinin iptali istemlerine
ilişkindir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, İcra Müdürlüğü dosyasında ihale bedelinin garameten paylaştırılarak sıra cetvelinin yapılmasına
ve ilk sırada yer almasına karar verildiği, bilirkişi raporuna mahkemece itibar
edilmeyerek 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının
araştırıldığı şirket adına kayıtlı bir adet gayrimenkul olduğu ancak bu taşınmaz
üzerinde 53 tane haciz bulunduğu ve başka malvarlığı tesbit edilemediğinden
şirket yetkilisi hakkında haciz uygulandığı, şirkette borçlunun % 80 paya sahip
olduğu, aynı zamanda şirket yetkilisi ve ortağı olduğu dikkate alındığında bu
konudaki haczin geçerli bulunduğu, bu durumda kamu alacağı niteliğinde olan
davalı alacağının diğer alacaklar ile birlikte ilk sırada yer almasında usulsüzlük
bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Şikayet olunan tarafından Yenimahalle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gönderilen
01.07.2010 tarihli kamu alacağından doğan haciz bildirisinde 4.371,71 TL alacak belirtilmesine rağmen sonradan kim tarafından ilave edildiği belli olmayan
şekilde el yazısıyla imzasız olarak 751.509,63 TL vergi borcu olduğu yönündeki
eklemenin geçerliliği ve uyuşmazlık konusuna etkisi tartışılmadan ve bilirkişi
raporu alınmasından sonra savunulan 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının araştırıldığına dair belgeler getirtilip ek bilirkişi raporu alınmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmeyerek Yerel
Mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 6183/Mükerrer 35
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 157
DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Şikayetçi vekili, dava dışı borçluya ait taşınmazın satışı sonucu satış bedelinin şikayet olunan ile şikayetçi arasında paylaştırılmasına karar verildiğini, şikayet olunanın dava dışı limited şirketin borcundan dolayı şirketten tahsilin olanaksız hale geldiğini tespite yönelik prosedürü işletmeden şirket müdürü
borçlunun taşınmazına haciz koyduğunu, anılan kişi hakkında yapılmış bir takip
ve kesinleşmiş ödeme emri olmadığını ileri sürerek, şikayet olunanın haczinin
geçersizliğine ve sıra cetvelinden çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Şikayet olunan vekili, borçlu limited şirketinin kanuni temsilcisinin aynı
zamanda şirket ortağı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesine göre tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen alacakların kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edileceğinin
belirtildiğini, şirket hakkında yapılan araştırmada şirketin borç ödemeden aciz
olduğunun, çeşitli tarihlerde yapılan yoklamalarda şirketin adreste olmadığının
ve şirketin beyanname vermediğinin tespit edildiğini, borçlunun şirketin vergi
borçlarından doğrudan doğruya sorumlu olduğunu, bu nedenle borçlunun gayrimenkulü üzerine haciz konulduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 31.07.2010 tarihli yazısı ile taşınmazın üzerine kamu alacağından dolayı haciz konulduğunun
belirtildiğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, İcra Müdürlüğü dosyasında ihale bedelinin garameten paylaştırılarak sıra cetvelinin yapılmasına
ve ilk sırada yer almasına karar verildiği, bilirkişi raporuna mahkemece itibar
edilmeyerek 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının
araştırıldığı şirket adına kayıtlı bir adet gayrimenkul olduğu ancak bu taşınmaz
üzerinde 53 tane haciz bulunduğu ve başka malvarlığı tesbit edilemediğinden
şirket yetkilisi hakkında haciz uygulandığı, şirkette borçlunun % 80 paya sahip
olduğu, aynı zamanda şirket yetkilisi ve ortağı olduğu dikkate alındığında bu
konudaki haczin geçerli bulunduğu, bu durumda kamu alacağı niteliğinde olan
davalı alacağının diğer alacaklar ile birlikte ilk sırada yer almasında usulsüzlük
bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
1 ) Şikayet, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesindeki usul işletilmeden yapılan haczin geçersizliğinin tespiti ve sıra cetvelinin iptali istemlerine
ilişkindir. Şikayet olunan tarafından Yenimahalle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gönderilen 01.07.2010 tarihli kamu alacağından doğan haciz bildirisinde 4.371,71
TL alacak belirtilmesine rağmen sonradan kim tarafından ilave edildiği belli
olmayan şekilde el yazısıyla imzasız olarak 751.509,63 TL vergi borcu olduğu
yönündeki eklemenin geçerliliği ve uyuşmazlık konusuna etkisi tartışılmadan ve
bilirkişi raporu alınmasından sonra savunulan 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı
kararla şirketin mal varlığının araştırıldığına dair belgeler getirtilip ek bilirkişi
158 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
raporu alınmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2 ) Bozma nedenine göre, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın
tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
16.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6183/Mükerrer 35 AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN
Mükerrer Madde 35 – (Ek: 25/5/1995 – 4108/11 md.)
Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği
olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya
tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği
olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre
tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği
zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213
sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu
ortadan kaldırmaz.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
YARGITAY CEZA
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 161
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Tarih: 13.3.2012
Esas: 2011/1-391

Karar: 2012/91
ESASTAN TEMYİZ DENETİMİNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE 5271 SAYILI YASA GEREĞİNCE ORTADA HUKUKEN GEÇERLİ BİR KARARIN BULUNMASI ZORUNLULUĞU
ÖZET: Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza
Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık: yerel mahkeme heyetinde
yer alan bir üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının farklı olmasının bozma nedeni oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine
ilişkindir.
Somut Olayda; Kısa ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalanmış olduğu, ancak bir üye
hakimin kısa ve gerekçeli karardaki imzaları arasında ilk bakışta açıkça fark
edilecek derecede farklılık bulunduğu görülmüştür.
5271 sayılı CYY’nın 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilmesi
için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun
mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu eksiklik giderildikten sonra esastan temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5271/m.219, 222, 231-1, 232-4
DAVA VE KARAR : İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık: yerel mahkeme heyetinde yer alan
162 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
bir üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının farklı olmasının bozma nedeni oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemece hükmün açıklandığı 12.11.2009 günlü oturuma katılan ...
sicil numaralı üye hakim ...’in de dahil olduğu mahkeme heyeti ve zabıt katibinin
duruşma tutanağının kısa kararın yazılı olduğu iki sayfasının altını imzaladıkları, yine beş sayfadan oluşan gerekçeli karardaki tüm sayfaların da mahkeme
başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalandığı, ancak ... sicil nolu
üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının ilk bakışta
açıkça anlaşılabilecek şekilde farklı olduğu, anlaşılmaktadır.
Ceza Yargılaması Yasasının “Duruşma tutanağı” başlığını taşıyan 219. maddesinde; duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt
kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı,
231/1. maddesinde; duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dahilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirileceği
ve bunun duruşmada okunacağı,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlığını taşıyan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında; hükmün başlığında bulunması gereken
unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında; duruşma sırasında tutanağa geçirilmeyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde
yazılarak dava dosyasına konulacağı, dördüncü fıkrasında; karar ve hükümlerin,
bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanacağı, yedinci fıkrasında da; hükümlerin nüshaları ve özetlerinin mahkeme başkanı veya hakim ile zabıt katibi tarafından imzalanıp mühürleneceği,
Anılan Yasanın “Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı 222. maddesinde
de; duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak
yapılıp yapılmadığının ancak tutanakla ispat olunabileceği, tutanağa karşı yalnız
sahtecilik iddiasının yöneltilebileceği belirtilmektedir.
Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini
saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından
imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm
hâkimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada
kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, aslında hükmün esasını oluşturmakta,
duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi
sırasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında,
duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının CYY’nın 232/4. maddesi uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalan-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 163
ması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise CYY’nın 219. maddesi
uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır.
Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.09.2010 gün ve 174-176 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da belirtildiği üzere; ceza yargılaması işlemleri, onlara belge kanıtı değerinin tanınması amacıyla duruşmada
tutanaklara yansıtılmakta ve yetkililerce imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşturulmaktadır. Yasanın buyurucu hükmü uyarınca duruşma safhalarını gösteren tutanakların her sayfasının hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması
bu nedenle zorunludur. Bu şeklî düzenlemenin amacı, tutanaklara güven duyulmasını sağlamaktır. İmza hususunda kuşku bulunan duruşma tutanağı, içeriğine
duyulması gereken güven yönünden duraksamaya yol açar ve resmi belge niteliği zafiyete uğrar. Böyle bir belgeye dayanılarak hüküm tesis olunamayacağı
gibi, bu nitelikteki bir usulü aykırılığı taşıyan hükmün esası da Özel Dairece
incelenemez.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kısa ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler
ve zabıt katibi tarafından imzalanmış olduğu, ancak 25393 sicil nolu üye hakimin kısa ve gerekçeli karardaki imzaları arasında ilk bakışta açıkça fark edilecek
derecede farklılık bulunduğu görülmektedir.
5271 sayılı CYY’nın 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilmesi
için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun
mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu eksiklik giderilip, tutanakların yöntemince düzenlenip imzalandığı
kesin olarak belirlendikten ve bu konudaki kuşkular giderildikten sonra esastan
temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
164 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5271/m.219
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt
kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme
başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.
5271/m.222
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak
yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik
iddiası yöneltilebilir.
5271/m.231-1
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Duruşma sonunda, 232 nci Maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına
geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
5271/m.232-4
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 165
SAYI: 31
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
Tarih: 15.3.2012
Esas: 2011/6992
Karar: 2012/1862

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA DAİR
KARARIN TEMYİZİ KABİL OLMAYIP İTİRAZ YASA YOLUNA
TABİ BULUNDUĞU

DURUŞMADA, SANIKTAN DAVACI OLDUĞUNU BİLDİREN
MAĞDURUN İFADESİNİN DAVAYA KATILMA İSTEMİ
NİTELİĞİNDE OLDUĞU

ÖLÜM NETİCESİNİN GERÇEKLEŞECEĞİNİN SANIK
TARAFINDAN BİLİNMESİ GEREKTİĞİ DURUMLARDA SANIK
HAKKINDA KASTEN YARALAMA SUÇUNDAN DEĞİL KASTEN
ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇUNDAN CEZA VERİLMESİ
GEREKTİĞİ
ÖZET : H. hakkında mağdur H.’ı kasten yaralama suçundan açılan dava
ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi
kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan, bu hususta mahallince
değerlendirme yapılması mümkün görülmüştür.
Suçtan zarar gören mağdur H.’ın duruşmada alınan ifadesinde sanıktan davacı olduğunu bildirmesi, davaya katılma istemi niteliğinde olduğu halde, katılma konusunda herhangi bir karar verilmediği anlaşılmış ise de; ilk derece
mahkemesinde ileri sürülüp karara bağlanmayan katılma isteklerinin, temyiz
incelemesi sırasında karara bağlanması mümkün olduğundan, açılan kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilerek inceleme yapılmıştır.
Sanık O. hakkında mağdur H.’i olası kastla yaralama suçundan kurulan
hükmün ONANMASINA,
Sanık O.’ın mağdurlar S. ve H.’a yönelen eylemleri yönünden; av tüfeği ile
önce mağdur S.’a iki metre mesafeden mağdurun sağ bacağını hedef alarak ateş
ettiği, acilen ameliyata alınan hayati tehlike geçiren mağdurun, sağ diz altı
166 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
kesilmesi uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü, daha sonra kaçmaya
başlayan mağdur H.’ın yere düşüp daha fazla uzaklaşamamasından yararlanarak etkili mesafeden ona doğru ateş ettiği, acilen ameliyata alınan ve hayati
tehlike geçiren mağdur H.’ın da, sol diz altı kesilmesi uygulaması yapılmasıyla
hayata döndürüldüğü olayda;
Somut olayda, av tüfeğiyle yakın mesafelerden toplu saçma girişi meydana
getirecek şekilde atış yapılması halinde muhakkak olan hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi
bulunduğunda nitekim hayati tehlike geçiren mağdurların da olaydan hemen
sonra yapılan tıbbi müdahalelerle hayatta kalabildikleri anlaşılmakla; kullanılan silahın etkili mesafeden vahim sonuçlar meydana getirmeye elverişli olması,
atış mesafeleri ve meydana gelen yaraların nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu halde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs yerine, suçların
niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçlarından hüküm kurulması,
bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5271/m.231-5-12, 237
DAVA : Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Sanık H. hakkında mağdur H.’ı kasten yaralama suçundan açılan dava ile ilgili olarak “5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiş olduğundan ve 23.01.2008
gün ve 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın
231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan, bu hususta
mahallince değerlendirme yapılması mümkün görülmüştür.
2- Suçtan zarar gören mağdur H.’ın duruşmada alınan ifadesinde sanıktan
davacı olduğunu bildirmesi, davaya katılma istemi niteliğinde olduğu halde, katılma konusunda herhangi bir karar verilmediği anlaşılmış ise de; Dairemizce de
benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.10.2010 tarih ve 2010/149-205
sayılı kararında belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp karara
bağlanmayan katılma isteklerinin, temyiz incelemesi sırasında karara bağlanması mümkün olduğundan, 5271 sayılı CMK’nın 237. maddesi uyarınca suçtan zarar gören mağdurun öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasına katılan
olarak kabulüne karar verilerek yapılan incelemede;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık O.’ın, suçlarının sübutu kabul, mağdur H.’e yönelen eylem yönünden oluşa ve soruşturma sonuçlarına
uygun şekilde suçun niteliği tayin, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin niteliği ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle
reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dı-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 167
şında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar S. ve H. vekilinin sair
nedenlere ilişen, sanık müdafiinin haksız tahrikin derecesine, mağdur Hüseyin’i
olası kastla yaralama suçunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
A ) Sanık O. hakkında mağdur H.’i olası kastla yaralama suçundan kurulan
hükmün tebliğnamadeki düşünce gibi ONANMASINA,
B ) Sanık O.’ın mağdurlar S. ve H.’a yönelen eylemleri yönünden; sanığın,
olay günü ve öncesinde dükkanının önünden sık aralıklarla geçerek kendisine
sövmelerinden dolayı maruz kaldığı haksız tahrik altında, 12 numara fişek atan
av tüfeği ile önce mağdur S.’a iki metre mesafeden mağdurun sağ bacağını hedef alarak ateş ettiği, bu atış sonucu sağ dize toplu saçma isabeti nedeniyle sağ
diz anteriorundan ( önünden ) crurise ( diz altına ) kadar uzanan bölgede ve sağ
diz posteriorda ( arkada ) ayrı ayrı olmak üzere 10x10 cm’lik açık yaralar meydana geldiği, ayrıca aynı bölgede hayat fonksiyonlarındaki etkisi ağır ( 6. derece
) olan çift kırık oluştuğu, kan dolaşımı, motor fonksiyonu ve duyu ile popliteal
nabzın bulunmaması, sağ crurisin ( diz altının ) dize sadece cilt ile tutunması nedeniyle acilen ameliyata alınan ve hayati tehlike geçiren mağdurun, organlardan
veya duyularından birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olan sağ diz altı amputasyonu ( kesilmesi ) uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü, sanığın
daha sonra Serkan’ın vurulduğunu görerek kaçmaya başlayan mağdur Hakan’ın
yere düşüp daha fazla uzaklaşamamasından yararlanarak etkili mesafeden ona
doğru ateş ettiği, bu atışla sol bacağından toplu saçma isabeti ile vurulan mağdur
Hakan’ın, sol diz altı medialinde ( iç yanında ) 5x5 cm. büyüklüğünde geniş sol
diz altı defekti ( eksikliği, kaybı ) meydana geldiği, bu nedenle acilen ameliyata
alınan ve hayati tehlike geçiren mağdur H.’ın da, organlardan veya duyularından
birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olan sol diz altı amputasyonu ( kesilmesi
) uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü olayda;
Av tüfeği ile yakın mesafeden bacağa yönelik yapılan atışlarda, toplu saçma
girişi ile geniş doku ve kemik defekti ( eksikliği, kaybı ) yanında ana damar ve
sinir paketinin tamamen parçalanıp ani ve bol miktarda kan kaybı sonucu kısa
sürede ölümün meydana geldiğinin bilinen veya bilinmesi gereken bir durum
olması nedeniyle; somut olayda av tüfeğiyle yakın mesafelerden toplu saçma
girişi meydana getirecek şekilde atış yapılması halinde muhakkak olan ölüm
neticesinin gerçekleşeceğinin sanık tarafından bilinmesinin gerektiği, nitekim
hayati tehlike geçiren mağdurların da olaydan hemen sonra yapılan tıbbi müdahalelerle hayatta kalabildikleri anlaşılmakla; kullanılan silahın etkili mesafeden
vahim sonuçlar meydana getirmeye elverişli olması, atış mesafeleri ve meydana gelen yaraların nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerine
bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, sanığın eylemini
tamamladıktan sonra mağdur Hakan’ın yanına gidip “Öldüreyim mi seni? Ama
değmez” demesinin ise bu anlamda kastın öldürmeye yönelik olmadığını göstermeye yetmeyeceği anlaşıldığı halde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs
168 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yerine, suçların niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama
suçlarından hüküm kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu
nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı
olarak ( BOZULMASINA ), sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, olası kastla yaralama suçundan hükmolunan ceza miktarı, bozma nedeni ve CMK’nın 102/2.
maddesinde düzenlenen süre dikkate alındığında müdafiinin tahliye isteminin
reddine, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5271/m.231-5
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl* veya daha az süreli hapis veya adlî
para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
5271/m.231-12
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(12) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
5271/m.237
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar,
ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye
kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk
derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 169
SAYI: 31
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
Tarih: 3.4.2012
Esas: 2012/3089
Karar: 2012/4621
 KARŞI TEMYİZ
OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ
YAPILAMAYACAĞI
DAVA: Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak suçlarının
birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturacağı ve her takvim yılında işlenen
anılan suçlardan ayrı ayrı hüküm kurulması ile zincirleme suç hükümleri uygulanıp, fatura adet ve tutarları nazara alınarak alt sınırdan ayrılarak temel cezanın
belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde yalnızca sahte belge düzenlemek suçundan ceza tayini isabetsizliği karşı temyiz olmadığından bozma nedeni
yapılmamış, lehe yasa belirlemesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı
azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz
itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03.04.2012 gününde oybirliği
ile karar verildi.
170 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
Tarih: 17.1.2012
Esas: 2011/15930
Karar: 2012/177
 TEK
EYLEMİYLE BİRDEN FAZLA FARKLI SUÇUN
OLUŞMASINA SEBEBİYET VEREN KİŞİNİN, BU SUÇLARIN EN
AĞIR OLANIYLA CEZALANDIRILMASI GEREKECEĞİ
 TAYİN
OLUNAN CEZADA, BİLİNÇLİ TAKSİR NEDENİYLE
ARTTIRIM YAPILMASI GEREKTİĞİ
ÖZET: yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, yalnızca
taksirle yaralama suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkumiyetine ve cezalandırılmasına karar verilmesi,
Sanığın suçu bilinçli taksirle işlediği kabul edildiği halde, tayin olunan cezada artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi kararın bozulmasını gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5237/m.44, 61
DAVA : Taksirle yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmekle,
dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,
mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine,
incelenen dosya kapsamına göre, sanığın bir nedene dayanmayan ve yerinde
görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 171
SAYI: 31
Yönetimindeki otomobille bölünmüş yolda ters istikamete girerek katılan
K.’ın sevk ve idaresindeki otomobile çarpıp, mağdurların etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmalarına sebebiyet vermek suretiyle kazaya karışan ve 341 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sanığın,
güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarının oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik
bulunmadığı, ancak bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan
sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi uyarınca 61. madde de nazara alınmak suretiyle yalnızca taksirle yaralama suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma
suçundan da mahkumiyetine ve cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
Sanığın taksirle yaralama suçunu bilinçli taksirle işlediği kabul edildiği halde, sanık hakkında tayin olunan cezada 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi gereğince arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi
uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince kısmen isteme uygun olarak ( BOZULMASINA ), 1412 sayılı CMUK’nın
326/son maddesinin saklı tutulmasına, 17.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5237/m.44
TÜRK CEZA KANUNU
(1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.
5237/m. 61
TÜRK CEZA KANUNU
Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
172 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt
ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
(2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.
(4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra
indirme yapılır.
(5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak,
zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak
sonuç ceza belirlenir.
(6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört
saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir
günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar
infaz edilmez.
(7) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Süreli hapis cezasını gerektiren
bir suçtan dolayı bu Madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla
olamaz.
(8) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Adlî para cezası hesaplanırken,
bu Madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma
ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin
bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.
(9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 1.md) Adlî para cezasının seçimlik ceza
olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla
olamaz.
(10) Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir,
ne de değiştirilebilir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 173
SAYI: 31
YARGITAY
13. CEZA DAİRESİ
Tarih: 26.3.2012
Esas: 2011/7180
Karar: 2012/8523
 KASTEN
İŞLENEN SUÇLARDAN HAPİS CEZASININ YASAL
SONUCU OLAN, 5237 SAYILI KANUNUN 53 üncü MADDESİNİN
1inci FIKRASINDA SAYILAN TEDBİRLERİN SEÇİMLİK
OLMADIĞI
ÖZET: Mahkemece verilen hüküm temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Kasten işlenen suçlardan hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan
belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin seçimlik olmadığı
gözetilmeden velayet hakkına, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaya ilişkin hak yoksunluğuna hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiş ise de yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar
verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5237/m.53-1
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Fakülte binasının, yalnızca mağdur tarafından kullanılan öğretim üyesi odasına kendi isteği ile yerleştirilen güvenlik kamerası görüntülerinin
5237 sayılı TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması hukuka
uygunluk nedenleri”nden kabul edilen “iddia ve savunma hakkı”nın kullanılması kapsamında bir delil olması ve bu delilin de 5271 sayılı CMK’nın 217/2.
maddesine göre hukuka uygun bulunması karşısında,
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek
tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve
yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görül-
174 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
memiştir.
Ancak;
Kasten işlenen suçlardan hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan ve
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin seçimlik olmadığı gözetilmeden, 5237
sayılı TCK’nın 53/1-c bendinde düzenlenen velayet hakkına; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaya ilişkin hak yoksunluğuna hükmedilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla
yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak ( BOZULMASINA ), bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını
gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı
CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a,b,d,e maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm tümden çıkartılarak yerine “Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla
mahkumiyetin yasal sonucu olarak 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin “a,
b, c, d, e” bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve
kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkum
olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına”
cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan
hükmün ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), 26.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5237/m.53-1
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni
sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların
denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 175
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya
tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
176 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
Tarih: 27.3.2012
Esas: 2011/11924
Karar: 2012/32898
 ACİL HİZMET VERMEKLE YÜKÜMLÜ
SAĞLIK
KURULUŞLARI, ACİL VAKALARI, HASTANIN SAĞLIK
GÜVENCESİ OLUP OLMADIĞINA VEYA ÖDEME GÜCÜ
BULUNUP BULUNMADIĞINA BAKMAKSIZIN KABUL
EDECEKLER VE GEREKLİ TIBBİ MÜDAHALEYİ KAYITSIZŞARTSIZ GECİKMEKSİZİN YAPACAKLARI
ÖZET: Mahkemesince verilmiş bulunan kararın temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
A- Sanık Yunis hakkında verilen beraat hükmünün ONANMASINA,
B- Sanık Arif hakkında verilen mahkumiyet hükmünde
Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir.
Somut olayda; sanıklardan Arif’in kızı Tuba’nın oyun oynadığı sırada yüksekten düşmesi sonucu başından yaralandığı, sanık Arif’in kendi kızı ile aynı
yaşlardaki komşusu sanık Yunis’in kızı Merve’ye ait yeşil kartı alarak kızını
önce Z… Devlet Hastanesi’ne oradan da T… D… C… A… Devlet Hastanesi’nin
acil polikliniğine götürerek tedavisini yaptırdığı, sanık Arif’in savunmalarında
olay sırasında para bulamadığını, herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığını, komşusunun kızına ait yeşil kart ile kızını tedavi ettirmek zorunda kaldığını
beyan etmesi karşısında, sanığın hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme gücünün bulunmaması nedeniyle kendisinden acil sağlık hizmet bedellerinin
alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla, sanığa atılı suçun unsurları bakımından oluşmadığı nazara alınarak
beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi,
5237 sayılı TCK’nın 158/1-e-son maddesi gereğince adli para cezasının belirleneceği gözetilmeksizin, doğrudan haksız menfaatin iki katının esas alınarak
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 177
indirimlerin bu miktar üzerinden uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla
ceza tayini,
5237 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan kendi
alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden hüküm kurulması,
Adli para cezalarının Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde zorunluluk
bulunması,
Hükmolunan cezasının tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5216/m.18
2219/m.32
KARAR : Gerekçeli karar başlığında 07.04.2006 şeklinde yanlış yazılan suç
tarihinin 31.03.2006 olarak mahkemesince düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
A- Sanık Yunis hakkında verilen beraat hükmünün temyizi üzerine yapılan
incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen
dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının
reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B- Sanık Arif hakkında verilen mahkumiyet hükmünün temyizi üzerine yapılan incelemede;
Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sağlık Bakanlığı’nın 11.05.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Acil
Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nin 37. maddesinde yataklı tedavi kuruluşları,
acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sundukları kişinin ödeme imkanları
çerçevesinde tahsil ederler hükmü ve Başbakanlığın 2008/13 sayılı genelgesinde;
1 ) Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil
vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup
bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır. Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen
hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı
bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli
acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınmayacaktır.
2 ) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdaha-
178 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
le ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı
sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale
sağlandıktan sonra yapılacaktır.
3 ) Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü
bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Bunlardan kamuya ait sağlık kuruluşlarından ve ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarından acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlık kuruluşunun bulunduğu yer sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakfından talep edilecektir. Bu konuda gerekli tedbirler ilgili vakıf başkanlıklarınca alınacaktır. Özel hastanelerden acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri ise talep edilmesi halinde 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu’nun 32.,
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 38. ve 60., 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 18. maddeleri gereğince sağlık kuruluşunun bulunduğu yerin
belediyesince ödenecektir. Bu amaçla belediyelerce bütçelerine yeterli ödenek
konulacaktır.” hükmünü amirdir.
Somut olayda; sanıklardan Arif’in kızı Tuba’nın oyun oynadığı sırada yüksekten düşmesi sonucu başından yaralandığı, sanık Arif’in kendi kızı ile aynı
yaşlardaki komşusu sanık Yunis’in kızı Merve’ye ait yeşil kartı alarak kızını
önce Z… Devlet Hastanesi’ne oradan da T… D… C… A… Devlet Hastanesi’nin
acil polikliniğine götürerek tedavisini yaptırdığı, sanık Arif’in savunmalarında
olay sırasında para bulamadığını, herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığını,
komşusunun kızına ait yeşil kart ile kızını tedavi ettirmek zorunda kaldığını beyan etmesi karşısında, sanığın hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme
gücünün bulunmaması nedeniyle kendisinden acil sağlık hizmet bedellerinin
alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla, sanığa atılı suçun unsurları bakımından oluşmadığı nazara alınarak beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
1- 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e-son maddesi gereğince adli para cezasının
tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki
katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün
sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç
gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL
arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirleneceği gözetilmeksizin yazılı şekilde, doğrudan haksız menfaatin
iki katının esas alınarak indirimlerin bu miktar üzerinden uygulanması suretiyle
sanık hakkında fazla ceza tayini,
2- 5237 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan kendi
alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar uygulana-
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 179
bileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Adli para cezalarının 5083 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 tarih ve 2007/ 11963
sayılı kararının 1. maddesi uyarınca Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde
zorunluluk bulunması,
4- Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı
gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK’nın 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezasının tür ve süresine göre
hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın
8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği madde:37
Yataklıtedavi kuruluşları, acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sunduklarıkişinin ödeme imkanları ve kuruluşlarının tahsil işlemleri ile ilgili usul ve esaslar çerçevesinde tahsil ederler.
(Değişik fıkra:24.03.2004-25412) Acil sağlık hizmeti kapsamında hastane öncesi
ve hastaneler arası hasta nakil hizmetleri sırasında sunulan hizmetlerin bedeli, bağlı
olduğu döner sermaye saymanlığı tarafından hastaların bağlı oldukları resmi veya özel
sosyal güvenlik kuruluşlarına tahakkuk ettirilir ve tahsil edilir. Sosyal güvencesi olmayıp ödeme gücü olmayanlardan ücret talep edilmez.
5216/m.18
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU
Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek,
beldenin ve belediyenin hak ve menfaatlerini korumak.
b) Belediyeyi stratejik plâna uygun olarak yönetmek, belediye idaresinin kurumsal
stratejilerini oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi hazırlamak ve uygulamak,
belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini belirlemek, izlemek ve
değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak.
c) Büyükşehir belediye meclisi ve encümenine başkanlık etmek, bu organların kararlarını uygulamak.
180 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
d) Bu Kanunla büyükşehir belediyesine verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli önlemleri almak.
e) Büyükşehir belediyesinin ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin etkin ve verimli
yönetilmesini sağlamak, büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin
bütçe tasarılarını, bütçe üzerindeki değişiklik önerilerini ve bütçe kesin hesap cetvellerini hazırlamak.
f) Büyükşehir belediyesinin hak ve menfaatlerini izlemek, alacak ve gelirlerinin tahsilini sağlamak.
g) Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme
yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak.
h) Mahkemelerde davacı veya davalı sıfatıyla ve resmî mercilerde büyükşehir belediyesini temsil etmek, belediye ve bağlı kuruluş avukatlarına veya özel avukatlara
temsil ettirmek.
i) Belediye personelini atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek.
j) Gerektiğinde bizzat nikâh kıymak.
k) Diğer kanunların belediye başkanlarına verdiği görev ve yetkilerden büyükşehir
belediyesi görevlerine ilişkin olan hizmetleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak.
l) (İptal bent: Anayasa Mah.nin 25/01/2007 karar tarihli ve E. 2004/79, K. 2007/6
sayılı Kararı ile.) *
m) Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, özürlülerle ilgili
faaliyetlere destek olmak üzere özürlü merkezleri oluşturmak.
Büyükşehir belediyelerinin 7 nci maddeye göre ilçe ve alt kademe belediyelerine
görevlerini devretmeleri için büyükşehir belediye başkanının uygun görüşü aranır.
2219/m.32
HUSUSİ HASTANELER KANUNU
Hususi hastaneler ihtisas daireleri içinde bulunan ve resmi makamlar tarafından para
ile tedavi edilmek üzere gönderilen hastaları alır ve tedavi ederler. Ani bir arıza veya
kaza neticesinde müstacelen tedaviye muhtaç olan şahısların hususi hastanelere müracaat veya nakillerinde hastanece derhal acele tedavilerini yapmak mecburidir. Bunlardan fakir olanların yatırılarak tedavileri lazımsa hastanenin parasız kısmına alınır.
Parasız yatakları olmıyan hastaneler bu fakir hastaları nakilleri kabil hale gelinceye
kadar yatırarak tedavi ederler. Bu suretle yatırılan fakir hastalara ait gündelik tedavi ve
ilaç paraları o yerin belediyesince ödenir.
5237/m.158-1-e-son TÜRK CEZA KANUNU
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./19.mad) Ancak, (e), (f) ve (j)
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 181
bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
5237/m.53-1-3 TÜRK CEZA KANUNU
1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni
sonucu olarak;
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün
kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki
fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
DANIŞTAY
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 185
SAYI: 31
DANIŞTAY
2. DAİRE
Tarih: 12.3.2012
Esas: 2011/3324
Karar: 2012/940

İDARE VE VERGİ
MAHKEMELERİNCE VERİLEN
KARARLARIN TEMYİZEN İNCELENEREK BOZULABİLMESİ
İÇİN 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNUN
49UNCU MADDESİNİN 1İNCİ FIKRASINDA BELİRTİLEN
NEDENLERİN BULUNMASI GEREKTİĞİ
ÖZET: Davacının, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini vekâleten yürüttüğünden
bahisle, görevine ait vekâlet ücretinin tarafına ödenmesi amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile belirtilen döneme ait vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın;
davacının altmış günlük yasal dava açma süresi içinde doğrudan veya 2577
sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında idareye başvurduktan sonra bu başvuru
sonucunda tesis edilen işlem üzerine kalan dava açma süresi içerisinde dava
açması gerekirken, dava açma süresini ihya etmeyen başvurusunun reddi üzerine açtığı iş bu davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı
gerekçesiyle reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenmesinde;
Özel Dairece;
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49.
maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Yerel İdare Mahkemesi kararının dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını
gerektirecek bir neden de bulunmadığından, anılan kararın onanmasına, karar
verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
2577/m.11, 49
İstemin Özeti : Erzurum İli, ... İlçesi, Tapu Sicil Müdürlüğünde Şef olan
davacının, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini 1995-2005 yılları arasında kesintisiz
186 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
olarak, 2005-2008 yılları arasında ise muhtelif dönemlerde vekâleten yürüttüğünden bahisle, söz konusu süre içerisinde yapmış olduğu Tapu Sicil Müdürlüğü
görevine ait vekâlet ücretinin tarafına ödenmesi amacıyla 17.6.2010 tarihinde
yaptığı başvurunun reddine ilişkin 23.6.2010 tarihli işlemin iptali ile belirtilen
döneme ait 30.000,00 TL tutarındaki vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın; davacının Tapu Sicil Müdürü
olarak 2008 yılındaki son görevlendirmesinin bittiği tarihten itibaren altmış günlük yasal dava açma süresi içinde doğrudan veya 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında idareye başvurduktan sonra bu başvuru sonucunda tesis edilen
işlem üzerine kalan dava açma süresi içerisinde dava açması gerekirken, aradan
çok uzun bir süre geçtikten sonra dava açma süresini ihya etmeyen 17.6.2010
tarihli başvurusunun reddi üzerine 5.7.2010 tarihinde açtığı iş bu davanın süre
aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle süre aşımı yönünden reddi yolunda Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 2.3.2011 günlü,
E:2010/981, K:2011/173 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek
bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi: ...
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: ...
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49
uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
KARAR : İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 2.3.2011 günlü, E:2010/981, K:2011/173
sayılı karar ve; dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay’a kararın düzeltilmesi
yolu açık olmak üzere, 12.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 187
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2577/m.11
İDARİ YARGILAMA YASASI
1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma,
işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.
2577/m.49
İDARİ YARGILAMA YASASI
1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay:
a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması,
Sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.
2. (Değişik: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Temyiz incelenmesi sonunda karardaki maddi
yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verilir.
3. (Değişik: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Kararın bozulması halinde dosya, Danıştayca
kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran
daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar
verir.
4. Mahkeme bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebilir. Israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde, dava, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava
Daireleri Kurulunca incelenir. Danıştayın ilgili dava dairesinin kararı uygun görülürse
mahkemenin kararı bozulur; aksi halde onanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri
Kurulları kararlarına uyulması zorunludur.
5. Kararların kısmen onaylanması ve kısmen bozulması hallerinde kesinleşen kısım
Danıştay kararında belirtilir.
6. (Ek: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı
davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4 üncü fıkrası hariç diğer fıkraları
kıyasen uygulanır.
188 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
DANIŞTAY
12. DAİRE
Tarih: 6.2.2012
Esas: 2009/2208
Karar: 2012/751

MEMURLUK
SIFATIYLA BAĞDAŞMAYACAK NİTELİK
VE DERECEDE YÜZ KIZARTICI VE UTANÇ VERİCİ
HAREKETLERDE BULUNAN KİŞİNİN MEMURLUKTAN
ÇIKARILACAĞI
ÖZET: Davacının, Tapu Sicil Müdürlüğünde sicil kâtibi olarak görev yapmakta iken Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dosyada mevcut
bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının muhafaza etmekle görevli olduğu tapu sicilindeki bilgileri suç örgütüne verdiği ve bu eylemin memurluk sıfatı
ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak şeklinde değerlendirilmesi suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası
ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen
kararın davacı tarafından temyizen bozulması istenmesi üzerine
Özel Dairece;
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.
maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması hali de mümkündür. Karar
ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir
sebep de bulunmadığından Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
657/m.125-E-g
İstemin Özeti : Davacının, Kayseri İli Melikgazi ilçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde sicil kâtibi olarak görev yapmakta iken 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası
SAYI: 31
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 189
ile cezalandırılmasına ilişkin 15.2.2007 tarih ve 3 sayılı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada dosyada mevcut bilgi ve belgelerin
incelenmesinden, davacının muhafaza etmekle görevli olduğu tapu sicilindeki
bilgileri suç örgütüne verdiği ve bu eylemin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak
nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak şeklinde
değerlendirilmesi suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g
maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına
ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda Kayseri 2.İdare Mahkemesince verilen 22.10.2008
günlü, E: 2007/473- K:2008/861 sayılı kararın davacı tarafından dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu
nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi: ...
Düşüncesi: idare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe Hukuk
ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından
anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: ...
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49
uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
KARAR : İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz
yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması hali de mümkündür. Kayseri 2.İdare Mahkemesince verilen 22.10.2008 günlü, E: 2007/473,
K:2008/861 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından,
SONUÇ : Temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 06.02.2012 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
190 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
657/m.125-E-g
DEVLET MEMURLARI KANUNU
(Değişik madde: 12/05/1982 - 2670/31 md.)
E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak
üzere memurluktan çıkarmaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç
verici hareketlerde bulunmak,
MEVZUAT ÖZETLERİ
KANUNLAR
BAKANLAR KURULU KARARLARI
YÖNETMELİKLER
TEBLİĞLER
GENELGELER
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR
KANUNLAR
SAYI: 31
193
KANUNLAR
TARİH
KANUN
NO
01.06.2012
6312
6313
6314
6315
6316
6317
03.06.2012
6318
6319
6320
KANUN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma
Bankası Kuruluş Anlaşmasının 21 inci Maddesinin
Tadil Edilmesine İlişkin Kararın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun
Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Mineral
Kaynaklar Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun
Uluslararası Para Fonu Ana Sözleşmesinde İcra Direktörleri Kurulu Reformuna İlişkin Olarak Yapılması
Teklif Edilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Esendere ve Sero
Kara Hudut Kapılarının Ortak Kullanımına Dair
194 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KANUN
NO
6321
15.06.2012
6322
6323
22.06.2012
6324
6325
6326
TEMMUZ 2012
KANUN
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun
Hazine Müsteşarlığı Tarafından Temsil Edilen
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Maliye Bakanlığı
Tarafından Temsil Edilen Kırgız Cumhuriyeti
Hükümeti Arasındaki Borç Silme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
İzmir EXPO Alanı Hakkında Kanun
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Turist Rehberliği Meslek Kanunu
BAKANLAR KURULU KARARLARI
TARİH
01.06.2012
06.06.2012
12.06.2012
KARAR
NO
KONUSU
2012/3188 İthalat Rejimi Kararına Ek Kararda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Karar
2012/3230 Kibrit İthalatında Korunma Önlemi Uygulanmasına
İlişkin Karar
2012/3176 2011 Yılında Meydana Gelen Don Afetleri
Nedeniyle Patates Ürünleri Zarar Gören Çiftçilere
Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Karar
2012/3191 Tarımsal Kuraklıkla Mücadele ve Kuraklık
Yönetimi Çalışmaları Hakkında Karar
2012/3238 Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda Nihai
Devir Sözleşmesi İmzalanarak Devir ve Teslim
İşlemleri Tamamlanmış Olan Bazı Özelleştirme
İşlemleri Hakkında Verilen Yargı Kararlarının
Uygulanmasına Yönelik Olarak Tesis Edilecek İş
BAKANLAR KURULU KARARLARI 195
SAYI: 31
TARİH
13.06.2012
16.06.2012
19.06.2012
22.06.2012
23.06.2012
KARAR
NO
KONUSU
ve İşlemlere İlişkin Karar
2012/3235 8/2/2002 Tarihli ve 2002/3729 Sayılı Kararnamenin
Eki Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
2012/3261 Ham Petrol ve Jet Yakıtının Türkiye Üzerinden
Karayolu veya Demiryolu ile Taşınmasına İlişkin
Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
2012/3241 Hububat Ürünü Alımı ve Satımı Hakkında Kararda
Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
2012/3305 Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar
2012/3192 Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Boş Bulunan
Adalet Bakanlığı Temsilciliğinde, Kalan Süreyi
Tamamlamak Üzere, Müsteşar Yardımcısı Hasan
DUDAKLI’nın Görevlendirilmesi Hakkında Karar
2012/3299 Tabii Afetler Nedeniyle Zarar Gören Pancar
Üreticilerinin
Özelleştirme
Kapsam
ve
Programındaki Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye
Olan Borçlarının Ertelenmesine İlişkin Karar
2012/3250 İsrail Devleti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş
Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı
Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik
Yapılmasına Dair Karar
2012/3193 Erzurum İlinde Yürütülen Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Çalışmaları Kapsamında Bulunan Bazı
Taşınmazların Erzurum Büyükşehir Belediyesi
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3194 Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı
Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3
üncü Maddesinin (b) Bendi Kapsamında Yapılacak
İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar
2012/3208 İstanbul
Sabahattin
Zaim
Üniversitesi
Rektörlüğüne Bağlı Olarak İslami İlimler Fakültesi
Kurulması Hakkında Karar
2012/3209 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak
Enstitü ve Fakülte Kurulması Hakkında Karar
196 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KARAR
NO
2012/3218
TEMMUZ 2012
KONUSU
Okan Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kurulması Hakkında
Karar
2012/3219 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğü
Bünyesinde Bulunan İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinin Adının İktisadi, İdari ve Sosyal
Bilimler Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında
Karar
2012/3220 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı
Olarak Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kurulması
Hakkında Karar
2012/3221 Adana İli, Tufanbeyli İlçesinde Tesis Edilecek
Tufanbeyli Termik Santralının Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek
Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3223 2012 Yılı Yatırım Programında Yer Alan Ünye
İçmesuyu Projesi (DOKAP) Kapsamında Bulunan
Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
2012/3226 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğü
Bünyesinde Bulunan Mühendislik-Mimarlık
Fakültesinin Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe
Bağlı Olarak Mühendislik Fakültesi ile Güzel
Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Kurulması
Hakkında Karar
2012/3228 8/1/2002 Tarihli ve 4736 Sayılı Kanunun 1 inci
Maddesinin Birinci Fıkrası Hükmünden Muaf
Tutulacakların Tespitine Dair 28/1/2002 Tarihli
ve 2002/3654 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar
2012/3237 2012 Yılının Ekim Ayında Başlayıp Kasım Ayında
Tamamlanması Gereken Oda ve Borsaların Organ
BAKANLAR KURULU KARARLARI 197
SAYI: 31
TARİH
24.06.2012
26.06.2012
KARAR
NO
KONUSU
Seçimlerinin, 2013 Yılının Şubat Ayında Başlayıp
Mart Ayında Tamamlanması Hakkında Karar
2012/3243 Bazı Enstitü, Fakülte ve Yüksekokulların
Karşılarında
Belirtilen
Yükseköğretim
Kurumlarına Bağlı Olarak Kurulması Hakkında
Karar
2012/3244 Dışişleri Bakanlığının Yurtdışı Teşkilatında
Düzenleme Yapılması Hakkında Karar
2012/3245 KTO-Karatay Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı
Olarak Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi
Kurulması Hakkında Karar
2012/3246 İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı
Olarak Uygulamalı Bilimler Fakültesi Kurulması
Hakkında Karar
2012/3247 TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Güzel Sanatlar
Fakültesinin Adının Güzel Sanatlar, Tasarım
ve Mimarlık Fakültesi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Karar
2012/3306 Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri,
Belediyeler ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının
Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri
Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan
Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Esaslar Hakkında Karar
2012/3255 Her Tür Pasaport Hamili Tayland Vatandaşlarına,
Türkiye’ye Yapacakları Turistik Amaçlı Seyahatlerde
Türkiye’de Kalış Süreleri 180 Gün İçinde 90 Günü
Geçmemek Kaydıyla Her Girişlerinde 30 Gün
Süreyle Vize Muafiyeti Sağlanması Hakkında
Karar
2012/3285 Emniyet
Genel
Müdürlüğünün
Merkez
Teşkilatında 11 Adet Şube Müdürlüğü Kurulması
Hakkında Karar
198 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KARAR
NO
TEMMUZ 2012
KONUSU
2012/3287
27.06.2012
28.06.2012
Van İlinde Meydana Gelen Deprem Sebebiyle İl
Genelinde Yürütülen Çalışmalar Kapsamında İnşa
Edilecek Kalıcı Konut ve Sosyal Donatı Sahalarıyla
İlgili Altyapı Projelerinin Uygulanması İçin İhtiyaç
Duyulan Taşınmazların Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
2012/3264 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna Ait
Boş Kadrolarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Karar
2012/3268 Ankara-Kalecik Barajının Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3280 Balıkesir Körfez Havalimanının İsminin “Balıkesir
Koca Seyit Havalimanı” Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Karar
2012/3288 Karayolları
Genel
Müdürlüğünün
Taşra
Teşkilatında Yer Alan 17 nci Bölge Müdürlüğünün
Kapatılması Hakkında Karar
2012/3304 8/1/2002 Tarihli ve 4736 Sayılı Kanunun 1 inci
Maddesinin Birinci Fıkrası Hükmünden Muaf
Tutulacakların Tespitine Dair 28/1/2002 Tarihli
ve 2002/3654 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar
YÖNETMELİKLER
TARİH
01.06.2012
KONUSU
Dernekler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türk Silâhlı Kuvvetleri Subay Sınıflandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Askerlik Yükümlülüğünü Millî Eğitim Bakanlığı Emrinde Öğretmen
Olarak Yerine Getirecekler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 31
TARİH
02.06.2012
03.06.2012
04.06.2012
05.06.2012
199
KONUSU
Gaziantep
Üniversitesi
Yaz Okulu
Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Muğla Üniversitesi Yabancı Dil Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Personeli
Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin İhtiyaç Duyduğu Yedek Subay
Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esaslar ile Celp Usulleri
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Sanayi Şûrası Yönetmeliği
Borsa Muamelat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Oda Muamelat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Odalarda Mesleklerin Gruplandırılması Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Ticaret Borsalarında Mesleklerin Gruplandırılması Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Gazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyetinin Oluşumuna
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Siirt Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
TİKA Uzmanlığı Yönetmeliği
KOSGEB Rehberlik ve Denetim Kurulu Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Tütün Mamullerinin Üretim ve Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Elektronik Haberleşme Sektöründe Acil Yardım Çağrı
Hizmetlerine İlişkin Yönetmelik
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Türk Halkbilimi Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
200 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
Siirt Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
06.06.2012 Hacettepe Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği, Meslek
Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
07.06.2012 Bingöl Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
Bozok Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri
Tasarımı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
08.06.2012 Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılmaları
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Tapu ve Kadastro Uzman ve Uzman Yardımcılığı Sınav, Atama,
Yetiştirilme, Görev ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İpekböceği Yumurtası Üretimi ve Kontrolüne İlişkin Yönetmelik
Sümer Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü Personeli Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği
Sosyal Güvenlik Kurumu Personeli Görevde Yükselme ve
Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ) Genel
Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliği
09.06.2012 Bilecik Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bilecik Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
Bilecik Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Bilecik Üniversitesi Osmanlı Tarihi Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 31
TARİH
10.06.2012
11.06.2012
12.06.2012
201
KONUSU
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği
Uşak Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği
Celal Bayar Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Yabancı Dil
Hazırlık Eğitim-Öğretim Yönetmeliği
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Velî
Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Konya Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Konya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Konya Üniversitesi Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Konya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve
Uygulama Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Disiplin Amirleri
Yönetmeliği
Gümrük Muhafaza Görev Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Doğal Gaz Piyasası Sertifika Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Personel
Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Noterlik Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Balıkesir Üniversitesi Araştırma Laboratuvarları Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
202 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu Ön Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Çocuk Eğitim ve Bilim
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Nüfus ve Göç Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Yaz Okulu Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
13.06.2012 Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kültür Yatırım ve Girişimlerine Taşınmaz Kullandırılması
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Sağlık Bakanlığı Sağlık Uzman ve Uzman Yardımcılığı Yönetmeliği
Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi
Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik
Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliği
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Uzaktan Eğitim
Merkezi Yönetmeliği
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa 2984 Sayılı Kanunla Eklenen
Geçici Madde Hükümlerinin Uygulama Esaslarını Belirten
Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
2809 Sayılı Kanunun Geçici 10. Maddesinin 2. Fıkrası Gereğince
Öğretim Üyeliğine Yükseltilecek Sanat Dalları Öğretmenleri
Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin
Yönetmelik
41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 2. Maddesine
Göre Konservatuvarlardan Üniversitelere Geçen Sözleşmeli
Öğretim Elemanları ile İlgili Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Enformatik Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Özel Statülü Üniversiteler Üst Yönetim Kurullarının Görev ve
Yetkilerine İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
YÖNETMELİKLER
SAYI: 31
TARİH
203
KONUSU
Yönetmelik
Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Türk Ermeni İlişkileri Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Yakın Çağ Tarih Araştırmaları Milli Komitesi Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Yükseköğretim Kurumları Satınalma ve İhale Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Kuruluş İşleyiş ve Görev
Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik
Bilecik Üniversitesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bilecik Üniversitesi Önlisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Kilis 7 Aralık Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Süleyman Demirel Üniversitesi Yaz Dönemi Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
14.06.2012 Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş
Sahalara Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Orman Mühendisleri
Odası Ana Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Ankara Üniversitesi Süperiletken Teknolojileri Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Şifa Üniversitesi Bornova Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
204 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
15.06.2012 Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu
ve İşyurtlarının İdare ve İhale Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan
Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Batı Balkan Menşe Kümülasyon Sistemi Kapsamı Ticarette
Eşyanın Tercihli Menşeinin Tespiti Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İki Taraflı Menşe Kümülasyon Sistemi Kapsamı Ticarette Eşyanın
Tercihli Menşeinin Tespiti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bahçeşehir Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Balıkesir Üniversitesi Diploma, Diploma Defteri, Mezuniyet
Belgesi ile Diğer Belgelerin Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Erciyes Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliği
Giresun Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
16.06.2012 Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Görev Yerleri İtibarıyla Vergi Müfettişleri Yer Değiştirme
Yönetmeliği
Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü Personeli Atama ve
Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 31
TARİH
205
KONUSU
17.06.2012 Dumlupınar Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliği
18.06.2012 Boğaziçi Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Muş Alparslan Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar-Yayınlar ve
Projeler Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
19.06.2012 Ticari Taşıt Kullanma Belgesi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türk Askeri Tarih Komisyonu Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Önlisans ve Lisans
Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
20.06.2012 Atılım Üniversitesi Öğrenci Kayıt, Kabul Önlisans ve Lisans
Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
Erzincan Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Hacettepe Üniversitesi Tütün Kontrol, Eğitim, Vergilendirme
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Meslek
Yüksekokulu Ön Lisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
21.06.2012 Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına
Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yüksek Danışma
Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Kadrolu
Personel Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli
Personel Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli
Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
206 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
Bingöl Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Erciyes Üniversitesi Betül-Ziya Eren Genom ve Kök Hücre
Merkezi Yönetmeliği
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği
Sinop Üniversitesi Okul Öncesi Eğitimi Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Süleyman Demirel Üniversitesi Doğal ve Endüstriyel Yapı
Malzemeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
22.06.2012 Kırsal Kalkınma Programı Yönetim Otoritesinin Görevleri ve
Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik
Gümrük ve Ticaret Konseyi Yönetmeliği
Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Yönetmeliği
Haliç Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliği
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yaşar Üniversitesi Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yönetmeliği
23.06.2012 2012/3169 Düzenlenmemiş Alanda Karşılıklı Tanıma
Yönetmeliği
2012/3189 Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
Personel Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Sağlık Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Disiplin Amirleri Yönetmeliği
24.06.2012 Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli
Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 31
TARİH
207
KONUSU
Ahi Evran Üniversitesi Yabancı Dil ve Hazırlık Eğitim-Öğretim
ve Sınav Yönetmeliği
Anadolu Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama
ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Uşak Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
25.06.2012 Maliye Bakanlığı Defterdarlık Uzmanlığı Yönetmeliği
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve
Unvan Değişikliği Yönetmeliği
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzmanlığı Yönetmeliği
26.06.2012 2012/3180 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında
Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
2012/3262 Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
2012/3303 Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve
Değerlendirme Kurullarının Çalışmalarına İlişkin Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Dışişleri Bakanlığı Personeli Sicil Amirleri Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Personelinin Yurt Dışı Sürekli
Göreve Atanmasına İlişkin Yönetmelik
27.06.2012 Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Adlî Yargı Hâkim ve Savcı Adayları ile İdarî Yargı Hâkim
Adaylarının Meslek Öncesi Hazırlık ve Son Dönem Eğitimlerinin
Yaptırılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Sosyal Güvenlik Kurumu Personeli Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliği
Yalova Üniversitesi Önlisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
208 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
Yalova Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
28.06.2012 Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılmaları
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Taşra Teşkilatı Personelinin
Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Bitki Koruma Ürünleri Kontrol Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında
Yönetmelik
Bankaların
Sermaye
Yeterliliğinin
Ölçülmesine
ve
Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik
Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik
Personel Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Yönetmelik
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Personelinin
Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Memurları
Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Sözleşmeli
Personeli Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Sözleşmeli
Personeli Sicil Amirleri Yönetmeliği
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Personel
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
TEBLİĞLER 209
SAYI: 31
TARİH
KONUSU
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
Varlıklar ve Tüketim Malzemesi Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
GENELGELER
TARİH KONUSU
05.06.2012 Onuncu Kalkınma Planı Hazırlıkları ile İlgili 2012/14 Sayılı Başbakanlık Genelgesi
16.06.2012 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Taşınmazları ile İlgili Yapılacak
İşlemler Hakkında 2012/15 Sayılı Başbakanlık Genelgesi
TEBLİĞLER
TARİH KONUSU
01.06.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/29)
İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/30)
2012 Yılı Nisan Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi
2012 Yılı Nisan Ayına Ait İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri
Listesi
Anonim Şirket Esas Mukavelelerinde İmtiyaz Tesis
Eden Hükümlerin Uyarlanmasına İlişkin Tebliğ (No: İç Ticaret
2012/1)’in Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
İç Ticaret 2012/2)
Yerel Yönetim Hizmet Koluna İlişkin Mali ve Sosyal Haklara Dair
Toplu Sözleşme
02.06.2012 Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği
(Tebliğ No: 2011/26)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2012/38)
05.06.2012 Gümrük Genel Tebliği (Transit Rejimi) (Seri No: 2)
06.06.2012 İthalatta Kota ve Tarife Kontenjanı İdaresine İlişkin Tebliğ (No:
2012/2)
Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Veteriner
İlaçlarına Ait Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması ve
Maksimum Kalıntı Limitlerinin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ
210 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
TEMMUZ 2012
KONUSU
(Tebliğ No: 2011/20)’in Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ
(No: 2012/39)
Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları
Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 70)
08.06.2012 Pamukların Kontrolüne İlişkin Tebliğ (Ürün Güvenliği ve
12.06.2012
13.06.2012
13.06.2012
14.06.2012
15.06.2012
Denetimi: 2012/25)
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2004/20)’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ
Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerine Destekleme
Ödemesi Yapılması Hakkında Tebliğ (No: 2012/41)
İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair
Tebliğ (2012/46)
Organik Tarım Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2012/47)
İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2012/13)
Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ
Yurtiçi Sertifikalı Tohum Kullanımı Desteklemesi Hakkında
Tebliğ (No: 2012/45)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 13/6/2012 Tarihli ve 2012/
ÖİB-K-17 Sayılı Kararı
S&Q Mart Kalite Güvenlik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ
(Tebliğ No: SGM 2009/15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
(SGM: 2012/11)
İşkolu Tespit Kararları (No: 2012/31-32-33-34-35-36)
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2007/14 Sayılı Tebliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2007/15 Sayılı Tebliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
İthalatta Kota ve Tarife Kontenjanı İdaresine İlişkin Tebliğ (No:
2012/3)
TEBLİĞLER 211
SAYI: 31
TARİH
KONUSU
Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve
Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2012/40)
Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (No:
2012/49)
15.06.2012 Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin
Dış Ticaretine İlişkin Tebliğ (Dış Ticaret: 2011/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
16.06.2012 Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 67)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 12/6/2012 Tarihli ve 2012/69, 70,
71, 72, 73, 74, 75, 79, 80, 81, 82 ve 84 Sayılı Kararları
19.06.2012 Gerilim Altında Çalışma – 1000 V a.a. ve 1500 V. d.a.’ya Kadar
Olan Gerilimlerde Kullanılan El Aletleri ile İlgili Tebliğ (TS EN
60900) (No: MSG-MS-2012/13)
Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme
Tebliği (No: 2012/51)
Reeskont ve Avans İşlemlerinde Uygulanacak Faiz Oranları
20.06.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/37)
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına
İlişkin Tebliğ (No: 2012/1)
2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1)
Listesi
2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin
(D3) Listesi
2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H)
Listesi
2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası
Belgelerinin (Y) Listesi
Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri
Listesi
Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
Re’sen İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
Yem Bitkileri Desteklemeleri Uygulama Esasları Tebliği (No:
2012/48)
212 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
TARİH KONUSU
22.06.2012 Ev Tipi Soğutma Cihazlarının Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ
(SGM-2012/4)
Ev Tipi Bulaşık Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ
(SGM-2012/5)
23.06.2012
24.06.2012
25.06.2012
26.06.2012
27.06.2012
Ev Tipi Çamaşır Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ
(SGM-2012/6)
Televizyonların Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/7)
Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı
Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2012/43)
Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/6)
Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 119)
Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında
Tebliğ (No: 44)
Teknik Müşavirlik Hizmetlerine Sağlanacak Devlet Yardımları
Hakkında Tebliğ (No: 2012/3)
Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin Desteklenmesi Hakkında
Tebliğ (No: 2012/4)
Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin
Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2012/53)
5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Uyarınca Elkonulan
Eşya veya Alıkonulan Aracın Muhafaza, Depolama, Yükleme,
Boşaltma ve Nakliye Ücretlerine Dair Tebliğ
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı
Kanun Genel Tebliği (Seri No: 4)
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 415)
Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına
İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: IV No:
60)
Hazine Müsteşarlığı Tarafından Kullandırılan Dış Finansman
İmkanlarına İlişkin Tebliğ (No: 2012/1)
Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre
2012 Yılı Ürünü Yağlı Tohumlu Bitkiler, Hububat ve Baklagil Fark
MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 213
SAYI: 31
TARİH
KONUSU
Ödemesi Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama
Tebliği (No: 2012/42)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2012/85-86-87-91-92-93-94-95-9798-99 Sayılı Kararları
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2012/ÖİB-K-18 ve 2012/
ÖİB-K19 Sayılı Kararları
28.06.2012 397 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Genel Tebliğ (Sıra No: 416)
Bankalarca Kamuya Açıklanacak Finansal Tablolar ile Bunlara
İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Hakkında Tebliğ
Kredi Riski Azaltım Tekniklerine İlişkin Tebliğ
Yapısal Pozisyona İlişkin Tebliğ
Risk Ölçüm Modelleri ile Piyasa Riskinin Hesaplanmasına ve Risk
Ölçüm Modellerinin Değerlendirilmesine İlişkin Tebliğ
Opsiyonlardan Kaynaklanan Piyasa Riski İçin Standart Metoda
Göre Sermaye Yükümlülüğü Hesaplanmasına İlişkin Tebliğ
MİLLETLERARASI ANDLAŞMA
TARİH
06.06.2012
12.06.2012
KARAR
NO
KONUSU
2012/3185 Türkiye Cumhuriyeti ile Uluslararası İmar ve
Kalkınma Bankası Arasında İmzalanan “Üçüncü
Program Amaçlı Çevresel Sürdürülebilirlik ve
Enerji Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi”ne
İlişkin Anlaşma ve Eki Mektubun Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3238 Uluslararası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
İcra Direktörleri Kurulu Reformuna İlişkin
Olarak Yapılması Teklif Edilen Değişikliklerin
Onaylanması Hakkında Karar
2012/3239 Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin 137
ve 138 Sayılı Guvernörler Kurulu Kararlarının
Onaylanması Hakkında Karar
214 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
15.06.2012
24.06.2012
28.06.2012
KARAR
NO
TEMMUZ 2012
KONUSU
2012/3234 İslam Konferansı Örgütü Şartı’nın Çekince ile
Onaylanması Hakkında Karar
2012/3206 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3298 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kraljevo
(Morava) Havalimanının Kısmen Yeniden
İnşası Projesinin Finansmanına İlişkin Hibe
Anlaşması’nın Yürürlüğe Girmesi Hakkında Karar
2012/3205 Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası
Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin
Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3267 Katılım Öncesi Yardım Aracı Geçiş Dönemi Desteği
ve Kurumsal Yapılanma Bileşeni Çerçevesinde
2009 Türkiye Ulusal Programına Yönelik Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Toplulukları
Komisyonu Arasında Finansman Anlaşmasına
Zeyilname No 1’in İlişik Notalarla Birlikte
Onaylanması Hakkında Karar
2012/3269 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan
Hükümeti Arasında Su Alanında Teknik İşbirliği
Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3276 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik,
Hizmet/Resmi ve Hususi Pasaport Hamilleri İçin
Vizelerin Karşılıklı Olarak Kaldırılmasına Dair
Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3279 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı
Kültür Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Muhtırası’nın Onaylanması Hakkında Karar
MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 215
SAYI: 31
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
2012/3281 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşması’nın
Onaylanması Hakkında Karar
2012/3284 Türkiye Cumhuriyeti Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite
Kontrolü, Denetim ve Karantina Genel İdaresi
Arasında Türkiye’den Çin’e Gönderilen Tütünün
Bitki Sağlığı Şartları Konusunda Protokol’ün
Onaylanması Hakkında Karar
HUKUK HABERLERİ
AVUKATLARIN KABUS DOLU PİKNİĞİ
SAHİPSİZ MÜLKLERDE MAFYA GÖLGESİ
BOŞANAN EŞE SÜRE SINIRI OLMAKSIZIN
YOKSULLUK NAFAKASI
YARGITAYDAN BAZ İSTASYONU KARARI
1 AYLIK KOCASıNA TAZMİNAT ÖDEYECEK
HÂKİM, ÇARŞAFLI KADINA HAKARETTEN
YARGILANACAK
HABERLER 219
SAYI: 31
Avukatların kabus dolu pikniği
B
ursa’da daha önce haciz yaptıkları yere pikniğe gelen hukuk
bürosu çalışanlarını hürriyetlerinden
yoksun kıldıkları iddia edilen 4 kişi,
toplam 20 yıl hapis ve 40 bin lira adli
para cezasına çarptırıldı.
İddiaya göre, 3 yıl önce bir hukuk
bürosunda birlikte çalışan avukatlar
Hakan Ören (42), Mustafa Koyuncu
(28), Onur Seyrek (28), stajyer avukat
Yaver Ören (29), büro çalışanları Süleyman Seyit (29), Ersin Aktaş (27)
ve Ufuk Aydın (29), arkadaşları İsmail
Çalışkan’ın (26) mezuniyetini kutlamak için merkez Nilüfer ilçesine bağlı
Gölyazı beldesine pikniğe gitti.
havaya ateş açması sonucu sakinleşti.
Aracın içinden inmeyerek yaklaşık yarım saat boyunca jandarmayı bekleyen
avukatlar, yaşadıkları dehşet dakikalarıyla ilgili savcılığa ifade verdi.
Olayla alakalı Gölyazı Mahallesi
sakini 4 kişi ve hukuk bürosu çalışanları hakkında, karşılıklı olarak birbirlerini darp edip hakarette bulundukları
iddiasıyla dava açıldı.
Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesi
celseler sonra kararını açıkladı. Buna
göre, F.E., S.E., S.E. ve K.A., “kişiyi
hürriyetinden yoksun kılmak” suçundan 5’er yıl hapis cezasına çarptırdı.
Ayrıca 4 sanığın “basit kasten yaralaYemeğin ardından toplu olarak çay ma ve mala zarar vermek” suçlarından
içmeye giden hukuk bürosu çalışan- toplam 10 biner liralık adli para cezaları, burada daha önce haciz işlemleri sını 8 eşit taksitle ödemesine hükmeiçin iş yerine gittikleri F.E. ile karşılaş- dildi.
tı. Taraflar arasında çıkan tartışma bir
Öte yandan, hukuk bürosu çalışanı
anda büyüdü.
7 kişinin ise “basit yaralama” suçun-
’ATEŞ AÇILINCA SAKİNLEŞTİ- dan ayrı ayrı beraatlerine karar verildi.
LER...’
Yargıtay’ın kararı onaması halinde
Olayların daha fazla büyümemesi haklarında hapis cezası verilen 4 sanık
için araçlarına binerek kaçmak isteyen tutuklanacak.
avukatların yolunu kestiği iddia ediİHA
len vatandaşlar, avukat Hakan Ören’in
S
Sahipsiz mülklerde mafya gölgesi
ediyor. İstanbul’da sahipsiz onbinlerce
gayrimenkul olduğunu açıklayan Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı
Avukat Ali Güvenç Kiraz, “Defterdarlık sahipsiz gayrimenkullerde birinci
derecede akrabaya bakıyor. Kimse buSahipsiz mülkleri toplayan def- lunmazsa kayyıma geçen bu mülklertardarlıklar, kayyıma geçen bu gay- de gelir elde ediliyor” dedi.
Defterdarlıkların bu gayrimenkulrimenkullerden büyük bir gelir elde
ayıları onbinleri bulan sahipsiz
gayrimenkuller mafyanın yeni
gelir kapısı oldu. Sanal akraba yaratan
mafya, kayyımdaki gayrimüslimlere
ait çok değerli mülkleri sahtecilikle
topluyor.
220 LEGES Hukuk Dergisi
leri 10 yıl kiraya verdiğini sonra da
satış hakkı elde ettiğini anlatan Kiraz,
“Gayrimenkulüm mirasçısı ortaya çıkarsa mülkü hemen geri alıyor. Satılmışsa da değerini devletten talep ediyor” diye konuştu.
TEMMUZ 2012
akrabaya bakıyor. Kimse çıkmazsa
bünyesine katıyor. Fakat miras kuşaktan kuşağa geçer. Çok uzaktan da olsa
mirasçılar çıkabilir.”
Milliyet Gazetesi’ne konuşan Kiraz, son dönemde kendilerine bu şeBEYOĞLU’NUN %40’I KAY- kilde davaların geldiğini belirterek,
YIMDA
olayın başka bir açıdan suistimal edilÖzellikle İstanbul’da Rumlara, Ya- diğini de kaydetti.
hudilere ve Ermenilere ait bu tarz birSon yıllarda mafyanın işin içine
çok mülkün bulunduğuna vurgu yapan dahil olduğunu belirten Kiraz, “MafKiraz, şunları söyledi:
ya sahipsiz gayrimenkuller için sanal
“Daha çok gayrimüslimlerin mülk- akraba yaratıyor. Bir kişi hiç alakası
leri sahipsiz kalmış. Beyoğlu’nun olmadığı halde gayrimenkulün ölen
yüzde 40’ı kayyımda. O mülklerin sa- sahipleriyle uzaktan akraba gibi göshipleri bulunamamış. Ayrıca, Aydınlı, teriliyor. Bu kişiler de gelip defterPendik ve Tuzla’da çok sayıda sahipsiz darlıktan çok değerli mülkleri alıyor.
mülk var. Devler bunlardan gelir elde Genelde gayrimüslimlerin mülkleri
ediyor. Ama sadece birinci dereceden bu şekilde alınıyor” diyerek görüşünü
dile getirdi.
Boşanan eşe süre sınırı olmaksızın
yoksulluk nafakası
A
nayasa Mahkemesi, boşanma
nedeniyle yoksulluğa düşen
eşi korumak için diğer eşin, koşulları
bulunduğu sürece, herhangi bir süre
sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası
vermesinin sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olduğuna dikkat çekti.
Aile Mahkemesi Sıfatıyla Kestel
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“süresiz olarak” ibaresinin Anayasa
aykırılık iddiasını reddeden Anayasa
Mahkemesi’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Kararın gerekçesinde, vatandaşların
sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal
hukuk devletinin, “insan onuru”nun
korunmasını amaçladığı, bunun için
sosyal adaleti sağlamaya çalıştığı belirtildi. Kararda, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu’nun 175. maddesine
göre, boşanma nedeniyle yoksulluğa
düşecek eşin, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten
mali gücü oranında ve sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin
şartlar gerçekleşmediği müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka
isteyebileceğine işaret edildi. Kararda,
itiraz konusu “süresiz olarak” ibaresinin, nafaka alacaklısının her zaman
ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmediğinin altı çizile-
HABERLER 221
SAYI: 31
rek, “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacının, boşanmadan dolayı
ANAYASA MAHKEMESİ KAyoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş RARI
tarafından, şartları bulunduğu sürece
Anayasa Mahkemesi
ekonomik yönden desteklenmesi ve
Başkanlığından:
asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması olduğuna vurgu yapıldı.
Esas Sayısı : 2011/136
-AMAÇ ZENGİNLEŞME DEĞİLKarar Sayısı : 2012/72
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışmanın ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin
sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve
sosyal dayanışma düşüncesinin yer
aldığının belirtildiği kararda, “Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda
yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması
düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına
hükmedilebilmesi için nafaka talep
eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması
gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda,
boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen
eşi korumak için diğer eşin, koşulları
bulunduğu sürece, herhangi bir süre
sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası
vermesi düzenlenmiştir. Bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin
gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur”
denildi.
Karar Günü : 17.5.2012
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN :
Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile
Mahkemesi Sıfatıyla)
İTİRAZIN KONUSU : 22.11.2001
günlü, 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10.
ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla
iptali istemidir.
I- OLAY
Daha önce davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının iptali ile
tamamen kaldırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralda yer
alan “…süresiz olarak…” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü
şöyledir:
“Dava dosyamızda, davacı vekilince tarafların daha önce Bursa 1.
26 Haziran 2012 SALI Aile Mahkemesi’nin 2007/1093 esas,
2009/224 karar sayılı ve 24.10.2007
Resmî Gazete
tarihli kararı ile boşanmalarına karar
Sayı : 28335 verildiği aynı karar ile 250 TL davalı
222 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Kanun maddesinde nafakaya hangi hallerde hükmedileceği, davacı ve
davalının ekonomik durumlarının ne
şekilde dikkate alınacağı, tarafların
yaşlarının evli kaldıkları sürenin çocuklarının olup olmamasının dikkate
alınıp alınmayacağı, hangi koşullarda
kaldırılmasının istenebileceği ayrıntılı
olarak açıklanmamış sadece boşanmada kusuru daha ağır olmayan boşanma
sebebi ile yoksulluğa düşecek kişi lehine düşülen bir durum değil de zaten
Mahkememizce 17.11.2011 tarihli içinde bulunulan bir hal ise ne olacağı
celsede Türk Medeni Kanunu’nun 175. açıklanmış değildir.
Bu maddeye istinaden oluşan genel
maddesinin 1. fıkrasında boşanmada
eşler lehine hükmedilecek yoksulluk Yargı içtihatlarına göre boşanan tarafnafakasının sürekli olmasını açıklayan lardan kusurlu görülen kişinin çeşitli
‘süresiz’ ibaresinin Anayasaya aykırı- sebeplerle genellikle erkeğin aleyhilığı düşüncesi ile iptali talebi ile mah- ne ekonomik olarak iyi bir durumda
kemenize başvuru yapılmasına karar olup olmadığına bakılmaksızın eğer
çalışmayacak şekilde özürlü değil ise
verilmiştir.
ekonomik
durumu iyi olmasa örneğin
Dava dosyamızda davacı aleyhine
kişinin
sürekli
bir iş veya geliri olmasa
daha önce Bursa 1. Aile Mahkemesi’nce
2007/1093 esas, 2009/224 karar sayılı kendisi dışındaki sebeplerle çalışamakarar ile bağlanan nafakanın kaldırıl- sa dahi sürekli olan nafakaya hükmeması dava edilmekte olup Türk Me- dilmektedir.
kadın yararına yoksulluk nafakasına
hükmedildiği, bu kararın esasında bir
haksızlık olduğu, davalının kötü niyetli
olduğu evvelinden beri sigortasız olarak çalıştığı ve muhtaç durumda olmadığı halde lehine yoksulluk nafakasına
hükmedildiği, davacının bunu düzenli
olarak ödediği, davacının BAĞKUR
emekli maaşı aldığı ve başkaca geliri
olmadığı kendisinin dahi geçim sıkıntısı içinde olduğu anlatılarak nafakanın kaldırılması talep edilmiştir.
Bu yoksulluk nafakasına hükmedeni Kanunu’nun 175. maddesinin 2.
fıkrası davada uygulanacak kanun hü- debilmek için tarafların evli kaldığı
kümlerindendir.
sürenin, tarafların çocuklarının olup
Anayasaya aykırılık düşüncemizi olmamasının, nafaka alacaklısının çaana hatları ile şu şekilde açıklamak is- lışmaya engel bir özrünün olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.
teriz:
Türk Medeni Kanunu’nun ‘Yoksulluk nafakası’ başlıklı 175. maddesinin
1. fıkrasında ‘Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır
olmamak koşuluyla geçimi için diğer
taraftan malî gücü oranında süresiz
olarak nafaka isteyebilir.’ denilmekte,
2. fıkrasında ise ‘Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz’ denilmektedir.
Lehine nafaka hükmedilecek kişinin erkek veya kadın olması konusunda bir ayrım yok ise de uygulamada bu
nafaka genellikle kadınlar lehine hükmedilmektedir. Biz yaklaşık 11 yıllık
hakimliğimizde erkek lehine nafaka
hükmedilen bir dava ile karşılaşmadık.
Bu yoksulluk nafakasının sürekli
şekilde ömür boyu sürecek şekilde ol-
SAYI: 31
HABERLER 223
ması pek çok halde katı yargı içtihatlarının da tesiri ile halde adalet hissi ile
bağdaşmayacak sonuçlar doğurmaktadır.
masının dürüstçe olamayan evlilik
taleplerini teşvik edici, yine boşanan
kişilerin yeniden evlenmesini engelleyici mahiyette olduğu çok açıktır.
Öncelikle söylemeliyiz ki genellikle boşanmaya sebep olaylarda pek çok
halde iki tarafında direkt veya dolaylı
olarak kusurlu hareketleri olduğu halde mesela bazen isbat güçlüğü, aile içi
sorunların tam olarak anlatılmak istenmemesi, mahremiyet düşüncesi, hakimin düşünce yapısı hayata bakış açısı
gibi pek çok sebeplerle taraflardan biri
gerçekte olduğundan farklı olarak kusurlu, kusursuz az veya daha çok kusurlu kabul edilebilmektedir. Ayrıca
boşanmaya sebep olaylardaki kusur
pek çok halde görece ve sübjektiftir.
Bu durumda kusurun daha ağır olduğu
kabul edilen kişinin kusuru olsa bile
daha az kabul edilen diğerine sürekli
nafaka yükümlüğü altına sokulmasının
çok sağlam ve her halde geçerli gerekçeleri olmayacaktır.
Bazen boşanmak hem taraflar hem
korunmaya muhtaç çocuklar ve toplumsal açıdan evliliğin sürmesinden
daha uygundur. Esasında taraflar ve
toplumsal açıdan boşanmanın daha uygun olduğu pek çok halde bu yükümlülük yani ömür boyu sürecek nafaka
yükümlülüğü korkusu ile boşanmak
yerine sorunlu olan evliliği sürdürmeye buna katlanmaya zorlamaktadır.
Bunun aile içi huzursuzluk ve şiddete
de bir şekilde etkisinin olabileceği rahatlıkla söylenebilir.
Bu nafakanın sürekli olması yükümlü kişi için ömür boyu sürecek
bir mali yükümlülük altına sokmakta,
boşanmakla ortak hayatları biten kişileri birbirlerine sürekli olarak bağımlı
kılmaktadır. Evlilik iki insan arasında
sözleşme ile bir birliktelik kurmakta
ve kan gibi doğal olamayan bir akrabalık tesis etmektedir. Boşanma ile bu
birliktelik sona ermesine rağmen ömür
boyu sürecek bir yükümlülük ile kişiler birbirlerine bağımlı kılınmaktadır.
Pek çok halde yoksulluk nafakası
borçluları boşanmasa idi evlilik içinde
olduğundan daha fazla ağır bir yük altına girmektedirler.
Sürekli mahiyetteki yoksulluk nafakasının pek çok sosyal yardımın da
etkisi ile kişileri çalışmamaya teşvik
edici bir etkisi de bulunmaktadır.
Nafakanın yükümlüleri üzerindeki
olumsuz etkisi sadece sosyal ve ekonomik değildir, özgürlüğü kısıtlayıcı
sonucu da bulunmaktadır. İcra ve İflas
Kanunu’nun ‘Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası’ başlıklı
344. maddesinin 1. fıkrasında ‘Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının
şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik
hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine
başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir’
denilmekte olup, bu hükme göre nafaka ödemeyen yükümlüler hapis cezası
ile cezalandırılmakta, kişilerin nafaka
borçlarını pek çok durumda yakınları
ödemektedir.
Nafakanın hakimce kusuru daha
Yoksulluk nafakasının sürekli ol- az olmayan tarafa aleyhine ve kişinin
224 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
mali gücüne göre kararlaştırıldığı, bunun daha sonra bunun kaldırılabileceği
veya değiştirilebileceği, mahsurların
kanundan çok uygulayıcılardan kaynaklandığı düşüncesi açıkladığımız
sakıncaları bertaraf etmemektedir.
eşine böylece diğer bir kişiye sürekli
nafaka yükümlüğü altına sokulmasının
herkesin bir ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşit olduğunu açıklayan
Anayasamızın 10. maddesine de aykırı
olduğunu düşünmekteyiz.
Anayasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen 2. maddesinde devletimizin insan haklarına saygılı bir
hukuk devleti olduğu açıklanmaktadır.
Devletimiz insan haklarına riayet etmek konusunda İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesine de taraf olmuştur. Taraf
olunan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesindeki haklara uygun düzenlemeler yapmak hem bu sözleşmeye taraf
olmanın bir gereği, hem de Anayasamızın 2. maddesinin bir gereğidir.
Yine aynı hüküm nafaka yükümlülerinin yeniden aile hayatı kurmasını
engelleyici mahiyette olduğundan ailenin Türk toplumunun temeli olup eşler arasında eşitliğe dayandığını devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri
alacağına dair 41. maddesi ile çelişen
sonuçlar doğuracağını düşünmekteyiz.
Bir kişinin sürekli olarak kan bağı
ile akraba olmadığı boşandığı eşine
sürekli yani ömür boyu nafaka bağlanmasının insan haklarına aykırı olduğunu bunu hüküm altına alan Türk
Medeni Kanununun 175. maddesinin
2. fıkrasının Anayasamızın devletin
niteliklerini açıklayan ve devletimizin
insan haklarına saygılı bir devlet olduğunu 2. maddesine aykırı olduğunu
düşünmekteyiz.
Özet olarak açıkladığımız düşüncemiz dikkate alınarak Anayasamızın 152. maddesi gereğince inceleme
yapılarak 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun 175. maddesinin nafaka
yükümlüğünün hangi hallerde ve ne
şekilde hükmedileceğini hangi hallerde kaldırılmasının istenebileceğini,
tarafların özürlerinin mali güçlerinin
yaşlarının evlilik süresinin etkisinin
ne olacağını ayrıntılı olarak düzenlememesi sebebi ile öncelikle tümden,
bunun kabul edilmemesi halinde nafakanın sürekli olarak hükmedileceğini
öngören ‘süresiz olarak’ ibaresinin iptaline karar verilmesini talep ederiz.”
Yine bağlanacak nafakanın açıkça
hangi hallerde hükmedileceğini hangi
koşullarda kaldırılmasının istenebileceğini açıklamaması sebebi, davacı ve
III- YASA METİNLERİ
davalının ekonomik durumlarının ne
şekilde dikkate alınacağı gibi hususlaA- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
rı açıklaması sebebi ile Anayasamızın
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk
devletin niteliklerini açıklayan ve devletimizin soysal bir hukuk devleti ol- Medenî Kanunu’nun itiraz konusu
duğunu açıklayan 2. maddesine aykırı ibareyi de içeren ‘Yoksulluk Nafakası’
başlıklı 175. maddesi şöyledir:
olduğunu düşünmekteyiz.
“Boşanma yüzünden yoksulluğa
Yine bir kişinin diğer boşandığı
SAYI: 31
HABERLER 225
bir mali yükümlülük altına girdiği,
nafakaya hangi hallerde hükmedileceğinin, hangi hallerde kaldırılacağının
ve tarafların ekonomik koşullarının
Nafaka yükümlüsünün kusuru aran- ne şekilde dikkate alınacağının yasada açıkça belirtilmemiş olduğu, yokmaz.”
sulluk nafakasının boşanan eşlerin
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
yeniden evlenmelerini engelleyici niBaşvuru kararında, Anayasa’nın 2., teliği bulunduğu belirtilerek, kuralın,
Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddeleri10. ve 41. maddelerine dayanılmıştır.
ne aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa’nın 2. maddesinde yer
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün alan “sosyal hukuk devleti”, vatan8. maddesi uyarınca, Serruh KALELİ, daşlarına asgari bir yaşama düzeyi
Alparslan ALTAN, Fulya KANTAR- sağlamayı kendisine görev bilen ve bu
CIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar yüzden devletin sosyal ve ekonomik
ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAK- yaşama aktif müdahalesini meşru ve
SÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep gerekli gören bir anlayışı ifade eder.
KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilYILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hi- gilenen sosyal hukuk devleti, “insan
cabi DURSUN, Celal Mümtaz AKIN- onuru”nun korunmasını amaçlar ve
CI, Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla bunun için sosyal adaleti sağlamaya
12.1.2012 günü yapılan ilk inceleme çalışır. Sosyal hukuk devleti, kişi ve
toplantısında, dosyada eksiklik bulun- toplum yararı arasında denge kuran,
madığından, 22.11.2001 günlü, 4721 toplumsal dayanışmayı üst düzeyde
sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler
maddesinin birinci fıkrasında yer alan karşısında koruyarak eşitliği, sosyal
“…süresiz olarak…” ibaresinin esası- adaleti sağlayan ve toplumsal dengelenın incelenmesine, oybirliğiyle karar ri gözeten devlettir.
verilmiştir.
4721
sayılı
Türk
Medenî
V- ESASIN İNCELENMESİ
Kanunu’nun 175. maddesine göre
Başvuru kararı ve ekleri, işin esa- yoksulluk nafakasına hükmedilebilsına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa mesi için boşanmaya hükmedilmiş olkuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve ması, nafaka talep eden eşin boşanma
bunların gerekçeleri ile diğer yasama yüzünden yoksulluğa düşmüş ya da
belgeleri okunup incelendikten sonra düşecek olması, diğer eşle eşit kusurlu
veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu
gereği görüşülüp düşünüldü:
veya boşanmaya neden olan olaylarda
Başvuru kararında, itiraz konusu tamamen kusursuz olması ve nafaka
“…süresiz olarak…” ibaresi nedeni talep edilen eşin nafaka ödeyebilecek
ile boşanma neticesinde eşlerden bi- ekonomik gücünün bulunması gerekir.
rinin diğeri lehine ömür boyu sürecek Nafaka yükümlüsünün kusuru arandüşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak
nafaka isteyebilir.
226 LEGES Hukuk Dergisi
maz.
Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak
şartıyla geçimi için diğer eşten mali
gücü oranında ve 4721 sayılı Türk
Medenî Kanunu’nun 176. maddesinde
sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmediği
müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka isteyebilecektir. 176.
maddenin üçüncü fıkrası uyarınca,
yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının evlenmesi ya da taraflardan birisinin ölümü halinde kendiliğinden,
alacaklının evlenmeden fiilen evli gibi
yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi,
nafaka yükümlüsünün ödeme gücünün
tamamen yitirilmesi durumlarında ise
mahkeme kararıyla ortadan kalkmaktadır.
TEMMUZ 2012
cı nafaka alacaklısını zenginleştirmek
değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen
eşin asgari yaşam gereksinimlerinin
karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için
nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının
yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de
nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir.
İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak
için diğer eşin, koşulları bulunduğu
sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi
düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün
sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği
olarak getirildiği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu
kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı
İtiraz konusu “süresiz olarak” iba- değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
resi, nafaka alacaklısının her zaman
Kuralın Anayasa’nın 10. ve 41.
ölünceye kadar yoksulluk nafakası ala- maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
cağı anlamına gelmemektedir. Kanun
VI- SONUÇ
koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu’nun 175. maddesinde “süre22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk
siz olarak” ibaresine yer vermesinin Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin
amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa birinci fıkrasında yer alan “…süresiz
düşecek olan eşin diğer eş tarafından, olarak…” ibaresinin Anayasa’ya ayşartları bulunduğu sürece ekonomik kırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
yönden desteklenmesi ve asgari yaşam Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYgereksinimlerinin karşılanmasıdır.
ÇOKLUĞUYLA, 17.5.2012 gününde
Evlilik birliğinde eşler arasında ge- karar verildi.
çerli olan dayanışma ve yardımlaşma
Başkan
yükümlülüğünün, evlilik birliğinin
Haşim KILIÇ
sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk naBaşkanvekili
fakasının özünde, ahlâki değerler ve
Serruh KALELİ
sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amaBaşkanvekili
HABERLER 227
SAYI: 31
Alparslan ALTAN
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Zühtü ARSLAN
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU
KARŞI OY YAZISI
İtirazen iptal başvurusunda bulunan
mahkeme, 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu’nun yoksulluk nafakası ile
ilgili 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…”
ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve.41.
maddelerine aykırılığı savıyla iptalini
istemiştir.
Nafaka sözlük anlamı itibarıyla zorunlu ihtiyaç ve maişet için sarfolunacak para ve azık demektir. Başka bir
ifade ile nafaka, yasaların belirlediği
durumlarda genelde zaruret içinde bulunan kimse yada kimselere kanunda
belirtilen yükümlüler tarafından verilmesi gerekli yardımlardır. Mevzuatımızda nafaka, bakım nafakası ve
yardım nafakası olarak ikiye ayrılmaktadır. Yardım nafakası, herkesin
228 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde
tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün
önündeki engelleri kaldıran devlet olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. Yasaların hakkaniyet ölçütlerini
gözetmesi hukuk devleti olmanın bir
gereğidir. Yasa koyucu hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir
yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet,
hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleTürk Medenî Kanunu’nda yardım
rini
göz önünde tutarak kullanmalıdır.
nafakası için herhangi bir süre şartı
öngörülmemişken, bakım nafakasının
Evlilik hukuku ve daha da genibir türü olan yoksulluk nafakasının şi olan aile hukuku, diğer hukuk kukanunda belirlenen şartlar dâhilinde rallarından büyük çapta bağımsız bir
süresiz talep edilebileceğinin öngörül- alanı düzenlemeye yönelik kurallar
mesi Anayasa’nın 2. maddesinde yer içermektedir. Yoksulluk nafakasını düalan “sosyal hukuk devleti” ilkesine zenleyen 4721 sayılı Kanun’un 175.
aykırıdır.
maddesi evliliğin süresi, nafaka alacak
Hukuk, hakkaniyet ve nesafete eşin yaşı, çalışma gücünün niteliği gibi
dayanır fakat hakkaniyet ve nesafet özel şartlar aramamıştır. İnsanların
bir romantizm veya hissi bir insanlık boşanarak aralarındaki hukuki ilişkiduygusu değildir. Aristo’ya göre hak- yi bitirmiş olmalarına rağmen evlilik
kaniyet doğru ve haklı görünen şeydir. birliğinde var olan sorumluluklarının
Hakkaniyet ve nesafet ahlaki, sosyal ömür boyu devam etmesi, hem insafve siyasî gerçek karşısında bir değer lı değil, hem de hakkaniyete aykırıdır.
hükmünü gerektirir ve bu itibarla da Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka
toplumsal ilerleme ve istikrarvasıta- alacağının varlığının belli koşullar alsıdır. Hakkaniyet Medeni Kanun ve tında, nafaka borçlusunun veya nafaka
Borçlar Kanununun çeşitli maddele- alacaklısının yaşamı boyunca, sanki
mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olmarinde rastlanan bir kavramdır.
sı, hak düşürücü süre ve zaman aşımı
Anayasa Mahkemesi pek çok kara- kavramlarının kabul edildiği bir hukuk
rında hakkaniyet ilkesini ölçü olarak sisteminde adalet duygusunu zedelekullanmıştır. Anayasa Mahkemesi, mektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, CumhuriYoksulluk nafakasının süresiz olyetin nitelikleri arasında sayılan “huması,
ileride nafakanın artırılması,
kuk devleti”nin, insan haklarına dayanafakanın
azaltılması veya nafakanın
nan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, eylem ve işlemleri huku- kaldırılması davalarının açılmasına
ka uygun olan, her alanda adaletli bir neden olacaktır. Bu durumda nafaka
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarasürdüren, konulan kurallarda adalet fın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşıyardım etmediği takdirde yoksulluğa
düşecek olan üst soyu ve altsoyu ile
kardeşlerine nafaka vermesi şeklinde
düzenlenmişken; bakım nafakası, doğum, evlenme ve boşanma gibi olgularla ilgili nafaka yükümlülüklerini ihtiva etmektedir. Bakım nafakası; tedbir
nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak
nafakası olmak üzere üç alt başlıkta
ele alınmaktadır.
SAYI: 31
madığını kontrol amacıyla, onun özel
hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz
olması bu nafakayı alan tarafın, karşı
tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama
ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu
haller yoksulluk nafakasının süresiz
de olsa bir ceza olmadığını savunan
görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk
sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür
boyu sürebilecek yoksulluk nafakası
yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı
ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal
gerekçelerle açıklanamaz.
Öte yandan, yoksulluk olgusunun
sebebi, sadece, eşinden boşanan tarafın davranışları ve boşanmanın kendisi
değildir. Bazı insanların, kendi özellikleri, doğal koşullar veya savaş gibi insan eliyle yaratılan sorunlar nedeniyle,
geçimlerini sağlamakta, hatta karınlarını doyurmakta güçlük çekmeleriyle
ilgili bir olgu olarak yoksulluğa tarihin
her döneminde, her toplumda rastlanabilmektedir. Yoksulluk, günümüzde
birtakım makro ve mikro faktörlerin
etkisiyle ortaya çıkan sosyal bir olgu
haline gelmiştir. Makro faktörlerin başında; küreselleşme, işsizlik, küresel
sermaye, ekonomik krizler ve göç gibi
unsurlar gelmektedir. Eğitimsizlik, kapasite yoksunluğu, yoksulluk kültürü
ve bireysel özellikler gibi unsurlar ise
mikro faktörler arasında yer almaktadır.
HABERLER 229
Artık küresel bir sorun halini alan
yoksulluk, beraberinde çeşitli sosyal
problemler de getirmekte ve birtakım
olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır.
Yoksulluk, genel olarak, sosyal dışlanma, şiddet ve suç, gecekondulaşma
ve gettolaşma, marjinalleşme, konut
ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi
sorunlara yol açmaktadır. Yoksulluk
ayrıca, aile parçalanmaları, boşanma
ve depresyon gibi problemler doğurmaktadır.
Bu yapısal durumun değişmesi,
kamu yetkilileri tarafından bazı önlemler alınmasını ve bazı harcamalar yapılmasını, aynı biçimde, sosyal
politika alanında işlev gören bir dizi
kurumun varlığını gerektirmektedir.
Avrupa Konseyi’nin 1961’de ortaya
koyduğu, 1996’da da revize edilerek
geliştirilen Avrupa Sosyal Şartı’na
yansıdığı biçimiyle hak vurgusu, sadece çalışanların sosyal güvenlik, örgütlenme ve çalışma hayatını etkileyen
kararlara katılma haklarını değil, bunların ötesinde, daha genel anlamda vatandaşlık haklarını da kapsamaktadır.
Bu bağlamda Avrupa Sosyal Şartı’nın
bütün vatandaşların yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı korunma hakkına
sahip olduklarını belirten 30. maddesi,
bu hakkın hayata geçirilmesi için kullanılan önemli bir önlem olarak asgari
gelir desteği uygulamasını gündeme
getirmektedir. Bunun yanı sıra, istihdama yönelik politikaların, toplumsal
cinsiyetle ilgili ayırımcılığı önleme
politikalarının, azınlıkların veya göçmen işçilerin sorunlarına yönelik çözümler geliştirme, özürlüler gibi özel
ihtiyaçları olanlara yönelik önlem
alma, evsizlik veya düşük standartta
230 LEGES Hukuk Dergisi
konut sorunlarını oradan kaldırma çabalarının, sosyal hak ve siyasi sorumluluk temelli yaklaşımların geliştirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer
alan “sosyal hukuk devleti” vatandaşlarına asgari geçim düzeyi sağlamayı
kendisine görev bilen ve bu yüzden
devletin sosyal ve ekonomik yaşama
aktif müdahalesini meşru ve gerekli
gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen
sosyal hukuk devleti, insan onurunun
korunmasını amaçlar ve bunun için
sosyal adaleti ve refahı sağlamaya çalışır. Anayasa Mahkemesi’nin pek çok
kararında vurguladığı gibi, sosyal devlet, sosyal adaletin, refahın ve güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir.
Kültürümüzden kaynaklanan yardımsever eğilimlerinin, aile dayanış-
TEMMUZ 2012
masının, hayır kurumları ve vakıflar
gibi geleneksel kurumların yoksullukla mücadele bağlamındaki faaliyetleri
sık sık övgüyle anılmaktadır. Ancak,
aynı zamanda toplumsal bir olgu olan
ve Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin
üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm
değildir.
Açıkladığım nedenlerle; itiraz istemine konu kural Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı olduğundan iptali
gerekir. Bu nedenle çoğunluğun aksi
yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye
Hicabi DURSUN
HABERLER 231
SAYI: 31
Yargıtaydan Baz İstasyonu Kararı
Y
argıtay, baz istasyonlarının
şehir dışında mı yoksa şehir
içinde mi bulunacağına ilişkin son
sözünü söyledi.
İnsan sağlığına etkileri uzun süredir tartışılan baz istasyonları artık
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla şehir dışında olacak. Kurul, baz
istasyonlarının “uzun zaman diliminde
insan sağlığına zarar vereceği, insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve
ümitsizlik yarattığı, bu nedenle kaldırılması’ kararı veren yerel mahkeme
kararını oy çokluğuyla onadı.
Oturduğu apartmanın önündeki
elektrik direğine baz istasyonu takılan
bir vatandaş, baz istasyonunun radyasyon yaydığının uzmanlarca belirtildiğini, kızının lenf kanserine yakalandığını, bu durumun aile açısından
yıkıma neden olduğunu belirterek,
baz istasyonunun kaldırılması talebiyle Dava dilekçesinde, istasyonun
faaliyetine devam ediyor olmasının
aile bireylerinin sağlığı için endişeye
yol açtığı kaydedildi. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ise davayı kabul
ederek, her gün kontundan çıkıp evine
dönen ve günün uzun süresini evinde
geçiren davacının ve aile bireylerinin,
baz istasyonu ile karşı karşıya kalmasının psikolojilerini olumsuz etkileyeceğinin doğal bir sonuç olduğunu vurguladı.
-DAİRE ÖNCE ONADI, SONRA
BOZDUYerel mahkeme kararında, davacının kızının lenf kanseri olduğunun altı
çizilerek, buna rağmen baz istasyonuyla karşı karşıya yaşamak zorunda
bırakılmasının düşündürücü olduğu
kaydedildi. Haberleşme hakkının “bireyin konutunda huzurlu ve sağlıklı
yaşama hakkından üstün tutulamayacağının’ vurgulandığı kararda, bilirkişi
raporuna da atıfta bulunuldu. Kararda,
bilirkişi raporunda, davacı ve ailesinin
baz istasyonundan olumsuz etkilendiğinin, tedirgin olduklarının gözlendiği,
bu nedenle istasyonun başka bir yere
yerleştirilmesinin uygun olacağına yer
verildiği belirtildi. Karara itiraz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Temyiz talebini değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel
mahkemenin kararını yerinde bularak
onadı. Daire, yönetmeliğe uygun olarak kurulup işletilse dahi baz istasyonlarının “uzun zaman diliminde insan
sağlığında zarara neden olacağını’ ve
“ölçülebilen bir zarar olmasa da insanların psikolojik yapısında tedirginlik
ve ümitsizlik yarattığını’ belirterek,
baz istasyonlarının yerleşim yerlerinden uzaklaştırılmasına karar verdi.
Davalı GSM şirketinin karar düzeltme
talebinde bulunması üzerine dosyayı
yeniden görüşen Yargıtay 4. Hukuk
Dairesi, bu kez karar değişikliğine giderek yerel mahkemenin kararını bozdu.
-BAZ İSTASYONLARI ŞEHİR
DIŞINA KURULACAKDairenin, bozma gerekçesinde ise
baz istasyonunun şehir dışına çıkarılması halinde sinyallerin abonenin cep
telefonuna ulaşması için çok yüksek
232 LEGES Hukuk Dergisi
elektromanyetik dalga oluşturması gerekeceği vurgulandı. Sinyallerin ulaşması için daha fazla güç kullanılacağı
daha fazla insanın daha fazla elektromanyetik alana maruz kalacağının altı
çizilen kararda, davacının baz istasyonunun sağlığına zarar verdiğini ve
yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığının ispatlaması
gerektiğine dikkat çekildi. Kararda,
kanıtlanmayan, soyut, “uzun vadede
zarar verir’, “baz istasyonu yakın mesafede’, “görünce moralim bozuluyor’
TEMMUZ 2012
gibi nedenlerle dava açılmasının ve
dava sonunda baz istasyonunun sökülmesine karar verilmesi hukuka ve yasalara uygun olmadığının altı çizildi.
Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi,
Yargıtay’ın bozma kararına uymayıp
ve kararında direnme kararı alınca dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun
gündemine geldi. Kurul önceki gün
yaptığı toplantıda, oy çokluğuyla Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
direnme kararını onadı. (ANKA)
1 aylık kocasına tazminat ödeyecek
S
ekreteriyle evlenen avukat, 1 ay
sonra aldatıldığını iddia ederek
boşanma davası açtı. Başka erkekle
çekilmiş fotoğraflar delil olarak sunulunca kadın, kocasına 20 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi.
İZMİR - Bir hukuk bürosunda sekreter olarak işe başlayıp sonradan ortak
olan iletişim fakültesi mezunu S N.T.,
geçen yıl Avukat M. F.T. ile evlendi.
Düğünden 1 ay sonra koca, eşinin kendisini kandırıp hileli evlilik yaptığını
ve aldattığını iddia ederek boşanma
davası açtı, 1 milyon lira tazminat istedi. Avukat, eşinin zengin erkek avcısı
olduğunu ileri sürdü.
Boşanma davası açıldığını öğrenen
S. N.T. de mahkemeye başvurup kendisi de boşanmak istedi. S. N.T., eşinin
formalite boşanma teklif edip bu süreçte bir yandan kendisini gayriresmi
olarak elinde tutmaya çalıştığını, bunu
reddettiği için hınç beslediğini ileri sürdü. S. N.T., tamamı Güneydoğu
Anadolu’daki kız öğrencilere bağışlanmak üzere 200 bin TL tazminat istedi.
M. F.T. ise eşinin boşanma davası
sürerken bir başka erkekle çekilmiş
görüntülerini mahkemeye delil olarak
verdi. M. F.T.’nin açtığı davada çiftin
boşanmasına karar veren mahkeme,
S.N.T.’yi, kocasına yasal faizi hariç 10
bin lirası maddi, 10 bin lirası manevi
20 bin lira tazminat ödemeye mahkûm
etti. Dosya, temyiz için Yargıtay’a
gönderildi. (dha)
HABERLER 233
SAYI: 31
Hâkim, çarşaflı kadına hakaretten
yargılanacak
Y
Hakim, kadının bu sözleri üzerine duruşmayı başka bir güne erteledi.
Sönmez de mahkeme salonunun kapısını açıp, “Uğradığım haksızlığa ve
bu rezalete herkes şahit olsun” dedi.
Yargıtay
Cumhuriyet Hakim Kaya da “Burada ne rezalet
Başsavcılığı’nın, kadın hakimin, “Ter- var, terbiyesiz, ahlaksız, ukala çık git”
biyesiz, ahlaksız, ukala, çık git” şek- diye, arkasından bağırdı.
HAKİMİ ŞİKAYET ETTİ
lindeki sözler sarf ederek, çarşaflı kadının onur, şeref ve haysiyetini rencide
Sönmez’in şikayeti üzerine Beyoğederek, hakaret suçunu işlediği yönün- lu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 2010 yıdeki itirazını dün oyçokluğu ile kabul lının ekim ayında tanıkları dinledi ve
etti.
son soruşturmanın açılmasına karar
argıtay Ceza Genel Kurulu
(YCGK), çarşafını çıkarmak
istemeyen kadını duruşmadan çıkaran
Fatih Hakimi Ayla Kaya’nın hakaret
suçundan beraat kararını bozdu.
DAVA NASIL AÇILDI
Naciye Sönmez adlı çarşaflı kadının boşandığı eşine açtığı tazminat
davası için Fatih 1. İcra Ceza Mahkemesi’ndeki 21 Mayıs 2009 tarihli
duruşmaya katıldı. Sönmez, duruşma
salonundayken, hakim Kaya, salondaki erkekleri salondan çıkardı ve
Sönmez’den yüzü tamamen görülecek
şekilde başını açmasını istedi. Sönmez çarşafını tamamen açmayınca,
“Atatürk ilke ve kanunlarına göre seni
böyle kabul edemem, yargılama başlayamaz” dedi. Sönmez de “Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarında böyle bir
şey yok. Düşüncenizi uygulayabilmek
için Atatürk’ün arkasına sığınmayın,
Atatürk’ün hanımı çarşaflı idi, sizin
gibi yapmıyordu. Başımda başka örtü
yok. Sadece bonem var, çıkartamam,
inancım gereği örtünüyorum, bana neden zulmediyorsunuz, ikimiz de öleceğiz, Allah’ın huzuruna çıkacağız”
yanıtını verdi.
REZALETE ŞAHİT OLUN
verdi. Mahkeme, hakim olan Kaya’nın
hakaret suçundan yargılanması için
dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay
2. Ceza Dairesi’ndeki yargılamada,
hakim Kaya, asıl hakarete uğrayanın
kendisi olduğunu, mesleki onurunun
ve kişiliğinin zedelendiğini, küçük düşürüldüğü savunmasını yaptı. Olayla
ilgili bazı gazetelerin yayın yaptığını
ve bu gazetelere de tazminat davası açtığını anlattı. Kimlik tespitinin
kendisinin yararı için önem taşıdığını
Sönmez’e anlattığını belirten Kaya,
şunları söyledi:
“Atatürk Cumhuriyetinde mevcut
görüntüsü ile ifadesinin alınamayacağını açıklayıp, kendisinden peçesini
açıp başörtüsü ile ifade vermesini istedim. Ancak bu sırada dışarıda bekleyen kardeşi duruşma salonuna girerek,
‘ne oluyor kardeşim” diyerek, olaya
müdahale etti.”
OYÇOKLUĞU İLE BERAAT
Yargıtay 2. Ceza Dairesi, olayın
oluş şekli itibariyle hakimin hakaret
234 LEGES Hukuk Dergisi
ettiği yönünde vicdani kanaatin oluşmadığı gerekçesiyle, Ayla Kaya’nın
beraatına karar verdi. Bu karara, iki
Daire üyesi karşı oy kullandı. Kararda
şöyle denildi:
‘’Şikayetten vazgeçmeyle düşecek
davada kimlik tespiti sırasında katılandan başını açmasını isteyen sanığın, başını açmak istemeyen katılana
anlayış göstererek, mübaşir dahil duruşma salonundaki erkekleri dışarı çıkarıp katılanın inancına duyduğu saygıyı ortaya koymasına karşın Naciye
Sönmez’in duruşma salonunda hakim
ile tartışmaya girerek masaya sert bir
şekilde vurduğu, salondan çıkarken
de kendi ifadesine göre, ‘herkes buradaki haksızlığa ve rezalete şahitlik
yapsın. İnşallah bu da Ergenekoncuların içinde bulunanlardan değildir’
diyerek ayrıldığı anlaşılmakla, olayın
oluş şekli itibariyle sanık hakimin katılana hakaret ettiği yönünde vicdani
kanaat oluşmamıştır. Ceza yargılamasında mahkumiyet kararı verilebilmesinin yüklenen suçun sanık tarafından
işlendiğini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde
kanıtlanmasına bağlı olduğu vurgulanan kararda,duruşmadaki tartışma sırasında hakimin katılana hakaret ettiği
yönünde mevcut kanıtlara göre şüphe
TEMMUZ 2012
bulunması karşısında masumiyet karinesinin gereği olarak şüphenin sanık
lehine değerlendirilmesi gerektiğine
ilişkin genel hukuk prensibi ile Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin
ilgili maddelerinin dikkate alındığı ve
atılı suçtan hakimin beraatına karar
verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine
varıldığı…”
BAŞSAVCILIK İTİRAZ ETTİ
Beraat kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti. İtirazda,
hakimin “Terbiyesiz, ahlaksız, ukala,
çık git” şeklindeki sözlerle Sönmez’in
onur, şeref ve haysiyetini rencide ederek, hakaret suçunu işlediği savunuldu. Başsavcılık, Kaya’nın hakaret suçundan mahkum edilmesini talep etti.
YCGK, hakaret suçunu “sabit” buldu
ve dosyayı yeniden daireye gönderildi.
Buna göre hakim Kaya, TCK’nın 125.
maddesindeki “hakaret” suçundan 3
aydan 2 yıla kadar hapisle yeniden
yargılanacak. Daire, hakaretin karşılıklı olup olmadığına bakarak tahrik
indirimi de yapabilecek.
Hürriyet
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
235
‘Bu sayımızdaki Kültür-Sanat sayfamızda
İstanbul Barosu Avukatlarından Atila
BÜYÜKMURAT meslektaşımızın
iki perdelik bir oyununu yayınlayacağız”
BALALI DURAK ÇAVUŞ
KİŞİLER
BALALI DURAK ÇAVUŞ
: 30 yaşlarında, aslında köylü, ama yarı
kültürlü. Bir İstiklal Savaşı Askeri.
Çavuş rütbesindedir. Pos bıyıklı, sport
men yapılıdır. Elbisesi toz içinde, yer yer
yırtıktır.
YORGİ
: Yunanlı çavuş. 25-30 yaşlarındadır. Elbisesi toz
lu ve yer yer yırtılmıştır.
I.KÖYLÜ
: 18-20 yaşlarında köylü bıyıklı bir delikanlı.
Yok sul görünümlü.
II.KÖYLÜ
: I. Köylünün babası. 45-50 yaşlarında, köylü kı
lıklıdır. Yoksul.
KUMRU
: II. Köylünün kızı. 18-20 yaşlarında, köy giysili.
CEREN
: 18-20 yaşlarında sarışına yakın masum yüzlü
bir köylü kızı. Eşarpı arkaya atık.
HOCA
: Sakallı, sarıklı, cüppeli. 60 yaşlarında,
şişmanca, şalvarlı bir din adamı.
ANNE
: 40-42 yaşlarında köy giysili bir kadın.
BABA
: 45-50 yaşlarında köylü.
AMCA
: Aynı yaşlarda köy giysili.
I.YUNANLI
: 25-27 yaşlarında
236 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
II.YUNANLI
: 25-27 yaşlarında
III. YUNANLI
: 35 yaşlarında
TÜRK NÖBETÇİ
: Türk askeri (er). 25 yaşında.
I.ER
: 25 yaşlarında er giysili.
II.ER
: 25 yaşlarında er giysili.
SUBAY
: 30 yaşlarında bıyıklı, zabit kılıklı, kalpaklı.
YER
: Afyon tarafları dağlık alanlar.
ZAMAN
: 27-28 Ağustos 1922
1.
I.BÖLÜM
I.SAHNE
EFEKT : Perde henüz açılmamıştır. Ama tüm salon karanlıklaşacaktır.
Aniden bir gürültü ile top sesi, makinalı tüfek tarakaları, haykırışmalar, Allah
Allah sesleri, araba (NEKKARE) tıkırtıları, at kişnemeleri, FEDİNG’le azalacak sessizlik..
SPİKER : (TOK SESLE) bir öykü anlatacağım sizlere… Gerçek bir öykü
. . . Kurtuluş savaşımızda geçmiş, günü gününe yaşanmış bir olay . . .
Türk’ün destanından bir yaprak bu . . .
Gömülün koltuklarınıza, izleyin bizi . . . 75 yıl gerilere . . . 26 Ağustos’lara Başkumandanlık Meydan Savaşının başladığı Afyon tepelerine gidelim, hep
birlikte. . .
(PERDE AÇILIRKEN LİRİK BİR MELODİ BAŞLAR.)
EFEKT
: Rüzgar uğultusu. . .
( BİR SAVAŞ MEYDANI. GERİ PLANDA BÜYÜK BİR PERDE-PANO
İLE ŞAFAK VAKTİ. SİYAH GÖRÜNÜMLÜ DAĞLAR, GÜNEŞİN KIZGINLIĞI, KAYALAR GÖRÜNTÜLENEBİLİR.)
SAHNE : Yakın planda, yerler taşlar, kayalar, yıkılmış bir top arabası, oraya buraya dağılmış kılıç, matara, miğfer, postal (BU POSTAL BEYAZA YAKIN
YUNAN POSTALI OLMALIDIR.), kırık makinalı tüfek vs. görülmelidir.
Yıkılmış top arabasınınaltına sıkışmış bir Türk askeri (BALALI DURAK
ÇAVUŞ) bulunmaktadır. Ancak sahne açıldığında bu kişi haki elbisesi, ayrıca toprağa bulanmış haliyle kendini seyircilerin dikkatinden uzak tutmalıdır.
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
237
(YANİ KAMUFLE DURUMDA BULUNMALIDIR.)
Aynı durumda 2-3 m. İleride bir Yunan askeri (YORGİ) de yere yarı gömülü
durumdadır.
İlk 1-1,5 dakika sahne tanıtım safhasında şafak vakti dolayısıyla tüm objeler
kırmızımsı ışıklandırmalıdır. Sonra yavaş yavaş daha aydınlık normal ışıklandırmaya geçilecektir.
MÜZİK
: Lirik bir melodi
Yavaş yavaş Balalı Durak Çavuş yerinden kımıldamaya başlar, ayılmıştır.
(SEYİRCİLER BU SAFHADA ONUN FARKINA VARMALIDIRLAR.)
BALALI : (İNLEMELER) ahh. . . offf. . .
(TOP ARABASININ ALTINDAN ÇEVREYE BAKAR, OLAYLARI
HATIRLAMAYA VE ŞU ANDAKİ DURUMUNU SAPTAMAYA ÇALIŞIR.)
BALALI : Ihh. . . of. . . vay be! . . ben bu meretin altında sıkışmışım . . .
(ZORLAMA) Hı’ . . . Ha ! . . . Ulan amma da ağırmış. Ben ne yapacam, şimdi
! . . . (BAĞIRARAK) Heeey, duyan yok mu? Heey, ehli Müslüman, beni çıkarın
bu cendereden . . . (SESİ EKO YAPAR)
(YİNE KURTULMAK İÇİN ZORLAMALAR)
BALALI : Peki, benim ayaklarım, kalçam ne oldu? Onlar telef olmuşlarsa
yaşamama ne gerek var. Varsın gayri . . . eşek cennetine gitsin, bu fakir. (DURAKSAMA) iyi de, ölümün de bir haysiyetlisi var, be . . . Herkes Yunan gavuru
ile boğazlaşırken, öyle şehit olurken, Balalı Durak Çavuş . . .garipleyip . . . bir
Yunan top arabası merteği altında pisi pisine getti mi desinler ? . . (SEVİNÇLE
ISLIK ÇALARAK.)
- Muştuluğumu ver Balalı, ayak parmaklarımı oynatabiliyom. Her bir şeyim
tamam. Ağrım sızım da yok, iyi de, ne fark eder ki . . . Ha sağlam çeniliyerek aç
susuz ölmüşüm . . . Ha yarı sakat olarak çenileyerek ölmüşüm . . . Benim sonum
beyleymiş zaar . . . (BAĞIRARAK) heey ! kimse yok mu ? . .
O sırada Yunan askeri Yorgi de bulunduğu yerden kıpırdar. (İZLEYİCİLER
İŞTE O ZAMAN FARKINA VARMALIDIRLAR) Yorgi inlemektedir.
BALALI : Ula, o kim ? . . . Hey, gardaş . . . Eyi misin ? . . . Beni duyuyomun ? O nee ! . . ulan, bu gavur be ! . . . Ey kurban olduğum Allah, son saatlerimde bana bi akran olarak bu herifi mi layık gördün ? . . . Ben ne günah işledim
sana ? . .
(İKİSİ DE ZORLUKLA BAŞLARINI KALDIRIP BİRBİRLERİNE
BAKARLAR, BİR SÜRE BİRBİRLERİNİ SÜZERLER. PEK HOŞNUTDEĞİLLERDİR.)
238 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
BALALI : Yaralı mısın, lan sen ? Hem de ağırından . . . Eee . . . Allah’ın
parmağı yok ki, pırt diye soksun, gözünü çıkarsın . . .Eyi eyi . . . Bana kötülük
edemen bu vaziyette, iyi de sen de aynını düşünüyon haa . . . Ben de sana bi
kötülük edemem . . . Kefere dölü seni . . . İt enciği gibi çenileme de, asabımı
bozma. . . Ne de olsa insanız. Kafamız şişiyor.
(İNLEME SESİ KESİLİR)
BALALI : Heey gardaş ! . . No’oldu yav ? . . . Gittin mi yoksa ? Bu kadar
söz dinleyen gavur da görmedim haa. Hemen sustu. Hey, hemşerim ! . . Tek
insanoğlu sensin koca yabanda, şu anda. Bi ses et. Ben askerim ama yalnızlık
bana ağır geliyor. (ONA DOĞRU UFAK BİR TAŞ ATARAK CANLANMASINI İSTER. YORGİ DE İNLEME TEKRAR BAŞLAR.)
BALALI : Hah oldu, işte, gel, ufak bir değişiklik daha yap, konuş. Bırak
gavurca da olsa, fark etmez. Yeter ki inleme . . .
(BAŞINI YENİDEN ONA DOĞRU KALDIRIP BAKAR)
- Yiğenim, ben seni hatırladım, haa . . Biz seninle boğaz boğaza sarılmıştık.
Hemen yanıbaşımıza top düştü. Toprak bi harmanlandı, ayaklandı. Ondan sonrasını bilmiyom. Demek ki, sen yara almışsın. Benim de ayaklarıma top arabası
devrilmiş.
(O ARADA YORGİ’NİN AYAKLARI YANINDAKİ NAMLU TOKMAĞINI GÖRÜR)
BALALI : Hey, şuna bi ulaşabilsem, topu kıpırdatabilirim belki . . . (ELLERİYLE ULAŞMAYA ÇALIŞIR. ÇOK AZ KALMIŞTIR. AMA ULAŞAMAZ.)
Vay anam vay ! . . Ey Allahım, bu tokmağı ya elimin altına koysaydın, ya da heç
koymasaydın . . . Kedinin ciğere baktığı gibi bakıp duruyom . . . Allahaşkına bu
garip kulunu niye umutlandırır, çile çektirirsin ? Hııık ‘ Hıık’ . . . imkansız . . .
(O SIRADA YUNANLI YORGİ’NİN AYAKLARININ YAKINLIĞININ
FARKINA VARIR.)
- Heey gardaş . . . Bak, bana bak . . . Hey ! . . (YUNANLI BAŞINI KALDIRMIŞTIR.) Hah anladın işte . . . Şu . . . Şu, bak . . . Şu tokmağı itele . . . Hadi
ciğerim. Hadi kızanım. Şu tokmak . . . Hadi . . . Bak, sana da bakarım. Yaranı
sararım. İkimiz de ölüme mahkumuz. Hadi. Hey . . . Gözünü kapama, susma . . .
Allahını kitabını seversen, şu tokmağı ayağınla bi itele . . . Basit, çok basit. Kuran çarpsın, sana kötülük etmem. Yav niye edeyim ? Beni sen kurtarmış oluyon.
Hadi gurbanın olayım. Çok basit . . . ayağınla, şıp itele. . .
(YORGİ, BAŞINI GERİ BIRAKMIŞTIR. DURUMU ANLAMIŞ, AMA
YARDIMA YANAŞMAMAKTADIR.)
- Hepiniz gavır döllerisiniz . . . Ulan yaralı parmağa işemezsiniz be, adiler.
Ben de niye yalvarıyorum ki ? . . Cibiliyetsiz herif . . . İt gibi anladın, ama sen
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
239
düşmansın. (AĞLAMAKLI) Yav anam babam, gurbanın olayım, şu tokmağı
uzat. Sana kötülük etmem. Heey, Hristo . . .
(YORGİ YİNE BAŞINI KALDIRIP GÖZÜNÜ BALALI’YA DİKER.)
- Bak, hemşerim. İkimizdee dağ başında kala kaldık. . . İkimizin de birliği
kimbilir nerelere ulaştılar. Ama şimdi biz. Burada ölüm bekliyok. Yoo yo . . Yüzünü ekşitme şimdi.Düşmanlık müşmanlık geçti. Adın ne senin ? Benim adım
(KENDİNİ İŞARET EDER.) Durak . . . Balalı Durak Çavuş derler . . . Durak . .
. Durak . . . Durak ! . . Senin adın. (ELİYLE ONU İŞARET EDER.)
YORGİ
: Yo . . . Yor . . . gi . . .
BALALI : Yaa . . . Anladım. Yorgiii, Kolunda işaret te var. Herhalde sen de
çavuşsun . . . Vay be . . . Bak şu imanı kandilli kadere . . . Dur fazla konuşma,
çenen kanıyor. (ZORLAMA) Ah şuradan bir kurtulabilsem . . .
- (GÖĞÜS GEÇİRME İLE) Belki bizim birlikler İzmir’e varmışlardır. En
başta ben giricem diyodum. Bak şu işe . . . Fare gibi kapana kısıldım . . .
- (BİRDEN AKLINA GELMİŞ GİBİ, SOHBET EDASIYLA.) Şey . . . Yorgi, ben Mustafa Kemal Paşa’yı gördüm haa ! . . Üç gün önceydi. Emirdağ’dan
Afyon’a doğru intikaldeydik. “Kenara kenara! “ diye seslendi zabitlerimiz. Şoseden sol kenara doğru geçiştik. Cephemizi yola dönüp dimdik esas duruşta
bekledik. (ELİNİ TOPRAĞA VURUR.) Allah seni inandırsın, kalbim küt küt
atıyordu . Cehennemler yaratan ve bu cehenneme yalın kılıç atılan bu müthiş
adam ne menet bi şeydi acep, diyordum. Ve bir otomobil içinde göründü. Yanında bir paşa, önde şoförü ile yaveri vardı. Yaveri pos bıyıklı idi. Yanındaki
Paşa da, yaver de, şoförü de heybetli idi. Ama Kemal Paşa . . . (YORGİ BAŞINI KALDIRMIŞ, SANKİ ANLIYORMUŞ GİBİ DİNLEMEKTEDİR.) Sakin,
sessiz, derin düşünceli, mazbut bir görünüşü vardı. Kalpağı ile insanda korku
değil, bilakis hürmet, çok hürmet uyandırıyordu. Mavi keskin gözleri ile ufka
bakıyordu. İnan, bana Yorgi, o anın geçmesini hiç istemedim.
-(YUMRUĞUNU HAVAYA KALDIRARAK) Dün saka erine kadar ulaştırılacak bir emir geldi. Zabitler okudular. Akdeniz’e ! . Akdeniz’e kadar durmak
yok ! . . . dediler. (BURADAN İTİBAREN İZMİR MARŞI HAFİFTEN ÇALACAKTIR.) Akdeniz’e kadar kovalayacağız. (AGLAMAKLI, HIÇKIRARAK)
Ben buradan kurtulup hemen oraya koşacağım, İnşallah . . . Emir büyük . . .
Mustafa Kemal Paşa dedi . . . Biliyon mu ? (VURGULU) Mustafa Kemal Paşa
...
YORGİ
: (ZORLUKLA) Mustaf Kammal Passa . . .
BALALI : ( COŞKU İLE) Evet, tamam . . . Onun sayesinde kurtuluyoruz.
Kenetlendik. Namusumuzu, dinimizi, malımızı, hepsinden önce vatanımızı ona
borçluyuz.
- Tabii, sen bunları anlamıyorsun şimdi. Ama be Yorgi, anlamasanda hissedi-
240 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yorsun, değil mi_ Biraz geveze oldum ama, ne yapıyım beni dinleyecek başka
kim var ki ? . . Bak etrafa . . . Ölüleri, yaralıları toplamışlar. Karanlığa kaldıklarından bizi şu meret araba bozuntusunun altında toprağın arasında faretmemişler.
YORGİ
: Mustaf Kammal Passa . . .
(YAVAŞTAN DURAKSAMALI AYAĞI
BALALI’YA DOĞRU İTER.)
KIPIRDAR, TOKMAĞI
BALALI : (SEVİNÇLE) yaşa be, Hristo ! . . Sağol . . . Hey Kemal Paşam
senin namın nelere kadir değil ki . . .
(TOKMAĞI HEMEN ALIR. BİRAZ UĞRAŞARAK MANEVELA GİBİ
YAPIP KENDİNİ ARABANIN ALTINDAN KURTARIR, KURTULUR.)
- Kurtuldum . . . Yaşasın ! . (AYAKLARINI OVUŞTURUR) Yok anam be,
ayaklarım biraz uyuşmuş o kadar. Bir daha farelere bilekapan kurmayacağım . .
. Bir yere takılıp kalmak ne zor bir şeymiş . . .
(TOPALLAYARAK, TOKMAĞI BASTON GİBİ KULLANARAK
YORGİ’NİN YANINA VARIR. YORGİ BİRAN ÜRKER, ELLERİ İLE
GÖZERİ KAPAR. İNLEMELERİ DE KORKU İLE KARIŞIK ENDİŞE
DOLUDUR.)
BALALI : Şimdi bu yarayı ne yapacaaz? . . .
(BALALI MÜŞFİK, SEVECAN BİR İFADEYLE YAVAŞÇA ONA YANAŞIR, YANINA ÇÖMELİR.)
BALALI : Hıımm, senin durumun zor arkadaş . . .
YORGİ
: Nero ! . .
BALALI : Ne dedin lan? . . Su mu istedin ? . .
YORGİ
: Nea, su.
BALALI : Dur . . . O kolay. (MATARASINDAN ONA SU İÇİRİR.) Yaranı
ne yapacaz, bilmem ki . . .
(BIÇAĞINI ÇIKARIR. YORGİ ÇOK ÜRKER. AMA BALALI’NIN
AMACI OMUZ TARAFINDAN ELBİSESİNİ YARIP YARAYI AÇIĞA ÇIKARMAKTIR. KESİM İŞİNİ BİTİRİR. YERDEN BİR BEZ BULUR, SU
İLE AĞZINI VE OMUZUNU YIKAR. EKMEK TORBASINDAN TENDİRDİOT ÇIKARIR. ONU YARALARA BASAR. YORGİ BU PANSUMAN SIRASINDA BAĞIRIR.)
- Dur be, canım biraz berk olsun. Hımm, omzundaki yara derin. Çok kan
kaybetmişsin lan sen ? . . . Ey yarabbi ya resulellah, bize niye gönderdin bu
ödlekleri. (YORGİ SUSAR) Hah şöyle adam ol. (YORGİNİN AĞZINA BİR
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
241
BEZ SIKIŞTIRIR.) Dişini sık. Acını hissetmezsin. (ÇENESİNİ VE OMUZUNU SARAR)
- Şöyle sarayım ki kolunu oynatabilesin . . .
YORGİ
: (İNLEME) Iııh ıh ! . . .
BALALI : (SİNİRLENİR) Zıkkım ! . . . Bir çocuğun canı senden pektir be
. . . Hep ıııh ııh (TAKLİT EDER)
YORGİ SUSMUŞ, YÜZÜNÜ YANA DÖNMÜŞTÜR. BALALI BUNU
KÜSME ANLAMINA ALGILAR.)
BALALI : Küsme küsme ! Tamam, sen ödlek değilsin. Mert adamsın. Bu
acıyla ben olsam, ortalığı kırar geçirir, yedi düveli başıma toplardım.
(KALKAR, BİR ŞEYLER ARAMAK İÇİN UZAKLAŞMAYA BAŞLAR)
YORGİ
: (TELAŞLI, ZORLUKLA) Durak ! . . . Mi me afise . . .
BALALI : Vay be . . . İsmimi unutmamış. Kerata seni. (HOŞUNA GİTMİŞTİR)
Korkma seni bırakıp gitmiyorum. Çalı çırpı toplayacağım.Ateş yakıp sana
çorba içireceğim. Şükür, bende biraz tarhana var. Çorbadan başka bir şey yiyip
içemezsin. Ağzın yaralı. Tarhanadaki yoğurt insana çok yararlıdır. Bak şimdi
kanını durdurdum. Doktor muyum, neyim ben be ? . . . Helal olsun bana ! . . .
- (ONA EĞİLİR) Bak, arkadaş . . . Ufak bir yemek işinden sonra yola çıkacağız. Seni seyyar hastanemize ulaştırıp birliğime koşarım. (FEDİNG) Ne yapayım, sen bana Allahın emanet ettiği silahsız bir gavursun. Yok, artık gavur
değilsin, insansın. Yok, esirsin. Benim daha yapacak çook işim var, çok . . .
(LİRİK BİR MÜZİK)
II.SAHNE
MÜZİK
: Lirik bir Anadolu ezgisi.
(KIR GÖRÜNTÜSÜ. PATİKA BİR YOL. YİNE GRİ PLANDAKİ PANODA BİR DAĞ GÖRÜNTÜSÜ VARDIR. ÇEVREDE ÇALILIK, TAŞLAR, TOPRAKLAR GÖRÜNTÜLENİR.)
(BALALI İKİ SIRIKTAN, BEZLERDEN, İPLERDEN İLKEL BİR
SEDYE YAPMIŞ, YARALIYI İÇİNE YATIRMIŞ, SIRIKLARIN İKİ
UCUNU İKİ OMUZUNA ALARAK ONU TAŞIMAKTADIR. DİREKLERİN DİĞER UÇLARI YERDE SÜRÜNMEKTEDİR.)
BALALI : İki saattir yoldayız. Daha bir eve rast gelmedik. Ah be, no’olurdu,
aynı dili konuşsaydık seninle. Şu sıcak böyle çekilmiyor ki . . . Konuşmak gerek
. . . Alınma ama Hristo, kurşun gibi ağırsın. Gittikçede ağırlaşıyorsun. Sırtım
242 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
cılıp cılıp su oldu. (YORGİ İZLEMEKTEDİR.)
- (DURUR, YARALIYA ŞÖYLE BİR GÖZ ATAR.) Amaan, omuzun gene
kanamış görüyormusun_ Seni biraz şuraya yaslayayım. (BİR KAYAYA YASLAR. KENDİSİ DE ŞAPKASINI, PALASKASINI, MATARASINI, SİLAHINI
ÇIKARIR, BİR KENARA KOYAR.)
- Oğlum, senin işin duaya kalmış. Kendi dininde dua et. Ben dualarınıza inanmam, ama sengene dua et. Allah her dilden anlar, yardımcı olur.
(YARASINI ONARIR, DÜĞÜMLERİ SIKIŞTIRIR)
YORGİ
: (ACIDAN BAĞIRIR.) Aah . . . Aah ! . . .
BALALI : (ÇIKIŞIR) gene başladın yaygaraya ha . . .
(YORGİ O ANDA SUSMUŞTUR. BALALI ŞİRİN ŞİRİN YORGİNİN
YÜZÜNE BAKAR.)
- Vay bee . . . Seni amma terbiye etmişim, yav . ! . . .
(KALKAR EŞYALARINA DOĞRU GİDER. YORGİ ONU TÜMDEN
GİDİYOR SANAR VE TELAŞLI, AĞLAR GİBİ FERYAT ETMEĞE
BAŞLAR.)
- Yok be, yok be . . . (MATARASINI ALIR.) Gitmeyeceğim. Sana su içireceğim. (MATARASINI SALLAR) . Su da azalmış. (YARALIYA UZATIR. YARALI GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK MATARAYI ONA DOĞRU İTER.)
Önce ben mi ? . . . Ulan nezaketin sırasımı ? Gebereceksin, sıranı bana veriyon.
İç bakalım. (İÇİRİR KENDİSİ DE İÇER.) İçim parçalanıyor. Bu yaralı ağızla ne
kadar da zor içiyon?
(UZAKTAN TOP SESLERİ.)
BALALI : Bak bak, top sesleri . . . 155’liklerimiz nasıl gümbürdüyor ?
(BURADA YORGİ’NİN SAĞLAM OMUZUNA SEVİNÇLE VURUR, YORGİ ACIYLA YÜZÜNÜ EKŞİTİR. TABİİ BALALI YAPTIĞINDAN UTANMIŞTIR.) yaşasın ! . . pek uzaklarda değiliz, demek ki . . . Seni seyyar sıhhiyeye
yetiştirirsem, şıp diye bizimkilerin yanındayım ondan sonra.
YORGİ
: (ağlamaktadır.) Tee mu, dos mu ipomoni ! . .
BALALI : (SEVECEN) Yok ağam yok ! . . Sen askersin, asker ağlar mı be
? Bunların hepsi geçecek, merak etme . . . (YORG DEVAM EDİNCE SİNİRLENİR) Zırlamayı bırak (ES) Anlamadım, neyi işaret ediyorsun ? Benim tabancamı mı ? (YORGİ BALALININ TABANCASINI İŞARET EDER, SONRA
PARMAĞINI BEYNİNE DOKUNDURUR.) Eveet, senin başınamı sıkayım ?
Öldüreyim yani, seni ! . . . . Yok öyle şey ! . . . Yağma yok. Sıkıntıya gelince,
öldür kendini . . . Dayanacaksın, savaş bu. Hı öldürmüyorum. Hem sen bana
sordun mu, ta buralara kadar gelirken ? Çileni çek. Yahu kardeşim, ne diliniz
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
243
benzer, ne dünyanız benzer. Ne diye taa Yunan gibi deniz ötelerinden kopup
gelmişsiniz buralara . . . kim imrendirdi, kim kandırdı sizleri kardeşim ? . . . Bak
artık kanaman durdu, ne güzel işte . . . İyi olacaksın. Haa, senin mesleğin ne ağa
? ( YORGİ ANLAMAZ TUHAF TUHAF BAKAR) Şey, meslek . . . Yani şimdi
ben çiftçiyim.
(TARLA ÇAPALAMA TAKLİDİ V.S. YAPAR. YORGİ ANLAR. O DA
ELBİSESİNİ GÖSTERİR, DİKİŞ DİKME TAKLİDİ YAPAR)
YORGİ
: (HALSİZCE) Raptis . . .
BALALI : Haa, terziii . . . Anladım, tiril tiril görünüşünden belli . . .
(O SIRADA ÇALILAR HIŞIRDAR, BALALI TABANCASINA DAVRANIR. O NOKTAYA BAKAR YORGİ DE DİKKAT KESİLMİŞTİR. ÇALILAR ARASINDAN BİR KADIN ÜÇ KÖYLÜ ÇIKAGELİR. BİRİNİN
ELİNDE TIRPAN, DİĞERİNDE ORAK, KADINDA İSE BOĞÇA VARDIR.)
1.KÖYLÜ : (DURAKSAR) Selamın aleyküm, yiğit. Bak baba, kim var ?
Bir gazi esgerimiz.
(KÖYLÜLERDEN SEVİNÇ SESLERİ ÇIKARKEN)
BALALI : Ha aleyküm selam, ağalar. Gavır da olabilir dediydim.
( TABANCAYI KABINA GERİ SOKAR, BİRBİRLERİNE SARILIRLAR.)
2.KÖYLÜ : Gazan mübarek olsun yiğit !
KADIN
: Gazan mübarek ola . . .
BALALI : Sağolun ağalar, sağolun bacım, sizede uğurlar ola . . .
2.KÖYLÜ : Doyamadım gel seni alnından öpeyim, yiğidim.
BALALI : Birliğime ulaşmağa çalışıyorum. 1.Fırka, 3.Alay, 2.Piyade Taburu.
1.KÖYLÜ : Numaralarını bilmezik. Emme iki saatlik uzaktalar. Gayret et,
akşama yakalarsın yoldaşlarını . . .
KADIN : Bu sedyedeki bölük yoldaşın mı ? Yaralı mı ? (BİRDEN TELAŞLANIR) ihh . . . O ne o . . . Bu bir gavur. Baba, gavur . . . (İFRİT GÖRMÜŞ GİBİ BABASINA SARILMIŞTIR. KÖYLÜLER BİRDEN ALETLERİNİ KAVRARLAR.)
1.KÖYLÜ : Öldürelim namıssızı, alçağı . . .
2.KÖYLÜ : Bacamızı tütmez ettiler. Hep bekledim Allah bana bunlardan
birini boğazlama nasip etsin diye . . .
244 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
KADIN : Bunlar şeytanın esgerleri. İfrit bunlar, ifrit . . . Bırakın incik ben
boğazını sıkıp geberteyim it dölünü . . .
(BÜTÜN BUNLARI SÖYLERKEN YUNANLININ ÜZERİNE YÜRÜRLERKEN, BALALI TABANCASINI ÇEKER, ÖNLERİNE DURUR . . . )
BALALI : (TOK BİR SESLE) Hoop ! Durun bakalım ! . .
2.KÖYLÜ : Bize engel olma esger ! Onu öldürmek her müslümanın boynunun borcu.
1.KÖYLÜ : Hemen de öldürmeyelim. Acıta acıta can verdirelim. Önümüzden çekil hemşerim . . .
KADIN : Senin görevin de bunları telef etmek deel mi ? Niye önümüze
duruyon ? . O düşman esgeri . . .
BALALI : Adım atarsanız arayı bozarız. Bir adım daha atın. Hiç acımam
vururum.
2.KÖYLÜ : Ama az etmediler bize. Analarımızın, bacılarımızın namuslarının, nice yiğitlerimizin kanlarının hesabını bu köpeklerden sormayacak mıyız ?
1.KÖYLÜ : Bu güzel yurdu yakıp yıktılar. Daha bi de yarasını tımar etmişsiniz.
BALALI : (SERTÇE) Bu mu yakıp yıktı ? Bu mu ırza geçti ? Bu mu kan
akıtı ? Bu artık bi Yunan askeri deel. Bu bir yaralı, Silahsız, savunmasız bir garip. Bir tutsak . . . Belki de zaten ölecek. Bu artık yardıma muhtaç bir zavallı.
Atalarımdan, zabitlerimden gördüğüm terbiye aman dileyene el kaldırmamamı
emreder. İstesem, şimcik boğazına basar, carkadak canını çıkarırım. Ama silahsız, güçsüz insanı öldürmek Allahtan reva mı ? . . Dinimiz de böyle emretmez
mi ? . .
KADIN
: Ama ağam, aynı durumda olsak, o beyle eder miydi ?
BALALI : belki de etmezdi. Ama o Türk deel ki . . . Müslüman da deel .
. . Biz bize düşen görevi yapalım. Allah indinde makbul olsun. (BİR SOLUK
ALIR) Hem soona o da bana yardım etti. Eğer o olmasaydı, ben top altından
kurtulamayacak, ya açlıktan, susuzluktan ölecek, ya da çakalların dün geceki
yemleri olacaktım. Bu garibi seyyar hastaneye yetiştirmem lazım . . .
YORGİ
: (İNLEME) Iııhh ! . . .
(EĞİLMİŞ, SARKMIŞ OLAN YARALIYI DÜZELTİR.)
BALALI : Aslında siz de haklısınız. Çok zulüm gördünüz, sefillik gördünüz. Ama bu adamı emniyete almak hepimizin asaleti. (SOLUKLANIR) Bunu
diyen ben, unutmayın, bölüğüme gidiyom. İzmir’e kadar gidicem. Düşman öldürücem ! . . Tabi, aman demeyenleri . . . (SİLAHINI KALDIRIR) Savaşı kazanana dek bu silah elimden düşmez. Ama düşman da olsa, yaralıya yardım benim
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
245
askerlik görevim.
YORGİ
: (İNLEME) Iııhh ! . . .
KADIN
: (BABASINA BAKARAK) Asker ağam haklı, baba ! . .
2.KÖYLÜ : (ORAĞI BİR TARAFA ATAR.) Aha, sen haklısın, yiğidim . . .
Zaten köklerini kurutup zafere ulaştık artık. Anadolu kurtuldu, bu zebanilerden.
(1.KÖYLÜ DE TIRPANINI ATAR. YİNE KUCAKLAŞIRLAR)
KADIN
ölür bu.
: (YARALIYA EĞİLİR) Baba bu adamın çenesi yaralı. Açlıktan
BALALI : İyi olana kadar süt, yoğurt, çorba içer zaar . . .
KADIN
: Dur, bende yoğurt var. Yedirelim.
2.KÖYLÜ : Kumru ona bişeyler yedirirken biz de iki kelime hasbıhal edek,
hemşerim. Birer de cigara tellendirek, he mi ? . . Soluk sa almış oluruk. Biraz
doyak sana. Sen çok bilge bir adammışsın.
BALALI : Var olun, ağalar . . .
(BAĞDAŞ KURUP OTURURLAR. 2.KÖYLÜ İLE BALALI KÖYLÜNÜN TABAKASINDAN ALDIKLARI TÜTÜNLE SIRA İLE BİRER SİGARA SARIP İÇMEYE BAŞLARKEN KONUŞURLAR.)
2.KÖYLÜ : Yıldırım kimi önce gavurlar geçti . . . Deli debelek bir şeyler
olmuşlardı. Aha, tepe arkasında toplarını, makinalılarını dabırakıp kaçtılar.
KADIN
: Bi de otomofilleri bozuldu. O da orada duruyo.
2.KÖYLÜ : Arkasından da bizim tosunlarımız seğirttiler.
KADIN : Sanki yürümüyor, uçuyorlardı . . . Gözleri çakmak çakmak hep
ileriye bakıyordu, esgerlerimizin . . .
1.KÖYLÜ : Kövümüzden geçerken tüm kadınlarımız aslanlarımıza çamcak
çamcak ayran ikram ediyorlardı.
2.KÖYLÜ : Biz de tütün ikram ediyorduk. Aslında yemek, meyve elimizde
ne varsa vermek istedik. Ama zabitleri izin vermiyordu. Zaten zabitleri de olmasa, onlar almıyordu. Daha fazla kıyamayız size, diye . . .
KADIN : Sadece ayran ve tütüne hayır demiyorlardı. Hepsi güneşten,
koyu esmerleşmişlerdi.
1.KÖYLÜ : Baksana yiğidime, nasıl esmerleşmiş ?
(BALALI’YI GÖSTERİP GÜLÜŞÜRLER.)
2.KÖYLÜ : Allah hepimizin yardımcısı olsun.
KADIN
: Allah gazalarını mübarek etsin.
246 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
BALALI : Allah bu günleri de bize gösterdi.
(FEDİNG)
1.KÖYLÜ : Gazi paşamızı görek dedik, çırpındık, emme göremedik . . .
(LÜRÜK BİR MELODİ)
3.SAHNE
MÜZİK : Balalı solo olarak yalın sesle “ÇANAKKALE İÇİNDE VURDULAR BENİ” türküsünü söylemektedir.
(BİR SÜRE TÜRKÜ DEVAM EDER, SONRA PERDE AÇILIR.)
SAHNE : Değişik bir dağlık alan. Görkemli kayalar gözükebilir. Geri
plandakipanoda yine ufuk ve dağlar yer alır. Balalı mola vermiştir. Yerde bulaşık tabak, ekmek kırıntıları, sönmüş ateş birikintisi vardır. Silahı ve torbası
kenardadır. Balalı yine bağdaş kurmuştur. Omuzuna kaputunu atmış, başındaki kalabalığını geri kaydırmış, bir sigara tellendirmektedir. Yorgi gülümseyerek
onun türküsünü bitirmesini bekler. Yorgun halsiz elleriyle alkışlamaya çalışır.
BALALI : Beğendin mi, Hristo . . . Bizde neşeli türkü yok. Hep acıklı türkü
var. Türk yıllardan beri neşe görmedi de, ondan. (TOPARLANIR) Hadi gidiyoruz ! Herhal bu son molamız . . . Bundan sonra aslanlarımıza yetişeceğiz.
(BİRDEN DURUR. ACELE İLE SİLAHINA DAVRANIR.)
BALALI : Dur kimdir o ! . . Çık ortaya ateş ederim. (İLERİDEKİ ÇALILIĞA DOĞRU BAKMAKTADIR.)
(ÇALI ARKASINDAN HIŞIRTILARLA BİRLİKTE BİR KÖYLÜ
KIZI (CEREN) ÇIKAR. BAŞINDAKİ EŞARPI GERİYE ATILI OLUR,
SAÇLARININ BÜYÜK KISMI GÖZÜKMEKTEDİR. KORKU VE ÜRKÜNTÜ İLE ELLERİNİ ÖNÜNDE BİRLEŞTİREREK KONUŞUR.)
CEREN
: Urgundan ölem ağam, benim Ceren, sizdenim.
BALALI : Kız, bu yabanda kadın başına ne geziyon ? Yolunumu yitirdin?
Aklından mı zorun var ?
CEREN : Ağam, buradan geçmem gerek. Seslerinizi duyunca, önce gizlenerek yanaştım. Sizi gözledim. Senin bizden olduğunu anlayınca ortaya çıktım.
(YARALIYI GÖSTEREREK.) Bu ölecek herhal . . .
BALALI : Sen kendi işine bak ! . . Görmüyon mu, bu da asker. Her acıya
dayanacak . . . Hem sözü değiştirme . . . Bu dağda, yapayalnız . . . Ne işin var ?
CEREN
: (AĞLAMAKLI) Kartal yarı’na gidiyom.
BALALI : Kartal yarı’mı ? O neresiymiş ?
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
247
CEREN : (ELİYLE UZAĞI, YUKARILARI İŞARET EDER.) Bir büyük
uçurum bu. Çok insan öldü orada . . . Çok heybetli bir yar.
BALALI : (KUŞKUYLA) bacım, niye gidiyon oralara ? . . Yoksa . . .
CEREN
: (SESSİZLİK) . . .
BALALI : Sende bir dert var, ama söyleyemiyon ?
(KIZ ÖNCE ACI ACI İÇ ÇEKER. BALALI MÜŞFİK BİR İFADE İLE
ELİNİ ÇENESİNE DOKUNDURUNCA AĞLAMAYA BAŞLAR. YAPRAK
GİBİ AYAKTA SALLANMAKTADIR. BALALI ŞEFKATLE İKİ ELİYLE KIZIN YANAKLARINA DOKUNUR, SONRA ONU KOLLARINDAN
TUTARAK BİR KAYA ÜZERİNE OTURTURKEN DE KONUŞUR.)
BALALI : Allah sahibine bağışlasın, ama güzelsin, gençsin. Neden ölmek
istiyorsun ? Bir zorun mu var ? İçimi dağladın, kız . . .
CEREN
: Anlatmak istemiyom, utanıyom.
BALALI : Bak anam, askerim. Biz vatanımız için, halkımız için ant içtik.
Devlet bana güvendi, bu silahı, bu üniformayı verdi. İstersen sen de güven ha ?
CEREN : Gurbanınız olam ağam. Hepimizin tek güvencesi, tek kurtarıcısı
siz değilsiniz de, kim olabilir ? Ama gel, beni yollayıver. İşimi bitirmem lazım
bu töremizdir. Çaresi yok, ille de olacak . . .
BALALI : Sen açsın herhal, köylüler bize biraz azık bıraktı. Peynir, ekmek. Al bakim. Ye ve anlat, neymiş bu töreniz ! . .
CEREN
: (UTANARAK) Yemesem olmaz mı ?
BALALI : Hı’, olmaz. (BU ARADA TORBASINDAN ÇIKARDIĞI PEYNİRİ VE EKMEĞİ BÖLÜP ONA UZATMAKTADIR.)
CEREN : İştahım heç yok, zaten dünden beri ağzıma lokma koymadım.
Ama su içerim. Ölmüşlerinin canı için bir damla su ver, ağam.
(BU ARADA ONLARI DİNLEYEN YORGİ ELİNİ MATARAYA ATMIŞTIR. BALALI KOŞARAK ONDAN MATARAYI ALARAK KIZA
UZATIRKEN.)
CEREN
: Bu gavur Türkçe mi biliyo ?
BALALI : (ELİYLE “BOŞVER” İŞARETİ YAPARKEN) “Su” sözcüğünü
anladı. Başak bilmez. Biraz meraklıdır da ( BU ARADA YİNE YORGİ’NİN
OMZUNA VURUR. YORGİ ACI İLE SAKINIR, YÜZÜNÜ EKŞİTİR. BAĞIRIR) Tamam, tamam . . . Unuttum, kusura bakma . . . Yav, amma kafasızım haa,
adamı işkence ile öldüreceğim, herhal beyle giderse.
(BALALI ELİYLE ONA EKMEK VE PEYNİR VERİR. CEREN DURAKSAR AMA DAHA SONRA ÜRKEKÇE ELİNİ UZATIR. YEMEYE
248 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
BAŞLAR. AMA İLK ANDA TEDİRGİN YERKEN, SONRA SANKİ BOŞVERMİŞ GİBİ, BALALI NE UZATIRSA YEMEYE BAŞLAR. HEM DE
BAZEN PARMAĞI İLE AĞZINA İTELEYEREK, İŞTAHLA . . . BALALI
ONA BİRAZ MEYVE DE YEDİRİR. MEVSİMİNE GÖRE ÜZÜM UZATIR, SU İÇİRİR. O ARADA DUDAĞINDA KALMIŞ BİR EKMEK KIRINTISINI DA ELİ İLE TEMİZLER.)
BALALI : Zavallı yavrucak, ne kadar da acıkmışsın ? . .
CEREN : Yiğit ağam, Allah senden razı olsun. Ne iyi insanmışsın . . . Allah sana da, çoluk çocuğuna da iki cihanda huzur versin . . . Şey . . . Evlimisin ?
..
BALALI : Cık’ . . . Kendimizi düşünecek zaman mı bulduk ki ? . . Önce
gurbette işçilik yaptık. Sonra savaş patladı. O dağ bu dağ, koştırıp duruyoruz işte
CEREN
: Bunlar da geçer de mi ?
BALALI : (KIZ YERKEN) bana bak, kız . . . Sen yine beni uyuttun ha . . .
Bir insan canına kıyar mı ? Dinimizde bile günahtır. Hadi anlat bakalım.
CEREN : (SEVİMLİ BİR KAŞ ÇATIŞ.) Sen daha çok meraklısın, o gavırdan. (TAM BALALI BİRŞEY SÖYLEYECEK İKEN.) Tamam . . . Tamam .
. . Anlatacağım. Ama önce adını bağışlar mısın, yiğidim ?
BALALI : Balalı Durak . . . Balalı Durak Çavuş derler bana.
CEREN
: O çavuş işareti mi ? Sen çavuş musun ? Kaç erin var emrinde ?
BALALI : Çok . . .
CEREN
: Benim adım da Ceren . . .
BALALI : Güzel bir isim.
CEREN : Yunanlılar dün değil önceki gün köyümüze girdiler. Köy halkı
ormana kaçtı. Ben uyuyodum. O şaşkınlıkla bana haber verememişler. Durumu
anladığımda kaçamadım. Samanlığa saklandım. Ama buldular, kötülük yaptılar
bana. Çok iğrenç adamdı, benim üzerime çöken . . . Bayıldığımda da bana acımamış, durmamış, bitirmiş işini kör olasıca . . .
BALALI : Allah bin belasını versin, o köpeklerin.
CEREN : (KENDİ DİZLERİ ÜZERİNE KAPANARAK KONUŞMASINA DEVAM EDER.) Bizimkiler köye geri döndüklerinde beni baygın bulmuşlar. Onlar aydırdılar. Döndğ teyze vardı. O da hasta olduğundan kaçamamıştı.
Ona da aynı kötülüğü yapmışlarç Dün onu kocası evinde asılı buldu.
BALALI : Kendini öldürdü, yani.
CEREN
: Herhalde.
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
249
BALALI : (ELİNİ SİNİRLE SAVURUR) Belki de töre tatbik edildi, haa ?
CEREN
: (DUDAK BÜKER) Bilmem . . .
BALALI : (ELİNİ AĞZINA GÖTÜRÜR) Şimdi anlıyorum. Sana da töre
tatbik ediyorlar. Uçurumdan ölüme atlama emri verdiler.
CEREN : Evet, ağam. Ben artık bir heçim. Kirlenmişim. Herkes bana aşağılayarak bakıyor. Ben de zaten kimsenin yüzüne bakamıyom . . Babam hoca ile
konuştu. Ölürsem temizlenirmişim. Belki beni cennete alırlarmış. Yoksa, yerim
doğru cehennemmiş, zebanilerin yanıymış.
(BALALI’DA SESSİZLİK.)
CEREN
: Sen bi şey demiyon.
BALALI : Sen bitir ben sonra konuşucam.
CEREN : (ÜMİTSİZ, YORGUN, ÜZGÜN) Hoca benimle konuştu. Kızım dedi. Eğer atlamaya cesaret edemezsen, mahşerde gavırın her dokunduğu
yer kızıl ateşle dağlanacak, her azan parçalanıp, cehennemin ayrı bir yerinde
pişirilecek, sonra gene tekrar toplanıp bedenine kaynatılacak, sonra gene yakılacak, öyle dedi, hoca. Ama intihar edersem piri pak olurmuşum.
BALALI : Bitti mi ? . .
CEREN : Bitti . . . Bu kadar . . . Uçuruma gidip, başımdaki şu keçiği çıkarıp, yere bırakacağım. Sonra da kendimi uçurumdan atacağım. Gelip bakacaklarmış. Benim atladığımı keçikten anlayacaklar.
(YAVAŞ YAVAŞ KARANLIK ÇÖKMEKTEDİR.)
BALALI : Bu işaret yani.
CEREN
: Evet.
BALALI : Cehaletlerinin işareti.
CEREN
: !!!
(BALALI KALKAR. BİR İKİ GİDİŞ GELİŞ YAPAR. SONRA
YORGİ’NİN ÜZERİNE EĞİLİR. YORGİ UYUMUŞTUR. KIZ MERAKLA BALALI’YI SEYRETMEKTEDİR.)
BALALI : Uyumuş.
- (SONRA KIZIN YANINA ÇÖMELİR. KIZIN SAÇLARINI OKŞARKEN)
Bak bacım. Suçlu olan insan suçunun cezasını görür. Ama sen suç işlemedin ki
. . . Tersine sana karşı suç işlenmiş. Sen bir bebek kadar masumsun, tertemizsin. Gidecek biri varsa, o da o geberesice gavurdur. Sana bu aklı veren o cahil
hocadır,anan babandır. (ES) Hangi din kendine kötülük yapılmış insanı bilakis
cehenneme yollar ? (BABACANVARİ BİR ŞEKİLDE ELİNİ KIZIN OMUZU-
250 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
NA KOYAR.) O işi sen mi istedin ? Sen mi arzu ettin ? (AYAĞA KALKAR.)
Sana bilakis yardımcı olmaları,seni teselli etmeleri gerekirken seni cennet, cehennemle korkutup öldürmeyi mi reva görüyorlar ? . .
CEREN : Ne kadar güzel konuşuyon, ağam. Günlerden beri şu etlerimi
cimcik cimcik koparmak istiyodum. İlk kez şu anda kendime nefretimin olmadığını görüyom. Allah razı olsun senden . . . No’olur biraz daha konuş . . . Rahatlayayım . . . (İYİCE KARANLIK ÇÖKMÜŞTÜR.)
BALALI : ben aslında köyden geldim. Okuyamadım. Ama önce Bala’da,
sonra Ankara’da fırıncılık yaptım. Ankara’da bir mektebin yanındaydı, fırınımız. (BU ARADA BALALI ATEŞ YAKMAYA BAŞLAMIŞTIR.) Bazan pişiricilik yaptım, bazen hamurkardım. Bazan da satış yapıyodum. Ordaki öğretmenler, öğrenciler çok akıllı ve eğitimliydiler. Onlarla hep sohbet ederdim. Alınacak
fikirleri onlardan alırdım. Bana mantıklı düşünmeyi öğrettiler.
CEREN
: O ne ?
BALALI : Boşver. Senin suçsuz olduğunu anlama gücü, yani.
(ATEŞ ETRAFA, ÖZELLİKLE KENDİ YÜZLERİNE İLGİNÇ BİR
AYDINLIK VERMEKTEDİR.)
CEREN : Durak, ben cahilim. Pek içimi, düşündüklerimi anlatamam . . .
Şey . . . Durak dedim diye kızmadın, değil mi ? Ayıp olmadı, değil mi ?
BALALI : (GÜLÜMSER ELİNİ İKİ YANA AÇARAK) Ne dersen de, serbestsin.
CEREN : Ama, heç bi şey demiycem . . . Sadece seni sanki kırk yıldır tanıyom deyceem. Anam kadar, babam kadar, yan komşum Güllü kız kadar yakınsın deyceem . . . Çok iyi bir insansın deyceem . Bir de . . . (UTANMAKTADIR)
BALALI : (GÜLÜMSEYEREK KIZIN ELİNİ AVUÇLARI İÇİNE ALIR)
Ee. .
CEREN : Aman, söyleyim de artık kurtulayım. Yanacıklarından öpmek
istiyom deyceem . . . (DİĞER ELİYLE BALALI’NIN YANAKLARINI GÖSTERMEKTEDİR.)
- (BALALI YAVAŞÇA YANAĞINI UZATIRKEN.) Yanlış anlamıyon deel
mi ? (ÖPER ÇOK NARİN, ÜRKEK BİR ÖPÜCÜKTÜR BU . . .)
BALALI : Hiç yanlış anlamadım. Yeniden doğmuş gibi sevinç içinde olduğunu anlıyom. Onlar seni manen öldürmüşler. Bunun sevinci içindesin. Bana izin
verirsen, bende senin yanağını öpmek istiyom. (CEREN YANAĞINI UZATIR.
BALALI KENDİNDEN EMİN GÜLÜMSEYEREK ONU İKİ YANAĞINDAN
ÖPER. YAVAŞ VE ÜRKÜTMEDEN KONDURULAN BİR ÖPÜCÜKTÜR
BU. BU ARADA CEREN ÜŞÜMEKTEDİR. YUMRUKLARINI SIKAR, DİZLERİNİ GÖĞSÜNE ÇEKER, ELLERİNİ İÇİNE ALIR, TİTRER . . . BALALI
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
251
ELİNİ KIZIN BURNUNA DOKUNDURUR.)
- Sen üşüyorsun kızcağızım . . . Şunu üzerine geçir.
(KAPUTU KIZIN ÜZERİNE ÖRTER, DİĞER YANLARINI DA KAPATIR.
KIZ BAŞI DIŞARIDA KAPUTA GÖMÜLMÜŞTÜR.) bak, bu kaput çok işe
yarar. Ağustos sıcağında bize bunları aldırırlarken ne kızmıştık. Ama Anadolu
Bozkırı gece tam bir ayaza kesiyor. Bu kaput aynı zamanda yorganımız, yerine
göre minderimiz, yastığımız, yerine göre de gizlenme aracımız . . .
CEREN : Çok yorgunum Durak . . . Belki de rahatladığımdan yorgunluğumu hissettim. Biraz uyuyabilir miyim ? Şuracıkta . . . Sonra giderim.
BALALI : Uyu canım, ben senin yanındayım. Bekleyeceğim, rahat ol.
Kartal yarı’na da gitmeyeceksin. Ben senin yanındayken hiçbir kötü kılına bile
dokunamaz.
(ATEŞİN IŞIKLARI YÜZLERİNİ AYDINLATMAKTADIR. CEREN
BAŞINI BALALI’NIN DİZLERİNE KOYMUŞ, UYUMAYA BAŞLAMIŞTIR. BALALI KIZIN ÜZERİNDEKİ KAPUTU YORGAN BİÇİMİNDE
DÜZELTİR. BİR SÜRE ÖYLE KALIR. SONRA YAVAŞÇA KIZIN BAŞINI EKMEK TORBASINA KOYAR, KALKAR, KENDİSİ DE BİR KAYAYA DAYANIR. BİR TÜTÜN SARARKEN . . . )
BALALI : Zavallı kız . . . Onu daha ölmeden, ayakta mezara koymuşlar . . .
( SİGARA İÇERKEN KIZA BAKMAKTADIR. ESNER. YİNE CEREN’İN YANINA ÇÖMELİR. ONA SEVGİ DUYMAKTADIR. ELLERİYLE CEREN’İN
SAÇLARINI OKŞAR.) seni ürkütmüşler, güzel yavrum, çıldırtmışlar. Asıl ırzına bizimkiler geçmiş. (BİR SÜRE BU SESSİZLİK VE HAREKETSİZLİK
DEVAM EDER. SONRA YAVAŞ YAVAŞ AYDINLANMA BAŞLAR. BU İKİ
DAKİKALIK DONMA HAREKETİ İZLEYİCİDE AKŞAMIN GEÇTİĞİ İZLENİMİ VERMELİDİR. AYDINLANMA TAMAMLANINCA SAHNEYE
SAKALLI, SARIKLI BİR HOCA İLE CEREN’NİN ANNESİ, BABASI VE
AMCASI GİRER. HAYRETLE BALALI’YA BAKMAKTADIRLAR. HOCANIN DIŞINDAKİLER KÖYLÜ KIYAFETİNDEDİRLER.)
BALALI : (ELİYLE SUS İŞARETİ YAPARAK FISILTIYLA.) Gürültü
etmeyin, uyuyor. O kadar acı çekmiş ki . . . O kadar yorgun ki . . .
(YENİ GELENLER BU KEZ BİRAZ DAHA HAYRETLE BİRBİRİNEBAKARLAR.)
HOCA
: (KABACA) Ne diyon sen , be ! . . Bu kız niye burada duruyor ?
BALALI : Ölmesini mi istiyordunuz ?
HOCA
: Sana ne ?
BALALI : Yazık, bu zevkten mahrum kaldın, hoca . . . Her Türk insanı gibi
nice hocalarımız ellerine mavzer alıp vatan savunmasına koşarken, sen ödlek
252 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
gibi sıcak yatağında yaşıyor, keyif çatıyor, sonra da ona buna cahillik mi aşılıyorsun ?
HOCA
: Hak taala hazretleri rabbim ! . .
BALALI : Kes, Yüce Allahtan, peygamberin adından yararlanıp yalan dolanlarla etrafı kandırmayı . . . (DİĞERLERİNE DÖNER) Bu kız suçsuz. Masum, başına bir felaket gelmiş, ona yardımcı olup teselli edeceğinize, bu cahilin
sözlerine teslim oluyorsunuz.
(BU ARADA KIZ UYANMIŞ, AYAĞA FIRLAMIŞ, GERİ PLANDA KORKU İLE ELLERİNİ GÖĞSÜNDE KAVUŞTURARAK OLANLARI İZLEMEYE BAŞLAMIŞTIR.)
ANNE
cek.
: Ama kızımız cennete gidecek. Namusunu bu şekilde temizleye-
BALALI : (ANNENİN YÜZÜNE YÜZÜNÜ YAKLAŞTIRARAK.) Siz
annesi-babası olacaksınız, herhalde. Anam bacım, bu kız kirlenmedi. Bu kızın
namusu gitmiş olamaz. O onlara kuyruk sallamadı. Saklandı, yakalandı. Mücadele etti. Bayıldı. Ona nasıl namussuz diyebilirsiniz ?
HOCA
: Kader böyle istemiş, Allahın emri de . . .
BALALI : Allah sana böyle bir emir vermez. Kuranın Türkçesini bilmem,
ama böyle bir satır yok. Buna inanmıyorum.
BABA
: Biz bu zilletle nasıl yaşarız ? Kızı şey olmuş diyecekler.
BALALI : (ALAYLI ALAYLI GÜLÜMSEYEREK, GERİYE DOĞRU
ÇEKİLİR. ELİYLE BABAYI İŞARET EDER.) Güzeel . . . Doğru, burada asıl
zillet içinde olan sensin baba efendi . . . Birkaç Yunanlı köye gelince, siz ne diye
kaçtınız ? Mavzerlerinizi alıp niye karşı koymadınız? Kızınızın namusu önce
sizlerden sorulur. Onu niye koruyamadınız da kuyruğunuzu kıstırıp dağa kaçtınız, onu unuttunuz ?
HOCA
: Sen öyle diyon. Bakara suresinin . . .
BALALI : (ÜZERİNE YÜRÜRKEN) bana bak, hoca efendi, Defol git,
buradan. Şimdi seni öldürürüm. Sen hep baş adam olmak için, çıkarın için bu
iğrenç fikirleri yumurtluyorsun. Bu kız için bir daha konuşursan . . . (ES) Bak,
yüzden fazla Yunanlı öldürdüm. Seni de aralarına katarım. (HOCA KORKAR,
GERİYE ÇEKİLİR. CEREN AĞLAMAKTADIR. BAŞI EĞİKTİR.)
BALALI : (KIZIN YANINA GİDER. BİRAZ DA SERTÇE KIZIN SAÇLARINI BASTIRARAK YÜZÜNÜ YUKARI KALDIRIR.) ceren, senin alnın
açık, başın dik olmalı. Sen kötü bir şey yapmadın ki . . . Bırak, onlar utansınlar.
ANNE
değil mi ?
: Ama kızım kirletildi. Hep öyle demiyecekler mi ? Bu gerçek
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
AMCA
: Onunla kim evlenir ? . .
BABA
: Kim evlenir ?
253
(BALALI ONLARI SUSTURMA ANLAMINDA ELİNİ KALDIRIR.
HERKES SUSAR, ONA BAKAR. BİR AN DURUR. SONRA KONUŞUR.)
- Ben ! . . . . . . . . . . . . . . . . Ben evleneceğim ! . .
(HERKES ŞAŞIRMIŞTIR.)
CEREN : (YÜZÜNDE BİRAZ SEVİNÇ, BİRAZ HEYECAN VE ŞAŞKINLIKLA İLERİ ATILIR, BABASININ ÖNÜNDE BİR AN DURUR. SONRA BALALI’NIN YANINA VARIR. GÖZ GÖZE BAKIŞIRLAR. SONRA KIZ
BİRAZ DA GURURLA BALALI’NIN BİR KANADINA SIĞINIRKEN) Durak ! . .
BALALI : Evet, Allahın emriyle, peygamberin kavli ile istiyorum sizden.
Şimdi gideceğim. Sonra gelip karımı sizden alacağım. Bu kız şu andan itibaren
benim namusumdur. Gelene kadar da size emanet.
( ANNE BALALI2NIN ELİNE SARILIR.)
ANNE
suçluyuk.
: Allah bin kere senden razı ola. Bize kızımızı bağışladın. Biz
BALALI : (ELİNİ ÇEKER) Bilakis ben sizin elinizi öpeceğim. (ANNENİN ELİNİ ÖPER. SONRA ANNE KIZ BİRBİRİNE SARILIRKEN, BALALI
BABANIN ELİNİ ÖPER. AMCA İLE DE SARILIRLAR.)
HOCA
: (İKİ ADIM İLERİ ATAR, BİRAZ GÜLÜMSEYEREK.) Konuşma yasağım bittiyse, bir kelime edebilirmiyim ?
BALALI : Et, ama saçma olmasın.
HOCA
: Sen haklısınasker ağa, kızımıza gözümüz gibi bakacağız.
BALALI : Gelininize . . .
HOCA
: Gelinimize, evet gelinimize . . .
(ENSTRÜMANTAL BİR KÖY EZGİSİ.)
II.BÖLÜM
4.SAHNE
( BİR GREK MELODİSİ İLE SAHNE AÇILIR. BAŞKA BİR KIR
GÖRÜNÜMÜ. İKİ YUNAN ASKERİ OTURMAKTA, İÇKİ İÇMEKTEDİRLER. KIYAFETLERİ HEM PEJMURDE HEM DE LAUBALİDİR.
ŞAPKALARI ARKAYA ATILMIŞ GİBİDİR. SARHOŞÇA KONUŞMAKTADIRLAR.)
254 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
1.YUNAN : Osoke tapetanume, tötelefteo kefi ine telefteo kefi.
2.YUNAN : Yya su !
(1.YUNANLI HAVAYI KOKLAYARAK NEŞELENİR.)
1.YUNAN : Poli orea oaeras moshovolay homa.
2.YUNAN : İniki ean itandiki mas. İha dialeksi omu to höma mu.
(HER İKİSİNDEN DE KAHKAHALAR. O SIRADA YAN KÖŞEDEN
YARALI İLE BALALI ORTAYA ÇIKAR. BALALI ELİNDEKİ SİLAHI YUNANLILARA DOĞRULTMUŞTUR. YUNANLILAR İRKİLİR,
OTURDUKLARI YERDEN ELLERİNİ KALDIRIRLAR.)
BALALI : Teslim olun, zibidiler ! . .
1.YUNAN : Vah Türko . . .
2.YUNAN : Kai kame . . .
1 YUNAN : Maslipase Turko . . .
BALALI : Ulan siz manyak mısınız? . . Onbinlerceniz ölüyor. Arkadaşlarınız deli gibi İzmir’e kaçışıyorlar. Siz burada alemdesiniz.
1.YUNAN : Maslipase Turko . . .
2.YUNAN : Maslipase . . .
BALALI : Eee . . . Böyle küp gibi içerseniz, her andavallığı yaparsınız.
(YARALI YORGİ ONLARI İZLEMEKTEDİR.)
BALALI : Boyunlarınızdan sizleri beygir gibi bağlayacağım. Kendi yaralınızı da siz götüreceksiniz . . . Eh, artık üç esirle birlikte birliğime ulaşmanın tam
zamanı . . .
(YORGİ YANINDAKİ EKMEK TORBASINDAN BİR URGAN ÇIKARIRKEN.)
- Ey artık, biraz ellerimi sallay sallaya yürümek sırası bende, değimli ? Kiryakolar ? . . (İPİ SERTÇE ÇEKİŞTİREREK SAĞLAMLIĞINI ÖLÇER.) Şimdi,
ikinizde yüzü koyun uzanın, bakalım. Sizleri bağlayacağım . . . Güven olmaz
sizlere . . .
(BİRDEN BALALI’NIN ARKASINDAN ÜÇÜNCE YUNANLI ASKER
PEYDAHLANIR. SERTÇE TÜFEĞİN DİPÇİĞİ İLE BALALI’NIN BAŞINA VURUR . . . YUNANLILAR “YAŞA” SESLERİ İLE, SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI İLE AYAĞA FIRLARLAR. BALALI YERE YARI BAYGIN
YUVARLANIR. TABANCASI YORGİ’NİN YANINA DÜŞER. YUNANLILAR KALMAYA ÇALIŞAN BALALI’YI TEKMELERLER.
3.YUNAN : Timegah hara tayini tase skotoso.
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
255
(BİRBİRLERİNE İÇKİ İKRAN EDERKEN SEVİNÇ ÇIĞLIKLARINA DEVAM EDERLER.)
1.YUNAN : Yya su ! . .
2.YUNAN : Yya su ! . .
(2.YUNANLI YORGİ’YE İÇKİ İKRAM EDER, SEVİNÇLE SAĞLAM
OMUZUNA VURARAK.)
2.YUNAN : Ef haris timeni . . .
YORGİ
İSTER.)
: ( ELİYLE BALALI’YI GÖSTEREREK VURMAMALARINI
Mintontinto skotoste . . .
1.YUNAN : Ayde vre ! . . To fandaro afto tape tani . . (KENDİ BOYNUNU
GÖSTEREREK KESKE İŞARETİ YAPMAKTADIR.)
2.YUNAN : (SIRITARAK) Afti ine imira.
3.YUNAN : Ti eyine se sena ?
YORGİ
: (SERTÇE) Mintontinto skotoste !
3.YUNAN : (AYAĞIYLA BALALI’NIN YERE DÜŞEN KALABAĞINA
BİR TEKME ATAR. RUM ŞİVESİYLE TÜRKÇE . . . ) Heyy bre. . . türko . . .
bak bu asker varya, senin öldrülmemeni istiyor.
BALALI : (ŞAŞIRIR, DARBENİN ETKİSİYLE ZORLUKLA) Sen Türkçe biliyor musun ?
3.YUNAN : Ben ayvalıklı Rumlardanım sizlere kinim vardır. Hepinizin canı
cehenneme.
BALALI : Ne yaptık biz sizlere ?
3.YUNAN : Bu topraklar elen imparatorluk topraklarıdır. Bizden çaldınız.
Biz de sizleri öldirip toprahimiza sahip çıkmak isterik. (SORU TARZINDA) Bu
bir vatanseverlik değildir ?
BALALI : Asırlardan beri türk bayrağı dalgalanan yerler nasıl sizlerin
olurmuş ? bence kandırıldınız siz. Boşu boşuna onbinlerceniz gene öldürüldü.
3.YUNAN : (TÜFEĞİNİ BALALI’YA DOĞRULTUR) Bre buda alin yazgisi. Seni vurdim mi ? onbinlerin öcini almiş gibi olacağim.
(DİĞER İKİ YUNANLI ARKADAŞLARINA ALKIŞ TUTAR.)
1.VE 2. YUNAN : Bravo !
BALALI : (DARBENİN TESİRİYLE ZOR KONUŞMAKTADIR.) Sizin
burada tutunan bir birliğiniz kalmadı. Bana teslim olun, size hiçbir şey yapma-
256 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
yız. Bakın (YORGİ’Yİ GÖSTERİR) Ona bir şey yaptım mı ?
3.YUNAN : benim andim vardir. Sen ölmişindir . . .
BALALI : (GÖĞSÜNÜ AÇAR) Size yalvarmam . . . Buyurun , vurun . . .
Ama biz zaferi kazandık, siz yitirdiniz.
3.YUNAN : (BAĞIRIR) Ayvalık’ta kilisemize sizin Türko piçler pislik atarlaridi. Ama biz çocuklar sizin camilerinize yapmazidik . . Ama bir defa ben
yaptım . . . Gece cami kapısına hem işedim hem pok sürdüm. (DERİN DERİN
SOLUKLANMAKTADIR. ÇOK SİNİRLİDİR, GÖZLERİ YUVALARINDAN
FIRLAMIŞTIR) Bu olayı unutmadim . . . Andim vardir. Bu harpten sonra, Sizin
çocuklar gibi artık saklanmadan, korkmadan bu işi yapabilecektim. Hem de bir
düzine camiye . . Ama olmadi . . . olmadi . . .
BALALI : Kilise’de , cami de yüce Allah’ın evidir. O çocuklar iyi etmemiş.
Ama onlar çocuktu. Onların kilisenize yaptığını bir Müslüman büyük görse, her
birine birer tokat atar, engel olurdu. Ama sen keferede zaten çocukluk varmış . .
. hadi . . . bitirecekseniz, bir an önce bitirin işinizi . . . Hadi ! . . .
3.YUNAN (HANÇERİNİ ÇEKER) YARI HALSİZ DURUMDA OLAN
BALALI’NIN BOĞAZINA ÇÖKER) Hiç meraklanma, tavuk gibiboğazlayacağım şimdi seni . . .
(FAKAT ANSIZIN BİR PATLAMA SESİ DUYULUR. YORGİ YERDEN BALALI’NIN TABANCASINI ALMIŞ, HAVAYA BİR EL ATEŞ
ETMİŞTİR. BİR AN HERKES DONMUŞ KALMIŞTIR. YORGİ ZOR
TUTABİLDİĞİ SİLAHI YAVAŞ HAREKETLERLE YUNANLILARA
ÇEVİRİR. ELLERİ TİTREMEKTEDİR. YUNANLILAR İNANLIMAZ
OLAYIN DEHŞETİ İÇİNDE ŞAŞKINLARDIR. YORGİ DE ZOR TUTABİLDİĞİ TABANCA İLE SESSİZ VE HAREKETSİZDİR. SONRA BİRDEN TOPARLANAN 1.YUNANLI YORGİ’NİN ÜZERİNE YÜRÜMEYE
KALKAR.
1.YUNANLI
: Vire atime, ti ekanes . . .
YORGİ : Ha’ ! . . . (SERTÇE “SAKIN YAPMAYIN ! “ANLAMINA
BAĞIRMIŞTIR) YUNANLILAR BU KEZ TAMAMEN DURURLAR. YAPACAKLARI BİRŞEY YOKTUR.(BİR SÜRE DONUP KALIRLAR) SONRA
BİRDEN BALALI TOPARLANIR.
BALALI : Bravo, Yorgi gardaş . . . Allah senden razı olsun. Hak olan şeyi
yaptın. (YAVAŞÇA YORGİ’NİN YANINA VARIR, ONU İNCİTECEKMİŞ
GİBİ NARİN BİR HAREKETLE ELİNDEN TABANCASINI ALIRKEN YUNANLILAR BU FIRSATTAN YARARLANIP KAÇARLAR.
BALALI : Durun, kefereler ! . . . durun öldüreceğim sizi (İKİ EL ATEŞ
EDER AMA YUNANLILAR KAÇMIŞLARDIR.) UZAKLARA BAKARAK:
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
257
BALALI : Kefereler nasıl da kaçıyorlar. (SONRA GERİ DÖNER
YORGİ’YE YAKLAŞIR EĞİLİR. YORGİ YORGUNDUR. AMA YÜZÜNDE
MUTLU BİR İFADE VARDIR.
-Soylu bir insanmışsın, Yorgi. Sen bu adamlarla herhalde aynı kantardan değilsin. Sağol . . . Çok sağol . . .
(ODA ELİNİ UZATIR. BİR SÜRE EL SIKIŞIR, ELLERİNİ SALLAR.
BALALI ELİNİ ÇEKTİKTEN SONRA GÜLEREK “2” İŞARETİNİ YAPARAK ONU GÖSTERİR.
- İyi de be, Hristo ! . . . Sen şu cansız halinle benim iki defa hayatımı kurtardın. (SONRA “1” İŞARETİ YAPARAK KENDİNİ GÖSTERİR.) Ben ise senin
daha bir defa hayatını kurtarabilmiş değilim.
YORGİ : (ANLAMIŞTIR. GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK AYNI HAREKETİ YAPAR.) Yorgi . . . (ELİYLE 2 İŞARETİ), Balalı Durak Çavuş . . .
(ELİYLE 1 İŞARETİ.)
BALALI : (BOZULUR) İyi iyi . . . Hemen şımarma . . . sana da yüz vermeye gelmiyor . . . haydi gidiyoruz ! . . . Fazla durduk burada (FAKAT SONRA
BİRDEN DURUR . . . İÇKİ ŞİŞELERİNE BAKAR. ELİYLE YİNE YORGİNİN YARALI OMUZUNA VURMAYA KALKAR. YORGİ OH DİYE SAKINIR. AMA BALALI ACIYACAĞINI FARKEDER, DURUR) Yorgi . . . şunlardan bir iki yudum alsak mı, ki ? . . . karşılıklı iki kadehten kıyamet mi kopar ? .
. . İÇKİ DOLDURUP, BİRİNİ YORGİ’YE UZATIR.
YORGİ
: (YARALI AĞZINI İŞARET EDER.) tme traumatiz menos.
BALALI : Be aslanım, biraz acıtır ama iyi gelir. Mikroplarını da öldürür. )
SİRTAKİ MÜZİĞİ)
(KARŞILIKLI İÇERLER. İKİSİDE NEŞELİDİRLER)
BALALI : Şerefe !
YORGİ
: Yya sı, şe . . . ref . . ffe ! . . .
BALALI : Şerefe . . . YYA SU ! . . .
YORGİ : (KEKELEYEREK) Ceren . . . güzel . . (ELİYLE “GÜZEL”
İŞARETİ YAPAR, SONRA BALALI’YI GÖSTERİR. BALALI’NIN ELİNİ SIKAR . . . )
BALALI
: Anladım. Ceren için güzel diyorsun. Tenrik ediyorsun. Ulan
sen her şeyi iyi anlamışsın be ! . . Aferin !
YORGİ : (İKİ PARMAĞINI YAN YANA GETİREREK BALALI İLE
CEREN’İN BİRBİRİNE YAKIŞTIĞINI ANLATIR.) Ef haristimeni yineste . . .
BALALI : Birbirimize yakışıyormuyuz ? Vay be . . . Yahu Yorgi, sen iyi
258 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
kadeh arkadaşısın, haa . . . Bir kadeh içince çok neşeli, çok iltifatkar oluyorsun.
(İKİSİ DE GÜLÜŞMEKTE, KADEH TOKUŞTURMAKTADIRLAR.
O SIRADA TOP SESLERİ DUYULUR . . . )
- (BALALI SIÇRAR ) Bizimkiler . . . Beni çağırıyorlar . Yeter oyalandık . . .
Durmaksızın koşuyoruz . . . Davran bakalım ! . .
(EŞYALARINI, SİLAHLARINI TOPLAMAKTADIR. HAREKETLİ
COŞKULU BİR MELODİ İLE PERDE KAPANIR.)
5.SAHNE
(PERDE HENÜZ AÇILMAMIŞTIR. AMA SAHNENİN İÇİ AYDINLANIR. SALON KARANLIK KALACAKTIR. YAKLAŞAN, UZAKLAŞAN UÇAK SESLERİNE UYUMLU OLARAK UÇAK GÖLGESİ PERDE
ÜZERİNDEN GELİP GEÇECEKTİR..)
EFEKT : Ansızın azalıp yükselen uçak gürültüsü. Bir uçak gidip gelmekte ve ses maksimumda iken makinalı tüfekle ateş etmektedir.
BALALI : Aman Allahım, bir uçak . . . Güneşten öremiyorum ! . . Türk’ün
mü, gavurun mu ? . . (SOLUK SOLUĞA) Hemen şu ağacın altına saklanalım.
Dayan Yorgi. Sedyenin sopalarından tut, düşme ! . .
(AYAK SESLERİ, SEDYENİN SÜRÜNMESİ, BALALI’NIN SOLUK
SOLUĞA KOŞUŞU. ÇALI HIŞIRTILARI)
BALALI : Evet, anlamıştım, Yunan uçağı ! iyice şaşırttınız, aptallar . .
(UÇAK SESİ UZAKLAŞIR.) İleride o kadar bölük tabur varken,bir yaralı ile
bir ben garibi mi buldunuz ? Erkeksen, onlara saldırsana . . . Salak ! . . (UÇAK
SESİ YİNE KUVVETLENİR. AYAK SESLERİ . . . SOLUK SOLUĞA KOŞUŞTURMA . . . MERMİ SESLERİ . . SONRA YİNE UÇAK UZAKLAŞIR.)
BALALI : Bu son çırpınışlanırız, son .. . İş kalmamış sizde, iş . . .
(UÇAK SESİ YOKTUR. YANLIZCA YAKIN PLANDAN BALALI’NIN
SAKİNLEŞMEYE DOĞRU GİDEN SOLUKLARI VARDIR.)
BALALI : Yine gelicek. Yorgi sen bu ağaç altında güvencedesin. Ben açığa
çıkıp, onu şaşırtacağım. Gelirse eğer, (UÇAK SESİ YİNE DUYULUR, KUVVETLENMİŞTİR.) İti an. Taşı eline al . . . Heeey ! Hristo . . . Ben buradayım.
Heey. Yaklaş yaklaş . . . (SERTÇE) Şimdi ! . . . (YİNE SOLUK SOLUĞA KOŞUŞTURMA . . . DAL HIŞIRTILARI. UÇAK SESİ MAKSİMUMDAYKEN
MAKİNALI TARAKALARI)
BALALI : Dangalak, nerelere ateş ediyor ? . . . Ulan bizim memlekette
senin gibilere değil uçak, cındırığı çıkmış ineğin çektiği kağnıyı bile vermezler
be . . .
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
259
(UÇAK SESİ İYİCE KAYBOLMUŞTUR. PERDE AÇILIR. YİNE KIR
VE GERİDE PANO GÖZÜKECEKTİR. BALALI SEDYEYİ SÜRÜKLEMEKTEDİR.)
BALALI : Gittiler . . . Gidecekler . . . Gelemezler artık . . . Bitiyor işleri.
(YORGİ ELLERİNİ SALLAYARAK İNLEMEYE, KIPIRDAMAĞA
BAŞLAR.)
YORGİ
: Teé mu, pe téno . . .
BALALI : ( GERİYE BAKARAK) Tamam be uçak gitti. Bir daha da gelmeyecek. Ne var daha korkacak ? . . .
YORGİ
: Du . . . Du . . . Durak . . .
BALALI : (SİNİRLE) ne var ! . . .
YORGİ
: Durak . . . Arka . . . Arkadaş . . . Dost . . .
BALALI : (DURUR, YUMUŞAYARAK) Vay be . . . Senin bir bildiğin
sözcük daha varmış . . . Arkadaş ya arkadaş . . . Dost . . . Bırakalım gevezeliği
de yola devam edelim. Neredeyse birliğe ulaşıyorum. Biraz daha dişimizi sıktık
mı, senin de benim de çilem tamamdır.
YORGİ
: (ZORLUKLA) Ark . . . adaş . . . Du . . . rak . . .
BALALI : Tamam tamam, anladık. Arkadaşız. Maşallah, öğrenme yeteneğin kuvvetli . . . Sen ötekilerden de değilsin . . . Belki arkadaşlığa önem de verdin sen, haa ? Baksana tek bildiğin Türkçe sözcükler “Arkadaş”, 1 Dost” (ES)
Anlamıyorum, ne diyorsun ?
(BURADA KULAĞINI YUNANLININ AĞZINA YAKLAŞTIRMIŞTIR.) Ne demek istiyorsun ? . . . (YUNANLI GÖMLEĞİNİN DÜĞMELERİNİ İŞARET ETMEKTEDİR. ACI İLE KIVRANMAKTA. BAŞINI İKİ
YANA SALLAMAKTADIR. AĞLAMAKTADIR) Gömleğinin düğmeleri
mi açayım ? Duuur . . . Anladım . . . İşte açtım. Ne var içinde ? (YORGİ İÇ
CEBİNİ İŞARET ETMEKTEDİR) Bakiim, neymiş o ? . . . (FOTOĞRAF
VE MEKTUPLARIN BULUNDUĞU LASTİKLE BAĞLANMIŞ BİR TOMAR ÇIKARIR.)
YORGİ
: Fotografia . . . A’nikse
BALALI : Fotoğfar mı, açayım mı ? (BİR FOTOĞRAF ÇIKARIR. SİYAH-BEYAZ, KARISI İLE KIZININ RESMİDİR BU. İZLEYİCİLERİN GÖREBİLMESİ İÇİN BÜYÜK BİR RESİM OLMALI. ANNE-KIZIN GÖĞÜS
YUKARI ÇEKİLMİŞ VE BÜYÜK BİR RESİMLERİ OLMALI BİLMELİ)
Ooo . . . Ne güzel ? . . . Bir kadınla bir kız bu. İkiside ne kadar güzeller ! . . . Hele
şu kız ne şirin şey . . . Sanki dondurma bebeği . . . Yorgi, bunlar senin mi ? Ben
de amma soruyorum haa. Tabii, senin karın ve çocuğun.
260 LEGES Hukuk Dergisi
YORGİ
TEMMUZ 2012
: Dikse ! . .
BALALI : Amaan, Yorgi, ben de amma dangalakmışım haa . . . Sana göstermek için çıkarıyom, ama hep ben bakıyom . . . (RESMİ YORGİ’YE DÖNDÜRÜR. YORGİ ACI İLE YAKLAŞTIRILMASINI İŞARET EDER AĞLAMAKTADIR.) Yaklaştırıyım mı ? . . . Olur . . . Daha mı yaklaştırıyım ? (BALALI’DA
AĞLAMAKTADIR.) Anlıyorum. Karını çocuğunu öpmek istiyorsun. Öp hadi
öp bakalım. Yorgi doya doya öp . . . (VURGULU) Arkadaş Yorgi . . . Ağlama,
yaşayacaksın. Ağlama be . . . Beni de ağlatacaksın. (YORGİ YİNE BİRŞEYLER İŞARET ETMEKTEDİR.) Yine ne istiyorsun? Elimi mi ? Al istiyorsan işte
elim . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ ÖPMEYE ÇALIŞMAKTADIR.)
BALALI : (HIÇKIRARAK) Yorgi, kardeşim, sen daha biz Türklerin nelerini gördün ki . . . Yedi düvende insanlığı biz öğrettik. Daha da öğretiyoruz. Bak
öldürdüğün Ayvalık’lı o Yunanlı Atalarıyla birlikte asırlardan beri yaşadı. Bu
memlekette, huzur ve güven içinde . . . Daha da yaşayabilirdi . . . Türk insanlığı
bu gerektirir . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ SIMSIKI TUTMAKTADIR.)
Bırak elimi de, yolumuza devam edelim . . .
(YORGİ ÖLMÜŞTÜR.
KURTARIR.)
HAREKETSİZDİR.
BALALI
ELİNİ
Sözlerini sabitleştirme . . . Soluk al . . . Soluk al ! (AĞZINIAYIRARAK
HAVA ÜFLER . . . SAĞLAM OMUZUNDAN TUTARAK SARSAR. SONRA
DURULUR. YORGİ’NİN ELİNİ BIRAKIR. ELİ DÜŞER . . . AYAĞA KALKAR. ACI İLE BAKMAKTADIR. )
BALALI : (SAKİN, ACILI) Ölme be, Yorgi . . . Sana alışmıştım bayağı.
(BİRDEN SEVİNİR.) Ölmedim . . . Yaşıyorsun. Geç şu sedyeye, de yolumuza
devam edelim. (BALALI SEDYENİN UÇLARINDAN YAPIŞARAK SÜRMEYE BAŞLAR.)
BALALI : No’olurdu be Yorgi, ikimiz de iki ülkenin iki huzurlu insanı
olsaydık. Sen, bacım olsun, o güzel karınla, o şirin yavrunla,yuvanda , evinde
olsaydın. Ben ise yurdumda, köyümde, toprak damlı evimde, huzur içinde, çoluk çocuğumla birlikte olsaydım. Karım da Ceren haa . . . Ne olurdu, sen işinde
rahat, karlı, ben de sarı altın başakların dikeldiği tarlamda ürünümü biçiyor olsaydım . . . Biliyorsun ya, yorgun bir günün akşamında, sen orada Yunan’da, ben
burada anadolu’da hanımlarımızın getireceği aşı bekleseydik. Yorgun bir günün
akşamında . . . Yok, belki de fırıncılık işine devam ederdim. Belki Şehere iner,
fırında çalışırım gene.
(TERİNİ SİLER, YİNE YOLUNA DEVAM EDER.)
BALALI : Sizin o başınızdaki başları kopasıcalar sizleri kandırıp buralara
saldırtmasalardı . . . Ne işiniz vardı, binlerce fersah ötelerde, yabancı topraklarda
?...
SAYI: 31
KÜLTÜR SANAT
261
(DURUR, DÖNER, YORGİ’YE BİR BAKIŞ FIRLATIR.)
BALALI : Kızma bana gardaşım, ama ben gazi Mustafa Kemal Paşama
çok hayranım . . . Aslında, cahil bir insanım. Pek anlamam . . . Ama ondan gelen
emirleri komutanlarımız hep okurlar. Anladığım kadarıyla bu düşünüp yapamadıklarımızı o yapacak. Gazi paşam yapacak . . . Bilki bizler değil, ama bizim
çocuklarımız dost olacaklar . . . Bu düşlediğimiz huzuru onlar yaşayacaklar . . .
(BİRDEN BİR TÜRK NÖBETÇİ ORTAYA ÇIKAR. SİLAHINI DOĞRULTMUŞTUR.)
NÖBETÇİ : Dur, kimdir, o ! . . .
BALALI : (NÖBETÇİYİ DUYMAMIŞTIR BİLE . . .) Oldu mu ya, Yorgi
Ağa . . . Ülkemizin perişan, şehirlerimiz, köylerimiz yıkılmış . . . Ailelerimiz
hasret . . .
(BİR ER YANLARINA YANAŞIR.)
ER : Yahu, bu bizim Balalı Durak değil mi ?
NÖBETÇİ : Evet, balalı Durak Çavuş . . .
BALALI : Sizler de yoksul kaldınız, bizler de . . . Savaş sizi ve yedi bizi de
yedi bitirdi . . . Kına yaksın Engiliz gavırı, Frenk gavırı . . .
NÖBETÇİ : (ARKASINDAN YÜRÜMEKTEDİRLER.) Ne kadar da kötülenmiş . . .
(İKİNCİ ER ÇIKAR.)
II.ER
: Durak Çavuşum, durak çavuşum ! . . . Biz senin bölüğündeniz.
Arkadaşlarınız.
BALALI : Bizleri birbirmize düşürenler kör olsunlar. Yoksa ben seni nereden bulacaktım da, boğazlaşacaktık ? . .
II.ER
: Durak Çavuş ! . . Bu Yunanlı ölmüş. Boşuna Taşımışsın, onu . .
. Ölmüş . . . Ölmüş . . .
BALALI : (SERT BAKAR, SERTÇE KONUŞUR.) Ölmedi o, kurtulacak .
. . Merak etmeyin .
(BİR TÜRK SUBAYI KARŞISINA ÇIKAR, ÖNÜNDE DURUR . . .)
SUBAY
: (SEVİNÇLE) Ooo ! Durak Çavuş . . . Hoş geldin aramıza . . .
Kötülemişsin. Heey ! . . Beni duyuyormusun ? . .
(BALALI DURUR. GÖZLERİNİ KIRPIŞTIRARAK KOMUTANINA BAKAR. BİRDEN TOPARLANIR. TOPUKLARINI BİRLEŞTİRİR,
ESAS DURUŞA GEÇER, SELAMA DURUR.)
BALALI : Dalgınlık oldu, komutanım. Affedin beni. Biraz geciktim. Em-
262 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
rinize hazırım. Müsaade edin. Tüfeğimi alıp siperime geçeyim. (O ARADA
YORGİ’YE BAKAR.)
SUBAY
: Balalı, bu asker ölmüş . . . Biz bu zavallının gereğini yaparız.
Sen rahat ol.
BALALI : Emredersiniz, komutanım. (GİTMEYE KALKAR.)
SUBAY
: Balalı ! . . (BALALI DURUR.) Hemen sipere değil. Önce seyyar mutfağa git. Bi şeyler ye, iç . . . (BALALI YİNE YORGİ’YE TAKILMIŞTIR.) Çavuşum, bırak artık bu mahsumu . . . Onu dinine uygun şekilde gömeceğiz . . . Ondan sonra da ! . . (SERT) Görevine ! . . İzmir’e kadar ! . . .
DURAK
: (TOK BİR SESLE) Başüstüne komutanım ! . . . İzmir’e kadar !
(BİRDEN BAŞLAYAN COŞKULU BİR MARŞ)
(O ANDA MANZARA PANOSU GİDER, YERİNİ BEYAZ PERDE
ALIR. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN KALPAKLI RESMİ PERDEDE
GÖRÜNTÜLENİR. SUBAY VE ERLER ESAS DURUŞTA MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA SELAM DURURLAR. MARŞ ALÇALIR, KAYBOLUR)
EFEKT : Birden top sesleri, makinalı tüfek tarakaları, at kişnemeleri, at
nalı sesleri, bomba sesleri, Allah Allah ! . . . sedaları ile bir savaş efekti başlar.
Bir süre devam eder, sonra sesler alçalır.
ATATÜRK’ÜN SESİ
: ordular ! . . . İlk hedefiniz Akdeniz’dir . . . İleri !
EFEKT : Savaş efekti yine yükselir. Bu arada sinema perdesinde İstiklal Savaşımızla ilgili dökümanter filmlerimiz sıralanmağa başlar. Örneğin, Türk
Mehmetçiğin hücumu, süvarilerimizin akını, top başında sürekli atış yapan topçular, Atatürk’ün Mehmetçiği teftişi . . . Atını şaha kaldırışı, Türk Bayrağı ile
düşmana saldıran erlerimiz. (YAKIN PLAN SÜVARİLERİMİZİN HÜCUM
ANINDAKİ BİR BÖLÜM YAVAŞ ÇEKİMLE GÖSTERİLEBİLİRSE DAHA
ETKİLİ OLACAKTIR.) Kağnı taşıyan kadınlar, (BURDAN İTİBAREN SÜPERBOZE OLARAK BİR MARŞA GEÇİLİR) İzmir’e ulaşan ve Hükümet konağına Türk Bayrağı diken askerlerimiz . . . (BÜTÜN BU SAHNELER “KURTULUŞ” FİLMİNDEN DE KISMEN VEYA TAMAMEN ALINABİLİR . . .)
Atatürk’ün kalpaklı resmi yine gözükür. Sonra marş alçalır, öyle devam ederken;
SPİKER : Türk’ün destanı büyük ! . . . Sizlere ne gösterebildik ki . . .
(KONUŞMA SIRASINDA ATA’NIN ÇEŞİTLİ PORTLERİ ARKA ARKAYA
GÖRÜLÜR.) Hangi birini anlatalım, hangi birinden söz edelim ? Daha önce
kaç kez böyle olmuştu . . . Türk’ü birbirine düşürdüler, parçaladılar, birbirleriyle
boğazlaştırdılar . . . Sonra üzerine atılıp tutsak ettiler. Uşak yapmağa uğraştılar,
boyunduruk vurup kendilerine tutsak olmağa zorladılar. İsterseniz biraz gerilere
gidelim. (YILDIRIM BEYAZIT PORTRESİ) . Yıldırım Beyazıt yenilgisinde mi
böyle olmadı ? Türk bir düzine beyliklere ayrılıp, birbirleriyle mi boğazlaşmadı
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
263
? . . Daha da gerilere gidelim . . . (OĞUZ HAN PORTRESİ) . Oğuzlar zamanında Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine düşürülmedi ? Yiğit, soylu Türk
insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap çekti ? (ORHON ANITLARINDAN
GÖRÜNTÜ). Biliyor musunuz, Orhon anıtlarında bin küsur yıl önce, ünlü Türk
önderi Gültekin Kaan:
“ Hey, Türk Budunu . . . Senin dirliğin, senin birliğin oldukça, senin bileğini
kim bükebilir ? . . .
(YİNE ATA’NIN RESİMLERİ)
- Kurtuluş Savaşında da öyle oldu . . . Yedi düvel bu kahraman koç yiğitler
yatağı vatanımıza yüklendiler. Kimi İslamcılıkta aradı kurtuluşu, kimi ırkçılıkta,
kimi ingilizin kanatları altında. Birileri ben Kürdüm dedi, diğerlerine düşman
oldu . . . Kimileri Rumum dedi, Ermeniyim dedi, Padişahçıyım dedi . . . Hep ayrı
baş çekti. Kentlerde sokaklarda eşkıya kol gezer oldu . . . Herkes birbirinden ayrı
düşünür oldu. Her düşünce ayrı bir düşmanlık yarattı.
(BANDIRMA VAPURU GÖRÜNTÜLENİR)
- Ama . . . Birden köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan . . . Anadolu’nun
bağrına . . . Bir Türk komutanı Türk’ü ancak Türk’ün kurtaracağını anladı . .
. (ATATÜRK’ÜN HEYET-İ TEMSİLİYE İLE BİRLİKTE RESİMLERİ GÖRÜNÜR) Ama birlik ve beraberlik içinde olursa . . . El ele . . . Omuz omuza . . .
Kalp kalbe . . . Can cana olursa . . . aradılar . . . Türk insanı devleştikçe devleşti
! . . . Omuz omuza, kalp kalbe, el ele düşmana yürüdüler . . . Sel olup taştılar . .
. İşte, bu destanı yarattılar . . .
(MARŞ YÜKSELİR, ALÇALIR, BİR KÖY EZGİSİ YERİNİ ALIR. BU
ANDAN İTİBAREN ABANT’TAN, YEDİGÖLLERDEN, İZMİR ENTERNASYONAL FUARINDAN GÖRÜNTÜLER BAŞLAR.)
- Ve bu cennet vatanı bize kanları, canları pahasına armağan ettiler . . .
(POS BIYIKLARI İLE GAZİLERİMİZİN ÇEŞİTLİ GÖRÜNTÜLERİ.
TEKLİ VEYA BİRKAÇ ZABİT BİRLİKTE OLABİLİR. HEMEN ARKASINDAN BÜYÜK BİR TÜRK ŞEHİTLİĞİ VE ORADA ELLERİNİ AÇARAK DUA EDEN BALALI GÖRÜNTÜLENİR.)
- Şimdi onlardan ne kadarı kaldı, ne kadarı yaşıyor acaba ? .
(BALALI, CEREN VE ÜÇ ÇOCUĞU İLE BİR AİLE FOTOĞRAFI.
GİYSİLERİ OLDUKÇA MODERN OLACAK. BALALI İSTİKLAL MADALYALIDIR. ARKALARINDA GÜZEL BİR KÖY GÖRÜNTÜSÜ . . .)
-Balalı’yı görmek isterseniz, bir 30 Ağustos veya bir 29 EkimBayramında,
sabahleyin ankara’da Ulus’ta Atatürk Anıtına veya İstanbul’da Taksim Atatürk
Anıtına şöyle bir uğrayın . . .
GÖRÜNTÜ
: (BALALI 50 YAŞINDA HARP GAZİSİ GİYSİLİDİR.
264 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
GÖĞSÜNDE İSTİKLAL MADALYASI İLE GURURLA ULUS’TAKİ ATATÜRK ANITI ÖNÜNDE “ATA’YA” BAKMAKTADIR. FOTOĞRAF YANSITIMI)
-Artık çok azını görebildiğimiz, yaşlı ama gururlu gazilerimizden biridir O...
GÖRÜNTÜ
: (YİNE BALALI TAKSİM ANITI ÖNÜNDE, ELİ BASTONLU 70 YAŞINDADIR VE ESAS DURUŞTA ÇAKI GİBİ ATA’YA SELAM
VERMEKTEDİR. FOTOĞRAF YANSITIMI)
- Mutlaka onlardan birisidir . . .
(YİNE HEYKEL ÖNÜNDE 80 YAŞLARINDA BALALI’NIN FOTOĞRAFI. GAZİ GİYSİLİ, MADALYALI BAŞI ÖNÜNDE BASTONUNA DAYANARAK DURMAKTADIR.)
Lütfen . . . Lütfem, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin . . . Eğer. . . Eğer,
becerebilirseniz elini öpün. Gözlerinden birer damla yaşla, size gülümsemeye
çalışacak, yanaklarınızı okşayacaktır, mutlaka . . . Ama, lütfen acele edin. Belki
bu bayramda onu da göremeyebilirsiniz, artık . . .
(ATA’NIN BİR GÖRÜNTÜSÜ)
-Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizin sayenizdedir Paşam, sağolun
!...
(ATA’NIN ONUNCU YIL NUTKU FİLMİ)
BU ANDAN İTİBAREN PERDE İNERKEN ATATÜRK’ÜN 10. YIL
NUTKUNDAN BİZZAT KENDİ SESİ İLE TÜRK HALKINA SESLENİŞİ
DUYULACAKTIR . . .
SON
Atilla Büyükmurat
13.5.1997 FLORYA
LÜTFEN BU YAZIMIZI TİYATRO GÖSTERİMİNDEN SONRA
OKUYUNUZ.
(Bu yazı piyesimizin son bölümüdür.)
Türk’ün destanı büyük ! . .
Bu piyesimizle sizlere ne gösterebildik ki . . . Hangi birini anlatalım . . .
Daha öncelerde de kaç kez böyle olmuştu . . . .
SAYI: 31
KÜLTÜR SANAT
265
Lütfen, öz tarihimize bir göz atalım.
Hani Ortaasyalarda Bilge Kağan’larla, Oğuz Han’larla, okuduğumuz . . .
Bakın, taa . . bu günlere değin . . . .
Türk’ü başka türlü deviremezlerdi . . . .
Türk’ü birbirine düşürdüler,
Birbirleriyle boğazlaştırdılar . . . .
Öyle parçalayabildiler ancak . . .
Sonra . . . sonra üzerlerine atılıp tutsak ettiler,
“Uşak” yapmaya uğraştılar . . .
Boyunduruk vurup köleleri olmaya zorladılar.
Yıldırım Beyazıt yenilgisinde mi böyle olmadı, karşımızdaki yine Türk Hakanı Timur ve Türkçe konuşan koç yiğitlerimiz . . . . .
Sonra bir düzine beyliklere ayrılıp Anadolu içinde mi boğazlaşmadık?
Daha da gerilere gidelim . .
Oğuzlar zamanında Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine düşürülmedi?
Yiğit, Soylu Türk insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap ekmedi?
Biliyormusunuz, Orhun anıtlarında bin küsür yıl önce seslenmiş, ünlü Türk
hakanı Gültekin . . .
“Hey, Türk Budunu . . . . Senin dirliğin, senin birliğin oldukça, senin bileğini
kim bükebilir ? . . . “
Evet, burada, Kurtuluş Savaşımızda da böyle oldu. Yedi düvel bu yiğitler
yatağımıza yüklendiler. Kimine İslamcılıkla arattılar, kurtuluşu,
Kimine ırkçılıkla, kimine halifecilikte . . .
266 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Kimi ingilizin kanatları altında aradı selameti . .
Birileri ben “Rumum” dedi, İstanbul’a ayak basan Fransız, İngiliz, İtalyan
askerini alkışladı.
(Düzeltiyorum) alkışlatıldı . . .
Biri Ermeniyim dedi, dedirtildi .
Bir başkasına “Padişahçıyım” tutkusu aşılandı . . .
Kentlerde, sokaklarda eşkıya kolgezer oldu .
Herkes birbirinden ayrı düşünür, ayrı telden çalar oldu. Her düşünce ayrı bir
düşmanlık yarattı . . . .
Ama, ama . . . . Köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan Anadolu’nun bağrına.
Bir türk komutanı, Türk’ü ancak Türk’ün kurtarabileceğini anladı.
Ama, Birlik ve dirlik içinde olunursa . . . .
El ele . . . . . Omuz omuza ! . . . .
Kalp kalbe . . Can cana ! . . .
“O”nun işaretiyle Türk insanı devleştikçe devleşti . . . .
Omuz omuza, kalp kalbe, el ele oldular,
Düşmana yürüdüler . . .
Sel olup taştılar . . . . .
İşte bu destanı yaptılar,
Geçmişte de olduğu gibi . . . .
Ve bu cennet vatanı kanları, canları pahasına bize armağan ettiler . . .
------------Balalı’yı görmek isterseniz eğer, bir 30 Ağustos, bir 29 Ekimde bayram
günü . . . . .
Ankara’da Ulus’ta Atatürk Anıtına, veya İstanbul’da Taksim Atatürk Anıtına
. . . . Belki de başka bir kentimizde zafer sembolü köşemize,
KÜLTÜR SANAT
SAYI: 31
267
Uğrayın şöyle bir . . . .
Başında kalpağı, üzerinde İstaklal Gazilerine ait üniforması ile mutlaka oradadır . . . .
Yorgun vücuduyla kenara oturmuş, hala diriliği koruyan pos bıyıklarını dikelterek, kırpış kırpış gözleriyle . . . .
Göğsünde ışıl ışıl İstiklal Madalyasıyla . . . .
Azametle duran “Atasına” bakmaktadır . . . . .
Artık iyice tükenmiş, birkaç gazimizle birlikte . . . . .
Lütfen lütfen, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin . . . .
Eğer eğer . . . Becerebilirseniz, elini öpün . . . .
Gözlerinden birer damla yaşla, size gülümsemeye çalışcak, yanaklarınızı okşayacaktır.
Mutlaka . . . . . .
Ama lütfen acele edin . . . . .
Belki bu bayramda onu da göremeyebilirsiniz artık . . . .
Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizler sayesindedir,
Yiğit kuvayı milliyecilerimiz . . .
sizler ! . . .
YAZAR
ÖNEMLİ BİLGİLER
r Kıdem Tazminatı Tavanı
r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret
r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları
r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem
r Yıllık Ücretli İzin Süreleri
r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri)
r İşsizlik Sigortası Primi
r Gelir Vergisi Tarifesi
r Katma Değer Vergisi Oranları
r Kurumlar Vergisi Oranı
r Geçici Vergi Oranları
r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı
r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri
r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları
r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre
Gecikme Zammı Oranları
r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler
r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre)
r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)
r Değerli Kağıtlar
r Damga Vergisi Harçları
r Yargı Harçları
r Noter Harçları
r Vergi Yargısı Harçları
r Tapu ve Kadastro Harçları
r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları)
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro)
r HUMK ve İİK Parasal Sınırları
r İYUK Parasal Sınırları
r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü
Oldukları Tutarlar
r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler
r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
ÖNEMLİ BİLGİLER 271
SAYI: 31
KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2012)
01.01.2012 - 30.06.2012 (BKK 2012/2663)
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2011 - 30.06.2011
01.07.2010 - 31.12.2010 (İlgili Genelge)
01.01.2010 - 30.06.2010
01.07.2009 - 31.12.2009
01.01.2009 - 30.06.2009
01.07.2008 - 31.12.2008
01.01.2008 - 30.06.2008
2.805,04
2.731,85
2.623,23
2.517,01
2.427,04
2.365,16
2.260,05
2.173,18
2.087,92
DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER
Dönemi
01.07.2012-31.12.2012
01.01.2012-30.06.2012
01.07.2011-31.12.2011
01.01.2011-30.06.2011
01.07.2010-31.12.2010
01.01.2010-31.06.2010
01.07.2009-31.12.2009
01.01.2009-30.06.2009
16 Yaşından Büyükler İçin
940,50 TL
886,50 TL
837,00 TL
796,50 TL
760,50 TL
729,00 TL
693,00 TL
666,00 TL
16 Yaşından Küçükler İçin
805,50 TL
760,50 TL
715,50 TL
679,50 TL
648,00 TL
621,00 TL
589,50 TL
567,00 TL
ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER
(01.01.2012-30.06.2012 Dönemi)
16 Yaşından
Büyükler
Brüt Ücret
886,50 TL
Sigorta Primi İşçi Payı
124,11 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı
8,37 TL
Gelir Vergisi Matrahı
753,52 TL
Gelir Vergisi
113,03 TL
16 Yaşından Küçükler
760,50 TL
106,47 TL
7,61 TL
646,42 TL
96,96 TL
272 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Damga Vergisi
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
5,85 TL
251,86 TL
634,64 TL
ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
Sigorta Primi İşveren Payı (% 19.5)
183,40 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşveren Payı (% 2) 18,81 TL
202,21 TL
Toplam İşveren Katkısı
KONUT KAPICI ÜCRETİ VE KESİNTİLER
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
Brüt Asgari Ücret
940,50 TL
Sigorta Primi İşçi Payı (% 14)
131,67 TL
İşsizlik Sigortası İşçi Payı (% 1)
9,41 TL
Damga Vergisi (% 0,66)
Kesintiler Toplamı
141,08 TL
799,42 TL
Net Ücret
5,02 TL
216,06 TL
544,44 TL
DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER
Dönemi
01.07.2012-31.12.2012
01.01.2012-30.06.2012
01.07.2011-31.12.2011
01.01.2011-30.06.2011
01.07.2010-31.12.2010
01.01.2010-31.06.2010
01.07.2009-31.12.2009
01.01.2009-30.06.2009
16 Yaşından Büyükler İçin 16 Yaşından Küçükler İçin
940,50 TL
805,50 TL
886,50 TL
760,50 TL
837,00 TL
715,50 TL
796,50 TL
679,50 TL
760,50 TL
648,00 TL
729,00 TL
621,00 TL
693,00 TL
589,50 TL
666,00 TL
567,00 TL
2012 YILI ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI
MEDENİ DURUMU
AGİ
MEDENİ DURUMU
Bekâr
Evli, Eşin Geliri Olan
66,49
Evli, Eşin Geliri Olan, Bir Çocuk 68,70
AGİ
66,49
Evli, Eşin Geliri Olmayan
Evli, Eşin Geliri Olmayan, Bir Çocuk
71,69
80,65
ÖNEMLİ BİLGİLER 273
SAYI: 31
Evli, Eşin Geliri Olan, İki Çocuk
Evli, Eşin Geliri Olan, Üç Çocuk
Evli, Eşin Geliri Olan, Dört
Çocuk
77,66
83,63
89,61
Evli, Eşin Geliri Olmayan, İki Çocuk
Evli, Eşin Geliri Olmayan, Üç Çocuk
Evli, Eşin Geliri Olmayan, Dört
Çocuk
89,61
95,58
101,55
ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden
düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları
aşağıdaki biçimi almıştır:
ASGARİ ÜCRET 2008 YILI UYGULAMASI
01.01.2008 - 30.06.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
NET AYLIK
435,92.- TL
481,55.- TL
490,67.- TL
497,52.- TL
504,36.- TL
508,93.- TL
513,49.- TL
01.07.2008 - 31.12.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
NET AYLIK
457,63.- TL
503,26.- TL
512,39.- TL
519,23.- TL
526,08.- TL
530,64.- TL
535,20.- TL
274 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
01.07.2008 - 31.12.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
NET AYLIK
457,63.- TL
503,26.- TL
512,39.- TL
519,23.- TL
526,08.- TL
530,64.- TL
535,20.- TL
ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI
01.01.2009 - 30.06.2009 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
NET AYLIK
477,19.- TL
527,13.- TL
537,13.- TL
544,62.- TL
552,11.- TL
557,11.- TL
562,10.- TL
ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI
01.07.2009 - 31.12.2009 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
NET AYLIK
496,53.- TL
546,48.- TL
556,47.- TL
563,97.- TL
571,46.- TL
576,45.- TL
581,45.- TL
ÖNEMLİ BİLGİLER 275
SAYI: 31
ASGARİ ÜCRET 2010 YILI UYGULAMASI
01.01.2010 - 30.06.2010 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
NET AYLIK
521,89.- TL
576,57.- TL
587,50.- TL
595,70.- TL
603,91.- TL
609,37.- TL
614,84.- TL
01.07.2010 - 31.12.2010 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
NET AYLIK
544,44.- TL
599,12.- TL
610,05.- TL
618,25.- TL
626,45.- TL
631,92.- TL
637,38.- TL
YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ
4857 SAYILI KANUN’UN 53. MADDESİNE GÖRE YILLIK ÜCRETLİ
İZİN SÜRELERİ AŞAĞIDA GÖSTERİLMİŞTİR.
HİZMET SÜRESİ:
1 Yıldan 5 Yıla Kadar Olanlara
5 Yıldan Fazla ve 15 Yıldan Az Olanlara
15 Yıl ve Daha Fazla Olanlara
Yılda 14 Gün,
Yılda 20 Gün,
Yılda 26 Gün, Ücretli Yıllık İzin Verilir.
Ancak 18 Ve daha küçük yaştaki işçiler ile elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz.
Yıllık izin hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel
tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
276 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
Õ+%$57$=0Õ1$7,$.'Õ1)(6+Õ1'(%Õ/'Õ5Õ06«5(/(5Õ
d$/,ù0$6h5(6ø
øúLDOWÕD\GDQD]VUPúLVH
øúLDOWÕD\GDQELUEXoXN\ÕODNDGDUVUPúLVH
øúLELUEXoXN\ÕOGDQo\ÕODNDGDUVUPúLVH
øúLo\ÕOGDQID]ODVUPúLVH
ø+%$5
6h5(6ø
+DIWD
+DIWD
+DIWD
+DIWD
7$=0ø1$7
0ø.7$5,
KDIWDOÕNFUHW
KDIWDOÕNFUHW
KDIWDOÕNFUHW
KDIWDOÕNFUHW
ÕÎ6Õ=/Õ.6Õ*257$6,35Õ0Õ
VD\ÕOÕ.DQXQ0DGGH
7DULKOHULDUDVÕQGDVLJRUWDPDWUDKՁ]HULQGHQ
øúoLGHQLúYHUHQGHQRUDQÕQGDNHVLQWL\DSÕOPÕúWÕU
\ÕOÕQGDQLWLEDUHQ
øúoLGHQLúYHUHQGHQRUDQÕQGDNHVLQWL\DSÕOPDNWDGÕU
*(/Õ59(5*Õ6Õ7$5Õ)(6Õ
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø
7/¶\HNDGDU
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/
7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6øh&5(7/ø/(5
7/¶\HNDGDU
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
ÖNEMLİ BİLGİLER 277
SAYI: 31
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø
hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU
7/¶\HNDGDU
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø
hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU
<7/¶\HNDGDU
<7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø
hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU
<7/¶\HNDGDU
<7/¶QLQ7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶QLQ7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
<,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø
hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU
<7/¶\HNDGDU
<7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
<7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ
RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU
Ô
Õ Õ
278 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
.$70$'(Ô(59(5*Õ6Õ25$1/$5,
7(6/ø09(+ø=0(7/(5
D(NOLOLVWHOHUGH\HUDODQODUKDULoROPDN]HUHYHUJL\HWDELLúOHPOHULoLQ
E(NOL,VD\ÕOÕOLVWHGH\HUDODQWHVOLPYHKL]PHWOHULoLQ
F(NOL,,VD\ÕOÕOLVWHGH\HUDODQWHVOLPYHKL]PHWOHULoLQ
25$1
.8580/$59(5*Õ6Õ25$1,
.XUXPODU9HUJLVLRUDQÕ
*(—Õ&Õ9(5*Õ25$1/$5,
*HOLU9HUJLVLQGHQ
.XUXPODU9HUJLVLQGHQ
9(5*Õ868/.$18181$*¦5(<(1Õ'(1'(Ô(5/(0(25$1,
<,/,
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
25$1,
'$<$1$ö,
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L
ÖNEMLİ BİLGİLER 279
SAYI: 31
<$6$/)$Õ=/(59(<«5«5/«.6«5(/(5Õ
<h5h5/h.7$5ø+/(5ø
01.01.2000 - 30.06.2002
01.07.2002 - 30.06.2003
01.07.2003 - 31.12.2003
01.01.2004 - 30.06.2004
01.07.2004 - 30.04.2005
01.05.2005 - 31.12.2005
01.01.2006 - 31.12.2006
01.01.2007 - 31.12.2007
01.01.2008 - 31.12.2008
01.01.2009 - 31.12.2009
¶GDQLWLEDUHQ
)$ø=25$1/$5,
*h1
911
365
184
181
304
245
365
365
365
365
---
7Õ&$5Õ7(0(55«7$9$16)$Õ=25$1/$5,
VD\ÕOÕ<DVDQÕQVD\ÕOÕ<DVDLOHGH÷LúWLULOPHVLQGHQ|QFHNLG|QHP
<h5h5/h.7$5ø+/(5ø
)$ø=25$1/$5,
*h1
01.01.1990 - 19.09.1990
262
20.09.1990 - 22.11.1990
63
23.11.1990 - 14.02.1991
83
15.02.1991 - 26.01.1994
1075
27.01.1994 - 20.04.1994
83
21.04.1994 - 11.07.1994
81
12.07.1994 - 26.07.1994
14
27.07.1994 - 30.09.1994
65
01.10.1994 - 09.06.1995
252
10.06.1995 - 31.07.1995
91
01.08.1995 - 01.081997
731
02.08.1997 - 31.12.1999
881
VD\ÕOÕ<DVDQÕQVD\ÕOÕ<DVDLOHGH÷LúWLULOPHVLQGHQVRQUDNLG|QHP
01.01.2003 - 30.06.2002
911
280 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
01.07.2002 - 30.06.2003
365
01.07.2003 - 31.12.2003
184
01.01.2004 - 30.06.2004
181
01.07.2004 - 30.06.2005
365
01.07.2005 - 31.12.2005
184
01.01.2006 - 31.12.2006
365
01.01.2007 - 31.12.2007
365
01.01.2008 - 30.06.2008
546
01.07.2009 - 31.12.2009
184
¶GDQLWLEDUHQ
--
$00($/$&$./$5,1,17$+6Õ/868/«+$..,1'$.$181l$*¦5(
*(&Õ.0(=$00,25$1/$5,
'g1(0/(5
*(&ø.0(=$00,
25$1,$</,.
<$6$/
'h=(1/(0(
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHUL$UDVÕQGD
V%..
7DULKOHULDUDVÕQGD
V%..
WDULKLQGHQLWLEDUHQ
V%..
ÖNEMLİ BİLGİLER 281
SAYI: 31
.Õ5$$57,Î,1$<$5*,7$<l&$8<*8/$1$1(1'(.6/(5
2FDN
ùXEDW
0DUW
1LVDQ
0D\ÕV
+D]LUDQ
7HPPX]
$÷XVWRV
(\OO
(NLP
.DVÕP
$UDOÕN
<,/, <,/, <,/, <,/, <,/, <,/,
(1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6
14,55
5,45
9,76
6,08
12,81
1,14
14,70
5,04
10,08
5,94
12,63
1.20
14,70
4,49
10,63
5,95
11,99
1,63
14,96
4,09
11,01
6,39
10,65
2,52
13,97
4,27
10,95
7,20
8,96
3,50
12,78
4,97
10,09
8,39
7,34
4,30
11,72
5,82
9,03
9,76
5,47
5,33
10,65
6,49
8,29
10,68
4,19
6,18
9,54
7,06
7,77
11,29
3,22
6,89
8,16
7,76
7,23
12,03
2,20
7,71
6,89
8,60
6,75
12,56
1,37
8,27
5,89
9,34
6,31
12,72
1,23
8,52
<,/,
(1'(.6
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE)
Önceki aya
göre
Yıl
Aylar
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2003
2003
2003
2003
2003
2003
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Önceki yılın
Önceki yılın
12 aylık
Aralık ayına aynı ayına göre ortalamalara
göre
göre
TEFE TÜFE TEFE TÜFE TEFE ÜFE TEFE TÜFE
4.2
2.6
1.9
1.8
0.4
1.2
2.7
2.1
3.1
3.1
1.6
2.6
5.6
3.1
3.2
1.8
-1.9
-0.5
5.3
1.8
1.2
2.1
0.6
0.6
1.4
2.2
3.5
3.3
2.9
1.6
2.6
2.3
3.1
2.1
-0.2
-0.4
4.2
6.8
8.8
10.8
11.2
12.5
15.5
18.0
21.7
25.5
27.5
30.8
5.6
8.9
12.4
14.4
11.5
10.9
5.3
7.2
8.4
10.7
11.3
12.0
13.6
16.1
20.1
24.0
27.7
29.7
2.6
4.9
8.2
10.4
12.0
11.6
92.0
91.8
77.5
58.0
49.3
46.8
45.9
43.9
40.9
36.1
32.8
30.8
32.6
33.4
35.2
35.1
29.6
25.6
73.2
73.1
65.1
52.7
46.2
42.6
41.3
40.2
37.0
33.4
31.8
29.7
26.4
27.0
29.4
29.5
29.8
27.4
66.8
72.1
75.4
75.3
73.6
71.5
69.1
66.3
63.0
59.0
54.6
50.1
45.9
42.1
39.4
37.8
35.4
33.8
57.5
60.7
62.8
62.8
61.7
60.1
58.4
56.6
54.2
51.2
48.2
45.0
41.3
37.9
35.5
33.8
31.7
30.7
282 LEGES Hukuk Dergisi
2003
2003
2003
2003
2003
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
-0.2
0.1
0.6
1.7
0.6
2.6
1.64
2.10
2.65
-0.03
-1.05
-1.52
0.8
1.85
3.23
0.75
0.13
-0.41
0.11
1.26
1.21
0.20
-0.48
-0.74
1.4
0.78
0.68
-0.95
-0.04
1.96
0.26
0.25
1.94
2.77
4.02
0.86
-0.75
-0.23
0.2
1.9
1.4
1.6
0.9
0.7
0.55
0.89
0.59
0.38
-0.13
0.22
0.6
0.94
2.22
1.54
0.45
0.55
0.02
0.26
0.71
0.92
0.10
-0.57
0.85
1.02
1.79
1.40
0.42
0.75
0.22
0.27
1.34
1.88
0.34
0.85
-0.44
1.29
TEMMUZ 2012
10.7
10.7
11.3
13.2
13.9
2.6
4.31
6.50
9.33
9.29
8.14
6.50
7.3
9.31
12.84
13.69
13.84
-0.41
-0.30
0.96
2.18
2.38
1.89
1.14
2.18
2.98
3.69
2.71
2.66
1.96
2.22
2.48
4.46
7.36
11.68
12.64
11.80
11.54
11.7
13.8
15.5
17.3
18.4
0.7
1.29
2.19
2.79
3.18
3.05
3.28
3.6
4.85
7.18
8.83
9.32
0.55
0.57
0.83
1.55
2.49
2.59
2.00
2.87
3.93
5.79
7.27
7.72
0.75
0.97
1.25
2.60
4.53
4.88
5.76
5.30
6.65
22.7
19.1
16.1
16.2
13.9
10.8
9.14
7.97
8.91
9.56
10.53
9.44
10.5
12.50
15.48
14.40
13.84
10,70
10,58
11.33
10.17
5.59
4.25
4.26
4.32
4.38
4.57
1.60
2.66
5.11
5.26
4.21
4.96
7.66
12.52
14.34
12.32
11.59
24.9
23.0
20.8
19.3
18.4
16.2
14.28
11.83
10.18
8.88
8.93
9.57
10.0
9.00
9.86
9.79
9.32
9.23
8.69
7.94
8.18
8.70
8.95
7.82
7.91
7.99
7.52
7.61
7.72
7.93
8.15
8.16
8.83
9.86
10.12
11.69
10.26
10.55
32.1
30.3
28.5
27.1
25.6
23.6
21.49
19.18
17.03
15.16
13.73
12.51
11.6
11.16
11.16
11.07
11.09
14,55
14.70
15.03
14.96
13.97
12.78
11.72
10.65
9.54
8.16
6.89
5.89
5.45
5.04
4.49
4.09
4.27
4.97
5.82
6.49
7.06
29.5
28.4
27.4
26.3
25.3
24.4
23.21
21.67
20.01
18.19
16.51
15.11
14.0
12.87
12.02
11.29
10.58
8.50
8.44
8.40
8.42
8.53
8.69
8.68
8.64
8.63
8.47
8.31
8.18
8.07
8.03
8.05
8.11
8.21
8.32
8.64
8.84
9.05
ÖNEMLİ BİLGİLER 283
SAYI: 31
2006
2006
2006
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
0.45
-0.29
-0.12
-0,05
0.95
0.97
0.80
0.39
-0.11
0.06
0.85
1.02
-0.13
0.89
0,15
0,42
2,56
3,17
4.50
2.12
0.32
1.25
-2.34
-0.90
0.57
-0.03
-3.54
0.23
1.17
0,29
0,65
-0,05
0,94
-0,71
0,42
0,62
0,28
1,29
1.27
1.29
0.23
1.00
0.43
0.92
1.21
0.50
-0.24
-0.73
0.02
1.03
1.81
1.95
0,22
0,80
1,29
0,96
1.68
1.49
-0.36
0.58
-0,24
0.45
2.60
0.83
0.41
0.29
-0.34
1,10
0,02
0,64
0,11
0,25
-0,30
0,39
2,41
1,27
12.04
11.72
11.58
-0,05
0.89
1.88
2.69
3.09
2.98
3.05
3.93
4.98
4.84
5.78
5,94
0,42
3,00
6,26
11.04
13.39
13.76
15.18
12.49
11.48
12.11
12.08
8.11
0.23
1.40
1,70
2,35
2,30
3,27
2,54
2,97
3,60
3,90
5,24
8.01
9.40
9.65
1.00
1.44
2.36
3.60
4.12
3.87
3.11
3.13
4.19
6.08
8.15
8,39
0,80
2,11
3,09
4.82
6.38
6.0
6.61
6,35
6.83
9.60
10.52
0.06
0.29
-0.06
1,05
1,07
1,71
1,83
2,08
1,78
2,18
4,64
5,96
10.94
11.67
11.58
9.37
10.13
10.92
9.68
7.14
2.89
2.08
3.72
5.02
4.41
5.65
5,94
6,44
8,15
10,50
14.56
16.53
17.03
18.41
14.67
12.49
13.29
12.25
8.11
7.90
6.43
3,46
-0,35
-2,46
-1,86
-3,75
-1,04
0,47
0,19
1,51
9.98
9.86
9.65
9.93
10.16
10.86
10.72
9.23
8.60
6.90
7.39
7.12
7.70
8.40
8,39
8,17
9,10
9,15
9.66
10.74
10.61
12.06
11.77
11.13
11.99
10.76
10.06
9.50
7.73
7,89
6,13
5,24
5,73
5,39
5,33
5,27
5,08
5,53
7.76
8.60
9.34
9.68
10.08
10.63
11.01
10.95
10.09
9.03
8.29
7.77
7.23
6,75
6,31
6,08
5,94
5,95
6.39
7.20
8.39
9.76
10.68
11.29
12.03
12.56
12.72
12.81
12.63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2,20
1,37
9.25
9.44
9.60
9.76
9.92
10.15
10.30
10.24
10.11
9.70
9.46
9.17
8.98
8.86
8,76
8,61
8,53
8,40
8.33
8.47
8.64
9.07
9.43
9.76
10.12
10.31
10.44
10.54
10.41
10,29
9,98
9,49
9,08
8,52
7,99
7,52
6,95
6,53
284 LEGES Hukuk Dergisi
2009
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2012
2012
2012
2012
2012
2012
Aralık
OCAK
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylul
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
0,66
0,58
1,94
2,35
-1,15
-0,50
-0,16
1,15
0,51
1,21
-0,31
1,31
2,36
1,72
1,22
0,61
0,15
0,01
-0,03
1,76
1,55
1,60
0,65
1,00
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
0,53
1,85
0,58
0,60
-0,36
-0,56
-0,48
0,40
1,23
1,83
0,03
-0,30
0,41
0,73
0,42
0,87
2,42
-1,43
-0,41
0,73
0,75
3,27
1,73
0,58
0,56
0,56
0,41
1,52
-0,21
-0,90
TEMMUZ 2012
5,93
0,58
4,24
6,69
5,47
4,93
4,77
5,98
6,52
7,80
7,47
8,87
2,36
4,13
5,40
6,04
6,20
6,21
6,18
8,05
9,72
11,48
12,20
13,33
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
6,53
1,85
3,93
4,55
4,17
3,59
3,09
3,50
4,77
6,69
6,72
6,40
0,41
1,14
1,57
2,45
4,93
3,43
3,00
3,75
4,53
7,95
9,82
10,45
0,56
0,56
0,41
0,52
-0,21
-0,90
5,93
6,30
8,58
10,42
9,21
7,64
8,24
9,03
8,91
9,92
8,17
8,87
10,80
10,87
10,08
8,21
9,63
10,19
10,34
11,00
12,15
12,58
13,67
13,33
11,13
9,15
8,22
7,65
8,06
6,44
6,53
8,19
9,56
10,19
9,10
8,37
7,58
8,33
9,24
8,62
7,29
6,40
4,90
4,16
3,99
4,26
7,17
6,24
6,31
6,65
6,15
7,66
9,48
10,45
10,61
10,43
10,43
11,14
8,28
8,87
* 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir.
1,23
1,14
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,52
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,57
6,25
6,16
6,53
6,87
7,20
7,41
7,59
7,8
8,16
8,45
8,59
8,57
8,28
7,76
7,29
6,79
6,64
6,47
6,37
6,24
6,00
5,93
6,13
6,47
6,95
7,48
8,02
8,59
8,68
8,68
ÖNEMLİ BİLGİLER 285
SAYI: 31
'(Ô(5/Õ.$Ô,7/$5
'(ö(5/ø.$ö,',1&ø16ø
1RWHUND÷ÕWODUÕ
%('(/7/
D1RWHUND÷ÕGÕ
5,40
E%H\DQQDPH
5,40
F3URWHVWRYHNDOHWQDPHUH¶VHQVHQHW
0OJDPG
3DVDSRUWODU
10,80
54,00
<DEDQFÕODULoLQLNDPHWWH]NHUHOHUL
149,00
0OJDPG
-
1IXVF]GDQODUÕ
$LOHF]GDQODUÕ
0OJDPG
5,00
50,00
-
6UFEHOJHOHUL
67,00
6UFoDOÕúPDEHOJHOHULNDUQHOHUL
67,00
0RWRUOXDUDoWUD¿NEHOJHVL
67,00
0RWRUOXDUDoWHVFLOEHOJHVL
50,00
øúPDNLQHVLWHVFLOEHOJHVL
50,00
%DQNDoHNOHUL+HUELUoHN\DSUD÷Õ
3,30
'$<$1$ö,$UDOÕNWDULKYHVD\ÕOÕ5HVPL*D]HWH
<XNDUÕGDNLWDEORGDEHOLUWLOHQGH÷HUOLND÷ÕWODUWDULKLQGHQLWLEDUHQPX
KDVHEH ELULPOHUL \HWNLOL PHPXUODU QRWHUOHU YH QRWHUOLN J|UHYLQL \DSDQ PHPXUODU LOH
EDQNDODUWDUDIÕQGDQ\XNDUÕGDEHOLUWLOHQ\HQLEHGHOOHU]HULQGHQVDWÕODFDNWÕU
0XKDVHEHELULPOHULQGHYH\HWNLOLPHPXUODUGDPHYFXWGH÷HUOLND÷ÕWODUÕQ\HQL
GHQGH÷HUOHQGLULOPHVLYHPXKDVHEHOHúWLULOPHVLLúOHPOHUL0HUNH]L<|QHWLP0XKDVHEH
<|QHWPHOL÷LKNPOHULQHJ|UH\UWOU
286 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
'$0*$9(5*Õ6Õ+$5—/$5,
6$<,/,7$%/2
'DPJD9HUJLVLQH7DEL.D÷ÕWODU
,$NLWOHUOHøOJLOL.D÷ÕWODU
$%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQND÷ÕWODU
0XNDYHOHQDPHOHUWDDKKWQDPHOHUYHWHPOLNQDPHOHU
%LQGH
.LUDPXNDYHOHQDPHOHUL0XNDYHOHVUHVLQHJ|UHNLUDEHGHOL]HULQGHQ
%LQGH
.HIDOHWWHPLQDWYHUHKLQVHQHWOHUL
%LQGH
7DKNLPQDPHOHUYHVXOKQDPHOHU
%LQGH
)HVLKQDPHOHU%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQELUND÷ÕGDWDDOOXNHGHQOHU
%LQGH
'H÷LúLN E PG <UUON .DUD\ROODUÕ7UD¿N .DQXQX X\DUÕQFD
%LQGH
ND\ÕWYHWHVFLOHGLOPLúLNLQFLHODUDoODUÕQVDWÕúYHGHYULQHLOLúNLQV|]OHúPHOHU
%%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHWPH\HQND÷ÕWODU
7DKNLPQDPHOHU
7/
6XOKQDPHOHU
7/
7XUL]PLúOHWPHOHULLOHVH\DKDWDFHQWHOHULQLQDUDODUÕQGDG]HQOHGLNOHULNRQWHQMDQ6|]OHú7/
PHOHUL%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQOHUGDKLO
,,.DUDUODUYHPD]EDWDODU
0HFOLVOHUGHQUHVPLKH\HWOHUGHQYHLGDULGDYDODUODLOJLOLROPD\DUDN'DQÕúWD\GDQYHULOHQPD]EDWDLODP
YHNDUDUODUODKDNHPNDUDUODUÕ
D%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQOHU
%LQGH
E%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHWPH\HQOHU
7/
'H÷LúLNFPG<UUONøKDOHNDQXQODUÕQDWDELRODQYH\DROPD%LQGH
\DQUHVPLGDLUHYHNDPXW]HONLúLOL÷LQLKDL]NXUXPODUÕQKHUWUOLKDOHNDUDUODUÕ
,,,7LFDULLúOHPOHUGHNXOODQÕODQND÷ÕWODU
7LFDULYHPWHGDYLOVHQHWOHU
D(PWLDVHQHWOHUL
DD0DNEX]VHQHGL5HVHSLVH
DE5HKLQVHQHGL9DUDQW
DFø\GDVHQHGL
DG7DúÕPDVHQHGL
E.RQúLPHQWRODU
F'HQL]|GQFVHQHGL
GøSRWHNOLERUoVHQHGLLUDWVHQHGL
7LFDULEHOJHOHU
D0HQúHYH0DKUHoúDKDGHWQDPHOHUL
E5HVPLGDLUHOHUHYHEDQNDODUDLEUD]HGLOHQELODQoRODUYHLúOHWPHKHVDEÕ|]HWOHUL
ED%LODQoRODU
EE*HOLUWDEORODUÕ
EFøúOHWPHKHVDEÕ|]HWOHUL
F%DUQDPHOHU
G7DVGLNOLPDQLIHVWRQVKDODUÕ
H2UGLQRODU
7/
7/
7/
7/
7/
%LQGH
%LQGH
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
ÖNEMLİ BİLGİLER 287
SAYI: 31
YARGI HARÇLARI
A) Mahkeme harçları:
(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde
I- Başvurma harcı:
Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin
tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde,
1. Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 9,85
2. Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 21,15
3. (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004)
Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi
sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden başvurulması halinde bu harç alınmaz.) 32,40
4. (6216 sayılı Kanunun 75/8’inci maddesi ile eklenen bent. Yürürlük: 03/04/2011)
Anayasa Mahkemesinde 172,50
II- Celse Harcı:
(Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.)
1. Sulh mahkemeleri:
a) Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktardan (12,15 TL)’den
aşağı olmamak üzere (Binde 1,98)
b) Belli bir değer bulunmayan davalarda 12,15
2. Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (21,15 TL)’den az olmamak
üzere (Binde 1,98)
III- Karar ve ilam harcı:
1.Nispi harç:
a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi
halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4)
Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir.
b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan
288 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) (Binde 9,9)
c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen
gayrimenkul değeri üzerinden) (Binde 3,96)
d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) (Binde
9,9)
e) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004)
Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına
aldığı kararları için de aynen uygulanır.
f) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu
belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun
38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar verilmesi halinde
hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4)
Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt
bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar
çıkarmaya yetkilidir.
Nispi harçlar (21,15 TL)’den aşağı olamaz.
2. Maktu harç:
a) 1’inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalar¬da
verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1’inci
fıkra dışında kalan kararlarında 21,15
b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) (a)
fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine
dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında 43,90
c)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında 34,80
d)Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 34,80
IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile
değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) 103,50
b)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 46,00
c)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 103,50
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 289
d)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemele¬rine
itirazen yapılacak başvurularda 57,50
e)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında
57,50
f)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 23,00
g)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen
yapılacak başvurularda 23,00
h)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010)
a)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında
V- Keşif Harcı 148,55
(Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine
getirmek için)
B) İcra ve iflas harçları:
I. İcra harçları:
1.İcraya başvurma harcı 21,15
2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getirilmesi harcı 21,15
3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden:
a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan (Yüzde 3,96)
b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 7,92)
c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan
paralardan (Yüzde 9,9)
d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, ücret, gündelik ve sair
hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 3,96)
e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun 125’inci maddesi¬nin
3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan (Yüzde 1,98)
f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde:
290 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 1,98)
bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 3,96)
g)Menkul tesliminde;
aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 1,98)
bb)İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 3,96)
h) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499
sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri
oranında uygulanır.
4.İdare harçları:
(Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzenlenmesi ve hesap tutulması için) 14,70
II. İflas harçları:
1.Maktu harç:
İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 34,80
2.Konunun değeri üzerinden harç:
a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 3,96)
b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 9,9)
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010)
III. Haciz, teslim ve satış harcı 49,45
(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire
dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için)
C) Ticaret sicili harçları:
I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil)
1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında:
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 156,60
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 448,95
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.011,50
2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için):
a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 291
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20
3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde:
(Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil)
(Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.)
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20
4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil)
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 30,35
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 43,90
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 77,70
Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı
harca tabidir.
II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları:
1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret
Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 7,80
2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 105) 25,95
D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım):
I. Suret harçları:
a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,35
b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher sayfasının suretlerinden
1,35
(Tasdikli fotokopiler dahil)
c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
3,30
d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerinden 3,30
(Tasdikli fotokopiler dahil)
Re’sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır.
292 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
II. Muhafaza harçları:
Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için, muhafaza olunan değer üzerinden:
a)Bir yıla kadar (Binde 9,9)
b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 4,95)
III. Defter tutma harçları:
a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (12,15 TL)’den az olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden (Binde 3,96)
b)Miras işlerinde defter tutulmasında:
aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerinden (Binde 3,96)
bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borçlar bakiyesi eşit ise
32,40
c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 32,40
IV. Miras işlerine ait harçlar:
Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresinde, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Binde 3,96)
(Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.)
V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar:
Medeni Kanunun 479’uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen
resmi vasiyet senetleri:
a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 0,99)
b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 43,90
NOTER HARÇLARI
I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar:
1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename ve kağıtlardan
beher imza için (Binde 0,99)
Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (43,90 TL)’den az,
(22.499,75 TL)’den çok olamaz.
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 293
2. Emanet harçları:
Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetlerden (Binde 1,98)
Harç miktarı (3,30 TL)’den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla
olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur.
3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: (Binde 3,96)
Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç
alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler
takdir yolu ile tespit edilir.
4. Konşimento yazılması harcı:
Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 0,394
5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.)
II. Maktu harçlar:
1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca
gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 6,90
2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce muhataba
yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher
nüsha için 12,15
3.Vekaletnameler:
a)Özel vekaletnamelerde beher imza için 5,75
b)Genel vekaletnamelerde beher imza için 9,05
4.Defter tasdiki:
a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için):
aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler 17,00
bb)Serbest meslek kazanç defteri 21,15
cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler 21,15
b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi:
100 sayfaya kadar (100 dahil) 5,60
100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için 5,60
(5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret
sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar
aynen alınır.
5.Suretler ve tercümeler:
294 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve
kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından 1,35
b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 3,30
6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 12,15
7.Tespit ve tutanak harçları:
Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti 12,15
8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak harçlar;
Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur’a, seçim ve toplantılarında hazır
bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 223,90
9.Düzeltme harcı:
Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için 2,60
10.Mukavele feshi harcı:
Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin
feshinde beher imza için 2,60
11.(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011)
Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme
bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları,
evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi
ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter
tarafından re’sen düzenlenecek tutanaklardan 43,90
VERGİ YARGISI HARÇLARI
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve
Danıştay’da açılan davalarda.
I- Başvurma harcı:
a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 21,15
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 295
b)Danıştaya başvurma 43,90
c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Danıştay’a
temyiz başvurularında 91,40
d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Bölge
İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda 60,95
II- Nispi harçlar:
a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında:
Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi
mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına
alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı
zam ve cezaların toplam değer üzerinden (21,15 TL)’den az olmamak üzere (Binde
3,96)
b)Danıştay kararlarında:
Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler
ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (43,90 TL)’den az olmamak
üzere (Binde 7,92)
(Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir)
III- Maktu harç:
Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat
veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili:
a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 21,15
b)Danıştay kararlarında 43,90
c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurulması kararlarında
43,90
IV- Suret harçları:
Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar suretinin her sayfasından
(Fotokopiler dahil) 1,00
296 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
TAPU VE KADASTRO HARÇLARI
I- Tapu işlemleri:
1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir olunan değer üzerinden
(Binde 9,9)
2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma suretiyle iktisabedilen
yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üzerinden (Binde 1386)
3.(5831 sayılı
27/1/2009)
Kanunun
6′ıncı
maddesi
ile
değişen
madde. Yürürlük:
a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen
veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8)
b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle
iktisabında kayıtlı değer üzerinden
(Binde 9,9)
4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer
üzerinden
(Binde 59,4)
5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerin¬den
(Binde 59,4)
6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden
(Binde 9,9)
b) (5831 sayılı Kanunun 7′inci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar
parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9)
c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen
veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 3,96)
7.İpotek tesisinde:
a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden (Binde 3,96)
b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya
teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden (Binde 3,96)
c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden (Binde 1,98)
8.Muvakkat tesciller:
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 297
Medeni Kanunun 921′inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden
(Binde 1,98)
9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf’a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden
veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden (Binde 5,94)
10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele müddetine
göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet
belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden (Binde 5,94)
11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, (Binde 3,96)
12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009)
Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu gayrimenkulün
emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz
olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden (Binde 5,94)
13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)
Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız
bölüm vesair tesis için) 136,15 TL
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve
ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki
meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) 68,05 TL
Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde
yürütülür.
b) Meşfu payın şüf’a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı
değer üzerinden (Binde 19,8)
c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) (a)
fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için) 68,05 TL
14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden
14,70 TL
15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına
tes¬cilinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98)
16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait kopya
için 30,35 TL
17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 5,60 TL
298 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hanesine işlenmesinde
gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden (Binde 9,9)
19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 118,8)
20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C
maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden
ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5)
Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.
Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname verme
süresi içinde ödenir.
b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürrük:24/04/2003)
Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için (Binde 16,5)
c)(4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürük:29/7/1998)
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında tesis ve devir için
ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için (Binde 16,5)
d)(4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürülük:29/7/1998)
Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm.
Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi
değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için (Binde 16,5)
e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)
Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu
bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok
olamaz) üzerinden devir alan için (Binde 16,5)
f) (4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998) İvaz
karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan
için ayrı ayrı (Binde 16,5)
ÖNEMLİ BİLGİLER 299
SAYI: 31
Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64′üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz.
II- Kadastro ve tapulama işlemleri:
Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden:
a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere,
tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya
tapulanmasında, (Binde 5,94)
b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında, (Binde 9,9)
c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, (Binde 7,92)
d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan, (Binde 11,88)
(Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (12,15 TL)’den
aşağı olamaz.)
Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (12,15 TL)’dir.
(5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Kadastro
işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz.
(5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük:
28/2/2009)
2012 YILI ASGAR GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI
Bekar
Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz
66,49
66,49
Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz
79,79
Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu 76,46
Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu
89,76
Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu 86,43
Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu
99,73
Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu 93,08
Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu
106,38
Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu 99,73
Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu
113,03
300 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE İHBAR SÜRELERİ
Sözleşme Türü : Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi
İhbar Süresine Uyulmaması Halinde Yaptırım : Bildirim süresine ait ücretin karşı
tarafa ödenmesi.
Saklı Hükümler : Bildirim süresini beklemeksizin iş sözleşmesinin feshedilebileceği haller saklıdır.
a) 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre
İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta
b) 5953 sayılı Basın İş Kanunu’na Göre
İşveren Tarafından Fesih Halinde
İş İlişkisi 5 Yıl ve Üzeri İse : 3 Ay
İş İlişkisi 5 Yıldaz Az İse : 1 Ay
İşçi Tarafından Fesih Halinde
İş İlişkisinin Süresine Bakılmaksızın : 1 Ay
c) 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na Göre
Not: İş sözleşmesi, Deniz İş Kanunu’nun 14. maddesindeki haller dışında(bildirimsiz
fesih halleri) altı ay geçmeden feshedilemez.
İşi 6 Ay Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 301
ø.ø1&ø%g/h0
øú7DNLEL.RQXVXQGDNL+XNXNL<DUGÕPODUGDgGHQHFHNhFUHW
%LUGXUXPXQEHOJHOHQGLULOPHVL|GHPHDúDPDVÕQGDNLSDUDQÕQWDKVLOLYH\DELUEHOJHQLQ
1.
|UQH÷LQLQoÕNDUÕOPDVÕJLELLúOHULQWDNLELLoLQ
7/
%LUKDNNÕQGR÷XPXWHVSLWLWHVFLOLQDNOLGH÷LúWLULOPHVLVRQDHUGLULOPHVLYH\DNRUXQ2.
PDVÕJLELDPDoODUOD\DSÕODQLúOHULoLQ
7/
7]HONLúLWDFLUOHULQDQDV|]OHúPHOHULQLQRQDQPDVÕEXWDFLUOHULQoDOÕúPDNRQXODUÕLOH
3. LOJLOLUXKVDWYHLPWL\D]ODUÕQDOÕQPDVÕGHYULYH7UNYDWDQGDúOÕ÷ÕQDNDEXOHGLOPHJLEL
LúOHULQWDNLELLoLQ
7/
4. 9HUJLX]ODúPDNRPLV\RQODUÕQGDWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ
7/
5. 8OXVODUDUDVÕ\DUJÕ\HUOHULQGHWDNLSHGLOHQLúOHUGH
D'XUXúPDVÕ]LVH
7/
E'XUXúPDOÕLVH
7/
F.RQXVXSDUDRODQLúOHUGHLVHFUHW7DULIHQLQoQFNÕVPÕQDJ|UHEHOLUOHQLU
hdh1&h%g/h0
$YXNDWOÕN.DQXQXQXQLQFL0DGGHVL*HUH÷LQFH%XOXQGXUXOPDVÕ
=RUXQOX6|]OHúPHOL$YXNDWODUD$\OÕNgGHQHFHNhFUHW
1. <DSÕNRRSHUDWLÀHULQGH
2. $QRQLPúLUNHWOHUGH
7DNLSHGLOHQGDYDWDNLSYHLúOHUGHWDULIH\HJ|UHKHVDSODQDFDNYHNDOHWFUHWL\ÕOOÕNDYXNDWOÕNFUHWLQLQ]HULQGHROGX÷XWDNGLUGHDUDGDNLHNVLNPLNWDUDYXNDWDD\UÕFD|GHQLU
'g5'h1&h%g/h0
.DPX.XUXPYH.XUXOXúODUÕ\ODg]HO.LúLYH7]HO.LúLOHULQ6|]OHúPHOL$YXNDWODUÕQD
1.
gGH\HFHNOHUL$\OÕN$YXNDWOÕNhFUHWL
7DNLSHGLOHQGDYDWDNLSYHLúOHUGHWDULIH\HJ|UHKHVDSODQDFDNYHNDOHWFUHWL\ÕOOÕNDYXNDWOÕNFUHWLQLQ]HULQGHROGX÷XWDNGLUGHDUDGDNLHNVLNPLNWDUDYXNDWDD\UÕFD|GHQLU
ø.ø1&ø.,6,0
%ø5ø1&ø%g/h0
<DUJÕ<HUOHULQGHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2OVDYH\D
7/
7/
7/
3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHELOVH%LOH0DNWXhFUHWH%D÷OÕ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW
*|UOPHNWH RODQ ELU GDYD LoLQGH ROPDPDN NRúXOX LOH LKWL\DWL KDFL] LKWL\DWL WHGELU
1.
GHOLOOHULQWHVSLWLLFUDQÕQJHULEÕUDNÕOPDVÕ|GHPHYHWHYGL\HULEHOLUOHQPHVLLúOHULLoLQ
D'XUXúPDVÕ]LVH
7/
E'XUXúPDOÕLVH
7/
2. 2UWDNOÕ÷ÕQJLGHULOPHVLLoLQVDWÕúPHPXUOX÷XQGD\DSÕODFDNLúOHULQWDNLELLoLQ
7/
3. 2UWDNOÕ÷ÕQJLGHULOPHVLYHWDNVLPGDYDODUÕLoLQ
7/
4. 9HUJL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDYHLúOHULoLQ
D'XUXúPDVÕ]LVH
7/
E'XUXúPDOÕLVH
7/
ø.ø1&ø%g/h0
<DUJÕ<HUOHULLOHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2OPD\DQYH\D
3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHPH\HQ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW
1. øFUD'DLUHOHULQGH\DSÕODQWDNLSOHULoLQ
2. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ
3. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDYHGXUXúPDOÕLúOHULoLQ
4. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQFH]DLúOHULLoLQ
7/
7/
7/
7/
302 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
&H]DVRUXúWXUPDHYUHVLQGHWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ
6XOK0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
$VOL\H0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
7NHWLFL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
)LNULYH6ÕQDL+DNODU0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
$÷ÕU&H]D0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
dRFXN0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
dRFXN$÷ÕU&H]D0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
$VNHUL0DKNHPHOHUGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
øGDUHYH9HUJL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ
D'XUXúPDVÕ]LVH
E'XUXúPDOÕLVH
15. %|OJH$GOL\H0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQLVWLQDI\ROXLOHJ|UOHQLúOHULQWDNLSOHULLoLQ
D%LUGXUXúPDVÕRODQLúOHULoLQ
E%LUGHQID]ODGXUXúPDVÕYHNHúLIJLELDYXNDWÕQGDEXOXQPDVÕJHUHNHQVDLULúOHPOHUL
RODQLúOHULoLQ
16. <DUJÕWD\¶GDLONGHUHFHGHJ|UOHQGDYDODULoLQ
17. 'DQÕúWD\YH$VNHUL<NVHNøGDUH0DKNHPHVLQGHLONGHUHFHGHJ|UOHQGDYDODULoLQ
D'XUXúPDVÕ]LVH
E'XUXúPDOÕLVH
<DUJÕWD\'DQÕúWD\$VNHUL<DUJÕWD\YH6D\ÕúWD\¶GDWHP\L]\ROXLOHJ|UOHQLúOHULQGX18.
UXúPDVÕLoLQ
19. 8\XúPD]OÕN0DKNHPHVLQGHNLGDYDODULoLQ
20. $QD\DVD0DKNHPHVLQGHJ|UOHQGDYDYHLúOHULoLQ
D<FH'LYDQVÕIDWÕLOHEDNÕODQGDYDODU
E'L÷HUGDYDYHLúOHU
hdh1&h.,6,0
<DUJÕ<HUOHULLOHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2ODQ
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
YH\D3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHELOHQ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW
1. øON7/LoLQ
2. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
3. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
4. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
5. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
6. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
7. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
7/
ÖNEMLİ BİLGİLER 303
SAYI: 31
CMK AVUKATLIK ÜCRETLERİ
2012 YILI TARİFESİ
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine
görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen
müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince
hazırlanmıştır.
Tarife
MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara
yönelik işlemlerde;
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için
f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler
ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için
ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girer.
172 TL
267 TL
294 TL
533 TL
294 TL
533 TL
294 TL
294 TL
533 TL
598 TL
304 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
2011 YILI TARİFESİ
Amaç
MADDE 1 − (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine
görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 − (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen
müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 − (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince
hazırlanmıştır.
Tarife
MADDE 4 − (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara
yönelik işlemlerde;
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için
f) İcra ceza ve fikrî ve sınaî haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde
takip edilen davalar için
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için
ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 − (1)Bu Tarife 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe girer.
160 TL
249 TL
274 TL
498 TL
274 TL
498 TL
274 TL
274 TL
498 TL
558 TL
ÖNEMLİ BİLGİLER 305
SAYI: 31
ARALIK
.$6,0
(.ø0
(</h/
$ö86726
7(008=
+$=ø5$1
0$<,6
1ø6$1
0$57
ù8%$7
OCAK
YILLAR
¶5(7ñ&ñ)ñ<$7(1'(.6ñ¶)(
2003
96,99
99,12
100,84
100,02
99,04
98,8
99,16
99,7
99,61
100,66
102,8
103,28
2004
107,17
107,4
108,03
110,49
115,5
116,43
115,56
116,69
117,53
120,43
120,43
119,13
2005
118,64
118,77
120,27
121,72
121,96
121,38
120,48
121,73
122,68
123,52
122,35
122,3
2006
124,7
125,02
125,33
127,76
131,3
136,58
137,76
136,73
136,41
137,03
136,63
136,46
2007
136,39
137,68
139,02
140,13
140,68
140,53
140,62
141,82
143,26
143,07
144,35
144,57
2008
145,18
148,9
153,62
160,53
163,93
164,46
166,51
162,62
161,16
162,08
162,03
156,29
2009
156,65
158,48
158,94
159.97
159.89
161,4
160,26
160,93
161,92
162,38
164,48
165,56
2010
166,52
169,29
172,58
176,64
174.61
173,73
173,46
175,46
176,35
178,48
177,92
180,25
191,39
194,76
197,77
200,94
202,24
204,27
2011
184,51
187,69
189,98
191,14
191,43
191,44
2012
205,05
204,86
203,96
205,77
206,86
203,77
OCAK
ù8%$7
0$57
1ø6$1
0$<,6
+$=ø5$1
$ö86726
(</h/
(.ø0
.$6,0
ARALIK
2003
94,77
96,23
98,12
99,09
100,04
100,12
99,93
100,09
101,44
102,38
103,68
104,12
2004
104,81
105,35
106,36
106,89
107,35
107,21
107,72
108,54
109,57
112,03
113,5
113,86
2005
114,49
114,51
114,81
115,63
116,69
116,81
116,14
117,13
118,33
120,45
122,14
122,65
2006
123,57
123,84
124,18
125,84
128,2
128,63
129,72
129,15
130,81
132,47
134,18
134,49
2007
135,84
136,42
137,67
139,33
140,03
139,69
138,67
138,7
140,13
142,67
145,45
145,77
2008
146,94
148,84
150,27
152,79
155,07
154,51
155,4
155,02
155,72
159,77
161,1
160,44
2009
160,9
160,35
162,12
162.15
163.19
163,37
163,78
163,29
163,93
167,88
170,01
170,91
2010
174,07
176,59
177,62
178,68
178,04
177,04
176,19
176,9
179,07
182,35
182,4
181,85
2011
182,6
183,93
184,7
186,3
190,81
188,08
187,31
188,67
190,09
196,31
199,7
200,85
2012
201,98
203,12
205,60
205,77
206,86
203,77
7(008=
YILLAR
7¶.(7ñ&ñ)ñ<$7(1'(.6ñ7¶)(
306 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - HAZİRAN 2012 (ABD DOLARI) LISTESI (TL)
ABD Doları
Tarih
01.06.2012
02.06.2012
03.06.2012
04.06.2012
05.06.2012
06.06.2012
07.06.2012
08.06.2012
09.06.2012
10.06.2012
11.06.2012
12.06.2012
13.06.2012
14.06.2012
15.06.2012
16.06.2012
17.06.2012
18.06.2012
19.06.2012
20.06.2012
21.06.2012
22.06.2012
Döviz
Efektif
Alış
Satış
Alış
Satış
1.8589
1.8679
1.8576
1.8707
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
1.8430
1.8519
1.8417
1.8547
1.8419
1.8508
1.8406
1.8536
1.8311
1.8399
1.8298
1.8427
1.8193
1.8281
1.8180
1.8308
1.8269
1.8357
1.8256
1.8385
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
1.8083
1.8170
1.8070
1.8197
1.8198
1.8286
1.8185
1.8313
1.8164
1.8252
1.8151
1.8279
1.8141
1.8228
1.8128
1.8255
1.8066
1.8153
1.8053
1.8180
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
1.8015
1.8102
1.8002
1.8129
1.7977
1.8064
1.7964
1.8091
1.7845
1.7931
1.7833
1.7958
1.7895
1.7981
1.7882
1.8008
1.7978
1.8065
1.7965
1.8092
23.06.2012
24.06.2012
25.06.2012
26.06.2012
27.06.2012
28.06.2012
29.06.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
1.8123
1. 8210
1.8110
1.8237
1.8111
1. 8198
1.8098
1.8225
1.8011
1. 8098
1.7998
1.8125
1.8153
1.8241
1.8140
1.8268
1.8065
1.8152
1.8052
1.8179
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
ÖNEMLİ BİLGİLER 307
SAYI: 31
T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - HAZİRAN 2012 (EURO) LISTESI (TL)
EURO
Tarih
01.06.2012
02.06.2012
03.06.2012
04.06.2012
05.06.2012
06.06.2012
07.06.2012
08.06.2012
09.06.2012
10.06.2012
11.06.2012
12.06.2012
13.06.2012
14.06.2012
15.06.2012
16.06.2012
17.06.2012
18.06.2012
19.06.2012
20.06.2012
21.06.2012
22.06.2012
23.06.2012
24.06.2012
25.06.2012
Döviz
Efektif
Alış
Satış
Alış
Satış
2.2926
2.3037
2.2910
2.3072
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
2.2904
2.3014
2.2888
2.3049
2.2897
2.3007
2.2881
2.3042
2.2894
2.3004
2.2878
2.3039
2.2880
2.2990
2.2864
2.3024
2.2774
2.2884
2.2758
2.2918
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
2.2746
2.2856
2.2730
2.2890
2.2753
2.2863
2.2737
2.2897
2.2767
2.2877
2.2751
2.2911
2.2804
2.2914
2.2788
2.2948
2.2805
2.2915
2.2789
2.2949
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
2.2782
2.2892
2.2766
2.2926
2.2672
2.2781
2.2656
2.2815
2.2654
2.2763
2.2638
2.2797
2.2680
2.2789
2.2664
2.2823
2.2550
2.2659
2.2534
2.2693
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
2.2633
2.2742
2.2617
2.2776
26.06.2012
2.2631
2.2740
2.2615
2.2774
27.06.2012
2.2496
2.2604
2.2480
2.2638
28.06.2012
2.2590
2.2699
2.2574
2.2733
29.06.2012
2.2742
2.2852
2.2726
2.2886
30.06.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
308 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
+80.9(ÕÕ.3$5$6$/6,1,5/$5,
.218
7DULKLQGHQLWLEDUHQJHoHUOLGLU
6XOK$VOL\H+XNXN*|UHY6ÕQÕUÕ
6HQHWOHøVSDW6ÕQÕUÕ
7HP\L]6ÕQÕUÕ
7HP\L]GH'XUXúPD6ÕQÕUÕ
.DUDU']HOWPH6ÕQÕUÕ
øFUD0DKNHPHVL7HP\L]6ÕQÕUÕ
7/
7/
7/
7/
7/
7/
Õ<8.3$5$6$/6,1,5/$5,
7DULKLQGHQLWLEDUHQJHoHU
OLGLU
.218
7DP<DUJÕ'DYDODUÕQGD'XUXúPD7DOHS(WPH
7/¶\LDúDQ
6ÕQÕUÕ
9HUJL'DYDODUÕQGD'XUXúPD7DOHS(WPH6Õ7/¶\LDúDQ
QÕUÕ
7HN+DNLP¶OH*|UOHFHN'DYDODU
7/µ\LDúPD\DQ
.XUXO+DOLQGH*|UOHFHN'DYDODU
7/YH]HUL
øWLUD](GLOHELOHFHN.DUDUODU
7/¶\HNDGDU
7HP\L](GLOHELOHFHN.DUDUODU
7/]HUL
0DKNHPHFHUH¶VHQGXUXúPD\DSÕOPDVÕQDNDUDUYHULOLUNHQVÕQÕUDEDNÕOPD]
.$5Î,/,.6,=—(./(5'(%$1.$/$5,1¦'(0(./(
<«.«0/«2/'8./$5,787$5/$5
'h=(1/(0(
.DQXQ
7HEOL÷
7HEOL÷
7HEOL÷
7HEOL÷
7HEOL÷
7HEOL÷
.DQXQ
7HEOL÷
5(60ø*$=(7(
7$5ø+9(180$5$6,
20.12.2009 - 27438
15.01.2009 - 27111
08.01.2008 - 26750
17.01.2007 - 26406
14.01.2006 - 26049
11.01.2005 - 25697
15.01.2004 - 25347
08.03.2003 - 25042
13.11.2002 - 24935
<h5h5/h.7$5ø+ø
62580/8/8.
787$5,
20.12.2009
26.01.2009
28.01.2008
29.01.2007
30.01.2006
24.01.2005
19.01.2004
09.07.2003
02.12.2002
7/
7/
<7/
<7/
<7/
<7/
7/
7/
7/
SAYI: 31
ÖNEMLİ BİLGİLER 309
6$<,/,&(=$08+$.(0(6Õ.$1818l1'$6«5(/(5
0' .218
25 +DNLPLQUHGGL
41 (VNLKkOHJHWLUPH
66
%LOLUNLúLQLQLQFHOHPH
74
*|]OHPVUHVL
91
*|]DOWÕ
6h5(
5HWVHEHELQLQ|÷UHQLOPHVLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
(QJHOLQNDONPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ
(QID]ODoD\*HUHNoHOLPHUFLNDUDUÕ\ODHQVUHVLID]ODo
D\X]DWÕODELOLU
hoKDIWD\ÕJHoHPH]UHVPLVD÷OÕNNXUXPXQXQLVWHPL]HULQH
KHUVHIHULQGHoKDIWD\ÕJHoPHPHN]HUHHNVUHOHUYHULOHELOLUWRSODPՁoD\ÕJHoHPH]
<DNDODPD\HULQHHQ\DNÕQKkNLPYH\DPDKNHPH\HJ|QGHULOPHLoLQ]RUXQOXVUHHQID]ODRQLNLVDDW
<DNDODPDDQÕQGDQLWLEDUHQ\LUPLG|UWVDDWLJHoHPH]
7RSOX RODUDN LúOHQHQ VXoODUGD KHU GHIDVÕQGD ELU JQ
JHoPHPHN]HUHoJQX]DWÕODELOLU
$÷ÕU FH]D PDKNHPHVLQLQJ|UHYLQHJLUPH\HQLúOHUGHWX7XWXNOXOXNWDJHoHFHN
102
WXNOXOXNVUHVLHQoRNELU\ÕO=RUXQOXKDOOHUGHJHUHNoHOLRODVUH
UDNDOWÕD\X]DWÕODELOLU
$÷ÕUFH]DPDKNHPHVLQLQJ|UHYLQHJLUHQLúOHUGHWXWXNOXOXNVUHVLHQoRNLNL\ÕO=RUXQOXKDOOHUGHo\ÕOÕJHoPHPHN
]HUHX]DWÕODELOLU
108 7XWXNOXOX÷XQLQFHOHQPHVL 2WX]JQ
135 øOHWLúLPLQWHVSLWL
(QoRNoD\%LUGHIDX]DWÕODELOLU
(QoRNG|UWKDIWD%LUGHID\DPDKVXVX]DWÕODELOLU
140 7HNQLNDUDoODUODL]OHPH
0GD¿OLNJ|UHYLQGHQ
\DVDNODPD
.RYXúWXUPD\D\HUROPD173
GÕ÷ÕNDUDUÕQDLWLUD]
151
174 øGGLDQDPHQLQLDGHVL
177
232
247
253
253
6DQÕ÷ÕQVDYXQPDGHOLOOHULQLQWRSODQPDVÕLVWHPL
*HUHNoHQLQGRV\D\D
NRQXOPDVÕ
dD÷UÕODQVDQÕ÷ÕQoD÷UÕ\D
X\PDVUHVL
8]ODúPDWHNOL¿QHFHYDS
8]ODúWÕUPDLúOHPOHULQLQ
VRQXoODQGÕUÕOPDVÕ
|UJWQIDDOL\HWLoHUoHYHVLQGHLúOHQHQVXoODUODLOJLOLRODUDN
JHUHNOLJ|UOPHVLKDOLQGHELUKDIWDGDQID]ODROPDPDN]HUH
PWHDGGLWGHIDODUX]DWÕODELOLU
%LU\ÕODOWÕD\GDQID]ODROPDPDN]HUHLNLGHID\DVDNODQPD
X]DWÕODELOLU
7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQRQEHúJQ
øGGLDQDPHQLQYHVRUXúWXUPDHYUDNÕQÕQYHULOGL÷LWDULKWHQLWLEDUHQRQEHúJQ
'XUXúPDJQQGHQHQD]EHúJQ|QFH
+NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQHQJHoRQEHúJQ
øúOHPOHULQ\HULQHJHWLULOGL÷LQLQELUWXWDQDNLOHVDSWDQPDVÕQGDQLWLEDUHQRQEHúJQ
.HQGLVLQHX]ODúPDWHNOL¿QGHEXOXQXOGXNWDQLWLEDUHQoJQ
%HOJHOHULQ|UQHNOHULYHULOGLNWHQLWLEDUHQRWX]JQ&XPKXUL\HWVDYFÕVÕQÕQNDUDUÕ\OD\LUPLJQX]DWÕODELOLU
310 LEGES Hukuk Dergisi
268
273
276
277
291
295
296
297
308
332
+DNLPLQ\DGDPDKNHPHQLQNDUDUODUÕQDLWLUD]
øVWLQDILVWHPL
øVWLQDILVWHPLQLQUHGGL
KDOLQGHLWLUD]
øVWLQDILVWHPLQHFHYDS
7HP\L]VUHVL
6UHWXWXPGDQVRQUD
JHUHNoHOLWHP\L]
7HP\L]LVWHPLQLQUHGGLQH
LWLUD]
7HP\L]HFHYDS
<DUJÕWD\&XPKXUL\HW%DúVDYFÕVÕQÕQ'DLUHNDUDUÕQD
LWLUD]Õ
&XPKXUL\HWVDYFÕVÕ
KkNLPYH\DPDKNHPH
WDUDIÕQGDQELOJLLVWHPLQH
FHYDS
TEMMUZ 2012
g÷UHQPHJQQGHQLWLEDUHQ\HGLJQEDúNDFDKNP\RNVD
+NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ
5HWNDUDUÕQÕQWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
+NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ
7HP\L]EDúYXUXVXLoLQEHOLUOHQHQVUHQLQELWPHVLQGHQYH\D
JHUHNoHOLNDUDUÕQWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
5HWNDUDUÕQÕQNHQGLVLQHWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ
øOkPÕQNHQGLVLQHYHULOGL÷LWDULKWHQLWLEDUHQRWX]JQ6DQÕ÷ÕQ
OHKLQHLWLUD]GDVUHDUDQPD]
2QJQ
6h5(/(5ø1+(6$%,0DGGH
*QLOHEHOLUOHQHQVUHOHUWHEOLJDWÕQ\DSÕOGÕ÷ÕQÕQHUWHVLJQLúOHPH\HEDúODU
6UH KDIWD RODUDN EHOLUOHQPLú LVH WHEOLJDWÕQ \DSÕOGÕ÷Õ JQQ VRQ KDIWDGD LVLP LWLEDUÕ\OD
NDUúÕOÕ÷ÕRODQJQQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU
6UHD\RODUDNEHOLUOHQPLúLVHWHEOLJDWÕQ\DSÕOGÕ÷ÕJQQVRQD\GDVD\ÕLWLEDUÕ\ODNDUúÕOÕ÷Õ
RODQJQQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU6RQEXOGX÷XD\GDVD\ÕLWLEDUÕ\ODNDUúÕOÕ÷ÕRODQJQ
\RNVDVUHD\ÕQVRQJQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU
6RQJQELUWDWLOHUDVWODUVDVUHWDWLOLQHUWHVLJQELWHU
$GOLWDWLOHUDVWOD\DQVUHOHULúOHPH]%XVUHOHUWDWLOLQELWWL÷LJQGHQLWLEDUHQoJQX]DWÕOPÕúVD\ÕOÕU
<$5*,7$<n$*°5(.ñ5$$57,ì/$5,1'$8<*8/$1$&$.25$1/$5
<,//$5$*g5(h)((1'(.6ø1'(.ø$</,.257$/$0$/$5$
*g5($57,ù
OCAK
ù8%$7
0$57
1ø6$1
2004
2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011
2012
23,61
21,49
19,18
17,03
14,55
14,70
15,03
14,96
11,11
10,96
10,79
10,72
5,45
5,04
4,21
4,96
9,68
10,08
10,63
11,01
6,08
5,94
5,95
6,39
12,81
12,63
11,99
10,65
1,14
1,20
1,63
2,52
8,89
9,23
9,36
9,17
ÖNEMLİ BİLGİLER 311
SAYI: 31
0$<,6
+$=ø5$1
7(008=
$ö86726
(</h/
(.ø0
.$6,0
$5$/,.
15,16
13,73
12,51
11,62
11,16
11,16
11,07
11,09
13,97
12,78
11,72
10,65
9,54
8,16
6,89
5,89
4,27
4,97
5,82
6,49
7,06
7,76
8,60
9,34
10,95
10,09
9,03
8,29
7,77
7,23
6,75
6,31
7,20
8,39
9,76
10,68
11,29
12,03
12,56
12,72
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2,20
1,37
1,23
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,57
9,21
10,57
9,42 10,24
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
<$5*,7$<l,1<(1Õ7(/()215(+%(5Õ
<$5*,7$<'$ø5(6ø
%$ù.$1
*(1(/6(.5(7(5
%$ù6$9&,/,.
+8.8.*(1(/.858/8%$ù.$1/,ö,
&(=$*(1(/.858/8%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
7(/()21180$5$/$5,
0312.416 10 12
0312.416 10 36
0312.416 10 20
0312.416 10 51
0312.416 10 61
0312.416 12 73
0312.416 13 09
0312.416 13 42
0312.416 13 75
0312.416 14 09
0312.416 14 37
0312.416 14 65
0312.416 14 96
0312.416 15 31
0312.416 15 63
0312.416 15 98
0312.416 16 36
0312.416 16 73
0312.416 17 02
0312.416 17 36
0312.416 17 63
0312.416 17 97
0312.416 18 30
0312.416 18 67
312 LEGES Hukuk Dergisi
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
+8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö,
TEMMUZ 2012
0312.416 12 73
0312.416 13 09
0312.416 13 42
0312.416 13 75
0312.416 14 09
0312.416 14 37
0312.416 14 65
0312.416 14 96
0312.416 15 31
0312.416 15 63
0312.416 15 98
0312.416 16 36
0312.416 16 73
0312.416 17 02
0312.416 17 36
0312.416 17 63
0312.416 17 97
0312.416 18 30
0312.416 18 67
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
AMME ALACAKLARININ
TAHSİL USULÜ HAKKINDA
KANUN (6183)
432-4 ………………………………................…..102
Mükerrer 35 ……………………….......…….. 157
32 ………………………………………...........…. 178
BORÇLAR KANUNU (818)
NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU
(5490)
47 …………………………....................………… 107
62 …………………………........................……… 105
141 ……………………………….......................…. 83
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
KANUNU (5216)
18 …………………………………...............……. 178
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(5271
219 ……………………....................……………. 163
222 …………………....................………………. 163
231-1 …………………...............………………. 163
231-5-12 ………………................……………. 167
232-4 ……………………...............……………. 163
237 ……………………………...............……….. 167
HUSUSİ HASTANELER KANUNU
(2219)
14 ……………......................................…………… 78
İCRA İFLAS KANUNU (2004)
72-3 …………………………....................……….. 83
96 ………………………………...................……. 136
97-13 ………………………....................……… 136
97-17 ………………………....................……… 136
277 ………….......................………………………. 90
280 ………….......................……………………...136
282 ………….......................……………………...136
283-1 ………………………....................……… 136
366 ………….......................……………………...125
İDARİ YARGILAMA YASASI
(2577)
DEVLET MEMURLARI
KANUNU (657)
11 ……………………..................................……...186
49 ……………………..................................……..186
125-E-g ……………………………...………… 189
İŞ KANUNU (4857)
HARÇLAR KANUNU (492)
18 ……………………..................................……..152
19 ……………………..................................……..152
20 ……………………..................................……..152
25-II-h ……………………...................................116
13 ……………………..................................………..64
28-b…………………..............................…………..64
123 son ……………......................………………..64
HUKUK MUHAKEMESİ
KANUNU (6100)
389……………………………………................…. 98
390 …………………………....................………… 98
399 …………………………......................……….. 98
HUKUK USULÜ
MUHAKEMELERİ KANUNU
(mülga) (1086)
KAMULAŞTIRMA KANUNU
(2942)
11-f ………………......................................…….. 141
15 ……………………..................................…….. 141
SOSYAL SİGORTALAR KANUNU
(mülga)
6 ……………………..................................…….... 147
79-10 ………………..................................…….. 147
SAYI: 31
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
SOSYAL SİGORTALAR VE
GENEL SAĞLIK SİGORTASI
KANUNU (5510)
86-9 ……………………..................................… 147
TEBLİGAT KANUNU (7201)
21 ……………………..................................…….. 125
TÜRK CEZA KANUNU (5237)
44 ……………………..................................…….. 172
53-1 ……………………..................................…. 175
53-1-3 ……………………....................................178
61 ……………………..................................…….. 172
158-1-e-son ……....................................…….. 178
TÜRK MEDENİ KANUNU (4721)
178 ……………………..................................……112
201 ……………………..................................……112
202-1 ……………………..................................…112
225-son ……………………................................ 112
683 ……………………..................................…...112
187 ……………………..................................…….. 78
747 ……………………..................................……133
TÜRK MEDENİ KANUNU
(mülga) (743)
152 ……………………..................................…….. 90
TÜRK TİCARET KANUNU (6762)
84 ……………………..................................…….. 144
YAPI DENETİMİ HAKKINDA
KANUN (4708)
5 ……………………..................................……....... 94
314
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
A
ACİL HİZMET VERMEKLE YÜKÜMLÜ SAĞLIK KURULUŞLARI,
ACİL VAKALARI, HASTANIN SAĞLIK GÜVENCESİ OLUP
OLMADIĞINA VEYA ÖDEME GÜCÜ BULUNUP
BULUNMADIĞINA BAKMAKSIZIN KABUL EDECEKLER VE
GEREKLİ TIBBİ MÜDAHALEYİ KAYITSIZ-ŞARTSIZ
GECİKMEKSİZİN YAPACAKLARI .........................................................................................177
ALEYHİNE GEÇİT KURULACAK KOMŞU TAŞINMAZA
ZARAR VERİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK HER TÜRLÜ
TEDBİRİN ALINMASI GEREKECEĞİ .................................................................................134
ALICININ SATIM KONUSU MALI BAĞLI BANKA KREDİSİYLE
ALMASI DURUMUNDA, MALIN AYIPLI ÇIKMASI
NEDENİYLE ÖDENMİŞ BEDELLERİN İADESİNDE, SATICILARIN
KREDİ FAİZLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAKLARI ................130
AYIPLI MALIN BEDELİNİ İSTEYEN ALICININ SATIM
SÖZLEŞMESİNDEN DÖNDÜĞÜNÜN KABULÜ GEREKECEĞİ
..............130
B
BANKALARIN KENDİ ÖZ KAYNAKLARINDAN VEYA DİĞER
KREDİ KURUMLARINDAN TEMİN ETTİKLERİ KREDİLERİ,
GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİYLE GERÇEK VEYA TÜZEL
KİŞİLERE, TEMİNATLI VEYA TEMİNATSIZ OLARAK
KULLANDIRMALARI HALİNDE, 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU
23/SON MADDESİNDEKİ İSTİSNADAN YARARLANMALARININ
MÜMKÜN OLMADIĞI ......................................................................................................................... 65
BANKALARIN, MUDİLERİNE, EKSİK ÇEK TUTARINA
MUKABİL KREDİ KULLANDIRMA YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN
BULUNMADIĞI
.....................................................................................................................................
123
BORÇLU BULUNMADIĞI BİR PARAYI RIZASI İLE ÖDEYEN
KİMSENİN YANLIŞLIĞA DÜŞTÜĞÜNÜ İSPAT ETTİĞİ
TAKDİRDE ÖDEDİĞİNİ GERİ İSTEYEBİLECEĞİ .....................................................106
316 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
D
DAHİLİ DAVA DİLEKÇESİYLE TARAF TEŞKİLİ
YAPILAMAYACAĞI ...............................................................................................................................130
DEĞER TESPİTİNDE İDARECE BELGELERİN MAHKEMEYE
VERİLDİĞİ GÜNÜN ESAS TUTULACAĞI .......................................................................142
DURUŞMADA, SANIKTAN DAVACI OLDUĞUNU BİLDİREN
MAĞDURUN İFADESİNİN DAVAYA KATILMA İSTEMİ
NİTELİĞİNDE OLDUĞU ...................................................................................................................166
E
EKSİK İNCELEME SONUCU HÜKÜM KURULMASI.............................................111
EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI..................145
ESASTAN TEMYİZ DENETİMİNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN
ÖNCELİKLE 5271 SAYILI YASA GEREĞİNCE ORTADA HUKUKEN
GEÇERLİ BİR KARARIN BULUNMASI ZORUNLULUĞU ............................162
EŞLER ARASINDA GEÇERLİ MAL REJİMİNİN BOŞANMA
DAVASININ AÇILDIĞI TARİHTE SONA ERECEĞİ ..................................................113
EVLENEN KADINLARIN ÖNCEKİ SOYADLARINI DA KOCA
SOYADININ ÖNÜNDE KULLANABİLECEKLERİ .....................................................79
EVLİLİĞİN BOŞANMA NEDENİYLE SONA ERMESİNDEN DOĞAN
DAVA HAKLARI, BOŞANMA KARARININ KESİNLEŞMESİ
ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMEKLE ZAMANAŞIMINA
UĞRAYACAĞI ...........................................................................................................................................113
EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLMİŞ MALLARDA KATKI PAYI
ALACAĞI ......................................................................................................................................................... 91
G-H
GEÇİT HAKKININ TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİ SINIRLAYAN BİR
İRTİFAK HAKKI OLDUĞU ..............................................................................................................134
HÜKMEDİLECEK TAZMİNAT MİKTARININ MATRAHI, ALACAK VE
HACİZLİ MALIN DEĞERİNDEN HANGİSİ DAHA AZ İSE ONA GÖRE
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
SAYI: 31
ESAS ALINACAĞI
317
..................................................................................................................................137
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA DAİR
KARARIN TEMYİZİ KABİL OLMAYIP İTİRAZ YASA YOLUNA TABİ
BULUNDUĞU...............................................................................................................................................166
I-İ
İCRA İFLAS HARÇLARININ 492 SAYILI HARÇLAR KANUNUNUN
YARGI HARÇLARI BÖLÜMÜNDE DÜZENLENDİĞİ ....................................... 65
İDARE VE VERGİ MAHKEMELERİNCE VERİLEN KARARLARIN
TEMYİZEN İNCELENEREK BOZULABİLMESİ İÇİN 2577 SAYILI
İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNUN 49UNCU MADDESİNİN
1İNCİ FIKRASINDA BELİRTİLEN NEDENLERİN BULUNMASI
GEREKTİĞİ .................................................................................................................................................185
İHTİYATİ TEDBİR İSTEĞİNİN REDDİNE VEYA İTİRAZ ÜZERİNE
VERİLEN KARARLARA KARŞI KANUN YOLUNUN AÇIK OLDUĞU,
ÖNCELİKLE İNCELENİP KESİN OLARAK KARARA
BAĞLANACAĞI ...........................................................................................................................................99
İHTİYATİ TEDBİR KARARININ “TARAFLAR ARASINDA
UYGULANMASI KOŞULUYLA” ŞEKLİNDEKİ AÇIK SINIRLAMA
GETİRİLEREK VERİLMESİ DURUMUNDA, TARAF OLMAYAN
ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI .................................84
İHTİYATİ TEDBİRİN GEÇİCİ BİR HUKUKİ KORUMA OLDUĞU..................99
İİK MADDE:277 VE DEVAMI MADDELERİNE DAYALI AÇILAN
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA TALEP EDİLEN ALACAK,
İPTALİ İSTENEN TASARRUFTAN ÖNCE DOĞMUŞ
BULUNMALIDIR ...................................................................................................................................... 91
İSTİHKAK DAVASI ÜZERİNE TAKİBİN TALİKİNE KARAR
VERİLİP DE DAVA REDDOLUNURSA - ALACAKLININ
ALACAĞININ GECİKMESİNDEN ÖTÜRÜ- DAVACIDAN GECİKEN
MİKTARIN %40INDAN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE TAZMİNAT
ALINMASINA HÜKMONULABİLECEĞİ ...........................................................................137
İŞ AKDİNİN İŞVEREN TARAFINDAN FESHİ
............................................................
İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞVERENCE HAKLI NEDENLERE DAYALI
OLARAK FESHİ HALİNDE, FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYALI
117
318 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
OLDUĞUNUN İSPAT YÜKÜ İŞVERENE AİT OLDUĞU
.....................................152
İŞÇİLİK HAKLARINA İİŞKİN DAVALARIN TARAFLARIN
İRADELERİNE BAĞLI OLDUĞU...............................................................................................148
İŞÇİNİN GÖREVLERİNİ, İŞVEREN TARAFINDAN KENDİSİNE
HATIRLATILDIĞI HALDE YAPMAMAKTA ISRAR ETMESİ,
DEVAMLILIK ARZETMESİ DURUMUNDA İŞ AKDİNİN İŞVERENCE
HAKLI SEBEPLE FESİH EDİLEBİLECEĞİ ......................................................................117
İŞVERENİN, İŞ SÖZLEŞMESİ FESHEDİLECEK İŞÇİLERİ
BELİRLEDİĞİ KRİTERLERLE BAĞLI OLDUĞU .....................................................152
K
KAMULAŞTIRMADA DEĞER TESPİTİ ...............................................................................142
KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA
..............................................................................................111
KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ
YAPILAMAYACAĞI ..............................................................................................................................170
KASTEN İŞLENEN SUÇLARDAN HAPİS CEZASININ YASAL
SONUCU OLAN, 5237 SAYILI KANUNUN 53 üncü
MADDESİNİN 1inci FIKRASINDA SAYILAN TEDBİRLERİN
SEÇİMLİK OLMADIĞI .......................................................................................................................174
M
MANEVİ TAZMİNAT
............................................................................................................................108
MANEVİ TAZMİNATIN CEZA OLMADIĞI, MALVARLIĞI
HUKUKUNA İLİŞKİN BİR ZARARIN KARŞILANMASINI AMAÇ
EDİNMEDİĞİ ................................................................................................................................................108
MEMURLUK SIFATIYLA BAĞDAŞMAYACAK NİTELİK VE
DERECEDE YÜZ KIZARTICI VE UTANÇ VERİCİ
HAREKETLERDE BULUNAN KİŞİNİN MEMURLUKTAN
ÇIKARILACAĞI .........................................................................................................................................188
MUHATABIN ADRESTE BULUNMAMA NEDENİ YANINDA
TEVZİAT SAATİNDEN SONRA ADRESE DÖNÜP DÖNMEYECEĞİ
HUSUSU BELİRLENMEDEN YAPILAN TEBLİGATIN USULSÜZ
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
SAYI: 31
319
SAYILACAĞI.................................................................................................................................................126
O-Ö
ÖLÜM NETİCESİNİN GERÇEKLEŞECEĞİNİN SANIK TARAFINDAN
BİLİNMESİ GEREKTİĞİ DURUMLARDA SANIK HAKKINDA
KASTEN YARALAMA SUÇUNDAN DEĞİL KASTEN ÖLDÜRMEYE
TEŞEBBÜS SUÇUNDAN CEZA VERİLMESİ GEREKTİĞİ ................................166
R-S
RÜCUAN TAZMİNAT ............................................................................................................................121
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN KAYNAKLANAN FAİZ ALACAĞI.........106
SİGORTALILIĞA İLİŞKİN HİZMET TESPİTİ DAVALARININ KAMU
DÜZENİNDEN OLDUĞU ...................................................................................................................148
SÜRESİNDE VERİLMEYEN TEMYİZ DİLEKÇESİNİN
REDDEDİLECEĞİ......................................................................................................................................103
T
TAKİP KONUSU BORÇ KİMİN TARAFINDAN TAKİP DOSYASINA
YATIRILIRSA YATIRILSIN BORCUN SONA ERECEĞİ .......................................84
TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ, BORÇLU VE BORÇLU İLE
HUKUKİ İŞLEMDE BULUNAN KİŞİLER ALEYHİNE AÇILACAĞI .........137
TAYİN OLUNAN CEZADA, BİLİNÇLİ TAKSİR NEDENİYLE
ARTTIRIM YAPILMASI GEREKTİĞİ ..................................................................................171
TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARIYLA, RÜCUAN
TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARININ BİRBİRİNİ
TUTMAMASI KARŞISINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ
KURULUNDAN USULÜNE UYGUN RAPOR ALINARAK DAVA
HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ ....................................................121
TEK EYLEMİYLE BİRDEN FAZLA FARKLI SUÇUN OLUŞMASINA
SEBEBİYET VEREN KİŞİNİN, BU SUÇLARIN EN AĞIR OLANIYLA
CEZALANDIRILMASI GEREKECEĞİ .................................................................................171
320 LEGES Hukuk Dergisi
TEMMUZ 2012
TEKNİK UYGULAMA SORUMLULUĞU ÜCRETİNİ TALEP EDEN
İŞİNİN, SÖZ KONUSU HİZMETİ VERDİĞİNİ KANITLAMASI
GEREKECEĞİ ................................................................................................................................................ 95
TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ ALEYHİNE DELİL OLASILIĞI
BULUNDUĞU ..............................................................................................................................................145
TÜZEL KİŞİLERİN MAL VARLIĞINDAN TAMAMEN VEYA
KISMEN TAHSİL EDİLEMEYECEĞİ ANLAŞILAN AMME
ALACAKLARININ TÜZEL KİŞİLERİ İDARE EDENLERİN ŞAHSİ
MAL VARLIKLARINDAN TAHSİL EDİLECEĞİ .........................................................156
Y
YAPI DENETİMİ ÜCRET SÖZLEŞMESİ .............................................................................. 95
YENİ SEBEBİN ORTAYA ÇIKMASI HALİNDE KAPALI NÜFUS
KAYITLARININ AÇILIP KİŞİSEL DURUMDA MEYDANA GELEN
DEĞİŞİKLİKLERİN KİŞİLERİN KAYDINA İŞLENEBİLECEĞİ ...................79

Benzer belgeler