HUKUK dergi.indd
Transkript
HUKUK dergi.indd
HUKUK DERGÝSÝ YIL: 3 SAYI: 31 / TEMMUZ 2012 Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Mevzuat Özetleri Hukuk Haberleri Kültür Sanat YAZILIM TÝCARET LÝMÝTED ÞÝRKETÝ LEGES HUKUK DERGİSİ Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ömer Faruk KAHRAMAN Genel Yayın Yönetmeni: Av. Zehra Birsen YAMAK Av. Aytekin DÜRMELİ Av. Yıldıray SAYAR (Düzce Barosu) Reklam Koordinatörü Sertaç Koray SUNGUR Kültür - Sanat Danışmanı Av. Zehra Birsen YAMAK Satış Direktörü Hasan ORUÇ Yıl : 3 Sayı : 31 ISSN 1309-9620 Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Her ay yayımlanır. Basıldığı Yer: Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39 Yönetim Yeri: Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82 www.legeshukukdergisi.com • e-posta: [email protected] Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Düzeltmen : Ali KALFA Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 400 TL - VADELİ 450 TL DANIŞMA KURULU w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w Prof.Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Prof.Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan Prof.Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. M.Macit KENANOĞLU İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı Prof.Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku Prof.Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usül ve İcra-İflas Hukuku anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. M.Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Doç.Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Doç.Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof.Dr. Didem (ALGANTÜRK) LIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Doç.Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölüm Başkanı Yard.Doç.Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yard.Doç.Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Yard.Doç.Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Anabilim Dalı Yard.Doç.Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Yard.Doç.Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yard.Doç.Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Yard.Doç.Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yard.Doç.Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı M.Handan SURLU (Yargıtay Onursal 1.Bşk. Vekili) Derya KONAK (Adana Hakimi) Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu) Av. Burhan AKSOY (Bitlis Barosu) Av. Prof.Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w w Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu) Av. Burhan AKSOY (Bitlis Barosu) Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu) Av. Türkay ASMA (Ankara Barosu) Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu) Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu) Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu) Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Bşk.) Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu) Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu) Av. F.Çağla YAVUZ DÜRMELİ (İstanbul Barosu) Av. Şerafettin EKİCİ (istanbul Barosu) Av. Ahmet ERKUL (Batman Barosu) Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Bşk.) Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu) Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu) Av. Mahmut GÜVEN (Mardin Barosu) Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul barosu) Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu) Av. Fatma KALSEN (Tunceli Barosu) Av. Yaşar MEYVACI (Balıkesir Barosu) Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu) Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Bşk.) Av.Prof.Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu) Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu) Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu) Av. Fikret Koral KAPLAN (İstanbul Barosu) Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu) Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu) Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu) Av. Yıldıray SAYAR (Düzce Barosu) Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu) Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu) Av. Hamit ŞEREFOĞLU (Van Barosu) Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu) Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu) Av. Türkay ASMA (Ankara Barosu) Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu) Av. Turan ÇINAR (Erzurum Barosu) Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu) Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Bşk.) Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu) Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu) Av. F.Çağla YAVUZ DÜRMELİ (İstanbul Barosu) Av. Şerafettin EKİCİ (istanbul Barosu) Av. Ahmet ERKUL (Batman Barosu) Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Bşk.) Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu) Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu) Av. Mahmut GÜVEN (Mardin Barosu) Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul barosu) Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu) Av. Fatma KALSEN (Tunceli Barosu) Av. Yaşar MEYVACI (Balıkesir Barosu) Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu) Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Bşk.) Av.Prof.Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu) Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu) w w w w w w w w w w w Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu) Av. Fikret Koral KAPLAN (İstanbul Barosu) Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu) Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu) Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu) Av. Yıldıray SAYAR (Düzce Barosu) Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu) Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu) Av. Hamit ŞEREFOĞLU (Van Barosu) Av. Ertuğrul H. YEŞİLDAL (Antalya Barosu) Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu) İÇİNDEKİLER HUKUKİ MAKALELER Çocuk Suçluluğunun Sosyolojik Boyutu Yusuf YAĞBASAN (Sosyolog) ............................................................................................. 11 İstanbul Tahkim Merkezi Kanun Tasarısı ve Düşündürdükleri Av.Gürsel KASIM …...................................................................................................................... 14 Mavi Kartlılar Kütüğü ve Mavi Kartlıların Serüveni Av. Şerif YILMAZ.....................................................................................................................…. 18 Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Av.Sedef ÇELENLİOĞLU...................................................................................................… 25 Şike Suçu Mehmet Tan YILDIZ Uşak Cumhuriyet Savcısı ................................… 35 Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası Hükümlerine Göre Kira Sözleşmesinin Devri Av.Yıldıray SAYAR ............................................… 59 MEDENİ HUKUK Evlenen Kadınların Önceki Soyadlarını da Koca Soyadının Önünde Kullanabilecekleri - Yeni Sebebin Ortaya Çıkması Halinde Kapalı Nüfus Kayıtlarının Açılıp Kişisel Durumda Meydana Gelen Değişikliklerin Kişilerin Kaydına İşlenebileceği ….......................................................................................... 79 İİK Madde:277 ve Devamı Maddelerine Dayalı Açılan Tasarrufun İptali Davasında Talep Edilen Alacak, İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğmuş Bulunmalıdır - Evlilik Birliği İçinde Edinilmiş Mallarda Katkı Payı Alacağı ...............................................................................................................................… 91 Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini Kanıtlaması Gerekeceği …......................................................................................................... 95 Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan Faiz Alacağı - Borçlu Bulunmadığı Bir Parayı Rızası İle Ödeyen Kimsenin Yanlışlığa Düştüğünü İspat Ettiği Takdirde Ödediğini Geri İsteyebileceği.......................... 106 Manevi Tazminat - Manevi Tazminatın Ceza Olmadığı, Malvarlığı Hukukuna İlişkin Bir Zararın Karşılanmasını Amaç Edinmediği …................... 108 Kamulaştırmasız El Atma - Eksik İnceleme Sonucu Hüküm Kurulması ........ 111 Eşler Arasında Geçerli Mal Rejiminin Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte Sona Ereceği - Evliliğin Boşanma Nedeniyle Sona Ermesinden Doğan Dava Hakları, Boşanma Kararının Kesinleşmesi Üzerinden Bir Yıl Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı ….......................................................................113 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı Malın Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün Kabulü Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka Kredisiyle Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle Ödenmiş Bedellerin İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu Tutulamayacakları.......... 130 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı Malın Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün Kabulü Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka Kredisiyle Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle Ödenmiş Bedellerin İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu Tutulamayacakları .......... 134 Kamulaştırmada Değer Tespiti - Değer Tespitinde İdarece Belgelerin Mahkemeye Verildiği Günün Esas Tutulacağı .............................................................. 142 MEDENİ USÜL HUKUKU İhtiyati Tedbirin Geçici Bir Hukuki Koruma Olduğu - İhtiyati Tedbir İsteğinin Reddine veya İtiraz Üzerine Verilen Kararlara Karşı Kanun Yolunun Açık Olduğu, Öncelikle İncelenip Kesin Olarak Karara Bağlanacağı.......................................................................................................................... 99 Süresinde Verilmeyen Temyiz Dilekçesinin Reddedileceği.................................... 103 Dahili Dava Dilekçesiyle Taraf Teşkili Yapılamayacağı - Ayıplı Malın Bedelini İsteyen Alıcının Satım Sözleşmesinden Döndüğünün Kabulü Gerekeceği - Alıcının Satım Konusu Malı Bağlı Banka Kredisiyle Alması Durumunda, Malın Ayıplı Çıkması Nedeniyle Ödenmiş Bedellerin İadesinde, Satıcıların Kredi Faizlerinden Sorumlu Tutulamayacakları .................................................................................................................... 130 Esastan Temyiz Denetimine Geçilebilmesi İçin Öncelikle 5271 Sayılı Yasa Gereğince Ortada Hukuken Geçerli Bir Kararın Bulunması Zorunluluğu .................................................................................................................................. 162 BORÇLAR HUKUKU Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini Kanıtlaması Gerekeceği .............................................................................................................. Yapı Denetimi Ücret Sözleşmesi - Teknik Uygulama Sorumluluğu 95 Ücretini Talep Eden Kişinin, Söz Konusu Hizmeti Verdiğini Kanıtlaması Gerekeceği................................................................................................................106 Manevi Tazminat - Manevi Tazminatın Ceza Olmadığı, Malvarlığı Hukukuna İlişkin Bir Zararın Karşılanmasını Amaç Edinmediği........................108 Rücuan Tazminat - Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarıyla, Rücuan Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarının Birbirini Tutmaması Karşısında Konusunda Uzman Bilirkişi Kurulundan Usulüne Uygun Rapor Alınarak Dava Hakkında Karar Verilmesi Gerekeceği ..............................................................121 İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU İş Akdinin İşveren Tarafından Feshi - İşçinin Görevlerini, İşveren Tarafından Kendisine Hatırlatıldığı Halde Yapmamakta Israr Etmesi, Devamlılık Arzetmesi Durumunda İş Akdinin İşverence Haklı Sebeple Fesih Edilebileceği ................................................................................................................ 117 Sigortalılığa İlişkin Hizmet Tespiti Davalarının Kamu Düzeninden Olduğu - İşçilik Haklarına İişkin Davaların Tarafların İradelerine Bağlı Olduğu .................................................................................................................................. 148 İş Sözleşmesinin İşverence Haklı Nedenlere Dayalı Olarak Feshi Halinde, Feshin Geçerli Nedene Dayalı Olduğunun İspat Yükü İşverene Ait Olduğu - İşverenin, İş Sözleşmesi Feshedilecek İşçileri Belirlediği Kriterlerle Bağlı Olduğu .............................................................................. 152 İCRA İFLAS HUKUKU İcra İflas Harçlarının 492 Sayılı Harçlar Kanununun Yargı Harçları Bölümünde Düzenlendiği - Bankaların Kendi Öz Kaynaklarından Veya Diğer Kredi Kurumlarından Temin Ettikleri Kredileri, Genel Kredi Sözleşmesiyle Gerçek Veya Tüzel Kişilere, Teminatlı Veya Teminatsız Olarak Kullandırmaları Halinde, 492 Sayılı Harçlar Kanunu 123/Son Maddesindeki İstisnadan Yararlanmalarının Mümkün Olmadığı............................................................ 65 Takip Konusu Borç Kimin Tarafından Takip Dosyasına Yatırılırsa Yatırılsın Borcun Sona Ereceği - İhtiyati Tedbir Kararının “Taraflar Arasında Uygulanması Koşuluyla” Şeklindeki Açık Sınırlama Getirilerek Verilmesi Durumunda, Taraf Olmayan Üçüncü Kişiler Hakkında Uygulanamayacağı.................................................................................................... 84 İİK Madde:277 ve Devamı Maddelerine Dayalı Açılan Tasarrufun İptali Davasında Talep Edilen Alacak, İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğmuş Bulunmalıdır - Evlilik Birliği İçinde Edinilmiş Mallarda Katkı Payı Alacağı ....................................................................................................................... 91 Muhatabın Adreste Bulunmama Nedeni Yanında Tevziat Saatinden Sonra Adrese Dönüp Dönmeyeceği Hususu Belirlenmeden Yapılan Tebligatın Usulsüz Sayılacağı .............................................................................................. 126 Tasarrufun İptali Davasının, Borçlu ve Borçlu İle Hukuki İşlemde Bulunan Kişiler Aleyhine Açılacağı - İstihkak Davası Üzerine Takibin Talikine Karar Verilip de Dava Reddolunursa Alacaklının Alacağının Gecikmesinden Ötürü- Davacıdan Geciken Miktarın %40ından Aşağı Olmamak Üzere Tazminat Alınmasına Hükmolunabileceği - Hükmedilecek Tazminat Miktarının Matrahı, Alacak Ve Hacizli Malın Değerinden Hangisi Daha Az İse Ona Göre Esas Alınacağı ......................................................................... 137 Tüzel Kişilerin Mal Varlığından Tamamen Veya Kısmen Tahsil Edilemeyeceği Anlaşılan Amme Alacaklarının Tüzel Kişileri İdare Edenlerin Şahsi Mal Varlıklarından Tahsil Edileceği............................................. 156 TİCARET HUKUKU İcra İflas Harçlarının 492 Sayılı Harçlar Kanununun Yargı Harçları Bölümünde Düzenlendiği - Bankaların Kendi Öz Kaynaklarından Veya Diğer Kredi Kurumlarından Temin Ettikleri Kredileri, Genel Kredi Sözleşmesiyle Gerçek Veya Tüzel Kişilere, Teminatlı Veya Teminatsız Olarak Kullandırmaları Halinde, 492 Sayılı Harçlar Kanunu 123/Son Maddesindeki İstisnadan Yararlanmalarının Mümkün Olmadığı ....................................................................................................................... 65 Rücuan Tazminat- Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarıyla, Rücuan Tazminat Davasındaki Kusur Oranlarının Birbirini Tutmaması Karşısında Konusunda Uzman Bilirkişi Kurulundan Usulüne Uygun Rapor Alınarak Dava Hakkında Karar Verilmesi Gerekeceği ........................................................... 121 Bankaların, Mudilerine, Eksik Çek Tutarına Mukabil Kredi Kullandırma Yükümlülüklerinin Bulunmadığı ..................................................................................... 123 Ticari Defterlerin Sahibi Aleyhine Delil Olasılığı Bulunduğu - Eksik ncelemeye Dayalı Hüküm Kurulamayacağı ................................................................ CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Kararın Temyizi Kabil Olmayıp İtiraz Yasa Yoluna Tabi Bulunduğu - Duruşmada, Sanıktan Davacı Olduğunu Bildiren Mağdurun İfadesinin Davaya Katılma İstemi Niteliğinde Olduğu - Ölüm Neticesinin Gerçekleşeceğinin Sanık Tarafından Bilinmesi Gerektiği Durumlarda Sanık Hakkında Kasten Yaralama Suçundan Değil 145 Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Ceza Verilmesi Gerektiği ................... 165 Karşı Temyiz Olmayan Hususların Bozma Nedeni Yapılamayacağı ................ 169 Tek Eylemiyle Birden Fazla Farklı Suçun Oluşmasına Sebebiyet Veren Kişinin, Bu Suçların En Ağır Olanıyla Cezalandırılması Gerekeceği Tayin Olunan Cezada, Bilinçli Taksir Nedeniyle Arttırım Yapılması Gerektiği ......................................................................................................................................... 170 Kasten İşlenen Suçlardan Hapis Cezasının Yasal Sonucu Olan, 5237 Sayılı Kanunun 53 Üncü Maddesinin 1inci Fıkrasında Sayılan Tedbirlerin Seçimlik Olmadığı .................................................................................................................... 173 Acil Hizmet Vermekle Yükümlü Sağlık Kuruluşları, Acil Vakaları, Hastanın Sağlık Güvencesi Olup Olmadığına Veya Ödeme Gücü Bulunup Bulunmadığına Bakmaksızın Kabul Edecekler Ve Gerekli Tıbbi Müdahaleyi Kayıtsız-Şartsız Gecikmeksizin Yapacakları ................................................................................................................................... 176 İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU İdare ve Vergi Mahkemelerince Verilen Kararların Temyizen İncelenerek Bozulabilmesi İçin 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49uncu Maddesinin 1inci Fıkrasında Belirtilen Nedenlerin Bulunması Gerektiği ............................................................................................................... 184 Memurluk Sıfatıyla Bağdaşmayacak Nitelik Ve Derecede Yüz Kızartıcı ve Utanç Verici Hareketlerde Bulunan Kişinin Memurluktan Çıkarılacağı ..................................................................................................... 187 MEVZUAT ÖZETLERİ Kanunlar ..................................................................................................................................................... 193 Bakanlar Kurulu Kararları ............................................................................................................... 194 Yönetmelikler .......................................................................................................................................... 199 Genelgeler.................................................................................................................................................... 209 Tebliğler ...................................................................................................................................................... 209 Milletlerarası Andlaşmalar ............................................................................................................. 213 HUKUK HABERLERİ Avukatların Kabus Dolu Pikniği ............................................................................................. 219 Sahipsiz Mülklerde Mafya Gölgesi ............................................................................................... 219 Boşanan Eşe Süre Sınırı Olmaksızın Yoksulluk Nafakası .............................................. 220 Yargıtay’dan Baz İstasyonu Kararı ............................................................................................ 1 Aylık Kocasına Tazminat Ödeyecek ................................................................................... Hâkim, Çarşaflı Kadına Hakaretten Yargılanacak .......................................................... 231 232 233 KÜLTÜR SANAT İstanbul Barosu Avukatlarından Atila BÜYÜKMURAT’ın İki Perdelik Oyunu ...............................................................................................................................235 ÖNEMLİ BİLGİLER Kıdem Tazminat Tavanı ...................................................................................................................... 271 Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ................................................................................................... 271 Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları .................................................................................................. 272 Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem ............................................................................. 273 Yıllık Ücretli İzin Süreleri ................................................................................................................ 275 İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ........................................................... 276 İşsizlik Sigortası Primi ....................................................................................................................... 276 Gelir Vergisi Tarifesi ........................................................................................................................... 276 Katma Değer Vergisi Oranları ........................................................................................................ 278 Kurumlar Vergisi Oranları ................................................................................................................ 278 Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................................... 278 Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri .............................................................................................. 279 Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ...................................................................................... 279 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme Zammı Oranları ....................................................................................................................................... 280 Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler .................................................................. 281 Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) .................................................................... 281 Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) .......................................................................... 281 Değerli Kağıtlar ...................................................................................................................................... 285 Damga Vergisi Harçları ....................................................................................................................... 286 Yargı Harçları .......................................................................................................................................... 287 Noter Harçları .......................................................................................................................................... 292 Vergi Yargısı Harçları .......................................................................................................................... 294 Tapu Ve Kadastro Harçları .......................................................................................................................... 296 Asgari Geçim İndirimi Tutarları ............................................................................................................... 299 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi .............................................................................................................. 303 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) ............................................................................................. 305 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ......................................................................................... 305 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) .................................. 306 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (EURO) ............................................ 307 HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .............................................................................................................. 308 İYUK Parasal Sınırları .................................................................................................................................. 308 Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar ...................... 308 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ................................................................... 309 Yargıtay’a Göre Kira Artışlarında Uygulanacak Oranlar ............................................................310 Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ............................................................................................................311 ARAMA İNDEKSLERİ Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi …..........................................................................313 Kavramlara Göre Arama İndeksi …………..........................................................................……316 HUKUKİ MAKALELER ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN SOSYOLOJİK BOYUTU Yusuf YAĞBASAN (Sosyolog) İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Av.Gürsel KASIM MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ VE MAVİ KARTLILARIN SERÜVENİ Av. Şerif YILMAZ KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ Av.Sedef ÇELENLİOĞLU ŞİKE SUÇU Mehmet Tan YILMAZ Uşak Cumhuriyet Savcısı YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI HÜKÜMLERİNE GÖRE KİRA SÖZLEŞMESİNİN DEVRİ Av.Yıldıray SAYAR 14 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Av.Gürsel KASIM Öncelikle, kanunun amacıyla ilgili alternatif çözüm yöntemlerinden hangilerinin kanun kapsamında yer alacağı konusunda tasarıda açıklık yoktur. Özellikle Arabuluculuk Kanunu karşısında, Tahkim Merkezinin nasıl işlev göreceği çok belirgin değildir. Kapsamı, hangi uyuşmazlıklara uygulanacağı açık ve net olarak gösterilmelidir. Tasarının tümünün incelenmesinde, bu hususun yönetmelikle düzenleneceği sonucu çıkmaktadır.Ancak “Kapsam” konusunun kanunda düzenlenmesi gerekir. HUMK’na atıf yapılmamış olması da bir eksikliktir. Taraflar arasında sonuçta anlaşma olmadığı takdirde ne olacaktır? Yargı yolunun açık olduğu konusunun da açıklığa kavuşturulması gerekir. Genel Kurul üyelerinin seçiminde, seçileceklerin nitelikleri, sayıları ve seçilecek yerler konusunda da eksiklikler vardır. Genel Kurul üye sayısının 15 kişi ile sınırlanması yeterli değildir. Kararların daha katılımcı alınması ve seçileceklerin sayısı itibari ile bir kurumun, Genel Kurula hâkim olmaması için bu sayının en az iki katına çıkarılması gerekir. Genel Kurula seçileceklerin, taslakta sayılan kurumlar dışında diğer birliklerden, örneğin Noterler Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Esnaf ve Sanatkârlar Odası gibi kurumlardan da alınması uygun olacaktır. Genel Kuruldaki sayının uyuşmazlık yelpazesinin genişliği de gözetilerek, temsilde adalet ilkesi gereğince 25-30 kişi olarak belirlenmesi gerekir. Yönetim ve denetim kurulunun da Genel Kurul içinden seçilecek olması, bu organların faaliyetlerinin Genel Kurulca sorumluluk denetimi yapılabilmesi için Genel Kurul üye sayısının artırılmasında yarar vardır. Çünkü Genel Kurulda, yönetim ve denetim kurulunun ibrasında ibra edilecek üyeler oy kullanamayacağından, tasarı taslağında öngörülen en az üye sayısı esas alınsa dahi, Genel Kurulda mevcut düzenleme ile en fazla dokuz Genel Kurul üyesi oy kullanabilecektir. Ayrıca Genel Kurula seçileceklerin nitelikleri açıkça belirlenmeli, hukuk, siyasal bilimler, işletme ve ekonomi alanlarında eğitim görmüş ve üniversite mezunu olma şartı aranmalıdır. Türkiye Barolar Birliğinin baroya kayıtlı avukatlar arasından seçeceği dört temsilciden bahsedilerek, temsilcilerin nitelikleri belirlenmiştir. Aynı bendin diğer fıkralarında seçilecek temsilcilerin hangi kaynaklardan seçileceği hususunun da açıkça belirtilmesi gerekmektedir. SAYI: 31 İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI... 15 Tahkim Merkezinin teşkilatında görevlendirilecek kimselerin, özel sektör ve üst düzey yöneticileri ve uzmanlaşmış hukukçulardan seçilmeleri, daha çok avukatın yer alması tahkim kurumundan uluslararası düzeyde etkin şekilde yararlanılmasını da beraberinde getirecektir. Çünkü bu nitelikli uzmanlar, uluslararası ekonomik ve finansal ilişkiler konusunda donanımlı, bilgi birikimi yüksek, tahkimi bilen tecrübeli kimselerden olacağından; tahkimde bağımsız ve tarafsız yargılama yapılmasını sağlayacakları gibi; yabancı tahkim merkezleri ile ilişkilerin kurulmasında ve İstanbul Tahkim Merkezinin tanıtımında etkin rol alacaklardır. Genel Kurulun, “gerektiği takdirde” toplantıya çağrılmasına imkân veren düzenlemede yeterli açıklık yoktur. Uygulamada, soyut ifade nedeniyle uyuşmazlıklara sebep olabilecek niteliktedir. Bu bakımdan maddede “gerektiği takdirde” ifadesi yerine, Genel Kurulun hangi hallerde toplantıya çağrılabileceği konusunda; toplantıya çağırma nedenlerinin açık olarak belirtildiği bir düzenleme yapılmalı ve toplantı çağrısına uyulmaması halinde mahkemeye başvurularak, Genel Kurulu toplantıya çağırma imkânı tanınmalıdır. Yönetim Kurulunun seçimi ve çalışma usulü, seçilecek üç üyeden en az birinin hukukçu üye olması gerektiği belirtilmelidir. Aksi halde 8.maddenin 1.fıkrasının 2.cümlesi hükmü uyarınca Başkan seçimi çıkmaza girebilir. Bu nedenle, kendi üyeleri arasından dört yıl için seçilen 3 asıl ve 2 yedek üyeden oluşacağı ve Yönetim Kurulu’nun hukukçu üyeleri arasından Yönetim Kurulu’nca bir başkan seçileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmasına ve 9/2. maddesinde de Yönetim Kurulu Başkanının yokluğunda görevlerini yapmak üzere bir Yönetim Kurulu üyesini görevlendirileceğinin bildirilmesine göre; 8. maddesinin Genel Kurul’ca seçilen üç asıl üyeden en az ikisinin, iki yedek üyeden en az birinin hukukçu üyeler arasından seçileceğine ilişkin, 9/2. maddesine de Başkan’ın yokluğunda diğer hukukçu üyenin, başkanın görevlerini yapacağına ilişkin değişiklik yapılması daha somut olabilir. Yönetim Kurulu başkanı tek yetkili olarak düşünülmüş, diğer üyelerin tasarruflara katkı sağlaması konusunda herhangi bir yetki verilmemiştir. Bu durum ise birlikte sorumluluk ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Denetimle ilgili hükümde denetçilerin kimler arasından seçileceği konusunda açıklık yoktur. Merkezin kendi içinden mi, dışarıdan mı olacaktır? Milli ve Milletlerarası Tahkim Divanı üyelerinin Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu tarafından seçileceğine, 13. maddesinde Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısının Yönetim Kurulunca seçileceğine ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Çok büyük öneme sahip bu divanları oluşturacak üyelerin seçimini, Yönetim Kurulu ve Başkanı ile Genel Sekreter olmak üzere dört kişinin, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısının seçimini üç kişinin inisiyatifine bırakmak yerine, “Milli ve Milletlerarası Tahkim Divanı” üyelerinin seçimi ile “Genel Sekreter” ve “Genel Sekreter Yardımcısının” seçimini, on beş kişiden oluşan Genel Kurula verilmesinin, seçimin daha sağlıklı ve objektif yapılmasını sağlaması açısından yararlı olacaktır. 16 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Tahkim Merkezi’nin tahkime, arabuluculuğa ve diğer alternatif çözümlere ilişkin en önemli organı olarak tasarlanan, Taslağın 12.maddesinde oluşumu, yapısı ve çalışması düzenlenen milli ve milletlerarası tahkim divanlarının, uyuşmazlığı çözmede “karar alıcı” “hakem” görevlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda milli ve milletlerarası tahkim divanı üyelerinin, tahkim hizmeti talep eden kullanıcıların başvurusu halinde, uyuşmazlığın esasını çözmeye yetkili hâkim tarafından seçilmelerine ilişkin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 520. ve devamı maddeleri hükümlerinin cari olacağına ilişkin taslakta düzenlemeye yer verilmelidir. Ayrıca, 13.maddede “uyuşmazlık konusunda mesleki tecrübenin” tespitinde denetime elverişli ölçülerin belirlenmesi daha doğru olacaktır. Yönetim Kurulu, Tahkim Divanı üyeleri, denetçiler, genel sekreter yardımcısı ve merkez çalışanlarının görevleri süresince merkez bünyesinde hakemlik yapamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme isabetlidir. Ancak, Danışma Kurulu üyelerinin de hakem yapılamayacaklar arasında sayılması uygun olur. Genel gerekçede, Tahkim Merkezinin “bağımsız” bir kurum olarak çalışmasının öngörüldüğü, kabul görmek, güvenilir olmak ve rekabet edebilmek için bağımsızlığın gerekli bir şart olduğu bildirildiği halde “Merkezin Gelir ve Giderlerini” düzenleyen 15.maddesinde “bağışlar” merkezin gelir ve giderleri arasında sayılmıştır. Yargılamaya eş bir görev üstlenen kuruluşun bağış kabul etmesi sakıncalı olabilir, çünkü bağış olan bir kuruluşun bağımsız çalışamayacağı ve bu durumun kuruluşun güvenilir olmak niteliğini zedeleyeceği düşünülmesi isabetli olacaktır. Kurulması öngörülen “İstanbul Tahkim Merkezi”nin kurumsal yapısı taslakta yeterince açık değildir. “Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı” belirtilmektedir. Bu hükme bakıldığında “Tahkim Merkezi”nin dernekler hukukuna tabi olacağı anlaşılmaktadır. Böyleyse, Merkezin kapatılması, feshi, kendiliğinden dağılmış sayılması, başka bir ifade ile hukuki varlığı ve tüzel kişiliğini kaybetmesi ve faaliyeti Dernekler Kanununa tabi olacaktır. Kurulması öngörülen Tahkim Merkezi, esas olarak her türlü özel hukuk uyuşmazlıklarının tahkim, arabuluculuk ve diğer alternatif uyuşmazlık yöntemlerinin kullanılarak çözüme kavuşturulması için hizmet verecektir. (Taslak m.4/a) ve bunu bir ücret karşılığı yapacağına (Taslak m.15) göre, doğal olarak “kazanç gütme” amacı taşıyacaktır. Bu ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 56.maddesindeki “dernek” tanımı ile bağdaşmaz. Ayrıca, Dernekler Kanununa tabi olmasının sonucu olarak Merkez üzerinde İçişleri Bakanlığının denetim yetkisinin olacağı açıktır. Bu da, Taslağın 2.maddesindeki “idari ve mali özerklik”liği işlevsiz kılar. Merkezin idari ve mali özerkliğinin bulunmaması ise, tahkim hizmeti alacak olan kullanıcılar, özelikle yabancı kullanıcılar için “güven ve bağımsızlık” unsurunu yok eder. Bu ise yasayı tümüyle işlevsiz hale getirebilir. Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları gösteren yönetmeliklerin, SAYI: 31 İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUN TASARISI... 17 altı ay içerisinde hazırlanarak yürürlüğe konacağı hükmü getirilmiştir. Tahkim Merkezinin yetki ve görevlerinin yürürlüğe girecek yönetmelikte ayrıntıları ile düzenleneceği anlaşılmaktadır. Yönetmelikte, Tahkim Merkezinin idari ve mali özerkliğinin, dolayısıyla bağımsızlığının korunmasına dikkat edilmesi zorunludur. Genel Gerekçede, Tahkim Merkezinin özel hukuka tabi idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir kurum olarak çalışması öngörüldüğü halde, Taslağın Geçici 1.maddesinde merkezin faaliyetlerini yürütebilmesi için ilk iki yıllık bütçesinin, Başbakanlık bütçesinden karşılanacağına ilişkin düzenleme yapılmak suretiyle, “İstanbul Tahkim Merkezi” mali yönden siyasi iradeye, yani “yürütme” ye bağlanmıştır. Geçici 1.maddede ilk iki yıllık bütçenin Hazine’den karşılanacağına ilişkin düzenleme yapılmasının kuruluşun bağımsızlığını ve mali özerkliğini korumak açısından daha doğru olacaktır. 18 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ VE MAVİ KARTLILARIN SERÜVENİ Av. Şerif YILMAZ Genel Olarak Memleketleri Türkiye‘de çalışma ve geçim sıkıntısı çekenler için çalışıp belli bir birikim elde edebilecekleri bir imkan doğmuş olan vatandaşlarımız 1960’lı yılların başından itibaren yurtdışına özellikle Avrupa ülkelerine çalışmaya gittiler. Bu gidiş geçiciydi. Çünkü onlar sadece çalışıp para kazanıp ülkelerine geri döneceklerdi. O nedenle gittikleri ülkeler onları ‘’misafir işçi’’ olarak adlandırıyorlardı. Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde ailelerinden uzun süre ayrı kalmaları nedeniyle baş gösteren sorunlar onları ailelerini de yanlarına almaya itti. Düşünce yine aynı idi. Beraber çalışıp para kazanıp tekrar vatana döneceklerdi. Zaten bulundukları ülkelerde yalnızlardı ve ülkeleri onlara sahip çıkmıyor, aksine sadece ülkeye döviz kazandıran bir kitle olarak görüyordu. 1970’li yılların sonunda işler daha karmaşık hale gelmişti. Zira bulundukları ülkelerde yaşamaya alışmışlar, çocukları orada büyümüştü ve dönme fikrinden vazgeçtiler. Bunlar olurken sayıları milyonları geçmişti. Devlet, dövizle askerlik imkanı dışında ilk olarak yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatına malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla 7.6.1978 tarihinde yürürlüğe giren 30.5.1978 tarihli ve 2147 sayılı Kanununla onlara belli şartlarda borçlanarak emekli olma hakkı verdi. 1980’li yılların başında onlara yurtdışında din hizmetleri sunmak üzere din görevlileri göndermeye başladı. Türkiye 1980 ihtilalinden sonra yapılan seçimler neticesi daha liberal bir ekonomik sisteme girişle birlikte uluslararası arenadaki aktif ve etkin olan ülkelerin politikalarının ve kararlarının bu ülkelerde bulunan lobiler tarafından etkilendiğinin hatta belirlenebildiğinin farkına vardı. Yahudi ve Ermeni lobilerinin etkileri çok açıktı. Türk devlet yetkilileri yurtdışında bulunan ve sayıları milyonlara vatandaşlarımızı bu yöne kanalize etme fikri gelişti. Zira onlar artık yurda dönmüyorlardı ve Avrupa Birliğinin Türkiye ile ilgili politiklarını belirliyen ülkelerde yaşıyorlardı. İlk Turgut Özal döneminde yaygın olarak bu insanların bulundukları ülke vatandaşlıklarına girmeleri devlet tarafından teşvik edilmeye başlandı. Ancak bazı ülkeler çifte vatandaşlığı kabul etmiyorlardı. Mesela Almanya ve Avusturya gibi. Diplomatik gayretlerle de bu ülkeler çifte vatandaşlığa ikna edilemedi. Gerçi bu ülkelerin uygulamasında vatandaşlığına almak için önce Türk SAYI: 31 MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ... 19 vatandaşlığından çıkış mecburiyeti istenmekle birlikte vatandaşlığa geçişten sonra tekrar Türk vatandaşlığına girişlere, kendi yasalarında belirli bir yaptırıma bağlanmadığından ses çıkartamıyorlardı. Ayrıca yasalarında yurtiçi ikamet şartı olduğundan kazanılan bu vatandaşlıklara hukuken karışamadılar. Ancak tekrar Türk vatandaşlığına geçmiyenlerde problemler ve hak kayıpları oluyordu. Bu nedenle 1990’lı yıllarda o zamanki Başbakan Mesut Yılmaz tarafından diplomatik bir çözüm için yoğun bir çaba sarfedildi. O dönemde Almanya ile Türkiye arasındaki bir çok sorun arasına Çifte vatandaşlık konusu da eklenmiş, o dönemdeki Almanya Başbakanı Helmut Kohl’le pazarlıklar yapılmış ise de bir netice alınamamıştı. İlk Yasal Düzenleme ve Türk Kamu Hukukunda Yeni Bir Vatandaş Sınıfı Doğuyor Türk hükümeti sorunu diplomatik yollarla aşamayınca doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olupda sonradan Bakanlar Kurulundan çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları diğer vatandaşlıktan çıkarılanlarla yabancı uyruklulardan ayırt edilerek, mülga 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29 ncu maddesinde 07.06.1995 tarih ve 4112 Sayılı Kanunun 2.maddesiyle yapılan değişiklikle ‘’1. Genel olarak yabacı muamelesi’’ olan başlık ‘’ 1. Yabancı Muamelesi ve Saklı Tutulan Haklar’’ başlığı ile değiştirilmiş, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydı ile ülkede ikamet, seyahat, çalışma, miras , taşınır ve taşınmaz mal iktisabı ile ferağı gibi konularda Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edecekleri hüküm altına alınmıştır. Vatandaşlıktan çıkmak için askerlik yapma veya yapmış olma zorunluluğu kaldırıldı. Dolayısı ile Türk Vatandaşlık Hukukunda olan Türk vatandaşı, yabancı, vatandaşlıktan çıkarılanlar gibi hukuki statülere ek olarak yeni bir sınıf daha eklenmiş oluyordu.. İsmi olmayan bu statüdekilere bu haklarını ispat amacıyla uygulamada verilecek pembe kimlik kartları isim olarak verilmiş ve Türk hukuk litaretürüne ‘’Pembe Kartlılar’’ olarak geçmişlerdir. Hükümetin bu sorundan çıkış yolu olarak yaptığı bu uygulama hem hukuk hem de bu durumda olan vatandaşlarımız açısından tamamen bir hilkat garibesi olmuştur. Kamu hukukundan kaynaklandığından oy kullanamayacaklardı ama askerlik de yapmayacaklardı. Çalışma hakları vardı ama, devlet dairelerinde çalışamazlardı. Özel yasalarda yer alan, o mesleği yapma hakkının sadece Türklere tanınmış olduğu belirten hükümlerinden pembe kartlılar faydalanamıyordu. Pembe Kartlı Türkler memur, asker, polis, hakim veya savcı olamazlardı. Ancak serbest Avukatlık veya Tıp Doktorluğu da yapamıyorlardı. Bankalarda basit bir hesap açmada bile binbir güçlükle karşılaşıyorlar, tapudaki işlemlerde yine yabancı olarak muamele görüyorlardı. Yani verilen bu haklardan memurların bile haberi olmadığından uygulamada Pembe kartlıların çilesi bitmiyordu. Mesut Yılmaz döneminde çıkarılan Başbakanlık Genelgesi bile bu çileye son veremedi. Almanya’daki Gelişmeler, 403 sayılı Yasada İkinci Değişiklik ve Mavi 20 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Kart Almanya başından itibaren çifte vatandaşlığa karşı çıkıyor ve tek vatandaşlık ilkesinde ısrar ediyordu. Yani vatandaşlığa kabul ettiği birinin ikinci bir vatandaşlığına izin vermiyordu. 403 sayılı yasa değişikliğinden sonra da Almanya’da Türk vatandaşları Alman vatandaşlığına giriyor, ancak vatandaşlığa alınır alınmaz (bazen konsolosluklardaki Türk vatandaşlığından çıkış işlemleri sırasında) tekrar Türk vatandaşlığına geçerek uygulamada çifte vatandaş oluyorlardı. Bu duruma Almanya izin vermek istemiyor ancak yasalarında bunun bir yaptırımı olmadığından ve yurtiçi şartı halen geçerli olduğundan sesini çıkaramıyordu.15.07.1999 tarihinde Alman Federal Meclisinde vatandaşlığa alınanların 01.01.2000 tarihinden sonra tekrar izinsiz olarak başka bir ülke vatandaşlığına geçmeleri durumunda herhangi bir ihtara ve işleme gerek kalmaksızın Alman vatandaşlığını otomatikman kaybedeceklerini Alman Vatandaşlık Yasası değişikliği ile kabul etti. Böylece Türk insanının faydalandığı bu yasal boşluk yaptırıma bağlanarak kapatıldı. Bu yasa değişikliğinden sonra Almanya’da yaşayan insanlarımızda Alman vatandaşlığına geçiş yönünde tereddütler başladı. Zira tekrar izinsiz Türk vatandaşlığına geçmeleri halinde ve Alman makamları tarafından bunun tespiti halinde Alman vatandaşlığını yitirmelerinin yanında Alman vatandaşlığına girmeden önceki haklarını da almaları husununda büyük zorluklar çekeceklerdi. Alman vatandaşı kalıp pembe kart almaları halinde bu defa da uygulamadan kaynaklanan zorluklar onları beklemekteydi. Türk devleti de ne yapacağını bilemiyordu. Bir taraftan bu insanların Alman vatandaşlığına geçip o ülkelerde oy hakkı alıp, Türkiye namına baskı unsuru ve Türk lobisi olmalarını teşvike devam ediyor, diğer taraftan kazandıkları Alman vatandaşlıklarını kaybetmelerini istemiyordu. Nihayetinde bu tereddüt halindeki insanımızın endişelerini gidermek için 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 4112 Sayılı Kanunla değişik 29 uncu maddesini değiştiren 29.06.2004 tarih ve 5203 Sayılı Kanun 06.07.2004 tarih ve 25514 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bununla haklar biraz daha genişletildi. Daha doğrusu sadece yasada zikredilenler fazlalaştı. Yasa metnine göre bu statüdeki insanlar kamu hizmetlerinde çalışamayacaklar, askerlikle yükümlü olmayacaklar, seçimlerde seçilemeyecekler ve seçemeyecekler, ev eşyası ve araç muafiyetlerinden (permi hakkı) faydalanamayacaklar, ancak sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı tutulacak. Bu haklardan faydalanan insanlara uygulamada hak sahipliğini ispata yarayacak kimlik kartları verilmeye devam edildi. Ancak kartların rengi bu sefer maviydi. Bu nedenle bu statüdeki insanlarımızı ifade amaçlı halk dilinde ‘’Mavi Kartlılar’’ denmeye başlandı. Ancak Başbakanlığın 25.03.2005 tarihli ‘’ 403 Sayılı Kanunun 29’uncu Maddesinin Uygulanması’’ ile ilgili yayınlanan genelgesine rağmen uygulamadakartların rengi ve maddedeki ifadelerin dışında Mavi kartlılar için hiçbir şey değişmedi. Çünkü yasanın açık hükmüne rağmen Türkiye’den borçlanma yolu ile emekli olmaları mümkün değildi. Haklarını ancak mahkemeler SAYI: 31 MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ... 21 yolu ile alabiliyorlardı. Zaman ilerledikçe, sorunlar daha da artıkça Almanya’daki insanlarda Alman vatandaşlığına geçişlerde düşüş görülmeye başladı. Elbette ki, bunda Almanya’nın vatandaşlığa geçişi zorlaştıran (Dil şartı, vatandaşlık testi v.s. ) uygulamalarının da etkisi olmuştur. (2007 yılındaki Göç Yasası değişikliği ile). Alman vatandaşlığının askerlik yapma ve döviz yatırma yükümlülüğünden muafiyet dışında bir avantajı olmadığından, hatta Almanya’da emeklilik yaşı 67’ye çıkarıldığından Türkiye’den daha erken emekli olma haklarının kaybı gibi nedenlerden dolayı Alman vatandaşlığından çıkıp Türk vatandaşlığına geçiş eğilimi oluşmaya başladı. 403 sayılı Türk Vatandaşlık Yasası Tamamen Yürürlükten Kalkıyor Almanya’nın yapmış olduğu yasa değişiklikleri her geçen gün Alman vatandaşlığına geçişleri zorlaştırıyor, bazende fiili durum yaratarak imkansızlaştırmaya çalışıyordu. Alman politikacıları 2000 yılı öncesi uygulamaya göz yummuş, ancak bu kesimlerden beklenilen oyları alamadıkları gibi Alman kamuoyunda da yabancılara karşı oluşan ön yargılar pekişmeye başlamıştı. Almanya’da bu gelişmeler olurken Türkiye’de 403 sayılı Vatandaşlık Yasasının yetersizliği tartışılmış ve onun yerine yeni bir yasa hazırlanmıştı. Mavi Kartlı vatandaşların da ümit ile beklediği ve sorunlarının çözüleceğini düşündüğü yeni yasa 12.06.2009 tarih ve 27256 Sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğü girdi. Bu yasa 5901sayılı Türk Vatandaşlığı Yasasıydı. Bu yasada da Mavi Kartlılar ile ilgi düzenleme yapılmıştı. 403 sayılı yasanın 29. maddedeki düzenleme aynen 5901 sayılı yasada 28.madde olmuştu. Başka da hiçbir değişiklik olmadı. Kartların renkleri bile. 24.03.2010 tarihli ve 5978 sayılı yasa ile yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek üzere kurulan ve Devlet Bakanlığına bağlı YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI bile Mavi Kartlılarla ilgi düzenlemelerin garipliğini ve pratikte anlamsızlığını kabul ederek ‘’Bütün bu düzenlemelere rağmen, Mavi Kart ile ilgili hakların kullanılmasında, uygulamada, daha önce öngörülmeyen sorunlar ortaya çıkmıştır, bu sorunlar, özellikle kurumların kendi kanunları ve Mavi Kart ile verilen ilgili hakların kullanılması arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanmaktadır.’’ tespitini yapmak zorunda kalmıştır. Gerçekten bu düzenlemeler Türk Hukuk Sistemi bünyesine uymamaktadır. Nihayet 6304 sayılı Yasa Dönemi ve Mavi Kartlılar Kütüğü Devam eden yıllarda da Mavi Kart uygulamaları devam etti. Kartlar vatandaşın başvurusu üzerine ücret talep edilmeden verildi. Yıllar içinde sayıları bir kaç yüzbini bulan bu insanların hangileri Mavi Kart sahibi hangileri değil belli değildi. Zira merkezi bir bilgi toplama yapılabilecek bir sistem ve bunun hukuki alt yapısı da oluşturulmamıştı. Türk, ancak Türk vatandaşı olmayan, Alman vatandaşı, ama Alman olmayan ve Türk vatandaşının haklarından faydalanabilen bu Mavi Kart sahibi Türk asıllı Alman vatandaşları diye tarif edilebilen yeni vatandaş sınıfının kontrölü mümkün değildi. Bu sınıfın nüfus 22 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 hareketleri bilinmiyordu. Yapılan yasal düzenlemeler sadece vatandaşlık yasalarında onların hakları ile ilgi düzenlemeler idi. Bu düşüncelerle Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı koordinasyonunda Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının ortak çalışmasıyla hazırlanan yasa 18.05.2012 tarih ve 28296 Sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak 6304 sayı ile yürürlüğe girmiştir. Bu yasadaki değişikliklerde Mavi Kartlılarla ilgili değişiklik veya yenilikler Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Türk Vatandaşlığı Kanunlarında yapılan değişikliklerdir. Mavi Kartlıların hakları ile ilgili 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28.maddesi yine değiştirilmiş, Mavi kart sahiplerinin altsoylarına da mavi kart düzenlenebilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarında; işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalışılabilmesi hakları daha öncekilere ek olarak verilmiştir. Asıl yenilik ise Nüfus Hizmetleri Kanununda olmuştur. Sırasıyla bunları inceleyelim: 6304 sayılı kanun madde 10: 25.4.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına “Türk vatandaşları” ibaresinden sonra gelmek üzere “, doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların altsoyları” ibaresi eklenmiştir. Buna göre yasanın kapsamını belirleyen 2.maddeye Türk vatandaşları ve Türkiye’de bulunan yabancılarla birlikte yeni sınıf vatandaş olan Mavi Kartlılarda eklemiş olmaktadır. 6304 sayılı kanun madde 11 : 5490 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler (m) ve (n) bentleri olarak eklenmiş ve mevcut bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. “m) Mavi Kart: Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 29.5.2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesinde belirtilen altsoylarına verilen ve söz konusu maddede belirtilen haklardan faydalanabileceklerini gösteren resmi belgeyi, n) Mavi Kartlılar Kütüğü: Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların altsoylarının kayıtlarının elektronik ortamda tutulduğu kütüğü,” ‘’Tanımlar’’ başlıklı bu 3.maddede yapılan bu değişiklikle ilk defa halk arasında kullanılan ‘’Mavi Kart’’ yasa metnine girmiş ve tanımı yapılmıştır. Mavi Kart hamillerinin kaydolacağı ‘’Mavi Kartlılar Kütüğü’’nün ne olduğu tanımlanmıştır. Burada dikkat edilmesi gerekli en önemli husus kayıtların elektronik ortamda tutulması. Cümlenin mefhum-u muhalifinden sanki fiziki ortamlarda bu kayıtların olmayacağı anlaşılmakta. 6304 sayılı kanun madde 12:5490 sayılı Kanuna 8 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 8/A maddesi eklenmiştir. “Mavi Kartlıların kayıtları MADDE 8/A- (1) Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak SAYI: 31 MAVİ KARTLILAR KÜTÜĞÜ... 23 suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 5901 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde belirtilen altsoyları, Genel Müdürlükçe elektronik ortamda tutulan Mavi Kartlılar Kütüğüne kaydedilir. Bu Kütüğe kaydedilenler, her türlü nüfus olaylarını yurt içinde nüfus müdürlüklerine, yurt dışında ise dış temsilciliklere beyan etmekle yükümlüdürler.” Bu madde ile yasaya yeni bir madde eklemekte. Mavi Kart hakkı sahiplerinin 3.maddede tanımlandığı üzere Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde elektronik ortamda tutulacak Mavi Kartlılar Kütüğüne kayıtlarının yapılması suretiyle bir tür bilgi bankası oluşturulmaktadır. Ayrıca bu maddeye göre Mavi Kart hamillerine tıpkı Türk vatandaşlarında olduğu gibi bazı yükümlülükler verilmektedir. Bu kütüğe kaydolanlar bundan sonra her türlü doğum, ölüm, evlenme, boşanma, evlât edinme, tanıma, kayıt düzeltme, soybağının düzeltilmesi, gaiplik gibi kişisel durumlarda değişiklik meydana getiren olaylarını Nüfus Müdürlüklerine veya Konsolosluklara bildirmekle yükümlü olmaktadırlar. Bu maddenin uygulamasının büyük aksaklıklara neden olabileceği kanaatindeyim. Zira zaten verilen hakların kullanımında zorluklar ve tereddütler yaşayan bu insanlarımızın nüfus olaylarını bildirme yükümlülüğünün altına girmek isteyeceklerini sanmıyorum. Onlar bu bildirim yükümlülüklerini yerine getirmediklerinde cezai yaptırımlarla karşılaşınca olayın dahada içinden çıkılmaz bir hal alabileceği kesin gibi görülüyor. Ayrıca böyle bir kütüğün oluşturulmasının çifte vatandaşlığı kabul etmeyen Almanya ve Avusturya gibi ülkelerle diplomatik sıkıntıların da çıkacağı şimdiden aşikar. Tıpkı 1995 yılındaki ilk pembe kartlılar sınıfı oluşturulurken yapılan hata şimdi tekrarlanıyor. Bu yasa da enine boyuna yani hem mavi kart sahibi olacak insanlar açısından hem de gerek iç hukukumuz gerekse milletlerarası ilişkiler ve hukuk açılarından yeterince araştırılmadan ve değerlendirilmeden acele ile çıkartılmış izlenimi vermekte. 6304 sayılı kanun madde 13 : 5490 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bu madde mavi kartlılarla birlikte Türk vatandaşlarını da ilgilendirmektedir. 49.maddenin 3. fıkrası kaldırılmadan önce şöyle idi:’’ (3) Yerleşim yeri adresi yurt dışında olan Türk vatandaşlarının adres kayıtları yaşadıkları ülkenin ve şehrin adı itibarıyla tutulur.’’ Fıkra kaldırılmadan önce yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Adres Kayıt Sisteminde adresleri sadece ülke ve şehir adıyla belirtiliyordu. Örnek: Almanya- Bielefeld, Avusturya-Viyana gibi. Ancak bundan böyle gerek Türk vatandaşları gerekse Mavi Kartlıların açık adresleri beyan edilmek ve adres kayıt sistemlerine işlenmek durumundadır. Alman Vatandaşlık Yasası(Staatsangehörigkeitsgesetz- StAG) ve Çifte Vatandaşlık Hakkı Alman vatandaşlığına başvuran ilgili yabancının önceki vatandaşlığını terk etmesi veya kaybetmesi vatandaşlığa alınma şartları arasında yer almaya devam 24 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 etmektedir [StAG§10/1(1),4]. Ancak sahip olunan vatandaşlığı terk etmenin mümkün olmadığı veya çok ağır şartlar altında mümkün olduğu durumlar için istisnai bir hüküm öngörülmüştür ve bu şekilde sınırlı hallerde çifte vatandaşlığa izin verilmektedir (StAG §12/1). Buna göre; a) İlgili yabancı hukukun vatandaşlıktan çıkmaya izin vermemesi (hukuki imkansızlık) halinde [§12/1(2),1], b) Yabancı ülke tarafından vatandaşlıktan çıkma isteğinin sürekli reddedilmesi (fiili imkansızlık) durumunda [§12/1(2),2], c) Yabancı ülke vatandaşlığın terkini, ilgili yabancının sorumlu olmadığı sebeplerden dolayı gerçekleşmediyse veya çıkmak çok ağır şartlar bağlanmışsa veya kurallara tam olarak uygun yapılan çıkma talebi yabancı ülke tarafından uygun bir süre içerisinde karara bağlanmamışsa [§12/1(2),3] bu kişilerden önceki vatandaşlığını terk etmesi veya kaybetmesi şartı aranmadan çifte vatandaşlığı kabul edilecektir. (AÜHFD Yıl 2008- Makale Prof.Dr.Işıl Özkan, Arş.Gör.Uğur Tütüncübaşı sh.606,607) Görüldüğü üzere sayılan bu üç istisna da Türkiye için geçerli değildir. Almanya Temmuz 1999 ve 2007 yıllarında yaptığı değişikliklerle vatandaşlığa alınma şartlarını daha da sertleştirirken Türkiye vatandaşlıktan çıkmaları kolaylaştırmış ve pek istenilen gibi olmasada çıkan vatandaşlarının haklarını korumaya çalışmıştır. Çözüm Adına Bir Öneri Alman Vatandaşlık Yasasının 12. maddesi gereğince Türk vatandaşlarının çifte vatandaş olabilmeleri için Türk Vatandaşlık Yasasında yapılan düzenlemeler ile doğuştan Türk olup Türk vatandaşlığından ayrılan kişiler için Mavi Kartlılar diye “ayrıcalıklı statü” veya ‘’ayrı vatandaş sınıfı’’ (Türk Vatandaşlığı Yasası m.28 ve Nüfus Hizmetleri Yasası) oluşturmak ve hem Türk devletine hem de bu insanları zorluklara itmek yerine, 5901 sayılı yasada yapılacak basit bir düzenleme ile doğumla kazanılmış Türk vatandaşlığından çıkmayı zorlaştırmak daha doğru olacaktır. Böylece Almanya da yaşayan Türk vatandaşlarının çifte vatandaş olmaları daha kolay sağlanabilir. Şerif Yılmaz Türk Hukuku Avukatı Osnabrück/ALMANYA Tel.:+49 (541) 67330036 SAYI: 31 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ 25 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ Av.Sedef ÇELENLİOĞLU GİRİŞ Kısa Çalışma, “Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerinde uygulanan haftalıkçalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya en azdört hafta süreyle işyerindeki faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması”şeklinde tanımlanır. Kısa çalışma,sigortalı(4a) ve işverenlerin genel ekonomikkriz ve zorlayıcı nedenlerle üretim gerçekleştiremedikleri kötü günlerinde dedevletin yanlarında olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli biruygulamadır. Kısaçalışma; 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu(Ek-2 madde ve Geçici Madde 8)ile Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikle düzenlenmiştir. Ek-2. Madde 26.08.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5763 sayılı kanunla4447 sayılı kanuna eklenmiştir. Geçicimadde 8, 28.03.2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5838 sayılı kanunla4447 sayılı kanuna eklenmiştir. Maddede 5 Şubat 2010 tarih ve 27484 sayılıResmi Gazete’de yayımlanan 5951 sayılı kanunla değişiklik yapılmıştır. Yönetmelik30.04.2011 tarihinde 27920 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kısaçalışmanın usul ve esaslarını belirlemektedir.İşsizlik Sigortası Kanundakidüzenlemeler şöyledir; Geçici Madde 8 -(Ek madde:18/02/2009-5838 S.K./1.mad) 2008, 2009 ve 2010 * yıllarında kısa çalışma için yapılan başvurulara münhasırolmak üzere, ek 2 nci maddenin ikinci fıkrasında kısa çalışma için öngörülenazami üç aylık süre, altı ay olarak uygulanır; üçüncü fıkrasında öngörülen kısaçalışma ödeneği miktarı % 50 oranında artırılarak ödenir ve kısa çalışmaödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresindendüşülmez. Bu maddenin yayımı tarihinden önce uygunluk tespiti yapılan kısaçalışma başvurularında süre, işverenin talebi halinde aynı şartlarla ve bumaddede öngörülen süreyi aşmamak kaydıyla uzatılır. Bu maddede öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla,kısa çalışma süresini altı ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak,bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenenişsizlik ödeneği süresinden düşülür. Ek Madde 2- (Değişik madde: 13/02/2011-6111S.K 73. mad.) 26 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcısebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüdeazaltılması veya işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarakdurdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere kısa çalışmayapılabilir. BuKanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıranişveren, kısa çalışma talebini, derhal gerekçeleri ile birlikte Türkiye İşKurumuna, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirir.Talebin uygunluğunun belirlenmesine ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum vekuruluşların da görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıncaçıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Kısa çalışma halinde İşsizlik Sigortası Fonundan kısa çalışma ödeneği ödenir. İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, hizmet akdinin feshihariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi gerekir. Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son oniki aylık prime esas kazançlarıdikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Buşekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, 4857 sayılı Kanunun 39 uncumaddesine göre 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüttutarının % 150’sini geçemez. Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlara aitsigorta primlerinin aktarılması ve sağlık hizmetlerinin sunulmasına ilişkinişlemler 5510 sayılı Kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde yürütülür. Kısaçalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneğisüresinden düşülür. Zorlayıcı sebeplerle kısa çalışma yapılması halinde, kısa çalışma ödeneğiödemeleri 4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (III) numaralı bendinde veaynı Kanunun 40 ıncı maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra başlar. Bumaddede yer alan kısa çalışma ödeneğinin süresini altı aya kadar uzatmaya veişsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirlemeye Bakanlar Kuruluyetkilidir. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasalfaizi ile birlikte işverenden tahsil edilir. 2) KISA ÇALIŞMA KAVRAMI İşsizlik SigortasıKanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıranişverence kısa çalışmaya , genel ekonomik sektörel veya bölgesel kriz ilezorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarakönemli ölçüde azalması veya işyerinde faaliyetlerin tamamen veya kısmen geçiciolarak durdurulması hallerinde 3 ayı aşmamak üzere kısa çalışma yapılabileceğibelirtilmiştir[1]. Kısa çalışmauygulamasının başladığı dönem kanun gerekçesinde(4857/65) uygulamanınfaydalarına da yer verilmiştir. Buna göre ; “Özellikle genel ekonomik krizlerdeve zorlayıcı sebeplerle çalışma hayatında sıkça görülen işçilerin ücretsiz izneçıkarılması durumunda,işçilere sınırlı da olsa bir gelir SAYI: 31 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ 27 güvencesi sağlamakamacıyla, “kısa çalışma” ve “kısa çalışma ödeneği” kavramları getirilerekbunlarla ilgili düzenlemeler yapıldığı,bu düzenleme ile bir ekonomik krizdeveya zorlayıcı bir sebebin varlığı halinda işyerine işçiler arasında tenkisatyapma yerine işçilerin tamamının veya bir kısmının geçici olarak ücretsiz izineçıkartılması ekonomik ve sosyal politika olarak tercih edildiği,işçileringeçici olarak ücretsiz izne çıkartılarak “geçici bir işsizlik” olaraknitelendirildiği ve işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği almalarınınöngörüldüğü,bu şekilde işçiler işsiz kalsa idi,işsizlik sigortasının bu işçileriyeniden işe yerleştirmek için yapacağı masraflardan kurtulmuş olacağı” şeklindeifade edilmiştir. A. Kısa Çalışmanın Faydaları • Sigortalılar(4/A)Bakımından: Genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden ötürü işverenin iş veremeyeceği dönemlerde ücretsiz izin yerine 3 aysüreyle(2008 ve 2009 yılında uzatma kararıyla bir yıla çıkmıştır.2010 yılı için5 Şubat 2010 tarih ve 27484 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5951 sayılıkanunla yeni başvuralar için 6 aya çıkmış ve 11.03.2010 tarihli uzatma kararıyla bir yıla çıkmıştır)ödenek almaimkanı verilmektedir.Ödenek sayesinde bir miktar kazanç elde ederek yeni vedaha yüksek ücretli bir iş bulmak istemesi halinde bu zamana kadar,işyerindeçalışmaya devam etmek istemesi halinde ise kısa çalışmaya neden olan olaygeçinceye kadar temel gereksinimlerinin idamesi mümkün olabilecektir.İştençıkartılmanın ve yeni iş aramanın yaratacağı stres azaltılır. • İşverenlerBakımından: Genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden ötürü işçi çıkartmaları önlenebilir veya belirli bir süregeciktirilebilir. Böylece, yetişmiş personelinin kaybını önleyebilir,yenipersonel bulma maliyetlerini azaltır,yetişmiş personelin muhafazası sayesindeüretim kalitesinde meydana gelebilecek düşüşler önlenir.İşçiyi işten çıkarmanedeniyle ortaya çıkabilecek ihbar ve kıdem tazminatı,yıllık izin ücretlerigibi maliyetler kriz döneminde daha büyük bir yük oluşturacağından bumaliyetler gündeme gelmez.İşe iade ve bu dava nedeniyle oluşabilecek tazminatve ücretler de gündeme gelmez.Sigortalıların genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden dolayı çalıştırılmadıkları dönem ücretleri ve ücretlere bağlı sigortaprimi ve vergi maliyetleri bir süre ortadan kalkar. Genel ekonomik kriz veyazorlayıcı nedenden etkilenen işverenlerin maliyetlerini azaltarak,ortamdüzelinceye kadar geçici olarak nefes almalarına ve ayakta kalabilmelerinedestek olur[2]. • DevletBakımından: Genel ekonomik kriz veya zorlayıcınedenden dolayı işyeri ve işletmelerin kapanmaları önlenebilir. Bu sayede, malve hizmet üretiminin devamı sağlanarak milli gelire,istihdama ve ekonomikkalkınmaya destek olunabilir.Genel ekonomik kriz nedeniyle işsizliğin artmasıönlenebilir. B. Kısa Çalışma Süreci Kısa çalışma sürecinişu şekilde açıklanabilir: § Genelekonomik krizin varlığına açıklık getirilmesi veya zorlayıcı nedeningerçekleşmesi § Başvuru(Talepformuyla yapılır.) 28 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 § İŞKURtarafından neden ve şekil açısından yapılan ön inceleme § İŞKUR’unön incelemesini müteakip başvuruyu İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ve bağlıbirimlerine inrikal ettirmesi, § Uygunluktespiti amacıyla Bakanlık İş Müfetteşi görevlendirilmesi § Uygunluktespitinin yapılması(Konuyla ilgili işyeri kayıtlarının ve belgelerininincelenmesi,bilgi alınması,işyerinin gezilip görülmesi ve neticesinde tutanakdüzenlenmesi ve kısa çalışma yapacak işçilere ait liste ile kısa çalışmaileriye dönük uygulanacak ise planlama ve taahhüdün işverenden alınması), § Uygunluktespitine ilişkin Bakanlık İş Müfettişinin olumlu veya olumsuz görüşünü içerenraporun düzenlenmesi ve raporun komisyon tarafından incelenmesi § Eksiklikyok ise raporun ekleriyle birlikte ödenek işlemlerinin gerçekleştirilmesi içinİŞKUR’a gönderilmesi, § Olumluveya olumsuz sonucun işverene bildirilmesi,İŞKUR tarafından kısa çalışmayapacak işçilere ait listenin sisteme yüklenmesi,işverene teyidi veincelenmesi,eksik veya hatalı hususların tamamlanması § KısaÇalışma uygulamasının devamı süresince PTT aracılığıyla ödemeningerçekleştirilmesi. C. KısaÇalışma Başvurusu Kısa çalışmadan yararlanabilmek için genel olarakiki temel şartın gerçekleşmesi gerekir. ð 4447sayılı kanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarakçalıştıran ve, ð Genelekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinien az 1/3 oranında azaltan veya işyerinde faaliyeti tamamen veya geçici olarakdurduran işverenler başvuruda bulunabilir. Bu genel şartların dışında fiili bir başvuru koşuludaha bulunmaktadır. Bu durum, “yararlanma süresinin dolmamış olması” dır.Kısaçalışmadan yararlanan işverenler,yararlanma süresinin dolmasından sonra artıkbelirli şartlar gerçekleşmeden yeni bir başvuru yapamamaktadırlar. İşsizlik Kanunu ekmadde-2’de de:“Genel ekonomik, sektörelveya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışmasürelerinin geçici olarak önemli ölçüde azaltılması veya işyerinde faaliyetintamamen veya kısmen geçici olarak durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere kısa çalışmayapılabilir ”denilmiştir. D. Kısa Çalışmadan Yararlanabilen İşçiler Yukarıda dabelirtildiği gibi kısa çalışmadan yararlanabilmenin ilk şartı,4447 sayılıİşsizlik Kanununa göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi SAYI: 31 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ 29 olarakçalıştırmaktır.5510 sayılı Kanunun 4. Maddesinin birinci fıkrasının a bendinegöre ;kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; hizmet akdiile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan yer almaktadır.Kısa çalışma4/b sigortalılar(Bağ-kur) ve 4/c sigortalılar için talep edilemez. Daha önce işsizliködeneğine hak kazanıp da bir süre yararlandıktan sonra işe girenlerdeyararlanabilir.Nitekim 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 50. Maddesinegöre; “Sigortalı, işsizlik ödeneğindenyararlanma süresini doldurmadan tekrar işe girer ve işsizlik sigortasıödeneğinden yararlanmak için bu Kanunun öngördüğü şartları yerine getiremedenyeniden işsiz kalırsa, daha önce hakettiği işsizlik ödeneği süresinidolduruncaya kadar bu haktan yararlanmaya devam eder”.Bu düzenleme kısaçalışma ödeneği bakımından da geçerlidir. Mahkeme veya özelhakem kararıyla işe iade edilen işçilerin kısa çalışma uygulamasına dahiledilip edilmeyeceğine ilişkin iki sorun ileri sürülmektedir. Birincisi, primödeme şartını sağlayamacaklarıdır.Ancak işe iade edilen ve göre başlatılanişçilerin işsizlik sigortası bakımından gerekli olan son 120 günlük sigortaprimlerinde sorun yaşanmamaktadır.Nitekim bu şekilde işe iade edildikten sonratekrar işsiz kalanlara diğer şartları da sağlamaları halinde İŞKUR tarafındanişsizlik sigortası ödeneği ödenmektedir.İşe iade edilen işçilerin son 3 yıliçerisinde 600 günlük prim şartını da sağlamış olmaları halinde kısa çalışmadanyararlanabilmek bakımından prim şartı sağlanmış olmaktadır. İkinci sorunise,işverenin işçiyi kısa çalışma programına dahil etmekle gerçekte işebaşlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olmayacağı ve bunun mahkeme kararınıyerine getirmemek sayılması gerektiği ileri sürülmektedir. Ancak işveren işçisiniişe başlatmakta ama genel ekonomik kriz ve zorlayıcı nedenden ötürü diğerişçiler gibi bu işçisine de iş veremeyeceğinden kısa çalışma programınaalmaktadır. 3) KISA ÇALIŞMA BAŞVURU VE TALEPLERİ Kısa Çalışma Ve Kısa Çalışma Ödeneği HakkındaYönetmelik madde 4’te düzenlenmiştir. Buna göre;Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerleişyerinde kısa çalışma yapılmasını talep eden işveren, Kurum birimine, varsatoplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya yazılı bildirimde bulunur. (2) İşveren bildiriminde; a) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerin işyerine etkilerini ve zorlayıcı sebebinne olduğunu, b) İşyerinin unvanını, adresini, varsatoplu iş sözleşmesi tarafı sendikayı ve sosyal güvenlik işyeri sicil numarasını, c) Varsa iddiasını kanıtlayıcı somutbelgeleri, belirtmek zorundadır. (3) İnceleme esnasında; kısa çalışmayaptırılacak işçilere ilişkin bilgileri içeren liste, işveren tarafındanKurumca belirlenen formatta hazırlanarak, manyetik ve 30 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yazılı ortamda Kurumyetkilisine teslim edilir. Kısa çalışmabaşvuruları Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ilgili birimine yapılır.Kısaçalışmadan yararlanmak isteyen işverenlerin başvuru için Kısa Çalışma TalepFormunu doldurması ve kurum birimine vermesi gerekmektedir. Başvurunundeğerlendirilmesi ise yönetmelik madde 5 de şu şekilde düzenlenmiştir; “İşvereninkısa çalışma talebi, öncelikle Kurum tarafından sebep ve şekil yönündendeğerlendirilir. (2) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel krizin varlığı, işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının iddiaetmesi ya da bu yönde kuvvetli emarenin bulunması halinde, Kurum Yönetim Kuruluncakarara bağlanır. (3) İkinci fıkrada belirtilen kararalınmadan, genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerlebağdaşmadığı halde, nakit darlığı, ödeme güçlüğü, pazar daralması ve stokartışı gibi sebeplere dayalı olarak yapıldığı tespit edilen başvurular Kurumtarafından reddedilir. (4) Genel ekonomik, sektörel veyabölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle yapılan başvuruların uygunluk tespiti,Kurum yetkililerince ivedilikle yapılır. İnceleme sonucu, Kurum tarafındanişverene bildirilir. İşveren durumu, işyerinde işçilerin görebileceği bir yerdeilan eder ve varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendikasına bildirir. İlanyoluyla işçilere duyuru yapılamadığı durumlarda, kısa çalışmaya tabi işçilereyazılı bildirim yapılır. (5) Kısa çalışma başvurusu ve uygunluktespitine ilişkin diğer işlemler Kurum tarafından belirlenir.” Kanundabelirtilmemekle birlikte, Bakanlıkça yapılan uygunluk tespitinin olumsuz olmasıhalinde yargı yoluna başvurulabilecektir[3]. 4) KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ Kısa çalışma ödeneğiişçilere verilmektedir.Kısa çalışma talebinin uygun görülmesi halinde ödenecekTC Kimlik numaraları üzerinden PTT aracılığıyla doğrudan işçilere ödenmektedir.Kanun’da,kısa çalışma kararı verilmesi ile kısa çalışma ödeneğinin verilmesi farklıkoşullara bağlanmıştır. Bu nedenle Kanun’a uygun bir kısa çalışma kararıalınmasına rağmen bazı durumlarda kısa çalışma ödeneği verilmemesi söz konusuolabilir A- GEREKLİ MİKTARDA PRİM ÖDEMESİ Kanun’daişçinin ödeneğe hak kazanabilmesinin koşulu , İşsizlik Sigortası Kanunu’na göreişsizlik ödeneğine hak kazanmış olmasıdır. Ayrıca bu koşulun yanında, işçininKanun’da belirtilen nedenlerle işsiz kalmış olması gerekmektedir. Ancak kısaçalışma ödeneğine hak kazanmak için işsizlik ödeneğine hak kazanmak için aranantüm koşullar değil, sadece çalışma süresi ve prim ödemeye ilişkin koşullararanacaktır. Kısa çalışma ödeneğinin belirlenmesinde son 4 SAYI: 31 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ 31 aylık prime esaskazanç ortalaması,kısa çalışmanın önceki günden geriye doğru hesaplanmaktadır.İşsizliködeneğine hak kazanabilmek için, kısa çalışmaya geçildiğinden önceki son üç yıliçinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödenmiş olmalı ve kısa çalışmadanönceki son 120 gün içinde sürekli olarak çalışılmış olması gereklidir. B- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİNÖDENMESİ VE MİKTARI Kısaçalışma ödeneği İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmak üzere Türkiye İşKurumu tarafından işçiye aylık olarak her ayın sonunda ödenir. Eğer kısaçalışma, zorlayıcı nedenlerle faaliyetin kısmen ya da tamamen durdurulmasışeklinde uygulanıyorsa bu durumda kısa çalışmanın ilk haftası için ödenekverilmez. Ödenek, ikinci haftadan itibaren verilecektir. Yönetmelik madde 7’demiktar belirlenmiştir;“Günlük kısa çalışma ödeneğininmiktarı, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre16 yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının %150’sini geçmemek üzere, sigortalının son on iki aylık prime esas kazançlarıdikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Kısaçalışma ödeneği, 4447 sayılı Kanunun Ek 2 nci maddesine aykırı olmamakkoşuluyla aynı Kanunun 50 nci maddesindeki esaslara göre ödenir. (2) Kısa çalışma ödeneğinin süresi üçayı aşmamak üzere kısa çalışma süresi kadardır. (3) Kısa çalışma ödeneği, işyerindeuygulanan haftalık çalışma süresini tamamlayacak şekilde, çalışılmayan süreleriçin aylık olarak hesaplanır. (4) Kısa çalışma ödeneği, ekonomikgelişmelerin işyerinin faaliyetleri üzerine etkileri doğrultusunda uygunluktespitinde belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla fiilen gerçekleşen kısa çalışmasüresi üzerinden verilir. (5) Zorlayıcı sebeplerle işyerindekısa çalışma yapılması halinde, ödemeler 4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin(III) numaralı bendinde ve 40 ıncı maddesinde öngörülen bir haftalık süredensonra başlar. (6)İşçinin kısa çalışma ödeneği aldığı süre için, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılıSosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek sigortaprimi, İşsizlik Sigortası Fonu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. (7) Kısa çalışma ödeneğindenyararlanan işçi, işsizlik sigortasından yararlanmak için 4447 sayılı Kanunun 50nci maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmeden işsiz kalırsa, kısa çalışmaödeneği aldığı süre düşüldükten sonra, daha önce hak ettiği işsizlik ödeneğisüresini dolduruncaya kadar işsizlik ödeneğinden yararlanır. (8)Kısa çalışma ödeneği, işçinin kendisine, aylık olarak her ayın sonundaödenir. (9)Kısa çalışma ödeneği nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir veyatemlik edilemez. 32 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 (10)İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasalfaizi ile birlikte işverenden, işçinin kusurundan kaynaklanan fazla ödemelerise yasal faizi ile birlikte işçiden tahsil edilir.” İşsizlikSigortası Kanunu’nda da ödeneğin miktarı belirtilmiştir. 5763 sayılı Kanunla yapılandeğişiklik sonrası günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık primeesas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancınınyüzde kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İşKanunu’nun 39. maddesine göre on altı yaşından büyük işçiler için uygulananaylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemeyecektir(4). Budurumda işçinin ücreti ne kadar yüksek olursa olsun, eline geçecek azami kısaçalışma ödeneği asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80’inden fazlaolamayacaktır. C- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ İLE İŞSİZLİKÖDENEĞİ İLİŞKİSİ Son 120 günü eksiksizolmak üzere en az 600 gün prim ödemiş olan işçilere Mart 2002 itibariyle ilködemeleri yapılarak faal hale getirilen işsizlik ödeneği sosyal güvenlikhakkının en önemli unsurlarından biridir. İşsizlik ödeneği iş sözleşmesininbelli şartlarda sona ermesiyle verilir. Ancak kısa çalışma ödeneği, işsözleşmesi devam ederken, hatta işçi çalışmasını sürdürürken ödenir. Kısaçalışma ödeneği de işsizlik ödeneği gibi işçiye işsizlik sigortası fonundanödenir. Bu nedenle işçinin, daha sonra işsiz kalması halinde, kısa çalışmaödeneği aldığı süre çıkarılarak, geriye kalan süre boyunca işçiye işsizliködeneği verilir. D- KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİALINAN DÖNEMDE SAĞLIK YARDIMI 1 Ekim 2008 tarihi itibariyletamamıyla yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun gereği kısa çalışma ödeneği alınansürede, işçi genel sağlık sigortası kapsamındadır. Bu sebeple sağlıkhizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlüolduğu kişiler yararlandırılır. Böylece kısa çalışma ödeneği alan işçi vebakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödenek alınan sürede hastalık ve analık sigortasıyardımlarından yararlanmaları amaçlanmıştır. E-KISA ÇALIŞMA DÖNEMİNDE GREV Genel ekonomik krizveya zorlayıcı nedenlerle kısa çalışma uygulanmakta olan işyerinde grev kararıalınması işçi sendikalarınca uygulamada tercih edilmeyecek bir yöntemdir.Ziraişveren zaten kriz veya zorlatıcı nedenden etkilenerek dara düştüğü gibiişçiler de halihazırda kısa çalışma nedeniyle tamamen veya kısmençalışmamaktadırlar.Ancak,uyuşmazlığın çözülememesi halinde kanuni sürelerintamamlanmasıyla grev kararı alınmasına bir engel yoktur. Genel ekonomik krizveya zorlayıcı nedenlerle kısa çalışma uygulanmakta olan bir işyerinde grevebaşlanması durumunda mevzuatta ödeneğin kesileceğine ilişkin bir hükümbulunmamaktadır. 5) SONUÇ SAYI: 31 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ 33 Dünyadayaşanan küresel krizin ülkemizde de bilhassa istihdam üzerindeki etkilerihissedilmeye başlandı. Büyük çaplı işletmeler bile üretime ara vermeye veyadaraltmaya başladı. Söz konusu iş daraltması şeklinde yapılan uygulamalardanbiri de kısa çalışmadır. İşte bu şekilde kısa çalışma durumunda kısa çalışmaödeneğini hak eden sigortalılara ödenen kısa çalışma ödeneği bilhassa bu tipkriz durumlarında bir nebze olsun maddi destek sağlamaktadır. Ancakyukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; Kısaçalışma ödeneğinin kriz dönemlerinde işçinin mutat gelirinin ikamesi olabilmesiiçin ödenek miktarının ve süresinin iyileştirilmesi için 5838 sayılı Kanunlayapılan düzenlemeyle 2008 ve 2009 yıllarındaki kısa çalışma başvurularınamünhasır olmak üzere kısa çalışma ödeneği süresi 6 aya, alt sınırı yaklaşık 400ve üst sınırı 800 liraya çıkartılmıştır. Ayrıcaişçi eğer kısa çalışma ödeneğini kabul etmezse; 4857sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesine göre işyerinde bir haftadan fazla süreişveren işçiye iş verememiş (yani ücret verememiş) ise işçinin haklı sebeple işakdini feshetme hakkı doğuracağından dolayı işçi, kısa çalışma ödeneğiilanından itibaren 6 işgünü içinde işverene iş akdini haklı sebeplefeshettiğini ve tazminatı ile diğer alacaklarını derhal nakden ve defatenödemesi için ihtar verebilir. [1]Akyiğit,Ercan:Kısa Çalışma,TÜHİS,Ağustos/Kasım, 2004,1-35;Çelik,İş HukukuDersleri,24.Bası,Ekim 2011,347. [2]BAYHAN,Tevfik;Kısa Çalışma Rehberi,Yaklaşım Yayıncılık,2010 [3]Ulucan,Esnek Çalışma,104;Eyrenci-Ulucan-Taşken,249 34 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 KAYNAKÇA ÇELİK,Nuri, İş Hukuku Dersleri, B. 24. Ekim 2011, Beta Yayınları. CANİKLİOĞLU,Nurşen,4857Sayılı İş Kanununa Göre Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği,A.Can.Tuncay’aArmağan,İstanbul 2005 SONKAYA,Çetin: Kısa Çalışma ve Kıdem Tazminatı, E-Yaklaşım,Mayıs 2009,Sayı:197 BAYHAN, Tevfik, KısaÇalışma Rehberi, 1. Basım, Ankara, 2010, Yaklaşım Yay. MOLLAMAHMUTOĞLU,Hamdi:İş Hukuku, 3.Basım, Ekim 2011 , Seçkin Yayınları SÜZEK,Sarper,İş Hukuku, 3. Basım, İstanbul 2006, Beta yayınları. GEÇER, Bekir /EVCİL,Cahit : Açıklama Ve Yargıtay Kararları İle Zenginleştirilmiş 4857 Sayılı İşKanunu Uygulama Rehberi , Haziran 2006, Datassist ŞAKAR, Müjdat, İşKanunu Yorumu, 6.Bası, Ankara 2011,Yaklaşım Yayınları. Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği HakkındaYönetmelik,RG 20 Nisan 2011,27920 İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik YapılmasınaHakkında Kanun,RG 26 Mayıs 2008,26887 LegalHukuk Dergisi, Ocak 2006 YaklaşımHukuk Dergisi ŞİKE SUÇU SAYI: 31 35 ŞİKE SUÇU Mehmet Tan YILMAZ1 Uşak Cumhuriyet Savcısı 1. GİRİŞ Şike suçu birçok futbolcunun, yöneticinin ve bir kulüp başkanının tutuklanması ve haklarında dava açılması ile gündeme oturmuş, Türk futbol tarihine geçecek olayların yaşanmasına neden olmuştur. Herkes gibi hassaten bir hukukçu olarak bu olay bizimde ilgimizi çekti ve kamuoyundaki bilgi kirliliğini bir nebze azaltmak ve futbolseverlere yardımcı olmak amacıyla konuyu incelemeye ve kitapçık haline getirmeye karar verdik. Bu kitapta suçu ve şike suçunu genel olarak izah etmeye çalışacağız. Tabii ki mahkemede görülmekte olan bir davayı etkileme sayılacak yorumlarda bulunmayacağız. Fakat suçun unsurlarını ve oluşma biçimini ceza yasasının genel hükümleri ile birlikte ele alırken, bu bilgiler şike davasında da kullanılabilir hale gelecektir. Fakat bunun bir etkileme değil ancak hukuki izah olarak kabul edilmesi gerekir. Şike yasası olarak bilinen 6222 sayılı yasa 14.4.2011 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu yasa yürürlüğe girmeden önce 5237 sayılı ceza yasasının 158/1-d maddesi bu tür olaylarda uygulanmakta idi. Bu sebeple şike iddianamesinde bazı şike iddiaları hakkında TCK 158/1-d maddenin uygulanması talep edilmiştir. Fakat 6222 sayılı yasanın ihdasından ve bilhassa yapılan son değişiklikten sonra TCK 158 madde gündemden düşmüş olmaktadır. Bu eserde şike suçunun örgütlü bir şekilde işlenmesi halinde ortaya çıkabilen yeni suçları, teşvik şikesini, şike suçuna iştiraki, suçun teşebbüs safhasında kalmasını, aynı suçun birden fazla işlenmesini yani teselsül etmesini ayrıntılı olarak açıklayacağız ve örnek olay ve çözümler sunacağız 2. Şike Suçunun Unsurları Suç, ceza yasalarının tarif ettiği ve bir ceza öngördüğü fiildir. Eğer ceza yasasında eylem anlatılmamışsa fiil toplum tarafından kınanan bir eylem olmasına rağmen cezalandırılamaz. Suçlar kendi aralarında cürüm ve kabahat olmak üzere iki kısımda incelenmektedir. Mesela; sokağa çöp dökmek kabahat iken, bir insana vurmak suç olarak kabul edilmektedir. Suçlar 5237 sayılı Türk ceza yasasında, kabahatler 5326 sayılı kabahatler yasasında tarif edilmiştir. Bunların yanında birçok özel ceza yasası veya özel yasalarda ceza hükümleri bulunmaktadır. Şike yasası olarak bilinen sporda şiddetin ve düzensizliğin önlenmesine dair 6222 sayılı yasa da böyle bir özel yasadır. Özel yasanın düzenlediği bir suç hakkında genel ceza yasası olan Türk ceza kanunu hükümleri uygulanmaz. Komşunun odununu aldığınızda hırsızlık suçunu işlemiş ancak 1 Uşak Cumhuriyet Savcısı 36 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 ormandan bir odun aldığınızda orman yasasına muhalefet etmiş olursunuz. Çünkü orman yasası özel yasadır. Bir suçun oluşması için başlıca dört unsurun meydana gelmesi gerekir. Bunlar sırasıyla kanuni unsur, maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsurudur. 2.1. Şike suçunun kanuni unsuru Şike suçu ilk olarak 6222 sayılı yasanın 11 maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 14.4.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce işlenen şike suçları ise TCK 158 madde çerçevesinde mütalaa edilmektedir. Şike suçu nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. TCK 158/1-d madde hükmüne göre “Dolandırıcılık suçunun; Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” Aslında şike suçu ceza yasasında bulunan rüşvet suçuna benzemektedir. Bu sebeple şike suçu incelenirken eksik olan içtihat bilgisi rüşvet suçuna dair eski içtihatlar ile tamamlanmalıdır. Fakat 6222 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önceki şike suçlarında rüşvet suçunu düzenleyen hükümler değil, dolandırıcılık suçunu düzenleyen hükümler uygulanmaktadır. Çünkü rüşvet suçu sadece memurlar tarafından işlenebilen özgü bir suçtur ve sporcular, yöneticiler veya kişiler tarafından işlenemez. Yani herkes bu suçun faili olamaz. Bu tip bir suçun hakemler tarafından işlenmesi halinde rüşvet suçu söz konusu olabilir. Çünkü 6222 sayılı yasanın 20 maddesine göre “Spor müsabakalarında görev yapan hakem, gözlemci ve temsilciler bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılır.” Şike yasasının yürürlüğünden önce işlenen suçlar hakkında TCK 158 veya 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesi uygulanacaktır. Fakat bunlardan lehe olan yani daha az ceza içeren yasa uygulanmaktadır. İki yasayı kıyasladığımızda 6222 sayılı yasanın 10.12.2012 tarihli 6259 sayılı yasa ile değişmesinden önce 5-12 yıl hapis cezasını gerektirdiğini görüyoruz. Bu sebeple şike iddianamesinde sanıklar hakkında az ceza içeren TCK 158/1-d maddesinin uygulanması talep edilmiştir. Fakat 6259 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucu şike suçunun cezası 1-3 yıl hapis cezası olmuştur. Böylece TCK 158/1-d maddesi gündemden düşmüş olmaktadır. Bundan sonra 14.4.2011 tarihinden önce ve sonra işlenen tüm şike suçları hakkında 6222 sayılı yasanın 11 maddesi uygulanacaktır. 6259 sayılı yasa ile 11 maddeye üç fıkra eklenmiştir. Eklenen 9 fıkraya göre verilen ceza hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilemeyecektir. Bu fıkra suçun işlendiği tarihte yoktur. Bu sebeple sanıklar hakkında uygulanamaz. Ancak usul yasaları yürürlüğe girer girmez yani derhal uygulanma ilkesine tabidir. Bu sebeple hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yasaklanmasına dair 9. Fıkra uygulama alanı bulmaktadır. Bu demektir ki eğer cezaya hükmedilirse hükmün açıklanması gerekecektir. SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 37 Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu önemli bir kurum olup eğer beş yıl içinde kasti bir suç işlenmezse, bu ceza tamamen ortadan kalkmaktadır. Eklenen 10 fıkra ile özel müselsel suç maddesi konmuştur. TCK 43/1 madde hükmü varken buna gerek yoktu. Fakat konduğuna göre incelemek gerekir. Eğer 10. fıkra ile müselsel suç hakkında sanık aleyhine bir hüküm getirilmiş olsaydı, 10 fıkra değil TCK 43/1 madde hükmü uygulanacaktı. Fakat artırım oranları her iki yasa maddesinde aynı olduğundan iki yasadan herhangi birinin uygulanması sonucu değiştirmeyecektir. Eklenen 11 fıkra ile hak yoksunlukları düzenlenmiştir. Yine TCK 53 madde hükmü varken böyle bir düzenlemenin yapılmasına gerek yoktu. Kanunda sair menfaat kavramı geçmektedir. Bu kavramın içine dâhil olan yararlar konusunda rüşvet suçuna ilişkin olarak yapılan açıklamalar geçerlidir. 765 sayılı yasanın 211. maddesinde rüşvete konu olan değerler, “para, hediye ve her ne nam altında olursa olsun sağladıkları diğer menfaatler ile bu maksatla alıp sattıkları veya ihale eyledikleri taşınır ve taşınmaz malların gerçek değeri ile verilip alınan bedel arasındaki fahiş fark” olarak tasrih edilmişti. Yeni yasa maddesi örnekseme yöntemini tercih etmemiş ve sadece yarar kavramını kullanmıştır. Böylece rüşvet suçunun konusunu oluşturabilecek değerin ne olduğu, büyük ölçüde takdire bırakılmış olmaktadır. Memurun hayatına katkısı olabilecek maddi, manevi, cinsel nitelikte her türlü yarar, rüşvet suçunun konusu olabilecektir. İtalyan Yargıtayı evvelce hilafına karar vermiş olmakla beraber, yeni kararında cinsel edayı menfaat kavramına dahil saymıştır. Memurun iş sahibinin emeğinden istifade etmesi halinde de rüşvet suçuna konu yararı elde etmiş sayılır. Çünkü yasada her türlü yarar denmiştir. Manevi yararın aynı zamanda dünyevi olması gerekir. Bunlar maddi çıkarla bağlantılı manevi menfaatlerdir. Salt manevi yararlar rüşvet suçunun konusunu oluşturmaz. Mesela; cennete koyma vaadi karşılığında iş yaptırılması halinde rüşvet suçu oluşmaz. Buna karşılık bir malın bedelsiz veya borç verilmesi, malın bedelinde olağandışı indirim yapılması, bir borca kefil olunması, memurun üçüncü kişiye olan borcunun ödenmesi veya temellük edilmesi, bir taşınmazın bedelsiz veya düşük bedelle kullandırılması, failinin bir yakınına iş bulunması, görev değişikliğinde yardım edilmesi yarar kavramı kapsamına giren çıkarlar olarak sayılabilir. Para, menkul ve gayrı menkul her türlü eşya ve kıymetler, alım satım arasındaki farklar, ihaleye konu malların gerçek değerleri ile satım veya alım bedelleri arasındaki farklar, yarar kavramına dâhildir. Yapılan işle kıyaslanamayacak ölçüde değersiz olan yararları madde kapsamına almamak gerekir. Kamu görevlisinin rüşvet almadan önceki haliyle aldıktan sonraki hali arasında mukayese yapmak gerekir. Bu iki hal arasında az da olsa bir fark bulunması lazımdır. Kamu görevlisinin durumunu, maddi ya da manevi bakımdan değiştirerek onu tatmin eden, almadığı ve kabul etmediği haline nispetle kendisini daha müsait duruma getiren her şey menfaat kavramına dâhildir. (Artuk age. s.446) 38 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 2005 yılında çıkarılan bir kanunla alman devletinde kamu görevlilerinin iş sahiplerinden veya kurum dışından ajanda, kalem, takvim vs. eşantiyon eşyaları almaları hatta su almaları yasaklanmıştır. Bu yasağa uymayan kamu görevlilerinin hapis cezası alabilecekleri belirtilmiştir. Para, para yerine geçen belge ve senetler, taşınır ve taşınmaz mallar ve ekonomik değeri olan her şey kamu görevlisine rüşvet olarak verilebilir ve verilmesi vaat veya taahhüt edilebilir. Bir malın değerinden aşağıya satılması durumunda, gerçek değerle satış bedeli arasındaki fahiş fark dahi rüşvet sayılır. Burada aranacak olan, memura sağlanan çıkarın, yapılması veya yapılmaması söz konusu olan işin karşılığını teşkil edecek derece ve nispette olmasıdır. Ekonomik değeri olmayan şeylerle yerleşmiş gelenekler sebebiyle verilen bahşişler ve failin yapmak zorunda kaldığı ek çalışmaların karşılığı olan yararlar rüşvet sayılmaz. (Erol Çetin Memur suçları s. 625) Rüşvet peşin olabileceği gibi veresiye veya taksitli olabilir. Gelecekte bir yararın sağlanması vaadi suçun oluşması için yeterlidir. Temini mümkün olmayan bir yararın vaat edilmesi halinde rüşvet suçu oluşmaz. Ayrıca akdi rüşvet suçunun oluşması için vaadin mutlaka yerine getirilmesi şart değildir. Hissi nitelikteki yararlar rüşvet suçunun konusunu teşkil etmez. Çünkü his dünyasını etkileyen bir yarar, kamu görevlisinin sadece kendisi için geçerli olan bir yarardır. Toplumun çoğunluğu için böyle bir yarar gereksiz, hatta gülünç olabilir. Kısmen de olsa objektif bir değere sahip olmayan yararları, rüşvet suçuna konu yarar kabul etmemek gerekir. Fail herhangi bir çıkara dayalı olmaksızın, dostluk, acıma, sevgi gibi sebeplerle hareket etmişse suçun maddi unsurunun (kanuni unsurunun) gerçekleştiği söylenemez. (Malkoç age. s. 151) Yararın azlığı ya da çokluğu önemli değildir. Ancak takdiri indirim nedeni sayılabilir. Menfaati memurun bizzat kendisine sağlaması şart değildir. Memurun ilişki içinde bulunduğu üçüncü bir şahıs lehine de yarar sağlanmış olabilir. Yeter ki memur ile bu kişinin irtibatı kanıtlanmış olsun. İş yapıldıktan sonra bundan duyulan memnuniyetle temin edilen yararlar rüşvet suçunun konusunu oluşturmaz. Bu halde bir rüşvet anlaşmasından bahsetmek mümkün değildir. Keza fiili rüşvet de mevcut değildir. Çünkü görevin gereklerine aykırı bir işin yapılmasını sağlama gayesi ortadan kalkmıştır. Rüşvet ancak yapılacak bir işin yapılmamasını veya yapılmaması gereken bir işin yapılmasını temin için verilebileceğine göre, önceden bir anlaşma veya teklif olmadan yapılan bir işten duyulan memnuniyet ve inşirah sonucu para verilmesi rüşvet değildir. (4.CD. 15.4.1948 4059/9422) Sanık tapu memurunun tapu intikal işlerini yaptıktan sonra alıcı kişinin gönlümden koptu diyerek masaya bıraktığı yüzüğü aldığı anlaşılmakla iş yapıldıktan sonra iş sahiplerinin duyduğu memnuniyetin ifadesi olarak verdikleri hediyeyi alması rüşvet almak suçunu oluşturmayıp, disiplin suçu niteliğinde bir fiildir. (5.CD. 30.4.1987 4612/2622) SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 39 Taahhüt, kendi nam ve hesabına hakiki bir şahsa veya hususi yahut amme hükmi şahsına karşı mukaveleli veya mukavelesiz bir işin yapılmasının veya bir malın tesliminin hakiki veya hükmi şahıslar tarafından deruhte edilmesidir. Vaat, bir kimsenin bir şeyi müstakbel zamanda yapacağını beyan etmesidir ki söz vermek demektir. Vaadin bilahare tutulmamış olması suçu ortadan kaldırmaz. Zira rüşvet mukavelesinin husulü ile yani iradelerin birleşmesi ile suç tekemmül etmiştir. Aynı sebeple anlaşma yapıldıktan sonra memurun yapacağını vaat ettiği işi yapmamış olması da suçu ortadan kaldırmaz. (Çağlayan age. s.639) Bu açıklamalar yapılması gereken bir işin yapılması için alınan rüşvet için geçerlidir. Şike suçunda ise hiçbir zaman yapılması gereken bir işin yapılması söz konusu değildir. Ancak teşvik şikesi suçunda böyle durum söz konusudur. Eğer teşvik şikesi söz konusu ise hatır gönül ve vefa borcunun ödenmesi hallerinde de şike suçu oluşur. Fakat şike suçunda hatır şikesinin anlaşma ile oluşmaması gerekir. Bunun için anlaşmayı yapan sporcunun anlaşmaya uymadığını kanıtlaması gerekir. Aksi halde hatır için şike yapsa dahi suç oluşmuştur. Meşhur şike suçunu düzenleyen her sporcunun cebinde bulunması gereken 6222 sayılı kanunun 11 madde metni şöyledir; MADDE 11 – (1) Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. (2) Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişiler de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur. (4) Suçun; a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle, b) Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan kişiler tarafından, c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde, ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla, işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. (5) Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak 40 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir. (6) Bu madde hükümleri; a) Milli takımlara veya milli sporculara başarılı olmalarını sağlamak amacıyla, b) Spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla, prim verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde uygulanmaz. (7) Suçun spor kulüplerinin veya sair bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, ayrıca bunlara, şike veya teşvik primi miktarı kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı yüz bin Türk Lirasından az olamaz. (8) Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez. (9) Bu madde kapsamına giren suçlarla ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. (10) Bu maddede tanımlanan suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde, bunlardan en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılarak tek cezaya hükmolunur. (11) Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı cezaya mahkûmiyet halinde, kişi hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesi hükümlerine göre, spor kulüplerinin, federasyonların, bünyesinde sportif faaliyetler icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim organlarında görev yapmaktan yasaklanmasına hükmolunur. 2.2. Şike Suçunun Maddi Unsuru Bir suçun maddi unsuru hareket, illiyet bağı ve netice olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Suçun maddi unsuru kavramının içine fail ve mağdurda girmektedir. 2.2.1. Fail Şike suçunun faili herkes olabilir. Yani kulüp başkanı, çaycısı, futbolcusu, taraftarı yani bu suçu işlemek isteyen herkes işleyebilir. Bunun için yapması gereken bir müsabakayı çıkar karşılığı satmak veya satın almak veya buna aracılık etmektir. Diyelim ki kulüp başkanının haberi yok ama bir taraftar deplasman takımının bir oyuncusu A a gitti ve ondan oyunu gevşetmesini ve iyi bir pasör olan A dan ortaları yaparken topu sık sık auta atmasını istedi. Karşılığında ise bir SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 41 menfaat temin etmeye söz verdi. Burada şike suçu oluşmuştur ve suçun faili bu taraftar ile karşı taraftaki futbolcudur. Şike suçunun birinci olarak aktif faili ikinci olarak pasif faili bulunmaktadır. Aktif fail şikeyi teklif eden, pasif taraf ise şikeyi kabul eden taraftır. 6222 sayılı yasanın 11 maddesinde her iki tarafın da müşterek fail olduğu belirtilmiştir. Madde metni şöyledir. “Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır.” Bir suçun icrai hareketlerini gerçekleştiren kişilere fail, bu icrai hareketlere yardım eden kişilere ise ortak denmektedir. Mesela; şike anlaşması yapmak üzere yola çıkan faili, araba ile karşı tarafın kaldığı otele götüren kişi yardım eden ortaktır. Fakat ortaklıktan bahsedebilmek için yardım eden kişinin otele şike anlaşması için gidildiğini bilmesi ve suça iştirak etmeyi arzu etmesi gerekir. Yoksa bir taksici ücreti karşılığında bu taşımayı yapsa suça iştirak etmiş olmaz. Bunun gibi şike görüşmesinin yapıldığı cep telefonunu temin eden kişi de bu şekilde suça ortak olmuş sayılır. Bu şekilde suça yardım edenlere feri fail denmektedir. TCK 39. madde gereğince bu şekilde yardım edenlere indirilmiş ceza uygulanmaktadır. Feri faillerin cezalandırılması asli failin cezalandırılmasına bağlıdır. Eğer asli failin suçu işlemediği veya işlediği suçun hukuka aykırılık unsurunun oluşmadığı kabul edilirse, feri faillerin de cezalandırılmasına imkân yoktur. 2.2.2. Mağdur Şike suçu aslında dolandırıcılık suçunun özel görünüş şeklidir. Dolandırıcılık suçu ceza yasasında malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Gerçekten de şike suçu aleyhine anlaşma yapılan sporcuyu veya kulübü zarara uğratmaktadır ve malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Şike sonucu ligdeki sırasını ve şampiyonluğu kaybeden takım ciddi bir gelir kaybına uğramaktadır. Böyle olunca suçun mağduru sporcu veya kulüp olmaktadır. Fakat suç sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu sebeple korunan hukuki yararlar arasına kamu düzeni ve güvenliği de girmiş bulunmaktadır. Şike suçu esasen rüşvet suçuna benzemektedir. Rüşvet suçunda korunan hukuki yarar kamu güveni ve idaresidir. Şike suçunda da kamu güveni ve futbol idaresine olan güven korunmaktadır. 2.2.3. Hareket Bir suçun oluşması için neticenin gerçekleşmesi lazımdır. Çünkü kanunlar neticeyi tarif eder ve bu neticenin gerçekleşmesini suç sayar. Bu sebeple hareketi tarif eden kanun sayısı azdır. Bu açıdan suçlar serbest hareketli suçlar ve bağlı hareketli suçlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Serbest hareketli suçlar her türlü hareket ile işlenebilen suçlardır. Şike suçu serbest hareketli bir suçtur. Fakat kavli veya fiili bir anlaşma şeklinde olması lazımdır. Hareket icra hareketi ve hazırlık hareketi olarak iki kısımda incelenmektedir. 42 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Eğer korunan hukuki yarar açık ve somut bir şekilde ihlal edilmeye başlanmışsa icra hareketi vardır. Fakat korunan hukuki yarar somut bir tehlikeye düşmemişse hatta hangi hukuki yararın ihlal edileceği dahi belli değilse hazırlık hareketi vardır. Bir kimseyi öldürmek için silah satın alan kişi henüz hazırlık hareketi yapmaktadır. Çünkü bu silahla ne yapacağı belli değildir. Ancak mağdurun yolu üzerine pusu kurar ve mağdur menzile girdikten sonra fail nişan alırsa icra hareketi başlamıştır. Fail bunları yapmadan önce pusu yerinde yakalanırsa hazırlık hareketlerini icra ettiği için cezalandırılamaz. Bir suç işleme fikri düşüncede kaldığı sürece cezalandırılamaz. Bir kulüp yöneticisi şike yapmayı aylarca düşünse hatta bu fikrini arkadaşlarına açıklasa dahi şike yapmak için harekete başlamadığı sürece suç işlemiş olmaz. O halde düşünmek ve karar vermek yanında harekete geçmekte şarttır. Şike suçunun ilk hareketi şike yapılacak kişiye teklifte bulunmaktır. Mesela; yabancı saha maçında kalecinin telefonla aranması halinde icrai hareketlere başlanmamıştır. Burada telefonun ele alınması ve tuşların çevrilmesi aşamasındaki hareketler hazırlık hareketleridir. Eğer karşı taraf telefonu açmaz ve bu aşamada fail şikeden vazgeçerse suç oluşmaz ve fail cezalandırılamaz. Bu sebeple hazırlık hareketleri sayılan hareketler şike suçunu oluşturmaz. Mutlaka hareketin icrai nitelikte olması gerekir. Karşı taraf telefonu açar ve kendisine şike teklifi yapılırsa icra hareketlere başlanmıştır. Karşı taraf düşünüp arayacağını söyler ve telefonu kapatırsa suç henüz tamamlanmamıştır. Çünkü bu suç bir anlaşma suçudur. Karşı taraf bir gün sonra arar ve teklifi kabul etmediğini söylerse şike yapılmış olmaz ancak bu ana kadar yapılan hareketler teşebbüs suçunu oluşturur. 6222 sayılı yasanın 11/son maddesine göre Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. Demek ki anlaşmak rüşvet suçunun tamamlanması için yeterli görülmektedir. Şike konusunda mücerret bir anlaşma yapmak suçun oluşumu için yeterlidir. Sözleşmenin ifa edilmiş olması gerekmez. Sözleşmeden caymak2 suçun oluşmasını engellemez. Anlaşmak hür irade ile olmalı ve işin yapılmasından önce veya en geç işin yapılması sırasında gerçekleşmelidir. Anlaşmak karşılıklı 2 Karakol komutanı bulunan sanığın arama sırasında müştekiyi tabanca ile yakalanması üzerine, bu tabancanın muameleye konmayarak kendisine iadesi için ondan para istemesi, müştekinin de ruhsatsız tabanca taşımasının suç teşkil ettiğini bildiği halde sanığın teklifini kabul etmesi nedeniyle sanıkla müşteki arasında rüşvet sözleşmesi oluşmuştur. Herhangi bir nedenle müştekinin bu anlaşmadan rücu ederek verdiği parayı sanıktan istemesi ve onu şikayet etmesi oluşmuş bulunan rüşvet suçunu irtikaba dönüştürmez. 5.CD. E:1977/3783, K:1977/3769, Tarih:27.12.1977 Sanığın yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapmak için müştekiden rüşvet istemek ve müştekinin de talep olunan bu parayı vermeyi kabul etmekle rüşvet anlaşması vuku bulmuş ve bu andan itibaren rüşvet suçu oluşmuştur. Sonradan müştekinin polis memuruna gidip şikayet etmek suretiyle vaki rücuu bütün unsurları ile teşekkül eden rüşvet suçunu ortadan kaldırmaz veya hukuki niteliğini değiştirmez. 5.CD. E:1976/3055, K:1976/3378, Tarih:26.11.1976 SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 43 rızanın mevcudiyetini icap ettirir. Bu rıza samimi irade ürünü olmalıdır. Anlaşma iradesi sarih veya zımni olarak beyan edilebilir. Anlaşmanın konusu haksız bir işin yapılması yani müsabakanın kaybedilmesidir. Anlaşmanın şike konusu işin yapılmasından önce gerçekleştirilmiş olması gerekir. İş yapıldıktan sonra anlaşma yapılması, yarar sağlanması şike suçunu oluşturmaz. Buna karşılık yararın işin yapılmasından sonra sağlanması mümkündür. Yargıtay’ın rüşvet suçuyla alakalı verdiği karar şu şekildedir. Sanığın zaptı imzaladıktan sonra, sakat bir çocuğu olduğundan ve keçi sütü emmesi lazım geldiğinden bahisle bir keçi istediği, müştekinin sanığa acıyarak oğlaklı bir keçi verdiği biçimindeki anlatımı karşısında bağış niteliğindeki bu davranışta rüşvet suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı. 5. CD. 6.5.1983 1218/1614 Anlaşmanın samimi irade ürünü olması gerekir. Görünüşte dış rıza şike anlaşması için yeterli değildir. Yargıtay dış rıza konusunda rüşvet suçuna ilişkin şöyle karar vermiştir. Mağdur kişi diğer sanıkların teklifini kabul etmiş gibi görünüp paraları teslim edeceği sırada onların yakalanmasını sağlamıştır. Sanıklar rüşvet teklifi kabul edildikten sonra mağdur kişinin işyerine giderek onu tazyik etmişlerdir. Rüşvet anlaşmasının oluşması için tarafların rızalarının gerçekte uyum halinde olması gerekir. Dış rıza ile rüşvet anlaşması oluşmaz. CGK. 18.5.1999 5-119-121 Bu durumda dış rıza mevcutsa da rızaların gerçekte mutabık olduklarından bahsedilemez. Bu konuda Yargıtay dış rızaya itibar etmemiş, adeta borçlar hukukundaki muvazaa hükümlerini uygulayarak, ortada bir anlaşma bulunmadığından, rüşvet suçunun oluşmadığı görüşünü benimsemiştir. Ancak muhalif görüşlerde bulunmaktadır. Nitekim İtalyan Yargıtay’ının yerleşmiş görüşü de bu merkezdedir. Bundan başka sırf ferdin gerçek arzusunun ne merkezde olduğuna bakarak, memurun başından beri değişmeyen davranışını farklı şekilde nitelendirmek, fiile yabancı unsurlara bakarak failin fiiline anlam verilmesini yasaklayan suç teorisinin esaslarına aykırıdır. Şu halde rüşvet anlaşmasının oluşması için, fert tarafından kabul edilmiş olması yeterlidir. Ferdin saiki önemli değildir. Ferdin bir ajan olarak kullanılması veya ihbar maksadıyla yapılan teklife rıza göstermiş bulunması rüşvet alma suçunun bulunmasına engel olmaz. (Erman- Özeke atfen Savaş- Molla Mahmut oğlu age. s. 1998) Yargıtay Ceza Genel kurulunun 25.4.1983 tarihli 5/113-197 sayılı kararında ifade edildiği gibi rüşvet anlaşması karşılıklı iradenin gerçekten uyuşması neticesinde teşekkül eder. Bir tarafın gerçek iradesini saklaması, mesela ajan olarak vazife yapması halinde, rüşvet anlaşması oluşmaz. Şike anlaşması taliki veya bozucu şarta bağlı olarak yapılamaz. Çünkü şartın gerçekleşmemesi halinde anlaşma konusu olmayacağından şike sözleşmesi yapılmış sayılmaz. Şart taliki olabilir. Mesela; “ben ileride bu takımda oynarsam sizin için gol yiyeceğim” şeklinde bir anlaşma taliki şarta bağlıdır. Şart bozucu 44 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 olabilir. Mesela: “şimdi sen bu parayı ver, ileride oynayacağım takım beni almaz ise parayı geri alırsın” şeklinde yapılan bir anlaşma bozucu şarta bağlı şike anlaşmasıdır. Şu halde şike suçunun şarta bağlı olarak yapılması mümkün değildir. Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin olarak verdiği karar şu şekildedir. Rüşvet sözleşmesinin konusu, işin yapılması veya yapılmaması olduğundan, şarta bağlı rüşvet sözleşmesi yapılamaz. Zira şart gerçekleşmezse rüşvet, sözleşme gereği yerine getirilmeyecektir. Başka bir deyişle anlaşma konusu ortadan kalkacaktır. (CGK. 4.5.1987 600-245) Şike anlaşması mümkün olmayan bir konuda yapılmışsa yine suçun oluşmasına mani değildir. Fakat bu imkânsızlığın nisbi değil mutlak olması halinde anlaşma gereksiz ve sonuç doğurmayan bir anlaşma olup şike suçunu oluşturmaz. Mesela; o sezonda hiç karşılaşma yapmayacak iki takımın şike anlaşması yapması halinde işlenemez bir suç vardır. İmkânsızlık başlangıçta yok, daha sonra zuhur etmişse, anlaşma yapılmış olmakla her iki taraf için şike suçu oluşmuştur. İcrai hareketlere başlanmasına rağmen sonuç alınamaz ise teşebbüs suçu söz konusu olmaktadır ve bu konu ayrıca incelenecektir. Eğer şike hiçbir menfaat ve kazanç gözetilmeksizin yapılmışsa suçun oluşmayacağı anlaşılmaktadır. Çünkü kanunda açıkça kazanç veya menfaatten söz edilmektedir. Fakat bu menfaat kavramına yukarıda belirttiğimiz gibi manevi menfaatlerde dâhildir. Örneğin; sadece bir takıma veya yöneticisine kızdığı ve kin duyduğu için şike yapan sporcu şike suçunu işlemiş olmaktadır. Bu menfaatin illaki elle tutulur gözle görülür para veya kadın gibi bir menfaat olması gerekmez. Böyle olunca şikenin karşılıksız yapılması ihtimali ortadan kalkmaktadır. Fakat burada temin edilecek menfaatin veya kazancın önceden belirlenmesine gerek yoktur. Sadece kazançtan söz edilmiş olması yeter. Hatta seni görürüz, bizde senin sırtını kaşırız gibi sözlerde menfaat temini kapsamında değerlendirilmelidir. 2.2.4. Netice Şike suçu, esasen menfaatin temin edildiği anda tamamlanmış olur. Ancak, şike suçu taraflar arasında belli bir işin yapılması veya yapılmaması amacına yönelik menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi tamamlanmış gibi cezaya hükmedilecektir. Anlaşmadan vazgeçilmiş olması suçun oluşmasını engellemez. Şike suçunun oluşabilmesi için amaçlanan şeyin yapılmasına veya yapılmamasına gerek yoktur. Anlaşma yapılmakla veya yarar sağlanmakla suç oluşur. Vaat edilen işin yapılmasına veya yararın temin edilmesine gerek yoktur. Suçun oluşması için maddi bir zarar oluşmasına da gerek yoktur. Buradaki zarar yasaya aykırı olarak oluşturulan hukuki durumdur. Suçun oluşması için hareketlerin icra edilmesi yetmemekte ve neticenin alınması gerekmektedir. Netice kavramını bu suça mahsus açmak gerekmektedir. Netice şike suçunda şikenin kendisi olmaktadır. Çünkü şike suçu bir kazancın temini suçu değildir. Anlaşma suçudur. Anlaşma yapılmakla suç tamamlanır. SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 45 Hâlbuki dolandırıcılık suçunda menfaatin temin edilmesi suçun tamamlanması için şarttır. Bu açıdan şike suçu rüşvet suçuna benzemektedir. Kulüp üyesi A diğer takımın kalecisine şikeyi teklif ettiği anda icra hareketlerine başlamıştır ve teklifin kabul ile de şike suçu tamamlanmıştır. Şike suçunun oluşması için bir menfaatin veya çıkarın temin edilmesi sözünün verilmesi yeterlidir. Ayrıca menfaatin temini gerekmez. Diyelim ki rakip takımın kalecisine kadın teklif edilmiştir. Kaleci bunu kabul etmiştir. Şike suçu her iki taraf için de oluşmuştur. Kaleci maçta iki gol yiyerek sözünü yerine getirmiştir. Fakat üzerinde anlaşma yapılan kadın temin edilmemiştir. Bu halde de şike suçu oluşmaktadır. 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesine göre Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi suçu işlemiş olmaktadır. Demek ki menfaat ve kazanç temin edilecek ve bunun bir amacı olacaktır. Bu amaç maçın sonucunu etkilemektir. Bu berabere kalmak, kazanmak veya kaybetmek amacı olabilir. Aslında amaç suçun oluşması için önemli değildir. Mesela; bir insanın öldürülmesi halinde failin amacı önemli değildir. Parasını almak veya nefret edildiği için öldürmek suçu işlenmiş olabilir. Fakat şike suçunda amaç açıkça belirtilmiştir. Çünkü kanun koyucunun gayesi ahlaklı ve disiplinli bir spor hayatı tesis etmektir. Böyle olunca maçın sonucunu veya başka bir spor karşılaşmasının sonucunu (bu güreş veya tenis maçı olabilir) etkilemek için kazanç temin edilmesi şarttır. Mesela; kaleciye maçtan sonra para verileceği vaat edilse, fakat ondan gol yemesi istenmese, burada bir amaç olmadığı için kaleci şike suçunu işlemiş olmayacaktır. Kanun kazanç ve sair menfaatten söz etmektedir. Sair menfaat dendiğine göre her türlü yarar bu kavramın içine girmektedir. Sporcuya kadın temin edilmesi, esrar verilmesi, transfer sözü verilmesi, seyahat tatil gibi imkânlar verilmesi hepsi bu menfaatin içine dâhildir. Bir sporcu hatır gönül için de şike yapmış olabilir. Karşı tarafın gönlünü kırmamak veya vefa borcunu ödemek için yapılan şikede sair menfaat kavramına dâhildir. Mesela; bir futbolcuya şike karşılığı transfer sözü verilse ve bu futbolcu bir sonraki sezonda transfer edilse hatta transfer edilmese dahi şike suçu işlenmiş olmaktadır. 2.2.5. İlliyet bağı Fiil ile netice arasında sebep sonuç ilişkisi olmalıdır. Eğer bir sonuç sebebin ürünü değilse sebebi meydana getiren sonuçtan sorumlu tutulamaz. Siz bir piknik ateşi yaksanız, bu sırada bir başkası ormanı ateşe verse, sizin eyleminiz ile orman yangını arasında illiyet bağı yoktur. Fakat sizin piknik ateşinizin yayılması veya sıçraması sonucu orman yangını başlarsa yangının sebebi sizin hareketiniz olup illiyet bağı mevcuttur. Şike suçunda çıkar veya menfaat temin etmek sözü verildikten ve karşı tarafla anlaşma sağlandıktan sonra sporcu maçı satmış olmaktadır. Bu halde şike anlaşması ile maçın satılması arasında bir illiyet bağı bulunmaktadır. Futbolcu anlaşma yaptığı için maçı satmıştır. Fakat futbolcu böyle bir anlaşma olmadan da maçı satabilir. Sözgelimi futbolcu ile kulüp arasında bir anlaşmazlık vardır ve futbolcu kasti olarak hatalı paslar vermekte ve önemli pozisyonların kaçırılmasını sağlamaktadır. Bu halde şike suçu yoktur. Ancak kulüp ile futbolcu 46 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 arasında idari ve hukuki bir anlaşmazlık söz konusudur. İki kulüp maçın satılması konusunda anlaşmış olabilir. Fakat yukarıda bahsedilen hain futbolcunun bundan haberi yoktur. Maçı kendi içinde sakladığı husumeti sonucu satmaktadır. Fakat bu tutum ve hareketler iki kulübün yaptığı şike anlaşmasına uygun düşmektedir. Yani futbolcu sanki şike anlaşmasından haberi varmış gibi hareket etmektedir. İşte burada futbolcunun sahadaki kasti hatalı hareketleri ile maçın kaybedilmesi arasında illiyet bağı vardır. Fakat futbolcu bu illiyet bağından dolayı sadece kulübüne karşı sorumlu olup kanuna karşı sorumlu değildir. Yani şike suçunun ortağı değildir. Çünkü suçun işlendiğinden haberi yoktur. Buna suçun manevi unsuru denmektedir. Demek ki illiyet bağının olması yeterli olmayıp aynı zamanda bu bağın normal şartlar altında bilinmesi gerekir. Burada etkisiz şike anlaşmasını da incelemek gerekir. Eğer bir takım gereksiz yere şike yaparsa, yani zaten alacağı maçı şike ile almaya çalışırsa ne olur? Gerçekten de ülkenin önemli bir kulübü esasen şike olmadan da birçok karşılaşmayı kazanabilir. Kanun şike anlaşmasının sonuç doğurucu olmasını aramamış sadece anlaşma yapılmasını yeterli bulmuştur. Bu sebeple alınması muhakkak olan bir maçın şike anlaşmasına konu olması halinde de şike suçu oluşmaktadır. Hâlbuki şike anlaşması ile maçın alınması arasında bir illiyet bağı yoktur. Şike anlaşması lüzumsuz bir anlaşma olarak ortada durmaktadır. Öte yandan takımın ciddi bir çabası ve harikulade oyunu seyredenleri hayranlık içinde bırakmaktadır. Mahkemeler kanunun ruhuna göre yorum yaparak böyle bir şike anlaşmasının suç olmadığını karara bağlayabilirler. Nitekim sahtekârlık suçunda böyle bir yorum yapılmaktadır. Ceza hukukunda lüzumsuz sahtekârlık diye bir kurum vardır. Eğer fail bir sahtekârlığı yapmasa dahi istediği sonucu alabilmekte ise ortada sahtekârlık suçu yoktur. Bu mantık rüşvet suçunda da işletilmiştir ve bir memur yapmak zorunda olduğu bir işi yapmak için menfaat temin ederse, bunun rüşvet olmadığı görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir. Demek ki şike suçunda önemli hususlardan birisi gereksiz şike anlaşmalarıdır. Gerçekten de şike suçu ihdas edilerek sporun gerçeğe uygun olması amaçlanmaktadır. Gereksiz şike anlaşması spordaki bu gerçekliği yok etmemektedir. Fakat şike anlaşmasının ne zaman gereksiz olduğunu tespit etmek o kadar kolay değildir. Uygulamada anlaşmanın yeterli görüleceğini, ifade etmek gerekmektedir. 3. Manevi Unsur Bir suçun oluşması için suç teşkil eden eylemi işleyen kişinin bunu bilerek ve isteyerek yapması gerekir. Buna kast denmektedir. Şike suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bazı suçlar bilmeden ve istemeden işlenebilmektedir. Mesela; trafik kazası sonucu istemeden ölüme sebep olmak suçu böyle bir suçtur. Bunlara taksirli suçlar denmektedir. Demek ki şike suçu ancak azim ve kast ile işlenebilir ve iyi bir organizasyon gerektirir. Fakat bireysel şike suçları da işlenebilir. Uygulamada sık rastlanan türü şike suçunun iştirak halinde işlenmesidir. Bu sebeple şike davasında failler hakkında ayrıca örgüt kurmak suçundan dolayı ceza istenmiştir. SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 47 Yukarıda temas ettiğimiz gibi bir sporcu bilmeden ve istemeden şike suçuna katılamaz. Kulüp şike anlaşması yapmış olmasına rağmen futbolcu bunu bilmeden şike sayılabilecek bir oyun ortaya koymuşsa yinede şike suçunun faili sayılamaz. Şike anlaşmasını yapan taraflardan birinin bu anlaşmaya baştan itibaren uyup uymayacağı önemli değildir. Yani futbolcu görünüşte diğer takım yöneticisine şike anlaşması yapmayı kabul ettiğini söylemekte ancak yine ciddi bir oyun oynamayı düşünmektedir. Rüşvet suçuna ilişkin olarak yapılan yorumlar şöyledir; “Aksi hal kabul edildiği takdirde, rüşvet alma suçunun manevi unsurunu herhangi bir olayda, tespit etmek mümkün olmaz. Gerçekten devlet idaresi aleyhine işlenen suçlarda, devlet fonksiyonunu gerçekleştiren memurun satın alınamayacağı hususundaki mevcut kanaatin ihlal edilmemesi gerekir. Eğer bu kanaat objektif bir şekilde sarsılmış olursa, memurun sübjektif durumu önemli değildir. Bu sebepledir ki, rüşvet suçunda memurun esasen kendisinden talep edilen hususu yapamayacağı konusunda, bir irade sahibi olup olmadığının aranmasına ve ispatına gerek yoktur. (Ayhan Önder Ceza Hukuku özel hükümler s. 171) Dış rıza ile rüşvet (şike) anlaşması oluşmaz. CGK. 18.5.1999 5-119-121 Yargıtay uygulamada rüşvet anlaşmasının gerçek iradeye tabi olduğunu söylemektedir. Bu sebeple anlaşmaya uymuş gibi gözüken ve karşı tarafı ihbar eden kişilerin bu suçu işlemedikleri kabul edilmektedir. Aynı şekilde şike anlaşmasını yapıyor gibi gözüküp de karşı tarafı ihbar eden kişi şike suçunu işlemiş olmayacaktır. Fakat bunun için karşı tarafı ihbar etmesi veya başka bir şekilde ispatlaması gerekir. Aksi halde bu anlaşmayı gerçek iradesi ile yapmayan taraf dahi şike suçundan dolayı cezalandırılmaktan kurtulamayacaktır. 4. Hukuka Aykırılık Unsuru Bir suç işlendiğinde bu suçun cezalandırılmaması söz konusu olabilir. Eğer bir kimse hür iradesi ile suçu işlememişse bu kimse cezalandırılamaz. Baskı ve tehdit altında suç işleyen bir kimsenin eylemi suç teşkil etse dahi suçun hukuku aykırılık unsuru oluşmamaktadır. Mesela; kafasına silah dayanan bir kimse bu tehdit altında hırsızlık suçunu işlese cezalandırılamaz. Sadece onu zorlayan kişi dolaylı fail olarak cezalandırılır. Bu durum emir komuta ilişkisi içinde çalışınlar açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Bir komutan askere emir verirse askerin o emri inceleme yetkisi yoktur. Mutlaka emri yerine getirmek zorundadır. Fakat suç teşkil eden bir emir hiçbir surette yerine getirilemez. Eğer memur suç teşkil eden bir emir alırsa bunun yazılı olarak verilmesini istese dahi suç faili olmaktan kurtulamaz. Şike suçlarında bilindiği gibi sporcular yöneticilerin emri altında çalışmaktadır. Bir sporcunun yöneticinin emri dışına çıkması bazen zor olabilir ve şike emrini yönetici baskısıyla yerine getirebilir. İşte bu zor ve baskı şike suçunun oluşmasını engellemez ve futbolcu şike suçunu ortağı olarak sorumlu olur. Burada futbolcunun emir değil de karşı konulamaz bir tehdit altında olması halinde ancak şike suçundan dolayı sorumlu olmamasından bahsedilebilir. İşte 48 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 böyle cebir şiddet ve tehdit altında işlenen suçların hukuka aykırılık unsuru oluşmaz. Demek ki suçun hukuku uygun olması halinde failin cezalandırılması mümkün değildir. 5. Teşebbüs 6222 sayılı yasanın 11/3 maddesi hükmüne göre “Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.” TCK 35 madde hükmü varken böyle özel bir hükme gerek yoktu aslında. Fakat yasa koyucu böyle aynı konuyu birçok yasada düzenleyerek son zamanlarda kanun enflasyonuna yol açmıştır, normal halidir, mazur görülmelidir. Bir suçun tamamlanmış olması cezalandırılması için şarttır. Fakat suçun tamamlanma anına kadar işlenen hareketler tehlike ve zarar doğurmuş, kamu düzeni ve korunan haklar ihlal edilmiş olabilir. Bu sebeple kanunlar tamamlanmamış suçları da cezalandırmaktadırlar. Fail icra hareketlerine başlamış olmasına rağmen mani bir sebep yüzünden suçu tamamlayamamış yani neticeyi gerçekleştirememiş olabilir. İşte icra hareketlerinin yapılmasına rağmen netice meydana gelmemişse teşebbüs suçu söz konusu olmaktadır. Teşebbüsün şartları ceza hukukunda şöyle sayılmaktadır. Kasten işlenmesine karar verilen bir suç olmalı, icra hareketlerine başlanmalı, mani bir sebep yüzünden netice meydana gelmemeli, vasıta, konu ve hareketler elverişli olmalıdır. Bir kimse bir başkasını öldürmek için ateş etse ancak bu kişi yaralansa fail adam öldürmeye teşebbüs suçunu işlemiş olmaktadır. Hakkında adam öldürmek cezası TCK 35 madde gereği indirilmek suretiyle verilmektedir. Her suçun teşebbüse uygun olduğu söylenemez. Bazı suçlar teşebbüse uygun değildir. Mesela: Neticesi harekete bitişik olan suçlar bu gruptandır. Fakat suç öyle bir şekilde işlenir ki teşebbüse mümkün hale gelebilir. Bu sebeple teorik olarak bir sınırlama yapmak her zaman doğru değildir. Şike suçunda anlaşma ile suç oluştuğuna göre, şike suçuna tam teşebbüs mümkün değildir. Tarafların şike konusunda pazarlığa girişmesi, ancak herhangi bir nedenle anlaşma sağlanamaması halinde eksik teşebbüsün oluşacağı kabul edilmektedir. Keza şike anlaşması için yapılan icabın kabul edilmemesi halinde de eksik teşebbüs söz konusu olur. Yeni ceza yasasında tam ve eksik teşebbüs ayrımı kalktığına göre şike suçuna teşebbüs mümkündür diyebiliriz. Teklif etmek şike anlaşması yapmaya teşebbüs suçunun hareket unsurunu oluşturur. Teklif açık ve belirli olmalıdır fakat Muayyen bir meblağı içermesi gerekmez. Yorumu gerektiren sözler, açıkça şike teklif ve vaadini içermez. Rüşvet teklifinde teklif edilen paranın tutarı açıklanmamışsa rüşvet teklif etmek değil, memura hakaret suçu oluşur. Sözgelimi ne istersen veririm demek yarar miktarı belli olmadığından rüşvet teklifi sayılmamıştır. (5. CD. 25.3.1998 SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 49 577/11889) Ancak tam aksi yönde kararlarda bulunmaktadır. Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin olarak verdiği diğer kararlar şu şekildedir. Sanığın “alın bu parayı çay parası yapın beni bırakın ceza yazmayın” demek suretiyle rüşvet vermek istediği ve eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı. 5. CD. 22.4.1992 1012/1272 Sanığın girdiği ehliyet sınavını kazanamadığını öğrendiğinde imtihanı yapan komisyon üyelerine “Para istiyorsanız para vereyim, benim ehliyetimi verin, ne istiyorsanız vereyim” dediği ve bu suretle komisyon üyelerine rüşvet vermeye teşebbüs ettiği. 5.CD. 24.9.1985 2485/3442 Teşebbüsün birinci şartı icra hareketlerine başlanmış olmasıdır. Bu nedenle şike teklifine veya anlaşmasına başlanmadan önce yapılan tüm hareketler hazırlık hareketleridir. Mesela; cebinde para ile şike teklif etmek için sporcunun yanına giden kişi bu teklifi yapmadan önce yakalanırsa, şike anlaşması yapmaya teşebbüs etmek suçunu işlemiş olmaz. Şike suçu anlaşma yapılmış olmakla oluşmaktadır. Fakat bu sözleşmenin gerçek iradenin icabı ve kabulü olması lazımdır. Bir taraf sözleşme yapıyor gibi gözüküyor ancak gerçekte sözleşme yapmak istemiyorsa, gerçek bir sözleşme yapmak isteyen açısından teşebbüs suçu oluşmaktadır. Her iki tarafta birbirini kandırıyor ve şike anlaşması yapmak istemiyorsa, şike suçuna teşebbüs etmek de söz konusu olmaz. Bir taraf şike anlaşmasına evet demiş gibi gözükse ve şike konusu menfaatin temini sırasında karşı tarafı yakalatsa bu taraf açısından şike suçu teşebbüs aşamasında kalmış olmaktadır. Şikeye örtülü rızası ile evet diyen tarafın eylemi suçu oluşturmayacaktır. Yargıtay’ın rüşvet suçu ile alakalı olarak verdiği karar şike suçu içinde geçerlidir. Kamu görevlisi olan sanığın, hakkında rüşvet aldığı yolunda yaygın söylentilerin bulunduğu, yakınana da yapmaması gereken bir işte kolaylık sağlayacağını söyleyerek yarar sağlamak istediği, olayın başlangıcından itibaren rüşvet vermek niyetinde olmayan yakınanın, sanık ile arasında geçen konuşmaları cep telefonunun hafızasına kaydettiği ve rüşvet teklifini, sanığı yakalatmak ve suçun maddi kanıtlarını ortaya çıkartmak amacıyla kabul etmiş gibi göründüğü, bu haliyle taraflar arasında özgür iradeye dayalı bir rüşvet anlaşmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanık, rüşvet alma suçunun icra hareketlerine doğrudan doğruya başlamış, ancak elinde olmayan engel neden yüzünden tamamlayamamıştır. O halde sanığın eyleminin, rüşvet almaya kalkışma aşamasında kaldığının kabulü zorunludur. CGK Esas No:2009/5-150 Karar No:2010/1 6. İştirak Şike suçuna maddi veya manevi olarak katılmak mümkündür. Manevi katılma suç işleme kararını teşvik ve takviye şeklinde olmaktadır. Maddi olarak katılma ise suç işlenirken yardım etmek veya işlendikten sonra yardım etmek sözü vermek şeklinde olmaktadır. Eğer suça katılanlar fiil üzerinde hâkimiyet kurarlarsa bunlara ortak değil, müşterek fail denmektedir. Fiili birlikte irtikap 50 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 edenler, doğrudan doğruya beraber işleyenler müşterek fail olmaktadır. Müşterek faillerin hepsine aynı ceza verilmektedir. Suça maddi ve manevi olarak yardım edenlere feri fail, doğrudan doğruya katılanlara asli fail denmektedir. Şike anlaşmasının yapıldığı otelde oda ayırtan, şike anlaşması yapılacak futbolcuyla anlaşmayı yapanı bir araya getiren bir kişi aracı olarak suça katılmaktadır. Bu kişi aslında yardımcı rolünde gözükmektedir. Fakat yaptığı hareketler fiil üzerinde hâkimiyet kurulmasını gerektiren hareketlerdir ve bu kişi anlaşmayı yapan olmamasına rağmen asli fail olarak kabul edilmektedir. Bu kişi sadece odayı ayırtmakla yetinmiş olsaydı o zaman yardım eden ortak olarak kabul edilecekti. Faillik ve ortaklık arasındaki fark böyledir. Demek ki bir suçu fail olarak işlemek, asli manevi fail olarak katılmak, feri fail olarak ortak olmak mümkündür. Burada önemli olan yardım eden yani feri fail olarak katılmak halinde daha az ceza verileceğini bilmektir. TCK 39/1 madde hükmüne göre suçun işlenmesine yardım eden kişiye, verilecek cezanın yarısı indirilir. Şike suçunun tamamlanması ile bitmesi arasında bir fark bulunduğu ileri sürülmektedir. Şike sözleşmesi yapılmakla şike suçu oluşur. Sözleşmeye konu menfaatin bir başkası tarafından iletilmesi halinde aracı olan üçüncü kişinin fiili nasıl telif edilecektir? Sözleşme ile suç tamamlanmış ise üçüncü kişinin bu fiili tamamlanmış bir suça iştirak olacağından, bu iştirak kurallarına uygun düşmeyen bir çözüm tarzı olur. Üçüncü kişi sözleşme yapılmadan önce aracılık yapmayı üstlenmiş ise feri maddi iştirak olur. Ancak böyle bir vaat söz konusu değilse üçüncü kişinin menfaat temininde aracılık etmesi suç teşkil etmez. Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin görüşü de aynı merkezdedir. (5.CD. 4.5.1983 757/1574) Genel iştirak kurallarına göre çözüm bu şekilde olmalıdır. Fakat 6222 sayılı yasanın 11/2 maddesinde “Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişiler de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır” hükmü vardır. Burada suç oluştuktan sonra suça iştiraki mümkün kılan bir hüküm bulunmaktadır. Üstelik asli iştirak mümkün görülmüştür. TCK 5 madde hükmüne göre ceza yasasının genel hükümleri özel ceza yasaları hakkında da uygulanır. Böyle olunca ceza yasasının genel hükmü olan 39 madde ile çatışan 11/2 madde hükmünün uygulanmaması söz konusu olabilir. Birde azmettirmek vardır ki bu suç işlemeye karar vermemiş bir kişiyi suçu işlemeye karar verdirmektir. Mesela A iyi bir futbolcudur. Fakat arkadaşı B bir gün kendisine “yarın öbür gün sakatlanıp parasız kalacaksın sana bir teklifim var” der ve şike yapmaya A yı ikna eder. A şike anlaşması yapar. Burada B azmettirendir. Ceza yasasında azmettiren fail olarak kabul edilmemiştir. Fakat fail gibi cezalandırılmaktadır. TCK 38 madde hükmüne göre “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” Yani aslında faildir. Nitekim eski ceza yasasında azmettirmek asli manevi iştirak olarak kabul edilmekte idi. Burada azmettirmenin olması yeterlidir. Azmettirme sonrası yapılan basit hatalar suçun oluşmasını engellemez. Mesela; A, B yi azmettirse ve C ile şike SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 51 anlaşması yapılmasını istese, fakat B giderek aynı takımın oyuncusu olan D ile şike anlaşması yapsa, burada azmettirme suçu vardır. Azmettirilen kişinin ilgisi olmayan başka bir takımla anlaşma yapması halinde azmettirenin iradesinin böyle bir anlaşmayı tasvip edip etmediğine bakmak gerekir. Eğer azmettiren başka bir takımla anlaşma yapmayı kesinlikle istemiyorsa ve bu iradesini açıklamış ise şike suçundan sorumlu tutulamaz. Fakat örgüt yöneticilerinin üyelerin yaptığı tüm şike anlaşmalarından sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Gerek asli failler gerekse feri failler birden fazla olabilir. Fakat asli ve feri faillerin belli bir suçu veya suçları işlemek için örgütlenmeleri halinde iştirak hükümlerini aşan bir durum ortaya çıkmakta ve iştirak halinde hareket edenler ayrıca örgüt kurmak suçlarından dolayı cezalandırılmaktadırlar. Demek ki örgüt üyesi sayılan bir kimse hem şike suçundan hem de örgüt üyesi olmaktan ceza almaktadır. Örgüt kurmak suçu TCK 220 maddede anlatılmıştır. MADDE 220: [1] Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. [2] Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. [3] Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır. [4] Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur. [5] Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır. [6] Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır. [7] Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Madde metni incelendiğinde, hem örgüt üyeliğinden, hem de örgütün işlediği suçlardan üyelerin cezalandırılacağı anlaşılmaktadır. Örgüt yöneticileri ise örgütün işlediği suçlardan fail olarak cezalandırılmaktadır. Fakat 4. Fıkra hükmüne göre örgüte üye olduğu kabul edilen herkes örgütün işlediği suçlardan asli fail gibi cezalandırılmaktadır. Bunun yanında örgüt üyeliği tarifi genişletilmiş ve örgüte yardım etmekte üyelik sayılmıştır. Böyle olunca örgüt şemasına dâhil olan, olmayan ancak örgütle birlikte hareket eden, örgüte yardım eden herkes örgütün işlediği suçlardan sorumlu olmaktadır. Mesela; bir şike suçuna yardımcı rolünde katılan A, artık örgüt üyesi sayılmaktadır. Hem üyelik suçundan hem de 52 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 işlenen suçtan sorumludur. Hâlbuki bu kişinin diğer şike suçlarına katılması söz konusu değildir. Üçüncü yargı reformu paketinde örgüte yardım halinde üyelik suçu oluştuğundan bu suçtan dolayı verilecek cezada indirim yapılmasına karar verilmiştir. Kabul edilen bir değişiklik önerisine göre de örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiye örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilecek. Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi örgüt üyesi olarak cezalandırılacak, ancak örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza 3’te 1’ine kadar indirilebilecek. 7. Teselsül Bir suçun aynı suç işleme kararı ile aynı mağdura karşı farklı zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde müselsel suç söz konusu olur. Mesela; aynı kömür deposundan birkaç gün arayla kömür çalmak halinde aynı depo sahibine karşı birden fazla hırsızlık suçu işlenmiş olmaktadır. Fakat bu suçların tamamı tek hırsızlık suçu sayılmaktadır. TCK 43/1 madde gereğince tek hırsızlık suçunun cezası bir miktar artırılarak verilmektedir. 6222 sy 11/10 maddesi bu konuda özel bir hüküm getirmiştir. Bu hükme göre “Bu maddede tanımlanan suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde, bunlardan en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılarak tek cezaya hükmolunur.” Aynı kişiye karşı işlense dahi çok uzun zaman aralıkları ile işlenen suçlar aynı suç işleme kararına bağlanamadığı için ayrı suç sayılmaktadır. Yine aynı zaman dilimi içinde işlenen suçlarda tek suç sayılmaktadır. Kömür çuvallarını aynı gece birkaç kez içeri girerek alan kişi birden fazla giriş çıkış yapmasına rağmen tek hırsızlık suçunu işlemiş olmaktadır. Çünkü değişik zamanlarda işlenmiş olmak şartı gerçekleşmemektedir. Bunun gibi şike ile şampiyonluğu kazanmaya karar veren bir takım yöneticisi, sezon içinde oynanacak olan maçlarda şike anlaşması yapmış olsa, müselsel suç hükümleri tatbik edilebilir. Fakat bu şike anlaşmalarının aynı suç işleme kararına bağlanabilmesi gerekir. Bir maçta şike yaptıktan sonra vazgeçen fakat birkaç maç işler kötü gidince bu fikrinden dönerek yeniden şike anlaşmaları yapan kişinin aynı suç işleme kararı ile hareket ettiği ileri sürülemez. Fakat şike anlaşmaları yapmak üzere örgütlenmek söz konusu ise artık aynı suç işleme kararının mevcudiyetini kabul etmek gerekir. Çünkü aynı suç işleme kararı ve işin sürekliliği kişileri örgütlenmeye itmiş olmaktadır. Bu sebeple örgütün varlığı kabul edildikten sonra müselsel suçun varlığı da zorunlu hale gelmektedir. Müselsel suçta kural suçun aynı mağdura karşı işlenmesidir. Şike suçunun mağduru lider ve şampiyon olması muhtemel olan takımdır. Ayrıca bu suç kamuya karşı işlenen bir suçtur. Bu sebeple mağdurun aynı olması şartının şike suçunda gerçekleştiğini söylemek kabildir. Burada müselsel suçun önemli bir ayrıntısını incelemek gerekir. Aynı maç için birden fazla futbolcu ile anlaşma yapmak halinde birden fazla şike suçu oluşmaktadır. Fakat bu suçları aynı kast altında toplamak mümkündür. Diyelim ki fail karşı takımın üç oyuncusunu otele çağırdı ve aynı anda üçüyle birlikte SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 53 anlaşma yaptı. Bu halde Yargıtay’ın rüşvet suçuna ilişkin görüşü tek suçun oluştuğu yönündedir. Fakat bu futbolcularla birden fazla maç için sözleşme yapılırsa müselsel suç hükümleri uygulanmalıdır. Çünkü 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesinde belirli bir müsabakadan bahsedilmektedir. Aynı iş için birden fazla memura rüşvet verme halinde, tek rüşvet vermek suçu oluşur. Aynı işin değişik aşamaları için aynı ya da değişik memurlara rüşvet verilmesi halinde sanığın aynı suç işleme kararıyla hareket ettiği saptanırsa TCK. 80. madde uygulanabilir. (E. Çetin memur suçları sh 643) Rüşvet alma suçlarında mağdur sayısının birden fazla olması durumunda, suç işleme kararında birlik bulunduğu takdirde müteselsil suç söz konusu olabilecektir. (Malkoç memur suçları sh 158) Yargıtay’ın rüşvet suçuna münhasır olarak verdiği muhtelif kararlar şu şekildedir. Muhtelif şahıslardan ayrı ayrı rüşvet alınması olayında kast birliğinden söz edilemeyeceği, sanığın her eyleminin ayrı bir suç teşkil edeceği gözetilmeyerek, suçun teselsül eylediğinden bahisle T.C.K. 80 inci maddesinin uygulanması, bozmayı gerekmiştir. 5.CD. 11.4.1979 432/896 Memurun iki ayrı tutukludan değişik zamanlarda rüşvet alması, suç işleme kararında değişiklik sebebiyle müteselsil değil müstakil iki rüşvet suçudur. 5. CD. 30.5.1979 1107/1550 Aynı maç için birden fazla sporcuya farklı zaman ve yerde, aynı suç işleme kararıyla şike anlaşması yapılması halinde teklif eden açısından müselsel şike yapmak suçu oluşur. Alan sporcular açısından ise ayrı ayrı şike yapmak suçu oluşur. Fakat sporcular kendi aralarında bir temsilci seçerek anlaşma yapmaya gönderseler, tek şike suçu oluşmaktadır. Yargıtay benzeri bir olayda rüşvet suçu için böyle bir karar vermiştir. Memura verilmek üzere köylülerden para toplanması halinde para birçok kişiden toplanmış olmasına rağmen bir defada verildiği için tek rüşvet vermek suçu oluşur. 4. CD. 7.4.1946 7239/8440 Aynı sezonda aynı kişiyle birden fazla anlaşma yapılırsa, veren ve alan için müteselsil suç, aynı maç için birden fazla kişiyle anlaşma yapılması halinde, menfaati veren açısından müselsel şike yapmak suçu, alanlar açısından alan sayısınca şike yapmak suçu oluşmaktadır. 8. Ceza Şike suçunun cezası 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesinde bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası olarak belirlenmiştir. Her şike sözleşmesi için bu ceza verilecektir. Fakat şike sözleşmelerinin aynı suç işlemek kararı ile yapıldığı anlaşılırsa, 6222 sy nın 11/10 madde gereğince tek şike sözleşmesinden dolayı ceza verilecek ve artırılacaktır. Bu halde ceza dörtte birinden üçüne kadar artırılmaktadır. 6222 sayılı yasanın 11/1 maddesine göre şike yapan kişi, bir yıldan üç yıla 54 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Burada adli para cezasının alt sınırı belirtilmediğinden, 4237 sayılı yasanın 52/1 maddesine göre bu alt sınır 5 gün adli para cezası olarak belirlenecektir. 6222/9 maddesine göre Verilen hapis cezası hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Böyle olunca hapis cezasının paraya veya söz gelimi kitap okumaya, içkili yerlere gitmekten mene çevrilmesi imkânsız hale gelmektedir. Kanun koyucu 10/12/2011 tarihinde 6259 sayılı yasayla değişiklik yaparken adeta hakim gibi hükmünü kurmuştur. 6222 sayılı yasanın 11/11 maddesine göre “Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı cezaya mahkûmiyet halinde, kişi hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesi hükümlerine göre, spor kulüplerinin, federasyonların, bünyesinde sportif faaliyetler icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim organlarında görev yapmaktan yasaklanmasına hükmolunur.” TCK 53/1-e madde hükmüne göre ceza alan kişi “Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, Yoksun bırakılır.” Bu yoksunluklar kararın kesinleşmesi ile birlikte başlar, infazın bitmesi ile birlikte son bulur. TCK 53/2 maddeye göre “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” Ancak TCK 53/5 maddede şike suçunun yöneticiler tarafından işlenmesi halinde ek bir yasaklamadan bahsedilmektedir. Madde hükmüne göre “Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir.” Mesela; 1 yıl hapis cezası verildiğinde cezanın infazından sonra işlemek üzere 6 ay veya 1 yıl hak yoksunluğu cezası verilecektir. 6222 sayılı yasanın 11/7 maddesine göre “Suçun spor kulüplerinin veya sair bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, ayrıca bunlara, şike veya teşvik primi miktarı kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı yüzbin Türk Lirasından az olamaz.” 6222 sayılı yasanın 23/3 madde hükmüne göre “Bu Kanun hükümlerine göre idari para cezasına ve diğer idari yaptırımlara karar vermeye, Cumhuriyet savcısı yetkilidir.” 9. Suçun Nitelikli Halleri 6222 sayılı yasanın 11/4 maddesine göre “Suçun; a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle, b) Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 55 kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan kişiler tarafından, c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde, ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla, işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. Birinci olarak kamu görevlilerinin şike suçunu işlemesi halinde ceza yarı oranında artırılarak verilecektir. Mesela; bir hakem şike yaparsa suçun nitelikli halini işlemiş olmaktadır. 6222 sayılı yasanın 20 maddesine göre “Spor müsabakalarında görev yapan hakem, gözlemci ve temsilciler bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılır.” İkinci olarak Federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel kişilerin, genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik veya idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan kişiler tarafından, şike suçu işlenirse yine ceza yarı oranında artırılacaktır. Üçüncü olarak şike suçu bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenirse yine artırım sebebi mevcuttur. Demek ki örgüt halinde bu suçu işlemek halinde hem örgüt üyesi olmak suçundan hem de nitelikli şike suçundan dolayı cezalandırılmak söz konusu olacaktır. Dördüncü olarak bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla, işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu dört halde suçun nitelikli şekli işlenmiş olmaktadır. 10. Teşvik Şikesi Suçu Bunların yanında bir de teşvik şikesi vardır. Bu şike türünde maçın tarafı olan takımlardan birine teklif yapılmakta ve iyi oyun sergilemeleri istenmektedir. Fakat bunu isteyen takımın kendi yöneticileri veya taraftarları değil, başka bir takımın mensuplarıdır. Böylece iyi oynayan ve galip gelen takım teklifte bulunan takımın ligde yükselmesini sağlamaktadır. Bu suç tipinde şike yapılan takımdan pasif olması değil, bilakis aktif bir oyun sergilemesi istenmektedir. Futbol ahlakının korunması için böyle bir hüküm konmuştur. 6222 sayılı yasanın 11/4 madde hükmüne göre “Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.” Aktif şike suçu, pasif şike suçuna göre sportmenliğe çok aykırı bulunmadığından olsa gerek, cezanın yarı oranında indirilerek hükmedilmesi istenmiştir. Suç prim verilmekle veya vaat edilmekle tamamlanmış olmaktadır. Aktif şike suçunda iştirak, teşebbüs ve teselsül konularında yaptığımız açıklamalar suçun bu tipi için de geçerlidir. 56 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Bir takımın kendi oyuncularına prim vermesi veya vaat etmesi tabii olarak suç oluşturmayacaktır. 11. Etkin pişmanlık Etkin pişmanlık bir suçu işledikten sonra suçun sonuçlarını telafi etmek halinde söz konusu olmaktadır. Eğer kanunda özel bir hüküm varsa suç işledikten sonra neticeyi telafi eden faile ceza verilmemektedir. TCK nun 36 maddesinde gönüllü vazgeçmek hükmü vardır. Bu maddede fail suçu işlemekten vazgeçmekte ve neticenin meydana gelmesini önlemektedir. Bu hüküm daha önce neticesi hareketten ayrı suçlarda söz konusu olmaktadır. Şike suçu gibi anlaşmakla oluşan suçlar hakkında bu maddenin uygulanma alanı yoktur. Şike suçunda ancak etkin pişmanlık söz konusu olabilir. Fakat 6222 sayılı yasanın 11/8 maddesi hükmüne göre “Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez.” Buna göre maçtan önce anlaşmayı ihbar eden taraf ceza almayacaktır. Bunun için yetkili mercilere durum bildirmesi gerekecektir. Yakınlarına durumu anlatması ve şike anlaşmasından tek yanlı rücu etmesi yeterli değildir. Maçtan sonra yapılan itiraf ve ihbarın suçun oluşmasını engellemesi söz konusu değildir. Örgüt kurmak ve üye olmak suçlarına ilişkin olmak üzere de TCK 221 maddede etkin pişmanlık hükümleri bulunmaktadır. Madde hükmüne göre; [1] Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz. [2] Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz. [3] Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz. [4] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır. [5] Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir. SAYI: 31 ŞİKE SUÇU 57 12. Örnek olay çözümü Kaleci K, ya eski antrenörü A, rica eder ve ona şöyle der. “Senin üzerinde büyük emeklerim olduğunu biliyorsun. Benim için bu haftaki maçta bir gol ye. İstediğin parayı vereceğiz.” Bunun üzerine kaleci K, teklifi kabul eder. Birkaç gün sonra maçtan önce arkadaşına konuyu açar. Arkadaşının ikazı üzerine şike yapmamaya karar verir. Fakat bunu A ya söylemez ve maçta söz verdiği gölü yemez. Soru 1: Burada A ve K şike suçunu işlememiş midir? Cevap 1: Bu olayda A ve K şike suçunu işlemiştir. K nın daha sonra vazgeçerek verdiği sözü yerine getirmemesi sonucu değiştirmez. Soru 2: K golü yemesine ve sözünü yerine getirmesine rağmen A parayı vermeseydi, şike suçu yine de oluşur muydu? Cevap 2: A ve K şike suçunu işlemiş olurdu. Verilen sözlerin yerine getirilmesi şart değildir. Soru 3: Kaleci K, maçtan önce anlaşmayı yetkili makamlara ihbar ederse şike suçu oluşur mu? Cevap 3: Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez. Hatta şike için aldığı para veya sair menfaat almış olsa dahi, bunu yetkili mercilere teslim ederse yine cezalandırılmaz. Soru 4: Bu olayda Kaleci K ya verilecek olan parayı C çanta ile getirseydi suça iştirak etmiş olur muydu ve iştirak derecesi ne olurdu? Cevap 4: Genel iştirak hükümlerine göre şike anlaşmasıyla birlikte suç oluşmaktadır. Oluşan suça sonradan katılmak mümkün değildir. Ancak parayı ileten kişi anlaşmadan önce bu rolü üstlenmişse yardım eden olarak sorumlu olurdu. Fakat 6222 sayılı yasanın 2 maddesi özel bir hüküm getirerek anlaşmadan sonra suça asli fail olarak katılmayı mümkün görmüştür. Buna göre parayı anlaşmayı bilerek götüren kimse 11/1 madde hükmüne göre cezalandırılacaktır. Soru 5: Bu olayda kaleci K yapılan teklifi kabul etmese idi, iki tarafta suç işlemiş olur muydu? Cevap 5: Antrenör A nın teklifi kaleci K tarafından kabul edilmediğinde A, şikeye teşebbüs suçunu işlemiş olacaktır. Kaleci K ise herhangi bir suç işlemiş olmayacaktır. Soru 6: A eski oyuncusu K ya para teklif etmiş olsaydı ve K ile paranın miktarı konusunda anlaşamasaydı ne olurdu? Cevap 6: Bu halde A yine şikeye teşebbüs suçunu işlemiş olurdu. Gerçi K anlaşmaya hazırdır fakat para miktarını az bulmuştur. Kanun anlaşmayı şart koşmaktadır. Üstelik bu anlaşma gerçek iradelerin uyuşması şeklinde olmalıdır. Soru 7: A nin şike teklifine K tamam deseydi ancak gerçek iradesi bu yönde olmasaydı ve verdiği sözü gerçek iradesine uygun olarak yerine getirmeseydi ne olurdu? 58 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Cevap 7: Kanun rüşvet suçunda olduğu gibi şike suçunda da gerçek iradelerin uyuşmasını şart koşmuştur. Bu halde gerçek iradesi şike yönünde olan A şikeye teşebbüs suçunu işlemekte ancak K bu suçu işlememiş olmaktadır. Fakat K burada ispat yükü altındadır. Çünkü gerçek iradesinin şike yapmamak olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bunu da kendisine menfaat temin etmek isteyen A yı mesela parayı teslim etmeye gelirken yakalatmak suretiyle sağlamalıdır. Bu sebeple yakalatma şeklinde veya başka bir delille ispatlanmadıkça, gerçek masum iradenin kaleci K yı kurtarması mümkün değildir. Soru 8: Antrenör A eğer bir örgüt şeklinde hareket ediyorsa sadece kaleci K ya değil de başka maçlarda da başka sporculara teklifler götürüyorsa ne olacaktır? Cevap 8: A örgüt üyesi olduğundan dolayı ayrıca bu suçtan dolayı cezalandırılacaktır. Anlaşmaya konu her şike ayrı bir suçu oluşturur. Fakat aynı suç işleme kararı ile ve aynı amaç için anlaşmalar yapılıyorsa müselsel suç hükümleri uygulanır. Soru 9: Kaleci K, bu şekilde birçok takımla şike anlaşması yapıyorsa ne olacaktır? Cevap 9: Kaleci K nın her yaptığı şike anlaşması kural olarak ayrı suç teşkil eder. Fakat bunu belli bir takımın lehine olarak aynı suç işleme kararına dayalı olarak yapıyorsa hakkında müselsel suç hükümleri uygulanır. Yani kendisine artırılmış tek ceza verilir. Soru 10: Kaleci K ya çalıştırıcı A maçta gol yememesi ve yüksek performans göstermesi için teşvik primi vermişse yine suç olur mu? Cevap 10: Kanunun 11/5 maddesine göre teşvik şikesi suçu işlenmiş olur ve A ve K her ikisi de 11/1 madde hükmüne göre cezalandırılır. Ancak indirimli ceza uygulanır. Soru: 11: Hem kaleci K hem de antrenör A şike anlaşması yapıyor gibi gözüküyor ancak birbirlerini sınamak için bu şekilde icap ve kabul de bulunuyorlarsa ne olur? Cevap 11: Görünüşteki iradelerin uyuşması önemli değildir. Gerçek iradeler uyuşmalıdır. Böyle sahte bir anlaşma ile şike suçu işlenemez. Aksi yönde fikirlerde mevcuttur. Soru 12: Burada kaleci K, A nın teklifini hatır için kabul etmiş olsaydı, yine şike suçu oluşur muydu? Cevap 12: Hatır için şike yapılması halinde kanunda yer alan sair menfaat şartı gerçekleşmiş olmaz. Ancak bu halde de şike suçu ile korunmak istenen hukuki yarar ihlal edilmektedir. Böyle bir şikenin korunmasına imkân yoktur. Hatır şikesinde anlaşma suçun oluşması için yeterli olmamalıdır. Fakat anlaşmaya uyulmuş ise hatır şikesi de suç olarak kabul edilmelidir. SAYI: 31 YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI... 59 YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI HÜKÜMLERİNE GÖRE KİRA SÖZLEŞMESİNİN DEVRİ Av.Yıldıray SAYAR 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının yürürlüğe girmesiyle birlikte artık 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Yasa yürürlükten kalkmış ve kadük hale gelmiştir.6750 Sayılı Yasanın sosyal amaçlı bir yasa olması ve ekonomik açıdan mağdur durumda olduğu var sayılan kiracıların korunmasına dair hükümlerinin yürürlük tarihleri farklı maddeler için farklı zaman süreçlerinin nazara alınmış olmasından dolayı yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası anlamında aynı korumanın sağlanmış olduğunu kolaylıkla var sayamayız. Çeşitli basın organlarından yayınlanmış olduğunun aksine 6098 Sayılı Yeni Yasada kira hukuk anlamında devrim ve reform niteliğinde değişimler yoktur. Radikal anlamdaki değişiklikler Türk Hukukunda yeni bir düzenleme olarak genel işlem şartları ve kefalet hukuku alanında yapılmıştır. Bu genel değerlendirmemizin detayları yakın zaman içerisinde yayınlanacak olan kitabımızda ayrıntılarıyla anlatılmıştır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası Madde 323 :”Kiracı, kiraya verenin yazılı rızası olmaksızın kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren iş yeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz. Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisini devreden kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı kiraya verene karşı borçlarından kurtulur.İş yeri kiralarında devreden kiracı kira sözleşmesinin bitimine kadar en fazla iki yıl süreyle devranla birlikte müteselsilen sorumlu olur.” Belirtilen madde hükmü, uygulamada özellikle iş yeri kiralarının devri hususunda yaşanan bir takım problemleri çözebilecek nitelikte bir yasal düzenlemedir. Bundan dolayı özellikle işyeri kira ilişkilerinde devirden kaynaklanan problemlerin daha kolay çözüleceği inancındayız. Yasa metninden de anlaşılacak olduğu üzere genel bir tabir olarak iş yeri kiralarından bahsedilmek suretiyle kiraya verenin haklı bir sebep olmaksızın devir konusunda rıza vermekten kaçınamayacağı hususu belirtilmektedir. Bundan dolayı uygulama aşamasında iş yeri kirası denince artık sadece çatılı işyerleri kirasını anlamamak ve yasa hükmünü dar yorumlamamak gerekir; 60 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 mesela alışveriş merkezindeki bankolar, stantlar da bir işyeridir. Bundan dolayı bu tür yerlerin devri konusunda kiraya veren haklı bir sebep olmaksızın devir işlemine rızadan kaçınamaz. Konutlar şahsi kullanım için olduğundan ve kiracının sosyoekonomik durumu, mesela çok çocuklu olup olmamış gibi durumlar kira ilişkisinin tesisinde önemli bir unsur olduğundan dolayı konut kiralarında kiraya veren bu rızayı vermekten kaçınabilir. Konut kiralarında kiraya verenin kira sözleşmesinin devrinden kaçınmış olmasından dolayı da kötü niyetli olduğundan kesinlikle bahsedilemez ve bu hususta bir yargı kararı hiçbir biçimde kiraya verenin iradesinin yerine geçemez. Uygulamada bu hususa özellikle dikkat edilmesi gerekir. Kira sözleşmesinin devrinde kiraya verenin rızası için yazılı olması bir geçerlilik şartıdır. Bir ispat şartı söz konusu olmadığından dolayı kiraya verenin rızası olduğu hususu hiçbir biçimde Tanık ya da diğer yollar ile ispat edilemez. Ayrıca ortada geçerlilik şartı olduğundan dolayı bu hususunun hâkim tarafından resen nazara alınması gerekir. Doğal olarak bir kira ilişkisinin devredilebilmesi için öncelikle ortada mevcut ve geçerli bir kira sözleşmesinin bulunması gerekir. İleride kurulması muhtemel bir sözleşmenin devrinden bahsedilemez. Bu husus da yasadan kaynaklanın bir geçerlilik şartıdır. Bu maddenin bize göre RATİO LEGİSİ bir ekonomik faaliyet sonucu değer arz eden iş yeri kiralarında kiracıya tanınan bir ekonomik haktır. Bundan dolayı mevcut kira ilişkisinin devrini sadece kiracı talep edebilir. 6098 Sayılı Yasadaki kira hukukuna ilişkin hükümlerinin RATİO LEGİSİNE göre de kira sözleşmesiyle kiracı aleyhine yasal haklarından vazgeçer biçimde hükümler konulamaz. Bundan dolayı tanzim edilecek olman bir kira sözleşmesi yahut da bunlara ek olacak bir sözleşme ile kiracının bu hakkından feragat etmesi düşünülemez. Doğal olarak özel hukuk hükümlerine göre kiracı tarafından kira ilişkisinin devri yönünde kiralayana yönelik bir talep olmalıdır. Bu talebe bağlı olarak da eğer kiraya veren devre rıza göstermişse bunun yazılı olarak verilmiş olması bir geçerlilik şartıdır.Bunun bir ispat şartı olabileceğini düşünmesi muhtemel olan müelliflere katılmak mümkün değildir.Yasa maddesi her türlü yorumdan uzak ve net olarak açıktır. Kiracının iş yeri kiralarında devir istemine kiraya veren haklı sebep olmaksızın devirden kaçınamaz. Ancak rıza istemini kiraya verenin mülkiyet hakkını kısıtlayacak bir biçimde kullanılamaz. Ekonomik durumu gayet iyi olan ve ödemelerin muntazaman yapan bir kiracı yerine daha fazla bir kira parası verse de kiracının gösterdiği bir kişi için devir işlemine rıza gösterilmemesi hakkın kötüye kullanılması değildir. Ekonomik istikrar açısından düzenli olarak tahsil edilecek düşük de olsa bir iş yeri kirası ilişkisi, ödenip ödenmeyeceği belli olmayan ve iş istikrarı konusunda üzerinde şüpheler olan bir kira ilişkisinden üstündür. SAYI: 31 YENİ 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR YASASI... 61 Özel hukuk ve özellikle Borçlar Yasası anlamındaki sözleşme ilişkilerinde irade esastır. Akitler iki tarafın iradesinin birleşmesiyle meydana gelir. Bundan dolay kumasal anlamdaki sözleşmeye müdahalelerin kamu yararı, genel ahlak ve temel haklar ve özgürlükler dışında kısıtlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Bundan dolayı yargı organları “HAKLI SEBEP” konusu çok iyi irdelemelidirler. 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasası hükümlerine göre şahıslara veya kamuya ait kira ilişkisi tesis edilen mülkler arasında bir ayırım kalmamıştır. Bundan dolayı kamuya ait özel hukuk hükümlerine tabi olan işyeri kiralarında da yazılı onay olmak kaydıyla devir işleminin rıza söz konusu olabilir. Tüm düzenleme nazara alındığında dikkat edilmesi gereken en önemli konu üçüncü şahsın işyeri kira sözleşmesinin devrini talep etmesi ancak kiracıya karşı yöneltilecek bir taleple olur.kira ilişkisine kiracının rızası olmaksızın üçüncü bir şahsın müdahale imkanı yoktur.Bu hususta kiraya veren daha fazla bira elde etmek ümidiyle kiracıdan devir konusunda bir talepte bulunamaz.Ancak taraflar birlikte rıza gösterdikleri taktirde bir ikale sözleşmesiyle kira ilişkisini vaktinden önce sonlandırabilirler. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI YARGITAY HUKUK YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 65 SAYI: 31 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 11.4.2012 Esas: 2012/12-132 Karar: 2012/319 İCRA İFLAS HARÇLARININ 492 SAYILI HARÇLAR KANUNUNUN YARGI HARÇLARI BÖLÜMÜNDE DÜZENLENDİĞİ BANKALARIN KENDİ ÖZ KAYNAKLARINDAN VEYA DİĞER KREDİ KRUMLARINDAN TEMİN ETTİKLERİ KREDİLERİ, GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİYLE GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİLERE, TEMİNATLI VEYA TEMİNATSIZ OLARAK KULLANDIRMALARI HALİNDE, 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU 123/SON MADDESİNDEKİ İSTİSNADAN YARARLANMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞI ÖZET: Şikayet yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Şikayetçi banka tarafından, borçluya kullandırılan kredinin geri ödenmesini temin amacıyla icra takibi yapıldığı anlaşıldığı ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 123.maddesinde kredilere ilişkin istisna hükmünün yargı harçlarını da kapsamı içine aldığı, ihale bedeli, tahsil harcından müstesna olduğundan, bu yöndeki şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Harcın konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın konut kredisi sözleşmesi uyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın ihalesi sonucu, şikayetçi bankanın kredi alacağına mahsuben taşınmazı satın almasından kaynaklanmaktadır. 66 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Anılan icra takibi nedeniyle tahsil edilen alacak miktarı üzerinden icra memuru tarafından şikayetçi bankadan icra tahsil harcı alınmıştır. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi bankanın, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123/son maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağı, dolayısıyla icra tahsil harcına konu işlemin harçtan müstesna olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanuna göre alınacak harçlar arasında, yargı harçları da bulunmaktadır. Aynı Kanunda “genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı altında, “özel kanunlardaki hükümler” alt başlığını taşıyan ve konumuzu ilgilendiren 123.maddesi gelmektedir. 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11.maddesinin ( ç ) bendi ile değişik “Özel kanunlardaki hükümler” kenar başlıklı 123.maddesinde aynen: “Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. Değişik ek fıkra ile de Bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır hükmüne yer verilerek, son cümlede daha önce yer alan “işlemler harca tabi tutulmaz” ibaresi “işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır” ibaresi olarak değiştirilmiştir. Yasa koyucu; bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılmak üzere temin edilen kredilere ait bazı işlemlerden harç alınmayacağını belirttiğine göre; bankaların, kendi öz kaynaklarından veya diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi sözleşmesiyle gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmaları halinde, 492 Sayılı Kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan faydalanmaları olanaklı değildir. İcra harçlarına gelince; İcra ve iflas harçları, 492 sayılı Harçlar Kanununun yargı harçları bölümünde düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya diğer yasalara ve özellikle Harçlar Kanunu’na bırakmıştır. Yasa koyucu harç ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. İcra harçları, 492 Sayılı Yasaya bağlı ( 1 ) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının ( B/1 ) bölümünde düzenlenmiştir. İlgililer; icra takibi sırasında ve takibin niteliğine göre başvurma harcı, peşin harç, icra tahsil harcı ve yerine getirme harcı olmak üzere dört çeşit harç ödemek zorundadırlar. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 67 Devletin icra takibi nedeniyle aldığı harçlardan en önemlisi Harçlar Kanunu’nun 28.maddesinin ( b ) bendinde düzenlenen icra tahsil harcıdır. Somut Olayda; Şikayetçi banka, borçlunun konut kredisinden kaynaklanan kredi borcunu geri ödememesi nedeniyle, anılan borçlu hakkında İcra Müdürlüğünün dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişmiş; kredinin teminatı olarak gösterilen taşınmazın satışı için yapılan açık arttırmada bankaya satılmış, ihale kesinleşmiştir. Şikayetçi/alacaklı banka vekili, kredi geri ödemesine ilişkin işlemler harca tabi olmadığından tahsil harcı alınmaksızın cezaevi yapı harcının tahsili, talebin reddi halinde ihtirazı kayıtla tahsil harcının alınmasını istemiş ise de alacaklı vekilinin harçlardan muafiyet talebinin reddine, harçların ihtirazi kayıtla alınmasına, ihale bedelinden %9 tahsil harcının alınmasına karar verilmiş; bunun üzerine ihaleye konu ipotekli taşınmazın satış bedelinin %9 oranına isabet eden miktardaki icra tahsil harcı, alacaklı banka tarafından ödenmiştir. Şikayetçi/alacaklı banka, bu harcın iadesi için icra memurluğuna başvurmuş, ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine şikayet başvurusunu yapmıştır. Harçlar Kanunu’nun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı harçlarının girmediği belirgindir. Borçluya ait olan tahsil harcının, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde alacaklıdan alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir. Davacının tahsil harcından muaf olmadığına, tahsil harcının tahsiline ilişkin icra müdürlüğü işleminin doğru olduğundan şikayetin bu yönüyle reddine ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygun görülerek şikayetin reddine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu yönden ONANMASINA karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 492/m.13, 28-b, 123 son DAVA : Şikayet yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 10.04.2009 gün ve 2009/1404 E., 2009/990 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 12.04.2010 gün ve 2009/27256-2010/8760 sayılı ilamı ile; ( ... 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 04.06.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanunun 11/ç maddesiyle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 123/son maddesi yeniden düzenlenmiş ve son fıkrada yer alan “harca tabi tutulmaz” ibaresi, “bu Kanun’da 68 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yazılı harçlardan müstesnadır” şeklinde değiştirilmiştir. İstisna ve muafiyet kavramları vergi hukukunda ayrı ayrı düzenlenmiş olup; istisna bir işleme, muafiyet ise şahsa ilişkindir. Maddede açıkça müstesna ifadesi kullanılmış olması karşısında, yapılan bu son değişiklikle, bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler, alacaklı-borçlu ayrımı yapılmaksızın 492 sayılı Harçlar Kanununda yer alan yargı harçlarından da müstesna tutulmuştur. Nitekim maddenin gerekçesinde bu değişiklik “492 sayılı Harçlar Kanununun 123.maddesinde kredilere ilişkin istisna hükmünün yargı harçlarını da kapsamı içine aldığı hususu açıklığa kavuşturularak uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır” şeklinde ifade edilmiştir. Diğer taraftan bu durum Yüksek Danıştay 9.Dairesi’nin bu yöndeki yerleşmiş birçok kararı ile de kabul edilmiş bulunmaktadır ( Danıştay 9.Dairesi 20.10.2008 T. 11.04.20122006/4958 E, 2008/4769 K, 15.10.2008 T. 11.04.20122007/3486 E, 2008/4610 K., 15.10.2008 T. 11.04.20122005/3203 E, 2008/4591 K, 15.10.2008 T. 11.04.20122006/84 E, 2008/4597 K. ). Açıklanan ve yeni oluşan bu durum karşısında, bankalar, yurtdışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin olarak icra dairelerinde yapılacak işlemlerin, 492 sayılı Harçlar Kanununda yazılı harçlardan ve aynı Kanun’da yer alması nedeniyle de tahsil harcından müstesna olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle tahsil harcının, alacaklı bankaya ödenen paradan kesilmesi mümkün olmadığı gibi, alacağına mahsuben alacaklı bankaya ihalenin yapılması halinde de satış bedeli üzerinden icra dairesine ödenmesi istenemez. ( Hukuk Genel Kurulu’nun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-545 esas, 2009/617 karar sayılı kararı ) Somut olayda, şikayetçi banka tarafından, borçluya kullandırılan kredinin geri ödenmesini temin amacıyla icra takibi yapıldığı anlaşıldığından ve dolayısıyla yukarıda anılan yasa hükmü gereğince, ihale bedeli, tahsil harcından müstesna olduğundan, bu yöndeki şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : İstek, icra memurunun işlemini şikayete ilişkin olup; icra müdürlüğünün ihale bedelinden tahsil harcı alınması gerektiği yönündeki kararının şikayet yolu ile iptali istenmiştir. Şikayetçi/Banka vekili; konut kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla, dava dışı borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi esnasında ipoteğe konu taşınmazı şikayetçi/alacaklının alacağına SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 69 mahsuben satın aldığını, ancak taşınmaz satışı nedeniyle icra tahsil harcı alındığını ileri sürerek müvekkili bankanın Harçlar Yasasının 123/son maddesi gereğince yargı harcından müstesna tutulması nedeniyle müvekkili bankadan tahsil harcı alınmasına yönelik İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nün 02.04.2009 tarihli “Tahsil Harcının Alınması” yönündeki kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece; şikayete konu işlemin yargı harcına tabi olduğu, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nda yapılan değişikliklerin yargı harcını kapsamadığı, anılan Kanun’un 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde harcın yatırılan paradan alındığı, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak verilen yasal düzenlemeler karşısında hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Kararın incelenmesi şikayetçi/banka vekili tarafından istenilmesi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hüküm şikayetçi/banka vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi bankanın, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123/son maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağı, dolayısıyla icra tahsil harcına konu işlemin harçtan müstesna olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İlkin, harç konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır. Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir. Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini de, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harçların oluşturduğu yükümlülük, teoride, “masrafı karşılama” ve “faydalanma” ilkelerine dayandırılmaktadır. Masraf ( lar )ı karşılama ilkesine göre harç, hizmetin gerektirdiği maliyetle ölçülürken; faydalanma ilkesinde hizmetin maliyeti değil, yükümlü için taşıdığı değer esas alınmaktadır. Buna göre harç; bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir ( Pınar, Burak: Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3; Diğer harç tanımları için bakınız; a.g.e., s.3, dipnot 12’deki eserler.; Yılmaz, Zekeriya: Hukuk Davalarında Yargı- 70 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 lama Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti, Ankara 2006, s.179 vd. ). Diğer bir deyişle harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir ( Y.İ.B.K. 23.12.1976 gün ve 1976/11-7 E.-6 K.; Diğer bir tanım için bakınız Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K. ). Anayasa Mahkemesi de, harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır ( 17.12.1968 gün ve 1968/12 E.-65 K.; 24.10.1974 gün ve 1974/31 E.-43 K.; 14.01.2010 gün ve 2009/27 E.-2010/9 K. sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ). Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun gerekçesinde harcın tanımı “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmıştır ( Bu harç tanımını benimseyen Anayasa Mahkemesi kararları için bakınız:31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K.; 14.02.1991 gün ve 1990/18 E.-1991/14 K.; 28.09.1995 gün ve 1995/24 E.-52 K.; Benzeri tanım için bakınız: H.G.K.’nun12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ). Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir ( Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K.; Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.1987/9 K. sayılı kararları ). Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır. Nitekim, 1982 Anayasası’nın 73/3.maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü içermektedir. Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir. O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amaç gözden uzak tutulmamak gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur ( H.G.K.’nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı ). Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1.maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 71 harçları da, bulunmaktadır.Aynı Kanunun 2.maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı ( 1 ) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır. Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısı olarak tanımlanmıştır ( Y.İ.B.K. 16.12.1983 gün ve 1983/5 E.-6 K. ). 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “istisna ve muaflıklar” başlıklı 13.maddesinde harçtan müstesna işlemler düzenlenmiş; 59.maddesinde ise; “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son fıkrasında ise; “Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Aynı Kanununun onuncu kısmında “kısımlar arası müşterek hükümler” üst başlığı altında birinci bölüm olarak “genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı; bu başlığın altında ise, “özel kanunlardaki hükümler” alt başlığını taşıyan ve konumuzu ilgilendiren 123.maddesi gelmektedir. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun, 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 04.06.2008 gün ve 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11.maddesinin ( ç ) bendi ile değişik “Özel kanunlardaki hükümler” kenar başlıklı 123. maddesinde aynen: “Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. Ancak, İş Kanununa tabi işçilerin ve çırakların iş mahkemelerindeki dava ve bu mahkemelerden almış oldukları ilamların takiplerinde harçtan muafiyet gündelikleri veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgari ücreti geçmeyen işçiler ve çıraklar hakkında uygulanır. ( Değişik fıkra: 25.12.2003 - 5035 S.K./31. md. ) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile ( Ek ibare: 28.03.2007-5615 S.K./15.mad ) Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ( Bu kooperatifler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil ) bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.” Hükmüne yer verilmiş; son cümlede daha önce yer alan “işlemler harca tabi tutulmaz” ibaresi “işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır” ibaresi olarak değiştirilmiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere, harçtan istisna tutulan işlemler fıkrada belirtilen kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin işlemlerdir. Yasa koyucu, finansman sıkıntısı çeken bankalar, yurtdışı kredi ku- 72 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 ruluşları ve uluslararası kurumların, müşterilerine kullandırmak amacıyla sendikasyon kredisi gibi büyük miktarlı kredilere kendi portföylerinde yer vererek yurt içi veya yurt dışı kredi kuruluşlarından finansman desteği alabilmelerini kolaylaştırmak ve kredi maliyetlerini azaltmak amacıyla bu nitelikteki kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin işlemlerden harç alınmayacağını öngörmüştür. Yasa koyucu anılan maddede; bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılmak üzere temin edilen kredilere ait bazı işlemlerden harç alınmayacağını belirttiğine göre; bankaların, kendi öz kaynaklarından veya diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi sözleşmesiyle gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmaları halinde, 492 Sayılı Kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan faydalanmaları olanaklı değildir. Nitekim, aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi’nin 14.01.2010 gün ve 2008/81 E., 2010/8 K. sayılı ve Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve 2010/12-443 E., 471 K.; 09.02.2011 gün ve 2010/12-685 E., 43 K.;09.02.2011 gün ve 2010/12-688 E., 44 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir. Harçlar hakkındaki bu genel açıklamalardan sonra konumuzu teşkil eden icra harçlarına gelince; Öğretide genel olarak Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık aldığı paraya icra harcı denmektedir ( Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, Sahife:108 vd. ). İcra ve iflas harçları, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun birinci kısmında, yargı harçları bölümünde, 2-37. maddelerde düzenlenmiştir. Harçlar Kanunu’ndaki İcra ve İflas harçlarına girmeden önce İcra ve İflas Kanunu’nun harçlarla ilgili hükümlerine göz atmakta fayda vardır.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 15.maddesinin birinci fıkrası; “İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.” hükmünü ihtiva etmekle; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya diğer yasalara ve özellikle Harçlar Kanunu’na bırakmıştır. Yasa koyucu anılan madde ile icra ve iflas harçlarının çerçevesini tayin etmiş, kanunla alacaklının ödemesi gerekenlerin alacaklıdan, ( 2548 sayılı Yasada olduğu gibi ) diğer harç ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. İcra harçları, 492 Sayılı Yasaya bağlı ( 1 ) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının ( B/1 ) bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre ilgililer; icra takibi sırasında ve takibin niteliğine göre başvurma harcı, peşin harç, icra tahsil harcı ve yerine getirme harcı olmak üzere dört çeşit harç ödemek zorundadırlar. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 73 Burada hemen şu hususu da belirtmek gerekir ki, borçlu takip nedeni ile sadece alacaklıya karşı sorumlu ve borçlu değildir. Alacaklının yanında takip hukuku prosedürünün uygulanması ve dolayısıyla icra takibi nedeniyle Devlete karşı da borçludur. Borçlunun Devlete olan borcu, tabi ki harç borcudur. İcra dairesine yatırılan para nedeniyle borçlu, hem alacaklıya ve hem de Devlete olan borcundan kurtulur. Borcun tamamının icra dairesine yatırılmaması durumunda yatırılan miktar kadar borcundan kurtulmuş olur. Böylece İcra kasasına ödeme yapıldığı anda borç ortadan kalkar. Borçlar Kanununun 113.maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca takip konusu borcun icra dairesine ödenmesi tarihinden itibaren borçlu, faiz borcundan da kurtulmuş olur. Bundan başka ödeme tarihi, harç alacağının ve oranının yanında harç borcunun doğup doğmadığını da tayin eder. Çünkü alacaklının, borçlunun borcunu ödememesinden dolayı onun hakkında icra takibine girişmesi durumunda borçluya İİK ve Yönetmeliği hükümleri uyarınca ödeme emri çıkardıktan sonra borçlu, henüz ödeme emrini tebellüğ etmeden önce borcunu icra dairesine gelip yatırırsa bu aşamada harç ödeme mükellefiyetinden de kurtulmuş olur. Alacaklının alacağını mutlaka borçlunun ödemesi gerekmez. Üçüncü şahısların da diledikleri takdirde İcra Dairesine başvurarak borçlunun borcunu ödemek istemeleri mümkündür. İcra Müdürlüğünün ödenmek istenen borcu kabul etme mecburiyeti vardır. Önemli olan, alacaklının bir an önce alacağına kavuşmasıdır. 12.maddenin yasaya konuluş nedenini bu düşünceler teşkil etmektedir. Harçlar Kanunu’nun 28.maddesi ( b ) bendinde yer alan ve icra takiplerinde tahsil harcının, alacağın ödenmesi sırasında tahsil edilmesi gerektiği şeklindeki hüküm, yasanın diğer hükümleri gibi kamu düzeni ile ilgilidir. Borçla ilgili olarak icra dairesinin kasasına yatırılan paranın ister borçlunun veya üçüncü şahısların kendi rızaları ile yatırdıkları para olsun, isterse İİK’nun 89.maddesi uyarınca diğer alacaklıların ve üçüncü şahısların elinde haczedilen mallarla ilgili paralar olsun bunların kaynağına bakılmaksızın bu paralardan alacaklıya yapılan ödeme nispetinde -harcın tamamı tahsil edilinceye kadar- harç alınması gerekir. Gerek İcra İflas Yasasında ve gerekse harçlarla ilgili yasalarda bunun aksine bir hüküm mevcut değildir. Nitekim talimat icralarınca tahsil edilen paralar, esas takibin yapıldığı icra dairesine aynen ve hiçbir kesinti yapılmaksızın gönderilir. Harç ve masrafın hesabı esas takibin yürütüldüğü yer İcra Dairesince yapılır. Devletin icra takibi nedeniyle aldığı harçlardan en önemlisi Harçlar Kanunu’nun 28.maddesinin ( b ) bendinde düzenlenen icra tahsil harcıdır. İcra tahsil harcı, bu yasal düzenleme uyarınca alacağın ödenmesi sırasında tahsil olunur. Borçlu dilerse icra dairesine başvurarak tüm ferileriyle birlikte harç ve masrafları da kapsayacak biçimde borcunun tamamını hesaplattırıp öder 74 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 veya borcundan mahsup edilmek üzere kısmi ödemede bulunur. Bu ödemeleri alacaklının arzu ettiği zaman icra dairesinden alma hakkı vardır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, eğer bir harç alacağı mevcut ise bunun mutlaka her ödeme sırasında tahsil edilmesi gerektiğidir. Devlet tahsil harcını takibe konu asıl alacak üzerinden almaktadır. Bundan sonraki tahsilatlardan ( faiz tahsilatlarından ) harç alınması, Harçlar Yasası’nın 20. maddesinin açık hükmü karşısında mümkün bulunmamaktadır. Kanun, harç alacağının tahsilini borcun tamamının ödenmesi şartına bağlamamıştır. Borcun tamamı ödenirse elbetteki harç da tahsil edilecektir. Borcun tamamı değil de taksit taksit ödenmesi söz konusu ise bu taktirde yapılan borç tahsilatlarının alacaklıya ödendiği miktara göre harç tahakkuku ve tahsilatı yapılacaktır. Çünkü Devlet, verdiği hizmet yani yaptığı tahsilat kadar harç almayı hak etmiştir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Harçlar Kanunu, para borçlarıyla ilgili icra tahsil harcının alacağın-ister kısmen ( taksitle ), isterse tümden olsun- tahsili sırasında alınmasını öngörmektedir. Alacaklının, alacağının tamamını elde edinceye kadar takibe devam etmek hakkı ve yetkisi vardır. İcra Dairesince kesilen harç nedeniyle alacaklı, alacağının tamamına kavuşamadığı takdirde borçlunun malvarlığı üzerinde takibi devam ettirerek alacağını eksiksiz tahsil etme olanağına her zaman sahiptir. Harçlar Yasası’nın 32. ve 127.maddeleri hükümleri bu konuda hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıktır. Özet olarak belirtmek gerekirse; Harçlar Yasasının 37.maddesinde düzenlenen ve harçların Vergi Dairesince tahsilini öngören kural, İcra Dairesince başkaca hiçbir işlem yapılmasını gerektirmeyen ve yasanın öngördüğü süreler içinde harç ödemesi yapılmayan konulara münhasırdır. Kısaca harç tahsil müzekkeresi yazılmak suretiyle icra tahsil harcının Vergi Dairesince tahsili öngörülen takip dosyası infaz edilmek suretiyle icra müdürü tarafından işlemden kaldırılan işlerle ilgilidir. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 9.6.2004 gün ve E:2004/12336 K:2004/338; 09.02.2011 gün ve E:2010/12-685, K:43; 09.02.2011 gün ve E:2010/12-688, K:44 sayılı ilamlarında da, benimsenmiştir. Bu ilkelere paralel olarak; Hukuk Genel Kurulu’nun 22.9.2004 gün ve E:2004/12-491 K:2004/413; 3.12.2008 gün ve E:2008/12-715 K:2008/717 sayılı kararlarında da, paranın tahsili anında Devletin harçla ilgili kaybını önlemek ve Harçlar Kanunu’nun 128. maddesindeki memur mesuliyetini azaltmak amacı ile ilerde borçludan alınmak üzere, tahsil harcının, alacaklıya ödeme yapıldığı sırada alacaklıdan alınacağı belirtilmiştir. Öte yandan; 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 38/A maddesinde konut finansmanı, konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması olarak tanımlanmıştır. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 75 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1.Sayılı Tarife’nin B )İcra ve İflas Harçları başlıklı kısmında yeralan I.3/ h bendinde aynen “2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır.” Hükmü yer almaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Şikayetçi/alacaklı/banka, borçlu Derya G.’ün konut kredisinden kaynaklanan kredi borcunu geri ödememesi nedeniyle, anılan borçlu hakkında İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nün 2008/ 5511 E. sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişmiş; kredinin teminatı olarak gösterilen Büyükçekmece ilçesi,1. Bölge Gürpınar köyünde kain 1274 ada 3 parselde 6 nolu bağımsız bölüm 10.03.2009 tarihinde yapılan açık arttırmada T. 11.04.2012Garanti Bankası A.Ş’ne alacağına mahsuben 450.000,00 TL bedelle satılmış, ihale kesinleşmiştir. Şikayetçi/alacaklı banka vekili, kredi geri ödemesine ilişkin işlemler harca tabi olmadığından tahsil harcı alınmaksızın cezaevi yapı harcının tahsili, talebin reddi halinde ihtirazı kayıtla tahsil harcının alınmasını istemiş ise de İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nce alacaklı vekilinin harçlardan muafiyet talebinin reddine, harçların ihtirazi kayıtla alınmasına, ihale bedeli olan 450.000,00 TL’den %9 tahsil harcı olan 37.776,00 TL’ nin alınmasına karar verilmiş; bunun üzerine ihaleye konu ipotekli taşınmazın satış bedelinin %9 oranına isabet eden 37.776,00TL miktarındaki icra tahsil harcı, alacaklı banka tarafından 03.04.2009 tarihinde ödenmiştir. Somut olayda, harcın konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın konut kredisi sözleşmesi uyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın ihalesi sonucu, şikayetçi bankanın kredi alacağına mahsuben taşınmazı satın almasından kaynaklanmaktadır. Anılan icra takibi nedeniyle tahsil edilen alacak miktarı üzerinden icra memuru tarafından şikayetçi/alacaklı bankadan icra tahsil harcı alınmıştır. Şikayetçi/alacaklı banka, bu harcın iadesi için icra memurluğuna başvurmuş, ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine eldeki şikayet başvurusunu yapmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere bankaların, Harçlar Kanunu’nun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı harçlarının girmediği belirgindir. Borçluya ait olan tahsil harcının, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde alacak- 76 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 lıdan alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir. Hal böyle olunca, davacının tahsil harcından muaf olmadığına, tahsil harcının tahsiline ilişkin icra müdürlüğü işleminin doğru olduğundan şikayetin bu yönüyle reddine ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Ne var ki, icra müdürlüğünce 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı Tarife’nin “B ) İcra ve İflas Harçları” başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca dörtte biri oranında uygulanması gereken tahsil harcının, yasa hükmüne aykırı olarak tamamının alınmasına ilişkin işleminin mahkemece değerlendirilmemiş olması doğru değildir. Bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmamış; mahkemenin direnme kararının hüküm fıkrasının “ Şikayetçinin, icra tahsil harcından muaf olduğuna ilişkin şikayetinin reddine, ancak İcra Müdürlüğünce 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı Tarife’nin B ) İcra ve İflas Harçları başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca 1/4 oranında alınması gereken tahsil harcının tamamının alınması doğru olmadığından, şikayete konu icra müdürlüğü kararının tahsil harcı miktarı yönünden düzeltilerek, tahsil harcının yasaya uygun biçimde 1/4 oranında alınmasına” şeklinde düzeltilerek, kararın onanması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle: Şikayetçi T.Garanti Bankası A.Ş. vekilinin, direnme kararının, şikayetçiden tahsil harcı alınmasının yerindeliğine ve bu yönden şikayetin reddine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu yönden ONANMASINA, Direnme kararının tahsil harcının miktarı konusundaki red kararı doğru olmamakla birlikte,bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmayarak, mahkemenin direnme kararının hüküm fıkrasının “ Şikayetçinin, icra tahsil harcından muaf olduğuna ilişkin şikayetinin reddine, ancak İcra Müdürlüğünce 492 Sayılı Harçlar Kanun’una ekli 1 Sayılı Tarife’nin B ) İcra ve İflas Harçları başlıklı kısmında yer alan I.3/h bendi uyarınca 1/4 oranında alınması gereken tahsil harcının tamamının alınması doğru olmadığından, şikayete konu icra müdürlüğü kararının tahsil harcı miktarı yönünden düzeltilerek, tahsil harcının yasaya uygun biçimde 1/4 oranında alınmasına” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,11.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 77 SAYI: 31 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 492/m.13 HARÇLAR KANUNU Aşağıda yazılı mevzular harçdan müstesnadır: a) (Değişik: 20/3/1981 - 2430/1 md.) Değeri 50 Yeni Türk Lirasını geçmeyen dava ve takipler (Ticari senetlere ait takipler hariç),(1) b) Vasi tayini ve azli, hakimin reddi talebinin kabulü ve hakimin istinkafına ait kararlar, c) (Değişik: 30/12/1980 - 2366/1 md.) Ayda 100 Yeni Türk Lirasını geçmeyen nafakalara ait dava ve takipler, “Birden fazla kişiler lehine nafakaya hükmedilmesine dair ilamlarda her kişi lehine hükmedilen miktar müstakil olarak nazara alınır.,(1) d) İcra ve iflas dairelerinin kusuru yüzünden yanlış yapılmış olan işlemlerin ıslahı ve iptaline dair tetkik mercileri kararlariyle, bu iptal veya ıslah dolayısiyle yeniden yapılacak işlemler, e) Ticaret sicilinde re’sen yapılan düzeltmeler, f) İcra tetkik mercilerinin cezaya mütedair kararlariyle bu kararların temyizi işlemleri. g) İcra ve İflas Kanununun 270 nci maddesine göre yapılacak defter tutma işlemleri, h) Yetkili makamların istiyecekleri ilam ve sair evrak suretleri, i) Kamu adına C. savcıları tarafından Hukuk mahkemelerine açılan davalar ve kanun yolu başvuruları ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları, (2) J) (Ek: 21/1/1982 - 2588/3 md.) Genel Bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri. (Yukarıdaki işlemlerin hesaplanacak harçlarının, Genel Bütçeye dahil idarelerin haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili merciince karar verilir.) 492/m.28-b HARÇLAR KANUNU b) İcra Tahsil Harcı, İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar. Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harclarında da bu bent hükümleri uygulanır. (1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir. 78 LEGES Hukuk Dergisi 492/m.123 TEMMUZ 2012 HARÇLAR KANUNU (Değişik: 20/3/1981 - 2430/3 md.) Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. Ancak, İş Kanununa tabi işçilerin ve çırakların iş mahkemelerindeki dava ve bu mahkemelerden almış oldukları ilamların takiplerinde harçtan muafiyet gündelikleri veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgari ücreti geçmeyen işçiler ve çıraklar hakkında uygulanır.(1) (Ek fıkra: 20/6/2001-4684/23 md.; Değişik: 25/12/2003 - 5035/31 md.) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil) bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır. (Ek fıkra: 13/2/2011-6111/84 md.) Menkul, gayrimenkul ve maddi olmayan varlıkların, varlık kiralama şirketine devri ile bunların varlık kiralama şirketince devralınan kuruma devri ve bu devirlere bağlı olarak yapılan ipotek işlemleri bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır. (Ek fıkra: 23/7/2010-6009/19 md.) Bu maddede veya diğer kanunlarda yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümler, bu Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme Harçları” bölümünün (V) numaralı fıkrasındaki “keşif harcı” ve (1) sayılı Tarifesinin “B) İcra ve iflas harçları” bölümünün (III) numaralı fıkrasındaki “haciz, teslim ve satış harcı” bakımından uygulanmaz. 5766/m.11-ç AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNDA VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN 11 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun; ç) 123 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan “harca tabi tutulmaz.” ibaresi “bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.” şeklinde değiştirilmiştir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 79 SAYI: 31 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 11.4.2012 Esas: 2011/18-784 Karar: 2012/288 EVLENEN KADINLARIN ÖNCEKİ SOYADLARINI DA KOCA SOYADININ ÖNÜNDE KULLANABİLECEKLERİ YENİ SEBEBİN ORTAYA ÇIKMASI HALİNDE KAPALI NÜFUS KAYITLARININ AÇILIP KİŞİSEL DURUMDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLERİN KİŞİLERİN KAYDINA İŞLENEBİLECEĞİ ÖZET: Dava, nüfus kaydındaki kızlık soyadının tashihi isteğine ilişkindir. Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Evlenmesi nedeni ile nüfus kaydının halen kapalı olduğu dikkate alınarak bekarlık hanesindeki soyadının değiştirilmesine ilişkin isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. tir. Yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmişHukuk Genel Kurulunca; Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddenin 2.fıkrasının 2.cümlesinde yer alan kaydın yeniden açılmasını gerektiren yeni bir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda toplanmaktadır. Her ne kadar, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinin 1.fıkrası kapalı olan kayıtta düzeltme yapılamayacağını düzenlemişse de, 2.fıkrasında yeni bir sebep ortaya çıktığında kapalı kaydın yeniden açılacağı ve kişisel durumda meydana gelen değişikliklerin kişinin kaydına işleneceği belirtildiğine göre, dosyada bulunan ve mahkemece değerlendirilen delillerin yasanın belirttiği anlardan haklı nedenler oluşturduğu Hukuk Genel Kurulu’nca da benim- 80 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 senmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187.maddesi; “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir...” hükmünü içermektedir. Öte yandan, davacının gerektiğinde kullanabileceği lisans diploması, lise diploması gibi belgelerle nüfus kaydındaki soyadının farklı oluşunun dahi, yaşantısında karışıklığa neden olacağı açıktır. Öyleyse, davacı yönünden 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14/2. maddesi uyarınca kapalı olan kızlık nüfus kaydının açılması ve isteği doğrultusunda soyadının düzeltilmesi için yeni bir sebebin var olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerektiğine karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.187 5490/m.14 DAVA : Taraflar arasındaki “Soyadı Tashihi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 11.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.07.2010 gün ve 2010/223 E.-2010/308 K. sayılı kararın incelenmesi davalı İdare Temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 20.01.2011 gün ve 2010/13944 E-2011/316 K. sayılı ilamı ile; ( … Davacı vekili, dava dilekçesinde evli olup eşinin G. soyadını kullanmakta olan davacının bekarlık hanesindeki “Aşgın” olan soyadının “Aşkın” olarak değiştirilmesini istemiştir. Dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden, davacının babası A.R.A. hanesinde kayıtlı iken 19.01.1973 tarihinde evlenerek haneden ayrılması üzerine Aşgın soyadı ile kayıtlı olduğu nüfus kaydının kapatıldığı anlaşılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 14.maddesi; “Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlat edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir.” Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir.” hükmündedir. Yasada yer alan bu hüküm ilgilinin açık kaydında zaman içerisinde yapılmış olan değişikliklerin kapalı kaydın açılmasından sonra bu kayda işlenmesi ile ilgilidir. Yasanın bu hükmünü yanlış yorumlayarak kapalı kayıttaki bilgileri SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 81 değiştirecek mahiyette değişiklik yapılması mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece evlenmesi nedeni ile nüfus kaydının halen kapalı olduğu dikkate alınarak bekarlık hanesindeki soyadının değiştirilmesine ilişkin isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, nüfus kaydındaki kızlık soyadının tashihi isteğine ilişkindir. Davacı vekili,davacının evlenmeden önceki kızlık soyadının “Aşkın” olmasına rağmen, nüfus kaydında “Aşgın” olarak yazıldığını, bu durumun hayatında karışıklığa yol açtığını ileri sürerek, kızlık soyadının “Aşkın” olarak düzeltilmesini istemiştir. Davalı Nüfus İdaresi, evlenme ile kızlık nüfus kaydının kapatıldığını,kapalı kayıtta düzeltme yapılamayacağını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Yerel Mahkemece, davacının sunduğu belgeler ve uluslararası sözleşmeler göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı İdare temsilcisinin temyizi üzerine Özel Dairece metni yukarıya başlık bölümüne aynen alınan gerekçelerle karar bozulmuş,Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı İdare temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinde yer alan; “Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlât edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir.” hükmü ile evlenme ile nüfus kaydının kapatılacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2.fıkrasında da: “Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir. “ şeklindeki düzenleme ile de kapalı olan kaydın açılacağı haller düzenlenmiştir. Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 20.maddesi de benzer düzenlemeyi 82 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 öngörmektedir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bu hükümler de gözetilerek, mahkeme kararının, 14.maddenin 2.fıkrasının 2.cümlesinde yer alan kaydın yeniden açılmasını gerektiren yeni bir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceği hususu öncelikle tartışılmıştır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187.maddesi; “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir...” Hükmünü içermektedir. Bu hükümde de belirtildiği gibi evli olan kadın isterse kocasının soyadı yanında kızlık soyadını kullanabilir. Kadının kızlık soyadını isteği halinde her an kullanması söz konusu olabileceğine göre,bekarlık hanesindeki kayıtta yapılan hataların düzeltilmesi de mümkün olmalıdır. Öte yandan, kayda göre nüfusa tescil tarihi olmayan ve 05.04.1946 doğum tarihli davacının dosyaya sunduğu eski tarihli nüfus hüviyet cüzdanında, 1965 tarihli lise diplomasında, 1977 tarihli tapu senedinde ve lisans diplomasında soyadının “Aşkın” olduğu, davacının anılan soyadını kullandığı görülmektedir. Davacının gerektiğinde kullanabileceği lisans diploması, lise diploması gibi belgelerle nüfus kaydındaki soyadının farklı oluşunun dahi, yaşantısında karışıklığa neden olacağı açıktır. Her ne kadar, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14.maddesinin 1.fıkrası kapalı olan kayıtta düzeltme yapılamayacağını düzenlemişse de, 2.fıkrasında yeni bir sebep ortaya çıktığında kapalı kaydın yeniden açılacağı ve kişisel durumda meydana gelen değişikliklerin kişinin kaydına işleneceği belirtildiğine göre, dosyada bulunan ve mahkemece değerlendirilen delillerin yasanın belirttiği anlardan haklı nedenler oluşturduğu Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenmiştir. Öyleyse, davacı yönünden 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 14/2. maddesi uyarınca kapalı olan kızlık nüfus kaydının açılması ve isteği doğrultusunda soyadının “Aşkın” olarak düzeltilmesi için yeni bir sebebin var olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ : Davalı İdare temsilcisinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 11.04.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 83 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.187 TÜRK MEDENİ KANUNU Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir. 5490/m.14 NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU (1) Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlât edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir. (2) Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir. 84 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 30.3.2012 Esas: 2012/12-84 Karar: 2012/261 TAKİP KONUSU BORÇ KİMİN TARAFINDAN TAKİP DOSYASINA YATIRILIRSA YATIRILSIN BORCUN SONA ERECEĞİ İHTİYATİ TEDBİR KARARININ “TARAFLAR ARASINDA UYGULANMASI KOŞULUYLA” ŞEKLİNDEKİ AÇIK SINIRLAMA GETİRİLEREK VERİLMESİ DURUMUNDA, TARAF OLMAYAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI ÖZET: Taraflar arasındaki “ şikayet “ kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; şikayetin reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Takip konusu edilen borcun, kimin tarafından dosyaya yatırılırsa yatırılsın borçlu adına yatırıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle Ticaret Mahkemesince verilmiş bulunan tedbir kararı da gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken reddi isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece; Somut olayda ödeme yapanın da borçlu olduğu, tedbirin mahkeme ilamında açıkça belirtildiği üzere icra takibine maruz kalanlar ve alacaklı arasında hüküm ifade edeceği, diğer borçlu tarafından takip konusu borcun depo edildiği ve bunun da alacaklıya ödendiği, tedbirin her bir borçlu için bağımsız olarak uygulanacağı, tedbir kararının tarafı olmayan, borçtan müteselsilen ve bağımsız olarak sorumlu olan borçlunun yatırdığı paranın alacaklıya ödenmesinde hiçbir yasal engel bulunmadığı gibi, herhangi bir kusur ve zarar var ise bunun borçluların birbirlerine rücuu suretiyle giderilebileceği, gerekçesiyle önceki kararında direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; İstek, icra memurunun ihtiyati tedbir kararına aykırı işlemini şikayete ilişkindir. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 85 Uyuşmazlık; haklarında icra takibi bulunan müteselsil borçluların açtığı ve ihtiyati tedbir kararının verildiği davada taraf olmayan diğer bir müteselsil borçlu tarafından, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenip ödenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların her birine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir. Somut olayda, Ticaret Mahkemesi, ihtiyati haciz isteyen alacaklının talebi üzerine çek nedeniyle, borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı vermiştir ve ardından İcra Müdürlüğünün dosyası ile alacaklı tarafından borçlular aleyhine haciz istekli takip başlatılmıştır. Öte yandan, borçlulardan .…Ltd.Şt’nin, alacaklı aleyhine açtığı yetkili Asliye Ticaret Mahkemesinin dava dosyasında; işyerine hırsız girdiği ve kasanın açılması sonucunda müşteri çekleri ve muhtelif çek koçanlarının çalındığı, bunun için yetkili mahkemede zayi davası açtıkları, ödeme yasağı kararı verildiği, bu çeklerdeki lehtarın, icra takip dosyasındaki alacaklı olmadığı, ciroların uydurma olduğu ve ciro silsilesinin bozulduğu iddiasıyla dava açılmış; icra takibinin durdurulması için karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, icra takibinden sonra açılan menfi tespit veya istirdat davasında tedbir yoluyla takip durdurulamayacağından takibin durdurulması talebinin reddine, ancak aynı hükümler gereğince takibe konu alacağın %40 teminatı karşılığında icra veznesine yatan paranın ödenmesinin önlenmesi yolunda hüküm verilebileceği ve çoğun içinde azın da bulunduğunun dikkate alındığı açıklamasıyla “Davacının icra takibinin durdurulması yolundaki tedbir taleplerinin reddine, İİK 72/3 md gereğince %40 teminat karşılığında takdiren taraflar arasında hüküm ifade etmek koşulu ile icra veznesine yatacak paranın davalıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine,” karar verilmiştir. Dosyaya yatırılan paranın takip dışı borçlu tarafından yatırıldığı, bu borçlu yönünden verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı gerekçesiyle alacaklı, paranın kendisine ödenmesini talep etmiş, icra müdürlüğünce, talep uygun bulunarak, yatırılan tutar alacaklıya ödenmiş; dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Müteselsil borçlulardan birisi borcu yatırmakla borç sona ermiştir. “İcra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” şeklinde verilmiş bir tedbir kararının bulunmaması, aksine tedbir kararının sadece “icra takibindeki 86 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 borçlular tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” ne ilişkin olması ve bu haliyle tedbirin açık bir sınırlama içermesi karşısında, tedbir kararında adı yer almayan müteselsil borçlular tarafından icra dosyasına yatırılan paranın, icra müdürlüğünce alacaklıya ödenmesi işleminde ve dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılması kararında bir usulsüzlük bulunmaması nedeniyle Yerel Mahkemenin şikayetin reddine dair vermiş bulunduğu karar usul ve yasalara uygun bulunup, direnme kararı onanmıştır. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.72-3 818/m.141 DAVA : Taraflar arasındaki “ şikayet “ kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin reddine dair verilen 18.09.2008 gün ve 2008/960E., 2008/1100 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 14.12.2009 gün ve 2009/16935E., 2009/24910 K. sayılı ilamı ile; ( ... Alacaklı tarafından borçlu Ark... Ltd. Şti. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılması üzerine, şikayetçilerin İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak istirdat davası açtıkları ve anılan mahkemece İİK.nun 72/3 maddesi uyarınca %40 teminat karşılığında, takdiren taraflar arasında hüküm ifade etmek koşuluyla, icra veznesine yatacak paranın davalıya ( alacaklıya ) ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu karardan sonra 3. kişi konumunda olan A... Makine San. A.Ş. tarafından takip konusu edilen borcun takip dosyasına yatırıldığı, bunun üzerine borçlu Ark... Ltd. Şti. vekilinin icra müdürlüğüne başvurarak, yatan bu paranın alacaklıya ödenmemesini istediği, icra müdürlüğünce bu istemin reddi üzerine, sözü edilen müdürlüğün işleminin iptali için şikayetçilerin icra mahkemesine başvurdukları görülmektedir. Takip konusu edilen borcun, kimin tarafından dosyaya yatırılırsa yatırılsın borçlu adına yatırıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle sözü edilen tedbir kararı da gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olup, kararın bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla, şikayetçiler vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : İstek, icra memurunun ihtiyati tedbir kararına aykırı işlemini şikayete ilişkindir. Şikayetçi, A... Ltd. Şti’nin borcu nedeniyle müvekkili Ark... Ltd.Şti’ye verilen çekin çalındığı, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/464 Es. sayılı SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 87 dosyası ile çekin istirdadı için dava açıldığı, çek bedelinin alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verildiği, tedbir kararının uygulanması için İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16876 Es. sayılı dosyasına ibraz edildiği, icra memurunun tedbir kararına aykırı karar verdiği, borçlulardan biri tarafından çek bedelinin yatırılması halinde borcun sona ereceği, tedbir kararında paranın karşı tarafça yatırılması şartı bulunmadığı, A... A.Ş tarafından ihtiyati haciz tehdidi altında yatırılan paranın bu tedbir kapsamında karşı taraf/alacaklıya ödenmemesi gerekeceği, kayıp çekin gerçek hamilinin Ark... Ltd.Şti olduğu, A... A.Ş nin borcu nedeniyle çek keşide edildiği, hırsızlık olayı nedeniyle çekin ellerinden çıktığı, iddiasıyla, İstanbul 7. İcra Müdürünün 04.08.2008 tarihli kararının kaldırılması ile tedbir kararının uygulanmasına, dosyaya yatırılan paranın alacaklı görünen C. G.’a ödenmemesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesine açılan istirdat davası sırasında, İİK’nun 72/3. maddesi uyarınca verilen 31.07.2008 tarihli tedbir kararına göre, Ark... Madencilik ve Dökümcülük San ve Tic Ltd Şti ile Ard... Dök. San.Tic.Ltd.Şti ve alacaklı C. G. arasında hüküm ifade etmek koşulu ile icra veznesine yatacak paranın karşı taraf/alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verildiği, dolayısıyla bu dava dışında diğer borçlu, A... A.Ş tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmesinde yasal engel bulunmadığı, icra müdürlüğünce yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun bulunduğu, gerekçesiyle şikayetin reddine, karar vermiştir. Şikayetçi vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Mahkeme, müşterek müteselsil sorumlulukta borçlulardan herhangi birinin borcu ödemesi halinde tüm borçlular yönünden borcun sükut edeceği tartışmasız ise de, her bir borçlunun borcun tümünden diğerinden bağımsız olarak sorumlu olduğu, borçlulardan birinin borcunu biran önce ödeyip işleyecek faizlerinden kurtulmak istemesini engelleyici bir hüküm bulunmadığı, somut olayda ödeme yapanın da borçlu olduğu, tedbirin mahkeme ilamında açıkça belirtildiği üzere sadece ve sadece eldeki dosyanın tarafları olan Ark.....Ltd Şti ile Ard.....Ltd.Şti ve alacaklı C. G. arasında hüküm ifade edeceği, diğer borçlu A... A.Ş tarafından takip konusu borcun depo edildiği ve bunun da alacaklıya ödendiği, o halde kambiyo senedine bağlı alacak için her bir borçlu bağımsız olarak sorumlu ise de tedbirin her bir borçlu için bağımsız olarak uygulanacağı, tedbir kararının tarafı olmayan, borçtan müteselsilen ve bağımsız olarak sorumlu olan borçlunun yatırdığı paranın alacaklıya ödenmesinde hiçbir yasal engel bulunmadığı gibi, herhangi bir kusur ve zarar var ise bunun borçluların birbirlerine rücuu suretiyle giderilebileceği, gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü şikayetçi vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; haklarında takip bulunan müteselsil iki borçludan birisinin açtığı ve ihtiyati tedbir 88 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 kararının verildiği davada taraf olmayan, diğer borçlu tarafından, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenip ödenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Öncelikle müteselsil borç kavramına kısaca değinilmesinde yarar bulunmaktadır. Müteselsil borç, sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisidir. Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların her birine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir ( Eren Fikret Borçlar Hukuku Genel Hükümler 8.Baskı sh. 1152 vd; Andreas van Tuhr Borçlar Hukuku sh.785 vd, ). Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi, 14.07.2008 gün ve 2008/1060 D.İş. sayı ile ,ihtiyati haciz isteyen alacaklı/C. G.’ın talebi üzerine Santeks Ltd.Şti., Hayati Selimoğlu, Ark... Ltd.Şti., A... A.Ş aleyhine 05.07.2008 keşide tarihli 9.000,00 TL bedelli bir adet çek nedeniyle, ihtiyati haciz kararı vermiştir. İhtiyati haciz kararı verilmesinin ardından eldeki şikayete de konu olan İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16876 Es. Sayılı dosyası ile alacaklı C. G. tarafından borçlular, A... A.Ş, Ark... Ltd.Şti., H. S. ve S... Ltd.Şti aleyhine 06.07.2008 tarihli ve 9.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak 16.07.2008 tarihinde haciz istekli takip başlatılmış, 10 Örnek Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla Yapılacak Takipte ödeme emri borçlulara gönderilmiştir. Öte yandan, davacıları Ark... Ltd.Şti.ve Ard... Ltd.Şti., davalısı C. G. olan İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/ 464 E. sayılı istirdat konulu dava dosyasında; Ard.... Şti’ne ait işyerine 30.01.2008 tarihinde hırsız girdiği ve kasanın açılması sonucunda müşteri çekleri ve muhtelif çek koçanlarının çalındığı, bunun için Eyüp Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nin-2008/198 esasında zayi davası açtıkları, ödeme yasağı kararı verildiği, bu çeklerden Topkapı Sanayi Şubesi’ne ait 01.07.2008 tarihli ve 151719 no’lu hesaptan keşide edilmiş 7000202 nolu çekin davalı tarafından bankaya sunulduğu, lehtar olarak Ark... Ltd Şti’nin. göründüğü, İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/16866 sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı uygulandığı, çekin arkasında şirket yetkilisinin imzası olmayıp, karalama şeklinde ciro yapıldığı, ciroların uydurma olduğu ve ciro SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 89 silsilesinin bozulduğu, alacağın Ark... Ltd.Şti’ye ait olduğu iddiasıyla dava açılmış; icra takibinin durdurulması için karar verilmesi talep edilmiştir. Anılan mahkemece, İİK’nun 72/3 md gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit veya istirdat davasında tedbir yoluyla takip durdurulamayacağından takibin durdurulması talebinin reddine, ancak aynı hükümler gereğince takibe konu alacağın %40 teminatı karşılığında icra veznesine yatan paranın ödenmesinin önlenmesi yolunda hüküm verilebileceği ve çoğun içinde azın da bulunduğunun dikkate alındığı açıklamasıyla “1-Davacının icra takibinin durdurulması yolundaki tedbir taleplerinin reddine, 2-İİK 72/3 md gereğince %40 teminat karşılığında takdiren taraflar arasında hüküm ifade etmek koşulu ile icra veznesine yatacak paranın davalıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine,” karar verilmiştir. Şikayete konu İcra Müdürlüğü’nün 04.08.2008 tarihli, “İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.07.2008 tarihli ve 2008/ 464 Es. Sayılı tedbir kararı uyarınca dosyaya lehine tedbir kararı verilen 1- Ark... Ltd.Şti ve 2- Ard... Ltd.Şti … ( okunaksız ) tutar yatırılması halinde tedbiren alacaklı tarafa ödenmemesine” dair kararı üzerine borçlu A... A.Ş vekili, çekin çalıntı olduğu, çek zayi nedeniyle iptal davası açıldığı, tedbir nedeniyle banka tarafından ödenmediği, yapılan icra takibi nedeniyle çek zayi edenler tarafından borcun dosyaya yatırılması halinde alacaklı C. G.’a ödenmemesi hususunda tedbiren karar alındığı, dava sonuna kadar paranın ödenmemesine karar verildiği, davalar neticesinde gerçek hamile ödenmesi hususundaki bu tedbirin nazara alınmasını da talep ederek, parayı istirdat ve her türlü hakkını saklı tutarak yatırmayı talep etmiş ve yatırmıştır. Alacaklı vekili tarafından, dosyaya yatırılan paranın A... A.Ş tarafından yatırıldığı, bu borçlu yönünden verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı gerekçesiyle paranın kendisine ödenmesinin talep edilmesi üzerine, icra müdürlüğünce, bu talep uygun bulunarak, yatırılan tutar alacaklıya ödenmiş; dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Yukarıda da açıkça izah edildiği üzere, müteselsil borçlulardan birisi borcu yatırmakla borç sona ereceğinden, ihtiyati tedbir kararının kapsamı itibariyle bir ayrıma gidilmeksizin “icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” şeklinde verilmiş bir kararın bulunmaması, aksine tedbir kararının sadece “Ark... Ltd.Şti ve Ard... Ltd.Şti tarafından yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi” ne ilişkin olması ve bu haliyle tedbirin açık bir sınırlama içermesi karşısında, tedbir kararında adı yer almayan müteselsil borçlulardan A... A.Ş. tarafından icra dosyasına yatırılan paranın, icra müdürlüğünce alacaklıya ödenmesi işleminde ve dosyanın infaz suretiyle işlemden kaldırılması kararında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. O halde, yerel mahkemece, icra müdürlüğünün anılan işlemine yönelik şikayetin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, kararın onanması gerekir. 90 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 30.03.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.72-3 İCRA İFLAS KANUNU İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. 818/m.141 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Alacaklıya karşı, her biri borcun mecmuundan mesul olmağı iltizam ettiklerini beyan eden müteaddit borçlular arasında teselsül vardır. Böyle bir beyanın fikdanı halinde teselsül ancak kanunun tayın ettiği hallerde olur. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 91 SAYI: 31 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 28.3.2012 Esas: 2012/17-25 Karar: 2012/241 İİK MADDE:277 VE DEVAMI MADDELERİNE DAYALI AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA TALEP EDİLEN ALACAK, İPTALİ İSTENEN TASARRUFTAN ÖNCE DOĞMUŞ BULUNMALIDIR EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLMİŞ MALLARDA KATKI PAYI ALACAĞI ÖZET: Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı vekili, davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek davalının taşınmazını davalı M. Ali’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı F. A. ile borçlu davalı Ş. K.’ün evlilik birliğini sona erdiren boşanma davası açılmış, bu davanın açılması ile birlikte Türk Medeni kanunun ilgili hükümleri uyarınca F. A. evlilik birliği içinde edinilmiş taşınmazla ilgili olarak katkı payı alacağı davası açmıştır. Dosya içinde bulunan Yargıtay onama ilamına göre davacının hem konfeksiyon atölyesindeki çalışması, hem ziynet eşyalarını vermesi hem de 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin 152.maddesi hükmüne göre, katkı oranının bulunduğu kesinleşmiştir. Davacının söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı davaya konu alacağının da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekir. Davanın reddine dair verilen karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan İcra Müdürlüğünün dosyasında borçlu aleyhinde alınmış kesin aciz belgesi de dosyaya eklenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece davacının alacaklı olduğu İcra Müdürlüğünün dosyasına özgü olarak işin esasına girilerek davanın diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar 92 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 verilmesi gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmiştir. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.277 743/m.152 DAVA : Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.06.2008 gün ve 2007/322 E -2008/264 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 15.02.2010 gün ve 2010/503-1144 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, davalı Şevket aleyhine icra takibi yaptıklarını borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek davalının taşınmazını davalı M. Ali’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı tarafın yaptığı ilk takipte borcun ödenmiş olmasından dolayı aciz halinin kalktığı, ikinci takipte haciz yapılmadığı ve takibin dayanağı olan ilamın da temyizden dönmediği ayrıca davacı alacağının da kesinleşmemiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Bursa 4.İcra Müdürlüğünün 2005/4216 esas sayılı dosyasındaki borcun dava açılmasından sonra ödemiş olmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı F. A. ile borçlu davalı Ş. K.’ün evlilik birliğini sona erdiren boşanma davası 15.01.2004 günü açılmış, bu davanın açılması ile birlikte Türk Medeni kanunun ilgili hükümleri uyarınca F. A. evlilik birliği içinde edinilmiş taşınmazla ilgili olarak katkı payı alacağı davası açmıştır. Dosya içinde bulunan Yargıtay onama ilamına göre davacının hem konfeksiyon atölyesindeki çalışması, hem ziynet eşyalarını vermesi hem de 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin 152.maddesi hükmüne göre, katkı oranının bulunduğu kesinleşmiştir. Davacının söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı davaya konu alacağının da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekir. Davanın reddine dair verilen karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının, 29.09.2009 tarihinde kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan Bursa SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 93 3.İcra Müdürlüğünün 2007/7783 esas sayılı icra dosyasında borçlu aleyhinde alınmış 19.10.2009 tarihli kesin aciz belgesi de dosyaya eklenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece davacının alacaklı olduğu Bursa 3.İcra Müdürlüğünün 2007/7783 esas sayılı icra dosyasına özgü olarak işin esasına girilerek davanın diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 28.03.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, tasarruftan önce doğmuş bir borç bulunmalıdır. Tasarruftan sonra doğan bir borç söz konusu ise, alacaklı tasarrufun iptali hükümlerinden yararlanamaz. Davacının katkı payı alacağı, buna ilişkin hükümle tebeyyün etmiştir. Tasarruf tarihinde doğmuş bir alacak yoktur. Bu sebeple davacının İcra İflas Kanununun 277. ve devamındaki “tasarrufun iptali” hükümlerinden yararlanması yasal olarak mümkün değildir. O ancak, Borçlar Kanununun 18.maddesindeki “genel muvazaa” sebebine dayanarak talepte bulunabilir. Davacı, dava dilekçesinde, eşinin dava konusu taşınmazı, kendisinden “mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya sattığını” ileri sürdüğüne göre; davanın, Borçlar Kanununun 18.maddesinde yer alan “genel muvazaa” hükümlerine göre incelenip sonuca bağlanması gerekir. Hüküm bu gerekçeyle bozulmalıdır. Açıklanan sebeple bozmaya sonucu itibarıyla katılmakla birlikte gerekçesine katılmıyorum. 94 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.277 İCRA İFLAS KANUNU (Değişik madde: 03/07/1940 - 3890/1 md.) İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri. 743/m.152 TÜRK MEDENİ KANUNU (Mülga) Koca, birliğin reisidir. Evin intihabı karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona aittir. Muavin ve müşaviridir. Eve, kadın bakar. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 95 SAYI: 31 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 21.3.2012 Esas: 2012/3-18 YAPI Karar: 2012/224 DENETİMİ ÜCRET SÖZLEŞMESİ TEKNİK UYGULAMA SORUMLULUĞU ÜCRETİNİ TALEP EDEN KİŞİNİN, SÖZ KONUSU HİZMETİ VERDİĞİNİ KANITLAMASI GEREKECEĞİ ÖZET: Dava, ödenmeyen teknik uygulama sorumluluğu ücretinin tahsiline ilişkindir. Mahkemece; Taraflar arasında yapılmış yazılı bir TUS sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının taşınmazı üzerine yapılacak bina için proje ruhsatı alındığı, henüz inşaat başlamadan ruhsatın iptal edildiği, davalının taşınmaz üzerine başka bir şirketle yeniden anlaşması sonucu bina inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Teknik uygulama sorumluluğu ücretinin hak edilebilmesi için inşaatın fiilen başlaması şart değildir. Dolayısı ile İnşaat Mühendisleri Odasının belirlediği ücretlerin esas alınması gerekmiştir, gerekçesiyle “ davanın kabulü cihetine gidilmiştir. Özel Dairece; 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5.maddesinde; “Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir” hükmüne amirdir. Taraflar arasında böyle bir sözleşmenin yapılmadığı mahkemenin de kabulünde olduğuna göre, davacının, teknik uygulama sorumluluğu ücreti talep edebilmesi için, ücret talep ettiği hizmeti vermiş olduğunu kanıtlaması gerekir. Yapı Denetimi Uygulama yönetmeliğinin 5.maddesinde, bu hizmetin neler olduğu tek tek sayılmıştır. Bu hizmetlerden bir kısmı inşaata hazırlık aşamasına ilişkin olup, bir kısmı da inşaat safhasında yapılması gereken işlere ilişkindir. Davacı, inşaata hazırlık aşamasındaki ilk 9 aylık ücretini almıştır. Davacının yaptığı projeye göre inşaata başlanılmadığı ve dolayısıyla inşaat safhasında davacının vermiş olduğu bir hizmet bulunmadığına göre, davacının vermemiş 96 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 olduğu hizmetin ücretini talep etmesi yasalara ve hakkaniyete aykırı görülerek Mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4708/m.5 DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne 2 Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 2.6.2010 gün ve 2010/50-393 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.03.2011 gün ve 2010/22125-3963 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili dilekçesi ile; davalının maliki bulunduğu taşınmaza, proje çizilmesi ve inşaat ruhsatı alınması için taraflar arasında anlaşma sağlandığını ve proje yapılarak 28.12.2005 tarihinde yapı ruhsatı alındığını; davalı taraf daha sonra projenin uygulanmasından vazgeçtiğini, bu nedenle davacının teknik uygulama sorumluluğunun da 26.03.2007 tarihinde sona erdiğini; toplam 15 aylık teknik uygulama sorumluluğu ücretinin ilk 9 aylık bölümünü davalı ödemiş ise de, son 6 aylık döneme ait toplam 3.749.67 TL’lik ücreti ödemediğini iddia ederek; fatura bedeli olan 3.749.67 TL.nin 23.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasındaki ilişkinin Edirne 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/181 Esas-2007/320 Karar sayılı kararına göre 27.10.2006 tarihinde fiilen sona erdiğini; fiilen iş ilişkisi bittikten sonra TUS görevi yaptığından bahisle alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; “...Taraflar arasında yapılmış yazılı bir TUS sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının taşınmazı üzerine yapılacak bina için 28/12/2005 tarihinde proje ruhsatı alındığı, sonrasında henüz inşaat başlamadan ruhsatın 26/03/2006 tarihinde iptal edildiği davalının taşınmaz üzerine başka bir şirketle yeniden anlaşması sonucu bina inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Teknik uygulama sorumluluğu ücretinin hak edilebilmesi için inşaatın fiilen başlaması şart değildir. Dolayısı ile İnşaat Mühendisleri Odasının belirlediği ücretlerin esas alınması gerekmiştir, gerekçesiyle “ davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Davada; ödenmeyen teknik uygulama sorumluluğu ücretinin tahsili talep edilmiştir. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 97 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5.maddesinde; “Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir” hükmüne amirdir. Öncelikle taraflar arasında böyle bir sözleşmenin yapılmadığı mahkemenin de kabulündedir. Yazılı bir sözleşme bulunmadığına göre, davacı; teknik uygulama sorumluluğu ücreti talep edebilmesi için, ücret talep ettiği hizmeti vermiş olduğunu kanıtlaması gerekir. Yapı Denetimi Uygulama yönetmeliğinin 5.maddesinde, bu hizmetin neler olduğu tek tek sayılmıştır. Bu hizmetlerden bir kısmı inşaata hazırlık aşamasına ilişkin olup, bir kısmı da inşaat safhasında yapılması gereken işlere ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere inşaata hazırlık aşamasındaki ücretini ( ilk 9 aylık ücretini ) almıştır. Davacının yaptığı projeye göre inşaata başlanılmadığı ve dolayısıyla inşaat safhasında davacının vermiş olduğu bir hizmet bulunmadığına göre, davacının vermemiş olduğu hizmetin ücretini talep etmesi yasalara ve hakkaniyete aykırıdır. Mahkemece, yukarıdaki hususlar gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3”atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 21.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ 4708/m.5 YAPI DENETİMİ HAKKINDA KANUN Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir. 98 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Bu sözleşmede; taahhüt edilen hizmetin konusu, yeri, inşaat alanı, süresi, varsa yapı sahibi ile yapı müteahhidi arasında akdedilen sözleşmede yer alan yapının fizikî özellikleri, yapı denetimi hizmet bedeli, yapı denetiminde görev alacak teknik personel listesi ve diğer yükümlülükler yer alır. İlgili idare; yapı denetimi hizmet sözleşmesinde yer alan hükümlere, yapı sahibinin uymaması halinde yapı tatil tutanağı düzenleyerek inşaatı durdurur, yapı denetim kuruluşunun uymaması halinde ise yapı denetimi komisyonuna bildirimde bulunur. (Mülga dördüncü fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) (Değişik beşinci fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) Yapı denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin % 1,5’inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık % 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz. (Değişik altıncı fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) Yapı denetim hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin ödenmesinde kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların % 3’ü ruhsatı veren idarenin, % 3’ü Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına aktarılır. (1) (Mülga yedinci fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.) YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 99 SAYI: 31 YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Tarih: . 27.4.2012 Esas: 2012/5543 Karar: 2012/4817 İHTİYATİ TEDBİRİN GEÇİCİ BİR HUKUKİ KORUMA OLDUĞU İHTİYATİ TEDBİR İSTEĞİNİN REDDİNE VEYA İTİRAZ ÜZERİNE VERİLEN KARARLARA KARŞI KANUN YOLUNUN AÇIK OLDUĞU, ÖNCELİKLE İNCELENİP KESİN OLARAK KARARA BAĞLANACAĞI ÖZET: Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bedel ve ihtiyati tedbir isteğiyle açılan davada yerel mahkemece ihtiyati tedbir isteminin ön inceleme hazırlık tutanağı ile reddine ilişkin karar temyiz edilmekle Özel Dairece; 6100 sayılı HMKnda, ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açık olup, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanması düzenlenmiştir. İihtiyati tedbir davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde geçici bir hukuki korumadır. Somut olayda; davacının yine davalı aleyhine aynı taşınmazla ilgili olarak diğer bir Asliye Hukuk Mahkemesinde muris muvazaasına dayalı, taşınmazın 3.kişiye devredilmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bedel isteğiyle dava açtığı, davalıya ait parsel kaydına ihtiyati tedbir konulduğu, davacının talebi çerçevesinde davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen kararın temyizden geçerek onandığı, karar düzeltme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, tedbir isteği, diğer Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen tedbirin devam ettiği gerekçesiyle reddedilmiş ise de, o kararın kesinleşmesiyle birlikte tedbirin kalkacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının eldeki davada lehine hüküm alması halinde davalı taşınmazını elden çıkardığı takdirde hükmedilecek bedeli tahsil edememesi ihtimal dahilindedir. Kaldı ki, tedbir isteğinin kabul edilmesi durumunda aleyhine tedbir kararı verilen kişinin bir zararı 100 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 oluşur ise 6100 sayılı HMK’nun 399. maddesi uyarınca tazminat isteyebileceği de açıktır. Tedbir isteği bakımından olumlu bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi doğru bulunmayarak Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6100/m.389, 390, 399 DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bedel ve ihtiyati tedbir isteğiyle açılan ve derdest olduğu anlaşılan davada yerel mahkemece ihtiyati tedbir isteminin 21.2.2012 günlü 2012/74 esas sayılı ön inceleme hazırlık tutanağı ile reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle evrak incelendi, temyiz isteğinin süresinde yapıldığı görüldü, gereği düşünüldü: KARAR : Hemen belirtilmelidir ki, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 1086 sayılı HUMK’nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı HMK’nın da 1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen düzenlemelerden ayrı değişik hükümlere yer verilmiştir. Bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanmasıdır. ( 6100 sayılı HMK. 391/3 Md. ) Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir “...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının ( dava konusu ile ilgili olarak ) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. ( Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcantez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes ) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı HMK’nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması ... ... gibi sair SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 101 hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. Diğer taraftan, ihtiyati tedbir isteğinin kabul edilebilmesi bakımından HMK’nın 390/3. maddesi ile ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda; “... hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimâl de olsa aksinin mümkün olduğu ihtimâlini gözardı edemez. Bu sebepledir ki, haksız olma ihtimâli de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması ...” hükme bağlanmıştır. Somut olaya gelince; davacının yine davalı aleyhine 30.11.2007 tarihinde aynı taşınmazla ilgili olarak Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/463 esasında kayıtlı dava ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak ancak taşınmazın 3.kişiye devredilmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bedel isteğiyle dava açtığı, davalıya ait 1577 sayılı parsel kaydına ihtiyati tedbir konulduğu davacının talebiyle bağlı kalınarak 15.000 liranın davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen kararın Dairenin 2011/14395-1382 sayılı kararı ile onandığı, karar düzeltme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Her nekadar mahkemece, tedbir isteği, Sarıyer 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/463 esas sayılı davasında verilen tedbirin devam ettiği gerekçesiyle reddedilmiş ise de, o kararın kesinleşmesiyle birlikte tedbirin kalkacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının eldeki davada lehine hüküm alması halinde davalı taşınmazını elden çıkardığı takdirde hükmedilecek bedeli tahsil edememesi ihtimal dahilindedir. Kaldı ki, tedbir isteğinin kabul edilmesi durumunda aleyhine tedbir kararı verilen kişinin bir zararı oluşur ise 6100 sayılı HMK’nun 399. maddesi uyarınca tazminat isteyebileceği de açıktır. Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler gözetilerek tedbir isteği bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ : Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 102 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.389 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır. 6100/m.390 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. (3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. 6100/m.399 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür. (2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır. (3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 103 SAYI: 31 YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Tarih: 30.4.2012 Esas: 2011/17417 Karar: 2012/11201 SÜRESİNDE VERİLMEYEN TEMYİZ REDDEDİLECEĞİ DİLEKÇESİNİN ÖZET: mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı koca tarafından, velayetin değiştirilmesi isteminin reddi ve vekalet ücreti; davalı kadın tarafından ise kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi yönünden temyiz edilmiştir. Özel Dairece; Davalının temyizi yasal süre içerisinde olmamıştır. Asliye hukuk ( aile ) mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay’a gönderilmesi durumunda, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalının temyiz isteminin reddi gerekmiştir. Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde Davacı, kademeli ( terditli ) olarak dava açmış, öncelikle müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak kendisine verilmesini, kabul edilmediği takdirde müşterek çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davacının velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. Davanın kısmen kabulü söz konusu değildir. Bu nedenle davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken; davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olması yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.432-4 DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli 104 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı koca tarafından, velayetin değiştirilmesi isteminin reddi ve vekalet ücreti; davalı kadın tarafından ise kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Temyiz edilen karar temyiz eden tarafa 8.7.2011 günü tebliğ edilmiş ve fakat söz konusu karar yasada öngörülen ( HUMK.432 ) onbeş günlük süre geçtikten sonra 26.07.2011 tarihinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir. Kuşkusuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 432.maddesine göre, temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır ise, temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi hükmü veren mahkemeye aittir. Ne var ki asliye hukuk ( aile ) mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay’a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunca ( 1.6.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 k. sayı ile ) karara bağlanmıştır. Bu durumda gösterilen sebeple davalının temyiz isteminin reddi gerekmiştir. 2-Davacının temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede: a )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. b )Davacı, kademeli ( terditli ) olarak dava açmış, öncelikle müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak kendisine verilmesini, bu talebi kabul edilmediği takdirde ise müşterek çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davacının velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. Davanın kısmen kabulü söz konusu değildir. Bu nedenle davacının kademeli talebi kabul edildiğinden davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken; davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olması doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir ( HUMK md.438/7 ). SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b. bendinde açıklanan sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 5. bendinin hükümden çıkartılmasına yerine “davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.100 TL. vekalet ücretinin SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 105 davalıdan alınarak, davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün bu bölümünün DÜZELTİLMİŞ ŞEKLİYLE, diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a. bendinde gösterilen sebeplerle ONANMASINA, davalının temyiz dilekçesinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.432-4 (2494 S.K. değişik madde) HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) “Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay’a gönderme için yatırılan parayı kullanarak red kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder” denilmektedir. 106 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Tarih: 17.4.2012 Esas: 2012/6461 Karar: 2012/10279 SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN KAYNAKLANAN FAİZ ALACAĞI BORÇLU BULUNMADIĞI BİR PARAYI RIZASI İLE ÖDEYEN KİMSENİN YANLIŞLIĞA DÜŞTÜĞÜNÜ İSPAT ETTİĞİ TAKDİRDE ÖDEDİĞİNİ GERİ İSTEYEBİLECEĞİ ÖZET: Dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan faiz alacağının tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, talep edilen faiz alacağı hakkında her hangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Borçlar Kanununun 62. maddesi gereğince, borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Somut olayda, davaya dayanak teşkil eden idari para cezasının iptali için davacı tarafından sulh ceza mahkemesinde dava açılmış, mahkemece idari para cezası iptal edilmiştir. İdari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihinde davalı taraf temerrüde düşmüş olup, bu tarihten itibaren alacağa faiz tatbik edilebilecektir. Mahkemece, bilirkişi marifetiyle faiz hesabı yaptırılması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi kararın bozulmasını gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 818/m.62 DAVA : Dava dilekçesinde 6750 TL alacağın yasal faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, İş Kanunu madde 30 gereğince, mü- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 107 vekkili olan davacının özürlü ve eski hükümlü kontenjan açığını kapatmaması nedeni ile dava tarafından hakkında 154.845 TL. idari para cezası tahakkuk ettirildiğini, davacının bu meblağı davacı hesabına ödediğini, ancak para cezasının mahkemece iptal edildiğini ve davalı tarafından da kendisine ödenen meblağın iade edildiğini beyan ederek, paranın davalının elinde kaldığı süreye ilişkin olarak 6.750 TL. yasal faizin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, talep edilen faiz alacağı hakkında her hangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir. Somut olayda, davaya dayanak teşkil eden idari para cezasının iptali için davacı tarafından sulh ceza mahkemesinde dava açılmış, mahkemece idari para cezası iptal edilmiş, bu karar itiraz üzerine de ağır ceza mahkemesi tarafından itirazın reddine karar verilmiştir. Dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan faiz alacağının tahsili talebine ilişkindir. Borçlar Kanununun 62. maddesi gereğince, borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Davada, idari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihinde, artık davacı taraf ödediği bedeli talep etme hakkını kazanacağı için, davalı taraf bu tarihte temerrüde düşmüş olup, bu tarihten itibaren alacağa faiz tatbik edilebilecektir. Öyle ise mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılarak, idari para cezasının iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz hesabı yapılıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.62 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz. 108 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Tarih: 25.4.2012 Esas: 2011/4991 Karar: 2012/7229 MANEVİ TAZMİNAT MANEVİ TAZMİNATIN CEZA OLMADIĞI, MALVARLIĞI HUKUKUNA İLİŞKİN BİR ZARARIN KARŞILANMASINI AMAÇ EDİNMEDİĞİ ÖZET: Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı, davalı ile boşandıklarını, Muratcan’ın velayetinin davalıya verildiğini, davalının Muratcan’ı silahla öldürdüğünü belirterek 50.000,00 TL manevi tazminat istemiştir. Yerel mahkeme, davalının haksız tahrik altında da olsa davacının oğlunun ölümüne neden olması nedeniyle davacı yararına 40.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum ( tatmin ) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Somut olayın gelişim biçimi, eylemin tahrik sonucu işlenmesi, ölenin davalının da çocuğu olmakla davalıya yakınlığı gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazla görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 818/m.47 DAVA : Davacı S.K. vekili tarafından, davalı H.Y. aleyhine 19/11/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/02/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 109 hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince: Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile 1999 yılında boşandıklarını, çocuklardan birinin velayetinin kendisine, Muratcan’ın velayetinin davalıya verildiğini, 24/02/2008 günü davalının velayeti kendisine bırakılan ve tarafların müşterek çocuğu olan Muratcan’ı silahla öldürdüğünü belirterek 50.000,00 TL manevi tazminat istemiştir. Davalı, davacının ölen oğluna annelik görevini yapmadığını, çocuğu ile ilgilenmediğini belirterek açılan davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkeme, davalının haksız tahrik altında da olsa davacının oğlunun ölümüne neden olması nedeniyle davacı yararına 40.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi ( fonksiyonu ) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum ( tatmin ) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel ( objektif ) ölçülere göre uygun ( isabetli ) bir biçimde göstermelidir. Somut olayın gelişim biçimi, eylemin tahrik sonucu işlenmesi, ölenin davalının da çocuğu olmakla davalıya yakınlığı ve yukarıda anılan ilkeler birlikte gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Şu durumda yerel mahkemece davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminata hükmolunmak üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 110 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 25.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.47 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 111 SAYI: 31 YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Tarih: 3.4.2012 Esas: 2011/18103 Karar: 2012/6720 KAMULAŞTIRMASIZ EKSİK İNCELEME EL ATMA SONUCU HÜKÜM KURULMASI ÖZET: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili davasının mahkemece kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Taşınmazın zemini yönünden yapılan inceleme ve alınan raporlar hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olduğundan değer biçilirken yöntemine uygun oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılıp, alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bir inşaat mühendisi ve bir mülk bilirkişisinden oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği rapora göre karar verilmesi, Dava konusu taşınmaz ile emsal kabul edilecek taşınmazların arsa metrekare değerleri konusunda, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden gerekli belgeler istenip mukayese yapılmamış olması, Dava konusu taşınmazın kamulaştırmasız el atmadan arta kalan ve imar planında yapı ve ikamet için yasaklanan afet bölgesi içinde kalan bölümünün de bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi Yerel Mahkemenin kararının bozulmasını gerektirmiştir. DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili davasının kısmen kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla duruşma için belirlenen 03.04.2012 günü temyiz eden davacı vekili ile aleyhine temyiz olunan davalı idare vekilinin 112 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz ve yapı bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan delil ve belgelere göre taşınmaz üzerinde bulunan ve davalı idarece yıktırılan yapının bedeline hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; Taşınmazın zemini yönünden yapılan inceleme ve alınan raporlar hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; 1-Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olduğundan değer biçilirken yöntemine uygun oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılıp, alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bir inşaat mühendisi ve bir mülk bilirkişisinden oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği rapora göre karar verilmesi, 2-Değerlendirme tarihi olan 2007 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması, 3-Dava konusu taşınmazın kamulaştırmasız el atmadan arta kalan ve imar planında yapı ve ikamet için yasaklanan afet bölgesi içinde kalan bölümünün de bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz eden davacı yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 900,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 113 SAYI: 31 YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Tarih: 29.3.2012 Esas: 2011/4504 Karar: 2012/2318 EŞLER ARASINDA GEÇERLİ MAL REJİMİNİN BOŞANMA DAVASININ AÇILDIĞI TARİHTE SONA ERECEĞİ EVLİLİĞİN BOŞANMA NEDENİYLE SONA ERMESİNDEN DOĞAN DAVA HAKLARI, BOŞANMA KARARININ KESİNLEŞMESİ ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMEKLE ZAMAN AŞIMINA UĞRAYACAĞI ÖZET: Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi ve katılma alacağı davasında Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Eşler arasında geçerli mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Somut olayda, dava, bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra açılmıştır. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından hükmün katılma alacağına yönelik bu bölümünün ONANMASINA karar verilmiştir. Ziynet eşyalarına ilişkin davada ise, söz konusu eşyaların mevcut olduğunun tespit edilmesi halinde uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayanacağından zamanaşımı söz konusu olmaz. Eşyaların var olduğu tespit edilemez ise, istem tazminata ilişkin olacağından Borçlar Kanunundaki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132. maddesi nazara alınması gerekeceğinden davanın sürede açıldığının kabulü gerekeceği tartışmasızdır. Bu durumda altın ziynet eşyaları, yüz taneli inci kolye, bir adet yün yatak ve yorgana ilişkin dava bakımından iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, buna ilişkin davanın da reddine karar verilmiş olması doğru görülmeyerek hükmün bu bölümüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir. 114 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İlgili Kanun/Madde: 4721/m.178, 202-1, 225-son, 683 DAVA : Z. T. ile A. Ü. aralarındaki kişisel eşyanın iadesi ve katılma alacağı davasının reddine dair İstanbul 4. Aile ( Eski Beyoğlu 2. Aile ) Mahkemesinden verilen 21.06.2006 gün ve 225/311 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, evlilik birliği içinde davalı eş adına kayıtlı taşınmazlardan gelen kira bedelleri, davalının çalışması karşılığı geliri ve varsa diğer edinilmiş mallarının tespiti ile fazla hakları saklı tutularak aylık 1900 TL katılma alacağına hükmedilmesine; ayrıca vekil edeninin kişisel malları olan değerli taşlarla bezeli yüzük, kolye ve küpeden oluşan altın ziynet eşyası ile inci kolyenin, yün yatak ve yorganın aynen iadesine olmadığı takdirde bedelinin vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının ziynet eşyalarına ilişkin iddiasının gerçek olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, boşanma davasının kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 05.09.2002 tarihinde evlenmiş, 27.01.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 23.12.2004 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği hususu ileri sürülmediğine ( 4722 s.K. m. 10/2.fıkra ) göre, evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4721 sayılı TMK.nun 202/1.maddesi ). Eşler arasında geçerli mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir ( TMK.nun 225/son ). TMK.nun 178. maddesinde “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 23.12.2004 tarihinde kesinleşmiş, görülmekte olan dava ise, bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 12.05.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davalının maaş ve kira gelirlerine dair katılma alacağına ilişkin davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır. Davacı vekilinin buna ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile katılma alacağına ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA, Davacı vekilinin kişisel eşyalara dair temyiz itirazlarına gelince; bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Eşya ve evlilik SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 115 birliği öncesinde edinildiği öne sürülen ziynet eşyalarına ilişkin davada, söz konusu eşyaların mevcut olduğunun tespit edilmesi halinde uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayanacağından zamanaşımı söz konusu olmaz ( TMK. m. 683 ). Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise, istem tazminata ilişkin olacağından Borçlar Kanununun 125.maddesinde belirlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132. maddesi nazara alınması gerekeceğinden davanın sürede açıldığının kabulü gerekeceği tartışmasızdır. Bu durumda altın ziynet eşyaları, yüz taneli inci kolye, bir adet yün yatak ve yorgana ilişkin dava bakımından iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle buna ilişkin davanın da reddine karar verilmiş olması doğru değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin kişisel eşyalara ilişkin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün buna ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve aşağıda dökümü yazılı 13,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 8,00 TL’nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 29.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.178 TÜRK MEDENİ KANUNU Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. 4721/m.202/1 TÜRK MEDENİ KANUNU Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. 4721/m.225-son TÜRK MEDENİ KANUNU Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. 4721/m.683 TÜRK MEDENİ KANUNU Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. 116 LEGES Hukuk Dergisi 818/m.125 TEMMUZ 2012 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir. 818/m.132 BORÇLAR KANUNU (Mülga) Aşağıdaki hallerde müruru zaman cereyan etmez ve cereyana başlamış ise inkıtaa uğrar: 1 - Velayet devam ettiği müddetçe çocukların baba ve analarına karşı olan alacakları hakkında. 2 - Vesayet devam ettiği müddetçe vesayet altında bulunanların vasi veya Sulh Hakimi ve Mahkemei Asliye Hakimleri zimmetinde olan alacakları hakkında. 3 - Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında. 4 - Hizmet mukavelesinin devam ettiği müddetçe hizmetçilerin, istihdam edenlere karşı olan alacakları hakkında. 5 - Borçlu alacak üzerinde intifa hakkını haiz olduğu müddetçe. 6 - Alacağı, bir Türk mahkemesi huzurunda iddia etmek imkanı olmadığı müddetçe. Müruru zaman, tatil eden sebeplerin zail olduğu günün hitamından itibaren başlar veya tevakkuftan evvel başlamış olan cereyanına devam eder. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 117 SAYI: 31 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 4.4.2012 Esas: 2010/4892 Karar: 2012/11435 İŞ AKDİNİN İŞVEREN TARAFINDAN FESHİ İŞÇİNİN GÖREVLERİNİ, İŞVEREN TARAFINDAN KENDİSİNE HATIRLATILDIĞI HALDE YAPMAMAKTA ISRAR ETMESİ, DEVAMLILIK ARZETMESİ DURUMUNDA İŞ AKDİNİN İŞVERENCE HAKLI SEBEPLE FESİH EDİLEBİLECEĞİ ÖZET: Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiş, dava Mahkemece reddedilmiştir. Özel Dairece; Davacı haksız yere işten çıkarıldığı halde hak ettiği kanuni haklarının kendisine ödenmediğini, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hak ediş tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan alınarak kendisine ödenmesini talep etmiştir. İş sözleşmesinin, işveren tarafından hatırlatıldığı halde işçinin görevlerini yapmamakta ısrar etmesi nedeniyle haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin ( II ) numaralı bendinin ( h ) alt bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır. Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir.. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik niteliğinde olan görevlendirmelerin işçiyi bağlamayacağı açıktır. Somut olayda; İşveren tarafından davacı işçi 25.11.2008 tarihli yazı ile yine giriş çıkış kartlarını basmadığı gerekçesiyle uyarılmış ve uyarı yazısında “….aynı davranışın tekrarı halinde iş sözleşmenizin feshi sonucunu doğuracağı ihtaren tebliğ ederiz” şeklinde belirtilmiştir. 118 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İşveren, 25.11.2008 tarihli ihtarnamesini takiben 28.11.2008 tarihli fesih bildirimiyle davacı işçinin iş akdinin önceki ihtarlara konu “işten sıklıkla süresinden önce ayrılmak” gerekçesiyle feshetmiştir. Davacının son ihtarı 25.11.2008 tarihli olup, bu tarih ile fesih bildiriminin yapıldığı 28.11.2008 tarihi arasında davacının yeni bir eylemi söz konusu değildir. İşçinin ihtara konu eyleminden sonra yeni bir eylem olmadığı takdirde ihtarlara konu eylem nedeniyle iş akdinin feshi haklı sayılamayacağından davanın kabulü yerine reddinde isabet görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.25-II-h DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir. Hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Alper Kılıç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti: Davacı dilekçesinde, davalı iş yerinde 13.03.2006 tarihinde işe başladığını, 27.11.2008 tarihinde davalı iş yerinde görevli muhasebecinin kendisini çağırarak yarından itibaren işten çıkarılacağını haber verdiğini, çıkış kağıdını imzalamasını istediğini ancak kendisinin imzalamadığını, haksız yere işten çıkarıldığı halde hak ettiği kanuni haklarının kendisine ödenmediğini, kıdem, ve ihbar tazminatı alacaklarının hak ediş tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan alınarak kendisine ödenmesine, yargılama giderlerinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. B ) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili dilekçesinde, davacının 13.03.2006 tarihinde müvekkil şirkette işe başladığını, davacının saat başı ücret aldığını, sözleşmenin bu şekilde yapıldığını, 06.11.2008-18.11.2008 ve 25.11.2008 tarihleri arasında iş yerine giriş ve çıkışlarda personel işçinin basması gereken giriş-çıkış kartını basmadığını, bu davranışından dolayı şirket yetkilileri tarafından yazılı olarak ihtar edildiğini, 27.11.2008 tarihli dilekçesi ile söz konusu tarihlerde işi olduğundan bahisle işe gelmediğini kabul ettiğini, davacının bu davranışını sürekli hale getirdiğini, bu şekilde işte devamsızlık yaptığını, iş yerinin çalışma düzenini bozduğundan dolayı da 28.11.2008 tarihinde İş Kanunu’nun 25/II maddesi gereğince olarak iş akdini feshettiğini, bu nedenle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 119 C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davacının taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. D ) Temyiz: Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir. E ) Gerekçe: Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının kıdem ve tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. İş sözleşmesinin, işveren tarafından hatırlatıldığı halde işçinin görevlerini yapmamakta ısrar etmesi nedeniyle haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin ( II ) numaralı bendinin ( h ) alt bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır. İş görme edimi işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir. İşverenin talimatlarının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile getirilebilecek sınırlamalar ile işçinin eğitimi, yeteneği ve takati gibi hususlara aykırılık oluşturmamalıdır. 1475 sayılı Yasada işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmaması haklı fesih nedeni olarak sayılmış ve işçinin bu anlık durumu yeterli görülmüşken, 4857 sayılı Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir. Bu noktada işverenin hatırlatmasının ardından sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir. İşveren tarafından fesih öncesinde, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatılmalıdır. Bu hatırlatmanın sözlü ya da yazılı biçimde yapılması mümkündür. Bu konuda ispat yükü de işverendedir. İşçinin görev tanımının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça öngörülmüş olması işverenin hatırlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. İşçiye yapılacak hatırlatmada, işçiden yapması istenen görev açık biçimde bildirilmeli ve işin tamamlanmasına yetecek bir süre öngörülmelidir. Bildirimde, görevin hatırlatılması yeterlidir. Görevin gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda iş sözleşmesinin feshedileceği hususunun ayrıca bildirilmesi gerekmez. İşçinin, verilen görevin bir kısmını yapmış olması halinde, bu davranışının nedenleri üzerinde durulmalı ve işverenin haklı fesih imkânının olup olmadığı, gerekirse uzman bilirkişilerce değerlendirilmelidir. 120 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik niteliğinde olan görevlendirmelerin, 4857 sayılı Yasanın 22 nci maddesi uyarınca işçiyi bağlamayacağı açıktır. Bu kapsamda bir görevin yerine getirilmemesi işverene haklı fesih imkânı vermez. Somut olayda; İşveren tarafından davacı işçi 25.11.2008 tarihli yazı ile yine giriş çıkış kartlarını basmadığı gerekçesiyle uyarılmış ve uyarı yazısında “….aynı davranışın tekrarı halinde iş sözleşmenizin feshi sonucunu doğuracağı ihtaren tebliğ ederiz” şeklinde belirtilmiştir. İşveren, 25.11.2008 tarihli ihtarnamesini takiben 28.11.2008 tarihli fesih bildirimiyle davacı işçinin iş akdinin önceki ihtarlara konu “işten sıklıkla süresinden önce ayrılmak” gerekçesiyle feshetmiştir. Davacının son ihtarı 25.11.2008 tarihli olup, bu tarih ile fesih bildiriminin yapıldığı 28.11.2008 tarihi arasında davacının yeni bir eylemi söz konusu değildir. İşçinin ihtara konu eyleminden sonra yeni bir eylem olmadığı takdirde ihtarlara konu eylem nedeniyle iş akdinin feshi haklı sayılamaz. Bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken reddi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.25-II-h İŞ KANUNU II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 121 SAYI: 31 YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Tarih: 3.5.2012 Esas: 2011/3568 Karar: 2012/7859 RÜCUAN TAZMİNAT TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARIYLA, RÜCUAN TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARININ BİRBİRİNİ TUTMAMASI KARŞISINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ KURULUNDAN USULÜNE UYGUN RAPOR ALINARAK DAVA HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ ÖZET: Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Mahkemece, kusursuz bulunan davalı A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilirken, davalı işveren Şirket kusuru %60 alınmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İş kazasına maruz kalan sigortalı tarafından açılarak kesinleşen İş Mahkemesinin tazminat dava dosyasında esas alınan kusur raporuyla, davalı işveren Şirket %90, sigortalı N. ise %10 kusurlu bulunurken; iş bu rücu dava dosyasında yeniden alınan kusur raporunda ise, davalı işveren Şirket %60, sigortalı ise %40 kusurlu bulunmuştur. Her iki kusur raporu arasında açık çelişki bulunmaktadır. Anılan raporlar arasındaki açık çelişkinin giderilmesi amacıyla, aralarında işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı da bulunan, konusunda uzman bilirkişi kurulundan usulünce rapor alınmalı ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülüp Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. 122 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 DAVA : Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan Ş... A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Şerafettin Özyürür tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Dava, 27.11.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, kusursuz bulunan davalı A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilirken, davalı işveren Şirket kusuru %60 alınmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İş kazasına maruz kalan sigortalı N.Ş. tarafından açılarak kesinleşen Bakırköy 2.İş Mahkemesinin 29.05.2008 tarih ve 15/546 sayılı tazminat dava dosyasında esas alınan 20.09.2005 günlü kusur raporuyla, davalı işveren Şirket %90, sigortalı N. ise %10 kusurlu bulunurken; iş bu dava dosyasında yeniden alınan 25.04.2010 günlü kusur raporunda ise, davalı işveren Şirket %60, sigortalı ise %40 kusurlu bulunmuştur. Böylelikle, her iki kusur raporu arasında açık çelişki meydana gelmiştir. Şu halde yapılması gereken iş; anılan raporlar arasındaki açık çelişkinin giderilmesi amacıyla, aralarında işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı da bulunan, konusunda uzman bilirkişi kurulundan usulünce rapor alınmalı ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Mahkemece, açıklanan maddî ve hukukî esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Ş... A.Ş.’ye iadesine, 03.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 123 YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Tarih: 12.3.2012 Esas: 2010/13471 Karar: 2012/3648 BANKALARIN, MUDİLERİNE, EKSİK ÇEK TUTARINA MUKABİL KREDİ KULLANDIRMA YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BULUNMADIĞI ÖZET: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada çek ve kredili mevduat hesabının bulunduğunu, zaman zaman çeklerin ödenmesinde kredi hesabını kullandığını, 20.000 TL bedelli çekin hamili tarafından davalı bankaya ibraz edildiğini, vadesiz hesabında 19.000 TL, kredi hesabında da 1.000 TL limit bulunduğu halde çek arkasına karşılığı yoktur şerhinin yazıldığını, olay nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini, maddi zarara uğradığını ileri sürerek, 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının hesabında çek karşılığını tam olarak bulundurmakla yükümlü olduğunu, bankanın kredi limitini kullandırıp kullandırmama konusunda tek başına yetkisinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, olay nedeniyle davacının ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle, manevi tazminat olarak 5.000 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Taraflar arasındaki genel hizmet sözleşmesinin 9/1. maddesinde, bankanın kredi limitini tek taraflı olarak dilediği şekilde belirleme, müşterinin durumuna göre krediyi tahsis etmeme, tahsis edilen limit içinde tamamen veya kısmen kullandırma, krediyi durdurma ve azaltma konusunda tek başına yetkili olduğu belirtilmiştir. Davalı bankanın, eksik çek tutarına mukabil davacıya kredi kullandırma yükümlülüğü bulunmadığı nazara alınarak, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle hüküm tesisi doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. 124 LEGES Hukuk Dergisi İlgili Kanun/Madde: Sözleşmesi madde 9-1 TEMMUZ 2012 Taraflar arasında akdedilen Genel Hizmet DAVA : Taraflar arasında görülen davada ( Antalya Beşinci Asliye Hukuk Mahkemesi )’nce verilen 23.11.2009 tarih ve 2008/351-2009/402 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada çek ve kredili mevduat hesabının bulunduğunu, zaman zaman çeklerin ödenmesinde kredi hesabını kullandığını, 25.06.2008 keşide tarihli, 20.000 TL bedelli çekin hamili tarafından davalı bankaya ibraz edildiğini, vadesiz hesabında 19.000 TL, kredi hesabında da 1.000 TL limit bulunduğu halde çek arkasına karşılığı yoktur şerhinin yazıldığını, olay nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini, maddi zarara uğradığını ileri sürerek, 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının hesabında çek karşılığını tam olarak bulundurmakla yükümlü olduğunu, bankanın kredi limitini kullandırıp kullandırmama konusunda tek başına yetkisinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, çek hamilinin 20.000 TL bedelli çeki bankaya ibraz ettiği, davacının vadesiz hesabında 19.011,43 TL, kredili mevduat hesabında ise 1.000 TL bulunduğu halde bankanın çeke karşılıksız şerhi vurduğu, olay nedeniyle davacının ticari itibarının zedelendiği, maddi zararın ispatlanamadığı gerekçesiyle, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, 5.000 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup; mahkemece, davacının davalı bankada çek, vadesiz ve kredili mevduat hesabı bulunduğu, 25.06.2008 keşide tarihli çekin hamil tarafından bankaya ibraz edildiği, bu sırada vadesiz hesabında 19.011,43 TL, kredili mevduat hesabında da 1.000 TL limit bulunduğu halde bankaca çeke karşılıksız şerhi vurulduğu, bu şekilde davacının ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle, manevi tazminat isteminin kabulüne, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir. Oysa, taraflar arasındaki genel hizmet sözleşmesinin 9/1. maddesinde, bankanın kredi limitini tek taraflı olarak dilediği şekilde belirleme, müşterinin durumuna göre krediyi tahsis etmeme, tahsis edilen limit içinde tamamen veya kısmen kullandırma, krediyi durdurma ve azaltma konusunda tek başına yetkili olduğu belirtilmiştir. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 125 Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın, eksik çek tutarına mukabil davacıya kredi kullandırma yükümlülüğü bulunmadığı nazara alınarak, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 126 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Tarih: 9.5.2012 Esas: 2012/116 Karar: 2012/16130 MUHATABIN ADRESTE BULUNMAMA NEDENİ YANINDA TEVZİAT SAATİNDEN SONRA ADRESE DÖNÜP DÖNMEYECEĞİ HUSUSU BELİRLENMEDEN YAPILAN TEBLİGATIN USULSÜZ SAYILACAĞI ÖZET: Borçluya gönderilen 10 örnek ödeme emrinin; “muhatap geçici olarak Bursa’ya gittiğinden mahalle muhtarının imzasına teslim edilerek 2 nolu formül doldurularak muhatabın kapısına yapıştırıldı ve en yakın komşusu A. A.’e haber verildi imza atmadı” şerhi ile 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Tebligatın; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapıldığı belirtilmesine rağmen Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin uygulanmadığı görülmektedir. Somut olayda muhatabın adreste bulunmama nedeni tespit edilmekle birlikte tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususu belirlenmediğinden yapılan tebligat usulsüzdür. O halde mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, usulsüz tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.366 7201/m.21 Tebligat Tüzüğü madde:28 DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi İrfan Sıvakcıgil tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : KARAR : Borçluya gönderilen 10 örnek ödeme emrinin; “muhatap geçici olarak Bursa’ya gittiğinden mahalle muhtarının imzasına teslim edilerek 2 nolu formül doldurularak muhatabın kapısına yapıştırıldı ve en yakın komşusu A. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 127 A.’e haber verildi imza atmadı” şerhi ile 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Tebligatın; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapıldığı belirtilmesine rağmen Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin uygulanmadığı görülmektedir. Tüzüğün anılan maddesine göre muhatabın adreste neden bulunmadığı, komşu, kapıcı, yönetici, zabıta amir ve memurları vs. gibi kimselerden sorularak, tevziat saatinden sonra adrese geleceğinin tespit edilmesi ve bunun tebligat parçasına yazılıp tevsik edilmesi halinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılabilir. Somut olayda muhatabın adreste bulunmama nedeni tespit edilmekle birlikte tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususu belirlenmediğinden yapılan tebligat usulsüzdür. O halde mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, sair şikayet ve itiraz nedenlerinin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde usulsüz tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 09.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.366 İCRA İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/142 md.;Değişik madde: 02/03/2005-5311 S.K./27.mad) İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre yapılır ve onbeş gün içinde karara bağlanır. İlgili ister ve ücretini verir veya gönderirse karar özeti en seri vasıtalarla mahalline bildirilir. Yargıtayın icra ve iflâs işlerine bakan hukuk dairesinin kararlarına karşı genel hükümlere göre direnme kararı verilebilir. Direnme kararları, Hukuk Genel Kurulunda acele işlerden sayılır. Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vereceği kararları üzerine icra ve iflâs işlerinde 40 ıncı madde hükmü kıyas yoluyla uygulanır. 7201/m.21 TEBLİGAT KANUNU 128 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 (Değişik : 6/6/1985 - 3220/7 md.) Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.(1) (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. (2) TEBLİGAT TÜZÜĞÜ madde:28 (Değişik birinci Fıkra : 5.10.1987 - 87/12170 K.) Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. (Değişik : 5.10.1987 - 87/12170 K.) Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir. Yeni adres tebliğ memuru tarafından tesbit edilmiş ise bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır. Bu halde; A) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dahilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese yapılır. B) Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya başka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adreste tebliğinin temini için tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze iade olunur. Tebligat evrakında yazılı tarihe kadar 12 nci maddede gösterilen müddetlerden daha az bir zaman kalmış veya yeni adres yabancı bir memlekete ait ise PTT merkezi tebliğ evrakını tebligatı çıkaran mercie geri gönderir. Muhatap ve onun yerine tebligat yapı- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 129 lacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30 uncu maddeye göre muamele yapılır. 130 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Tarih: 3.4.2012 Esas: 2012/5689 Karar: 2012/9013 DAHİLİ DAVA DİLEKÇESİYLE TARAF TEŞKİLİ YAPILAMAYACAĞI AYIPLI MALIN BEDELİNİ İSTEYEN ALICININ SATIM SÖZLEŞMESİNDEN DÖNDÜĞÜNÜN KABULÜ GEREKECEĞİ ALICININ SATIM KONUSU MALI BAĞLI BANKA KREDİSİYLE ALMASI DURUMUNDA, MALIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE ÖDENMİŞ BEDELLERİN İADESİNDE, SATICILARIN KREDİ FAİZLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAKLARI ÖZET: Davacı, davalılardan araç satın aldığını, Vakıflar Bankasından bağlı kredi kullandığını, araçtaki ayıpları davalılara bildirdiğini, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece Yerel Mahkeme hükmü onanmıştır. Davacının karar düzeltme istemi üzerine; Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan bilirkişi raporu ile gerekse davacının servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkeme kararının sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, hükmün bozulmasına karar verilmiştir. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 131 Mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, kredi masrafı ve ödenmiş bedel toplamının ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Kararın temyizen incelenmesinde; Davacı, mahkemeye verdiği dilekçe ile Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş, bu şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile taraf teşkili yapılamaz. Davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır. Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında, bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı davalıların herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur. Davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Dava konusu araca ilişkin servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürdüklerinden mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda bir karar verilmemiştir. Bu nedenlerle Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. DAVA : Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, davalılardan K... T... Halefleri Kolektif Şirketinden 30.11.2004 tarihinde 2005 model Palio araç satın aldığını, davalı Vakıflar Bankasından bağlı kredi kullandığını, araçta boyadan kaynaklanan ayıpların olduğunu bu durumu davalı tarafa 27.12.2004 tarihli dilekçe ili bildirdiğini, 28.12.2004 tarihinde servis iş emri ile de durumun saptandığını, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, dairemizin 29.3.2010 gün, 2009/10285 esas, 2010/4075 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacının karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 10.11.2010 tarih ve 2010/10296 esas 2010/14900 karar sayılı 132 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 kararı ile; “... Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan 27.05.2008 tarihli bilirkişi raporu ile gerekse davacının 28.12.2004 tarihinde servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkemece davacının bu konudaki talepleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarını süresinde yapmadığı gerekçe gösterilerek red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, 1.200 TL kredi masrafı 12,145,40 TL ödenmiş bedel toplam 13,345,40 TL nin ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu 9.716,32 TL itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine, Davanın mahiyeti gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 1.601,45 TL vekalet ücretinin davalılar K. Tuğmaner ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine,23 Davetiye gideri 115,00 TL, 16 müzekkere gideri 80,00 TL, keşif ve bilirkişi gideri 206,71 TL, talimat gideri 15,00 TL toplam 416,71 TL nin davalılar K... T. ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı, davalılardan bağlı kredi ile satın aldığı aracın boya kusurları olduğundan ayıplı olduğunu ileri sürerek 11.09.2006 tarihli dava dilekçesi ile K... T... Halefleri Kollektif Şirketi ve Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. hakkında eldeki davayı açmış,26.03.2007 tarihli dilekçe ile de, Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş,bu şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile, taraf teşkili yapılamaz. Usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dışarıdan davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır. 3-Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında, bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacı,davalı K... T... Kollektif şirketinden araç satın almış, satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir.Davalıl Tofaş ve K... T... Kollektif Şirketinin davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur.Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 133 yükümlüdürler.Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 4-Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde,28.12.2004 ve 05.12.2006 tarihli servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış, bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Vakıfbank yararına üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün diğer davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. 134 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Tarih: 19.4.2012 Esas: 2012/4547 Karar: 2012/5774 GEÇİT HAKKININ TAŞINMAZ İRTİFAK HAKKI OLDUĞU MÜLKİYETİNİ SINIRLAYAN BİR ALEYHİNE GEÇİT KURULACAK KOMŞU TAŞINMAZA ZARAR VERİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK HER TÜRLÜ TEDBİRİN ALINMASI GEREKECEĞİ ÖZET: Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayalı geçit irtifakı tesisi istemiyle açılmıştır. Mahkemece, dava kabul edilmiştir. Özel Dairece; Geçit ihtiyacı içersinde bulunan taşınmazın bu ihtiyacı karşılanırken aleyhine geçit kurulacak komşu taşınmaza zarar verilmesinin önüne geçecek her türlü tedbir düşünülmelidir. Somut olayda; ihtiyaç sahibi olduğunu ileri süren 5 sayılı parseldir. Geçit 6 sayılı parsel üzerinden kurulmak istenmektedir. 6 sayılı parsel üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş, 23 ayrı bağımsız bölüm bulunmaktadır. 6 sayılı parseldeki bina koruma amaçlı olarak güneyde istinat duvarı ile güçlendirilmiştir. Bilirkişi raporlarına göre istinat duvarının yıkılması ve yeniden yapılması gerekecektir. Bilirkişiler istinat duvarının yıkımı sırasında binanın zarar görüp görmeyeceğini görecekse bu zararın ne türlü tedbirlerle engellenmesi gerektiğini raporlarında açıklamamıştır. Kaldı ki, dosyada bulunan hava fotoğraflarından imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen yerden 5 sayılı parselin gelip geçme olanağı bulursa davacının geçit ihtiyacı ortadan kalkacağından belirtilen bu husus üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Üzümlü Sokak olarak gösterilen sahada davacının bugünkü makine tekniğinden yararlanarak 5 sayılı parsele giriş çıkış yapıp yapamayacağını ve bunun SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 135 maliyetinin ne olacağını bilirkişilere ayrıntılı ve gerekçeli bir şekilde inceletmek ve istemi bunun sonucuna göre bir karar bağlamak gerektiğinden Yerel Mahkeme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.747 DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.06.2004 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayalı geçit irtifakı tesisi istemiyle açılmıştır. Yanıt veren davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava kabul edilmiştir. Hükmü, bir kısım davalılar temyiz etmiştir. Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir. Geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalı, özellikle de geçit ihtiyacı içersinde bulunan taşınmazın bu ihtiyacı karşılanırken aleyhine geçit kurulacak komşu taşınmaza zarar verilmesinin önüne geçecek her türlü tedbir düşünülmelidir. Somut olayda; ihtiyaç sahibi olduğunu ileri süren 5 sayılı parseldir. Geçit 6 sayılı parsel üzerinden kurulmak istenmektedir. 6 sayılı parsel üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş, 23 ayrı bağımsız bölüm bulunmaktadır. 6 sayılı parseldeki bina koruma amaçlı olarak güneyde istinat duvarı ile güçlendirilmiştir. Bilirkişi raporlarına göre istinat duvarının yıkılması ve yeniden yapılması gerekecektir. Bilirkişiler istinat duvarının yıkımı sırasında binanın zarar görüp görmeyeceğini 136 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 görecekse bu zararın ne türlü tedbirlerle engellenmesi gerektiğini raporlarında açıklamamıştır. Kaldı ki, uygulaması yapılmamış olsa dahi 5 sayılı parsel kuzeyde “Üzümlü Sokak” ile cephelidir. Dosyada bulunan hava fotoğraflarından imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen yer üzerinde yapı olmadığı görülmektedir. Şayet davacı bugünkü makine tekniğinden yararlanarak imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen yerden 5 sayılı parseli gelip geçme olanağını bulursa davacının geçit ihtiyacı ortadan kalkacağından belirtilen bu husus üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Bütün bu anlatılanlara göre yapılması gereken iş; jeolog, inşaat mühendisi, bilirkişilerden oluşturulacak kurulla yerinde yeniden keşif yapmak, imar planında Üzümlü Sokak olarak gösterilen sahada davacının bugünkü makine tekniğinden yararlanarak 5 sayılı parsele giriş çıkış yapıp yapamayacağını ve bunun maliyetinin ne olacağını bilirkişilere ayrıntılı ve gerekçeli bir şekilde inceletmek ve istemi bunun sonucuna göre bir karar bağlamak olmalıdır. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyiz eden davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.747 TÜRK MEDENİ KANUNU Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır. Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 137 SAYI: 31 YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.3.2012 Esas: 2011/12041 Karar: 2012/2508 TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ, BORÇLU VE BORÇLU İLE HUKUKİ İŞLEMDE BULUNAN KİŞİLER ALEYHİNE AÇILACAĞI İSTİHKAK DAVASI ÜZERİNE TAKİBİN TALİKİNE KARAR VERİLİP DE DAVA REDDOLUNURSA - ALACAKLININ ALACAĞININ GECİKMESİNDEN ÖTÜRÜ- DAVACIDAN GECİKEN MİKTARIN %40INDAN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE TAZMİNAT ALINMASINA HÜKMONULABİLECEĞİ HÜKMEDİLECEK TAZMİNAT MİKTARININ MATRAHI, ALACAK VE HACİZLİ MALIN DEĞERİNDEN HANGİSİ DAHA AZ İSE ONA GÖRE ESAS ALINACAĞI ÖZET: Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; Mahkemece; takibin ilama dayandığı, trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet veren borçlular hakkındaki dava sonuçlanmadan işyerinin borçlu tarafından kardeşi olan davacıya devir edildiği, takip başlamadan önceki işyeri devrinin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu, işyerinin fiilen borçlu tarafından işletildiği gerekçesiyle, davacı 3. kişinin istihkak davasının reddine, tasarrufun iptaline yönelik karşı davanın kabulü ile borçlunun davacı 3. kişiye yaptığı işyeri devri işleminin iptaline, davacı 3. kişinin alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir. Özel Dairece: Dava, 3. kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ve davalı alacaklının da karşılık olarak açtığı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davalar İİK’nın 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır. 138 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Somut olayda; alacaklı, 3. kişinin istihkak iddiasıyla açtığı davaya karşı davacı ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğu iddiasıyla- karşı dava açmıştır. Bu durumda, mahkemece alacaklıya, takip borçlularını davaya dahil etmesi için süre verilmesi, dava dilekçesinin dahili davalılara tebliğ edilmesi ve bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile karar verilmiş olması doğru değildir. Bu dava nedeniyle takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığından, bu dava nedeniyle 3. kişinin tutumu sonucu alacağın tahsilinin geciktiğinden söz edilemeyeceğinden, alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken mahcuzun değerinden daha fazla olan takip konusu alacak miktarının esas alınması ve hükmedilen tazminatın “kötüniyet tazminatı” olarak nitelendirilmesi de doğru görülmemiştir. Dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK’nın 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği halde, bu hususun da göz ardı edilmesi isabetli görülmeyip Yerel Mahkeme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 2004/m.96, 97-13-17, 280, 282, 283-1 DAVA : Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istihkak davasının reddine, tasarrufun iptali davasının kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacıkarşı davalı ( 3. kişi ) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Davacı ( 3. kişi ) vekili, davalı alacaklı tarafça dava dışı borçlular İbrahim ve Mehmet aleyhine yürütülen takipte, Aydın İkinci İcra Müdürlüğü’nün 2007/321 Tal. sayılı dosyasından uygulanan 14.03.2007 tarihli haciz işleminde, borçlular ile ilgisi bulunmayan davacıya ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini, haciz yapılan yerin borçlu İbrahim’in eski adresi olduğunu, diğer borçlu Mehmet’in de davacının oğlu olup, ziyaret amaçlı olarak zaman zaman işyerine geldiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ( alacaklı ) vekili, aleyhlerine açılmış olan istihkak davasının reddini ve tazminata karar verilmesini savunmuş, karşı dava olarak; davacı 3. kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğunu, bu nedenle, İİK’nın 97/17. maddesi gereğince, devir işleminin ( tasarrufun ) iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; takibin ilama dayandığı, trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet veren borçlular hakkındaki dava sonuçlanmadan işyerinin borçlu tarafından SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 139 kardeşi olan davacıya devir edildiği, takip başlamadan önceki işyeri devrinin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu, işyerinin fiilen borçlu tarafından işletildiği gerekçesiyle, davacı 3. kişinin istihkak davasının reddine, tasarrufun iptaline yönelik karşı davanın kabulü ile İİK’nın 97/17 ve 280. maddeleri gereğince, borçlu İbrahim’in davacı 3. kişiye yaptığı işyeri devri işleminin iptaline, davacı 3. kişinin alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı ( 3. kişi ) vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 3. kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ve davalı alacaklının da karşılık olarak açtığı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davalar İİK’nın 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır. Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan kişilerin tümünün davalı olarak gösterilmemesi halinde eksik gösterilen kişi veya kişilere dava dilekçesinin tebliği ile davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır. Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olup, re’sen nazara alınmalıdır. Ayrıca taraf teşkili sağlanmadığı sürece işin esasına girme olanağı da yoktur. Somut olayda, davalı-karşı davacı ( alacaklı ) tarafından davacı 3. kişi ile borçlu arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işyeri devri bulunduğu iddiasıyla karşı dava açılmıştır. Bu durumda, mahkemece davalı-karşı davacı alacaklıya 3. kişi ile işlemde bulunan takip borçlularını davaya dahil etmesi için süre verilmesi, dava dilekçesinin dahili davalılara tebliğ edilmesi ve bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; davacı 3. kişinin davası yönünden, görülen dava ile ilgili olarak, İİK’nın 97/13. maddesinde öngörüldüğü şekilde, bu dava nedeniyle takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Bu durumda, bu dava nedeniyle 3. kişinin tutumu sonucu alacağın tahsilinin geciktiğinden söz edilemeyeceğinden ve İİK’nın 97/13. maddesi koşulları davalı ( alacaklı ) yararına oluşmadığından, alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken takip konusu alacak tutarı ile hacizli malın değerinden hangisi az ise o değerin esas alınması gerekirken, mahkemece, mahcuzun değerinden daha fazla olan takip konusu alacak miktarının esas alınması ve hükmedilen tazminatın “kötüniyet tazminatı” olarak nitelendirilmesi de doğru görülmemiştir. Öte yandan, karşı davanın kabulüne karar verildiğine göre, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK’nın 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanın- 140 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 masına karar verilmesi gerektiği halde, bu hususun da gözardı edilmesi isabetli değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-davalı 3. kişi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı-davalı 3. kişiye geri verilmesine, 05.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.96 İCRA İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/53 md.) Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra zabıtlarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir. İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükutları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar. Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar. 2004/m.97-13 İCRA İFLAS KANUNU (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/11 md.) İstihkak davası üzerine takibin talikine karar verilip de neticede dava reddolunursa alacaklının alacağından bu dava dolayısıyla istifası geciken miktarın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere davacıdan tazminat alınmasına hükmolunur. 2004/m.97-17 İCRA İFLAS KANUNU İstihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklı bu kanunun 11 inci babı hükümlerine dayanarak ve muvakkat veya kati aciz belgesi ibrazına mecbur olmaksızın mütekabilen iptal davası açabilir. Dava ve mütekabil davada tarafların gösterecekleri bütün delilleri hakim serbestçe takdir eder. 2004/m.280 İCRA İFLAS KANUNU Madde 280 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/115 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 141 bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır. (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir. Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir. 2004/m.282 İCRA İFLAS KANUNU İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez. 2004/m.283-1 İCRA İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/118 md.) Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. 142 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ Tarih: 19.3.2012 Esas: 2011/12472 Karar: 2012/2857 KAMULAŞTIRMADA DEĞER TESPİTİ DEĞER TESPİTİNDE İDARECE BELGELERİN MAHKEMEYE VERİLDİĞİ GÜNÜN ESAS TUTULACAĞI ÖZET: Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Kamulaştırma Yasasına göre, yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün esas tutulacağı öngörülmüştür. Bilirkişi kurulunca henüz 2010 yılına ait verilerin oluşmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2009 yılı verilerin esas alınması suretiyle belirlenen m² değerine TÜFE endeksi uygulanarak 2010 yılı değerine ulaşılmış olması, Zeytinin satış fiyatı getirtilip raporun denetlenmemiş olması, Ülke genelinde geçerli ortalama miktarın dikkate alınmamış ve böylece en fazla 500 kg verim miktarına göre hesaplama yapılıp bedel tespit edileceğinin düşünülmemiş olması, Dava konusu taşınmaz askerî yasak bölgede bulunduğundan tarım arazisi niteliğindeki kullanım güçlüğü nedeniyle oluşabilecek değer kaybını %20 üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması, Doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 2942/m.11-f, 15 DAVA : Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 143 SAYI: 31 değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : 1-Kamulaştırma Yasası’nın 15. maddesinin son fıkrasında, bilirkişilerce -aynı yasanın 11.maddesinin ( f ) bendi hükmü gözetilerek- yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün ( 15.03.2010 dava tarihi ) esas tutulacağı öngörülmüştür. Buna göre dava tarihi olan 2010 yılına ait verilerin esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerekirken, bilirkişi kurulunca henüz 2010 yılına ait verilerin oluşmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2009 yılı verilerin esas alınması suretiyle belirlenen m² değerine TÜFE endeksi uygulanarak 2010 yılı değerine ulaşılmış olması, 2-Mahkemece zeytinin satış fiyatı getirtilip raporun denetlenmemiş olması, 3-Ülkemizde zeytin üretiminin en çok yapıldığı Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde dekarda zeytin veriminin genelde ortalama 400-500 kg civarında olduğu, yıllardır Yargıtay’a gelen kamulaştırma dosyalarından bilinmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda zeytinde verimin 600 kg üzerinden değerlendirme yapıldığı belirtilmiş ise de, ülke genelinde geçerli ortalama miktarın dikkate alınmamış ve böylece en fazla 500 kg verim miktarına göre hesaplama yapılıp bedel tespit edileceğinin düşünülmemiş olması, 4-Dava konusu taşınmaz askerî yasak bölgede bulunduğundan tarım arazisi niteliğindeki kullanım güçlüğü nedeniyle oluşabilecek değer kaybının en fazla %10 olması gerekirken, %20 değer kaybı üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2942/m.11-f KAMULAŞTIRMA KANUNU (Değişik: 24/4/2001 - 4650/6 md.) f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şart- 144 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 larına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini. 2942/m.15 KAMULAŞTIRMA KANUNU (Değişik: 24/4/2001 - 4650/8 md.) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yeri gözönünde bulundurarak her il için onbeş ila yirmibeş, ayrıca il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri arasından on beş bilirkişi her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini bildiren listeler valiliklere verilir. Bilirkişi olarak görev yapacakların nitelikleri ve çalışma esasları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelikle belirlenir. Valilikçe onanan listelerden, odalar tarafından seçilenler il merkezi ve ilçelerdeki asliye hukuk mahkemelerine, idare kurulları tarafından seçilenler de seçildikleri yerin asliye hukuk mahkemelerine bildirilir. Süresi bitenler tekrar seçilebilir. Bilirkişi kurulu; kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre, üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur. Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği gözönüne alınarak, bilirkişilerden üçü aynı uzmanlık kolundan seçilebilir. Kamulaştırmayı yapan idarede görevli olanlar, kamulaştırılan taşınmaz malın sahipleri ve bunların usul ve füruu, karı-koca, üçüncü derece dahil, kan ve sıhri hısımları ve mal sahipleri ile menfaat ortaklığı olanlar bilirkişi seçilemezler. İhtisas odalarının liste veremediği veya verilen listelerden fiili ve hukuki sebeplerle bilirkişi seçiminin imkansız olduğu il ve ilçelerde, kamulaştırılan taşınmaz malın cins ve özelliğine göre, Bayındırlık ve İskan, Tarım ve Köyişleri ve Orman Bakanlıklarının taşra birimleri ile diğer resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile bilirkişi kurulu tamamlanır. Bunların da bulunmadığı veya fiili veya hukuki sebeplerle bilirkişi seçimlerine imkan olmadığı takdirde, komşu illerin oda listelerinden, yoksa bu fıkrada belirtilen resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile kurul tamamlanır. Mahkemelere gönderilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada gösterilen kimseler arasından taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde bilirkişiler hakim tarafından resen seçilir. Hakim, bilirkişilere yemin ettirir. Bilirkişi kurulu, taşınmaz malın değerini 11 ve 12 nci maddeler hükümlerine göre tayin ve takdir ederek, gerekçeli raporunu onbeş gün içinde mahkemeye verir. Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 145 SAYI: 31 YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Tarih: 14.3.2012 Esas: 2011/13166 Karar: 2012/4099 TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ ALEYHİNE DELİL OLASILIĞI BULUNDUĞU EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ÖZET: Davacı vekili, davalıya faturalar içeriğindeki akaryakıtın satıldığını, karşılığında davalının bir adet çek ciro ettiğini, bedelini ödemediğini, zamanaşımına uğrayan bu çeke dayalı olarak aleyhine girişilen takibe davalının itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu kapsamında yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunan çekle ilgili olarak davacı yanın alacaklı olduğunu kanıtladığı, davalı defterlerinde yer alan ödemelerin yazılı dayanakları bulunmaması nedeniyle davalının ödemeyi kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazının iptaline, takibin devamına, %40 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Özel Dairece; Uyuşmazlık zamanaşımına uğramış çekten kaynaklanmaktadır. Davacı yan temel ilişkiye dayandığından ispat külfeti kendisinde olup alacağını her türlü delille kanıtlayabilecektir. Davacı dosyaya sunduğu delil listesinde tarafların ticari defterlerine dayanmıştır. Davalı da davacının ticari defterlerinin incelemesini talep etmiştir. TTK.’nun 84. maddesine göre defterlerin sahibi aleyhine delil teşkil etme olasılığı bulunduğundan davacının ticari defter ve kayıtlarının da incelenmesi gerekirken mahkemece bu yönün eksik bırakılarak hüküm tesisinde isabet görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6762/m.84 146 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilince davalıya faturalar içeriğindeki akaryakıtın satılarak teslim edildiğini, karşılığında davalının lehtarı bulunduğu 8.700 TL. tutarlı bir adet çeki ciro ederek müvekkiline vermiş ise de bedelini ödemediğini, zamanaşımına uğrayan bu çeke dayalı olarak aleyhine girişilen takibe davalının itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu kapsamında yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunan çekle ilgili olarak davacı yanın alacaklı olduğunu kanıtladığı, davalı defterlerinde yer alan ödemelerin yazılı dayanakları bulunmaması nedeniyle davalının ödemeyi kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava dışı Adana 13. İcra Müdürlüğü’nün 2009/9300 esas sayılı takip dosyası nedeniyle yapılacak ödemelerin tahsilde tekerrür etmemesi kaydıyla davalının toplam 9.109.73 TL.’ye yönelik itirazının iptaline, takip tarihinden itibaren 8.700 TL asıl alacağa %9 oranından başlayıp değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, hükmolunan tutarın ( 9.109,73 ) %40’ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Uyuşmazlık zamanaşımına uğramış çekten kaynaklanmaktadır. Davacı yan temel ilişkiye dayandığından ispat külfeti kendisinde olup alacağını her türlü delille kanıtlayabilecektir. Davacı dosyaya sunduğu delil listesinde tarafların ticari defterlerine dayanmıştır. Davalı da davacının ticari defterlerinin incelemesini talep etmiştir. TTK.’nun 84. maddesine göre defterlerin sahibi aleyhine delil teşkil etme olasılığı bulunduğundan davacının ticari defter ve kayıtlarının da incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu yönün eksik bırakılarak yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 147 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6762/m.84 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) Kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. Şu kadar ki; kanuna uygun olan defterlerde sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi muteber olup bunlar birbirlerinden ayrılamaz. 148 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Tarih: 30.4.2012 Esas: 2012/7926 Karar: 2012/6792 SİGORTALILIĞA İLİŞKİN HİZMET TESPİTİ DAVALARININ KAMU DÜZENİNDEN OLDUĞU İŞÇİLİK HAKLARINA İİŞKİN DAVALARIN TARAFLARIN İRADELERİNE BAĞLI OLDUĞU ÖZET: Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacakları istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Bu davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır. İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki, SGK nun bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Bu davaların temyiz aşamasında inceleme mercileri farklıdır. İşçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 149 yönünden bağlayıcı olmamaktadır. Birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi olduğunu da göz ardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı görülüp bozma nedeni yapılmıştır. İlgili Kanun/Madde: 506/m.6, 79-10 5510/m.86-9 DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Beleç tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacakları istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve 79/10. ( 5510 sayılı yasa açısından ise 86/9. ) maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6.madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan yasanın 79/10. Maddesinde ise, sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır. İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki, SGK nun bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır. Bu durumda, her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hakimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, 150 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabilecektir. Kaldı ki, işçilik haklarına ilişkin olarak dairemiz kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Öte yandan, temyiz aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukuki istikrar ve kararlara olan güven bakımından da yarar bulunmaktadır. İşçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK yönünden bağlayıcı olmamaktadır. Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi olduğunu da gözardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve eksik yargı harçlarını tamamlattıktan sonra yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi bu aşamada yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılardan Y. G.’ya iadesine, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 506/m.6 SOSYAL SİGORTALAR KAUNU (Mülga) Çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden “Sigortalı” olurlar. Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının işe alındığı tarihten başlar. Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Sözleşmelere, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz. 506/m.79-10 SOSYAL SİGORTALAR KAUNU (Mülga) SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 151 (Değişik madde: 20/06/1987 - 3395/5 md.) Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Sigortalının çalıştığı bir veya birkaç işte, bu Kanunda yazılı prim ödeme şartını yerine getirmiş olmasına rağmen kendisi için verilmesi gereken kayıt ve belgeler işveren tarafından verilmediği veya verilen kayıt ve belgelerde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık sigortalarından gerekli yardım yapılır. 5510/m.86-9 KANUNU SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI (Ek fıkra: 17/4/2008-5754/50 md.) Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca işyerinde fiilen yapılan tespitlerden ve kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden kayıt ve belgelere dayanmaksızın çalıştığı belirlendiği halde, hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının Kuruma bildirilmediği anlaşılan veya eksik bildirildiği tespit edilen sigortalıların geriye yönelik hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının, en fazla tespitin yapıldığı tarihten geriye yönelik bir yıllık süreye ilişkin kısmı dikkate alınır. Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Sigortalının çalıştığı bir veya birden fazla işte, bu Kanunda yazılı şartları yerine getirmiş olmasına rağmen, kendisi için verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgesinin işveren tarafından verilmediği veya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık sigortalarından gerekli ödemeler yapılır. Bu maddede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, 102 nci maddeye göre işlem yapılır. Kamu idarelerinde işyerinin özelliği nedeniyle prim belgelerinin farklı sürelerde verilme zamanını belirlemeye, Kurum yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar ile belgelerin içerik ve şekli, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. 152 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Tarih: 20.4.2012 Esas: 2011/14673 Karar: 2012/8131 İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞVERENCE HAKLI NEDENLERE DAYALI OLARAK FESHİ HALİNDE, FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYALI OLDUĞUNUN İSPAT YÜKÜ İŞVERENE AİT OLDUĞU İŞVERENİN, İŞ SÖZLEŞMESİ FESHEDİLECEK İŞÇİLERİ BELİRLEDİĞİ KRİTERLERLE BAĞLI OLDUĞU ÖZET: Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Mahkemece, davalı işverenin işletmesel kararı sonucu feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığıdır. Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. İşverenin varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, feshe son çare olarak bakması gerekir. Feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Somut olayda, davalı işveren tarafından davacı işçinin iş sözleşmesi, fabrika içerisinde mevcut siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi sonucu tenkisata gidilmesi nedeniyle feshedilmiştir. İşyerinde, işyerinin faaliyet konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak, davacının davalı işverenin diğer bölümlerinde veya başka bir işyerinde değerlendirme olanağı olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için de işverenin tüm işyerlerine ait çalı- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 153 şan kayıtları incelenmeli, işverenin yeni işçi alıp almadığı, işçi alınmış ise davacının alınan işçilerin niteliklerini taşıyıp taşımadığı saptanmalıdır. İş sözleşmesi feshedilecek işçilerin nasıl belirleneceği konusunda işverenin belirttiği kriterlere uyup uymadığı da tespit edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulü hatalı görülerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.18, 19, 20 DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Z. Ayan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir. Davalı işveren vekili, davacının iş sözleşmesinin fabrika içerisinde mevcut siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi ve neticede işyerinde yeniden yapılanma süreçlerinde organizasyon yapısı doğrultusunda davacının çalışmakta olduğu bölümde tenkisata gidilmesi nedeniyle feshedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalı işverenin reorganizasyon çalışmaları çerçevesinde almış olduğu işletmesel kararı tutarlı şekilde uygulandığı yolunda tutarlılık denetimi yapılmasına esas teşkil edecek kayıt ve belge sunulmadan davacının iş sözleşmesinin feshi cihetine gidildiği, davacının tercih edilmesinde objektif nedenlerin varlığının tespit edilememesi karşısında davacı yönünden fesihte keyfilik denetimi yapılmasına esas delillerin davalı tarafından sunulmadığı gibi belirtilen açıklamalar ışığında davalı işverenin işletmesel kararı sonucu feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleridir. 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.İşletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler; sürüm ve satış olanaklarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış pazar kaybı, ham madde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini olanaksız hale getiren işyeri dışından kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin da- 154 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 raltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebeplerdir. İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerle sözleşmeyi feshetmek isteyen işverenin fesihten önce fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak, işçileri başka işlerde çalıştırmak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşmak gibi varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, kısaca feshe son çare olarak bakması gerekir. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Somut olayda, davalı işveren tarafından davacı işçinin iş sözleşmesi, fabrika içerisinde mevcut siparişlerin azalmasına paralel olarak üretimin de düşmesi sonucu tenkisata gidilmesi ve tenkisatın gerekli kıldığı yeniden yapılanma nedeniyle, 4857 sayılı Kanun’un 18. ve diğer maddeleri gereğince feshedilmiştir. İşyerinde, işyerinin faaliyet konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak, işverenin siparişlerinde azalma olup olmadığı, üretimin düşüp düşmediği, ne tür bir yeniden yapılanmaya gidildiği, buna ilişkin işverenin yetkili organınca alınmış bir işletmesel karar olup olmadığı, durumun davacının departmanına ve pozisyonuna etkileri araştırılması gerekir. Daha sonra istihdam fazlası olduğu belirlendiği takdirde, davacının davalı işverenin diğer bölümlerinde veya başka bir işyerinde değerlendirme olanağı olup olmadığı somut olarak araştırılmalıdır. Bunun için de işverenin tüm işyerlerine ait çalışan kayıtları incelenmeli, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun işçi alım ve çıkarılmasına ilişkin kayıtları getirtilmeli, işverenin yeni işçi alıp almadığı, işçi alınmış ise davacının alınan işçilerin niteliklerini taşıyıp taşımadığı, alınan veya istihdam azaltılan işyerinde çalıştırılıp çalıştırılmayacağı saptanmalıdır. Öte yandan, iş sözleşmesi feshedilecek işçilerin nasıl belirleneceği konusunda işveren göz önünde bulundurduğunu belirttiği kriterlerle bağlı olup, bu kriterlere uyulup uyulmadığı da tespit edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulü hatalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.18, 19, 20 İŞ KANUNU Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 155 Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır. Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz: a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak. b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak. c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak. d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler. e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek. f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık. İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz. MADDE 19. - İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır. MADDE 20. - İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Özel hakemin oluşumu, çalışma esas ve usulleri çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir. 156 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Tarih: 16.4.2012 Esas: 2012/955 Karar: 2012/2873 TÜZEL KİŞİLERİN MAL VARLIĞINDAN TAMAMEN VEYA KISMEN TAHSİL EDİLEMEYECEĞİ ANLAŞILAN AMME ALACAKLARININ TÜZEL KİŞİLERİ İDARE EDENLERİN ŞAHSİ MAL VARLIKLARINDAN TAHSİL EDİLECEĞİ ÖZET: Şikayet, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesindeki usul işletilmeden yapılan haczin geçersizliğinin tespiti ve sıra cetvelinin iptali istemlerine ilişkindir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, İcra Müdürlüğü dosyasında ihale bedelinin garameten paylaştırılarak sıra cetvelinin yapılmasına ve ilk sırada yer almasına karar verildiği, bilirkişi raporuna mahkemece itibar edilmeyerek 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının araştırıldığı şirket adına kayıtlı bir adet gayrimenkul olduğu ancak bu taşınmaz üzerinde 53 tane haciz bulunduğu ve başka malvarlığı tesbit edilemediğinden şirket yetkilisi hakkında haciz uygulandığı, şirkette borçlunun % 80 paya sahip olduğu, aynı zamanda şirket yetkilisi ve ortağı olduğu dikkate alındığında bu konudaki haczin geçerli bulunduğu, bu durumda kamu alacağı niteliğinde olan davalı alacağının diğer alacaklar ile birlikte ilk sırada yer almasında usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Şikayet olunan tarafından Yenimahalle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gönderilen 01.07.2010 tarihli kamu alacağından doğan haciz bildirisinde 4.371,71 TL alacak belirtilmesine rağmen sonradan kim tarafından ilave edildiği belli olmayan şekilde el yazısıyla imzasız olarak 751.509,63 TL vergi borcu olduğu yönündeki eklemenin geçerliliği ve uyuşmazlık konusuna etkisi tartışılmadan ve bilirkişi raporu alınmasından sonra savunulan 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının araştırıldığına dair belgeler getirtilip ek bilirkişi raporu alınmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmeyerek Yerel Mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6183/Mükerrer 35 SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 157 DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Şikayetçi vekili, dava dışı borçluya ait taşınmazın satışı sonucu satış bedelinin şikayet olunan ile şikayetçi arasında paylaştırılmasına karar verildiğini, şikayet olunanın dava dışı limited şirketin borcundan dolayı şirketten tahsilin olanaksız hale geldiğini tespite yönelik prosedürü işletmeden şirket müdürü borçlunun taşınmazına haciz koyduğunu, anılan kişi hakkında yapılmış bir takip ve kesinleşmiş ödeme emri olmadığını ileri sürerek, şikayet olunanın haczinin geçersizliğine ve sıra cetvelinden çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Şikayet olunan vekili, borçlu limited şirketinin kanuni temsilcisinin aynı zamanda şirket ortağı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesine göre tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen alacakların kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edileceğinin belirtildiğini, şirket hakkında yapılan araştırmada şirketin borç ödemeden aciz olduğunun, çeşitli tarihlerde yapılan yoklamalarda şirketin adreste olmadığının ve şirketin beyanname vermediğinin tespit edildiğini, borçlunun şirketin vergi borçlarından doğrudan doğruya sorumlu olduğunu, bu nedenle borçlunun gayrimenkulü üzerine haciz konulduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 31.07.2010 tarihli yazısı ile taşınmazın üzerine kamu alacağından dolayı haciz konulduğunun belirtildiğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, İcra Müdürlüğü dosyasında ihale bedelinin garameten paylaştırılarak sıra cetvelinin yapılmasına ve ilk sırada yer almasına karar verildiği, bilirkişi raporuna mahkemece itibar edilmeyerek 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının araştırıldığı şirket adına kayıtlı bir adet gayrimenkul olduğu ancak bu taşınmaz üzerinde 53 tane haciz bulunduğu ve başka malvarlığı tesbit edilemediğinden şirket yetkilisi hakkında haciz uygulandığı, şirkette borçlunun % 80 paya sahip olduğu, aynı zamanda şirket yetkilisi ve ortağı olduğu dikkate alındığında bu konudaki haczin geçerli bulunduğu, bu durumda kamu alacağı niteliğinde olan davalı alacağının diğer alacaklar ile birlikte ilk sırada yer almasında usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir. Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir. 1 ) Şikayet, 6183 sayılı Yasa’nın mükerrer 35. maddesindeki usul işletilmeden yapılan haczin geçersizliğinin tespiti ve sıra cetvelinin iptali istemlerine ilişkindir. Şikayet olunan tarafından Yenimahalle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gönderilen 01.07.2010 tarihli kamu alacağından doğan haciz bildirisinde 4.371,71 TL alacak belirtilmesine rağmen sonradan kim tarafından ilave edildiği belli olmayan şekilde el yazısıyla imzasız olarak 751.509,63 TL vergi borcu olduğu yönündeki eklemenin geçerliliği ve uyuşmazlık konusuna etkisi tartışılmadan ve bilirkişi raporu alınmasından sonra savunulan 10.12.2009 tarihinde 86208 sayılı kararla şirketin mal varlığının araştırıldığına dair belgeler getirtilip ek bilirkişi 158 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 raporu alınmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 2 ) Bozma nedenine göre, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6183/Mükerrer 35 AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN Mükerrer Madde 35 – (Ek: 25/5/1995 – 4108/11 md.) Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler. (Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI YARGITAY CEZA SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 161 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih: 13.3.2012 Esas: 2011/1-391 Karar: 2012/91 ESASTAN TEMYİZ DENETİMİNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE 5271 SAYILI YASA GEREĞİNCE ORTADA HUKUKEN GEÇERLİ BİR KARARIN BULUNMASI ZORUNLULUĞU ÖZET: Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık: yerel mahkeme heyetinde yer alan bir üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının farklı olmasının bozma nedeni oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir. Somut Olayda; Kısa ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalanmış olduğu, ancak bir üye hakimin kısa ve gerekçeli karardaki imzaları arasında ilk bakışta açıkça fark edilecek derecede farklılık bulunduğu görülmüştür. 5271 sayılı CYY’nın 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilmesi için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu eksiklik giderildikten sonra esastan temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5271/m.219, 222, 231-1, 232-4 DAVA VE KARAR : İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık: yerel mahkeme heyetinde yer alan 162 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 bir üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının farklı olmasının bozma nedeni oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden; Yerel mahkemece hükmün açıklandığı 12.11.2009 günlü oturuma katılan ... sicil numaralı üye hakim ...’in de dahil olduğu mahkeme heyeti ve zabıt katibinin duruşma tutanağının kısa kararın yazılı olduğu iki sayfasının altını imzaladıkları, yine beş sayfadan oluşan gerekçeli karardaki tüm sayfaların da mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalandığı, ancak ... sicil nolu üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının ilk bakışta açıkça anlaşılabilecek şekilde farklı olduğu, anlaşılmaktadır. Ceza Yargılaması Yasasının “Duruşma tutanağı” başlığını taşıyan 219. maddesinde; duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı, 231/1. maddesinde; duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dahilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirileceği ve bunun duruşmada okunacağı, “Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlığını taşıyan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında; hükmün başlığında bulunması gereken unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında; duruşma sırasında tutanağa geçirilmeyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde yazılarak dava dosyasına konulacağı, dördüncü fıkrasında; karar ve hükümlerin, bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanacağı, yedinci fıkrasında da; hükümlerin nüshaları ve özetlerinin mahkeme başkanı veya hakim ile zabıt katibi tarafından imzalanıp mühürleneceği, Anılan Yasanın “Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı 222. maddesinde de; duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığının ancak tutanakla ispat olunabileceği, tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiasının yöneltilebileceği belirtilmektedir. Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hâkimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, aslında hükmün esasını oluşturmakta, duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi sırasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında, duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının CYY’nın 232/4. maddesi uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalan- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 163 ması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise CYY’nın 219. maddesi uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.09.2010 gün ve 174-176 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da belirtildiği üzere; ceza yargılaması işlemleri, onlara belge kanıtı değerinin tanınması amacıyla duruşmada tutanaklara yansıtılmakta ve yetkililerce imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşturulmaktadır. Yasanın buyurucu hükmü uyarınca duruşma safhalarını gösteren tutanakların her sayfasının hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması bu nedenle zorunludur. Bu şeklî düzenlemenin amacı, tutanaklara güven duyulmasını sağlamaktır. İmza hususunda kuşku bulunan duruşma tutanağı, içeriğine duyulması gereken güven yönünden duraksamaya yol açar ve resmi belge niteliği zafiyete uğrar. Böyle bir belgeye dayanılarak hüküm tesis olunamayacağı gibi, bu nitelikteki bir usulü aykırılığı taşıyan hükmün esası da Özel Dairece incelenemez. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kısa ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalanmış olduğu, ancak 25393 sicil nolu üye hakimin kısa ve gerekçeli karardaki imzaları arasında ilk bakışta açıkça fark edilecek derecede farklılık bulunduğu görülmektedir. 5271 sayılı CYY’nın 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilmesi için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu eksiklik giderilip, tutanakların yöntemince düzenlenip imzalandığı kesin olarak belirlendikten ve bu konudaki kuşkular giderildikten sonra esastan temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. 164 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5271/m.219 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. (2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır. 5271/m.222 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. 5271/m.231-1 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Duruşma sonunda, 232 nci Maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır. 5271/m.232-4 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 165 SAYI: 31 YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Tarih: 15.3.2012 Esas: 2011/6992 Karar: 2012/1862 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA DAİR KARARIN TEMYİZİ KABİL OLMAYIP İTİRAZ YASA YOLUNA TABİ BULUNDUĞU DURUŞMADA, SANIKTAN DAVACI OLDUĞUNU BİLDİREN MAĞDURUN İFADESİNİN DAVAYA KATILMA İSTEMİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ÖLÜM NETİCESİNİN GERÇEKLEŞECEĞİNİN SANIK TARAFINDAN BİLİNMESİ GEREKTİĞİ DURUMLARDA SANIK HAKKINDA KASTEN YARALAMA SUÇUNDAN DEĞİL KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇUNDAN CEZA VERİLMESİ GEREKTİĞİ ÖZET : H. hakkında mağdur H.’ı kasten yaralama suçundan açılan dava ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan, bu hususta mahallince değerlendirme yapılması mümkün görülmüştür. Suçtan zarar gören mağdur H.’ın duruşmada alınan ifadesinde sanıktan davacı olduğunu bildirmesi, davaya katılma istemi niteliğinde olduğu halde, katılma konusunda herhangi bir karar verilmediği anlaşılmış ise de; ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp karara bağlanmayan katılma isteklerinin, temyiz incelemesi sırasında karara bağlanması mümkün olduğundan, açılan kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilerek inceleme yapılmıştır. Sanık O. hakkında mağdur H.’i olası kastla yaralama suçundan kurulan hükmün ONANMASINA, Sanık O.’ın mağdurlar S. ve H.’a yönelen eylemleri yönünden; av tüfeği ile önce mağdur S.’a iki metre mesafeden mağdurun sağ bacağını hedef alarak ateş ettiği, acilen ameliyata alınan hayati tehlike geçiren mağdurun, sağ diz altı 166 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 kesilmesi uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü, daha sonra kaçmaya başlayan mağdur H.’ın yere düşüp daha fazla uzaklaşamamasından yararlanarak etkili mesafeden ona doğru ateş ettiği, acilen ameliyata alınan ve hayati tehlike geçiren mağdur H.’ın da, sol diz altı kesilmesi uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü olayda; Somut olayda, av tüfeğiyle yakın mesafelerden toplu saçma girişi meydana getirecek şekilde atış yapılması halinde muhakkak olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi bulunduğunda nitekim hayati tehlike geçiren mağdurların da olaydan hemen sonra yapılan tıbbi müdahalelerle hayatta kalabildikleri anlaşılmakla; kullanılan silahın etkili mesafeden vahim sonuçlar meydana getirmeye elverişli olması, atış mesafeleri ve meydana gelen yaraların nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu halde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs yerine, suçların niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçlarından hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5271/m.231-5-12, 237 DAVA : Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Sanık H. hakkında mağdur H.’ı kasten yaralama suçundan açılan dava ile ilgili olarak “5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiş olduğundan ve 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar temyizi kabil olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan, bu hususta mahallince değerlendirme yapılması mümkün görülmüştür. 2- Suçtan zarar gören mağdur H.’ın duruşmada alınan ifadesinde sanıktan davacı olduğunu bildirmesi, davaya katılma istemi niteliğinde olduğu halde, katılma konusunda herhangi bir karar verilmediği anlaşılmış ise de; Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.10.2010 tarih ve 2010/149-205 sayılı kararında belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp karara bağlanmayan katılma isteklerinin, temyiz incelemesi sırasında karara bağlanması mümkün olduğundan, 5271 sayılı CMK’nın 237. maddesi uyarınca suçtan zarar gören mağdurun öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilerek yapılan incelemede; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık O.’ın, suçlarının sübutu kabul, mağdur H.’e yönelen eylem yönünden oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun niteliği tayin, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin niteliği ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dı- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 167 şında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar S. ve H. vekilinin sair nedenlere ilişen, sanık müdafiinin haksız tahrikin derecesine, mağdur Hüseyin’i olası kastla yaralama suçunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle; A ) Sanık O. hakkında mağdur H.’i olası kastla yaralama suçundan kurulan hükmün tebliğnamadeki düşünce gibi ONANMASINA, B ) Sanık O.’ın mağdurlar S. ve H.’a yönelen eylemleri yönünden; sanığın, olay günü ve öncesinde dükkanının önünden sık aralıklarla geçerek kendisine sövmelerinden dolayı maruz kaldığı haksız tahrik altında, 12 numara fişek atan av tüfeği ile önce mağdur S.’a iki metre mesafeden mağdurun sağ bacağını hedef alarak ateş ettiği, bu atış sonucu sağ dize toplu saçma isabeti nedeniyle sağ diz anteriorundan ( önünden ) crurise ( diz altına ) kadar uzanan bölgede ve sağ diz posteriorda ( arkada ) ayrı ayrı olmak üzere 10x10 cm’lik açık yaralar meydana geldiği, ayrıca aynı bölgede hayat fonksiyonlarındaki etkisi ağır ( 6. derece ) olan çift kırık oluştuğu, kan dolaşımı, motor fonksiyonu ve duyu ile popliteal nabzın bulunmaması, sağ crurisin ( diz altının ) dize sadece cilt ile tutunması nedeniyle acilen ameliyata alınan ve hayati tehlike geçiren mağdurun, organlardan veya duyularından birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olan sağ diz altı amputasyonu ( kesilmesi ) uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü, sanığın daha sonra Serkan’ın vurulduğunu görerek kaçmaya başlayan mağdur Hakan’ın yere düşüp daha fazla uzaklaşamamasından yararlanarak etkili mesafeden ona doğru ateş ettiği, bu atışla sol bacağından toplu saçma isabeti ile vurulan mağdur Hakan’ın, sol diz altı medialinde ( iç yanında ) 5x5 cm. büyüklüğünde geniş sol diz altı defekti ( eksikliği, kaybı ) meydana geldiği, bu nedenle acilen ameliyata alınan ve hayati tehlike geçiren mağdur H.’ın da, organlardan veya duyularından birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olan sol diz altı amputasyonu ( kesilmesi ) uygulaması yapılmasıyla hayata döndürüldüğü olayda; Av tüfeği ile yakın mesafeden bacağa yönelik yapılan atışlarda, toplu saçma girişi ile geniş doku ve kemik defekti ( eksikliği, kaybı ) yanında ana damar ve sinir paketinin tamamen parçalanıp ani ve bol miktarda kan kaybı sonucu kısa sürede ölümün meydana geldiğinin bilinen veya bilinmesi gereken bir durum olması nedeniyle; somut olayda av tüfeğiyle yakın mesafelerden toplu saçma girişi meydana getirecek şekilde atış yapılması halinde muhakkak olan ölüm neticesinin gerçekleşeceğinin sanık tarafından bilinmesinin gerektiği, nitekim hayati tehlike geçiren mağdurların da olaydan hemen sonra yapılan tıbbi müdahalelerle hayatta kalabildikleri anlaşılmakla; kullanılan silahın etkili mesafeden vahim sonuçlar meydana getirmeye elverişli olması, atış mesafeleri ve meydana gelen yaraların nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, sanığın eylemini tamamladıktan sonra mağdur Hakan’ın yanına gidip “Öldüreyim mi seni? Ama değmez” demesinin ise bu anlamda kastın öldürmeye yönelik olmadığını göstermeye yetmeyeceği anlaşıldığı halde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs 168 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yerine, suçların niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama suçlarından hüküm kurulması, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak ( BOZULMASINA ), sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, olası kastla yaralama suçundan hükmolunan ceza miktarı, bozma nedeni ve CMK’nın 102/2. maddesinde düzenlenen süre dikkate alındığında müdafiinin tahliye isteminin reddine, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5271/m.231-5 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl* veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. 5271/m.231-12 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (12) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. 5271/m.237 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. (2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 169 SAYI: 31 YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Tarih: 3.4.2012 Esas: 2012/3089 Karar: 2012/4621 KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ YAPILAMAYACAĞI DAVA: Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturacağı ve her takvim yılında işlenen anılan suçlardan ayrı ayrı hüküm kurulması ile zincirleme suç hükümleri uygulanıp, fatura adet ve tutarları nazara alınarak alt sınırdan ayrılarak temel cezanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde yalnızca sahte belge düzenlemek suçundan ceza tayini isabetsizliği karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, lehe yasa belirlemesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir. SONUÇ : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. 170 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Tarih: 17.1.2012 Esas: 2011/15930 Karar: 2012/177 TEK EYLEMİYLE BİRDEN FAZLA FARKLI SUÇUN OLUŞMASINA SEBEBİYET VEREN KİŞİNİN, BU SUÇLARIN EN AĞIR OLANIYLA CEZALANDIRILMASI GEREKECEĞİ TAYİN OLUNAN CEZADA, BİLİNÇLİ TAKSİR NEDENİYLE ARTTIRIM YAPILMASI GEREKTİĞİ ÖZET: yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir. Özel Dairece; Bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, yalnızca taksirle yaralama suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkumiyetine ve cezalandırılmasına karar verilmesi, Sanığın suçu bilinçli taksirle işlediği kabul edildiği halde, tayin olunan cezada artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi kararın bozulmasını gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5237/m.44, 61 DAVA : Taksirle yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, Ancak; YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 171 SAYI: 31 Yönetimindeki otomobille bölünmüş yolda ters istikamete girerek katılan K.’ın sevk ve idaresindeki otomobile çarpıp, mağdurların etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmalarına sebebiyet vermek suretiyle kazaya karışan ve 341 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarının oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi uyarınca 61. madde de nazara alınmak suretiyle yalnızca taksirle yaralama suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkumiyetine ve cezalandırılmasına karar verilmesi, Kabul ve uygulamaya göre de: Sanığın taksirle yaralama suçunu bilinçli taksirle işlediği kabul edildiği halde, sanık hakkında tayin olunan cezada 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi gereğince arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince kısmen isteme uygun olarak ( BOZULMASINA ), 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin saklı tutulmasına, 17.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5237/m.44 TÜRK CEZA KANUNU (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. 5237/m. 61 TÜRK CEZA KANUNU Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, 172 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 g) Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. (2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır. (3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz. (4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır. (5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir. (6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez. (7) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu Madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz. (8) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./7.mad) *1* Adlî para cezası hesaplanırken, bu Madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur. (9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 1.md) Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz. (10) Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 173 SAYI: 31 YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Tarih: 26.3.2012 Esas: 2011/7180 Karar: 2012/8523 KASTEN İŞLENEN SUÇLARDAN HAPİS CEZASININ YASAL SONUCU OLAN, 5237 SAYILI KANUNUN 53 üncü MADDESİNİN 1inci FIKRASINDA SAYILAN TEDBİRLERİN SEÇİMLİK OLMADIĞI ÖZET: Mahkemece verilen hüküm temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Kasten işlenen suçlardan hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin seçimlik olmadığı gözetilmeden velayet hakkına, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaya ilişkin hak yoksunluğuna hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiş ise de yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5237/m.53-1 DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: KARAR : Fakülte binasının, yalnızca mağdur tarafından kullanılan öğretim üyesi odasına kendi isteği ile yerleştirilen güvenlik kamerası görüntülerinin 5237 sayılı TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenleri”nden kabul edilen “iddia ve savunma hakkı”nın kullanılması kapsamında bir delil olması ve bu delilin de 5271 sayılı CMK’nın 217/2. maddesine göre hukuka uygun bulunması karşısında, Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görül- 174 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 memiştir. Ancak; Kasten işlenen suçlardan hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan ve 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin seçimlik olmadığı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nın 53/1-c bendinde düzenlenen velayet hakkına; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaya ilişkin hak yoksunluğuna hükmedilmemesi, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak ( BOZULMASINA ), bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a,b,d,e maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm tümden çıkartılarak yerine “Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla mahkumiyetin yasal sonucu olarak 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin “a, b, c, d, e” bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), 26.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5237/m.53-1 TÜRK CEZA KANUNU (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan, c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 175 e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır. 176 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Tarih: 27.3.2012 Esas: 2011/11924 Karar: 2012/32898 ACİL HİZMET VERMEKLE YÜKÜMLÜ SAĞLIK KURULUŞLARI, ACİL VAKALARI, HASTANIN SAĞLIK GÜVENCESİ OLUP OLMADIĞINA VEYA ÖDEME GÜCÜ BULUNUP BULUNMADIĞINA BAKMAKSIZIN KABUL EDECEKLER VE GEREKLİ TIBBİ MÜDAHALEYİ KAYITSIZŞARTSIZ GECİKMEKSİZİN YAPACAKLARI ÖZET: Mahkemesince verilmiş bulunan kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; A- Sanık Yunis hakkında verilen beraat hükmünün ONANMASINA, B- Sanık Arif hakkında verilen mahkumiyet hükmünde Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Somut olayda; sanıklardan Arif’in kızı Tuba’nın oyun oynadığı sırada yüksekten düşmesi sonucu başından yaralandığı, sanık Arif’in kendi kızı ile aynı yaşlardaki komşusu sanık Yunis’in kızı Merve’ye ait yeşil kartı alarak kızını önce Z… Devlet Hastanesi’ne oradan da T… D… C… A… Devlet Hastanesi’nin acil polikliniğine götürerek tedavisini yaptırdığı, sanık Arif’in savunmalarında olay sırasında para bulamadığını, herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığını, komşusunun kızına ait yeşil kart ile kızını tedavi ettirmek zorunda kaldığını beyan etmesi karşısında, sanığın hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme gücünün bulunmaması nedeniyle kendisinden acil sağlık hizmet bedellerinin alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla, sanığa atılı suçun unsurları bakımından oluşmadığı nazara alınarak beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e-son maddesi gereğince adli para cezasının belirleneceği gözetilmeksizin, doğrudan haksız menfaatin iki katının esas alınarak SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 177 indirimlerin bu miktar üzerinden uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, 5237 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden hüküm kurulması, Adli para cezalarının Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması, Hükmolunan cezasının tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Hükmün bozulmasını gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5216/m.18 2219/m.32 KARAR : Gerekçeli karar başlığında 07.04.2006 şeklinde yanlış yazılan suç tarihinin 31.03.2006 olarak mahkemesince düzeltilmesi mümkün görülmüştür. A- Sanık Yunis hakkında verilen beraat hükmünün temyizi üzerine yapılan incelemede; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, B- Sanık Arif hakkında verilen mahkumiyet hükmünün temyizi üzerine yapılan incelemede; Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Sağlık Bakanlığı’nın 11.05.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nin 37. maddesinde yataklı tedavi kuruluşları, acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sundukları kişinin ödeme imkanları çerçevesinde tahsil ederler hükmü ve Başbakanlığın 2008/13 sayılı genelgesinde; 1 ) Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır. Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınmayacaktır. 2 ) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdaha- 178 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 le ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacaktır. 3 ) Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Bunlardan kamuya ait sağlık kuruluşlarından ve ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarından acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlık kuruluşunun bulunduğu yer sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından talep edilecektir. Bu konuda gerekli tedbirler ilgili vakıf başkanlıklarınca alınacaktır. Özel hastanelerden acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri ise talep edilmesi halinde 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu’nun 32., 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 38. ve 60., 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 18. maddeleri gereğince sağlık kuruluşunun bulunduğu yerin belediyesince ödenecektir. Bu amaçla belediyelerce bütçelerine yeterli ödenek konulacaktır.” hükmünü amirdir. Somut olayda; sanıklardan Arif’in kızı Tuba’nın oyun oynadığı sırada yüksekten düşmesi sonucu başından yaralandığı, sanık Arif’in kendi kızı ile aynı yaşlardaki komşusu sanık Yunis’in kızı Merve’ye ait yeşil kartı alarak kızını önce Z… Devlet Hastanesi’ne oradan da T… D… C… A… Devlet Hastanesi’nin acil polikliniğine götürerek tedavisini yaptırdığı, sanık Arif’in savunmalarında olay sırasında para bulamadığını, herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığını, komşusunun kızına ait yeşil kart ile kızını tedavi ettirmek zorunda kaldığını beyan etmesi karşısında, sanığın hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme gücünün bulunmaması nedeniyle kendisinden acil sağlık hizmet bedellerinin alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla, sanığa atılı suçun unsurları bakımından oluşmadığı nazara alınarak beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kabule göre de; 1- 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e-son maddesi gereğince adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirleneceği gözetilmeksizin yazılı şekilde, doğrudan haksız menfaatin iki katının esas alınarak indirimlerin bu miktar üzerinden uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, 2- 5237 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar uygulana- SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 179 bileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 3- Adli para cezalarının 5083 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 tarih ve 2007/ 11963 sayılı kararının 1. maddesi uyarınca Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması, 4- Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezasının tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği madde:37 Yataklıtedavi kuruluşları, acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sunduklarıkişinin ödeme imkanları ve kuruluşlarının tahsil işlemleri ile ilgili usul ve esaslar çerçevesinde tahsil ederler. (Değişik fıkra:24.03.2004-25412) Acil sağlık hizmeti kapsamında hastane öncesi ve hastaneler arası hasta nakil hizmetleri sırasında sunulan hizmetlerin bedeli, bağlı olduğu döner sermaye saymanlığı tarafından hastaların bağlı oldukları resmi veya özel sosyal güvenlik kuruluşlarına tahakkuk ettirilir ve tahsil edilir. Sosyal güvencesi olmayıp ödeme gücü olmayanlardan ücret talep edilmez. 5216/m.18 BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır: a) Belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, beldenin ve belediyenin hak ve menfaatlerini korumak. b) Belediyeyi stratejik plâna uygun olarak yönetmek, belediye idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi hazırlamak ve uygulamak, belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini belirlemek, izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak. c) Büyükşehir belediye meclisi ve encümenine başkanlık etmek, bu organların kararlarını uygulamak. 180 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 d) Bu Kanunla büyükşehir belediyesine verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli önlemleri almak. e) Büyükşehir belediyesinin ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin etkin ve verimli yönetilmesini sağlamak, büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin bütçe tasarılarını, bütçe üzerindeki değişiklik önerilerini ve bütçe kesin hesap cetvellerini hazırlamak. f) Büyükşehir belediyesinin hak ve menfaatlerini izlemek, alacak ve gelirlerinin tahsilini sağlamak. g) Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak. h) Mahkemelerde davacı veya davalı sıfatıyla ve resmî mercilerde büyükşehir belediyesini temsil etmek, belediye ve bağlı kuruluş avukatlarına veya özel avukatlara temsil ettirmek. i) Belediye personelini atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek. j) Gerektiğinde bizzat nikâh kıymak. k) Diğer kanunların belediye başkanlarına verdiği görev ve yetkilerden büyükşehir belediyesi görevlerine ilişkin olan hizmetleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak. l) (İptal bent: Anayasa Mah.nin 25/01/2007 karar tarihli ve E. 2004/79, K. 2007/6 sayılı Kararı ile.) * m) Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, özürlülerle ilgili faaliyetlere destek olmak üzere özürlü merkezleri oluşturmak. Büyükşehir belediyelerinin 7 nci maddeye göre ilçe ve alt kademe belediyelerine görevlerini devretmeleri için büyükşehir belediye başkanının uygun görüşü aranır. 2219/m.32 HUSUSİ HASTANELER KANUNU Hususi hastaneler ihtisas daireleri içinde bulunan ve resmi makamlar tarafından para ile tedavi edilmek üzere gönderilen hastaları alır ve tedavi ederler. Ani bir arıza veya kaza neticesinde müstacelen tedaviye muhtaç olan şahısların hususi hastanelere müracaat veya nakillerinde hastanece derhal acele tedavilerini yapmak mecburidir. Bunlardan fakir olanların yatırılarak tedavileri lazımsa hastanenin parasız kısmına alınır. Parasız yatakları olmıyan hastaneler bu fakir hastaları nakilleri kabil hale gelinceye kadar yatırarak tedavi ederler. Bu suretle yatırılan fakir hastalara ait gündelik tedavi ve ilaç paraları o yerin belediyesince ödenir. 5237/m.158-1-e-son TÜRK CEZA KANUNU e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./19.mad) Ancak, (e), (f) ve (j) SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (yargıtay) 181 bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. 5237/m.53-1-3 TÜRK CEZA KANUNU 1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, (3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI DANIŞTAY YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 185 SAYI: 31 DANIŞTAY 2. DAİRE Tarih: 12.3.2012 Esas: 2011/3324 Karar: 2012/940 İDARE VE VERGİ MAHKEMELERİNCE VERİLEN KARARLARIN TEMYİZEN İNCELENEREK BOZULABİLMESİ İÇİN 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNUN 49UNCU MADDESİNİN 1İNCİ FIKRASINDA BELİRTİLEN NEDENLERİN BULUNMASI GEREKTİĞİ ÖZET: Davacının, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini vekâleten yürüttüğünden bahisle, görevine ait vekâlet ücretinin tarafına ödenmesi amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile belirtilen döneme ait vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın; davacının altmış günlük yasal dava açma süresi içinde doğrudan veya 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında idareye başvurduktan sonra bu başvuru sonucunda tesis edilen işlem üzerine kalan dava açma süresi içerisinde dava açması gerekirken, dava açma süresini ihya etmeyen başvurusunun reddi üzerine açtığı iş bu davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenmesinde; Özel Dairece; İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Yerel İdare Mahkemesi kararının dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, anılan kararın onanmasına, karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 2577/m.11, 49 İstemin Özeti : Erzurum İli, ... İlçesi, Tapu Sicil Müdürlüğünde Şef olan davacının, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini 1995-2005 yılları arasında kesintisiz 186 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 olarak, 2005-2008 yılları arasında ise muhtelif dönemlerde vekâleten yürüttüğünden bahisle, söz konusu süre içerisinde yapmış olduğu Tapu Sicil Müdürlüğü görevine ait vekâlet ücretinin tarafına ödenmesi amacıyla 17.6.2010 tarihinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin 23.6.2010 tarihli işlemin iptali ile belirtilen döneme ait 30.000,00 TL tutarındaki vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın; davacının Tapu Sicil Müdürü olarak 2008 yılındaki son görevlendirmesinin bittiği tarihten itibaren altmış günlük yasal dava açma süresi içinde doğrudan veya 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında idareye başvurduktan sonra bu başvuru sonucunda tesis edilen işlem üzerine kalan dava açma süresi içerisinde dava açması gerekirken, aradan çok uzun bir süre geçtikten sonra dava açma süresini ihya etmeyen 17.6.2010 tarihli başvurusunun reddi üzerine 5.7.2010 tarihinde açtığı iş bu davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle süre aşımı yönünden reddi yolunda Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 2.3.2011 günlü, E:2010/981, K:2011/173 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır. Danıştay Tetkik Hâkimi: ... Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür. Danıştay Savcısı: ... Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü: KARAR : İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 2.3.2011 günlü, E:2010/981, K:2011/173 sayılı karar ve; dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay’a kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 187 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2577/m.11 İDARİ YARGILAMA YASASI 1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. 2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. 3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. 2577/m.49 İDARİ YARGILAMA YASASI 1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay: a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması, Sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar. 2. (Değişik: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Temyiz incelenmesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verilir. 3. (Değişik: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Kararın bozulması halinde dosya, Danıştayca kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir. 4. Mahkeme bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebilir. Israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde, dava, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir. Danıştayın ilgili dava dairesinin kararı uygun görülürse mahkemenin kararı bozulur; aksi halde onanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur. 5. Kararların kısmen onaylanması ve kısmen bozulması hallerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir. 6. (Ek: 5.4.1990 – 3622/18 md.) Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4 üncü fıkrası hariç diğer fıkraları kıyasen uygulanır. 188 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 DANIŞTAY 12. DAİRE Tarih: 6.2.2012 Esas: 2009/2208 Karar: 2012/751 MEMURLUK SIFATIYLA BAĞDAŞMAYACAK NİTELİK VE DERECEDE YÜZ KIZARTICI VE UTANÇ VERİCİ HAREKETLERDE BULUNAN KİŞİNİN MEMURLUKTAN ÇIKARILACAĞI ÖZET: Davacının, Tapu Sicil Müdürlüğünde sicil kâtibi olarak görev yapmakta iken Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dosyada mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının muhafaza etmekle görevli olduğu tapu sicilindeki bilgileri suç örgütüne verdiği ve bu eylemin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak şeklinde değerlendirilmesi suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen kararın davacı tarafından temyizen bozulması istenmesi üzerine Özel Dairece; İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması hali de mümkündür. Karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 657/m.125-E-g İstemin Özeti : Davacının, Kayseri İli Melikgazi ilçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde sicil kâtibi olarak görev yapmakta iken 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası SAYI: 31 YÜKSEK MAHKEME KARARLARI (danıştay) 189 ile cezalandırılmasına ilişkin 15.2.2007 tarih ve 3 sayılı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada dosyada mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının muhafaza etmekle görevli olduğu tapu sicilindeki bilgileri suç örgütüne verdiği ve bu eylemin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak şeklinde değerlendirilmesi suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda Kayseri 2.İdare Mahkemesince verilen 22.10.2008 günlü, E: 2007/473- K:2008/861 sayılı kararın davacı tarafından dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır. Danıştay Tetkik Hâkimi: ... Düşüncesi: idare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe Hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür. Danıştay Savcısı: ... Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü: KARAR : İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması hali de mümkündür. Kayseri 2.İdare Mahkemesince verilen 22.10.2008 günlü, E: 2007/473, K:2008/861 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, SONUÇ : Temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 06.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 190 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 657/m.125-E-g DEVLET MEMURLARI KANUNU (Değişik madde: 12/05/1982 - 2670/31 md.) E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak, MEVZUAT ÖZETLERİ KANUNLAR BAKANLAR KURULU KARARLARI YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER GENELGELER MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR KANUNLAR SAYI: 31 193 KANUNLAR TARİH KANUN NO 01.06.2012 6312 6313 6314 6315 6316 6317 03.06.2012 6318 6319 6320 KANUN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasının 21 inci Maddesinin Tadil Edilmesine İlişkin Kararın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Mineral Kaynaklar Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Uluslararası Para Fonu Ana Sözleşmesinde İcra Direktörleri Kurulu Reformuna İlişkin Olarak Yapılması Teklif Edilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Esendere ve Sero Kara Hudut Kapılarının Ortak Kullanımına Dair 194 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KANUN NO 6321 15.06.2012 6322 6323 22.06.2012 6324 6325 6326 TEMMUZ 2012 KANUN Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hazine Müsteşarlığı Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Maliye Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Borç Silme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun İzmir EXPO Alanı Hakkında Kanun Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Turist Rehberliği Meslek Kanunu BAKANLAR KURULU KARARLARI TARİH 01.06.2012 06.06.2012 12.06.2012 KARAR NO KONUSU 2012/3188 İthalat Rejimi Kararına Ek Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar 2012/3230 Kibrit İthalatında Korunma Önlemi Uygulanmasına İlişkin Karar 2012/3176 2011 Yılında Meydana Gelen Don Afetleri Nedeniyle Patates Ürünleri Zarar Gören Çiftçilere Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Karar 2012/3191 Tarımsal Kuraklıkla Mücadele ve Kuraklık Yönetimi Çalışmaları Hakkında Karar 2012/3238 Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda Nihai Devir Sözleşmesi İmzalanarak Devir ve Teslim İşlemleri Tamamlanmış Olan Bazı Özelleştirme İşlemleri Hakkında Verilen Yargı Kararlarının Uygulanmasına Yönelik Olarak Tesis Edilecek İş BAKANLAR KURULU KARARLARI 195 SAYI: 31 TARİH 13.06.2012 16.06.2012 19.06.2012 22.06.2012 23.06.2012 KARAR NO KONUSU ve İşlemlere İlişkin Karar 2012/3235 8/2/2002 Tarihli ve 2002/3729 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3261 Ham Petrol ve Jet Yakıtının Türkiye Üzerinden Karayolu veya Demiryolu ile Taşınmasına İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3241 Hububat Ürünü Alımı ve Satımı Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3305 Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar 2012/3192 Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Boş Bulunan Adalet Bakanlığı Temsilciliğinde, Kalan Süreyi Tamamlamak Üzere, Müsteşar Yardımcısı Hasan DUDAKLI’nın Görevlendirilmesi Hakkında Karar 2012/3299 Tabii Afetler Nedeniyle Zarar Gören Pancar Üreticilerinin Özelleştirme Kapsam ve Programındaki Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye Olan Borçlarının Ertelenmesine İlişkin Karar 2012/3250 İsrail Devleti Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3193 Erzurum İlinde Yürütülen Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Çalışmaları Kapsamında Bulunan Bazı Taşınmazların Erzurum Büyükşehir Belediyesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3194 Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü Maddesinin (b) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar 2012/3208 İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak İslami İlimler Fakültesi Kurulması Hakkında Karar 2012/3209 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak Enstitü ve Fakülte Kurulması Hakkında Karar 196 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KARAR NO 2012/3218 TEMMUZ 2012 KONUSU Okan Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kurulması Hakkında Karar 2012/3219 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin Adının İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3220 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kurulması Hakkında Karar 2012/3221 Adana İli, Tufanbeyli İlçesinde Tesis Edilecek Tufanbeyli Termik Santralının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3223 2012 Yılı Yatırım Programında Yer Alan Ünye İçmesuyu Projesi (DOKAP) Kapsamında Bulunan Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3226 Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin Kapatılması ve Adı Geçen Rektörlüğe Bağlı Olarak Mühendislik Fakültesi ile Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Kurulması Hakkında Karar 2012/3228 8/1/2002 Tarihli ve 4736 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinin Birinci Fıkrası Hükmünden Muaf Tutulacakların Tespitine Dair 28/1/2002 Tarihli ve 2002/3654 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar 2012/3237 2012 Yılının Ekim Ayında Başlayıp Kasım Ayında Tamamlanması Gereken Oda ve Borsaların Organ BAKANLAR KURULU KARARLARI 197 SAYI: 31 TARİH 24.06.2012 26.06.2012 KARAR NO KONUSU Seçimlerinin, 2013 Yılının Şubat Ayında Başlayıp Mart Ayında Tamamlanması Hakkında Karar 2012/3243 Bazı Enstitü, Fakülte ve Yüksekokulların Karşılarında Belirtilen Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak Kurulması Hakkında Karar 2012/3244 Dışişleri Bakanlığının Yurtdışı Teşkilatında Düzenleme Yapılması Hakkında Karar 2012/3245 KTO-Karatay Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Kurulması Hakkında Karar 2012/3246 İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Uygulamalı Bilimler Fakültesi Kurulması Hakkında Karar 2012/3247 TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Bulunan Güzel Sanatlar Fakültesinin Adının Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3306 Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar Hakkında Karar 2012/3255 Her Tür Pasaport Hamili Tayland Vatandaşlarına, Türkiye’ye Yapacakları Turistik Amaçlı Seyahatlerde Türkiye’de Kalış Süreleri 180 Gün İçinde 90 Günü Geçmemek Kaydıyla Her Girişlerinde 30 Gün Süreyle Vize Muafiyeti Sağlanması Hakkında Karar 2012/3285 Emniyet Genel Müdürlüğünün Merkez Teşkilatında 11 Adet Şube Müdürlüğü Kurulması Hakkında Karar 198 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KARAR NO TEMMUZ 2012 KONUSU 2012/3287 27.06.2012 28.06.2012 Van İlinde Meydana Gelen Deprem Sebebiyle İl Genelinde Yürütülen Çalışmalar Kapsamında İnşa Edilecek Kalıcı Konut ve Sosyal Donatı Sahalarıyla İlgili Altyapı Projelerinin Uygulanması İçin İhtiyaç Duyulan Taşınmazların Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3264 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna Ait Boş Kadrolarda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar 2012/3268 Ankara-Kalecik Barajının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3280 Balıkesir Körfez Havalimanının İsminin “Balıkesir Koca Seyit Havalimanı” Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3288 Karayolları Genel Müdürlüğünün Taşra Teşkilatında Yer Alan 17 nci Bölge Müdürlüğünün Kapatılması Hakkında Karar 2012/3304 8/1/2002 Tarihli ve 4736 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinin Birinci Fıkrası Hükmünden Muaf Tutulacakların Tespitine Dair 28/1/2002 Tarihli ve 2002/3654 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar YÖNETMELİKLER TARİH 01.06.2012 KONUSU Dernekler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Silâhlı Kuvvetleri Subay Sınıflandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Askerlik Yükümlülüğünü Millî Eğitim Bakanlığı Emrinde Öğretmen Olarak Yerine Getirecekler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 31 TARİH 02.06.2012 03.06.2012 04.06.2012 05.06.2012 199 KONUSU Gaziantep Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Muğla Üniversitesi Yabancı Dil Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Silâhlı Kuvvetlerinin İhtiyaç Duyduğu Yedek Subay Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esaslar ile Celp Usulleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Sanayi Şûrası Yönetmeliği Borsa Muamelat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Oda Muamelat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Odalarda Mesleklerin Gruplandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Ticaret Borsalarında Mesleklerin Gruplandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Gazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyetinin Oluşumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Siirt Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik TİKA Uzmanlığı Yönetmeliği KOSGEB Rehberlik ve Denetim Kurulu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Tütün Mamullerinin Üretim ve Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Elektronik Haberleşme Sektöründe Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Yönetmelik Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Türk Halkbilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 200 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU Siirt Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 06.06.2012 Hacettepe Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği, Meslek Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 07.06.2012 Bingöl Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Bozok Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 08.06.2012 Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılmaları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Tapu ve Kadastro Uzman ve Uzman Yardımcılığı Sınav, Atama, Yetiştirilme, Görev ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İpekböceği Yumurtası Üretimi ve Kontrolüne İlişkin Yönetmelik Sümer Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği Sosyal Güvenlik Kurumu Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ) Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliği 09.06.2012 Bilecik Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bilecik Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bilecik Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bilecik Üniversitesi Osmanlı Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 31 TARİH 10.06.2012 11.06.2012 12.06.2012 201 KONUSU Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği Uşak Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği Celal Bayar Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Yabancı Dil Hazırlık Eğitim-Öğretim Yönetmeliği Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Velî Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Konya Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Konya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Konya Üniversitesi Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Konya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği Gümrük Muhafaza Görev Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Doğal Gaz Piyasası Sertifika Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Personel Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Noterlik Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Balıkesir Üniversitesi Araştırma Laboratuvarları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 202 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu Ön Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği İstanbul Medeniyet Üniversitesi Çocuk Eğitim ve Bilim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yüzüncü Yıl Üniversitesi Nüfus ve Göç Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Yaz Okulu Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 13.06.2012 Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kültür Yatırım ve Girişimlerine Taşınmaz Kullandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Sağlık Bakanlığı Sağlık Uzman ve Uzman Yardımcılığı Yönetmeliği Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Uzaktan Eğitim Merkezi Yönetmeliği 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa 2984 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde Hükümlerinin Uygulama Esaslarını Belirten Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik 2809 Sayılı Kanunun Geçici 10. Maddesinin 2. Fıkrası Gereğince Öğretim Üyeliğine Yükseltilecek Sanat Dalları Öğretmenleri Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 2. Maddesine Göre Konservatuvarlardan Üniversitelere Geçen Sözleşmeli Öğretim Elemanları ile İlgili Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Enformatik Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Özel Statülü Üniversiteler Üst Yönetim Kurullarının Görev ve Yetkilerine İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair YÖNETMELİKLER SAYI: 31 TARİH 203 KONUSU Yönetmelik Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Türk Ermeni İlişkileri Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Yakın Çağ Tarih Araştırmaları Milli Komitesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Yükseköğretim Kurumları Satınalma ve İhale Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Kuruluş İşleyiş ve Görev Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Yönetmelik Bilecik Üniversitesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bilecik Üniversitesi Önlisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Medeniyet Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Kilis 7 Aralık Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Süleyman Demirel Üniversitesi Yaz Dönemi Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 14.06.2012 Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Orman Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Ankara Üniversitesi Süperiletken Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Şifa Üniversitesi Bornova Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 204 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU 15.06.2012 Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu ve İşyurtlarının İdare ve İhale Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Batı Balkan Menşe Kümülasyon Sistemi Kapsamı Ticarette Eşyanın Tercihli Menşeinin Tespiti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İki Taraflı Menşe Kümülasyon Sistemi Kapsamı Ticarette Eşyanın Tercihli Menşeinin Tespiti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bahçeşehir Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Balıkesir Üniversitesi Diploma, Diploma Defteri, Mezuniyet Belgesi ile Diğer Belgelerin Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Erciyes Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliği Giresun Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 16.06.2012 Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Görev Yerleri İtibarıyla Vergi Müfettişleri Yer Değiştirme Yönetmeliği Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü Personeli Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 31 TARİH 205 KONUSU 17.06.2012 Dumlupınar Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliği 18.06.2012 Boğaziçi Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Muş Alparslan Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar-Yayınlar ve Projeler Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 19.06.2012 Ticari Taşıt Kullanma Belgesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türk Askeri Tarih Komisyonu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 20.06.2012 Atılım Üniversitesi Öğrenci Kayıt, Kabul Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Erzincan Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Hacettepe Üniversitesi Tütün Kontrol, Eğitim, Vergilendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Meslek Yüksekokulu Ön Lisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik 21.06.2012 Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yüksek Danışma Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Kadrolu Personel Disiplin Amirleri Yönetmeliği Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personel Disiplin Amirleri Yönetmeliği Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 206 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU Bingöl Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Erciyes Üniversitesi Betül-Ziya Eren Genom ve Kök Hücre Merkezi Yönetmeliği Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği Sinop Üniversitesi Okul Öncesi Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Süleyman Demirel Üniversitesi Doğal ve Endüstriyel Yapı Malzemeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yüzüncü Yıl Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 22.06.2012 Kırsal Kalkınma Programı Yönetim Otoritesinin Görevleri ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik Gümrük ve Ticaret Konseyi Yönetmeliği Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği Haliç Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliği Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yaşar Üniversitesi Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 23.06.2012 2012/3169 Düzenlenmemiş Alanda Karşılıklı Tanıma Yönetmeliği 2012/3189 Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Sağlık Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Disiplin Amirleri Yönetmeliği 24.06.2012 Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 31 TARİH 207 KONUSU Ahi Evran Üniversitesi Yabancı Dil ve Hazırlık Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Anadolu Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Uşak Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 25.06.2012 Maliye Bakanlığı Defterdarlık Uzmanlığı Yönetmeliği Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzmanlığı Yönetmeliği 26.06.2012 2012/3180 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 2012/3262 Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 2012/3303 Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Dışişleri Bakanlığı Personeli Sicil Amirleri Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Personelinin Yurt Dışı Sürekli Göreve Atanmasına İlişkin Yönetmelik 27.06.2012 Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Adlî Yargı Hâkim ve Savcı Adayları ile İdarî Yargı Hâkim Adaylarının Meslek Öncesi Hazırlık ve Son Dönem Eğitimlerinin Yaptırılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Sosyal Güvenlik Kurumu Personeli Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Yalova Üniversitesi Önlisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 208 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU Yalova Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 28.06.2012 Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılmaları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Taşra Teşkilatı Personelinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Bitki Koruma Ürünleri Kontrol Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik Personel Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Memurları Disiplin Amirleri Yönetmeliği Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personeli Disiplin Amirleri Yönetmeliği Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personeli Sicil Amirleri Yönetmeliği Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Personel Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik TEBLİĞLER 209 SAYI: 31 TARİH KONUSU Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Varlıklar ve Tüketim Malzemesi Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik GENELGELER TARİH KONUSU 05.06.2012 Onuncu Kalkınma Planı Hazırlıkları ile İlgili 2012/14 Sayılı Başbakanlık Genelgesi 16.06.2012 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Taşınmazları ile İlgili Yapılacak İşlemler Hakkında 2012/15 Sayılı Başbakanlık Genelgesi TEBLİĞLER TARİH KONUSU 01.06.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/29) İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/30) 2012 Yılı Nisan Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi 2012 Yılı Nisan Ayına Ait İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi Anonim Şirket Esas Mukavelelerinde İmtiyaz Tesis Eden Hükümlerin Uyarlanmasına İlişkin Tebliğ (No: İç Ticaret 2012/1)’in Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: İç Ticaret 2012/2) Yerel Yönetim Hizmet Koluna İlişkin Mali ve Sosyal Haklara Dair Toplu Sözleşme 02.06.2012 Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No: 2011/26)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/38) 05.06.2012 Gümrük Genel Tebliği (Transit Rejimi) (Seri No: 2) 06.06.2012 İthalatta Kota ve Tarife Kontenjanı İdaresine İlişkin Tebliğ (No: 2012/2) Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Veteriner İlaçlarına Ait Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması ve Maksimum Kalıntı Limitlerinin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ 210 LEGES Hukuk Dergisi TARİH TEMMUZ 2012 KONUSU (Tebliğ No: 2011/20)’in Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/39) Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 70) 08.06.2012 Pamukların Kontrolüne İlişkin Tebliğ (Ürün Güvenliği ve 12.06.2012 13.06.2012 13.06.2012 14.06.2012 15.06.2012 Denetimi: 2012/25) İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2004/20)’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerine Destekleme Ödemesi Yapılması Hakkında Tebliğ (No: 2012/41) İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (2012/46) Organik Tarım Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/47) İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2012/13) Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ Yurtiçi Sertifikalı Tohum Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2012/45) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 13/6/2012 Tarihli ve 2012/ ÖİB-K-17 Sayılı Kararı S&Q Mart Kalite Güvenlik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: SGM 2009/15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SGM: 2012/11) İşkolu Tespit Kararları (No: 2012/31-32-33-34-35-36) İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2007/14 Sayılı Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2007/15 Sayılı Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ İthalatta Kota ve Tarife Kontenjanı İdaresine İlişkin Tebliğ (No: 2012/3) TEBLİĞLER 211 SAYI: 31 TARİH KONUSU Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/40) Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (No: 2012/49) 15.06.2012 Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Dış Ticaretine İlişkin Tebliğ (Dış Ticaret: 2011/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ 16.06.2012 Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 67) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 12/6/2012 Tarihli ve 2012/69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 79, 80, 81, 82 ve 84 Sayılı Kararları 19.06.2012 Gerilim Altında Çalışma – 1000 V a.a. ve 1500 V. d.a.’ya Kadar Olan Gerilimlerde Kullanılan El Aletleri ile İlgili Tebliğ (TS EN 60900) (No: MSG-MS-2012/13) Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği (No: 2012/51) Reeskont ve Avans İşlemlerinde Uygulanacak Faiz Oranları 20.06.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/37) Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2012/1) 2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1) Listesi 2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin (D3) Listesi 2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H) Listesi 2012 Yılı Mayıs Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası Belgelerinin (Y) Listesi Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Re’sen İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Yem Bitkileri Desteklemeleri Uygulama Esasları Tebliği (No: 2012/48) 212 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 TARİH KONUSU 22.06.2012 Ev Tipi Soğutma Cihazlarının Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/4) Ev Tipi Bulaşık Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/5) 23.06.2012 24.06.2012 25.06.2012 26.06.2012 27.06.2012 Ev Tipi Çamaşır Makinelerinin Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/6) Televizyonların Enerji Etiketlemesine Dair Tebliğ (SGM-2012/7) Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2012/43) Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/6) Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 119) Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 44) Teknik Müşavirlik Hizmetlerine Sağlanacak Devlet Yardımları Hakkında Tebliğ (No: 2012/3) Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2012/4) Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2012/53) 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Uyarınca Elkonulan Eşya veya Alıkonulan Aracın Muhafaza, Depolama, Yükleme, Boşaltma ve Nakliye Ücretlerine Dair Tebliğ Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 4) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 415) Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: IV No: 60) Hazine Müsteşarlığı Tarafından Kullandırılan Dış Finansman İmkanlarına İlişkin Tebliğ (No: 2012/1) Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre 2012 Yılı Ürünü Yağlı Tohumlu Bitkiler, Hububat ve Baklagil Fark MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 213 SAYI: 31 TARİH KONUSU Ödemesi Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2012/42) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2012/85-86-87-91-92-93-94-95-9798-99 Sayılı Kararları Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2012/ÖİB-K-18 ve 2012/ ÖİB-K19 Sayılı Kararları 28.06.2012 397 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Tebliğ (Sıra No: 416) Bankalarca Kamuya Açıklanacak Finansal Tablolar ile Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Hakkında Tebliğ Kredi Riski Azaltım Tekniklerine İlişkin Tebliğ Yapısal Pozisyona İlişkin Tebliğ Risk Ölçüm Modelleri ile Piyasa Riskinin Hesaplanmasına ve Risk Ölçüm Modellerinin Değerlendirilmesine İlişkin Tebliğ Opsiyonlardan Kaynaklanan Piyasa Riski İçin Standart Metoda Göre Sermaye Yükümlülüğü Hesaplanmasına İlişkin Tebliğ MİLLETLERARASI ANDLAŞMA TARİH 06.06.2012 12.06.2012 KARAR NO KONUSU 2012/3185 Türkiye Cumhuriyeti ile Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası Arasında İmzalanan “Üçüncü Program Amaçlı Çevresel Sürdürülebilirlik ve Enerji Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi”ne İlişkin Anlaşma ve Eki Mektubun Onaylanması Hakkında Karar 2012/3238 Uluslararası Para Fonu Ana Sözleşmesinde İcra Direktörleri Kurulu Reformuna İlişkin Olarak Yapılması Teklif Edilen Değişikliklerin Onaylanması Hakkında Karar 2012/3239 Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin 137 ve 138 Sayılı Guvernörler Kurulu Kararlarının Onaylanması Hakkında Karar 214 LEGES Hukuk Dergisi TARİH 15.06.2012 24.06.2012 28.06.2012 KARAR NO TEMMUZ 2012 KONUSU 2012/3234 İslam Konferansı Örgütü Şartı’nın Çekince ile Onaylanması Hakkında Karar 2012/3206 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3298 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kraljevo (Morava) Havalimanının Kısmen Yeniden İnşası Projesinin Finansmanına İlişkin Hibe Anlaşması’nın Yürürlüğe Girmesi Hakkında Karar 2012/3205 Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3267 Katılım Öncesi Yardım Aracı Geçiş Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma Bileşeni Çerçevesinde 2009 Türkiye Ulusal Programına Yönelik Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Finansman Anlaşmasına Zeyilname No 1’in İlişik Notalarla Birlikte Onaylanması Hakkında Karar 2012/3269 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Su Alanında Teknik İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3276 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik, Hizmet/Resmi ve Hususi Pasaport Hamilleri İçin Vizelerin Karşılıklı Olarak Kaldırılmasına Dair Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3279 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın Onaylanması Hakkında Karar MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 215 SAYI: 31 TARİH KARAR NO KONUSU 2012/3281 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3284 Türkiye Cumhuriyeti Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite Kontrolü, Denetim ve Karantina Genel İdaresi Arasında Türkiye’den Çin’e Gönderilen Tütünün Bitki Sağlığı Şartları Konusunda Protokol’ün Onaylanması Hakkında Karar HUKUK HABERLERİ AVUKATLARIN KABUS DOLU PİKNİĞİ SAHİPSİZ MÜLKLERDE MAFYA GÖLGESİ BOŞANAN EŞE SÜRE SINIRI OLMAKSIZIN YOKSULLUK NAFAKASI YARGITAYDAN BAZ İSTASYONU KARARI 1 AYLIK KOCASıNA TAZMİNAT ÖDEYECEK HÂKİM, ÇARŞAFLI KADINA HAKARETTEN YARGILANACAK HABERLER 219 SAYI: 31 Avukatların kabus dolu pikniği B ursa’da daha önce haciz yaptıkları yere pikniğe gelen hukuk bürosu çalışanlarını hürriyetlerinden yoksun kıldıkları iddia edilen 4 kişi, toplam 20 yıl hapis ve 40 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. İddiaya göre, 3 yıl önce bir hukuk bürosunda birlikte çalışan avukatlar Hakan Ören (42), Mustafa Koyuncu (28), Onur Seyrek (28), stajyer avukat Yaver Ören (29), büro çalışanları Süleyman Seyit (29), Ersin Aktaş (27) ve Ufuk Aydın (29), arkadaşları İsmail Çalışkan’ın (26) mezuniyetini kutlamak için merkez Nilüfer ilçesine bağlı Gölyazı beldesine pikniğe gitti. havaya ateş açması sonucu sakinleşti. Aracın içinden inmeyerek yaklaşık yarım saat boyunca jandarmayı bekleyen avukatlar, yaşadıkları dehşet dakikalarıyla ilgili savcılığa ifade verdi. Olayla alakalı Gölyazı Mahallesi sakini 4 kişi ve hukuk bürosu çalışanları hakkında, karşılıklı olarak birbirlerini darp edip hakarette bulundukları iddiasıyla dava açıldı. Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesi celseler sonra kararını açıkladı. Buna göre, F.E., S.E., S.E. ve K.A., “kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” suçundan 5’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca 4 sanığın “basit kasten yaralaYemeğin ardından toplu olarak çay ma ve mala zarar vermek” suçlarından içmeye giden hukuk bürosu çalışan- toplam 10 biner liralık adli para cezaları, burada daha önce haciz işlemleri sını 8 eşit taksitle ödemesine hükmeiçin iş yerine gittikleri F.E. ile karşılaş- dildi. tı. Taraflar arasında çıkan tartışma bir Öte yandan, hukuk bürosu çalışanı anda büyüdü. 7 kişinin ise “basit yaralama” suçun- ’ATEŞ AÇILINCA SAKİNLEŞTİ- dan ayrı ayrı beraatlerine karar verildi. LER...’ Yargıtay’ın kararı onaması halinde Olayların daha fazla büyümemesi haklarında hapis cezası verilen 4 sanık için araçlarına binerek kaçmak isteyen tutuklanacak. avukatların yolunu kestiği iddia ediİHA len vatandaşlar, avukat Hakan Ören’in S Sahipsiz mülklerde mafya gölgesi ediyor. İstanbul’da sahipsiz onbinlerce gayrimenkul olduğunu açıklayan Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz, “Defterdarlık sahipsiz gayrimenkullerde birinci derecede akrabaya bakıyor. Kimse buSahipsiz mülkleri toplayan def- lunmazsa kayyıma geçen bu mülklertardarlıklar, kayyıma geçen bu gay- de gelir elde ediliyor” dedi. Defterdarlıkların bu gayrimenkulrimenkullerden büyük bir gelir elde ayıları onbinleri bulan sahipsiz gayrimenkuller mafyanın yeni gelir kapısı oldu. Sanal akraba yaratan mafya, kayyımdaki gayrimüslimlere ait çok değerli mülkleri sahtecilikle topluyor. 220 LEGES Hukuk Dergisi leri 10 yıl kiraya verdiğini sonra da satış hakkı elde ettiğini anlatan Kiraz, “Gayrimenkulüm mirasçısı ortaya çıkarsa mülkü hemen geri alıyor. Satılmışsa da değerini devletten talep ediyor” diye konuştu. TEMMUZ 2012 akrabaya bakıyor. Kimse çıkmazsa bünyesine katıyor. Fakat miras kuşaktan kuşağa geçer. Çok uzaktan da olsa mirasçılar çıkabilir.” Milliyet Gazetesi’ne konuşan Kiraz, son dönemde kendilerine bu şeBEYOĞLU’NUN %40’I KAY- kilde davaların geldiğini belirterek, YIMDA olayın başka bir açıdan suistimal edilÖzellikle İstanbul’da Rumlara, Ya- diğini de kaydetti. hudilere ve Ermenilere ait bu tarz birSon yıllarda mafyanın işin içine çok mülkün bulunduğuna vurgu yapan dahil olduğunu belirten Kiraz, “MafKiraz, şunları söyledi: ya sahipsiz gayrimenkuller için sanal “Daha çok gayrimüslimlerin mülk- akraba yaratıyor. Bir kişi hiç alakası leri sahipsiz kalmış. Beyoğlu’nun olmadığı halde gayrimenkulün ölen yüzde 40’ı kayyımda. O mülklerin sa- sahipleriyle uzaktan akraba gibi göshipleri bulunamamış. Ayrıca, Aydınlı, teriliyor. Bu kişiler de gelip defterPendik ve Tuzla’da çok sayıda sahipsiz darlıktan çok değerli mülkleri alıyor. mülk var. Devler bunlardan gelir elde Genelde gayrimüslimlerin mülkleri ediyor. Ama sadece birinci dereceden bu şekilde alınıyor” diyerek görüşünü dile getirdi. Boşanan eşe süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası A nayasa Mahkemesi, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesinin sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olduğuna dikkat çekti. Aile Mahkemesi Sıfatıyla Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “süresiz olarak” ibaresinin Anayasa aykırılık iddiasını reddeden Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Kararın gerekçesinde, vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devletinin, “insan onuru”nun korunmasını amaçladığı, bunun için sosyal adaleti sağlamaya çalıştığı belirtildi. Kararda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eşin, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında ve sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmediği müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka isteyebileceğine işaret edildi. Kararda, itiraz konusu “süresiz olarak” ibaresinin, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmediğinin altı çizile- HABERLER 221 SAYI: 31 rek, “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacının, boşanmadan dolayı ANAYASA MAHKEMESİ KAyoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş RARI tarafından, şartları bulunduğu sürece Anayasa Mahkemesi ekonomik yönden desteklenmesi ve Başkanlığından: asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması olduğuna vurgu yapıldı. Esas Sayısı : 2011/136 -AMAÇ ZENGİNLEŞME DEĞİLKarar Sayısı : 2012/72 Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışmanın ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesinin yer aldığının belirtildiği kararda, “Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiştir. Bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur” denildi. Karar Günü : 17.5.2012 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) İTİRAZIN KONUSU : 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Daha önce davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının iptali ile tamamen kaldırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralda yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “Dava dosyamızda, davacı vekilince tarafların daha önce Bursa 1. 26 Haziran 2012 SALI Aile Mahkemesi’nin 2007/1093 esas, 2009/224 karar sayılı ve 24.10.2007 Resmî Gazete tarihli kararı ile boşanmalarına karar Sayı : 28335 verildiği aynı karar ile 250 TL davalı 222 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Kanun maddesinde nafakaya hangi hallerde hükmedileceği, davacı ve davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı, tarafların yaşlarının evli kaldıkları sürenin çocuklarının olup olmamasının dikkate alınıp alınmayacağı, hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceği ayrıntılı olarak açıklanmamış sadece boşanmada kusuru daha ağır olmayan boşanma sebebi ile yoksulluğa düşecek kişi lehine düşülen bir durum değil de zaten Mahkememizce 17.11.2011 tarihli içinde bulunulan bir hal ise ne olacağı celsede Türk Medeni Kanunu’nun 175. açıklanmış değildir. Bu maddeye istinaden oluşan genel maddesinin 1. fıkrasında boşanmada eşler lehine hükmedilecek yoksulluk Yargı içtihatlarına göre boşanan tarafnafakasının sürekli olmasını açıklayan lardan kusurlu görülen kişinin çeşitli ‘süresiz’ ibaresinin Anayasaya aykırı- sebeplerle genellikle erkeğin aleyhilığı düşüncesi ile iptali talebi ile mah- ne ekonomik olarak iyi bir durumda kemenize başvuru yapılmasına karar olup olmadığına bakılmaksızın eğer çalışmayacak şekilde özürlü değil ise verilmiştir. ekonomik durumu iyi olmasa örneğin Dava dosyamızda davacı aleyhine kişinin sürekli bir iş veya geliri olmasa daha önce Bursa 1. Aile Mahkemesi’nce 2007/1093 esas, 2009/224 karar sayılı kendisi dışındaki sebeplerle çalışamakarar ile bağlanan nafakanın kaldırıl- sa dahi sürekli olan nafakaya hükmeması dava edilmekte olup Türk Me- dilmektedir. kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedildiği, bu kararın esasında bir haksızlık olduğu, davalının kötü niyetli olduğu evvelinden beri sigortasız olarak çalıştığı ve muhtaç durumda olmadığı halde lehine yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davacının bunu düzenli olarak ödediği, davacının BAĞKUR emekli maaşı aldığı ve başkaca geliri olmadığı kendisinin dahi geçim sıkıntısı içinde olduğu anlatılarak nafakanın kaldırılması talep edilmiştir. Bu yoksulluk nafakasına hükmedeni Kanunu’nun 175. maddesinin 2. fıkrası davada uygulanacak kanun hü- debilmek için tarafların evli kaldığı kümlerindendir. sürenin, tarafların çocuklarının olup Anayasaya aykırılık düşüncemizi olmamasının, nafaka alacaklısının çaana hatları ile şu şekilde açıklamak is- lışmaya engel bir özrünün olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. teriz: Türk Medeni Kanunu’nun ‘Yoksulluk nafakası’ başlıklı 175. maddesinin 1. fıkrasında ‘Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.’ denilmekte, 2. fıkrasında ise ‘Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz’ denilmektedir. Lehine nafaka hükmedilecek kişinin erkek veya kadın olması konusunda bir ayrım yok ise de uygulamada bu nafaka genellikle kadınlar lehine hükmedilmektedir. Biz yaklaşık 11 yıllık hakimliğimizde erkek lehine nafaka hükmedilen bir dava ile karşılaşmadık. Bu yoksulluk nafakasının sürekli şekilde ömür boyu sürecek şekilde ol- SAYI: 31 HABERLER 223 ması pek çok halde katı yargı içtihatlarının da tesiri ile halde adalet hissi ile bağdaşmayacak sonuçlar doğurmaktadır. masının dürüstçe olamayan evlilik taleplerini teşvik edici, yine boşanan kişilerin yeniden evlenmesini engelleyici mahiyette olduğu çok açıktır. Öncelikle söylemeliyiz ki genellikle boşanmaya sebep olaylarda pek çok halde iki tarafında direkt veya dolaylı olarak kusurlu hareketleri olduğu halde mesela bazen isbat güçlüğü, aile içi sorunların tam olarak anlatılmak istenmemesi, mahremiyet düşüncesi, hakimin düşünce yapısı hayata bakış açısı gibi pek çok sebeplerle taraflardan biri gerçekte olduğundan farklı olarak kusurlu, kusursuz az veya daha çok kusurlu kabul edilebilmektedir. Ayrıca boşanmaya sebep olaylardaki kusur pek çok halde görece ve sübjektiftir. Bu durumda kusurun daha ağır olduğu kabul edilen kişinin kusuru olsa bile daha az kabul edilen diğerine sürekli nafaka yükümlüğü altına sokulmasının çok sağlam ve her halde geçerli gerekçeleri olmayacaktır. Bazen boşanmak hem taraflar hem korunmaya muhtaç çocuklar ve toplumsal açıdan evliliğin sürmesinden daha uygundur. Esasında taraflar ve toplumsal açıdan boşanmanın daha uygun olduğu pek çok halde bu yükümlülük yani ömür boyu sürecek nafaka yükümlülüğü korkusu ile boşanmak yerine sorunlu olan evliliği sürdürmeye buna katlanmaya zorlamaktadır. Bunun aile içi huzursuzluk ve şiddete de bir şekilde etkisinin olabileceği rahatlıkla söylenebilir. Bu nafakanın sürekli olması yükümlü kişi için ömür boyu sürecek bir mali yükümlülük altına sokmakta, boşanmakla ortak hayatları biten kişileri birbirlerine sürekli olarak bağımlı kılmaktadır. Evlilik iki insan arasında sözleşme ile bir birliktelik kurmakta ve kan gibi doğal olamayan bir akrabalık tesis etmektedir. Boşanma ile bu birliktelik sona ermesine rağmen ömür boyu sürecek bir yükümlülük ile kişiler birbirlerine bağımlı kılınmaktadır. Pek çok halde yoksulluk nafakası borçluları boşanmasa idi evlilik içinde olduğundan daha fazla ağır bir yük altına girmektedirler. Sürekli mahiyetteki yoksulluk nafakasının pek çok sosyal yardımın da etkisi ile kişileri çalışmamaya teşvik edici bir etkisi de bulunmaktadır. Nafakanın yükümlüleri üzerindeki olumsuz etkisi sadece sosyal ve ekonomik değildir, özgürlüğü kısıtlayıcı sonucu da bulunmaktadır. İcra ve İflas Kanunu’nun ‘Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası’ başlıklı 344. maddesinin 1. fıkrasında ‘Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir’ denilmekte olup, bu hükme göre nafaka ödemeyen yükümlüler hapis cezası ile cezalandırılmakta, kişilerin nafaka borçlarını pek çok durumda yakınları ödemektedir. Nafakanın hakimce kusuru daha Yoksulluk nafakasının sürekli ol- az olmayan tarafa aleyhine ve kişinin 224 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 mali gücüne göre kararlaştırıldığı, bunun daha sonra bunun kaldırılabileceği veya değiştirilebileceği, mahsurların kanundan çok uygulayıcılardan kaynaklandığı düşüncesi açıkladığımız sakıncaları bertaraf etmemektedir. eşine böylece diğer bir kişiye sürekli nafaka yükümlüğü altına sokulmasının herkesin bir ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu açıklayan Anayasamızın 10. maddesine de aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Anayasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen 2. maddesinde devletimizin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu açıklanmaktadır. Devletimiz insan haklarına riayet etmek konusunda İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine de taraf olmuştur. Taraf olunan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesindeki haklara uygun düzenlemeler yapmak hem bu sözleşmeye taraf olmanın bir gereği, hem de Anayasamızın 2. maddesinin bir gereğidir. Yine aynı hüküm nafaka yükümlülerinin yeniden aile hayatı kurmasını engelleyici mahiyette olduğundan ailenin Türk toplumunun temeli olup eşler arasında eşitliğe dayandığını devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağına dair 41. maddesi ile çelişen sonuçlar doğuracağını düşünmekteyiz. Bir kişinin sürekli olarak kan bağı ile akraba olmadığı boşandığı eşine sürekli yani ömür boyu nafaka bağlanmasının insan haklarına aykırı olduğunu bunu hüküm altına alan Türk Medeni Kanununun 175. maddesinin 2. fıkrasının Anayasamızın devletin niteliklerini açıklayan ve devletimizin insan haklarına saygılı bir devlet olduğunu 2. maddesine aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Özet olarak açıkladığımız düşüncemiz dikkate alınarak Anayasamızın 152. maddesi gereğince inceleme yapılarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinin nafaka yükümlüğünün hangi hallerde ve ne şekilde hükmedileceğini hangi hallerde kaldırılmasının istenebileceğini, tarafların özürlerinin mali güçlerinin yaşlarının evlilik süresinin etkisinin ne olacağını ayrıntılı olarak düzenlememesi sebebi ile öncelikle tümden, bunun kabul edilmemesi halinde nafakanın sürekli olarak hükmedileceğini öngören ‘süresiz olarak’ ibaresinin iptaline karar verilmesini talep ederiz.” Yine bağlanacak nafakanın açıkça hangi hallerde hükmedileceğini hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceğini açıklamaması sebebi, davacı ve III- YASA METİNLERİ davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı gibi hususlaA- İtiraz Konusu Yasa Kuralı rı açıklaması sebebi ile Anayasamızın 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk devletin niteliklerini açıklayan ve devletimizin soysal bir hukuk devleti ol- Medenî Kanunu’nun itiraz konusu duğunu açıklayan 2. maddesine aykırı ibareyi de içeren ‘Yoksulluk Nafakası’ başlıklı 175. maddesi şöyledir: olduğunu düşünmekteyiz. “Boşanma yüzünden yoksulluğa Yine bir kişinin diğer boşandığı SAYI: 31 HABERLER 225 bir mali yükümlülük altına girdiği, nafakaya hangi hallerde hükmedileceğinin, hangi hallerde kaldırılacağının ve tarafların ekonomik koşullarının Nafaka yükümlüsünün kusuru aran- ne şekilde dikkate alınacağının yasada açıkça belirtilmemiş olduğu, yokmaz.” sulluk nafakasının boşanan eşlerin B- Dayanılan Anayasa Kuralları yeniden evlenmelerini engelleyici niBaşvuru kararında, Anayasa’nın 2., teliği bulunduğu belirtilerek, kuralın, Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddeleri10. ve 41. maddelerine dayanılmıştır. ne aykırı olduğu ileri sürülmüştür. IV- İLK İNCELEME Anayasa’nın 2. maddesinde yer Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün alan “sosyal hukuk devleti”, vatan8. maddesi uyarınca, Serruh KALELİ, daşlarına asgari bir yaşama düzeyi Alparslan ALTAN, Fulya KANTAR- sağlamayı kendisine görev bilen ve bu CIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar yüzden devletin sosyal ve ekonomik ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAK- yaşama aktif müdahalesini meşru ve SÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep gerekli gören bir anlayışı ifade eder. KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilYILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hi- gilenen sosyal hukuk devleti, “insan cabi DURSUN, Celal Mümtaz AKIN- onuru”nun korunmasını amaçlar ve CI, Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla bunun için sosyal adaleti sağlamaya 12.1.2012 günü yapılan ilk inceleme çalışır. Sosyal hukuk devleti, kişi ve toplantısında, dosyada eksiklik bulun- toplum yararı arasında denge kuran, madığından, 22.11.2001 günlü, 4721 toplumsal dayanışmayı üst düzeyde sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler maddesinin birinci fıkrasında yer alan karşısında koruyarak eşitliği, sosyal “…süresiz olarak…” ibaresinin esası- adaleti sağlayan ve toplumsal dengelenın incelenmesine, oybirliğiyle karar ri gözeten devlettir. verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medenî V- ESASIN İNCELENMESİ Kanunu’nun 175. maddesine göre Başvuru kararı ve ekleri, işin esa- yoksulluk nafakasına hükmedilebilsına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa mesi için boşanmaya hükmedilmiş olkuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve ması, nafaka talep eden eşin boşanma bunların gerekçeleri ile diğer yasama yüzünden yoksulluğa düşmüş ya da belgeleri okunup incelendikten sonra düşecek olması, diğer eşle eşit kusurlu veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu gereği görüşülüp düşünüldü: veya boşanmaya neden olan olaylarda Başvuru kararında, itiraz konusu tamamen kusursuz olması ve nafaka “…süresiz olarak…” ibaresi nedeni talep edilen eşin nafaka ödeyebilecek ile boşanma neticesinde eşlerden bi- ekonomik gücünün bulunması gerekir. rinin diğeri lehine ömür boyu sürecek Nafaka yükümlüsünün kusuru arandüşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. 226 LEGES Hukuk Dergisi maz. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinde sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmediği müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka isteyebilecektir. 176. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının evlenmesi ya da taraflardan birisinin ölümü halinde kendiliğinden, alacaklının evlenmeden fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi, nafaka yükümlüsünün ödeme gücünün tamamen yitirilmesi durumlarında ise mahkeme kararıyla ortadan kalkmaktadır. TEMMUZ 2012 cı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı İtiraz konusu “süresiz olarak” iba- değildir. İptal isteminin reddi gerekir. resi, nafaka alacaklısının her zaman Kuralın Anayasa’nın 10. ve 41. ölünceye kadar yoksulluk nafakası ala- maddesi ile ilgisi görülmemiştir. cağı anlamına gelmemektedir. Kanun VI- SONUÇ koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde “süre22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk siz olarak” ibaresine yer vermesinin Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa birinci fıkrasında yer alan “…süresiz düşecek olan eşin diğer eş tarafından, olarak…” ibaresinin Anayasa’ya ayşartları bulunduğu sürece ekonomik kırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, yönden desteklenmesi ve asgari yaşam Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYgereksinimlerinin karşılanmasıdır. ÇOKLUĞUYLA, 17.5.2012 gününde Evlilik birliğinde eşler arasında ge- karar verildi. çerli olan dayanışma ve yardımlaşma Başkan yükümlülüğünün, evlilik birliğinin Haşim KILIÇ sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk naBaşkanvekili fakasının özünde, ahlâki değerler ve Serruh KALELİ sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amaBaşkanvekili HABERLER 227 SAYI: 31 Alparslan ALTAN Üye Hicabi DURSUN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Mehmet ERTEN Üye Erdal TERCAN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Muammer TOPAL Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zühtü ARSLAN Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU KARŞI OY YAZISI İtirazen iptal başvurusunda bulunan mahkeme, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun yoksulluk nafakası ile ilgili 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve.41. maddelerine aykırılığı savıyla iptalini istemiştir. Nafaka sözlük anlamı itibarıyla zorunlu ihtiyaç ve maişet için sarfolunacak para ve azık demektir. Başka bir ifade ile nafaka, yasaların belirlediği durumlarda genelde zaruret içinde bulunan kimse yada kimselere kanunda belirtilen yükümlüler tarafından verilmesi gerekli yardımlardır. Mevzuatımızda nafaka, bakım nafakası ve yardım nafakası olarak ikiye ayrılmaktadır. Yardım nafakası, herkesin 228 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlet olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. Yasaların hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yasa koyucu hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleTürk Medenî Kanunu’nda yardım rini göz önünde tutarak kullanmalıdır. nafakası için herhangi bir süre şartı öngörülmemişken, bakım nafakasının Evlilik hukuku ve daha da genibir türü olan yoksulluk nafakasının şi olan aile hukuku, diğer hukuk kukanunda belirlenen şartlar dâhilinde rallarından büyük çapta bağımsız bir süresiz talep edilebileceğinin öngörül- alanı düzenlemeye yönelik kurallar mesi Anayasa’nın 2. maddesinde yer içermektedir. Yoksulluk nafakasını düalan “sosyal hukuk devleti” ilkesine zenleyen 4721 sayılı Kanun’un 175. aykırıdır. maddesi evliliğin süresi, nafaka alacak Hukuk, hakkaniyet ve nesafete eşin yaşı, çalışma gücünün niteliği gibi dayanır fakat hakkaniyet ve nesafet özel şartlar aramamıştır. İnsanların bir romantizm veya hissi bir insanlık boşanarak aralarındaki hukuki ilişkiduygusu değildir. Aristo’ya göre hak- yi bitirmiş olmalarına rağmen evlilik kaniyet doğru ve haklı görünen şeydir. birliğinde var olan sorumluluklarının Hakkaniyet ve nesafet ahlaki, sosyal ömür boyu devam etmesi, hem insafve siyasî gerçek karşısında bir değer lı değil, hem de hakkaniyete aykırıdır. hükmünü gerektirir ve bu itibarla da Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka toplumsal ilerleme ve istikrarvasıta- alacağının varlığının belli koşullar alsıdır. Hakkaniyet Medeni Kanun ve tında, nafaka borçlusunun veya nafaka Borçlar Kanununun çeşitli maddele- alacaklısının yaşamı boyunca, sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olmarinde rastlanan bir kavramdır. sı, hak düşürücü süre ve zaman aşımı Anayasa Mahkemesi pek çok kara- kavramlarının kabul edildiği bir hukuk rında hakkaniyet ilkesini ölçü olarak sisteminde adalet duygusunu zedelekullanmıştır. Anayasa Mahkemesi, mektedir. Anayasa’nın 2. maddesinde, CumhuriYoksulluk nafakasının süresiz olyetin nitelikleri arasında sayılan “huması, ileride nafakanın artırılması, kuk devleti”nin, insan haklarına dayanafakanın azaltılması veya nafakanın nan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri huku- kaldırılması davalarının açılmasına ka uygun olan, her alanda adaletli bir neden olacaktır. Bu durumda nafaka hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarasürdüren, konulan kurallarda adalet fın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşıyardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermesi şeklinde düzenlenmişken; bakım nafakası, doğum, evlenme ve boşanma gibi olgularla ilgili nafaka yükümlülüklerini ihtiva etmektedir. Bakım nafakası; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olmak üzere üç alt başlıkta ele alınmaktadır. SAYI: 31 madığını kontrol amacıyla, onun özel hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması bu nafakayı alan tarafın, karşı tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu haller yoksulluk nafakasının süresiz de olsa bir ceza olmadığını savunan görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerekçelerle açıklanamaz. Öte yandan, yoksulluk olgusunun sebebi, sadece, eşinden boşanan tarafın davranışları ve boşanmanın kendisi değildir. Bazı insanların, kendi özellikleri, doğal koşullar veya savaş gibi insan eliyle yaratılan sorunlar nedeniyle, geçimlerini sağlamakta, hatta karınlarını doyurmakta güçlük çekmeleriyle ilgili bir olgu olarak yoksulluğa tarihin her döneminde, her toplumda rastlanabilmektedir. Yoksulluk, günümüzde birtakım makro ve mikro faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan sosyal bir olgu haline gelmiştir. Makro faktörlerin başında; küreselleşme, işsizlik, küresel sermaye, ekonomik krizler ve göç gibi unsurlar gelmektedir. Eğitimsizlik, kapasite yoksunluğu, yoksulluk kültürü ve bireysel özellikler gibi unsurlar ise mikro faktörler arasında yer almaktadır. HABERLER 229 Artık küresel bir sorun halini alan yoksulluk, beraberinde çeşitli sosyal problemler de getirmekte ve birtakım olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Yoksulluk, genel olarak, sosyal dışlanma, şiddet ve suç, gecekondulaşma ve gettolaşma, marjinalleşme, konut ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunlara yol açmaktadır. Yoksulluk ayrıca, aile parçalanmaları, boşanma ve depresyon gibi problemler doğurmaktadır. Bu yapısal durumun değişmesi, kamu yetkilileri tarafından bazı önlemler alınmasını ve bazı harcamalar yapılmasını, aynı biçimde, sosyal politika alanında işlev gören bir dizi kurumun varlığını gerektirmektedir. Avrupa Konseyi’nin 1961’de ortaya koyduğu, 1996’da da revize edilerek geliştirilen Avrupa Sosyal Şartı’na yansıdığı biçimiyle hak vurgusu, sadece çalışanların sosyal güvenlik, örgütlenme ve çalışma hayatını etkileyen kararlara katılma haklarını değil, bunların ötesinde, daha genel anlamda vatandaşlık haklarını da kapsamaktadır. Bu bağlamda Avrupa Sosyal Şartı’nın bütün vatandaşların yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı korunma hakkına sahip olduklarını belirten 30. maddesi, bu hakkın hayata geçirilmesi için kullanılan önemli bir önlem olarak asgari gelir desteği uygulamasını gündeme getirmektedir. Bunun yanı sıra, istihdama yönelik politikaların, toplumsal cinsiyetle ilgili ayırımcılığı önleme politikalarının, azınlıkların veya göçmen işçilerin sorunlarına yönelik çözümler geliştirme, özürlüler gibi özel ihtiyaçları olanlara yönelik önlem alma, evsizlik veya düşük standartta 230 LEGES Hukuk Dergisi konut sorunlarını oradan kaldırma çabalarının, sosyal hak ve siyasi sorumluluk temelli yaklaşımların geliştirilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” vatandaşlarına asgari geçim düzeyi sağlamayı kendisine görev bilen ve bu yüzden devletin sosyal ve ekonomik yaşama aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devleti, insan onurunun korunmasını amaçlar ve bunun için sosyal adaleti ve refahı sağlamaya çalışır. Anayasa Mahkemesi’nin pek çok kararında vurguladığı gibi, sosyal devlet, sosyal adaletin, refahın ve güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir. Kültürümüzden kaynaklanan yardımsever eğilimlerinin, aile dayanış- TEMMUZ 2012 masının, hayır kurumları ve vakıflar gibi geleneksel kurumların yoksullukla mücadele bağlamındaki faaliyetleri sık sık övgüyle anılmaktadır. Ancak, aynı zamanda toplumsal bir olgu olan ve Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir. Açıkladığım nedenlerle; itiraz istemine konu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğundan iptali gerekir. Bu nedenle çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum. Üye Hicabi DURSUN HABERLER 231 SAYI: 31 Yargıtaydan Baz İstasyonu Kararı Y argıtay, baz istasyonlarının şehir dışında mı yoksa şehir içinde mi bulunacağına ilişkin son sözünü söyledi. İnsan sağlığına etkileri uzun süredir tartışılan baz istasyonları artık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla şehir dışında olacak. Kurul, baz istasyonlarının “uzun zaman diliminde insan sağlığına zarar vereceği, insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yarattığı, bu nedenle kaldırılması’ kararı veren yerel mahkeme kararını oy çokluğuyla onadı. Oturduğu apartmanın önündeki elektrik direğine baz istasyonu takılan bir vatandaş, baz istasyonunun radyasyon yaydığının uzmanlarca belirtildiğini, kızının lenf kanserine yakalandığını, bu durumun aile açısından yıkıma neden olduğunu belirterek, baz istasyonunun kaldırılması talebiyle Dava dilekçesinde, istasyonun faaliyetine devam ediyor olmasının aile bireylerinin sağlığı için endişeye yol açtığı kaydedildi. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ise davayı kabul ederek, her gün kontundan çıkıp evine dönen ve günün uzun süresini evinde geçiren davacının ve aile bireylerinin, baz istasyonu ile karşı karşıya kalmasının psikolojilerini olumsuz etkileyeceğinin doğal bir sonuç olduğunu vurguladı. -DAİRE ÖNCE ONADI, SONRA BOZDUYerel mahkeme kararında, davacının kızının lenf kanseri olduğunun altı çizilerek, buna rağmen baz istasyonuyla karşı karşıya yaşamak zorunda bırakılmasının düşündürücü olduğu kaydedildi. Haberleşme hakkının “bireyin konutunda huzurlu ve sağlıklı yaşama hakkından üstün tutulamayacağının’ vurgulandığı kararda, bilirkişi raporuna da atıfta bulunuldu. Kararda, bilirkişi raporunda, davacı ve ailesinin baz istasyonundan olumsuz etkilendiğinin, tedirgin olduklarının gözlendiği, bu nedenle istasyonun başka bir yere yerleştirilmesinin uygun olacağına yer verildiği belirtildi. Karara itiraz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Temyiz talebini değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını yerinde bularak onadı. Daire, yönetmeliğe uygun olarak kurulup işletilse dahi baz istasyonlarının “uzun zaman diliminde insan sağlığında zarara neden olacağını’ ve “ölçülebilen bir zarar olmasa da insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yarattığını’ belirterek, baz istasyonlarının yerleşim yerlerinden uzaklaştırılmasına karar verdi. Davalı GSM şirketinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine dosyayı yeniden görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bu kez karar değişikliğine giderek yerel mahkemenin kararını bozdu. -BAZ İSTASYONLARI ŞEHİR DIŞINA KURULACAKDairenin, bozma gerekçesinde ise baz istasyonunun şehir dışına çıkarılması halinde sinyallerin abonenin cep telefonuna ulaşması için çok yüksek 232 LEGES Hukuk Dergisi elektromanyetik dalga oluşturması gerekeceği vurgulandı. Sinyallerin ulaşması için daha fazla güç kullanılacağı daha fazla insanın daha fazla elektromanyetik alana maruz kalacağının altı çizilen kararda, davacının baz istasyonunun sağlığına zarar verdiğini ve yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığının ispatlaması gerektiğine dikkat çekildi. Kararda, kanıtlanmayan, soyut, “uzun vadede zarar verir’, “baz istasyonu yakın mesafede’, “görünce moralim bozuluyor’ TEMMUZ 2012 gibi nedenlerle dava açılmasının ve dava sonunda baz istasyonunun sökülmesine karar verilmesi hukuka ve yasalara uygun olmadığının altı çizildi. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına uymayıp ve kararında direnme kararı alınca dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul önceki gün yaptığı toplantıda, oy çokluğuyla Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin direnme kararını onadı. (ANKA) 1 aylık kocasına tazminat ödeyecek S ekreteriyle evlenen avukat, 1 ay sonra aldatıldığını iddia ederek boşanma davası açtı. Başka erkekle çekilmiş fotoğraflar delil olarak sunulunca kadın, kocasına 20 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi. İZMİR - Bir hukuk bürosunda sekreter olarak işe başlayıp sonradan ortak olan iletişim fakültesi mezunu S N.T., geçen yıl Avukat M. F.T. ile evlendi. Düğünden 1 ay sonra koca, eşinin kendisini kandırıp hileli evlilik yaptığını ve aldattığını iddia ederek boşanma davası açtı, 1 milyon lira tazminat istedi. Avukat, eşinin zengin erkek avcısı olduğunu ileri sürdü. Boşanma davası açıldığını öğrenen S. N.T. de mahkemeye başvurup kendisi de boşanmak istedi. S. N.T., eşinin formalite boşanma teklif edip bu süreçte bir yandan kendisini gayriresmi olarak elinde tutmaya çalıştığını, bunu reddettiği için hınç beslediğini ileri sürdü. S. N.T., tamamı Güneydoğu Anadolu’daki kız öğrencilere bağışlanmak üzere 200 bin TL tazminat istedi. M. F.T. ise eşinin boşanma davası sürerken bir başka erkekle çekilmiş görüntülerini mahkemeye delil olarak verdi. M. F.T.’nin açtığı davada çiftin boşanmasına karar veren mahkeme, S.N.T.’yi, kocasına yasal faizi hariç 10 bin lirası maddi, 10 bin lirası manevi 20 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. Dosya, temyiz için Yargıtay’a gönderildi. (dha) HABERLER 233 SAYI: 31 Hâkim, çarşaflı kadına hakaretten yargılanacak Y Hakim, kadının bu sözleri üzerine duruşmayı başka bir güne erteledi. Sönmez de mahkeme salonunun kapısını açıp, “Uğradığım haksızlığa ve bu rezalete herkes şahit olsun” dedi. Yargıtay Cumhuriyet Hakim Kaya da “Burada ne rezalet Başsavcılığı’nın, kadın hakimin, “Ter- var, terbiyesiz, ahlaksız, ukala çık git” biyesiz, ahlaksız, ukala, çık git” şek- diye, arkasından bağırdı. HAKİMİ ŞİKAYET ETTİ lindeki sözler sarf ederek, çarşaflı kadının onur, şeref ve haysiyetini rencide Sönmez’in şikayeti üzerine Beyoğederek, hakaret suçunu işlediği yönün- lu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 2010 yıdeki itirazını dün oyçokluğu ile kabul lının ekim ayında tanıkları dinledi ve etti. son soruşturmanın açılmasına karar argıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK), çarşafını çıkarmak istemeyen kadını duruşmadan çıkaran Fatih Hakimi Ayla Kaya’nın hakaret suçundan beraat kararını bozdu. DAVA NASIL AÇILDI Naciye Sönmez adlı çarşaflı kadının boşandığı eşine açtığı tazminat davası için Fatih 1. İcra Ceza Mahkemesi’ndeki 21 Mayıs 2009 tarihli duruşmaya katıldı. Sönmez, duruşma salonundayken, hakim Kaya, salondaki erkekleri salondan çıkardı ve Sönmez’den yüzü tamamen görülecek şekilde başını açmasını istedi. Sönmez çarşafını tamamen açmayınca, “Atatürk ilke ve kanunlarına göre seni böyle kabul edemem, yargılama başlayamaz” dedi. Sönmez de “Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında böyle bir şey yok. Düşüncenizi uygulayabilmek için Atatürk’ün arkasına sığınmayın, Atatürk’ün hanımı çarşaflı idi, sizin gibi yapmıyordu. Başımda başka örtü yok. Sadece bonem var, çıkartamam, inancım gereği örtünüyorum, bana neden zulmediyorsunuz, ikimiz de öleceğiz, Allah’ın huzuruna çıkacağız” yanıtını verdi. REZALETE ŞAHİT OLUN verdi. Mahkeme, hakim olan Kaya’nın hakaret suçundan yargılanması için dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay 2. Ceza Dairesi’ndeki yargılamada, hakim Kaya, asıl hakarete uğrayanın kendisi olduğunu, mesleki onurunun ve kişiliğinin zedelendiğini, küçük düşürüldüğü savunmasını yaptı. Olayla ilgili bazı gazetelerin yayın yaptığını ve bu gazetelere de tazminat davası açtığını anlattı. Kimlik tespitinin kendisinin yararı için önem taşıdığını Sönmez’e anlattığını belirten Kaya, şunları söyledi: “Atatürk Cumhuriyetinde mevcut görüntüsü ile ifadesinin alınamayacağını açıklayıp, kendisinden peçesini açıp başörtüsü ile ifade vermesini istedim. Ancak bu sırada dışarıda bekleyen kardeşi duruşma salonuna girerek, ‘ne oluyor kardeşim” diyerek, olaya müdahale etti.” OYÇOKLUĞU İLE BERAAT Yargıtay 2. Ceza Dairesi, olayın oluş şekli itibariyle hakimin hakaret 234 LEGES Hukuk Dergisi ettiği yönünde vicdani kanaatin oluşmadığı gerekçesiyle, Ayla Kaya’nın beraatına karar verdi. Bu karara, iki Daire üyesi karşı oy kullandı. Kararda şöyle denildi: ‘’Şikayetten vazgeçmeyle düşecek davada kimlik tespiti sırasında katılandan başını açmasını isteyen sanığın, başını açmak istemeyen katılana anlayış göstererek, mübaşir dahil duruşma salonundaki erkekleri dışarı çıkarıp katılanın inancına duyduğu saygıyı ortaya koymasına karşın Naciye Sönmez’in duruşma salonunda hakim ile tartışmaya girerek masaya sert bir şekilde vurduğu, salondan çıkarken de kendi ifadesine göre, ‘herkes buradaki haksızlığa ve rezalete şahitlik yapsın. İnşallah bu da Ergenekoncuların içinde bulunanlardan değildir’ diyerek ayrıldığı anlaşılmakla, olayın oluş şekli itibariyle sanık hakimin katılana hakaret ettiği yönünde vicdani kanaat oluşmamıştır. Ceza yargılamasında mahkumiyet kararı verilebilmesinin yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanmasına bağlı olduğu vurgulanan kararda,duruşmadaki tartışma sırasında hakimin katılana hakaret ettiği yönünde mevcut kanıtlara göre şüphe TEMMUZ 2012 bulunması karşısında masumiyet karinesinin gereği olarak şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin genel hukuk prensibi ile Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinin dikkate alındığı ve atılı suçtan hakimin beraatına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı…” BAŞSAVCILIK İTİRAZ ETTİ Beraat kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti. İtirazda, hakimin “Terbiyesiz, ahlaksız, ukala, çık git” şeklindeki sözlerle Sönmez’in onur, şeref ve haysiyetini rencide ederek, hakaret suçunu işlediği savunuldu. Başsavcılık, Kaya’nın hakaret suçundan mahkum edilmesini talep etti. YCGK, hakaret suçunu “sabit” buldu ve dosyayı yeniden daireye gönderildi. Buna göre hakim Kaya, TCK’nın 125. maddesindeki “hakaret” suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapisle yeniden yargılanacak. Daire, hakaretin karşılıklı olup olmadığına bakarak tahrik indirimi de yapabilecek. Hürriyet KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 235 ‘Bu sayımızdaki Kültür-Sanat sayfamızda İstanbul Barosu Avukatlarından Atila BÜYÜKMURAT meslektaşımızın iki perdelik bir oyununu yayınlayacağız” BALALI DURAK ÇAVUŞ KİŞİLER BALALI DURAK ÇAVUŞ : 30 yaşlarında, aslında köylü, ama yarı kültürlü. Bir İstiklal Savaşı Askeri. Çavuş rütbesindedir. Pos bıyıklı, sport men yapılıdır. Elbisesi toz içinde, yer yer yırtıktır. YORGİ : Yunanlı çavuş. 25-30 yaşlarındadır. Elbisesi toz lu ve yer yer yırtılmıştır. I.KÖYLÜ : 18-20 yaşlarında köylü bıyıklı bir delikanlı. Yok sul görünümlü. II.KÖYLÜ : I. Köylünün babası. 45-50 yaşlarında, köylü kı lıklıdır. Yoksul. KUMRU : II. Köylünün kızı. 18-20 yaşlarında, köy giysili. CEREN : 18-20 yaşlarında sarışına yakın masum yüzlü bir köylü kızı. Eşarpı arkaya atık. HOCA : Sakallı, sarıklı, cüppeli. 60 yaşlarında, şişmanca, şalvarlı bir din adamı. ANNE : 40-42 yaşlarında köy giysili bir kadın. BABA : 45-50 yaşlarında köylü. AMCA : Aynı yaşlarda köy giysili. I.YUNANLI : 25-27 yaşlarında 236 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 II.YUNANLI : 25-27 yaşlarında III. YUNANLI : 35 yaşlarında TÜRK NÖBETÇİ : Türk askeri (er). 25 yaşında. I.ER : 25 yaşlarında er giysili. II.ER : 25 yaşlarında er giysili. SUBAY : 30 yaşlarında bıyıklı, zabit kılıklı, kalpaklı. YER : Afyon tarafları dağlık alanlar. ZAMAN : 27-28 Ağustos 1922 1. I.BÖLÜM I.SAHNE EFEKT : Perde henüz açılmamıştır. Ama tüm salon karanlıklaşacaktır. Aniden bir gürültü ile top sesi, makinalı tüfek tarakaları, haykırışmalar, Allah Allah sesleri, araba (NEKKARE) tıkırtıları, at kişnemeleri, FEDİNG’le azalacak sessizlik.. SPİKER : (TOK SESLE) bir öykü anlatacağım sizlere… Gerçek bir öykü . . . Kurtuluş savaşımızda geçmiş, günü gününe yaşanmış bir olay . . . Türk’ün destanından bir yaprak bu . . . Gömülün koltuklarınıza, izleyin bizi . . . 75 yıl gerilere . . . 26 Ağustos’lara Başkumandanlık Meydan Savaşının başladığı Afyon tepelerine gidelim, hep birlikte. . . (PERDE AÇILIRKEN LİRİK BİR MELODİ BAŞLAR.) EFEKT : Rüzgar uğultusu. . . ( BİR SAVAŞ MEYDANI. GERİ PLANDA BÜYÜK BİR PERDE-PANO İLE ŞAFAK VAKTİ. SİYAH GÖRÜNÜMLÜ DAĞLAR, GÜNEŞİN KIZGINLIĞI, KAYALAR GÖRÜNTÜLENEBİLİR.) SAHNE : Yakın planda, yerler taşlar, kayalar, yıkılmış bir top arabası, oraya buraya dağılmış kılıç, matara, miğfer, postal (BU POSTAL BEYAZA YAKIN YUNAN POSTALI OLMALIDIR.), kırık makinalı tüfek vs. görülmelidir. Yıkılmış top arabasınınaltına sıkışmış bir Türk askeri (BALALI DURAK ÇAVUŞ) bulunmaktadır. Ancak sahne açıldığında bu kişi haki elbisesi, ayrıca toprağa bulanmış haliyle kendini seyircilerin dikkatinden uzak tutmalıdır. KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 237 (YANİ KAMUFLE DURUMDA BULUNMALIDIR.) Aynı durumda 2-3 m. İleride bir Yunan askeri (YORGİ) de yere yarı gömülü durumdadır. İlk 1-1,5 dakika sahne tanıtım safhasında şafak vakti dolayısıyla tüm objeler kırmızımsı ışıklandırmalıdır. Sonra yavaş yavaş daha aydınlık normal ışıklandırmaya geçilecektir. MÜZİK : Lirik bir melodi Yavaş yavaş Balalı Durak Çavuş yerinden kımıldamaya başlar, ayılmıştır. (SEYİRCİLER BU SAFHADA ONUN FARKINA VARMALIDIRLAR.) BALALI : (İNLEMELER) ahh. . . offf. . . (TOP ARABASININ ALTINDAN ÇEVREYE BAKAR, OLAYLARI HATIRLAMAYA VE ŞU ANDAKİ DURUMUNU SAPTAMAYA ÇALIŞIR.) BALALI : Ihh. . . of. . . vay be! . . ben bu meretin altında sıkışmışım . . . (ZORLAMA) Hı’ . . . Ha ! . . . Ulan amma da ağırmış. Ben ne yapacam, şimdi ! . . . (BAĞIRARAK) Heeey, duyan yok mu? Heey, ehli Müslüman, beni çıkarın bu cendereden . . . (SESİ EKO YAPAR) (YİNE KURTULMAK İÇİN ZORLAMALAR) BALALI : Peki, benim ayaklarım, kalçam ne oldu? Onlar telef olmuşlarsa yaşamama ne gerek var. Varsın gayri . . . eşek cennetine gitsin, bu fakir. (DURAKSAMA) iyi de, ölümün de bir haysiyetlisi var, be . . . Herkes Yunan gavuru ile boğazlaşırken, öyle şehit olurken, Balalı Durak Çavuş . . .garipleyip . . . bir Yunan top arabası merteği altında pisi pisine getti mi desinler ? . . (SEVİNÇLE ISLIK ÇALARAK.) - Muştuluğumu ver Balalı, ayak parmaklarımı oynatabiliyom. Her bir şeyim tamam. Ağrım sızım da yok, iyi de, ne fark eder ki . . . Ha sağlam çeniliyerek aç susuz ölmüşüm . . . Ha yarı sakat olarak çenileyerek ölmüşüm . . . Benim sonum beyleymiş zaar . . . (BAĞIRARAK) heey ! kimse yok mu ? . . O sırada Yunan askeri Yorgi de bulunduğu yerden kıpırdar. (İZLEYİCİLER İŞTE O ZAMAN FARKINA VARMALIDIRLAR) Yorgi inlemektedir. BALALI : Ula, o kim ? . . . Hey, gardaş . . . Eyi misin ? . . . Beni duyuyomun ? O nee ! . . ulan, bu gavur be ! . . . Ey kurban olduğum Allah, son saatlerimde bana bi akran olarak bu herifi mi layık gördün ? . . . Ben ne günah işledim sana ? . . (İKİSİ DE ZORLUKLA BAŞLARINI KALDIRIP BİRBİRLERİNE BAKARLAR, BİR SÜRE BİRBİRLERİNİ SÜZERLER. PEK HOŞNUTDEĞİLLERDİR.) 238 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 BALALI : Yaralı mısın, lan sen ? Hem de ağırından . . . Eee . . . Allah’ın parmağı yok ki, pırt diye soksun, gözünü çıkarsın . . .Eyi eyi . . . Bana kötülük edemen bu vaziyette, iyi de sen de aynını düşünüyon haa . . . Ben de sana bi kötülük edemem . . . Kefere dölü seni . . . İt enciği gibi çenileme de, asabımı bozma. . . Ne de olsa insanız. Kafamız şişiyor. (İNLEME SESİ KESİLİR) BALALI : Heey gardaş ! . . No’oldu yav ? . . . Gittin mi yoksa ? Bu kadar söz dinleyen gavur da görmedim haa. Hemen sustu. Hey, hemşerim ! . . Tek insanoğlu sensin koca yabanda, şu anda. Bi ses et. Ben askerim ama yalnızlık bana ağır geliyor. (ONA DOĞRU UFAK BİR TAŞ ATARAK CANLANMASINI İSTER. YORGİ DE İNLEME TEKRAR BAŞLAR.) BALALI : Hah oldu, işte, gel, ufak bir değişiklik daha yap, konuş. Bırak gavurca da olsa, fark etmez. Yeter ki inleme . . . (BAŞINI YENİDEN ONA DOĞRU KALDIRIP BAKAR) - Yiğenim, ben seni hatırladım, haa . . Biz seninle boğaz boğaza sarılmıştık. Hemen yanıbaşımıza top düştü. Toprak bi harmanlandı, ayaklandı. Ondan sonrasını bilmiyom. Demek ki, sen yara almışsın. Benim de ayaklarıma top arabası devrilmiş. (O ARADA YORGİ’NİN AYAKLARI YANINDAKİ NAMLU TOKMAĞINI GÖRÜR) BALALI : Hey, şuna bi ulaşabilsem, topu kıpırdatabilirim belki . . . (ELLERİYLE ULAŞMAYA ÇALIŞIR. ÇOK AZ KALMIŞTIR. AMA ULAŞAMAZ.) Vay anam vay ! . . Ey Allahım, bu tokmağı ya elimin altına koysaydın, ya da heç koymasaydın . . . Kedinin ciğere baktığı gibi bakıp duruyom . . . Allahaşkına bu garip kulunu niye umutlandırır, çile çektirirsin ? Hııık ‘ Hıık’ . . . imkansız . . . (O SIRADA YUNANLI YORGİ’NİN AYAKLARININ YAKINLIĞININ FARKINA VARIR.) - Heey gardaş . . . Bak, bana bak . . . Hey ! . . (YUNANLI BAŞINI KALDIRMIŞTIR.) Hah anladın işte . . . Şu . . . Şu, bak . . . Şu tokmağı itele . . . Hadi ciğerim. Hadi kızanım. Şu tokmak . . . Hadi . . . Bak, sana da bakarım. Yaranı sararım. İkimiz de ölüme mahkumuz. Hadi. Hey . . . Gözünü kapama, susma . . . Allahını kitabını seversen, şu tokmağı ayağınla bi itele . . . Basit, çok basit. Kuran çarpsın, sana kötülük etmem. Yav niye edeyim ? Beni sen kurtarmış oluyon. Hadi gurbanın olayım. Çok basit . . . ayağınla, şıp itele. . . (YORGİ, BAŞINI GERİ BIRAKMIŞTIR. DURUMU ANLAMIŞ, AMA YARDIMA YANAŞMAMAKTADIR.) - Hepiniz gavır döllerisiniz . . . Ulan yaralı parmağa işemezsiniz be, adiler. Ben de niye yalvarıyorum ki ? . . Cibiliyetsiz herif . . . İt gibi anladın, ama sen KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 239 düşmansın. (AĞLAMAKLI) Yav anam babam, gurbanın olayım, şu tokmağı uzat. Sana kötülük etmem. Heey, Hristo . . . (YORGİ YİNE BAŞINI KALDIRIP GÖZÜNÜ BALALI’YA DİKER.) - Bak, hemşerim. İkimizdee dağ başında kala kaldık. . . İkimizin de birliği kimbilir nerelere ulaştılar. Ama şimdi biz. Burada ölüm bekliyok. Yoo yo . . Yüzünü ekşitme şimdi.Düşmanlık müşmanlık geçti. Adın ne senin ? Benim adım (KENDİNİ İŞARET EDER.) Durak . . . Balalı Durak Çavuş derler . . . Durak . . . Durak . . . Durak ! . . Senin adın. (ELİYLE ONU İŞARET EDER.) YORGİ : Yo . . . Yor . . . gi . . . BALALI : Yaa . . . Anladım. Yorgiii, Kolunda işaret te var. Herhalde sen de çavuşsun . . . Vay be . . . Bak şu imanı kandilli kadere . . . Dur fazla konuşma, çenen kanıyor. (ZORLAMA) Ah şuradan bir kurtulabilsem . . . - (GÖĞÜS GEÇİRME İLE) Belki bizim birlikler İzmir’e varmışlardır. En başta ben giricem diyodum. Bak şu işe . . . Fare gibi kapana kısıldım . . . - (BİRDEN AKLINA GELMİŞ GİBİ, SOHBET EDASIYLA.) Şey . . . Yorgi, ben Mustafa Kemal Paşa’yı gördüm haa ! . . Üç gün önceydi. Emirdağ’dan Afyon’a doğru intikaldeydik. “Kenara kenara! “ diye seslendi zabitlerimiz. Şoseden sol kenara doğru geçiştik. Cephemizi yola dönüp dimdik esas duruşta bekledik. (ELİNİ TOPRAĞA VURUR.) Allah seni inandırsın, kalbim küt küt atıyordu . Cehennemler yaratan ve bu cehenneme yalın kılıç atılan bu müthiş adam ne menet bi şeydi acep, diyordum. Ve bir otomobil içinde göründü. Yanında bir paşa, önde şoförü ile yaveri vardı. Yaveri pos bıyıklı idi. Yanındaki Paşa da, yaver de, şoförü de heybetli idi. Ama Kemal Paşa . . . (YORGİ BAŞINI KALDIRMIŞ, SANKİ ANLIYORMUŞ GİBİ DİNLEMEKTEDİR.) Sakin, sessiz, derin düşünceli, mazbut bir görünüşü vardı. Kalpağı ile insanda korku değil, bilakis hürmet, çok hürmet uyandırıyordu. Mavi keskin gözleri ile ufka bakıyordu. İnan, bana Yorgi, o anın geçmesini hiç istemedim. -(YUMRUĞUNU HAVAYA KALDIRARAK) Dün saka erine kadar ulaştırılacak bir emir geldi. Zabitler okudular. Akdeniz’e ! . Akdeniz’e kadar durmak yok ! . . . dediler. (BURADAN İTİBAREN İZMİR MARŞI HAFİFTEN ÇALACAKTIR.) Akdeniz’e kadar kovalayacağız. (AGLAMAKLI, HIÇKIRARAK) Ben buradan kurtulup hemen oraya koşacağım, İnşallah . . . Emir büyük . . . Mustafa Kemal Paşa dedi . . . Biliyon mu ? (VURGULU) Mustafa Kemal Paşa ... YORGİ : (ZORLUKLA) Mustaf Kammal Passa . . . BALALI : ( COŞKU İLE) Evet, tamam . . . Onun sayesinde kurtuluyoruz. Kenetlendik. Namusumuzu, dinimizi, malımızı, hepsinden önce vatanımızı ona borçluyuz. - Tabii, sen bunları anlamıyorsun şimdi. Ama be Yorgi, anlamasanda hissedi- 240 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yorsun, değil mi_ Biraz geveze oldum ama, ne yapıyım beni dinleyecek başka kim var ki ? . . Bak etrafa . . . Ölüleri, yaralıları toplamışlar. Karanlığa kaldıklarından bizi şu meret araba bozuntusunun altında toprağın arasında faretmemişler. YORGİ : Mustaf Kammal Passa . . . (YAVAŞTAN DURAKSAMALI AYAĞI BALALI’YA DOĞRU İTER.) KIPIRDAR, TOKMAĞI BALALI : (SEVİNÇLE) yaşa be, Hristo ! . . Sağol . . . Hey Kemal Paşam senin namın nelere kadir değil ki . . . (TOKMAĞI HEMEN ALIR. BİRAZ UĞRAŞARAK MANEVELA GİBİ YAPIP KENDİNİ ARABANIN ALTINDAN KURTARIR, KURTULUR.) - Kurtuldum . . . Yaşasın ! . (AYAKLARINI OVUŞTURUR) Yok anam be, ayaklarım biraz uyuşmuş o kadar. Bir daha farelere bilekapan kurmayacağım . . . Bir yere takılıp kalmak ne zor bir şeymiş . . . (TOPALLAYARAK, TOKMAĞI BASTON GİBİ KULLANARAK YORGİ’NİN YANINA VARIR. YORGİ BİRAN ÜRKER, ELLERİ İLE GÖZERİ KAPAR. İNLEMELERİ DE KORKU İLE KARIŞIK ENDİŞE DOLUDUR.) BALALI : Şimdi bu yarayı ne yapacaaz? . . . (BALALI MÜŞFİK, SEVECAN BİR İFADEYLE YAVAŞÇA ONA YANAŞIR, YANINA ÇÖMELİR.) BALALI : Hıımm, senin durumun zor arkadaş . . . YORGİ : Nero ! . . BALALI : Ne dedin lan? . . Su mu istedin ? . . YORGİ : Nea, su. BALALI : Dur . . . O kolay. (MATARASINDAN ONA SU İÇİRİR.) Yaranı ne yapacaz, bilmem ki . . . (BIÇAĞINI ÇIKARIR. YORGİ ÇOK ÜRKER. AMA BALALI’NIN AMACI OMUZ TARAFINDAN ELBİSESİNİ YARIP YARAYI AÇIĞA ÇIKARMAKTIR. KESİM İŞİNİ BİTİRİR. YERDEN BİR BEZ BULUR, SU İLE AĞZINI VE OMUZUNU YIKAR. EKMEK TORBASINDAN TENDİRDİOT ÇIKARIR. ONU YARALARA BASAR. YORGİ BU PANSUMAN SIRASINDA BAĞIRIR.) - Dur be, canım biraz berk olsun. Hımm, omzundaki yara derin. Çok kan kaybetmişsin lan sen ? . . . Ey yarabbi ya resulellah, bize niye gönderdin bu ödlekleri. (YORGİ SUSAR) Hah şöyle adam ol. (YORGİNİN AĞZINA BİR KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 241 BEZ SIKIŞTIRIR.) Dişini sık. Acını hissetmezsin. (ÇENESİNİ VE OMUZUNU SARAR) - Şöyle sarayım ki kolunu oynatabilesin . . . YORGİ : (İNLEME) Iııh ıh ! . . . BALALI : (SİNİRLENİR) Zıkkım ! . . . Bir çocuğun canı senden pektir be . . . Hep ıııh ııh (TAKLİT EDER) YORGİ SUSMUŞ, YÜZÜNÜ YANA DÖNMÜŞTÜR. BALALI BUNU KÜSME ANLAMINA ALGILAR.) BALALI : Küsme küsme ! Tamam, sen ödlek değilsin. Mert adamsın. Bu acıyla ben olsam, ortalığı kırar geçirir, yedi düveli başıma toplardım. (KALKAR, BİR ŞEYLER ARAMAK İÇİN UZAKLAŞMAYA BAŞLAR) YORGİ : (TELAŞLI, ZORLUKLA) Durak ! . . . Mi me afise . . . BALALI : Vay be . . . İsmimi unutmamış. Kerata seni. (HOŞUNA GİTMİŞTİR) Korkma seni bırakıp gitmiyorum. Çalı çırpı toplayacağım.Ateş yakıp sana çorba içireceğim. Şükür, bende biraz tarhana var. Çorbadan başka bir şey yiyip içemezsin. Ağzın yaralı. Tarhanadaki yoğurt insana çok yararlıdır. Bak şimdi kanını durdurdum. Doktor muyum, neyim ben be ? . . . Helal olsun bana ! . . . - (ONA EĞİLİR) Bak, arkadaş . . . Ufak bir yemek işinden sonra yola çıkacağız. Seni seyyar hastanemize ulaştırıp birliğime koşarım. (FEDİNG) Ne yapayım, sen bana Allahın emanet ettiği silahsız bir gavursun. Yok, artık gavur değilsin, insansın. Yok, esirsin. Benim daha yapacak çook işim var, çok . . . (LİRİK BİR MÜZİK) II.SAHNE MÜZİK : Lirik bir Anadolu ezgisi. (KIR GÖRÜNTÜSÜ. PATİKA BİR YOL. YİNE GRİ PLANDAKİ PANODA BİR DAĞ GÖRÜNTÜSÜ VARDIR. ÇEVREDE ÇALILIK, TAŞLAR, TOPRAKLAR GÖRÜNTÜLENİR.) (BALALI İKİ SIRIKTAN, BEZLERDEN, İPLERDEN İLKEL BİR SEDYE YAPMIŞ, YARALIYI İÇİNE YATIRMIŞ, SIRIKLARIN İKİ UCUNU İKİ OMUZUNA ALARAK ONU TAŞIMAKTADIR. DİREKLERİN DİĞER UÇLARI YERDE SÜRÜNMEKTEDİR.) BALALI : İki saattir yoldayız. Daha bir eve rast gelmedik. Ah be, no’olurdu, aynı dili konuşsaydık seninle. Şu sıcak böyle çekilmiyor ki . . . Konuşmak gerek . . . Alınma ama Hristo, kurşun gibi ağırsın. Gittikçede ağırlaşıyorsun. Sırtım 242 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 cılıp cılıp su oldu. (YORGİ İZLEMEKTEDİR.) - (DURUR, YARALIYA ŞÖYLE BİR GÖZ ATAR.) Amaan, omuzun gene kanamış görüyormusun_ Seni biraz şuraya yaslayayım. (BİR KAYAYA YASLAR. KENDİSİ DE ŞAPKASINI, PALASKASINI, MATARASINI, SİLAHINI ÇIKARIR, BİR KENARA KOYAR.) - Oğlum, senin işin duaya kalmış. Kendi dininde dua et. Ben dualarınıza inanmam, ama sengene dua et. Allah her dilden anlar, yardımcı olur. (YARASINI ONARIR, DÜĞÜMLERİ SIKIŞTIRIR) YORGİ : (ACIDAN BAĞIRIR.) Aah . . . Aah ! . . . BALALI : (ÇIKIŞIR) gene başladın yaygaraya ha . . . (YORGİ O ANDA SUSMUŞTUR. BALALI ŞİRİN ŞİRİN YORGİNİN YÜZÜNE BAKAR.) - Vay bee . . . Seni amma terbiye etmişim, yav . ! . . . (KALKAR EŞYALARINA DOĞRU GİDER. YORGİ ONU TÜMDEN GİDİYOR SANAR VE TELAŞLI, AĞLAR GİBİ FERYAT ETMEĞE BAŞLAR.) - Yok be, yok be . . . (MATARASINI ALIR.) Gitmeyeceğim. Sana su içireceğim. (MATARASINI SALLAR) . Su da azalmış. (YARALIYA UZATIR. YARALI GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK MATARAYI ONA DOĞRU İTER.) Önce ben mi ? . . . Ulan nezaketin sırasımı ? Gebereceksin, sıranı bana veriyon. İç bakalım. (İÇİRİR KENDİSİ DE İÇER.) İçim parçalanıyor. Bu yaralı ağızla ne kadar da zor içiyon? (UZAKTAN TOP SESLERİ.) BALALI : Bak bak, top sesleri . . . 155’liklerimiz nasıl gümbürdüyor ? (BURADA YORGİ’NİN SAĞLAM OMUZUNA SEVİNÇLE VURUR, YORGİ ACIYLA YÜZÜNÜ EKŞİTİR. TABİİ BALALI YAPTIĞINDAN UTANMIŞTIR.) yaşasın ! . . pek uzaklarda değiliz, demek ki . . . Seni seyyar sıhhiyeye yetiştirirsem, şıp diye bizimkilerin yanındayım ondan sonra. YORGİ : (ağlamaktadır.) Tee mu, dos mu ipomoni ! . . BALALI : (SEVECEN) Yok ağam yok ! . . Sen askersin, asker ağlar mı be ? Bunların hepsi geçecek, merak etme . . . (YORG DEVAM EDİNCE SİNİRLENİR) Zırlamayı bırak (ES) Anlamadım, neyi işaret ediyorsun ? Benim tabancamı mı ? (YORGİ BALALININ TABANCASINI İŞARET EDER, SONRA PARMAĞINI BEYNİNE DOKUNDURUR.) Eveet, senin başınamı sıkayım ? Öldüreyim yani, seni ! . . . . Yok öyle şey ! . . . Yağma yok. Sıkıntıya gelince, öldür kendini . . . Dayanacaksın, savaş bu. Hı öldürmüyorum. Hem sen bana sordun mu, ta buralara kadar gelirken ? Çileni çek. Yahu kardeşim, ne diliniz KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 243 benzer, ne dünyanız benzer. Ne diye taa Yunan gibi deniz ötelerinden kopup gelmişsiniz buralara . . . kim imrendirdi, kim kandırdı sizleri kardeşim ? . . . Bak artık kanaman durdu, ne güzel işte . . . İyi olacaksın. Haa, senin mesleğin ne ağa ? ( YORGİ ANLAMAZ TUHAF TUHAF BAKAR) Şey, meslek . . . Yani şimdi ben çiftçiyim. (TARLA ÇAPALAMA TAKLİDİ V.S. YAPAR. YORGİ ANLAR. O DA ELBİSESİNİ GÖSTERİR, DİKİŞ DİKME TAKLİDİ YAPAR) YORGİ : (HALSİZCE) Raptis . . . BALALI : Haa, terziii . . . Anladım, tiril tiril görünüşünden belli . . . (O SIRADA ÇALILAR HIŞIRDAR, BALALI TABANCASINA DAVRANIR. O NOKTAYA BAKAR YORGİ DE DİKKAT KESİLMİŞTİR. ÇALILAR ARASINDAN BİR KADIN ÜÇ KÖYLÜ ÇIKAGELİR. BİRİNİN ELİNDE TIRPAN, DİĞERİNDE ORAK, KADINDA İSE BOĞÇA VARDIR.) 1.KÖYLÜ : (DURAKSAR) Selamın aleyküm, yiğit. Bak baba, kim var ? Bir gazi esgerimiz. (KÖYLÜLERDEN SEVİNÇ SESLERİ ÇIKARKEN) BALALI : Ha aleyküm selam, ağalar. Gavır da olabilir dediydim. ( TABANCAYI KABINA GERİ SOKAR, BİRBİRLERİNE SARILIRLAR.) 2.KÖYLÜ : Gazan mübarek olsun yiğit ! KADIN : Gazan mübarek ola . . . BALALI : Sağolun ağalar, sağolun bacım, sizede uğurlar ola . . . 2.KÖYLÜ : Doyamadım gel seni alnından öpeyim, yiğidim. BALALI : Birliğime ulaşmağa çalışıyorum. 1.Fırka, 3.Alay, 2.Piyade Taburu. 1.KÖYLÜ : Numaralarını bilmezik. Emme iki saatlik uzaktalar. Gayret et, akşama yakalarsın yoldaşlarını . . . KADIN : Bu sedyedeki bölük yoldaşın mı ? Yaralı mı ? (BİRDEN TELAŞLANIR) ihh . . . O ne o . . . Bu bir gavur. Baba, gavur . . . (İFRİT GÖRMÜŞ GİBİ BABASINA SARILMIŞTIR. KÖYLÜLER BİRDEN ALETLERİNİ KAVRARLAR.) 1.KÖYLÜ : Öldürelim namıssızı, alçağı . . . 2.KÖYLÜ : Bacamızı tütmez ettiler. Hep bekledim Allah bana bunlardan birini boğazlama nasip etsin diye . . . 244 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 KADIN : Bunlar şeytanın esgerleri. İfrit bunlar, ifrit . . . Bırakın incik ben boğazını sıkıp geberteyim it dölünü . . . (BÜTÜN BUNLARI SÖYLERKEN YUNANLININ ÜZERİNE YÜRÜRLERKEN, BALALI TABANCASINI ÇEKER, ÖNLERİNE DURUR . . . ) BALALI : (TOK BİR SESLE) Hoop ! Durun bakalım ! . . 2.KÖYLÜ : Bize engel olma esger ! Onu öldürmek her müslümanın boynunun borcu. 1.KÖYLÜ : Hemen de öldürmeyelim. Acıta acıta can verdirelim. Önümüzden çekil hemşerim . . . KADIN : Senin görevin de bunları telef etmek deel mi ? Niye önümüze duruyon ? . O düşman esgeri . . . BALALI : Adım atarsanız arayı bozarız. Bir adım daha atın. Hiç acımam vururum. 2.KÖYLÜ : Ama az etmediler bize. Analarımızın, bacılarımızın namuslarının, nice yiğitlerimizin kanlarının hesabını bu köpeklerden sormayacak mıyız ? 1.KÖYLÜ : Bu güzel yurdu yakıp yıktılar. Daha bi de yarasını tımar etmişsiniz. BALALI : (SERTÇE) Bu mu yakıp yıktı ? Bu mu ırza geçti ? Bu mu kan akıtı ? Bu artık bi Yunan askeri deel. Bu bir yaralı, Silahsız, savunmasız bir garip. Bir tutsak . . . Belki de zaten ölecek. Bu artık yardıma muhtaç bir zavallı. Atalarımdan, zabitlerimden gördüğüm terbiye aman dileyene el kaldırmamamı emreder. İstesem, şimcik boğazına basar, carkadak canını çıkarırım. Ama silahsız, güçsüz insanı öldürmek Allahtan reva mı ? . . Dinimiz de böyle emretmez mi ? . . KADIN : Ama ağam, aynı durumda olsak, o beyle eder miydi ? BALALI : belki de etmezdi. Ama o Türk deel ki . . . Müslüman da deel . . . Biz bize düşen görevi yapalım. Allah indinde makbul olsun. (BİR SOLUK ALIR) Hem soona o da bana yardım etti. Eğer o olmasaydı, ben top altından kurtulamayacak, ya açlıktan, susuzluktan ölecek, ya da çakalların dün geceki yemleri olacaktım. Bu garibi seyyar hastaneye yetiştirmem lazım . . . YORGİ : (İNLEME) Iııhh ! . . . (EĞİLMİŞ, SARKMIŞ OLAN YARALIYI DÜZELTİR.) BALALI : Aslında siz de haklısınız. Çok zulüm gördünüz, sefillik gördünüz. Ama bu adamı emniyete almak hepimizin asaleti. (SOLUKLANIR) Bunu diyen ben, unutmayın, bölüğüme gidiyom. İzmir’e kadar gidicem. Düşman öldürücem ! . . Tabi, aman demeyenleri . . . (SİLAHINI KALDIRIR) Savaşı kazanana dek bu silah elimden düşmez. Ama düşman da olsa, yaralıya yardım benim KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 245 askerlik görevim. YORGİ : (İNLEME) Iııhh ! . . . KADIN : (BABASINA BAKARAK) Asker ağam haklı, baba ! . . 2.KÖYLÜ : (ORAĞI BİR TARAFA ATAR.) Aha, sen haklısın, yiğidim . . . Zaten köklerini kurutup zafere ulaştık artık. Anadolu kurtuldu, bu zebanilerden. (1.KÖYLÜ DE TIRPANINI ATAR. YİNE KUCAKLAŞIRLAR) KADIN ölür bu. : (YARALIYA EĞİLİR) Baba bu adamın çenesi yaralı. Açlıktan BALALI : İyi olana kadar süt, yoğurt, çorba içer zaar . . . KADIN : Dur, bende yoğurt var. Yedirelim. 2.KÖYLÜ : Kumru ona bişeyler yedirirken biz de iki kelime hasbıhal edek, hemşerim. Birer de cigara tellendirek, he mi ? . . Soluk sa almış oluruk. Biraz doyak sana. Sen çok bilge bir adammışsın. BALALI : Var olun, ağalar . . . (BAĞDAŞ KURUP OTURURLAR. 2.KÖYLÜ İLE BALALI KÖYLÜNÜN TABAKASINDAN ALDIKLARI TÜTÜNLE SIRA İLE BİRER SİGARA SARIP İÇMEYE BAŞLARKEN KONUŞURLAR.) 2.KÖYLÜ : Yıldırım kimi önce gavurlar geçti . . . Deli debelek bir şeyler olmuşlardı. Aha, tepe arkasında toplarını, makinalılarını dabırakıp kaçtılar. KADIN : Bi de otomofilleri bozuldu. O da orada duruyo. 2.KÖYLÜ : Arkasından da bizim tosunlarımız seğirttiler. KADIN : Sanki yürümüyor, uçuyorlardı . . . Gözleri çakmak çakmak hep ileriye bakıyordu, esgerlerimizin . . . 1.KÖYLÜ : Kövümüzden geçerken tüm kadınlarımız aslanlarımıza çamcak çamcak ayran ikram ediyorlardı. 2.KÖYLÜ : Biz de tütün ikram ediyorduk. Aslında yemek, meyve elimizde ne varsa vermek istedik. Ama zabitleri izin vermiyordu. Zaten zabitleri de olmasa, onlar almıyordu. Daha fazla kıyamayız size, diye . . . KADIN : Sadece ayran ve tütüne hayır demiyorlardı. Hepsi güneşten, koyu esmerleşmişlerdi. 1.KÖYLÜ : Baksana yiğidime, nasıl esmerleşmiş ? (BALALI’YI GÖSTERİP GÜLÜŞÜRLER.) 2.KÖYLÜ : Allah hepimizin yardımcısı olsun. KADIN : Allah gazalarını mübarek etsin. 246 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 BALALI : Allah bu günleri de bize gösterdi. (FEDİNG) 1.KÖYLÜ : Gazi paşamızı görek dedik, çırpındık, emme göremedik . . . (LÜRÜK BİR MELODİ) 3.SAHNE MÜZİK : Balalı solo olarak yalın sesle “ÇANAKKALE İÇİNDE VURDULAR BENİ” türküsünü söylemektedir. (BİR SÜRE TÜRKÜ DEVAM EDER, SONRA PERDE AÇILIR.) SAHNE : Değişik bir dağlık alan. Görkemli kayalar gözükebilir. Geri plandakipanoda yine ufuk ve dağlar yer alır. Balalı mola vermiştir. Yerde bulaşık tabak, ekmek kırıntıları, sönmüş ateş birikintisi vardır. Silahı ve torbası kenardadır. Balalı yine bağdaş kurmuştur. Omuzuna kaputunu atmış, başındaki kalabalığını geri kaydırmış, bir sigara tellendirmektedir. Yorgi gülümseyerek onun türküsünü bitirmesini bekler. Yorgun halsiz elleriyle alkışlamaya çalışır. BALALI : Beğendin mi, Hristo . . . Bizde neşeli türkü yok. Hep acıklı türkü var. Türk yıllardan beri neşe görmedi de, ondan. (TOPARLANIR) Hadi gidiyoruz ! Herhal bu son molamız . . . Bundan sonra aslanlarımıza yetişeceğiz. (BİRDEN DURUR. ACELE İLE SİLAHINA DAVRANIR.) BALALI : Dur kimdir o ! . . Çık ortaya ateş ederim. (İLERİDEKİ ÇALILIĞA DOĞRU BAKMAKTADIR.) (ÇALI ARKASINDAN HIŞIRTILARLA BİRLİKTE BİR KÖYLÜ KIZI (CEREN) ÇIKAR. BAŞINDAKİ EŞARPI GERİYE ATILI OLUR, SAÇLARININ BÜYÜK KISMI GÖZÜKMEKTEDİR. KORKU VE ÜRKÜNTÜ İLE ELLERİNİ ÖNÜNDE BİRLEŞTİREREK KONUŞUR.) CEREN : Urgundan ölem ağam, benim Ceren, sizdenim. BALALI : Kız, bu yabanda kadın başına ne geziyon ? Yolunumu yitirdin? Aklından mı zorun var ? CEREN : Ağam, buradan geçmem gerek. Seslerinizi duyunca, önce gizlenerek yanaştım. Sizi gözledim. Senin bizden olduğunu anlayınca ortaya çıktım. (YARALIYI GÖSTEREREK.) Bu ölecek herhal . . . BALALI : Sen kendi işine bak ! . . Görmüyon mu, bu da asker. Her acıya dayanacak . . . Hem sözü değiştirme . . . Bu dağda, yapayalnız . . . Ne işin var ? CEREN : (AĞLAMAKLI) Kartal yarı’na gidiyom. BALALI : Kartal yarı’mı ? O neresiymiş ? KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 247 CEREN : (ELİYLE UZAĞI, YUKARILARI İŞARET EDER.) Bir büyük uçurum bu. Çok insan öldü orada . . . Çok heybetli bir yar. BALALI : (KUŞKUYLA) bacım, niye gidiyon oralara ? . . Yoksa . . . CEREN : (SESSİZLİK) . . . BALALI : Sende bir dert var, ama söyleyemiyon ? (KIZ ÖNCE ACI ACI İÇ ÇEKER. BALALI MÜŞFİK BİR İFADE İLE ELİNİ ÇENESİNE DOKUNDURUNCA AĞLAMAYA BAŞLAR. YAPRAK GİBİ AYAKTA SALLANMAKTADIR. BALALI ŞEFKATLE İKİ ELİYLE KIZIN YANAKLARINA DOKUNUR, SONRA ONU KOLLARINDAN TUTARAK BİR KAYA ÜZERİNE OTURTURKEN DE KONUŞUR.) BALALI : Allah sahibine bağışlasın, ama güzelsin, gençsin. Neden ölmek istiyorsun ? Bir zorun mu var ? İçimi dağladın, kız . . . CEREN : Anlatmak istemiyom, utanıyom. BALALI : Bak anam, askerim. Biz vatanımız için, halkımız için ant içtik. Devlet bana güvendi, bu silahı, bu üniformayı verdi. İstersen sen de güven ha ? CEREN : Gurbanınız olam ağam. Hepimizin tek güvencesi, tek kurtarıcısı siz değilsiniz de, kim olabilir ? Ama gel, beni yollayıver. İşimi bitirmem lazım bu töremizdir. Çaresi yok, ille de olacak . . . BALALI : Sen açsın herhal, köylüler bize biraz azık bıraktı. Peynir, ekmek. Al bakim. Ye ve anlat, neymiş bu töreniz ! . . CEREN : (UTANARAK) Yemesem olmaz mı ? BALALI : Hı’, olmaz. (BU ARADA TORBASINDAN ÇIKARDIĞI PEYNİRİ VE EKMEĞİ BÖLÜP ONA UZATMAKTADIR.) CEREN : İştahım heç yok, zaten dünden beri ağzıma lokma koymadım. Ama su içerim. Ölmüşlerinin canı için bir damla su ver, ağam. (BU ARADA ONLARI DİNLEYEN YORGİ ELİNİ MATARAYA ATMIŞTIR. BALALI KOŞARAK ONDAN MATARAYI ALARAK KIZA UZATIRKEN.) CEREN : Bu gavur Türkçe mi biliyo ? BALALI : (ELİYLE “BOŞVER” İŞARETİ YAPARKEN) “Su” sözcüğünü anladı. Başak bilmez. Biraz meraklıdır da ( BU ARADA YİNE YORGİ’NİN OMZUNA VURUR. YORGİ ACI İLE SAKINIR, YÜZÜNÜ EKŞİTİR. BAĞIRIR) Tamam, tamam . . . Unuttum, kusura bakma . . . Yav, amma kafasızım haa, adamı işkence ile öldüreceğim, herhal beyle giderse. (BALALI ELİYLE ONA EKMEK VE PEYNİR VERİR. CEREN DURAKSAR AMA DAHA SONRA ÜRKEKÇE ELİNİ UZATIR. YEMEYE 248 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 BAŞLAR. AMA İLK ANDA TEDİRGİN YERKEN, SONRA SANKİ BOŞVERMİŞ GİBİ, BALALI NE UZATIRSA YEMEYE BAŞLAR. HEM DE BAZEN PARMAĞI İLE AĞZINA İTELEYEREK, İŞTAHLA . . . BALALI ONA BİRAZ MEYVE DE YEDİRİR. MEVSİMİNE GÖRE ÜZÜM UZATIR, SU İÇİRİR. O ARADA DUDAĞINDA KALMIŞ BİR EKMEK KIRINTISINI DA ELİ İLE TEMİZLER.) BALALI : Zavallı yavrucak, ne kadar da acıkmışsın ? . . CEREN : Yiğit ağam, Allah senden razı olsun. Ne iyi insanmışsın . . . Allah sana da, çoluk çocuğuna da iki cihanda huzur versin . . . Şey . . . Evlimisin ? .. BALALI : Cık’ . . . Kendimizi düşünecek zaman mı bulduk ki ? . . Önce gurbette işçilik yaptık. Sonra savaş patladı. O dağ bu dağ, koştırıp duruyoruz işte CEREN : Bunlar da geçer de mi ? BALALI : (KIZ YERKEN) bana bak, kız . . . Sen yine beni uyuttun ha . . . Bir insan canına kıyar mı ? Dinimizde bile günahtır. Hadi anlat bakalım. CEREN : (SEVİMLİ BİR KAŞ ÇATIŞ.) Sen daha çok meraklısın, o gavırdan. (TAM BALALI BİRŞEY SÖYLEYECEK İKEN.) Tamam . . . Tamam . . . Anlatacağım. Ama önce adını bağışlar mısın, yiğidim ? BALALI : Balalı Durak . . . Balalı Durak Çavuş derler bana. CEREN : O çavuş işareti mi ? Sen çavuş musun ? Kaç erin var emrinde ? BALALI : Çok . . . CEREN : Benim adım da Ceren . . . BALALI : Güzel bir isim. CEREN : Yunanlılar dün değil önceki gün köyümüze girdiler. Köy halkı ormana kaçtı. Ben uyuyodum. O şaşkınlıkla bana haber verememişler. Durumu anladığımda kaçamadım. Samanlığa saklandım. Ama buldular, kötülük yaptılar bana. Çok iğrenç adamdı, benim üzerime çöken . . . Bayıldığımda da bana acımamış, durmamış, bitirmiş işini kör olasıca . . . BALALI : Allah bin belasını versin, o köpeklerin. CEREN : (KENDİ DİZLERİ ÜZERİNE KAPANARAK KONUŞMASINA DEVAM EDER.) Bizimkiler köye geri döndüklerinde beni baygın bulmuşlar. Onlar aydırdılar. Döndğ teyze vardı. O da hasta olduğundan kaçamamıştı. Ona da aynı kötülüğü yapmışlarç Dün onu kocası evinde asılı buldu. BALALI : Kendini öldürdü, yani. CEREN : Herhalde. KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 249 BALALI : (ELİNİ SİNİRLE SAVURUR) Belki de töre tatbik edildi, haa ? CEREN : (DUDAK BÜKER) Bilmem . . . BALALI : (ELİNİ AĞZINA GÖTÜRÜR) Şimdi anlıyorum. Sana da töre tatbik ediyorlar. Uçurumdan ölüme atlama emri verdiler. CEREN : Evet, ağam. Ben artık bir heçim. Kirlenmişim. Herkes bana aşağılayarak bakıyor. Ben de zaten kimsenin yüzüne bakamıyom . . Babam hoca ile konuştu. Ölürsem temizlenirmişim. Belki beni cennete alırlarmış. Yoksa, yerim doğru cehennemmiş, zebanilerin yanıymış. (BALALI’DA SESSİZLİK.) CEREN : Sen bi şey demiyon. BALALI : Sen bitir ben sonra konuşucam. CEREN : (ÜMİTSİZ, YORGUN, ÜZGÜN) Hoca benimle konuştu. Kızım dedi. Eğer atlamaya cesaret edemezsen, mahşerde gavırın her dokunduğu yer kızıl ateşle dağlanacak, her azan parçalanıp, cehennemin ayrı bir yerinde pişirilecek, sonra gene tekrar toplanıp bedenine kaynatılacak, sonra gene yakılacak, öyle dedi, hoca. Ama intihar edersem piri pak olurmuşum. BALALI : Bitti mi ? . . CEREN : Bitti . . . Bu kadar . . . Uçuruma gidip, başımdaki şu keçiği çıkarıp, yere bırakacağım. Sonra da kendimi uçurumdan atacağım. Gelip bakacaklarmış. Benim atladığımı keçikten anlayacaklar. (YAVAŞ YAVAŞ KARANLIK ÇÖKMEKTEDİR.) BALALI : Bu işaret yani. CEREN : Evet. BALALI : Cehaletlerinin işareti. CEREN : !!! (BALALI KALKAR. BİR İKİ GİDİŞ GELİŞ YAPAR. SONRA YORGİ’NİN ÜZERİNE EĞİLİR. YORGİ UYUMUŞTUR. KIZ MERAKLA BALALI’YI SEYRETMEKTEDİR.) BALALI : Uyumuş. - (SONRA KIZIN YANINA ÇÖMELİR. KIZIN SAÇLARINI OKŞARKEN) Bak bacım. Suçlu olan insan suçunun cezasını görür. Ama sen suç işlemedin ki . . . Tersine sana karşı suç işlenmiş. Sen bir bebek kadar masumsun, tertemizsin. Gidecek biri varsa, o da o geberesice gavurdur. Sana bu aklı veren o cahil hocadır,anan babandır. (ES) Hangi din kendine kötülük yapılmış insanı bilakis cehenneme yollar ? (BABACANVARİ BİR ŞEKİLDE ELİNİ KIZIN OMUZU- 250 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 NA KOYAR.) O işi sen mi istedin ? Sen mi arzu ettin ? (AYAĞA KALKAR.) Sana bilakis yardımcı olmaları,seni teselli etmeleri gerekirken seni cennet, cehennemle korkutup öldürmeyi mi reva görüyorlar ? . . CEREN : Ne kadar güzel konuşuyon, ağam. Günlerden beri şu etlerimi cimcik cimcik koparmak istiyodum. İlk kez şu anda kendime nefretimin olmadığını görüyom. Allah razı olsun senden . . . No’olur biraz daha konuş . . . Rahatlayayım . . . (İYİCE KARANLIK ÇÖKMÜŞTÜR.) BALALI : ben aslında köyden geldim. Okuyamadım. Ama önce Bala’da, sonra Ankara’da fırıncılık yaptım. Ankara’da bir mektebin yanındaydı, fırınımız. (BU ARADA BALALI ATEŞ YAKMAYA BAŞLAMIŞTIR.) Bazan pişiricilik yaptım, bazen hamurkardım. Bazan da satış yapıyodum. Ordaki öğretmenler, öğrenciler çok akıllı ve eğitimliydiler. Onlarla hep sohbet ederdim. Alınacak fikirleri onlardan alırdım. Bana mantıklı düşünmeyi öğrettiler. CEREN : O ne ? BALALI : Boşver. Senin suçsuz olduğunu anlama gücü, yani. (ATEŞ ETRAFA, ÖZELLİKLE KENDİ YÜZLERİNE İLGİNÇ BİR AYDINLIK VERMEKTEDİR.) CEREN : Durak, ben cahilim. Pek içimi, düşündüklerimi anlatamam . . . Şey . . . Durak dedim diye kızmadın, değil mi ? Ayıp olmadı, değil mi ? BALALI : (GÜLÜMSER ELİNİ İKİ YANA AÇARAK) Ne dersen de, serbestsin. CEREN : Ama, heç bi şey demiycem . . . Sadece seni sanki kırk yıldır tanıyom deyceem. Anam kadar, babam kadar, yan komşum Güllü kız kadar yakınsın deyceem . . . Çok iyi bir insansın deyceem . Bir de . . . (UTANMAKTADIR) BALALI : (GÜLÜMSEYEREK KIZIN ELİNİ AVUÇLARI İÇİNE ALIR) Ee. . CEREN : Aman, söyleyim de artık kurtulayım. Yanacıklarından öpmek istiyom deyceem . . . (DİĞER ELİYLE BALALI’NIN YANAKLARINI GÖSTERMEKTEDİR.) - (BALALI YAVAŞÇA YANAĞINI UZATIRKEN.) Yanlış anlamıyon deel mi ? (ÖPER ÇOK NARİN, ÜRKEK BİR ÖPÜCÜKTÜR BU . . .) BALALI : Hiç yanlış anlamadım. Yeniden doğmuş gibi sevinç içinde olduğunu anlıyom. Onlar seni manen öldürmüşler. Bunun sevinci içindesin. Bana izin verirsen, bende senin yanağını öpmek istiyom. (CEREN YANAĞINI UZATIR. BALALI KENDİNDEN EMİN GÜLÜMSEYEREK ONU İKİ YANAĞINDAN ÖPER. YAVAŞ VE ÜRKÜTMEDEN KONDURULAN BİR ÖPÜCÜKTÜR BU. BU ARADA CEREN ÜŞÜMEKTEDİR. YUMRUKLARINI SIKAR, DİZLERİNİ GÖĞSÜNE ÇEKER, ELLERİNİ İÇİNE ALIR, TİTRER . . . BALALI KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 251 ELİNİ KIZIN BURNUNA DOKUNDURUR.) - Sen üşüyorsun kızcağızım . . . Şunu üzerine geçir. (KAPUTU KIZIN ÜZERİNE ÖRTER, DİĞER YANLARINI DA KAPATIR. KIZ BAŞI DIŞARIDA KAPUTA GÖMÜLMÜŞTÜR.) bak, bu kaput çok işe yarar. Ağustos sıcağında bize bunları aldırırlarken ne kızmıştık. Ama Anadolu Bozkırı gece tam bir ayaza kesiyor. Bu kaput aynı zamanda yorganımız, yerine göre minderimiz, yastığımız, yerine göre de gizlenme aracımız . . . CEREN : Çok yorgunum Durak . . . Belki de rahatladığımdan yorgunluğumu hissettim. Biraz uyuyabilir miyim ? Şuracıkta . . . Sonra giderim. BALALI : Uyu canım, ben senin yanındayım. Bekleyeceğim, rahat ol. Kartal yarı’na da gitmeyeceksin. Ben senin yanındayken hiçbir kötü kılına bile dokunamaz. (ATEŞİN IŞIKLARI YÜZLERİNİ AYDINLATMAKTADIR. CEREN BAŞINI BALALI’NIN DİZLERİNE KOYMUŞ, UYUMAYA BAŞLAMIŞTIR. BALALI KIZIN ÜZERİNDEKİ KAPUTU YORGAN BİÇİMİNDE DÜZELTİR. BİR SÜRE ÖYLE KALIR. SONRA YAVAŞÇA KIZIN BAŞINI EKMEK TORBASINA KOYAR, KALKAR, KENDİSİ DE BİR KAYAYA DAYANIR. BİR TÜTÜN SARARKEN . . . ) BALALI : Zavallı kız . . . Onu daha ölmeden, ayakta mezara koymuşlar . . . ( SİGARA İÇERKEN KIZA BAKMAKTADIR. ESNER. YİNE CEREN’İN YANINA ÇÖMELİR. ONA SEVGİ DUYMAKTADIR. ELLERİYLE CEREN’İN SAÇLARINI OKŞAR.) seni ürkütmüşler, güzel yavrum, çıldırtmışlar. Asıl ırzına bizimkiler geçmiş. (BİR SÜRE BU SESSİZLİK VE HAREKETSİZLİK DEVAM EDER. SONRA YAVAŞ YAVAŞ AYDINLANMA BAŞLAR. BU İKİ DAKİKALIK DONMA HAREKETİ İZLEYİCİDE AKŞAMIN GEÇTİĞİ İZLENİMİ VERMELİDİR. AYDINLANMA TAMAMLANINCA SAHNEYE SAKALLI, SARIKLI BİR HOCA İLE CEREN’NİN ANNESİ, BABASI VE AMCASI GİRER. HAYRETLE BALALI’YA BAKMAKTADIRLAR. HOCANIN DIŞINDAKİLER KÖYLÜ KIYAFETİNDEDİRLER.) BALALI : (ELİYLE SUS İŞARETİ YAPARAK FISILTIYLA.) Gürültü etmeyin, uyuyor. O kadar acı çekmiş ki . . . O kadar yorgun ki . . . (YENİ GELENLER BU KEZ BİRAZ DAHA HAYRETLE BİRBİRİNEBAKARLAR.) HOCA : (KABACA) Ne diyon sen , be ! . . Bu kız niye burada duruyor ? BALALI : Ölmesini mi istiyordunuz ? HOCA : Sana ne ? BALALI : Yazık, bu zevkten mahrum kaldın, hoca . . . Her Türk insanı gibi nice hocalarımız ellerine mavzer alıp vatan savunmasına koşarken, sen ödlek 252 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 gibi sıcak yatağında yaşıyor, keyif çatıyor, sonra da ona buna cahillik mi aşılıyorsun ? HOCA : Hak taala hazretleri rabbim ! . . BALALI : Kes, Yüce Allahtan, peygamberin adından yararlanıp yalan dolanlarla etrafı kandırmayı . . . (DİĞERLERİNE DÖNER) Bu kız suçsuz. Masum, başına bir felaket gelmiş, ona yardımcı olup teselli edeceğinize, bu cahilin sözlerine teslim oluyorsunuz. (BU ARADA KIZ UYANMIŞ, AYAĞA FIRLAMIŞ, GERİ PLANDA KORKU İLE ELLERİNİ GÖĞSÜNDE KAVUŞTURARAK OLANLARI İZLEMEYE BAŞLAMIŞTIR.) ANNE cek. : Ama kızımız cennete gidecek. Namusunu bu şekilde temizleye- BALALI : (ANNENİN YÜZÜNE YÜZÜNÜ YAKLAŞTIRARAK.) Siz annesi-babası olacaksınız, herhalde. Anam bacım, bu kız kirlenmedi. Bu kızın namusu gitmiş olamaz. O onlara kuyruk sallamadı. Saklandı, yakalandı. Mücadele etti. Bayıldı. Ona nasıl namussuz diyebilirsiniz ? HOCA : Kader böyle istemiş, Allahın emri de . . . BALALI : Allah sana böyle bir emir vermez. Kuranın Türkçesini bilmem, ama böyle bir satır yok. Buna inanmıyorum. BABA : Biz bu zilletle nasıl yaşarız ? Kızı şey olmuş diyecekler. BALALI : (ALAYLI ALAYLI GÜLÜMSEYEREK, GERİYE DOĞRU ÇEKİLİR. ELİYLE BABAYI İŞARET EDER.) Güzeel . . . Doğru, burada asıl zillet içinde olan sensin baba efendi . . . Birkaç Yunanlı köye gelince, siz ne diye kaçtınız ? Mavzerlerinizi alıp niye karşı koymadınız? Kızınızın namusu önce sizlerden sorulur. Onu niye koruyamadınız da kuyruğunuzu kıstırıp dağa kaçtınız, onu unuttunuz ? HOCA : Sen öyle diyon. Bakara suresinin . . . BALALI : (ÜZERİNE YÜRÜRKEN) bana bak, hoca efendi, Defol git, buradan. Şimdi seni öldürürüm. Sen hep baş adam olmak için, çıkarın için bu iğrenç fikirleri yumurtluyorsun. Bu kız için bir daha konuşursan . . . (ES) Bak, yüzden fazla Yunanlı öldürdüm. Seni de aralarına katarım. (HOCA KORKAR, GERİYE ÇEKİLİR. CEREN AĞLAMAKTADIR. BAŞI EĞİKTİR.) BALALI : (KIZIN YANINA GİDER. BİRAZ DA SERTÇE KIZIN SAÇLARINI BASTIRARAK YÜZÜNÜ YUKARI KALDIRIR.) ceren, senin alnın açık, başın dik olmalı. Sen kötü bir şey yapmadın ki . . . Bırak, onlar utansınlar. ANNE değil mi ? : Ama kızım kirletildi. Hep öyle demiyecekler mi ? Bu gerçek KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 AMCA : Onunla kim evlenir ? . . BABA : Kim evlenir ? 253 (BALALI ONLARI SUSTURMA ANLAMINDA ELİNİ KALDIRIR. HERKES SUSAR, ONA BAKAR. BİR AN DURUR. SONRA KONUŞUR.) - Ben ! . . . . . . . . . . . . . . . . Ben evleneceğim ! . . (HERKES ŞAŞIRMIŞTIR.) CEREN : (YÜZÜNDE BİRAZ SEVİNÇ, BİRAZ HEYECAN VE ŞAŞKINLIKLA İLERİ ATILIR, BABASININ ÖNÜNDE BİR AN DURUR. SONRA BALALI’NIN YANINA VARIR. GÖZ GÖZE BAKIŞIRLAR. SONRA KIZ BİRAZ DA GURURLA BALALI’NIN BİR KANADINA SIĞINIRKEN) Durak ! . . BALALI : Evet, Allahın emriyle, peygamberin kavli ile istiyorum sizden. Şimdi gideceğim. Sonra gelip karımı sizden alacağım. Bu kız şu andan itibaren benim namusumdur. Gelene kadar da size emanet. ( ANNE BALALI2NIN ELİNE SARILIR.) ANNE suçluyuk. : Allah bin kere senden razı ola. Bize kızımızı bağışladın. Biz BALALI : (ELİNİ ÇEKER) Bilakis ben sizin elinizi öpeceğim. (ANNENİN ELİNİ ÖPER. SONRA ANNE KIZ BİRBİRİNE SARILIRKEN, BALALI BABANIN ELİNİ ÖPER. AMCA İLE DE SARILIRLAR.) HOCA : (İKİ ADIM İLERİ ATAR, BİRAZ GÜLÜMSEYEREK.) Konuşma yasağım bittiyse, bir kelime edebilirmiyim ? BALALI : Et, ama saçma olmasın. HOCA : Sen haklısınasker ağa, kızımıza gözümüz gibi bakacağız. BALALI : Gelininize . . . HOCA : Gelinimize, evet gelinimize . . . (ENSTRÜMANTAL BİR KÖY EZGİSİ.) II.BÖLÜM 4.SAHNE ( BİR GREK MELODİSİ İLE SAHNE AÇILIR. BAŞKA BİR KIR GÖRÜNÜMÜ. İKİ YUNAN ASKERİ OTURMAKTA, İÇKİ İÇMEKTEDİRLER. KIYAFETLERİ HEM PEJMURDE HEM DE LAUBALİDİR. ŞAPKALARI ARKAYA ATILMIŞ GİBİDİR. SARHOŞÇA KONUŞMAKTADIRLAR.) 254 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 1.YUNAN : Osoke tapetanume, tötelefteo kefi ine telefteo kefi. 2.YUNAN : Yya su ! (1.YUNANLI HAVAYI KOKLAYARAK NEŞELENİR.) 1.YUNAN : Poli orea oaeras moshovolay homa. 2.YUNAN : İniki ean itandiki mas. İha dialeksi omu to höma mu. (HER İKİSİNDEN DE KAHKAHALAR. O SIRADA YAN KÖŞEDEN YARALI İLE BALALI ORTAYA ÇIKAR. BALALI ELİNDEKİ SİLAHI YUNANLILARA DOĞRULTMUŞTUR. YUNANLILAR İRKİLİR, OTURDUKLARI YERDEN ELLERİNİ KALDIRIRLAR.) BALALI : Teslim olun, zibidiler ! . . 1.YUNAN : Vah Türko . . . 2.YUNAN : Kai kame . . . 1 YUNAN : Maslipase Turko . . . BALALI : Ulan siz manyak mısınız? . . Onbinlerceniz ölüyor. Arkadaşlarınız deli gibi İzmir’e kaçışıyorlar. Siz burada alemdesiniz. 1.YUNAN : Maslipase Turko . . . 2.YUNAN : Maslipase . . . BALALI : Eee . . . Böyle küp gibi içerseniz, her andavallığı yaparsınız. (YARALI YORGİ ONLARI İZLEMEKTEDİR.) BALALI : Boyunlarınızdan sizleri beygir gibi bağlayacağım. Kendi yaralınızı da siz götüreceksiniz . . . Eh, artık üç esirle birlikte birliğime ulaşmanın tam zamanı . . . (YORGİ YANINDAKİ EKMEK TORBASINDAN BİR URGAN ÇIKARIRKEN.) - Ey artık, biraz ellerimi sallay sallaya yürümek sırası bende, değimli ? Kiryakolar ? . . (İPİ SERTÇE ÇEKİŞTİREREK SAĞLAMLIĞINI ÖLÇER.) Şimdi, ikinizde yüzü koyun uzanın, bakalım. Sizleri bağlayacağım . . . Güven olmaz sizlere . . . (BİRDEN BALALI’NIN ARKASINDAN ÜÇÜNCE YUNANLI ASKER PEYDAHLANIR. SERTÇE TÜFEĞİN DİPÇİĞİ İLE BALALI’NIN BAŞINA VURUR . . . YUNANLILAR “YAŞA” SESLERİ İLE, SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI İLE AYAĞA FIRLARLAR. BALALI YERE YARI BAYGIN YUVARLANIR. TABANCASI YORGİ’NİN YANINA DÜŞER. YUNANLILAR KALMAYA ÇALIŞAN BALALI’YI TEKMELERLER. 3.YUNAN : Timegah hara tayini tase skotoso. KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 255 (BİRBİRLERİNE İÇKİ İKRAN EDERKEN SEVİNÇ ÇIĞLIKLARINA DEVAM EDERLER.) 1.YUNAN : Yya su ! . . 2.YUNAN : Yya su ! . . (2.YUNANLI YORGİ’YE İÇKİ İKRAM EDER, SEVİNÇLE SAĞLAM OMUZUNA VURARAK.) 2.YUNAN : Ef haris timeni . . . YORGİ İSTER.) : ( ELİYLE BALALI’YI GÖSTEREREK VURMAMALARINI Mintontinto skotoste . . . 1.YUNAN : Ayde vre ! . . To fandaro afto tape tani . . (KENDİ BOYNUNU GÖSTEREREK KESKE İŞARETİ YAPMAKTADIR.) 2.YUNAN : (SIRITARAK) Afti ine imira. 3.YUNAN : Ti eyine se sena ? YORGİ : (SERTÇE) Mintontinto skotoste ! 3.YUNAN : (AYAĞIYLA BALALI’NIN YERE DÜŞEN KALABAĞINA BİR TEKME ATAR. RUM ŞİVESİYLE TÜRKÇE . . . ) Heyy bre. . . türko . . . bak bu asker varya, senin öldrülmemeni istiyor. BALALI : (ŞAŞIRIR, DARBENİN ETKİSİYLE ZORLUKLA) Sen Türkçe biliyor musun ? 3.YUNAN : Ben ayvalıklı Rumlardanım sizlere kinim vardır. Hepinizin canı cehenneme. BALALI : Ne yaptık biz sizlere ? 3.YUNAN : Bu topraklar elen imparatorluk topraklarıdır. Bizden çaldınız. Biz de sizleri öldirip toprahimiza sahip çıkmak isterik. (SORU TARZINDA) Bu bir vatanseverlik değildir ? BALALI : Asırlardan beri türk bayrağı dalgalanan yerler nasıl sizlerin olurmuş ? bence kandırıldınız siz. Boşu boşuna onbinlerceniz gene öldürüldü. 3.YUNAN : (TÜFEĞİNİ BALALI’YA DOĞRULTUR) Bre buda alin yazgisi. Seni vurdim mi ? onbinlerin öcini almiş gibi olacağim. (DİĞER İKİ YUNANLI ARKADAŞLARINA ALKIŞ TUTAR.) 1.VE 2. YUNAN : Bravo ! BALALI : (DARBENİN TESİRİYLE ZOR KONUŞMAKTADIR.) Sizin burada tutunan bir birliğiniz kalmadı. Bana teslim olun, size hiçbir şey yapma- 256 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 yız. Bakın (YORGİ’Yİ GÖSTERİR) Ona bir şey yaptım mı ? 3.YUNAN : benim andim vardir. Sen ölmişindir . . . BALALI : (GÖĞSÜNÜ AÇAR) Size yalvarmam . . . Buyurun , vurun . . . Ama biz zaferi kazandık, siz yitirdiniz. 3.YUNAN : (BAĞIRIR) Ayvalık’ta kilisemize sizin Türko piçler pislik atarlaridi. Ama biz çocuklar sizin camilerinize yapmazidik . . Ama bir defa ben yaptım . . . Gece cami kapısına hem işedim hem pok sürdüm. (DERİN DERİN SOLUKLANMAKTADIR. ÇOK SİNİRLİDİR, GÖZLERİ YUVALARINDAN FIRLAMIŞTIR) Bu olayı unutmadim . . . Andim vardir. Bu harpten sonra, Sizin çocuklar gibi artık saklanmadan, korkmadan bu işi yapabilecektim. Hem de bir düzine camiye . . Ama olmadi . . . olmadi . . . BALALI : Kilise’de , cami de yüce Allah’ın evidir. O çocuklar iyi etmemiş. Ama onlar çocuktu. Onların kilisenize yaptığını bir Müslüman büyük görse, her birine birer tokat atar, engel olurdu. Ama sen keferede zaten çocukluk varmış . . . hadi . . . bitirecekseniz, bir an önce bitirin işinizi . . . Hadi ! . . . 3.YUNAN (HANÇERİNİ ÇEKER) YARI HALSİZ DURUMDA OLAN BALALI’NIN BOĞAZINA ÇÖKER) Hiç meraklanma, tavuk gibiboğazlayacağım şimdi seni . . . (FAKAT ANSIZIN BİR PATLAMA SESİ DUYULUR. YORGİ YERDEN BALALI’NIN TABANCASINI ALMIŞ, HAVAYA BİR EL ATEŞ ETMİŞTİR. BİR AN HERKES DONMUŞ KALMIŞTIR. YORGİ ZOR TUTABİLDİĞİ SİLAHI YAVAŞ HAREKETLERLE YUNANLILARA ÇEVİRİR. ELLERİ TİTREMEKTEDİR. YUNANLILAR İNANLIMAZ OLAYIN DEHŞETİ İÇİNDE ŞAŞKINLARDIR. YORGİ DE ZOR TUTABİLDİĞİ TABANCA İLE SESSİZ VE HAREKETSİZDİR. SONRA BİRDEN TOPARLANAN 1.YUNANLI YORGİ’NİN ÜZERİNE YÜRÜMEYE KALKAR. 1.YUNANLI : Vire atime, ti ekanes . . . YORGİ : Ha’ ! . . . (SERTÇE “SAKIN YAPMAYIN ! “ANLAMINA BAĞIRMIŞTIR) YUNANLILAR BU KEZ TAMAMEN DURURLAR. YAPACAKLARI BİRŞEY YOKTUR.(BİR SÜRE DONUP KALIRLAR) SONRA BİRDEN BALALI TOPARLANIR. BALALI : Bravo, Yorgi gardaş . . . Allah senden razı olsun. Hak olan şeyi yaptın. (YAVAŞÇA YORGİ’NİN YANINA VARIR, ONU İNCİTECEKMİŞ GİBİ NARİN BİR HAREKETLE ELİNDEN TABANCASINI ALIRKEN YUNANLILAR BU FIRSATTAN YARARLANIP KAÇARLAR. BALALI : Durun, kefereler ! . . . durun öldüreceğim sizi (İKİ EL ATEŞ EDER AMA YUNANLILAR KAÇMIŞLARDIR.) UZAKLARA BAKARAK: KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 257 BALALI : Kefereler nasıl da kaçıyorlar. (SONRA GERİ DÖNER YORGİ’YE YAKLAŞIR EĞİLİR. YORGİ YORGUNDUR. AMA YÜZÜNDE MUTLU BİR İFADE VARDIR. -Soylu bir insanmışsın, Yorgi. Sen bu adamlarla herhalde aynı kantardan değilsin. Sağol . . . Çok sağol . . . (ODA ELİNİ UZATIR. BİR SÜRE EL SIKIŞIR, ELLERİNİ SALLAR. BALALI ELİNİ ÇEKTİKTEN SONRA GÜLEREK “2” İŞARETİNİ YAPARAK ONU GÖSTERİR. - İyi de be, Hristo ! . . . Sen şu cansız halinle benim iki defa hayatımı kurtardın. (SONRA “1” İŞARETİ YAPARAK KENDİNİ GÖSTERİR.) Ben ise senin daha bir defa hayatını kurtarabilmiş değilim. YORGİ : (ANLAMIŞTIR. GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK AYNI HAREKETİ YAPAR.) Yorgi . . . (ELİYLE 2 İŞARETİ), Balalı Durak Çavuş . . . (ELİYLE 1 İŞARETİ.) BALALI : (BOZULUR) İyi iyi . . . Hemen şımarma . . . sana da yüz vermeye gelmiyor . . . haydi gidiyoruz ! . . . Fazla durduk burada (FAKAT SONRA BİRDEN DURUR . . . İÇKİ ŞİŞELERİNE BAKAR. ELİYLE YİNE YORGİNİN YARALI OMUZUNA VURMAYA KALKAR. YORGİ OH DİYE SAKINIR. AMA BALALI ACIYACAĞINI FARKEDER, DURUR) Yorgi . . . şunlardan bir iki yudum alsak mı, ki ? . . . karşılıklı iki kadehten kıyamet mi kopar ? . . . İÇKİ DOLDURUP, BİRİNİ YORGİ’YE UZATIR. YORGİ : (YARALI AĞZINI İŞARET EDER.) tme traumatiz menos. BALALI : Be aslanım, biraz acıtır ama iyi gelir. Mikroplarını da öldürür. ) SİRTAKİ MÜZİĞİ) (KARŞILIKLI İÇERLER. İKİSİDE NEŞELİDİRLER) BALALI : Şerefe ! YORGİ : Yya sı, şe . . . ref . . ffe ! . . . BALALI : Şerefe . . . YYA SU ! . . . YORGİ : (KEKELEYEREK) Ceren . . . güzel . . (ELİYLE “GÜZEL” İŞARETİ YAPAR, SONRA BALALI’YI GÖSTERİR. BALALI’NIN ELİNİ SIKAR . . . ) BALALI : Anladım. Ceren için güzel diyorsun. Tenrik ediyorsun. Ulan sen her şeyi iyi anlamışsın be ! . . Aferin ! YORGİ : (İKİ PARMAĞINI YAN YANA GETİREREK BALALI İLE CEREN’İN BİRBİRİNE YAKIŞTIĞINI ANLATIR.) Ef haristimeni yineste . . . BALALI : Birbirimize yakışıyormuyuz ? Vay be . . . Yahu Yorgi, sen iyi 258 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 kadeh arkadaşısın, haa . . . Bir kadeh içince çok neşeli, çok iltifatkar oluyorsun. (İKİSİ DE GÜLÜŞMEKTE, KADEH TOKUŞTURMAKTADIRLAR. O SIRADA TOP SESLERİ DUYULUR . . . ) - (BALALI SIÇRAR ) Bizimkiler . . . Beni çağırıyorlar . Yeter oyalandık . . . Durmaksızın koşuyoruz . . . Davran bakalım ! . . (EŞYALARINI, SİLAHLARINI TOPLAMAKTADIR. HAREKETLİ COŞKULU BİR MELODİ İLE PERDE KAPANIR.) 5.SAHNE (PERDE HENÜZ AÇILMAMIŞTIR. AMA SAHNENİN İÇİ AYDINLANIR. SALON KARANLIK KALACAKTIR. YAKLAŞAN, UZAKLAŞAN UÇAK SESLERİNE UYUMLU OLARAK UÇAK GÖLGESİ PERDE ÜZERİNDEN GELİP GEÇECEKTİR..) EFEKT : Ansızın azalıp yükselen uçak gürültüsü. Bir uçak gidip gelmekte ve ses maksimumda iken makinalı tüfekle ateş etmektedir. BALALI : Aman Allahım, bir uçak . . . Güneşten öremiyorum ! . . Türk’ün mü, gavurun mu ? . . (SOLUK SOLUĞA) Hemen şu ağacın altına saklanalım. Dayan Yorgi. Sedyenin sopalarından tut, düşme ! . . (AYAK SESLERİ, SEDYENİN SÜRÜNMESİ, BALALI’NIN SOLUK SOLUĞA KOŞUŞU. ÇALI HIŞIRTILARI) BALALI : Evet, anlamıştım, Yunan uçağı ! iyice şaşırttınız, aptallar . . (UÇAK SESİ UZAKLAŞIR.) İleride o kadar bölük tabur varken,bir yaralı ile bir ben garibi mi buldunuz ? Erkeksen, onlara saldırsana . . . Salak ! . . (UÇAK SESİ YİNE KUVVETLENİR. AYAK SESLERİ . . . SOLUK SOLUĞA KOŞUŞTURMA . . . MERMİ SESLERİ . . SONRA YİNE UÇAK UZAKLAŞIR.) BALALI : Bu son çırpınışlanırız, son .. . İş kalmamış sizde, iş . . . (UÇAK SESİ YOKTUR. YANLIZCA YAKIN PLANDAN BALALI’NIN SAKİNLEŞMEYE DOĞRU GİDEN SOLUKLARI VARDIR.) BALALI : Yine gelicek. Yorgi sen bu ağaç altında güvencedesin. Ben açığa çıkıp, onu şaşırtacağım. Gelirse eğer, (UÇAK SESİ YİNE DUYULUR, KUVVETLENMİŞTİR.) İti an. Taşı eline al . . . Heeey ! Hristo . . . Ben buradayım. Heey. Yaklaş yaklaş . . . (SERTÇE) Şimdi ! . . . (YİNE SOLUK SOLUĞA KOŞUŞTURMA . . . DAL HIŞIRTILARI. UÇAK SESİ MAKSİMUMDAYKEN MAKİNALI TARAKALARI) BALALI : Dangalak, nerelere ateş ediyor ? . . . Ulan bizim memlekette senin gibilere değil uçak, cındırığı çıkmış ineğin çektiği kağnıyı bile vermezler be . . . KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 259 (UÇAK SESİ İYİCE KAYBOLMUŞTUR. PERDE AÇILIR. YİNE KIR VE GERİDE PANO GÖZÜKECEKTİR. BALALI SEDYEYİ SÜRÜKLEMEKTEDİR.) BALALI : Gittiler . . . Gidecekler . . . Gelemezler artık . . . Bitiyor işleri. (YORGİ ELLERİNİ SALLAYARAK İNLEMEYE, KIPIRDAMAĞA BAŞLAR.) YORGİ : Teé mu, pe téno . . . BALALI : ( GERİYE BAKARAK) Tamam be uçak gitti. Bir daha da gelmeyecek. Ne var daha korkacak ? . . . YORGİ : Du . . . Du . . . Durak . . . BALALI : (SİNİRLE) ne var ! . . . YORGİ : Durak . . . Arka . . . Arkadaş . . . Dost . . . BALALI : (DURUR, YUMUŞAYARAK) Vay be . . . Senin bir bildiğin sözcük daha varmış . . . Arkadaş ya arkadaş . . . Dost . . . Bırakalım gevezeliği de yola devam edelim. Neredeyse birliğe ulaşıyorum. Biraz daha dişimizi sıktık mı, senin de benim de çilem tamamdır. YORGİ : (ZORLUKLA) Ark . . . adaş . . . Du . . . rak . . . BALALI : Tamam tamam, anladık. Arkadaşız. Maşallah, öğrenme yeteneğin kuvvetli . . . Sen ötekilerden de değilsin . . . Belki arkadaşlığa önem de verdin sen, haa ? Baksana tek bildiğin Türkçe sözcükler “Arkadaş”, 1 Dost” (ES) Anlamıyorum, ne diyorsun ? (BURADA KULAĞINI YUNANLININ AĞZINA YAKLAŞTIRMIŞTIR.) Ne demek istiyorsun ? . . . (YUNANLI GÖMLEĞİNİN DÜĞMELERİNİ İŞARET ETMEKTEDİR. ACI İLE KIVRANMAKTA. BAŞINI İKİ YANA SALLAMAKTADIR. AĞLAMAKTADIR) Gömleğinin düğmeleri mi açayım ? Duuur . . . Anladım . . . İşte açtım. Ne var içinde ? (YORGİ İÇ CEBİNİ İŞARET ETMEKTEDİR) Bakiim, neymiş o ? . . . (FOTOĞRAF VE MEKTUPLARIN BULUNDUĞU LASTİKLE BAĞLANMIŞ BİR TOMAR ÇIKARIR.) YORGİ : Fotografia . . . A’nikse BALALI : Fotoğfar mı, açayım mı ? (BİR FOTOĞRAF ÇIKARIR. SİYAH-BEYAZ, KARISI İLE KIZININ RESMİDİR BU. İZLEYİCİLERİN GÖREBİLMESİ İÇİN BÜYÜK BİR RESİM OLMALI. ANNE-KIZIN GÖĞÜS YUKARI ÇEKİLMİŞ VE BÜYÜK BİR RESİMLERİ OLMALI BİLMELİ) Ooo . . . Ne güzel ? . . . Bir kadınla bir kız bu. İkiside ne kadar güzeller ! . . . Hele şu kız ne şirin şey . . . Sanki dondurma bebeği . . . Yorgi, bunlar senin mi ? Ben de amma soruyorum haa. Tabii, senin karın ve çocuğun. 260 LEGES Hukuk Dergisi YORGİ TEMMUZ 2012 : Dikse ! . . BALALI : Amaan, Yorgi, ben de amma dangalakmışım haa . . . Sana göstermek için çıkarıyom, ama hep ben bakıyom . . . (RESMİ YORGİ’YE DÖNDÜRÜR. YORGİ ACI İLE YAKLAŞTIRILMASINI İŞARET EDER AĞLAMAKTADIR.) Yaklaştırıyım mı ? . . . Olur . . . Daha mı yaklaştırıyım ? (BALALI’DA AĞLAMAKTADIR.) Anlıyorum. Karını çocuğunu öpmek istiyorsun. Öp hadi öp bakalım. Yorgi doya doya öp . . . (VURGULU) Arkadaş Yorgi . . . Ağlama, yaşayacaksın. Ağlama be . . . Beni de ağlatacaksın. (YORGİ YİNE BİRŞEYLER İŞARET ETMEKTEDİR.) Yine ne istiyorsun? Elimi mi ? Al istiyorsan işte elim . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ ÖPMEYE ÇALIŞMAKTADIR.) BALALI : (HIÇKIRARAK) Yorgi, kardeşim, sen daha biz Türklerin nelerini gördün ki . . . Yedi düvende insanlığı biz öğrettik. Daha da öğretiyoruz. Bak öldürdüğün Ayvalık’lı o Yunanlı Atalarıyla birlikte asırlardan beri yaşadı. Bu memlekette, huzur ve güven içinde . . . Daha da yaşayabilirdi . . . Türk insanlığı bu gerektirir . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ SIMSIKI TUTMAKTADIR.) Bırak elimi de, yolumuza devam edelim . . . (YORGİ ÖLMÜŞTÜR. KURTARIR.) HAREKETSİZDİR. BALALI ELİNİ Sözlerini sabitleştirme . . . Soluk al . . . Soluk al ! (AĞZINIAYIRARAK HAVA ÜFLER . . . SAĞLAM OMUZUNDAN TUTARAK SARSAR. SONRA DURULUR. YORGİ’NİN ELİNİ BIRAKIR. ELİ DÜŞER . . . AYAĞA KALKAR. ACI İLE BAKMAKTADIR. ) BALALI : (SAKİN, ACILI) Ölme be, Yorgi . . . Sana alışmıştım bayağı. (BİRDEN SEVİNİR.) Ölmedim . . . Yaşıyorsun. Geç şu sedyeye, de yolumuza devam edelim. (BALALI SEDYENİN UÇLARINDAN YAPIŞARAK SÜRMEYE BAŞLAR.) BALALI : No’olurdu be Yorgi, ikimiz de iki ülkenin iki huzurlu insanı olsaydık. Sen, bacım olsun, o güzel karınla, o şirin yavrunla,yuvanda , evinde olsaydın. Ben ise yurdumda, köyümde, toprak damlı evimde, huzur içinde, çoluk çocuğumla birlikte olsaydım. Karım da Ceren haa . . . Ne olurdu, sen işinde rahat, karlı, ben de sarı altın başakların dikeldiği tarlamda ürünümü biçiyor olsaydım . . . Biliyorsun ya, yorgun bir günün akşamında, sen orada Yunan’da, ben burada anadolu’da hanımlarımızın getireceği aşı bekleseydik. Yorgun bir günün akşamında . . . Yok, belki de fırıncılık işine devam ederdim. Belki Şehere iner, fırında çalışırım gene. (TERİNİ SİLER, YİNE YOLUNA DEVAM EDER.) BALALI : Sizin o başınızdaki başları kopasıcalar sizleri kandırıp buralara saldırtmasalardı . . . Ne işiniz vardı, binlerce fersah ötelerde, yabancı topraklarda ?... SAYI: 31 KÜLTÜR SANAT 261 (DURUR, DÖNER, YORGİ’YE BİR BAKIŞ FIRLATIR.) BALALI : Kızma bana gardaşım, ama ben gazi Mustafa Kemal Paşama çok hayranım . . . Aslında, cahil bir insanım. Pek anlamam . . . Ama ondan gelen emirleri komutanlarımız hep okurlar. Anladığım kadarıyla bu düşünüp yapamadıklarımızı o yapacak. Gazi paşam yapacak . . . Bilki bizler değil, ama bizim çocuklarımız dost olacaklar . . . Bu düşlediğimiz huzuru onlar yaşayacaklar . . . (BİRDEN BİR TÜRK NÖBETÇİ ORTAYA ÇIKAR. SİLAHINI DOĞRULTMUŞTUR.) NÖBETÇİ : Dur, kimdir, o ! . . . BALALI : (NÖBETÇİYİ DUYMAMIŞTIR BİLE . . .) Oldu mu ya, Yorgi Ağa . . . Ülkemizin perişan, şehirlerimiz, köylerimiz yıkılmış . . . Ailelerimiz hasret . . . (BİR ER YANLARINA YANAŞIR.) ER : Yahu, bu bizim Balalı Durak değil mi ? NÖBETÇİ : Evet, balalı Durak Çavuş . . . BALALI : Sizler de yoksul kaldınız, bizler de . . . Savaş sizi ve yedi bizi de yedi bitirdi . . . Kına yaksın Engiliz gavırı, Frenk gavırı . . . NÖBETÇİ : (ARKASINDAN YÜRÜMEKTEDİRLER.) Ne kadar da kötülenmiş . . . (İKİNCİ ER ÇIKAR.) II.ER : Durak Çavuşum, durak çavuşum ! . . . Biz senin bölüğündeniz. Arkadaşlarınız. BALALI : Bizleri birbirmize düşürenler kör olsunlar. Yoksa ben seni nereden bulacaktım da, boğazlaşacaktık ? . . II.ER : Durak Çavuş ! . . Bu Yunanlı ölmüş. Boşuna Taşımışsın, onu . . . Ölmüş . . . Ölmüş . . . BALALI : (SERT BAKAR, SERTÇE KONUŞUR.) Ölmedi o, kurtulacak . . . Merak etmeyin . (BİR TÜRK SUBAYI KARŞISINA ÇIKAR, ÖNÜNDE DURUR . . .) SUBAY : (SEVİNÇLE) Ooo ! Durak Çavuş . . . Hoş geldin aramıza . . . Kötülemişsin. Heey ! . . Beni duyuyormusun ? . . (BALALI DURUR. GÖZLERİNİ KIRPIŞTIRARAK KOMUTANINA BAKAR. BİRDEN TOPARLANIR. TOPUKLARINI BİRLEŞTİRİR, ESAS DURUŞA GEÇER, SELAMA DURUR.) BALALI : Dalgınlık oldu, komutanım. Affedin beni. Biraz geciktim. Em- 262 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 rinize hazırım. Müsaade edin. Tüfeğimi alıp siperime geçeyim. (O ARADA YORGİ’YE BAKAR.) SUBAY : Balalı, bu asker ölmüş . . . Biz bu zavallının gereğini yaparız. Sen rahat ol. BALALI : Emredersiniz, komutanım. (GİTMEYE KALKAR.) SUBAY : Balalı ! . . (BALALI DURUR.) Hemen sipere değil. Önce seyyar mutfağa git. Bi şeyler ye, iç . . . (BALALI YİNE YORGİ’YE TAKILMIŞTIR.) Çavuşum, bırak artık bu mahsumu . . . Onu dinine uygun şekilde gömeceğiz . . . Ondan sonra da ! . . (SERT) Görevine ! . . İzmir’e kadar ! . . . DURAK : (TOK BİR SESLE) Başüstüne komutanım ! . . . İzmir’e kadar ! (BİRDEN BAŞLAYAN COŞKULU BİR MARŞ) (O ANDA MANZARA PANOSU GİDER, YERİNİ BEYAZ PERDE ALIR. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN KALPAKLI RESMİ PERDEDE GÖRÜNTÜLENİR. SUBAY VE ERLER ESAS DURUŞTA MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA SELAM DURURLAR. MARŞ ALÇALIR, KAYBOLUR) EFEKT : Birden top sesleri, makinalı tüfek tarakaları, at kişnemeleri, at nalı sesleri, bomba sesleri, Allah Allah ! . . . sedaları ile bir savaş efekti başlar. Bir süre devam eder, sonra sesler alçalır. ATATÜRK’ÜN SESİ : ordular ! . . . İlk hedefiniz Akdeniz’dir . . . İleri ! EFEKT : Savaş efekti yine yükselir. Bu arada sinema perdesinde İstiklal Savaşımızla ilgili dökümanter filmlerimiz sıralanmağa başlar. Örneğin, Türk Mehmetçiğin hücumu, süvarilerimizin akını, top başında sürekli atış yapan topçular, Atatürk’ün Mehmetçiği teftişi . . . Atını şaha kaldırışı, Türk Bayrağı ile düşmana saldıran erlerimiz. (YAKIN PLAN SÜVARİLERİMİZİN HÜCUM ANINDAKİ BİR BÖLÜM YAVAŞ ÇEKİMLE GÖSTERİLEBİLİRSE DAHA ETKİLİ OLACAKTIR.) Kağnı taşıyan kadınlar, (BURDAN İTİBAREN SÜPERBOZE OLARAK BİR MARŞA GEÇİLİR) İzmir’e ulaşan ve Hükümet konağına Türk Bayrağı diken askerlerimiz . . . (BÜTÜN BU SAHNELER “KURTULUŞ” FİLMİNDEN DE KISMEN VEYA TAMAMEN ALINABİLİR . . .) Atatürk’ün kalpaklı resmi yine gözükür. Sonra marş alçalır, öyle devam ederken; SPİKER : Türk’ün destanı büyük ! . . . Sizlere ne gösterebildik ki . . . (KONUŞMA SIRASINDA ATA’NIN ÇEŞİTLİ PORTLERİ ARKA ARKAYA GÖRÜLÜR.) Hangi birini anlatalım, hangi birinden söz edelim ? Daha önce kaç kez böyle olmuştu . . . Türk’ü birbirine düşürdüler, parçaladılar, birbirleriyle boğazlaştırdılar . . . Sonra üzerine atılıp tutsak ettiler. Uşak yapmağa uğraştılar, boyunduruk vurup kendilerine tutsak olmağa zorladılar. İsterseniz biraz gerilere gidelim. (YILDIRIM BEYAZIT PORTRESİ) . Yıldırım Beyazıt yenilgisinde mi böyle olmadı ? Türk bir düzine beyliklere ayrılıp, birbirleriyle mi boğazlaşmadı KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 263 ? . . Daha da gerilere gidelim . . . (OĞUZ HAN PORTRESİ) . Oğuzlar zamanında Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine düşürülmedi ? Yiğit, soylu Türk insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap çekti ? (ORHON ANITLARINDAN GÖRÜNTÜ). Biliyor musunuz, Orhon anıtlarında bin küsur yıl önce, ünlü Türk önderi Gültekin Kaan: “ Hey, Türk Budunu . . . Senin dirliğin, senin birliğin oldukça, senin bileğini kim bükebilir ? . . . (YİNE ATA’NIN RESİMLERİ) - Kurtuluş Savaşında da öyle oldu . . . Yedi düvel bu kahraman koç yiğitler yatağı vatanımıza yüklendiler. Kimi İslamcılıkta aradı kurtuluşu, kimi ırkçılıkta, kimi ingilizin kanatları altında. Birileri ben Kürdüm dedi, diğerlerine düşman oldu . . . Kimileri Rumum dedi, Ermeniyim dedi, Padişahçıyım dedi . . . Hep ayrı baş çekti. Kentlerde sokaklarda eşkıya kol gezer oldu . . . Herkes birbirinden ayrı düşünür oldu. Her düşünce ayrı bir düşmanlık yarattı. (BANDIRMA VAPURU GÖRÜNTÜLENİR) - Ama . . . Birden köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan . . . Anadolu’nun bağrına . . . Bir Türk komutanı Türk’ü ancak Türk’ün kurtaracağını anladı . . . (ATATÜRK’ÜN HEYET-İ TEMSİLİYE İLE BİRLİKTE RESİMLERİ GÖRÜNÜR) Ama birlik ve beraberlik içinde olursa . . . El ele . . . Omuz omuza . . . Kalp kalbe . . . Can cana olursa . . . aradılar . . . Türk insanı devleştikçe devleşti ! . . . Omuz omuza, kalp kalbe, el ele düşmana yürüdüler . . . Sel olup taştılar . . . İşte, bu destanı yarattılar . . . (MARŞ YÜKSELİR, ALÇALIR, BİR KÖY EZGİSİ YERİNİ ALIR. BU ANDAN İTİBAREN ABANT’TAN, YEDİGÖLLERDEN, İZMİR ENTERNASYONAL FUARINDAN GÖRÜNTÜLER BAŞLAR.) - Ve bu cennet vatanı bize kanları, canları pahasına armağan ettiler . . . (POS BIYIKLARI İLE GAZİLERİMİZİN ÇEŞİTLİ GÖRÜNTÜLERİ. TEKLİ VEYA BİRKAÇ ZABİT BİRLİKTE OLABİLİR. HEMEN ARKASINDAN BÜYÜK BİR TÜRK ŞEHİTLİĞİ VE ORADA ELLERİNİ AÇARAK DUA EDEN BALALI GÖRÜNTÜLENİR.) - Şimdi onlardan ne kadarı kaldı, ne kadarı yaşıyor acaba ? . (BALALI, CEREN VE ÜÇ ÇOCUĞU İLE BİR AİLE FOTOĞRAFI. GİYSİLERİ OLDUKÇA MODERN OLACAK. BALALI İSTİKLAL MADALYALIDIR. ARKALARINDA GÜZEL BİR KÖY GÖRÜNTÜSÜ . . .) -Balalı’yı görmek isterseniz, bir 30 Ağustos veya bir 29 EkimBayramında, sabahleyin ankara’da Ulus’ta Atatürk Anıtına veya İstanbul’da Taksim Atatürk Anıtına şöyle bir uğrayın . . . GÖRÜNTÜ : (BALALI 50 YAŞINDA HARP GAZİSİ GİYSİLİDİR. 264 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 GÖĞSÜNDE İSTİKLAL MADALYASI İLE GURURLA ULUS’TAKİ ATATÜRK ANITI ÖNÜNDE “ATA’YA” BAKMAKTADIR. FOTOĞRAF YANSITIMI) -Artık çok azını görebildiğimiz, yaşlı ama gururlu gazilerimizden biridir O... GÖRÜNTÜ : (YİNE BALALI TAKSİM ANITI ÖNÜNDE, ELİ BASTONLU 70 YAŞINDADIR VE ESAS DURUŞTA ÇAKI GİBİ ATA’YA SELAM VERMEKTEDİR. FOTOĞRAF YANSITIMI) - Mutlaka onlardan birisidir . . . (YİNE HEYKEL ÖNÜNDE 80 YAŞLARINDA BALALI’NIN FOTOĞRAFI. GAZİ GİYSİLİ, MADALYALI BAŞI ÖNÜNDE BASTONUNA DAYANARAK DURMAKTADIR.) Lütfen . . . Lütfem, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin . . . Eğer. . . Eğer, becerebilirseniz elini öpün. Gözlerinden birer damla yaşla, size gülümsemeye çalışacak, yanaklarınızı okşayacaktır, mutlaka . . . Ama, lütfen acele edin. Belki bu bayramda onu da göremeyebilirsiniz, artık . . . (ATA’NIN BİR GÖRÜNTÜSÜ) -Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizin sayenizdedir Paşam, sağolun !... (ATA’NIN ONUNCU YIL NUTKU FİLMİ) BU ANDAN İTİBAREN PERDE İNERKEN ATATÜRK’ÜN 10. YIL NUTKUNDAN BİZZAT KENDİ SESİ İLE TÜRK HALKINA SESLENİŞİ DUYULACAKTIR . . . SON Atilla Büyükmurat 13.5.1997 FLORYA LÜTFEN BU YAZIMIZI TİYATRO GÖSTERİMİNDEN SONRA OKUYUNUZ. (Bu yazı piyesimizin son bölümüdür.) Türk’ün destanı büyük ! . . Bu piyesimizle sizlere ne gösterebildik ki . . . Hangi birini anlatalım . . . Daha öncelerde de kaç kez böyle olmuştu . . . . SAYI: 31 KÜLTÜR SANAT 265 Lütfen, öz tarihimize bir göz atalım. Hani Ortaasyalarda Bilge Kağan’larla, Oğuz Han’larla, okuduğumuz . . . Bakın, taa . . bu günlere değin . . . . Türk’ü başka türlü deviremezlerdi . . . . Türk’ü birbirine düşürdüler, Birbirleriyle boğazlaştırdılar . . . . Öyle parçalayabildiler ancak . . . Sonra . . . sonra üzerlerine atılıp tutsak ettiler, “Uşak” yapmaya uğraştılar . . . Boyunduruk vurup köleleri olmaya zorladılar. Yıldırım Beyazıt yenilgisinde mi böyle olmadı, karşımızdaki yine Türk Hakanı Timur ve Türkçe konuşan koç yiğitlerimiz . . . . . Sonra bir düzine beyliklere ayrılıp Anadolu içinde mi boğazlaşmadık? Daha da gerilere gidelim . . Oğuzlar zamanında Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine düşürülmedi? Yiğit, Soylu Türk insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap ekmedi? Biliyormusunuz, Orhun anıtlarında bin küsür yıl önce seslenmiş, ünlü Türk hakanı Gültekin . . . “Hey, Türk Budunu . . . . Senin dirliğin, senin birliğin oldukça, senin bileğini kim bükebilir ? . . . “ Evet, burada, Kurtuluş Savaşımızda da böyle oldu. Yedi düvel bu yiğitler yatağımıza yüklendiler. Kimine İslamcılıkla arattılar, kurtuluşu, Kimine ırkçılıkla, kimine halifecilikte . . . 266 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Kimi ingilizin kanatları altında aradı selameti . . Birileri ben “Rumum” dedi, İstanbul’a ayak basan Fransız, İngiliz, İtalyan askerini alkışladı. (Düzeltiyorum) alkışlatıldı . . . Biri Ermeniyim dedi, dedirtildi . Bir başkasına “Padişahçıyım” tutkusu aşılandı . . . Kentlerde, sokaklarda eşkıya kolgezer oldu . Herkes birbirinden ayrı düşünür, ayrı telden çalar oldu. Her düşünce ayrı bir düşmanlık yarattı . . . . Ama, ama . . . . Köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan Anadolu’nun bağrına. Bir türk komutanı, Türk’ü ancak Türk’ün kurtarabileceğini anladı. Ama, Birlik ve dirlik içinde olunursa . . . . El ele . . . . . Omuz omuza ! . . . . Kalp kalbe . . Can cana ! . . . “O”nun işaretiyle Türk insanı devleştikçe devleşti . . . . Omuz omuza, kalp kalbe, el ele oldular, Düşmana yürüdüler . . . Sel olup taştılar . . . . . İşte bu destanı yaptılar, Geçmişte de olduğu gibi . . . . Ve bu cennet vatanı kanları, canları pahasına bize armağan ettiler . . . ------------Balalı’yı görmek isterseniz eğer, bir 30 Ağustos, bir 29 Ekimde bayram günü . . . . . Ankara’da Ulus’ta Atatürk Anıtına, veya İstanbul’da Taksim Atatürk Anıtına . . . . Belki de başka bir kentimizde zafer sembolü köşemize, KÜLTÜR SANAT SAYI: 31 267 Uğrayın şöyle bir . . . . Başında kalpağı, üzerinde İstaklal Gazilerine ait üniforması ile mutlaka oradadır . . . . Yorgun vücuduyla kenara oturmuş, hala diriliği koruyan pos bıyıklarını dikelterek, kırpış kırpış gözleriyle . . . . Göğsünde ışıl ışıl İstiklal Madalyasıyla . . . . Azametle duran “Atasına” bakmaktadır . . . . . Artık iyice tükenmiş, birkaç gazimizle birlikte . . . . . Lütfen lütfen, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin . . . . Eğer eğer . . . Becerebilirseniz, elini öpün . . . . Gözlerinden birer damla yaşla, size gülümsemeye çalışcak, yanaklarınızı okşayacaktır. Mutlaka . . . . . . Ama lütfen acele edin . . . . . Belki bu bayramda onu da göremeyebilirsiniz artık . . . . Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizler sayesindedir, Yiğit kuvayı milliyecilerimiz . . . sizler ! . . . YAZAR ÖNEMLİ BİLGİLER r Kıdem Tazminatı Tavanı r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem r Yıllık Ücretli İzin Süreleri r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri) r İşsizlik Sigortası Primi r Gelir Vergisi Tarifesi r Katma Değer Vergisi Oranları r Kurumlar Vergisi Oranı r Geçici Vergi Oranları r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre Gecikme Zammı Oranları r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) r Değerli Kağıtlar r Damga Vergisi Harçları r Yargı Harçları r Noter Harçları r Vergi Yargısı Harçları r Tapu ve Kadastro Harçları r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro) r HUMK ve İİK Parasal Sınırları r İYUK Parasal Sınırları r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ÖNEMLİ BİLGİLER 271 SAYI: 31 KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2012) 01.01.2012 - 30.06.2012 (BKK 2012/2663) 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2011 - 30.06.2011 01.07.2010 - 31.12.2010 (İlgili Genelge) 01.01.2010 - 30.06.2010 01.07.2009 - 31.12.2009 01.01.2009 - 30.06.2009 01.07.2008 - 31.12.2008 01.01.2008 - 30.06.2008 2.805,04 2.731,85 2.623,23 2.517,01 2.427,04 2.365,16 2.260,05 2.173,18 2.087,92 DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER Dönemi 01.07.2012-31.12.2012 01.01.2012-30.06.2012 01.07.2011-31.12.2011 01.01.2011-30.06.2011 01.07.2010-31.12.2010 01.01.2010-31.06.2010 01.07.2009-31.12.2009 01.01.2009-30.06.2009 16 Yaşından Büyükler İçin 940,50 TL 886,50 TL 837,00 TL 796,50 TL 760,50 TL 729,00 TL 693,00 TL 666,00 TL 16 Yaşından Küçükler İçin 805,50 TL 760,50 TL 715,50 TL 679,50 TL 648,00 TL 621,00 TL 589,50 TL 567,00 TL ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER (01.01.2012-30.06.2012 Dönemi) 16 Yaşından Büyükler Brüt Ücret 886,50 TL Sigorta Primi İşçi Payı 124,11 TL İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı 8,37 TL Gelir Vergisi Matrahı 753,52 TL Gelir Vergisi 113,03 TL 16 Yaşından Küçükler 760,50 TL 106,47 TL 7,61 TL 646,42 TL 96,96 TL 272 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Damga Vergisi Kesintiler Toplamı Net Ücret 5,85 TL 251,86 TL 634,64 TL ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) Sigorta Primi İşveren Payı (% 19.5) 183,40 TL İşsizlik Sigortası Primi İşveren Payı (% 2) 18,81 TL 202,21 TL Toplam İşveren Katkısı KONUT KAPICI ÜCRETİ VE KESİNTİLER (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) Brüt Asgari Ücret 940,50 TL Sigorta Primi İşçi Payı (% 14) 131,67 TL İşsizlik Sigortası İşçi Payı (% 1) 9,41 TL Damga Vergisi (% 0,66) Kesintiler Toplamı 141,08 TL 799,42 TL Net Ücret 5,02 TL 216,06 TL 544,44 TL DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER Dönemi 01.07.2012-31.12.2012 01.01.2012-30.06.2012 01.07.2011-31.12.2011 01.01.2011-30.06.2011 01.07.2010-31.12.2010 01.01.2010-31.06.2010 01.07.2009-31.12.2009 01.01.2009-30.06.2009 16 Yaşından Büyükler İçin 16 Yaşından Küçükler İçin 940,50 TL 805,50 TL 886,50 TL 760,50 TL 837,00 TL 715,50 TL 796,50 TL 679,50 TL 760,50 TL 648,00 TL 729,00 TL 621,00 TL 693,00 TL 589,50 TL 666,00 TL 567,00 TL 2012 YILI ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI MEDENİ DURUMU AGİ MEDENİ DURUMU Bekâr Evli, Eşin Geliri Olan 66,49 Evli, Eşin Geliri Olan, Bir Çocuk 68,70 AGİ 66,49 Evli, Eşin Geliri Olmayan Evli, Eşin Geliri Olmayan, Bir Çocuk 71,69 80,65 ÖNEMLİ BİLGİLER 273 SAYI: 31 Evli, Eşin Geliri Olan, İki Çocuk Evli, Eşin Geliri Olan, Üç Çocuk Evli, Eşin Geliri Olan, Dört Çocuk 77,66 83,63 89,61 Evli, Eşin Geliri Olmayan, İki Çocuk Evli, Eşin Geliri Olmayan, Üç Çocuk Evli, Eşin Geliri Olmayan, Dört Çocuk 89,61 95,58 101,55 ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır: ASGARİ ÜCRET 2008 YILI UYGULAMASI 01.01.2008 - 30.06.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL NET AYLIK 435,92.- TL 481,55.- TL 490,67.- TL 497,52.- TL 504,36.- TL 508,93.- TL 513,49.- TL 01.07.2008 - 31.12.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL NET AYLIK 457,63.- TL 503,26.- TL 512,39.- TL 519,23.- TL 526,08.- TL 530,64.- TL 535,20.- TL 274 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 01.07.2008 - 31.12.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL NET AYLIK 457,63.- TL 503,26.- TL 512,39.- TL 519,23.- TL 526,08.- TL 530,64.- TL 535,20.- TL ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI 01.01.2009 - 30.06.2009 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL NET AYLIK 477,19.- TL 527,13.- TL 537,13.- TL 544,62.- TL 552,11.- TL 557,11.- TL 562,10.- TL ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI 01.07.2009 - 31.12.2009 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL NET AYLIK 496,53.- TL 546,48.- TL 556,47.- TL 563,97.- TL 571,46.- TL 576,45.- TL 581,45.- TL ÖNEMLİ BİLGİLER 275 SAYI: 31 ASGARİ ÜCRET 2010 YILI UYGULAMASI 01.01.2010 - 30.06.2010 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL NET AYLIK 521,89.- TL 576,57.- TL 587,50.- TL 595,70.- TL 603,91.- TL 609,37.- TL 614,84.- TL 01.07.2010 - 31.12.2010 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL NET AYLIK 544,44.- TL 599,12.- TL 610,05.- TL 618,25.- TL 626,45.- TL 631,92.- TL 637,38.- TL YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ 4857 SAYILI KANUN’UN 53. MADDESİNE GÖRE YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ AŞAĞIDA GÖSTERİLMİŞTİR. HİZMET SÜRESİ: 1 Yıldan 5 Yıla Kadar Olanlara 5 Yıldan Fazla ve 15 Yıldan Az Olanlara 15 Yıl ve Daha Fazla Olanlara Yılda 14 Gün, Yılda 20 Gün, Yılda 26 Gün, Ücretli Yıllık İzin Verilir. Ancak 18 Ve daha küçük yaştaki işçiler ile elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz. Yıllık izin hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. 276 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 Õ+%$57$=0Õ1$7,$.'Õ1)(6+Õ1'(%Õ/'Õ5Õ06«5(/(5Õ d$/,ù0$6h5(6ø øúLDOWÕD\GDQD]VUPúLVH øúLDOWÕD\GDQELUEXoXN\ÕODNDGDUVUPúLVH øúLELUEXoXN\ÕOGDQo\ÕODNDGDUVUPúLVH øúLo\ÕOGDQID]ODVUPúLVH ø+%$5 6h5(6ø +DIWD +DIWD +DIWD +DIWD 7$=0ø1$7 0ø.7$5, KDIWDOÕNFUHW KDIWDOÕNFUHW KDIWDOÕNFUHW KDIWDOÕNFUHW ÕÎ6Õ=/Õ.6Õ*257$6,35Õ0Õ VD\ÕOÕ.DQXQ0DGGH 7DULKOHULDUDVÕQGDVLJRUWDPDWUDKÕ]HULQGHQ øúoLGHQLúYHUHQGHQRUDQÕQGDNHVLQWL\DSÕOPÕúWÕU \ÕOÕQGDQLWLEDUHQ øúoLGHQLúYHUHQGHQRUDQÕQGDNHVLQWL\DSÕOPDNWDGÕU *(/Õ59(5*Õ6Õ7$5Õ)(6Õ <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø 7/¶\HNDGDU 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ 7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6øh&5(7/ø/(5 7/¶\HNDGDU 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ 7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU ÖNEMLİ BİLGİLER 277 SAYI: 31 <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU 7/¶\HNDGDU 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ 7/¶QLQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ 7/¶GHQID]ODVÕQÕQ7/¶VLLoLQ7/ID]ODVÕ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU <7/¶\HNDGDU <7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU <7/¶\HNDGDU <7/¶QLQ7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶QLQ7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU <,/,*(/ø59(5*ø6ø7$5ø)(6ø hFUHWJHOLUOHULYHFUHWGÕúÕQGDHOGHHGLOHQGL÷HUJHOLUOHULoLQX\JXODQDFDNWÕU <7/¶\HNDGDU <7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶QLQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ <7/¶GHQID]ODVÕQÕQ<7/¶VLLoLQ<7/ID]ODVÕ RUDQÕQGDYHUJLOHQGLULOLU Ô Õ Õ 278 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 .$70$'(Ô(59(5*Õ6Õ25$1/$5, 7(6/ø09(+ø=0(7/(5 D(NOLOLVWHOHUGH\HUDODQODUKDULoROPDN]HUHYHUJL\HWDELLúOHPOHULoLQ E(NOL,VD\ÕOÕOLVWHGH\HUDODQWHVOLPYHKL]PHWOHULoLQ F(NOL,,VD\ÕOÕOLVWHGH\HUDODQWHVOLPYHKL]PHWOHULoLQ 25$1 .8580/$59(5*Õ6Õ25$1, .XUXPODU9HUJLVLRUDQÕ *(Õ&Õ9(5*Õ25$1/$5, *HOLU9HUJLVLQGHQ .XUXPODU9HUJLVLQGHQ 9(5*Õ868/.$18181$*¦5(<(1Õ'(1'(Ô(5/(0(25$1, <,/, 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 25$1, '$<$1$ö, 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L 6D\ÕOÕ98.*HQHO7HEOL÷L ÖNEMLİ BİLGİLER 279 SAYI: 31 <$6$/)$Õ=/(59(<«5«5/«.6«5(/(5Õ <h5h5/h.7$5ø+/(5ø 01.01.2000 - 30.06.2002 01.07.2002 - 30.06.2003 01.07.2003 - 31.12.2003 01.01.2004 - 30.06.2004 01.07.2004 - 30.04.2005 01.05.2005 - 31.12.2005 01.01.2006 - 31.12.2006 01.01.2007 - 31.12.2007 01.01.2008 - 31.12.2008 01.01.2009 - 31.12.2009 ¶GDQLWLEDUHQ )$ø=25$1/$5, *h1 911 365 184 181 304 245 365 365 365 365 --- 7Õ&$5Õ7(0(55«7$9$16)$Õ=25$1/$5, VD\ÕOÕ<DVDQÕQVD\ÕOÕ<DVDLOHGH÷LúWLULOPHVLQGHQ|QFHNLG|QHP <h5h5/h.7$5ø+/(5ø )$ø=25$1/$5, *h1 01.01.1990 - 19.09.1990 262 20.09.1990 - 22.11.1990 63 23.11.1990 - 14.02.1991 83 15.02.1991 - 26.01.1994 1075 27.01.1994 - 20.04.1994 83 21.04.1994 - 11.07.1994 81 12.07.1994 - 26.07.1994 14 27.07.1994 - 30.09.1994 65 01.10.1994 - 09.06.1995 252 10.06.1995 - 31.07.1995 91 01.08.1995 - 01.081997 731 02.08.1997 - 31.12.1999 881 VD\ÕOÕ<DVDQÕQVD\ÕOÕ<DVDLOHGH÷LúWLULOPHVLQGHQVRQUDNLG|QHP 01.01.2003 - 30.06.2002 911 280 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 01.07.2002 - 30.06.2003 365 01.07.2003 - 31.12.2003 184 01.01.2004 - 30.06.2004 181 01.07.2004 - 30.06.2005 365 01.07.2005 - 31.12.2005 184 01.01.2006 - 31.12.2006 365 01.01.2007 - 31.12.2007 365 01.01.2008 - 30.06.2008 546 01.07.2009 - 31.12.2009 184 ¶GDQLWLEDUHQ -- $00($/$&$./$5,1,17$+6Õ/868/«+$..,1'$.$181l$*¦5( *(&Õ.0(=$00,25$1/$5, 'g1(0/(5 *(&ø.0(=$00, 25$1,$</,. <$6$/ 'h=(1/(0( 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHUL$UDVÕQGD V%.. 7DULKOHULDUDVÕQGD V%.. WDULKLQGHQLWLEDUHQ V%.. ÖNEMLİ BİLGİLER 281 SAYI: 31 .Õ5$$57,Î,1$<$5*,7$<l&$8<*8/$1$1(1'(.6/(5 2FDN ùXEDW 0DUW 1LVDQ 0D\ÕV +D]LUDQ 7HPPX] $÷XVWRV (\OO (NLP .DVÕP $UDOÕN <,/, <,/, <,/, <,/, <,/, <,/, (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 (1'(.6 14,55 5,45 9,76 6,08 12,81 1,14 14,70 5,04 10,08 5,94 12,63 1.20 14,70 4,49 10,63 5,95 11,99 1,63 14,96 4,09 11,01 6,39 10,65 2,52 13,97 4,27 10,95 7,20 8,96 3,50 12,78 4,97 10,09 8,39 7,34 4,30 11,72 5,82 9,03 9,76 5,47 5,33 10,65 6,49 8,29 10,68 4,19 6,18 9,54 7,06 7,77 11,29 3,22 6,89 8,16 7,76 7,23 12,03 2,20 7,71 6,89 8,60 6,75 12,56 1,37 8,27 5,89 9,34 6,31 12,72 1,23 8,52 <,/, (1'(.6 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE) Önceki aya göre Yıl Aylar 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2003 2003 2003 2003 2003 2003 OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Haziran Temmuz Önceki yılın Önceki yılın 12 aylık Aralık ayına aynı ayına göre ortalamalara göre göre TEFE TÜFE TEFE TÜFE TEFE ÜFE TEFE TÜFE 4.2 2.6 1.9 1.8 0.4 1.2 2.7 2.1 3.1 3.1 1.6 2.6 5.6 3.1 3.2 1.8 -1.9 -0.5 5.3 1.8 1.2 2.1 0.6 0.6 1.4 2.2 3.5 3.3 2.9 1.6 2.6 2.3 3.1 2.1 -0.2 -0.4 4.2 6.8 8.8 10.8 11.2 12.5 15.5 18.0 21.7 25.5 27.5 30.8 5.6 8.9 12.4 14.4 11.5 10.9 5.3 7.2 8.4 10.7 11.3 12.0 13.6 16.1 20.1 24.0 27.7 29.7 2.6 4.9 8.2 10.4 12.0 11.6 92.0 91.8 77.5 58.0 49.3 46.8 45.9 43.9 40.9 36.1 32.8 30.8 32.6 33.4 35.2 35.1 29.6 25.6 73.2 73.1 65.1 52.7 46.2 42.6 41.3 40.2 37.0 33.4 31.8 29.7 26.4 27.0 29.4 29.5 29.8 27.4 66.8 72.1 75.4 75.3 73.6 71.5 69.1 66.3 63.0 59.0 54.6 50.1 45.9 42.1 39.4 37.8 35.4 33.8 57.5 60.7 62.8 62.8 61.7 60.1 58.4 56.6 54.2 51.2 48.2 45.0 41.3 37.9 35.5 33.8 31.7 30.7 282 LEGES Hukuk Dergisi 2003 2003 2003 2003 2003 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül -0.2 0.1 0.6 1.7 0.6 2.6 1.64 2.10 2.65 -0.03 -1.05 -1.52 0.8 1.85 3.23 0.75 0.13 -0.41 0.11 1.26 1.21 0.20 -0.48 -0.74 1.4 0.78 0.68 -0.95 -0.04 1.96 0.26 0.25 1.94 2.77 4.02 0.86 -0.75 -0.23 0.2 1.9 1.4 1.6 0.9 0.7 0.55 0.89 0.59 0.38 -0.13 0.22 0.6 0.94 2.22 1.54 0.45 0.55 0.02 0.26 0.71 0.92 0.10 -0.57 0.85 1.02 1.79 1.40 0.42 0.75 0.22 0.27 1.34 1.88 0.34 0.85 -0.44 1.29 TEMMUZ 2012 10.7 10.7 11.3 13.2 13.9 2.6 4.31 6.50 9.33 9.29 8.14 6.50 7.3 9.31 12.84 13.69 13.84 -0.41 -0.30 0.96 2.18 2.38 1.89 1.14 2.18 2.98 3.69 2.71 2.66 1.96 2.22 2.48 4.46 7.36 11.68 12.64 11.80 11.54 11.7 13.8 15.5 17.3 18.4 0.7 1.29 2.19 2.79 3.18 3.05 3.28 3.6 4.85 7.18 8.83 9.32 0.55 0.57 0.83 1.55 2.49 2.59 2.00 2.87 3.93 5.79 7.27 7.72 0.75 0.97 1.25 2.60 4.53 4.88 5.76 5.30 6.65 22.7 19.1 16.1 16.2 13.9 10.8 9.14 7.97 8.91 9.56 10.53 9.44 10.5 12.50 15.48 14.40 13.84 10,70 10,58 11.33 10.17 5.59 4.25 4.26 4.32 4.38 4.57 1.60 2.66 5.11 5.26 4.21 4.96 7.66 12.52 14.34 12.32 11.59 24.9 23.0 20.8 19.3 18.4 16.2 14.28 11.83 10.18 8.88 8.93 9.57 10.0 9.00 9.86 9.79 9.32 9.23 8.69 7.94 8.18 8.70 8.95 7.82 7.91 7.99 7.52 7.61 7.72 7.93 8.15 8.16 8.83 9.86 10.12 11.69 10.26 10.55 32.1 30.3 28.5 27.1 25.6 23.6 21.49 19.18 17.03 15.16 13.73 12.51 11.6 11.16 11.16 11.07 11.09 14,55 14.70 15.03 14.96 13.97 12.78 11.72 10.65 9.54 8.16 6.89 5.89 5.45 5.04 4.49 4.09 4.27 4.97 5.82 6.49 7.06 29.5 28.4 27.4 26.3 25.3 24.4 23.21 21.67 20.01 18.19 16.51 15.11 14.0 12.87 12.02 11.29 10.58 8.50 8.44 8.40 8.42 8.53 8.69 8.68 8.64 8.63 8.47 8.31 8.18 8.07 8.03 8.05 8.11 8.21 8.32 8.64 8.84 9.05 ÖNEMLİ BİLGİLER 283 SAYI: 31 2006 2006 2006 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım 0.45 -0.29 -0.12 -0,05 0.95 0.97 0.80 0.39 -0.11 0.06 0.85 1.02 -0.13 0.89 0,15 0,42 2,56 3,17 4.50 2.12 0.32 1.25 -2.34 -0.90 0.57 -0.03 -3.54 0.23 1.17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 1.27 1.29 0.23 1.00 0.43 0.92 1.21 0.50 -0.24 -0.73 0.02 1.03 1.81 1.95 0,22 0,80 1,29 0,96 1.68 1.49 -0.36 0.58 -0,24 0.45 2.60 0.83 0.41 0.29 -0.34 1,10 0,02 0,64 0,11 0,25 -0,30 0,39 2,41 1,27 12.04 11.72 11.58 -0,05 0.89 1.88 2.69 3.09 2.98 3.05 3.93 4.98 4.84 5.78 5,94 0,42 3,00 6,26 11.04 13.39 13.76 15.18 12.49 11.48 12.11 12.08 8.11 0.23 1.40 1,70 2,35 2,30 3,27 2,54 2,97 3,60 3,90 5,24 8.01 9.40 9.65 1.00 1.44 2.36 3.60 4.12 3.87 3.11 3.13 4.19 6.08 8.15 8,39 0,80 2,11 3,09 4.82 6.38 6.0 6.61 6,35 6.83 9.60 10.52 0.06 0.29 -0.06 1,05 1,07 1,71 1,83 2,08 1,78 2,18 4,64 5,96 10.94 11.67 11.58 9.37 10.13 10.92 9.68 7.14 2.89 2.08 3.72 5.02 4.41 5.65 5,94 6,44 8,15 10,50 14.56 16.53 17.03 18.41 14.67 12.49 13.29 12.25 8.11 7.90 6.43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 -1,04 0,47 0,19 1,51 9.98 9.86 9.65 9.93 10.16 10.86 10.72 9.23 8.60 6.90 7.39 7.12 7.70 8.40 8,39 8,17 9,10 9,15 9.66 10.74 10.61 12.06 11.77 11.13 11.99 10.76 10.06 9.50 7.73 7,89 6,13 5,24 5,73 5,39 5,33 5,27 5,08 5,53 7.76 8.60 9.34 9.68 10.08 10.63 11.01 10.95 10.09 9.03 8.29 7.77 7.23 6,75 6,31 6,08 5,94 5,95 6.39 7.20 8.39 9.76 10.68 11.29 12.03 12.56 12.72 12.81 12.63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 9.25 9.44 9.60 9.76 9.92 10.15 10.30 10.24 10.11 9.70 9.46 9.17 8.98 8.86 8,76 8,61 8,53 8,40 8.33 8.47 8.64 9.07 9.43 9.76 10.12 10.31 10.44 10.54 10.41 10,29 9,98 9,49 9,08 8,52 7,99 7,52 6,95 6,53 284 LEGES Hukuk Dergisi 2009 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2012 2012 2012 2012 2012 2012 Aralık OCAK Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylul Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran 0,66 0,58 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 0,53 1,85 0,58 0,60 -0,36 -0,56 -0,48 0,40 1,23 1,83 0,03 -0,30 0,41 0,73 0,42 0,87 2,42 -1,43 -0,41 0,73 0,75 3,27 1,73 0,58 0,56 0,56 0,41 1,52 -0,21 -0,90 TEMMUZ 2012 5,93 0,58 4,24 6,69 5,47 4,93 4,77 5,98 6,52 7,80 7,47 8,87 2,36 4,13 5,40 6,04 6,20 6,21 6,18 8,05 9,72 11,48 12,20 13,33 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 6,53 1,85 3,93 4,55 4,17 3,59 3,09 3,50 4,77 6,69 6,72 6,40 0,41 1,14 1,57 2,45 4,93 3,43 3,00 3,75 4,53 7,95 9,82 10,45 0,56 0,56 0,41 0,52 -0,21 -0,90 5,93 6,30 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33 11,13 9,15 8,22 7,65 8,06 6,44 6,53 8,19 9,56 10,19 9,10 8,37 7,58 8,33 9,24 8,62 7,29 6,40 4,90 4,16 3,99 4,26 7,17 6,24 6,31 6,65 6,15 7,66 9,48 10,45 10,61 10,43 10,43 11,14 8,28 8,87 * 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir. 1,23 1,14 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,57 6,25 6,16 6,53 6,87 7,20 7,41 7,59 7,8 8,16 8,45 8,59 8,57 8,28 7,76 7,29 6,79 6,64 6,47 6,37 6,24 6,00 5,93 6,13 6,47 6,95 7,48 8,02 8,59 8,68 8,68 ÖNEMLİ BİLGİLER 285 SAYI: 31 '(Ô(5/Õ.$Ô,7/$5 '(ö(5/ø.$ö,',1&ø16ø 1RWHUND÷ÕWODUÕ %('(/7/ D1RWHUND÷ÕGÕ 5,40 E%H\DQQDPH 5,40 F3URWHVWRYHNDOHWQDPHUH¶VHQVHQHW 0OJDPG 3DVDSRUWODU 10,80 54,00 <DEDQFÕODULoLQLNDPHWWH]NHUHOHUL 149,00 0OJDPG - 1IXVF]GDQODUÕ $LOHF]GDQODUÕ 0OJDPG 5,00 50,00 - 6UFEHOJHOHUL 67,00 6UFoDOÕúPDEHOJHOHULNDUQHOHUL 67,00 0RWRUOXDUDoWUD¿NEHOJHVL 67,00 0RWRUOXDUDoWHVFLOEHOJHVL 50,00 øúPDNLQHVLWHVFLOEHOJHVL 50,00 %DQNDoHNOHUL+HUELUoHN\DSUD÷Õ 3,30 '$<$1$ö,$UDOÕNWDULKYHVD\ÕOÕ5HVPL*D]HWH <XNDUÕGDNLWDEORGDEHOLUWLOHQGH÷HUOLND÷ÕWODUWDULKLQGHQLWLEDUHQPX KDVHEH ELULPOHUL \HWNLOL PHPXUODU QRWHUOHU YH QRWHUOLN J|UHYLQL \DSDQ PHPXUODU LOH EDQNDODUWDUDIÕQGDQ\XNDUÕGDEHOLUWLOHQ\HQLEHGHOOHU]HULQGHQVDWÕODFDNWÕU 0XKDVHEHELULPOHULQGHYH\HWNLOLPHPXUODUGDPHYFXWGH÷HUOLND÷ÕWODUÕQ\HQL GHQGH÷HUOHQGLULOPHVLYHPXKDVHEHOHúWLULOPHVLLúOHPOHUL0HUNH]L<|QHWLP0XKDVHEH <|QHWPHOL÷LKNPOHULQHJ|UH\UWOU 286 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 '$0*$9(5*Õ6Õ+$5/$5, 6$<,/,7$%/2 'DPJD9HUJLVLQH7DEL.D÷ÕWODU ,$NLWOHUOHøOJLOL.D÷ÕWODU $%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQND÷ÕWODU 0XNDYHOHQDPHOHUWDDKKWQDPHOHUYHWHPOLNQDPHOHU %LQGH .LUDPXNDYHOHQDPHOHUL0XNDYHOHVUHVLQHJ|UHNLUDEHGHOL]HULQGHQ %LQGH .HIDOHWWHPLQDWYHUHKLQVHQHWOHUL %LQGH 7DKNLPQDPHOHUYHVXOKQDPHOHU %LQGH )HVLKQDPHOHU%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQELUND÷ÕGDWDDOOXNHGHQOHU %LQGH 'H÷LúLN E PG <UUON .DUD\ROODUÕ7UD¿N .DQXQX X\DUÕQFD %LQGH ND\ÕWYHWHVFLOHGLOPLúLNLQFLHODUDoODUÕQVDWÕúYHGHYULQHLOLúNLQV|]OHúPHOHU %%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHWPH\HQND÷ÕWODU 7DKNLPQDPHOHU 7/ 6XOKQDPHOHU 7/ 7XUL]PLúOHWPHOHULLOHVH\DKDWDFHQWHOHULQLQDUDODUÕQGDG]HQOHGLNOHULNRQWHQMDQ6|]OHú7/ PHOHUL%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQOHUGDKLO ,,.DUDUODUYHPD]EDWDODU 0HFOLVOHUGHQUHVPLKH\HWOHUGHQYHLGDULGDYDODUODLOJLOLROPD\DUDN'DQÕúWD\GDQYHULOHQPD]EDWDLODP YHNDUDUODUODKDNHPNDUDUODUÕ D%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHGHQOHU %LQGH E%HOOLSDUD\ÕLKWLYDHWPH\HQOHU 7/ 'H÷LúLNFPG<UUONøKDOHNDQXQODUÕQDWDELRODQYH\DROPD%LQGH \DQUHVPLGDLUHYHNDPXW]HONLúLOL÷LQLKDL]NXUXPODUÕQKHUWUOLKDOHNDUDUODUÕ ,,,7LFDULLúOHPOHUGHNXOODQÕODQND÷ÕWODU 7LFDULYHPWHGDYLOVHQHWOHU D(PWLDVHQHWOHUL DD0DNEX]VHQHGL5HVHSLVH DE5HKLQVHQHGL9DUDQW DFø\GDVHQHGL DG7DúÕPDVHQHGL E.RQúLPHQWRODU F'HQL]|GQFVHQHGL GøSRWHNOLERUoVHQHGLLUDWVHQHGL 7LFDULEHOJHOHU D0HQúHYH0DKUHoúDKDGHWQDPHOHUL E5HVPLGDLUHOHUHYHEDQNDODUDLEUD]HGLOHQELODQoRODUYHLúOHWPHKHVDEÕ|]HWOHUL ED%LODQoRODU EE*HOLUWDEORODUÕ EFøúOHWPHKHVDEÕ|]HWOHUL F%DUQDPHOHU G7DVGLNOLPDQLIHVWRQVKDODUÕ H2UGLQRODU 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ %LQGH %LQGH 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ ÖNEMLİ BİLGİLER 287 SAYI: 31 YARGI HARÇLARI A) Mahkeme harçları: (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde I- Başvurma harcı: Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde, 1. Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 9,85 2. Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 21,15 3. (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden başvurulması halinde bu harç alınmaz.) 32,40 4. (6216 sayılı Kanunun 75/8’inci maddesi ile eklenen bent. Yürürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde 172,50 II- Celse Harcı: (Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.) 1. Sulh mahkemeleri: a) Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktardan (12,15 TL)’den aşağı olmamak üzere (Binde 1,98) b) Belli bir değer bulunmayan davalarda 12,15 2. Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (21,15 TL)’den az olmamak üzere (Binde 1,98) III- Karar ve ilam harcı: 1.Nispi harç: a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4) Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan 288 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) (Binde 9,9) c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden) (Binde 3,96) d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) (Binde 9,9) e) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır. f) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4) Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. Nispi harçlar (21,15 TL)’den aşağı olamaz. 2. Maktu harç: a) 1’inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalar¬da verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1’inci fıkra dışında kalan kararlarında 21,15 b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında 43,90 c)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında 34,80 d)Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 34,80 IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) 103,50 b)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 46,00 c)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 103,50 SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 289 d)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemele¬rine itirazen yapılacak başvurularda 57,50 e)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 57,50 f)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 23,00 g)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00 h)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00 (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010) a)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında V- Keşif Harcı 148,55 (Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için) B) İcra ve iflas harçları: I. İcra harçları: 1.İcraya başvurma harcı 21,15 2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getirilmesi harcı 21,15 3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden: a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan (Yüzde 3,96) b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 7,92) c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 9,9) d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 3,96) e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun 125’inci maddesi¬nin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan (Yüzde 1,98) f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde: 290 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 1,98) bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 3,96) g)Menkul tesliminde; aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 1,98) bb)İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 3,96) h) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır. 4.İdare harçları: (Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzenlenmesi ve hesap tutulması için) 14,70 II. İflas harçları: 1.Maktu harç: İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 34,80 2.Konunun değeri üzerinden harç: a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 3,96) b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 9,9) (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010) III. Haciz, teslim ve satış harcı 49,45 (Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için) C) Ticaret sicili harçları: I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil) 1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında: a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 156,60 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 448,95 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.011,50 2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için): a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70 SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 291 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20 3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde: (Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil) (Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.) a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20 4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil) a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 30,35 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 43,90 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 77,70 Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir. II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları: 1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 7,80 2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 105) 25,95 D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım): I. Suret harçları: a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,35 b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher sayfasının suretlerinden 1,35 (Tasdikli fotokopiler dahil) c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 3,30 d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerinden 3,30 (Tasdikli fotokopiler dahil) Re’sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır. 292 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 II. Muhafaza harçları: Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için, muhafaza olunan değer üzerinden: a)Bir yıla kadar (Binde 9,9) b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 4,95) III. Defter tutma harçları: a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (12,15 TL)’den az olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden (Binde 3,96) b)Miras işlerinde defter tutulmasında: aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerinden (Binde 3,96) bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borçlar bakiyesi eşit ise 32,40 c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 32,40 IV. Miras işlerine ait harçlar: Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresinde, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Binde 3,96) (Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.) V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar: Medeni Kanunun 479’uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen resmi vasiyet senetleri: a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 0,99) b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 43,90 NOTER HARÇLARI I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar: 1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename ve kağıtlardan beher imza için (Binde 0,99) Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (43,90 TL)’den az, (22.499,75 TL)’den çok olamaz. SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 293 2. Emanet harçları: Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetlerden (Binde 1,98) Harç miktarı (3,30 TL)’den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur. 3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: (Binde 3,96) Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir. 4. Konşimento yazılması harcı: Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 0,394 5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.) II. Maktu harçlar: 1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 6,90 2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için 12,15 3.Vekaletnameler: a)Özel vekaletnamelerde beher imza için 5,75 b)Genel vekaletnamelerde beher imza için 9,05 4.Defter tasdiki: a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için): aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler 17,00 bb)Serbest meslek kazanç defteri 21,15 cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler 21,15 b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi: 100 sayfaya kadar (100 dahil) 5,60 100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için 5,60 (5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır. 5.Suretler ve tercümeler: 294 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından 1,35 b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 3,30 6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 12,15 7.Tespit ve tutanak harçları: Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti 12,15 8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak harçlar; Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur’a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 223,90 9.Düzeltme harcı: Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için 2,60 10.Mukavele feshi harcı: Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için 2,60 11.(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re’sen düzenlenecek tutanaklardan 43,90 VERGİ YARGISI HARÇLARI Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay’da açılan davalarda. I- Başvurma harcı: a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 21,15 SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 295 b)Danıştaya başvurma 43,90 c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Danıştay’a temyiz başvurularında 91,40 d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda 60,95 II- Nispi harçlar: a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında: Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (21,15 TL)’den az olmamak üzere (Binde 3,96) b)Danıştay kararlarında: Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (43,90 TL)’den az olmamak üzere (Binde 7,92) (Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir) III- Maktu harç: Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili: a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 21,15 b)Danıştay kararlarında 43,90 c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurulması kararlarında 43,90 IV- Suret harçları: Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar suretinin her sayfasından (Fotokopiler dahil) 1,00 296 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 TAPU VE KADASTRO HARÇLARI I- Tapu işlemleri: 1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir olunan değer üzerinden (Binde 9,9) 2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma suretiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üzerinden (Binde 1386) 3.(5831 sayılı 27/1/2009) Kanunun 6′ıncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8) b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9) 4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 59,4) 5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerin¬den (Binde 59,4) 6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden (Binde 9,9) b) (5831 sayılı Kanunun 7′inci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9) c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 3,96) 7.İpotek tesisinde: a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden (Binde 3,96) b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden (Binde 3,96) c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden (Binde 1,98) 8.Muvakkat tesciller: SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 297 Medeni Kanunun 921′inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98) 9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf’a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden (Binde 5,94) 10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden (Binde 5,94) 11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, (Binde 3,96) 12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden (Binde 5,94) 13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis için) 136,15 TL Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) 68,05 TL Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde yürütülür. b) Meşfu payın şüf’a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8) c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) (a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için) 68,05 TL 14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden 14,70 TL 15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tes¬cilinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98) 16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait kopya için 30,35 TL 17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 5,60 TL 298 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hanesine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden (Binde 9,9) 19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 118,8) 20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5) Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir. b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürrük:24/04/2003) Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için (Binde 16,5) c)(4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürük:29/7/1998) Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için (Binde 16,5) d)(4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürülük:29/7/1998) Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için (Binde 16,5) e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için (Binde 16,5) f) (4369 sayılı Kanunun 78′inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998) İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5) ÖNEMLİ BİLGİLER 299 SAYI: 31 Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64′üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz. II- Kadastro ve tapulama işlemleri: Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden: a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında, (Binde 5,94) b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında, (Binde 9,9) c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, (Binde 7,92) d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan, (Binde 11,88) (Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (12,15 TL)’den aşağı olamaz.) Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (12,15 TL)’dir. (5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz. (5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük: 28/2/2009) 2012 YILI ASGAR GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI Bekar Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz 66,49 66,49 Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz 79,79 Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu 76,46 Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu 89,76 Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu 86,43 Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu 93,08 Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu 106,38 Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu 113,03 300 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE İHBAR SÜRELERİ Sözleşme Türü : Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi İhbar Süresine Uyulmaması Halinde Yaptırım : Bildirim süresine ait ücretin karşı tarafa ödenmesi. Saklı Hükümler : Bildirim süresini beklemeksizin iş sözleşmesinin feshedilebileceği haller saklıdır. a) 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta b) 5953 sayılı Basın İş Kanunu’na Göre İşveren Tarafından Fesih Halinde İş İlişkisi 5 Yıl ve Üzeri İse : 3 Ay İş İlişkisi 5 Yıldaz Az İse : 1 Ay İşçi Tarafından Fesih Halinde İş İlişkisinin Süresine Bakılmaksızın : 1 Ay c) 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na Göre Not: İş sözleşmesi, Deniz İş Kanunu’nun 14. maddesindeki haller dışında(bildirimsiz fesih halleri) altı ay geçmeden feshedilemez. İşi 6 Ay Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 301 ø.ø1&ø%g/h0 øú7DNLEL.RQXVXQGDNL+XNXNL<DUGÕPODUGDgGHQHFHNhFUHW %LUGXUXPXQEHOJHOHQGLULOPHVL|GHPHDúDPDVÕQGDNLSDUDQÕQWDKVLOLYH\DELUEHOJHQLQ 1. |UQH÷LQLQoÕNDUÕOPDVÕJLELLúOHULQWDNLELLoLQ 7/ %LUKDNNÕQGR÷XPXWHVSLWLWHVFLOLQDNOLGH÷LúWLULOPHVLVRQDHUGLULOPHVLYH\DNRUXQ2. PDVÕJLELDPDoODUOD\DSÕODQLúOHULoLQ 7/ 7]HONLúLWDFLUOHULQDQDV|]OHúPHOHULQLQRQDQPDVÕEXWDFLUOHULQoDOÕúPDNRQXODUÕLOH 3. LOJLOLUXKVDWYHLPWL\D]ODUÕQDOÕQPDVÕGHYULYH7UNYDWDQGDúOÕ÷ÕQDNDEXOHGLOPHJLEL LúOHULQWDNLELLoLQ 7/ 4. 9HUJLX]ODúPDNRPLV\RQODUÕQGDWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ 7/ 5. 8OXVODUDUDVÕ\DUJÕ\HUOHULQGHWDNLSHGLOHQLúOHUGH D'XUXúPDVÕ]LVH 7/ E'XUXúPDOÕLVH 7/ F.RQXVXSDUDRODQLúOHUGHLVHFUHW7DULIHQLQoQFNÕVPÕQDJ|UHEHOLUOHQLU hdh1&h%g/h0 $YXNDWOÕN.DQXQXQXQLQFL0DGGHVL*HUH÷LQFH%XOXQGXUXOPDVÕ =RUXQOX6|]OHúPHOL$YXNDWODUD$\OÕNgGHQHFHNhFUHW 1. <DSÕNRRSHUDWLÀHULQGH 2. $QRQLPúLUNHWOHUGH 7DNLSHGLOHQGDYDWDNLSYHLúOHUGHWDULIH\HJ|UHKHVDSODQDFDNYHNDOHWFUHWL\ÕOOÕNDYXNDWOÕNFUHWLQLQ]HULQGHROGX÷XWDNGLUGHDUDGDNLHNVLNPLNWDUDYXNDWDD\UÕFD|GHQLU 'g5'h1&h%g/h0 .DPX.XUXPYH.XUXOXúODUÕ\ODg]HO.LúLYH7]HO.LúLOHULQ6|]OHúPHOL$YXNDWODUÕQD 1. gGH\HFHNOHUL$\OÕN$YXNDWOÕNhFUHWL 7DNLSHGLOHQGDYDWDNLSYHLúOHUGHWDULIH\HJ|UHKHVDSODQDFDNYHNDOHWFUHWL\ÕOOÕNDYXNDWOÕNFUHWLQLQ]HULQGHROGX÷XWDNGLUGHDUDGDNLHNVLNPLNWDUDYXNDWDD\UÕFD|GHQLU ø.ø1&ø.,6,0 %ø5ø1&ø%g/h0 <DUJÕ<HUOHULQGHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2OVDYH\D 7/ 7/ 7/ 3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHELOVH%LOH0DNWXhFUHWH%D÷OÕ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW *|UOPHNWH RODQ ELU GDYD LoLQGH ROPDPDN NRúXOX LOH LKWL\DWL KDFL] LKWL\DWL WHGELU 1. GHOLOOHULQWHVSLWLLFUDQÕQJHULEÕUDNÕOPDVÕ|GHPHYHWHYGL\HULEHOLUOHQPHVLLúOHULLoLQ D'XUXúPDVÕ]LVH 7/ E'XUXúPDOÕLVH 7/ 2. 2UWDNOÕ÷ÕQJLGHULOPHVLLoLQVDWÕúPHPXUOX÷XQGD\DSÕODFDNLúOHULQWDNLELLoLQ 7/ 3. 2UWDNOÕ÷ÕQJLGHULOPHVLYHWDNVLPGDYDODUÕLoLQ 7/ 4. 9HUJL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDYHLúOHULoLQ D'XUXúPDVÕ]LVH 7/ E'XUXúPDOÕLVH 7/ ø.ø1&ø%g/h0 <DUJÕ<HUOHULLOHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2OPD\DQYH\D 3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHPH\HQ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW 1. øFUD'DLUHOHULQGH\DSÕODQWDNLSOHULoLQ 2. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ 3. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDYHGXUXúPDOÕLúOHULoLQ 4. øFUD0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQFH]DLúOHULLoLQ 7/ 7/ 7/ 7/ 302 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 &H]DVRUXúWXUPDHYUHVLQGHWDNLSHGLOHQLúOHULoLQ 6XOK0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ $VOL\H0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ 7NHWLFL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ )LNULYH6ÕQDL+DNODU0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ $÷ÕU&H]D0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ dRFXN0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ dRFXN$÷ÕU&H]D0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ $VNHUL0DKNHPHOHUGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ øGDUHYH9HUJL0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQGDYDODULoLQ D'XUXúPDVÕ]LVH E'XUXúPDOÕLVH 15. %|OJH$GOL\H0DKNHPHOHULQGHWDNLSHGLOHQLVWLQDI\ROXLOHJ|UOHQLúOHULQWDNLSOHULLoLQ D%LUGXUXúPDVÕRODQLúOHULoLQ E%LUGHQID]ODGXUXúPDVÕYHNHúLIJLELDYXNDWÕQGDEXOXQPDVÕJHUHNHQVDLULúOHPOHUL RODQLúOHULoLQ 16. <DUJÕWD\¶GDLONGHUHFHGHJ|UOHQGDYDODULoLQ 17. 'DQÕúWD\YH$VNHUL<NVHNøGDUH0DKNHPHVLQGHLONGHUHFHGHJ|UOHQGDYDODULoLQ D'XUXúPDVÕ]LVH E'XUXúPDOÕLVH <DUJÕWD\'DQÕúWD\$VNHUL<DUJÕWD\YH6D\ÕúWD\¶GDWHP\L]\ROXLOHJ|UOHQLúOHULQGX18. UXúPDVÕLoLQ 19. 8\XúPD]OÕN0DKNHPHVLQGHNLGDYDODULoLQ 20. $QD\DVD0DKNHPHVLQGHJ|UOHQGDYDYHLúOHULoLQ D<FH'LYDQVÕIDWÕLOHEDNÕODQGDYDODU E'L÷HUGDYDYHLúOHU hdh1&h.,6,0 <DUJÕ<HUOHULLOHøFUDYHøÀDV'DLUHOHULQGH<DSÕODQYH.RQXVX3DUD2ODQ 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. YH\D3DUDLOH'H÷HUOHQGLULOHELOHQ+XNXNL<DUGÕPODUDgGHQHFHNhFUHW 1. øON7/LoLQ 2. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 3. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 4. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 5. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 6. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 7. 6RQUDJHOHQ7/LoLQ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ ÖNEMLİ BİLGİLER 303 SAYI: 31 CMK AVUKATLIK ÜCRETLERİ 2012 YILI TARİFESİ Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. Tarife MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için ödenir. Yürürlük MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girer. 172 TL 267 TL 294 TL 533 TL 294 TL 533 TL 294 TL 294 TL 533 TL 598 TL 304 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 2011 YILI TARİFESİ Amaç MADDE 1 − (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 − (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 − (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. Tarife MADDE 4 − (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için f) İcra ceza ve fikrî ve sınaî haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde takip edilen davalar için g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için ödenir. Yürürlük MADDE 5 − (1)Bu Tarife 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe girer. 160 TL 249 TL 274 TL 498 TL 274 TL 498 TL 274 TL 274 TL 498 TL 558 TL ÖNEMLİ BİLGİLER 305 SAYI: 31 ARALIK .$6,0 (.ø0 (</h/ $ö86726 7(008= +$=ø5$1 0$<,6 1ø6$1 0$57 ù8%$7 OCAK YILLAR ¶5(7ñ&ñ)ñ<$7(1'(.6ñ¶)( 2003 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,8 99,16 99,7 99,61 100,66 102,8 103,28 2004 107,17 107,4 108,03 110,49 115,5 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13 2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,3 2006 124,7 125,02 125,33 127,76 131,3 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46 2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57 2008 145,18 148,9 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29 2009 156,65 158,48 158,94 159.97 159.89 161,4 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56 2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174.61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27 2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 2012 205,05 204,86 203,96 205,77 206,86 203,77 OCAK ù8%$7 0$57 1ø6$1 0$<,6 +$=ø5$1 $ö86726 (</h/ (.ø0 .$6,0 ARALIK 2003 94,77 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12 2004 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,5 113,86 2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65 2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,2 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49 2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,7 140,13 142,67 145,45 145,77 2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,4 155,02 155,72 159,77 161,1 160,44 2009 160,9 160,35 162,12 162.15 163.19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91 2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,9 179,07 182,35 182,4 181,85 2011 182,6 183,93 184,7 186,3 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,7 200,85 2012 201,98 203,12 205,60 205,77 206,86 203,77 7(008= YILLAR 7¶.(7ñ&ñ)ñ<$7(1'(.6ñ7¶)( 306 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - HAZİRAN 2012 (ABD DOLARI) LISTESI (TL) ABD Doları Tarih 01.06.2012 02.06.2012 03.06.2012 04.06.2012 05.06.2012 06.06.2012 07.06.2012 08.06.2012 09.06.2012 10.06.2012 11.06.2012 12.06.2012 13.06.2012 14.06.2012 15.06.2012 16.06.2012 17.06.2012 18.06.2012 19.06.2012 20.06.2012 21.06.2012 22.06.2012 Döviz Efektif Alış Satış Alış Satış 1.8589 1.8679 1.8576 1.8707 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 1.8430 1.8519 1.8417 1.8547 1.8419 1.8508 1.8406 1.8536 1.8311 1.8399 1.8298 1.8427 1.8193 1.8281 1.8180 1.8308 1.8269 1.8357 1.8256 1.8385 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 1.8083 1.8170 1.8070 1.8197 1.8198 1.8286 1.8185 1.8313 1.8164 1.8252 1.8151 1.8279 1.8141 1.8228 1.8128 1.8255 1.8066 1.8153 1.8053 1.8180 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 1.8015 1.8102 1.8002 1.8129 1.7977 1.8064 1.7964 1.8091 1.7845 1.7931 1.7833 1.7958 1.7895 1.7981 1.7882 1.8008 1.7978 1.8065 1.7965 1.8092 23.06.2012 24.06.2012 25.06.2012 26.06.2012 27.06.2012 28.06.2012 29.06.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 1.8123 1. 8210 1.8110 1.8237 1.8111 1. 8198 1.8098 1.8225 1.8011 1. 8098 1.7998 1.8125 1.8153 1.8241 1.8140 1.8268 1.8065 1.8152 1.8052 1.8179 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. ÖNEMLİ BİLGİLER 307 SAYI: 31 T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - HAZİRAN 2012 (EURO) LISTESI (TL) EURO Tarih 01.06.2012 02.06.2012 03.06.2012 04.06.2012 05.06.2012 06.06.2012 07.06.2012 08.06.2012 09.06.2012 10.06.2012 11.06.2012 12.06.2012 13.06.2012 14.06.2012 15.06.2012 16.06.2012 17.06.2012 18.06.2012 19.06.2012 20.06.2012 21.06.2012 22.06.2012 23.06.2012 24.06.2012 25.06.2012 Döviz Efektif Alış Satış Alış Satış 2.2926 2.3037 2.2910 2.3072 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 2.2904 2.3014 2.2888 2.3049 2.2897 2.3007 2.2881 2.3042 2.2894 2.3004 2.2878 2.3039 2.2880 2.2990 2.2864 2.3024 2.2774 2.2884 2.2758 2.2918 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 2.2746 2.2856 2.2730 2.2890 2.2753 2.2863 2.2737 2.2897 2.2767 2.2877 2.2751 2.2911 2.2804 2.2914 2.2788 2.2948 2.2805 2.2915 2.2789 2.2949 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 2.2782 2.2892 2.2766 2.2926 2.2672 2.2781 2.2656 2.2815 2.2654 2.2763 2.2638 2.2797 2.2680 2.2789 2.2664 2.2823 2.2550 2.2659 2.2534 2.2693 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 2.2633 2.2742 2.2617 2.2776 26.06.2012 2.2631 2.2740 2.2615 2.2774 27.06.2012 2.2496 2.2604 2.2480 2.2638 28.06.2012 2.2590 2.2699 2.2574 2.2733 29.06.2012 2.2742 2.2852 2.2726 2.2886 30.06.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 308 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 +80.9(ÕÕ.3$5$6$/6,1,5/$5, .218 7DULKLQGHQLWLEDUHQJHoHUOLGLU 6XOK$VOL\H+XNXN*|UHY6ÕQÕUÕ 6HQHWOHøVSDW6ÕQÕUÕ 7HP\L]6ÕQÕUÕ 7HP\L]GH'XUXúPD6ÕQÕUÕ .DUDU']HOWPH6ÕQÕUÕ øFUD0DKNHPHVL7HP\L]6ÕQÕUÕ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ 7/ Õ<8.3$5$6$/6,1,5/$5, 7DULKLQGHQLWLEDUHQJHoHU OLGLU .218 7DP<DUJÕ'DYDODUÕQGD'XUXúPD7DOHS(WPH 7/¶\LDúDQ 6ÕQÕUÕ 9HUJL'DYDODUÕQGD'XUXúPD7DOHS(WPH6Õ7/¶\LDúDQ QÕUÕ 7HN+DNLP¶OH*|UOHFHN'DYDODU 7/µ\LDúPD\DQ .XUXO+DOLQGH*|UOHFHN'DYDODU 7/YH]HUL øWLUD](GLOHELOHFHN.DUDUODU 7/¶\HNDGDU 7HP\L](GLOHELOHFHN.DUDUODU 7/]HUL 0DKNHPHFHUH¶VHQGXUXúPD\DSÕOPDVÕQDNDUDUYHULOLUNHQVÕQÕUDEDNÕOPD] .$5Î,/,.6,=(./(5'(%$1.$/$5,1¦'(0(./( <«.«0/«2/'8./$5,787$5/$5 'h=(1/(0( .DQXQ 7HEOL÷ 7HEOL÷ 7HEOL÷ 7HEOL÷ 7HEOL÷ 7HEOL÷ .DQXQ 7HEOL÷ 5(60ø*$=(7( 7$5ø+9(180$5$6, 20.12.2009 - 27438 15.01.2009 - 27111 08.01.2008 - 26750 17.01.2007 - 26406 14.01.2006 - 26049 11.01.2005 - 25697 15.01.2004 - 25347 08.03.2003 - 25042 13.11.2002 - 24935 <h5h5/h.7$5ø+ø 62580/8/8. 787$5, 20.12.2009 26.01.2009 28.01.2008 29.01.2007 30.01.2006 24.01.2005 19.01.2004 09.07.2003 02.12.2002 7/ 7/ <7/ <7/ <7/ <7/ 7/ 7/ 7/ SAYI: 31 ÖNEMLİ BİLGİLER 309 6$<,/,&(=$08+$.(0(6Õ.$1818l1'$6«5(/(5 0' .218 25 +DNLPLQUHGGL 41 (VNLKkOHJHWLUPH 66 %LOLUNLúLQLQLQFHOHPH 74 *|]OHPVUHVL 91 *|]DOWÕ 6h5( 5HWVHEHELQLQ|÷UHQLOPHVLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ (QJHOLQNDONPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ (QID]ODoD\*HUHNoHOLPHUFLNDUDUÕ\ODHQVUHVLID]ODo D\X]DWÕODELOLU hoKDIWD\ÕJHoHPH]UHVPLVD÷OÕNNXUXPXQXQLVWHPL]HULQH KHUVHIHULQGHoKDIWD\ÕJHoPHPHN]HUHHNVUHOHUYHULOHELOLUWRSODPÕoD\ÕJHoHPH] <DNDODPD\HULQHHQ\DNÕQKkNLPYH\DPDKNHPH\HJ|QGHULOPHLoLQ]RUXQOXVUHHQID]ODRQLNLVDDW <DNDODPDDQÕQGDQLWLEDUHQ\LUPLG|UWVDDWLJHoHPH] 7RSOX RODUDN LúOHQHQ VXoODUGD KHU GHIDVÕQGD ELU JQ JHoPHPHN]HUHoJQX]DWÕODELOLU $÷ÕU FH]D PDKNHPHVLQLQJ|UHYLQHJLUPH\HQLúOHUGHWX7XWXNOXOXNWDJHoHFHN 102 WXNOXOXNVUHVLHQoRNELU\ÕO=RUXQOXKDOOHUGHJHUHNoHOLRODVUH UDNDOWÕD\X]DWÕODELOLU $÷ÕUFH]DPDKNHPHVLQLQJ|UHYLQHJLUHQLúOHUGHWXWXNOXOXNVUHVLHQoRNLNL\ÕO=RUXQOXKDOOHUGHo\ÕOÕJHoPHPHN ]HUHX]DWÕODELOLU 108 7XWXNOXOX÷XQLQFHOHQPHVL 2WX]JQ 135 øOHWLúLPLQWHVSLWL (QoRNoD\%LUGHIDX]DWÕODELOLU (QoRNG|UWKDIWD%LUGHID\DPDKVXVX]DWÕODELOLU 140 7HNQLNDUDoODUODL]OHPH 0GD¿OLNJ|UHYLQGHQ \DVDNODPD .RYXúWXUPD\D\HUROPD173 GÕ÷ÕNDUDUÕQDLWLUD] 151 174 øGGLDQDPHQLQLDGHVL 177 232 247 253 253 6DQÕ÷ÕQVDYXQPDGHOLOOHULQLQWRSODQPDVÕLVWHPL *HUHNoHQLQGRV\D\D NRQXOPDVÕ dD÷UÕODQVDQÕ÷ÕQoD÷UÕ\D X\PDVUHVL 8]ODúPDWHNOL¿QHFHYDS 8]ODúWÕUPDLúOHPOHULQLQ VRQXoODQGÕUÕOPDVÕ |UJWQIDDOL\HWLoHUoHYHVLQGHLúOHQHQVXoODUODLOJLOLRODUDN JHUHNOLJ|UOPHVLKDOLQGHELUKDIWDGDQID]ODROPDPDN]HUH PWHDGGLWGHIDODUX]DWÕODELOLU %LU\ÕODOWÕD\GDQID]ODROPDPDN]HUHLNLGHID\DVDNODQPD X]DWÕODELOLU 7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQRQEHúJQ øGGLDQDPHQLQYHVRUXúWXUPDHYUDNÕQÕQYHULOGL÷LWDULKWHQLWLEDUHQRQEHúJQ 'XUXúPDJQQGHQHQD]EHúJQ|QFH +NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQHQJHoRQEHúJQ øúOHPOHULQ\HULQHJHWLULOGL÷LQLQELUWXWDQDNLOHVDSWDQPDVÕQGDQLWLEDUHQRQEHúJQ .HQGLVLQHX]ODúPDWHNOL¿QGHEXOXQXOGXNWDQLWLEDUHQoJQ %HOJHOHULQ|UQHNOHULYHULOGLNWHQLWLEDUHQRWX]JQ&XPKXUL\HWVDYFÕVÕQÕQNDUDUÕ\OD\LUPLJQX]DWÕODELOLU 310 LEGES Hukuk Dergisi 268 273 276 277 291 295 296 297 308 332 +DNLPLQ\DGDPDKNHPHQLQNDUDUODUÕQDLWLUD] øVWLQDILVWHPL øVWLQDILVWHPLQLQUHGGL KDOLQGHLWLUD] øVWLQDILVWHPLQHFHYDS 7HP\L]VUHVL 6UHWXWXPGDQVRQUD JHUHNoHOLWHP\L] 7HP\L]LVWHPLQLQUHGGLQH LWLUD] 7HP\L]HFHYDS <DUJÕWD\&XPKXUL\HW%DúVDYFÕVÕQÕQ'DLUHNDUDUÕQD LWLUD]Õ &XPKXUL\HWVDYFÕVÕ KkNLPYH\DPDKNHPH WDUDIÕQGDQELOJLLVWHPLQH FHYDS TEMMUZ 2012 g÷UHQPHJQQGHQLWLEDUHQ\HGLJQEDúNDFDKNP\RNVD +NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ 5HWNDUDUÕQÕQWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ 7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ +NPQDoÕNODQPDVÕQGDQLWLEDUHQ\HGLJQ 7HP\L]EDúYXUXVXLoLQEHOLUOHQHQVUHQLQELWPHVLQGHQYH\D JHUHNoHOLNDUDUÕQWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ 5HWNDUDUÕQÕQNHQGLVLQHWHEOL÷LQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ 7HEOL÷WDULKLQGHQLWLEDUHQ\HGLJQ øOkPÕQNHQGLVLQHYHULOGL÷LWDULKWHQLWLEDUHQRWX]JQ6DQÕ÷ÕQ OHKLQHLWLUD]GDVUHDUDQPD] 2QJQ 6h5(/(5ø1+(6$%,0DGGH *QLOHEHOLUOHQHQVUHOHUWHEOLJDWÕQ\DSÕOGÕ÷ÕQÕQHUWHVLJQLúOHPH\HEDúODU 6UH KDIWD RODUDN EHOLUOHQPLú LVH WHEOLJDWÕQ \DSÕOGÕ÷Õ JQQ VRQ KDIWDGD LVLP LWLEDUÕ\OD NDUúÕOÕ÷ÕRODQJQQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU 6UHD\RODUDNEHOLUOHQPLúLVHWHEOLJDWÕQ\DSÕOGÕ÷ÕJQQVRQD\GDVD\ÕLWLEDUÕ\ODNDUúÕOÕ÷Õ RODQJQQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU6RQEXOGX÷XD\GDVD\ÕLWLEDUÕ\ODNDUúÕOÕ÷ÕRODQJQ \RNVDVUHD\ÕQVRQJQPHVDLVDDWLELWLPLQGHVRQDHUHU 6RQJQELUWDWLOHUDVWODUVDVUHWDWLOLQHUWHVLJQELWHU $GOLWDWLOHUDVWOD\DQVUHOHULúOHPH]%XVUHOHUWDWLOLQELWWL÷LJQGHQLWLEDUHQoJQX]DWÕOPÕúVD\ÕOÕU <$5*,7$<n$*°5(.ñ5$$57,ì/$5,1'$8<*8/$1$&$.25$1/$5 <,//$5$*g5(h)((1'(.6ø1'(.ø$</,.257$/$0$/$5$ *g5($57,ù OCAK ù8%$7 0$57 1ø6$1 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 23,61 21,49 19,18 17,03 14,55 14,70 15,03 14,96 11,11 10,96 10,79 10,72 5,45 5,04 4,21 4,96 9,68 10,08 10,63 11,01 6,08 5,94 5,95 6,39 12,81 12,63 11,99 10,65 1,14 1,20 1,63 2,52 8,89 9,23 9,36 9,17 ÖNEMLİ BİLGİLER 311 SAYI: 31 0$<,6 +$=ø5$1 7(008= $ö86726 (</h/ (.ø0 .$6,0 $5$/,. 15,16 13,73 12,51 11,62 11,16 11,16 11,07 11,09 13,97 12,78 11,72 10,65 9,54 8,16 6,89 5,89 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 7,76 8,60 9,34 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 7,23 6,75 6,31 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 12,03 12,56 12,72 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,57 9,21 10,57 9,42 10,24 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 <$5*,7$<l,1<(1Õ7(/()215(+%(5Õ <$5*,7$<'$ø5(6ø %$ù.$1 *(1(/6(.5(7(5 %$ù6$9&,/,. +8.8.*(1(/.858/8%$ù.$1/,ö, &(=$*(1(/.858/8%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, 7(/()21180$5$/$5, 0312.416 10 12 0312.416 10 36 0312.416 10 20 0312.416 10 51 0312.416 10 61 0312.416 12 73 0312.416 13 09 0312.416 13 42 0312.416 13 75 0312.416 14 09 0312.416 14 37 0312.416 14 65 0312.416 14 96 0312.416 15 31 0312.416 15 63 0312.416 15 98 0312.416 16 36 0312.416 16 73 0312.416 17 02 0312.416 17 36 0312.416 17 63 0312.416 17 97 0312.416 18 30 0312.416 18 67 312 LEGES Hukuk Dergisi +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, +8.8.'$ø5(6ø%$ù.$1/,ö, TEMMUZ 2012 0312.416 12 73 0312.416 13 09 0312.416 13 42 0312.416 13 75 0312.416 14 09 0312.416 14 37 0312.416 14 65 0312.416 14 96 0312.416 15 31 0312.416 15 63 0312.416 15 98 0312.416 16 36 0312.416 16 73 0312.416 17 02 0312.416 17 36 0312.416 17 63 0312.416 17 97 0312.416 18 30 0312.416 18 67 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN (6183) 432-4 ………………………………................…..102 Mükerrer 35 ……………………….......…….. 157 32 ………………………………………...........…. 178 BORÇLAR KANUNU (818) NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU (5490) 47 …………………………....................………… 107 62 …………………………........................……… 105 141 ……………………………….......................…. 83 BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU (5216) 18 …………………………………...............……. 178 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (5271 219 ……………………....................……………. 163 222 …………………....................………………. 163 231-1 …………………...............………………. 163 231-5-12 ………………................……………. 167 232-4 ……………………...............……………. 163 237 ……………………………...............……….. 167 HUSUSİ HASTANELER KANUNU (2219) 14 ……………......................................…………… 78 İCRA İFLAS KANUNU (2004) 72-3 …………………………....................……….. 83 96 ………………………………...................……. 136 97-13 ………………………....................……… 136 97-17 ………………………....................……… 136 277 ………….......................………………………. 90 280 ………….......................……………………...136 282 ………….......................……………………...136 283-1 ………………………....................……… 136 366 ………….......................……………………...125 İDARİ YARGILAMA YASASI (2577) DEVLET MEMURLARI KANUNU (657) 11 ……………………..................................……...186 49 ……………………..................................……..186 125-E-g ……………………………...………… 189 İŞ KANUNU (4857) HARÇLAR KANUNU (492) 18 ……………………..................................……..152 19 ……………………..................................……..152 20 ……………………..................................……..152 25-II-h ……………………...................................116 13 ……………………..................................………..64 28-b…………………..............................…………..64 123 son ……………......................………………..64 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (6100) 389……………………………………................…. 98 390 …………………………....................………… 98 399 …………………………......................……….. 98 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (mülga) (1086) KAMULAŞTIRMA KANUNU (2942) 11-f ………………......................................…….. 141 15 ……………………..................................…….. 141 SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (mülga) 6 ……………………..................................…….... 147 79-10 ………………..................................…….. 147 SAYI: 31 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU (5510) 86-9 ……………………..................................… 147 TEBLİGAT KANUNU (7201) 21 ……………………..................................…….. 125 TÜRK CEZA KANUNU (5237) 44 ……………………..................................…….. 172 53-1 ……………………..................................…. 175 53-1-3 ……………………....................................178 61 ……………………..................................…….. 172 158-1-e-son ……....................................…….. 178 TÜRK MEDENİ KANUNU (4721) 178 ……………………..................................……112 201 ……………………..................................……112 202-1 ……………………..................................…112 225-son ……………………................................ 112 683 ……………………..................................…...112 187 ……………………..................................…….. 78 747 ……………………..................................……133 TÜRK MEDENİ KANUNU (mülga) (743) 152 ……………………..................................…….. 90 TÜRK TİCARET KANUNU (6762) 84 ……………………..................................…….. 144 YAPI DENETİMİ HAKKINDA KANUN (4708) 5 ……………………..................................……....... 94 314 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ A ACİL HİZMET VERMEKLE YÜKÜMLÜ SAĞLIK KURULUŞLARI, ACİL VAKALARI, HASTANIN SAĞLIK GÜVENCESİ OLUP OLMADIĞINA VEYA ÖDEME GÜCÜ BULUNUP BULUNMADIĞINA BAKMAKSIZIN KABUL EDECEKLER VE GEREKLİ TIBBİ MÜDAHALEYİ KAYITSIZ-ŞARTSIZ GECİKMEKSİZİN YAPACAKLARI .........................................................................................177 ALEYHİNE GEÇİT KURULACAK KOMŞU TAŞINMAZA ZARAR VERİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK HER TÜRLÜ TEDBİRİN ALINMASI GEREKECEĞİ .................................................................................134 ALICININ SATIM KONUSU MALI BAĞLI BANKA KREDİSİYLE ALMASI DURUMUNDA, MALIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE ÖDENMİŞ BEDELLERİN İADESİNDE, SATICILARIN KREDİ FAİZLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAKLARI ................130 AYIPLI MALIN BEDELİNİ İSTEYEN ALICININ SATIM SÖZLEŞMESİNDEN DÖNDÜĞÜNÜN KABULÜ GEREKECEĞİ ..............130 B BANKALARIN KENDİ ÖZ KAYNAKLARINDAN VEYA DİĞER KREDİ KURUMLARINDAN TEMİN ETTİKLERİ KREDİLERİ, GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİYLE GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİLERE, TEMİNATLI VEYA TEMİNATSIZ OLARAK KULLANDIRMALARI HALİNDE, 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU 23/SON MADDESİNDEKİ İSTİSNADAN YARARLANMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞI ......................................................................................................................... 65 BANKALARIN, MUDİLERİNE, EKSİK ÇEK TUTARINA MUKABİL KREDİ KULLANDIRMA YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BULUNMADIĞI ..................................................................................................................................... 123 BORÇLU BULUNMADIĞI BİR PARAYI RIZASI İLE ÖDEYEN KİMSENİN YANLIŞLIĞA DÜŞTÜĞÜNÜ İSPAT ETTİĞİ TAKDİRDE ÖDEDİĞİNİ GERİ İSTEYEBİLECEĞİ .....................................................106 316 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 D DAHİLİ DAVA DİLEKÇESİYLE TARAF TEŞKİLİ YAPILAMAYACAĞI ...............................................................................................................................130 DEĞER TESPİTİNDE İDARECE BELGELERİN MAHKEMEYE VERİLDİĞİ GÜNÜN ESAS TUTULACAĞI .......................................................................142 DURUŞMADA, SANIKTAN DAVACI OLDUĞUNU BİLDİREN MAĞDURUN İFADESİNİN DAVAYA KATILMA İSTEMİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ...................................................................................................................166 E EKSİK İNCELEME SONUCU HÜKÜM KURULMASI.............................................111 EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI..................145 ESASTAN TEMYİZ DENETİMİNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE 5271 SAYILI YASA GEREĞİNCE ORTADA HUKUKEN GEÇERLİ BİR KARARIN BULUNMASI ZORUNLULUĞU ............................162 EŞLER ARASINDA GEÇERLİ MAL REJİMİNİN BOŞANMA DAVASININ AÇILDIĞI TARİHTE SONA ERECEĞİ ..................................................113 EVLENEN KADINLARIN ÖNCEKİ SOYADLARINI DA KOCA SOYADININ ÖNÜNDE KULLANABİLECEKLERİ .....................................................79 EVLİLİĞİN BOŞANMA NEDENİYLE SONA ERMESİNDEN DOĞAN DAVA HAKLARI, BOŞANMA KARARININ KESİNLEŞMESİ ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMEKLE ZAMANAŞIMINA UĞRAYACAĞI ...........................................................................................................................................113 EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLMİŞ MALLARDA KATKI PAYI ALACAĞI ......................................................................................................................................................... 91 G-H GEÇİT HAKKININ TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİ SINIRLAYAN BİR İRTİFAK HAKKI OLDUĞU ..............................................................................................................134 HÜKMEDİLECEK TAZMİNAT MİKTARININ MATRAHI, ALACAK VE HACİZLİ MALIN DEĞERİNDEN HANGİSİ DAHA AZ İSE ONA GÖRE KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ SAYI: 31 ESAS ALINACAĞI 317 ..................................................................................................................................137 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA DAİR KARARIN TEMYİZİ KABİL OLMAYIP İTİRAZ YASA YOLUNA TABİ BULUNDUĞU...............................................................................................................................................166 I-İ İCRA İFLAS HARÇLARININ 492 SAYILI HARÇLAR KANUNUNUN YARGI HARÇLARI BÖLÜMÜNDE DÜZENLENDİĞİ ....................................... 65 İDARE VE VERGİ MAHKEMELERİNCE VERİLEN KARARLARIN TEMYİZEN İNCELENEREK BOZULABİLMESİ İÇİN 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNUN 49UNCU MADDESİNİN 1İNCİ FIKRASINDA BELİRTİLEN NEDENLERİN BULUNMASI GEREKTİĞİ .................................................................................................................................................185 İHTİYATİ TEDBİR İSTEĞİNİN REDDİNE VEYA İTİRAZ ÜZERİNE VERİLEN KARARLARA KARŞI KANUN YOLUNUN AÇIK OLDUĞU, ÖNCELİKLE İNCELENİP KESİN OLARAK KARARA BAĞLANACAĞI ...........................................................................................................................................99 İHTİYATİ TEDBİR KARARININ “TARAFLAR ARASINDA UYGULANMASI KOŞULUYLA” ŞEKLİNDEKİ AÇIK SINIRLAMA GETİRİLEREK VERİLMESİ DURUMUNDA, TARAF OLMAYAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI .................................84 İHTİYATİ TEDBİRİN GEÇİCİ BİR HUKUKİ KORUMA OLDUĞU..................99 İİK MADDE:277 VE DEVAMI MADDELERİNE DAYALI AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA TALEP EDİLEN ALACAK, İPTALİ İSTENEN TASARRUFTAN ÖNCE DOĞMUŞ BULUNMALIDIR ...................................................................................................................................... 91 İSTİHKAK DAVASI ÜZERİNE TAKİBİN TALİKİNE KARAR VERİLİP DE DAVA REDDOLUNURSA - ALACAKLININ ALACAĞININ GECİKMESİNDEN ÖTÜRÜ- DAVACIDAN GECİKEN MİKTARIN %40INDAN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE TAZMİNAT ALINMASINA HÜKMONULABİLECEĞİ ...........................................................................137 İŞ AKDİNİN İŞVEREN TARAFINDAN FESHİ ............................................................ İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞVERENCE HAKLI NEDENLERE DAYALI OLARAK FESHİ HALİNDE, FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYALI 117 318 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 OLDUĞUNUN İSPAT YÜKÜ İŞVERENE AİT OLDUĞU .....................................152 İŞÇİLİK HAKLARINA İİŞKİN DAVALARIN TARAFLARIN İRADELERİNE BAĞLI OLDUĞU...............................................................................................148 İŞÇİNİN GÖREVLERİNİ, İŞVEREN TARAFINDAN KENDİSİNE HATIRLATILDIĞI HALDE YAPMAMAKTA ISRAR ETMESİ, DEVAMLILIK ARZETMESİ DURUMUNDA İŞ AKDİNİN İŞVERENCE HAKLI SEBEPLE FESİH EDİLEBİLECEĞİ ......................................................................117 İŞVERENİN, İŞ SÖZLEŞMESİ FESHEDİLECEK İŞÇİLERİ BELİRLEDİĞİ KRİTERLERLE BAĞLI OLDUĞU .....................................................152 K KAMULAŞTIRMADA DEĞER TESPİTİ ...............................................................................142 KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA ..............................................................................................111 KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ YAPILAMAYACAĞI ..............................................................................................................................170 KASTEN İŞLENEN SUÇLARDAN HAPİS CEZASININ YASAL SONUCU OLAN, 5237 SAYILI KANUNUN 53 üncü MADDESİNİN 1inci FIKRASINDA SAYILAN TEDBİRLERİN SEÇİMLİK OLMADIĞI .......................................................................................................................174 M MANEVİ TAZMİNAT ............................................................................................................................108 MANEVİ TAZMİNATIN CEZA OLMADIĞI, MALVARLIĞI HUKUKUNA İLİŞKİN BİR ZARARIN KARŞILANMASINI AMAÇ EDİNMEDİĞİ ................................................................................................................................................108 MEMURLUK SIFATIYLA BAĞDAŞMAYACAK NİTELİK VE DERECEDE YÜZ KIZARTICI VE UTANÇ VERİCİ HAREKETLERDE BULUNAN KİŞİNİN MEMURLUKTAN ÇIKARILACAĞI .........................................................................................................................................188 MUHATABIN ADRESTE BULUNMAMA NEDENİ YANINDA TEVZİAT SAATİNDEN SONRA ADRESE DÖNÜP DÖNMEYECEĞİ HUSUSU BELİRLENMEDEN YAPILAN TEBLİGATIN USULSÜZ KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ SAYI: 31 319 SAYILACAĞI.................................................................................................................................................126 O-Ö ÖLÜM NETİCESİNİN GERÇEKLEŞECEĞİNİN SANIK TARAFINDAN BİLİNMESİ GEREKTİĞİ DURUMLARDA SANIK HAKKINDA KASTEN YARALAMA SUÇUNDAN DEĞİL KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇUNDAN CEZA VERİLMESİ GEREKTİĞİ ................................166 R-S RÜCUAN TAZMİNAT ............................................................................................................................121 SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN KAYNAKLANAN FAİZ ALACAĞI.........106 SİGORTALILIĞA İLİŞKİN HİZMET TESPİTİ DAVALARININ KAMU DÜZENİNDEN OLDUĞU ...................................................................................................................148 SÜRESİNDE VERİLMEYEN TEMYİZ DİLEKÇESİNİN REDDEDİLECEĞİ......................................................................................................................................103 T TAKİP KONUSU BORÇ KİMİN TARAFINDAN TAKİP DOSYASINA YATIRILIRSA YATIRILSIN BORCUN SONA ERECEĞİ .......................................84 TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ, BORÇLU VE BORÇLU İLE HUKUKİ İŞLEMDE BULUNAN KİŞİLER ALEYHİNE AÇILACAĞI .........137 TAYİN OLUNAN CEZADA, BİLİNÇLİ TAKSİR NEDENİYLE ARTTIRIM YAPILMASI GEREKTİĞİ ..................................................................................171 TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARIYLA, RÜCUAN TAZMİNAT DAVASINDAKİ KUSUR ORANLARININ BİRBİRİNİ TUTMAMASI KARŞISINDA KONUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ KURULUNDAN USULÜNE UYGUN RAPOR ALINARAK DAVA HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ ....................................................121 TEK EYLEMİYLE BİRDEN FAZLA FARKLI SUÇUN OLUŞMASINA SEBEBİYET VEREN KİŞİNİN, BU SUÇLARIN EN AĞIR OLANIYLA CEZALANDIRILMASI GEREKECEĞİ .................................................................................171 320 LEGES Hukuk Dergisi TEMMUZ 2012 TEKNİK UYGULAMA SORUMLULUĞU ÜCRETİNİ TALEP EDEN İŞİNİN, SÖZ KONUSU HİZMETİ VERDİĞİNİ KANITLAMASI GEREKECEĞİ ................................................................................................................................................ 95 TİCARİ DEFTERLERİN SAHİBİ ALEYHİNE DELİL OLASILIĞI BULUNDUĞU ..............................................................................................................................................145 TÜZEL KİŞİLERİN MAL VARLIĞINDAN TAMAMEN VEYA KISMEN TAHSİL EDİLEMEYECEĞİ ANLAŞILAN AMME ALACAKLARININ TÜZEL KİŞİLERİ İDARE EDENLERİN ŞAHSİ MAL VARLIKLARINDAN TAHSİL EDİLECEĞİ .........................................................156 Y YAPI DENETİMİ ÜCRET SÖZLEŞMESİ .............................................................................. 95 YENİ SEBEBİN ORTAYA ÇIKMASI HALİNDE KAPALI NÜFUS KAYITLARININ AÇILIP KİŞİSEL DURUMDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLERİN KİŞİLERİN KAYDINA İŞLENEBİLECEĞİ ...................79