VetAnka tanıtım Kitapçığını incelemek ve pdf formatında indirmek

Transkript

VetAnka tanıtım Kitapçığını incelemek ve pdf formatında indirmek
Vetanka
Kariyer Günleri
ve
Sektör Buluşması
(12-15 Mayıs 2014)
İSTİKLAL MARŞI
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım,
“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.
Mehmet Akif Ersoy
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini,
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en
kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek
isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve
cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve
şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve
cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş
bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün
kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış
ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten
daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip
olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu
iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
DÜZENLEME KURULU
Genel Koordinatör
Hüseyin YILMAZ
Genel Koordinatör Yardımcısı
Yasin SEZER
Genel Sekreter
Nazlı Buse MUTLU
Organizasyon Sorumlusu
Ayça SAĞ
YILLIK KOMİTESİ
Ayça SAĞ
Ahmet YILDIRIM
Sibel ÖZDAR
Eda KARAMAN
İrem EKMEN
Nilhan COŞKUN
Yurdaer YAMAN
Emir Yengi KULE
1
Değerli Öğretim Elemanları, Değerli Öğrenciler ve Değerli Konuklar
Veteriner Fakültemizin Ankara Üniversitesi bünyesinde kuruluşundan bu yana 66 yıl geçmiş
ve bu süreçte ülkemiz hayvancılığı ve ekonomik yapısına, bilimsel çalışmalara, öğrencilerimizin
yetişmesine, dünya konjonktüründe tarihi derinliğe yaptığı katkıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Veteriner fakültemiz sözünü ettiğim bu katkıyı sağlarken birçok fedakarlıkta bulundu, zaman zaman
zorlandı ancak hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadı elindeki olanaklarla en iyisini yapmaya çalıştı.
Kendi alanında dünya ülkeleriyle hep yarışmayı kendine ilke haline getirdi. Fakültemizin bu
hedefinin aynı zamanda Üniversitemize de güç kattığını düşünüyorum. Takdir edersiniz ki Veteriner
Fakültesi bugünkü konumuna, ciddi bilimsel altyapısı yanında, çağdaş anlamda hayvan ve insan
sağlığına hizmet sunmayı ve bunu sürekli kılmayı ilke edinen, öğretim üyeleri, personeli ve
öğrencileriyle kenetlenerek ulaşmıştır. Günümüzde veteriner hekimlerin görev alanları ve
sorumlulukları daha da artmıştır. Veteriner hekimler hayvan sağlığı alanında bilinen görevleri ile
birlikte veteriner halk sağlığına yönelik olarak; gıda güvenliği, zoonotik hastalıklar, epidemiyoloji,
risk değerlendirme ve biyoterörizm gibi pek çok konuda sorumluluk üstlenmek zorundadır. Bundan
sonra da, Veteriner Fakültemiz bu misyonunu devam ettirecektir. Bundan hiçbir kuşkum yok.
Diğer taraftan Üniversitemizin, uluslararasılaşma politikamız içerisinde Veteriner
Fakültemizinde önemli bir paya sahip olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda Avrupa Birliği Eğitim
Programları içerisinde yer alan ve eğitimin kalitesini artırmayı hedefleyen, Sokrates-Erasmus
programı, Mevlana programı ve Farabi programına öğrenci ve öğretim elemanları değişimi protokolü
çerçevesinde, çok sayıda öğrencimiz ve öğretim üyemizin katılımı ile birlikte önemli düzeyde yol
almıştır. Ayrıca 2007 yılında Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği (EAEVE) tarafından
uluslararası platformda akredite edilen ilk fakültemizdir. Hepinizin de bildiği gibi bu akreditasyon
sürekli değil belli sürelerde kendinizi yenilemeniz ve günümüz koşullarına yanıt verecek alt yapınızın
olması gerekir. İşte bu anlamda fakültemizde yenilenme ,ihtiyacı olan laboratuvar ve
dershanelerimizi ele almaya karar verdik. Fakültemizle iş birliği içinde alt yapısı eksik olan
laboratuvar ve dershanelerimizi belirleyerek gerekli çalışmaları başlattık. Yenilenme çalışmaları
2013 yılında başlayıp 2014 yılının ilk yarısında bitirerek öğretim elemanlarımız ve değerli
öğrencilerimizin kullanımına sunulmuştur. Bu süreçte bir dershane ve altı laboratuvarımızın alt
yapısını yeniledik. Yenilenen bu mekanlarda gerek bilimsel çalışmalar ve gerekse eğitimin kalitesinin
artacağını düşünüyorum.
Bu yıl kariyer günlerini farklı bir platformda düzenlemeyi planladık ve her yıl geleneksel hale
getirdiğimiz keçi şenliğini de bu etkinlikle birleştirdik. Kariyer programı ile akademisyenlerimizi,
özel sektör paydaşlarımızı ve kamu kuruluşu temsilcilerimizi bir araya getirdik. Sözünü ettiğim tüm
bu paydaşlarımızla ülke hayvancılığımızın bugünkü durumu ve geleceği konusunda ciddi
değerlendirme ve tartışmaların olacağı birçok oturum düzenledik. Bu oturumlarda ülke
hayvancılığımıza yararlı katkıların çıkacağından kuşkum yoktur. Fakültemizde ilk kez bu kadar geniş
ölçekli bir bilimsel etkinliğe ev sahipliği yapacak olmamızın gururunu yaşıyorum. Bu gururu keçi
şenliği ile en üst noktaya çıkaracağız.
Bu anlamda Veteriner Fakültemizde düzenlenen Kariyer Günleri ve Keçi Şenliğinin birçok
bilimsel çalışmalara, eğitime ve topluma yapacağı katkıları düşünerek hepimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Prof.Dr. Rıfkı HAZIROĞLU
Dekan
2
Sevgili öğrenci arkadaşlarım…
Günümüz Türkiye’sinde mesleğimiz konumu ve geleceği, biz meslek mensuplarının hiç de yüzünü
güldüren cinsten değildir. Birçok Avrupa ülkesinde veteriner hekimliği, beşeri hekimlikten üstün
tutulurken ülkemizde maalesef hak ettiği değeri bulamamaktadır.
Mevcut veteriner fakültelerinin sayısının 26 olması ve buna rağmen her geçen gün açılan yeni
veteriner fakülteleri, aleyhimize çıkarılan kanunlar, mesleki haklarımıza saldıran diğer meslek grupları,
her yıl verilen veteriner hekim mezunlarının sayısı 1600’lere ulaşması gibi birçok olumsuzluk şunu
göstermektedir: “Biz veteriner hekimleri, zorlu bir gelecek beklemektedir.”
Meslek büyüklerimizin yukarıda değindiğim konulara karşı verilen mücadeleye ayrıca önem
göstermesi ve geleceğimiz için endişe veren bu konulara artık dur demeleri en büyük beklentimizdir.
Bu konuda bizlerin üzerine düşen çözüm yolu ise branşlaşmaktır. Henüz bu sıralarda iken ileride
çalışacağımız alanı belirleyip kendimizi bu alanda geliştirmeli ve bu alanın en iyileri arasında yer almalıyız.
Bu bağlamda alanımızı belirlemek üzere bizlere yol gösterecek, belirlediğimiz alanlardaki avantaj
ve dezavantajları bizlere benimsetecek, tecrübeleriyle o alanda bizleri nelerin beklediğini ve o alanda
olabilecek gelişmeleri öngörüleriyle bize aktaracak meslek büyüklerimizden yardım almak üzere
“VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması’’ programını düzenlemeye karar verdik.
Daha önce düzenlediğimiz Kariyer Günleri organizasyonunda sizlerden gelen ilgi ve meslek
büyüklerimizden aldığımız destek ile organizasyonu daha kapsamlı şekle sokmak ve sizlere daha faydalı
hale getirmek üzere VetAnka ismi ile hitap etmek istedik. İnşallah sonraki organizasyonlarda VetAnka’yı
ülke çapına açacağız ve düzenli olarak VetAnka çatısı altında kariyer günleri, paneller, sempozyumlar ve
kongrelerle karşınıza geleceğiz.
VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması organizasyonunda ülkemizin dört bir yanından
sektör temsilcileri ve ülkemizin bazı bölgelerinde mesleğimizin temsilcileri, oda başkanlarını
programımıza davet ettik.
Veteriner hekimliğin geçmişinden geleceğine, fakülte eğitiminin sahaya yansımasından klinik
yönetimine, ilaç sanayinden yem sektörüne, büyükbaş hayvancılıktan kanatlı sektörüne, doğru
beslemeden sürü yönetimine, hindi, arı, balık yetiştiriciliğinden ve hekimliğinden, yabani hayat veteriner
hekimliğine, kırmızı et sektöründen süt sektörüne, yumurta üretiminden entegrasyonlara, gıda
sektöründe doğru bilinen yanlışlara, veteriner diş hekimliğinden, göz hekimliğine, nöroloji hekimliğine,
branşlaşmanın avantaj ve dezavantajlarına kadar birçok konuyu konunun uzmanları, meslek büyüklerimiz
ve sektör temsilcileri ile interaktif olarak konuşma olanağı sağladık. Bunun yanısıra programımızı uzman
kişisel gelişimcilerle, gelişimimize yenilikler ve kolaylıklar katmalarını amaçladık. Son olarak da köpek
eğitimi semineri ve gösterisi ile hekimliğimizin bir başka açısına bakış kapısı açtık. Ayrıca tüm programı
Türk Sanat Musikisi, kokteyl, gala yemeği, çekilişler ve hediyeler gibi birçok sosyal aktivitelerle süsledik.
Okulumuzda son yıllarda düzenlenmeye başlanmış olan Keçi Şenliği etkinliklerini de
programımıza dâhil ederek, fakültemiz tarihinin en kapsamlı bahar şenliği ve kariyer seminerlerini
düzenlemiş olmanın mutluluğu ve sevinci içindeyiz.
Temennim geleceğin veteriner hekimleri bizlere VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması
programının en güzel şekilde fayda sağlaması ve karanlık geleceğimize aydınlık ışıklar tutmasıdır.
HÜSEYİN YILMAZ
VetAnka Genel Koordinatörü
3
TEŞEKKÜR
“VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması” projesinin hayata
geçirilmesinde başta Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Rıfkı HAZIOĞLU’ na, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan
Yardımcıları Prof Dr. Ergun AKÇAY ve Prof. Dr. Kemal KÜÇÜKERSAN’ a
teşekkürü borç bilirim.
Çalışmalarımızda bize yardımcı olan ve oturumlarımıza başkanlık ricamızı
geri çevirmeyen çok değerli hocalarıma,
Katılımlarıyla biz Veteriner Hekimliği öğrencileriyle değerli bilgilerini
bizlerle paylaşan ve yeni bir yol çizmemizi sağlayan tüm konuşmacı
büyüklerime,
Tüm sponsor firmalara,
Organizasyonun yapım aşamasında disiplin ve özveri ile çalışan Genel
Koord. Yrd. Yasin SEZER, Genel Sekreter Nazlı Buse MULTU, Organizasyon
Sorumlusu Ayça SAĞ’ a,
Aynı disiplin ve özveriyle çalışan görevli öğrenci arkadaşlarıma,
Logomuzun yapımında, organizasyonun reklam ve medya ayağında
yardımlarını bizden esirgemeyen Doruk DEMİRCİ’ ye,
VetAnka’ nın her aşamasında bizimle birlikte olan Satı IRMAK’a
TEŞEKKÜR EDERİM.
Genel Koordinatör
Hüseyin YILMAZ
4
TÜRKİYE’DE YEM KATKILARI SEKTÖRÜ
Hayvancılıkta kullanılan yem katkılarının önemi ve tüketimi tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de artmaktadır. Bu ürünler, üretimde performansın artırılması, daha
fazla ve kaliteli hayvansal ürün üretimi, yemin teknolojik özelliklerinin geliştirilmesi,
kullanıldığı hayvanlarda hayvan sağlığı ve refahına katkıda bulunmak amacıyla yaygın
olarak kullanılırlar.
Avrupa Komisyonunun yem katkılarını tanımlaması şu şekildedir: Yem Katkıları;
hayvan beslenmesinde yem kalitesini artırmak, hayvansal gıdaların kalitesini
artırmak ve yem maddelerinin sindirilebilirliklerini geliştirmek yoluyla hayvan
performansına ve sağlığına katkıda bulunmak üzere kullanılan ürünlerdir.
Bu ürünleri kullanımı tüm dünyada katı biçimde regüle edilmektedir ve ancak
aşağıdaki kriterler bilimsel olarak değerlendirildikten sonra kullanımlarına izin verilir;
-
İnsan sağlığına zararlı olmayacak
Hayvan sağlığına zararlı olmayacak
Çevreye zararlı olmayacak
Kullanılan önemli yem katkı segmentleri şu şekilde sınıflandırılabilir: Vitaminler,
amino asitler, yem enzimleri, organik asitler, antioksidanlar, bitkisel ekstratlar,
probiyotikler, prebiyotikler, koksidiyostatlar, histomostatlar, antibiyotikler, diğerleri..
Yem katkılarını ülkemizde ve dünyada gelişimini etkileyen faktörler şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
•
Nüfus artışı; yeterli, kaliteli ve güvenli hayvansal ürüne olan talepte artış
Üretimde verimlilik artışı hedefleri
Ekolojik faktörler
Hayvan refahı
Üretim ve densitenin artmasına paralel olarak üretim sorunlarının ve verimliliğin
azalması
Hayvancılıkta antibiyotik kullanımına olan duyarlılıkta artış (AGP yasaklanması)
Üreticilerin eğitimi ve duyarlılıklarında gelişme
Hammadde fiyatlarında artışlar. Daha az ile daha fazla üretim hedefi. Beslenmede
optimizasyonda yem katkılarının rolü
Hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan “büyütme faktörü antibiyotiklerin” 2006 yılından
itibaren Avrupa Birliği Ülkelerinde ve hemen devamında ülkemizde yasaklanması ile bu
ürünlere alternatif olabilecek ürünlerin geliştirilmesi konusunda yaygın araştırmalar
başlamış ve önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bitkisel ekstratlar, organik asitler, enzimler,
probiyotikler, prebiyotikler bu alanda önemli alternatifler olarak yaygın biçimde
kullanılmaya başlanmıştır.
İsmail ÖZDEMİR
5
DOĞRU BESLEMENİN SÜRÜ YÖNETİMİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Her geçen gün sayıları artan büyük ölçekli işletmelerde en çok önem
verilmesi gereken konu doğru bir sürü yönetimidir. Verim kayıpları, sağlık
problemleri, maliyet artışları sürü yönetiminin iyi yapılamamasından ileri
gelmektedir. Sürü yönetiminin temelinde ise doğru bir hayvan besleme
yatmaktadır. İşletmelerin karşılaştığı metabolizma hastalıkları sürünün
hatalı beslenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
Doğru kaba ve konsantre yem seçimi , içinde bulundukları fizyolojik
dönemlere
göre
hayvanların
ihtiyaçlarını
karşılayacak
rasyonların
hazırlanması işletmenin kayıplarını azaltarak verimliliğin artmasında temel
unsurdur. Bu nedenle iyi bir sürü yönetimi hayvan besleme ile
başlamaktadır.
Vet. Hek. Serdar SIZMAZ
6
BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIKTA PARA KAZANMANIN YOLLARI
Hayvancılık bir meslek değil, yaşam biçimidir.
Ekonomik büyüklük belirlenmelidir.
Büyükbaş hayvancılıkta para kazanmanın yolları adı altında
sizlere uygun yer seçimi, mimari yapı ve ırk seçimi nasıl olmalı konularına
değineceğim. Yem bitkisi ekimi, bulaşıcı hastalıklarla mücadele, koruyucu
hekimlik, gelişmiş makine ekipman kullanımı, sağım sistemi, sürü yönetim
sistemi nasıl olmalı sorularını sizler için cevaplandıracağım. Pazara
yakınlık, kaba yem temin noktalarına yakınlık, bilgi deneyim ve tecrübeden
istifade, teşvik
hibe
ve
desteklerin
takip
edilerek
tamamından
yararlanmak, eğitimli ve akıllı personel, akademik destek, maliyet odaklı
çalışmak konuları hakkında sizlere bilgiler vereceğim.
Eşref ŞEKERLİ
7
HASTALIĞIN GEÇMİŞİ
Hastalığın geçmişi “hastalığı hazırlayan sebepler” anlamındadır. Hastalıkların
arkasında hazırlayıcı sebepler vardır ki; bunların önlenmesi hastalığın ortaya çıkmasını
önleyecek, dolayısıyla “koruyucu hekimlik” yapılmış olacaktır. Bu yönden bakarsak;
işletmelerde, çiftliklerde çalışan veteriner hekimlerin hastalıkların geçmişiyle ilgili
sorumlulukları ve alabilecekleri önlemler vardır.
çıkmışsa olayın geçmişine iyice bakılmalıdır.
Eğer bir işletmede hastalık ortaya
Bu sayede hastalığın tekrarlama ihtimali
azaltılmış olur.
Bu konu çiftlikte çalışan veteriner hekim ile, dışarıdan hasta hayvan tedavisine giden
veteriner hekimin bakış açılarını ve sorumluluklarını da etkiler. Hastalık ortaya çıktıktan
sonra tedavi için davet edilen veteriner hekimin hastalığın geçmişiyle ilgili sorumluluğu
olmasa da, çiftlik içerisinde görevli olanın mutlaka sorumluluğu söz konusudur.
Hayvancılık işletmelerinde çok miktarda ilaç kullanılmakta, bunların büyük
çoğunluğunu ise antibiyotikler oluşturmaktadır.
Hastalıkların geçmişine bakıldığında
antibiyotik kullanımlarının bir takım ihmaller sonucunda olduğu anlaşılacaktır.
Hatta;
antibiyotik kullanımlarının birer “gösterge” niteliğinde ele alınarak gelecek için önlem
alınmasına yönelik sonuçlar çıkarılması yerinde olur. İneklerin gizli dertleri yani subklinik
hipokalsemi, subklinik mastitis, subklinik asidoz ve subklinik ketosis daha sonra ardından
başka hastalıkları getirecek olan problemlerdir. Saydığımız dört gizli yani subklinik hastalık
bir sonraki safhada antibiyotik kullanmayı gerektirecek olan “artçı sarsıntılara” sebep
olacaktır.
Temizlik, dezenfeksiyon kurallarından, koruyucu aşılamalara,
sürü yönetimi
kurallarından, ineklere zamanında profesyonel yardımda bulunulmasına, stres faktörlerinin
önlenmesinden, sineklerle mücadeleye kadar her türlü çalışma hastalıkları önleme
yönünden yarar sağlayacaktır. Tersini de söylemek gerekir. Saydığımız konulardaki ihmal,
eksiklik ve yanlışlar ise daha çok hastalık ve antibiyotik kullanımı, daha az verim anlamına
gelecektir.
Çiftlik yönetiminde rol alan veteriner hekimlerin serbest veteriner hekimlerden
farklı bir yaklaşıma sahip olmaları, tedavinin değil, koruyucu hekimliğin ön plana çıkması
gerekmektedir.
Vet. Hek. Tahir YAVUZ
8
VETERİNER İLAÇ İMALATININ
BAŞLANGICI ve BUGÜNKÜ DURUMU
Veteriner ilaç sektörü hızla gelişen bir sektördür. Türkiye, bu pazarda
global üretim merkezlerinden birisi olma potansiyeline sahiptir. Bu
bağlamda ilaç olgusunun varlığı, geçmişte nasıldı ve bugün nasıl olduğu
konuları bizim için önemlidir.
Veteriner ilaç sanayisinin dünü nasıldı, gelişmeleri nasıl oldu, yerli
üretimin bugünkü Türkiye pazarındaki konumu nedir sorularını sizin için
cevaplayacağım. Üretim, altyapı ve ihracat konusunda bugünün durumunu
sizlerle paylaşacağım.
Vet. Hek. Cihat ERSÜMER
9
İLAÇ SANAYİSİNDE VETERİNER HEKİMİN ROLÜ
Türkiye’de veteriner hekimlere veteriner ilaçları bulundurma ve satma
yetkisi ilk defa 1927’de verilmiş; bu yetki veteriner hekimliği mevzuatında
ise ilk olarak 6343 sayılı yasada yer almıştır. Ancak, veteriner ilaçlarını satış
yetkisinin genişletilmesine ilişkin tartışmalar 1995’e kadar devam etmiştir.
Bu tarihten başlayarak yürürlüğe konan bir dizi yasal düzenlemeyle,
veteriner hekimlere, eczane bulunan yerlerde de veteriner ilaçlarını satma
yetkisi verilmiştir.
İlaç satış yetkisinin verilmesiyle veteriner hekimin ilaç üretim tesislerinde
yeni ilaç tedavilerinin tesirini araştırma konusunda, ilaç firmalarında
üretim bandında, satış ve pazarlama bölümlerinde yeri vardır.
Sizlerle ilaç satış yetkisinin olumlu yönleri konusundaki görüş ve ilaç
tüketimin ana ürün gruplarına göre dağılımlarını konuşacağız.
Vet. Hek. Sinan SAĞLAM
10
ENTEGRASYONLARDA VETERİNER HEKİMİN ROLÜ
Sektörde 22 yıldır teknik müdür, üretim müdürü, genel müdür
yardımcısı ve bölge müdürü sıfatlarıyla çalıştım. Ama hepsinde de, damızlık
tavuklar ve kuluçkahane ile bağlantım oldu. Mesleğim veteriner hekim, ama
yaptığım iş hekimlik temeline dayalı yöneticilik.
Türkiye’de bu sektörde yerimiz nedir? Bizden beklenenler nelerdir?
Başarılı olmak için neler yapmalıyız?
Veteriner hekimlere ciddi anlamda ihtiyaç duyulan bu sektörde,
fakültelerin eğitimleri sahada yeterli midir? Yeni veteriner hekimlerin
donanımları nasıl? Kendimizi nasıl geliştirelim?
Damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış. Genç
meslektaşlarımıza, sektörü bu bakış açısıyla anlatmaya çalışmak, bana onur
ve mutluluk verecektir.
Saygılarımla
Vet. Hek. Ekrem Temel YÜCESAN
11
KANATLI SEKTÖRÜ VE VETERİNER HEKİMLERİN
SEKTÖRDEKİ ETKİLERİ
Ülkemizde kanatlı sektörü 1983 yılından sonra beyaz et ve yumurtacı
olarak hızlı bir gelişme göstermiştir. Yıllık 1.760.000 ton beyaz et üreten AB
ortalaması kişi başı tüketimi 22 kilograma çıkan beyaz et üretimi ile
dünyada 10. sıraya yerleşmiştir. Yumurtacı sektörü ise yıllık kişi başı 60
adet yumurta tüketiminden 210 adede çıkmıştır.
Hayvancılık sektöründe yıllık 2014 hedef ihracatı 1.000.000 dolar
olan kanatlı sektörü ülkemizin coğrafi konumu nedeni ile en hızlı gelişen
hayvancılık grubu olmuştur. AB kriterinde 3. ülkeler sınıfında yer alarak
işlenmiş beyaz et ürününü satar duruma gelmiştir. Bu kadar hızlı gelişen ve
teknolojiyi en üst düzeyde kullanan kanatlı sektöründe veteriner hekimler
genel sağlık kontrolünde, sürü idaresinde, beslemede, kuluçkada, idari
kadroda ve ürün geliştirmenin her aşamasında görev almaktadırlar ve
gelecekte de özel uzmanlığı olan insanlara ihtiyaç devam edecektir.
Vet. Hek. Ramazan GÜRBÜZ
12
TÜRKİYE’DE HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİ
Değişen dünyada beslenme alışkanlıkları da farklılaşıyor. Sağlıklı beslenme,
damak zevki için yemek yemeye oranla giderek daha fazla tercih ediliyor.
Beslenme konusunda yağ ve kolesterol düzeyi düşük olan, ileri işlenmiş et
üretimine uygun yapıdaki hindi etine olan talep son yıllarda giderek artmaktadır.
İnsanların yemek yemeğe ayırdıkları vaktin işleri nedeniyle kısalması hazır
pişmiş gıda tüketiminin artmasına ve bu tip gıdaların üretimine uygun olan hindi
etinin daha da fazla üretilmesine ön ayak olmuştur. Sağlıklı ve besleyici bir et
vermesi hindi yetiştiriciliğini dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda
artırmıştır.
Ülkedeki hindi yetiştiriciliği 1950’lerden de eskilere dayansa da bu üretim
amatör bahçe yetiştiriciliğinden ve küçük çaptaki yetiştiricilikten ibarettir.
Ülkede iki farklı kamu kuruluşunun birleştirilmesiyle Devlet Üretme Çiftlikleri
(DÜÇ) 01.03.1950’de kurulmuştur. Bu çiftliklerde çeşitli üretim birimlerinin
yanında ticari anlamda tavuk yumurtası üretimi gerçekleştirilmiş, zamanla hindi
palazı üretimi yapılmaya başlanmıştır.
Hindi yetiştiriciliği ilk kez entansif anlamda 60’lı yıllarda DÜÇ bünyesinde
ve üniversitelerin araştırma çiftliklerinde başlamıştır. DÜÇ’lerde kuluçkalık hindi
yumurtası üretilmiş, bu yumurtalardan elde edilen palazlar kırsal alanlarda
yaşayan ailelere ekonomik katkı sağlaması amacıyla bedelsiz olarak verilmiş veya
uygun ücretlerle satılmıştır. Bu palazlar yetiştiriciler tarafından ekstansif olarak
büyütülerek özellikle yılbaşı hindisi olarak satılmıştır. Hindi palazı üreten
DÜÇ’leri Kandıra, Bigadiç, Keskin, Yahyalı, Çorum, Kahramanmaraş, Ceylanpınar,
Malya, Gökhöyük’te faaliyet göstermiştir. Üretim Bronz ve yerli hindiler üzerine
gerçekleşmiştir. Bu üretimde amaç kırsal alanlara yan gelir sağlanması olarak
dönemin politikasında belirtilmiştir. Bu üretim desteği DÜÇ’lerin 2000 yılında AB
uyum yasalarının çıkarılmasıyla beraber üretimlerinin düşürülmesiyle azalmıştır.
Nihayet 2003 yılında özel sektörün yeterli üretimi yapmaya başlamasıyla beraber
misyonunu tamamladığı gerekçesiyle de kapatılmaları için karar alınmıştır. Bu
kuruluşlar kısa süreli olarak özel sektöre kiralanmış olsalar da bu çiftliklerdeki
hindi üretimleri 2006 yılında tamamen sona ermiştir. Böylece ülkede hindi
yetiştiriciliği ve hindi eti üretimi tamamıyla özel sektöre devredilmiştir.
Ülkede hindi eti üretiminde dönüm noktası 1995 yılında özel sektöre ait ilk
hindi eti üreten entegre firmanın Bolu’da kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Bu
firmanın kuruluşundan birkaç ay sonra özel sektöre ait ikinci bir firma daha İzmir
ili civarında bu üretime dahil olmuştur. Hindi yetiştiriciliği geçmişi daha eski
tarihlere dayanan tavuk yetiştiriciliğinin sağladığı bilgi ve barınak avantajıyla
hızlı ivmelenmiştir. Bu dönem içerisinde halihazırda kurulu olan etlik piliç
kümesleri küçük değişikliklerle hindi yetiştirmek için kullanılmıştır. Dolayısıyla
entansif hindi yetiştiriciliği ilk olarak tavukçuluğun da yoğun olarak yapıldığı
13
Bolu ve İzmir ili civarlarında faaliyete geçirilmiştir. Üretim tam dikey entegrasyon
şeklinde olup, sözleşmeli yetiştiricilik modeliyle süregelmiştir.
90’lı yıllarda herhangi bir entegrasyona bağlı olmadan ithal ettikleri
yumurtaları kuluçkahanelerinde palaz haline getirdikten sonra hindi palazı satışı
yapan kuruluşlar da üretime katılmıştır. Ancak bu kuruluşların kesimhaneleri
olmayıp, üretimin kesim aşamasında sıkıntılar yaşamasına da neden olmuşlardır.
Bu kuruluşlar DÜÇ’lerin açıkta kalan Pazar payını kısa bir süre için kullanmış,
ancak faaliyetleri 2000 yılında tamamen sona ermiştir.
Özellikle 1995 – 1997 yıllarında mevcut kümes ve barınaklar üretim için
kullanılırken, elde edilen hızlı üretim artışıyla birlikte son on yılda hindi
yetiştiriciliği amacıyla projeli olarak inşa edilen son derece modern, hijyenik ve
biyo-güvenlik standartları yüksek kümesler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ekstansif
üretimden entansif yetiştiriciliğe geçildikçe arka bahçe (backyard) hindi
yetiştiriciliği de giderek azalmıştır. Bu tip hindi yetiştiriciliği bugün 2005
yılındaki kuş gribi krizinin yaşanması ve Tarım Bakanlığı’nın ciddi politikalarının
da etkisiyle en düşük seviyelerine gerilemiştir. Günümüz itibarıyla üretimde
kullanılan kümeslerden hindi yetiştiriciliği amacıyla inşa edilmiş olan yapılar
toplam yetiştirilen hindilerin %25’ini barındırmaktadır. Bunlardan ayrı olarak
hindi yetiştiriciliğine uygun hale getirilen ve gerekli ekipman değişiklikleri
yapılmış olan etlik piliç üretimi için inşa edilmiş kümeslerde üretimin %65’i
gerçekleştirilmektedir. Üretimin kalan %10’luk payı da eski ancak hijyenik hale
getirilmiş kümeslerde gerçekleştirilmektedir.
Farklı yetiştiricilik sistemleri uygulanmaktadır. Bunlardan en yaygın olarak
kullanılanı hepsi içeri – hepsi dışarı (all-in, all-out) sistemidir. Bu sistemde
işletmedeki kümesler yakın aralıklarla, yaş farklılıkları en az olacak şekilde
doldurulmakta ve aynı şekilde yaş sırasına göre kesime alınmaktadır. Hindiler
kuluçka çıkışlarından kesime kadar aynı binada yetiştirilmektedir. Diğer bir
sistemde hindiler 6 haftalık yaşa kadar büyütme kümesinde bakılmakta, bu yaşa
ulaştıklarında işletme içerisindeki daha büyük bir kümese ya da semirtme
kümesleri olan yakın bir çiftliğe taşınmaktadırlar. Bu işletme alanının etkili
kullanımı için geliştirilmiş bir plan olup, işletme içerisinde farklı yaşlardan
hayvanların bulunmasına da neden olmaktadır.
Vet. Hek. Orhan BULUT
14
VETERİNER HEKİM ve GELECEĞE BAKIŞ
Veteriner Hekimliğin çalışma alanlarının çok geniş olduğunu hepimiz
biliyoruz.Çiftlik hayvanları, pet hekimliği, tavuk ve kanatlı hastalıkları,
egzotik hayvanlar, arı balık hastalıkları kısaca havada karada ve denizdeki
tüm hayvanlar veteriner hekimin ilgi alanına girmektedir. Gıda güvenliği,
çevre sağlığı, veteriner halk sağlığı, zoonozlar, ıslah, genetik, hayvan refahı
gibi değişik alanlarda bilgi ve yetki sahibi olarak diplomamızı aldıktan
sonra multi-disipliner bir yapı içerisinde etiğin de ön plana çıktığı uçsuz
bucaksız gibi görünen bir gelecek bizleri beklemekte.
Kamu, özel sektör , akademisyenlik, laboratuvar hekimliği ya da
mesleğin serbest icrasında bu kadar çeşitlilik içerisinde boğulmadan
çıkılması mümkün müdür?Gelecek için yapacağımız tercihlerde belirleyici
etmenler neler olmalıdır? Yaptığımız tercihlerdeki çalışmalarımızda
ideallerimizin önüne set çeken etkenler nelerdir? Bunlar aşılabilir mi?
Sizlere yapacağım bu sunumda değişik alanlarda çalışmanın ve uzun
yıllar meslek örgütümüzde başkanlık yapmış olmanın tecrübeleri ile
sizlerinde katkılarıyla interaktif bir şekilde değerlendireceğiz.
Öngörülerimizin herkese uygun bir reçete olmasını düşünmüyorum.
Geleceğe bakarken bu oturumda konuştuklarımız yalnızca ufkunuzu
açabilir, statik bir bakış açısı yerine diyalektik bir yaklaşım getirebilir.
Öngörülerin süzgeçten geçirilerek ya da geliştirilerek değerlendirilmesi
sizlere kalmıştır.
Vet. Hek. Muammer SAYGILI
15
FAKÜLTEDEKİ EĞİTİMİN SAHAYA YANSIMASI
Öğrenmek; yeni deneyimlerle hayatı yaşanabilir hale getirmek, yeni bakış açıları
kazanmak, yaşamak ve ilişki kurmaktır. Öğrenmenin faydaları ise kişiliğinizi
güçlendirmesi, kendinize güven duymanızı sağlaması, takdir ve hayranlık
uyandırmasıdır. Bu durum meslek hayatınızda başarıyı beraberinde getirmesi ile sonuç
verecektir.
Öğrenmek ve bilgiyi anlamlandırmak çok önemlidir. Çünkü bir şeyin size anlamsız
gelmesi, o şeyle ilişki kuramadığınızı gösterir. «Bu şeyi niye öğreniyorum, ne anlamı
var?» diye soruyorsanız bilgi ile ilişki kuramamışsınızdır. Oysa hayatın her anında
ihtiyacımız olan konu nasıl oluyor da bize anlamsız gelebiliyor. O zaman bilinç ön plana
çıkmalıdır. Bu durumda öğrenmeye karşı tutumunuzu değiştirmeniz gerekmektedir.
Öğrenmenin şartlarına bakıldığında öğrenilen konuların günlük hayatımızda
kullanılması, bu bilgiler ile yeni ilişkiler kurulmasının sağlaması, bilgileri kişiliğinizin ve
ilgilerinizin bir parçası haline getirmeniz, iyi hekimlik uygulamalarını hayata
geçirmelisiniz. Faydasız bir ilim kişiyi amacına taşımayacaktır.
Mesleki
Öğrenim;
her
türlü
teorik,
pratik
eğitim
ve
uygulamalar,
mevzuatlar(Kanun,Yönetmelik,Tamim vs.) uyulması zorunlu, herkese eşit serbesti ve
engeli koyan, ihlalinde cezai müeyyideleri olan, getirdiği ödevleri bilmek, uygulamak,
olması gerekli resmi iletişimi kurmak, iyi bir iletişimle kurumsal yapıyı işletmek, mesleki
teşkilatın bir parçası olmayı hayata geçirmek.
Saha uygulamalarında sorunların çok olmasının sebebi mesleki etiğin temel
sorununu, kavramını bilmememizden kaynaklanıyor. Sorunun çözümü yerine bir
parçası olunmaktadır. Doğru- yanlış, iyi – kötü, kabul edilir- kabul edilemez
kavramlarının özünü bilmek ve ona göre olması veya olmaması gerekenlere karar
vermek çok önemlidir. Mesleki değerlerimiz nelerdir, etik ve deontolojik kurallara
uygun olarak yaşayabilmek ve bir diploma ile elli yıl yerine mesleki eğitim ve gelişmeleri
yakından takip ederek bilgi ve uygulamaları güncellemek zorunluluğu unutulmamalıdır.
Özellikle veteriner hekimlikte sahada çalışmanın her aşamasında bunlar acil
ihtiyaçlardır.
Uygulanan teorik öğrenim, düşünsel öğrenim, ticari öğrenim ve güncel öğrenim hayat
boyu sürmez ise gelişim durur. Bu takdirde iyi hekimlik uygulamalarından bahsetmek
mümkün olmayacaktır. Aslında farklı olmak farklılıkları ve gelişimleri takip edip
kullanmaktır.
Hekim her şeyi bilmek zorunda değildir.Ama hekim neyi bilmediğini çok iyi bilmek
zorundadır.
Vet. Hek. Sebahattin YAZICI
16
KLİNİK YÖNETİMİ
Ülkemizde gerek beşeri hekimlikte, gerekse veteriner hekimlik yönünden
klinik yönetimi konusunda maalesef bilgi yönünden çok yetersiz. Ülkemiz
çok
iyi
hekimler
yetiştirememektedir.
yetiştirdiği
halde,
Fakültelerimizde
bu
iyi
klinik
konuda
işletmecileri
hiçbir
eğitim
verilmemekte ya da verilen eğitim yetersizdir. Dolayısıyla ne ciddi anlamda
sermaye birikimi oluşmakta ne de yaşam standartı yüksek bir meslek grubu
oluşmakta. Ülkemiz veteriner hekimlik ile ilgili her dalında gelişmiş
ülkelerin pazarı konumuna girmektedir. Ayrıca günümüzde ülkemizin
veteriner hekimlikle ilgili ihracatına baktığımız zaman yok denecek kadar
azdır.Mutlaka fakültelerde klinik yönetimi ile ilgili bir dersin konması ve
okutulması önem arz etmektedir.
Klinik yönetimi dersinde size iletişimden, muhasebeye, pazarlamadan
ticaretin tüm dallarını içeren birçok disiplinde bilgiler aktarılması şarttır.
Vet. Hek. Mustafa Yıldız
17
VETERİNER DİŞ HEKİMLİĞİ ve UZMANLAŞMANIN ARTILARI, EKSİLERİ
Bölüm 1
Veteriner diş hekimliği son 30 yıl içerisinde veteriner hekimliğin en hızlı ilerleyen ancak
bir o kadar da göz ardı edilen yan dallarındandır. Ülkemizde konu hakkında fakültelerimizin
örgün eğitimlerinde yeterince yer verilmediğinden, günümüzde pratisyen veteriner hekimler,
maalesef açıkça malpraktis olarak tanımlanabilecek uygulamalara imza atmaktadır. Ancak, konu
hakkında yeteri kadar aydınlatıldıklarında, bu hataların önemini kavrayıp tekerrürlerini
engellemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bizlerin yan dal olarak göz ardı ettiği konu,
beşeri hekimlikte ayrı bir fakültede öğretilmekte ve uygulanmaktayken; dünyada ağız
hastalıklarına yalnızca cerrahiden daha farklı bir açıdan bakılan bir çağda olduğumuzu kabul
etmeli ve vakit kaybetmeden küresel kalite hizmetlerinin standartlarını yakalamalıyız. Kendi
çıkarlarımızdan öte, hastalarımızın çıkarlarını gözetmek ve en sık sorun yaşatan hastalıklardan
olan periodontal hastalıkla savaşta bir adım öne geçmeliyiz. Bilinmeyenle ancak bilgi ile
savaşabiliriz.
Bölüm 2
Uzmanlık, akademik bir unvan olarak görülmesinin ötesinde, ülkemizde tek bir tez veya
doktora ile bu yolun tamamlanabileceği düşüncesi hakimdir. Gerçek uzmanlığın yıllar
süreceğinden bahsedecek değilim.
Söz konusu mevzu; Yurt dışında akademi ve kolejler ile yıllar süren eğitim ve talimin
ardından elde edilen ünvanlarla (diplomatlık veya fellowshiplik- Türkçe karşılığı bulunmaması
da ironiyi artırıyor- gibi), ülkemizdeki uzmanlık kavramının karıştırılmaması gerekliliğidir.
Bir klinisyen olarak tek bir konuya yönelmenin adına mecburen uzmanlık deme
zorunluluğunu her seferinde (yukarıda bahsetmiş olduğum ünvanlara olan saygımdan)
hissetsem de, ülkemiz koşul ve algılarını temel aldığımızda “uzman” kelimesi “konu hakkında
derin bilgi ve tecrübeye sahip” şeklinde tanımlanır.
Bu amaçla panelde; Bir pratisyen hekimin uzmanlığı tercih etme sebeplerinin neler
olduğunu, seçilen bu yolun artı ve eksilerini, tecrübelerim ve “uzman” meslektaşlarımın
görüşlerine dayanarak aktarmaya ve yeni ufuklar görmemizi sağlayacak kapılar aralamaya
çalışacağım.
Vet. Hek. Dr. Efe ONUR ( Çizmelikedi Veteriner Polikliniği), [email protected]
18
VETERİNER HEKİMLİKTE UZMANLAŞMA ve OFTALMOLOJİ ALANINDA
GELİŞMELER
Gelişim ve uzmanlaşma her meslek alanının tartışmasız gerçeğidir. Tıpkı insan
hekimliğinde olduğu gibi, veteriner hekimlikte de bilim ve teknolojinin gelişimine
paralel olarak büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu sunumda, ulusal veteriner
oftalmoloji birikimimize kısa bir perspektif bakışın ardından, ülkemizin ilk uzmanlık
kliniği özelliği taşıyan VETERİNER GÖZ MERKEZİ’ nin kuruluş amacı ve vizyonu
değerlendirilecektir. En özet haliyle kuruluş amacımız, hekimlik sanatı ile ileri
teknolojinin bir çatı altında toplanması ve hastalarımızın ihtiyacı olan göz sağlığı
hizmetinin karşılanmasıdır.
Ayrıca
göz gibi hassas ve özel bir organın hastalıklarında, erken tanı ve
zamanında etkin tedavi ile bir çok hasta iyileşebilmektedir. Ancak gözün bir yerinde
başlayan hastalık başka yerlerinde de patolojik değişimler yaratabilmekte ve problemler
zinciri oluşturabilmektedir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da bir çok göz
hastalığı
ağrılı
olabilmekte
ancak
bu
durumu
ve
şiddetini
hastalarımız
anlatamamaktadır. Söz gelimi gözde hafif ağrı ve bulanık görmeyle başlayan bir göz
hastalığını, hasta sahibi aylar sonra ilerledikten sonra fark edebilmektedir. Bu durumda
hasta sahibinin dikkati ve hekimin ilgisi son derece önem kazanmaktadır. Merkezimizin
vizyonu ilgi, bilgi ve teknolojimizi hastalarımızın hizmetine sunmanın yanı sıra, hasta
sahiplerimizin bilgilendirilmesi, meslektaşlarımızın desteklenmesi ve hasta, hasta sahibi,
hekim-uzman zincirinin eksiksiz tamamlanmasıdır.
Sadece oftalmoloji açısından değil, veteriner hekimlik mesleğinin gelişimi için,
akademisyen, klinisyen, meslek örgütleri ve öğrenim gören meslektaş adaylarımızın bir
bütün halinde vizyonumuza ışık tutacak çalışmalar yapması geleceği belirleyecek önemli
faktörlerden biridir.
Prof. Dr. Murat ŞAROĞLU
19
VETERİNER NÖROLOJİ
Her meslektaşımızın mezuniyetini takiben yüzleşeceği en büyük
problem tabii ki mesleki kalabalık sorunu. Birbirlerinin benzeri niteliklerle
mezun olan veteriner hekimlerin açtığı birbirlerine benzer özellikte
klinikler mesleki kalabalıktan maalesef çok yoğun bir şekilde etkileniyor.
Dar bir alana sıkışan meslektaşlarımız arasında mesleğimize zarar verecek
rekabet çekişmeleri oluşuyor. Bu durum hem hayvan sahipleri tarafından
kullanılıyor, hem de meslektaşlarımızı hasta kaybetme korkusuyla çeşitli
hatalar yapmaya sürüklüyor. Etik ve deontoloji kuralları çiğneniyor,
mesleki sorumluluklar göz ardı ediliyor, hayvanların hayatları riske atılıyor ,
hayvan refahı hiçe sayılıyor ve asgari ücret tarifeleri çiğneniyor. Kısacası
mesleğimiz rekabet denen bir çukurun içinde boğuluyor. Çünkü hangi
veteriner
hekimin,hangi
şartlarda,hangi
uygulamaları
yapabileceğini
düzenleyen herhangi bir çalışma yok. İşte bu ortamda mesleki kalabalık
sorunundan
sıyrılmanın
en
doğru
yolu
kendimizi
diğer
meslektaşlarımızdan ayırt edecek kazanımlar edinmek yani uzmanlaşmak,
branşlaşmak ve hatta mükemmelleşmek. Ben mezuniyetim sonrası cerrahi
anabilim dalında yaptığım doktoramı yeterli saymayarak uzmanlaşmak için
kendime “ortopedi travmatoloji ve nöroşirurji” dalını seçtim. Bu konuda
kendimi yetiştirebilmek için kitaplar, yayınlar takip ettim, yurt dışında
seminerlere,
kurslara
katıldım,
ilgili
departmanlarda
çalışmalarda
bulundum ve halen tüm bu mesleki çalışmalara aralıksız devam ediyorum.
İşte bu panelde siz genç meslektaşlarımla hem veteriner hekimliği
mesleğinde branşlaşmanın önemini tartışmaya hem de uzmanlaşma
yolunda yürüdüğüm yolu paylaşmaya çalışacağım.
Vet.Hek.Dr. Ateş BARUT
20
YABANİ HAYVANLARA MÜDAHALE VE İLK YARDIM
Türkiye farklı zoocoğrafik ve fitocoğrafik bölgelerin kesişim
noktasında bulunması nedeniyle küresel ölçekte çok önemli bir konuma
sahiptir. Bu biyolojik zenginlik içerisinde, nesli tehdit altındaki türlerin
sayısı da her geçen gün gelişen, değişen, dönüşen insan aktiviteleri ile
artmaktadır. Beslenme, üreme, kışlama gibi ihtiyaçlarını giderdiği yaşam
alanlarının daralması ile insanlarla karşı karşıya kalan yaban hayvanları, sık
sık rahatsız edilmekte, insanlar tarafından zarar verici, bilinçsiz savunma
tepkilerine maruz kalmaktadırlar.
Son yıllarda ülkemizde yaban hayata yönelik tehditlerin artması
yanında insanların konuya olan duyarlılığı ve ilgisi de artmaktadır. Bu
kapsamda her geçen gün hem Veteriner fakültelerine hem de Veteriner
kliniklerine daha fazla egzotik ve yabani hayvan getirilmektedir. Başta nesli
tükenme tehlikesi altında olan türler olmak üzere insan elinin uzandığı ve
kendisine direkt ya da dolaylı olarak zarar verdiği hayvanların her biri çok
değerlidir
ve
doğaya
geri
döndürülmek
üzere
tedavisi
ve
rehabilitasyonunun yapılması son derece gereklidir.
Bu kapsamda sunumumda yabani hayvanların tanımlanması, tutma,
zapt ve nakil yöntemleri, muayene yöntemleri, dehidrasyon ve sıvı tedavisi,
bandajlar, besleme ve rehabilitasyonları konularına kısaca değineceğim.
Vet. Hek. Ahmet Emre KÜTÜKÇÜ
21
TÜRKİYE ARICILIĞINDA VETERİNER HEKİMİN YERİ
Türkiye, 6 milyon kovan sayımı ile Çin’den sonra dünyada 2. sırada
koloniye sahip, dört mevsim arıcılık yapılan bir ülkedir. Dünya flora
çeşitliliğinin %72’sini Anadolu yaratır.
Türkiye, arı gen kaynağı olarak %22’sini Anadolu’da barındıran ve
yaşatan tek ülkedir.
Türkiye’nin 56.000 arıcı ve 90 bin ton bal üretimi ile dünya ülkeleri
arasında önemli bir yeri vardır. Bu kadar zenginlikleri bünyesinde yaşatan
bir ülke olarak ne yazık ki eğitim kurumlarımız, akademik çalışmaların ve
makalelerin dışında sektörün sorunlarına çözüm aramak, üretmek
noktasında arıcılarımız çok geride kalmıştır. Özellikleri arı hastalıkları
konusunda maalesef veteriner hekimlerimiz içinde özel çalışması olanların
dışında %100’e yakını arıcılarımıza hiçbir şey verememektedir. Neden
veremediğimizi sorguladığımızda Veteriner Hekimlerin arı sağlığı ders
saatinin yok denecek kadar az olduğunu, daha önce ise hiç olmadığını
biliyoruz. Şuanda görev yapan Veteriner Hekimlerimizin arı hastalıklarını
hiç tanımadığını, oysa resmiyette bu konularda üzerlerine sorumluluk alıp
evrak imzaladıkları halde içeriklerinden mahrumdurlar.
Dileğimiz odur ki üniversitelerde, özellikle Veteriner fakültelerinde
‘’Arı Hastalıkları’’ derslerinin sayısı mutlaka arttırılmalıdır.
Avni HALİLOĞLU
22
SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜNDE VETERİNER HEKİMİN ROLÜ
Su ürünleri sektörüne nasıl ve ne amaçla girdiğimi sizinle
paylaşacağım.Su
ürünleri
sektörü
hakkında
bilgileri
ve
detayları
konuşacağız.
Veteriner hekimliği eğitiminde su ürünlerine dair eksiklikler nelerdir,
su ürünleri sektörünün veteriner hekimlere bakışı nasıldır, veteriner
hekimlerin Türkiye’de su ürünleri sektöründeki yeri nedir, yaşayacağı
zorluklar ve kazanacağı avantajlar nelerdir ? Siz veteriner hekim
adaylarıyla bu sorulara cevaplar bulacağız.
Vet. Hek. Hüseyin Turgay İHTİYAROĞLU
23
TÜRK GIDA KODEKSİ ET ve ET ÜRÜNLERİ TEBLİĞİ
 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tartışmaya açtığı yeni Et ve
Et Ürünleri Tebliği hakkında genel bilgilendirme
 Kırmızı et sektörünün tebliğe bakış açısı
 Sultan Et’in 41 yıllık geçmişinden öne çıkan başlıklar
 Sultan Et’in üretim anlayışı ve insan sağlığını gözeten yönetim
politikası
Vet. Hek Mustafa BILIKÇI
24
TÜRKİYE SÜT SEKTÖRÜ
Türkiye’nin 2013 yılında 14,4 milyon sığır, 29,3 milyon koyun, 9,3 milyon keçi,
118 bin baş manda varlığı bulunmaktadır. Son yıllarda işletmelerdeki hayvan sayıları
giderek artmaya başlamış ve 25 baş ve üzeri hayvan barındıran işletmelerimizdeki
hayvanlarımız toplam sığır mevcudumuzun % 34,6’sini oluşturmaktadır. Bu hayvan
varlığımızdan elde edilen 18,2 milyon ton çiğ süt sütün %91,4‘ünü inek, %6’sını koyun,
%2,3’ünü keçi ve %0,3’ünü ise manda sütünden oluşmaktadır.Üretilen çiğ sütün %
43,56’sı süt birlikleri, damızlık sığır yetiştiricileri birliği, köy-kooperatifleri, tarımsal
kooperatifleri ve hayvancılık kooperatifleri vasıtasıyla ve işletmeler tarafından direkt
olarak süt işleme tesislerine pazarlanmaktadır. 1.298 bin ton içme sütü, 574 bin ton
peynir, 1.081 ton yoğurt, 560 bin ton ayran, 79 bin ton süt tozu, 41 bin ton tereyağı ve
330 bin ton dondurma üretilmektedir.
Türkiye 54 ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapmakta olup toplam ihraç
miktarı 282 milyon dolar, ithalatımız ise 144 milyon dolardır. Pazarlarımızı daha çok
Orta Doğu ülkeleri ile Türk Cumhuriyetleri oluşturmaktadır. ASÜD ’ün Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı önderliğinde yürüttüğü “Türkiye Süt ve Süt Ürünleri Sektörünün
AB Pazarına Girişinin Desteklenmesi Projesi’nin başarı ile sonuçlanması ile AB
ülkelerine de ülkemiz süt ve süt ürünü ihraç eder hale gelmiştir.
Süt sektöründeki başlıca sorunlarını süt işletmelerinin dağınık olması, kalite
düşüklüğü, fiyat istikrarsızlığı, yüksek maliyet, süt arz talep dengesizliği, kayıtdışılık,
bilgi eksikliği, hayvan hastalıkları olarak sıralamak mümkündür.Süt sektörümüzün ileri
seviyeye gelmesi için tüm paydaşların katılımı ile «SÜT EYLEM PLANI» hazırlanmalı ve
uygulanmalıdır.
Dr. İsmail MERT
ASÜD Genel Sekreteri
25
GIDA SEKTÖRÜNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Bundan kısa süre öncesine kadar insanoğlu, gıda konusunda pek duyarlı değildi. Fakat son
yıllarda, gıda güvenliği hakkında başlıklar gündemimizin ilk sırlarında yerini almaktadır. Sonuçta
her hafta insanı yedikleri konusunda kaygılandıracak yeni şeylerin gündeme taşındığı görülüyor.
Gün geçmiyor ki gıda ile ilgili kafa karıştırıcı bir haber ile karşılaşmayalım. Deli inek hastalığı,
genetik açıdan değiştirilmiş gıdalar, bozulmayan yoğurtlar ya da günde üç defa yumurtlayan
tavuklar.
İnanılmaz bir cehalet yaşamın her dalında toplumu pençesine aldı. Aslında bu
"bilgisizlik" anlamında bir cehalet değil. Tam tersine "öğrenilen" bir cehalet. Yani insanlar,
cahil olmayı ve cahilce davranmayı sonradan "eğitim alarak öğreniyorlar". Bu tip insanlar,
özellikle medya tarafından ayrıca, "saldırgan" olmaya özendirildiklerinden, bunların çoğu "hem
cahil hem saldırgan".Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda ve sosyal medyada yeme içme
üzerine yapılan haberler, programlar büyük ilgi ile izleniyor. Medya gıda güvenliği uzmanları ile
dolup taşıyor. Gün geçmiyor ki gıda ile ilgili yeni bir sansasyonel haber çıkmasın.Gıda terörü
nedeniyle ürünlere karşı oluşan güvensizlik bu ilgiyi daha da artırıyor. Ancak, yapılan
programlar, konuşmalar tüketicinin kafasını iyice karıştırıyor. İnsan doğru bildiğinden
şüpheleniyor. Herkes aynı soruyu soruyor: “Biz ne yiyeceğiz?” Tüketici şaşkın , kafası karışık…
Özetle, gıda konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Yazılanlara, söylenenlere ve
yaşananlara bakınca ne yiyeceğimizi değil, kafayı yemek üzereyiz.
Gıda ama zararsız, güvenli! Bu gün için acaba mümkün mü? Yoksa sadece bir hayal mi?
Bunun en samimi yanıtı ise “yediğimiz içtiğimiz hemen her şey zararlı maddelerden
tamamen arındırılmış değildir”, şeklinde olduğunu unutmayalım. Çünkü gıdalarımız, tarımda
kullanılan çok değişik ilaç, hormon, endüstrileşmenin getirdiği çevre kirliliği yüzünden yüzlerce
kimyasal madde ile kuşatılmış durumdadır. Ayrıca hatalı üretim teknikleri, zararlı
mikroorganizmalar gıdalarımızı sürekli tehdit etmektedir.
Ancak yinede hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayalım. Sloganımız güvenli gıda
tüketimine önem göstermek olmalıdır. Kaldı ki birey gıdasını kontrollü ve bilinçli şekilde seçer,
yiyeceği içeceği her şeyi akıllıca bilerek yer, bunu da hayatının doğal akışı içerisinde kendisi için
bir yaşam biçimi haline getirirse, sağlıklı beslenmede en önemli ilk adım atılmış olur.
Neler oluyor? Yediğimiz gıdalar güvenli mi? Sağlığımızı ve çevreyi korumak istiyorsak ne
yemeliyiz? Gıda hepimizin yaşamında merkezi bir işlev taşır. Dolayısıyla hepimizin güvensiz
gıdaya karşı ortak hareket etmesi kaçınılmazdır.
Bu noktada da Veteriner hekimlere önemli görevler düşmektedir. Veteriner hekimliğin
temel ilgi alanlarından birisi de kuşkusuz halk sağlığına yönelik sorumlulukları ve çalışmalarıdır.
Geçtiğimiz dönem içerisinde “Tek Dünya – Tek Sağlık” olarak ile ifade edilen bu kavram son
derece önemli ve güncel bir yaklaşım olarak karşımızda durmaktadır. Gıda güvenliğine ilişkin
mevcut durum lokal, bölgesel ve küresel bazda insan sağlığının güvence altına alınmasında;
hayvan sağlığının ve bunun önemli bir parçası olan gıda güvenliğinin büyük öneme sahip
olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Prof. Dr. Mustafa TAYAR
26
UZUN ZAMAN OLDU YOLLARDAYIZ, NİHAYET YOLUN SONU
GÖRÜNÜYOR! HEKİMLİKTE YOLUN SONU…
-Veteriner hekim ve hekimlik mesleği tanımı
-Veteriner Hekimliği mesleğinin gelişimi ve aşamaları
-Veteriner hekimliği eğitimi ve eğitimin klinik sahadaki yansımaları
-Hayvan sahipleri ve hayvanların bizden beklentileri
-Bizim durduğumuz nokta
-Sektörün flu gözüken resmi
-Sektörün gideceği yer
-Bu yolculukta bizim yanımıza almamız gerekenler
-Eğer biz hazır olarak bu yolculukta olursak; bu hazırlıkların bize,
sektöre, hastalarımıza ve ülke ekonomisine yansımaları
Tüm bunları ve detaylarını sizinle paylaşmak ümidiyle..
Vet. Hek. Hidayet ŞİMŞEK
27
VETERİNER HEKİMLİKTE KÖPEK DAVRANIŞLARI EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
VETERİNER HEKİMLER ANDI
Veteriner Hekimliği Mesleğinin Üyeleri Arasına Katıldığım Şu Andan
Başlayarak
Yaşamımı İnsanlık Yoluna Adayacağıma,
Meslek Sahibi Olmamda Emeği Geçenlere Saygı ve Minnettarlığımı
Koruyacağıma,
Sanatımı Doğrulukla Yapacağıma,
Mesleğimin Onurunu Koruyacağıma,
Mesleğimin Dünya Çapında Geliştirilmesini Hedefleyeceğime,
Bu Amaçla Meslektaşlarımla Tam Bir Anlayış ve İşbirliği İçinde
Çalışacağıma,
Hayvan ve İnsan Sağlığına Çağdaş Anlamda Hizmet Sunmayı İlke
Edineceğime,
Çevrenin Korunması ve Olanaklarından Tüm Canlıların Yararlanması İçin
Çaba Harcayacağıma,
Hasta Sahiplerinin Duygu ve Düşüncelerine Saygı Duyacağıma,
Mesleki Bilgimin Gereğini Yaparken Sosyal, Siyasal ve İnanç Farklılığı
Gözetmeyeceğime,
Sanatımı Uygularken Öğreneceğim Sırları Açıklamayacağıma,
Bilimsel Yöntemlerden Sapmadan, Deontolojik Kurallara Uyarak ve Etik
İlkeleri Gözeterek Mesleğimi İcra Edeceğime;
İNSANLIĞIN DEĞERLERİ, BİLİMİN GERÇEĞİ VE MESLEĞİMİN ONURU
ÖNÜNDE ŞEREF SÖZÜ VERİR, ANT İÇERİM.
28
VETERİNER HEKİMLİKTE KÖPEK DAVRANIŞLARI EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
Köpekler çok uzun yıllardan beri insanların koruyucusu ve arkadaşı
olmuştur. Hatta bilinen odur ki köpek insanların en sadık dostudur ve
gelecekte de öyle olacaktır. Peki biz bu dostlarımızın davranışlarını
anlayabiliyor muyuz? Bize hangi davranışlarıyla ne anlatmak istiyorlar?
Dostlarımızla iletişim kurabilmek ve onları eğitebilmek için öncelikle
onların davranışlarını bilmeliyiz. Örneğin köpek eğitimi, davranış bilgisiyle
mümkündür. Ancak Köpeğinizin davranışlarını ne kadar öğrenirseniz
öğrenin köpek eğitimine bilimsel yaklaşım ve davranış problemlerinin
rehabilitasyonu veteriner hekimler olmadan ilerleyemez.
Kinoloji olgusunda veteriner hekimlerin rolü nedir, köpeklerde
Davranış, Eğitim ve Kinoloji konularında veteriner öğrenci topluluklarının
kurulması ve organizasyonu nasıl olmalı ve neler gerekli, iş köpeklerinin
insan hayatındaki yeri ve önemi nedir sorularını birlikte cevaplandıracağız.
Akut K-9 Ankara Köpekli Arama Birimi’nin Faaliyetleri nelerdir neler
yaparlar birlikte konuşacağız.
Van-Erciş Depremi’nde köpekli birimin operasyon başarılarını
göreceğiz.
Vet. Hek. Tarkan ÖZVARDAR
29

Benzer belgeler