İnovita, laboratuar teknolojilerinde 2011 yılının en iyi 10
Transkript
İnovita, laboratuar teknolojilerinde 2011 yılının en iyi 10
İnovita, laboratuar teknolojilerinde 2011 yılının en iyi 10 inovasyonunu sizlere duyuruyor. Yararlanılan kaynak: The Scientist | January 1, 2012 istockphoto.com, Jyväskylä, Keski-Suomi Evet aşağıda sıraladığımız bu inovasyon ülkemizden çıkmadı, ancak İnovita gelecek 10 yılda 10 inovasyona yol açacak Türk Bilim Adamına ortam sağlayacak ve destek olacak. İnovasyon-1 Aydoğan Özcan, cep telefonunu mercek kullanmayan bir cep mikroskobuna çevirdi. Malarya ya da diğer kan ile taşınan hastalıkların teşhisi önceden hücrelerin lam ile kocaman ve maliyeti yüksek, aynı zamanda lokasyon belirlemede zayıflamalara yol açan mikroskoplar gerektiriyordu. LUCAS (Lensless, Ultra-wide-field Cell monitoring Array platform based on Shadow imaging), kullanımı kolay, cep boyutunda 50g ağırlığında pahalı olmayan, satışa hazır ve cep telefonuna monte edilebilen bu holografik mikroskop hastalık teşhislerinde gelişmekte olan ülkeler için idealdir. “Kaynakların kısıtlı olduğu alanlarda tüm bu testleri yönetecek, hastane ya da başka altyapı tesisleri bulunmayan yerlerde, eğer mikroskobu basitleştirirseniz gerçekten büyük bir etki yaratırsınız” diyor mikroskobun mucidi Kaliforniya Üniversitesi’nden elektrik mühendisi Aydoğan Özcan. 10 dolar kadar az bir fiyata mal edilebilen LUCAS, hücreleri pahalı olmayan bir ışık yayan diyot ile aydınlatıyor, oluşturdukları gölgeleri yakalıyor ve sonra görüntüyü uzaktan bir bilgisayarda yapılan algoritma ile yeniden oluşturuyor ve proses ediyor. Yarı saydam hücreler, malarya paraziti taşıyıp taşımadığı gibi hücrenin iç özelliklerini gösteren “dokunmuş” gölgeler oluşturuyor. Bu mikroskop, mikrometrenin altında rezolüsyona sahip fakat çok büyük alanları görüntüleyebilir diyor Özcan. Ve telefon ağı her yerde bulunabildiği için, görüntüyü proses etmek için“Africa’nın bir köyünde bile LA’deki bir süper bilgisayar ile iletişim kurabilirsiniz” diye ekliyor. Gelecek yıl, Karin Nielsen, UCLA’de enfeksiyon hastalıkları pediyatristi, eski moda mikroskoplar ile bu taşınabilir mikroskobun malarya teşhisinde kabiliyetlerini karşılaştırmak için Amazon’a gitme girişiminde bulunacak. Nielson ayrıca, mikroskobun anemi, düşük beyaz kan hücre sayısı ve dışkıda bağırsak paraziti teşhisi kabiliyetini de test ediyor. İnovasyon-2 BioFLECT, Canlı deney hayvanlarında floresanla işaretli hücreleri 3 boyutlu gösteren bir görüntü yöntemi buldu. Yaşam bilimleri topluluğu, özellikle ilaç geliştirme dünyası in vivo optik görüntülemeyi önemli bir araştırma aracı olarak ele almaktadır. Fakat, optik görüntüleyiciler genellikle ışık kaynağını hayvanın tek tarafından tek bir kamera ya da tek bir detektör kullanırlar bu da floresan etiketin yerinin ve miktarının belirlenmesini zorlaştırır. Geçen Eylül’de Bioscan, floresan markırların 3 boyutlu taramasını yapabilmek için 48 detektörlü, dönen bir halka kullanan, ilk 360 derece optik görüntüleyici olan BioFLECT’i sunmuşlardır. BioFLECT’de kullanılan yazılımın geliştirilmesinde yardımcı olan, Kolombiya Üniversitesi’nden fizikçi Alex Klose, “Eğer şu an ticari bir optik görüntüleme sistemini kullanacak olsam, bu görüntülerin hayvanın sadece tek yanından alınmasıyla ilgili problemlerim olurdu” şeklinde konuşuyor. “BioFLECT hayvanı her yönden tamamen tarayan bir sistem ve bu, bana optik imgeler inşa etmemde çok daha fazla data veriyor”. 4 lazer (floresan molekülleri aktive etmek için), 4 filtre (sadece belli dalga boyunda yayılan ışığı ölçmek için) içeren standart paket bioFLECT 400, 295.000 dolara satılıyor fakat makine 12 farklı lazer be 16 faklı filtre ile donatılabiliyor. “Belli dalga boyundaki bazı kanser hücrelerini etiketlemek isteyebilirsiniz ve daha sonra, başka bir dalga boyunda ikili etiketlediğiniz bazı terapileri enjekte etmek isteyebilirsiniz” diyor Bioscan’in projedeki yönetici görüntüleme araştırmacısı James Masciotti. İnovasyon-3 FilmArray system, film üzerinde çok hızlı ve ucuz bir PZR geliştirdi Idaho Teknoloji Ink.’da yönetici olan Mark Poritz, şirketin FilmArray sistemini hasta örneklerinde patojenik suşların tespitinde kullanmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek istediğinde, bu makinesi 9 yıllıktı. Makine, başarılı bir şekilde, PZR reaksiyon torbasını rehidrate etti ve reaksiyon başlamadan ve 50.000 dolarlık makinenin içine torbayı koymadan önce, hazırlamış olduğu örneği enjekte etti. 1 saat sonra, sonuçlar hazırdı. FilmArray sistemi, patojen tespitini basit, doğru ve hızlı yapmak üzere tasarlanmıştır. Tampa Genel Hastanesi’nde moleküler teşhis bölümünde yönetici olan Ray Widen’ göre, tek yaptığı buydu. Widen, organ transplantasyonu öncesi ve sonrasında hastalardan alından bronşiyal ve nazal örnekleri alınmasının ve grip, solunum sinsityum virüsü (RSV) ve parainfluenza virüsü için ayrı PZR reaksiyonlarının yapılmasının 340 dolara mal olduğunu söylüyor. Her bir FilmArray torbası üzerinde, birçok iç içe geçmiş PZR reaksiyonları olduğundan, tek bir çalıştırma ile tüm patojenlerin ve diğerlerinin tespitinin 150 dolardan daha aza mal olacağını açıklıyor Widen. Ayrıca, FilmArray rekasiyonu, eğitilmiş bir teknisyen gerektirmiyor ve 5-6 saat süren normal gerçek zamanlı PZR yerine yalnızca 1 saat alıyor. Tüm bu örnek hazırlama ve DNA saflaştırma aşamaları FilmArray torbasında ayrı bölmelerde yapılıyor. Bu günlerde, Idaho Teknoloji teşhiste kullanımı için yalnızca RSV, Rinovirüs ve birçok grip virüsü de dahil 15 patojeni tespit edebilen solunum paneli olan yalnızca bir FilmArray testi için FDA’dan onay almıştır. Fakat şirket kan ile taşınan bakteriler için, yaygın mantar patojenleri için, E. Coli’nin enterohemorrhagic suşu (EHEC) da dahil mide-bağırsak patojenleri için, cinsel yolla bulaşan hastalıklar paneli ve biyotehlike paneli geliştiriyor. İnovasyon-4 CyTOF, Tek-Hücre Kütle Sitometrisini gelişitirdi DVS Bilimler’in teknoloji şefi Scott Tanner, Stanford Üniversitesi’nden Garry Nolan’a kendi tasarladığı yeni kütle spektrometresini tartışmak için ulaştığında, Nolan bunun bir diğer satış konuşması olacağını düşünmüştü. Fakat çok geçmeden, Nolan mest olmuştu. “Eğer haklıysa, bu çığır açan bir olay” diye düşünmeye devam eder. Tanner’in fikri, bir çeşit tüyleri diken diken eden bir olay gibiydi. Tanner’in anlattığı, CyTOF adlı alet, hücreyi sadece tanımlayan değil fonksiyonunu da gösteren, araştırmacıların molekül hakkındaki verilerini bireysel hücrelerin içinde ya da yüzeyinde, besleyen bir çeşit kütle spektrometresi. İstenilen bir moleküle spesifik antibadilere, kütle-spec-tespit edilebilir sabit izotopların bağlanmasıyla, araştırmacılar kütle-spec analizinin hızını ve spesifitesini hangi yolun tek bir hücrenin “omik” görüntüsünü verdiğine göre kullanabilir. Omiklerin çoğu, alt popülasyonlarda ya da bireysel hücrelerde ince farklılıkları belirsizleştirerek büyük bir popülasyonun ortalamasını alarak analiz yapmaktadır. “Tüm immün sisteme tek seferde bakabileceğimizi gördüm ve yaptığı biyolojiydi“ diyor Nolan. Nolan, yaklaşık 600.000 dolar maliyetindeki bu makineyi geniş bir immün-hücre gelişimsel aşamalarını ve sinyal cevaplarını, daha iyi izah etmek için bu hücre tipleriyle çalışan immünolojistler için bir kaynak oluşturmak üzere kullanmıştır. Bazı yeni bulguları da gösteren sonuçlar, son günlerde Science dergisinde yayınlandı (332:687-96, 2011). Nolan, bireysel kanser kök hücrelerinde zayıflığı yakalamak için satın aldığı 2 makineyi bu küçük alt popülasyonu hedefleyen ilaçlar geliştirebilme umuduyla kullanmayı planlıyor. Daha geniş hücre popülasyonları için uygulanmış olduğundan “birçok çok iyi ilaç su banyosuyla birlikte çöpe atıldı” diyor Nolan. İnovasyon-5 Kalifornia Üniversitesi Dünyanın rezolüsyonu en yüksek N-SIM Mikroskobunu üretti 2000 yılında yapılandırılmış aydınlatma mikroskobunun (SIM) icadında Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’dan araştırmacılar yüksek rezolüsyon optik görüntülemede normal mikroskopların 200-250 nm’den düşük rezolüsyon elde etmelerini engelleyen kırınım bariyerini kırarak devrim yapmışlardır. Farklı açılardan gelen örnek ışığın obje üzerinde parlaması ve daha sonra bilgisayar algoritmalarını kullanarak dağınık örneklerden elde edilen bilgiyi yüksek çözünürlükte görüntüye dönüştürmeyi içeren bu teknolojide, uygun optiklerin kullanılmasıyla rezolüsyonu ikiye katlamak mümkündür. Nikon, bu başarıyı dikkate aldı ve pazardaki en hızlı ve en güçlü rezolüsyona sahip optik mikroskobu olan N-SIM Süper Rezolüsyon Mikroskobunu üretmek üzere, SIM teknolojisi ile işbirliğine girdi. 2010 baharında anons edilen ve 2011 yılında piyasaya sürülen N-SIM mikroskobu, 85-110 nm arasında uzaysal rezolüsyon, kare başında 600 milisaniye geçici rezolüsyon sağlıyor böylece hareketli, canlı hücrelerin görüntülenmesine izin veriyor. “N-SIM teknolojisi, araştırmacıların floresan etiketli proteinlerin moleküler spesifitesi ile rezolüsyondaki önemli gelişmeyi kombine etmelerine olanak sağlıyor” diye açıklıyor Nikon’da süper rezolüsyon sistemi ürün yöneticisi Christopher O’Connell ve ekliyor “kırınım nedeniyle engellenen ince yapısal detayların gözlenmesine de izin veriyor”. Toplamda 600.000 dolara “tamamıyla kullanıma hazır bir sisteme sahip olmanız için gerekli her şeyi” satın alabilirsiniz diyor O’Connell. Bu, yazılımı, lensleri, filtreleri, yüksek duyarlılıkta kamerayı, floresan mikroskop için 2 laseri (5’e kadar çıkartılabilir) ve “mikroskobun üzerinde duracağı masayı” kapsıyor. Ne var ki, sistem, konfokal mikroskop ya da Nikon’un STochastic Optik Rekonstrüksiyon Mikroskobu (N-STORM) gibi diğer teknolojilerle kombinasyonuna izin verecek derecede modüler diye ekliyor O’Connell, İnovasyon-6 RainDance Technologies Dünyanın en hızlı DNA dizileme aletini yaptı.“ThunderStorm” RainDance Teknolojiler’in ürettiği DNA sekansı için ThunderStorm Sistemi, şirketin popüler yeni-jenerasyon RDT1000 modelinin en yeni tekrarıdır. Diğer PZR ile zenginleştirilmiş sistemler araştırmacılara 100 gen bölgesini işlemeye izin verirken, ThunderStor bir örnek için 20.000’e kadar gen bölgesinin sekanslanmasına imkan sağlıyor. ThunderStor, DNA’yı küçük damlacıklar içerisinde izole ediyor, “tipik bir PZR cihazında kullandığınız reaksiyon hacminin birkaç milyon kat daha küçüğü” diyor RainDance Pazarlama Ofisi Şefi Andy Watson. Bu da, Thunderstorm’un klasik PZR’da kullanmak için gerekli olan miktar ile 96 örnek işleyebilmesini mümkün kılıyor. Ek bir avantaj olarak, tamamen otomatik olan bu sistem bir “yükle ve ayrıl sistemi”. Elle yapılan PZR’da olduğu gibi kullanıcı odaklı olmadığından, “size aynı sonucu her seferde elde edi-ebileceğinizin güvenini veriyor” diyor İngiliz Kolombiya Kanser Ajansı proje yürütücüsü Rob Kirkpatrick. Bu ürün, büyük genom boyutunda binlerce örneğin olduğu ve araştırmacıların ilgilendikleri bölgenin hedeflenmesi için tam sekanslara ihtiyaç duyguğu ortaklık çalışmaları için idealdir, diyor Watson. ThunderStorm’un ayrıca BC Kanser Ajansı’ndaki gibi tümor hücrelerinde kansere neden olan düzinelerce mutasyonun tanımlanması üzerine çalışan araştırmacılara, mutasyon hücrelerde % 1 mi yoksa 100 mü oranında bulunuyor diye tanımlamaya imkan sağlayan bir “derin-sekanslama modu” var diye ekliyor Watson. Bu sistem yaklaşıl 295.000 dolar maliyetinde ve her örnek yaklaşık 100 dolar ile 200 dolar arasında bütçe kullanıyor. Watson, ne kadar satmış olduklarını açıklamıyor fakat ürünün ilaç şirketleri ve büyük miktarda genetik görüntüleme yapan merkezler için amalandığını söylüyor. İnovasyon-7 M2 Compact MRI System, rezolüsyonu çok yüksek taşınabilir bir Mini MRI yaptı Bir manyetiz rezonan görüntüleme (MRI) makinesine sahip olmak, onun için düzenlenmiş bir lead-lined odaya, bir soğutma sistemi, uzman operatörler ve birkaç milyon dolar gerektirir. Şimdi ise, tek ihtiyacınız 1 metrekarelik bir alan ve 500.000 dolar. Yeni M2 kompakt MRI sistemini yapan, Aspect Görüntüleme’den (Aspect Imaging) Rob Sandler “Rolls-Royce’u aldık ve nu mümkün olduğu kadar basitleştirdik” şeklinde konuşuyor. “Özel bir oda gerektirmiyor, soğutma gerektirmiyor” diye de ekliyor Sandler. “Sadece fişe takıyorsunuz ve o çalışmaya başlıyor”. Kendi lead-lined sistemine sahip olması, M2’nin standart laboratuarda kullanılabileceği ve kredi kartı silme, saatleri parçalama ve tıbbi aletlere zarar verme gibi büyük MRI makinelerinin etkilerinden uzak durduğu olduğu anlamına geliyor. “iPhone ve cüzdanınız makinenin üstüne koyabilirsiniz, hiçbir aletin hiçbir etkisi olmayacaktır” diyor, Dallas’taki UT Southwestern Tıp Merkezi’nden Bob Lenkinski. Lenkinski, şu ana kadar farede prostat kanserini görüntülemek için 20 M2’den birini kullanmış. “Güvenlik ya da başka bir şey için edişelenmenize gerek yok, bu büyük fark yaratıyor” diyor Lenkinski. Lenkinski, elde ettiği görüntüleri, pozitron emisyon tomografi makinesi ile elde edilen görüntülerle üst üste getiriyor. M2 cihazını lmadan önce bunu yapmak zordu çünkü kullandığı MRI makinesi birkaç kat uzağındaydı. Şimdi ise, laboratuarında her iki makine de yanyan bulunuyor. M2, 1 Tesle magnet kullanıyor. Büyük boyuttaki MRI cihazları ise 7-11 Tesla arası bir magnet kullanmakta. Bazı görüntüleme teknikleri için MRI daha yüksek rezolüsyonda görüntüler verse de, uygulamaların % 70-80’i için M2’nin rezolüsyonu maliyet ve komplekslik göz önünde bulundurulduğunda, kıyaslanabilir oluyor. İnovasyon-8 Dimesimeter ilk sirkadyan saati yaptı Onu bileklik, rozet, kolye ucu, gömlek ya da şapkanıza broş olarak takabilirsiniz, Dimesimeter son modaya uygun değil ancak araştırmacılara sirkadyan ritmin bozulmasının insan fizyolojisi, davranışı ve hastalığını nasıl etkilediğini anlamasını sağlıyor. Aydınlatma Araştırma Merkezi (Lighting Research Center), Rensselaer Polytechnic Institute’den bir bilim adamı tarafından geliştirilen, batarya ile çalışan ve 10 sent boyutunda olan bu Dimesimeter optik sensörler ve onu giyen kişinin maruz kaldığı ışığı ve aktivitesini ölçen akselometre içeriyor. Bu alet, verileri kablosuz olarak bilgisayara bağlı olan bir docking istasyonuna iletiyor. “Biyoloji her aşamada sirkadyan ritimlerle yürütülüyor” diyor 100 dolar maliyetindeki bu aleti geliştiren araştırmacılardan biri olan ve Aydınlatma Araştırma Merkezi’nin (Lighting Research Center) yöneticisi olan Mark Rea. “İnsanlrın maruz kaldığı ışığın miktarını belirleyerek, birçok hastalığın iç yüzünü anlamak üzerei yeni görüşler elde ediyoruz.” diyor Rea ve Aydınlatma Araştırma Merkezi’nde Işık ve Sağlık Programı yöneticisi, Alzheimer hastalarında uyku verimini artırmak için gerekli optimum ev aydınlatma koşulları araştırmasında Dimesimetreyi kullanan Mariana Figueiro. Dimesimetrenin optik tasarımı, deneğin maruz kaldığı ışık miktarını ölçen kırmızı, yeşil ve mavi dedektörlerden oluşuyor. Proses sonrası boyunca, araştırmacılar göze giren sirkadyan ışık (biyolojik saati ayarlayan ışık) miktarını belirleyebilir. “Bu alet, optik sistemi ve sirkadyan sistemi etkileyen ışığı ölçen, türünün ilk ve tek örneğidir” diyor Figueiro. Alet Haziran, 2011’de piyasaya girmesinden beri, dünya çapında 300’den fazla birimde yayıldı. Yerleşik hafıza kapasitesi, 33 güne kadar, logging zaman aralıklarına bağlı olarak verinin devamlı olarak kaydedilmesine izin veriyor. Alet, bir epoksi tabaka ile kapatıldığından, batarya ömrü aletin ömrünü çalışırken en az 10 haftaya, hazırda beklemede ise 1 yıla sınırlıyor İnovasyon-9 LAESI, Kütle spektrofotometresine tek adımda örnek hazırlayan bir sistem geliştirdi Bir malzemeyı kütle spektrofotometresi ile analizi için hazırlamak üzere, George Washington Üniversitesi’nden kimyager Akos Vertes Protea Biosciences, Inc. LAESI (Laser Ablation Electrospray Ionization) DP-1000 System adlı sistemi geliştirdi. Bu sistem, hayvan ve bitki hücrelerinde olduğu gibi doğla olarak su içeren ya da deneyi yapan kişi tarafından su eklenen herhangi bir biyolojik örneği kullanbilmektedir. Örnek, ilk olarak orta derecede dalga boyu 2,940 nm olan lazer ışınına tabi tutulur. Bu dalga boyu, O-H bağının su içerisinde titreşimine yol açacak frekansa denk gelmektedir. Sonuç olarak, “küçük bir volkanik patlama” yaratmaktadır diyor Protea Chief Science çalışanı Matthew Powell ve ekliyor “ve bu kraterin içinde havaya atılan her şey”, derhal gaza çevriliyor. Buharlaşan biyomoleküller, bileşenlere bir yük ekleyen ve su damlacıkları içerisinde çözünmesini sağlayarak normal kütle spektrometresi ile tanımlanabilecek duruma getiren yüksek voltaj elektrosprey bulutu ile kesişiyor. Protea’da kıdemli bilim adamı olan Brent Reschke, bu teknolojiyi bitki yapraklarının kimyasal mührünü, çiçek taçyapraklarını ve fareden donmuş organ dokularını tanımlamak için bu teknolojiyi kullanmakta. Şu anda, Batı Virginia Üniversitesi’nden (WVU) araştırmacılarla, insan derisinin donmuş örnekleri ile çalışmak için işbirliği içerisinde “nihai hedef deri kanserinin haritasını çıkarmak” diye de ekliyor. Bir diğer Protea kıdemli bilim adamı Callee Walsh da WVU ile lösemi hücrelerinde kemoterapiye dirençlilikle ilişkili biyomarkırları tanımlamak üzere işbirliği içerisinde. Walsh, Chicago’da Nisan ayında yapılacak olan Amerikan Kanser Araştırması Derneği (American Association for Cancer Research) Toplantısı’nda sonuçları sunmayı planlıyor. “LAESI ile çok az örnek hazırlama işlemi gerekli” diyor. “Geleneksel yöntemlerle böyle bir deney günler alabilirken, LAESI ile sadece birkaç saat gerekli” diye ekliyor. Şu ana kadar, bu teknoloji Thermo ve Waters adlı iki satıcının spektrometresi ile uyumlu. Protea ise AB Sciex ile kütle spektrometresi ile integrasyon kiti geliştirmek üzere çalışıyor. Yazılım ve integrasyon kitinin şu anki fiyatı 240.000 dolar. Protea, bu 3 ay içinde, ilk kargosunu alıcılara göndermeyi planlıyor. İnovasyon-10 SR GSD Microscopy System, floresan mikroskobunda super rezolüsyonu elde edecek sistemler geliştirdi Birkaç yıl önce, yeni bir süper-rezolüsyon tekniği, kırınım limitini ( 2 cismin ayrı ayrı görünebilmesi için gerekli en düşük mesafe) 200-250 nm’ye kırarak floresan mikroskobunun rezolüsyonunu onlarca kat artırmıştır. Ancak Leica Microsystems’den Chris Vega bu yöntemin iki eksikliğinden şöyle bahsediyor: özel floresan etiketlere olan gereksinim ve görüntü elde edilmesi esnasında bir kaymanın meydana gelmesi. Her iki sorunun da bu yılın 10 inovasyonu listemizde son sırada yer alan yeni Leica SR GSD adlı mikroskopta üstesinden gelinmiştir. Standart bir floresan mikroskop için, 200 nm’den daha düşük mesafede olan cisimleri analiz etmek, yaydıkları ışık dalgalarının çakışmasından dolayı mümkün değildir. Süper-rezolüsyon mikroskobu bu sorunun üstesinden, belirli bir zamanda görüş alanında rastgele seçilen birkaç molekülü ışıklandırarak ve bu prosesi tüm moleüküller ışıklandırılıp görüntü elde edilene kadar binlerce kez tekrar ederek gelmiştir. Komşu objelerin aynı anda ışıklandırılma olasılığı düşük olduğundan bunlar ayrı olarak gözlenebilir. Rastgele ışıklandırma stratejisinde özel fotoaktif etiketlere ihtiyaç varken, SR GSD yönteminde standart floresan etiketler yüksek güçlü lazer ile uyarılır bu da onların rastgele olarak karanlık konuma geşiçlerine neden olur. Bu sistemlerden birine sahip olan, Almanya’da bulunan Marburg kentinedeki Philipps-Üniversitesi’nden Ralf Jacob “GSD bize klasik epifloersan için kullandığımız floresan ALEXA boyalarını ve antibadileri kullanmamıza izin veriyor” şeklinde konuşuyor ve “Bu büyük bi avantaj” diye ekliyor. İkinci problem olan kaymanın üstesinden gelmek içinse Leice Suppressed Motion (Baskılanmış Hareket) anlamında gelen SuMo adlı bir iskele geliştirdi. “Bu iskele objenin üzerine ikisinin uzaysal dizilimini koruyacak şekilde monte edilmiştir” diye açıklıyor Vega. Bu iskele ayrıca bir kendini düzeltme mekanizmasına da sahip. Her iki çözümde de “süper rezolüsyonu ulaşılabilir ve araştırmacılar için kullanımını kolay kılmak” amaçlanmıştır diyor Vega. Sistemin ne kadara mal olduğunu göstermekten kaçınıyor.