İnovita, laboratuar teknolojilerinde 2011 yılının en iyi 10

Transkript

İnovita, laboratuar teknolojilerinde 2011 yılının en iyi 10
İnovita, laboratuar teknolojilerinde
2011 yılının en iyi 10 inovasyonunu
sizlere duyuruyor.
Yararlanılan kaynak: The Scientist | January 1, 2012
istockphoto.com, Jyväskylä, Keski-Suomi
Evet aşağıda sıraladığımız bu inovasyon ülkemizden çıkmadı, ancak İnovita gelecek 10 yılda
10 inovasyona yol açacak Türk Bilim Adamına ortam sağlayacak ve destek olacak.
İnovasyon-1
Aydoğan Özcan, cep telefonunu mercek kullanmayan bir cep mikroskobuna çevirdi.
Malarya ya da diğer kan ile taşınan hastalıkların teşhisi önceden hücrelerin lam ile kocaman
ve maliyeti yüksek, aynı zamanda lokasyon belirlemede zayıflamalara yol açan mikroskoplar
gerektiriyordu. LUCAS (Lensless, Ultra-wide-field Cell monitoring Array platform based on
Shadow imaging), kullanımı kolay, cep boyutunda 50g ağırlığında pahalı olmayan, satışa
hazır ve cep telefonuna monte edilebilen bu holografik mikroskop hastalık teşhislerinde
gelişmekte olan ülkeler için idealdir.
“Kaynakların kısıtlı olduğu alanlarda tüm bu testleri yönetecek, hastane ya da başka altyapı
tesisleri bulunmayan yerlerde, eğer mikroskobu basitleştirirseniz gerçekten büyük bir etki
yaratırsınız” diyor mikroskobun mucidi Kaliforniya Üniversitesi’nden elektrik mühendisi
Aydoğan Özcan.
10 dolar kadar az bir fiyata mal edilebilen LUCAS, hücreleri pahalı olmayan bir ışık yayan
diyot ile aydınlatıyor, oluşturdukları gölgeleri yakalıyor ve sonra görüntüyü uzaktan bir
bilgisayarda yapılan algoritma ile yeniden oluşturuyor ve proses ediyor. Yarı saydam
hücreler, malarya paraziti taşıyıp taşımadığı gibi hücrenin iç özelliklerini gösteren
“dokunmuş” gölgeler oluşturuyor. Bu mikroskop, mikrometrenin altında rezolüsyona sahip
fakat çok büyük alanları görüntüleyebilir diyor Özcan. Ve telefon ağı her yerde bulunabildiği
için, görüntüyü proses etmek için“Africa’nın bir köyünde bile LA’deki bir süper bilgisayar ile
iletişim kurabilirsiniz” diye ekliyor.
Gelecek yıl, Karin Nielsen, UCLA’de enfeksiyon hastalıkları pediyatristi, eski moda
mikroskoplar ile bu taşınabilir mikroskobun malarya teşhisinde kabiliyetlerini karşılaştırmak
için Amazon’a gitme girişiminde bulunacak. Nielson ayrıca, mikroskobun anemi, düşük
beyaz kan hücre sayısı ve dışkıda bağırsak paraziti teşhisi kabiliyetini de test ediyor.
İnovasyon-2
BioFLECT, Canlı deney hayvanlarında floresanla işaretli hücreleri 3 boyutlu gösteren
bir görüntü yöntemi buldu.
Yaşam bilimleri topluluğu, özellikle ilaç geliştirme dünyası in vivo optik görüntülemeyi
önemli bir araştırma aracı olarak ele almaktadır. Fakat, optik görüntüleyiciler genellikle ışık
kaynağını hayvanın tek tarafından tek bir kamera ya da tek bir detektör kullanırlar bu da
floresan etiketin yerinin ve miktarının belirlenmesini zorlaştırır. Geçen Eylül’de Bioscan,
floresan markırların 3 boyutlu taramasını yapabilmek için 48 detektörlü, dönen bir halka
kullanan, ilk 360 derece optik görüntüleyici olan BioFLECT’i sunmuşlardır.
BioFLECT’de kullanılan yazılımın geliştirilmesinde yardımcı olan, Kolombiya
Üniversitesi’nden fizikçi Alex Klose, “Eğer şu an ticari bir optik görüntüleme sistemini
kullanacak olsam, bu görüntülerin hayvanın sadece tek yanından alınmasıyla ilgili
problemlerim olurdu” şeklinde konuşuyor. “BioFLECT hayvanı her yönden tamamen tarayan
bir sistem ve bu, bana optik imgeler inşa etmemde çok daha fazla data veriyor”.
4 lazer (floresan molekülleri aktive etmek için), 4 filtre (sadece belli dalga boyunda yayılan
ışığı ölçmek için) içeren standart paket bioFLECT 400, 295.000 dolara satılıyor fakat makine
12 farklı lazer be 16 faklı filtre ile donatılabiliyor. “Belli dalga boyundaki bazı kanser
hücrelerini etiketlemek isteyebilirsiniz ve daha sonra, başka bir dalga boyunda ikili
etiketlediğiniz bazı terapileri enjekte etmek isteyebilirsiniz” diyor Bioscan’in projedeki
yönetici görüntüleme araştırmacısı James Masciotti.
İnovasyon-3
FilmArray system, film üzerinde çok hızlı ve ucuz bir PZR geliştirdi
Idaho Teknoloji Ink.’da yönetici olan Mark Poritz, şirketin FilmArray sistemini hasta
örneklerinde patojenik suşların tespitinde kullanmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek
istediğinde, bu makinesi 9 yıllıktı. Makine, başarılı bir şekilde, PZR reaksiyon torbasını
rehidrate etti ve reaksiyon başlamadan ve 50.000 dolarlık makinenin içine torbayı koymadan
önce, hazırlamış olduğu örneği enjekte etti. 1 saat sonra, sonuçlar hazırdı.
FilmArray sistemi, patojen tespitini basit, doğru ve hızlı yapmak üzere tasarlanmıştır. Tampa
Genel Hastanesi’nde moleküler teşhis bölümünde yönetici olan Ray Widen’ göre, tek yaptığı
buydu. Widen, organ transplantasyonu öncesi ve sonrasında hastalardan alından bronşiyal ve
nazal örnekleri alınmasının ve grip, solunum sinsityum virüsü (RSV) ve parainfluenza virüsü
için ayrı PZR reaksiyonlarının yapılmasının 340 dolara mal olduğunu söylüyor. Her bir
FilmArray torbası üzerinde, birçok iç içe geçmiş PZR reaksiyonları olduğundan, tek bir
çalıştırma ile tüm patojenlerin ve diğerlerinin tespitinin 150 dolardan daha aza mal olacağını
açıklıyor Widen. Ayrıca, FilmArray rekasiyonu, eğitilmiş bir teknisyen gerektirmiyor ve 5-6
saat süren normal gerçek zamanlı PZR yerine yalnızca 1 saat alıyor. Tüm bu örnek hazırlama
ve DNA saflaştırma aşamaları FilmArray torbasında ayrı bölmelerde yapılıyor.
Bu günlerde, Idaho Teknoloji teşhiste kullanımı için yalnızca RSV, Rinovirüs ve birçok grip
virüsü de dahil 15 patojeni tespit edebilen solunum paneli olan yalnızca bir FilmArray testi
için FDA’dan onay almıştır. Fakat şirket kan ile taşınan bakteriler için, yaygın mantar
patojenleri için, E. Coli’nin enterohemorrhagic suşu (EHEC) da dahil mide-bağırsak
patojenleri için, cinsel yolla bulaşan hastalıklar paneli ve biyotehlike paneli geliştiriyor.
İnovasyon-4
CyTOF, Tek-Hücre Kütle Sitometrisini gelişitirdi
DVS Bilimler’in teknoloji şefi Scott Tanner, Stanford Üniversitesi’nden Garry Nolan’a kendi
tasarladığı yeni kütle spektrometresini tartışmak için ulaştığında, Nolan bunun bir diğer satış
konuşması olacağını düşünmüştü. Fakat çok geçmeden, Nolan mest olmuştu. “Eğer haklıysa,
bu çığır açan bir olay” diye düşünmeye devam eder. Tanner’in fikri, bir çeşit tüyleri diken
diken eden bir olay gibiydi.
Tanner’in anlattığı, CyTOF adlı alet, hücreyi sadece tanımlayan değil fonksiyonunu da
gösteren, araştırmacıların molekül hakkındaki verilerini bireysel hücrelerin içinde ya da
yüzeyinde, besleyen bir çeşit kütle spektrometresi.
İstenilen bir moleküle spesifik antibadilere, kütle-spec-tespit edilebilir sabit izotopların
bağlanmasıyla, araştırmacılar kütle-spec analizinin hızını ve spesifitesini hangi yolun tek bir
hücrenin “omik” görüntüsünü verdiğine göre kullanabilir. Omiklerin çoğu, alt
popülasyonlarda ya da bireysel hücrelerde ince farklılıkları belirsizleştirerek büyük bir
popülasyonun ortalamasını alarak analiz yapmaktadır. “Tüm immün sisteme tek seferde
bakabileceğimizi gördüm ve yaptığı biyolojiydi“ diyor Nolan.
Nolan, yaklaşık 600.000 dolar maliyetindeki bu makineyi geniş bir immün-hücre gelişimsel
aşamalarını ve sinyal cevaplarını, daha iyi izah etmek için bu hücre tipleriyle çalışan
immünolojistler için bir kaynak oluşturmak üzere kullanmıştır. Bazı yeni bulguları da
gösteren sonuçlar, son günlerde Science dergisinde yayınlandı (332:687-96, 2011). Nolan,
bireysel kanser kök hücrelerinde zayıflığı yakalamak için satın aldığı 2 makineyi bu küçük alt
popülasyonu hedefleyen ilaçlar geliştirebilme umuduyla kullanmayı planlıyor. Daha geniş
hücre popülasyonları için uygulanmış olduğundan “birçok çok iyi ilaç su banyosuyla birlikte
çöpe atıldı” diyor Nolan.
İnovasyon-5
Kalifornia Üniversitesi Dünyanın rezolüsyonu en yüksek N-SIM Mikroskobunu üretti
2000 yılında yapılandırılmış aydınlatma mikroskobunun (SIM) icadında Kaliforniya
Üniversitesi, San Francisco’dan araştırmacılar yüksek rezolüsyon optik görüntülemede
normal mikroskopların 200-250 nm’den düşük rezolüsyon elde etmelerini engelleyen kırınım
bariyerini kırarak devrim yapmışlardır. Farklı açılardan gelen örnek ışığın obje üzerinde
parlaması ve daha sonra bilgisayar algoritmalarını kullanarak dağınık örneklerden elde edilen
bilgiyi yüksek çözünürlükte görüntüye dönüştürmeyi içeren bu teknolojide, uygun optiklerin
kullanılmasıyla rezolüsyonu ikiye katlamak mümkündür.
Nikon, bu başarıyı dikkate aldı ve pazardaki en hızlı ve en güçlü rezolüsyona sahip optik
mikroskobu olan N-SIM Süper Rezolüsyon Mikroskobunu üretmek üzere, SIM teknolojisi ile
işbirliğine girdi. 2010 baharında anons edilen ve 2011 yılında piyasaya sürülen N-SIM
mikroskobu, 85-110 nm arasında uzaysal rezolüsyon, kare başında 600 milisaniye geçici
rezolüsyon sağlıyor böylece hareketli, canlı hücrelerin görüntülenmesine izin veriyor.
“N-SIM teknolojisi, araştırmacıların floresan etiketli proteinlerin moleküler spesifitesi ile
rezolüsyondaki önemli gelişmeyi kombine etmelerine olanak sağlıyor” diye açıklıyor
Nikon’da süper rezolüsyon sistemi ürün yöneticisi Christopher O’Connell ve ekliyor “kırınım
nedeniyle engellenen ince yapısal detayların gözlenmesine de izin veriyor”. Toplamda
600.000 dolara “tamamıyla kullanıma hazır bir sisteme sahip olmanız için gerekli her şeyi”
satın alabilirsiniz diyor O’Connell. Bu, yazılımı, lensleri, filtreleri, yüksek duyarlılıkta
kamerayı, floresan mikroskop için 2 laseri (5’e kadar çıkartılabilir) ve “mikroskobun
üzerinde duracağı masayı” kapsıyor. Ne var ki, sistem, konfokal mikroskop ya da Nikon’un
STochastic Optik Rekonstrüksiyon Mikroskobu (N-STORM) gibi diğer teknolojilerle
kombinasyonuna izin verecek derecede modüler diye ekliyor O’Connell,
İnovasyon-6
RainDance Technologies Dünyanın en hızlı DNA dizileme aletini yaptı.“ThunderStorm”
RainDance Teknolojiler’in ürettiği DNA sekansı için ThunderStorm Sistemi, şirketin popüler
yeni-jenerasyon RDT1000 modelinin en yeni tekrarıdır. Diğer PZR ile zenginleştirilmiş
sistemler araştırmacılara 100 gen bölgesini işlemeye izin verirken, ThunderStor bir örnek için
20.000’e kadar gen bölgesinin sekanslanmasına imkan sağlıyor.
ThunderStor, DNA’yı küçük damlacıklar içerisinde izole ediyor, “tipik bir PZR cihazında
kullandığınız reaksiyon hacminin birkaç milyon kat daha küçüğü” diyor RainDance
Pazarlama Ofisi Şefi Andy Watson. Bu da, Thunderstorm’un klasik PZR’da kullanmak için
gerekli olan miktar ile 96 örnek işleyebilmesini mümkün kılıyor. Ek bir avantaj olarak,
tamamen otomatik olan bu sistem bir “yükle ve ayrıl sistemi”. Elle yapılan PZR’da olduğu
gibi kullanıcı odaklı olmadığından, “size aynı sonucu her seferde elde edi-ebileceğinizin
güvenini veriyor” diyor İngiliz Kolombiya Kanser Ajansı proje yürütücüsü Rob Kirkpatrick.
Bu ürün, büyük genom boyutunda binlerce örneğin olduğu ve araştırmacıların ilgilendikleri
bölgenin hedeflenmesi için tam sekanslara ihtiyaç duyguğu ortaklık çalışmaları için idealdir,
diyor Watson. ThunderStorm’un ayrıca BC Kanser Ajansı’ndaki gibi tümor hücrelerinde
kansere neden olan düzinelerce mutasyonun tanımlanması üzerine çalışan araştırmacılara,
mutasyon hücrelerde % 1 mi yoksa 100 mü oranında bulunuyor diye tanımlamaya imkan
sağlayan bir “derin-sekanslama modu” var diye ekliyor Watson.
Bu sistem yaklaşıl 295.000 dolar maliyetinde ve her örnek yaklaşık 100 dolar ile 200 dolar
arasında bütçe kullanıyor. Watson, ne kadar satmış olduklarını açıklamıyor fakat ürünün ilaç
şirketleri ve büyük miktarda genetik görüntüleme yapan merkezler için amalandığını
söylüyor.
İnovasyon-7
M2 Compact MRI System, rezolüsyonu çok yüksek taşınabilir bir Mini MRI yaptı
Bir manyetiz rezonan görüntüleme (MRI) makinesine sahip olmak, onun için düzenlenmiş bir
lead-lined odaya, bir soğutma sistemi, uzman operatörler ve birkaç milyon dolar gerektirir.
Şimdi ise, tek ihtiyacınız 1 metrekarelik bir alan ve 500.000 dolar.
Yeni M2 kompakt MRI sistemini yapan, Aspect Görüntüleme’den (Aspect Imaging) Rob
Sandler “Rolls-Royce’u aldık ve nu mümkün olduğu kadar basitleştirdik” şeklinde konuşuyor.
“Özel bir oda gerektirmiyor, soğutma gerektirmiyor” diye de ekliyor Sandler. “Sadece fişe
takıyorsunuz ve o çalışmaya başlıyor”.
Kendi lead-lined sistemine sahip olması, M2’nin standart laboratuarda kullanılabileceği ve
kredi kartı silme, saatleri parçalama ve tıbbi aletlere zarar verme gibi büyük MRI
makinelerinin etkilerinden uzak durduğu olduğu anlamına geliyor. “iPhone ve cüzdanınız
makinenin üstüne koyabilirsiniz, hiçbir aletin hiçbir etkisi olmayacaktır” diyor, Dallas’taki
UT Southwestern Tıp Merkezi’nden Bob Lenkinski. Lenkinski, şu ana kadar farede prostat
kanserini görüntülemek için 20 M2’den birini kullanmış. “Güvenlik ya da başka bir şey için
edişelenmenize gerek yok, bu büyük fark yaratıyor” diyor Lenkinski.
Lenkinski, elde ettiği görüntüleri, pozitron emisyon tomografi makinesi ile elde edilen
görüntülerle üst üste getiriyor. M2 cihazını lmadan önce bunu yapmak zordu çünkü kullandığı
MRI makinesi birkaç kat uzağındaydı. Şimdi ise, laboratuarında her iki makine de yanyan
bulunuyor. M2, 1 Tesle magnet kullanıyor. Büyük boyuttaki MRI cihazları ise 7-11 Tesla
arası bir magnet kullanmakta. Bazı görüntüleme teknikleri için MRI daha yüksek
rezolüsyonda görüntüler verse de, uygulamaların % 70-80’i için M2’nin rezolüsyonu maliyet
ve komplekslik göz önünde bulundurulduğunda, kıyaslanabilir oluyor.
İnovasyon-8
Dimesimeter ilk sirkadyan saati yaptı
Onu bileklik, rozet, kolye ucu, gömlek ya da şapkanıza broş olarak takabilirsiniz,
Dimesimeter son modaya uygun değil ancak araştırmacılara sirkadyan ritmin bozulmasının
insan fizyolojisi, davranışı ve hastalığını nasıl etkilediğini anlamasını sağlıyor. Aydınlatma
Araştırma Merkezi (Lighting Research Center), Rensselaer Polytechnic Institute’den bir
bilim adamı tarafından geliştirilen, batarya ile çalışan ve 10 sent boyutunda olan bu
Dimesimeter optik sensörler ve onu giyen kişinin maruz kaldığı ışığı ve aktivitesini ölçen
akselometre içeriyor. Bu alet, verileri kablosuz olarak bilgisayara bağlı olan bir docking
istasyonuna iletiyor.
“Biyoloji her aşamada sirkadyan ritimlerle yürütülüyor” diyor 100 dolar maliyetindeki bu
aleti geliştiren araştırmacılardan biri olan ve Aydınlatma Araştırma Merkezi’nin (Lighting
Research Center) yöneticisi olan Mark Rea. “İnsanlrın maruz kaldığı ışığın miktarını
belirleyerek, birçok hastalığın iç yüzünü anlamak üzerei yeni görüşler elde ediyoruz.” diyor
Rea ve Aydınlatma Araştırma Merkezi’nde Işık ve Sağlık Programı yöneticisi, Alzheimer
hastalarında uyku verimini artırmak için gerekli optimum ev aydınlatma koşulları
araştırmasında Dimesimetreyi kullanan Mariana Figueiro.
Dimesimetrenin optik tasarımı, deneğin maruz kaldığı ışık miktarını ölçen kırmızı, yeşil ve
mavi dedektörlerden oluşuyor. Proses sonrası boyunca, araştırmacılar göze giren sirkadyan
ışık (biyolojik saati ayarlayan ışık) miktarını belirleyebilir. “Bu alet, optik sistemi ve
sirkadyan sistemi etkileyen ışığı ölçen, türünün ilk ve tek örneğidir” diyor Figueiro.
Alet Haziran, 2011’de piyasaya girmesinden beri, dünya çapında 300’den fazla birimde
yayıldı. Yerleşik hafıza kapasitesi, 33 güne kadar, logging zaman aralıklarına bağlı olarak
verinin devamlı olarak kaydedilmesine izin veriyor. Alet, bir epoksi tabaka ile
kapatıldığından, batarya ömrü aletin ömrünü çalışırken en az 10 haftaya, hazırda beklemede
ise 1 yıla sınırlıyor
İnovasyon-9
LAESI, Kütle spektrofotometresine tek adımda örnek hazırlayan bir sistem geliştirdi
Bir malzemeyı kütle spektrofotometresi ile analizi için hazırlamak üzere, George Washington
Üniversitesi’nden kimyager Akos Vertes Protea Biosciences, Inc. LAESI (Laser Ablation
Electrospray Ionization) DP-1000 System adlı sistemi geliştirdi. Bu sistem, hayvan ve bitki
hücrelerinde olduğu gibi doğla olarak su içeren ya da deneyi yapan kişi tarafından su eklenen
herhangi bir biyolojik örneği kullanbilmektedir.
Örnek, ilk olarak orta derecede dalga boyu 2,940 nm olan lazer ışınına tabi tutulur. Bu dalga
boyu, O-H bağının su içerisinde titreşimine yol açacak frekansa denk gelmektedir. Sonuç
olarak, “küçük bir volkanik patlama” yaratmaktadır diyor Protea Chief Science çalışanı
Matthew Powell ve ekliyor “ve bu kraterin içinde havaya atılan her şey”, derhal gaza
çevriliyor. Buharlaşan biyomoleküller, bileşenlere bir yük ekleyen ve su damlacıkları
içerisinde çözünmesini sağlayarak normal kütle spektrometresi ile tanımlanabilecek duruma
getiren yüksek voltaj elektrosprey bulutu ile kesişiyor.
Protea’da kıdemli bilim adamı olan Brent Reschke, bu teknolojiyi bitki yapraklarının
kimyasal mührünü, çiçek taçyapraklarını ve fareden donmuş organ dokularını tanımlamak için
bu teknolojiyi kullanmakta. Şu anda, Batı Virginia Üniversitesi’nden (WVU) araştırmacılarla,
insan derisinin donmuş örnekleri ile çalışmak için işbirliği içerisinde “nihai hedef deri
kanserinin haritasını çıkarmak” diye de ekliyor. Bir diğer Protea kıdemli bilim adamı Callee
Walsh da WVU ile lösemi hücrelerinde kemoterapiye dirençlilikle ilişkili biyomarkırları
tanımlamak üzere işbirliği içerisinde. Walsh, Chicago’da Nisan ayında yapılacak olan
Amerikan Kanser Araştırması Derneği (American Association for Cancer Research)
Toplantısı’nda sonuçları sunmayı planlıyor. “LAESI ile çok az örnek hazırlama işlemi
gerekli” diyor. “Geleneksel yöntemlerle böyle bir deney günler alabilirken, LAESI ile sadece
birkaç saat gerekli” diye ekliyor.
Şu ana kadar, bu teknoloji Thermo ve Waters adlı iki satıcının spektrometresi ile uyumlu.
Protea ise AB Sciex ile kütle spektrometresi ile integrasyon kiti geliştirmek üzere çalışıyor.
Yazılım ve integrasyon kitinin şu anki fiyatı 240.000 dolar. Protea, bu 3 ay içinde, ilk
kargosunu alıcılara göndermeyi planlıyor.
İnovasyon-10
SR GSD Microscopy System, floresan mikroskobunda super rezolüsyonu elde edecek
sistemler geliştirdi
Birkaç yıl önce, yeni bir süper-rezolüsyon tekniği, kırınım limitini ( 2 cismin ayrı ayrı
görünebilmesi için gerekli en düşük mesafe) 200-250 nm’ye kırarak floresan mikroskobunun
rezolüsyonunu onlarca kat artırmıştır. Ancak Leica Microsystems’den Chris Vega bu
yöntemin iki eksikliğinden şöyle bahsediyor: özel floresan etiketlere olan gereksinim ve
görüntü elde edilmesi esnasında bir kaymanın meydana gelmesi. Her iki sorunun da bu yılın
10 inovasyonu listemizde son sırada yer alan yeni Leica SR GSD adlı mikroskopta üstesinden
gelinmiştir.
Standart bir floresan mikroskop için, 200 nm’den daha düşük mesafede olan cisimleri analiz
etmek, yaydıkları ışık dalgalarının çakışmasından dolayı mümkün değildir. Süper-rezolüsyon
mikroskobu bu sorunun üstesinden, belirli bir zamanda görüş alanında rastgele seçilen birkaç
molekülü ışıklandırarak ve bu prosesi tüm moleüküller ışıklandırılıp görüntü elde edilene
kadar binlerce kez tekrar ederek gelmiştir. Komşu objelerin aynı anda ışıklandırılma olasılığı
düşük olduğundan bunlar ayrı olarak gözlenebilir.
Rastgele ışıklandırma stratejisinde özel fotoaktif etiketlere ihtiyaç varken, SR GSD
yönteminde standart floresan etiketler yüksek güçlü lazer ile uyarılır bu da onların rastgele
olarak karanlık konuma geşiçlerine neden olur. Bu sistemlerden birine sahip olan,
Almanya’da bulunan Marburg kentinedeki Philipps-Üniversitesi’nden Ralf Jacob “GSD bize
klasik epifloersan için kullandığımız floresan ALEXA boyalarını ve antibadileri
kullanmamıza izin veriyor” şeklinde konuşuyor ve “Bu büyük bi avantaj” diye ekliyor. İkinci
problem olan kaymanın üstesinden gelmek içinse Leice Suppressed Motion (Baskılanmış
Hareket) anlamında gelen SuMo adlı bir iskele geliştirdi. “Bu iskele objenin üzerine ikisinin
uzaysal dizilimini koruyacak şekilde monte edilmiştir” diye açıklıyor Vega. Bu iskele ayrıca
bir kendini düzeltme mekanizmasına da sahip. Her iki çözümde de “süper rezolüsyonu
ulaşılabilir ve araştırmacılar için kullanımını kolay kılmak” amaçlanmıştır diyor Vega.
Sistemin ne kadara mal olduğunu göstermekten kaçınıyor.