01 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı

Transkript

01 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
T.C.
MALĐYE
BAKANLIĞI
SAYI 47
BÜLTEN
OCAK 2011
BU SAYIDA:
AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NDE
KATMA DEĞER VERGĐSĐ
ALANINDA ĐDARĐ
ĐŞBĐRLĐĞĐ
EKONOMĐK ĐŞBĐRLĐĞĐ VE
KALKINMA TEŞKĐLATI VE
GENĐŞLEME SÜRECĐ
TAIEX
KĐTAPLARDAN
KURTULABĐLĐR KĐ?
Macaristan AB Dönem Başkanlığı
2
6
9
KĐM
13
1 Ocak 2010 tarihinde Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı Belçika’dan
devralan Macaristan’ın, 6 aylık dönem başkanlığı için öncelikleri;
•
Avrupa sosyal modelinin korunması için büyüme ve istihdam
•
daha güçlü Avrupa
•
vatandaş odaklı Birlik
•
genişleme
•
komşuluk
politikaları olarak sıralanmıştır.
Macaristan’dan sonra Dönem Başkanlığını 1 Temmuz 2010 tarihi itibariyle
Polonya üstlenecektir.
Kaynak: http://www.eu2011.hu/priorities-hungarian-presidency
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Avrupa Birliği’nde Katma Değer Vergisi (KDV) Alanında Đdari Đşbirliği
Ekin GÜNDAY ECER AB Uzmanı
Avrupa
Birliği’nin
(AB)
temelini
oluşturan Đç Pazarın yapı taşlarından
biri
mal
ve
hizmetlerin
serbest
dolaşımıdır. Artan uluslararası ticaret ve
1993 yılında vergi sınırlarının kaldırılması
ile birlikte mal ve hizmetlerin tesliminde
uygulanan Katma Değer Vergisinin
(KDV) doğru uygulanmasının kontrolü
AB içerisinde önemli bir problem olarak
ortaya çıkmıştır. Vergi kaçırma ve
vergiden
kaçınma
AB
Üye
Devletlerinde bütçe kayıplarına yol
açmakta
ve
adil
vergilendirme
prensipleri
ile
uyuşmamaktadır.
Sermayenin serbest dolaşımını ve
dolayısıyla rekabet ortamını olumsuz
yönde etkilemektedir.1
Bu çerçevede, KDV kaçakçılığı ile
mücadele AB Üye Devletlerinin en
önemli gündem maddelerinden birini
oluşturmaktadır.
Yapılan
bazı
tahminlere göre, AB hükümetleri KDV
gelirlerinin yaklaşık %10’unu (tahmini
olarak 200 milyar Avro ile 250 milyar
Avro arasında bir tutarı) kaçakçılık
nedeniyle
kaybetmektedir.2
KDV
kaçakçılığı genel olarak mal veya
hizmetlerin değişik Üye Devletlerde
yerleşik mükellefler arasında ticaretinin
yapıldığı durumlarda, sınır ötesi temelli
olarak ortaya çıkmaktadır.3
“Đdari işbirliği” AB Üye Devletlerinin vergi
ve gümrük idarelerinin birbirleriyle bilgi
değişimine olanak tanıyan işbirliği
olarak
tanımlanmaktadır.
KDV
alanında idari işbirliği ise AB genelinde
vergi kaçakçılığının ortaya çıkarılması
ve önlenmesinde önemli bir rol
oynamaktadır. AB’de KDV alanında
idari işbirliği ilk olarak 19 Aralık 1977
tarih ve 77/799/EEC sayılı Konsey
Direktifi ve 27 Ocak 1992 tarih ve
218/92 sayılı Konsey Tüzüğü ile
düzenlenmiştir. Ancak söz konusu
düzenlemeler
çok
genel
ve
merkeziyetçi bir yapı öngördükleri ve
gelişen KDV sistemi için yetersiz
kaldıklarından 7 Ekim 2003 tarih ve
1798/2003 sayılı “KDV Alanında Đdari
Đşbirliği”ne ilişkin Konsey Tüzüğü ile
değiştirilmiştir. 1798/2003 sayılı Konsey
Tüzüğü çok defa değişikliğe uğramış ve
7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı
Konsey
Tüzüğü
ile
yeniden
yapılandırılmıştır.4
7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı
Konsey Tüzüğü ile AB Üye Devletlerinin
KDV
kanunları
hükümlerini
uygulamaktan
sorumlu
kurumları
arasındaki işbirliğine ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır. Bu çerçevede Tüzük Üye
Devletlerin
ne
şekilde
işbirliği
yapacaklarını ve KDV matrahının
doğru tespiti, özellikle Topluluk içi
işlemlerde KDV hükümlerinin doğru
uygulanmasının izlenmesi ile KDV
kaçakçılığı ile mücadele edilmesi
amacıyla
bilgi
değişiminde
bulunmalarını hükme bağlamıştır.5
Merkezi Đrtibat Bürosu (Central Liasion
Office)
Söz konusu Tüzük uyarınca, her Üye
Devlet, ana sorumluluğu diğer Üye
Devletlerle idari işbirliğinin sağlanması
olan bir Merkezi Đrtibat Bürosu (Central
Liasion Office) belirleyecektir. Merkezi
Đrtibat Bürosuna ilişkin bilgiler Avrupa
Komisyonu’na ve diğer Üye Devletlere
iletilecektir. Üye Devletler Merkezi Đrtibat
Bürosunun
yanı
sıra
kendi
bölgelerinden sorumlu irtibat birimleri
2
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
(liaison department) ya da yetkili
görevliler (competent official) de
belirleyebilecektir. Söz konusu irtibat
birimleri ya da yetkili görevliler
kendilerine verilen yetki çerçevesinde,
doğrudan
bilgi
değişiminde
bulunabileceklerdir. Đrtibat birimlerine
ya da yetkili görevlilere herhangi bir
bilgi talebi geldiğinde, irtibat birimleri
ya
da
yetkili
görevliler
kendi
ülkelerindeki Merkezi Đrtibat Bürosunu
konu hakkında bilgilendirecektir. Diğer
taraftan, irtibat birimlerine ya da yetkili
görevlilere kendi yetki alanları dışında
bir bilgi talebi gelirse, konu hakkında
gene Merkezi Đrtibat Bürosunu ve
talepte bulunan ülkeyi bilgilendirme
yükümlülükleri vardır.6
Bilgi Değişimi
AB’de KDV alanında idari işbirliği
kapsamında iki çeşit bilgi değişimi
öngörülmektedir: Talep Üzerine Bilgi
Değişimi ve Talep Olmaksızın Bilgi
Değişimi. Talep üzerine bilgi değişimi
çerçevesinde, bir Üye Devletin yetkili
kurumunun talebi üzerine, diğer Üye
Devletin yetkili kurumu istenilen bilgiyi
sağlamakla yükümlüdür. Talep edilen
bilginin temin edilebilmesi için Üye
Devlet
gerekli
idari
incelemeyi
düzenlemelidir.
Söz
konusu
bilgi
talepleri standart formlar aracılığıyla
yapılmaktadır. Herhangi
bir
bilgi
talebine mümkün olan en kısa süre
içerisinde, ancak en geç 3 ay
içerisinde cevap verilmelidir. 3 ay
içerisinde cevap verilmesinin mümkün
olmadığı durumlarda, talepte bulunan
Üye Devlet bilgilendirilmeli ve ne
zaman cevap verileceği belirtilmelidir.7
Talep olmaksızın bilgi değişiminde ise
her Üye Devlet belirlenen üç durumda
otomatik olarak bilgi sağlamakla
yükümlüdür:
•
•
•
Vergilendirmenin varış ülkesinde
yapılacağı
ve
çıkış
ülkesinin
sağlayacağı
bilginin
kontrol
sisteminin
etkinliği için gerekli
olduğu durumlarda,
Bir Üye Devletin KDV mevzuatının
ihlal edildiğini ya da ihlal edilmesinin
muhtemel olduğunu düşündüğü
durumlarda,
Bir diğer Üye Devlette vergi kaybı
riskinin bulunduğu durumlarda Üye
Devlet
talep
olmaksızın
bilgi
değişiminde
bulunmak
durumundadır.8
Bir Üye Devlet hem talep üzerine bilgi
değişimi, hem de talep olmaksızın bilgi
değişimi kapsamında sağlamış olduğu
bilgilere ilişkin geribildirim isteyebilir.
Böyle bir isteğin bulunması durumunda,
bilgiyi alan Üye Devlet ülkesinde
geçerli vergi gizliliği ve veri koruma
kanunlarını
da
göz
önünde
bulundurarak, mümkün olan en kısa
süre
içerisinde
geribildirimde
bulunmalıdır.
AB’de KDV alanında bilgi değişimine
olanak tanıyan en önemli araçlardan
birisi de KDV Bilgi Değişim Sistemi - VIES
(VAT
Information
Exchange
System)’dir. VIES aracılığıyla Üye
Devletlerin ulusal KDV veritabanları
birbirine bağlanmış olmaktadır. Bu
çerçevede, her Üye Devlet aşağıda
belirtilen bilgileri elektronik ortamda
saklamak ve diğer Üye Devletlerin bu
bilgilere
erişimine
izin
vermek
durumundadır:
•
•
KDV numarası verilen mükelleflerin
kimliği, faaliyet alanı, kanuni şekli,
adresi ve KDV numarası veriliş
tarihine ilişkin bilgiler,
Geçerliliğini yitiren KDV numaraları
ve geçerliliğini yitiriş tarihleri,
3
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
•
•
•
Bilgiyi sağlayan Üye Devlette KDV
numarasına sahip mükellefe yapılan
tüm Topluluk içi mal teslimlerinin
toplam değeri ile tüm Topluluk içi
hizmet teslimlerinin toplam değeri,
Mal ve hizmet tesliminde bulunan
kişilerin KDV numaraları,
Her bir KDV numarası sahibinden
yapılan mal ve hizmet teslimlerinin
toplam değeri.9
VIES aracılığıyla, her Üye Devlet
mükelleflerin
KDV
numaraları
ile
Topluluk içi mal ve hizmet teslimlerine
ilişkin
bilgilere
ulaşabildiği
gibi,
mükelleflerde
ticaret
yaptıkları
firmaların KDV numaralarını doğrulama
fırsatına sahiptir.
KDV’ye ilişkin elektronik ortamda bilgiler
en az 5 yıl süre ile saklanacaktır. Üye
Devletler elektronik ortamdaki bilgilerin
güncel, tam ve doğru olmasından
sorumludurlar. Diğer taraftan, bilgilerin
elektronik ortama gecikme olmaksızın,
bilgiye
ilişkin
dönemin
tamamlanmasının ardından en geç bir
ay içerisinde girilmesi gerekmektedir.
AB’de KDV alanındaki işbirliğinin bir
diğer boyutu da KDV incelemelerine
ilişkindir. Bilgi talep eden Üye Devletin
görevlileri bilgi talep ettikleri Üye
Devletin görevlileri ile aynı ortamda
bulunabilecekler ve bilgi talep ettikleri
Üye
Devletin
sınırları
içinde
gerçekleştirilen
idari
incelemelere
katılım sağlayabileceklerdir. Ayrıca Üye
Devletlerin yetkili kurumları bir araya
gelerek
eş
zamanlı
incelemeler
gerçekleştirebileceklerdir.10
EUROFISC
7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı
Konsey
Tüzüğü
uyarınca,
KDV
yolsuzluğu ile mücadele amacıyla
oluşturulan
sistemlerden
biri
de
Eurofisc’dir. Eurofisc ile birlikte Üye
Devletler sınır ötesi KDV yolsuzluklarına
ilişkin hızlı hedeflenmiş bilgi değişimi ve
ortak risk ve strateji analizi yöntemleri ile
daha etkin mücadele imkanına sahip
olacaklardır. Üye Devletler vergi
yolsuzluklarını zamanında tespit edip,
müdahalede bulunabilecek ve yeni
yolsuzluk
yöntemlerinin
önüne
geçebileceklerdir.11
Eurofisc kısaca Üye Devletlerde hedefli
bilgi değişimine olanak tanıyan bir ağ
olarak
tanımlanabilir.
Eurofisc
çerçevesinde, Üye Devletler KDV
yolsuzluğu ile mücadele için erken
uyarı
mekanizmaları
oluşturabilir,
belirlenecek başlıklarda hedefli bilgi
değişimi için çok taraflı sistemler
kurabilir ve Eurofisc yetkililerinin aldıkları
uyarılar
doğrultusunda
çalışmalar
yapmalarını sağlayabileceklerdir. Üye
Devletler Eurofisc’te hangi alanlarda
bulunmak istediklerine kendileri karar
verecekler
ve
istedikleri
zaman
çalışmalarını
durdurabileceklerdir.
Eurofisc kapsamında paylaşılan bilgiler
ise gizli tutulacaktır.12
Eurofisc’in
hukuki
bir
kişiliği
bulunmayacaktır. Faaliyetleri Avrupa
Komisyonu’nun desteği, katılımcı Üye
Devletlerin arasındaki anlaşma ile
sürdürülecektir.
Vergi
yolsuzluğu
konusunda uzman kişiler irtibat yetkilisi
olarak görevlendirilecek ve Eurofisc’in
çalışmaları Üye Devletler tarafından
düzenli olarak değerlendirilecektir.13
KDV alanında idari işbirliği kapsamında
yapılan tüm düzenlemeler ile AB Üye
Devletleri
KDV
yolsuzluklarından
kaynaklanan
bütçe
kayıplarını
azaltmayı
ve
daha
adil
bir
vergilendirme
sistemine
ulaşmayı
hedeflemektedir.
Daha
adil
bir
4
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
vergilendirme sistemi ise rekabet
koşullarını olumlu yönde etkileyecek ve
Đç
Pazar’ın
işleyişine
katkıda
bulunacaktır.
Yapılan
tüm
düzenlemeler göstermektedir ki KDV
yolsuzlukları ile mücadelede temel
araç Üye Devletler arasındaki bilgi
değişimidir.
Bu
çerçevede,
Üye
Devletler KDV alanında bilgi değişimine
olanak tanıyan sistemleri
eksiksiz
uygulamalı ve gerekli idari kapasiteyi
oluşturmalıdır.
Türkiye
ve Avrupa Birliği üyelik
müzakereleri çerçevesinde, 16 No’lu
Vergilendirme faslı 30 Haziran 2009
tarihinde müzakerelere açılmıştır. Söz
konusu fasıl kapsamında 4 adet
kapanış kriteri belirlenmiştir. Kapanış
kriterleri arasında Türkiye’nin KDV
alanında işbirliği kapsamında Merkezi
Đrtibat Bürosunu oluşturması ve KDV Bilgi
Değişim Sistemi (VIES) için gerekli
hazırlıkları yapması da bulunmaktadır.
Bu
çerçevede,
AB’nin
ilgili
düzenlemelerinin
incelenmesi
ve
katılım sağlanan FISCALIS seminerleri ve
çalışma ziyaretlerinde Üye Devletlerin
deneyimlerinden faydalanılması önem
arz etmektedir.
Kaynakça:
Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative
Cooperation and Combating Fraud in the Field of Value Added Tax, Brussels, 7
October 2010.
Council of the European Union, “Agreement to strenghten cross-border cooperation
on VAT fraud, including Eurofisc network to detect new fraud schemes” press
release, Luxembourg, 8 June 2010.
Eric van Puyvelde, “Eurofisc to improve fight against VAT fraud”, europolitics.info, 24
August 2009
Lucia Kubosova, “Brussels Suggests EU-Wide Tax Databases”, euobserver.com, 19
August 2009
Ulrika Lomas, “ECOFIN Agrees to Eurofisc”, tax-news.com, 9 October 2008.
http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_antifraud/administrative_co-operation_regulation/index_en.htm
1
Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation
Fraud in the Field of Value Added Tax, Brussels, 7 October 2010.
2 Lucia Kubosova, “Brussels Suggests EU-Wide Tax Databases”, euobserver.com, 19 August 2009.
3 Council of the European Union, “Agreement to strenghten cross-border cooperation on VAT
Eurofisc network to detect new fraud schemes” press release, Luxembourg, 8 June 2010.
4http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_anti-fraud/administrative_cooperation_regulation/index_en.htm
5 Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation
Fraud in the Field of Value Added Tax, Article 1.
6 Ibid., Article 4,5,6.
7 Ibid., Article 7,8,9,10,11,12.
8 Ibid., Article 13,14,15.
9 Ibid., Article 17,18,19,20,21,22,23,24.
10http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_anti-fraud/administrative_cooperation_regulation/index_en.htm
11 Eric van Puyvelde, “Eurofisc to improve fight against VAT fraud”, europolitics.info, 24 August 2009.
12 Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation
Fraud in the Field of Value Added Tax, Article 33,34,35,36,37.
13 Ulrika Lomas, “ECOFIN Agrees to Eurofisc”, tax-news.com, 9 October 2008.
and Combating
fraud, including
and Combating
and Combating
5
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Genişleme Süreci
Duygu YÜCESOY AB Uzmanı
Dünya ekonomisine yön veren ve çok
taraflı ilişkilerin geliştirilmesinde önemli
rol oynayan uluslararası kuruluşlar göz
önünde bulundurulduğunda Ekonomik
Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın
(Organization
for
Economic
Cooperation and Development-OECD)
ön sıralarda yer aldığı görülmektedir.
1961 yılında kurulan; ancak kökleri
Đkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar
uzanan OECD, uluslararası işbirliğini ve
yeniden yapılanmayı teşvik ederek
dünya devletleri arasında kalıcı barışı
tesis etme gayesiyle yola çıkmıştır.
Ülkemizin de kurucu üyeleri arasında
yer aldığı OECD, bugün 34 üyesiyle
küresel
ekonomik
sorunların
çözülmesine yönelik önemli politikalar
geliştiren bir kuruluş halini almıştır. Bu
çerçevede bu yazıda, ana hatlarıyla
OECD’nin yapısına ve genişleme
sürecine değinilecektir.
Avrupa’dan Dünyaya
1947 yılında Avrupa Ekonomik Đşbirliği
Teşkilatı (Organization for European
Economic Cooperation-OEEC) adıyla
kurulan OECD’nin temel amacı, Đkinci
Dünya Savaşı sonrasında çehresi
değişen
Avrupa’nın
yeniden
yapılandırılmasına
ve
ekonomik
anlamda kalkınmasına yönelik Marshall
Yardımları’nı
harekete
geçirmek
olmuştur.
Sonrasında bu oluşuma
küresel bir boyut kazandırılmış ve OEEC
ülkeleri arasında 14 Aralık 1960 yılında
OECD Konvansiyonu imzalanmıştır1.
Konvansiyon’un yürürlüğe giriş tarihi
olan 30 Eylül 1961’de ise OECD resmen
kurulmuştur.
Kuruluşunu
takiben
OECD’ye ilk Japonya katılmış (28 Nisan
1964), sonrasında genişleme sürecinde
OECD 34 üyeye ulaşmıştır2.
Üye ülkelerle birlikte OECD, yükselen
ekonomi devleri Çin, Hindistan ve
Brezilya’nın yanı sıra Afrika, Asya, Latin
Amerika ve Karayipler ile de yakın ilişki
içerisindedir. OECD ayrıca, Uluslararası
Çalışma Örgütü, Gıda ve Tarım Örgütü,
Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası,
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gibi
diğer uluslararası örgütlerle de resmi
temaslarda bulunmaktadır.
Merkezi Fransa’nın Paris kentinde
bulunan ve yaklaşık 328 milyon
Avro’luk bir bütçeye sahip olan
OECD’nin Genel Sekreterliğini, 1
Haziran 2006 tarihinden bu yana
Meksika
kökenli
Angel
Gurría
yürütmektedir3.
OECD’nin temel görevlerini aşağıdaki
gibi sıralamak mümkündür:
-
-
-
-
ekonomik ve sosyal refahı arttıracak
politikalar geliştirmek,
hükümetlerin ortak sorunlara çözüm
üretmelerine ve bilgi alışverişinde
bulunmalarına olanak vermek,
küresel ticarete ve yatırıma ilişkin
gelişmeleri
takip
etmek
ve
öngörülerde bulunmak,
küresel sorunlar karşısında, faaliyet
alanı
dahilinde
uluslararası
standartlar belirlemek ve
refahın ve kalkınmanın sağlanması
için hükümetlere, iş dünyasına ve
sivil toplum örgütlerine politika
önerilerinde bulunmak.
6
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
OECD’nin faaliyetleri ise “yönetişim,
kamu maliyesi, büyüme, inovasyon,
verimlilik ve istihdam” alanlarına
yoğunlaşmaktadır.
OECD’nin Teşkilat Yapısı
OECD’de karar alma görevi “Konsey”e
verilmiştir. Genel Sekreter tarafından
başkanlık edilen Konsey, her ülkeden
birer temsilcinin yanı sıra 14 Aralık 1960
tarihli Ek Protokol çerçevesinde Avrupa
Komisyonu’ndan gelen bir temsilciden
Daimi
temsilciler
oluşmaktadır4.
seviyesinde düzenli olarak toplanan
Konsey’de kararlar oy çokluğuyla
alınmaktadır. Konsey ayrıca, yılda bir
defa Bakanlar düzeyinde toplanarak
önemli
sorunları
tartışmakta
ve
OECD’nin işleyişine yönelik öncelikleri
belirlemektedir.
Üye
ülkelerin
temsilcileri
ayrıca,
“ekonomi, ticaret, bilim, istihdam,
eğitim, finansal piyasalar” gibi konulara
odaklanmış Komiteler aracılığıyla bir
araya gelmekte ve bu alanlarda
kaydedilen
gelişmeleri
değerlendirmektedir.
Söz
konusu
toplantılara
üye
ülkelerin
kurumlarından kıdemli uzmanlar da
iştirak edebilmekte ve OECD’nin
çalışmalarına
ilişkin
olarak
incelemelerde
ve
katkıda
bulunabilmektedirler.
Angel Gurría’nın başkanlığını yürüttüğü
OECD Sekretaryası ise Komitelerin
faaliyetlerini desteklemekte ve Konsey
tarafından karara bağlanan öncelikleri
hayata geçirmek için gerekli işlemleri
yürütmektedir.
Sekretarya’da
ekonomistlerden
avukatlara,
bilim
adamlarından istatistikçilere birçok
uzman görev almaktadır.
OECD’nin Genişleme Süreci
OECD’ye üyelik süreci çoğu zaman
karmaşık ve uzun soluklu olmaktadır zira
ilgili ülkenin birçok politika alanında
OECD
standartlarını
karşılama
kapasitesi
detaylı
bir
biçimde
incelenmektedir.
Öte yandan OECD, üyelikten farklı
olarak “arttırılmış işbirliği” mekanizması
çerçevesinde ilgili ülkeler için “yol
haritaları” belirleyerek bu ülkelerin
üyelik için başvuruda bulunabilir
seviyeye getirilmesini amaçlamaktadır.
Katılım sürecinin aşamaları aşağıdaki
gibidir:
1) Konsey tarafından Genel Sekreter,
yine Konsey tarafından seçilmiş bir
veya daha fazla ülkeyle üyelik
görüşmelerini başlatmaya davet
edilir.
2) Katılıma ilişkin detayları içeren bir
“yol
haritası”
hazırlanır.
Yol
haritasında, OECD Komiteleri ve
Çalışma Grupları tarafından çeşitli
politika
alanlarında
yapılması
gereken incelemelere de yer verilir.
3) Đncelemeleri takiben bulgulara ilişkin
olarak Konsey’e bilgilendirmede
bulunulur.
4) Konsey’de oy birliğiyle nihai karar
alınır ve ilgili ülke ile Katılım
Anlaşması imzalanır.
Bu çerçevede, 2007 yılında Mayıs
ayında Şili, Estonya, Đsrail, Rusya ve
Slovenya
ile
üyelik
görüşmeleri
başlatılmış; bu ülkelerden Şili 7 Mayıs
2010 tarihinde; Slovenya 21 Temmuz
2010 tarihinde; Đsrail 7 Eylül 2010
tarihinde, Estonya ise 9 Aralık 2010
tarihinde OECD’ye üye olmuştur. Diğer
7
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
taraftan aynı tarihte Brezilya, Çin,
Hindistan,
Endonezya ve Güney
Afrika’ya
arttırılmış
işbirliği
mekanizmasına dahil olmaları teklif
edilmiştir. Halihazırda Rusya’yla ise
üyelik görüşmeleri sürdürülmektedir.
Görüldüğü
üzere
OECD,
dünya
ekonomisinin şekillenmesinde önemli rol
oynayan ülkeler ile gelişmekte olan
ülkeleri buluşturan stratejik bir forum
niteliğindedir.
Bu
haliyle
OECD,
temelde küresel çapta sürdürülebilir
büyümenin sağlanmasına, istihdam
olanaklarının arttırılmasa, yatırımların
teşvik
edilmesine
ve
piyasa
ekonomisinin
geliştirilmesine
odaklanarak vatandaşların yaşam
standartlarının yükseltilmesi ve refahın
arttırılması hususunda önemli adımlar
atmaktadır. OECD ayrıca, işbirliğinde
bulunduğu diğer önemli kuruluşlar ve
bünyesine kattığı güçlü ve gelecek
vaat eden ekonomiler ile uluslararası
arenadaki
yerini
gittikçe
sağlamlaştırmaktadır.
Kaynak: http://www.oecd.org
OECD Konvansiyonu “Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya,
Yunanistan, Đzlanda, Đrlanda, Đtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Đspanya, Đsveç,
Đsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD” arasında imzalanmıştır.
2 Halihazırda OECD’ye Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan,
Đzlanda, Đrlanda, Đtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Đspanya, Đsveç, Đsviçre, Türkiye,
Birleşik Krallık ve ABD’nin yanı sıra Avustralya, Şili, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya,
Macaristan, Đsrail, Japonya, Kore, Meksika, Yeni Zelanda, Polonya, Slovakya, Slovenya üyedir.
3 Görev süresi normal şartlarda 1 Haziran 2011 tarihinde sona erecek olan Angel Gurría’ya, 30
Eylül 2010 tarihinde yapılan seçimlerde yeniden 5 yıllık bir dönem için Genel Sekreterlik görevi
verilmiştir.
4 Avrupa Komisyonu temsilcileri üye ülkelerle birlikte ilgili metinlerin hazırlanmasında görev
almakta, OECD’nin çalışma programına ve stratejilerine ilişkin toplantılara katılmakta ve tüm
birimlerin çalışmalarında yer almaktadır. Avrupa Komisyonu’nun OECD’nin işleyişine katılımı,
gözlemci ülkelerin katılımının ötesine geçmekte; ancak temsilcilere, Konsey önüne gelen
kararlara ve tavsiyelere karşı oy kullanma hakkı tanınmamaktadır.
1
8
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
TAIEX
Hülya SOYLU AB Uzmanı
Avrupa Birliği’nde aday ülkeleri üyeliğe
hazırlamak ve genel AB politikaları
çerçevesinde ülkeleri desteklemek
amacıyla IPA, Topluluk Programları,
SIGMA gibi pek çok finansal enstrüman
bulunmaktadır. 1996 yılında başlatılan
TAIEX (Teknik Destek ve Bilgi Değişim
Ofisi) teknik destekleri de bu kapsamda
değerlendirilmektedir. Türkiye, Ekim
2001
tarihinden
itibaren
TAIEX
imkanlarından resmen yararlanmaya
başlamış ve 2002 yılında TAIEX
Bütçesine katılmıştır.
Desteğin amacı yeni üye, katılmakta
olan ve aday ülkelerle Batı Balkan
yönetimlerine
genel
AB
politika
hedefleri
çerçevesinde
ve
AB
mevzuatına yakınlaştırma ile uygulama
alanında destek sağlamaktır. Destek
Rusya ile birlikte AB’nin Avrupa
Komşuluk Politikası kapsamında olan
ülkelere de verilmektedir. Kapsamda
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de
bulunmaktadır.
Destek kapsamında
yer alan ülkelerde görev yapan kamu
çalışanlarına çalışma ziyareti (study
visit), uzman talebi (expertise) ve
seminerler/çalışma
toplantısı
(workshop) şeklinde kısa süreli teknik
destek imkanı sunmaktadır.
teması olanaklı kılmak için organize
edilmektedir.
Özgürlük, Güvenlik ve Adalet: Adalet,
Özgürlük ve Güvenlik Genel Müdürlüğü
ile işbirliği içerisinde TAIEX, genel
seminerler, belli bir alana özgü atölye
çalışmaları, hakim, savcı ve avukatların
alanları çerçevesinde teorik ve pratik
eğitimler
düzenlemektedir.
Bu
organizasyonlar, cezai & sivil konular,
organize işler, karapara aklama ile
mücadele ve insan ticareti gibi adli
işbirliğine
ilişkin
oturumları
da
kapsamaktadır.
Diğer
düzenlenen
seminerler,
EUROPOL
ile
işbirliği
içerisinde organize edilen konular ile
sığınma
ve
göç
konularını
kapsamaktadır.
teknik
Bu alan sürekli değişim gösteren bir
özellik
taşımaktadır.
Mevzuatın
yelpazesi çok geniş olup; kişilerin
serbest dolaşımı, vize politikası, AB dış
sınırlar politikası, Schengen alanı, göç,
sığınma, sivil ve cezai konularda adli
işbirliği,
uyuşturucu
politika
koordinasyonu, AB vatandaşlığı, veri
koruma, temel haklar, ırkçılık, yabancı
düşmanlığı, polis ve gümrük işbirliği, suç
önleme, organize suçlarla mücadele
gibi pek çok konu teknik destek
faaliyetinin içeriğini oluşturmaktadır.
Tarım ve Gıda Güvenliği: Tarım, gıda
güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı
alanları teknik desteklerinin en aktif
alanlarından biridir. Benzer bir şekilde,
çeşitli çalışma ziyaretleri laboratuvar, su
ürünü tesisleri, sınır kontrol noktaları gibi
iyi
işleyen
yapılar
içerisinde
uygulamacılar arasından doğrudan
Đç Pazar: AB Đç Pazarının işleyişiyle ilgili
tüm konular TAIEX faaliyetlerinde
kapsama dahil edilmiştir. Đç Pazar, Birlik
içinde serbest ticaretin ve serbest
dolaşımın önündeki, teknik, yasal,
bürokratik ve diğer engelleri kaldırmak
amacıyla kabul edilen geniş aralıktaki
destekleyici önlem ve politikalar için
zemin teşkil etmektedir. Bilindiği üzere,
TAIEX başlıca şu alanlarda
destek imkanı sağlamaktadır:
9
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
tek pazar AB entegrasyonunun ana
unsurlarından biridir. Bu alanda destek,
sadece yararlanıcı ülkelerde ilerlemeye
neden olmayacak; aynı zamanda bir
bütün olarak Birlik düzeyinde ilerleme
sağlamış olacaktır.
aynı zamanda Balkan bölgesini de
kapsayacak şekilde SES-Güney-Doğu
Avrupa ölçeğinde AB’nin Tek Avrupa
Seması (SES) programının yasal olarak
genişletilmesine
de
olanak
tanımaktadır.
Faaliyetler temel olarak dört faktörün
(kişilerin,
malların,
hizmetlerin
ve
sermayenin serbest dolaşımı) özgürlüğü
ile ilgili olup; geniş anlamda AB politika,
program
ve
girişimlerine
de
genişletilebilmektedir. Yardım, özellikle
sosyal ve istihdam politikası, fikri
mülkiyet hakları konuları, finansal
hizmetler,
rekabet
politikası
ve
tüketicinin
korunması
ve
sağlık
politikasına odaklanmaktadır. Aynı
zamanda, KOBĐ ve sanayi, devlet
yardımları dahil olmak üzere rekabet
konuları, yapısal fonlar, Ekonomik ve
Parasal Birlik (EPB) ve sermayenin
serbest dolaşımı, vergilendirme ve
gümrük konuları da bu bağlamda
önem kazanmaktadır.
Enerji sektöründeki faaliyetler ise
yenilenebilir
enerji
kaynaklarından
petrol, gaz ve elektrik sektörlerinde
piyasa serbestleştirmesine kadar geniş
aralıktaki
alanları
kapsamaktadır.
Ayrıca, Güney Doğu Avrupa’ya yönelik
çok taraflı Enerji Topluluk Antlaşmasının
yürütülmekte
olan
uygulamasını
desteklemektedir.
Bahsi
geçen
Antlaşma,
arz
güvenliğinin
arttırılmasının yanı sıra entegre bir enerji
piyasasına ilişkin yasal çerçeveyi
oluşturmaktadır.
Altyapı: Çevre, Taşımacılık ve Enerji: Bu
alanlarda -özellikle son derece teknik
mevzuatın
bulunduğu
alanlardaişbirliği önerilmektedir. TAIEX faaliyetleri,
deniz, hava güvenliği, enerji, atık
yönetimi kuralları, gürültü mevzuatı,
çevresel yükümlülük, yol güvenliği,
yeraltı suları modelleme gibi pek çok
alanı kapsamaktadır.
Taşımacılık alanında deniz, kara,
Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı (EMSA),
Avrupa Sivil Havacılık Konferansı
(ECAC) ve EUROCONTROL ile ortak
programlar da dahil olmak üzere
havacılık sektörleri yer almaktadır.
Önem atfedilen husus ise, havacılık
standartları ve düzenlemeleri ve
Avrupa Sivil Havacılık Antlaşması
(ECAA) altında havacılık alanında tek
pazarın
oluşturulmasının
desteklenmesidir. Söz konusu Antlaşma
Çevre politikasına ilişkin ise, eylemler bir
taraftan
spesifik
isteklere
cevap
vermeye odaklanırken; diğer taraftan
program dahilinde planlanan eylemleri
desteklemektedir. TAIEX tarafından
organize edilen desteklerde odak
noktası aşağıda yer alan hususlardır:
-
-
-
Pek çok yeni Üye Ülke tarafından
Uyum Fonu’na (Cohesion Funds)
yönelik
uygulamaların
desteklenmesi
çerçevesinde
Çevresel Etki Değerlendirmeleri’nin
(EIA) gerektiği şekilde uygulanması,
AB Đçme Suyu ve Kent Atık Su
Direktiflerinin
tam
olarak
uygulanması,
Atık ve kirlilik yönetimi –özellikle
madencilik sektöründe-,
Limanlarda atık yönetimi,
Kirliliğin Önlenmesi Entegre Kontrol
(IPPC) Direktifinin uygulanması,
Avrupa Doğa Koruma Ağı olan
Avrupa Natura 2000 Ağı (Habitat ve
Kuşlar Direktifi) ve
10
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Yeşil Kamu Đhale (Green Public
Procurement)
kriterlerinin
uygulanması.
TAIEX yukarıda sözü edilen alanlarda
talep üzerine teknik destek için
harekete geçmektedir. Bu çerçevede
yapılacak
başvuruda
aşağıdaki
adımların
izlenmesi
başvurunun
kabulüne yönelik en sağlıklı yöntem
olacaktır:
düzeyde yabancı dil bilgisine sahip
olunması aranmaktadır.
Adım 1: Kurum/Birimin Uygun Olma
Durumu
TAIEX desteklerinden yararlananlar,
yararlanıcı ülkede AB mevzuatının
aktarımı
ve
uygulamasında
rolü
bulunan kamu ve özel sektördür. TAIEX,
tek başına bireylere ve şirketlere destek
sağlamamaktadır. Bir diğer husus,
AB’nin
diğer
teknik
destek
kaynaklarından yararlanılan alanlarla
çakışmaması gerekmektedir.
Çalışma toplantısı/seminer (workshop)
talepleri, geniş sayıda katılımın olduğu
ve mevzuat ve mevcut durum
hakkında karşılıklı sunumların yapılarak
bilgi alışverişinin sağlandığı platformlar
niteliğindedir.
-
Adım 2: TAIEX desteği için ihtiyaçların
tanımlanması
AB mevzuatının, yararlanıcı ülkelerin
ulusal mevzuatlarına aktarımda ve
uygulanmasında
ortaya
çıkan
ihtiyaçlar belirlenmelidir. Uzun vadede
yapılması öngörülen proje fikirlerinin
oluşturulma aşamasında TAIEX teknik
desteklerinden yararlanmak uygun
olacaktır.
Adım 3: Đstenen TAIEX desteğinin
türünün seçilmesi
Çalışma ziyaretlerinde (study visit),
talebin kabul edilebilmesi için gidilmek
istenen üye devlette görülecek somut
unsurlar
olması
(teknik ekipman,
laboratuvar, karmaşık idari yapılar vb.),
AB
mevzuatına
uyum
amacıyla
çıkarılan taslak Türk mevzuatının olması
ve/veya uyum çalışmalarında ileri bir
düzeye gelinmiş olması, AB mevzuatını
ve/veya uygulamaları tartışabilecek
Uzman talebi (expertise) ile belli bir
sayıda uzmandan oluşan ekibe AB
mevzuatı ile ilgili bilgi aktarılması ve AB
mevzuatının
ulusal
mevzuata
aktarılmasında
karşılaşılabilecek
sorunların
giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Adım 4: TAIEX desteği için başvuru
yapılması
Adım 5: Başvuruların temas noktaları,
AB Genel Sekreterliği tarafından
değerlendirilmesi ve sonrasında TAIEX
Ofisine gönderilmesi
Adım 6: TAIEX faaliyetinin organize
edilmesi
Adım 7: TAIEX faaliyetinin sonuçlarının
değerlendirilmesi
TAIEX başvuruları sürecini hızlandırmak
için başvuruların elektronik ortamda
alınması ve değerlendirilmesi üzerinde
mutabakat sağlanmış olup; AB Genel
Sekreterliği’nin internet sayfasında bir
veritabanı oluşturulmuştur. Artık, TAIEX
teknik destek başvurularına ilişkin
kurumlara herhangi bir davet yazısı
gitmemekte;
başvuru
süreci
kurumlarda oluşturulan AB temas
noktaları aracılığıyla Birimlere verilen
şifreler yoluyla elektronik ortamda
gerçekleştirilmektedir.
Söz
konusu
sistemin
yeni
olması
nedeniyle
başvuruların azlığı gözlenmiştir; ancak
11
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
sisteme adapte olunması ile
sorunun aşılacağı beklenmektedir.
bu
Özetle, TAIEX Twinning gibi diğer
orta/uzun vadede kullanılabilecek
enstrümanları tamamlayıcı nitelikte
olan kısa süreli bir teknik destek
entrümanıdır. Kapsamda olan ülkelere
verilen destek; proje hazırlık sürecinde
veya projenin bitimi sonrasında ortaya
çıkan
ihtiyaçları
kısa
vadede
karşılamayı amaçlamaktadır. Ancak,
hali hazırda aynı alanda başka bir
enstrüman aracılığıyla bir projenin
devam etmesi söz konusu ise, TAIEX
Ofisi
bu
destek
talebini
kabul
etmemektedir. Türkiye’ye bakıldığında
ise
ülkemizin
bu
enstrümandan
yararlanma durumu diğer ülkelerle
kıyaslandığında
iyi
düzeydedir.
Başvuruların
elektronik
ortamda
alınmaya başlanması ile sürecin daha
etkin
bir
şekilde
işlemesi
beklenmektedir.
Kaynakça:
Avrupa Birliği TAIEX Ofisi resmi internet sitesi
http://taiex.ec.europa.eu/
AB Genel Sekreterliği resmi internet sitesi
www.abgs.gov.tr
Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Finansal Destek internet sitesi
http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/financial-assistance/instrumentpre-accession_en.htm
European Commission (2010), “TAIEX, Twinning and SIGMA”, SIGMA Networking
Seminar, 04-05 March, Paris
(http://www.sigmaweb.org/dataoecd/3/37/44788757.pdf)
12
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Kitaplardan Kim Kurtulabilir ki?
Latif YILMAZ AB Uzmanı
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
Umberto Eco & Jean-Claude Carrière
Çeviren: Sosi Dolanoğlu
Can Yayınları, 2010, Đstanbul.
Kitaplardan
gerçekten
de
kim
kurtulabilir ki. Hepimizin bir şekilde iyi
veya
kötü
kitaplarla
bir
ilişkisi
bulunmaktadır.
Kimimiz
onlarsız
yapamayız, kimimiz onlardan nefret
ederiz. Bazılarımız, özellikle kitap kurdu
diye tanımladıklarımız, mümkün olduğu
kadar her kitabı okumaya ve her
kitaba ulaşmaya çalışır. Her kitap onlar
için farklı bir dünyaya açılan bir
pencere
gibidir. Kitap
kurtlarının
akrabası sayılacak bir de bibliyofiller
vardır. Bibliyofiller de tıpkı kitap kurtları
gibi kitapların peşinden koşar ve bir
şekilde yazılmış olan az çok ne varsa
ondan haberdar olmaya çalışırlar.
Bibliyofillerin çok önemli bir başka
özelliği de vardır, o da kitaplara sahip
olma isteği. Şüphesiz her kitaba sahip
olamayacaklarını bilirler ve hatta böyle
bir sahipliği de istemezler. Onlar biraz
define avcısı gibidirler, nadir kitapların,
unutulmuş kitapların, tek nüshaların ve
kadim kitap benzeri nesnelerin peşinde
koşarlar. Aradıklarını bulduklarında bir
define avcısı gibi sevinirler. Eksik ciltleri,
kayıp kitapları, gözden kaçmış ama
önemli olabilecek kitapları bulmaya
çalışırlar.
Kısacası
zamanın
unutturduklarını
zamana
tekrar
hatırlatmaya çalışırlar.
Bütün
bu
anlattıklarımız
kitapla
kurduğumuz bireysel ilişkiler alanına
dâhil edilebilecek şeyler. Konunun bir
de toplumsal boyutu var. Toplumlar
olarak da kitaplarla değişik ilişkiler
kurarız ve zaman içinde bu ilişkilerimizi
değişime
uğratırız.
Kütüphaneler
kurulması, önemli kitapların titizlikle
korunması
veya
kitapların
yasaklanması ve yakılması. Tarih içinde
kitaplarla kurulan toplumsal ilişkinin
farklı yönleri bunlar. Kitapla kurulan
ilişkinin hem toplumsal ve hem de
bireysel yönünü ele alan ve bunu çok
akıcı bir söyleşiyle bizlere anlatan bir
kitap
var:
“Kitaplardan
Kurtulabileceğinizi Sanmayın”. Kitap
göstergebilimci ve edebiyatçı Umberto
Eco ve sinemacı ve yazar Jean-Claude
Carrière arasında geçen söyleşilerden
oluşuyor. Bu iki kişinin kitaplarla
kurdukları ortak bir yön var. O da her
ikisi de kelimenin tam anlamıyla birer
bibliyofil. Đkisi de birer kitap arkeologu.
Eco özellikle, tarihe saçmalık ve
ahmaklık olarak geçmiş nadir kitapların
ve yazarların peşinde. Tarihte hatanın
ve yanılmanın kültür içinde ne kadar
derin bir
yere
sahip
olduğunu
göstermeye çalışıyor. Carrière ise daha
çok fantastik kitapların peşinde. O da
bir kitap arkeologu. Kitapların görünen
dünyasının altında kalmış, saklanmış
kitapların peşinde. Yazarlarımızın ikisi de
birer Incunabula1 meraklısı. Sinema,
görsellik, yazı, kitaplar, kütüphaneler,
çılgın yazarlar, yakılmış ve kaybolmuş
kitaplar,
kitap
tutkunları,
kişisel
kütüphaneler ve bunların kaderleri
kitapta söyleşilere konu olan temel
meseleler.
Eco ve Carrière’in söyleşilerinden
oluşan kitap öncelikle internet ve
13
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
elektronik ortam tartışmasıyla başlıyor.
Bugün internet az çok hepimizin
hayatının önemli bir parçası. Đnternet
yazmayla ve okumayla kurduğumuz
ilişkinin yeni bir safhası. Bugün az çok
her konuyla ilgili internette farklı
içeriklerde bilgiye rastlayabiliyoruz.
Dahası cep telefonu teknolojisindeki
hızlı değişim interneti bizim için her
yerde ve her zaman hazır kılıyor.
Yazarlar
elektronik
ortamdaki
gelişmelerin kitaplar üzerindeki ve
kitaplarla kurduğumuz ilişkiler üzerindeki
etkisini
soruşturmaya
çalışıyorlar.
Elektronik ortamda meydana gelen bu
gelişmeler kitap alışkanlığımız üzerinde
nasıl bir etkide bulunuyor? Kitaplar
acaba bir süre sonra tarih mi
olacaklar?
Hepimiz
elimizde
bir
elektronik
aygıtla
e-kitaplar
mı
okuyacağız? Ya da bilginin bu kadar
anonimleştiği
internet
ortamında
kitaplara
artık
hiç
ihtiyacımız
olmayacak
mı?
Bütün
bunlar
yazarlarımızın sordukları sorulardan
birkaçı. Yazarlarımız o kadar da
karamsar değiller. Kitabın icadını
tekerleğin icadına benzetiyorlar. Nasıl
her yeni teknoloji tekerleği bir defa
bulunduktan
sonra
ortadan
kaldıramadıysa,
yeni
teknolojilerin
kitabı ortadan kaldırması da pek
muhtemel görünmüyor. Peki, elektronik
ortamlar bilgiyi saklamada sağladıkları
kolaylıktan dolayı kitabı alt edebilirler
mi? Yazarlarımızın buna da cevabı
hayır. Her ne kadar elektronik ortamlar
bilgiyi saklama konusunda mekânsal
kolaylık sağlasalar da henüz yeterince
güvenli
değiller.
Kolayca
bozulabiliyorlar ve dahası elektronik
ortamın risklerine tabiler. Aslında aynı
riskler kitaplar için de mevcut, mesela
yanabiliyorlar ve çürüyebiliyorlar. Ama
şu kesin ki, itina gösterildiğinde kitaplar
yüzyıllarca kalabiliyorlar.
Kitabın bir diğer önemli tartışma konusu
kitaplar, kolektif hafıza ve kültür
meselesi.
Belki
de
kitaplarla
kurduğumuz ilişkinin can alıcı noktası
burası. Kitaplar bizi şekillendiriyor bizse
kitapları. Kitaplar ortak hafızamızın ve
kültür diye adlandırdığımız şeyin önemli
kurucularından biri. Ancak burada
ilginç bir nokta var ve o da bazı
kitapların elenmesiyle ilgili. Bugün
bizlere kalan kitaplar aslında bir eleme
sonucunda bizlere ulaşmış durumda.
Bu tam olarak bilinçli bir eleme süreci
de değil. Savaşlar, yangınlar, istilalar,
dönemin beğeni ve zevkleri bazı
kitapların bize ulaşmasını bazılarının da
ulaşamamasını beraberinde getiriyor.
Kim bilir belki yazılan en iyi şiirler yok
olup gitmiştir veya bir yerlerde
gizlenmişlerdir. Belki de bugün geçmişin
şaheserleri olarak gördüğümüz kitaplar
aslında o dönemlerin vasat kitaplarıydı.
Sonuçta unutulan, bilmediğimiz veya
bilemeyeceğimiz kitaplar ve eserler
var. Biz elimizde olanlara bakarak karar
vermek durumundayız. Savaşların ve
yangınların elimizden ne gibi değerli
kitapları alıp götürdüğünü bilmiyoruz.
Her ne kadar yangınlar ve savaşlar her
şeyi ortadan kaldırmaya muktedir
olamasalar da, önemli bir yıkıma yol
açtıkları da bir gerçek. O zaman şunu
diyebiliriz: bugün ortak hafızamız bir
eleme sürecinin sonucunda oluşmuş
durumda ve belki de bu eleme süreci
farklı olsaydı çok farklı bir ortak
hafızaya sahip olabilirdik.
Kitaplar hakkında konuşmuşken okuma
ve okuyucu üzerine konuşmamak
olmaz elbette. Kitapları nasıl okuruz?
Yanlış mı okuruz yoksa doğru mu?
Yanlış veya doğru okuma diye bir
şeyden
bahsedebilir
miyiz?
Yazarlarımıza göre aslında her okur
okuma eylemiyle birlikte kitabı yeniden
yazar ve yeniden yaratır. Okumayla
14
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
birlikte okuyucuya ait özel bir kitap
oluşur. Okumanın belki de daha ilginç
yanı, okuyucunun okumasıyla yaratılan
kitabın da sabit kalmamasıdır. Yani
okuyucu açısından her okuduğu yeni
kitap hem bir önce okuduğu kitabı
hem de bir sonra okuyacağı kitabı
değişime uğratır. Bu anlamda okuma
süreci çok yönlü ve çok boyutlu bir
yorum sürecidir. Dolayısıyla da yanlış
okuma diye bir şey yoktur. Çünkü
doğru okuma yoktur. Bütün kültürel
birikimimiz aslında az çok bu okuma
süreci
tarafından
oluşturulmuştur.
Kitapları
okurken
çoğu
zaman
birbirinden çok farklı zaman ve
mekânlarda yazılmış kitapları bir araya
getirir hatta onların yazarlarını bir
şekilde birbirlerine okuturuz. Örneğin
Kafka’yı Cervantes’e, Orhan Pamuk’u
Homeros’a, Yaşar Kemal’i Balzac’a
okuturuz. Bütün bunlardan çıkan sonuç
ise, hem kitabın hem de yazarın okuma
sürecinde erimesi ve yavaş yavaş
hâkimiyetin okuyucuya geçmesidir.
Elbette okuyucu da çoktan kendini
başka okuyucuların ve yazarların
hâkimiyetine terk etmiştir. Geriye kalan
sonsuz bir yorum uzamıdır. Đşte bu nokta
da
bize
kutsal
kitapların kültür
hayatımızda oynadığı rol hakkında bilgi
veriyor. Bazen bir sayfalık kutsal
metinler bile zamanla etraflarında
onbinlerce ciltlik bir yorum kütüphanesi
oluşturuyorlar. Bugün kutsal kitaplar
üzerine yazılmış veya onlardan yola
çıkarak yazılmış kitapları bir araya
getirmeye çalışsak her halde bu
kitapları içine alabilecek bir mekân
inşa etmemiz yıllarımızı alırdı.
Kitabın, yazarın ve okurun tarihi
şüphesiz daha da zengindir. Her konu
hakkında
yazmaya
çalışanlar,
saçmalayanlar, ahmaklık derecesinde
yazı yazanlar, ünlü olmak için parayla
kitap basanlar, sipariş üzerine kitap
yazdıranlar, evine metreyle kitap
alanlar, nitelikli kitap hırsızları, kitap
tacirleri,
el
yazmaları,
gezici
kütüphaneler, ayaklı kütüphaneler ve
daha birçok konu bu tarihe ait. Eğer bir
okuyucu olarak kendi tarihinizi, kendi
okuma
serüveninizi,
okuduğunuz
kitabın ve yazarın ait olduğu yazı
dünyasını merak ediyorsanız bu söyleşi
kitabını kaçırmamalısınız. Eğer iki
uslanmaz bibliyofil’in hayatına girmek
istiyor ve evinizdeki kitapları görüp de
bütün bu kitapları okudunuz mu
sorusunun
sıkıcılığına
bir
cevap
arıyorsanız işte size göre bir kitap.
Kitaplardan
kurtulabileceğiniz
sanmayın.
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
Umberto Eco & Jean-Claude Carrière
Çeviren: Sosi Dolanoğlu
Can Yayınları, 2010, Đstanbul.
Kaynakça:
Umberto Eco & Jean-Claude Carrière, Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın,
(Çeviren: Sosi Dolanoğlu), Can Yayınları, 2010, Đstanbul.
15
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1
Matbaanın ilk kullanılmaya başlandığı tarihle 1500 yılı arasında basılan kitaplara, kitap tarihinin beşik
evresi anlamında, incunabula denilmektedir.
16
T.C.
MALĐYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
Đlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA
Telefon: (312) 415 23 28 - 415 23 31
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: [email protected]
http://www.abmaliye.gov.tr/
© 2011 T.C. Maliye Bakanlığı
Tüm hakları saklıdır.
Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.

Benzer belgeler