Mustafa V. Koç`tan zamansız veda

Transkript

Mustafa V. Koç`tan zamansız veda
ISSN 1303-2526
Yıl: 17 Sayı: 152
8
Ahmet Ümit:
“Polisiye
romanda
Türkiye istenen
yerde değil”
İşçiler engelsiz
bir dünya
için Ankara’da
buluştu
M
ercedes, Arçelik,
TürkTraktör, Karsan, Bosch,
Tofaş, İçdaş, Noksel, Otokar
ve Ford’un aralarında olduğu
toplam 93 işyerinde çalışan
457 engelli işçi, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü nedeniyle, Büyük
Anadolu Termal Hotel’de 6-9
Aralık 2015 tarihleri arasında bir
araya geldi. Sayfa 2
Yaşam
kalitesi
listesinde
alt sıralardayız
U
luslararası Yönetim
Geliştirme Enstitüsü (IMD)
2015 yılına ilişkin bir yaşam
kalitesi araştırması yaptı.
Araştırmada 61 ülke içinden
Türkiye, 4,69 puan ile 48’inci
sırada yer aldı. Yaşam kalitesinin
yüksekliğini gösteren listenin
zirvesine, 9,73 puan ile İsviçre
yerleşti. Sayfa 7
Ford Otosan
tiyatro
kulübü ile
engelleri aşıyor
V
ehbi Koç Vakfı Ford Otosan
Gölcük Kültür ve Sosyal
Yaşam Merkezi’nin bünyesinde
faaliyet gösteren Ford Otosan
Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü,
çalışanları motive etmek
amacıyla 10 yıl önce kuruldu.
Aralarında engelli üyelerin
olduğu kulüp, birçok oyun
sahneledi. Sayfa 10
Türkiye’de
36,4 milyon
elektrik
yoksunu
Y
enilenebilir Enerji
Kaynaklarının Sosyal Boyutu
panelinde konuşan EMO Enerji
Çalışma Grubu Üyesi Kemal
Ulusaler, TÜİK verilerine göre
36.4 milyon insanın enerji
yoksunluğu içinde olduğunu, bu
rakamın Karadeniz ve Doğu ve
Güneydoğu’da yüksek olduğunu
söyledi. Sayfa 16
Disa
Otomotiv’den
Aytaç Özdemir
Çat Kapı’nın bu
ayki konuğu
İçimizden
Biri: Karsan
Otomotiv’den
Aytaç
A
Bayraktar
12
13
Mustafa V. Koç’tan
zamansız veda
Türkiye ekonomisine değer katan, sanayinin gelişmesine katkıda bulunan, farklı ve renkli kişiliği ile
örnek bir Türk işadamı portresi çizen, işçiye, emeğe, işe değer veren bir patron olarak çalışanlarının
sevgisini kazanan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un ani
vefatı, tüm sevenlerini yasa boğdu.
Mustafa V. Koç, 56 yaşında Türkiye’nin önde gelen işadamı olarak,
yalnızca iş hayatındaki başarılarıyla değil, sosyal hayattaki çok
yönlülüğü, kültürel hayata merakı ve hobileriyle de tanınıyordu.
Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin kuruluşunu
gerçekleştirerek, iş dünyasında üçüncü kuşak jenerasyonun
örnek bir temsilcisi olan, ülkesini insanları iyi tanıyan, binlerce
istihdam yaratan Mustafa V. Koç’un genç yaşta vefatı, yeri
doldurulmayacak bir boşluk bıraktı.
İşadamlığının
yanı sıra eğitime
verdiği destek
ve yaptığı sosyal
sorumluluk
projeleriyle
de her zaman
örnek alınacak
ve hiçbir zaman
unutulmayacak
olan Mustafa V.
Koç’a Allah’tan
rahmet, ailesine,
sevenlerine ve
Türk iş dünyasına
başsağlığı
diliyoruz…
2
MESS’TEN HABERLER
Engelli metal işçileri
“Engelsiz Bir Dünya” için buluştu
Metal sektöründe çalışan 457 engelli
işçi, Dünya Engelliler Günü nedeniyle
Türk Metal Sendikası ve Türkiye Metal
Sanayicileri Sendikası (MESS) işbirliğinde
düzenlenen “Engelsiz Bir Dünya İçin
Hep Birlikte El Ele” etkinliğinde bir araya
geldi. Etkinliğin gala gecesinde konuşan
MESS Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu,
engellilerin en önemli sorununun istihdam
olduğunu söyledi.
ISSN 1303-2526
T
ürkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk
Metal Sendikası işbirliğinde ve MESS Eğitim Vakfı
(MEV) organizasyonu ile yaklaşık 16 yıldır düzenlenen Ortak Eğitim Projesi kapsamında gerçekleştirilen
“Engelsiz Bir Dünya İçin Hep Birlikte El Ele” etkinliğinde,
metal sektöründe çalışan engelli işçiler bir araya geldi.
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü” nedeniyle düzenlenen
etkinlik, Ankara’daki Büyük Anadolu Termal Hotel’de 6-9
Aralık 2015 tarihleri arasında yapıldı.
Mercedes, Arçelik, TürkTraktör, Karsan, Bosch, Tofaş,
İçdaş, Noksel, Otokar ve Ford’un da aralarında olduğu
toplam 93 işyerinde çalışan 457 engelli işçinin katıldığı
etkinliğin açılışında konuşan MESS Eğitim Vakfı Genel
Müdürü Dr. Necdet Kenar, engelli istihdamının Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olduğunu dile getirdi. Engellilerin istihdamını artırmada en önemli önceliğin eğitim olduğuna dikkat çeken Kenar, engellilerin
istihdamını eğitimle artırabileceğimizi belirtti. Türk Metal Sendikası Genel Sekreteri Taliphan Kıymaz da açılışta
bir konuşma yaparak, engellilerle ilgili sorunları aşmak
için çeşitli politikalar geliştirilmesi ve acil önlemler alınması gerektiğine vurgu yaptı.
“ENGELLİLERİN İSTİHDAMI YÜZDE 3”
Etkinliğin sonunda düzenlenen gala gecesine Türk
Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve MESS
Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu da katıldı. Yıldırımoğlu burada yaptığı konuşmada, engellilerin en
önemli sorunlarının başında istihdamın geldiğini vurguladı. Engellilerin sosyal hayatın bütün alanlarına katılabilen, üreten, kendi kendine yeten, başkasına muhtaç
olmadan yaşayabilen bireyler haline gelmelerini sağlamanın herkesin görevi olduğunu söyleyen Yıldırımoğlu,
“İnsan haysiyetine yaraşır ve toplumla kaynaşan hayat
tarzı, engellilerin en doğal hakkı ve devletin de öncelikli
vazifesidir. Devletin, engelliliği eğitim ve istihdam yönleriyle bir bütün olarak ele alması insan haklarının da bir
gereğidir” diye konuştu.
Dünyada bir ülkenin kalkınmışlığını belirleyen ölçütler içinde; engellilere, hastalara ve yaşlılara yapılan
yardım ve hizmetlerle, engellilerin istihdam oranlarının
yüksekliğinin önemli bir yer tuttuğuna değinen Yıldırımoğlu, “Bu nedenle engellilerin başkalarına bağımlı
olmadan kendini toplumun bir parçası görmesini sağlayacak yol, istihdam edilmelerinin sağlanmasıdır” dedi.
4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen düzenlemeye
göre özel sektör işyerlerinde engelli istihdamına ilişkin
oranın yüzde 3 olduğunu açıklayan Yıldırımoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Özellikle metal işkolunda faaliyet gösteren sendikamıza üye işyerleri bakımından engelli istihdamı
konusunda sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. İş Kanunu’na göre engelli işçiyi meslek, beden
ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırma yükümlülüğü, metal işkolunda faaliyet gösteren işyerlerinde
yapılan işlerin çok büyük bir kısmının tehlikeli ve çok
tehlikeli işler kapsamında olmasından ötürü, engelli
istihdamı konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmek bakımından işverenleri sıkıntıya sokmaktadır. Engelli istihdamı konusunda Avrupa ülkelerindeki örneklere uygun olarak teşvik sistemi oluşturulmalı, devlet
katkıları getirilmeli, engelli istihdam etmeyen işverenlerin, oluşturulacak bir fona para cezası yerine katkı payı
ödemelerine imkân tanınmalıdır. Sendikamız, engelli
istihdamının çağdaş yaklaşımlar çerçevesinde geliştirilmesi ve mesleki rehabilitasyonlarının sağlanmasını,
sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez ve ihmal edilemez
konular olarak görmektedir.”
ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİLER
Etkinlikte, engelli çalışanların oynadığı bir tiyatro
gösterimi yapıldı. Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro
Kulübü’nün üyelerinin oynadığı “Komşu Köyün Delisi”
adlı oyunda engelli işçiler oynadı. Ayrıca Anıtkabir’i de
ziyaret eden işçiler, Emel Taşçıoğlu konseri ile gala gecesinde de gönüllerince eğlendi.
İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR
MESS Adına Sahibi
Mehmet C. Betil
Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü
Av. Hakan Yıldırımoğlu
Genel Sekreter
e-posta
[email protected]
BizBize Gazetesi
İnternet Adresi
www.mess.org.tr
Yayın Kurulu
Dr. Aykut Engin
Av. Erten Cılga
Av. Mesut Ulusoy
Av. Vahap Ünlü
Dr. Tuba Yaman Aydın
Altan Çetinkal
Fatih Tokatlı
Burcu Karacar
Seçkin Ürey
Çisem Kılıç Çineli
Ahmet Can Çeltikçi
Yayın Türü
Yerel süreli yayın.
Baskı Tarihi
Şubat 2016
Yazışma Adresi
MESS Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası Merkez Mah. Geçit Sok.
No: 2 34381 Şişli-İstanbul
Tel: 0212 232 01 04 (pbx)
Faks: 0212 241 76 19
Yazı ve resimler kaynak gösterilmek
suretiyle kullanılabilir. Gazetede
bulunan yazıların sorumluluğu
yazarlara aittir. BizBize Gazetesi’nin
basımında geri dönüşümlü kağıt
kullanılmaktadır.
ISSN 1303-2526
YAYINA HAZIRLIK
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser Soygüder Yıldız
Görsel Yönetmen
Hakan Kahveci
Editör
Seher Karataş
Grafik ve Sayfa Tasarım
Erdal Bayraktar
Fotoğraf Editörü
Eren Aktaş
Kurumsal Sat›fl Yöneticisi
Özlem Adaş
Tel: 0212 440 27 65
‹letiflim
Tel: 0212 440 27 63
0212 440 29 68
[email protected]
www.ajansdyayincilik.com
Baskı
“Globus” Dünya Basınevi
100. Yıl Mahallesi 34204
Bağcılar / İstanbul
Telefon: 0212 440 24 24
e-posta: [email protected]
3
MESS’TEN HABERLER
İş sağlığı ve güvenliğinde başarılı
işletmeler ve çalışanlar ödüllendirildi
İlki geçen yıl gerçekleştirilen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni, 11 Kasım 2015 tarihinde
İstanbul’da düzenlendi. Dereceye girenler, MESS yetkililerinin katılımıyla oluşturulan jürinin puanlaması ile tespit edildi.
MESS Altın Eldiven İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama
Yarışması-Kategori bazında dereceye giren başvurular
■ 1-249 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Disa Otomotiv Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.
■ 250-499 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Beltan Vibrocoustic Titreşim Elemanları San. ve Tic. A.Ş.
■ 500’den fazla çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi
Arçelik A.Ş. Buzdolabı İşletmesi
(MESS Eğitim Vakfı’ndan 50 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar)
Tavsiye edilen en iyi uygulamalar
İ
ş sağlığı ve güvenliği alanında başarılı
olan işletmeleri ve çalışanları ödüllendirmek amacıyla 2015’te ilk defa yapılan
MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama
Yarışması tamamlandı. Yarışmada dereceye girenler ödüllerini, 11 Kasım’da İstanbul
Marriott Hotel Şişli’de yapılan törende aldı.
MESS üyesi işyerleri, işveren kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ile Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcilerinin
katıldığı ödül töreninin açılış konuşmasını,
MESS Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet C.
Betil yaptı. Betil açılış konuşmasında, “Endüstri ilişkilerinin temel konularından biri
olan iş sağlığı ve güvenliği alanında; bugün
burada ilki düzenlenen MESS İş Sağlığı ve
Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni’ni gerçekleştirmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Belirtmek isterim ki, bu yarışmaları bir gelenek haline getirerek her yıl
düzenlemeyi; bu alanda sürdürülen çabaları desteklemeyi, iş güvenliği bilincinin gelişimine katkı sağlayacak çalışmaları ilgili tüm
kesimlere ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi.
MESS’e üye işletmelerin, çalışanların
sağlık ve güvenliğine her zaman en büyük
önceliği verdiğini ve iş sağlığı ve güvenliği
alanında ülkemizin en ileri örneklerini ortaya koyduğunu dile getiren Betil, “Bu nedenle, bu uygulamaları ilgili tüm kesimlerle
paylaşmayı, özveri ile yürütülen çalışmaları
desteklemeyi ve teşvik etmeyi bir borç biliyoruz” diye konuştu.
Yarışma kapsamında; “MESS Altın Eldiven İSG İyi Uygulama Yarışması”nda iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine katkı sağlamış
işyeri iyi uygulamaları, “MESS Altın Öneri-Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nda ise
mavi yakalı çalışanlarca yapılmış iş sağlığı
ve güvenliği önerileri değerlendirildi. Dereceye giren ve tavsiye edilen uygulamalar,
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş
Teftiş Kurulu İstanbul Grup Başkanlığı, MESS
İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu, MESS
Eğitim Vakfı temsilcileri, akademisyenler ve
MESS yetkililerinin katılımıyla oluşan Jüri
tarafından yapılan puanlama sonucu tespit
edildi.
■ Anadolu Motor Üretim ve Pazarlama A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Kazaya Ramak Kala ve Olası Kaza Bildirim Sistemi
■ Arçelik A.Ş. Çamaşır Makinası İşletmesi
İyi Uygulama Başlığı: Ergonomi Projesi-Ergonomi Sistemi
■ Autoliv Metal Pres San. ve Tic. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Eksantrik Preslerde Standartlaştırma
■ BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Makine Risk Değerlendirmesi ve Makine Uygunluk
Değerlendirmesi
■ Coşkunöz Metal Form Makine Endüstri ve Tic. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Vinç İle Kalıp Çevirme İşlemlerinde İş Güvenliği Sisteminin
İyileştirilmesi
■ Diniz Johnson Controls Oto Donanım San. ve Tic. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Sıfır Enerji Uygulaması
■ Ford Otomotiv San. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Hayatımız Elimizde
■ Mercedes-Benz Türk A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Tehlike ve Tehlike Kaynaklarının Ortadan Kaldırılması
■ Otokar Otomotiv ve Savunma San. A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Çalışan Ergonomisinin İyileştirilmesi
■ Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.
İyi Uygulama Başlığı: Sky Hook (Ergonomik Kayar Koltuk)
(MESS Eğitim Vakfı’ndan 20 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar)
MESS Altın Öneri Mavi Yakalı Çalışan İSG Ödül Yarışması
■ Borusan Mannesmann Boru San. ve Tic. A.Ş. (Mehmet Ayyıldız-Lütfü Orhan)
■ Bosch San. ve Tic. A.Ş. (Ümit Boran-Aslı Onur-Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya-Hakan Aydın)
■ Diniz Johnson Controls Oto Donanım San. ve Tic. A.Ş. (Barış Doğru)
■ Ford Otomotiv Sanayii A.Ş. (Murat Yuca-Serdal Kavak-Yavuz Sara)
■ Karsan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. (Halil Doğramacı-Gürkan KorkmazMehmet Sofaoğlu-Selami Şen)
■ Oyak Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. (Akif Ay)
■ Siemens San. ve Tic. A.Ş. (Yusuf Dikmen)
■ Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. (Ertuğrul Sağlık)
■ Temsa Global San. ve Tic. A.Ş. (Vehbi Eser)
(Her bir öneri sahibi mavi yakalı çalışan 1000 TL değerinde hediye çeki kazandı)
4
ÜYELERİMİZDEN
Ford Otosan’dan “Bal Arıları
Mühendis Oluyor” projesi
B
Ford Otosan Kurumsal Sosyal
Sorumluluk faaliyetlerine
2015-2017 döneminde Toplumsal
Cinsiyet Eşitsizliği ile mücadele
ederek devam ediyor. Ford Otosan,
Koç Holding’in “Ülkem İçin”
çalışmaları kapsamında, aynı tema
ile “Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğini Destekliyorum: Bal Arıları
Mühendis Oluyor” adlı
projeyi yürütüyor.
al Arıları Mühendis Oluyor projesi, Ford Otosan, Uçan Süpürge
Derneği ve Milli Eğitim Bakanlığı
işbirliği ile yürütülüyor. Proje lise öğrencisi kız çocuklarının meslek seçimlerinde karşılaşacakları toplumsal cinsiyet
kalıplarını onların öğretmenleri, velileri
ile birlikte aşmayı hedefliyor.
Bir toplumsal farkındalık yaratma projesi olan Bal Arıları Mühendis Oluyor, kız
öğrencilere istedikleri meslekleri seçmeleri için üç günlük rehberlik programını içeriyor. Aynı zamanda proje
kapsamında mühendis olmak isteyen
ancak ileride çalışma alanı anlamında
kaygılar taşıyan öğrenciler, Ford Otosanlı kadın ve erkek mühendisler aracılığıyla rol model çalışmalarıyla cesaretlendiriliyor. Somut örnekleri ve gerçek
hayat öykülerini dinleyen kız öğrenciler,
mühendislere sorular sorma fırsatı yakalamış oluyor.
Ford Otosan, Türkiye’nin 81 ilinde 8
bin 100 kız öğrenciye ulaşmayı hedefleyen proje kapsamında programa katılan
öğrencilerin kayıtlarını tutuyor. Buradaki amaç, projenin ölçme değerlendirme
çalışmaları kapsamında somut veriler
sunmak ve bu öğrencilere mühendislik
seçtiklerinde Ford Otosan’da staj imkanı
sağlamak.
Mayıs ayından bu yana yoğun çalışmalarla yürüyen projenin 21 Ağustos’ta iç lansmanı yapıldı. Ardından
Ford Otosanlı gönüllü mühendisler için
26 Kasım ve 10 Aralık’ta eğitimler gerçekleştirildi. 16-17-18 Aralık tarihlerinde
Kocaeli Anadolu Lisesi’nde ise projenin
pilot uygulaması yapıldı. Proje Marmara
Bölgesi’nden başlayarak tüm Türkiye’ye
yayılarak devam edecek.
4-5-6-7-8 Ocak tarihlerinde de Kadıköy Anadolu Lisesi ve Beşiktaş Anadolu
Lisesi’nde proje uygulandı, toplamda
345 kız öğrenciye ulaşıldı. Proje diğer
illerde de uygulanmaya devam ediliyor.
ENGELSİZ KARİYER
GÜNÜ’NDEN ÖDÜL
Ford Otosan ayrıca, Dünya Engelliler
Günü’ne özel organize edilen “Engelsiz Kariyer Günü”ne katıldığı ve destek
olduğu için ödüle layık bulundu. Ford
Otosan böylece, Kocaeli sınırları içinde
dört yıl üst üste bu ödülü alan tek büyük şirket unvanının da sahibi oldu.
İzmit Belediyesi ile İŞKUR ortaklığında 3 Aralık tarihinde Dünya Engelliler
Günü’ne özel bu yıl altıncısı düzenlenen
‘Engelsiz Kariyer Günü’nde engellilerle
işverenler buluştu. Engelsiz Kariyer Günü’ne katılarak engellilere destek olan
firma yöneticilerine teşekkür plaketi verildi. 18 firma arasında yer alan Ford Otosan’ın ödülünü İnsan Kaynakları Yöneticisi Aslan Öktem teslim aldı.
Anadolu Isuzu’ya çevre ödülü
Yazaki Mudanya
çalışanları yeni yılı
birlikte kutladı
D
ünya çapında 44 ülkede 482 lokasyonda 250 binden fazla çalışanla
otomotiv sanayisine hizmet veren Yazaki
firmasının bir kolu olan Mudanya fabrikasında 30 Aralık 2015 tarihinde eğlenceli
bir yeni yıl yemeği organize edildi. Bu
organizasyon sayesinde Yazaki Mudanya
fabrikası çalışanları, canlı müzik ve birbirinden güzel lezzetler eşliğinde yeni
yılı hep beraber kutladı. Yoğun katılımın
gerçekleştiği yeni yıl yemeği sayesinde
Yazaki Mudanya fabrikası çalışanları, yeni
yıla daha pozitif daha fazla motive olmuş
şekilde girdi.
K
ocaeli Sanayi Odası tarafından bu yıl 21’incisi düzenlenen Şahabettin Bilgisu Çevre
Ödülleri’nin sahiplerinden biri de Anadolu Isuzu oldu. Otomotiv sektöründe çevre ödülüne
layık görülen Anadolu Isuzu’nun ödülünü,
Anadolu Isuzu Teknik Direktörü Hakan Özenç,
Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ayhan Zeytinoğlu’ndan aldı.
İSG TEKRARLAMA EĞİTİMLERİ VERİLDİ
Anadolu Isuzu çalışanlarına iş güvenliği tekrarlama eğitimleri verildi. 6331 Sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu’nun “Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Usul ve Esasları Yönetmeliği”ne
uygun olarak düzenlenen eğitim programına
toplam 419 çalışan katıldı ve başarılı oldu.
Program MESS Eğitim Vakfı işbirliğiyle 15 ve 22
Ağustos 2015 tarihlerinde gerçekleştirildi.
5
ÜYELERİMİZDEN
Mercedes-Benz Türk
ailesinden “Jübile Törenleri”
Jübile törenleri, İstanbul’da 6 Aralık 2015’te Hilton Bomonti Otel’de
850 kişinin, Aksaray’da 13 Aralık 2015’te Kamyon Müşteri Merkezi’nde
370 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.
M
ercedes-Benz Türk ailesi, 10, 15,
20, 25, 30, 35 ve 40’ıncı hizmet
yıllarını dolduran çalışanlar için
İstanbul ve Aksaray işyerlerinde “Jübile Törenleri” düzenledi. Bu yıl, ülkemizde ve tüm
dünyada yaşanan olumsuzluklar nedeniyle, Mercedes-Benz Türk çalışanları adına da
duygu paylaşımı sağlamak amacıyla, törenin sanatçıların katılımıyla gerçekleştirilen
Maysan Mando çalışanlarını hem
eğitiyor hem de kahvaltı veriyor
M
aysan Mando A.Ş., “Hayat boyu eğitim” felsefesi ile 2015 yılında çalışanların gelişimi için
çeşitli eğitimler gerçekleştirdi. Her kademe için ve ihtiyaçlara yönelik eğitimler planlayan Maysan Mando hayat boyu eğitim yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu kapsamda 8
Kasım 2015 tarihinde Üretim Departmanı’ndaki ilk seviye amirlerine “Liderlik Eğitimi” verildi.
İnsan Kaynakları Müdürü Nurşen Dağlı ve İnsan Kaynakları Uzmanı Sevim Çakır tarafından
verilen eğitimde Role Play tekniği uygulandı. 42 grup liderinin katıldığı eğitimde ilk kademe
yöneticiliğinin önemi vurgulandı. Yönetsel yetkinliklerini artırmak amacıyla vaka çalışmaları
ile zenginleştirilen eğitim katılımcıların iç motivasyonlarının yükselmesine de katkı sağladı.
Eğitim çalışmaları dışında Maysan Mando’da her pazartesi ve cuma günü tüm çalışanlara kahvaltı için simit, poğaça dağıtılıyor. Bu etkinlikle çalışanların haftanın ilk gününe ve
hafta sonuna keyifli başlangıç yapmaları sağlanıyor. Çalışanların iç motivasyonunu yükseltmek
amacıyla bu tarz etkinlikleri yıl boyunca planlayıp
uygulayan Maysan Mando, 2016 senesinde de
farklı etkinlikler yapmaya
devam edecek.
eğlence harcamaları, Anne Çocuk Eğitim
Vakfı’na (AÇEV) bağışlandı.
Jübile törenleri, İstanbul’da 6 Aralık
2015’te Hilton Bomonti Otel’de 850 kişinin katılımıyla, Aksaray’da 13 Aralık 2015’te
Kamyon Müşteri Merkezi’nde 370 kişinin
katılımıyla gerçekleştirildi. Törenlere, eşleriyle birlikte çalışanlar ve yöneticiler katıldı.
Ödül törenlerinde, çalışanlar tek tek sah-
neye çıkarak direktörlerin ellerinden sertifikalarını aldı.
Davetliler, çalışanlarla röportajları, şirket görsellerini, ürünleri, çalışma alanlarını
içeren filmleri ilgiyle izledi. Şirket çalışanlarından oluşan müzik ve dans gruplarının,
yine çalışanlar ve kendi çocuklarından oluşan folklor gruplarının gösterileri törenlere
ayrı bir renk kattı.
Oerlikon çalışanları “Giysi
Toplama Kampanyası” düzenledi
“D
olabınızda İyiliğe Yer Açın” sloganıyla Oerlikon Sosyal Sorumluluk Kulübü’nün düzenlediği “Giysi Toplama Kampanyası”nda toplanan giysiler, Yuntdağı köyleri ve
Selendi’ye gönderildi. Kampanyada, her bölümden Oerlikon çalışanı tarafından verilen
destekle, fabrika içine yerleştirilen giysi toplama kutularına, çocuk ve yetişkinler için önemli
miktarda giysi toplandı. Toplanan giysilerin
bir kısmı, kış mevsimi öncesi Yuntdağı’nda yer
alan Bostanlar ve Üçpınar köylerinde muhtarlar
aracılığıyla ihtiyaç sahibi ailelere teslim edildi.
Giysilerin büyük bölümü ise daha önce Sosyal
Sorumluluk Kulübü’nün okul tadilatını yaptığı
Terziler Köyü’nün bağlı olduğu Selendi ilçesine
gönderildi. Kulüp Başkanı Engin Kesme ve Proje Sorumlusu Necip Karalar, toplanan 13 koli
giysi ve ayakkabıyı işbirliği yaptıkları Selendi’yi
Tanıtma ve Kalkındırma Derneği yöneticilerine
teslim etti.
6
HABER
Hastane harcamaları
artışında OECD lideriyiz
KISA... KISA... KISA...
Ülkeden büyük
“gigakentler”
çağı başlıyor
OECD Sağlık İstatistikleri 2015 çalışmasının sonuçları yayımlandı. Buna göre, Türkiye’nin toplam sağlık
harcamaları içinde yüzde 52 oranındaki hastane yatırımlarının, OECD’nin en yükseği olduğu belirtildi.
O
ECD Sağlık İstatistikleri 2015 çalışmasında, Türkiye’nin kamu hastanelerinin il
bazında, bağımsız tıbbi olmayan yönetici eliyle ve merkezi idareye bağlı yönetilmesini düzenleyen Kamu Hastaneleri Kurumu’nun
kurulmasının ardından, hastane harcamalarının
hızlı arttığı belirtildi. Türkiye’nin toplam sağlık
harcamaları içinde yüzde 52 seviyesindeki hastanelere yapılan yatırımların, OECD içindeki en
yüksek seviye olduğu tespit edildi.
OECD Raporu’nun Türkiye bölümünde,
ilginç bir veriye de dikkat çekildi. Türkiye’nin
genel sağlık sigortası uygulamasının geniş kapsamının, kamunun sağlık harcamalarını artırarak
OECD ortalamasının üzerine taşımasına karşılık,
kişilerin ceplerinden karşıladıkları sağlık harcamalarının da arttığı vurgulandı. OECD
çalışmasında, “Sağlık sigortası
kapsamının genişlemesiyle
beraber kamu harcamalarının payı önemli derecede
artış gösterdi. 2000 yılında
yüzde 62 olan
kamu harcamaları oranı, 2013
yılında yüzde
78’e yükseldi ki bu
değer OECD ortalaması
olan yüzde 73’ün üstünde.
Sonuç olarak hane halkı
harcamalarına ekstra yük
olan cepten yapılan sağlık
harcamaları, 20102013 yılları arasında
hemen hemen yarısı
kadar artış gösterip
yüzde 22 değerine
ulaştı. Her ne kadar
bu değer; Fransa
(yüzde 7), Almanya
(yüzde 14) ve Birleşik
Krallık (yüzde 10)
gibi bazı Batı Avrupa ülkelerinden yüksek olsa
da; Yunanistan (yüzde 31) ve Portekiz (yüzde 28)
gibi Güney Avrupa ülkelerinin altında. Satın alma
gücü pariteleri kullanılarak farklı fiyatlara göre
ayarlanmış değerlere göre Türkiye, 2013 yılında
sağlıkta kişi başına 941 dolar harcamış. Bu değer
Meksika ile benzer seviyede. OECD ortalaması ise
3.453 dolar” denildi.
Türkiye’nin yüzde 55’i mutlu, yüzde 44’ü umutlu
A
raştırma şirketi BAREM’in global ortağı WIN/
Gallup International ile birlikte yürüttüğü
“Global Mutluluk, Umut ve Refah” araştırması
tamamlandı. Sonuçlara göre dünya genelinde insanların yüzde 66’sı mutlu iken mutsuzların oranı
yüzde 10. Dört kişiden biri ne mutlu, ne de mutlu
değil. Dünyanın en mutlu ülkesi Kolombiya (yüzde 87), en mutsuz ülkeleri ise geçen yıl olduğu
gibi Irak (yüzde 26) ile Yunanistan (yüzde 29).
68 ülkede 66 bini aşkın kişi ile görüşülerek
tamamlanan Global Mutluluk, Umut ve Refah
araştırmasının sonuçlarına göre dünya genelinde
insanların yüzde 66’sı kendini mutlu hissediyor ve
yüzde 54’ü 2016 yılının kendisi için daha iyi geçeceğini umuyor. Ekonomi konusunda ise geleceğe
umutla bakıldığını söylemek zor; görüşülen
kişilerin yalnızca yüzde 45’i ülkelerinin ekonomik
durumunun geçen yıla göre daha iyi olacağını
düşünüyor.
TÜRKİYE 68 ÜLKE ARASINDA
46’NCI SIRADA
Türkiye, yüzde 55 mutlu, yüzde 15 mutsuz
oranı ile dünya mutluluk sıralamasında 68
ülke arasında 46’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’de
mutluluğun her sosyoekonomik statü grubuna
benzer şekilde dağılmış olması dikkat çekiyor.
Ancak mutsuz oranı en yüksek kesimlerin işsizler
(yüzde 35) ve çalışmayan emekliler (yüzde 18)
olması minimum ihtiyaçların karşılanamaması riskinin mutluluğu etkilediğini gösteriyor.
Türkiye yüzde 44 umutlu oranı ile 68 ülke içinde
23’üncü sırada yer alıyor. Erkekler (yüzde 51), kadınlara göre (yüzde 36) 2016’dan daha umutlu.
D
ünya sigorta devi
Allianz’ın Mega Şehirler
raporuna göre, 2030’a kadar
nüfusu 10 milyonun üzerinde 40 şehir daha ortaya
çıkacak. Bunun yanı sıra Şangay gibi mega kentler daha
da büyüyerek Almanya’nın
iki katı nüfusa sahip “gigakentlere” dönüşecek. Mega
kentlerdeki hayatın sinir
sistemi ise tamamen internete dayalı olurken, özellikle
Asya ve Afrika’da daha güçlü
büyümeler gerçekleşecek.
Rapora göre 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın
en büyük 15’inci mega kenti
konumunda olan İstanbul
2030 yılında 17 milyon nüfusa sahip olacak. Bugün İstanbul 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük 15’inci
mega kenti konumunda.
Rapora göre İstanbul nüfusunun 2030 yılında yüzde 2,53
oranında büyümeyle yaklaşık
17 milyon olması ve dünyanın en kalabalık 20’nci mega
kenti konumuna gelmesi
bekleniyor.
Ülkemizin dörtte
üçü hareketsiz!
T
ürkiye Aktif Yaşam Derneği’nin Türkiye Toplumu
Fiziksel Aktivite Araştırması’na göre, Türkiye’nin
dörtte üçü hareketsiz. Yani
Türkiye toplumunun sadece
yüzde 25’i yeterli fiziksel
aktivite seviyesine sahip. En
hareketsiz grup, 15-19 yaş
grubu arasındaki gençler. Yaş
gruplarına göre aktiflik düzeyinde gençler yüzde 63’lük
hareketsizlikle birinci sırada.
15-19 yaş grubunu yüzde
54’lük hareketsizlik oranıyla
55 yaş üstü grup izliyor.
Bu verilerden anladığımız
gibi gençler ve yaşlılar hareket etmiyor. Peki arada kalan
30-34 ve 35-44 yaş arasındaki grup ne yapıyor? Bu grup
da sadece işe gidip gelmek
için hareket ediyor. Derneğin
bir başka araştırmasına göre
Türkiye’de aileler de hareketsiz. Ebeveynlerin sadece
yüzde 55’i spor yapıyor.
7
HABER
KISA... KISA... KISA...
Yaşam kalitesinde
alt sıralara
demir attık
En fazla zaman
uykuya ayrılıyor
İ
Ülkelerin yaşam
kalitesi sıralaması
Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü
(IMD) tarafından 2015 yılı için yapılan “Yaşam
Kalitesi” araştırmasına 61 ülke katıldı.
Ülkelerin yaşam kalitesi sıralamasında listenin
zirvesine 9,73 puan ile İsviçre yerleşti. Türkiye
ise 4,69 puan ile 48’inci sırada yer aldı.
U
luslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD),
2015 yılına ilişkin bir yaşam kalitesi araştırması
yaptı. Yapılan araştırmaya katılan 61 ülkenin yaşam kalitesinin yüksekliğiyle ilgili listenin zirvesine 9,73
puan ile İsviçre yerleşti. Türkiye ise 4,69 puan ile 48’inci
sırada yer aldı. Sanayide rekabet halinde olduğumuz
ülkelerden Çek Cumhuriyeti ise İngiltere, İsrail ve İtalya
gibi ülkeleri geride bırakarak 22’nci sırada yer aldı.
Yaşam kalitesi; ortalama yaşam süresi, boşanma
oranları, toplumsal yaşam, kişi başına düşen gayri safi
milli hasıla, siyasi düzen ve güvenlik, iklim ve coğrafya,
işsizlik oranları, siyasi özgürlükler ve cinsel eşitlik kriter-
lerine göre her yıl ülkeler bazında belirleniyor. Bu kriterler göz önüne alındığında toplumun çalışan ve çalışmayan kesimlerinin çalışma ve yaşama motivasyonu
gözlemlenebiliyor.
Toplumda huzurlu, mutlu ve yaratıcı bireylerin var
olması hiç şüphesiz yaşam kalitesi ile bağlantılı. Bireylerin ihtiyaç duyduğu refah düzeyi hem bireyin gelişiminde hem de toplumun gelişiminde kritik öneme
sahip. Bireylerin daha yüksek yaşam kalitesine sahip
bir ülkede yaşaması, bulunduğu ortama aidiyet duygusunu ve bu ortamda çalışma verimini artırabileceği
anlamına geliyor.
NO
12367891819202122232935364448545556575961-
ÜLKE
PUAN
İsviçre
9,73
Norveç
9,57
Avusturya
9,51
Almanya
9,31
Hollanda
9,22
Kanada
9,22
Avustralya
9,11
A.B.D
8,22
Japonya
8,16
Fransa
7,95
İspanya
7,84
Çek Cumhuriyeti
7,8
İngiltere
7,73
İtalya
6,99
Slovakya
6,12
Yunanistan
6
Çin
5,19
Türkiye
4,69
Brezilya
4,16
Rusya
4
Macaristan
3,94
Romanya
3,55
Bulgaristan
3,12
Venezuella
1,22
Türkiye’de, kitap okuma
oranı sadece yüzde 0,01
Tüketimin dörtte biri
İstanbul’da yapılıyor
D
T
ESAM tarafından hazırlanan Ar-Ge raporuna göre, Türk halkı
günde 6 saatini televizyona, 3 saatini ise internete ayırırken,
kitap okumaya yılda ancak 6 saat vakit ayırıyor. DESAM raporuna
göre, Türk halkı kitap okumuyor, Türkiye’de okuma
alışkanlığı yok denecek kadar az. AB ülkelerinde
yüzde 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de
sadece yüzde 0,01.
DESAM raporunda atıfta bulunulan
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Kurumu) dünyadaki okuma alışkanlıkları raporuna göre Türkiye, kitap okuma
oranında dünya ülkeleri arasında 86’ncı
sırada; Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi
Afrika ülkeleriyle birlikte yer alıyor.
Türkiye’de kitap okuyan on binde bir
kişinin okuduğu kitaplara baktığımızda
yani en çok okunan kitaplar ise genelde;
fıkra kitapları, namaz hocası ve dua kitapları ile aşk kitapları başı çekiyor.
ürkiye genelinde toplam tüketim
harcamasının yüzde 24,5’i İstanbul’da gerçekleşti. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) bölgesel “Hanehalkı
Tüketim Harcaması” araştırmasının
2012-2013-2014 yıllarına ait verilerinin
birleştirilmiş sonuçlarına göre; toplam
tüketim harcamasının yüzde 24,5’i İstanbul’daki hane halkları tarafından
yapıldı. Ege Bölgesi yüzde 14,6 ile ikinci sırada yer alırken, bunu yüzde 12 ile
Akdeniz Bölgesi izledi. Harcamaların sadece yüzde 1,9’u Kuzeydoğu Anadolu
bölgesindeki hane halkları tarafından gerçekleştirildi.
Tüketim amaçlı harcamalar içinde gıda ve alkolsüz içeceklere en fazla
pay yüzde 26 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ayrılırken, söz konusu
harcamanın en düşük olduğu bölge yüzde 16,1 ile İstanbul oldu. Konut
ve kira harcamalarına en yüksek payı ayıran bölge yüzde 28,9 ile İstanbul
olurken Ortadoğu Anadolu Bölgesi’nde bu pay yüzde 22,3 olarak gerçekleşti. Ulaştırma harcamalarına en yüksek payı yüzde 19,6 ile Batı Anadolu
Bölgesi’nin, en düşük payı ise yüzde 13,9 ile Doğu Karadeniz Bölgesi’nin
ayırdığı tespit edildi.
lk defa 2006 yılında gerçekleştirilen “Zaman Kullanım
Araştırması”nın ikincisi 20142015 yılları için gerçekleştirildi.
Fertlerin yaş, cinsiyet, eğitim
durumu, gelir düzeyi, çalışma
durumu gibi değişkenlere göre
bir gününü hangi faaliyetlere
ne kadar süre ayırarak geçirdikleri hakkında bilgilerin yer aldığı
araştırmaya göre, gün içinde
en fazla zaman uykuya ayrıldı.
Uykuya ayrılan zaman, 20142015 döneminde 10 ve daha
yukarı yaştaki fertler için günde
ortalama 8 saat 48 dakika oldu.
Uykudan sonra en fazla
zamanın, 2 saat 45 dakika ile
yemek ve diğer kişisel bakım
faaliyetlerine ayrıldığı görüldü.
Bu faaliyetleri, 2 saat 35 dakika
ile hanehalkı ve aile bakımı ve 2
saat 33 dakika ile istihdam faaliyetleri izledi. Yaşı 15 ve üzerinde
olan fertlerin 24 saat boyunca
yapmış oldukları faaliyetler
incelendiğinde; istihdamla
ilgili faaliyetlere ayrılan toplam
sürenin kişi başına ortalama 2
saat 48 dakika olduğu görüldü.
Araştırmaya göre; hobi ve oyun
faaliyetlerine en fazla 10-14 yaş
grubundaki fertler zaman ayırdı,
en fazla yapılan sosyal faaliyet
yüzde 94,6 ile TV izlemek oldu.
1 milyar kişi
açlık sınırında
1.3 milyar kişi obez
T
ürk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği (TMMOB)
Gıda Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen “9. Gıda
Mühendisliği Kongresi”nin
sonuç bildirgesinde, 1 milyar
insanın açlık sınırının altında
yaşam savaşı verirken, 1,3 milyar kişinin de obeziteye bağlı
sağlık sorunlarıyla uğraştığına
yer verildi.
Gıda güvencesi ve gıda
güvenliğine ilişkin yaşanan
sorunların dünya genelinde
artarak devam ettiği belirtilen bildirgede, gıda denetim
hizmetlerinin etkin biçimde
yapılabilmesi için, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
gıda mühendisi istihdamını
artırması ve bakanlık üst düzey
yönetim kadrolarında da gıda
mühendislerine yer vermesinin
önemine vurgu yapıldı.
8
RÖPORTAJ
“Polisiye romanda
Türkiye istenilen yerde değil”
Polisiye roman denince ilk akla gelen
yazarlarımızdan Ahmet Ümit’in yeni kitabı “Elveda
Güzel Vatanım” İttihak ve Terakki’nin 20 yılını mercek
altına alıyor, tarihteki bir entrika hikayesini anlatıyor.
Romanlarında tarihten hikayeleri polisiye açıdan
ele alan Ümit, “Uzunca bir süre polisiye roman
küçümsendi, ciddiye alınmadı. Zamanla polisiye türü
Türkiye’de gelişmeye başladı ama hâlâ Avrupa ve
Amerika’nın gerisinde olduğumuzu söyleyebilirim.
Ben de ‘polisiye yazayım bu alanda bir boşluk var’
demedim. Yazdığım hikayeler polisiye hikayeler
olarak öne çıktı” diyor.
A
hmet Ümit’in aylardır beklenen, İttihat ve Terakki’nin 20 yılını
mercek altına aldığı yeni romanı “Elveda Güzel Vatanım”, 250
binlik ilk baskısıyla Aralık ayının başında piyasaya çıktı. Romanı için Balkanları karış karış gezen Ümit, yazmaya rastlantı sonucu başlamış. 1982 yılında birdenbire yazdığını
ve bir mucizenin gerçekleştiğini belirten Ahmet Ümit, “Yazdığım ilk
hikaye, 40 ayrı dilde yayınlanan bir dergide basıldı. Bu süper etkiyle
‘yazar olabilirim’ dedim ve yazmaya başladım” diyor. 1989 yılından
bu yana 23 kitap çıkaran Ahmet Ümit’le yazarlığı ve aralık ayında
çıkan yeni kitabıyla ilgili keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Daha çok polisiye roman türünde eserler veren bir yazarsınız.
Neden polisiye yazıyorsunuz?
12 Eylül öncesi fırtınalı dönemde yaşayan kuşaktan biriyim. Bizim
dönemimizde de çatışmalar, kavgalar çok yoğundu. Ben de onların
içinde ön sıralarda yer almış biriyim. Dolayısıyla polisiye yazmak da
çok karar verdiğim bir tür değildi. “Polisiye yazayım, bu alanda bir
boşluk var” demedim. Adeta yazdığım hikayeler polisiye hikayeler
olarak öne çıktı. Anladım ki ben bu türde yazmayı seviyorum. Bunun iyisi nasıl olur diye düşündük. Ülkemize özgü bir polisiye yaratırken içinde edebiyatın da olmasını istedik. Öyle de oldu. Başladığımız gibi de devam ediyor.
Romanın yanı sıra şiir de yazdığınızı biliyoruz.
Evet, bir şiir kitabım var. Ancak şairlik yazarlık gibi değil. Sürekli
şiir düşünmek ve onunla uğraşmak gerekiyor. Çünkü daha imgelerle
oluşturuluyor. Roman yazarlığı daha farklı... Dolayısıyla kendime şair
diyemem. Fakat zaman zaman öyle konular, öyle durumlar ve öyle
duygular ortaya çıkıyor ki bunu bir diziyle anlatmak istiyorum. İşte o
zaman yazmaya başlıyorum. Ama çok sık yaptığımı söyleyemem.
Peki şiir yazmak mı daha zor, roman yazmak mı?
Bazı insanlar şiir yazmanın zor olduğunu düşünüyor ve şiir yazmaya
çalışıyor. Bu onlar için çok zor. Ben, çok sayıda roman yazmış biri olarak
biliyorum ki roman yazmak çok zor. Tabii şiirin de çok büyük zorlukları
var. İkisi de edebiyatın ayrı alanları.
9
RÖPORTAJ
Kitaplarınızı ciddi araştırmalar yaptıktan sonra yazıyorsunuz. Bu araştırmaları yaparken emniyet mensuplarından
yardım alıyor musunuz?
Aslında polisle ilgili teknik bilgileri öğrenmek çok kolay. Bununla ilgili bir sürü kitap bulunuyor. Onları okursanız öğrenebilirsiniz. Ayrıca adli tıpta (adli tıp uzmanları
yani DNA, parmak izi, ayak izi gibi bunların
hepsini çok iyi bilen bilim adamları) ve emniyette çalışan arkadaşlarım var. Ancak asıl
benim romanlarımda tarihsel konular yer
alıyor.
Örneğin, masada gördüğünüz kitapların hepsi yeni çıkan Elveda Güzel Vatanım
romanı ile ilgili kitaplar. Romanlarda cinayet ve entrika var ama aynı zamanda her
romanda bir tarih tezi bulunuyor. Ve tabii
ki ben tarihçi değilim. Dolayısıyla bunlar
üzerine okumalar çok zaman alıyor. Hatta
o mekânlara gidiyorum. İttihat ve Terakki
ile ilgili kitabımı yazarken Paris, Selanik,
Manastır, Üsküp gibi daha birçok yere seyahatler yaptım.
Bir romanın ortaya çıkış süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız?
Kitap yazarken beni, bu ülkede gördüğüm şehirler, anıtlar ve olaylar çok etkiliyor.
Örneğin, İttihat ve Terakki diye çok önemli
bir örgüt var. Söz konusu örgüt beni heyecanlandırıyor. Duyduğum ve bildiğim kadarıyla önemli bir örgüt. Bu konu üzerine
okuma yapmam gerekiyor.
Masada gördüğünüz kitapların hepsini
alıyorum. Tabii bir uzmanla, neyi okumam
ve nasıl hareket etmem gerektiğini konuşuyorum. Bana akıl da veriyorlar. Onun
üzerine oturup bu kitapları okuyorum. Kitapları okuyup İttihat ve Terakki hakkında
yeterli bilgiye sahip olunca kurgusunu yapıyorum. Bu durum bir yıl kadar sürüyor. O
bir yılın sonunda yazmaya başlıyorum. Bir
yıl da yazma sürüyor. Bazen de iki yıl sürüyor.
İlk kitabınız 1989 yılında, son kitabınız
2015 yılında yayınlandı. Son kitabınıza
baktığınızda tarzınızda ne tür değişiklikler oldu? Bu konuda kendinizi
eleştirir misiniz?
1989 yılından bu yana uzun bir zaman
geçti. Elbette büyük değişiklikler olmuştur.
Muhtemelen de daha iyi yazıyorumdur.
Çünkü 24 kitap çıktı. Yazmayı biraz daha
öğrenmiş olabilirim. Ama edebiyat, “çok
tecrübe kazandım, en son yazdığım kitap,,
en iyi kitap olacak” şeklinde algılanmamalı.
Çünkü edebiyatın tuhaf bir büyüsü, olma
süreci var. Bazen bir kitap üzerine çok çalışır ve büyük emek harcarsınız fakat olmaz.
Bazen de bir kitabı kısa sürede yazarsınız o
kitap istediğiniz gibi olur. Yemek yapmakk
gibi düşünün. Çok iyi yemek yaparsınız ancak en son yaptığınız yemek en iyi yemekk
değildir.
Polisiye romanın Türkiye’deki önde
gelen isimlerindensiniz. Polisiye romanın Türkiye’deki gelişim sürecini nasıl
görüyorsunuz?
Eski ile kıyasladığımızda çok iyi durumda. Biraz tarihe bakarsak, ilk polisiye metin,
1841 yılında Edgar Allan Poe tarafından
yazılan Morgue Sokağı Cinayetleri. Bu metinin yazılmasından 40 yıl sonra Ahmet
Mithat Efendi İstanbul’da Esrarı Cinayet
diye bir roman yazdı. Aslında 40 yıl sonra
polisiye roman Türkiye’ye gelmiş. Fakat
uzunca bir süre polisiye roman küçümsendi, ciddiye alınmadı. “Cinayet edebiyat türü
değildir, ölüm güzel sanatlarda bir alan
olamaz” dediler. Böyle bir ön yargıları vardı.
Peyami Safa, Kemal Tahir gibi önemli
yazarlarımız polisiye romanlar yazdılar fakat takma isim kullandılar. Kendi isimlerini
kullanmadılar. Çünkü bunun bir tür alt kültür olduğunu, ucuz roman olduğunu düşündüler. Bana göre bu durum elbette bir
yanılgıydı. 1996 yılında yani benim “Sis ve
Gece” romanımı çıkarmamdan sonra biraz
her şey değişti.
Çünkü iddialıydım. Hem polisiye hem
edebiyat yapıyordum. Polisiyeyi edebiyat
dışı bir tür olarak ele almadım. O günden
bu yana çok gelişmiş durumda. Çok iyi
polisiye yazan genç arkadaşlarımız var. Ve
onlarla birlikte polisiye türü Türkiye’de gelişmeye başladı. Fakat Avrupa ve Amerika
ile kıyaslarsak hâlâ çok geride olduğumuzu söyleyebilirim. Polisiye romanda Türkiye
istenilen yerde değil.
Türkiye’deki edebiyat şu anda ne
durumda?
Türkiye’nin çok güçlü bir edebiyatı var.
Yani köklerimiz Yunus Emre, Dede Korkut
Masalları, Mevlana, Kürtlerin ve Rumların
yaşadığı hikayelere kadar uzanıyor. Çok
zengin bir edebiyat. Yazarlarımız da çok
güçlü. Ancak Türkçe çok bilinen bir dil
olmadığı için dünyada çeviri nedeniyle
sorun yaşıyoruz. İsviçre, İsveç, Almanya ya
da İspanya gibi bir Avrupa ülkesi olsaydık
yazarlarımız dünyada çok daha fazla tanınırdı.
Her kitabınız çok satıyor ve okurla
güzel bir iletişim kuruyor. Bunu neye
bağlıyorsunuz?
Ben, konuşur gibi yazıyorum. Samimi
bir dilim var. Kitaplarımın içinde çok bilgi
bulunuyor. Merakla okunuyor. İnsanlar, bir
cinayet çözmeye çalışıyor. Bütün bunların
hepsi okunmayı artırıyor. Bana çok sayıda edebiyat öğretmeni, çocuklara okuma
zevki aşıladınız, kitaplarınızla edebiyat zevkine ulaştık diye teşekkür ediyor.
İyiliği anlatmak kolay, kötülüğü nasıl anlatacağız?
”Bir otobiyografi yazmayı düşünüyorum. Fakat bu çok zor. Şöyle düşünün: Büyük bir hevesle günlük yazmaya başlarsınız.
Ama günlük yazarken ne diyeceksiniz. Sabah 08:00’da kalktım, kahvaltı yaptım. Bunlar dışında insanlara dair duygularınızı
da söylüyorsunuz. Kendi içinizdeki kötülüğü nasıl anlatacaksınız. İçinizde kahraman olduğu kadar bir de alçak var. Yalancı,
sahtekar biri var. İyi kötü hepsi bir arada içimizde. İyiliği anlatmak kolay ama içinizdeki kötülüğü, hataları nasıl anlatacaksınız. O yüzden biraz zor. Belki yazarım ama o kadar cesur olabilir miyim bilmiyorum.”
Elveda Güzel Vatanım’da aşk ve isyan
Başkomiser Nevzat’ın yaratıcısı Ahmet Ümit’in ilk tarihi romanı “Elveda Güzel Vatanım”, İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nin 1906-1926 tarihlerini anlatıyor. Yazdığı polisiye romanlar ile herkese kendini
hayran bırakan Ahmet Ümit bu kez okurlarına Elveda Güzel Vatanım ile tarih içinde bir entrika hikayesi sunuyor.
Elveda Güzel Vatanım romanı 1926 yılında geçiyor. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Cumhuriyet
kurulmuştur. O dönemin önemli insanlarından olan İttihat ve Terakki üyesi Şehsuvar Sami kendisini
bir entrikanın içinde bulur. Bir tarafta aşık olduğu sevgili bir tarafta vatanı vardır. Şehsuvar Sami bu
ikilem içinde etrafında dönenler içinde kaybolmamak için bir mücadelenin içine girer.
10
HOBİ
Ford Otosan Engel Tanımaz
Tiyatro Kulübü, engelleri aşıyor
Çalışanları motive etmek amacıyla 10 yıl önce kurulan ve aralarında engelli üyelerin de
olduğu Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nün “Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”,
“Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunları birçok
etkinlikte oynandı ve çok sayıda turneye gidildi. Ford Otosan, bu başarısından dolayı
kulübe, “En Başarılı Koçlu” ödülünü verdi.
Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, Ford
Otosan fabrikasında çalışan işitme engellilerin
hayatlarına sanatı katmak, hayata farklı bir gözle
bakmalarını sağlamak ve yüzlerinde tebessüm
oluşturmak amacıyla tiyatro çalışmalarına
başladı. Kulübün, 2010 yılından bu yana çıkardığı
“Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”, “Gözlerimi Kaparım
Vazifemi Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı
oyunlarındaki başarısı ödüllendirildi.
“Karşılıklı
anlayışla
sorunsuz
çalışıyoruz”
K
ulübün sanat
yönetmenliğini
yapan Fulya Küçükaksoy, organizasyonları,
turneleri Ford Otosan
İnsan Kaynakları ekibi
ile birlikte gerçekleştirdiklerini, asıl işin
eğitmenleri Veysel Sami
Berikan ve ekibine
düştüğünü söylüyor.
“Tek tek tüm oyuncularla ilgileniyorlar, bu
sayede harika oyunlar
çıkarıyorlar. Zorlu bir
sürecimiz yok. Çünkü
kulüp üyelerinin hepsi
gönüllülük esasına göre
bu işi yapıyor. Sahne
arkası ekip de öyle”
diye konuşan Küçükaksoy, sınırsız ve karşılıklı
güven esasına dayanan
bir kulüp oldukları
için her hafta çalışmalarda daha da çok
çaba sarf edip oyunları
çıkarmaya çalıştıklarını
anlatıyor. Küçükaksoy
sözlerini, “Tabi ki hepimizin iş yerinde bazı
problemleri olabiliyor,
çok yorularak gelmiş
olabiliyoruz fakat
gönüllülerimiz, karşılıklı anlayışla bu süreci
sorunsuz bir şekilde
geçirmemizi sağlıyor”
diye sürdürüyor.
V
ehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük
Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nin
bünyesinde faaliyet gösteren Ford
Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, engelli çalışanların da oynadığı oyunlarla,
adeta engelleri aşıyor. Çalışanları motive etmek amacıyla 2006 yılında kurulan kulüp, daha
sonra Ford Otosan’da çalışan işitme engellile-
rin üye olmasıyla işaret dilini yaygınlaştırmak,
engelli çalışanların hayatlarına sanatı sokmak
ve hayata farklı bir gözle bakmalarını sağlamak
amacıyla faaliyetlerini devam ettirdi.
Tamamen Ford Otosan çalışanları tarafından kurulan ancak şirket yöneticileri tarafından
sonsuz desteklenen kulübe tüm Ford Otosan
çalışanları üye olabiliyor. Gönüllülük esasıyla
faaliyetlerini ve çalışmalarını sürdüren kulübün
bugün toplam 40’a yakın üyesi var ve her
geçen gün bu sayı daha da artıyor.
Kulübün gönüllü üyelerinin haftanın iki
günü ders aldıklarını söyleyen Ford Otosan
Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü Sanat Yönetmeni Fulya Küçükaksoy, pazartesi günleri işitme
engelli üyelerle iletişimin daha kuvvetli olması
11
HOBİ
Yöneticilerden
kulübe tam
destek...
F
için özel işaret dili eğitimi verildiğini, diğer gün
ise oyunlara ve oyunculuğa yönelik dersler ile
yeni oyun hazırlığı yapıldığını anlatıyor.
ÇOK SAYIDA OYUN,
ÇOK SAYIDA TURNE
Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nde 2010 senesinden bu yana “Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi
Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunların
oynandığını ve bu oyunlar ile birçok turneye
gidildiğini söyleyen Küçükaksoy, yaptıkları bu
çalışmalardan dolayı çok sayıda ödül de aldıklarını açıklıyor.
Küçükaksoy, aldıkları ödüllerle ilgili şu bilgileri veriyor: “Koç Holding’in her sene verdiği ‘En
Başarılı Koçlu’ ödülüne layık görüldük. Bu bizim
için harika bir duyguydu. Aldığımız bu ödül ile
daha çok çalıştık ve sonrasında ‘13. Direklerarası
Ödül Töreni’nde ‘Juri Özel Ödülü’ne layık görülerek, Eskişehir’de ödülümüzü aldık. Bundan
sonra tek amacımız, daha çok çalışıp, daha çok
projemizi duyurmak.”
Kulübün “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunu,
Dünya Engelliler Günü nedeniyle Aralık ayı
başında MESS ile Türk Metal Sendikası işbirliğinde düzenlenen “Engelsiz Bir Dünya İçin Hep
Birlikte El Ele” programında oynandı. Bu oyunla
ilgili de bilgi veren Fulya Küçükaksoy, “Komşu
Köyün Delisi, hayatta kimin asıl deli olduğunun, aslında deli diye düşündüklerimizin akıllı
mı, yoksa akıllıyım diyenlerin mi deli olduğunun sorgulandığı bir oyun. Oyunda ve kulüpte
gönüllü olan arkadaşlarımızın tamamı engelli
değil” diye konuşuyor.
Her oyunda engelin aşılabileceğini anlatan
bir ana fikir olduğunu ve bunu da birlikte
başardıklarını belirten Küçükaksoy, senelerdir
“engel nedir” kısmını sorgulamayan ya da
sorgulasa da engelleri ortadan kaldırmak isteyenlerle bir arada olduklarına dikkat çekiyor.
“ENGELLİLER SANATLA TANIŞIYOR,
DAHA ÇOK SOSYALLEŞİYOR”
Engellilerin kulübe üye olmaları ve oyunlarda oynamasının onları hayata kazandır-
dığını, sanatla tanışmalarını sağladığını ve
yüzlerinde tebessüm oluşturduğunu dile
getiren Küçakaksoy, “Fabrikada çalıştığımız
için çok sık bir arada olamadığımızdan
çalışmalarımızda, oyunlarda ve turnelerde
bir arada oluyoruz. Haliyle bu hepimizin
daha da sosyalleşmesini sağlıyor. Daha da
sosyalleşmek, işimize de yansıyor haliyle.
Motivasyonumuzun yükseldiği ve ilişkilerimizin daha da sağlamlaştığı da bir gerçek”
diyor.
Küçükaksoy, kulüple ilgili şu bilgileri veriyor: “Kulübümüz hem Ford Otosan’ın hem de
tiyatronun engel tanımaz olduğunu anlatıyor.
İşaret dilini yaygınlaştırmayı planladığımız
birçok çalışmamızda bugüne kadar bizlere
destek veren öncelikle Ford Otosan yöneticilerine, ailelerimize, çalışma arkadaşlarımıza
ve projemizi destekleyen tüm sanatseverlere
teşekkür ediyoruz.
Bundan sonraki turnelerimizde de bizleri
yalnız bırakmayarak, alkışlarını esirgememelerini diliyoruz.”
ord Otosan ve yöneticilerinin destekleri
ile kulübün yolu ışıl ışıl.
Çalışanlar, ders saatleri,
prova, turne vb organizasyonlarda her zaman
kolaylıkla izin alabiliyor, şirketin her türlü
hizmetinden faydalanabiliyor. Ford Otosan
yöneticileri, çalışanların
kulüp çalışmalarına ve
organizasyonlarına gelebilmeleri için servis,
yiyecek, içecek, transfer
vb diğer ihtiyaçları ile
ilgili desteklerini esirgemiyor.
“Üyelerimizin
yüzleri
gülüyor”
B
u tarz çalışmaların,
hayatı tamamen
iş olmuş çalışanların
motivasyonu açısından
harika bir fırsat olduğunu düşünen Fulya
Küçükaksoy, “İşitme
engelli arkadaşlarımızla
birlikte tüm çalışmaları
gerçekleştirdiğimiz için,
onlarla iş dışında aynı
ortamda olmak, birlikte
bir şeyleri başarabilmek
tüm kulüp üyelerinin
yüzlerini güldürüyor”
diyor.
12
ÇAT KAPI
“Biz çok geniş
bir aileyiz”
“Firmamızda iletişimin
sürekliliği, çalışanlara
verilen değeri
göstermenin en güzel
yoludur. Biz Disa
Otomotiv olarak çok
geniş bir aileyiz ve biz
bir arada kalabilmeyi,
birbirimize güvenmeyi,
inanmayı ve sabır
göstermeyi önemsiyoruz.
Disa Otomotiv ailesinin
bir parçası olduğum
için kendini şanslı
hissediyorum.”
“Özverili
çalışma
ödüllendirildi”
Disa Otomotiv’in MESS
Altın Eldiven İş Sağlığı ve
Güvenliği İyi Uygulama
Yarışması’nda 1-249 arası
çalışanın istihdam edildiği
işyeri kategorisinde
birinci olduğunu
söyleyen Aytaç Özdemir,
“MESS’in Altın Eldiven İSG
en iyi uygulama ödülleri
yarışmasında birincilik
ödülü almamızdaki
en büyük payın işyeri
içerisindeki özverili
çalışmamızın karşılığı
olduğunu düşünüyorum”
diyor.
Sekiz yıldır çalıştığı Disa
Otomotiv’de halen üretim
operatörlüğü görevini
sürdüren Aytaç Özdemir,
“Yaptığımız işlerin daha kaliteli
ve seri biçimde yapılabilmesi
için arkadaşlarımızla ve
sorumlularımızla birbirimizin
bilgi ve tecrübelerinden
faydalanarak devamlı fikir
alışverişi yapıyoruz ve bunları
uygulamaya çalışıyoruz” diyor.
“Paylaşımcı bir ekipte yer
aldığım için çok mutluyum”
A
ytaç Özdemir, Disa Otomotiv’de üretim
operatörü olarak görev yapıyor. Genellikle montaj ve talaşlı imalat alanlarında
ağırlıklı olarak da montaj preslerinde çalışan Özdemir, burada ürün üzerine müşteri logoları veya
izlenebilirlik numaraları vurduklarını anlatıyor.
Disa’da bugüne kadar eğitimlerini alarak,
üretim veya montaj prosesleri gibi değişik işlerde çalıştığını dile getiren Özdemir, değişik
alanlarda çalışmanın iş hayatıma olumlu yönde
katkılar sunduğunu düşünüyor. “Farklı yerlerde
çalışmam, işle alakalı bilgi ve becerimin daha iyi
olmasına vesile oldu. Kendimi geliştirme fırsatı
buldum” diye konuşan Özdemir, işe ilk başladığı
yıllardan bugüne iş yerinde de bazı değişiklikler
olduğunu belirtiyor.
Özdemir, bu konuda şunları söylüyor: “Değişim bizde sürekli var. Mecburuz. İşleri kolaylaştırmak, hızlandırmak, maliyetleri düşürmek için
çaba sarf ediyoruz. İşe ilk başladığım yıllarda fabrikamızın çalışma alanı küçük olduğundan bizim
rahat çalışmamıza olanak sağlamıyordu. 2012
yılından beri yeni fabrikamızda daha rahat, daha
geniş, daha havadar bir alanda çalışıyoruz. Yeni
teknoloji ve yeni makinalarımızla birlikte daha
kaliteli üretim yapmaya devam ediyoruz. Firmamız günden güne kendini yenileyen büyüyen ve
geliştiren firmalar arasında.”
“ÖNERİLERİMİZ
HAYATA GEÇİRİLİYOR”
Disa’da bir eğitim birimi bulunduğunu, işe ilk
girenlerin bu birimde önce oryantasyon eğitimi
gördüğünü ve firmayı tanıdığını söyleyen Aytaç
Özdemir, ardından İSG eğitimleri alındığını, daha
sonra çalışılacak bölüme göre iş başı eğitimlerinin yapıldığını belirtiyor. “Ben de İSG eğitimleri,
montaj, mil kapama, logo basma, yangın söndürme tatbikatları, temel ilk yardım ve ölçme gibi
bir çok eğitime katıldım” diye konuşan Özdemir,
Disa’da birlikte çalıştığı ekibin bir parçası olduğu
için çok mutlu olduğunu vurguluyor.
Yaptıkları işlerin daha kaliteli ve seri biçimde
yapılabilmesi için arkadaşlarıyla ve sorumlularıyla
birbirlerinin bilgi ve tecrübelerinden faydalandıklarını, devamlı fikir alışverişi yaparak bunları
uygulamaya çalıştıklarını ifade eden Özdemir,
işyerinde öneri vermelerini teşvik eden bir öneri
sisteminin de bulunduğuna dikkat çekiyor.
Disa’da çalışanların öneri vermelerini teşvik
eden “Disa Akıl Küpü” adında bir öneri sisteminin
olduğunu anlatan Özdemir, bu konuda şunları
söylüyor: “Yaptığım önerilerin hayata geçirildiğini
gördüğüm için kendimi şanslı ve verimli bir çalışan olarak görüyorum. Bugüne kadar iki öneri
verdim. İkisi de kabul edildi. Biri gerçekleşti, diğerinin gerçekleşmesini bekliyorum.”
“BİR SORUNU HEP BİRLİKTE
DÜŞÜNÜYORUZ”
Disa Otomotiv’in her şeyden önce İSG ve
iletişime önem verdiğini, bu sayede çalışanlar
olarak huzurlu olduklarını dile getiren Özdemir,
firma yönetiminin en fazla bu iki özellik üzerinde
durduğunu belirtiyor. Mesleki gelişim için fabrika
genelinde düzenli rotasyon uygulaması yapıldı-
ğına değinen Özdemir’e göre, bu vesile ile birden fazla iş konusunda deneyim sahibi olmaları
sağlanıyor. Ayrıca rotasyon sayesinde kimin elinin hangi işe daha yatkın olduğu, kimin hangi işi
daha severek yaptığı da tespit ediliyor.
Bir işyerinde kişisel ve kurumsal başarının
ilk önce çalışanın bilgilendirilmesi ve eğitilmesi
ile sağlandığına inanan Özdemir, ayrıca işveren
ve işveren temsilcileri ile işçiler arasında sıkı bir
bağ olması gerektiğini, bunlar olunca başarının
zaten kendiliğinden geldiğini, yani iletişimin iyi
olması gerektiğini vurguluyor. Disa’da çalışan
ile amir ilişkilerinin de çok iyi olduğuna dikkat
çeken Özdemir, bu konudaki görüşlerini şöyle
paylaşıyor: “Amirlerimize rahatlıkla ulaşabiliyor
ve konuşabiliyoruz. Böyle olunca da sorunlar
çabuk çözülüyor. Ayrıca aylık bir bültenimiz var.
Burada bizlerle gelişmeleri veya kaliteyle ilgili
konuları paylaşıyorlar. Mesela fabrika genelinde
kurulan 5S sisteminde herhangi bir bozulma olduğunda ya da işleyişte herhangi bir iyileştirme
olduğunda o tarihli Disa Bülten gazetesinde yer
veriliyor ve herkesin bilgi sahibi olması sağlanıyor. Böylelikle her şeyden haberdar oluyoruz. Bir
sorunu birimiz değil, hepimiz düşünüyoruz.”
13
İÇİMİZDEN BİRİ
“Karsan’da beni değil, bizi düşünüyoruz”
Montaj operatörü
olarak 2010 yılında
Karsan’da çalışmaya
başlayan Aytaç
Bayraktar, babadan
Karsanlı olduklarını
söyleyerek,
“Babam sayesinde
altı yaşımdan
beri Karsan
aile günlerine
katıldığımı
hatırlıyorum” diyor.
Bayraktar, Karsan’ın
şimdi de kendisine
yatırım yaparak
gelişmesinde
büyük rol
oynadığını
belirtiyor.
2
010 yılının Mart ayında “Sınırsız Ulaştırma Çözümleri” vizyonuna sahip Karsan
Otomotiv’de işe başlayan Aytaç Bayraktar, Karsan’ın altı yıldır kendisine yatırım
yaparak gelişmesinde büyük rol oynadığını belirtiyor. Bugün Karsan gibi ticari araç segmentinde
5,5 metreden 18 metreye farklı araçları ve kendi markası ile araç üreten bir fabrikada montaj
operatörü olarak çalışan Bayraktar, iki fabrikada
hem Karsan markalı ürünlerin (Karsan Jest, Karsan Atak, Karsan Star) hem de Hyundai ve Bredamenarinibus araçlarının üretiminin yapıldığını
söylüyor.
Montaj operasyonunda tek seferde doğru
ve sıfır hata ile üretim için yalın yönetim tekniklerinden ödün vermediğini dile getiren Bayraktar,
Karsan’daki gelişimini şöyle anlatıyor: “İlk işe başladığımda Partner hattında sigorta kutusu hazırlık bölgesinde çalışıyordum. Altı ay sonra hat
jokeri olarak bir çok montaj operasyonunda çalışma fırsatı buldum ve böylece hem kendi yetkinliğimi artırma şansım hem de bir çok montaj
operasyonuna hakim olma şansı yakaladım. Hat
jokerliği sayesinde kalifiye eleman olarak yeni
gelen takım arkadaşlarıma da bilgi birikimimi
aktarıyorum. Şu an tüm dünyaya ihraç ettiğimiz
araçların torpido montaj operasyonunu yapıyoruz.”
“BEŞİKTEN KARSANLIYIZ”
Babası Abdi Bayraktar ve abisi Ahmet
Bayraktar’dan sonra Karsan bünyesine katılan aynı ailenin üçüncü bireyi olan Bayraktar,
“Babadan Karsanlıyız. 50 yıllık geçmişi olan
Karsan’da babam 24 yıl çalıştı ve emekli oldu.
Bayrağı babamdan aldık ve abimle birlikte
taşımaya devam ediyoruz. Babam boyahanede çalıştı. Abim gövde bölümünde, ben
ise montajda çalışıyorum. Ailecek bir aracı
toplayabilecek kapasiteye, Karsan sayesinde
ulaştık’’ diyor.
Çalışma hayatı boyunca birçok eğitim aldığını söyleyen Bayraktar, özellikle iş sağlığı ve
güvenliği, yalın yönetim, biz bir takımız, çevre ve
kalite yönetim sistemi gibi eğitimlerin tüm çalışma hayatına kattığı etkilerden bahsediyor. Bu
eğitimler sayesinde problem çözme becerilerinin
geliştiğini ve yaptığı işin hakkını verdiğini vurgulayan Aytaç Bayraktar, alınan eğitimlerin ardından
bir şirkette uzun yıllar çalışmanın önemini de şu
sözlerle anlatıyor: “Karsan’da uzun yıllar çalışmak
kişinin özgüvenini artırıyor ve işyerinizi sahiplenmenizi sağlıyor. Bu nedenle Karsan’da herkes birbirini bir aile olarak görüyor.”
“Biz bir aileyiz”
“ÇALIŞMAK BİR EKİP İŞİDİR”
Bayraktar, her geçen gün genç çalışma arkadaşları ile büyüyen Karsan ailesine temel değerlerini şu sözlerle hatırlatıyor: “Çalışmak bir ekip
işidir. Bireysel çalışmak sizi başarıya götürmez.
Takım olduğunuz sürece başarılı olabilirsiniz. Bizde bunu Karsan olarak en iyi şekilde yansıtıyoruz
ve örnek oluyoruz. Yeni gelecek arkadaşlarıma
en büyük tavsiyem, Karsan’ın hangi bölümünde
hangi fabrikasında çalışırsanız çalışın, büyük Karsan takımının bir ferdi olmak için her daim takım
ruhuna sahip çıkın. Ben Karsan’da sorumluluk
almayı, diyalog kurmayı ve ben değil bizi düşünmeyi öğrendim.”
“S
ınırsız Ulaştırma
Çözümleri” vizyonu ile
dönüşüm geçiren Karsan’ın
birçok atılımına şahitlik ettiğini belirten Aytaç Bayraktar,
2011 yılında Breda otobüslerinin üretimi ile başlayan değişim yolculuğunda Karsan
markalı Karsan Jest, Karsan
Atak, Karsan Star ve Hyundai
H350 araçlarının lansman törenlerine katıldığını söylüyor.
Bayraktar, Karsan’ın bu yıl da
50’nci yılını gurur ile kutlayacağını sözlerine ekliyor.
14
SAĞLIK
Kışın tadını çıkarmak
için ne yapmalı?
Kış aylarını
yaşadığımız
şu günlerde
üşüdüğümüzde
salebi, evde geçen
sıcak akşamlarda ise
bozayı arar olduk.
Hele ki soba üzerinde
közlenmiş kestane
veya kızartılmış
ekmek… Tabii
bunlar kış aylarının
güzelliklerinden. Bu
güzellikleri doyasıya
yaşamak için dikkatli
olmak gerekiyor.
Uygulanmayan basit
çözümler veya yanlış
uygulamalar ise
hastalığa davetiye
çıkarıyor.
K
ışın da tıpkı yaz gibi tadını çıkarmamız gereken çok şey var. Mesela, boza, salep, kestane, kuzine
sobası, sıcak çay… Bunların yanında dikkat etmemiz gereken
de çok şey var. Mesela çok kalın giyinmek.
Uzmanlar ince katlar halinde giyinmenin
doğru olduğunu belirtiyor. Toplamda ise üç
katman olacak şekilde giyinmek yeterli. En
içteki katmanın vücuda değen ve hava alabilen kumaş olması önemli.
İkinci katmanın yine ince ve hafif bolca
bir giysi olması, en dış katmanın da hava
muhalefetlerinden koruması diğer önemli noktalar. Bu giyinmenin amacı ise tıpkı tuğlaların içindeki boşluklar gibi arada
hava boşluğu yaratarak yalıtım sağlamak.
Bir diğer hastalık davetiyesi ise çok kalın
giyinilmesi durumunda sıcak ortamlarda
terleyerek tekrar dışarı çıkıldığında üşütülmesi. Katmanlar halinde giyinildiğinde sıcak
ortamlarda en üstteki katmanı veya üstteki
katmanları çıkartmak terlemeyi önlüyor.
BAŞI VE BOYNU
AÇIKTA BIRAKMAYIN
Pek farkında olunmasa da bu iki bölge
en çok hasta eden bölgeler. Özellikle kış
aylarında birçok insan sinüzit hastalığından
mustarip oluyor. Başı öne eğdikçe artan
bir ağrıya ve zaman zaman burun ve geniz
akıntısına sebep olan bu hastalığın en büyük
sebebi başın açıkta bırakılması. Boynun açık
bırakılması ise en çok tutulmalara sebep oluyor. Dikkat edilmemesi durumunda boyun
tutulması kronikleşerek bütün omurgaya zarar verecek boyutlara ulaşabiliyor. Çözüm ise
bere/şapka ve şal kullanmak. Hele ki bunlar
anneler veya eşler tarafından örülmüşse sizi
daha bir sevgiyle sarmalıyor.
Son olarak ayakkabı ve botların su geçir-
mesini engellemek amacıyla uygulanabilecek pratik bir çözümü de paylaşmakta yarar
var. Elektrik kesilirse diye buzdolabında veya
bir köşede yıllardır saklanan beyaz mumları
kullanma vakti geldi. Bu mumlar hiçbir ısıtma
işlemi yapmadan ayakkabılara güzelce sürülebilir. İlk başta ayakkabının rengi beyazlaşsa
da korkulacak bir şey yok. Saç kurutma makinesiyle ayakkabıyı ısıtınca tekrar ilk günkü
rengine bürünecek. Ardından ayakkabınızı
giyerek yağışlı havalarda rahatça dışarı çıkabilirsiniz. Üzerine düşen yağmur damlaları
veya kar taneleri ayakkabının üzerinden akıp
gidecek. Yalnız bu işlem ayakkabı tabanına
kesinlikle uygulanmamalı yoksa ayakta durmak imkansızlaşabilir.
İşte kış aylarının tadını çıkarabilmek bu
kadar basit. Unutmadan kar yağışı bütün
saflığıyla her yeri bembeyaz yapabilir ama
karların tadına bakmak o kadar da masum
bir hareket olmayabilir. Havadaki karbonmonoksit ve egzoz gazları, virüs ve mikroplar yağan karlara yapışırlar. Halk arasında
inanılan bağışık sistemini artırmak için kar
yemek bir anda mutlu bir hayatı kabusa dönüştürebilir.
Haftada 5 saat yürüyüş sağlığın garantisi
Egzersizin sağlık için yararlı olduğu uzun yıllardır biliniyor. Düzenli egzersiz kalp
ve damar sağlığına olumlu etki ederek kalp krizi riskini azaltıyor. Egzersiz, beyin
ve sinir sağlığını koruyarak, depresyon, bunama, kemik erimesi ve yaşlanmayı
yavaşlatıyor. Araştırmalar sağlık için 15 dakikalık hafif-orta derecede egzersizlerin
bile yararlı olduğunu, ölüm riskini yüzde 14 oranında azaltarak yaşam süresini
3 yıl kadar uzattığını gösteriyor. Bu nedenle egzersiz yaparken kesin süreler ve
kurallar üzerinde durmak yerine sadece egzersiz (örneğin yürüyüş) yapılmasının
üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Başlangıçta günde 1.5-2 km’lik yürüyüşleri
ve daha sonra gittikçe artırarak her bir seansta 45-60 dakikalık yürüyüşler veya
egzersizler sağlıklı olmak için yeterli.
15
BULMACA
ÖDÜLLÜ ÇENGEL BULMACA
İşsizlik 0,1 oranında
artarak yüzde 10,5 oldu
Türkiye’de işsizlik oranı, geçen yıl Eylül, Ekim, Kasım aylarını kapsayan
Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,1 puanlık
artışla yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu dönemde işsiz
sayısı 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişi oldu.
T
ürkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı
Ekim döneminde (Eylül, Ekim ve
Kasım aylarını kapsıyor) geçen yılın aynı
dönemine göre 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1
puanlık artış ile yüzde 10,5 seviyesinde
gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,1 puanlık artış ile yüzde 12,6
olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu
içeren genç işsizlik oranı 0,4 puanlık azalış
ile yüzde 19,3 olurken,15-64 yaş grubunda
bu oran 0,1 puanlık artış ile yüzde 10,7 olarak gerçekleşti.
İŞGÜCÜNE KATILMA YÜZDE 51,6
İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı
Ekim döneminde, bir önceki yılın aynı
dönemine göre 718 bin kişi artarak 26
milyon 856 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5
puanlık artış ile yüzde 46,2 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 69
bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı
ise 649 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin
yüzde 20,4’ü tarım, yüzde 20’si sanayi,
Yapılacak çekilişle üç kişiye
Arçelik marka kahve makinesi
hediye ediyoruz. Gazetemizin
151. sayısının talihlileri
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San.
ve Tic. A.Ş.’den Mustafa Aksu,
Anadolu Motor Üretim ve
Pazarlama A.Ş.’den Kerim
Güven ve Componenta
Dökümcülük Tic. ve San.
A.Ş.’den Kemal Ören oldu.
TÜİK’in verilerine göre 2010-2015 döneminde aylar ve yıllar itibarıyla mevsim
etkilerinden arındırılmamış işsizlik oranları şöyle:
Okurlarımızın dikkatine
“Ödüllü Çengel Bulmaca” çekilişimize katılabilmeniz için, bulmacanın tam
çözümünü, adınızı, görevinizi ve işyerinizin unvanını belirterek, en geç
11 Mart 2016 tarihine kadar MESS’e göndermeniz veya aşağıdaki faks
numarasına iletmeniz gerekmektedir. İletişim Adresi: Merkez Mah. Geçit
Sk. No:2, 34381 Şişli / İstanbul Faks: 0212 241 76 19
yüzde 7,6’sı inşaat, yüzde 52’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı
dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı
0,8 puan artarken, sanayi sektörünün payı
0,5 puan, tarım sektörünün payı 0,3 puan
azaldı, inşaat sektörünün payı ise değişim
göstermedi.
İşgücü 2015 yılı Ekim döneminde bir
önceki yılın aynı dönemine göre 822 bin
kişi artarak 30 milyon 3 bin kişi, işgücüne
katılma oranı ise 0,6 puan artarak yüzde
51,6 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler
için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde
işgücüne katılma oranı 0,4 puanlık artışla
yüzde 71,9, kadınlarda ise 0,9 puanlık artışla yüzde 31,8 olarak gerçekleşti.
Ekim 2015’te herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine
göre 1,4 puan azalarak yüzde 33,6, mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam bir
önceki döneme göre 39 bin kişi azalarak
26 milyon 772 bin kişi oldu. İstihdam oranı
0,1 puanlık azalış ile yüzde 46,1 oldu.
151’nci sayıya ait anahtar sözcük: AŞKI MEMNU
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
YILLIK
2010
2011
2012
2013
2014
2015
13,6
13,5
12,8
11,3
10,3
9,9
9,9
10,6
10,6
10,5
10,2
10,6
11,1
11,1
10,7
10,1
9,3
8,9
8,7
8,6
8,5
8,2
8,4
8,4
9
9,1
9,3
9,6
9,1
8,2
7,6
7,3
7,6
8
8,3
8,3
8,6
9,3
8,4
9,7
9,7
9,4
8,7
8,2
8,1
8,6
9
9,2
9,1
9,3
9,6
9
10,3
10,2
9,7
9
8,8
9,1
9,8
10,1
10,5
10,4
10,7
10,9
9,9
11,3
11,2
10,6
9,6
9,3
9,6
9,8
10,1
10,3
10,5
Türkiye’de
36.4 milyon
insan enerji
yoksulu
ISSN 1303-2526
İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR
Geri dönüşümle
3 milyon ağacın
kesilmesi önlendi
TMMOB Yüksek
Yük k Onur
O
Kurulu
K l Üyesi
Ü i
Cengiz Göltaş başkanlığında yapılan
“Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sosyal
Boyutu” panelinde konuşan EMO Enerji
Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler,
“Türkiye’de hane halkı aylık gelirinin
yüzde 25’ten fazlasını enerjiye harcıyorsa
enerji yoksulu kabul edilir” dedi.
A
dana’da gerçekleştirilen “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu’nda (YEKSEM) yenilenebilir
enerji kaynaklarının sosyal boyutu masaya yatırıldı. Enerji yoksulluğu, enerji kooperatifçiliği ve
enerjinin “temel bir insan hakkı olduğu” vurgulanan panelde, yenilenebilir enerji kaynaklarının da doğayla ve insanla
uyumlu olarak değerlendirilmesinin öneminin altı çizildi.
TMMOB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Cengiz Göltaş’ın
başkanlığını yaptığı “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sosyal Boyutu” panelinde konuşan EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler, “Eğitim, barınma, sağlık, gıdaya
ulaşma bunların hepsi bir haktır” derken, enerjinin de hem
dolaylı hem de doğrudan bir insan hakkı olduğunu anlattı. Refah ortamında yaşamını sürdüremeyen insanların
eğitim, barınma, sağlık ve sağlıklı gıdaya erişim imkanının
da olmadığına dikkat çeken Ulusaler, yaklaşık 3-5 yıl önce
enerji yoksulluğundan kimsenin bahsetmediğini, ancak
özelleştirmeler sonucunda artık bundan bahsedilir hale
geldiğini kaydetti.
Ulusaler, dünyada 2.7 milyar insanın pişirme olanaklarından yoksun olduğunu, 1.7 milyar kişinin elektriğe ulaşa-
madığını, temiz suya ulaşamamaktan dolayı 1.8 milyon kişinin öldüğünü; genele bakıldığında da temelde dünyada
3.5 milyar insanın enerji yoksunu oldukları için öldüğünü
kaydetti. Ulusaler, gelişmiş ülkelerde de özellikle özelleştirmelerin ardından enerji yoksulluğundan dolayı özellikle
emeklilerin kışı geçirmek için bir odaya hapsolduklarını,
İngiltere’de 5.5 milyon hane halkının yakıt yoksunu kabul
edildiklerini aktardı.
TÜRKİYE’DE GELİRİN YÜZDE 25’İ
ENERJİYE HARCANIYOR
Enerji yoksulluğu için eşik değerlerin bulunduğunu
ifade eden Ulusaler, Türkiye’de hane halkının aylık gelirinin
yüzde 25’ten fazlasını enerjiye harcıyorsa “enerji yoksulu”
kabul edildiğini, bunun için de suyun yüzde 3, elektriğin
yüzde 10 paya sahip olduğunu ve bu eşik değerler içinde aslında bir enerji kullanımı olmasına rağmen ulaşımın
da dahil olmadığını kaydetti. Ulusaler, TÜİK verilerine göre
36.4 milyon insanın enerji yoksunluğu içinde olduğunu, bu
rakamın özellikle Karadeniz ve iç kesimlerde, Doğu ve Güneydoğu’da yüksek olduğunu bildirdi.
“Türkiye kömüre dur demeli”
stanbul Politikalar Merkezi tarafından yürütülen Türkiye’nin enerji ve kömür politikalarını inceleyen “Kömür
Raporu: İklim Değişikliği, Ekonomi ve Sağlık Açısından
Türkiye’nin Kömür Politikaları” yayımlandı. Kömür Raporu, Türkiye’nin kömüre bağımlılığı ile uluslararası alanda
iklim değişikliği konusundaki çabaları sekteye uğratabileceğini vurguluyor. Sağlık, çevre ve ekonomi alanında
önde gelen akademisyenlerden Ahmet Atıl Aşıcı, Sevil
Acar, Pınar Gedikkaya Bal, Osman Karababa ve Levent
Kurnaz tarafından Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar
Merkezi’nden Ümit Şahin editörlüğünde hazırlanan rapor,
Türkiye’deki mevcut durumu, kömürün sağlık üzerine
İ
etkilerini inceliyor.
Türkiye’nin enerji politikalarında kömürün önemli bir
yer tuttuğunu vurgulayan rapor, bu durumun Türkiye’nin
iklim değişikliğiyle küresel mücadeleye yapması gereken
katkıyı yok saydığını ve sera gazı azaltımını içeren bir iklim
politikasını imkansız hale getirdiğini ortaya koyuyor.
Yaptıkları analizler ve çalışmalar ışığında kömürün
enerji üretiminde kullanımının halk sağlığını olumsuz
etkilediğini, iklim değişikliğini tetiklediğini ve çevre
sorunlarına yol açtığını gördüklerini söyleyen Ümit Şahin,
“Türkiye’deki kömür tehdidine bir bilim insanı olarak sessiz
kalmak mümkün değil” dedi.
Ç
evre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’nın (ÇEVKO) geri dönüşüm çalışmaları
kapsamında, 3 milyon ağacın kesilmesi ve 4
milyar metreküp suyun ise israf olması önlendi.
ÇEVKO’nun ambalaj atıklarının geri kazanımını
sağlamaya yönelik bu yıl yürüttüğü çalışmalar sonucu,
586 bin 191 ailenin yıllık elektrik tüketimini sağlayacak
1 milyar 617 milyon 888 bin 778 kilovat saat elektrik
tasarrufu sağlandı.
Ambalaj atıklarının çöp depolama sahalarına
gömülmeyerek geri kazanılmasıyla 373 futbol sahası
büyüklüğüne eş değer 2 milyon 686 bin 698 metreküp
depolama sahasından tasarruf edildi. Vakıfça yürütülen plastik ambalaj atıklarının geri dönüştürülmesi
çalışmalarıyla ise 92 milyon 982 bin 544 litre fosil yakıt
tasarrufu sağlandı. Yıl başından itibaren kağıt, karton
ve kompozit ambalaj atıklarının geri dönüşümünü
sağlayan ÇEVKO, 27 bin 297 ailenin yıllık su tüketimine
denk gelecek 4 milyar 777 milyon 57 bin 974 metreküp suyun israf olması ve 3 milyon 150 bin 273 ağacın
kesilmesinin önüne geçti.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan ÇEVKO Genel
Sekreteri Mete İmer, vakıf olarak ambalaj atıklarının geri kazanılması konusunda 24 yılı aşkın süredir
çalıştıklarını belirtti. Her geçen yıl artan ambalaj atığı
miktarının ülke ekonomisine ve çevrenin korunmasına
katkısını kamuoyuna duyurduklarını aktaran İmer, toplumda geri kazanım bilincinin yerleştirilmesi için çaba
sarf ettiklerini kaydetti.

Benzer belgeler