Ağustos

Transkript

Ağustos
01
moda
dekorasyon
09
05
bakım
13
seyahat
teknoloji
Ağustos 2013
18
müzeler ve ören yerlerimiz
22
Moda
MODA BEKLEMEZ…
KARŞINIZDA
2013
SONBAHAR
MODASI
“Henüz Ağustos ayındayız, sıcak havalar da bunaltıyor, ne sonbaharı?“
diyebilirsiniz, ama moda beklemez. 2013’ün Sonbahar modası sizlerle…
Çeşitliliğin bol olduğu bir sezon
Bu sonbahar moda birçok farklı akımdan faydalanacak. On yıllık dönemler 2013 yılının
yaprak dökümünde çokça boy gösterecek. 40’lara kadar uzanıp 70’lerle nefes alacağız.
Tarihin farklı periyotlarını gezerken akımların etkisinde kalmamak mümkün değil. Daha
önceleri çılgınlık olarak görülen ‘punk’ sonbaharda kendini gösterecek. Sokaklar, caddeler,
sinema salonları şimdiye kadar sadece seçkin bir azınlığın kullandığı punk modasıyla
renklenecek. Bu renkli tarz kendini diğer kıyafetlerde de gösterecek. Canlı ve göz alıcı
renklerden oluşan kıyafetler sonbaharın soğuyan renkleriyle çatışarak sürprizlerle dolu bir
katalog sunacak. İşte detaylar…
Ortak nokta punk!
Bu yıl birçok ünlü modacının defilelerinde görülen ortak nokta punk akımının
etkisiydi. Peki bu ‘punk’ kelimenin tam anlamıyla neyi ifade ediyor? Her şeye karşı
bir ‘anti’ yaratma durumudur punk. Punk’ı modaya taşıyan ise dev modacı Vivienne
Westwood’dur. Punk akımı için öne çıkan durum toplumun genel geçer kurallarına
karşı ayakta durabilmektir, korkmadan tüm dikkatleri üzerine çekmek ve bakışlara karşı
cesur durmaktır, zira kıyafetlerin görüntüsü toplumun genel geçer kurallarının oldukça
dışındadır. Punk modası gereğince bu sonbaharda parlak renklerin farklı uyumunu
oldukça çok göreceğiz. Unisex kıyafetler de punk kültürünün bir getirisi olarak vitrinleri
süsleyecek. Zaman zaman dar pantolonların ve ceketlerin dikkat çekeceği moda
akımında kadınlar parlak renklerin yanında siyahı da oldukça çok kullanacak.
Modacılar önderliğinde 40’lar
Moda trendleri zaman zaman geçmişe olan ilgileriyle bizler üzerinde
farklı bir etki yaratıyor. Kendi zamanımızın dışına çıkıp çeşitli zaman
dilimlerindeki insanların duygularını, ilgilerini anlamamızı sağlıyor.
Bir şekilde empati kurmamıza olanak tanıyor. 40’lar modası savaş
zamanına denk gelmesiyle farklı etkiler altında gelişti. On yıllık
dönemin ilk başlarında etkisiz olan modaevleri savaş sona erdikten
sonra eski şaşalı günlerine yeniden kavuştu. Başta Paris olmak üzere
Avrupa, çağdaş moda akımlarının ilk adımlarını attı. Christian Dior
önderliğinde özel kesim tasarımların öne çıkması modanın daha da
kişiselleşmesini sağladı. Şapkaların son dönemde yeniden belirmesi
bunu 40’lar modasına borçlu. Aynı şekilde geniş omuzlar savaş
sonrası güçlü duruşta 1940’ların ikinci yarısında ortaya çıktı. Başta
Oscar Heykeli sahibi Elsa Schiaparelli’nin 30’lar Hollywood’unda
kullandığı tasarımlar, daha sonrasında ise Dior ve Balenciaga’nın
özgün dokunuşları 40’lar modasını oluşturdu.
Kült 70’ler
Punk’ın etkili olacağı 2013 sonbahar modasında 70’lerin marjinal ve
yenilikçi akımları hiç yabancılık çekmeyecek. 60’ların hippi grubunda
görülen uçuk ve salaş tasarımlar 70’lerde daha derli toplu ve halkın
tamamına etki edebilecek hâle geldi. Bunu da hippilerin bağımsızlığını
biraz dizginleyerek yaptı. Platform topuklar, kot pantolonlar, ve
İspanyol paçalar 70’ler modasında en çok dikkat çeken öğelerdi.
Tıpkı punk modasının androjen kavramını benimsemesi gibi 70’lerin
kıyafetleri de hem erkekler hem de kadınlar için ortak tasarlanmıştı.
Tarihin her döneminde birçok konuya etkisi olan Hollywood modada
da akımları belirlemekte eksik kalmadı. Meşhur “Saturday Night
Fever” 70’ler modasına genel bir bakış atarken erkeklerin ve
kadınların hemen hemen aynı kıyafetlerle donatılması ise dikkat çeken
nokta oldu. Temel olarak ‘Disco’ kültürünü benimseyen 70’ler John
Travolta’nın erkekler ve kadınlar üzerinde yarattığı etki ile ölçülebilir.
Kısacası, aşina olduğumuz ve geçmişte bıraktığımız akımların yenilikçi
dokunuşlarla bir kez daha hayatımıza gireceği, vizyoner modacıların
yeni tasarımları ile şaşırtmaya devam edecekleri bir sonbahar-kış
sezonu bekliyor bizleri…
Bakım
SAĞLIKLI BİR
GÖRÜNÜŞE SAHİP
OLMAK ASLINDA
ÇOK KOLAY!
Doğru besinleri tüketerek saç, cilt ve tırnak
sağlığımızı doğal yollardan korumamız mümkün.
Saç, cilt, tırnak sağlığı için:
Omega 3 yağ asitleri: Saçın, cildin ve tırnakların onarımını sağlar. Cildi
yeniler, canlılık ve parlaklık kazandırır. Cildin iltihaplarla savaşmasına yardım eder.
Saç derisini güçlendirir. Saç dökülmesinin önlenmesinde etkilidir. Saçların parlak
bir görünüme kavuşmasını sağlar. Keten tohumu, somon, ton balığı, hamsi, kivi,
semizotu, badem, avokado ve ceviz, Omega 3 yönünden oldukça zengindir.
Biotin: H vitamini ya da B7 vitamini olarak da bilinir. Saç tellerini güçlendirir,
saç dökülmesini, kolay kırılma ve kopmaları önler. Hücre gelişiminde ve yağ
asitlerinin yapımında görev alması bakımından cilt sağlığının korunması açısından
da önemlidir. Tırnakları güçlendirir. Birçok kozmetik ürününün içeriğinde biotine
rastlanır. Pişmiş yumurta sarısı, süt, karaciğer, böbrek, maya, domates, greyfurt,
marul, karnabahar, baklagiller ve patates önemli miktarda biotin içerir.
Folik Asit: Hücrelerin çoğalması, yenilenmesi ve onarılmasında önemli bir
rolü vardır. Eksikliğinde saç, cilt ve tırnak sağlığı ciddi oranda olumsuz etkilenir,
ciltte solukluk, saç dökülmesi ve tırnaklarda sıklıkla kırılmalar gözlemlenir.
Vücudumuzun folik asit ihtiyacını karşılayabilmesi için tüketmeye özen
göstermemiz gereken besinler: baklagiller, narenciye, yeşil yapraklı sebzeler
ve yumurta. Çok nadir olarak gözlemlense de aşırı tüketilmesi B12 eksikliğini
tetikleyebilir.
E vitamini: Antioksidan etkisi bulunur. Kırışıklıkların ve cildin şişmesinin
önlenmesinde etkilidir. Saçın çevresel faktörler nedeniyle yıpranmasının
önlenmesinde rol oynar. Saçın hızlı ve sağlıklı uzamasını sağlar. Tırnakları
güçlendirerek tırnak ayrılma ve kırılmalarını engeller. Nemlendirici etkisiyle tırnak
etlerini onarır. Ispanak, yer fıstığı, yumurta, kuşkonmaz, bitkisel yağlar E vitamini
bakımından zengin besinlerdir.
Selenyum: Antioksidan özelliği vardır. Hücrelerin yaşlanmasını geciktirir ve hücre
yenilenmesinde rol alır. Cilt hücrelerini zararlı dış etkenlerden korur ve cilde esneklik
kazandırır. Saçların hızlı uzamasını sağlar. Tırnakları güçlendirir. Ton balığı, karides,
somon, ay çekirdeği, kuzu eti, yumurta ve arpa, selenyum ihtiyacımızı karşıladığımız
besinler arasında yer alır. Selenyumun fazla tüketimi durumunda saç dökülmesi ve
tırnak kırılmaları gözlemlenebilir.
Inositol (B8 Vitamini): Saç üzerinde koruyucu ve güçlendirici etkisi vardır. Saçın
sağlıklı uzamasında etkilidir. Eksikliğinde saç dökülmesi ve ciltte tahriş oluşumu
gözlemlenebilir. Lahana, baklagiller, kuruyemiş, esmer pirinç, narenciye ve kuru üzüm,
inositol kaynağı olan besinler arasındadır.
C vitamini: Cildin kolajen dokusunu destekleyerek cildin gerginliğini korur. Ciltte
kırışıkların ve istenmeyen renk değişimlerinin oluşmasının önüne geçilmesini sağlar.
Brokoli, lahana, kereviz, marul, limoni portakal, kivi, greyfurt, ahududu, pazı ve
kuşkonmaz C vitamini ihtiyacımızı karşılamamıza yardımcı olur.
Su: Vücut ağırlığına bağlı olarak belirlenen günlük su ihtiyacımız
doğrultusunda, her gün düzenli miktarda su tüketmeye özen göstermeliyiz.
Su tüketimi sayesinde hücrelerimize düzenli besin ve oksijen taşınması
sağlanır, dolaşım sistemimiz sağlıklı çalışır. Cilt sağlığımız korunur, cildimizin
nem dengesi sağlanır, kırışıklık ve çatlak oluşumu önlenir.
A vitamini: Yeni hücrelerin oluşumunda ve cilt sağlığının korunmasında
görev yapar. Eksikliğinde ciltte kuruluk meydana gelir, akne oluşumu
gözlenir ve saçlarda kepek problemi ortaya çıkar. Balıkyağı, karaciğer,
böbrek, süt, yumurta sarısı, buğday, havuç, mantar, baklagiller, fıstık, ceviz ve
domates A vitamini bakımından zengin besinlerdir.
Son olarak, yoğurt tüketimine özen göstermek cildin yaşlanmasını geciktirir
ve cilde parlak bir görünüm kazandırır.
Dekorasyon
HERKES
HAVUZ BAŞINA
Havuzlar için en şık ve en eğlenceli dekoratif öğeler…
Ağustos ayı yaz mevsiminin son ayı.
Hâl böyle olunca serinlemek önceliklerimiz
arasına çoktan girdi bile. Kimileri sıcakları
denizle bertaraf etmek istese de havuzlar
oldukça popüler. İnsanlar gerek kendi
evlerinde gerekse de özel havuzlarda zaman
geçirmekten oldukça memnun. Bu da
havuzları sadece yüzmek için kullanılmaktan
çıkarıyor. Sosyal etkinlik alanı olarak da
kullanılan havuzlar bu yüzden havuz başında
geçirilen zamanı da arttırmış oluyor. İşte bu
noktada dekoratif öğeler bu zamanın daha
kaliteli ve şık olmasını sağlıyor. Kimi zaman
şezlonglarla, kimi zaman su yataklarıyla, bazen
de eğlenceli oyuncaklarla havuzda geçirilen
süre sadece serinlemek veya yüzmekten
öteye gidiyor.
Güneşlenmenin en şık hâli
Bronz ten yazın olmazsa olmazlarından. Hemen hemen herkes
bunun için güneş kremlerine, bronzlaştırıcı malzemelere akın
ediyor. Tabi ki bunun en sağlıklı ve doğal hali ise güneşin altında
geçirilen ‘makul’ saatler. Bu noktada ise şezlonglar bizim
yardımımıza koşuyor. En rahat olanı öncelikli tercihimiz. Sıcak
bir havada huzurlu olmak, bazen bir kitaba ev sahipliği yapmak,
bazen de bir şarkıyı dinlemek için gereken ilk şey rahat olmak.
Farklı tarz ve malzemelerden üretilen şezlongların ortamla
uyumlu olması ise görüntü açısından oldukça önemli. Gerek
bir özel havuzda gerekse de kişisel havuzunuzda bunlar dikkat
edilmesi gereken unsurlar. Plastik şezlonglar her ne kadar pratik
ve ucuz olsa da daha etkileyici bir havuz ortamı yaratmak için
daha farklı şezlong alternatifleri tercih edilebilir, sert karışımların
oluşturduğu daha dekoratif göz alıcı şezlonglar gibi. Daha yüksek
maliyetli olanlar ise özel ağaçlardan yapılan örnekler. Bunlar
uzun ömürlü olmalarının yanında daha şık bir görünüme sahip
olmaları sayesinde dikkat çekiyorlar. Bu kadar seçeneğin olduğu
yerde dekorasyon için önemli olan ise ortamla yaratılan ahenk.
Kendi şelalenize sahip olun
Şelaleler her zaman insanların meraklarını cezbetmiştir. Sudan
bir perdenin gizlediklerinin yanı sıra ses ve görüntü açısından
enfes manzaralar sunar şelaleler. Bu şahane doğa fenomenleri
uzunca bir süredir yapay olarak da elde edilebilir durumda. Evinizin
ya da yazlığınızın bir bahçesi varsa bahçenize bunlardan almak
artık oldukça kolay. Temel amacı görsel zenginlik yaratmak olan
şelaleler farklılıklarıyla da müşterileri tatmin ediyor. Daha doğal
bir görüntü isteyen tüketiciler taştan özel tasarımlar yaptırırken
modern dokunuşlarla daha çağdaş tasarımlar yaptıranlar da
mevcut. Doğal şelale görüntüleri yaratmakta oldukça başarılı olan
üreticiler herkesin havuzuna göre ayarlanmış ve dizayn edilmiş özel
ürünler hazırlıyor. Daha modern ürünler seçenler de yok değil. Bu
şelaleler ise minimal tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Daha şık ve narin
olan bu modern seçkiler suyun akış tarzına olan etkileriyle sıra dışı
görüntüler oluşturuyor. Farklı renkteki ışıklandırmalar ise karanlık
çökünce havuzunuzda bir renk cümbüşü oluşturuyor. Bazı ürünler
ise görüntünün yanında masaj da yaparak farklı amaçlara hizmet
ediyor. Bunlar genellikle küçük tasarımlar olduğu için yerden tasarruf
etmenize de yardımcı oluyor.
Su üzerindeki eviniz
Bildiğimiz su yatakları farklı halleri ve ebatlarıyla artık
daha kullanışlı, özellikli ve dekoratif. Tek başınıza
güneşlenmek için kullanabileceklerinizin dışında
arkadaşlarınızla ve sevdiklerinizle su üzerinde küçük
bir parti verebileceklerinize kadar birçok çeşit mevcut.
Havuz partilerini su dışından su içine taşıyan bu
kullanışlı yataklar kolay şişirilebilir ve saklanabilir
olmasıyla da göz alıyor. Bazılarının üstünün kapalı
olması güneş ışığından rahatsız olanlara hitap ederken
her yaştan insana hitap eden trambolinli olanlar ise
havuz üzerindeki en hareketli eğlenceyi sunuyor. Su
üzerinde kendi şişme evini oluşturmak isteyenleri de
düşünen üreticiler bu yolla şık ve dekoratif tasarımlar
hazırlamış.
Seyahat
YAZ BİTMEDEN KOMŞUDA
DENİZ KAÇAMAĞI
Bu yaz güneye inmek yerine değişik yerler
görmek isteyenlerdenseniz ülkemizin kuzeybatısına karayoluyla
sadece 5 saat uzaklıkta bulunan Yunanistan’ın üç parmağı
Halkidiki, Thassos’un beyaz kumları ve Kavala’nın masmavi
denizi ile buluştuktan sonra eve dönmek istemeyeceksiniz.
Hayalinizdeki cennet imajı ile tanışın!
İlk bakışta sizi kalbinizden vuracak olan, küçücük bir Ege şehri
Kavala. Turkuaz ve mavinin buluştuğu deniz, şehir hayatının tüm
dertlerini unutturacak türden. Sahil boyunca uzanan kafelerde
Yunanlıların soğuk kahvesi frappe’yi yudumlarken, uçsuz bucaksız
Ege manzarasının keyfi daha da artıyor. Deniz kenarında bulunan
lokantalar ise Akdeniz mutfağının sağlıklı ve ömür uzatan eşsiz
yemeklerini tadabilmek için müthiş bir fırsat. Kavala’nın her
boşluğundan denizi görebildiğiniz daracık sokakları masalsı
manzaralar sunarken, şehrin tepesinde bulunan ve Kavalalı
Mehmet Ali Paşa’nın günümüzde müze olarak kullanılan konağı
ise şehri kuşbakışı izlemek isteyenler için harika bir kaçamak
noktası. Gözlerin bakmaya doyamadığı bu şehir, hayallerinizin
başkenti olmaya aday. Eve dönüşte dostlarınızla bir parça Kavala
tadımı yaptırmak isterseniz, meşhur Kavala kurabiyesinden
almayı unutmayın.
En yakın Yunan adası
Kavala’ya en yakın Yunan adası Thassos’a ulaşım, Kavala’dan
feribotlarla sağlanıyor. Sınırları içerisinde Ege’nin mis kokulu
ağaçlarını meyvelerini bulunduran, tertemiz, nefes açan bir
atmosfere sahip bu cennet bahçesi, deniz ve sahilin tamamen
incecik mermerlerle buluştuğu ‘Marble Beach’ ile bir kez daha
gönlümüzü fethediyor. Dalgalar kumu okşayıp geri giderken
davetkâr teklifler yapıyor. Thassos bu eşsiz plajlarını dünyaca
ünlü mermerlerin çıkarıldığı, hâla faal olan maden ocaklarına
borçlu. 80’e yakın koyu olmasının yanı sıra 7 tane mavi bayraklı
plajı da var. Denizin turkuaz rengi ile kendinizi Maldivler’de
hissetmeniz mümkün. Thassos geceleri ise merkezde bulunan
şirin mi şirin restoranlarda Yunan mezeleriyle başlıyor. Hemen
hemen tüm Yunan mutfağına uzanan restoranlar en doğal
ve taze malzemelerin kullanılmasıyla enfes tatlar yaratıyor.
Birçoğunun yıllardır gelen müdavimleri olduğunu görmek hiç de
zor değil. Muhteşem bir yemek sonrası ise sıra Thassos Town’a
geliyor. Arkadaşlarınızla ya da sevdiklerinizle uğrayabileceğiniz
kafelerde ve buluşma merkezlerinde ise eğlence her yaştan ve
zevkten insan için çok çeşitli.
Üç parmakta, üç ayrı keyif
Kavala’dan yola çıkanlar rotasını Selanik’in hemen yanı başına,
Halkidiki Yarımadası’na çevirsin. Üç parmaklı el şeklini andıran Halkidiki
Yarımadası’nda, üç parmakta da özgürlük manzaralı bir teras keyfini
yaşayacaksınız. Halkidiki misafirlerini karşılayan ilk parmak Athos’tur.
Buraya kutsal parmak demek daha doğru olacaktır. Athos dağı ve
manastırını ziyaret etmek isteyenler, kısa bir tekne yolculuğundan sonra,
Kutsal Dağ’daki 20 manastıra ulaşıyor. Ancak buraya kadınların girmesi
yasak. Beyler bu yola hanımefendiler olmadan, yalnız devam etmek
zorunda.
İkinci durağımız, Sithonia parmağı. Güneş ve denizin tadını çıkartmak için
yapmanız gereken tek şey Sithonia’nın muhteşem plajlarından herhangi
birine havlunuzu atıp, uzanmak olacak. Günün tatlı yorgunluğunu, deniz
kıyısında keyifli bir akşam yemeği ile sonlandırmayı atlamayın.
Üçüncü ve son parmağımız Kassandra, biraz daha kalabalık ve hareket
arayanlar için ideal. Kassandra’da plajda güneşi batırıp, şehirde güneş sizi
tekrar selamlayana kadar eğlenmek için tercih edebileceğiniz birçok yer
var. Buraya Ağustos ayında yolunuz düşerse, Meryem Ana Festivali’ne
denk gelebilirsiniz. Komşuda geçen günlerde tek soru ‘Bugün hangi plaja
gitsek ve ne yesek?’ Kafa dinlemek isteyene de eğlenmek isteyene de
birçok alternatif sunuyor Yunanistan. Size kalan, bunlardan birini seçip,
keyfini sürmek.
Teknoloji
TEKNOLOJİNİN EN RAHATLATICI YÖNÜ:
MASAJ ALETLERİ
Her alanda sınırsız bir ufka sahip olan teknoloji, masaj aletlerine
de ulaştı. Huzurunuzda en teknolojik masaj aletleri.
Masaj zamanı geldi
Hayatın stresi, yoğunluğu, insanları bunaltması artık dillere pelesenk olmuş
kalıplar. İnsanlar bu sıkıntılardan kurtulmak için farklı yollar arıyor. Hem zihni
hem bedeni yenileyen, dinlendiren ve yeni bir güne hatta döneme hazırlayan
seçenekler ise oldukça az. Yoğun tempo içerisinde bu şeçeneklere zaman
bulmak da başlı başına bir sorun. Bu gibi durumlarda ise pratik, rahat ve amaca
yönelik seçenekler ön plana çıkıyor. Masaj yaptırmak akla en yatkın yenilenme
biçimi, tabi zamanla ilgili bir probleminiz yoksa. Zaman, mekân probleminin
olmaması için evinizde, iş yerinizde istediğiniz zaman masaj yaptırabilme fırsatı
kulağa oldukça hoş geliyor.
Alanında uzman olan masaj aletleri
Teknoloji firmaları insanların masaja ne kadar önem verdiğini anlamış olsa
gerek, bu amaca hizmet eden birçok ürün yarattılar. İstenilen zamanda istenilen
yerde makul süreler içerisinde oldukça yararlı olabilen bu masaj aletleri
kullanıcılarını zinde tutma ve yenileme konusunda oldukça başarılı. Vücudun
farklı bölgelerine etki eden bu aletler bu sayede bir çeşit uzmanlık alanına sahip
oluyorlar. Tabi her alanda uzman olan masaj koltuklarını unutmayalım, onlar bu
yarışın amiral gemisi. Ayak ve sırt için tasarlanan ürünler en çok rağbet görenler.
Omuzlar için hazırlananlar ise hemen peşi sıra bu furyayı takip ediyor. Stresin
en çok omuz ve sırt bölgesini etkilediği bilinen bir gerçekti, bu bölgelere masaj
yapan aletlere olan talebin yoğun olması da bu hususu pekiştirdi.
En pratik ayak masajı
Sokakta, metroda, ofiste, evde hatta kendi arabanızda bile ayaklarınız bir şekilde çaba sarf ediyor. Yürümek
için evrimleşen insan hayatta kalmak için yürümeye devam etmeli. Bu durumda yürümekten yorulan
ayaklarımıza ve alt bacak bölgemize etki eden masaj aletleri kurtarıcı görevini görüyor. Basit ve pratik
bir tasarımla direkt amaca yönelik çalışma prensibi oluşturan bu aletler oturduğunuz yerde gerilen
kaslarınızın gevşeyip sağlamlaşmasına katkıda bulunuyor. Yürürken en çok zorlanan alt bacak bölgemiz
ve ayaklarımız bu yolla dinlendirilmiş ve rahatlamış oluyor. Birçok özelliğin sunulduğu ürünlerde zaman
ayarı özelliğinin olması ise masajınızın her zaman belli bir süre boyunca yapılmasını böylelikle de istikrarın
sağlanmasını sağlıyor. Aynı zamanda masajın bir bölgeye odaklanmasına da imkân tanıyan bu aletler bu
yolla hasar gören bölgeyi onarmakta daha yararlı oluyor.
Günün bütün yorgunluğu sırtımızda
Ofis hayatına dahil olan hemen hemen herkesin ‘meslek hastalığı’ diyebileceği sırt ağrıları bitmek
bilmeyen bir sorun. Gidilen bir masaj terapisi durumu her ne kadar iyileştirse de kısa süreli etki
yaratmaktan öteye gidemiyor. Ağrıları kısa süreli olarak dindiren bu masajlar sık sık tekrarlanmadığı
sürece sadece küçük zevkler halini alıyor. Bu yüzden sırta takılan ve en hafif malzemeden üretilen masaj
çantaları sürekli olarak size bu kısa zevkleri tattırıyor. Bu sayede normal bir masaj terapisine haftada
birkaç kez gitme fırsatını yaratamayan insanlar istedikleri zaman oturdukları yerde ya da yürürken bu
masaj çantalarından yararlanabiliyor. Üzerinde bulunan ayrı noktalar sayesinde sırtın çok karışık olan
fizyolojisine nokta atışı yapan bu masaj çantaları bölgesel ağrılara karşı oldukça başarılı oluyor.
Olmazsa olmaz masaj koltukları
Bölgesel masaj aletleri belki daha pratik olabilir ya da maliyeti
insanların onları almasına olanak tanıyabilir. Ancak bir masaj
koltuğu aldığınız zaman oturduğunuz yerde tüm imkânlardan
faydalanma şansına sahip oluyorsunuz. Burada kafa kurcalayan
konu masaj koltuklarının ne kadar etkili olduğu, ancak bu soru
sadece yanlış tercihlerde bulunanlar için geçerli. Masaj sektörünün
yıldızı olan masaj koltukları doğru tercihler yapıldığı zaman her
bölge için yararlı oluyor. Sırt, bel, bacak, kol ve daha birçok farklı
kas grubuna etkisi olan bu koltuklar her şeyi bir arada sunmasıyla
tüketicilerin dikkatini çekiyor. Evinize alacağınız bu tarzda bir
masaj koltuğu yoğun geçen bir günün ardından yenilenmek ve
rahatlamak için çok akıllı bir tercih gibi görünüyor.
Müzeler
ve Ören
yerlerimiz
SÜMELA MANASTIRI
Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere Vadisi’ne
hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuştur Sümela
Manastırı. Halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılır. Vadiden yaklaşık 300
metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında,
ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür.
Rivayete göre; (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip
tarafından kurulmuş olan manastır, 6.yüzyılda İmparator Justinianus’un manastırın
onarılarak genişletilmesini istemesiyle generallerinden Belisarios tarafından
onarılmıştır.
Sümela Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana Kaya Kilisesi, birçok şapel, mutfak, öğrenci
odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır. Bu yapılar topluluğu oldukça
geniş bir alan üzerine inşa edilmiştir.
Dar ve uzun bir merdivenin sonunda manastırın giriş kapısının yanındaki muhafız
odaları sizi karşılıyor. Merdivenle iç avluya inip, solda manastırın esasını teşkil eden ve
kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binalarıyla buluşuyorsunuz.
Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır. Yine sağ tarafta yamacın ön yüzünü kaplayan
büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır.
Ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve yanında bulunan şapelin iç ve dış
duvarları fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III.
Alexios dönemine ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir. 18. yüzyılda birçok bölümü
yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir. 19.yüzyılda büyük binaların ilave
edilmesi ile manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini
yaşamıştır. Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesiyle Osmanlı
padişahları pek çok manastırda olduğu gibi Sümela’nın da haklarını korumuşlardır.
Trabzon’un 1916-1918 yılları arasında Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş,
1923’ten sonra tamamı boşaltılmıştır.

Benzer belgeler

Pdf indir - Cahilim.com

Pdf indir - Cahilim.com 1.2. Masajın Tanımı ve Önemi Masaj, vücut kasları üzerine kaydırıcı ürünler kullanılarak el veya aletle yapılan, rahatlatıcı, gevşetici, kasları güçlendirici, fizyolojik ve psikolojik etkilere sah...

Detaylı