2012_Dialog_Generationen_t

Transkript

2012_Dialog_Generationen_t
Kuşaklar Arası İletişim İle İlgili Proje
Göçmen kökenli genç ve yaşlı insanlar, deneyimlerini,
istek ve gelecekle ilgili düşüncelerini anlatıyorlar
Künye:
Yayınlayan
Offenbach ili
il Gençlik Eğitim Kurumu
Yaşlanma Yönetim Merkezi
Werner-Hilpert-Straße 1
63128 Dietzenbach
ve
Offenbach- ili Arbeiterwohlfahrt Teşkilatı
ortak projesi
Sorumlular
Rita Jacoby, Gerlinde Wehner,
Hedda Jank-Mittler, Hidir Karademir
Tercüme
Pinar Yortanli,
tercüme bürosu Vahap Aslan
Fotoğraflar
Ralf Braum, Hedda Jank-Mittler
Yayınlarıa:
Temmuz 2012
içerik
Önsöz
5
Ön söz
6
Hıdır Karademir
„Herkes kendisi için, bir şeyler yapmalı“
7
Siham
„Başından beri almanca dili bizim için çok önemliydi“
10
Zekiye Küpelikılınç
„Bizim Vatanımız Burası“
13
Abdi Küpelikilinc
„Dönmeye niyetimiz yok artık“
15
Ilham
„Gerçekleştirmek istediğim hedeflerim var“
17
Hacer Demir
„Çocuklar için daha iyi bir hayat“
19
Ahmet Tatligün
„Oraya gidiyoruz almancı, burada ise yabancı“
21
Ümmühan Tatligün
“Hep evdeydim, çalışmadım”
22
Salima
„Daha fazla iletişim, birlikte yaşama“
23
Hanım ve Hasan Yıldız
„Kitaplar satın aldık ve almancayı kendi kendimize öğrendik“
26
Emine ve Tahsin Küpelikılıç
„Hayatımızdan allaha şükür memnunuz!“
27
İkram
„Ben geleceğimi burda geçirmek istiyorum“
30
Hasan Tatlıgün
„Hepimiz dürüst ve doğru olalım ve insanlara yardım edelim“
32
Rabia
„Benim burada problemlerim yok“
34
Fadime Sarıçiçek
„Zevk alarak yaşıyorum ama tabiiki memleket yönünden bir kırıklık var“
36
Nihal
„Gençlik için daha fazla boş zaman olanakları“
38
Elif ve Hasan Oluk
„Bizim Dietzenbach’taki yaşamımız güzel geçti“
40
Önsöz
Elinizdeki broşür, yaşları 13 79 arası olan üç kuşaktan
göçmen kökenli insanların
katıldığı, kuşaklar arası bir
projenin sonuçlarını içermektedir.
Geçmiş yaşam sürecindeki
değişik hikaye ve bilgiler ve
geleceğe ait bakış açıları bu
proje olmadan kafalarda saklı
kalacaktı.
Başarılı uyum tesadüfi bir şey değildir, bilakis tabanda
yapılacak çalışma ve uygulama için bilinçli siyasi bir
karardır.
Broşürde okuyacağınız röportajlar, bu aksiyona katılan
gençlerinde genelde şimdiye kadar bilmedikleri „Gastarbeiterinnen ve Gastarbeiter“ denilen birinci kuşağın
edindiği deneyim ve neler yaşadıkları hakkında bilgi edinmeye olanak sunmaktadır.
Burda, görev almış olan yaşlılar ve gençler, örnek olma
fonksiyonunu üstlenmişlerdir, buda öz ilgiye ve toplumda
motive olmaya katkı yapar.
„Kuşaklar arası iletişim- geleceği birlikte düzenleme“ diye
tanımlanan kuşaklar arası proje yeni çalışma alanları ve
insanlar arası ilişkiler yaratmakta, karşılıklı ilgi ile genç
ve yaşlılar arasında dayanışmayı teşvik etmektedir. İstatistikler toplumun değişim içinde olduğuna işaret ediyor.
Bu nedenle uyum, geleceğimiz için gerekli ve toplumsal
yararı yüksek olan bir olgudur.
Bu projeye katkı sunan herkese teşekkür ve takdirlerimi
sunuyorum.
Burda, sevgili okuyucular, ilginç bir kitapçık elinizde, bu
kitapçığın
sizi
cok
bilgilendireceğinden
ve
sevindireceğinden eminim.
Genç insanların topluma katılımda en önemli bir koşul
olan, iyi bir eğitim ve samimiyetlerine ilişkin, hayal ve
perspektiflerini anlatıyorlar. Uyum onlar için, bir toplumun değerlerini içselleştirmek ve kendini onunla
özdeşleştirmek anlamına geliyor.
Bu proje, uyum konusuna bir katkıdır. Offenbach İlçesi,
uzun zamandan beri „Uyum“konusunu kendi programına
aldı ve uyum, tüm belediye makamlarının ortak görevi haline geldi.
Carsten Müller
Vali Yardımcısı
5
Ön söz
Offenbach ili Gençlik Eğitim Kurumu Yaşlanma Yönetim
Merkezi, Offenbach ili Arbeiterwohlfahrt teşkilatı ile
birlikte 2010 Ocak ayında, Dietzenbach´ta „Kuşaklar
İletişimi - Geleceğin Birlikte Şekilendirilmesi“ projesini
başlattı.
Bilerek Dietzenbach seçildi, çünkü Offenbach ilinde
göçmen kökenlilerin en fazla yaşadığı belde Dietzenbach´tır
Bunlardan bir kısmı , doğal olarak Almanya´da yaşayan
üçüncü kuşaktan gençlerdir. Bunlar genelde annebabalarının göçmenlik hikayelerini bilmeyen kuşaktır.
Bunlar için, projede ilk göçmen kuşağı misafir işçilerin
anlattıkları çok ilginç ve heyacan verici oldu. Kendi ailelerinin hikayeleri ve arkadaki nedenleri hakkında merak
uyandı.
Bu proje, göcmen sorunlarının daha iyi bir şekilde
anlaşılmasına katkı sundu. Kültürleri farklı olan diğer ülkelerden göçmenlerin gelmesiyle, alman toplumunda ne
gibi gelişim ve değişikliklerin olduğu, bu kişiler için belirgin hale geldi.
Gençlerin edindikleri deneyim ve gelecek tasarımları
hakkında bir şeyler duymak yaşlı katılımcılar içinde ilginç
oldu.
Göçmen kökenli yaşlı insanlar ve gençler bu projede biribirlerinden öz geçmişlerinin arka planlarını öğrenmek ve
Dietzenbach´taki gelecekleri hakkında fikir üretmek için
biraraya geldiler.
Onlar biribirleriyle yaptıkları röpörtajlarda görev aldılar
ve Dietzenbach´taki geçmişleri, şimdiki zamanları ve gelecekleri hakkında birlikte kafa yordular.
Yapılan röportaj dökümentasyonlarının
yayınlanması amaçlandı.
iki
Proje kuşakları buluşturdu. Kuşaklar arasında köprü
kurrulması, yaşlıları ve gençleri biraraya getirmek ortak
yanlarını keşfetmek aynı zamanda farklı taraflarını yok
etmemek söz konusuydu.
Başlangıçta bir gazeteci ile bir seminerde röpörtaj
alıştırması yapıldı ve bir konuşma rehberi geliştirildi.
Bir yıl içinde 18 kadın ve erkek katılımcı, biribirleri ile röpörtaj yaparak muhabir olarak görev yaptılar. Bu kendi öz
geçmişlerinde ve gelecek vizyonlarında - rahat ve
heyacanlı bir atmosferde- birazda bir iz aramasıydı.
Buluşma sürekli olarak bir türk- alman büfesinde, sohbet
havasında oldu. Dökümentasyon fotoğraflarla renkli
şekilde tasarlanmıştı. Bu nedenle bir fotoğrafçı tarafından
fotoğraf şotingi yapılarak, katılımcılar stŭdyoda ve evlerinde görüntülendiler.
Bu vesile ile çok güzel resimler çekildi.
dilde
„Misafir İşçiler“ – diye adlandırılan göçmen türk kökenlilerin ilk kuşakları, Yaşlanma Yönetim Merkezi tarafından
bu proje için kazanıldılar.
Onlar 2008 yılında „Dietzenbach´ta Yaşlanmak“ projesine
katıldılar ve uzmanlardan almanların yaşlılık yardım sisteminden yararlanmalarına ilişkin bilgiler aldılar. Burdan
bu arada sabit, sürekli ve dayanıklı bir haberleşme, görüş
alış verişi ve boş zaman değerlendirme olgusu doğdu.
Birçok kişi ilk defa kamu ve politik çevreden ihtiyaçları
ile ilgili dikkate alındıklarını ve uyum- ve iş hizmetlerinde
değer verildiklerini gördüler.
Bu, kuşaklar arasında iletişime katılmak için güven ortamı
yarattı.
Bu insanlar, 60 ve 70 li yıllarda Türkiye´den Almanya´ya
endüstrinin yoğunlaştığı bölgelere gelen kuşaklara ait
insanlardı. Bunlar fazla kalmak istemiyen, kısa süre sonra
mümkün olduğu kadar fazla parayla dönmek isteyen
insanlardı. Bu birkaç yıldan, bir hayat oldu. Bunu hiç
kimse önceden kestirememişti, ne misafir işçiler, nede
devlet.
Kalmanın esas nedeni, burda doğan çocuklar ve torunlar
ile daha iyi sağlık sistemi idi. Geri dönüş, ailenin yeniden
biribirlerinden kopması demekti.
Katılanların fotoğraflarıyla birlikte ilginç, dokunan ve renkli röpörtajlardan oluşan bir derlemeyi broşüre aktarma
başarısı gösterildi.
Projede, herkesin yoğun katılımı ve dayanma gücü gerekli
oldu.
Çalışmaya da değdi.
Kuşaklar arası projeler, toplumda uyuma katkı sunduğu
gibi, aynı zamanda yalnızlaşma ve ayırımı da karşı bir koruma oluşturuyor, karşılıklı biribirlerinin değerini ölçmeye
yarıyor, dayanışmaya yol açıyor ve kendi biyografisini
değerli kılıyor. Demokrafik değişim arka planından ziyade,
iyi, toplumda geleceği olan bir birlikte yaşamaya değerli
bir katkı sunuyor.
Projeye katılan gençler, faslı veya türk kökenli ailelerden
gelmektedirler. Gençlik Eğitim Kurumu çalışmaları üzerinden kazanıldılar ve Dietzenbach Gençlik Merkezininin
ziyaretçisi oldular. Bunlar, burda doğan, burda okula
giden ve geleceğini burda gören kuşaktan gençlerdir.
6
„Herkes kendisi için, bir şeyler yapmalı“
Lütfen, ilk önce kendinizi tanıtır mısınız?
Evet, hakkımda ne bilmek istiyorsunuz?
Hıdır Karademir
konuştum, gerekli olan tüm evrakları sundum. Daha sonra
Malatya´ya 100 km mesafede bulunan köye döndüm ve
durumu anne-babama anlattım.
İlk önce isminiz.
İsmim Hıdır Karademir
Anne-babanızın tepkisi nasıl oldu?
başından anlattıklarıma pek inanmadılar, çünkü çok insan
Almanya´ya gitmek istiyordu ancak gidemiyordu. Şimdi
15 yaşında birisi gelip, Almanya´ya gideceğini söylüyordu!
Ben onlara neler olduysa olduğu gibi anlatmıştım. Babam
bundan sonra neler olacağını sormuştu. Ben ona İş- ve
İşçi Bulma Kurumundan 4-6 hafta arasında bir mektup
geleceğini, mektuptan sonra işin resmileşeceğini söyledim. Oda bana, diyelim ki resmileşti, her şey dediğin gibi
oldu, yalnız başına Almanya´da nasıl yapacaksın. Bu onun
diğer sorusuydu. Bende neden olmasın, 15 yaşında bir
genç olarak yaparım dedim.
Tamam, nerde ve nezaman doğdunuz?
Nisan 1954 tarihinde Türkiye´de doğdum.
Tamam iyi, anne-babanızın ismi nedir?
Annemin ismi Gülbahar, babamın ismide benimki gibi
Hıdır´dır
Tamam, kardeşleriniz var mı?
Evet, biz 9 kardeşiz. 3 erkek ve 6 kız kardeş
Siz kaçıncısınız?
Sondan bir önceki. 9 çocuktan sondan bir önceki.
Yabancı bir ülke, yabancı bir dil, bunu nasıl göze aldın,
yoksa burda ailen veya tanıdıkların mı vardı?
Ailem değil ama, tanıdıklarım vardı. Kırsalda oturduğum
için, Almanya´ya gelmek bana heves veriyordu. bizde
tarlada çalışan sezon işçileri vardı. Çobanlardan biri
tesadüfen Almanya´ya gelmiş ve Almanya´da 2 yıl
kalmıştı. 2 yıl sonra köye geldiğinde onu tanımak mümkün değildi, sanki başka birisi olmuştu.
Ve ailenin genç çocuklarından biri olmanız hayatınızda
bir rol oynadı mı?
Evet, çok büyük rol oynadı. Ben çok nazlı büyüdüm diğer
kardeşlerim benden yaşlı oldukları için bundan keyif
aldım, onlar beni el üstünde tuttular.
Bütün aile?
Evet, bütün aile tarafından ilgi gördüm.
Çocukluğunuzu nasıl yaşadınız?
Evet çocukluk, çocukluğumu tam anlamında yaşadığımı
söyleyemem. Ben çocukların 5-6 yaşlarında sorumluluk
aldığı bir bölgede büyüdüm.
Bunun küçük yaşta öğrenilmesi gerekiyordu. Bölgede
koyun ve ineklerle ilgilenmemiz gerektiği için, yapacak
çok iş vardı. Fakat bu çok hoştu, doğanın içinde büyüdük.
Değişiklik neydi?
Görünüşü, elbisesi, konuşması. Kendisi bir köylüden şehirli
olmak için büyük çaba sarfetmişti.
Sizi böyle etkiliyen bu muydu?
2 yıl içinde insanı böyle değiştiren bu ülke beni çok ilgilendiriyordu. Almanya´ya gelmek için bana heves veren
bu durumdu.
Buna rağmen okula gidebildiniz mi?
Evet, benim zamanımda köyümüzde okul vardı. 3. sınıfa
kadar köyümüzde okula gidebildim. 4. ve 5. sınıfı okumak
için bize 3 km uzaklıkta bulunan komşu köye gitmem gerekti. Kar olsun yağmur olsun hertürlü havada oraya gittim.
Ne kadar süre sonra cevap geldi?
Gerçektende 6 hafta içinde bu mektup geldi, tabii bizde
küçük bir kıyamet koptu. Annem, kardeşlerim bilhassa kız
kardeşlerim, bu olmaz sen daha çocuksun, oranın dilini
bilmessin, dinini tanımassın, Almanya´ya gitmek için 6
devletten daha geçmen lazım dediler. Sadece babam ve
ben bunun doğru bir iş olduğunu dŭsŭnŭyorduk.
Okula gitmeniz aileniz için gayet tabii miydi yoksa,
maddi nedenlerden dolayı üzerinde düşünüldü mü?
Çocukların okula gitmeleri gayet normal bir olaydı
Burda, Almanya´da ilk zamanların nasıl geçti? Uçakla
mı geldiniz?
Hayır. Malatya´dan İstanbul´a geldim. Mesafe 1200 km.
Otobüsle İstanbul´a geldik. Alman İrtibat Bürosunda 3
sınav yapmak zorunda idik. Birincisi genel bilgi, el becerileri gibi yetenekleri ölçme ve test etme. Bu bilgi
sınavlarını kazandıktan sonra, sağlık muayenesi olduk.
Bizi çırıl çıplak edip, herhangi bir eksik ve hastalığımız var
mı diye muayene ettiler. Bir hafta boyunca bizleri
muayene ettiler.
Siz Almanya´ya nezaman geldiniz?
Bu iyi bir soru, ben 26.08.1969 tarihinde Almanya´ya geldim.
Bu nasıl oldu?
Bu nasıl mı oldu? Eh, ben ortaokula şehirde gittim (haritada nerde olduğunu gösteriyor) Malatya´da. Okul bittikten sonra, veda toplantısı yapılacaktı. Orda bir plakat
vardı, plakatta Almanya´da madenci çırakları arandığı
yazılı idi. Almanya´ya madenci çırağı olarak gidebilmek
için, ayrıca bazı şartlar isteniyordu. Ben bütün şartları
taşıdığımı tesbit ettim, veda toplantısına gitmedim ve
İş- ve İşçi Bulma Kurumuna gittim oranın müdürüyle
Bu sizin için yeni bir şey miydi?
Tamamen yeni bir şeydi. Böyle bir şey beklememiştim.
Buna rağmen Almanya´ya gelmek hevesiniz kırılmadı
7
mı?
Hayır, hayır.
Yani hevesiniz o kadar kuvvetli miydi?
Öyleydi. Daha sonra İstanbul´dan otobüsle hareket ettik,
Yunanistan, eski Yugoslavya, Avusturya´dan geçip, nihayet Münih´e vardık. Bizde Ağustos ayında sıcak olduğu
için üzerimde ince bir gömlek birde yedek gömlek vardı,
Münih´e geliyor ve titriyorsun. Hava soğuk, yağmurlu ve
ıslaktı. Münih Ana Garın taban katında bir yerde bizi
karşıladılar, ordan dağıtıma uğradık. Ben trenle Kuzey
renvestfalya da bulunan Dinslaken´a geldim. Oraya
geldiğimde yağmur daha da şiddetli yağıyordu. Orda bizi
Gençlik- Yurdu Müdürü ve bir tercüman karşıladı, biz 22
gençtik.
Biribirinizi tanıyor muydunuz?
Hayır, kimse kimseyi tanımıyordu. Ve benim tanıdıklarım,
burda Ober-Roden´da idiler. Ben Walsum´da bir yurda
geldiğimde iyi bir duygu yaşadım, Cuma günü idi ve yemekler lezzetli geldi. Cumartesi ve Pazar günüde hoştu.
Pazartesi ise rüya bitti. İlk önce dual sistemden söz edildi,
yani öğleden önce teori öğrenme, öğleden sonra ise uygulama. Bir binaya götürüldük, bina çok dardı, ışık yoktu,
daha sonra bir tünelden geçtik. Burası okul değildir diye
düşündük, esasta burası okulda değildi. Burası bir maden
kuyusunun ön binasıydı. Bizi bir sınıfa götürdüler, bir tercüman geldi ve bize bazı şeyler söyledi, diğerleri kendilerini dil öğretmenleri olarak tanıttılar. Taksim edildik.
Öğleden önce bu komik mavi binada almanca
öğreniyorduk. Öğleden sonra bize çelik kapatmalı
ayakkabı, lambalı kask ve mavi renkli madenci elbiseleri
verdiler. Kendi kendime neredesin? nereye geldin? diye
düşünmedim de değil.
Hıdır Karademir
1954 yılında Türkiyede
doğdu. Kendisi dokuz
kardeşin sekizincisi.
Hıdır bey onbeş
yaşında yalnız Almanyaya gelmiştir.
Çoktu, biz o zaman 6 Mark cep haçlığı alıyorduk 15. inde
sigara içiyorduk. Cumartesi ve pazarları 30 kelime ezberlemek zorunda kaldık ve 3-4 ay gibi bir sürede almanca
bilgimizi bayağı geliştirdik. Noel tatilinde Avusturya´ya
kayağa gittik. Orda almancayı iyi öğrendiğimizin farkına
vardık. Hatta bizden bazıları orda tercümanlık bile
yaptılar. Geri dönmek istediğimize karar verdik.
Türkiye´ye mi?
Evet tatile gidip dönmemek. Ben küçük bir köyden geliyordum.
Bu sizin için nasıl bir duyguydu?
Çok büyük bir hayal kırıklığı. Ve bir hafta sonra hayal
kırıklığı daha da büyüdü. Okul yerine inşaata gönderildik,
demir yolları rayları döşememiz gerekti, dünya başıma
yıkılmıştı.
Kısa bir soru sormam gerekiyor, tatilde 3 yıllığına
Avusturya´da mıydınız?
Hayır, noel izninde Avusturya´ya gittik, ordan Almanya´ya
geri döndük, çünkü çalışıyorduk. Okul tatiline kadar kaldık
ve okul tatilinde Türkiye´ye gittik ve orda kalmak istiyorduk. Oraya gidip, köyümü gördükten sonra, burası nasıl
bir cansıkıcı yer, burda nasıl kalabilirsin. Bir yıl sonra
köyümü gördükten sonra, tekrar dünyam yıkıldı. O andan
itibaren orda kalamıyacağımı anladım. Bizler biribirimizden habersiz aynı gün İstanbul Hava Limanında
karşılaştık. Onların durumu da benden farksızdı. İstanbul´dan Almanya´ya geri uçtuk.
Ve okul yok muydu?
Okul yoktu. Çalışmalıydık. Orda öğleden önce saat 12.00
ye kadar almanca öğrenip sonra ara vermeden 12-15
arası çalışıyorduk.
Bu hayal kırıklığı zaman bitti? Sizin için burda
Almanya´da nihayet pozitif bir şey nezaman oldu?
Bir yıl sonra izin kullandık. Bizler bu yurtta kalan gençler
idik. 3 genç üç yataklı bir odada kalıyorduk. Diğer 2
gençte Almanya´da kalmak istemiyordu. O zamanki
danışman bay bize, zaten burdasınız, almancayı iyi
öğrebilirsiniz, Türkiye´ye gidip, orda kalırsanız, en azından
bir dil öğrenmiş olursunuz şimdi iyi öğrenmeye bakın
dedi. Ve biz iyi öğrenmeye başladık. Metinler, kitaplar,
sözlükler aldık. Kendimize „pazartesinden cumaya kadar
15 tane yeni kelime öğreneceğiz“ diye söz verdik ve biribirimize sorardık. Yeni kelimeleri öğrenmeyen kelime
başına 10 fenig öderdi.
Bundan sonraki faaliyetiniz ney di?
Ben madencilik mesleğini öğrendim. Biz bunu hızlı bir sistem içinde öğrendik, çünkü Türkiye´den seçme getirilen
kişilerdik. Bizler bilgi açısından ileri seviyede ve zeki idik.
Oda arkadaşlarımdan biri bugün örneğin Siemens Yönetim Kurulu üyesi. Kendisi Almanya´da 3 üniversite bitirdi.
Bir diğerinin Wattenscheid´de çocuk hekimliği muayehanesi var. Ben Hessen´de Sosyal Hizmet uzmanıyım. Ben o
zamanlar ergin yaşta değildim. Omuzum sürekli çıktığı
için, işletme hekimi beni madencilik yapamaz diye
Bu o, zamanlar çok para mıydı?
8
raporladı. Böylece madencilik mesleğinde çalışmamı
noktalamış oldum. O zaman daha 17 yaşında idim ve Türkiye´ye dönmek istemiyordum. Almanya´da ergin olmayan
ve anne-babasız biri olarakta olmuyordu. Akrabalarıma
yazdım ve Almanya´da kalmak için onların yanına gelip
gelemiyeceğimi sordum, evet dediler ve bu şekilde Hessen´e geldim.
bulunmaktadır. Eğitimde birinci yol, eğitimde ikinci yol ve
eğitimde üçüncü yol. Ben eğitimde 3. yol üzerinden yüksek öğrenim görme şansına sahip oldum. Hessen´de bir
yönerge var, bu yönerge: Özel yetenekli meslek sahiplerine ilişkin yönerge“ Bu yönerge üzerinden Meslek Yüksek
Okulunda öğrenim yapma hakkı kazandım. Giriş sınavını
Fulda´da yaptım ve sınavı iyi derece ile kazandım. Bundan
sonra Frankfurt Meslek Yüksek Okulunda sosyal hizmetler
dalına kaydımı yaptırdım. Bu arada ben evli ve 2 çocuk
babası idim, çalışmam gerekliydi. İşverenle hem çalışıp
hemde okuyacağımı konuştum. İşveren haftalık çalışma
saatini 38.5 dan 28,5 indirdi. Bu şekilde Frankfurt Meslek
Yüksek Okulunda düzenli olarak yüksek öğrenimime
devam ettim.
Burdaki eğitiminizi ne zaman yaptınız?
Evet, Ober- Roden´a geldiğimde madenciler için işyeri
yoktu. Burda değişik firmalarda yardımcı eleman olarak
mücadele ettim. Burda hayat boyu yardımcı işçi olarak
kavga vermenin zor olduğunu farkettim. Daha sonra kendimi mesleki olarak nasıl geliştireceğimin imkanlarını
aradım. Gündüzleri Urberach´ta bir firmada çalışıp,
akşamları Frankfurt´ta „Yabanci dil olarak Almanca“ isimli
dil kursuna gittim. Bu kursu bitirenden sonra Dieburg
Halk Eğitim Merkezinde türkler için almanca dil kursları
vermeye başladım. Bu bana öz güven verdi. Toplum içinde
sosyal angajman gösterdim. Hayat boyu yardımcı işçi olarak kalmak istemiyordum. Başka görevler aradım. Tesadüf
nasılsa 1980 de doğal yetenek olarak Sosyal danışman
oldum. Bunun hikayeside bir başka. Bunun hikayesini anlatacak olsam bu röportajın dışına çıkarım. IB (İnternasyonal Birlik) Rumpenheim´da sosyal danışman olarak işe
başladıktan sonra, bu görev için yüksek öğrenim gerekli
olduğunu tesbit ettim. Daha sonra eğitimde ilerlemek için
başka imkanlar aramaya başladım. Arayan bulur. Aradım
buldum. Kuzey Ren Westfalya Eyalet Hükümeti yabancılar
için, mesleki gelişim öğretim ve ilerleme olanağı sundu.
Bu önlem „yabancı işçiler ve aile mensupları için devletce
tanınmış ve sınav yapmış sosyal danışmanlık“ eğitimi idi.
Bu öğrenimi, mesleğime paralel olarak yaptım. 1984
yılında Arbeiterwohlfahrt teşkilatına girdim. Bu mesleğe
Arbeiterwohlfahrt teşkilatında devam ettim. Beni
tanıdıkları için, değişme sorun olmadı. Görevim çok yönlüydü. Hizmet sunduğum çevrenin sorunları çok çeşitliydi.
Kısa süre sonra bilgimin yeterli olmadığını gördüm ve
kendime soysal hizmet öğrenimi görmek için yeni imkanlar aramaya başladım. Arayan bulur sözünden hareketle,
yüksek öğrenim için bir olanak buldum. Kendini mesleki
alanda ilerletmen için, Almanya´da çok imkanlar
Zaman daraldı, bu nedenle son olarak bir soru daha
yöneltmek istiyorum.
Dietzenbach´ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Ben positif düşünen biriyim. Hem Almanya´da hemde
Dietzenbach´ta geleceği positif görüyorum. Fakat bu
kolay değil. Hiçten varolmaz. Herkesin hem kendi için
hemde Dietzenbach için bir şeyler yapması gerekiyor.
10 yıl öncesine göre, ciddi değişiklikler var mı?
Evet, evet, hele şükür ki.
Almanların yabancılara karşı, elbette yabancıların da almanlara karşı önyargıları fazla. Ancak hem almanların
hemde yabancıların artık yabancısız olmayacağını
anladıklarını düşünüyorum. Yabancılar burda kalıcı. Onlar
şehrin gayet normal sakinleri. Onlarda buraya ait, ve onlarla iletişim gerekli. Eğer bu olursa, gelecek için fazla
büyük bir problem görmüyorum. Ben her iki tarafıda
tanıyorum. Eğer insanlar birbirleriyle tanışırlarsa, birbirlerini tanımayı öğrenirler. Ben onların birbirleriyle çok iyi
geçineceklerinden yüzde yüz eminim.
Bu röportaj için çok teşekkür eder, size iyi günler diler
ve beklentilerinizin yerine gelmesini dilerim.
Muhakkak sizin yardımınızla. Bugünün gençleri yarının
yetişkinleri olacak. Bu şehrin kaderi sizin elinizde. Nasıl
bir şehir istiyorsunuz, size bağlı.
9
„Ba şından beri almanca dili bizim için çok önemliydi“
Siham, Almanya´ya ne zaman geldin?
1989 yılında anne-babamla birlikte Almanya´ya geldim.
Siham
lerdede var. Ayrıca bu semtte oturanlar bu etiketi
taşıdıkları için, iş başvurularında vs gibi daha fazla çaba
sarfetmek zorundalar.
O zaman kaç yaşındaydın?
2 yaşlarındaydım
Kreşe gittiğin zamanları hatırlıyor musun?
Ben kreşe gitmedim.
Anne-baban nereliler?
Her ikiside faslılar
Yani sen iki yaşında Almanya´ya geldin. Okula gidene
kadar evde idin peki almancayı nasıl öğrendin?
Almancayı evde kardeşlerimle birlikte öğrendik.
Kaç kardeşsiniz?
Biz toplam sekiz kardeşiz. Ben üçüncü en gencim
Onlar önceden almanca biliyorlar mıydı?
Hayır,
Almanya´ya
gelenden
sonra
okulda,
arkadaşlarından almanca öğrendiler. Kardeşlerim benden
yaşlı oldukları için, gelir gelmez okula gittiler, aramızda
almanca konuşmaya başladık.
Okulda iyi olmaları, onları motive ediyordu. Başından beri
almanca dili bizim için çok önemliydi.
Üçüncü en genç, yani sondan başa doğru üçüncü
sırada. Kardeşlerin ne yapıyorlar?
Kardeşlerimin hepsinin meslek eğitimi var.
Ailenizde bu kadar insanın yüksek mesleklere gidişi
nasıl oldu?
Yani, kendilerinin yüksek eğitimleri olmamasına rağmen,
anne-babam eğitime çok önem veriyorlar,
buna rağmen, bu onlar için çok önemlidir, çünkü islam
geleneğinde her zaman bilgiye yönelmek vardır.
Senin, bir alman çocuğuyla ilk defa ne zaman kontağın
oldu?
İlk defa okula başlarken
Güzel söyledin, ancak ben müslüman gençlerde eğitim
seviyesinin düşük olduğunu gözlemledim. Eğer din sürekli eğitim ve gelişmeyi şart koşuyorsa, çoğunluğun
cahil kalmış olması nasıl izah edilebilir?
Nedenin ne olduğunu bilmiyorum, insandan insana
değişik olduğunu düşünüyorum: bazen zorda olsa, eğer
bir kimse bir şeyi isterse- bu benim için çok açık- buna
ulaşır.
Ve okula başlamada neler yaşadın?
Her çocukta olduğu gibi, benim için de bu özel bir gündü.
Diğer çocuklarla altı saat beraber olmak, bunu daha önce
yaşamamıştım, çünkü ben çocuk yuvasına gitmemiştim.
Okula başladığın zaman ne kadar almanca biliyordun?
Anne-babamın ve kardeşlerimin söylediklerinden hareketle, pek çok.
Fakat sen hatırlamıyor musun?
Evet, fakat biraz.
Kardeşlerin hepsi aynı evdeler mi, bazıları evlenip
taşındılar mı?
Küçük kardeşlerim şu an anne-babamla birlikteler.
Diğerleri taşındılar.
Evet, zannedersem sen evde çok almanca ögrendiğin
için, okula başlarken büyük sorun yaşamadın.
Evet doğru, hiç sorunum olmadı.
Siham, sen Almanya´ya iki yaşında geldin, çocukluğun
nasıldı, çocukluğunu nasıl yaşadın?
Biz 1989 dan beri Dietzenbach´ta yaşıyoruz.
Çocukluğumdan çok güzel hatıralarım var. Ben daha önceki Starkenburgring´de yaşadım. Bu mahalle hakkında
çok negatif şeyler duyuluyor, ancak ordaki hayatı güzel
buluyorum, insan biribirini tanıyor, aynı tecrübelere sahip,
başka bir ülkeden Almanya´ya gelmiş olmak. Orda büyük
bir aile gibi yaşanıyor.
Öğretmenlerinle ilişkilerin nasıldı?
Çok iyi, her zaman, öğretmenlerimle hiç sorunum olmadı.
Çok iyi dedin, bunun senin için ne anlam taşıdığını
bana biraz anlatır mısın?
Yani, karnemde benim hevesli bir öğrenci olduğum,
çalışkan olduğum, sınıfta grup içinde aktif ve diğerlerine
yardımcı olduğum yazılı.
Spessart semtinde yaşayanlar, önceki Starkenburgring,
sosyal açıdan sorunlu semt olarak görülüyor, sende
orayı öyle mi hatırlıyorsun?
Doğru, orda çok sayıda aile yaşıyor. Örneğin ekonomik
olarak devlete bağımlı aileler. Zannedersem - benim tecrübelerime göre- coğunun durumu iyi.
Okula başlarken, birinci ve ikinci sınıftayken, en iyi
arkadaşların kimlerdi.
Hem alman hemde göçmen çocukları. Boş zamanlarımda
elbette bizim semtten çocuklarla ilişkilerim vardı.
Okula başlarken, neler düşünüyordun, ne olmak
istiyordun?
O zamanlar doktor olmak istiyordum, zannedersem her
genç kız bunu ister. İnsanlara yardım etmek için doktor
olmak istiyordum. Dünyada çok fakir insanın
bulunduğunu, bilhassa Afrikada, daha o zamanlar
öğrenmiştim.
Ve Spessart semtinin bu kötü isim yapmasının nerden
kaynaklandığını düşünüyor sunuz?
Spessart semtinin sorunu, çok sayıda göçmenin topluca
orada yaşaması ve dikkatların buraya odaklanmasıdır.
Gerçekten, sosyal olarak mağdur olan aileler, işsizler olabilir, bunlar az sayıda göçmenlerin yaşadığı diğer semt10
Bu çalışmalarının dışında zamanın olursa neler
yapıyorsun?
Bunun dışında İntegrasyon Rehberi olarak çalışıyorum.
Ditzenbach´ta çalışmak üzere, Şehir Yönetimi tarafından
integrasyon sorunları için eğitildik.
Siham
Cezayir sınırına yakın
bir yerde 1989 Fas
doğumlu, iki yaşında
anne- babasıyla Almanya´ya geldi. Annebabası 70 li yıllardan
beri burda
İntegrasyon alanında niçin bu kadar yoğun angaje
oluyorsun?
Bu çok önemli, bilhassa çok değişik kültürlerden
insanların birlikte yaşadıkları bir şehir olan
Dietzenbach´ta.
Yani, senin bu angajmanınla Dietzenbach´ta halkın
barış içinde bir arada yaşamalarına katkı sunmak
istiyorsun?
Evet, doğrudur.
Bir kimseye yardımcı olmak fenomeni nerden geliyor?
Bu iyi bir soru, bilmiyorum, belki ailemden,
tanıdıklarımızdan, yardıma muhtaç bir insan için, yardıma
hazır olmak, yardım etmek.
İnsanları
bir
araya
getirmek,
biribirlerine
yakınlaştırmak için uygun önlem ve projeler var mı?
Evet, her iki taraftan çok, pek çok proje var. Ancak,
insanların bunlara katılmaları lazım.
Şu sıra ne yapıyorsun?
Yüksek öğrenim yapıyorum.
Anne-babanın Almanya´ya ne zaman geldiklerini
hatırlayabiliyor musun?
Babam, yetmişli yıllarda misafir işçi olarak gelmiş, annem
daha sonra gelmiş.
Hangi öğrenimi yapıyorsun?
Pedagoji, beşinci sömestirdeyim.
Daha kaç sömestir okuyacaksın?
Üç veya dört
Babanın hangi amaçla Almanya´ya geldiğini biliyor
musun?
Muhtemelen, Almanya´da yaşamak, çalışmak ve ülkesine
dönerek hayatının son yıllarını orda geçirmek için.
Doktor olmak istiyordun, tıp okuman niçin mümkün
olmadı?
Notlardan dolayı, başvurular bir merkeze gidiyor, öğrenim
yeri alamıyanlar ordada beklemeye alınıyor, buda çok
uzun sürüyor. Bu nedenle bu hayali kafamdan sildim.
Sen, bunlada diğer insanlara yardım edebilirim diyorsun?
Evet
Sana neler anlattı, niçin burdaymış. Babanın neden
Fas´ta değilde Almanya´da yaşamak istediği hakkında
siz ailenizde muhakkak konuşmuş sunuzdur.
Almanya´da bilhassa eğitimle ilgili bizim için daha çok
imkanlar var, Fasa kıyasla burda daha kolay daha güvenli
bir gelecek var.
Sen kendi çevrende, okullarda daha fazla göçmen
kökenli öğretmenlerin olması gerekliliğini görüyor
musun?
Evet, her durumda.
Biraz önce babanın hayatının son dönemlerini Fas´ta
geçireceğini söyledin, yapıyor mu?
O hala Almanya´da yaşıyor, ancak Fas´a dönüp
dönmeyeceğini bilmiyorum. Ancak kardeşlerimin okula
gittikleri ve sabit bir işyeri olmadıkları nedeniyle burda
kalıp onlara destek çıkmanın onun için önemli olduğunu
biliyorum.
Bu çocuklar için ne getirir?
İstenildiği zaman, hedefe ulaşılacağıyla ilgili belki onun
şahsında bir örnek görürler. Örneğin, önce sadece ilk
okulu bitiren birinin, öğretmen olabilmeyi başardığını görürler.
Baban kaç yaşında?
Babam 66 yaşında.
Göçmen kökenli bir öğretmenin, kendisini çocukların
yerine koyarak onlar için bir empati hissedebileceklerini
mi söylemek istiyorsun?
Bu genelleştirilemez, fakat biri veya diğeri için bunun
olabileceğini düşünmek olası. Belki, kendiside öğrenci gibi
bir deneyim geçirmiştir.
Baban eğer 67 yaşına kadar yapmadıysa, daha sonra
çocuklar okuldan çıkacak, bir kısmı evlenecek torunlar
olacak.
Ben imkansızdır demiyorum, belki.
Sağlık durumu nasıl, daha dinç mi?
-Allaha şükür, çok iyi.
Senin ailen kalabalık bir aile. Boş zamanın oluyor mu?
Öğrenimime ek olarak, Dietzenbach Gençlik Merkezinde
de çalışıyorum.
Fas´ta yaşaması için babanın bir yatırımı var mı?
Fas´ta bir evimiz var, aldığı emekli maaşıyla orda rahatça
yaşayabilir.
Gönüllü olarak?
Hayır, ücret karşılığında, bunu ben 4 yıldan beri
yapıyorum.
Fas´la kontağın var mı?
Evet.
11
Yılda kaç defa gidiyorsun?
En az yılda bir defa.
Bir soru. Sen başörtüsü takıyorsun, sen klasik bir
müslüman kadını gibi giyiniyorsun, peki ozaman
öğretmenlik yapamıyacağını bile bile niçin pedagoji
okuyorsun?
Ben ögretmen olarak çalışmak istemiyorum. Gençler için
sosyal alanda çalışmak istiyorum.
Akrabalar, tanıdıklar?
Evet, halalar, teyzeler, hala ve teyze çocukları ordalar
Biribirinizle olan ilişkileriniz iyi mi?
Evet, çok iyi.
Öğrenimini bitirenden sonra, geleceğinden neler
bekliyorsun?
Oğrenimden sonra, sabit bir işyeri bulmayı ümit ediyorum,
göçmen kökenli gençlerle, belki benimde yaşadığım sorunlarda birine veya diğerine yardımcı olmayı umut
ediyorum.
Benim için ve genç nesiller için çok önemli bir soru.
Sen Fas´ta doğdun ancak iki yaşında Almanya´ya geldin, Almanya´yı ikinci vatanın yahut yeni vatanın olarak kabul edebiliyor musun?
Evet, ikinci vatan olarak muhakkak, elbette Fas´ıda. İki
yaşında Almanya´ya gelmiş olsam da Fas´a olan bağlarım
kuvvetli. Almanya´yı ikinci vatanım olarak görüyorum.
10 yıl sonra Dietzenbach´ın kültürel, politik ve mimari
olarak hangi noktada olmasını arzuluyorsun?
10 yıl sonra Dietzenbach´ın bilhassa uyum alanında daha
iyi olmasını, kolay olmasını „o yabancıdır“ „ ben almanım“
denmemesini, insanların insan olarak birlikte
yaşamalarını, kendilerini türk, alman veya faslı olarak
görmemelerini diliyorum.
İkinci vatanın senin için anlamı ne, iki vatanın olması
nasıl bir duygu?
Bazen bu iyi değil, çünkü örneğin burda insanın hala
yabancı, Fas´ta alman olarak görülmesi gibi,
Yani aidiyatsız gibi bir şey, ne Almanya´ya nede Fas´a ait
olmama gibi.
Senin buna katkın ne olabilir?
Yani söylenildiği gibi, Dietzenbach´taki entegrasyon
çalışmalarına bende katılıyorum, almanlarlada çalışıyor
ve aynı masaya oturuyor, sorunlar hakkında konuşuyor ve
tartışıyoruz.
Almanya için bu aidiyet duygusu niçin gelişmedi?
Almanya´da desteklemediğim çok şeyler oluyor ve çok
şeylere karar verildi. Alman vatandaşı olsamda almancayı
akıcı olarak ta konuşsam da ismim nedeniyle bile alman
değilim. Görünüşümden de görüleceği gibi, başörtüsü
taşıdığım için tipik alman değilim.
Sen gönüllü olarak nasıl angaje oluyor, kendini bu işe
veriyor ve fedakarlık ediyorsun?
Evet, ben sosyal alanda çalışacağımı herzaman biliyordum, yani insanlarla birlikte. İki yıl evvel bir proje vardı,
bu projeden bugünkü uyum çalışması doğdu. Geçen yıl
Dietzenbach´ta 16 tane uyum rehberinin yetiştirilmesi bu
projenin konusuydu.
Ve Fas´tada, önce söylemiştin, alman olarak görülüyorsun. Böyle dendiği zaman ne hissediyorsun, kalbin ne
söylüyor?
İyi bir soru, ordaki insanların bizim Fas´ta yaşamadığımızı
hemen bilmeleri şaşılacak bir şey. Bu biraz beni üzüyor,
öte yandan zamanımın önemli bir kısmını Almanya´da
yaşadığım bir gerçek, hayatımı şimdiye kadar burda
yaşadığım da bir gerçek.
Ben sana en son sorumu yöneltmek istiyorum. „Ben
Almanya´ya gelmek burda veya bir başka yerde
yerleşmek istiyorum“ diyen bir Fas´lıya veya başka bir
tanıdığa Almanya ve almanlar hakkında ne söylerdin?
Almanya hakkında şunları söylerdim, Almanya´da da
Fas´ta olduğu gibi ağır çalışmak gerekli, Fas´ta görmediği
sorunlar yaşayabilceği, kuvvetli ve sabırlı olması
gerektiğini söylerdim.
Almanya´da geleceğini nasıl görüyorsun?
İnşallah iyi. Bir çok sorun olacak. Bu alman- göçmenlik
tartışması devam edecek, iyi olacağını sanıyor ve ümit
ediyorum.
Daha iyi olabilmesi için, Federal Hükümetin
politikalarının değişmesi lazım. Almanya´daki genel
politikayı nasıl yaşıyorsun?
İyi değil, örneğin müslüman kadın ve kızların başörtü
taşımaları engelleniyor. İşyerinde örneğin öğretmen olarak çalışmam mümkün olmaz, çünkü başörtüsü taşıyorum
ve bunun müslüman kadınlar için önemli buluyorum,
burda bazı mesleklerden vazgeçmek gerekiyor.
Siham, bu enteresan röportaj için sana teşekkür
ederim, fazla zamanımız malesef yok. Kalpten
teşekkürler.
Bende teşekkür ederim.
12
„Bizim Vatanımız Burası“
Zekiye Küpelikılınç
Bayan Küpelikılınç, çocukluğunuzu nerede ve nasıl geçirdiniz?
Çocukluğumu Helete´de maddi zorluklar altında geçirdim.
Babam 2. sınıftan sonra beni okula göndermedi, buda çok
zoruma gitti, çünkü ben okula devam etmek istiyordum.
Ayrıca 16 yaşında evlenmek zorunda kaldım. Daha sonra
Almanya´ya geldim. Okuma yazma bilmediğimden burda
da birçok zorlukla karşı karşıya kaldım.
Zekiye Küpelikılınç
Türkiye
KahramanmaraşHelete´de doğdu. 1973
yılında 17 yaşında
eşiyle birlikte Almanya´ya geldi. Üç kardeşi Almanya´da
bir kardeşide Türkiye´de yaşamaktadır.
O zamanlar okuma- yazma bilmiyor muydun?
Hayır, maalesef. Eşim çalışmaya gidiyordu bende evde
yalnız başıma kalıyordum.
Bu arada okuma yazma öğrendiniz mi?
Evet, öğrendim. O zamanlar kitablarım yoktu. Günlük bir
gazete aldım ve ordan okuma yazmayı öğrendim.
Çocukluğunuza geri dönelim, çocukluğunuzu 12 yaş
ile 16 yaş arası, yani evlendiğiniz yıla kadar nasıl geçirdiniz?
Nasıl geçirmiş olabilirim. Köy civarında yaşadığımız için,
günlerimizi dağda, çayırlarda geçiriyorduk ve mutlu idik.
Daha sonra köye taşındık ve orda okula giden çocukları
görüp onlara özeniyorduk. Bir okul üniformasi giymeyi ve
okula gitmeyi ne kadar çok isterdik.
Evlendikten hemen sonra Almanya´ya mı geldiniz?
Hayır, evlendikten dokuz ay sonra Almanya´ya geldim.
Tam olarak hangi tarihte Almanya´ya geldiniz?
04.02.1973 tarihinde
Almanya´da hangi sorunlarla karşılaştınız?
Tanıdığımız dört aile vardı, ancak bunların hepsi
çalışıyordu. Eşimde işe gidiyordu. Gündüzleri ben yalnız
kalıyordum, gazete veya kitap okuyamıyordum. Bütün
gün ev işleriyle uğraşıyordum. Zamanla bu durum o kadar
zor olduki sonunda doktora gitmek durumunda kaldım.
Kardeşlerinizden hepsi mi okula gitmedi?
Hayır, ben ve ablam okula gitmedik, benden küçük olanlar
gittiler. Babamın ozaman aralarında ikişer yıl yaş farkı
olan dört çocuğu vardı. Maddi durumu nedeniyle hepsini
okula gönderecek durumda değildi.
Elbette, mukakkak, Sizin için kolay olmamıştır. 16
yaşında evlendiniz, 17 yaşında Almanya´ya geldiniz,
burda kimseleri tanımıyordunuz, okuma yazmanız
yoktu, bir şeyler yapabilmek için bütün gün eşinizi beklediniz. Çocuklarınız Almanya´da mı doğdu?
Evet, iki oğlumuz oldu. Biri 03 Nisan 1975 doğumlu, diğeri
04 Temmuz 1976 doğumlu.
Yani çocukluğunuzu tarım işciliği yaparak geçirdiniz?
Hayır, tarım işinde hiç çalışmadım. Babam tek başına
çalışmaya gidiyordu. Biz evde kalıyorduk.
Evliliğiniz …? Evlenmek istediniz mi, yoksa annebabanın zorlamasıyla mı oldu bu iş?
Ben istemiyordum, anne – babamın isteğiydi.
Çocuklarınız okuldayken bazı sorunlarla uğraşmak
zorunda kaldınız mı?
Evet, elbette. Okuma yazma bilmediğim için, onlara ev
ödevlerinde yardımcı olamıyordum.
Eşinizde Helete limi?
Evet, oralı. Ancak ozaman Almanya´da yaşıyordu. 1972
yılında Helete´ye izine geldiğinde anne-babalarımız bizi
evlendirmeye karar verdiler. Bize sormadılar bile. Birlikte
karar verme hakkımız yoktu.
Çocuklarınız hangi okulu bitirdiler?
Her ikiside ortaokulu bitirdi. Oğlanlardan biri, daha sonra
boyacı/kağıtlamacı, diğeri endüstriyel büro elemanı olarak
mesleklerini yaptılar. Bu kadar okuduklarına da
şükrediyorum.
Eşinizi o zamanlar tanıyor muydunuz?
Hayır, biribirimizi tanımıyorduk. O benden on yaş daha
büyük.
Oğullarınız evliler mi?
Evet, büyük oğlan. Torunum bile var.
Bu aslında büyük bir yaş farkı. O zamanlar hemen evet
dediniz mi?
Zaten tanışmak evlenmek hepsi 15 gün sürdü.
Bayan Küpelikılınç, Almanya´da çalışmışlığınız varmı?
Evet, 1978 den 1989 a kadar. Ağır bir araba kazası nedeniyle 1989 yılında 3 ay hastanede yattım, ondan sonra
sağlık nedenlerinden dolayı, çalışacak durumda değildim
ve erken emekli oldum.
Size göre, anne-babanızın bu evliliğe evet demesinin
nedeni nedir? Belki müstakbel damadın Almanya´da
işçi olması olabilir mi?
Hayır, nedeni o değildi. O zamanlar kız çocukları 16, 17
yaşlarında evlendiriliyorlardı, 20 yaşında bekar birine
rastlamak pek nadir olan bir durumdu.
Almanya´ya geldiğiniz zaman beklenti ve pilanlarınız
neydi?
13
Bu arada çocuklarınız yeterli yaştalar, Türkiye´ye
temelli dönmek istemiyor musunuz?
Hayır, istemiyoruz. Bizim vatanımız burası.
Almanya´da hayatınızdan memnun musunuz?
Evet, memnunuz
Çocuklarınızın Almanya´da geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Almanya´da hayat şimdiye kadar pek iyi idi, ancak
işsizliğin yüksek olmasından dolayı gelecek için kaygı
duyuyorum. Bizim zamanımızda yeteri derecede iş vardı
ve biz her işi yapardık. Ancak bugünkü gençlik her şeyi
kabul etmiyor.
Fakat çocuklarınızın buna rağmen Almanya´da
kalmasını istiyorsunuz?
Evet, bunu istiyorum.
Herkes gibi bizde biraz para kazanmak ve Türkiye´ye geri
dönmek istiyorduk, fakat sonra çocuklar büyüdüler, meslek yapmaya başladılar, burdaki hayata giderek alıştık ve
kendimizi ülkemizde gibi hissetmeye başladık.
Projemiz hakkında ne düşünüyorsunuz? Göçmenler için
yeteri derecede imkan sunuluyor mu?
Hayır, sunulan imkanları yeterli bulmuyorum. Ben isterdim ki, bize başka gözle baksınlar ve bizi almanlarla eşit
görsünler, sonuçta bizlerde yıllardan beri burda yaşıyoruz.
Almanya yeni vatanınız mı?
Evet, öyle. Nihayetinde 16 yıl Türkiye´de 38 yıl
Almanya´da geçirdim.
Söyleceğiniz veya ekleyeceğiniz başka bir şey var mı?
Gelecek için barış diliyorum, insanların dinlerinden, geldikleri ülkelerden ve etnik kimliklerinden bağımsız olarak
biribirlerini iyi anlamalarını biribirleriyle iyi geçinmelerini
diliyorum.
Burda köyünüzden bir çok hemşeriniz olduğunu
biliyorum. Alman ve İtalyanlarla da ilişkiniz var mı?
Alman komşularım var, çok iyi anlaşıyoruz.
Türkiye´ile ilişkiniz var mı?
Evet, var. Her yıl gidiyoruz.
Eşiniz ne yapıyor?
O da erken emekli
14
„Dönmeye niyetimiz yok artık“
Abdi Küpelikilinc
değilsiniz yani?
Yok değiliz, memnunuz.
Abdi Küpelikilinc
Kahramanmaraş’lı.
Kendisi 1943’de orada
doğdu ve 1968’de Almanya’ya geldi.
Erkek kardeşide Almanya’da yaşıyor, kız
kardeşi ise Türkiye’de.
Peki eşinizle nerede ve nasıl tanıştınız?
Eşimle yaylada tanıştım. Kendisiyle hiç bir akrabalık
bağım yok, biz yazları yaylalara göçeriz, orada tanıştık
hanımla. Tanıştık derken ne onun haberi oldu ne benim.
Ҫok küçüktü biz evliliğin ne olduğunu ilk zamanlar
anlamadık yani.
Kaç yaşındaydınız evlendiğinizde?
Ben olsa olsa 18-19 yaşındaydım, hanım ise daha 13dü.
Fakat 13 yaşında tanıştık ama tanışmamızdan dokuz yıl
geçtikten sonra evlendik.
Abdi bey, Almanya’ya gelmeden önce çocukluğunuz nerede geçti, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Ҫocukluğumuz Kahramanmaraş’ın Düzbağ kasabasında
yoksulluk içinde geçti. Kendi yeterli işimiz yoktu, sağda
solda çalışmakla geçimimizi temin ettik.
Ҫocuklarınız varmı?
Dört tane, ellerinden öper. İki oğlan iki kız.
Yaşları kaç?
En büyüğü 1968 doğumlu ben buraya geldiğimde dünyaya geldi, ikincisi 1972, üçüncü 1975 doğumlu, en
küçüğüde 1981 doğumlu. Onunda işte geçenlerde
düğününü yaptık!
Kaç sene okula gidebildiniz?
Ben yedi yıl okula gittim. Yani Düzbağ’da ilkokulu bitirdim.
En küçüğününkini mi?
Evet
Diğer kardeşleriniz’de okula gittiler mi?
Yok, kardeşlerim hiç gidemedi. Okulun ne olduğunu onlar
pek bilmiyorlardı ve büyüklerimizde yani göndermek
istemiyorlardı, yine bazılarımız kendi çabalarımızla zorla’da olsa gittik ve ilkokulu bitirmiş olduk.
Torunlarınızda varmı?
Evet 5 tane torunlarım var.
Maşallah, hepside sağlıklı mı?
Sağlıklılar allaha çok şükür.
Ҫok güzel. Abdi bey siz 1943 doğumlu olduğunuzu
söylediniz, Almanyaya 1968 de geldiniz, yani buraya
geldiğinizde aşağı yukarı 25 yaşındaydınız, peki
gençliğiniz nasıl geçti?
Gençliğimi nasıl anlatırımki ben, akşama kadar bitmez ki.
Tüm başımdan geçenleri anlatmış olursam kocaman bir
roman olur.
Peki türk vatandaşları yirmi yaşına gelmeden askere
gitmeleri lazım, siz askerliğinizi yaptınız mı?
Tabi, ben Almanya’ya gelmeden evvel 24 ay askerlik
yaptım. Oğlan çocuklarımda hepsi yaptılar.
Almanya’ya geldiginizde beklentileriniz nelerdi?
Beklentileriniz yerine geldi mi?
Az önce anlattığım gibi Almanya’ya gelmemizin nedeni
biraz para kazanıp bir an evvel geri dönmekti. Ben 1969
da hanımı getirdim, dört çocuğumuz dünyaya geldi ve o
dönme hayallerimiz tamamen unutuldu.
Bizde roman yazmaya niyetliyiz zaten!
Vallah pek parlak geçmedi gençliğimiz.
Ne işle uğraştınız?
Ҫiftçilikle. Bağ, bahcede, tarlada öyle geçti gençliğimiz.
Tarla ekip biçiyordunuz bağ bahce vardi. Bununla
geçiminizi sağlıya biliyormuydunuz?
Tabi sağlıya biliyorduk.
Yani çocuklarınızın oluşu ve onların burada okula
gidişinden dolayı mı?
Evet. Artık dönmeyede niyetlensek dönemeyiz, en azında
gelip gideriz çocukları ziyaret etmek için. Ҫocuklar zaten
burada ve bura doğumlu, vatan olarak burayı biliyorlar
yani.
Almanya’ya ne için geldiniz?
Almanya’ya gelmemizin sebebi tabi ilk başta yoksulluktan. Geçim durumumuz iyi olmadığından buraya gelip
hayalimiz tek şuydu, bir ev sahibi olmak ev parasını
kazanıp üç beş kuruş kazanıp bir an evvel geri dönmekti
ama malesef dönemedik ve dönmeyede niyetimiz yok
artık. 1969 da hanımı getirdim ondan bu tarafa her ikimizde el ele vererek çalıştık. Ṣu an ikimizde emekliyiz,
çok şükür memnunuz yani hayatımızdan şu an için.
Peki sizin Türkiye’ye dönemediğinizin asıl sebebi ne?
Asıl sebebi çocukların burda dünyaya gelmesi, ben dönseydim çocuklar oraya uyum sağlıyamayacaklardı.
Dolayısıyla çocuklar için burda durmak zorunda kaldım.
Sizde çocukların yanısıra gerek Türkiye’nin gerek
Almanya’nın ekonomik durumunun etkisi oldumu dersiniz?
Yani Almanya’ya geldiniz, istediğiniz zamandada
dönemediniz ama burada kalmaktanda pişman
15
Tabiki. Türkiye’ye gittiğimizde oradakilerin durumunu görüyoruz ve burdan kesin dönüş yapanlarda çok pişman
oldular ve bunlarında bir çoğunada şahidiz. Biz iyiki
dönmemişiz diyoruz ve çok da memnunuz.
Peki biz Avrupa birliğine üye olmak istiyoruz? Bu
konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
Bu konuyu geçelim onu biz göremeyeceğiz, yetişecek
çocuklarımız görürse bilemem yani.
Buraya sizinle gelipte Türkiye’ye kesin dönüş yapan
tanıdıklarınız varmı?
Var, Elbistan’dan var arkadaşlarımız ve çokta perişan oldu
aile. Var başka tanıdığımız bir kaç tane aile hepside
Elbistan’lı ve kesin dönüş yaptıklarına hepsi pişman ve
perişan oldular.
O kadar karamsar olmayın, ben Türkiye’nin 8 yıl sonra
Avrupa birliğine üye olacağına inanıyorum.
Insallah diyelim artık, benim gördüğüm kadarıyla ümidim
yok yani.
Almanya’nın sosyal sistemini nasıl buluyorsunuz?
Ṣimdi sosyal sistemi çok güzel ama tabiki bazı şeylerde
yabancılara kırpıyorlar, yani çok az maaş veriyorlar. Oda
ekonomisinin çökmesindenmi kaynaklanıyor bilemem
artık. Sosyal yönden bazı ülkeler örneğin Fransa, Hollanda,
Belçika veya Danimarka buraya göre daha ilerde. Örneğin
benim baldızım 15 yıl Danimarka’da çalıstı ve 1.300 €
aylık alıyor, benim hanım ise 32 yıl çalıştı yaklaşık 750 €
para alıyor. Yani çok düşük ve çok kesinti oluyor. Verdiği
para bizi tatmin etmiyor ama işte çocuklardan dolayı
burda kalmak zorundayız Türkiye’ye gidemiyoruz.
Buda size bir örnek teskil etti?
Tabiki, bunları görünce Almanya’ya tamamen yerleşmeye
karar verdik.
Peki Abdi bey Türkiye ile nasıl bir bağlantınız var, gerek
Düzbağ ile, gerek Kahramanmaraş ile?
Bağlantım çok iyi, ben senelik izinimi hiç kaçırmam, daha
önceden emekli olmadan önce senede 6 hafta giderdik,
şimdi ise 6 ay kalıyorum. Memnunum! Düzbağ’da,
Kahramanmaraş’ta ve bazı güzel yerleri gezerek vaktimi
değerlendiriyorum.
Ancak bu yabancı ayrımı degilde şundan kaynaklanıyor
olabilir mi? Genel olarak yabancıların çalıştıkları dönemde daha az para kazanıyordu?
Evet. Konuşmamda bazı eksikler oldu. Sonuçta bizlerde
almanlar gibi aynı haklara sahibiz onlarda da eşit kesintiler oluyor, ama bu zamanında maaşlarımızın düşük
oluşundan dolayı kaynaklana bilir, çok haklısınız.
Orda tanıdıklarınız ve akrabalarınız varmı?
Evet. Orda amcamın oğlu ve bazı akrabalar var, Düzbağ’da
çevremiz geniş yani. Bir kısmı Maraş’ta bir kısmı
Düzbağ’da, gidip geliyoruz, akrabalık bağını hiç
koparmadık yani.
Türkiye’ye gelip gittiğinizde nasıl bir intibak ediyorsunuz? Türkiye’ye yabancılaşmış mısınız yoksa uzaklaşmış
mısınız, nasıl bir duyguyla varıyorsunuz Türkiye’ye? Sizi
orada Düzbağ’lı olarakmı yoksa Almancı olarakmı görüyorlar?
Tabiki çok farklar var. Biz burdan gittiğimizde kendi
arkadaşlarımızın çoğuları vefaat etmişler gençlerde bizi
tanımıyor ve yabancı gözüyle bakıyorlar.
Peki, ben şunu merak ediyorum, 65 yaşını geçtiniz, yarı
zamanınızı Türkiye’ye gelip gidiyorsunuz, Almanya’daki
geleceğinizi bundan sonra nasıl görüyorsunuz?
Ṣu an için Almanya’nın ekonomisi çökmüş durumda yani
iyi değil, inşallah düzelir ve ilk geldiğimiz günler gibi aynı
feraha kavuşuruz. Artık bunu zaman gösterir, şimdilik
birşey desem yanlış olur.
Burada emekli olupta Türkiye’ye gidemiyen göçmenler
ve yabancılar için alman devleti yeteri kadar ilgi gösteriyormu sizce?
Bence yaşlılara gençlerden daha fazla ilgi gösteriliyor,
örneğin bana gösterilen her hangi bir yanlış yaşamadım
daha, memnunum yani.
Yani Almanya’da yabancısınız, Türkiye’de
Alamancısınız?
Tabi, Türkiye’de yabancıyız, Almanya’dada yabancıyız.
Almanya’ya ilk geldiğinizde yani ilk adım attığınızda
Almanya hakkında ne düşündünüz?
İlk adım attığımızda ürküyorduk doğrusu, nasıl bir ülkedir
diye. Bize nasıl davranırlar, nasıl uyum sağlayabiliriz diye
sıkıntı içerisindeydik. Gördük ki bu adamlar zaman zaman
çok iyi ve yardım sever insanlar. Fakat dil lisan
bilmediğimiz için çokta zorluklarla karşılaştık, bize kötüde
konuşsalar “Ja, ja” deyip geçtik.
Almanya’nın göçmen kökenli yabancılara veya yaşlı
insanlara daha iyi bakabileceği için herhangi bir teklifiniz varmı?
Gönül şunu ister: Gelecekte dahada ilgi gösterilirse gerek
maddi gerek manevi yönden dahada memnun oluruz. Tabiki bu yönden beklentilerimiz var.
Yani almanlardan genel olarak memnunsunuz, öylemi?
Evet çok memnunuz.
Röportaj için teşekkür ederim, umarım bu sohbet
sizinde hoşunuza gitti?
Asıl ben teşekkür ederim.
Peki Almanya’daki devlet sistemini nasıl buluyorsunuz?
Bizim ülkemize göre burası daha uyumlu ve huzurlu,
zaten seçimleri pek duymuyoruzki, ancak televizyonda
falan görüyoruz. Oysa Türkiye’de seçimlere üç ay kala
artık pankartlar kalkar, yollara heryere bayraklar asılır.
Ama Avrupa ise bu konuda çok farklı.
16
„Gerçekle ştirmek istedi ğim hedeflerim var“
Ilham
İlham, kaç defa Fas´a gidiyorsun?
Evet, iki yılda bir defa
giderse, başka bir ülkeye giderim. Fransa´da güzel, oraya
da severek gitmek isterdim.
Ve anne-baban Fas´ta mı yaşıyorlar?
Hayır, hayır, annem burda oturuyor, babamda burda
Sen ve annen-baban Almanya´ya niçin geldiniz?
Evet, dedem tüm ailesiyle, yani benim annemde bunlara
dahil, Almanya´ya geldiği için. Fas´ta iş yerleri olmadığı,
Almanya´da olduğu için. Bu nedenle annem de dedemle
birlikte buraya gelmiş.
Çocuk yuvasına gittin mi?
Evet, zannedersem dört yaşımdayken çocuk yuvasına
gittim.
Beklentilerin yerine geldi mi?
Görüşe bağlı. Gerçekleştirmek istediğim hedeflerim var.
Deneyimlerin nelerdi?
Evet, çocuk yuvasındaki deneyimlerim iyiydi. Eğitmenler
ve her şey iyiydi.
Eski vatandaki akrabalarla ilişkileriniz var mı?
Evet, Fas´ta akrabalarımız çok, biz onlarla çok iyi
anlaşıyoruz.
Alman çocuklarına olan davranışların nasıldı?
Alman çocuklarla fazla ilişkim olmadı, daha ziyade faslı
yahut türklerle, yani yabancılarla ilişkim vardı.
Almanya´yı kendi ülken olarak hissediyor musun?
Evet Almanya. Biz işte burda yaşıyoruz, Fas hala benim
vatanım.
Çocuk yuvasından okula geçme nasıldı? Veya okulun
ilk zamanları?
Evet, güzeldi, fakat zordu, çocuk yuvasında arkadaşlar
vardı, onlar değişik okullara gittiler, ben başka okula gittim, benim okulda yeni arkadaşlar bulmam gerekti.
Fas´ta olduğun zaman, neler hissediyorsun?
Evet, Fas´ta olduğum zaman, kendimi işte iyi hissediyorum, çünkü ordaki herkes benim gibi, burası işte biraz
değişik.
Okulda hangi deneyimleri edindin?
Kendini mağdur mu hissettin?
Hayır, yani alman çocukları nedeniyle mi? Hayır aslında
değil, çünkü benim sınıfımda daha ziyade yabancılar
çoğunluktaydı.
Almanya´yı ve buradaki insanları nasıl yaşıyorsun?
Almanlarla herhangi bir sorunum yok, fakat onlar bazen
bizden farklılar.
Nasıl farklılar?
Evet, inanç, biz bir Allah´a inanıyoruz, onlar başka bir şeye
veya öyle.
Öğretmenlerle senin aranda yanlış anlaşılmalar oldu
mu?
Hayır, yanlış anlaşılmalar aslına bakarsan olmadı, hayır
ögretmenlerle olmadı. Fakat bende, söyleydi, öğretmenler
alman çocuklarını kayırıyorlardı ve yabancı öğrenciler,
aptaldır, genelde böyle deniliyordu.
Sadece din mi?
Hayır, sadece din değil, aynı zamanda davranış
Örneğin hangi davranış?
Örneğin, şimdi biz kendi aramızdayız, kızlar kızlarla, almanlar biraz farklılar oğlanlarla gibi, bizde onlar gibi olsak,
bu bizim, bizim inancımıza göre doğru değil.
Okulda hangi hedefleri koydun, bu hedeflere ulaştın
mı?
Ümit ederim, onuncu sınıfta olmak, okulu iyi bir derece
ile bitirmek, fakat ben şimdi yedincideyim.
Sen hayatı böylede seviyorsun, yani bu senin için
önemli?
Evet, doğru.
Alman arkadaşların var mı? Yoksa niçin yok?
Yabancı arkadaşlar, onlarda bizim gibi, onların inancıda
bizimki gibi, türkler, faslılar onlarda Allah´a inanıyorlar,
almanların eğitimleri bizden değişik
Burda eksik olan nedir?
Eksik bir şey yok, burda çok şeyler var, örneğin bu proje
gibi. Yaşlılarla iletişim iyi, diğer çok şeylerde var, örneğin
Gençlik Merkezi veya boks salonu gibi.
Arkadaşların kimler?
Almanlar, faslılar, diğer ülkelerden yabancılar. Daha fazla
yabancılar
Gençlik Merkezine gidiyor musun?
Evet
Ne kadar boş zamanın var, boş zamanlarında ne
yapıyorsun?
Boş zamanlarımda kız arkadaşlarımla gezmeye gidiyoruz,
değişik şeyler üzerine sohbet ediyoruz.
Gelecek için beklentilerin neler?
Gelecek için beklentilerim, iyi bir iş, bir aile kurmak, bunlar işte en önemlisi.
Almanya´da kalıp geleceğini burda mı geçirmek
istiyorsun?
Almanya´da durum böyle sürerse, hiç te iyi değil. On yıl
sonra da bu mali kriz olursa, durum iyi değil. Durum böyle
Meslek olarak neyi düşünüyorsun, ne olarak çalışmayı
isterdin?
Yani, büro elemanı olarak çalışmayı isterdim.
17
Senin beklentilerin, anne-babanın beklentileriyle aynı
mı?
Evet, annemde okulumu iyi bir şekilde bitirmemi iyi bir
not almamı istiyor. Ve o bana ders yardımlarıyla destek
oluyor, çünkü oda burda ilk öğretim yaptı bana yardım
ediyor veya yardım etmeye çaba gösteriyor.
Eğer biri sana, Almanya´ya geleyim mi diye yahutta
Almanya´nın nasıl olduğunu sorarsa ne cevap verirsin?
Ben şunu söylerdim, Almanya güzel bir memleket. Fakat
dediğim gibi, burda finans krizi var, başka ülkelerede gidebilirler.
Ya baban?
Evet, babam yalnız yaşıyor, annemle yaşamıyor.
Entegre olmaları için, gençler nasıl motive edilebilir?
Evet, gençler için değişik olanaklar sunulabilir, örneğin
futbol, dans gibi, bu onları ilgilendirdiği için giderler.
Anne –baban için yaşlandıkları zaman gelecek beklentilerin nelerdir?
Annem yaşlanırsa ona yardım etmeye çalışırım, çünkü
kendisi yalnız yaşıyor, ona severek destek olurum.
Üç dilek dileyecek olsaydın, ne dilerdin?
Birincisi, burda daha iyi etkileşim olması. Buranın şimdiki
olduğundan daha da kötü olmaması, daha iyiye gitmesi
önemli
Gelecek için tekliflerin nelerdir?
Dietzenbach´ta çok sayıda ev var, ancak sadece bir ev
varki, orda sadece yabancılar oturuyor diğerlerinde almanlar, eğer birlikte otururlarsa çok sevinirim, yani iyi bir
topluluk. Benim teklifim budur.
10 sene sonra Dietzenbach nasıl olmalı?
Evet, her durumda fazla iş ve biraz daha temiz bir şehir.
Şimdiki durumu biraz kirli buluyorum.
Ve sen bunun için neler yapabilirsin?
Evet, benim yapacağım fazla bir şey yok. Çöp diyelim,
burda yeterince çöp bidonları var, herşeyi caddeye
atmalarını anlayamıyorum.
Dietzenbach´ın senin arzuladığın gibi olması için, senin
katkın ne olabilir?
İnsanların biribirleriyle konuşması, örneğin biribilerine küfretmeleri, dövüşmeleri gibi burda şimdi durum başka.
Benim dileğim, gençlerin ve çocukların biribirleriyle daha
iyi geçinmeleri.
İlham
1997 doğumlu, doğduğundan beri Dietzenbach´ta yaşıyor.
Kardeşleri yok ve annesiyle beraber yaşıyor. Annesi kendi
anne-babasıyla birlikte Fas´tan Almanya´ya gelmişler.
Ve değişik olması için, neler yapılmalı, sen ne
düşünüyorsun?
Evet, ben kendim bir katkı sunamam, fakat ümit ediyorum
ki, bunu yapan insanlar anne- babalarından saygıyı
öğrenirler.
18
„Çocuklar için daha iyi bir hayat“
Hacer Demir
Evet, ben 41 yıldan beri burdayım, Türkiye´de kendimizi
yabancı hissetmiyoruz, ancak bir şekilde yabancıyız, ordaki insanlar başka.
Bu demektir ki, siz Almanya´da yaşamayı tercih ediyorsunuz?
Evet.
Fakat ara sıra Türkiye´ye gidiyorsunuz?
Elbette, elbette.
Daha, eski yurdunuzla ilişkileriniz var?
Elbette, evet, kardeşlerimizin hepsi Türkiye´de yaşıyorlar.
Almanya´ya ilk defa geldiğinizde, burdaki insanları
nasıl buldunuz?
Ben bir firmaya geldim, orda hiç türk yoktu. Alış veriş yaparken, parayı bilmeden veriyorduk, daha sonra 20 yi ve
100 ü tanıdık ve alışverişe gittik.
Hacer Demir
1937 yılında Türkiye, Hatay´da doğdu ve orda büyüdü.
7 kardeşin en büyüklerinden. 1968 yılında eşiyle birlikte
Almanya´ya geldi ve 41 yıldan beri burda.
Bu demektir ki, başlangıçta, almanca bilmediğiniz için,
diğer insanlara güvenmek zorundaydınız?
Evet, fakat almanlarla ilişkilerimiz iyi idi, bize bazı kelimeler öğrettiler, örneğin bardak gibi, bugün hala biliyoruz.
Bayan Demir, okula Türkiye´de mi gittiniz?
Gayet tabii, Türkiye´de Antakya´da, birinci sınıftan beşinci
sınıfa kadar daha sonra bir meslek okulunun sekizinci
sınıfına kadar
Demek ki, sonra almanca öğrendiniz?
Evet, öyle
Meslek eğitimi yahut ilerleme eğitimi gibi bir eğitim
aldınız mı?
Evet, ben dikişci, yani terzilik öğrendim model veya dikiş
gibi
Başlarda almanların size yardımcı olduklarını
düşünüyorsunuz?
Evet, elbette
Ah, yani nakışcılık?
Evet, aynen.
Evet, şimdi nasıl?
Şimdi yabancıları gördükleri zaman, selam bile vermiyorlar.
Ve ne zaman Almanya´ya geldiniz?
Almanya´ya 1968 yılında geldim.
Bugün, durumun farklı olduğunu düşünüyorsunuz?
Evet, fakat biz tekrardan biribirlerimizle konuşursak, tekrar iyiye gider
Burda mı, Türkiye´de mi evlendiniz?
Hayır, Türkiye´de evlendim. İki çocuğum var, bir oğlan, bir
kız, her ikisini dünyaya getirdikten sonra Almanya´ya geldim.
Çok az kontak olduğunu sanıyorsunuz?
Evet, çok az
Demek ki, evlenenden sonra eşinizle birlikte
Almanya´ya geldiniz?
Evet, öyle, eşimle birlikte geldik.
Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz? Herhangi bir
dernekte misiniz?
Ben emekliyim. Arkadaşlarla birlikte gezmeye, alışverişe
veya kahve içmeye gidiyoruz ve bunun haricinde evdeyim.
Almanya´ya niçin geldiniz?
Burası Avrupa, çocuklarımız için orda daha iyi bir hayat
vardır, diye düşündük. Ҫocuklarımızın daha iyi bir okula
gitmelerini istedik.
Ve siz, sizi Almanya´da daha güzel bir hayatın
beklediğini ümit ettiniz?
Evet
Çocuklarınız Türkiye´de doğdular?
Evet, öyle. Oğlum yedinci sınıfta biraz ingilizce
öğrenmişti, burda zorluk çekmedi. Burda kolayca ingilizce
ce almanca öğrendi. Kızım 10 yaşında geldi. Burda okula
gitti. Daha sonra ticaret okuluna gitti. Ve şimdi tekrar
Türkiye´de.
Peki, beklentiniz yerine geldi mi?
Evet, elbette, çocuklarımız memnunsa bizde memnunuz.
Oğlunuz burda mı?
Evet, kızım Türkiye´de oğlum burda yaşıyor
Neden hala Almanya´dasınız, neden Türkiye´de
değilsiniz?
Demek ki, çocuklarınız burda okul eğitimi aldılar?
Evet öyle. Her ikiside.
19
Çocuklarınızın burdaki gelişiminden memnun
muydunuz?
Elbette, onların burda çok kişiyle kontakları vardı.
Yani, kızınız, Türkiye´de yaşamak istediği için, oraya
geri döndü?
Evet, eşi türktür, oda Almanya´da yaşıyordu, sonra Türkiye´ye dönmek istediler.
Almanya´da geleceğinizden beklentiniz nelerdir? Burda
mı kalacağınızı, yoksa Türkiye´ye dönmeyi mi
düşünüyorsunuz?
Ben şahsen altı ay burda altı ay Türkiye´de yaşamak isterdim.
Yani sonra mı, yoksa şimdi mi?
Şimdi daha fazla Almanya´da daha az Türkiye´de
Almanlarla yabacılar arasında daha iyi bir gelecek için
ne gibi tekliflerin var, örnek olarak?
Yani, gelecek, biz onu yaşamak istiyoruz, malesef küçük
bir emeklilik maaşıyla, böyle insanların gelecek için hiç
bir sanşları yok.
10 yıl sonra Dietzenbach nasıl olacak, ne
düşünüyorsunuz?
Yani, ben Langen´den geldim, 7 yıldır burdayım, daha
önce 30 yıl Langen´deydim. Orda çok sayıda alman, ispanyol tanıdıklarımız vardı, bize kahve içmeye gelirlerdi.
Almanlarla yabancıların birlikte yaşamalarının
düzelebileceğini düşünüyor musunuz?
Elbette
Ve Dietzenbach´ta böyle olmuyor mu?
Hayır, emeklilik nedeniyle
Tamam, yani sadece daha iyi bir iletişim?
Evet, öyle
Yani, çalıştığınız zaman daha mı iyiydi?
Evet
20
„Oraya gidiyoruz almancı burada ise yabancı“
Ahmet Tatligün
Türkiye’de kiminiz var?
Oğlum, kızım, akrabalar var.
Yani Türkiye’deki bağlantılarınızı kesmediniz? Oradaki
akrabalarlada iyi anlaşa biliyor musunuz?
Ҫok iyi.
Sizden bir beklentileri oluyor mu?
Yok, herhangi bir beklentileri olmuyor. Beraber
dertleşiyoruz, allaha çok şükür hepsininde durumu benim
gibi.
Onlarında o zaman ekonomik durumları iyi?
Evet.
Ahmet Tatlıgün
1933 yılında Kahramanmaraş’ın Düzbağ kasabasında
doğdu. Kendisi dört kardeşlerden en büyüğdür. Kendisinin
yedi çocuğu vardır ve 1970 yılında Almanya’ya gelmiştir.
Almanya’ya geldiğinizde ne kadar kalmayı
düşünüyordunuz?
Bir veya iki sene para kazanıp sonra dönmeyi
düşünüyorduk. Yani bir ev veya öküz parasını biriktirip
dönecektik.
Ahmet bey, sizin çocuklarınız varmı?
Var.
Sizce dönememenizin sebebi ne?
Bura daha rahat geldi, çalışıyorduk. Ҫocuklarda burdaydı
okula gidiyordular, bundan dolayı kaldık.
Yani sizce burdaki yaşam koşulları Türkiye’den dahada
iyidi?
Evet, Türkiye’den çok daha iyiydi.
Kaç tane?
Yedi tane.
Hepsi buradalarmı?
Beşi burda, ikisi Türkiye’de.
Türkiye’ye gittiğinizde kendinizi yabancı his ediyormusunuz?
Ediyoruz, oraya gidiyoruz almancı burada ise yabancı.
Okula gittinizmi?
Hayır hiç gitmedim maalesef.
Burdaki oturduğunuz yerden evinizden memnunmusunuz?
Evet oturduğum yerden memnunum.
Peki çocukluğunuz nasıl geçti?
Vallah çiftçilikle yani tarlada bağda yoksulluk içinde geldi
geçti gençliğimiz.
Burada siz yaşlıların konaklandığı ve düzenli bakıldığı
bir yerde kalıyorsunuz. Böyle bir yerde kalmaya nasıl
karar verdiniz?
Ben belediyeden 20 seneye yakın ev istedim, olmadı bir
türlü vermediler, sorduğumuzda çıkan evlerin herhangi
nedenlerden dolayı başka aylelere verildiğini söylediler ve
birgün bir telefon geldi ve bana bu imkanı sundular bende
kabul ettim.
Kuzumu otlatırdınız?
Evet.
Gençliğiniz nasıl geçti?
Gençliğimizde normal geçti, çalışmakla işte.
Hangi senesinde evlendiniz?
1952’de. 19 yaşındaydım.
Eşinizde mi Düzbağ’lı?
Evet, aynı zamandada amcamın kızı.
Peki elde ettiğiniz gelir kiranızın ödemeye ve geçiminizi
sağlamaya yetiyormu?
Yetmiyor tabi, devletten yardım alıyoruz.
Peki Almanya’ya geldiğinizde nasıl bir beklentiyle
geldiniz?
Almanya’ya gelmemizin sebebi, Türkiye’de yoksulluk ve
zor şartlar vardı buraya tabiki para kazanmak için geldik.
Burda birkaç sene çalışıp geri döneriz dedik. Ama şimdi
40 yıl oldu daha dönemedik. Emekli oldum 6 aylığına Türkiye’ye gelip gidiyorum, bu arada biraz rahatsızlandım
onun için fazla kalamıyorum, ancak bir ay kalıp dönüyorum.
Ahmet bey bu söyleşi için size çok teşekkür ediyorum,
umarım güzel bir söyleşi olmuştur?
Oldu, bende teşekkür ederim.
21
“Hep evdeydim, çalı şmadım”
Ümmühan Tatligün
Okula gittiniz mi?
Yok hiç gitmedim. Babam göndermedi, kız çocuğu okumaz dedi.
Ahmet beyle, yani eşinizle nasıl tanıştınız?
14 yaşında nişanlandık, 18 yaşında evlendik.
4 sene nişanlı kalmak uzun bir süre değil mi köy gibi
bir yerde?
Ҫocuktuk, o çobanlık yapıyordu, ufaktık diye bekletildi
öyle.
Almanya’ya ne zaman geldiniz?
Bu ay tam 24 sene oldu, yani 1986’da.
Neden eşinizden daha da geç geldiniz?
Orada annesi vardı ona baktım, çocuklar vardı onları büyüttüm, tek tek Almanya’ya gönderdim, ardında ben geldim.
Ümmühan Tatlıgün
1933 yılında Maraş’ın Düzbağ kasabasında dünyaya geldi.
Almanya’da yaşayan bir kız kardeşi daha var. Eşi ve
çocuklarından sonra, kendisi 1986 yılında Almanya’ya
gelmiştir.
Almanya’da hiç çalıştınızmı?
Hayır, hep ev hanımıydım.
Siz buraya geldiğinizde bu kadar uzun kalacağınızı
tahmin ediyormuydunuz?
Hayır etmiyordum.
Ҫocuklarınızla ilişkinizde iyimi?
Ҫocuklarım çok iyi. Herkesin çocuğuda bizimki gibi olsun.
Almanya’da herhangi bir anınız oldu mu bizimle
paylaşmak istediğiniz?
Yok hiç olmadı.
Almanya’yı nasıl buldunuz ilk geldiğinizde?
Başta gözümüz ağladı ama sonuçta çoluk çocuk eşim
burdaydı alıştım zamanla. Ṣimdi gitmek istemiyorum.
Ahmet beyle hiç kavga etmediniz mi?
Tabi bazen oldu.
Almanca öğrendin mi?
Yok, hiç bir kelime öğrenmedim.
Hiç demedimi, beni kızdırırsan seni tekrar Türkiye’ye
gönderirim?
Yok hiç demedi.
Peki zor olmadımı almancayı hiç bilmemek?
Hep çocuklarla evdeydim genelde, çalışmadım. Doktora
giderkende kızım geliyordu, onun için hiç zorluk çekmedim.
Ümmühan hanım bu söyleşi için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Almanya’nın yaşlılara bakımından memnunmusunuz?
Memnunuz. Aclığımızda ekmek veriyor, evimizin kirasını
ödüyor.
Almanya devletinden buradaki yaşlılar için her hangi
bir beklentiniz varmı?
Yok, niye daha fazla beklentimiz olsun, işte zaten yardım
ediyorlar. İyiyiz.
22
„Daha fazla ileti şim, birlikte ya şama“
Salima
Salima, sizin üç tane kardeşiniz var. En büyükleri
olmanız sizin için ne anlama geliyor?
Çok iş ve sorumluluk.
Ve Almanya´ya geliş nedenleri, bunun hakkında annebabanla hiç konuştun mu?
Evet, babam para kazanmak için buralarda
Kardeşleriniz arasındaki yaş farkı nasıl?
Aramızda pek fazla yaş farkı yok. Benden sonra doğan kız
kardeşimle 2 yıl. Ancak ben ilk çocuk olduğum için, daha
sonraları anne- babamın yapamadıkları işleri ben yapmak
zorunda kaldım. Almanya´daki kağıt işleri ve bunun gibi
işler.
Fas´ın hangi bölgesinden geliyorsunuz, şehirden mi
yoksa daha ziyade köylük bölgeden mi?
Daha ziyade köylük bölgeden.Babam bir köyde doğmus,
ancak Almanya´ya gelmeden önce şehre gelmiş.
Tamam, baban okul öğretimi almış mı?
Hayır
Anne-babanız bunları niçin yapamıyorlardı?
Almanca dilini iyi bilmediklerinden ve alman bürokrasisini
tanımadıklarından
Okuma yazmayı nerde öğrenmiş?
Burda çalıştıkları için, kendi başlarına bir şeyler
öğrenmişler
Siz daha ziyade almanca mı yoksa fas dilinde mi
büyüdünüz?
Evde fasça konuştuk
Yani burda almanca ögrenmişler.
Evet. Doğru
Siz çocukluğunuzu nerde geçirdiniz?
Burda Dietzenbach´ta
Almanca dilini nerde böyle perfekt öğrendiniz?
Evet, ben kreşe gittim, okula burda gittim. Burda dünyaya
geldim, yani niçin olmasın?
Devamlı burda mı oturdunuz veya başka bir yerde de
oturdunuz mu?
Hayır, daha önce üç yıl Frankfurt´taydım
Dindar mı eğitildiniz?
Evet
Öyle, fakat, oda zaten pek yakında bir yer.
Evet
Hangi Din?
İslam
Burda büyüdünüz, burda kreşe gittiniz, burda hangi
okullara gittiniz?
İlk önce ilk okul, daha sonra Ernst-Reuter- Schule´nin lise
bölümünde. Abiturumu Heinrich-Heine- Schule´de Dietzenbach´ta yaptım.
İslam, tamam, islamın hangi yolu?
Sünni
Kardeşleriniz için sorumlu muydunuz yahut annebabanız komple eğitimi üstlendiler?
Eğitimi anne-babam üstlendi. Burda gerçekten herhangi
bir sorumluluk almam gerekmedi.
Ve Abiturdan sonra nasıl devam etti?
Daha sonra isteğe bağlı sosyal yıl yaptım. Şimdi ise
öğretmenlik yüksek öğrenimi üçüncü sömestirdeyim.
Anne-babanız mesleki olarak ne yapıyorlar?
Babam emekli, annem ev hanımı.
Yani öğretmen olacaksınız. Hangi bölümde?
6.7. sınıflarda matematik ve coğrafya öğretmeni
Tamam. Baban emekli olmadan önce ne yapıyordu?
Bir firmada teknisyen olarak çalışıyordu.
Dietzenbach´ta derneklerde aktif misiniz veya aktif
miydiniz?
Önceleri herhangi bir dernekte değildim. Biz Ag´leri ziyaret ediyorduk ve örneğin hendbol oynuyorduk, bazılarımız
derneklere gittiler. Ben Gençlik Merkezinde faaliyet gösteriyorum, buna dernek çalışması denmez fakat Abi´den
sonra fazla zamanım olmadı.
Burda Frankfurt Hava Alanında?
Evet, Aero Lloyd’ta
Babanız sadece Aero Lloyda mı çalıştı?
Hayır, babam Opel´de de çalıştı, ilk önceleri
Alman Demir Yollarında.
Anne-babanızı o zamanlar Almanya´ya getiren neydi?
Evet, babam misafir işçi olarak Almanya´ya geldi.
Arkadaşlarını hatırlayacak olsan, bunlar yabancı mı
veya alman mıydılar?
Çoğunlukla yabancılar
Hangi Yıl?
Bunu maalesef bilmiyorum, 60. lı yıllarda
Ve anneniz?
Annem 27 yıl önce Almanya´ya geldi.
Niçin?
Alman sınıf arkadaşlarımız oldu, ancak herhangi bir sorun
yaşamadık, fakat boş zaman değerlendirmesi değişikti.
Fakat her ikisi biribirinden bağımsız olarak Almanya´ya
geldiler?
Hayır, eş olarak. Babam annemle evlendikten sonra annemi Almanya´ya getirdi.
Neden?
16 veya 17 yaşlarımda onlar eğlence ve içmeye gitmek
istiyorlardı. Biz istemiyorduk ve böylece biribirimizden
koptuk.
23
Bana, fasçcayı diğerlerine göre çok iyi konustuğumu söylüyorlar.
Yani, sorun dil sorunu değil.
Hayır, sorun dil değil. Fas´takiler bizim Almanya´dan
geldiğimizi biliyorlar, bizi damgalıyorlar ve bizi değişik
görüyorlar, aynı burda olduğu gibi, burda biz nasıl yabancı
isek ve alman değilsek, orda biz alman olarak görülüyor
faslı olarak görülmüyoruz.
Burda, Almanya´da size kim yabancı olduğunuz
duygusunu veriyor?
Evet, herzaman ve heryerde, bu bizim yaşamımızı etkiliyor, ben müslümanım, sadece bu her şeyi söylüyor ve
kişiyi zaten belli ediyor.
Salima
22 yaşında, Offenbach´ta doğdu ve Dietzenbach´ta
büyüdü. Ailesinin dört çocuğundan en büyüğü. Annebabası Fas’ta doğdular ve 80. li yıllarda Almanya´ya geldiler
Fakat siz, dininizi boynunuzda taşımıyorsunuz, yahutta
Cuma günleri örneğin camiye gittikten sonra, almanlara bugün benim için sıradan bir gün degil mi“ diyorsunuz? Almanlar sizin yabancı olduğunuzu nereden
bilecekler?
Benim düşüncelerimden, fakat en geç, cumartesi günü
gel bir bardak içelim dedikten sonra, olay başlıyor. Siz
somut bir cevap bekliyorsunuz. Ben yabancı olduğumun
duygusunu her yerde ve herzaman yaşıyorum. Şu an
somut bir olay aklıma gelmiyor.
Tamam, ve bu sizin yapınız veya eğitimiz yahut dinle
mi ilgili birşey?
Evet, bu kültür, eğitim ve dinle ilgili bir şey.
Arkadaş grubunuzda daha ziyade kimler vardı?
Daha ziyade türkler ve bazı faslılar
Alkol alıyor musunuz?
Hayır
Ve onlar hayat tarzınıza uygundular?
Evet, tam öyle
Sigara içiyormusunuz?
Hayır
Boş zamanlarınızda ne yapıyordunuz?
Gençlik Merkezindeki aktivitelere katıldım. Elbette
arkadaşlarımla bazı şeyler yaptım.
Prensip nedeniyle mi?
Dini nedenlerden dolayı alkol almıyor ve sigara içmiyorum. Fakat sigara içen müslümanlar var. Ben şimdiye
kadar ilgi duymadım.
Evet, şimdi burda alman olarak yaşıyorsun, çevrenizde
almansınız. Ve diğerlerini, öğrenci arkadaşlarını nasıl
buluyorsun? Sizin algılamanıza göre geldikleri yerlere
ve kültürlere göre, onlar başka mı?
Farklılıklar heryerde var, elbette benimle tipik bir alman
genci arasında da düşünce olarak farklılıklar var.
Almanya´da değişiklik olacağına, sizin veya
çocuklarınızın ayrıma tabi tutulmayacaklarına
inanıyormusunuz, yoksa müslümanlara karşı olmak
almanların içinde mi var?
On yıl sonra değişik olmasını elbette isterdim. Almanlar,
müslümanlar ve diğerleri biribirlerine eğilsinler ve birlikte
yaşasınlar, ancak bunun mümkün olup olmayacağını bilemiyorum, büyük umutlarım yok, ama isteğim bu.
Gelecek kuşaklarda anne-babaya ve kardeşlere olan
aile bağlarının şimdiki gibi kalabileceğini aileye
bağlılığın kalacağını düşünüyor musunuz?
Böyle kalmasını ve çocuklarımın aileyi ilk sırada
tutmalarını diliyorum.
Geleceğinizden neler bekliyorsunuz? Yani siz pedagog
olacaksınız, değişik ailelerden kendi eğitmediğiniz, evlerinde aldıkları eşitimle oldukları gibi okula gelen çocuklarla işiniz olacak. Sizin aileye ve inanca olan
kanaatınızdan çocuklara bir şeyler vereceğinizi
düşünüyormusunuz yahut sizin pedagojik formasyonunuzun önemi ne olacak?
Evet, benim kanaatlarımdan yahut dinimden başkalarına
aktarmak amacında değilim. Benim için bana ait olan
düşünceleri, mesleğimde kullanabilmemdir. Anne-babam
bana iyi bir okul eğitimi almam için imkan tanıdılar,
notlarımın iyi olmasına gayret ettiler. Bundan dolayı,
şimdi olduğum yerdeyim. Bunu diğer öğrencilere
aktarmak istiyorum. Hangi sorunlarınızın olduğunu bilen
En son ne zaman Fas´ta idiniz?
En son yedi sene evvel.
Ve nasıl oluyor, anne-babanızın ülkesine gittiğinizde
orda kendinizi yabancı mı hissediyorsunuz yoksa kabul
görüyor musunuz?
Aile içinde elbette insan kendini yabancı hissetmiyor, aile
içinde kabul görüyor, aile ve kendiniz icin zamanınız
olduğuna seviniyorsunuz. Ancak aile dışında faslı
değilsiniz, almancısınız.
Konuşmanızdan, Almanya´dan geldiğiniz belli oluyor
mu, yani aksanınız alman aksanı mı?
24
Ne demek sorunsuz, biribirlerini görmemezlikten
gelmek mi?
Hayır, biribirlerini görmemezlik değil. El ele vermek, benim
için sorunsuz demektir. En basit şekliyle, ön yargıların
olmadığı, peşin fikirlerle bir kişiye yaklaşılmadığı. Önceden „Hayır bu bir türk, o beni zaten anlamaz“ veya bir
türk, onu tanımadan aynı şeyi bir alman için düşünmesi.
Herkesin peşin fikirli olmaması güzel bir şey olur.
birilerine ihtiyacınız var. Biri ki, biraz anlayış göstersin,
orda angaje olsun ve yardım etsin. Öğretmenlik mesleğine
karar vermemin sebebide bu.
Ve gelecekte birlikte çalışacağınız meslektaş
öğretmenlerden farkınız olacağına inanıyormusunuz?
Onların başka düşüneceklerine inanıyormusunuz, Üniversitede siz onlarla birlikte öğrenim görüyorsunuz ve
onları daha öğretmen olmadan önce tanıyorsunuz?
Evet, prensip olarak alman öğretmenlerin sahip
olmadığına ben sahibim. Benim göçmenlik köküm var,
ilerde ilk- ve orta okulda ders vereceğim öğrencilere benzer bir hayatım oldu. Ve zannedersem otomatik olarak
başka bir yol izleyeceğimi düşünüyorum.
Almanlara karşı ön yargınız varmı?
Evet, genel olarak kesinlikle değil. Genel olarak bir ön
yargı şu an aklıma gelmiyor. Titiz veya „aşırı“ sistemli
olmaları.
Ama, bu bir önyargıdır.
Almanya´da herşeyin bir sistem dahilinde olduğunu söylemek istiyorum. Her şey için ilk önce bir ana plan
yapılmakta. Böyle bir şey gerçekten bizim kültürlerde yok.
Ancak ben bunu negatif bir ön yargı olarak görüyorum
anlamına gelmesin. Bu arada bende bunu kendime düstur
edindim, bir şeyi planladığım zaman bende seviniyorum.
Yani, siz Bodensee´deki Salem yatılı okuluna gitmessiniz?
Hayır
Yani orda soyluların çocuklarına ders vermek istemiyorsunuz?
Hayır, ben kararımı tam olarak ilk- ve ortaokul için verdim.
Evet, ortak bir sonuç alınmasını anlıyorum. Fakat ben
şimdi sizinle tartışmak değil, sormak istiyorum. Daha
öncede bu konuya değindik, Dietzenbach´ın istediğiniz
gibi olması için siz şahsen hangi katkıyı sunmak istiyorsunuz?
Daha önce belirttigim gibi, Dietzenbach´ın bazı sakinleriyle birlikte, İntegrasyon Rehberliği eğitimini aldık. Görevimiz, okulda göçmenler yahut dernekler arasında
birazcık aracı rolünü oynamak. Evet, bu anlamda birşeyler
yapılabileceği görüşünü taşıyorum. Göçmen aileleri daha
fazla okula getirmek yahutta göçmen öğrencileri daha
fazla derneklere getirmek. Burda büyük bir adım
atılacağını düşünüyorum. Bunun dışında ben Gençlik
Merkezinde çalışıyorum ve kızlarımızla kontağa geçerek,
uyum çalışması yapıyorum.
Birlikte geleceği şekillendirmek. Konuyla ilgili bazı
şeyler söylediniz, fakat daha iyi bir gelecek için hangi
teklifleriniz var?
Evet, en basit şekliyle daha fazla iletişim, yaşlı ve genç
göçmenler, yaşlı ve genç almanlarla birlikte çalısmalı. Bu
benim için en önemlisi, Dietzenbach´ta birlikte, yaşamayı
değiştirmek için hepsi birlikte oturup konuşsunlar. Benim
arzuladığım bu.
Ve sizin görüşünüze göre, Dietzenbach on yıl sonra
nasıl gözükmeli?
Herkesin sorunsuz olarak yaşadığı bir şehir. Yani birlikte
yaşayabilmek
25
„Kitaplar satın aldık ve almancayı kendi kendimize ö ğrendik“
Hanım ve Hasan Yıldız
Bir meslek öğrendiniz mi?
Hasan Yıldız: Evet, ben liseyi bitirdim, sonra bir mimarlık
okuluna gittim, okul kapandı, daha sonra okul yardımcısı
idim, daha sonra da Almanya´ya geldim.
Çocuklarınız var mı?
Hasan Yıldız: Evet, dört tane, üç kız bir oğlan
Hala çalışıyor musunuz?
Hasan Yıldız: Hayır, ben emekliyim.
Ve Siz?
Hanım Yıldız: Ben de emekliyim.
Almanya´ya ne zaman ve niçin geldiniz?
Hasan Yıldız: 1970 de Almanya´ya geldim. Almanya´dan
çok kişi Türkiye´ye izine geliyorlardı omuzlarında teyp
gözlerinde güneş gözlüğü. Kendi kendime bende Almanya´ya gideceğim, bende zengin olacağım dedim. Bizde
kimsenin böyle bir şeyi yoktu, Almanya´da herkesin.
Hanım Yıldız
Suriye sınırına yakın, Antakya, Türkiye´de doğdu ve orda
büyüdü. 1992 yılından beri Almanya´da.
Hasan Yıldız
1946 Doğu Anadoluda doğmuş ve Türkiye´nin batısında
büyümüş, 1970 de Almanya´ya gelmiş.
Beklentileriniz yerine geldi mi?
Hasan Yıldız: Evet, biz para kazanmak ve zengin olmak
istiyorduk.
Niçin Türkiye´ye geri dönmediniz?
Hasan Yıldız: Niçin? çocukları burda okula gönderdim bir
ev satın aldım, ben hem türk hemde alman vatandaşıyım.
Almanya´yı niçin terk edeyim?
Türkiye´ye gittiğinizde kendinizi nasıl hissediyorsunz,
orası vatanınız mı?
Hasan Yıldız: Evet, güzel, sıcak, ve güzel hava var. Fakat
2 ay kaldıktan sonra, Almanya´ya geri dönmek istiyoruz.
Asıl burası memleketimiz.
Memleketle ilişkileriniz var mı?
Hasan Yıldız: Evet, her yıl.
Türkiye´de arkadaşlarınız var mı?
Hasan Yıldız: Evet, akrabalar, anne-baba, kardeşler.
Buraya ilk geldiğinizde Almanya´yı nasıl buldunuz?
Hasan Yıldız: Ben fransızca biliyordum, fakat ben burda
45 yıl öğrendim. Hiç birimiz almanca bilmiyorduk, işyeri
bulmamız 3 ay sürdü. Biz kitap aldık ve almancayı kendi
kendimize öğrendik.
Daha iyi bir gelecek için, teklifleriniz nelerdir?
Hasan Yıldız: Çok gençlerin okula ihtiyaçları var. Ve Dietzenbach´ta bir hastane. Burda bir hastane eksik. Yaşlı insanlar için park lazım. Burda güzel bir meydan eksik.
Endüstri daha iyi olmalı. Sadece depo değil daha fazla firmalar. Ve boş duranlar kiralansın. Firmaların yurt dışına
gitmeleri, Almanya´yı yıkıyor. Willy Brand zamanı güzel
bir zamandı. Süper bir zamandı, Helmut Kohl da iyi idi.
Euro Almanya´yı yıktı, Euro demek pahalılık demek. Önceleri firmalara gidip, zil çalıp iş soruluyordu, ve hemen
işe başlanıyordu. Bugün insanlar iş bulamıyorlar. Hartz 4
Almanya´yı yıkıyor. Ben 35 yıl ful çalıştım.
Çocuklarınızın gelişmesinde beklentileriniz nelerdi?
Hasan Yıldız: Memnunduk. Çocuklar okula gitsinler, yüksek öğrenim yapsınlar, karneleri iyi olsun. Şimdi hepsi
evliler çocukları ve evleri var.
Çocuklarınızın gelecekten beklentileri nedir?
Hasan Yıldız: Herkesin işi olsun, ancak hastalıktan dolayı
kızlarımızdan biri çalışamıyor, erken emekli.
Dietzenbach 10 yıl sonra nasıl olmalı?
Hasan Yıldız: Evet, kesin daha kötü, fakat endüstrü daha
iyi olmalı, daha fazla işyeri ve bir hastane.
Sizin kendi beklentileriniz nedir?
Hasan Yıldız: Ben emekli olarak evdeyim, biraz da
çalışıyorum, tamir ediyorum, herşeyi yapmasını öğrendim:
Elektrikci, duvarcı, marangoz vu bunun gibi.
Alman ve yabancıların birlikte yaşamaları için neler
yapılmalı?
Hasan Yıldız: Benim burda bir evim var ve komşum
alman, onunla dostluğum var. Türkiye´de de komşum bir
alman, orda oturuyor, onunlada ilişkim iyi. O, orda her şey
ucuz, hayat güzel, yemekler iyi ve taze diyor. Kışlarıda
orda kalınabilir.
Gelecekte burda kalmak istiyor musunuz?
Hasan Yıldız: Evet, evet, kesin burda kalmak istiyorum.
Her yıl izine gidiyorum, Türkiye´de bir yazlık evim var, arabayla oraya gidiyorum.
26
„Hayatımızdan allaha şükür memnunuz!“
Emine ve Tahsin Küpelikılıç
Okula nerede gittiniz?
Tahsin Küpelikılıç: Ben Düzbağ kasabasında okula gittim.
İlkokul meyzunuyum. Ondan sonra askere gittim. Askerden geldim, mahalle bekcisi oldum, evlendikten sonra.
1969’da evlendim, dördüncü ayda. Sekizinci ayın birinde
69’da mahalle bekcisi oldum orada, polisler gibi aynen
görev yaptım orada. Kasabaydı bizim belediyelik, ondan
sonra dört sene yaptım, dört seneden sonra 66’da askerden geldikten sonra Almanya’ya yazılmıştım, isteyim çıktı,
buraya işci olarak geldim. İstifağımı verdim, buraya geldim. Wiesbaden’e geldim bir firmaya. Orada iki ay kaldım,
kaldıktan sonra Dietzenbach’a geldim. 73’ün onbirinci
ayında işbaşı yaptım ben Almanya’da.
Tahsin Küpelikılıç
1944’de Türkiye Pazarcık’ta doğdu ve orada dört erkek ve
üç kız kardeşleriyle büyüdü. Almanya’ya 1973’de geldi ve
1974’de eşi Emine hanımı getirdi.
Bu ara çocuklarınız felan buradamıydı?
Tahsin Küpelikılıç: O zaman iki tane çocuklarım vardı,
eşim ve çocuklar Türkiye’delerdi. 73’de geldim ben, bir
sene durdum, durduktan sonra eşimi aldım geldim 74’te.
Kızımın biriyle küçüktü, kendisi 72 doğumlu, oğlum Türkiye’de kaldı. Ondan sonra tekstile girdim Urberach’ta, on
sene çalıştım orada, beraber çalıştık orada eşimle. Ondan
sonra 83’de firma kapandı, işsiz kaldım ben, sonra bir
ağaç firmasına girdim orada çalıştım ben
Dietzenbach’taydı, iki sene de orada çalıştım. Ondan
sonra ora yandı o firma, yandıktan sonra da, Asmusa girdim. 25 sene orada çalıştım, şimdi emekli oldum, iki sene
oldu emekli olalı. Ondan sonra devam ediyorum hayat
devam ediyor. Evdeyim emekliyim.
Emine Küpelikılıç
Pazarcık’ta doğdu ve büyüdü. Kendisininde şu an iki büyük
ablası ve iki küçük erkek kardeşi var.
Tahsin Küpelikılıç: Eşim benim dayımın kızıydı. Aynı mahallenin çocuklarıydık hep beraber. Bende askerden geldikten sonra babam annem baskalarını gösterdiler kiminle
evleneceksin diye, bende dedim „ben dayımın kızını
alırım“. Allah kısmet etti, beraber evlendik. İki üç sene
nişanlı kaldık. On iki yaşındaydı eşim, ben 22
yaşındaydım. Evlenirken 15 ve 25 yaşındaydık.
Gençliğinizi siz nasıl yaşadınız?
Tahsin Küpelikılıç: Öyle çalışmayla geçti yani öyle
çocukluğumuz. Ondan sonra işte askere gittik, askerden
geldikten sonra, hayat mücadelesi verdik, mahalle bekcisi
olduk.
Kaç çocuğunuz var sizin şimdi?
Tahsin Küpelikılıç: Üç tane. İki oğlan bir kız.
Torun falan var mı?
Tahsin Küpelikılıc: Var var üç tane torun var.
Kaç yaşındaydınız askere giderken?
Tahsin Küpelikılıç: Askere giderken 20 yaşındaydım.
Ҫocuklarınızın hepsi evli mi?
Tahsin Küpelikılıç: Hepsi evli.
Peki evlenirken?
Tahsin Küpelikılıç: Evlenirken 25 yaşındaydım.
Hepsi buradalar mı?
Emine Küpelikılıç: Burada oturuyorlar. Hemen şurada.
Tahsin Küpelikılıç: Bizim evimiz var hemen burada. Üç
katlı ev aldım ben, onlar oturuyorlar şimdi, sonra beşinci
ayın 31’de bizde geleceğiz.
Eşiniz kaç yaşındaydı?
Tahsin Küpelikılıç: Eşim 15 yaşındaydı.
On yaş var aranızda? O yüzden eşiniz çalışıyor daha,
siz emeklisiniz?
Tahsin Küpelikılıç: Ha, evet.
Emeklilik hayatınız nasıl geciyor, boş zamanınızda ne
yapıyorsunuz?
Tahsin Küpelikılıç: İyi iyi. Ṣeker hastasıyım. Yine bahcem
var, şurada tirenin altında bahcem var. Yaşıyoruz orada.
İyi arkadaşlarınız oldu mu Türkiye’de, daha mesela hala
görüştüğünüz?
Tahsin Küpelikılıç: He oldu oldu. Hala onlarla irtibatımız
var.
Ekip biçiyorsunuz?
Tahsin Küpelikılıç: He biraz.
Emine Küpelikılıç.: Konu komşu geliyor, çay içiyoruz, ben
işten geldikten sonra gececi, sabahci öğlenci oluyorum
işte, geliyoruz işte oturuyoruz. Mangal yapıyoruz.
Ҫalıştığım için işte zamanımızı orada geçiriyoruz. Konu
komşu geliyor sohbetle çayla zamanımızı geçiriyoruz
orada.
Siz belli bir meslek eğitimi gördünüz mü?
Tahsin Küpelikılıç: Yok meslek görmedim öyle. Direk imtihana girdim, mahalle bekcisi oldum yani. O zamanlar
öyleydi yani.
Biraz yetişkinlik döneminizi anlatir misiniz? Eşinizi
mesela nasıl tanıdınız, nasıl evlilik oldu, düğününüzü
hatırlıyor musunuz?
27
Emine Küpelikılıç: Hangi ümitlerle Almanya’ya geldik?
Vallah beş on kuruş para edinip gidecektik. Üç beş sene
duracaktık, çekip gidecektik. O zaman iyidi, Türkiye’deki
durumumuz da iyidi. Kayınbabam dedi ki eşime, Almanya’ya git, buda onun sözünü dinledi gitti işte.
Emine hanım, siz okula gittiniz mi?
Emine Küpelikılıç: Hayır, beni okula yazdırdılar. O zaman
kızlar gitmiyor diye göndermediler. Ben bir kaç ay gittim,
ondan sonra göndermediler. Annem babam göndermedi.
Babam bana bazı şeyleri evde öğretti. Mesela harfleri
öğretti, yazıları öğretti. Numaraları öğretti. Babam çok
güzel bilirdi her şeyi. İşte zamanımız böyle geçti.
Peki sizin ümitleriniz gerçekleşti mi bir şekilde?
Emine Küpelikılıç: Evet gerçekleşti. Ama biz burada
kaldık, buradanda memnunuz.
Ailenizle aranız nasıl?
Emine Küpelikılıç: Ailemle aram çok güzel. Üç tane
ablam var benim. İki tane oğlan kardeşim var. Onlarla iyi
geçiniyoruz. Büyük ablam sizlere ömür. Kendisi vefaat etti
iki sene önce. İşte ablamların ikisi burada, oğlan
kardeşimin biri burada biri Türkiye’de. Babam vefaat etti,
annem yaşıyor daha 86 yaşında. Bilinci yerinde. İşte
zaman öyle harcandı.
Peki dönmeme sebebini nerede görüyorsunuz? Sizce
neden dönmediniz?
Emine Küpelikılıç: Önce çok az türkler var idi burada, hep
gurbetlik çektik, sonra işte çoluk çocuk büyüdüler, o
zaman yani almancamız da yoktu, bir yeri de
tanımıyorduk, konu komşu arttı, köylümüz arttı, çocuklar
okula gitti, dilleri de öğrenince, buradan memnun kaldık.
Bunlar da insana güzel davrandı. Ṣimdi bunların hakkını
yemiyelim. Ҫok güzel davrandilar, iş yerlerinde olsun evlerde olsun, dışarlarda olsun, alışverişte olsun, her yerde
çok güzel davrandılar. Ben hiç bir kötü muamele görmedim. Ṣimdi Türkiye’ye gitsemde dahi burayı
bırakmayacağım. Ҫocuklarda burada. Onlar genç dönemiyor, biz de dönsek, kimse kalmadı orada.
Peki bir de sizin ağzınıdan dinleyelim, eşiniz nasıl sizi
istemeye geldi?
Emine Küpelikılıç: Eşim beni çok istedi. Ben o zaman küçüktüm yani. Tam bilemiyordum. İsteyince verdiler.
Annem küçük dedi, bunlar bekleriz dediler. Bizde bekledik
sonra, üç sene, 15 yaşında gelin olduk, 16 yaşında
bebeğim oldu. Büyük oğlum Almanya’ya gelirken Türkiye’de kaldı üç yaşında idi. 70 doğumlu büyük oğlan.
Kızım bir buçuk yaşında kucakta geldi.
Türkiyede vaktinizi nasıl geçirirsiniz?
Emine Küpelikılıç: Komşular, akrabalar gelir, biz onları
ağırlarız onlar bizi ağırlar, güzel geçer zaman, düğün olur,
sohbetler.
Ҫocuklarınızın hepsi mi Türkiye’de doğdu?
Tahsin Küpelikılıç: İkisi Türkiye’de doğdu. Biri burada
doğdu, 75 doğumlu olan burada doğdu.
Türkiye’ye giderken, Düzbağ kasabasına mı gidersiniz
yoksa diğer yerleri’de görür müsünüz?
Emine Küpelikılıç: Yok gezeriz zamanımız olunca. Önceleri altı hafta veriyorlardı, sonra dört haftaya düştü izinler. Bu sefer de üç haftaya düştü izinler. Ben daha
çalıştığım için uzun Türkiye’ye gidemiyorum.
Ҫocuklarınızı getirmek sorunlu muydu?
Emine Küpelikılıç: Yok çok güzel geldik, vize yoktu.
Büyük oğlunuzu ne zaman getirdiniz?
Tahsin Küpelikılıç: Yedi yaşındaydı. Üç sene
gidememiştik o zaman izine.
Emine Küpelikılıç: Ṣimdiki gibi insanlar istediği zaman
atlayıp gidemiyordu ki. Gurbet zor. Zor günler yaşadık.
Peki Tahsin bey siz uzun kalıyormusunuz?
Tahsin Küpelikılıç: Bende uzun kalamıyorum. Tadı yok
yalnız izinin.
Siz belli bir meslek öğrendiniz mi Emine hanım?
Emine Küpelikılıç: Önce bir dikiş kursuna gittim Türkiye’de, dikiş öğrendim. Buradada hiç üstüne durmadım,
unutmuş oldum. Evde işte kendi işimi kendim yapıyorum.
Burada dostluk kurduğunuz aileler oldu mu?
Tahsin Küpelikılıç: Oldu oldu iş arkadaşları, onlardan da
memnunuz.
Emine Küpelikılıç: Evet memnunuz, onlar da bizden
memnun, Renteye ayrılanlar olunca üzülüyoruz. Degişik
ülkelerden gelen insanlarla dostluk kurduk. Benim bölümde sadece ben varım türk olarak, yoksa almanlar var,
ruslar var, yugoslavlar var, viyetnamlılar var, polonyalılar
var.
Ṣimdi ki yaptığınız iş tam olarak ne?
Emine Küpelikılıç: Ṣimdiki yaptığım iş de çamaşır
(Wäscherei)’ da kontrol deyim. 22 sene oldu. Dört sene
var emekliliğe. Önce Urberach’ta çalıştık işte üç dört sene
beraber. Geldim geleli çalıştım, anca altı ay durdum.
Bazen temizlik işlerine gittim, bazen firmalarda. Önce firmalar çok serbestti, çağrıyorlardı, gelin çalışın diye. O
zaman da çocuklarım ufaktı. Hayatımızdan allaha şükür
memnunuz. Ҫoluğum çocuğumdan çok memnunum,
onlar vefaalı çıktı, iyiler. Kendileri çalışıyor, kendileri
kazanıyor. Biri belediyede çalışıyor benim oğlanın, büyük
oğlan. Gelinler çalışıyor. Onlardan da çok memnunum,
ailem çok iyi, çevrem çok iyi. Herkesten memnunum ben,
komşu olarak da. Akraba olarak da.
Tahsin Küpelikılıç: Bizim sülale geniş burada.
İlk buraya geldiğinizde siz Almanya’yı nasıl buldunuz,
yani hem insanlarını, hem doğasını, genel bir kapsan
olarak şöyle bir alalım?
Emine Küpelikılıç: İlk geldiğimde Almanya’nın havası mesela bana hiç iyi gelmedi. Ҫok sıkıldık, bir yere gitsek, bilmiyoruz, tanımıyoruz, bir kaç sene durup, beş on kuruş
para kazanıp gidecektik. Pek önem vermiyorduk
dolayısıyla evlerimize. Hemen gidecektik, sonrada baktık,
gidilecek gibi değil, herkes yine evine çocuğuna, ev almak
için çırpındık, iki tane ev aldık, çocuklarla beraber, gitmeye gitmeyeceğiz dedik, buradayız, ev alalım.
Siz hangi ümitlerle Almanya’ya geldiniz?
28
riniz var?
Emine Küpelikılıç: Gençlerden tabiki okumalarını bekliyoruz, ileri görüşlü olmalarını bekliyoruz. Okumayanlar
en azından meslek yapsınlar, yani boş gezmeyi sevmem.
Tahsin bey siz ne istersiniz gençlerden?
Tahsin Küpelikılıç: Ben de aynısını istiyorum ben de aynı.
Okusunlar, meslek sahibi olsunlar.
Yaşlanmış toplum olarak yavaş yavaş geleceğinizi
nasıl görüyorsunuz? Ne bekliyorsunuz gelecek olarak?
Emine Küpelikılıç: Vallah geleceği şimdiki topluma bakarsak, üzücü bir şey, yani gençler yaşlıları hiç istemiyorlar. Yani onlara ben üzülüyorum, ben isterim, onlara
bakılsın. Bende isterim kendi çocuklarım bana baksın,
gerçi onuda şartlar gösterir. Onlar çalışıyor mu? Yok
evdeler mi? Yoksa bizim için perişan mı olacaklar?
Düşünüyoruz onlarıda.
Bu kararı tam olarak ne zaman verdiniz?
Emine Küpelikılıç: Bundan on onbeş sene önce, dedik
yani biz yaşlanırsak çocukların yanına gelmeyelim,
kalmıyalım, o zaman da tabi Rente oluruz elimizde para
olmaz, çalıştığın gibi olmuyor tabi. Biz dedik bir iki oda
alalım, altı ay Türkiye’de yaşayalım, altı ayda burada
yaşayalım. Buradan aldık, biz çocuklara rahatsızlık vermeyelim diye. Sonra bir de üç katlı ev satılırken, işte o da
rast geldi, kısmetmiş, biz dedik yani üç katlı alalım, birertanesi işte çocuklara, birisi de bize, çocuklara işte verdik.
Herkes beğendi yeri alsın, onlarda beğendikleri yeri aldılar.
Güzel bir gelecek için belli bir öneriniz varmı, Dietzenbach’ta?
Emine Küpelikılıç: Önceden yoktu, ama şimdi mesela dil
kursları var, başka kurslar var, onların devam etmesini isteriz. Biz gidemessek, gençlerimiz gider. Temizlik, tabiki
belediyeler temizlensin. Oturduğumuz çevreyi temiz isteriz.
On sene sonra Dietzenbach’ı nasıl görüyorsunuz?
Emine Küpelikılıç: İlk başlara bakarak Dietzenbach baya
ilerledi, Bayern Aschaffenburg tarafına bakarak. Daireler
kaloriferli, sobalar kalktı, kötü binalar yıkıldı. Ve git gide
ilerler.
Almanya’nın sosyal sistemini siz nasıl buluyorsunuz?
Emine Küpelikılıç: Ҫok güzel. Onlar da deyişti. Eskiden
onların mesela çamaşırmakineleri yoktu, televizyonlar
siyah beyaz idi. Ҫok insan da yoktu. Bunların da yani
perişan halleri var idi. O zaman onlar öyleydi, biz de onlara uyum sağladık. Öyle. Sosyal hakları güzel, yani düzenli, disiplinli. İnsanları aldatmacı değil, herkesi sırasıyla
alıyor, seni tanıyor diye önce almıyor.
Siz bu şehri istediğiniz şekile getire bilmek için ne gibi
katkıda bulunursunuz?
Emine Küpelikılıç: Vallah üstümüze ne düşerse ben desteklerim.
Ṣans sizin için nedir?
Emine Küpelikılıç: Ṣans benim için güzel bir şey. Allah
kimseyede kötü şans vermesin. Ṣans mesela buradan ev
aldık, ucuza bulduk aldık, o benim için bir şans idi.
Boş zamanınızda eşinizle bir şey yapıyor musunuz?
Tahsin Küpelikılıç: İşte bahceye gideriz, gezeriz,
komşulara gideriz, çocuklara gideriz, kızımıza gideriz
Dortmund’ta, kahvaltıya çağrır eşim dostları. Dışarıda
yürüyüş yaparız.
Tahsin bey, siz çocukluğunuzda ne gibi oyunlar
oynardınız arkadaşlarınızla?
Tahsin Küpelikılıç: Meydanlıkta oynardık, güvercin takla
attıtırırdık, top oynardık, dombolakeş, saklambaç, yakalama oyunları, kızgın taş oynardık, taşı yakardık ve atardık
karanlıkta.
Emine Küpelikılıç: Ben çocukluk yıllarımı çok güzel geçirdim. Üç tane ablam var idi, ben hep serbest idim. İşte
beş taş oynardık, ip atlardık, evcilik çok oynardım, işte
komşularla.Öyle yumbaç (saklambaç) oynardık çocuklarla.
Kör ebe oynardık. Tipi oynardık. Ablamlar işi yapardı,
bende oynardım.
Aktivitelere katılıyormusunz?
Tahsin Küpelikılıç: Camiye gidiyorum, derneğimiz var,
oraya gidiyorum.
Siz burada çocuklarınızdan neler beklediniz?
Emine Küpelikılıç: İsterdik çocuklarımız okusun, büyük
oğlumun o zaman gözleri bozuktu, isterdik okusun, işte
gözleri bozuk olduğundan okuyamadı. Oğlum işte saz çalmak istedi, ama bende onu istemedim, şimdi üzüldüm o
zaman neden göndermedim diye. Gözlerinden şimdi ameliyat oldu, şimdi iyi, belediyede çalışıyor. Diğer
çocuklarımında meslekleri yoktur. İstedim meslekli olsun,
ama onlar da meslek yapmadılar. Onların da geçimleri
güzel, hepiside iyi, evleri barkları var. Kızımın da evi var.
O burada yaşamıyor, Dortmund’ta.
Oldu o zaman teşekkür ederim röportaj için, eğer
söyleyecekleriniz yok ise, bitti.
Tahsin Küpelikılıç: Yok, asıl biz teşekkür ederiz.
Sizin genel olarak gençlerden gelecekte ne beklentile29
„Ben gelece ğimi burda geçirmek istiyorum“
İkram
İkram
1997 Offenbach doğumlu. Dört kardeşi var ikisi kendisinden büyük ikisi küçük.
Büyük anne-babası çok önceleri Fas´tan Almanya´ya
gelmişler ve daha sonra çocuklarını, yani İkram´ın annebabasını buraya getirmişler.
İkram, çocuk kreşinden okula geçiş senin için nasıl
oldu?
Çocuk kreşinden okula geçiş biraz değişikti, çünkü yeni
arkadaşlar edinmem gerekti. Kreşteki arkadaşlar başka
okullara gittiler.
Okulda hangi tecrübeleri edindin? Kendini mağdur
durumda hissettin mi?
Evet, kendimi biraz mağdur olmuş hissettim, çünkü bizdeki alman öğretmenler, alman öğrencileri kayırmaktalar.
Ve Fas ?
Ben Fas´ta olduğum zaman, Almanya´nın benim vatanım
olduğunu düşünüyor ve geri dönmek istiyorum.
Mağdur olduğunu nereden tesbit ettin? Konuyla ilgili
biraz daha fazla şey söyleyebilir misin?
Örneğin, ben onlardan daha iyi olmama rağmen ve sınıfta
daha fazla parmağımı kaldırmama rağmen alman ögrencileri daha iyi not aldılar.
Türkiye ve Fas´için neler hissediyorsun?
Güzel duygular
Almanya´yı ve burdaki insanları nasıl buluyorsun?
Doğrusu iyi. Fakat okulda bazı alman çocukları saygısız.
Okulda kendine hangi hedefleri koydun veya şimdiye
kadar hangilerine ulaştın?
Ben lisedeyim, burayı bitirip ilerde yüksek öğrenim yapmak istiyorum.
Almanya´daki politikayı nasıl buluyorsun?
Şöyle böyle.
Eh, şöyle böyle
Ne demek „eh şöyle böyle“
Ne söyleyeceğimi tam anlamıyla bilmiyorum.
Alman arkadaşların var mı, eğer yoksa neden yok?
Yani, benim alman arkadaşlarımda var, pek çok.
Almanya´daki okul sistemini nasıl buluyorsun?
İyi, ancak örneğin G8 biraz zor.
Arkadaşların kimler?
Alman arkadaşlarım var, ayrıca Fas´tan, Türkiye´den ve
diğer ülkelerden arkadaşlarım var.
Burda daha neleri eksik buluyorsun?
Hiç bir eksik yok, burda her şeyi güzel buluyorum, örneğin
eğlenilen bir yer olan Hessentagspark gibi,
Ne kadar boş zamanın var, boş zamanlarında ne
yapıyorsun?
Yani, daha ziyade arkadaşlarla gezmeye çıkıyorum veya
alışverişe gidiyorum.
Gelecekte, kendinden beklentilerin nelerdir?
Yani iyi bir iş ve belki çocuk sahibi olmak.
Evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyor musun?
Evet
Anne-babanda aynı şeyleri mi düşünüyorlar, yoksa
onlar farklı mı düşünüyor?
Evet, onlarda aynı görüşteler
Almanya´da kalıp, geleceğini burda geçirmek istiyor
musun?
Evet, ben geleceğimi burda geçirmek istiyorum, fakat
diğer ülkeleride tanımak isterim.
Yaşlandıkları zaman anne-baban için ne beklentilerin
var?
Yaşlandıklarında onlarla birlikte yaşamak istiyorum. Ben
onlara yardım etmek istiyorum, belki bana taşınırlar.
Anne-baban ne zaman ve niçin Almanya´ya geldiler?
Benim büyük anne-babam Almanya´da idiler,
işte onlarda buraya geldiler.
Tamam, iyi. Durum çok komplike olsa bile sen onların
ölünceye kadar burda kalmalarını mı istiyorsun?
Evet öyle.
Evet, fakat niçin?
Dedem burda çalışıyordu, annem ve diğer kardeşleride
daha sonra geldiler.
Ve çalışmak zorunda olsan, senin için çok zor olsa,
onları bir bakım evine gönderir miydin?
Hayır, hiç bir zaman
Beklentileri yerine geldi mi?
Evet, yerine geldi.
Sen onlarla ilgilenmek istiyorsun?
Evet
Niçin geri dönmediler?
Burdaki hayata alıştılar, burayı güzel buluyorlar.
Daha iyi bir gelecek için, hangi düşüncelerin var?
Finans krizinin aşılmasını diliyorum, sadece Almanya´da
değil, diğer yerlerde de fazla iş yeri olsun istiyorum.
Ailenin eski ülkelerinde kalanlarla ilişkileri var mı?
Orda çok sayıda akrabalarımız var, onları ziyaret etmek
için bu nedenle sık sık Fas´a gidiyoruz.
Dietzenbach 10 yıl sonra nasıl olmalı?
İnsanlar biribirlerine daha fazla saygılı olmalılar
Almanya´yı kendi vatanın olarak hissediyor musun?
Evet, Almanya´yı kendi vatanım olarak hissediyorum.
30
Bir kimse için veya bir şey için angaje misin?
Hayır, şimdiye kadar değil
Dietzenbach´ın senin istediğin gibi olması için, senin
katkın ne olabilir?
Bilmiyorum, çünkü bana bağlı bir şey değil, örneğin bizim
yüksek binada sadece yabancılar oturuyorlar. Bizimle
almanlar arasında bir sınır var. Ben herkesin birlikte
yaşamasını istiyorum.
Diğer gençler angaje olmaları için nasıl motive
edilebilir?
Belki fazla olanak sunulabilir, örneğin futbol veya hentbol
gibi
Şayet bir kimse, sana Almanya´ya gelmek istediğini
yahutta Almanya´nın nasıl olduğunu sorsa, ne söylerdin?
Ona, Almanya´nın güzel olduğunu, fakat Dietzenbach´ın
güzel olmadığını, çünkü buranın temiz olmadığını söylerdim
Üç dileğin olsaydı, kendin için ne dilerdin?
Birinci dileğim iyi bir işim olsun, ikinci dileğim herkes
sağlıklı olsun ve herkes için iyi bir gelecek olsun.
Birisine Almanya´ya gelmesini tavsiye eder miydin?
Örneğin Fas´tan birine. Gel buraya, burda iyi bir
geleceğin olur, diye tavsiye edermiydin?
Belki, finans krizinde bir iş bulmak çok zor.
31
„Hepimiz dürüst ve do ğru olalım ve insanlara yardım edelim“
Hasan Tatlıgün
Hasan bey, gençliğinizi nasıl geçirdiniz?
Babamın durumu iyi olduğu için benim gençliğimde çok
iyi geçti. Bizim öğretmen babamın akrabası idi, ben aynı
buradaki anaokulu gibi ilk okula başlamadan önce üç yıl
eğitim gördüm ve okula başladığımda okuma yazmam
vardı bile. 12 yaşımda okuldan çıktım bizim dükkanda
çalıştım babamda bana haçlık veriyordu. Davar varsa davara gidiyordum.
Almanya’ya ne zaman geldiniz?
1971’ de askerlikten döndüm üç ay köyde kaldıktan sonra
Almanya’ya gelir gelmez 9 ay boyunca Frankfurt’ta bir
sabun firmasında çalıştım. Oradan çıktıktan sonra Dillenburg’da bir fırın/ocak firmasında toplam sekiz sene
çalıştım. 1973 yılında Türkiye’ye geri dönüp evlendim ve
1974 yılında eşimi ve 20 günlük çocuğumu Almanya’ya
getirdim. Toplam beş çocuğum var dördü oğlan biri kız
çocuğu. Sonradan tekrar Dillenburg’tan taşınıp buraya
yerleştim. Ҫocuğumun birisi üniversiteyi bitirdi ve şu an
bankada çalışıyor, ikiside çalışıyor.
Hasan Tatlıgün
1949 senesinde Kahramanmaraş’ın Düzbağ kasabasında
dünyaya geldi. Kendisi altı kardeşten en büyüğüdür.
1971’de Almanya’ya gelmiştir.
Torunlarınız varmı?
Hayır torunlarım yok.
Ne için Türkiye’ye dönmediniz?
Ҫocuklardan dolayı dönmedim. Ben tabiki gitmek isterim
Türkiye’ye fakat çocuklar problem. Kızımın yakında
düğünü olacak onun dışında daha bizimle yaşıyan iki
erkek çocuğumuz var. Yani yaşları büyük, biri 35 yaşında
ama bekar olunca böyle bırakıp gidemiyorsun, neler duyduk bırakıp gidenlerden, sonra çocuklar perişan oluyorlar.
Bu yüzden bırakıp gidemiyoruz.
Peki boş zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gezer, her tarafa giderim. Hergün camiye giderim. Evde
oturmayı pek sevmem.
Almanya’daki geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?
Bence Almanya’nın geleceği pek güzel değil ama bizim ilk
geldiğimiz zaman yani daha mark zamanı iken durumlar
çok iyidi nasıl euroya geçti hayat pahalılaştı. Ben örneğin
emekliyim 630 euro alıyorum ve bu parayla izine dahi gidemiyorum arada bir oğlum yardım ediyor. İmkanım olsa
Türkiye’de 8 ay ve Almanya’da 4 ay yaşamak isterdim.
Sağlığım yerinde olduğu müddetce orada her işi yapabilirim, ama burada zor. Birde ben iki defa haca gittim belki
Türkiye şartlarında sadece bir defa gidebilirdim.
Almanya’ya ilk geldiğinizde düşünceleriniz nelerdi?
Ben Almanya’dan ve çalıştığım firmalardan çok memnunum buralara alıştık.
Almanya’ya geldiginizde burada tanıdıklarınız veya
akrabalarınız varmıydı?
Tabiki akrabalarım çok, biz burada yaklaşık 500 kişi aynı
kasabanın insanlarıyız. Daha doğrusu tam 250 hane
Düzbağ kökenli. Hepimiz çocukluğumuzdan beri birbirimizi tanıyoruz. Yani burada gurbet hasreti çekmiyoruz,
hatta oraya gidince çekiyoruz çünkü orada yaşlı fazla yok,
gençlerde bizi fazla tanımıyorlar dolayısıyla kendimizi
orada yabancı hissediyoruz.
Almanya’ya geldiğinizde kaç yaşındaydınız?
21 veya 22.
Sizce Dietzenbach’ta neler değişmeli?
Evvelden „Deutsche Mark“ zamanında 1.300 mark para
alıyordum çok iyi geçiniyordum ama şimdi 630 euro.
Mark zamanındaki aldığım para yaşadığımız şartlara göre
çok iyidi. Eskiden 50 marka bir elbise alabiliyordum ama
şimdi 200 euro olmuş yani dört mislisi. Hayat genel olarak çok pahalılandı. Yoksa herhangi bir resmi daireyle hiç
bir problemim olmadı, genel olarak memnunum Almanya’dan.
Ama örneğin Diezenbach’ı Dillenburg’la kıyaslayacak olursam, Dietzenbach’ın resmi daireleri daha iyi ve insanları
çok güzel karşılıyorlar. Ama bizde karşılık olarak onlara
dürüst olup doğruları söylememiz gerekiyor.
Almanya’ya ilk nasıl geldiniz?
İlk geldiğimde turist olarak uçakla geldim.
Peki eşinizde almanyadan memnun mu?
Oda memnun ve gitmek istemiyor. Ama benim için sağlık
yönünden Türkiye dahada iyi, bende şeker hastalığı var,
orada bol bol gezdiğim için şeker problemimde kalmıyor.
Yoksa memnunum ama.
Almanya’nın bir iyi tarafıda bu kağıt işleri, herşeyi
zamanında yaparsanız hiç bir zorlukla
karşılaşmıyorsunuz, ama Türkiye’de öyle değil herşey
rüşvetle çalışıyor, bu tür haksızlığada ben gelemiyorum.
Oturum
32
aldığınız
zaman
almanca
konuşmasını
biliyor muydunuz?
Kendi işimi hallede biliyordum, şimdi tabi on yıl oldu
çalışmayalı o zamanlar işe gidiyorsun arkadaşlarla
konuşuyorsun onun için eskiden dahada iyidi. Ama doktor
olsun kağıt işlerini olsun hep kendim hallederim.
Peki çok teşekkür ederim benim sorularım bu kadar
sizin eklemek istediğiniz herhangi bir şey varmı?
Ne ekliyebilirim ki, hepimiz dürüst ve doğru olalım ve insanlara yardım edelim.
Ayriyetten Hıdır beye çok teşekkür etmek istiyorum bizlere her konuda çok yardımcı oluyor, bir kağıt işimiz
olursa falan hep yardım eder. Birşey olunca kendi
çocuğuma demiyorum Hıdır beye geliyorum.
33
„Benim burada problemlerim yok“
Rabia
Benim gibi yani. Annen ve baban ne zaman ve ne için
Almanya’ya geldiler?
Annem ve babam onbeş yıl önce geldiler. Babamın amcası
getirdi çalışmak için, annem de babamla evlendiği için
geldi.
Rabia, çocukluk dönemin nasıl geçti? Ҫocukluğun nerede geçti?
Ҫocukluğum iyi geçti, annem ve babam çok sevgi verdiler.
Dietzenbach’ta büyüdüm.
Anaokulun ve çocukluğun nasıl geçti, ne gibi tecrübelerin oldu?
İlk anaokuluna gittiğim de çok ağlamıştım, babam beni
götürdü oraya, ben de babamı bırakmak istemedim, o
zaman çok ağladım, ama birinci gün. İkinci gün alıştım.
Beklentileri gerçekleşti mi?
Evet.
Ne için geri dönmediler?
Bir yıl sonra ben doğdum, ondan dönmek istemediler.
Alman çocuklarla ilişkin nasıldı?
İyidi. Ṣimdi çok almanca bilmediğim için biraz zorlandım,
ama sonra çok alman arkadaşlarım oldu.
Geldikleri ülkeyle nasıl bir bağlantıları var?
imdi iyi bağlantıları var.
Almanya’yı vatan olarak kabul ediyor musun?
Evet kabul ediyorum, Almanya’da büyüdüm.
Annen ve baban senin çocukluğunu nasıl yaşadılar?
Babam benim çocukluğumu kolay yaşamış, öyle diyor. O
kadar şımarık değilmişim, sakinmişim. Ama kardeşlerim
biraz değişik.
Türkiye için neler hissediyorsun?
Almanya’yı da seviyorum Türkiye’yi de seviyorum. Ama
Türkiye’ye çok gitmediğimiz için burayı çok seviyorum.
Anaokulundan okula geçiş dönemin nasıldı? Okul
başlangıcın nasıl oldu?
Okul başlangıcı iyidi. Teyzemin kızıyla birinci sınıftaydık,
iyidi çok arkadaşlarım vardı, birinci sınıftan önce, dördüncü sınıfa kadar iyi geçti.
Almanları ve burada yaşayan insanları nasıl buluyorsun?
Bazı almanları iyi bulmuyorum. Yanlış şeyler yapıyorlar.
Alman politikasını nasıl buluyorsun?
Politikadan bir şey anlamadığım için, ama iyi buluyorum.
Ҫok güzel. Okula başladığında nasıl bir tecrüben oldu?
Kendini ihmal edilmis hissettinmi?
Hayır kendimi ihmal edilmiş hissetmedim. Öğretmenim
beni baştan çok sevdi, arkadaşlarımda çok sevdi. Problem
yoktu.
Almanya’nın eğitimsistemini nasıl buluyorsun?
İyi buluyorum, öğretmenler her çocuk için zaman ayırıyor.
Problem olursa onlarla konuşa biliyoruz.
Hangi hizmetlerin yokluğunu hissediyorsun? Mesela
okulda ne eksik görüyorsun kendine göre?
Kendime göre okulda gençler için daha böyle kurslar vermelerini istiyorum.
Öğretmenlerinle arada yanlış anlaşmalar oldu mu?
Oldu ise kanaatine göre sebebi ne?
Öğretmenlerimle o kadar döğüş veya problem yoktu. Biz
iyi geçindik, ama bir kere bir kızla döğüşmüştüm o zaman
babamı cağırdı öğretmen, bundan başka bir şey olmadı.
Gelecekte ne gibi beklentilerin var?
Gelecekte ben önce ortaokul umu yapacağım. Ondan
sonra ya spor Meslek eğitimi yapacağım yada ne gelirse,
nasıl olursa.
Okula başlarken amacın ne idi? Amacına ulaştın mı?
Okula başlarken amacım dördüncü sınıfı iyi bitirmek istedim, ve oldu. Derslerime çalıştım. İstediğim oldu.
Beklentilerin annenin ve babanın beklentileriyle
örtüşüyor mu?
Bazen annem ve babamla notlar yüzünden çekişme
oluyor ama yanlış olduğunu kendim de biliyorum ondan
sonra anlaşıyoruz.
Alman arkadaşların var mı? Arkadaşların kimler?
Alman arkadaşlarım var, okuldan tanıştım, bir de okulda
böyle kurslar sporkursları falan var idi oradan tanıştık.
Ne kadar boş zamanın oluyor? Boş zamanında ne
yapıyorsun?
Boş zamanlarımda arkadaşlarla dışarıya çıkıyorum. Müzik
dinliyorum, futbol oynuyorum.
Annen ve baban yaşlandığında onların geleceği için ne
bekliyorsun?
Annem ve babam yaşlanırsa ben ve kardeşlerim onlara
bir ev alacağız. Biz öyle düşündük, ama herkes onlara çok
gidecek, yardım edeceğiz. Yalnız bırakmayacağız.
Boş zamanını kimlerle geçiriyorsun?
Ya ailemle ya da arkadaşlarımla.
Evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyormusun?
Düşünmüyorum, şimdilik düşünmüyorum.
Daha güzel bir gelecek için her hangi bir önerin var mı?
Biraz Dietzenbach düzelmesi için bizim oturduğumuz yer
yani Starkenburgring düzelmesi iyi olur.
Almanya’da kalmak istiyormusun? Geleceğini burada
mı geçireceksin?
Evet Almanya’da kalmak istiyorum.
Dietzenbach on sene sonra nasıl olmalı?
Dediğim gibi bizim oturduğumuz yer daha temiz olması
34
lazım ve çocuklarım olursa burada iyi bir şekilde büyümeleri.
Rabia
1995 yılında Frankfurt a. M.’da doğdu ve Dietzenbach’ta
büyüdü. Kendisinin iki tane küçük kardeşi daha var. Ailesi
1994 senesinde Türkiye’den Almanya’ya gelmiş.
Dietzenbach’ın istediğin gibi bir şehir olması için sen
ne gibi katkı suna bilirsin?
Belki biz okulda yaptığımız gibi, her yıl Dietzenbach’ı
temizliyoruz. Belki o daha fazla olabilir
Gençleri nasıl motive edebiliriz?
İki tane büyük okul var, Dietzenbach’ta belki afiş yazıp ve
asılabilir, belki öyle daha çok kişi gelir.
Almanya’ya gelmek isteyen biri Almanya hakkında
senden bilgi isterse, sen neler söylersin?
Ben o kişiye derim Almanya iyi ama Dietzenbach’a gelmesini önermem.
Eğer üç dilek dileme hakkın olsa idi, neler dilerdin?
Birincisi okulun daha büyük olmasını, ikinciside daha çok
türk çocukların almanca konuşmalarını.
Gönüllü çalışmaya angaje misin, eğer yanıt evet se kim
angaje etti?
Evet, dediğim gibi yıl da bir temizliyoruz Dietzenbach’ı,
okul tarafından.
35
„Zevk alarak ya şıyorum ama tabiiki memleket yönünden bir kırıklık var“
Fadime Sarıçiçek
Fadime hanım, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Vallah çocukluk dönemim hiç iyi geçmedi. Babam iki
evliydi, bir eşinden 5 çocuğu diğer eşinden 4 çocuğu
vardı, kardeşler arasında anlaşmamazlıklar vardı. Zaten
onbeş yaşımda da evlendim.
Evet. Ҫalışıp bir ev ve bir araba sahibi olup geri dönmeyi
düşünüyorduk. Ama malesef eşim beni başka bir bayanla
aldatınca aramız açıldı ve bu hayallerimizi
gerçekleştiremedik.
İlk eşinizden iki çocuğunuz var peki toplam olarak kaç
çocuğunuz var?
İkide ikinci eşimden toplam dört tane. Fakat bildiğiniz gibi
ikinci eşimde iyi biri değildi ve onunlada ayrılmak zorunda
kaldık.
Evliliğe gelmeden önce okula gitme şansınız oldu mu?
İşden dolayı okula gidemedim, çocukluğumun kötü
geçmesinin en büyük nedenide zaten budur.
Ne iş yapıyordunuz çocukluk döneminde?
Babam tarlada çalışıyordu bizde ona yemek veya su getirip götürürdük, sabahları hayvanları çıkarırdık veya bahceyi çapalardık.
Bayan Sarıçiçek. Her iki evliliğinizde iyi yürümemiş bari
iş hayatınızda başarılı olabildiniz mi?
Ҫok. Her işyerinde çok başarılıydım ve çok sevildim, hiç
gitmemi istemediler aynı zamanda oturduğum yerlerde
de gerek ev sahibinden gerek komşular tarafından çok sevilirim.
15 yaşında evlendiğinizi söylediniz, peki isteyerek mi
evlendiniz yoksa zorla mı evlendirildiniz?
Ben evlendiğim kişiyi ilk olarak evlendiğim gün gördüm.
Ne zamandan beri emeklisiniz?
Yaklaşik 20 yıldır.
Yaş farkı nasıldı?
Kendisi 19 yaşındaydı. 4 yaş fark vardı.
Ṣu an 73 yaşındasınız, demek ki 53’le emekli oldunuz.
Peki buna rağmen Türkiye’ye neden gidemediniz?
Kendimi Türkiye’ye hazırlıyamadım. Maddi ve manevi.
Babanız mı belirledi kiminle evleneceğinizi?
Eşim başka köylüydü ablası bizim köye evlenmiş gelmişti,
kendisi annemle iyi anlaşmış beni beyenip eşime
anlatmış. Eşimde o zamanlar İstanbul’da dayısının
yanında çalışıyormuş. İşte 15’le nişanlandık bir yıl nişanlı
kaldıktan sonra ben İstanbul’a gittim orada evlendik. Ama
evliliğim iyi geçmedi.
Ҫok çalışmışlığınıza rağmen kendinizi ekonomik
olarak hazırlıyamadınız demek ki?
Hayır hazırlıyamadım. Ҫok çalıştım ama çok bakmak zorunda kaldığım insanlarda vardı. Örneğin ben tek başıma
çalıştığım zaman bile evde 15 kişi turist vardı ve bu her
sene böyleydi. Ben hiç karşılık almadım onlardan.
Aslında bir köylü kızısınız, köy işleriyle uğraşıyorsunuz.
Sonradan İstanbula geldiğinizde durumunuzun ve
yaşamınız dahada iyi olması gerekiyordu. Neden iyi
olmadı?
Ben köylü kızıydım fakat iyi eğitilmiştim ondan dolayı
bunu İstanbul’daki çevreme hiç fark ettirmedim.
Ṣimdi sağlık durumunuz iyi yanlız yaşıyorsunuz fakat
birgün kötüleşirse yanlız yaşayamıyacak olursanız nerede ve nasıl yaşamak istersiniz?
Bu güzel bir soru. Ṣu durumda benim yakınlarım ve
doktorlarım benim huzur evine gitmemi istiyorlar, ben istemiyorum aslında ama tabiki imkanım olmasa son çarem
buraya geleceğim mecburen.
Ne kadar evli kaldınız?
Almanya’ya geldikten iki sene sonra ayrıldık.
Hangi senesinde ve nasıl geldiniz Almanya’ya?
1960’da. Biz İstanbul Sultanahmet’de kalıyorduk, oralara
bildiğiniz gibi çok turist gelip gidiyor. Bir alman ailesi düzenli her yıl gelirdi, benim samimiyetimden dolayı bu iki
çocuklu alman bayanla çok iyi arkadaş olduk bir süre
sonra hatta evimede geldi. Üç yıl tanıştıktan sonra kendileri beni ve eşimi Almanya Karlsruhe’ya davet ettiler
fakat eşim işinden dolayı izin alamadı ve ben yanlız
başıma geldim Almanya’ya, meğerse bu bizi davet eden
alman ailesi çok zengin bir aileymiş, toplam 17 firmaları
vardı. Kendileri bana Almanya’ya yerleşmek ister misin
diye sordular bende isterim dedim. Bize bir ev tutup
yardımcı oldular sonradan tabiki eşimde geldi, beraber
onların tekstil firmasında çalışmaya başladık. İşte Almanya’ya geliş hikayem böyle.
Yaklaşık 50 senedir Almanya’da yaşıyorsunuz.
Almanya’nın yabancılara bakış açısını nasıl buluyorsunuz?
Ben kendim hiç bir kötü şeyle karşılaşmadım, ama doğru
söylemek gerekirse genel olarak yabancılara biraz karşılar.
Almanların aldığı hakkı biz hala alamıyoruz, herşeyin
önceliği yine almanlara. Ayrımcılık yapıyorlar.
Bu ayrımcılığı hissetmenize rağmen buradan hala
gitmediniz ama.
Sebebi bazı amaçlarımız vardı, onlarla meşguldük.
Burada şimdi keyif alıyor musunuz? Zevkle mi
yaşıyorsunuz?
Zevk alarak yaşıyorum ve rahatımda ama tabiki memleket
yönünden bir kırıklık var. Kardeşlerim ve yakınlarım orada.
İnsan bazen düşünüyor, ölüp gideceğim diye ama son bir
kez görmek isterdim, sonuçta 16 yaşımdan beri
ayrılmışım Elbistan’dan.
Geldiğinizde tekrar geri dönmeyi düşünüyor
muydunuz?
36
Burada yaşlılar yurdunda veya huzur evinde göçmenler
için farklı uygulama yapılmasını ister misiniz? Müslümanlar için ne yapılması lazım?
Ayrım yapmak istemiyoruz, tabiki entrege olmak istiyoruz
Ama onlar istemiyorlar, bu yüzden müslümanlar için ayrı
bir bölüm olsa daha iyi olur. Örneğin seneler önce ben
rahatsızlandığımda beni huzur evine yerleştirmek
istemişlerdi, huzur evindeki almanlar hemen bir sınır
çizip, sınırın öteki tarafına ve kantine giremessin dediler.
Bayan Sarıçiçek gerek burada yaşıyan türklere gerek
gençlere herhangi bir öneriniz var mı?
Gençlere önerim, bizim gibi olmasınlar, okuyup kendini
kurtarsınlar.
Almanya’yada sahip çıksınlar mı?
Tabiki, almanlar bizleri ne kadar hor görselerde, yinede
biz türk ve müslüman halkı olarak saygımızı yitirmeyelim
onlara karşı. Ҫünkü saygıdan birşey kayıp edilmez.
Fadime Sarıçiçek
1937 yılında Kahramanmaraş Elbistan’da doğdu. Toplam
dört kardeşten, kendisi üçüncü çocuktur. Bir erkek
kardeşide Almanya’da kalıyor.
Fadime hanım 1962 senesinde Almanya#ya gelmiştir.
Benim sormayıpta sizin eklemek istediğiniz herhangi
birşey varmı?
Söylemek istediğim şudur: Ben şahsen kendi adıma
Almanya’nın geleceğinin iyi olacağına inanmıyorum.
Siz senenin büyük bir kısmını burada mı geçiriyorsunuz
yoksa karışık mı?
Ben 12 sene zaten izine gidemedim. Sebebi hastaydım,
uçağa binemedim onun için çoğu burada geçti.
Hangi bakımdan, biraz açıklarmısınız?
Bikere şu durumdaki politika yabancılara karşı sert, ikincisi Almanya’nın kötüye giden ekonomik durumu.
Geçmiş olsun. Ṣimdi gidip gelebiliyor musunuz?
Ṣimdi gidiyorum artik.
Röportaj için teşekkür ederim, umarım sizinde
hoşunuza gitmiştir.
Ne kadar kalıyorsunuz gittiğinizde?
Gittiğimde bazı haklar kesiliyor biliyorsunuz, onun için
ona göre kalıyorum. Yani bazıları gibi, gizli gidip gelme
benim için söz konusu olamaz, bana soru sorarlarsa: “Niye
böyle yaptın diye”, ben çok utanırım.
37
„Gençlik için daha fazla bo ş zaman olanakları“
Nihal
Nihal, siz dört kardeşsiniz, yani sen en büyüğüsün?
Evet, ben Almanya´da doğdum. Çocukluğum iyi geçti. Ben
almanlarla birlikte büyüdüm. Çocuk kreşinde daha ziyade
yabancılarla birlikte idim. Annem çocuk eğitmenleriyle
gayet iyi anlaşıyordu onlar bizden hoşnut idiler. Almanlarla iyi ilişkilerimiz vardı. Biz sınıfta 19 ögrenciydik bunlardan 4 ü almandı.
19 çocuktan dördü almandı.
Ben onlarla çok az iyi geçinenlerden biriydim, şu an ise
sınıfın yarısı alman.
Çocukluğunu nasıl algıladın?
İyi, çocukluğum çok hoştu.
Nihal
1997 Almanya doğumlu. Üç tane küçük kardeşi daha var.
Büyük ebeveynleri Fas´tan Almanya´ya gelmişler ve
Nihal´ın annesini sonradan getirmişler.
Nihal´in babası yalnız olarak Fas´tan Almanya´ya gelmiş
Spessart semtinin sosyal açıdan sorunlu olarak
algılandığını söyledin. Sende bu semti böyle algılıyor
musun?
Hayır, hiçte öyle değil, ben orda yaşamıyorum. Ben Starkenburgring´in yakınında yaşıyorum, fakat ben oranın sosyal sorunlu bir semt olduğunu düşünmüyorum. Orda
elbette işsiz olanlar var, heryerde bu böyle. Ben Dietzenbach´ın bu şekilde bölünmesini, yani Hexenberg´de
almanların, Spessart´ta göçmenlerin oturmasını doğru
bulmuyorum. Bu hiçte hoşuma gitmiyor. Herkesin biribirlerini iyi anlamalarını arzuloyorum. Bölünmüş olması
üzücü.
Lise bölümünde olduğuna göre çok sayıda alman
öğrenci var.
Evet, ben onlarla çok iyi anlaşıyorum.
Bu lise bölümünde yabancı oranı ne kadar?
Benim sınıfımın yarısı yabancı, yarısı alman. Fakat ben
daha ziyade almanlarla ilişkideyim. Gençlik Merkezine gidenden sonra, faslılarla da kontağım oldu.
Karışık ve müştereken oturmak. Bu nasıl realize
edilebilir? Bu nasıl yapılabilir?
Biribirimizin daha fazla ilişkimizin olması gerekli, ben
bunu kendimde okulda görüyorum. Bir taraf, diğer tarafla
bir ilişkisi olmak istemiyor, diğer tarafta bu tarafla bir işi
olsun istemiyor. Zannedersem seksenli yılların başında bir
şey ters gitmis olmalı, herşey kontrolden çıkmış olmalı,
şimdi durumu düzeltmek oldukça zor gözüküyor diye
düşünüyorum.
Gençlik Merkezinde angaje olman nasıl oldu?
Arkadaşlar üzerinden oldu. Sınıfımda olmayan,
civarımızda oturan ancak bizim okulda olmayan
arkadaşlar. Onlar, gel gidelim, bakalım hele dediler.
Yani, zamanının bir kısmını Gençlik Merkezinde
geçiriyorsun, Gençlik Merkezinde olmadığın diğer zamanlarda ne yapıyorsun?
Boş zamanım pek olmuyor, biz G8- bölümündeyiz, hergün
saat üçe kadar okuldayız ve saat altıya kadarda Gençlik
Merkezinde. Hafta sonunun haricinde pek boş zamanım
yok.
Çocuk yuvasına gittiğini duydum, okula başlamanı
nasıl yaşadın?
Güzeldi, sevinmiştim, her şey çok güzel gitmişti. İlk
okulda iyiydi.
Dili kreşte mi yoksa okulda mı ögrendin?
Hayır, ben anne-babamdan öğrendim, çünkü annem benimle sadece almanca konuşuyordu, kendiside altı
yaşında Almanya´ya gelmiş, kendisi dil biliyordu.
Burda yaşamadan hoşnut musun?
Evet, her durumda, evet.
Okula başladığında, hayatımdan bir şeyler yapayım
diye düşündün mü?
Beşinci sınıftayken bir hayalim vardı. Ben öğretmen olmak
istiyordum. Ben lisedeyim.
Fazla uğraşmayanları birazcık motive etmek istiyorum.
Öğretmen olarak mı?
Evet, belki, ama belki, ben her zaman sosyal birşeyler
yapmayı düşündüm, herdurumda. Öğretmen olamassam,
sosyal bir şeyler yaparım.
Geleceğin hakkında neler düşünüyorsun?
İlerde iyi bir işyerim olsun istiyorum.
Anne-babanın Almanya´ya ne zaman geldiklerini
biliyormusun?
Evet, annem altı yaşında gelmiş. Dedem burda misafir işçi
idi ve ilk önce o geldi. O burdaydı ve Fas´a para getirdi.
Daha sonra hepsi Almanya´ya geldiler.
Sen şimdi kaçıncı sınıftasın?
Lise bölümü 7. sınıftayım
Hangi okula gidiyorsun?
Ernst- Reuter- Schule
38
Büyük baba-anne ve anne-baban Almanya´ya niçin
geldikleri konusunda muhakkak sohbet etmişlerdir.
Evet, benim dedem, dediğim gibi, burda çalıştı.
Almanya´da geleceğini nasıl görüyorsun?
Almanlarla yabancılar arasında iyi bir kaynaşmanın
olmasını arzu ediyorum. Gençlerin biribirleriyle daha iyi
anlaşmaları, durumun daha iyi olmasını diliyorum.
Fas´tan Almanya´ya niçin geldi?
Zannedersem, hemen geri dönmek istemiyormuş burda
evleride vardı, o zamanlar burda bir tanıdığıda varmış,
buraya taşınmış, o kendisine burda bir ev aramış, Almanya hoşuna gidiyordu. Onlar bir çiftlik evinde kalmışlar.
Ondan beri burası onun çok hoşuna gidiyor.
Baban yahut ailenin senden beklentileri nedir?
Anne-babam okulda çok iyi olmamı istiyorlar ve bana
yardımcı oluyorlar.
Anne-baban gibi olmak istemiyor sundur?
Anne-babam misafir işçi değildiler. Annem Almanya´da
okula gitti ve meslek eğitimi yaptı. Babam misafir işçi olarak gelmedi, kendisi çok genç. Hayır, anne-babam benim
daha iyi bir şey yapmamı istiyorlar.
Deden ve büyük annen Fas´a geri dönmek istiyorlar mı?
Yani, benim dedem-büyükannem Fas´ta yaşıyorlar, benim
babam buraya yalnız gelmiş, annemin anne-babası burdalar. Burası büyük annemin çok hoşuna gidiyor. Fas´a
geri dönmek isteyeceğini zannetmiyorum, olabilirde.
Dedem, her yıl bir aylığına Fas´a gidiyor.
Sen Dietzenbach´ta yaşıyorsun, Dietzenbach´ta severek
yaşıyor musun?
Evet, elbette burda severek yaşıyorum. Bazen taşınmayı
da düşünmüyor değiliz.
Başka bir sorum var. Sen burda doğdun ve büyüdün.
Almanya´yı ikinci vatanın veya yeni vatanın olarak hissediyor musun?
Vatanım olarak görüyorum, ben burda doğdum, burası
benim çokta hoşuma gidiyor, ancak çok sık gitmesemde
esas vatanımın Fas olduğunu da bir şekilde hissediyorum.
Dietzenbach hoşuna gitmiyorsa, nelerin değişmesi
lazım?
Evet, boş zaman değerlendirmesi, burda fazla bir şey yok.
Dietzenbach on yıl sonra sosyal, politik ve mimari
olarak nasıl olmalı?
Yani kültürel, bütün kültürler biribirlerini kabul etsinler.
Gençler için çok daha fazla boş zaman geçirme imkanları
olsun, şimdi fazla bir şey yok. Bir çok genç, arkadaşlarıyla
dışarı çıkarken, sadece merkeze gidiyorlar. Hepsi bukadar.
Böyle olduğunu nerden biliyorsun?
Bilmiyorum, ama bu böyledir.
Annen altı yaşında buraya gelmiş. Sen burda
doğmuşsun, Fas´a kaç defa gidiyorsun?
Her iki yılda bir defa
Yani zamanının çoğunu burda geçiriyorsun, buna
rağmen Fas için kuvvetli hislerin var. Bunun nedeni
nedir?
Yani, kuvvetli hislerim yok. Almanya bu arada benim
vatanım, ancak Fas´a ait olduğumuzu düşünüyorum.
Dietzenbach´ın senin istediğin gibi olması için senin
katkın ne olabilir?
Diğer gençlerle konuşulmalı. Sadece bu yapılırsa, durumun düzelmesi için çok şey yapılmış olur. Sonra
diğerlerinide bunun için motive etmek gerek. Herkes bir
şeyler degişsin istiyor, ancak hiç kimse bir şey yapmıyor,
sorun da bu.
Federal Almanya´nın politikasını nasıl buluyorsun,
bilhassa yabancılar politikasını?
Bu konuya yoğun olarak kafa yormadım, ancak şimdiye
kadarki politikayı iyi buluyorum. Burda Dietzenbach´tada
bir çok kimse politikaya angaje oluyor.
Bu genç yaşında sosyal işler için bu kadar angaje
oluyorsun, bu nasıl oluyor?
Bilmiyorum, ben her zaman böyleydim.
Okul politikasını nasıl buluyorsun, yani Hessen´deki
okul sistemini?
G8 elbette zor, normal olarak G9 olsaydı, okul süresi az
olurdu. Burda okul süresi bir yıl daha fazla, ancak hergün
saat üçe kadar okul yok. Bu bayağı zor.
Diğer bir soru, üç dilek dileyecek olsa idin, ne dilerdin?
Dietzenbach için mi?
Kendin için.
Ben okulumu iyi bir derece ile bitirmeyi ve iyi bir işyerim
olmasını isterdim, iki dilek, üçüncüsü?
Çok sayıda çocuk ve gençler burda doğup büyüyorlar,
ancak kalifiye bir okul bitiremiyorlar, sence bunun nedenleri ne olabilir?
Bilemiyorum, zannedersem çogunluğun hevesi yok. Çünkü
ben çoklarını tanıyorum, çok zekiler, ancak okul için hevesleri yok. Onlar, bizim anne –babamızda okul
okumadılar, işte çalışıyorlar, bende iş bulabilirim diye
düşünüyorlar bazıları.
İyi bir eş değil mi?
Evet, elbette ve aile, herkesin istediği gibi
Nihal, güzel, bu şahane röportaj için teşekkür etmek
istiyorum. Candan teşekkürler.
Birşey değil
39
„Benim Dietzenbach’taki ya şamım güzel geçti“
Elif ve Hasan Oluk
Askere gelmeden evvel hanımla daha 3 aylık yeni
evlenmiştik, ben tam 2 sene köye izine gelemedim 1965
yılında askerliğimi bitirip geri döndüm ve 4 yıl daha köyde
yaşayıp hayvancılıkla uğraştım. Sonra ben bu işi fazla yapamam dedim sağdan soldan para borç edinip 1969
yılında Almanya’ya geldim.
Peki arapcayı biliyor musunuz daha?
Hasan Oluk: Tabiki biliyorum kuranı kerimi okurum ben.
Elif hanım eşinizi 2 yıl beklerken neler yaşadınız?
Elif Oluk: Neler yaşaya bilirim ki köy yerinde. Televizyon
yok ki bir yeri göresin, okuma yazma yok bir mektup
yazasın.
Hasan Oluk: Biz mektubumuza eşimizin adını dahi ayıp
olur diye saygıdan dolayı yazamıyorduk. Herkeze selam
yazardık, ama hanıma değil. O zamanlar öyleydi, örneğin
çocuğumuzu bile kucağımıza alamıyorduk ayıptır diye.
Ancak annem babam olmayınca yanımda severdim.
Hasan Oluk
1943 senesinde beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu
olarak Kahramanmaraş’ın Düzbağ kasabasında dünyaya
gelmiştir.
Kendisi 1969 yılında Almanya’ya gelmiştir.
Siz askerdeyken çocuğunuz varmıydı?
Hasan Oluk: Yok, çocuğumuz yedi yıl sonra oldu.
Elif Oluk
1950 yılında altı çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak
Kahramanmaraş’ta doğmuştur.
Elif hanım çocuklarıyla birlikte 1976 senesinde Almanya’ya eşinin yanına gelmiştir.
Peki ilk olarak nasıl geldi aklınıza bu Almanya’ya gelme
fikri?
Hasan Oluk: Bizim kasabadan zaten birkaç gelen vardı
ayrıyetten başkalarındanda duyuluyordu Almanya’ya çok
giden var diye. 6 bin türk liran varsa gelebiliyordun Almanya’ya. Bende bir arkadaşımla 1969 yılında parayı
birleştirip İstanbul havalimanına geldim oradan Almanya’ya uçtuk.
Anaokuluna gittiniz mi Elif hanım?
Elif Oluk: Değil anaokulu hiçbir okula gitmedim, babam
kızlar okula gitmez dedi bende gitmedim.
Peki okula gitmediğiniz zamlarda neler yaptınız?
Elif Oluk: Ne yapabiliriz ki köy yerinde, ancak evde
oyalanıyorduk. Zaten 13 yaşımla evlendim. Asıl doğum
yılım 1950, fakat babam beni 4 sene büyük yazdırmış,
yani 1950’de doğdum ve 09.03.1963’de evlendim, tam 47
seneyi bitirdik.
Eşinizle beraber mi uçtunuz?
Hasan Oluk: Yok, ben tek geldim. Eşimide ve çocuklarımı
1976’ da yanıma getirdim. Ben Almanya’ya geldiğimde
eşim hamileydi. 1970 yılındada ilk erkek çocuğumuz dünyaya geldi, ikinci çocuğum ise 1974 doğumlu oda erkek,
üçüncü ise bir kız çocuğu kendisi yürüme özürlü ve 1976
doğumlu. Üçüde Türkiye’de dünyaya geldi. Kızım tam 34 günlükken biz Almanya’ya yola çıktık. İmkanlarımız
olmadığı için Münih’e uçak yerine otobüsle gelmek zorunda kaldık. Geldikten bir yıl sonrada 1977 yılında dördüncü çocuğumuz burada dünyaya geldi.
Ama şunuda söylemek isterim, ben Almanya’dan çok
memnunum, hani bazı arkadaşlar diyorlar ya Almanya’ya
geldik bizi ezdiler veya batırdılar ben şahsen bunlara
katılmıyorum. Ben Almanya’da hiç boş kalmadım, 38 yıl
düzenli çalıştım. Daha doğrusu 2 yılını Danimarka’da 36
yılda Almanya’da çalıştım.
Peki siz okula gittinizmi Hasan bey?
Hasan Oluk: Hayır bende gitmedim.
Gitmek istediniz mi?
Hasan Oluk: Beni birgün anneannem okula götürdü, ilk
bahar zamanlarıydı öğretmenin biri birgün kulağımı çok
kötü çekince bende ağlıyarak eve gelip bir dahada hayatta
okula gitmeyeceğimi söyledim, zaten babamda türk okulu
olduğu için gavur okulu diyordu ve beni Kuranı kerim dersine yazdırdı, bende sekiz/on sene kuranı kerim okuluna
gittim. Ardından askerliğe çağrıldım fakat orada türkce
şarttı ama ben türkce dersi hiç görmediğim için beni 3 ay
boyunca „Ali okuluna“ o zamanlar böyle bir sistem vardı
mecbur tuttular. Türkceyi bilen arkadaşlar direk askerlik
eğitimi gördüler fakat ben ve bilmeyen arkadaşlarım
askerliğin başında 3 ay boyunca okula gittik, eski dili
bildiğim için daha bir ayım dolmadan hemen okuma
yazmayı öğrendim ve aileme sürekli mektuplar yazabildim.
Danimarka’da ne zaman çalıştınız?
Hasan Oluk: İlk olarak Almanya’ya geldim 14 ay burada
kalıp Danimarka’ya gittim oradada dediğim gibi 2 yıl
çalıştım ve tekrar istek gönderip Flensburg’a geldim.
Flensburg’ta 7 ay kaldıktan sonra Koblenz’e dayımın
yanına geldim, orada tam 14 yıl çalıştıktan sonra 1985
yılında buraya gelip Dietzenbach‘a yerleştik.
40
Hiç çevreniz yok muydu?
Elif Oluk: Hayır. İlk geldiğimiz yer Koblenz’in köylerindendi ve hiç türk yoktu oralarda, sadece işime yakın
olduğu için tutmuştuk o evi. Ne araba var ne ehliyet ne
okuma yazma. Araba alsam sigortasını ödüyecek durumda
değiliz.
Hangi işlerde çalıştınız?
Hasan Oluk: Danimarka’da tırların arkasına „Römork“
takıyorduk. Flensburg’da ise kalorifer firmasında çalıştım
ve Koblenz’dede 14 yıl plastik döküm firmasında çalıştım.
Ama genel olarak çok memnunum çalıştım çocuklarıma
elimden geldiği kadar yardımcı oldum. Özürlü dediğim
kızım devlet yardımıyla 9 ay Amerika’da Üniversiteye gitti
ardından Almanya’da „Wirtschaftsrecht“ dediğimiz dalı
bitirdi. İkinci oğlumda Frankfurt Üniversitesinde hukuk
okudu şimdi bir yunan arkadaşıyla kendine bir büro açtı
ve çalışıyor. Bende rahatım sağlığımda yerinde bundan
fazlada birşey isteyemem.
Hiç almancayı veya okuma yazmayı denemediniz mi Elif
hanım?
Elif Oluk: O zamanlar oralarda öğrenecek bir yer yoktu.
Zaten buraya gelincede türk çevremiz kalabalık olduğu
için hep türkce konuşuldu.
Hasan Oluk: Birazda bizim hanım rahattı o konuda,
örneğin benim arkadaşımın eşi sonradan arapcayı öğrendi
ama bizim hanım öğrenemedi biraz bana biraz çocuklara
güvendi birde hiç işe gitmedi yani almanların arasına girseydi yine öğrenirdi ama oda olmadı.
Peki emekli oldunuzmu?
Hasan Oluk: Evet oldum ama doğum yıllarımız hep yanlış
yazılmış. Örneğin teyzenin asıl doğum yılı 1950 ama nüfusda 1946 diye geçiyor bende aslen 1945 doğumluyum
ama 1943 diye kayıt edilmiş.
Hiç mi çalışmadınız?
Elif Oluk: Ҫünkü benim kız özürlü olduğundan dolayı
bende mecburen evde kalıp ona bakmak zorunda kaldım.
Yalnız yaklaşık üç sene temizlik firmasında çalıştım, sonrada yaş nedeniyle çalışamadım. Ama arada birde ev
işlerine gidiyordum onuda yazık etmişim çünkü sigortasız
çalışmış oldum.
Birazda Elif hanıma sorular sorayım. Elif hamın siz baya
bir yanlız kalmışsınız çocuklarınızla. Peki o dönemler
düşünceleriniz nelerdi ve Almanya’ya gelmek istiyormuydunuz?
Elif Oluk: Almanya’yı bilmediğimiz için bir çekingenlik
veya ürkeklik vardı, ben oraya gidipte ne yapayım diyordum. İlk önce amcan beni Danimarka’ya getirmek istedi
ama okumuşluğum yok, yabancı dilim yok diye gitmedim.
Almanya’yada şöyle ikna oldum, burası türklerin bol
olduğu yer, kendi kasabamızdan çok dostlarımız var diye
geldim.
Türkiye’de ise amcanın yokluğunda farklı zorluklar çektim.
Örneğin büyük oğlum bayağı rahatsızdı, çocuğumu hastaneye götürmem için adamgı arıyordum, oda kime sorabilirim ki, ya kardeşin olacak, ya baban olacak.
Götürdüğüm hastanede 120 km uzaklıkta idi, sürekli getirip götürmek zorunda kalıyordum.
Dietzenbach’taki geçmiş yaşantınızı nasıl görüyorsunuz?
Elif Oluk: Benim Dietzenbach’taki yaşamım güzel geçti.
Devletle veya polisle onca yıldır hiçbir sıkıntım olmadı.
Nede komşularımla dargınlığım oldu, alman olsun türk
olsun.
Peki herhangi bir beklentiniz var mı?
Elif Oluk: Beklentimiz şu yönden olabilir, sende bildiğin
gibi aylıklar eskiye nazaran düştü, kiralari ödemekte zorluk çekiyoruz, sıkıntıya giriyoruz.
Peki Almanya’ya ilk ayağınızı bastığınızda duygularınız
nelerdi?
Elif Oluk: Almanya’ya ilk gelişimde eşim geceleri çalışırdı
evimizde hem giriş katıydı hemde biraz tenhada
kalıyordu, sonra televizyon hiç görmemiştim ondan bile
korkuyordum. Oğlum farkına varıp geceleri sorardı: Anne
korkuyor musun diye, söyleyemezdim tabiki onuda korkutmamak için. Sonra amcana ağladım dedim „ya bizi
Türkiye’ye gönder yada gececiliği bırak.“
Yaşamınızı sonuna kadar burada sürdürmek istiyor
musunuz yoksa Türkiye’ye gitmeyi mi çabalıyor sunuz?
Elif Oluk: Yok kesinlikle temelli gitmeyi düşünmüyoruz
çünkü çocuklarımızın dördüde buradalar, ancak en fazla
üç aya kadar izin yapmaya gideriz. Benim yaşım 65 bu
saatden sonra evvel allah sonra çocuklarım için varım.
Oldu benim sorularım bu kadar, çok teşekkür ederim.
41