Kasım 2010 - Sayı: 155

Transkript

Kasım 2010 - Sayı: 155
ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İ KAYBETTİK
Mücadele Arkadaşımız
Tahsin Vergin 6 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir.
TMMOB örgütlülüğü ve İnşaat Mühendisleri Odası çalışmalarında hep
en ön saflarda yer alan,
Demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin yılmaz savunucusu,
Genç mühendislerin ve öğrencilerin mesleki ve örgütsel çalışmalarında
desteğini hiçbir zaman esirgemeyen,
Disiplinli çalışma anlayışıyla herkese örnek olan
Tahsin Vergin’in
anısı önünde saygıyla eğiliyor,
ailesine, dostlarına, meslektaşlarımıza ve mücadele arkadaşlarına
başsağlığı diliyoruz.
ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İ
SON YOLCULUĞUNA UĞURLADIK
6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız, mücadele arkadaşımız, dostumuz, abimiz Tahsin
Vergin’i 8 Kasım 2010 tarihinde son yolculuğuna uğurladık.
Şube başkanımız için Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda bir tören yapıldı. Törende Tahsin Vergin’in
özgeçmişi okunurken hayatından kesitler içeren slayt
gösterisi ile son katıldığı televizyon programından kısa
bir konuşmasının videosu gösterildi.
Sevgili Başkanımız Tahsin Vergin’i İnşaat Mühendisleri
Odası Genel Başkanı H. Serdar Harp, 41. Dönem Şube
Başkanımız Prof. Dr. Ömer Zafer Alku ve genç mühendisler adına üyemiz Gürkan Erdoğan’ın yaptıkları konuşmalarla uğurladık.
Tepekule’de yapılan tören sonrasında Şube Başkanımız
Tahsin Vergin’in cenazesi Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nden
kaldırılarak Doğançay mezarlığına defnedildi.
Törene Tahsin Vergin’in ailesi ve yakınları, İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, İMO’nun çeşitli şubelerinden yöneticiler, TMMOB’a bağlı meslek odalarının
yöneticileri, çeşitli belediye ve kamu kurumlarının temsilcileri, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri ile çok sayıda meslektaşımız, mücadele arkadaşları
ve sevenleri katıldı. Törende genç inşaat mühendisleri
Tahsin Abilerine olan sevgilerini yoğun katılımlarıyla
gösterdiler.
TMMOB örgütlülüğü ve İnşaat Mühendisleri Odası çalışmalarında en ön saflarda yer alan, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin yılmaz savunucusu, disiplinli
çalışma anlayışıyla bizlere yol gösteren, örnek olan mücadele arkadaşımızın anısı önünde tekrar saygıyla eğiliyor, ailesine, dostlarına, meslektaşlarımıza ve mücadele
arkadaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
TEŞEKKÜR
Şube Başkanımız Tahsin Vergin’i son yolculuğuna uğurlarken
yanımızda olarak bizlere destek olan, cenaze törenine katılan,
mesaj göndererek, telefonla arayarak acımızı paylaşan, çelenk
gönderen, eğitim vakıflarına bağışta bulunan,
başta İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve çalışanları
olmak üzere tüm İnşaat Mühendisleri Odası örgütüne, TMMOB
Yönetim Kurulu ve örgütüne, TMMOB İzmir İKK ve bileşenlerine,
Meslek Odalarımıza, Diğer Odalarımıza, Milletvekillerimize,
Belediye Başkanlarımıza, Belediye ve İl Genel Meclisi Üyelerimize, Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızın yönetici, bürokrat ve
çalışanlarına, Üniversitelerimize, Sağlık Kurumlarımıza, Siyasi
Parti Temsilcilerine ve Demokratik Kitle Örgütleri Temsilcilerine,
Meslektaşlarımıza, dostlarımıza,
sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
TAHSİN VERGİN’İN ÖZGEÇMİŞİ
Şube Başkanımız için Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda düzenlenen törende, Tahsin Vergin’in yaşamının çeşitli
dönemlerinden fotoğraflar içeren gösterim sırasında İnş. Müh. Sabri İNCE tarafından okunan özgeçmiş.
30 Haziran 1949 tarihinde İzmir Karşıyaka’da Vassaf
Vergin ve Neyire Vergin’in 2. çocuğu olarak dünyaya
geldi. Babası Karşıyaka Lisesi’nin Müdür Yardımcısı olarak birçok Karşıyaka’lı gencin eğitiminde önemli bir rol
oynadı. İlk ve orta öğrenimini Karşıyaka’da tamamladı.
1966 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesine girdi, 1972 yılında İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1972-1982 yılları arasında Bayındırlık
Bakanlığı Yapı İşleri 3. Bölge Müdürlüğü’nde Mühendislik Hizmetleri Baş Mühendisliği görevini yaptı. Askerlik görevini 1975 yılında İskenderun Deniz Piyade
Alayında 1. Kısa Dönem olarak tamamladı. 1982 yılında kamudaki görevinden ayrılarak kendi firmasında
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde proje ve yapım işlerini
başarıyla tamamladı. 22 Şubat 1987’de Doç. Dr. Canan
İnan Vergin ile evlendi. 27 Aralık 1987’de tek çocuğu
Alican Vergin dünyaya geldi. Alican Vergin lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği
bölümünde tamamlayarak, bu sene camiamıza katılmıştır.
Sevgili Başkanımız Tahsin VERGİN,
1975-1977 yılları arasında 20. ve 21. Dönem İMO İzmir
Şube Yönetim Kurulu Üyesi,
2006-2008 yılları arasında 40. Dönem İnşaat Mühendisleri Odası İnşaat Mühendisliği Eğitim Kurulu Üyesi,
2008-2010 yılları arasında 41. Dönem İnşaat Mühendisleri Odası Meslek İçi Eğitim Kurulu Üyesi,
2002-2008 yılları arasında 38, 39, 40. Dönem İnşaat
Mühendisleri Odası Türkiye Mühendislik Haberleri
(TMH) Yayın Kurulu Üyesi,
2006-2008 yılları arasında 40. Dönem İMO İzmir Şube
Yönetim Kurulu Üyesi,
2008-2010 yılları arasında 41. Dönem İMO İzmir Şube
Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi olarak görev aldı.
26 Ocak 2010 tarihinden günümüze kadar 42. Dönem
İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten
Tahsin VERGİN Odamız, Şubemiz ve İl Koordinasyon
Kurulu örgütlülüğünde bir çok kongre, sempozyum ve
panelin yürütme kurulu üyesi olarak aktif görev yaptı.
İzmir ve Türkiye’de Tüm Teknik Elemanlar Derneği
(TÜTED), İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bünyesinde
teknik eleman örgütlenmesinde ve devrimci mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin simgesi olan 68 kuşağı içinde yer
almaktan her zaman gurur duydu.
Örgütlenmenin toplumsal sıkıntıların çözümünde kullanılabilecek en önemli etken olduğunun bilincinde
olarak, TMMOB’nin örgüt bütünlüğünün korunması,
geliştirilmesi ile anti emperyalist mücadele bilincinin
yaygınlaştırılması için tüm gücüyle çalıştı. Bu hedeflere
ulaşma konusundaki azmi, kararlılığı, konsantrasyonu
ve direngenliği hepimize örnek oldu. Amaçlarından
vazgeçmeden geçirdiği yıllar boyunca çalışmalarında
genç mühendislere özel bir önem verdi. Onları örgütlülüğün ve geleceğin teminatı olarak gördü.
Sevgili başkanımız tüm bu değerli fikir ve katkıları ile
arkasında binlerce Tahsin VERGİN bırakarak 6 Kasım
2010 tarihinde aramızdan ayrıldı.
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI VE TMMOB
ÇOK ÖNEMLİ BİR ARKADAŞINI KAYBETTİ
H. Serdar HARP
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Törende yapılan konuşma
Değerli Dostlar,
Gerçekten insanın söyleyeceklerinin boğazına düğümlendiği bir gün yaşıyoruz.
Çok sevgili arkadaşımız, yoldaşımız, dostumuz, yol arkadaşımız Tahsin Vergin’i erken kaybetmenin, zamansız
kaybetmenin acısını yeterince hissediyoruz. Olayı duyduğumuz andan itibaren geçen sürede gerçekten yaşamımız alt üst oldu.
Bizi çok erken bıraktı. Tam yaşamının en verimli çağında,
tecrübesinin, deneylerinin bizlere ve gençlere aktarılacağı bir dönemde aramızdan ayrıldı.
Tahsin Vergin yaşamı boyunca dik durmasını bilmiş, kararlı olmuş, önderlik niteliği olan bir arkadaşımızdı. İnşaat Mühendisleri Odası ve TMMOB gerçekten çok önemli
bir arkadaşını kaybetti.
Bundan sonraki süreçte elbette gene birlikte olacağız.
Elbette düşünceleriyle bugüne kadar İMO ve TMMOB
mücadele hattına verdiği katkılarla hep düşüncelerimizde, mücadelemizde yanımızda olacak. Onu yanımızda
hissedeceğiz. Ancak yine söylüyorum: gerçekten “onsuz
çok eksiğiz”.
Keşke bugün onunla birlikte başka şeyler için bir araya
gelseydik. Hep birlikte olabilseydik. Ama ne yazık ki onu
anmak için bugün buradayız.
Tüm inşaat mühendisleri onun gösterdiği yolda, onun
mücadele azmiyle mücadele etmeye devam edecek. Birlikte oluşturduğumuz mücadele hattında hem TMMOB
hem İMO özelinde birlikte yürümeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sevgili ailesine
metanet diliyorum. Başsağlığı diliyorum. Ama İMO bir
ailedir. Onlar hep bizimle birlikte olacaklar. Biz hep onların yanında olacağız.
Saygı ve sevgilerimle
TAHSİN İÇİN HAYAT DEMEK ÇALIŞMAK, ÜRETMEK VE
HEDEFE VARMAK DEMEKTİR
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
Törende yapılan konuşma
Sevgili Dostlar,
Ben Tahsin’i 1975’ten beri, yani 35 senedir tanıyorum.
Daha doğrusu tanıdığımı zannediyormuşum.
Onunla esas tanışmamız 2003 yılında başladı. Beni Odacı yapan Tahsin’dir. Beni Odaya düğümleyen Tahsin’dir.
Tahsin’i tanımak için onunla çalışmak gerekir. Beraber
olmak gerekir. Birlikte bir şeyler üretmek gerekir.
TAHSİN İÇİN HAYAT DEMEK ÇALIŞMAK DEMEKTİR,
ÜRETMEK DEMEKTİR. AMA GÜLEREK ÜRETMEK, SEVEREK ÜRETMEK, KONUŞARAK ÜRETMEK, TARTIŞARAK
ÜRETMEK…
Onun için problemin zoru yoktur. Zaten o zor problemleri sever ve mutlaka çözümünü bulur.
Bu dünyada Tahsin kendi adına kimseden bir şey istememiş ve almamıştır. Sizin ona bir şey vermeniz de çok
zordur. Ama o hep vermiştir. Sizlere sevgisini vermiştir,
güvenini vermiştir, emeğini, zamanını, maddi manevi
her şeyini karşılıksız olarak verdiğini benden iyi bileniniz çok azdır. Çünkü Tahsin böyle bir şeyin hissedilmesini istemezdi.
Tahsin için inatçıdır diye düşünen arkadaşlarımızın olduğunu biliyorum. Ama ben bu düşünceye katılmıyorum. Çünkü o önce hedefini ortaya koyar. Bunu gizlemez, açıkça söyler, nedenini açıklar.
O hedefe doğru bazen karınca hızıyla ama mutlaka
yürür. Tahsin ortaya konulan hedeften sapmaz. Hedeften dönmek veya yarı yolda bırakmak diye bir kavramı
tanımaz. Böyle bir şeyi ona anlatamayanlar ona inatçı
diyebilir.
Tahsin’in bağırarak veya kızararak konuştuğunu göreniniz çok azdır.
Çünkü o kızmaz, bardağı taşırsanız bile bağırmaz. Çok
sabırlıdır. Sizi de kendine benzetir ve yumuşatır. Çünkü
o sinirleri alınmış bir insandır.
Bana dürüstlüğü ile örnek alınacak bir adam göster
derseniz,
İşte Tahsin derim.
Bana yüreği iyilik dolu, sevgi dolu örnek bir adam göster derseniz,
İşte Tahsin derim.
Bana hayatı halkı için mücadele ile geçmiş, mücadelesinden, hedefinden dönmeyen örnek bir adam göster
derseniz,
İşte Tahsin derim.
Bana karşısındakini hiç üzmeyen, kendi üzülse de sıkılsa da belli etmeyen bir adam göster derseniz,
İşte Tahsin derim.
Ama bugün üzdün bizi Tahsin
Yalnız bıraktın bizi Tahsin
Ama hedeften dönmeyeceğiz Tahsin
Sana söz veriyoruz:
Demokratik Laik Cumhuriyetimiz için mücadelemizi
sürdüreceğiz Tahsin.
Bana adam gibi adam göster derseniz,
İşte Tahsin derim sevgili dostlar
Hepimize sabırlar diliyorum.
Şimdi lütfen ayağa kalkalım, onu saygıyla selamlayalım.
Güle güle Tahsin…
GÖRÜŞECEĞİZ YİNE TAHSİN ABİ
İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN
Törende yapılan konuşma
Değerli dostlar…
Aslında böyle bir konuşmayı yapmak ne kadar zor
tahmin edebilirsiniz… Ama Tahsin abinin sesi kulaklarıma geliyor şimdi… Zor tamam ama yapman lazım
abicim diyor…
Ben Tahsin Abi ile İMO’ da örgütlenme sekreterliği
görevine başlamadan hemen önce tanışmıştım. Şöyle ki kendisinin beni aradığını bir arkadaşım vasıtasıyla duymuştum. O da gıyabımda beni başka kişilerden
tanımıştı. Tanışma tarzımızın ilginçliğinden mi, bir
araya geldiğimizde saatlerce konuşabildiğimizden
mi, onu bulduğumda Şemsin Mevlana’yı bulduğu zamanki gibi mutlu olmuştum. Ama şunu kısa zaman
sonra anladım ki ben Şems değilim ama karşımdaki
Mevlana gibi bir insan… Kendisi ile konuşmak isteyen, ister genç bir meslektaşı olsun, ister 70’lik bir abisi olsun, karşı taraf istediği sürece onunla her konuda
derinlemesine konuşabilen biri… Bunu onu tanıdıkça anladım…
İMO’da yürütülen çalışmalar sırasında insanların bir
amaç doğrultusunda, türlü farklılıklarına rağmen yan
yana durabildiklerini gördüm… Bunun her yerde olabileceğini zannettim. Meğer yine yanılmışım… Bu insanların yan yana durdukları tek yerin, Hacı Bektaş’ın
kaplanla ceylanın yan yana durduğu kucağı gibi, Tahsin Vergin’in önderliği olduğunu onu tanıdıkça anladım.
Tahsin Abiye, ailesinden güzel bir miras kaldığını yine
zaman içinde öğrendim. Vergin kelimesinin anlamı,
Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakmadan önce benim için Tahsindi. Sonra TDK sözlüğünden öğrendim
ki, özverili ve paylaşımcı olmak gibi güzel bir miras
kalmış, dedesinden babasına, oradan da Tahsin Abiye… Ama bu farklı bir miras yiyemiyorsun içemiyorsun, içeriği gereği sürekli devrediyorsun… Şu anda
bize devir ettiği gibi…
Gençliğin ülke için önemini bu kadar kavrayan başka
bir insan hayatımda tanımadım. Bugün İMO İzmir Şubeye yanlışlıkla uğrayan kişilere, çıktıklarında nereye
girdiklerini sorduğunuzda, eminim size Genç Mühendisler Odası diyeceklerdir. Bunu sağlayan kişi Tahsin
Vergindir. Aynı çok sevdiği Mustafa Kemal Atatürk
gibi onunda ‘Tek Umudu Gençlikteydi.’
Sabretmesini, onun, sabırla biz gençlerin düşüncelerini dinlemesinden öğrendik. Dünya’nın gerçekten
değişebileceğini, kitaplardan değil, Tahsin Vergin’in
kurduğu genç-İMO örgütlenmesinin yaptığı çalışmalardan kendi gözlerimizle görerek öğrendik. Gençliğin dünyayı değiştirmek için her şeye sahip olduğunu, tek eksik şeyimizin sabırlı bir şekilde çalışmak
olduğunu biz böylelikle anladık…
Herkes günü gelince ölür… Ama herkesten geriye
sadece bir hikâye kalır onun dışında kalan her şey
boştur. Bugün bize kalan hikâyenin, ne kadar güzel
olduğunu yaşlı gözleriyle bu cenaze töreni için çalışan tüm sevenleri anlatıyor.
Bu kötü haberi aldığım andan beri, Nazım Ustanın arkamdaki fotoğrafta yazan şu şiiri dolanıyor aklımda…
Görüşeceğiz yine…
Beraber güneşe gülerek dövüşeceğiz yine Tahsin
Abi…
Bizler, senin 68 kuşağından devralarak bize bıraktığın
Tam Bağımsız, Demokratik ve Laik Türkiye şiarını hayata geçirmek için mücadele edeceğiz.
Bu mücadelede ne zaman başımızı çevirsek, seni hep
yanı başımızda göreceğiz.
Hınca hınç meydanlarda…
Gecelere kadar uzayan zorlu genel kurullarda…
Otobüs Ankara’ya yanaşırken söylenen güzel türkülerde…
Hep yanı başımızda olacaksın.
Seni asla unutmayacağız Tahsin Vergin…
Işıklar içinde yat güzel abim…
Sevgili arkadaşım…
AYRILIK...
İnş. Müh. Latife DOĞAN
Ölüm; herhangi bir şeyin sonu veya başlangıcı değildi
belki ama her zaman ayrılık demekti. Her güzel şeyin
bir sonu vardı ve sonlar hep hüzünlüydü.
6 Kasım 2010 ise bizim için Tahsin Abimizden ayrıldığımız gündü. Ekmek kadar temiz, su gibi aydın Tahsin
Abimizin bir “hoşça kalın” bile diyemeden aramızdan
ayrıldığı gündü.
Ölüm; “geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve
arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan geçince
başlayacak bitmeyen sükûnlu gece… (Yahya Kemal
Beyatlı)”
İşte, gözümüzde yaşla o sükûnlu gecede bir başımıza
kalışımızın tarihiydi 6 Kasım.
En ufak sıkıntımızda kapısını çaldığımız, küçük-büyükgenç-ihtiyar demeden derdimizin ortağı olan, her zaman dimdik duran, inandıklarından hiçbir zaman taviz
vermeyen, dostumuz, arkadaşımız, ağabeyimiz, büyüğümüz, yoldaşımız Tahsin Abimizin aramızdan ayrıldığını haber veriyordu uğursuz telefonlar.
Ölüm; karanlık bir köşe başında gelmeyi sinsice bekleyen puslu siluet…
Tahsin Abimizden her zaman açık olmayı, mert olmayı, onurlu duruşu öğrendiğimizdendi bu sinsice
gelişe gönlümüzü inandıramayışımız, ayrılığı kabullenemeyişimiz.
Ölüm; gerçekliklerin en keskini, en acısı, en soğuğu…
Bizi hayata hazırlarken, hayatın bu en acımasız gerçeği ile de yüzleştirdiği için bir ince sitemimiz olsun Tahsin Abimize, ama aşk olsun Tahsin Abi aşk olsun sana.
Ölüm; ne zaman gelmiş olursa olsun hep erken olan,
hiç beklenmeyen…
Hâlbuki daha ne çok işimiz vardı. Daha bize öğreteceği ne çok şey, ondan işiteceğimiz ne çok azar vardı.
Hâlbuki daha ne toplantılar alacak, ne komisyonlar
kuracak, ne kavgalar edecektik.
Ölüm; alıp götürdüğüne değil, geride kalanlara ızdırap olan…
Tüm geride bıraktıklarının dilinde acı bir türkü; “ölüm
Allahın emri, ayrılık olmasaydı!”
Şimdi, yola Tahsin Abimiz olmadan devam etme vakti.
Şimdi, ondan öğrendiklerimizi onsuz icra etme vakti.
Şimdi, mücadelemize Tahsin Abimizin anısını ışık
etme vakti.
Şimdi, tüm farklılıklarımıza rağmen bir harç misali bizi
bir arada tutan Tahsin Abimizden bayrağı devralmanın, onsuzluğa rağmen bir arada durabilmenin, kavgasını devam ettirmenin vakti.
Huzur içinde yat Tahsin Abi… Her zaman inandığın,
güvendiğin, yetiştirdiğin gençlerin onlara miras bıraktığın, öncülüğünü ettiğin yolda yürümeye devam
edecekler.
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
Yıl: 25 • Sayı: 155 • Basım Tarihi: 23 Kasım 2010
İki ayda bir yayınlanmaktadır.
TAHSİN VERGİN ÖZEL BÖLÜM
Şube Başkanımız, Mücadele Arkadaşımız Tahsin Vergin'i kaybettik
1
BAŞYAZI
Başyazı
9
YAYIN KURULUNDAN
Merhaba
10
ŞUBE'DEN
Eylül-Ekim 2010 Etkinliklerimiz
11
2010 Sonbahar Kış Etkinlik Programımız
Meslekte 50, 40 ve 25. Yılını Dolduran Üyelerimiz
İMO'dan
TMMOB'den
TMMOB İzmir İKK'dan
15
17
19
21
23
İNCELEMELER
Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı Yaklaşımı ile Günlük Akımlarının
Modellenmesi
Demiryolu, Metro ve Tramvaylarda Kütle-Yay Sistemi ile Dizayn Edilen
Betonarme Yüzer Döşemelerde Helikal Çelik Yay Montajları ile
Vibrasyon Ve Gürültünün Eşik Seviye Altına İndirilmesi
26
30
BETON
Basınç Dayanımının Yapılar Ve Öndökümlü Beton Bileşenlerde Yerinde
Tayini (TS EN 13791)
36
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
Maden ve İnşaat Sektöründeki İş Kazaları Durmak Bilmiyor
37
VERGİ
Gayrimenkul ve İştirak Hisselerinin Devrinde Kurumlar Vergisi Kanunu
ve KDV Kanunu ile Getirilen İstisnalar
38
SAĞLIK
Türk Tabipleri Birliği Gözü ile Anayasa Paketi
41
HUKUK
Yargıya Baskının Aracı Olarak Yerindelik Denetimi Yasağı
43
ÜYELERİMİZDEN
Eskimiş, Yıpranmış, Hasar Görmüş Kültür ve Tabiat Varlığı Niteliğindeki
Taşınmazların Korunmasına Yapılan Katkılar
46
Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi'nden Alıntılar
49
genç -İMO
Eylül-Ekim 2010 genç -İMO Etkinliklerimiz
genç-İMO 2. Yaz Eğitim Kampı
Öfke, Şiddet, Cinnet
Emperyalizm Ne İstiyor, Biz Ne Yapmalıyız?
53
55
56
57
KÜLTÜR VE SANAT
Kitaplar Arasında
Tarihte Bugün: 23 Aralık 1930 Menemen Olayları
58
59
OYUN
Bulmaca
60
Başyazı
Tahsin VERGİN
İMO İzmir Şube Başkanı
Değerli Meslektaşlarım,
Dergimizin bu sayısında sizlerle iç içe geçmiş birbirlerinden ayrılması mümkün olmayan birkaç konuyu paylaşmak
istiyorum.
Ağustos ve Kasım ayları ülkemizde ard arda iki önemli
depremin yaşandığı aylardır.
Genelde Marmara Depremi
olarak bilinen ve 17 Ağustos
1999’da Gölcükte meydana
gelen 7,4 büyüklüğündeki
Gölcük Depremi, diğeri de bu depremin devamı olarak, 12
Kasım 1999’da meydana gelen Düzce Depremi. 1999 yılında aynı fay hattı üzerinde meydana gelen bu depremler,
sonuçları itibariyle ülkemizde ve dünyada son yüzyılın en
büyük ve en önemli doğal afetlerinden biri olmuştur. Bu
depremlerin neden olduğu maddi ve manevi sonuçlar ülkemizde aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala canlılığını
korumaktadır.
Geçen 11 yılda devlet ve yerel yönetimler olarak, deprem
afetine karşı neler yapıldı, hangi düzenlemeler gerçekleştirildi diye irdelediğimizde, mühendislik adına, ne yazık ki
pek bir şey yapılmadığını tespit etmekteyiz. Resmi rakamlara göre 17 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz, 20 milyar
TL. maddi kayba uğradığımız bu felaketten hala gereken
dersleri çıkartmamış olmamız affedilemez bir durumdur.
Ülkemizde depreme karşı alınması gereken önlemler, toplumun bilinçlendirilmesi sürecinden ve bilimsel temellerden uzak, sadece rant elde etmeye yönelik bir anlayışla
sürdürülmektedir. Halkı bilinçlendirmek ve doğal afetler
karşısında toplumsal duyarlılığı artırmakla sorumlu olması
gereken çoğu bilimsel kariyer sahibi insanımızın ve yerel
yönetim temsilcilerinin, sık sık boy gösterdikleri televizyon
programlarında konuya yaklaşımları dikkatle izlendiğinde,
ülkemizde depremlere ve doğal afetlere karşı ciddi bir politika oluşturulmasının mümkün olamayacağı ortaya çıkmaktadır.
Özellikle “İstanbul Depremi” hakkında yapılan televizyon
programlarındaki yetkili kişilerin bilim dışı yaptığı açıklamalar en önemli etkisini insanlarımızın bilime-tekniğe ve
mühendise olan güveninin zedelenmesinde ve azalmasında göstermektedir. Bilime, tekniğe ve mühendislik hizmetlerine güven duygusunun azaldığı bu sürecin ikincil doğal
sonucunda da, yaşamın her alanında, bizi ilgilendiren her
konuda toplumsal duyarlılığımız azalarak yok olmakta, bu
değerler yerine ise ne yazık ki, cemaat kültürü, biat ve tevekkül kültürü egemen olmaktadır.
Orta büyüklükteki bir depremin bile felakete dönüştüğü,
sağanak yağmurların sele dönüşüp, onlarca can aldığı ülkemizde, biz mühendis ve mimarların seslerinin duyulması istenmemektedir. Özellikle, kaçak yapılaşmalara, dere
yataklarında inşaat yapılmasına, kar hırsı ile çevrenin ve
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
doğanın talan edilmesine karşı sürdürdüğümüz mücadele
siyasi iktidarlarca, sanki bizler ülkemizin kalkınmasını istemiyormuşuz gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı meslek
odalarımızın ve özellikle kendi meslek odamız İnşaat Mühendisleri Odasının kuruluşundan günümüze yaptığı çalışmalar izlendiğinde, ülkemizin yeraltı ve üstü kaynaklarının
talan edilmesine, bilime, tekniğe aykırı her türlü uygulama
ve girişime karşı verilen mücadelelerle dolu olduğu görülmektedir. Son 60 yıldır ülkemizi idare edenler, mesleki
birikimlerini bilim ve tekniğin yol göstericiliğinde ülkenin
ve halkının çıkarları yönünde kullanmakta sınırsız özveriyle
mücadele eden mühendis ve mimarları dikkate alsalardı,
Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporunda ülkemiz 134
ülke arasında ekonomide 131. sırada, sağlık ve yaşam ölçütleri açısından 61. sırada ve en önemlisi eğitim düzeyinde
109. sırada yer almazdı.
Emperyalist sistemin geri bıraktırılmış ülkeleri daha iyi sömürmek, ülkelerin doğal kaynaklarını daha iyi talan edebilmek amacıyla yüzyıldır uyguladığı politikaların altında her
zaman insanların cemaat ve tevekkül kültürüyle bütünleştirilmesi yatmıştır. Bu tüm insanlık tarihi sürecinde, toplumun
aydınlanma ve sömürüye karşı mücadele ederek kendi bağımsız gelişimini engellemek için bulunan en iyi yoldur.
Toplumda cemaat kültürü geliştiği ve egemen olduğu süreçte, hukukun ve ahlak kurallarının uygulanmasında dini
kanaat önderlerinin söz sahibi olması, felaketlere dönüşen
doğa olaylarının da tanrının toplumu ve insanları sınaması
olarak tanımlanması kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır.
Bugün cemaat kültürünün, dini yapılanmaların egemen olduğu tüm ülkelere baktığımızda, doğal afetlerin milyonlarca insanı etkilemesine, binlerce insanın hayatını almasına,
milyarlarca dolar ulusal kaynakların yok olmasına rağmen,
kaderine ağlayan ve “tanrının cezalandırmasına” teslim olmuş milyonlarca insan görmekteyiz.
Ülkemiz insanlarının yaşamakta olduğu süreç de buna çok
benzerdir. Bu süreçte ülkenin aydınları olarak bizlere önemli görevler düşmektedir. Bir taraftan, saygınlığını yitirmekte
olan mesleğimize sahip çıkarak, mühendislik hizmetlerini
aranan bir düzeye yükseltmek, diğer yandan da halkımızın
bir avuç çıkarcı ve rantçı tarafından kandırılarak, cehalet
ve bilgisizlik ile cemaatlerin ve dinsel yapılanmaların elinde ortaçağ karanlığına itilmesine izin vermemek için sahip
olduğumuz tüm bilgi ve birikimlerimizi kullanmak zorundayız.
Dinsel ve etnik ayrımcılık temelinde, Cumhuriyet Devrimlerinin tüm kazanımlarını yok etmek amacıyla, giderek
egemen olmaya çalışan ve bunun için tüm kozlarını açıkça
ortaya koyan siyasal gericiliğe karşı, bulunduğumuz her
noktada yılmadan, cesaretle durmak ve direnmek halkımıza karşı bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
Karanlığa karşı hepimizin bir alev olduğunu
unutmayalım…
(5 Kasım 2010)
Kasım 2010 - 155
9
Yayın Kurulundan
Merhaba,
Yılın sonuna doğru geldiğimiz, yoğun ülke ve dünya gündemi ile karşı karşıya olduğumuz günlerde yine birlikteyiz
Bülten’in bu sayısında da.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı büyüme rakamlarına göre Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 10,3 artış kaydetmiş. Böylece 2004 yılından bu yana ilk kez iki kere
arka arkaya çift haneli büyümeye ulaşılmış. 2010 yılının
ilk yarısı olarak bakıldığında da büyüme yüzde 11 olarak
gerçekleşmiş. Öte yandan Türkiye, ikinci çeyrek büyüme
rakamlarını açıklayan ülkeler arasında Çin ile üçüncü sırayı
paylaşmış.
Her zaman olduğu gibi ikinci çeyrekte yaşanan büyümenin motoru inşaat sektörü olmuş. Sektör yüzde 21.9 oranında büyürken, imalat sektörü yüzde 15.4 büyüme kaydetmiş. Bütün bu hususlar çok güzel bir gelişmeymiş gibi
görünse de bize yansıyan yanı pekte mutluluk vermiyor.
Meslektaşlarımız bu girdabın içinde mesleki, ekonomik,
sosyal tatminsizlikler ile karşı karşıyadır. Halk dünyanın en
pahalı etini yemek zorunda kalıyor, geçen yıllarda tarlaya
gübre olarak bırakılan domatesin fiyatı fahiş oranda yükseliyorsa, burada bir yanlışlık var demektir. Her ne hikmetse çalışan ve üreten emekçi kesim yukarda belirtilen büyüme payından nasibini başka çeşit alıyor. Her anlamdaki
eşitsizlikler ve adaletsizlikler derinleşmektedir.
Konunun bam teli, vahşice uygulanan özelleştirme politikaları ve hükümetin çarpık sosyal adalet anlayışı olsa
gerektir. Ya da sosyal devlet anlayışının hangi boyutlarda
olduğunun göstergesidir.
Öte yandan yapılan referandumla %58 lik oranla kabul
edilen anayasa değişikliğinin getireceklerine değinmeden ses çıkarma anlayışımızı yaşama geçiremeyeceğiz.
Daha önce “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta
ineriz” diyen, “demokrasi amaç değil araçtır” diyenlerin bu
oylama sonucunu demokratik buldukları ve böylece ileri
demokrasiye geçildiği şeklinde ilan ettikleri unutulmamalıdır. Bültenin geçen sayısında da hatırlattığımız gibi artık
“ipe un serme” zamanıdır. O nedenle dokunulmazlıkların
sınırlandırılması, seçim barajının aşağı çekilmesi, YÖK’ün
kaldırılması gibi anayasal ve bağlı birçok yasal değişiklikleri kimse ağzına dahi almayacak, alanlar ise tu-kaka ilan
edilecektir artık. Ta ki hakim güçlerin tırnak içinde ihtiyacı
olduğunda ihtiyaçlarını giderecek hukuksal ve yasal düzenlemeler gündem olarak önümüze sunuluncaya kadar
anayasa, yasa, halkın talebi ve ihtiyacı gibi hususlar da rafa
kaldırılacaktır.
Bir yandan ülke siyasi ve ekonomik yaşamda böyle karmaşık süreçleri yaşarken, kendi örgütsel çalışmalarımız da
devam etmektedir. TMMOB‘nin işlevsizleştirilmesi ve yetkilerine karşı yapılan saldırıların meslek alanlarımızı yakından ilgilendiren “Yabancı Mühendislerin Çalışma Yasası”
başta olmak üzere diğer mesleki düzenlemeler adı altında
somutlandırıldığını halen unutmuş değiliz.
Böyle bir ortamda TMMOB 41. Dönem Olağanüstü Genel
10 Kasım 2010 - 155
Kurulu 24-25 Eylül 2010 tarihlerinde Ankara‘da gerçekleştirildi. TMMOB’nin 27-30 Mayıs 2010 tarihlerindeki Olağan
Genel Kurulu‘nda zaman yetersizliği nedeniyle görüşülemeyen Kararlar Komisyonu raporunun görüşülmesi gündemiyle toplanan Olağanüstü Genel Kurula 724 delege
katıldı. Olağanüstü kongrede İşsizliğin ve Güvencesizliğin
Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Üzerindeki Etkileri,
Özelleştirmenin Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Üzerindeki Etkileri, Örgütlenme, TMMOB’de Kadın Örgütlenmesi, HES ve Nükleer Enerji uygulamalarına karşı alınabilecek
önlemler gibi pek çok konuda tartışmalar yapılarak kararlar alınmıştır. Alınan kararların uygulamaya kısa sürede
konularak, tüm teknik elemanların çalışma ve sosyal yaşamlarına katkılar konulması gerekmektedir.
Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat
mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel ve
nitel gücü olan teknik elemana, kalkınmamızın ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke, meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne
kadar amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için ses çıkarmaya devam etmeliyiz.
Sevgilerimizle...
Değerli Üyelerimiz,
Bültenimizin 155. sayısını da her zamanki özen ve duyarlılıkla basıma hazırladık. Tüm hazırlıkları yapılmış,
tüm makaleler ve yazılar kontrol edilmiş, sayfa düzenlemeleri tamamlanmış, son eksik olarak Başkanımızın
başyazısı kalmıştı. 5 Kasım Cuma günü Başyazı da tamamlandı.
Tahsin Başkanımız aynı duyarlılık ve heyecanla başyazısını yazmıştı. Nerden bilirdik, kim bilirdi son yazısı
olacağını...
Güzel bir başyazı hazırlamanın, yeni sayının basıma
hazır hale gelmesinin mutluluğu yine gözlerinden
okunuyordu. Ama ne yazık ki, 6 Kasım Cumartesi
günü bizleri, dostlarını, sevenlerini terk ederek gitti.
“Benden bu kadar” dercesine, “Artık bundan sonrası
sizin” dercesine. Habuki daha çok erkendi. Birlikte verilecek daha çok mücadelemiz, birlikte yazılacak daha
çok başyazımız, birlikte basılacak daha çok dergimiz,
söyleyecek, konuşacak daha çok sözümüz vardı, ama
olmadı. Artık bundan sonra iş bizlere, tüm dostlarına,
tüm sevenlerine düşüyor. Anısını yaşatmak, mücadelemizi, Odamızı ve mesleğimizi daha ileri götürmekle
olacak. Bunu hepimiz biliyoruz ve yapacağız.
Bu nedenle bültenimizi Başkanımızın hazırladığı şekliyle, değiştirmeden, sadece çok sevdiğimiz Başkanımızın anısına 7 sayfa daha ilave ederek yayınlıyoruz.
Hepimizin başı sağolsun. Işıklar içinde yatsın.
İMO İzmir Şubesi
42. Dönem Yönetim Kurulu
Şubeden
2 Eylül 2010 Perşembe
Şubemiz Mesleki Denetim ve Değerlendirme Kurulu
Toplantısı Şubemizde yapıldı. 42. Dönem Çalışma Programı doğrultusunda oluşturulan kurul, ilk toplantısını
gerçekleştirdi. Abdullah UZUN, Ali ACAR, Arslan KESKİN,
Ayhan EMEKLİ, Engin SÖNMEZ, Erhan ARSLAN, Necati
ATICI, Soner BİLGE’nin katıldığı toplantıda Şubemizce
yapılan mesleki denetim uygulamalarında karşılaşılan
sorunlar değerlendirildi.
Proje kontrol föyünün son haline getirilerek Ekim ayından itibaren deneme amacıyla uygulamaya geçirilmesinin Şube Yönetimine önerilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca
Serbest İnşaat Mühendisliği (SİM) Yönetmeliğinin “Uygulama Esasları” değerlendirilerek, Şube görüşü oluşturulmasına katkıda bulunuldu.
inşaat ustalarına da verilmesi için belediyelerce duyuru
yapılması kararlaştırıldı. İzmir İlçe Belediyeleriyle yaptığımız “Mesleki Denetim Protokolleri”ni Ödemiş, Kiraz ve
Beydağ Belediyeleri ile de gerçekleştirdik.
23 Eylül 2010 Perşembe
“Yapı Dinamiğinde Tepki Spektrumlarının Yorumlanması” konulu seminer Prof. Dr. Hikmet Hüseyin ÇATAL tarafından Şubemiz Konferans Salonunda sunuldu. Seminer
kapsamı:
Depreme dayanıklı yapı tasarımında, tepki spektrumları
önemli bir yer tutmaktadır. Bu seminerde, deprem ivmelerine bağlı olarak hız, deplasman ve ivme tepki spektrumlarının elde edilmesi, tepki spektrumlarının yorumlanması ve tasarımda kullanımı anlatılarak, sayısal örnek
sunulmuştur.
24-25 Eylül 2010
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Kararlar Komisyonuna gleen önergeler görüşüldü. Genel Kurula Şubemiz TMMOB
Delegeleri katıldılar.
29 Eylül 2010 Çarşamba
Ödemiş Temsilciliğimizle birlikte Ödemiş, Kiraz ve Beydağ Belediyelerini Yönetim Kurulu olarak ziyaret ettik.
Yerelde yaşanan sorunları değerlendirdiğimiz bu görüşmelerimizde, “Usta ve Kalfaların Eğitimine” yönelik olarak Şubemizce verilen kursların bu yörelerde iş yapan
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
30 Eylül 2010 Perşembe
- “Zemin İyileştirme Yöntemleri, Derin Temeller ve Uygulama Örnekleri” konulu seminer Şubemiz konferans salonunda gerçekleşti. Doç. Dr. Selim ALTUN’un sunduğu
seminerde şu konular anlatıldı:
Zemin iyileştirme yöntemleri: Amaç, kullanılan teknikler,
probleme uygun çözümler, uygulama örnekleri.
Derin temeller: Amaç, derin temel tipleri, uygulama
esasları, taşıma gücü hesapları, uygulama örnekleri
Değerlendirme: Yapı mühendisliği açısından problemli
zeminlerde taşıma gücü, oturma ve sıvılaşma sorunları
bakımından çözüm arayışı.
Kasım 2010 - 155 11
Şubeden
- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz KOCAOĞLU’nun
TMMOB’ye bağlı meslek odalarının İzmir Şubeleri’yle
yaptığı yemekli toplantıya katıldık. Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan EMEKLİ ile Sayman Üyemiz
Fuat GÜNAK’ın katıldığı toplantıda meslek odaları olarak
İzmir’in sorunları hakkındaki görüşlerimiz, eleştirilerimiz
ve önerilerimizi iletildi. Kentle ilgili proje ve uygulamalarda meslek odalarıyla daha sıkı iletişim ve işbirliği içinde olunması gerektiği görüşü iletildi.
11 Ekim 2010 Pazartesi
İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi 1. Olağan Genel Kurul toplantısı yapıldı. Toplantıda 7 asil 7 yedek Yönetim Kurulu üyeleri ve Başkan
seçildi. Toplantıya Şubemiz adına Yönetim Kurulu üyemiz Şefika SEYHAN HAS katıldı.
13 Ekim 2010 Çarşamba
- 6 Ekim 2010 tarihinde Valilikte yapılan “Kentlerde Mikro Bölgeleme ve Deprem Riskinin Belirlenmesi” seminerine katılan üyelerimizle, seminerin değerlendirilmesi
ve Valilikçe yapılması planlanan bir sonraki toplantıya
yönelik önerilerin oluşturması için ortak toplantı yapıldı.
- İZDENİZ’e ait vapur ve feribotların yenilenmesi ihalesi ile il-
gili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan
basın açıklamasına katıldık. Basın açıklaması ile ilgili detaylı
bilgi TMMOB İKK sayfalarımızdadır.
1 Ekim 2010 Cuma
Bergama Belediyesi Meclis Salonu’nda, “Binalarda Enerji
Performansı Yönetmeliği ve Getirdiği Yenilikler” başlıklı
seminer yaklaşık 35 mühendis ve mimarın katılımıyla
gerçekleşti.
Toplantıda EMO İzmir Şubesi’nden Elk. Müh. Mehmet
Hepzarif, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz İnş. Müh. Hülya
Altun, MMO İzmir Şubesi’nden Mak. Müh. Gürkan Durgun, MO İzmir Şubesi’nden Mimar Naime Beyazıt birer
sunum yaptılar.
14 Ekim 2010 Perşembe
- 14-17 Ekim 2010 tarihleri arasında yapılan 16. İzmir
Yapı Fuarında açtığımız standımızda, deprem hakkında gerek dağıtılan broşürler, gerek bire bir ilgilenilerek fuarı ziyaret edenlere bilgi verildi. Bunun dışında
17 Ağustos’ta açılan standlarda yapmış olduğumuz
anketlerden yapı fuarında yaklaşık 150 vatandaşla birebir görüşülerek anket yapıldı.
Stand çalışmalarında emeği geçen üyelerimiz Abdullah İNCİR, Birinci Gürcan TURNA, Kaan VERAL ve Latife
DOĞAN’a, Şube çalışanlarımız Fırat ÜMMETOĞLU, Hüseyin KUZU ve Rahmi ALPER’e ve öğrenci üyelerimiz
Ali Kemal ÖZTÜRK, Baran POLAT, Belemir ÜNLÜ, Ebru
AYDINDAĞ, Hazal CANPOLAT, Öyküm AĞBABA’ya teşekkür ederiz.
6 Ekim 2010 Çarşamba
İzmir Valilik Afet Krizi Danışma Kurulu Toplantısı’nda
Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa ERDİK
“İstanbul, Anadolu ve Avrupa Yakası Mikro Bölgeleme
Projesi” ve “İstanbul’da Deprem Riski” konularında detaylı bilgi verdi. Toplantıya Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan Emekli, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz
Necati ATICI ile üyelerimiz Doç. Dr. Gürkan ÖZDEN, Yard.
Doç. Dr. Cemalettin DÖNMEZ ve Abdullah İNCİR katıldılar.
12 Kasım 2010 - 155
Şubeden
- “Tahribatlı Yöntemle (Karot) Yerinde Beton Basınç dayanımının Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi” konulu
seminer İnş. Müh. İrfan Kadiroğlu tarafından Şube Konferans Salonumuzda sunuldu. Seminerde şu konular
anlatıldı: Tahribatlı yöntemle yerindeki betondan karot
numunesinin alınması kuralları, basınç dayanım testi yapılması, çıkan sonuçların çeşitli standartlara göre değerlendirilmesi ve yorumlanması.
- Mühendislik Mimarlık Haftası kapsamında TMMOB İKK
tarafından düzenlenen kokteyle Yönetim Kurulu üyelerimiz katıldı.
- 42. Dönemde görev alan işyeri temsilcilerimizle 2. Olağan toplantımız yapıldı. Çalışma programımızda yer
aldığı gibi, 42. Dönemde yapı denetim şirketlerinde
oluşturmaya devam ettiğimiz işyeri temsilcilerimizin de
katıldığı toplantıda, Şubemiz çalışmaları hakkında temsilcilerimize bilgi verildi. Önümüzdeki süreçte yapılacak
çalışmalar hakkında öneriler alındı.
15 Ekim 2010 Cuma
Kapital Dergisi Şube Başkanımız Tahsin Vergin ile İnşaat
Sektörü hakkında bir röportaj yaptı.
18 Ekim 2010 Pazartesi
Mühendislik Mimarlık Haftası’nda Yenişehir TMMOB
Birlik Parkı’nda TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını
Bültenimizin TMMOB İKK sayfalarında bulabilirsiniz.
20 Ekim 2010 Çarşamba
- CHP İl Yönetim Kurulunun TMMOB İzmir İKK bileşeni
odalara yaptığı ziyaret Tepekule Kongre ve Sergi Merkezinde gerçekleşti. Ziyarete Oda ve CHP İl Yöneticilerinden oluşan yaklaşık 35 kişilik bir grup katıldı. Şube
Başkanları, uzmanlık alanlarıyla ilgili olarak kent gündemine ilişkin görüş ve önerilerini ifade ettiler. Yerel yönetimlerin Odaların uzmanlıklarından ve görüşlerinden
daha fazla yararlanmasını ve bilgi akışı sağlanmasını
talep eden TMMOB İKK Üyeleri, uzman üyeleriyle her zaman kente hizmet etmeye hazır olduklarını ifade ettiler.
CHP İl Başkanı Rıfat NALBANTOĞLU ise meslek odalarının öneminin farkında olduklarını ve ifade edilen görüşlerden yararlanacaklarını belirtti. Toplantıya katılan
Şube Başkanımız Tahsin VERGİN de belediyelerle ilgili
görüş ve önerilerimizi iletti.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
21 Ekim Perşembe
“İzmir Doğalgaz Altyapısında Afet Riski Değerlendirilmesi” konulu seminer Şubemiz konferans salonunda
yapıldı. İnş. Müh. Abdullah İncir, İnş. Müh. Sibel Börekçioğlu, İnş. Müh. Eray Dağ ve İnş. Müh. Tuğrul Baştan
tarafından sunulan seminerde, yıkıcı bir deprem sonrası
kentimizde oluşabilecek, yangın veya patlamalardaki
tehlikelere dikkkat çekilerek, bugüne kadar pek tartışılmayan bu konuyu, kamuoyunun gündemine taşımak,
yetkilileri uyarmak, yurttaşların farkındalığını arttırmak
amaçlanmıştır.
Kasım 2010 - 155 13
Şubeden
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mezuniyet Töreni Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda
21 Ekim Perşembe günü yapıldı. Törende 2003-2010 yılları arasında DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde yer alan 26
yüksek lisans ve doktora programından mezun olan 210
öğrenci ve ailelerinin, dekanların, enstitü müdürlerinin,
anabilim dalı başkanlarının ve demokratik kitle örgütü
temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Törene Şube
Yönetim Kurulu Başkanımız Tahsin Vergin ve Yönetim
Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan Emekli katılarak inşaat
mühendisliği anabilim dalından mezun olan üyelerimize katılım belgelerini verdiler.
Törene katılan meslektaşlarımız ve mezun oldukları
programlar aşağıdaki gibidir:
1. Sema Akgül Civelek- Yapı Yüksek Lisans
2. Sibel Argüz Döker - Yapı Yüksek Lisans
3. Sevgi Emre- Yapı Yüksek Lisans
4. Sadık Can Girgin- Yapı Yüksek Lisans
5. Didem Aydın- Ulaştırma Yüksek Lisans
6. Hüseyin Erdem Ergül - Hidrolik Yüksek Lisans
7. Nimet Ezgi Türken- Hidrolik Yüksek Lisans
8. Berna Kızılılgın- Yapı Malzemesi Yüksek Lisans
9. Cem Polat Çetinkaya: Hidrolik-Hidroloji ve Su kaynakları Doktora
10. Gökçen Bombar: Hidrolik-Hidroloji ve Su kaynakları
Doktora
22 Ekim 2010 Cuma
- İlçe Belediyeleriyle yaptığımız Mesleki Denetim Protokollerine, Tire Belediyesi ile devam ettik. Tire Temsilcimiz, Türker Peştemalcıoğlu’nun da katıldığı ziyaretimizde Belediyenin yatırımları hakkında bilgi aldık. Tire’de iş
yapan usta ve kalfaların eğitimine yönelik Şube olarak
katkıda bulunacağımızı ifade ettik.
- Aliağa Belediyesi Kültür Merkezinde, “Binalarda Enerji
Performansı Yönetmeliği ve Getirdiği Yenilikler” ve “SİM
Yönetmeliği” başlıklı seminer 25 mühendisin katılımıyla
gerçekleşti.
Toplantıda Şubemiz Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz
Ayhan EMEKLİ ve Yönetim Kurulu Üyemiz Hülya Altun
birer sunum yaptılar.
- Aliağa Belediyesini ziyaret ederek, Belediye Başkanı
Sayın Turgut OĞUZ ile “Mesleki Denetim Protokolü”nü
imzaladık.
26 Ekim 2010 Salı
İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi 2. Olağan toplantısına
Yönetim Kurulu üyemiz Şefika SEYHAN HAS katıldı. İzmir
Büyükşehir Belediye Başkan Aziz KOCAOĞLU’nun açılış
konuşmasını yaptığı toplantıda Engelli, Gençlik, Kadın
meclis başkanları, gruplarının yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdiler.
14 Kasım 2010 - 155
Şubeden
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2010 - 155 15
İMO’dan
16 Kasım 2010 - 155
Şubeden
15 Aralık 2010 tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize plaket
töreni düzenlenecektir.
Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.
Şubemiz kayıtlarına göre Meslekte 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimizin listesi
aşağıda bulunmaktadır. Aynı liste şubemizin internet sitesinde de yayınlanmaktadır:
www.imoizmir.org.tr
Listedeki üyelerimizin plaketleri hazırlanarak, Şubemiz kayıtlarındaki adreslerine yazılı davet gönderilecektir.
Listede herhangi bir yanlışlık görülmesi durumunda Şubemize telefonla bilgi verilmesini rica ederiz.
Telefon : 462 56 55
e-posta : [email protected]
SİCİL
ADI
3477AHMET
3528SEDAT
3531
RECEP DOĞAN
3559
ABDULLAH
3572
UTKU
3573
NURİ
3575
DÜNDAR
3585
A. ÇETİN
3586
M. UĞUR
3588
M. ERŞEN
3595
ALTAN
3611
HAYRETTİN
3614
MESUT
SİCİL
ADI
6671
SELAHATTİN
6696
İSMAİL TEOMAN
6712
LÜTFİ
6713
HÜSEYİN
6761
HÜSEYİN
6765LEVENT
6773
ALİ
6801
ARİF ŞENGÜN
6810SAFFET
6817
YAVUZ SELİM
6828
MUAMMER
6867
HÜSEYİN MUSTAFA
6882
MEHMET NAMİ
6927
VEDAT
6965YÜKSEL
6993
ALİ
7001HASAN
7005
ÖMÜR
7031
SADETTİN
7061
SELİM
7062
MEHMET EMİN
7379
RUŞEN
7451
DOĞAN
7456
ALİ VEHBİ
7495
AYDIN
7496
AKIN
SOYADI
KAYAHAN
ÖZKOL
GENÇOĞLU
ALANYALI
KUTLUK
CELEP
BULMAN
TÜRKMENOĞLU
TÜRKMENOĞLU
ÜLKÜDAŞ
BAKOĞLU
SOYAK
ÇİLEKOĞLU
SOYADI
SARIÇOBAN
YALÇINKAYA
KATRANCI
ŞENGÜRKAN
BOYACI
EROL
ÖZEN
KAYALAR
KAYA
ÖZNAMLILAR
KESİCİ
ÖZTAP
ÖZAYDIN
AÇAR
KARAÖZ
ÇELİK
ZEREK
FİDAN
ERİŞKEN
ERCAN
KURAL
SAVRANOĞLU
BAYDAR
KÜÇÜKBOYACI
OKAN
KAZANÇOĞLU
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
SİCİL
3615
3631
3636
3646
3680
3696
3698
3830
4084
4101
4240
4908
5047
ADI
YILMAZ
ZEKİ
MACİT
H. İSMAİL
A. ÖZCAN
SELAHATTİN
AYHAN
KADİR
H. HALİT
MUHLİS
İSMET
ORHAN
İ. CEVAT
SİCİL
ADI
7515
SUNAY
7558
İSMAİL
7562
ERAY
7566
ÇETİN
7568OSMAN
7573
CANER
7595
İSMAİL BÜLENT
7629
İSMAİL
7718
NİMET PİYALE
7812
HALİL İBRAHİM
7892
FARUK
7962
A. ERKAN
8034
MEHMET
8077MEHMET
8176
ARİF
8196
YUNUS NADİ
8270
SÜLEYMAN SIRRI
8379
ÖMER
8392ZAFER
8533
ÜNER
8896
MEHMET
9428
NAZIM GÜNEŞ
20990 AHMET MÜMTAZ
29164 İBRAHİM
48326 ÖMER FARUK
SOYADI
URAL
DEMİRKOL
KARAKAŞ
ÖZLER
YÜCAL
İZCİ
BOZOĞLU
TOSUN
ŞEKERCİ
SEZER
BAŞOĞLU
KÜÇÜKKARTAY
ÇOBANLI
SOYADI
AKÇAOĞLU
ÖZSARAN
BAŞARIR
VARLIORPAK
ÜNDE
CENGİZ
BARADAN
ŞUT
ULUŞANS
ERTEM
AKSOY
ÜZDİYEM
BAKİLER
ASLANALP
ALTINKÜPÜ
BULGURCU
BAYSAL
ŞENGEZER
FAFAL
SEYREKOĞLU
AYİT
GÜR
USMEN
ÜNAL
DEMİRELİ
Kasım 2010 - 155 17
Şubeden
SİCİL
ADI
30610
FERİDUN
31803
BÜLENT ERCÜMENT
31851
HALUK
31858
METİN
31877BATTAL
31897
M. SEZAİ
31951
SELMA
31967
NEDİM
31979
TAHİR
31999
KAMİL
32107
SERPİL
32132
HASAN
32148
ERSİN
32201
MEHMET
32202
MEHTAP
32203
ERGİN
32221
GÖKHAN
32231
METİN
32232
ŞÜKRÜ
32233
KADRİYE
32235
ABDULLAH
32236
HALİT
32246
HASAN
32283
ERGUN
32284
NECATİ
32285
BÜLENT
32286
FAZIL
32289
HÜSEYİN
32350
AHMET ÖZER
32354
AYŞE FİLİZ
32367
SEVAL HAYRUNİSA
32396
NECATİ
32397
İBRAHİM AYDIN
32405
FUAT
32406
ERAY
32448
ÖNER
32461NEBAHAT
ŞEMSETTİN
32509
32511
AHMET MURAT
32531EROL
32559
MEHMET FERİDUN
TAYFUN
32570
32572
FAHRETTİN
32605
HALİL
32608
ŞÜKRÜ
32630MEHMET
32661
HİKMET
32662
SERDAR
32665
MUSTAFA
32671FATMA
32703
SABRİ
32725EMEL
32753
İSMET
32804
MUSA CENGİZ
32805
MUZAFFER
32879
ŞENOL
32911
TUNCAY
32912
ATİLLA
32939
HÜSEYİN ALP
18 Kasım 2010 - 155
SOYADI
KOTOOĞLU
ÇİFTÇİ
ERGUN
ŞENEL
KAYAR
ŞEKER
DOBRUCALI
ÜLKÜCÜ
KANYILMAZ
SOYDAN
AKMAN CEYLAN
TOTOŞ
BACAK
ALAYBEYOĞLU
ADIGÜZEL
TATAR
ÖZER
POLAT
KIVCI
DEĞİRMENCİOĞLU
UZUN
ÖZEL
KURTULUŞ
DİNÇER
KIRMAZ
TANRIVERDİ
ÖLÇER
ÇOBANOĞLU
POLAT
KALPAKOĞLU
HEYBELİ
ATICI
SAATÇI
BÜYÜKABALI
YILMAZ
MADANOĞLU
AKSAKARYA
BERTUĞ
TENDAR
SEZEN
ORDEMİR
TÜRKMEN
ÖZLÜK
ELPEZE
ÖZCAN
DÖLEK
GÜNGÖR
GÜNDOĞAN
SEVEN
YÜKSEL
TOPÇU
AKBAY
HANER
KALPAKOĞLU
AKKAN
SARI
BİLGİN
ÇETİNER
BÜYÜKYÜKSEL
SİCİL
ADI
33083
MUSTAFA
33139
MEHMET
33181
MEHMET ZİYA
33204
RATİBE SEZEN
MEHMET KAZIM
33330
33331
SAFA
33438
AYŞE
33526
ENVER
33657AHMET
33786
BİROL
34185
UĞUR
34302
HAKAN
34374
MUSTAFA MURAT
34833
ORHAN
34836
HÜSEYİN
35487
İLHAN
36316
AYTEN
36519
CELALLETTİN
38354
ERDOĞAN
38761
CELAL
43918ZÜHTÜ
47088
CEMAL
HASAN
52170
60171
EMİNE MİNE
64002
KADİR
SOYADI
ATALAY
COŞGUN
KURUL
GÖKDEMİR
KUMPASOĞLU
İLHAN
YARICI
KÜÇÜKOĞLU
ALKAN
KAYA
ÖZER
GÖNÜL
SÖZMEN
İSBİR
GÜLENÇ
ATAY
ÖNGEL
ÖZCAN
EMİR
DAĞLI
DÜZEN
MUTLUM
ÖZUYGUR
YÜZÜGÜLDÜ
KÜÇÜKOĞLU
İMO’dan
MESLEK ONURUMUZ VE ÜLKEMİZİN GELECEĞİ İÇİN SAHTECİLİĞE İZİN
VERMEYECEĞİZ!
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından 1 Ekim 2010 tarihinde İMO Lokalinde yapılan basın toplantısında,
Yönetim Kurulu Başkanı Serdar HARP tarafından okunan basın açıklaması. 01.10.2010
Değerli Basın Mensupları;
Hepiniz hoş geldiniz.
Son dönemde farklı meslek odalarında da örneğine
rastladığımız “sahte belge ile mühendislik yapılması”
konusunda yaptığımız araştırmaların sonuçlarını paylaşmak için bu basın toplantısını düzenliyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Diğer pek çok meslek dalında olduğu gibi, mühendislik alanında da zaman zaman “sahte belge ve diploma”
düzenleyerek mühendislik mesleğini icra etme yolunda
girişimlere rastlanmaktadır. Bu tür girişimler, oda kaydı
sırasında şubelerimizde yapılan incelemelerle, şikâyet
üzerine ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı ile yaptığımız yazışmalar ile tespit edilmekte ve engellenmektedir.
Tespit edilen isimlerin Odayla ilişkileri kesilmekte, ilgili
idarelere (belediyeler, valilikler, organize sanayi bölgeleri vb.) önlem almaları için bilgi verilmekte ve Cumhuriyet Savcılıklarına da suç duyurusunda bulunulmaktadır.
Bilindiği gibi yasa gereği, kamuda çalışan inşaat mühendisleri dışında tüm inşaat mühendislerinin mühendislik
mesleğini icra edebilmeleri için Odamıza üye olmaları
gerekmektedir.
Odamıza üye olmak isteyenler, lisans diplomalarını şubelerimize ibraz etmek durumundadır. Yurtdışındaki
üniversitelerden mezun olunması durumunda ise diplomaların yanı sıra, mezun olunan bölüme ilişkin YÖK’ten
alınmış “Denklik Belgesi” de kayıt sırasında talep edilmektedir. Belgeler üzerinde yapılan inceleme sonrasında herhangi bir sorunla karşılaşılmazsa, oda üyeliği gerçekleştirilmektedir.
2009 yılı başlarından itibaren, özellikle Azerbaycan ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan bazı üniversitelerden mezun olarak, YÖK’ten alınan Denklik Belgesi
aracılığıyla yapılan başvuruların gözle görülür biçimde
arttığı gözlemlenmiştir. Başvuru yapan kişilerin yaşları,
mezuniyet tarihleri ve denklik belgesi tarihleri arasında büyük bir uyumsuzluk olduğu fark edilmiştir. Bunun
üzerine, 2009 yılı Mart ayında itibaren, yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanların bu durumlarının YÖK’ten
teyit edilmesi uygulamasına geçilmiş, geçerliliği YÖK
tarafından teyit edilen Denklik Belgeleri ile yapılan başvurular üyeliğe kabul edilmiştir.
Değerli Arkadaşlar,
Son dönemde sahte belgeyle yapılan başvurularda yoğun olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan
bazı üniversitelerin diplomalarını kullandığını tespit
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
edilmesi üzerine adı geçen üniversitelerden mezun olan
tüm üyelerimizin belgeleri yeniden incelemeye alınmıştır. İlk inceleme sonucunda, 32 üyemizin YÖK’ten aldıkları
Denklik Belgeleri yüksek derecede şüpheli bulunmuştur. Bunun üzerine Odamız tarafından 18 Ağustos 2010
tarihinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilen bir yazıyla, söz konusu 32 kişinin denklik belgelerinin geçerli olup olmadığı sorulmuştur.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından 16 Eylül
2010 tarihinde Odamıza gönderilen cevap yazısında,
“incelemesi yapılan 32 kişiden 29’unun denklik belgelerinin YÖK tarafından düzenlenmediği ve belgelerde
bulunan imzaların sahte olduğu” bilgisi tarafımıza iletilmiştir.
Bu rakamla birlikte, YÖK ile teyit yazışmalarını başlattığımız 12 Mart 2009 tarihinden bu yana, teyidini istediğimiz 203 kişiden 40’ının Sahte Denklik Belgesi kullandığı
tespit edilmiş bulunmaktadır.
Bu 40 isimden 3 tanesinin Azerbaycan’da bulunan bir
üniversiteye, geri kalan 37 isminse KKTC’de bulunan
üniversitelere ait diploma kullandığı görülmüştür. Bu
durum, yaşanan sahteciliğin organize bir karakter taşıdığı şüphesini ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu isimlerle
ilgili gereken yasal işlemlerin başlatılması için Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulacaktır.
Bu sahteciliğin niteliğinin savcılıklar tarafından yapılan
tahkikat sonucunda açığa çıkartılacağına inanıyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Yapılan incelemelerde organize bir sahtecilik ihtimali
belirdiği için, KKTC’de bulunan üniversitelerden aldıkları
diploma ve YÖK’ten aldıkları Denklik Belgesi ile odamıza
kayıt yaptıran 1312 (bin üç yüz on iki) kişinin tamamının durumlarının incelenmesi için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na başvuruda bulunulmuştur. 19 Ağustos
2010 tarihli bu başvurumuza ilişkin YÖK’ün cevabı elimize henüz ulaşmamıştır, cevap ulaştığında kamuoyuyla
paylaşılacaktır.
Benzer bir sahtecilik durumunun ülkemizdeki üniversitelerden alınan diplomalar için de geçerli olabileceği
göz önüne alınarak, bünyesinde İnşaat Mühendisliği bölümü bulunduran tüm Üniversitelerimizin rektörlüklerine birer yazı gönderilmiş ve son 15 yıllık mezunlarının
listesi istenmiştir. Uzun zamandır talep ettiğimiz bu listeler elimize ulaştığında, oda kayıtlarımızla karşılaştırılarak, sahte belgeyle inşaat mühendisliği yapanları tespit
etme imkanımız doğacaktır.
Kasım 2010 - 155 19
İMO’dan
Değerli Arkadaşlar
tedir.
İnşaat mühendisliği, toplumsal sorumluluğu olan bir
meslek disiplinidir. Oturduğumuz evler, çalıştığımız işyerleri ve yaşadığımız tüm mekânlar, inşaat mühendislerinin mesleki bilgi ve birikimlerinin eseridir. Bu yapıların
ehil olmayan kişiler tarafından üretilmesi, sadece mesleki açıdan değil, toplumsal açıdan da telafisi mümkün
olmayan sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle sağlıklı bir
denetimin sağlanabilmesi için tüm inşaat mühendislerinin oda üyesi olmaları gerekmektedir. Ne var ki, 1983
yılında TMMOB Yasası’nda yapılan değişiklikle, kamuda
çalışan inşaat mühendislerinin odaya üye olma zorunlulukları ortadan kaldırılmıştır.
Sahte belgelerle mühendislik mesleğinin icra edilmesinin önlenmesi, sahte belge üretiminin kazanç kapısı
olmaktan çıkartılması ve yüksek öğretim kurumlarının
isimlerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilebilmesi için, tüm Mimar, Mühendis ve Şehir plancılarının
TMMOB’ye bağlı odalara kayıt yaptırmaları gerekmektedir. Bu bağlamda üniversitelerimiz ile meslek odalarının
kurumsal işbirliği şarttır.
Bu durum, kamuya ait tüm kurum, kuruluş ve genel müdürlüklerde, belediyelerde, TOKİ ve KİPTAŞ gibi kamu
adına büyük inşaat projeleri yürüten kuruluşlarda çalışan inşaat mühendislerinin, odaya üye olma olmaksızın
mesleklerini icra etmeleri sonucunu doğurmuştur. Bu
kayıt dışılık, kamuda sahte belgeyle çalışan inşaat mühendislerinin tespitini olanaksız kıldığı gibi, serbest çalışan inşaat mühendislerinin denetimini de güçleştirmek-
Değerli Arkadaşlar
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra da, mesleğimize gölge düşürecek her
türden sahteciliğe ve olumsuzluğa karşı tavizsiz mücadelemizi sürdüreceğiz. Sahte belge kullanan isimlerin
tespit edilmesi için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve
Üniversite Rektörlükleriyle yürüttüğümüz yazışmalar
sonuçlandıkça, elde ettiğimiz verileri kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
YÖK İŞİNİ YAPIYOR, BİZ DE YAPACAĞIZ!
YÖK’ün üniversitelere sivil polis bulundurulması genelgesiyle ilgili genç-İMO tarafından yapılan basın açıklaması. 08.10.2010
12 Eylül 1980 darbesinin ürünü YÖK, Türkiye’de açılmak
istenen yeni dönemde siyasi iktidarın elinde yeniden
şekilleniyor. Kurulduğu günden bu yana üniversitelerimizde yeşeren bilimsel, demokratik, özerk üniversite
talebimizin önündeki en büyük engel ve bizler üzerindeki temel baskı aracı olan YÖK ve onun başkanının son
açılımı ise okullarımızı karakollaştıracak olan “ünikol”
projesi oldu. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın ibretlik
genelgesiyle “Özgür ve Güvenli Üniversite” için kampuslarda karakol oluşturulması gündeme geldi. Okullarda
uygulanan elektronik kart, parmak izi gibi uygulamalarla yetinmeyen YÖK bu sefer de üniversitelerde kanunsuz
biçimde fiilen bulunan sivil polisleri resmen kalıcılaştıracak ve okullarımızda karakol oluşturacak bir genelge yayınladı. Böylece siyasi iktidarın biz öğrenciler üzerindeki
her türlü baskısına bir de polis fişlemeleri, güvenlik gerekçesiyle oluşacak yeni baskılar ve özgür düşüncemiz
önünde coplu engeller eklendi.
Geçmişte yaptığı açıklamalarda üniversitelere polis ve
jandarmanın girmeyeceğini söyleyen YÖK başkanına
soruyoruz: Ne oldu da üniversitelere karakol açılmasını
isteyecek duruma geldiniz?
Parasız eğitim talebimizin her fırsatta gözaltılar ve tutuklamalarla karşılandığı, üniversitelerin gerçek sahibi
olarak bizlerin yaptığı her eyleme terör suçu olarak muamele edildiği bir ülkede polisin üniversitedeki varlığı
özgürlük ve güvenliğin tesisi için değil olsa olsa engellenmesi içindir.
20 Kasım 2010 - 155
Eylül ayı başında Foça’da gerçekleştirdiğimiz Genç-İMO
2. Yaz Eğitim Kampımızda, parasız, eşit eğitim talebimiz
ile referandum sürecindeki tavrımızı içeren pankartlarımız eşliğinde yaptığımız ve ilçe sakinleri tarafından da
destek gören yürüyüşümüze polisin müdahale etmesi
ve 12 arkadaşımızın gözaltına alınması, biz üniversite
öğrencilerinin üniversite içinde olduğu gibi dışında da
gördüğümüz baskının en açık göstergesidir.
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde benzer talepleri olduğu için
gözaltına alınan, tutuklanan arkadaşlarımız varken, öğrenciler TEKEL işçilerine destek verdiği için haklarında
soruşturma açılıyor ve ceza alıyorken, okula yumurta
sokmak istediği için özel güvenlik tarafından üniversiteliler darp ediliyorken, okullarda çıkan çatışmalarda
öğrenci olmayanlar tarafından bizim üzerimize kurşun
sıkılıyorken, arkadaşlarımıza saldıranlar polis tarafından
destekleniyor ve korunuyorken bir de sivil polisin okullarda kurulan karakollardaki varlığı kabul edilemez.
İnşaat mühendisliği bölümü öğrencilerinin örgütlenmesi olan Genç-İMO olarak, YÖK’ün bu genelgesini kendi
görevlerini yerine getirmesi olarak görüyor ve normal
karşılıyoruz. Bu uygulamalar tabi ki YÖK’ün görevidir(!).
Ancak bilinmelidir ki bizlerin de görevi bu anti-demokratik, bilim dışı ve baskıcı tutuma karşılık bilimsel, özerk,
demokratik üniversite için; parasız, eşit ve erişilebilir eğitim için mücadele etmeye devam etmektir. Ve bilinmelidir ki biz de YÖK gibi görevimizin başındayız.
TMMOB’den
TMMOB 41. DÖNEM OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU YAPILDI
TMMOB 41. Olağanüstü Genel Kurulu, 24-25 Eylül
2010 tarihlerinde Ankara’da düzenlendi.
TMMOB’nin 27-30 Mayıs 2010 tarihlerinde düzenlenen
Olağan Genel Kurulu’nda zaman yetersizliği nedeniyle
görüşülemeyen Kararlar Komisyonu raporunun görüşülmesi gündemiyle toplanan Genel Kurul’a 681 delege
katıldı.
Divanın oluşturulmasıyla başlayan Olağanüstü Genel
Kurul’da Divan Başkanlığına Nevzat Uğurel, Başkan
Yardımcılıklarına Ülkü Özer ve Hüseyin Önder, Yazman
Üyeliklere Nergis Bilgin, Fuat Kılınç, Timur Bilinç Batur
ve Celal Çetin Demirel seçildi.
Divanın oluşumundan sonra TMMOB Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Soğancı bir konuşma yaptı.
Soğancı: Statüko değişmedi sadece bekçileri
değişti.
Soğancı konuşmasında 12 Eylül Anayasa Referandumu’nu ve Kürt Sorunu’yla ilgili son günlerde yaşanan
gelişmeleri değerlendirdi.
Soğancı, referandum öncesi darbelerin kaynağının darbeyi yapan generaller olarak gösterildiğini hatırlatarak,
“Ülkemizde darbelerin kaynağı emperyalizm ve büyük
sermaye güçleridir. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de emperyalizmin ve büyük sermayenin ihtiyaçlarına bir yanıt olarak,
onların icazetiyle gerçekleşmiştir. Bugün ise aynı güçler
AKP iktidarının arkasındadır” dedi. Darbelerle hesaplaşmanın ancak sömürü düzenine karşı mücadeleyle
mümkün olabileceğini kaydeden Soğancı, referandum
sonuçlarıyla statükonun değişmediğini, sadece bekçilerinin değiştiğini söyledi.
Soğancı, “12 Eylül ile hesaplaşmak, yalnızca faşist darbenin perdenin önündeki çirkin yüzleriyle hesaplaşmayla sınırlı görülemez, asıl olan neoliberal sömürü
politikalarının sonucu olarak yaratılan bugünkü işsizlik
ve yoksulluk düzenidir. 12 Eylül diğer yandan da ülkemizdeki halkın aşağıdan gelişen demokratik hareketini
kesintiye uğratarak yerine cemaat ve tarikatların gelişimini desteklemiştir. İşte bugünün Türkiye’si 12 Eylül’ün
açtığı bu yoldan yaratılmıştır. 12 Eylül darbesini destekleyenler 12 Eylül 2010’da da ‘evet‘ dedi. Dün darbeyi
yapanları ‘cennetlik‘ ilan edenler, bugün referandum
sonucuyla kendileri için ‘cennet ülke‘ yaratma yolunda
bir adım daha attılar” dedi.
“Barış ve kardeşlik için bu topraklar kadar verimli
topraklar yoktur”
AKP’nin açılımlarının içinin boş çıktığını ifade eden Soğancı, “Barış ve kardeşlik için bu topraklar kadar verimli topraklar yoktur. Yeter ki barış bir kez keşfedilmeye
çalışılsın, yeter ki her tür siyasi kaygı ve çıkar çatışması
bir kenara bırakılarak halkların kucaklaşmasına olanak
tanınsın” dedi. Soğancı, “TMMOB bundan önce olduğu
gibi, gücünü örgütünden alarak birlikte karar alma, birlikte üretme, birlikte yönetme ilkesini yaşama geçirerek,
önümüzdeki dönem zorlaşan koşullarda; emperyalizme ve gerici faşist saldırılara karşı mücadeleyi, sorunlarını halkın sorunlarından farklı görmeden, saldırılara
karşı bütün birimleriyle birlikte halkımızın yanında, el
ele mücadelesini sürdürecektir” diye konuştu.
Odamız Genel Kurul’a aktif katılım gösterdi
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, Yönetim Kurulu II. Başkanı Alaettin Duran, Yönetim Kurulu Sekreter
Üyesi Levent Darı, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Züber
Akgöl, Yönetim Kurulu Üyeleri Şükrü Erdem ve Metin
Korkmaz’ın hazır bulunduğu Genel Kurul’a çok sayıda
şubemizin Yönetim Kurulu Üyeleri ile TMMOB delegeleri katıldı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2010 - 155 21
TMMOB’den
TMMOB UYARIYOR: 12 EYLÜL ÜRÜNÜ YÖK TÜM UNSURLARI İLE BİRLİKTE
ORTADAN KALDIRILMALIDIR
12 Eylül darbesinin ürünü YÖK, kurulduğu günden bu
yana bilimsel, özerk üniversitenin önündeki en büyük engel olmuştur. Ancak AKP İktidarının elinde yeniden yapılan
Yükseköğretim Kurulu, kurulduğu günden bu yana gösterdiği performansı da aşarak, işi üniversitelerde karakol kurdurmaya ve “sivil”lerin bulundurulmasına kadar vardırdı.
Üniversite, Emniyet, YURTKUR gibi kurumların katılımıyla
gerçekleştirilen “Özgür ve Güvenli Üniversite” koordinasyon toplantılarında alınan kararlarla YÖK, üniversitelerde
insan aklının alamayacağı işlerin yapılmasını istemektedir.
Söz konusu koordinasyon toplantısı sonucu alınan kararlar
emniyet müdürlükleri aracılığıyla üniversite rektörlüklerine gönderilmeye ve üniversitelerden “Ne kadar sivil polise
ihtiyaçları oldukları” yönünde talep toplanmaya başlanmıştır.
Bir ilçe emniyet müdürlüğünden kaymakam imzasıyla bir
rektörlüğe gönderilen yazıda toplantıda alınan kararlar hatırlatılarak şöyle denilmektedir:
“Bu toplantıda
- Üniversitelerde meydana gelebilecek olaylara süratle
müdahale edilmesi amacıyla öğretim yılını kapsayacak şekilde ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvvetleri talebi
ve sivil emniyet personel görevlendirme yazılarının eğitim ve
öğretim yılının başlangıcında rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi, ayrıca üniversitelerimizin imkanları ölçüsünde
ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil
kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri,
- Üniversite birimlerinin; yoğun giriş-çıkış saatlerinde
yeteri kadar ekip marifetiyle gerekli trafik ve güvenlik tedbirlerinin alınmasını kolluk kuvvetlerinden talep etmesi,
- Üniversitelerde meydana gelecek olaylara öncelikle
üniversite birim yöneticisi ve özel güvenliğin müdahalede
bulunması, olayların önlenmemesi durumunda gerektiğinde
kolluk kuvvetlerinin devreye girmesi konuları ele alınmış yukarıda belirtilen hususların mülki idare amirlikleri ve güvenlik
kuvvetleri ile birlikte koordineli bir şekilde yerine getirilmesi
halinde olayların başlamadan ve büyümeden engellenmesinin sağlanacağı belirtilmiştir.
Bu çerçevede geleceğimiz için hayati önem arz eden geçlerin
güvenli öğrenim ortamında eğitimlerini sağlamanın Rektörlüklerimizin ve diğer kurumlarımızın sorumluluğunda bulunması sebebi ile belirtilen hususlara titizlikle riayet edilmesi,
istenmeyen olaylara sebebiyet verilmemesi ve gerekli çalışmaların yapılması istendiğinden;
2010-2011 eğitim ve öğretim döneminde Rektörlüğünüzce
ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvveti talebi ve sivil
emniyet personel talebinizin bulunup bulunmadığı, sivil personel talebiniz olması halinde üniversite kampus içerisinde
uygun bir yer tahsis edilip edilemeyeceği hususunun İVEDİ
bildirilmesini arz ederim.”
YÖK’ün başında bulunanları uyarıyoruz:
Artık, özerk üniversite, parasız eğitim isteyen öğrencilerin,
üniversitelerin ve bilimin yakasından düşün. Özgürlüklerin ve demokrasinin savunuculuğu kimselere
bırakmayan AKP İktidarı da, üniversitelerin içine kurdurul22 Kasım 2010 - 155
maya çalışılan karakolları, “özerk üniversite, parasız eğitim”
talepleri nedeniyle gözaltına alınan, fişlenen öğrencileri
görmezden gelip, konuyu yalnızca “başörtüsü/türban”
kavramına indirgeyerek “kendine ait özgürlükler” tartışması içinde boğmaktadır.
AKP İktidarını bir meslek örgütü sorumluluğu ile uyarıyoruz:
Toplumu 12 Eylül ile hesaplaştığınızı iddia ettiğiniz anayasa paketleri, demokratik açılım paketleri ile oyalamayı
bırakın. 12 Eylül ile gerçekten hesaplaşın. YÖK‘ün kuruluş
yıldönümü olan 6 Kasım‘da gerçek bir açılım yapın ve bu
YÖK denilen garabeti ortadan kaldırın.
Üniversite rektörlerine sesleniyoruz:
Bu anlamsız talepleri bilim insanı kişiliğinizle reddediniz.
Bilim insanları size söylüyoruz:
Bilimsel bilgiyi ürettiğiniz çalışma ortamlarınıza sahip çıkınız.
Çağrımız örgütümüzün geleceği öğrenci üyelerimize:
Kurultaylarımızda konuştuğumuz gibi, şimdi görev size
düşüyor. Şimdi daha güçlü öğrenci örgütlülüklerini yaratma zamanı. Şimdi haykırma zaman. Şimdi sözümüzü büyütme zamanı. Şimdi hep birlikte söyleme zamanı:
Biz üniversitede “karakol” ve “sivil” istemiyoruz!
Üniversiteler üniversite bileşenlerinindir!
Yaşasın Özerk ve Demokratik Üniversite Mücadelemiz!
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
DEPREMLERDE HASAR GÖREN
YAPILARIN
ONARIM ve
GÜÇLENDİRİLMESİ
Nejat BAYÜLKE
İnşaat Yüksek Mühendisi
10. Baskı - Ekim 2010
TMMOB İKK’dan
VAPURUMA DOKUNMA
İZDENİZ’e ait vapur ve feribotların yenilenmesi ihalesi ile ilgili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan basın
açıklaması. 13.10.2010
İzmir körfezi denizinin fiziksel ve meteorolojik şartları
deniz ulaşımına çok uygundur. Karşıyaka İlçesi ve Konak
İlçelerinin iskeleleri arası uzaklığı 17 km (karayolu) civarında olduğu halde bu iki ilçemizin deniz yoluyla uzaklığı
3,9 km. dir. Ayrıca aynı düşünce ile Bostanlı Üçkuyular
için karayoluyla 33 km, olurken, deniz yoluyla gidilecek
olursa 4,5 km’dir. Deniz ulaşımında, alt yapı oluşturma,
taşıtların bakım, onarım ve yolcu/yük taşıma maliyetleri
bakımından da hava, kara ve demiryolu taşımacılığına
kıyasla çok daha ucuzdur. Deniz ulaşımının yolcularına
getireceği diğer artılar ise, deniz trafiğinde, kara trafiği
yolculuğunun verdiği stres, yorgunluk ve zaman israfının
olmamasıdır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 9 Mart 2000 tarihinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nden vapurları devir aldıktan
sonra, İzdeniz A.Ş.’ni kurarak bu şirket kapsamında toplam 7 adet vapur ve 3 adet arabalı vapur ve Turyol firmasından kiralanmış olduğu 14 adet yolcu motoru ile
Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak,
Gözetepe ve Üçkuyular iskelelerinde yolcu ve araç taşımacılığı yapmaktadır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi olan İZDENİZ’ e ait
olan vapur ve feribotların yaş ortalaması 38.5’ tur. Ekonomik ömürlerini tamamlamış olan bu yaşlı filonun yenilenmesi için yıllardır gerçekleştirilmesi beklenen vapur
ve feribot ihalesi hakkında uzman odalara, kurum ve
kuruluşlara bilgi verilmemekte, kamuoyu ile sağlıklı bilgi
paylaşımında bulunulmamaktadır. Bilakis vapurların yurt
dışından alınacağı, gövdelerinin katamaran (çift gövdeli)
olacağı, hatta bazı farklı pahalı kompozit malzemelerin
tercih edileceği gibi bilgileri basından ve denizcilik çevresinden duymaktayız…
Halen gemi inşa sanayinde sipariş alınan gemi sayısında
dünyada beşinciliğe ulaşan ülkemiz; mega yat inşasında
da sipariş bazında ilk beşte bulunmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesinin İhaleye çıkacağı körfez hattı vapurlarını tasarlayabilecek, inşa edebilecek işçi, mühendis
ve tersanelere sahibiz. Ama maalesef Ege Bölgemizde
değil… Çünkü halen Ege Bölgemizde sivil bir tersanemiz
bulunmamaktadır. Belki de ihaleye çıkılması düşünülen
vapurlar Ege’de bir tersanenin kurulabilmesi adına da bir
fırsat olabilir.
İzmir Körfezimizde
amatör denizcilik
gelişememiş İzmirlilerin teknelerini
denize
indirebilecekleri
rampa
yerleri ve indirdikten sonra güvenle
bağlayabilecekleri
bağlama
yerleri
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
halen bulunmamaktadır.
Kurulması düşünülen marinalar, tekne bağlama yerleri,
yeni iskeleler için ve daha da önemlisi İzmir Körfezi’nin
kıyılarının nasıl kullanılması gerektiğine dair bir Körfez
Kıyı Master Planı hazırlanmamıştır…
Değerli Basın Mensupları,
İzmir Körfezi deniz ulaşımında İzmirliler için çok büyük
bir şanstır… Yıllardır kirlilik problemi nedeni ile İzmirlilerin küstüğü ve yeni yeni barışmaya başladığı Doğal
Körfez’in bizlere sunduğu deniz ulaştırmasını gerek çevresel anlamda gerekse kara yolunda yaşanan emniyet
riskleri nedeniyle çok daha ucuz ve emniyetli olması sebebi için tercih edilir hale getirilmesi gerekirken İzdeniz
tarafından yapılan tarife değişiklikleri ile kentin sosyal
hayatı dikkate alınmadan Alsancak İskelesinden yapılan
Vapur seferleri saat 21: 00 de sonlandırılmış ve deniz taşımacılığı tamamen Konak-Karşıyaka-Pasaport rotalarına
aktarılmıştır. Kentin 24 saat tercih edebileceği bir ulaşım
modu olması gereken deniz ulaşımı daha da az tercih
edilebilecek bir hale getirilmiştir. Bu değişiklik İzmirlileri
Kentin önemli sosyal yaşam alanlarından olan Alsancak
bölgesinden kopartacak sonuçlar doğuracaktır. İzmirlileri daha çok sokağa çıkaracak politikaları uygulaması
gereken Büyükşehir Belediyesi’nin bir şirketi olan İZDENİZ tarafından uygulamaya konulan yeni tarifeden bir an
önce vazgeçilmeli eski tarifeye dönülmelidir.
Bir diğer önemli konu ise, halen iskelelerden vapurlara
ve yolcu motorlarına inip-binme süreçleri, engelli vatandaşlarımızın kullanamayacakları haldedir.
Tüm vatandaşlarımızın engelli-engelsiz ve genç-yaşlı
ulaşım haklarını ellerinden alamayız. Bu nedenle yeni
ihaleye çıkılacak olan gemilerin yanaşma ve kalkış süreçlerinin ve kurulması düşünülen iskeleler ile mevcut iskelelerin gerek engelli gerekse yaşlı vatandaşlarımızın da
kolaylıkla ve sıkılmadan kullanabilecekleri şekilde oluşturulması ve diğer teknik konularda da uzman meslek
odalarının kurum ve kuruluşların düşünce ve görüşlerinin alınması gerektiğini altını çizerek vurguluyoruz.
İzmir Körfezi’nin geleceği, İzmir’in geleceğinin önemli bir
belirleyenidir. Bu geleceği belirleyebilmek, ancak ve ancak Körfez’i değerlendirebilen, Körfez’e bir gelecek çizebilen, uzun vadeli bir stratejiyi hayata geçirebilen, temel
yönlendirici mekanizması ekonomik çıkar gruplarının
baskılarına değil bilimsel temellere dayanan ve kentlilerin taleplerine yanıt veren bir irade ile mümkündür.
Bu tür bir iradeyi gerçekleştirmek için TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı meslek odaları şimdiye dek
olduğu gibi şimdiden sonra da karar alıcılara destek vermeye devam edecektir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur…
Kasım 2010 - 155 23
TMMOB İKK’dan
TMMOB ÜYESİ MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI ÜLKEMİZE
İNSANIMIZA DOĞAL VARLIKLARIMIZA MESLEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAYA
DEVAM EDİYOR
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Mühendislik Mimarlık haftası nedeniyle Yenişehir Ticaret Merkezi’ndeki
‘’TMMOB Birlik Parkı’’nda gerçekleştirilen basın açıklaması. 18.10.2010
Değerli basın mensupları,
Sevgili arkadaşlar;
Sözlerime başlamadan, TMMOB’in onurlu yürüyüşünde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi bugün ölüm yıldönümü olan Elektrik Mühendisi Hasan BALIKÇI’nın şahsında saygıyla ve özlemle andığımızı ifade etmek istiyorum. Onların onurlu mücadelesi rehberimiz olmaya
yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Hepimizin bildiği gibi 12 Eylül’de bir Anayasa Değişikliği Referandumu yaşadık. TMMOB 41. Olağan Genel
Kurulu‘nda oy birliğiyle kabul edilen sonuç bildirgemizde Anayasa referandumu ile ilgili;
27 Ocak 1954’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul
edilen 6235 sayılı “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu” 4 Şubat 1954 tarihinde 8625 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl yapılan düzenlemelerle Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde
bir kurucu genel kurul oluşturulmuş ve bu genel kurul
18-21 Ekim tarihleri arasında toplanmıştır. O günden
sonra 18 Ekim tarihini kapsayan hafta TMMOB’nin Mühendislik ve Mimarlık Haftası olarak kabul edilmiştir.
Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, Mühendislik
Mimarlık Haftası’nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama
geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız ve ülkemize
ilişkin tespit ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmaktadır.
24 Kasım 2010 - 155
“12 Eylül anayasasına da, onun bir devamı olan AKP
anayasasına da “hayır” diyoruz. Eşitlikçi, özgürlükçü bir
anayasa ancak demokratik katılımın bütün kanalları
açılarak yapılabilir. Demokratik katılım olanaklarının
önünü açmak üzere başta yüzde onluk seçim barajı,
siyasi partiler ve seçim yasaları olmak üzere toplumun
siyaset yapma olanaklarını engelleyen tüm yasaların
değiştirilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da mücadele edeceğiz” demiştik.
Referandum sürecinde de basın açıklamaları, salon ve
alan etkinlikleri ile bunu üyelerimiz ve kamuoyuyla
paylaştık. Geldiğimiz süreçte mücadele devam ediyor.
Çünkü 12 Eylülle hesaplaşma iddiasıyla Anayasa Referandumunu gündeme getirenler 12 Eylül’ün bir ürünü
olduklarını unutturarak muhafazakarlık temelli yeni
sömürü düzeninin yaratıcısı ve sürdürücüsü olmuşlar-
TMMOB İKK’dan
dır. 12 Eylülle hesaplaşmak için öncelikle ülkemizde
yapılan darbelerin gerçek sorumlusunun üç beş general değil emperyalizm ve uluslarüstü büyük sermaye
grupları olduğunu görmek ve 12 Eylül’ün getirdiği düzenin tüm kurumlarıyla ortadan kaldırılması için mücadele etmek gereklidir.
Ülkemizin önemli sorunlarından bir tanesi olan Kürt
sorunu hak ve özgürlükler temelinde çözülmeli ve silahların susması sağlanarak güzel ülkemizde bir arada
yaşamanın temelleri atılmalıdır. Bunu AKP’nin içi boş
demokratik açılımları sağlayamaz. AKP‘nin geliştirdiği
bölgenin emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘ içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının
katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim alınmasından
başka bir anlama gelmeyecektir.
Değerli basın mensupları
2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ve derinlemesine süren dünya ekonomik krizi kapitalizmin
kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avrupa‘yı da kasıp kavuran, Yunanistan‘la gün yüzüne
çıkan ekonomik kriz bize de yansımaktadır. Dünya kapitalizminin belirli aralıklarla yaşamış olduğu kriz, ülkemiz için kronikleşmiş ve yaşamımızın bir parçası olmuştur. Kriz tüm emekçi kesimleri işsizleştirip, yoksullaştırdığı gibi biz mühendis, mimar ve şehir plancılarını da
işsizleştirmiş veya çalışan yoksullar haline getirmiştir.
2009‘da ekonominin yüzde 4,7 oranında küçüldüğü ülkemizde yeni büyüme oyunlarının sıcak para ve yüksek
ithalat bağımlılığına bağlı olduğu gerçeğinin üzeri örtülmek istenmektedir. Gerçek göstergeler olan işsizlik
ve çalışan kesimlerin yoksulluğu ise göz ardı edilmektedir.
Diğer yandan Gayri Safi Milli Hasıla‘dan emekçilerin aldığı pay giderek düşmektedir. Emekçilerin 2006 yılında
GSMH‘dan aldığı pay yüzde 35 iken günümüzde yüzde
17‘lere kadar düşmüştür. Düşük ücretlerin ve işsizliğin
yarattığı yoksulluk ve açlık toplumda insan onurunu
ayaklar altına alacak boyutlara ulaşmıştır.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak, uygulanan neoliberal politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında üretimden ve sanayileşmeden
hızla uzaklaşan ülkemizde, bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım, istihdam ve hakça
bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi gerektiğini
dile getiriyor aşağıdaki görüşlerimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.
-DDK raporu başta olmak üzere, TMMOB örgütlülüğüne siyasi iktidar eliyle yapılan tüm saldırılara son verilmelidir.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
- Ülkemizin tüm varlıklarının özel sermaye istismarından kurtarılarak özelleştirmelerin durdurulması, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılması ve kamu
kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesi gerekmektedir.
- Toplumsal gönencimizin arttırılmasına yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlı ve kamusal bir
ekonomi politikası doğrultusunda, kamusal kaynaklara
dayalı ve planlı modeli esas alan istihdam odaklı sanayileşme ve kalkınma politikaları gecikmeksizin uygulanmalıdır.
- Ülkemize dayatılan dışa bağımlı enerji politikaları terk
edilmelidir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
öncelik veren bir enerji politikası gözetilmelidir nükleer santral macerasına son verilmelidir..
- Yabancılara imtiyaz tanıyan maden aramalarından
vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalı, maden arama, işletme ve enerji politikası izlenmelidir, doğal varlıklarımızın yağmalanması durdurulmalıdır.
- Üniversitelerde özerk ve katılımcı bir eğitim ortamı
sağlanması için 12 Eylül düzeninin bir ürünü olan YÖK
kaldırılmalıdır.
- Barınma, sağlık ve eğitimin temel insan hakları olduğunu esas alınarak, her türlü özelleştirmeye son verilmelidir.
- 12 Eylül Anayasası ile gasp edilen grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkı bütün çalışanlara yeniden
tanınmalıdır.
- Bir deprem ülkesi olan ülkemizde deprem gerçeği
siyasi iktidarlarca umursanmamakta ve kabul edilmemektedir. Deprem gerçeğini sürekli gündemde tutmaya yönelik çalışmalar etkin olarak yapılmalı, konunun
bütün aktörlerinin katıldığı Ulusal Deprem Konseyi yeniden kurulmalıdır.
- Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, GDO‘lu
gıdaların ülkemize sokulmasına neden olan, çiftçimizi
üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan
politikalara son verilmeli, üreticiler desteklenerek et ve
süt ithaline son verilmelidir.
Değerli Basın mensupları,
TMMOB 56 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu onurlu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya,
mesleğin ve meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden yana politikalar üretmeye, eşit özgür
ve demokratik bir Türkiye’de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir.
Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!Yaşasın TMMOB!
Kasım 2010 - 155 25
İncelemeler
RADYAL TABANLI YAPAY SİNİR AĞI YAKLAŞIMI İLE GÜNLÜK
AKIMLARIN MODELLENMESİ
Araş. Gör. İnş. Yük. Müh. Umut OKKAN
Zir. Yük. Müh. Zafer Ali SERBEŞ
Balıkesir Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İnşaat
Mühendisliği Bölümü, Hidrolik Anabilim Dalı
Çağış, Balıkesir
Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Teknolojisi Programı
Tarımsal Yapılar ve Sulama Anabilim Dalı
Bornova, İzmir
1. GİRİŞ
Su kaynakları mühendisliğinde, akım tahmin modelleri
büyük önem taşımaktadır. Baraj gölüne giren akımların kestirilerek haznelerin risk esaslı performanslarının
irdelenmesi, kuraklık analizi, taşkın kontrollerinin yapılması, sulamaya verilebilecek su miktarının belirlenmesi
ve belli senaryolar altında havza modelleri geliştirilmesi
gibi su kaynakları ile ilgili birçok problem, sözü edilen
bu akım tahmin modellerinin uygulama alanları olarak
ele alınmaktadır [1, 2]. Bu kapsamda, hidrolojik süreçlerin ve bu süreçlerin nedenselliklerinin irdelenmesi, akım
modelleme çalışmalarının dayanak noktası olmuş; özellikle son dönemlerde küresel iklim değişikliğinin görünür etkileri akım tahmin modellerine ilginin artmasına
sebep olmuştur.
ileri beslemeli geriye yayılım algoritmalarının kullanıldığı görülmüştür [4, 5, 6]. Bu tür algoritmaların yanı sıra
Genelleştirilmiş Regresyon Sinir Ağı (GRSA) ve Radyal
Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) gibi alternatif algoritmaların da akım tahmin modeli uygulamalarına rastlanmaktadır [8, 9, 10, 11, 12, 13].
Akım tahmin modellerinin birçok farklı gruba ayrılarak
sınıflandırılması mümkündür. Genel olarak modeller sistem tanımına, alan-zaman ölçeklerine ve çözüm tekniklerine göre ayrıntılı bir şekilde sınıflandırılabilmekte [1]
ancak daha genel haliyle fiziksel tabanlı yayılı modeller
(beyaz kutu modelleri), kavramsal modeller (gri kutu
modelleri) ve kapalı (kara) kutu modelleri olmak üzere
üç sınıfta uygulama alanı bulmaktadır [3].
Bunlardan, beyaz kutu modellerinde, akımların diğer
hidrolojik değişkenlerle olan ilişkileri fizik kanunlarına
dayandırılmaktadır. Ancak karmaşık yapıları ve veri ihtiyacının fazla olması nedeniyle kullanım alanları sınırlıdır. Fiziksel tabanlı yayılı modellerin yanı sıra, akımların
fiziksel oluşum mekanizmalarını dikkate alan kavramsal
modeller de geliştirilmiştir. Gri kutu modelleri olarak da
adlandırılan bu modeller havzadaki süreklilik denklemlerini esas alarak hazırlanmakta ancak parametre sayısı
ve uygulanabilirliği açısından bazen karmaşık da olabilmektedir [3].
Hazırlanan çalışmada, Çoruh Havzası’nda bulunan,
Çoruh Nehri Bayburt akım gözlem istasyonuna ait
01.10.1991–30.09.2000 tarihlerini kapsayan günlük
akımlar, yapay sinir ağları ile içsel bağımlı yapı esas
alınarak modellenmiştir. Yapay sinir ağı modeli için ise
Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı algoritmasından yararlanılmıştır. Kurulan modelin sonuçları ile gözlenen değerler istatistiksel açıdan karşılaştırılarak model performansı sınanmıştır.
2. RADYAL TABANLI YAPAY SİNİR AĞLARI
2.1. Genel
Yapay sinir ağları (YSA), sinir sisteminin özelliklerinden
esinlenerek geliştirilen bir yapay zekâ tekniğidir [14]. Yapay sinir ağları biyolojik sinir sistemlerindeki gibi hücrelerin (nöronların) bir araya gelmesiyle oluşturulmakta ve
genel olarak yapay sinir ağı mimarisi giriş katmanı, ara
(gizli) katman ve çıktı katmanı olmak üzere üç katman
halinde tanımlanmaktadır.
Akım modelleme tekniklerindeki bu karmaşıklık ve belirsizliklerden ötürü, akım modelleme çalışmaları olayın
fiziksel yönünün dikkate alınmadığı kara kutu modelleriyle de gerçekleştirilebilmektedir.
Bir YSA modelinin katmanlı yapısının yanı sıra; girdiler,
ağırlıklar, net fonksiyonu, aktivasyon fonksiyonu ve çıktılar olmak üzere beş temel elemanın varlığı söz konusudur. Ağın girdi ve çıktıları problemin niteliğine göre
değişmektedir. Girdilerin yapay sinir ağı modelindeki
etkinlikleri ve önemi ise ağırlıklarla sağlanmaktadır. Dolayısıyla modelin performansı ağırlık değerlerinin doğru belirlenmesine bağlı olmaktadır. Ağırlıklı girdilerin
toplamı olarak bulunan net fonksiyonuyla ise girdilerin
hücreler üzerindeki ağırlıklı etkileri ifade edilmektedir.
Hücrelere gelen bu net girdiler bir aktivasyon fonksiyonu yardımıyla çıktılara dönüştürülmekte ya da ara katmandaki hücre elemanlarına bağlanmaktadır [15, 16].
Bu kapsamda geliştirilmiş modeller ise genel olarak, klasik stokastik zaman serilerini, çoklu regresyon analizlerini ve son zamanlarda önemini giderek arttıran yapay
sinir ağlarını esas almaktadır. Sözü edilen bu modeller
incelendiğinde, yapay sinir ağı yaklaşımlarının stokastik yöntemlere ve regresyon analizlerine nazaran daha
olumlu sonuçlar verdiği göze çarpmaktadır [4, 5, 6, 7, 8].
Yapay sinir ağlarının mimarisi kadar, bir yapay sinir ağı
modelinin hazırlanmasında yani ağın eğitilmesinde (öğrenmesinde) kullanılacak yöntem de çok önemlidir [15].
Bu aşamada ağın belli girdilere karşı belli çıktıları vermesi beklenmektedir. Bu kapsamda geliştirilen birçok yapay sinir ağı algoritması bulunmaktadır.
Literatürdeki yapay sinir ağları ile hazırlanan akım tahmin modelleri incelendiğinde, çalışmalarda çoğunlukla
26 Kasım 2010 - 155
Klasik geriye yayılım algoritması, momentum terimli ge-
İncelemeler
riye yayılım algoritması gibi deneme yanılma yöntemini
kullanan ağlar bunlardan sadece bazılarıdır. Bu klasik algoritmaların yanı sıra sayısal optimizasyon yöntemlerini
kullanan Newton ve Levenberg-Marquardt algoritmaları ile çok katmanlı yapay sinir ağı modellerine alternatif olarak geliştirilen Radyal Tabanlı, Genelleştirilmiş
Regresyon ve Probabilistik yapay sinir ağları da sıklıkla
tercih edilir hale gelmiştir.
Hazırlanan çalışmada, sözü edilen bu algoritmalardan
Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) yaklaşımı esas
alınmıştır.
2.2. RTYSA Modellerinin Yapısı
Radyal tabanlı yapay sinir ağı modelleri, sinir hücrelerinde görülen etki-tepki davranışlarından esinlenilerek
1988 yılında geliştirilmiş ve filtreleme problemine başarıyla uygulanarak YSA tarihine girmiştir [17].
Radyal tabanlı yapay sinir ağı (RTYSA) modellerinin tasarımını çok boyutlu uzayda eğri uydurma yaklaşımı olarak
görmek mümkündür [16]. Bu nedenle RTYSA modelinin
hazırlanması (eğitimi), çok boyutlu uzaydaki verilere en
uygun yüzeyi bulma problemine dönüşmektedir.
den ne kadar uzak olduğunun bir ölçütü olan Öklidyen
Normu’nu, wik çıktı katmanındaki ağırlıkları, N ise ara
katmandaki hücre sayısını göstermektedir.
Özetle, RTYSA modellerinde önem arz eden elemanların; merkez vektörleri, çıktı katmanındaki ağırlıklar ve
kullanılan aktivasyon fonksiyonunun yapısı olduğu söylenebilir. RTYSA modellerinde aktivasyon fonksiyonu
olarak ise genelde Gauss fonksiyonu kullanılmakta (Şekil 2) ve bu fonksiyonun matematiksel yapısı Denklem
2’de gösterilmektedir.
 x − ck
φk=
( x) exp  −
2σ 2

2
2



(2)
Burada x girdi vektörünü, ck merkezleri göstermektedir.
σ ise standart sapma değerini simgelemekte olup;
YSA terminolojisinde, RTYSA modelinin performansını
önemli ölçüde etkileyen dağılma (spread) parametresi
olarak da bilinmektedir [10, 16].
RTYSA modelleri genel YSA mimarisine benzer şekilde
giriş katmanı, ara (gizli) katman ve çıktı katmanı olmak
üzere 3 katman halinde tanımlanmaktadır. Ancak, girdi
katmanından ara katmana geçişte radyal tabanlı aktivasyon fonksiyonları ile doğrusal olmayan sabit bir dönüşüm, ara katmandan çıkış katmanına ise doğrusal bir
dönüşüm söz konusu olmaktadır (Şekil 1).
φ1
x1
y1
∑
ym
φ2
x2
xn
Girdi Katmanı
∑
net
φN
Ara Katman
Şekil 2. Gauss aktivasyon fonksiyonu
Şekil 2’den de görüldüğü üzere dağılma parametresi
büyüdükçe, eğri eğimi düşmekte ve fonksiyonun sayısal
olarak duyarlı olduğu bölge büyümektedir. RTYSA modellerinde bu parametre deneme-yanılma yöntemiyle
belirlenebilmektedir [16].
Çıktı Katmanı
2.3. RTYSA Modellerinin Kurulması (Eğitimi)
Şekil 1. RTYSA’nın Mimarisi
RTYSA modellerinde ağın ürettiği çıktı ise Denklem 1
yardımıyla hesaplanabilmektedir.
=
yi
N
N
φ ( x, c ) ∑ w φ ( x − c )
∑ w=
ik k
k
k 1=
k 1
=
ik k
i = 1, 2,.., m
k 2
(1)
Bir RTYSA modelinin eğitimine, ara katmana ait hücre
sayısının ve merkezcil parametrelerin (ck, σ) seçilmesiyle
başlanır [10, 16].
RTYSA modeline ait ara katmana ait hücre sayısı ve merkezcil parametreler seçildikten sonra, belli bir Q eğitim
seti için ağın çıktısı (y(q)) Denklem 1’dekine benzer biçimde hesaplanabilmekte (Denklem 3) ve matris formda düzenlenebilmektedir (Denklem 4).
Burada x ∈ R nx1 girdi vektörünü, y ∈ R mx1 çıktı vektörünü, φk (.) radyal tabanlı aktivasyon fonksiyonunu,
seçilen
ck ∈ R nx1 girdi vektör uzayının bir alt seti olarak
=
y (q)
. 2 giriş vektörünün merkezmerkez vektörünü,
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
N
=
w φ ( x(q ), c ), q
∑
k =1
ik k
k
1, 2,.., Q (3)
Kasım 2010 - 155 27
İncelemeler
Bu aşamadan sonra ağın ürettiği çıktı değerleri ile beklenen çıktı değerleri arasındaki farklar karşılaştırılmaktadır. Çıktı ile beklenen değerler arasındaki bu fark yapay
sinir ağı algoritmalarında hata olarak adlandırılmakta ve
modellerde bu hatanın kabul edilebilir düzeye indirilebilmesi istenmektedir. Bu da başlangıçta rastgele atanan ağın ağırlıkların güncellenmesi ile mümkün olmaktadır. Bu YSA modellerinde en küçük kareler yaklaşımına dayalı öğrenme kuralı ile gerçekleştirilebilmektedir
(Denklem 5).
1 Q
1
E ( w) = ∑ [b(q ) − y (q )]2 = (b − y )T (b − y )
2 q =1
2
(5)
1.0
0.8
Kısmi Otokorelasyon
(4)
narak veriler simetrikleştirilmiş ve standardize edilerek
yeni boyutsuz seriye ait kısmi otokorelogramı çizilmiştir
(Şekil 3). Şekil incelendiğinde, kısmi otokorelasyonların
k=1 gecikme değerinden sonraki tüm değerler için %95
güven limitlerine oldukça yakın ya da bu aralığın içinde
olduğu görülmektedir. Tüm bu belirgin değerler ihmal
edildiğinde sadece 1 gün önceki akım verilerinin RTYSA
modelinin girdileri olarak kullanılabileceği uygun görülmüştür.
Partial Autocorrelation
 y (1)   φ ( x(1), c1 ) φ ( x(1), c2 ) ... φ ( x(1), cN )   w1 
 y (2)  φ ( x(2), c ) φ ( x(2), c ) ... φ ( x(2), c )   w 
1
2
N
 2 

 
 .  =  .......................................................   . 
 

 
 .   ........................................................   . 
 y (Q)  φ ( x(Q), c ) φ ( x(Q), c ) ... φ ( x(Q), c )   w 
N  N
1
2

 
% 95 güven limitleri
0.4
0.2
0.0
-0.2
Denklem 4 ve Denklem 5 kullanılarak performans ölçütü olan E(w) tekrar düzenlenebilmektedir.
1
E ( w) =(b − φ w)T (b − φ w)
2
1 T
T
T T
E ( w) = (b b − 2b φ w + w φ φ w)
2
(6)
Burada b, ağın beklenen çıktılarını (gözlenen değerleri);
y ağın ürettiği çıktıları simgelemektedir.
Son aşamada ise modelin performans ölçütü olan
E(w)’nin minimize edilmesi amaçlanarak ağırlıklara göre
birinci dereceden türevinin sıfır değerine eşitlenmesiyle
(∂E ( w) ∂ w =
0) ağın yeni ağırlıkları hesaplanabilmektedir (Denklem 7).
w = (φ T φ ) −1φ T b (7)
Bunların yanı sıra, RTYSA modellerinin performanslarının sınanması için diğer YSA modellerinde uygulandığı
gibi ağın girdi ve çıktı değerlerinin hepsi ağın eğitiminde kullanılmamakta, belli bir kısmı eğitim, belli bir kısmı
ise test aşamalarında değerlendirilmektedir [14, 15, 16].
3. UYGULAMA
3.1. Uygulama Havzasının Seçimi ve Verilerin
Derlenmesi
Çalışmada, Çoruh Havzası’nda (23) Bayburt il merkezi içerisinde Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EIE) tarafından
işletilen ve 1734 km2 yağış alanına sahip 2304 numaralı Bayburt akım gözlem istasyonuna ait 01.10.1991–
30.09.2000 tarihleri arasında gözlenmiş toplam 3288
adet günlük akım verisi kullanılmıştır. Çalışmada içsel
bağımlı yapı esas alınarak modelleme
yapılmış, verilere

ait kısmi otokorelasyonlar ( φkk ) hesaplanarak anlamlı
zaman gecikme (lag) mertebesine karar verilmiştir. Bu
amaçla akım verilerine Box-Cox dönüşümü [18] uygula28 Kasım 2010 - 155

φkk
0.6
1
20
40
60
80
100
Lag
120
140
160
180
200
Şekil 3. Standardize günlük akımların kısmi otokorelogramı
3.2. RTYSA Modelinin Hazırlanması
Bu aşamada, içsel bağımlı yapı esas alınarak belirlenmiş
1 gün önceki (Qt-1) akım verileri RTYSA modelinin girdileri olarak kullanılmıştır. RTYSA modelinin genelleme
yeteneğinin sınanması açısından model, veri setinin
%70’i (02.10.1991-18.01.1998) ile kurulmuş (eğitilmiş),
geri kalan % 30’u (19.01.1998-30.09.2000) ile test edilmiştir. Bu aşamada MATLAB ortamında programlanan
Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) algoritması ve
Gauss aktivasyon fonksiyonu kullanılmıştır.
Modelin eğitim aşamasında hızlı yakınsayabilmesi ve
performansının arttırılması açısından tüm veriler 0-1
aralığında ölçeklendirilerek ağa sunulmuştur. Öğrenme
işlemi tamamlandıktan sonra ölçeklendirilen veriler ters
işlem ile orijinal değerlere dönüştürülmüştür.
Ağın eğitiminde, RTYSA modeline ait dağılma parametresi ise deneme yanılma yoluyla, Denklem 5’te belirtilen
E(w) değeri minimum, determinasyon katsayısı (R2) değeri ise maksimum olacak şekilde belirlenmiştir.
4. SONUÇLAR
Çalışmada ara katmandaki hücre sayısı 50 olarak belirlenmiştir. Şekil 4’te ise, 0.2 ile 4 değerleri arasında
otomatik olarak denenen dağılma parametresinin test
dönemindeki karesel hata performansları gösterilmektedir. Buna göre RTYSA modelinde dağılma parametresi
2.8 olarak belirlenmiştir.
Çalışmada, RTYSA modeli hazırlandıktan sonra, modeller gerek saçılım diyagramları gerek istatistiksel açıdan
ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Eğitim dönemi ve test dönemi olmak üzere iki aşamada değerlendirilen modele
ait saçılım diyagramları Şekil 5a, 5b’de gösterilmektedir.
s alnarak
eri RTYSA
r. RTYSA
snanmas
2.10.1991ri kalan %
edilmiştir.
gramlanan
(RTYSA)
fonksiyonu
ayabilmesi
tüm veriler
nulmuştur.
n
sonra
le orijinal
it dağlma
a, Denklem
erminasyon
cak şekilde
[1] Singh, V.P. 1995. Watershed modeling. Computer models of
watershed hydrology. 1-22. Ed. By V.P. Singh. Water Resources
Publication, USA.
[2] Bayazıt, M., 1998. Hidrolojik Modeller. İTÜ, İnşaat Fakültesi
Matbaası, İstanbul.
[3] Abbott, M.B. and Refsgaard, J.C. 1996. Distributed Hydrological Modelling. Kluver Academic Publishers,Dordrecht. 17-39.
[4] Hsu, K., Gupta, H.V. and Sorooshian, S., 1995. Artificial neural
network modelling of the rainfall runoff process, Water Res. Research, 31, 2517-2530.
Şekil 4. Dağılma parametresinin test dönemindeki karesel hata
performansları
Hazırlanan modellerin temel istatistikleri ise Tablo 1'de
özetlenmiştir.
tan sonra,
ar gerek
ndirilmiştir.
üzere iki
it saçlm
rilmektedir.
[5] Minns, A.W. and Hall, M.J., 1996. Artificial neural networks as
rainfall runoff models Hydrological Sciences Journal, 41, 3, 399417.
[6] Cigizoglu, H.K., 2003. Incorporation of ARMA models into
flow forecasting by artificial neural networks, Environmetrics,
14, 4, 417-427.
[7] Méndez, M. C., Manteiga, W.G., Bande, M.F. Sánchez J.M.P. and
Calderón R.L. 2004. Modelling of the monthly and daily behavior
of the runoff of the Xallas river using Box–Jenkins and neural
networks methods. Journal of Hydrology, 296, 38 – 58.
Şekil 5. Eğitim dönemi (a) ve Test dönemi (b) RTYSA sonuçlar
3
ile gözlenen akmlar (m /sn/gün) arasndaki saçlm
diyagramlar
[8] Alp, M. ve Cığızoğlu, H. K. 2005. Yapay Sinir Ağı Metodları
ve Regresyon Analizi ile Akım Tahmini. II. Ulusal Su Mühendisliği
Sempozyumu, 589-598. Gümüldür, İzmir.
Tablo 1. RTYSA modeline ait eğitim ve test dönemi
Tablo
1. RTYSA modeline
ait eğitim ve test dönemi performansperformanslarnn
karşlaştrlmas
[9] Fernando, D.A.K. and Jayawardena, A.W., 1998. Runoff forecasting using RBF networks with OLS algorithm, Journal of Hydrologic Engineering 3, 3, 203-209.
Şekil 5. Eğitim dönemi (a) ve Test dönemi (b) RTYSA sonuçları ile
gözlenen akımlar (m3/sn/gün) arasındaki saçılım diyagramları
larının karşılaştırılması
TEST
karesel hata
İncelemeler
5. KAYNAKLAR
EĞİTİM
 50 olarak
4 değerleri
dağlma
esel hata
öre RTYSA
.8 olarak
Hazrlanan modellerin temel istatistikleri ise Tablo
1 ‘de özetlenmiştir.
R2
-
M.Hata
(%)
0.9774
2.1
0.9662
1.9
Qgözlenen
QRTYSA
Qgözlenen
QRTYSA
Ortalama
m3/sn/gün
15.457
S.Sapma
m3/sn/gün
18.835
Çarpklk
2.50
15.457
18.622
2.41
15.000
19.454
3.68
14.954
18.794
3.26
Şekil 5a5aveve
Şekil
5b incelendiğinde
hazrlanan
Şekil
Şekil
5b incelendiğinde
hazırlanan
RTYSA
0
doğrusuna
oldukça
RTYSAiçin
modeli
y=x (450)oldukça
modeli
y=x (45için
) doğrusuna
yakın bir
saçılıyakn
bir göze
saçlmn
varlğTablo
göze
mın
varlığı
çarpmaktadır.
1’deçarpmaktadr.
özetlenen moTablo ait
1’de
özetlenen
sonuçlarn
dellere
sonuçların
temelmodellere
istatistikleriait
incelendiğinde
temel
istatistikleri
incelendiğinde
de
RTYSA
de RTYSA modelinin gözlenen akım verilerine yakın
kamodelinin gözlenen
akm verilerine
yakn
rakteristiklerde
olduğu görülmüştür.
Modelde, eğitim
karakteristiklerde
olduğu
görülmüştür.
Modelde,
ve
test dönemlerindeki
yaklaşık
% 2’lik maksimum
rölaeğitim
ve
test
dönemlerindeki
yaklaşk
% 2’lik
tif hata değerlerinin de oldukça kabul edilebilir düzeyde
maksimum rölatif hata değerlerinin de oldukça
olduğu düşünülmektedir.
kabul edilebilir düzeyde olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca, diğer YSA algoritmalarında rastlanan yerel miniAyrca,takılma
diğer YSA
algoritmalarnda
rastlanan
muma
probleminden
ve başarılı
bir sonuçyerel
elde
minimumaiçin
taklma
probleminden
ve başarl
bir
edebilmek
çok fazla
sayıda simülasyon
yapma gesonuç eldekaynaklı
edebilmek
için Radyal
çok fazla
rekliliğinden
sorunların,
Tabanlısayda
Yapay
simülasyon
gerekliliğinden
kaynakl
Sinir
Ağı (RTYSA)yapma
yaklaşımı ile
aşılabileceği düşünülmeksorunlarn,
Radyal
Tabanl
Yapay
Sinir
Ağ
tedir. Sonuç itibariyle, uygun merkezcil parametrelerin
seçilmesi ile tek bir simülasyonda değişmeyen sonuç
veren bu algoritmanın günlük akım modellerinde uygulanabilirliği sınanmış ve RTYSA yaklaşımı oldukça başarılı bulunmuştur.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
[10] Lin, G., Chen, L., 2004. A non-linear rainfall-runoff model using radial basis function network, Journal of Hydrology, 289, 1-8.
[11] Moradkhani, H., Hsu, K., Gupta, H. V.,and Sorooshain, S.,
2004. Improved streamflow forecasting using self-organizing
radial basis function artificial neural networks, Journal of Hydrology 295, 246–262
[12] Lin, G., Wu, M., Chen, G., and Tsai F., 2009. An RBF-based
model with an information processor for forecasting hourly reservoir inflow during typhoons, Hydrol. Process. 23, 3598–3609.
[13] Cigizoglu H.K., 2005. Generalized regression neural networks in monthly flow forecasting. Civil Engineering and Environmental Systems. 22 (2), 71-84.
[14] Haykin, S. 1994. Neural Networks: A Comprehensive Foundation. MacMillan. New York.
[15] Öztemel, E., 2003. Yapay Sinir Ağları. Papatya Yayıncılık.
İstanbul.
[16] Ham, F. and Kostanic, I. 2001. Principles of Neurocomputing
for Science and Engineering. Macgraw-Hill. USA
[17] Broomhead, D., Lowe, D., 1988. Multivariable functional interpolation and adaptive networks, Complex Systems, 2, 6, 568576.
[18] Box, G. E. P. and Jenkins, G. M., 1976. Time series analysis,
forecasting and control. Holden Day Inc., San Francisco, California.
Kasım 2010 - 155 29
Üyelerimizden
DEMİRYOLU, METRO VE TRAMVAYLARDA KÜTLE-YAY SİSTEMİ İLE DİZAYN
EDİLEN BETONARME YÜZER DÖŞEMELERDE HELİKAL ÇELİK YAY MONTAJLARI
İLE VİBRASYON VE GÜRÜLTÜNÜN EŞİK SEVİYE ALTINA İNDİRİLMESİ
(ZAYIF, ESKİ VEYA TARİHİ BİNA TEMELLERİNİN VİBRASYONUN YIKICI
ETKİSİNDEN KORUNMASI)
Ilgaz CANDEMİR
İnşaat Yüksek Mühendisi
İZMİR METRO A.Ş. Yapılar Şefi
[email protected]
İçerik
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin 42. döneminin daha önceki dönemlere göre bayrağı bir değil iki
üst seviyeye taşıyacağına dair inancımızın tam olduğunu belirterek yazımıza başlıyoruz.
Bu sayıda Raylı sistemlerde kullanılan yüzer döşemeler
konusunu (floating slabtrack) ele alacağız ve böylelikle
hat yatağında vibrasyon kontrolü ile ilgilide çok önemli
bilgiler ve yaşanmış örnekler vereceğiz.
Yüzer döşemeler (esnek döşeme) raylı sistemde birçok
farklı durumda dizayn edilirler, en önemli tasarım kriterlerinden biri konut olan binalara mevcut raylı sistem
hattının mesafesidir. Bu konutlar raylı sistemin yarattığı
gürültü ve vibrasyonun etkisi altındadırlar. Sadece düz
hatlar değil; özellikle makas bölgeleri hızın azalması sebebiyle normal hatlara göre %70-%100 arasında daha
fazla gürültü çıkarırlar. Bu binaların izolasyonu için gürültü kaynağı ile gürültünün yaşandığı mekânları izole
etmek gerekir. Bu makalede “Çelik yay destekli yüzer
döşemelerle ”ilgili ana başlıkları ve tasarımından örnekler verilecektir.
Kütle-yay sistemlerini kullanarak (Mass Spring
Systems) Hat üzerinde Vibrasyonu ve Gürültüyü
engellemek
Raylı sistemlerde vibrasyonu ve sesi engellemenin birçok metodu vardır.. Bugün literatürde kütle-yay sistemleri (MSS; mass-spring-systems) şeklinde tanımlanan
betonarme döşemelerin içine özel olarak yerleştirilen
çelik yaylar döşemeyi hat yatağından kaldırarak bir nevi
yüzer hale getirirler bu duruma literatürde yüzer döşemeler adı verilir. Bu sistemler lastik, kauçuk, mantar
gibi elastik materyallerle altyapıdan izole olarak monte
edilirler. Sistemin performansını etkileyen faktörlerin
başında düşey frekans (Hz) değerinin yanında plak eğilme frekansı da önem kazanır. Yay sisteminin sertliğinin
ayarlanması düşey frekansa bağlı yayın esnemesinde
çok önemli bir faktördür. Bu yaylar 4-8 Hz doğal frekans
aralığında dizayn edilebilir. Bu da yüksek gürültü önlemek anlamına gelir. En az 20 dBA kazanç sağlar.
Bahsedilen bu döşemeler prekast olarak üretilebileceği
gibi konvansiyonel (yerinde imalat) olarak ta üretilebi30 Kasım 2010 - 155
lir. Prekast üretimlerin içine yerleştirilen yay sistemleri
için açılan yuva delikleri önceden hazırlanır ve montaj
kolaylığı sağlar. İmalatı Yerinde yapılan sistemlerde ise
bu yuvalar yerinde tesis edilirler fakat ek ölçüm ve kalıp
işçiliği gerektirir.
Döşemeler kütle-yay sistemlerinde boya göre 3 ayrı kategoride değerlendirilir.
Helikal Çelik Yaylar
Helikal Çelik yaylar vibrasyon izolasyonu için ideal çözümlerden birisidir. Balastlı hatlara göre çok daha yüksek sönümleme kapasiteleri vardır. Avantajları;
1. Yüksek yük taşıma kapasitesi
2. Yüksek elastikiyet, düşük sistem frekansı
3. X, y, z yönleri için projeye özel rijitlik
4. Yük karşısında lineer davranış
5. Statik ve dinamik yüke dayanım
6. Montaj kolaylığı, masrafsız kontrol olanağı
7. Sonsuz ömür
Çelik yayların tasarımında ele alınan konuların başında
yatay, düşey ve merkezkaç kuvvetleri yanında frenleme
ve ivmelenme yükleri de gelmektedir. Deprem bölgelerindeki tasarımlarda deprem yükleri de hesaba katılmaktadır. Önemli olan sönümleme istenen her tip yol
ve aks yükü için uygun frekans ölçüleri hesaplanabilmektedir. Yay sistemlerinin dizaynı için farklı yüklemeler vardır. Sistemler çoğu zaman 25 ton aks yüküne göre
UIC 71’e göre konfigüre edilirler.
Yaylar demiryolu hattının altında diziler halinde montaj edilir, fakat sanılanın aksine rayın tam altına gelecek
şekilde montaj edilmezler. Yayların aralıkları yukarıda
belirtilen esasa göre dizayn edilir.
Yay tipi ve aralıkları statik ve dinamik yüke bağlı aşağıdaki parametrelerden oluşur;
1. Betonarme döşemenin ağırlığı
2. Betonarme döşemenin rijitliği
3. Dizayn yükü ve tren sürati
4. İlgili yerin kurp yarıçapı, geometrisi
5. Altyapı detayları
Üyelerimizden
Özellikle düşük frekans aralığında (4-8 Hz) verimliliği
ve güvenilir kanıtlanan kütle-yay sistemleri daha 20
Hz’den yüksek frekanslarda 15-25 kazanç beklenilebilir.
Özellikle konut yanında yapılan klasik yay montajları
sonrasında 20 dBA kazanım elde edildiği kanıtlanmıştır.
Tüm yaylar ve koruma silindirleri çelikten yapılmıştır,
uzun süre dayanım amacıyla özel boya ile kaplanmış
(genellikle 3 kat) olduklarından korozyona uğramazlar.
Yayların yorulma, faydalı ömür, dizaynında kullanılan
bir başka norm ise Alman DIN 2089’dur.
Yaylar kullanıldıkları yerler göre de 3’e ayrılırlar.
Literatürde GP elemanları olarak adlandırılanlar dikdörtgen formlu genellikle yapı grubu yay sönümleyicilerdir. Çok yüksek zati yükler altına yerleştirilirler,
viyadüklerde, ön germeli köprü kirişlerinde, yapılarda,
gökdelenlerde kullanılırlar.
KY tipi yaylar hızlı tren, demiryolu, kargo, banliyö hatlarında kullanılır. Dikdörtgen formları yatayda boyuna
yatan kirişlerin yan taraflarında bulunurlar, ulaşılması
kolaydır. Yüke ve trene bağlı 3-9 m aralığında yerleştirilirler. Dinamik yüklerin sönümlenmesinde kullanılırlar.
Banliyö, yolcu, kargo ve hızlı tren hatlarında tercih edilirler. Bu örnekte Kore’nin Puchon kentindeki 225 m
uzunluğundaki istasyon örnek gösterilmiştir. Döşeme
boyları 24-26 metre, dizayn aks yükü 17 t’dur. Doğal
düşey frekansı 5 Hz.’dir. Puchon istasyonundaki 6 peron boyunca vibrasyona ve gürültüye karşı uygulanmış
kütle yay döşeme sisteminde döşemeler arası izolasyon
kauçuk malzeme ile sağlanmıştır. Yayların bu projedeki
birbiri ardına mesafesi 3700mm’dir.
GSI yayları; tramvay, metro, banliyölerde çoğunlukla
rastladığımız beton içinde kalan yay grubudur. 5-10mm
kalınlığında koruma silindirlerinin içine yerleştirilmiş
olan bu helikal çelik yaylar döşeme betonu atıldıktan
veya hazır olarak gelen döşeme yerine yerleştirildikten
sonra kriko yardımı ile takılır ve operasyon yüksekliğine
göre döşemeyi kaldırarak tesis edilirler.
Şekil. 2 Köln’deki bir tünel imalatından GSI tipi yayların
koruma silindirlerinin dizilişi
Tünel sisteminde kullanılan yüzer döşemelere yapılan
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
yay montajlarının öncesi ve sonrası, 10t aks yüküne
sahip Köln-KVB hafif raylı sisteminden bir örnek, 1800
metre uzunluğunda bir tünel uygulamasıdır. Döşeme
uzunlukları 30 metre, döşeme ağırlığı 3, 4 t/m’dir. Tren
Tünelde 80 km/h hız yapmaktadır, Tünel çapı 5,72m’dir.
Raylar S49 sınıfıdır. Sistem doğal frekansı 6, 5 Hz’dir.
Tünellerin üstündeki binaların temellerine vibrasyon
kötü etkisine maruz kalmaması için yay sistemleri diğer
elastik çözümlere alternatif getirmektedir. Tünel ile bina
arasındaki mesafe 15-20 metre.
Tablo 1’in en son basamağında Grafiklerin Y ekseninde
izin verilen yay hareketinin mm cinsinden değeri – karşılanan yay yükü (kN) X ekseninde ise düşey yay deplasmanının statik önyüklemesi mm cinsinden verilmiştir.
Grafikler DIN EN 13906-1 e göre hesaplanmıştır. Tramvayların Yüzer döşemelerin üstünden geçerken yarattığı düşey deplasman genelde 3 mm’dir.
BASEL akustik projesi
Kütle-Yay sistemi bugüne kadar yüzlerce raylı sistem
projesinde ve yapı projesinde vibrasyon ve gürültü
izolasyonu konusunda fark yaratmıştır. Örneğin 2006
‘da İsviçre BASEL kentinde yapılan 3000 kişilik konser
salonunu (Steinenberg/Theaterstraße) önünde 750 yay
kullanılmış eski durumda her tren geçişinde içerideki
46 dBA’ lık ses basıncı 25 dBA aşağı çekilmiştir. Sistem
1640 mm kalınlığındadır ve proje Şubat 2007’de tamamlanmıştır.
Basel’de anlatılan tramvay-hafif raylı hattında her 2
dakikada bir araç trafiği vardır. Bu proje konser salonunun büyüklüğü bakımından dünyanın en iyi on akustik
projesi arasına girmeyi hak etmiştir. Akşam pik saatinde
konser salonunun yanından saatte 60 ‘a yakın tramvay
geçer. Aşağıda görülen Theaterstraße ve Steinenberg
köşesindeki makas takımı başlı başına bir gürültü kaynağı olmasına rağmen yapılan çalışma sonunda buradaki gürültü eşik seviye altına indirilmiştir.
Şekil 4. Basel konser salonu kuzeydoğu köşesi-makas geçişleri imalatı (sol) sağda imalat tamamlanmış durumda
görülmektedir.
Bu caddede kullanılan döşemenin kalınlığı 1050 mm
olup 5 Hz ‘lik bir izolasyon sağlamaktadır. Tüm sistemin
kalınlığı asfalt tabakasından betonarme temele kadar
Kasım 2010 - 155 31
Üyelerimizden
Tablo 1. KY ve GSI tipi yayların teknik detayları
Şekil 3. Basel konser salonu kuzeydoğu köşesi-makas geçişleri imalatı (sol)
sağda imalat tamamlanmış durumda görülmektedir.
32 Kasım 2010 - 155
Üyelerimizden
1640 mm’dir. Bu kalınlık kamyonların bile geçmesine
izin verecek şekilde tasarlanmıştır. Şekil3’de görülen
750 yayın kullanıldığı 170 metrelik bu bölüm 6 haftalık
yoğun çalışma sonucunda tamamlanmıştır. Yüzer döşeme imalat maliyeti 5, 8 M USD civarındır.Konser salonundaki ölçümler sonucu gürültü grafikte görüldüğü
üzere 22 dBA AZALMIŞTIR.. Vibrasyon ölçümleri bağımsız müşavir firmalar tarafından denetlenmiş; 16-80 Hz
arasın yüksek performans gösterdiği ve 25-30 dB azalım
gösterdiği raporlarla kanıtlanmıştır.
SIFIR VİBRASYON ETKİSİ: Köln-Frechen tramvayında yapılan analizler (Almanya)
Geçtiğimiz yıllarda KVB ‘de sipariş edilen yeni nesil düşük tabanlı tramvaylar operasyonlarına başlamıştır;
Köln’de bazı sokaklarda evler-konutlar-kiliseler tramvay
hattına 4 ile 8 metre gibi çok yakın geçer. Bahnhofstraße
istasyonu çıkışında yine böyle bir örnekte mesafe sadece 4m’dir. Evin ahşap tabanındaki rezonans frekansı 9
Hz ölçüldüğünden 540 mm kalınlığındaki yüzer döşemenin dizayn frekansı alttaki resimde bulunan makasa
rağmen 6,5 Hz seçilmiştir.
Şekil 4. Basel ‘deki yay montajı ve sonrasındaki ölçümler sonucu azalan seviyeler gösterilmiştir.
Bielefeld Tramvay projesinde vibrasyona karşı
alınan özel önlem
Bielefeld tramvayında yapılan uygulamada otel ve yandaki diğer işletme tramvayın vibrasyon ve gürültüsünden izole hale gelmiştir. Özel korumanın nedeni tünel
çıkışı hemzenin geçit yanında bulunan hatta 4 metre
uzaklıktaki büyük bir oteldeki vibrasyon ve gürültü olarak saptanmıştır.1995’deki montajdan 14 yıl sonra Mart
2009 ‘da sahada yaptığımız ölçümler sonunda karşılıklı
10 tren geçişinde tren hızları, gürültü ve vibrasyon değerleri değerlendirilmiştir. İvme ölçerleri işaretlenen
yerlere koyup test tamamlanmış böylelikle sadece
sistemi değil, sistem ile normal balastlı hat arasındaki
farkta anlaşılmaktadır. Sistem 12- 100 Hz arasında 25
dB’lik kazanım elde ederken 5-6 Hz’lik dizayn frekansını
tutturmaktadır. Sonuç olarak sistem ilk günkü değerleri
%1’lik bir sapma ile yakalamaktadır. Otelin lobisinden
duyulan gürültü 36-41 dBA’dir. Tren geçişleri teshin, lobi
ve 1nci kattan hissedilememiştir. Balastlı bölgedeki gürültü düzeyi 65, 2- 69 dBA arası ölçülmüştür.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Şekil 7. Frechen-Köln’deki yaylar 2009 yılında yazar
tarafından sahada tren geçişlerinde yayların döşemeye
verikleri deplasman (mm), düşey spektral hız (m/s) ve
frekansları yerinde ölçülmüştür.
SESSİZ BİR TRAMVAY İÇİN: Heidelberg Kenti raylı
sistemi (Almanya)
Heidelberg kenti Frankfurt a yakın Güney Almanya’da
145.000 nüfuslu bir kenttir. Kentin tramvay sistemi genişliği 12 metre olan caddelerden geçerken en yakın
konut-dükkanlar ile trenin arası 4 metreye kadar düşer.
Yaylar raya boyuna paralel rayın dış tarafında montaj
Kasım 2010 - 155 33
Üyelerimizden
Şekil 8. GSI tipi yayların yerinde dökme döşemedeki pozisyonları, Konuta yakınlık 3 metre!
edilirler, buda tünelde veya başka bir yerde müdahaleye
olanak sağlar, dizayn edilen döşemelerin 20 metreden
uzun olması (tercihan L>20 m) vibrasyonun sönümlenmesinde ekstra fayda sağladığı gibi aynı döşeme
üzerinde daha az yay kullanılmış olur. Ardaşık döşemelerde termal dilatasyonlar bırakılabileceği gibi yükler
raylar aracılığı ve döşemeler arasındaki filizler aracılığı
ile taşınır. Konvansiyonel altyapı üzerinde duran yüzer
döşemelerde deplasmanı minimize edip konforu artırmak için döşeme sonlarına ek yaylar konarak temiz tren
geçişleri her zaman kullanılan yöntemler arasında gelir.
Dizayn ve test sürecince yay seçiminde en önemli rolü
oynayan parametreler şüphesiz ki statik ve dinamik
yüklerin ne olduğudur.
Şekil 9. Yaklaşık 25-30 cm. çapındaki çelik muhafazanın
yerleştirilmesi
34 Kasım 2010 - 155
Helikal yayların Raylı sistemlerdeki başarılı
örnekleri
Vibrasyon ve ses sönümlemede çok ileri bir teknoloji
olan kütle-yay sistemli yüzer döşemeler
Tramvay, Hafif Raylı, Metro, Konvansiyonel Demiryolları,
Kargo Hatları ve Hızlı Trende geniş yelpazede kullanırlar.
Yüzer döşeme - Kütle-yay sistemlerini dünyada kullanan raylı sistem otoritelerinin adları aşağıda verilmiştir.
Tramvay inşaatları sırasında projesinde yay sistemine
yer veren şehirlerden bazıları; Köln; Basel Heidelberg,
Bielefeld, Bochum, Oslo, Stuttgart’ta
Örneğin sokağın her iki yönü boyunca devam eden
apartman-konut-işyeri hotel vs.. 4-6 m uzaklıkta olan
bir cadde tramvayının yarattığı mekanik vibrasyon ve
gürültüyü sıfıra indirmek için içinde yay bulunan betonarme döşemeler tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.
Hafif raylı (LRT) sistemlerde ise akla gelen ilk şehir Londra Docklands Rail ve Charlotte(USA)’dir.
Metro inşaatlarında yay kullanılan örnek kentler; Pekin
Metro(4 farklı hat), Berlin Metro, Moskova metrosu ve
Shanghai metro (2 farklı hat), Nanjing metro, Shenzen
Metro, Guangzhou Metro, Sao Paulo Metro, Brasilia
Metro’dur.
Metro için ise Berlin’deki Hastane geçisi örnek verilmelidir. Cadde seviyesinde hastane, otel, iş merkezi veya
konser salonu bulunan koordinattın altından veya
çok yakınından geçen metro tünelinin invert bölümü
üstünde kullanılan betona sabit bir hatta gömülerek
Üyelerimizden
Şekil 10. Bridgewater Konser salonu
Manchester-İngiltere
Şekil 11. Bridgewater konser salonunun 12 metre
yakınından geçen tramvay sistemin yarattığı
Rezonans etkisi için bina temel kolonlarına eklenen
yay demetleri koyu renkle gösterildi.
monte edilen helikal çelik yaylar trenin beraberinde getirdiği vibrasyonu toleransların altına indirip sönümledikleri birçok imalatla ispatlanmıştır.
Banliyö, Tokyo Rinkai hattı (2000), Tokyo Yokohama
daire hattı, Tokyo Rinkai Fukutoshin hattı(2002) örnek
gösterilebilir.
Hızı 160km/h’den düşük ve kargo trenleri için minaminagareyoma bölümü nishi ayase tüneli Oosone tüneli,
Tokyo Tsukuba Express
Hızlı tren de (≥250 km/h) Güney Kore’nin Ktx /Cheonan
istasyonu, Ktx / Puchon istasyonu konuya örnek teşkil
ederler.
İngiltere –Manchester’da bulunan Bridgewater Konser
salonu örneğini de makalemize dahil ettik;
Tramvayın cadde üzerinde çalışması sebebiyle konser
salonu binasının tasarımında bina krokisinde kırmızı
renkte görülen yaylar binaya gelen titreşimi minimize etmektedir. Bu tip yapılarda vibrasyon izolasyonu
5Hz’den başlar bu örnekte 3, 5 Hz olarak çalışmaktadır.
Terzi işi çözüm, sessiz ve vibrasyonsuz Metro ve
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Tramvay
Helikal özel üretim çelik yaylar günümüzde özel çözüm
bekleyen ve mühendislik isteyen tüm gökdelen, köprü,
viyadük, raylı sistem ulaşımında çözüm isteyen hassas
yerler için kullanılmaktadır. Raylı sistemde elastisiteyi
yaylar ve viskodamperler ile sağlayan bu mühendislik
doksanlardan bu yana tüm raylı sistem modlarında
başarıyla test edilmiştir.
Bugün Kule inşaatlarında (Dubai-Burj Al Arab); Londra’daki IMAX Sineması, Millenyum Köprüsü gibi prestij
yapılarında; Paris Charles de Gaulle havalimanındaki
Sheraton Oteli ve birçok otelde; Hastanelerde, Tv Stüdyolarında (British Telecom), Ses kayıt stüdyolarında,
Kütüphanelerde; dans okullarında yükseltilmiş zeminler için; Tiyatrolar, Casinolar; Konutlar ve villalarda gerek vibrasyon izolasyonu amaçlı gerek deprem amaçlı
kullanılmaktadırlar. Bunların dışında kentsel raylı sistem modları ve demiryolunda gürültü ve vibrasyonun
istenmeyen etkisinden kurtulmak amacıyla tesis edilmektedirler. Günümüzde Hızı 250 km/h olan Hızlı tren
teknolojisinde dahi kütle-yay sistemleri başarıyla kullanılmaktadır.
Tasarım mühendislerimizin önümüzdeki projelerde rahatlıkla kullanabileceği ve yüksek verim sağlayacakları
yüzer döşemeler hassasiyet isteyen ve bir önceki paragrafta kullanım amaçlarına göre örnekler verilmeye çalışılan yapıların olduğu yerlerde kullanılmakta Vibrasyon
etkisini insanın algılayamayacağı bir seviyeye indiriyor,
gürültüyü frekansa bağlı 25-40 dBA düşürüyor. Montaj
kolaylığı, bakım ihtiyacı ve verimlilik esas alındığında;
sistemin ekonomik olduğunu görüyoruz.
Sonuç olarak; Ülkemizde de imal edilen Hızlı Tren sistemlerinin büyük istasyonlarında (özellikle içinde alışveriş merkezi, dinlenme mekanları ve restaurantların
bulunduğu), kent içi raylı sistem modlarının bina-konut-mesken –alışveriş merkezi yaklaşımlarında veya
geçişlerinde yani tramvay ve metrolarımızda, viyadük
istasyonlarda ve cadde tramvayının kentin tarihi dokusuna veya yapılara yakın geçtiği yerlerde vibrasyonu ve
gürültüyü minimize etmek için tasarlanması ve hesaplamalarının bu gözle yapılması gerektiği kanısındayız.
Kaynaklar
[1] I. Candemir, “raylı sistemlerde elastisite ve titreşim kontrolü-3 /
Kentiçi Raylı sistemler bülteni, haziran 2009 sayı 12
[2] T. Jaquet; IMO IZMIR –Ulaşturma Sempozyumu Bildiriler Kitabı
sayfa 21-25, Aralık 2009
[3] H. Georg Wagner; Attenuation of Transmission of Vibrations
and ground-borne noise by means of steel spring supported lowtuned floating trackbeds; sayfa 1-6, World Metro Symposium &
Exhibition, Taipei; 2002
[4] GERB Schwingungsisolierungen GmbH & Co KG, www. gerb
com Vibration Isolation Systems,
sayfa: 89 10th Edition 2000
[5] GERB Schwingungsisolierungen GmbH & Co KG, Reference list
sayfa 2- 6, 2009
Kasım 2010 - 155 35
Beton
BASINÇ DAYANIMININ YAPILAR VE ÖNDÖKÜMLÜ BETON BİLEŞENLERDE
YERİNDE TAYİNİ (TS EN 13791)
Tuğrul BAŞTAN
İnşaat Mühendisi
Yukarıdaki başlık, yapıların yerinde beton basınç dayanımının tespiti maksadıyla beton yapılar ve öndökümlü beton bileşenlerde uygulanacak yöntem ve işlemler
için dikkate alınması gereken standartlardan birisinin
adıdır. Standardın 29 Nisan 2010 tarihinde kabul edilmesiyle, daha önce kullanılan TS 10465: Nisan 1992,
“Beton Deney Metotları- Yapı ve Yapı Bileşenlerinde
Sertleşmiş Betondan Numune Alınması ve Basınç Mukavemetinin Tayini (Tahribatlı Metot)” ve TS 3260: Eylül
1978, “Beton Yüzey Sertliği Yolu ile Yaklaşık Beton Dayanımının Tayini Kuralı” standartları yürürlükten kaldırılmıştır.
Yeni standardın içeriğini kısaca gözden geçirelim. Ancak detaylar için standarda bakılmalıdır.
Beton dayanımının yerinde tayinine gerek duyulabilecek haller standartta şu şekilde sıralanmıştır.
»» Mevcut yapının modifiye edileceği veya yeniden
tasarımlanacağı durumlarda,
»» Kusurlu işçilik, yangın veya diğer etkilerle betondaki bozulma sebebiyle yapıdaki beton basınç dayanımı hakkında şüphe duyulması halinde, yapısal
yeterliliği değerlendirilmesi halinde,
»» İnşaat yapımı esnasında beton dayanımının yapıda
değerlendirilmesine ihtiyaç duyulduğu hallerde,
»» Standart deney numunelerinden elde edilen basınç dayanımının uygun olmaması halinde, yapısal
yeterliliğinin değerlendirilmesinde,
»» Şartname veya mamul standardında belirtilmiş olması halinde, yapıdaki beton basınç dayanımı uygunluğunun değerlendirilmesinde.
Standardın beton yapılar ve ön dökümlü beton bileşenlerde, basınç dayanımının yerinde (yapıda) tayini
için uygulanacak tekniklerden bahsettiğini söylemiştik. Bu teknikleri ise başlıkları itibariyle aşağıdaki gibi
özetleyebiliriz. Yukarıda verilen yerinde beton basınç
dayanımının tayinine gerek duyulan hallerde hangi
yöntemlerin uygulanması gerektiği de standartta belirtilmiştir.
Yapıdaki karakteristik basınç dayanımının, karot deneyleri kullanılarak doğrudan belirlenmesi anlatılmıştır. Bu yöntem Referans Yöntemi oluşturmaktadır.
Yapılardaki karakteristik basınç dayanımı A yaklaşımı
veya B yaklaşımı kullanılarak karot sonuçlarının değerlendirilmesi ile doğrudan bulunmaktadır. Yaklaşımın
seçimi ise karot sayısına bağlı olarak belirlenmektedir.
Bu yöntemin anlatılması esnasında, hangi çaplarda karot örneklerinin alınacağı, boy/çap oranları ne olması
gerektiği, örnek sayısının ne olması gerektiği hakkında
da bilgiler verilmiştir.
36 Kasım 2010 - 155
Ayrıca yapıdaki karakteristik basınç dayanımının tayini
için karot deneylerine alternatif oluşturan veya sınırlı
sayıdaki karotlardan elde edilen verilere ilave veri temin eden Dolaylı Yöntemlerden bahsedilmektedir.
Yapıdaki basınç dayanımının dolaylı yöntemlerle tayini
için de Alternatif 1 ve Alternatif 2 olmak üzere iki alternatif sunulmuştur. Alternatiflerin her ikisinde de karot
örneklerinin alınması ve test çekici, ultrases geçiş hızı,
çekip çıkarma kuvveti gibi dolaylı deneylerin yapılması
ve yapıdaki basınç dayanımı ile dolaylı deney sonuçları
arasında bir bağıntının kurulması gerektiğinden bahsetmektedir. 1. alternatifte, karot ve dolaylı deney sonuç çiftlerine regrasyon analizi uygulanarak, yapıdaki
basınç dayanımı ile dolaylı deneyler arasında bir bağıntı tesis edilmektedir. Diğer alternatifte ise daha önce tesis edilmiş bağıntı olan ve standartta verilmiş temel eğrilerin, karot deney sonuçları kullanılarak ve bu temel
eğrinin ötelenmesi esas alınarak yeni bir bağıntı tesis
edilmektedir. Bu bağıntılar ile yapıdaki basınç dayanımı ile dolaylı yöntemler arasında bir bağlantı kurulmuş olur. Bulunan dayanımlar daha sonra karakteristik
basınç dayanımına dönüştürülmektedir. Tesis edilen
bağıntı, sadece belirlendiği beton için ve belirlendiği
şartlarda kullanılmalıdır.
Bunların dışında, standart deney sonuçlarına göre beton kalitesinden şüphe duyulan hallerde uygulanması
gereken yöntemler ve değerlendirmeleri hakkında bilgi verilmiştir. Standartta belirtilen en az sayıda alınacak
karot değerlerinin, çok sayıda beton harmanı kullanılarak imal edilmiş deney bölgesi için standartta verilen
şartların sağlanması halinde bölgedeki betonun yeterli
dayanıma sahip olduğu kabul edilir. Alternatif olarak,
iki taraf arasında mutabakat sağlanması koşuluyla en
az belirtilen sayılarda dolaylı deney sonucu ve karot
sonucunun, ilgili şartları sağlaması şartıyla betonun
yeterli dayanıma sahip olduğu kabul edilir.
Standardın sonunda da bilgi maksatlı ekleri bulunmaktadır. Mesela karot dayanımını etkileyen faktörler, dolaylı deney sonuçlarını etkileyen faktörler, yapıdaki dayanım ile standart deney numunelerinden elde edilen
dayanım değerleri arasındaki bağıntılara dair kavramlar, yapıdaki dayanım değerlendirilmesinde, planlama,
numune alma ve deney sonuçlarının değerlendirilmesi
için bilgi amaçlı kılavuz standart eklerinde bilgi amaçlı
olarak verilmiştir.
Kaynaklar:
1. TS EN 13791, “Basınç Dayanımının Yapılar ve Öndökümlü Beton
Bileşenlerde Yerinde Tayini”, TSE, Ankara, 2002
İş Sağlığı ve güvenliği
MADEN VE İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI DURMAK BİLMİYOR
Alpaslan ERTÜRK
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A) (DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.)
2010 Eylül ayı içerisinde de iş kazaları hız kesmedi,
www.sendika.org tarafından basın organlarında yer
alan ve yerel kaynaklardan alınan bilgilerle derlenen iş
kazası haberlerine gore;
Eylül’de madenler ve taş ocakları da can almaya devam etti. Zonguldak’taki madenlerde meydana gelen
ve bilgisine ulaşabildiğimiz 8 kazada 3 işçi hayatını
kaybederken 10 işçi de yaralandı. Madenlerin yanı
sıra belediyeler bünyesindeki taşeron şirketlerde ve
hizmet alanlarında faaliyet gösteren taşeron şirketlerde çalışan 7 işçi eylül ayında hayatını kaybetti; 10
işçi de yaralandı. Tuzla’daki tersaneler Eylül ayında da
can almaya devam etti. Atölye veya fabrikalarda meydana gelen kazalarda da 6 işçi öldü; 9 işçi yaralandı.
İnşaatlarda da iş kazaları devam etti. Eylül ayında
inşaatlarda meydana gelen kazalarda 7 işçi hayatını kaybederken 8 işçi de yaralandı. Elektrik dağıtım
bölgelerinin son kısmının da özelleştirilmesine günler kala, daha önceden özelleştirilen ve parça işleri
taşeron şirketlere verilen enerji iş kolunda son günlerdi yaşanan iş kazaları sayısı artış gösterdi. Taşeron şirket yetkililerinin güvenlik önlemi alınmaksızın
daha hızlı ve fazla çalışmaya zorladığı işçiler iş kazalarına maruz kalıyorlar. Eylül ayındaki iş kazalarında
2 enerji işçisi yaşamını yitirirken 1 işçi de yaralandı.
Bu kazaların dışında trafik kazalarında 3’ü mevsimlik tarım işçisi 8 işçi trafik kazalarında yaşamını yitirirken 52’si mevsimlik tarım işçisi 94 işçi de yaralandı.
Eylül ayında meydana gelen iş kazalarında ölen ve yaralananların çok büyük bir kısmını taşeron şirket bünyesinde çalışan işçiler oluşturdu.
Eylül ayında en çok kaza Zonguldak, İstanbul ve
Kocaeli’nde meydana geldi. Bu illeri Adana, Konya, Ankara, Giresun ve Manisa izledi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda hükümetten, işverenlere, sendikalardan
meslek odalarına kadar tüm kesimlerin konuya bakış
açılarında ve çözüm arayışlarında hiç bir değişiklik yaşanmıyor.
Hükümetin iş kazalarını “kader” gören bakış açısı anlayışıyla ilgili/uzman kesimlerin görüş ve önerileri doğrultusunda önlemler almasını olumlu dünya örneklerini
ülkemizde uygulamasını beklemek güzel bir hayalden
öteye geçemeyecektir.
İşverenlerin de bu konuda hükümetten aşağı kalır bir
bakış açılarınında olmadığı açıktır.
Sendikaların toplu iş sözleşmelerinde yasa ve yönetmelik maddelerinin tekrarından öte gidemeyen hatta
çoğunlukla da atlanan bir konu olan iş sağlığı ve gü-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
venliği can yakmaya devam ediyor.
Bu şartlar altında iş sağlığı ve güvenliği konusunda
yetkin ve etkin söz hakkına sahip meslek odalarının
da bu konuda doğru ve çözümleyici bir bakış açısına
sahip olduklarını, uygulanabilir çözüm önerileriyle tüm
kesimleri doğru yönlendirebildiklerini vede bu konuda
ısrarlı bir mücadele verdiklerini söyleyebilmek oldukça
zor görünüyor.
Ancak unutulmamalıdır ki; İş Güvenliği mühendislerin
ve mühendisliğin ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır.
Sektörlerine çok yönlü hakim olmaya çalışan meslek
odalarının da, iş sağlığı ve güvenliğinin mesleğin öncelikli bir sorumluluğu olduğunun ayrımında olmaları gerekmektedir. Özellikle iş güvenliği konusu mühendislik
mesleğinin önde gelen sorunluluğu olarak ele alınmalı
ve değerlendirmeler bu çerçevede yapılmalıdır.
İş Güvenliğine yasa, tüzük ve yönetmeliğin bir gereği
olarak verilen anlayışın bizi getirdiği nokta bugünden
daha iyi olmayacaktır.
Bu nedenle tüm mühendislik çalışmalarında iş güvenliği öncelikli bir sorumluluk olarak algılanmalı ve mühendislik etiğinin bir gereği olarak görülmelidir.
İş güvenliği tüm mühendislik çalışmalarında proje aşamasından başlatılmalı ve uygulama aşamasında da tavizsiz sürdürülmelidir.
İş güvenliği konusunda alınması zorunlu önlemlerin
mühendislik gerektirdiği yada mühendislik ürünü olduğu unutulmamalıdır.
Mühendislik meslek odaları iş güvenliği açısından kendi sektörlerine ilişkin kapsamlı bir çalışmanın içerisine
girmeli, üyelerine bu konuda bir perspektif sunabilmeli
vede sorgulayabilmelidir.
İş kazalarına neden olan pek çok çalışmanın bir mühendislik projesine dayandığı, iş kazası meydana gelen
çoğu işin başında mühendislerin çalıştığı, meydana
gelen iş kazaları nedeniyle ilk olarak mühendislerin
tutuklandığı birde işyerlerinde iş güvenliği açısından
denetimlerin yine mühendisler tarafından yapıldığı,
mahkemelerin iş kazalarında bilirkişi olarak mühendisleri görevlendirdiği göz önüne alındığında iş güvenliğimühendislik ilişkisinin önemi daha bir anlaşılır şekilde
ortaya çıkacaktır.
İşte tüm bu nedenlerle mühendisler ve meslek odaları
iş güvenliğini üyelerinin ve sektörün öncelikli bir sorunu olarak ele almadığı ve bu konuda yapıcı ve yaptırımcı yapılanmalar oluşturulmadığı sürece iş kazaları
hız kesmeyecektir.
Kasım 2010 - 155 37
Vergi
GAYRİMENKUL VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN DEVRİNDE KURUMLAR VERGİSİ
KANUNU VE KDV KANUNU İLE GETİRİLEN İSTİSNALAR
Doğan ÖZTÜRK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
(İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı)
Ülkemizin Avrupa ile entegrasyon sürecinde en önemli
unsur mali yapımızın güçlenmesini sağlamaktır.Bundan
dolayı şirketlerimizin mali yapısını güçlendirmek amacı
ile mali kanunlarımızda şirketlerimizin sermaye yapısını
güçlendirmeye yönelik ve yine şirketlerin birbirlerine
iştirak ederek hisseler alarak daha güçlü bir sermaye yapısı oluşturarak piyasaları daha reel rekabete açık hale
getirmeye yönelik tedbirler özendirilmektedir.Bunlardan biri olan şirketlerin gayrımenkul ve iştirak hissesi
devirleri 1980 li yıllardan bu yana sürekli vergi kanunlarında geçici maddeler ile istisnalar getirilmiştir. Bu
uygulama 2004 yılı sonuna kadar böyle süre gelmiştir.
Son dönemde ise bu geçici maddelerden vazgeçilerek
konu 5520 sayılı kurumlar vergisi kanunu ile 3065 sayılı
katma değer vergisi kanunun 17 maddesindeki Sosyal
ve Askeri amaçlı istisnalar ve Diğer istisnaları düzenleyen maddelerde yapılan düzenlemeler ile kalıcı istisna
olarak kanunlardaki yerini almıştır.
Gerek KVK (Kurumlar vergisi kanunu), gerekse KDVK
(Katmadeğer vergisi kanunu) ayrı ayrı ele almalıyız.
Çünkü kanun koyucu KVK ve KDVK’da yaptığı düzenlemeler birbirinden bağımsız düzenlemelerdir.Yani bir
mükellef elindeki iştirak hisseleri sattığını varsayalım
böyle bir durumda biz konuyu ayrı ayrı hem KVK, hemde KDVK kanunu inceleyerek faydalanacağımız istisnaları belirlemeliyiz.
Konuya kurumlar vergisi yönünden ele aldığımızda ,
Kurumlar vergisi kanunun 5 maddesinin 1 nolu bendinin aşağıdaki gibidir.
(1) Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır:
e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri
ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve
satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar
pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış
bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim
yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre
içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden
istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka
bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen
38 Kasım 2010 - 155
ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze
aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir
ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm
uygulanır.
Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak
suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi
esas alınır.
Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve
intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında
iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya
bölünen kurumda geçen süreler de dikkate
alınır.
Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından
elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.
İştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri
Maddede yer alan “iştirak hisseleri” deyimi, menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir.
Bunlar,
•
Anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse
senetleri (Sermaye Piyasası Kanununa göre
kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil),
•
Limited şirketlere ait iştirak payları,
•
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları,
•
İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık
payları,
•
Kooperatiflere ait ortaklık payları
olarak sıralanabilir.
Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine
tabi fonların katılma belgeleri ise iştirak hissesi olarak
değerlendirilmeyecektir.
Mülga 5422 sayılı Kanunun uygulanmasında, kurucu
Vergi
senetleri ile diğer intifa senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar anılan Kanunun 8 inci maddesinin (12) numaralı bendine göre kurumlar vergisinden
istisna edilmekteydi. 5520 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle konuya Kanunun lafzında da yer verilmek
suretiyle uygulamaya açıklık kazandırılmıştır.
f ) Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe
alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların
kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu
borçlara karşılık bankalara veya bu Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan
kazançların %75’lik kısmı.
Görüldüğü gibi kanun lafzında bazı terimlere açıklık getirmek gereklidir.Burada ki iki tam yıl konusu şu şekilde
irdelenmelidir.
İki tam yılın hesabında 730 gün fiili olarak gerçekleşmiş
olması gerekmektedir.Alım ve satım arasında 730 gün
elde tutulması esastır aksi takdirde istisnadan söz edilemez ,
Kurumlar iktisap edipte elde çıkardıkları istisnaya konu
bu değerlerle ilgili iktisap eder iken yüklendikleri katma
değerleri satım tarihine kadar indirilemeyen kısmı devir
yapılan dönemde devrolunan katma değer vergisinden
çıkartılarak gelir veya kurumlar vergisinde gider olarak
yazılma hakkı mevcuttur. Burada amaç edinilen husus
alınan gayrımenkule ait iktisap tarihinde edinilen KDV
şatış esnasında istisna konusu olduğundan, şirketin
üzerinde yük olarak kalan KDV nin devredilen katma
değer vergisi hesabından çıkartılarak gider unsuru olarak değerlendir.Yani Kar Zarar ile ilgilendirilir denilmektedir.
Yine önemli bir hususta amaç ve konusunda menkul
ve gayrımenkullerin ticareti ile uğraşanların istisnadan
faydalanması söz konusu olmadığıdır.Burada yine dikkat edilmesi gereken husus şirket gayrımenkul ticareti
yapıyor ise elbette satmış olduğu taşınmazlar ile ilgili
bir istisna söz konusu değildir.Bu taşınmazlar şirketin
aktifinde ticari mallar hesabında bulunan gayrımenkulleri oluşturuyordur.Fakat yine bu şirketin kendisine
ait olan show room olarak kullanılan ve aktifinde 252
nolu Binalar ismindeki demirbaşlarına kayıtlı binasını
satması ise istisna kapsamında bulunmaktadır.Burada
ki ayrıntıya dikkat etmemiz gerekmektedir.Kanunun
lafzında bu çok açık olarak bu işin ticaretini yapanların
diye başlayan cümle ,şirketin ticari mallarını ilgilendiren
bir husus olarak sorgulanması gerekmektedir. Böyle
bir işlemde bulunacak şirketlerin bu konuda tereddüt
yaşamamaları için maliyeden yazılı mükteza almaları
menfaatleri gereği olacaktır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İstisna konusu işlemlerde inşaat halindeki gayrımenkullerin teslimin söz konusu olduğunda ,
Kurumlar tarafından, inşaatı henüz tamamlanmayan,
fiilen kullanma imkanı da bulunmayan binaların satılması halinde; kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması
koşuluyla, sadece binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır.
Ancak, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen
binanın, kurum adına tapuya tescil edilerek satılması
halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma
süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı
ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır.
Yine kurumlardan aynı şirket hisselerini satın almaları
ve bu iştirak hisselerini elden çıkarmaları halinde ise ,
Kurumlar vergisi mükelleflerinin, aynı kuruma ait değişik tarihler itibarıyla iktisap ettikleri iştirak hisselerinin
bir kısmını satmaları durumunda, söz konusu iştirak
hisselerinin iki tam yıl aktifte yer alma şartını sağlayıp
sağlamadığının tespitinde ilk giren ilk çıkar (FİFO) yönteminin kullanılması gerekmektedir.
Taşınmazların satış vaadi sözleşmeleri ile satışlarının
yapıldığı hususlarda sıkça rastlanan konulardır. Taşınmazlarda, mülkiyetin devri tapuya tescil ile gerçekleşeceğinden satış vaadi sözleşmeleri ile tahsil olunan
bedeller dolayısıyla istisnanın uygulanması mümkün
değildir.
Kanun metninde en çok konuşulan konu hisse senedi
basılmadığı durumlarda geçici ilmühaberlerin hisse
senedi yerine ikame edilmesidir.TTK bu konuda hiçbir
tereddüt bulunmamaktadır.Bu konuda ülkemizde en
büyük sıkıntı şirketlerimizin hisse senedi bastırma konusundan imtina etmeleri ve hatta hisse senedi bastırmaya şirketlerimizin bunun yerine geçerli olan geçici
ilmühaber belgesini dahi bastırmamalarından kaynaklanmaktadır.Son düzenlemeler bu konuda şayet ne
hisse senedi nede geçici ilmühaber bastırmayan şirketlerin ortaklarının konumu iştirakçi olarak görmektedir.
İstisnanın temel amacı sermayenin güçlenmesi karın
sermayeye ilavesi ile sermaye yapısının güçlenmesini
amaçlamaktadır.
Katma değer vergisi kanunundaki uygulama ise
Katma değer vergisi kanunundaki uygulamada ise
gayrımenkuller, hisse senetleri ve geçici ilmühaber
ile iştirak hisselerine ait devirlerle ilgili 17 maddesinin
4.bendinin g ve r fıkralarında diğer istisnalar kısmında
düzenlemeler bulunmaktadır.
Burada 17 madenin 4 bendinin g fıkrası özellikle hisse
senetleri ile ilgili olarak yapılan çok önemli bir düzenlemedir.Burada hisse senetleri ve hisse senedi yerine
düzenlenen geçici ilmühaberlere ait istisna herhangi
bir süreye bağlı olmaksızın söz konusudur.
Kasım 2010 - 155 39
Vergi
g) (5228 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle değişen
bent; Yürürlük 01/08/2004) Külçe altın, külçe gümüş,
kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz,
safir, zebercet, inci, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve (5766 sayılı
Kanunun 12/b inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük;
07/06/2008) atıklarının teslimi,
KDV kanunun 17 maddesinin 4 bendinin r fıkrası ise
gayrımenkuller ve iştirak hisseleri konu edilmiş ve bununla ilgili istisnalar yazılmıştır.
r) (5615 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen
bent. Yürürlük: 04.04.2007) Kurumların aktifinde veya
belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki
tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile (5793 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük;
06.08.2008) taşınmazların(*) satışı suretiyle gerçekleşen
devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık (5793 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 06.08.2008) taşınmaz(**) ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde
yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri.
İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları (5793
sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 06.08.2008) taşınmaz(**) ve iştirak hisselerinin
teslimleri istisna kapsamı dışındadır.
İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin
yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar
vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.
KDVK kanununda 17 maddesinin 4- g fıkrası ile Hisse
senetleri konusunda istisna hükmü açıklanmış , daha
sonra ise 17 maddenin 4-r fıkrası ile ise gayrımenkul
ve iştirak hisselerine ait düzenleme yapılmıştır.Burada
yukarıda değindiğimiz bir konuya da açıklık getireceğim.Bilindiği üzere hisse senedinin olmadığı şirketlerde bunun yerine TTK nu geçici ilmühaberleri aynı hak
ve sorumlulukları yükleyerek ikame etmesini uygun
bulmuştur ve bu konuda hisse senetleri çıkarıldığında
geçici ilmühaberler ile el değiştirilmesi ile geçici ilmühaberlerin işlevinin sona erdiğini söylemiştir.Bu yüzden
şirketlerimizde hisse senedi yoksa mutlak geçici ilmühaber bastırmalıyız.Geçici ilmühaber beyaz kağıda şirketin alacağı yönetim kurulu kararına münhasıran şirket yetkililerince bastırılması çok kolay ama çok önemli
bir evraktır. Elimizde hisse senedi var ise KDVK 17-4 g
göre zaten % 18 KDV istisnamız mevcuttur.Bu yoksa
yerine bastıracağımız ilmühaber ile yine bu istisnadan
faydalanmamız söz konusudur.Fakat her ikisi de yok ise
bu durumda ilgili şirketteki konumumuz bir iştirakçi
gibi değerlendirilerek ancak iki tam yıl süre ile yani 730
günlük bir iktisap sahipliğimiz var ise % 18 KDV kurtulmamız söz konusu olacaktır.Bu konu oldukça önemlidir.
40 Kasım 2010 - 155
Sonuç olarak ticari hayatta ve özellikle mesleki anlamda
her birimiz arsalar almakta ve elimizdeki birikimlerimizle de bir takım yatırımlar yapmaktayız. İşte bu yatırımları
yaparken göz ardı edilmeyecek bu istisnaları muhakkak
kullanmalıyız.Vergi Kanunları lafzı ve lafzının yetmediği
yerde de ruhu ile hüküm ifade eder. Şunu unutmayalım
alacağımız bir arsada 1.000.000,00 TL lık bir işlemdeki
katma değer vergisi yükü 180.000,00 TL dır.Bu alım satım işleminde tarafların pazarlığı konusunda göz ardı
edilmeyecek bir unsurdur.Yine satanın satmış olduğu
bu arsada ayrıca % 75 kurum kazancı istisnası da mevcut ise bu rakamda 150.000,00 TL olmaktadır.
İstisnaların kullanılmasında kurumlar vergisi yönünden
özellikle işlemin yapılmasından sonraki şekil şartlarının
da yerine getirilmemesi unutulmamalıdır. Aksi takdirde
istisna kurumlar vergisi yönünden geçersiz hale gelir
ve kullandığımız istisna tutarları gecikme zamları ile beraber tarafımızdan talep edilir.
Vergi kanunlarındaki istisnalar ve muafiyetler mükelleflerin her zaman çok dikkatli incelemeleri gereken
hususlardır. Bu yazımıza konu olan gayrımenkul ve iştirakler hisselerinin devrine ait istisnaları anlattık , konu
bir çok ayrıntısı olan bir konudur.Burada sizlere düşen
görev bu tür işlemlerde muhakkak mali danışmanlarımızdan gerekli desteği almak olmalıdır.
Sağlık
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ GÖZÜ İLE ANAYASA PAKETİ
Dr. Fatih SÜRENKÖK
Bilindiği gibi 1982 Anayasası çalışanlara, işçilere, halka, onun örgütlülüğüne, hak arayışlarına, yeni ve adil,
eşitlikçi, özgür, sömürüsüz bir toplum arayışına karşı
sermayenin ihtiyaçları temelinde, vesayetçi bir kurum olarak ordu tarafından ABD’nin bilgisi dahilinde
yapılan 12 Eylül askeri darbesinin ürünüdür. Hal böyle olunca bunun devamı politikaların yürütücüsü/
uygulayıcısı, kısacası bugün cisimleştiği parti/partilerin yapacağı paketin bizim ihtiyaçlarımız açısından
“değeri” en hafif deyimiyle baştan kuşku taşır. Kaldı ki
özel olarak AKP’nin geçmiş sekiz yıllık icraatıyla sermayenin taleplerinin en sadık ve saldırgan uygulayıcısı olduğu açıktır. 24 Ocak 1980 ile başlayan, 12 Eylül
cuntasıyla ivmelenen neo liberal politikaların yaşama
geçmesinde siyasal İslam sosu ile karşımıza çıkmıştır.
Bütünlüklü bir yeni Anayasa söz konusu olmadığı için
doğal olarak yapılan değişikliklerin Türkiye’nin en öncelikli, en can alıcı, ertelenemez, hayati konularında
vakit geçirmeksizin yapılması gerekenleri içermesi
beklenir. Ne yazık ki önümüze dayatılan maddelerin
hemen büyük çoğunluğunun yukarıdaki sıfatlarla
hiçbir alakası olmadığı gibi “evet, bu konu öncelikli,
önemli” denilen alanlarda da ihtiyaçtan çok uzak ya
da beklenenin tam tersi maddeler olduğu anlaşılıyor.
Kamuoyunda öne çıkartılan ve 12 Eylül’cüleri yargılama olanağının sembolik değeri gibi sunulan olumlulukların ise yukarıdaki aktarılanlar göz önüne alındığında kandırmacanın sembolü olduğu görülüyor.
Bizatihi kendisi 12 Eylül’ün ürünü olan siyasal İslamcılığın ve onun iktidara gelmiş hali olan AKP’nin, daha
baştan destek-onay verdiği, sonrasında otuz yıldır
gönülden kabul-rıza gösterdiği 12 Eylül’le ve onun
Anayasası’yla hesaplaşmak istediğine inanmak için
hiçbir sebep yoktur.
“Kırk yıldır onlar fişledi, şimdi biz fişliyoruz.”, “Bize
muhalefet edenlerin kanı bozuktur.” diyen milletvekillerinin; “Bir kanun yaparız. Deriz ki; Eczacılar Birliği,
Tabipler Birliği, Dişhekimleri Birliği’nin birlik kanunları iptal edilmiştir.” diyen Sağlık Bakanı’nın; “YARSAV’ı
halletmemiz lâzım” diyen Başbakan’ın mensubu olduğu AKP’nin sekiz yıllık demokrasi sicili ortadadır.
İktidar olanaklarını kendileri gibi düşünmeyen herkesi susturmak, yok etmek için kullananların bugün
“demokratikleşme”den bahsetmeye hakları yoktur.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Paketin içeriğinde ne var?
1982 Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik öngören “Anayasa Paketi” 27 maddeden oluşuyor.
Paketin içeriğine ilişkin olarak bugüne kadar gerek
maddeler düzeyinde gerekse de bütününe yönelik
hukuki, teknik ve siyaseten çok sayıda rapor, makale, değerlendirme, görüş yazısı kamuoyuna sunuldu.
TTB Merkez Konseyi olarak bir yenisini üretmek yerine
daha önceki yıllarda TTB tarafından kamuoyunca paylaşılan görüşlerimiz ışığında düşüncemizi paylaşmakta
yarar görüyoruz.
Paket bugün en acil sorunlarımız olan seçim barajı,
siyasi partiler ve seçim yasaları, Kürt sorunu, örgütlenme ve grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı, sağlık
ve eğitim alanına ilişkin kamu yararına ve çalışanların
lehine olacak temel düzenlemelerin yapılması, bunlarla birlikte 12 Eylül Anayasası’nın silahlı güçlerin,
sermayenin vesayetine olanak sunan yapısının kaldırılarak yerine eşit, özgür, demokratik katılım ve yönetim ortamını sağlayacak düzenlemelerin getirilmesi,
Diyanet’in pozisyonu, zorunlu din dersleri vb. başlıkları
içermemekten öte bir bütün olarak düne göre bir ilerleme sağlamamakta, hatta yer yer 1982 Anayasası’nın
gerisinde sonuçlar doğuracak maddeler içermektedir.
Paketin içerisinde tek başına ele alındığında “evet, uygundur” denilecek bir iki madde, paketin bütünü ve
yine paketin bu haliyle kabulü göz önüne alındığında
anlamsızlaşmaktadır. TTB görüşleri/değerleri bizim için dün olduğu gibi bugün de söz konusu olan referandumda alınacak tavra
yol göstericidir:
1. Temel özlemimiz demokratik, bağımsız, özgür, eşitlikçi, adil, sömürüsüz, savaşsız, barış içerisinde yaşanan
bir Türkiye’dir.
2. Bu özlemin bugün önündeki en temel engel ezilen, çalışan, işsiz ve yoksulların, kısacası halkın büyük
çoğunluğunun söz, karar ve yetki açısından siyasetin,
örgütlenmenin ve sonuç olarak yönetmenin dışına itilmiş olması, dışında tutulmasıdır. Paket bu açıdan en
iyimser ifadeyle sakat ve kusurludur.
3. Özel olarak ve kanayan bir yara olması nedeniyle
herşeyin önünde yer alması gereken Kürt sorununun
eşit, adil, özgür çözümü konusunda en azından kolaylaştırıcı hiçbir düzenleme içermemektedir. Bu yönüyle
gözü kör, yüreği tıkanmış, nefesi ise ölüm kokmaktadır. Bizim açımızdan şiddeti bir an önce sonlandıracak,
Kasım 2010 - 155 41
Sağlık
çatışmasız bir ortamı tesis edecek, bu anlamda yüreklendirici adımlar içermemesi kabul edilemez.
4. AKP’nin Anayasa Paketi’yle; mevcut Anayasa’nın
vesayet düzenine yönelik sonlandırıcı, aynı zamanda
ufuk açıcı ve güven verici değişiklikler değil, önümüzdeki süreçte AKP’nin iktidarını güçlendirerek sürdürmesi ve özellikle yargıdaki vesayetini arttırması hedeflenmektedir.
5. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin
kaldırılmaması; örgütlenme özgürlüğünü genişleten
maddelere yer verilmemesi; çalışanların, emekçilerin
kolektif haklarına yönelik düzenlemelerin olmaması;
kültürel hakların kullanımına yer verilmemesi vb. AKP
hükümetinin 12 Eylül ve neoliberal politikaların takipçisi olduğu gerçeğini bir kez daha göstermektedir.
Bugün ihtiyacımız nedir?
Görüldüğü kadarıyla Paket’in onaylanması, yukarıda kabaca çizilen Türkiye özlemi ve ihtiyaç olan yeni
bir Anayasa hedefine Türkiye’yi uzaklaştıracaktır. O
nedenle bugün referanduma, paketin içeriğine hayır
diyen yaklaşım Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle çalışanların, emeğiyle geçinenlerin, ezilenlerin,
işsizlerin, yoksulların, yani halkın çoğunluğunun yararına umut veren bir kuvvete dönüştüğü oranda anlam
kazanacaktır. Bu noktada hemfikir olan kişi/kurum/
örgüt/siyasi partilerin referandumda karar verdikleri
tutumlarını 13 Eylülden sonra birarada olmanın önüne engel olmayacak tarzda sürdürmelerinde, hatta
mümkünse ortaklaştırma yollarını aramalarında yarar
vardır. Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm olacak demokratik, eşitlikçi, barışa hizmet edecek, özgürlükçü
bir Anayasa’nın hazırlanması ihtiyacının kuvvetlenmesi, kuvveden fiile dönüşmesi; vesayetçi, ırkçı, militer
tutumların teşhiri, 12 Eylül’le hesaplaşmanın gerçek
zeminini oluşturacaktır.
Son olarak; 12 Eylül 2010 günü yapılan Referandumun, aynı zamanda, sekiz yıldır uygulanan;
Özelleştirme ve taşeronlaştırma talanından, iş cinayetlerinden,
Sağlık, sosyal güvenlik ve örgütlenme haklarımızı gasp
ederek bizleri mezarda emeklilik, yoksulluk ve yoksunluğa mahkûm eden anlayışlardan,
Örgütlenmeyi işten atılma nedeni haline getiren, her
fırsatta muhalif örgütleri kapatmakla tehdit eden antidemokratik yönetim ahlakından,
Tüm toplumun her an dinlendiği, gözetim altında tutulduğu kişisel mahremiyetlerimizin ve değerlerimizin
ayaklar altına alındığı hukuksuzluktan,
42 Kasım 2010 - 155
Laiklik karşıtı uygulamalardan,
Emek düşmanı politikalardan,
Beraber yaşamın olmazsa olmaz şartı olan toplumun
bileşenlerinin kültürel ve kimlik taleplerinin karşılandığı insanca bir yaşam ve acil bir barış ihtiyacını görmezden gelen, ayrımcılığı, çatışmayı ve savaşı körükleyen
yaklaşımlardan
hesap sormak için de önemli bir fırsat olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Bizatihi kendisi 12 Eylül’ün ürünü ve takipçisi olan bir
zihniyetin önümüze getirdiği, antidemokratik ruhu
değişmemiş, sermayenin ihtiyaçları temelinde orasından burasından yamanmış bir Anayasa aldatmacasına
gelmiyoruz.
Toplumun tüm kesimlerini içine alan, katılımcı, emekten, özgürlükten ve insan onurundan yana kurucu bir
meclis tarafından hazırlanacak demokratik yeni bir
anayasa talebimizi ve böyle bir çabaya destek vereceğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz.
KAYBETTİKLERİMİZ
Tolgahan AKSU (1985-2010)
2009 yılında Ege Üniversitesi’nden
mezun olan üyemiz
28 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemizin ailesine, dostlarına ve
meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
Üyemiz Muammer SEZGİN’in kayınpederi
Ahmet ÖZKILIÇ
25 Ağustos 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ali Ruhi EMRE’nin annesi
Zinet EMRE
8 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Onur COŞKUNER’in babası
Mehmet Tevfik COŞKUNER
7 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ayhan HEKİMOĞLU’nun eşi
Şenay HEKİMOĞLU
4 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Tolga Duman’ın babası
Dursun DUMAN
1 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin acısını paylaşır,
kendisine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Hukuk
YARGIYA BASKININ ARACI OLARAK YERİNDELİK DENETİMİ YASAĞI
Avukat Baki OKAN
Giriş
Hukuk devleti ilkesinin temel ölçütlerinden biri de
devletin/yürütme erkinin işlemlerinin yargısal denetime bağlı olmasıdır. İdarenin yargısal denetimi sonucunda verilen yargı kararlarının uygulayıcısı idaredir.
Başka bir deyişle, yargısal denetimin amacına ulaşması, bu yolla hukuka uygunluğun sağlanabilmesi, idarenin yargı kararlarını uygulaması halinde mümkündür.
Oysa, geçmişte olduğu gibi bugün de Türk İdaresi’nin
hukukla barışık olmadığı ve yargısal denetime direnç
gösterdiği bilinen bir gerçektir. Üstelik bu direncin,
idaredeki bozulma ve siyasallaşmanın kabullenilmesi, yadırganmaması nedeniyle giderek güçlendiği de
gözlenmektedir.
İktidarı elinde bulunduranlar, yargısal denetim sonucu
ortaya çıkan yargı kararlarını ‘icraat’a engel görmekte;
siyasi rakiplerine verilmiş bir destek olarak nitelendirmektedirler. Ülkemizde ‘iyi yönetici’ olmak için hukuka bağlı kalmak değil, aksine hukuk dışı uygulama
yapmak anlayışı egemen hale gelmiştir. Hatta bunun
yönetimin gereği olduğu geleneksel inancını paylaşan
yöneticiler; doğaldır ki, yargısal denetimi içlerine sindirememektedirler.
Anayasa Mahkemesi, 1972 tarihli bir kararında, “..Demek ki Anayasa’nın ereklerinden birisi Türkiye Cumhuriyetini bütün hukuksal ve toplumsal temelleri ile hukuk
devleti olarak kurmaktır ve Devletin bütün iş ve işlemlerinin hukuk devleti ilkelerine uygun olmak zorunluğu
kesinlikle öngörülmüştür. Çağdaş hukuk anlayışına göre
hukuk devleti, bütün iş ve işlemleri hukuk kurallarına
bağlı olan bir devlet demektir. Bütün iş ve işlemlerin hukuk kurallarına bağlı olmasını gerçekten sağlayacak tek
ilke ise, bu iş ve işlemlerin yargı yolu ile denetlenmesi,
başka deyimle Devletin bütün iş ve işlemlerinden ötürü
bağımsız mahkemelerde dava açılabilmesinin kabulü
ve bütün bu iş ve işlemlerin bağımsız hâkimlerce hukuka uygun olup olmadığının karara bağlanabilmesidir.”
diyerek, yargı denetiminin hukuk devletindeki yerini
ortaya koymuştur. 1
Anayasa değişikliği ile yargısal denetime
sınırlama
12 Eylül 2010 günü halkoyuna sunulan ve %58 lik
bir çoğunlukla kabul edilen anayasa değişikliği ile
Anayasa’nın 125. maddesine, yürütme organının yar1 Hukuk Devletinde Yargı Denetiminin Anlam, İşlev ve Önemi;
Yerindelik Denetimi Yasağına Dair Anayasa Değişikliğinin
Değerlendirilmesi
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
gısal denetimine sınırlama getiren bir hüküm eklenmiştir.
“Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik
denetimi şeklinde kullanılamaz.”
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için mevcut hukuksal düzenlemeler hakkında bilgi verilmesinde yarar
bulunmaktadır. Anayasa’nın yürürlükte olan 125. maddesinin 4. fıkrasında;
“Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine
getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde
veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez” denilmektedir.
Bu hüküm açıkça, idari eylem ve işlemler hakkında,
yargının, hukuka uygun olup olmadığıyla sınırlı olarak
karar alabileceğini, idari eylem ve işlemlerde idarenin
takdir yetkisini kaldıramayacağını yani, yerindelik denetiminin yasak olduğunu belirtmektedir
Anayasa’nın bu hükmü gereği 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde ise:
“İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler;
yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine
getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde
veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı
kararı veremezler.” biçiminde ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, bu yasada idari yargı yetkisinin sınırları belirlenmekte ve yerindelik denetimi açıkça yasaklanmaktadır. İdari yargının kararları da zaman zaman
tartışılmakta ve yetki sınırlarının dışına çıktığı yorumları yanında denetim yetkisinin idarenin lehine kullanıldığı eleştirileri de yapılagelmektedir. Kural; idarenin
eylem ve işlemlerinin hukuken denetlenebilmesi ve
yasal sınırlar kapsamında yorumun yargı organınca
yapılmasıdır. Kaldı ki, yargı kararlarına karşı da itiraz,
temyiz ve karar düzeltme gibi denetim yolları da bulunmaktadır. Böylelikle yasalarla belirlenen çerçeveye
uygunluk sağlayacak mekanizmalar yoluyla ilk derece
–idare mahkemeleri- mahkemelerince verilen kararlar
üst dereceli –bölge idare, Danıştay - mahkemelerce
denetlenmektedir. Ayrıca, yüksek yargı organları verdikleri kararlarla içtihat oluşturarak bu yetkilerin sınırlarını da hukuksal olarak belirlemektedirler.
Sanırım bu noktada sorulması gereken soru şudur;
Kasım 2010 - 155 43
Hukuk
“İdari eylem ve işlemlerin yerindelik denetimi yapılamayacağına dair sözünü ettiğimiz –anayasa ve idari
Yargılama Usulü Yasası- hükümler bulunmakta iken,
“yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz” ibaresi neden Anayasa’ya eklenme gereği duyulmuştur?” Anayasa değişikliğinin bu maddeyle ilgili gerekçesi bu
sorunun yanıtına ilişkin ipuçları vermektedir. Gerekçe
şu şekildedir:
“125’inci maddenin dördüncü fıkrasında, yargı yetkisinin,
idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi
ile sınırlı olduğu; yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini
kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir
yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği
hükme bağlanmış ve maddenin gerekçesinde ‘…yargı
organının idari işlemin yerindeliğini denetlemeyeceği…’
belirtilmiş olmasına rağmen, uygulamada bu hükme uymayacak şekilde yargı kararlarının verildiği görüldüğünden, bu tür uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla,
fıkrada yargı yetkisinin, hiçbir surette yerindelik denetimi
şeklinde kullanılamayacağı açıkça vurgulanmıştır. Bu
ilkenin Anayasada yer almasının yargı pratiğimizden
kaynaklandığı ve önleyici işlevi olacağı açıktır. Yerindelik
denetimi, yürütme iktidarının negatif kullanımı anlamına gelir.”
Gerekçeden özetle; “Anayasa’nın gerekçesinde ve yasalarda açıkça yerindelik denetimi yasaklanmış olmasına rağmen, yargı organları bu hükme uymuyorlar,
Anayasa’ya bu hükmü koyarak yargı organlarının idarenin eylem ve işlemlerinin hukuksal denetimine yönelik
verdiği kimi kararları önleyeceğiz.” anlamı çıkmaktadır.
Görüldüğü gibi, hukuka uygunluk denetimine yeni bir
tanımlama getirilmek istendiği ve bu yolla denetimin
işlevsiz kılınmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Böyle bir
anlayışın ne hukuk ne de demokrasi ile bağdaşan bir
yönü vardır, aksine, idari yargı yöntemine müdahale
anlamını taşıyan bir hükümle yürütme organının yargısal denetimi daha da sınırlandırılmaktadır.
Bu hükmün getiriliş amacının “yerindelik denetiminin”
yapılmasına yasak getirmek olmadığı düzenleniş biçimi ve gerekçesinden açıkça anlaşılmaktadır. O halde
asıl hedefin zaten yerindelik denetimi yapmayan idari
yargının, hukuka uygunluk denetimi sırasında verdiği iptal kararları olduğunu söyleyebiliriz.
Yönetimin/İdarenin takdir yetkisi
Bilindiği gibi, tüm idari işlem ve eylemlerin amacının
kamu yararı olması gerekmektedir. Bütün yönetsel işlemler biçimi ve konusu ne olursa olsun tümü kamu
yararı için yapılır. Kamu yararı kavramı ise, hükümet
sözcülerinin ileri sürdüğü gibi sübjektif bir kavram değildir. Yasama organı da her yasanın ilk maddesinde o
yasanın ‘amacı’nı düzenlemekte, o yasa kapsamında
yapılacak işlemlerin de bu amaca uygunluğunu aramaktadır. Yürürlükteki yasalar çerçevesinde hukuksal
denetim yapan yargı organının da bu kapsamda amaç
maddesiyle uyarlılığı ve idari işlemlerin temel amacını
oluşturan kamu yararını gözetmesini, yürütmenin takdir yetkisine müdahale olarak değerlendirmek doğru
değildir.
Yönetimin, bir yetkiyi kullanması, belli bir şeyi yapması
ya da belli, bir davranışta bulunması kesin bir biçimde
buyurulmuş ise, bağlı yetkiden söz edilir. Yönetimin
yetkiyi kullanıp kullanmamakta ya da kullanılmasının
gereklerini saptamada az ya da çok serbest bırakılması durumunda, takdir yetkisinden söz edilir. Yönetime
belli konularda takdir yetkisinin tanınması, yönetimin
‘keyfi’ olarak hareket edebileceği anlamına gelmez.
Yönetim, takdir yetkisini kullanırken uyması gereken
ilkelerden biri de kamu yararıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı
gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.
Yargı ise, takdir yetkisinin bu genel amaca/kamu yararı
için kullanılıp kullanılmadığını araştırmak zorundadır.2
Bu bakımdan idari işlemlere (bireysel ya da düzenleyici) yönelik yargı denetimi, bu işlemlerin Anayasa ve
hukukun genel ilkelerine, yasa, tüzük ve yönetmelik
hükümleri ile yargısal içtihatlara uygun olup olmadığının denetlenmesidir.
Anayasa değişiklik gerekçesinde dolaylı olarak, iktidar
sözcüleri tarafından da açıkça ifade edildiği üzere, yargının yerindelik denetimi yaptığına örnek gösterilen
davaların pek çoğu, çalışanlar ve sendikalar tarafından
özelleştirme işlemlerine karşı açılan, çevreciler ve çevre örgütleri tarafından açılan ve muhalefet tarafından
Anayasa Mahkemesinde açılan, yani, özünde, siyasi iktidara karşı, iktidar tarafından alınan kararlardan olumsuz etkilenen kişi/kurumlar tarafından açılan, hak arama özgürlüğünün kullanımına yönelik olarak görülen
davalardır.
Üstelik, idari yargı denetimini düzenleyen, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinde, “ İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi
yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen
şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.”
hükmü yer almakta olup, idari yargı organlarının yerindelik denetimi yapması zaten mümkün değildir. Örnek
gösterilen yargı kararlarında da yerindelik denetimi
değil, genellikle “sebep ve amaç” yönlerinden hukuka
uygunluk denetimi yapılarak karar verilmiştir.
Çok eleştirilen “özelleştirme kararları”, Özelleştirme
2 Yönetsel Yargı, Prof.Dr.Şeref Gözübüyük, Ankara 2008
44 Kasım 2010 - 155
Hukuk
Yasası çerçevesinde, Mahkemelerin “amaç” yönünden
işlemin hukuka uygunluğunu denetleme yetkisi çerçevesinde verilmiştir. Özelleştirme Yasası’nda, yasa koyucu, özelleştirmenin kamu giderini azaltmak ve ekonomide verimlilik artışı sağlamak amaçlarıyla yapılabileceğini, açıkça ifade etmiştir. Bu kapsamda, mahkemelerin asli işlevi, yasada belirtilen amaca uygun hareket
edilip edilmediğini denetlemektir. Yaşanan olumsuz
örneklere bakıldığında, mahkemelerin bu asli işleve
bağlı kalmalarının önemi daha netlikle ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Danıştay’ın onay verdiği Türk Telekom
özelleştirmesinde serbestleştirme tamamlanmaksızın
özelleştirme yapılması nedeniyle, kamu tekeli özel
tekele dönüşmüştür. Bu konudaki özelleştirme, ileri
sürülenin ve yasada belirlenen amacın aksine, ekonomide verimlilik artışı yerine tekel yaratmıştır.
Bir başka örnek ise, TÜPRAŞ özelleştirmesidir. Petrol
İş Sendikası’nın açtığı dava üzerine Danıştay’ın iptal
ettiği ihalede yüzde 66’sı için 1.3 milyar dolar verilen
TÜPRAŞ’ın yüzde 51 hissesi için 8 ay sonra yapılan ihalede 4 milyar 140 milyon dolar fiyat verilmiştir. Dolayısıyla Danıştay’ın özelleştirme işlemlerini hukuka ve
kamu yararına uygun yapılmadığı için iptal etmesiyle
zarara neden olduğu iddiası gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Kaldı ki ortada ekonomik bir zarar varsa bu
zararın sorumlusu da hukuki denetim yapan yargı değil, hukuka ve kamu yararına aykırı işlem yapan ilgili
idarelerdir. Ayrıca kamu yararı, iktidarın algıladığı gibi
yalnızca ekonomik getiri ile ölçülecek bir kavrama da
indirgenemez.3
Ülkemizde yargısal denetimin gerçekleştirildiği idare
alanında da hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı;
aksine idari yargı sisteminin, ağır bir iş yükü altında ve
idarenin direnciyle karşı karşıya kaldığı gözlemlenmektedir. Varılan bu sonuç, yargısal denetimle yetinilerek
hukukla bağlı idarenin oluşturulabileceği yolundaki
genel kabulün geçersizliğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde idare yapısı ve faaliyet alanı yargısal denetime
elverişli değildir. Dolayısıyla idare hukukumuzun, idari
yargılama hukuku ile yetinmeyip; idari yapıya ve idare
alanına yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir. 4
Sonuç olarak, idarenin yargısal denetimi; idare hukukunun, hukuka bağlı idarenin kurulması için bulduğu
en etkili yoldur. Nitekim, yargı kararlarının uygulanması konusunda idarelere herhangi bir takdir yetkisi
tanınmadığı yani, idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi
bulunmamaktadır. İdare hukukuna düşen görev ise,
yargısal denetimden önce demokratik, saydam, hizmet ve edim sunmayı amaçlayan idareyi kurmalı; insan
hakları kuralları, hukukun genel ilkeleri doğrultusunda
idare birey ilişkilerini düzenlemelidir.
3 EMO - Kontrolsüz Güç Arayışında İktidarın Halk Oyunu
4 İdarenin Yargısal Denetimi ve Hukukun Üstünlüğü – Mehmet
Ünlüçay
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2010 - 155 45
Üyelerimizden
ESKİMİŞ, YIPRANMIŞ, HASAR GÖRMÜŞ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIĞI
NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZLARIN KORUNMASINA YAPILAN KATKILAR
Muammer DALGIÇ
İnşaat Mühendisi
Tarihi, kültürel mimari değerler açısından dünyanın
en zengin coğrafyalarının içinde yer alan ülkemizde
hızlı nüfus hareketleri neticesinde içinde yaşadığımız
kentlerin yapı stoğundaki değişimler yenilemeler ile
giderek sayıları azalan geçmiş anılarda kalan kent
kimliğine damgasını vurmuş bulunan tarihi estetik
mimari özellikleri bakımından dönemine özgü özellikleri bünyesinde barındıran yapılar sosyal ve ekonomik sebeplerle giderek azalmakta, çoğunlukla boşaltılarak bakımsız işlevsiz kalmakta yıkıma, yanmaya,
yok olmaya varan sonuçlara neden olmaktadır.
Geçmişin geleceğe mirası olan bu değerler (UNESCO)
programları ve desteklemeleri sonucunda korumacılık anlayışı, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de
kamu kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri,
mühendis ve mimar odaları önderliğindeki bilimsel
ve teknik çabalar ile kültürel mirasımızın korunması,
yaşatılması, işlevlendirilmesi geleceğe güvenle aktarılabilmesi konularında giderek artan bir ivme kazanmaktadır.
Bu çalışmalar yurt içinde birçok ilde ilk öncü çalışmalara başlayan, İstanbul, İzmir, Ankara, Muğla, Antalya, Bursa, Nevşehir, Konya, Kayseri, Uşak, Kütahya,
Manisa, Burdur, Isparta illerinde eski tarihi nitelikteki
yapıların, hanların, arasta çarşılarının bakım, onarım
yenileme çalışmaları halen sürdürülmekte, hemen
hemen bütün illerimizde geçmişin kültürel miraslarının korunması için giderek artan çabalar gözlenmekte ancak, daha fazla uygulama yapılabilmesi
için ilave bilinçlendirme yapılarak ilgililerin mevcut
korumacılık teşvik ve desteklemelerinden haberdar
edilmesi gerektiği, Tescilli Eski Eser Niteliğindeki yapı
sahiplerinin bu yardımlardan nasıl faydalanabileceği
konularının basit anlaşılabilir biçimde açıklanmasının çözüm odaklı önerilerin koruma olgusunun yerelleşmesi, geniş kitlelerce benimsenmesini, kültürel
köklerimizin derinlik kazanmasına katkı sağlayacak
sonuçlar doğuracağı inancıyla konunun kolay anlaşılabilir olması için soru cevap şeklinde açıklamalarının
yapılması amaç edinilmiştir.
Sit Alanı Nedir?
Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup yaşadıkları devirlerin sosyal
ekonomik mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan
kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun
olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya
önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli
alanlardır.
Koruma Alanı Nedir?
Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının muhafazaları
veya tarihi çevre içinde korunmalarında etkinlik taşıyan korunması zorunlu alanlardır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu?
Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları
ile ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere kurulmuşlardır.
Röleve - Restorasyon Projesi Nedir?
Röleve : Bir yapının ya da alanın mevcut durumunun
belli ölçeklerde çizilen belgelemesidir.
Restorasyon Projesi : Bir yapının mevcut işlevi veya
öneri işlevlendirilmesi amacına uygun kitlesel ve mekansal bütünlüğünü koruyan, mimari ve bezeme elemanlarının izlenmesine olanak veren, gerektiğinde
kaldırılabilir, değiştirilebilir müdahaleleri gösteren,
yapının güçlendirilmesini sağlayabilen mühendislik
projelerinin birlikte gösterildiği tasarımlardır.
Restitüsyon Projesi: Yapının yapım sürecinden günümüze ulaşıncaya dek geçen süreçte dönem ekleri ve
eksiltilerine ilişkin tarihsel etüde dayalı araştırma ve
bilgileri gösteren çizimlerdir.
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ
KORUNMASINA YAPILAN KATKILAR
Kültür Varlığı Nedir ?
1 - Özel ve Tüzel kişilere yapılacak katkılar:
Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim kültür din ve
güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi yada
tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel
ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde
ve yer altında veya suyun altındaki bütün taşınır taşınmaz varlıklardır.
Özel hukuka tabi özel ve tüzel kişilerin mülkiyetinde
bulunan taşınmaz kültür varlıkları için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan yardımdır.
46 Kasım 2010 - 155
Tescilli taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonu
amacıyla verilen toplu konut kredileridir.
Üyelerimizden
Kültür ve Turizm Bakanlığından Yardım Almak
İçin Başvuru Nasıl Yapılır?
Taşınmaz kültür ve tabiat varlığı malikleri aşağıda sıralanan belgeleri hazırlayarak İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine başvururlar.
a- Proje Hazırlanması için İstenen Belgeler:
»» Taşınmazın kültür varlığı olarak tescil edildiğine
ilişkin kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge
kurulu kararı
»» Yardım istenen projenin kapsamı süresi ve tahmini bedeline ilişkin rapor
»» Yapının iç ve dış görünümlerini veren fotoğraflar
»» Niteliği bozulmamış sit alanları
»» Korunması gerekli sokak ve meydanlarda yer alan
yapılar
»» Başvurulduğu yıl içinde tamamlanabilecek projeler
»» Mülkiyeti gerçek kişilere ait taşınmaz kültür varlıkları
»» Mülkiyeti Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı
tanınan vakıflar ile kamuya yararlı derneklere ait
taşınmazlar
»» Bunlar dışında kalan ve mülkiyeti tüzel kişilere ait
taşınmazlar
»» Tapu örneği ya da çaplı tasarruf belgesi
Yardım Tutarı Nedir?
»» Fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği
»» Kanuni tebligat adresi
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılacak yardım tutarı:
b- Proje Uygulanması için İstenen Belgeler
Proje hazırlanması için ellibin (50.000)TL’yi,
»» Proje uygulamasının kapsamı
Uygulamalar için tahmini uygulama bedelinin
%70’ini,
»» İşin bitirilme süresi
»» Uygulama aşamaları ve tahmini bedele ilişkin rapor
»» Yapının iç ve dış görünümlerini veren fotoğraflar
»» Tapu örneği ya da çaplı tasarruf belgesi
»» Belediye ile ilgili bölge koruma kurulu tarafından
onaylanmış arsanın ve yapının durumunu gösteren 1/500 ölçekli vaziyet planı
»» Belediye ile ilgili koruma kurulundan onaylanmış röleve, restorasyon ve gerekiyorsa restitüsyon projeleri
Tahmini uygulama bedeli ne olursa olsun ikiyüzbin
(200.000) TL’yi geçemez. Uygulamanın tahmini bedeli 50.000 TL’yi geçmiyorsa bu bedelin %100’üne kadar
parasal yardım yapılabilir.
Sözleşme Nasıl Yapılır?
Kültür ve Turizm Bakanının onayı ile kesinleşen komisyon kararları İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile
başvuru sahibine bildirilir. İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile başvuru sahibi arasında sözleşme imzalanır.
»» Fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği
Ödeme Nasıl Yapılır?
»» Kanuni tebligat adresi
Sözleşme imzalandıktan sonra komisyonca belirlenecek ön ödeme hak sahibine ödenir. Diğer ödemelerde Kültür varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce
yapılacak denetim raporlarına göre uygulamanın
%50’yi geçtiği saptandığında komisyonca uygun görülen toplam yardımın %30’u ödenir.
Başvurular Nasıl incelenir?
İçinde bulunulan yılın Eylül Ayının sonuna kadar İl
Kültür ve Turizm Müdürlüklerine sunulan belgeleri içeren dosyalar Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğüne iletilen belgeler kendi personelince
incelenir.
İnceleme sonuçları her yıl Mart Ayı başında toplanan Bakanlık bünyesindeki komisyonda incelenir.
Uygulamalara İlişkin Değerlendirme Ölçüleri
Nelerdir?
»» Mevcut durumları ivedilikle ele alınmaları gereken yapılar
»» Mimari ve kültürel açıdan dönemsel ve bölgesel
özellik gösteren yapılar
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Son ödeme uygulama tamamlandığında yapılır.
2 - Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıklarının
Restorasyonu Amacıyla Verilen Toplu Konut
Kredileri:
2895 Sayılı Toplu Konut Kanunu uyarınca verilecek
kredilerin en az %10’u tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu işlemlerine ilişkin başvurularda kullandırılır. Bu kapsamdaki
öncelikli projeler Bakanlık ile Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı’nca müştereken belirlenir.
Kasım 2010 - 155 47
Üyelerimizden
Başvurular Nasıl Yapılır?
Kredi Ödemeleri Nasıl Yapılır?
Krediden yararlanarak mülkiyetindeki tescilli kültür
varlığının bakım onarım ve restorasyonunu yaptırmak isteyen gayrimenkul sahibi Toplu Konut İdaresine yazılı olarak başvuruda bulunur. Başvuru sırasında
aşağıdaki doküman ve bilgilerin bulunması zorunludur.
Kredi ödemeleri yapılmış işleri belgeleyen ve usulüne
uygun şekilde düzenlenmiş hakediş raporlarına göre
yapılır. Verilen avans son hakedişle tamamlanmak
üzere hakedişlerden eşit oranlarda kesilir.
Başvuruda istenenler:
»» Dilekçe
»» Onarılacak eserin Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu tarafından onaylanmış röleve ve
restorasyon projeleri ile restorasyon raporu
»» Onaylı projeye göre düzenlenmiş keşif raporu
»» İş programı
»» Yapının dışını, içini ve çevresini detaylı biçimde
gösteren tanıtıcı nitelikli fotoğraflar (en az 9x12
cm boyutlarında)
»» Arsanın ve binanın durumunu gösteren belediyesinden onaylı vaziyet planı (1/200 veya 1/500
ölçekli)
»» Tapu örneği, çaplı tasarruf vesikası
»» Nüfus cüzdanı örneği ve ikametgah belgesi
Kredi kullanılacak olan yapının mülkiyeti hisseli ise,
hissedarların her birinin ayrı ayrı dilekçe, nüfus cüzdanı örneği ikametgah belgesi ve muvafakatname
vermesi veya hissedarlardan birine vekaletname vermesi gereklidir.
Kredi Miktarı Nedir?
Kredinin miktarı projenin keşif bedelinin en fazla
%70’i oranında olup, 2010 yılı için bu miktar 85.000 TL
geçemez. Taşınmaz kültür varlığı için verilecek kredi
miktarının %15’i bankaca gerekli teminatlar alındıktan sonra avans olarak ödenir.
Kredi Kullanmaya Nasıl Başlanır?
Kredinin kullandırılması kararı verildikten sonra:
»» Toplu Konut İdaresi tarafından kredi açılan proje
için ilgili bankaya gerekli talimatlar verilir.
»» Banka ile kullanıcı arasında sözleşme imzalanır ve
söz konusu taşınmaz kültür varlığı üzerine tahsis
edilen kredinin %100 fazlası üzerinden bankaca
ipotek tahsis edilir.
Teminat olarak gösterilecek gayrimenkullerin tasarrufa ve ipoteğe mani herhangi bir engeli bulunmamalıdır. Hisseli gayrimenkule bütün hissedarların borca ve ipoteğe iştirakları halinde kredi açılabilir.
48 Kasım 2010 - 155
Hakediş raporları, taşınmaz kültür varlığının yer aldığı
bölgede bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı Röleve
ve Anıtlar Müdürlüğü ile TOKİ tarafından onaylandıktan sonra geçerlik kazanır ve ödemesi yapılır.
Son hakediş geçici kabul işlemi yapıldıktan sonra
ödenir.
Kredi Verilen Projeler Nasıl denetlenir?
Kredi verilen projelerin uygulama aşamasındaki denetimi TOKİ tarafından görevlendirilen uzmanlar ile
Bakanlık tarafından görevlendirilecek ilgili Röleve ve
Anıtlar Müdürlüğü uzmanları tarafından müştereken
yapılır.
Kredilerin Faizi ve Geri ödeme Süresi Nedir?
Kullandırılan kredinin faizi yıllık %4, vadesi ise 10 yıl
olup geri ödemeler aylık sabit taksitler halinde tahsil
edilecektir.
Kredilerin Geri Ödemesi Ne Zaman Başlar?
Kredi kullanan gerçek ve tüzel kişilerin geri ödemeleri
son hakedişin ödenmesinden sonra, bankanın kredi
kullanıcısına vereceği 10 yıllık geri ödeme tablosundaki tarihle başlar. Ancak geri ödemenin başlangıç
tarihi ile son hakediş ödendiği tarih arasındaki süre
3 ayı geçemez.
Vergilendirmeye İlişkin Açıklamalar
»» Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlığı Malikleri veraset
ve İntikal Vergisi ödemezler.
»» 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz kültür
varlıklarının Röleve, Restorasyon ve Restitüsyon
Projelerine münhasır olmak üzere bu projelerden
yararlananlara verilen mimarlık hizmetleri ile projelerin uygulanması kapsamında yapılacak teslimler Katma Değer Vergisinden muaftır.
»» Koruma Bölge Kurulları Kararına uygun olarak
taşınmaz kültür varlıklarında yapılan onarım ve
inşaat işleri Belediye Gelirleri Kanunu gereğince
alınacak vergi harç ve harcamalara katılma paylarından müstesnadır.
Kaynak:
Son Yasal Düzenlemelerde Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması
ve Yerel Yönetimler. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları/3035
Üyelerimizden
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖZÜRLÜ KİŞİLERİN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NDEN
ALINTILAR
Ayşe BAYSAL
İnşaat Mühendisi
Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi, 13 Aralık
2006 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nun 61/106 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.
Sözleşme, 20 ülkenin onayını takiben ve onaylayan
ülkeler açısından 03 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Ülkemiz 30 Mart 2007 tarihinde imzaya açılan
Sözleşme’yi ilk imzalayan ülkelerden biridir.
Sözleşme, özürlü kişilerin haklarına bütüncül bir
koruma sağlayan ve bağlayıcılığı olan uluslararası
nitelikte ilk ve tek yasal araçtır.
Amaç
Bu sözleşme’nin amacı, özürlülerin tüm insan hak ve
temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik etmek, korumak ve sağlamak ve varlıklarına
içkin onura saygıyı güçlendirmektir.
Özürlü kavramı, diğer bireylerle eşit koşullar altında
topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde
engel teşkil eden uzun süreli fiziksel veya zihinsel veya
düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişileri içermektedir.
Genel İlkeler
İşbu Sözleşme şu ilkelere dayanacaktır:
a) Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin varlıklarına içkin
olan insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi;
b) Ayrımcılık yapılmaması;
c) Özürlülerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması;
d) Farklılıklara saygı gösterilmesi ve özürlülerin insan
çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi;
e) Fırsat eşitliği;
f ) Erişebilirlik/ulaşabilirlik;
g) Kadın ve erkekler arasında eşitlik;
h) Özürlü çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması.
Genel Yükümlülükler
1.Taraf Devletler özürlülüğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeksizin tüm özürlülerin insan hak ve
temel özgürlüklerinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesini sağlamak ve özürlülerin hak ve özgürlüklerini
güçlendirmekle yükümlüdür. Bu amaç doğrultusunda
Taraf Devletler şunları taahhüt etmektedir;
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
a) Bu Sözleşme’de tanınan hakların uygulanması için
gerekli tüm yasal, idari ve diğer tedbirleri almayı;
b) Yürürlükte mevcut, özürlüler aleyhinde ayrımcılık
teşkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaları değiştirmek veya ortadan kaldırmak için
gerekli olan, yasama faaliyetleri dahil uygun tüm tedbirleri almayı;
c) Tüm politika ve programlarda özürlülerin insan haklarının korunmasını ve güçlendirilmesini dikkate almayı;
d) Bu sözleşme’yle bağdaşmayan eylemler veya uygulamalardan kaçınmayı ve kamu kurum ve kuruluşlarının bu Sözleşme’ye uygun davranmalarını sağlamayı;
e) Kişiler, örgütler veya özel teşebbüslerin özürlülüğe
dayalı ayrımcı uygulamalarını engellemek için gerekli
tüm uygun tedbirleri almayı;
f ) Standartlar ve rehber ilkelerin geliştirilmesinde evrensel tasarımdan yararlanılması ve özürlülerin özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere evrensel olarak tasarlanmış
ve mümkün olduğunca az değişikliği ve düşük maliyeti
gerektiren ürünler, hizmetler, ekipman ve tesislerin
araştırılması, geliştirilmesi, temini ve kullanılabilirliğini
sağlamayı veya desteklemeyi;
g) Maliyeti karşılanabilir teknolojilere öncelik vererek
bilgi ve iletişim teknolojileri, hareket kolaylaştırıcı araçlar, yardımcı teknolojiler gibi özürlülere yönelik yeni
teknolojilerin araştırılması, geliştirilmesi, temini ve kullanılabilirliğini sağlamayı veya desteklemeyi;
h) Özürlülere yeni teknolojiler dahil hareket kolaylaştırıcı araçlara, yardımcı teknolojilere ve bunların beraberindeki diğer yardımcı ve destekleyici hizmetler ile
tesislere ilişkin erişim bilgilerinin sağlanması;
i) Özürlüler ile çalışan meslek sahipleri ve yönetici personelin bu Sözleşme’de tanınan haklara ilişkin eğitimin
geliştirilmesi ve böylece bu haklarla güvence altına alınan destek ve hizmetlerin iyileştirilmesi;
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Eşitlik
Taraf Devletler;
1-Herkesin hukuk önünde ve karşısında eşit olduğunu
ve ayrımcılığa uğramaksızın hukuk tarafından eşit korunma ve hukuktan eşit yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul eder.
2-Özgürlüğe dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklayacak
ve özürlülerin herhangi bir nedene dayalı ayrımcılığa
karşı eşit ve etkin bir şekilde korunmasını güvence altına alacaktır.
3-Eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak
Kasım 2010 - 155 49
Üyelerimizden
üzere özürlülere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli tüm adımları atacaktır.
4-Özürlülerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak
için gerekli özel tedbirler işbu Sözleşme amaçları doğrultusunda ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir.
Farkındalığın Artırılması
Taraf Devletler aşağıdaki amaçları gerçekleştirmek için,
acil, etkin ve uygun tedbirleri almayı taahhüt eder.
a) Aile dahil toplumun her kesiminde özürlülere yönelik farkındalığın artırılması ve özürlülerin hakları ve insanlık onurlarına saygı duyulmasını teşvik etmek;
b) Yaşamın her alanında özürlülere yönelen klişeler, önyargılar, incitici uygulamalar ile cinsiyet ve yaş temelli
ayrımcı davranışlarla mücadele etmek;
c) Özürlü bireylerin kapasiteleri ve katkılarına ilişkin
farkındalık yaratmak.
Bu amaca yönelik tedbirler aşağıdakileri içermektedir;
hizmet erişimine ilişkin asgari standart ve rehber ilkelerin geliştirilmesi, duyurulması ve bunlara ilişkin uygulamaların izlenmesi;
d) Kamuya açık tesisleri işleten veya kamuya hizmet
sunan özel girişimlerin, özürlülerin erişilebilirliğini her
açıdan dikkate almalarının sağlanması;
e) İlgili kişilerin, özürlülerin karşılaştığı ulaşılabilirlik sorunlarıyla ilgili olarak eğitilmesi;
f ) Kamuya açık binalar ve diğer tesislerde Braille alfabesi ve anlaşılması kolay biçimde işaretlemeler yapılması;
g) Kamuya açık binalara ve tesislere erişimi kolaylaştırmak için rehberler, okuyucular ve profesyonel işaret dili
tercümanları dahil çeşitli canlı yardımların ve araçların
sağlanması;
h) Özürlülerin bilgiye erişimini sağlamak için onlara
uygun yollarla yardım ve destek sunulmasının teşvik
edilmesi;
ı) Özürlülerin internet dahil yeni bilgi ve iletişim teknolojilerine ve sistemlerine erişiminin teşvik edilmesi;
2-Özürlü bireylerin haklarının kabul edilebilirliği konusunda toplumun eğitimi;
j) Erişilebilir bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemlerinin tasarım, geliştirme ve dağıtım çalışmalarının ilk aşamadan başlayarak teşvik edilmesi ve böylece bu teknoloji ve sistemlere özürlüler tarafından asgari maliyetle
erişilebilmesinin sağlanması;
3-Özürlülere yönelik olumlu yaklaşımların ve toplumsal
farkındalığın artırılması;
Risk Durumları ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar
1-Toplumda farkındalık yaratmaya yönelik etkin kampanyaların tasarlanması, başlatılması ve sürdürülmesi;
4-Özürlü bireylerin becerileri, meziyetleri ve yeteneklerinin işyerlerine ve iş piyasasına katkısının toplumca
tanınmasını teşvik etmek;
5-Özürlülerin tüm kitle iletişim araçlarında Sözleşme’nin
amacına uygun bir yaklaşımla tanımlanmasını cesaretlendirmek;
6-Özürlülere ve haklarına ilişkin farkındalığı artırıcı eğitim programlarını teşvik etmek,
Erişebilirlik/Ulaşılabilirlik
Taraf Devletler özürlülerin bağımsız yaşayabilmelerini
ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve
özürlülerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye,
ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dahil
olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal
ve hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere
ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri
alacaklardır. Bu tedbirler erişim önündeki engellerin
tespitini ve ortadan kaldırılmasını da içerecektir. Bu
tedbirler aşağıda belirtilen yer ve hizmetler bakımından da geçerlidir.
a) Binalar, yollar, ulaşım araçları ve okullar, evler, sağlık
tesisleri ve işyerleri dahil diğer kapalı ve açık tesisler;
b) Elektronik hizmetler ve acil hizmetler de dahil olmak
üzere bilgi ve iletişim araçları ile diğer hizmetler;
c) Kamuya açık veya kamu hizmetine sunulan tesis ve
50 Kasım 2010 - 155
Taraf Devletler silahlı çatışma halleri, acil insani durumlar ve doğal afetler de dahil olmak üzere risk durumlarında özürlülerin korunması ve güvenliğinin sağlanması için insancıl hukuk ve uluslar arası insan hakları
hukuku dahil uluslar arası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tüm tedbirleri alacaktır.
Sömürü, Şiddet veya İstismara Maruz Kalmama
Taraf Devletler,
Özürlülerin işkence veya zalimane, insanlık dışı veya
aşağılayıcı muameleye veya cezaya karşı diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmasını sağlamak için etkin
bir şekilde tüm yasal, idari, yargısal ve diğer tedbirleri
alacaklardır.
Özürlülerin ev içinde ve dışında sömürüye uğramasının, şiddete ve istismara maruz kalmasının, bu tutumların cinsiyete dayalı halı dahil her biçimden korumak
için uygun yasal, idari, sosyal, eğitsel ve diğer tüm tedbirleri alacaktır.
Özürlülere, ailelerine, onların bakımını sağlayanlara
cinsiyetlerine ve yaşlarına uygun yardım ve desteği
sağlayarak sömürü, şiddet ve istismar vakalarının nasıl
önleneceğine, tespit edileceğine ve bildirileceğine dair
bilgi ve eğitim vererek sömürünün, şiddetin ve istismarın her biçimini önleyici uygun tüm tedbirleri- yaş, cinsiyet ve özürlülük konularına duyarlı olarak- alacaktır.
Üyelerimizden
Tabiiyet
Taraf Devletler,
Özürlü çocukların doğum sonrasında derhal nüfusa
kaydedilmesi ve doğuştan isim edinmesi, uyrukluk kazanma ve mümkün olduğu ölçüde kendi ebeveynlerini
bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahip olmalarını sağlamalıdır.
Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dahil Olma
a) Özürlüler diğer bireylerle eşit koşullar altında ikametgahlarını ve nerede ve kiminle yaşayacaklarını
seçme hakkına sahiptir ve özel bir yaşama düzenine
zorlanamazlar;
b) Özürlülerin kişisel destek dahil olmak üzere toplum
içinde yaşamak ve topluma dahil olmak için ihtiyaç
duydukları konut içi, kurum içi ve diğer toplumsal destek hizmetlerine erişimleri sağlanmalı ve özürlülerin
toplumdan tecridi ve ayrı tutulması önlenmelidir.
c) Özürlülerin, olanaklar çerçevesinde azami ölçüde
bağımsız hareket edebilmesini sağlamak için etkin bir
şekilde gerekli tüm tedbirler alınmalıdır.
d) Özürlülere ve özürlü kişilerle çalışan uzman personele özürlülerin hareket becerilerinin geliştirilmesi konusunda eğitim verilmelidir.
Konut ve Aile Dokunulmazlığı
1-Taraf Devletler;
a) Evlilik çağına gelmiş özürlülerin evlenme ve aile kurma hakkının tanınması ve bu hakkın evlenmek isteyen
eşlerin serbest iradeleri ve rızaları doğrultusunda kullanılmasını;
b) Özürlülerin çocuklarının sayısına ve yaş aralığına serbestçe ve sorumluluğunu taşıyarak karar verme hakkının ve yaşlarına uygun bilgiye, üreme ve aile planlaması
eğitimine erişim hakkının tanınması ve bu haklarını kullanmaları için gereken araçların oluşturulması;
c) Çocuklar dahil özürlüler diğer bireylerle eşit koşullar
altında doğurganlıklarından mahrum bırakılmamasını
sağlamalıdır.
2-Taraf Devletler velayet, vesayet, kayyımlık, evlat edinme veya ulusal mevzuatta bu kavramların benzerlerinin
yer aldığı kurumlar hususunda –her durumda çocukların yararlarının üstün tutulması şartıyla-özürlü hakları
ve sorumluluklarını güvence altına alacaklardır. Özürlüler çocuklarının bakım sorumluluklarını yerine getirirken uygun desteği sunmalıdır.
3-Taraf Devletler, özürlü çocukların aile yaşamlarıyla
ilgili olarak diğer bireylerle eşit haklara sahip olmasını, bu hakları yaşama geçirmek ve özürlü çocukların
saklanması, terk edilmesi, ihmal edilmesi ve ayrı
tutulmasının önüne geçmek üzere özürlü çocuklara
ve ailelerine erken ve kapsamlı bilgi, hizmet ve destek
sunmalıdır.
4-Taraf Devletler, bir çocuğun ailesinin istemi olmadan
ailesinden ayrılmamasını sağlamalıdır. Bunun istisnası
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
yargısal denetime tabi yetkili mercilerin çocuğun üstün
yararı gereğince ailesinden ayrılmasının gerekli olduğuna uygulanan yasa ve usuller uyarınca karar vermelidir.
5-Taraf Devletler, özürlü çocuğun çekirdek ailesinin çocuğa bakamaması durumunda, çocuğa geniş anlamda
aile üyeleri, bunun mümkün olmadığı durumda aile
ortamını sağlayacak bir sosyal çevrede alternatif bakım
sağlanması için her türlü çabayı göstermeyi taahhüt
ederler.
Eğitim
1-Taraf Devletler tarafından aşağıdaki hedefler gözetilmelidir;
a) İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam
gelişimi ve insan haklarına, temek özgürlüklere ve insan
çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi;
b) Özürlülerin kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin potansiyellerinin
en üst derecesinde gelişiminin sağlanması;
c) Özürlülerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımının sağlanması.
2-Taraf Devletler bu hakların yaşama geçirilmesi için
aşağıda belirtilenleri sağlamalıdır:
a) Özürlüler özürleri nedeniyle genel eğitim sisteminden dışlanmamalı ve özürlü çocuklar özürleri nedeniyle
parasız ve zorunlu ilk ve orta öğrenimlerin dışında tutulmamalıdır;
b) Yaşadıkları çevrede bütünleştirici, kaliteli ve parasız
ilk ve orta öğretime diğer bireylerle eşit olarak erişebilmelidir;
c) Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır;
d) Özürlülerin genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almaları;
e) Özürlülere yönelik bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirlerin, özürlülerin eğitime tam katılımı/bütünleştirme hedefine uygun olarak akademik ve sosyal
gelişimi artırıcı ortamlarda sağlanması;
f ) Braille ve diğer biçemlerdeki yazıların okunmasının
öğrenilmesi, beden dilinin ve alternatif iletişim araçları
ve biçimleri ile yeni çevreye alışma ve bu çevrede hareket etme becerilerinin öğrenilmesini, akran desteği ve
rehberlik hizmetlerinin kolaylaştırılması;
g) İşaret dilinin öğrenilmesine, işitme ve konuşma özürlülerinin dilsel kimliğinin gelişmesine yardımcı olunması;
h) Görme, işitme veya hem görme hem işitme konuşma
özürlü kişilerin özellikle çocukların eğitiminin en uygun
dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve
sosyal gelişimini artırıcı ortamlarda sunulmasını sağlamak.
i) Özürlü olanlar dahil olmak üzere, işaret dilini ve Braille
alfabesini bilen öğretmenlerin işe alınması ve eğitimin
Kasım 2010 - 155 51
Üyelerimizden
her düzeyinde çalışan uzmanların ve personelin eğitimi için uygun tedbirleri alacaklardır. Söz konusu eğitim
özürlülüğe ilişkin farkındalığın artırılmasını, alternatif
iletişim araç ve biçimleri ile destekleyici eğitim tekniklerinin ve materyallerinin kullanılmasını içermelidir.
j) Taraf Devletler özürlülerin genel yüksek okul eğitimine, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömür boyu
süren eğitime ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle
eşit koşullar altında erişimini sağlayabilmek için, uygun
makul düzenlemelerin yapılmasını sağlamalıdır.
Komite 12 uzmandan oluşur.
Komite üyeleri; kişisel kapasiteleri ölçüsünde çalışmalı,
ahlaki değerleri yüksek olmalı ve Taraf Devletlerce sözleşmenin içerdiği alanlarla ilgili başarıları ve deneyimleri kabul gören kişiler arasından seçilmelidir.
Komite üyeleri Taraf Devletlerin gösterdikleri adaylardan oluşan bir listeden gizli oyla seçilir. Seçimlerde
Taraf Devletlerin en az 3/2 ‘si hazır bulunmalıdır. Üyeler
en fazla oyu alan ve temsil edilen devletlerin oylarının
mutlak çoğunluğu ile seçilir.
Çalışma ve İstihdam
Taraf Devletler:
a) İşe alım ve istihdam edilme koşullarında, istihdamın
sürekliliği, kariyer gelişimi ve sağlıklı ve güvenli çalışma
koşulları dahil olmak üzere, istihdama ilişkin her hususta, özürlülüğe dayalı ayrımcılığı yasaklar;
b) Adil ve uygun çalışma koşullarının sağlanmasına ilişkin olarak, özürlülerin hakları diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmalıdır. Bu koşul fırsat eşitliğini, eşit işe
eşit ücret ilkesinin korunmasını ve tacizden korunma ve
mağduriyetin giderilmesi dahil olmak üzere güvenli ve
sağlıklı çalışma koşullarını sağlar;
c) İş ve sendikal haklarını diğer bireylerle eşit koşullar
altında kullanabilmelerini sağlar;
d) Özürlülerin genel teknik ve mesleki rehberlik programlarına, yerleştirme hizmetlerine, mesleki ve sürekli
eğitime diğer bireylerle eşit koşullar altında etkin bir
şekilde erişimini sağlar;
e) İş piyasasında özürlülerin istihdam olanaklarının ve
kariyer gelişiminin desteklenmesine ve özürlülerin iş
aramasına veya işe başlamasına, çalışmaya devam etKARE
BULMACA
mesine ve işe geri dönmelerine
yardım
eder;ÇÖZÜMÜ
f ) Serbest çalışma, girişimcilik, kooperatif
1 2 3 4 kurma
5 6 7 ve8
1 M İ geliştirir;
H A N İ K
kendi işini kurma konusundaki fırsatları
2 İ R İ
g) Özürlüleri kamu sektöründe istihdam
eder; A Ğ I T
3 L A Z I M
T O
KARE BULMACA
ÇÖZÜMÜ
h) Olumlu
ayrımcılık
içeren eylem
teşvik4 İprogramları,
A R
Y A T
5 T uygun
O
A politika
Y A L ve
A
ler ve diğer tedbirleri de içerebilecek
1 2 3 4 5 6 7 8 9 6 10A M A Z O N
tedbirlerle, özürlülerin özel sektörde
istihdam edilme-L
1 M İ H A N İ K
O 7 MR A N
K A Z I
lerini 2destekler;
İ R İ
A Ğ I T
8 Aİ C A P
Y E T
3 L A çalıştığı
Z I M iş yerlerinde
T O R 9 Smakul
i) Özürlülerin
Z A Rdüzenlemeleİ F
K E
4 İ
Asağlar;
R
Y A T A10 KM
A L İ Z A R
rin yapılmasını
5 T O
A Y A L A M A
j) Özürlülerin
6 A M açık
A Z işOpiyasasında
N
L İ işR deneyimi kazanmaSUDOKU
ÇÖZÜMLERİ
sını sağlar;
7 R A N
K A Z I
A
8 İ C A P
Y E T İ SUDOKU ( kolay )
k) Özürlüler
için mesleki
rehabilitasyon, işte kalma ve
9 Z A R İ F
K E T E
işe dönüş
10 M programlarını
A L İ Z yürütür;
A R İ N 3 5 6 9 7 8 4 2
l) Özürlülerin kölelik altında tutulmalarını
7 1 8 engellemeli
2 5 4 6 9
9
2
4
6 bireylerle
1 3 8 7
ve zorla
veya
mecburi
çalışmaya
karşı
diğer
SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
4 6 2 1 3 9 5 8
eşit koşullar altında korumalıdır.
Kaynak:
Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi
BULMACA ÇÖZÜMLERİ
KARE BULMACA ÇÖZÜMÜ
Kare Bulmaca
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
6 9 5 8 2 1 7 3 4
8 -7155
1 3 4 6 2 5 9
52 Kasım 2010
2 4 3 7 9 5 1 6 8
2 3 4KARE
5 BULMACA
6 7 8ÇÖZÜMÜ
9 10
İ H A N 1 İ 2 K3 4 5 O6 7M8
1 M İ H A N İ K
R İ
A Ğ I T A Ğ I AT
2 İ R İ
A Z I M
3 L A TZ O
I M R T SO
4
İ
A
R
A R
Y A T AY AKT
5 T O
A Y A L A
O
A 6Y A AM LA ZA O MN AL
M A Z 7O R NA N L K İA ZR I
8 İ C A P
Y E T
A N
9K Z AA ZR İ I F
KAE
C A P 10 MY EA LT İ İZ A R
A R İ F
K E T E
A L SUDOKU
İ Z AÇÖZÜMLERİ
R İ N
9 10
O M
A
R S
A K
M A
İ R
A
İ
T E
İ N
SUDOKU ( kolay )
9 10
O M
A
R S
A K
M A
SUDOKU
İ R
A 8
İ
3
T E 4
İ N 5
3 5 6 9
8 )2
( orta
2 4 6
66 22 17
85 99 42
31 77 56
SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
7 1
SUDOKU
9
SUDOKU ( kolay )48
Sudoku (Kolay)
53
14
5 9 4
2 86 1 27 61 4
1 7 6 3 5 2 8 9
3
5 8 9 4 6
1 7 2 6 9 3
18 93 3 74 55 2 8
8 4
6 7 1
2 9 3 6
4 59 6 5
1
1
3
5
7
5
1
34
68
83
8
4
3
99
71
25
3 5 6 9 7 8 4 2 1
65 98 54 81 27 12
6 9 3
( orta ) 7 1 8 2 5 4
86 77 11 38 49 63
22 49833 7
74 955 56
9
2
4
6
1
3
6 2 7 4 9 5 3 1
78 8
4
6
8
55
37
92
76
24
11
2
9
7
83
16
48
39
55
67
1
3
5
71
24
69
43
92
88
9 2 6 3 1 7 8 4 5
3 1 6
9 2 7
97 45 5 89 27 8
71 33 8 15 62 4
2 9 4(Orta)
6
Sudoku
2 1 7 3 4
9 2 6 3 1 7 8 4 5
SUDOKU ( zor )
7 4 5 8
9 27 8 13 13 6 4 6 2 5 9
1 3 8 2
5 64 4 39 27 7 9 59 71 8 66 28 5 4 1 3
4 2 1 9 8 3 5 7 6
3 5 6 4 7 1 2 8 9
7
5 8 9 4 6 7 3 1 2SUDOKU
1 3 7 5 8 2 9 4 6
Özürlü Hakları
9
3 5 6 Komitesi
9 7 8 4 2 1
6 9 5 8 2 1 7 3 4
4
1 8 2 Sekreterliği
5 4 6 9 3tarafından bu SözleşmeBirleşmiş 7Milletler
8 7 1 3 4 6 2 5 9
3
9 2 4 6 1 3 8 7 5
de verilen görevleri yerine getirmek
2 4üzere
3 7 bir
9 5özürlü
1 6 8
5
4 6 2 1 3 9 5 8 7
hakları komitesi kurulur.
8
5 8 9 4 6 7 3 1 2
1
1 3 7 5 8 2 9 4 6
SUDOKU ( kolay )
1
M
İ
L
İ
T
A
R
İ
Z
M
( zor )
Sudoku (Zor)
7 8 6 2 5 4 1 3
2 1 9 8 3 5 7 6
5 6 4 7 1 2 8 9
4 9 7 1 2 3 6 8
6 7 3 5 4 1 9 2
3 2 8 9 6 7 5 4
7 9 5 2 4 8 6 3 1
6 1 4 5 3 9 8 2 7
2 8 3 1 6 7 9 4 5
5 4 9 7 1 2 3 6 8
8 6 7 3 5 4 1 9 2
1 3 2 8 9 6 7 5 4
7 9 5 2 4 8 6 3 1
6 1 4 5 3 9 8 2 7
2 8 3 1 6 7 9 4 5
genç-İMO
EYLÜL-EKİM 2010 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİ
29.09.2010 Ege Üniversitesi genç-İMO İzmir
Tanışma Toplantısı
İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde yaptığımız tanışma toplantımızda 40 öğrenci arkadaşımıza gençİMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmıştır.
Toplantımızda Ender Kılınç İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini, Cihan Demirci ise genç-İMO İzmir Etkinlik
sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd.
Doç. Dr. İsmail ÇİL’e teşekkürlerimizi sunarız.
01.10.2010 Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO
İzmir Tanışma Toplantısı
İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde, yaptığımız
tanışma toplantımıza 80 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda Mert Kılıç İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini,
Metin Görgeç ise genç-İMO İzmir Etkinlik sunumlarını
yapmışlardır. Ayrıca herkese genç-İMO bültenleri ve
genç-İMO broşürleri dağıtılmıştır. Odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için
Yrd. Doç. Dr. Okan FISTIKOĞLU’na teşekkürlerimizi
sunarız.
12.10.2010 Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO
İzmir Tanışma Toplantısı
İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde, yaptığımız tanışma toplantımıza 75 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda Abdurrahman Gülden ve Erkay Kılıç genç-İMO
İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Daha sonra
söz alan Manisa Şube genç-İMO sorumlusu Yönetim
Kurulu Üyesi Fethi Nazım Obus genç-İMO ve Oda uygulamaları hakkında bilgi vermiştir. Ardından İzmir
Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ayhan Emekli ve
İzmir Şube çalışanı Hüseyin Kuzu yine Oda çalışmaları, uygulamaları ve genç İMO hakkında bilgi vermişlerdir. Ayrıca herkese genç-İMO broşürleri dağıtılmış
ve mesleğimizle ilgili kısa bir anket yapılmıştır. OdaİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
mızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize
tanıdığı için Prof. Dr. Ümit Gökkuş’a ve Araş. Gör. Soner Şeker’e teşekkürlerimizi sunarız.
14.10.2010-17.10.2010 İzmir Yapı Fuarı
İMO Stand Çalışması
16. İzmir Yapı Fuarında açtığımız standımızda, deprem hakkında gerek dağıtılan broşürler, gerek bire
bir ilgilenilerek fuarı ziyaret edenlere bilgi verilmiştir.
Bunun dışında 17 Ağustos’ta açılan stantlarda yapmış
olduğumuz anketlerden yapı fuarında yaklaşık 150
vatandaşla birebir görüşülerek anket yapıldı. Stant
çalışmalarında emeği geçen öğrenci arkadaşlarımız
Ali Kemal ÖZTÜRK, Baran POLAT, Belemir ÜNLÜ, Ebru
AYDINDAĞ, Hazal CANPOLAT, Öyküm AĞBABA’ya teşekkür ederiz.
04.10.2010-15.10.2010 DEÜ ve EGE Üniversitesi
genç-İMO kayıt Masaları
Yaklaşık 2 hafta boyunca Dokuz Eylül Üniversitesi ve
Ege Üniversitesi’nde genç-İMO kayıt masaları açtık.
Açmış olduğumuz masalarda deprem broşürleri ve
genç-İMO bültenleri dağıtıp 2 üniversiteden yaklaşık
Kasım 2010 - 155 53
genç-İMO
150 tane yeni genç-İMO kaydı aldık. Masalarda görev
alan öğrenci arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.
19.10.2010 genç-İMO – Geçit Beton
Prefabrikasyon Uygulamaları Semineri
genç-İMO ve GEÇİT’in birlikte düzenlemiş olduğu ve
İnş. Yük. Müh. Erol AR’ın sunmuş olduğu Beton Prefabrikasyon Semineri Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü 2.Kat B 202 No’lu salonda yaklaşık 30 öğrencinin katılımıyla gerçekleşti. Prefabrike
elemanların üretim aşamaları, nakliye şekilleri ve uygulandığı yapı türleri üzerinde duruldu.
Ege Üniversitesi Stand Çalışması
Dokuz Eylül Üniversitesi Stand Çalışması
54 Kasım 2010 - 155
26-27.10.2010 Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege
Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci
Seçimleri
İMO Öğrenci Üye Yönetmeliği gereği, 26–27 Ekim
2010 tarihlerinde Dokuz Eylül ve Ege Üniversitelerinde sınıf ve üniversite temsilci seçimi yapılmıştır. Yaptığımız seçimlere ilgi yoğun olmuştur.
genç-İMO
genç-İMO 2. YAZ EĞİTİM KAMPI
Metin GÖRGEÇ
Dokuz Eylül Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi
2009 yılında ilki gerçekleştirilen genç-İMO Yaz Eğitim
Kampının ikincisi 31 Ağustos - 7 Eylül 2010 tarihleri
arasında İzmir’de yapıldı. genç-İMO örgütlülüğü için
önemli bir yere sahip olan kampa her üniversiteden
yaklaşık 100 inşaat mühendisliği öğrencisi arkadaşımız katıldı. Kamp öncesinde programın oluşumunda
da yer alan genç-İMO öğrenci konseyi kamp yürütücülüğünü de üstlenmişti.
Kampın ilk günü olan 31 Ağustos günü sabah erkenden gelmeye başlayan arkadaşlarımızın heyecanı
yüzlerinden okunuyordu. Kampa katılan arkadaşlar
ilk andan itibaren birbirleriyle tanışıp kamp havasına
girmişlerdi. Kayıtlarını yaptıranlar kendilerine verilen
çadırları zaman kaybetmeden hep birlikte kurdular.
Akşam yemeğinden sonra kamp kurallarını hatırlatan
kısa bir toplantıyla katılımcılar bilgilendirildi. Geçen
kampın atölye çalışmalarının özet görüntüleri katılımcılarla paylaşıldı. Teoman Öztürk belgesel gösterimi yapıldı. Celal Bayar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencilerinin oluşturduğu grup Betonarmy
tarafından kısa bir konser verildi.
Ertesi gün olduğunda şaşırtıcı bir biçimde sabah
saat 8.00’de katılımcıların hepsi uyanmış sabah sporunu yapmak için alana toplanmışlardı. Kahvaltının
ardından Aziz Konukman’ın “Türkiye’ye Bakış” konulu söyleşisi katılımcılar tarafından ilgiyle dinlendi.
Kampta tiyatro, sinema, fotoğrafçılık, heykel, dalış,
atölyelerinden en az ikisine kayıt yaptıran arkadaşlar
atölye çalışmalarına öğle yemeğinden hemen sonra
başlamışlardı. Kampın olduğu tarih Türkiye açısından
çok önemli olan Anayasa değişikliği referandumu
öncesine denk gelmişti. Atölye çalışmalarından sonra
akşamüstü referandum sürecinde durumu değerlendirmek için Yaşar Seyman ve Oğuzhan Müftüoğlu bizlerle birlikteydi. Panel gece geç saatlere kadar sürse
de panelden sonra da referandum tartışması sürdü.
2 Eylül ve 3 Eylül günleri ahşap konulu atölyede “Çağdaş Yapılarda Ahşabın Kullanım Alanları” Mimar Ela
Çil, “Geleneksel Konutlar Ahşap Konut Mirası” Mimar
Vedat Tokyay, “Ahşap Yapı Tasarımı” konulu seminer
de İnşaat Mühendisi Erdem İnce tarafından verildi. 3
Eylül Cuma öğleden sonra programda “Foça’da Serbest Zaman” olarak yer alan kısımda Foça’ya giden
genç-İMO üyeleri, yapılacak referandum öncesi HAYIR yürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında Foça
halkının desteğini de alan bu eylem, toplumsal olaylarda genç-İMO’nun da söz sahibi olduğunun açıkça
göstergesiydi.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
4 Eylül Cumartesi son günlerde gündemden düşmeyen Karadeniz’de yapılan HES’lerin konu edildiği
panel katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Taylan
Ulaş Evcimen’in sunumuyla başlayan panelde Derelerin Kardeşliği Platformu Genel Başkanı Mehmet
Gürkan’ın Karadeniz halkının direnişini, yapılmak istenen HES’lerin yol açtığı çevre kıyımını tüm gerçekleri ile göz önüne serdiği konuşması gerçekten etkileyiciydi. Ardından yönetmen Bahriye Kabadayı’nın
konuk olduğu Devrimci Gençlik Köprüsü belgeseli
gösterildi.
5 Eylül Pazar günü kampımıza gelen TMMOB Başkanı
Mehmet Soğancı, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp ile birlikte TMMOB ve Oda politikaları konulu söyleşiyi gerçekleştirdiler. Kampın son gününe
yaklaşılırken 5 Eylül akşamı Muammer Ketencioğlu ve
Balkan Orkestrası tarafından verilen konser genç-İMO
üyeleri tarafından keyifle izlendi.
6 Eylül günü atölye çalışmalarına ağırlık veren katılımcılar akşamüstü yapacakları sunumlara hazırlandılar. Atölye çalışmaları arasında genç-İMO Öğrenci
Konseyi ve katılımcılar kamp değerlendirme toplantısı yaptılar. Görüş ve önerilerin konuşulduğu toplantıda katılımcıların tavrı genel olarak olumlu oldu.
Akşam atölye sunumlarının son derece başarılı geçmesi verilen emeğin bir göstergesiydi. Son akşam da
katılımcılar hatıra fotoğrafları çekerek bu anı ölümsüzleştirdiler.
Ertesi gün kampın en zor günü olmuştu. Aylardır planı yapılan genç-İMO yaz Eğitim Kampından ayrılma
vaktiydi. Kamp çok çabuk geçse de oluşturulan dostluklar kalıcı oldu. Farklı farklı illerden gelen arkadaşlarımız en kısa zamanda görüşme dilekleri ile kamptan
ayrıldılar.
Kasım 2010 - 155 55
genç-İMO
ÖFKE, ŞİDDET, CİNNET…
Latife DOĞAN
İnşaat Mühendisi
Sırça köşklerimizde, sıcak çaylarımızı yudumlarken
okuduğumuz gazetelerin üçüncü sayfa haberleri…
Hani bilinçaltımızda gerçekliğini tam olarak idrak
edemediğimiz, bizim veya yakınlarımızın başına
asla gelmeyeceğini sandığımız olaylar… İşte böyle bir olay yaşandı geçtiğimiz günlerde İstanbul’da,
İstiklal’de. Ateş düştüğü yeri yakarmış, bu sefer bizim
yüreğimize düştü. Aynı sıralara oturduğumuz, aynı
sınavlara çalıştığımız, aynı düzensizliklere kızdığımız
arkadaşımız Tolgahan, sokaktaki terörün yeni kurbanı
oldu, “omuz attın” bahanesiyle onlarca insanın içinde
canını aldılar.
Demişti ya Rakel Dink, “bir bebekten bir katil yaratan
karanlık” diye; işte şimdi o karanlığa ağız dolusu küfürler savurmak geliyor içimizden ama hiçbir şeyin
Tolgahan’ı geri getirmeyeceğini bilmenin çaresizliğine düşüyoruz sonra. O bıçağı daha 25 yaşındaki
Tolgahan’ın gencecik vücuduna 8 yerinden saplayanlar mıdır katiller yoksa dört bir yanımızı saran karanlık mıdır, biri çıksın açıklasın istiyoruz da havsalamız
almıyor bir canı almanın bu kadar ucuz oluşunu.
Artık o kadar alışıyoruz ki toplum olarak bu tip haberlere; tecavüzler, yaralamalar, kapkaçlar günlük
sıradan haberler halini alıyor neredeyse. Bir kargaşa
ki sormayın cinnetin, şiddetin, cinayetin bini bir para.
Ve hatta birçoğunu duymuyoruz bile, yetmiyor gazetelerin üçüncü sayfaları. Yitirdiklerimizin acısı öyle
yüksek bir sesle bağırtıyor
ki bizi duyamıyoruz aklımızdan geçen fısıltıları
çoğu kez. Neden böyle bir
toplum olduğumuzu soruyor mantığımız, öyle ya biz
değil miydik Anadolu’nun
fedakâr, cefakâr, misafirperver, temiz insanı? Neler
oluyor da böylesine acımasız, böylesine öfke dolu
bir hal alıyoruz?
Etrafımıza baktığımızda
ekonomik sıkıntılardan,
işsizlikten, açlıktan, mutsuz insanlardan başka ne
görüyoruz ki? Hepimiz
korkuyoruz
bugünden,
yarından. Kavga etmeye
hazırız. Trafikte şoförlere,
iş yerinde patrona, okulda
56 Kasım 2010 - 155
hocalara, sokaktan geçen vatandaşa, gözümüzün üstünde kaşımız olduğunu söyleyen herkese kızgınız.
Hepimiz birbirimizi suçluyoruz. Öfke patlamaları yaşanıyor her yerde. Toplumsal cinnetin eşiğinde bekliyoruz ya da ne beklemesi attık adımı eşikten, bizzat
içindeyiz. İçimizdeki şiddet dürtüsünü bastıramadıkça vahşileşiyoruz. Vahşetin seviyesi arttıkça bir öncekine alışıyoruz.
Gazetelerimiz yazıyorlar sonra; kültür seviyesi düştükçe, şiddet artıyor. “Ötekiler” yapıyor her şeyi. Öyle
çirkin bir sınıfsal ayrım ki… Oysaki Türk-Kürt, laik-anti
laik, öteki-beriki diye kutuplara ayrıldıkça toplum ve
her bir kutup bir diğeri için paranoyalar beslemeye
devam ettikçe şizofreninin kucağında hezeyanlarıyla
boğuşmak kalıyor halka. Ekonomik ve sosyal anlamda tatmin olamadıkça saldırganlaşıyoruz.
Gazetelerden okuyoruz; “Oğlumu öldüren o çocuklar
şimdi yanıma gelse onlara aynı şeyi yapmam. Onların
ailelerini hemen düşünürüm. Bu çocukları eğitmek
lazım. Kaba kuvvetle, cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bu insanlar ıslah edilmeli. Çünkü bunu yapan
da insan." diyor Tolgahan’ın babası.
Böylesine bir toplumsal kirlenmenin tam ortasında,
merkeze insanı ve insan haklarını alan bir çözüm bulmanın vakti gelmiş de geçiyor olsa gerek. Artık bir
şeyler yapmanın zamanıdır, yitirilen canların da değerlerin de acısı yetmedi mi yoksa hala?
Tolgahan AKSU - 28 Eylül 2010
genç-İMO
EMPERYALİZM NE İSTİYOR, BİZ NE YAPMALIYIZ?
Kaan GİRGİN
Celal Bayar Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Bence bir millete şerefin,
haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip
olmasıyla kaimdir. Millet ve memleketin menfaatleri icap
ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük
bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir
etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.”
Gazi M. Kemal ATATÜRK
“Türkiye’de Kemalizm’in modası geçti, artık ılımlı İslam öncülük edecek.”
Graham FULLER, CIA Ortadoğu sorumlusu
( Türkiye’yi bölünmüş gösteren BOP haritasını işaret ederek)
“Ortadoğu böyle olsaydı bu kadar çok sorun yaşanmazdı.”
ABD’ li bir albay, Nato Savunma Koleji, ROMA 2006
Sovyetlerin çözülmesiyle iki kutuplu dünya düzeninden
tek kutuplu dünya düzenine geçilmesi, “kapitalizmin ebedi
zaferi” çığlıkları, Körfez Savaşı, PKK terörünün tırmanması,
96 krizi, 28 Şubat, bankaların hortumlanması, 2001 krizi,
gömlek değiştiren AKP, CIA bürolarındaki BOP haritaları,
bölünmüş İslam coğrafyası demek olan BOP ‘a eş başkan
olunması, Rusya- Çin- İran- Hindistan işbirliği, ABD eksenli
dış politikadan dengeli dış politikaya geçilmesi tartışmaları, Cumhuriyet Mitingleri, 27 Nisan bildirisi, AKP’ nin % 46
ile iktidara gelmesi, Ergenekon operasyonları, “AKP karşıtı
herkes darbecidir” yargısının yerleşmesi, AKP’ye açılan kapatma davası, davanın düşmesi, Ergenekon Operasyonlarının şiddetlenmesi, referandum oylaması ve yargının siyasi
iktidar tarafından ele geçirilmeye başlanması.
Dünya ve ülkemiz siyasi tarihlerine geçmiş bu olaylar, ilk bakıldığında tam bir keşmekeş gibi görünebilir. Ancak büyük
resmi görmeyi başarabildiğimizde bu olayların, bir yapbozun parçaları gibi birbirini nasıl tamamladığını görebiliriz.
90’ların başında tek süper güç olarak sahnede kalan ABD,
Ortadoğu’daki enerji ve su kaynaklarını ele geçirmek ve
jeopolitik açıdan önemli coğrafyalarda sarsılmayacak bir
egemenlik kurmak istemiştir. Bu planın gerçekleşmesi
önündeki en büyük engel ise bölgedeki ulus devletlerdir
ve bu devletler mutlaka bertaraf edilmelidir. Bu doğrultuda tüm bölge coğrafyasında olduğu gibi ülkemizde de bir
takım değişiklikler yapılması gerekmektedir. Yıllar boyunca
adını her ağzına alanın adeta bilinçli bir şekilde çarpıtmasıyla, gerçekte olduğundan çok farklı bir yere konmuş olan
Kemalizm’in k’ sine bile tahammül kalmamıştır. Çünkü her
türlü çarpıtmaya karşın Kemalizm, halkın azımsanmayacak
bölümü için halen bir bağımsızlık, aydınlanmacılık , halkçılık ve antiemperyalizm gibi ideallerin simgesidir ve sahiplenilmektedir. Peki ne yapmalı da bu idealleri simgeleyen
Kemalizm ağızlara alınmaktan korkar hale getirilmeli ? Em-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
peryalizmin planı şudur:
Öncelikle, ülkenin tüm aydınlarının bağımsızlık ve demokrasiden yana seslerini duyurmasını bir biçimde engelleyerek, halkın gerçekleri öğrenmesıni ve örgütlenmesini
giderek yok etmek ve hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin, ülkedeki tüm siyasal yapılanmayı “Ortadoğu’daki ABD
çıkarlarını” etkileyemeyecek şekilde ülkeyi etnik ve dini
temelde bölünmüş yeni bir Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştürmek.
1990’lı yıllarda aydınlarımızı hedef alan faili meçhul cinayetlerle başlayan toplumu pasifize etme süreci, günümüzde Ergenekon adı verilen operasyonlarla sürdürülmektedir.
Geçmişte CIA kontrolündeki kontrgerillaya hizmet etmiş eli
kanlı katillerin yanına emekli-muvazzaf askerler, aydınlar,
siyasi parti yöneticileri, yazarlar da eklenerek bin türlü düzmece kanıta dayanarak adeta bir sürek avı, bir sivil darbe
süreci başlatıldı .Gırtlağına kadar kire bulaşmış ve kana batmış durumda olan bazı sanıkların yanına iktidar karşıtı olan
herkes eklenerek aynı kirin içinde gibi gösterildi. Gelinen
noktada, 2-3 sene boyunca neyle suçlandığını bilemeyen,
iddianamesi hazırlanmayan, tutukluluk hali bir cezaya dönüşmüş onlarca gazeteci, aydın ve muhalif içeride. Dışarıda
ise iktidarı eleştirmekten korkar hale gelmiş, “acaba beni de
alırlar mı?” diye susan aydınlar ve telefonla konuşmaktan
bile çekinir hale gelmiş bir halk var. Ancak emperyalizme
bu kadarı yetmez.
Planlarını tam olarak uygulayabilmek için, ulus- devlet
savunuculuğunu faşizm savunuculuğuna eşitlemesi gerekli. Eşitlemeli ki, küreselleşmenin ve BOP’ un önündeki
en büyük engel olan ulus- devlet anlayışı mahkum olsun.
Ülkemizin on yıllardır çözülemeyen ve irdelenmesi bu yazı
konusunun dışında kalan uluslaşma sorunu burada karşımıza çıkıyor. Ulus devleti savunanların karşısına, “bu ülkede başka etnisiteler de var, onlar da bir ulus, ayrı bir ulus”
tezleriyle çıkılıyor. “Sorunların kaynağı bilinmeden çözümü
de bulunamaz” tezi, geldiğimiz noktada önemsizleşiyor.
Öylesine ince bir çizgide bulunmaktayız ki, ya “ Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” ideali doğrultusunda
birleşeceğiz, ya da “sen şusun, ben buyum, zamanında sen
bunu yapmıştın, ben bunu yapmıştım” tartışmalarında boğulacağız ve “onlar” kazanacak.
Yazımı, Mustafa Kemal’in şu sözüyle bağlamak istiyorum:
“Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa
hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek
gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi
kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan
kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.”
Bu sözün, hepimize rehberlik etmesi dileği ile…
Kasım 2010 - 155 57
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
Öngerilmeli BETON
Engin Keyder
Seçkin Yayıncılık
Kitabın her bölümünde örnek problemlere yer verilmiş,
teori ve davranış konuları basite indirilerek anlatılmıştır.
Öngerilmeli beton: yüklemeden evvel verilen ön gerilme ile yüklerin oluşturacağı gerilmelerin, istenilen ölçüde dengelendiği betondur. Kullanım alanları, normal
betonların kullanıldığı her alanda kullanılmaktadır. Köprüler, Binalar, Borular, Kazıklar, Palplanj, Deniz Yapıları,
Açık deniz platformları, Gemiler, Traversler, Silolar En
yaygın kullanım alanlarıdır. Malzeme: Beton, Öngerme
Çeliği, Ekipman: Öngerme Yatağı, Hidrolik Krikolar, Kilit
Mekanizmaları, Ard Çekme Kılıfı ve Ankraj plakları sayılabilir.
Öngerilmeli Beton Kitabında Yer Alan Konu Başlıkları
• Öngerme Kuvveti Kayıpları
• Eğilme Analizi
• Öngerilmeli Kiriş Tasarımı
• Kayma Hesabı
• Aderans, Sehim, Çatlama ve Moment Eğrilik
• Sürekli (Mütemadi) Kirişler
• Basınç Elemanları
• Çekme Elemanları
• Öngerilmeli Plaklar
• Öngerilmeli Prefabrik Yapılar ve Deprem
58 Kasım 2010 - 155
YAPI HASARLARI VE ONARIM
İLKELERİ
Prof. Dr. Müh. M. Süheyl AKMAN
TMMOB İMO İstanbul Şubesi
Yapı hasarlarının nedenlerini inşaat mühendisi olarak sadece statik proje ve boyutlandırma sürecindeki hatalarda aramak yeterli bir yaklaşım değildir. Mühendis, yapım
ve üretim çalışmalarını planlayan, yöneten ve izleyen
kişidir.
Mühendiste olması gereken nitelikler: Yeterli temel bilimsel formasyon (matematik, fizik, kimya ve geoteknik)
bilgisine sahip olmalı. Uygulamalı Mühendislik bilimlerini özümsemiş olmalı, yönetme karar verme ve verdiği
kararların uygulamasını sağlama, Mühendis sadece matematikçi, projeci değildir. Yapım sanatını bilen bir sanatkardır.
Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır. Giriş, hasar çalışmalarında ana ilkeler, çelik yapılar, betonarme yapılar, hasar
nedenleri, korunma önlemleri, beton yapı hasarlarını
teşhiste yöntem, beton yapılarda oluşan belli hasarların
nedeni, beton yapıların onarımı, yapıların güçlendirilmesinde ilkeler, bazı yöntemler.
Kültür ve Sanat
23 Aralık 1930 Menemen Olayları
‘İNANDILAR DÖVÜŞTÜLER ÖLDÜLER BIRAKTIKLARI
EMANETİN BEKÇİSİYİZ…’*
Olayın elebaşısı “mehdi”
olduğunu iddia eden Giritli
Mehmet (Derviş Mehmet)
adında Nakşibendi tarikatına bağlı biriydi. 7 Aralık’ta
6 müridiyle Manisa’dan
yola çıkan Derviş Mehmet,
23 Aralık sabahı, gün doğarken Menemen’e girdi.
Belediye Meydanında çevresine topladığı yaklaşık
yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı.
Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle
saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların
kılıçtan geçirileceğini söylediler. Camideki yeşil bayrağı
alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Meydandaki kalabalığın bir bölümü çağrısına uymuş, bir bölümü ise seyirci
kalmayı yeğlemiştir.
Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle
olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu
gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü
etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Eylemciler “bize
kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştılar.
Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş
Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve
yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını kesti.
huriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise”
olduğunu belirtti.
Bu olaydan sonra devrim şehidi olarak Kubilay simgeleşti. Bugün de hala öldürüldükleri günde Menemen’de
anılmaya devam edilmektedir.
Asteğmen Kubilay’ı simgeleştiren aynı Hasan Tahsin
gibi gözü pekliği ve gericilik karşısında ‘tek kişi’ kaldığında bile gösterdiği cüreti olmuştur. Belki de bu yüzden
kendileri için Menemen’de 1932 yılında dikilen anıtta
‘İnandılar, Dövüştüler ve Öldüler’ denmektedir. Bu kadar
kısa, çarpıcı ve üç kelimelik bir hikâyeyi bize bırakarak
hayatlarını feda etmişlerdir. Hatıraları için dikilen anıtın
tam ortasında elinde mızrağıyla ufka doğru bakan Türk
genci durmaktadır. Anıtın ortasında duran bu genç gericiğe karşı her an hazır Türk gencini temsil etmektedir.
Asteğmen Kubilay ve iki silah arkadaşını bize bırakılan
üç kelimelik ağır emanetimizle birlikte saygıyla anıyoruz.
* 1932 yılında Menemen’de Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Şevket için dikilen anıtta yazılan sözler
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar
ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay’ın başı
yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay
yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının
yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.
27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa
Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı
yapıldı. Kaynakların ifadesine göre, Atatürk, Kubilay Olayına çok kızmıştı. Daha birkaç yıl önce Yunan İşgalinin
acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi
üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün de, “Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun”, dedi. 28 Aralık 1930’da
orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, “Mürtecilerin
gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden
bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cum-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2010 - 155 59
Oyun
ALİ İHSAN ARGIT
Bulmaca köşesi
ALİ İHSAN
İNŞAATARGIT
MÜHENDİSİ
İnş. Müh.Bulmaca
Ali İhsan ARGIT
köşesi
İNŞAAT MÜHENDİSİ
KARE
BULMACA
KARE
BULMACA
KARE BULMACA
1
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
21 32 43 5 4 6 5 7 68 79 8
10 9 10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
SOLDAN SAĞA
10
1– Mekanik bilgisi – Kemiklerin toparlak ucu. 2–
Olağandan
daha
hacimli, olağan aşan
SOLDAN
SAĞA
SOLDAN
SAĞA
büyüklüğü
olanbilgisi
– –Ölenin
iyi niteliklerini,
1– Mekanik
Kemiklerin
toparlak ucu. 2–
ölümünden
duyulan
acy
dile
getiren
veya olan
Olağandan daha hacimli, olağanı aşansöz
büyüklüğü
bilgisi ––Tahln
Kemiklerin
toparlak
ucu.
ezgi.
3
–Mekanik
Gerek,
gerekli
taş ve
toprakla
–1–
Ölenin
iyi niteliklerini,
ölümünden
duyulan
acıyı
dile 2–
karşk
kalnts.
4 ezgi.
–daha
yüzey
ölçü
birimi
Olağandan
hacimli,
getiren
söz veya
3 – Gerek,
gerekli–olağan
–Yatlan
Tahılın taş aşan
ve
yer,toprakla
döşek.karışık
5 – kalıntısı.
Eski Japon
hacim
yüzey
ölçüölçüsü
biriminiteliklerini,
––Yatılan
büyüklüğü
olan
–4 – Ölenin
iyi
Harman
dövülüp
kalktktan
sonra,ölçüsü
harman
yer,
döşek.
5 –duyulan
Eski
Japon
hacim
– söz
Harman
ölümünden
acy
diletaneler.
getiren
veya
yerinde
kalan
toz ve samanla
karşkyerinde
dövülüp
kalktıktan
sonra, harman
kalan toz ve
ezgi.
3
–
Gerek,
gerekli
–
Tahln
taş
ve
toprakla
6 –samanla
Ata binen
kadn
– Kaynağ mitolojik çağlara
karışık
taneler. kalnts.
–7 yüzey
ölçüçağlara
birimi dayanan
– Yatlan
dayanan
bir
çalg.
– Nazm’n
soyad
–
6karşk
– Atakirişli
binen
kadın
–4Kaynağı
mitolojik
Mühendis
işlerinden
Hafriyat.
8 –hacim
Gerekli
yer, birdöşek.
–biri,Eski
Japon
ölçüsü –
kirişli
çalgı. 7 –5Nazım’ın
soyadı
– Mühendis
işlerinden
görmek,
gereklilik
hali –görmek,
İnsanda
bulunan,
biri,
Hafriyat.
8
– Gerekli
gereklilik
hali –bir
İnsanda
Harman
dövülüp
kalktktan
sonra,
harman
şeybulunan,
yapabilme
yeteneği,
meleke.
9
–
Güzel,
şk,
bir
şey
yapabilme
yeteneği,
meleke.
9
–
Güzel,
yerinde kalan toz ve samanla karşk taneler.
inceşık,veince
kibar
tavrl
– –Yağl,
mayalveya
veya
ve kibar
tavırlı Yağlı, mayalı
mayasız
6 – Ata
binen kadn
– Kaynağ
mayasz
hamurdan
yaplan
çörek.mitolojik
10 – çağlara
hamurdan
yapılan çörek.
10 – Kökboyası.
dayanan kirişli bir çalg. 7 – Nazm’n soyad –
Kökboyas.
Mühendis işlerinden biri, Hafriyat. 8 – Gerekli
YUKARIDAN
AŞAĞI hali – İnsanda bulunan, bir
YUKARIDAN
görmek, AŞAĞI
gereklilik
Ülke
sorunlarınınyeteneği,
yalnız ordumeleke.
gücüyle çözülebileceğini
1–
şey
yapabilme
9 – Güzel, şk,
görüş. 2– İrlanda
ordusu kısa
1– savunan
Ülke sorunlarnn
yalnz cumhuriyet
ordu gücüyle
ince
ve
kibar
tavrl
–
Yağl,
mayal
veya
yazılışı – Asmasavunan
kütüğü, kesilmiş
3 – Doğru
çözülebileceğini
görüş.ağaç2–kökü.
İrlanda
mayasz
hamurdan
yaplan
10 –
bir
çizgi üzerinde
bulunma
durumu
– Ufakçörek.
tefek, öteberi,
cumhuriyet
ordusu
ksa yazlş
– Asma
kütüğü,
Kökboyas.
sandık
eşyası. kadınbir
adı.
– Kimyasal
kesilmiş
ağaç
kökü.4 3– –BirDoğru
çizgi
üzerindeenerjiyi
elektrikdurumu
enerjisine
çeviren
araç.öteberi,
5 – Şöhret
yapmak,
bulunma
– Ufak
tefek,
sandk
şöhretin
yayılmak
–
Olmayan,
bulunmayan
şey
– Çok
eşyas.
4
–
Bir
kadn
ad.
–
Kimyasal
enerjiyi
YUKARIDAN AŞAĞI
eski
bir
tarihi
anlatırken
kullanılan
sözcük. 6
–
elektrik enerjisine çeviren araç. 5 – Şöhret Araba
okunun ekseni
– Bir yaylmak
cismin düşey– kesiti.
7– Savaşma,
yapmak,
şöhretin
Olmayan,
1– Ülkeşey
sorunlarnn
yalnz
ordu
gücüyle
Vuruşma,
Kavga
- İnsanın
akıl yürütme,
bulunmayan
– Çok
eski birdüşünme,
tarihi anlatrken
çözülebileceğini
savunan
görüş.
2–
objektif
gerçekleri
algılama,
yargılama
ve
sonuç
çıkarma
kullanlan sözcük. 6 – Araba okunun ekseni – İrlanda
–Savaşma,
Demokratik
cumhuriyet
ordusu
ksa
yazlş Vuruşma,
–olmayan
Asma baskılı
kütüğü,
Bir yeteneklerinin
cismin
düşeytamamı, 8
kesiti. 7–
yönetim.
9
–
İstanbul’da
bir
semt
–
İtici
güç,
ilhamüzerinde
verici.
Kavga
İnsann
düşünme,
akl
yürütme,
objektif
kesilmiş ağaç kökü. 3 – Doğru bir çizgi
10 – Eğlendirici,
sevimli,
güldürücü,
sevimli,
soytarı – gerçekleri
alglama,
yarglama
sonuç
çkarma
bulunma
durumu
– Ufakve tefek,
öteberi, sandk
Genişlik
yeteneklerinin tamam,
8 – Demokratik
eşyas. 4 – Bir kadn ad. – Kimyasal enerjiyi
olmayan baskl yönetim. 9 – İstanbul’da bir
elektrik
enerjisine
çeviren araç. 5 – Şöhret
semt
– İtici
2010güç,
- 155ilham verici. 10 – Eğlendirici,
60 Kasım
yapmak,
şöhretin
yaylmak
– Olmayan,
sevimli,
güldürücü,
sevimli, soytar
– Genişlik
bulunmayan şey – Çok eski bir tarihi anlatrken
SUDOKUSUDOKU
(Kolay) (Kolay)
6
7
1
9
2
4
7
6
4
8
6
1
3
4
8
1
3
6
9
7
4
2
4
9
6
8
2
1
3
1
6
9
7
7
9
9
7
8
2
9
5
6 8 7
13 9
6 6
7
6
5
2
5
1
4
7
4
5
9
7
5
8
7
1
2
1
6
7
6
5
5
9
1
SUDOKU ( orta )
6
SUDOKU
( orta
9
1 )7
6
8
6
2
6
1
9
3
9
4
3
5
8
2
5
9
8
8
6
7
1
4
1
3
9
2
3
6
2
6
3
4
5
7
9
8
1
8
7
5
7
7
6 7
2
SUDOKU ( zor )
5
8
3
6
2
3
5
4
9
1
SUDOKU
( zor
)
8
6
5
3
7
4
3
2
7
8
1
6
9
8
2
6
8
4
3
8
5
4
1
Çözümleri Sayfa 52’de
5
Ç6özümleri
sayfa …….. da
3
7
8
6
6
2

Benzer belgeler