Kadınlarda Meme Kanseri

Transkript

Kadınlarda Meme Kanseri
Görünüm
Ekim 2014
Kadınlarda
Meme Kanseri
Prof. Dr. Vahit Özmen
Sema Erdem
www.tapv.org.tr
Meme Kanseri Taramaları
Cinselleşen Metalaşan Memeler
KSEP Değerlendirme Toplantısı
Güvenli Annelik Eğitim /
Danışmanlık Programları
Görünüm
Ekim 2014
1
KADINLARDA
MEME
KANSERİ
Meme kanseri
kadınlarda
görülen kanser
tipleri arasında
birinci sırada
yer almaktadır.
Hayat boyu
her 8 kadından
birinin kansere
yakalanma riski
vardır. Meme
kanserinde
erken tanı
hayatı kurtarır.
Sorumluluk her
kadının bizzat
kendisindedir.
2
Görünüm
Ekim 2014
Kadın bedeninde meme, erkek
bedeninden farklı olarak daha
belirgindir ve sahip olduğu
fonksiyonlarla birçok toplumda
estetik görünümün, cinselliğin ve
doğurganlığın kültürel simgesi
olmuştur. Toplumların kendi kültürlerine
göre kadın memesine yüklediği
anlamlar birbirinden farklılıklar da
gösterebilmektedir. Örneğin geçmiş
tarihte ‘memesiz’ anlamına gelen
‘Amazon’ döneminde kadınların rahat
yay ve mızrak kullanabilmek için sağ
memelerini kestikleri ve yaktıkları
bilinirken, yine aynı dönemlerde
başka toplumlarda yapılmış olan kadın
figürleri ve heykellerinde memelerin
özellikle vurgulandığı görülür. Antik
dönem mitolojisinde çocuk besleme
ve annelikle özdeşleştirilen memeli
tanrıçalar vardır. Günümüzde, memenin
kadın bedenindeki kültürel anlamının
memeye bağlı hastalık yorumlarını
ve hastalığa verilen tepkileri de
etkilediğini görüyoruz. Bunun en
önemli örneğini son dönemde sayısı
giderek artan meme kanseri vakaları
oluşturuyor. Meme kanseri tedavisinde
uygulanan mastektominin, memenin
cerrahi yollarla kısmen veya tamamının
alınmasının, kadın bedeninde fiziksel
değişikliklere neden olması, kadınlarda
oluşturabileceği düşünülen psikososyal
etkileri ile birlikte tartışılmaktadır.
Bugünlerde meme kanseri, hem
ülkemizde hem diğer ülkelerde
kadınlarda en sık görülen tüm
kanserlerin yaklaşık %30’unu
oluşturmaktadır. Ülkemizde yapılan
çalışmalarda da son 20 yıl içerisinde
meme kanseri sıklığının 2 kattan fazla
arttığı gözlemlenmiştir. Türkiye’de
kadınlarda en sık görülen kanser tipi
olması ve meme kanseri görülme
yaşının kadınlar arasında 20’lere kadar
düşmesi, konuya daha fazla dikkat ve
titizlikle yaklaşılması gerektiğini gösterir.
Hastalıkla ilgili gelinen son durumun en
önemli nedenleri, günümüzün değişen
yaşam şekli ile ilişkilendirilmektedir.
Yapılan çalışmalarda, organik
beslenmenin azalması, bedenimizdeki
hormonların değişen yaşam şeklinden
etkilenmesi ve stresli yaşam artışının
kanserin erken yaşta görülme sıklığını
etkilediği belirtilmektedir.
Birçok kanser gibi meme kanserinin de
nedeni tam olarak bilinmemektedir.
Ancak çalışmalar kadın olmanın
önemli bir risk faktörü olduğunu
ortaya koymaktadır. Meme kanseri
kadınlarda erkeklere göre 150 kat
daha fazla görülmektedir. Tüm meme
kanserlerinin %99’u kadınlarda ortaya
çıkmaktadır. Bunun en önemli nedeni
kanser risklerinin, memenin kadın
bedenindeki fonksiyonları ile ilişkisidir.
Meme dokusu, yaşam boyu dönemsel
olarak artan ve azalan seviyelerde
hormonlarla karşı karşıya kalmaktadır.
Kadın bedenindeki hormonlar (östrojen
ve progesteron), meme kanseri
riskinin ana belirleyicisidir. Bu nedenle
günümüz koşulları ile değişen yaşam
alışkanlıkları etkisi ile artık daha sıklıkla;
kadınların ilk adet görme (menarş)
yaşının 12’den küçük olması, menopoz
yaşının 55’den büyük olması, kadının
ilk doğumunu geç yaşta yapması,
doğum sayısı, emzirmemek, uzun
süreli hormon tedavisi gibi durumlar
kanser riskini arttıran faktörler arasında
sıralanmaktadır. Bu nedenlerden farklı
olarak, ailede meme kanseri öyküsünün
olması ve genetik faktörler de bir risk
nedeni olarak ifade edilmektedir.
Meme kanseri, ölüme neden olmasının
yanı sıra erken tanı ile korunabilir
olması açısından önemli bir halk sağlığı
sorunudur. Bu nedenle bireylerin;
kendi sağlık ve iyilik hallerini koruyacak,
sürdürecek ve geliştirecek olumlu
davranışlar kazanmaları ve erken
tanılama sayesinde kendi sağlığı ile ilgili
doğru kararlar alabilmeleri konusunda
desteklenmeleri gerekir.
Meme kanserinde erken tanılama,
kadınların meme kanseri ve tarama
yöntemleri konusunda farkındalık
çalışmalarıyla bilgilendirilmesi ve
korumaya yönelik bilinçli davranışların
geliştirilmesi, son dönemde bu kanserden
dolayı artan ölümlerin azalmasını
sağlayabilmeleri açısından son
derece önemlidir. Tarama yöntemi ile
erken tanının mümkün olması meme
kanserini diğer kanserlerden ayırır.
Bu nedenle koruyucu sağlık yaklaşımı
ile Sağlık Bakanlığı tarafından KETEM
bünyesinde ücretsiz kanser tarama
programları yapılmaktadır. “Meme
Kanseri Bilinçlendirme Ayı” olan Ekim
ayında her yıl meme sağlığı alanında
çalışan sivil toplum kuruluşları, meme
kanseri riski ve erken tanının önemini
anlatan, farkındalığı arttırmaya
yönelik çalışmalar yapmaktadırlar.
Ekim ayında sıklıkla karşılaştığımız
“pembe kurdele”, meme kanserine
dikkat çeken sosyal sorumluluk
projelerinin simgesidir.
Meme kanseri konusunda bilinçlenen
kadınlar, düzenli olarak meme tarama
yolu ile kontrollerini yaptırırlar. Tarama
programları kapsamındaki mamografi,
meme ultrasonu, klinik muayene ve kendi
kendine meme muayenesi (KKMM)’nin
meme kanseri teşhisinde kullanılan
yöntemlerdir. Bu programlara katılan
kadının meme kanserinden hayatını
kaybetme ihtimali düşer, yaşam kalitesi
artar, organ bütünlüğü korunur ve
mastektomi (memenin cerrahi yolla
alınması) olmadan tedavisini sağlanabilir.
Türkiye’de meme kanserinin genç
yaşlara düşmesi nedeniyle, kadınların
20 yaşından sonra her ay düzenli
olarak KKMM yapmaları çok önemlidir.
Kadınların kendi kendilerini muayene
etmelerinde kendi bedenleri ile olan
ilişkileri de etkilenir. Meme sağlığı
konusunda farkındalık arttığında kendi
bedenlerine verdikleri değer de artmakta
ve daha çok kontrole gitmektedirler.
Ayrıca genç yaşlardan itibaren kadınların
doğru beslenme alışkanlığı edinmeleri
ve düzenli egzersizi yaşam biçimi haline
getirmeleri olasılığı da artar.
Düzenli kontroller sonrası erken teşhisi
yapılabilen erken evre meme kanserinin
cerrahi tedavi yöntemlerinde, uzun
yıllar sadece radikal veya modifiye
radikal mastektomi (MRM) ameliyatları
uygulanmıştır. Günümüzde, bazı hastalar
için MRM uygun bir tedavi yöntemi olarak
kullanılmaya devam etse de, meme
koruyucu cerrahi (MKC) hastaların önemli
bir kısmında tercih edilen yöntemtir. Bu
tedavi alternatiflerinin tercih edilmesinin
nedeni, meme kanserinin kadınların
sosyo-kültürel yaşantılarındaki etkileridir.
düşüncesinin bile psikolojik durum
üzerindeki olumsuz etkisini anlamak
zor değildir. Genç kadınlık döneminde
“memeler kadın olmanın ve cinsel
çekiciliğin en önemli simgesidir”
mesajını alan kadın, meme kaybını kabul
etmekte daha da zorlanacaktır. Tüm
bu sorunlar, kansere yönelik tepkiler
olmanın yanı sıra, kadın bedeninde
birçok sembolü bünyesinde barındıran
meme kaybına özgü tepkiler olarak da
değerlendirilmektedir.
Meme kanserinin kadınlarda, birbirini
etkileyen fiziksel, sosyal ve psikolojik
koşulların bütün olarak oluşturduğu
yaşamsal zorluklar düşünüldüğünde,
alınması gereken sorumluluk mesajı
daha net anlaşılır: Her kadının
öncelikle, sadece cinsiyetinden dolayı
meme kanserine yakalanabilme
riski taşıdığını bilmesi ve erken tanı
muayene ve testlerini düzenli olarak
yaptırması gereklidir. Sorumluluk “her
kadının bizzat kendisindedir!”
Meme kanseri tanısı, kadınların yaşamını
fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi
yönlerden etkileyen bir kriz durumu
yaratır. Bu kriz durumunda yaşa,
etnik gruba veya hastalığın evresine
bakmaksızın herkes için bazı tepkiler
evrenseldir ve bu tepkiler genel olarak iki
alanda yoğunlaşır: İlk tepkiler kanserin
yayılma olasılığı, belirsizlik, acı çekme
ve ölümle ilgili, daha sonraki tepkiler ise
meme kaybı ile ilişkili olarak beden imajı,
benlik saygısı ve cinsellikle bağlantılıdır.
Meme kanseri, yarattığı korku ve kaygı ile
birlikte, kadının kimliği için büyük önem
taşıyan “meme”nin alınmasına da yol
açabilmektedir.
Meme kanseri nedeniyle mastektomi
uygulanan kadınlar, kanser ve cerrahi
girişimle ilgili psikososyal sorunlar
yaşamaktadırlar. Beden algısında
bozulma, erken menopoz, doğurganlığın
kaybı, eş ile olan iletişimde bozulma
olasılıkları, reddedilme veya terk edilme
korkusu, iş ve kariyerini kaybetme
korkusu, tedavinin fiziksel ve maddi
etkileri, ölüm ve nüks korkusu bu sorunlar
arasında sayılabilir. Memenin kadınlık ve
cinsellik sembolü olarak vurgulandığı bir
toplumda sadece “memeyi kaybetme”
Kaynakça:
Meme Sağlığı Dergisi
Wikipedia
J Breast Health 2014; Özgün Araştırma
Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu
Dergisi
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar
Psikiyatri Hemşireliği Dergisi
C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi
Kriz Dergisi
Arşiv Kaynak Tarama Dergisi
Türk Psikoloji Bülteni
Türkiye’de Meme Kanseri; Klinik,
Histopatalojik Özelikler ve Standart
Prognostik Faktörler/ Prof. Dr. Vahit Özmen
Meme Kanseri Nedeniyle Opere Olan
Hastalarda Meme Koruyucu Cerrahi Veya
Radikal Mastektomi
Kararını Etkileyen Faktörler Ve Cerrahi
Türünün Hasta Üzerindeki Etkileri; Uzmanlık
Tezi / Dr. Meral Garip
Görünüm
Ekim 2014
3
Prof. Dr. Vahit Özmen
Meme Kanseri Risk Faktörleri ve Erken Tanı
Prof. Dr. Vahit Özmen
Meme Sağlığı Derneği Kurucu üyesi
ve projeler sorumlusu. Halen, İstanbul
Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim
Dalı’nda öğretim üyesi ve Şişli Florence
Nightingale Hastanesi’ndeki Meme
Sağlığı Merkezi’nin direktörlüğünü
yapmaktadır.
İstanbul Tıp Fakültesi’nden 1978 yılında
birincilikle mezun oldu, 1987 yılında
doçent, 1995 yılında Profesör oldu.
1989 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Meme
Hastalıkları Araştırma ve Tedavi Derneği
ve Ünitesi’nin kuruluşunda görev aldı.
American College of Surgeons (F.A.C.S.)
ve American Society of Colorectal
Surgery (M.A.S.C.R.S.) üyesi. Dünya
Meme Sağlığı Derneği’nin {World Society
of Breast Health (WSBH) ve Ulusal
Endoskopik Laparoskopik Derneği’nin
kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi.
21 Ekim 2007 yılında Tianjin, China’da
WSBH’in Genel Sekreterliği’ne seçildi.
2009-2011 döneminde Türkiye Meme
Hastalıkları Dernekleri Federasyonu
Başkanlığı’nı, 2009-2012 yılları arasında
İstanbul Meme Derneği Başkanlığını
yaptı.
2000-2004 yılları arasında Türkiye Futbol
Federasyonu Sağlık Kurulu Başkanlığı
yaptı.
Ulusal Kanser Danışma Kurulu üyesi ve
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi
Türkiye Meme Kanseri Erken Tanı ve
Tarama Kurulu başkanı.
2000 – 2006 yılları arasında İstanbul Tıp
Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.
4
Görünüm
Ekim 2014
Kimler meme kanseri risk grubunda
yer alıyor? Meme kanseri risk
faktörlerinden bahsedilirken özellikle
günümüzde kadının yaşam biçiminin
değişmesinin üzerinde durulmasının
nedeni nedir?
Meme kanseri Türkiye’de son zamanlarda
giderek büyüyen bir sorun. Bugün
Türkiye’de çok hızlı bir değişim var. Bu
değişim, kadının meme kanseri riskini
arttıran bir niteliğe de sahip. Şimdiki
kadınlar eskiden olduğu gibi çok çocuk
doğurmuyor, erken evlenip erken
doğum yapmıyor, çok uzun süre süt
vermiyor. Benim annem her çocuğuna
iki yıl süt vermiştir. Süt vermek büyük
bir etken. Sonra şimdiki kadınlar çok
erken adet görmeye başladılar. Eskiden
ilk adet görme yaşı 15-16’ydı. Kadın
yumurtalarının çalışma süresi meme
kanseriyle ilişkilidir. Ne kadar uzun süre
çalışıyorsa
yumurtalar,
kadın ne kadar
çok uzun süre
adet görüyorsa
meme
kanseri riski
o kadar artar.
Bahçeşehir’de
2008-2009
yıllarında 1008
kadın üzerinde
yaptığımız bir
çalışma var.
Bu çalışmada
o bölgede
yaşayan kadınların %17,5’unda morbid
obezite problemi ortaya çıktı. Kilo meme
kanseri riskini arttırıyor. Geç doğum
yapma, 30 yaşından sonra, 35 yaşından
sonra doğum yapma da risk faktörüdür.
Ailesinde kanser vakasının bulunması,
özellikle birinci derece akrabalarda
rastlanmış olması da bir faktör. Böyle
15-20 tane meme kanseri riskini arttıran
faktör sayabilirim. Amerika’da, Batı’da
kanserden korunma projeleri yapılıyor. Bu
projelerde sporun meme kanseri riskini
azalttığına dair bilinçlendirici çalışmalar
yapılıyor. Diyet yapmak da meme kanseri
riskini azaltır. Bunun yanında genetik
testler yapılıyor. Genetik riski pozitif
olursa kadınların memesi alınmadan
tedaviler uygulanıyor, Angelina Jolie’de
olduğu gibi. Koruyucu ilaç tedavileri
uygulanıyor, Tamoksifen gibi. Günümüzde
Batı toplumunda meme kanseri riski
azalmaktadır, bunun için çok fazla şey
yapılıyor. Örneğin menopozda verdikleri
hormon tedavisi azaltılmıştır, önceleri
Batı’da çok sık uygulanıyordu, şimdi onu
azalttılar.
Kendi kendini meme muayenesi
(KKMM)’nin meme kanseri tanısındaki
etkisinden bahseder misiniz? KKMM
neden önemli?
KKMM kadının kendi beden sağlığına
ve kansere karşı farkındalığını arttırıyor.
Yapılan hemen hemen her çalışmada
meme kanserinde kendi kendini muayene
eden kadınların daha çok doktora gittiği,
daha çok mamografi çektirdiği, daha
erken tanı sağlayan kontrolleri düzenli
yaptırdığı sonuçları ortaya çıkmıştır.
Bunlar kanser riskine karşı kadınlara
avantaj sağlıyor. Bu
nedenle her kadına
20 yaşından itibaren
her ay düzenli olarak
KKMM yapmalarını
öneriyoruz. KKMM
yap dediğimiz zaman
kadın ben bunu
yapamam diyor, endişe
duyuyor, zor olduğunu
söylüyor. Oysa aslında
kadın meme kanserini
kendi kendine fark
edebilir. Çok sert,
çok düzensiz, ağrısız
ve çok rahat hissedebileceği farklı bir
dokudur kanser. O yüzden KKMM mutlaka
yapılmalı. Onun dışında klinik muayene
var. 20-40 yaş arasında iki yılda bir, 40
yaşından sonra yılda bir yapılması gerekir.
40 yaşından sonra yapılan mamografi
var. Bunlar meme kanserine erken tanı
koymayı sağlayan meme kanseri tarama
yöntemleridir.
Ülkemizin batısında meme kanseri
vakalarının Doğu’ya oranla yaklaşık iki
kat fazla olduğu ifade dilmekte. Bu fark
neden kaynaklanıyor?
Batıda kadınlar daha sık ve daha erken
yaşta tarama yoluyla erken tanı şansı
buluyor. Doğuda kadınlar daha geç
kalıyor. Çünkü Doğuda, kadınlarında
farkındalık daha düşük.. Geçim sorunları
daha önde.. Kadın kendini tanıyamıyor.
Kendi hastalıklarını öne çıkaramıyor
ve tümör çok ileri evrede fark ediliyor.
Farkındalık çalışmalarının arttırılması
lazım. Buna rağmen doğuda kadınlarda
meme kanseri sıklığı yine de daha az.
Bunda beslenme faktörleri var, kadınlar
doğal besleniyorlar, geç adet görüyorlar,
daha çok doğuruyorlar. 30 yaşından
önce doğum yapıyorlar. Bunlar da meme
kanseri riskini azaltıyor. Radyasyona az
maruz kalmak riski azaltmada yine önemli
bir faktör.
Türkiye’de meme kanseri taramalarının
yapılmasının önemi hakkında neler
söylenebilir?
Türkiye’de Bahçeşehir MemederMeme Sağlığı Derneği 2008’de bir
proje başlatmıştır. Bahçeşehir projesi
sonrasında Sağlık Bakanlığı Türkiye’de
meme kanseri tarama yaşını kadında 40
yaşına indirdi. Eskiden ancak 50 yaşında
mamografi ücretsiz yapılıyordu, şimdi
40 yaşında her kadın devlete ait bir
kurumda ücretsiz olarak her yıl mamografi
çektirebilecek. Memeder Türkiye’de
bir ilk olarak Bahçeşehir’de, 40-69 yaş
arasında beş bin kadın üzerinde on yıl
içerisinde iki yıl aralıklarla ücretsiz tarama
programı gerçekleştirmiştir. Bu proje ile
sağlıklı bir tarama sistemi ve veri tabanı
ile meme kanserinin azaltılabileceğine
yönelik farkındalık geliştirilmiştir. Bu proje,
Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Atom
Enerjisi Kurumu, Amerika ve Avrupa’daki
kuruluşlar tarafından takip ediliyor ve
destekleniyor. Dolayısıyla erken tanıya
yönelik taramaya ve kayıt tutulmasına
önem veren bir dernek. Dünyada olduğu
gibi Türkiye’de de kadınlarda en sık
görülen kanser türü meme kanseridir. Bu
kadar yüksek bir orana rağmen ülkemizde
kayıt ve tarama programları henüz
sistematik bir şekilde yürütülemediği
için sağlıklı istatistik vermek mümkün
olmuyor. Oysa sağlıklı istatistiklerle
ülkemizdeki meme sağlığı ve sorunlarının
boyutu ve kapsamı ortaya konulabilir, bu
sağlık sorununun çözümü için ülkemize,
kendi koşullarımıza uygun, bize özel
programlar tasarlanıp yürütülebilir ve
erken teşhis kolaylaşır.
MEMEDER KURULUŞ YILDÖNÜMÜ
ETKİNLİĞİ
2007 yılında Başakşehir’de Sivil Toplum
Kuruluşu olarak faaliyet göstermeye
başlayan Meme Sağlığı Derneği
(MEMEDER) ; uzman kadro, kurum
ve gönüllülerle birlikte meme sağlığı
konusunda toplumu bilinçlendirmek,
hastalara sosyal-psikolojik destek vermek,
kadınların yaşam kalitesini arttırmak
ve bilimsel proje ve sosyal etkinliklerle
tıbba ve insanlara hizmet etmek amacını
güdüyor.
Derneğin bu yılki kuruluş yıldönümü
etkinliği Bahçeşehir Muhsin Ertuğrul
Tiyatrosu’nda gerçekleşti. Kahvaltı ile
başlayan organizasyona Başakşehir
Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Memeder
kurucusu, onursal Başkanı Prof. Dr. Vahit
Özmen, Başakşehir Belediyesi Başkan
Yardımcısı Nurettin Ertemel, Derneğin
yönetim kurulu üyeleri ve erken tanı
konulmuş 72 hasta katıldı.
Kahvaltı sonrasında düzenlenen
toplantıdaki konuşmasında, Başakşehir
Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, yerel
yönetim ile sivil toplum kuruluşu
işbirliğindeki çalışmaların önemli
olduğunu ve bu ortak çalışmaların başka
projelerle arttırılmasının gerektiğini ifade
etti. Memeder’in kurucu başkanı Prof. Dr.
Vahit Özmen, derneğin meme kanseri
konusunda yaptığı çalışmalarından
bahsetti. 2008 yılında İstanbul’da
başlatılan, MEMEDER Meme Kanseri
Erken Tanı ve Tarama Projesi’nde, beş
binden fazla kadın ücretsiz olarak meme
kanseri taramasından geçti ve bugüne
kadar 50 den fazla hastaya erken meme
kanseri tanısı konuldu. 10 yıl süreyle
devam edecek olan proje Bahçeşehir
Belediyesi, özel bir ilaç firması ve derneğin
iş birliğinde gerçekleşiyor.
MEMEDER her sene Ekim ayında, başta
kadınlar olmak üzere tüm kamuoyunu,
meme kanserinde erken tanının önemi
konusunda bilinçlendirmeyi amaçlayan
etkinlikler gerçekleştiriyor. ‘Meme Kanseri
Bilinçlendirme’ ayı etkinlikleri kapsamında
İstanbul’un üç önemli yapısı olan Fatih
Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi
Köprüsü ve Galata Kulesi’ni kadınlar için
“Pembe” renkle ışıklandırıldı. Kampanya
“Çek Pembeyi” başlığında, sosyal
medyada Türkiye’nin diğer bölgelerinde
yaşayan kadınlarla paylaşıldı.
Dernek, kadınının meme sağlığı sorununa
dikkat çekmek ve yürütülecek en etkin
korunma yaklaşımını belirlemek üzere
“meme sağlığınız elinizde” sloganıyla
bilinçlendirici çalışmalarına devam
etmektedir.
MEMEDER Yönetim Kurulu:
Ülkü Büyükgönenç, Dernek Başkanı
Dr. Nilüfer Özaydın, Dernek Başkan
Yardımcısı
Dr. Beyza Özçınar, Genel Sekreter
Dr. Vahit Özmen, Yönetim Kurulu Üyesi
Ömer Arslan Günay, Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Sibel Özkan Gürdal, Yönetim Kurulu
Üyesi
Dr. Erkin Arıbal, Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Arda Kayhan, Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Nuran Akyurt, Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Neslihan Cabıoğlu, Yönetim Kurulu
Üyesi
Ecem Esencan, Yönetim Kurulu Üyesi
Yasemin Yar, Yönetim Kurulu Üyesi
Görünüm
Ekim 2014
5
Sema Erdem
Bir Deneyim Paylaşımı; Tanılama ve Tedavide Farkındalık Süreci
Sema Erdem
Türkiye ve Avrupa’daki
kanser derneklerinden
ED ve ECCO’da ‘hasta hakları
savunucusu’ olarak gönüllü
çalışmaktadır. ED Europa Donna The European Countries
Breast Cancer Coalition
Europa Donna Türkiye,
Yönetim Kurulu Üyesi 2002 – 2014 ED – Europa Donna Vice
President 2008 – 2013
ECCO PAC – European
CanCer Organisation Patient
Advisory Committee
ECCO PAC Member 2012 - 2014
6
Görünüm
Ekim 2014
1- Uluslararası bir sivil toplum
kuruluşu olarak Europa Donna’nin
meme kanseri alanında yaptığı
çalışmalardan bahseder misiniz?
Son on yıldır Europa Donna çatısı
altında çalışmalar yapıyorum. Europa
Donna, Avrupa Ülkeleri Meme Kanseri
Koalisyonu, şu anda Türkiye dahil 46
üyesi bulunan, bağımsız ve kar hedefi
gütmeyen bir organizasyon. Tüm üye
ülkelerde kadınların ‘Meme kanseri
tarama ve tanısında kalite güvencesi
için Avrupa Yönergeleri Kılavuzu’
uyumlu bilgi ve tedavi olanaklarına
sahip olmalarına yönelik eğitim ve
hasta hakları konularında çalışmalar
yapıyoruz.
Merkezi Milano’da bulunan Europa
Donna, kuruluşunun 20. Yılını Mart,
2013 de Glasgow’da gerçekleşen
EBCC9 – European Breast Cancer
Congress, Avrupa Meme Kanseri
Kongresi’nde kutladı. ED Türkiye,
Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği
olarak 2001 yılından beri calışmalarını
yürütüyor. Meme kanseri farkındalık
yaratma, tarama, tanı ve tedavisindeki
güncel bilginin aktarılması, kanser
riskini azaltma amaçlı sağlıklı yaşam,
beslenme ve sporun önemini
vurgulayan eğitim ve seminerlerimiz
oluyor. Europa Donna’nın her yıl
Milano’da gerçekleştirdiği ‘Meme
Kanseri Hasta Hakları Savunuculuğu’
eğitimi, iki yılda bir üye ülkelerden
birinde yapılan Avrupa çapındaki
eğitimlere üyelerimizin katılımıyla
hem bilgilendirme hem de ülkeler
arası iletişimi sağlıyoruz. ED eğitimin
yanısıra meme kanseri konusunda
gerçekleşen bilimsel araştırmaları
destekliyor ve araştırmanın planlama
aşamasından itibaren yönetimsel
sorumlulukları alıyor.
Meme kanseri, sekiz kadından
birinde karşımıza çıkan ancak
erken tanıyla tedavi edilebilen bir
hastalık. Sigara, alkol gibi zararlı
alışkanlıklardan uzak bir yaşam,
beslenme ve sporun önemini de
vurgulayarak kanserden korunmanın
mümkün olabileceğini, kontrollerimizi
aksatmadan gerçekleştirmemizin
teşhis ve tedavideki önemini
sürekli aktarıyoruz. Bu amaçla
öğretim kurumlarıyla yakın bir ilişki
içerisindeyiz. Türkiye genelinde
liselerdeki öğrencilere ‘meme kanseri
farkındalık’ seminerlerimiz oldu.
Gerçekleştirdiğimiz kampanyalar
ve bilgilendirme toplantılarında
yerel belediyeler ve halk eğitim
merkezlerinin desteğini alarak
katılımın artmasını sağladık. Ekim
ayının meme kanseri farkındalık ayı
olması nedeniyle, Koç Üniversitesi,
Kadın Mühendisler Grubu, SWE –
‘Society of Women Engineers ‘ ile
meme kanseri farkındalık eğitim,
seminer ve panellerine konuşmacı
olarak katılıyor ve tüm dinleyiciler
kanalıyla daha geniş kitlelere
erişmeye çalışıyoruz.
Meme Kanseri, multidisipliner
yapıda, konu uzmanlarından oluşan
bir ekibin desteğini gerektiriyor.
Meme kanseri tarama, tanı, teşhis
ve tedavi aşamalarında meme
hemşiresi, meme cerrahı, radyolog,
patolog, onkolog, psikolog gibi
farklı uzmanlığı olan bir ekibin ve
kalite denetimlerinin sağlandığı bir
merkezin gerektiğini düşünüyoruz.
Daha da önemlisi, meme taraması
konusunda akreditasyonu,
sertifikasyonu olan bir merkez
olmalı. Yani bir kadın kontrole
gittiğinde, gittiği merkezin de kalite
kontrolünün yapılmış olması, gittiği
merkezde uzman bir ekibin kendisiyle
ilgileneceğini bilmesi gerekiyor.
Tüm tedavi uzmanlığı olan bir grup
tarafından değerlendirilmeli ve meme
sağlığı ile ilgili sorun yaşayan kadına
tatmin edici açıklamalar yapılmalı...
Tüm kadınların önerilen tedavi
seçenekleri konusunda yeterince
bilgilendirilmeleri ve isterlerse
klinik çalışmalara katılmak veya
ikinci bir doktorun görüşünü almak
gibi haklara sahip olduklarını
düşünüyoruz. Amaç, kadının
kendisine özel bir tedavi programının
oluşturuluyor olması konusunda
bilinçli ve olabildiğince etkin olmasını
sağlamak.
2- Meme kanseri ile ilgili kendi
yaşam deneyiminizden bahseder
misiniz?
Mamografi ve ultrasonografi
ile meme kontrollerimmi 30’lu
yaşlardan itibaren yaptırıyor iken
2001 yılında kolumun altında
büyüyen sert bir kitleyi fark ettim
ve her sene muayene için gittiğim
merkezdeki radyoloji uzmanıyla
durumu paylaştım. Raporlarında
da belirttikleri gibi, granüler
yapıda bir meme, fibro adenom
veya kalsifikasyon olabileceği ve
endişelenmemem gerektiği cevabını
aldım. İstanbul’da, büyük bir tarama
merkezinde bir radyoloji uzmanı
bunu söylüyorsa güveniyorsunuz...
Şimdi sahip olduğum bilgiyle en
ufak bir değişikliği hissettiğim
anda endişelenmemek yerine
anında başka bir uzmana daha
gider ve ikinci bir görüş alırdım...
Benim vakamda, mememdeki
kitleyle ilgili endişelenmemem
gerektiği söylenmişti ama aylar
sonra basit bir biyopsi ile kitleden
alınan parçanın kanser olduğu teşhis
edildi... Kontrollerini düzenli olarak
yaptıran biri olarak atlanmaması
gereken bir vakaydım ve yaşadığım
olayı gittiğim merkezin hatası olarak
değerlendiriyorum.. Bu tür hatalara
düşmemek için kontrole gittiğimiz
merkezlerin ve çalışanlarının da
periyodik olarak kalite kontrollerinin
yapılması ve denetlenmesi gerektiğini
düşünüyorum.
3- Meme kanserinde tedavi
yöntemlerinden biri olan
mastektominin, kadının kendi
bedenindeki meme algısı ile ilgili
psikososyal etkileri konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Ben mastektomi ile rekonstrüsyonu
aynı aşamada yaşadım, iki operasyon
da tek seansta yapılmış oldu.
Ameliyat sonrasında iki meme de
yerinde duruyordu. Açıkçası bana
meme kanseri teşhisi konduğunda
estetik operasyon aklımın ucundan
dahi geçmemişti. Aklımdaki tek
şey “ben hayatta kalmalıyım, bu
hastalıktan bir şekilde tamamen
kurtulmalıyım”dı, ilk tepkim
buydu. Amerika’da ilk teşhis
konduğunda beni plastik cerrah ile
de görüştürmüşlerdi. Kemoterapi mi
yapılacak, kaç seans yapılacak, sonra
ne olacak gibi bütün tedavi sürecini
kapsayan hayati sorunlar önceliğimdi,
haliyle rekonstrüksiyon üzerinde
durmadım. Türkiye’deki doktorumla
durumu tekrar değerlendirerek
bir plastik cerrah ile görüştüm.
Gerek mastektomi sırasında
gerekse sonradan rekonstrüksyon
yaptırmak mümkün. Bu konuyu
tedavi sürecinde hasta ile doktorun
enine boyuna tartışabilmesi lazım.
Fakat kadın kendisine kanser teşhisi
konulduğu anda, benim vücudumun
görüntüsü nasıl olacak yerine hayatta
kalmalıyım, bu durumla nasıl baş
edebilirim diye düşünüyor. Ama gayet
tabii, bu tedavi süreci atlatıldıktan
sonra veya paralelinde eşim beni
eskisi kadar çekici bulacak mı gibi
sorular da ortaya çıkıyor. Kadının
“Benim görüntüm, güzelliğim,
çirkinliğim, bir çift memeye bağlı
değil”i anlaması lazım. Bu sorun
kimi çiftler için belki böyle aşılabilir.
Amerikalı bir arkadaşımın, meme
kanseri teşhisinden sonra bir
memesi alınmıştı ve eşiyle birlikte
rekonstrüksiyon yaptırmama
kararını alarak, protez takmayı
tercih etti. Bu kararın tamamen
kadının kendisini nasıl gördüğüne,
eşinin ona bu konuda nasıl destek
olduğuna ve birlikte konuyu nasıl
değerlendirdiklerine bağlı olduğunu
düşünüyorum. Günümüzde 30’lu
yaşlarda meme kanseri teşhisi
konulmuş birçok kadın var ve çoğu
mastektomi ile rekonstrüksyonu
beraber istiyorlar. Yaş bu kararlarda
önemli bir faktör olabiliyor. Ben 45
yaşındaydım meme kanseri teşhisi
konduğunda. Şimdi 60 yaşındayım. O
sırada benim için önemli olan hayatta
kalabilmekti ve doktorlarımla birlikte
değerlendirdik ne yapacağımı.
Meme kanseri risk faktörlerinden
bazıları kontrolümüz dışında, kadın
olmak, aile geçmişinde meme
kanseri hikayesi, genetik yapımız
gibi... Sağlıklı yaşam seçeneği
ise kontrolümüzde... Meme
kontrollerimizi yaptırarak, sağlıklı
beslenme ve spor yaparak kendimizi
koruyabiliriz.
Görünüm
Ekim 2014
7
MEME KANSERİ TARAMALARI
Doç. Dr. Nilüfer Özaydın
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Meme kanserinden ikinciler korunma yaklaşımı olan taramaların etkinliği kanıtlanmıştır. Meme kanserinin erken
tanısı için klinik meme muayenesi (KMM) yapılmalıdır. KMM, eğitimli- sağlık personeli tarafından, herhangibir
nedenle sağlık kurumlarına başvuran her kadına, yılda bir kez yapılmalıdır. Klinik öykü, inspeksiyon ve palpasyon
üçlüsü ile, oturur ve yatar pozisyonda, vertikal tarzda, üç parmak ucunun küçük dairesel hareketleriyle ve üç
farklı düzeyde palpasyon ile uygulanır.
Sağlıklı kadında tarama için görüntüleme yaklaşımlarından mamografi (MMG) tek başına yeterlidir. MMG iki
pozisyonda ‘kraniokaudal ve mediolateral oblik‘ gerçekleştirilmelidir. Sağlıklı kadında tarama MMG 40 yaşında
başlamalı, en erken 70 yaşına kadar devam ettirilmelidir. Ultrasonografi(US) ve MR, sağlıklı, riski olmayan
kadında, tarama için rutin önerilmez.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2030
yılında dünyada kanserlerin,
hastalıklara bağlı ölüm sıralamasında
ilk sıraya oturacağını belirtmektedir.
Kansere bağlı ölümlerin üçte biri
erken yakalanabilir ve etkin tedavi
edilirse şifa ile sonuçlanabilir. DSÖ
kadınlarda meme ve serviks kanseri
için, “önlenebilir, erken tedavi
edilebilir hastalıklar” olduklarından
toplum taramaları yapılmasını
önermektedir1.
Tarama
“Tarama” hastalıkların kontrolu
amacıyla asemptomatik kişilerin
muayene edilmesi/incelenmesidir 2.
Taramanın amacı “tanı” koymak değil,
görünüşte sağlıklı olan kişilerde,
henüz klinik belirtilerin görülmediği
dönemde, daha ileri yöntemler ile
doğrulanmak üzere, (varsa) pozitif bir
bulgunun erken dönemde ortaya
çıkarılmasıdır.
Hastalık açısından riski olan kişi ya da
grupların tamamının (örneğin meme
kanseri için hastalığın sık görüldüğü
yaş gruplarındaki kadınların), bir
program dahilinde, erken tanı ve
tedavisi amacıyla muayene edilmesi
ve incelenmesine “toplum taraması”,
taranan hastalık için olası yüksek riskli
durumlarda (örneğin aile öyküsü
veya bilinen diğer risk faktörlerinin
varlığında) rutin tıbbi danışmanlık
kapsamında taranmasına ise “fırsatçı
tarama” denilmektedir. Toplum
8
Görünüm
Ekim 2014
taramalarında vakalar “aktif” olarak
araştırılarak bulunur. Fırsatçı tarama
ise bir program dahilinde olmayan
“pasif” bir uygulamadır. Fırsatçı
taramada, taranan kadınların önemli
bir kısmı risk grubunda olmayabilir,
veya yüksek risk grubunda olan
kadınlar taranmamış olabilir. Tarama
aralıkları düzenli olmayabilir.
Toplumlarda hangi durumlarda
tarama yapılmasının uygun olduğu
ilk kez 1968’de Wilson ve Jungler
tarafından dile getirilmiş, ardından
farklı yazarlarca geliştirilerek “temel
prensipler” halinde yayınlanmıştır.
Buna göre, taramalarda kullanılacak
testler;
• Taranacak kişiler tarafından kabul
edilebilir olmalı,
• Pratik-non invaziv olmalı,
• Güvenli olmalıdır.
Tarama testlerinin, hem duyarlılık
(hastaları ayırdedebilme gücü) hem
de seçicilik (sağlamları ayırdedebilme
gücü) düzeylerinin yüksek olması
arzu edilir.
I. Meme Kanseri Taramaları:
Sistematik taramalarla erken evrede
yakalayarak, etkili tanı koyma
yolları ve en iyi tedavilerle, meme
kanserinden ölüm hızlarını düşürmek
ve toplumdaki hastalığın sıklığını
azaltmak mümkündür. Meme kanseri
tarama programlarının amacı,
erken tanı ile meme kanserinden
ölümleri azaltmaktır. Meme kanseri
taramalarında farklı toplumlarda,
farklı zaman dilimlerinde farklı
muayene ve testler kullanılmıştır:
a. Kendi kendine meme muayenesi
(KKMM):
Meme kanserinin taranmasında
“kendi kendine meme muayenesinin
meme kanserinden ölümlerin
azaltılmasında etkisi St. Petersburg3
ve Shangai4 araştırmaları ile
araştırılmış ve tek başına KKMMnin
meme kanserinden ölümlerin
azaltılmasında etkisi olmadığı
gösterilmiştir. Ancak topluma
dayalı ve hedef grubun tamamına
ulaşabilen başarılı bir meme kanseri
tarama programının olmadığı
ülkelerdeki kadınların BİREYSEL
DUYARLILIKLARINI, MEME KANSERİNE
KARŞI FARKINDALIKLARINI
ARTIRMADAKİ katkısı nedeniyle,
her bir sağlıklı kadının, 20 yaşından itibaren kendi
memelerinin muayenesini
öğrenmesi, her ay düzenli
ve sürekli olarak memelerini
hem gözle hem de elleriyle
kontrol etmesi önerilmekte ve
öğretilmektedir.
b. Klinik meme muayenesi (KMM):
Klinik meme muayenesi (KMM)
bir doktor veya hemşire, ebe
tarafından memelerin muayenesidir.
Meme kanserinden ölme riskini
azaltmak amacıyla, erken evrede
meme kanserine tanı koyabilmek
amacıyla bir tarama yöntemi olarak
geliştirilmiştir. KMM, mamografiye
alternatif bir tarama yöntemi ve/veya
mamografiye eklenecek bir tarama
yöntemi olabilir.
KMM, 40 yaşın altındaki kadınlarda,
mamografi önerilmediği için, çeşitli
nedenlerle rehberlerdeki taramalara
uygun olmayan kadınlar ve düzenli
taramalara katılan kadınlar için meme
kanserinin erken tanısına katkıda
bulunabilir. KMMnin duyarlılığı %54.1
ve seçiciliği %94.0 hesaplanmıştır5.
KMM, ‘klinik öykü alma, inspeksiyon,
meme dokusunun ve lenf nodlarının
palpasyonu’ muayenenin temel
bileşenleri olarak belirtilmektedir.
Klinik meme muayenesi, klinik meme
muayenesi eğitimi alan tüm sağlık
personeli tarafından uygulanabilir6.
KMM, herhangi bir nedenle sağlık
kurumlarına başvuran her kadına,
yılda bir kez yapılmalıdır. KMM,
• Klinik öykü + inspeksiyon +
Palpasyon üçlüsü ile,
• Hem oturur hem de yatar
pozisyonda,
• Aksiller, supraklavikuler ve
infraklavikuler lenf nodlarının
muayenesi ile birlikte tüm meme
ve kuyruğunu içine alacak şekilde
• Aksilla üst-dıştan başlanarak,
sternumun alt ucuna-ortaya
doğru VERTİKAL tarzda,
• 2.3.4. parmakların ucu ile,
• Küçük dairesel hareketlerle ve
• 3 farklı düzeyde palpe edilerek
uygulanır.
c. Memenin mamografik muayenesi
(MMG):
Görüntüleme yaklaşımlarından
mamografi, sağlıklı kadında
tarama için tek başına yeterlidir.
Meme kanserinin erken tanısına
yönelik mamografi ile taramada,
mortalitedeki azalma yüzde
birkaçtan, yüzde 40’lara (HIP
araştırması) kadar değişmektedir.7
Mamografik taramada iki poz
film çekilmesi (CC ve MLO olmak
üzere iki pozisyonda) ve iki ayrı
radyoloji uzmanı tarafından ayrı ayrı
değerlendirilmesi önerilmektedir.
Sağlıklı kadında tarama mamografisi
40 yaşında başlamalıdır. Sağlıklı
kadında tarama en erken 70 yaşına
kadar devam ettirilmelidir.
Mamografik tarama sayesinde
invaziv meme kanseri çok küçük
boyutlarda ve aksiller lenf nodu
negatif iken saptanabilmektedir.
Mortalitedeki azalmanın yanısıra,
daha erken dönemde saptanan
kanserlere daha az agresif tedaviler
uygulanabilmektedir8.
Konvansiyonel film-screen
mamografinin duyarlılığı %8697 arasında9, seçiciliği %50-98
arasındadır.
Mamografinin 40 yaş altındaki genç
populasyonda ve özellikle meme
glandı yoğun olan kadınlarda
duyarlılığı düşüktür.
Meme ultrasonografisi ve MR,
sağlıklı, riski olmayan kadında, tarama
için rutin önerilmez. Yüksek riskli ve
yoğun meme glandı olan kadınlarda
ultrasonografi ile tarama ve/veya ileri
tetkik yapılmaktadır.
Ultrasonografinin duyarlılığı farklı
araştırmalarda çok farklıdır (ColeBeuglet ve ark 74, Kobayashi 93,
Sickles 58, Teixidor ve Kazam 78,
Somuncu 64.3, Ustaoğlu63.9).
Mamografi negatif, yüksek riskli
kadınlarda ultrasonografi ile
saptanan kanser oranı %0.4-0.6’dır.
Non-invaziv, pratik, ucuz,
radyasyon içermeyen ve yaygın
bir görüntüleme yöntemi
olmasına karşın, ultrasonografik
incelemenin bizzat bir uzman
tarafından yapılmasının gerekliliği
ve minimal meme lezyonlarını ve
mikrokalsifikasyonları saptayamaması
toplum taramalarında kullanımını
kısıtlamaktadır.
KAYNAKLAR:
(Endnotes)
1 Hatipoğlu A. Kanserde erken tanı ve tarama
problemleri. Türkiye’de Kanser Kontrolü. SB, Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı.2007.
2 Özaydın A.N. Kadın Sağlığı için Önemli Tarama
Testleri, 6. Ulusal Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması
Kongre Kitabı, 23-25 Nisan 2009, Ankara, s:131-132.
3 Hackshaw Ak et al. Breast self examination anfd
death from breast cancer: a metaanalysis. Bri J
Cancer 2003:88,1047-53.
4 Thomas DB et al. Randomized trial of breast selfexamination in Shangai:Final results. J of National
Cancer Inst, 2002:94,19:1445-57.
5 McDonald S, Saslow D, Alciati M.H. Performance
and reporting of clinical breast examination:
A review of the literature. CA Cancer J Clin
2004;54:345-361.
6 S.Baskan, K. Atahan, E.Arıbal, N.Özaydın, P.Balcı,
E.Yavuz. “Meme Kanserinde tarama ve tanı.
İstanbul Meme Kanseri Konsensus Konferansı 2010”.
Meme Sağlığı Dergisi, 2012 Mart ;8(3):100-125.
7 Shapiro S, Coleman EA. Boreder M, Codd M, de
Koning H, Fracheboud J et al. For the International
Breast Screening Network, and the European
Networkof Pilot Project for Breast Cancer Screening.
Breas cancer screenings programmes in 22
countries: current policies, administration and
guidelines. Int J Epidemiol 1998;27:735-42.
8 Ernster VA, Barclay J. Increases in Ductal
carsinoma in situ of the breast in relation
to mammograph. Monogr Natl Cancer Inst
1997;22:15-16.
9 Ustaoglu C. Uzmanlık tezi. Süleyman Demirel
Üniv. Tıp Fak. Radyodiagnostik AD. Isparta, 2000.
Görünüm
Ekim 2014
9
Cinselleşen, Metalaşan Memeler
1
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Dayı
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Dayı
Şu anda İstanbul 29 Mayıs
Üniversitesi Psikoloji Bölüm”ünde
Yardımcı Doçent ve Bölum Başkan
Vekili olarak çalışan Ayşe Dayı,
1994 yılında Boğaziçi Üniversitesi
Psikoloji ve Siyaset Bilimi ve
Uluslararası İlişkiler Bölümlerini
bitirdikten sonra ABD’ye gitmiş,
Penn State Üniversitesi’nden İnsan
Gelişimi ve Aile Çalışmaları dalında
yüksek lisans ve doktora derecesi,
Kadın Çalışmaları’nda yandal
derecesi almıştır. Penn State
University, Lock Haven University
of Pennsylvania ve West Chester
University of Pennsylvania’da
öğretim üyesi olarak psikoloji
ve kadın çalışmaları alanlarında
dersler verdikten sonra, 20062013 yılları arasında Towson
Üniversitesi Kadın Çalışmaları
Bölümü’nde Yardımcı Doçent
olarak çalışmıştır. Akademik
görevinin yanı sıra sivil toplum
alanında da aktif olan Ayşe Dayı,
2007 yılında kurduğu Ulusötesi
Kadın Konuları Merkezi’nde de
Eş Başkan olarak çalışmakta,
Türkiye’de “Kahire +20 ve
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
Platformu” koordinatörlüğünü
yapmaktadır. İlgi alanları kadın
sağlığı, sağlık psikolojisi, (özellikle
üreme sağlığı konusunda) sağlık
hizmetleri ve sağlık politikaları,
ulusötesi feminizm, poststructural
teori, ve kalitatif metodoloji
olan Ayşe Dayı’nın kadın sağlığı,
tıbbileşme ve sağlık politikaları
üzerine yayınları bulunmaktadır.
10
Feminist filozof Iris Marion Young’ın da
(1998) dediği gibi, “Birçok kadın, belki de
tüm kadınlar için memeler beden algısının
önemli bir parçasıdır; bir kadın memelerini
sevebilir ya da onlardan memnun
olmayabilir ama nadiren memelerine
kayıtsız kalır.” Peki buna nasıl karar verir?
Ölçütleri nedir? Ataerkil toplumlarda
cinsellik (heteroseksüel) erkekleri referans
alır, onların arzuları etrafında şekillenir.2
Kızlar ve kadınlar memelerini (ve tüm
bedenlerini) erkeklerin gözünden
değerlendirirler. Ataerkil toplumlarda
kadının memeleri (ve bedeni) kendine
ait değildir; kocasına, âşığına, bebeğine
aittir (Marion Young, 1998). Marion Young,
ataerkil sistemin önemsediği “görüntü”
ile (ki buna göre, memeler de penis gibi
kalkık, sert ve dik olmalıdırlar), kızların
ve kadınların bedenlerini/memelerini
“deneyimi/hissiyatı” arasındaki farktan
bahseder. Ataerkil cinsellikte, göğsün
yukarısında, büyük, sarkmayan memeler
makbul; küçük, kırışık, sarkan memeler
‘anormal’; yaştan dolayı sarkmış olanlar
ise kadının yaşlandığı ve cinsellik dışı
kaldığının göstergesidir. Bazı kültürlerde
ise yaşlı, sarkık memeler annelik ve bilgelik
göstergeleridir (Ayalah ve Weinstock,
1979).
Görüntü için belirlenen ölçütler
memelerin çeşitliliğiyle çelişir ve de
doğum yapma, emzirme, yaşlanma gibi,
kadınların normal hayat deneyimlerini
göz ardı eder (ya da cinsellik tezatı sayar).
Breasts/Memeler (1996) isimli belgeselde
11 ile 84 yaşları arasında yirmi iki kız ve
kadın (bir tanesi de trans kadın olarak
üzere) ile üstsüz mülakatlar yapılır.
Çocuklar ve istemeyen kadınlar üstlerini
çıkarmazlar. Kadınlarla mülakatları üstsüz
yapmanın amacı, memelerdeki çeşitliliği
göstermek ve seyrederken belki en başta
hâlâ cinselleştirdiğimiz bedenlere, bir
süre sonra normal bir şekilde bakmamızı,
memeleri tekrar normalleştirmemizi
sağlamaktır. En azından benim için böyle
olmuştu.
Ataerkil cinselliğin “görünüş” takıntısına
karşılık, kadınlar için önemli olan,
memelerini nasıl deneyimledikleri, onların
duyarlılığı ve kendilerine verdiği hazdır.
En ufak dokunuşta, ısı değişimi veya bir
mahcubiyet anında kalkabilen, başına
buyruk olan meme uçlarının duyarlılığı,
memelerin şekli, büyüklüğü veya
yaşlılığına bağlı değildir. Memeler ataerkil
cinsellikte ‘ikincil cinsiyet özellikleri’
olarak adlandırılır; memelerden alınan/
kadına verilen zevk, heteroseksüel sekste
cinsel birleşme öncesi ‘ön sevişme’ olarak
geçiştirilir... Halbuki kadınların cinselliği
fallus odaklı cinselliğin tekliği gibi değildir;
kadınlar bedenlerinin birçok noktasından
zevk alabilir, orgazm yaşayabilirler.
Memeler de kadınlar için cinsel
birleşmeden bağımsızdır ama orgazmdan
bağımsız değildir (Irigaray, 1977).
Ataerkil sistemde erkekler, kadınlardan
ayrışmak ve erkeklere yaklaşmak/
erkekliği benimseyebilmek için annelikle
cinselliğin ayrışmasını şart koşarlar. Kendi
cinsel arzularını ancak anneyi ve kadın
bedeninin cinselliğini kontrol ederek
bastırabilirler. Marion Young’a göre
memeler annelikle cinsellik arasındaki
ayrımı yıkarlar. Kadının emzirmekten
aldığı hazda olduğu gibi (ki burada
Marion Young ensestten bahsetmediğini
ve öyle bir şeyi onaylamadığını açıkça
belirtir), meme uçlarının bu ikilemi
anlamsız kıldığı gibi...
Sütyenler meme uçlarını belirsiz hale
getirir; değişik pozisyonlara girebilen,
değişken memeleri (tek) şekle sokar.
Kadın cinselliğinin erkek gözünden
oluşturulmasını sağlayan sütyenin
çıkışında ataerkil sistemin yanısıra
kapitalizm ve tıbbın da rolünün olduğunu
görüyoruz. Joan Jacobs Brumberg (1997),
sütyenin Batı’daki tarihine bakarak,
ataerkil sistemde zaten cinselleşmiş/
nesne haline gelmiş olan memelerin
metalaşmalarını anlatır.
ABD’deki ilk sütyen 1913’te Mary Phelps
Jacobs tarafından üretilir. 1930’larda
sütyenin seri imalatının başlaması, genç
kızlar ve kadınların beden algılarında
büyük değişime yol açar. Evde veya ev
ekonomisi derslerinde dikilen sütyenler
1 Yazıda “göğüs” yerine “meme” kullanmamın nedeni göğüs kelimesinin memeleri de içeren bir bölgenin adı olmasından. Yanlış olmasına rağmen, günlük konuşmada ve yazılarda “meme” yerine
“göğüs” kullanımı “kadın” yerine “bayan”da da olduğu gibi kadın ve meme kelimelerinin cinselliği çağrıştırdığı, bunun için kaba ve çirkin bulunarak bastırıldıkları, daha steril olan “bayan” ve “göğüs”
Görünüm Ekim 2014
kelimelerinin tercih edilmesindendir. Toplumumuzda kadınlığın kendisi dahi hala rahatça telaffuz edilemiyor maalesef.
2 Buna eğlenceli örneklerden biri heteroseksüel erkeklerin ürettiği ve tükettiği ‘lezbiyen’lik çağrıştıran anaakım pornografideki kadın kadına cinselliğin tamamen heteroseksüel erkeklerin
fantazilerinin yansıması oluşu, bunun lezbiyen kadınların ürettiği ve tükettiği pornografi ve yaşadığı cinsellikten farkıdır.
kişiye uygun hazırlanabilirken, seri şekilde
üretilen sütyenler memeleri A, B, C, D
kalıplarında standartlaştırır. Memeleri bu
standart kalıplara uymayan genç kızlar,
kendilerinde bir anormallik olduğunu
düşünürler (Brumberg, 1997). ABD’de,
Victoria’s Secret mağazasından seksi
bir sütyen almaya çalışırken bir büyük
bedeni rica ettiğimde, satıcı genç kadın
seksi görünmesi için memelerimi sıkıştırıp
içeri ve yukarı iten sütyenin doğru boy
olduğunu söylemişti. Kırk yaşımda
memelerimin boyutu ve ‘doğru sütyen’
kullanımı bana öğretiliyordu.
1950’lerde doktorların ve medyanın
katkıları ile “ergen figürü kontrolü” denilen
bir akımla, genç kızların “training bra/
alıştırma sütyeni” almaları desteklenmiş,
seri imalatla başlayan memelerin
standartlaşması ve bir meta haline
gelmeleri tamamlanmıştır. 1952’de
ABD’de Parents’ Magazine/Ebeveyn
Dergisi’ne yazan Frank H. Crowell adında
bir doktor, karın veya bağırsakların germe
teli veya askı fonksiyonu gören bağlarının
olduğunu, memelerin ise sadece deri ile
tutulan birer deri oluşumu olduklarını öne
sürerek, ergen kızların sarkmayı önlemek,
damarları esnetmek ve kan dolaşımını
arttırmak için sütyen kullanmalarını
önermiştir. “Alıştırma sütyeni” adlandırılan
bu sütyenin amacı, kızları anneliğe (iyi
emzirebilen sağlıklı memelere sahip
olmaya) ve erkeklere seksi gelen forma
hazırlamaktı. Brumberg, regl ve sivilce
için geliştirilen ürünlerde de olduğu gibi,
ergen kızların vücutları bir kere daha kâr
amaçlı sömürüye açılmıştır, der.
Sharon Batt (1998), kendinin ve diğer
kadınların meme kanseri deneyimlerini
vererek memelerin cinselleşmesi
ve metalaşmasında doktorların ve
kanser derneklerinin de rolü olduğunu
gösterir. Batt, protez meme takmayı
reddeden veya mastektomi sonrası
sıkça görülebilen lenf ödemini gizlemek
amacıyla kolluk giymeyen kadınların
bu dernekler tarafından gönüllü olarak
çalıştırılmadıklarından bahseder.
Derneklere göre ameliyat öncesi ve
sonrası kadınların en büyük endişeleri
beden algısı ve normal görünmektir. Bu
ayrımcılığa itiraz eden Darlene Bettley
adında Kanadalı bir gönüllü, dimdik
durarak mastektomi öncesi ve sonrası
çekip gazeteye verdiği fotoğrafları
Sharon Batt’a göstererek, “Sence normal
görünüyor muyum??” diye sorar.
olan, görünüşe dayalı, nesneleştirici ve
metalaştırıcı beden algısı arasında büyük
bir fark vardır. Naomi Wolf’un da dediği
gibi, ataerkil güzellik mitosu kadınların
gücünü yıkar. Kanserli bir kadının dünyayı
saçsız ve göğüssüz bir biçimde karşılaması
büyük değişimler getirebilir (Marion
Young, 1998). “Tek göğüslü bir kadın
ordusu (Amerikan) Kongresi’ne yürüyüp
danalara verilen kanserojen hormonların
yasaklanmasını talep etseler ne olurdu
acaba?” diye sorar Audre Lorde. Böylece,
görünmemesi gereken bedenler, kendi
güzellik, yaşam ve politik anlayışları ile
görünürdü.
Referanslar:
Afro-Amerikan lezbiyen feminist şair
Audre Lorde Amerikan Kanser Derneği’nin
Reach to Recovery programından bir
gönüllünün kendisini ameliyat sonrası
ziyaretinden öfke duyar. Lorde’un
endişeleri, (otomatik olarak heteroseksüel
varsayılan) kendisinin hangi erkekleri
cezbedip cezbedemeyeceği veya
çocuklarının arkadaşlarına karşı mahcup
olup olmayacaklarından ziyade, hayatta
kalma ihtimali, muhtemelen kısalacak
olan hayatının kariyeri ve öncelikleri
üzerine etkisi gibi düşünceler ve “kanser
önlenebilir miydi?” ve “tekrarlaması
nasıl önlenebilir?” gibi sorular etrafında
yoğunlaşmıştır. Lorde bu kadınla, kanser
deneyimini hayatının tümüne nasıl
entegre edeceğini tartışmak istemiştir.
Gönüllü kadın ise bu soru(n)ları göz
ardı etmiş, iyimser olmadığı için Lorde’u
azarlamış, ona sütyenine doldurması için
bir yün topu vererek ayrılmıştır. 3
Başa dönersek... Kadınlar için
memelerinin ve tüm bedenlerinin
anlamı, onu deneyimleyişlerindeki (her
zaman gerçekleşmese de en azından
potansiyelde var olan) bütünsellik ile
ataerkil sistemdeki sığ, kadın bedenine
ve kişiliğine bir tür hakaret ve şiddet
Ayalah, Daphna, and Isaac Weinstock (1979).
Breasts: Women Speak About Their Breasts and
Their Lives. New York: Simon and Schuster.
Batt, Sharon (1998). Perfect people: Cancer
charities. In R. Weitz (Ed.), The politics of women’s
bodies: Sexuality, appearance, and behavior (pp.
137-146). New York: Oxford University Press. Breasts: A Documentary (1996). Director: Meema
Spadola. http://www.imdb.com/title/tt0128086/
Brumberg, Joan Jacobs (1997). Breast buds and
the “training bra”. In J. J. Brumberg The Body
Project: An intimate history of American girls, (pp.
108-118). New York: Vintage Books. Lorde, Audre (1980). The Cancer Journals. San
Francisco: Aunt Luke Books.
Marion Young, Iris (1998) “Breasted experience:
the look and the feeling. In R. Weitz (Ed.), The
politics of women’s bodies: Sexuality, appearance,
and behavior (pp. 125-136). New York: Oxford
University Press. Rothman, Barbara, Katz. (2004). Motherhood
under capitalism. In J. Taylor, L. L. Layne, and D. F.
Wozniak (Eds.), Consuming motherhood (pp. 1930). New Brunswick: Rutgers University Press.
Spence, Jo (1995). Cultural Sniping: The Art of
Transgression. London, New York: Routledge.
3 Meme protezlerinden bahsederken benim amacım ve yazarların amacı mastektomi sonrası bedende oluşan değişiklerin
kadınlara verdiği acıyı yadsımak değil, bu acının ataerkil cinselliğin kabulü ile ilgisini görebilmek, ve kadınların diğer endişeleri ve
kanserin sosyal nedenleri ile uğraşmak yerine bunları kadınlara dayatmanın yanlışlığını göstermek.
Görünüm
Ekim 2014
11
Güvenli Annelik Çalışmaları Devam Ediyor
Temmuz – Ekim ayları arasında Kilis, Kırkareli ve Bartın’da Güvenli Annelik Eğitim/Danışmanlık Programı başlatıldı.
Kilis
Kilis 128 586 nüfusa sahip küçük
bir ildir. İlde İlçe, belde ve köylerde
toplam 14 Aile Sağlığı Merkezi ve 26
sağlık evi ve 1 hastane bulunmaktadır.
Suriye savaşının ardından ilde 3 adet
konteynır kent oluşmuştur ve Suriyeli
vatandaşların gelmesi ile birlikte
nüfus hızlı bir artış göstermiştir. 2013
yılı bebek ölüm hızı incelendiğinde,
Kilis ‰25,1 Türkiye’de birinci il
olmuştur. Kilis Halk Sağlığı Müdürlüğü
bebek ölümlerini incelemiştir ve
ölüm nedenlerinin başında konjenital
anomali gelmektedir. Diğer nedenler
ise sırasıyla; prematürre doğum ve
sepsisdir.
Kilis’de Halk Sağlığı Müdürlüğü işbirliğinde il üreme sağlığı eğitimcileri,
Aile Hekimliği çalışanları, Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarından oluşan 26
kişilik sağlık hizmet sunucu grubunun
katılımı ile 15-16 Mayıs 2014 de “Güvenli Annelik Hizmet Kullanıcı Eğitim/
Danışmanlık Programı” kapsamında 2
günlük eğitici eğitimi uygulanmıştır.
1-2 Temmuz 2014 tarihlerinde ise
hekim-hemşire ve ebelere (120
kişi) yönelik seminer programı
gerçekleştirilmiştir. Programın ilk
kısmında Doç Dr. Ayşegül Zenciroğlu
Yenidoğan Ölümlerini Önlemede 1.
Basamak Sağlık Çalışanlarının Rolü
konu başlığında “Bebek ölümü nedir?
Bebek ölümlerini önlemek için erken
önlemler nelerdir? Birinci basamak
sağlık hizmet sunumunda alınacak
önlemler nelerdir?” konularını sağlık
çalışanları ile paylaşmıştır. 3 saat
süren tartışmada Zenciroğlu dünyada
yılda 3,6 milyon yenidoğan bebeğin
12
Görünüm
Ekim 2014
öldüğünü, ölümlerin % 99’u düşükorta gelirli ülkelerde, yarısının evde
veya 1. basamak sağlık hizmeti
düzeyinde gerçekleştiğini ve yapılan
çalışmaların zengin ülkelerdeki %
1’lik orana yönelik olduğunu ifade
etmiştir. Programın ikinci yarısında
Prof. Dr. Mithat Erenus ile “Riskli
Gebelikler ve Gebelik Testleri”
konusunu çalışılmıştır.
Kırklareli
Kırklareli nüfusu 340 559 kişidir.
Kırklareli nüfusunun % 68,2 ’si il ve
ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.
Kırklareli Binde -1,9 nüfus artış hızı
ile nüfus artış hızı sıralamasına göre
81 il arasından 68. sırada yer almıştır.
2013 yılı için doğurganlık hızı 1,43 ile
Türkiye’deki en düşük ildir.
Kırklareli Kamu Hastaneler Birliği’nin
talebi üzerine 14-15 Temmuz 2014
tarihlerinde ikinci basamak sağlık
çalışanlarına yönelik Güvenli Annelik
Eğitim Danışmanlık Programı uygulanmıştır. Kırklareli Devlet Hastanesi,
Vize Devlet Hastanesi, Babaeski
Devlet Hastanesi ve Lüleburgaz
Devlet Hastanesi’nden 18 ebehemşire eğitime katılmıştır. Kamu
Hastaneler Birliği her hastanede
“Gebe Okulu” açılması için en az iki
sağlık çalışanını görevlendirmiş ve
eğitimleri yapabilmeleri için alt yapı
çalışmalarına başlamıştır. Sağlık çalışanlarının gebe-lohusalara yönelik
eğitim-danışmanlık ve bilgilendirme
hizmetlerine ilişkin beceri kazanmalarını amaçlayan iki günlük program bu
eğitim sürecini desteklemek amacıyla
gerçekleştirilmiştir.
Bartın
Bartın 189.139 nüfusa sahip, merkez
ve 3 ilçeden oluşmaktadır. TÜİK
2013 verilerine göre Türkiye’de kaba
ölüm hızında Bartın binde 7,7 ile
dokuzuncu sırada yer almaktadır.
Bartın’da 62 Aile Sağlığı Merkezi
bulunmaktadır.
Bartın Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün
işbirliği talebi ile 30- Eylül- 2 Ekim
tarihleri arasında sağlık çalışanlarına
yönelik Güvenli Annelik Eğitim/
Danışmanlık Programı eğitimi ve
Bebek Ölümlerinin Önlenmesinde
1. Basamak çalışanlarının
sorumlulukları” konulu seminer
çalışması yapılmıştır.
30 Eylül-1 Ekim 2014 tarihlerinde
100 sağlık personeline Kültür merkezi
konferans salonunda İstanbul
Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.
Dr. Zeynep İnce bebek ölümlerinin
önlemesinde birinci basamak sağlık
çalışanlarının sorumlulukları konulu
bir seminer gerçekleştirmiştir. İnce
konuşmasında anne eğitiminin, çocuk
sayısının, anne yaşının ve doğum
aralığının bebek ölümlülüğünü
etkilediğini belirtmiştir.
1-2 Ekim 2014 tarihlerinde ise 20
kişilik sağlık personeline yönelik
Güvenli Annelik Eğitim/Danışmanlık
Programı eğitimi düzenlenmiştir.
Eğitim sonrasında sağlık birimlerinin
gebe-lohusalara yönelik eğitim
yapabilmesi için eğitim materyali ve
broşür desteği sağlanmıştır.
Kadın Sağlığı Eğitim Programı
Değerlendirme Toplantısı (16-19 Eylül 2014)
Kadın Sağlığı Eğitim Programı’nı
uygulayan eğitmenleri bir araya
getirerek, izlem çalışmalarından elde
edilen sonuçlar ışığında programa
ilişkin bilgilerini tazelemek, deneyim
paylaşımı ve sosyal aktivitelerle
motivasyonlarını arttırmak amacıyla
her yıl değerlendirme toplantısı
yapılmaktadır.
16-19 Eylül 2014 tarihleri arasında
Diyarbakır’da gerçekleştirilen
toplantıya 28 KSEP eğitmeni, 5 KSEP
katılımcısı katıldı.
16 Eylül 2014 Salı günü değişik illerden
gelen KSEP eğitimcileri ile birlikte
akşam yemeğinin ardından tanışma
oturumu yapıldı. KSEP eğitimcileri;
geldikleri illeri, KSEP deneyimlerini
grupla paylaştılar.
17 Eylül 2014 de değerlendirme
toplantısının açılışını Program
Koordinatörü Eylem Karakaya yaptı.
Eylem Karakaya KSEP’nın 2013-2014
gelişim sürecini paylaştıktan sonra
Yenişehir Belediyesi Epidem Kadın
Danışma Merkezi KSEP eğitimine
katılan 5 kadın KSEP ile ilgili
düşüncelerini ve yaşamlarını nasıl
etkilediğini anlattılar.
“Burada en önce haklarımızı öğrendik.”
“Bazı bilgilerimizin doğru olduğunu,
bazı bilgilerimizin ise ne kadar yanlış
olduğunu fark ettik.”
“Eğitimde konuştuklarımızı ben
arkadaşlarıma da anlatıyorum.
Onlarda bunları bilmiyorlar.”
“Epidem’de başka kurslara gelirken bu
konular ilgimi çekti, ben de gelmeye
devam ettim”.
“Bizim buralarda kadınların hakları
pek önemsenmiyor, neleri yapıp
yapamayacağımı öğrendim.”
KSEP eğitimcileri Feride Özdağ, Fatoş
Eren, İlkay Tanyer ve Mükrüme Dursun
KSEP grupları ile ilgili deneyimlerini
paylaştılar.
Bağlar Belediyesi Ana Çocuk Sağlık
Merkezi sorumlu doktoru Özlem
Anlı yerel yönetimlerin kadın
sağlığı sorunlarına bakışını ve
kendi belediyelerinin kadın sağlığı
çalışmalarını anlattı.
Dr. Anlı sağlık tanımına siyasal iyilik
halinin de eklenmesi gerektiğini
belirtti. Anlı kendi belediyesinin
kadın sağlığına önem verdiğini,
kendi politikaları arasında yer aldığını
buna karşın hala yetersiz olduğunu
söyleyerek, şu soruların sorulması
gerektiğini belirtti: Yerel yönetim
bütçeleri kadın eksenli mi? Sağlığı ne
kadar yer ayrılıyor?
İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nden
Hale Kolay, Sarıyer Belediyesi’nden
Çiğdem Algür, Yenişehir Belediye’nden
Azize Kaya kendi bölgelerine ilişkin
kadın sağlığı sorunlarını paylaştılar.
Eğitmenlerin sunumlarının ardından
aşağıdaki başlıklarda tüm grupla
tartışma yürütüldü. Tartışmanın
ardından iller bazında hastane,
kürtaj yapılan merkezler, gebeliği
önleyici yöntemleri uygulayan
merkezlerin listesinin tüm eğitmenlerle
paylaşılmasına karar verildi.
Kadın Sağlığı ve Yasal Süreçler ile ilgili
bilgilendirmeyi Av. Nermin Kaplan
yaptı. Kaplan, Analık sigortası, Cinsel
taciz-tecavüz durumunda kürtaj, yasal
kürtaj süresi, evlilik yaşı gibi konularda
KSEP eğitmenlerinin sorularını
yanıtladı. İstismar ile ilgili son yapılan
yasal düzenlemenin Haklar Modülüne
yansıtılmasına karar verildi.
KSEP katılımcı kadınlarından gelen
sorunların cevaplanması, cinsellikle
ilgili mitlerin tartışılması için Eylem
Karakaya Kadın cinselliği/orgazmı
konusunu paylaştı.
KSEP modülleri içinde yapılan yeni bilgi
güncellemeleri/değişiklikleri hakkında
KSEP eğitmenlerine bilgi verildi. 17 Eylül akşam KSEP grubu ile Erdebil
Köşkünde yemek yendi.
18 Eylül’de KSEP eğitimcileri gruplara
ayrılarak (İstanbul, İzmir, DiyarbakırBatman-Mardin, Siirt-Şırnak-Kilis-Ağrı)
“Kadın Sağlığı Sorunlarının Çözümünde
Neler Yapılabilir, Kimlerle Yapılabilir,
Nasıl Yapılabilir”i tartıştılar ve önerilerini
sıraladılar. Başlıca öneriler;
• Çalıştay düzenlenerek ; belediyeler,
MEB, baro, sağlık müdürlüğü, emniyet
gibi kurumlar çağırılıp, KSEP verileri
ve ihtiyaçlar/sorunlar paylaşılır.
• Tanıtım, broşür, afiş, sosyal medya
çalışmalarını, görselleri artırma
• Her yıl alana yönelik raporları daire
başkanlıklarına sunmak
• Yıllık raporları basınla paylaşmak
• Üniversitelerin halk sağlığı bölümleri
ile işbirliği yapmak
• Üniversite öğrencilerine, meslek
odalarına, sendikalara seminerlere
gitmek
• Lobicilik; YEEP stratejik planının
uygulanması yönünde baskı,
belediyelerin web sitelerine
hastane-kurum bilgileri, kürtaj ve
yöntem uygulanan yerlerin listesinin
paylaşımı
• Kamu spotu-farkındalık videoları (tek,
tek birkaç konuda)
KSEP seminer paketi hakkında bilgi
paylaşımı yapıldıktan sonra, seminer
uygulama becerileri, ppt sunumu
yaparken uyulması gerekenler,
seminerler ve kapalı grup arasındaki
farklar eğitmenlerle çalışıldı.
KSEP uygulamalarında karşılaşılan
sorunlara ilişkin vaka çalışması
yapıldı. Vaka çalışmaları Kadir
Akbulut kolaylaştırıcılığında tüm
eğitmenlerle birlikte gerçekleştirildi.
KSEP ilkeleri ve KSEP gelecek
dönem hedefleri konuşuldu. KSEP
eğitmenleri ile Diyarbakır Ziya
Gökalp ÇATOM’a ziyarete gidildi.
Ziya Gökalp ÇATOM eğitmeni Fatoş
Eren ÇATOM çalışmaları ve kadınlara
yapılan etkinlikler hakkında KSEP
eğitmenlerini bilgilendirdi.
Görünüm
Ekim 2014
13
Siber Ortamda Çocuğa Yönelik Cinsel Suçlarla
Mücadele Eğitimi
Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüyle (ÇTCS)
Mücadele Ağı tarafından, 1 Eylül 2014 tarihinde İstanbul’da
gerçekleştirilen “Siber Ortamda Çocuğa Yönelik Cinsel
Suçlarla Mücadele Eğitimi”ne TAP Vakfı adına Efsun Sertoğlu
katılmıştır. ECPAT International Çocuklara Yönelik Cinsel
Sömürü ile Online Mücadele Programı Sorumlusu MarieLaure Lemineur ve ÇTCS Mücadele Ağı Koordinatörü Av. Şahin
Antakyalıoğlu kolaylaştırıcılığında yürütülen eğitimde; siber
ortamda çocuğa yönelik cinsel suçlarla ilgili dünyadaki ve
Türkiye’deki durum, yasal mevzuat, bu suçların önüne geçmek
için hükümetlere, sivil toplum kuruluşlarına, eğitimcilere,
ebeveynlere düşen görevler ve çocuklarla yapılabilecek
çalışmalar ele alınmıştır.
İstanbul Kamu Hastaneleri Gebe Eğitmenlerine Eğitim
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ile Güvenli Annelik
kapsamında yapılan işbirliği ile 26 Eylül 2014 de gebe
sınıfı bulunan kamu
hastanelerinin gebe
eğitimcilerine yönelik
Doğum Sonrası Cinsel
Yaşam konulu seminer
verildi.
İl sağlık müdürlüğü gebe
sınıfı bulunan hastanelerin
gebe eğitimcisi olan
hemşireleri ile 2 ayda bir
toplantılar yapmaktadır.
26 Eylül 2014 de Kanuni
Sultan Süleyman Eğitim
Araştırma Hastanesinde
36 ebe – hemşireye
yönelik gebeliklohusalık döneminde
cinsel yaşam konulu
seminer düzenlendi.
“Gebelik-Lohusalık
14
Görünüm
Ekim 2014
Dönemlerinde Cinsellik” konusunu İstanbul Üniversitesi
Florance Nightingale Hemşirelik Fakültesi’nden öğretim
görevlisi Doç.Dr. Nevin Şahin
aktardı. TAP Vakfı’ndan Eylem
Karakaya “cinsellik algısı,
Doğum sonu dönem ve cinsel
danışmanlık” konusunu paylaştı.
Katılımcılara vaka çalışması
yaptırılarak danışmanlık
üzerinde konuşuldu.
Danışmanlık uygulamalarında
sağlık çalışanlarının aile
planlaması yöntemi ve emzirme
danışmanlıklarına yöneldikleri,
cinsel sorunları tanılamaktan
kaçındıkları görüldü. Sağlık
çalışanları cinsellik konusunda
danışmanlıkta kendilerini iyi
hissetmediklerini, önce cinsellik
ile ilgili bilgilerini artırmak
istediklerini ifade ettiler.
Breastanbul Uluslararası İstanbul Meme Kanseri Konferansı
Breastanbul Uluslararası İstanbul Meme Kanseri
Konferansı, Türkiye Basketbol Federasyonu, Acıbadem
Üniversitesi, SENATURK ve Europa Donna Meme
Hastalıkları Koalisyonu Derneği işbirliği ile 30 Eylül –
Konferans programı kapsamında 2 Ekim Perşembe günü
”Europa Donna Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği”nin
katkılarıyla Halk Günü’nde halka açık yapılan toplantılarda
meme kanserinde doğru olarak bilinen yanlışlar tartışıldı.
2 Ekim 2014 tarihlerinde Hilton Hotel Bosphorus’da
(Harbiye) düzenlendi.
Halk Günü kapsamında Acıbadem Sağlık Grubu
sponsorluğunda gerçekleştirilen “Pembe İzler Sokağı”,
meme kanseriyle mücadelelerinde hayata örnek bir
iz bırakmak isteyenleri ve kanseri yenenleri bir araya
getirdi. Tüm etkinliklerin ücretsiz gerçekleştiği Pembe
İzler Sokağı’nda kadınlara özel birbirinden renkli spor,
beslenme, güzellik, moda, müzik, dans ve “Sağlıklı Yaşam”
yoga etkinlikleri yer aldı.
Konferansta meme kanseri ile ilgili olarak kanseri önleme
başta olmak üzere, tanı ve tedavisinde son yıllarda elde
edilen tüm umut verici gelişmeleri aralarında tartışmak
üzere 50’nin üzerinde ülkeden 600’e yakın katılımcı
buluştu.
Kadın Sağlığı Eğitim Programı Eğitici Eğitimi’nin 11. si İzmir’de
gerçekleştirildi
11. KSEP Eğitici Eğitimi’nin ilk bölümü, 13-17 Eylül 2014 İzmir Bornova Öğretmen evinde 20 eğitmen adayı ile
gerçekleştirildi.
Eğitime Sarıyer Belediyesi’nden 2 kişi, İstanbul Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nden 1 kişi,
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden 3 kişi, Çiğli Belediyesi’nden 1 kişi, Karabağlar Belediyesi’nden 2 kişi, Bornova
Belediyesi’nden 1 kişi, Urla Belediyesin’nden 2 kişi, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden 2 kişi, Silopi Belediyesi’nden 1
kişi, Cizre Belediyesi’nden 1 kişi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden 1 kişi, Marmara Üniversitesi’nden bir kişi katılım
göstermiştir.
Eğitici eğitiminin ilk 5 gününde program soru-cevap, beyin fırtınası, grup çalışması, demonstrasyon, rol yapma,
uygulama gibi yöntemler kullanılarak interaktif şekilde yürütüldü.
Görünüm
Ekim 2014
15
Görünüm
Ekim 2014
UNAIDS verilerine göre bugün dünyada;
35,3 milyon HIV taşıyıcısı bulunmaktadır ve
1,8 milyon kişi aıds nedeni ile hayatını kaybetmiştir.
Ülkemizde hıv tanısı alan kişi sayısı her geçen gün artmaktadır.
Tedavi olanaklarının hala sınırlı ve pahalı olduğu ülkemizde;
TAP Vakfı olarak ‘güvenli cinsellik’ çalışmaları kapsamında, hıv/aıds
farkındalığını arttırmaya devam ediyoruz…
Cinsel Yolla Bulaşan
Enfeksiyonlar
ve HIV/AIDS geçişini
engellemek için
en temel güvenli
cinsellik adımı
kondom kullanmaktır.
Görünüm
Türkiye Aile Sağlığı ve
Planlaması Vakfı bültenidir.
Üç ayda bir yayınlanır.
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nurcan Müftüoğlu
Yayın Ekibi: Şule Dursun, Efsun Sertoğlu, Eylem Karakaya,
Deha Enis Vardaryıldızı
Sayfa Mizanpajı: Müşerref Öztürk
Yönetim Yeri ve Haberleşme Adresi: Ulus Mahallesi Güzel Konutlar
Sitesi A-Blok Daire: 3-4 34760 Etiler - İstanbul
Tel: (0212) 257 79 41 - 42 Faks: (0212) 257 79 43
[email protected] www.tapv.org.tr
www.dikkatbebek.org.tr www.gencakran.net
Baskı: Maydanoz Matbaa ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0212 619 13 71 www.maydanozmatbaa.com

Benzer belgeler