ekonomistin yorumu

Transkript

ekonomistin yorumu
EKONOMİSTİN YORUMU
TSKB’nin Baş Ekonomisti Sn. Gündüz Fındıkçıoğlu’nun kaleminden
14 Mayıs 2012
Kamu otoritesinin davranışı makroekonomi literatüründe uzun süre dışsal (exogenous)
olarak ele alındı. Ancak, son 35 yılda kamu da içsel (endogenous) bir değişken olarak
modellenmeye başlandı. Böyle bir yaklaşım tipik olarak hükümete bir objektif fonksiyon
atfeder ve hükümetin objektif (amaç) fonksiyonunu özel sektörün davranışsal kısıtlarına tabi
olarak maksimize etmeye çalıştığını varsayar (Persson, 1988). Temel fikir iktisat
politikalarına karar veren kamu otoritesiyle özel sektör arasında stratejik bir karşılıklı
etkileşimin olduğu ve bu sürecin bir dinamik oyun olarak modellenebileceği şeklindedir.
Güvenilirlik problemi tam da bu noktada doğuyor çünkü kamu otoritesi için önceden
açıklanmış "optimal" patikayı terk ederek özel sektöre sürprizler hazırlamak eğilimi ve
müşevviği (incentive) içsel olarak ortaya çıkıyor. Diğerlerinin yanında, Kydland & Prescott
(1977), daha sonra Calvo (1978) ve Barro & Gordon (1983a, 1983b) bu fikirleri "Zaman
Tutarlılığı" sorunu olarak bilinen genel bir çerçeveye oturttular.
Optimal iktisat politikalarının zaman tutarsızlığı planlanan dönemin başında optimal olan
politikaların daha sonraki bir tarihte optimal olmaktan çıkması demektir. Ex ante, optimal
bir para politikası kuralı özel sektörden bir cevap alacaktır. Ama ex post reaksiyonlar ex ante
cevaplardan farklı olacaktır. Bu durumda da hükümetin ex post tahditleri ex ante
tahditlerinden farklı olacaktır. Ex ante oluşturulmuş para politikası kurallarının ikinci en
iyi statüsüne düşmesiyle bu kurallardan sapmak için ex post bir müşevvik (incentive)
oluşmuş olacaktır. Hükümet kendisini önceden ilk ilan ettiği kurala bağlayabilir ve özel
sektörü buna ikna edebilirse sorun çözülmüş olur. Ancak, hükümet (devlet) üzerinde
yaptırım uygulayabilecek bir kurumun olmaması önceden bağlanma iddiasının da güvenilir
olmamasına yol açabilir. Ayrıca, ex post optimaliteyi sağlayacak güvenilirlik tahdidinin de ek
olarak hükümetin ex ante tahditlerine eklenmesi bu tahdidin olmadığı durumdaki ex ante
optimal politikaya göre bir refah kaybı oluşturur. Ekonomiyi ikinci en iyiden birinci en iyiye
sürüklemek isterken atılan adımlar bu sefer optimaliteyi üçüncü en iyiye kadar düşürebilir Kydland & Prescott (1977)’nin temel sonucu da budur.1
İlgili literatür esas itibarıyla oyun-teorik bir literatür. Ancak, burada amacımız oyun teorisine
bir giriş yapmak değil. Para politikasının, bir enflasyon düşürme programının üretim ve
istihdam açısından maliyetini minimize etmeye nasıl yaradığını görmek değişik modellerin
oyun-teorik veçhelerine bakmaktan daha temel nitelikte görünüyor. Modellemelerin
arkasında yatan temel varsayım kamu otoritesinin enflasyonda beklenmedik, sürpriz
değişiklikler yaparak üretimi etkileyebileceği varsayımıdır.2 Bu modellerin temel vargısı,
kamu otoritesinin kendisini baştan ilan edilmiş bir kurala bağlayamayarak "şaşırtmaca"
yapmaya kalkışması halinde ekonominin sub-optimal bir Nash dengesine oturacağıdır. Bu
dengede işsizlik "doğal haddinde" (natural rate) kalacak, ancak enflasyonist bir baskı ortaya
çıkacaktır. Bir başka deyişle, özel sektörü yanıltmak için kamunun yapacağı bir şaşırtmaca
sadece enflasyon yaratmakla kalacaktır.
Faizlerin nereye gideceği, yani fonlama maliyetini belirleyen istisnai gün-normal gün
uygulamasında dengenin hangi yönde oluşacağı, önemli ölçüde fon akımlarına bağlı. LTRO
EUR 1 trilyon civarı likidite verdi; fakat para Avrupa Merkez Bankası’nda park ediyor. Bu
durum Fed genişlemeleri sonrası ABD’de oluşan duruma benziyor. Park eden para reel
ekonomiye kredi olarak dönmeye başlasa çıkış başlamış olacak ve gelişmekte olan ülkeler, bu
Elster (1979, 1983) rasyonalite ve kendini önceden bağlamak konularını daha geniş, fakat iktisatçılar
için de yararlı, bir seçiş teorisi çerçevesinde ele alıyor.
2 Bu literatür ve çok bilinen “Siyasal Makroiktisat” literatürü arasında bağlar mevcuttur. { Alesina
(1987), Alesina (1988), Alesina & Tabellini (1988) } Kitap halinde bir genel değerlendirme için:
Cukierman (1992). Fischer (1995) 1995 itibarıyla gelinen noktayı derli toplu bir biçimde özetliyor.
1
1
arada en çok biz, finansman açısından rahatlayacağız. Ancak bu olmuyor ve masif biçimde
olması Avrupa’nın Hollande’ın bahsettiklerini bir nebze yapmasıyla olabilir. Bu da
Almanya’nın harcama yapmaya başlaması demek. Siyasi açıdansa neo-liberalizm denen ve
kapitalizm lehindeki argümanların anlamsızlaşmasına yola açan, artık kapitalizmin bekasına
da hizmet emmemeye başlayan, ideolojik akımdan hızla uzaklaşılması demek olabilir. Fakat
35 yıla yakın geçmişi olan bir iktisat ideolojisinden hemen kurtulmak en azından Avrupa
finans çevreleri için biraz fazla hızlı bir yolculuk sayılabilir. Yani önce bir hibrid gelişme
yaşanacağa benziyor. Hollande esneyecek, ama her vaadini unutacak da değil.
Barro & Gordon modelinde merkez bankası enflasyonla doğrudan ilişkili, para arzının artış
hızı gibi, bir değişkeni kontrol ederken reel ekonomiyi bir Phillips eğrisi temsil eder. Talep
tarafı denklemde yoktur. Barro & Gordon’da zaman tutarlılığı açıklanan para politikası
kuralından sapmanın net getirisi sıfır iken –sapmanın getirisi ve maliyeti birbirini
dengelerken- para politikası optimaldir. Kararlı bir para politikası kuralı refahı optimize eder.
Taylor tipi faiz kuralının para politikası olduğu, ama talebi de dikkate alan bir modelde, hem
zaman tutarlılığı hem de büyüme açıkça modellenebilir. İlan edilen patikaya göre aktörler
beklentilerini oluşturur ve hane halkı tüketimini Euler denklemine göre belirlerken,
enflasyon beklenen enflasyona ve genişletilmiş Phillips denkleminden çıkan büyümeye göre
belirlenebilir. Faiz patikasının öngörülebilirliğini doğrudan reaksiyon fonksiyonuna
yerleştirmek açık ki koridor politikasının zıddıdır. Fakat Avrupa için hem özel aktörler,
merkez bankası, para politikası “oyunu” (oyun-teorik anlamında), hem de Keynesyen talepyanlı etkiyi içeren böyle bir bütünlüklü yaklaşım ikna edici olabilir. Bütün EMU sürecinin
kalbinde yer alan literatürü açıkça içeren Keynesyen bir model –Barro-Gordon (yani aslında
Kydland-Prescott) + Keynes- Hollande çizgisinin finans çevreleriyle diyalogunda ikna edici
olabilecek ana çerçeve sayılabilir. Mümkün mü? Mümkün. Olası mı? Göreceğiz.
2