1 AKŞEHİR Akşehir, İç Anadolu bölgesinin batısında ve Konya iline

Transkript

1 AKŞEHİR Akşehir, İç Anadolu bölgesinin batısında ve Konya iline
AKŞEHİR
Akşehir, İç Anadolu bölgesinin batısında ve Konya iline bağlı büyük bir ilçe merkezidir.
Kent, Sultan Dağı eteklerine, eğimli bir alan üzerine ve Tekke Boğazı denilen dar bir
koyağın hemen önüne yerleşmiştir. Aynı adı taşıyan verimli ovaya ve göle yukarıdan
bakar. Büyük gülmece ustası Nasreddin Hoca'mızın yaşadığı yer olan Akşehir, ovasında
yetiştirilen tahıl, pancar, elma, kiraz ve vişnesi; gölünden çıkarılan balıkları ve hareketli
sosyoekonomik yapısıyla bölgenin merkezidir. Sart’tan başlayarak Ninova'ya kadar
uzanan ve tarihte "Kral Yolu" olarak bilinen ünlü ticaret yolunun geçtiği kent
günümüzde de aynı önemi korumaktadır.
TARİHİ :
Helenistik döneminde kurulan Akşehir, ilk yerleşim alanı kentin kuzey-batısında, Sultan
dağının kuzey yamaçlarında, Roma döneminde Philomelium adını aldı. Müslüman
Araplar birçok kez yağmaladıkları kente Belde-i Beyza (Beyaz Belde) adını verdiler.
Anadolu'nun Türkleşmesi sonucunda Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından alınan
kentin bundan sonra adı ve kaderi değişmiş. Nehçet-ül Menazil'de buraya gelen
hükümdarlardan birinin çiçek açmış ağaçlardan esinlenerek "AKŞEHİR" dediği
rivayet edilmektedir.
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1467 yılında fethedilen kent ve cumhuriyete kadar
Osmanlı hâkimiyetinde kalır.
Sevr Antlaşması ile, Akşehir İtalyanlar tarafından işgal edilir. İtalyanlar Hıristiyan
Mahallelerindeki evlere yerleşirler. Ancak işgal günleri uzun sürmez. Sakarya Meydan
Muharebesi’nden sonra 18 Kasım 1921'de Garp cephesi Karargâhı Akşehir'e nakledilir.
24 Ağustos 1922'ye kadar sürecek olan sürede taarruz hazırlıkları Akşehir'den yönetilir,
O umut yüklü mücadele günlerinin anısına Garp Cephesi Karargâh binası bugün aynı
isimle müze olarak hizmet vermektedir.
Akşehir, Milli Kurtuluş Tarihinde de önemli roller almış, yaptığı onurlu hareketleri ile
Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde de yerini belirlemiş, adını ön planda duyurmuştur.
Atatürk ile Franklin Buyyen, Ankara antlaşmasının önemli görüşmelerini burada
yapmış ve görüşmenin duyulması için Akşehir'de bir futbol maçı düzenlemiştir. 28
Temmuz 1922 tarihinde, İplikçi camiinde okunan mevlid ve dini törenle, halkın sevgi
gösterileri ile Garp cephesi Komutanlığı , Afyon istikametine, yani cepheye yolcu edildi.
Bu olay tüm Akşehirliler için onur sayılır ve her 24 Ağustos gününde olay dramatize
edilerek yeniden yaşanır. O gün AKŞEHİR'İN ŞEREF GÜNÜ dür.
KÜLTÜRÜ
Akşehir tarihi itibariyle çok eski bir yerleşim birimi olduğundan zengin bir kültüre
sahiptir.Selçuklu ve Osmanlı döneminde medreseleriyle ünlü olup, günümüze intikal
eden "TAŞ MEDRESE" halen müze halindedir. Bu günkü Halk Kütüphanemizde
Osmanlı döneminde açılmıştır. Batılı anlamda ilk defa İlkokul ve Ortaokul 1873 yılında
lise ise 1914 yılında açılmıştır. İlçemizde eğitim ve öğretim yaygın,düzeyinin yüksek
oluşu Cumhuriyet döneminde açılan çok miktarda okula bağlıdır. Ziraat Okulu (19151920) Sarayönüne taşınmıştır. Maltepe Askeri Lisesi (1941-1949), İlk Öğretmen okulu
(1955- 1980) Polis okulu (1980-1988) lise 1914-1923 Orta okul 1873-1914 zaman
içersinde kapanan okullardır. Bu okullar ve yeni açılanlarla Türk kültürünün bütün
kültürünü taşımaktadır.
1
Bu köklü kültür sayesinde Akşehir insanı potansiyel itibariyle en üst seviyeye
ulaşmıştır.Bu kültür içerisinde dünyaca ünlü Nasrettin Hoca gibi ince ve kıvrak zekaya
sahip bir dahi yetişmiştir. Her yıl anısına düzenlenen ULUSLARARASI 5-10
TEMMUZ Şenlikleri ile bu kültür zenginliği yeni katkılarla yaşatılmaya çalışmaktadır.
TURİZM
Yüzyıllardan beri Padişahların bir dinlenme yeri olan Akşehir, son yıllarda da büyük
kentlerin bir dinlenme, piknik, kamp yeri olmaktadır. Diğer kentlerdeki insan yaşamını
tehlikeye sokan kirli havaya karşılık buradaki temiz hava, su Akşehir'i iç ve dış turizm
yönünden önemli bir yurt köşesi yapmaktadır. İlçe olarak bir dinlenme yeri olan
şehrimiz bir birinden güzel dinlendirici görmeye değer yerler vardır.
TARİHİ ESERLER
Akşehir'de Selçuklular,Karamanoğulları ve Osmanlı'lar dönemlerine ait bir çok eser
bulunmakta dır.
ULU CAMİİ
En eski ve heybetlilerinden olan Ulu Cami halen kullanılmaktadır. Çeşitli kere bakım
görmüş, Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keyhüsrev tarafından 1213 yılında, bugünkü
şahane minaresi yaptırılmıştır.
GÜDÜK MİNARE CAMİİ
Selçuk Hükümdarı Alaaddin Keykubat zamanında, 1226 yılında Abdullahzade
Eminiddin Hacı Hasan Tarafından yaptırılmış. Minaresi sonradan yapılan caminin iç
işlemeleri çinidir.
TAŞ MEDRESE
Bir site halinde olup, medresesi, türbesi, mescidi ve çeşmesi vardır. 1250 yılın da Selçuk
Hükümdarları 2.Keyhüsrev devrinde, Emirdad Sahib Atazade Fahrettin Ali tarafından
yap tırılmıştır.
İMARET (HASAN PAŞA) CAMİİ
1510 yılında Rumeli beyler beyi Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı
mimarisinin en güzel örneklerindendir. Bahçesinde çok güzel bir şadırvanı olan bu
yapı, camii olarak kullanılmaktadır.
İPLİKÇİ CAMİİ (AMBARDAR KERİM)
Camii çarşı içinde olup, eski iplik tüccarlarının çok bulunduğu bir yerde olmasından
dolayı bu adı almıştır. 1337 yılında yapılmış olup kimin yaptırdığı bilinmemektedir.
Kuzey kapısındaki kitabeden anlaşıldığı üzere, Şeyh Bedreddinzade Abdullah'ın oğlu
Abdurrahman tarafından tamir ettirilmiştir. Ayrıca 1955 yılında çok iyi bir tamirat
daha görmüş ve halen camii olarak kullanılmaktadır.
FERRUH ŞAH MESCİDİ
2
Seydi Mahmud Hayran Türbesi yanındadır. Mescidin duvarlarından İslam, Rona ve
Bizanlılardan derlendiği anlaşı lan parçalar bulunmaktadır. 1224 yılında 1.Alaaddin
Keykubat zamanında Konyalı Kuluzade Ferruh Şah tarafından yaptırıl mıştır. Mabedin
altında Ferruh Şah'ın mezarı bulunmaktadır.
HACI İBRAHİM SULTAN TÜRBESİ
Akşehir'e bağlı Alanyurt köyündedir. 1374 yılında yaptırılmıştır. Türbede üç yatır
vardır.Bir sanat şahaseri olan sandukası Almanya'ya kaçırılmıştır.
KÜÇÜK AYASOFYA MESCİDİ
Selçuklu mahalesinin Ortahamam sokağındadır. Selçuklu eseri olup, 1235'de Ömer
oğlu Şemsettin Hasan adına yaptırılmıştır. Çok değerli çini ve sandukalara sahiptir.
Sandukalardan üçü İstanbul İslam Eserleri müzesinde sergilenmektedir. Biride
neyazıkki yurt dışına kaçırılmıştır.
SEYYİD MAHMUD HAYRAN TÜRBESİ
1235 yılında yapılan mescit, kapı üzerindeki çok değerli kitabe ile ünlenmiştir. Taş
Medrese, Güdük Minare mescitlerindeki mimari özelliklere sahiptir. 1409'da Seydi
Mahmud Hayrani torunu Seydi Muhittin tarafından onarım görmüştür.
MÜZELER
BATI CEPGESİ KARARGÂHI MÜZESİ
Sakarya Meydan Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasından sonra, düşmanın AfyonEskişehir hattının doğusunda mevzilenmesi üzerine, Alagöz Köyü'ndeki Batı Cephesi
Karargâhı Akşehir'e taşınır. 18 Kasım 1921' de Akşehir'e gelen Karargâh, Belediye
binasına yerleşir. 24 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz için cepheye hareketlerine
kadar bu binada çalışılır. Geçen dokuz buçuk aylık sürede, Büyük Taarruz hazırlıkları
buradan yönetilir, planlar burada yapılır ve karar burada verilir. Bu arada Mustafa
Kemal birçok kez Akşehir'e gelerek çalışmaları denetler, hazırlıkları yönlendirir. Bina,
1904–1905 yıllarında, Belediye Başkanı Bostan Bey zamanında Belediye Binası olarak
inşa edilir. İki katlı olan bina, taş temelli, tuğla ve bağdadi malzemelidir. Binanın zemin
katının doğu ve güney kısmında bulunan dükkânların cepheleri kapatılarak, buraya
"Büyük Taarruz" hazırlıkları ve "Büyük Taarruzu" canlandıran, agrafito tekniği ile
birer pano yapılmıştır.
Umut ve mücadele günlerinin belgesi olan Karargâh Binası, 1965 yılında Belediyenin
başka bir binaya taşınması üzerine, müze olması kaydıyla Bakanlığa bağışlanır. Büyük
bir onarım sonrasında, 5 Temmuz 1966 günü "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak
ziyarete açılmıştır. 1981 yılında yapılan onarım ve düzenleme sonrasında, esas işlevi
nedeniyle bugünkü adını alır.
Müzenin zemin katında İdari Bölüm yer almaktadır. Üst kat, Karargâh zamanından
günümüze kadar orijinal malzemesiyle kalabilen, güney köşedeki büyük oda,
Atatürk'ün çalışma ve Büyük Taarruz'un kararının alındığı odadır. Bu odanın her iki
yanında yer alan odalar ise, Karargâh Komutanı İsmet İnönü ile Kurmay Başkanı
Asım Gündüz'ün çalışma odalarıdır. İsmet Paşa' nın balmumu heykeli çalışma masasına
oturtulmuştur. Kuzey köşede yer alan odanın içerisindeki vitrinlerde Ulu Önder' e
hediye edilen ve kendisi tarafından kullanılan eşyalar ile silahları sergilenmektedir.
3
Diğer dört odada Karargâhta çalışan subayların biyografileri, Nutuk’tan alıntılar,
levhalar, fotoğraflar, haritalar, belge ve silahlar teşhir edilmektedir.
TAŞ MEDRESE
Taş Medrese, mescit, türbe, hangah, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa
edilmiştir. Medrese, Anadolu Selçuklu sultanlarından II. Keyhüsrev’in oğlu II.
Keykubat zamanında Baş vezir Emirdad Sahipata Hüseyin oğlu Fahreddin Ali
tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır.
Külliyeden günümüze sadece mescit ve bir arada bulunan türbe ile medrese
gelebilmiştir. Taç kapının sağ tarafında bulunan beş oda bulunmaktadır. Türbe giriş
kapısının solundadır. Kare planlı olan türbenin altında kriptası mevcuttur. Kubbe
eteğinde, pek azı günümüze gelebilmiş, kufi yazı benzeri geçmeli geometrik örneklerden
meydana gelen, çini mozaik tekniğinde süsleme kuşağı vardır. Aynı şekilde kubbenin
ortasında da çini bulunmaktadır.
COĞRAFİ DURUM
İç Anadolu'nun güneybatısında sultandağlarının eteklerinde kurulmuş, doğa güzelliği
yönüyle oldukça zengin çevresi ağaçlarla kaplı, yemyeşil bir kenttir. Doğusunda Ilgın,
Konya; batısında Sultandağı, Afyon; güneyde Yalvaç, Şakikaraağaç; güneydoguda
Doğanhisar İl ve ilçeleriyle komşudur.
31° 24' 45" doğu boylamı 38° 02' 00" kuzey enlemleri arasındadır. Denizden yüksekliği
1050 m.dir. Yüzölçümü 1442 km²dir.
İKLİMİ
Kara İklimidir. Yazları sıcak ve kuraktır. Sıcaklık, +15° ile +35° arasındadır. Kışları
soğuk ve kar yağışlıdır.
Bölgenin yayla olması nedeniyle bazı yıllar kış mevsiminde ısı biraz artar. Kent ve
Çevresinin yağış durumu İç Anadolu bölgesinin ortak karakterlerine pek benzemez.
Bölgenin en çok yağış alan bölgesidir. Yağışlar genellikle ilkbahar ve sonbahar
aylarında görülür. Yağışlar aralıksız olarak günlerce devam eder. Aynı zamanda bu
mevsimlerde güney batı rüzgârları çok şiddetli eser.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Genellikle Sultandağları’nda maki denilen çalılıklar, karaağaç, çam, meşe, fındık
ağaçları bulunur. Dağların eteklerine inildikçe çeşitli meyve ağaçları vardır. İlçenin
çevresinde oldukça sık ağaçlar bulunur. Son yıllarda erozyon çalışmaları yapılarak boş
olunan kısımlarda çeşitli ağaçlar yetiştirilmeye başlanmıştır.
SULTANDAĞLARI
İlçenin güney ve güneydoğu yönlerine düşer. İhtiyar Dağlardır. Kalkerden meydana
gelen bu dağlar 3. jeolojik devirde Toroslarla birlikte yükselmiştir. En yüksek tepesi
2581m. dir. Üzerinde otlak olarak kullanılan yaylalar vardır. Maki denilen çalılıklar,
çam, meşe, karaağaç, fındık bitki örtüsüdür.
AKŞEHİR GÖLÜ
4
İlçenin batısındadır. Yüzölçümü 260m² dir. Enderin yeri 10m dir kente 9 Km.
uzaklıktadır. Suyu tatlıdır. Alanı yağış yıllarına göre daralır, genişler durumdadır.
Gölde Sazan, Turna balıklarıyla tatlı su ıstakozu yaşar. Göl çevresinde yaşayan
köylerin geçim kaynağının bir kısmını oluşturur. Akşehir Gölünü Eber Gölünü büyüklü
küçüklü çaylar besler.Çevresi sazlık ve bataklıktır
ADIYAN ÇAYI
Doğanhisar ilçesinden doğar Akşehir gölüne dökülür.
AKŞEHİR ÇAYI
Sultandağları’ndan doğar kenti ikiye bölerek Akşehir gölüne dökülür.
ULAŞIM
Akşehir’in, Konya’ya uzaklığı 135 km, Afyon’a 90 km, Isparta’ya 140 km dir.
Akşehir , “Bağdat Hattı” denilen demiryolu ve karayolu ile yurdun her yeri ile
bağlantılıdır. Köyleri ile ulaşımı yılın her gününde mümkündür.
YUNAK
Yunak pek çok medeniyetin uğrak yeri olmuş ilçelerimizdendir. Lidya devletinin Kral
Yolu (Altın Yolu) Yunak İlçesinden geçmektedir. Sivrihisar'a bağlı Ballıhisar'daki yol
kalıntıları kral yolu konusunda bilgi vermektedir. Yunak ve çevresinin ormanlarda
kapalı olduğu ve yaygın olarak bağcılık yapıldığı, günümüzde ele geçirilen
buluntulardan anlaşılmaktadır.
Yunak Adının Kaynağı
Yunak adının kaynağı ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bunlardan birisi Karataş
deresinde çamaşır ve hayvanlarını yıkayanların isteklerini anlattıkları "Yunak
(Yıkanalım)"
Ekonomik Durum
Ekonomik hayatın tarihi ve gelişimi: İlçe tarihini araştırdığımızda, önceleri
hayvancılığın ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Ticaret amacı güden tarımsal çalışına
yapılmakta, kendi ihtiyaçlarını giderecek kadar ekim yapılmakta, kendi ihtiyaçlarını
giderecek kadar ekim yapılmakta idi; zamanla verimli çeşitlerin ve sulanır alanların
artması nedeniyle, tarım sektöründe gelişmeler görülmüştür.
Mesken Tipleri
Yunak çevresi İç Anadolu Bölgesinin tipik mesken şekillerini sinesinde barındırır.
Meskenlerin çoğu ağaç karışımı malzemeden yapılmıştır. Bunun yanı sıra kerpiç evlerin
ve kullanımı çok eski tarihlere uzanmayan tuğla evlerin varlığı da dikkat çeker.
Kültür Tarihi ve Geçim Kaynakları
5
Anadolu’nun orta kesimlerinde yer alan Yunak çevresi, tarihin çeşitli devrelerinde
birçok kavmin uğrak yeri olmuştur. İlçe yakınlarında Roma, hatta Hitit devrinden
kalma kalıntılara rastlanmaktadır. Çevrede yapılan kazılarda çeşitli amaçlarla
kullanılan küpler bulunmuş olup, ilk yerleşim yıllarında bol miktarda bağ köklerine
rastlandığı rivayet edilmektedir.
ILGIN
Tarihi
Ilgın, M.Ö.1500-1200 yılları arasında şimdiki iskan yerinin 25 km kuzey doğusunda Hititler
tarafından YALBURT adında büyük bir şehir devleti olarak kurulmuştur. Kutalmışoğlu
Süleyman Şah tarafından fethedilerek Büyük Selçuklu topraklarına katılmıştır. Ilgın, Anadolu
Selçukluları zamanında Başkent Konya'nın değerli bir su şehri idi.
Kuruluş tarihi çok eskilere dayanan Ilgın,Cumhuriyet öncesinde de kaza merkezi
durumunda bulunmaktaydı. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Konya'ya bağlı bir ilçe olma
hüviyetini kazanmıştır.
Büyük taarruz öncesi Fahrettin ALTAY Paşa Komutasındaki 5.Süvari Kolordusu
İlçemizde konuşlanmış, savaşa ilçemizde hazırlanmıştır.Bu Kolordunun eğitim manevraları
cumhuriyetimizin kurcusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından denetlenmiştir.
COĞRAFİ YAPISI
DAĞLARI: İlçemizin kuzeybatısından güneydoğusuna doğru Sultan dağları uzanır. Bu
dağların en mühim tepeleri Ziyaret Tepe 1960 m.olup ,bu aynı zamanda ilçemizin en yüksek
dağıdır
OVALARI: İlçemiz ,Ilgın ovası adı verilen geniş bir düzlük üzerine kurulmuştur. Kuzey ve
güney yönlerinden dağlarla çevrilidir. Batıda Argıthanı ovası Kuzeyde Büyükoba ovası
ilçemizin en verimli topraklarını oluşturur.
AKARSULAR VE GÖLLER
ILGIN-ÇAVUŞÇU GÖLÜ: Ilgın'ın 3 km kuzeybatısında yer alır.5547 hektarlık bir alanı
kapsayan Ilgın Ovası sulama projesinin gerçekleştirir. Sazan balığıyla ünlü dür.
AŞAĞIÇİĞİL DERESİ: Konya'nın Derbent ilçesindeki dağlardan doğar buna çiftliközü
pınarları da katılır Aşağı Çiğil ve Kirazlı deresini geçince Gökbudak ve Dığraktan gelen Sıçan
suyunu bünyesine alır. Aşağı Çiğil ,Balkı kasabası ,Geçit ,Göstere köyü ve İlçemizin içinden
geçerek Çavuşçugöl'e dökülür.
MAHMUTHİSAR ÇAYI: Gökçe yurt ve Bey konak dağlarındaki pınarlardan doğar Mahmut
hisar 'da bulunan Yeşil göl ile beslenir. Bey konak,Mahmut hisar,Sadık köyü, El deş, Ağalar
ve Zaferiye köylerini sular. Çavuşçugöl 'den gelen Atlantı sulama şebekesi ile birleşir.
6
DELİ ÇAY: Doğanhisar çayı ve Battal deresi de denilen Deli çay Doğanhisar ilçesindeki
dağlardan doğar. Argıt hanı Koyuncu bölgesinden geçer Reşadiye ve Çavuşcugöl
kasabasındaki arazileri sulayarak Çavuşçugöl'e dökülür.
BULCUK DERESİ: Gökçe yurt kasabası ile Bulcuk dağları arasındaki pınarların
birleşmesinden meydana gelir.
MECİDİYE KÖYÜ GÖLETİ: Ilgın İlçesinin 10 km güneybatısında, Mecidiye köyünün de 11,5 km güneybatısındadır.5470 dekarlık bir alanı sulamaktadır. Aynalı sazan balığı üretilir.
BULCUK GÖLETİ: Ilgın'ın 16 km güneyindedir. Kozlu dağı ve Bulcuk dağlarının
pınarlarıyla beslenir. Sulu tarımda kullanılır. İlçemizin en güzel ormanlık mesire alanlarından
biridir.
ILGIN KAPLICALARI
Yeri ve bugünkü durumu : İlçe merkezinin 2.5 km batısında Ilgın- Akşehir asfaltı
üzerindedir.İki ayrı dönemde yapılan kaplıcanın ilk defa 1236 miladi yılında 1 . Alaedddin
Keykubat döneminde ikinci Defa ise 2.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Sahip Ata Fahrettin
Ali tarafından miladi 1267 yılında yaptırıldığı anlaşılmakladır.
DOĞANHİSAR
TARİHİ
Doğanhisar M.Ö. 500 yıllarında Metyos adıyla kurulmuştur. 1071 Malazgirt Savaşına
müteakip Selçukluların batıya yayılışları sırasında 1110 yılında Doğanhisar Türk
hakimiyetine geçmiştir. Şehrin adı Selçukluların arması DOĞAN kuşuna izafeten “DOĞAN
KALESİ” olarak değişmiştir.Daha sonra Doğanhisar adını almıştır.
Doğanhisar 1298 tarihinde Karaman Oğulları idaresine geçmiş Fatih Sultan Mehmet devrinde
1473 yılında Karaman Oğulları saltanatına son verilerek Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır.
Cumhuriyet ten sonra 1957 yılında İlçe Merkezi olmuştur.
SOSYAL DURUM
İlçe arazisinin büyük bir bölümünün dağlık ve ormanlık oluşu, nüfus yoğunluğunun sık
olması, Tarım dışında bir başka bir iş sahasının olmaması nedeniyle İlçemiz bir gelişme
gösterememiştir.
Nüfus’ un yaklaşık % 25 i Çiftçilik, % 15 i Memur kalanı ise vasıfsız işçi, emekli, esnaf
vs.dir. İlçe merkezinde geleneksel halde bulunan toprak işleme kapçılık çok az miktarda olsa
devam etmektedir. İlçede bir aile parkı, Belediye sosyal tesisi ve Kapalı Spor Salonu ve
stadyum bulunmaktadır.
EKONOMİK DURUM
7
İlçe ekonomisi tarım ve Hayvancılığı dayalıdır. Tarım alanlarında hububat, baklagiller, sebze
ve meyve bitkileri üretilmektedir.Sanayi geliri ve sanayileşme yok denecek kadar azdır. İlçede
ayrıca küçük sanayi sitesi kurulmuştur. Yeni yeni küçük fabrikalarda kurulmaktadır
BEYŞEHİR
BEYŞEHİR’İN COĞRAFİ KONUMU
Beyşehir, Akdeniz Bölgesinin “Göller Yöresi”nde ve ORTA TOROSLAR’ın arkasındaki
yayla çanağında yer almıştır.
KONUMU: Doğusunda Konya, Kuzeyinde Doğanhisar, Hüyük ve Ilgın, Kuzeybatısında
Şarkikaraağaç ve Eğirdir, Batıda Yenişarbademli, Güneybatıda Sütçüler, Güneyde Derebucak,
Güneydoğuda Seydişehir İlçeleri ile çevrilidir. Beyşehir Yurdumuzun Güneybatısında yer alır.
Akdeniz’den yöreyi Toros Sıradağları ayırır. Beyşehir’in en güney ucundan kuzeyine 65 km.
kuş uçuşu uzaklığı vardır. Beyşehir, Isparta, Konya ve Antalya illerine komşudur.
B- MAĞARALARI : İlçe toprakları mağaralar ve yer altı suları bakımından ilginçlik gösterir.
Karstlaşma sonucu olarak Anamaslar’ da; bol mağaralar, kovuklar ile sayısız düden obruk,
yutak ve yeraltı suları oluşmuştur. Onun içindir ki, ilçemizin, mağaralar yönünden dünyada
anılır bir yeri vardır. Ayrıca dünyanın en büyük yer altı ırmağının Beyşehir Gölü ile Manavgat
Çağlayanı arasında aktığı belirlenmiştir. Torosların Akdeniz yüzünde bulunan Antalya dolayı
nasıl mağara ve düdenlerce zengin ise, arka yüzünde bulunan Beyşehir dolayı da o derece
mağara ve düdenlerce zengindir.
İlçenin mağaraları çağlayanlı, düdenli, dikit-sarkıtlı mağaralardır.
C- DAĞLARI :
1- TOPLU BAKIŞ :
İlçeyi, Doğudan Erenler (Erenkilit 2319 m), Batı ve Güneyden Anamaslar (2980 m),
Kuzeyden de Aladağ (2303 m) ve Sultandağları, Kafadağı (2135 m) kuşatmıştır. Başka bir
anlatımla; Akdağ, Konya merkezi ile Sultandağları, Doğanhisar ile Anamas Dağları, Eğirdir,
Sütçüler, Manavgat ve Akseki ile ilçe arasında yer almaktadır.
8
A-YERALTI SULARI :
Dünyanın en uzun yer altı ırmağının Beyşehir Gölü’nün güneyindeki Yeşildağ yöresinden
batıp, Dumanlı Mağaralarından geçerek Manavgat Çağlayanı’na karışan Beyşehir Gölü yer
altı Irmağı olduğu, son yıllarda saptanmıştır.
Konya çevresinde yer altı suları, güneyindeki Toroslardan doğup kuzeydeki Tuz Gölü’ne
doğru boşalmaktadır.
B- YERÜSTÜ SULARI :
1- TOPLU BAKIŞ :
İlçenin belli başlı akarsuları, Gölçayı (Çarşamba Suyu), Soğuk su, Sarıöz, Eflatunpınar,
Kızoğlu, Gembos, Hamboğazı gibi dere ve çaylardır. Bir kesimi kanal olan Sarıöz Deresi ile
Soğuksu, en uzunları ve suları en bol olanlarıdır; kış-yaz kurumazlar. Sarıöz; Aladağ’dan
doğar, kollar olarak Yunuslar-Üçpınar üzerinden göle dökülür. Soğuksu ise Yeşildağ’da olup
havzası bataklıktır. Bunlar yanında aha pek çok çay ve dere olup, başlıcaları; Ilıca (Mutlu,
Köprüçay(Üzümlü), Uluçay (Pınarbaşı), Bakaranevler (Çamlık), Höyüklü (Sevindik),
Aşağıçay (Yunuslar), Ozanderesi (Kıreli), Damlaçay (Damlapınar), Kürütlü (Doğanbey),
Uşakpınarı (İmrenler), Malanda (Kurucuova), Harman (Köşk), Mezgitözü (Başgöze) ile
Göçüçayı (Göçü) çay ve dereleridir.
2- GÖLÇAYI (ÇARŞAMBA KANALI)
Çarşamba Çayı; gerçekte Bozkır İlçesi yakınlarında, Toroslardan çıkıp Konya Ovası’ na
dökülen bir akarsu olup, buna 1904 – 1914 yılları arasında açılan Çarşamba Kanalı ile,
Beyşehir Gölü’nün fazla suları bağlanmıştır.
GÖLLERİ :
A- KARAGÖL : Karagöl; Anamaslar üzerinde, Kurucuova’nın 15 km güneybatında, 2500
metre yükseltide, 15 dekarlık alanlı bir krater gölcüğüdür. Karagöl ‘ün batı yakasındaki sarp
kayalıklarda, yaz-kış kar ve su eksik olmaz. Kar suları ile beslenen gölün yalıyarlı olan batısı
gömgök ve derindir. İç akışlı olduğu sanılmaktadır.
B- BEYŞEHİR GÖLÜ:
Anamas Dağları’nın eteğinde ve kentin batı yakasında, Akdeniz Bölgesi’nin Göller Yöresi
kesiminde yer alan Beyşehir Gölü, yurdumuzun üçüncü büyük doğal gölüdür. Su bolluğuna
9
göre değişen yüzölçümü, orta koşullarda 651 km2’dir. Dünya’nın en büyük Gölü olan
Superior’un 127’de biri, yurdumuzun en büyük gölü olup alanı 3728 km2 olan Van Gölü’nün
5’te biri alanındadır. Çevresi 120 km tutar.
Göl, kuzeybatıdan güneydoğuya uzanır. Göllenme, Batı Toroslar’ın gerisindeki çanakta
oluşmuştur.
Göl, sığ olduğundan bazı kışlar donmaktadır. Öyle ki gölün, üzerinden at arabaları ile
geçilebilecek derecede donduğu olur.
4- GÖL ÜRÜNLERİ :
Gölde bolca tatlısu balığı ve canlıları bulunmaktadır. Çoğunluğu sazangillerden olan tatlı su
balıkları; sazan, akbalık, kızılkanat, sıraz, gökçe, çamurca, kaya ve yılan balıklarıdır. Ayrıca,
kerevit, kaya midyesi, yengeç, kurbağa, sülük, su yılanı, su faresi, su kaplumbağası da bolca
bulunur.
Gölde su hayvanları yanında; su sümbülü, binyaprak, kofaotu, yabani nane, saz kamışı otu,
tuz otu ve ayrık gibi göl bitkileri de vardır.
5- KIYI VE KUMSALLARI :
Gölün; doğu ve güney kıyıları sığ, kuzey kıyıları derin, batı kıyıları dik ve derindir. Sığ
kıyılarda derinlik, insan boyuna ancak 100 metrede aşar. Sığlık, çalkalanmalarda kıyıların
bulanmasına yol açmaktadır. Elverişli kumsallar; güneydoğu, doğu ve kuzeydeki
kumsallardır. Üstünler, Karadiken, Bademli kıyıları ile Budak, Kıreli ve Tolca kıyıları en iyi
plaj yerleridir.
10
Kıyılarda henüz çevre ve kıyı kirlenmesi görülmemesi sevinç vericidir.
ADALARI :
A- TOPLU BAKIŞ :
Beyşehir Gölü Adalar yönünden oldukça zengindir. Gölde irili ufaklı 30’u aşkın ada varsa da
belli başlıcaları 26 tanedir. Her biri yöresel adlarla anıldığından bazısı birkaç adla anılır.
Sular boşalınca adalardan bazılarını su üstünde yalnızca tepe kesimleri kalmakta, bazıları ise
sulara gömülmektedir. Sular çekilince bazı adalar ortaya çıkmakta ve bazıları da yarım
adalaşmaktadır.
Adalardan yalnızca birisi, Kül adası, yığma ve yapay bir adadır. Mada adası ise, üzerinde köy
bulunan ve aynı zamanda gölde en büyük olan adadır. Bazı adalarda özel çiftlik evleri
bulunur.
Adaların en büyüğü 2820 dekar ve en küçüğü de yarım dekar alanındadır. Biz, 5 dekardan
büyükleri tanıtacağız. Çoğunun mülkiyeti Kamunun, birkaç tanesinin de özel kişilerindir. 6
tanesinin alanı 1000 dekardır, 11’inin alanı da 100 dekardan daha büyüktür.
Adalardan, genellikle kıyı köyleri halkı, hayvan otlatmakta yararlanır. Buralara Sonbaharda
yılkı hayvanlar atılır, yazın alınır. Bazı adalardan tarım alanı olarak yararlanılır. Bazılarının
tepelerinde iyice yoksullaşmış ormanlar vardır.
Bütün adalar Ulaşıma elverişlidir. Hacıakif, Mındıras, Çeçen ve Kızkulesi adalarında tarihi
kalıntılar vardır. Adalar, genellikle engebeli olup, bazılarının küçük koy veya burunlarında
kumsallar yer alır. Daha çok gölün batı kesiminde kümelenen adaların en büyükleri yine bu
kesimdedir. Mada, Eşek ve Kirse adaları Isparta ile (Şarkikaraağaç) sınırları içinde yer
almaktadır.
BEYŞEHİR’İN TARİHİ :
Beyşehir’in tarihi, milattan önce 6000-7000 yıllarına (Neolitik Cilalı Taş devrine kadar çıkar.)
M.Ö.2000-1200 yılları arasında Hititler, Eflatunpınar ve Fasıllar da ölmez eserler
bırakmışlardır.
M.S. 1071 Malazgirt seferinden sonra SELÇUKLU TÜRKLERİ’nin İdaresinde kalan
Beyşehir, Anadolu Selçukluları devrinde çok önem kazanmış, Sultan Alaaddin KEYKUBAT
“Eyrinaz Gezisi” mevkiinde (Şimdiki Gölyaka Kasabası ) Kubad-Abad şehrini kurarak burayı
ikinci başkent yapmıştır. Anadolu’yu 1243 yılında Moğolların istilasından sonra
EŞREFOĞLU SEYFETTİN SÜLEYMANBEY, SÜLEYMANİYE (BEYŞEHİR’İ) şehrini
kurmuş ve buradan bağımsızlığını ilan ederek, Eşrefoğlu Beyliği’ni meydana getirmiştir.
Bağımsızlığını ilan ederek, EŞREFOĞLU BEYLİĞİ’ni meydana getirmiştir. Beyliğin sınırları
içinde bugünkü AFYON, BOLVADİN, EMİRDAĞ, YALVAÇ, BOZKIR,
ŞARKİKARAAĞAÇ, SEYDİŞEHİR’de girmekte idi.
Zaman içerisinde Beyşehir KARAMANOĞULLARI ile OSMANLILAR arasında defalarca el
değiştirmiş, nihayet 1476 yılında FATİH SULTAN MEHMET HAN tarafından kesin olarak
OSMANLI hakimiyetine katılarak KARAMAN EYALETİ‘nin bir sancağı yapılmıştır.
BEYŞEHİR’İN TARİHİ ESERLERİ :
11
Beyşehir ve çevresi tarihi eser bakımından olukça zengindir. Bilinen bir gerçektir ki, tarihi
eserler bulundukları yerin milli tapularıdır. Beyşehir ve çevresindeki tarihi eserleri
şöylece sıralayabiliriz:
A- GAYRİ İSLAMİ DEVİRLERE AİT ESERLER:
1- KISTIFAN HÜYÜĞÜ: Cilalı Taş Devrine ait olup, Kanadalı ve Türk ilim adamlarınca
kazılar yapılmıştır.
2- GÜNDOĞDU HÜYÜĞÜ : Beyşehir’e 17 km uzakta, Konya yolu üzerindedir.
3- EFLATUNPINAR (HİTİT ÇEŞMESİ ANITI) : Beyşehir’in kuzeyinde 5 km mesafede,
Sadıkhacı Köyü sınırları içinde olup, Hititlerin önemli kutsal şehirlerinin birinin bize kadar
gelebilen önemli dinsel bir anıtıdır.
4- BEŞİK KAYASI (HİTİT TANRI HEYKELLERİ ) : Beyşehir’e 18 km mesafedeki Fasıllar
Köyü’nde olup, (Mistia Şehri) 7 metre uzunluğunda yekpare kayaya oyulmuştur. Bir
örneği Ankara ANADOLU MEDENİYETLERİ
5- EREKİLİT KİBELE TAPINAĞI : Doğanbey nahiyesi yakınındaki Erenler Dağı’nın
zirvesinde bulunan açık hava tapınma yeridir.
6- LUKYANUS ABİDE VE KİTABESİ: Fasıllar Köyünde kaya yüzüne oyulmuş, at
kabartması ile ünlüdür.
7- HERAKLİS LAHDİ : Yunuslar (Papa-Tiberi Epolis) Köyünde bulunarak Konya Arkeoloji
müzesinde sergilenen ünlü lahittir.
8- HACIAKİF ADASI MAĞARA YERLEŞİMİ VE TAPINMA YERLERİ: Milli Park
konumunda olan adanın bilhassa mağarası sarkıt ve dikitleri ile ünlüdür.
9- KUBAD-ABAD YÖRESİ ESKİ YERLEŞİMLERİ : Bölge M.Ö.’ye dayanan bir yerleşime
sahip olup, civardan çıkarılan eserler GÖLYAKA KÖYÜ (Hoyran) İlkokulu bahçesinde
bulunmaktadır. Genellikle eserler ilk hıristiyanlık devrine ait yüksek kabartmalar şeklindedir.
10- AKBURUN KÖYÜ KÜP MEZAR ANITLARI : Akburun Köyü yarbaşında bulunup,
belli bir plana göre yerleştirilmiş küp mezarlar gölün dalga tahribine açık olarak korumasız
haldedir. Küp mezarların geç Hitit devrine ait olduğu sanılmaktadır.
11- KIZILCAKÖY ANITSAL YERLEŞİMİ : Hitit ve Roma dönemine ait olduğu tahmin
edilen yerleşim kalıntılarıdır.
12- MANASTIR KARA SAZ YERLEŞİMİ : Göl kıyısında M.Ö.’ ki yıllara ait olduğu tahmin
edilen yerleşim kalıntılarıdır.
12
A- İSLAM TÜRK DEVRİNEAİT ESERLER:
1- KUBAD-ABAD SARAYI :Selçukluların 2.başkenti olup, Beyşehir Gölünün batısında
Eğrines gezisinde SULTAN ALAADDİN KEYKUBAT tarafından emiri VEZİR
SAADETTİN KÖPEK’e yaptırılan üç saraydan müteşekkil olup halen Ankara Üniversitesi
Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rüçhan ARIK başkanlığındaki bir heyetçe kazı
ve incelemeleri devam etmektedir.
Bulunan eserler Konya Karatay Müzesinde sergilenmektedir.
2- EŞREFOĞLU CAMİİ :1296 yılında Eşrefoğlu Seyfettin Süleymanbey tarafından emir İSA
isimli bir mimara yaptırılmıştır. Anadoludaki Selçuklu karakteristik ahşap direkli camilerin
dört örneğinden biri olup, en büyüğü ve en gösterişlisidir.
Taç kapısı üzerindeki “Vakfiye Kitabesi” ile ünlüdür.
3- EŞREFOĞLU TÜRBESİ :1302 yılında ölen Seyfettin Süleyman Beyin hanımı için
yaptırılmıştır. Kendi ve oğlu I. Mehmet Bey’de buraya gömülmütür. Türbe ve tavanındaki
firuze renkli çinileri ile ünlüdür.
4- BEZZAZLAR HANI: (Bedesten) Anadoludaki ilk ticari yapıdır. Bölge müzesinin burada
açılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
5- İSİMSİZ TÜRBE :Eşrefoğlu Külliyesi içinde olup, Osmanlı Sancak Beylerinden Mustafa
Beyin babasına aittir.
6- ÇİFTE HAMAM :Eşrefoğlu Mahallesinde külliye yakınında olup, yıkanma ve su
tertibatının orjinalliği ile dikkat çeker. Son yıllarda restore edilmiştir.
7- DEMİRLİ MESCİD :Eşrefoğlu Mahallesinde Karamanoğullarından İbrahim Bey
tarafından yaptırılmıştır.
8- İSMAİL AKA (AĞA) MEDRESESİ :Beyşehir Hakimi İsmail Ağa tarafından Caminin
batısında inşaa ettirilmiştir. Halk arasında “TAŞ MEDRESE” olarak bilinir. Süt Dede denilen
İsmail Ağa’nın türbesi de buradadır.
9- BAYINDIR CAMİİ :Selçuklu ahşap direkli camilerindendir. Minaresinin orijinalliği ile
dikkat çeker.
10- KALE KAPISI :İki kapılı Beyşehir Kalesinin halen sağlam vaziyette olan doğu kapısıdır.
Kapı üzerinde biri kaleyi ilk yaptıran Eşrefoğullarına diğer ikisi de kaleyi tamir ettiren IV
Murat devrine ait üç kitabe bulunmaktadır.
13
DİĞERLERİ : Beyşehir’de bunlardan başka daha pek çok Türk sanat eseri vardır. Bunlardan
özellikle Bayındır, Köşk, Çavuş ve Kıreli Camileri nakışlı tavan süslemeleri, oymalı dikme
balıkları yönlerinden başta gelirler. Önemlileri tarih bölümünde tanıtılmış olan bu sanat
eserlerinin sayılanlardan başka Emen, Gölkaşı, İmrenler, Aşağıesence, Çukurkent, Avdancık,
Hüyük, Üzümlü, Bayafşar Camii ve mescidleri belli başlılarıdır.
TURİZM :
Beyşehir ve çevresi tarih ve tabiatı ile bir turizm cennetidir. Doğal yönden bir Milli Pak,
arkeolojik yönden de bir açık hava müzesi hüviyeti taşır. Bunun içindir ki tarih ve tabiat iç içe
yaşar.
İlçe ve çevresi özellikle Göl nedeni ile uzun yıllardan beri yoğun ve önemli bir yerleşim
bölgesi olagelmiştir. Her yerinde, taşında toprağında tarih ve efsaneler yazılıdır. Bu yüzden
İçanadolunun en güzel ve şirin bir köşesidir.
Son yıllarında ülkemizi ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin büyük çoğunluğunun ilgisini
çeken Antalya ve yöresine geçiş Beyşehir üzerinden yapılmakta olduğundan, kendine verilen
değer daha da artmaktadır.
Tarihi bir anıt niteliği taşıyan Konya ile Antalya arasında tabii bir köprü olup her iki
bölgedeki medeniyetlerin örneklerini taşır. Çok yakın bir gelecekte başta çevresindeki Konya,
Seydişehir, Şarkikaraağaç gibi yerleşim birimleri ile tüm yurttan gelen turistlerin dinlenme
merkezi olacaktır.
Bir cümle ile anlatmak gerekirse, Beyşehir bir yeryüzü cenneti gibidir. Doğal güzellik adına
ne varsa hepsi Beyşehir’de bir aradadır.
Fakat ne yazık ki; çevresi 120 km olup, çevre yolu bulunan gölün çevresini dolaşabilmiş ve
hele göldeki otuzu aşkın adalara çıkabilmiş olan ilçeli pek azdır. Bunun gibi, bu güzellikleri
değerlendiren yalılar hatta çardaklar bulunmadığı gibi, kıyılarda park, bahçe ve gazinolar da
açılmamıştır.
MANZARALAR :
1- GÖRÜNÜM : Beyşehir’in güzelliklerini tam anlamı ile anlatabilmek için ressam ya da şair
olmak gerekir.
14
Beyşehir Gölü; Doğu kıyılarını süslediği Beyşehir’in batısında engin maviliklerle uzanır. Bu
göz alıcı mavilik; batı ufkunda 16 km balkıdıktan sonra adaların yeşilliklerini aşıp
Anamasların yeşilliği ile bütünleşerek göğün maviliğine karışır.
Bu eşsiz manzara, adalarda ve karşı kıyılarda bir başka güzeldir. Nitekim Selçuklu Sultanı
Alaaddin Keykubat, hayran kaldığı karşı kıyılarda ikinci başkent edindiği ünlü Kubadabad
kentini kurdurmuştu.
2- GURUP : Gün batarken, güneş soyunup mavi gölde yıkanır; ışıldayıp gözlerinizi
kamaştırır, ürpertip içinizi yakar. Eğer günbatışını Beyşehirden izliyorsanız, karşıda Anamas
Ormanları’nda yangın çıkmış gölü tutuşturmuş da göl yanıyor sanırsınız. Göl suları, kızılın
yüzlerce ışıltısıyla renge kesilmiştir. Bu nedenledir ki, Beyşehir Gölü Gurubu, renk ve batış
süresi yönlerinden, dünyada birinci derecede guruplardan sayılmaktadır.
Bu eşsiz güzellikleri Yakamanastır’dan izlemelidir. Bazen yanan maviliğin göklerini
ebemkuşağı kuşatır, her yan renk kesilir. Gönül esrir, insanın, bu rengarenk ortam içinde
kanatlanıp da uçası gelir.
Geleler dingin gölde yakamozlar balkır. Kıyılardaki tüm ışıkların gölün içine düştüğünü sanır,
bakakalırsınız. Ay ışığında göl altından bir ayna gibi parıldar.
3- MESİRELER :
İlçede kır eğlentisi ve gezintisine elverişli yerler oldukça boldur. Beyşehir’in tanınmış ve
gözde piknikleri genellikle Beyşehir Akseki yolu üzerinde yer alır. Gölün kuzeydoğu ve batı
kıyılarında da mesirelikler boldur. Göl Çayı boyu, İskender, Afşar ve Kosti Bahçeleri ile
birçok akarsu boyları güzel piknik yerleridir. Orman manzara ve soğuk suyun içiçe olduğu
Yakamanastır pikniği oldukça güzeldir. Ayrıca gölün bir çok adası ile Anamaslar üzerinde
eşsiz piknik ve kamp yerleri vardır. Bunların yanında ilçenin çeşitli yörelerinde birbirinden
güzel pek çok mesirelikler bulunur.
4- KUMSALLAR :
Gölün özellikle doğu kıyıları plaja elverişli kumsallardır. Bazı adalar üzerinde de güzel koy
kumsalları bulunur. Karadiken ve Üstünler Kıyıları ile Yeşildağ sarpça kıyılarında ve
Kuşluca, Budak, Kıreli ile Tolca Kıyılarında koy ya da burun kumsalları vardır.
ILICALAR :
İlçemiz jeotermal faylar üzerinde bulunduğundan, pek çok yöresinde, halkın “sıtmapınarı “
dediği şifalı sular ve ılıcalar bulunmaktadır.
KAPLICALAR :
Beyşehir’de Yeşildağ çamurluğu kaplıcası vardır. Ayrıca Köşk Hamamı ve Çavuş Kaplıcaları
İlçemizden ayrılan Hüyük ilçesi sınırları içerisinde olup, şehrimize çok yakındır.
YEŞİLDAĞ ÇAMURLUĞU: Kaplıca, geçirimsiz tabaka üzerinde oluşmuş olup, su sıcaklığı
33 derece ve debisi saniyede 1.2 litredir. Birleşiminde kalsiyum, magnezyum, sodyum, ve
karbonat gibi maddeler bulunur. Romatizma, siyatik, lumbago, cilt ve deri hastalıklarına iyi
geldiği gözlenmiştir.
15
Üst katmanlarda soğuk su ile karışması önlendiğinde suyunun mineral ve jeotermal önlerden
değerleneceği saptanmıştır.
Yerden kaynayan sıcak suyun oluşturduğu bataklıkta çamur banyosu yapılarak yararlanır.
Yörede Ünlü olan çamurluk son yıllarda önemsenmiş ve yeni bir motel ile kabinler duşlar
yapılmıştır.
ŞİFALI SULAR :
İlçemizde pek çok şifalı su kaynağı vardır.
a) Doğanbey Bereket Suyu :
Doğanbey Belediyesince şişelenerek yurt ölçüsünde pazarlanan Bereket suları çok beğenilen
ve yurdumuzda en çok içilen şişe sularındandır.
b) Sevindik Suyu : Ağaçlılık bir yörede dibi mermerli, üstü açık bir havuzun içinde kaynayan
suyun, sıcaklığı 20 derece debisi de 40-50 lt/sn olup acı alkali, bikarbonatlı içime elverişli bir
sudur. İçimi Karaciğer ve safra yollarında etkili bulunmaktadır.
GASTRO EKONOMİSİ :
Yer sofrasında ortak kaptan yeme, ocakta pişirme gelenekleri yaygındır. Salçalı yemekler yeğ
tutulur. Göl çevresinde balık, bazı yörelerde haşhaş mutfağı zengindir. Kiler erzakının
başlıcaları, bulgur, tarhana, erişte, nişasta, salça, turşu, keşkek, pekmez ve kurutmalardır.
Yöresel yemek ve yiyeceklerin başlıcaları şunlardır. Badırık, kısır, bulamaç, gölle, göbedek,
pişi, kömbe, katmer, su böreği, çokratma, haşhaş helvası, bazlama, saçarası, kıvrım, oktan
çekme , haşhaş kömbesi, haşhaş helvası, pekmez helvası, pekmez sucuğu, pekmez ekşileme,
şıratarhanası, tarhana çorbası, kakırdak, kavurma, darık, papazyahnisi, cılbır,
meyre, arapaşı, kalburbastı, sılgıç, mıkla, kaygana, soğanaşı, holuçka, tirit, palüze. Bunların
yanında çeçen yemekleri olarak da höşmerim, şeplik, hırgılıj, detdağ, detkudur, hudur, hatmış,
ve galmukçayı sayılabilir.
BEYŞEHİR’İN EKONOMİSİ :
Beyşehir ve çevresi sanayi kuruluşları ve fabrikalar yönünden zengin sayılır. Bölgede Etibank
tarafından kurulmuş Seydişehir Alüminyum Fabrikası ile Şarkikaraağaç Barit Üretim tesisleri
bulunmaktadır.
MADENCİLİK :
Bölge, özellikle Linyit ve Barit yönünden oldukça zengindir. Çevrede bunlardan başka krom,
prit, limonit, kaolen, mermer ve tuğla kiremit ham maddeleride bulunmaktadır.
A- LİNYİT KÖMÜRÜ :
Beyşehir’de 1978 yılında 100 milyon ton linyit rezervi saptanmıştır. Bilinene göre,
yurdumuzun en büyük linyit yatakları Maraş-Elbistan yatakları olup, rezervi 3.146 milyon ton
ve kalorisi de 1130/kg’dır. Beyşehir Linyit yatakları, Beyşehir merkez, Bademli ve Karadiken
16
Köyleri sınırları içindedir. Ancak önceden bu üç yörede 80 milyon ton kömür rezervi
saptanmıştır. Son yıllarda ilçenin bir çok doğu köyünün altında da nitelikli linyit bulunduğu
belirlenmiştir.
B- BARİT :
Beyşehir ‘de MTA 3 milyon ton barit rezervi saptamıştır. Önemli iki yatak vardır.
C- KROM :
Taşlıpınar, Gencek ve Yeşildağ dolaylarında krom yatakları bulunmaktadır.
KADINHANI
İLÇENİN GENEL COĞRAFİ KONUMU
Konya-Afyon-İstanbul Karayolu üzerinde bulunmakla ulaşım bakımından son
derece işlektir.Demir yolu ise ilçenin 9 km kuzeyinden geçmektedir. Konya’ya uzaklığı
60 kilometredir.
“Pira” adıyla (Bazı eski yabancı kaynaklarda Kandenkan olarak ta
geçmektedir.)eski çağlara kadar uzanan yerleşim asıl 1223 yılında Selçuklu Sultan
hanımlarından Raziye Sultan tarafından yaptırılan kışlık kervansarayın çevresinde
başlamıştır.
İdari yapı olarak İlçeye bağlı 4 kasaba 37 köy ve 9 mahalle bulunmaktadır.
Sultan Dağlarının hemen kuzeyinden başlayan güney-kuzey yönünde uzanan bir
alana yerleşmiştir.
Halkın büyük bir kesimi ziraat ve hayvancılıkla uğraşarak geçimini
sağlamaktadır. İlçe merkezi, kasaba ve köylerinde 7000 aile çiftçilik yapmakta ve en
fazla buğday,arpa,yulaf,nohut,ve pancar ekimi yapılmaktadır. Son yıllarda sulu tarıma
oldukça önem verilmekte ve yüksek verim yakalanmaktadır. Killi,kumlu ve alüvyonlu
topraklara sahiptir.
17

Benzer belgeler

beyşehir gölü havzası`nın orman yetişme ortamı alt bölgeleri ve

beyşehir gölü havzası`nın orman yetişme ortamı alt bölgeleri ve belirlenmesi ve örnek alanlarının bunlara göre alınmasının gerekçesi ise, yükselti farklarının iklimin değişimine ve farklı iklim tiplerinin oluşumuna sebep olmasıdır. Bu farklılık, canlı toplumlar...

Detaylı